You are on page 1of 20

PARANIN

FELSEFESİ

İÇİNDEKİLER

Önsöz - para nedir – kolayca ve birden zengin olmak – 5 maddelik iş planı -İnanç ve Özgüven - Aptal
olmayın - Etik algısı - ekip kurmak – filozof olmak -korku ve harekete geçmek - para ve siyaset
Bölüm 1: Para Nedir
Para, mal ve hizmetlerin değiş-tokuşu için kullanılan araçlardan en yaygın olanı. Tabi böyle
deyince fazla resmi oluyor. O yüzden ben en iyisi size bir hikaye anlatayım çok eski çağlarda
yaşadığını varsayalım topluluğunuz sadece bir aileden ve yahut birkaç aileden ibaret hepiniz
birlikte tüm ihtiyaçlarınızı kendiniz üretiyorsunuz. Çünkü ticaret yapma gibi bir lüksünüz yok
sadece lazım olan mal ve hizmetler için aile veya klanınızda iş bölümü yapıyorsunuz. Fakat
bu sistem oldukça verimsiz çalışıyor. Bunun nedeni ise herkesin çok fazla görevi aynı anda
yapabilmesi gerekiyor. Mesela benim hem barınak inşaatında çalışmam hem domates
ekmem hem patates ekmem hem de saç tıraş etmem gerekiyor bu durumda bir alana
yönelip o alanda profesyonelleşmek gibi bir şey de mümkün olmuyor. Sonrasında bu aileler
bir araya gelip klanları oluşturuyorlar böylece herkesin yapacağı görev sayısı azalıyor. Bu
sistem daha verimli hale geliyor. Fakat hala ticaret yok. Herkes ürettiği ürünü veya hizmeti
ortaya koyuyor herkes ihtiyacı kadarını tüketiyor herkes çalışıyor herkes yiyor yani ideal
komünizm tasviri fakat bu klan birazcık kalabalıklaşınca bu insanlar normal olarak
birbirlerinin daha az hoş görüyorlar mesela bu durumu size şu şekilde örneklendireyim
ailecek kampa gittiniz. Bu durumda ortada bir ticaret olmaz ailenin reisi genellikle baba
herkese sen kozalak topla sen ateşi yak sen çayı demler sen git su getir der herkes bir şeyler
yapar ve en son herkes birlikte bu ürettiği şeyi tüketir ve kimse bir diğerine yahu ben
nerelerden su taşıtım sen altı üstü ateşi yaktın niye sofrada aynı yemeği yiyoruz veya sen
niye daha fazla yiyorsun çay içiyorsun. Demez çünkü topluluk küçüktür. Ve daha önemlisi
ortada güçlü bir bağ vardır. Bu nedenle aileler aslında komünizmle yönetilir. Her neyse sonra
diyelim ki sonra biz 5 aile pikniğe gittik bu kez ne kadar tadı kaçırmamak için dile getirilmese
de sofrada baksan şu adam bizden az çalıştı veya baksana şu çocuk yemekten ne kadar fazla
aldı düşüncesi dönmeye başlar. Ve eğer ki bu pikniğe 10 aile giderseniz yüksek ihtimalle
birileri haklı itirazlarda bulunur. Ve bu pikniği komünizmle yönetmezsiniz. Umarım
anlatabilmişimdir. Her neyse sonrasında işte bahsettiğim bu klanlar büyümeyi durudurlar
yani belli bir yere kadar büyüyüp bu sorunlar ortaya çıkınca bölünürler böylece varlıklarını
korurlar fakat sonrasında bu klanlar aralarında ticarette başlarlar bu da takas usulü
gerçekleşir iki klanın reisi bir araya gelir. Ve aralarında bir anlaşma yapıp mesela ben size
10kg domates vereceğim sende bizim klanı tıraş edeceksin veya ben size 120 yumurta
vereceğim sizde bana 20 kg patates vs. Böylece klanlar alanlarında uzmanlaşma şansına
sahip olurlar mesela bir klan artık sadece tavuk besiciliğiyle ayakta kalabilir çünkü artık diğer
ihtiyaçlarını elde etmek için başka klanlarla ticaret yapabilirler. Böyle sistem daha verimli
hale gelir ve böylece artık bırakın 10 u binlerce klandan oluşan topluluklar oluşabilir hatta
oluşması daha farklı hizmetler ve seçme şansı için daha iyi bile olur. Sonrasında bu kez de
ortaya şöyle bir sorun çıkar. mesela benim klanımın yumurtaya ihtiyacı var ve bizde domates
yetiştiriciliği yapıyoruz bu durumda domateslerimizle yumurtaları takas edersek istediğimiz
elde ederiz fakat eğer bu klan domates yemek istemiyorsa veya elinde kalan son
yumurtalarla tıraş olma hizmeti alacaksa. Peki ya eğer tıraş eden klan yumurta istemezse bu
durum klanların tüm ihtiyaçlarını ticaretle karşılamalarına engel olmaktadır. Bunun üstüne
bir devlet bu olaya bir çözüm geliştirir ve derki herkes sahip olduğu hizmeti getirsin
karşılığında kendisine hizmeti bedelince altın vereceğim bana altın verene de bedelince
buradan istediği ürün veya hizmeti vereceğini söyler. Bunun üzerine herkes elindeki ürünü
getirip ihtiyacı olsun olmasın istediği ürünü alır. bu ürün ve hizmetlerin bedeli ise piyasadaki
bolluğa ve o ürüne olan talebe göre belirlenir mesela eğer pazar da az domates varsa ve
insanlar domates istiyorlarsa domatesin fiyatı artar ama eğer o sene pazarda çok fazla
domates varsa ama insanlar domates yemek istemiyorsa domatesin fiyatı düşer yani talep
arz denir ve bu ticaretin yapıldığı altına ise para adı verilir. Sonrasında devlet sadece parayı
basmakla ilgilenir ve klanlar ürünlerini pazara getir karşılığında altın alır ardından da
altınlarını başkalarını alırlar. Oldukça gelişmiş ve verimli bir sistem işte para böyle çalışır. Bu
olaydan sonra artık bulunduğu klana daha az ihtiyaç duyan insanlar bireyselleşir ve klanlara
ekonomiden çok askeri bir görev düşer. Yani insanların güvenliğini sağlamak amacı
topluluklar haline dönüşürler. Fakat bu konuya girmeyeceğim. Her neyse paranın ne
olduğunu az buçuk anladığımıza göre şimdi biraz da insanların parayı neden istediklerine
kafa yoralım.
BÖLÜM 2: KOLAYCA VE BİRDEN ZENGİN
OLMAK
90 gün içinde sıfırdan 133 milyar dolar kazanmak mümkün mü?
Şaşırdığınızın farkındayım fakat bence mümkün nasıl mı?
Önce size bu olayın aklıma nereden geldiğini anlatayım simya bilimini düşünmüştüm
bildiğiniz gibi simya biliminin temelde 2 ana amacı vardı.

1-değersiz madenleri altına çevirmek 2-ölümsüzlüğü bulmak


Şimdi birinci maddeyi ele alalım yani değersiz madenleri altına çevirmek sanırım bunun
henüz simyacıların aradığı kadar kolay bir yolunu bulamadık. Geçmiş de bunun hakkında
karun gibi kişiler hakkında efsaneler anlatılsa da günümüzde sanırsam böyle bir bilgiye hala
sahip değiliz.

Peki sizce değersiz madenleri altına çevirmek mümkün mü?


Bence mümkün ve günün birinde laboratuvar da altın üretimi mümkün ve kolay bir hale
gelecek ve buda günlük hayatımıza altınların kullanım da fazlaca yer almasını sağlayacak
fakat bu benim kendi fikrim siz bunun hiçbir zaman mümkün olmayacağını da düşünüyor
olabilirsiniz. Veya mümkün olsa da düşündüğümüz kadar kolay ve kullanılabilir şekilde
üretilemeyeceğini düşünüyor olabilirsiniz.
Peki bir ütopya hayal edelim laboratuvar ortamında altın üretmeyi mümkün kıldınız fakat 1
gram altın üretmek için yaptığınız masraf 50 dolar ve altının oluşması 1 gün sürüyor.

