Professional Documents
Culture Documents
Kur an Kitapl: 26
yayinOsemerkand.com
978-605-4565-53-5 (tk.)
ISBN: 978-605-4565-70-2 (5.c)
Editör
Dr. Mustafa Bahadrolu
GENEL DAITIM
B POZTF
D/!frTM
TÜRKYE: Eyüpsutan Maf Esma
Td: 0216 564 26 26
AVRUPA
Sok* No 7/A Samand ra-Sancaktepe-lstanbul
füc 0216 564 26 36 ortre s* »^fflTeVandpaarlaracûfTi
Erol Meflen GmbH Kölner Str. 256-51149 Kûln Tel.: 0 22 03 / 36 94 9C
Far 022 03/36 94 910 Oaliaa Sata*: «w onlneter de E-Mail: inJoöerolmedien de
)
fî Tefsîril-Kur'âni'l-Mecîd
bn Acîbe el-Hasenî im
TKLME
SEMERKfiND
ÇNDEKLER
Zinann Cezas
473
Yeryüzündeki bretlik Olaylar
475
Hidayet
J
Yüce Allah'n Elindedir
477
Münafklarn Tuhaf Hali
üzere bulunduunu bilecekler" (Tâhâ 20/135) âyetiyle bitti. Bunun tam olarak
bilinmesi, bu sûrenin evvelinde belirtilen hesap gününde ortaya çkar.
Cenâb- Hak, bu hesap gününün yaklatn hatrlatarak öyle buyurdu:
.
14
<
^
I Sureye, özellikle peygamberlerden ve onlarn kavimi eriyle olan münasebetlerinden bah-
settii için Enbiyâ (peygamberler) sûresi ad verilmitir (Mütercim)
" . "
Bismillâhirrahmanirrahîm
Tefsir
Âyet öyle devam ediyor: " Hal böyle iken onlar, ondan tam bir gaflet
"
Âyette, Onlara ne zaman Rab' ler inden yeni bir âyet gelse" buyrula-
rak, âyetin Rab'lerine nisbet edilmesi, onun erefini göstermektedir. Bu
ayrca, ondan yüz çevirmenin ne kadar çirkin bir i olduuna iaret et-
mektedir.
nen âyet için "yeni" denmesi, onun lâhî hikmete uygun olarak,
zaman içinde parça parça inmesidir.
Yahut yakn zamanda yeni bir âyet inse, ona kar böyle yaparlar.
Âyetin yeni olmas, inme zaman itibariyledir; yoksa lâhî kelâm olarak
Kur'an'n manalar ezelîdir; o manalarn bu harf ve seslerle ortaya ko-
îbn Râhûye1 demitir ki: "Kur'an, Rabbü'l -izzet' ten geliiyle ezelîdir;
yeryüzündeki insanlara iniiyle yenidir."
Âyetin toplu manas udur: Onlara Rab'lerinden yeni bir âyet geldi-
inde, onlar, kalpleri gaflet içinde olup kendilerine okunan âyeti oyun
ve elenceye alarak dinlerler. Bu, onlarn, an gaflet içinde olmalarn-
dan ve ilerin sonunu düünüp görmekten ileri derecede yüz çevirme-
lerinden ileri gelmektedir. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
3 lbn Râhûye, Ebu Yakub Ishak b. brahim b. Mahlcd et-Tcmîmi el-Hanzaliel-Mervezî (v.
238/853), hadis, fkh ve tefsir âlimidir. Müsncd isimli hadis kitab yannda et-Tcfsîr, e$-
Sünen, cl-Câmiu l-Kebr, el-Câniu 's-Sagir, cl-Musatnef, Kitâbii'l-IIm gibi eserleri de vardr
(bk. Abdullah Aydnl, "lbn Râhûye". DA. 20/241).
16 21. ENBYÂ SÛRES 1-3 Cüz: 17
ölüm anndaki sekeratta uyanrlar; dierleri ise Cenâb- Hak'ta (lâhî te-
celliler içinde) fâni olduklar için, gaybet hallerinden yani lâhî ak için-
de kendilerinden geçme hallerinden ebediyen dönmezler."
Bir grup, hesaba çekileceklerini hiç unutmad, onu devaml göz önün-
de tuttu ve onun için hazrland. Onlar salihler, âbidler ve zâhidlerdir.
• / 1 1
“ * + w
Yi i;
'A*
'
l
^ > 1 1- ^ ;! ' * * t î
* ' '
Ja
pI
*•
* - 'ti
c* CjQi yi
I
j; i/^
f '
j;
D fe' Uni-Jtf
0 j. f&î ü © 50yi
... Ayrca o zalimler gizlice öyle dediler: "Bu sadece sizin gibi bir
zin gibi bir insandr. Onun getirdii ise bir sihirdir. imdi siz göz göre göre
"
sihre mi gelip uyacaksnz?' Yani siz, onun sihir olduunu bilerek bu zata
" Peygamber dedi ki: Rabbim, yerdeki ve gökteki her sözü bilir." Yani ey
Mihammed, de ki: Rabbim, gizli olsun açk olsun, gökte olsun yerde ot-
sun, bütün sözleri bilir. Sizin gizli olarak konutuunuz hiçbir ey O'na
gizli kalmaz. O, söylediklerinizi aça çkarr ve size onun cezasn verir.
Allah Teâlâ, Peygamberime [sallallahu aleyhi vesellem] onlarn hallerini
dir. Söylenen sözün gizli olmasyla açk olmas arasnda Allah için hiç-
Âyet öyle bitiyor: "O, her eyi iiten ve her eyi bilendir. " Her eyi ii-
tir; her eyi bilir. Onlann gizli konumalan da bunun kapsamna girer;
"
Allah Teâlâ devamndaki âyette buyurdu ki: Onlardan önce helâk et-
tiimiz hiçbir ehir halk iman etmedi ; imdi senden mucize isteyen bunlar
Yüce Allah' yakînen bilen ve kullan Allah'a davet eden kâmil in-
Her asrda, o asr içinde yaayan seçkin ârifleri inkâr eden, onlar
hakknda sihirbazlk ve delilik iftiras atan kimseler bulunmutur. Yüce
Allah hakknda iftira edilmesi de geçmiten beri devam edegelen bir
durumdur.
lince, kim onlara haksz yere eziyet ederse genelde hemen cezas verilir.
ijli- s;
f
su y rjLi^ u; © y
d^ii; m y (U^Jii ü^
J JJ © ^jju.
© Oja^ f^i f-i ÇV£f ^-^.;jl üîjîî JJ © ^Lijl
Tefsir
Cenâb- Hak bu âyetlerde kâfirlerin, "Bu sadece sizin gibi bir insan
deil midir?" (Enbiyâ 21/3) sözlerine cevap verdi. Bunu, onlarn, "Eer du-
rum dediimiz gibi deilse , önceki peygamberlerde olduu gibi o da bize hr
mucize getirsin" sözlerine cevaptan sonra yapt. Çünkü onlar bu sözü,
muhatab âciz brakmak için söylediler; onlara hemen cevap verilme-
si gerekti. Benzer durum, yüce Kur'an'da defalarca geçer. Mesela, Hûd
sûresinin 33. âyeti, Hicr sûresinin 8. âyeti ve dier sûrelerdeki âyetler
buna örnektir.
Cenâb- Hak, onlara cevap olarak buyurdu ki: "Biz, senden önce geç-
mi ümmetlerde de sadece erkekleri peygamber olarak gönderdik."
22 21. ENBYÂ SÛRES 7-10 Cüz: 17
A
Ayette, peygamber olarak gönderilme konusunda Resûiullah'a [sai-
iller. " Çünkü her kim gdaya, yeme içmeye muhtaç ise kâinatta cereyan
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Sonra onlara verdiimiz yar-
edenler bulunsa da onlara genel bir azap gelmez, belki Allah onlann
neslinden Allah Teâlâ'nn birliine iman eden kimseler çkarr.
Âyet öyle bitiyor: "nkâr ve isyanda haddi aanlar ise helâk ettik."
Allah Teâlâ, yüce Kurian'n içerdii eylere son derece önem ver-
diini göstermek ve bir de iman etmeyen muhataplarn inkârda zirve
noktada olduklarn bildirmek için söze yeminle balad. Bununla öyle
denmek isteniyor:
vahiy almasdr. Veliyi avam insanlardan ayran özellik ise velinin bü-
tün kötü ilerden uzak olmas, faziletlerle süslenmesi ve birde kalbinde
irfan güneinin parlamasyla varlklar müahede etmekten, yani kendi-
sine ait müstakil bir vücut görmekten uzak olmasdr. Bu durum, fenâ
ve bekâ makamlarna ulaarak elde edilir. O da öyle olur:
Ârif önce, asl yaratan müahede ederek yaratlandan fâni olur (on-
dan gönlünü çeker); sonra lâhî hikmet gerei dier varlklar da müa-
hede eder; çünkü varlklara ait ilâh hukuku korumak için bu gereklidir.
Ârif ayn zamanda bütün varlklara lâhî kudret yönünden nazar eder
ve onlar fâni görüp hepsinden kalbini çeker. Bu iin hakikatini sadece
gerçek zikir ehli olanlar anlar. Velilerin makamn ancak onlarla birlik-
te ilâh! huzura girenler bilir. Onlann hali yalnz kendileri gibi olanlara
"
sorulur. Allah Teâlâ, Eer bilmiyorsanz zikir ehline sorun (Nahl 16/43)
buyurmutur.
Evet, Allah tarafndan özel olarak seçilen veli nefsine sahiptir; nefsi-
nin ehvetine uyup kendisine galebe çalmasna engel olur. O, lâhî izin-
le, temkin halinde, ileri derecedeki yakîni ile nefsin hazlann verir, hak-
larn korur. Allah Teâlâ lutuf ve keremiyle bizleri de onlardan yapsn.
"
!
Allah Teâlâ'nn, "Eer bilmiyorsanz zikir ehline sorun " âyeti hakkn-
da geni açklama, Nahl sûresinin Hayrl
43. âyetinin tefsirinde geçti.
Cenâb- Hak yukarda, "Biz, haddi aanlar ise helâk ettik" âyetinde
ü J 1
^ 15 Y © 0^*; ul. zi ISI üzu dj-i
11. Biz, zfl/im o/an nice ehirleri ktrtp geçirdik ve onlardan sonra
baka toplumlar var ettik.
13. Onlara dendi ki: " Kaçmayn ! çinde keyif sürdüünüz nimetle-
re ve yurtlarnza dönün ; çünkü size sorulacak."
14. Dediler ki: " Vay bamza gelenlere! Gerçekten bizler zalim
kimselerdik."
Tefsir
Ccnâb- Hak buyuruyor: "Biz, zalim olan nice ehirleri krp geçirdik .
Yani biz, Allah Teâlâ'nn âyetlerini inkâr ederek zalim olan pek çok eh r
"
halkn helâk ettik. Âyette geçen "knp geçirdik" ifadesi, yüce Mevlâ'nn
onlara kar iddetli gazabn ve kzgnln açkça göstermektedir.
Âyetin devam öyledir: “Onlar helâk ettikten sonra, onlarn nese-
binden ve dininden olmayan baka toplumlar var ettik." Bu âyette onlarn
toptan helâk edildiklerine ve bütünüyle köklerinin kazndna dikkat
çekilmektedir.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Onlar azabmz hissettikle-
rinde, yani olay gözleriyle gören kimsenin anlad gibi, iddetli aza-
bmzn geleceini kesin olarak anladklarnda, bineklerine atlayarak
arkalann dönüp oradan süratle kaçyorlard ."
Onlara, lisan- hal ile veya bir melein diliyle yahut orada bulu-
nan müminler tarafndan kendileriyle alay etmek ve onlar knamak
için dendi ki: "Kaçmayn! çinde keyif sürdüünüz nimetlere ve kendisiyle
Âyetin,
"
Çünkü size sorulur " ksmna, yukardaki manann dnda
u yorumlar da yaplmtr: Sizden bir ey istemek için gelinir. Çünkü
onlar zengin kimselerdi.
fidye verirsiniz.
Rivayet edildiine göre bu âyet, Yemen'in bir ehri olan Hadura aha-
lisi hakknda inmitir. Bu ehrin ahalisi Arap idi; Allah Teâlâ onlara bir
peygamber gönderdi. Onlar, kendilerine gelen peygamberi yalanlayp öl-
7
dürdüler. Bunun üzerine Allah Teâlâ onlara, Buhtunnasr' musallat etti.
Buhtunnasr onlann bir ksmn öldürdü, bir ksmm esir ald. Onlar hezi-
mete urayp kaçmaya balaynca, melekler kendileriyle alay ederek,
7 Buhtunnasr, milâttan önce 605-562 villan arasnda hüküm süren, vahudi devletini orta-
dan kaldrarak Kudüs'ü ve Süleyman Mabedi' ni yakp ykan Bâbl kraldr (geni bilgi
için bk. Ömer Faruk Harman, "Buhtunnasr", DA. 6/380-381).
28 21. ENBYÂ SÛRES 11-15 Cüz: 17
"
Kaçmayn yurtlarnza ve mallarnza geri dönün!" dedi. Buhtunnasr
;
onlan takip etti, yakaladklarn klçtan geçirdi. O srada gökten bir ses,
" Vay bamza gelenlere! Helâk bize! Gerçekten tizler, azab hak et-
Nice kalpler vardr ki biz, onun içinde bulunan ek, üphe ve ku-
kulan kökünden kazyp attk. Kalp, bu bo ve bozuk düünceler sebe-
biyle zalim olmutu (hak üzere hareket etmiyordu). Biz o kalpteki ek ve
üpheleri, bo kukulan çkanp attk. Onlann yerine kalbe nurlan, srla-
n ve dier ilimleri yerletirdik. Kalpteki ek ve kukular, kalbe, her eyi
kahreden zatn huzurundan gelen lâhî vâridatlann inmesiyle balanna
gelecek azabmz hissettiklerinde kalpten kaçmaya balarlar. Çünkü ilâh
vâridatlar, her eyi hükmü altna alp kahreden yüce Mevlâ'nn katndan
gelmektedir. Bunun için, kalpte karlatklan zulmetleri datp yok eder-
ler. O zaman kalpteki bu zulmetlere, yani ek ve bo kukulara denir ki:
"Kaçmayn, fakat nurlara dönün, nurla buluun ki birçok varidat ve
srra kavuun; bulunduunuz yerde (nurla temizlenmi kalpte) Cenâb-
Hakk' müahede ile nimetlenip keyfedin; belki sizden birtakm efler
sorulur." Yani halli zor iler hakknda sizden fetva sorulur. üphesiz
kalp, manevi kirlerden arnp sâfi hale gelince, kendisine srl ilimler ve
h bk. Salebi, el-Kcf r'l-Beyân, 4 / 234-235. Az farkl ve daha ksa bir rivayet için bk_ Kurtubî,
’l-Cdmi' l-Ahkâmi'l-Kur'ât, 11/183-184.
Cüz: 17 21. ENBYÂ SÛRES 16-18 29
cellileri albnda sessiz ve sakin bir hale gelinceye ve kahhâr olan Allah
ile huzur halini elde edinceye kadar devam eder. Bunlar, âyetlerden ç-
karlan ince iaretlerdir; onlar sadece ince anlay ve yüksek seviyede
Hayrl ilerde muvaffak olmak
ilim sahibi olanlar anlar. sadece yüce
Allah'n yardmyla mümkündür.
zel bir fayda için olduunu, hiçbirinin bir oyun ve elence için yaplma-
dm, kendisinin bo ve abes bir i yapmaktan yüce ve uzak bulundu-
unu belirterek öyle buyurdu:
Sik j :
© jsUtf \& ö] ÜjJ j- ttiîY fjjî
> • . |
© oy~* i- j# 5*
17. Eer biz, bir elence edinmek isteseydik, onu kendi katmzdan
edinirdik. Yapacak olsak böyle yapardk (sadece böyle bir ey yapmadk).
18. Hayr biz, hakk b âtln üzerine atarz da onu dattp yok eder.
Bir debakarsn ki bâtl silinip gitmitir. Allah'a yaktrdnz sfat-
lardan dolay yazklar olsun size!
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: “Biz göü, yeri ve arasmdakileri oyun ol-
rattk. Bunlarn bir ksm dine ait hikmetler ve faydalar olup inananlara
ebedî saadet kazandrrken, inkârclar için ekavet (atee girme) sebebi
olurlar. Onlardaki faydalarn bir ksm ise dünya hayatna ait olup in-
hikmetsiz yaratma "oyun" olarak ifade edildi. Bu, Cenâb- Hakk'm ya-
ve içindekileri, insann varlna bir kaynak, yaam ve geçimi için bir se-
bep, ayrca yüce yaratcy tanmaya götüren bir delil olmas için yaratt
O'nu tanmak, en yüksek gaye ve en büyük saadettir.'’
"Eer biz, bir elence ve oyun edinmek isteseydik, onu kendi kat-
mzdan edinirdik ." Yani biz, bütün varlklarn aslm bilmekteyiz. Bizim,
birtakm faydalan elde etmeye ve zararlar gidermeye ihtiyacmz yok-
tur. Bununla birlikte dileseydik, bir oyun ve elenceyi kendi katmzda
edinirdik; fakat bizim böyle bir eye ihtiyacmz yoktur.
Onu kendi katmzdan edinirdik " âyetinin bir manas da udur: "Eer
"
böyle bir eyi yapmay dileseydik, onu anmza layk mücerret (manevi)
eylerden edinirdik; zalim sultanlarn yapt gibi yüksek süslü tahtlar-
dan ve süslü yayglardan edinmezdik. Onlar, geçici basit gayeler için ya-
plm eylerdir. Fakat onlar, basit gayelerden uzak lâhî hikmete aykn
olduu için, bizim böyle bir ey irade mümkün deildir." Bu
etmemiz
açklama müfessir Ebüssuûd'a aittir; 10 o da kaynak olarak ZemaheT den
almtr 11 Dorusu onda birtakm zorlama açklamalar vardr.
.
Tâvûs 12 ve Mücâhid ,
13
Hasan- Basrfye bu âyettin anlamn sorduk-
larnda, "Âyette geçen oyundan kast kadndr" demitir. Ibn Abbas |ra-
14
dyallahu anh] ise âyetteki oyundan kastn "çocuk" olduunu söylemitir .
11 Mücâhid b. Cebr (v. 101/721 ), tefsirde Mekke ekolünü temsil eden Abdullah b. Abbas'n
[radydllahu anh| talebelerinden olup tâbiîn müfessirlerindendir.
14 bk. Sa'lebî, el-Kt^f vl-Beyâu, 4/235; Taberi, Cântiu l-Btyân, 16/238; Süyûtî. t’d-Dürrii'l-
Mensûr, 5/619-620.
21. ENBYÂ SÛRES 16-18 Cü/: 7
32
Ben (Abdurrahman- Fâsî) derim ki: Herhalde Kueyrî, "O Allah tek
15 tbn Arafe, Ebû Abdullah Muhammed Muharrumed b. Arafe et-Tûnisî (v. 803/1401)
b.
vardr (geni bilgi için bk. Sa'd Gurâb, "bn Arafe", DA, 19/316-317).
Ben (îbn Acibe) derim ki: "Müfessir Nesefî, âyetteki "oyun edinme-
yi" "evlat edinme" manasna alarak âyete u anlam vermitir:
" Eer biz bir oyun edinmeyi dileseydik, yani bir çocuk veya kadn
edinmeyi isteseydik, onu kendi katmzdan hûri ve vildanlardan edinir-
Ben (tbn Acibe) derim ki: Kim, has tevhid denizine dalarsa ve cem'
makamru ,v elde ederse bu tür eylere taklp kalmaz. Çünkü Cenâb-
Hakk'n tecellileri sonsuzdur; ancak onlar içinde bo saylacak bir ey
mevcut deildir. Allah Teâlâ'run iradesi, kudret yönünden baklnca,
sadece yüce zat hakknda kemal olan eyleri irade etmitir. e hikmet
yönünden baklnca, hikmet, eyadaki noksanlklan örten bir örtü hük-
mündedir. Bu incelii anla. Cem' makamndaki âriflerin sohbetine (terbi-
"
Cenâb- Hak sonra öyle buyurdu: Hayr biz, hakk bâtln üzerine
atarz da onu dalp yok eder." Yani her eyi ile ciddi ve gerçek olan hakk,
bâtln üzerine atarz. Bu bâtl eylerden biri de oyun elencedir. Sanki
öyle denmi oluyor: Biz oyun elence dilemeyiz. Bize yakan i, hakk
bâtln üzerine atmaktr. Biz hakk bâtln üzerine atnca, onu bütünüyle
yok eder; halleri anlatlan ehir halkna ve benzerlerine yaptmz gibi.
Âyette bâtl, dima olan canl bir varla benzetildi. Onun dima
datlnca ölür ve sönüp gider.
"
Cenâb- Hak sonra, bâtl ehlini reddederek öyle buyurdu: Allah'a
yaktrdklar sfatlardan dolay yazklar olsun size!" Yani Cenâb- Hak için
çocuk, zevce ve bunlarn dndaki bâtl eylerden yüce anna layk ol-
mayan eyleri isnat etmeniz sebebiyle sizin için azap ve helâk sabit oldu.
Bu âyet, Kurey ve onlann dinine tâbi olan kimseler için bir teh-
dit olup, eer yaptklarndan vazgeçmezlerse geçmi milletlerden helâk
edilenlerin bana gelenlerin bir benzerinin de onlann bana geleceini
haber vermektedir. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
görmen için önüne kondu. Bütün kâinat, yüce Allah'n var etmesiyle var
olmutur; CY nun zatnn birlii yannda hepsi silinip yok olur. Hak ehli
Cenâb- Hakk'n dndaki her ey bâtldr (aslen yoklua
âriflere göre,
mahkûmdur); bâtl olan ey, Hakk'n yannda bir vücut ve varlk sahibi
olamaz. Allah Teâlâ öyle buyurmutur:
"Biz, hakk bâtln üzerine atarz da onu datp yok eder. Bir de bakarsn
ki bâtl silinip gitmitir .
' )
•
*
^ *1
<
^ VI
V
*
jSî^:Vi5oi^U ^ U3
o
OL^-Ü îilLÎJ lV 1 4}i U^i 5^ @ I . ^
•>•
®ûjlLLî
" \*
^ * *
JZ2j
'
Ü£ JL 1 N ©
\' • >
M',,/
^
•
V • J • K î / M v j"!»/ k' •
* i
©
•*
ü V ü *;j "
v Jj-j
O öji^ü ü Vi
^ *
JULlî
19. Göklerde ve yerde olan bütün varlklar O'na aittir. O'nun ka-
tnda bulunanlar, O'na ibadet etme konusunda kibirlenmezler ve iba-
detten yorulmazlar .
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Göklerde ve yerde olan bütün varlklar O'na
aittir." Yani bütün mahlûkat, yaratlma, mülk, tasarruf etme, diriltme, öl-
dürme, azap etme ve sevap verme yönüyle Allah'a aittir. Hiç kimsenin
bu konuda, müstakil veya tâbi olarak, bir dahli, etkisi ve yetkisi yoktur.
Bu kimsenin, ulvî âlemden (göklerden) olmasyla, süfli âlemden (yeryü-
zünden) olmas arasnda bir fark yoktur (Bir melek gibi, bir insann da bu
ilerde, lâhî izin dnda, kendi bana bir etkisi ve yetkisi yoktur).
Âyet öyle devam ediyor: “O'nun katnda bulunanlar -ki onlar me-
leklerdir- Allah'a ibadet etme konusunda kibirlenmezler; yani ibadet yap-
maktan büyüklenmezler, kendilerini büyük görmezler ve O'na ibadet-
ten yorulmazlar ; usanp bkmazlar."
"
Allah Teâlâ, Göktekiler O'na aittir" diyerek meleklerden bahsettik-
hakknda aynca, "O'nun katindakiler ..." tabirini kul-
ten sonra, onlar
lanmas, onlar, katndaki deer ve yaknlktan dolay, bir melikin en
yaknlar makamnda tantmas gibidir.
den gece gündüz Allah' tebih ederler." Bütün vakitlerde O nu tehzih eder-
7
boyun ediini. O na
kotuklarm ve anna layk olmayan her
7
ibadete
eyden zatm yüceltip uzak tuttuklarm belirtti. Bu açklamann pein-
den, kendisine irk koanlann yaptm ret ve inkâr ederek buyurdu ki:
Gerçi onlar, bunu açkça söylemediler, fakat onlann ilâh olduunu iddia
ettikleri için, sanki taptklan bu putlann ölüleri dirilteceini zaruri ola-
rak söylemi oldular. Zira ölürleri diriltmek, ilâha ait özelliklerdendir.
"Eer, onlarn iddia ettikleri gibi, yerde ve gökte Allah'tan baka ilâhlar
Bir dier mana: Eer, yerde ve gökte Allah'tan baka ilâhlar bulun-
sayd, yer ve gök, içindekilerle birlikte yok olur giderdi, her ikisinde
meydana gelecek âcizlik sebebiyle onlardan hiçbir ey mevcut olmazd.
öyle ki:
yoktan var etme, var olan yok etme, diriltme ve öldürme konularnda
kendi bana mutlak olarak tasarrufta bulunaca bir kuvvet sahibi ol-
Cenâb- Hak sonra buyurdu ki: " Demek ki arn Rabb'i olan Allah,
onlarn yaktrdklar sfatlardan yüce ve uzaktr." Yani Allah', anna la-
yk ekilde tebih edin; O' nu zatna layk olmayan ilerden uzak tutun.
(y nun yüce zatndan uzak tutulacak ilerden biri de ilâhlkta kendisine
Hak Teâlâ, zatn arn sahibi olarak tantt. Aslnda kendisi her e-
yin sahibi iken, özellikle ar zikretmesi, arn büyüklüündendir. Bü-
tün kâinat arn içinde, çok küçük kalr, neredeyse yok gibi saylr.
Bu âyette, kâfirler için bir tehdit vardr. Aynca bu âyet, "Biz göü,
yeri ve arasndakileri oyun olsun diye yaratmadk " (Enbiyâ 21/ 16) âyeti için bir
"
Cenâb- Hak sonra öyle buyurdu: Yoksa O'ndan baka birtakm
ilâhlar m edindiler ?"
Bundan önce, müriklerin edindikleri ilâhlarn, ilâhlk özelliklerin-
den yoksun olduu ortaya konarak, onlann yapt bu iin yanl oldu-
u belirtildi. lâha ait Aynca
özelliklerden biri de ölüleri diriltmektir.
kesin deliller ortaya konarak, birden fazla ilâhn bulunmasnn imkânsz
olduu ispatland. Peinden de bu özelliklerden yoksun olan varlklar
ilâh edinmenin bâtl olduu ortaya kondu. Aynca mürikler, bo iddia-
edindiler.
"
"
Onlar cevap veremeyip susunca kendilerine de ki: te benimle bera-
ber bulunanlarn kitab ve benden öncekilerin kitab! Yani bütün semavî ki-
taplar bu hakikati söylemekte ve bütün geçmi peygamberlerin sünneti
ona ahitlik etmektedir. te, tevhid hakknda gelen ve kesin delil içeren
Bunlar, Allah katnda özel yaknlk elde etmi âriflerin sfatdr. On-
lar, Allah'a ibadet yapma konusunda kibirlenmezler, bilakis sürekli O'nun
azamet ve yüceliine boyun eerler. Onlar, ibadetten hiç usanmazlar ve
ibadete doymazlar. u
kadar var ki ârifler, tek bir ibadet halinde de kalmaz-
lar, bir ibadetten dierine geçerler. Mesela, âzalarla yaptklar ibadetten,
tefekkür ve ibret alma gibi kalpleriyle yaptklar ibadete geçerler. Sonra,
müahede ve basiret gözüyle hakk görme gibi, ruhlarnn yapt ibade-
te geçerler. Ondan, sonsuz kerem ve af sahibi yüce Mevlâ'nn huzurunda
balanp kalma gibi, srlarnn yapt ibadete intikal ederler. Böylece bü-
tün vakitlerinde Allah Teâlâ'y tebih edip yüceltirler; O nu söz veya hal ile
21 Kevâî, Ebü'l-Abbas Ahmed b. Yusuf b. Haan el-Kevâî el-Mevslî (v. 680/1281) tefsir
ve kraat âlimidir. Tebsratü'l-Mütezekfdr ve Tezkiretü'l-Mütebassr adl tefsiri ile mehur-
dur. Baka eserleri de vardr (bk. Mahfuz Ata, "Kevâf' DA 25/341). Müfessir bn A«ibe
| rahmetull ahi aleyhL KevâTden yapbg alntlan, Abdurrahman- Fâsrnin (v. 1036/lt>26)
Kevâî sonra demitir ki: "Eer insan, bu âyete güzel bir nazarla
bakarsa, onun yüce Allah'n kitabndaki en âdil âyet olduunu görür;
öyle ki onda rubûbiyyet sfat ile kulluk sfat birlikte zikredilmitir."
2. Sfatlarn tevhidinde fenâ. Bu, kâinatta asl güç sahibi, iiten, gö-
ren ve konuan olarak sadece yüce Allah' görmektir.
3. Zatn tevhidinde fenâ. Bu, varlk âleminde hakiki vücut sahibi
olarak sadece yüce Allah' görmektir, bunu zevk, vecd ve yakîni iman
22
sinden ibarettir."
© ÖyÂÂ li U>
26. Onlar, “ Rahman evlat edindi" dediler. Hââ! O, bundan yüce
ve uzaktr. Hayr, evlat dedikleri melekler, Allah katnda özel ihsana
mazhar olmu (yaknlk ve eref elde etmi) kullardr.
29. Onlardan her kim, " Ben Allah'tan baka bir ilâhm" derse, biz
onu cehennemle cezalandrrz. Biz, zalimleri böyle cezalandrrz.
Tefsir
Âyet öyle devam ediyor: "Hââ! O, zatna layk olmayan böyle ey-
lerden yücedir bir ; e
ve evlat edinmekten uzaktr. Hayr, melekler on-
larn dedii gibi deildir; onlar Allah katnda özel ihsana mazhar olmu
yalanlk elde etmi Allah'a ait kullardr."
Dier âyette öyle buyruluyor: "O melekler, Allah'tan önce söz söy-
Âlimlerden biri demitir ki: "Hayetin asl manas, tâzim ile yani
" Onlardan yani meleklerden herkim, ' Ben de Allah'tan baka bir ilâhm'
derse biz onu cehennemle cezalandrrz."
, Burada konu melekler olduu
için manay melekler üzerinden verdik. Bu, olmu ve olacak bir ey de-
il ama, ayet olursa sonu budur. O zaman biz onlar, dier günahkârlar
gibi cezalandrrz. Bu, meleklerin daha önce bahsedilen üstün özellikle-
rini ve raz olunan ilerini ortadan kaldrmaz; çünkü burada zikredilen
farazi bir durumdur.
Âyet öyle bitiyor: "Biz, zalimleri böyle cezalandrrz." Yani biz, var-
lklan hak ettii yerin dna koyan ve hadlerini aan zalimlere bu ekil-
de feci bir ceza veririz.
Kevâî demitir ki: "Bu söz, Allah'a irk koanlara tehdit ve iddetli
A
Ayetteki amaç, Allah'a ortak komann çirkinliini ortaya koymak
kosun onun
ve bu irki kim koarsa amelini iptal edeceini ve onu ya-
pann cezasnn cehennem olduunu ifade etmektir.
ya çkan her ey, mülk ve kul olma sfatyla tamamen Cenâb- Hakk'n
hükmü altndadr. Bu durum, âlemlerin Rabb'ine çocuk nisbet etmeyi
ortadan kaldrr.
tlrsa Allah Teâlâ'nn melekler için yapt, "Onlar, gece gündüz hiç ara
numazlar " âyetinde geçtii gibi, Cenâb- Hakk'n tedbiri zuhur etme-
den, O'nunla birlikte kendi balarna bir eyi tedbir etmezler.
eye sahip olduunu iddia ederek, "Ben de Allah'tan baka bir ilâhm!"
derse biz onu cehennemle cezalandrrz. Bu sfatlar, ululuk ve Allah'n
kullarna kar büyüklük gibi sfatlardr. Onun içine atlaca ate ise
Rabb'i olarak, hiç kendisine ait bir vasfa sahip olduunu iddia etmeyi
5 Â.
Cüz: 17 21. ENBYÂ SÛRES 30-33 47
O fa ^ kua ^i
I»
juJ 5 53
30. nkâr edenler, göklerle yer bitiik iken bizim onlan birbirinden
ayrdmz görmediler mi? Biz, canl olan her eyi sudan yarattk.
Hâlâ inanmyorlar m?
31. Onlar sarsmasn diye yeryüzünde sabit dalar yarattk. Ora-
da geni yollar açtk ki doru yolu bulsunlar.
32. Biz, gökyüzünü korunmu bir tavan yaptk; onlar ise ondaki
delillerden yüz çeviriyorlar.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "nkâr edenler, göklerle yer, yani göklerin
bütün parçalar ile yerin bütün parçalan birbirine yapk halde bitiik
iken , bizim onlar birbirinden ayrdmz ibret gözüyle görmediler mi? "
tbn Abbas Iradyallahu anh| demitir ki: "Göklerle yer, birbirine bitiik
tek bir ey halindeydi, Allah Teâlâ onlar ayrd; göü imdiki olduu
yere yükseltti, yeri de olduu yerde sabit yapt."
Yine îbn Abbas'tan (radyaliahu anh| gelen dier rivayete göre o öyle
demitir: "Allah gökle yerin arasna bir rüzgâr gönderdi, onlar birbirin-
den ayrd."
48 21. ENBYÂ SÛRES 30-33 Cüz: 17
Buna göre, göklerle yerin bitiik olmasnn bildirilmesi, ilave bir bil-
Kevâ 26
demitir ki: "Kur'ân- Kerîm, mucize bir kitaptr. Onun,
göklerle yerin bitiik olduunu bildirmesi, bir eyi görüp haber veren
kimse gibidir. Yahut öyle denebilir: Göklerin ve yerin önceleri bitiik
Allah göü yard yamuru yadrd; yeri yard bitkileri bitirdi." Bu gö-
rü de bn Abbas'tan Iradyallahu anh] rivayet edilmitir. Müfessirlerin ço-
unluu bu görütedir .
27
Kâfirlerin, göklerin ve yerin bitiik olmasn
ve aynlmasn bu manada bildikleri açktr. Birinci manay göre, bunu
görmeleri ilim olarak tefekkür yoluyla görmektir; ikinci manaya göre ise
gözle görmektir.
24 Süddî, Ebû Muhammed smail b. Abdurrahman (v. 127/744), tâbiînden mehur bir '.at
Âyet öyle devam ediyor: "Biz, canl olan her eyi sudan yarattk."
Yani biz, her canly sudan yarattk. u âyet de bu manadadr:
"Allah, hareket halinde olan bütün canllar sudan yaratt" (Nûr 24/45).
böyle buyruldu.
mam Kueyrî demitir ki: "Canl olan bütün varlklar sudan yara-
tlmtr; çünkü üreme yoluyla meydana gelen canllarn temel maddesi
menidir; o da bir damla sudur ." 28
ratlrlar).
"
Âyet öyle bitiyor: Hâlâ Allah'n birliine inanmyorlar m?" Bu
âyet, Allah Teâlâ'nn tek ilâh olduunu gösteren ve O'nun birliine ima-
n gerektiren d ve iç âlemdeki bunca delillerden sonra kâfirlerin iman
etmeyiini yadrgamaktadr.
Bir dier mana: Allah göü, eytanlarn gizlice kulak verip oradaki
haberleri dinlemesinden, onlarn üzerine att atele koruyor. u âyet
de bu durumu haber vermektedir: "Biz oray her türlü azgn eytandan
koruduk" (Sâffât3 7/7).
Yani onlar, gökte bulunan güne, ay, yldzlar ve bunlann dnda, Allah
Teâlâ'nn birliine, kudretine ve hikmetine delil olan nice hayret verici
tecellilerden yüz çeviriyorlar. O delillerin bir ksm gözle görülmekte-
dir; bir ksm ise tabiat ve astronomi ilmindeki aratrmalarla bilinen
delillerdir. Onlar bunca delillerden yüz çevirdiler; onlann üzerinde güzel-
ce düünerek içinde bulunduklar inkâr ve sapknlktan vazgeçip iman
etmediler.
Âyet öyle devam ediyor: “Her biri, yani yldzlarn hepsi kendileri-
ne tahsis edilen bir felekte (yörüngede), sudaki birinin yüzüp gitmesi gibi
yüzmektedir."
Onun, göün altnda sabit tutulmu bir dalga olduu, günein, ayn
ve yldzlarn onda akp gittii de söylenmitir. Astronomi âlimlerinin
çounluu, felein hareket ederek dönen bir cisim olduunu ve dokuz
tane felein bulunduunu söylemilerdir. Sadece u konularda farkl gö-
rüler vardr: Bu felekler yedi kat gökte mi bulunur? Dokuz felein seki-
Cüz: 17 21. ENBYÂ SÛRES 30-33 51
" Hepsi bir felekte yüzer'' âyetinde yüzen cisimlerden kast, bütün yl-
dz cinsleridir.
Gaznûnfnin kitabndan derlenen el-Müstahrec adl eserde öyle
denmitir: "Âyetteki 'hepsinden' kast, güne, ay ve dier yldzlardr.
Onlar, suda yüzen kimse gibi felekte akp gitmekte yahut felein içinde
dönmektedirler. Yldzlar felekte, felein aknn aksine hareket etmek-
tedir. Gökte dokuz felek vardr. Ay, dünyaya en yakn ve en alt felekte-
dir. Sonra unlar gelir: Utarit, Zühre, güne, Merih, Müteri, Zühal. Se-
kizincisi burçlarn bulunduu felektir. Dokuzuncusu felek-i âzam yani
en büyük felektir."
Biz canl olan her eyi, gayb suyundan yarattk. Bu, ezelî lâhî aktr.
Onlar, bu suyun (lâhî akn), onu tamaya ehil olan âriflerin kalbinde
dalar yerletirdik. Onda, lâhî huzura giden nice yollar yaptk. Bu yol-
lar, deiik riyâzet ve mücâhede ekilleridir. Yollar çoktur, fakat kast
35. Her canl, ölümü tadacaktr. Biz sizi hayrla ve erle imtihan
edip deneriz. Siz sadece bize döndürüleceksiniz.
Tefsir
"Biz sizi hayrla ve erle imtihan edip deneriz." Âyetteki hitap ya bü-
tün insanlaradr ya da kâfirleredir. Bu ie "iptila" yani deneme denme-
si, onun bir çeit imtihana benzemesinden dolaydr. Gerçi Allah Teâlâ
onlarn yapacaklar bütün amelleri, daha meydana gelmeden önce bil-
A
Ayet öyle bitiyor: "Siz, bakasna deil, sadece bize döndürülecek-
siniz. " Hepiniz bize dönersiniz; biz size, sabr veya ükrünüze, feryat
ki: unu iyi bil: Eer kul, manen uyank olursa hallerinin deimesi ve
durumlarn farkl ekillerde gelip gitmesi, onun için en faziletli ihsanlar-
dan biridir. Bunu farkeden kul, bama gelen her durumda yüce Allah'a
döner. ayet bama bir zarar ve sknt gelirse sabr ve nza ile, bir nimet-
Hz. Peygamber (saliaiiahu aleyhi vesellem] bir defasnda, "Kim bir belaya
urayp sabrederse, kendisine bir nimet verildiinde ükrederse, biri ona hak-
szlk ettiinde affederse ve bir kimseye hakszlk edince Allah’tan affn isterse
" te onlar için (azaptan) emniyet vardr ve onlar hidayete ulam kim-
29
selerdir buyurdu .
Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem) dier bir hadisinde öyle bu-
yurmutur:
nimet ulasa ükreder; bu onun için bir hayr olur. Bana bir sknt gelince
"Allah bir kulu sevince, ona musibet verir; eer kul sabrederse onu seçer
(kendisine yöneltir); musibete rza gösterirse onu seçip has kullar arasna
katar. "
3l
29 Taberinî. el-Kebîr, nr. 6613; Süyûtî, ed-Dürru'l-Mensûr, 3/310; Ali el-Müttakî, Ksnzü’l-
Ummdl, nr. 5617.
30 Müslim, Zühd, 64; Ahmed, Müsned, 4/332; îbn Hibbârt, Sahih, nr. 28%; Taberânî, el-
31 Deylemî, Firdevsü'l-Ahbûr, nr. 976; Zebîdî, thâfü's-Sâde, 12/443. Konuyla ilgili deiik
hadisler için bk. Ali el-Müttâk, Kenzü’l-Ummûl, nr. 6771-6810.
56 21. ENBYÂ SÛRES 34-35 Cüz: 17
36. nkâr edenler seni gördükleri zaman sadece alaya altrlar ve,
" Sizin ilâhlanntzt zikreden (diline dolayp ayplayan) bu mu?" derler.
Halbuki onlarda Rahmân'n zikrini (Kur'an') inkâr ediyor.
zaman?" diyorlar.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "nkâr edenler yani mürikler seni gör-
dükleri zaman sadece alaya alrlar ." Onlann Hz. Peygamber'e [saiiaiiahu aley-
hi veselleml kar yaptklar tek ey, onunla alay etmeleridir. Sanki öyle
deniyor: Onlar seninle sadece alay ederler. Allah kendisine lânet etsin,
bu âyet Ebû Cehil hakknda inmitir. O, Resûlullah'n isaiiaiiahu aleyhi vesel-
ler. " Bir eyi anmak, hayrla olduu gibi erle de olur. Eer anan kimse,
and ahs tasdik eden biriyse ondan bahsetmesi övgü olur; fakat ona
düman ise yapt kötüleme olur.
ihsan eden Rahman' n zikrini inkâr ediyorlar; O'nu zatna layk ekilde,
birliini ve kemal sfatlarm zikretmiyorlar.
Âyet sanki öyle diyor: Onun böyle acele etmesi kendisinden kay-
naklanan yeni bir durum deildir; o bu ftrat üzere yaratlm olup ace-
nen ruh, gösüne ulanca (ruh her tarafna ulamadan acele edip) he-
îmam Kueyri demitir ki: "Acele ile hareket etmek, kötülenmi bir
eydir; vakti gelen ie komak ise övülmütür. kisinin arasndaki fark
udur: Bir ie komak, ilk vaktinde hemen harekete geçmektir; acele ise
vaktinden önce hareket etmektir. Acele, eytann vesvesesinin neticesi-
dir; vaktinde hareket etmek ise Allah'n kuluna yapt özel yardmn
sonucudur."’6
.15 Rivayetler için bk. Taberi, Câmiu l-Beyân 16/271-272; Sa'leb, el-Kef oe'l-Beyân, 4/239.
.
Ben (îbn Acibe) derim ki: "Sürekli huzur ve sükûnet içinde olmak,
âriflerin halidir. Onlar, bu halleriyle tannrlar. Acele ve tela ise cahille-
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Kâfirler , ‘Eer, bize azabn
gelecei vaadinizde doru iseniz, bu azap veya kyamet ne zaman?' diyor-
lar." Onlar bunu, vaktini bilmek ve belirlemek için deil, alay ve inkâr
için hemen istediler. Onlarn hitab, Hz. Peygamber'e [sallallahu aleyhi ve-
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Bilakis o, cehennem veya
kyamet, kendilerine aniden gelir ve onlar aknlk içinde brakr yahut on-
lar malup eder. Artk onu güç yetiremezler. Yani o atei
geri çevirmeye
rumda olan herkesin bana gelmi bir eydir. Eer o kimsenin üzerinde
ledünnî ilim yahut onun veslilesiyle insanlarn hidayete yönelmesi gibi
velilerin halleri gözükürse, bu defa ondan hemen keramet isterler. Bu
insann bir özelliidir; çünkü o, acelecilik özelliiyle yaratlmtr. O za-
man veli onlara der ki:
Eer, velilerin yolunu inkâr eden kimseler, safa ehli ariflerin, yüz-
leri güne gibi parlak bir vaziyette en yüce makamlarda diledikleri gibi
yüzmekteler.
•^
Vtfl Üt
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Ey Muhammed, onlara de ki: Sizi gece
ve gündüz Rahmân’m hak ettiiniz azabndan kim koruyabilir?" Yani hak
ettiiniz bu azap gece veya gündüz banza geldiinde, sizi ondan kim
koruyacak?
"
Âyet öyle bitiyor: Hal böyle iken onlar Rab'lerinin zikrinden yüz
çeviriyorlar." Yani onlar, Allah'n azabndan korkmak öyle dursun;
O'nun zikrinden yüz çeviriyorlar, O'nu hiç akllarna getirmiyorlar. On-
lar Allah' hatrlayp zikretmiyorlar ki azaptan korunduklarnda, kendi-
38 VâsK, Ebû Bekir Muhammed b. Musa (v. 320/932), ilk dönem sûfî ve zâhidlerinden bir
âlimdir, bk. Kueyri, Kueyri Risdiesi, s. 140 (stanbul: Scmerkand, 2007); Ebû Nuaym,
Hilyetii 'l-Evliyâ, 10/349; Sillemi, Tatukâtü's-Süfiyye, s. 302.
39 bn Atâ. Ebü'l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Sehl el-Edemi (v. 309/922), ilk dönem
sûfîlerinden, muhaddis ve müfessir bir zattr. Hanbeli mezhebine mensuptur.
64 21. ENBYÂ SÛRES 42-44 Cüz: 17
bn Cüzey-i Gmâtî demitir ki: "Âyetin manas, onlar için bir tehdit
ve aleyhlerine delili ortaya koymaktr. Çünkü eer onlar, "Sizi koru-
Ben Adbe) derim ki: îbn Cüzey'in âyet hakkmdaki yapt açk-
(îbn
lama, Zemaherî' nin ve ona tâbi olanlarn yapt açklamadan daha gü-
zel ve âyetin kastettii manaya daha yakndr.
Cenâb- Hak sonraki âyette öyle buyurdu: " Yoksa onlarn, bizim d-
Âyet öyle devam ediyor: "Onlar bizim, memleketlerine gelip onu her
yanndan eksilttiimizi görmüyorlar m?" Yani onlar, bizim, kâfirlerin yur-
duna gelip onu müminlerin eline geçirerek her tarafndan eksilttiimizi
görmüyorlar m? Bu durumda, bizim azabmzdan kurtulacaklarn na-
sl düünüyorlar!
66 21. ENB YÂ S ÜRES 42- 44
_____ _ _SJ^ : 17
tbn Atâullah- skenderi Hikem adl eserinde der ki: "lâhî, senin
etti (Senin ince adaletin karsnda hiçbir taatin ve güzel halin elimde
kalmayacan gördüm). Bilakis senin fazln, hepsini elimden ald, bana
nisbet edeceim hiçbir ey brakmad (Ulatm her lütfün, senin rah-
metinle gerçekletiini anladm; amelime deil, sana güvendim )." 42
Rahman' dan baka kim korur?" âyeti, Cenâb- Hakk'n bütün mahlûkab
ilim, mükemmel ekilde sardm ve onlar yakala-
kudret ve rahmetiyle
tih, sûfîlerin yoluna önce girene deil, sadk olan kimseye nasip olur."
" Onlar bizim, memleketlerine gelip onu her yanndan eksilttiimizi gör-
müyorlar m?" âyetinin tefsirinde mam Kueyrî demitir ki: "Bu âyette,
senelerin geçmesi ve ömrün uzamasyla kulun kuvvetinin düeceine
bir iaret vardr. in sonu ölümdür. Biri bu konuda demitir ki:
44 Tirmizi, Zühd, 21, 22; Ahmed, Milsned, 4/188; Dârimî, Rikak. 30.
j
[sailaiiahu aleyhi vesellem], onlara yapt uyany kendi aklyla deil, vahiyle
yaptm haber vermesini emrederek öyle buyurdu:
U*
Ji
45.De ki: "Ben sizi sadece vahiyle uyaryorum Fakat sar olan-
lar, uyarldklarnda yaplan çary duymazlar.
47. Biz, ktyametgünü için adalet terazileri kurarz. Hiç kimseye zer-
re kadar hakszlk edilmez. Yaplan i, bir hardal tanesi arlnca dahi
olsa onu getirip teraziye koyarz. Hesap görücü olarak biz yeteriz.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Ey Muhammed, onlara de ki: " Ben sizi
" Fakat sar olanlar , uyarldklarnda yaplan çary yani uyary duy-
"
mazlar. Yahut sen, manen sar olan kimselere davetini iittiremezsin.
Onlar, uyarlp korkutulduklarnda, senin yaptn uyary ve korkut-
may iitmezler.
Âyette, onlarn manen sar olduklarna ve uyarldklar zaman ku-
laklarna bir set çekildiine iaret edilerek bu halleri tescil edilmektedir.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Andolsun , onlara Rabb'inin
azabndan bir defack da olsa az bir ey dokunsa üphesiz, ‘Yazk bize! Biz
ederler, hakka kar sar olduklar ve ondan yüz çevirdikleri için zalim
olduklarn itiraf ederler.
Hasan- Basrî demitir ki: "O, iki kefesi ve bir dili olan bir terazi-
dir/'
" Kyamet günü için teraziler kurarz demek, "kyamette hesaba çe-
"
Âyet öyle devam ediyor: Hiç kimseye zerre kadar hakszlk edilmez .
46 Hadis için bk. Buhâri, Rikak. 21, Tb, 17; Müslim, mân, 367; bn Mâcc, Zühd, 34; Ahmed,
Müsted, 1/6, 197,271.
72 21. ENBYÂ SÛRES 48-50 Cüz: L7
^ 12431 I5J3
öjuu. -UJ ^
0
48. Andolsun biz, Musa ve Harun'a, takva sahipleri için bir ttk ve
öüt olarak Furkan' (Tevrat’) verdik.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Andolsun biz, Musa ve Harun'a, takva
O, takva sahipleri için de bir zikir yani ereftir. Yahut öüt ve uyandr.
Onun bu özelliklerinin yeminle birlikte zikredilmesi, ona verilen öne-
Âyetin manas udur: Vallahi biz, Musa ve Harun'a nurlu bir vahiy,
hak ile bâtln, doru ile yanln arasn ayran bir delil ve hükümleri
içinde toplayan bir kitap, cehalet ve sapknlk karanlklarnda kendisiy-
Cüz: 17 21. ENBYA SÛRES 48-50 73
miyorlar.
uyanr."
sonu yoktur." 47
Âyet öyle bitiyor: "O Kur' an, Muhammed'e (sallallahu aleyhi vesellem)
kitaptr. imdi onu inkâr m ediyorsunuz
?"
indirdiimiz bir Yani onun
Allah katndan indirildiini inkâr m ediyorsunuz?
Mana udur: Ey kâfirler, sizler, o Kur'an'n Allah tarafndan indi-
dmyla mümkündür.
" Kuluna Furkan' (hak ila bâtln arasn ayran Kur'an’i) indiren Allah
ne yücedir" (Furkan 25/ 1 ).
Dier âyette öyle buyruluyor: "Biz size apaçk bir nur indirdik " (Nisa
4/174).
Allah Teâlâ bu sûrede de, "Bu Kur'an, mübarek bir zikirdir " (Enbiyâ 21/50)
—
O# Jü ] 0 J-J Ip
y
lîi'j j- i ü f_*^l
J
1
51. Andolsut biz daha önce brahim'e rüdiinü (kemalat halini) ver-
mitik. Biz onu iyi biliyorduk.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: " Andolsun biz daha önce brahim'e rüdü-
nü vermitik ." Yani biz, Hz. Musa'ya ve Hz. Harun'a Tevrat' vermeden
önce, Hz. brahim'e, ahsna ve onun gibi büyük peygamberlere layk
olan kemal halini verdik. Bu hal, vahiyle meydana gelen özel hidaye-
Hz. Musa ile ve Hz. Harun'a Tevrat'n verilmesinin daha önce zik-
redilmesi, Tevrat ile Kur'an arasnda tam bir benzerlik bulunmasndan-
dr.
lini vermitik.
Âyet öyle bitiyor: "Biz onu iyi biliyorduk." Yani biz onun, kendisine
verdiimiz eye layk olduunu biliyorduk. Yahut biz onun rüt halini
Hz. brahim unu demek istedi: Vallahi sizler, açkça büyük bir
eylerde olur; yanl olduu apaçk ortada olan ilerde taklit doru de-
ildir; özellikle tevhid (ve iman) iinde.
