You are on page 1of 348

HAYATI

KOLAYLAŞTIR
W erner Tiki Küstenmacher
Lothar J. Seivvert

Türkçesi:

Canan Çiğdem D İK M E N
1. basım, İstanbul, 2009
Wertıer Tiki Küstenmacher
1953 doğumludur. Teoloji okuduktan sonra, gazeteci­
lik öğrenimi görmüştür. 1990’dan beri serbest karika­
türist, yazar ve köşe yazarı olarak çalışmaktadır. Elli­
nin üzerinde kitabı yayımlanmıştır. Eşi Marion Küs­
tenmacher ile birlikte, ayda bir yayımlanan “Hayatı
Kolaylaştır” bülteninin baş redaktörüdür. Werner ve
Marion Küstenmacher, üç çocuklarıyla birlikte Münih
yakınlarındaki Gröbenzell’de yaşamaktadırlar,
e-mail: tiki@ tiki.de - internet: www.sim plify.de

Prof. Dr. Lothar J. Seiwert


1952 doğumludur, “zaman ve yaşam yönetimi” konu­
sunda Avrupa’nın öncü ve en tanınmış uzmanıdır. Seç­
kin bir konuşmacı ve uluslararası alanda son derece ba­
şarılı bir bestseller yazarı olan Seiwert, başarılarından
dolayı çok sayıda ödül ve onur nişanı almıştır; 2007
yılında en yüksek onur nişanı olarak, German Speakers
H ail ofFame® adlı organizasyona kabul edilmiştir.
Prof. Seiwert oldukça başarılı bir girişim ci olarak,
Heidelberg şehrinde bulunan kendi eğitim ve da­
nışmanlık firması Seiwert-Institut GmbH’nin yö­
netimini sürdürmektedir. Firma, Zaman Yönetimi,
Yaşam Liderliği ve İş-Yaşam Dengesi konularında
uzmanlaşmıştır.
e-mail: info@seiwert.de - internet: ww w .seiw ert.de
Kolay olan doğrudur.
Doğru başla, bu kolaydır.
Kolay ilerle, bu doğrudur.
Kolay olanı bulmanın doğru yolu,
Doğru yolu unutmaktır ve
U nutm aktır onun kolay olduğunu.

Chuang-Tzu
İçindekiler

Anlam lı Yaşamayı Ö ğrenm ek................................................9


Kolaylaştırma Y o lu .................................................................. 11

İşlerinizi Kolaylaştırın
Çalışma Masanızdaki D ağınıklığa Son V e rin .....................23
Büronuzdaki Yığınlardan K u rtu lu n .....................................28
Etrafınızdaki Ivır Zıvırdan Kurtulun .................................. 40
Unutkanlığa Son Verin .............................................................71

Maddi Durumunuzu Kolaylaştırın


Paranın Sizi Sınırlamasına îzin V erm eyin...........................80
Para Meselesinin Size Üstün Gelmesine İzin Vermeyin 86
Borçlarınızdan K urtulun.......................................................... 88
Kendinizi Güvenceye Alma Takıntısından Kurtulun .... 96
Zenginlik Anlayışınızı Değiştirin .......................................1 1 0

5
Z a m a n ın ız ı Kolaylaştırın

F aaliyetlerim i Ayırın ............................................................. 123


M ükem m eliyetçiliği Hayatınızdan Ç ık a rın ...................... 126
Net “H ayırlar” ile Yükünüzü H afifletin............................ 140
Hayatınızın Hızını D üşürün................................................ 147
Zaman Zaman Kaçın .............................................................. 187

Sağlığınızı Kolaylaştırın
Vücudunuzdaki M utluluk Hormonlarını Ç alıştırın 195
Enerjinizi Serbest B ırakın........................................................ 200
Formda Olmayı Sorun Olmaktan Ç ıkarın...........................204
Vücudunuzu A rındırın ............................................................. 209
İyi D inlen in................................................................................. 218

İlişkilerinizi Kolaylaştırın
İletişim A ğıyla Kendinizi Yalnızlıktan K urtarın 233
Aile Bağlarınızın Karışık Düğümlerini Çözün .................241
Cenaze Töreninize H azırlanın.................................................245
Kıskançlık Duygularınızdan Kurtulun................................246
Kusur Bulmaktan Vazgeçin.................................................... 251

Birlikteliğinizi Kolaylaştırın
İlişkinizi Geliştirin ................................................................... 265
Konuşmalarınızı Dramatize Etmeyin .................................. 270
İş Hayatı ve Özel Hayat İlişkisini Dengeleyin ............280
Cinsel Enerjinizin Zincirlerini K ırın ................................... 287
Yaşlanınca Hayatınızın Nasıl Olacağını
Bugün Birlikte K ararlaştırın..................................................290

6
K en d i K en d in izi K o laylaştırın

Hayatınızın Amacını K eşfedin...............................................297


Güçlü Tarafınızı G eliştirin ...................................................... 304
Vicdanınızın Yükünü H afifletin............................................ 309
Kendi Kendinizi Çözün.............................................................313
‘Hayatı Kolaylaştıranlar’ Listesi:
Ortaya Çıkın ve Eyleme G eçin !..............................................340

Ek Bölüm
Kozanızdan Çıkın
Yaşamınızın Kelebek Evreleri................................................. 347
Kelebek Kurallarından Yararlanın.........................................349
Gelişmenin Beş Y olu..................................................................351
Ek K aynaklar............................................................................... 355
T eşekkür!.......................................................................................359
Dizin .............................................................................................. 361

7
Anlamlı Yaşamayı Öğrenmek

Değerli Okurumuz!
Şu anda elinizde tuttuğunuz kitap, hayatınızdaki en önemli
kitaplardan biri olacak.
Yedi yıl önce, bu cümleyi kitabın önsözüne yazarken,
şaşırtacak kadar çok sayıda insan için gerçek olacağını tah­
min etmiyorduk. O zamandan bu yana H ayatı K olaylaştır m
Almanca baskısı bir milyon adedin üzerinde sattı ve bunu,
30’un üzerindeki diğer dillerde bir milyon adet daha izledi.
Bu nedenle bir kez daha aynı cümleyle başlıyoruz:
Şu anda elinizde tuttuğunuz kitap, hayatınızdaki en önem­
li kitaplardan biri olacak. Birçok yazarın kendi kitapları için
benzer iddialarda bulunduğunu söyleyebiliriz.
Ama biz -çok sayıda görüşmenin, konferan­
sın, seminerin ve yoğunlaştırılmış kursun ar­
dından—bu kitabın hayatınızı tam anlamıyla
ve en iyi şekilde değiştireceğinden eminiz.
Elinizdeki kitap, hayata hükmetme sanatı­
nı konu alır. Bu, sahip olduğumuz potansiye­
li, m utlu ve dolu dolu kullanabilme yetisidir.

9
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Aslında bu ideal durumu tanımlamak için, geleneksel bir ke­


lime olan “anlam” kullanılır.
Hayatımızın anlamını bize, bizim dışımızda hiç kimse ve­
remez; o bizim içimizdedir. Onu bir tomurcuk gibi kendi içi­
mizde taşırız. Anlamlı yaşamak; potansiyelimizi en iyi biçimde
ortaya çıkarmak, hem kendi kendimizi hem de toplumu en iyi
biçimde geliştirebileceğimiz işi yapmak, kendi içimizde ve baş­
kalarıyla ilişkilerimizde en iyi dengeyi kurabilmek demektir.
Bu kitapta anlatılan kolaylaştırma yolunu takip ederse­
niz, hayatınızın amacını bulacaksınız. İçten içe ve dışarıya
yansıyacak şekilde değişeceksiniz. Çevrenizdeki insanlar size,
neden bu kadar mutlu göründüğünüzü soracaklar. İçinizde
yeni kıtalar keşfedeceksiniz. Varlığının farkında bile olmadı­
ğınız güçlerinizi keşfedeceksiniz. Henüz tatmadığınız fizik­
sel hoşnutluğu tadacaksınız. Maddi açıdan daha iyi durumda
olacaksınız çünkü ihtiyaç duyduğunuz miktarda paraya sahip
olmak, kolaylaştırma yolunun doğal bir yan getirisidir. Çev­
renizdekiler tarafından takdir edilecek ve sevilecek, içten içe
kendinizi çok iyi hissedeceksiniz.
Kolaylaştırma yolu sadece bir ifade değildir, bir davranış
biçimidir. Birçok insan karmaşık sorular sordukları için ha­
yatlarının anlamını bulamazlar çünkü herşeyin aslında ne ka­
dar basit olduğunu göremezler.
Şayet buraya kadar okuduysanız, kolaylaştırma yolundaki
yolculuğunuz başladı demektir. İlerledikçe bu özel deneyimi
çok ilginç ve eğlenceli bulmanızı diliyoruz.
Werner Tiki Küstenmacher
Prof. Dr. Lothar J . Seiwert
Münih, Eylül 2007

10
Kolaylaştırm a Yolu

"Kolaylaştır" size neyi çağrıştırıyor?

“Kolaylaştır” kelimesini duyduğunuzda aklınızdan ilk ola­


rak ne geçiyor? Pek çoğumuz için bu, doğası gereği olumlu
bir kavramdır. “Kolaylaştır” kelimesini duyunca, olumlu bir
tavırla başımızı sallar ve gülümseriz.
Çünkü her gün, cep telefonlarının
ürkütecek kadar kalın kullanma kıla­
vuzlarından tutun da, dünya ekono­
misinin borsada para kaybetmemize
yol açan anlaşılmaz mekanizmalarına
kadar, hayatın karm aşıklığıyla mücadele ederiz. Çevremizde­
ki üstü kapalı “daha, daha, daha” talebinden mustaribizdir.
Bir parçası olduğumuz bu büyük pazardaki arz bolluğu, bi­
zim için lütuf değil, yük anlamına gelir. İşlerimizde sürekli
olarak artan talebin ve dile getirilen veya getirilmeyen “Ka­
tıl, yoksa dışlanırsın” tehdidinin altında eziliriz.

11
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Bazen “kolaylaştır” ifadesini duyduğumuzda kuşkusuz


şunu da sorduğumuz olur: “Neden hayatımı kolaylaştırma-
lıyım k i?” Yani, “daha kolay ve daha m utlu” önerisini, bir
başka “daha fazla” olarak algılarız. Kolaylaştırmanın ardında
bir başka talep ararız. “Demek ki, şimdi kolaylaştırmayı da
öğrenmek zorundayım” gibi.
Bu durum, Nürnbergli komedyen Herbert Hiesel’in keli­
me oyununu hatırlatır: “Karım o kadar iyi yemek pişirir ki,
şimdi ben bu enfes yemeklerin üzerine bir de diyet yemeği
yemek zorundayım.”
Her ne kadar bu kitapta birçok “Beş Maddelik Program” ve
yapılacaklar listesi bulacak olsanız da kolaylaştırma, özünde hiç­
bir şey yapmamaktır. Kolaylaştırma, bir talebin tam tersidir. Bir
arzdır. Uzun zamandır sahip olduğunuz bir yetidir. İnsan esasen
yalın bir varlıktır. Hayvanat bahçesindeki ya da serbest av saha­
sındaki hayvanları gözlemleyecek olursanız, onların saatlerce sal­
lanıp durma, oynama ve hiçbir şey yapmama konusunda muaz­
zam bir yetenek sahibi olduklarını görürsünüz. Tıpkı hayvanlarda
gözlemlediğiniz gibi, kolaylaştırma aslında “sadece olmaktır.”

Kolaylık:
İnsanın Temel Bir İhtiyacı
Tuhaf ama hayatımızdaki neredeyse tüm zor faaliyetler, bu­
luşlar ve talepler, kolaylığa yönelik ilk ihtiyaçtan, yani “öylece
sallanıp durma ve hiçbir şey yapmama arzusundan” ileri gelir.
Her birimiz, ileride keyifli ve gerilimden uzak, rahat ve kon­
forlu bir yaşam sürebilmek için bir birikim ve güvence yarata­
bilmek uğruna biraz daha fazla para kazanmak isteriz. Kendi­
mize güzel bir bahçeli ev inşa ederiz. Amacımız, inşaat ve daya­
yıp döşeme için girdiğimiz zahmetin ardından kanepede ya da
bahçedeki bankta oturmak ve hiçbir şey yapmamaktır. Zor bir

12
H a ya tı K o la y la ştır

buluş olan bulaşık makinesi, zahmetli elde yıkama işine ayrılan


zamanın, daha hoş ve dinlendirici bir şeylerle geçirilmesi için
icat edilmiştir. İmar müdürlüklerinin kurulması, birbirine çok
yakın evlerde oturmaktan kaynaklanan muhtemel çatışmalar­
dan kaçınmak arzusundan ileri gelir. Böylece komşularımızla
can sıkıcı kavgalar yaşayacağımıza, zamanımızı daha anlamlı
ve daha huzurlu geçirebiliriz. Yaşlılık dönemi için önceden alı­
nan tedbirler, gayri menkul alımı, ev aletleri, bürokrasi ve kar­
maşık dünyamıza ait diğer pek çok şey, daha kolay bir yaşam
sürmemiz ve daha mutlu olmamız için icat edilmiştir.
Öte yandan, birçok durumda asıl amacı­
mızı gözden kaybederiz. Yaşlılıkta maddi
açıdan rahata erme hayali, nesiller ve eko­
nomik sınıflar arasında tatsız bir paylaşım
savaşma dönüşür. Bir eve sahip olmak, tam
zamanlı bir meşguliyet hâline gelebilir. Hiz­
met etmesi beklenen yöneticilerin ise tam
tersine, vatandaşların hayatını zorlaştıran bir
güç hâlini aldıklarına hepimiz şahidiz.
Bu durumda kolaylık çabası, sürekli olarak yenilenen bir
karm aşıklık ve zorluk öyküsüne dönüşür.
Kolaylaştırma yolu, bu yok edici dinam iği tersine çevi­
rerek, hayatım ızın asıl amacına geri dönmek için çabalar.
Buradaki amaç, kolaylıktır; dolu dolu ve olgunlaşmış bir
hayatın bütünlüğü, kolaylık içinde kendini olduğu gibi
gösterir. Şayet şu anda hayatınızın karışık ve zor bir döne­
mindeyseniz, bu amaç size çelişki gib i görünebilir. Ancak
karm aşıklığın ve zorluğun had safhaya ulaştığı noktada ko­
laylığa duyulan özlem, son derece büyüktür.
Kolaylaştırma yolu, yaşamınızın her alanında yeni bir geçit
açarak “İşte bu!-efekti”ni harekete geçirmenizdir: Bu kadar ko­

13
VVernerTiki Küstenm acher - Lo tharJ. Seiw ert

lay! Ancak dinamiğin tersine çevrilmesi; “geriye dönük bir yol”,


yani, “geçmişte kalan iyi günlere geri dönüş” nostaljisi ya da
Rousseau’nun görüşüyle “doğaya dönüş” değildir. Kolaylaştırma
yolu, gözünüzün önünde ve içinizde var olan kolaylığı arar. Kolay­
lık, öncesinde mevcut olan karmaşıklık ve zorluk olmadan tasav­
vur edilemez. Kolaylaştırma yolu, hayat tecrübenizden ve tecrübe
edinirken yapmış olduğunuz hatalardan faydalanır. Kolaylık, be­
del ödemeden elde edilemez. Dönüşü olmayan, maceralı bir yolun
yolcusu olmayı gerektirir. Bu yolculuğun sonunda ulaşılması he­
deflenen bir mücevher vardır, ancak yolculuk asla sona ermez.
Bu, dıştan içe doğru uzanan bir yolculuktur. Çalışma masanız­
da ve evinizde, zamanınızı planlamakla başlar. Daha sonra sosyal
ilişkilerinize, hayat arkadaşınızdan anne babanıza, çocuklarınıza,
dostlarınıza ve iş arkadaşlarınıza doğru ilerler. Yol; bedeninize,
bedensel ve zihinsel dengenize doğru uzanır. Ruhsal deneyimle­
rinizde, hayatınızın ve kişiliğinizin merkezinde sona erer.
Bu maceralı yolculuğa kendim izi hazırlamak için, kolay­
laştırm a yoluna hoş bir hayal ile başlayalım.

Kolaylaştırma Hayaliniz ece


Hayal edin, görünmeyen biri elinizi tutuyor ve sizi şu and;
bulunduğunuz mekândan dışarı çıkarıyor. Gri mavi bir sis bu-
lutu etrafınızı sararken, uzakta yeni bir günün ilk ışıkları bel
'
belirsiz seçilmeye başlıyor. Havada süzülüyor musunuz yoksa
yürüyor musunuz, hangi yöne gidiyorsunuz, söylemek zor.
Derken, çok iyi bildiğiniz bir yere ulaştığınızı hisse­
diyorsunuz. Önünüzde heybetli bir yapı yükseliyor, bi
piramit gibi ve siz bunun, kendi yaşam piramidiniz ol
duğunu biliyorsunuz. Alabildiğine yükselen, tepesi sabal
sisiyle örtülü bir piramit...

14
H a ya tı K o la y la ştır

Basamaklı Piram it Modeli

Kolaylaştırma yolu bir piramide benzetilebilir:


Hayatımızın özüne uzanan bu yol, farklı yaşam
alanlarını temsil eden yedi basamaktan olu­
şur. Yukarıya doğru çıkan bu yol, aynı za­
manda içimize de yönelir. Her basamağı
en az bir kez çıkarsanız, yol ilerler.
Bunun için sıralama önemli değil­
dir. Alttan, ortadan veya herhangi
bir yerden başlayabilirsiniz.
Ancak tecrübelerimiz, kolaylaştırma arzusunun genellikle
en alt seviyede, çalışma masamızın ve evimizin dağınıklığı
meselesinde başladığını gösteriyor. Bu yüzden yedi kolaylaş­
tırma basamağımızı tanımaya ilk olarak madde dünyasına ait
bir konuya, derleyip toplama konusuna değinerek başlıyoruz.

I . Basamak: Eşyalarınız
Eşyadan kastedilen, sahip olduğumuz her şeydir. İstatistikle­
re göre her birimiz ortalama 10.000’in üzerinde eşyaya sahi­
biz. Tabii ki bu sayı, kişiden kişiye farklılık gösterir; bundan
kat kat fazlasına da sahip olmanız mümkün. İşe başlarken ça­
lışma masanızda ilk geçidi açın ve artık kâğıt yığınınızın size
değil de sizin kağıt yığınına hükmediyor olmanızın verdiği
muhteşem duyguyu tadın. Daha sonra gardırobunuz, eviniz,
ve arabanızla devam edin. Özel eşyalarınız ile iş yerinizdeki
eşyalarınız arasında ayrım yapmayın.

2. Basamak: Maddi Varlıklar


Banka hesabımız g ib i maddi varlıklar, henüz hayata geçiril­
memiş potansiyel bir gücü temsil eder. Para meselelerinde

15
V VernerTiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

netliğe ulaşmak, genellikle evdeki dağınıklığı derleyip top­


lamaktan çok daha zordur. Çünkü burada söz konusu olan
sadece nakit para ve banka hesaplarının durumu değil, aynı
zamanda alman ve verilen borçlar, özellikle de paraya ilişkin
öğrenilmiş davranış biçimleri ve zihinsel blokajlardır.

3. Basamak: Zamanınız
Zamanı kontrol etmek daha da zordur. Hepimizin günde 24
saat zamanı var. Asıl konu, bu zamanın ne kadarını gerçekten
özgürce kullanabileceğimizdir. Eş, çocuklar, müşteriler, pat­
ron, iş arkadaşları, akrabalar... Âdeta herkes zamanımızdan ğ
kendine bir pay kapmak ister. Buna bir de günlük rutinler
ve görevler, hobiler, sevilen meşguliyetler ve belki gizli bir
tutku da eklenir. Peki ama tamamen kendimiz için, sadece
kendimizle baş başa kalmak, düşünmek ve hiçbir şey yapma­
mak için bize ne kadar zaman kalır? Zaman konusunda da bir
düzen yaratabilir, bu düzeni kolaylaştırarak içsel dünyanıza
doğru önemli bir adım atabilirsiniz.

4. Basamak: Sağlığınız
Sahip olduğumuz en önemli varlığım ız vücudumuzdur. Ne
yazık ki, biz insanlar genellikle vücudumuzla sadece normal
işlevini yerine getirm ediği zamanlar ilgileniriz. Hastalar için
her şey vücutlarının etrafında döner. Hastalık durumunda
vücut, tüm diğer önemli görünen yaşam alanlarını geri plan­
da bırakır. Kolaylaştırma yolu, hastalıklardan uzun vadede
nasıl kaçınabileceğinizi, vücudunuz ve ruhunuzla nasıl sağ­
lık lı bir ilişki kurabileceğinizi gösterir. Cinselliğinize yöne­
lik sağlıklı bir tutum da bunun bir parçasıdır.

16
H ayatı K o la y la ştır

5. Basamak: İlişkileriniz
Bizi çevreleyen sosyal ağ, son derece karmaşık bir hayatın kay­
nağı hâline gelebilir. Entrikalar, kavgalar, cephe almalar ve
kıskançlık, bu sosyal ağın olumsuz ve istenmeyen sonuçlarıdır.
Öte yandan, kendimizi tamamen başkalarına adadığımız, sa­
dece çevremizdeki insanlar için var olduğumuz ve kendi ihti­
yaçlarımızı bastırdığımız takdirde, dostane ilişkiler ya da sos­
yal angajman bile zor bir hâl alabilir. Kolaylaştırma yolunun
düzenleme aşaması, ilişkilerinizi netleştirir ve kolaylaştırır.
Mevcut ilişkilerinizi ilerletmenizi ve yeni ilişkiler kurmanızı
sağlar. Anne babanız ve diğer yakınlarınızla ilişkinizde engel­
lerin ortadan kalkmasına yardımcı olur. Hatta siz bu dünyadan
göçtükten sonra neler olacağını tasavvur edebilmenizi sağlar.

6. Basamak: Eşiniz
Sevginin hayattaki en değerli şeylerden biri olarak görülme­
sinin ardında, kendi kendimize en çok, bir “Sen”le iletişim
kurduğumuzda yaklaştığım ız düşüncesi yatar. Sen, eş veya
hayat arkadaşı olmak zorunda değildir. Dindar insanlarda
Sen, Tanrı’nın Sen’i olabileceği gibi, yalnız yaşayan insanlar­
da akrabaların, dostların veya diğer önemli ilişkilerin Sen’i
de olabilir. Kolaylaştırma yolu, iş hayatındaki başarının ka­
çınılmaz bir biçimde evlilik veya beraberlikte bir sıkıntı ya­
şanmasına neden olacağına ilişkin o saçma iddiayı çürütür.

7. Basamak: Ben’iniz
Kolaylaştırma piramidinin en tepesi, çok özel bir odadır. Gi­
rişin hemen üstünde; hayatımızın amacı, doyum, m utluluk ve
hayatımızın anlamına dair kişisel tasavvurumuz yer alır. Oda­

17
V VernerTiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

nın içinde, yolculuğumuzun sonunda ulaşacağımız, mutlak


bir sadelik hüküm sürer. Bu oda elbetteki boş değildir, bizim o
eşsiz benzersiz şahsiyetimizle doludur. Siz de bu odada kendi­
nizden çok daha fazlasıyla karşılaşacaksınız. Ayrıca bu odadan
çıktığınızda, mucizevi bir dönüşüm yaşayacaksınız.

Kolaylaştırıcı Fikirler
Size sunacağımız her kolaylaştırıcı fikir, basit bir prensibi
temel alır: Daha az, daha çoktur. Karmaşıklığa ve zorluğa
dönük spirali tersine çevirerek, daha çoğa ulaşırsınız. Bunun
için, hemen hemen her alanda işe yarayacak olan bir formül
geliştirdik: İki katma çıkarmak yerine,
iki kat azaltın; ıvır zıvır biriktirm ek yeri­
ne, ıvır zıvırdan kurtulun; gerilm ek yerine
gevşeyin; hızlanmak yerine yavaşlayın. Bü­
tün bu küçük tersine çevirmeler işe yara­
yacaktır. Bu formülü bilinçli olarak günlük yaşamı­
nızın bir parçası hâline getirdiğinizde, kolaylaştırma yoluna
çoktan baş koymuş olduğunuzun farkına varacaksınız.

18
Kolaylaştırıcı I . Fikir:
Ç alışm a M asanızdaki
D ağın ıklığa Son Verin

Kolaylaştırıcı 2. Fikir:
Büronuzdaki
Y ığınlardan K urtulun

Kolaylaştırıcı 3. Fikir:
E trafınızdaki Ivır
Zıvırdan K urtulun

Kolaylaştırıcı 4. Fikir:
U nu tkanlığa Son Verin

Yaşam Piramidinizin I . Basamağı


İşlerinizi
Kolaylaştırın
Kolaylaştırm a Hayaliniz: İkinci Gece
Piramidin büyüklüğü karşısında hayrete düşüyor ve ağır
adımlarla etrafında dolaşmaya başlıyorsunuz. Önünüzde bü­
yük bir eşya yığını yükseliyor ve her biri, size tanıdık geliyor.
Mobilyalar, kutular, aletler, kitap dolu raflar ve giysi dolu
dolaplar, bir apartman katından daha yüksek duruyorlar.
Evinizden ve iş yerinizden eşyalar, bir araba, bir bisiklet ve
daha pek çok şey... Önünüzdeki nesnelerin sayıca çokluğu
karşısında içinizde iki zıt duygu keşfediyorsunuz: Bir yan­
dan, zenginliğinizle ve her bir nesnenin sunduğu olanaklarla
gurur duyuyorsunuz. Diğer yandan, bu yığıtı biraz cesareti­
nizi kırıyor. Eşyaların birçoğunu hiç kullanmadığınızı, bir­
çoğunun lüzumsuz ve rahatsız edici hâle geldiğini fark edi­
yorsunuz. Günlük yaşamınızda hiçbir şey ifade etmediklerini
fark ediyorsunuz. Peki ama işe nereden başlamalı?
Sonra biraz olsun soluklandığınız ve göğsünüzde rahatla­
tıcı bir ferahlık hissettiğiniz bir yer buluyorsunuz. “Buradan
başlıyorum” diyorsunuz kendi kendinize. “Burası bana en
çok fayda sağlayacak yer”. Sonra birdenbire, piramidinizin
bir sonraki basamağına ulaştığınızı fark ediyorsunuz; eşya­
ların bir kısmını öyle güzel düzene sokuyorsunuz ki, bu sizi
heveslendiriyor ve keyifli bir hafiflemeyle yukarıya taşıyor.

21
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Piramidin en alt basamağında “şeyler” mevcuttur. Bunlar evi­


nizde, iş yerinizde ve arabanızda sizi çevreleyen bütün cisim­
lerdir. Sürekli olarak düzensiz bir ev ya da çalışma masasının
üzerindeki kâğıt yığını, daha derinlerde
yatan bir dağınıklığın belirtisidir ve ço­
ğumuz bunu içten içe sezinleriz. “İşler
hele bir yoluna girsin, çalışma masam­
daki kargaşayı da hallederim nasıl olsa”
diye düşünürüz. Ancak kolaylaştırma
yolu, bu sıralamayı değiştirmenin çok daha iyi olduğunu or­
taya koyan şaşırtıcı tecrübeden faydalanır: İş yerinizi birkaç
basit kurala göre düzenleyin, böylece kendinizi ruhen daha iyi
hissedeceksiniz. Gardırobunuzdan gereksiz ıvır zıvırı çıkarın,
hayatınız yeni bir dinamizm kazanacak.
Karmaşık ve zor bir hayatı olan çoğu in­
sanın hasretini çektiği kolaylık, nesneler
dünyasında son derece belirgindir. “Hayatı
Kolaylaştır” bülteninin birçok okuyucusu
da, çalışma masasının yanında amaca uygun
biçimde yerleştirilmiş dosya dolaplarının
veya ayak altındaki her şeyin ortadan kal­
dırılmasının, kendileri için kolay ve mutlu
yaşamaya yönelik belirleyici bir adım olduğunu ifade ederler.
Tabii siz bambaşka bir kolaylaştırma prensibini hayata geçir­
mekle işe başlayabilirsiniz. Bu kitapta size, rahatlatan kolaylı­
ğın ilk hazzını tadabilmeniz için, bu bölümde anlatılan yön­
temlerden en azından birini uygulamanızı tavsiye ediyoruz.
Kolaylaştırma yolu, büronuzdaki her köşenin ve evinizde­
ki her odanın kusursuz bir biçimde düzenlenmesi gerektiği
anlamına gelmez. Tam tersine, sadece biriyle başlayın ve ha­
reketten doğan enerjinin tadını çıkarın.

22
H ayatı K o la y la ştır

Kolaylaştırıcı I . Fikir
Çalışma Masanızdaki Dağınıklığa Son Verin
İnsan son derece büyük zorlukların üstesinden gelebilir, ola­
ğanüstü güçler geliştirebilir ve büyük düşmanları alt ede­
bilmek için teknikler icat edebilir. Fakat yapılan her hamle,
bir sonrakini etkiler. Öncelikle nereden başlaması gerekti­
ğini bilmeyen biri, cesaretini yitirir. Ruhumuz için en bü­
yük stres faktörü, birikimdir. Bu bizim bütün eylemlerimiz
için geçerlidir. Nereden başlamak istediğinizi bilmiyorsanız,
ilerleyemezsiniz. Iş yerinizde nereye elinizi uzatmanız gerek­
tiğini bilmiyorsanız, zamanınızı arayış içinde, boşu boşuna
harcarsınız ve beyninizde kaos yaratırsınız.
Çalışma alanınıza baktığınızda huzursuz oluyorsanız ve et­
rafınızdaki büyük kaos, size geçit vermeyen, balta girmemiş
bir orman gibi görünüyorsa öncelikle bu kitapta anlatılan
yöntemlere başvurmalısınız. Dört Alan Yöntemi, özellikle
inatçı “çalışma masası kaosu” için acil eylem olarak işe yara­
dığını defalarca kez kanıtlamıştır.
Ayrıca: Çalışma masanızı düzenlemeye zaman ayıramaya-
cak kadar çok işiniz olduğunu düşünüyorsanız, bunu hemen
yapın! Bu iş iki üç saat sürse bile (daha fazla sürdüğü nadi­
ren görülür ve süre genellikle abartılır), ayırdığınız zama­
na değer. Zira düzenleme işinin ardından zihniniz gereksiz
düşüncelerden arınır. Kendinizi daha iyi hissedersiniz, daha
iyi motive olursunuz ve çalışırken düzenleme işi yüzünden
“kaybettiğiniz” zamanı, çabucak telafi edersiniz.

Boş Masa Yöntemi


“Biraz” düzenlemek hiçbir şey kazandırmaz. Çalışma masası­
nın bir köşesinde düzen kurmak, bir raftaki eşyaları sağdan

23
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

sola doğru türlerine göre sıralam ak... Bunlar tekrar tekrar


yapılan işlerdir. Oysa etkili bir düzeni, ancak “ya hep, ya hiç”
prensibine uyarak sağlayabilirsiniz. Gardırobunuzu, çekme­
celerinizi, ya da çalışma masanızı tamamen boşaltın! Yeni
oluşan boş alanı temizleyin ve bu boş yer için sevinin. Yerde
devasa bir ıvır zıvır yığını oluşsa da buna değer! Ancak bu şe­
kilde en önemli yardımcınız olan bilinçdışınızı harekete ge­
çirebilirsiniz. Ivır zıvırı ortadan kaldırma eylemlerinin çoğu,
zihninizdeki şu düşünceyle başlar: “Mecbur kalırsam ...”
Birçok insan bu sırada bu niyetin gerçekleştirilmesinin zor
olacağını sezinler. Azmimiz, dayanıklılığım ız ve içimizin
derinliklerinde mevcut olan her şey buna karşı koyar. Açıkla­
ma basittir: Bilinçdışı mantık yoluyla idrak edilenlere değil,
görüntülere tepki gösterir. Bilinç ve bilinçdışı arasında her
gece gerçekleşen iletişim i, rüyalar sayesinde herkes bilir. B i­
linçdışı; rüyalardaki renkler, sesler, kokular, duygular ve üç
boyutlu görüntülerle harekete geçer.
Ortalığı toplarken, bilinçdışınıza bir görüntü, örneğin boş bir
çalışma masası sunarak bundan faydalanın. Gerçekten masanın
üzerindeki her şeyi kaldırın, masanın tahtasını mobilya cilasıyla
ivice narlatın ve bu tablova bakın mem-

ğildir çünkü bütün ıvır zıvır hâlâ yerde durmaktadır. Ancak ke­
sinlikle gerekli bir adımdır çünkü masayı tekrar donatırken, bu
kez değerli masanızın üzerinde nelerin yer alacağı konusunda
(bilinçdışınızın desteğiyle) çok itinalı bir seçim yapacaksınız.
Bu sırada özellikle tam önünüzdeki alana dikkat edin. Uzak
Doğu’nun bilgece düzenleme öğretisi Feng Shui’de “geleceğe

24
H ayatı K o lay laştır

ait taraf’ anlamına gelen ön taraf, vizyonların yönüdür. Oraya


hoşunuza giden, sizi cesaretlendiren bir sembol koymalısınız
yoksa birçok insanın yaptığı gibi, yapmanız gereken işleri yığ-
mamalısınız. Zira huzursuz edici iş talimatlarını sürekli olarak
gözünüzün önünde bulundurmanız, motivasyonunuzu öldürür.
Aslında bunu anlamak için eski Çin öğretilerine gerek yoktur.
Yapmanız gereken işleri yana veya arka tarafa yerleştirin.

Dört Alan Yöntemi


Bu teknik, pek çok ABD başkanının çalışma sırrı olarak bili­
nir. “Eisenhower Kuralı” olarak da popüler olmuştur. Aslında
bu, kriz durumları için bir çeşit kolaylaştırma prensibidir.

I . Atılacaklar
Birinci alana, atılabilecek olan her şey konur. En iyisi bu
alana büyük bir kutu yerleştirm ektir. İşe yaramaz kâğıtları
buraya ayırm ak, sizi diğer gereksiz kâğıtlardan kurtulm ak
için teşvik eder:

25
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

• Eski seyahat broşürleri


• Bir haftadan daha eski gazeteler
• A ltı aydan daha eski kataloglar
• Uzun vadede işinize yarayabilecek bir yazı içermeyen dergiler
• Güncel bilgiler içermeyen posta bildirileri
• Üç yıldan eski veya önünüzdeki iki yıl içinde ziyaret etme­
yeceğiniz ülkelere ait haritalar
• Okul veya üniversite döneminden kalma gereksiz belgeler
• Eski yılbaşı kartları
• Çocukluğunuzdan kalm a tüm sevdiğiniz çizim lerin yak­
laşık olarak yarısı (sadece en güzellerini ayırın, bu değeri­
ni artırır!)
• Geçmiş yıllara ait duvar takvimleri
• Asla uygulamayacağınız yemek tarifleri
• A rtık sahip olmadığınız aletlerin kullanım kılavuzları
• Garanti süresi geçmiş alet ve makinelerin garanti belgeleri.
Bütün bunların çoktandır lüzumsuz olduklarının farkına va­
rarak şaşıracaksınız!

2. Başkasına Yaptırılacaklar
İkinci alan, bir başkasına yaptırabileceğiniz her şeyi kapsar.
Şayet bir ABD başkanı olsaydınız ve Beyaz Saray çalışanla­
rı emrinizde olsaydı, hemen herşeyi bu alana yığabilirdiniz.
Yine de belki sizin çalışma masanızda da çevrenizdeki insan­
lara yük olmak istemediğiniz ve önemsiz işleri kendi başınıza
çabucak hallettiğiniz için, fazlasıyla çok şey vardır. Eisenho-
wer usulü bu düzenleme eyleminde haddinden fazla fedakâr
olmayıp bunun yerine akılcı bir iş bölümü yapmak zorunda­
sınız. Aklınıza gelen herkesi, iş arkadaşlarınızı, aile üyelerini
ya da bir hizm etliyi iş bölümüne dâhil edin veya bazı işler
için ilg ili bir servisin yardımını talep edin.

26
H ayatı K o la y la ştır

3. Önemli
Üçüncü alana kısa bir süre içinde bizzat yapmak zorunda ol­
duğunuz her şeyi koyun. Bu sırada her bir kâğıtla ilg ili bir
sonraki adımınızın ne olacağını kafanızda netleştirin. Buraya
kâğıt yığarken, olabildiğince cimri olabilirsiniz.

4. Acil Eylem
Dördüncü alan, tamamen farklı bir alandır. Buraya, düzenle­
me işlemi sırasında, aşağıda yer alan acil eylemlerden biriyle
halledilebilecek olan işlerle yönelik kâğıtlar konur.
Telefon: Bir meseleyi başta yazılı olarak halletmek istemiş ol­
sanız da telefonla halledebilirsiniz. Ancak o sırada ilg ili kişi­
ye ulaşamazsanız, kâğıdı üçüncü alana koyun.
Faks: O rijinal yazıyı üzerine el yazınızla bir not yazarak gön­
dererek geri fakslayın (ya da gönderenin faksı yoksa postayla
yollayın).
Dosyalama: Kâğıdı hemen şimdi doğru dosyaya ya da dosya
dolabındaki ilg ili bölüme koyun (Bir sonraki bölümde buna
daha detaylı değinilecek).

Eisenhower Yöntem i’nin Temel Kuralları


Şu üç basit kurala kesinlikle uyarsanız, Dört Alan Yöntemi
yüzde yüz işe yarar.
Ara yığınlar oluşturmayın.
Her bir kâğıdı sadece bir kez elinize alın.
Beşinci, altıncı, vs. alanlar oluşturmayın.
Bu tür bir ilk yardım eyleminin ardından, artık yeni faali­
yetler için özgürsünüz. Önünüzde ferah bir çalışma alanınız

27
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

var. Şu ana kadar çalışma alanınızı işgal etmiş olan yığından


kurtuldunuz. Birbirine girm iş eşya yığınlarıyla dolu diğer
yerlerle ilgilenm ek için artık gücünüz var.

Kolaylaştırıcı 2. Fikir
Büronuzdaki Yığınlardan Kurtulun
“Çokluk yerine sadelik!” temel prensibini benim sediğiniz
anda hayatınız kolaylaşacaktır. Bu prensip, dosyalama sis­
teminiz için de geçerlidir. “Çokça” olan her şeyden kaçı­
nın. Çokluğun yarattığı sıkın tı için en tanınm ış sembol,
“Yapılacaklar” grubunu oluşturan bir kâğıt y ığ ın ıd ır; her
k âğıt, yerine getirilm ek zorunda olan bir görevi ifade eder.
Ancak bu kâğıt yığ ın ı, depresyona yol açar. Cesaretinizi
kırar çünkü belirsizdir. Bu yığın ın neleri içerdiğini artık
tam olarak bilemezsiniz. Böylece yığın sizden daha güç­
lü hâle gelir. Sessizce size şöyle der: “Beni alt edemeye­
ceksin!” Yapmanız gerekenleri çalışm a masanızın üzerine
koyduğunuz takdirde unutm ayacağınıza inanıyorsanız, bu
yanlış bir inanıştır. Çünkü masanızın üzerindeki kâğıtlar
arttıkça, her bir kâğıdın hatırlatm a özelliği azalır. Pek çok
denemenin ardından varılan sonuca göre, yapılm ası gere­
kenler listesini takvim ve dosyalarla b irlikte kullanm ak, en
etk ili ve en güvenilir yöntemdir.

Zararlı Yığınlar
Cesaretinizi kıran yığınlar sadece çalışma masanızın üzerin­
deki “yapılması gerekenler” yığınları değil, bu tarzdaki bü­
tün yığınlardır: Okunmayan (daha sonra göz atmak istediği­
niz) bir gazete yığını, (bir ara konularına göre düzenlemek
istediğiniz) ilginç makaleler yığın ı, (bir gün albüme yerleşti­

28
H ayatı K o la y la ştır

rilmesi gereken) tatil fotoğrafları yığını, hatta (vakit bulunca


ütülenmesi gereken) ütülenmemiş çamaşırlar yığını. Çevre­
nizde yığınlar üst üste birikmeye başlar.
Yığınlardan tamamen kurtulun! Altı ay­
dan eski olan her şeyi atın (vergi açısından
önemli belgeler ve ödenmemiş faturalar
dışında). Yanıtlamadığınız mektupları
kesinlikle atın. Şundan emin olun: Sizin sessizliğinizle açılmış
olan yara, bu kadar uzun zaman sonra o mektupları gönderen
kişi veya kişilerde çoktan iyileşmiştir. Eğer bunca zaman sonra
yanıt verirseniz, bolca özür dilemek zorunda kalacak ve eski
bir yarayı deşeceksiniz. Öneri: En iyisi eskileri atın ve onların
yerine yeni mektupları yanıtlayın!
Yığınlara karşı klasik yöntem, oluşmalarına meydan ver­
memektir. “Her bir kâğıt parçasını sadece bir kez ele almak
ve yapılması gerekeni hemen yapmak”, Eisenhower Yöntemi
gibi bir kereye mahsus bir acil eylem planında, akıllıca bir
prensiptir. Ancak gerçek hayatta bu prensibe uymak, nere­
deyse sadece yönetici vasıflı insanlar için mümkündür. Bu
kişilerin, bazı işleri yerine getirm ek için bekleyen bir çalı­
şanlar grubu vardır. Günlük hayatınızda önemli belgeleri sık
sık biriktirm ek zorunda kalırsınız. Y ığınlar kaçınılmaz bir
biçimde ortaya çıkarlar.

Dosya Askılığı: Kontrol Merkeziniz


Bütün kâğıt yığın ları için altın kolaylaştırm a prensibi şu­
dur: Döndürmek! Y ığını 90 derece döndürerek ve tek tek iş
alanlarına göre sınıflandırarak bir dosya askılığına (bunun
için üst kısm ı açık dosyalar kullanın) yerleştirin. Böylece
belirsiz yığın , şeffaf bir biçim alır. Bu sayede işiniz tam an­
lam ıyla kolaylaşır çünkü artık her bir görevin belirli bir

29
VVernerTiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

alanı vardır. Bir yığ ın ı dosyalara yer­


leştirerek, önemli bir adım atarsı-
J nız: Düzenler, aynı türden olanları
bir araya getirir, hatta bir hiyerar­
şi oluşturabilirsiniz. Örneğin, en
önemli işleri içeren dosyaları, en öne koyarsınız.
Bu size ne kazandırır? Elbette işlerinizi önceden oldu­
ğu gibi yapmak zorundasınız. Ancak böylelikle yeni gelen
kâğıtları doğru yere sınıflandırabilirsiniz, netlik kazanırsınız
ve bir süre sonra, bunaltıcı yığın hissinin artık sizi huzursuz
etmediğinin farkına varırsınız.
Bir dosyanın içinde gözden kaybolmuş olan işinizi unut­
mamak için, en iyisi o işi takviminizdeki veya ajandanızdaki
bir “yapılması gerekenler listesi”ne kaydetmelisiniz.

Son Durak yerine Ara Durak


Dosya askılığınız çok geçmeden iş ye­
rinizdeki merkezî araç ve bütün işlerin
bağlı olduğu kumanda merkezi hâline
gelir. Ancak bunun için dosya askılığı­
nızı sadece ara durak olarak görm elisi­
niz. Hiçbir kâğıdı orada yaklaşık üç aydan
daha uzun süre tutmamalısınız.
Disiplinle ve biraz da alışkanlık hâline getirerek, kumanda
merkezinizi motivasyonu yüksek, sadık bir iş ortağına dö­
nüştürebilirsiniz.

Yığınlardan Kurtulmanın Denenmiş On Kuralı


1. Klasörde muhafaza etmek: Bir iş tamamlandığında dosya bö­
lümünden çıkarılır. Burada yer, fazlasıyla değerlidir. Sürekli

30
H a ya tı K o la y la ştır

olarak muhafaza etmek zorunda olduğunuz kâğıtları


dosya askılığında bırakmamalı, bir klasörde sak­
lamaksınız. Her askılı dosya için, dosyanın içe­
riğine uygun en az bir klasör gerekir. Saklan­
ması gerekmeyen kâğıtlar çöpe atılır. Çöp
kutusu her zaman önceliğe sahiptir!
2. H arici duraklar oluşturmak'. Askılı dosyaya sığmayan metni
başka yere koymalısınız. Bu tür kalın metinleri bir dergiliğe
koyun. İlgili askılı dosyaya, hatırlatma olarak, metinle ilgili
bir yazı veya baş sayfanın bir kopyasını koyun.

3- Takvim üzerinde belirtmek: Bunu zaten biliyoruz; yapılması


gereken işlerinizi hatırlamanız için, onları takvim veya ajan­
danıza kaydetmeli ve bunu yaparken iş için kararlaştırılan
günü de belirtmeye dikkat etmelisiniz.

4■ Zekice isim ler bulmak: Askılı dosyalara, içeriği vurgulayan


isimler yazın (fuar standı, araştırma bölümü, iş seyahatleri
vb.); “A cil!” veya “Yanıtlanacak!” gibi ifadelerden kaçının.
Genel ifadelerle adlandırılmış dosyalar, genellikle m oti­
vasyonu yok eden, içlerinde önemli belgelerin kaybolduğu
mezarlara dönüşürler. Dosya adlarını düşünürken, gereksiz
biçimde resmî dil kullanmaktan kaçının, mizahın rahatlatan
etkisinden faydalanın. “Yanıtlanacak!” yerine “Beni yanıt­
la !”, “Ödemeler” yerine “Beni öde!”, “Dışarıdaki randevular”
yerine “Haydi dışarı!” gibi ifadeler kullanın.

5. Sürekli değiştirmek: Dosya askılığınızda canlılığı sağlayın.


Dosyaların adlarını sık sık değiştirmekten çekinmeyin. Dos­
ya askılığınız canlı bir varlık olmalı. Örneğin, bir TV mu­
habirinin her film raporu için bir dosyası vardır. Rapor yol­
landığında, dosyadan çıkarılır; kesinlikle muhafaza edilmesi

31
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

gerekenler ise bir klasöre konur. Eski dosya, yeni bir film
projesinin adını alır. Ad değişiklikleri için yeterli sayıda kü­
çük etiket bulundurun, en iyisi etiketleri dosya askılığınızın
en son dosyasında muhafaza edin.
6. Çabuk cevap yazmak: Öndeki dosyalardan birinde çabuk ce­
vap vermek için önceden hazırlanmış mektup kâğıtlarını ve
tebrik kartlarını bulundurmalısınız. Böylece hiç zaman kay­
betmeden, çabucak cevap yazabilirsiniz.
7. Tutarlı kullanmak: Hangi tür belgelerin, hiçbir kategoriye
uymadıkları için, kronik biçimde çalışma masanızın üzerin­
de kaldıklarına dikkat edin. İlg ili dosyalar açın. Böylelikle
örneğin, “çocuk” bölümü (veli toplantısı davetleri, sınıf liste­
leri, hastalığa bağlı izin formları) veya “spor kulübü” bölümü
(şayet bir spor kulübüne üyeyseniz) ya da benzeri bir kategori
oluşturabilirsiniz.
Gazete kupürleri ve broşürler, konuyla ilg ili dosyaya ko­
nur. Böyle bir dosya yoksa, bir tane açın (isim olarakta örne­
ğin, “Kişisel Sağlık Önerileri” diyebilirsiniz).

ce seyahate çıkarken, ilgili dosyayı yanınıza alır ve önemli olan


her şeyin içinde olduğundan emin olursunuz. Seyahat sırasında
saklamak istediğiniz tüm belgeleri, özellikle de seyahat mas­
raflarını belgeleyen bütün önemli faturaları, şeffaf dosyanıza
koyun. Gerekli olan her şey yanınızda olacağı için, hesap yap­
maya dönüş yolculusu sırasında başlayabilirsiniz.

32
H ayatı K o la y la ştır

Hesaplamanız ve seyahatiniz sona erdiğinde, şeffaf dosyanı­


zın en üstüne oldukça dikkat çekici bir sayfa koyun ve dosyanın
tamamını, eski bir seyahatler dergiliğinde muhafaza edin. Bu,
hiçbir şeyin kaybolmaması için basit ve kesin bir çözümdür.
8. D osyanın ön kapağını kullanmak: A skılı dosyanın ön kısm ı­
na telefon numaralarını, isim leri, adresleri, randevuları, üye
numaralarını ve dosyanın konusu için önem- \ ' I 1 /,
li olan diğer b ilgileri yazın. Böylece dosyayı
elinize aldığınızda, bütün önemli b ilgileri bir
bakışta görebilirsiniz.
9. Orijinal kalmak: Dosya askılığınızı akıllıca kullandığınızda,
onun her şeyi organize edebileceğinden emin olun. Yeni kulla­
nım biçimleri keşfederken yaratıcılığınızı koruyun. En güzeli,
geçici dosyalama merkezinizi kullanmakla kalmayıp aynı za­
manda sevmenizdir (ve diğer insanlara gururla göstermeniz-
dir). Örneğin, dolmakalemle yazmayı seven birinin, kurutma
kâğıtları için bir askılı dosyası vardı çünkü daha önce kurutma
kâğıtlarını hep aramak zorunda kalmıştı. Evde çalışan bir aile
babasının da çocukları için sürprizlerle dolu bir dosyası vardı
(çıkartmalar, dergilerden kesilmiş bulmacalar, şekerleme dolu
küçük poşetler).
10. Düzenli olarak azaltmak: Şayet dosya askılığınız fazlasıyla
dolu görünüyorsa, gereksiz fazlalıkları çıkarın. Her dosyada
çoktan halledilmiş işlerle ilg ili kâğıtlar bulu­
nur. Fazlalık çıkarma işi, pek çok insanın dü­
şündüğünden daha çabuk yapılır. 10 dakika­
lık ayıklam a işleminin ardından dosyalarınız
genellikle tekrar tam işlevselliğine kavuşur.
Fazlasıyla dolu dosyalar yüzünden büyük bir düzenleme ey­
lemi yapacağınızı, ardından da her şeyin kusursuz bir düzene

33
V VernerTiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

gireceğini düşünmeyin. Muhtemelen bu eylem asla gerçekleş­


mez. Siz en iyisi küçük bir adım atın, ancak hemen atın.

Kalıcı Düzen için Beş Öneri


Dosya askılığı veya klasör kullansanız bile, muhafaza etme
am acıyla biriktirdikleriniz bir süre sonra önüne geçilmez
bir biçimde fazlalaşır. Arama süreleri uzar, dosyaların içer­
dikleri b ilgiler eskir, yer daralır ve çalışma hevesiniz azalır.
Fakat her zaman böyle olmak zorunda değil. Beş kolaylaş­
tırm a yönteminden birini veya birkaçını uygulayarak, kâğıt
artışını kontrol altına alabilirsiniz.

1. Üçlü kural: Sürekli olarak içeriği artan bir klasörde bir şey
ararken, her seferinde üç eski belgeyi klasörden çıkarın. Kü­
çük, anlık adımlarla ilg ili kolaylaştırma prensibini hatırla­
yın. Bir kâğıdı atılm ak üzere ayırdığınızda m utlu olun. Bu
sizin, hem dosyalarınızı hem de ruhunuzu hafifletir ve ara­
maya daha az zaman harcamanızı sağlar.

2. Takas: Dosyaya giren her yeni belge için hemen eski bir
belgeyi dosyadan çıkarıp atın. Kâğıtlarınızı değişmez varlık­
larınız olarak değil, ebediyen sizinle kalmayacak misafirleri­
niz olarak görün.

3. Ara sıra stra tejisi: Her yeni günün öncesindeki akşam,


içeriğini azaltm anız gereken bir veya iki dosyayı, klasörü
ya da sepeti çalışm a masanızın
üstüne koyun. Ertesi gün kah­
ve molasında, iki randevu ara­
sında veya günün yorgunluğunu
çıkarırken ayırdığım ız dosyaya
şöyle bir bakın.

34
H ayatı K o la y la ştır

4■ Son kullanma tarihi: Belirli bir süre sonra kullanmayacağınız


dosyalara veya klasörlere dikkat çekici bir son kullanma tari­
hi yazın. Örneğin, zamana bağlı planlamalar
ve hesaplamalar yapın: “31/12/08’de eski
kâğıtlar arasına” veya “30/06/09’da ar­
şive” gibi. Ayrıca bunun için ajanda
veya takviminize bir hatırlatm a da
yazabilirsiniz.
5. Proje kutlaması: Bir işi bitirdiğiniz zaman o işle ilg ili bütün
dosya ve klasörleri gözden geçirin. Artık işe yaramayan bü­
tün kâğıtları ve kitapçıkları geri verin veya atın. Daha sonra
ihtiyaç duyabileceğiniz tüm belgeler için bir arşiv klasörü
oluşturun. Sonra bu işi bitirm iş olmanızı kutlayın!

Böylece Çalışma Masanız Boş Kalır


Öncelikle “boş masa sahibi” ile “dolu masa sahibi” arasındaki
çekişmeye son veriyor, ‘boş masa sahibinin’ galip geldiğini
ilan ediyoruz. Dolu bir çalışma masasıyla hayatınızı kolaylaş­
tırmayı başaramazsınız.
Püf noktası: Bugüne dek çalışma masanızın üzerine y ığ ­
mış olduğunuz her şeyi arka tarafa koyun. Oraya alçak bir
sehpa, bir raf veya ikinci bir masa yerleştirin.

Masaüstü Hatırlatma Defteri


Masaüstünde karalanmış telefon numaraları ve türlü türlü
notlar biriktiren herkes için anlamlı bir püf noktası: Düzenli
aralıklarla hepsini toplayın, gerekirse büyük kâğıtlardan not­
ları kesin ve hepsini bir deftere yapıştırarak üzerine şu başlı­
ğı yazın: “Bu zamana dek masa üstünde bulunanlar.” Bunun
avantajı: Çalışma masanız artık boştur, ancak gerektiğinde
tüm bilgiler elinizin altındadır.

35
W ern er Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Tıkanmayı Erken Fark Edin


Düzenleme konusunda tüm iyi niyetlerinize rağmen uygu­
lamada başarısızsanız, bunun nedeni genellikle bir ayrıntıda
gizlidir. Düzen zincirinin sonunda yer aldığı için ilk bakışta
hiç farkına varmadığınız bir tıkanmayla karşı karşıyasınızdır.
Bir örnek: Çalışma masanızda dekontlar birikmiş. Dekont
klasörü ağzına kadar dolu. Bu durumda yeni bir klasör aç­
manız gerekiyor, ancak rafınız son santimetresine kadar kla­
sörlerle dolu. Rafınızı baştan sona tekrar düzenlemeniz ve
muhtemelen bütün büroda bir düzenleme eylemi yapmanız
gerekiyor. Ancak şu anda buna zamanınız yok.
Sonuç: Çok geçmeden masanızın üstünde sadece dekont­
lar değil, birçok diğer belge de yığın ­
lar oluşturmaya başlar. Önemli banka
dekontunuzun oralarda bir yerde oldu­
ğunu bilirsiniz ama artık masanızın
üstündeki yığına el uzatmaya cesaret
edemezsiniz. Bir kısır döngüdür bu.
Düzensizliğin yarattığı bu tür kısır döngüler sadece çalış­
ma masanızda değil, muhafaza amaçlı kullandığınız her yer­
de mevcuttur; kitap ve dosya raflarında, çekmecelerde, depo­
larda, gardıroplarda, mutfak dolaplarında ya da kilerde.

Güncel Sorunları Anında Çözün


Düzenlenmiş bir çevre için anahtar kelime şudur: “Akmak”.
Sorun size yönelik haddinden fazla materyal akışı değil,
materyalin fazlasıyla duraksayarak akıp gitmesidir. Kâğıt
geliş gidişi ve kâğıt yönetimi arasındaki fark, çabuk karar
verebilmede ortaya çıkar. Bir yapılacaklar yığınında biriken
çoğu kâğıt, daha sonra hiçbir işe yaramadan kalır. Ancak bu
H ayatı K o la y la ştır

kâğıtlar, tıpkı bir lavabonun giderindeki büyük atıklar gibi


akışı engeller, motivasyonunuzu frenler ve sizi mutsuz eder.
Bu yüzden en iyisi onlardan anında kurtulm aktır!
Bu tür tıkanmaları fark etmeye çalışın. Eleştirel biçimde de­
ğerlendirme yapın. Şu anda sizi, etrafınızdaki eşyaları düzene
koymaktan alıkoyan nedir? Hevessizliğinizin sebebi nedir; do­
lup taşan bir dosya askılığı, güçlükle ulaşılabilen bir klasör ya
da yeni bir iş alanı için henüz mevcut olmayan dosya mı?
Küçük adımlarla ilgili kolaylaştırma prensibini hatırlayın,
tüm engelleri bir anda aşamayabilirsiniz ve bunu yapmak zo­
runda da değilsiniz. Ama sadece tek bir engel bulduysanız,
o engeli hemen ortadan kaldırın. Büyük bir tümden çözüm
hayali kurmayın, yalnızca güncel sorunu mümkün olduğunca
çabuk ortadan kaldırın. Bizim örneğimizde, geçici olarak yer­
de durmak zorunda olsa bile yeni bir klasör açın. Böylece kısır
döngüden kurtulur ve motive edici bir adım atmış olursunuz.

Üçte Bir Kuralıyla Uzun Vadeli Çözüm Bulun


Kaos oluşuncaya dek beklemeyin. Aşırı doluluk oranı
% 120’ye ulaştığında değil, dosyalama sisteminiz henüz
% 75’lik bir doluluk oranına ulaştığında harekete geçin.
Bu demektir ki, bir klasörün yaklaşık
% 75’i dolu olduğunda, onu tamamen
dolu olarak görün. 1 metre uzunluğun­
daki bir rafta kitaplar ve klasörler sadece
7 5 santimetre yer tutm alıdır (Klasörlerin
düşmemeleri için birini yatay koyarak
destek yapabilir veya kitap rafları için tasar­
lanmış bir destek kullanabilirsiniz). Gardırobunuzdaki askı
çubuğunun da kullanım rahatlığı için en fazla %75 oranında
dolu olması gerekir.

37
W ern er Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Adım Dosyaları ile


Başarılı Sonuçlar Elde Edin
Daha önce bundan söz etmiştik. Her bir kâğıt parçasını sade­
ce bir kez ele almak, eski ve akıllıca bir kuraldır; ancak teo­
ride parlak bir fikir olsa da pratikte sadece istisnai durumlar­
da uygulanabilir. Henüz elinize geçen yazılı bir talebi yerine
getirebilmek için, bir meslektaşınızla görüşmek (meslektaşı­
nız o sırada yerinde değil) ve eski belgeleri gözden geçirmek
(depodalar) zorundasınız, ayrıca muhasebeden bilgi almanız
gerekiyor ama bunun için hemen muhasebeye başvurmanı­
za değmez. Kısaca sıradan bir kâğıt birdenbire karmaşık bir
işleme dönüştü. Bu tür kâğıtlar genellikle belirsiz bir “daha
sonra halledilecekler” yığınına konur. Böylece kaos başlar.
Amerikalı Organizasyon Uzmanı Barbara Hemphill, bunu
şöyle formüle eder: Düzensizlik, ertelenen kararlardan doğar.
Sorun: Önünüzde bir kâğıt var, bu kâğıttaki talebi yerine ge­
tirmek için birkaç işi aynı zamanda yerine getirmek zorun­
dasınız. Bu iş gözünüzde o kadar büyüyor ki, sonunda işi
tümüyle bir kenara itiyorsunuz.
Çözüm: Yapmanız gerekenleri bir bütün olarak düşünme­
yin ve ilk işle başlayın. Sonra yapmanız gereken çok sayıda
iş içinden birini seçin ve bunu, bir sonraki adım ilan edin.
Elinize aldığınız her kâğıdı, işinizdeki bir sonraki adım ola-
rak belirleyin. Barbara Hemphill
bunun için müşterilerinin en iyi
biçimde faydalandıkları bir teknik
geliştirm iştir: Adım Dosyaları.
Dosya askılığınıza, dikkat çekici
renklerde etiketler yapıştırdığınız dosyalar
takın. Bu dosyalara tipik “bir sonraki adım lar”

38
H ayatı K o la y la ş tır

adını verin. Bu adımlar iş yerinden iş yerine göre değişir ve


sizin iş yerinizin özelliklerini vurgular. Ancak bazıları hemen
hemen her yerde mevcuttur.
Birkaç örnek:
□ Kopyalamak
□ Şefe sunmak
□ Telefon etmek
□ Görüşmek (... ile)
□ Muhasebeye danışmak
□ Cevabı beklemek
Çizer W erner Küstenm acher’in adım lar dosyaları:
□ Taslak yapmak
□ Asıl çizimleri yapmak
□ Onaylanmasını beklemek
□ Ödemeyi tespit etmek
Bir sigorta tem silcisinin birkaç adım lar dosyası:
□ Sözleşmeleri doldurmak
□ Merkeze yollamak
□ Teklifleri yapmak
□ Müşteri listesine kaydetmek
□ Randevu kararlaştırmak

39
W e rn e rT ik i Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

İş Yerinize Neşe Getirin


Dosya ve klasörlerinizin dış görünümlerinin de iyi olmasına
dikkat edin. Sıkışmış klasör kilitleri, okunmayan etiketler,
düşen belgeler gibi sinir bozucu problemleriniz olmazsa, dü­
zeni muhafaza etme işi daha keyifli bir hâl alır. Bir klasörü ya
da bir dosyayı elinize alır almaz, düzeltmeleri hemen yapın
(yırtıklar, bozuk etiketler, solmuş yazılar). Böyle bir işi “bir
sonraki büyük düzenleme eylemine” ertelemeyin (bu eylem
\ genellikle hiç yapılmaz). Her zaman
,jr yeterli sayıda ayraç sayfa, yeni klasör,
^ etiket ve dosya stoğu bulundurun.
K ilit sistemi sorunsuz çalışan ka­
liteli klasörler, hoş kutular ve masa
üstünüz için zevkinizi yansıtan çekmeceli raflar alın. Sürek­
li olarak etrafta duran nesneler için zarif kutular seçin; flaş
diskleriniz (USB stick) için zarif ve küçük bir askılık, kalem­
leriniz için hoş bir kutu gibi. Eşyalarınızı düzenli tutmaktan
ve düzenleme konusunda şu altın prensibi gerçekleştirmek­
ten keyif almalısınız: Her şeyin bir yeri vardır.
Tamamen dolu bir askılı dosyaya artık hiçbir şey koyamı­
yor ve içinden hiçbir şey çıkarmak istemiyorsanız, Leitz veya
Elba firmalarının plastik veya kalın karton altlı, 2 ila 6 santi­
metre genişliğinde doldurulabilen dosyalarından alın. Ya da
dosyalamak istediğiniz şey için hemen bir klasör hazırlayın.

Kolaylaştırıcı 3. Fikir
Etrafınızdaki Ivır Zıvırdan Kurtulun
Fazlalıklardan kurtulun, çünkü sadece yükünüz hafif olduğun­
da uçabilirsiniz. Evinizdeki ve büronuzdaki lüzumsuz şeyler,
ruhunuz için pek çoğunuzun tahmin ettiğinden daha ağır bir

40
H a ya tı K o la y la ştır

yük oluştururlar. Bilinciniz düzensiz rafları veya eski eşyalarla


tıka basa dolu odaları görmezden gelme­
yi öğrenmiştir. Ancak bilinçdışınız bunu
yapmakta zorlanır ve bu, onun için bir
yük olur. Bilinçdışınız ancak ıvır zıvırı evden
uzaklaştırdığınızda rahata kavuşur.

Ivır Zıvırın Şaşırtıcı Etkileri ve


Bunlardan Kaçınmanın Yolları
Sürekli düzensizlik, sadece biri, bir mekânı temizlemek istedi­
ğinde bu işi zorlaştırmaz. Fazlasıyla çok ve fazlasıyla düzensiz,
üst üste yığılm ış şeyler, bedeninize ve ruhunuza karşı sürekli
bir saldırı oluşturur. Bilinciniz zaman içinde bununla başa çık­
mayı öğrenir, ancak bilinçdışınız öğrenemez. Bu bölümde ıvır
zıvırın hayatınız üzerindeki —çok sayıda araştırmayla doğrulu­
ğu ispatlanm ış- olumsuz etkilerini okuyacaksınız.

Gelecek korkusu

Etrafınız üstesinden gelebileceğinizden fazla şeyle çevrili ol­


duğu takdirde, bilincinde olmadığınız bir güçsüzlük duy­
gusuna kapılırsınız. Bu duygu, yaşamınızın diğer alanlarına,
hatta tamamen başarılı olabileceğiniz alanlara da yansıya­
bilir. Ivır zıvır, gelişim inizi frenler
çünkü biriktirilen şeyler ge­
nellikle hatıralarla bağlantılı­
dır ve bu yüzden sizi geçmişe
sıkı sıkıya bağlar.
Önerimiz: Etrafınızdaki nesnelerle bağlantılı olan insanları
m innettarlıkla anın. Her biri için, özellikle güzel veya de­
ğerli olan bir hatırayı saklayın ve geri kalanını elden çıkarın.

41
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Çok sevdiğiniz teyzenizi; kullanışsız ve modası geçmiş tabak


çanakla dolu büyük bir dolapla değil, zarif bir inci kolyeyle
ilişkilendirdiğinizde, teyzenizin hatırası daha eşsiz ve değerli
olur. Yeni eşyalarınız için daha fazla yeriniz olduğunda, haya­
tınızda gelecek günler için daha fazla yer açarsınız.

Fazla kilo

Şaka değil, ıvır zıvır şişmanlatabilir. Bu şaşırtıcı keşfi çok uzun


yıllar önce, ıvır zıvırdan kurtulma konusunda uzman olan Bri-
tanyalı Karen Kingston yapmıştır: Evlerinde çokça ıvır zıvır
bulunduran insanlar, genellikle fazla kiloludurlar. Muhtemelen
vücuttaki yağ birikimi ve maddi birikimler, kendini koruma
amaçlıdır. Fazla kilo, genellikle duygusal “tı­
kanıklık” ile bağlantılıdır. Duygularınızı
açığa vuramadığınızda ve eski hatıraları
biriktirdiğinizde, vücudunuz da metabo­
lizmayı durdurur ve “biriktirmeye” başlar.
Önerimiz: Tıkanm ış olan eviniz için bir diyete başlayın. Ge­
nellikle bu, —Karen Kingston’un danışanları bunu tekrar
tekrar tecrübe etm işlerd ir- vücudunuz için diyet yapm ak­
tan daha kolay olur. Vücudunuz için diyet yapm ak, a tıl­
ması gereken bir sonraki adımdır. Bir kadın bunu şöyle
dile getirm iştir: “Boş bir evde artık eskisi g ib i tıka basa
yiyem iyorum .”

Ertelem e alışkanlığı

Yakın çevrenizdeki kaos ile çalışm a motivasyonunuz ara­


sında da benzer bir bağlantı vardır: D üzensizlik, erteleme
alışk an lığın ı körükler. Ivır zıvır, enerjiyi bağlar ve kon­
santrasyonu engeller.

42
H ayatı K o la y la ştır

Önerimiz: İşiniz bir yük hâline geldiğinde, ilk olarak çalış­


ma masanızı ve masanızın etrafını düzenleyin. Bunun için
harcadığınız zamanı, sonrasında daha konsantre, daha keyifli
ve daha hızlı çalışarak fazlasıyla telafi edeceksiniz. Çalışma
masanızı beyninizin bir kopyası olarak görün; masanızın üze­
rinde duran her şey, aynı zamanda kafanızdadır. Toplanıp dü­
zene sokulmuş bir masa, düzeltilmiş bir ruhtur. Cesurca bir
düzenleme eyleminin ardından çoğu insan, sahip olduğu yeni
güçlere şaşırır; düzenleme işinden sonra sadece yüküm lülük­
lerini yerine getirm ekle kalmazlar, aynı zamanda kendilerini
geliştirirler; kendilerine yeni bir iş alanı ararlar, ilişkilerini
düzene sokarlar ya da dinlendirici bir tatil yaparlar.

Maddi sorunlar

Ivır zıvır her şeyden önce paraya mal olur. Tutkuyla her şeyi
biriktirenler, böylelikle paradan tasarruf ettiklerini düşünür­
ler. Oysaki “muhtemelen bir kez ihtiyaç duyabilecekleri” şey­
ler için bolca para harcadıkları ortadadır. İndirim li satışların
bağım lısıdırlar ve kesinlikle ihtiyaçla­
rı olmayan şeyleri satın alırlar. Her
şeyi biriktirenler, eşyalarını muha­
faza etmek için de para harcarlar
(raflar, bavullar, dolaplar, kutular, evde ve hatta evin
dışında fazladan depolar). Bu insanların biriktirm iş oldukları
eşyaları kullanmak için zamanları yoktur çünkü bütün bu
eşyaların bakımı ve muhafazası, kullanmak gereken zamanın
tamamını alır. Her şeyi biriktirenler, genellikle fazla büyük
ve fazla pahalı evlerde otururlar. Ortalama olarak, bir birikti-
ricinin evinde yaşam ve kullanım alanlarının % 45’i, gereksiz
şeylerin m antıklı bir biçimde evden çıkarılması sayesinde ta­
mamen boşaltılabilir. Biriktirm e huyuna sahip kişiler mad­

43
V VernerTiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

di açıdan kötü pozisyonlara saplanıp kaldıklarında, ıvır zıvır


çok pahalıya mal olur.
Önerimiz: Ivır zıvırdan kurtulun! En iyisi buna hemen bugün
başlayın. Nasıl mı? Bunu size hemen burada, bir sonraki bö­
lümde açıklıyoruz.

Ivır Zıvırdan En Kolay Kurtulma Yöntemleri


Eski Babillilere göre insanoğlu, Tiamat’ın
ejderhalarının hüküm sürdüğü bir ka­
osla kuşatılmış durumdadır. Eski Ba-
billiler evreni böyle hayal ediyorlardı.
Bu kadim karmaşada küçük bir hava
kabarcığı vardır, o da üzerinde yaşa­
dığım ız dünyamızdır. Ancak dikkat
edilmezse, kaos her zaman ve her yerde
tekrar ortaya çıkabilir.
İşte günlük tecrübemizi çok güzel dile getiren bir görüş: Dü­
zen, bir doğa olayı değildir. Normal olan kaostur ve biz ona karşı
her gün mücadele vermek zorundayız. Murphy Yasası der ki:
“Ortaya çıkabilecek olan her düzensizlik, ortaya çıkacaktır.”
Hiçbir şeyin ayak altında durm adığı ve insanın “yere bal
dökse yalayabileceği” bir ev, kesinlikle hayatı kolaylaştırmaz
çünkü temizliğe o kadar çok zaman ayrılır ki... Hatta tüm ev
sakinleri için bir stres faktörü olabilir. (“Bir daha eve, ayak­
kabılarını çıkarmak istemeyen misafir getirm e!”) Düzen ve
tem izlik, yaşamımızın merkezi hâline gelen, hastalıklı bir
saplantıya dönüşür.
Kolaylık, kaos ve zorlayıcılık arasındaki altın orta yolu bu­
labilmek demektir; burada belirli bir miktarda düzensizlik
kabul edilir ama kaos ejderhalarına teslim olunmaz.

44
H ayatı K o la y la ştır

Dağınıklık Doğuştan Gelmez


Abartılı bir eşya biriktirme eğilim i, solak veya kızıl saçlı ol­
mak gibi kişiye mahsus bir özellik değildir. Oysa birçok insan
kendini dağınık olarak tanımlar ve bunu değiştirilmesi müm­
kün olmayan bir karakter özelliği olarak görür. Ancak görünen
o ki, dağınıklılık sadece geçici bir durumdur ve
bazılarında hafif bir bağım lılık yaratabi­
lir. Aslında her bağım lılık bir
arayıştır ve her bağım lılığın
özünde bir iyi niyet gizlidir: Biriktirme tutkusu olan insanlar
da genellikle başkaları için bir şeyler yapmak isterler. Yahut
geçmişte yokluk çekmişlerdir. Bu durumda, bu eğilim in ba­
ğım lılık olduğunu kendi kendine itiraf etmenin ve mutlaka
bir profesyonelden yardım alarak bu bağımlılıktan kurtulma­
ya çalışmanın faydası olur. Açıklama: Burada dağınık insanlar
derken kastettiklerimiz, biraz kaotik tabiatlı günümüz insan­
larıdır. Öte yandan, biriktirmek bağım lılık hâline geldiğinde,
bir insanın hayatını tehlikeli biçimde etkiler. Bütün diğer ba­
ğım lılık hastalarında olduğu gibi dağınıklar için de profesyo­
nel yardım son derece önemlidir.

Küçük Adımlarla Başlayın


Her gün sadece bir çekmeceyi veya bir rafı düzenleyin, büyük ve
zahmetli eylemlere girişmeyin (“bodrumu ıvır zıvırdan
tamamen arındırmak”, “tüm gardıroplarda büyük
temizlik” gibi). Düzenleme işini küçük ve faydalı
aşamalara bölün. Aksi hâlde hevesiniz kırılır ve
kaos yine, sizden daha güçlü bir hâle gelir.
İşe başlarken, sınırlı bir birim seçin. Ör­
neğin; bir çekmece, bir raf, bir evrak sepeti,

45
VVernerTiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

bir kutu, bir kalem lik (biliyorsunuz ki bu kutucuklar aslın­


da sadece kalemler için düşünülmüştür) birim olarak kabul
edilir. Bir rafı “soldan sağa düzenlemek” ya da bir çekmecede
“her seferinde biraz” düzen sağlamak, asla işe yaramaz.
İki ila üç saat içinde lüzumsuz nesnelerden tamamen kur­
tulabileceğiniz bir şeyle başlayın: Mutfaktaki baharat rafı,
çalışma masanızın bir çekmecesi veya gardırobunuzun çorap
bölümü. Sonra şu beş adımı uygulayın:

I . Ya hep ya hiç

Seçtiğiniz birimi (raf, çekmece, dolabın bir bölümü, çalışma


masasının üstü) tamamen boşaltın.

2. Parlatın

Boş birim i pırıl pırıl oluncaya dek temizleyin ve çok geçme­


den her şeyin güzel görüneceğini düşünerek sevinin.

3. Üç yığına ayırın

Boşalttığınız her şeyi (henüz yerde dururken) üç yığına ayırın:


Muhteşem. Bu güzel adı verdiğiniz yığına, iyi ve kullanılabi­
lecek durumda olan, fonksiyonunu yitirm em iş nesneleri ko­
yun. Bu nesneleri düzenli bir biçimde muhafaza edeceğiniz
yere geri yerleştireceksiniz. Ancak eleştirel olun:
Buraya koyacaklarınız gerçekten muhteşem ve
işe yarar olmalı. Hatta duygusal bir bağlantısı da
bulunmalı. Yani hoşunuza giden ve keyifle kul­
landığınız şeyler olmalı. Ivır zıvırdan kurtul­
mak için şu basit, teşvik edici ve işe yarayan
cümleleri kullanabilirsiniz: Ben bunu son iki

46
H ayatı K o la y la ştır

yılda bir kez olsun kullandım mı? Biri bunu benden çalacak
olsa, yerine yenisini alır m ıyım ?
Bir şeyden birkaç tane mevcutsa (örneğin beş kurşun kalem,
iki yerel telefon rehberi), içlerinden en muhteşemini seçin ve
geriye kalanları diğer iki kategoriden birine koyun.
Hakiki çöp. Bu yığına bozuk, eskimiş, lüzumsuz veya en azın­
dan bir yıldır hiç kullanılm ayan şeyler konur. Yığın; atık
maddeler, eski kâğıtlar gibi gruplara ayrılabilir. Ayrıca bit
pazarında satılacaklar için bir kutu hazırlayabilir­
siniz; tabii eğer bunu yapmak için hevesiniz ve
zamanınız varsa (ya da bu işi devredebileceğiniz
bir bit pazarı meraklısı tanıyorsanız). Ancak
lütfen kendinize şu sözü kesin olarak verin:
Pazarda ilk gün satılmayan her şey atılacak!
Soru içareti. Çöp mü yoksa muhteşem mi olduğuna karar ve­
remediğiniz şeyleri, soru işareti yığınına koyun. Bu yığın­
daki nesneleri bir kartona (içindekileri belirten bir yazı ile
birlikte!) yerleştirin ve bodruma, depoya veya garaja götü­
rün. Bu eşyaları bu şekilde muhafaza edebilir ve gerektiği
zaman alıp kullanabilirsiniz. Kutulara her altı ayda bir şöyle
bir bakın. Bu arada ne çok eşyanın ömrünü tamamladığını
ve gönül rahatlığıyla elden çıkarılabileceğini gördüğünüzde
şaşıracaksınız. Tam bir yıl boyunca kullanm adığınız her şey,
ne olursa olsun, çöp kategorisine girer.
Gereksiz şeyleri atmak için deneyebileceğiniz bir
diğer yöntem, ıvır zıvır çekmecesidir: Ivır zıvır için
her iki odadan birinde, en az bir çekmece ayırın
Hiçbir kategoriye sokamadığınız her şeyi bu­
raya koyun. Ancak bunun için fazla büyük bir
çekmece seçmeyin, çekmecenizi idareli kulla­

47
W ern er Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

nın ve düzenli olarak boşaltın. Üç ay sonra, içindekilerin hiç


kimsenin işine yaramadığını görecek ve % 80’ini gönül ra­
hatlığıyla atabileceksiniz.

4. Eşleştirin

Küçük şeyleri, kutuların ve diğer kapların içinde bir araya


koyun. Dağınık kişilere yönelik yardım gruplarında, üzerle­
rine yazı yazılabilecek her çeşit kutu ve bölmeli çekmeceler
son derece popülerdir. Bu tür tedbirlerle düzenleme eylem i­
nizi başarıya ulaştırabilirsiniz. Kalan eşyaları yerlerine ko­
yun; yeni kutuların üzerine büyük ve rahatlıkla okunabilen
başlıklar yazın. İşte bu kadar!

5. Yaşasın!

Yaratmış olduğunuz küçük “düzen adanız” için sevinin ve


yapmanız gereken daha çok şey olduğundan yakınmayın.
Şuna inanın: Evinizdeki veya çalışma masanızdaki düzensiz­
lik nasıl etrafa yayılabiliyorsa, yeni yaratmış olduğunuz “ada”
da çoğalarak düzeni yayabilir.