Altının ise gramı günümüz itibariyle 60 dolar olaya başlığımız dolayısıyla dünyaya sağlayıcı
fayda açısından değil cebimize sağlayacağı fayda açısından bakacağız. Eğer altının yüksek arz
sebebiyle deflasyona uğramayacağını yani fiyatının azalmayacağını varsayarsak.
Bu 50 dolarlık yatırımımızın gün sonunda 60 dolar olması bize günlük risksiz bir %20 kar
oranı vadeder
Eğer ilk gün 1 dolar ile başlayarak ve her günün sonunda altınlarınızı satar ve elinize geçen
tüm parayı da bir sonraki günün altın üretimi için gerekli malzemeleri almak için harcarsanız.
10. günde $6 30. günde $237 50. günde $9.100 70. günde $348.888 90. günde $13.375.565
Dolara sahip olursunuz ama eğer ilk gün başladığınız para 1 dolar değil de 10.000 dolarsa o
zaman 90. Günde 133 milyar doları kazanmış olurdunuz.
Siz şuan altını üretmeyi icat ettik de parası mı kaldı? Hem de bence değersiz madenleri altına
çevirmek mümkün bile değil. Mümkün olsa da zaten herhalde bunu icat eden kişi ben
olamam diyor olabilirsiniz. HAKLISINIZ DA

Fakat size bir şey hatırlatmak isterim burada bize bu devasa paraları bu kadar kısa sürede
kazandıran şey aslında altın üretebilmemiz değildi o sadece durumu örneklendirmek için
uydurulmuş bir hikayeydi o zaman bize bu parayı asıl kazandıran şeyler nelerdi. Bu olayın
gerçekleşmesi için altın üretmeyi bulmamız gerekiyor muydu?
Kısa cevap HAYIR altın olayı sadece bir örnekti para kazandıran olayın üstüne kurgulanan bir
hikayeydi peki para kazandıran asıl olay ne?
Size bu soruyu 5 madde halinde cevaplayacağım ve her madde de 1 soru soracağım ve sizin
amacınızda tüm sorulara evet cevabını verebilen bir iş planı oluşturmak eğer
başarabilirseniz. Bu iş planının size 90 gün içinde 133 milyar dolar kazandıracağını garanti
edebilirim.
HEYECAN VERİCİ DEĞİL Mİ? (Bence de öyle)

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
-
BÖLÜM 3: 5 MADDELİK İŞ PLANI
MADDE 1 : KAR ORANI
Bu önemli bir madde çünkü o parayı kazanmamız için illa altın üretmemiz gerekmiyordu aynı
kar oranını yakalamamız yeterliydi örneğin 50 dolarlık harcamayla 60 dolarlık altın
üreteceğimize arkadaşımıza verdiğimiz 50 dolar borcu arkadaşımız bize akşam 60 dolar
olarak verseydi 90 gün içinde yine aynı parayı kazanırdık. Yani soru şu
1 günde 50 dolarını 60 dolar yapabilir misin?
Aslında olayın 50 ve 60 ile de alakası yok olay bir günde %20 karı yapmak. Peki bu kadar kısa
bir sürede bu kadar karı nasıl yapacağız? bu tamamen sizin hayal gücünüze kalmış.
Örneğin sabah 50 dolardan 10 ceket alıp bunları akşama kadar 60 dolardan satabilir misiniz?

Veya 100 adet şekeri tanesi 1 dolardan üretip sokakta akşama kadar hepsini 1.20 dolardan
satabilir misiniz?
Sanırım kafanızdan bana 133 milyar dolar dedi şimdi gelmiş bana sokakta şeker satabilir
misin diye soruyor? diyor olabilirsiniz gayet normal fakat lütfen sadece düşündüğünüz şeyin
soruya evet cevabı verip vermediğine bakın gerisi önemli değil şimdi aklıma geldi bir örnek
daha vereceğim.
Borsada 10 kat kaldıraç kullanıp akşama kadar %2 artacak bir hisse senedi seçebilir misin?
Evet sanırım mantığı anladınız mesele 1 günde %20 karı yapmak. Bunu ister altın üreterek
yapın ister şeker satarak ister ceket satarak yapın ister borsada kaldıraçla hisse satarak
temel nokta hep aynı.
Şimdi eğer 1. Maddeyi anladıysanız 2.maddeye geçelim.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
-

MADDE 2 : SÜREKLİLİK
Şimdi bir düşünün sizce önceki örneklerdeki gibi bir kar oranını yakalamak tek başına yeterli
miydi tabi ki değil burada sadece günde %20 kar yapmaya çalışmıyoruz bir süremiz var 90
gün yani eğer bu şekerleri ilk gün satıp 2. Gün satamaz veya 30. Gün daha az satarsanız plan
çöpe gider. Hedef'i ıskalamadan sürekli olarak vurmalısınız yani stabil bir satış olmalı bu
stabil satışı ise sokakta sattığınız şekerle yakalayabilir misiniz?
Mesela borsada 10 kat kaldıraç açıp %2 karı belki ilk 10 gün yapmayı başarabilirsiniz fakat bu
bir süreklilik gerektirir eğer aldığınız hisse o gün %2 artış yaşamazsa veya düşerse o zaman
plan başarıya ulaşamaz.
Veya o aldığınız 10 ceketi her gün akşama kadar satabilir misiniz? Yani o ilk madde de
belirtilen kar oranını stabil bir şekilde sürekli olarak kazanabilmelisiniz yani bu maddenin
sorusu;
Madde 1 de belirtilen karı 90 gün boyunca sürdürebilir misin?
Kafanızda kurduğunuz plan hala soruya evet cevabı verebiliyor mu? Eğer cevabınız evet ise
sizi tebrik ederim oldukça iyi gidiyorsunuz. Umarım bu evetler son maddeye kadar devam
eder.
O zaman eğer bu maddeyi de iyicene anladıysanız ve planınıza bir evet cevabı almayı
başardıysanız isterseniz hemen madde 3’e geçelim bakalım bizi ne bekliyor.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
-

MADDE 3 : BİLEŞİK GETİRİ


Öncelikle bileşik getirinin ne demek olduğunu öğrenelim bileşik getiri bir yatırımdan elde
edilen karın yine aynı yatırımı finanse etmek için kullanılmasına verilen isimdir. Bu sistem
sayesinde sadece para değil paranın büyüme hızı da gittikçe artar. Örnek verecek olursak.
Elimde 5.000 dolarım olduğunu varsayalım ve ben bu parayla 100 adet ceket alıyorum ve bu
ceketleri o gün içinde 60 dolardan satıyorum ve elime 6.000 dolar para geçiyor ve bende bu
parayla 120 ceket daha alıyorum ve yine günün sonunda bu kez 7200 dolarım oluyor bende
bu parayla 144 ceket daha alıyorum ve yine satıyorum ve yine alıyorum ve yine satıyorum.
Olay kısaca bu bir önceki gün ettiğim kar ile tekrar yatırım yapıyorum bunun sayesinde
mesela ilk gün günde 1000 dolar kazanırken 3. gün günde 1440 dolar kazanıyorum ve
kazanma hızım gittikçe artıyor. Hatta öyle bir hızla artıyor ki paranızı

10. günde x6 30. günde x237 50. günde x9.100 70. günde x348.888 90. günde x13.375.565
gibi inanılmaz rakamlara katlıyor
Bu tabloda gördüğünüz gibi 10. Günle 30. Gün arasındaki artış ile 70-90. Gün arasında ki artış
arasında inanılamaz derecede büyük bir fark var neden mi? Çünkü ne kadar paran varsa o
kadar para kazanıyorsun ve 10. Günde paran az 70. Gündeyse paran çok yani çok paran
olması aynı zamanda çok para kazanmanı sağlıyor kazandığın her para sana daha çok para
kazandırıyor yani para parayı gerçekten de çekiyor böylece her gün para kazanıyor ve
kazandığın paralarla daha çok para kazanıyorsun ve seni zengin eden bu sihirli döngünün
adına ise bileşik getiri diyorlar bu sihirli şey o kadar güçlü ki eğer sadece bu sistemi bile
yeterince düzgün ve yeterince parayla kullanırsanız ölmeden önce bolca milyonunuzun
olacağını garanti edebilirim. Bileşik getiri ilk defa Einstein a gösterildiğinde adamcağız
hayretler içinde kalır ve şu sözü söyler.