"
Hz. brahim laieyhsselâm] sonra öyle dedi: Ben bahsettiim bu duru-
ma ahitlik edenlerdenim." Yani, sizin Rabb'inizin bakas deil, göklerin
ve yerin Rabb'i olan Allah olduuna ahidim. Bunu hakikat üzere ve
delille bilenlerdenim. üphesiz ahit, bir eyin gerçek olduunu bilen
ve ona kesin delil getirendir. O sanki öyle demi oldu: Ben bunu çok iyi
biliyorum, onun gerçek olduunu yakînen gördüm, ona ait delilim var.
j ü; ijJiî
0 ü (L+i,
1
x
S di dlo cj; yu
fÂ^iLo jj jü 0 f^
• ' < I" - ^5V *
u u^jl
1 1
T-, ''’
ü ^-iîî J ij^î © jjki; ijSi- 5 failli
u d-Ui ÜJ f*# ^lfi fi O 5>UûkJi fü ^3
l
• *. . *V _ A
5 Y U «i»l öji
•
^ Oji^l Jü ®
w
UJjffe»! * ® ff^iî %
f
57. brahim dedi ki; "Allah'a yemin ederim ki siz ayrlp gittik-
ten sonra putlarnza bir tuzak kuracam (onlara gizlice bir ey yapa-
cam )."
58. Sonra brahim onlar paramparça etti . Yalnz, belki kendisine
sorarlar diye onlarn büyüünü salam brakt.
59. Kavmi durumu görünce, "Bunu ilâhlarmza kim yapt? Mu-
hakkak o, zalimlerden biridir!" dediler.
61. Soruyu soranlar, "O halde, onu hemen insanlarn önüne geti-
66. brahim dedi ki: "Allah' brakp da size hiçbir fayda ve zarar
Tefsir
"
Cenâb- Hak. Hz. brahim'in öyle dediini nakletti: Allah'a yemin
ederim ki siz ayrlp gittikten sonra putlarnza bir tuzak kuracam ." Yani
onlara gizlice bir ey yapacam, onlar krmaya çalacam. Âyette, bu
ii yapmann zor olduu, onun sadece bir hile ve siyasetle yaplabilecei
bildirilmektedir ki bu da tuzaktr.
Mücâhid w demitir ki: "Hz. brahim bu sözü gizlice söyledi, onu bir
kii hariç kimse iitmedi; sadece daha sonra insanlar, "Bu ilâhlarmz
kim krd?' diye sorunca, bu adam, 'brahim ismindeki onlar bir gencin
Süddî52 demitir ki: "Onlann her sene bir toplanma ve bayram günü
vard. Bayramdan döndüklerinde putlarnn bulunduu yere girip onla-
ra secde ederlerdi. Hz. brahim'in babas ona,
50 Mücâhid b. Cebr (v. 104/722), tefsirde Mekke ekolünü temsil eden Abdullah b. Abbas'n
[radyallahu anh] talebelerinden olup tâbiîn müfessirlerindendir.
51 bk. Taberî, Câmiu’l-Btyân, 16/293.
52 Süddî, Ebû Muhammed smail b. Abdurrahman (v. 127/745), tâbiinden mehur bir zat
olup Hicazl’dr. 5üddî-i Kebîr olarak anlr. Tefsir ve hadis âlimidir.
"
'Allah'a yemin ederim ki siz ayrlp gittikten sonra putlarnza bir tu-
zak kuracam' dedi. O srada gerilerde kalan baz zayf insanlar onun
bu sözünü iittiler. Hz. brahim, putlarn bulunduu yere girdi, orada
bir miktar yiyecek buldu. Putlara tapanlar bu yiyecekleri bereketlensin
diye onlann yanna brakyor, geri döndüklerinde onu yiyorlard. Hz.
brahim putlarla alay ederek,
"
Âyet öyle devam ediyor: Sonra brahim onlar paramparça etti.
Rivayet edildiine göre, orada sra halinde dizilmi yetmi tane put
vard. çlerinde kapya doru dikilmi büyük bir put bulunuyordu. Bu
put altndan yaplmt. Gözlerinde gece parlayan iki mücevher vard.
Hz. brahim elindeki balta ile bütün putlar krd, büyük put hariç hiç-
Hz. brahim, karlarna hak delil konunca kavmi belki onun dinine
döner diye böyle yapt.
dilerini kran kimseye bir zarar vermekten âciz olduktan ortaya planca,
belki Allah Teâlâ'ya ve (Ynun birliini ikrara dönerler diye Hz. brahim
böyle yapt.
"
Kavmi, bayram yerinden dönüp putlanna yaplan görünce, Bunu
ilâhlarmza kim yapt, dediler". Bu sözü, yaplan ii yadrgamak ve kna-
"
mak için söylediler. Devamla, Muhakkak o, zalimlerden biridir!" dediler.
Yani o kimse, kendilerinin yannda son derece itibarl ve yüce olan put-
lara böyle bir eyi yapmaya cüret etmekle büyük bir zulüm ilemitir.
veya yaptna ahitlik ederler’ dediler ." Sanki onlar, ona bu suçu iledii-
ne dair bir kant olmadan azap etmeyi ho görmediler.
Âyetin, "Belki ahit olurlar" ksmna, belki bizim ona vereceimiz
cezada hazr bulunurlar, manas da verilmitir.
yapmtr" dedi.
"Hayr, ite bu yazd!" desen; soruyu soran kimse onun ümmî ol-
duunu yazmasn bilmediini bilse; senin bu
ve yaz sözün, o yaznn
sana ait olduunun en etkili ekilde ispat olur.
hrszsnz '
(Yusuf 12/70) demesine izin vermesi gibi, Hz. brahim'e de bu
konuda vermi olmas câiz olan ilere girer. Çünkü onda bir mas-
izin
lahat ve fayda vardr. öyle ki: Hz. brahim'in kavmi, olaya doru bir
ekilde baktnda ve Hz. brahim'e sorduu soruya ald cevab iyice
düündüünde unu bilir ki o büyük put böyle bir ey yapamaz. O, bir
i yapmak öyle dursun, konumaktan da âcizdir. Öyle ise ona ibadet
etmek câiz deildir. badet edilmeye sadece her eye gücü yeten, her
istediini yapan Allah hak sahidir."
öyle bir soru sorulabilir: Bir hadis-i erifte, Hz. brahim'in (aleyhis-
asl zalim olanlar sizsiniz; çünkü siz, konumayan, hiçbir fayda ve zarar ver-
meyen bir varla ibadet ettiniz. Bam balta darbesinden kurtaramayan
bir varlk, kendisine ibadet edeni felaketten nasl kurtaracak? u halde
siz, böyle bir varla ibadet etmekle zalim oldunuz, yoksa sizin, ‘Bunu ya-
pan gerçekten zalimdir' diyerek zalim gördüünüz kimse zalim deildir."
Âyetin metninde geçen "üf" ifadesi, can skntsn ifade eden bir
Kim tevhid ehli ve Hz. brahim'in özelliklerine sahip biri olmak is-
terse nefsinin putlarn krsn (kötü sfatlarn temizleyip yok etsin). Bu,
nefsi, nefsanî arzularndan ve cismanî ehvetlerinden çekip lâhî haklan
koruyacak bir duruma getirmektir. O zaman Cenâb- Hak ona, göklerin
ve yerin melekûtunu (srlanm ve hakikatini) gösterir, böylece yakînen
inananlardan olur.
"Vücudun (asl sahibini unutup kendini bir varlk sahibi olarak gör-
men), öyle bir günahtr ki onunla hiçbir günah kyaslanamaz!"
hat Azamat, "bnul-Arif", DA, 20/522-523; Zehebî, Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ, 20/111-1 14;
"Sana uzun süre gizli kalan sr ortaya çkt; içinde bulunduun ka-
nazmla dile getirmek bize çok zevk verir. Nefis onlar iitince, keyif ve
nimetleri ho olur ve dertli kalpten sknts çeker gider."
Kulun kendi varlndan uzaklamas (onu gerçek bir varlk olarak
görmemesi) fena halidir; kulluk vazifelerini yerine getirmek için ona
"
dönmesi ise bekâ halidir. Bu duruma, brahim bütün putlar krd, sadece,
belki ona dönerler diye büyüklerini brakt " âyetinde bir iaret vardr. Yani
kul, putlarn büyüünü brakt. Bu put, senin var olduunu düündüün
gölge hükmündeki vücudundur. Ondan bütünüyle uzaklamak uygun
deildir, tâ ki insan, kulluk vazifelerini ve insanlarla olan hukuku yerine
getirmeyi terketmesin. üphesiz bu, vücudu toptan iptal etmektir. Aksine
vücudu, varl mecazi de olsa, kabul edip gözetmek gerekir; belki bekâ
makamnda ona dönü gerçekleir. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
69. Biz, " Ey ate! brahim için serin ve selâmet ol!" dedik.
70. Ona bu ekilde bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onlar, en
çok hüsrana urayanlardan yaptk.
" .
Tef9ir
sa bk. Begavî, Meâlmü't-Tenzil, 3/250 (Beyni t 2002); bn Kesfr, el-Bidâye if'n-Nihâye 1 /216
(Beyrut 2007); Ebüssuûd, Irâdü l-Aklis-Selim, 4/347.
59 Kûsâ, Hz. brahim'in doup büyüdüü ve atee atld Irak Bâbil’de bulunan bir köyün
addr. Kûsâ için, baka yerler de söylenmitir (bk. Yâkut el-Hamevf, Mucemü'l-Büldân,
4/553-554; bn Sa'd, TabaMlü'l-Kübrâ, 1/39 [Beyrut 1997]; Köksal, Büyük Peygamberler
Tarihi, 1/165-166 [stanbul: Semerkand, 2001]).
Cüz: 17 21. ENBYÂ SÛRES 68-70 89
maya güç yetiremedi. Hz. brahim'i onun içine nasl atacaklarm bileme-
diler. O zaman eytan gelerek onlara mancnk yapmm öretti; onlar
da mancnk yaptlar.
Rivayet edildiine göre mancn bölge insanlarndan biri yapt;
Allah önceki adam gibi onu da yerin dibine batrd.
Sonra Hz. brahim'i atee atmak için harekete geçtiler; onu çplak
vaziyette elleri bal ve iple sanlm bir halde mancna koydular. Bu
durum karsnda gök. yer ve içindeki melekler,
lerek,
onun atld ate sahasn bahçeye çevirdi. "Biz, 'Ey ate! brahim için
serin ve selâmet ol!’ dedik " âyetinin manas budur. Yani atee, “brahim'e,
serin bir halde ol, ancak kendisine zarar verme!" dedik.
Ibn Abbas [radyallahu anh] demitir ki: “Eer Allah Teâlâ atee, 'Onun
için selâmet ol' demeseydi, brahim laleyhisselâm) souktan ölürdü."
62
ve ona fâsk (zararl hayvan) ismini verdi .
Kâ'b el-Ahbâr demitir ki: "Ate, Hz. brahim'e bir zarar vermedi,
Atâ b. Yesâri* demitir ki: "Allah Teâlâ, Hz. brahim'in yanna gölge
meleini gönderdi; melek onun yanma oturup kendisiyle sohbet edi-
yordu."
Baz âlimler demitir ki: "Allah Teâlâ, Hz. brahim'e Cebrâil ile
62 Müslim, Selâm, 144; Ebû Davud, Edeb, 174; Ibn Kesir, el-Bidâye, 1/218.
64 bk. Taberi, Câmu l-Beyân, 10/58; Sa'lebî, el-Kef ve'l-Beyân, 4/246; Begavî, Meâlimü't-
Ttttzîl, 3/251.
65 Atâ b. Yesâr, Ebû Muhammed el-Medenî (v. 103/721). Medine'de yetien tâbiînin ileri
rndan Hz. Meymune'nin |radvallahu anhlj kölesidir. Ashâb- kirâmdan pek çok kimse ile
görümü ve kendilerinden ilim alp hadis nakletmitir. Güvenilir sika râvilerden olup -
Kütüb-i Sittc sahipleri kendisinden hadis nakletmitir (bk. Ahmet özel, "Atâ b. Yesâr",
DA, 4/37-38; Heyet, Evliyalar Ansiklopedisi, 3/258-260).
Cüz: 17 21. ENBYÂ SÛRES 68-70 91
onunla konutu. Cebrâil (aleyhisselâm], Hz. brahim'e dedi ki: "Rabb'in se-
nin için öyle buyuruyor: 'Sen, atein benim dostlarm yakmayacam
bilmez misin?'"“
Ben (bn Acibe) derim ki: Bu gömlek hakknda Yusuf sûresinin 96.
Hz. brahim,
uayb el-Cübbâî demitir ki: "Hz. brahim on alt yanda atee atl-
d. Hz. shak yedi yanda kurban edilmek üzere boazland. 68 Annesi
Sâre, Hz. shak' dourduunda doksan yanda idi. Onun boazlan-
67 bk. Sa'lebî, tf-Kef ve'l-Beyân, 4/246; Begavî, Meâlimü'l-Tenzîl, 3/251. Ayn konuda ksa
bir rivayet için bk. Kurtubî, el-Câmi' li-Ahkâmi'l-Kur'ûn, 11/212.
68 Mehur ve tercih edilen görüe göre, kurban edilen Hz. smail'dir [aleyhsselâm|. (Müter-
cim).
92 21. ENBYÂ SÛRES 68-70 Cüz: 17
masnn irade edildiini örenince, iki gün bekledi, üçüncü gün vefat
9
etti."*
Gördüün gibi, böyle bir atein Hz. brahim için serin ve selâmet ol-
mas en büyük mucizelerden biridir. Gerçekten böyle bir atein ho, tatl
bir havaya dönümesi, her ne kadar Allah'n kudreti için yeni ve zor bir
ey olmasa da o, hârikulâde ilerin en büyüklerindendir.
Atein nasl souduu ve serin olduu hakknda farkl görüler söy-
lenmitir. Bir görüe göre Allah Teâlâ, ateteki harareti ve yakclk özel-
liini giderdi; ate serin ve selâmet oldu. Dier bir görüe göre Cenâb-
nekler onlann etlerini yiyip kanlann içti. Bir sinek Nemrûd'un beynine
girerek, bir sürü sknt çektirdikten sonra onu helâk etti.
Hayrl ilerde muvaffak olmak sadece yüce Allah'n yardmyla
mümkündür.
Hz. tbrahim'in atee atlma yayla ilgili ksm için bk. Begavî, Meâlimii't-TenzÜ, 3/251;
kat içine atar. Gerçekten lâhî sevgi, bela ve skntlarla birlikte bulunur.
Allah'a yönelen kimseler, insanlar tarafndan ho karlanmaz; ancak
onlara yönelen ve karan kimse makbul olur.
Veli, sknt içinde celâl ateine (Cenâb- Hakk'n celâl tecellisi olan
"Bize bir ihtiyacn var m?" der. Eer veli, lâhî rahmetle desteklen-
mi biri ise kâinata,
"Sana gelince, senden istiyeceim bir ihtiyacm yok; Rabbim'e ge-
lince, asl ihtiyacm Canadr" der. O zaman kendisine,
"O halde ihtiyacn ondan iste" denir. Veli,
Bu durumda, Allah'n sfatna ait nur, fiilinin nuruna galip geldi (ak,
atee galip geldi; nur, nâr söndürdü). Eer Hz. brahim atee atlnca,
ate olduu gibi dursayd, Hz. brahim ona ulanca yok olup giderdi.
Allah Teâlâ bunu bildii için atee,
"
© j^yi J\ djj
\
Tefsir
71 Hadis için bk. Ebu Nuaym, Hilyttü'l-Evlyâ, 91329; Taberânt el-Ktüir, 22/258; Halîb,
Târihu Ratfdâd, 5/194, Heysemî, cz-Zevâid, 10/360.
Cüz: 17 21. ENBYÂ SÛRES 71-72 95
dan bütün âleme yaylmtr. Oras, merkez olarak maherin yeri olup
insanlar orada toplanr. Hz. sa [aieyhsseiâml gökten o bölgeye inecektir.
Mü'tefike denen yere yerleti. ki yer arasnda bir gün ve gecelik yol
olup ikisi de am topraklarna dahildir ." 74
ca, istediine ilave olarak Yakub verildi. Çünkü Hz. Yakub, istenmeden
Âyet öyle bitiyor: "Ve hepsini, yani bu dördünden her birine (bra-
him, Lût, shak ve Yakub'a) zâhiren ve bâtnen güzel hali nasip ederek
salih insanlardan yaptk. Böylece özel olarak seçilmeyi hak ettiler." En
dorusunu Allah Teâlâ bilir.
72 Rivayetler için bk_ Taberi, Câmiu’l-Beyân, 10/61 (Beyrut 1991); Sa'Iebî, el-Kef ve'l-Beyân,
A/247, Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 5/643.
liyet ve balarn az olduu bir yere tanmas gerekir. Gidecei yer, köy
olsun ehir olsun, eer orada kendisini doru yolda harekete geçirecek
kimseleri bulursa oraya gitmelidir.
f r&l ^5
0 d yit', ; (L\j ij&
73. Onlar, emrimizle doru yolu gösteren önderler yaptk. Kendi-
lerine hayrl iler yapmay, namaz klmay ve zekât vermeyi emret-
tik. Onlar, yalnz bize ibadet eden kimselerdi.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Onlar yani brahim'i, tshak' ve
,
Yakub'u, emrimizle doru yolu gösteren önderler yaptk." Yani onlan, em-
rimizle ve insanlar kemale erdirmek için peygamber göndermemizle.
Cüz: 17 21. ENBYÂ SÛRES 73 97
"
Âyet öyle devam ediyor: Kendilerine hayrl iler yapmay vahyet-
tik.
" Yani ilimle salih ameli birletirerek manevi kemalatlann tamam-
lansnlar diye, kendilerine her türlü hayr yapmay emrettik.
"Ve onlara namaz klmay ve zekât vermeyi emrettik ." Namaz ve zekât,
az öncesinde bahsedilen hayrl ilere girmekle birlikte, fazilet ve eref-
lerinden dolay ayrca dile getirilmitir.
Âyet öyle bitiyor: "Onlar, yalnz bize ibadet eden kimselerdi." Onlar,
sadece bize boyun eip itaat eden kimselerdi; bize ibadet etmekten ve
bizi müahededen baka bir ey düünmüyorlard. Ey onlann neslinden
gelen Araplar ve acemler, siz de bu konuda onlara uyun.
öyle buyurmutur:
mesiyledir. Kul Rabb'ini tam olarak tanrsa CXnu sever ve C^nda fâni
" Kuluma benim zikrim ve taatimle megul olma hali galip gelince, onun
bütün gayret ve lezzetini zikrimde toplarm. Bütün lezzet ve himmetini zik-
dekilere bir ceza ve azap vermek istediim zaman, onlar görürüm ve yer-
7
yüzündekilere azap etmekten vazgeçerim." Allah kendisinde raz olsun,
''
77
Sühreverdfnin sözleri burada bitti .
Tl bk. Sühreverdî, A<ârifü t-Maânf. Gerçek Taaavuf, s. 102-104 (stanbul: Semerkand, 2008).
100 21. ENBYÂ SÛRES 73 Cüz: 17
"Size, beni kaybederek manen hasta olmu biri gelince onu teda-
vi edin. Benden ayn kaldndan hasta olan bir geldiinde ona ilacn
verin. Benden korkan biri geldiinde ona yardm edin. Benden gelecek
azaptan güvende olan biri geldiinde onu uyarp korkutun. Bana ula-
mak isteyen biri geldiinde ona ihsanda bulunun. Bana doru yola çk-
m biri geldiinde, ona bu yolda lazm olan az hazrlayn. Benimle
yapaca manevi ticaretinde korkak davranan biri geldiinde ona cesa-
ret verin. Benden ümidini kesmi biri geldiinde ona ümit verin. Benim
ihsanlarm uman biri geldiinde ona müjde verin. Bana kar güzel zan
içinde olan biri geldiinde, ona rahmetimin geniliini anlatn ve gö-
nüllerini ho edin. Beni yücelten biri geldiinde siz de ona deer verin.
ii
^ CJUj Ck=J- i^’ CLjj}
L-lî JUS
* ^
îr- fy i! hlîL y ]
74. Lûf'fl gelince, biz ona da hüküm ve ilim verdik; onu, çirkin i-
ler yapmakta olan memleketten kurtardk. Gerçekten onlar, kötü iler
76. Nuh'u da hatrla. Hani o dua etmiti, biz de duastnt kabul ede-
kurtarmtk.
77. Âyetlerimizi inkâr eden kavme kar ona yardm ettik. Gerçek-
ten onlar, kötü bir kavimdi; bu yüzden hepsini suda boduk.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Lût’a gelince, biz ona da hüküm verdik."
Yani hikmet veya peygamberlik verdik. Yahut iki hasm arasnda hakça
"
hüküm verme yetkisini verdik- Ona ayrca ilim verdik. Ona, bize ait bir
Dier âyette öyle buyruluyor: " Nuh'u da hatrla." Hz. Lût ve dier-
leri, Hz. Nuh'tan sonra olmakla birlikte, Hz. brahim'le olan alakalarn-
dan dolay ondan önce zikredildiler.
Âyet öyle devam ediyor: "Hani o, kavminin helâki için dua etmiti .
düürüldüm, bana yardm et" (Kamer 54/10) eklindeydi. Biz onun duasn
kabul ederek, kendisiyle birlikte ailesini, çocuklarndan ve kavminden
iman edenleri büyük skntdan kurtarmtk. Bu büyük sknt, tufandr.
Dier bir görüe göre o, kavminden azgn kimselerin onlar yalanlayp
kendilerine eziyet etmesidir.
" Âyetlerimizi inkâr eden kavme kar ona yardm ettik; onlann eziyetini
80. Ona, sizi savata tehlikelere kar korumas için zrh yapmay
örettik; artk ükredecek misiniz?
Tefsir
öyle gelimitir:
"Bu adamn koyun sürüsü geceleyin benim ekin tarlam girdi ve ora-
da hiçbir ey brakmadan hepsini yedi" dedi. Hz. Davud laieyhisselâm),
"Koyunlann sahibi, araziyi alp slah eder, onu eski ekili haline geti-
efendisi onu, kar tarafa verebilir yahut fidyesini verip köleyi bunun
81
için satabilir .
Bizim dinimize göre, bir koyun sürüsünün baka birinin ekinini za-
biz , her birine Davud'la Süleyman'a hüküm ve ilim verdik." Yani biz sade-
ce Süleyman'a deil, onlann her birine peygamberlik ve hükmün gerei
olan eyleri bilecek ilim verdik.
Cenâb- Hak sonra, onlardan her birine özel olarak verdii mucize-
leri açklayarak öyle buyurdu:
82 Hadis için bk. BuhArî, DiyAt. 28, 29; Müslim, Hudûd, 45; Ebû Davud, Diyât 27.
"
Davud'la birlikte Allah’ tebih eden dalar ve kular onun emrine ver-
dik. " Yani tebih eden dalan Davud'a boyun edirdik, onun için zelil
ettik.
86 Taberf, Câm u'1 -Beyân, 16/328; îbn Ebû Hâtim, Tefsir, 8/2458 (Riyad 1997); Sa'lebî, et-Kef
vel-Beyin, 4/250; SüyûÖ. ed-DürrVl-Mensûr. 5/650.
"
Önceki âyette, dalar emrine boyun edirdik " buy-
Davud’la birlikte
"
ruldu; bu âyette ise, Süleyman'n emrine rüzgâr verdik " buyruldu. Bu
iki durum arasnda farkllk vardr. öyle ki, rüzgâr her hâlükârda ken-
ne verildi; dalarn Hz. Davud'a boyun emesi ise onun emriyle deil,
kendisine tâbi olarak ve yaptna uyarak gerçekleti.
Rüzgânn "iddetli esen" vasfyla tanblmas, onun çok uzak mesa-
feleri ksa zamanda katetmesindendir; yoksa onun bizâtihi esii hafif ve
ho idi.
öyle de denmitir: Rüzgâr, Hz. Süleyman'n kendisinden isteine
göre, bazan hafif, bazan iddetle esiyordu. Yahut rüzgâr gidiinde hafif,
88 Vehb b. Münebbih, Ebû Abdullah (v. 114/732), aslen ranl olup tâbifnin ileri gelen
âlimlerindendir. Zühd ve takvasyla mehurdur, lsrâiloullan’yla ilgili rivayetleri nak-
ledenlerin banda gelir. Buhârf, Müslim, Ebû Davud. Tirmizf, Nesâf gibi muhaddislerin
kendisinden hadis naklettii hadis râvileri arasndadr.
Cüz: 17 21. ENBYA SÛRES 78-B2 109
rüzgâra emir verirdi. Hafif rüzgâr kendisini, istedii yere, sabah ve ak-
am gidii bir aylk yola tard."* 9
Âyet öyle bitiyor: "Biz her eyi biliriz." Yani bizim ilmimiz her eyi
kuatmtr; biz her eyi ezeldeki ilmimize göre ve hikmetimizin gerek-
tirdii ekilde yapanz.
yapan ve bundan baka ileri gören eytanlar da Süleyman'n emrine verdik ."
Allah Teâlâ, önceki âyette akl sahibi olmayan effaf rüzgâr Hz.
Süleyman'n emrine verdiinden bahsettikten sonra, bu âyette de latif
Âyet öyle bitiyor: "Biz onlar gözetimimiz altnda tutup koruyorduk ."
Biz onlan, Hz. Süleyman'n emrinden çkmaktan veya verilen ii dei-
tirmekten koruyorduk. Yahut onlan, denizden çkarttklar eyleri boz-
maktan koruyorduk, çünkü yaratl gerei cinler yaptklan ii bozu-
yorlard.
90 Zeccâc, Ebû Ishak brahim b. Seri b. Sehl (v. 311/923), Meâni'l-Kur'ân ve l'râbüh adl ese-
riyle tannan nahiv âlimidir. Baka eserleri de vardr, bk. Heyet, Mevsûalü A'ldmi’l-Ulemâ
v'l-Üdebâi'l-Arab ve'l-Müslimîn, 11/87-90 (Beyrut 2006).
tin)' dedi. Hz. Süleyman bunun üzerine istifar etti; rüzgâr da kendisini
tad ."* 3
Olay mana olarak aktardk. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
' "
-
• l*t|J ^ • l .T- i*
•!-" i
* \\ c
* +
' ît ^ / 1
' i
I
-
î f
7 .
t
^
y' J' j-vâJ' ^1 L> a]
83. Eyyûb'u da an. Hani o Rabb'ine, " Bana zarar dokundu; sen,
84. Bunun üzerine biz, onun duastnt kabul ettik ve batna gelen bü-
tün dertleri giderdik. Tarafmzdan bir rahmet ve ibadet ehline bir ibret
olarak, kendisine ailesini ve onlarla birlikte bir mislini daha verdik.
93 Ebû Tâlib-i Mekki, Kutü’l-Kulûb; Kalplerin Az. 2/204 (stanbul: Semerkand, 2003).
'
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: " Eyyûb'un haberini de an. Hani o Rabb'ine,
' Bana zarar dokundu; hastalk ve zafiyete dütüm, sen, merhametlilerin en
Hz. Eyyûb laleyhisselâml, duasn lâhî rahmeti çekecek bir dille yapt.
öyle ki kendisini, rahmet edilmeye muhtaç, Rabb'ini de son derece rah-
met sahibi olarak tantt; kemal-i edebinden de ne isteini açklamad.
O sanki öyle demi oldu: "Rabbim, sen, rahmet etmeye ehilsin, Eyyûb
ise rahmet edilmeye muhtaçtr; sen ona rahmet et ve bana gelen derdi
ondan gider!"
Enes (radyaiiahu anh) demitir ki: "Hz. Eyyûb, namaza kalkmaya güç
yetiremedigizaman Rabb'ine, vücudunun zayfln söyledi, yoksa ona
ikâyette bulunmad. Nasl ikâyette bulunmu olsun ki Allah Teâlâ
onun hakknda, 'Biz onu çok sabrl bulduk o ne güzel bir kuldu (Sâd 38/44)
;
buyurmaktadr."
Denilmitir ki: Hz. Eyyûb [aleyhsselâm], Allah Teâlâ ile özel konuma-
nn (Ona naz ve niyaz etmenin, yalvanp yakarmann) tadna varmak
için ikâyette bulundu; yoksa insanlara ikâyette bulunarak bana ge-
len zarar dile getirmedi. Derdini Allah'a ikâyet etmek, O'na son derece
yalan olmaktr; Cenâb- Hak'tan gelen eyi insanlara ikâyet etmek ise
Ondan son 94
derece uzaklamaktr. Bu konudaki geni açklama, âyetin
tshak.
lah Teâlâ onu peygamber olarak seçti ve insanlara davet için gönderdi.
Kendisine bol dünya mal verdi. Kendisinin 3000 devesi, 7000 koyunu
ve 500 çift öküzü süren bir köle vard. Her kölenin
öküzü vard. Her çift
mitir: "am bölgesinin bütün arazisi ona aitti. Kendisinin hiç kimsede
metlerine çokça ükreden bir kimseydi. eytan dier gafil ve içinde bu-
'lâhî, kulun Eyyûb'a nimet verdin sana ükretti, afiyet verdin sana
hamdetti. Onu hiç zorluk ve bela ile imtihan etmedin! Eer onu bela
Bana öyle bir kuvvet verildi ki ateten bir frtnay harekete geçirin-
frit, yerin altnda ateten bir frtna estirdi, Hz. Eyyûb'un bütün deve-
lerini ve çobanlarn yakt. Hepsinin ii bitince Îblîs, develerin çoban
klna girdi, genç bir deve üzerine binerek Hz. Eyyûb'a geldi ve ona,
'Ey Eyyûb, senin kendisine ibadet ettiin Rabb'in, bütün develerini
ve çobanlann yakt!' dedi. Hz. Eyyûb,
'Bende öyle bir kuvvet vardr ki bir çlk attm zaman, sesimi ii-
ten bütün ruh sahiplerinin can çkar!' dedi. blîs,
Îblîs, ba çoban klna girerek Hz. Eyyûb'a geldi ve ona, develer için
söyledii sözlerin benzerini söyledi. Hz. Eyyûb da, develer hakknda
verdii cevabn aynsn söyledi, blîs hedefine ulaamadan perian ola-
rak dönüp gitti.
'Bende öyle bir kuvvet vardr ki iddetli bir rüzgâr estirdiim za-
man urad her eyi savurup yok eder' dedi. blîs,
'Git, Eyyûb'un öküzlerini ve ekinlerini helâk et!' dedi. Cin onlara
geldi, iddetli bir rüzgâr estirdi, rüzgâr hepsini yok etti, öyle ki ekinlerin
yerinde hiçbir ey brakmad. Bu defa blîs, ekinlerin sorumlusu klna
girerek Hz. Eyyûb'un (aleyhisselâm] yanna geldi, ona ilk söyledii gibi
sözler söyledi; o da ayn cevab verdi. Hz. Eyyûb'un bütün maln helâk
etti; Hz. Eyyûb her defasnda Allah Teâlâ'ya hamdederek karlk verdi.
Bunun üzerine blîs,
ra hikmet öreten bir hoca klna girerek, yaral bir halde Hz. Eyyûb'a
geldi ve ona,
kate geldi, içi szlayp alad, yerden bir avuç toprak alp bana saçt.
Bunu gören blîs, sevinerek göe yükseldi. Sonra Hz. Eyyûb çocuklarnn
Cüz: 17 21. ENBYÂ SÛRES 83-84 115
bulunduu yere geldi, durumu görünce Allah'a istifar etti. Yannda bu-
lunan melekler hemen göe yükselerek tövbesini Allah Teâlâ'ya ulatr-
dlar. Halbuki Hak Teâlâ, Hz. Eyyûb'un halini en iyi bilmekteydi. Bunun
üzerine tblîs, yine hedefine ulaamadan perian oldu ve Allah Teâlâ'ya,
'lâhî, Eyyûb'a mal ve çocuklarna gelen âfet hafif geldi; beni onun
bedenine musallat eder misin? undan eminim ki eer beni onun be-
denine musallat edersen, sana kar nankörlükte bulunur; verdiklerini
inkâr eder!' dedi. Allah Teâlâ da,
'Seni onun bedenine musallat ettim; istediini yap; sadece onun ak-
ima, diline ve kalbine zarar vermene müsaade yoktur' buyurdu. Bunun
üzerine tblîs, Hz. Eyyûb'a geldi, onu secde halinde buldu; yerden doru
gelerek burun deliinden bir kere üfledi, bu üfleme ile Hz. Eyyûb'un
cesedini bir ate sard. Vücudu zayflad. Vücudunda bamdan ayana
kadar siil çkt ve kanma balad, öyle ki Hz. Eyyûb laleyhisselâm] ken-
disini tutamayp vücudunu kamaya balad. Önce trnaklaryla, sonra
düz bir tahta ile sonra tala vücudunu kad. Sonunda etleri iltihaplan-
kendisini, evin dnda yüksekçe bir yere çkarp kalmas için ona bir
97 Rivayet için bk. Sa'lebi, el-Kef ve'l-Beyân, 4/252-255. Ayn konuda uzun bir rivayet için
bk. Taberî, Câmiu'l-Beyân, 16/234-239.
98 bk. lbnEbû Hâtim, Tefsir, 8/2460; Ebû Ya'lâ, Müsned, nr. 3617; bn Hibbân, Sahih, nr.
Zevdid, 8/208.
116 21. ENBYÂ SÛRES 83-84 Cüz: 17
Eyyûb'un [aieyhîsseiâm] hastal iddetli olarak yedi sene sürdü, dier se-
neler onun balangcyd.
"Ey Allah'n kulu, kocan nerede?" diye sordu. Hz. Eyyûb'un han-
m,
"O ite uradadr; yaralarn kayor, cesedinde kurtlar geziniyor!"
dedi. blis, ona,
100 Rivayet için bk. Ebüssuûd, rddü'l-AJdi's-Selîm, 4/352. Az farkl ifadelerle bk. Sa'lebî,
el-Kef v'l-Beyân, 4/261; Süyûtf, ed-Dürrü’l-Mensûr, 5/658.
Cüz: 17 21. ENBYÂ SÛRES 83-84 117
beni brakarak göün ilâhna ibadet etti; eer bana bir defa secde ederse
ona, eski halini geri veririm!" dedi.
rar dokundu ; sen mer\\amet edenlerin en merhameti isisin, diye dua etti." O
zaman kendisine,
" Ayan yere vur * dendi; o da vurdu, oradan bir su kayna fkrd.
Onunla ykand; hastalndan hiçbir ey kalmad, bedenindeki bütün
kurtlar döküldü, eski gençliine ve güzelliine döndü. Sonra aya ile
bir kere daha yere vurdu; yerden dier bir kaynak fkrd. Ondan içti;
piman olup geri döndü. Hz. Eyyûb'un bulunduu yere gelince, orada
çok güzel yüzlü bir adam gördü, kendisini tanmad; ona,
"Burada hasta halde yatan adam nerede?" diye sordu. Hz. Eyyûb,
"O benim; Allah bana ifa verdi" dedi. Hanm önce inanamad,
sonra Hz. Eyyûb'u gülüünden tamd. Bunun üzerine birbirlerine sa-
rldlar. Sonra Allah Teâlâ, Hz. Eyyûb'un yemininin yerine gelmesi için,
ne musallat olmas, ona maddi yönden bir zarar vermesi olabilecek bir
eydir. Nefret ettirici hastalklara gelince, eer böyle bir hastalk pey-
118 21. ENBYÂ SÛRES 83-84 Cüz: 17
ne benzer bir mal vererek eski zenginliini iade etti. Allah Teâlâ'mn u
âyeti bu durumu bildirmektedir:
verdi.
klime 101 demitir ki: "Âyetin manas udur: Biz ona ahirette ailesini
verdik; dünyada da onlann bir misli çocuk verdik."
"Bunu tarafmzdan bir rahmet olarak ve ibadet ehline bir ibret olsun diye
yaptk ." Yani bahsettiimiz bu eyleri Hz. Eyyûb'a rahmetimizi göster-
im krime, Ebû Abdullah (v. 105/723), Abdullah b. Abbas'm âzatl kölesi ve talebesidir.
Mekke ekolünde yetimi tâbiin devri müfessirlerindendir.
_2 L_E NB YÂJî ÜRES 83-84 U?
Cüz: 17 _ t
mek için ve onun dndaki ibadet ehline bir öüt ve ibret olsun, onlar da
onun sabrettii gibi sabretsin ve onun gibi sevap alsnlar diye yaptk.
tbn Atâullah- îskenderi Hikem adl eserinde der ki: "Allah Teâlâ,
senin için marifetine götüren bir kap açnca, onunla birlikte amelinin
az olmasna aldr etme! Cenâb- Hak sana böyle bir kapy açmakla,
o yoldan sana kendisini tantmak istiyor. Bilmez misin, marifeti sana
gönderen O'dur; ameller ise senin Ona sunduun eylerdir. Senin Ona
sunduun eyler nerede. Onun sana gönderdii nerede?"
120 21. ENBYA SÛRES 83-84 Cüz; 17
den emin olamaz; onlarda aynca ihlâs da istenmektedir. Bazan ince bir
102 tbn Abbâd Ebû Abdullah Muhammed b. brahim b. Abdullah en-Nefezi er-Rundî (v.
snda bir münasebet yoktur. Kul bunu anlaynca kesin olarak bilir ki
Allah'n onun için seçtii ve ondan istedii, nefsinin kendisi için seçti-
"Ben, bir kuluma bela verdiimde, o bana dua ederek bu belann kald-
rlmasn istedi. Ben duasna uzun süre karlk vermedim. O zaman kulum
bana halinden ikâyette bulundu. Ben de ona dedim ki: Ey kulum, benim sana
bu bela ile ettiim rahmetten daha güzel nasl rahmet edeyim?"
" Allah Teâlâ buyuruyor ki: Mümin kuluma bir bela verdiimde, beni
kendisini ziyaret edenlere ikâyet etmezse ben onu hastalktan kurtarrm;
kendisine önceki etinin yerine daha hayrl bir et ve kannn yerine daha ha-
yrl bir kan veririm. Kulum ameline yeniden balar. " ,co
"Sus, böyle söyleme; çünkü ben, lâhî ihsan hâzinelerini elde etmek
istediimde, ona ulamak için Allah katnda beladan daha erefli ve ya-
lan bir ey bulamadm; bunun için O'ndan bela istedim. Sen bana bakp
böyle söylüyorsun. Eer sen, zâhidlerin efendisi, ibadet ehlinin kutbu,
'
"Hz. Eyyûb (aley hisselim), Bana zarar dokundu ...' sözünü, lâhî tak-
dire bir itiraz olarak deil, kendi acziyetini ortaya koymak için söyledi.
den istenmedii zaman gazap eder. O'nun katnda bela ile afiyet eittir;
107 Kueyrî, Letâifü'l-ârât, 4/184-188. mam Kueyrî, bu âyetin tefsirinde geni ve güzel
açklamalarda bulunmutur. Bir ksm yukarda verildi. Kurtubî, Hz. Eyyûb'un " Bana
zarar dokundu ..." sözünün manas hakknda on yedi deiik görü nakletmitir (bk.
Kurtubî, cl-Cdmi' li-AhkJmi'l-Kur'ân, 11/229-231).
108 Rûzbihân-t Baklî, Arâisü’l-Beyân, 2/522; ayrca bk. Sa'lebî, el-Kcf ve'l-Beyân, 4/263;
Kurtubî, el-Câmi' !i-Ahkâmi’l-Kur'ân, 11/231.
124 21. ENBYA SÛRES 83-84 Cüz: 17
"
Sonra Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi veselleml buyurdu ki: Yaralarn-
da oluan kurtlar onun bütün bedenini yiyip kemirdi; kuru bir kemik kald.
Vücudu öyle inceldi ki neredeyse güne önünden vursa, arka tarafndan
çkyordu. Salam olarak kalbiyle dili kald. Kalbiyle sürekli Allah' zikrediyor,
diliyle de Rabb'ine hamd ve sena ediyordu. Allah Teâlâ onu bu hastalktan kur-
tarmay murat edince, kendisine, biri kalbine, dierini diline iki yara kurdu
gönderdi. Bunun üzerine Hz. Eyyûb,
"Ya Rabb’i, seni zikrettiim iki âzam kald; bu kurtlar da beni senden al-
koyup srrma ulamak için bu iki âzama yöneldiler, 'Bana zarar dokundu, sen
merhamet edenlerin en merhametlisisin dedi." ’
Allah Teâlâ' nn, "Tarafmzdan bir rahmet ve ibadet ehline bir ibret ol-
sun diye böyle yaptk" âyeti, bana bu tür celâl tecellileri (hastalk, kaza,
bela) gelen kimseler için bir tesellidir. Bu konuda, tasavvuf! tefsirin ilk
dendi.
Tefsir
dris'in ismi Uhnûh olup Hz. ît'in oludur. Hz. t ise Hz. Âdem'in
oludur. Bu açklama Nesefrye aittir.
,w
Zülkifl, Hz. llyas'br. Onun, Hz. Zekeriyya veya Yûa' b. Nün oldu-
u da söylenmitir.
Ben (bn Acibe) derim ki: Onun Hz. Zekeriyya olmas uzak bir ihti-
110 Büyük müfessir Fahreddin-i Râzî, bu sfatndan dolay Zülkifl'in peygamber olduunu,
çünkü peygamber olmayan bir kimsenin, peygamberlerden daha faziletli olmadn
(ve onlanndan daha üstün amel yapamayacan) söylemitir. Râzî, ayma onun, örnek
alnacak dier iki peygamberle (Hz. smail ve Hz. dris) birlikte. Enbiyâ sûresinde bah-
sedilmesinin de kendisinin peygamber olduunu gösterdiini kaydetmitir (bk. Râzî,
MefâHhii'l-Gayb, 22/1S3).
126 21. ENBYÂ SÛRES 85-86 Cüz: 17
Teâlâ için 100 rekât namaz klyordu. Bunun için Allah onu güzel bir
vasfla övdü." " 1
'htiyaç sahibi biri!' diye cevap verdi Genç onunla ilgilenmesi için
bir adam gönderdi; raz olmad, baka birini gönderdi yine raz olmad.
Sonra kendisi çkarak onun elinden tutup kendisiyle birlikte çarya git-
ti, ihtiyacn gördü, sonra ona yol verip kendisi geri döndü (Peygambere
verdii söz gerei, olanlara hiç kzmad). Bunun için kendisine (güzel
2
ahlâktan büyük pay sahibi manasmda) 'Zülkifl' ismi verildi.""
tik. " Yani dünyada kendilerine peygamberlik verdik yahut ahirette özel
rahmetimize dahil ettik. "Onlar gerçekten salih kimselerdendi. " Yani bütün
kötülüklerden uzak, salah (olgunluk ve kemal) halinde kemale ermiler
di. Onlar, peygamberlerdir. üphesiz onlann güzel ahlâk, bozuk ilerin
kark hallerinden korunmutur. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
111 bk. Taberf, Câmiu'l-Beyân, 11/372; Sa lebi et-Kfff ve'l-Beyân, 4/266; Süyûti ed-Dürrü'.-
Mensur, 5/664. Kurtubî, sözü hadis olarak Hz. Peygamber'den [sallalUhu aleyhi v«cllen|
112 bk. Taberi, CJmiu 'l-Brydn, 11/368-369; Sa'lebi el-Krf ve'l-Beyân. 4/265; Süyutf. ei-
Dürrü'Z-Mensür, 5/663.
\ V
Cüz: 17 21. ENBYÂ SÛRES 87-88 127
Allah Teâlâ, bu büyük zatlan iki güzel vasfla övdü. Kim bu iki vasf
ele geçirirse onlara katlr ve onlarn izinden gitmi olur. Bu iki vasfn
biri, taatlerin meakkatine, günahlan terketmeye ve bana gelen skn-
tya sabretmek; dieri de güzel hal sahibi olmaktr. Güzel hal, zâhirini
öyle buyurdu:
Ü I ö \ oUkl
U ^ JJUSj fili j* fi
£
87. Zünnûn'u da an. Hani o, öfkeli bir halde çkp gitmiti ; bizim
kendisini asla sktrmayacamz zannetmiti. Nihayet karanlk-
lar içinde öyle dua etti: " Senden baka hiçbir ilâh yoktur. Seni bütün
noksan sfatlardan tenzih ederim; gerçekten ben zalimlerden oldum!"
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Zünnûn'u da an."
Kendisini balk yuttuu ve bir zaman onun kamnda kald için ona bu
lakap verilmitir.
128 21. ENBYÂ SÛRES 87-88 Cüz: 17
" Hani o, öfkeli bir halde çkp gitmiti." Yani o, kavmine kzarak on-
lardan aynlp gitmiti. Yunus [aleyhisselâm), kavmini uzun süre doru
yola davet etti, onlar ise iddetle kar gelip inkârlarnda srarla devam
ettiler. Yunus [aleyhisselâm], bu duruma kzarak, kendisine ilâh bir emir
gelmeden onlan terkedip gitti.
"Durum bundan daha acele, çabuk git!" dedi. Bunun üzerine Yunus
[aleyhisselâm hemen gemiye gitti ve ona bindi. Gemi suyun içinde kal-
1
Allah tarafndan bala, "Yunus'u senin için bir nzk yapmadk, o sade-
ce seninkoruman gereken bir emanettir" dendi. Yunus [aleyhisselâm) suya
atlaynca balk onu yuttu. Onu önce Übülle'ye, sonra Dicle'ye götürdü,
peinden yoluna devam edip sonunda Ninova sahillerine att." 113
Cenâb- Hak âyetin devamnda öyle buyurdu: " Bizim kendisini asla
sktrmayacamz zannetti " Yani bundan dolay ona bir sknt verme-
.
114 Vehb b. Münebbih' in Hz. Yunus laleyhjsselâm] hakkndaki sözleri ihtiyatla karlanmas gere-
ken bir söz olduu için, hepsini deil, bir ksmn özetleyerek tercüme ettik (Mütercim).
115 bk. Taberî, Olmiu’l-Beyân. 1 1 /376-377; Sa'lebî, el-Krtf ve'l-Beyân, 4/267.
116 imam Kurtubî, Hasan- Basrf nin sözünün, Rabb'ine kzmak manasnda deil, kavminin
inkâr ve isyanna Rabb'i için kzmak manasnda olduunu söylemitir (bk. Kurtubî, el-
davranm oldu.
Ben (îbn Acibe) derim ki: Hz. Yunus’un laleyhîsseiâm] makam yük-
sek olduu için, kendisinden fazla edep istendi. O, kendisine özel bir
izin verilmeden beldesinden çktnda, onun bu çk, lâhî kudretin
kendisine bir yaptrm uygulamayacam zanneden kimsenin hali gibi
kabul edildi. Bununla birlikte Yunus (aleyhisselâm), genel izinle hareket
etti. Bu izin, kâfirlerin beldesini terketmektir. Sadece bu izin, onun gibi
..." Yani o, youn, iddetli bir karanlk içinde dua etti. u âyette de böy-
le bir karanlktan bahsedilmitir:
" Allah onlarn nurunu giderdi ve kendilerini koyu karanlklar içinde ter-
" Senden baka hiçbir ilâh yoktur. Seni bütün noksan sfatlardan tenzih
ederim; gerçekten ben zalimlerden oldum!" Yani senden baka ilâh yok-
tur; seni zatna layk olmayan her türlü eyden, seni herhangi bir eyin
brakmasndan yüce ve uzak tutanm. Yahut senin hakknda düün-
âciz
düüm durumdan seni yüce ve uzak tutanm. Gerçekten sen bana izin
vermeden önce kavmimi terkedip gitmemle ben kendime zulmettim.
Yahut ben, kendimi helâke atarak kendime zulmettim.
Hasan- Basri (rahmetullahi aleyh] demitir ki: "Vallahi Allah Teâlâ onu,
kendisine zulmettiini ikrar ettikten (suçunu kabul ve itiraf ettikten)
sonra kurtard."
u
" Skntya düenlerden her kim bu ekilde dua ederse kesinlikle duas ka-
bul edilir.
" m
Âyet öyle devam ediyor: "Ve onu skntdan kurtardk." Yani onu zil-
let, vahet ve yalnzlktan kurtardk. Bu, baln onu dört saat sonra sahi-
le atmasyla gerçekleti. Bunun üç gün sonra olduu da söylenmitir.
mitir:
de verdii ismi , Yunus b. Mettâ’nn yapt duadaki ism-i erifidir ." Hz.
"Hayr, bilakis o, bütün müminlere has bir duadr. Allah Teâlâ'mn, Biz
19
müminleri böyle kurtarrz' âyetini iitmedin mi?"'
Kimin için ezelde lâhî inâyet (özel rahmet ve destek) takdir edil-
mise, ilemi olduu suç onu içinde bulunduu güzel halinden uzak-
latrmaz ve velilik dairesinden çkarmaz. Bilakis yüce Allah onun ile-
dii suç derecesinde ve makamnn yüceliine göre, ona dünyada, be-
119 Taberi, Câmu'l- Beyân. 17/107-108; Sa'Iebî, el-Ketf v'l-Beyân, 4/270; Süyûtî, ed-Dürrül-
Mensûr, 5/668.
132 21. ENBYÂ SÛRES 87-88 Cüz: 17
pek çok hikâye vardr. Onlardan biri Hayr en-Nessâc'n [kuddise smhû]
hikâyesidir. Onun bandan geçen olay udur:
mesi öyle oldu: Ben, Allah'a söz vererek, ya hurma yememeye karar
vermitim. Bir defasnda nefsim bana galip geldi ve bir ntl (yaklak ya-
rm kilo) taze hurma aldm, yemek için bir yere oturdum. Tam o srada
tedi fakat alp da yemedim." Bir gün kendisine helâlinden bir balk gel-
di; onu yemek için elini uzattnda, parmana baln klç batt, bu
yüzden parma iltihaplanp yara oldu, sonunda zayi olup gitti. Bunun
üzerine Ebü'l-Hayr, "lâhî, helâlinden bir arzusuna elini uzatann hali
budur; ya haram bir arzusuna elini uzatann hali nasl olur!" dedi.
kâfir vard; Hz. Eyyûb malndan dolay kâfiri idare ediyordu. Bu yüz-
90. Biz onun da duastnt kabul ettik ve ona Yahya'y ihsan ettik;
eini de kendisi için (çocuk dourmaya) elverili hale getirdik. Gerçekten
onlar ( bahsedilen peygamberler), sürekli hayrlarn içinde kouyorlard;
ayrca umarak ve ( azabmzdan ) korkarak bize yalvar-
(rahmetimizi)
yorlard. Onlar ayrca bize kar derin sayg içindeydiler.
r
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Zekeriyya’nn da haberini an. Hani o, ço-
cuk istemek için Rabb'ine öyle dua etmiti: ‘Rabbim! Beni yalnz brakma!'
Beni, kendisine vâris olacak bir çocuu bulunmayan tek bana kalm
biri yapma!" Sonra Allah'a teslim olarak iini O'na havale edip, "Sen,
vârislerin en hayrlssn" dedi. Yani sen bana yetersin; bana bir vâris na-
sip etmesen de aldr etmem; çünkü sen en hayrl vârissin.
tik ve ona çocuk olarak Yahya’y hsan ettik; eini de kendisi için çocuk do-
urmaya elverili hale getirdik.'' Yahut onun ahlâkm güzelletirerek güzel
geçinilen biri haline getirdik. Hanm daha önce geçinilmesi zor biriydi.
" Gerçekten onlar, bahsedilen peygamberler, sürekli hayrlarn içinde
kouyorlard. Yani onlar, sürekli hayr yollarnda komalar ve onu elde
etmek için yarmalar sebebiyle, dualarnn kabul edilmesini hak ettiler;
biz de istedikleri eylerde arzularm yerine getirip ihtiyaçlarm giderdik.
Onlar bunu, bütün hayrlarn içinde sabit ve kararl olarak yapyorlard.