Hazine Sandığı Efektinden Faydalanın


Profesyonel dosyalama ve depolama sistemleri geliştirin.
Bunu yaparken masraftan kaçınmayın, kaliteye önem verin.
Öncelikle çalışma masanız için taşınabilir bir askılı dosya ha­
vuzu (kendiniz yapmaya çalışmayın) ve dayanıklı dergilikler
alın. Kalitesiz malzemeden yapıldığı için
kolaylıkla devrilebilenleri değil, kırtasiye­
lerden profesyonel kullanım için olanları
tercih edin. Nedeni: Ucuz kutularda daha
fazla şey biriktirm e eğilim ine kapılırız çün­

48
H ayatı K o la y la ştır

kü bilinçdışımız muhafaza yerinin pek değerli olmadığını


bilir. Daha fazla para harcadığımız sistemlerde bilinçdışı,
daha işin başındayken sınıflandırma yapar; değerli “hazine
sandığına” sadece değerli eşyalar konur.

Destek Alın
Dağınık kişilere yönelik yardım gruplarının en etkili tedbir­
lerinden biri, boşaltma ve düzenleme sırasında bir başkasının
teşvikidir. Yalnızken tekrar tekrar ertelediğiniz şeyleri, evini­
ze gelen ve sizinle aynı dertten mustarip olan biriyle hemen
halledersiniz. Bu kişinin —sizden farklı olarak—eşyalarınızla
arasında duygusal bir bağı olmadığı için, eşyalarınıza daha
gerçekçi yaklaşacaktır. Size yardım eden kişiye siz de yardım
edin. Şayet bir “Düzenleme Arkadaşı” bulamıyorsanız, arka­
daş çevrenizden yardım isteyin. Karşılığında bir akşam yeme­
ğ i ısmarlayın veya birlikte yapabileceğiniz bir şey organize
edin. Böyle bir şey için ricada bulunmanıza değer; çünkü bo­
şaltma ve düzenleme işi, iki kişiyle, üç kat daha hızlı ilerler!

Evinizi Yenileyin
Elbette bir anda bütün evi değil, oda oda yenileyin. Bunun
için bir süreliğine odayı tamamen boşaltmak zorundasınız.
Bu yöntem zahmetli fakat aynı zamanda çok etkilidir çün­
kü odanızdaki her nesneyi elinize almak ve az önce anlatılan
“muhteşem-çöp-soru işareti” kararlarını
vermek zorunda kalırsınız. Vaat: Yeni
boyanmış, belki yeni bir zemin döşe­
mesiyle kaplanmış ve güzel döşenmiş
bir odada, kendinizi yeni bir insan
gibi hissedeceksiniz.

49
W e rn e rT ik i Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Yüzey Bilinciniz Olsun


Her tür masa, raf, pencere önleri ve hemen hemen tüm ya­
tay yüzeyler m ıknatıslıym ış gibi lüzumsuz şeyleri üzerlerine
çekerler. En büyük yatay yüzey olan zemin de bu açıdan teh­
likelidir. Yatay depolama yüzeylerini azaltarak ve üzerlerini
boş tutarak hayatınızı kolaylaştırın.
Orta sehpa, çay veya kahve saatleri için gerekli bir eşyadır. Bu
yüzden sehpanızı elinizin altında hazır bulun­
durmalısınız. Sehpa, çiçekler ve mumlar için
(hatta bazen ayaklarınız için) uygun bir yer­
dir ama haftalık dergiler ve kötü bir nam
salmış olan yıllıklar ile albüm-kitaplar
için kullanılmamalıdır.
Yemek masası: Hiçbir şey, her yemekten önce yemek ma­
sasının üstünü zar zor toplayıp boşaltmak zorunda kalmaktan
daha sinir bozucu değildir. Yemek masasının “koruma altına
alınmış alan” olarak görülmesi konusunda çocuklarınızı ve
kendinizi eğitin. Bu masa istisnasız olarak yemek için (ve
bazı akşamlar iskambil veya satranç, tavla gibi masa üstünde
oynanması gereken oyunlar için) ayrılmıştır.
Mutfak tezgâhı, adı üstünde, mutfaktaki işler için kullanı­
lır. Yeterince alan varsa, mutfaktaki işleriniz daha kolay hal­
lolur. Şunu kural hâline getirin: Tezgahın üzerinde sadece her
gün kullanılan şeyler kalm alı (kahve makinesi, bulaşık deter­
janı gibi). Bütün diğer araç gereçler bir dolap gözünde tutul­
malı ve kullanıldıktan sonra hemen yerine kaldırılm alı.
Buzdolabının üstü, akla gelebilecek her şey için bir birik­
tirme alanına dönüşür. İstenmeyen yığılm alardan kaçınmak
için buraya güzel bir saksı bitkisi yerleştirin ya da yine “ko­
ruma altına alınmış alan” olarak ilan edin.

50
H ayatı K o la y la ştır

Pencerelerinizi ardına dek açabilmenin keyfine varın. Bu­


nun için pencere önlerini boş bırakmak zorundasınız. Saksı­
ları birer birer pencere önlerine dizmek yerine, hepsini bir
saksılığa yerleştirin.
Sandalyeler veya tabureler yatak odanızda giysi askıları
hâline gelir ve m ıknatıslıym ış gibi, üstünüzden çıkardığı­
nız giysileri üzerlerine çekerler. Oysaki eski moda bir ayaklı
elbise askısı, hem daha az yer işgal eder, hem de daha güzel
görünür. Tabii gerçekten hayatlarını kolaylaştıran insanlar,
ertesi gün giym ek istedikleri giysileri gardıroplarındaki özel
bir bölüme asarlar.

Kolaylaştırılmış Oda

Bu kolaylaştırmanın sırrını yukarıda söylemiştik: Büyük iler­


lemeler kaydedebilmek için küçük adımlar atmak. Evinizin
en azından bir odasında azla yetinmeyi deneyin. En azından
bir odada bunu test edin; tüm o çeşit çeşit “şeyler” olmadan
da kendinizi iyi hissedebiliyor musunuz? A lışılm ışın dışın­
da az fakat zevkli eşyalarla döşenmiş bir odanın üzerinizde
son derece sakinleştirici bir etkisi olacaktır. Örneğin, canlı
ve dikkat çekici eşyalarla dolu mutfağın yanındaki oturma
odasını, az eşyalı ancak büyük alana sahip bir mekân hâline
getirin. Ya da yatak odanızı, sade ve insanın ruhunu dinlen­
diren bir mekâna dönüştürün.
Bir mekânın boş olması, soğuk görüneceği anlamına gel­
mez. Rahatsız edici bir görünüm; fazlasıyla soğuk renkler,
aşırı parlak eşyalar ve gözleri kamaştıracak kadar yoğun ışık­
landırma yüzünden ortaya çıkar. Bu noktada eşya eksikliği
nadiren rol oynar. Tavan lambaları ve floresanlar çoğunlukla
rahatsız edici bir ışık yayarlar. Bunların yerine orta yüksek­

51
W ern er Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

likte ayaklı lambalar kullanmak daha iyidir. Halojen lam ­


balar ve spotlar asla doğrudan göze gelecek biçimde değil,
mümkün olduğunca dip köşelere yerleştirilmelidir.

Biriktirmeden Biriktirmeye Fark Vardır

Herkes bir şeyler biriktirir: Telefon kartları, kitaplar, kibrit


kutuları, kahve fincanları, pelüş hayvanlar, filler, pullar. Ko­
leksiyon, benzer şeylerin bir rafın üzerine dizilmesiyle başlar
ve bütün eve yayılarak devam eder. Örneğin, hayvan figürleri
biriktiriyorsanız, bir de bakmışsınız ki duvar
kâğıtları, masa örtüleri, tablolar, havlu-
C 1ar, peçeteler, tabak çanak, hatta kendi
' c j j giysileriniz bile küçük kurbağalar, ayı-
J cıklar veya ineklerle bezenmiş. Bunun
ardında yatan, biz insanların kendini bir
şeylerle özdeşleştirmeye olan kadim gereksinimidir. Koleksi­
yonlar, bize ne kadar çok şeye sahip olduğumuzu hatırlatır.
Biriktirdiğiniz şeylerin türüne eleştirel bir bakış atın: B i­
riktirmeye ne zaman başladınız? Bunun ardında yatan ne
olabilir? Başlarken duyduğunuz gereksinimi hâlâ duyuyor
musunuz? Yoksa koleksiyonunuzla geçmişe mi bağlandınız?
Öyleyse biriktirdiklerinizi dağıtın. Çoğu zaman, bir oyuncak
tren veya antika fincan koleksiyonundan tamamen vazgeç­
mek sadece azaltmaktan daha kolaydır. Koleksiyonlarınızdan
birini verebileceğiniz veya satabileceğiniz (ve böylece sevin-
direbileceğiniz) biri varsa, bunu yapın! Bu, hayatınızı ger­
çekten kolaylaştıracak ve yenilikler için sizi özgür kılacaktır.
Koleksiyon yapmak ve biriktirm ek arasındaki farkı kesin
çizgilerle belirleyin. Gerçek bir koleksiyonda sistem ve uz­
manlaşma söz konusudur. Örneğin, resimli porselenden yu­
murta kapları veya aynı adı taşıyan kişilere ait kartvizitler ya

52
H ayatı Kolaylaştır

da her türden oyuncak ayı. Hususi bir koleksiyon yapmak,


zaman ve yer ayırmanıza değen, muhteşem bir hobidir.
Buna karşın biriktirm ek, esasen ayırabileceğiniz şeyleri
sistematik olmayan bir biçimde istiflemektir. Yaşamak için
onlara ihtiyacınız yoktur; bakımları zaman ve yer ister. Bu
şeyler, sizi kontrol altına alabilecek kadar çoğalabilirler. Za­
manınızı ve enerjinizi boşa harcarlar, yer işgal ederler ve za­
manla son derece büyük, göz ardı edilmesi mümkün olmayan
bir ıvır zıvır yığınına dönüşürler. Esasen gereksiz biriktirme
için pek çok gerekçe vardır: Biriktirdiğimiz şeyleri bize ve­
ren veya miras bırakan kişilere saygı, yokluk günleri için ted­
bir, tekrar kullanılabilm e ihtimali, satın alındığında ödenen
yüksek meblağ, ya da miras bırakma düşüncesi. (“Bu mallar
torunlarıma kalm alı!”)
Sizin için gerçekten önem­
li olan gerekçeyle hatıra eşya­
sı biriktirin. Böylece değerli
yahut önemsiz yadigârların gelişigüzel bir karışımına sahip
olmak yerine, sınırlı bir seçim yapabilir ve tamamen hoşnut
olacağınız, gerçek bir koleksiyona sahip olabilirsiniz.

Cömert Olun
Bir şeylerden kurtulm ak için kullanılan en popüler yöntem,
atma işini çocuklara veya torunlara bırakmaktır. Yeni nesil,
bu sevilen, değerli şeylerin %95’inin attık birine hediye edi­
lebilecek durumda olmadığının kolayca farkına varır.
Evinizin içinde dolaşın ve başkaları için muhafaza ettiği­
niz her şeyi toplayın. Sonra hepsini ilgili kişilere verin veya
yollayın ama öncesinde mutlaka, isteyip istemediklerini
sorun. “Cöm ertlik” fazlalıklardan kurtulmanın en kazançlı
yollarından biridir.

53
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Kalite Kolaylaştırır
Sadece en iyi olanları saklayın. Şair Somerset Maugham şöyle
der: “En iyi olan dışında hiçbir şeyi kabul etmezseniz, çoğun­
lukla en iyi olanı elde edersiniz.” Nicelikten çok niteliğe önem
verin. İşlevin ön planda olduğu sade biçimi tercih edin.

Bir Şeyleri Atarak,


Yaşamak için Zaman Kazanın
Öncelikle eski gazeteleri, dergileri ve kağıtları geri dönüşüm
tesislerine; eski kitapları ise sahaflara verin. Bunları elden çı­
karırken hesap yapın: 1 santimetre kalınlığındaki bir dergiyi
baştan sona okumak, yaklaşık olarak dört saat
alır. Sadece seçtiğiniz bir makaleyi okumak
için bile ortalama bir saat harcarsınız. Öyley­
se içinde yaklaşık 50 santimetre kalınlığın­
da sıkıştırılm ış kâğıt bulunan bir kartonu
elden çıkartmak, sizin bir hafta ila bir ay arasında zaman ka­
zanmanız demektir!
Okunmayan kitaplarla dolu bir raf veya okunmayan dergi­
lerden oluşan bir yığın, bilinçdışımızı olumsuz yönde etkiler:
“Aslında bunu bir gün elime almalıydım ama gel gör k i...”

Hedef: Boş Bir Zemin


Yerde gelişigüzel duran şeyler kaosun işaretidir. Zemin tama­
men boşken bir odanın ne kadar düzenli göründüğünü fark et­
tiğinizde şaşıracaksınız. Dolu raflar, dolaplar veya duvarlar, yer­
deki ıvır zıvır kadar kötü görünmezler. Amerika’da 19. yüzyılda
ortaya çıkan Shaker cemaati, kendine özgü bir kültür yaratmış
ve ilkesel olarak her şeyi duvara asmıştır. Süpürgeler, kıyafet­
ler ve sandalyeler (kullanıldıktan sonra) duvardaki bir çengele

54
H ayatı K o la y la ştır

asılır; bütün odaların duvarları çengellerle


doludur. Shaker mobilyalar, Amerika’nın
seçkin tabakasının “sade şık” akımında
kült eşyalar arasında yer alır.
Bu akımdan ilham alın ve örneğin mü­
zik aletlerini, küçük çantaları ve sürekli
olarak etrafta duran eşyaları duvara asın.
Duvardaki görüntü sizi rahatsız ediyorsa, bunun için göze
çarpmayan bir köşe seçin ve sade askılıklar kullanın. Etrafta
gelişigüzel duran şeylerin görüntüsü çoğunlukla daha rahat­
sız edicidir!

Eviniz Ruhunuzun Aynası


Herhangi bir odada kolaylaştırma girişim ine başladıktan ve
sonuçtan memnun kaldıktan sonra, diğer odalara geçebilir ve
öğrendiklerinizi her odada uygulayabilirsiniz.
Burada temel düşünce şudur: Evimiz, hayatımızın üç bo­
yutlu bir temsilidir. İç ve dış dünyamız birbirlerini yansıtır.
Hepimiz yaşadığımız evde görünmeyen izler bırakırız. Hatta
taşındıktan ve bütün mobilyalar evden çıkarıldıktan sonra
bile o izler evde kalır ve evin bir sonraki sakinlerini etkiler.
Bu yüzden her dinde mekânlara yönelik kutsama ve arındır­
ma ritüelleri mevcuttur. Pozitif bir ev ortamı için en önemli
şart, gereksiz eşyaları evden çıkarmaktır. Evinizin her odasını
dolaşın ve yaşadığınız mekânlarla aranızdaki bağı keşfedin.

Bodrum: Geçmiş ve Bilinçsizlik


Bodrumda düzensiz biçimde duran bir yığın eşya, sürekli
olarak ertelediğiniz, yerine getirilmem iş görevlerin bir sem­
bolüdür. “Bir gün tekrar ihtiyaç duyulabilecekleri için” at-

55
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

madiğiniz eşyalar, sizi geçmişe bağlayan


zincirlerdir. Bu eşyalar, ruhunuzda çöz-
— mek zorunda olduğunuz bir me-
selenin işareti olabilirler: Bir aile
büyüğünüzün size yüklediği bir
sorumluluk, akrabalar arasında ka­
ranlıkta kalan bir sır, kardeşlerinizden
biriyle yaşadığınız iletişim bozukluğu gibi.
Bodrumdaki ıvır zıvırın; depresyon, tepkisizlik ve melan­
koli gibi doğrudan ruhsal tesirleri de olabilir.
Elbette ki bodrum, eşya depolamak için iyi bir mekândır.
Ancak buraya sadece, en azından yılda bir kez kullandığınız
eşyaları koymalısınız. Bodrumunuzu, her bir eşyaya kolaylık­
la ulaşabileceğiniz (yani kayak takımlarınıza ulaşabilmek için
öncelikle tenis masasını dışarı çıkarmak zorunda kalmayaca­
ğınız), hava ve enerji sirkülasyonunun mümkün olabileceği
biçimde düzenleyin. Düzenli, aydınlık ve havadar bir bod­
rum, sizi daha keyifli ve cesaretli kılar; olumlu bir ruh hâlinde
olmanızı sağlar. Böylece, yukarıda sözünü ettiğim iz ruhsal
meseleleri, yenilenen enerjinizle aştığınızı da göreceksiniz.

Çatı Katı: Yaratıcı Fikirler ve Gelecek


Tıka basa dolu bir depo, sizin kişisel ve meslekî gelişim ola­
naklarınızı engeller. Hayat ağacınızın gelişim ini durduran
bir engel gibidir. Çatı katınızı eski hediyelik eşyalardan, ha­
tıralardan, eski püskü giysilerden ve
diğer ıvır zıvırdan arındırdığınızda, o
güne dek hayal bile edemediğiniz yeni
bir bakış açısı kazanacaksınız.
Güzel inşa edilmiş bir çatı katı,
resim yapmak veya yazı yazmak gibi

56
H ayatı K o la y la ştır

yaratıcı faaliyetler için en iyi mekândır. Evinizin bir odasını


büro hâline getirm eyi planlıyorsanız, çatı katı bunun için ge­
nellikle en uygun yerdir. Büyük şirketlerin patronları, kendi­
lerine büro olarak çoğunlukla oldukça yüksek şirket binala­
rının en üst katlarını seçerler; tıpkı hayvanlar âlemindeki bir
sürünün liderinin, ağaçtaki veya kayalıktaki en yüksek yere
yerleşmesi gibi.

Depo Odalar: Kişisel Özgürlüğünüz


Depolama işi için kullanabileceğiniz bir bodrumunuz veya
çatı katınız yoksa, genellikle odalarınızdan birini, nereye
V VernerTiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

kenarda eski bir kâğıt yığını, tıka basa dolu bir portmanto,
etrafa saçılmış ayakkabılar, eldivenler, atkılar ve bereler...
Antreyi temiz ve düzenli tutarak evinizin girişinin davetkâr
görünmesini sağlayın. Çok geçmeden yeni arkadaşlar edine­
cek ve siz de evinize girerken memnuniyet duyacaksınız. Bu
sizin dışarıya karşı daha açık ve daha misafirperver olmanız
için iyi bir adımdır.

Kapılar: Dışa Açıklığınız


Bütün kapıların -özellikle de giriş kapısının- ardına dek açı­
labilmesine dikkat edin. Kapı kollarına hiçbir şey asmayın ve
kapılara takılan askıları, sadece kapının rahat
açılmasını engellemediği takdirde kullanın.
Dolapları veya rafları asla oda kapısının sade­
ce kısmen açılabileceği şekilde yerleştirme­
yin. Bozuk kapı kollarını tamir edin, sıkışmış
veya gıcırdayan menteşeleri ve kilitleri yağ­
layın. Dış kapıdaki zile rahatlıkla okuna­
bilen, düzgün ve hoş görünümlü bir isim
kartı yerleştirin. Biz bunu denedik ve onayladık: İşlevini iyi
gören kapılarla hayatınız gerçekten kolaylaşır!

Oturma Odası: Kalbiniz


İsteseniz de istemeseniz de kendi im ajınız, oturma odanızın
durumundan hatırı sayılır ölçüde etkilenir. Abartılı biçim ­
de temiz ve düzenli bir oturma odası, dağınık veya pis bir
oturma odası kadar rahatsız edicidir. Oturma odanızda bir
“merkez” olmalıdır; örneğin, koltuk takım ının ortasına ko­
yacağınız göz alıcı bir sehpa gibi. Televizyonu odanın mer­
kezi yapmaktan kaçının. Onu bir kenara yerleştirin ya da bir

58
H ayatı K o la y la ştır

paravanın arkasına saklayın. Saksı bitkileri ve dekoratif eşya­


larla, oturma odanızda oturanların ilgisinin mekânda kalma­
sını sağlayabilirsiniz. Gözleri rahatsız
etmeyen, iyi bir aydınlatma ve rahat
koltuklar, bu mekânda herkesin keyifle
oturmasına yardımcı olur.
Oturma odanızda kendiniz için de yalnızken keyifle otu­
rabileceğiniz bir yer düzenleyin. Kendinizden ve evinizden
memnun olacağınız bir yer olsun.

Mutfak: Mideniz
Yemeğinizi hazırladığınız mekân, özellikle iç organlarınızla
bağlantılıdır. Bir evin başka hiçbir odasında eşyaların “kulla­
nım oranı” mutfakta olduğu kadar yüksek değildir; tabaklar,
fincanlar, bardaklar ve çatal bıçak takım ı her gün defalarca
yerlerinden alınır, kullanılır, temizlenir ve yerlerine konur.
Rafların ve dolapların ulaşılması daha zor olan yerleri gittikçe
çoğalır. Kullanılmayan tabak çanak ve
tarihleri çoktan geçmiş gıda madde­
leri sağlıksız bir engelleyici tabaka
oluştururlar.
İnsanlar mutfak dolaplarını hiç­
bir işe yaramayan şeylerden tamamen
arındırdıktan sonra kendilerini kelimenin tam anlamıyla
hafiflemiş hissederler: Sindirim sistemi daha iyi çalışır, fazla
kilolar yok olur.
Bir y ıl boyunca kullanm adığınız her şeyi, son kullanma
tarihi geçmiş gıda maddelerini, altlıkları olmayan fincanları,
kapakları olmayan çaydanlıkları mutfağınızdan atın. Sadece
iki ayda bir (veya daha nadir) kullanılan Waffel makinesi veya
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

dumansız ızgara gibi mutfak gereçlerini, özel günler dışın­


da kullanmadığınız tabak çanağı ve üst üste dizdiğiniz fazla
bardakları bodruma ya da deponuza koyun. Fırında pişirme
için gerekli malzemeler ve gereçler, ocakta yemek pişirme
gereçleri ile kıyaslandığında daha az kullanılırlar. Merdane­
nin, ızgara baharatlarının veya kek kalıplarının dolaplardaki
en iyi yerleri işgal etmemelerine dikkat edin.
Derin dondurucu kutuları, kavanozlar ve diğer plastik
kaplar zamanla fazlasıyla çoğalma eğilim indedirler. Rengi
atm ış, zedelenmiş ve kullanılm ayan kapları ayırın. Bu za­
mana dek biriktirm iş olduklarınızın sadece yarısına ih ti­
yacınız vardır. A yırdıklarınızın bazılarını yeni amaçlar için
kullanabilirsiniz.
Yiyecekleri ve malzemeleri gruplandıra­
rak kaplara koyun. Örneğin, akşam yemeği
için sosis, peynir ve salatalıklar buzdolabın­
da; kabartma tozu, vanilya, sos malzemesi
yiyecek rafında; kahvaltı için bal, marme­
lat, Nutella küçük bir sepette; poşet çaylar ve demlik poşetleri
bir kutuda; içine temizlik maddeleri konan kapaksız bir kutu
evyenin altında ve çiçek gübresi başka bir kutuda dursun.
Bulaşık makinesinin üzerindeki dolaplar, en sık kullan­
dığınız tabak çanaklar için en iyi yerlerdir. Şayet buradaki
dolaplarınıza büyük annenizden kalma, bayram günlerinde
kullanılan servis takım ını koymak istiyorsanız bunu aklınız­
dan çıkarın. Bu dolaplara sadece fincanları, küçük ve büyük
tabakları, kupaları, kâseleri ve her zaman gereksinim duy­
duğunuz diğer şeyleri koyun. Üstteki mutfak dolaplarında
ise sık kullanılanlar alt raflarda, daha nadir kullanılanlar üst
raflarda dursun. Bulaşık makinesinin yanındaki alt dolaba
bulaşık tozunu, parlatıcıyı ve kireç önleyici tuzu koyun.

60
H ayatı K o la y la ştır

Evye, buzdolabı ve ocak, bir mut­


fağın iş üçgenini oluştururlar. Bu
üçü arasında hiçbir engel olmamalı.
Mutfak tezgâhı, üzerinde m ut­
fak işlerini yapabilmeniz içindir,
yalar orada sürekli olarak dursun diye
yapılmamıştır. Yapıştırılan veya vidalanan askılarla mümkün
olduğunca çok şeyi duvara asın; bulaşık süngeri ve fırçası ev-
yenin üzerine, tutacaklar ocağın yanma asılsın.

Zemin: Maddi Durumunuz


Boş zeminin önemine daha önce değinmiştik. Dolaplar ve
raflar dolu olduğunda genellikle depolama yüzeyi olarak ze­
min kullanılır. Kâğıt yığınları, kutular, giysiler, ayakkabılar
ve bütün diğer olası şeyler, sizin hareket özgürlüğünüzü k ı­
sıtlarlar. Şaşırtıcı bir gözlem: Zemine bu tür engeller koyan
insanların hemen hemen her zaman maddi sorunları vardır.
Kendine ait dört duvarı arasında hareket
imkânları kısıtlanan insan, kendi ken­
dini sınırlar ve maddi açıdan da ken­
disine sınırlar koyar. Refahınız bizzat
kullandığınız yüzeye gözle görülür
biçimde bağlıdır. Boş ve geniş zemin­
ler her zaman zenginlik sembolü olmuşlardır, tıpkı banka
binalarında olduğu gibi. Günümüzde patronların odaları ve
çalışma masaları bilinçli olarak boş tutulur.
Bütün mekânlarda zemine dikkatle bakın ve bütün zemin­
leri mümkün olduğunca boşaltın. Eşyaları muhafaza etmek
için yeni olanaklar bulun; raflar, dergilikler, kutular alın. Ge­
rekirse odalarınıza yeni mobilyalar koyun ve eşyaları asmak
için çengeller kullanın. Yerlerde dolaşan kablolardan da ka­

61
W erner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

çının. Bunları ya duvar diplerine iyice tutturun ya da sararak


bağlayın. Ambalaj içindeki yeni kabloları tutturan küçük
teller, bu iş için çok uygundur.

Giysi Dolapları: Vücudunuz


Kilo vermek niyetinde olan birçok insan, dolaplarında fazla­
sıyla dar giyecekler bulundururlar çünkü başarılı bir zayıfla­
ma kürünün ardından bunları tekrar giyebileceklerini düşü­
nürler. Tecrübeler, bunun neredeyse hiçbir zaman mümkün
olmadığını gösterir. Siz bu konuda farklı davranın: Fazla dar
olan giysilerinizi başkalarına verin ve kendinize rahat kıya­
fetler alın; önemli olan, giysilerinizin içinde kendinizi şu
anda iyi hissetmenizdir. Başarılı bir zayıflama programının
en önemli şartı, vücudunuzla olumlu bir ilişki içinde olma­
nızdır. Nefret ettiğiniz bir göbek inatla kalır.

Gardırobunuzu sadeleştirin

Aşağıdaki önerileri tek tek uygulayın ve ayıklam a işine en


iyisi hemen şimdi, kapıları açık duran giysi dolabınızın
önünde başlayın.
En iy i dörtte bir: Son sekiz hafta içinde sık sık giym iş oldu­
ğunuz bütün giysileri dolabınızdaki askının en soluna asın;
sık giyilen bütün kazakların, tişörtle­
rin ve diğer giysilerin özel bir yerleri
olsun. Bu özel bölüme mevsime uy­
mayan fakat “dışarısı yeterince sıcak
veya soğuk olduğunda bunu hemen
giyeceğim ” dediğiniz giysileri de koyun. Seçip ayırdığınız
giysiler sizin en sevdiğiniz giysilerinizdir. Gardırobunuzun
dörtte birinden fazlasını nadiren kullanırsınız.

62
H ayatı K o la y la ştır

Yer işga l edenler: Bir yıldan uzun zamandır giym ediğiniz


giysileri, %98 olasılıkla gelecekte de giymezsiniz. Ancak
gardırobunuzun bu sevilmeyen bölümünün, haddinden faz­
la yer işgal etmesine izin verirsiniz. Bu yüzden onları çıka­
rıp atın! Bir giysi pahalı bile olsa ya da sevdiğiniz birinin
hediyesi bile olsa onu saklamak zorunda değilsiniz, artık
gitm esine izin verebilirsiniz. (Giysi bağışı kabul eden yer­
lere, ikinci el giysiler satan dükkânlara bırakabilir, birine
verebilir veya çöpe atabilirsiniz.)
Yeni bir başlangıç: Şimdi işin yaratıcı kısmı başlıyor. “En iyi
dörtte bir” bölümündeki favori giysilerinizi iyice gözden
geçirin. Onları severek giymenizin nedeni nedir? Kesimleri
veya ölçüleri mi, renkleri mi yoksa kumaşları mı? Bu soru­
ların yanıtları, kişisel kolaylaştırma programınız için kriter­
lerinizi ortaya koyar. Yeni gardırobunuzu bu programa göre
sistematik olarak oluşturabilirsiniz.
Çabucak bıkacağınız frapan giysiler­
den vazgeçin. Çeşitli vesilelerle giye­
bileceğiniz, uyumlu renklerde kombi­
nasyonlar oluşturun. Paranızı, nadiren
giyeceğiniz kıyafetlere değil, günlük kıyafetlerinize harcayın.
Kolaylaştırma gardırobu klasiktir ve belli bir sezona mahsus
değildir. Ancak aksesuarlarda (kravatlar, eşarplar, takılar) mo­
dayı takip edebilir ve moda olanlara öncelik verebilirsiniz.

Banyonuz: İç Merkeziniz
Vücudunuzla ilgilendiğiniz mekân sizin, merkezde ve rahat
olabildiğiniz bir yer olmalıdır. Çok sayıda küçük şişeyi, tüpü
ve diğer tipik banyo malzemelerini mümkünse görünmeye­
cek bir yere koyun; boş mekânı saksı bitkileri ve hoşunuza

63
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

giden objelerle süsleyin. Güzel renkli, yeni el havluları ban­


yonuza yenilik getirebileceğiniz en ucuz banyo eşyalarıdır.

Yatak Odası: Mahremiyetiniz


Geleneksel olarak yatak odası, misafirlerin girmemeleri gere­
ken bir mekândır. Bu yüzden genellikle, evin diğer odalarında
göze batan her şey bu odaya konur. Oysaki geceyi geçirdiğiniz
mekânda uyum ve düzene gereksinimi­
miz vardır. İşe olumsuz duygular oluş­
turan kaynaklardan; yani kirli çamaşır-
? lardan, eski eşyalarla dolu kutulardan
ve bozuk eşyalardan kurtularak başla­
yın. Yatağınızın altına hiçbir şey koy-
* mayın; sandıklı bir yatak kullanıyor­
sanız, oraya sadece nevresim takımla-
rını ve yatak örtülerini koyun. Çekmecelerinizi de gözden ge­
çirin; hiç kimsenin 40 çift çoraba veya 15 adet modası geçmiş
kazağa ihtiyacı yoktur. Düzenli bir yatak odasında, uykunuz
daha derin ve aşk hayatınız genellikle daha hareketli olur.

Garaj: Hareket Kabiliyetiniz


Eğer garajınız; kayak takımlarınızı, el arabalarınızı ve sörf tah­
talarınızı sıcak ve kuru tutabilmek için pahalı arabanızı sokağa
park etmenizi gerektirecek kadar dolu ise bu bir alarm sinya­
lidir. “Sıkışmışsınız”. Pratik bir kural: Arabanızı garajınıza ne
kadar rahat park edebilirseniz, ruhsal
ve bedensel olarak o kadar hareketli
kalabilirsiniz.
Shaker prensibini başka hiçbir alanda
garajda olduğu kadar etkili uygulaya­
mazsınız. Asabildiğiniz kadar çok şeyi

64
H ayatı K o la y la ş tır

duvara asm! Kış lastikleri, arabanızın üstüne monte ettiğiniz ba­


vul taşıyıcısı, alet edevat. Bidonları, temizlik malzemelerini ve
daha pek çok şeyi, siz en iyisi m i, tahta rafların üstüne kaldırın.

Taşınabilir Döküntü: Yükleriniz


Evrak çantalarını, el çantalarını, pantolon ceplerini ne kadar
çok doldurursanız, hayatın türlü türlü yükleri altında o kadar
fazla ezilirsiniz. Döküntülerle birlikte yüklerinizden de kur­
tulmaya hazırsanız, önce çantalarınızı ve ceplerinizi boşaltın.
Günlük hayatta en az yükle yola çıkın.
İşe, para cüzdanından başlayın. Eski fişleri, süresi geçmiş
çek koçanlarını ve buna benzer şeyleri atın. Çok fazla bozuk
para taşımayın ve banknotları değerlerine göre düzenleyin.
Bu size her tür fînansal meseleyi düzene oturtmakta yardımcı
olur. Bizi çevreleyen eşyaların, ruh hâlimize etki ettiğine dair
basitleştirme prensibine sadık kalın.
El ve evrak çantalarınızda sürekli bir düzen sağlamak için
sadece, çantanızın içindekileri tek tek modüllere ayırmanız
gerekiyor. Aşağıda başlıca altı modül örneği yer alıyor:

I . Modül: Cüzdan

Bozuk para ve banknotların yanı sıra, kredi


kartları ve çek koçanı, ehliyet ve mümkün­
se kim lik kartı.

2. Modül: Acil durum çantası

Fermuarlı bir torbanın içinde tipik ilk yardın


malzemeleriniz bulunsun; örneğin, ağrı ke­
sici haplar, dudak parlatıcısı, göz damlası,
yara bandı, çakı, küçük bir dikiş seti, ev dı­
şında kullanmak için diş tem izlik seti gibi.

65
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

3. Modül: Çocuklar için özel

Emzik, küçük oyuncaklar, birkaç paket


bisküvi, yara bantları ve küçüklerin ha-
yatını kolaylaştıracak şeyleri ayrı bir tor­
baya koyun.

4. Modül: Mini büro

En basit biçimiyle bir ajanda veya elektronik


ajanda, içine başka şeylerin de sığabileceği bir
kılıfa konur. Kılıfın içinde ayrıca bulundurul­
ması gerekenler: Tükenmez kalem, küçük not
kâğıtları, hesap makinesi, seloteyp bant.

5. Modül: Anahtarlık

Mümkün olduğunca az yer kaplamalı. Eğer çantada daha ko­


lay bulabilmek için büyük bir anahtarlık kullanm ak istiyor­
sanız, süslü püslü olanlar yerine, çantanızda veya pantolonu­
nuzun cebinde rahatlıkla taşıyabileceğiniz
deri kılıflı, şık bir model seçin. Çantanızın
içindekileri modüllere ayırdıysanız, anah­
tarlığınızı bulabilmeniz için dikkat çekici
olması gerekmez.

6. Modül: C e p Telefonu

66
H ayatı K o la y la ştır

kılıfın kapasitesi sınırlı olduğu için, birinde çok fazla gereksiz


şey biriktiğinde hemen fark eder ve onları çıkarıp atarsınız.
Modül sisteminin en büyük avantajı: Sadece gerçekten gerek­
sinim duyduğunuz modülleri yanınıza alırsınız. Birkaç örnek:
Alışverişe giderken: 1, 5 ve gerekirse 6. Modül
Çocuklarla birlikte büyük alışveriş turlarına çıkarken: 1, 3, 5.
İş görüşmesine giderken: 1, 2, 4, 5, 6.
Akşamları dışarı çıkarken: 1, 3, 5 (En iyisi acil durumlar için
6’nın arabada kalmasıdır. Konser salonunda, sinemada ya da
restoranda cep telefonu herkes için rahatsızlık verici olabilir).

Merdiven: Gelişme İmkânlarınız


Çok katlı bir evde oturuyorsanız, merdiven sahanlıklarında
biriken küçük yığınları kesinlikle bilirsiniz. Bu yığınlara, ilk
fırsatta bir üst kata taşınmak istenen şeyler konur. Bu yığın­
lar, yeni bir düzensizliğin üreme hücrelerine dönüşebilirler.
K arışıklığın hüküm sürdüğü evlerde merdivenler, genellikle
büyük bir depolama alanı hâline gelir. Bunun sonucunda ru­
hunuza verilen gizli mesaj şudur: “Yukarıya çıkan yol” kapa­
lı. Evin zemini ıvır zıvırla doluy­
ken olduğu gibi, merdivenler dolu
olduğunda da bilinçdışı olarak kendi­
nizi yeni imkânlara kapatırsınız.
Bütün ev sakinleriyle, sadece hemen diğer
kata taşınacak olan eşyaların merdivenlere konabile­
ceği konusunda anlaşmaya varın. Kim yukarıya eli boş çıkı­
yorsa, basamaklarda duran bir eşyayı yukarıya taşısın.
Mutfakta ise “bodrum sepeti” önerisinden faydalanın: Mut­
fağa büyük bir kulplu sepet koyun ve bodruma indirmeniz ge­
reken her şeyi bu sepete yerleştirin (boş şişeler, dönüştürülebi­

67
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

lir çöpler, yıkanacak çamaşırlar, kiler için gıda maddeleri vb.)


Bu konuda da herkesle anlaşın: Bir şey almak için bodruma ilk
kim inerse, dolu sepeti indirip boşaltsın ve bodrumdan aldığı
şeyleri sepete koyarak rahatça yukarı taşısın.

Düzen için Önemli Tavsiyeler


Her şey için bir yer bulun. Muhtemelen tekrar tekrar gerek­
sinim duyacağınız kullanım kılavuzlarını ilg ili aletlerin alt­
larına koyun. Zamandan tasarruf için kayda değer bir tavsiye
daha! Sadece nadiren ihtiyaç duyduğunuz kılavuzları, “alet­
ler klasörüne” koyun. Bunun için şeffaf dosyalar takabilece­
ğiniz, sıradan bir klasör kullanın. Her
bir dosyaya, yeni aldığınız bir aletin
(fotoğraf makinesi, tost makinesi,
buzdolabı, elektrikli süpürge, tele­
fon. ..) faturasını ve garanti belgesi­
ni koyun. Çok lisanlı kılavuzların sadece Türkçe bölümünü
alın ve saklayın, geri kalan kısmını atın.
Aletlerin anlaşılmaz sembollü düğmelerine, anlaşılır yazılar
yazın. Dış yüzeyi plastik olan çoğu aletin üzerine, yumuşak
bir kurşun kalemle yazı yazabilirsiniz. Ancak suya dayanıklı
bir kalemle yazmak daha güvenlidir (Daha sonra istenirse ti­
nerle silinebilir).
Aletlerin çalıştırma düğmelerinin sırasını gösteren, iri ra­
kamlar, işe yarar bir çözümdür. Örneğin, bir espresso makine-

68
H a ya tı K o la y la ştır

yan bir kitap adı her zaman çıkar. Bu yüzden düzen adaları
tasarlayın. Kitaplarınız %100 düzenli olmak zorunda değil­
dir. En çok faydalandığınız kitaplar, kitaplığınızın yaklaşık
% 30’unu oluşturur. Bu kitapları çabucak bulabileceğiniz bi­
çimde düzenlediğinizde, kitaplığınız, işlevini kusursuz bir
biçimde yerine getirir.
Bir düzeni sonsuza dek muhafaza etmeyi beklemek hata­
dır. Hemen hemen hiçbir düzen sistemi, dört yıldan daha
uzun süre korunamaz. Bir kategoriye dâhil etmekte zorlan­
dığınız kitaplar için kendi kendinize şunu sorun: Bu kitabı
arayacak olsam, önce nerede arardım? Kitapları gruplandırır­
ken rahatlıkla, alışılm ışın dışında isimler bulabilirsiniz; ne
de olsa söz konusu olan sizin şahsi kitaplığınız, umuma açık
bir kütüphane değil!
“Bir metre prensibinin” işe yaracağından emin olun: Çok
sayıda kitabınız varsa, bütün kitaplarınızı yazarına göre al­
fabetik sıraya koymaya çalışm ayın. Bir kitabı bile yanlış yere
koysanız, bu prensibi bozarsınız ve şüpheye düşerek, ara­
dığınızı bulamazsınız. En iyisi kitaplarınızı konulara göre
gruplandırın: Seyahat, yemek, sanat, bilgisayar, psikoloji,
aşk romanları, gerilim , çocuk kitapları, başvuru kitapları,
sözlükler v.b. Kategorileriniz için gerekli ilham ı kitapçı­
larda bulursunuz. Her bir kategoriyi en fazla bir raf (en çok
bir metre) uzunluğunda yer
işgal edecek biçimde düzenle­
yin. Bu uzunluk içinde kitap­
ları isim lerine göre sıralamanız
gerekmez çünkü bir metreye
hızla göz atabilir ve aradığınız kitaba has, bulunmasını
kolaylaştıran bir özelliği (renk, kalın lık, büyüklük) rahat­
lık la fark edebilirsiniz.

69
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Altı Altın Düzen Kuralı


Kolaylaştırma, ona uyduğunuz sürece m ükem m eldir. Baş­
langıç dönemi için “altı altın düzen ku ralın ı” gerekirse tüm
m ekânlarda rahatlıkla görebileceğiniz biçim de duvara asın.
1. A ldığın şeyi yerine koy.
2. K apağını açtığın şeyin işin bitince kapağını kapat.
3. Yere düşürdüğün şeyi yerine koy.
4. A sılı olduğu yerden ald ığ ın şeyi, yerine
geri as.
5. Elden çıkarm ak istediğin bir eşya varsa
hemen not al.
Tamir etmen gereken bir eşyayı bir hafta
içinde tamir et.

Beklentilerinizden Kurtulun
M ükem m eliyetçilik, düzenli bir hayatın m utlu ve huzur­
lu bir biçimde sürdürülmesini engelleyen en kötü karakter
özelliklerinden biridir. Siz bir insansınız ve doğal bir daya-

70
H ayatı K o la y la ştır

Bu yüzden Barbara H em phill şunu önerir: “K âğıt yığ ın ­


larınızın ve karm akarışık çekmecelerinizin yanı sıra kurtul­
manız gereken, sizin kendinizden beklentilerinizdir. Zira,
genellikle en korkutucu biçimde dolup taşan şey, beklen­
tilerinizdir.”

Kolaylaştırıcı 4. Fikir
Unutkanlığa Son Verin
İnsanların % 90’ı sık sık, yerini unuttukları eşyaları aramak
zorunda kalıyor. A ylık H ayatı K olaylaştır bülteni adına EM-
NID Kamuoyu Araştırmaları Enstitüsü’nün yapmış olduğu
bir araştırma şu sonucu ortaya koyuyor: Alm anlar en çok
anahtarlıklarını arıyorlar; ankete katılanların % 42’si bu
yüzden her seferinde sinir bozukluğu yaşamış. Aranan eş­
yalar arasında 2. sırada, yaklaşık % 25’lik

gözlük (% 40’ın üzerinde). Erkekler ve kadınlar arasında


büyük farklar yok. Örneğin, kadınlar cüzdanlarını daha sık
kaybediyor ama anahtarlarını kaybetmeme konusunda er­
keklere kıyasla biraz daha dikkatliler.
Her ne olursa olsun bir şeyi aramak, boşa zaman kaybı de­
mektir. Ayrıca aramanın yarattığı gereksiz stres yüzünden
moraliniz bozulur. Küçük şeylerde unutkanlık, değiştirilmesi
mümkün olmayan bir olgu değildir. Biraz çabayla bu konuda
da hayatınızı belirgin bir biçimde kolaylaştırabilirsiniz.

71
W ern er Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Beynin Bulma Garantisi


En çok başarı vadeden düzen prensibi, her şeyin sabit bir ye­
rinin olmasıdır. Birçok insan eve girer girmez anahtarlığı hep
aynı yere koymayı alışkanlık hâline getirmeye çalışır fakat
bu alışkanlığı sürdürmeyi nadiren başarır. Sorun, sabit yerin
beyinde yeterince kalıcı bir yer edinememiş olmasıdır. Bu
konuda, hafızayı çalıştıran çeşitli öğrenme yöntemlerinin bir
kombinasyonu faydalı olur.

Tek Yer

Giriş kapısının yakınında sabit bir yer belirleyin. Bu, komo­


dinin bir çekmecesi, bir anahtar askısı, bir
anahtar kutusu, masanın üzerindeki bir
kâse ya da kolaylıkla ulaşılabilen herhangi
bir yer olabilir. Büronuzda da bu yöntemi
ygulayabilirsiniz.

Tek Renk

Seçtiğiniz bu yeri, göze çarpan, yeni bir renkle işaretleyin.


Çekmecenin kulpunu renkli bantla tamamen bantlayın,
anahtar askısını başka bir renge boyayın,
kâseyi farklı renkte bir kâseyle değiştirin.
Böylece bu yer, görüntüleri kaydeden ve
renklere karşı oldukça hassas olan beyni­
nizin sağ yarısında yer edinir.

Tek İsim

Bu yere karıştırılamayacak bir isim verin: “Mavi Çekmece”


(bu, evinizdeki tek mavi çekmece olmalı), “Pembe Askı” (bu
isim kolayca akılda kalır), “Y ıldızlı Kâse” (net bir biçimde

72
H a ya tı K o la y la ştır

görülebilen yıldızlarla bezeli olduğu için) gibi. İsim, seçti­


ğiniz yerin beyninizin analitik ve “harf dostu” sol yarısında
yer edinmesini sağlar. Fazlasıyla karışık adlandırmalar işe ya­
ramaz (Giriş kapısının yanındaki komodinin en
üstteki sol çekmesi gibi).
Kısa ve öz bir isim sayesinde başka net
em irler verebilirsiniz (Anahtarı yıldızlı
kâseye koy!) ve stres ya da acele için­
deyken de yapmanız gerekeni unutmazsınız (Anahtar: mavi
çekmeceye!)

Olumlu Duygular

Bu küçük düzen eyleminin başarısı, düzenleme işi hoş bir


duyguyla birleştirildiğinde daha da arttırılabilir. Örnekler:
Anahtar kutusuna, etrafa hoşunuza giden
bir koku yayan, küçük bir koku kesesi
koyun (güzel kokulu yapraklarla dolu bir
kese olabilir). Ya da anahtar çekmecenize,
hoşunuza giden bir kumaş parçası serin; bu,
anahtarı çekmecenin içine attığınızda fazla ses çıkarmasını
engelleyen kırm ızı bir kadife olabilir mesela.

Her Şeyin Bir Yeri Vardır


Cüzdan, gözlük veya tükenmez kalem gibi sık sık yerlerini
unuttuğunuz diğer eşyalar için de birer muhafaza etme pren­
sibi geliştirin.
“Cüzdan her zaman anahtarların yanında durur.” Bu durumda
eve geldiğinizde cüzdanınızı da anahtar çekmecesine koyarsınız.
Gözlüğünüzü her zaman üzerinizde taşıyın (gömlek cebi,
el çantası veya boyna takılan bir gözlük zinciriyle).

73
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Kalemlerinizi telefonun yanındaki bir kutuda hazır bu­


lundurun. Her evrak çantanıza ve el çantanıza bir tükenmez
kalem koyun. Arabanızın torpido gözünde de m utlaka bir
kalem bulundurun.

Seyahatlerde de Unutmayın
Tatilde veya iş seyahatinde cüzdanınızı, otel odasının anahtarını,
kimliğinizi ve bunun gibi önemli şeyleri her zaman yanınızda
bulundurmanız, elbette ki çok daha önemlidir. Geçici bir süre
kaldığınız otel odasında da her şeyin bir yeri olmalıdır. Otel oda­
sına girdiğiniz ilk anda önemli eşyalarınız için sabit bir yer be­
lirleyin ve odaya her girişinizde eşyalarınızı buraya koymayı alış­
kanlık hâline getirin. Uygun yerler: Komodin, komodin çekme­
cesi, çalışma masası çekmecesi ya da (bir yabancının eşyalarınızı
görüp çalmasından endişe ediyorsanız) açık duran bavulunuzun
bir gözü olabilir. Kıymetli eşyalar (büyük meblağda nakit para,
hakiki mücevherler) elbette otel kasasına konmalıdır.
Otel odasından ayrılırken bütün önemli eşyaların yanınız­
da olması için, hangi eşyayı nerede taşıyacağınızı önceden
düşünmeli ve üzerinizde taşıyacağınız şeyler için sabit bir
şema oluşturmalısınız.

Kalp yöntemi

En önemli şeyler “kalbin üzerinde” bulunur: Ceketinizin sol


iç cebinde pata cüzdanı (nakit para, çek defteri ve kredi kart­
ları, kim lik, telefon kartları, ehliyet ile birlikte) yer alır.
Tren yolculuklarında da tren biletinizi kalbinizin üzerin­
de, gömleğinizin cebinde muhafaza edin. Gömlek cepleri,
paralı otoparkların park makbuzları veya belediye otobüsü
biletleri için de iyi bir yerdir.

74
H a ya tı K o la y la ştır

Ceketinizin sağ iç cebine gerekiyorsa pasaportu­


nuzu veya kim liğinizi koyun. Bu cep, uçak bi­
letleri için de iyi bir yerdir. Ceketinizin sağ dış
cebinde bozuk paralarınızı veya küçük kâğıt pa­
ralarınızı bahşiş için hazır bulundurun.
Kadınlar ise her şeyi ya el çantalarında taşırlar
ya da (Amerikalı Kolaylaştırma Uzmanı Elaine
St. James gibi) üzerlerine bol cepli bir ceket giyerler.

Seyahatte yükünüz hafif olsun

Seyahat sırasında sürekli olarak üzerinizde taşımak zorunda


olmadığınız bütün diğer eşyaları (otel fişleri, sağlık karnesi
gibi) bavulunuza koyun. Belinizi ağrıtmamak için (hoş
görünmese bile) omuz çantanızın askısını çapraz
takarak çantanın ağırlığını sırtınıza verin. Ya
da daha iyisi, bir sırt çantası kullanın.
Uzun seyahatlere çıkarken (seyahatten
döner dönmez gereksinim duyacağınız)
anahtarlarınızı, evden çıkar çıkmaz bavulu­
nuzdaki sabit bir göze koyun. Ceketinizin cebinde ev anah­
tarlarınızla başka şehirlerde dolaşmanız anlamsız olur.

75
Kolaylaştırıcı 5. Fikir:
Paranın Sizi
Sınırlam asına İzin
Vermeyin

Kolaylaştırıcı 6. Fikir:
Para M eselesinin Size
Ü stün Gelmesine İzin
Vermeyin

Kolaylaştırıcı 7. Fikir:
Borçlarınızdan K urtulun

Kolaylaştırıcı 8. Fikir:
K endinizi Güvenceye
A lm a T akıntısından
K urtulun

Kolaylaştırıcı 9. Fikir:
Z en ginlik A nlayışınızı
D eğiştirin

Yaşam Piramidinizin 2. Basamağı


Maddi Durumunuzu
Kolaylaştırın
Kolaylaştırma Hayaliniz: Üçüncü Gece
Piram idinizin ilk basamağında iyi bir yer buldunuz ve
önceden geçit vermez g ib i görünen kargaşada bir geçit
açtınız. Şim di ise boşalmış olan yerde kolayca çıkabi­
leceğiniz bir merdiven olduğunu keşfediyor ve emin
adım larla yukarıya çıkıyorsunuz. B ir sonraki basamağın
nasıl göründüğünü merak ediyorsunuz. A şağıya kıyasla
daha düzenli görünmeyeceğinden neredeyse emindiniz
ama şim di gördükleriniz karşısında diliniz tutuluyor,
ik in c i katı dolaşırken tuhaf bir duygu değişim i yaşı­
yorsunuz. Gördükleriniz bir an için hoşunuza gidiyor,
m utlusunuz, hatta sevinçten havalara uçuyorsunuz; son­
ra birdenbire yine dehşete düşüyorsunuz. Korku ve tik ­
sinti hissediyorsunuz. Suç ve kurtuluş, gergin bir bek­
leyiş ve usandıran bir can sıkıntısı. Aniden kendinizi
korkusuz ve cesur hissediyorsunuz, sonra yine kararsız
ve tem kinli oluveriyorsunuz.
Gördüğünüz her şey gerçek gibi, fakat aynı zamanda da
hayal gibi görünüyor; bir televizyon ekranındaki sürekli de­
ğişen görüntülere benziyor.
Sanki yaşam piramidinizin bu basamağında hayallerinize
oldukça yakınsınız. Özlemleriniz ve arzularınız bu yerde top­
lanmış gibi görünüyorlar. Bazen burada hayallerinizi çabu­
cak gerçekleştirebileceğiniz hissine kapılıyorsunuz ama sonra
yine erişemeyeceğiniz kadar uzaklaşıyorlar. Bugünkü düşü­
nüzde söz konusu olan ne? Mutluluk ve rahatlık, korku ve
umut, cimrilik ve israf. Bu katın konusunun para olduğunu
seziyorsunuz lâkin bu gezintinin çok daha farklı -nesnel ve
duygusuz- olacağını düşünmüştünüz.

79
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Nesnelerin dünyasında ıvır zıvır nasıl yolunuza çıkıyor ve


kişisel gelişim inizi engelliyorsa, para konusunda da parayla
ilg ili duygu ve düşünceleriniz sizi engeller.

Kolaylaştırıcı 5. Fikir
Paranın Sizi Sınırlamasına İzin Vermeyin
Allensbach Kamuoyu Araştırmaları Enstitüsü 1955 yılın ­
dan beri Almanların tem silî bir kesimine duygularını soru­
yor. “M utlu musunuz?” sorusuna ankete katılanların % 30’u,
yükselen yaşam standardından bağımsız olarak “evet” diye
cevap veriyor. “M utluluğum için ne önemlidir?” sorusunun
yanıtları arasında onlarca yıldır 1. sırayı “para” alı­
yor. Almanların % 80’i için m utlu bir hayatın bi­
rinci şartı, para sıkıntısı çekmemek.
“Ancak bir gün zengin olduğumda m utlu ola­
cağım !” Bu, insanı kesinlikle mutsuz eden bir
cümledir. Eğer şu anda mutsuzsanız ve gelecekte
daha fazla parayla m utlu olacağınızı umut edi-

80
H ayatı K o la y la ştır

yorsamz, boş yere umutlanıyorsunuz. Bu durum için en ko­


laylaştırıcı öneri; m utluluk ve zenginliğin cümledeki sırala­
masını tersine çevirmektir. “M utlu olduğumda, zengin olma
şansına sahip olacağım !” Bir Tibet Atasözü, şahsi zenginliğin
doğru ölçütü için iyi bir ipucu veriyor: Bir insan, şayet yete­
rince şeye sahip olduğunu biliyorsa, zengindir.
Öncelikle bir şeye gerçekten ihtiyacınız olup olmadığını tes­
pit edin ve ancak ondan sonra, paranız varsa o şeyi satın alın.
Çoğu insan, hayatının daha farklı olması için çok fazla zaman
harcar. Ancak mutluluğun anahtarı, —her ne kadar dışarıdan bel­
li olmasa bile- elde edilmiş olanların tadını çıkarabilmektir.

Soğukkanlı Olun
Oluruna bırakabilirseniz, ancak o zaman daha fazla para kazana­
bilirsiniz. Bunu bir çelişki gibi algılamış olabilirsiniz ama para­
yı çok fazla düşünmek, zenginliğe uzanan yolunuzu kapatır.
Öte yandan, oluruna bırakmak, umursamazlık ile
karıştırılm am alıdır. Birçok insan; “Para be­
nim için önemsiz” der. Böylece zengin­
liğe karşı bir engel koyar: “Aslında
ben para mara hiç istemiyorum.” Buna
karşın, oluruna bırakan insan şöyle der:
“Ben çok çalışmak, bütün imkânlardan faydalanmak ve başa­
rılı olabilmek için elimden gelen her şeyi yapmak istiyorum.
Ama başaramazsam, başarısızlığı da kabullenirim .”

Cesur Olun

Düşüncelerinizi cesurca ifade edin ve bu düşünceleri bir yer­


lere yazın: “Evet, borçlarım var ama milyonlarca insan borç­
larından yavaş yavaş kurtulm ayı başarabiliyor, öyleyse bunu

81
W ern er Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

ben de yapabilirim .” “Benimkilere benzer yetenekleri olan ve


şu anda benim kazandığımdan çok daha fazla kazanan yığınla
insan var. Çok yakında ben de onlardan biri olacağım.”
Para ve para kazanmak söz konusu olduğunda ifadelerinizi
değiştirin:

Bunu söylemeyin Şöyle deyin


Yapamam... Yapabilirim...
Bilmiyorum... Öğreniyorum...
İsterdim... Yapacağım/Alacağım...

Zihinsel Bariyerlerinizi Keşfedin


Yüreğinizdeki en önemli duygusal engelleri keşfettiniz ve
onlardan mümkün olduğunca kurtuldunuz. Şimdi bir son­
raki adım olarak, para ve mal varlığına karşı zihninizde
hangi düşünsel engellerin gizlen­
diğin i bulm alısınız. Burada en
sık rastlanan dört engele deği­
neceğiz.

Bizlere Miras Kalan Sözler

B ilinçdışım ıza yavaş yavaş kazınan bir dizi söz vardır:


“D ürüstlük, insanı zengin etm ez.” “Para, dost kayb etti­
rir.” “Para, m utluluk getirm ez.” Bunlar g ib i pek çok söz,
yüzlerce yıld ır, dar g e lirli insanların avuntusu olmuştur.
Bu yüzden zenginlik pek çok insan için, her ne kadar re­
fahın hoş yanlarını takdir etm eyi bilseler de, olumsuz bir
kavram hâline gelm iştir.
Önerimiz: Zenginlik veya çok paradan değil, maddi bağımsız­
lıktan söz edin.

82
H a ya tı K o la y la ştır

Korkularla Mücadele

İşsiz kalırsam ne olacak? Kurulu düzenim bozulursa ben ne


yapacağım? Zihninde sürekli olarak kötü ihtim alleri canlan­
dıran biri, çok geçmeden gerçekten kötü duruma düşer. Ne­
redeyse bütün başarılı iş adamlarının öyküleri, bir şeylerden
vazgeçmekle ve riske atılm akla başlar. Ancak bu iş adamları
bunu yaparken zihinlerinde kötü ihtim alleri değil, bir büyük
vizyonu canlandırmışlardır.
Önerimiz: Gözlerinizin önüne net ve hoş bir görüntüyü —ulaşmak
istediğiniz, olumlu formüle edilmiş, önemli bir hedefi- getirin.

Loto Hayali

Dikkat! Engel oluşturan vizyonlar da vardır. “Büyük şans”


hayalleri bunlardan bazılarıdır: Keşfedilip bir star olacağı­
nızı; lotoda büyük ikramiye kazanacağınızı; tanımadığınız,
zengin bir amcanızdan size büyük bir servetin miras kalaca­
ğını hayal edersiniz. Bu tür fantezilerdeki sorun şudur: Bun­
larda aktif bir girişim değil, aksine pasif
beklemeye ve umut etmeye yönelik bir
şartlanma söz konusudur.
Önerimiz: Loto ve diğer şans oyunlarım oy­
namayı bırakın. Onun yerine, bir yıl
içindeki kazancınıza ek olarak, lotoda
beş bilen biri kadar çok para kazanmayı
aklınıza koyun. Başarılı insanların biyografilerinde sık
sık ek işlerden söz edilir: Taksi şoförlüğü, gazete d ağ ıtıcılı­
ğ ı, kitap yazarlığı, organizatörlük gibi. Bunlardan bazıları
abartılm ış öyküler olsalar da kesin olan bir şey vardır: Ba­
şarılı insanlar her zaman faal olmuş ve asla kurban rolüyle
yetinmemişlerdir.

83
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Bahaneler

Bahaneler, “...isterdim , am a...” gibi cümlelerle ifade edilir.


Cümlenin her iki yarısı da size ait. Biri arzuyu, diğeri özrü
ifade ediyor. Bu tür cümleler kendi kendinize engel oldu­
ğunuz gerçeğini ortaya koyar. Özlemlerinizin gücü, sizden
başka hiç kimse tarafından frenlenmez. Ya bahaneler ileri
sürebilir ya da para kazanabilirsiniz ama ikisini birden ya­
pamazsınız. Başarılı insanların da “isterdim-ama” düşünce­
leri vardır. Ancak onlar cümlelerinin ilk yarısındaki arzunun
daha güçlü olduğuna inanırlar.
Önerimiz: Özlemlerinizi farklı cümlelerle ifade edin. Şöyle de­
yin; “İstiyorum k i... ve ben bunu... ile elde ederim.”

Para Hakikattir
Bazı insanlar, paranın hayatlarında haddinden fazla önemli
olacağından endişe ederler. Paranın putlaşacağından korkar­
lar. Günlük yaşamımızdaki bu haklı uyarılar paranın değe­
rinin üstü kapalı bir biçimde düşürülmesine yol açar, bunu
bazı sözlerde fark etmek mümkündür: “O bunu sadece para
için yapıyor.” Bu, dile getirilen olumsuz bir yargıdır. Ancak
içten içe parayı reddeden biri, kendisi için para kazanmayı ve
paranın kıym etini bilm eyi zorlaştırır.
Orta Çağa ait dört element öğretisi, ilginç bir iddiada bu­
lunur. Bu öğretiye göre altın ve para, toprak elementine, yani
en sıkıcı, ağır ve zahmetli elemente aittirler. Öte yandan, sa­
dece bu şekilde maddi zenginlik sağlanabilir çünkü eylem ve
hakikat de toprak elementine aittir.
Bu kadim anlayış, para konusunu sizin için daha anlaşılır
kılabilir: Parayı arzulayabilir, isteyebilir veya para kazanma­
ya yönelik pek çok fikre sahip olabilirsiniz. Banka hesabı­

84
H a ya tı K o la y la ştır

nızdaki artış, sadece sizin harekete geçişinizle ortaya çıkar.


En parlak fikirler ve en güçlü arzular bile; şayet bu fikir ve
arzulara eşlik eden istikrarlı, bazen sıkıcı, ağır ve zahmetli
ama her zaman insanın ayağını yere, toprağa bastıran
bir iş yoksa zengin etmezler.
Özellikle sanatçılar için bu, her gün yaşanan bir
tecrübedir. Ressam fikirleri için, }
zar mizahı için, sporcu ise demir­
den iradesi için övülür. Öyle bir
izlenim doğar ki, sanki fikir, buluş ya da irade tek başına zen­
gin edebilirmiş gibi... Fakat somut başarı, ancak ressam resmi
yaparsa, yazar istikrarlı bir biçimde eserini yazarsa ve sporcu
her gün antrenman yaparsa kendini gösterir.
Para, toprak ve realite ile bağlantılı olduğundan, sizin gerçek­
te ayaklarınızı yere basabilmeniz için bir ölçüttür. Hayatınızın
topraklanması için iyi bir barometredir. Yaşam koçu ve finans
uzmanı Hajo Banzhaf bunu şöyle ifade eder: “Parasal sorunlar,
hakikat sorunlarıdır.” Pek çok cümlede para kavramı, “realite”
kelimesinin yerine kullanılır. “Öyle çılgınca fikirlerim vardı ki,
tek eksiğim paraydı” demek, aslında “tek eksiğim gerçekçilikti”
demektir. “Yeterince param olsaydı, mutlu olurdum” demek,
"Gerçeği kabul edebilseydim, mutlu olurdum” demektir.
Baştaki yargı cümlesi bile (“O bunu sadece para için yapı­
yor”) şu şekilde değiştirildiğinde kulağa artık o kadar olum­
suz gelmez: “O tamamen hakikate yoğunlaşıyor.” Bu yüzden
manevî yönelimli ve sanatçı ruhlu insanlar
için para iyi bir ilaçtır. Bu tip insanla
maddi olanı küçümseyerek değersizleştir-
me anlayışından kurtulup çalışmalarının
ne kadar para ettiğine dair bir anlayışa
ulaşırlarsa içsel bir netlik kazanırlar.

85
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Kolaylaştırıcı 6. Fikir
Para Meselesinin Size Üstün
Gelmesine İzin Vermeyin
Para meselesi problem olmaktan çıkacak kadar çok paraya
sahipsek, maddi açıdan bağımsızız demektir. Bu
bağımsızlığa, gelirim iz, belirgin biçimde ge­
reksinimlerimizin üzerinde olduğunda kavu­
şuruz. Önerimiz; ya gereksinimlerinizi azaltın ya
da gelirinizi artırın. Sonraki adımlar bu temel
düşünceye dayanır.

Haddinden Fazlasına Sahip Olmak


Para Akışınızı Bloke Eder
Bir şeyler satın almak için çok fazla para harcadınız. Sahip
olduklarınızla kendinizi zengin hissetmek için onları muha­
faza etmek istiyor ve kaybetmekten korkuyorsunuz. Ancak
bu korku sizi, daha fazlasını elde etme olasılığından mahrum
bırakır. Lüzumsuz eşyalar, yeni masraf kapıları açma özelliği­
ne sahiptirler. Üstelik, elden çıkarılmak istendiğinde para et­
meyen ıvır zıvır için harcanan para, ölü paradır. Paranın canlı
dolaşımı böylece kesintiye uğrar. Bu yüzden 1. basamakta
anlatılan ıvır zıvırdan kurtulm a eylemleri, maddi durumu­
nuzun iyileşmesi için de önemlidir.

Takdir Sizi Zengin Kılar


Birçok insan, ancak çok şeye sahip olduğunda kendisini zen­
gin hissedeceğini düşünür. Oysaki bizler,
gerçekten, etrafımızdaki insanların takdi­
riyle zengin oluruz. Bu yüzden mala mülke
değil, insanlara bağlanın. Parayla sa­

86
H ayatı K o la y la ştır

tın alamayacağınız ne varsa, hayatınızda en önemli olan da


odur: eşiniz, çocuklarınız, aileniz. Parayla satın alabildiğiniz
şeyler, insanları görmenizi engellememelidir.

Paranın Anlamı: Fırsatları Değerlendirmek


Gerçek zenginliğe doğru atılan bir sonraki adım, şu sözde
gizlidir: Daha az eşya, daha fazla para. Böylelikle bugüne de­
ğ il, geleceğe yatırım yaparsınız. Tedavülde olan para artar
—ister hisse senetlerine, ister gayrimenkule, isterse bizzat sa­
hibi olduğunuz şirkete yatırılm ış olsun. Kazancınızı faizsiz
olarak bir ayakkabı kutusunda biriktirecek olsanız bile, para,
yeni imkânlar demektir. Buna karşın eşya, verilmiş bir karar
ve seçim özgürlüğünüzün sonudur.
Öte yandan, parayı zaruri olan kan dolaşımı olarak düşü­
nün. Korkuya kapıldığınız, bu yüzden artık para harcamadı­
ğınız ve sadece kendinizi düşündüğünüz anda, kan dolaşımı­
nı durdurursunuz. Herkesin para harcamaktan kaçındığı bir
toplum fakir kalır. 2002’den 2006’ya kadar Almanya’da para
harcamama düşüncesi hâkimdi (Cim rilik iyidir.) Bu düşün­
ce hakikaten ekonominin çoğu alanında,
özellikle de perakendecilikte hissedilir
çöküşlere sebep oldu. Herşey birbi­
rine bağlıdır; herkesin, parasını kul­
landığı bir toplumda, akış süreklidir.
Kendi iş yeri olan pek çok insan bunu bilir. Gelir yeterli
olmadığında, tasarrufa gidilir. Yatırımlar azalır ve bu temkin,
müşterilere yansır; bu bir kısır döngüdür. Oysaki kriz dönem­
lerinde reklama ve halkla ilişkilere yatırım yapmak daha iyi
sonuçlar verir. Ayrıca maddi açıdan sıkıntılı zamanlarda ça­
resizce her işi kabul etme eğilim i büyüktür. Fakat bu esnada
gerçekten kârlı ve uzun vadeli fırsatları gözden kaçırırız.

87
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Kolaylaştırıcı 7. Fikir
Borçlarınızdan Kurtulun
“Hayatım çok zor!” düşüncesi, genellikle sürekli olarak banka­
dan kredi çekmekten kaynaklanır. Gayrimenkul kredilerinin
üzerine eklenen tüketici kredileri, parasal konulardaki düzeni
bozar: Herşey çekilen küçük bir krediyle başlar ve ardından
sürekli olarak yenileri gelir. Aşağıdaki örnekteki gibi:
Oliver E. başarılı bir gazetecidir. Hafta sonları ve tatiller de
dâhil olmak üzere gece gündüz çalışır. Oliver bir serbest meslek sahi­
bi olarak o kadar iyi para kazanır ki, pek çok meslektaşı ona gıpta
eder. “Denizde kum, sende para” derler espriyle. Ama işin aslı öyle
değildir. Oliver sürekli olarak kredi çekmiştir ve aslında bir borç
duvarını aşmak için çalışmaktadır; borcu yaklaşık 2 5 .0 0 0 TL’dir.
Her işe koşar ve vücudu, stres belirtileri gösterir: sırt ağrıları, fazla
kilo, alerjiye yatkınlık ve soğuk algınlıkları. Keşke Oliver kendisi­
ne daha fazla zaman ayırabilseydi. Ama nasıl?

Borç Stresini Azaltın


Oliver E. kredi kurbanı için tipik bir örnektir. Bu, Hajo
Banzhaf’ın insanların yaklaşık % 80’inde rastlamış olduğu
bir fenomendir. Borç, bankanın kredi lim itleriyle özdeştir:
25.000 TL kredi çeken biri, zamanının büyük bir bölümünü
bu borçları kapamak için harcar. Bankadan
kredi çekmesine izin verilmeyenler ise ge­
nellikle mevcut paralarıyla geçinip
giderler.

Bir Tasarruf Hesabı Limiti Oluşturun


Çözüm: “İçinizdeki hesabı” belli bir miktarda sabitleyin. He­
sap özetlerinizi koyduğunuz klasöre büyük harflerle “TASAR-

88
H ayatı K o la y la ştır

89
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

ve harekete geçmektir. Sonrasında dışsal gerçeklik de sizin


içsel durumunuza uyacaktır.
Yukarıdaki örnekte adı geçen Oliver E. için idrak, bu bağ­
lamda neredeyse bir çözümdü. Mali terapisti ile bir görüşme­
sinde korkularını dile getirebildi. Onu endişelendiren, şirketi
iflas ettiği için büyük zorluklar çekmiş ve daha sonra mutsuz
bir memur olarak çalışmak zorunda kalmış olan babası gibi
olma ihtim aliydi. Oğul Oliver daha iyisini yapmıştı ve mesle­
ğinde başarılıydı. Fakat sürekli olarak imkânlarını aşan yaşam
standartlarının peşinden koşuyor, bu yüzden de maddi açıdan
bir türlü huzura kavuşamıyordu. Cömert
davranarak dostlarını sık sık pahalı res­
toranlarda ağırlıyor, pahalı giysiler g iy i­
yor ve lüks seyahatlere çıkıyordu. Pahalı
bir ev almak için borçlanmıştı. Gelecek
korkusuyla hayat sigortalarına çok yük­
sek meblağlar ödüyordu.
Oliver E. krediyle kendi değerinin yükseltildiğini zannedi­
yordu: Yüksek bir kredi lim iti bir banka müşterisine, onurlan­
dırma ve güven göstergesi olarak keyif verir. 8000 TL borçla-
nabilen biri, bilinçsizce göğsünü kabartır: “Ben bankam için
8000 TL değerindeyim!” Bunu söylerken ne yazık ki bir şeyi
unutur; bu onurlandırmanın karşılığında bankaya 1000 TL’ye
kadar yıllık faiz ödemek zorunda kalacaktır.
Olivier, hesabındaki açığın daha derinlerdeki nedeni orta­
ya çıktıktan sonra, borçlarının da sayesinde para meselelerin­
deki basit gerçekliği kavradı.

Borç Batağından Çıkış Yollan


Borçlar öz değer duygunuza ciddi zararlar verebilirler. Borç­
ları olan insan kendini suçlu hisseder, kendisinden utanır ve

90
H ayatı K o la y la ştır

kendini zayıf hisseder; bütün bunların tek sebebi bir kâğıt


parçasının üzerindeki birkaç rakamdır! Kendi kendinize tek­
rar tekrar şunu söyleyin: Ben borçlarım olduğu için kötü bir
insan değilim , sadece parasını kötü idare etmiş bir insanım.
Her borç dağı, başta mümkün değilm iş gibi görünse de,
aşılabilir. Buna güçleri yetmiş olan insanlar daha sonra genel­
likle milyoner olmuşlardır çünkü bu sırada kendi iradeleri­
nin gücünü keşfetmişlerdir. İşte en önemli adımlar:

I . Gerçeğin arkasında durun

Başkalarına borçlarınızdan söz edin; elbette herkese değil, sa­


dece güvenebildiğiniz birkaç insana. Borçlanmanın alışılmışın
dışında bir şey olmadığını ve borcu olan tek insanın siz olma­
dığınızı fark edeceksiniz. Bu, sizin utancınızı yenmenize yar­
dımcı olur. Öncelikle aile fertlerini bilgilendirin. Ayrıca onlara
açıkça, birlikte bu durumun üstesinden geleceğinizi söyleyin.

2. Sahip olduğunuzdan daha fazla para harcamayın

Bu gerçekten çok kolaydır. M antıklı bir m iktarda borçlana­


bilirsiniz (örneğin, hayalinizdeki evi almak amacıyla...) Fakat
sabit faiz garantisi olmayan bütün tüketici kredilerinden uzak
durun. Krediyle bir seyahat veya bir oturma odası tak ım ı...
Bunların sizi baştan çıkarmasına izin vermeyin!
Rağbet gören araba kredisi bile tehlikeli
olabilir. Borçlulara danışmanlık yapan büro­
lar, bir hayli yüksek borçları olan müşterile­
rinin çoğunun son derece olumsuz gidişatları­
nın, yeni bir araba için çektikleri bir krediyle
başladığını bildirirler. Bir araba hızla değer kaybeder. Belirli
bir zaman süresince 30.000 TL değerindeki yeni arabası için
faizleri ödeyemeyen biri, 30.000 TL’den yüksek (artı faizler)

91
VVernerTiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

bir borç dağıyla karşı karşıya kalır. Bu arada satılmak zorunda


olan araba sadece 15.000 TL eder ve ardından —artık var olma­
yan bir şey için - 15. 000 TL’den fazla borç ödenmesi gerekir!

3. Nakit ödeyin

Kredi kartıyla alışveriş, büyük alışveriş merkezleri için vaz­


geçilmezdir. Zira, müşteriler kâğıt paralarını kasaya bırak­
mak zorunda kalmadıklarından, ortalama
iki katı daha fazla para harcarlar. Bir para
cüzdanı, kişisel mali durumu kontrol al­
tında tutmak için en basit araçtır. Çoğu zen­
gin insan (ve bazı bankerler!), kredi kartları
için başvuruda bulunsalar bile, harcamala­
rını her zaman nakit parayla yaparlar. Dolu bir
cüzdan hoş bir zenginlik hissi verir ve bir cüzdandan, asla
içindekinden daha fazla para harcanamaz.

4. Kumbaralarınızı boşaltın

Hesap cüzdanınız var mı? Ya döviziniz? Hızla nakit para­


ya çevrilebilecek olan başka birikim leriniz? O zaman kredili
mevduat hesabından uzak durun çünkü bir an evvel azaltmak
zorunda olduğunuz en yüksek faiz borçlarını ödersiniz.

5. Hesabınızdaki gider kayıtlarını gözden geçirin

Bavyera Tüketici D anışm anlığına göre, her bir müşteri yılda


800 Avro’ya kadar hesaptan gereksiz harcama yapmaktadır:
Sigorta bedeli yüksek riskler için prim ­
ler, çoktan üyeliğinden çıkılm ış olan
derneklere yanlışlıkla ödenen üyelik ai-
latları ya da artık desteklenmeyen orga­
nizasyonlara yapılan bağışlar vb. Loto

92
H ayatı K o la y la ştır

ve diğe’r şans oyunları da kötü bir yatırım dır ve aslında sade­


ce, devlete yapılan cömertçe bir bağıştır. Geçen yılın hesap
kayıtlarını dikkatle inceleyin. Otomatik ödemeleri, en iyisi
bir dilekçeyle iptal edin.

6. Yaşam standardınızı düşürün

Hayatınızı radikal bir biçimde sadeleştirin. Kendi kendinize


şöyle söyleyin: Bu, her zaman böyle olmayacak. Ama şim­
di, hayatımın bu döneminde, yaşam standardımı
düşürmem gerekiyor. Daha sonra bunu başarmış
olduğum için kendimle gurur duyacağım.
Borçlarınız olduğu sürece tasarruf yapmayı bir
alışkanlık hâline getirin. Pahalı alışverişleri geri­
de bırakın. Fiyatı uygun gıda maddelerini satın
alın. A rtık restoranda yemek yemeyin. A rtık taksiye binme­
yin. Her türlü lüksten vazgeçin. Acil durum kolunu çekin!
Önemli bir tasarruf imkânı da, daha küçük bir arabadır.

7. Kırmızı rakamlara alışmayın

Kendinizi şimdi borç girdabından kurtarın. Hesap özetin­


deki borçlara alışan biri, genellikle ekonomik açıdan o güne
dek izlediği tutumu kayıtsızca devam ettirir ve bu zararlı
girdaptan bir daha asla çıkamaz. Girdaba kapılmamak için
ne kadar erken harekete geçilirse, o kadar iyidir.

8. Bankanızı düşman olarak görmeyin

Başınızı kuma gömdünüz, faturaların ve hesap özetlerinin


zarflarını açmıyorsunuz. Bunun hiçbir faydası olmaz. Ban­
kadaki danışmanınızla birlikte, borçlarınızı nasıl ödeyebi­
leceğiniz konusunda gerçekçi bir plan hazırlayın. Hiç kim ­
se bununla bankanız kadar ilgilenm ez. Plan dahilinde her

93
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

ay sadece bir m iktar değil, mümkün olduğunca çok ödeme


yapmalısınız.
Bir şeyi tam olarak anlamadığınızda mutlaka sorun. Tec­
rübeli banka danışmanınızla her görüşmenizde temel pren­
sip; sormak, sormak ve sormaktır! Kredilerinizle ve banka
hesaplarınızla ilg ili her şeyi detaylarına kadar anlamak zo­
rundasınız. Gerekirse bu konulardan anlayan bir tanıdığınızı
veya vergi danışmanınızı yanınıza alın.
Artık hiçbir şeyin faydası olmuyorsa,
bankanızı değiştirmeyi düşünmeli­
siniz. Büyük umutlara kapılmayın;
bankalar, aşırı borçlanmış müşterile­
ri pek hoş karşılamazlar. Ancak şu da
mümkündür; bir başka banka, gayrimenkul varlığınızı veya
meslekî imkânlarınızı hâlihazırdaki kredi müessesenize k ı­
yasla daha uygun değerlendirebilir.