“Bileşik
faiz dünyanın sekizinci harikasıdır. Onu anlayan kazanır,
anlamayan bedelini öder.”
Yani buradaki asıl mesele kazanılan karın üstüne tekrar karın binmesidir bu yöntem
inanılamaz bir hızla büyür ve eğer dikkatli olmazsanız tam tersi yönde hareket eden bileşik
getiri pardon götürü. Sizi sömürür tefecilere olan borçlar da aynen bu şekilde büyür daha
önce televizyonlarda 50bin TL tefeciden borç alıp milyonlar borçlananları görmüşsünüzdür.
İşte bu bir bileşik faiz etkisidir. nasıl paranız olduğu kadar getiri elde ediyorsanız borcunuz
olduğu kadar da masraf elde edersiniz ve borçlar faiz sayesinde daha çok borç getirir ve borç
büyür büyüyen borç daha çok borç getirir ve eğer o borcu yeterince hızlı kapatamaz veya
kontrol altına alamazsanız iflas edersiniz fakat biz şimdi bu işin diğer tarafındayız sonuçta
burada borç alan şahıs 50 bin tl için milyonlar kaybetmiş olabilir ama onun karşısında birde
50 bin için milyonlar kazanan Tefeci var bizim işimiz bu tefeci olmak sadece bu işi suç
işlemeden etik bir şekilde halledeceğiz. (Yani umarım)
Çünkü eğer ilk başta sahip olduğun şey borç ise ve faizi yüksekse borç hızla büyür fakat sahip
olduğun şey paraysa ve yeterince getiri elde edebiliyorsan para aynı hızla hatta daha hızlı
büyür.
Şimdi biz de bu iş modelimizde bileşik getiriyi kullanacağız bileşik getiriyi yeterince
açıkladıysam ki açıkladım o zaman soruyu artık sorabiliriz.

Elde edilen karı harcamadan bir sonraki günün yatırımı olarak kullanacak mısın?
Sabırlı olun bir milyarder olmak için sadece biraz sabretmeniz ve bana EVET demeniz
gerekiyor. Bu yüzden eğer cevabınız hala evet ise Mükemmel! o zaman hadi devam edelim.

MADDE 4 : ÖLÇEKLENDİRME
- Evet üst tarafın hepsini tek seferde yazıp ardından devam etmek için 8 ay bekleyen
Ertuğrul dan Merhaba ama sen art arda okuyorsun ve açıkçası oldukça iyi gidiyorsun.
Önünde sadece iki madde kaldı. Eğer bu iki sorudan da evet cevabı alırsan 133 milyar
dolarınla ne yapacağını düşünmeye başlayabilirsin. O zaman konumuza geçelim. -
Şimdi sana bir soru daha sence tek başına bir günde en fazla kaç şeker veya ceket
satabilirsin? bu soruyu soruyorum. Çünkü eğer bileşik getiriyi kullanmak istiyorsan her gün
bir öncekinden %20 daha büyük bir parayla bu işi yapacaksın yani ilk gün 100 şeker
satabilirsin sonraki gün 120 şekeri de aynı şekilde hatta 3.gün 144 şekeri de satabilirsin.
Fakat bunlar ilk günler. ve eğer bu hızla devam edersen 30. günde tam tamına 23.700 şeker
satmak gerekecek ve bahse girerim bu dağıtım ağını 30 günde kuramazsın şayet bu iş 70.
Günde 34.888.800 gibi korkunç rakamlara ulaşacak yani bu işi tek başınıza şeker satarak
veya ceket satarak yapmanız mümkün değil ve büyük ihtimalle sizlerin de çoğunuzun iş
planları bu madde de suya düşüyor.
Aslında ölçeklendirme de zaten bir nevi sınırsız büyüme potansiyeline verilen isim.
Çünkü bu madde ölçeklendirilebilir bir iş modeli gerektiriyor yani ilk günde yaptığınız işi 90.
Günde de aynı kolaylıkta yapmanız gerekiyor. Mesela elinde 10 ceket varken sattığın gibi 3.5
milyon ceketi de bir günde satman lazım fakat eğer bu işi kendin yapmaya çalışacaksan bu az
önce de söylediğim gibi mümkün değil çünkü hepimizin kısıtlı bir zaman ve erişimi var. Yani
sadece kendi başımıza çalışarak bu hedefe hiçbir zaman ulaşamayız.

Ama eğer başkalarının zamanlarını da kullanırsak yani ceket satmaya sadece biz değil başka
insanlar da çalışırsa o zaman olur mu? EVET
Mesela ilk gün ceketleri biz değil de anlaşma yaptığımız bir dükkan veya bir insan satsa. Ve
bizde ilk gün 50 dolardan 10 tane ceket alsak ve bu 10 ceketi bir dükkana versek ve ona
desek ki “bu ceketleri 70 dolardan satarsan sana sattığın ceket başına 10 dolar ödeyeceğim.”
Bu durumda her gün yapılacak satma işlemini otomatikleştirirsin ve böylece her gün satılan
ceketlerden kazandığın parayla yeni ceketler alır ve başka dükkanlarla antlaşma yaparsın. Ve
böylece bizim bir şeyleri satmamız veya üretmemiz gerekmeden kendimizin değil
başkalarının zamanını kullanarak daha ölçeklendirilebilir bir iş planı oluşturabilirsin. Bu
durumda senin tek yapman gereken antlaşma yapacak dükkanlar bulmak olur ama bunu da
aslında bir kişiye yapacağı antlaşma başı para ödeyerek halledebilirsiniz aslında
ölçeklendirmede yapmanız gereken şey oluşturduğunuz iş planının para kazandığı kaynağın
siz olmadan işlemesi çünkü eğer ceketi veya şekeri kendi başınıza satmaya çalışırsanız
şüphesiz başarısız olursunuz. Çünkü kapitalizm böyle çalışmaz. Birinin zenginleşmesi için
başka birilerinin onun için çalışması gerekir. Şayet eğer bir kişi çalışmadan para
kazanamıyorsa çalıştığında da yüksek ihtimal büyük bir para kazanamayacaktır. Çünkü kendi
çalışmanızla üretim yapmak bizi kısıtlar çünkü bizler sınırlı varlıklarız ama eğer üretim
yapmayı robotlar yapay zeka internet veya başka insanlar gibi etmenlere bağlarsan o zaman
sen çalışmadan da sonsuz üretim ve sonsuz para kazanabilirsin.
Fakat şimdi dikkatinizi çekeceğim çünkü duyduğunuz gibi size bu etmenlerde sadece satış
yapacak dükkan ve insanları saymadım. Sizin yerinize çalışıp parasını size teslim edecek
başka varlıklarda mevcut mesela internet örneğin o ceketi ilk başta internete yüklersek. O
zaman ürün e-ticaret sitelerinden dünyaya ulaşır ve dükkanlarla antlaşma yapmana gerek
kalmaz sadece ürününü her gün %20 daha fazla satmaya odaklanırsın. Kargolama ve üretim
içinse yine internette Xmel listeleri, e-ticaret botları, Dropshipping, FBA gibi birçok yazılım
ürünü zaten mevcut.

Veya endüstri 4.0 üretim araçları satın alarak üretimi kendi yapıp parasını sana bırakan
başka ürünlerde kullanabilirsin. Ya da ölçeklendirmeyi dert etmeyeceğin borç sektörü adına
bir şeyler yapabilirsin örneğin borç verip faizle alabilirsin böylece eğer ilk maddedeki oranı
koruyorsan aldığın faizleri tekrar borç vererek 90 günde 133 milyar doları yakalayabilirsin.
Veya ölçeklendirmeyi dert etmeyeceğin başka bir sektör olan borsayı da tercih edebilirsin
çünkü eğer borsa sisteminde elinde para var ise elinde ki paranın miktarı bir şeyi değiştirmez
100 milyon doların varken de 1000 dolar varken de aynı şekilde büyüyebilirsin çünkü burada
da hissesini satın aldığın şirket senin yerine çalışır. Ve eğer yukardaki maddelere de evet
cevabı aldıysan 90 günde 133 milyar doları sende kazanabilirsin. Yani bu maddenin sorusu.
Aslında üretmen veya satman gereken ürün veya işin zamanla miktarı artsa da bunu
halletmenin bir yolunu bulup bulamayacağın yani ilk gün 10 ceketi sattığın gibi 70. gün 350
bin ceketi de satabilir misin? Toparlarsak.
Yaptığın iş planını 90. Günde de ilk günkü kadar kolay uygulayabilir misin?
Biraz zorlayıcı bir maddeydi fakat yaratıcı düşünün ve iş planınızı bu maddeye de elinizden
geldiğince uyarlamaya çalışın. Bu soru sizin daha kapitalist düşünmenizi sağlayacak
unutmayın planınızı bu maddeye uyarlayabilmeniz için sizin çalışmamanız gerekiyor çünkü
dediğim gibi çalışarak bu parayı kazanamazsınız her neyse siz en iyisi biraz düşünün ve hazır
olduğunuzda son kurala geçiyoruz. Bitirelim şu işi