Âyet öyle bitiyor: "Onlar, ayrca bize kar derin sayg içindeydiler. On-
lar, size kar boyun emi olarak korku içindeydiler. Yani onlar, bu yüce
mertebelere sadece bu güzel vasflara sahip olduklan için ulatlar ve Al-
lah tarafndan seçilmeyi hak ettiler. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
ettiin gibi benim de duam kabul et)" sözü hakknda denmitir ki: "O
bu sözüyle ruhanî (manevi) vâris isteine iaret etmektedir." En doru-
sunu Allah Teâlâ bilir.
Bir hadis-i erifte öyle buyrulmutur: "ki güzel huy var ki onlardan
daha yüksek bir hayr yoktur ; bunlar, Allah hakknda güzel zan sahibi olmak
ve Allah'n kullan hakknda güzel düünmektir. "
,2°
120 Hadisi bu lafzlarla tcsbit edemedik. Hadisin ilk ksmyla ayn manada bir haber için bk.
bn Ebü’d-Dünyâ, Hüsnü'z-Zan Billdh, nr. 82, 83 (Beyrut 1993). Yine Hz. Ali'den [radyal-
lahu ,tnh| gelen bir haberde öyle buyrulmutur: "ki vasf vardr k onlardan daha büyük
bir iyilik yoktur; bunlar, Allah'a iman ve Allah'n kullanla faydal olmaktr" (bk Deylemî,
Firdevsü 'l-Ahbâr, nr. 2810; Zebidi, thâfü’s-Sâde. 7/248..
j -
Ariflerden biri demitir ki: "Ümit ve korku, her mümin için gerekli
olan iki özellikten Eer ümit olmazsa kul lâhî rahmetten ümidini keser;
bu, küfürdür. ayet kulda, ilâh azaptan korku bulunmazsa kul kendisi-
ni emniyette görür; bu da küfürdür."
Cenâb- Hak, bundan sonra, Hz. Meryem ile Hz. sa'dan [aieyhisselâm]
JJ
© 5—^UîJ oi LfLI
91. Irzm iffetle korumu olan Meryem’i de an. Biz ona ruhumuz
dan üfledik; onu ve olunu âlemler için bir ibret yaptk.
Tefsir
" Onu ve olunu âlemler için bir ibret yaptk." O ikisinin durumu,
âlemler için lâhî bir delil ve ibrettir. Gerçekten kim onlann halini iyi
"
Âyette, onlann ikisinin hali için, Onu ve olunu âlemlere bir âyet yap-
tk" dendi, iki âyet denmedi; çünkü onlann ikisinin halinin toplam, bir
nsanlar dilinde öyle bir tabir vardr: Çifte koulacak öküz, zor ve
zayf halinde (küçüklüünde) belli olur.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "te bu tevhid dini, sizin tek dininizdir
mam Kueyri, "Rabb'iniz de benim; öyle ise sadece bana kulluk edin"
âyeti hakknda demitir ki: "Sizi kendi irademle yaratp büyüten ve bes-
leyen benim; öyle ise siz de buna ükretmek ve kullukla övünmek için
Cenâb- Hak sonra onlan öyle uyard: " Sonunda hepsi bize dönecek-
ler. "Yani dinlerini parça parça edenlerin her biri, ölümden sonra tekrar
121 Buhâri, Enbiya, 48; Müslim, Fezâil, 143; Ebû Davud, Sünnet 13.
Cüz M 7 21. ENBYÂ SÛRES 92-94 139
latmak için kullanlan bir tabirdir. ükür ise yaplan amele sevap vermeyi
anlatmak için kullanlr. Âyette, "Onun ameli asla inkâr edilmez" buyrul-
mad, Allah Teâlâ'run, mümin kulun yapt iyilikleri ve salih ileri örtüp
inkâr etmekten son derece yüce ve uzak olduunu belirtmek içindir.
"
Âyet öyle bitiyor: üphesiz biz onun amelini yazmaktayz .
" Onla-
rn yapm olduu amelleri amel defterlerinde tesbit ederiz ve hafaza
yazmalarn emrederiz; ondan yazlmadk
meleklerine bu ekilde hiçbir
Bunun sebebi udur: Zevk ve tatma ile elde edilen bir ey farkl ol-
maz; aksine temiz ve salam zevki olan kimse onun tadm alr. Evet, bu-
^ m
- > - t
> * > > % t r
^^ >
• } «*
jj-- j il
^
s’ * \1 1 «T
jJ jLûûi
> - ? ^
SU^ lî^j 4£iii5
ili- j; ü j- îltf lLL, jj LI43 u
95. Helak ettiimiz bir ehir halknn (öldükten sonra bize ) dönme-
mesi imkânszdr.
Tefsir
123 Zeccâc, Ebû shak brahim b. Serî b. Sehl (v. 311/923), Meâni'l-Kur’dn ve 'rdbüh adl
eseriyle tannan nahiv âlimidir Baka eserleri de vardr (bk. Heyet Mevsüalü A'lûmi'l-
Ulemd if'l-ÜdeMi’l-Arab rl-MusImîn, 11/87-90).
124 bk. Zeccâc, Mcâni'l-Kur’dn ve 'râbiiii, 3/ 405.
142 21. ENBYÂ SÛRES 95-97 Cüz: 17
Mücâhid'den gelen bir okuyu ekli ise âyetin "akn ederler" ksm-
nn, kabirden çkanlarla ilgili olduu görüünü desteklemektedir.
Cenâb- Hak sonra öyle buyurdu: "Ve gerçekleecek olan vaat edilen
125 Buhârî, Fiten, 4, Enbiya. 7; Müslim, Filen. 1-3; Tirmizi, Fiten. 24; tbn Mâce, Fiten, 9, Ah-
med, Milsned, 2/341, 530.
126 Açklama için bk. Taberî, ÇJmiu'l-Bryân, 16/406; Ebüssuûd, râdü l-Akli s-Sflim, 4/357.
.
" Kyametin ilk alametleri unlardr: Deccâlin çkmas Hz. sa'nn gök-
,
ten inmesi, Adn bölgesinden bir atein çkp insanlar mahere (maherin
gerçekleecei am bölgesine ) sevketmesi. Onlar öle vakti bir yerde durup
dinlendikleri zaman ate de onlarla birlikte durur. Dumann, dâbbetü'l-arz
denen hayvann ve Ye'cûc ve Me'cûc'ün ortaya çkmas. " ,27
Hz. tsa [aleyhisselim] vefat eder ve Hz. Peygamber'in [sallallahu aleyhi vesellem]
ravzasna gömülür. Sonra bir rüzgâr eser, bütün müminlerin ruhu al-
nr; yeryüzünde "Allah Allah" diyen hiç kimse kalmaz. Bunun 100 sene
veya daha az sürecei de söylenmitir. Sonra Kâbe yklp harap olur.
Sonra hayatta olanlarn ölmesi için sûra üfürülür ve artk gerçek olan
vaat (kyamet) yaklam olur. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
Sûfîlerden biri demitir ki: "Îlâhî kudsî huzur, nefis (ve benlik) sa-
hiplerine haramdr."
127 bk. Sa'Iebf, el-Ktfve'l-Beyân, 4/273. Ayn konuda benzer bir hadis için bk. Müslim, Filen, 40-41
144 21. ENBYA SÛRES 9B-100 Cüz: 17
Rabb'ine kavumak için hiçbir hazrlk yapmadk, Ona hasta bir kalple
^ 1 f ^ # i f • "T
“T 4
•*
j • i //
^" «
V
.
H
i
,
- 1
~fl> - OjZ L*J 5
,
*j ^5 © jju. ^i u Sjji . v ji 6i- JJ ©
^ f
100. Onlar için orada ac bir inleme ve feryat vardr. Onlar orada
hiçbir ey iitmezler.
Tefsir
Demek ki her kim Allah'tan baka bir varl taparsa onunla birlikte
bulunur. Putlar ve onlara tapanlar cehennem odunudur, yani cehenne-
min yaktdr.
128 bk. Taberî, Câmiu'l-Btyûn, 16/415; Sa'lebl, el-Ktf ve'l-Beyân, 4/275; Süyûtî, cd-Dürrü'l-
Mensûr, 5/681.
"
trken görünce,
"Tarttnz konu nedir?" diye sordu. Velîd b. Mugîre, Hz.
Peygamber'in [sallallahu aleyhi veseileml söylediklerini gizledi, sadece iç-
oraya gireceksiniz, diyen sen misin?" diye sordu. Resûl-i Ekrem de [saiiai
veseileml,
" Tarafmzdan kendilerine güzel bir hal ve akbet takdir edilmi olanlara
129
gelince, onlar cehennemden uzak tutulurlar âyetini indirdi .
Ben (bn Acibe) derim ki: Her kim Allah'tan baka bir eye taparsa
o, aslnda eytana tapmaktadr; çünkü ona bunu emreden ve kendisine
süslü gösteren eytandr. Kyamet günü hakikatler ortaya çktnda,
kendilerine ibadet edilen varlklarn ondan uzak durup kabul etmeme-
leri de bunu göstermektedir. u âyet bu durumu ifade etmektedir:
tutarz ; bize seni brakp da bakasn dost edinmek yaramaz' derler" (Furkan
25/17-18).
Kim bir eyi severse kyamet günü onunla birlikte haredilir. Allah'n
dostlarn seven kimse, onlarla birlikte haredilir. Salih insanlar seven
kimse, onlarla birlikte haredilir. Günahkârlar seven kimse, onlarla bir-
likte haredilir. Kim dünyay severse onunla birlikte diriltilir, sonra ce-
Cennetliklerin Hali
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: üphesiz tarafmzdan kendilerine güzel
,
Yahut güzel hal, kendileri için takdir edilen en güzel ey yani ebedî
saadettir.
" Onlar cehennemin uultusunu duymazlar. " Yani onun çkartt sesi
ve alevlerinin hareketlenmesini iitmezler. Bu ifade, onlarn cehennem-
den son derece uzak olduklarm mübalaa ile anlatmaktadr. Yani onlar,
etmektedir." 133
her bir yular yetmi bin melek çekmektedir. Sonra cehennem öyle bir ses ç-
karr ki peygamber ve melek dahil, hiç kimse ayakta kalmaz, hepsi secdeye
kapanr . 135
"O gün cehennem getirilir ..." {Fecr 89/23) âyeti de bunu des-
teklemektedir.
134 bk. Buhârf, Enbiya, 25; Tevhid, 31; Müslim, Fezâil, 160; Ebû Davud, Sünnet, 13.
rüldüü andr."
Ben (bn Arîbe) derim ki: Buna öyle de cevap verilebilir: Âyet Hz.
sa, Hz. Üzeyir ve melekler hakknda inmitir, ancak dier bütün mü-
minleri de kapsamna almaktadr; çünkü âyetin ini sebebinin özel bir
"
Cüneyd-i Badadî [kuddise srruhu], üphesiz tarafmzdan
, kendilerine
güzel bir hal ve akbet takdir edilmi olanlar ..." âyeti hakknda demitir
ki: Cenâb- Hak unu demek istiyor: Tarafmzdan kendileri hakknda,
manevi terbiyenin banda özel inayet takdir edilenler için, terbiyenin
"te size vaat edilen gününüz budur" derler. O, yüce sevgiliye ka-
vuma ve en yakn dostun huzurunda, her eye gücü yeten sultann ka-
tnda sürekli kalma nimetidir. Allah Teâlâ, lutuf ve keremiyle bizlere de
bu saadetten bolca ihsan buyursun.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "unu da an: O gün, yaz yazlan kâtlarn
dürülmesi gibi göü düreriz." Yani yaz yazan kimsenin yazd kâgtlan
korumak için dürüp kaldrd gibi biz de kyamet günü gökleri katla-
yp düreriz.
Kât manas verdiimiz "es-sicil" kelimesine "melek" manasn ve-
renler de olmutur. Buna göre âyetin anlam öyle nsann amelle-
olur:
rini yazan melein onlan bir sahifeye yazp saklamak için dürdüü gibi
tekrar yaparz." Yani onlan ilk defa yarattmz gibi, kendilerini öldük-
ten sonra dirilttiimizde tekrar ayn ekilde yaratrz. Mana udur: On-
lan ilk yaratmz gibi ayn ekilde yaln ayak, vücutlan çplak ve sün-
netsiz olarak tekrar yaratrz. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi veselleml öyle
buyurmutur:
Cüz: 17 21. ENBYA SÛRES 104 153
siniz. Kendisine ilk elbise giydirilecek olan kimse, Allah'n dostu brahim'dir
" ,M
I Çünkü o, Allah'a iman ettii için atee atlrken, elbiseleri
aleyh isselâmi.
Allah Resûlü,
inkâr ettii öldükten sonra dirilmenin meydana geleceine dair bir delil
vardr; yoksa onda cennetliklerin ekli açklanmyor. Hem dilerin bu-
lunmay bir noksanlktr; halbuki cennette noksanlk ve kusur yoktur.
Cenâb- Hak, sonra yeniden dirilmeyi kuvvetle dile getirerek öyle
buyurdu: "Bu, yapmay üstlendiimiz bir vaattir. " Yani, vaat ettiimiz için
onlar yeniden diriltiriz. Bu, bizim yapmay kendimize gerekli yapt-
mz bir durumdur; biz vaadimize aykr davranmayz. üphesiz biz va-
adimizi yerine getiririz. Bu kesindir, öyle ise ona hazrlarm; bu korkunç
yapp gönderin. Hayrl
hallerden kurtulmak için önceden salih ameller
ilerde muvaffak olmak sadece yüce Allah'n yardmyla mümkündür.
138 Buhârf, Enbiya, 8, Rikak, 45; Müslim, Cennet. 58; Tirmizi, Kyâmet, 3; NesAî, Cenâiz, 118;
Ahmed, Miisned, 1 /223.
139 Hadis için bk- Buhlrî, Rikak, 45; Müslim, Cennet. 56; Ahmed, Müsned, 6/53.
104.
Âyetin Tasavvuf! aretleri
"Daha önce gizli olan eyler aça çkt (hakikat gösterildi), bütün
kâinat dürülüp kaldrld."
Yeryüzünün Vârisleri
WA ^ âl >- J' j- UZ
141 üteri. Abdullah en-Nümeyri el-Magribî el-Endelüsf nin (v. 668/1269) künyesi
Ali b.
Ebü'l-Hasan olup daha çok üteri olarak anlr. Büyük veli Ebû Muhammed tbn Seb'în
M
el- ürerden (v. 669/1270) ilim ve feyiz almtr. Mehur iir ve kasideleri vardr, bl.
Münâvî. rl-Kevâkibüd-Diirriyye fi Terârimi's-Sâddti's-Sûfiyye, 2/358 (Beyrut 1999); lha;i
Kutluer, "Ibn Seb'în", DA, 29/308; Ömer Rza Kehhâle, Mu'ctrnü'l-Müellifîn, 7/135.
Cüz: 17 21. ENBYÂ SÛRES 105-106 155
Tefsir
ne, onun her yanna, dousuna ve batsna kesinlikle salih kullarmn vâris
olacan yazdk." Bu salih kullar, peygamberimiz Hz. Muhammed'in
[sallallahu aleyhi veselleml ümmetidir. Âyette, onlara övgü ve müjde vardr.
imam Kueyrî, "Salih kullarm ..." âyeti hakknda demitir ki: "On-
lar, Hz. Muhammed'in Mlallahu aleyhi veselleml ümmetidir. Onlann hepsi
143 Buhâri, l'tisâm, 10; Müslim, Imâret, 53; Tirmizi, Filen, 27, Ibn Mâce, Mukaddime, 9; Ah-
med, Müsned, 5/34, 269, 278.
156 21. ENBYÂ SÛRES 105-106 Cüz: 17
Ben (tbn Acîbe) derim ki: Bu, tenkide açk bir izahtr; çünkü
Kueyrf nin de dedii gibi âyetin kast bütün ümmettir, hadisin kast ise
ümmetin bir ksmdr. Bu durumda, hadisin âyet için bir tefsir olmas
uygun deildir; çükü âyet, hadisten daha geneldir.
Cenâb- Hak sonra öyle buyurdu: “te bunda, kulluk eden bir kavim
için yeterli öüt vardr." Yani bu sûre-i kerimede anlatlan haberlerde,
Yahut onda, kul için, Allah Teâlâ'mn rzas, sevgisi ve bol seva-
bndan istedii hedefe ulatracak yeterli vesile vardr. Buna göre kim
Kurian'a tâbi olur ve onunla amel ederse istedii büyük sevaba ular.
Kurian, cennet yolunun azdr; yolcuyu gidecei yere ulatran azk
ve vesileler gibi o da mümin için en güzel bir vesile ve azktr. O, bütün
derdi, bo âdetler deil, ibadetler olan kimseler için, cennet yolunda en
güzel azktr. Hayrl ilerde muvaffak olmak sadece yüce Allah'n yar-
dmyla mümkündür.
korkan müttaki âlimlerdir. Onlar, slâm dininin slah için lâhî vazife ve
hükümleri tebli ederler. Onlar hakknda geni bilgi, Tevbe sûresinin
122. âyetinin tefsirinde geçti.
ler. Onlar, ârifibillâh olan tasarruf ehli zatlardr. Onlar da gavs, aktab,
evtâd, abdal, nücebâ, nükabâ, 144 salihler ve terbiye eyhleri gibi zatlar
olup hepsi farkl mertebelerde tasarrufta bulunurlar. Onlar himmet,
manevi hal ve sözleriyle insanlar terbiye ederek iç âlemlerini tedavi
ederler. Bu terbiye, kendilerine tâbi olanlar bütün çirkin sfatlarndan
temizlenip her türlü faziletli ahlâkla süsleninceye ve lâhî kuds huzu-
ra, Hak'la ünsiyet mahalline girmeye ehil oluncaya kadar devam eder.
te bu zatlar, Hz. Peygamber'in [sallallahu aleyhi veselleml manevi miras-
nn hepsine vâris olmulardr. bnü'l-Bennâ es-Sarakustî, el-Mebâhi$ii'l-
Asliyye adl eserinde, onlarn bu halini öyle dile getirmitir:
det ehli ve zâhid ise fiillerinde uydu. Sûfîye gelince, o, Allah Resûlü'nün
sözlerine ve fiillerine uymada öndedir; aynca o, onun güzel ahlâkna
uymay da ekleyerek bir adm daha öne geçmitir."
<* * ~r + + • *
"<
. * J
uj ' >
uîi j© iJJ-j yi -üOiji us
\
#
i *
J^ÎJI^I
*1
-i \
144 Bu tabirler, velilerin derece, sruf ve görevlerine göre verilen unvanlardr. Gavs olan zat,
hepsinin üzerinde bir dereceye sahiptir. Hepsine birden "ricâlullah" (Allah'n seçilmi
has dostlan) veya ''ricâlü'l-gayb" (halleri halka gizli olan mana âleminin erleri) denir.
Velilerin sruf ve dereceleri hakknda geni bilgi için bk. Dilaver Selvi, Kur'ân ve Tasavvuf
(Tefsirlerin Tasavvufa Bak), s. 134-188 (stanbul: ule Yaynlan, 1997).
158 21. ENBYÂ SÛRES 107-112 Cüz: 17
^
* *
r*
109. Eer yüz çevirirlerse de ki: "(Bana emredileni) hepinize ayn se-
viyede açkladm. Size vaat edilen eylerin yakn m uzak m olduunu
bilmiyorum."
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Ey Muhammedi Biz seni sadece bütün
âlemlere rahmet olarak gönderdik ." Yani bahsedilen lâhî kanun ve hü-
kümlerle ve iki cihan saadeti vesHesi olan dier eylerle seni göndermi
olmamz, baka bir sebep için deildir, sadece geni rahmetimizden do-
lay bütün âleme rahmet etmek içindir.
Bir dier mana: Resûlüm biz seni, hangi halde göndermisek, seni
gönderilmen, iki cihan saadeti, onlarn iki dünyada elde edecekleri gü-
zel nizamn ve güzel hayatn kaynadr. Kime bu büyük manevi ga-
"
Resulüm sen onlarn
, içlerinde bulunduun sürece. Allah onlara azap
edecek deildir " (Enfâi 8/ 33).
"Resûlüm, onlara de ki: Bana sadece tek bir ilâhnzn olduu vahyedili-
yor." Yani bana sadece, sizin ilâhnzn tek bir ilâh olduu vahyediliyor.
üphesiz peygamber gönderilmekten asl kast, insanlara yüce Allah'n
birliini öretmektir, onun dndaki hükümler ise bu inanç olmadan
doru ve geçerli olmaz.
"Ben size sava açtm ve bâtl dininize muhalefet ettiimi ilan ettim."
" Ayn seviyede açkladm ", yani lâhî emirleri hepinizin ayn seviyede
bilecei ekilde açkladm.
Yahut vahyi hepinize ayn seviyede duyurdum; onu sizden hiç kim-
seden gizlemedim.
160 21. ENBYÂ SÛRES 107-112 Cüz: 17
kn m uzak m olduunu bilmiyorum. " Yani size vaat edilen öldükten son-
ra dirilmenin, hesaba çekilmenin ne zaman olacan bilmiyorum; çün-
kü Allah Teâlâ onu bana bildirmedi, fakat Allah bana onun muhakkak
geleceini haber verdi. Her gelecek olan yakndr. Bunun için Cenâb-
Hak, "Hak vaat (kyamet ve hesap) yaklat" (Enbiyâ 21/98) buyurdu.
yorum.
için bir imtihandr. " Yani belki dünyada azabnzn ertelenmesi sizin için
Âyet öyle bitiyor: "Veya bu durum sizi bir zamana kadar faydalandr-
maktr. " Yani bilemiyorum, belki de bu durum, sizin aleyhinize bir delil
olmas için, ölene kadar veya sonsuz lâhî hikmetin gerektirdii belir-
lenmi bir vakte kadar dünya nimetlerinden faydalandrmaktr.
Son âyette öyle buyruluyor "Peygamber dedi ki: Rabbim! Hak olan
hükmü ver. " Yani bizimle Mekkeli kâfirler arasnda, azabn hemen gel-
mesini gerektiren adaletinle hüküm ver. Bu, Hz. uayb'n laleyhisselâm] u
sözü gibidir:
"
Rabbim bizimle kavmimiz arasn hak
, ile ayr (aramzda adaletle hü-
sözü de bu manadadr:
"
Allahm Mudar'a azabn iddetlendir ." ,46 Allah Resûlü'nün bu dua-
,
tenecek olandr ." Onlar, gördükleri hali, cereyan eden eklin aksine yo-
rumluyorlar; zafer ve devletin kendilerinin olacan ümit ediyorlard.
Allah Teâlâ onlann bu düüncelerinde yalana olduunu gösterdi, bek-
rakp malup etti. Hayrl ilerde muvaffak olmak sadece yüce Allah'n
yardmyla mümkündür.
146 Buhârî, Ezan. 128, Enbiya, 19; Müslim, Mesâdd, 294; Ebû Davud, Salât, 216; tbn Mâce,
kâme, 145; Ahmed, MUsrted, 2/239.
162 21. ENB YÂ SÜRES 107-112 Cüz: 17
inanadr. Bunun için Cenâb- Hak, Hz. Peygamberi Isaiiallahu aleyhi ve-
sellem] bütün âleme bir rahmet yaptktan sonra, kendisine tevhidi ilan
"De ki: Bana ilâhnzn sadece tek bir ilâh olduu vahy ediliyor."
147 Ebü’l-Abbas- Mürsî ehâbeddin Ahmcd b. Ömer el-Ensâri (v. 685/1287), âzelî tarikat-
nn ünlü eyhlerindendir. eyh Ebü'l-Hasan- âzeli*nin (v. 656/1258) halifesi ve ondan
sonra âzelî yolunun ba temsilcisidir, tbn Atâullah- Iskenderf nin (v. 709/1309) eyh -
dir. Geni bilgi için bk. Mustafa Kara, "Mürsî", DA. 32/55-56; tbn Atâullah- skenderi,
Letâifü’l-Mien, s. 51-100 (Beyrut, ts.).
14K Hadisin son ksmna, "hediye edilmi” manas verilebilecei gibi, "hidayete erdirilmi ve
hidayet yolunda rehber yaplm” manas da verilebilir. Biz, eyh Ebü'l-Abbas'n [kud-
dise srruhû] sözüne delil olacak ekilde birinci manav verdik. Elimizdeki kaynaklar-
da, hadisteki "nimet" yerine "rahmet" geçmektedir (Mütercim). Hadis için bk. Beyhakî,
Delâilu'n-Nübüzn'c. 1/158 (Beyrut 1985); Bezzâr, Milsned, nr. 2369; Hevsenrü, ez-ZerâiJ.
8/257; Süyûti, cd-Dürrü l-Mensûr, 5/688.
Cüz. 17 21. ENBYÂ SÜRES 107-112 163
"De ki: Rabbim hak ile hüküm ver." Yani Rabbim, benimle dümanm
arasnda hak olan hükmünü ver; tâ ki düman benden savasn ve onu
malup ederek beni destekleyesin.
Bu engel ve fitnelere kar kendisinden yardm istenecek olan Rab-
âyetten itibaren 24. âyete kadar olan alt âyet Medine'de inmitir. Sûre
yetmi sekiz âyettir.
önceki Sûre ile Balants: Önceki sûrede, "Size vaat edilen eyin
(kyametin) yakn m uzak m olduunu bilmiyorum" (Enbiyâ 21/109) buyrul-
du. Bu sûrede ise o vaat edilen eyin, Allah'n insanlar korkuttuu k-
yamet olduu belirtilerek öyle buyruldu.
: .t
l* ^ js- Ji jü «s#
149 Bu sûrede, hac ibadetinin Hz. brahim'e emredilii ve onun Hz. Muhammed [sallallahu aleyhi
veselleml tarafndan devam ettirilmesinden bahsedildii için ona "Hac sûresi" denilmitir.
166 22. HAC SÛ RES 1- 2 Cüz: 17
Bismillâhirrahmânirrahim
tup brakr, her gebe kadn çocuunu düürür. nsanlar da sarho bir
halde görürsün; halbuki onlar gerçekte sarho deildir; fakat Allah'n
azab çok iddetlidir.
Tefsir
"
Âyette, Rabb'inizden korkun " buyrulmas, verilen emri ve ona sarl-
mann gereini kuvvetlendirmek içindir. üphesiz Allah'n rablii de-
vamldr; O'na devaml kulluk yapmak da farzdr.
Hasan- Basrî 150 (rahmctullahi aleyh) demitir ki: “Bu sarsnt, kyamet
günü olur."
Alkame ve a'brden ,
151
bu sarsntnn güne batdan domadan
önce olaca nakledilmitir.
150 Hasan- Basrî (v. 1 10/728), tâbiînden mehur âlim ve zâhid bir zattr. Künyesi Ebû
Saîd olup babas Yesâr'dr. Annesi Hayre, Kesûlullah'm Mlalbhu alcvhî vcsclleml hanm
Ümmü Selcme'nin Iradyallahu anh] azatl hizmetçisidir. Hasan- Basrî, tâbiîn müessirle-
rinin önde gelenlerinden olup Basra ekolünü temsil etmektedir.
151 Alkame b. Kays (v. 62/681) ve Âmir e-a'bî (v. 103/721), Abdullah b. Mesud'un [radyal-
lahu anh| banda bulunduu Irak ekolünde yetien tâbiîn devri müfessirlerindendir
152 Rivayetler vc açklama için bk. Ebüssuûd, râdü'l-AkJi's-Selîn, 4/364-365; aynca bk.
Vâhidî, ’f-Vasil fi Tefciri'l-Kur’âm'l-Mecid, 3/257.
153 Kevâî ve esen. Enbiyâ sûresinin 19-25. âyetlerinin tasavvufî iaretlerinde tantld.
166 22. HAC SÛRES 1-2 Cüz: 17
“Onun sarsnts çok büyük bir eydir" denmesi, unu bildirmek için-
din Akllar onun aslm idrak etmekten âcizdir, kelimeler ona tarif etme-
ye yetmez, o sadece bu ekilde kapal bir ifade ile anlatlabilir.
Onu gördüünüz gün, her emzikli kadn emzirdii çocuu unutup t<r-
"
Âyet öyle devam ediyor: "Her gebe kadn çocuunu düürür. " Yani
henüz rahmindeki çocuun vücut yaps tamamlanmadan onu kamn-
dan çocuunu düürür; aynen çocuuna süt emziren bir kadnn,
atar,
155 Muhaî, Celdleyn Tefsiri üzerine Hâtyetil 'I-Fâsi ismiyle hâiye yazan Abdurrahran-
Fâsfdir (Mütercim).
Cüz: 17 22. HAC SÛRES 1-2 169
"
Âyetin devam öyle: nsanlar sarho bir halde görürsün
Yine olayn deheti, bir temsille anlatlarak deniyor ki: Ey olaya ib-
ret gözüyle bakan kimse, o anda insanlar, müahede ettikleri ilâh aza-
met ve kahrn iddet ve dehetinden sarho gibi olduklarn görürsün;
hakikatte onlar sarho deildir; fakat Allah'n azab çok iddetlidir." O'nun
azabnn korkusu, onlann akllarn balarndan alp temyiz kabiliyetle-
rini yok etmitir. Bu korku onlar, akl ve temyiz gücü giden kimsenin
durumuna düürür.
cennetine girdikten sonra elde edilen manevi tadn yannda tatl olur.
"Nefis çok deerlidir, fakat ben, onu senin uruna feda ederim. Zil-
Tefsir
157 bk. Sa'lebî, el-Kef ve' l- Beyân, 4/283; ayrca bk. Taberî, Câmiu'l-Beyân, 16/459; Süyûtî, ed-
Dürru’l-Mensûr. 6/7.
Cüz: 17 22. HAC SÛRES 3-4 171
Âyet öyle devam ediyor: "O, bu konuda, her inatç, azgn, erde
srar eden eytana uyar."
Zeccâc 158 demitir ki: "Âyetin manas, 'O, kendisinde hiçbir hayr
bulunmayan eytana uyar' demektir ." 159
Cenâb- Hak sonra, azgn eytan tantarak öyle buyurdu: "O ey-
tan hakknda u
hüküm yazlmtr Kim onu dost edinirse ve kendisine
:
tâbi olursa üphesiz eytan onu doru yoldan saptrr ve kzgn cehennem
azabna götürür ." Bu hale dümekten ve sonumuzun böyle olmasndan
Allah'a snrz.
158 Zeccâc, Ebû shak brahim b. Seri b. Sehi (v. 311/923), Mrâni'l-Kur'dn ve 'rûbüh adl
eseriyle tannan nahiv âlimidir. Baka eserleri de vardr (bk. Heyet, Me>sûatü A‘lâmi‘1-
Ulerrtâ ve'l-Udebâi'l-Arab ve'l-Müslimin, 11/87-90).
Tefsir
" Biz sizi, yani babanz Âdem'i [aleyhisselâm] topraktan , sonra nutfeden,
sonra alakadan yemi rahme yapm bir kandan, sonra uzuvlar belli belir-
siz, yani henüz uzuvlar ve ekli tam belli olmayan bir çinemlik et parçasn-
dan yarattk."
lenmi bir süreye, doum vaktine kadar rahimlerde tutarz ." Rahimde bu
süreye kadar kalmasn dilemediklerimizi ise rahimler düürür.
" Sonra sizi bir bebek olarak rahimden dar çkarrz. Sonra olgunluk
çanza, akl ve kuvvetinizin kemale erdii vakte ulamanz için sizi bü-
yütürüz/' Bu vaktin otuz veya krk ya olduu söylenmitir.
öyle buyurdu:
varl sabittir."
Müfessir Zemaherî ve ona tâbi olanlar âyete bu manay vermi-
161
lerdir .
160 bn Abbas'n Iradyallahu arh| talebesi olan krime'den gelen ayn manadaki bir rivayet çin
bk. bn Ebû Hâtim, Tefsir. 7/2290 (Riyad 1997); Süyûti. ed-DüMi'l-Mensûr, 5/146.
"
Kurtubî demitir ki: "Bunlar unu gösterir: üphesiz Allah haktr
âyetine gelince, Cenâb- Hak, bütün varlklarn kendisine muhtaç oldu-
unu, onlan kudret ve iradesine uygun olarak emrine baladndan
bahsettikten sonra, "Bunlar unu gösterir: üphesiz Allah haktr " buyur-
du. Bununla una dikkat çekti: Allah'tan baka her ey, her ne kadar
görünte bir vücut sahibi olsa da aslnda onun, kendisinden kaynakla-
nan bir vücudu yoktur; çünkü o, lâhî kudrete tâbidir ve onun idaresi
altndadr. Gerçek olan ise udur: Hakiki varlk sahibi, mutlak zengin
(hiçbirvarla muhtaç olmayan) Allah'tr. üphesiz bütün varlklarn
var olmas, O'nun varlna baldr. Bunun için Allah Teâlâ sûrenin so-
nunda öyle buyurdu:
Allah Teâlâ'dr.
Yine bu durum ahittir ki, "Allah, yeryüzünü ölü bir halden sonra
tekrar dirilttii gibi, ölüleri de diriltir ve O, her eye kadirdir." Kudretinin
sonu yoktur. Böyle sonsuz bir kudrete sahip olmasayd, bunca saysz
varlklar yoktan var edip ortaya koyamazd.
arama girdi-
ölüleri diriltmek, Allah tarafndan güç yetirilen iler
i halde, onun aynca söylenmesi, onun hakkndaki tartmay açklayp
ortadan kaldrmak ve inkâr edenlerin delilini çürütmek içindir.
Çünkü Allah Teâlâ, bu ekilde hüküm verdi ve onu yapacam vaat etti;
O, vaadinden dönmez.
îbn Atâullah- Iskenderî Hikem adl eserinde demitir ki: "Kim Allah
Teâlâ'nn kendisini ehvetinden kurtarp gafletinden çkarmasn uzak
görüyorsa gerçekten o kimse, lâhî kudreti âciz görmü olur. Cenâb-
Hak her eyi yapmaya güç ve imkân sahibidir."
Sen nefisleri gafletle ölüp sönmü olarak görürsün; biz onun üzeri-
ne hayat suyunu -ki o, lâhî vârid atlardr- indirdiimizde ve onu kdsî
lâhî ak ile suladmzda, Allah ile sevinerek kprdar, geliir, marifetle
Cüz: 17 22. HAC SÛRES 8-10 177
" ' •
* >
Yj jjp <üi j, jiUJ ^^ cji
^
Q.\ M ;ij^j4Jâ>ioi;âijö^ijdJQji>l^jL»
10. Ona denir ki: " te bu azap, senin ellerinle yapp gönderdikle-
rin yüzündendir. üphesiz Allah kullarna asla zulmetmez."
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: nsanlardan bazs vardr ki Allah hak-
knda tartmaya girer." Allah'n zatna layk olmayan eyler söyleyerek
O'nun hakknda mücadele eder. bn Abbas'n (radyallahu anh) belirttii
161
gibi bu kimse Ebû Cehil'dir .
tmaya girer.
"O kimse bunu, kibir ve azgnlkla Allah'n taatinden yüz çevirip ka-
çarak, insanlar Allah yolundan saptrmak için yapar/' Onun mücadeleyle
gayesi, müminleri yahut bütün insanlar doru yoldan saptrmaktr.
" Onun için dünyada bir rezillik, alçaklk ve zÜlet vardr." Bu zillet,
Âyet öyle bitiyor: "Biz ona ayrca kyamet gününde yakc azab, bede-
ni yakp kavuran bir azab tattracaz .
Denilmitir ki: Âyette, " Allah kullarna asla zulmetmez" dendi. As-
lnda, Ehl-i sünnet mezhebinde kabul edildii gibi Allah, kullarna bir
günah olmad halde azap edecek olsa buna asla zulüm denmez. Bu-
nun haddini am bir zulüm olmas
adna zulüm bile denmez.
bir yana,
Çünkü Allah Teâlâ, bizlere her iinde son derece adaletle muamele et-
tiini göstermi ve her türlü noksanlktan uzak olduunu bildirmitir.
Cenâb- Hakk'n, kullarna hiçbir günah olmadan azap etmesi (aklen)
câiz ise de buna zulüm denmez; zira O, kendi mülkündeki bir tasarruf-
tur (Yüce Allah kendi mülkünde diledii gibi tasarrufta bulunur). Fakat
Hak Teâlâ bizlere, dünya âleminde son derece adaletle muamele ettiini
göstermi, kâfir de olsa, hiçbir kuluna hak etmedii bir cezay vermeye-
ceini bildirmitir. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
inkâr ederse o da bu âyette iaret edildii gibi zillet ve horluk içine düer.
Bu kimse, yaptn ya taklitle yapar; onun durumu daha önce geçti. Ya
da inat öyle ki bu yolun büyüklerine kar ban büküp
ve kibirle yapar.
boyun emeye (onlara itaat etmeye) raz olmaz. Kendini beenip hakka
boyun emeyen kimseye, ölüm annda da olsa muhakkak bir zillet ular.
Hadis-i erifte belirtildii gibi kibirli kimseler, kyamet günü, karncalar
gibi küçülmü olarak haredilir. * En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
14
'
^ A. .
>>
»
> i
166 Hadis için bk. Tirmizi, KySmet, 47; Ahmed, Müsned, 2/179.
180 22. HAC SÛRES 11-13 Cüz: 17
> s.m *
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: " nsanlardan bazs da Allah'a dinin ucun-
dan tutarak kulluk eder." Onun dinde sebat yoktur. Bu kimse, savaan
bir ordunun kenarna çekilip durumu seyredene benzer; eer ordu gal p
gelirse orduyla birlikte olur; ordu malup olursa sava alanndan kaçar.
Buhârî, îbn Abbas'n (radyallahu anh] öyle dediini rivayet etmitir:
dele edenden bahsetti. Üçüncü olarak da kâfir iken slâm'a girmi iman
167 Buhâri, Tefsîru Sûre (22) 2. Ayn konuda biraz deiik rivayetler için bk. Taberi, Câtr.iu'l-
Bty ân. 16/472-475; Sa'Iebî, 4/286.
Ctiz: 17 22 . HA C SÛR E S 11-13 181
"
zayf kimseden söz etti. Sonra, üphesiz Allah iman edip
, salih amel ya-
panlar, altndan rmaklar akan cennetlere koyar ..." âyetiyle bu üç grubun
zdd olan güzel müslümandan bahsetti.
Cenâb- Hak, devamndaki âyette, iman ile küfür arasnda gidip ge-
len kimsenin halini tam olarak açklayarak öyle buyurdu:
Eer ona, shhat ve zenginlik gibi bir iyilik dokunursa buna raz olur;
"
"
Âyet öyle devam ediyor: Eer onun bana hastalk, fakirlik ya-
hut bedenine, ailesine ve malna sevimsiz bir eyle imtihan olmak gibi
bir musibet gelse gerisin geri küfre döner" Yani dinden çkar küfre geri
döner. Yahut daha önceki bulunduu hale geri döner. Daha önce, tbn
Abbas'tan (radyaiiahu anh], âyetin, Medine'ye hicret eden bedeviler (çölde
yaayan Araplar) hakknda indii rivayeti geçmiti. Onlardan birinin,
bedeni shhatli olur, at güzel bir tay yavrular, hanm salam bir erkek
çocuk dourursa,mal ve koyunlan çoalrsa, "Bu dine girdiimden bu
yana, bama hayrdan baka bir ey gelmedi" der ve haline raz olurdu.
Eer durum tersine dönerse, "Bu dine girdikten sonra bama sadece
kötülük geldi!" der ve dininden dönerdi.
Ebû Hudrf den iradjyallahu anh| öyle rivayet edilmitir: "Bir ya-
Saîd-i
hudi müslüman oldu, sonra bana birçok musibet geldi; adam onlan
slâm'a girmenin uursuzluu sayd ve Hz. Peygamber' e [saiiallahu aleyhi
vesellem] gelerek,
Resûlü,
168
“slâm anlamas bozulmaz!" buyurdu. Bunun üzerine bu âyet indi .
"le bu, apaçk bir ziyandr.” O, herkesin bildii apaçk bir zarar ve
ziyandr.
"O kimse, zarar faydasndan daha yakn olan bir varla, cansz bir
puta ibadet eder."
Âyet öyle bitiyor: "O yalvard, ne kötü bir yardmc ve ne kötü oir
!”
dosttur
Yahut baz insanlar, Allah Teâlâ'ya, dünyada veya ahirette bir kar-
lk almak için kulluk yapar; eer ona bir hayr dokunursa sevinir ve
onunla huzur bulur. ayet bana, imtihan olacak ac bir durum gelirse
Yahut baz insanlar, Allah Teâlâ'ya tek bir halde kulluk yapar; a-
yet ona, manevi kuvvet, nee ve hal gibi bir hayr gelirse onunla huzur
bulup sevinir. Eer onun bana bir zafiyet, tembellik ve manevi halinin
gitmesi gibi bir imtihan sebebi gelirse gerisin geri çark eder, avam insan-
larn haline döner yahut manevi seyri durur; böylece dünya ve ahireti
perian olur.
kaderin akna tâbi olup onun sevkettii yöne gitmeli; zayf ve kuvvetli
her halinde Allah'a doru ilerlemelidir.
öyle ise sen, halin deil, hali verenin kulu ol. Hal, yerinde durmaz,
deiir gider. Allah Teâlâ ise deimez, ebediyen mevcuttur. O halde
sen Allah'n kulu ol; CYndan bakasna kul olma (mâsivaya gönül verip
güvenme). Bir ârifin dedii gibi, terkettiin her eyin bir bedeli (onun
yerine geçecek ve sana yetecek olan) vardr; takat eer Allah' terkeder-
sen, O'nun bir bedeli yoktur!
Cennetlik Müminler
Tefsir
kâfirlerle, imanla küfür arasnda gidip gelen kimselerin kötü halinin pe-
inden zikretti, önceki âyetlerde, kâfirlerin tapt putlarn kendilerine
bir fayda vermeyecei, bilakis onlara büyük bir zarar verecei belirtildi.
" üphesiz Allah dilediini yapar." Onun yapt iler, ince ve sonsuz
lahu aleyhi veseiiem] tasdik ve ona yardm etmesidir. Durum böyle olunca,
Hak bu yardma öfkelenen ve onu
Teâlâ, ho görmeyenlerin halinden
bahsederek öyle buyurdu:
186 22. HAC SÛRES 15-16 Cüz: 17
Tefsir
"Bunun için o, hemen yukarya bir ip çeksin, yani evinin tavanna bir
ip assn, sonra onunla kendisini boup canna kysn."
" Haydi bunu yapsn da bir baksn; uygulad bu plan öfkelendii eyi
engelleyecek mi?" Yani eer bunu yaparsa içinden öyle bir düünsün;
onun böyle yapmasyla, o kendisini öfkelendiren Allah'n yardm en-
gellenir mi?
Cüz: 17 22. HAC SÛRES 15-16 187
Bu, kendisiyle alay etmek için söylendi; çünkü o, bu ekilde, haset ettii
kimseye deil, sadece kendisine tuzak kurmaktadr.
Müfessir tbn Cüzey-i Gmâtî demitir ki: "Bu söz, iki sebepten do-
lay âyete verilen ilk manadan (Allah'n, Hz. Peygamber'e yardm etme-
yeceini zannetmekten) daha tercihe ayandr.
170 Ayette geçen yardm etmenin, nzklandrma manasna geldiini bildiren rivayetler için
bk. Taberi, Câmiu'l-Beyân. 17 / 166-167; Kurtubî, el-Cdmi' li-Alkâmi'l-Kur'ân, 17/21.
Kime nefsi galip gelmi, onu hükmü altna alp elinde esir etmise,
onun devas, yüce Allah'a komak ve gece gündüz Ona yalvarp yakar-
maktr.
gitmez. Bu vesveseler çok kere, ölüm annda insann zayf bir vaktinde
ona hücum eder, kul onu savmaya güç yetiremez ve hasta bir kalple
Allah'a kavuur. Bu halden Allah'a snrz.
sen beni marib-i anka kuu gibi, ulalmas zor bir eye yönlendirdin;
ona nasl ulaabilirim?" dersen, derim ki:
Vallahi, eer Allah Teâlâ hakknda güzel zan sahibi olursan (O' nun
sana bunu bulduracana inanrsan), aynca Allah'n kullan hakknda
da güzel zan beslersen (Allah'n kullan içinde bu sfattaki âriflerin bulu-
Tefsir
"
Âyet öyle devam ediyor: üphesiz Allah kyamet günü onlarn ara-
,
Bir dier mana: Allah, kyamet günü müminlerle, kâfir olan be gru-
bun arasnda hüküm verir; doru yolda olanla, yanl yolda olan ortaya
çkarr; doru yolda olana ikram eder, yanl yolda olan hor hakir b-
rakr.
Cüz: 17 22. HAC SÜRES 18 191
Âyet öyle bitiyor: " üphesiz Allah her eye ahittir. " Yani O, her eyi
bilir, kulun içnde bulunduu durumlar kontrol eder, onun amellerini
kaydeder, onun bütün srrn ve yapmaya karar verdii düüncelerini
bilir. O'nun bütün bunlar bilmesi, herkese hak ettii cezay vermesini
gerektirir. Bu âyet, müthi bir tehdittir. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
Allah Teâlâ kyamet günü, salam din sahipleriyle bozuk din sahip-
lerinin arasm birbirinden ayrd gibi istikamet üzere bulunan, salam
ve Allah'n nuruyla mâmur olmu kalp sahipleriyle, hasta, nurdan uzak,
zulmet, vesvese ve kötü düünlerle dolu kalp sahiplerini de birbirinden
ayrr. Birincileri, mukarrebîn makamndaki sddklarla beraber yapar;
kalbi hastalan ise, esfel-i sâfiline (en kötü azap derekesine) indirir yahut
onu cennete giren avam Hayrl ilerde muvaf-
insanlarla birlikte yapar.
i2* u 4*
Görmedin mi, göklerde bulunanlar ve yerde bulunanlar, güne,
18.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Ey bu hitab iiten kimse veya ey görme
kabiliyetine sahip olan kimse, ilim ve kalp gözüyle görmedin mi? Yahut
Âyet öyle devam ediyor: "Güne, ay, yldzlar, dalar, aaçlar ve hay-
vanlar da Allah'a secde ediyor ." Bu varlklarn secdesinin hakiki manada
bir secde olmas muhtemeldir, fakat bizler, onlarn Allah' tebih edile-
rini anlamadmz gibi CYna secde edilerine de anlamayz.
Kevâî ,
173
Ebü'l-Âliye'nin 173 öyle dediini nakletmitir: "Gökte bu-
lunan yldz, güne ve ay batt zaman secde eder; sonra kendisine izin
verilene kadar önceki yerine dönmez ." 174
172 Kevâf, Ebü'l-Abbas Ahmed b. Yusuf b. Haan el-KevâI el-Mevslî (v. 680/1281) tefsir
Âliye, Hz. Ebû ve dier pek çok sahabeyi görmü, Hz. Ali, Übey b. KAT», Abd ullah
Bekir'i
b. Mesud, Ebû Zer el-Gfârf ve Hz. Âie'den [radyallahu «nhüm| hadis rivayet edip- ders
almtr (geni bilgi için bk. Abdullah Aydemir, “Ebü'l-Âliye er-RiyâhT, DM, 10/2*>2.
174 Rivayet için bk. Taberf, Câmiu'l-Beyân, 16/387; Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 6/ 18.
176 Mücâhid b. Cebr (v. 103/721), tefsirde Mekke ekolünü temsil eden Abdullah b. Abbas'n
(ndyallahu anhj talebelerinden olup tâbiîn müfessirlerindendir.
Âyet öyle devam ediyor: "Ve insanlarn birçou Allah'a secde ediyor.
Allah Teâlâ için taat ve ibadet secdesi yapyor. Birçou da inkâr ve ina-
dndan dolay ibadet secdelerinden kaçnd için azab hak etmitir."
bn Arafe m âyete u manay vermitir: "nsanlarn birçou (Allah'a
,
"
Âyet öyle devam ediyor: Allah kimi, ekavet hali kendisini dinin
Yahut Allah, kyamet günü kimi hor ve hakir yaparsa onu erefli
yapacak kimse yoktur; o kimse zelil ve hor bir halde kalr.
17B bn Arafe, Ebû Abdullah Muhammed b. Muhammed b. Arafe et-Tûnisî (v. 803/1401)
Mâliki fakihlerindendir. Ibnü'l-Cezeri ve ibn Hacer el-Askalânf onun talebeleri ndendir.
Mâlikifkhna dair el-Muhtasarfi'l-Fkh adl eseri mehurdur. Onun ayrca, tefsir derslerin-
de yapt açklamalarn talebeleri tarafndan toplanmasyla oluturulan Tefsir u bn Arafe
isminde bir tefsiri vardr (geni bilgi için bk. Sa'd Gurâb, "bn Arafe", DA, 19/316-317).
Haan AzzûzCnin teshiline göre bn Acibe, ibn Arafe'nin tefsirinden yapt alntlan,
Abdurrahman- FâsPnin, Celâltyn Tefsin üzerine yapt Hâiyetü 'l-Fâsî'den nakletmek-
tedir (bk. Azzûzî, eyh Ahmed bn Acîbe ve Menhecühü fi't-Tefsir, 2/87 [Marib 2001)).
194 22. HAC SÛRES 18 _ _ Cüz: 17
bn Ataâullah- skenderî Hikem adl eserinde der ki: "Yâ Rabbi, sen
her eye kendini tanttn; artk seni bilmeyen kimse yoktur."
dece, Allah'n insanlar içinde hor hakir brakt kimseler boyun eip
teslim olmaktan çekinir. Allah Teâlâ kimi hor hakir brakrsa onu erefli
yapacak kimse yoktur. üphesiz Allah dilediini yapar.
} } . * 1. ,
7..' t
t
^
,
p pp ps 3P' P »J5
jSj j- jf
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "u iki grup yani müminlerle kâfirler,
îbn Abbas [radyaliahu anh] demitir ki: "Âyette iaret edilenler, daha
önce bahsedilen din sahipleridir." Buna göre müminler bir taraf, dier
be din sahipleri yani yahudi, Sâbiî, hristiyan, Mecûsî ve mürikler de
dier taraftr. Onlar, Rab'lerinin an hakknda tarttlar. Yahut O'nun
1% 22. HAC SÛRES 19-24 Cüz: r
dini hakknda tartmaya girdiler. Bir dier görüe göre onlar, Allah'n
Ebû Zer (radyaliahu anhl yemin ederek derdi ki: "Âyet, Bedir günü
vurumak için meydana çkan Kurey'ten alt kii hakknda indi. Bu alt
kii, müslümanlardan Hamza, Ali ve LFbeyde b. Haris ile, müriklerden
Utbe b Rebîa, eybe b. Rebfa ve Veld b. Utbe idi." Ali (radyaliahu anh)
öyle buyurdu:
îbn Abbas'n öyle dedii rivayet edilmitir: "Eer o sudan bir parça
dünyadaki dalarn üzerine konsayd onlar eritirdi."
179 Taberi, Câmu'l-deyân, 17/173; Sa'lebî, el-Kef re'l-Beyân, 4/290; Süyûti, ed-Dur'u'l-
Mersûr, 6/20.
180 Taberi, a.g.e., 17/173; Sa'lebî, age.. 4/290; Süytitî, a.g.e., 6/20; ayrca bk. Buhüri, Te’sîru
Sûre (22), 3; Müslm, Tefsir, 34; tbn Mâce, Cihad, 29.
V ” " "
mek içindir.
Cenâb- Hak bundan sonraki âyette, doru yolda olan dier grubun
(müminlerin) elde ettii karlktan bahsederek öyle buyurdu:
"üphesiz Allah, iman edip salih amel yapanlar altndan rmaklar akan
cennetlere koyar. Bunlar orada altn bileziklerle ve incilerle bezenirler. Yani
melekler, Allah'n emriyle onlar altn bileziklerle ve incilerle süslerler.
181 Rivayet için bk Kurtubi, el-Câmi' li-Ahkjmi'l-Kur'ârt, 18/26; Begavî, Mrölimil't-Tenzîl, 3/281.
198 22. HAC SÛRES 19-24 Cüz: 17
onlar lazm olan zaruri eyler kapsamna girmezler; bunun için onlar-
la süslenmeleri özel olarak belirtildi. Açklama için Ebüssuûd tefsirine
baknz .