9. H er kuruş önemlidir

Çok çalışan insanlar genellikle geliri arttırmanın, gideri


azaltmaktan daha önemli olduğunu düşünürler. Ancak para­
sını doğru kullanabilen insanlar, her ikisini de yaparlar! Şayet
çok çalışıyorsanız ve iyi para kazanıyorsanız, kendinizi cö­
mertçe harcamalarla ödüllendirmeyin. Harcamalarınızda, pa­
ranız bol olmadığı zamanlarda olduğu gibi dikkatli davranın
ve tasarrufunuzu, servetinizi oluşturmak için kullanın.

10. Borçlarınızı değiştirin

Sürekli ödenen borçlar fazlasıyla yüksekse, son çare olarak mal


varlığınızı teminat gösterin. Müstakil bir eviniz veya bir dai­
reniz varsa ve banka hesabınız sık sık eksiye dönüyorsa, her za­
man tüketici kredisi faizlerinin altında olan ipotek faizlerinden

94
H ayatı K o la y la ştır

yararlanabilirsiniz. İnşaat veya tadilat yaptırmayı hiç düşünme­


diğiniz takdirde de bunu yapabilirsiniz. Gayrimenkulünüzü ör­
neğin, 25.000 TL’yle teminat gösterin. 5 yıl için sabit faiz oranı
%6’dır ki bu, açık hesap faizinin sadece yarısı kadardır.
Yaptığınız, bankanız tarafından hoş karşılanmayacak bir ha­
rekettir. Ancak kendinizi daha iyi hissedersiniz! Yine de dikkat:
Açık hesabınızdaki artı yüzünden dikkatsiz davranmayın. Borç­
larınız hâlâ mevcut, sadece daha uygun finanse ediliyorlar!

11. İki dağ kuralı

Yüksek borçlarınız olsa da bir servet oluşturabilmek için ke­


sinlikle tasarruf yapmak zorundasınız. Bu, büyük borç sıkın­
tısına düşmüş insanlara saçma sapan bir alay g ibi gelir ancak
gerçekten de bataktan kurtulmanın tek yolu budur.
Tüm alacaklılarla açıkça konuşun ve pazar­
lık ederek, taksitli ödemeleri mümkün ol­
duğunca düşürün. Gelirinizin bir yarısıyla
borç dağını yavaş yavaş alçaltırken, diğer
yarısıyla bir tasarruf dağı oluşturun ve biraz faiz getirmesi
için bankaya yatırın. Burada önemli olan kesinlikle faiz geti­
risi değil, maddi çöküşün ardından yeni bir birikim in oluş­
tuğunu görmenin verdiği hazdır. Bir gün —ki o gün çok uzak
değil—iki dağ aynı yükseklikte olacak ve o zaman siz bütün
borçlarınızı bir çırpıda ödeyebileceksiniz.

12. Ders çıkarın!

Borçlarınızı tamamen ödediyseniz, ilk başta tasarruflu yaşama­


ya devam edin. Kazandığınız parayı geleceğiniz için güvenilir
biçimde yatırın. Borçlu olduğunuz dönemi, önemli bir öğren­
me dönemi olarak düşünün. Bu dönemden çıkan ders şudur:
Böyle bir şey benim başıma bir daha asla gelmeyecek!

95
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Borçlar; bilinçdışı olarak, haksız muamele görmüş bir aile


büyüğünüzle iç dünyanızda bir bağ kurmuş olduğunuzun
işareti olabilir. Bu durumda sistematik psikoterapi, bilinç-
dışının çok geçmeden sizi yine borçlu duruma düşürmemesi
için faydalı olabilir.
Gelecekte hiçbirinizin önemli bir sözleşmeyi (krediler, si­
gortalar, vb.) diğerine göstermeden, tek başına imzalamaması
konusunda ortağınızla anlaşın ve bunu, banka veya sigorta yet­
kilisine söyleyin. Böylece aceleci hareket etmeniz engellenmiş
olur. Sadece, “Bunu bir kez daha düşünmek istiyorum” derseniz
profesyonel biri, sizi ikna etmeye çalışacaktır. Ancak ortağınızı
ileri sürdüğünüzde, böyle bir denemeye kalkışmayacaktır.
En etkili tasarruf önerilerinden biri, araba sahibi olmaktan
tamamen vazgeçilmesi olabilirdi. Fakat bu nadiren mümkün
olur üstelik arabamız, bizim neredeyse bir parçamız gibidir.
İşte akıllıca bir geçici çözüm: Eski arabanızı yaz
mevsiminde satın ve yeni araba için, iki
üç ay arabasız kalmayı göze alarak plan
yapın. Sıcak yaz mevsiminde bunu uy­
gulamak kolaydır; para biriktirir ve bir
kez olsun deneme amacıyla arabasız yaşarsınız. Alternatifleri
görünce şaşıracaksınız: toplu ulaşım araçları, taksiler, uçak se­
yahatleri, bisikletler, samimi komşular ve kiralık arabalar.

Kolaylaştırıcı 8. Fikir
Kendinizi Güvenceye Alma
Takıntısından Kurtulun

Geliriniz kaderiniz değil, gübreleyebileceğiniz bir bitkidir.


Aşağıdaki ilkeler doğrultusunda para konusunu ve sizin bu
konudaki tutumunuzu gözden geçirin.

96
H a ya tı K o la y la ştır

Para Reflekslerinizi Test Edin


Küçük bir test: Bu testte iki seçenek arasında seçim yapabilir­
siniz. A) 28 gün boyunca günlük 100.000 TL) 1. gün 1 Kuruş,
2. gün 2 Kuruş, 3. gün 4 Kuruş, 4. gün 8 Kuruş ve bu şekilde
katlanarak, 28 gün boyunca devam eder. Karar verin!
Bu testin esas nedeni şudur: Paraya kar-
şı tutumumuz önemli ölçüde çocukluk
döneminizde şekillenir. Eğitimimizden
kaynaklanan refleks benzeri maddi tutumu iyileştir­
menin en kolay yolu basit bir tekniktir: Hesaplamak.
Burada verilen örnekte, A seçeneğindeki teklif, toplam 2,8
milyon TL’dir; bu çabucak görülebilir. Birçok insan rakamların
yüksekliğine bakarak karar verir ve bu teklifi seçer. Diğerleri ise
bunda bir hile olduğunu düşünür ve hiç hesaplamadan B seçene­
ğini seçer. Oysaki B seçeneği, 115.000 TL daha az getirir.
Bundan çıkan sonuç: A nlık kararlar arasında doğru olanı
yoktur. Para konusunda hisler ne kadar önemli olursa olsun,
böylesine önemli bir durumda reflekslerinize değil, hesap
makinenize güvenin!

Yılda Bir Kez Yeni Bir İş Arayın


Bunu yapmanız için gerçekten iş yerinizi değiştirmeniz şart
değil. Ancak düzenli olarak sınırlarınızın ötesine bakmak zo­
rundasınız. Ebeveynlerimiz bize şunu aşılamışlardır: İyi bir işin
varsa, işinde sadakatle çalış, karşılığını mutlaka alırsın. Ancak
bu çoktandır doğruluğunu yitirmiş olan bir tavsiyedir. Personel
danışmanları şunu vurgularlar: Bir ömür boyunca işverenine sa­
dık kalan biri, nakit para bağışlar. Danışmanlar, yükselme fırsat­
larının değerlendirilebilmesi için meslek hayatının ilk yarısında
en az iki kez şirket değiştirilmesini tavsiye ederler.
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

îlk girdiğiniz şirkette kariyer yapmaya çabalamak, ancak


alışılagelen zamandan önce terfi ettirilm iş olanlar için man­
tıklıdır. Fakat normal şartlarda, her iş değişikliği, tecrübe ve
gelir açısından bir kazançtır.
Bu yüzden gelirinizi yükseltebilmeniz için
önerimiz şudur: Koltuğunuza yapışmayın. İş
ilanlarını okuyun. Diğer şirketleri ziyaret
edin. Araştırın: Çalışma atmosferi nerede
daha iyidir? Özel yetenekleriniz nerede
büyük talep görür? Yoksa bunun için yaşınız çoktan geçti mi?
İşinizi değiştirmeye hevesli olmasanız bile, en azından üç yılda
bir kendinizi denemek için bir işe başvurun. Başka bir yerde de
işe alınabileceğinizi bilmek, sizin kendinize güveninizi artırır. İç­
sel ufkunuzu genişletir. İşvereninizle maaşınız konusunda görü­
şürken size faydası olabilir. Ayrıca, hâlihazırda çalıştığınız şirket
batarsa, çalıştığınız bölüm kapatılırsa veya başka bir nedenle ka­
pının önüne konursanız, ortada kalmaktan korunmuş olursunuz.

Zam Talep Etmekten Çekinmeyin


Serbest çalışanlara çoğunlukla sabit bir ücret ödenir. Sabit
ücretler genellikle bu adın hakkını verirler: Yıllarca, hatta
onlarca yıl olduğunuz yerde sabit kalırsınız. Gelirlerdeki ge­
nel artış size uğramadan geçip gider. Oysaki 250 Avroluk
bir ücret, y ıllık en düşük artış oranı olan %2 dikkate alınır­
sa, on yıl sonra en az 298 Avro olmalıdır. 1989-1999 yılları
arasında maaşlardaki ortalama artış olan % 3.8’lik artışa göre
ise, yaklaşık 350 Avro olmalıdır! Sadece 5 yıl sonra bile, 250
Avroluk ücretinizin geçim masraflarınızın artışıyla aynı sevi­
yeye gelebilmesi için 290 Avro’ya yükseltilmesi şarttır.
Bu durumda sadece cesaretin faydası olur. İşvereninize
ücretinizin uygunsuzluğunu hesaplayarak gösterin. Gerçek­

98
H ayatı K o la y la ştır

leri -ortaya koyun. Y ıllar sonra hâlâ aynı


işverenden iş alabiliyorsanız, bu sizden
memnun kalındığının açık bir göster­
gesidir. İşi bırakmakla tehdit etmeyin
ama bundan da korkmayın. Kendi Geçim masrafları
kendinize şöyle deyin: Her şey pahalı-
laşıyor, bunu benim işverenim de biliyor. Bu yüzden talebi­
mi anlayışla karşılayacaktır.
Aynısı, bir şirkete bağlı serbest çalışanlar için de geçerlidir. Ça­
lışmanızla şirketinizin kazancını artırabildiğinizi ortaya koyabili-
yorsanız, bu başarıdaki payınızı da uygun biçimde almalısınız.

Mesleki başarıya ilk adım, bunu kayıtsız şartsız istemektir. Pek


çok insan, kariyere karşı bilinçdışı engellere sahip olduğu için
mesleğinde ilerleyemez. Para konusunda olduğu gibi bu engeller
de tümüyle bir ön yargı ve hurafe birikimiyle ilgilidir: “Sadece
yağcılar terfi ettirilirler.” “Sadece başkalarının cesedini çiğne-

99
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

fazla itibar ve daha iyi muamele görür (çocukları ve eşi tarafın­


dan da). Terfi olmak daha fazla canlılık ve çalışma hevesi geti­
rir. Farklı, daha cazip işverenlerle çalışmak daha kolay olur.
Kolaylaştırma yolu (genellikle olduğu gibi), dışarıda olan­
dan içsel olana doğrudur. Kariyer konusunda kolaylaştırıcı
öneri şudur: Başarılı olmak için, başarılı bir insan gibi dav­
ranmalısınız. İşte iş hayatına özgü birkaç tipik durum ve her
biri için doğru ve yanlış reaksiyonlar:

Bir İş Arkadaşınız Sizden Önce Terfi Ettirildi

Kısa süre öncesine kadar aynı odada çalışıyordunuz ve şimdi


eski iş arkadaşınız sizin amiriniz.
Kaybeden tutumu: Ondan emir almayı reddeder ve yakın zamana
kadar arkadaşınız olan kişinin işini baltalarsınız. Böylece patro­
nunuzu, doğru kişiyi terfi ettirmiş olduğuna ve sizin daha yük­
sek bir göreve kesinlikle uygun olmadığınıza ikna edersiniz.
Başarı tutumu: Tercih edilen iş arkadaşı­
nızın neyi doğru yapmış olduğunu, (ilk
şokun ardından) analiz edin. Patronunuza,
terfi sırasının size gelmesi için ne yapmak zo­
runda olduğunuzu açıkça sorun.

Patronunuz Sürekli Olarak


Fazla Mesai Yapmanızı İstiyor

Fazla mesai yapmadan asla yükselemeyeceğinizi biliyorsu­


nuz. Peki ama düşük maaşınızla sırf yükselmek için sürekli
olarak günde on bir saat çalışmak zorunda mısınız?
Kaybeden tutumu: Tartışmalardan kaçınmak için bahaneler bu­
lur, böylece akşam çalışmaktan kurtulursunuz. İş arkadaşları -

100
H ayatı K o la y la ştır

nızı kışkırtarak, isyan etmelerini sağlarsınız. Ya da ister


istemez kullanılm aya razı olursunuz.
B aşarı tutumu: Haddinden fazla sık “ha­
y ır” demeyin. Patronunuzu, son derece
samimi bir iş ilişkisi kurmuş olduğu­
nuz en önemli müşteriniz olarak görün. Şayet
o sizin stresli dönemlerde kendinizi işe tamamen verdiğinize
inanabilirse daha az sıkıntılı dönemlerde ondan bir izin günü
veya başka ayrıcalıklar rica edebilirsiniz. Bir yandan işinize
bağlılığınızı, diğer yandan kendi menfaatlerinizi koruyarak
güçlü bir karaktere sahip olduğunuzu gösterirseniz, patronu­
nuz sizin daha yüksek bir pozisyonda şirketin menfaatlerini
de daha iyi temsil edebileceğinize ikna olur.

Bütçeniz Kısıtlandı

Mümkün olan her yerde harcamalar kısıtlanıyor. Bu durum,


şirketinizin borçlanmasından daha iyidir, ancak kısıtlam alar
sizin projenizi etkilerse, muhtemelen bunun şahsınıza yöne­
lik kasıtlı bir tavır olduğunu düşünerek endişelenirsiniz.
Kaybeden tutumu: Amirinizi hiçe sayarak farklı yollarla para
almayı denersiniz. Bu durumu protesto ederek daha az çalı­
şırsınız. Yakınırsınız.
Başarı tutumu: Alternatifler bulun. Örneğin, seyahat bütçeniz
kısıtlandıysa, internet veya yazılı bir bildiri üzerinden mümkün
olduğunca çok sayıda bağlantı kurmaya çalışın. Yeni para kay­
nakları bulmaya çalışın: Teşvik fonları, sponsorlar, yeni müşteri­
ler. Bütçe kısıtlamasını, patronunuza yeteneklerinizi gösterebi­
leceğiniz bir fırsat olarak görün. Ancak bunun bir sınırı olduğu­
nu da açıkça söyleyin. Her şeyi kabul etmeyin. Belki patronunuz
sadece, ne kadar ileri gidebileceğini sınıyor olabilir.

101
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Patronunuz Önerilerinizi Topluluk Önünde


Çok Sert Eleştiriyor

Böyle bir şey acı verir! Bunun her çalışanın başına geldiğini
bilmek de pek teselli etmez.
Kaybeden tutumu: Topluluk önünde karşılık verirsiniz. Ya da o
andan itibaren toplantı bitene dek surat asarsınız. Ya da din­
lemek isteyen herkese, bu haksız muameleden yakınırsınız.
Başarı tutumu: Egonuzu, önerilerinizden ve fikirlerinizden
ayırın. Patronunuz önerilerinizi reddettiğinde, bu bizzat sizi
reddettiği anlamına gelmez. Patronunuzun tarzını şahsınıza
yönelik olarak algılıyor ve kendinizi ha­
karete uğramış hissediyorsanız, bunu
onunla —baş başa konuşarak- payla­
şın: “Kararınızı anlayışla karşılıyorum
fakat fikirlerim i daha az kişisel bir bi­
çimde reddetseydiniz, daha olumlu tep­
ki gösterebilirdim .” Eski Bertelsmann
şefi Mark Wössner, her zaman şunu
vurgulardı: “Eğer bir çalışanımı incit-
tiysem, bunu bilmek isterim .” Yine de bundan böyle öneri­
lerinizi nasıl bir üslupla yaptığınıza dikkat edin. Patronunuz
önerilerinizi kendisine yönelik birer eleştiri olarak algılamış
olabilir mi?

İstediğiniz Maaş Zammı Reddedildi

Zor şartlarla geçen bir yıl boyunca çok çalıştınız fakat bunun
meyvelerini maaş bordronuzda göremiyorsunuz.
Kaybeden tutumu: Şirket üzerinden yaptığınız harcamaları
abartır, daha fazla özel telefon görüşmesi yapar ve mesai sa­

102
H ayatı K o la y la ştır

ati bittikten sonra iş yerinizde bir saniye bile kalmazsınız.


Dikkat, bu tür durumlar büyük riskler içerir. Tepkinizi bu
şekilde gösterirken, birazcık bile aşırıya kaçsanız uyarı alır ve
çok geçmeden işten çıkarılırsınız.
Başarı tutumu: Patronunuza -m üm kün olduğunca sakin bir
tavırla—bunun nedenlerini sorun. Kâr arttırım ı veya tasar­
ruflar için, başarıya ulaştığı takdirde size maddi
açıdan getirisi olabilecek önerilerde bulunun.
Temel kural: Patronunuzun durumuna anla­
yış gösterin ve sorunlar için çözümler sunun.
Unutmayın, hiç kimse yaptığı tek bir iyi
iş karşılığında maaş zammı almaz. Bunun
için en fazla tek seferlik bir teşvik primi öde­
nir. Daha yüksek bir maaş ancak şirkete gelecekte bir artı
değer vaat ediyorsanız verilir. Bu yüzden gerekçelerinizi, geç­
miş için takdir beklentilerinize değil, geleceğe dayandırın.

Yeni Bir Patronunuz Oldu

Yeni patronunuzla kimyanız uyuşmuyor. O sizi düşman ola­


rak görüyor ve çok geçmeden eski büro m obilyalarıyla birlik­
te kapının önüne konmaktan endişeleniyorsunuz.
Kaybeden tutumu: İş yerinizde âdeta sak­
lanıyor, işle ilg ili bilgilerinizi kendini­
ze saklıyor, engeller yaratıyor, hırçın
davranıyor ve birlikte çalışm ayı red­
dediyorsunuz.
B aşarı tutumu: Yeni patronunuz, eski patronunuza kıyasla
farklı bir samimiyet anlayışına sahip olabilir, bu durumda
onu hemen yargılam ayın. Yeni patronunuz sizi çağırana dek
beklemeyin, ak tif bir biçimde kendinizi gösterin. İş sahanı­

103
VVerrıer Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

zı açıklayın ve onun gelecekle ilg ili planlarına ilg i gösterin.


Sempatik davranarak kendinizi vazgeçilmez kılın . Ancak
yeni patronunuzun yanında g etird iği, iyi tanıdığı ve takdir
ettiği bir m eslektaşınızı sizin yerinize geçirm ek isted iği­
ni fark ederseniz çabucak harekete geçm eli ve iş yerinizin
içinde veya dışında yeni bir iş aram alısınız. Eski işinizde
çalışmaya devam ettiğiniz süre içinde yeni bir iş bulmanız
daha kolaydır.

Size Lüzumsuz Bir Görev Yüklediler

Her işyerinde muhteşem işlerin yanı sıra birilerine yüklenen


aptalca işler de vardır. Şimdi böyle bir yük sizin üzerinizde.
Kaybeden tutumu: İşi bir başkasına yüklemeye çalışır ya da sev­
mediğiniz bu işi sürekli olarak ertelemeye çalışırsınız.
Bayarı tutumu: Böyle bir işin sadece size değil, şirkete de bir
faydası olmadığını açıklayarak anlatın. Böylece bu görevden
kurtulamasanız bile artı puan toplarsınız. İyi yöneticiler olası
zararlara karşı uyarıları duymak isterler.
Bir patron kendisine gerçekçi uyarılar­
da bulunan çalışanını her zaman takdir
eder. Takdir etmiyorsa, o sizin için iyi
bir patron değil demektir!

B ir Yükselenler Kulübü Kurun

Aşağı yukarı iki ayda bir, başarı yolunda karşılıklı olarak


birbirlerine yardım etmek isteyen iki, üç veya dört samimi
arkadaşınızla bir yemekte bir araya gelin. Her buluşmanın
değişmeyen özelliği, her birinizin, bir sonraki buluşmaya
kadar mesleğinde neye ulaşmak istediğini anlatması olsun.

104
H ayatı K o la y la ştır

Hiçbirimiz hedeflerimiz olmadan ve hedefe doğru kontrollü


bir biçimde ilerlemeden başarılı olamayız. Üst düzey yöneti­
cilerde “yükselenler kulübü” doğal olarak oluşur.

Hergün Bir Saat Geleceğe Odaklanın


Amerikalı yaşam koçu ve çok satan kitapların yazarı Richard
Carlson pek çok müşterisi üzerinde şunu denedi: Her gün bir
saat, “Nasıl daha fazla para kazanabilirim?” sorusuna zaman
ayıran birisi, iki y ıllık istikrarlı “bir saat yönteminin” ardın­
dan maddi bağım sızlığa kavuşur.
Bunun için gerçekten her gün tam bir saati kesintisiz ola­
rak bu göreve adamanız şarttır. Çoğu insan, çok kısa bir süre
sonra pes ettiği için maddi düşlerini gerçekleştiremez.
Parlak geleceğinize doğru, korkmadan ve sinirlerinizi
bozmadan ilerleyin. Kendinizi ve yeteneklerinizi hergün bir
saat boyunca sorgulayın. Ben neyi severek yaparım? Hangi
konuda oldukça iyiyim ? Hangi yeteneklerimi geliştirm ek
istiyorum ? Bu sırada bütün olasılıklara açık olun. Bunlar,
eğitim inize ek olarak yeni bir eğitim , yeni bir işveren, yeni
bir meslek, ek iş veya kendi işinizi kurm ak olabilir.
1 saat boyunca dergi ve kitap okuyun, film seyredin, dost­
larınızla ve iş arkadaşlarınızla telefonlaşın, iş ilanlarını oku­
yun, çevrenizdekileri dinleyin
kaset, video, kitap aracılığıyla al;
bileceğiniz kurslarla hızla kendini
geliştirin ya da bir saat boyunca s
dece yürüyüş yapın ve kendi gele
ceğinizi hayal edin.
Şu önemlidir: Gelecek saatinizde konudan sapmayın. Geç­
mişteki başarısızlıklarınızı veya şimdiki sıkıntılarınızı kara

105
V VernerTiki Küstenm acher - LotharJ. Seiw ert

kara düşünmeyin. Henüz sahip olmadıklarınızı ve sahip ola­


bileceklerinizi düşünün.
Eğer işsizseniz, içinizdeki iş sahibi insanı görün. Borcunuz
varsa, içinizdeki borçsuz insanı görün. Sadece asgari ücretle
yaşıyorsanız, içinizdeki daha iyi kazanan insanı görün.
Bir saat yöntem ini duyan pek çok insan, başta bu tür
hayallere gülüp geçer. Bu tip insanlar için kendilerini
başka biri olarak görm ek zordur. Ancak bizler, mevcut
im kânlarım ızı aşan bir şeyler yapabileceğim ize inanarak
yaşarız. Küçük bir çocukken yazı yazm ayı böyle öğren­
dik. A ltı yaşındayken, çarpık çurpuk yazım ızın bir gün
m ükem m el bir el yazısına dönüşeceğini biliyorduk. Bir
m üzik aleti çalm ayı, yüzm eyi veya kayak yapm ayı da bu
şekilde öğrendik.

Kendi İşinizi Kurmanın Kolay Yolu


Daha kolay ve daha m utlu yaşam ak... Birçoğumuz için
bu, artık başkasının emrinde çalışm am a düşüyle bağlan­
tılıd ır. Her gün başkasının belirlediği saatlere uym ak zo­
runda olmamak. Beceriksiz am irler yüzünden motivasyo-

Kendi işini kurm ak, başta size çok uzak


gelen bir fikir olsa bile, bir kez olsun deneme
am acıyla bunu düşünün. Ekonomide trend, kâr m erkezli
organizasyondur ve en ilerici firm alarda çoktandır her ça-
lışan, m ini kâr merkezi ve firm a ortağı olarak görülür. İşte
atılm ası gereken kolaylaştırıcı adım lar:

106
H ayatı K o la y la ştır

Sağlam adımlarla ilerleyin

“Kendi işinize balıklama atlamanız” gerekmez. Sabit işinizin


yanı sıra ikinci bir iş yaratın. Kendinizi ve piyasayı test edin.
“Yarı profesyonel” bir hobi edinin. Neyi gerçekten severek
yapıyorsunuz? Kalbiniz ne için çarpıyor? Başlamak için en iyi
çıkış noktası budur. Öncelikli olarak parayı ve en kolay hangi
işte para kazanabileceğinizi düşünmeyin. Aksi takdirde çok
geçmeden yine kendinizi tekdüze bir iş yaparken bulursunuz
ve kişisel tatmininiz için değil, para için çalışırsınız.

Kendinize bir danışman bulun

Bu pahalıya mal olacak bir şirket danışmanı olmak zorun­


da değil, başlangıçta sadece vergi danışmanınız yeterlidir. O
size gelir vergisi beyanının ve katma değer
vergisinin sırlarını, yani kendi işinizi kur­
ma yolundaki ilk iki dersi öğretecektir. Çok
geçmeden her şeyin korktuğunuz kadar zor
olmadığını göreceksiniz.
Kendi işini yapan, takdir ettiğiniz ve konu­
şabileceğiniz birine danışmanız, sizin için kendi işinizi kurma
yolunda son derece önemlidir. Canlı bir örnek olmadan, yeni bir
varoluş biçimine geçiş neredeyse imkânsızdır.

Hedefleriniz yüksek olsun

Motivasyon koçları şunu vurgularlar: Yüksek hedef yoktur,


sadece kısa müddet vardır. Çoğu insan iki
bileceklerini gözünde büyütür, ancak iki
mümkün olanları hafife alır. Çıtanızı yül
sek tutun. Siz birçok insandan biri değil,
sınırları net bir biçimde belirlenmiş olan
alanınızda bir numara olacaksınız!

107
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Ürün satmayın

Çözüm satın. Şirket sahibi Jörg Knoblauch’a göre iş hayatın­


daki ilk kural, bir yarar sunmaktır. İyi bir araba satıcısı araba
satmaz, bir hayat tecrübesi satar. Bir bilgisayar mağazası bil­
gisayar değil, çalışma kolaylığı satar. Gelecekteki İşyerini­
zin hedefini aktif ve müşteriye odaklı biçimde formüle edin:
“Ben ... yaparak, müşterilerime ... sağlayacağım.” Hedefi­
niz, kazancınızı en üst düzeye ulaştırmak değil; vereceğiniz
hizmetin gözle görülür yararlar sunmasıdır. Arzu ettiğiniz
kazancı ancak bu şekilde sağlayabilirsiniz.

Kendi adınızı kullanın

İş yeriniz için en iyi isim fantastik bir kelime (“MegaTur-


boSysTec”) değil, kendi adınızdır (“John Smith Tenis
Okulu”). Çünkü bulunduğunuz her yerde, adınız
her anılışında, kendi adınız iş yeriniz için (sade­
ce tek kişilik bir işletme bile olsanız) reklam
olur. Ayrıca, müşteriler için hiçbir şey, kanlı
canlı bir insandan daha güven verici değildir.

Rakipleriniz hakkında asla kötü konuşmayın

Kendi başarınızdan emin olun. Rakiplerinizin gücünden bir


şeyler öğrenin ve onların yaptığı hataları yapmaktan kaçının.
Sizin dışınızda aynı hizmeti sunan başka insanların da
olması cesaretinizi kırmasın. Herkes için yeterin­
ce müşteri var! Rakiplerinizin zayıf yanlarını asla
kendiniz için reklam ve kazanç konusu hâline getir­
meyin. Sunabileceklerinizi öyle formüle edin ki, kulağa
eşsizmiş gibi gelsin ve müşterileriniz sizi rakiplerinizle
karşılaştırm ayı akıllarından bile geçirmesin.

108
H ayatı K o la y la ştır

Uygun fiyatlar talep edin

Asla şişirilm iş veya “bindirilm iş” fiyatlara yanaşmayın. U y­


gun fiyatları tercih edin. Rekabete karşı bir artı değer sunun
ve bunu açıkça ortaya koyun. Piyasanın —yalnızca kalitenin
belirleyici olduğu- kârlı ve “seçkin” kesiminde kendinize bir
yer edinin. Eğer verdiğiniz hizmetin iyiliğ i ön plana çıkm ış­
sa fiyat konusu geri planda kalır.

Kendinize inanın

Kendinizi ne kadar iyi buluyorsanız ancak o kadar iyisiniz de­


mektir. Abartıya kaçarak böbürlenmeden, kendinizden iyi söz
edin. Kendi tanıtım malzemelerinizi kendiniz
zırlayın. Açıkça en iyilerle süslemekten ka­
çınmayın: “Garching’in en iyi ofis servisi”,
“Almanya’nın en küçük toptancısı”, “Bu fiyata
bulabileceğiniz en yaratıcı web tasarımcısı”.

Dayanıklı olun

Başarısızlıklar yüzünden cesaretinizin kırılm asına izin ver­


meyin. Aksine, bütün başarılı insanlar ancak yenilgilerle asıl
güçlerini keşfetmiş ve geliştirm işlerdir. W alt Disney, 300’ün
üzerinde banka tarafından geri çevrilmiştir. Nihayet 303.
banka, kendisinin planlamış olduğu Disneyland’ı finanse
etmiştir. Winston Churchill ölümünden önceki son konuş­
masında, hayatını şu sözle özetlemiştir: “Asla, asla, asla, asla
ama asla pes etm e!”

Tutumlu olun

G elirinizi, paranızı dikkatli harcayarak yükseltin. Gösterişli


bir büro dekorasyonu, ölü yatırımdır.

109
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Şirket felsefeniz: Sevgi ve Tutku

Sadece para için, sevmediğiniz bir işi yapmayın, işinize


sevginizi yitirirseniz, bırakın. Yeni işiniz yüzünden
hayat arkadaşınızın ilgisini yitirirseniz, o işi bırakın.
Am erikalılar “Ya sev ya da terk et” derler, işinizi ar­
tık sevmiyorsanız, bırakın!

Kolaylaştırıcı 9. Fikir
Zenginlik Anlayışınızı Değiştirin
Saçma sapan borçları azaltmaya başladıysanız ve paranın sizin
için artık hayatın merkezinde olmadığını düşünüyorsanız doğ­
ru yoldasınız. Bu durumun böyle kalmasını sağlamalısınız.
Bu da yine kafanızda başlar. Zenginliğin parayla ilg ili oldu­
ğu düşüncesini bırakın. Fakirliği ve zenginliği rakamlarla ve
başkalarıyla karşılaştırarak tanımlamaya çalışmak, bir yanılgı­
dır. Her fakir, kendisinden daha fakir birini mutlaka tanır. Her
zengin, kendisinden daha fazla parası olan birini tanır. Kaldı ki
hiçbir insan çok az parası olduğu için fakir değildir.
Zenginlik veya fakirlik bir bilinç sorunudur. Kendi zen­
ginliğinin bilincinde olan bir insanda er ya da geç maddi
“zenginlik” de ortaya çıkar. Bu tırnak işaretleri, sahip olduğu
zenginliğin farkında olan birinin kendisini, görece az para ve
mal varlığıyla da zengin hissedeceğini ima ederler.
Şu anda, bu kitabı okurken zengin olabilirsiniz. Bunun
için kendi kendinize şunu söylemeniz gerekir: “Ben zengi­
nim .” Eğer bunu şimdi söyley emiyorsanız, önünüzdeki on yıl
içinde de -o zamana dek ne kadar kazanırsanız kazanın ya da
kaybederseniz kaybedin- söyleyemeyeceksiniz. Çoğu insan
için bu idrak, büyük bir rahatlama getirir. Bu, arayışın bir
sonu olduğu anlamına gelir.

110
H a ya tı K o la y la ştır

Aşağıdaki önerilerle maddi varlığınızı kontrol altında tu­


tacak ve zenginliğin yeni bir boyutunu tecrübe edeceksiniz.

Harcamalarınızı Not Alın


Bunun için özel bir muhasebe defterine ihtiyacınız yoktur.
Bu sırada ortaya çıkan listelerle ne yapacağınız da çok önemli
değildir. Önemli olan şudur: Para harcama durumunuzu ya­
zılı biçimde gözler önüne sererseniz dü­
şünmeden yaptığınız bazı gereksiz har­
camalardan kaçınırsınız. Bilinçdışınız
şunu bilir: “Yarın harcama listeme göz
atacağım ve bu saçma sapan harcama yüzünden pişmanlık
duyacağım !” Zengin ve aynı zamanda mütevazı kalın; zen­
g in lik bilinciniz, sizi müsrifliğe sürüklemesin.

Baştan Çıkmayın
H arcam alarınızı müm kün olduğunca nakit parayla yapın.
“Kredi k artıyla” ödeme yapmanın ve bu sırada giden pa­
ranın kaybını hissetmemenin baştan çıkarıcılığı büyük­
tür. Çek defterinizi veya kredi kartınızı sadece, büyük bir
m eblağ ödemek zorundaysanız ve o m eblağı nakit olarak
üzerinizde taşım ak istemiyorsanız yanınıza alın. Ödeme
yaparken, elinizdeki kredi kartının bir tomar kâğıt paraya
dönüştüğünü hayal edin ve hayalinizde kasaya nakit parayı
sayarak verin.

Belirli Bir Meblağı Bağışlayın


İhtiyacı olanlara para verirseniz, kendinizi zengin hissedersiniz.
Bağışlar para harcamanın azaltılmasına gerçek anlamda katkı­
da bulunabilirler çünkü bilinçdışınız, bağışların ardından sizi,

111
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

kaideyi bozmaz), bunu tam olarak gözlemlemek mümkündür.


Sadece organizasyonlara değil, aynı zamanda insanlara da
bağışta bulunun. Bir başkasının başarılı olmasına yardım
edin. Hiçbir şey sizi bundan daha güçlü bir biçimde kendi
başarınız için motive etmez. Bir atasözü şöyle der: Bir şeyler
öğrenmenin en iyi yolu öğretmektir.
Sizi yönlendiren düşünce şu olsun: Zenginliğin mahsulü­
nü almak isteyen, zenginlik tohumları ekmek zorundadır.
Birçok insan bunun nasıl yapılacağını hayal bile edemez. On­
lar kıym et bilm ezliğin tohumlarıyla ancak fakirlik yetiştire­
bilirler. Bu bilhassa bahşişler için geçerlidir. Şunu deneyin:
Otel odasından ayrılırken temizlikçi kız için 10 Avro bahşiş
bırakın ve bunun için kafede bir şeyler içmekten, uzun bir
cep telefonu görüşmesinden veya herhangi bir şeyden vaz­
geçin. Kesinlikle parayla satın alamayacağınız kadar değerli
duygularla otelden ayrılacak ve gerçekten daha zengin bir in­
san olduğunuzu hissedeceksiniz.

Bir Mirası Armağan Olarak Görün


Hiçbir olay, miras konusundaki kadar büyük aile kavgalarına
yol açmaz. Genellikle mirasçılar arasındaki çatışma, mirası
bırakacak olan kişi daha hayattayken başlar: Şimdi anlıyo-

112
H a ya tı K o la y la ştır

rum, Petra, yaşlı amca Gustav’a, sadece vasiyetnamede ken­


disine cömert bir pay ayırması için bakıyor.
Münihli psikoterapist Jakop Schneider’in zekice bir tav­
siyesi var: Bizzat çalışarak elde etmediğiniz, miras yoluyla
sahip olduğunuz parayı veya mal varlığını, prensip
itibarıyla bir armağan olarak görün. An­
cak bu şekilde olası kavgalarda kendi
payınızdan içtenlikle vazgeçebilirsiniz.
Bu durumda genellikle diğer “açgöz­
lü ” mirasçılar size ait olan paya, vazgeç­
menizi talep edecek kadar çok göz dikmezler ve birlikte
daha kolay fikir birliğine varılır. Kavga sırasında mirasın
bir kısmından vazgeçmek iyidir, böylece barış yeniden sağ­
lanır. Eğer tamamen vazgeçmeye ve böylece diğerlerinin gö­
zünde abartılı derecede erdemli bir örnek insan portresi çiz­
meye kalkışırsanız, her şeyi alan kişiyle ilişkiniz zorlaşacak,
hatta kalıcı biçimde zarar görecektir.

Maddi Konularda Her Zaman Adil Davranın


Bu dünyadan göçüp gittiğinizde, o güne kadar kazandığınız
para ile değil, para ile yaptığınız iyi işlerle anılırsınız. Bu
sadece sizin kendi paranız için değil, baş­
kalarının hesabına işlettiğiniz para için
de geçerlidir. Bazı çalışanlar, işverenleri­
nin nazarında en iyisinin, nakliyatçıları
canlarından bezdirecek kadar sıkıştır­
mak ve müşterilerden en yüksek fiyatı koparmak ol­
duğunu düşünürler. Ancak sizin için (ve hatta uzun vadede
firmanız için), insan ilişkilerine, rakamlardan daha fazla say­
gı göstermek daha yerinde olur. Maddi konularda insanlara
adil davranarak dostlar edinin. Doğru yerde “küçük bir cö­

113
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

m ertlik” bir zanaatkarla, bir nakliyatçıyla ya da hizmet veren


başka bir insanla ilişkinizde mucizeler yaratabilir.
Faturaları ödemediğinizde ya da ancak uzun bir erteleme­
nin ardından ödediğinizde, fakirlik tohumları ekersiniz. Baş­
kasına hak ettiğini ödemeyen biri, er ya da geç kendi hakkı
olanı alamaz. Düşünün: Bir faturayı ödemeyen biri, vermedi­
ği haram para “üzerinde” hak sahibi değildir, o sadece üçün­
cü bir uyarıya kadar her kuruşuna sıkı sıkıya sarılır. Ancak bu
nevrotik hasisliğin kişiyi zenginleştirmesi mümkün değildir.
Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, faturaları günü gü ­
nüne ödeyen şirketler kesinlikle “enayi” olarak değil, aksine
“seçkin” ve başarılı olarak görülürler.
Maddi yükünü kaldıramayacağı ve faturalarını ödeyeme­
yeceği mallar alan biri de fakirlik tohumları eker. Kendisine
inananlara hak ettiklerini vermeyerek, onları gücendirir.

Başkalarının İyiliğini Dileyin

Başkalarının mal varlığını kıskanmayın. Aksine, mallarının


artmasını temenni edin. Onlara m utluluk ve sağlık dileyin.
Bu özellikle, sizin sahip olduklarınızdan daha fazlasına sahip
olan insanlar için geçerlidir. Bir dilenciye
yürekten zenginlik dilemek, büyük ma­
rifet değildir. Ancak patronunuza ya da
bir trilyonere zenginlik dilemek, kesin­
likle size daha zor gelir.
Neye yoğunlaşırsanız onu artırırsınız. Bir hükümet, mad­
di sıkıntılara ve tasarruf programlarına yoğunlaştığında iş­
sizliğe ve yoksulluğa ek güç kazandırır. Bir firma giderlerini
düşürmeye odaklandığında müşterilerine cazip ve geleceğe
dönük görünmekte zorlanır. Buna karşın, artı değerlere ve
refaha yoğunlaşan biri, refah mahsulü alır.

114
H a ya tı K o la y la ştır

Para Hakkında Olumlu Düşünün

Şu anda borçlarınız varsa ya da maddi sıkıntı çekiyorsanız


sakın şeytana uyarak, refahı ve parayı kötülemeyin. Yeterin­
ce parası olan insanları nefretle veya kıskançlıkla anmayın.
Zira her ne düşünürseniz, sizin için gerçek olur. Refahtan ve
paradan nefret edersiniz, refah ve para gelecekte de size gel­
mez. Paradan nefret eden biri, aslında bu nefretiyle kendisi
ve kendi iş gücü hakkında da kötü düşünür. A rtık hiçbir işte
kendisine güvenmez ve bu yüzden hiçbir şey de kazanmaz;
bu böyle sürüp gider.
Şunu unutmayın; işiniz, müşterileriniz ya da ekonomik
durumunuz hakkında ne düşünüyorsanız gerçek olur.

Dünyayı Bolluk Kaynağı Olarak Görün

Doğanın temel prensibi bolluktur. Sadece bir tanesine ihtiyaç


olduğu hâlde milyonlarca sperm üretilir. Kainat ölçülemeye­
cek kadar büyüktür ve aklın almadığı kadar
uzun zamandan beri mevcuttur. Her­
kes için her şeyden yeterince oldu­
ğuna inanın. Elbette dünyadaki her
insan trilyoner olamaz. Yine de zengin bir in­
sanı, bir şeyleri elinizden alan biri olarak değil, potansiyel iyi
müşteri veya yardımsever olarak görün. Kendinizi, kâinattaki
bolluk ve bereketten pay alabilecek biri olarak görün.

Maddi Gerçeğinizi Siz Belirleyin


Bazen tutunduğumuz her dalın elimizde kaldığı, hayatın
bize karşı olduğu hissine kapılırız. Aslında bu kesinlikle
mümkün değildir. Hayat sadece hayattır. Hayatın bize karşı
cephe almış gibi görünmesinin tek nedeni, bizim hayat hak-

115
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

kındaki olumsuz düşüncemizdir. Bu düşünce bizim gerçeği­


m izi, hayal edemeyeceğimiz kadar değiştirir. A ğır paranoya
hastası insanlar, muhbirlerin ve casusların kol gezdiği gizli
geçitler görürler. Bütün gerçekler aksini söylese bile bundan
son derece emindirler.
Maddi meselelerde de benzer bir durum söz konusudur.
Bazen size, sanki para her yerde dolaşıyor, bir tek size uğra-
mıyormuş gibi gelir. Siz içten içe bundan emin olduğunuz­
da, para artık size gerçekten de uğramayacaktır. Bilinçdışınız
işinizde kariyerinizi mahvedecek biçimde davranmanızı, pa­
ranızla kötü bir yatırım yapmanızı ve buna benzer olumsuz
adımlar atmanızı sağlayacaktır.
Yaşamınızda kendinizi kurban olarak değil, aktör olarak
görün. Her konuda mizah duygunuzu muhafaza edin; tıpkı
oyuncu Mae W est’in para konusundaki şu açık ifadesiyle yap­
tığı gibi: “Ben zengin oldum, fakir de oldum; inanın bana,
zengin olmak daha iy i.”

Tasarrufla Zengin Olun

O güne kadar yaptığınız tasarrufun gelirinden faydalanıp se­


verek yaptığınız, keyif ve m utluluk duyarak yerine getirdiği­
niz bir işle meşgul olabilseydiniz, bu sizin için kolay ve güzel
bir hayat olmaz m ıydı? Ya tüm gücünüzü diğer insanlar için
kullanabilseydiniz? Para sıkıntısı çekmeden... Deneme ama­
cıyla bu düşünceyi benimsemeye çalışın.

A y başında sabit bir meblağı tasarrufa ayırın

Bu tavsiye, m ali danışman Bodo Schaefer’in temel düşünce­


sidir. “Tasarruf’ kelim esinin yerine, “bir kenara para ayır”
ifadesinin kullanılm asını tavsiye eder. Ay başında sabit bir

116
H ayatı K o la y la ştır

m eblağı, hesabınızdan harcanan para ola­


rak bir yere kaydedin. Ancak bu şekilde
paranızı başka türlü harcam ayacağınız­
dan emin olabilirsiniz. “Harcamalardan
geriye kalan ı” ay sonunda kenara koyan
biri, çoğunlukla boş bir hesapla karşı
karşıya kalır.

Bilinçli tasarruflar yapın

Akıllıca bir tasarruf biçimiyle mucizeye kendi hesabınızda


şaşkınlıkla şahit olabilirsiniz: Eğer her ay bir çeyrek altın (90
TL’den hesapladık) alıp bir kenera koyarsanız yıllık yaklaşık
%33 değerle, 20 yıl sonra 27.000 TL gibi bir birikiminiz olur.
Gelecekte tek tük krizler dünya ekonomi
sini sarssa bile altından ya da hisse sene­
di fonlarından bir servet yaratmak zekice
bir hamledir. Eskiden olduğu gibi devasa
meblağlar ekonomiye akacak ve ekonomiyi
canlı tutacaktır.
Örneğin, 2 0 0 1 -2 0 0 2 yıllarında son de­
rece büyük, ani kur düşüşlerinin ardından
-borsa uzmanlarının düşüncesine göre- yükselme kaydedile­
ceğine hiç şüphe yoktu. Bu dönemde yatırım cılar daha tem­
kinli davranmış olsalar bile, borsa uzmanları haklıydı.
Yaşam piramidinizin para katında lüzumsuz şeylerden
kurtulm ak, küçük bir mucize yaratabilir. Daha önce de vur­
gulandığı gibi, para artık sadece bir ödeme aracı değildir.
Parayla ilişkiniz, hem kişiliğinizin önemli bir yansımasıdır,
hem de kolay ve mutlu bir hayat için önemli bir adımdır.
Şimdi size daha da yakın bir konuyu ele alacağız: Size verilen
zamanla ilişkiniz.

117
Kolaylaştırma Hayaliniz: Dördüncü Gece
“Bu üst basamaktan para tamamen farklı görünüyor.
Ü stelik buradan bakınca aşağıdaki eşyalar hem g ü ­
lünç, hem de zararsızlar.” P iram idinizin üçüncü basa­
m ağına çıkan yolu bulduğunuzda, kafanızdan bu tür
düşünceler geçiyor. Şurada yine özellikle d uygularla
karşılaşacağınızın farkına varıyor ve bir anda, yaşam
piram idinizin belki de sadece duygulardan oluştuğu
düşüncesine kapılıyorsunuz.
Ancak üçüncü basamağa daha dikkatli baktığınızda,
farklı bir gerçekle karşı karşıya kalacaksınız. Burada
duygularınızın yanı sıra sayısız yeni görüntü, ruhunu­
zun derinliklerinden gelen sembolik ifadeler ve öykü­
ler olduğunu görerek şaşıracaksınız. Üçüncü katın du­
varları, kem ik veya kum taşı g ib i, tuhaf, gözenekli bir
maddeden oluşuyor ve siz, çıtırdayan kumun üzerinde
yürüdüğünüzün farkına varıyorsunuz. Gözenekli duvar­
lardan yavaş yavaş beyaz bir toz çıkıyor. D ikkatle du­
vara dokunuyorsunuz. Evet, doğru, kum sanki içsel bir
güç tarafından ufalanan bu duvarlardan geliyor. Bir gün
bu duvarlar dirençlerini yitirecekler, iyice ufalanacak ve
yıkılacaklar. İlk kez, bu piram idin sonsuza dek ayakta
kalm ayacağının, sadece siz yaşadıkça var olacağının bi­
lincine varıyorsunuz.
Ancak üçüncü katın duvarları her şeye rağmen sağlam­
mış gibi görünüyor. Yer yer üzerlerine devasa yükler asıl­
mış; son derece güzel şekiller ve acıdan çarpılmış suratlar,
renk renk binalar ve koyu gri yapı taşları. Çoğu hareket
ediyor ve siz bu hareketlerin kendi faaliyetlerinizle, görev*

121
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

leriniz ve yüküm lülüklerinizle, hobileriniz ve zevkleriniz­


le ilg ili olduğunu hissediyorsunuz. Bazıları omuzlarınıza
ağırlık yüklerken, bazıları sizde büyük bir hafifleme ve
sevinç uyandırıyor.
Burada bir saatin asılı olacağını düşünmüştünüz ama
sonra gördünüz ki uzak bir mesafede devasa saatler üçün­
cü katın etrafında tıpkı uydular gibi dönüyorlar. Yaşam
piramidinizin bir saat ibresini içermediğini, zamanın
ölçülebilirliğinin dışarıdan eklenmiş bir boyut olduğu­
nu anlıyorsunuz. Havada duran saatlere elinizi uzatma­
yı deneyecek olsanız bile, onlara asla ulaşamayacak veya
onları istediğiniz gibi değiştiremeyeceksiniz. Buna karşın
duvarlardaki çok sayıda görüntüye sadece dokunmakla
kalmayıp, onları hafifçe iterek, zahmetsizce hareket etti-
rebiliyorsunuz. Bu sizi şaşırtıyor çünkü her şeyin yerinden
oynatılamayacak biçimde piramidinize sabitlenmiş olaca­
ğını düşünmüştünüz. Bu basamaktaki görevinizin ne ola­
cağını şimdi sezinliyorsunuz.

Zaman konusunda durum, başka hiçbir konuda olmadığı ka­


dar açık ve adildir: Her insanın günde 24 saati vardır. Peki
ama neden kim ilerinin “zamanı yoktur”, kim ileri ise can sı­
kıntısından yakınır? Aslında “zamanı olmayan” insan, zaman

122
H ayatı K o la y la ştır

konusunda değil, yapması gerekenler konusunda düzensiz­


dir. Böyle bir insanın 24 saate yaydığı fazlasıyla çok, fazla­
sıyla teferruatlı ve fazlasıyla önemsiz şeyler vardır. Bu yüzden
kolaylaştırmak “zamandan tasarruf’ değil, “yapılacaklardan
tasarruf’ anlamına gelir. Söz konusu olan zamanı değil, kendi
kendini idare etmektir.
Yaşam piramidinizin üçüncü basamağındaki sır şudur: Bir
alanda gereksiz aktiviteleri ortadan kaldırarak ve sayısız faali­
yetlerinizden birini en önemlisi hâline getirerek, kendinize bir
yol açın. Ardından kendi zamanınızın hâkimi olmanın verdiği
muhteşem duyguyu tadın ve kolaylaştırma yolunun bir sonra­
ki basamağına çıkın.

Kolaylaştırıcı 10. Fikir


Faliyetlerinizi Ayırın

Başarılı ve m utlu insanların sırrı, çoğunlukla bir konuya ta­


mamen yoğunlaşabilmektir. Kafalarında türlü türlü şeyler
olsa da, pek çok yüküm lülüğün karşılıklı olarak birbirlerini
engellemediği, aksine kendi içlerinde iyi bir düzen oluştur­
duğu bir teknik bulmuşlardır. Bu dü:
lamak çok kolaydır. Tabii ki, önce en
sinden başlanacak!
Bu teori akla yatkındır ancak gün
şamda uygularken genellikle zorla­
nırız. Belki öncelikler belirlemeyi
çoktan denediniz fakat günlük ya­
şamın ıvır zıvır getirileri ve önceden kestirilemeyen çeşit­
li caydırıcılar yüzünden başarılı olamadınız. Kolaylaştıran
zaman yolunu kullanarak, kendinizi idare etmenin yeni bir
aşamasına geçin.

123
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Mutlak Kolaylık
Mesleki ve kişisel yükümlülükleriniz için net bir öncelik belir­
leyin: 1 . sırada çok önemli olan, 2 . sırada ikinci derece önemli
olan, 3- ve 4. sırada önemsiz olanlar... Bazen öncelikler zaman
baskısıyla ortaya çıkarlar; bu durumda şüpheci olun. Acil olan
her şey, aynı zamanda gerçekten önemli değildir. 1 . sırada or­
talamanın üzerinde yarar vaat eden, oldukça büyük gelişme
potansiyeli olan veya oldukça büyük bir
insan kitlesi tarafından dikkate alınacak
olan bir şey yer almalıdır. Kolaylaştır­
ma yolunda yeni olan, tavizsiz kolaylaş­
tırmadır: Her gün 1. basamağın sadece
tek bir önceliğini yerine getirin. İki işi
aynı anda yerine getirmek isterseniz enerjiniz azalır. İkinci işi
sadece düşüncede harekete geçirmeye kalkarsanız içsel gücü­
nüz zayıflar. Yapmanız gereken, bir önceliği, bir sonrakinden
mümkün olduğunca ayrı tutmaktır. Bunun için aşağıdaki iki
tekniği kullanmalısınız.

Açık Yol Prensibini Hayata Geçirin


2 ., 3. ve daha sonraki sıralarda yer alan işlerinizin yerine ge­
tirilm esini bekleyen insanlarla birer anlaşma yapın. 1. önce­
liğiniz için yol açın. Uyamayacağınız kadar sınırlı mühletler
vermeyin, aksi takdirde yine eski kısır döngüye girersiniz.
Kibarca tehdit eden telefonlar alırsınız:
“Ama siz bana söz vermiştiniz.
Biri sizi sıkıştırarak “Ne? Dört hafta
içinde mi? Benim buna dört gün içinde
ihtiyacım var!” dediğinde sakinliğinizi
koruyun. Sizi yıldırmasına izin verme­

124
H a ya tı K o la y la ştır

yin ve gerçeği söyleyin. “Daha çabuk olmaz.” Müşteri kaybetme


veya iş yerindeki işinden olma tehlikesi çoğunlukla abartılır.
Uzun vadede, bizzat vermiş olduğunuz mühlet vaatlerine
uymamanız çok daha kötüdür. 1 numaralı öncelik için kafa­
nızın rahat olması önemlidir. Açık yol prensibi budur.

Tacizlere Karşı Aktif Mücadele Verin


Tacizlere meydan bırakmayın (örneğin, ikinci ofisinize sı­
ğınarak; bkz. Kolaylaştırıcı 14. Fikir) ve güne 1 numaralı
görevle başlayın. Başka işlerin araya girmesine izin verme­
yin. Sevdiğiniz rutin işlerinizi (e-mail okumak, internette
gezinmek, çiçeklere su vermek, yeni bir oyuncak ayı siparişi
vermek gibi) daha sonraya erteleyin.
1 numaralı işinizin ilk aşamasını başarıyla tamamladıysanız,
ancak o zaman kendinizi kolay ve zahmetsiz faaliyetlerle ödül­
lendirin. Unutmayın; başlamak, her zaman en zor olandır. Bu
noktada kendi kendinizi motive etmek zorundasınız. Bir süre
sonra bunu yapmak daha kolaylaşacaktır. Ancak ilk başta bu,
gerçek bir mücadeledir ve sizin tacizlere karşı müca­
delenizi sonuna kadar, yılmadan vermeniz gerekir.
Bilinçli savunma mücadelesi
prensibi budur.
Bir işe konsantre olduğu­
nuzda ummadığınız
sahip olduğunuzu göreceksiniz. Düşünün, bir panayırdasınız
ve iki ağır kuzuyu yüz metre uzağa taşımak zorundasınız. İki­
sini birden kucaklamaya çalışırsanız, çok zorlanırsınız. Ancak
kuzulardan birini bağlayıp tüm gücünüzle diğerini kısa sürede
hedefe taşırsanız, bir mola verdikten sonra hızla geriye koşup,
ikinci kuzuyu da kucaklar ve dişlerinizi sıkarak onu da hedefe
ulaştırırsanız, zaferiniz ve izleyenlerin alkışları kesin demektir!

125
V VernerTiki Küstenm acher - Lo th arJ. Seiw ert

Başarılarınızı Kutlayın
Eğer 1 numaralı görevinizi yerine getirdiyseniz, bunu kut­
layın! Tek başınıza veya arkadaşlarınızla kutlamanız hiç fark
etmez. Oda oda dolaşarak dans edin, çimenlere uzanın veya
sokaklarda salına salına gezinin ya da hayat arkadaşınızla bir­
likte krallara layık bir yemek yiyin. Bir şeyi başarmış olma­
nın yarattığı hoş hissi tadın ve tadını çıkarın.
Bu arada yeni ve son derece ağır bir görevin, tehditkâr ve
devasa bir 1 rakamıyla sıranın başına geçmiş olmasını önem­
semeyin. Bu an sadece bir kez yaşanır! Bu m utlu anı
* hiç kimsenin sizden almasına izin vermeyin ve
en önemlisi bunu kendinize çok görmeyin! Çün­
kü her başarının m utlaka hakkını vermek gerekir.
Bunu yapmayan insanın hayatı bir yük, işi sadece
tekdüze bir iştir. En iyisi hemen bugün hayatı kut­
lama prensibini uygulayın.

Kolaylaştırıcı I I . F ik ir
M ükem m eliyetçiliği H ayatınızdan Ç ıkarın
“Daha zayıf, daha güzel, daha zengin, daha akıllı olsaydım,
daha m utlu olurdum.” Pek çok insanı hastalığa, bunalıma
ve mutsuzluğa sürükleyen bir düştür bu. Bu gerçeğe, yaşam
koçları Enid Howart ve Jan Tras özellikle dikkat çekerler. Bu
iki danışmana göre, kökleri kazınamayan mükemmel hayat
efsanesi, tehlikeli bir yanılsamadır. İnsana güç vermek yerine
enerjiyi bağlar. Howart ve Tras bu yanılsamanın yerine, ku­
surlarımızı soğukkanlı bir biçimde, hatta keyifle kabul etme­
miz için cesaretlendirirler. Hayat; hatalar, kusurlar, sivrilikler
ve eksikliklerle doludur. Sadece bunu kabul eden ve kendi
varlığını benimseyen biri, hayatı tümüyle, dolu dolu yaşar.

126
H ayatı K o la y la ştır

Elbette hataların tehlikeli olduğu; araba kul­


lanmak, bir caddede karşıdan karşıya geçmek, ilaç
kullanm ak gibi faliyetler de vardır. Ancak hayat,
tümüyle bu tür durumlardan ibaret değildir. Kü­
çük ve büyük hatalar için alan çoktur. New Mexi-
co Üniversitesi’nin bir araştırmasının sonucuna göre; abartılı
bir m ükem meliyetçilik, kişiyi sadece hasta etmez, aynı za­
manda ekonomik zararlara da sebebiyet verir. Umursamazlık
ve mükem meliyetçilik arasındaki orta yolu bulan kişi; daha
m utlu, daha kolay ve daha tasarruflu yaşar.

‘En İyisi Hemen’ Prensibi


Bu prensip, gündelik bir örnekle kolaylıkla açıklanabilir: Oda­
nın bir köşesinde toz yumakları oluşmuş olduğunu gördünüz.
Tepki 1: içinizi çekersiniz. “Bütün evi dip bucak temizleme­
nin zamanı geldi!” dersiniz ve pisliği olduğu yerde bırakırsınız
çünkü bunu temizlemek, “sizi bekleyen devasa
temizliğin yerini asla tutamayacak, so:
derece önemsiz ve gereksiz bir iş” olur­
du. Tepki 2: Toz yumaklarını hemen
elinizle alır ve çöpe atarsınız.
Tepki 1, m ükemmeliyetçiliktir. Hakikaten gerçekleşti­
rilse, en m antıklı çözüm bu olur çünkü bir köşede toz birik­
mişse, kesinlikle başka yerlerde de birikmiştir. Ancak genel­
likle planlanan mükemmel eylem anında gerçekleştirilmez
ve gözle görülür sorun çözülmeden kalır.
Tepki 2, kolay ve pragmatik bir çözümdür. İki cazip avantajı
vardır. Gözle görülür somn ortadan kalkar ve mükemmel “büyük
temizlik” eylemine uzanan yol, bu sayede kapatılmamış olur.
İsviçreli şirket danışmanı Samuel Brunner, “toplam kalite”
düşkünü yöneticilere şunu önerir: “Gerektiği kadar iy i.” Daha

127
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

iyi değil. M ükemm eliyetçilikten kurtulm ak, noksanlıklar ve


beklenmedik olaylar karşısında cesur olmak demektir.

Hata Yapan Kazanır


M ükem m eliyetçiliğin gelişim ine katkıda bulunmuş ve pek
çok insan tarafından benimsenmiş olan bir söz vardır: “Her
şeyi tümüyle doğru yapmazsam, yenilgiyi göze almış olu­
rum .” Oysaki insanlığın en büyük buluşları, pek çok hatalı
denemenin sonucunda ortaya çıkmıştır. Mucitler, olumsuz­
luklara rağmen başarılı olmak için, sarsılmaz bir iradeyle ey­
lemlerini yinelemişlerdir. Hatalar, bir dahaki sefere daha iy i­
sini yapabilmek için birer fırsattır. Hatalar, ders çıkarılması
gereken tecrübelerdir.
Önerimiz: Hatalarınızla dost olun. Diğer insanları gözlemleyin,
genellikle insanların hataları en ilginç yanlarıdır. Kendi kendi­
nize şöyle deyin: “Hatalarım beni eşsiz ve değerli kılar.” Ayna­
nın karşısına geçin, kendinize büyük bir hoşnutlukla bakın ve
yüksek sesle şunu söyleyin: “Hatalarımın arkasındayım.” Ör­
neğin muhteşem raporlar yazabilir ama bunu asla zamanında
yapamayabilirsiniz. Çok iyi bir organizatör
olabilir ama her zaman haddinden fazla iş
üstleniyor olabilirsiniz. Bir konu üzerinde
hayranlık verici bir sabırla durabilirsiniz
ama bazen bu, ne yazık ki emeğinize hiç
mi hiç değmeyecek bir konudur.
Genel olarak hatalarıyla gayet iyi yaşayabilen insanların
sam im iyetlerini takdir edin. Mükemmel olmayan Ben’inizi
kabul edin. Onun için yıllarınızı verdiniz! Aşağıdaki alış­
tırm alar abartılı m ükem m eliyetçilikten kurtulm ak için
yardımcı olabilir.

128
H a ya tı K o la y la ştır

14‘lü liste

Kendinizi bir mağlup gibi görüyorsanız, o gün başarıyla yap­


mış olduğunuz 14 şeyi alt alta yazarak bir liste hazırlayın:
Muhteşem bir çay demlediniz, hiç tökezlemeden merdiven­
lerden aşağı indiniz, kaza yapmadan araba kullandınız, b ilg i­
sayarınızda bir metni baştan aşağı düzelttiniz...

Diapozitif

Her gün beyninizde güzel bir anın, başar­


mış olduğunuz bir işin, bir ödülün “fotoğ­
rafını çekin” ve akşam o görüntüyü -ister
banyo küvetinde gevşerken, ister uykuya
dalmadan önce yatakta- seyredin.

Zarar raporu

Kendi hatalarınızı bizzat alaya alın ve onları başkalarına an­


latın. Hoş bir öykü yaratın. İnsanlar başkalarının da hatalar
yaptığını duymaya bayılırlar. Bugünün aksilikleri genellikle
yarının anekdotlarıdır! Hatalarınızı anlatarak itibarınızı kay­
betmez, sempati kazanırsınız.

N eşe dolu "Kusurlar Günü"

Kusurluluk anlarına göz yumun. Hatta bir günü bilinçli olarak


baştan sona kusurlu hâle getirin. Üzerinize birbirine uymayan
giysiler giyin, ütüsüz bir pantolonla ofise gidin,
birinden bir konuda yardım isteyin, bir somya
“bilmiyorum” diyerek cevap verin, yanlış bir te­
lefon numarasını arayın ve “Affedersiniz!” deyin.
Bu tür kasti olarak başarısız günler, muhtemelen
her gün bir ilerleme kaydetmek zorunda olduğuna

129
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

şartlanmış olan bilinçdışınızı rahatlatır. Bilinçdışınız buna


mecbur değil! Kalbinizin sakin ritm iyle, hayatınızın tama­
men normal akışıyla dost olun.

Her Şey Mümkün Değildir


“Mükemmelliğe ulaşılabilir.” Bu, modern endüstri toplumu-
nun bir yanılsamasıdır; reklamlardaki vaatlerle milyonlarca
kez tekrarlanarak bilinçdışına kazınır: Mükemmel ev, kusur­
suz vücut, eksiksiz özel em eklilik sigortası...
Gerçekte ise mükemmellik na­
dirdir, geçicidir ve mükemmelliğe
çoğunlukla sadece tesadüfen ulaşılır.
Örneğin, uzay mekikleri gibi söz­
de mükemmel sistemlerde bile asla mükemmelliğe güvenilmez.
Uzay mekikleri sadece, birbirini destekleyen birden fazla sistem
mevcut olduğu için (neredeyse) mükemmel çalışırlar; o sistemleri
kuranlar, her bir fonksiyonunun kusurluluğunu hesaba katarlar.
Araba üreticileri, yeni araba müşterilerinin ufacık bir çizik
yüzünden arabanın bir bölümünü veya tümüyle arabayı de­
ğiştirm ek istediklerinden söz ederler. Birçok insan bu abar­
tılı m ükemmelliği kendilerinden de beklerler. İçlerindeki
acımasız yargıcı yaşamlarının her alanına taşırlar. İçsel ses en
çok yataktan kalkarken, uykuya dalarken veya bir hatanın
hemen ardından yükselir: “Daha iyisini yapmak zorunday-
dın”, “Daha iyisini yapabilirsin”, “Kendinden utanm alısın!”
Çözüm: Mükemmel olmak için değil, yetkin ve eşsiz olmak için
çabalayın. Kendinizi rahat ve özgür bırakın. Çoğu insanın kusur­
larını az ya da çok kabullenebiliyorsunuz. Kendinize karşı da o
kadar iyi niyetli olun, içinizdeki yargıcın sesini kısın. İçinizdeki
sese şöyle deyin: “Seni duyuyorum. Bana bağırmana gerek yok.”

130
H a ya tı K o la y la ştır

yapın ya da dergilerdeki resimlerden bir ko­


laj hazırlayın. Bu yargıcın ne kadar gaddar <
ve çirkin olduğunu görün. Sonra onu eski
eşyalarla dolu bir kutuya koyun ya da ona hayalinizde köpek ku­
lübesinde bir yer gösterin. İçinizdeki yargıcı öldüremez veya sus­
turamazsınız. Ancak ona patronun o olmadığını gösterebilirsiniz.
Kendi kendinizi tarif ettiğiniz, komik bir cümle kurun. İşte bir­
kaç öneri: Ben yetenekliyim, sevimliyim, becerikliyim ve son de­
rece kusurluyum. Ben mükemmel değilim ve mükemmel olmak
için kendimi yormak zorunda değilim. Benim hatalarım seninki-
lerden daha iyi. Kusurluyum, öyleyse varım.

Siz Eylemlerinizden Daha Değerlisiniz


“Her neye ulaşıyorsan, sen osun” pek çok başarı antrenörü­
nün inandığı cümledir ve gerçeği tam olarak yansıtmadığı
için son derece tehlikelidir. Elbette ki yaratıcı işler yapan, ak­
tif bir insan kişisel ve sosyal açıdan, pasif bir hayat süren bir
insana kıyasla daha önemlidir. Ancak kendini sadece yaptığı
işlerle tanımlayan bir insan, ne kendisine ne de başkalarına,
kendi kişiliğini değerlendirme fır­
satı verir. Kolaylaştırma yolunun
kenarına yerleştirilmiş olan büyük
tabelalarda şöyle yazar: Sen yaptı­
ğın işlerden daha değerlisin!
İş, her şeyin yerini doldurduğunda hayatın dengesi bozu­
lur. Burada verilen küçük testle, hayatın dengesinin dışında
hareket edip etmediğinizi tespit edin. Çünkü ancak kendi­
mizi hayatın bütün önemli alanlarına dengeli bir biçimde
verebilirsek gerçekten hayatımızdan memnun olabiliriz.

131
V V e rn e r Tiki K ü s t e n m a c h e r - L o t h a r J. S e iv v e rt

Test

Sizi tanım layan bütün ifadeleri işaretleyin:


□ Sürekli olarak m eşgulüm .
□ Bazen başarıya ulaşmak için insan üstü çaba gösteriyorum.
□ Sıkılm ak nedir bilm iyorum .
□ Bedenen yorulm ak ruhum a iyi geliyor.
□ Zamanlamam asla bir şeylerin aksayamayacağı kadar iyidir.
□ Sık sık boyun, omuz veya sırt ağrıları çekiyorum .
□ Bazı işleri ne kadar çabuk yap tığım a kendim bile şaşırı­
yorum.
□ M addi açıdan sadece iyi d eğil, fevkalade iy i bir güvencem
olm asının bende yarattığ ı d uyguyu seviyorum.
Birden fazla cümleyi işaretlediyseniz, muhtemelen kendinizi
her şeyin mümkün olduğu “Amerikan” rüyasına kaptırdınız.
Daha fazlasını istemek, daha gayretli mücadele vermek, daha
fazla para kazanmak...
Çözüm: Hayatınızı biçimlendirirken vücudunuzu, insanlarla
ilişkilerinizi ve hayatınızdaki anlam arayışını da bu biçim ­
lendirmeye dâhil edin. Tıpkı çalışma ve başarma eylemle­
rine, haz ve hevesi dâhil ettiğiniz gibi. Arada bir kendi katı
kurallarınızı ihlal edin. Keyif veren bir şeyler yapın. Para ve
başarı getirmeyen, sadece sizi eğlendiren şeylere bilinçli ola­
rak zaman ayırın. Ailenizi, arkadaşlarınızı, vücudunuzu din­
leyin ve onların arzularını yerine getirin.

Stres Limitinizi Düşürün


“Stresle başedebilirim” cümlesi, iş dünyası için olumlu bir
cümledir. Büyük baskılara dayanabilen ve stres altında da sa­
kin kalabilen insanlar, örnek kabul edilirler. Stresi yenmeye

132
H ayatı K o la y la ştır

yönelik çoğu kitap ve seminer, direncin nasıl artırılabileceğine


dair yöntemler sunar. Ancak kolaylaştırma yolu tam olarak ters
yönde ilerler: Zayıflıklarınızın arkasında durun.
Çünkü fizikte olduğu g ib i psikolojide de bir tür
doğa kanunu vardır. Maruz kaldığınız stresin bü­
yüklüğü, tam olarak onunla başetme ka­
pasitenize denktir. Direnç gösteren (ve
bunu açıkça dile getiren) birine, sürekli
olarak yüklenilir; ta ki bir gün yükle­
rinin altında ezilene kadar.
Üstesinden gelebileceğinizden fazla stres altında olduğu­
nuza dair sizi uyaran işaretlere dikkat edin. Bu uyarılar farklı
yaşam alanlarında ortaya çıkabilirler; bu yüzden başta bağ­
lantıyı göremeyebilirsiniz. Örneğin, hastalanırsınız (kalp,
mide veya sırt problemleri) ya da işteki verim liliğiniz azalır
ya da evliliğiniz veya beraberliğiniz sarsılır, bir ayrılık tehli­
kesi baş gösterir, çocuklar isyan eder yahut depresyona girer­
siniz; kurtuluş yolunu alkolde, uyuşturucuda veya bağım lılık
yapan bir hobide ararsınız.

Gerektiğinde Güçsüz Olduğunuzu Kabul Edin


Yukarıdaki semptomlardan birini kendinizde görüyorsanız,
yaşam stilinizi değiştirin ve aşırı direnç sınırınızı düşürün.
Şunu açıkça söyleyin: “Ben bunu yapamıyorum.” Bu sözü, çok
gerekirse bir işi (bütün gücünüzü harcayarak, o ana dek her
zaman yapmış olduğunuz işi) yapabilecek olsanız bile söyleyin.
Sorunlarınız hakkında açık konuşun, yardım
ve destek isteyin. Hastalandığınızda oldu­
ğu gibi mola verin. Gerekirse kendiniz ^
için zaman çalın. Ofisten erken çıkın.
İşten eve giderken bir yürüyüş yapın.

133
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Yalnız kalmanın yollarını arayın, iş hayatınızdaki yüklerden ve


özel hayatınızdaki sorunlardan uzaklaşın.
Artık sizden beklenen her şeyi yapmayın. Bir kez olsun her
işe koşturmaktan vazgeçin. Bunun kesinlikle korktuğunuz
kadar kötü sonuçlar doğurmayacağını göreceksiniz. Aksine,
muhtemelen eşiniz sizi çok daha cana yakın bulacak. Bas­
kıdan kurtularak, nefes alacak ve hayattaki asıl önemli olan
şeye bir adım yaklaştığınızı hissedeceksiniz; üstelik gücü­
nüzle değil, zayıflığınızla.

Kalıplaşmış Süreçleri Kolaylaştırın


Her işletmede ve her organizasyonda artık hiç kimsenin
doğruluğunu sorgulamadığı, alışılagelm iş çalışma süreçleri
vardır. Sorgulayanın vay hâline! Ge­
nellikle alacağı yanıt, “Biz bunu her
zaman böyle yaparız” olur. Bu du­
rumda, geleceği düşünen işvereninize
sormanız gereken asıl soru şudur: “Biz bunu nasıl daha kolay
yapabiliriz?” İşte birkaç tavsiye:

Toplantı Notları Yerine: Pratik Liste


Akıl almaz bir biçimde hâlâ pek çok toplantının ardından,
toplantı notlarını yazmakla görevli bir kişi, almış olduğu not­
ları bilgisayarda bir metin hâline getirmek ve tüm katılım cıla­
ra yollamak zorundadır. Bu sırada “Başkan şunu vurguladı,
gibi gereksiz ifadeler ortaya çıkar. Hatta oldukça kısırlaşmış
yapılarda bir de gündem konusu olarak “son toplantı notu­
nun onaylanması” vardır. Burada önemli olan, sadece tutanak
yazma işinin berbat bir iş olması değildir. Bu yöntemle ayrıca
iş gücü israf edilir. Metni hazırlamak zaman alır ve bu tür bir
metin olsa olsa meclis toplantılarında bir anlam taşır.

134
H ayatı K o la y la ştır

Önerimiz: Toplantı notlarını yazmakla görevli


kişi, toplantı sırasında az çok okunabilir el
yazısıyla en önemli maddeleri liste bi­
çimde kaleme alır. Her maddenin yapı­
sı nispeten basittir: Kim neyi, kiminle, ne zamana kadar
yapıyor? Toplantının sonunda not alan kişi yazdıklarını
yüksek sesle okur (bu,“toplantı notlarının onaylanması” işinin
yerini alır), daha sonra yazdıklarının fotokopisini çektirir ve
her katılımcıya bir kopyasını verir. Bir sonraki toplantıda bu
“hızlı tutanağa” göre, tüm görevlerin yerine getirilip getiril­
mediği gözden geçirilir.
Böylece daha da kolaylaşır: Maddeler toplantı sırasında herkesin
görebileceği bir yazı tahtasına not edilir. Toplantının sonunda
bir dijital fotoğraf makinesi ile yazı tahtasının fotoğrafı çekilir
ve fotoğraf, katılımcılara e-mail yoluyla gönderilir.

Telefon Santralleri Yerine:


Doğrudan Görüşmeler
Sadece santral numarasının yazılı olduğu bir telefon numara­
sı, kartvizitin işe yaramaz olduğunu gösterir. Bütün arayanlar
görüşecekleri kişiye santral aracılığıyla bağlanmaya mecbur
bırakılırlarsa, bu hem santral çalışanlarının hem de arayanla­
rın sinirlerini bozar ve iş açısından zaman kaybına yol açar.
Yöntem: Bütün yazışmalarınızda dâhili numaranızı iri ve ra­
hatlıkla okunabilen rakamlarla yazın. Arada bir başka yerde
çalışıyorsanız, telefonunuzu yönlendirin. İsta­
tistiklere göre bu, santral tarafından aranma­
yı beklemenizden daha etkilidir. Bütün
aramaların sadece % 2 0 ’sinde aranan kişi
santral tarafından bulunur. Arayanların

135
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

size ulaşamayacakları bir yerdeyseniz, sesli mesaj bırakabil­


meleri için bir telesekreter kullanın. Bu, santralin aramaları
not almasından daha pratiktir. Ayrıca telefonla gelen “genel”
müracaatları azaltın; örneğin, belirli bir ürünün tanıtım ı için
ilg ili kişinin dâhili numarasını verin.

Danışmanlar Kurulu Toplantısı veya Başka Bir


Toplantı Yerine: Uzman Havuzu
Bir şirket, çeşitli kurullarındaki üyelerinin seçkin isimleri
ile önem kazanır. Üyeler düzenli olarak toplantıya çağrılır.
Bu hem masraflıdır hem de bütün katılım cıların zamanına
mal olur. Seçkin üyelerden bazıları çok değerli tavsiyelerde
bulunurlar, diğerleri ise sessiz kalır ve sadece kahvelerini
höpürdetirler. Bu, derneklerin yönetim kurulları gibi fahri
kurullar için de geçerlidir. Temel kural; fazlasıyla rotasyonlu
toplantılar düzenlemektir.
Yöntem: Size yardım edebilecek uzmanları, şirketinizi ve ça­
lışanları tanımaları için ilk başta detaylı bir toplantıya davet
edin. Daha sonra bağlantıların düzenli toplantılarla değil,

de daha memnuniyet vericidir. A rtık seçkin danışman isim ­


lerine yazışmalarda ve broşürlede daha rahat bir vicdanla yer
verebilirsiniz çünkü onlar gerçekten kazançlarının hakkını
verip danışmanlık yaparlar.

136
H a ya tı K o la y la ştır

Seyahat Giderlerinin Katılımcılara Ödenmesi


Yerine Seyahat Paketi Harcırahı
Hemen hemen hiçbir konu, iş seyahatlerinin giderlerinin ka­
tılım cılara ödenmesi kadar sinir bozukluğuna ve hevessizliğe
yol açmaz. Muhasebeciler seyahat edenlerin eğlendiklerinden
ve ödemelerle zenginleştiklerinden şüphe duyarlar. Seyahat
edenler kendilerini iki kat cezalandırılmış hissederler; hem
aileden uzak hem maddi açıdan ekside olurlar.
Yöntem: Sık sık gündeme gelen iş seyahatleri
için, o zamana dek ödenen meblağları dik­
kate alarak harcırahlar belirleyin. Bu hem
seyahat edenler, hem de muhasebe için
toplam faturalandırmaya harcanan za­
mandan tasarruf sağlar. Seyahat eden kişi
oda fiyatları açısından uygun bir otelde ko­
naklamaya ya da havaalanına giderken taksi yerine otobüse
binmeye motive olur çünkü tasarruf edilen para kendisine
kalır (ancak o paranın vergisini ödemek zorunda kalabilir).
Harcırahlar belirli bir lim itte kaldıkları ve ek maaş olarak
anlaşılmadıkları sürece, şirkete vergi açısından dezavantaj
getirmez. Seyahat masrafları elbette ki firma için işletme g i­
derleridir; dâhili harcırahlara veya vergi çizelgesine ilişkin
olup olmamaları önemli değildir.