MADDE 5 : RİSK
Ve yine YKS’ye hazırlanması sebebiyle bir önceki maddeden aylar sonra ancak tekrar
yazmaya zaman ayırabilen Ertuğrul’dan hepinize tekrardan büyük bir merhaba önceki yazıyla
arada bilgisayarıma format attığım için şuan word yüklü değil ve size bu yazıyı wordpadden
yazıyorum o zaman hadi yazımıza devam edelim.
Yüksek ihtimalle çoğunuz daha her şeyi söyledik daha ne var ki diye düşünüyor olabilir lütfen
sessizce arkanıza yaslanın ve beni okumanın keyfini çıkarın. O zaman hadi biraz eskiden
yazdıklarımız gözden geçirelim. Her şey işliyor her gün gerekli kazanıyorsunuz ve karınızı
sonraki güne yatırıyorsunuz ve bunu örneğin tuttuğunuz komisyoncuların antlaşma yaptığı
dükkanlar sayesinde yapıyorsunuz fakat birden bir sorun ortaya çıkıyor örneğin ceket satmak
yasaklanıyor. Veya fabrika artık size ceket vermeyeceğini söylüyor. Dükkanlar ceketinizi
satmaktan vazgeçiyor. Ya da çalışanlarınız topluca istifa ediyorlar. Şaşırdınız değil mi? çünkü
işler hep normalde olduğu gibi gidecek zannetmiştiniz. Devasa bir organizasyon kuracaksınız
ve hiçbir sorun çıkmayacak öyle mi? İMKANSIZ bazı şeylerin ters gidebileceğini kabul etmek
zorundasınız. İş planınızın önceki tüm maddeleri sağlaması bu sistemin işlemesi için yeterli
değil belki bazılarınız bu maddenin zaten 2. madde olan süreklilik de söylendiğini düşünmüş
olabilir. Fakat 2. madde size normal şartlarda bu işi her gün yapıp yapamayacağınızı
soruyordu. 5. madde ise size şartların her gün normal olmayacağını hatırlatıyor.
Yani kısacası bu iş planında sonradan oluşabilecek bazı sorunları öngöremezsin sadece
tahmin edebilirsin. Çünkü kimse bana ben ceket satarken birden fabrikanın benimle
çalışmayı bırakmayacağını veya bir anda bir yangında ceketlerimin hepsinin yanmayacağını
garanti edemez. Ve bu söylediğim durumlar ortaya çıktığında kaçınılmaz olarak süreklilik
bozulur. Ve hedefi vuramazsınız. Fakat işe girmeden öncede girdiğinde karşına ne çıkacağını
asla tam olarak bilemezsin. Çünkü şunu kabul etmeliyiz ki her şey bizim kontrolümüz de değil
ve bizim yapabileceğimiz tek şey ise kontrolümüzde olan şeyleri en doğru biçimde yapıp
kenara çekilmek ve kontrolümüz dışındaki olayların nasıl sonuçlanacağını izlemek. Ve işte bu
kontrolümüz dışındaki olaylara risk diyoruz tahmin veya analiz edilebilir. Ama asla tam
olarak bilinemez. Çünkü bir şeyin sonuçlanmasının sadece bize bağlı olmadığını bilmemiz
gerekiyor. Siz her şeyi doğru yapsanız dahi bir şeyler kötü sonuçlanabilir. Bir şeyleri
başarabilmek için risk almak zorundasınız. Yani kontrolünüz dışındakileri kabullenmelisiniz.
Poker oynamak gibi yüz ifadeleriniz ve blöf yetenekleriniz sizin kontrolünüzdedir. Fakat
kontrolünüz dışında dağıtılan kartlar istediğiniz gibi gelmezse eli kaybedersiniz.

Fakat şunu da bilmelisiniz ki kontrolünüz dışındaki bu olaylar kumarda olduğu gibi


çoğunlukla hedefinizi tamamıyla yok etmez sadece saptırırlar mesela kurduğunuz iş planınız
devredeyken bir sorun çıktığını ve bu sorunu çözmenin sizin bir haftanızı aldığını varsayalım
sistem 7 gün boyunca çalışmayacak ve bu hedefinizin yalnızca %28 ini kurtarabileceğiniz
anlamına gelir. Ama eğer bu sorunu 3 gün içinde düzeltebilir. Ve işleri yoluna koyabilirsen
normal şartlardaki hedefinin %58 ini elde edebilirsin. Dediğim gibi bu olayları kontrol
edemesek de aslında alabileceğimiz bazı tedbirler yine de mevcut ve bu risklerin neler
olduğunu saptamaya ise risk analizi deniyor. Mesela paranın yazı gelme kısmına bahis
oynadığımda risk paranın tura gelmesidir ve buna alabileceğim bir tedbir yoktur. Ama
mesela ceket üreticimin benimle çalışmayı bırakması riskini onunla 1 yıllık bir sözleşme
imzalayarak engelleyebilirim veya eğer işyerime sigorta yaptırdıysam malzemelerimin
çalınma riskini engelleyebilirim. Yani madde 5’e karşı yapabileceğiniz ilk şey risk analizi
yapmak. Böylece daha çok şeyi kontrolünüz altına alabilirsiniz.

Yapabileceğiniz bir diğer şey ise bir daha denemek şayet belki ilk denemenizde bu durum sizi
hedefinizden saptırsa da eninde sonunda şans yüzünüze gülecektir. Sizin yapmanız gereken
şeyse o zaman gelene kadar azimle yaptığınız şeyi yapmaya devam etmek çünkü pes
ederseniz kaybedersiniz.

Başarısızlık yeniden ve daha zekice başlayabilme fırsatından başka bir şey değildir.
-Henry Ford-

O zaman artık sorumuzu sorma vakti geldi.


İş planına başlamadan önce risk analizi yapacak ve eğer elinde olmayan sebeplerden
dolayı başaramazsan tekrar başlayacak mısın?

Evet bu da son sorumuzdu kimler hala kocaman bir EVET diyebiliyor açıkçası oldukça merak
ediyorum. Ve sen küçük dostum eğer ki düşündüğün İş Planı hepsine evet cevabı
veremediyse düşünmeye devam et evet cevabı verenler ise planlarını detaylandırsınlar.
Buradan güzel cevherler çıkabilir.
BÖLÜM 4: İNANÇ VE ÖZGÜVEN
İnanmak aslında oldukça önemli bir kavramdır ve başarı adına oldukça önemli bir rol oynar.
Örneğin bir yarışma düşünün mesela kompozisyon yarışması ve dünya genelinde her yıl bu
yarışmaya 100 binlerce insan katılıyor ve ilk 3'e de ödül veriliyor bu durumda siz bu
yarışmadan ödül alamayacağınızı bileceksiniz. ve bu nedenle büyük ihtimalle yarışmaya
katılmak istemeyeceksiniz isteseniz dahi fazla ciddiye almayacaksınız çünkü bu hedefi
gözünüz kesmiyor ve insan gözünün kesmediği yani başarabilme ihtimalini göremediği veya
çok düşük gördüğü bir iş için çaba sarf etmez mesela eğer bu hikayeyi biraz değiştirip bu
yarışmayı 50 kişinin katılacağı daha küçük çaplı bir boyuta sokarsak ve eğer rakiplerimiz
çokta yetenekli insanlar değillerse bu hedefi gözünüz keser ve ödülü alabileceğinize
inanırsınız ve çaba sarf edersiniz. Çünkü artık beyin bu çabayı gereksiz görmüyordur. Ödülü
alma ihtimaline kendini inandırmıştır.