1 "2
Zahir ehli, bâtn ehli ile Cenâb- Hakk'n durumu hakknda tart-
maya girdiler.
Bâtn ehli sûfî büyükleri ise öyle dediler: "Cenâb- Hak, ahirette
mizlenirler.
200 22. HAC SÛRES 25-26 Cüz: 17
hayetinde her türlü övgüye layk, her eyden daha yakn, dua edenin
isteine icabet eden en sevgiliyi müahede haline ulatlar. Allah Teâlâ
lutuf ve keremiyle bizleri de onlarn makamna ulatrsn.
Cenâb- Hak bundan sonra, sûrenin asl maksad olan hacla ilgili
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: nkâr edenler ve insanlar Allah'n yolundan
alkoyanlar, sürekli bunun için çalanlar, ayrca, Mekkeliler'in müslüman-
lara yapt gibi insanlar, yerli-yolcu bütün insanlara eit klnan Mescid-i
eyi yaparak zulümle, dorudan saptrmak isterse biz ona ahirette ac bir
183 bk. Kurtubî, ei-Câmi' li-Ahkâm'l-Kur'dn, 18/31. Ancak Hanefiler'den Cessâs, Ebû
Hanîfe'nin, Mekke'nin evlerinin satlmasnn câiz olduu görüünde olduunu kaydet-
mitir (bk. Cessâs, AhkÂmul-Kur'ân, 3/300 [Beyrut 1994]).
202 22. HAC SÛRES 25-26 Cüz: 17
M bk. Vâhidî, el -Vasi t fi Tefsin'l-Kur'âni’l-Mecid. 3/266 (Beyrut 1994); tbn Ebû Hâtim,
Tefsirü'l-Kur'âni'l-Azim, 8/2485-2486 (Riyad 1997); Süyûtî, ed-Dürru'i-Mensûr, 6/29-3('.
185 Baz rivayetlere göre Kâbe'yi ilk bina eden, Hz. Cebrâil'in rehberliinde Hz. Âdtm
laleyhüseUm] olmutur (bk. Ebüssuûd, Irddü'l-Akli s-Seltm. 1/198; Salebi, el-K^f *7-
Beyân, 2/ 104. Bu sûrenin 29. âyetinin tefsirinde de Kâbe'yi ilk yapan kimsenin Hz. Âdem
[aleyhisselâml olduu söylenmitir (Mütercim).
Cüz: 17 22. HAC SÛRES 25-26 203
Cenâb- Hak sonra öyle buyurdu: "Ona dedik ki: Bana hiçbir eyi or-
tak koma! " Kabe'nin yapm ve dier hiçbir ite, ameline nefsin hazlarn
kartrma. Yaptn ie kar dünyada ve ahirette bir karlk bekleme.
Bir menfaat umarak veya eyden korktuun için amel yapma; tam
bir
"Bana hiçbir eyi ortak komayn" diye art kotum; sadece sizler onu
kabul etmediniz, tam aksine, bana ortak kotunuz, insanlar hak yolun-
dan alkoydunuz ve doru yoldan saptnz. Böylece, babanz brahim'in
[aleyhisselâm) yolundan baka yola girdiiniz için knanmay ve yerilmeyi
hak ettiniz.
Âyet öyle devam ediyor: "Kâbe'yi tavaf yapanlar, orada namaz için
ayakta duranlar veya orada oturanlar için , bir de rükû ve secde yapanlar
yaninamaz klanlar için evimi, putlardan ve pisliklerden temiz tut!" En
dorusunu Allah Teâlâ bilir.
yapt. Her kim oraya yönelir ve Allah için nefsini ve kalbini satarsa (Al-
ular ve lâhî huzura girer. Buras, Cenâb-
lah için feda ederse) oraya
Hakk' müahede, O'nunla konuma, özel dertleme ve münâcât yeri-
dir. Oras, yüce sevgiliyi müahede, en yakn dost ile özel dertleme ve
fikirlerin müahede fezasnda dinlenme yeridir. te kim, insanlar bu
huzurdan engellerse ona ac bir azap tattrrz.
Ben (bn Acibe) derim ki: Has tevhid makam, Allah'ta fâni olma
makamdr. Hakk'a vâsl olanlarn topland makam odur. Bundan
ayardan boaltma, mâsivadan kesilme, lâhî huzura
sonra, kalplerini
hazrlanma ve ilâh emirlere uyma derecelerine göre her birinin manevi
zevki, vecdi, keif ve terakkilerinin artmas birbirinden farkldr. Bütün
bunlar, ezeldeki lâhî taksime göre olmaktadr.
nurlarna bir ayna olsun diye orada bulunan âyet ve kerametleri, kendi-
sine ihsan ettii nurlarn gösterdi ." 189
Ben (bn Acibe) derim ki: Âyetteki "beyt"le kalbe iaret edilmek-
tedir; çünkü kalp, Buna göre âyetin manas öv-
yüce Rabb'in evidir.
kalbin, içine inecek olan manevi vâridat ve nurlar için, orada duracak
müahede ve srlar için ve ayrca tâzim ve inkisar halinde secde ve rükû
ederek sana yönelecek kalpler için hazr bir mahal olsun."
j; ^ l/Ç jf\j
w /•
1*1. l
J
^=ü flitti ^ Li JZ olijlü
^
1 1
\ \ X | ^
27. nsanlar arasnda hacet ilan et ki yaya olarak veya uzak yol-
lardan gelen, yorgunluktan iyice zayflam develer üzerinde sana gel-
sinler.
ü
190 Hadisin deerlendirmesi için bk. Sehâvf, el-Makând ’l-Hasene, nr. 988.
206 22. HAC SÛRES 27-30 Cüz: 17
Tefsir
"
Cenâb- Hak Hz. brahim'e |aleyhissclâm| buyuruyor ki: nsanlar ara-
snda hacc ilan et." Yani Kabe'yi ziyaret etmeleri için onlar çar.
diye seslendi. Allah Teâlâ onun sesini, bütün ruhlara iittirdi; kendisi-
" Onlar çar ki yaya olarak ve uzak yollardan gelen yorgunluktan iyice
191 Rivayetler için bk. Sa'lebî, el -Ke/ v'l-Beyân, 4/295; Süyutî, ed-Dürrü l-Mensûr. 6/34-45.
192 Hadis için bk. Hâkim, Müsledrek. 1 / 460-461; Beyhaki, es-Süncnü'l-Kübrâ, 4/331, tbn Hu
zevme, Sahih, nr. 2791.
Cüz: 17 22. HAC SÛRES 27-30 207
disine,
"Be senelik yoldan! Evden çkarken daha genç idim; buraya kadar
epey yalandm!" dedi. Ben,
"Vallahi bu güzel bir taat ve sadk bir sevgi" dedim. htiyar güldü
ve beyit halinde u manadaki iiri okudu:
"Sevdiini ziyaret et! Onun evi çok uzakta önünde birçok per-
olsa,
birtakm faydalar görsünler ." Yani senin çagnna uyup hacca gelsinler ve
baka bir ibadette bulunmayan kendilerine ait dünya ve ahiretle ilgili
öyle buyrulmutur:
" Kim bu Kabe'yi ziyaret eder, bu arada kötü bir söz söylemez ve günah
ilemezse, annesinden doduu gün gibi, günahlarndan tertemiz olarak gen
döner.
mam Mâlik' ten gelen mehur görüe göre geceleri kurban kesmek
câiz deildir; mam Mâlik bu görüüne, âyette geçen, "belirli günlerde"
ifadesini delil göstererek, günün, geceyi kapsamadn söylemitir.' 9 '’
anh) bu görütedir.
sula ve fakire de yedirin." Buradaki emir, mubahlk ifade eder; yani is-
195 mam âfiî, birinci günün dndaki üç günü de kurban kesim günleri olarak kabul et-
mitir (bk. Ccssâs, Ahkâmü'l-Kur'ân, 3/306).
"
Âyet öyle devam ediyor: Adaklarn yerine getirsinler. " Yani hacda
veya haccn dnda yapmaya söz verdikleri iyilikleri yerine getirsinler.
Bunun, hacda yaplmas gerekli olan farz iler olduu da söylenmitir.
Âyet öyle bitiyor: “Ve o Beytülatîk'i, Kâbe'yi tavaf etsinler. " Bu, farz
Atk, "çok eski olan, önceki zamanlardan beri var olan" demektir.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Durum böyle. Her kim,
Allah’n haram (saygn) kld eylere sayg gösterirse bu, Rabb'inin katnda
kendisi için daha hayrldr ..."
Harâm'dr.
sözlerini yerine getirsinler. Buna göre, kim tövbe sözünü vermise onun
vefas, isyana dönmemektir. Kim taatlere özen göstermeye söz vermise
onun vefas, ibadeti kusurlu hale getiren eyleri terketmektir. Kim her-
hangi bir makam ve ikram talep etmemeye söz vermise onun vefas, bu
yolda içine girdii her iinde istikamet üzere olmaktr; öyle ki yapt
eylerde hemen dünyevî bir nasip elde etmeye ve bir pay sahibi olmaya
yönelmemelidir ." 200
mam Kueyrî, daha sonra gelen âyetin tefsirinde demitir ki: "Kim
kalbiyle Allah'a söz verir de ona vefa göstermezse onun bu yapt, ya-
lan söylemek olur." " 21
Hac veya umre için ihraml olmak, bu halde avlanan hayvann etini
yemeyi haram klar. Çok defa ihraml kimse, bütün etlerin haram ol-
duunu zannederek ondan çekinir. Cenâb- Hak, bu yanl düünceyi
ortadan kaldrmak için öyle buyurdu:
Tefsir
bir eyi haram saymayn; yalanm ve çok yavru vermi baz develeri
Pislik, kirli olup nefret edilen her eydir. Putlara da benzetme yo-
luyla pislik dendi. Mana u ekildedir: Normalde pisliklerden nefret
ettiiniz gibi putlardan da nefret etmeniz gerekir. Bundan kast, putla-
"
"Yalan yere ahitlik Allah Teâlâ'ya ortak
, komaya denk bir günahtr
buyurdu; bunu üç kez tekrar etti ve sonra bu âyeti okudu 202 .
Cenâb- Hak sonra öyle buyurdu: "Allah'a hiçbir eyi ortak komak-
sam, O'na dönün bütün bâtü dinlerden uzaklap hakka yönelin, Allah
için ihlâsl olun. Kim Allah'a ortak koarsa o, gökten düüp parçalanm gibi
olur." Çünkü o, imann zirvesinden, küfrün içine dümektedir.
Cenâb- Hak, bu âyette nimetlerine ükrü iki ite yapt. Biri, iç âlemi
mâsivaya meyil irkinden temizlemek, dieri de dili yalan iddialardan
uzak tutmak. Yalan iddia, gerçek manada elde etmedii halde, Allah
dostlarnn mertebelerini istemek ve o mertebelerde olduunu iddia et-
mektir.
202 Ebû Davud, Akzye, 15 (nr. 3599); Tirmizî. ehâdât, 3 (nr. 2300); îbn Mâce, Ahkâm, 32 (nr.
2372); Ahmed, Müsned, 4/321.
f
lifli id* ^ rf'/j U > p «l l^luJ til*
^ p UU4- ojûj; ©
\
t*i
p «i jjûi
1
,UC53
jg y ®
© \
pj li i' 'SjpJ
Cüz: 17 _ 22 . HAC SÜRES 32-37 215
takvasndandr.
33. Onlarda (kurbanlk hayvanlarda veya hac fiillerinde) sizin için bel-
34. Biz, her ümmet için, kendilerine rtzk olarak verdiimiz hay-
vanlar üzerine ( onlar keserken) Allah'n adn ansnlar diye kurban
ibadeti belirledik. Sizin ilâhtnz bir tek ilâhtr; öyle ise O'na teslim
olun. hlâsl ve mütevazi kullarm müjdele!
rinden kldk. Onlarda sizin için hayr vardr. Onlar, saf halinde sra-
lanm vaziyette dururken (keseceiniz zaman) üzerlerine Allah'n ismi-
ni ann. Yan üstü yere dütüklerinde (çatlar çktnda), onlardan ken-
diniz yiyin, isteyen kimselere ve utanp istemekten çekinen fakirlere
de yedirin. Ayn ekilde onlar sizin emrinize verdik ki ükredesiniz.
sizin takvanz ular. Böylece onlan sizin emrinize verdi ki size doru
yolu gösterdiinden dolay Allah't yüceltesiniz. Her iini ihlâsla ya-
pan iyilik sahiplerini müjdele!
Tefsir
Hz. Ömer de [radyallahu anh| 300 dinar deerindeki çok kymetli bir
devesini kurban etmitir. 21**
Bunlara tâzim ise onlar hakk ile yerine getirmek ve edeplerine dikkat
etmektir.
Müfessir îbn Cüzey-i Gmâtî demitir ki: "Kim âyette geçen eâirin
(Allah'n dinin alametlerinin) kurbanlar olduunu söylerse onlarn en
son varaca yer, (kesim yerleri olan) Mina ve Mekke'dir. Âyette, kur-
banlarn yeri olarak özellikle Kâbe'nin zikredilmesi, onun haram bölge-
sinin en erefli yeri olmasndandr. Hem, kurbandan kast da orasdr.
'eâir, hac ibadetlerinin yapld yerlerdir' diyenlere göre ise bu ibadet-
lerin neticesi yani ihramdan çkarak hepsinin son bulmas, Kâbe'yi tavaf
*
etmektir. Bu tavaf farz olup onunla bütün ihram yasaklar kalkar." 21
Yani bütün hac ibadetleri farz olan tavaf yaparak biter. Benzer bir
rine rzk olarak verdiimiz hayvanlar üzerine onlar keserken Allah'n adn
ansnlar diye kurban ibadeti yaptk." Yani her ümmet için bir ibadet yeri
ve kendisiyle Allah'a yaklaacaklar kurban ibadeti yaptk. Âyetin ma-
nas u olur: Biz her ümmet için, kendisiyle Allah'a kulluk yapaca iba-
detler koyduk yahut her ümmete kurbanlarn kesecekleri, ibadetlerini
elde edeceiniz faydalar vardr. Dünyada maddi fayda, ahirette ise se-
vap vardr.
mekten çekinen fakirlere de yedirin. Ayn ekilde onlan sizin emrinize verdik
ki ükredesiniz." Yani onlan kurban olarak kesmenizi emrettiimiz gibi
onlan sizin emrinize de biz verdik.
ttnz etleri ve kesim annda akan kanlar Allah'a ulamaz, fakat O'na
"
Dier âyette öyle buyruluyor: Böylece onlar sizin enirinize verdi ki
len âlimler gelir. Sonra Allah'a balanm salihler gelir. Sonra Allah'n
kullan içinde iman edenler gelir. Ayrca, Allah Teâlâ'nn, kullann slah
için kendisini göreve getirdii sultanlara, kadlara, kumandanlara ve
insanlann ilerinde öncülük edenlere de hürmet ve sayg gerekir. Sul-
"
Vertecübî (Rûzbihân- Baklî), Kurbanlk hayvanlan sizin için Allah'n
alametlerinden yaptk " âyeti hakknda demitir ki: “Bu âyette nefsin, çe-
itli mücâhedelerle kesilip öldürülmesine, onun arzularnn aksine i-
iaret vardr. Tâ ki arif için yolunda, nefse ait hiçbir haz kalmasn ve
kalbini bütün mahlûkattan çekerek sadece Allah'a verip O'nunla bekâ
2,w
halini elde etsin."
Allah Teâlâ'nn, "Onlar saf halinde iken üzerlerine Allah'n ismini zik-
redin" âyeti, nefsin sadece, nefsi ölmü birinin sohbetiyle (kâmil müri-
din terbiyesiyle) öleceine iaret etmektedir. Nefisler, (terbiye olmam)
Nefisler manevi terbiye ile ölüp yan üzeri dütüünde ve onu kont-
rolünüz altna alarak kendisine sahip olduunuzda, artk onun srlarnn
ve ilimlerinin nurlarndan yiyin, kalbinizi besleyin. Çünkü nefis manen
ölünce, ruh dirilir ve üzerine ledünnî (Allah tarafndan ihsan edilen)
ilimler akar. O zaman onlardan yiyin, sizden isteyenlere ve feyzinize
"
Vertecübî, Onlarn etleri ve kanlar Allah'a ulamaz ..." âyeti hak-
knda demitir ki: “Âyet una iaret etmektedir: Artan yere kadar yap-
lan bütün salih ameller, Cenâb- Hakk'a, kendisi ulamaz, O'na sadece
Allah'n sevgisinden dolay yaral, evk klcyla kesilmi ve aknn ka-
psna atlm bir kalp ular." Sehl Irahmetuiiahi aleyh], “O'na sadece tak-
vanz ular" âyeti hakknda demitir ki: “Takva, kalbin Allah'tan baka
her eyden uzaklap ihlâsl olmasdr."
mam Kueyrî demitir ki: “Hak katnda, zâhirde yaplan iler dik-
yaplsn veya her ikisiyle ya-
kate alnmaz. Bu iler, bedenle veya malla
plsn ayndr; amelde dikkate almacak nokta, onun ihlâsla (sadece Allah
rzas için) yaplm olmasdr. Kul, âzalaryla amel ederken, ihlâsl olur
ve kalbinde Allah'n dnda dikkate alp nazar ettii kimse kalmazsa o
amel kabul edilmeye layk olur ve amelin sahibi, iinde sadece Cenâb-
Hakk' müahede ettii için lâhî yaknla ular."
"
Kueyri, Sizi hidayete ulatrmasna karlk Allah' yüceltmeniz için'
Ben (îbn Acibe) derim ki: Kalbe gelen, hayr ar bulma ve usanma
düünceleri ona bir zarar vermez; çünkü o, insann tabiatnda bulunan bir
mam Gazali [rahmetuliahi aleyh] hya adl eserinde demitir ki: "Kur-
banlarn kanm aktmaktan kast, kan ve et deildir; asl kast kalbi dün-
ya sevgisinden çevirmek ve Allah rzasn tercih ederek bütün sevgiyi
bu uurda kullanmaktr. Bu sfat, salam bir niyet ve himmetle hâsl
olur; her ne kadar onu amelden alkoyan bir engel bulunsa da durum
deimez. Âyette buyrulduu gibi kurbanlarn etleri ve kanlan Allah'a
ulamaz, O'na ulaacak olan sadece kalplerinizdeki takvadr.
210 Hadis için bk. Buhâri, mân, 37; Müslim, mân, 1; Ebû Davud, Sünnet, 16; Tirmizî, mân,
4; Ibn Mâce, Mukaddime, 9.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: üphesiz Allah, iman edenleri müdafaa
eder.” Onlardan müriklerin tuzaklanru savar, böylece onlar, mümin-
leri eyden alkoymaya güç yetiremezler.
Allah'a ibadet saylan hiçbir
Aksine Allah Teâlâ, müminlere yardm eder, onlar destekler; Cenâb-
Hakk'n u âyetinde buyurduu gibi:
‘'üphesiz biz ,
peygamberlerimize ve iman edenlere yardm ederiz
(Mü'min 40/51).
“Onlar, harp için ate yaktklarnda Allah onu söndürdü" (Mâide 5/64).
\ t s ^ >
t ./ / / t/ / I I ^ ^ .•«' • t * • * - 1
' 1
p4***->
5>d3 rpp
<
p
1
Ü'-
.
5] js an
I
^ûî ^y3 ^plk=*i5) jiJJÎ © â>
O j/î Eiip 25
* " +
^ ^5 ^ "
p5
"
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Kendilerine sava açlan müminlere, zul-
sava yasaklayan yetmi küsur âyetten sonra, cihad hakknda inen ilk
213
âyettir .
Âyet öyle bitiyor: "üphesiz Allah, onlara yardm etmeye mutlak su-
rette kadirdir. Bu, onlara bir yardm ve zafer müjdesidir. O, ayn zaman-
da yukarda geçen, Allah'n müminleri müdafaa edecei haberini tekit
"
Âyet öyle devam ediyor: Eer Allah, baz insanlarn errini di-
Mescidler, içinde çokça veya pek çok vakit Allah'n zikredildii yer-
lerdir. Bu vasf, özellikle mescidleri övmek için söylenmi olup mescid-
lerin ve orada ibadet edenlerin faziletini göstermektedir.
dr. Bu âyette, râit halifelerin idaresinin sahih olduuna dair bir delil
vardr; zira Allah Teâlâ onlara imkân ve iktidar vermi, onlar da adaletle
ilerini yürütmülerdir.
medihtir." Yani Allah Teâlâ, fitne ve karklk gibi erler orta çkmadan
önce onlar övdü.
"
Âyet öyle bitiyor: lerin sonu Allah'a varr. " üphesiz ilerin vara-
ca nokta, sadece Allah'n hükmü ve takdiridir. Âyette Allah'n, dostla-
rn üstün getirecei ve dinini yücelteceine dair vaadi vurgulanmtr.
Rabb'inin huzuruna ulamak isterse kendisine nefsi ile cihada izin \e-
rilir; çünkü nefis zalimdir; insan ile ebedî saadeti arasnda bir engedir.
üphesiz Allah, onlara yardm edip kendilerini zafere ulatrmaya ka-
dirdir. Gerçekten eyhin himmeti onu tar ve Allah'n izniyle ona yar-
dm eder.
nsan bir terbiye eyhine balanmazsa onun nefsi ile mücadelesi
nefsini öldürmez; çünkü nefsi onun darbe vuramayacag ekilde ken-
disine yakndr; darbesi ona isabet etmez (Nefis, çok sinsi hareket eder;
onu görüp farkedemez ki öldürsün). eyhe gelince o, müridin nefsinin
kötü hallerini kendisine gösterir ve onu öldürmede yardma olur.
" Onlar srf, 'Rabbimiz Allah’tr' dedikleri için haksz yere yurtlarndan
çkarlm kimselerdir" âyetinin iaretiyle deriz ki: Onlar, kendilerine ne-
mam Kueyrî, " Eer Allah , baz insanlarn errini bazs ile savmasayd
..." âyetinin tefsirinde demitir ki: "Allah, büyüklerin hatrna, küçük-
lerin kusurlarm affeder, erefli insanlann hürmetine avamn hatalarn
balar. Bu, Allah Teâlâ'nn, ibadet menzillerini temizlemek ve irfan
kaynaklarn safi halde tutmak için uygulad bir kanunudur."
Kueyrî sonra, "Eer onlara yeryüzünde bir imkân ve iktidar versek ..."
âyetinin tefsirinde de demitir ki: "Onlar, bu imkân ve iktidar içinde
nefislerinin hazlanyla megul olmazlar, bizim haklarmz (kulluk gö-
fy5 0 çy fy
^
4 Oy
^ ja ji&j 0 ^
* \ + * * * *
Ji b m ^ Lüib
* *
215 Bu konuda mehur kuds hadiste öyle buvrulmaktadr: "Kim benim veli kullarmdan biri-
ne dümanlk ederse (ona eziyet terirse), ben ona savf uçarm (ondan dostumun intikamn al-
rm)" (bk. Buhâri, Rikak, 38; tbn Mâce, Fiten. 16; Begavî. er/u s-Sünne, 1 / 142; Taberânî,
el-Kebir, nr. 7880).
216 Kueyrî, Letdifil’l-Mt. 4/220. Mana Kueyrf nin metnine göre verildi.
230 22. HAC SÛRES 42-45 Cüz: 17
dilmi haldedir.
Tefsir
Bunu öyle izah eden de olmutur: Allah Teâlâ, her kavmin pey-
gamberlerini yalanlamasn dile getirdikten sonra, "Apaçk âyetleri ve
ortaya koyduu onca mucizeleriyle Musa bile yalanland; artk dierle-
rini sen düün" denmi gibi oldu.
" Beni inkâr etmek naslm gördüler!" Yani inkâr etmeyi veya benim
onlann hallerini nasl deitirdiimi gördüler. öyle ki onlann nimetle-
rini azaba, hayatlarm ölüme, mâmur yerlerini harabeye çevirdim; bu
onlar için çok korkunç ve feri oldu.
sanlar zulmetmekte iken, biz onlar helâk ettik." Nice memleketler vard
ki insanlar inkâr ve isyanla zalimlik yaparken, onlan helâk ederek o
memleketi harap ettik.
ile birlikte Hadramut'a geldiler. Burada Hz. Salih laieyhissclâml vefat etti,
ölüm ona burada geldii için orann adn "Hadramut" yani “ölümün
geldii yer" koydular. Oraya bir merkez yapp o kuyunun banda yer-
leip oturdular. Orada uzun bir süre kaldlar. Bu arada çocuklan olup
nesilleri çoald. Daha sonra putlara tapp inkâra dütüler. Bunun üzeri-
ne Allah Teâlâ onlara Hanzale b. Safvân isminde bir peygamber gönder-
217 Dahhâk b. Müzihim el-Hilâlî el-Belhl (v. 105/723), etbau't-tâbiînden mehur bir müfes-
s irdir. Ana rahminde iki yl kald, iki dii çkm
olarak doduu ve doarken güldüü
için kendisine, "çok gülen” anlamnda Dahhâk denmitir (geni bilgi için bk. Muham-
med Erolu, "Dahhâk b. Müzâhm", DA. 6/410-411).
232 22. HAC SÛRES 42-45 Cüz: 17
di. Onu öldürdüler; o zaman Allah onlan helâk etti; boylece su kuyular
." 218
âtl kald, kökleri harap oldu
Âyetin manas özetle udur: Biz nice ehirleri helâk ettik; nice su
bir su çekeni ve içeni kalmad. Âyetten anlaldna göre âtl kalp ha-
rap olan tek bir kuyu ve tek bir kök deil, helâk edilen ehirdeki bütün
kuyular ve bütün köklerdir.
Ben (bn Acibe) derim ki: mam Kueyri, sanki âyette geçen "ehir"!
"kalp" olarak tefsir etmitir; onun helâk olmasn ise kalbin tevhid nu-
rundan bo ve mahrum kalmasyla açklamtr. Buna göre gafillerin
kalbi, nurlar sönmü akllan üzerine çöküp kalmtr; iç âlemlerinin
gözleri, fikirden yoksun ve uzak kalm, hakikat adma ey göremez bir
218 bk. Sa'lebî, el-Ketf ve'l-Beyân, 4/304; Kurtubî, rl-Câmi' li-Ahkâmi’l-Kur'ân, 18/70-71
t — ^ > . >>
oiii y iîj
filî
fjj
^ •
^ S l«SlS
• *
Tefsir
tbn Arafe
220
demitir ki: "Allah Teâlâ, önceki âyetlerde, geçmi üm-
metleri helâk ettiini ve onlardan geride harap olmu eserlerin kaldn-
dan bahsetti. Peinden de onlar görüp ibret almayan bu kimseleri kna-
Âyette, "göüslerin içindeki kalpler kör olur " derken, göüslerin söy-
lenmesi, kalple mecazi bir mana deil, gösün içinde bulunan manevi
hakiki kalbin kastedildiini kuvvetle ifade etmek içindir.
Her insann dört gözü vardr; iki gözü banda, iki gözü de kalbin-
dedir. Kalp gözüne "basiret" de denir. nsann kalbindeki gözleri açlp
ba gözleri kör olsa bu, dinine bir zarar vermez; fakat insann ba gözü
görüp de kalp gözleri kör olsa, ba gözünün görmesi ona bir fayda ver-
alay, inkâr ve âciz brakmak için yapyorlar. Allah, onlarn hemen gel-
mesini istedikleri azap vaadinden asla dönmez" Hem Allah, asla vaadin-
den dönmez. O bunu vaat etmitir. Kim vaadinden dönmezse bir zaman
sonra da olsa, vaat ettii muhakkak gelir.
kapanmasdr.
Kalplerin kör olmas, basiretin iler, kalp gözü- u
nün kapanmasnn alametleridir: Allah'n haram ilere dalmak, kld
Allah'tan gaflet içinde olmak, Allah'n velileri hakknda olumsuz ve
haksz tenkitlerde bulunmak, Allah'n kendisinden istedii ilerde (iba-
221 Tirmizî, Zühd, 37; tbn Mâce, Zühd, 6; Ahmcd, Müsnerf. 2 / 296 343.
,
236 22. HAC SÛRES 46-48 Cüz: 17
senin için garanti ettii konuda (nzk hususunda) bütün gücünle çalp
O'nun senden yapman istedii hususlarda kusur (ve geveklik) içinde
demitir ki:
"Kim kâinata, kâinatla bakarsa basireti kör olduu için onu aldatr
(ve yanltr); kim de kâinata, ona yaratann nuruyla bakarsa o, sadk bir
gözü ise sana, O'nun vücudu yannda senin yokluunu gösterir. Haki-
kati gören basiret ise senin yokluunu ve varln deil, sadece yüce
Mevlâ'nn varln gösterir. Allah Teâlâ ezelde var iken, kendisiyle bir-
likte hiçbir ey yoktu; O u anda da ezeldeki hali üzeredir."
dip de yazamaz."
49. De ki: "Ey insanlar! Ben sadece sizin için apaçk bir uyarc-
ym
50. man edip salih ameller ileyen kimseler için balanma ve
nemliktir.
Tefsir
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: man edip salih ameller ile-
yen kimseler için birbalanma ve güzel bir nzk vardr." Onlann günahla-
r affedilir ve kendilerine en güzel nzk olan cennet bahedilir.
,
Âyette geçen 'cahîm"in cehennemin derekelerinden bir ate çuku-
/
ru olduu da söylenmitir.
^ S NI Tj Jp & j- HJLjl ^3
jjjISiâjj ikJ i
^ u jüj 0^s^-^Ji-iii!3;i:
*
} >
1
52. Biz, senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki o, bir te-
Tefsir
Ben (îbn Acibe) derim ki: Evet,eytan böyle bir sözü att, fakat sade-
ce müriklerin kulaua atl; Hz Peygamber Isallallahu aleyhi vesellem] böyle
bir sözü asla söylemedi. Rivayet öyle devam ediyor:
Cenâb- Hak inen âyette buyurdu ki: "Biz, senden önce hiçbir resul ve
nebi göndermedik ki o, bir temennide bulunduunda , eytan onun arzusuna
bir ey katmaya çalmasn .
Bir tarife göre resul, kendisine yeni bir din vahyedilen ve onu tebli
etmesi emredilen kimsedir. Nebî ise kendisine vahyedilen, ancak tebli
223 Rivayet için bk. Taberi, Cdmiu'l-Beyân, 17/245; Sa'lebî, el-Kcf ve'l -Beyân. 4/306; Begavî,
Medlmü't-Tenzîl, 3/292-293; Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 6/ 65-69.
242 22. HAC SÛRES 52-54 Cüz: 17
Yahut resûl, yeni bir dinle gönderilen peygamberdir; nebî ise önce-
ki dini tebli etmekle ve öretmekle görevli peygamberdir. Bunun için
"yüz yirmi dört bin " olduunu söylemitir. Resûllerin says sorulunca
ise "üç yüz on üç" olduunu ve hepsinin büyük bir çounluk oluturdu-
unu belirtmitir .
225
sellem) yaklatracak biz sözü atmas gibi. Sonra Allah, eytann att bu
eyi ortadan kaldrp giderir.
Kur' an okurken, her âyetin bitiminde ara verip bir müddet dururdu.
224 Bu tarif, açk ve yeterli deildir. Nebî de Allah tarafndan gönderilmi bir peygamberdir.
Gönderilmi olmas, tebli yapmasn gerektirir; ancak bu tebli yeni bir din için olma-
yabilir. Müfessir tbn Acibe' nin [rahmetullahaleyh| zikrettii bir sonraki tarif, daha açn ve
tercihe ayandr (Mütercim).
225 Hadis için bk. Ahmed, M üsned, 5 / 266. Ayn konuda az degi ik bir rivayet için bk. Hâ <im,
Müstedrek, 2/262; Taberâni, el-Kebir, nr. 7545; Heysemi, ez-Zevâd, 8/210.
Cüz:J7 22. HAC SÛRES 52-54 243
te eytan o arada baz sözleri ortaya att. Kur an hakknda bir bilgisi ol- 7
mayanlar, onu Resûlullah'a [sallallahu aleyhi vesellem) ait bir söz zannettiler;
böylece bu durum bazlar için bir fitne sebebi oldu." 22*
Ben (bn Acibe) derim ki: "Hz. Peygamber Mlallahu aleyhi vesellem] bu
sözleri, ne hata ile ne bilerek asla söylememitir; sadece Allah Resûlü'nün,
müriklerin kendisine yakmlamalan konusundaki temennisi hâsl olsun
diye, bu sözler kâfirlerin kulana atlmtr. Orada bulunan müslüman-
lann ondan hiçbir ey iitmemeleri de bunu göstermektedir.
Durumböyleolunca,unubilkimüfessirlerdenvesiyerâlimlerinden
geçmi salihlerin, âyetin ini sebebiyle ilgili naklettikleri kssa sahihtir,
fakat onun, ince bir tetkike ve kastedilen manaya yakn bir yoruma ihti-
Böyle bir durumda, akll zeki kimsenin, nakledilen haberle aklî öl-
"
Âyet öyle devam ediyor: Sadece Allah,eytann att eyi ortadan
kaldrr." Yani onu giderir ve iptal eder. Yahut onu ortadan kaldracak
olan doruyu gösterir.
Âyet öyle bitiyor: "üphesiz zalimler, derin bir ayrlk, iddetli bir
dümanlk ve hakka kar tam bir muhalefet içindedir"
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Bir de kendilerine Allah'a ait
ilim verilenler, onun Kurî an'n hakikaten Rabb'in tarafndan inmi bir gerçek
göre dinler; onlar kendi yanl düüncelerini takviye edecek ekilde yo-
rumlayp kullanrlar.
U-Jl
I
J. |
v*
L '
* \ M ' • '
J
.1 I J t t ^ ^ ^ ^ .
'i
X
\
,
J -
•
I •
^ j y
I ^ f ^
'
^04-^^L^jUJI \?L**j\ 3L.\ ^öJli * <= •
?f
58. Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenlere, Al-
lah muhakkak güzel bir rztk bahedecektir. üphesiz Allah, nztk ve-
renlerin en hayrlsdr.
Tefsir
yahut akim günün azab gelinceye kadar Kur'an hakknda üphe edip durur-
lar. "
Akim gün, peinden yeni bir gün gelmeyen gündür. Sanki her gün
kendisinden sonra yeni bir günü dourmaktadr; peinden yeni bir gün
domayan güne "akim" denir.
" Allah o gün, onlarn arasnda yani üphe içide olanlarla iman eden-
ler arasnda hüküm verir.
248 22. HAC SÛRES 55-59 Cüz: 17
Cenâb- Hak sonra, iman edenlerin içindeki bir grubun özel ekilde
faziletinden bahsederek öyle buyurdu:
"Allah yolunda hicret eden, cihad için vatanlarndan çkan, sonra ci-
var?" diye sordular, bunun üzerine bu âyetle peinden gelen âyet indi 28 .
Dier bir rivayete göre âyet, Mekke'den Medine'ye hicret için çkan,
fakat müriklerin pelerine düüp onlan yakalayarak öldürdüü kimse-
229
ler hakknda inmitir .
Âyet öyle bitiyor: " üphesiz Allah, her eyi bilendir, çok halimdir " .
O,
cihad ederek Allah'a verdii sözü yerine getirenlerin hallerini çok iyi
ntikamda ölçü
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Durum, sana iki grup (müminle kâfir)
hakknda söylediim gibi böyledir. Her kim, kendisine yaplar eziyetin ben-
zeri ile karlk verirse, yani kendisine yaplana ksasta ileri gitmezse, son-
"Kim affeder ve slah yoluna giderse onun sevabn vermek Allah'a aittir"
(ûrâ 42/40).
42/43).
"
Kul bunu yapmayp nefsi adna intikam almaya kalknca, sanki bir
günah ilemi olmaktadr. Allah'n onu affetmesi, faziletli olan terket-
" üphesiz Allah, onlann söyledii her eyi iitendir insanlar gündüz
;
kalmaz."
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Durum böyledir; çünkü Al-
lah, haktr." Zatnn varl varl kendisindendir, sfatlaryla
zaruridir,
"
O'nut dndaki ilâh diye taptklar ise bâtldr. Yani onlar, haddiza-
tndan yok olan eylerdir. Yahut onlarn ilâhl bâtldr. " üphesiz Allah
yücedir büyüktür
, O, akllarn idrak etmesinden ve sonradan yaratlm
varlklara benzemekten çok yücedir.
Kim, gaflet günlerinde nefsi kendisine eziyet verdii, ona kar ku-
sur iledii ve taknlk yapt gibi, manevi uyanklk günlerinde, nefsin
yaptklarna denk bir ekilde onu cezalandrr, onunla mücâhede eder
ve kendisini edeplendirirse Allah, nefsine kar
yardm eder; niha-
ona
yet kul nefsine galip gelir ve ona sahip olur. Nefsi ona her saldrdnda,
Yahut Allah isyan, bizzat taatin içine katar; öyle ki kul yapt ta-
ati nefsini yücelterek ve kibre düerek yaparsa bu durumda taat güna-
ha dönüür. Bazan da taati günahn içine katar; öyle ki kul, bir günah
iledikten sonra, nefsini zelil görüp Allah'a muhtaç olduunu bilerek
boynunu büktüünde, günah taate dönüür. Bunun sebebi udur: Allah
haktr (CYnun yapt her i de haktr); CYnun dndaki her ey bâtldr.
Cüz: 17 22. HAC SÜRES 63-65 253
J^yj ^ ^3 e i35JJ ^ u © JJ â
^ âo © Jrr^' >£
fJi *»' k's
;vXU
<U-3 ^^ 011, 2
\
) 1
i
5
* û
4JU M] ^ - ^
^5 5>
*
Tefsir
lir. Buna göre bir dier mana udur: Allah, zat itibariyle çok gizli olup
Âyet öyle bitiyor: "O, her eyden haberdardr. " Yani yaratt varlk-
larn maslahatna ve faydalarna olan eyleri en iyi bilendir.
yoktur; bütün varlklar O'na muhtaçtr. O, bütün övgülere layktr. " Gök-
lerdeki ve yerdeki varlklarn zatn yüceltip övmesinden önce O, nimet-
leriyle övülmektedir. Yahut O, bir ey verse de vermese de zat itibariyle
övülmeyi hak etmektedir.
sizin hizmetinize verdi." Yani izniyle denizde akp giden binekleri sizin
hizmetinize verdi.
detmektedir. üphesiz gök, cisim olma özellii ile dier cisimlerle ay-
ndr; o da dier cisimler gibi aa
meyledip düme özelliine sahiptir
(ancak lâhi kudret onu yere dümekten korumaktadr).
"
Âyet öyle bitiyor: üphesiz Allah, insanlara kar çok efkatli ve çok
merhametlidir." öyle ki Allah onlarn hayatlarn devam ettirmek ve ge-
çimlerini temin için kendilerine bunca sebepleri hazrlad, onlara pek
çok fayda kaps açt, onlardan nice zararlar giderdi. Aynca Allah on-
Cüz: 17 22. HAC SÛRES 63-65 255
eyden haberdardr).
O latiftir; çünkü O'nun manevi gizli lutuflar her eye sirayet etmi-
tir; O habîrdir; her eyin için yüzünü bilir.
Kime, O'nun her eyi saran gizli manevi lutuflar ve O'nun ilminin
her eyi sard açlp kefedilirse onun kalbi Allah'n marifetiyle dirilir,
sizin emriniz ve nehyinize göre hareket ederler. Fikir gemisi, O'nun em-
riyle tevhid denizinde akp gitmektedir.
Allah ruhlar, marifetinde yüksek payeye ulatktan ve O'ndan ilim
alp anlamada temkin haline sahip olduktan sonra, onlar nefsanî hazlara
dümekten korur. Ruhun aa mertebelere dümesi sadece O* nun izniy-
\
256 22. HAC SÛRES 66 Cüz: 17
66. Size (ilk olarak anne rahminde) hayat veren, sonra (eceliniz gelin-
ce) sizi öldüren, sonra (kyamet günü) sizi yeniden dirilten O'dur. Ger-
çekten insan çok nankördür.
Tefsir
f-l - " • * *
^3 j\
t . *
. 9 * •
)
'9' f
IC L © âjlüJ lii
67. Biz, her ümmete, kendisiyle amel edecekleri bir din gönderdik.
O halde din konusunda seninle tartmasnlar. Sen, Rabb'ine davet et.
üphesiz sen, dosdoru bir yoldasn.
Bunlarn hepsi bir kitapta ilevh-i mahfuzda) yazldr. üphesiz bu, Al-
71. Onlar, Allah' brakp O'nun kendisiyle ilgili hiçbir delil in-
Tefsir
Her nesil için tahsis edilmi bir din vardr. Hz. Musa'mn |aleyhissclâm|
peygamber olarak gönderilmesinden Hz. sa'nn [alevhis«?iâm] peygam-
ber olarak gönderilmesi arasnda gelen ümmetlerin amel edecei din
Tevrat'tr; onlar sadece onunla amel ederler, bakasyla deil. Hz. sa'nn
[aioyhisstfiâm) peygamber olarak gönderilmesinden Hz. Muhammed'in
Isaiiaiiahu aleyhi veseiiem) peygamber olarak gönderilmesine kadar dünyaya
gelen insanlarn amel edecei kitap Incil'dir; onlar ona uyarak amel ve
ibadet ederler. Hz. Muhammed'in [saibilahu aleyhi veseUeml peygamber ola
rak gönderilmesinden sonra, onun zamannda mevcut olan ve kyamete
kadar gelecek bütün insanlar, tek bir ümmettir; hepsinin amel edecei
kitap Kur'an'dr, bakas deil.
Âyet öyle devam ediyor: "O halde din konusunda seninle çekime
sinler." üphesiz, her ümmete özel bir din belirlenmesi, ona uymay
gerektirir. u anda mevcut olan ümmetlerin de Allah'n resûlüne tâb-
Âyet öyle devam ediyor: "Sen, Rabb'ine davet et." Yani Allah'a ça-
rmaya devam et ve salam dine smsk sarl. "üphesiz sen dosdoru
bir yoldasn; Hakk'a ulatran salam bir yoldasn."
yani onlann hepsini bilmek Allah için çok kolaydr." Hiçbir ey CY na gizli
kalmaz ve hiçbir ey O'na güç gelmez.
Dier âyette öyle buyruluyor: "Onlar, Allah'n azametine, kudre-
tine ve birliini gösteren bunca delil ortaya çktktan sonra, Allah' bra-
kp O'nun, kendisi hakknda hiçbir delil, hüccet ve burhan indirmedii ve
delile dayal ilimleri yoktur. Onlar, putlara ibadet yaparken bunu gök-
ten gelen vahye dayal bir delile tutunarak yapmyorlar, onlar bunu
yapmaya akla dayal bir delil de sevketmiyor, onlar srf basit bir taklitle
bunu yapyorlar.
Âyet öyle bitiyor: " Zalimler için hiçbir yardmc yoktur." Yani böyle
büyük bir zulmü yapanlara yardm edecek hiç kimse yoktur. Yahut on-
larn görü ve gidiatlarm doru bulacak olan veya zulümleri sebebiyle
balarna azap geldiinde, onu kendilerinden savacak hiç kimse yoktur.
En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
kolay oluyordu.
Asr- saadet' ten sonra zaman uzayp, iler karp kalpler zulmetle-
re bulanca, salih insanlar manevi terbiye yolunda baz stlahlar belir-
edip öldürecek ve kalbi slah edecek birtakm usuller tesbit ettiler, özel
virdler belirlediler. O zaman terbiye, himmet, hal ve stlahla oluyordu.
Bazlar için de manevi terbiye, stlah ve usuller olmakszn, sadece
himmet ve hal ile gerçekleiyordu. Himmet ve hal sahibini görmek, ter-
demitir ki:
redilmitir:
"232
" Sizin en hayrlnz, görülmesi Allah' hatrlatan kimsedir.
231 Hadramî anlan pek çok âlim vardr. Burada geçen zatn, Ahmed Zerrûk'un
nisbesiyle
(v. 899/1493) eyhi Ahmed b. Ukbâ el-Hadramî (v. 854/1450) olmas muhtemeldir (bk
Minâv, el-Kn>âkibü'd-Dürriyye f Terddnu's-Sâdât's-Sûfiyye, 3/138-139 (Beyrut 1999]).
232 Ebû Nuavm, Hilyctü'l-Evliyâ, 1/6; Bevhakî, uabul-mân, nr. 11108; bn Ebü'd-Dünyâ,
Kitibii'l-Evlyâ, nr. 16.
262 22. HAC SÛRESt 72 Cüz: 17
eye iltifat etme! Sen, insanlar Rabb'ine davet et; üphesiz sen, doru
bir yoldasn.
mam Kueyrî,
"
Seninle tartmaya girerlerse ..." âyeti hakknda de-
mitir ki: "Seninle tartmak istediklerinde, onlar bize havale et; ken-
di tercih ettiin çareye güvenme. Kalbini, birtakm ekil ve sûretlerden
ibaret olan insanlardan yardm istemeye yöneltme. Onlar, içleri bombo
kimselerdir; iin gerçeini anlamaz ve görmezler." 233
Kyamet günü, doru yolda olanla yanl yolda olan kimse ortaya
çkar. Hevâsna tapan kimse hakknda, "Onlar, Allah' brakp O'nun ,
^ill iil ^
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "O müriklere, doru olan inanç esaslar-
na ve doru hükümlere delil oluu apaçk olan âyetlerimiz okunduunda,
kâfirlerin yüzlerinden inkârlarn, inkârn sonucu oluan honutsuzluk ve
onu sizin gibi kâfirlere Z’aat etti. O, sonuçta dönüp içinde ebedî olarak
kalacanz ate ne kötü bir dönü yeridir!"
J <isi
> • •
73. Ey insanlar! Size bir misal verilmektedir, imdi ona iyi kulak
verin: Sizin Allah' brakp taptklarnz, toplansalar bir sinei yara-
tamazlar. Sinek onlardan bir ey kapsa, bunu ondan geri alamazlar.
steyen de âciz, kendinden istenen de!
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Ey insanlar! Size bir misal bilmekte-
dir; yani size tuhaf bir hal açklanmaktadr yahut kendisine darbmesel
" imdi ona iyi kulak verin. Bu verilen misali almak, ibret ve tefek-
kür etmek için iyi dinleyin. Sizin Allah’ brakp taptnz putlar, kendi-
Bu âyet, Kurey'in cahilliini ortaya koymak için inen en beli (en ksa,
özlü ve yeterli) bir âyettir. Onlar, birtakm sûret ve ekilleri ilâh olarak ni-
telediler; oysa ilâhn vasf, her eyi yaratmaya güç yetirmek ve her eyi bil-
mektir. Halbuki putlarn hepsi bir araya gelse, Allah Teâlâ'run yarattklar
içinde en zelil ve en zayf bir sinei yaratmalar mümkün deildir.
Âyet öyle devam ediyor: "Sinek o putlardan, üzerlerine konulmu
bir eyi kapp alsa , bunu ondan geri alamazlar.” Yani bir sinek, o en zayf
varlklardan bir ey kapp alsa, onlarn hepsi bir araya gelseler, onu geri
almaya güç yetiremezler.
Âyet öyle bitiyor: " steyen de âciz , kendinden istenen de!" Kendisin-
den çekilip alnan eyi isteyen put da, ald ey, kendisinden geri is-
Bir dier mana: Allah güçlüdür; dostlanna yardm eder; her iinde
galiptir; dümanlarndan intikam alr. Allah Teâlâ, onlann hiçbir eye
güçleri yetmediinden bahsettikten sonra, onlarn ilâhlarnda bulunma-
yan iki sfatndan bahsederek sözü bitirdi. Bu sfatlar, kuvvet ve galebe-
dir. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
den bahsetti; çünkü onlar, ezelî kuvvet ve izzet sahibi olmayan varlkla-
ra yöneldiler. Baksana Allah Teâlâ nasl, üphesiz Allah çok güçlüdür; her
hükmünde galiptir' buyurdu."
Tefsir
“lâhî, seni hak ettiin ekilde övüp yüceltemem; sen zatn nasl övüp
"236
yüceltirsen o kadar yücesin.
236 Müslim, Salât, 222; Ebû Davud, Salât, 148; Tirmizî, Daavât, 75; Nesâî, Kyâmü'l-Lcyl, 51;
Ibn Mâce, Dua, 3.
Cüz: 17 22. HAC SÛRES 75-76 267
"
Âyet öyle bitiyor: üphesiz Allah, her eyi iitendir, her eyi gören-
"
dir. Allah, onlann sözlerini iitendir; peygamber olarak kimi seçeceini
en iyi görendir.
gi, nadiren vastasz da elde edilir, ancak buna göre hüküm verilmez.
Peygamberlerin vastalar, meleklerdir; velilerin vastalar ise peygam-
berlerin halifeleridir. Onlar, Allah Teâlâ'y zevk ve müahede yoluyla
tanyan kimselerdir.
• }
J •s *
J 1 ». #
I -4
> '
OjÇJ li»
^ i- ,U=
+ *
rjî f
78. Allah yolunda hakk ile cihad edin. O sizi seçti ve size dinde
bir zorluk yüklemedi. Babanz brahim'in dinine uyun. O size, daha
önce ve bu Kur' an’ da müslüman ismini verdi. Bunu, peygamber size
ahit olsun, siz de insanlara ahit olun diye yapt. Artk namaz k-
ln, zekât verin ve Allah’a sanln. O sizin Mevlâ'ntzdtr. O ne güzel
Mevlâ, ne güzel yardmcdr!
"
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Ey iman edenler! Namaznzda rükû ya-
pn, secdeye varn .
"
Âyet öyle devam ediyor: Rabb'inize ibadet edin. " Yani ibadetinizle
"
sadece Rabb'inizin rzasn isteyin; ibadette ihlâsl olun. Hayr ileyin."
rak düünmeden, onu elde etmeyi ümit ederek, bütün bu ileri yapn;
salon amellerinize güvenmeyin.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Allah yolunda, O'nun rza-
s için hakk ile cihad edin." Bu, dümanla savamak, nefis ve hevâ ile
mektedir.
Ben (bn Acîbe) derim ki: Nefisle cihadda ölçüye uyulmas, onun if-
240 Müfessirin, hadis diye verdii sözün kaynan bulamadk, onun için Selefe ait bir haber
olarak verdik (Mütercim).
241 bk. Sa'lebî, el-Kef ve'l-Beyân, 4/313; Bey haki, cz-Zühdul-Kebîr. nr. 373; Hâtib, Târih u
Baftdâd. 13/523; Süvûti, es -Sar, nr. 6107.
Âyet öyle devam ediyor: "O, sizi seçti." Allah sizi, dinini yaymak
ve savunmak için seçti. Bu ifade, az önceki cihad emrini kuvvetlendir-
mektedir. Mana udur: Sizin cihad etmeniz gerekir; çünkü Allah sizi
"O, size dinde bir zorluk yüklemedi." Bilakis, sizi mükellef tuttuu te-
Âyet öyle devam ediyor: "Siz, babanz brahim'in dinine uyun. " Çün-
kü sizin peygamberinizin getirdikleri, bütünüyle brahim'in [aleyhisselâm)
Âyet öyle devam ediyor: "O Allah size, daha önce, siz henüz orta-
ya çkmadan önce geçmi kitaplarda ve bu Kur'an da müslüman ismini
verdi." Allah sizi dier ümmetlerden üstün yapt ve size bu erefli ismi
verdi.
Âyet öyle devam ediyor: "Bunu peygamber size ahit olsun, siz de in-
sanlara ahit olun diye yapt. " Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi veselieml, size
için, nefislerinizle her türlü mücâhedeyi yapn. Ben, siz ezelde mevcut
deilken, ezelî ilmimle sizi seçtim.
ibadetleriyle durmadan yaklar; nihayet onu severim. Ben onu sevince, onun
"245
iiten kula, gören gözü, konuan dili, tutan eli, yürüyen aya olurum ...
245 Buhâri, Rikak. 38; tbn Mâee, Filen, 16; Begavî, frhu’s-Sünne, 1/142; Taberân, el-Kebir,
nr. 7880.
Cüz: 17 22. HAC SÛRES 77-78 273
eyle olmaz."