Sirküler Yerine Karatahta


Herkesi ilgilendiren duyurular (“Yarın, otopark inşaat ça­
lışmaları nedeniyle kullanılm ayacak!”), eskiden sirküler
dosyasıyla dolaştırılırdı, bugün çoğunlukla e-mail yoluyla
iletiliyor. Dosya neredeyse her zaman birinde takılıp kalır,
e-mailler ise seve seve görmezden gelinir.

137
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Önerimiz: Yenilikçi şirketler günümüzde iyi düzenlenmiş


duyuru panolarıyla kendilerini gösterirler. Bu panolar tüm
çalışanların önünden geçecekleri biçimde yerleştirilir. Göze
çarpan bir pano aktüel duyuruları içe­
rir. Aktüel bir sembol veya değiştirilen
renklerle hızla yeni bir görünüm kaza­
nır. “Panoya hiç bakan yok” yakınmaları
yüzünden pes etmeyin. Kısa bir alışma
süresinin ardından her gün oraya bakmak, herkes için gün­
lük yaşamın bir parçası olur; tabii zamanı geçen duyuruları
anında çıkarmanız şartıyla.

Oturmak yerine Yürümek


Konferanslar, konferans salonlarında, pek çok sağlıksız ri-
tüel -kahve, bisküvi, masa başında hareketsiz oturmak- eş­
liğinde yapılır.
Yöntem: Bir kez olsun bir görüşmeyi açık havada yapın. Hatta
katılım cı sayısı beşi geçmeyen görüşmeleri
yürüyüş esnasında da yapmanız müm­
kün. Filozof Sokrates seminerleri sırasın­
da öğrencileriyle birlikte genellikle çevre­
de yürüyüş yapar ve en iyi düşüncelerini
bu sırada üretirdi.

Zaman Ufkunuzu Genişletin


Bir randevu defteriniz, bir ajandanız, bir elektronik program-
layıcınız veya gelişmiş özelliklere sahip bir cep telefonunuz
var. Yapılacaklar listeleri hazırlıyorsunuz. Her gün için belir­
li aktiviteler planlıyorsunuz. Ama her zaman bir şeyler yapıl­
madan kalıyor. Her zaman araya başka şeyler giriyor. Günün

138
H a ya tı K o la y la ştır

sonunda yerine getirilm em iş görevlerden oluşan bir dağla


karşı karşıya kalıyorsunuz. Zaman yönetimi aslında stresten
uzak ve m utlu bir yaşam için çare olarak düşünülmüştür; an­
cak sık sık stres ve mutsuzluk kaynağı olur.
Düşüncenizi değiştirerek, kendi kendinize yardım edin.
Zaman planlamasını yine, size tabi olan bir araç hâline ge­
tirin. A rtık kendi kendinize “Ben bugün bu önemli görevi
yerine getirm ek zorundayım” demeyin. Onun yerine “Ben
bu önemli görev için uygun bir gün bulmak zorundayım”
cümlesini tercih edin.
A rtık ajandanızda ne yazıyorsa, ona tepki göstermez, ak­
sine özgürce hareket edersiniz. Böylece tepki değil, etkinlik
gösterirsiniz. Siz zaman tarafından yönetilmezsiniz, aksine,
zamanı siz belirlersiniz.

Haftalık Plan Yapın

Aktif zaman planlaması, günlük planınızın yapılacaklar liste­


sine bağlı kalmaz. Ondan bağımsız hareket ederseniz en iyi
biçimde işlevini yerine getirir. Pek çok zaman planlama siste­
minde, yapılacaklar listeleriniz için eklenip çıkarılabilen, özel
sayfalar vardır. Çıkarılabilen sayfalar sayesinde günlük planı­
nızın yanına önemli işlerinizin listesini koyabilirsiniz.
Elektronik zaman planlayıcılarda ise yapılacaklar lis­
teleri genellikle ayrı bir yerde düzenlenmiştir. Şimdi,
işlerden hangilerine bugün başlayacağınıza karar ve­
rin. A ktif olarak, yapılacaklar maddelerinden birine
öncelik tanıyın. Patron sizsiniz, takviminiz değil!
Bu, çalışma biçiminde sadece küçük bir farklı­
lıktır ancak sizin için zaman yönetimi konusunda bir devrim
anlamına gelebilir. İlk başta, çıkarılabilir yapılacaklar listesi­
ne bir hafta içinde yapabileceklerinizi yazın. Bu işler bir son-

139
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

raki haftaya kalırsa, cesaretinizin kırılm asına izin vermeyin.


Zamanınızın hâkimi sizsiniz!
Bu listede yerine getirdiğiniz görevlerin üzerini özenle çi­
zin ve bir şeyleri başarmış olduğunuza sevinin.

Kendinize Büyük Hedefler Koyun

Bu yeni bakış açısına ve çalışma biçimine alıştıysanız, çıkarıla­


bilir yapılacaklar listenize daha büyük projeler ve vizyonlar da
ekleyebilir, bu listeyi günün aktiviteleriyle birleştirebilirsiniz.
Böylece büyük vizyonlar ve hedefler sürekli olarak gözünüzün
önünde olur. Günlük hayatın ıvır zıvır getirileri arasında or­
tadan kaybolma tehlikesi azalır. Unutmayın, küçük hedefler,
küçük başarılar; büyük hedefler ise büyük başarılar demektir!
İleride de sadece şu anda yaptığınız şeyi yapacak olursanız,
şu anda elde ettiğinizden daha fazlasını asla elde edemezsiniz.

Kolaylaştırıcı 12. Fikir


N e t “ H a y ırla r” ile Y ü kü n ü zü Hafifletin
Bir günün 24 saatinin, yapmak zorunda olduğunuz bütün işler
için yeterli olmadığı duygusuna kapıldıysanız, bunun nedeni
bir günde fazlasıyla az saat olması değil, sizin fazlasıyla çok ak-
tiviteniz olmasıdır. Bu, üzerine aşırı yüklenilmiş insan­
ların hissettiği bir duygudur. Kolaylaştırıcı
çözüm bir o kadar basittir. Hem özel, hem
de mesleki yaşamınızda artık o kadar çok
iş talebini kabul etmeyin. Dinlenmeden
çalışan bir insan hastalanır.
İş hayatındaki baskı, bütün mesleklerde ve bütün branş­
larda gün geçtikçe artıyor. Çalışanlar işlerini kaybetmekten
korkuyorlar, iş yeri sahipleri müşteri kaybetme endişesi du-

140
H ayatı K o la y la ştır

yuyorlar. İnsan ilişkilerinde de yüklenme artıyor. Modern


küçük ailede, eskiden bütün akrabalara bölüştürülen bek­
lentiler, artık sadece eşler üzerinde yoğunlaşıyor.
Sonuç olarak; çalışanlar fazlasıyla çok yüküm lülüğün üzer­
lerine yüklenmesine izin veriyorlar, kendi işlerini yapanlar
ise üzerlerine fazlasıyla çok iş alıyorlar. Fazla mesailer aile
düzenini sarsıyor. Fazla mesai yapan insanlar, evde huzuru
sağlamak için özel hayatlarında da kendilerine, esasen yerine
getirebileceklerinden daha fazla görev yüklenmesine göz yu­
muyorlar. Bir “hayır”ın sonuçlarından korktukları için, dişle­
rini sıkarak “evet” demeyi tercih ediyorlar. Bu nedenle kolay­
laştırma sanatı, net bir biçimde hayır diyebilme sanatıdır.

Öz güven “Hayırları” Mümkün Kılar


Los Angeles’li psikoloji profesörü Manuel J. Smith, bu sorun ko­
nusunda uzmanlaşmıştır. Smith’in tezine göre, aslında “hayır” de­
mek istediğiniz hâlde “evet” diyorsanız, bu öncelikle sizden değil
sizin bir baskası tarafından yönlendirilmenizden kaynaklanır.
Smith’in terapisi, öz güveni arttırmaya yöneliktir.
Eğer bir evet-hayır durumuyla karşı karşıya kalır­
sanız, içinizden şu sözü söyleyin: “Hiç kimse beni
çıkarına göre yönlendiremez. Patronum, müşteri­
lerim, akrabalarım, en yakın arkadaşım, hatta eşim
bile bana istemediğim bir şeyi yaptıramaz.”
R ö v le b ir d ıırıım d a m ü m k ü n se » vakfa d u ­
run, ayaklarınızı yere sağlam basın, sırtınızı dik tutun ve
kendi kendinize sessizce şunu söyleyin: “Ben ben’im ve ben
sadece bana ait olan bir alana sahibim.”
Yönlendirilmeyle başa çıkma silahımız, öz güven hakkımız­
dır ayrıca insanlarla aramızda sağlıklı bir ilişki kurmamız için
de temel şarttır. Öz güven hakları beş maddeyle özetlenebilir:

141
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

I . Duygusal Bağımsızlık

D uygularım ızı bizzat değerlendirme hakkına sahibiz. Bir


örnek verelim. Am iriniz “Bay Brüller’i ziyaret edin ve onu
aday olmaya ikna edin” der. Siz “Lütfen bunu başka biri
yapsın. Ben Bay B rüller’e karşı antipati duyuyorum ” diye
yanıtlarsınız. Bu cevaba karşılık am iriniz, “Saçma! Siz, bu
işi kesinlikle becerirsiniz” diye ısrar eder. Bu söz kulağa
cesaret verici gelir, ancak am iriniz çıkarı için sizi yönlen­
dirm ektedir ve sizin duygularınızı hiçe sayar. Sizin kendi
duygularınızı bizzat değerlendirmeye ve diğer insanlar ta­
rafından saygı görmeye hakkınız vardır. Bu yüzden, “Be­
nim için bu görev imkânsız. Başka birini yollayın, herkes
için böylesi daha iyi olur! "deyin.

2. Zevklerde Bağımsızlık

Tercihlerimiz için mazeret bildirmek zorunda değiliz. Ter­


cih hakkımız zaten vardır. Örneğin, bir tezgâhtar “Neden bu
manto hoşunuza gitm iyor?” diyor.
- Bu renkten hoşlanmıyorum.
- Bu renk şu anda moda. Tüm müşterilerimiz beğeniyor.
Bu noktada daha fazla tartışmaya girmeyin. Zevkinizi ge­
rekçelendirmeye veya mazeret bildirmeye başladığınız anda,
kendi değerinizi düşürür ve bir başkasının sizi yönlendirme­
sine olanak tanırsınız.

3. Yargı Bağımsızlığı

Diğer insanların sorunlarını çözmemiz gerekiyorsa, o sorun­


ları yargılam aya hakkımız vardır. Örneğin, eşinizle aranızda­
ki bir konuşmada eşiniz size,“Yarın teyzemi havaalanından
alacaksın” diyor.

142
H ayatı K o la y la ştır

- Hayır, bu imkânsız. Kendin al. Ben zaten


senin için çok şey yapıyorum.
- Ben hiç öyle düşünmüyorum. Eğer evli­
liğim iz senin için gerçekten bir şeyler ifa­
de etseydi benim için çok daha fazlasını
yapardın.
Burada yargıya karşı yargı söz konusudur.
Eğer bu örnekte “evet” derseniz artık ken­
di yargınızın arkasında durmuyorsunuz demektir. İlişkinizde
dengeler bozulur ve eşiniz sizi, sizden ağır bir tepki görene dek
yönlendirebilir. Tatmin edici bir çözüm ancak, yargılar karşılıklı
olarak tartılır ve eşler ortak bir noktada uzlaşırsa sağlanabilir.

4. Hareket Bağımsızlığı

Hata yapmaya hakkımız var. Şöyle ki:


İşvereniniz, “Hafta sonu müşteri değerlendirmesini ne yapıp
edip bitirmek zorundasınız” diyor.
- Mümkün değil, aileme zaman ayırmam gerekiyor.
- Boş lafları bırakın. Geçen seneki performansınız çok yeter­
sizdi. Bu yüzden şimdi bunu telafi etmek zorundasınız.
Hz. İsa’nın meşhur bir sözü vardır: “İçinizden her kim gü ­
nahsızsa, ilk taşı o atsın.” Bu sözle dile gelen gerçek, hiç kim ­
senin mükemmel olmadığıdır. Eğer öz güven sahibi olmayı
öğrenirseniz; bir hatayı kabullenebilir, özür dileyebilir ve
başkalarıyla birlikte bir çözüm arayabilirsiniz. Hatalarınızın
tekrar tekrar yüzünüze vurulmasına ve bedel ödetmek uğru­
na size zorla iş yaptırılmasına izin vermeyin.

5. Karar Bağımsızlığı

Mantıksız kararlar verme hakkına sahibiz. Eşiniz, “Belediye


meclisindeki işini bırakmalısın” diyor.

143
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

- Hayır. Bu iş benim için çok önemli.


- Ben sadece seni düşünüyorum. Bu iş seni ruhen çok fazla
yoruyor ve strese sokuyor.
Bu konuşmada eşiniz, gerekçelerini man­
tıklı bir biçimde yardım amacıyla dile
getiriyor, ancak yine de sizi yönlendiri­
yor. “H ayır” demekten vazgeçmeyin ve
farklı gereksinimlerinizden bahsedin. Siz
duygusal gerekçeler ileri sürüyorsunuz,
eşiniz ise m antıklı. Aslında her ikiniz de haklısınız. Bu du­
rumda bir orta yol bulmalısınız.

İleri Seviyedekiler için Hayır Demek


Bu, bilhassa konuşularak kolaylıkla ikna edilebilen insanlar
için geçerlidir: Size yöneltilen taleplere her zaman düşün­
me süresi isteyerek karşılık vermeyi değişmez bir alışkanlık
hâline getirin. Sizden bir şey talep eden kişinin yüzündeki
minnettar ifade ne kadar baştan çıkarıcı olursa
olsun, asla hemen “evet” demeyin. Düşünme
süresi boyunca, kararın tamamen size ait ol­
duğunu aklınızdan çıkarmayın. Yanıt bekleyen
kişinin de bunun farkında olmasını sağlayın.
Önemli bir iş meselesi söz konusuysa talebin si­
zin onayınıza her zaman yazılı olarak (faks, e-mail veya mek­
tup aracılığıyla) sunulmasını sağlayın. Bu her iki taraf için de
yanlış anlama ihtim alini ortadan kaldırır. Ayrıca bu sayede,
yazılı olarak talepte bulunmaya üşenecek kadar tembel in­
sanları, işin başında tespit ederek gözden çıkarabilirsiniz.
“Evet veya hayır dem ek” konusunda ki en büyük teh li­
ke, verdiğiniz tepkiyle bir ilişk in in durumunu değiştirm e
ihtim alinizdir. Bir insanın sıradan bir talebine mazeretler­

144
H ayatı K o la y la ştır

le karşılık verirseniz, o talebi bir emre,


hatta bir suçlamaya dönüştürürsünüz.
Sinirli bir tepki gösterirseniz, bu kez
talebi bir hakarete dönüştürürsünüz.
Her ikisi de doğru değildir ve olumsuz
sonuçlar doğurabilir. Her zaman, talep­
te bulunan kişiyle aynı seviyede olduğunuzu dü­
şünün. Bu kişi sizin patronunuz, emrinizde çalışan
biri, eşiniz veya çocuğunuz olabilir; her kim olursa olsun,
talepler ve sorular söz konusu olduğunda her ikiniz de aynı
seviyede olursunuz. H ayır’ınız da evet’iniz kadar kabul edi­
lir olm alı. Bu dengeyi hissetmiyorsanız hayır’ınızın şansı
yoktur. Dengeyi görüntü olarak zihninizde canlandırın:
Her ikiniz de aynı seviyede, göz göze duruyorsunuz. Bunu
vücudunuzla destekleyin ve mümkün olduğunca karşınız-
dakiyle aynı pozisyonda (ayakta veya oturarak) durun. Bu
sırada sırtınızı dik tutun ve içinizden şunu söyleyin: “Ben
başkaları kadar d eğerliyim .”

"Hayır"ı İlişkileri Bozmadan


Kabul Ettirmenin Yedi Yolu
Görüyorsunuz: “H ayır” daha fazla bağımsızlık,
gürce program yapma ve daha fazla memnuniyet i
anahtar kelimedir. Prensip itibarıyla daha fazla
güven kararının yanı sıra, “hayır”ınızı başkaları
daha kolay hazmedilebilir hâle getirebileceğiniz, denen­
miş bazı kolaylaştırıcı öneriler de vardır.
1. “Bana biraz düşünme süresi verin.” Ya da daha kesin bir d il­
le, “Müsaade ederseniz düşüneceğim. Sizi bir saat içinde geri
ararım” deyin. Bir saat sonra arayın, kibarca ve açıkça hayır

145
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

cevabınızı iletin, gerekçelendirmeyin. Düşünme süresi ve be­


lirttiğiniz zamanda geri aramanız, olumsuz cevabınızı daha
az nezaketsiz kılar.
2. “Bu çok cazip bir teklif!" Karşınızdakinin talebini önce bir
onaylama cümlesiyle takdir edin. Ardından açıkça, şu anda
başka bir iş yüzünden durumunuzun buna uygun olmadığı­
nı, bu nedenle bu güzel projeye ne yazık ki “hayır” demek
zorunda olduğunuzu söyleyin. Bu sırada “diğer işin” ne oldu­
ğunu ve sizin için neden daha önemli olduğunu açıklamayın.
Bu, zıtlaşmaya, hatta sert bir tartışmaya yol açabilir.
3- “Sizi çok takdir ediyorum!” Size bir rica veya talep iletil­
diğinde, karşınızdakini övün ve ilişkinizi güçlendirin. Daha
sonra olumsuz yanıtınızı, “Bunu sizin için yapmayı, başka
hiç kimse için istemeyeceğim kadar çok isterdim. Ama bu
kez size ‘hayır’ demek zorundayım” diyerek verin.
4. “Böyle bir şeyi prensip olarak yapmam.” insanlar ‘hayır’ ceva­
bını, eğer bu cevabın kişisel olmadığını, aksine ilkesel oldu­
ğunu bilirlerse daha kolay kabullenirler:
“Prensip olarak kapıya gelen satıcılardan
bir şey alm am .”, “Son zamanlarda aile­
me pek zaman ayıramadım ve şimdi ta­
mamen onlara öncelik verdim.”
5. “Sizin için gerçekten çok üzüldüm!” Bu “hayır” deme biçimi,
bilhassa dolaylı taleplerde işe yarar: “Ailece gelm eyi çok is­
terdik ama ne yazık ki oteller çok p a h alı...” Bu tür dolaylı
bir talebe hiçbir yorum katmayın (“Elbette ki onu ve ailesi­
ni yatılı misafir olarak evime davet etmemi istiyor”), sadece
karşınızdakinin doğrudan söylediği sözleri dikkate alın ve
ona duygusal düzeyde anlayış gösterin.

146
H ayatı K o la y la ştır

6. “Şu anda mümkün değil. ” Esasen sadece ertelemede kullanı­


lan bu bahane, talepte bulunan bazı insanları memnun eder.
Böylece ısrardan vazgeçerler. Eğer biri ısrar ederse bir bahane
daha ileri sürün. “Programım henüz belli olmadı.” Karşınız-
dakiyle ilişkiniz ne kadar kişiselse, bahaneler ileri sürüp sür­
meme konusunda o kadar dikkatli olun. Eğer biri sizden be­
lirli bir günde bir şey yapmanızı rica ederse, “Hayır, yapmak
istemiyorum” demek yerine, öncelikle “Hayır, o gün olmaz”
da diyebilirsiniz. Bu, karşınızdaki insanı daha az incitir.
7. “H m ... Hayır.’’ Son olarak en iyi yöntem. Hayır demek isti­
yorsanız, hayır deyin. Ancak önce, düşündüğünüzü ve karşınız­
dakini anladığınızı göstermek için kısa bir süre su­
sun. Ardından emin bir ses tonuyla “hayır” deyin
ve bunu söylerken karşınızdakinin gözlerinin içine
bakın. Aksi takdirde, talep üzerine hâlâ konuşu­
labileceği izlenimini bırakırsınız. “Hayır” cevabı­
nıza gerekçe eklemeyin; eklerseniz, karşınızdakini
bir tartışma için cesaretlendirirsiniz. Net bir cevap, daha sonra
ortaya çıkabilecek zıtlaşmaları engeller. Bu yöntemin avantajı,
yanlış anlamalara meydan vermemesi ve karşınızdakinin sizi net
bir biçimde değerlendirme imkânı bulmasıdır.

Kolaylaştırıcı 13. Fikir


Hayatınızın Hızını Düşürün
Yaratıcı Yavaşlığı Keşfedin
Daha önce de sözünü ettiğim iz gibi, her birimiz günde 24
saat zaman kullanma imkânına sahibiz. Ancak kişisel saat­
lerimiz farklı hızlarda tik tak ederler. Konunun uzmanları,
kendi içsel saatimizin ritm ini “kişisel zaman”; patronumu­

147
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

zun, müşterilerimizin veya ailemizin ritm ini ise “başkaları­


nın zamanı” olarak adlandırırlar. Bu iki ritm i
birbirleriyle uyumlu hâle ge­
tirebilmek, kolaylaştırma yo­
lunda önemli bir adımdır.

“ Kişisel Zamanınızı'’ Yaratın


Hangi işi, günün hangi saatinde severek ve en iyi biçimde
yaptığınızı bir liste hâlinde yazın. Hangi şartlar altında ve­
rim li çalışıyorsunuz? Uyumak ve uyanmak için ideal saatle­
riniz nedir? Öğle uykusu uyumak ister miydiniz?
İkinci bir listeye ise en az bir hafta boyunca çetelesini tut­
tuğunuz çalışma saatlerinizi yazın, sonra da kendi yaptığınız
işin kalitesini değerlendirin. Bu iki liste sayesinde çok geçme­
den, hangi “zaman kalıbının” sizin için ideal olduğunu tespit
edeceksiniz. Daha sonra patronunuzla, iş arkadaşlarınızla ve
ailenizle konuşarak, tespitinize göre çalışma saatlerinizi nasıl
en iyi biçimde değerlendirebileceğinizi açığa kavuşturun.
Örneğin toplantılarınızı (veriminizin yüksek
olduğu) sabah saatlerinden, (yalnız çalışmakta zor­
landığınız) öğleden sonraya kaydırın. Ya da işvere­
niniz ve ailenizle haftada üç akşam evde çalışma­
nız (en yaratıcı zamanınız) ve bunun karşılığında
iki öğleden sonranızı tamamen ailenize ayırmanız
konusunda anlaşın.

İçsel “Zaman Hırsızlarınızı’’ Bulun


Zamanınızı çalanlar sadece çevrenizdeki insanlar değildir.
Zamanınızın çalınması esasen büyük ölçüde, kendi kişilik
yapınıza bağlıdır. İşte en önemli zaman hırsızları:

148
H ayatı K o la y la ştır

I . Zaman Hırsızı: Yüksek Çıta

Kişisel değer yargılarınız yüzünden kendinizden, sahip oldu­


ğunuz zaman dahilinde yerine getirebileceğinizden çok daha
fazlasını beklersiniz.

Çözüm: Çıtanızı alçaltın. Bakış açınızı değiştirerek, başkalarının


ne dediğini değil, sizin ne istediğinizi düşünün. Çıtalarınızı be­
lirleyen değerleriniz çoğunlukla yetiştirilme tarzınız ve ebeveyn­
lerinizle bağlantılıdır. Ebeveynlerinizin karşısında durduğunuzu
hayal edin ve onlara şöyle deyin: “Benim için yapmış olduğunuz
her şey için size teşekkür ediyorum. Artık kendi ayaklarımın
üzerinde duruyorum ve kendi bildiğimi yapıyorum.”

2. Zaman Hırsızı: 1000 Mini Görev

Bugün nihayet vergi beyanınızı hazırlamak istiyorsunuz.


Önemli ama tatsız bir görev. “Ondan önce” mektuplarınıza
bakıyorsunuz, bir doktor randevusu alıyorsunuz, biriyle gö­
rüşerek çok keyif alacağınız bir konsere gitm eyi kararlaştırı­
yorsunuz ve böylece günün yarısı çoktan geçmiş oluyor.
Çözüm: Vergi beyanı üzerinde bir saat
çalıştıktan sonra daha sevimli bir işle
meşgul olacağınıza dair kendi kendini­
ze söz verin. Bir saat insanın nasıl geçtiğini
bile anlamadığı kısacık bir zaman dilim idir. Çoğunlukla bir
saatin sonunda yapılması gereken işe kendinizi o kadar kap­
tırırsınız ki 1000 mini iş, sizin için çekiciliğini kaybeder.

3. Zaman Hırsızı: Süper Hedef

Olası hedefler konusunda yanlış düşünceler, sürekli olarak


aşırı beklentilere sebep olabilir. “Gelecek yıl trilyoner ol-

149
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

nizden ne beklediğiniz hakkında açıkça konuşun. Belki bu ko­


nuşma sonucunda, karşınızdaki için şu an yaşadığınız hayatın,
lüks bir gelecekten çok daha önemli olduğu ortaya çıkar.

4. Zaman Hırsızı: İçinizi Kemiren Şüphe

Nedeni bilinmez bir memnuniyetsizlik duygusu, sizi bütün


zamanınızı randevularla ve yapılması gereken işlerle fazlasıy­
la doldurmaya sevk edebilir.
İlk adım, memnuniyetsizliğinizin kesin kaynağını analiz
etmek olmalıdır. Memnuniyetsizlik duygusunu, vücudunuz­
da bir yerlerde yerleşik bir şey gibi hissetmeye çalışın. Bu sı­
rada aklınıza ilk olarak hangi bölge geliyor? Başınız m ı, kal­
biniz m i, karnınız mı yoksa sırtınız mı? Bu sorunun yanıtı,
ikinci adımda hangi konular üzerinde çalışmanız gerektiğine
dair ilk ipuçlarını verir:
Baş bölgesi; öz güven eksikliği, varoluş korkusu, gelecek
kaygısı ve maddi sorunları simgeler.
Çözüm: Bütün sorunların ardında yatan anlam arayışı sorununu­
zu, ne çok parayla ne de sigortalarla çözebilirsiniz. Arayışınızın
yönünü değiştirin ve öncelikli olarak güvence için değil, daha faz­
la mutluluk ve memnuniyet için çabalayın.
Kalp bölgesi; onaylanma eksikliği,
başkalarını kıskanma, başarısızlık, ken­
dini işe yaramaz hissetme gibi sosyal so­
runları simgeler.

150
H ayatı K o la y la ştır

Çölüm: Az da olsa birkaç insanla dürüst, samimi ilişkiler ku­


run ve bu ilişkilerinize özen gösterin. Böylece takdir edilme,
övülme ve mesleki başarı hırsı kendiliğinden hafifler.
Karın bölgesi; gizli öfkeyi, güç eksikliğini, adaletsizliği,
aşırı geçim sizliği, yakın çevrenin kusurlu niteliğini (patron,
firma, iş) simgeler.
Çözüm: Öfkenizi dışarı vurun, masayı yumruklayın, bağırıp ça­
ğırın; ama sadece kısa bir süre için. Daha sonra sizi sinirlendiren
şeylerde mizahi bir yan bulmaya çalışın. Bu sorunları aşın ve ken­
di kendinize sessizce “Öfke, boşa harcanmış ömürdür” deyin.
Sırt bölgesi; uzun süren yüklenmeler, aşırı beklentiler,
abartılı uyum gereksinimi, ik ili ilişkilerde ve ailede açığa
kavuşturulmamış sorunların sinyalini verir.
Çözüm: Sadece yaptığınız işlerle değil, mevcudiyetiniz ve
varlığınızla da etkili olduğunuza inanın. H azırlık yapmadan
toplantılara katılm ayı deneyin. Önemsiz işleri olduğu gibi
bırakın ve nihayet tükendiğinizi açıkça itiraf edin.

5. Zaman Hırsızı: Yanlış Çalışma Biçimi

Belirli bir meslek üzerine iyi bir öğrenim gördünüz. Ama hiç
kimse sizi, mesleğinizi icra etme işine hazırlamadı. Tek başı­
na çalışmaya alışmış olan biri, grup içinde çalışmak zorunda
kalırsa, toplantıları ve diğer çalışanlara saygı gös­
termeyi zaman kaybı olarak görür. Grup çalışma­
sına alışmış olan biri ise evde tek başına çalışmak
zorunda kaldığında genellikle saatlerce boş yere
ilham gelmesini bekler ve yaratıcılıktan uzak işle­
re bolca zaman harcar.
Çözüm: Bu zamana kadarki işinizi, önemli ölçüde değişen
şartlar altında daha iyi yapıp yapamayacağınızı test edin.

IS I
VVernerTiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Patronunuzla bir deneme süresi kararlaştırın ve çalışma bi­


çiminizi değiştirin. İç hizmetlerden dış hizmetlere geçin,
ofiste çalışmak yerine evde çalışın, kadrolu yerine sözleşmeli
çalışın (veya tam tersini yapın).

6. Zaman Hırsızı: Yanlış Meslek

Size uygun olmayan bir m eslekte sadece işsizlik korku­


sundan ısrarla çalışıyorsanız, günün birinde ruhsal veya
fiziksel olarak hastalanırsınız. Zamanlama sorunlarının ve
aşırı yüklenm enin en temel nedenlerin­
den biri, insanın yanlış bir m esleği icra
etmesi ve yeteneklerini hayata geçire-
memesidir.

Çözüm: Hangi riskin daha büyük olduğunu enine boyuna dü­


şünün: îşinizi kaybetmek mi yoksa muhtemelen hayatınızın
geri kalanında size eşlik edecek olan psikosomatik hastalıkla­
ra yakalanmak mı? İleri yaşlarda olsanız da değişim için cesa­
retli olun. İş piyasası giderek dinamikleşiyor. “Sayısı gittikçe
artan kıdem li firmalar” tercihen kendi yaşıtlarını işe alan,
50-60 yaşlarındaki emekliler tarafından kuruluyor.

Acelecilik Hastalığını Yenin


“Hayatı Kolaylaştır” bültenlerimizden birinde EMNID Ens­
titüsü tarafından yapılan bir ankette 500’ün üzerinde çalışana
şu soru yöneltildi: “İşinizde sizi en çok sinirlendiren nedir?”
Birinci sırada açık ara yer alan, zaman baskısı oldu. Ankete
katılanların % 45’inden fazlası, daha kısa sürede daha fazla
işi yerine getirm eleri gerektiğinden yakındılar. Okurlarımız
arasında yapılan ankette bu oran sadece % 21’di fakat zaman
baskısı sorunu burada da birinci sırada yer alıyordu. Bu du­

152
H ayatı K o la y la ştır

rum, zamanın en kısıtlı kaynak olduğunu açıkça belirtiyor.


Diğer birçok araştırma (örneğin, INRA Enstitüsü’nün ça­
lışanlara yönelik büyük kamuoyu araştırması) bu sonuçları
onayladı. Alman vatandaşlarının neredeyse % 80’i daha
yavaş ve daha sakin çalışmayı tercih ediyordu. Son de­
rece değerli bir ham madde olan zamanı,
daha sağlıklı kullanabilmeniz için işte
üç ivedi önlem:

I . Saatsiz çalışmak

Kol saatinizi çıkarın. Zaman zaman bir çocuk gibi davranın.


Belirli bir zamanda yapmanız gerekenleri size başkalarının
hatırlatmasını sağlayın. Bu zaman zarfında “zamandan ba­
ğımsız bir pencereden” bakarak yaşayın. Dolmabahçe’deki
gibi bir saat kulesinin veya evdeki gong’lu antika duvar sa­
atinin, saat başı vuruşlarına göre hareket etmek de çok iyi
gelir. Vuruşlar arasındaki dilim de zaman ölçüsü olmadan ya­
şarsınız. Oturduğunuz kentte, yakınlarınızda bir saat kulesi
yoksa yan odaya gong’lu antika bir duvar saati asabilirsiniz.

2. Zamanı bahçe olarak görmek

Zamandan söz ederken mekânsal tasvirler kullanırız ve bun­


lar çoğunlukla zamanın aktif, bizim ise pasif oldu­
ğumuz tasvirlerdir. Baskı altındayım , zamanım çok
kısıtlı, iki ayağım bir pabuçta gibi. İçsel tasvirleri­
nizi değiştirin. Bir günde kullanabileceğiniz za­
manı, adım adım ilerleyerek içinden geçtiğiniz
bir bahçe olarak hayal edin. Canınız isterse bu
bahçede hızla koşabilirsiniz; etrafında daire
çizebilir, farklı yollar deneyebilir veya durup
dinlenebilirsiniz. Bu yeni tasvirler bilinçdışı

153
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

bakış açınızı değiştirir. A rtık sizi yöneten zaman değildir, ak­


sine zamanınızı nasıl kullanacağınızı bizzat siz belirlersiniz.

3. Kişisel ritminizi bulun

Küçük bir test için kendinize zaman ayırın. Bir sandalyeye


oturun ve gevşeyin, saate bakın, sonra gözlerinizi kapatıp beş
dakika boyunca hiçbir şey yapmayın. Bu zaman zarfında, şu
anda yaşadığınızı ve bu beş dakikanın huzurunu sizden hiç
kimsenin asla geri alamayacağını düşünün. Beş dakikanın
geçtiğini düşündüğünüzde gözlerinizi açın ve saate bakın.
Artık sizin “tik taklarınızın” ne kadar hızlı
\ olduğunu öğrenebilirsiniz:
Gözlerinizi dört buçuk dakikadan
daha kısa bir süre kapalı tutmuşsanız içsel
ritminiz fazla hızlı demektir. Zaman di-
limlerini azımsama eğilimindesiniz ve gününüzün her saatini
dolduruyorsunuz. Daha fazla boş zamanı kendinize çok görme­
yin. Zaman planlamalarınıza size iyi gelecek bir şeyler ekleyin.
Gözlerinizi beş buçuk dakikadan daha uzun süre kapalı
tutmuşsanız, “tik taklarınız” saatten daha yavaş demektir.
Önsezilerinize güvenerek, “zamandan tasarruf’ sağlama ve
zaman “biriktirm e” eğilimindesiniz. Kendi kendinizi hafife
alma ve hızla geçip giden zamanı değiştirilemez kaderiniz
olarak görme tehlikesiyle karşı karşıyasınız. “Kurban” ol­
maktan çıkıp “fail” olun. Kendinize daha fazla güvenin ve
içinizde gizlenen enerji kaynaklarını şaşkınlıkla keşfedin.

Zamanın Tadını Şimdi Çıkarın


Dün tarihtir, yarın bir sır, bugün ise hayattır! Eski günleri
gereğinden fazla düşünmeyin, gelecek hakkında haddinden
fazla hayal kurmayın; şu ana yoğunlaşarak, zaman deneyi­

154
H ayatı K o la y la ştır

minizi kolaylaştırın. Bu bölümde sizi hasta eden endişeleri­


nizden ve kuruntularınızdan kurtulmanızı sağlayacak birkaç
tavsiye bulacaksınız.

Daha uzun bakın

Yürürken veya araba kullanırken, günlük hayatta karşım ı­


za çıkan şeyleri normal olarak sadece birkaç saniye görürüz.
Gün, biz onu algılayamadan hızla uçup gider. Bilim adam­
larının tespitlerine göre, ortalama gözlem süresi son elli y ıl­
da giderek kısalmıştır. “Dünya giderek hızlanıyor ama belki
de böyle düşünmemizin nedeni, bizim dünyayı giderek daha

riya bakarken yapmanız iyi olur. Beş saniyenin uzun


bir zaman olduğunu fark edeceksiniz. Bilim adamlarına göre,
çevremize bakma süremizi bu şekilde uzatarak, yaşama sevin­
cimizi ve yaşam kalitem izi hissedilir biçimde arttırabiliriz.

Gördüklerinizin adlarını yüksek sesle söyleyin

Bir dahaki sefere tek başınıza yürüyüşe çıktığınızda, size çok


delice gelecek bir şeyi bir kez olsun yapın; gördüklerinizin
adlarını yüksek sesle söyleyin: Tavuk, yağmur bulutu, kara­
hindiba, çak ıl... Çocuklar konuşmayı öğrenirken bunu ya­
parlar. Bu şekilde beyinlerinin her iki yarısını harekete geçi­
rir ve kavramları hafızalarına kazırlar. Siz bir yetişkin olarak
bunu yaptığınızda anlık bilinciniz güçlenir ve iki ayağınızın
bir pabuçta olduğu hissi fark edilir biçimde azalır.

155
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Rutinleri yavaşlatın

Bir çoğumuz hoşlanmadığımız rutin işleri, zamandan ta­


sarruf edebilmek için hızlı ve üstünkörü yaparız. Fakat bu
durum bizi tatmin etmez ve işler daha da tatsız bir hâl alır.
Bir kez olsun bu konudaki tutumunuzu değiştirin. Sürekli
tekrarlanan işlerinizi mümkün olduğunca ya­
vaş ve zevkle yapın. Örneğin bir formu “gü­
zel” bir yazıyla, yavaşça doldurun. Böylece
sıkıcı rutinleri de bilinçli olarak tecrübe et­
miş olursunuz. Bu, sizin hayatınızı zenginleştirir ve bu esna­
da “kaybedilen” zaman sadece birkaç saniye olur.

Karnınızdan nefes alın

Nefes alırken karnınızı bilinçli olarak dışarıya doğru çıkarın


(Bunun için kemerinizi gevşetmek zorunda kalabilirsiniz).
Bilinçli nefes alıp vermek, meditasyonun temelidir ve stres
durumlarında, “Başıma bir şey geld i” tutumunuzu değiştire­
rek, sizi yeniden “Yaşasın, yaşıyorum!” bilincine ulaştırır.

Diğer elle yem ek yiyin

Bir kez olsun sol elinizle yemek yiyin (tabii normalde sağ eli­
nizi kullanıyorsanız). Hiçbir şeyi dökmemek için çok dikkat
etmek zorunda olduğunuz için daha yavaş, daha bilinçli ve
daha zevkli yemek yersiniz.

Erteleme Alışkanlığı Bir Bakış Açısı Sorunudur


Kötü bir alışkanlık olan, işleri son dakikaya bırakma alışkanlı­
ğının özünü anlamak ne kadar zorsa, bu alışkanlıkla mücadele
etmek de bir o kadar zordur. Çalışma organizasyonu alanında
kıdemli uzmanlardan biri olan Neil Fiore’nin, erteleme alış­

156
H ayatı K o la y la ştır

kanlığının mekanizmasını gözler önüne


seren, son derece açık bir metaforu
vardır: Kalas imgesi. -B u imge, sizin
kalasa baktığınız bakış açısından kay­
naklanan bir meseleyi ortaya koyar.
Görevinizin, yerde duran, 30 santimetre genişliğinde ve
10 metre uzunluğunda bir kalasın üzerinde yürümek oldu­
ğunu düşünün. Zor bir görev değil, değil mi? Bunu başara­
bilmek için gereken bütün yetilere de sahipsiniz. Böyle bir
göreve hiç duraksamadan atılırdınız.

I . Değişken: İşten Felakete


Kalasın iki bina arasında, 30 metre yükseklikte ve bir cad­
denin tam üzerinde durduğunu hayal edin. Sizden, kalasın
üzerinde yürüyerek karşıya geçmeniz isteniyor.
Bunu sadece hayal ettiğinizde bile
adrenalininiz yükselir. Küçük bir
hata, feci sonuçlar doğururdu. Gö­
reviniz karşısında felç olmuş gibi
duruyorsunuz.
Gerçekte, kalası 30 metre yükseğe çıkarmış olan bizzat
sizdiniz. Sıradan bir görevin anlamını, sıra dışı bir yüke dö­
nüştürecek kadar büyüttünüz ve bir hatanın felaketiniz ola­
cağına inandınız.

2. Değişken: Kurgulardan Kahramanlığa


Yeni hayal: Kalas hâlâ o tüyler ürperten yükseklikte duru­
yor, ancak bu kez tepesinde durduğunuz bina cayır cayır
yanıyor. H ayatınızı ancak, m üm kün olduğu kadar çabuk
kalasın üzerinden geçerek kurtarabilirsiniz. D eğişim i his-

157
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

sediyorsunuz. Hemen yaratıcı çözümler geliştiriyorsunuz;


kalasın üzerine oturup büyük bir dikkatle, kaya kaya kar­
şıya geçiyorsunuz veya cesur bir ham leyle, aşağıya bakm a­
dan karşıya koşuyorsunuz.
Aslında o binayı tutuşturan yine bizzat sizsiniz. Erteleye­
rek kendi kendinizi baskı altına aldınız ama ne olursa olsun
bu görevi —stres içinde, korkarak ve titreye-
yerine getirdiniz. Büyük kıvanç duy­
dunuz çünkü size göre fevkalade bir
görevin üstesinden ustaca geldiniz.
Sadece yerde duran kalasın üzerinden
geçmiş olsaydınız bu kahramanlık
duygusunu asla tadamazdınız.
Bu yüzden siz —bunu kesinlikle bilinçli olarak istemeseniz
bile—bir dahaki sefere yine aynı şeyi yapacaksınız. Erteleme
alışkanlığının kısır döngüsüne takılıp kaldınız. Görevinizi,
yine kurguladığınız anlam ıyla büyütecek ve kendi kendinizi,
bile bile baskı altına alacaksınız.

3. Değişken: Kısır Döngüden Çıkış Yolu


Kalas yine hayati tehlike arz edecek biçimde iki binanın ara­
sında duruyor ama bu kez tepesinde durduğunuz bina yan­
mıyor ve kalasın altına sağlam bir ağ gerilm iş;
hata yapacak olursanız, şüphesiz ki bu ağın içine
düşeceksiniz. Şimdi görevinizi rahatlıkla
yerine getirebilirsiniz, hatta muhteme­
len bu esnada eğlenirsiniz.
Bu güvenlik ağı, sizin öz güveninizdir.
O sizin erteleme taktiğinize ve binayı yak­
manıza karşı en iyi koruyucudur.

158
H ayatı K o la y la ştır

içinde “mecburum ’ geçen cümleler kurmaktan kaçının. Bu tür cüm­


leleri kendinize ne yüksek sesle ne de içinizden söyleyin. Zira
“mecburum” dediğinizde beyninizin iki zıt görevi yerine ge­
tirmesi gerekir: yapmanız gereken iş için enerji toplamak ve
olası başarısızlık tehlikesine karşı sizi korumak. Vücudunuz
aynı anda hem mücadele hem de kaçış için hazırlanır; bunlar
karşılıklı olarak birbirini götüren ve en sonunda sizi güçsüz
bırakan enerjilerdir.
En iyi çözüm, “istiyorum ” veya “yapabilirim ” demek ve
buna inanmaktır. Bunu hem kendinize hem de başkalarına
yüksek sesle söyleyin. Zihninizde başarısız olduğunuzu de­
ğ il, görevinizin üstesinden başarıyla geldiğinizi canlandırın.

Kendinizi yaptığınız işe verin, tamamen nihai sonucu düşün­


meyin. Yola severek bakmayı öğrenin, sadece hedefe değil.
işinizi mükemmel yapmayın. M ükemm ellik arzusu, bir işi hiç
denememek için en çok ileri sürülen nedendir. Çoğu insan k i­
tap yazmaz çünkü yazacağı kitabın mükemmel olmayacağını
bilir. Bu tür insanlar alışılageldik, sağlıksız ve düşük ma­
aşlı işlerine saplanıp kalırlar çünkü “Mükemmel iş yoktur”
derler. Onların yerine, (mükemmel olmayan) kitaplar yazan
ve mevcut işini (mükemmel olmayan) bir iş için bırakmaya
cesaret edebilen insanları örnek alın.

159
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Daba fa z la oyun oynayın. Bazı insanlar iş­


lerini zamanında yetiştirememe kaygısıy­
la baskı altına girdiklerinde, kendilerini
cezalandırırlar. Bilgisayarlarındaki tüm
oyunları siler, yürüyüş yapmaktan vazge­
çer ve akşamları çocuklarıyla oyun oyna­
mazlar. Böylece yaşama sevinçleri azalır ve dengeleri bozulur.
İş hayatındaki verim lilikleri artacağına düşer.
Baskı altındayken, gevşemeye normalden daha fazla özen
göstererek ve hayata başka zaman olduğundan daha aktif ka­
tılarak bu döngüden kurtulun. Bunun için kesin süreler be­
lirleyin: yarım saat yürüyüş, on dakika bilgisayar oyunu gibi.
Zihniniz bu oyun molası sırasında yaratıcı biçimde çalışma­
ya devam eder ve sizin zihinsel açıdan zinde olmanızı sağ­
lar. Suçluluk duygusuna kapılmadan geçirdiğiniz bir mola,
size verimli çalışabilmeniz için güç verir. Ayrıca kısa bir süre
oyun oynamak, sizi strese bağlı hastalıklardan korur.
Korkunuzu doğru yorumlayın. Büyük bir projenin başında ge­
nellikle korku ve huzursuzluk hissedersiniz çünkü düşün­
celerinizde çoktan dağın tepesinde
olur ve hedefinizin muazzam yük­
sekliğini görürsünüz. Bu durum­
da korkunun yönlendirdiği pek çok
insan pes eder. Bu tür korkular tamamen
doğaldır. Sizi pes etmeye değil, uzun yolunuzu m antıklı aşa­
malara bölmeye sevk etmesi gerekir.
G eriye dönük takvimle çalışın. Bir kâğıdın ilk satırına projeni­
zi teslim etmeniz gereken son tarihi not alın. Daha sonra her
bir satırda gelecekten bugüne doğru bir adım geriye ilerle­
yin. Elbette normal takvim inize de geriye dönük hesaplama

160
H a ya tı K o la y la ştır

yaparak projenizin her bir adım ını kaydedebilirdiniz ancak


öyle yapsaydınız zaman psikolojisi açısından akıntıya karşı
kürek çekerdiniz. Bilinçdışı buna karşı doğal
ki geliştirir. Geriye dönük takvim ise doğal
ratır. Proje yukarıdan aşağıya doğru, âdeta ye
mi kuralına göre, kendine uygun bir yapı
oluşturur. Eğer kendinizi aşırı yük altında
hissediyorsanız geriye dönük takvim i he­
men uygulayın.
Endişe çalışması. Endişeler insanı frenler ve motivasyonunu bo­
zar. Normal olarak, endişelenirken sadece olası sorunları dü­
şünürsünüz (“Yine geç teslim edersem, bu korkunç o lu r...”)
ve bu noktada düşünmeye son verirsiniz. Bu, çoğu zaman,
olası tehlikelerden kaçarak kurtulmanıza yeter. Ancak endi­
şe çalışması bu değildir. Bunları yapmak yerine, düşünmeye
devam edin! Geç teslim ederseniz, en kötü ihtim alle ne ola­
cağına dair bir senaryo geliştirin (“İşimi kaybederdim”). Bu
noktada da durmayın ve düşünün. İşimi kaybetseydim, ne
yapardım? (“Soluklanırdım ” veya “Sistem eğitim ciliği kur­
suna giderdim .”)
Eğer bu oyunu, her somya mantıklı bir yanıt vererek sonuna
kadar oynarsanız başarısızlıktan korkan insanlar karşısında büyük
bir avantaja sahip olursunuz. Bu tür durumlar için de gücünüz
olduğunu bilirsiniz. Bu size, uçurumun üzerindeki kalasın üs­
tünde korkuyla değil, keyifle yürüyebileceğiniz öz güveni verir.

Bazı İşleri Başkalarına Yaptırın


Zamandan tasarruf sağlayan faaliyetler listesinde “başkala­
rına iş yaptırm a” konusu en yukarılarda yer alır. “İnsan ça­
lıştırm ak, sadece patronlara mahsus bir şeydir!”, sık sık dile

161
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

getirilen bir ön yargıdır. Ancak kendile­


rini her işi tek başlarına yapmak duru­
munda hissedenler de -serbest meslek
sahipleri, ev kadınları veya bir firmada
alt pozisyonlarda çalışanlar—bazı işleri
devretmenin getirdiği faydalardan isti­
fade edebilirler. Bazı işleri başkalarına yaptırmanın en az beş
iyi nedeni vardır:
1. İş arkadaşlarınızın yeteneklerinin, inisiyatiflerinin ve ye­
terliliklerinin teşvik edilmesinde ve geliştirilmesinde fay­
dalı olur.
2. Aile içinde çocuklarınızın kendi ayakları üzerinde durabilme­
lerini desteklemenizi ve onları bu yönde eğitmenizi sağlar.
3. Başkalarının bir şeyler yapabileceklerine inanmak ve böy­
lece onların öz güvenlerini arttırmaya yarar.
4. Sizi diğer insanlarla iş birliğine dayalı ilişkiler kurmaya
sevk eder ve sosyal yeterliliğinizi geliştirir.
5. Hayatınızı kolaylaştırmanıza ve önemli görevlere yoğun­
laşmanıza yardımcı olur.
İş devredebilmek için şu temel kuralları bilm eli ve onlara
riayet etmelisiniz:

I . Yetki verin

İş arkadaşlarınız ve çocuklarınız, kendilerine yetki ve so­


rum luluk vermenize çoğunlukla olumlu tepki gösterirler.
Bu yüzden, harfi harfine uymak zorunda oldukları talim atlar
vermeyin. Bir örnek: Çocuğunuzu alışverişe yollarken, ona
kendi başına karar verme fırsatı da tanıyan bir liste verin
(“herhangi bir lezzetli meyve”, “en sevdiğin sosis”). Seçim­
lerinden memnun kalmasanız bile hoşgörüyle karşılayın.

162
H a ya tı K o la y la ştır

Başkasına sorumluluk verirken, aşılmaması gereken sınırları


belirleyin (“20 TL’den daha fazla harcamamaksın.”)

2. Cazip işler verin

“Bu sıkıcı işten kurtulm ak zorundayım” d i­


yerek insanlara iş vermeyin. Aksine, işin
cazipliğini vurgulayın. Mesela alışveriş
örneğinde; “Sabırsızlıkla bekliyorum,
indirim li satışlardan faydalanabilecek
misin, göreceğiz” deyin.

3. Daha büyük görevleri ara hedeflerle verin

Orta ve uzun vadeli görevler vermek de oldukça faydalı­


dır. Böyle bir görev için yeterince zaman verin ve düzenli
aralıklarla, görevlendirdiğiniz kişinin haddinden fazla zor­
lanıp zorlanmadığını kontrol edin. Bir örnek: B ir dergi ar­
şivinin altı günde düzenlenmesi gerekiyor. İkinci gün işin
üçte birinin bitm iş olup olm adığını kontrol edin. Eğer bu
işle görevlendirdiğiniz kişi henüz bunu yapamamışsa, onu
teşvik edin. İçten içe başaramayacağını düşünerek altı gün
bekleyip, altıncı günün sonunda işin tamamen bitip b it­
m ediğini sormak yanlış olur.

Özel Hayatınızda da Bazı İşlerinizi Devredin


Evde geçirdiğiniz zaman değerlidir. Çocuklarla veya tanıdık­
larla birlikte olmak, vücudu formda tutmak için egzersiz yap­
mak, meditasyon yap­
mak, kendini geliştir­
mek ve diğer pek çok
faaliyet aslında paha

163
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

biçilmezdir. Ancak siz zamanınızın büyük kısmını bunların


yerine alışveriş, rutin ev işleri, temizlik ve tamiratla geçiriyor­
sunuz. İş hayatındaki profesyonellikleri öğrenin ve onları özel
hayatınızda da uygulayın.

Bir yardımcınız olsun

Tam veya yarı zamanlı bir yardımcı çalıştırmak ilk bakışta


lüks gibi görünebilir. Ancak bunun size ne kadara mal olaca­
ğını hesaplarken, biri alışveriş işini sizin yerinize yaparsa, ne
kadar çok zaman kazanabileceğinizi de düşünün. Buna bir de
diğer pek çok ufak tefek işi ekleyin: Kitapları kütüphaneden
lmak ve geri götürmek, mektupları ve
paketleri postaneye götürmek, nega­
tifleri tabettirmeye götürmek ve sonra
gidip almak, çamaşırları kuru temiz-
lemeciye götürm ek...
Bizzat alışverişe çıktığın ızda, zamandan tasarruf ede­
bilm ek için m üm kün olduğunca az dolaşır ve genellikle
yakınlardaki pahalı bir dükkândan alışveriş yaparsınız.
O ysaki ücretli yardım cınızı, çok sayıda dükkâna ve uzak­
taki büyük m arketlere yollayabilirsiniz. Böylece bu işle
görevlendirdiğiniz kişinin ücretinin bir kısm ını, tasarruf­
larınızla ödeyebilirsiniz.
Birçok genç insan araba kullanm ayı sever. Bir alışveriş lis­
tesi hazırlayıp çevrenizdeki gençlerden birine verebilirsiniz;
öyleyse neden bir yardımcıyı bu işle görevlendirmeyesiniz?
Konu komşunuza haber salarak çabucak birini bulursunuz.
Yardımcınızı işe almadan önce ebeveynleriyle de konuşun.
Sigortaya bağlı nedenlerle en iyisi kendi arabasını kullanm a­
sıdır. Ona bütün alışverişler için sabit bir ücret önerin. Ücret

164
H a ya tı K o la y la ştır

konusunu bir profesyonelle görüşerek kararlaştırabilirsiniz


(telefon rehberinde “kurye hizm etleri” başlığı altında bir te­
lefon numarası bulabilirsiniz).

Teslimat yaptırın

Yakınınızdaki bazı kitapçılar veya online-kitapçılar kitapları


doğrudan evinize teslim ederler, yani kitap siparişlerinizi tele­
fon veya internet yoluyla verebilirsiniz.
Gazetenizi evinize getirtebiliyorsanız,
neden poğaça da getirtemeyesiniz? Otur­
duğunuz bölgede bir kahvaltı hizmeti
olup olmadığını araştırın (veya telefon rehberinde “kahvaltı ser­
visi” başlığı altında arayın). Taze poğaça veya simit alabilmek
için, sabahları aç karnına yollara düşmek zorunda değilsiniz.
Hemen hemen her şey için teslimatçılar vardır: Büro m al­
zemeleri, kıyafet, mobilya. Öncelikle, dükkân dükkân dola­
şıp aramaktan hoşlanmadığınız ve sorunsuzca bir katalogdan
sipariş verebileceğiniz şeylerin evinize gönderilmesini sağla­
yın. Gün boyunca evinizde hiç kimse olmayacaksa ve paket­
lerinizi sizin için alabilecek bir komşunuz yoksa, teslimatın
iş yerinize yapılmasını sağlayın.

İşinizi Aksatanlara Engel Olun


Bu sorun hem işte hem de evde karşınıza çıkar: Bir şey yap­
mayı planlamışsınızdır ve tam işin ortasındayken, yarıda bı­
rakmaya mecbur edilirsiniz, işinizin aksamasına sebep olan;
iş arkadaşınız, amiriniz, çalışanınız, telefonla arayan biri veya
bir ziyaretçi, eşiniz ya da çocuklarınız olabilir.
Doğru tekniklerle bu durumdan kaçınabilirsiniz. Böylece
insanların kalbini kırmadan, çözüm üretirsiniz.

165
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Patronlar için Kolaylaştırıcı Öneriler

Kapınızı kapatın

Sürekli açık duran bir kapı, bir çeşit “iletişim e açık lık” işa­
reti olarak artık yönetici düzeyindeki profesyoneller arasın­
da rağbet görmemektedir. Günümüzde üst düzey yönetim ­
de daha esnek düşünülür. Önemli bir iş üzerinde çalışılırken
ya da tasarı aşamasındaki işler ve kararlar söz konusuyken,
kapı kapalıdır. îş esnasında kesintilere sebep olanlar rahat­
sız etmiyorsa, kapı açıktır. Amerikan şirketlerindeki pat­
ronlar genellikle kapılarını aralık bırakırlar; böylece hem
olası kesintilere karşı önlem alırlar hem de çalışanlarına,
gerçekten önemli konularda görüşmeye açık olduklarının
işaretini verirler.

“Kapalı saatler”

Çalışanlarınızla konuşarak, günün belirli zamanlarında ra­


hatsız edilmemeniz konusunda anlaşın. Bu, dışarıdan gelen
ziyaretçiler için de geçerli olmalı. Sekreteriniz veya telefon
santrali aracılığıyla dışarıdan rahatsız edilmeme­
nizi sağlayın. Belirlediğiniz saatlere ran­
devu verilmemesini ve size telefon bağ­
lanmamasını talep edin. Eğer yalnız çalı-
1 şıyorsanız, o saatlerde telefonunuzu
doğrudan telesekretere yönlendirin.

“Açık saatler”

Gün içinde çalışanlarınızın sizinle görüşebilmeleri için bir


zaman dilim i belirleyin. Çalışanlarınızın bu yeni âdeti be­
nimsemeleri için, belirlediğiniz saatlere her zaman uyun.

166
H a ya tı K o la y la ştır

Dilek kutusu

Kısa notlar hâlinde tüm soruların bir dosya içinde kapını­


zın önüne bırakılmasını sağlayın; böylece rahatsız edilmemiş
olursunuz. İşinizi bitirdikten sonra, ilk olarak bu dosyaları
ele alırsınız.

Kendinize karşı dürüst olun

Hiçbir ilerleme kaydedememekten yakınan bir patron, bir


dağ kulübesinde veya sakin bir otelde çalışmalı ve bu sırada
firması için geleceğe dair vizyonlar geliş­
tirm elidir! İyi bir idareci, iş yerini 14
gün terk edebilir. Bunun için bütün
iş sahaları, sorunların bizzat çalışanlar
tarafından çözülebileceği biçimde or­
ganize edilmelidir.

Patron Tarafından Rahatsız Edilen Çalışanlar için


Kolaylaştırıcı Öneriler
Çoğu am ir hâlâ, çalışanlarının çağrıldıkları zaman bütün
işlerini bir kenara bırakıp gelm elerini beklerler. Ü stelik
işlerini bırakıp gelen çalışanlar, patronlarının bir telefon
görüşmesini bitirm esini veya bir konuğuyla vedalaşmasını
beklemek zorunda kalırlar. Aşağıdaki tedbirler bu soruna
çözüm sağlayabilir:

Yanınızda iş götürün

Mümkünse yanınızda her zaman —bekleme odasında patro­


nunuzu beklerken- üzerinde çalışabileceğiniz evraklar götü­
rün. Böylece bekleme süresini en iyi biçimde değerlendirir ve
faal olduğunuz izlenimini bırakırsınız.

167
W ern er Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Önceden planlayın

Talep üzerine harekete geçmek yerine aktif davranın. Önem­


li projelerde patronunuz sizi çağırana kadar beklemeyin. Ona
kendiliğinizden her iki taraf için uygun bir görüşme zamanı
önerin. Bunun avantajı, gerektiği gibi hazırlanmanıza olanak
tanımasıdır. Bu da her iki taraf için zamandan tasarruf sağlar.

Kendinize karşı dürüst olun

Acaba patronunuz gerçekten işinizin aksamasına sebep oluyor


mu, bunu öz eleştiri yaparak düşünün. Eğer iyi organize ol­
muşsa, açık hedefler ortaya koyuyorsa, öncelikleri tanımlıyor
ve sizi sadece geçerli nedenlerle iş esnasında rahatsız ediyor­
sa, aslında zamanınızı çalmıyor demektir. Buna rağmen siz
onun yolunuza çıkmasından rahatsız oluyorsanız, çoğunlukla
bunun başka bir nedeni vardır. Muhtemelen tamamen farklı
türdeki rahatsızlıklarınızı, farkında olmadan
patronunuza bağlıyorsunuz. Gerçek neden­
leri ortaya çıkarmaya çalışın. Belki işinizi
değiştirmek veya daha fazla öz güven sahibi
olmak istiyorsunuzdur.

İş Arkadaşları için Kolaylaştırıcı Öneriler

Diplomatik olun

K arşılıklı anlayışa ve belirlediğiniz zamanlar dahilinde dü­


zenli olarak iletişime önem verin. İş arkadaşlarınıza, biyolo­
jik saatinize göre en uygun zaman dilim inde çalışabildiğinizi
anlatın. Kapıya “Lütfen 14.00-16.00 saatleri arasında rahat­
sız etmeyin” yazan bir not asın. İş arkadaşlarınızla fikir bir­
liğine vararak her gün veya haftada bir gün, işle ilg ili ortak
meseleleri görüşeceğiniz bir saat belirleyin.

168
H ayatı K o la y la ştır

İyi örnek olun

Ne olursa olsun iş arkadaşlarınızı, çat kapı odalarına girerek


işlerinden alıkoymayın. Telefonla randevu
alın. Böylece, hummalı bir “her şey-hemen”
kültürüne sahip bir iş yerini m antıklı bir
biçimde “yavaşlatmayı” başarabilirsiniz.

Açık ve net

Buna rağmen bir geveze kapınızda dikiliyorsa, sadece ona


şöyle bir bakın ve samimi, ancak kararlı bir ses tonuyla şunu
söyleyin: “Şu anda önemli bir işle meşgulüm ve bu işi bir
müşteri için hemen bugün bitirmek istiyorum. İş bittikten
sonra daha rahat olacağım. Anlayışınız için teşekkür ediyo­
rum .” Kibarca gülümseyin, başınızı hafifçe aşağı yukarı sal­
layın ve hemen işinize geri dönün.

Önlem olarak kısa sohbetler

Sosyal ilişkilerinizi, sabahları, öğle yemeklerinde ve iş günü


sonunda gibi, süre açısından belirgin biçimde sınırlı, kısa ve
samimi sohbetlerle koruyun. Bu kısa soh­
betlerde kaynaşma arzunuzu ve meslektaş­
larınıza karşı saygınızı vurgulayın. İş arka­
daşlarınızın işinizi bölen bazı davranışları,
aslında grup içinde bağlılığı sürdürmeye
yönelik içgüdüsel hareketlerdir. Günde beş dakika bunun
için kesinlikle yeterlidir.

Kendinize karşı dürüst olun

Aksamalarda kendi payınızın ne kadar büyük olduğunu öz


eleştiriyle değerlendirin. Biraz havadan sudan konuşmayı se­

169
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

viyor musunuz? Yoksa daha fazla mesafe koyarsanız, diğerle­


rini kendinizden uzaklaştıracağınızdan ya da dışlanacağınız­
dan mı korkuyorsunuz? İşiniz sizi fazla zorluyor ya da size
fazlasıyla basit geliyor olabilir mi? Bu yüzden bilincinde ol­
madan her zaman bir kesintiye açık olmanız mümkün mü?

Kendi İşini Aksatan Ofis Çalışanları için


Kolaylaştırıcı Öneriler
Bir iş ne kadar uzun, zor ve sıkıcıysa, bizzat yaratılan engel­
lerle bu sevilmeyen işten kaytarmanın cazibesi de o kadar bü­
yüktür. Ancak iş, bir gün m utlaka tamamlanmak zorundadır
ve siz işinizi bilerek aksatmanın bedelini daha sonra ödemek
zorunda kalırsınız. Baskı altında çalışırsınız, mutsuz
olursunuz ve muhtemelen en iyi kaliteyi sağla­
yamazsınız. İşte, ofiste sık sık rastlanan kendi
kendine engel yaratma varyasyonları ve onlara
karşı yapabilecekleriniz:

Ö zel alanı ayırın

Sorun: İş arkadaşlarınızı (“Bayan Meckler’in oğluyla sorunları


varmış” gibi) özel sohbetler için ziyaret etmeyi seviyorsunuz.
Çözüm: Özel sohbetler için çalışma saatleri dışında, örneğin
öğle tatilinde bir araya gelin.

Yerinizde kalın

Sorun: Hiç gerekmediği hâlde, ya da bir işi telefonla halle­


debileceğiniz hâlde, bir başka bölümü veya bir şubeyi ziyaret
ediyorsunuz.
Çözüm: Deneme amacıyla önünüzdeki iki hafta boyunca gere­
kirse meseleleri telefonla çözmeye özen gösterin. Her aramayı
“ziyaretlere harcadığınız zamandan tasarruf’ olarak görün.
H a y a tı K o la y la ştır

Yaratıcı molaları sınırlayın

Sorun: Düşünebilmek için ofiste veya katta ileri geri dolaşıp duru­
yorsunuz. (“Birileriyle konuşunca aklıma daha çok fikir geliyor.”)
Çözüm: Pencerenin önünde durun ve üç dakika bo­
yunca dışarıya bakın. Bu sırada kulak kenarlarınızı
yukarıdan aşağıya doğru, peş peşe üç kez iyice ovun.
Bu hareket beyninizi canlandırır ve sizi aktifleştirir.

Sıra beklemekten kaçının

Sorun: Sık sık fotokopi çektirmeye veya müşterek kullanılan


diğer makineleri kullanmaya gidiyorsunuz, hem de en yoğun
saatlerde (“Öyle çok sıra beklemek zorunda kaldım k i... ”)
Çözüm: Fotokopi makinesinin ne zaman boş olduğunu öğre­
nin ve birkaç fotokopinizi birden çekin. Ya da daha iyisi bu
işi başkasına devredin.

Toplantıları sınırlayın

Sorun: Meslektaşlarınız ve iş arkadaşlarınızla görüşmeleriniz


ve toplantılarınız bir hayli uzuyor (“İnsanlar birbirlerini daha
iyi tanımalı ve iletişim kurm alılar.”)
Çözüm: Sadece projeyle gerçekten ilgisi olan iş arkadaşlarınızı
toplantıya çağırın. Önceden konuları net olarak tespit edin
ve süre sınırı belirleyin. Toplantıyı düzenleyen kişi siz değil­
seniz bu sınırın bireysel olarak belirlenmesini de sağlayabilir­
siniz: “Ben saat 15.00’da toplantıdan çıkmak zorundayım.”

Evde Çalışanlar için Kolaylaştırıcı Öneriler


Eğer yalnız çalışıyorsanız, tipik ofis yaşantısındaki pek çok
rahatsız edici unsur sizin için söz konusu değildir. Ancak bu

171
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

defa da çalışmak için her seferinde kendi kendinizi motive


etmek zorunda kalırsınız. İşte en sık karşılaşılan sorunlar:

Yeni fikirler için bir beyin fırtınası bloknotu tutun

Sorun: Uzun süreli bir iş esnasında birdenbire aklınıza


tamamen farklı bir projeyle ilg ili birçok iyi fikir ge­
liyor (“Ben yaratıcı, kafası fazlasıyla dolu bir insanım.
İlhamıma kulak vermeliyim.”)
Çözüm: Böyle anlar için bir “beyin fırtınası bloknotu” veya bir
ses kayıt cihazı bulundurun. Düşüncelerinizi kısaca not alın ve
tarihini belirtin. Hemen ardından asıl işinize geri dönün.

Kendinizi ödüllendirin

Sorun: Bilgisayar oyunları oynuyorsunuz ya da sanal ortamda


gereğinden fazla dolaşıyorsunuz.
Çözüm: Bilgisayar oyunlarını ve sanal ortamda gezinmeyi,
kendi kendinizi ödüllendirme yöntemi olarak kullanın (“Şu
işi bitirdikten sonra bilgisayarda bir tur Monkey Island oy­
namayı hak edeceğim.”) Internet bağım lılığına karşı, 20 da­
kika sonra sizi gerçek hayata geri döndürecek bir çalar saat
kurmak, basit ve etkili bir yöntemdir.

Yazı yazma korkusuna karşı en iyi yöntem

Sorun: Bir şey yazmak zorundasınız ve başlamak size öyle zor


geliyor ki, bilgisayar ekranının veya kâğıdın karşısında oldu­
ğunuz yere mıhlanmış gibi oturuyorsunuz.
Çözüm: Yazmaya ilk satırla değil, ikinci veya üçüncü satırla
başlayın. Bilgisayarda yazarken, ilk cümleyi sonradan ekle­
mek sorun değildir. Metnin kalan kısm ını bitirdikten sonra
H a ya tı K o la y la ştır

bunu yaptığınızda genellikle kelimelerin, klavyeden kendili­


ğinden akıverdiği hissine kapılırsınız,
yet el yazısıyla yazıyorsanız başlan­
gıç cümlelerinizin üzerinde biraz
boş yer bırakın.

Bir hamleyle atlayın

Sorun: Yapmaktan hoşlanmadığınız bir işle karşı karşıyasınız.


Çözüm: Örnek bir metni “ileri hamle” olarak kullanın. Üze­
rine “bir şeyler yazabileceğiniz”, benzer türde bir dosya açın.
Ya da keyifle kopyalayacağınız ve üzerinde sadece birkaç ke­
lim eyi değiştireceğiniz yazılı bir örnek metin bulun. Göre­
ceksiniz, bir süre sonra örnek metin sizi ileri iteleyecek ve
kendi metninizi yazabileceksiniz.

Beyin fırtınası

Yeni fikirler üretmek için yazarak çalışmaya başlayın. Boş bir


kâğıda beş dakika boyunca konuyla ilg ili kavramları tek tek
yazmak için kendinizi zorlayın. Bu sürenin sonunda birbi-
riyle bağlantılı olanları birleştirin ve başladığınız kavramı
çerçeve içine alın.

Ziyaretçiler ve Müşterilerden Kaynaklanan


Aksamalara Karşı Kolaylaştırıcı Öneriler

Sadede gelin

İlk karşılama aşamasını birkaç samimi cümleyle sınırlayın.


Konuşmayı kesinlikle genel veya özel konulara saptırmayın.
“İşler nasıl gidiyor?” diye sormayın, doğrudan “Mesele ne­
dir?” diyerek başlayın.

173
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Vücudunuzu konuşturun

Davetsiz ziyaretçilere içecek bir şeyler ikram etme­


yin. Rahat görünmeyin. Sırtınızı koltuğa yaslaya­
rak rahat oturmayın, aksine dim dik durun.

Kol saati numarası

Daha ziyaretin başında süreyi kesin olarak sınırlayın. Manâlı


bir sözle konuğunuzun bu süreye uymasını sağlayın (“On
dakikamız var, zamanımız kısıtlı, bu yüzden hemen konuya
gelsek iyi olur!”) Konuğunuzun, oturduğu yerden odanız­
daki bir saati görebilmesine dikkat edin. Oldukça etkili bir
yöntem de süreyi belirttikten sonra kol saatinizi çıkarmak ve
konuğunuzun göreceği biçimde önünüze koymaktır.

Övgü sözleri ile ayrılın

Konuğunuza onu takdir ettiğinizi hisset­


tirin; takdirinizin ölçütü, ayırdığınız za­
man olmasın. Konuşmanın sonuna doğ­
ru m utlaka övgü dolu bir söz söyleyin. Bu,
vedayı tatlandırır.

Ç o k rica ediyorum, hemen

Eğer bir sorun hemen çözülebilecekse, bunu yapın. Hemen çö­


zülemeyecekse; bu işi, bir iş arkadaşınıza devredin ya da konuğu­
nuzdan, önemli maddelerin kısa ve yazılı bir özetini rica edin.

Önleyici tedbirler

Sekreterinizle veya iş arkadaşınızla, davetsiz konuğunuz gel­


dikten en geç 15 dakika sonra sizi telefonla arayarak “acilen”
yapmanız gereken bir işi bildirmesi konusunda anlaşın.

174
H a ya tı K o la y la ştır

Bitiş işaretleri yollayın

Konuşmayı sona erdirmek için gözle görülür işaretler verin.


Ajandanızı kapatın, çalışma masanızın üzerindeki kâğıtları
kaldırın, sandalyenizde öne doğru kayın. Görüşmenin
sonucunu bir cümleyle özetleyin ve “Önemli bir iler­
leme kaydettiğim iz kanısındayım. Ziyaretiniz beni
memnun e tti” deyin. Konuğunuz, artık gitm esi ge­
rektiğini ima eden bu mesajı anlayacak ve ayağa kal­
kacaktır. Siz de aynı anda ayağa kalkın.

İmdat freni

Gerekirse olumlu bir yüz ifadesiyle ellerinizi hafifçe çırparak


konuşmayı açıkça sonlandırın ve şöyle deyin: “Artık her şeyin
açığa kavuştuğu kanaatindeyim.” Sonra çabucak ayağa kalkın.

Uğurlarken eşlik edin

Bir konuk sizi kendisine ayırm ış olduğunuz dakika sayısın­


dan çok, son izlenim ine göre yargılar. Konuğunuzu kapıya
kadar geçirin, asansöre veya arabasına kadar ona eşlik edin.
Böylece konuğunuza, onun için bir şeyler yaptığınızı his­
settirirsiniz. Bu sayede ayrıca, sadece on dakika süren bir
görüşmeyi konuğunuz için son derece olum lu bir görüşme
hâline getirebilirsiniz.

Önceden planlayın

Görüşme planlamış olduğunuzdan daha


uzun sürdüyse, bir sonraki görüşme için
m utlaka önceden randevu almasını konu­
ğunuzdan rica edin ve böylece ona daha
fazla zaman ayırabileceğinizi söyleyin.

175
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Sonunu Getirememe Sorunuyla Mücadele Edin


Düzensizlik eğilim i olan insanların tipik özelliklerinden biri,
başladıkları bir işi tamamen bitirmekten kaçınmalarıdır. Kla­
sik bir örnek, kullandıktan sonra diş macunu tüpünün ağzını
kapatmamaktır. Diğer sonunu getirememe biçimleri ise:
• Yemek yedikten sonra yemek artıklarını ve paketlerini ara­
bada bırakmak.
• Parayı cüzdanda değil, ceket ceplerinde taşımak.
• Çıkardıktan sonra manto ve diğer giysileri asmamak.
• K irli çamaşırları hemen çamaşır sepetine atmamak.
• Aletleri işleri bittikten sonra yerine kaldırmamak.
Unutmayın, bu şekilde kesinlikle zamandan tasarruf etmez­
siniz çünkü er ya da geç, zamanında toplamadıklarınızı top­
lamak zorunda kalırsınız. Bu arada muhtemelen, hayatınızı
gereksiz yere zorlaştıran bir kargaşa ortaya çıkar.

30 Saniye Prensibi

Düzensizlik eğilim i olan pek çok insan, iki ayağı bir pabuç­
taymış gibi hisseder. Onları bekleyen işlerin çokluğu yüzün­
den, önlerinde duran işe “Şimdi d eğil!” derler ve o işin yerine
getirilm esi için gereken zamanı gözlerinde büyütür­
ler. Bir mutfak saati veya bir kronometreyle, sev­
m ediğiniz için yapmaktan kaçındığınız işlerin
ne kadar zaman aldıklarını ölçün. Ceketinizi
dolaba asmanın sadece 20 saniye sürdüğünü
keşfettiğinizde gelecekte bu işi daha istekli yaparsı­
nız. Elektrikli süpürgeyle bir odayı süpürmek dört dakika,
bir gömleği ütülemek yaklaşık üç dakika sürer.
Üşengeçliğinizle mücadele etmek için 30 saniye prensibini
kullanın. Bir işi yapmak 30 saniye veya daha az sürüyorsa, o

176
H ayatı K o la y la ştır

işi anında yapın. Bu kuralı benimserseniz, arabanız ve eviniz


çok geçmeden daha derli toplu görünecek ve öyle kalacaktır.

Bilgi Bombardımanının Önüne Set Çekin


Medya ile giderek daha fazla zaman geçiriyoruz. Bilgi bombar­
dımanı artık dur durak bilmiyor. Yeni medya araçları hayatı­
mızı kolaylaştırma vaadiyle ortaya çıkarken, eskileri gerçekte
ortadan yok olmuyor. Bu konuda da kolaylaştırıcı yolunuzu
bulun ve aşağıdaki önerilerden size uygun olanları seçin.

“ Bunu Okumalıyım” Yığınını Azaltın

Okunmamış gazete, dergi, broşür ve prospektüs yığınlarıyla


kendi kendinize yük yüklemeyin. Böyle bir yığın bir ayda oku­
yabileceğinizden daha büyükse, bu size ruhsal bir yük getirir.
Tümüne şöyle bir göz atın, en ilginç üç tanesini bir kenara
ayırın ve kalanını atın. Kendinizi hafiflemiş hissediyorsunuz,
değil mi? Üç “kurtarılm ış” gazete veya dergiyi en iyisi aynı
gün okuyun ve sonra içlerinden atabildiğinizi atın (bkz. bir
sonraki öneri).

Dergileri Makasla Okuyun

Önemli bilgiler içeren bir yazı keşfettiyseniz,


onu kesip alın. Böylece evinizde, “içlerinde
okumak istediğim bir şeyler var” diyerek dergi
yığınları oluşturmazsınız.

Kitaplara Kendi İndeksinizi Yazın

Eğer bir kitapta ilginizi çeken bir şeylere rastladıysanız, k i­


tabın arka kapağının iç kısmına kendi indeksinizi (sayfa nu­
marası belirterek) yazın. Böylece bir kitabın “iyi yerlerini”

177
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

tekrar bulmanız kolay olur. Ayrıca bu sayede daha bilinçli ve


daha planlı okursunuz.
Eğer bu size çok zahmetli geliyorsa, küçük,
yapışkanlı, renkli not kâğıtları da aynı görevi
görür. Genellikle bir kitapta daha sonra tekrar
bulmak ve alıntı yapmak isteyeceğiniz üç ila on
yer olur. Kitabın üst kenarından görünecek biçim­
de yapıştırdığınız renkli not kâğıtları sayesinde o
yerleri çabucak bulursunuz. Ayrıca o kitabı daha önce dik­
katle okumuş olduğunuzu bir bakışta görürsünüz.
Bu sadece gerçeğe dayalı önemli bilgiler içeren kitaplar
için değil, romanlar için de geçerlidir. Sizi çok etkileyen bir
yer varsa renkli not kâğıtlarıyla işaretleyebilirsiniz.