İnsanların hayata bakışı da genellikle aynen bu şekilde işler milyarder olmanın terfi almanın
sınavda dereceye girmenin bir spor da kupa almanın çok zor olduğunu düşünürler ve insanın
bu hedefi gözünde büyütme durumu o hedef için hiçbir çaba sarf etmemesine neden olur
oysa bu iş için çaba sarf etse o hedefe ulaşamasa dahi daha geride ki çok büyük kazanımları
elde edecektir örneğin milyarder olmak için çaba sarf ederse belki milyoner olabilir terfi
almak isteyen kişi bunun için çaba sarf ettiğine bunu başarmasa bile yüksek ihtimalle zam
alır veya öğrenci sınavda dereceye giremese de oldukça iyi bir sıralama yapar. Sporcu ise
belki o kupayı kaldırmaz ama bölgesel turnuvaların madalyalarını toplar. yani gözünüzü
haddinden fazla yukarı dikmelisiniz çünkü eğer ulaşamayacağınız bir yere göz dikerseniz
ulaşabileceğiniz en yüksek yere ulaşırsınız. Bununla ilgili çok güzel bir söz var.
Yıldızları hedef al ulaşamazsan da göğe yükselirsin.
Aslında oldukça güzel bir söz ama değinmediği bir noktadan dolayı ortada bir sorun var.
Çünkü biz daha az önce dedik ki insanlar ulaşabileceklerine inanmadıkları hedefler için çaba
sarf etmezler. Yani eğer yıldızları hedef alırsanız. Ona ulaşmak için çalışmazsınız bile çünkü
beyniniz o hedefe ulaşabileceğinize inanmaz ve bunu gereksiz bir çaba olarak görür.
Yıldızlara ulaşabileceğini zanneden bir beyin ona ulaşamasa da bu alanda size güzel başarılar
getirecektir. Yani bizim bir şekilde beynimizi yıldızlara ulaşabileceğine inandırmamız
gerekiyor. Ama nasıl?
Bu sorunu çözmek için önce size bir şey anlatmam gerekiyor. İnsanların hedefe ulaşıp
ulaşamayacağını düşünme algısı kişiden kişiye göre değişir örnek veriyorum. Bir kişi sınavda
okulun birincisi olabileceğine inanırken ondan daha iyi başka birisi bunu imkansız bir durum
olarak görebilir bu ilk kişinin daha özgüvenli olduğunu gösterir çünkü özgüven, insanın bir
şeyleri yapabileceğine dair olan inancına verilen isimdir. Ve bu durum da özgüveni yüksek
olan bu ilk karakterimiz potansiyelini daha çok kullanır ve kendisinden daha çok potansiyeli
olan çok fazla kişiyi geçebilir. Yani kendini büyük gören ve aslında yapabileceğinden daha
fazla şey yapabileceğine inanan kişiler daha başarılı oluyor
Fakat burada ilginç olan şey ise bir görevde düşük yeterliliğe sahip kişilerin yeterliliklerini
abartması ve kendilerine daha çok güvenmeleri, o alandaki daha yetenekli olan kişilerin ise
yapabilecekleri konusunda daha şüpheci ve özgüvensiz olmaları bu olaya " Kruger Etkisi"
deniyor. Ve bu etkiden dolayı bir insan eğer kendi yeteneklerini gereğinden çok görüyorsa
daha başarılı oluyor çünkü dediğim gibi eğer birisi bir şeyi yapabileceğine inanmıyorsa onun
için uğraşmıyor. İnanan kişi ise o asla ulaşamayacağı hedef için debelenir iken aslında bir
sürü başarı elde ediyor.ve döndük yine asıl soruya kendimizi çok büyük hedeflere
ulaşabileceğimize ikna etmemiz için ne yapmamız gerekiyor?
Küçümsemen gerekiyor evet küçümsemen o büyük hedefe aslında çok da zor değil
ulaşılabilir gözüyle bakman gerekiyor çünkü eğer o hedefi küçümsersen beynin bu hedefin
ulaşılabilir olduğuna inanacak ve bunun için çaba sarf edecektir ve bence bir hedefi
küçümsemenin en güzel yolu onu basitleştirmektir. Örnek veriyorum. Birinci olmak istediğin
bir sınav için kendine altı üstü 10 tane daha doğru yuvarlağı işaretlemem lazımdı. Biraz konu
çalışıp pratik yapsam. 10 soru daha çözerim herhalde gibi kendine durumu basitleştirici
şeyler söylemen gerekiyor ve böylece beynin o 10 soruyu çözebileceğine inanacak ve
fazladan 10 soru çözemesen bile önceki notuna göre oldukça büyük bir artış göstereceksin.
Kısacası bu hedefe ulaşabileceğini kendine kanıtlaman lazım ancak bu şekilde hedefine
ulaşabilirsin çünkü beyin bu hedefe ulaşabileceğine inanmazsa hedef adına hiçbir şey
yapmayacaktır
Eğer ki bu örneği para üzerinden verecek olursak elimizde milyoner olmak isteyen birisi
olduğunu varsayalım ve onun için inanılmaz büyük bir hedef belirleyelim ama çok büyük bir
hedef mesela 133 milyar dolar ardından bu kişi için kafasında 133 milyar dolar fikrini
basitleştirelim ve beynine ulaşılabilir olduğunu kanıtlamaya çalışalım mesela yalnızca 10 bin
dolar ile her gün yüzde 20 karla sadece 90 günde bu parayı elde edebileceğini söyleyelim ve
bunu kanıtlayalım. Tanıdık Geldi mi?
Böylece 4. bölümün niye yazıldığını anlamış oldunuz amacı okuyan kişiyi bir nevi gazlayıp
onun yıldızları hedeflemesini sağlamak sonuçta bunu başaramazsa da geriye baktığında
kendini göklerde bulacak ve karakterimiz bu metni okuduğunda elimizde milyoner olmak
isteyen ama 133 milyar dolar kazanabileceğine inanan birisi olacak ve gözünün kesmiş
olduğu milyarlar için fazlaca uğraşacak ve sonunda o hedefi ıskalasa da geriye dönüp
baktığında elinde ilk başta hedeflediği milyonları görecek.