Vertecübî (Rûzbihân- Baklî), "O size dinde bir zorluk yüklemedi" âyeti
"
Vertecübî, Allah'a sarln " âyetinin tefsirinde demitir ki: "Benden
korumam talep edin,
sizi taatimde size kuvvet vermem için benden
yardm isteyin. O ne güzel Mevlâ’dr; çünkü O'ndan baka Mevlâ, size
sahip çkacak dost yoktur. O, ne güzel yardmcdr; O, yardm ettiini
ortada brakmaz. Allah azizdir; O'nda herhangi bir noksanln bulun-
mas imkânszdr." 247
Cafer-i Sâdk, "Allah yolunda hakk ile cihad edin " âyeti hakknda de-
mitir ki: "0 na /
hiçbir eyi tercih etme, O'nun, senin üzerine hiçbir eyi
tercih etmedii gibi. 'O sizi seçti’ âyeti bunu göstermektedir."
" nsanlara ahit olmanz için bunu yapt" âyetinde denmek isteniyor
ki: Allah sizi tercih edip seçti ve size müslüman ismini verdi. Bunu, sizin
insanlara ahitlik yapan ve ahitliinden raz olunan adaletli kimseler
olmanz için yapt; Hz. Muhammed'in (saiialiahu aleyhi veseiiem), size ahit-
lik yapp sizi temize çkarmas gibi. Bu durum u âyette dile getirilmek-
tedir:
"Sizi, insanlara ahit olasnz diye vasat, (adaletli >e dengeli) bir ümmet
yaptk" (Bakara 2/ 143).
Allah size özel olarak böyle bir erefi bahettii için, CTna ibadet
edin. Kendisine güvenin; dostluk ve yardm sadece ndan isteyin. O,
ne güzel bir dost ve ne güzel bir yardmcdr. Ailah Teâlâ kimin dostu ve
yardmcs olursa o, kurtulua erer ve saadeti elde eder. Bunun için bir
luu ümitli olmaya balad. Bu sûrede ise saylan artlan tayan bütün
müminlerin kurtulaca kesin olarak ifade edildi.
leeceine dair bir delil olmas için, insann ilk yaratlnden bahsetti.
Hak Teâlâ, insann ilk yaratl halini ve durmunun sonunu (ölümünü)
dile getirdikten sonra, ona nimetlerini hatrlatt. Sûrenin u âyetlerinde
bu nimetlerden bahsedilmektedir:
/ y /
o ^ ^ jl o çü\ ü
f* O \j @ fjA\ J-f-
^ j C i
A AÜ
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Tefsir
Bu müjde, onlar için felahn kesin olmasdr. Bunun için onlara, bekle-
diklerinin meydana geldiini ifade eden bir lafzla hitap edildi.
lim olmaz.
Buna göre kim, kelime-i ehâdeti diliyle kalbi uyum içerisinde söy-
" Allah Teâlâ, cenneti yaratt zaman ona, 'Konu' buyurdu. Cennet, üç
defa, 'üphesiz müminler kurtulua erdi dedi ve ' unu ekledi: Ben, gösteri
746
yapan ve cimrilik eden herkese haramm. Çünkü o kimse, insanlara gös-
teri ile dinî ibadetlerini geçersiz hale getrimitir; onun saf ve temiz bir
ameli yoktur.
Cenâb- Hak sonra, kurtulua eren müminlerin alt vasfn dile geti-
248 bk. Sa'lebî, el-Kef ve'l-Beyân, 4/316 (Beyrut 2004); Taberânf, el-Kebir, nr. 12723; Heysemî,
ez-Zci'did, 10/397. Taberâni rivayetinde "gösteriçi" ksm yoktur.
249 bk. Sa'lebî, el-Ketf v'l-Beyân, 4/318.
"
mutur; çünkü erkek köleye sahip olan bir erkek ve kadnn onunla ili-
kiye girmesi helâl deildir. Bu konuda âlimler görü birlii etmilerdir.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Kim bunun ötesine geçmek
isterse, bu iki yolun dnda ehvetini tatmin etmek isterse, ite onlar had-
di aanlardr, tam manasyla haddi amlardr."
Bu âyette, müt'a nikâhyla, yani bir miktar para veya mal karl
kylan nikâhla, srf ehvetini tatmin etmek için elle
geçici bir süre için
boalmann haram olduuna dair bir delil vardr. Müt'a nikâh, bozuk
ve geçersiz bir nikâhtr. Dine göre kabul edilmeyen bir ey, fiilen yok ka-
bul edilir, ona göre bir hüküm verilmez. Müt'a nikâhnda, miras intika-
linin bulunmay, onun fâsit olduunu göstermektedir. Müt'a nikâh,
slâm'n ilk günlerinde helâl idi, sonra kaldrld.
Namazla ilgili ilk âyette, namaz tekil olarak dile getirildi; bu, farz,
vâcip, hangi tür namaz olursa olsun, müminlerin hepsinde huû içinde
"
olduklarn ifade etmek içindir. kinci âyette, Onlar namazlarn korur-
lar " buyrularak, namaz kelimesi bunun se-
çoul olarak dile getirildi;
bebi de müminlerin farz, vâcip, sünnet ve nâfile bütün namazlan vak-
tinde klarak koruduklarn ifade etmek içindir. Bu açklamay müfessir
Nesefî yapmtr. 2,0
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: "te onlar, yani bu saylan
vasflara sahip olanlar, gerçekten vâris olanlardr; kendilerine vâris den-
meyi hak edenler onlardr." Onlann dnda, kymetli mallara ve hâzi-
nelere vâris olanlar, vâris vasfn almaya daha layk deildir.
" Sizden her birinin iki yeri vardr; biri cennette biri de cehennemdedir.
Bir kimse imanla ölüp cennete girdii zaman, cehennemlik biri onun cehen-
nemdeki yerine vâris olur. Bir kimse imansz ölüp cehenneme girdiinde,
onun cennetteki yerine cennetlik kimseler vâris olur."751
mam Kueyri demitir ki: "Felah, istenen eyi elde etmek ve mak-
sadna ulamaktr. Gerçek iman, Hakk'n iç âlemde yüce bilinmesi, tas-
251 bn Mâce, Zühd, 39; Beyhakî, uabü'l-tmân, nr. 377; Taberf, OSmiu'l-Beydn, 17/15 (Riyad
2003); Süyutf, ed-Dürrü'l-Mensûr, 6/90 (Beyrut 2002).
ise yüce mâbudunu müahede içine dalarak kendi fiilini görmekten uzak
kalmasdr. Cenâb- Hakk'n nurlarnn tecellisi annda kulun varl sili-
nir gider. Bu durumda kld namaz zorla yaplan bir i deil, ükür içir
Ebu Tâlib-i Mekkî, Kûtü'l-Kulûb adl eserinde der ki: "Ariflerden biri
demitir ki: Allah Teâlâ'nn kuluna ilham yoluyla söyledii iki tane srr
vardr: Bunlardan biri udur: Kul annesinin kamndan çkp dounca
Cenâb- Hak kendisine öyle der:
253 Buhirî, Tehecriid, 6; Müslim, Münâfikln, 79-81; Trmizf, Salât 187; Nesâi, Kyâmü'l-Leyl, 17.
Cüz: 18 23. MÜ'MNÛN SÛRES 12-16 283
‘Bana verdiiniz sözü yerine getirin, ben de size vaat ettiklerimi vereyim'
(Bakara 2/90).
Demek ki kulun ömrü, onun yannda bir emanettir; eer onu (inkâr,
isyan ve gafletle zarar görmekten) korursa emanetin hakkn yerine ge-
tirmi olur; ayet ona zarar verirse emanete hainlik yapm olur. ‘üphe-
254
siz Allah hainleri sevmez'" (Emâl 8/S8)
* +*
0 j-J> ^
• .
* I + •
i\ '.ini- 1
fj
a ^ j • • < s . y / * • â
îlu*ji c;
\ ^ ^
•
0^ © !)^4Ü Jjü v fü
<
i—ÇiJ fi 1
13. Sonra ona salam bir yerde (anne rahminde) nutfe haline getir-
dik.
14. Sonra nutfeyi alaka (yapkan donuk bir kan) haline getirdik.
Sonra alakay bir et parças yaptk. Sonra et parçasn kemiklere dö-
nütürdük ve bu kemiklere et giydirdik. Sonra onu bambaka bir ya-
254 bk. Ebû Tâlib-i Mekki, Kutü'l-Kul ûb: Kalplerin Az. 2/191 (stanbul: Semerkand, 2004).
"
Tahk olarak ortaya çkardk. Her eyi en güzel ekilde yaratan Allah
ne yücedir.
niz.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Andolsun, biz inam, bütün insan cinsi-
ni veya Âdem'i çamurdan süzülmü bir özden yarattk .
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Sonra onu, yani bütün in-
sanlar salam bir yerde, anne rahminde nutfe haline getirdik ." Bu mana,
Hz. Âdem'in {aleyhisselâm] çocuklan için geçerlidir. Mana udur: Âdem'in
neslini anne rahminde nutfe haline getirdik.
Eer âyette, insan ile Hz. Âdem kastedilmi ise mana u âyetteki
gibi olur:
" Allah insan ( Âdem'i) yaratmaya çamurdan balad; sonra onun nesli-
ni, süzülmü bir sudan (nutfeden), hakir bir sudan yaratt " (Secde 32/7-8).
Nutfe, çok az bir sudur; o, salam bir yerde yani anne rahminde
yerletirilip tutulmaktadr. Bu nutfeden insann yaratl seyri, deva-
mndaki âyette öyle belirtilmektedir:
"Sonra, nutfeyi alaka yaptk ." Yani beyaz nutfeyi krmz, donuk bir
kan haline getirdik.
"Sonra, alakay bir et parças yaptk." Yani onu, henüz âzalan belli
ksmn veya hepsini ete dönütürdük. Onu sert bir hale getirip lâhî
"
" Sonra onu bambaka bir yaratk olarak ortaya çkattk ." Yani onu ilk
halinden çok farkl bir varlk olarak ortaya çkarttk. öyle ki onu can-
sz iken canl yaptk; konumayan, iitmeyen, görmeyen bir varlk iken,
konuan, iiten ve gören bir varlk haline getirdik. Bunun için fakihler
öyle demilerdir:
[sallallahu aleyhi vescllem) vahiy kâtibi olup inen vahyi yazyordu. Bu âyetler
indiinde Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem), âyetin, " Sonra onu bambaka
256 Âyetin kelime manas, "Yaratanlarn en güzeli olan Allah ne yücedir" eklindedir. Biz,
Cenâb- Hakk'n yaratmada bir ortann ve benzerinin bulunmadn ifade etmek için
bir yaratk olarak ortaya çkardk" ksmna kadar okudu. Abdullah b. Ebû
erh, kendisine söylenmeden ve yazdrlmadan önce, âyetin son ksmn.»
kendisi söyleyiverdi. O zaman Resûlullah [saiiaiiahu aleyhi vesellemL
" Söylediini yaz, bu ekilde indirildi " buyurdu. Abdullah b. Ebû erh,
bundan üphe ve fitneye dütü, peinden,
"Siz muhakkak, kesin olarak öleceksiniz denmesi, onlarn ölümü inkâr et-
mesini reddetmek ve knamak için deil, baka bir mana içindir. Onlar,
isyanlar ve hakka muhalefetleriyle megul olup ölümden sonras için
bir amel yapmadlar. Böylece onlarn ölümü inkâr edenin hali gibi
hali,
Böyle bir manevi doktor bulmayan ruh, hasta olarak kalr; sadece maddi
eylerden gda almaya çalr. Bu maddi eyler de ruhu doyurmaz ve
açlm gidermez.Hayrl ilerde muvaffak olmak sadece yüce Allah'n
yardmyla mümkündür.
O Jüij I
>3 ^JJ-3 © Oji^î 4L.3 î>i
17. Andolsun, biz sizin üzerinizde yedi yol (yedi kat gök) yarattk.
Biz , yarattmz eylerden habersiz deiliz.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Andolsun , biz sizin üzerinizde yedi yol
yarattk." Bu, yedi kat göktür; çünkü gökler, meleklerin yolu ve dolap
durduu yerlerdir. Yahut onlar, yldzlarn yoludur; yldzlar onlarda
seyreder.
"
Âyet öyle bitiyor: Biz yaratlan eylerden habersiz deiliz. Buradaki
yaratlan eylerle kastedilen göklerdir. Cenâb- Hak sanki öyle diyor:
Cüz: 18 23. MÜ'MNÛN SÛRES 17-22 289
bersiz deiliz.
size her eyden daha yaknz; az veya çok, hiçbir iinizden habersiz de-
iliz.
Onlar be tane olup unlardr: Hint nehri Seyhun, Belh nehri Ceyhun,
Irak nehirleri Dicle ve Frat, Msr nehri Nil. Allah Teâlâ onlar, cennetin
kaynaklarndan bir kaynaktan çkararak yeryüzüne indirmitir .
258
A
Ayette geçen "belli bir ölçüyle" ifadesi, ondan zarar görmeyecekleri
ve faydaya ulaacaklan miktarda anlamna gelir.
Bir dier mana: Biz o suyu, ezelde belirlediimiz bir ölçüyle indir-
dik, onda bir fazlalama ve noksanlama olmaz.
" Görmedin mi, Allah gökten bir su indirip onu yeryüzündeki kaynaklara
ulatrd." (Zümer 39/21).
258 bk. Kurtubi, el-Câmi' li-Ahkûmi'l-Kur'ün, 18/ 105 (Beyrut 1998); Ebüssuûd, râdil'l-Akli's-
Selîm, 4/406.
"
"De ki: Söyleyin bakalm, eer suyunuz çekilip yerin dibine giderse size
"Bu su ile sizin için hurma bahçeleri ve üzüm balan meydana getirdik.
Bu aaç, özünde zeytinya bitirir, ayrca yiyenler için bir katk olan
zeytini bitirir.
aaçtr. 26"
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: üphesiz hayvanlarda sizin
"Onlarda sizin için, sütün dnda yün, deri ve kllar gibi daha birçok
fayda vardr. Ayrca onlarn etinden yersiniz.
259 Mukâtil b. Süleyman (v. 150/767), Horasan'n Belh ehrinde yetimi ünlü bir tnüfessir-
dir. Etbau't-lâbiindendir. Sistemli olarak batan sona ilk tefsir yazandr. Tefsiri günümü-
ze ulamtr. Dier alanlarda da eserleri vardr.
Gaflet perdesi.
knl elde ederek ve O'ndan baka her eyden kalbini çekip uzakla-
gaflet gibi örtü ve perdeler vardr." mam Kueyrî daha sonra öyle de-
mitir:
nerek olduklar halde kalrlar, sonra ondan bir çk yolu bulurlar. Allah
Teâlâ onlardan yollarn tkayan eyi defeder. Cenâb- Hak, bütün bu
hallerde kulunu terketmez ve O, yarattklarndan habersiz deildir." 2*’
Biz, gayb semasndan ilm-i ledün suyu indirdik ve onu, Allah'a yö-
nelen her kalp için, ezelde belirlediimiz ölçüde, nefislere ve kalplere
üphesiz biz, o ilimleri kalplerden ve göüslerden silip gi-
yerletirdik.
dermeye kadiriz. Bunun için ârifler sürekli strap ve korku içindedir ve
onlann Allah'tan baka hiç kimseyle karar ve huzurlan olmaz.
Marifet meyvesi, Tûrisînâ gibi, Cenâb- Hak ile özel konuma yeri
"
Cenâb- Hakk'n, Sizit için hayvanlarda da bir ibret vardr" âyeti hak-
knda mam Kueyrî demitir ki: "Bu âyette una iaret edilmektedir:
insann iç âleminde biriken kank düüncelere itibar edilmez ve onlar
dikkate alnmaz. Âyette anlatlan durum buna örnektir. öyle ki: Kolay
ve zahmetsizce içilen safi süt, develerin ve hayvanlarn memesinden, üze-
ri pis eylerle çevrili barsaklarn arasndan süzülerek gelmektedir. Bu-
nunla birlikte o, etrafndaki pis maddelerle kirlenmeden sâfi bir ekilde
çkmaktadr. Bunun gibi kalbin safa hali, çok kere insann yaad kank
durum ve hallerden sonra elde edilir. Çünkü hakikat, bir hak ve bâtla
bal deildir; Cenâb- Hak dilediini yapar. Kim tevhid smna vâkf
olursa bütün ilerin ve olaylann lâhî takdirle meydana geldiini yakînen
bilir ve kendi hesabyla iyi kötü aynm yapma külfetinden kurtulur. O
zaman srlar sâfi olur; insan içinde yaad vakitte sknt çekmez.
'
Ey ârifler, Sizin için onlarda fayda vardr' âyetinde iaret edilen ma-
nevi fayda sizde bulunmaktadr; bu fayda sizinle birlikte olan kimselere
262
de geçer." Kueyrfnin sözü burada bitti .
'
A\
J*
%
-^,1 U l \
I jjLc-l
fi
*
i: jüs
^ Jl 6-y HL-jl JLSJ3
I < -
la ^ uli U JJ» I
3
JÜI JU © 5^
^^ —
^
1 / .» * V < ^ ^ a
" % *
t .
^
.
** <
«*o
i
î 1 ! > •
u
r
^ U*
Jiîi^iüij jü ©
^J ^ ^ ü^ ^ ^ ^ v iiiii
j
^ii
jis vdLü I
Jp lc; ji3 cjî oîjsiu S * 0 ^
5^ ^ jîî 4o jij © f$^ iL*î * j!û ^J
0 ^ö)3 ^ > ^>3 ^
23 Andolsun biz , Nuh'u kavntine peygamber olarak gönderdik; o
.
kavmine dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan ba-
ka hiçbir ilâhnz yoktur; artk (inkâr ve isyandan) saknmaz msnz?"
dedi.
29 Yine de
. ki: "Rabbim! Beni mübarek bir inile indir. Sen, indi-
renlerin en hayrlssn."
"
30. üphesiz bunda pek çok âyet (ibret ve öüt) vardtr. Gerçekten
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: " Andolsun biz, Nuh'u kavmine peygamber
olarak gönderdik.
"Ey kavmim! Sadece Allah'a kulluk edin." Çünkü bir varl Allah'a
ortak koarak yaplan ibadetin bir deeri yoktur. Bunun için âyette,
“Allah’a kulluk edin" denmekle yetinildi. Hûd sûresinde ise ibadetin sa-
dece Allah'a yaplmas belirtilerek, “Allah'tan bakasna ibadet etmeyin,
Âyet öyle devam ediyor: "Sizin O'ndan baka hiçbir ilâhnz yoktur .
Sizin için varlk âleminde Allah'tan baka ibadet edilmeyi hak eden hiç-
bir ilâh yoktur.
"
öyle ise saknmyor musunuz?" öyle ise Allah'n dnda
hiçbir ekilde kendisine ibadet edilmesini hak etmeyen varlklara ibadet
ederken Rabb'iniz ve yaratcnz olan Allah'n cezasndan korkmuyor
musunuz?
"Nuh, kavmine dedi ki: üphesiz, ben sizin adnza büyük bir günün
azabndan korkuyorum " (A'râf 7/59).
inkâr eden ileri gelenler, yani eraftan olanlar, avam halka öyle dediler:
Bu zat, cinsiyet olarak ve tad özelliklerle sadece sizin gibi bir insandr ;
sizin gibi yiyip içiyor. Sizinle onun arasnda hiçbir fark yoktur. O size
üstünlük elde etmek istiyor size kar üstünlüü ele geçirme peinde. O,
sizin gibi biri olmakla birlikte, peygamberlik iddiasyla sizin önünüze
geçmek istiyor."
Sonra öyle dediler: "Eer Allah dileseydi, bir melek gönderirdi." Yani
ayet Allah peygamber göndermek isteseydi, meleklerden bir peygam-
ber gönderirdi. unu demek istediler: Eer Rabbimiz, bir vahiy indir-
mek isteseydi, melekleri indirir, bize onlar gönderirdi.
duunu iitmedik.
Bunun için öyle dediler: "Öyle ise bir müddet bekleyip halini gözetle-
yin; bir zamana kadar sabredin de durumu aça çksn; eer delilikten
"
Bu âyet, Hz. Nuh'un lalcyhisselâmj dier bir âyette geçen, Rabbim ,
yeryüzünde gezip dolaan tek bir kâfir brakma!" (Nuh 71/26) sözünü özetle
nakletmektedir.
Hz. Nuh [alevhisselâm], bu duas ile sanki öyle demek istedi: Rabbim,
benden onlann yalanlamalannn skntsn giderip, onun yerine, onlara
kar bana yardm ederek beni teselli et.
korumamz ve
vahyimize göre o gemiyi yap' diye vahyettik." Yani bizim
himayemiz altnda gemiyi yap; sana birinin saldrp da iini bozmamas
için, seni onlarn zararndan koruyan muhafzlarmz varm gibi rahat
ve güvende ol.
Allah Teâlâ, onlarn boulma sebebi olan suyu, yakma sebebi olan
atein yerinden çkartt. Bunu, onlan çarpc bir durumla uyarmak ve
ibret almalarn salamak için yapt.
Hasan- Basri demitir ki: " Hz. Nuh [aleyhisselâm], gemiye sadece
yavru douran ve yumurtlayan hayvanlar ald; tahtakurusu, kurtçuk
2 *4
ve sineklerden hiçbirini almad ."
balanm olanlar hariç ; onlan gemiye alma!" Onlar, Hz. Nuh'un olu
Kenan ile hanmlarndan biridir.
"
Âyet öyle bitiyor: Zulmedenler hakknda benden bir ey isteme! üp-
hesiz onlar suda boulacaklardr. " Yani, benden kâfirlerin kurtuluunu is-
(En'Am 6/45).
gemide veya gemiden bereketli bir yere indir. Yani bereketli bir inile
indir veya peinden birçok hayr getirecek bir yere indir. Sen, indirip
Bir dier mana: Biz, kimin ibret ve öüt aldn görmek için bu
âyetlerle (ibretlik mucizelerle) kullarmz imtihan ederiz. u âyette de
bu anlam ifade edilmektedir:
"Biz onu (tufan) bir âyet olarak braktk; öüt alan yok mu?" (Kamer
54/15).
mam Kueyrî,
"
Rabbim Beni mübarek
! bir inile indir" âyetinin tef-
© 5-jiLji r
ili l 1
^ lift
urarsnz"
Cüz: 18 23^MÜ'MjNÛN SÛJRES^31 -41_ _ _ _ _ 303
38. "Bu, Allah'a kar yalan uyduran bir kimseden baka bir ey
deildir; biz ona inanmayz."
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Sonra onlarn Nuh kavminin ardndan
baka bir kavim getirdik." bn Abbas'tan [radyallahu anh] rivayet edildiine
göre onlar, Hz. Hûd'un kavmi Âd'dr. Cenâb- Hakk'n âyeti de buna u
ahitlik etmektedir:
" Hûd kavmne dedi ki: Hatrlayn; Allah sizleri Nuh'un kaiminden son-
266 bn Abyye, el-M uharnru 7- Veciz, 4/142 (Beyrut 1993). Ayrca bk. Taberî, Câmiu’t-Beyân,
17/39 (Rl yad 2003).
"
Hâiye' de267 demitir ki: "Âyetin zâhirine baklrsa onlar, Taberf nin
dedii gibi, Hz. Salih'in kavmidir; ancak Vâhidî, âyette geçen sahay
azap sayhas olarak anlamtr. Bu durumda onlar, Hz. Hûd'un kavmi
Âd olur. Bilindii gibi Semûd kavmi, Âd kavminden sonradr."
mektedirler.
" Sizin gibi bir insandr " dediler, "bizim gibi" demediler.
zin yediiniz eylerden yiyor, içtiiniz eylerden içiyor. Eer, size emrettii
edilen öldükten sonra dirilme olay ne kadar uzak (ve imkânsz) bir
ey!
Kavmimin beni yalanlamalarna kar bana yardm et!” Onlann beni ya-
lanmas ve bunda srar etmeleri sebebiyle, onlara kar bana yardm et,
olardan intikam al!
"
"
Allah Teâlâ, onun duasn kabul ederek, Yaknda mutlaka piman
yakn zamanda, yaptklar yalanlamadan muhak-
olacaklar!” dedi. Yani
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Derken korkunç ses, onlar
yakalayverdi .
zyan azaptr.
teyen kimse, sadece sizin gibi bir insandr; sizin yediklerinizden yer ve
içtiklerinizden içer."
43. Hiçbir ümmet , kendisi için belirlenen ecelini Öne alamaz ve onu
geciktiremez de.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: " Sonra onlarn peinden, yani Hz. Hûd'un
kavminin peinden baka nesiller getirdik; bunlar Hz. Salih'in, Lût'un ve
uayb'n kavimleriyle dierleridir."
" Hiçbir ümmet, ezelde helâki için belirlenen ecelini öne alamaz ve onu
bir saat olsun geciktiremez.”
Âyet öyle devam ediyor: "Ne zaman bir ümmete kendi peygamberi
Âyet öyle devam ediyor: "Biz de onlar birbiri ardndan helâk ettik."
Yani onlar helâk sebebi olan inkâr ve yalanlamada birbirlerine tâbi ol-
duklar gibi, biz de onlan helâk olmada birbirlerine tâbi ettik, "Ve ken-
dilerini birer ibretlik hikâye yaptk. Onlan, hallerinden bahsedilip hayrete
düülen birer haber yaptk." Yani onlardan geriye, ibret alanlarn ibret
alaca hikâyelerden baka bir ey kalmad. Onlan, insanlann konuup
elendikleri ve hayret ettikleri birer haber yaptk. Âyetin kast budur.
"
Âyet öyle bitiyor: Allah’a ve peygamberine inanmayan bir kavim,
snda örnek alnacak güzel hal sahibi kimseler olmalan içindir. Her in-
310 23. MÜ'MNÛN SÛRES 45-49 Cüz: 18
sann, öldükten sonra güzel halleriyle anlan bir kimse olmas için ilmi
"nsan, kendisi öldükten sonra konuulan (iyi veya kötü) bir sözden
ibarettir. Öyle ise sen, ezberleyenler için güzel bir söz ol!"
J! @ çrr
I ^
^ ^ ^4 P '
,J r
-3Snyui@5JUC.>ijSi6-;
J '3j~
*
li OUj
gi jjJ£ ^ l~5l
rine gelen davete kar) kibir gösterdiler ve büyüklük taslayan bir kavim
oldular.
Cüzj 28 _ _ 2 3_M LTM NÛ N_S Û RE S
I 4 5- 49
_ _ jj
47.Bu yüzden, "Kavimleri bize kölelik yapan, bizim gibi iki insa-
na m inanacaz?" dediler.
Tefsir
Âyet öyle bitiyor: “Ve onlar apaçk bir delille gönderdik.” Yani has-
m, davet edilen eyi kabul etmeye mecbur eden apaçk bir mucize ile
gönderdik.
de birçok mucize varken, tek bir delil olarak bahsedilmesi, onun, Hz.
Musa'nn [aleyhissdâm] en açk ve en büyük mucizesi olmasndandr. Ger-
çekten asada çeitli mucizeler mevcuttu. Daha önce geçtii gibi asârun
kavim oldular .
" Onun için, aralarnda, birbirine nasihat ederek, ‘Kavimleri bize kö-
lelik yapan, bizim gibi iki insana m inanacaz?' dediler." Yani âcizlik ve
ihtiyaç konusunda bizim gibi olan iki insana nasl iman ederiz; hem o
ikisinin kavmi (tsrâiloullan) bize, köle gibi boyun eip hizmetimizi
görmektedir.
Onlar bu sözleriyle, sanki Musa ile Hz. Harun'u kapal bir dille
Hz.
tenkit etmeyi ve onlan insan olmalannn dnda baka bir yönden yük-
sek peygamberlik makamndan düürmeyi amaçladlar. Bunu, bozuk
düüncelerine dayanarak yaptlar. Onlar, dinî reislii (peygamberlii),
mal ve makam gibi dünyevî bazlarda büyük pay sahibi olmaya dayal
dünyevî reislikle kyas ettiler. Aynen Kurey'in yapt gibi. Onlar da
öyle dediler:
"nkâr edenler, iman edenler için öyle dediler: Eer o Kur’an hayrl bir
ey olsayd, onlar, onu kabulde bizden öne geçemezlerdi!" (Ahkif 46/u).
" Kâfirler öyle dediler: Bu Kur'an, iki ehrin (Mekke ve Tâif) birinden
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Andolsun biz, Firavun ve
taraftarlarn helâk edip Isrâiloullar'n kölelikten kurtardktan sonra,
hidayete ersinler, içindeki hükümlerle amele ederek doru yola ulasn-
lar diye, Musa’ya kitab (Tevrat') verdik ."
onunla üstün haller elde edilir ve yüce makamlara ulalr. Hadis-i erif-
te cennetliklerin vasflar saylrken öyle buyrulmutur:
lerdir. Eer onlardan biri, Allah'n adn anarak bir konuda yemin etse Allah
Hz. sa ve Annesi
0
'
* 0 * " 0
yere yerletirdik.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor Meryem olu sa’y ve annesini büyük bir
ki:
mucize yaptk, onun, kendisine bir insan dokunmadan (bir erkekle evli ol-
madan) annesinden domasn kudretimizin mükemmelliinin bir gös-
tergesi yaptk. "Ve onlar oturmaya elverili, akarsulu yüksek bir yere yer-
270 Bu konuda Kâ'b el-Ahbâr'dan gelen bir rivayet için bk Sa'lebi, H-Kef ve’l-Bryân. 4/328
(Beyrut 2004). Bu. o günkü artlarda takdir edilmi bir ölçü olup ihtiyatla karlanmaldr
(Mütercim).
271 Burada geçen Muhaî, Celâleyn Tefsiri üzerine Haiye yazan ve müfessir bn Aribe'nin
yerleim güzel olur. Oras, akarsuyu olan bir yerdir. Akarsuyu gözle
görülmektedir. O, görüntüsü güzel ve faydal bir sudur. En dorusunu
Allah Teâlâ bilir.
o, âbid ve zâhid erkekler için bir örnek olmutur. Ayn ekilde annesi de
:;u\
^
%
> < • • *\ I • I
^ %
1
53. (nsanlar din) ilerini kendi aralarnda parça parça ettiler. Her
grup sahip olduu (hal, gidiat ve fikir) ile sevinmektedir.
Tefsir
zahirde ve bâtnda, açktan ve gizlice yaptnz her eyi bilirim ; ona göre
size karlk veririm." Âyetin bu ifadesinde, bahsedilen peygamberler
için gizli bir tehdit vardr. Onlara böyle bir tehdit yaplnca, nimetlerin,
nimeti vereni müahededen alkoyduu dier insanlar hakknda nasl
bir tehdit yaplm olacan sen düün!
318 23. MÜ'MNÛN SÛRES 51-56 Cüz: l£
" Ben rabliinde hiçbir orta bulunmayan Rabb’inizim; öyle ise ben-
den korkun." Emrime kar gelirken benim azarmdan ve gazabmdan
korkun. Veya tevhid anlayn bozma durumunda ve sadece beni rab
olarak kabul etmenin gerei olan eyleri ihlal edeip akyn davrand-
nzda benim tarafmdan uyarlmaktan çekinin.
öyle denilmitir: Bu âyette geçen, " Benden korkun " emri, Enbiyâ
sûresinde geçen, “Bana ibadet edin " (Enbiyâ 21/92) emrinden, kullan emre
aykn davranmaktan korkutma ve sakndrma konusunda daha beli
ve etkilidir; çünkü bu emir, birçok kavmin helâk edilmesinin peinden
gelmitir. Enbiya sûresinde ise, " Bana ibadet edin" emrinden önce de Hz.
Nuh'un ve öncekilerin kssas geçmitir, fakat bu emirden sonra Hz.
Eyyûb'un, Hz. Yunus'un, Hz. Zekeriyya'nn ve Hz. Meryem'in kssala-
rnda Allah'n büyük ihsan ve iyiliklerinden bahsedilmitir. Bu durum-
da, bu sfattaki bir zata ibadet edilmesi uygun dümektedir.
birbirinden farkl dinler yaptlar." Yani herkes kendine göre bir kitap
edindi; her grup kendisine uyulacak kitabn kendisinde olduunu zan-
netti. Hasan- Basrfnin öyle dedii rivayet edilmitir: "Allah'n kitabn
parçalara ayrdlar ve onu tahrif edip deitirdiler ." 273
Âyet öyle bitiyor: "Parçalara ayrlan her grup, elinde bulunan ile
brak!" Âyette, onlarn içinde bulunduu cehalet hali, insan boyuna ka-
dar içine alan suya benzetildi. Çünkü onlar da boylarna kadar cehaletin
içine dalmlar, cehalet denizinde yüzmektedirler.
"Belli bir zamana kadar demek; onlar hakknda sana, cihad veya
baka bir eyden dilediimiz eyi emredene kadar, demektir.
Bu âyet, kâfirler için bir tehdit iken, Hz. Peygamber Isallallahu aleyhi
Onda aynca
vesellem] için bir tesellidir. kâfirlerin azabnn hemen gelme-
sini istemekten sakndrma vardr.
dileri için bir istidraç (bilmedikleri bir ekilde azaba yaklatrmak) oldu-
san, onlar sadece isyana yaklatran bir eydir, onlar ise bunu, kendi-
leri için, hayrlara komak, kendilerince yaptklar güzel ilere kar bir
mükâfat ve sevap zannediyorlar.
320 23. MÜ'MN ÛN SÛRESt 51 -56 Cüz: 1 8
kâfirler için yaplan eyde kendileri için bir hayr ve fayda olmadn
haber vermektedir. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
yoldan) alp yemek önceki dinlerde mubah olduu gibi yeni dinde, yani
diklerini Cy nun kudret elinden alrlar; çünkü onlann kalbini lâhî nurlar
sarm, orada ayara (Allah'tan baka varlklara) yer kalmamtr. Onla-
nn nefisleri terbiye olmu, kalpleri Allah ile huzur bulmutur; artk bu
kalp yüce Mevlâ'sndan bakasna yönelmez. Hayrl ilerde muvaffak
olmak sadece yüce Allah'n yardmyla mümkündür.
"Onlar, din ilerini aralarnda parça parça ettiler ..." âyeti hakknda
deriz ki:
Görü ayrl, tevhid (Allah'n birlii) ve ona bal olan itikad esas-
lannda olursa bu, dinimizce kötülenmitir. Bunu yapan kimse, Allah
Teâlâ'nn, hakknda, hizipçi kâfir olarak tanmlad bir kimsedir.
Görü ayrl, amelle ilgili hükümlerde olursa bu merudur, dinen
müsaade edilmitir Dinlerin hükümlerindeki ve hak mezheplerin ieti-
rine kzdklar sürece hayr üzere kalrlar; eer bir kusur gördüklerinde
birbirlerini uyarmayp yaplana sükût ederlerse onlarda hayr yoktur."
tan onlara amellerini süsler; bunu, yaptklarn doru görüp ona devam
273 Süyûtî, es-Sagir, nr. 288; Ali el-Müttakl, KcnzU’l-Ummâl, nr. 28686. Hadisin geni bir açk-
lamas içinbk. Münâvî, Feyzü'l-Kadir erhu l-Câmi's-Sagir, 1/399-404.
1
'
• I
\
0 ^y-rü->
* V •
"
CJü 'jj
0 j^u. I4J oi>4>J 1
»/ 1
lii^=
'
lzü; v
0 üj üL; 5_ki:
Tefsir
" Allah onlara, dünya mükâfatn veahiret sevabnn güzelini verdi " (Âl-i
imrân 3/148).
Bir dier mana: Onlar, hayrlara koarlar, yani ahiretten önce ha-
yrlara ularlar; hayrlar kendilerine dünyada hemen verilir. Bu âyet
"
mitir:
"Allah tarafndan onlar için daha önce saadet takdir edildi, bunun
için onlar dünyada hayrlara kotular ." 274
"
Âyet öyle devam ediyor: Katmzda hakk söyleyen bir kitap vardr.
Yani hesap annda görecekleri amel defterleri vardr; o doru olan söy-
ler. u âyet de bu durumu ifade etmektedir:
vâkada meydana gelmi olan gerçei ortaya koyar. Yahut onu, dinleyen
274 Sa'lebî, el-Kefve’l-Beyân. 4/329.
326 23. MÜ'MNÛN SÛRES 57-62 Cüz: 18
hemen ihsan edilir. Bütün bunlar, kulun takati ölçüsünde olur, fakat o,
ünden sonra böyle bir korku yaanmaz; çünkü kerim olan Allah, kuluna
temkin halini verince, onu kendisinden geri almaz. En dorusunu Allah
Teâlâ bilir.
J J •
Tefsir
dan tam bir gaflet içindedir." Onlar, Allah'tan korkma ve dier sfatlan
dile getirilen müminlerin sahip olduu güzel halden habersizdir.
Bir dier görüe göre kâfirlerin bana gelen azap Bedir Sava'dr.
virmedi, bilakis ktln kalkmas için dua etti, Allah Teâlâ üzerlerinden
sknty kaldrd.
"
Âyetin, O anda feryad basarlar " ksm, yardm isteyerek feryat
ederler anlamndadr.
"
Âyetin, Geceleyin toplanp (Kur'an hakknda) hezeyanlar sa vururdu-
nuz" ksmna u manalar verilmitir: Gece toplanp Kurian' konuur ve
onun hakknda ar tenkitlerde bulunurdunuz.
Mürikler, geceleyin Kâbe'nin etrafnda toplanp konuurlard. Ko-
numalarnn tamam Kur'an, onu tenkit ve Hz. Peygamber'in Isaiiaiiahu
277 Buhârî, Rikak, 1; Tirmizi, Zühd, 1; bn Mâce, Zühd, 15; Ahmed, Müsned, 1/258.
332 23. MÜ'MNÛN SÛRES 68-74 Cüz: 18
u i-Jb «Uiil-i ,b
^ +
^ ^
^j>jvs
vx
oi'U-iJi o
*
/
> ^
K
k I-*/- i i m • > ^ • I J • ) ^ - • •
• )
J> (U>^J ^© * *
5-^j'P' m
> * ' / ^ f • '
lara hakk getirdi. Hal böyle iken onlarn çou haktan holanmaz.
72. Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun (da onu ar bulup
getirdiine inanmyorlar)? Rabb'inin verecei ücret daha haytrldtr. O,
rtzk verenlerin en hayrlsdr.
Tefsir
"
Âyet öyle bitiyor: Hal böyle iken onlarn çou haktan holanmaz."
Onlar, sadece bu haktan deil, hak olan her eyden holanmazlar. Çün-
kü onlann cibilliyetinde (yaratlnda) bâtla uygun olan sapma ve kay-
ma mevcuttur; bunun için kendilerine gelen bu parlak hakk inkâr etti-
" Onlarn çou haktan holanmaz " ifadesi, onlardan az bir ksmnn
hakk kötü görmediklerine, aksine, gurur yaparak ve kavminin knama-
sndan çekinerek yahut anlaynn azlndan ve tefekkür etmeyiinden
dolay hakka iman etmediine dair bir delil vardr. Ebû Tâlib ve benzer-
leri gibi ...
zam bozulurdu.
Âyette geçen hak, "Hayr, o, onlara hakk getirdi âyetinde geçen hak-
tr. Mana udur: Eer onlarn holanmad hak -ki Resûlullah'n [sallal-
Âyet öyle devam ediyor: "Hayr, biz onlara ereflerini yani Kuri an'
getirdik. O Kur'an ki onlarn övüncü ve erefi ondadr. Cenâb- Hak, bu
konudaki dier bir âyetinde öyle buyurmutur:
"üphesiz o (Kur’an), senin ve kavmin için bir ereftir " (Zuhruf 43/44).
getirdi. Yahut sizin temenni ettiiniz zikri (kitab) getirdi. Onlar öyle
fis, kendisine hayr veren eyden yüz çevirir, onu helake götürecek
eye rabet eder; ancak yüce Allah'n koruduklar hariç. Açklama için
kâfirler için yaplan knamadan, onlan baka bir yönden knamaya geçi
vardr. Âyet sanki öyle demi oluyor: Siz o peygamberin, peygamber-
lik görevini yerine getirmesine karlk sizden bir ey istediini mi dü-
ihsan edecei sevap, senin için daha hayrldr; çünkü O'nun verdii de-
vamldr ve çoktur." Mana udur: Resulüm, onlardan böyle bir ey is-
teme, Allah'n sana dünyada ve ahirette verdii rzk, senin için ondan
daha hayrldr.
" Senin Rabb'inin verecei ücret daha hayrldr " âyetinde, "senin
Rabb'in" ifadesiyle ücretin hayrl oluunun sebebi açkland gibi, Hz.
Peygamber'in [saiialiahu aleyhi vesellem] erefi de ortaya konmaktadr.
letlisidir.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: üphesiz sen onlar, doru
bir yola çaryorsun. " O, doruluuna akl- selimin ahitlik ettii, içinde
hiçbir ekilde seni suçlamay gerektirecek bir erilik üphesi bulunma-
yan bir yoldur.
lar m?" âyetinden bu âyete kadar özetle sayd ve onlann geçersiz oldu-
unu açklad. Bundan sonra onlan inkâra scvkedcn, hakk sevmemek,
anlaylannn olmay, inat ve büyüklenmekten baka bir sebepleri kal-
mad.
bebi u üç eydir:
1. Cehalet. Veliyi inkâr edenlerden bazlar, hiç onlarla beraber bu-
lunmam, sohbetlerine katlmam, onlann söylediklerini düünme-
mi, neyi emredip nelerden sakndrdk! anru iitmemi kimselerdir. Bu
gyabnda, onlann asl
kimse, velilerin halini bilmeden ve bir delili bu-
"Biz babalanmz bir din üzere bulduk; biz onlann izine uyanz (eski ha-
limizi deitirmeyiz)" derler. Halbuki veli onlara hakk getirdi. Onlarn
Biz onlara eref olan eyi verdik. Bu eref, Cenâb- Hakk' müahede
halinde tanmaktr; fakat onlar, erefleri olan bu eyden yüz çevirmekte-
dir. Çünkü onlar, nefislerinin kötü alkanlk ve bo âdetlerine daldlar,
Cenâb- Hak sonra öyle buyurdu: Senin yüce Allah'tan alacan bol
sevap ve ulaacan güzel âkbet, onlardan elde edilecek eylere ula-
mak için onlara yönelmeye ihtiyaç brakmaz. Bu durum, Allah kendile-
rine selâm etsin, bütün peygamberlerin sünnetidir (yolu ve usulüdür).
Onlar, Allah için amel ettiler ve yaptklarna karlk Allah'tan baka
kimseden bir ücret istemediler. Âlimler de peygamberlerin vârisleridir;
" Eer hak onlann arzularna uysayd, üphesiz gökler, yer ve onlarda
bulunanlar bozulur giderdi ." 282
demitir ki:
meye sadece istikamet sahipleri muvaffak olur. Onlar, yüce Allah ile
" "
Allah Teâlâ'nn, Ahirete inanmayanlar, doru yoldan sapmaktadr
âyetinin iaretiyle deriz ki: Yani onlar, ahiret hayatna (yeniden diril-
283 bn Atâ, Ebü’l-Abbas Ahmed b. Muhammed b. Sehl el*Edemî {v. 309/922), ilk dönem
sunilerinden, muhaddis ve müfessir bir zattr. Hanbclî mezhebine mensuptur. Hallâc-
Mansur’un sadk dostlarndandr. Âyetlerin tefsiriyle ilgili açklamalar daha çok iâri
tefsirlerde yer almaktadr (bk. Reat Öngören, "bn Atâ", DA. 19/336; ayrca bk. Kueyri,
. ; / • .l^;l *1 MI ^ ^ • • ^
^^ ^ • >
sa *, hA
(
" • * •
r->
lij
^ 1
^iSLil ili JuJL iiJj ©
cw ^ J • J
^
5 Oy-1* Vf ^ '»! **-*«
J ,r t . .
^ t I
la
r ^
04
K ^ 1^1
'»i cr
*
75. E£er biz onlara merhamet edip balartna gelen stktntty gi-
derseydik, üphesiz onlar, akn vaziyette azgnlklar içinde devam
edip giderlerdi.
77. Nihayet onlara iddetli bir azap kaps açtmzda, bir de ba-
karsn ki onlar onun içinde ümitsizlie dümüler.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: “Eer biz onlara merhamet edip ktlk ve
kuraklk gibi balarna gelen sknty giderseydik, üphesiz onlar hida- ,
yetten uzak bir ekilde akn vaziyette, azgnlklar içinde devam edip gi-
1
derlerdi.' Yani inkâr, azgnlk, büyüklük taslama ve Hz. Peygamberce
[saiiaiiahu aleyhi vesdiem] müminlere dümanlk etme konusundaki takn
hallerine devam ederlerdi.
rak gönderildiini söyleyen sen deil misin?" diye sordu. Hz. Peygam-
ber (sallallahu aleyhi vesellem],
Ben (îbn Acibe) derim ki: in dorusu udur: Mekkeliler'e iki defa
ktlk isabet etmitir. Biri hicretten önce olmutur. Hz. Peygamber (sal-
"
lallahu aleyhi vesellem| onlar hakknda, Allahm Hz. Yusuf un zamannda
,
Msr insanlarnn yedi sene ktlk çektii gibi Kurey'i de ktla düürerek
,rm
onlara kar bana yardm et diye beddua edince, onlar bir ktlk sard,
her eylerini yok etti; öyle ki leleri ve kemikleri yediler. Açlktan, or-
tal bir duman sarm gibi görüyorlard. Bunun üzerine Ebû Süfyân
Resûlullah'a (sallallahu aleyhi vesellem] gelerek,
dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem], dua etti. Al-
lah Teâlâ skntlarm kaldrd 287 Bu konuda âyet indi: . u
"Göün apaçk bir duman getirecei günü gözetle!" (Duhân 44/10).
"
Allah Teâlâ'nn, Eer onlara acyp skntlarn kaldrsaydk ..." âyeti
bu durumla ilgilidir.
284 Taberf, Câmu'l-Beyân, 17/93 (Riyad 2003); Sa'leb, el-Kef ve'l-Beyân, 4/332; Süyûtî, ed-
Dürrü'l-Mensûr, 6/111 (Beyrut 2002).
man bu âyet indi" ifadesi, herhalde bir yanlma ile söylenmi bir sözdür.
Çünkü âyet, hicretten önce inmitir. Fakat Mekke'de inen bir sûrenin
içinde Medine'de inmi bir âyetin bulunmas durumunda, bu rivayet
sahihtir.
hicretten sonra beddua etti" sözüne gelince, iini dorusu udur: Hz.
Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem] onlara, hicretten önce ve sonra beddua
etmitir. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
Âyette geçen zarar ve skntdan kastn, ahi ret azab olduu söylen-
"Onlar en iddetli ekilde yakalayacamz günü hatrla " (Duhân 44/ 16).
"
Âyet öyle devam ediyor: Fakat onlar bununla Rab'lerine boyun
,
onlar klçla öldürdük. Bedir günü, balarna gelen geldi, ileri gelen
azap kaps açtmzda -ki bu, ahiret azabdr- bir de bakarsn ki onlar
onun içinde ümitsizlie dümüler." O anda tam bir aknlk içinde kalp
her türlü hayrdan ümitlerini keserler.
Orta halde olanlar ise sknt ve darlk annda Allah Teâlâ'ya yalva-
rrlar, genilik annda ükrü unuturlar.
^ jy 15 J> fa cS jJ* 3 5
82. Dediler ki: "Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik haline gel-
dikten sonra m tekrar diriltileceiz?"
83. "Gerçekten bize ve bizden önceki atalarmza böyle bir vaatte
bulunuldu, fakat bu, öncekilerin uydurduu masallardan baka bir ey
deildir
Cüz: 18 23. MÜ'MNÛN SÛRES 78-83 345
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Sizin için kulaklar ve gözleri yaratan
" Sizin için gönülleri yaratan da O'dur." Onlan, ilâh! âyetlerden gör-
lediklerine benzer bir ey söylediler. Dediler ki: 'Gerçekten biz, ölüp toprak
"
olduktan ve kemik haline geldikten sonra tekrar diriltileceiz ha?' Yani biz
"
bu halden sonra yeniden dirilecek miyiz? Gerçekten bize ve bizden önceki
atalarmza bu vaatte bulunuldu, yeniden diriltileceimiz söylendi, fakat
bu, öncekilerin uydurduu masallardan yani yazp yaydklar yalanlardan
baka bir ey deildir .
unu bilmendir.
Yaratlma nimetinin ükrü, her durumda yüce Allah'a kul olman-
dr.
ra, kul sadece Allah ile olsun, O'nun dnda hiçbir eyle olmasn diye
kulunu her iki Hayrl ilerde muvaffak olmak sadece
halden de çkanr.
yüce Allah'n yardmyla mümkündür.
85. Onlar, '‘Allah'ndr" diyecekler. Sen de, " Öyle ise düünüp öüt
almaz msnz?" de.
86. De ki: "Yedi kat göklerin Rabb'i ve ulu arn Rabb'i kimdir?"
87. Onlar, "(Hepsi) Allah'ndr" diyecekler. Sen de, "Öyle ise
Allah'tan korkmaz msnz?" de.
De ki: " Eer biliyorsanz söyleyin; her eyin melekûtu (mülk ve
88.
hükümranl) elinde olan, kendisi her eyi koruyan fakat ona kart hiç
kimsenin korunamad zat kimdir?"
89. Onlar, "(Her eyin mülkü ve hükümranl) Allah'ndr" diyecek-
ler. Sen de, "Öyle ise nasl oluyor da böyle aldatlyorsunuz ?" de.
348 23. MÜ'MtNÛN SÛRESl 84-90 Cüz: 18
90. Hayr, biz onlara hakk getirdik; onlar ise (irk ve ahireti inkâr
Tefsir
meyi inkâr edenlere de ki: Eer biliyorsanz söyleyin; yeryüzü ve onda bu-
lunan akll veya aklsz mahlûkat kime aittir?" Yani onlan yoktan var
eden ve ilerini düzenleyen kimdir? Eer bu konuda bir ey biliyorsanz
bana söyleyin. Bu, cevap olarak yeterlidir.
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: "De ki: Yedi kat göklerin Rabb'i
ve uluarn Rabb'i kimdir?" Âyette, "göklerin Rabb'i" dendikten sonra,
aynca "arn Rabb'i" diye tekrar edilmesi, arn anna dikkat çekmek
ve onun mahallini yüceltmek içindir. Arn aynca dile getirilmesi, onun
varlk olarak göklere ve yerlere tâbi olmayp onlardan ayn ve daha e-
refli bir varlk olduunun bilinmesi içindir.
dükten sonra dirilme vaadiyle ilgili kesin haberi getirdik. Onlar ise irk
ve öldükten sonra dirilmeyi inkâr konusunda söylediklerinde kesinlikle
yalancdr."
yönetir. Kul, nefis için bir köle olur; hevâsm ilâh edinen kimselerin yo-
lunda ve izinde gider.
Cenâb- Hak daha sonraki âyette, 'Nasl oluyor da aldatlyorsunuz ?' bu-
yurdu. Yani hak delil apaçk ortaya konduktan sonra, geriye hangi ek
ve üphe kald ki ona (Kur'an'a) sihir diyorsunuz ?" 288
l >
J Til Jl ^ l Li
* * *
-Tl-'. %
^ i ,
•Lj lX-p oSl^
*
jü j
\
ir
LkJ
~
i
*
\
I
"
Ip jv^u <
92. O, gaybt ve görülen her eyi bilendir. Allah onlarn ortak ko-
masndan çok yücedir.
Tefsir
îbn Cüzey, ‘'Eer göklerde ve yerde Allah'tan baka ilâhlar olsayd, onla-
rn nizam bozulurdu " (Enbiyâ 21/22) âyetinin tefsirinde demitir ki:
Devamndaki âyette öyle buyruluyor “O, gayb ve görülen her eyi bi-
lendir. "Yani Allah, gizli ve açk olan bilir. Yahut Allah, kâinatn zâhirinden
görünen her eyi bildii gibi, onun içinde bulunan ve insanlara gizli olan
dier her eyi de bilir. “Allah onlarn kendisine ortak kotuu putlardan ve
dier eylerden çok yücedir. " üphesiz Allah Teâlâ'nn ilâhlkta ve her eyi
kaplayan ilminde tek olmas, CYnun, bir orta olmasndan yüce ve uzak
olmasn gerektirmektedir. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
mam Kueyri demitir ki: "ki kii arasnda paylalan bütün ilerin
nizam bozulur ve iki kiinin elinde güzel bir terbiye gerçeklemez." 29 '
sfatyla tecelli ettiinde, o varlk sanki yok gibi olur. Allah Teâlâ bütün
,2v2
vehim ve iaretlerden uzakbr .'