Gazete Okum a İşini Kolaylaştırın

Kahvaltıda gazete okumak sevilen bir alışkanlıktır. Ancak


gazetelerin bilgi içeriği genellikle sınırlıdır. İyi gazetelerde
bile çoğunlukla sizi çok etkileyen ve gün içinde başkalarına
anlatacağınız sadece tek bir makale bulunur. Kendinize karşı
dürüst olun. O makaleyi okumasanız, ne kaybedersiniz?
Gazete okumayı ailenizin bir başka ferdine bırakın. Gazetede
gerçekten ilginç bir şeyler varsa, o zaten sizi haberdar edecek­
tir. Günlük haberleri arabanızın radyosunda, mutfağınızdaki
radyoda (radyo dinlemenin zevkini tatmak için iyi bir yer­
dir) veya akşam haberlerinde dinlersiniz. Kahvaltıda dergi­
leri, hatta en iyisi seçmiş olduğunuz yazıları okumayı tercih
edin. Ya da daha iyisi bu zamanı, ailenizle iletişim kurmak
için değerlendirin. İş hayatında iş görüşmeleri kaçınılmaz­
dır, özel hayatta ise vazgeçilmemesi gereken bir şey varsa o
da“kahvaltı konferanslarıdır”dır.

178
H a ya tı K o la y la ştır

Eğer gazetenizden ayrılamıyorsamz, sadece sizi gerçekten


ilgilendiren bilgiler içeren bölümleri seçerek okuyun (örne­
ğin ekonomi sayfası veya siyasi yorum). Gazetenin geri kalan
sayfalarına göz atmayın. Buna harcayacağınız zaman -toplam
zamanı düşünürseniz- çok fazladır.

Not Kâğıtları Yerine Not Defteri

Bir şeyleri not etmeniz gerekiyorsa, bunun için ya ajan­


da ya da küçük bir not defteri kullanın ve unutmamanız
gereken her şeyi oraya yazın. O rtalıkta dolaşan küçük not
k âğıtları, konsantrasyonunuzu bozar. D ağınık notlar, d ik ­
katinizi dağıtır!

H er Gün Karşınıza Çıkan Reklam


Bombardımanını Azaltın

Reklam amaçlı tişörtler ve şapkalar, üzerlerinde bir kahve


markasının reklam sloganı yazan kahve fincanları, buzdola­
bının üzerindeki komik reklam sözleri, pro­
mosyon kalemleri ve etrafınızdaki binlerce
eşya sürekli olarak bilinci oyalayan ve
bilinçdışını taciz eden mesajlar gönde­
rirler. Bu toplu oyalayıcıları gözünüzün
önünden kaldırın. Örneğin, mısır gevreklerini, satışlarını ar­
tırm a hedefi güden dikkat çekici paketlerinden çıkarıp, sade
ve büyük bir cam kavanoza koyun.

Çocuk Kitaplarını En Öne Koyun

Çocukları ve gençleri okumaya motive etmek için bir k i­


tapçı gibi davranın ve bir veya iki kitabı (her hafta değişti­
rerek) ön kapağı görünecek biçimde rafa koyun. Bu, çocuğa

179
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

“Ne güzel! Bu kitap bende var!” dem ektir ve gizli bir mesaj
verir: “K itaplar önem lidir.”

Enformasyon Kaynaklarından Faydalanın

D eğişiklik olsun, biraz da kendi reklamımızı yapalım: Bu k i­


tap için, Almanya ve Amerika’da yayımlanmış olan 650’nin
üzerinde kitabı, yani iki metre yüksekliğinde ve iki metre ge­
nişliğinde bir kitaplığı tümüyle gözden geçirdik. Bu kitapla
birlikte size, neredeyse 12 metre yüksekli­
ğinde, aşağı yukarı 7000 Avro değerinde
ve okuması çok zaman alan bir kitap y ığ ı­
nını 368 sayfada özetleyerek sunduk. Aylık
“Hayatı Kolaylaştır” bülteni, yaşam desteği
ve yönetim piyasasındaki yeni yayınlar ko­
nusunda sizi sürekli olarak bilgilendirm ek­
tedir. Bültenimizi nasıl sipariş edebileceğiniz konusundaki
bilgiyi, bu kitabın sonunda bulabilirsiniz.
Bülten servisimizin yanı sıra, enformasyon alim ini en iyi
seviyeye ulaştırabileceğiniz başka hizmetlerimiz de var. Üst
düzey yöneticiler çoktandır bu hizmetlerden faydalanıyorlar.
Örneğin, ücrete tabi internet hizmeti www.GetAbstract.com, iş
dünyası için son derece iyi bir hizmettir.

Televizyon Bağımlılığını Yenin

Televizyon seyretmek, özünde kötü bir şey değildir. Başka hiç­


bir iletişim aracı bu kadar etkili değildir ve böylesine yoğun
talep görmez. Hatta İsveç’te 1995 yılında yapılan bir araştır­
ma, televizyonu olmayan ailelerin çocuklarının genel kültür
ve pratik zekâ konularında “televizyon çocuklarına” kıyasla
geri kaldıklarını ortaya koymuştur. Ancak burada sözü edilen
televizyon çocukları, televizyonun karşısında sürekli oturan

180
H ayatı K o la y la ştır

çocuklar değildir. Ekranın başından ayrıl­


mamak, televizyon seyretmenin olumlu
etkilerini yok eder. Evinizdeki televizyon
ekranını amaca uygun kullanmanız için
burada birkaç kolaylaştırıcı öneriye yer
veriyoruz.

Bir program ve sonra mola

Televizyonu asla “öylesine” açmayın. İzlemek istediğiniz be­


lirli bir programı önceden tespit edin. Kendi kendinize, o
programın hemen ardından televizyonu kapatacağınıza ve
tüm “Ayrılm ayın!” çağrılarına karşı çıkacağınıza söz verin.
Bu söz, akşamları bir otel odasında yalnızsanız ve alışık ol­
m adığınız yalnızlığa karşı televizyon açmaya yöneliyorsanız
oldukça önemlidir.

Uzaklaşma yöntemi

Bazen aslında sizin için hiçbir şey ifade etmeyen bir film ta­
rafından esir alınır ve hiç istemediğiniz hâlde televizyonun
karşısında oturup kalırsınız. Çözüm: Televizyon açıkken oda­
dan çıkın. Televizyonla aranızdaki “büyülü bağ” bir kez ko­
parsa, o filmin izlemeye değmediğini anlamanız daha kolay
olur. Odaya geri dönün ve televizyonu kapatın.

Televizyonkolik arkadaşlarınızdan yardım isteyin

İşinizden veya hobilerinizden dolayı sizin


için ilginç olabileceğini düşündüğünüz be­
lirli bir programı izlemek istiyorsanız, baş­
ka birinden o programı seyretmesini rica
edin ve programı videoya veya başka bir
yere kaydedin. Daha sonra hangi bölüm­

181
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

lerin sizin için ilginç olabileceğini programı izleyen kişiye


sorun ve sadece o bölümleri seyredin.

% 5 0 Vazgeçiş

Dizileri takip etme zorunluluğu hissetmeyin, aksine aksatın.


Diziler ve seri olarak yayınlanan diğer programlar bağım­
lılık yapabilirler. Eğer dizi hastalığına yakalandıysanız, bir
dizinin sadece iki bölümünden birini, yani sürekli olarak bir
bölümünü atlayarak seyredin. Böylece hem dizinin gidişa­
tından haberdar olursunuz, hem zamandan tasarruf edersiniz,
hem de dizi bağım lılığınızdan kurtulmanız daha kolay olur.

Hayatınıza yenilik getirin!

Televizyonu şöyle bir gözden geçirin. Haberleri izlemeden


yaşayabilir misiniz? Alternatifler geliştirin; örneğin, yurt ça­
pında yayın yapan bir radyo kanalında detaylı haberleri din­
leyin. (Çoğu radyo kanalı, televizyondan
daha detaylı haber sunar.) Böylece TV
haberlerinin sizin için “akşam prog­
ramına giriş uyuşturucusu” olmasını
engellersiniz.

İletişiminizi Kolaylaştırın

Çok az insan yazı yazmayı sever. Bir m etin yazmak zorunda


olan biri, genellikle bu işi uzun süre erteler. Bu konuda en
önemli kolaylaştırıcı öneri; yazma işini gözümüzde o kadar
büyütm em ektir! Mükemmel değil, yarı mükemmel yazın,
üslup sorunlarına veya im la hatalarına aldırış etmeyin. Bu
sevmediğiniz işi ne kadar çabuk geride bırakırsanız, o kadar
iyidir. Burada, kolaylaştırm aya yönelik birkaç denenmiş
öneriye yer veriyoruz.

182
H a ya tı K o la y la ştır

Raporları Sorun Olmaktan Çıkarın

“Bu konuda bana bir rapor yazın.” Bu, ABD’de çoktandır var
olan, Almanya’daki bürolarda yeni yeni başlayan bir salgındır.
Amirinizi önemli olanın güzellik değil, enformasyon içeriği ol­
duğuna ikna edin. Genellikle belirleyici dokümanın (mektup,
prospektüs, gazete makalesi) bir fotokopisi, el yazısıyla ekle­
nen birkaç önemli notla birlikte en basit çözümdür. “ABD’de
de bu böyle yapılıyor” deyin; yalan söylemiş olmazsınız.

Daha Sade ve Daha Renkli Yazın

İş mektupları genellikle eski zamanların alışkanlıklarını yansıtan


birer tarihî eser gibidir; özel yazılar bile esasen modern dilde çok­
tandır kullanılmayan süslü ve boş sözler içerirler. Bu tür mek­
tuplarda saygıyla arz edilir, ilişikte yer alır, en derin temenniler
sunulur ve sonu gelmeyen tekdüzelikte içtenlikle selamlanır.
Mektuplarınızdan köhneliği çıkarıp atın! Başta alıştığınız
üslubun dışına çıkmakta biraz zorlanacaksınız ama kısa süre
sonra yeni bir üslupla yazmanın daha keyif­
li olduğunun, yazışmaların daha kolay
ilerlediğinin ve alıcının sizin satırlarını­
zı daha büyük bir memnuniyetle okudu­
ğunun farkına varacaksınız.
Bütün duyularınızı kullanın! Gördüklerinizi,
duyduklarınızı, tattıklarınızı ve hissettiklerinizi yazın. Kurt
Tucholsky’nin mektup idealini destekleyin. Konuştuğunuz
gibi yazın. Zamanla genel kabul görmüş olan mektup başlığı
“İyi günler, sayın.. . ” buna bir örnektir.

E-Mailinizi Kolaylaştırın

“35 yeni mesajınız var.” Giderek üstünde daha uzun süre me­
sai yaptığım ız bilgisayarlar tarafından böyle karşılanıyoruz.

183
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Sayıları sürekli artan elektronik postaları okumak ve yanıt­


lamak gerekiyor. Bazı şirketlerde çalışanlar, e-mail
düzenlemesi yapabilmeleri için uzmanlar tara­
fından eğitiliyor. Bu uzmanlardan biri, Intel’in
verim lilik yöneticisi Nathan Zeldes’tir ve
aşağıdakiler onun tavsiyeleridir:

Açmadan silin

Gelen posta listesini, tek tek mesajları okumaya başlamadan


önce, gönderenlerin adları ve konularıyla birlikte dikkatle
gözden geçirin. Pek çok mesajı okumadan silebilirsiniz. İs­
tenmeyen mesajlar (“spam”) ve tehlikeli virüslere karşı kesin­
likle bir filtre yükleyin. En etkili filtre, tüm spam gönderi­
cilerini dünya çapında ve sürekli olarak güncelleştirilen veri
bankasıyla çalışan cloudmark.com tarafından üretilmiştir.

H er proje için ayrı klasör açın

K âğıtlarla ne yapıyorsanız, bilgisayarda da onu yapın. “Gelen


posta” klasörünü size gelen her şeyi sürekli muhafaza etmek
için kullanmayın; mesajları okuduktan sonra ilg ili proje kla­
sörüne gönderin.

Anında yanıtlayın

E-mailin en büyük avantajı olan çabuk yanıtlama imkânından


faydalanın. Bir mesajı okuduktan sonra silmeyi ya da yanıtla­
mayı alışkanlık hâline getirin. Eğer
tam olarak yanıt verebilmek için
öncesinde bir şeyler üzerinde çalış­
mak zorundaysanız, çok kısa bir
ön bilgilendirm e yazısı yazın.

184
H a ya tı K o la y la ştır

Beş hafta klasörü açın

Ofiste kâğıtlar için kullanılan denenmiş bir yöntem “geçici


çöp sepeti” yöntemidir; buna benzer bir yöntemi bilgisaya­
rınızda da uygulamalısınız. “Beş hafta”
klasörüne, gönderenin bir kez daha
üzerinde durup durmayacağından veya
sizin farklı biçimde ihtiyaç duyup duy­
mayacağınızdan emin olmadığınız tüm mesajları
kaydedin. Bu klasöre beş haftada bir göz atın ve artık işinize
yaramayacağını düşündüğünüz mesajları silin.

Kısaltmalar bulun

İş arkadaşlarınızla birlikte konu satırına yazabileceğiniz ve


konunun ne olduğunun hemen anlaşılmasını sağlayan kısalt­
malar bulun. Örneğin; yerine getirilm esi şart olan önemli iş­
ler için “A.E.” (acil eylem), o kadar önemli olmayan konular
için “S.B.A.” (sadece bilgi amaçlı).

Derdinizi e-mail konu bölümüne sığdırın

Tümüyle konu satırına sığdırılabilen mesajlar pratiktir. A lı­


cının mesajı açmak zorunda kalmaması için, konu satırını
“ms” (mesajın sonu) veya “mb” (mesaj bitti) ile sonlandırın.
Bu tür kısa mesajlar bilhassa “alındı onayı” olarak uygundur:
“Hemen yanıtladığınız için çok teşekkürler!”

Ofis dışında olduğunuzu bildirin

Tatilden döndükten sonra yüzlerce açılmamış e-maille karşı


karşıya kalmanız, kaçınılmaz kaderiniz değildir. Çoğu e-mail
programı “ofis dışındayım ” özelliğine sahiptir. Bu sayede, siz
“ofis dışında” olduğunuz zaman size mesaj gönderenler, ne

185
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

zaman ofise döneceğinize ve neden anında cevap veremediği­


nize dair bir mesaj alırlar.

C C ’yi tasarruflu kullanın

E-mailler büyük bir adres listesine çok kolay gönderilebilirler.


Bazı insanlar dört bir yana ulaşabildiklerinden emin olmak
için bunu seve seve yaparlar. Firmanızda bu özelliğin sadece
istisnai durumlarda kullanılması gerek­
tiği konusunda anlaşmaya varın çünkü
işyerlerine e-mail akınının kaynağı her
şeyden önce CC düşkünlüğüdür.

Ekteki dosyalara dikkat

Bir diğer kötü alışkanlık, bir e-maile resim dosyaları ve diğer


devasa dosyaları eklemektir. Bunu idareli biçimde ve sadece
alıcının dosyaya tümüyle ihtiyacı olduğunu biliyorsanız ya­
pın. Alıcının dosyaya tümüyle ihtiyacı yoksa, ona yalnızca
gerekli bulduğu bölümleri yollamanız daha nazik bir davra­
nış olur. Sadece bilgilendirm e amaç­
lı resim yolluyorsanız, yollamadan
önce resmin formatını küçültün ve
renkli resimleri, yer tasarrufu sağ­
layan JPG formatında kaydedin.
E-maillere eklenen dosyalar her zaman tehlikeli bilgisayar
virüslerinin potansiyel kaynağıdır. Bu yüzden, göndereni ta­
nımıyorsanız bir eki asla açmayın!

Kendinizi net ifade edin

Mümkün olduğunca kısa ve net e-mailler yazmayı hedef


edinin. Bir e-m aili yanıtlarken, eğer gerekliyse gönderenin
mesajından alıntı yapın ve kendi cümlelerinizi özet hâlinde

186
H a ya tı K o la y la ştır

yazın. Bu, alıcının e-m aili okumasını kolaylaştırır ve e-mail


esasen bu amaç için icat edilmiştir.

Kolaylaştırıcı 14. Fikir


Zam an Zaman Kaçın
Ancak yalnızken üstesinden gelebileceğiniz bir iş söz konusuy­
sa ve rahatsız edilmek istemiyorsanız, sadece tek bir
çözüm vardır: Kaçış! Başarıya ulaşan yaratıcı insanla­
rın hepsinin, çalışmak için inzivaya çekildik­
leri sığınakları vardır. Elbette ki sizin sığına­
ğınız Ernest Hemingway’ın deniz manzaralı
bungalovuna benzemek zorunda değil. Hayatı
kolaylaştıran ikinci ofis için birkaç öneri:

Arabada, arka koltukta

Hava şartları elverişliyse (aşırı sıcak veya aşırı soğuk değilse),


ikinci ofisinizi arabanıza kurun. Rahatsız edilmeyeceğiniz,
tenha bir yere gidin ve arka koltuğa oturun. Arka koltukta
artık şoför değil, patronsunuz!

Açık havada

Hava şartlarına bağlı olarak ikinci ofisiniz parkta, göl kenarında


ya da doğada size ilham veren herhangi bir yerde olabilir. Bazı in­
sanlar buna karşı içten içe bir isteksizlik duyarlar. “Bu kadar gü­
zel bir yerde çalışılır mı? Ben burada sadece dinlenmek isterim!”
Böyle düşünenler, pozitif bir mekândan kaynaklanan son derece
büyük enerjiyi hafife alırlar. Endişelenme­
yin, çalışmanızla güzel bir mekâna zarar
vermezsiniz. Bu durumda farklı bir etki söz
konusudur. Çevrenizin çekiciliği sayesinde
işiniz de daha hoş ve daha çekici hâle gelir.

187
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Güçlü mekânlar

Hemen hemen her firmada sürekli kullanılmayan mekânlar


vardır: Büyük toplantı odası, yemek saatleri dışında bir kan­
tin, boş duran ofisler veya en azından bir dış hizmetler çalı­
şanının zaman zaman boş duran masası (bu elemanın yerini
ne zaman kullanabileceğinizi önceden kendisiyle konuşarak
belirlersiniz). Önemli olan, söz konusu mekânın sizin ofisi­
nizden mümkün olduğunca uzakta olmasıdır. Binadan ayrı­
lırmış gibi, yerinizden ayrılacağınızı bildirin, telefonunuzu
doğrudan telesekretere yönlendirin ya da ofisten ayrılırken
her zaman ne yapıyorsanız onu yapın. Önünüzde rahatsız edil­
meyeceğiniz ve mucizeler yaratabileceğiniz iki üç saat var.

Tesirli mekânlar

Microsoft firmasının bir reklâmında, nihayet rahatsız edil­


meden çalışabilmek için dizüstü bilgisayarıyla birlikte k ili­
seye sığınan bir iş kadını gösterilir. Kilisede yalnız değilsi­
niz, klavye tıkırtısı şüphesiz ki biraz sorun olacaktır. Ancak
buradaki temel fikir akıllıcadır: Konsantrasyonunuza ve il­
hamınıza pozitif etkisi olan güçlü mekânları arayıp bulun.
Çalışmak için bir kitap ve bir not defteriyle yetiniyorsanız
hiç kimseyi rahatsız etmezsiniz. Kiliseler yerine alternatif
olarak; halka açık bir kütüphane, rağbet edilmeyen (kendi
hâlinize bırakılacağınız) bir kafeterya, (sizi rahatsız edecek
tek bir garsonun bile olmadığı) bir self-service restoranı, bir
müze veya bir otelin lobisi düşünülebilir.

Tren

Hangi mekânların yaratıcılığınıza pozitif etkisi olduğunu


bulun. Örneğin, benim için tren böyle bir mekândır. Önüm­

188
H a ya tı K o la y la ştır

de, telefonun çalmayacağı ve kapıdan içeri bakan insanların


olmayacağı dört saatlik bir yolculuk olduğunu bilirsem, zor
makaleleri okumak veya yazmak için zil
nim boşalır. Hatta gerekirse bunun için,
aylık kartla ücretsiz yararlanabildiğim
hızlı trenin havaalanı hattı da uygundur.
Ancak trende çalışma planı suya düşebili
Örneğin, tren hıncahınç doluysa (cuma ve
öğleden sonraları hep böyledir), gevezeliği seven birinin kar­
şısına oturduysanız vagonda bağıra bağıra konuşan bir turist
grubu varsa ya da tren yolculuğu sizi yoruyorsa —çünkü bazı
insanlar ilk kilometrelerin ardından sallantıdan uyurlar.

Havada

Bazı insanlar en çok uçakta çalışmayı severler. Ancak ufak te­


fek prosedürler (bilet kontrolünden geçmek, beklemek, uça­
ğa binmek, kalkış, iniş, uçaktan inmek, bavul beklemek) her
içsel konsantrasyon için zehir etkisi yapar ve Avrupa içinde
uçak yolcuğu çoğunlukla kısa sürer.

Düşlediğiniz Yerde
Size, bir önceliğe tam olarak konsantre olmanız için gereken,
hiç rahatsız edilmeyeceğiniz sığınağı sunan, diğer kullanıl­
mayan mekânları arayın. Göreceksiniz, sadece böyle yerleri
aramak bile, buna değen, yaratıcı bir eylemdir.

189
Kolaylaştırm a Hayaliniz: Beşinci Gece

Pek çok küçük ve büyük yükten kurtularak, piramidin


dördüncü basamağına neredeyse yer çekimine kapılma­
dan. havada süzülerek yükseldiniz. Altınızda gözenek­
li duvar duruyor, bu arada çok uzaklaşmış gibi görünen
saatlerin kadranları hiç durmadan dönüyor. Kendinize
giderek daha fazla yaklaştığınızın farkına varıyorsunuz.
Eşyaların ve paranın yanında kendinizi pek algılayama-
mıştınız. Üçüncü basamakta, zamanda, o yavaş yavaş dö­
külen duvarın doğrudan doğruya sizinle bağlantılı oldu­
ğunu anladınız.
Dördüncü basamakta şu ana dek piramidinizde mevcut
olmayan bir yuva ve mahremiyet duygusu sizi ele geçiri­
yor. İlk bakışta size, sanki yapının bu bölümü sadece ay­
nalardan oluşuyormuş gibi geliyor. Nereye baksanız sade­
ce kendinizi görüyorsunuz; bazen uzakta, bazen yakında.
Kendi vücudunuzun her bir parçasını fark ediyorsunuz,
hatta bazen derinizden içeri bakabiliyorsunuz. Burnunuza
tanıdık kokular geliyor. Etrafta yürürken, hoş sıcaklığı ve
dondurucu soğuğu hissediyorsunuz, bazen hoş bir gıdık­
lanma ve sonra yine bıçak gibi saplanan bir ağrı. Bazen
solgun ve yorgunsunuz, bazen enerjinizden yerinizde du­
ramıyorsunuz.
Bazı yerlerde direkler, borular ve gözle görülür biçimde
piramidin diğer katlarına uzanan tertibatlar görüyorsu­
nuz. Burada fiziksel sağlığınızın ve doğal olarak tüm has-
talıklarınızın sahasındasınız. Fiziksel durumunuzla mad­
di durumunuz, sahip olduklarınızla hayatınızdaki pek çok
diğer oluşum arasında bağlantılar olduğunu zaten biliyor-

193
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

dunuz. Ancak şimdi bu bağlantıların ne kadar çok yönlü


olduklarını, yaşam piramidinizin dördüncü basamağının
durmadan hareket eden karmaşık bağlantılar yüzünden
sürekli olarak sağa sola ve yukarı aşağı hareket ettiğini
hayretle fark ediyorsunuz.
Tüm bunları seyrederken, çok şaşırtıcı bir keşif yapıyor­
sunuz: Bağlantı tertibatlarından birini daha yakından in­
celediğiniz ve nereye uzanabileceğini düşündüğünüz anda,
bağlantı tertibatı inceliyor ve güçsüzleşiyor. Bu sırada ba­
zıları tamamen geri çekiliyor. Vücudunuzun rahatlatıcı bir
nefes aldığım duyuyorsunuz, küçük bir mutluluk seli coşa­
rak damarlarınızdan akıyor. Yaşam piramidinizin bu basa­
mağında ne yapacağınızı bir kez daha sezinliyorsunuz.

“En önemlisi sağ lık tır!” der pek çok insan. İnsanlar bunu
söylerken çoğunlukla hastalıkların olmamasını kastederler.
Oysaki sağlık bundan daha fazlasıdır, ancak aynı zamanda
da daha azıdır.
Sağlıklı olmak, hasta olmamaktan daha fazla anlam taşır. Sağ­
lıklı insan, vücuduyla barışık olan ve fiziksel uğraşlardan mutlu­
luk duyan, enerjisini özenle koruyan ve arttıran insandır.
Ancak sağlıklı olmak, aynı zamanda hasta olmaya açık
olmak anlamına gelir. Hastalıklarınız ruhsal gelişim inizle

194
H ayatı K o la y la ştır

ayrılmaz bir biçimde bağlantılıdır. Nasıl çocuklarda çocuk


hastalıkları gelişime önemli katkıda bulunuyorsa, yetişkin­
lerde de vücudun sinyallerini anlamak ve onlardan yararlan­
mak önemli yetilerdendir. Nahoş semptomları, ilk ortaya
çıktıklarında ilaçla veya diğer tıbbi maddelerle yok etmeye
çalışan bir insan, içsel olgunlaşmanın ve başkaları için derin
anlayışın kıym etli hâzinesinden kendini mahrum eder. Ay­
rıca hastalığın asıl nedenini araştırmamak ve sorunu kökten
çözmemek tehlikeli olabilir.
Yaşam piramidinizin başka hiçbir katında pozitif bir baş­
langıca sahip olmak burada olduğu kadar önemli değildir.
Bu yüzden başlangıç için size en kolay biçimde memnuniyet
ve m utluluk duymanızı sağlayacak birkaç kolaylaştırıcı adım
gösteriyoruz.

Kolaylaştırıcı 15. Fikir


Vücudunuzdaki Mutluluk
Hormonlarını Çalıştırın

Egzersiz Yapın
Her gün en az yarım saat, en iyisi açık havada, fiziksel egzer­
siz yapmaya özen gösterin. Bisiklet sürmek, bahçeyle ilgilen­
mek, tempolu koşmak veya size keyif veren tüm diğer spor
türlerinin yanı sıra sadece yürü­
mek de uygundur.
Fiziksel egzersiz vücutta beta
endorfin salgılatır. Vücuda has bu
peptidler, sinir hücreleri ve beyin
hücreleri arasında bilgi aktarım ı­
nı sağlar ve afyona benzer bir etki

195
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

İyi Uyuyun
Gece deliksiz, derin bir uyku uyuyan bir insan, m utluluk ye­
tisini arttırır. Bunun için akşamları ağır yemekler yemeyin,
hele saat 20.00’dan sonra hiçbir şey yemeyin, gerekirse yat­
madan önce sakinleştirici bir çay veya bir bardak sıcak süt
için, uyku ritüelinize uyun, yattığınız odayı iyi havalandırın,
gerekirse yumuşak bir yorganla yatın, yatağın yanında 230 V
gücünde elektronik alet bulundurmayın (saatli radyo yerine
p illi saat kullanın!) Kolay ve etkili biçimde enerji depolamak
için haftada en az bir kez saat 22.00’dan önce yatın.
Eğer uyku probleminiz varsa, denenmiş gevşeme teknik­
lerinden biriyle çözmeye çalışın. Sizin için oldukça güzel iki
meditasyon seçtik:

Kartal Meditasyonu

Hayalinizde, akşam manzarasını seyredebileceğiniz, yüksek bir


kayalığın tepesinde oturun. Karşınızda yuvasında oturan bir kar­
tal görüyorsunuz. Yavaş yavaş kanatlarını açıyor ve sonra birden-
bire havalanıyor. Usul usul kanat çırparak ak­
şam güneşine doğru süzülüyor. Kartal, ufuk­
ta ufacık bir nokta hâline gelene dek, onun
her kanat çırpışını takip ediyorsunuz.

Yürüyüş Bandı Meditasyonu

Havaalanlarında sık sık rastlanılan türden, upuzun bir yürü­


yüş bandının üzerinde duruyorsunuz. Ancak üzerinde dur­
duğunuz yürüyüş bandının bir sonu yok. Sizi usulca ilerletip
geniş havaalanı koridorundan dışarıya çıkarıyor ve en sonun­
da kendinizi uçsuz bucaksız göğün altında buluyorsunuz.
Olağanüstü güzellikte manzaraların; bir nehrin ve ormanın

198
H a ya tı K o la y la ştır

yanından geçiyor, deniz kenarındaki geniş bir kumsala ula­


şıyor ve hiç durmadan ilerliyorsunuz. Yürüyüş bandı sizi k ı­
yıya paralel olarak, sonsuz, ıssız ve muhteşem kumsalda dur
durak bilmeden ileriye taşırken denizin üzerinde güneş, göğü
kızıla boyayarak ağır ağır batıyor.

Yemeğinizi Keyifle Yiyin


Hiçbir şey sağlığım ızı yemek kadar çok etkilemez; hem de
çocukluğumuzun ilk yıllarından itibaren.
Ancak sağlık nicelikle değil, niteli
nır. Vücudunuza girmesine müsaade
riniz konusunda seçici olun. Yemeğin
sadece vücudumuzu doyurmadığı,
aynı zamanda zihnimizi de beslediği
bilimsel olarak birçok kez kanıtlan­
mıştır. Burada yer alan kolaylaştırma listemizden, gıdaların
hangi pozitif yan etkilere sahip olduklarını öğrenebilirsiniz.

Vücut ve zihin için kolaylaştırıcı


beslenme önerileri

Avokado, kuşkonmaz, havuç ve greyfurt, konsantrasyonu artırır.


R inga ve levrek, kasları ve beyni güçlendirir.
Süt, ceviz ve pirinç, hafızayı güçlendirir.
Portakal suyu, biber, soya fa su lyesi ve
muz, m oral yükseltir.
Beyaz peynir, badem ve bira ma­
yası, stresi azaltır.
Fasulye, bezelye ve soya peyniri,
sa ğlığı destekler.

199
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Ekmek ve makarna, uykuyu düzenler.


Istakoz ve buğday tohumu, sosyal y etilen destekler.
Sarımsak, bağışıklık sistemini güçlendirir.
istiridye, kuzu mantarı ve baklagiller, cinsel isteği arttırır.
Akşamları bir bardak nar suyu, tansiyonu düşürür ve k eyif verir.

Kolaylaştırıcı 16. Fikir


Enerjinizi Serbest Bırakın
M utluluk ve yaratıcılık araştırmalarına öncülük eden Macar
asıllı Amerikalı psikolog Mihaly Csikszentmihalyi’nin bü­
yük keşfi; m utluluğum uz ya da mutsuzluğumuzun, yaşam
şartlarından çok kendimize bağlı olduğudur.
M utluluğu siz yaratamazsınız. Öte yandan, kendiliğinden
gerçekleşen ve değiştirilem ez bir kader gib i başınıza gelen
bir şey de değildir. M utluluk, kendinizi ona hazırlayabile-
ceğiniz bir durumdur. Belki m utluluğa sebep
olamazsınız ama son berece etkili bir biçimde
m utluluğunuzu engelleyebilirsiniz. “İçsel
tecrübelerini kullanm ayı öğrenen insanlar,
W l§ jl yaşam kalitelerini belirleyebilirler. Mut-
lu iyk adım verdiğim iz şeye en yakın yol
budur.” (Csikszentmihalyi)
İnsanlar en büyük m utluluğu tatilde, kumsaldaki şezlong­
da uzanırken tatmazlar. Yaşamdaki en iyi anlar, pasif veya
dinlendirici anlar değildir; aksine, ruh ve bedenin sınırları­
nı zorlayarak sizi harekete geçiren anlardır. M utluluğu, içi­
mizde bir merak kıvılcım ı keşfettiğimizde ve bu kıvılcım ı
tutuşturarak bir heyecan ateşine dönüştürdüğümüzde tada­
rız. Ancak m utluluk asla sürekliliği olan bir durum değildir,
tek tek m utluluk durumlarının bir araya gelmesiyle oluşur.

200
H ayatı K o la y la ştır

Csikszentmihalyi bu durumu “akmak” olarak adlandırır. Bir


eyleme, başka hiçbir şeyin önemi yokmuş gibi —tıpkı çocuk­
ların oyuna daldıkları gibi—dalmak. Her şey sanki kendili­
ğinden “akar”, “akıp gider”. Bu süreç boyunca bilincinizde
bir bütünlük duygusu hüküm sürer.
Hayatın her döneminde tipik, daha sonra tekrarlanamayan
m utluluk deneyimleri yaşanır; ilk aşkın m utluluğu gibi. Bir
evlilikte ilk günkü heyecanı tekrar tekrar tatmayı beklemek
saçma olur. Birbirlerine “ilk günkü kadar âşık” olduklarını
iddia eden çiftlere inanmayın. Gerçek m utluluk, geçmişe
duyulan özlemden değil, ruhun gelişim ini devam ettirme­
sinden doğar. Örneğin; çocuk sahibi olmanın, yarım kalan
bir işi tamamlamış olmanın ya da fiziksel bir özre rağmen
hayatın tadını çıkarabilmenin m utluluğu.
M utluluk deneyimi; kültürden, yaştan, eğitimden veya
maddi refahtan tamamen bağımsızdır. Csikszentmihalyi; ma­
denciler, sanatçılar, menajerler ve cerrahlar arasında ortalama­
nın üzerinde m utlu insanlar tanıdı. Hemen hemen hepsi orta­
lamanın üzerinde bir performans gösteriyorlar ve hayatlarını
sık sık gözden geçiriyorlardı.

Yedi Kolaylaştırıcı Adımda Mutluluk Deneyimi


M utluluğunuzu imal edemezsiniz. Ama yavaş yavaş filiz­
lenen m utluluk deneyimleri için zemin hazırlayabilirsiniz.
Aşağıdaki yedi şart, m utlu insanları inceleyen araştırmacılar
tarafından bulunmuştur.

I . Kendinizi tamamen verin

Özel yaşam ve iş hayatı arasında güçlü bir ayrım, m utluluğu


baltalar. Memur zihniyeti (“saat 17.00’da paydos”), akışı en­

201
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar j. Seiw ert

geller. M utluluk, bir olguya tamamen kendini vermeye hazır


olmayı gerektirir. İş ve özel yaşamları iç içe geçen insanlar
akış tecrübelerini daha kolay yaşarlar.

2. Âna odaklanın

Sadece uzak bir hedef (çok para kazanmak, b elirli bir po­
zisyona ulaşm ak) için çalışm ak, m utluluk deneyim i açı­
sından zararlıdır. Tamamen şu anda olan insan, akışı de­
neyim ler. A kışta zaman hiçbir rol oynamaz.
Her şey olması gereken zamanda, te­
laşsız ama aynı zamanda duraksamadan
gerçekleşir. Zaman durmuş gib id ir, şu an
“ebedî” g ib i gelir. Geçmişle karşılaştırm aları ve geleceğe
dair düşleri bırakm aya çalışın. Böylece yoğun akış dene­
yim leri için şansınız artar.

3. Tek bir aktiviteye konsantre olun

Birden fazla aktiviteye aynı anda yoğunlaşmak zorunda ka­


lan insanlar, akış için yetersizdirler. M utluluğu ancak, bir işi
tamı tamına ve bütün varlığınızla yerine getirdiğinizde tec­
rübe edebilirsiniz.

4. İşinizin tadını çıkarmayı öğrenin

Akışı tecrübe eden insanlar, iş çevrelerinin sınırlamalarını ola­


naklara dönüştürmeyi başarırlar. Kendinizi, niteliğinizin ölçü­
tü olarak görürsünüz. Başkalarının takdiri veya kazandığınız
para geri planda kalır. Csikszentmihalyi tarafından araştırılan
son derece mutlu insanlar arasında ustalığı ve yardımseverli­
ğiyle her yerde çok sevilen, sıradan bir çelik işçisi vardı.

202
H ayatı K o la y la ştır

5. Mutsuz meslektaşlarınızla birlikte


çalışmaktan kaçının

İş çevrenizin mutluluk deneyiminiz üzerinde büyük bir etkisi


vardır. Sürekli mızmızlanan, negatif düşünen insanlarla bir­
likte çalışıyorsanız, uyumlu bir ekiple çalışan insanlara kıyasla
akışı tecrübe etmekte zorlanırsınız. İş çevrenizde h
gi insanların kronik olarak mutsuz olduklarını ve
muhtemelen farkında olmadan mutsuzluklarını
size bulaştırdıklarını analiz edin. Bu tür insanlar­
dan kesinlikle uzak durun ya da başka bir odada
veya departmanda çalışmayı talep edin.

6. Kendinize kontrolün sizde olduğu bir iş seçin

Kendisini kurban olarak gören ve yaşamayan ama “yaşatılan”


biri, işini son derece iyi yapsa bile sevinç duyma yetisini kay­
beder. Bu yüzden kendinize, maaşı daha kötü olsa ya da daha
az itibar kazandırsa bile, başka bir iş seçin, işinde m utluluğu
tadan bir insan, işini o kadar iyi yapar ki er ya da geç hem mad­
di yönden hem de prestij açısından bunun faydasını görür.

7. Boş zamanınızı planlayın

Şaşırtıcıdır ki çalışmak, boş zamanın tadını çıkarmaktan


daha kolaydır. İş dünyası yerleşik hedefler, kurallar ve mü­
cadeleler içerir. Buna karşın boş zaman, plansızdır
ve tadını çıkarabilmek için bir şeyler
planlamak çaba ister. Bu yüzden boş
zamanınızı planlamaktan ve bilinçli
olarak şekillendirmekten çekinmeyin.
Boş zamanlarını boşa harcamayan insanlar, hayata daha po­
zitif bakarlar, daha uzun yaşarlar ve daha nadir hastalanırlar.

203
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Ancak çalışırken sadece hafta sonu tatili için yanıp tutuşan


bir insan, akışı nadiren yaşar. Csikszentmihalyi’nin araştır­
masına katılanların sadece yüzde 18’i boş zamanlarında akışı
tecrübe etm işlerdir ve bu tecrübeler hemen hemen hepsinde
organize bir hobi çerçevesinde gerçekleşmiştir.

Kolaylaştırıcı 17. Fikir


Formda Olmayı Sorun Olmaktan Çıkarın
Boş zamanlarında spor yapanların %95’i, bilmeden kendileri­
ni fazla zorlarlar. Spor bilinçsiz yapılmamalıdır. Forma girmek
için yapılan hareketler de dahil her spor türünde, bir sınıf sis­
temi vardır: Yeni başlayanlar, ilerlemiş olanlar ve profesyonel­
ler. Spora başlayan cesur bir aceminin birdenbire burnu yere
sürtülür. Grup içinde kötü olmak istemez ve başarma hırsı
yüzünden sportif aktivitesi boyunca, hep kaçmak, kurtulmak
istediği hırsına yeniden kapılır.
Öyleyse hiç spor yapmamalı mı? Winston Churchill’in
özlü sözü, “öncelikle spor yok” burada yerinde bir alıntı olur.
Bunu uygulayan biri, bu büyük şahsiyetin hareketten yoksun
u—atının son 14 yılını tekerlekli sandalyede
geçirmiş olduğunu unutmamalıdır.
Çözüm: Eğlence! Sağlık antrenörü (ve eski
-j profesyonel sporcu) Gert von Kunhardt’a
göre spor, “eğlence amaçlı” yapılm alı,
ter dökme yerine tat alma hedeflenmelidir. Ağır egzersizler
yerine yumuşak hareketler yapılmalıdır.

Birkaç Dakikalık Egzersizler Yapın


Sırt ağrıları, tutulmalar, soğuk algınlığına yatk ın lık ... Kas­
larınızı çalıştırarak bütün bunlardan ve çok daha fazlasından

204
H ayatı K o la y la ştır

korunabilirsiniz. Vücudunuz, yaşamak ve sağ­


lık lı kalmak için gereksinim duyduğu hemen
hemen tüm önemli maddeleri, kaslarda ken­
di kendine üretebilir. Düzenli ve kontrollü
egzersiz yapmak, sağlık için şarttır. Fakat
genellikle sağlık için iyi olandan çok daha
fazlası yapılarak aşırıya kaçılır. Öneri: Kısa
süreli, basit hareketleri tercih edin.
Hamlaşmış kasları yeniden güçlendirmek için en hız­
lı yöntem, izometrik egzersizlerdir. Sabit bir dirence karşı
beş ila on saniye kadar gerilm ek gibi. Denge egzersizleri de
mikro kas sistemi için iyidir; her dinam ik hareketler ise kan
dolaşımınıza iyi gelir. Bu tür kısa süreli egzersizleri günde­
lik yaşamınızın değişmez bir ritüeli hâline getirebilirsiniz.
Kolaylaştırıcı püf noktası, tekrarlanan aktiviteleri belirli bir
egzersizle birleştirm ektir:

• Dişlerinizi fırçalarken, dizlerinizi hafifçe bükün ve parmak


uçlarınızda hafif hafif yaylanın.
• Duştan sonra abartılı bir biçimde jim nastik hareketleri ya­
parak kurulanın.
• Tıraş olurken, tek ayağınızın üzerinde durun.
• Gömleğinizin veya bluzunuzun düğmelerini iliklerken,
kravat bağlarken, takı takarken, ayakkabılarınızın bağ­
cıklarını bağlarken de prensip olarak tek ayak üze­
rinde durun.
• Beklemek zorundaysanız, durduğunuz yerde yü­
rüme hareketi yapın (“Toplardamar pompası”).
• Arabada beklerken, on saniye boyunca direksiyo­
nu tutarak itin, kalça kaslarınızı gerin, omuzları­
nız ve başınızla dairesel hareketler yapın.

205
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Bilinçli Koşun
Her zaman en etkili egzersizlerden biri koşmaktır. Ancak
maraton koşucularını ve spor öğrencilerini kendinize örnek
almayın, sadece kendinizi düşünün ve Kunhardt’ın basit ku­
rallarını uygulayın:
1. Koşmaya başlamadan önce vücudunuzu ısıtın: Kaslarınızı
germek, uzatmak, çekmek ve gevşetmek için birkaç daki­
ka yeterlidir.
2. Koşunun ilk 30 saniyesinde kollarınızı ve omuzlarınızı
gevşetin, kendinizi fazla zorlamaktan kaçının ve bir ritim
yakalamaya çalışın.
3. Bir süre koştuktan sonra -olduğunuz yerde koştuğunuz his­
sine kapılana dek- bilinçli olarak yavaşlayın.
4. Daha sonraki dakikalarda vücudunuzdaki
fantastik süreci tecrübe edin: Kırmızı kan
küreciklerinin sayısı artar, kan basıncı yükselir,
damarlar genişler, hormon düzenlemesi başlar.
5. Temponuzu düşürün. Koşarken önemli olan, en kısa sü­
rede koşmanız veya rekor kırmanız değildir, sadece sizin
kendinizi iyi hissetmenizdir. Başkalarının alaycı bakışla­
rına aldırış etmeyin. İdeallerinizdeki sporcu olmaya çalış­
mayın. Sizin yaptığınız, en sağlıklı “tempolu koşudur”.
6 . İlk beş dakikanın ardından fiziksel uyum
süreci sona erer. A rtık sorunsuz koşmaya de­
vam edebilirsiniz. Çevrenin, gökyüzünün,
bitkilerin, doğadaki hoş kokuların ve seslerin
tadım çıkarın.
7. On ila yirm i dakika tempolu koşunun ardından vücudu­
nuzda.değişim başlar. Yeni kılcal damarlar gelişir, koles­
terol düşer, hormon seviyesi stresi azaltan düzene girer.

206
H ayatı K o la y la ştır

Adım larınız öylesine hafifler ki, sonsuza dek koşmaya


devam edebileceğiniz hissine kapılırsınız. Ancak eğer
kendinizi “aşırı yorgun” hissediyorsanız, bir şeyleri yanlış
yapmışsınız demektir.
Eğer koşmak yerine bisiklet sürmeyi tercih ediyorsanız,
yine aynı kuralları uygulayın. Sırt ve eklemler için en sağ­
lıklı bisiklet, vücudun üst kısmının mümkün olduğunca dik
durmasını sağlayan trekking bisikletidir.

Yürüyüşleri Güç Kaynakları Olarak Kullanın


Her zaman eşofmanla tempolu koşu yapmak şart değildir.
Gevşemek ve gevşerken de vücudunuzun en önemli kas grup­
larını çalıştırmak istiyorsanız, yürüyüşe çıkın. Temiz havada
yürümek, genel olarak forma girmeniz, kalp krizi riskinizi
azaltmanız ve kilonuzu kontrol altında tutmanız açısından
son derece etkilidir.
Yürüyüşün birçok olumlu etkisi, bir günde
açığa çıkmaz. En iyisi, yürüyüş yapmayı sü­
rekliliği olan bir alışkanlık hâline getirmenizdir.
(Bu yüzden her türlü hava koşulunda dışarıda dolaştır­
mak zorunda olduğunuz bir köpek de sizin için sağlıklıdır.)
Hava koşullarına aldırış etmeden günde 30 dakikayla başlayın.
İngilizlerin şu sözünü benimseyin: “Kötü hava yoktur, sadece uy­
gunsuz giysi vardır.” Salına salına değil ama acele etmeden tempo­
lu adımlarla yürüyün. Yürürken nabzınız her halükârda koşarken
olduğundan çok daha az, sadece birazcık yükselecektir.
Kendinize bir yürüyüş arkadaşı bulun. Eşiniz, bir arkada­
şınız, bir çocuk, hatta komşunun köpeği olabilir.
Adımlarınızı sayın ve yürürken bilinçli olarak nefes alıp
verin. Altı adım boyunca nefes alın, altı adım boyunca nefe­

207
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

sinizi tutun, altı adım boyunca nefes verin, altı adım boyunca
nefes almayın. Sonra yine en başından tekrarlayın. Eğer altı
adım size fazla uzun geliyorsa, adım sayısını değiştirerek, size
iyi gelen bir sayı belirleyin. Hindistan
kökenli bu nefes egzersizi; sakin, den­
geli bir ruh hâline ve açık bir zihne
kavuşmanızı sağlar.
Günlük yürüyüşünüz için bir hedef belirleyin. B elirli bir
ağaç, bir göl, bir nehir veya herhangi güzel bir manzara, ne
olursa olsun orada olmaktan keyif aldığınız “iyi bir yer”.
O yerin zaman içinde nasıl değiştiğini gözlemleyin. Böy­
lece yürüyüşünüz, âdeta bir “kutsal yer” ziyaretine dönüşür
ve ruhsal enerjinizi artırır. Bu bağlamda, Johann Wolfgang
von Goethe’den oldukça güzel bir öneri verebiliriz. Goethe
yürüyüş yaparken her zaman yanında menekşe tohumları
bulundururmuş. Yürürken bu tohumları yere serper ve yü­
rüdüğü her yerde gelecek y ıl o tohumların filizlenip çiçek
açacağına sevinirmiş.

Motivasyon Desteği
• Küçük adımlarla başlayın. Bitkin düşmek yerine canlanın!
Yapabileceğinizden daha azını yapın!
• İnanarak başlayın, hayallere kapılarak değil.
• Bir yürüyüş planı yapın: Ne zaman başlayacaksınız? Ne
sıklıkta yürüyeceksiniz? Ne kadar yürüyeceksiniz? Nerede
yürüyeceksiniz?
• Kontrol edilmenizi sağlayın: Bir yürüyüş arkadaşınızla an­
laşın (ama sizi fazla zorlamayan biri olsun!), yaptığınız her
yürüyüşü takviminize kaydedin.
• Beş dakikalık bir yürüyüşün bile bir kazanç olduğundan
emin olun.

208
H a ya tı K o la y la ştır

• Hareket edebilmek için merdivenleri ve tüm diğer fırsat­


ları değerlendirin.
• Asla çok geç değil! 70 yaşındakilerde bile şaşırtıcı kas gelişi­
mi ve kalp, kan dolaşımı sorunlarında iyileşme mümkündür.

Kolaylaştırıcı 18. Fikir


Vücudunuzu Arındırın
Fazla kilolarınızdan kurtulun ama bir diyet veya özel bir za­
yıflama programı uygulayarak değil. Kolaylaştırıcı prensip;
aşırı yerine düzenli, devrim yerine evrim, şiddetli bir eylem
yerine küçük adımlardır. Yedi basit adımda günlük yaşamı­
nızı, bir ila iki yıl içinde çabalamadan sağlıklı ve normal k i­
lonuza ulaşabileceğiniz biçimde şekillendirebilirsiniz.
Doğru teknikle kilo vermek, esasen fazla kiloları muhafaza
etmekten daha kolaydır. Hiçbir şey hayatı, kendi bedeninde
kendini iyi hissetmek ve fiziksel zindelikle hem dış hem de
iç dünyaya ışık saçmak kadar çok kolaylaştırmaz.

I . Mükemmel Görünüşünüzün Resmini Yapın


Kendi görünüşünü mükemmel bulan insan sayısı yok dene­
cek kadar azdır. Göbek fazla büyük, burun fazla uzun, dişler
fazla sarı, alın fazla geniş, göğüsler fazla küçü'
veya fazla büyük, cilt fazla lekeli veya kırı­
şık ... En kötüsü, kusurlarınıza öyle yoğun­
laşırsınız ki, değiştirilebilir güzellik kusur­
larına (örneğin, fazla kiloya) karşı bir şeyler
yapabilecek enerjiniz kalmaz.
Harekete geçin. Aynanın karşısında durun ve kendinizde
neleri güzel bulduğunuzu söyleyin. Belki gözlerinizi, elleri­
nizi, gülüşünüzü ya da sesinizi güzel buluyorsunuz. Bu alış­

209
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

tırmanın sizi olumlu yönde ne kadar çok değiştirebileceğini


ve formunuzu korumaya ya da dengeli beslenmeye -sürekli
olarak kendinizde kusur aramak yerine—daha fazla motive
edeceğini görerek şaşıracaksınız.
Daha sonra aynanın karşısında çıplak durduğunuzu ve gö­
rünüşünüzden son derece memnun olduğunuzu hayal edin.
Bunu zihninizde mümkün olduğunca “canlandırın”. Çünkü
biz içsel görüntüleri beynimizin bütünsel düşünme, duygu­
lar ve görüntülerle ilg ili olan sağ yarısına kaydederiz. Beyni­
mizin sağ yarısının, bilinçdışıyla oldukça yoğun bir bağlan­
tısı vardır. Sürekli tekrarlandığında olumlu görüntü içimize
işler ve o yönde gelişiriz.
Olumsuz görüntülerden veya ifadelerden (“Çok şişma­
nım ”, “Berbat görünüyorum!”) uzak durun, aksi takdirde bu
mesajlar bilinçdışına yerleşirler. Bunun yerine “Vücudum
g artık yağ birikimlerinden kurtuluyor”,
J “Her geçen gün güzelleşiyorum” ya da
benzeri olumlu cümleler kurun.
Arındırma programınızı olumlu ifadelerle
dile getirin. Hareketi, fiziksel çabayı veya sağ­
lıklı beslenmeyi “kendimi beğeniyorum” bakış açısıyla da göre­
bildiğinizi fark edin.

2. Düzenli Olarak Tartılın


Arındırma sürecinizin hedefinde belirli bir kilo olması ge­
rekmez ama yine de tartısız kesinlikle olmaz. Başlangıçta
mümkünse günlük, düzenli kontrole ihtiyacınız var. Gün­
lük farklılıkların aklınızı başınızdan almasına izin vermeme­
lisiniz, ancak vücudunuzun eğilim ini bilmek zorundasınız:
Kilonuz artacak mı? Azalacak mı? İki kişinin birbirini kar­
şılıklı olarak kontrol etmesine yönelik basit ama zekice bir

210
H ayatı K o la y la ştır

sistem, duvara asılan bir kâğıt parçasıdır. Siz ve eşiniz her


gün tartılarak kilonuzu bu kâğıda yazabilirsiniz. Böylece, bir
ziyafetin ardından eğri yukarıyı gösteriyorsa birbirinizi kar­
şılıklı olarak yönlendirebilirsiniz.

3. Kahvaltınızı Kökten Değiştirin


Kilonuzu azaltmak için yediklerinizi büyük ölçüde azaltmak
zorunda değilsiniz, tek yapmanız gereken beslenme tarzınızı
değiştirmek. Herkes için aynı şey sağlıklı değildir. Bu yüzden
kendinizi dinleyin: Vücuduma ne iyi geliyor? Belki sizin me­
tabolizmanız için gereken, lif oranı yüksek ve az yağlı, sadece
meyveden oluşan bir kahvaltıdır. Çeşitli meyvelerden lezzetli
bir karışım hazırlayın. Metabolizmayı harekete geçirmek için
taze ananas oldukça iyidir (ama tek başına yenmemelidir, aksi
hâlde midede ekşime yapar). Miktara dikkat etmek zorunda
değilsiniz. Doyana kadar yiyin. Meyve kahvaltısının bir olum­
lu etkisi daha vardır. Saat 11.00’a kadar sadece meyve yiyen
biri, her gün bağırsaklarını doğal
biçimde temizler; bu, bütün vü­
cut için bir yenilenme yöntemidir.
Ancak belki de bağırsaklarınız güne
hafif başlamak istiyordur: Öyleyse peksimet veya galeta gibi
kuru bir gıda yemeyi deneyin. Her durumda, daha sağlıklı
beslenmeye yönelik kişisel devrim, kahvaltının yeniden dü­
zenlenmesiyle başlar. Sabahları vücudunuzun neyle beslendiği,
günün geri kalan saatleri için önemlidir.

4. Doğal Beslenin
Gıdanızın her bileşeni için kendinize “Bu, doğal olmaktan ne
kadar uzak? Lezzetli olması için baharatlanması ve iyice pişi­

211
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar j. Seivvert

rilmesi şart m ı?” diye sorun. Meyve, sebze, özenle hazırlanan


hububatlar (ve katkı maddesi olmayan et de), beslenmenin
gerçek hâzinelerini yani biyolojik elementler ve vitaminleri
içerirler. Buna karşın çoğu yağ türleri, rafine şeker, birçok
konserve, cips, sucuk, patates kızartması, çikolata gibi “abur
cubur yiyecekler” gibi birçok yiyecek maddesinde bu hazi­
neler yoktur. Gıdanızın mümkün olduğunca yüksek oranda
doğala yakın ürünler içermesine dikkat edin.

5. Öğlenleri Tat Aldığınız Sürece Yemek Yiyin


İnsan vücudu (bütün hayvanlarda da olduğu gibi), gıda
alim inin sınırlamasında kesin bir ölçüye sahiptir. Ye­
mek yeterli olduğunda, daha fazlasından tat almaz.
Biz bu içgüdüye hâlâ sahibiz ama içgüdümü­
zü ya baştan çıkarıcı sofralarla ya da sosyal
zorlamalarla seve seve atlatıyoruz (“Haydi,
birlikte yemek yiyelim ”, “Tabağında yemek bırakm a!”)
Birkaç gün dikkatle kendi kendinizi gözlemledikten sonra,
doyduğunuz ve artık hiçbir şey yemek zorunda olmadığınız nok­
tayı çabucak bulursunuz. O noktadan sonra tabağınızda kalanı
tereddüt etmeden bırakın ve tok olmanın tadını çıkarın. Yemek
saatlerinizi mümkün olduğunca değiştirmeyin. Vücudunuz buna
alışır, gıdayı daha iyi sindirir ve açlık duygunuz azalır.

6. Akşam Yemeğinizi Azaltın


Akşamları gıda sindirimi vücudumuz için oldukça zorlayıcıdır
ve vücutta yağ birikimine genellikle akşam yemeği
sebep olur. Dolayısıyla akşam yemeği en hafif gı­
dalarla geçiştirebileceğiniz bir öğündür. İki öğün
(kahvaltı ve abartılmayan öğle yemeği) yeterlidir.

212
H ayatı K o la y la ştır

Ancak pek çok ailede hep birlikte yenen akşam yemeği,


önemli bir sosyal olaydır. Yemeğe huzurla katılın, küçük bir
salatayla, bir domates, bir salatalık, bir dilim kızarmış ekmek
veya buna benzer, kalorisi son derece düşük şeylerle yetinin.
Bu, kesinlikle zor değil!

7. Ara Sıra Kaçamak Yapın


Yemek davetlerinden veya ziyafetlerden vazgeçmek zorunda
değilsiniz. Vücudunuz daha az gıda alım ına alıştıktan sonra,
arada bir gündeme gelen kalori artışının üstesinden mükem­
mel biçimde gelir. Daha sonra neredeyse kendiliğinden, bir
gün boyunca âdeta oruç tutar.

8. Gevşek Kalın
Çoğu diyet başarısızlıkla sonuçlanır çünkü diyet sırasında
insan haddinden fazla midesine yoğunlaşır (“Hollywood d i­
yetinde” sürekli olarak kaşarlı sim it hayali kurdum). Diyetin
ardından ya tekrar kilo alınır (“yoyo efekti”) ya da diyet ya­
rıda bırakılır ve eski sağlıksız alış­
kanlıklara geri dönülür.
Beslenme tarzınızı adım adım
değiştirmeniz daha akıllıcadır. Bunu,
eşinizin veya ailenizin sizinle birlikte uy­
gulayabileceği kadar yavaş yapın. “Tek çilekeş” olarak şansınız
oldukça azdır. Her bir adımla kendinizi daha iyi hissedeceksiniz.
Sıradan hayatın yeni baştan tadını çıkaracaksınız ve bunun için,
çok uzun süre idealinize ulaşmayı beklemeniz gerekmeyecek.

9. Su İçin
“Hafif bir açlık” hissederseniz yoğurt, bisküvi, çikolata veya
kek yemeyin; sadece su için. Favori suyunuzu bulana dek çe­

213
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

şitli markaları deneyin. En etkili yöntem, yemekten önce büyük


bir bardak su içmektir. Böylece her zamankinden daha az yersi­
niz. “Çok sayıda küçük öğün” tavsiyesine hiç aldanmayın. Bu
şekilde genellikle planlanandan daha fazla yenir.
Mümkünse kahve ve siyah çay içmeyin. Birkaç gün kendi­
nizi yorgun hissedeceksiniz. Ama bu “zehirden arınma döne­
minden” çok kısa bir süre sonra, uyarıcı madde­
ler almadan da ne kadar zinde olduğunuzu fark
ederek şaşıracaksınız.
Amerikalı doktor Faridun Batmanghelidj,
yıllar süren araştırmalarını bir tezde özetler:
Çoğu uygarlık hastalığı bozuk metabolizmanın bir sonucu
değil, vücudun susuzluk sinyalleridir. Bol miktarda sıvı aldı­
ğım ız hâlde vücudumuz susuz kalır çünkü içtiğim iz birçok
içeceğin, son derece zararlı yan etkileri vardır.

Yapay Tatlandırıcılı İçeceklerle


Neden Kilo Veremezsiniz
Batmanghelidj, araştırmasında, sadece diyet içecekleri içen
hastaların önemli ölçüde kilo aldıklarını gözlemledi. ABD’de
üretilen içeceklerin %80’inden fazlası kafein içerir. Kafein
doğrudan beyni etkileyen ve bağım lılığın bütün belirtilerini
yaratabilen, uyarıcı bir maddedir. Ayrıca sinirleri uyarır ve vü­
cuttan fazla su atılmasını sağlar. Bu kadar çok kola içilmesinin
nedeni, uyarıcı olmasıdır. Su vücutta yeterince uzun süre kal­
maz, kahve veya kola içtikten sonra idrar boşaltma gereksinimi
belirgin biçimde hissedilir. Aynı zamanda insanlar yeterince
sıvı aldıklarını zannettikleri için aç olduklarına inanırlar ve
vücutlarının ihtiyaç duyduğundan daha fazlasını yerler.
Bu işin sırrı beynimizde bir kimyasal bileşim olan
adenosintrifosfat’ın (ATP), birikmiş enerjiyi serbest bırak­

214
H a ya tı K o la y la ştır

masıdır. Kafein, ATP deposunun reaksiyon eşiğini düşürü­


yor gibi görünür. Beyin hücrelerinin enerji rezervleri aktive
edilir ve insan, kendini daha zinde hisseder. Şekerli
kola en azından ek olarak beynin enerji gereksi­
nimini tatmin eder ve kullanılan rezervlerin bir
kısmını yeniden doldurur. Yapay tatlandırıcılı
içecekler bunu yapmaz. Sonucunda; susuzluk ve
açlık hissi artar.
Vücudumuz, şekerli tat ile enerji alacağını bilir.
Karaciğer, şeker alım ına hazırlanır ve vücuda has
protein ile enerji rezervlerinin dönüşümünü yeni­
den düzenler. Ancak bu değişim in sonucunda gerçek şeker
alamaz ve karaciğer beyne “A çlık !” mesajını verir. Sayısız
denemeyle pek çok kez kanıtlanm ıştır ki, tatlandırıcılar­
la yaratılan açlık duygusu —vücut yeterince gıda almış olsa
b ile - 90 dakikaya kadar sürebilir. Diyet nedeniyle şeker­
li içeceklerden vazgeçen insanlar, vücutlarının gereksinim
duyduğundan daha fazla yerler.

Neden Tuzsuz Beslenmemelisiniz


Pek çok diyet, tamamen tuzsuz yiyecekler yenmesini şart ko­
şarak hızlı kilo vermeyi sağlar. Bu tehlikeli bir aldatmacadır
çünkü diyetin başarısı su eksikliğinden kaynaklanır. Vücut sü­
rekli olarak gerektiğinden az tuz alırsa, bazı hücrelerde DNA
yapısına zarar veren ve kansere sebep olabilen
asit ortaya çıkar. Ayrıca tuz eksikliği, gide­
rek artan kemik hastalığı osteoporoz’un en
önemli nedenlerinden biridir.
Astım ve alerjilerde de su ve tuz önemli
rol oynar. Her ikisi de çoğu alerjik reaksiyonun sorumlusu
olarak görülen nöroiletici histaminin dışarıya atılım ını dü­

215
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

zenler. Genel olarak modern beslenmede tuz, negatif bir şey


olarak değerlendirilir fakat esasen doğal bir antihistam in’dir.
Bunun yam sıra, hava kanallarım nemli tutmak ve balgam
sökmek için akciğerlerin de tuza ihtiyacı vardır.

Susuzluğunuzu Bilinçli Giderin


Bağırsaklarınız ve tüm metabolizmanız için en iyisi hem
yemek sırasında hem de yemekten yarım saat önce ve sonra
hiçbir şey içmemenizdir; böylece sindirim sıvılarını gereksiz
yere inceltmemiş olursunuz. Yemekte bir şeyler içmek kültü­
rel bir alışkanlıktır. Topluluk içinde bir bardak su veya misa­
firlikte ikram edilen kahve/çaydan vazgeçmeniz gerekmiyor,
kahvaltıda sabah kahvesi veya çayı da sorun değil. Ama kimse
sizi buna mecbur bırakmadığında, “kuru” öğünlerle vücudu­
nuza büyük bir iyilik yapın. Öğün aralarında su bardağınızı
elinizden düşürmeyin.

Sadece su

Sadece su için. Alkol, kahve, çay ve kafeinli içecekler hidroje­


ni yok eden etkileri yüzünden su sayılmazlar!
Günlük asgari dozunuzu da tam olarak hesaplaya­
bilirsiniz: Kilo başına 30 milimetre su; yani 66
kiloya 2 litre. Eğer bu dozu saf suyla alırsanız
daha fazla içme ihtiyacı hissetmezsiniz. Böylece
akşamları bira veya şarap içme gereksini-
mi de duymazsınız.

Bir motivasyon kabı

Pek çok insanın oldukça az su içmesinin çok basit bir nedeni


vardır, o da yeterince fırsat yaratmamalarıdır. Bu yüzden çalışma
H ayatı K o la y la ştır

masanızın üzerine gerçekten büyük bir bardakla, en iyisi yarım


litrelik bir bardakla —veya ölçülü bir sürahiyle—su koyun.
Bu âdet, kısa süre sonra düzenli olarak bir yu­
dum su içmek ve böylece şekerleme atıştırma­
yı veya diğer kaçamakları önlemek için iyi
bir yöntem hâline gelecektir.

Kışın sıcak

Y ılın soğuk aylarında büyük sürahinizin yerine, içine saf sı­


cak su doldurduğunuz bir termos kullanın. Bu, en şaşırtıcı
reçetelerden biridir. Bir hafta sonra bir fincan sıcak su içti­
ğinizde, bir fincan kahve veya çay içmiş kadar zinde olacak­
sınız. Sıcak su, ses kısıklığı ve başlangıç aşamasındaki soğuk
algınlığı için de son derece faydalıdır ve Hindistan’ın Ayur-
veda tıbbında denenmiş standart bir ilaçtır.

Tuzsuz kalmayın

Günde iki litre su alan vücut, yaklaşık üç gram tuza ihtiyaç


duyar. Eğer çok fazla tuz alırsanız, vücudunuz şişer. Tuz eksik­
liğinin işaretleri geceleri kas krampları, çalıştırılmayan kas­
larda kramplar ve baş dönmesidir. Doktor Batm anghelidj’e
göre hidrojensiz kalmış bir vücut için en ucuz ilaç sudur.
Düzenli olarak yeterli su almak, diyabet, kalp krizi, mide
ve bağırsak ülserleri, kronik sinüzit gibi pek çok korkulan
hastalığın ve genellikle duygusal sıkıntılarla bağlantılı olan
diğer birçok hastalığın baş göstermesini engeller.

Su ve Tuzla Daha Sağlıklı Bir Uyku


Batmanghelidj, geceleri uyku sorunu yaşayan hastalarda şu
basit reçeteyle en iyi sonuçlara ulaşmıştır: Yatmadan önce bir

217
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

bardak su için ve hemen ardından dilinizin üzerine ufak bir


tutam tuz koyun. Bu sırada dilinizi gevşek bırakın ve da­
mağınıza götürmeyin. Bu kombinasyon beyindeki elektrik
boşaltımının gücünü değiştirir ve uyku getirir.

Konuşmacı ve Su Bardağı
Eğer arada bir konferans vermek zorundaysanız önerimizi dik­
kate alın. Bir konferans sırasında ne söyleyeceğinizi unutursa­
nız, kendinizden emin bir biçimde birkaç sanive susun ve kür-

maz. Bu yüzden, bir konferanstan önce her zaman, susamamış


olsanız bile kendinize bir bardak su ikram edin.

Kolaylaştırıcı 19. Fikir


İyi Dinlenin
Toplumumuz uykusuz. Günümüzde yetişkinler, bir önceki
nesle kıyasla, günde ortalama 70 dakika daha az uyuyorlar.
Hatta çocuklar ve gençlerde bu durum, 1910 yılına nazaran
90 dakikaya yükselmiş. Günümüzde bağışıklık sistemiyle il­
gili pek çok sorunun, enfeksiyonların, sinir sistemine bağlı
hastalıkların, migren ve alerjilerin aslında basit bir nedeni
var; o da aşırı uykusuzluk.
Bilim adamları, her şeyden önce, uyku sayesinde beynin kul­
lanılmış bataryalarının yeniden dolduğu düşüncesiyle yola

218
H ayatı K o la y la ştır

çıkarlar. Zihinsel rezervler harekete geçiri­


lir, genel ruh hâli, refleksler ve verim li­
lik daha iyi olur.
Virginia Üniversitesi’nden Amerika­
lı uyku araştırmacısı John M. Taub, bunu
1976’da meşhur bir araştırmayla kanıtladı. De­
nekleri, her şekerlemenin ardından tüm testlerde yaklaşık %15
oranında “hazırcevap” idiler, üçte bir oranında daha az hata yap­
tılar, daha keyifliydiler, ayrıca daha az korkak ve daha az miskin­
diler. Enerji seviyeleri, gözle görülebilir şekilde artmıştı.
Aşırı az ve aşırı çok uykunun tıbbi açıdan sağlıksız oldu­
ğu kanıtlanmıştır. Berlin’li uyku araştırmacısı Kari Hecht’in
detaylı testlerine göre, günde dört saatten az, on saatten fazla
uyumak, sağlığı tehdit eder. Ölüm riski iki katma çıkar! An­
cak dilerseniz, uyku düzeninizi gece uykusu ve gün boyunca
zaman zaman yapılan şekerlemelerle düzenleyebilirsiniz. Bu­
nun için gerekirse eski alışkanlıkları bırakmakta fayda var.

Kolaylaştırıcı Mikro Uyku Yöntemi


Optimal dinlenmeniz için en iyi uyku önerileri:

Napoieon’un Gece Uykusu Kuralı

“Dört saat erkekler için, beş saat kadınlar için ve altı saat budala­
lar için”, Napoleon’un katı uyku anlayışıydı. Aşırı az gece uyku­
suyla yetinirdi, fakat bütün güne dağıtılmış, çok sa­
yıda, kısacık şekerlemelerle uyku eksikliğini telafi
ederdi. Zira; uyuma sıklığınız, uykunun uzunlu­
ğuna kıyasla daha önemlidir. Vücudun yoğun
bir dinlenme sağlayan hormonlarının, uykuya
dalar dalmaz salgılandığı tahmin edilmektedir.

219
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Da Vinci Formülü

Rönesans Devri’nin bütün dünyada tanınan İtalyan dahisi


Leonardo da Vinci’nin, büyük taleplerin ve yaratıcı çalışma­
ların yoğun olduğu dönemlerde gece uykusundan tamamen
vazgeçtiği ve onun yerine her dört saatte bir, 15 dakika şeker­
leme yaptığı söylenir.
Harvard Üniversitesi’nden uyku araştırmacısı
Claudio Stam pi, insanın bu formülle sınır­
lı bir zaman dilim inde gerçekten verim li
kalabildiğini tespit etti. Yat yarışçıları da
bu bilgiden istifade ederler. Günde üç
kez 25-30 dakika şekerleme ve gece 90 dakika “demir atma
uykusu” (vücudunuza o sırada gece olduğunu bildirir) en
etkili yöntemdir.

Sağlıklı Uyku için Kapalı Evreler ve Pencereler

Gün içinde uykuya dalmanın oldukça zor olduğu zaman açı­


sından iki adet “kapalı evre” vardır. Bu evreler öğleden önce
aşağı yukarı saat 10.00-11.00, akşam saat 20.00-21.00 arasın­
dadır. Bu aktif evreleri, uyku saatlerine dâhil etmemelisiniz.
Her 90 dakikada bir, beyinde bir tür zaman penceresi açı­
lır; bu pencere canlandırıcı, kısa bir uyku için doğru “giriş
boşluğu”dur. Giriş anını bulmak son derece
kolaydır. Kendinizi en yorgun hissettiğiniz
an, bir şekerleme için en uygun andır.
Bir uyku penceresi açıldığında vücudunuz
yorgunluk, esneme, ağırlaşan göz kapakları,
['2 ağırlaşan baş ve yavaşlayan reflekslerle tepki
gösterir. Gözlerinizi ovuşturur, başınızı bir yere
yaslar, miskinleşirsiniz; konsantre olamaz ve

220
H ayatı K o la y la ştır

düşüncelerinizi toparlamakta güçlük çekersiniz. Eğer o anda


kendinize bir şekerlemeyi çok görmezseniz, vücudunuza kar­
şı değil, onunla beraber yaşarsınız. Sonucunda ise daha canlı
ve zinde olursunuz.

Uyku Gereksiniminizi Test Edin

Kendi kendinizi test edin. Aşağıdaki belirtiler, gerçekten bir


uyku eksikliği sorununuz olduğunu gösterir:
• Gün içinde uzanıyor ve 10 dakikadan daha az şekerleme
yapıyorsanız (Gençler ve genç yetişkinlerde bu süre daha
da kısa olabilir.)
• Trende veya metroda uyukluyorsanız.
• Toplantılarda veya konferanslarda birdenbire konuşmacı­
nın son sözünü duym adığınızı fark ediyorsanız.
Çözüm: Geceleri düzenli olarak en az yedi saat uyuyun ve öğ­
leden sonra, ne zaman fırsat bulursanız, bir şekerleme yapın.
Büyük bir uyku eksikliğini gerekirse hafta sonu telafi edebi­
lirsiniz. Ancak “önceden uyum ak” işe yaramaz. Buna karşın
vücut bir uyku eksikliği dönemini, iki ila üç gece boyunca
sekiz saat uykuyla son derece iyi telafi edebilir. Az uyudu­
ğunuz bir dönemi, aşırı uyuyarak telafi etmeye çalışmayın
çünkü bu zihinsel ve fiziksel uyuşukluğa yol açabilir.

Şekerlemeniz için En İyi Ö neriler

I . Pozitif düşünme

Suçluluk duygusuna kapılmadan kısa uykunuzun arkasında


durun. Ne kadar pozitif düşünürseniz, o kadar iyi uyursunuz.
Eğer patronunuz veya iş arkadaşlarınız şekerleme yapmanı­

221
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

za müsaade etmek istemezlerse, gerekçe gösterin: “Öğlenleri


düzenli olarak şekerleme yapan biri, hastalık günlerinin sayı­
sını azaltır. Çünkü öğle uykusu bizim insani biyoritmimize
uygundur.” Atina Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin uzun süreli
bir araştırması, öğle uykusunun kalp krizi riskini %30 ora­
nında azalttığını kesin olarak ortaya koymuştur. SAP ve Sie­
mens gibi firmalar, çalışanları için istirahat bölgeleri kurmuş
ve böylelikle belirgin bir verim lilik artışına ulaşmışlardır.

2. Düzenlilik

Şekerlemenizi mümkün olduğunca aynı saatte ve aynı koşul­


lar altında yapmaya çalışın. En iyisi öğleden sonra saat 14.00-
17.00 arasında ve en az dört dakika boyunca uyuyun. Bu za­
man dilim i içinde uyuyan biri, günün diğer zamanlarındaki
kısa uykuların sağladığının iki katından fazla dinlenme imkânı
bulur. İş yerinizde uyuma fırsatınız olmuyorsa, şekerlemenizi
mesai sonunda ve boş zamanlarınızda yapabilirsiniz.

3. Değişmez bir ritüel

Uykuya geçişi çabuklaştırmaya yardımcı


olan -hep aynı koltukta başınızı küçük
bir yastığa dayayarak yatmak gibi—çağrış­
tırma efektleri yaratın.Telefonunuzu kapa­
tın, giysilerinizi gevşetin, birkaç kas gev-
şetici hareket yapın, sizi rahatlatan kısa
bir metin okuyun. Kendi kişisel, değişmez tarzınızı bulun.

4. Hoş bir mekân

Size samimi, sakinleştirici ve güvenli gelen bir mekânda


uyuyun. Uyuduğunuz mekân sessiz ve loş olmalı, fazla sıcak
olmamalı. 16 ila 18 derece uyumak için uygundur.

222
H ayatı K o la y la ştır

5. Nicelik yerine nitelik

Kısa uykunun dinlendiriciliği açısından doğru zamanda


uyumak, toplam uyku süresinden daha önemlidir. En uygun
anda (bir uyku penceresi açıldığında) başlanan kısa bir uyku,
uzun bir Siesta kadar, hatta daha da fazla dinlenme imkânı
sağlar. Genellikle optimal süre 4 ila 20 dakikadır.

6. H er yerde uyuyabilirsiniz

Ayaklarınızı bir sandalyeye üst üste koymadan uzatıp, b ili­


nen adıyla “arabacı pozisyonunda” oturun. Başınızı ve vü­
cudunuzun üst kısmını hafifçe öne doğru eğin ve ellerinizi
kucağınıza koyun.
R e k le m e o d ala rı, rren v n lr ııln k la r ı ve ben zeri d u ru m la r

Düz ve fazla sert olmayan bir klasörü, katlanmış bir kazağı


ya da bir ceketi “yastık” olarak kullanabilirsiniz; kollarınızı
etrafına dolayın ve başınızı üzerine yaslayın.

7. Hoş bir sese dikkat kesilin

M editatif bir müzik ya da klimanın hafif uğultusunu dinle­


yin. Sesler ne kadar ahenkli ve tekdüze olursa, o kadar kolay
uykuya dalarsınız. Ya da Pasifik Okyanusu’nda bulunan Fiji
Adaları’ndaki bir kulübede uzandığınızı, hafif hafif dalga­
lanan okyanusun sesini ve arka planda ağustos böceklerini
dinlediğinizi hayal edin.

223
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

8. Yemek de yorar

Karbonhidratlı öğünler (Bir dilim ekmek, patates, küçük bir


tatlı, bir bardak süt gibi) uyku getirir ve uyku süresini uza­
tırlar. Yatmadan önce çok fazla sıvı tüketmeyin.

9. Ustalıkla uyanın

Yataktan aniden kalkmayın. Uyanmaya, uyumaya ayırdığı­


nız kadar zaman ayırın. Bilinçli nefes alıp vererek uyanmayı
kolaylaştırın. Gerinmek ve esnemek uyanmayı kolaylaştıran,
egzersizlerdir. Yüzü soğuk suyla yıkamak
g (düşük tansiyonda iyidir), diş fırçalamak,
bir bardak soğuk su içmek ve hafif prote­
inli bir öğün (örneğin yoğurt yemek) beyni,
uyarıcı maddeleri salgılamaya motive eder.

10. Siz katı bir şekerleme karşıtı mısınız?

Bazı insanlar kısa süreli bir uykunun ardından kendilerini “ölü


gibi” hissederler ve bu yüzden bundan vazgeçmeyi tercih eder­
ler. Eğer onlardan biriyseniz, siz de kısa süreli uykunun faydasını
görebilirsiniz. Öğle uykusu düşmanlığından şekerleme hayran­
lığına geçiş genellikle en fazla dört beş gün sürer. Özellikle yaş­
landığınızı ve genel verimliliğinizin düştüğünü fark ettiyseniz,
bunu yapmanız gerekir. Oldukça “katı vakalar” için alışma sü­
resi 20 gündür. Ancak bu sürenin ardından, bunu günlük ya­
şamınızın önemli bir parçası hâline getirebilirseniz, kısa süreli
uykulardan sonra kendinizi zinde ve keyifli hissedersiniz.