fake it til you make it


BÖLÜM 5: APTAL OLMAYIN
İnsanlar aptaldır hem de çok mesela sen yüksek ihtimalle aptalsın hatta bence insanların
yüzde 90’ı aptal ve aptal oldukları için her işi kendileri için zor hale getirirler kolay yolu
seçmekten kaçınırlar mesela çoğu insan büyük iş adamları, sanatçılar, yazarlar gibi başarılı
insanların zor yolu seçtiğini ve başarısız olan insanlardan çok daha büyük çabalar sarf ettiğini
ve bunun sayesinde başarılı olduğunu düşünür. Fakat yanılırlar aslında bu insanlar kolaya
kaçanlardır. Üstelik bu kolay yol öyle çok gizli veya sadece onlara özel değildir yani bulmak
için dahi olmanıza gerek yok aptal olmayın yeter. Peki ya o zaman neden insanlar kolay yol
varken zor yolu seçerler. Madem ki kolay bir yol var neden insanlar kendilerini zor yola
sokuyorlar? Bu insanlar niye aptallar? Niye zor yolu seçiyorlar?
İnsanlar zor yolu seçerler çünkü kolay yolun var olmadığını düşünürler ve buna
radikal bir şekilde inanırlar. Bir şeylerin sadece çalışarak edinildiğini ya da çalışma ile
başarının doğru orantılı olduğunu falan düşünürler. Bunlar aptallıktır.
Sadece insanları motive etmek veya çalışmalarını sağlamak amacıyla söylenen
kocaman yalanlar ve bu yalanlar sayesinde bu kolay yolda bir trafik oluşmuyor ve mevcut
propagandadan bir şekilde kurtulan ve aptal olmayan insanlar için bu kolay yol daha kolay
bir hal alıyor. Bu kolay yolu aramanızı öneririm fakat aramamalarına rağmen bu kolay yollar
çoğu zaman yine de insanların karşılarına hayatlarının belli bir noktasında çıkar. Fakat zor
yolu takip etmeye programlı bu insanlar genellikle bu kolay yolu fark etmezler bile
ettiklerinde de böyle bir kolaylığın var olmadığını düşünürler ve etrafındaki insanlarda zora
kaçanlar olduğu için yanılgıya düşer ve bu yanılgıyı sizde kendinize daha önce yüksek
ihtimalle söylediniz. Çünkü aynı propagandaya sizde maruz kaldınız. Bu yanılgının adı
Kolay olsa herkes yapardı.
Aslında bu söz daha önce karşınıza çıkmış olabilecek fırsatları da anlamanız için bir
yol. Bu söz sana mantıklı mı geldi yoksa? Aptal olma. İnsanlara bakarak karar veremezsin
çünkü insanlar aptaldır şunu kafana sok. İnsanlar aptal ve onları örnek aldığında sende aptal
oluyorsun. Bazı şeylere karar vermek için kendi beynini kullanmalısın çünkü başkasınınkini
kullandığında büyük ihtimalle o da başkasınınkini kullanıyor ve böylece ortalık
beynini kullanan kişinin çıkarlarınca hareket eden bir aptal sürüsüne dönüşüyor oysa
kurtulmak için çok da zeki olmalarına gerek yok mevcut olan beyinlerini kullanmaları
fazlasıyla yeterli o nedenle başlığa “akıllı olun” yazmadım “aptal olmayın” yazdım. Hem de
başkasının yapıp yapmaması senin neden bu kadar umurunda ki o kişi yapmış ya da
yapmamış sanane. Sen önce bir kendin yapsana birisi size para teklif etse bu kadar kolay olsa
herkes alırdı deyip parayı almayacak mısın? Ya bırak da kolay olsun arkadaşım. Bu kadar
kolay mı oldu? evet, bu kadar kolay oldu.
Kurallar sadece oyunlarda vardır. Ve eğitim sistemi de bu şekilde çalışarak sizin
beyninizi yıkar sizi aptal yapar ve parlayıp başarı elde etmek için dahi olmanıza gerek yoktur
aptal olmayın yeter peki eğitim sistemi beyninizi nasıl mı ?yıkar sizi sınava sokar ve tek
başınasınızdır ve hiçbir teknolojiden faydalanamazsınız ve size bir soru sorulur su kaç
derecede kaynar bunu bilmeye ihtiyacın yok zor yola gitmene ve onu ezberlemene gerek yok
istediğin zaman internetten bulabilirsin veya karışık problemler çözmene gerek yok bunu
cebindeki telefonda yapabilir neden bunu öğrenesin neden zor olanı yapasın ki neden kolaya
kaçmıyorsun zehirlenmişsin ve kolayın olmadığını inanıyorsun ve oyunlar onlarda kurallar
vardır ve birileri onları kolay olmaması için düzenler çünkü oyundan hedefe ulaşmaya
çalıştığın için zevk alırsın ve bir rekabet söz konusudur bu durumda hile yasaklanır ve kolay
yollar kapatılır çünkü bunları yapabilecek birisi vardır ama dünya böyle işlemez dünyada bir
patron hiçbir şeye sahip olmadan başkalarının üzerinden para kazanabilir hatta karşıdakine
10.000tl kazanmasını söyleyip 5000 tl sine katma değersiz el koyabilir ve hakkı yenen kişi
bundan rahatsız değildir çünkü dediğim gibi aptaldır bu sistem ve birçok sistem bir hiledir
dünyanın bugları ve kolay yolları vardır. Gerçek hayat oyuna benzemez bir oyunda oyuna
başladığın gibi kimse sana hiçbir şey yapmadan herkesden fazla itemi vermez çünkü oyunda
adalet doğrudan sağlanabilir çünkü bir yapımcı vardır ve oyununu satmak ister oyuncular ise
adalet ister herkes oynadığı kadar item almalı şans işlerinde ise ihtimaller eşit olmalıdır.
Fakat dünyada böyle bir adalet söz konusu olamaz çünkü adaleti sağlayacak bir yapımcı

yoktur varsa da pek umrundaymış gibi gözükmüyor kısacası eğer bir oyunda
bölümleri birden bire atlayabileceğin bir kapı kenarda duruyorsa bu durumda yapman
gereken neden millet bu kapıdan geçmemiş veya böyle bir kapı olsa herkes geçerdi değildir.
Bu aklınıza geldiğinde kendinize su cevabı verin neden bu kapıdan geçmemişler çünkü
aptallar yanlış anlaşılmak istemem eğer karşınızdaki şey şüpheli ise bu durumu
araştırabilirsiniz eğer birisi size paranızı anında 10 a katlayacağını söylerse lütfen o insandan
kaçmayın ve olsa herkes yapardı demeyin herkes yapmaz çünkü herkes aptal olduğunu
varsayın bi siz akıllısınız sadece o kişinin gerçekten size o parayı verip vermeyeceğini veya ne
kadar süre vereceini veya dolandırıcı olup olmadığına bakın insanların yapmaması
yapılmaması gerektiğine bir kanıt değildir insanlar aptal olduğu içinde yapmıyor olabilir bu
durumda kaç kişinin böyle bir şeyi düşündüğü mühim değildir senin öyle düşünüp
düşünmemen önemlidir topluluklara güvenmeyin size bir örnek vereyim daha önce
kaliforniyada adamın biri kalbinden rahatsız oluyor ve yolun kenarındaki çime yıkılıyor en
öndeki adam yardım etmeden geçince arkasında ki diyor ki eğer adamın yardıma ihtiyacı
olsaydı öndeki adam yardım ederdi. Dersin bu soru kolay olsa herkes yapardı sorusunun
tıpatıp aynısıdır. O önündeki insanların o adama yardım etmemiş olması o adamın yardıma
ihtiyacı olmadığını kanıtlamaz ki sadece

öndeki insanların aptal olduğunu kanıtlar aynı şekilde kolay bir fırsat gördüğünüzde
insanların bu fırsatı değerlendirmemiş olması bu fırsatın olmadığını kanıtlamaz o insanların
aptal olduğunu kanıtlar. Ve bu kaliforniyadaki arkadaş yardım çağırılmaması nedeniyle kalp
krizinden öldü.
Bölüm 6: ETİK ALGISI
etik algılarınızı genişletin insanlar bulundukları tarihe zamana ve mekana göre farklı
şekillerde yargılanırlar. Örneğin hitler 1. dünya savaşında bir vatansever. Birahane
darbesinden sonra vatanına ihanet eden bir darbeci. meclisi fesh edip führer olduktan sonra
kahraman kurtarıcı 2. dünya savaşı kaybettikten sonra diktatör faşist. Fakat hitler hep aynı
kişi ve aynı ideolijiye sahip fakat içinde bulunduğu durum üzerinden geçen zaman gibi bir
çok metrik onun ve daha bir çok kişinin hakkında bulunduğu duruma göre farklı yorumlar
getirilir. Şuan günümüzde insanların kafasındaki bu doğru-yanlış algısını genellikle yasalar
belirliyor ve bu bazılarının gerçekten çok işine geliyor çünkü mesela diyelim şuan benim
insanlara bonzai satmam doğru bir hareket mi günümüzün değer yargılarına göre türkiye de
bu yanlış bir hareket değil mi ama mesela ben bonzai satmak istiyorum fakat günümüzdeki
insanlar bunu doğru bulmadığı için bunu yapmam benim de kötü bir insan olduğum kanısına
insanları vardırırdı ama bunu değiştirmenin tek yolu insanların değer yargılarını etik algılarını
değiştirmek ve normal şartlarda benim bunu yapmam için teker teker herkesi ikna
edebilmem lazım en azından çoğunluğu fakat şuan devlet adı altında öyle bir yapı oluşmuş ki
bir yasa çıkararak insanları bunun etik veyahut etik dışı olduğuna ikna edebiliyorsunuz. Ve
bunu bizim etik algılarımızı edindiğimiz yöntemi kullanarak yapıyor. Mesela küçükken gittin
örnek veriyorum vazoyu kırdın. Ve ardından annen baban somurttu dövdü azarladı veyahut
bu yaptığını onaylamadığını bir şekilde belli etti ve sende dedin ki demek ki bu yanlış bir
davranış. Devlette örnek veriyorum diyor ki bu dünyadaki topraklar araziler sizin değil onlara
sadece parasını veren arsanın sahibi girebilir özel mülkü çıkarıyorum. Sen ilk başta diyorsin ki
öyle iş mi olur burası kocaman dünya neden başka bir toprağa girmek için birisinden izin
isteyeyim ki sonra devlet sana ceza kesiyor kınıyor. Hapse atıyor. Vs. sonra sen diyorsun ki
demek ki bu yanlışmış sonra oğluna diyorsun ki oğlum bak belli arsaları belli kişilerin ilan
etmişler girmek yasak yanlış bir davranış o da diyor ki tmm sonra bir bakıyorsun artık belli
yerlerin belli kişilere ait olması doğru ve etik bir davranış. Şuan da tamamıyla olmasa da
neredeyse yasadışı ile etik dışı aynı anlama geliyor. Bunun ne kadar saçma ve garip
olduğunun farkında mısınız? O yüzden size tavsiyem bir davranışın doğru olup olmadığını
değerlendirirken toplumsal etiği bir kenara bırakın ve deyin ki bu davranış doğru mu
doğruysa deyin ki ben bu davranışı yapsam linç edilir miyim yani bu toplumsal etiğe uygun
mu eğer değilse azmı değil çok mu değil çok değilse sen o işten en iyisi vazgeç çünkü onu
yaparsan senin ağzına sıçarlar sen onun yine de doğru olduğunu bil ve fazla dillendirme
hatta caydırıcı ortam ortada yoksa veya senin ağzına sıçılabileceği ihtimalini göze alıyorsan
yapadabilirsin. Sonuçta o davranış senin etiğine göre doğru mesela ben şuan darbe yapmak
istiyorum ve bunu doğru buluyorum. Ve yahutta mesela davranışı yanlı bulduğum bazı
kimselerin öldürülmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama şimdi ben bunu dillendirirsem benim