93-94. De ki: "Ey Rabbim! Onlara vaat edilen azabt bana göstere-
ceksen, beni o zalim topluluun içinde bulundurma."
95. Bizim onlara vaat ettiimiz azabt sana göstermeye elbette gü-
cümüz yeter.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "De ki: Ey Rabbim ! Onlara vaat edilen
lcm] nefsini krp zelil etmesi için böyle dua etmesini emretti.
öyle de denilmitir: Kâfirlerin uursuzluu bazan kendilerinin d-
ndaki kimseleri de sarar. u âyette bildirildii gibi:
Cüz: 18 23. MÜ’MNÛN SÛRES 93-100 355
r hepinize dokunur)" (Enfâl 8/25). Bunun için onlara gelecek azap ve âfetin
bize dokunmamas için Allah'a snmamz gerekir.
Rivayet edildiine göre Hasan- Basrî öyle demitir: "Allah Teâlâ
Hz. Peygamber'e [saltaiiahu aleyhi vesellem), ümmeti içinde bir cezalandrma
olacan haber verdi, fakat kendisine onun vaktini bildirmedi, bunun
için ona bu duay yapmasn emretti."^’
"
Cenâb- Hak devamndaki âyette öyle buyurmaktadr: Bizim on-
lara vaat ettiimiz azab sana göstermeye gücümüz yeter" Fakat biz,
elbette
"Sen, kötülüü, en güzel ekilde sav. " Yani sana kar yaplan kötü bir
davran davran ile gider. Bu güzel davran, o kimseyi af-
güzel bir
fetmek ve ona güzelce karlk vermektir; fakat bu yapt, dininin hafife
alnmasna ve kendisini küçük düürmeye götürmem elidir.
etmek gibi ileri sürdükleri aslsz iddialar çok iyi biliriz." Yahut seni, sihir-
hu aleyhi vescllem] için bir teselli, bütün ilerini Allah Teâlâ'ya havale etme-
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Rabbim ! Onlarn benim ya-
lemeye devam edip dururlar. “Nihayet onlardan birine ölüm gelir." Yani
onlar, ölene kadar mürik olarak devam ederler. Onlara, geri çevrilmesi
"
Rabbim ! Beni dünyaya geri gönder de terkettiim imana girip salih bir
amel yapaym." Yahut terkettiim dünyada salih bir amel yapaym. Çün-
kü o, dünyay terkedip ahirete göçmütür.
edilmitir:
,,2%
'Beni geri döndürün de salih bir amel yapaym' der .
Müfessir Kurtubf demitir ki: "ölüm annda geri dönme istei, sa-
295 Katâde b. Diâme es-Sedûsî el-Basrf (v. 117/735), Abdullah b. Mesud'un Iradyallahu anh]
Âyet öyle devam ediyor: “Hayr! Onun için asla dünyaya geri
dönü yoktur." Bu ifade, onun geri dönü isteine bir ret olup bunun
imkânsz olduunu bildirmektedir.
“Onun/ Beni geri döndürün de salih bir amel yapaym' sözü, sadece,
onun söyledii, hakikati olmayan, bo ve faydasz bir sözden ibarettir ; çün-
kü onun olmas mümkün deildir."
298 Burada geçen Hitye sahibi, îbn Acibe' nin tarikat silsilesindeki eyhlerden Abdurrahman-
Fâsfdir (v. 1039/1626). Hâiye, Celâleyn Tefsiri üzerine yaplm olup tbn Acibe' nin tefsi-
rinde kulland temel kaynaklarndan biridir (Mütercim).
Cüz : 18 23. MÜ'M NÛN SÜR ESt 93 -100 359
der ki:
"
Bir hadiste öyle buyrulmutur: Sizden her biri , ölüm atmda muhak-
kak piman olacak. Ölen kimse iyi biri ise , 'Keke iyiliimi biraz daha artr-
saydm' diye piman olur; kötü biri ise. ' Keke tövbe etseydim günahtan elimi
,
299 Ayn konuda biraz daha uzunca bir hadis için bk. Tirmizî, Zühd, 58 (nr. 2403).
360 23. MÜ'VINÛN SÛRES 101-105 Cüz: 18
"Hayrl söz ve ilerle öne geçmeye bak öne. Nefsini, hayrda geri
badet ehlinden biri, evinde bir kabir kazmt. Yats namazm kln-
ca onun içine girer, " Dedi ki: Rabbim, beni dünyaya geri gönder de salih bir
105. Allah onlara, "Âyetlerim size okunuyordu, siz ise onlar ya-
lanlyordunuz deil mi?" der.
Tefsir
"O gün, aralarnda kendilerine fayda veren bir nesep ba kalmaz ."
Çünkü yaanan eylerden kaynaklanan dehetten dolay aralarndaki
birbirlerine acma ve efkat duygusu yok olup gider. Öyle ki insan kar-
Âyet öyle bitiyor: "Birbirlerini soramazlar da. "O anda, herkes kendisi
ile megul olduundan birbirlerinin halini soramazlar. Allah Teâlâ'nn,
"Birbirlerine yönelip (hesap) sorarlar" (Sâffât 37/27) âyeti, bu âyetle çelimez.
Çünkü onlann, sükût edip bir ey konumamalar sûra ikinci kez üflen-
menin bandadr; birbirleriyle konumalar ise daha sonradr. Zira k-
yamet gününde deiik durumlar vardr. Bir durumda halk aknlk
içinde kalp birbirlerine hiçbir ey soramazlar; dier bir durumda ise
aylp kendilerine gelirler, birbirlerine yönelip sorarlar.
tbn Abbas (radyallahu anh) demitir ki: Bu âyette kastedilen birinci sûra
üflemedir. Sûra üflenince insanlar dehetinden kendinden geçip baylr.
Âyette geçtii gibi, "Ogün, aralarnda bir nesep ba kalmaz ve birbirlerini
"
soramazlar da. " Sonra âyette geçtii gibi, Sûra dier bir kez üfürülür; o
anda onlar ayaa kalkp saa sola baknrlar " (Zümer 39/68). O zaman, dier
"
âyette belirtildii gibi, Birbirlerine yönelip sorarlar (Sâffât 37/27). Bunu
301
Sa'lebî nakletmitir.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: ar Artk kimin tartlar
gelirse, yani geçerli iman ve salih amellerden oluan iyilik tartlan ar
" Kimin tartlan hafif gelirse, yani kimin tartlacak geçerli bir iman ve
salih bir ameli yoksa o kâfirdir. u âyet bunu gösteriyor:
"O kâfirler için kyamet gününde bir tart kurmayz" (Kehf 18/105). Bu
konudaki açklama orada geçti.
A •
"
Ayet öyle devam ediyor: ite onlar gerçekten kendilerini ziyana
,
"Rabbim, dünya fâni oldu, ben onlara nereden neyi vereyim?" der.
301 Salebi. cl-Kcf v'l-Beyân. 4/335-336; ayrca bk. SuyÛtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, 6/117.
302 Taberî, Câmiu’l-Beyârt, 17/113; Sa'lebî, el-Kef r'l-Beyân, 4/336; Süyûlî, ed-Dürrü'l-
Mensur, 6/117.
,
ve onlar orada dudaklar sarkm çirkin bir vaziyette kalrlar." Ate onlarn
bütün vücutlarn yakt halde, yüzün özel olarak dile getirilmesi onun
en erefli âza olmasndandr. Onlarn yüzleri, atein iddetli hararetin-
den dolay çok çirkin bir hal alr. Bu durum, dudaklarn yukar ve aa
sarkp dilerin srtr vaziyette ortaya çkmasdr. Hz. Peygamber'e [sallal-
lahu aleyhi vesellem) bu âyetteki durum sorulunca, öyle buyurmutur:
"Ate, yüzlerini kzartr, üst dudak soyulup yukar doru toplanr, öyle
ki ban ortasna kadar gelir. Alt dudak ise sarkp göbee kadar iner. w "-
çilmeyle oluan bir badr; ârifler artan yere, onun dnda hiçbir eyle
303 Sa'leb, el-Kef v'l-Beyân, 4/337; Ti rmizî. Cehennem, 5; Ahmed, Müsted, 3/88.
304 Hâkim Ebu Abdullah Muhammed b. Ali b. Haan (v. 320/932), velilik ve ta-
el-Tirmizi,
savvuf alanndaki eserleriyle tannan veli, muhaddis, kelâma, hikmet sahibi bir zattr.
Dinin hikmet yönünü geni ölçüde aratrd ve bu alanda eserler yazd için "Hakim"
diye anlmtr. Onun. Halmü'l-Evliyâ, Hela -eria. Neâdirü'l-Usûl. Beyânu ’I-Fark beyne 's-
Sartr ve'l-Kalb vc'I-Fuâd ve'l-Lüb, Hakkatü'l-Âdcmiyyin, cl-Menhiyyât, Ilmü'l-Evliyâ adl
eserleri mehurdur A'lâm'n-NüMâ, 8/439-442; Sübkî, Tabakâtü'-
(bk_ Zehebî. Siyer ü
"Onlar, deiik kabilelerden srf Allah’n zikri ve sevgisi üzere bir araya
306
gelmi kimselerdir ."
306 Bu konuda benzer bir hadis için bk. Ebû Davud, Büyü', 75. Bu konudaki deiik hadisler
için bk. Silyûtf, ed-Dürrü 1-Mensûr, 4/370-373.
J "
Cehennemliklerin Cevab
Cenâb- Hak sonra, cehennemliklerin cevabinden bahsederek öyle
buyurdu:
ü I
©0 ' U-i
'
i ÛJ- J Ü
y
I
S 541 U> ^ -
li lî lî jlî ISL.
" '
^
^
\
^ ^ ^. J J
1145
I
âjJyÇSâl^ j- otf
JI e 3^ ^ fP
j ' ^ © 04^
1
"
107. Rabbimiz ! Bizi buradan çkar. Eer (tekrar inkâr ve isyana)
dönersek, üphesiz biz zalim kimseleriz
108. Allah dedi ki: " Susup kaln orada, artk benimle konuma-
!"
yn
109."Kullarmdan bir grup, 'Rabbimiz! Biz iman ettik, bizi bala,
bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayrlsstn' diyordu."
110. "Siz ise onlarla alay ettiniz. Öyle ki onlarla uramanz size
benim zikrimi unutturdu; sizler onlara gülüp duruyordunuz."
113. Onlar, "Bir gün ya da bir günden daha az bir süre kaldk; he-
sap imkân olanlara sor" dediler.
114. Allah öyle dedi: "Çok az bir zaman kaldnz. Keke bilmi
olsaydnz."
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Cehennemlikler dediler ki: Rabbimiz!
Azgnlmz bize galip geldi." Yani bizim kendi kötü irademizle tercih
ettiimiz bedbahtlk hali bizi tamamen sard, böylece yaptmz kötü
amellerle cehennemlik olduk.
"
Cehennemlikler sonra öyle dediler: Rabbimiz ! Bizi buradan çkar.
Eer tekrar inkâr ve isyana dönersek üphesiz biz zalim kimseleriz." Yani
,
kaln orada." Atete zelil ve alçak bir halde susup kaln, köpeklerin sinip
kalmas gibi orada kaln. "Ateten çkmak ve dünyaya dönmek isteye-
l"
rek benimle konumayn Yahut sizden azabn kalkmas için benimle ko-
numayn; o sizden kaldrlmaz ve hafifletilmez.
Rivayet edildiine göre bu, onlarn konutuklar son sözdür. Artk
bundan sonra, horultu ve iniltiden baka bir konuma yoktur. Onlar
köpek ulumas gibi sesler çkarrlar, sözlerini kendileri anlamad gibi
iiten tarafndan da bir ey anlalmaz.
' Bir gün ya da bir günden daha az bir süre kaldk dediler ." Onlar, ce-
'
" Hesap yapma imkân olanlar sor." Yani saymasn bilen ve buna
imkân bulan kimselere sor; u anda bamza gelen iddetli azap bizi
saymaktan ve hesap yapmaktan uzak tutmaktadr.
"Allah Teâlâ veya melek, onlarn sözlerini tasdik ederek öyle dedi:
Çok az bir zaman kaldnz." Yani dünyada sadece ksa bir süre kaldnz
yahut daha sonrasna nisbetle çok az kaldnz.
Bu, Hak Teâlâ'nn hesaplamasdr. Onlara der ki: Velilerimden bir grup
beni methedip sena ederlerdi; beni överek ve methederek anlatrlard.
Siz ise onlar alaya aldnz. Bugün onlara mükâfatlarn] vereceim, siz-
ki: unu iyi bil: Kulun ömrü bittiinde, dünyann bütün günleri ksa
gelir, ölen insann gözünde tek bir gün ve günün bir ksm kadar olur.
Eer kul, ölümden sonra rahata ularsa dünyadaki yorgunluk günlerini
unutur, ondan uzaklar, hepsi görülen kark rüyalar gibi olur. ayet
ölen kul, ölümünden sonra yorgunluk ve sknt içine düerse dünyada-
ki bütün rahatln unutur, hepsi bir rüya gibi olur.
olup gider; çünkü kyamet gününde kâfirler için hiç bitmeyen can yakc
azaplar vardr."
116. Gerçek mülk sahibi olan Allah yücedir. O'ndan baka hiçbir
baka bir ilâha taparsa onun hesab sadece Rabb'i katindadr. üphe-
siz kâfirler kurtulua eremezler.
Tefsir
zalandmnz.
"O, gerçek mülk sahibidir." O, yoktan var etme, var olan yok etme,
diriltme, öldürme, azap etme, mükâfat verme yönüyle, her yönden mül-
olduu bir sultandr. O'nun dndaki
kiyet ve hâkimiyetin kendisine ait
her ey, O'nun mülkü olup lâhî hükmü altnda boyun emitir.
olduu eyleri din diye kabul etmenin ne derece yanl olduunu siz
düünün!
"
Âyetin devam öyledir: Onun hesab sadece Rabb'i katindadr Al-
"Deki: Rabbim! Beni bala, bana merhamet et; sen merhamet edenlerin
en hayrlssn!”
" Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki eer yaknen inanan bir mü-
min onlar bir daa okusa da yerinden oynard " w buyurdu.
"Ben bilinmeyen bir hazine idim ; bilinmeyi istedim, bunun için insanlar
yarattm. Böylece onlara kendimi tanttm; onlar benimle beni tanm oldu-
lar. "
Allah ile birlikte bakasna ibadete raz oldu. Müriklerin, Biz o putlara
sadece bizi Allah'a yaklatrsnlar diye ibadet ediyoruz' (Zümer39/3) sözleri,
ve selâm etsin.
312 Nesâî, Sârik, 7 (nr. 4920). Ayn söz, hadis olarak da gelmitir bk. bn Mâce, Hudüd, 3 (nr.
2537, 2538); Nesâ, Sârik, 7 (nr. 4919).
376 24. NÛR SÛRES 1-2 Cüz: 18
biri de zina idi. Onlann, kötü yollarda kullandklar câriyeleri vard; onla-
ra zina yaptrp bu yolla elde ettikleri kazançlarn yiyorlard. Allah Teâlâ,
313 Hâkim, Müstedrek, 2/396; Beyhakî, abU’l-mân, nr. 2453; Heysemî, ez-Zevâid, 4/93.
Cü2: 18 24. N'ûR SÛRES 1-2 377
Zinann Cezas
öyle buyurdu:
•
Wi;i oU 14 -i LiUüyl I'jjJ.
jU l
j^\j @ jj^s» j5
o*U5 ; =;4=» oi ^ lib u* ; ^3 siU
C
5 > tl " î '«M I
" >*\\* *. "
Bismillahirrahmânirrahîm.
2. Zina eden kadn ve zina eden erkekten her birine yüzer denek
vurun. Allah'a ve ahiret gününe inanyorsanz , Allah'n dini konu-
sunda onlara kar sizi bir acma duygusu sarmasn. Müminlerden bir
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Bu bizim indirdiimiz ve içindeki hü-
,
Âyet öyle devam ediyon "Onda, düünüp öüt almanz için apaçk
âyetler, hükme delaleti apaçk deliller indirdik ." Onlarn manaya deil,
hükme delil olular apaçktr. Çünkü mana yönüyle bu sûrenin âyetleri,
dier sûrelerin âyetleri gibidir. Bu âyetler, zaten indirilen sûrenin içinde
"
iken, onlar için ayrca indirdik " denmesi, onlann içerdii hükümlerin
önemini bildirmek ve onlann deerini yüceltmek içindir. Benzer bir du-
rum u âyetlerde de mevcuttur: Allah Teâlâ Hz. Hûd ve kavmi hakkn-
da önce,
"Biz Hüd'u ve onunla birlikte iman edenleri kurtardk " (Hûd u/58) bu-
"
yurdu. Peinden tekrar, Onlar iddetli bir azaptan kurtardk" buyurdu.
Âyet öyle bitiyor: “Buttu öüt almanz için yaptk." Yani onlan, üze-
rinde düünüp öüt alarak hükümlerini uygulamanz gerektirecek bir
durum meydana geldiinde, gereince amel etmeniz için indirdik.
" Zina eden kadn ve zina eden erkekten her birine yüzer denek vurun .
eden evlilere ise Hz. Peygamber Isaiiallahu aleyhi veseiiem] recm (talanarak
öldürülme) cezasn uygulamtr. Mâiz ve dierlerine uygulad gibi.
Hz. Ali'nin öyle dedii rivayet edilmitir: "Ben zina eden (bekâr)
kadn ve erkee Allah'n kitabna göre yüz sopa cezas verdim; evli olan-
lara ise Allah Resûlü'nün sünnetine uyarak recm cezas uyguladm."
ibretlik bir ceza olarak onlar muhakkak recmedin ( talayarak öldürün). Allah
azizdir, hakimdir .
315 Hadis için bk. Buhâri, ehâdât 8, Sulh, 5; Müslim, Hudud, 12; Ebû Davud, Hudûd, 23;
Tirmizî, Hudûd, 8; Nesâî, Kadâ, 22.
"
Ayet öyle devam ediyor: Allah'a ve ahiret gününe inanyorsanz,
Allah’n dini konusunda onlara kar sizi biracma duygusu sarmasn ." Yani
Allah'n taatinde ve snrlarn belirledii cezalan uygulamada kalbi-
nizde bir anma ve yufkalk olmasn. Mana udur: Müminlerin yapmas
gereken ey, Allah'n dinini uygulama konusunda tavizsiz olmalan ve
gevek davranmamalandr. Böyle olmallar ki Allah'n hududunu (be-
lirledii cezalan uygulamay) yerine getirsinler.
"
Allah'a ve ahiret gününe inanyorsanz" denmesi, onlan heyecanlan-
drmak, Allah için kzma duygularm hareket geçirmek, dini uygulama
adna gayrete getirmektir. Gerçekten iman, Allah'n taatinde ciddi olmay
ve hükümlerini uygulamada büyük gayret göstermeyi gerektirmektedir.
"
Ebû Miclez'e, Allah’n dini konusunda onlara kar sizi bir acma duy-
gusu sarmasn " âyeti hakknda, "Vallahi bizler bir adama sopa vurulma-
sna veya elinin kesilmesine kar merhamete gelip acyoruz" denilince
öyle demitir:
vur, vurularn hafif olsun" dedi. Kendisine, Allah’n dini konusunda on-
lara kar sizi bir acma tutmasn’ âyeti, onlara anmayn" diyor denilince,
îbn Ömer,
317 bk. Taberf, Câmiu'l-Beyân, 17/ 141 (Riyad 2003); Süyûtî, ed-Durrü'l-Mensûr, 6/ 125.
Cüz: 18 24. NÛR SÜRES 1-2 381
318 Taberi, Câmi'l-Beyân, 17/141; Sa'lebî, el-Kef vt'l-Beyân, 4/344; Süytitî, cd-Dümi'l-
Mensûr, 6/125.
382 JA NÛR SÛRES 1-2 Cüz: 18
" Betiden sonra erkeklere, kadnlardan daha büyük bir fitne (imtihan se-
bebi) brakmadm. ",19
"Ey insanlar, zinadan saknn; üphesiz onda alt âfet vardr. Bunlarn
üçü dünyada, üçü ahirette gerçekleir. Dünyada olanlar unlardr: Zina, insa-
nn heybetini (vakar ve saygnln) giderir, fakirlik getirir, ömrü ksaltr ( onu
bereketsiz ve hayrsz hale getirir). Ahitteki âfetleri unlardr: Allah'n gazabn
n2°
çeker, kötü hesaba düürür ve cehennemde ebedî kalmaya sebep olur. '
çekerler. "
321
den çkan pis kokudan dolay eziyet
Hz. Enes'ten (radyaliahu anh J gelen bir hadiste, Hz. Peygamber (sallalla-
319 Buhârî. Nikâh. 17; Müslim, Rikak. 97; Tirmizt Edeb, 31 tbn Mâce, Filen, 19.
320 Sa'lebî, el-Kef ve'l-Beyân, 4/345; Ebü Nuaym, HüyetU'-Evliyâ, 4/ 1 19 (Beyrut 2000); Ali el-
Müttakl, Kenzii'l-Ummâl, nr. 13022; Kurtubî, cl-Câmi’ li-Ahkâmi'l-Kur dn, 12/154 (Beyrut
1998). Zinann dört âfetini bildiren bir hadis için bk. Heysemî, ez-Z evâid, 6/254.
321 Bezzâr, Kefü'l-Eslâr, nr. 1548; Heysemî, ez-Ze>âd, 6/255; Münzirî, et-Tertfb, nr. 3538.
Cüz: 18 24. NÛR SÛRES 1-2 383
" Ümmetimin amelleri her cuma (hafta) iki defa bana arzedilip gösterilir.
tm. Hac yapanlar, bir zaman sonra da olsa zengin ederim. Zina eden
kimseyi ise bir zaman sonra da olsa fakir düürürüm."
bn Rüd demitir ki: "irkten sonra, zinadan daha çirkin bir günah
yoktur; çünkü onunla eref çinenmi olur ve nesepler birbirine kar-
r. Kim günaha samimi olarak tövbe ederse Allah onun tövbesini kabul
eder."
Allah Teâlâ'nn, "Zina eden kadn ve erkee kar Allah'n dininde (em-
redilen cezay uygularken) sizi bir acma duygusu kaplamasn" âyeti hak-
knda mam Gazâlî Irahmetullahi alevh], hyâü Ulûmi'd-Dîn adl eserinde
demitir ki:
322 Sa'lebî, el-K£$f v'l-Btyât, 4/345; Ebû \uaym, Hilyeti l-Evliyâ, 6/193; Ali el-Müttakî,
Kenzü'l-Ummdl. nr. 13619.
323 Vehb b. Münebbih, Ebû Abdullah (v. 110/728), aslen ranl olup lâbitnin ileri gelen
âlimlerindendir. Zühd ve takvasyla mehurdur. Isriiloullan'yla ilgili rivayetleri nak-
ledenlerin banda gelir. Buhiri, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Nesâî gibi muhaddislerin
kendisinden hadis naklettii hadis râvilen arasndadr.
3. Zina eden erkek sadece, zina eden veya Allah'a ortak koan bir
kadnla evlenir. Zina eden bir kadnla da sadece zina eden veya Allah'a
ortak koan bir erkek evlenir. Bu, müminlere haram klnmtr.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Zina eden erkek sadece, zina eden veya
Allah'a ortak koan bir kadnla evlenir. Zina eden bir kadnla da sadece zina
eden veya Allah'a ortak koan bir erkek evlenir.
Zina eden kötü tabiatl kimse, sadece kendisi gibi zina yapan kötü
tabiatl bir kadna ve mürik bir kadna rabet eder. Zina yapan düük
tabiatl bir kadna da sadece kendisi gibi fâsk veya mürikler rabet
eder. Bu, o günkü Arap toplumunda allp yaygn olan bir duruma
göre verilmi bir hükümdür. Allah Teâlâ müminleri, zinaya düen ka-
dnlarla zina etmekten sakndrdktan sonra, onlarla evlenmekten de sa-
kndrd. Çünkü zina, çirkinlikte irke denk bir günahtr. man da iffet
ve haramdan korumakla birlikte bulunan bir haslettir. Bu âyet, ‘'Kötü
tabiatl erkekler, kötü tabiatl kadnlara layktr (Nûr 24/26) âyeti gibidir.
lerinden bazsnn hiçbir mal ve ailesi yoktu. Medine'de ise zina ile
duunu söylemitir. Buna göre mana öyle olur: Zina eden erkek, sa-
dece kendisi gibi zina eden kadnla zina eder. Bu görü, doruluktan
uzaktr, hatta bâtldr.
327 Taberî, Câmul-Beyin, 17/149-150; Sa'lebi, d-Ketfve'l-Beydn, 4/345 (Beyrut 2004); Süyûtî,
ed-Durrü'l-Mensûr, 6/127.
Âyetin ilk ksmnn manas udur: Zina eden bir erkek, iffetli ka-
dnlara rabet etmez, o sadece günahkâr kadnlara rabet eder. Âyetin
ikinci ksmnn manas udur: Zina eden bir kadna iffetli kimseler
ise
rabet etmez, fakat zina eden kimseler rabet eder. Bunlar, birbirinden
farkl manalardr.
Bu âyette, zina eden erkek önce dile getirildi; yüz sopa vurulmasn
emreden önceki âyette ise önce zina eden kadn dile getirildi. Bunun
sebebi udur: Önceki âyet, zina eden kimselerin iledikleri cinayete ve-
rilecek ceza için dile getirildi. Bu ite kadn, temel sebeptir ve bu cinayet
ondan balamaktadr. Bu âyette ise zina eden kadnlarla evlenmeden
bahsedilmektedir; bu ite erkek asl olduu için önce o söylendi.
lamndadr.
Sohbetin, yapan veya dinleyen herkeste bir tesiri vardr. erefli in-
sanlarn sohbetiyle eref elde edilir; rezil insanlarn sohbetiyle insan, de-
erini düürecek durumlarla yüz yüze gelir. Bu konuda bir tanesi öyle
demitir:
görülürsün."
Demek ki kii, samimi dostunun hali ve yolu üzeredir. Kim, bir hali
elde etmise kendisiyle birlikte bulunanlar muhakkak ondan bir ey alr-
lar. Hüküm, duruma göredir. Eer insandaki nur kuvvetliyse
galip olan
zulmete (karanla) galip gelir. ayet zulmet hali kuvvetliyse nura galip
gelir ve onu da zulmete çevirir. Cenâb- Hak, bunun için zinaya dümü
kadnlarla evlenmeyi yasaklad; çünkü koca her ne kadar nur sahibi biri
olsa da damar huyunu çeker; kadnda huy haline gelmi ahlâk, çocuk-
larna da geçer. Çok az hariç, genelde, zina eden kimselerin çocuklar
zinaya meyleder; iffetli kimselerin çocuklar da iffetli olur. Âyette belir-
"
tildii gibi, Temiz toprak, Rabb'itin izniyle ho bitkiler çkarr; çorak arazi
ise sadece ie yaramaz eyler bitirir" (A rSf 7/58).
"
Resûlullah Miaiiahu aleyhi vesellem] bir hadisinde, Çöplükte yetien
yeillikten saknn!" buyurdu. Oradakiler, "Çöplükte yetien yeillik ne-
dir?" diye sorduklarnda, Hz. Peygamber [sallaliahu aleyhi vesellem], "Kötü
bir çevrede doup yetien güzel kadndr " buyurdu .
330
331 lbnü's-Sikkît, Ebû Yusuf Yakub b. shak es-Sikkt (v. 244 / 858), Arap dili âlimi ve edip bir
zattr. Dil, edebiyat ve iir konularnda birçok derleme ve erhleri vardr (bk. Nasuhi Ünal
Karaarslan, bnü's-Sikklt", DM, 21/210).
388 _ _ 24. NÛR SÛRESU-5 Cüz: 18
temiz olan kadndr. Böyle yapar ki ondan gelen nesil de temiz olsun.
Bir hadiste öyle buyrulmutur:
Cenâb- Hak, bundan sonra, temiz ve iffetli bir kadna zina iftiras
4. Namuslu kadnlara zina iftiras atp sonra (bunu ispat için) dört
Tefsir
332 Ibn Mâce, Nikâh, 46; Hâkim, MUsledrek, 2/ 163; Beyhakî, es-Siinenul-Kübrâ. 7/133; Süyûtî,
atp sonra onlarn bunu yaptna ahitlik edecek dört ahit getiremeyenle-
re, yalan ve iftiralarn ortaya çkarmak için seksen denek vurun."
dirmektedir:
birine zina iftirasmda bulunan köleye de ceza olarak krk sopa vurulur.
"
Âyet öyle devam ediyor: Bundan sonra onlarn ahitliini asla ka-
bul etmeyin." Bunu onlan bu tür ilerden sakndrmak için yapn. Onla-
nn ahitliklerinin kabul edilmeyii kalplerine, sopa ise bedenlerine aa
çektirir. Bu kimse, iftira att kimseye diliyle eziyet verdi; bunun için.
390 24 NÛR SÛRES 4-5 Cüz: H
Âyet öyle bitiyor: "Onlar gerçekten /ask kimselerdir ." Bu, onlara ve-
rilen cezadan ayr bir hükümdür. O, iftira eden kimsenin Allah katn-
daki halini anlatmaktadr. Yani onlar, haklarnda fâsk hükmü verilmi,
taatten çkm, haddi am kimselerdir. Bakas deil ama onlar, kendi-
lerine fâsk isminin verümesini hak etmilerdir.
Dier bir görüe göre buradaki istisna, önceki âyette geçen, "Onla-
rn ahitliini ebediyen kabul etmeyin" ksmna aittir. O kimse, yapt i-
ten tövbe edip halini düzeltirse bütün ahitlikleri kabul edilir; çünkü bu
durumda ondan fâsk vasf kalkar. Âyetteki "ebediyen" ifadesi, hiçbir
zaman manasnda deil, o kimse fâsk vasfnda kald sürece demektir.
Onun yapt tövbe ile bu vasf son bulur. îmam afiî ve ashab bu gö-
rütedir. O ayn zamanda a'bî, Mesrûk, îbn Cübeyr, Atâ ve Süleyman
b. Yesâr'n görüüdür.
Cüz: 18 24 NÛR SÛRES 4-5 391
halde yaamak istiyorsan, diline sahip ol; onunla hiç kimsenin gizli ve
mahrem halinden bahsetme. Sende de birtakm gizlenecek hal ve du-
rumlar mevcuttur. nsanlarda ise senin kusurlann yayacak pek çok dil
vardr (Onlarn diline dümeye gör, seni âleme rezil ederler). Gözlerin
bir kusur görünce onlara de ki: "Ey gözlerim, bakasnn aybna bakma,
insanlarda da (endeki kusurlar görecek) pek çok göz vardr." nsanlar-
la güzel geçin, haddi aan kimseden uzakla ve onu terket; fakat bunu
en güzel ekilde yap!"
fclîiS i 141
J? V.
di Âl vliy Jl L-UJlS © jsîalül t
£1 <Lt, 0ISI4S
£ jl
olSl+i £jî JI4J 01 OIJb I4Ü l&jj ©
^Ql?jll^jLpÂlyÂfcJlll^UÎlj©jrtâ^3l jj^l ÂL
> S 1 -• /
® f*f> 3> I
Tef9r
zay düürür."
rifte belirtildii gibi /33 kadnlar çok lanet okurlar. Dilleri lanet okumaya
çokça alt ve kalplerinden onun etkisi kalmad için, çou kez lânet
okumaya cüret ederler. Allah Teâlâ, onlan yalan yeminden sakndrmak
için, onlar hakknda lâhî gazabndan bahsetti.
Ebû Hanife demitir ki: "Hâkim, kadn ile kocann bâin (evlenmek
için yeniden nikâh gerektiren kesin) bir boamayla aynlmasna hükme-
333 lgili hadis için bk. Buhârî, Hayz, 6; Müslim, mân, 132; Tirmiz, Zekât, 12.
olunca, Hz. Peygamber [sallallahu aleyhi vesellem| minbere çkarak onu müs-
lümanlara okudu. Orada bulunan Âsim b. Adî el-Ensârî iradayallahu anh;
ayaa kalkarak,
''Allah beni size feda etsin; bir adam, bir adam hanmyla zina ha-
linde birlikte bulsa, tek bana gördüünü gelip haber verse, kendisine
zina iftiras suçundan dolay seksen sopa vuruluyor, müslümanlar ona
'fâsk' ismini veriyor, ayrca onun ahitlii de kabul edilmiyor. O anda
nasl ahit bulacaz? Biz olaya ahit aramaya gitsek, gelene kadar adam
iini bitirip gider. Eer o anda klcn çekip adam öldürse kendisine
ksas uygulanp öldürülür. Allahm, sen bize bir yol aç" dedi ve mescid-
den çkt. Kendisini yolda Hilâl b. Ümeyye karlad. Karlayan kimse-
nin Uveymir olduu da söylenmitir. Âsim, Hilâl b. Ümeyye' ye,
336 bk. Sa'lebi, el-Kef v'l-B*ydn, 4 / 350; BuhAri, Tefsîru Sûre (24), 3; Müslim, Liân, 1.
»
Âyette sanki öyle deniyor: Eer Allah Teâlâ'nn size ihsan ve rah-
meti olmasayd, ayrca Cenâb- Hak tövbeleri son derece kabul eden,
likte iftira cezas uygulanr, kadn öldürülür yahut bunun dnda baka
cezalar gelirdi.
si kemale erince, Allah'n srlarndan bir srra dönüür; artk böyle bir
nefse sahip olan kâmil insana bir noksanlk iftirasnda bulunmak helâl
Tefsir
bir gruptur .
" O, yalanlarn ve iftiralarn en büyüüdür.
Bu olay udur:
Hz. Resûlullah [saiiaiiahu aleyhi veseUemJ, bir sefere çkmak istedii za-
man hanmlar arasnda kura çekerdi; kura hangisine çkarsa onu yann-
da götürürdü. Hz. Âie [radyallahu anhâ] demitir ki:
Hz. Âie [radyallahu anhâj sözüne öyle devam ediyor: "Kura bana
çkt; bunun üzerine Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem) ile birlikte sefere
ben çktm. Bu olay, örtü âyetinin inmesinden sonra oldu. Beni bir hev-
338 Mustalik. Huzâa kabilesine bal bir koldur; Müreysf ise Huzia kabilesine ait bir su kay-
A
Ayet öyle devam ediyor: “O iftiray atanlar sizden bir gruptur .
" Yani
sizin airetinizdendir. Âyette geçen ve grup manas verdiimiz "usbe",
on kiiden krk kiiye kadar olan toplulua verilen isimdir. Onlar, mü-
nafklarn ba Abdullah b. Übey, Zeyd b. Rifâa, Mistah b. Üsâse, Ham-
ne bint Cah ve onlara destek verenlerdir. Hassan b. Sâbit'in bu iftiray
ortaya atanlara katlp katlmad konusunda ihtilaf edilmitir.
339 bk. Buhârî. Megâzî. 35. Tefsîn Sûre (24), 6; Müslim, Tevbe, 56; Ahmed, Miisned, 6/194.
398 24. NUR SC'RES 11 Cüz: 18
Mehur olan görüe göre, Hz. Peygamber [sallailahu aleyhi vesellem] Hz.
Âie'ye [radyallahu anhâ] iftira edenlere had cezas uygularken, Abdullah b.
Übeyy'e, kendisini ve kavmini dine sndrmak için ceza uygulamad 140 .
Birmâvî ,
141
Buhârî üzerine yapt haiyede, Ifk Hadisesi'nden çkan
sonuçlan verirken demitir ki: "Bu olayda, hak sözü terkedip dinden ç-
kacandan korkulan kimseler için (gerek görüldüünde) had cezasnn
uygulanmayacana dair bir delil vardr; Hz. Peygamber'in [sallailahu aley-
hi vesellem], bn Selûl'e uygulanacak iftira cezasn uygulamamas gibi."
Âyet öyle devam ediyor: " Onu kendiniz için kötü bir ey sanmayn."
Âyetteki hitap, Hz. Peygamber'e Mlallahu aleyhi veselleml, Hz. Ebû Bekir,
Hz. Âie ve Hz. Safvân'a [radyallahu anhüm] olup iin banda onlara bir
teselli olarak böyle buyrulmutur. Âyet öyle devam ediyor:
vaat edildi, hakknzda güzel zanda bulunanlar için ise sevap müjdelendi.
Yine bu âyetlerde, sdk ile Allah'a yönelme, her an O'na muhtaç olduu-
nu bilme ve Onun dndaki herkesten ümidini kesme vardr.
341 Birmâvî, Ebû Abdullah Muhammed b. Abdüddâim b. Musa el-Askalânî (v. 831/1428),
âfiî fakihi ve hadis âlimidir. BirmkvYnin el-Lâmiu's-Sabihale'l-Câmii's-SaMh adl dört cilt-
lik jerhi yannda daha birçok eseri mevcuttur (bk. M. Esat Khçer, "Birmâvî, Muhammed
b. Abdüddâim", DA, 6/204).
Cüz: 18 24. NÛR SÛRES 11 399
zas vardr ." Yani o kimseye iftiraya dald ve katld ölçüde karlk
vardr. Onlarn bir ksm, atlan iftaraya gülmü, bir ksm iftiray dile
getirmi, bir ksm da dinledii eylere kar sükût edip bir tepki ver-
memiti.
"
Onlardan iftirann
, bam çekerek o günahn büyüünü üstlenen kim-
se için ise, -o, münafklarn ba Abdullah b. Übey'dir- büyük bir azap
vardr ." Eer o kimse, Abdullah b. Übcy gibi kâfir biri ise kendisine ahi-
rette büyük bir azap vardr; iftiraya katlan mümin biri ise onun azab
dünyadadr. Bu azap, ona verilecek iftira cezas, ahitliklerinin kabul
edilmeyii ve yalanclardan saylmasdr.
tahsis etmek için yapt. Nihayet Hz. Âie [radyallahuanhâl, nimette sadece
Hak Teâlâ'y görecek duruma geldi ve iftiradan uzak olduunu bildiren
âyetler inince,
0j . . i J_1 l liJfcljjlj
V •
13. Bu iftiray ortaya atanlar, iddialarn ispat için dört ahit ge-
tirselerdi ya! Mademki ahit getirmediler, öyle ise onlar, Allah katn-
da yalanclarn tâ kendileridir.
Cüz: 18 24. NÛR SÛRES 12-13 401
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Bu iftiray iittiiniz zaman, iman eden
erkek ve kadnlar, kendileri gibi olan mümin kardeleri hakknda güzel zan
besleyerek, 'Bu, apaçk bir iftiradr' deselerdi ya!"
anhâ] hakknda ortaya atlan iftiray iitince, Allah Resûlü'ne demitir ki:
meyesin diye seni, üzerine sinek konmasndan korudu. Allah seni bun-
dan bile korumuken, böyle bir çirkin ile seni kirletecek kimsenin soh-
betinden nasl korumaz? (Bu konuda lâhî bir uyar gelmediine göre,
Hz Âie [radyallahu anhâ] hakknda ortaya atlan eyler yalandr)."
dnlar, kendileri (gibi olan mümin kardeleri) hakknda güzel zan besleyerek,
344
'Bu, apaçk bir iftiradr " deselerdi ya!' âyeti indi .
diler, öyle ise onlar, Allah'n katnda yani Allah'n hükmünde ve dininde
yalanclarn tâ kendileridir." Onlar tam manasyla yalancdrlar; yalan-
c ismini almay bakalar deil, onlar hak ediyor. En dorusunu Allah
Teâlâ bilir.
uymay küçük görmedii gibi herhangi bir hatada emre aykr davran-
may da küçük görmemektir. üphesiz bir emri yüceltmek, onu emrede-
ni yüceltmekten ileri gelir. Allah Teâlâ, kendi zat için intikam almad
hususlarda, velileri için intikam alr. Özellikle o i, Resûlullah'm [sallal-
lahu aleyhi vesellem| hakkyla ilgili olursa ondan daha çabuk intikam alr.
Bunun için, Hz. Peygamberin (sallallahu aleyhi vesdlem] pâk zevcesine yap-
lan iftira, Allah katnda çok büyük görüldü; bu sebeple Resûl-i Ekrem'e
[sallallahu aleyhi vcsciicmL Ebû Bekir-i Sddk'm ailesine ve ihlâsl müminlere
eziyet veren o iftiraya dalanlar ileri derecede kmad." w
Cenâb- Hak sonraki âyetlerde öyle buyurdu:
dokunurdu!
18. Allah, size âyetleri açklyor. Allah, her eyi hakkyla bilendir,
Tefsir
men azap etmeyip mühlet vermesi ve tövbe edenin tövbesini kabul et-
Bu iftira ise kalpte bulunan bir bilginin dille ifade edilmesi deil sadece
"Ve siz onu önemsiz bir ey sanyordunuz." Siz, Âie [radyallahu anhâ]
tr." Oysa o i Allah katnda öyle büyüktür ki lâhî azab çekme konu-
lah katnda vebali büyük olan bir günah ilemi olmaktan korkuyorum"
dedi.
Size düen ey, böyle bir iftiray iittiiniz anda hemen onu inkâr etme-
nizdir. Bu inkâr geciktii için Cenâb- Hak onlar knad. Bu ite vakit
çok önemli olduu için, Allah Teâlâ önce onu dile getirdi. Mana udur:
Bu iftiray iittiinizde, hemen, "Bunu söylemek bizim için doru deil-
'
"Allahm seni tebih ederiz demek, seni her türlü noksan ve kusur-
dan uzak tutup yüceltiriz, demektir.
Âyet öyle bitiyor: "Bu, çok büyük bir iftiradr, deseydiniz yal" Ken-
disine iftira atlan kimsenin büyüklüünden ve bunun doruluunun
imkânsz olmasndan dolay, böyle bir eyi söylemek çok büyük bir if-
iftirudr" buyurdu. Burada da, "Bu, çok büyük bir iftiradr " buyurdu. Hz.
Âie'yi (radvailahu anhâ] yaplan iftiradan son derece uzak tutmak için, mü-
minlere her iki ekilde söylemelerinin emredilmi olmas mümkündür.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Eer mümin iseniz, bu gibi
eylere bir daha ebediyen dönmeyesiniz diye Allah size öüt veriyor." Yani
böyle bir eye dönmenizi kötü gördüü için Allah size nasihat ediyor.
tür kötü ilerden alkoyar. Bu âyette, insan kötü ilere dönmekten al-
koyacak eye bir tevik, vurgu ve hatrlatma vardr; bu ey, inam her
türlü çirkin iten alkoyan gerçek imandr.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Allah size, öüt alp edep-
lenmeniz için, lâhî hükümleri ve güzel edepleri apaçk bir ekilde göste-
ren âyetleri açklyor." Yani onlar açk ve anlalr bir ekilde indiriyor.
"Allah, her eyi hakkyla bilendir, her iinde hikmet sahibidir. O, yarat-
m olduu mahlûkatn bütün hallerini en iyi bilendir; bütün düzenleme
ve fiillerinde hikmet sahibidir. Bu durumda, Allah Teâlâ'mn kendisini
peygamber olarak seçtii ve bütün halka, onlar Hakk'a irad etmek,
kendilerini maddi-manevi her türlü kirden temizlemek için gönderdii
bir zatn mahremi (ailesi) hakknda söylenen bu iftira nasl gerçek olur?
En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
Cüz: 18 24 NÛR SÛRES 19-20 407
Ij-ÜÎ 'o-iû I
^ î_»-lîîl Ö\ j-j-ÜI S
3j Ihs
y
Jilj ) Lpjjl ^ J_-|!
4,1 ii
I ^ f
V
|
' ^
^.1^;. I
%
x »
*
X
* }
• < V •
/•
^
@
I I I
f
dünya ve ahirette can yakc bir azap vardr. Allah bilir, siz bilmez-
siniz.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: nananlar arasnda kötülüün ve çirkin
ilerin yaylmasn seven , onu isteyen kimseler için dünya ve ahirette can
"
yakc bir azap vardr." Yani son derece çirkin olan ilerin yaylmasn
arzulayan kimseler için bu azap vardr. Bu i, zina iftiras veya bizzat
zinann kendisidir. in yaylmasndan kast, onun haberinin yaylma-
sdr. Mana udur: Çirkin ilerin
yaylmasn seven ve bununla birlikte
onun yaylmasna çalan kimseler için can yakc bir azap vardr.
" Onlar için dünyada elem verici bir azap vardr." Bu azap, onlara iftira
miz olduunu bildiren âyetler inince, babas Hz. Ebû Bekir [radyaliahu
< I
jiü * ULCÜ L % Üti 1
ö\ öylsy VI ljJJ^:3
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Ey iman edenler! eytann admlarna uy-
mayn." Yani yaptnz ve terkettiiniz herhangi bir ite onun yolunda
gitmeyin. Kendisine kötülük edene kzgnlk ve tarafgirlikle iyilii me-
netmek de bu ilere dahildir.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: çinizden dinde fazilet ve
servet sahibi kimseler yaknlarna, fakirlere ve Allah yolumla hicret edenlere,
"
Allah’n sizi balamasn sevmez misiniz?" Öyle ise siz de hatala-
rnzn çokluuyla birlikte, size ve onlara yaplmasn istediiniz eyi
yapn.
Hz. Peygamber Isallallahu aleyhi vesellem], bu âyeti Hz. Ebû Bekir'e Irad-
kam, kin, cimrilik, eli sklk ve bunlann dndaki çirkin ve kötü huylan
346 Buhâri, Tefsru Sûre (24), 5; Müslim, Tevbc, 56; Sa'lebî, el-Kefv'l-Btyân, 4/361-362.
'
Haiye' de34 demitir ki: "Bana öyle gözüktü: 'Eer üzerinizde Allah' n
*'
347 Ebü’l-Abbas Kastn b. Kasm es-Seyyâri (v. 342/953), ilk dönemde yaam zâhid ve â im
sûfîlerinden biridir. Merv ehrindendir (bk. Kueyri, Kueyrî Risâlesi, s. 162 [stanbul: Se-
merkand Yaynlan, 2007|).
348 bk. Rûzbihân- Bakli, Arâisül-Beyân, 3/6 (Beyrut 2008);aynca bk. Süleml, Hakâiku't-Te^lr,
2/42 (Beyrut 2001).
349 Burada geçen Hât/e, îbn Acibe'nin tarikat silsilesindeki eyhlerden Abdurrahman-
Fâsrnin (v. 1039/1626), Celâley» Tefsiri üzerine yapbg Hdjfye' d ir (Mütercim).
Cüz: 18 24. NÛR SÛRESl 21-22 413
\ylni oLajUl ol ö\
^ >
iî i ii f-fc s^ 3 LpJi
0
^*«3? O
'
& ’<rpÂc 3
}*
-cv } l + t i *
y*
^
^ i t\ ^ ti >
yi*’**
350 bk. Rûzbihân- Baklî, Arâisü'l-Bcyân, 3/6.
414 24^ N'ÛR SÛRES^ 23-25 Cüz: 18
25. O gün Allah, onlara hak ettikleri cezalannt tam olarak verir
ve onlar Allah'n apaçk hak olduunu bilirler.
Tefsir
tecrübe etmemitir.
Onlarn bir dier vasf, iman edilmesi gereken her eye hakiki bir
iman ile iman edenlerdir. O öyle bir imandr ki içine onu kartrp bo-
zacak hiçbir ey karmaz.
Rivayet edildiine göre Abdullah b. Abbas [radyallahu anh], onlarn Hz.
Peygamber' in |sallaliahu aleyhi vesellem] hanmlar olduunu söylemitir. 3
’1
"O gün Allah, onlara hak ettikleri cezalarm tam olarak verir/' Yani
yaptklar çirkin ilerine âzalarnn ahitlik ettii o günde Allah, onlarn
hak ettikleri cezalann tam olarak verir. Bu, onlar için sabit olup kaç
mümkün olmayan bir durumdur.
vâcip olduunu bilirler." Çünkü gayb olarak vaat edilen eyler ortaya
çkp üzerlerindeki perde kalkt ve böylece kesin bilgi meydana geldi-
i için bütün üpheler ortadan kalktndan, Cenâb- Hakk'n varlnn
apaçk bir gerçek olduunu bilirler.
Allah Teâlâ, Hz. Âie'ye (radyaUahu anhâ] yaplan iftira üzerinde dur-
duu kadar, Kur'ân- Kerîm'de hiçbir günah üzerinde durmad. Öyle ki
bu olaydan önce ksa olarak bahsetti, sonra geni açklama yapt, pein-
den olayn detayn verdi, sonra olaydan özetle bir daha bahsetti, onu
vurgu içeren ifdelerle dile getirdi, konuyu tekrar etti. Bunlar sadece bü-
yük ve önemli bir i için yaplr.
Hz. Meryem'i [aleyhisselâm], kundakta konuan olu (Hz. sa) ile te-
mize çkartt.
ffet, kalbi, içine hevâ (nefse ait kötü düünceler) girmekten koru-
mak, d azalan da yüce Mevlâ'ya isyan etmekten alkoymaktr.
"Mümin, (kalbi temiz olduu için) hemen aldatlan erefli biridir. Müna-
"354
fk ise hilekâr ve alçak biridir.
leri (Allah' tanmalar), zaruri yani kesin olur. O zaman, nazar ve dü-
üncelerini salam bulurlar; kalpleri tereddüt ve deimeden yana ra-
hat eder, çünkü kalp gözü açlr, ba gözüyle görmeye ihtiyaç brakmaz.
öyle denilmitir: Onlar bu hali, sadece Cenâb- Hak ile (O'nun izni ve
nuru ile) görürler. O zaman onlar, Cenâb- Hak ile, Hak için Hak'la bir-
likte olurlar; Cenâb- Hak onlara tevhidin srlann ve hakikatini gösterir.
354 bk. Ebû Davud, Edeb, 5; Tirmizî, Birr, 41; Hâkim, Milstedrek, 1/43.
^
; ' ; ' J
5
© fi
/=* Sj/j «
3 -^ f-4*
26 Kort tabiatl kadnlar, kötü tabiatl erkeklere, kötü tabiatl
.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Kötü tabiatl kadnlar, kötü tabiatl er-
keklere, kötü tabiatl erkekler de kötü tabiatl kadnlara layktr." Bu, ilâh! bir
kanundur. Allah Teâlâ, herkese layk olduu kimseyi yönlendirir. Kim
kötü tabiatl fâsk biri ise Allah onu, kendi gibi kötü tabiatl fâsk bir
kadnla evlendirir. Kim iffetli temiz tabiatl biri ise Allah ona, kendi gibi
temiz ftratl birini nasip eder. Hak Teâlâ'nn, " Ayn ekilde temiz kadnlar
temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadnlara layktr" âyetinin manas
"
Âyet öyle bitiyor: Onlar için bir balanma vardr; beerin uzak
kalamayaca günahlan varsa affedilmitir ve onlar için ayrca güzel bir
rzk, nimet cennetleri vardr
indi.
rzk vardr. Hayrl ilerde muvaffak olmak sadece yüce Allah'n yard-
myla mümkündür.
357 bk. Sa'lebî, el-Kcf <e'l-Beyân. 4/363; Kurtubî, el-Câmi' li-Ahkâm’l-Kur'ân, 12/195; W esefi,
Medârikü't-Tenztl, 3/206. Biraz farkl ifadelerle bk. Süyûtt ed-Diirrü'l-Mensür. 6/180.
Cüz: 18 24. NÛR SÛRES 27-29
421
fj
6 li © 6^Î5 fjü 6 ^ îiii!