Güne Asık Suratla Başlamayın

Nüfusun sadece %8’i, sabahları neredeyse hiçbir beklentiye


karşılık veremeyen, tipik gece insanlarıdır. Amerikan ve Ingi­

224
H ayati K o la y la ştır

liz üniversitelerinin ortaklaşa yaptıkları uzun süreli bir araştır­


maya göre, insanların büyük kısmı “esnek karışık tip” grubu­
na dahildir. Başka bir deyişle, sabah somurtkanlarının
çoğu, esasen öyle değillerdir; sadece kendi ken­
dilerine bu yönde o kadar uzun süre telkinde
bulunurlar ki, sonunda öyle olduklarına inanır­
lar. Yani hemen hemen herkes, doğru yöntemle­
ri bilirse sabah keyifsizliğini yenebilir.

Yataktan kalkmadan önce sıcak bir şeyler

Gece boyunca vücudunuz bir ila iki litre su kaybeder. Bu kaybı


ne kadar erken telafi ederseniz o kadar iyidir. En iyisi mideniz
henüz boşken iki bardak su için. Ya da sıcak bir şeyler içme­
yi tercih ederseniz; akşamları yatağınızın yanma bir termosla
sıcak bir bitki çayı veya sadece sıcak su koyun ve sabahları ya­
taktan kalkmadan önce bundan biraz için.

Gerinin

Köpeklerden ve kedilerden öğrenecekleriniz var. Sekiz saatlik


uykunun ardından kaslarınız, bağlarınız ve tendonlarınız hafif­
çe kısalır. Eğer yatakta —tamamen kuralsız, sadece size nasıl iyi
geliyorsa öyle- gerinirseniz, organizmanıza bir sinyal verirsiniz:
Oksijen alimini arttır, mutluluk hormonları sal­
gıla, kasları harekete hazırla. Bunu yapmak
için kendinize beş dakika zaman ayırın.
Ebeler aşırı yorulmuş olan hamile
kadınlara şunu tavsiye ederler: Kollarınızı yukarı kaldırın,
parmaklarınızı gererek uzatın, sıkı yumruk yapın ve sonra
yine parmaklarınızı iyice gererek uzatın, bunu on kez tek­
rarlayın. Ellerle yapılan bu tür egzersizler, dizel motordaki
ateşleme gibi, kan dolaşımını harekete geçirirler.

225
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Aromaterapi

En sevdiğiniz parfümünüzü yatağınızın yanındaki komodinin


üzerine koyun. Çalar saatin sesiyle uyanır uyanmaz ilk iş olarak
elinizin üst kısmına biraz parfüm sıkın ve “günün güzel kokusu­
nu” burnunuza tutun. Bu, erkeklerde de işe yarar. Bunu parfüm­
lü yağlarla denemek isterseniz, uyarıcı özelliği olanları (papatya,
lavanta, nane, biberiye, ardıç ve limon) tercih edebilirsiniz.

Şükranla dolun

Amerikalı yazar Henry David Thoreau, her sabah uyanır


uyanmaz kendi kendine şu üç soruyu so­
rarmış: Hayatımda neler iyi? Nelerden
dolayı m utlu olabilirim ? Nelere şükret-
meliyim? Bu sorulara vereceğiniz yanıtlar
ruhunuzu içtenliğe, iyim serliğe ve aktif
olmaya yönlendirir.

Engelleri ortadan kaldırın

Amerikalı doktor ve psikolog Reid W ilson’a göre; sabahları


depresif bir ruh hâli, sabah rutininizin bazı detaylarına karşı
bilinçdışındaki isteksizlikten de kaynaklanabilir. Buna bir de
günün getirebileceklerine karşı olumsuz beklentiler tutumu
eklenir. Dürüstçe analiz edin; sabahları sizi ne sinirlendiri­
yor? Her şeyden önce, kim sinirlendiriyor? Daha fazla huzura
mı ihtiyacınız var? Kendinize zaman ayırabilmek için gere­
kirse her zamankinden erken kalkın.
Zaman, başarılı bir sabah programı için en önemli unsurdur.
Sabahları saniye göstergesinin kontrolü altında olan birinin vü­
cudu ve ruhu, sağlıksız bir ‘daha çabuk!-daha çabuk! şartlan­
ması’ içindedir. Alışık olduğunuz zaman planına bir yarım saat

226
H ayatı K o la y la ştır

ekleyin. Kendinize vakit ayırın, banyodaki rutin işlerinizin tadı­


nı çıkarın, güzel havalarda balkonda veya terasta oturun ve telaş­
lanmadan kahvaltı edin. Böylece sabah keyifsizliğinizden kurtu­
lup onun yerini huzurlu ve mutlu anlarla doldurabilirsiniz.

Sabaha hazırlanın

“Start rampanızı” en iyi duruma getirin. Giysilerinizi ve işe


götüreceklerinizi akşamdan ayarlayın. Sabah, kahvaltı masa­
sını hazırlayın.
Düzenli, güzel ışıklandırılmış, te­
miz ve hoş kokan bir banyo, güne iyi
başlama yolunda önemli bir duraktır.
Banyonuzda sizi keyiflendiren en az bir şey olmalıdır. Bu,
favori kanalınızı dinleyebileceğiniz bir radyo, bir çiçek buketi,
kaloriferin üzerinde önceden ısıtılmış havlular vs. olabilir.

Soğuk duşun etkisi

Duş alıp ayılabilm ek için önce sıcak suyu, ardından da soğuk


suyu açarak kullanırsanız etkili olur. En iyisi soğuk su duşu­
dur, tabii eğer vücudunuzu soğuğa yavaş yavaş alıştırırsanız:
önce sağ bacak, sonra sağ kol, sonra sol bacak, sol kol, sırt,
göğüs. Bu sırada ağzınızın içinde soğuk su tutarsanız şok et­
kisi belirgin biçimde azalır.

Gazete almak ilaç gibidir

Sabahları gazete alıyorsanız, üzerinize


bir şeyler geçirin ve kapınızın önüne
bırakılan gazeteyi alm a işini, evinizin
yakınlarında üç dakikalık bir yürüyüşe
dönüştürün. Sabahları birşeyler yeme­

227
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

den önce taze hava solumak, kan dolaşımınızı ve metaboliz­


manızı harekete geçirir.

Yeşil çayla keyifli sabahlar

Chicago Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde spor uzmanları tara­


fından, kahvaltı içeceği konusunda yapılan geniş kapsamlı
testlerin sonucunda tek bir galip çıktı: Yeşil çay. Vücudunuz­
da çay veya kahvenin (aynı zamanda midede ekşime yapar)
yol açtığı kadar su kaybına sebep olmaz, ancak keyif veren
serotonin hormonu m iktarının artmasını sağlar.
Kolaylaştırma yolunda birkaç adım daha ilerlediniz. Bir
kez daha, kendi içsel hedefinize ulaşan uzun yolun çok sayıda
küçük kolaylık ve iyileştirmeden ibaret olduğunun bilincine
vardınız. Şimdi de yaşamınızın bir başka boyutu olan “et­
rafınızdaki insanları”, kolaylaştırma yolunuza dâhil etmeye
hazırlanıyorsunuz.

228
Kolaylaştırma Hayaliniz: Altıncı Gece

Yaşam piram idinizin önceki basamağının aynalarını, di­


reklerini ve borularını geride bıraktıktan sonra ilk kez
bilinçli olarak aşağıya, piram idin ayağına bakıyorsunuz.
Yaşam yapınızın heybetini gördüğünüzde şüphesiz ki
biraz gururlanıyorsunuz. Aynı zamanda altınızda duran
katların artık size ne kadar boş geldiğine şaşırıyorsunuz,
ilk dört basamakta ne kadar yalnız olduğunuzun bilin­
cine varıyorsunuz.
Etrafınıza bakındığınızda gülmeden edemiyorsunuz
çünkü o anda bu duygunun kaynağını fark ediyorsunuz.
Arkanızda ve yanınızda insan kaynıyor. “Merhaba” bağı­
rışlarıyla selamlanıyorsunuz, arkadaşlarınız omuzlarınıza
vuruyor. Neredeyse unuttuğunuz insanlarla neşeli bir kar­
şılaşma yaşıyorsunuz, onlarla kucaklaşıyor ve sorularını
yanıtlıyorsunuz; sonra arkalarda başka tanıdıklarınızın da
olduğunu görüyorsunuz, sessizce sizi bekliyorlar.
Hayatınız sadece sizin hayatınızdan ibaret değil. Binler­
ce başka hayat, sizin varlığınızla bağlantılı. Muhtemelen
bu katı daha küçük hayal etmiştiniz ve artık bu piramidin
gerçekten piram it şeklinde olduğundan kesinlikle emin
değilsiniz. Çünkü bazen size, sanki yukarıya çıktıkça ba­
samaklar büyüyor gibi geliyor.
Annenizi, babanızı ve aile büyüklerini görüyorsunuz,
hatta uzaklardaki sis bulutunun içinde onların ebeveyn­
lerini de görür gibi oluyorsunuz. Bağlantılı olduğunuz
pek çok insan artık yaşamıyor ama bu devasa gibi görü­
nen düzlükte yaşam ve ölüm arasında fark yok. Toplum­
sal sınıf farklılıklarının da önemi yok. Eski patronları,

231
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

öğretmenleri ve onların yanında, size tabi olan insanları


görüyorsunuz. Size müteşekkir olan insanları ve sizin bir
şeyler borçlu olduğunuz insanları... Çocuklarınızı görü­
yorsunuz. Hatta bazen gelecekte sahip olacağınız çocuk­
ları bile görür gibi oluyorsunuz.
Sevdiğiniz ama ilişkinizi bitirdiğiniz insanları görüyor­
sunuz. Tuhaf bir biçimde onlarla hâlâ bağlantılı olduğu­
nuzu hissediyorsunuz. Hayat arkadaşınızın da yanınızda
olmasını istiyorsunuz. Özlüyorsunuz. Ama sonra yukarıya
bakıyor ve onun bir sonraki düzlükte sabırla sizi bekle­
diğini anlıyorsunuz. Böylece yaşam piramidinizin beşinci
katının kalabalığına karışıyorsunuz.

B iriyle paylaşıldığında dertler uçup gider. Siz bu m uhte­


şem duyguyu hiç tattınız m ı? Beklenm edik bir yardım gör­
menin ne dem ek olduğunu biliyor musunuz? Ya da birine
bir iy ilik yapabilm enin ne dem ek olduğunu? Bu tür sosyal
ilişkilerin olm adığı bir hayat, fakir ve zordur; buna karşın
arkadaşlar ve tanıdıklarla dolu bir hayat, zengin ve kolaydır.
Bu zamana kadar anlatılan bir çok kolaylaştırıcı yöntem in
etkisi, başkalarıyla birlikte uygulandığında ve denendiğinde
katbekat artar. Bunları paylaşabileceğiniz insanları nasıl bu­
lacağınızı bu bölümde öğreneceksiniz.

232
H ayatı K o la y la ştır

Kolaylaştırıcı 20. Fikir


İletişim Ağıyla Kendinizi
Yalnızlıktan Kurtarın
Magazin dergilerinde dedikodu sütunlarına bakacak olur­
sanız ünlülerin diğer ünlülerle ne kadar sık bir araya gel­
diklerini fark edeceksiniz. Sosyal ilişkiler kurulm asındaki
sır, ünlülerin ancak bu tür buluşm alarla ünlü olduğudur!
Siz bir bestseller yazabilirsiniz, televizyonda muhteşem bir
çıkış yapabilirsiniz, efsanevi seminerler verebilir ve işiniz­
de süper başarılar elde edebilirsiniz; ancak ardından kendi
kabuğunuza çekilirseniz, başarınız kısa sürede sönen bir sa­
man alevi olarak kalır.

tekniktir. Sosyal iletişim ağı kurmayı, müşteri veya bağlantı


arayışı olarak değil, herkesin yarar sağlayabileceği bir kazanç
durumu olarak görün.
Sosyal ilişkiler kurarken şu soru sorulmamak: “Bu insanın
bana faydası olur m u?” Doğuştan gelen antipati ve sempati
hislerinize güvenin. Birinden hoşlanırsanız; bu, bir müşteri,
bir meslektaş veya yüzeysel bir tanıdık bile olsa, bu kişiyle
ilişkinize zaman ayırın. Takdir ettiğiniz müşterileriniz ve iş
arkadaşlarınızla samimi olun. Arkadaşlık kurarken her iki
tarafı da düşünün. Sadece “Bu insanın bana ne faydası olabi­
lir?” diye düşünmeyin. “Benimle seve seve iletişim kurması
için ona nasıl faydalı olabilirim ?” diye de düşünün.
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

1. Temel kural: İlk başta “yanında” olun. Yeni iş arkadaşınızla


üç ay boyunca hemen hemen hiç konuşmazsanız, dördüncü
ayda onunla arkadaşlık kurmanız zor olur.
2. Temel K ural: Üstüne düşm eyin. Karşınızdaki insana,
size kendiliğinden yaklaşm ası için fırsat tanıyın. Adım
adım yaklaşın.
3. Temel K ural: Her şeyi tesadüfe bırakmayın. Dostluk iliş­
kileri nihayetinde birer armağan olsalar da, sosyal ilişkiler
planlama ister. İşte birkaç denenmiş yardım:

Bir “Buluşma Günü” Düzenleyin


Buluşmak için bir türlü zaman bulamayan iş arkadaşlarınız,
dostlarınız ve tanıdıklarınızla gün kararlaştırmayı kolaylaş­
tırın. Ayda bir gün belirleyin ve o gün evinizi onlara açın
(örneğin, her ayın ilk cuma akşamı).
Yemek konusunda standardı fazla
yüksek tutmayın. Kaç kişinin gele­
ceğini asla tam olarak bilemeyeceği­
niz için her zaman hazırlıklı olmak
zorunda kalacaksınız ve bu da işe heyecan katacak.
Eğer bu size fazla masraflı geliyorsa, ayda bir, bir buluşma
günü belirleyin ve misafirlerinizi seçerek davet edin.

Büyük Aile Günü


“Buluşma gününe” benzer bir
yöntem; anne, baba, aile büyükle­
ri, kayınvalide ve kayınpeder, kar­
deşler, amcalar, dayılar, teyzeler ve
halalar için de uygulanabilir. Y ıl­
da bir kez, büyük bir aile buluş­

234
H ayatı K o la y la ştır

ması düzenleyin. Böylece bütün aile görüşme imkânı bulur


ve görüşülmeyen akrabalarla da ilişkiler tazelenir. Böyle bir
buluşma, tek tek yapılan akraba ziyaretlerinin sayısını önemli
ölçüde azaltır. Ayrıca akrabalık ilişkileri zayıf olanlar için iliş­
ki kurmayı kolaylaştırır.

Yeni İlişkileri Kolaylaştırın


Bir parti, bir seminer, bir aile kutlaması veya herhangi bir
özel gün düzenliyorsanız; hâlihazırda birbirlerini tanıyan k i­
şileri yan yana oturtmayın. Yeni tanışmaları kolaylaştırmak
için, dağınık oturma düzenini tercih edin.
Yemek davetlerinde, davetlilere özel masa kartlarıyla başa­
rılı bir sosyal iletişim ağı kurabilirsiniz. Aynı masada oturan­
ların birlikte oynayabilecekleri oyunlar düzenleyin.
Kaçınılmaz “sofraya buyurun” konuşması sırasında konu­
yu açıkça dile getirin: “Toplantımızı yeni insanlar tanımak
için bir fırsat olarak değerlendirin!” Bu, bir çok davetlinin
diğer davetlilerle sohbet edebilmesi için yeterli bir “buz
kıracağı ”dır.
Birbirini tanımayan çok sayıda insanın katıldığı büyük
toplantılarda isim kartları dağıtmaktan çekinmeyin. Her ka­
tılım cının kendi kartına tipik, fakat biraz gizem li bir şeyler
yazmasını isteyin. Bu, yabancılarla iletişim kurabilmek için
eğlenceli bir yöntemdir.

Yemek Pişirerek
Sosyal İlişkileri Geliştirin
Hangi arkadaşlarınızla birlikte bir şeyler pişirebileceğinizi
düşünün. Ardından yoğun bir yemek hazırlığı için gün ka­
rarlaştırın. Böylece, hem mutfakta tek başınıza ve stres için­

235
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

de olmazsınız hem de yemek pişirmenin


birkaç püf noktasını öğrenirsiniz. Eğer bir
miktarını ayırabileceğiniz ve sonraki, hatta
daha sonraki gün değerlendirebileceğiniz
kadar çok yemek hazırlarsanız, zaman ta­
sarrufunuz daha da büyük olur.

Nezaket Zinciri
Amerikan televizyonlarının taçsız talkshow kraliçesi Oprah
Winfrey, yıllarca Amerikan toplumunu etkileyen bir şeyi ha­
yata geçirdi. Bunun adı “nezaket zinciri’ ydi. Her izleyicinin
bir başkasına -müm künse bunu beklemeyen birine- iyi bir
şeyler yapması; ona çiçek, bir kitap, bir CD veya başka bir
şey hediye etmesi; onu ziyaret etmesi, onun yerine alışveriş
yapması, onu yemeğe davet etmesi veya onun hoşuna gide­
cek bir sürpriz yapması gerekiyordu. Ne kadar fantezi dolu
olursa o kadar iyiydi. Tek şart; kişinin, kendisine nezaket
gösterene değil, bir başkasına hediye alması gerektiğiydi. Bu
şarta uyularak zincir oluşturuluyordu.
Böylece muhteşem hediyeler, her sefe­
rinde yeni müşterilerle şaşkına dönen
çiçekçilerden, ansızın el ele veren kav­
galı komşulara kadar ulaşıyordu.
Bu fikrin güzel bir yanı, her ülkede uygulanabilir olması.
Ayrıca başlangıç yapmak için bir televizyon programcısına
da ihtiyacınız yok.

İlginç Toplantılara Nasıl Davet Edilirsiniz


Büyük şirket yemeklerinin davetli listelerinden, genellikle yö­
netici sekreter veya insan kaynakları bölümü sorumludur. Yet­

236
H ayatı K o la y la ştır

kiliyi veya yetkilileri bulun ve açıkça “Fuar sırasında yemeğe


katılabilmeyi gerçekten çok isterim” deyin. Genellikle organi­
zatörler, ilgi gösteren kişileri memnuniyetle karşılarlar çünkü
mecburiyetten ve isteksizce katılan yeterince kişi vardır.
Yemek sırasında, oraya davet edilm enizi sağlayan k işi­
lerin yanlarına g id in ve bunun için onlara teşekkür edin.
Eğer sizden hoşlanırlarsa bir sonraki davetli listesinde he­
men yerinizi alırsınız.

Partiler için Püf Noktalan


Tesadüflere inanmayın, kendinize hedefler belirleyin. Örneğin:
“En az beş dakika Profesör Çokbilmiş ile konuşmak istiyorum,
konuşmanın sonunda adımı mutlaka hatırlamalı” ya da “Ara­
mızdaki gerginliklerin sona ermesi için Rita ile, sürekli stres
altında olduğumuz ofisin dışında konuşmak istiyorum.”
Ancak bu tür hedeflere rağmen sürpriz karşılaşmalara
açık olun. İnsanlarla her bir araya gelişinizi, işin başka yol­
larla devam ettirilm esi olarak değil, öncelikle eğlence ve
dinlenme olarak görün.
Verme-alma dengesine dikkat edin.
Karşınızdaki insanı dinleyin ve siz de
sohbete bir şeyler katın. Karşınızdakine
çok fazla soru sormadan ilg i gösterin.
Başkaları hakkında ne öğrenmek isterseniz, kendiniz hak­
kında da onları anlatın, ilişk i kurmada zarif bir diyalog son
derece etkilidir. Dikkat çekici bir kravat, orijinal bir broş,
bazen bir çift şık ve yeni ayakkabı da aynı görevi görür.
Tamamen sıradan bir şeylerle sohbeti başlatmaya çekin­
meyin (açık büfe hakkında hoş şeyler söylemek, hava duru­
mundan söz etmek gibi). Önemli olan, sohbetinizin bu giriş
konusuyla sınırlı kalmamasıdır.

237
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar j. Seiw ert

Böylece Hoş Karşılanan Bir Konuk Olursunuz


Hem özel hayatınızda hem de iş hayatınızda en önemli ilişkileri,
başkaları tarafından davet edildiğinizde kurarsınız. Bu davetler­
de kıymetli dostluklar kurulabilir ama uzun süreli düşmanlık­
lar da ortaya çıkabilir ve bunun tek sebebi küçük bir dikkatsiz­
lik olabilir. Bundan kaçınmak için kendinizi, sizi davet eden
kişilerin yerine koyun ve kendi kendinize “Ben onların yerinde
olsaydım, konuklarımdan neler beklerdim?” diye somn.

Daveti Onaylayın
Eğer yazılı bir davet aldıysanız, bu sizden özellikle rica edil­
memiş olsa bile, davete katılacağınızı bildirin. “LCV” (Lüt­
fen Cevap Verin) esasen şunu söylemenin en nazik biçimidir:
“Hey, plan yapmama yardım et çünkü yemek siparişi vermek
ve binlerinden ödünç sandalye istemek zorundayım!”

Çiçek Götürün
Bir buket çiçek, dünyanın her tarafında en güvenilir hediye­
dir ama ev sahibi için her zaman ekstra stres demektir: Ka­
ğıtlarını çıkarıp at, vazo bul, saplarını kes,
çiçekleri düzenle. Bu yüzden içi süngerli
vazolardaki hazır aranjmanlar çok tutu­
lur. Üstelik sünger, düzenli olarak ıslatı­
lırsa bu çiçekler, en az muhteşem buketler
kadar uzun süre canlılıklarını korurlar.
• Çoğu insan tarafından modası geçmiş olarak görülen ka­
ranfiller;
• Aşk ilanı olarak kabul edilen kırm ızı güller;
• “Mezar çiçekleri” olarak yanlış anlaşılma ihtim alleri olan
zambaklar ve benzeri çiçekleri almaktan kaçının.

238
H ayatı K o la y la ştır

Bir erkeğe de çiçek götürebilirsiniz. Bazı bekâr evleri için


taze çiçekler, eve can lılık getirm ek açısından çok uygun­
dur. Ev sahibi; “Ne zahmet ettiniz ” dese bile, siz çiçek
götürm eye devam edin.

Zamanında Gidin
Davete belirtilen saatten erken, asla gidilmez. En iyisi
beş dakika geç gid ilir ama hiçbir zaman çok geç de­
ğil. Böylece hem son hazırlıkları berbat
etmiş olmazsınız, hem de hiç kimseyi
haddinden fazla bekletmezsiniz.

Kendinizi Aşın
Her türlü inisiyatifi ev sahibinden bekleyen, aşırı çekingen
konuklar yorucudur. Siz farklı olun. Eğer bir toplulukta hiç
kimseyi tanımıyorsanız, hemen yanınızdaki
kişiyle konuşun. En kolay sohbet baş­
latma konusu, “Ev sahibini nereden
tanıyorsunuz ?”dur. Çoğunlukla bu
konu, yerini çabucak başka konulara bı­
rakır. Bütün akşam boyunca aynı kişiyle sohbet etmeyin. Ev
sahibi herkesi sofraya davet ettiğinde, davete uyan ilk kişi ol­
maktan çekinmeyin. Çekingenlik (eskiden nezaket olarak ka­
bul edilse de) günümüzde daha çok, rahatsız edici bulunur. Ev
sahibine yardım edin. Çekingen görünen konukların yanlarına
gidin ve onların da sohbete katılmalarını sağlayın.

Ev Sahiplerini Özgür Bırakın


Ev sahipleriyle sohbet edin, ancak onları esir almayın. Her
konuğun onların ilgisinden kendi payını almasına yardım­

239
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

cı olun. Büyük kutlamalarda ev sahibi, her konukla tek tek


ilgilenemez. O zaman siz inisiyatifi ele almak zorundasınız.
Diğer insanlarla konuşun. Her karşılaşmayı, anlamlı ilişkiler
kurmak için bir fırsat olarak değerlendirin. Eğer belirli bir
konuğu tanımak istiyorsanız, ev sahibinden sizi tanıştırma­
sını rica edin. Her ev sahibi bunu seve seve yapar çünkü ko­
nuklarının birbirleriyle iletişim kurmalarını ister.

Tabulara Dikkat Edin


Konukları ve ev sahiplerini rencide etmemek için dikkat et­
meniz gerekir. İkram edilen yemek hakkında ya da orada bulu­
nan konuklar hakkında olumsuz sözler söylemeyin.
Bir et yemekleri büfesinin yanında vejetaryenlerin
misyoner edasıyla nutuk atmaları da kaba bir dav­
ranıştır. Kendi beslenme biçiminiz ne olursa olsun
bundan kaçının. Siyaset, din, para ve hastalık ko­
nularında yeri gelmedikçe konuşmayın. Başkala­
rına “akıl vermeye” kalkışmayın.

Yemeği Övün
Ama överken dürüst olun. İkram edilen yemekler hoşunuza
gitmediyse hiç değilse salatayı övün. Daha iyisi açık büfede
sunulan yemeklerden hangilerinin hoşunuza gittiğini anlamak
için tabağınıza hepsinden azar azar alarak test edin. Yemek es­
nasında kesinlikle kontrolünüzü kaybetmeyin. Asla haddinden
fazla alkol içerek ev sahibini zor durumda bırakmayın. Yemek
davetine beraber gittiğiniz biri varsa, o kişiyle yemek yeme
konusunda birbirinizi frenlemek için anlaşabilirsiniz. Ziyafet
ortamlarında kontolsüz yemek yemek; hem ilerleyen saatlerde
rehavet çökmesine hem de kilo almanıza yol açar.

240
H ayatı K o la y la ştır

Zamanında Ayrılın
Fazlasıyla erken kalkmak, fazlasıyla uzun kalmak kadar neza­
ketsiz bir davranıştır. En kolayı, çoğunluğa göre
hareket etmektir. Asla ev sahiplerine yürek­
ten bir teşekkürle veda etmeden gitmeyin.
Ayrıca bu teşekkürü tekrar etmek şık bir
davranıştır. Örneğin, ertesi gün ev sahibi­
ni arayın ve akşam için teşekkür edin. Bu,
iletişim i devam ettirmek için iyi bir fır­
sattır (“O muhteşem piyanist kim di?”) Böylece
bir seferlik bir karşılaşma, dostane bir ilişkiye dönüşebilir.

Kolaylaştırıcı 2 1. Fikir
Aile Bağlarınızın Karışık Düğümlerini Çözün
Hayatınızın en zor, en karmaşık ve en önemli ilişkisi ailenizle
olandır. Minnet, tutku, öfke, dostluk, sevgi, bağım lılık... Sizi
dünyaya getirmiş olan insanlarla aranızdaki bağı,
kısmen çelişkili duygular oluşturur. En güç­
lü duyguları elbette annenize karşı hisseder­
siniz. Anneleri ziyaretlerine geldiğinde çare­
sizce ezilip büzülen güçlü yetişkinler vardır.
Terapistlerde aile ilişkilerinin konuşulmadı­
ğı bir seans bile neredeyse yoktur. Ayrıca her
bayram, bu konu her zamankinden daha aktüel hâle gelir.

Ebeveynlerinizin yaşını unutmayın

Küçük bir çocukken ebeveynlerinizi “çağı yansıtan bir mo­


del” olarak gördünüz; zaman onların zamanıydı. Bir yetişkin
olduğunuzda da ebeveynlerinizin yavaşladığını ve sizden yaş­
lı olduklarını görmezden gelmemelisiniz. Onlar her konuda

241
V V ernerTiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

sizin kadar açık konuşamazlar. Onların hayatlarının sizinkin­


den farklı bir temposu vardır. Nesil farkından dolayı zıtlıklar
olacaktır. Bunları göz önünde bulundurun.

Ebeveynlerinizi dinleyin

Artık, çocukken yapmış olduğunuz gibi, ebeveynlerinize ita­


at etmek zorunda değilsiniz. Ama onları son derece büyük
bir samimiyetle dinlemelisiniz. Kesinlikle katılmasanız bile,
onların görüşlerini anladığınızı bilmelerini sağlayın. Yetiş­
kin çocuklar bazen ebeveynlerine büyüklük taslama ve söz
hakkı tanımama eğilim inde olurlar. “Tamam, tamam, bunu
bin kez söyledin zaten.” Bu tür sözler yaşlı insanları, dışarıya
belli ettiklerinden daha fazla incitir.

Ebeveynleriniz sizden daha tecrübelidirler

Ebeveynlerinizin siz doğmadan uzun zaman önce bir hayatları


vardı. Aslında bu çok iyi bilinir ama genellikle görmezden ge-

Ebeveynlerinize eski zamanlar hakkında sorular sorun. Genel­


likle anneler eski zamanları daha iyi bilirler. Üstelik yaşlı insan­
lar sık sık o günlerden konuşmayı severler. Sohbet sırasında yar­
gılayıcı sözler (“Zor bir çocukluğum olmuş”) söylemeyin, somut
hikâyeleri öğrenmeye çalışın ve yeni somlar sorun. Bugün sizi
üzse bile bütün gerçekleri sorun. Öğrendikleriniz, sizin kendi
çocuklarınıza devredebileceğiniz en değerli miraslardan biridir.

242
H ayatı K o la y la ştır

Ebeveynleriniz için hayatı kolaylaştırın

Birçoğumuz çocukluğumuzda ebeveynlerimizle doğal, söz­


süz bir bağ kurmuş olduğumuza inanırız. Büyüdüğümüzde
ise anne babalarımızın isteklerini gözlerinden okuduğumuzu
zannederiz. Aileler genellikle evlatlarına karşı çıkmaya cesa­
ret edemezler. Biz de yanıldığım ızı bir türlü fark edemeyiz.
Bir örnekle açıklayalım: Oğlan, annesini doğum gününde
sinemaya davet eder çünkü annesi eskiden hep sinemaya g it­
mek istemiştir. Ancak yaşlı kadının bundan keyif almadığını
görünce şaşırır. Nedeni, annenin aslında sinemadan nefret
etmesidir ve eskiden sinemayla sadece (bu arada ölmüş olan)
kocasına saygısından ilgilenm iştir. Oysaki basit, açık bir soru
herkes için durumu kolaylaştırabilirdi.

Ebeveynlerinizin akrabalarını tanıyın

Eğer bunu henüz yapmadıysanız, ebeveynlerinizin kardeşle­


riyle, diğer akrabalarıyla ve arkadaşlarıyla ilişki kurun. Başka
biri organize etmiyorsa aile toplantılarını siz organize edin.
Akrabalar arasında düşmanlık varsa, genç neslin temsilcisi
olarak —barış elçisi rolüne bürünmeden- uzlaşmalarını ve ba­
rışmalarını sağlamaya çalışın. Belli etmeden, kavgalı kişile­
rin birbirleriyle konuşabilecekleri fırsatlar yaratmaya çalışın.
Gerisini onlara bırakın. Eski kavgaların sona ermesi, hem si­
zin hem de çocuklarınızın geleceği için en iyi yatırımdır.

Ebeveynlerinizle hangi karakter özelliklerini

paylaştığınızı keşfedin

Bunlar iyi ve kötü özellikler olacaktır. İyileri gördüğünüz


kadar kötüleri de görün çünkü ebeveynlerinizle aranızdaki

243
V VernerTiki Küstenm acher - Lothar j. Seiw ert

bağı her ikisi de oluşturur. “Asla babam


gibi olmak istem iyorum !” arzusunun ger­
çekleşme ihtim ali azdır çünkü babanız­
la aranızda, genetik açıdan güçlü bir bağ
vardır. Eski bir psikolojik b ilgi; şiddetle
kaçınmaya çalıştığım ız şeylerin üzerim i­
ze yapışıp kaldığından bahseder. Siz, olsa
olsa en iyi özellikleri açığa çıkarmak için
ebeveynlerinizden daha yoğun çaba gösterebilirsiniz. Bunu
yaparken aile tarihinizdeki olumsuz sayfaları da görün ve
“Ben bunun bir parçasıyım ” deyin.

İlişkinizdeki çatışmaların üstesinden gelmeyi öğrenin

Ebeveynlerinizle aranızdaki iletişim zayıfsa veya tamamen


kopmuşsa bunun kesinlikle belirli bir nedeni vardır. Örneğin,

tırın. O konuyu telefonda çözüme ulaştırmaya çalışmayın


(telefon görüşmelerinde taraflardan biri, iletişim i her an ko­
parabilir), bir mektup yazın ve ardından ziyarete gidin.
En kötü durumda ebeveynlerinizle “bir süre görüşmemeyi”
kararlaştırabilirsiniz. “Sizinle bir yıl boyunca görüşmeyece­
ğim ” demek, bir kavga sırasında “Sizi bir daha asla görmek
istemiyorum!” diye bağırmaktan daha fazla açık kapı bırakır.
Çünkü bu şekilde bağırmak, hem insanın kendisini ebediyen

244
Hayatı K o la y la şt ır

suçlu hissetmesine sebep olur, hem de elini kolunu bağlar.


Zaman bütün yaraları iyileştirmez ama insanlar arası çatışma­
larda da faydalanmanız gereken bir tür zaman aşımı vardır.

Kolaylaştırıcı 22. Fikir


Cenaze Töreninize Hazırlanın
Bu kolaylaştırıcı fikir size dehşet verici gelebilir. Ama ömrü­
nüzün son günlerinde zihinsel açıdan artık umduğunuz kadar
zinde olmama ihtimaliniz yüksektir. Bu yüzden son günleri­
nizi beklemeden, ölümü düşünmeniz kesinlikle anlamlıdır.

Kendi Cenazenizi Organize Edin

pıp dostlarımı eve davet edin. Cenazeye katılanlar çiçek al­


mak yerine bir yerlere bağış yapsınlar. Çok üzülmeyin. Ben
bu dünyadan, dolu dolu ve m utlu bir hayat yaşadığımı bile­
rek gidiyorum ” diye yazın.

Maddi Konuları Düzenleyin


“Bir vasiyetname yazın”; bu tavsiye pek çok danışmanlık
hizmetinde yer alır. Fakat el yazısıyla yazılmış bir son arzu,
ancak bu arzu hakkında tüm ilgililerle henüz hayattayken
görüştüyseniz, gerçekten kolaylaştırıcıdır. Aksi takdirde va­
siyetnamenizle, muhtemelen tahmin ettiğinizden daha fazla

245
VVernerTiki Küstenm acher - Lothar j. Seiw ert

hoşnutsuzluğa sebep olursunuz. Esasen en


kolay çözüm, sahip olduklarınızı şimdiden
birilerine bırakmanızdır. Maddi değeri ya
da hatırası olan belirli şeyleri tanıdıkları­
nıza ve akrabalarınıza vermek istiyorsanız,
neden siz öldükten sonra verilsinler ki? Siz
“can-ı gönülden” verin. Ardından teşekkürü kabul edebilir­
siniz. Üstelik armağan verdiğiniz kişi, o armağanın yanı sıra
sizden çok daha değerli bir şeyi; kişisel hatıranızı alır.

Soy Ağacınızı Çıkarın


Atalar hakkında bilgi sahibi olmak, psikolojide giderek daha
önemli hâle gelecektir. Bu yüzden, ebeveynleriniz, büyük dede­
leriniz ve diğer akrabalarınız hakkında bildiklerinizi yazın. Sizin
çocuklarınız ve torunlarınız, şu anda bu mirasın değerini bilmi­
yor olsalar bile, bir gün bunun için size teşekkür edeceklerdir.

Kolaylaştırıcı 23. Fikir


Kıskançlık Duygularınızdan Kurtulun
Kimin daha iyi olduğunu ya da daha fazlasına sahip olduğu­
nu kontrol etmek için sürekli olarak kendinizi başkalarıyla
karşılaştırmak zorunda hissediyorsanız bu, hem sizin haya­
tınızı hem de başkalarının hayatını gereksiz yere zorlaştırır.
Aslında karşılaştırma; insanın içini kemiren, haksız yere
daha azma sahip olduğu, bu nedenle de başkalarından daha
kötü durumda olduğu duygusu ortaya çıkm adığı sürece kötü
bir şey değildir. Söz konusu olan ya paradır ya da güzellik,
ya özel bir yetenektir ya da şöhret... İnsan her şeyi ve her­
kesi kıskanabilir. Kıskançlığın temelini ortadan kaldırmak
için siyasi denemeler bile yapılmıştır. Herkesin eşit oranda

246
H ayatı K o la y la ştır

maddi varlığa sahip olduğu bir toplum yaratılm ıştır ama kıs­
kançlık, böyle bir toplumda da varlığım sürdürmüştür. Kıs­
kançlık; sinsi, inatçı ve kötü bir huydur ve herkesin hayatını
(hem kıskananın hem de kıskanılanın) zorlaştırır.
Hem kendinizdeki hem de başkalarındaki kıskançlığa
karşı kolaylaştırıcı stratejileri öğrenerek buna karşı bir şeyler
yapabilirsiniz. Hatta kıskançlığı hayatınızda bir motivasyon
kaynağına dönüştürebilirsiniz.

Kıskançlığınıza Karşı Stratejiler

Madalyonun her iki yüzünü de görün

İnsan asla kötüyü kıskanmaz, sadece diğer insanlarda gördü­


ğü iyiyi kıskanır. Şunu unutmayın, hiçbir insan sadece iyi de­
ğild ir ve iyinin uğruna hayatta her zaman bir bedel ödemek
şarttır. Kıskanç bir insan, bir şeylere bedelini ödemeden sa­
hip olmak ister. Bir keman virtüözü başarısının ve şöhretinin
karşılığını neredeyse bütün zamanını alan çok ağır bir çalış­
ma temposuyla öder; hatta çoğu, çocuk­
luğunu bile dolu dolu yaşamaktan
vazgeçmiştir. Peki böyle bir kişiyi
bunun için de kıskanır mısınız?
Güç ve nüfuz sahibi bir insanın
tehlikeli düşmanları vardır, korumalara ve alarm sistemlerine
ihtiyaç duyar. Siz gerçekten bunu katlanabilir miydiniz?

Anti kıskançlık formülü uygulayın

Kıskançlık, genellikle bir kabullenememe ve başkalarına bir


şeyleri çok görme durumudur. Karşı strateji olarak bilinçli
bir biçimde yürekten desteğinizi gösterin, iyiliksever olun.

247
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Acil tedbir olarak anti-kıskançlık formülünü uygulayın ve


içinizden şöyle deyin: “Bunu sana çok görmüyorum!” Yü­
rekten onaylayana dek bu sözü tekrar tekrar düşünün. Bu,
kıskançlığı etkili bir biçimde azaltır ve aynı zamanda sağlıklı
bir öz güven duygusunun gelişmesini sağlar.

Goethe kabiliyeti geliştirin

“Bir başkasının üstünlüklerine karşı sadece sevginin fayda­


sı olur.” Johann Wolfgang von Goethe’nin bu görüşüyle,
kıskançlığınızı en etkili biçimde yenebilirsiniz. Diğer in­
sanların içten görünüşleri, yaşam tarzları, eğitim leri, hâl ve
hareketleri hakkında komplimanlar yapın. Kıskançlığınızı
övgüye ve onaylamaya dönüştürün. Böylece kıskançlığınız;
başkalarında ayrıcalıklı, iyi ve güzel olanı olumlu ve gerçek­
çi değerlendiren, kişisel bir meziyete dönüşebilir. Tümüyle
kendi kişisel kabiliyetinizi geliştirin. Bu tutumunuz için sizi
takdir edecek ve size saygı duyacaklar.

İş birliği fikrinden faydalanın

İnsanın için i kemiren kıskançlık, çoğunlukla iletişim ko­


pukluğuna yol açar. Ö rneğin, birine karşı olumsuz dü-

248
H ayatı K o la y la ştır

bir şeyler öğrenin ve kıskan çlığınızı, başarılı olmak için


motivasyona dönüştürerek ondan yararlanın.

Yaratıcılık yolunda ilerleyin

Kıskançlık genellikle yaratıcı potansiyelinizi açığa çıkarma­


dığınızın bir işaretidir. Hayal gücünüzü harekete geçirin ve
içsel kaynağınızın yeniden fışkırmasını sağlayın. Yapabildi­
ğiniz kadarıyla müzik aleti çalmak, elişi veya resim yapmak,
dans etmek, yazmak gibi yaratıcı bir şeyler yapmaya çalışın.
Kendi yeteneklerinizin ne kadar farkına varırsanız, başkala­
rını kıskanmak için o kadar az nedeniniz olacaktır. Yaratıcı­
lıkla geçirilen saatlerin ardından duyulan memnuniyet, kıs­
kançlığı çabucak ortadan kaldırır.

Hoşnutluk planını hayata geçirin

Kıskançlık, gerçekleşmemiş arzulardan bes­


lenir ve bu yüzden depresyona da yol açar.
Yaşamınızın her anını dolu olarak görebil­
me meziyetini geliştirin. İhtiyacınız olan
her şey oradadır, ya somuttur ya da gerçek­
leştirilm eyi bekleyen bir olasılıktır. Hoşnut­
luğun olduğu yerde kıskançlığa ve depresyona yer yoktur.

Sadeleştirin

Hayatınızda sadeliğin önemi ne kadar büyük olursa, o kadar


az kıskançlık hissedersiniz. Kahve fincanı koleksiyonunuz­
dan bilinçli olarak vazgeçerseniz, daha güzel koleksiyonları
yüzünden başkalarını kıskanmazsınız. Sade, mütevazı ve
gösterişsiz olmak, kıskanç insanların anlam arayışını en iyi
şekilde yanıtlar.

249
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Başkalarının Kıskançlığına Karşı Stratejiler

Gurur duyun

Meziyetlerinizin, başarılarınızın veya diğer iyi tecrübelerini­


zin m utluluğunu kendinizden esirgemeyin. Gönül rahatlı­
ğıyla kendinizle gurur duyun ve yalnız olduğunuzda bunu
kendinize yüksek sesle söyleyin. Ama başkalarına hava atma­
yın. Başkalarını, gereksiz kıskançlık duygularına kapılmaları
için kışkırtmayın.

Samimiyetle öz güveninizi gösterin

Kıskançlığı gizlem ek için söylenmiş, sahte komplimanlar du­


yarsanız öz güveninizi koruyun. Ne başkalarının ne de ken­
di kendinizin değerini, “Ah, bunu herkes yapabilir” diyerek
düşürün. Aksine meziyetlerinizin ve başarılarınızın arkasın­
da durun; “Evet, güzel bir çalışma oldu ve şimdi başarımın
tadını çıkarıyorum” veya “Bazıları benim şu anda olduğum
kadar şanslı değil. Ben daha kötü zamanları da bilirim ve bu
yüzden şu anki hâlime daha da çok seviniyorum g ib i.”

Moralinizi bozmalarına izin vermeyin

250
H ayatı K o la y la ştır

Gerçekleri açıkça ortaya koyun

Eğer kıskanç bir insan size ciddi zararlar verecek kadar


kötü davranıyorsa (sözle saldırı, patrona karalama, çeşit­
li entrikalar, kötü dedikodular), onunla konuşmalı ve sa­
kin liğin izi koruyarak, onu gerçeklerle yüzleştirm eksiniz.
Ancak bunu yaparken onun kıskançlığından söz etmeyin.
(Her zaman inkâr edilir.) Bu soruna gerçekçi ve pragm atik
bir çözüm bulm aya çalışın. Doğrudan doğruya, davranışı­
nın sizi çok kırdığın ı söyleyin; “Böyle bir davranış sizi de
in citirdi, değil m i?”

Dürüstçe övün

İnandırıcılığı olan, samimi kompliman­


lar yaparak, çevrenizdeki insanların kıs­
kançlıklarını yenmelerine yardımcı olun.
Fakat abartmayın çünkü abartılı sözler,
kulağa inandırıcı gelmez.

Kolaylaştırıcı 24. Fikir


Kusur Bulmaktan Vazgeçin
Arkadaşlar, tanıdıklar, meslektaşlar ve akrabalarla
canlı bir sosyal iletişim ağının kurulmasında en
büyük engellerden biri, başkalarını yargılama
(ve aynı zamanda hatalarını düzelterek iy i­
leştirme) gereksinimidir. Bu, herkes için
bir sorun teşkil etmez ama bazı insanlar,
eleştiri yapmadan duramazlar. Daha neşeli, daha kolay ve
daha huzurlu yaşayabilmek için, ön yargılarla dolu basmaka­
lıp düşüncelerinizden kurtulun.

251
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Yargınız ve Gerçekler Birbirinden Farklıdır


Amerikalı terapistler Connie Cox ve Cris Evatt, gereksiz asa­
biyete karşı pek çok kez denenmiş bir program hazırlamışlar­
dır. Bu program, bir alıştırm ayla başlar:
Davranışları yüzünden sık sık sinirlendiğiniz birini düşü­
nün. Bir kâğıda, şu sade cümle yapısına göre bir cümle yazın:

“...........................................................................................(O kişinin adı)


......................................................................................yap m alı/ o lm alı.”

Lütfen bu alıştırm ayı kafanızdan yapmayın, gerçekten


kâğıda bir şeyler yazın. Cümle ne kadar somut formüle edi­
lirse, o kadar iyidir.
Zihnimizi meşgul eden olumsuz yargılar, bütün benliğimi­
zi karmaşaya sürükler. Yazdığınız cümle, bir başkasının nasıl
davranması gerektiğini ifade eder: Peter daha çalışkan olmalıy­
dı. Joachim daha dakik olmalıydı. Vera sigarayı bırakmalıydı.
Yargılar, doğaları gereği, gerçeklerden farklıdır. Gerçek,
insanların gerçekten nasıl davrandıklarını ifade eder: Peter
tembeldir. Joachim dakik değildir. Vera, vapur bacası gibi
sigara tüttürür.
Bir yargı, diğer yargıları da beraberinde getirir. Tembel
Peter örneğinde diğer yargılar şöyle olabilir: Peter sınavda
başarılı olamayacak. Okuldan kaçacak. Meslek sahibi ola­
mayacak. Kötü yola düşecek. Bir suçlu ve
uyuşturucu bağım lısı olacak... Bu yargı
cümleleri istenildiği kadar devam ettiri­
lebilir. Bu tür yargılarla beynin olumsuz
yönelimi giderek güçlenir ve en sonunda
bu olumsuz yönelim, algıya hükme­
derek, algıda bozukluğa yol açar.

252
H ayatı K o la y la ştır

Kendinizi Başkalarının
Sorunlarını Çözmekten Kurtarın
Hayat üç alana bölünebilir:
1. H ayatın kendisi, doğa kanunlarına tabidir. Hava nasıl
olursa olsun, güneşin sabahları doğmak zorunda olduğu
gibi, siz de bir gün ölmek zorundasınız. Bu alandaki her
şey sizin kontrolünüzün tamamen dışındadır.
2. Başkalarının hayatı. Bu sizin yazma alıştırmasında “yap­
malı/olmalı” cümleleriyle söz etmiş olduğunuz alandır.
3. Sizin hayatınız.

Burada kolaylaştırıcı mesaj şudur: Sadece ve sadece üçüncü


alanla ilgilenin. Sürekli olarak başkalarının sorunlarına çö­
züm aramak korkunç bir yük olabilir. Bu tür çözüm fikirleri,
beyninize ve ruhunuza yük olur. Psikolog Jack Dawson bir
yazısında şöyle der: “Hiçbir şey hayatınızı, bizzat değiştirebi­
leceğiniz meseleleri sınırlamanız kadar kolaylaştırmaz.”

Başkalarını Yargılamak Sizi Hasta Eder


Yazdığınız cümleyi bir kez daha okuyun (Henüz hiçbir şey
yazmadıysanız, şimdi yazın). Okurken kendinizi nasıl
hissediyorsunuz? Sizi m utlu mu ediyor yoksa öfke
ve üzüntü, korku mu hissediyorsunuz?
Genellikle yargılar, -tüm ü stres kavramıyla özet-
lenebilen—olumsuz duygulara sebep olurlar. Üste­
lik bu stres, sadece ve sadece düşünceleriniz yüzün­
den ortaya çıkmıştır! Karşılığında yüksek bir bedel
ödersiniz çünkü eleştirel yargılar sizi yalnızlığa sürükleyebilir.
Bir başkası hakkında eleştirel düşünürken, sosyal ilişki ye­
tinize zarar verirsiniz. “Ne kadar berbat bir pantolon giym iş­

253
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

sin!” gibi zararsız bir düşünce bile bir yargı akınım berabe­
rinde getirir: “Kendine bakmıyor. Zevksiz. Yakında yüzüne
bakılmaz hâle gelecek. Böyle birinden uzak durm alı.”
Dawson ayrıca olumsuz yargılama eğilim inde olan insan­
ların, mümkün olduğunca tarafsız düşünen insanlara kıyasla
daha kötü birer dinleyici olduklarını tespit etmiştir.
“Ama insanın değerleri ve ilkeleri olm alı”, beynin yargı­
dan arındırılmasına karşı en sık ileri sürülen itirazdır. Endi­
şelenmeyin, insan öğretilmiş yargıların karmaşası olmadan
da doğru davranır. Doğanın yargı gücüne, hayatın içgüdü­
süne güvenin.
Psikolog Jon Kabat-Zinn’in araştırmasına göre; yargıla­
mayan insanlar, yargılayan insanlara kıyasla kararlarını daha
büyük bir netlikle verirler. Yargılamayan insanlar basit etik
prensiplere göre yaşarlar, fiilen daha etkindirler ve kendileri­
ni daha m utlu hissederler.

Zihninizi Böyle Arındırırsınız


Her insan huzurlu, keyifli bir hayat için şaşırtıcı doğal yeti­
lere sahiptir. Bu yetiler sadece kesin yargılardan ve varsayım­
lardan oluşan bir dağın altına gömülmüşlerdir. İşte doğal,
neşeli yanlarınızı ortaya çıkarabileceğiniz iki basit teknik:

I . Teknik: Sağlıklı bir sorgulama yapın

Eğer aklınızdan bir yargı zinciri geçerse (“Eşim daha fazla


evde olmalıydı. O beni yalnız bırakıyor. Beni sevmiyor.”),
denemek için bu zinciri bir kez olsun şüpheyle değerlendi­
rin: Tek olasılık, sizin görüşünüz mü? Bir başkası bu durumu
tamamen farklı algılayamaz m ıydı? Bilinçli olarak tamamen
farklı bir açıdan bakın (“Ailesinin refahı için kendisini harap

254
H ayatı K o la y la ştır

ediyor. O hepimizin iyi olmasını istiyor. Kendi gereksinim­


lerini tamamen geri plana atıyor.”)
Bu tür bir sorgulama, son derede etkili bir eylemdir çünkü peş
peşe ortaya çıkan olumsuz yargıların sonu gelmez zincirini kırar.
Bunu uygularken yapmanız gereken, birinin hatalarını övmek
değil, sadece gerçekleri net bir şekilde görmeye çalışmaktadır.

2. Teknik: Suçlamayı kendinize yöneltin

Yazmış olduğunuz cümledeki ve bilhassa peş peşe sıralanan


yargılarınızdaki kişinin adının yerine “ben” kelimesini koyun.
Bunun size bir şeyler ifade edip etmediğini anlamaya çalışın:
“Ben onu yalnız bırakıyorum. Ben onu
sevmiyorum. Benim de diğerlerinden
farkım yok.” Eşinizin hep dışarıda ol­
masının nedeni bu olabilir mi?
Bu basit alıştırm ayla kendi kendinizi değerlendirebilir, k i­
şisel gelişiminize katkıda bulunmuş olursunuz. Başkalarına
karşı yöneltilen yargılar zehirdir. Ama kendinize yönelttik­
leriniz ilaçtır. Yargılar silah olarak değil, ilaç olarak kulla­
nılmalıdır. Yazar Anais Nin bunu şöyle ifade etmişti: “Biz
olayları oldukları gibi görmeyiz, olduğumuz gibi görürüz.”

Gerçeği Kabullenin...
Örneğimizle devam edelim. Eşiniz sık sık yollarda. Gerçek
bu. Gerçeği bir deney yapar gibi yargıya dönüştürün: “Eşi­
min seyehat etmesi gerekiyor. Bu,
onun hayatının bir parçası.” Baş­
ta kulağa sinir bozucu bir ifade
gibi geliyor. Ama bu gerçekçilikle
—baskıya, suçlamalara, im alı mesaj­

255
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

lara gerek duym adan- eşinizden daha fazla yanınızda olma­


sını rica edebilirsiniz. Ancak bu şekilde kararı tamamen ona
bırakabilirsiniz. Bu, onun yaşam alanı, bu alanı ona bırakın.
Böylelikle düşüncenizde ve ilişkinizde düzen kalıcı olur.

...Değişebilmesi için
Bu teknikleri geliştirm iş olan psikolog Byron K atie’ye
göre; genellikle, eşlerden birinin bakış açısını değiştirm esi
sayesinde, diğerinin sorunlara sebep olan sıkıntıları çözülür.
Verilen örnekte bu, şu anlama gelir: Eşlerden biri suçlama­
larından vazgeçtiğinde, diğeri bu suçlamalara karşı verdiği
bilindışı savaşını sona erdirir ve tamamen kendi isteğiyle
eve daha erken gelir.
Ayrı durum, çocuklarla ilişkilerde de geçerlidir. Ebeveyn­
ler ve öğretmenler çoğunlukla, çocukların zayıf yanlarını
eleştirirler. Katie, çocukluğunuzda başkalarının yargıların­
dan ötürü (“Daha çalışkan olmalısın.”) bir şeylerin değişip
değişm ediğini hatırlamanızı tavsiye eder. Muhtemelen de­
ğişmemiştir. Genç bir insan kendisini yargılayan insanlar ta­
rafından değil, ona yargısız yaklaşan, onu dinleyen ve onun
büyük işler başarabileceğine inanan insanlar tarafından şekil­
lendirilir. Siz böyle bir insan olun.

gelmeyin. Yaşam piramidinizde ne kadar yükseğe ulaşırsanız,


kolaylaştırma çalışmanızın faydası o kadar fazla olur!

256
H ayatı K o la y la ştır

Böylece Daha Kolay Karar Verirsiniz


Bu yeni işi kabul etmeli miyim? Şu anda kendi işimi kurmam
doğm olur mu? Eşimden ayrılmamalı mıyım? insanlar zor du­
rumlarda nasıl karar vermeleri gerektiğini sürekli sorarlar. Nihai
karar her zaman bireye kalır. Ancak büyük kararlarda son derece
faydalı oldukları kanıtlanmış olan birkaç temel kural vardır.

Olasılıklarınızı formüle edin

Karar olasılıklarını tümüyle bilmek önemli bir adımdır.


Hayatınızı ileride pasif cümlelerle anlatmanıza meydan ver­
meyin (“Buna mecbur e d ilm iştim ...”, “Beni oraya gönder­
d ile r ...”) İçinde “mecburum” geçen her cümlenizi, yazılı
olarak, nedenleriyle sorgulayın. Bunu yaparken her olasılı­
ğ ı “istiyorum” biçiminde formüle edin. Muhtemelen daha o
cümleleri yazarken, içlerinden hangilerinin size daha uygun
olduğunu sezinleyeceksiniz. Bu, kararınız için önemli bir
yardım olabilir. Örnek: “Bonn’da Alman Dili
ve Edebiyatı tahsili görmek istiyorum” cüm­
lesinin yanında “Hans’la birlikte İngiltere’ye
yerleşmek istiyorum” cümlesi yer alıyor ve siz
ikinci cümleyi yazarken gülümsüyorsunuz.
Bunu yaparken, olasılıklarınız olduğuna sevinin. Kararla­
rı yük olarak değil, önemli görevler ve fırsatlar yaratan du­
rumlar olarak görün. Özgür bir hayat, yol ayrım larıyla dolu
rengârenk bir manzaradan oluşur; buna karşın özgür olmayan
bir hayat, sapakları olmayan bir tünelden ibarettir.

Tek başınıza kararlar almayın

Düşüncelerinizi başkalarıyla paylaşın. Çevrenizdeki insanlara


kulak asm. Onlara fikirlerini sorun ama kararınızın sorumlu­

257
W erner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

luğunu asla bir başkasına bırakmayın. “Ben bunu kendi ken­


dime çözmek zorundayım” cümlesini, planlarınız hakkında
hiç kimseyle konuşmamanıza gerekçe olarak göstermeyin.
Çok kişisel “mahrem kararlarda” bile, her şeyi açıkça konuşa­
bileceğiniz en az bir yakınınıza ihtiyacınız var.

cuklara da rıkırlerı sorulmalıdır. Fakat son soz ebeveynle­


rindir. Örneğin, bir adam işini değiştirm ek istiyor. Karısı,
onun mutsuzluğunun farkında olduğu için kocasını destek­
liyor. Ama adam başka bir semte taşınmak istemeyen çocuk­
larına saygısından dolayı işini değiştirmiyor. Muhtemelen
bu adam, içten içe daha da mutsuz olacak ve bu mutsuzluk
sağlığını tehdit edecektir.

Bir yer tayin edin

Oldukça faydalı olduğu kanıtlanmış bir öneri: Birden fazla yer


arasında karar vermeniz gerekiyorsa, seçenekleri bizzat ziyaret
etmeli ve soruları kendinize oralarda sormalısınız. Başkaların-

258
H ayatı K o la y la ştır

etmeyin. Genellikle (kararı çoktan vermiş olan) bilinçdışı, bu


tür sinyalleri size bir şeyler iletmek için kullanır. Örnek: Bir
evi, kiralamak isteyip istemediğinizi düşünüyorsunuz. Siz
dışarıdan eve düşünceli düşünceli bakarken, yaşlı bir kadın
samimiyetle size sesleniyor ve bahçede bir sincap zıplıyor.
Sincap, en sevdiğiniz hayvan. Bu sizi içten içe m utlu ediyor
ve bu eve taşınmaya karar vermenizi sağlıyor.

Geleceğe bakın

Kararınızı bir yol ayrımı olarak düşünün. Düşüncelerinizde


bütün olası yollarda belirli bir mesafe kat edin. Bu sırada
düşüncelerinizi ve duygularınızı dikkate almayın. Sadece
oluşturduğunuz görüntülere inanın. Hangi yolu
zihninizde daha kolay canlandırabiliyorsunuz?
Bunu yaparken işleri aceleye getirmekten veya
ertelemekten kaçının. Ne size baskı yapılmasına
müsaade edin, ne de kararı süresiz erteleyin, her
ikisi de iyi olmaz. Mümkünse, bir düşünme süresi belirleyin.
Bu çok faydalıdır çünkü bir karar için tüm gerekli olguları ek­
siksiz bir araya getirmeniz asla mümkün olmayacaktır. İşletme
okullarında “3 Kuralı”nı öğretirler: Üç gün sonra çoğu büyük
sorun ya kendiliğinden çözülmüş olur ya da öyle şiddetlenir ki,
çabucak karar verilebilir.

Kararı ve kaderi birbirinden ayırın

Kararlar verebileceğinizi fakat her şeyi yönlendiremeyeceği-


nizi unutmayın. En doğru değerlendirmede bile şansın veya
tesadüfün payı büyüktür. Kararınızdan etkilenecek olan her­
kesle bunu zamanında ve açıkça konuşun. Örneğin, yeni bir
işe girmeye ve ailenizle birlikte başka bir yere taşınmaya ka­
rar verdiniz. A ltı ay sonra yeni işvereniniz iflas etti. “İş yerini

259
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

değiştirdiğin için artık işsizsin” cümlesi yanlıştır çünkü siz


bunu hesaba katamazdınız.

Kusur bulmaktan vazgeçmeye ve daha kolay karar verme­


ye yönelik tavsiyelerimiz arkadaş, tanıdık ve akraba çevrele­
rindeki bütün ilişkileriniz, özellikle de eşinizle ilişkiniz için
geçerlidir. Ancak biz, hayatınızdaki bu en önemli ilişkiye
ayrı bir bölüm ve yaşam piramidinde ayrı bir kat ayırdık.

260
Kolaylaştırm a Hayaliniz: Yedinci Gece
Yaşam piramidinizin altıncı katında sizi bir başka sürp­
riz bekliyor. Önceki basamak, son derece büyük bir in­
san kalabalığıyla karşılaştığınız için gürültülü., canlı ve
devasa büyüklükteydi. Ancak şıı anda adımınızı attığınız
basamakta sizi sadece bir insanın —kalbinizde eşsiz bir yeri
olan insanın—beklediğini biliyorsunuz. Oysa siz onu nis­
peten küçük bir alanda bulacağınızı düşünmüştünüz.
Siz bu basamağa çıkarken, gözlerinizin önünde akşam
güneşinin hafif ışığı altında sonsuz gibi görünen, hoş bir
manzara beliriyor. Alçak tepeleri, kıvrım kıvrım yolları ve
gürül gürül akan su kaynaklarıyla uçsuz bucaksız bu bah­
çe size biraz cenneti anımsatıyor. Heybetli ağaçlara sarma­
şıklar dolanmış, yemyeşil eğrelti otları toprağı örtmüş.
Yumuşacık otların üzerindeki ilk adımlarınızda, sağınız­
da ve solunuzda size dönük yüzler fark ediyorsunuz. Gerçek
insanlar değiller* sadece yârı saydam ışıklar, sanki geçihişten
buraya kadar yansıyorlar. Onlar sevmiş ama artık unutmuş,
hoşça veda etmiş ya da hafızanızdan zorla silmiş olduğunuz
insanlar. Özellikle birinin yanından geçip gitmekte olduk­
ça güçlük çekiyorsunuz. Bir an için duruyor ve hiçbir şey
söylemeden, minnettarlıkla ona gülümsüyorsunuz.
Sonra —çoktandır her yeri bir cennet olmayan— kişisel
cennetinizin renkli manzarasının iç kısımlarına doğru yü­
rümeye devam ediyorsunuz. Dikenler ve çakıllar, yabani
Otlar ve çöpler görüyorsunuz. O anda hisleriniz “Her şey
olduğu gibi bana ait” diyor. A rtık yalnız değilsiniz. Bir
süredir, sevdiğiniz insan sessizce yanınızda yürüyor. Eli-

263
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

fiaifilfflPliİİSİÎİİPMlIliSSÎ^ • I . ... 1
nizi uzatıyorsunuz ve parmaklarınız birbirine dokunuyor.
Sonra elleriniz birbirine kenetleniyor.
Birdenbire hayatınızın o andan daha fazlası olduğunu unu­
tuyorsunuz çünkü uzun zamandır unutmuş olduğunuz bir
anı hatırlıyorsunuz, ikiniz ilk kez böyle yan yana durmuştu­
nuz ve kalpleriniz birlikte ilerlemeye sessizce karar vermişti.
Birbirinize bakıyor ve bir şeyler söylemek için ağzınızı açı­
yorsunuz. Ama buna ihtiyacınız yok. Şu anda yok.

H ayatınızı kolaylaştırın. Hayatımız sadece kendimizden iba­


ret değildir. Eşimiz, hayat arkadaşımız, herhangi bir insan
değil, bizim ruhumuzun bir parçasıdır. Yüzeyde bunu göre-
mesek bile, bilinçdışında esasen bir olmuşuzdur. Bu yüzden
boşanmalar ve ayrılıklar bu kadar acı vericidir. Ve bu yüzden
ilişkim ize eşyalarımızdan, maddi varlıklarımızdan, gelecek
planlarımızdan, vücudumuzdan veya sosyal ilişki ağımızdan
daha fazla özen göstermemize değer.
Eğer bu kitabı buraya kadar tek başınıza okuduysanız, ar­
tık bu noktadan itibaren eşinizle paylaşarak okuyun. Ya da
ilişkiniz için oldukça önemli gördüğünüz bir yere, tesadüfen
orada bırakmışsınız gibi, açık hâlde bırakın. Artık kolaylaş­
tırıcı yolunuza birlikte devam etmenizin zamanı geldi.

264
H ayatı K o la y la ştır

Kolaylaştırıcı 25. Fikir


İlişkinizi Geliştirin
Çifte ölüm... Psikanalizci Michael L. Moeller, 19901ı yılların
sonunda, evliliklerin ve beraberliklerin durumunu bu basit
ifadeyle dile getirdi, insanlar ik ili bir ilişkiye, yani hayat­
larının en büyük riskine, gözü kapalı ve hazırlıksız girerler.
Birbirlerine çok az zaman ayırırlar ve bunun için birbirlerini
suçlarlar. Hayatlarının diğer yüküm lülükleri tarafından esir
edilir, zamanla birbirlerine karşı cinsel arzularını da yitirir ve
günün birinde şaşkınlık ve çaresizlik içinde ilişkileri açısın­
dan âdeta düzeltilmesi mümkün olmayan bir durumla karşı
karşıya kalırlar.
Nedenler çok çeşitlidir ve eşlerin
sandıkları kadar bireysel değildir.
Erkeğin ve kadının toplumsal rolle­
ri tarihî bir değişim geçirmiştir. Kadınlar mesleki ve
ekonomik açıdan bugüne dek tatmadıkları bir özgür­
lüğü tatmış, aynı zamanda da kendilerini alışık olmadıkları
zorluklarla karşı karşıya bulmuşlardır. Kadınların erkekler­
den beklentileri, mesleğin ve diğer sosyal ilişkilerin getirdiği
taleplerle birlikte büyük ölçüde artmıştır. Ayrıca; kadın ya
da erkek, kişilerin kendilerinden beklentilerinde de büyük
bir artış söz konusudur: İş hayatında başarı, aynı zamanda
çokça boş vakit, maddi bağımsızlık, dolu dolu yaşanan cin­
sellik ve tercihen ömür boyu süren bir aşk, mümkünse bu
aşkı pekiştiren muhteşem çocuklar... İkili ilişkilere hiçbir
zaman günümüzdeki kadar fazla beklenti yüklenmemiştir.
Eskiden büyük aile yapısının büyük emeklerle başardığı şey­
leri, günümüzde çekirdek ailenin daha da mükemmel hâle
getirmesi bekleniyor.

265
V/erner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

İkilemin çözümüne yönelik ilk adım, birbirinizle “esaslı”


olarak konuşmak olmasıdır. İş, çocuklar veya yemek hakkında
değil, birbiriniz hakkında konuşun. Bir ilişkinin başında her
çift bunu yapar. Çiftler birbirlerini merak eder, karşılarında­
ki insan hakkında her şeyi öğrenmek isterler. Artan güvenle
birlikte erotik çekim de artar. Fakat daha sonra, zamanında
birbirlerine çok şey anlatmış oldukları ve birbirleri hakkında
her şeyi bildikleri için, artık birbirlerinden öğrenebilecekle­
ri hiçbir şey kalm adığını düşünürler. Çoğu ilişki sorunu, bu
yanılgıdan kaynaklanır.

Diyalog Kuralları
Moeller, çözüm olarak yirm i yıldan uzun zamandır hastaları
üzerinde denemiş olduğu “diyaloğu” geliştirm iştir. Bu, basit
fakat katı kuralları olan bir sohbettir. Her iki taraf da kural­
lara uymakla yükümlüdür.
B elirli zaman Rahatsız edilmeden, “baş başa” kalarak, 90 da­
kika boyunca birbirinizle konuşabilmek için haftada bir gün,
bir de telafi günü (ilk gün bir aksilik çıkabilir) kararlaştırın.
B elirli seyir Birbirinizi rahatlıkla görebileceğiniz şekilde kar­
şılıklı oturun çünkü gerçekler görsel olarak aktarılır, söz ara­
cılığıyla değil. Konuşmanızı bölebilecek her şeyi kapatın (te­
lefon, bilgisayar, müzik, televizyon). Diyaloğu kısa kesmeyin
ya da uzatmayın.
B elirli sıra Diyaloglar için bir saate ihtiyacınız var. 15 dakika
biri, sonra 15 dakika diğeri konuşsun. Dinleyen kişi, daha iyi
anlamak için olsa bile, soru sormasın.
B elirli konu Herkes şu anda kendisini en çok etkileyen şeyi an­
latsın. Moeller bunu, “kişinin kendi portresini yapması” olarak

266
H ayatı K o la y la ştır

adlandırır. Herkesin konusu kendisi olur. P ;' :


ilgili konuşursa (elbette ki buna müsaade
edilir), bunu karşısındakini eleştirerek de­
ğil, eşinin hâl ve tavırları karşısında kendi
duygularını anlatarak yapar. Eşlerden biri-
nin diğerine hatalı olduğunu kabul ettir­
meye çalıştığı kavgalar ile diyaloglar arasındaki fark budur.

Diyaloglar Neden Bu Kadar Faydalıdır


Moeller’e göre her çift; hem kendi gerçeğini hem de eşinin
gerçeğini yaşar. Eşlerden biri, diğerinin gerçeğini öğrendi­
ğinde ilişki zenginleşir. Ancak biri diğerine kendi gerçeğinin
en iyisi olduğunu kabul ettirmek istediğinde ilişki içten içe
sona doğru ilerler. Bu yüzden diyaloğun en önemli şartı, her
iki gerçeğin eşit düzeyde değerlendirilmesidir. Diyaloglarda
çiftler beş önemli gerçeği öğrenirler:

I . “Ben sen değilim”

Birbirinizi sandığınızdan çok daha az tanıdığınızı öğrenir­


siniz. Diyalogunuzun içsel başlığı olarak “Sen beni tanım ı­
yorsun. Ben de seni tanımıyorum”u seçin. Karşınızdakinin
sizi şaşırtmasına müsaade ederseniz, eski kalıplar çözülebilir.
Uzun süreli bir ilişkide eşlerden biri, diğeri hakkında sürekli
olarak bir şeyler iddia eder. Moeller bunu “eşlerden birinin
diğerini ezmesi” veya “çift ayrım cılığı” olarak adlandırır.
Biri, içten içe herhangi bir biçimde diğerinden daha iyi ol­
duğuna inanır. Samimi bir diyalog ise buna son verir.

2. “Biz bir ilişkinin iki yüzüyüz”

Aynı zamanda birbirinizi iki bağımsız birey olarak değil,


bilinçdışında çoktan bütünleşmiş bir çift olarak görmeyi
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

öğrenirsiniz. Sevginin özü, onun ruhlarınızı birleştirm esi­


dir. Eşinizin en sevmediğiniz özellikleri bile, ikinizin bi-
er parçasıdır. Örneğin, eşiniz bir şeylerden
utandığı için sizden bir sır saklıyorsa,
bu sadece “onun suçu” değildir çünkü
karşısında bir başkası olsaydı, muhteme-
len utanmayacaktı.
Çift ilişkisinin bu temel kolaylaştırıcı bilgisini benimser­
seniz, artık hiçbir şeyi sadece karşınızdakine yükleyemezsiniz.
Bu anlayış, çift olarak günlük yaşamınızı kökten değiştirir. Bi­
rinizin davranışında her ikinizin de payı olduğu için artık sa­
dece eşinizi ve sadece kendinizi suçlamanız mümkün değildir.

3. “Bizi insan kılan, birbirimizle konuşmamızdır”

En iyi ihtim alle kendi kendinizi değiştirebileceğinizi ama


hiç durmadan çabalasanız bile eşinizi değiştiremeyeceğini­
zi öğrenirsiniz. Birbirinizle konuşarak sadece eşinizle değil,
kendinizle de bir ilişki kurduğunuzu fark edersiniz. Çoğu
ilişkide en büyük açık, çift yoksunluğu değil; ben yoksun­
luğudur. Eşlerden biri diğerinden, sadece kendi kendisine
verebileceği şeyleri (özgüven, hoşnutluk, gelecek güvencesi,
hayata bağlılık) bekler.

4. “Biz birbirimize görüntüleri anlatırız”

Somutlaştırılam ayan duygular yerine somut sahneleri anım ­


samayı öğrenirsiniz. “Seni muhteşem buluyorum ” yerine
“Bu sabah seni gördüm, bisikletin üzerinde
rüzgârda uçuşan ceketinle köşeden geliyor­
dun ve gün ışığı saçlarında parıldıyordu. O
anda ne kadar muhteşem görünüyordun,
bir bilsen!” dersiniz. Böylece içsel yaşantı-

268
H ayatı K o la y la ştır

nız da görsel açıdan zenginleşir. H ayallerinizi, her birinizin


müşterek bilinçdışını etkileyen müşterek yaşantılar olarak
görmeye başlarsınız.

5. “Duygularımdan kendim sorumluyum”

Duygularınızı bilinçdışının dışavurumları olarak görmeyi


—duyguların kader gibi üzerinize çöktüğünü veya dışarıdan
kaynaklandıklarını düşünmemeyi—öğrenirsiniz. D uyguları­
nızı daha açık ifade etmeyi ve her duygu dürtüsüne kapılma­
yarak duygularınıza daha çok hâkim olmayı öğrenirsiniz.

Bir Diyalog Olumsuz Sonuçlanırsa


İlk başta diyaloglarınız işe yaramazsa pes etmeyin. Ne olursa
olsun, en az on görüşme yapmayı kararlaştırın. Eşlerin iletişi­
minde en sık rastlanan hata çabucak pes edilmesidir. İş hayatı­
nızda bir hedefe ulaşana dek nasıl yılmadan ilerlemeye çalıştı­
ğınızı ya da çocuklarınıza, en sonunda onları ikna
edene dek bir şeyleri ne kadar sık tekrarlamak
zorunda kaldığınızı düşünerek bir karşılaştırma
yapın. Bu sabrı hayatınızdaki en önemli insana
karşı da gösterin. Diyalogların kendiliğininden
giderek iyileştiğine inanın. Eğer bir diyalog kötü
sonuçlanırsa, bir sonraki kesinlikle daha iyi olur.
İkili görüşmeler etkilerini kendi sınırlarının ötesine taşır; di­
ğer tüm görüşmeler de daha esaslı ve daha açık hâle gelir.

Diyaloglar neleri etkiler


Psikosomatik araştırmalar, eşlerin ilişkisinin niteliğinin in­
sanın bağışıklık sistemini önemli ölçüde etkilediğini kanıt­
lamıştır. Kan tahlili sonuçları, bir diyaloğun ardından ölçü­
lebilir oranda iyileşir.

269
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Bir insanın öznel m utluluk hissi, yine önemli ölçüde eş


ilişkisine bağlıdır.
Ayrıca iyi bir ilişki, çiftin çocukları için şekillendiricidir.
Her çocuk daha sonra bilinçsiz olarak ebeveynlerinin ilişkisi­
nin niteliğini taklit eder.
Çiftlerin diyaloglar sayesinde iyileşen iletişimi, cinsel yaşamla­
rını da zenginleştirir. Yabancılığın iyi bir cinsel ilişki için gerek­
li olduğu bir yanılgıdır (ihanetin gerekçelendirilmesine yönelik
popüler bir tezden ibarettir). Karşılıklı anlayış ve içten bağlılık,
cinselliğin dolu dolu yaşanmasını sağlayan en iyi etkenlerdir.

Günde İki Dakika Yeterli Değildir


2000 yılında 76.000 kişi üzerinde yapılan bir araştırmanın
sonucuna göre bir Alman çift kendileri ve ilişkileri hakkında
günde ortalama iki dakika konuşuyor. Bu araştırma basına,
sanki çiftler birbirleriyle sadece iki dakika konu-
I şuyorlarmış gibi aksettirildi. Bu elbette
doğru değildir, burada kasdedilen, çift­
lerin kendilerini ve ilişkide birlikteliği
konu edindikleri “esaslı” konuşmadır. Siz
ilişkinizde bu sürenin önemli ölçüde artmasını sağlayın!

Kolaylaştırıcı 26. Fikir


Konuşmalarınızı Dramatize Etmeyin
Niçin bu kadar çok evlilik boşanmayla sonuçlanıyor? Neden ka­
dın ve erkek arasındaki ilişkiler giderek karmaşıklaşıyor? Ame­
rikalı psikolog John Gray’a göre, boşanmak isteyen çiftler bir­
birlerinin iletişim tarzlarındaki temel farklılıkları bilseler, bera­
berliklerini sürdürebilirler. Gray’ın tezi, aynı zamanda onun ilk
kitabının başlığıdır: “Erkekler Mars’tan, Kadınlar Venüs’ten.”

270
H ayatı K o la y la ştır

Gray görüşlerini komik bir kurguyla aktarmıştır: Kadın­


lar eskiden Venüs’te oturur, her zaman beraberliği ve uyu-
mu muhafaza etmeye çabalarlardı. İlişkiler onlar için işten
ve teknolojiden daha önemliydi. Venüslü kadınlar her şeyin
iyileştirilebileceğine kesin olarak inanırlar­
dı. Tavsiyeler ve yapıcı eleştiriler onlar
için sevgi göstergesiydi. j
Buna karşın Marslı erkekler bir ’
şeyler yaratmaya ve başarmaya önem
veriyorlardı. Hedeflere ulaşmak istiyorlar ve bir şeyleri tek
başlarına başarmaktan son derece gurur duyuyorlardı. Gü­
nün birinde Marslılar ve Venüslüler birbirlerini keşfettiler.
Kendilerinde eksik olan ne varsa, diğer gezegenlilerin tam
olarak ona sahip olduğunun hemen farkına vardılar. Böylece
Marslılar uzay gem ileri inşa ettiler, kadınları Venüs’ten aldı­
lar ve onlarla birlikte dünyaya yerleştiler.

Evdeki Tamirciler
Kafelerdeki Çenebazlara Karşı
Gray’ın görüşü basittir: Kadınlar ve erkekler temelde sorunla­
rı çözme biçimleriyle birbirlerinden farklıdırlar. Erkekler için
sorunlar, çözülmek için vardır ve mümkünse sorun-
lan tek başlarına, “evdeki ufak tefek tamir
işlerini yapar gib i” çözmek isterler. Buna
karşın kadınlar için sorunlar iletişime bir
vesiledir. Kadınlar sorunları hakkında ko­
nuşabilmek için başkalarıyla iletişim kur­
maya çalışırlar. Fakat erkekler kendi içlerine kapanırlar.
Her ilişkide ilişk iyi sona sürükleyebilen sayısız yanlış an­
lama bu farklılıktan kaynaklanır.