ağzıma sıçarlar çünkü bu toplumun günümüz etik yargısıyla yanlış bi davranış şuanda işte
sen senin bilinse insanların gözünde nasıl gözükeceğini umursama çünkü onlar değişir sen
daha güçlü olursan onla farklı bir yerde doğarsa farklı bir çağda yaşarsak farklı bir ailede
doğarlarsa farklı bir medyadan haber okurlarsa farklı yasalara tabi olurlarsa falan filan işte
onlar değişir yani bu kadar aptal mı diye düşünüp vazgeçme evet o kadar insan aptal. Yani
insanların aptal olduklarını farz et yoksa sende aptal olursun. Şimdi bu durumda ben eğer ki
elime gerekli fırsat veyahut güç geçerse bu darbeyi yine yaparım ve zaten eğer ki başarılı
olursam bu kez de insanların etik yargıları yeni yasaları olur. Veya o öldürmek istediğim kişiyi
eğer ki başıma gelecekleri göze aldıysam veya ortada bir risk yoksa o kişiyi gönül rahatlıyla
öldürebilmeliyim. Fakat bu kendi yasalarını koyma işi tabiri caizse göt ister. Çünkü bizler
insanız ve doğduğumuzdan beri bu etik algısına maruz kalıyoruz bu nedenle doğru olduğunu
bilsek bile bu işi yaparken kendimizi kötü hissedeceğiz hatta küçük bir azınlık hariç kimse bu
işi yapamayacak çünkü dediğim gibi biz izole olmadık doğduğumuzdan beride duyduğumuz
şeyler belli o yüzden mesela suç ve ceza kitabında da bir nevi bu konu işleniyor ana
karakterimiz fakir ve haksızlıklara maruz kalmış kız kardeşi aç ve bu durumda ona bile para
gönderemiyor fakat alt kadındaki kadın bir tefeci zengin ve o da kadının tam tersi hak
yiyecek türde kısacası ana karakterimin etik algısına göre bu kadının öldürülüp bu altınların
kendisinin haksızlığa uğradığı paraları ve kız kardeşinin açlığının doyurulması için kullanılması
etik ama işte burada diğer bir durum devreye giriyor ana karakterde onu yapacak göt var
mı? yani o götü kocaman olan seçkin azınlıktan mı ana karakterimi kendisinin o azınlıktan
olduğunu düşünerek bir plan yapıp kadını öldürüyor. Fakat eli ayağına dolaşıyor suçluluk
hissediyor ve vicdan azabı çekiyor. Ama neden hani bu yaptığının doğru bir davranış
olduğunu düşünüyordu işte burada dediğim durum devreye giriyor her ne kadar bu karakter
mantıklı düşündüğünde bunun doğru olduğuna karar verse de doğduğundan beri tam tersi
bir algıya maruz kalmış ona doğduğundan beri demişler ki öldürmek kötü çalmak kötü ve bu
durumda karakterimiz. Doğru olduğunu düşündüğü bir şey yapmasına rağmen o seçkin
azınlıktaki göt onda olmadığı için pişman olup teslim oluyor ve hapse giriyor. Dikkat edin bu
karakter teslim oluyor yakalanmıyor ve teslim olmazsa yakalanmayacakta yani bu adamın
teslim olmasının tek nedeni toplumsal etik algılarını ters düştüğünden dolayı hissediği vicdan
azabı ve biz buna rağmen bu karakter adam kadar bile cesur değiliz doğru olduğunu
düşündüğümüz şey eğer toplumsal etiğe terse onu denemiyoruz. Bile adam doğru olduğunu
düşündüğü şeyi yapacak kadar cesurdu fakat bunu devam ettirecek kendini vicdan
azabından kurtaracak kadar değildi. Ve özelliklede siyasi alanda ama genel başlıkta tüm
alanlarda başarılı olan insanlar iş o göte sahip azınlık mesela atatürk devlete ihanet etti
darbe yaptı. cumhuriyeti kurdu. yüzbinlerce insanın öleceği savaşlar yaptı. Rejimi değiştirdi
Çünkü bu davranışlar onun mantıklı düşündüğünde doğru hareketlerdi. Etik algısına uygundu
ve o toplumsal olarak şuan neyin düşünüldüğünü umursamadı çünkü bu düşüncelerin
değişebildiğini biliyordu. Ve kendisinin doğru bulduğu şeyi yapıp birde arkasında duracak
kadar cesurdu ve öylede oldu hakkında ki yargı değişti. Bir zamanlar vatan hainin şimdi vatan
kahramanı gördüğünüz gibi ne oldu toplumsal etiğe yapılan davranışlar mı değişti olaylar mı
değişti hayır sadece şartlar ve bakış açıları değişti bir baktın kötü iyi, iyi kötü olmuş ve bu
şekilde kendi etiğinin peşinden gidecek kadar cesaret sahibi daha bir çok isim sayabilirim
mesela hitler, newton,rockefeller, hz muhammed, el chapo , pablo escobar , jül sezar,
abdullah öcalan, cahar dudyev, che guevera , enver paşa
bakın bu insanların yaptıkları doğru ya da yanlış demiyorum o sizin etik algınıza kalmış bir
durum ben diyorum ki bu insanların etik algıları geniş kendilerinin doğru olduğu
düşündükleri şeye kendileri karar veriyorlar. Ve toplum tarafından o an vahşice veya ayıp
olarak görünen şeyleri soğukkanlılıkla yapıp bundan vicdan azabı duymuyorlar. Bu insanların
genelde siyasi figürleri olduğunu söylememin nedeni de eğer ki yeni bir siyaset
uygulayacaksan eski siyasete ve yasalara karşı durman gerekiyor ki buda çoğunlukla
toplumsal etiğe de karşı durmak demek mesela suç dünyasında böyleuyuşturucu satmanın
doğru bir şey olduğunu düşünüyorsam adımı duyurmam için doğru olduğunu düşündüğüm
şeyin arkasından gidecek kadar cesur davranıp uyuşturucu satmam lazım. Ki mesela üstte
verdiğim isim örneklerinden de zaten anlamışsınızdır bu insanların bazıları şuan hala
toplumsal etiğe ters gözüküyorlar fakat buna rağmen doğru bildiklerini yapıyorlar yani şuan
hala bu insanlar için çoğunluk vatan haini, terörist, hırsız, katil gibi terimleri hala kullanıyor
bazılarını tarih öyle yazdı bazılarının ise hala hikayesi yazılıyor. Mesela bu kişileri teker teker
ele alın ve tamamen dininizden milletinizden ırkınızdan cinsiyetinizden arının ve deyin ki
aslında bu adam kendince onun açısında haklı merak etmeyin kimse duymayacak. Genel
etiğin dışından onların hakkında yorumlar yapın bu etik algılarınızın gelişmesini sağlar
mesela pkknın kendilerine göre haklı olduklarını hz muhammedin haksız olduğunu hitlerin
sadece vatanını koruduğunu newton iğrenç bir insan olduğunu falan söyleyin böylece
toplum etiğinize göre değil kendi etiğinize göre düşünmek açısından tabularınız kırılacak ve
toplumsal etik adına yanlış yolda veya kötü insan olarak adlandırılan bazı kişilerin gerçekte
iyi olduğunu farkedeceksiniz veya üstüne toz kondurulmadan övülen kişilerin söylendiği
kadar iyi insanlar olmadıklarını göreceksiniz. Eğer ki bu işi tam anlamıyla becerirseniz
gerçekten başarı ve hayatı anlamak adına gerçekten de level atlarsınız. Gözünüz açılır büyük
oyunu görmeye başlarsınız. Yanlış anlamayın toplumsal etiğin iyi dediği kişi gerçekten de size
göre de iyi olabilir ama siz yine de iyi inceleyin çünkü ne kadar açık açık söylemeyecek olsam
da bence iyi gösterilen bazı insanlar o kadar da iyi değil hatta kötü sadece kendi doğruların
arkasından gidecek kadar cesur ve bunu toplumun yeni etiği haline getirecek kadar güçlüler.
O yüzden arkadaşlar o şuan iyi insan dediğimiz başarılı dediğimiz insanlar zamanında toplum
tarafından kötü insan olarak nitelendiriliyordu yani eğer bir karar vereceksiniz. Topluma göre
bunun kötü bir davranış olmasını önemsemeyin sadece eğer ki yasadışıysa yakalanmamak
için daha dikkatli davranın onu insanlar ayıplıyorsa fazla insanların yanında bahsetmeyin
böylece uğrayacağınız zararı da minimuma indirirsiniz bununla birlikte eğer ki yapmak
istediğiniz şeye toplumsal etik mani olmuyorsa o azınlıktan olmasanızda istediğiniz başarıyı
elde edebilirisiniz. Bununla alakalı çok güzel bir söz okumuştum social media filminin
sloganıydı facebook için kullanılmış. Birkaç düşman edinmeden 500 milyon dost edinemezsin
diye o yüzden eğer yapacağınız şey sizin için doğruysa onu yasaların, insanların veya dininizin
onaylaması gerekmiyor doğruysa doğrudur yanlışsa yanlışdır.