©6ylsî3Uî5>*^s^'Âijf£-J^is5ite*öA;3^ejiJ
29. çinde size ait bir eya olan, oturan bulunmayan evlere girme-
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Ey iman edenler! Kendi evlerinizden ba-
ka evlere, izin alp ev sahiplerine selâm vermeden girmeyin." Yani kendini-
Çüz^lS
422
24_NÛR ÛRESJJ7-29
hissettirmek,
alp selâm vermeden girmeyin. Geldiini
farkettirerek izin
öksürük sesiyle gerçekle-
tebih ve tekbir gibi Allah' açkça zikir veya
diye izin alnr.
ir.Arkasndan, "es-Selâmü aleyküm, girebilir miyim?"
verilirse girer,
Bu durum gerekirse üç defa tekrar edilir. Kendisine izin
karlarsa önce selâm verir; yoksa önce
yoksa geri döner. Ev sahibiyle
izin alr.
içeri girmekten daha hayrldr." Yahut bu, sizin Cahliye devrinde yapt-
nz karlamadan daha hayrldr.
Câhiliye döneminde bir kimse, kendi evinin dndaki bir eve gir-
mek istediinde, "tyi sabahlar veya iyi akamlar" diyerek içeri girerdi;
sellem] gelerek,
"Annemin yanna girerken izin alaym m?" diye sordu, Resûl-i Ek-
rem [sailailahu aleyhi vesellem),
"Onun benden baka hizmet edeni yok; yamna her giriimde izin
"
Âyet öyle bitiyor: Düünüp anlayasnz diye size böyle öüt verili-
358 Taberî, Câmiu'l-Beyân, 17/244-245 (Riyad 2003), Sûyûtf, ed-Dürrü't-Mensûr, 6/220; Mâlik,
Isti'zân, 1.
"
ayet size izin verilmezse içeri girmeyin, izin yetkisi olan biri size
Âyet öyle devam ediyor: "ayet evde birileri bulunur da size, 'Geri
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: "çinde size ait bir eya olan ,
oturan bulunmayan evlere girmenizde herhangi bir güruh yoktur. Yani be-
lirli kimselerin kalmas için tahsis edilmeyen, aksine, darda kalan kim-
24. NOR SÛRES 27-29 -
C-U-Z1LH
.
424
"Yâ Resûlallah, Allah Teâlâ sana, evlere girerken izin alma hakkn-
da âyet indirdi. Bizler ticaretimiz için dükkânlara girip çkyoruz Onlara
359
da sadece izinle mi girelim?" diye sorunca bu âyet indi .
bilir ".
Âyet, bu yerlere bir fesat çkarmak için veya insanlarn avret yer-
lerine bakmak için giren kimseler için bir tehdittir. En dorusunu Allah
Teâlâ bilir.
için daha hayrl olurdu " (Hucurât 48 / 5 ). Buna göre müridler de bir zaruret
j\ U k &7&Ü J5
• •
i- yO 3 V- i' k $
u j
< -i
y y y& 0 y * 'yk $ $ kP
+ J*
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: " Mümin erkeklere söyle, gözlerini haram -
Kadnn yüzü ve elleri avret deildir; sadece bir fitne söz konusu
zaman örtmesi gerekir. Buna göre salih bir insann, ehvetle
olursa o
olmakszn, yabana bir kadnn yüzüne bakmas helâldir.
kadn, mahremi olmayan bir erkekle veya kölesi ile birlikte yemek yiye-
bilir mi?" mam Mâlik bu soruya u cevab vermitir:
"Bunda bir saknca yoktur; öyle ki: Eer o bölgede bir kadnn
yemek yemesi bir örf haline gelmise; bazan ka-
erkeklerle birlikte
dn, kocasyla birlikte yemek yiyen yabana kimselerle beraber yemek
yiyebilir ." 160
Kad lyâz demitir ki: Kadnn yüzünü örtmesi farz deildir; yüzü
örtmek kadn müstehap yahut sünnettir; erkee düen ise gözünü
için
Âyet öyle devam ediyor: "Yine mümin erkeklere söyle rzlarn ko-
rusunlar." Sadece hanmlarna ve câriyelerine kar serbesttirler.
Ben (bn Acibe) derim ki: "mam Mâlik'in mezhebinde, mahrem ka-
dnn açk bacaklarna ve pazularna bakmak haramdr. Kzlarn evde
ayaklan açk bir halde çalmasndan dolay, gözlerini çekmeye güç ye-
tiremiyor ve korunmak mümkün olmuyorsa, o zaman, bunun haram
olmadn söyleyen Hanefîler'in görüüyle amel etsin. Bu görüü ey-
himiz Cenevî30 söyledi.
Âyet öyle devam ediyor: "Bu davran onlar için daha temizdir. Yani
onlar için günah kirinden yahut üpheden daha temiz bir durumdur.
"
Âyet öyle bitiyor: üphesiz Allah onlarn yaptklarndan haberdar-
dr." Bu ifadede hem bir tevik hem de korkutma vardr. Mana udur:
Allah onlann bütün hallerinden ve fiillerinden haberdardr. O Allah,
362 Ebü Abdullah Muhammed el-Cenevî (v. 1200/1786), müfessirimiz bn Acibe' nin kendi-
sinden fkh ve hadis dersleri ald ve kendisi sayesinde tasavvufla tant üstatlann-
dandr(bk. Mustafa Kara, "bn Acibe", DA, 19/294.
428 24. NÛR SÛRES 30-31 Cüz: 18
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Mümin kadnlara da söyle ,
."
gözlerini haramdan çeksinler örtünerek ve zinadan korunarak harama
dümekten saknsnlar; erkeklerin ve kadnlarn baklmas helâl olma-
Kadnlara göre erkein avret yeri, yüzü ve kollan hariç dier yerle-
ridir.Kadnlarn kadnlar için avret yeri ise göbekle diz kapa arasdr.
Buna göre bir kadnn, (bir zaruret yokken) yabana bir erkein yüzü ve
kollan hariç vüadunun dier yerlerine bakmas helâl deildir. Yahut
ehvetle bakmas helâl deildir. Bir görüe göre, ehvetten yana emin
olursa bakmak caizdir. Hz. Âie'nin [radyaJlahu anhâL bir bayram günü
klç kalkan oyunlar sergileyen Habeli erkekleri seyretmesi bu ekilde
yorumlanmtr 30 .
lahu aleyhi veseiiemi, Hz. Fâtma'ya [radyallahu anhâj, bir erkek hizmetçi ge-
tirip hediye etti. Hz. Fâtma'run üzerinde bir elbise vard. Elbise biraz
ksa idi; bana örtse ayaklarna ulamyor, ayak ksmn örtse bana
yetmiyordu. Durumu gören Allah Resulü, Fâtma'ya,
"Bir sakncas yok; o senin için bir baba ve oul hükmündedir " buyur-
du.*7
366 Bu konudaki görüler hakknda geni bilgi için bk. Kurtubî, el-Câm' l-Ahkâmi'l-Kutân,
12/216-217
367 Ebû Davud, Libas, 34 (nr. 4106); Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrû, 7/85; Beyzâvî, Envâ'u't-
Tenzil. 2/ 122.
Cüz: 18 24. NÛR SÜRES 30-31 431
Zeccâc3* demitir
18
ki: "Süsün sesini iitmek, ehveti harekete geçir-
me yönünden
1
3*’ *
süsü görmekten daha etkilidir."
dnlar baörtülerini yakalarnn üzerine salsnlar ...' (Nûr 24/31) âyeti inince,
368 Zeccâc, Ebû Ishak brahim b. Seri b. SehJ (v. 311/923), Meâni'l-Kur'ân ve l'röbüh adl ese-
riyle tannan nahiv âlimidir. Baka eserleri de vardr (bk. Heyet, Mcvsûatü A'lâmi'l-Ulemâ
ve'l-Üdebâi'l'Arab ve'I-Müslimin, 1 1 / 87-90 [Beyrut 2006)).
lardan her biri Allah'n kitabn tasdik ve ona iman ederek hemen
etek
de öyle buyurmutur:
" Kim Allah'n haram kld bir eyden gözünü çekerse Allah ona, hara-
m terketmesine karlk, tadm kalbinde bulaca bir iman verir.
" 371
cellilerini görürler.
"
Velilerden ibli [kuddise srruhû], Mümin erkeklere söyle, gözlerini na-
ramdan çeksinler" âyeti hakknda demitir ki: "Âyetin manas, kafa göz-
lerini haramlardan; kalp gözlerini de Allah'n dndaki eylerden çek-
sinler, demektir."
370 Buhâri, Tefsîru Sûre, 24/12; Ebu Davud, Libâs, 29; Ahmed, Miisned, 6/188; tbn Kesîr,
Tefsir, 2/600. Bu rivayet, öneminden dolay tarafmzca eldendi (Mütercim).
371 Ahmed, Miisned, 5/264; Taberânf, el-Keblr, nr. 7842; Beyhaki, uûbü'l-mân, nr. 5431.
Cüz: 18 24. NÛR SÛRES 30-31 433
termesinler" âyeti hakknda ariflerden biri demitir ki: "Allah Teâlâ ile
olan özel haline dair, bakasn fitneye düürecek eyleri açklamak câiz
deildir. Manevi haller, iç âlemin süsüdür; sadece ehli olana ona dair
bir eyler açklanabilir. Fakat kendisi bir ey açklamakszn ve kötü bir
Tefsir
niz ki kurtulua eresiniz. " Çünkü sizden hiçbiri, kusurdan tamamen uzak
her ne zaman kendisine bir günah takdir etse tekrar günaha dönmeme
azmini yeniler.
Bekarlan Evlendirin
y
... 4U1,'
+ ^ ^ ^ i
\
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Sizden erkek ve kadnlardan bekâr olan-
Âyetin manas udur: Sizden, hür olan bekâr erkek ve kadnlan ev-
lendirin. Buradaki hitap, velilere ve hâkimleredir. Allah Teâlâ onlara,
bekârlan evlendirmelerini emretti. Bu, onlann evlenmesine engel olma-
nn yasak olmasn gerektirmektedir.
A
Ayette, kadnn evlilikte bamsz olmadna, onda velisinin de bu-
lunmasnn art olduuna dair bir delil vardr. mam Mâlik ve mam
âfifnin görüü budur. mam Ebû Hanîfe'ye göre ise bulûa ermi ka-
dnn evliliinde veli izni art deildir.
"
Âyet öyle devam ediyor: Kölelerinizden ve câriyelerinizden salih
Buradaki emir tevik içindir; çünkü evlilik, tevik edilmi bir durum-
dur. Bu emrin muhataplar, köle ve câriyelerin efendileridir. mam afiî
demitir ki: "Bu âyete göre efendi, kölelerini evlendirmeye zorlanr."
mam Mâlik, bu görüte deildir. mam Mâlik'in görüüne göre efendi,
kölesini evlenmeye zorlar. mam afiî bu konuda aksi görütedir.
Âyette, hür olan erkek ve kadnlarn evlenmesinde iyi hal sahibi ol-
malar art aranmamtr; çünkü onlar genelde iyi hal üzeredirler. Bun-
dan dolay onlar, kendilerinde ve mallarnda kendi bana tasarrufta bu-
lunma (harcama) hakkna sahiptirler. Evlenmeye karar verdiklerinde,
velilerin onlara yardm etmesi gerekir.
dirir veya evlenmesine izin verirse kölenin geçim masraf efendiye ait-
574
lahu aleyhi vesellem] ona, 'Senin evlenmen gerekir’ buyurdu."
ed-Dürrü’l-
373 Deylemî, Firde*ü'l-Ahbâr, nr. 281; SaMebî. el-Kef t'l-Beyân, 4/374; Süyûtî,
Mensûr, 6/188.
Ayn ekilde Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman da (radyaliahu
dii halde zengin olmayan kimsenin hali, âyetteki vaade ters deildir.
Evlenmeye Tevik
" Evlenin ki çoaln; çünkü ben kyamet günü dier ümmetlere kar say-
nzn çokluu ile övüneceim. Bunlarn arasna düük olanlar dahildir ." 376
" Ftratm sevenler sünnetimi yerine getirsinler. Benim sünnetimden
’
,yT7
biri de evlenmektir.
375 bk. Sa'lebt el-Kef ve’l-Beydn, 4/375; Abdürrezzâk, Musannef, nr. 10385, 10393.
376 Abdürrezzâk, Mu&nnef, nr. 10391; Ali el-Müttakî, Kenzü'l-ilmmdl, nr. 44442; Adûni, Kefil'l-
Hafû, nr. 1019. Son ksm hariç bk. Ahmed, Miisned, 2/245; tbn Hibbân. Sahih, nr. 4028.
377 Ebû Ya'U, Müsned, nr. 2748; tbn Hacer, ei-MetSlibü'l-Aliye, nr. 1586; Hey semi. ez-Zevâid, A/252.
378 Sa'lebî, el-Kef vel-Beyân, 4/370.
379 TaberânI, el-Kebir, 22/366; Abdürrezzâk. Musannef, nr. 10376; Beyhakî, uabü'I-mâr nr.
Hz. Peygamber [saiiaiiahu aleyhi veseliemj dier bir hadisinde öyle bu-
yurmutur:
" Kimin çocuu bulûa erer, yannda da onu evlendirme imkân varken
evlendirmez ve bu arada çocuk bir günah ilerse günah ikisinin arasnda
paylatrlr ."M0
bir gün kalsa, (ben de o anda bekâr alsam hemen evlenir) Allah'n huzu-
runa evli olarak çkardm. Hz. Peygamber'in [sallallahu aleyhi veseliemj öyle
buyurduunu iittim:
"Sizden biri evlendii zaman eytan feryat eder ve, 'Vay bama gelenler!
0
Âdemolu dininin üçte ikisini benden korudu' der."*
383
"Evet, çok mallar olsa da miskindirler " buyurdu .
"Dört kimse var ki Allah onlara arnn üzerinden lanet etti; melekleri de
381 Ebû Ya'lâ, Müsned, nr. 2042; Heysemî, ez-Zevâtd, 4/251; Sa'lebi, et-Ketf oe'l-Bryân, A/371.
yen kimse.
çalan kimse.
çalan kimse.
384 Sa'lebî, el-Kef v'l-Beyân, 4/371; Taberânî, el-Kebir, nr. 7489; a.mlf., Müsnedü '-dmiyyîn,
nr. 1604; Heysemî, ez-Zevâid, 4/251.
“
385 Hz. Peygamber IsallalLahu aleyhi vesellem] bir hadisinde öyle buyurmutur. Dünyanzdan
bana u üç ey sevdirildi: Güzel koku, kadn i* gözümün nuru namaz!" (bk. Nesâi, retü’n -
Nisâ, 1; Hâkim, Müstedrek. 2/ 160; Ahmed, Mtisntd, 3/128, 199, 285; BeyhakT, es -Süneü'l-
Kübrâ, 7 / 78).
386 bk. Ebû Tâlib-i Mekkî, Kûtü'l-Kulûb: Kalplerin Az, 4/414 (stanbul: Semerkand, 20<)3).
"
"O Tuman sen eytanlarn kardeisin. Eer sen, hristiyan rahipleri gibi
olmak istiyorsan, onlardan olursun; ayet mümin olmak istiyorsan, bizim
(harama düen) bekârlar nzdr. Salih insanlara kar eytann kadndan daha
etkili bir silah yoktur; sadece evli olanlar onun bu fitnesinden korunurlar.
Onlar, zina ve benzeri çirkin eylerden temiz ve uzak kimselerdir." Rivayet
için Sa'lebf nin tefsirine baknz .
387
" Evlenmeye gücü yeten ve imkân olan evlensin; çünkü evlilik gözleri
ve cinsel organ haramdan daha güzel korur. Buna gücü yetmeyenler de oruç
tutsun; zira oruç insann ar ehvetini krar.
Baknz, Cenâb- Hak, âyetlerinde bu ileri nasl bir srayla dile ge-
387 bk. Sa'lebî, el-Kefve l-Beydn, 4/371; Ahmed. Müsrud. 5/ 163-164; Ebü Ya'13, Müsted, nr. 6856;
Heysem!, ez-Zevâid, 4/251; Biraz farkl lafzlarla bk. Abdürrezzâk. Musannef. nr. 10387.
388 Buhârî, Savm, 10; Müslim. Nikâh. 13; Ebû Davud. Nikâh, 1; Nesât Syâm, 43, Nikâh. 3;
Ruhlar, kalpler ve nefisler, kâmil bir eyh ile manevi birlik akdi yap-
madklar sürece, kendilerinden istenen netice ortaya çkmaz. Onlarla
kâmil eyh arasnda sohbet (intisap) akdi gerçekletiinde eyh ruha,
kalbe veya nefse marifet tohumunu atar, sonra o tohumu himmet rahmi
içinde gelitirir, peinden onu koruma ve gözetme kucanda büyütür;
böylece ondan yakn, manevi ilimler, srlar ve marifetler ortaya çkar.
Eer bunlar, kâmil bir eyhle manevi bir akid yapmadan kendi balar-
na kalrlarsa onlardan bir netice çkmaz.
rin " buyurmutur. Bu âyetin iaretiyle deriz ki: Olay manevi yönden
düündüümüzde, bekâr olup tek bana kalan ruhlar, salih kalpler
ve nefislerdir. Onlan, kendilerinden manevi meyveler çkaracak kâmil
müridlerle buluturup onlarn terbiye ve yönetimlerine teslim edin.
Eer onlar, yakîn ve marifetullahtan yana fakir iseler, Allah lutfundan
onlan marifetiyle zengin eder. Allah, hsam çok geni olan ve her eyi
bilendir.
dmyla mümkündür.
j fj
r ^
Tefsir
389 bk. Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 6/190; Abdiirrezzâk. Musannef, 8 / 372; Kurtubî, el-Câmi’
li-Ahkâmi'l-Kur'ân.12/227.
"
lah Teâlâ bu âyeti indirdi. O zaman Huveytb, kölesiyle 100 dinara an-
Âyette geçen "haynn", dinde güzel hal sahibi olmak olduu da söy-
lenmitir.
390 bk. Sa'lebt, tl-Ktf ve 'I- Beyân, 4/375; bk. SüyûK, ed-Dürrü'l-Mensür, 6/189; Kurtubî, el-
"
Âyet öyle bitiyor: Allah’n size verdii maldan onlara verin." Bu,
hürriyetine kavumak için anlama yapan kimseye, borcunu ödemede
yardm etmek için verilmi bir emirdir. Bu emre muhatap olanlarn kim-
ler olduu hakknda farkl görüler nakledilmitir.
"
Allah'n size verdii maldan onlara erin” âyetine u manay verenler
de olmutur: Köle sahipleri, bir anlama olmaksnz, mallarndan köle-
lerine versinler.
mam Mâlik demitir ki: "Bu konuda kesin bir smr yoktur; indirim
saylabilecek miktarn en az ile de bu emir yerine gelmi olur."
391 mam Ebû Hanîfe de |rahmetullahi aleyh] bu görütedir (bk. Cessâs, Ahkâmü l-Kur'ân,
3/416).
392 bk. Hâkim, Müstedrek, 2/397; Beyhakî, es-Sünenu'l-Kübrâ, 10/329; Süyût, ed-Diirrii'l-
Mensur, 6/191.
446 24. NÛR SÛRES 32-33 Cüz: 18
sanlar Allah'a davet ederler. Onlar her eyden marifet adna bir sonuç
çkarrlar; onlarn nasibinden bir ey eksiltilmez. Allah Teâlâ her eyi
onlarn hizmetine balamtr, onlar (Allah'tan baka) hiçbir eyin hiz-
Dünya onlarn manevi ticaretleri için bir çardr, marifet, ana sermaye-
34. Andolsun, biz size açtklaytct âyetler, sizden önce gelip geçen-
lerden bir misal ve müttakiler için bir öüt indirdik.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Dünya hayatnn geçici menfaatlerini elde
edeceksiniz diye, iffetli kalmak isteyen câriyelerinizi fuha zorlamayn ."
"
Âyetin, iffetli kalmak isteyen" ksm, zorlamann yasaklanmasnda
bir art deildir. Âyet, iffetli kalmak isteyeni zorlamayn, fakat iffetsi-
yatnn geçici menfaatlerini elde etmek için onlan zinaya zorlamayn." Vani
onlan zinaya zorlayp bu yolla ücret ve evlat almak için uramayn.
Âyet, onlann azck bir menfaat karünda çok büyük bir günah
yüklenmelerinden dolay ne çirkin bir i yaptklarm ifade etmektrdir.
Mana udur: Süratle yok olacak, yakn bir zamanda dalp gidecek bir
meta elde etmek için bunu yapmayn.
"
Âyet öyle devam ediyor: Kim onlar buna zorlarsa üphesiz Allah,
onlarn zorlanmasndan sonra onlara kar çok balaycdr, çok merhamet-
lidir
Hasan- Basrî (rahmetu ilahi aleyh) derdi ki: "Vallahi Allah o zorlanan
câriyelere kar çok affedicidir, çok merhametlidir ." 395
üphesi bulunabilir.
Yahut bu âyette, zina iinin son derece tehlikeli bir ey olduu dile
bir misal indirdik/’ Yani onda, sizden öncekilerin hayret verici kssala-
rn, geçmi kitaplarda verilen darbmeselleri, peygamberlerin ve hik-
engeldir.
31 *
Âyet öyle bitiyor: "Ve miittakiler için bir öüt indirdik." Size,
olan mümin kardeleri) hakknda güzel zan besleyerek, ‘Bu, apaçk bir iftira-
"Bu tür bir eye bir daha dönmemeniz için Allah size Öüt veriyor'' (Nûr
24/17).
isyan emreden, ona sebep olan veya onun yaplmasna raz olan
Bir
herkes, günahta o kötü ii yapana ortaktr yahut ondan daha büyük gü-
naha sahiptir. Bir taati emreden, ona vesile olan veya onun yaplmasna
raz olan herkes, sevapta o hayrl ii yapana ortaktr yahut ondan daha
büyük sevaba sahiptir. Bir hadis-i erifte öyle buyrulmutr:
" Hayrl bir ie vesile olan kimse onu yapan gibidir (onunla
, ayn sevab
7
alr)."*
imam Kueyri demitir ki: "Bir isyankâr isyana sevkeden, ona is-
yan yolunu gösteren, isyannda yardm eden kimse, kat kat azaba çarp-
397 Ahmed, Miisned, 5/357; Ebû Ya'lâ, Miisned, nr. 4296; Taberânî, el-Evsat, nr. 384.
n 12$ 4$ 44 J>
inci gibi parlayan bir ytldtz gibidir. O, douya ve batya ait olmayan
mübarek bir zeytin aacnn yandan yaklr. O, kendisine bir ate
demese de neredeyse kendi bana parlayp aydnlatacak durumda-
dr. Nur üstüne nur! Allah dilediini nuruna ulatrtr. Allah insanlara
misaller veriyor. Allah her eyi bilendir.
Tefsir
"
O'nun nuru yani müminin kalbindeki lâhî nurun hayret verici
"
sfata, içinde lamba bulunan bir kandillie benzer." Lambann bulunduu
yer, duvarda açlm bir oyuk olup pencerenin haricinde bir eydir. Ora-
da lambann daha toplu, daha parlak ve daha aydnlk olur. Bu k,
büyük kuvvetli bir ktr.
"O lamba cam bir fanus içindedir." Lamba, camdan yaplm parlak
bir fanus içindedir. "Cam fanus saydaml ve parlakl ile
ise iddetli
sanki inci gibi parlayan bir yldza benzemektedir. O cam fanus, mübarek bir
lup beslenir. Bu zeytin aan mübarek, çok faydal bir aaçtr. Yahut o
zeytin aac, bütün âlem için bereket kayna olan bir yerde yetimekte-
dir. Bu yer, am topraklandr. Rivayet edildiine göre am topraklann-
da yetmi peygamber yaam ve oraya bereket vermitir. Onlardan biri
399
de Hz. brahim'dir [aleyhisselaml.
"O, dou tarafna da bat tarafna da ait olmayan bir aaçtr. " Yani o
zeytin aan, sadece güne doarken dou tarafndan güne almaz. Ayn
ekilde sadece günein bat esnasnda bat tarafndan güne almaz; bi-
hem dou hem de bat tarafndan güne alr. Ona sabah
lakis ve akam
güne vurur. Böylece o, daha parlak ve ya daha güzel olur.
öyle de denilmitir: O zeytin aac, ne marip bölgesinden ne de
bata bölgesindendir; o, dünyann orta bölgesindendir; oras da am'dr.
Zeytinlerin en güzeli am bölgesinde yetien zeytindir.
Âyet öyle devam ediyor: "Onun ya, kendisine ate demese bile ne-
redeyse aydnlatacak durumdadr. " O, öyle saf ve parlaktr ki ona bir ate
dokunmasa da neredeyse kendi bana tutuup yanacak durumdadr.
399 bk. Sa lebi, el-Kefr l-Bryân 4/383.
N 5
Lamba, daha önce geçtii gibi; iman nuru yahut Islâm ve ihsan nu-
rudur.
Cam fanus, müminin saf, temiz kalbidir. Bunun için Allah onu, inci
"Nur üstüne nur!" iman nuru, Islâm nuruna eklenmitir. Yahut ih-
san nuru, iman ve Islâm nuruna katlm, kalpte nur üstüne nur olmu-
tur.
k veren lamba bulunan bir kandillie benzer. Yani gizli mana deni-
zinden açlm bir pencereye benzer. Ondan lamba gibi kesif nur çkar.
Buna göre bütün kâinat nurun dr; bu nur, ismi nur olan Allah'n
nurundan fkrmtr. Bütün kâinat ondan zuhur ederek ortaya çkm-
tr. u halde bütün kâinat, Cenâb- Hakk'n latif nurunun denizinden
kaynayp ortaya çkm bir nurdur.
anlatt:
Cenâb- Hak sonra, bu n yaklmasn ve parlamasn u ekilde
"O lamba cam bir fanus içindedir. Cam ise inci gibi parlayan bir yldza
benzemektedir. O, douya ve batya ait olmayan miibarek bir zeytin aacnn
yandan yaklr. O, kendisine bir ate demese de neredeyse kendi bana par-
layp aydnlatacak durumdadr/’ Bütün bunlar, yaplan temsilin devam
ve tamamdr.
Allah Teâlâ'mn, "O, kendisine bir ate demese de neredeyse kendi ba-
na parlayp aydnlatacak durumdadr " âyeti hakknda denmitir ki: Bura-
da una bir iaret vardr: Bu hal içinde kulun, yüce Rabb' inden baka hiç
kimseden yardm almaya ihtiyaç kalmaz; bütün vastalardan kurtulur.
mek için kendilerini ortaya çkard; halbuki O, her eyde genel olarak
zuhur etmektedir. Cenâb- Hak, velilerinde nurlar ve srlaryla zuhur
etti; onlarn dndakilerde ise kudreti ve hükmüyle tecelli etti."
Cenâb- Hak,
bahsederek öyle buyurdu:
sonra, önceki âyette söz edilen n mahallinden
'
i <j * \ il jil ,y
| /
J ^ •
üü j* fiiijîs
« I
uZ
|
ji>- ; li; ji il s
36. O k
birtakm evlerde bulunmaktadr ki Allah oralarn yücel-
tilmesine ve içinde isminin zikredilmesine izin vermitir. Orada bulu-
nanlar, sabah akam Allah' tebih ederler.
günden korkarlar.
Tefsir
Bu, tek bana ve cemaatle yaplan bütün zikirleri içine alr. Kur'an oku-
mak da buna dahildir.
" Orada bulunanlar, sabah akam Allah' tebih ederler. " Yani sabah na-
mazn, öle, ikindi, akam ve yats namazlarn klarlar.
genelde kâr kesin ve peindir; dier ticaret ilerinde ise kâr ikinci planda
beklenir.
Âyet öyle devam ediyor: "Bu iler onlar namaz klmaktan ve zekât
vermekten de alkoymaz." Yani bu iler onlar, be vakit namaz vaktinde
klmaktan ve zekât vermekten alkoymaz. Zekât, Allah'n adnn zik-
redildii evlerde yaplan bir i olmamakla birlikte Allah burada dile
getirdi; çünkü hemen her yerde namazla birlikte dile
zekât, Kur'an'da,
Âyetin bir manas da udur: Onlar için bir ticaret yoktur ki onlan
alveri yaparlar; hiçbir ey
oyalasn. Yahut onlar, Allah' zikrederek
onlan Allah' zikretmekten alkoymaz; namaz vakti gelince hemen na-
maza koarlar.
Âyet öyle devam ediyor: "Onlar, kalplerin korkudan halden hale gi-
"Orw denir ki: Sen bundan gaflette idin; imdi gaflet perdeni açttk; artk
bugün gözün çok keskindir (gerçekleri çok iyi görür ) " (Kâf 50/22).
Cenâb- Hak, bundan sonra, nura sahip olanlarn aksi halde olan
zulmet sahiplerinden bahsederek öyle buyurdu:
.1
s >
1 I
J'j
* \ ' *
in \' i'\
<jL—
'
_ <yy oJl^p* "l.t
i
<ül
",
JU>- ••
' " ?•
1 * I
i
A oJl>o
' • i
IJ o*l>-
T
bl
i
-
* ^ ^ ' • «* •'t • *
y>y ^ oüii^a jl ^
»' . *7 I
^
<jy ^j^_
,**
y*- 1 lil ^jo—ru l
* t
^« £w
, *
j
of
i 1U» uj l>—-
9 x / • #T
oy y* ^ y û ..
oy
39. Jnkâr edenlere gelince, onlann amelleri ssz bir çöldeki serap
göremez. Allah kime nur vermezse onun için bir nur yoktur.
Tefsir
cek olan akrabaya iyilik, köle azat etme, haclarn ihtiyacn karlama,
Kabe'nin bakmn yapma, darda kalanlara yardm etme, misafirlere ik-
ramda bulunma gibi amelleri, geni bir çöldeki serap gibidir. Susam kimse
24. NÛR SÛRES 39-40 Cüz: H
462
verecei
Sadece yannda Allah' bulur. Yani amelinin yannda Allah'n
karl veya Allah'n hükmünü bulur. Yahut amelinin karlnn ya-
nnda Allah' bulur. Allah onun hesabn tam olarak görür." Her bir kâfire,
bütün yaptklarnn karln tam olarak verir.
Âyet öyle bitiyor: "Allah, hesaba çekmesi çok süratli olandr." Allah
Teâlâ bütün kullarn hesabm bir anda görür. Çünkü O nun bir saymaya
'
ancak onu bekledii gibi bulmad; karsnda Allah'n azapla görevli ce-
hennem meleklerini buldu. Melekler onu yakalayp cehenneme attlar;
Cenâb- Hak sonra, kâfirlerin dünyadaki amelleri için baka bir mi-
sal vererek öyle buyurdu: "Yahut kâfirlerin amelleri derin bir denizdeki
youn karanlklar gibidir. Onu , denizi yahut denizdeki kimseyi dalga üs-
tüne dalga kaplyor. Alttaki dalgann üstünde baka bir dalga daha var;
onun üstünde de bulutlar var. En üstteki dalgann üzerinde de bulutlar
rüzgâr iddetli eser ve yamur iddetli yaar. Bütün bunlar, telef olmay
hzlandrr.
bn Cüzey sonra demitir ki: "Bu âyetlerde nur, mübalaa ile anla-
Âyet öyle bitiyor: "Allah kime nur vermezse, kalbine tevhid ve ma-
rifetinin nurunu atmazsa onun için bir nur yoktur." Yani Allah kimin
nuruna ulamasn dilemezse o kimse hidayete ulaamaz.
Bir hadis-i erifte öyle buyrulmutur: "Allah insanlar, bir karanlk
içinde yaratt; sonra onlann üzerine nurundan serpti. Kime bu nurdan isabet
etti ise o kimse hidayete ulat; nurun demedii kimseler sapknlk içinde
kald."**
"Allahm, kalbimde bir nur yarat, kulamda bir nur yarat, gözüm-
de bir nur yarat, samda bir nur yarat, solumda bir nur yarat, üzerimde
bir nur yarat, altmda bir nur yarat. Beni nur yap; benim nurumu ço-
alt."
Her kim, ihlâs makamn elde edemezse onun amelleri, düz bir ova-
daki seraba benzer. Susuz kimse onu su zanneder. Yanma geldiinde
onu ie yarar bir ey olarak bulamaz; onun yannda Allah' bulur, Allah
onun hesabn hakkyla görür. Yani Allah amelini ince bir hesaptan ge-
çirmek istedii kimseyi, sk bir hesaba çeker.
404 Ayn konuda az bir farkt lafzlarla bk. Tirmizî, mân. 18, Ahmed, MUsned, 2/176; H.ikim,
Müstedrek, 1 /30.
onu itibar edilecek bir ey bulamaz; onun yannda sadece Allah' bulur.
Arif bir air bu konuda demitir ki;
yerde-
Cenâb- Hak sonra, yukanda söz edilen nurun, göklerdeki ve
ki varlklarda ortaya çkan belirtilerinden bahsederek öyle buyurdu:
^ r"
öjjju
_f ii\j fi* Ü ji- oto
Tefsir
Âyetin manas udur: Resûlüm, basiret gözünle bakp kesin bir bil-
"Ayrca saf halinde havada kanat çrparak uçan kularn Allah’ tebih
ettiini görmez misin?" Kular, yerdeki varlklar içine girmekle birlikte,
bir de onlar, insan hayrette brakan bir yaratla sahiptir. Bu, onlarn,
"
Âyet öyle devam ediyor: üphesiz onlann her biri, duasn ve tebi-
hini bilmektedir .
kinci mana; her bir varlk, kendisinin yapt, yapaca dua ve te-
bihi bilmektedir. Allah Teâlâ'nn kulara, akll kimselerin ulaamayaca-
ince ilimleri ilham ettii gibi, yüce zatna yapacaklar duay ve tebihi
ilham etmi olmas da akldan uzak deildir.
ve
bütün varlklar yaratan yüce Allah'tr, onlarda dilediini var ederek
Bütün
yok ederek tasarrufta bulunan O'dur. " Dönü sadece Allah'adr."
varlklarn, yok olup yeniden dirilerek dönüü sadece Allah'adr, ba-
kasna deildir.
p Sfy fi â ö\ ? fJÎ
» k ^
jUAj J u 43 jj LLm* * Liu y» y& aLJLj y» O
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Görmez misin Allah, bulutlan yumuak
bir ekilde ve kolaylkla yürütür. Sonra onlar birbirine katarak kaynat-
rp üst üste yar. Nihayet o bulutlarn arasndan yamurun çktn, bulut-
larn içinden ve ortasndan yamurun yadn görürsün ."
suya dönütürür, bulut onu ho bir ekilde indirir. Su, nereye inmesi is-
tenmise belli bir ölçüde o bölgeye ulatnlr. Hiçbir mahlûk, suyun be-
lirlenen yerlere yamasna mâni olamad gibi, Allah'n yamur yadr-
mad mekâna bir sebeple yamur yadrmaya da gücü yetmez." 40 '’
lenen sözlerden biridir. Ehl-i sünnet'e göre, mehur olan görü udur:
Allah Teâlâ, kudretiyle gökte bulut var eder, hikmetiyle onda su yaratr
ve onu diledii yere indirir.
ki da gibi kütlelerden dolu indirir ." Allah gökten yuvarlak dolu indirir.
eyh Ebû Zeyd es-Seâlibî demitir ki: "Eer bir mâni yoksa, söyle-
nen sözü gerçek manasna almak daha evladr." 40* Yani burada da bir
bedenine veya malna zarar verir. Bu mal, ziraî mahsuller veya onun
dndaki mallar olabilir. Allah, dilediinden de onu uzak tutar, doluyu
kendisinden savar, onu âfetinden kurtarr.
a
Ayet öyle bitiyor: "Onun imeinin parlts neredeyse gözleri alr."
Yani yukarda kolayca yürütülmesi ve olumas bahsedilen bulutun
imeinin parlts, neredeyse gözleri alr.
a
Ayete u mana da verilmitir: Göün imeinin parlts neredeyse
gözleri alr. Bu mana, doruya daha yalandr.
A
Ayete u manann verilmesi de mümkündür: O'nun yani Allah
Teâlâ'mn imeinin (âni tecellisinin) parlts neredeyse gözleri alr.
Yani ilâh tecellinin iddetli parlts ve âniden geliiyle gözleri kamat-
rr; gözler kapl olsa bile!
sinde, basiret ehli sâfi , akl sahibi olanlar için, her eyi yoktan var eden,
hepsini ayakta tutan, her birini kudret ve hikmetiyle idare edip yöneten
ezelî yaratcnn varlna bir ibret, apaçk bir delil vardr." Bunlar da Hak
Teâlâ'mn nurunun kâinatta zuhur edip ortaya çkmasna delil saylacak
eylerdendir. Allah Teâlâ bu âyetlerde, göklerde ve yerde bulunan varlk-
lann, havada uçan kularn tebihini, yüce zatna boyun eilerini, bulut-
larn hizmete âmâde oluunu, yamurun yamasn, gece ve gündüzün
pe pee getirilmesi gibi lâhî nurlarn parltlarndan olan dier pek çok
eyden bahsetti. Allah Teâlâ en dorusunu bilir ve en güzelini yapar.
ona, her iinde Allah için olmas, O'nun dnda hiçbir eye balanma-
mas için yaatlr. Hayrl ilerde muvaffak olmak sadece yüce Allah'n
yardmyla mümkündür.
Cüz: 18 24. NÛR SÛRES 45 473
\ ' ^
+ • . » • ^ • J •
r~-
i-i j^= ^ at
i 2
6
*
u: ü ^ji
45. Allah, ksm kam
bütün canllar sudan yaratt. Onlardan bir
üzerinde sürünür, bir ksm iki ayak üzerinde yürür, bir ksm da dört
ayak üzerinde yürür. Allah dilediini yaratr. üphesiz Allah her eyi
yapmaya güç sahibidir.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Allah, bütün canllar bir sudan yaratt."
Yani Allah, yeryüzünde hareket halinde olan bütün canllar, o hayvana
mahsus bir su çeidinden yaratt. Bu su, doktorlara göre onun ana mad-
desinin bir parçasdr.
bu nutfeden, farkl canllar yaratt. Onlarn bir ksm insan, bir ksm ev-
cil hayvan, bir ksm haerat ve yrtc hayvandr. Bu durum, u âyetteki
duruma benzemektedir:
Bu âyet, onlarn, her eylerini idare eden ve düzene koyan bir yara-
Bazüar öyle demitir: "Allah Teâlâ ilk olarak suyu yaratt. Ondan
atei, rüzgâr ve çamuru yaratt. Sonra ateten cinleri, rüzgârdan melek-
"
Cüz: 18
474
24. NÛR SÛRES 45
yaratt." Bunu
leri, çamurdan da Âdem'i ve yeryüzündeki hayvanlan
411
Nesefî nakletmi tir.
mecazi bir anlatmdr. Mesela devam eden bir i için, "Bu i, bu tarzda
yürüyor" denir. Yahut kelime ayn, mana farkldr.
" Bir ksm iki ayak üzerinde yürür; insan ve kular gibi."
"Bir ksm da dört ayak üzerinde yürür; dört ayakl evcil ve vahi hay-
vanlar gibi." Âyette örümcek ve benzeri hayvanlardan dörtten fazla
ayaa sahip olanlardan bahsedilmeyii, dierlerine göre az olduklan ve
genelde hayvanlar saylrken onlar saylmad içindir.
Âyette önce, lâhî kudreti daha fazla tantan ve gözler önüne se-
ren durum dile getirildi. Bu, el ve ayaksz yürümektir. Sonra iki ayak
üzerine yürümeden bahsedildi, sonra dört ayak üzerinde yürüme dile
getirildi.
"
Âyet öyle devam ediyor: Allah dilediini yaratr Allah Teâlâ, bu-
rada bahsedilen ve bahsedilmeyen canllardan diledii sûretlerde, farkl
âzalara sahip, deiik ekil ve tabiatlarda ve birbirinden farkl davran-
lar sergileyen varlklar yaratr. Hepsi bir maddeden olduu halde, basit
ve bileik olarak deiik varlklar yaratr.
Âyetin içinde Allah ism-i erifinin iki defa açkça dile getirilmesi,
bahsedilen yaratma olaynn büyüklüünü göstermek ve bunun yüce
411 bk. Nesefî, Meddrkü't-Tenzil, 3/220. Az farkl bir rivayet için bk. Kurtubî, el-Cdrri' li-
"Yüce sevgilim cemalini gösteren aynalarda tecelli etti. Her bir ay-
nada (varlkta) yüce sevgiliye ait bir iz vardr. CYnun güzellii deiik
ekillerde ortaya çknca, her birine ayn bir isim verildi; hepsi CYnun
nurlarn seyir yeri oldu."
j-JJ, u> it : ç kh 1ü
46. Andolsun biz, (lâhi hüküm ve srlar) açklayan birçok âyet in-
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Andolsun biz, dinî hükümlerden ve ya-
ratln srlanndan açklanmas uygun olan her eyi açklayan birçok âyet
indirdik ."
Birinci derece, dini zahirî olarak güzel yapmaktr. Bu, sünnete uya-
rak zahirî ilerini ve ibadetlerini güzelletirip edeplendirmektir.
412 Ceberut, Cenâb- Hakk'n zatna mahsus sr âlemidir; bütün âlemlerin ortaya çk on-
dandr.
Cüz: 18 24. N'ÛR SÛRES 47-50 477
Bir grup, zâhiren iman etti, içinden inkâra gitti; onlar, münafklardr. Bir
grup, zâhiren ve bâtnen iman ettiler; onlar, ihlâsl kullardr. Bir grup
da zâhiren ve bâtnen inkâr etti; onlar da kâfirlerdir. Cenâb- Hak, önce
münafklar anlatmaya balayarak öyle buyurdu:
Tefsir
ettiklerini iddia ettikten sonra, verilen hükme teslim olmaktan yüz çe-
viriyorlar.
hi vesellem) gitmeye çard. Allah yüzünü kara etsin, Bir, "Hayr, olmaz,
Muhammed bize hakszlk eder!" dedi. O zaman bu âyet indi .
413
gitmeye davet etti. Mugîre, "O bana kzyor!" diyerek yanamad. Olay
414
üzerine bu âyet indi .
gittiklerini bildirmektedir.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Aralarnda hüküm vermesi
için Allah'a ve Resulü’ ne yani Allah'n peygamberine çarldklar zaman
..." Çünkü Hz. Peygamberin hükmü, Allah'n hükmüdür.
gelerek mahkeme olmaktan yüz çevirirler; çünkü onlar, hakkn kar ta-
rafta olduunu, Resûlullah'in da [saliallahu aleyhi vesellem] kim olursa olsun
herkes için doru ekilde adaletle hüküm vereceini bilmektedirler.
hükmüne raz olduklar için deil, kendilerine ait hakk istemek için ko-
arak gelirler.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Onlarn kalplerinde küfür ve
nifak gibi bir hastalk m var, yoksa onun peygamberlii hakknda üp-
he m ediyorlar? Yoksa Allah ve Resûlü'nün kendilerine kar bir hakszlk
"
yüz çevirirler. Üçüncü grup ise Resûlullah'n Isallallahu aleyhi vesellem) gü-
venilirliini ve hak üzere sabit kalacan bildiklerinden, aslnda onun
kendilerine bir hakszlk etmeyeceini kesin olarak bilirler. Bu konuda
bir üpheleri yoktur, fakat onlar zalim kimselerdir; kendilerinden ala-
Ian zaman, içlerinden bir grup hemen yüz çevirir. Onlar, kendilerini ne-
fislerinin akkanlk ve ehvetleri üzere kalmaya sevkeden birini (sahte
Allah'a ve Resulü'ne çarldklar zaman , içlerinden bir grup hemen yüz çe-
öyle buyurdu:
0 \ Lülfrl j
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Müminler Allah'a ve aralarnda meyda-
,
Kurtubî demitir ki: "Elem unu zikretti: Hz. Ömer [radyallahu nh]
"Evet" dedi öyle devam etti: "Ben Tevrat', Zebur'u, Incil'i ve pey-
gamberlerin kitaplarndan çounu okudum. Sonra, müslüman bir esirin
Kur'an'dan okuduu bir âyeti iittim, iittiim âyet, önceki kitaplarda
bulunan bütün eyleri özetle içinde topluyordu; bundan anladm ki o,
öyle buyurdu:
41h
"Bana, az kelimeyle çok mana ifade etme özellii verildi. "
kinirse, ite onlar, müahede hali üzere marifeti elde ederek muratlarna
Hayrl
eren kimselerdir. ilerde muvaffak olmak sadece yüce Allah'n
yardmyla mümkündür.
î
I
>
•
-l
i
M<
W w
* L* Lr\
^
• s-Al\\ U- *L I .-. i
^ x \ I /
*
1 4jj 1
1
^LJ?I J.J ^5 L*j
f
^ I
' I
?
4
f
—
!
• JT * J | < t
54. Onlara, "Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin" de. Eer
yüz çevirirseniz, onadüen ey, sadece, kendisine yüklenen sorumlulu-
u yerine getirmektir; size düen de size yüklenen sorumluluu yerine
getirmektir. ayet ona itaat ederseniz doruya ularsnz. Peygambe-
re düen sadece apaçk bir teblidir.
Tefsir
etmi oldular.
îbn Abbas [radvallahu anh| demitir ki: "Kim Allah'n adyla yemin
ederse en ar yemini etmi olur."
Münafklar, "Eer Muhammed bize, savaa çkmay veya vatanla-
rmz ve mallarmz terketmeyi emretse muhakkak yaparz!" dediler.
Cüz: 18 24. NÛR SÛRES 53-54 4S5
"De ki: Yemin etmeyin !" Yani onlar reddetmek ve kendilerini bu tür
yemin sözlerini söylemekten sakndrmak için de ki: "Yalan yere yemin
etmeyin! taatiniz malumdur'" Yani iddia ettiiniz ekilde itaat etmek
için yemin etmeyin; çünkü sizin taatiniz geçersizdir; nifaknz bellidir.
Siz onu, kalbinizle kabul etmeksizin sadece dilinizle söylüyorsunuz.
Âyette, onlann taati için "bilinen" denilmesi, onun geçersiz bir taat
olduunu ve bunun herkes tarafndan bilindiini haber vermek içindir.
bulunmayn." 41 *
Nesefî demitir ki: "Güzel bir itaat, sizin için bu yalan yeminden
daha güzel ve daha hayrldr. Âyetin bu ksmna u mana da verilmi-
tir: Sizden istenen, ihlâsl müminlerin taati gibi, içinde ek ve üphe bu-
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Onlara 'Allah’a
, itaat edin,
peygambere de itaat edin ' de." Âyette Hz. Peygamber'e [sailailahu aleyhi vc-
selleml, Allah Teâlâ'nn kendilerine hitap ettii eyi tebli etmesi emre-
dildi.
düen sadece apaçk bir teblidir " âyeti, davetten yüz çe-
"Peygambere
virmenin zararnn ve ona itaat etmenin faydasnn sadece onunla mu-
hatap olan, yani kendisine davet ulaan insanlara ait olduunu ortaya
koymaktadr. Hayrl ilerde muvaffak olmak sadece yüce Allah'n yar-
dmyla mümkündür.
jL jüi iii u;
.T . <
tfjj IV
< z' • j v ”r -r \> • + mT • . • *; , •' * • \ c» \
» ^/
kulluk eder ve bana hiçbir eyi ortak komazlar. Artk bundan sonra
kim inkâr ederse onlar gerçekten fâsk kimselerdir.
24 NÛR SÛRESt 55-56 Cüz: 18
4fi8
merhamet edilsin.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Allah, içinizden, iman edip salih ameller
ileyenlere unu vaat etti ..." Yani kim olursa olsun, hangi taifeden bulu-
nursa bulunsun, hangi vakitte yaarsa yaasm, sizden her kim inkârdan
sonra iman eder ve salih ameller yaparsa ...
Onlar imanla birlikte salih ameller ilediler. Asl olan imandr, bü-
tün güzel iler ve hükümler onun üzerine kuruludur. nsanlardan ilk
" Allah onlara , kendilerinden önce geçenleri egemen kld gibi onlar da
yeryüzünde mutlaka egemen klacan vaat etti." Yani Allah onlara, sul-
tanlarn kendi memleketlerinde tasarrufta bulunduu gibi, kendilerini
421 Ahmed, Milsned, 4/103; Hâkim, Mustedrek, 4/430; Beyhakî, es-Sünenü'l-Kübrâ, '*/ 181;
Heysemî, ez-Zedid. 6/ 14-15.
"
Âyet öyle devam ediyor: " Allah ayrca onlar için honut ve raz oldu-
u dinlerini iyice yerletireceini vaat etti." Bu din, slâm'dr. Allah Teâlâ
onlara, dinlerini hiç deimeyecek, bozulmayacak ve kyamete kadar
hükümleri geçerli olacak halde sabit ve salam yapacan vaat etti.
"
slâm hakknda, Onlar için raz olduu din " denmesi, onlarn kalbini
dine sndrmak, ona daha fazla rabetlerini artrmak ve onda sabit kal-
mi acaba?" dedi. Bunun üzerine bu âyet indi. Âyet inince, Hz. Peygam-
ber [sallallahu aleyhi vesellemj Öyle buyurdu:
" Çok geçmez, yaknda sizden biri, büyük bir topluluun içinde, yannda
silah bulunmadan, elini dizine balayp rahatça oturacak vaziyette güvende
olursunuz ."*22
dular. Allah onlar, bütün Arap yarmadasna galip getirdi; onlar için
Cüz: 18
490
24. NÛR SÛRES 55-56
lemitir.
Namaz dosdoru kln, zekât verin; kim onlann arasn ayrrsa, biri-
"
"Size düen i, benim sünnetime ve benden sonra doru yolda giden hali-
423 Ebu Davud, Sünnet, 5; Tnniz, lim, 16; tbn Mâce, Mukaddime, 6; Ahmed, Mutned,
4/127.
Cüz: 18 24. NÜR SÛRES 55-56 491
Allah Teâlâ âyetin sonunda, "Bunlar yapn ki size merhamet edilsin " bu-
yurmutur. Yani size rahmet ve merhamet edilmesi için onu yerine ge-
tirin, demektir. üphesiz zekât lâhî rahmeti çekecek ilerden biridir. En
dorusunu Allah Teâlâ bilir.
* A
imam Kueyri demitir ki: "Ayette, sünneti ayakta tutan, dinin te-
Kâfirlerin Sonu
ma! Onlarn varaca yer cehennemdir. O, ne kötü bir van yeridir V'
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: " nkâr edenlerin Allah' yeryüzünde âciz
brakacaklarm sanma!" Yani onlar, dünyann neresinde olurlarsa olsun-
Allah'n kendilerini yakalamasndan ve helâk etmesinden kurtula-
lar,
Âyet öyle bitiyor: " Onlarn varaca, kalaca ve dönecei yer ce-
hennemdir. O, ne kötü bir var yeridir /" Vallahi oras ne kötü bir dönü
yeridir. Kâfirlerin, dünyann neresinde olursa olsunlar, Allah'tan kaça-
mayacaklarnn belirtilmesinin ardndan, onlarn varacaklar ve döne-
cekleri yerin ate olduundan bahsedilmesi, son derece güzel bir ifade-
dir; bundan güzel bir ifade olamaz. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
\l\j
0 jUli ÎJO^'
lJila
* ^ I * !«
1
*
^ I.
L-juv^:
^ k I
_Lua£=.
*
lah, sizin için âyetleri ite böylece açtkltyor. Allah, her eyi bilendir,
her hükmünde hikmet sahibidir.
böylece açklyor. Allah, her eyi bilendir, her hükmünde hikmet sahi-
bidir.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Ey iman edenler ..." Bu hitabn kapsa-
mna kadnlar da girmektedir.
1. " Sabah namazndan önce. " Çünkü o vakit, yataktan kalkma, uyku
elbiselerini çkarp uyankken giyilecek elbiseleri giyme vaktidir. Bu va-
kitte izinsiz giren kimse çou kez onlar uyku halinde ve çplak vaziyet-
te bulabilir.
"
2. öleyin elbiselerinizi çkardnz vakit. " Bu vakit, scak günde gü-
nün yansdr; o, kaylûle uykusu için elbiselerin çkarld vakittir.
"
3. Yats namazndan sonra." Bu vakit de uyank halde giyilen elbise-
lerin çkanlp uyku elbiselerinin giyildii vakittir.