271
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Diğerinin Niyetini Anlamak


Durum: Akşam kadın çok işi olduğundan yakınır, çünkü er­
tesi gün makalesini teslim edecektir ve henüz yapması gere­
ken önemli şeyler vardır.
Tipik ama yanlış reaksiyon: Adam sorun ve olası çözümler hak­
kında konuşur. “İşlerinden bazılarını başkasına devredemez
veya ertesi güne erteleyemez m isin?” Bir “tam irci” olarak,
karısının yakınmasının bir konuşma talebi olduğunu bilmez.
Kadın bundan, “Sen sadece ortada olanı görüyor ve beni asla
anlamıyorsun” sonucunu çıkarır.
Doğru olan: Adam kadının yanına oturmalı, onu dinlemeli ve
ona hak vermeliydi. Sadece bu bile, kadının bir yığın işin üs­
tesinden gelmesi için yeterli olurdu. Kadınlar çözüm değil,
anlayış ister.
Durum: Adam akşam eve gelir, henüz bitirem ediği pek çok iş
yüzünden sıkıntıdadır.
Tipik ama yan lış reaksiyon: Kadın tavsiyeler verir ve yapıcı
eleştirilerde bulunur: “Sana bu kadar çok iş yüklemeleri­
ne müsaade etmemeliydin. Kendini fazla zorlamamalısın.”
Adam bundan, “Sen benim bunların üstesinden gelebilece­
ğim e inanmıyorsun” sonucunu çıkarır.
Doğru olan: Kadın adama, onun çok güçlü olduğunu ve her
şeyin üstesinden geleceğini söylemeliydi. Sonra onu, çalışma­
sı veya dinlenmesi için kendi hâline bırakmalıydı.

Geleneklerde Mars ve Venüs


Gray’ın temel bilgilerini hâlihazırda Havari Paulus’un bir
sözünde bulmak mümkündür: “Erkekler, kadınlarınızı sevin.
Kadınlar erkeklerinize hürmet edin.”

272
H ayatı K o la y la ştır

Erkekler genellikle karılarının yaptıkları iyi işlere saygı


duyarlar. Karısı hakkında kötü konuşan erkek, yok denecek
kadar azdır. Ancak erkekler genellikle sevgi, duygu ve şefkat
konularında acemilik çekerler. Tercihen bir ilişkiye katkıları;
dışarıda para kazanmak ve somut bir şeyler ortaya koymaktır.
Fakat kadınlar —özellikle kocalarından- ilg i ve anlayış ister­
ler. Erkeklerin sadece somut davranışlarla kendilerini ifade
etmelerini, sevgi eksikliği olarak görürler.
Kadınlar sevginin ifade edilmesini ve duyguların göste­
rilmesini önemserler. Buna karşın iş ve para, kadınlar için
ikinci derecede önemlidir. Bunları bir ilişkiye katkı olarak
kabul etmekte zorlanırlar. Ancak erkekler -öncelikle karıları
tarafından—takdir edilmek isterler. “Bu konuda çok iyisin”
sözünü duymak isterler. İyi niyetli iyileştirme önerilerini,
üstü kapalı suçlamalar olarak görürler.
Venüs ve Mars tasviri, çıkmaza giren ilişkileri yeniden yo­
luna koymak için de son derece faydalıdır. İdrak ettiklerinizi
suçlama olarak değil (“İşte yine tipik Venüslü tepkisi göste­
riyorsun!”), kendi kendinizi analiz etme aracı olarak kullanın
(“Bu, Marslılara has bir konuşmaydı, üzgünüm !”) Mars ve
Venüs konusunu bir sonraki diyaloğunuza taşıyın ve bu ko­
nuda başka çiftlerle de konuşun. Bu konu, çiftlerin iletişim i­
ne oldukça faydalıdır..

Doğru Biçimde Rica Etmeyi Öğrenin


Pek çok insan birlikteliğinde istekleri ve gereksinim leri al­
gılanm adığı için hayal kırık lığ ın a uğrar. Bazen bunun tek
sebebi, beklentilerin dile getirilm em iş olmasıdır. Bazen de
çiftlerden biri, dile getirilen arzuyu ısrarla duymazdan ge­
liyormuş gib i gözükür.

273
VVernerTiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Bu durum her tür ilişkide yaşanır; evlilikte,


aile içinde, arkadaşlar arasında ve şirkette. Ney­
se ki bu sorunu çözebilecek birkaç püf noktası
vardır. İngiliz terapist Rinatta Paries, evlilik ve
yaşam koçluğundaki 20 y ıllık tecrübesinin ardın­
dan bu püf noktalarını bir araya getirm iştir. Böy­
lelikle ortaya konan sömürünün değil, karşılıklı
anlayışın basit kurallarıdır.

Rica edin

Bu en önemli tavsiyedir. Her insan, ne istediğini ve neye ih­


tiyacı olduğunu söyleme hakkına sahiptir. Ne konuda olursa
olsun -destek beklenen konu çocuk bakımı, yemek hazırla­
ma, para, fikir veya şefkat olabilir—bir şeyler istediğiniz kişi­
den her ne istiyorsanız onu rica edin. Her zaman.

Bir “evet” veya “ hayır” yanıtına hazır olun

Rica ederken karşınızdakinin, isteğinizi yerine getirip ge­


tirmeme konusunda özgürce karar vermeye hakkı olduğunu
unutmayın. İnsanlar özgürlüğü severler. Üstü kapalı tehdit­
ler (“Beni gerçekten sevseydin.. . ”) ve depresif tonlamalar
(“Hayır dediğini şimdiden duyar gibiyim ”) içermeyen, açık
sorulara, tahmininizden daha sık “evet” yanıtı alırsınız.

Bir “ hayır” yanıtını kabul edin

Yanıt olumsuz olursa ters tepki göstermeyin. Bunu anlayışla


ve iyi niyetle karşılayamıyorsanız, demek ki ri­
canız rica değil bir talepti. Talepler se­
vilmez ve sürekli olarak direnişe sebep
olurlar. Eğer siz bir “hayır” yanıtını kötü

274
H ayatı K o la y la ştır

karşılarsanız, başka “hayır” yanıtları için karşınızdakini kış­


kırtırsınız. Buna karşın “hayır”ı o anda kabullenirseniz, gele­
cekte bir “evet” yanıtının yolunu açmış olursunuz.

İsteğinizin arkasında durun

Eğer birinden bir şey rica ediyorsanız ve o sizin is­


teğinizi yerine getirmek istemiyorsa, isteğinizden
vazgeçmeyin. Dile getirdiğiniz gereksiniminizin
arkasında durun. Karşınızdaki insanın sizi bundan
vazgeçirmesine müsaade etmeyin.

Karşınızdaki insanın bir şeyler yapabileceğine inanın

Ricanıza bir “hayır” yanıtı almış olsanız bile, bunun bir “evet”
yanıtına dönüşebileceğine dair inancınızı koruyun. Karşınız­
dakinin sizin ricanızı reddederken, size hiçbir kötülük yap­
mak istemediğini dikkate alın. Belki sizin gerçek nedenleri­
nizi ve gereksinimlerinizi bilseydi, “evet” diyebilirdi. Siz ona
bunları tatlı dille ve sabırla açıklayın.

Tepkinizi gizlemeyin

Karşınızdaki insanın “evet” veya “hayır” yanıtının sizi nasıl


etkilediğini onunla paylaşın. Sevincinizi veya hayal k ırık lığ ı­
nızı, hoşnutsuzluğunu veya m üteşekkirliğinizi gösterin.

Vermeyi ve almayı dengede tutun

Eşinin her isteğini gözlerinden okuyan biri, kar­


şılığın da eşinden de her istediğini yerine
getirm esini bekler. Ancak beklentiler ri­
canın doğasına aykırıdır. Başarılı bir b irlik ­
teliğin anahtarı; her ikinizin de -tah m in ettiğiniz

275
V VernerTiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

d e ğ il- dile getirdiğiniz isteklerinizi dönüşümlü olarak ye­


rine getirmesidir.

Söylenmeyin. Asla!

Bir insanın başının etini yemek veya söylenmek, karşıdakini


bıktırmak ve pes etmeye mecbur bırakmak için aynı isteği
-genellikle vazgeçmiş gibi yaparak- tekrar tekrar gündeme
getirmek demektir; “Seni inatçı keçi, sen hiç değişmeyecek­
sin.” Nadir durumlarda söylenmek gerçekten karşıdakinin pes
etmesine yol açar. Ama bunun yüksek bir bedeli vardır. Kar­
şınızdaki sizin arzunuzu istemeden yerine getirir ve içten içe
öfke duyar. Bir ricayı tekrarlamak zorundaysanız, bunu sürekli
sinir bozarak değil, yukarıda anlatılan kurallara göre yapın.

Teşekkür, teşekkür, teşekkür

Bir “evet” yanıtı alırsanız, bunu uygun biçimde kutlayın.

Mucize beklemeyin

“Neden ben bunu senden rica etmek zorunda kalıyorum? Sen


bunu kendiliğinden yapamaz m iydin?” Karşınızdaki sizin ar­
zularınızı tahmin edemiyorsa sinirlenmeyin. O, siz değil ki!
Onun da sizin hakkınızda aynı şeyi düşündüğünü unutma­
yın. Birlikteliğinizde veya ailenizde herkesin, kusursuz em-
pati yeteneğiyle karşısındakinin beklentilerini yerine getire-

276
H ayatı K o la y la ştır

ceği hayalini kurmayın. Bunun yerine iyi bir rica ve teşekkür


etme kültürü geliştirm eyi tercih edin.

Aşırı Gergin Durumları


İEG Metodu’yla Aşın
“Ne yaparsam yapayım, ters tepiyor!”, “Her şeyi yanlış anlı­
yorsun!” - Bunlar evlilikte ve birlikteliklerde sık sık rastla­
nan yakınmalardır. Erkek ve kadın arasında iletişim , zaman
zaman çok zordur ama imkansız değildir.
Jerold Kreisman ve Hal Straus adlı psikologlar, son de­
rece hassas kişilerle -d iğ e r bir deyişle, her zaman uç duy­
gularda gezinen insanlarla-, iletişim kurm aya yönelik bir
metot geliştirm işlerdir. Ancak onların iletişim modelleri,
sadece geçici bir stres dönemi içinde olan, psikolojik açıdan
sağlıklı eşlerle diyaloglar için de son derece uygundur. Me­
tot üç aşamadan oluşur. Biz bunun kolayca akılda kalması
için I.E.G kısaltm asını seçtik.

İtirafın İ’si

Sorun: Psikolojik açıdan aşırı hassas insanlar genellikle eşleri­


nin kendilerinden yana olmamasından korkarlar. Ruhsal açı­
dan büyük bir yük altında ezilen biri, çoğunlukla sağlıklı dü­
şünemez ve dengesini yitirir. Bir uçtan diğerine, sal­
dırganlıktan depresyona, suçlamalardan yıkıcı
öz eleştirilere sürükleniyor gibi görünür.
Dünyayı siyah-beyaz gördüğü için, eşi­
nin hangi tarafta olduğu sorusuna kesin
bir yanıt alma ihtiyacı içindedir.
Çözüm: Konuşmanızın başında, eşinizle ilgili endişelerinizi
ifade eden ve yanlış anlamaya meydan vermeyen, bir güven

277
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

açıklaması yapın. Bunu yaparken dürüst olun, abartılı ifadeler


kullanmayın ve yargılamayın: “Senin için gerçekten endişele­
niyorum” veya “Bu konuda sana güvenmiyorum” deyin. Duy­
gularınızı ifade edin. Sevginizi dile getirin. Eğer karşınızdaki
itirafınızı reddeder, size inanmaz veya sizi alaya alırsa, sözle­
rinizi bir kez daha tekrarlayın. Kavga çıkarmayın, aksine iti­
rafınızla aranızdaki sorunu çözmek istediğinizi gösterin. Her
şeyin üstesinden gelebileceğinize ve şu anda size karşı öfkesini
yenemiyor olsa bile, eşinizin size ihtiyacı olduğuna inanın.

Empatinin E’si

Sorun: Bir insan, içinde bulunduğu krizi aşmaya çalışırken


genellikle kendisini seven herkesi kendinden uzaklaştırır.
Kendisiyle barışık olmadığı için, yardım amaçlı yakınlaşma
denemelerine güvenmez.
Çözüm: Em patiyle yaklaşın, acım a duygusuyla değil.
K arşınızdakinin ıstırabını büyük bir ciddiyetle anlamaya
çalışın ama ona acım ayın, aksi hâlde ona destek olamaz­
sınız. Dürüst ve duyarlı olun. Kendinizi karşınızdakinin
yerine koyun ama “kendiniz” olun. Aşırı gergin bir du­
rum la karşı karşıyayken, “ben” ile başlayan cüm leler kur­
m ayın. “Ben senin neler hissettiğin i çok iyi biliyorum ”
g ib i bir cüm le, karşınızdakini şunu söylemeye sevk edebi­
lir: “H içbir şey bilm iyorsun. Hiç kimse beni anlam ıyor.”
Bu g ib i durum larda onun duygularını an ladığınızı, “sen”
ile başlayan cüm lelerle ifade edin: “Sen
kendini gerçekten çok kötü hissediyor
olm alısın.”
Mümkün olduğunca ters tepki yarat­
mayacak, tarafsız ifadeler seçin. Karşı­
nızdakinin acı tecrübelerini vurgulayın

278
H ayatı K o la y la ştır

ama kendinizinkileri karıştırmayın; bu sadece saptırma olur.


Mümkünse şefkatli bir tensel temas kurmaya çalışın. Karşı­
nızdaki; sizin, duygularını anladığınızdan emin olduğunda
nihayet yumuşayabilir.

Gerçeğin G ’si

Sorun: Ruhsal açıdan aşırı hassas bir insanın mesajları ge­


nellikle çelişkilidir. Kelim elerle ifade ettikleri, davranışla­
rına uymaz. Acı çeken bir insan şaşırtıcı bir beceriyle çö­
zümsüz sorunlar yaratabilir. Yardım etmek
isteyen eş, böylece içinden çıkılm az
bir duruma düşer; ne yaparsa yapsın,
daima yanlış davranır. Örneğin, bir
kadın ruhsal acısının yanı sıra büyük
fiziksel acılar da çekmektedir. Fakat kocasının
tıbbi yardım alması yönündeki tüm önerilerini “Sen sadece
beni bozuk bir aletm işim gib i tamire yollam ak istiyorsun!”
diyerek geri çevirir.
Çözüm: Desteğinizi ve onun duygularını anladığınızı açık­
ça ifade ettikten sonra, duygusal düzeyde karşınızdakinin
acısının üzerine daha fazla gitm eyin. Teklif ettiğiniz yardı­
mın somut olarak nasıl görülebileceğini düşünün. Bunun
için gerçekçi ve ilginizde samimi olmalısınız. Gerçek şu ki
ıstırap çeken kişi, kendi hayatından kendisi sorumludur ve
sizin onun bu sorumluluğu yerine getirebileceğine inanma­
nız gerekir. Kendi durumunuzun çaresizliğini anlatmanız da
gerçeği ortaya koymak açısından önemlidir. Bunu yaparken
suçlamalardan kaçının (“Beni bu kadar çaresiz bir duruma
düşürecek kadar hainsin!”), ancak suçu da üstlenmeyin. K i­
min suçlu olduğu sorusuna yanıt aramayın.

279
W ern er Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

İ.E.G veya E, G, E, İ
İletişiminiz her zaman bu üç yaklaşımın üçünü de içermelidir.
Ancak fazlasıyla metotlu ilerlemekten ve “terapist” gibi dav­
ranmaktan mümkün olduğunca kaçının. İtiraf, Empati veya
;rçeği birçok kez tekrarlamak gerekebilir.
Eğer “Beni umursamıyorsun!” suçlamasıy­
la karşı karşıya kalırsanız, “Senin için çok
endişeleniyorum” cümlesini bir kez daha
dile getirin. “Beni anlamıyorsun!” yakın­
ması, karşınızdaki ile empati kurabildi­
ğinizi bir kez daha ifade etmeniz için bir
sinyaldir. İ.E.G iletişimini sabırla uygula­
yarak, eşinize -özellikle bir kurban rolüne bürünmüşse- son
derece etkili bir biçimde yardımcı olabilirsiniz. Daha fazlasını
bir sonraki kolaylaştırıcı fikirde bulabilirsiniz.

Kolaylaştırıcı 27. Fikir


İş Hayatı ve Özel Hayat İlişkisini Dengeleyin
M utlu bir evliliğin veya birlikteliğin en büyük düşmanı, iş­
tir. “Bana ayıracak zamanın yok”, kadınların mesleki açıdan
başarılı kocalarına yönelttikleri basmakalıp bir ya­
kınmadır. Çalışan eşlerinin kendilerine zaman
ayırmadığından yakman erkeklerin sayısı da
giderek artmaktadır. Danışman Günter F.
Gross, hayatı boyunca iş hayatı ve özel hayat iliş­
kisiyle meşgul olmuş ve dikkate değer bir sonuca
varmıştır. Başarılı insanlar iş hayatlarında öyle yetenekler ge­
liştirirler ki, onları evliliklerinde veya birlikteliklerinde de
kullanabilirler. Kısacası: işinde iyi olan biri, evliliğinde de
iyi olma şansına sahiptir!

280
H ayatı K o la y la ştır

Mesleki başarının bileşenleri -tıp k ı iyi bir hayat arkadaşlı­


ğında olduğu g ib i- zaman, güç, heyecan ve kararlılıktır. Bu
bileşenlerle iyi bir birliktelik yaratabilirsiniz.

Zaman Planlamasında Devrim Yapın


Mesleki yetenekleri özel hayat için faydalı hâle getirebilm e­
nin yolu, zaman planlamasında köklü bir değişikliktir. Başa­
rının % 80’ini, projelerin % 2 0 ’sinin getirdiği kanıtlanmıştır.
Elbette hangi % 20’nin başarı getireceğini tahmin etmek her
zaman mümkün değildir. Ama pek çok
proje için başarısız olup olmayacağını söy­
leyebilirsiniz. Bunun için önsezileri sizden
daha iyi olan bir danışmanınız var: Hayat
arkadaşınız.
Zamanınızı planlarken eşinizden bugüne dek istediğiniz­
den daha fazla yardım isteyin. Eşiniz sizin tüm iş arkadaşla­
rınızdan daha gerçekçidir. Emeğinizi boşa harcamanıza sebep
olabilecek kişisel risklerinizi, gülü taraflarınızı ve uzun vade­
li hedeflerinizi bilir. Planlarınızı eşinizle birlikte yaparken,
ondan duygusal yorumlar yapmamasını (“Yine o aptal fuara
mı gidiyorsun?”), bunun yerine size -aşağıdakiler g ib i- ama­
ca uygun sorular sormasını rica edin.
• Bu, gelecek için de kârlı bir plan mı?
• Günde sadece altı saat çalışma iznin olsaydı, bunu yine de
yapar miydin?
• Bu bize bir şeyler kazandıracak mı?
• Bu yeni proje için hangi eski projelerden vazgeçerdin?
Plan yapmak için bir araya gelmek üzere zaman ayırmanız
da müşterek zaman yönetiminin bir parçasıdır. Bunların haya­
tınızın en önemli toplantıları olacağından emin olabilirsiniz.

281
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Birçok insan iş hayatında bir toplantıdan diğerine koşar ama


evliliğinin fikir alışverişi olmadan yürüyebileceğini düşünür.
işinize yaptığınız her zamansal yatırıma, bir maddi yatırıma
baktığınız kadar eleştirel gözle bakın. Eğer işvereninizin bazı
planlar için finansal gücü yetersiz kalsaydı, o planlara kendi
paranızı yatırmayı aklınızın ucundan bile geçirmezdiniz. Za­
man konusunda da aynı şekilde davranın. Ne yazık ki pek çok
insan özel hayatını, iş hayatında sıkıntıya girdiğinde düşün­
meden yağmalayabileceği bir zaman kaynağı olarak görür.

En İyi Kişisel Danışmanınız


Eğer bazı randevuları ve projeleri sadece üçüncü şahıslara
karşı saygınızdan ötürü üstlenmek zorunda olduğunuzu dü­
şünüyorsanız, “hayır” yanıtı için eşinizin size destek vermesi­
ni sağlayın. Hiç kimse bunu ondan daha iyi yapamaz. Şu hoş
kuralı düşünün: Kararlı bir adım henüz atılmadıysa, her an
daha kararlı bir geri adıma dönüşebilir.
Örneğin, patronunuz mesai bitiminden sonra
veya hafta sonunda çalışmanızı isterse, gerçeğe
uygun yanıt verin: “Bu konuda önce
eşimle konuşmak zorundayım.” Zama­
nınız konusunda tek başınıza karar
veremediğinizi açıklamak, başta size
utanç verse bile bunu yapın. Böylece yalnız olmaz, çift olur­
sunuz. A rtık patronunuz eşinizi de ikna edecek argümanlar
ileri sürmek zorunda kalır.

Zamanı Boşa Harcamak Yerine Enerji Depolayın


Müşterek zaman planlamanızda sadece ölçülebilir zamanı
değil, her bir planın sizden talep ettiği ve size kazandırdığı

282
H ayatı K o la y la ştır

ruhsal enerjiyi de hesaba katın. Büyük bir dinleyici kitlesine


bir konferans vermek, belki sahne fobisi yüzünden çok faz­
la ruhsal enerjiye ve hazırlanmak için çok zamana mal olur.
Ancak konferansınız iyi karşılanırsa, öz güven ve enerji kaza­
nırsınız. Severek yaptığınız ya da size itibar kazandıran işler,
enerji rezervlerinizi doldurur. Unutmayın; doğru biçimde
elde edilen başarı, sizi eşinizin gözünde de daha çekici kılar!
12 saatlik bir çalışmanın ardından “tü­
kenm enizi” ve bu yüzden özel hayatını­
zın akülerinin tekrar boşalmasını, doğal
kabul etmeyin. Bu size başta imkânsız
g ib i gelebilir ama bir iş gününün sonunda eve
şükrederek, rahatlayarak ve neşeli bir hâlde dönecek bi­
çimde çalışın. Görevlerinizi ve süreli işlerinizi, günün so­
nunda birlikteliğinize ve ailenize enerjiniz kalacak şekilde
seçin. Dengeli bir eşle bir akşam, tükenmiş bir eşle 14 gün­
lük tatilden daha güzel olabilir!

“Sevgi Hesabınızı” Düşünün


Bir şirkette önemli olan uzun vadede ekonomik açıdan
ayakta kalabilm ektir. Bunun için finansal kazançlar işletilir,
gelecek vaat eden yatırım lar yapılır ve finansal tedbirler a lı­
nır. Şirketiniz ekonomik açıdan ayakta
kalamazsa, bu sizin için de kişisel bir
felaket demektir.
Bir birliktelikte de durum benzerdir.
Önemli olan birlikteliğin duygusal açı­
dan ayakta kalabilmesidir. Bunu belirleyen faktör, para veya
kâr değildir. Bir evliliğin sermayesi sevgidir. Bu sermayeyi,
tıpkı iş yerinizde parayı kullandığınız gibi, zekice ve itinayla

283
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

kullanın. İşinizde finansal kazançların işletilmesi için nasıl


zaman ve enerji harcıyorsanız, evliliğinizde de sevgi için za­
man ayırın.
B irlikteliğinizi güçlendirdiğiniz ve sevgi kaynaklarını dol­
durduğunuz anlar genellikle sıradan ve sakin anlardır, ancak
şefkatli ve zekice bir hazırlık gerektirirler. Eşinizi şaşırtın.
Eğer gece birlikte bir davetteyseniz, eve biraz erken dönün,
dışarıda küçük bir gezinti yapın. Örneğin, birlikte mehtabı
veya gecenin içinde pırıl pırıl parlayan bir gölü seyredebile­
ceğiniz bir yerde biraz yürüyüş yapın. Romantizme cesareti­
niz olsun. Eşinize onu sevdiğinizi söyleyin. Bunu biliyor olsa
bile, tekrar tekrar duymak hoşuna gider.

Kendinizi Feda Etmeyin!


“Kadın çocukları için kendini feda eder.” - “Adam işi için
kendini harap eder.” Bu yeni bir durum değildir. Feda et­
mek, insanoğlunun en eski gereksinimlerinden biridir ve
varlığını koruma güdüsünden kaynaklanan bir
tür koruyucu enerjidir. Bir insanın elinden başka
bir şey gelmediğinde yapabildiği şeydir. İnsanlar
bir savaşın sonunu etkileyebilmek için bir şey­
leri feda ettiler. Muhtemelen bunu, dinler he­
nüz yokken yaptılar. Her zaman hayati önemi
olan şeyleri feda ettiler: Hayvanları, mahsulün
bir kısm ını, bir insanı veya en uç durumda kendi canlarını...
Evet, muhtemelen savaş da son derece büyük ve çaresiz bir
fedakârlık eylem idir çünkü her iki tarafın mensupları yüce
bir amaç için ölmeye hazırdır.
Birlikteliklerde, eşlerden birinin diğerini etkileyebilmesi
için son çare olarak görülen feda etme fenomenine sık sık
rastlanır. “Ben senin için kendimi feda ediyorum” sözü —dile

284
H ayatı K o la y la ştır

Kadınlar Kendilerini Feda Ederler


Acı ama gerçek; kendinizi feda ettiğiniz kişi de bundan hiçbir
yarar sağlamaz. Kadın, kocası akşamları kusursuz bir sofrada,
tertemiz bir evde oturabilsin diye, kendisini m utlu eden bazı
şeylerden mahrum kalmayı göze alır. Kocası bunun rahatlı­
ğını yaşar ama bu yüzden karşısında neşesiz bir kadın oturur.

285
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

İlk ve en önemli adım; “fedakârlık” kelimesinden o güzelim


cilasını kazımak olmalıdır. Bir insan kendini harap ediyorsa,
bunun esasen hiç kimseye iyi şeyler kazandırmayacağını unut­
mayın. Başkalarının sizi takdir etmeleri için fedakârlıklar yap­
mak zorunda olduğunuzu muhtemelen çocukluğunuzda öğren­
diniz. Eğer öyleyse, çok bilinçli bir biçimde bundan sonraki
fedakârlık oyunlarını reddedin ve kendi kendinize şöyle deyin:
“Ben yetişkinim. Çocukluğum geride kaldı.”

Pozitif Saldırılar Bulun


“Hücum” veya “saldırı”, kendilerini feda eden tüm insanlar
için kötü bir anlam taşır. Bu insanlar, her iki taraf için de
iyi ve acısız çözümler ararlar, ancak bunu
yaparken karşı tarafı tüm güçlüklerden
uzak tutabilmek için kendilerini ateşe
atarlar. Oysaki, “hücum” kelimesi savaş
ve yıkım anlamına gelmek zorunda de­
ğildir, iyi bir yanı da vardır. Birine hü­
cum ettiğinizde, ona doğru adım atar ve
onunla ilişki kurarsınız. Karşınızdaki insanla aranızda kişisel
özgürlükler konusunda ancak bu şekilde âdil bir dağılım sağ­
layabilirsiniz. Fedakâr bir tutum, başkalarıyla ilişki kurmayı,
yani gerçekten duygusal bir yakınlık kurmayı sağlamaz. Ken­
dilerini feda eden insanlar, başkalarıyla beraberliklerinde psi­
kolojik açıdan kendilerini tatmin etmekten vazgeçmişlerdir.
Sevinci, duygusal yoğunluğu ve hazzı kabul etmeyi öğre­
nin. Çocukluğunuzun pembe dünyasına geri dönün. Kendi­
niz için size güç veren ve sizi şımartan küçük m utluluklar
yaratın. Böylece başkalarıyla ilişki kurmak ve onlara m utlu­
luk vermek -daha sonra onlardan verdiklerinizin karşılığını
bizzat alabilm ek- için özgür olacaksınız.

286
H a ya tı K o la y la ştır

Kolaylaştırıcı 28. Fikir


Cinsel Enerjinizin Zincirlerini Kırın
Sevgi hesabı; rom antik anlardan, sevgi dolu sözlerden,
nazik jestlerden, bir buket çiçekten, küçük armağanlar-

ne kadar çok azı bunu itira f etse b ile- sevgi hesaplarındaki


bir açıktır. Burada, körelmiş erotizme karşı birkaç kolay­
laştırıcı çözüm ve köhneleşmiş ön yargılara karşı birkaç
argüman bulacaksınız.

Anketlere Hiç İnanmayın


Önyargı: Uluslararası bir araştırmanın sonucuna göre, en sık
ve en uzun süreli cinsel ilişkiye (ayda 20 kez, 35 dakika)
Amerikalı çiftler giriyorlarmış. Yanlış, Doğrusu: Bu sonuç sa­
dece ABD’deki son derece büyük toplumsal baskıyı yansıtır,
komşuları karşısında erotik açıdan da kendilerini mükemmel
göstermek isteyen Amerikalılar, anket sorularına hiç düşün­
meden aldatıcı yanıtlar verirler. KaliforniyalI psikiyatr Lin-
da Perlin Alperstein “Başka hiçbir yerde, seks konusundaki
araştırmalarda söylendiği kadar çok yalan söylenmez” der. Bu
yüzden “erkeğin” veya “kadının” esasen ne kadar cinsel arzu
duyması gerektiğine dair rakamlara bakarak strese girmeyin.
Siz, kendi içsel gereksinimlerinizi ve elbette eşinizinkileri
dikkate alın. Küçük adımlarla ilerleyin: Gün içinde, bek­
lenmedik bir öpücük, nedensiz bir armağan, sabah eşinizden
önce evden çıkmak zorundaysanız, el yazınızla yazdığınız
sevgi dolu, kısa bir not...

287
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Vücudunuzu Kontrol Edin


On ya rgı: Cinsel arzu veya güç eksikliğinde sorun daima ruh­
saldır. Yanlış. Doğrusu: Doktorunuzla cinsel sorunlarınız hak­
kında açıkça konuşun. Genellikle cinsel yetersizlikler, ilaç­
ların yan etkileridir. Örneğin, “moda ilaç” hypericum (sarı
kantaron) cinsel isteği son derece azaltır. Erotik sorunlar,
hormon dengesinin bozulması (kadınlarda genel­
likle hamilelikten sonra) veya tiroit gibi orga­
nik hastalıkların işareti de olabilirler.
Körelen cinsel arzunun ana nedenlerin­
den biri hareketsizliktir. Çok enerji sarf et­
seniz bile spor yapmak —fazla abartmadığınız sürece—cinsel
aktiviteyi neredeyse otomatik olarak arttırır.

Kucaklaşın
Ön y a rgı: Sigm und Freud bize vücudun cinsel istek uyan­
dıran bölgelerinin nerelerde olduğunu öğretm iştir. Yanlış.
Doğrusu: Vücudun her yeri cinsel istek uyandırabilir ve sizi
“harekete geçirebilir”. Ancak her insanın vücudunda, do­
kunulm asından hoşlanm adığı, “hareketi engelleyen” yerler
de vardır. Tercihler hayatın akışı içinde değişebilir. B irlik ­
teliğin izin ilk yıllarında eşinizin hoşuna giden bir şey, bir
süre sonra onun tarafından arzu edilm eyebilir. Ama o bunu
söylemeye cesaret edemeyebilir. Eşinizle vücutlarınızda beş
dakikalık bir keşif gezisi yapın. Bu sırada vücut dilinizle
veya hoşça m ırıldanarak, nelerin hoşunuza g ittiğ in i ifade
edin (ve hoşunuza gitm eyen şeylere abartılı bir tepkiyle
karşılık vermeyin).
“Ön sevişme” ve “cinsel ilişk i” gibi aşamaları unutmayın.
Asyalı doktorlar, ön sevişme sonrasında doğal bir geçişle ya­

288
H a ya tı K o la y la ştır

şanan, eksiksiz bir cinselliğin, sadece hoş değil, aynı zamanda


sağlıklı olduğundan ve ömrü uzattığından eminler.
Birbirinize sokulurken, sonunda “başarmanın” şart olduğu
düşüncesini -özellikle de uzun zamandır cinsel ilişkiniz ol­
mamışsa—aklınızdan çıkarın.

Sözleşin
Ön ya rg ı: Seks spontane olmalıdır. Yanlış. D oğrusu: Bekleme­
nin hazzı en iyi afrodizyaklardan biridir. İlk randevunuzu
anımsayın. Heyecan, fanteziler, hatta ufak tefek korkular,
hepsi o randevunun birer parçasıydı. İşinize ve ailenize kar­
şı sorumluluklarınızdan dolayı cinselliğinizi unuttuğunuz
günlük yaşamınızda “hoş anları”, tıpkı diğer randevularınızı
planladığınız gibi planlayın.

Egoist Olun
Ön ya rgı: Cinsellik tamamen karşılıklı anlayıştan beslenir.
Yanlış. Doğrusu: Cinsel yaşam terapisti Bert Zilbergeld’e göre;

yokken kavga çıkarmak zorunda değilsiniz. Cinselliğin


en iyi biçimde yaşanabilmesi için, sadece partnerinizin gerek­
sinimlerini değil, kendi arzularınızı da bir o kadar dikkate
almanız gerekir.
B irlikte geçirdiğiniz uzun yılların ardından artık buna ge­
rek duymasanız bile, her kadın ve her erkek cinsel açıdar
tekrar tekrar keşfedilmek ister.

289
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Kolaylaştırıcı 29. Fikir


Yaşlanınca Hayatınızın Nasıl Olacağını
Bugün Birlikte Kararlaştırın
Birçoğumuz, hayatı sürekli yükselen bir çizgi olarak görürüz.
Böyle düşünen kişiler, yaşlanmayı da hayal kırıklığı ve kriz
ırak ya da öngörülmüş olan yoldan
sapma olarak deneyimlerler.
Gerçekte ise bizim hayat çizgi-
m ü ua^ang^La giderek yükselen, düzgün bir yaydır.
Büyürsünüz, öğrenirsiniz, yaşam alanınız genişler, mesle­
ğinizde ilerlerseniz, belki bir aile kurarsınız.
Bu dönemde gereksinimleriniz fazladır: Herkese yetecek ka­
dar alana sahip olan müstakil bir ev veya bir daire, belki bir de
bahçe veya bir yazlık, buna ilaveten hobileriniz ve mesleğiniz
için türlü türlü aletler ve eşyalar. Hayat çok yönlü ve karışıktır
-muhtemelen ilişkilerde de öyledir: Ayrılıklar, yeni bağlar. Fa­
kat bir gün çocuklar kendi ayaklarının üzerinde dururlar. Ki­
şisel verimliliğiniz yavaş yavaş azalır, etkinlik alanınız giderek
daralır. Hayat daha kolay ve daha sınırlı bir hâl alır.

45 Yaşındayken 65 Yaşında Nasıl Yaşayacağınızı


Neden Bilmelisiniz
Hannover Üniversitesi’nin bir araştırmasına göre, 65 yaşın
üzerindeki tüm insanların % 50’sinden fazlası, yaşadıkları
konutun şartları açısından gerekenden fazlasına sahiptirler:
Fazla büyük bir daire, fazla büyük bir müstakil ev, fazla bü­
yük bir bahçe. Ancak sadece % 10’u, bu aşırı talebi itiraf eder
çünkü öğrenilmiş davranış kalıpları ilerlemiş yaşlarda nere­
deyse hiç değiştirilemezler. Yaşlılıkta yaşın getirdiği koşul­

290
H ayatı K o la y la ştır

lara uygun bir hayat için belirleyici olan, değişime yönelik


tutum ların önceden edinilmeleri şarttır.
Amerikalı psikoterapist Myrna Lewis, tecrübeleriyle şunu
ortaya koymuştur: Yaşlılıkta davranışlarınız ve bilinciniz için
önemli olan belirleyici değişim leri, 49. doğum gününüzden
önce tamamlamış olmanız gerekir. Daha sonra yeni koşullara
uyum sağlamak son derece zordur. Bu nedenle 40-50 yaş­
larında hayatınızı nasıl ve ne zaman kolaylaştıracağınızı da
açığa kavuşturmalısınız. Bu esnada en önemli kişi eşinizdir.
Eğer bu önemli hayat planlamasını ihmal ederseniz, ilişk i­
nizde giderek daha sık ortaya çıkan bir krize yol açarsınız:
“Em eklilik şoku”.

Sağlıksız Bir Düş:


Yaşlılıkta Yüksek Yaşam Standardı
Birçok Batı ülkesinin son derece iyi olan sigorta sistemleri,
aktif aile döneminin yaşam standardını, yaşlılıkta da muha­
faza etmeye teşvik eder: Büyük ev, büyük ara­
ba, büyük beklentiler. Doktor ve gazeteci
Heidi Schüller’e göre, bu nedenle, yaşlı­
lığım ızda kendimize lüzumundan fazla
yükleniriz. Hayat sağlıksız bir biçimde
maddiyat üzerine kurulur. Gerekli ruhsal
olgunlaşma için çok az yer kalır. Modern tıp
ve sağlıklı yaşam anlayışı sayesinde
günümüzde insanlar yaşlılıklarında
“bakıma muhtaç” olmazlar. Sağlıklı
ve ruhsal açıdan zindedirler; yaşlılık dönemlerini aktif olarak
biçimlendirmek, yeni amaçlar edinmek, bilinçli yaşamak ve
hayatın tadını çıkarmak için tüm imkânlara sahiptirler.

291
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Neredeyse başka hiçbir alanda kolaylaştırıcı prensip, haya­


tın üçüncü döneminin planlanmasında olduğu kadar önem
taşımaz. Gençlik döneminizi hatırlayın. Muhtemelen çırak
veya öğrenci olarak kolay hayatı tattınız. Daha sonra yaşa­
mınızın o dönemini, yaşlılığınız için baz alabilirsiniz. Ya da
kendinize, hayatlarından memnun olan ve hayat tecrübelerin­
den faydalanabileceğiniz yaşlı insanları örnek alabilirsiniz.
Hayatınızın üçüncü dönemi için şöyle bir plan yapabilirsiniz:
• Yaşlandığımızda daha küçük, yaşımıza daha uygun bir eve
taşınalım veya kendimize ’da bir huzurevi arayalım.
Bunu planlarken somut bir yaşı göz önünde bulunduruyo­
ruz: en geç 70.
• A rtık her şeyi kendi başımıza yapmayalım, arada bir evde
ve bahçede profesyonel yardım alalım . İlk adım olarak...
• İleride de aktif ve yeni şeyler öğrenmeye hazır olalım;
gençlerden de bir şeyler öğrenelim. İlk o larak kursuna
katılalım .
• Hayatın güzelliğini tadabilmek için esaslı şeyler yapmaya
ve imkânlar yaratmaya çalışalım. İlk olarak...
• Şu anda (yaşlanınca değil) .......’y1 kabul­
lenelim.
• Miras kavgalarını önlemek için şim­
diden kendi el yazımızla bir vasiyet yazalım.
• Onurlu bir biçimde ölmek. Ölürken, umutsuz bir ya­
şam mücadelesiyle tıbbın objesi olmak istemiyoruz. Bunu bize
çok yakın olan şu insanlarla kesin bir karara bağladık:........
Kolaylaştırma yolu giderek ciddileşti. A rtık söz konusu olan,
dağınık çalışma masası veya para kaygısı değil, son şeyler.
H ayatı K olaylaştır bütün hayatınızı kapsar. Son bölüm için
sabırsızlandığınızı umuyoruz: Yaşam piramidinizin en yük­
sek basamağında ve en içinde gizlenen nedir?

292
Kolaylaştırma Hayaliniz: Son Gece
Cennetteydiniz. Orada her şeyin hem cenneti andırdığı­
nı, hem de son derece olağan olduğunu gördünüz. Bü­
yük bir bölgedeydiniz Ve zaman zaman, hayatın zirvesi­
ne ulaşmış olduğunuz hissine kapıldınız. Am a eşinizle
birlikte beraberliğinizin enginliğinde dolaştığınız sıra­
da, tuhaf bir biçimde bu beraberliğin dışında var olmaya
çabaladığınızı hissettiniz.
Önce bunun bir kriz olduğunu düşündünüz. Yoksa
eşinizden bıkmış mıydınız? Yeni bir rpaçera yaşamak mı
istiyordunuz? Hayır, çabanızın nedeni bu değildi. Asıl
neden cinsel istekten daha güçlüydü, bir insana duyulan
özlemden daha büyük bir özlem taşıyordunuz. Bu, tarifsiz
ve derin bir yalnızlık özlemiydi.
Şimdi İse eski kuleyi ke|fediyorsünuz. Sislerin arasın­
dan, tıpkı yaşam piram idinizin en alt katının alacakaran­
lıkta yükseldiği gibi yükseliyor. Adım larınızı hızlandırı­
yorsunuz. Eşinizin elini bırakmak istiyorsunuz ama sonra
onun zaten bir süredir yanınızda olmadığını fark ediyor­
sunuz. Yalnızsınız.
Kule eski bir tapınak gibi, bir saray ya da küçük bir şato
gibi görünüyor. Etrafını yer yer sarmaşıklar ve güller kap­
lamış. Size çok eskiymiş gibi geliyor ama açıkça görülüyor
ki, pek çok yeri daha yeni tadilattan geçmiş veya tamamen
yeniden restore edilmiş. Şaşkınlıkla yapının etrafında do­
laşıyor ve dokuz kapısı olduğunu görüyorsunuz. Bu sizi
meraklandırıyor. Açmak için elinizi uzattığınız ilk kapının
kilitli olduğunu fark ediyorsunuz. Bir sonraki kapıyı ise sa­
dece aralayabiliyorsunuz. Peş peşe, tüm kapıları inceliyor

295
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

ve birbirlerinden tamamen farklı göründüklerini tespit edi­


yorsunuz. Kapılardan birini diğerlerinden daha çok beğeni­
yorsunuz. Dikkatle elinizi o kapının üzerine koyuyorsunuz
ve kapı hiç ses çıkarmadan, usulca, içeriye doğru açılıyor.
Kulenin içi karanlık. Gözlerinizin karanlığa alışması
biraz zaman alıyor. Sonra gözlerinizi yukarıya çeviriyor ve
şaşkınlıktan nefesinizi tutuyorsunuz.
Üstünüzde bir kubbe gibi duran gökyüzü, yıldızlı bir
gece ama dünyadakine benzemiyor. Uzay böyle görünüyor
olmalı, diye düşünüyorsunuz ve aynı anda artık ayakları­
nızın üzerinde durmadığınızı, tüm ağırlığınızı yitirerek
havada süzüldüğünüzü fark ediyorsunuz. Kulenin içi uç­
suz bucaksız. Kollarınızı iki yana açıyorsunuz ve birden­
bire aklınızdan, kâinatın sonsuzluğundaki tüm yıldızların
- s iz - oldukları düşüncesi geçiyor.
Sonra gözlerinizi aşağıya çeviriyor ve hemen altınızda­
ki devasa kristali keşfediyorsunuz. Kristal çok altınızda
duruyor, mesafeyi tarif etmek mümkün değil. Kristale
doğru, neredeyse ona dokunabileceğiniz kadar aşağı in i­
yorsunuz (yoksa o mu size doğru yükseliyor?)
Yine aklınızdan o düşünce geçiyor: Bu Ben’im. Kristal
benim rengime, biçimime, benim ışığıma, ısıma, güzel­
liğim e sahip. Her ne kadar ben henüz onun gibi olmasam
da; öyle olmam gerekiyor. A rtık hedefe ulaştığınızı düşü­
nüyorsunuz. Hayır, ona ulaşmadınız. Dokunamasanız bile
onu gördünüz. A rtık hedefi biliyorsunuz ama onu elde
edemezsiniz. Dikkatle ellerinizi arkanıza uzatıyorsunuz.
Kapı orada. Kapının kolunu sıkıca tutuyor ve onu hisse­
debildiğinize seviniyorsunuz. Arkanızı dönüyor ve dışarı
çıkıyorsunuz. Dışarıdaki manzaraya da geriye, kulenin

296
H ayatı K o la y la ştır

Yaşam piramidinizin tepesindeki kule, sizin Ben’inizdir. Ha­


yatınızın her yılında ve her gününde inşa edilen, değiştirilen,
yaratılan ve şekillendirilen kişiliğinizdir. Ben’inizin içinde
gördüğünüz, sizin bireysel Ben’inizi bir hayli aşan şeydir. O
sizin diğer insanlarla ve tüm yaradılışla eşsiz biçimde bağ­
lantı kurduğunuz, en derin özünüzdür. Ruhbilim ciler onu
kendiniz olarak adlandırırlar.
Kendiniz, hayatınız için enerji sağlar. Hayatın bireysel
amacı, bizim burada kristal olarak tasvir etmiş olduğumuz
bu (sadece benzetmelerle ve sembollerle tarif edilebilen) güç
kaynağından beslenir.

Kolaylaştırıcı 30. Fikir


Hayatınızın Amacını Keşfedin
Hiçbir insan dünyaya “öylesine” gelmez. Her
hayatın bir amacı, içsel bir anlamı vardır. Yüz
binlerce şey, her geçen gün sizi ondan uzak­
laştırır. Hayatı Kolaylaştır, nihayet bu amacı
tekrar görebilmek demektir. Her insanın -son de­
rece silik, karmaşık veya sefil bir hayatı bile olsa—mutlaka
bir amacı vardır. Hayatınızın amacı dört kaynaktan beslenir:

297
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

I . Hayatın kendisi

Siz, hayatı, yaşayarak devam ettirmek için buradasınız. Ta­


mamen biyolojik anlamıyla; kendi çocuklarınızı dünyaya
getirerek veya herhangi bir biçimde başka insanların haya­
tını koruyarak yaparsınız. Bu tamamen kendiliğinden olur.
Hiçbir insan sadece kendisi için var olmaz. Sözde en büyük
egoistin bile hayatın büyük yapısında bir rolü vardır.
Her insan hayat karşısında bu ilkesel saygıyı duyar, ancak
onu her zaman doğru yorumlayamaz ve sık sık ayrıntılarda
hayvan sevgisinde, müzik tutkusunda ya da üzerinde yaşadığı­
mız dünyanın çok yakında yok olacağına dair ilginç bir inanış­
ta arar. Bu tür insanlar için, özlerini keşfetmek önemlidir.

2. Ebeveynlerinizin Arzusu

Aileler bir çocuk sahibi olmak istediklerinde, -nadiren bilinç­


li olarak, çoğu zaman bilinçdışının yönlendirmesiyle—bunu
daima bir arzuyla ilişkilendirirler. Ebeveynle­
rinizin arzusu, kapalı bir zarfta size verilen ve
ancak onlarca yıl sonra okuyabileceğiniz bir
mesaj gibi hayatınızı dolaylı biçimde yönlen­
dirir. Örneğin, bir çocuktan beklenenler:
• Soyadını devam ettirmesidir (Genellikle bu görev ilk ço­
cuğa yüklenir),
• Annesinin ve babasının araları açık olan ailelerini barıştır­
masıdır,
• Annesiyle babası arasında kopmuş olan bağı yeniden oluş­
turmasıdır,
• Geçmişteki bir kaybı telafi etmesi, örneğin, daha önce ölen
bir çocuğun yerini almasıdır,

298
H ayatı K o la y la ştır

• Annesi veya babasının tamamlayamadığı bir görevi ta­


mamlaması, örneğin, bir şirketin başarısını sağlamasıdır,
• Ya da sadece, varlığıyla ebeveynlerini m utlu etmesidir.
Ebeveynlerinizin size (çoğunlukla bilinçdışı olarak) yükledikleri
görevin bir işaretini, size koymuş oldukları isimde veya göbek
adınızda bulmanız mümkündür. Adınızın anlamını araştırma­
nıza değer. İrene (Yunanca: barış) adlı bir kadın, parçalanmış bir
aileye barış getirmek üzere dünyaya gelmiş olduğunu keşfetmiş­
tir. Georg adlı bir adamdan, Aziz Georg gibi, aile içinde süre
giden ekonomik başarısızlığın ejderini yenmesi beklenmiştir
(ve o bunu gerçekten başarmıştır). Bir başka adam, babasının
erkek kardeşinin adını almıştır. Herkes tarafından örnek alınan
ve hayranlık duyulan amca, savaşta şehit düşmüştür. Onun adını
taşıyan yeğeni, yerine getiremeyeceği bir görevin yükü altında
ezilmiştir. Adamcağızın geçmişten bağımsız, kendine özgü bir
hayatı özgürce yaşayabilmesi uzun zaman almıştır.

3. Yetenekleriniz ve Zayıf Yanlarınız

İyi yapabildiğiniz ve severek yaptığınız şeylerden de hayatı­


nız için bir yön tayini ortaya çıkar. Doğmadan önce, göklerin
ötesinde bir organizasyon ekibi tarafından dünyadaki özel
göreviniz için donatıldığınızı hayal edin. Bu sırada yetenek­
lerinizi, geliştirilebilir kabiliyetler biçiminde alırsınız.
Örneğin, fiziksel bir yetersizlikle doğdunuz ve bu
yüzden çocukluğunuzda başkalarına karşı kendinizi
kanıtlayabilmek için farklı yetenekler geliştirmek zo­
runda kaldınız. Esprili bir öykücü, zeki bir düşünür
veya hayranlık uyandıran bir müzisyen oldunuz. Böy­
lece güçlü ve zayıf yanlarınızdan, hayatınızın amacına
ulaşmanız için çalışan, eşsiz profiliniz ortaya çıktı.

299
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

4. Hayatınızın Düşü

Her insanın bir düşü, kendisine gerçeklerden daha kusursuz


gibi gelen bir özlemi, gözüyle gördüğü her şeyden daha net
olan bir vizyonu vardır.
Çoğu insan, hayatının düşünü unutmayı tercih eder. Ona
inanmaz. Başkalarının sözleriyle düşünden vazgeçer çünkü
kendisine bu vazgeçişin gerekli olduğu öğretilmiştir.

cını kendi içinizde bizzat keşfetmek zorundasınız. Bu amaç,


ebeveynlerinizin veya eşinizin arzusuyla örtüşebilir ya da
inancınızın ilkeleriyle aynı çizgide olabilir. Ancak içiniz­
de yankı ve heyecan uyandırmayan, yabancı amaçlara karşı
şüpheyle yaklaşın.

Hafif Bağımlılıklarınızı Yenin


Birçoğumuz, hayatının büyük özlemine yaklaşmayı başara­
maz çünkü hoş olmayan, küçük engeller bizlere mani olur.
Bu engeller, son derece yaygın ve çoğu, toplumsal açıdan da
kabul gören “hafif bağım lılıklardır”: Koltuğa yığılıp bir pa­
ket cips ve birkaç kutu içecekle televizyonun karşısına m ıh­
lanıp kalmak, bilgisayarın ardına gömülmek, oyun oynamak,
internetten alışveriş yapmak, tamamen yabancı insanlara sa­
mimi mesajlar yazmak, ayakkabı satın almak, agresif araba
kullanmak, çalışmayı sürekli olarak ertelem ek...

300
H ayatı K o la y la ştır

Hafif bağım lılıklar zararsız gibi görünürler ama zamanınızı,


paranızı ve enerjinizi çalarlar, duygularınızı köreltirler, sosyal
ilişkilerinize zarar verirler ve yaşama sevincinizi —ilk bakışta
hayatınıza büyük sevinç katıyor gibi görünseler d e- yağma­
larlar. Hafif bir bağım lılık yüzünden ölmezsiniz ama böyle bir
bağım lılıkla gerçekten yaşamanız da mümkün değildir.
Çünkü her bağım lılığın, hafif bile olsa, tatm ini her zaman
sadece kısa sürelidir. B ağım lılık sonsuz tekrara yönelik yeni
istekler üretir. Hafif bağım lıklar, çoğu yemek, içmek, b il­
gi edinmek ve eğlenmek gibi gerekli ihtiyaçlardan meydana
geldikleri için popülerdir. Ancak gereklilik, abartılmaya ve
esas amacının dışında sürdürülmeye başladığı anda bir ba­
ğım lılığa dönüşür.

Bağımlı mısınız?

Eğer aşağıdaki beş maddeden en az üçü sizin için geçerliyse,


siz de -insanların % 80’inden fazlası g ib i- hafif bir bağım lı­
lıkla mücadele etmek durumundasınız.
1. Küçük, kaçışlar. Hafif bağım lılıkların en önemli tetikliyi-
cileri: Hoş olmayan duygulardan kaçmanız için size yardımcı
olurlar. Üzüldüğünüzde veya öfkelendiğinizde ya da her şeyin
anlamsız olduğu duygusuna kapıldığınızda, yemek yemenin
veya alışveriş yapmanın, erotik fantezilerin veya internette
gezinmenin tesellisine sığınırsınız.
2. M anyetik çekim güçleri. Küçük ba­
ğım lılıklarınızın çok güçlü bir çekiciliği
vardır. Siz kafanızda “hayır” deseniz bile, vücudunu­
zun geri kalanı tümüyle “evet” der. İyi niyetinizin hiçbir işe
yaramadığını fark edersiniz.
3. M antıklı açıklamalar. Beyniniz sadece, hafif b ağım lılığı­
nızı önlemek için iyi gerekçeler bulmaz, buna paralel olarak

301
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

önlememek için bir dizi iyi neden de bulur. Siz zekice argü­
manları bir araya getirirsiniz: Alışılm ışın dışında davranmak
aslında güzel bir şeydir; bir şeyleri ertelemek ve tembellik
etmek ruhunuza iyi gelir, önemsiz alışveriş bağım lılığınızın
aslında abartılacak bir yanı yoktur.
4. Kızgınlık. Yukarıda verilen tüm haklı gösterme çabala­
rına rağmen, bir paket cipsi bitirdiğinizde veya sabaha kadar
internette gezindiğinizde, kendinizi kesinlikle m utlu ya da
tatmin olmuş hissetmezsiniz, aksine kendi kendinize kızarsı­
nız. Bazen bu kızgınlığı, sık sık küçük taşkınlıklarınızı eleş­
tiren eşinize yansıtırsınız. Böylece kendi kendinize kızgınlı­
ğınız, eşinizle aranızın bozulmasına sebep olabilir.
5. Saklamak. Bir b ağım lılığın , hafif bir b ağım lılık da
olsa, en değişmez işaretlerinden biri sak-
S lam aktır. Çikolata kutusunu kendi-
y nizden saklamanız üzerine espriler
yapsanız bile, küçük kaçamaklarınızı
^cildinizden ve başkalarından gizlem eye
çalıştığınız anda, kendi kendinize dürüstçe “Bu yaptı­
ğım da doğru olmayan bir şeyler var, ben bir şeyleri değiş­
tirm eliyim ” deyin.
Ama nasıl? Aşağıdaki 4 Adım Programı’yla, küçük baş­
tan çıkışların esiri olmaktan kendinizi kurtarabilirsiniz.

I . Bilinçli bir karar verin

Bunu yaparken olumlu cümleler kurun. Bağım lılıklarınızın


aleyhine değil, daha bilinçli ve daha dolu bir hayatın lehine
karar alın. Ajandanıza veya günlüğünüze “Bugünden itiba­
ren artık hayatın yüzeysel ve geçici armağanlarıyla yetinmek
istemiyorum. Ben sadece kolay bir hayat değil, aynı zamanda
dolu dolu yaşamak da istiyorum !” diye yazın.

302
H ayatı K o la y la ştır

2. Hayat matematiğinden faydalanın

İçsel zenginliğiniz için formül basittir. Hayatınıza, sevinç


duyarak yaptığınız aktiviteler ekleyin, böylece hafif bağım lı­
lıklar neredeyse kendiliğinden güçlerini yitirirler. Ancak bu,
akla gelebilecek her m eşguliyette işe yaramaz. Önce hafif ba­
ğım lılığınızın derinlerdeki amacını anlamalısınız.

3. Açlığınızı bulun

Henüz çok önemsiz olsa bile her bağım lılık bir arayış içe­
rir. Bu arayış, hayatınızın belirleyici bir ruhani gereksinimi­
ne yöneliktir. Neyin açlığını çekiyorsunuz? B ağım lılığınızı
gözlerinizin önünde canlandırın ve hayata
dair hangi arzuların bağım lılığınıza uyabi­
leceğini düşünün: Kendini ifade edebilmek?
Sevilmek? Sevmek? Niyet edilmiş bir göre­
vi yerine getirmek? Gelişmek? Öğrenmek?
Güvenmek? Bir insanı kazanmak? Kendini bir bütünün
parçası olarak hissetmek? M utlu olmak? Kendisiyle barışık
olmak? Tanınmak? Farklı olmak? Tanrı’yı anlamak?

4. Puzzle’daki eksik parçaları yerine koyun

Her bağımlılığa tam olarak uyan bir tamamlayıcı parça vardır.


Bu parça, enerjinizi tüketen takıntıyı, hayatınızı zenginleştiren
bir enerji kaynağına dönüştürebilir. Siz bu eksik parçayı, hafif ba­
ğımlılığınızın ardında gizlenen ruhsal açlığınızı diğer hangi faali­
yetlerin dindirebildiğini test ederek bulursunuz. Birkaç örnek:
H a fif bağım lılık: Televizyon seyretmek. Açlık:
Bir bağ kurduğunu hissetmek.
A lternatif: Bir arkadaşınızı ara­
yın ve onunla buluşun.

303
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

H a fif bağımlılık: Abur cubur yemek yemek. Açlık: Tatmin


olmak. Alternatif: Meditasyon, yürüyüş, doğayla iç içe olmak.
H afif bağımlılık,: İnternette gezinmek. Açlık: Öğrenmek ve
gelişmek. Alternatif: Seminerlere katılmak, müzeleri gezmek.
H afif bağımlılık: Alışveriş yapmak. Açlık: Kendini zengin his­
setmek. Alternatif: Eşya değil, arkadaş, fikir, şiir “biriktirmek”.
H a fif bağımlılık: Ertelemek. Açlık: Kendini özgür hisset­
mek. A lternatif: Yardım kabul etmek, iş vermek.
H a fif bağımlılık: Flört etmek ve keşfetmek.
Açlık: Sevmek. A lternatif: Sosyal olmak
Bunlar sadece birkaç olasılıktır. Hafif ba­
ğ ım lılık, açlık ve alternatiften oluşan, ken­
dinize has bir üç adım yöntemi geliştirin.
Küçük engellerinizi aşın, böylece bir sonraki, gayet hoş adım
için özgür olacaksınız.

Kolaylaştırıcı 3 1. Fikir
G üçlü Tarafınızı G eliştirin
“Güçlü tarafına yoğunlaşan bir insan, zayıflıklarını görmez­
den gelebilir.” Strateji koçu Wolfgang Mewe’nin, ne yazık
ki yeterince dikkate alınmayan, önemli sözlerinden biri de
budur. Pek çok insan başarılı olabilmek için zayıflıklarıyla
mücadele etmek zorunda olduğuna inanır. Bu, iki sebepten
ötürü anlamsızdır. Birincisi, güçlerinizi görmezden gelirse­
niz, sadece vasat olursunuz. İkincisi, zayıflıklarınızla meşgul
olursanız, kaçınılmaz biçimde motivasyonunuzu yitirirsiniz.
Her insanın, tıpkı her müessesenin olduğu gibi, özel güç­
leri vardır. Yetenekler, tecrübeler ve teknik bilgilerden olu­
şan kombinasyon bir parmak izi kadar eşsiz olabilir. Hedef-

304
H ayatı K o la y la ştır

Benim En Büyük O n Gücüm

Buraya —sizin veya başkalarının açısından, hem mesleki hem


de özel- en iyi yeteneklerinizi yazın. On satırın onunu da
m utlaka doldurun. Eğer aklınıza on kavram gelmiyorsa, gü ­
vendiğiniz biriyle konuşun. Eşinize veya bir dostunuza, sizin
hangi özelliklerinizi takdir ettiğini sorun.
1. 6 . __________________________
2 .__________________ 7._________________
3 .__________________ 8._________________
4 .__________________ 9._________________
5 .__________________ 10.________________
Size göre en önemli üç gücünüzü işaretleyin. Onlar sizin
anahtar niteliklerinizdir. Sivrilen özelliklerinize yoğunlaşa­
rak, kendi portrenizi kendiliğinizden sadeleştirmeniz, güçle­
riniz açısından belirleyici öneme sahiptir.
Eğer diğerleri arasında sivrilen üç gücü tespit etmekte
zorlanıyorsanız, farklı bir yöntem deneyin: Diğerlerine göre
daha az önemli olanları parantez içine alın, böylece esas güç­
leriniz ortaya çıkar.

305
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Benim Mesleki ve Ö zel, Anahtar Görevlerim

Kendi kendinize şu sorulan sorun:


Ben kendi gözümde m utlu ve başarılı olabilmek için yakın
zamanda hem mesleki hem de özel yaşamımda ne yapmak
istiyorum ve ne yapmak zorundayım? Öncelikli olarak gör­
düğünüz beş görev yazın.
1. : .
2.
3 .____________________________
4 .____________________________
5 .____________________________

Bugünkü bakış açınızla bu beş görevden en önemlisini işaretle­


yin. Kendi kendinize “Mutluluk ve başarı hayallerime yaklaşa-
bilmem için bana en çabuk neyin yardımı olurdu?” diye sorun.
Beş görevden her birinin yanma, tamamla­
mak için gerek duyduğunuz tahmini süreyi
ay olarak yazın. Kendi kendinize “Önümdeki
altı ay içinde hangi görevlere yoğunlaşmak is­
tiyorum?” diye sorun.
Kendi güçlerinizi formüle etmekte sorun yaşıyorsanız, en
çok hayran olduğunuz beş insanın adını yazın (ölmüş veya
hâlâ hayatta olan, ünlü veya yakın çevrenizden insanlar ola­
bilir). Her bir adın yanına kısa ve öz olarak o örnek insanda
sizi neyin büyülediğini not edin.

1. 6 .___________________________
2 ._________________ 7.
3.___________________ 8.___________________
4.__________________ 9.___________________
5 ._________________ 10.________________

306
H ayatı K o la y la ştır

Püf noktası: Sağ taraftaki özellikler genellikle, hem ken­


dinizden hem de başkalarından gizlediğiniz, kendi yetenek-
lerinizdir. Onlar sizin bugüne dek keşfetmeye cesaret etme­
diğiniz, en iyi yanlarınız ve geliştirilm eyi bekleyen güçlü
taraflarınızdır. Yakın zamandaki en önemli göreviniz onları
geliştirm ektir!
Önemli görevlerinizi mümkün olduğunca iş ve özel ha­
yatınız arasında ayrım yapmadan formüle edin. Bu iki alanı
birleştirin ve aralarında mümkün olduğunca iyi bir denge
kurun. Güçlü taraflarınız sayesinde, yazmış olduğunuz gö­
revleri ilk altı ay içinde tahmininizden daha iyi bir biçimde
yerine getireceğinize sevinin.

Yıldızınızı Bulun
Her insanın içinde değiştirilem ez bir yönelim noktası var­
dır. Kutup Y ıld ızı’nı düşünün: Eğer onu bir kez keşfettiy-
seniz, her aradığınızda bulursunuz. Her mevsimde ve saatte
sürekli olarak aynı yerde bulunur. Kâinat onun etrafında
dönüyor gibidir ve Kutup Y ıldızı
neredeyse, orası her zaman kuzey­
dir. Denizciler veya çöllerde seyahat
edenler binlerce yıl önce yönlerini
böyle bulmuşlardır.
Ancak çok az insan kendi içindeki Kutup Y ıldızı’nı bilir.
Kendi yönelim noktasını bilmeyen biri, genellikle kendini
yorgun, terk edilmiş ve mutsuz hisseder. Buna karşılık ken­
di Kutup Y ıldızı’nı takip eden biri, m utlu ve dolu dolu bir
yaşam sürer. Bazı insanlar kendi yıldızlarım sezgileriyle bu­
lurlar. Ama çoğu insanın bunun için biraz yardıma ihtiyacı
vardır. Burada birkaç öneri bulacaksınız.

307
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Ben ve Ö z arasındaki farkı görün

Öz’ümüz, eşsiz ve en içsel parçamız olarak, biz doğmadan önce


şekillendirildi. Öz’ümüz genlerimizde saklıdır, bizim hakkı­
mızda bizden daha fazla bilgiye sahiptir. Öz’ümüz; bizim ne
zaman, nerede, hangi kültürde doğduğumuzdan ve yetiştiril­
diğimizden bağımsızdır. Buna karşın Ben’im iz; yaşadığımız
çevre, çevremizdeki insanlar, eğitim im iz, din ve pek çok d i­
ğer faktör tarafından şekillendirilm iştir ve şekillendirilmeye
devam etmektedir. Ben’imiz sürekli olarak öğrenir. Ben’imiz
Öz’ümüzden daha iyi veya daha kötü değildir.
Ancak, Ben’imiz ve Öz’ümüz birbirlerinden
fazlasıyla uzak olurlarsa yaşama sevincimizi
yitiririz. Eğer Ben’imiz Öz’ümüzden çok fazla
uzaklaşırsa, hayatımız tatsız ve neşesiz olur.
Enerji kaybederiz, fiziksel olarak hastalanı­
rız veya bir bağım lılığa sığınırız.
Öz’ümüzde gizli olan Kutup Y ıld ızı’nın bulunabilmesi
için Ben’imiz istirahat etmek ve geri çekilm ek zorundadır.
Bu, kulağa gerçekte olduğundan daha kolay gelir. Fakat ya­
şadığım ız tüm yıllar içinde, mümkün olduğunca kusursuz
bir biçimde varlığını gösteren, ak tif bir Ben yaratm ayı öğ­
rendik; başkaları tarafından kabul gören, etkili çalışan, baş­
kalarını m utlu eden bir Ben. Buna karşın Kutup Y ıld ızı’na
ulaşabilmemiz için eylemsiz olmamız gerekir. Bu, hiçbir
şey yapmamak gib id ir ama içsel dikkat gerektirir. Pek çok
insan, kendi etkinliğinden vazgeçmekte ve öğrenilmiş olan
her şeyi bir kenara bırakm akta zorluk çeker. “Para kazan­
mak zorundayım” der. Ama eğer Kutup Y ıld ızı’nızla bağ­
lantıda olursanız, geçim inizi çok daha büyük bir hızla ve
daha kolay sağlarsınız.

308
H ayatı K o la y la ştır

Kendinizi hatırlayın

Gerçek benliğinize ulaşabilmek için düşüncelerinizde ideal


durumunuzu yaratın. Muhteşem bir günde her zaman yap­
mak istediğiniz bir şeyi, sizi asla siı
dirmeyen, yanlarında olmaktan her
zaman keyif aldığınız insanlarla bir­
likte yaptığınızı düşünün. Geçmişte
yaşadığınız ve kendinizi olağanüstü
sağlıklı hissettiğiniz bir durumu hatırlayın. Şu anda da yine
öyle hissettiğinizi hayal edin.
İdeal durumunuzda, sizi asla sıkmayan bir konu hakkında
sohbet ediyorsunuz, bu konuda şaşırtıcı bir biçimde her za­
man süper bir hafızaya sahipsiniz. Şimdi bu rüya gibi güzel
senaryoda bir mektup aldığınızı hayal edin: Bir teklif gelmiş.
Size zamanın nasıl geçtiğini unutturan bir işi, çok iyi bir ma­
aşla yapmanız isteniyor. Hatta bu iş sizin en çok sevdiği­
niz yerler, şeyler ve insanlarla bağlantılı.
Bu ideal tablo size neler hissettirdi? Kal­
binizde küçük bir çarpıntı hissettiniz mi?
İşte bunlar, Kutup Y ıldızı’nızı görebildi­
ğiniz anlardı. Bazı insanların hayatlarını
bu yıldıza göre değiştirmeye başlamaları için
böyle kısacık bir an yeterlidir. Hayalinizden, şu anda henüz
bir tohum kadar küçük bile olsa, vazgeçmeyin. Çünkü o to­
hum muhteşem bir bitkiye dönüşebilir!

Kolaylaştırıcı 32. Fikir


Vicdanınızın Yükünü Hafifletin
Suçluluk duygusu ve vicdan, insan gelişim inin önemli ka-
zanımlarıdır. Huzurlu bir müşterek hayat için vazgeçilmez­
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

lerdir. Başkalarına saygı duymayan, “vicdansız” insanlar kor­


kunçtur. Öte yandan, diğer uçta bulunan, kendilerini sürekli
olarak suçlu hisseden ve her şeyi “bir vicdan meselesi” hâline
getiren insanlar da zararlıdır. Örneğin, kendi eğlenceleri için
biraz para harcadıklarında, kendi katı ölçütlerine göre fazlasıy­
la az çalıştıklarında, bir yakınları hastalandığında veya birinin
ricasını geri çevirdiklerinde olumsuz duygulara kapılırlar.
Eğer siz de bu insanlardan biriyseniz, hayatınızın yükünü
kolayca hafifletebileceğinizi gördüğünüzde şaşıracaksınız.
Abartılı ve sağlıksız suçluluk duygularına karşı burada bir­
kaç kolaylaştırıcı öneriye yer veriyoruz.

Küçük Yargıçlarınızı Teşhis Edin


Abartılı suçluluk duygularından mustarip olan pek çok insa­
nın, omzunda oturan ve ona neyin doğru, neyin yanlış oldu­
ğunu söyleyen bir veya birkaç küçük yargıcı vardır. Bu ebe­
veynlerinizden birinin, bir akrabanızın veya kardeşinizin ya
da çocukluğunuzda ve gençliğinizde sizi yargılam ış olan her­
hangi birinin sesi olabilir. Yargıçlarınıza dikkat

Bazı insanlar içsel yargıçlarını çok fazla dinledikleri hâlde,


yetişkin olduklarını düşünürler. Oysaki yetişkin olmanın
amacı, başkalarının seslerinden bağımsız olmaktır. Amaç
kendi kendini yönetmek, kendi içsel değerlerini ve yönelim­
lerini dinlemektir.
Şayet ileride yine küçük yargıçlarınızdan birini duyacak
olursanız, onu elinizin tersiyle usulca omzunuzdan atın. Bir

310
H ayatı K o la y la ştır

jest biçimindeki bu ritüel, kendi yargılarınız ve size öğretil­


miş olanlar arasında ayrım yapmanıza yardımcı olur.

Yargıçlarınıza Dinlenmeyi Çok Görmeyin


Suçluluk duyguları olan insanlar genellikle (fiziksel veya ruh­
sal olarak) bitkin düşene dek çalışırlar ve yine de kendilerini
hep suçlu hissederler. Böyle davranmak yerine,
bitkin düşmeden önce çalışmayı bırakın.
Kendi kendinize, elinizden geleni yaptığı­
nızı söyleyin. Suçluluk duygularınızı yine
küçük yargıçlar olarak hayal edin. Onla­
rı yatağa yatırın ve şöyle deyin: “Uç
daha kendimi harap etseydim bile, siz yine
memnun olmayacaktınız. Bu yüzden şimdi işi bırakmayı ter­
cih ediyor, yarın zinde ve dinlenmiş olmak istiyorum. Artık
susun ve uyuyun, iyi geceler!” Ardından yatmaya gidin.

Tutarlı Olun
Suçluluk duyguları olan insanlar genellikle birbirinden ko­
puk birçok bağla yaşarlar. Örneğin, evliliğinizde beklentile­
ri yerine getirm ekte aşırı zorlanırsınız ama büronuzda bun­
dan hiç söz etmezsiniz ya da büroda zorlanırsınız ama evde
bundan hiç söz etmezsiniz. Sonra evinizde olduğunuz sırada
büro yargıçları omzunuza oturur ve şöyle derler: “Enerjini
özel hayatına harcama, şirketi daha fazla düşün!” Büronuz-
dayken, eşinizin sesiyle konuşan bir yargıç yanınızda oturur
ve sizi, mesai biter bitmez işi bırakmanız için uyarır. Bu tür
sağlıksız bölünmelere son verin. Zaaflarınızın arkasında du­
run. Evdeyken iş yerinizdeki gerçek duygularınız hakkında,
iş yerinizdeyken ailenizdeki sıkıntılar hakkında konuşun.
Bu herkes için son derece rahatlatıcı olabilir. Ancak çok özel

311
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

konuları dile düşürmemeye ve sürekli olarak birilerini çe-


kiştirmemeye ya da abartılı bir “ruh striptizi” yapmamaya
dikkat edin.

Gölgeleri Kabullenin
Suçluluk duyguları olan insanlar bazen,
çevrelerinde kötü olan ne varsa hepsini
yenmek zorunda oldukları hissine kapı­
lırlar. Bu yüzden kendilerine aşırı yükle­
nirler. Bütün iyi eylemlerinizin kaçınılmaz
bir biçimde bir gölge düşüreceğini ve bunu
engellemenin sizin elinizde olmadığını dü­
şünün. Siz gölgeleri etkileyemezsiniz!

Güvenilir Birini Bulun


Kendiniz hakkında her şeyi anlatabileceğiniz ve bütün küçük
yargıçlarınızı tek tek tanıştırabileceğiniz, sizi sadece dinleye­
ceğinden ve iyi bile olsa tavsiyelerde bulunmaya kalkışmaya­
cağından emin olduğunuz birini bulun. Bu
bir dost ya da bir terapist olabilir.
Şu anda kafanızı meşgul eden ve size ağır
gelen şeyleri başkalarına anlatmak istem i­
yorsanız veya anlatamıyorsanız, bu sizin
o şeyler yüzünden kendinizden utandığı­
nızın bir işaretidir. Ancak utanmanıza gerek yok, çünkü hep­
si sizin birer parçanız. En azından güvendiğiniz bir insanın
karşısında içinizi dökün. Ona en derin duygularınızı anlatın.
Kendi kendinize, “Ah, ben o kadar önemli değilim ” deme­
yin. Aksine, yüreğinizi daha çok açarsanız, karşınızdaki insan
size daha çok yakınlık duyar ve daha çok ilg i gösterir.

312
H ayatı K o la y la ştır

İki Nesil İleriyi Düşünün


Torunlarınızın çocuklarını (veya yeğenlerinizin çocukla­
rını) ve onların tam olarak sizin şu anda sahip olduğunuz
suçluluk duygularına sahip olacaklarını, sizinle aynı ha­
taları yapacaklarını düşünün. Bu bir fikir d eğil, kanıtlan­
mış bir gerçektir. Gelecek nesilleri bundan korumak sizin
elinizdedir. Bunun için yukarıda verilen kuralları benim­
semeniz ve böylece suçluluk duygularının nesilden nesile
bir miras gib i aktarılm asını engellem eniz yeterlidir. Eğer
bunu kendiniz için yapm ıyorsanız, sizden sonraki nesiller
için yapın. Torunlarınızın veya yeğenlerinizin çocukları­
nın, bu duygular olmadan çok daha kolay bir hayat süre­
ceklerini düşünün.

Kolaylaştırıcı 33. Fikir


Kendi Kendinizi Çözün

Enneagram - "Ben Kimim?" Sorusuna


Sorusuna Bir Yanıt

313
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

I . Her İnsanın Hayatının Bir Amacı Vardır


Her insanın dolu dolu ve başarılı bir hayata dair özgün bir
fikri vardır. Gücünü o fikir üzerinde yoğunlaştırır ve ona uy­
gun yetenekler geliştirir. Prensip olarak, ne kadar farklı insan
varsa, hayata dair de o kadar çok sayıda farklı fikir vardır. An­
cak pek çok hedef kabaca dokuz kategoriye -Enneagram’ın
dokuz tip in e- bölünebilir.

2. Hiç Kimse Mükemmel Değildir


Daha önce de söylediğimiz gibi, zayıflıklarınıza körü körüne
yenilmemeli, güçlerinizi geliştirm elisiniz. Kişisel Enneag-
ram kalıbınızı bilmenizin, bu konuda size faydası olacaktır.
~ünkii şaşırtıcı bir keşif yapacak, en büyük
güçlerinizin en büyük zayıflıklarınızda
gizlendiklerini göreceksiniz.
Hayatınızın ana fikri, tıpkı iki yüzü olan
bir madalyon gibidir. Pozitif olanı, nega­
tif olanla birlikte elde edebilirsiniz ve
biri olmadan diğerine sahip olamazsınız.
Enneagram, pozitif yanları mümkün ol­
duğu kadar iyi geliştirmeniz ve negatif
yanları mümkün olduğu kadar kontrol
altında tutmanız konusunda sizi motive eder. Hiç kimseden,
başka bir insan olmasını talep etmez. Hiç kimseden muci­
ze beklemez, hatasız ve kusursuz bir insan olmasını istemez.
Enneagram’ı böylesine insani ve değerli kılan budur.

3. Dokuz Tipin Her Biri Eşit Derecede Değerlidir


Tipinizin güçlü yönlerini geliştirir ve gerçekte olduğunuzdan
farklı bir tip olmaya çabalamazsanız, m utlu ve dolu dolu bir

314
H ayatı K o la y la ştır

hayat sürersiniz. Bu, eşinizle ilişkiniz açısından


son derece faydalıdır ve gerginlikleri ortadan
kaldırır. Bilinçli veya bilinçsiz olarak her insan,
sevgili hayat arkadaşının —en azından biraz-
kendisi gibi düşünmesini ve hissetmesini ister.
Enneagram, iki insanın iki farklı gerçeği yaşadığını son
derece açık bir biçimde ortaya koyar.

Küçük Enneagram Testi

Testi Nasıl Yanıtlayacaksınız

Soruları spontane bir biçimde, fazla düşünmeden yanıtlayın.


Bu sırada ağırlığı özel hayatınızdaki Ben’inize verin. Eğer bir
işte çalışıyorsanız veya çalıştıysanız, daha sonra iş hayatınıza
yoğunlaşarak testi ikinci kez yanıtlayabilir ve böylece mesle­
ki kişilik profiliniz hakkında bir şeyler öğrenebilirsiniz.
0 , 1 veya 2 puan verin:

• Eğer bir ifade size biraz uyuyorsa, değerlendirme tablosun­


da ilg ili harfin yanma 1 yazın.
• Eğer tamamen uyuyorsa 2 yazın.
• Hiç uymuyorsa 0 yazın.