İdeal insan yasalara uyan insandır doğru olan budur deriz fakat bu yasa denilen şeylerin de
insanlar tarafından konulduğunu unuturuz yanlış anlamayın gidin yasalara karşı çıkın
kurallara uymayın. Demiyorum sadece diyorum ki kendi etik algılarınız dahilinde mantıklı
olanı yapın. Fakat tercihen kendi etik algılarınız günümüzdeki insanların algısıyla ters
düşüyorsa kendi fikrinizi açık etmeniz bazı konularda hiç de hoş karşılanmayacaktır bu
nedenle bunu yapmayın. Ama eğer siz bir şeyi etik olarak yanlış görmüyorsanız lütfen onu
yapmanız karşısındaki tek engel yargılanma korkusu olsun.

Bölüm 7: EKİP KURMAK


Şimdi ki bölümün konusu oldukça önemli belki de kitabın en önemli bölümü bile olabilir. O
yüzden anlayarak okumanızda kesinlikle fayda görüyorum. Şimdi gelelim konumuza insanlar
farklı yetenek ve el becerileri gerektiren farklı işlerde çalışırlar ve para kazanırlar. Herzaman
olmasa da genellikle insanlar ortaya çıkardığı işlerin ne kadar iyi olduğuna göre hayat
tarafından para ün gibi şeylerle ödüllendirilirler ve bu nedenle bizlerde yapacağımız şeylerde
ortaya iyi birşeyler çıkarmak isteriz sınava çalışırken işe giderken spor yaparken vs. Fakat
bazılarımız yeteneklerini, el becerilerini ve zekalarını hatta belki kuvvetlerini kullanarak
ortaya iyi işler çıkarma da pek te iyi olmayabilir ve bu normal olarak hayatın dağıttığı
ödüllerden daha az pay alabileceğimizi düşündürebilir fakat bu doğru değil yanlış anlamayın
para ün ve başarılar o işin ne kadar iyi yapıldığıyla doğru orantılı fakat dikkat edin ne kadar
iyi yaptığınız demedim yapıldığı demedim yani siz yapmak zorunda değilsiniz. Mesela
futbolcuların çok iyi para kazandığını düşünün ve sizin de bu alanda para ve ün kazanmanız
için iyi futbol oynanması gerekiyor. Ama siz oynamak zorunda değilsiniz mesela sizin
yetiştirdiğiniz ünlü bir futbolcunun menajerliğini üstlenebilirsiniz.

Ya da mahkemeye çıkacak olduğunuz da yasaları bilmek veya kendini savunmak konusunda


yeterince iyi olmayabilirsiniz ve beraat etmek için iyi bir şekilde savunulmanız lazım ama siz
savunmak zorunda değilsiniz. Bir avukat tutabilirsiniz. Veya para hesaplarında ki giriş çıkış ve
ödemeleri yeterince iyi yönetemiyor musun? ama onların iyi yönetilmesi gerekiyor. Evet
ama ben yönetmek zorunda değilim bunu bir muhasebeci yapmalı. Ya da canım güzel bir
yemek mi yemek istiyor fakat yeterince iyi yemek yapamıyor muyum? kimin umrunda bunu
benim yerime bir aşçı yapmalı. Gördüğünüz gibi en güzel yemeği yiyor mahkemelerde güzel
savunuluyor ve paranızı efsane yönetiyorsunuz. işin garip yanı hiçbirinden bi bok anlamıyor
olmanız gördüğünüz gibi mükemmel işler ortaya çıkarmak için mükemmel olmanıza gerek
yok sadece mükemmel olanlara para vermeniz yeterli. Bu durumda bana İyi diyorsun güzel
diyorsun da bunlar paran olduğunda halledeceğin kendi işlerin ve benim bunlara harcayacak
yeterli param yok. Evet dostum haklısın ama bu yöntemin aynısını para kazanmak için yani
bir iş kurmak için de kullanabilirim. Öncelikle bir iş kurmak için müşteriye bir hizmet
sağlamanız gerekir ve ne kadar fazla müşteriye ne kadar iyi hizmet sağlarsanız doğrusal
olarak o kadar fazla para kazanırsınız. Ve ben mükemmel bir işletme kurmak istiyorum.
Böylece mükemmel paralar kazanacağım fakat ben bu hizmeti sunmak için mükemmel
değilim o zaman mükemmel olanı bul ve para ver sonra onun hizmet verdiği müşterilerden
parayı fazlasıyla geri al işte buna kâr derler adamım böylece hiçbir şey anlamadığım bir
konuda mükemmel bir işletme kurmaya başardım. İster bir yazılım firması bir hukuk bürosu
veya lokanta işte bu şekilde para kazanabilir. Mahkemede kendinizi savunabilir veya eşsiz
yemekler yiyebilirsiniz. unutmayın siz kendi acemi kafanızla işlere karışmamalısınız. Her şeyi
ama her şeyi onlar yapmalı siz sadece ödülleri toplayacaksınız. Bırakın işleri profesyoneller
yapsın. Dediğim gibi sizin iyi bir iş çıkarmanız veya bir konuda çok yetenekli olmanız önemli
değil. Yetenekli bir yazılımcı olmaktansa bir bilgisayar kullanmasını bile bilmeyen bir yazılım
şirketi sahibi olmayı tercih ederim. Fakat bir yeteneği bu genellemeden istisna tutuyorum.
Bu yetenek bu yazdıklarımı uygulayacaksınız. Son derece önemli bu yetenek ekip kurma. Bu
yeteneği yeterince iyi kullanmış ve ilerlemiş birisiniz düşünün işletmeleri var onların
yöneticileri var çalışanları var işletmenin bağlı olduğu bir şirket var onunda çalışanları insan
kaynakları ceo su var avukatı var muhasebecisi var ve siz tüm bunları kapsayan kadroyu ekibi
kurduğunuz zaman artık sizin pek bir şey yapmanıza gerek kalmaz. Hatta hiçbir şey
yapmanıza gerek kalmaz fakat buna rağmen ödülün en büyük kısmını yine de siz alırsınız peki
bunun sebebi nedir? Hiçbir şey yapmayan biz neden en büyük ödülü alırız. Işte bu ekibi
kurduğumuz için ve en yetenekli kişileri bulma ve onları oldukça iyi bir anlaşma ile ekibinize
katılmaya ikna etmeniz gerekir. Ve işte bu durumda da en önemli yetenek ekip kurma değil
ikna yeteneğidir. Yani kısacası bir becerinin veya yeteneğin çok karlı olduğunu
düşünüyorsanız illa ki o beceriye sahip olmak zorunda değilsiniz.

You might also like