Test
1 . İyi görünmeye, başarıya ve nüfuza önem veririm f □
2. Başkaları beni bazen çok soğuk, dengesiz ve aykırı
bulur g □
3 . İlişkiler benim için önemlidir ve ilişkilerim e bol
m iktarda sevgi, zaman ve para yatırırım e □
4. Başkalarının çaba göstermemeleri ve görevlerini
ciddiye almamaları beni kızdırır d □

315
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar j. Seivvert

5. Bir şeyler istemekte veya birinin bir ricasını geri


çevirmekte zorlanırım e
6 . Başkalarıyla rekabet içinde olmak beni kamçılar f
Birinin acı çektiğini görmek bana acı
verir e
8 . Başkaları tarafından küçümsen­
mek beni derinden yaralar g
9. Her zaman mükemmel olmak
için çabalar ve başkalarının hatala­
rını da seve seve düzeltirim d
Önemsiz detaylarda da titiz ve d ik­
katliyim d
11. Dayanıklı, güçlü ve çok tahammüllüyüm b
12. Liderliği üstlenmeye, güç ve nüfuz kullanmaya ha­
zırım b
13. Dürüst ve açık sözlüyüm, başkalarına uysa da uy­
masa da fikrim i dobra dobra söylerim b
14. Ben tutkulu ve şehvetli bir insanım b
15. Önemli insanlarla bir arada olmayı severim e
16. Yalnızlığı severim ve sık sık kendi kabuğuma çeki­
lirim h
17. İyi niyetli, hoşgörülü ve cana yakınım c
18. Yalnız kalmaktansa başkalarıyla birlikte olmayı
tercih ederim e
19. Bazen pasif, kaderci ve tamamen tepkisiz olurum c
20. Düzenli, m antıklı, tutum lu ve dakiğim d
21. H ızlı, esnek, konuşkan ve çekiciyim f
22. Hassas ve duygusalım , genellikle hislerime güve­
nirim g
23. Birçok konuda yetenekliyim ve genellikle aynı
anda birkaç işi birden yaparım a
H ayatı K o la y la ştır

24. Sıcakkanlıyım ve çoğunluğa uyarım i


25. Mesafeliyim ve özel hayatıma önem veririm h
26. Bazen blöf yapar ve gerçeği biraz saptırırım f
27. Dinlenmek ve gevşemek için çok zamana ih tiya­
cım var c
28. Bir işe başlamam zaman alır, iş onun yerine son de­
rece önemsiz şeylerle meşgul olurum c
29- Bir karar vermem ve o kararın arkasında durmam
zaman alır i
30. Palavracıların veya gerçeği saptıran, daha doğrusu
dürüst olmayan insanların maskelerini düşürmeyi
severim b
31. Kendimi sembollerle ve sanatsal bir dille ifade et­
meyi severim g
32. Sürekli olarak yeni fikirler geliştirm eyi cezbedici
bulurum a
33- Başkalarının sorunlarını kendi sorunlarımmış gibi
anlayabilirim e
34. Genellikle doğayla ve diğer insanlarla bir olduğu­
mu ve onlara çok bağlı olduğumu hissederim c
35. Başkaları için zaman veya para harcamak ya da ya­
kınlık göstermek konusunda cim riyim h
36. Hayatın tadını seve seve çıkarırım , genellikle “ken­
dime iyiliğ i çok görmem” a
37. Sürekli olarak içsel bir eleştirmen tarafından kont­
rol ediliyormuşum gibi hissediyorum d
38. Sağlıklı bir özgüvenim var ve başkalarına da özgü­
ven aşılıyorum f
39- Çelişkileri hemen fark ederim ve başkalarının söy­
lediklerinin ya da yaptıklarının ardında gizlenen
nedenleri bulmaya çalışırım i
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

40. Başkalarına karşı göstermem gereken hassasiyeti


her zaman gösteremiyorum b
41. Genellikle başkalarının hatırı için duygu ve düşün­
celerimi bastırmak zorunda olduğumu ve başkaları
tahammül edemediği için enerjimi tümüyle ortaya
koyamadığımı hissediyorum b
42. Duygularımı içime atarım ve kelimelere dökmeyi
beceremem h
43. Başkalarının hatırı için büyük fedakârlıklar yapa­
bilirim a
44. Tehlikelerle karşı karşıya kaldığımda her şeyi çok net
görebilir, cesurca ve tedbirli hareket edebilirim i
45. Benim için ne istemediğimi söylemek, ne istediği­
mi söylemekten daha kolaydır c
46. Piyasayı bilerek düşünebilir ve im ajım ı gereğince
uygun hâle getirebilirim f
47. Kendimi pek çok farklı insanın yerine koyabilir ve
farklı bakış açılarını anlayabilirim c
48. Bir şey için çabucak şevk duyabilir ve içindeki iyiyi
keşfedebilirim a
49- Melankolik ve depresif dönemlerimi bilirim g
50. Bana ait mekânların, giysilerin ve işimin özel ol­
masına önem veririm g
51. Başarıyı severim ve başarısızlıkların hatırlatılm a-
sından hoşlanmam f
52. Sorunları özenle, düşünüp taşınarak çözerim h
53. Net kurallardan hoşlanırım ve neye riayet edebile­
ceğimi bilirim i
54. Spontane, hazırcevap ve iyimser insanlardan hoşla­
nırım a
55. Eşsiz ve son derece özel bir insan olarak görülmek
isterim g
H ayatı K o la y la ştır

56. Sosyal açıdan ön planda olan insanlarla ilişkiler ku-


rarım f □
57. Duygularım hakkında konuşmaktansa, işim hak­
kında konuşmayı tercih ederim f □
58. Sık sık kendimi motive ederim ve içten içe gayret­
liyim d □
59- Sürekli olarak kendi kendime neyin kötü gidebile­
ceğini sorarak, kendi başarımı sabote ederim i □
6 0 . İyi bir gelecek için seve seve planlar kurar, fakat
uygulamada sınırlarım ın farkına varırım a □
61. Stresli ve buhranlı durumlarda sakin davranarak
kendimi korurum h □
6 2 . Özgürlüğün ve bağım sızlığın özlemini çekerim a □
6 3 - Sık sık, başkalarının sahip olduklarının özlemini
çekerim g □
64. Yüksek ölçütler koyar ve benim için çok önemli
olan değerlere göre yaşarım d □
65. Cömertliğim ve yardımseverliğimle daha zayıf in­
sanların yanlarında olurum b □
6 6 . Doğrudan doğruya yüzleşmeye çalışmaktansa, so­
runları oluruna bırakmayı tercih ederim c □
67. Tavsiyelerim ve davranışlarımla seve seve başkala­
rının yanında olurum e □
6 8 . Sadakatim, güvenirliğim ve bağlılığım la ailemi ve
şirketi desteklerim i □
6 9 . İnsanları, benim için tehlikeli olup olmadıklarını
dikkate alarak sınıflandırırım i □
70. Hayatta yoğun, alışılm ışın dışında anlar ararım g □
71. Benim alanımı iyi bilen insanlarla seve seve iş bir­
liği yaparım h □
72. İnisiyatifi başkalarına bırakırım h □

319
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

73. Bana akla yakın gelmeyen sınırları aşar, kuralları


ihlal ederim b □
74. Gizli bağlantıları anlamaya çalışırım h □
75. Neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu içgüdüsel
olarak bilirim d □
76. Çok şey bilirim ve bilgi dağarcığımı sürekli olarak
okuyarak ve gözlem yaparak genişletirim h □
77. Hakkım ı alamazsam, sinirlenir ve hırçınlaşırım d □
78. Sık sık kendi yeteneklerimden şüphe etmeme üzü­
lür, otoritelere de kuşkuyla bakarım i □
79- Başkalarının benim evimde kendilerini iyi hisset­
melerini isterim e □
80. Tehlikeyi ve tehdidi başkalarından önce sezinlerim i □
81. Tartışmaktan ve kavga etmekten hoşlanmam, hu­
zurumu bozmamayı tercih ederim c □
82. Bazen kendimi dışlanmış hisseder, başkalarının
beni anlamadıklarını düşünürüm g □
83. Bazen başkaları tarafından duygusal açıdan sörnü-
rüldüğümü hisseder ve hastalanırım e □
84. K ırılgan ve sevgi dolu yanımı sadece tamamen gü ­
vendiğim insanlara gösteririm b □
85. Yüküm lülükler ve rutin işler beni sıkar a □
8 6 . N egatif şeyler beni güçsüz bırakır, bu yüzden bir
meselenin pozitif yanlarını vurgular ve başkalarını
neşelendirmeye de çalışırım a □
87. Başkalarıyla yakınlaşamamak beni üzer, kendimi
reddedilmiş ve küçük düşmüş hissederim e □
8 8 . Çok işim varken, iyi vakit geçirmeye, eğlenmeye
ve oyuna hemen hemen hiç zaman ayırmam d □
89- Aklım a koyduğum şeyi m utlaka elde ederim f □

320
H ayatı K o la y la ştır

90. Eğer başkaları tarafından iki ayağım ın bir pabuca


sokulduğunu veya baskı altına alındığım ı hisseder­
sem, inatlaşırım ve hiçbir şey yapmam c □

Değerlendirme tablosu

Puanlarınız: Tip numarası:


a _____________ ____
b _____________ __ _
c _____________ ____
d _____________ ,___
e _____________ ____
f _____________ ____
g --------------------- -------
h _____________ ____
i _____________ ____
Tablodaki tip numarası alanını şu şekilde doldurun: a=7,
b=8 , c=9, d= 1 , e=2 , f=3, g=4, h=5, i =6

Değerlendirme

A rtık Enneagram profilinizi okuyabilirsiniz. Bir tipte ne ka­


dar çok puan toplamışsanız, onun sizin tipiniz olma ihtim ali
o kadar yüksektir. Örneğin, 9- Tip’te (c harfi) ve 1. Tip’te (d
harfi) 2 0 ’nin üzerinde puan varsa, ancak diğer
tiplerde puanlarınız 1 0 ’un altındaysa, özel­
likle DOKUZ ve BİR’in tanımlamalarını
dikkate almalısınız.
Çoğu yanıtını onaylayabildiğiniz ka­
lıp, kendi kişiliğinizin ağırlık noktaları­
nı gösterir ve sizin kalıbınız olabilir. “İlk

321
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

tahm ininizi” aşağıdakileri tespit ettiğiniz takdirde doğrula­


yabilirsiniz:

1. Çember üzerindeki iki komşu puanın solunda ve sağında


birçok soruyu olumlu cevapladınız (Örnek: En çok puan
DOKUZ ve SEKİZ’de, BÎR’de de epey puan birikti).
2. Çemberin içindeki çizgiler aracılığıyla kendi tipinizle
bağlantılı olan iki tipte de birçok soruyu olumlu cevapla­
dınız (Örnek: En çok puan BEŞ’te, SEKÎZ ve YEDİ’de de
bazıları isabetli).
3. Testi, sizi iyi tanıyan ve soruları “Bence sen böyle tepki gös­
terirdin” diye düşünerek yanıtlayabilecek birine yaptırın.
Bir başkasının tahmini, tip belirlemesi için değerli bilgiler
verir ve ilginç bir diyaloğun temelini oluşturabilir.
Her şeye rağmen test sonucundan doğru dürüst bir şey anla-
madıysanız, aşağıdaki üç merkez tespiti faydalı olur. Puanları
dokuz tipe tam olarak eşit ölçüde dağılan pek çok insanın
tipi, üçlü gruplar yardım ıyla daha fazla netlik kazanır. De­
ğerlendirme tablosu ve üç merkezden birine duyduğunuz
yakınlık sayesinde kesinlikle dokuz tipten hangisinin sizinki
olduğuna dair bir işaret bulursunuz.

Üç Merkez Yardımıyla Tip Belirleme


Enneagram’ın dokuz tipi üç bölgeye bölünmüştür: Karın,
kalp ve baş. Bu üç merkez, insan beyninin üç bölgesine kar­
şılık gelir.
İnsan beyni -en basitleştirilm iş hâliyle— üç katmandan
oluşur. Bu katmanların gelişim tarihinde görülme sırası şu
şekilde belirtilebilir: Çekirdek beyin (sürüngenler devrin­
den), ara beyin (erken, yani ilk memeliler devrinden) ve ön

322
H ayatı K o la y la ştır

beyindir (yeni memeliler devrinden). Beynin bölümleri için


çeşitli adlandırılmalar yapılmıştır. Ancak yukarıdaki gibi
üçe bölmenin, kişiliğim izin fonksiyoneli iği­
nin açıklanması bakımından fay­
dalı olduğu kanıtlanmıştır.
isim ler yanlış yorumlanmamalı,
örneğin çekirdek beynin gelişm e­
miş bir organ olduğu düşünülmemelidir, insana özgü bu
“sürüngen beyin” bile, gerçek bir sürüngenin beyninden
katbekat üstündür. Ayrıca üç yapının üçü de ayrılmaz bir
biçimde birlikte çalışır. Ancak her insanın, beyninin belirli
bir bölümüne, diğerlerine kıyasla daha çok itim at ettiğini
gözlemlemek mümkündür. Bu, tecrübelerden kaynaklanabi­
lir veya kalıtsal olabilir. Genellikle kişilik tipi (yani, Enne­
agram tipi) yetişkinlik dönemiyle birlikte, yani aşağı yukarı
20 yaşın başında ortaya çıkar.

Karın Merkezi
(Sekizinci, Dokuzuncu ve Birinci Tipler)
Bu üç tipin mensupları, çekirdek beynin faaliyetleriyle yöne­
tilirler. Bu en eski beyin bölgesi, bizim en temel gereksinim­
lerimizi karşılar. Varlığını ve türünü koruma işlevini; yani
beslenmeyi, korunmayı, grup içindeki statüyü, yaşam alanını
ve cinselliği düzenler. Çekirdek beyin, yaşam enerjisinin ve
içgüdülerin merkezidir. Duyularla algılananlara dayanarak,
hayati önemi olan tepkilere anında karar verir: Saldırı mı
yoksa kaçış mı? Kararları “karın merkezinden” alır.
Eğer çatışma ve stres durumlarında bastırılmış bir öfke hisse­
diyorsanız, öfkenin ve acının “kemiklerinize” işlediği duygusu­
na kapılıyorsanız, muhtemelen “karın tipi”ne mensupsunuz.

323
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Karın merkezindeki üç tipin, sürüngenler zamanından gelen


çekirdek beynin duyumlarına karşı temel güvenleri vardır. Sekiz,
güçlerini ve açık sözlülüğünü; Dokuz, kararlılığını ve hoşnutlu­
ğunu; Bir, sınır tanımazlığını ve isabetliliğini bu kaynağın gü­
cünden alır. Çekirdek beynin bir özelliği
vardır. Beynin diğer iki yapısına kıyasla
az şey kaydeder. Tepkiler, “değişmez ka­
lıplar” oluştururlar; öğrenilmek veya nedenlere dayandırılmak
zomnda değillerdir ve bu yüzden çok çabuk geçerler.
Karın tiplerinde önemli olan, yaşam ve ölümdür. Onlar
için soru şudur: “Ben kendi kendimin hâkim i m iyim ?” Ba­
ğım sızlıkları tehlikedeyse, yaşam güçlerini öfkenin üç bi­
çim iyle savunurlar. Sekiz’de bu; kolayca alevlenebilen, dışa
dönük, bastırılmadan gösterilen öfkedir. Dokuz’da “uyuyan”
öfke, ret ve direniş aracılığıyla pasif saldırganlıktır. B ir’de
öfke genellikle içe dönüktür. Öfkesini meşrulaştırmak için
nedenler, failler, suçlular arar.
Uç karın tipi de haksızlık ve gerçeğe aykırılık karşısında
belirgin bir bilince sahiptir. Enneagram’daki başka hiçbir tipte
bu özellik bu kadar belirgin değildir: Sekiz, baskı altına alınan
ve hakları ihlal edilen insanlar için mücadele edebilir; Dokuz,
savaşan taraflar arasında barış elçiliği yapabilir; Bir, koşulların
iyileştirilmesi için taviz vermeden harekete geçebilir.
Çekirdek beyinden bakıldığında hassas duygular kontrolün
kaybedilmesi anlamına gelirler. Karın tipleri, krizlerde ilişki­
leri düello olarak görme eğilimindedirler. Sekiz, “Beni çekici
buluyor musun?” diye sorar. Dokuz, “Ben senin için yeterince
iyi m iyim ?” diye sorar. Bir ise durmadan test eder: “Benim
değerlerimi paylaşıyor musun?” Karın tipleri, ilişki problem­
lerinde karşısındakini âdil bir savaşa çağırır: Gel ve dövüş! Bir
karın tipi başkalarını alt ederek kendi kendini kanıtlar.

324
H ayatı K o la y la ştır

Kalp Merkezi
(İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Tipler)
İlk memelilerin ara beyni (lim bik sistem) bir halka gibi çe­
kirdek beynin etrafını sarar ve beynin içgüdüsel tepkilerini,
daha esnek davranış biçimlerine çevirir. Basit siyah-beyaz ka­
lıpların yerini, çeşitli duyguların karmaşık gölgelemeleri; iyi
ve kötünün, sevgi ve nefretin, neşe ve kederin, öfke ve
m utluluğun iç içe geçmiş zıtlıklarının devasa bir po­
tansiyeli alır. Limbik sistem son derece iyi bir eğitim
için yeterince depolama yeri içerir. Bütün duygusal
bağlar buradadır: Çocuk ve anne arasındaki bağ­
lar; aile, sülale, soy ve toplum bağları. Erkek ve
kadın arasındaki temel bağ da burada oluşur.
Karın ve baş tipleri de lim bik sistemin sosyal fonksiyonla­
rını kullanırlar; ancak kalp tiplerinde bu, ilk sıraya oturtulur.
Limbik sistem beynimizin düşük ve çok yüksek fonksiyonları
arasındaki aracıdır; dolayısıyla kalp merkezinin mensupları,
karın merkezinin “benmerkezci” yalnız mücadelecileri ve baş
bölgesinin “istem li” yalnızlarıyla karşılaştırıldıklarında ken­
dilerini “çevreye ve dünyaya oldukça açık” hissederler.
Çatışma ve stres durumlarında kalp tipleri, tıpkı karın
tipleri gibi kontrollerini yitirebilirler ama genellikle bunu,
“duyguları tarafından ele geçirilm e” olarak açıklarlar. Duy­
gularının esiri olurlar. Herhangi bir çatışma, içlerinde, karın
tiplerindeki net mesajlara kıyasla çok daha çelişkili, karışık
duygulara sebep olur.
Kalp tiplerinde önemli olan sevgi ve acı çekmedir. Temel
soru şudur: “Başkalarıyla ilişkilerim de kendimi nasıl hissedi­
yorum?” İki’de bu soru öncelikle dış dünyaya yöneltilir, baş­
kalarının onayı alınır. Üç’ün kendi duyguları “uykudadır”.

325
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Kendi duygularını göstermek yerine, duruma uygun hareket


eder ve etkili biçimde başkalarının duygularını taklit eder.
Dört “Ben ne hissediyorum?” sorusunu öncelikle iç dünyası­
na yöneltir ve kendi duygularına kapılır.
İlişki sorunlarında kalp tipleri, tek taraflı bakış açısıyla,
bir ilişkiyi düet olarak görme eğilim indedirler: Gitme! Var­
lığım ı hissediyor musun? Beni nasıl buluyorsun? Beni beğe­
niyor musun? Bir kalp tipi değer verilmek ve onaylanmak
ister. Onun için esas olan kendi duygularıdır, objektif olmak­
tan uzaktır. Bu yüzden yanılgılara kapılabilir.

Baş Merkezi
(Beşinci, Altıncı ve Yedinci Tipler)
On beyin, diğer iki alt komşunun toplam büyüklüklerinden
beş kat daha büyüktür. Duygu ve davranışları değerlendirme
yeteneğinin, ilk memelilerin ve sürüngenlerin beyinlerinin
tepkilerinin gözlemlenerek tartılm a yeri burasıdır. Lisan,
okuma, yaratıcı süreçler, hesaplama, planlama,
sempati, sevgi, din, kader ve felsefe üzerine dü­
şünceler burada yer alır. Ön beyin, bilindiği ka­
darıyla, iki alt sistemin düzenlerini etkili biçim­
de değiştirebilir. Ön beyindeki canlandırmalar
sayesinde fiziksel hastalıklar iyileştirilebilir,
duygusal hatıralar zaman zaman değiştiri­
lir ve yeniden şekillendirilir. Yeni beynimiz
müsrifçe donatılmıştır. Sürüngen beyninin yapılarını bir kez
daha oluşturur ve bu “güvenlik kopyası”, kapasitesinin sade­
ce ufacık bir kısmını kullanır.
Ön beynin faaliyetlerinden üç merkez de yararlanır. Fa­
kat baş tipleri gerçek dünyada tecrübeler edinmektense, ön
beyinlerini keşfetmeyi tercih ederler. Kendi içsel mikrokoz-

326
H ayatı K o la y la ştır

moslarına yenilirler ve hayatı çözülmesi gereken bir bilm e­


ce olarak görürler.
Baş tipinde önemli olan korkudur. Beş’te bu, kendi duygu­
larının yanıltıcı gücüne karşı duyulan, içe dönük bir korkudur;
duygularından bağımsız düşünebilmek ister. Altı, içsel korku­
sundan uzaklaşmaya çalışarak, bu korkuyu dış dünyaya yansıtır.
Yedi korkusunu tamamen dışa vurur ve içsel olasılıklara yönelik
memnuniyet verici alternatiflere yoğunlaşır. Bütün baş tiplerinin
temel meselesi, mesafedir. Temel soru şudur: “Ben bu konuda ne
düşünüyorum?” Bu soru, çeşitli belirsizlikleri beraberinde geti­
rir. Bütün bunların anlamı ne? Burada güvende miyim? Herşey
hangi kritere göre düzenleniyor? Ardında gizlenen nedir? gibi.
Krizlerde baş tipleri bir ilişkiyi ikili solo olarak görürler. Bir
çift için en iyi durum, çiftlerden her birinin yalnız olabildiği
durumdur. Bir baş insanının sorunu, içe çekilmedir. Tehlikeli,
rahatsız edici veya acı verici dış dünyadan uzaklaşarak, kendi
kafasındaki, sonsuz genişliğe sahip mikrokozmosa dalar. Kor­
ku; başkaları tarafından katı yüreklilik veya kırıcılık olarak al­
gılanabilen, kişisel savunma sistemlerine yol açar.

Dokuz Tipe Genel Bakış


Bu bölümde size Enneagram’ın dokuz tipini kısaca tanıta­
cağız. İlk göz gezdirişinizde şüphesiz ki aklınıza, burada ve­
rilen tanımlara uyan birkaç insan gele­
cek. Eğer ilk okuyuşunuzda tiplerde
birinde kendinizi bulamazsanız,
hayal kırıklığına uğramayın.
Tümünü değerlendirebilmek için
kendinize zaman tanıyın ve birkaç
gün sonra bu dokuz tanımı bir kez daha okuyun. Çoğu kişi
ikinci okuyuşlarında çok daha net bir fikre sahip olurlar.

327
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Bir
İşte, hayatının dosdoğru olmasını isteyen bir insan. Hem
kendisi hem de çevresi için kusursuzluğa ve mükemmelliğe
ulaşmaya çabalar (mükemmel ev, mükemmel ilişki, mükem­
mel iş). Bir yüksek değerler sistemine göre yaşar ve dünyayı
değerleri doğrultusunda iyileştirmeye ve aydınlatmaya çalı­
şır. Bir, işi için yaşayan ve genellikle eğlenmeyi
kendisine çok gören, ciddi bir insandır. Bir
şeyler fazlasıyla kolay ve rahat olduğunda
mutsuz olabilir. O, her şeyin bir bedeli
olduğundan emindir. Kusur ve düzensiz­
lik ona ağır gelir, hatta onu sinirlendirir.
B ir’in kusuru öfkedir. Başkaları tarafından genellikle katı­
lık ve inatçılık olarak algılanan içsel bir öfkeye sahiptir.
İyi özellikleri; dayanıklılık, sabır ve soğukkanlılıktır.
Bir ile rahatlıkla hayatın amacı konusunda konuşulabilir.
Birler, hayatın yüce bir amaca hizmet ettiğini düşünürler. Si­
yasi, sosyal veya dinî fikirlere ve reformlara açıktırlar. Genel
olarak B ir’in hayatının amacı, “Ben bir şeyleri yenilemek is­
tiyorum” şeklinde ifade edilebilir.
Enneagram’ın her tipi için sembolik bir ülke vardır.
Bir’inki İsviçre’dir. Bu kesinlikle, İsviçre’de ağırlıklı olarak
Birler’in yaşadığı anlamına gelmez; ancak bu ülkenin manta-
litesinin temel enerjisi, m ükem m eliyetçilik ve gizli öfkenin,
belirgin bir mizah yoksunluğuyla birleşmesinden oluşur.
Görünen yüz kusursuz olmak zorundadır, kabahat dışarıda
aranır. İsviçre’de depolanan paralar şüpheli kaynaklardan ge­
liyor olsa bile, kaynaklar ülkenin çok dışındadır.
Klasik bir Bir karakteri, her zaman doğrucu olan Micky
Mouse’tur. Asterix ve Don Camillo da Bir karakterleridir, her
ikisine de bir Sekiz arkadaşlık eder (Obelix ve Peppone).

328
H a ya tı K o la y la ştır

Bir’in karikatürü, işaret parmağı havada olan ve sürekli


söylenen eleştirmendir. Kendisi hiçbir şey yazamaz ama ken­
di huzuru için başkalarının kusurlarını düzeltir.

İki
Tip İki’ye mensup bir insan yardımseverdir. İlişkilere çok
önem verir, başkaları için elinden geleni yapar ve kendisine
ihtiyaç duyulmasını ister. Komplimanlar yaparak ve yakınlık
göstererek, güven ve takdir kazanmaya çalışır.
İki’nin kusuru gururdur. Tamamen başkaları için
var oluşunun ardında, esasen egoizmin gizli bir türü
yatar. Şiddetli arzusu, başkalarının kendisine m in­
nettar olması ve başkaları için vazgeçilmez olmak­
tır. ikiler ayrıca parayla hükmetmeyi severler. Baş­
kalarını bağımlı kılm ak için verirler.
İyi yanları insancıl ve fedakâr oluşlarıdır. Sosyal
yardım dernekleri İkiler’in katkısı olmadan düşünülemez.
Tip İki insanlarının hayatının amacı bağlılıktır. Sevgi ver­
mek ve almak isterler.
Sembol ülkesi, mutfağı ve konukseverliğiyle meşhur olan
İtalya’dır. İtalya’da hayatın merkezi ailedir ve aile, görünürde
yumuşak yüzlü ama aslında, dominant olan anne tarafından
yönetilir. -
Etkileyici bir İki’ye örnek olarak The G odfather (Baba) fil­
minin kahramanı verilebilir. İki tipinin gücünü ve merha­
m etsizliğini temsil eder: Ben her şeyi senin için yapıyorum,
bunun karşılığında senden sadece minnettarlık ve sadakat
bekliyorum. Eskiden Küçük Kütü K urt kitaplarında küçük ve
iyi kalpli bir kurt vardı; yorulmak bilmeden üç domuz yav­
rusunu kötü kurt babasından kurtarırdı.

329
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

İki’nin karikatürü çoğunlukla hafif yuvarlak vücut hatla­


rına sahip bir annedir. Başkaları için yemek pişirir, hiçbir do­
ğum gününü unutmaz, fiziksel veya psikolojik açıdan çökene
dek didinip çalışır ve hizmet eder.

Üç
Üç için önemli olan verimlilik ve başarıdır. Bir Üç’ü harekete
geçiren, rekabet ve kazanma duygusudur. Etki ve imaj onun
için önemlidir: “Nasıldım?” Üç tipinde, başarının esasen ego­
ya hizmet etmediği, bunun yerine sosyal bir fonksiyonu ol­
duğu rahatlıkla görülebilir. Üç takdir edilmek
ve dost edinmek için başarı ve kazanç ister. Bu,
karşı cinsle ilişkisindeki başarı için de geçerli-
dir. Kusuru yalandır; sadece başkalarına değil,
öncelikle kendine yalan söyler. Üç, başarıları­
na dair tamamen uydurulmuş veya süslenmiş
hikâyeleri; kendi kendini o hikâyelerin gerçek­
liğine ikna edene dek anlatabilir. Üç’ün ilişki anlayışı trajiktir
çünkü dostluk, parayla ya da maddi güçle kazanılmaz.
Üç’ün iyi özellikleri azim, iyimserlik, hassasiyet ve vizyonla­
rı somutlaştırabilme yeteneğidir. Üç, grup içindeki çıkmazlar­
da bile bir çözüm bulur ve başkalarını peşinden sürükleyebilir.
Bu yüzden Üçler genellikle doğuştan girişimcidirler.
Bir Üç’ün hayatının amacı, vizyonları görünürde gerçek­
leştirmek ve manevi açıdan da tatmin sağlamaktır: Ben bir
şeyler inşa etmek istiyorum.
Üç’ün sembol ülkesi ABD’dir. Başarı, verimlilik, iyimser­
lik. Gökdelenler, dolarlar, Hollywood. Yapılanlar, ister gerçek
isterse sadece şov olsun, asıl mesele “işe yarıyor” olmasıdır. Ba­
şarılı ve dost canlısı Amerikan iyimserliğinin kötü yanı, her
yerde bir numara olma hırsıdır. Kaybedenlere yer yoktur.

330
H ayati K o la y la ştır

Edebiyatta olumlu bir Üç karakteri, iyilik yapmak için tür­


lü hilelerle hırsızlık yapan ve insanları kandıran -sonunda da
aşık olduğu kadını elde etme konusunda da başarılı olan- Robin
Hood’dur. Donald Duck karakterinde, doğal olarak tam anla­
mıyla başarısız olan fakat buna rağmen başarının peşinde koş­
maktan vazgeçemeyen Üçlerin de olduğu gözler önüne serilir.
Üç’ün karikatürü, büyük ve gösterişli arabasına kurulmuş
bir palavracıdır; kendisine sorulmadığı hâlde başkalarının ya­
nında kazancını, evinin kaç metrekare olduğunu ve diğer statü
sembollerini bir bir sıralar: “Karım, evim, arabam, yatım .”

Dört
Dört özlemleri tarafından yönlendirilir. Onun hayatında be­
lirleyici olan bireysellik, özel olmak, farklı olmaktır. Güzel,
esasen doğal ve alışılm ışın dışında olan her şeye karşı şüp­
hesiz duyarlıdır fakat pek çok şeyin kendisi için ulaşılmaz
oluşundan da mustariptir. Hassas davranır, melankoli ve dep­
resyona yatkındır.
Kusuru, güzel olanı başkalarına bıraka­
mayan kıskançlığıdır. Farklı olmanın kötü
yanı, sürekli olarak kendini başkalarıy
la karşılaştırmak zorunda kalmaktır.
Dört’ün iyi özellikleri, yaratıcılık ve başkalarında özel
olanı keşfetme sanatıdır. Bilim ve kültürdeki yenilikleri sık
sık, farklı olmaktan ve “aykırı düşünmekten” korkmayan
Dörtler’e borçluyuz.
Bir Dört’ün hayatının amacı, orijinalliğin yeniden yaratıl­
masıdır: ”Ben hakiki bir şeyler yaratmak istiyorum .”
Sembol ülkesi Fransa’dır: Yaşasın farklılık! Fransa’nın,
kültürün son derece iyimser bir şekilde Am erikanlaştırıl­
masına karşı direnişi söz konusudur ve birleşmiş bir Avrupa

331
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

ancak Fransa’nın tüm seçkin farklılıklarının kıskanılmadan


kabul edilmesiyle düşünülebilir. Fransız mutfağı “seçkin” ve
diğerlerinden üstündür.
Venedik’te Ölüm film i, geçmişe âşık bir sanatçının trajik so­
nunu anlatır. Bu karakterde Dört’ün özelliklerini görmemek
neredeyse mümkün değildir.
Dört’ün karikatürü, baştan aşağı siyahlar giyen, menekşe
rengi bir ipek fular takan ve Fransız kökenli olan her şeye
hayranlık duyan bir sanatçıdır. Loş odasında özenle bir sah­
ne kurulmuştur; solmuş güller, açık duran bir şiir kitabı ve
kendi günlüğü.

Beş
Beş, özel yaşamına önem verir, dışarıdan gelen yüküm lülük­
ler ve taleplere karşı kapılarını özenle kapatır. Bilgi biriktirir,
analiz eder ve sistemleştirir, ancak bunu yaparken duygusal
açıdan kendini olaylardan ve insanlardan uzak tutar.
Kuşum cimriliktir. Sadece maddi açıdan değil,
bilgi açısından, hatta kendisi açısından da cimri­
dir: Beş; varlığını, zamanını, duygularını ve hâzi­
nelerini paylaşmaya pek gönüllü değildir.
Beş’in iyi yanları bilgelik, netlik, objektiflik
ve konukseverliktir.
Beş’in hayatının amacı, bugüne dek araş­
tırılmamış alanlara girebilm ektir: “Ben bir şeyin temeline
ulaşmak istiyorum .”
Sembol ülkesi İngiltere’dir. Britanya Adası’nın dış dünya­
dan tecrit edilmiş denizci ve arkeolog ulusu, geri kalan dün­
yanın hâzinelerini biriktirdi. İngiltere’nin taçlı başları her
zaman, hem ölçülemeyecek kadar zengin, hem de bir o ka­
dar tutum lu olmayı başardılar. Ulusal cim rilik kendini, bir
H a ya tı K o la y la ştır

zamanlar fethedilmiş olan Kuzey İrlanda’nın geri verilmesi


beceriksizliğinde ifade eder.
En meşhur edebi Beş de bir İngiliz’dir: Charles Dickens’in
Noel Ö yküleri’ndeki katı yürekli cimri, Ebenezer Scrooge’dir
ve bir başka Beş’e, Dagobert Duck’a örnek olmuştur.
Beş’in karikatürü; çalışma odasında kitaplara ve bilgisayara
gömülmüş, gözlüklü (eğer erkekse, sakallı) bir bilim insanıdır.
Çekingen Beş, dış dünyayla bağlantısını sadece internet aracılı­
ğıyla kurar. Eğer kabuğundan çıkarsa, seyahat etmeye ve fotoğ­
raf makinesiyle çeşitli izlenimlerini somutlaştırmaya bayılır.

Altı
Altı; sadık, grup içinde uyumlu, bağlı, güvenilir ve cana ya­
kındır fakat aynı zamanda çok temkinlidir. Kendini tehditler­
den, (esasen eleştirdiği ve karşı olduğu) bir otoriteden destek
almaya çalışarak korur. Hiyerarşilere son derece du-
yarlıdır ve her zaman kimin kendisinden üstte veya
altta olduğunu bilmek ister. Güvencesi olmayan
veya güçsüz insanlara seve seve yardım eder.
Kuşum korkudur. Tartışmalarda şunu sorar: “Ama
bunda ... tehlikesi yok mu?” Güvence arar ve yanlış adım
atmaktan mümkün olduğunca kaçınır. Korkunun esasen
bir kalp fonksiyonu olmadığı, baş merkezine ait olduğu,
Enneagram’ın şaşırtıcı sonuçlarından biridir. Korku, olası tehlike­
lerin önceden düşünülmesidir; ekstrem durumda komplo teorile­
riyle dolu, apokaliptik bir dünya görüşüne varabilir.
A ltı’nın iyi yanları güvenilirliği, kendine güveni ve her
şeyden önce cesaretidir. Eğer bir A ltı korkusunu ve tem kinli-
liğin i aşarsa, bütün tipler içinde en cesur tip olur. Savaşlarda
ve tehlikeli durumlarda büyük ve fedakâr kahramanlar ço­
ğunlukla A ltılar’dır.

333
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

H ayatının amacı, u yan ıklık ve tem k in lilik yetenekleri­


ni toplum yararına kullanm aktır: “Ben güvenceler oluş­
turm ak istiyorum .”
A ltı’nın sembol ülkesi Almanya’dır. Çalışkanlık, yürekli­
lik ve cesaret, A ltı’nın erdemleridir. Almanlar “Devlete” veya
diğer güvence sistemlerine güvenmeyip, öz güvenleri, so­
rum luluk duyguları ve tem kinlilikleriyle yeni yollar açarlar.
A ltı’nın yeteneklerinin fevkalade iyi bir tem silini Body-
gu a rd filminde Kevin Costner sunar. “Asla kendini güvende
hissetmemeksin” sözü, onun inancını ifade eder. Yanılmaz
sezgileriyle tehlikenin kokusunu alır ve koruduğu insan için
hayatını feda etmeye hazırdır. Woody Ailen da filmlerinde
her zaman A ltı rolleri oynar. Bir A ltı’nın pratikte her siyasi
sisteme uyum sağlayabileceğini ve gizli bir rol oynayabilece­
ğini muzipçe gösteren eseri Z e lig d e bu, en etkileyici biçimde
gözler önüne serilir.
A ltı’nın karikatürü; dikkatle etrafına bakman, gri veya
bej g iysili, insanların gözlerinin içine uzun uzun bakma­
ya cesaret edemeyen bir korkaktır. Başladığı bir konuşmayı
bitirememe sorunu vardır. Çift karakterli bir hayat sürmek
ve başkalarının düşündüğünden tamamen farklı biri olmak,
ona eğlenceli gelir.

Yedi
Yedi iyimser, geleceğe dönük, heyecanlı ve hızlıdır. Hayatı­
nın anlamı m utluluktur. Gerçeğin acı veren yanını görmez­
den gelir ve onun yerine, özenle ayıklayıp bulduğu her türden
pozitif olasılığa yoğunlaşır. Yedi, müsrifliği sever. Çevresin­
deki herkesin iyi olmasını ister, hayır demekte ve başkalarına
karşı net sınırlar koymakta güçlük çeker.

334
H ayatı K o la y la ştır

Kusuru, kanaatkar olmayışıdır. “Daha çok, her zaman daha


iyidir” onun sloganıdır. Refah ve keyif toplumu, onun en sevdiği
çevredir. Esasen hoşuna giden bir doyumsuzluk eğilimi vardır.
Patlayana kadar yer, çok çalışır ve kendinden çok şey bekler.
Yedi’nin iyi yanları neşedir, ayrıca bütünün gerçekleştiri­
lebileceğine ve finanse edilebileceğine dair bütünsel ve yeni­
likçi bir düşünceyi benimser.
Yedi’nin amacı, m utlu olarak hayatın tadını çıkarmak ve
insan olmanın bu güzel im kânını başkalarına da sağlayabil­
mektir: “Ben iyi olanı çoğaltmak istiyorum .”
Yedilerin en tipik örneği; genç, yaş­
lanmak istemeyen ve Varolmayan Ülke
adında bir düş dünyasında yaşayan Peter
Pan’dır. Peter Pan uçabilir. Bu, kolay çö­
zümler arayan Yedi’nin en büyük hayalidir.
Yedi’nin sembol ülkesi İrlanda’dır. Neşeli
müzik, yüksek alkol tüketim i ve “Daha kötü olabilirdi!” slo­
ganı. İrlandalılar bu düşünceyle ülkelerinin yoksulluğuna o
kadar iyi tahammül etmişlerdir ki, iyim serlikleri Avrupa’da
bir ekonomi mucizesinin yolunu açmıştır.
Yedi’nin karikatürü oyunbaz, neşeli (genellikle çocuksu)
bir karakterdir; onun için en iyisi, hiçbir rol üstlenmemektir.
Hayatı, herkesin olanaklara sahip olduğu ve hiç kimsenin bir
şeylere bağlı kalm ak zorunda olmadığı, zengin bir açık büfe
olarak görür. İş hayatında da sürekli değişime ve yeni heye­
canlara ihtiyaç duyar, az uykuyla yetinir. Çünkü keşfedecek
çok şey vardır!

Sekiz
Sekiz’de belirleyici olan güçtür. Enerji dolu, açık sözlü ve sa­
mimidir. Başkalarının gözünü korkutabilen, kararlı çıkışla­

335
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

rıyla saygı toplar. Sineye çekme konusunda dışarıya yansıttı­


ğı kadar iyi değildir. Gücünün ardında kırılganlık gizlidir.
Sekiz’in kusuru arsızlıktır. Sınırları aşarak başkalarını kır-

Hayatının amacı; zayıflığı, baskıyı ve eylem sizliği sona er­


dirmektir: “Ben iy ilik için savaşmak istiyorum .”
Sembol ülkesi İspanya’dır. Sekiz, tıpkı bu ülkenin boğa
güreşinde ve bir hayli kana susamış çarmıha germe tem sille­
rinde olduğu gibi, kan görmek ister. Maçoluğun ardında gü­
vensizlik yatıyor olabilir; dışarıya karşı güçlü görüntüsünün
korunması şarttır.
John W ayne, film leriyle Sekiz’i ölümsüzleştirmiştir: Ateş­
li, yerinde duramayan bu lider karakter, çoğu zaman krizlerin
üstesinden kolaylıkla gelerek, adamlarını kurtarır. Komiser
Schimanski de Sekiz’in olağanüstü doğruculuğunu göste­
ren bir karakterdir. Sekiz; hiyerarşiyi, genel geçer kuralları
ve kendi sağlığını hiçe sayarak, kötülüğe karşı amansız bir
mücadele verir.
Sekiz’in karikatürü; ensesi kalın, iri yapılı, güçlü bir adam­
dır. Hava koşullarına da tüm diğer düşmanlarına direnir gibi
direndiği için, kışın da kısa kollu gömlekler giyer. Biriyle
ilk kez karşılaşıyorsa, “Kötü görünüyorsunuz!” diyerek karşı­
sındakinin dayanıklılığını test eder. Bir sonraki karşılaşmada
“Sizi tekrar görmek ne güzel!” gib i hoş bir söz söyler. Bunun
yürekten gelen bir iletişim kurma çabası olduğunu, esasen
sadece Enneagram’ı bilen insanlar anlayabilirler.

336
H ayatı K o la y la ştır

Dokuz

lirse, çok büyük güçler geliştirebilir. Bazı Dokuzlar çok sa­


yıda hobiye sahiptir, kendilerini korkutan can sıkıntısından
kaçmak için, sürekli olarak yeni heyecanlar arayışındadırlar.
Hayatının amacı, insan ayırt etmeksizin herkese yer olan
huzurlu bir çevredir: “Ben uzlaştırmak istiyorum .”
Disney’in Orman Çocuğu ndaki Ayı Balu karakteri, Dokuz’un
barışçıl yaşam felsefesini temsil eder: Bir de tatlı dille dene!
İlk akla gelen sembol ülke Avusturya’dır. M utlu Avustur­
ya kanlı savaşlar vermemiş, huzurlu bir evlendirme politi­
kasıyla imparatorluğu genişletmiştir. Viyana Cafesi, insanın
tüm gün boyunca bir fincan aromalı kahveyle
oturabileceği, gerçek bir Dokuz mekânıdır.
Bir diğer sembol ülke de Afrika’dır.
Dokuz’un karikatürü; üzerinde sa­
bahlığıyla biraz televizyonun, biraz
bilgisayar oyunlarının karşısında oturan
ve cips yiyen miskindir. Biraz şişman, biraz ağır kanlıdır ve
nasıl olursa olsun, her zaman biraz sıkıcıdır.

337
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

Tipolojilere karşı argümanlar


Tipolojiler sadece destekleyicidir. Her kişilik şemasına karşı
—haklı veya haksız—itirazlar ileri sürülür. Burada Enneagram’a
karşı en sık ileri sürülen itirazlara ve onlara karşılık söylene­
bileceklere yer veriyoruz.

“ Bende Hepsinden Biraz Var.”

Tip tanımlamalarına ilk göz gezdirişlerinin


ardından birçok insan bunu söyler. Gerçek-
dokuz tipten her biri, isabetli psikolojik
gözlemleri içerir. Kendi kendinizle ne
kadar yoğun meşgul olursanız, şaşır­
tıcı ve isabetli tanımlamalarla o kadar
sık karşılaşır ve kendinizi “teşhis edil­
m iş” hissedersiniz. Ancak kişiliğinizin
gerçek potansiyelini, sunulan dokuz
tip arasında hayatınızın ana temasını
bulduğunuzda açığa çıkarabilirsiniz.

“ Karışık Tipler de Yok mudur?”

Esasen Enneagram tipolojisi, “kanat” m antığını kabul eder:


Bu, örneğin bir Yedi’nin, diğer tiplerin özelliklerine kıyasla,
iki komşu tip olan Sekiz ve A ltı’nın özelliklerine daha yakın
olduğu anlamına gelir. Ayrıca Enneagram modelinin gücü,
ancak siz kendinizi teşhis ettiğinizde ve “kendi” puanınızla
meşgul olmaya başladığınızda kendini gösterir.

“ Ben Üç veya Dört Farklı Tip Olabilirim.”

Ama öyle değilsiniz. Tıpkı rulette olduğu gibi, küre sadece


bir alanda durup kalır. O zaman içsel huzursuzluğunuz sona

338
H ayati K o la y la ştır

erer, siz de hangi hayati amaç üzerine yoğunlaşmak zorunda


olduğunuzu bilirsiniz. Eğer test sonucunuz, birçok tipi ön
plana çıkarıyorsa ve henüz çok kararsızsanız, üç merkezle il­
g ili bölüme bir kez daha göz atın.

“ Ben bir On’um.”

Her insan yeterince uzun bir gözlem dönem inin ardın­


dan kesin olarak dokuz tipten b iriyle teşhis edilebilir.
M ilyonlarca insana Enneagram sayesinde
tavsiyeler verilm iştir. Enneagram 20
yıldan uzun süredir pek çok üniversi­
te tarafından uluslararası alanda b i­
lim sel olarak uygulanm ış ve analiz
edilm iştir. Doktorlar ve psikologlar
dokuz tip bölüm lem esini tekrar tek­
rar onaylam ışlardır. Enneagram’ın
hayatınızın am acına ulaşabilm eni­
zi sağlayan, denenmiş bir araç olduğuna
güvenebilirsiniz. Biz, pek çok metodu denedikten sonra,
Enneagram’ın kendi kendine analiz için en iyi araç oldu­
ğunu gördük.

“ Kategorize Edilmek İstemiyorum.”

Enneagram tiplerini birer sınırlama olarak değil, bir labi­


rentteki yol göstericiler olarak görün. K işiliğiniz öylesine
renkli ve çok yönlüdür ki, gerçek güçlerinizi ve zayıflıkları­
nızı, yönlendirme olmadan keşfetmeniz neredeyse mümkün
değildir. Ya da kategori ifadesini kullanırsak: Her bir katego­
ri öylesine akıl almaz büyüklüktedir ki, sizin eşsiz bireyselli­
ğiniz için her birinde gereğinden fazla yer vardır.

339
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

"Hayatı Kolaylaştıranlar 11Listesi:


Ortaya Çıkın ve Eyleme Geçin!
K işilik ve motivasyon uzmanlan, bizim, sa­
dece aklım ıza yazdığım ız şeyleri gerçek­
leştirdiğim izi söylüyorlar. K olaylaştırıcı

W ilk i l saat içinde bununla meşgul ol­



maya başlayın. Kişisel bakış açınıza göre
h e r gün, kolaylaştırma anlamında neleri farklı yaptığınızı,
ne düşündüğünüzü, ne hissettiğinizi ve hedeflerinize nasıl
ulaşmak istediğinizi yazın.

Kolaylaştırma Günlüğünüz
Öz güveni arttırmak ve hayatı daha aktif olarak biçimlendir­
mek için günlük yazmaktan daha iyi bir yöntem neredeyse
yoktur. Bu iyi ve eski bir âdettir. Geçmişte ve günümüzde ünlü
şahsiyetler arasında günlük tutmayanların sayısı yok denecek
kadar azdır. Günlük tutarken, şu basit kurallara riayet edin:

1. Sempatik. Güzel, ciltli bir defter (not defteri veya klasör


değil) ve hoşunuza giden bir kalem alın.
2. Özel. Günlük sadece size özeldir, çocuklarınızın veya siz­
den sonraki nesillerin okumaları için değildir.
3. Sansürsüz. Bırakın, kelimeler aksın. Çekinmeden yazın. Ya­
zım hatalarını düzeltmeyin. Günlük, bir kompozisyon yarışması
değildir. Sizden başka hiç kimse yazdıklarınızı okumamalı.
4. Dürüst, içerik açısından da sansür koymayın. Ama ya­
zarken kendi yalanlarınızı yakalayın. Gerçeğe uygunluk en
önemli kuraldır.

340
H ayatı K o la y la ştır

5. Sabır. Günlük yazmaktan her ne olursa olsun


pes etmeyeceğiniz bir süre belirleyin. En iyi
içsel, şaşırtıcı keşifler çoğunlukla ilk üç ay­
dan sonra yapılır.
6 . Öğleden önceleri. Mümkün olduğunca gü ­
nün erken saatlerinde yazın. Yeni bir güne
“yeni günü yazarak” başlamanın faydası kanıt­
lanmıştır. Sessiz sakin bir yer bulun, dilerseniz yanınıza bir
fincan çay veya kahve alın ve yazma eyleminizi bir geriye
bakıştan çok, başlangıç desteği olarak görün.
7. özgür. İşte, günlüğünüzün sadece birkaç gün sonra kendi­
ni gösterecek olan ilk pozitif etkisi: Önünüzdeki günü artık
bir yüküm lülük veya bir labirent olarak değil, üzerine yazı
yazabileceğiniz, büyük ve boş bir kâğıt olarak göreceksiniz.
8. Deneme. Başlangıç için bunu bir tatil günlüğü tutarak de­
neyin. İnce bir defter ve iyi bir kalem; ikisini de tatile g it­
tiğiniz yerden alabilirsiniz. Sadece sağ sayfalara yazı yazın.
Daha sonra sol sayfaları fotoğraflar, kartpostallar ve giriş bi­
letleri gibi küçük hatıralarla tamamlayın.

341
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Hedefinize Ulaşın

Kolaylaştırma yolunuzun sonunda, yedinci basamaktaki


kulenin kapısından dışarı çıkıp geriye, yaşam piram idini­
ze baktığınızda, derin bir huzur hissedeceksiniz.
Basamakların girişleri öyle hizalanmış ki, yerden te-
v İİSSiİpİ'
peye kadar heybetli ve dik bir merdiven oluşturuyorlar.
Kolaylaştırma yolu, hayatınızı eşsiz bir sanat eseri hâline
getirdi. Hayatınızın, başından beri gizli bir plan izlemiş
gibi göründüğünü fark ediyorsunuz. Önceden var olan
ama sizin ancak şimdi görebildiğiniz bir plan. A ğır adım ­
larla basamaklardan aşağı iniyorsunuz. Bu eylem, bekle­
diğinizden daha kolay gerçekleşiyor. Sonra yine birkaç ba­
samak yukarı çıkıyor ve gülüyorsunuz. A rtık istediğiniz
yere kolayca gidebiliyorsunuz. Hayatınız daha erişilebilir
hâle geldi, sis bulutları çekildi, gün ışığı ve temiz hava
her yere nüfuz ediyor. Siz de büyük merdivende dans et­
meye başlıyorsunuz.

342
H ayatı K o la y la ştır

Kolaylaştırma yolunun sonunda hayatınız baştan sona mü­


kemmel bir düzene girm iş olmayacak. Her zaman olduğu
gibi, arada bir para sorunları ve zaman stresi yaşayacak, tek­
rar tekrar hastalanacaksınız ve iş arkadaşlarınızla, akrabaları­
nızla, eşinizle ilişkileriniz her zaman yolun­
da gitmeyecek. Ancak hayatınız bundan
böyle, tesadüfen şekillenmiş bir karmaşa
değil, artık içinde kaybolmayacağınız,
şeffaf bir yapı olacak. Tek tük karşılaşa­
cağınız sorunlar, artık sizi yolunuzdan
saptı ramayacak ya da tümüyle adımlarınız­
dan şüphe etmenize sebep olmayacak. Aksaklıkları düzelt­
mek, kapalı yolları açmak ve gergin zamanlarda da içsel hu­
zurunuzu bulmak için elinizde yeterince teknik ve araç var.
Çünkü hayatınızın bir taş yığını değil, sağlam bir piramit
olduğunu öğrendiniz. Size has ve eşsiz bir piramit.

343
Ek Bölüm
H ayatı K o la y la ştır

Kozanızdan Çıkın
Yaşamınızın Kelebek Evreleri
Kolaylaştırma yolunun evrelerini, kelebeğin gelişim evreleri
olarak düşünebilirsiniz. Gerçekleri algıladığım ız dönem (ör­
neğin, öğrenim hayatı), kelebeğin yorucu tırtıl evresini tem­
sil eder; bunun ardından acı verici bir koza örme evresi gelir
(örneğin, bir kriz); sonrasında koza kırılıp içinden kelebek
çıktığında yeni ve rahat bir hayat başlar ( örneğin, mesleki
açıdan daha yüksek bir pozisyon). Bu kelebek
evrelerini -yaşam piramidinizin her basama­
ğında olmasa bile, sizin için en karmaşık
olan basamakta—birçok kez geçireceksiniz.
Bazıları bir kelebeğin hayatının, obur
tırtılın uzun hayatıyla kıyaslandığında, oldukça kısa sür­
düğünü düşünürler. Ancak pek çok kelebek türünde durum
tam tersidir: Kısa ama yoğun bir tırtıl evresini, kozalaşmanın
ardından verimli bir kelebek yaşamı takip eder. Bazı kelebek
türleri, göçmen kuşlar g ibi kıtaları baştan sona geçer ve bin­
lerce kilometreyi geride bırakırlar.

347
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Her tırtıl kozalaşmayı ve rengârenk kanatlara sahip ol­


mayı başaramaz. T ırtıl yaşamı elbette kendine has biçimiyle
son derece hoş ve memnuniyet vericidir. Kendine özel bir
dinam iği vardır. Şüphesiz sizi, hayal kurarken yüksekten uç­
mamanız konusunda uyaran insanlar tanırsınız. Bu insanlar
sizi, kelebeklerin gerçekten var olduklarına fakat bu farklı ve
özgür yaşamın sadece sayıca az olan birkaç seçilmiş tırtıl için
mümkün olduğuna inandırmak isterler.
Kolaylaştırma yolu, sizin tırtıl olarak ölmemenizi sağlar.
Bu yüzden kelebek kanatlarına sahip olma olasılığınızı öğ­
renmeniz önemlidir. Evreleri sırasıyla veriyoruz.

I . Küçük Tırtıldan Tombul Tırtıla

“Daha fazlası her zaman daha iy id ir” sözü, kolaylaştırm a


yolunun ilk evresi için slogan olarak yazılabilirdi: Ö ğrendi­
ğim iz, beslendiğimiz ve büyüdüğümüz tırtıl evresi. “İtaat
et” de uygun bir slogan olurdu çünkü kolaylaştırm a yolu
asla kolay başlamaz.

2. Besili Tırtıl

K olaylaştırm a yolunun ikin ci durağı, eşikteki bir dene­


yim gib id ir. Kendi düşüncelerim iz hakkında tereddüte
düşeriz: Benim hayatım , eğer her za­
m anki g ib i devam ederse, nereye va­
racak? Gerçekten bütün görüp göre­
bileceğim bu mu?
T ırtıl olarak ölen biri, hayatının ama­
cına ulaşamamıştır. Bu evrede kolaylaş­
tırm a açlığı uyanır: Biraz daha kolay olsa, çok iyi olurdu.
Peki ama nereden başlamalı?

348
H ayatı K o la y la ştır

3. Kozalaşma

Üçüncü evrede belirleyici olan, sizin kararmızdır. Birçok insan


değişimden korktuğu için tırtıl olarak kalır. Rahat bölgeden
ayrılmak istemeyiz. Ancak bir tırtılın kelebek olabilmek için
tek bir şansı vardır: Büyük kriz, küçük ölüm. Hayatın amacına
ancak, karanlığa uzanan yolda yürüme cesaretini gösteren, de­
ğişimden ve koza hâline gelmekten korkmayan kişi ulaşabilir.

4. Kozasından Çıkan Kelebek

“Kolaylaştırma”, kelebeğin kolay hayatının başlığı


dır. Daha az daha fazladır. Kelebek hafif yüküyle
uçar, sıvı gıdalarla beslenir ve özgürlüğün tadı-
nı çıkarır. Bu temel görüş, sağlıklı egoizm
olarak tanımlanabilir. Film burada bitebi­
lirdi; kelebek günbatımına doğru uçar, gö­
rüntü kararırdı. Fakat kolaylaştırma yolu böyle
bitmez. Bundan daha fazlasıdır.

5. Kelebek ve Yumurtaları

Kelebekler yumurta bırakmak için dünyaya gelirler. Tırtıllar


yumurtlamazlar, bunu ancak yetişkin, gelişmiş, büyük krizi aş­
mış ve uçma sanatına hâkim olanlar yapabilirler. İşte hayatımı­
zı, böylesine heyecan verici ve gizemli kılan büyük sır budur.

Kelebek Kurallarından Yararlanın

Yeni bir projeye başlıyorsanız, bir düşü gerçekleştirmek isti­


yorsanız, herhangi bir biçimde hayatınızda yeni bir döneme
giriyorsanız, kendinizi düşünsel olarak şu kurallara hazırlayın:

349
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

Pasif Yerine Aktif


Tepkili değil, etkili olun. Hedeflerinizi aktif
; biçimde formüle edin. Yani, “Şube müdürlü­
ğüne terfi edilmek istiyorum” demeyin; “Şu-
beyi yönetmek ve kendi düşüncelerime göre
yeniden biçimlendirmek istiyorum” deyin.

Rejisörlük Yapın
Hayatınızın sadece bir oyuncusu veya figüranı değil, senaris­
ti ve rejisörü olun. Hedeflerinizi belirleyici biçimde formüle
edin. Yani, “Bir N il gezisine katılm ak istiyorum” demeyin;
“Gemiyle M ısır’ı ve N il’i keşfetmek istiyorum” deyin.

Kanatlarınızı Hissedin
İçinizdeki henüz keşfedilmemiş yeteneklerin (kelebek ka­
natlarınız) hafif bir uykuda olduğuna; onları uyandırıp,
geliştirebileceğinize ve kullanabileceğinize inanın. Cevher
size dışarıdan gelmez, o sizin içinizdedir ve sadece uyandı­
rılm ak zorundadır. Hedeflerinizi mevcut yeteneklerinizin
geliştirilm esi olarak formüle edin. Yani, “Birinin bana İs­
panyolca öğretmesini istiyorum ” demeyin; “Lisan bilgim i,
son derece akıcı İspanyolca konuşabilecek kadar geliştirm ek
istiyorum ” deyin.

Eşinizi Dâhil Edin


Hayattaki değişimlerde en büyük problemlerden biri, bir
eşin değişime katılmamasıdır. Çocuklarını büyüttükten son­
ra iş hayatına geri dönmek isteyen bir kadın, kocasının an­
layışsızlığıyla karşı karşıya kalır. Kendi işini kurmak isteyen

350
H ayatı K o la y la ştır

bir memur, karısından destek bulamaz. Bu gibi durumlarda


kelebek tekniği son derece faydalı olabilir. Eşinizin, yoru­
cu bir tırtıl döneminin ardından kelebek devrinin geldiğini
anlamasını sağlayın: Daha fazla memnuniyet, yaşamda daha
fazla anlam, muhtemelen daha iyi bir gelir. T ırtıl dönemi
en geç ne zaman sona erecek ve eşinizin ne zaman rahat bir
soluk alabilecek, bunları düşünerek bir süre belirleyin. Zor
zamanlar belirlediğinizden daha uzun sürerse, eşiniz sizden
planınızı değiştirmenizi talep edebilir!

Bedelini Ödeyin
Üreticilikten uzak, pek çok m utluluk düşü vardır: Lotoda
ikramiye kazanmak, mirasa konmak, “keşfedilmek”, çaba
sarf etmeden manevi veya maddi zen­
ginliğe kavuşmak. Kelebek tekniği size,
öncesinde emek verilmemiş hiçbir ödül
olmadığını öğretir. Ayrıca her emeğin kar
lığının alındığını da öğretir. Eğer tüm
hayatınızı eziyet verici bir tırtıl varo­
luşu olarak görüyorsanız, bir şeyleri yanlış
yapıyorsunuz demektir. Her çabanın sonunda mutlaka
pozitif bir karşılık vardır.

Gelişmenin Beş Yolu


Hayatınızın biçimlendiricisi olarak beş temel imkâna sahip­
siniz. Sizin için en uygun görünenini işaretleyin:

Evrim
Kolaylıkla değiştirebileceğiniz faaliyetler, alışkanlıklar ve iş
alanları vardır. Yakınmak, söylenmek veya sinirlenmek için

351
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

haracayacağınız enerjiyi, yeni ve olumlu bir alışkanlık geliş­


tirmek için kullanabilirsiniz. Örneğin, şu ana dek çalıştığınız
firmada yeni bir iş sahası için çabalar; kendi evinizde mekân
değişikliği yapar, çalışma odanızla yatak odanızın yerlerini
değiştirirsiniz.

Devrim
“Kendimi bulabilmem için bana neyin faydası olur? Neler
benim kendi kim liğim i yaşamamı engelliyor?” diye kendi
kendinize bir sorun. Yeni bir başlangıç için, içinizde hangi
güçlerin uyumakta olduğunu keşfedin! İşte devrim yaratacak
birkaç örnek: Sizi aşırı yoran iş yerinizin yerine, yetenekleri­
nizi destekleyen ve size m utluluk veren, yeni bir iş yerinde
çalışmak; sizin için daha uygun olan, yeni bir eve taşınmak;
sürekli olarak huzurunuzu kaçıran bir iş arkadaşınızla birlikte
çalışmaktan vazgeçip yerine başka bir takım arkadaşı bulmak.

Çıkarma
Olumlu ve neşeli bir mizaca sahip olan birçok insan, hayatı­
nı aktiviteler ve yüküm lülüklerle haddinden fazla doldurur.
Sizde de aynı durum söz konusuysa tırtıl evresinde fazlalık­
lardan kurtulup, sonrasında kelebek olarak daha hafif ve daha
kolay havalanabilirsiniz. Örnekler: Bazı dernek ve kulüple­
re olan üyeliklerinize son verirsiniz, hobilerinizin birinden
vazgeçersiniz, iki yıldır kullanm adığınız tüm eşyaları elden
çıkarırsınız.

Ekleme
Hiç aksatmadan günlük rutinlerini yerine getiren ve değişik­
liklerden korkan insanlar, alışkanlıklarından vazgeçmeden,

352
H ayatı K o la y la ştır

yeni bir şeylere başlayarak, hayatlarını son derece zenginleş-


tirebilirler. Örnekler: Bir müzik aleti çalmayı öğrenirsiniz,
yabancı bir ülkeye gitmeden önce o ülkenin dilini öğrenirsi­
niz, fahri bir görev üstlenirsiniz.

Metamorfoz

T ırtılın bir kelebeğe dönüştüğü gibi, siz de -b ir parça hayal


gücüyle—hayatınızın çeşitli yönlerini değiştirebilirsiniz.
Örnekler: İş sahanıza veya firma­
daki şubenize başka bir ad verir ve
buna bağlı olarak ofisinizi renkler­
le, bitkilerle ve bir istirahat köşe­
siyle büyük ölçüde yenilersiniz.
Başkalarını önemsemeden, ken­
dinizi en iyi nasıl hissediyorsanız
öyle giyinirsiniz; şu anki mesle­
ğinizi tamamen farklı ve daha iyi
şartlar altında icra edersiniz ya da yaşamınızın yeni biçimine,
başka birşeyle karşılaştırılması mümkün olmayan, güzel p i­
ramidinize içten içe sevinirsiniz.

353
Ek Kaynaklar

I . Basamak: İşlerinizi Kolaylaştırın

İş yerinde düzen konusunda bir klasik olan eser: Stephanie


Winston, G ettıng out from Under; New York: Perseus Puplis-
hing, 1999.
Evde düzen sağlama konusunda en çok ilgi gören eser: Ka­
ren Kingston, Yaşamınızda Feng Shui (C lear Your C lutter w ith
F engShui; New York: Broanway, 1999)

2. Basamak: Maddi Durumunuzu Kolaylaştırın

Parayı doğru kullanmak ve para konusuna yaklaşım üzerine


yazılmış en aydınlatıcı kitaplar Suze Orman a aittir. Türkçeye
sadece Para K artları (Sizi Z enginliğe Götürecek 50 Yol) çev­
rilm iştir. Diğer kitaplarını İngilizce olarak tedarik etmek
mümkündür.
Her şeyi farklı görebilmek için pek çok teşvikle dolu, gü ­
zel bir motivasyon kitabı: R ichard Carlson, Don't Worry, Make
M oney: Spirutual a n d P ractical Ways to Create Abundance an d
More Fun in Yourlife; New York: Hyperion, 1998.

355
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seiw ert

3. Basamak: Zamanınızı Kolaylaştırın

Lothar J. Seiwert’in kitapları zaman planlaması konusun­


da en çok satan kitaplardır. Lothar J . Seiıvert, M enaging Your
Time; London: Kogan Page, 1989. Yirmi dile çevrilmiş ve 1
milyondan fazla satmış bir “olmazsa olmaz”.
Bir klasik olan, Lothar J . Seiıvert, Wenn du es eilig hast, gebe
langsam. Hızlı dünyada daha fazla zaman için okunması gere­
ken kitap. Campus Verlag, Frankfurt/New York 2006.
Ayrıca Lothar J . Seiıvert’m zaman para demektir, tasarruf
edin dediği kitabını, Time Is Money: Save It (London: Kogan
Page, 1998) hatırlatırız.
Zaman planlaması konusunda hiç kitap okumamış olanlar,
şu kitapla bir başlangıç yapabilirler: Lothar J . Seiıvert, Horst
Müller, Anette Lahaek, 30 M inuten —Zeitmanagement fü r Chao-
ten, GABAL Verlag, Offenbach 2007.

4. Basamak: Sağlığınızı Kolaylaştırın

Bize göre, en kolay yoldan sağlıklı kalabilme yöntemini, Gert


von K unhardt geliştirm iştir. Kitapları bile rahatlatıcı ve tat­
min edicidir. Önerdiğimiz kitap: Keine Zeit und trotzdem fit,
Campus Verlag, Frankfurt/New York 2007.
Tartışmasız m utluluk uzmanı, “A kış” mucidi, M ihaly
Csikszentmihalyi’n in k ita b ı: F indingF loıv: T heP sychology ofEn-
gagem ent ıvith Everyday Life; New York: Basic Books, 1997.
Eğer suyla ilg ili konuları aydınlatıcı bulduysanız, daha
kapsamlı bilgi için: Fereydoon Batm anghelidj, Your B ody’s M any
Cries fo r ıvater; 2. baskı, Falls Church, VA: Global Health So­
lutions, 1995.

356
H ayatı K o la y la ştır

5. Basam ak: İlişkilerinizi Kolaylaştırın

Yaşam yönetimi; iş hayatı ile özel hayatı, kişisel sağlık ve tüm


sosyal ilişkiler dahilinde dengeleyebilme sanatıdır. Konuyla
ilg ili yeni standart eser: Lothar J . Seiıvert, B alance Your Life.
Die Kunst, sich selbst zuführen, Piper Verlag, Münih 2006.
İnsan ilişkilerinde daha iyi olabilmek için iyi bir öneri,
son derece güzel anlatım ı ve baştan sona renkli resimleriyle:
Lothar Seiıvert - Friedbert Gay, D as neue 1x1 der Persönlichkeit,
Grafe und Unzer Verlag, Münih 2007.
Connie Cox ve Cris Evatt’m kitapları sadece İngilizce olarak
mevcuttur. Yargılayıcı düşüncelerden arınmaya yönelik fikir­
ler: 30 Days To a Simpler Life, Plume Books, New York 1998.

6. Basamak: Birlikteliğinizi Kolaylaştırın

Muhteşem diyalog tekniği hakkında her şey; M ichael L. Moeller,


Die Wahrheit beginnt zu zıveit, Rororo Sachbuch, Reinbek 2000.
Erkekler ve kadınlar arasındaki iletişimi konu alan, dahiya­
ne Mars ve Venüs benzetmeleri; Joh n Gray, Erkekler Mars'tan
K adınlar Venüs’ten, Altın Kitaplar, 1995 (Men Are Frorn Mars,
Women Are frorn Venüs; New York: Harper Collings, 1992)
İş hayatı ve özel birliktelik ilişkisi için tartışmasız bestsel-
ler: G ünter F. Gross, Win a t Work an d at Home! (Cambridge,
England: Director Books/Woodhead-Faulkner; Englewood
Cliffs, NJ: Prentice-Hall, 1991)

7. Basamak: Kendi Kendinizi Kolaylaştırın

“İçsel yargıçlar” ve hayatın amacı konularına yönelik pek çok dü­


şüncemizin temeli, Bert Hellinger’in sistematik psikoterapisidir.
Onun düşüncelerinin okunabilecek en iyi özeti: Gabriele ten Hövel
- Bert Hellinger, Anerkennen, was ist. Kösel Verlag, Münih 2000.

357
VVerner Tiki Küstenm acher - Lothar J. Seivvert

“Hafif bağım lılıklar” konusunda, İngilizce bir kitaptan il­


ham aldık: Ju d ith Wright, There Must Be More Than This, Bro-
adway Books, New York 2003. Detaylı b ilgiyi web sitesinde
bulabilirsiniz: www. theremustbemore.com.
Kişisel Kutup Y ıld ızı’nı bulm ak, M artha Beck’in muh­
teşem kitabının konusudur: F inding Your Oum North Star:
C lam im ing the L ife You Were M eant to Live, 2002.
Enneagramla ilg ili daha detaylı bilgi almak istiyorsa­
nız, size, Helen Palm er tarafından yazılmış Ruhun Aynası
Enneagram'a Yansıyan insan M anzaralar! (Kaknüs Yayınları,
2 0 0 6 ) kitabını önerebiliriz.
Tam isabetli sonuç veren bir kişilik testi için, D avid
N. D aniels & Virginia A. P rice’m Enneagram K endini Bilm e Sa­
natı (Kaknüs Yayınları, 2004) kitabını okuyabilirsiniz.

358
Dizin

A
acil, 2 7 ,3 1 ,6 5 ,9 3 , 124, 248 1 1 1 ,1 1 6 ,1 1 7 ,1 2 5 ,1 3 0 ,
ajanda, 175, 302 15 6 , 1 6 1 , 2 0 6 , 2 1 6 , 224,
akmak, 36 2 5 4 , 3 0 2 ,315
anahtarlık, 66 bir metre prensibi, 69
antre, 57, 58 bir saat yöntemi, 106
ara sıra stratejisi, 34 bodrum, 5 5 ,5 6
araba, 64, 74, 130, 187, 205 borçlar, 8 8 , 9 0 , 93, 94, 95,
askılı dosya, 31, 33 96
boş zaman, 203, 204
B
Brunner, Samuel, 127
bağımlılık, 301 buzdolabı, 50
bağımlılıklar, 3 0 0 , 302 bütçe kısıtlaması, 101
bağımsızlık, 142, 324
C
bağış, 1 11
banyo, 63, 227 cazip işler, 163
başarı, 100, 101, 102, 103, cenaze, 245
104, 126, 187, 281, 318, cesaret
330 genel, 28
beklentiler, 70 Churchill, Winston, 109,
beş hafta klasörü, 185 204
beyin, 173, 215 cimrilik, 87
bilinç, 2 4 ,4 1 ,5 5 ,8 2 ,8 9 , cinsellik, 289

359
Cox, Connie, 252, 357 E
cömertlik, 53
ebeveynler, 256
Csikszentmihalyi, Mihaly,
e-mail, 125, 135, 137, 144,
200, 201, 202, 204, 357 184,185 ,1 8 6 ,1 8 7
cüzdan, 65, 73 endişeler, 161
ç Enneagram
profil, 315,321
çatı katı, 56
test, 315, 322, 324, 336,
çek defteri, 111
339,358
çevrenizdeki insanlar, 10, 257
erteleme alışkanlığı, 42, 158
çocuklar, 66, 67, 155, 163,
eş, 16, 17
179,232, 350
etiketleme
çokluk yerine sadelik, 28
aletler, 13, 21, 26, 55, 68,
çöp, 31,47
290
D çekmeceler, 24, 36, 48, 71
danışman, 280 dosyalar, 28, 29, 30, 31,
davet, 174, 236, 238, 239 32, 33, 34, 35, 38, 40, 68,
denge egzersizleri, 205 167,186
dilek kutusu, 167 ev sahibi, 239
Evatt, Chris, 252, 357
Disney, Walt, 109, 337
evrak çantası, 65
diyalog, 266, 267, 269
diyet, 213, 215 F
dolaplar, 58, 61, 62 faturalar, 114
dosya askılığı, 30, 31, 33, fazla kilo, 42, 209
34,38 fazla mesai, 100, 141
duygular, 73, 142, 269, 278, Feng Shui, 24, 355
318, 319, 325 fikirler, 18, 56
düşünme süresi, 144, 146 Freud, Sigmund, 288
düzen
sürekli, 133, 140, 148, G
179, 180, 182, 184, 246, gazete, 32, 165, 178, 179,
257 290, 312, 320, 329, 227
3 3 1 ,3 3 5 ,3 3 7 ,3 5 2 gelecek korkusu, 41, 90

360
gelecek saati, 105 ikili ilişkiler, 265
gerçek, 24, 52, 87, 98, 157, iletişim
168, 197,2 0 1 ,2 5 1 ,2 5 2 , çiftlerde, 273, 327
255, 263, 279, 289, 309, kolaylaştırmak, 123, 235
347,356 ilişkiler, 17, 145, 235, 271,
gevşeme, 207 315, 329,357
giriş kapısı, 72, 73 sosyal, 17, 235, 357
Goethe, Johann Wolfgang iş seyahatleri, 32
von, 208, 248 iş yeri, 22, 23, 24, 103, 108,
Gray, John, 270, 271, 272, 222,259,355
357 K
Gross, Günter, 280, 358
gurur, 250 kahvaltı, 178, 211
günlük, 21, 29, 65, 84, 140, kahve, 68, 249
178, 210, 216, 340, 34i kalp, 74, 150, 325
güven, 96, 303, 312,333 karar, 97, 102, 143, 257,
259,282, 290, 323
H
karın merkezi, 324
harcamalar, 94, 111, 117 kariyer, 99, 100
hareket, 64, 143, 209, 210 karmaşa
hatalar, 128, 129, 143 çalışma masası, 22, 23, 24,
hayatın amacı, 328, 358 35,46, 74, 292
hayatınızın düşü, 300 kendi işiniz, 107
hayır demek, 147 kısa uyku, 223
hedefler kısaltmalar, 185
hayatın amacı, 349 kıskançlık, 246, 247, 249
ara hedefler, 163
kitaplar, 68, 69, 177, 180,
her şeyin bir yeri vardır, 40
356,357
hoşnutluk, 249
klasör
I genel, 30, 37
ıvır zıvır, 24, 41, 42, 43, 44, dolu, 30, 37
46,4 7 kolaylaştırma, 10, 11, 12, 13,
14, 15, 16, 1 7,2 1,22, 63,
İ 7 0 ,7 5 ,7 9 , 80, 100, 121,
iki dağ kuralı, 95 122,124, 131, 193, 194,

361
228, 231,232, 263, 264, O
292,295, 297, 300, 340,
342.343.347, 348, 349 otel, 74, 112
kolaylaştırma yolu, 10, 13, Ö
14, 15, 16, 17, 22, 100,
1 2 4 ,1 3 1 ,2 2 8 ,2 9 2 ,3 0 0 , öfke, 151, 324
342.343.347, 348 öğle uykusu, 148, 224
kolaylık, 12,14,44,124, 351 P
korku
gelecekten, 150, 160 para, 1 5 ,6 3 ,8 0 ,8 1 ,8 2 ,8 4 ,
kaybetmekten, 86, 140 85, 86, 87, 89, 97, 99,
maddi, 61, 86, 87, 90, 95, 111, 115, 116,117,132,
97, 103, 105, 110,111, 176,308,355
112,114, 115,330,332, parti, 237
351,355 patron, 100, 101, 102, 103,
kredi, 91, 92, 94, 111 1 3 9 ,1 4 1 ,1 5 2 ,1 6 6 ,1 6 7
Kreisman, Jerold, 277 proje kutlaması, 35
M rakipler, 108

maddi sorunlar, 43 R
Mars, 270, 271, 272, 273, 357 refah, 61, 115, 335
meditasyon, 304 Rousseau, Jean-Jacques, 14
mektuplar
işle ilgili, 183 S
merdiven, 67, 196 sağlık, 32, 194, 197, 204,
mesai, 100
2 1 7 ,220,254, 291,317
meslektaşlar, 171
Schneider, Jakob, 113
miras, 82, 112, 292
sehpa, 50
modül sistemi, 67
mutfak, 46, 50, 59, 61, 67 sevgi, 17, 110, 268, 278,
mutluluk, 79, 195, 196, 200, 2 83,287,329
201 , 202 , 306 sevgi hesabı, 287
mükemmeliyetçilik, 70, 128 seyahat, 26, 32, 33, 74, 75,
91, 101, 137, 306, 333
N
Shaker prensibi, 64
N in, Anais, 255 soru işareti, 47

362
sosyal iletişim ağı, 233
sözleşme, 39
yaratıcılık, 249
stres, 88, 132, 319
suç, 7 9 ,2 3 5 ,3 1 1 ,3 1 2 yardımcı, 164
suçluluk duygusu, 160, 221, yaşam piramidi, 117, 122,
309 123, 194, 195,231,256,
Ş 263, 292, 297
şekerleme, 221, 222 yemek, 50, 176, 212, 213,
şirket, 102, 108, 110 2 1 6 ,2 2 3 ,2 3 3 ,2 3 5 ,2 3 7 ,
şüphe, 150, 348 240
T yemek masası, 50
tabular, 240 yetenek, 299, 304
tacizler, 125 yetki, 162
takvim, 31 yükler, 65
genel, 31
yürümek, 138
talepler, 274
telefon etmek, 39 Z
televizyon, 58, 180, 181, 303
terfi, 100 zaman, 16, 53, 54, 68, 113,
toplu saldırı, 197 122, 131, 138, 139, 140,
tren, 74, 188, 221 148, 150, 151, 152, 153,
tükenmez kalem, 66 154, 161, 183,187,202,
U 226,239, 2 4 5,281,282 ,
uyku, 217, 219, 220, 221 356
Ü zaman planlaması, 139
ücret, 164 zaman yönetimi, 139
üçlü kural, 34 zayıflıklar, 133
V zemin, 54, 61
Venüs, 270, 271, 272, 273, 357 zenginlik, 61, 82, 84, 92,
vücut, 199, 215 110,11 1 , 112, 114

363

You might also like