426
laiiahu aleyhi veseiiem] haber verdi, olay üzerine bu âyet indi.
lem], Müdlic b. Amr el-Ensârî adl bir köleyi, öle vakti, çarmas için Hz
Ömer'e [radyaUahu anh) gönderdi. Köle, Hz. vardnda,
Ömer'in yanna
o uyuyordu ve elbisesinin bir ksm açlmt. Bunun üzerine Hz. Ömer
(radyaiiahu anh], "Allah Teâlâ'nn bu vakitlerde, evlere izinsiz girmeyi ya-
saklamasn ne kadar isterdim" dedi ve kalkp Hz. Peygamber' in (sailalla-
426 bk. Sa'lebi el-Kef v'l-Beyân, 4/397; aynca bk- tbn Ebû Hâtim, Tefsirü'l-Kur'âni'l-Azîm,
8/2653 (Riyad 1997); Süyûtf, ed-Dürrü-Mensûr, 6/217.
"Bu vakitlerin dnda izinsiz girme konusunda size ve onlara bir gü-
nah yoktur. " Yani bu üç mahrem vaktin dnda, birbirinizin yanna izin-
siz olarak girmenizde sizlere, köle ve çocuklarnza bir günah yoktur.
"Allah, sizin için âyetleri böylece açklyor. " Yani Allah size, izin alma
konusunu açklad gibi açklanmasna ihtiyaç duyduunuz eyleri, di-
er âyetlerle açklyor.
Âyet öyle bitiyor: "Allah, kullarnn faydasna olan eyleri en iyi
istesinler
"Uç âyet var ki insanlar onlarla amel etmeyi braktlar. Bunlardan biri,
ye izin almas emredildi; perde (ve kap) bulunduunda ise izine hacet
kalmad (kap kapalysa dönmek veya kapy çalmak da izin sayld)."
Ben (îbn Acibe) derim ki: "Evin dndaki yabanclara göre, kapla-
nn bulunmas yeterlidir; ancak eve saknmadan giren köle ve çocuklara
gelince, onlar için kapnn bulunmas yeterli deildir; âyette belirtilen
Âyet öyle devam ediyor: "Allah sizin için âyetlerini böylece en güzel
ekilde açklyor. Allah, her eyi bilendir; emrettii ve yapt her eyde
hikmet sahibidir ."
428 bk. Taberi, Câmiu'l-Bryân, U/244, 354; ibn Ebû Hâlim, Tefsirü'l-Kur'âm'l-Azim, 8/2632.
429 Safd b. Cübeyr b. Hiâm el-Esedi (v. 94/713), Ebû Muhammed ve Ebû Abdullah künye-
leri ile anlr, Abdullah b. Abbas'm (radyaliahu anh) banda bulunduu Mekke ekolünde
yetimi tâbiîn devri müfessirlerindendir.
,
mise onun, bu srr tamaya layk olanlar (ve izin verilenler) hariç, cnu
gizlemesi gerekir. O srr tamaya layk olan kimse ise cann ve maln
bu yolda veren ve onlan Allah için feda eden kimsedir.
îbn Atâullah- skenderî Hikem adl eserinde der ki: "Senin, Allah
tarafndan seçilmi bir veli olduunu insanlarn bilmesini beklemen,
kulluunda sadakatinin olmadna delildir."
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: " Evlenme umutlan kalmam, ileri yan-
dan dolay hayz ve çocuk dourmaktan kesilmi, evinde oturup kalan
yal kadnlarn, ziynetlerini göstermeksizin d elbiselerini çkarmalarnda
kendileri için bir günah yoktur.
"
Buna göre, Evlenme umutlar kalmam " âyetinin manas, erkeklerin
kendilerine rabet edeceklerini beklemeyen kadnlar demektir.
selleml bir hadis-i erifinde, ince elbise giyen kadnlan öyle uyarmtr:
430 Müslim, Libâs, 125, Cennet, 52; Ahmed, Müsned, 2/223, 356, 440.
24. NÛR SÛRES 60 Çtol8
300
üzerinde bir elbise vardr. Sonra onlann çplak olduunu belirtti; çünkü
elbise ince olunca altndaki organ belli eder ve kadnlarn güzelliklerini
431
gösterir ."
432 Kurtubî, el-Câmi' li-Ahkâmi’l-Kur ân, 14/221 (Beyrut 1998). Bu Uç rivayet, konuyu açkla-
yc olduu için tarafmzca eklendi (Mütercim).
Cüz: 18 24. NÛR SÛRES 61 501
61. Köre bir güçlük yoktur. Topala bir güçlük yoktur. Hastaya da
bir güçlük yoktur. Kendi evlerinizde, babalanmztn evlerinde, annele-
rinizin evlerinde, erkek kardelerinizin evlerinde, kz kardelerinizin
evlerinde, amcalarnzn evlerinde, halalarnzn evlerinde, daylar-
nzn evlerinde, teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarna sahip ol-
Tefsir
mesi söz konusu deildir. Ayn ekilde cihada ve dier hizmetlere git-
meye gücü olmayan kimselere de bir günah yoktur. Allah Teâlâ, gözleri
görmeyenin durumunu belirttikten sonra, aynca dier özürlülerin de
durumundan bahsederek öyle buyurdu:
Âyet öyle devam ediyor: "Kendi evlerinizde yemenizde de size bir gü-
nah yoktur. " Yani içinde aile ve çocuklarnz bulunduu bir evde, izinsiz
olarak bir eyler yemenizde size bir günah yoktur. Ev, hanmn ve çocu-
un olur da içinde onlara ait bir yiyecek bulunursa erkein ondan ye-
mesinde bir salonca yoktur. Çünkü kan-koca tek ahs gibidir; hanmn
evi, kocasnn evi olmutur.
lah Teâlâ çocuklarn evlerini, babalannn evi sayd; çünkü insann çocu-
u kendi kazanadr; onun mal kendi mal gibidir. Hz. Peygamber («llal-
lahu aleyhi vesellemL bu konuda soru soran bir zata öyle buyurmutur:
435
" Sen ve maln babana aittir .” Bunun için âyette, çocuklar dile geti-
rilmedi; çünkü onlar, sizin evlerinize girmektedir.
Baz âlimler ise âyette bahsedilen evlerde izinsiz yemek yeme hük-
münün devam ettiini söylemilerdir. Bu âyet, "Yeme konusunda izin
verdikleri zaman" anlamna gelir. Bu evlerde, izinsiz de yeneceini söy-
435 Ebû Davud, Büyü', 77 (nr. 3530); Ibn Mâce, Ticârât, 64; Ahmed, Müsned, 2/179.
436 Ahmed, Müsned, 5/72; Beyhakî, ts-SiinenU'l-Kübrâ, 6/100.
504 24. NÛR SÛRES 61 Cüz: 18
saknca yoktur. Sadk dost, tek kii olabilecei gibi bir topluluk da olabi-
lir. Sadk dost, her durumda kendisiyle sevinçlerinizi ve aclarnz pay-
latnz kimsedir; öyle ki sana aa veren ey ona a c verir; ona ac veren
ey sana aa verir. Onu sevindiren ey seni de sevindirir. Bütün hallerde
durum böyledir.
dönünce câriye durumu haber verdi; adam, bir dostunun gelip de evin-
den rahatlkla bir eyler almasna o kadar sevindi ki câriyesini âzat edip
hürriyetine kavuturdu. Fakat günümüzde insanlarda cimrilik hâkim
olduundan, insan bakasnn evinden sadece onun izniyle bir eyler
yiyebilir. Bu açklama müfessir Neseff ye aittir 439 .
A
Ayet öyle devam ediyor: "Bir arada veya ayr ayr olarak yemek ye-
menizde de bir saknca yoktur ..." Âyet, Leys b. Amr oullan hakknda
inmitir. Onlar, bir adamn tek bana yemek yemesini sakncal (günah)
olarak görüyorlard, bunun için çok defa bir adam, gündüz yemek yiye-
cei zaman kimse bulunmazsa geceye kadar birini bekliyordu. Kendi-
siyle birlikte yemek yiyecek bir misafir bulunmazsa zaruret ölçüsünde
Dier bir rivayete göre âyet, ensardan bir grup hakknda indi. On-
lar, yanlarna bir misafir gelince, yemeklerini sadece misafirleriyle bir-
Dier bir rivayete göre âyet, baka bir topluluk hakknda indi. Bu
kimseler, insanlar yeme konusunda farkl olduklarndan, bazs die-
rinden daha fazla yediinden dolay, bir arada yemek yemeyi sakncal
buluyorlard; Allah Teâlâ onlar, bir arada yemekle ayr ayr yeme ara-
snda serbest brakt.
,
440 Rivayetler için bk.Taberi, Câmiu'l-Beyân, 17/375-377;Sa'lebî,e/-K£g/'w J-B«?ydn,4/399-400.
506 24. NÛR SÛRES 61 Cüz: S
"
Vertecübî (Rûzbihân- Baklî), Gözleri kör olana bir zorluk yoktur"
âyeti hakknda demitir ki: "Asl körlük, Cenâb- Hakk'n ezelî gizlili-
ine yani ezelî tecellisine, gayba ve gaybn gayb olan eylere bakmaya
7
gelmektedir:
'Yüce Allah'n perdesi nurdur, ayet perdesini açacak olsa, zatnn tecel-
441
lileri bütün varlklar yakard.'"
oldu.
(kalp gözü) açlrsa Hak Teâlâ'y, kâinatn içinde yahut öncesinde veya
onunla birlikte görür. Kimin basireti kör ise o, sadece karanlk halindeki
varlklan görür. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
441 Müslim, mân, 292, 293; Ibn Mâce, Mukaddime, 14 (nr. 195-1%); Ahmed, Miisned. 4/401;
bn Hibbân, Sahih, nr. 266; Ebû Ya'lâ, Miisned, nr. 7263.
Cüz: 18 24 NÛR SÛRESt 61 507
bir torbay iaret etti; ondan baka yiyecek bir eye sahip deildi. O da
getirip torbay önüne döktü, orada bulunanlar yediler, kalan da aldlar.
Hanm, kocas gelince durumu kendisine bildirdi; olay dinleyen adam,
"imdi anladm ki o beni seviyor" dedi.
^L^
^ j } ' ' t * . ' * * * **
oÇ'/l ^JLJiT iZ> ,i
Tefsir
Enes b. Mâlik' ten [radyallahu anhl rivayet edildiine göre Hz. Peygam-
ber IsallaUahu aleyhi vesellem] öyle buyurmutur:
Evine girdiin zaman selâm ver ki evinin hayr çoalsn. Bir de kuluk nama-
' 442
zn kl; o, Allah'a yönelen salih kullarn namazdrZ
Âyet öyle bitiyor: "te Allah düünüp anlayasnz diye size âyetlerini
,
setti. Peinden de bir topluluun büyüü ile birlikte olunca, ondan ayr-
lrken izin alma hakknda açklamada bulunarak öyle buyurdu:
442 bk. Bey haki, uabü'l-mûn, nr. 8758; Hatîb, Târihu Bagdâd, 7/159; Süyûti, ed-Dürul-
Mertsûr, 6/227.
X } , J
* \ + * * v ^
^
î
,
^
£—*L>- y—
.T
•'
^j-i 0^3*3^
- 1 ? T "
"'. Ç. *1.1 > >\ • .
• " •i-'* » -• *
^
^ t ? “T t -r
<ill
jj <U1 ç, — fj .«1^
Tefsir
dar büyük bir suç olduunu onlara göstermek istedii için, onlarn,
kendilerine izin verilmeden aynlmayp sabretmelerini, imann üçte biri
olarak nitelendirdi; resûlüne iman da onun sebebi sayd. Bunun için
"
Allah Teâlâ, ayn bir üslupla bu durumu öyle ifade buyurdu: Gitmek
için senden izin isteyenler var ya, ite onlar, Allah'a ve Resulüne iman eden
"
Âyet öyle devam ediyor: Öyle ise baz mühim ilerini görmek ve acil
izin ver."
Her ne kadar izin, bir özürden dolay almyor olsa da bazan bu durum,
dünya iini ahiret iinin önüne alma üphesinden uzak kalmayaca
için, Hz. Peygamberie [sallaliahu aleyhi veselleml, Allah'tan onlarn affn is-
"
Âyet öyle bitiyor: üphesiz Allah çok balayandr, çok acyandr;
kullarnn kusurlarn son derece balayandr." Bunda, onlarn üzeri-
Nefsi, bir kimsenin hükmüne teslim etmek gayet zordur. Buna, sa-
IjüjV
jhi ji^4ii j-jjJi iîi j
8 (Ü i
A* j\ Lii j\ 7jS\
^ ^ aij jJLi
Tefsir
lem], size yapt bedduay, sizin birbirinize yaptnz beddua gibi gör-
meyin; üphesiz onun bir kimseye kzmas, sizden birinin kzmas gibi
445 Âyete verilen manalar için bk. Ebüssuûd, rddü ’l-Akli’s-Seiim, 4/488. Ebüssuûd [rahmc-
tu lah aleyhi son açklamay, âyetin devamnda gelen tehdit ve sakndrmadan dolay, bu-
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: üphesiz , Allah, içinizden
ce çkanlar bilir.
âyetin bahsedil meinden kast odur. Buna göre mana öyle olur: Allah
Resulü ne itaatten yüz çevirenler, onun dinine ve sünnetine aykr hare-
ket edenler, dünyada balanna öldürülme, deiik âfetler, zalim
zelzele,
mam Kueyrî âyetin tefsirinde demitir ki: "ki cihann saadeti, Hz.
Peygamberim [sallallahu aleyhi vesellem] sünnetine uymaktadr; iki cihann
felaketi aykr davranmaktadr. Sünnete aykn davranan kimse-
de ona
nin bana gelecek en basit musibet, kalbinden, dinin hamet ve saygs-
nn kalkmasdr ."*47
"
Âyet öyle bitiyor: Yahut onlar, ahirette kendilerine ac bir azabn do-
kunmasndan saknsnlar." Bu âyet, verilen emrin (Hz. Peygamberim |sal-
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: unu iyi bilin ki göklerde
ve yerde bulunanlarn hepsi Allah’ndr.” Göklerde ve yerde mevcut olan
bütün varlklar, yaratlma, mülk, yönetilme, icat edilme, yok edilme ve
yeniden yaratlma yönleriyle Allah'a aittir.
A
Ayetin bandaki dikkat çekme edat, insanlan, göklerde ve yerdeki
her eyin sahibine kar gelmekten sakndrmaktadr.
A
Ayet öyle devam ediyor: " üphesiz 0, sizin ne halde bulunduunuzu
çok iyi bilir . " Ey mükellefler, Allah sîzlerin hangi halde ve durumlarda
olduunuzu bilir; lâhî emre uymaruz, ona aykr davranmanz, ihlâsl
olmanz ve nifaka dümeniz gibi haller bunun kapsamna girmektedir.
A
manas udur: Göklerde ve yerde bulunan bütün varlklar,
Ayetin
Allah'n mülkü, hükmü ve ilmi altndadr. Bu durumda, gizlemeye ça-
lsalar bile, münafklarn halleri O'na nasl gizli kalr?
Âyet öyle bitiyor: "Zaten Allah, her eyi tam olarak bilendir." Yerde
ve gökte zerre kadar bir ey O' na gizli kalmaz.
Rivayet edildiine göre Abdullah b. Abbas (radyallahu anh) bir hac
mevsimi minberde Nûr sûresini okuyup tefsir etti. Öyle güzel tefsir etti
tadr. Furkan, "Hak ile bâtl birbirinden ayran" demek olup Kur'an'n
isimlerinden biridir.
önceki Sûre ile Balants: Allah Teâlâ önceki sûrenin sonunu, Hz.
Peygamber'in (saiialiahu aleyhi vesellem] yüceltilmesiyle bitirdi. Bu sûre dc
Allah Resûlü'nün bütün âlemler için bir uyana olduu dile getirilerek,
-r
>
Bismillâhirrahmânin-ahîm.
Allah'n an yücedir.
2. O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hâkimiyet ve yönetimi) kendisi-
ne ait olandr. O, hiç kimseyi çocuk edinmemitir; mülkünde hiçbir or-
ta yoktur. O, her eyi yaratm ve onu bir ölçüye göre belirlemitir.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Bütün âlemlere bir uyarc olsun diye ku-
bâtln, helâl ile haramn arasn ayrd için ona "Furkan" denmitir.
Bir dier görüe göre Kurian, toptan inmeyip ayn zamanlarda azar azar
indii (âyetlerin arasn ayrd) için ona bu isim verilmitir. u âyette
bu manaya dair bir delil vardr:
"Biz Kur'an' , insanlara dura dura okuyasn diye âyet âyet ayrdk ve
onu peyderpey indirdik" (Isrâ 17/106).
Yüce Allah, onu bütün âlemlere, insanlara ve cinlere bir uyana olma-
s için indirdi. "Onu" ifadesiyle kastedilen, ya kendisine vahiy indirilen
kulu Hz. Muhammed |sallal!ahu aleyhi vesellem] veya Furkan'dr. Bazlar, in-
"O, her eyi yaratm ve onu bir ölçüye göre belirlemitir Allah Teâlâ
her eyi tek bana yoktan var etti. Mecûsîler'le, iki ilâh inancnda olup,
"Nuru () bir ilâh, zulmeti (karanl) baka bir ilâh yaratt" diyenle-
Mana ne olursa olsun, cümle, önceki âyette belirtilen durum için bir
sebep olmaktadr. üphesiz Allah Teâlâ'nn her eyi, bu esiz ekil ve
ince nizam içinde yaratmas, O' nun ilâhlk sfatndaolmasn gerek- tek
edildi: Kim kâmil manada kulluk makamn elde ederse onun kalbinde
Kur'an'n Furkan yani ayna özelliinden büyük bir pay bulunur. O kim-
se, hak ile bâtl birbirinden güzel aynr. Onun aynca, ruhu ile melekût
449 Açklama içinbk. Ebüssuûd, Irâdü 'l-Akli's-Seltm. 4/492 (Beyrut 1999). Mana, Ebüssuûd'un
ibaresine göre verildi (Mütercim).
Cüz: 18 25 FURKAN SÜRES 3 521
Tefsir
takdirde tek olan Allah'a ibadeti terkedip onun yerine, hiçbir eyi ya-
ratmaya güçleri yetmeyen, bilakis kendileri yaratlp ekil verilmi olan
âciz varlklara ibadet etmeyi tercih ettiler.
Âyet öyle devam ediyor: "O taptklar putlar, kendilerine bir fayda
de güçleri yelmeyen varlklardr. " Yani onlar, bir diriyi öldürmeye, bir ölü-
ye ruh üfürüp hayat vermeye, öldükten sonra hesap ve azap için tekrar
diriltmeye güç sahibi deillerdir. Halbuki bir ilâhn, bütün bunlan yap-
maya gücünün yetmesi gerekir. Kâfirlerin böyle son derece cahil ve ah-
mak olduklarnn bildirilmesinde, sanki onlarn, putlarn bu halini bil-
mc. O'nun senin bana getirdii bir eyi, bakasna nasl götürürsün?
Kendi ihtiyacn gidermeye gücü yetmeyen bir kimse, bakasnn ihtiya-
Vehb b. Münebbih demitir ki: " Allah Teâlâ, Hz. Davud'a [aleyhîsselâm]
öyle vahyetti: zzetime, celâlime ve azametime yemin ederek söylüyo-
rum ki kullarmdan biri, yarattklarm brakp sadece benden yardm
istediinde, ben bunu onun niyetinden bilirim. Bu durumda, yedi kat
gökler ve içindekiler, yedi kat yerler ve içindekiler, ona zarar vermek
için tuzak kursalar, ben ona bunlardan bir kurtulu ve çk yolu yarat-
rm. Yine izzetime ve celâlime yeminle söylüyorum ki kullarmdan biri,
beni brakp mahlûkattan birinden yardm isterse ben bunu onun niye-
tinden bilirim; o zaman, onun için gökten gelecek sebepleri elinden ke-
serim, altndaki yeri ona küstürürüm (yeryüzünde de bir çare bulamaz);
bundan sonra onun hangi vadide helâk olduuna aldr etmem."
Hayrl ilerde muvaffak olmak sadece yüce Allah'n yardmyla
mümkündür.
4i J4 > 14^-' 4^ %
451 bk_ tbn Acibe, kazu'l-Himem fi erhi'l-Hikcm, s. 105-106 (Beyrut 2002).
524 25. FURKAN SÛRES 4-9 Cüz: IH
5 y ^ *J
s ^yvij oi^iji ^ y^j ^ ^jüi^yî jî
0 ^13 s#
^^5fidj j^^yjti; ju J
îiî3@CL Jr .jr,J iî6s’
T
yr *y
_
4.
1
^ 31 @ r^jö ^
f
yj jy
J i
Tefsir
Âyetin, "Bu ite ona bir topluluk da yardm etti " ksmna u manay
vermek de muhtemeldir: Hz. Peygamberle [saliaiiahu aleyhi vesellem) birlik-
te iman edip slâm'a giren dier bir topluluk da, o Kur'an' n ilan edilip
452 Taberî, dmiu l-Beyân, 17/398 (Riyad 2003); Sa’lebi, cl-Ketf*'l-B<ydn, 4/404 (Beyrut 2004).
453 Bu Addâs, Hz. Peygamberle [sallallahu aleyhi vesellem] Tâif dönüü tanan ve kendisine
üzüm ikram eden Addâs deildir. Buradaki Addâs, Utbe b. Rebîa'nn kölesi olan Nino-
val bir hristiy andr. Tevrat ve ndi hakknda bilgisi olan biridir, bk. Halebî, es-Sîretü'l-
Halebiyye, 1/348 (Beyrut 2006), Beyhaki, Delâilii ’n-Nübiirve, 2/143 (Beyrut 1985).
454 bk. Nesefî, MedJriku l-Trnzil, 3/233 (Beyrut 19%).
526 25. FURKAN SÜRES 4-M Cüz: 18
yp bitiremez 45
5
.
ey deildir. O, semaya ait bir eydir. Onu, ilminden hiçbir eyin gizli
kalmad Allah indirdi; onda, en güzel hikmet ve hüküm çeitlerini bu-
lundurdu. Cenâb- Hak, onlar öyle güzel bir ekilde sunmutur ki hiç
bir benzerini getirmekten âciz brakt, size gayba ait ileri ve gizli srlar
haber verdi. O srlara ve haberlere sadece her eyi bilen ve her eyden
" Kâfirler dedi ki: Bu ne biçim peygamber! Yemek yiyor, çarda pazarda
dolayor!"
dia eden u kii neden sizin yediiniz gibi yemek yiyor, yiyecek rzk
elde etmek için, sizin gezip dolatnz gibi çarlarda geziyor?"
Onlar bu sözleriyle unu demek istediler: Eer o, iddia ettii gibi bir
peygamberse bizden farkl bir hale niçin sahip deil?
Kâfirlerin sözü öyle devam ediyor: " Yahut ona gökten, kendisini
geçim peinde komaktan kurtaracak bir hazine indirilseydi veya zengin-
ler gibi bir bahçesi olsayd da ondan yeseydi ya!"
,
eden ve uyan iinde ona yardm eden bir melein bulunmasn istediler.
Daha sonra bundan da vazgeçip onun yannda, ihtiyaç zamanlarnda
skntsn giderecei bir hâzineye sahip olmasn teklif ettiler. Ardndan
ondan da vazgeçip onun, zenginler ve kendileri gibi ürününden yiyece-
i bir bahçesinin olmasn istediler.
Allah Teâlâ âyetindevamnda buyurdu ki: " Zâlimler yani yukar-
daki sözleri söyleyen o Kurey kâfirleri müminlere, 'Sz sadece büyülen-
mi, büyülenip de akln kaybetmi bir adama uyuyorsunuz' dediler ."
"
Dier âyette öyle buyruluyor: Resulüm bak, senin hakknda nasl
d
,
benzetmeler yaptlar ." Bak, onlar senin hakknda, nasl akl ve tuhaf-
lnda dolay darb-mesel yerine geçecek eyler söylediler; senin için
bulamazlar.
Âyete verilen bir dier mana udur: Onlar apaçk bir ekilde do-
ru yoldan saptlar; artk kendilerini ona ulatracak bir yol bulamazlar.
dmyla mümkündür.
da pazarda dolayor' dediler" âyeti hakknda deriz ki: Münkirler, bir in-
sanda, beerî özellikleriyle birlikte veliliin bulunmasn inkâr ettiler;
silin# jâ. j; o Su j ^ ^
juju ö\k=u. c. 1*513 im © hj-i a\Li l olâ-
ijuii iy.s lj © Û4*s *J
14. (Onlara öyle denir): "Bugün bir kere yok olmay deil, çok kere
yok olmay dileyin."
• 16. Onlar için orada istedikleri her ey vardr; orada ebedî olarak
kalacaklardr. Bu, Rabb'inin yapmay üstlendii, (yerine getirilmesi) is-
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "O Allah öyle yücedir ki dilerse sana, cen-
nette vermeyi vaat ettiinin bir benzerini dünyada vererek, bundan daha
güzelini yani onlarn senin için olmasn istedikleri bahçeden daha hayr-
lsn, içinden rmaklar akan cennetler verir." üphesiz o, onlarn istedikle-
ahiret saraylar gibi saraylar yapar." Fakat Allah bunu yapmay dilemedi;
çünkü dünya, Allah Teâlâ'nn aJhirette seçkin dostlarna verdii eyleri
içine alacak kadar geni deildir; onun zaman ve mekân dardr.
cevap verilmeye gerek görülmedi; ancak onlarn son teklifine cevap ve-
Cüz: IH 25. FURKAN SÜRES 10-16 531.
rildi, çünkü o, bütünüyle hikmete ters deildir. Allah Teâlâ baz pey-
gamberlere, peygamberlikle birlikte büyük bir mülk de vermitir; fakat
celikle girmektedir.
456 Hadis için bk. Ebû Davud, Cihad, 95; Ncsâî, Kasâme, 27.
"
gitmeyi isterler. Çünkü genilikteki rahatlk daha çok olduu gibi dar
"Canm elinde tutan Allah'a yemin ederim ki duvara çaklan çivi duvara
girmesi için zorland gibi onlar da cehennemin içinde öyle zorlanrlar ."45e
"Bugün yok olmay bir kere deil, pek çok kere isteyin!" Yani ölmek için,
bir kere ölümü çarmayn, sadece bir kere dua etmeyin, bilakis pek çok
defa dualar edin; gerçekten sizin içinde bulunduunuz bu azap, sonsuz
iddeti ve süresinin uzunluu sebebiyle her an defalarca dua etmeyi ge-
rektirecek dehettedir.
onda tek ölüm yoktur, aksine pek çok azap ve helâk vardr. Bu du-
bir
rum, ya onun için deiik çeitte pek çok azabn bulunmasndandr; her
bir azap çeidi, iddeti ve korkunçluu ile birer helâktir. Yahut onlann
derileri yanp yok olduu zaman, onun yerine kendilerine yeniden deri
verilir; bunun da bir sonu yoktur. Bu yorum, burada anlatlan duruma
uygun deildir. Bu açklamalar için Ebüssuûd'un tefsirine baknz /59
"Ateten ilk elbise giydirilecek olan blîs'tir. blîs, elbisenin bir ucu-
nu kann üzerine koyar ve peinden atee dalar, onun zürriyeti de pe-
inden dalar. blîs, atete, "Ey ölü, (gel de beni kurtar!)" der. Onlar da
kendisine cevap olarak, "Ey ölüm (Gel de bizi yok edip u halden kur-
"
tar!)" derler. Hepsi atein içinde durdurulur ve, Bugün yok olmay bir
0
kere deil, pek çok kere isteyin!" denir .*
460 Ahmed, Musned. 3/152; ayrca bk. Tabert Câmiu'l-Beydn, 17/412; bn Ebu Hâlim, Tefsîrü'l •
her ey vardr Onlar için, cennette canlarnn çektii her türlü nimet ve
hayr çeidi vardr. Bu durum, dier bir âyette öyle dile getirilmitir:
meye gerçekten layk bir vaattir; çünkü yaranlar onun için yarmak-
tadr.
istedikleri vaattir.
atldklarnda ve onu elde etme zaman iyice daraldnda, yok olup git-
mek için dua ederler. Bu, ölüm alametlerini ve kabre yolculuk hallerini
gördükleri zaman olur; fakat bu feryat onlara bir fayda vermez.
'
^ ^I 'K*' •
-
J"
/
•++ m y*
1
^^ • •
^
J
- /T .
T
^^
fi*:*
I i . |
'*
UâjyiJtL: L-jjlL- juü © fjjj C.jî lyVT3 Jdl I
0^ ^5 6>
17. O gün Rabb'in onlan ve Allah’
,
brakp da taptklar eyleri
bir araya getirerek putlara, ”Benim kullarm siz mi saptrdnz yoksa
onlar kendileri mi doru yoldan saptlar?” der.
18. Onlar da der ki: " Seni tenzih ederiz (Zatm her türlü noksanlktan
Tefsir
ler, hiç allmadk garip haller olur. “O gün Allah onlan, Allah' brakp
Cüz: 18 _ _ 25. FURKAN SÛRES_1_7-1_9_ _ _ _ 337
lekler, Hz. sa ve Hz. Üzeyir'dir [aleyhi sselâmj. Kelb, onlarn putlar oldu-
Buna göre sanki öyle denmi oluyor: Onlar, taptklaryla birlikte mah-
erde toplarz.
*
"
Ayet öyle devam ediyor; Fakat sen on/ara ve babalarna bolca nimet,
Sonra kâfirlere hitap edilerek denir ki: “lâh diye taptklarnz , sizi
getirilen bir delildir. Yani Cenâb- Hak puta tapanlara o anda öyle der:
lümdür " (Lokman 31/13). Çünkü zulüm, bir eyi bulunmas gereken yerin
bir ve inatta srar edip her konuda haddi amaya ve fesada devam ede-
Her kim, Allah'tan baka bir eye âk olursa onun kulu olur, bu
ey tek veya birden fazla olabilir. Onlara denir ki: "Bu kullarm siz mi
sapttnz, yoksa onlar m doru yoldan saptlar?" Onlar bundan uzak
durarak derler ki:
Dünya, 'Benim evlatlarm (bana tâbi olanlar) nerede?' diye seslenir; on-
lar da kendisinden nefret ettikleri halde onunla bir araya gelirler, sonra
dünya önlerine geçip onlan cehenneme götürür ." 462
Allah Teâlâ'nn, "Sizdin kim zulmederse ona büyük bir azap tattrrz"
âyetinin birmanas udur: Sizden kim, kullukta istikametten aynlr ve
rubûbiyyetin azametini müahededen uzaklarsa ona büyük bir azap
tattrrz. Bu azap, onun (Cenâb- Hakk' müahededen) sürekli perdeli
kalmasdr. Bu kimse ancak, (ahirette, mümin olan) avam halkla birlikte,
onlara ayrlan bir vakitte, cemalullaha bakabilir. Hayrl ilerde muvaf-
fak olmak sadece yüce Allah'n yardmyla mümkündür.
* * 9 *
^0^-3 <3 pS
4*2 Benzer hr haber için bk. bn Ebü'd-Dünyâ, /.t’mntii'd-Duyi, nr. 123
540 25. FURKAN SÛRES 20 Cüz: 18
Tefsir
" Biz senden önce bedenlerini ayakta tutmak için yemek yiyen, ona
muhtaç olan ve ihtiyaçlarn gidermek için çarlarda yürüyen insanlar
peygamber olarak gönderdik Senin bu özelliklere sahip bir peygamber
olman yeni bir durum deildir.
"Ey insanlar! Sizi birbiriniz için imtihan sebebi yaptk. Bakalm sabre-
decek misiniz?" Bu hal, önceki durum için bir sebeptir. Yani benim, pey-
gamberleri maddeye muhtaç, (genelde) mal yönünden fakir ve geçim
ihtiyaçlar için çar pazarlarda dolaan bilileri yapmam sadece bir im-
tihan ve onlara tâbi olanlann halini ortaya çkarmak içindir. Bu ekilde,
kimin, bir ey beklemeksizin kendilerine tâbi olduunu ve fakirlikle-
rinden dolay onlardan yüz çevirmediini ortaya çkarrz. Bunun için
Nesefî demitir ki: "Yahut biz seni onlar için bir imtihan yaptk; çün-
kü, eer sen hâzinelere, ba ve bahçelere sahip olsaydn, onlarn sana
itaati dünya için olurdu veya dünya menfaati karrd. Seni fakir bir
peygamber olarak göndermemizin tek sebebi, sana tâbi olanlarn sadece
Haiye' de 465 öyle geçer: "Denilmitir ki: Dünya, bela ve imtihan yur-
dudur. Allah Teâlâ, mümin kâfir bütün insanlar birbirine imtihan sebebi
yapmay murat etmitir. Her biri, dieri ile denenir. Zengin, fakir ile im-
tihan edilir; zenginin fakire iyilikte bulunmas ve kendisiyle alay etme-
mesi gerekir. Ayn ekilde fakir de zengin ile imtihan edilir; fakire, zengi-
ne haset etmemesi ve ondan sadece verdiini almas gerekir. Onlarn her
biri, üzerindeki hakk yerine getirmeye ve kendisine düeni yapmaya
sabretmelidir. üphesiz bu dünya, sabr gerektiren eylerle yükümlü ve
sorumlu olduumuz bir yerdir. Allah Teâlâ, kâfirlere mühlet tanmasn
ve bolca nimet vermesini, müminler için bir fitne ve imtihan sebebi yapt.
Onlar bu duruma sabrettiklerinde, haklarnda u âyet indi:
' Sabretmelerine karlk olarak ben , bugün onlar mükâfatlandrdm"
(Mü'minûn 23/n). Velhâsl, Allah Teâlâ insanlar diledii ekilde düzene
koydu; her birine özel olarak zenginlik, fakirlik, ilim, cehalet, peygamber-
lik veya dier eyler verdi. Dier özellikler de böyledir. Bunu, hükmüne
ve taksimine teslim olanla, bu konuda kendisine kar geleni ortaya ç-
Mukâtil 4** demitir ki: "Bu âyet Ebû Cehil, Velîd b. Mugîre, Âs b.
Vâil ve Nadr b. Haris hakknda indi. Onlar Ebû Zer, Ammâr, Süheyb ve
465 Bu hâiye, müfessir îbn Acîbc'nin tarikat silsilesinde bulunan âlim ve âriflerden
Abdurrahman- Fâsfnin (v. 1036/1626) Celâleyn Tefsiri üzerine yapt bir hâiyedir.
Hâiyetü'l-Fûsl diye mehurdur.
466 Mukâtil b. Süleyman (v. 150/767), Horasan'n Belh ehrinde yetimi ünlü bir müfessir-
dir. Etbau't-tâbiîndendir. Sistemli olarak batan sona ilk tefsir yazandr. Tefsiri günümü-
ze ulamtr. Dier alanlarda da eserleri vardr.
542 25. FURKAN SÛRES 20 Cüz: 18
470 Konuyla ilgili hadis-i erifin meali öyledir: “Sizden biri, mal ve yaratl yönünden ken-
dilinden daha ustun birine baknca, gözünü ondan çekip kendinindim daha diiük olan birine
baksn; böyle yapmas haline ükretmesi için daha uygundur" (Hadis için bk. Buhârî, Rikak.
lallahu aleyhi vescllem! onun güzel sabnna karlk bol sevap verileceine
dair yüce bir vaattir. Onda ayrca, "senin Rabb'in" ifadesiyle, Rab ismi,
Hz. Peygamber'c ait zamirle tamlama halinde dile getirilerek kendisine
büyük bir eref bahedilmitir." 471
472 Ebü'l-Hasan Ali b. Abdullah e-üterf (v. 668/1269), büyük veli Ebû Muhammed bn
Seb'în el-Mürsr den (v. 669/ 1270) ilim ve feyiz almtr. Mehur iir ve kasideleri vardr
Terâcim 's-Sâdâ H
i
(bk. Münâvî, el-Kroâkibü ’d-Dümyye fi 's-Sûfiyye, 2/358 (Beyrut 19991;
lhan Kutluer, "bn Seb'în", DA, 29/308; Ömer Rza Kehhâle, Mu’cemü'l-Mtiellifin,
7/135).
544 25. FURKAN SÛRES 20 Cüz 18
sanlarn içinde (kalbini onlardan çekerek bir nevi) uzlette olmak ise hali
yaparlar.
Bir habere göre Allah Teâlâ, Hz. Peygamber'in [sallallahu aleyhi vesellem]
Allah Teâlâ'nn, "Biz sizi birbiriniz için bir imtihan sebebi yaptk; baka-
?"
lm sabredecek misiniz âyetinde, imtihana düen veliler için bir teselli
bulunduu gibi onun, zamann skntlarndan, din kardelerinin ezi-
yetinden ve insanlarn cefasndan bana gelenleri gözünde küçültme
vardr. Hayrl ilerde muvaffak olmak sadece yüce Allah'n yardmyla
mümkündür.
Cüz: 19 25. HIRKAN SÜR t S 21-24 545
gibi, yine iptal etmek için baka sözlerini de dile getirerek öyle buyur-
du:
" . -
JjSl ÜÎLaJ öyJry. V j-i JJI JU3
,1 juiJiij; o
. • ^ ^
Ni
^ •
i-LJl
hut Rabbimiz'i gör eydik ya!" dediler. Gerçekten onlar içlerinde kibre
dütüler ve büyük bir azgnlk sergilediler.
23. Onlann yaptklar her ameli ele altnz ve onlar toz duman
ederiz.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: " Bize kavumay beklemeyenler, ‘Bize me-
"
Cenâb- Hak âyetin devamnda buyurdu ki: Gerçekten onlar, içlerin-
de kibre dütüler." çlerinde kendilerini büyük görme duygusunu sakla-
dlar. O, kalplerindeki inkâr ve inattr.
Sen, bizim için yerden bir su kayna fkrtmadkça sana asla iman etmeye-
ceiz. Yahut senin bir hurma ve üzüm bahçen olup içinden çalayan rmaklar
"
aktmadkça yahut iddia ettiin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça ya-
drmadkça veya Allah' ve melekleri karmza getirmedikçe yahut da altndan
bir evin olmadkça ya da göe çkmadkça sana inanmayacaz " (tsrâ 17/90-92).
yapma yoluna gittiler. Hatta onlarn habis nefisleri kendilerini öyle ey-
ler istemeye sürükledi ki nice temiz nefisler onlann berisinde tutulup
ileri geçmesine engel olunmutur.
A
Ayet, onlann içinde bulunduu çirkin durumu gösteriyor. Onda
aynca onlarn bu kibir ve azgnlarndan duyulan hayret dile getiriliyor.
ten sonra, melekleri görecekleri gün, evet o gün günahkârlar için hiçbir müj-
de yoktur ." Bunun manas, onlara müjde yasak edilmi demektir. Yahut
günahkârlara müjde verilmez, demektir. Açklama için Beyzâvî tefsirine
baknz 473 .
"
Âyet öyle bitiyor: Onlar meleklere, ‘Bizden uzak olun; bize dokun-
mayn!' derler." Bu ifade, onlan çepeçevre saran erli kötü durumun ne
derece büyük olduunu bildiriyor. Yani onlar azap meleklerini gördük-
leri zaman, '“Bizden uzak olun; bize dokunmayn!' derler.
keli bir dümanla karlanca veya üzerlerine korkunç bir bela hücum
edince, ondan snma niyetiyle söylerlerdi. Bunu sanki u manada söy-
lüyorlard: Allah Teâlâ'dan bunu bizden savmasn, bizden uzak tutma-
sn isteriz.
Âyetin manas udur: Kâfirler, üzerlerine meleklerin inmesini iste-
" Onlarn yaptklar her ameli ele alrz z>e onlar toz duman ederiz.
Âyetin manas udur: Biz onlann bütün amellerini ele alr ve hepsi-
ni yok ederiz (Çünkü onlann hiçbiri iman ve ihlâsla yaplmamtr). On-
lar, yaptklarndan ortada kalan bir ey bulamazlar ve onlardan hiçbir
fayda göremezler.
caklar yer daha hayrl ve dinlenecekleri yer daha güzeldir. " Onlann sürekli
Saîd b. Sevvâf demitir ki: "Bana ulaan bir habere göre, kyamet
günü müminler için çok ksa olur, öyle ki hesap süresi ikindi ile akam
aras kadar olur. Onlar, insanlarn hesab bitene kadar cennetin bahçe-
sinde istirahat ederler." Saîd sonra bu âyeti okudu .
476
Kâfire gelince, kyamet günü onun için çok uzun olur. u âyette
"
buyrulduu gibi: Melekler ve ruh (Cibrîl) O'na, süresi elli bin yl olan bir
onlar, olabildiince hayrl bir yerde kalmakta ve son derece güzel bir
" Cennetliklerin kalacaklar yer daha hayrl ve dinlenecekleri yer daha güzel-
"
dir " denmitir; De ki: Bu mu daha hayrldr, yoksa müttakilere vaat edilen
475 Haber için bk. Taberî, Câmiu'l-Beyân, 17/434; Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 6/247; Ebû Nu-
aym, Hilyetil'l-Evliyâ, 4/259 (Beyrut 2002). Az önceki hükümle çelimemesi için habere
bu manay verdik Bu manann tercihi daha uygundur (bk. Hafâcî, Hâiyetu-ihâb alâ
Tefsîri'l-Beyzâvî, 7/124 [Beyrut 1997J).
zelil edip küçültmektir. Bunun için Allah Teâlâ, onlarn, zatm görmele-
rini engelleyen eyleri sayarken öyle buyurdu:
"Sevdiin için nefsini zelil et; sevmek kolay deildir. Sevgili raz olun-
ca, senin için vuslat gerçekleir. Onun için zelil ol ki cemalini görmekten
nasibini alasm. Farzlar ve nâfileler, sevdiinin rzasn kazandrr."
" Onlarn yaptklarn ele alrz (ve bizim için olmayan amelleri) toz du-
man ederiz" âyetinde, amelin kabulü için gerekli olan ihlâsa tevik edil-
mektedir ve amellerin iptal edilmesini gerektiren gösteri ve kendini be-
enmekten sakndrlmaktadr. Hz. Muâz'n [radyaiiahu anh] rivayet etii
bir hadis-i erifte öyle buyrulmutur:
"Allah Teâlâ, gökleri yaratmadan önce yedi melek yaratt ve her bir
melei göün kaplarndan birini korumakla görevlendirdi. Hafaza ne-
Cüz: 19 25. FURKAN SÛRES 21-24 551
iekleri bir kulun amelini birinci semaya kadar yükseltirler; orada görevli
melek,
Sonra hafaza melekleri bir kulun amelini ikinci kat semaya kadar
yükseltirler; orada görevli melek,
Sonra hafaza melekleri bir kulun amelini üçüncü kat semaya kadar
yükseltirler; orada görevli melek,
Sonra hafaza melekleri bir kulun amelini dördüncü kat semaya ka-
dar yükseltirler; orada görevli melek,
ni beenmektedir' der.
Sonra hafaza melekleri bir kulun amelini beinci kat semaya kadar
yükseltirler; orada görevli melek,
Sonra hafaza melekleri bir kulun amelini altnc kat semaya kadar
yükseltirler; orada görevli melek,
merhamet etmez, bama bela gelen biriyle elenir; ben rahmet melei-
yim, Allah Teâlâ bana, onun amelini yukan geçirmememi emretti' der.
Sonra hafaza melekleri bir kulun amelini yedinci kat semaya kadar
yükseltirler; orada görevli melek,
Jillj @ f
i ilJj iLij ^3
£ ojyJ ^ ç j>b jî j; JL pL j*
^Lj,\ JÜ © <LJJ- Cj* •
© <IjLj. ikJj c *
iSU-Sl US
25. O gün gök, bulutlarn gelmesiyle açlp parçalanr ve melekler
bölük bölük indirilir.
477 bk. Münzirî, et-Tergîb, nr. 56. Hadisin uzun haliyle bk. Îbnü'l-Cevzf, el-Mevzüât. 3 M 54.
Benzer bir hadisi, Abdullah b. Mübârek Kitâbü’z-Zühd adl eserinde nakletmitir (bk. nr.
452). Hadisi, benzer lafzlarla mam Gazâlî thyd ve Bidâyetü'l-Hidâye adl eserlerinde, bn
Hibbân, ed-DuafiTda, Hâkim, Tirihu Nîsâbûr'da nakletmitir.
Cüz: 19 25. FURKAN SÜRES 25-29 553
27. O gün zalim kimse, (pimanlk içinde) ellerini srp öyle diye-
cektir: " Keke ben de peygamberle beraber bir yol tutsaydm!"
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Resûlüm, unu bildir: O gün gök, beyaz
bulutlarn gelmesiyle parçalanr ve melekler bölük bölük indirilir ." O gün
gök, bulutlarn çkp gelmesiyle parçalanr ve göklerdeki melekler, in-
sanlarn hesabn görüp bitirmek için bu bulutlar içinde bölükler halin-
de inerler. u âyetin murad da budur:
" Onlar sadece buluttan gölgelikler içinde Allah'n ve meleklerin gelmesi-
ni ve hesaplarnn görülüp ilerinin bitirilmesini bekliyorlar " (Bakara 2/210).
Bazlar demitir ki: O, sis gibi ince beyaz bir buluttur; bu bulut
sadece Isrâiloullan Tîh çölünde iken onlarn üzerine gölgelik olarak
gönderilmiti. 478
olan Allah'a aittir; çünkü o gün herkesin mülkü yok olur, sadece Allah'n
mülkü, hâkimiyeti kalr.
478 bk. Sa'lebî, el-Kef ve‘I-Btyân. 4/ 411; Ebüssuûd, Irâci it I- Akli ’s-Sflim, 5/6
479 Bu konuda Abdullah b. Abbas'tan |radyallahu anh| gelen bir rivayet için bk. Ibn Ebu Hâtim,
Tefsir, 8/2682; Hâkim, Müsledrek, 4/569-570; Süyûtî, ed-Dürrü l-Mensur, 6/248-249.
554 25. FURKAN SÛRES 25-29 Cü
makla birlikte âyette, "O gün gerçek mülk Rahman' indir" buyrularak,
durumun sadece udur: Yarat:
ahirete tahsis edilmesinin hikmeti
varlaklarn, hakiki manada olmasa da mecazi olarak dünyada bir n
kü ve hâkimiyeti varm gibi gözükmektedir; onun da ekil olarak
yetkisi vardr. Kyamette ise böyle deildir; orada mal mülkle ilgili
tün davalar biter, mülkün sadece tek ve kahhâr olan Allah'a ait old
ortaya çkar.
A
Ayet öyle bitiyor: "Ve o gün kâfirler için zorlu bir gün olacaktr.
gün mülk, kullan için sonsuz rahmet sahibi olan Allah Teâlâ'ya ait
met gününün müminler için, dünyada klm olduu farz bir namazc
daha kolay olaca haber verillmitir. Ebû Saîd-i Hudrî [radyallahu i
480 Ahmed, Müsned, 3/75; Ebû Ya'lâ, Müsned, nr. 1390; Sa'lebî, el-Kef v'l-Be/ân, 4/
Begavî, MedJimii’t-Tenzîl, 3/366-367.
Cüz: 19 25. FURKAN SÛRES 25-29 555
" Sen Allah'tan baka ilâh olmadna, benim de O'nun peygamberi oldu-
m!" dedi. Daha sonra Ukbe, Bedir Sava'nda, bir yerde hapsedile-
rek öldürüldü. Übey b. Halefe gelince, onu da Hz. Peygamber (sallaliahu
aleyhi veseiieml Uhud Sava'nda ikili çarpmada klçla boynuna vurup
481 bk. Vâhidî, Esbâbü'-Nüzûl, s. 343-344 (Beyrut 1990); Sa'lebî, el-Ketf ve'l-Beyân, 4/412;
Begavt, Meâlimü't-Tenzil. 3/367.
556 25 FLRKAN SÜRES 25-29 Cü/: 19
a'bî483 demitir ki: "Ukbe b. Ebû Muayt, Übey b. Halefin dostu idi.
Yahut âyette geçen "zalim" den kast, sadece Ukbe b. Ebû Muayt
deil, bütün zalimlerdir. Ukbe de öncelikle zalimlerin kapsamna girer.
Âyet öyle devam ediyor: “O zalim öyle diyecektir: Keke ben de dün-
yada peygamberle, Hz. Muhammed'le (sallallahu aleyhi vesellem! beraber olup,
" Yazklar olsun bana! Ey helâkim; neredesin gel, ite zaman! Keke
falan dost edinmeseydim!" Âyetteki "falan" ifadesi, durumu haber ver-
mektir. Eer, sözü söyleyen zalim ile Ukbe kastedilmise âyetin mana-
s öyle olur: Keke Übeyy'i dost edinmeseydim! Âyette, Übey yerine
"falan" diyerek onu ayet bu sözü söyleyen zalim ile, bütün
kastetti.
482 Dahhâk b. Müzâhim el-Hilâlî el-Belhî (v. 105/723), etbau't-tâbiînden mehur bir müfes-
sirdir. Anne rahminde iki yl kald, iki dii çkm
olarak doduu ve doarken güld Jü
için kendisine, "çok gülen" anlamnda Dahhâk denmitir (geni bilgi içinbk. Muhamrned
483 Âmir e-al»! (v. 103/721), Abdullah b. Mesud'un [radyallahu anh] banda bulundjgu
Irak ekolünde yetien tâbiîn devri müfessirlerindendir.
484 Tabert, Câmu l-Beydn, 17/440-441; Sa’lcbf, el-Kef ve'l-Beyân, 4/412; N esefi, Medârikut-
Tenzil, 3/242.
e
mitir.
Zalim kimse sonra öyle dedi: "Andolsun, bana zikir geldikten sonra
beni ondan o saptrd." Buradaki zikir, Allah'n zikri, Kur'an, iman, Hz.
Mana udur: Vallahi bana Allah'tan zikir geldikten sonra beni zikirden
o saptrd.
" Zaten eytan insan zarar içinde kendi haline terkeder." O, helâke sü-
rükledii insan, önce dost edinir, öyle gözükür, sonra onu terkeder,
kendisine hiçbir fayda vermez. Onu, yanl yollara ve Hz. Peygamber'
[sallallahu aleyhi vesellem) kar çkmaya sevkeden odur.
öyle diyen de olmutur: Âyetteki eytanla kastedilen, Ukbe'nin
dostu Übey'dir. Ona eytan dedi; çünkü eytan kendisini doru yoldan
saptrd gibi o da saptrd. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
"
Âyette, Keke ben de peygamberle beraber bir yol tutsaydm /" deme-
den önce, Hz. Peygamberi [sallallahu aleyhi vesellem) sevmeye, onun sünne-
tine sarlmaya, yoluna tâbi olmaya ve getirdiklerine uymaya tevik var-
okumutur:
Ebû Musa e-E'arfnin (radyallahu anh) rivayet ettii bir hadiste, Hz.
Peygamber [sallaiiahu aleyhi vesellemj öyle buyurmutur:
" Güzel arkada, koku satan kimse gibidir; sana kokusundan vermese bile,
üzerine güzel kokusu siner. Kötü arkada ise körükçü oca gibidir; ondan bir
ate sçrayp elbiseni yakmasa bile, onun kötü kokusu üzerine siner. "4te
bn Atâullah- skender! Hikem adl eserinde der ki: "Hali seni havra
sevketmeyen ve sözü seni Allah'a yöneltmeyen kimseyle beraber bu-
lunma!"
485 bk. Ahmed, Mûined, 4/404-405; Sa'lebî, el-Kefve'l-Beyân, 4/413. Ayn konuda bk. Buhârî,
Zebâih, 31; Müslim, Bin, 146
486 bn Abbâd Ebû Abdullah Muhammed b. brahimb. Abdullah en-Nefzf er-Rundî (v.
Cüneyd-i Badâdî (kuddise srruhû] demitir ki: "Allah Teâlâ bir müri-
de hayr vermek istedii zaman onu sûfîlerin içine atar, dünyaya yönel-
mi ilim sahiplerinden uzak tutar."
Sehl b. Abdullah Ikuddise srruhû] demitir ki: "insanlardan üç sn-
fn sohbetinden sakn. Bunlar, gaflet içindeki zalim idareciler, insanlara
yaclk yapan ilim sahipleri ve mutasavvf gözüken cahillerdir."
lun; onlar gördükleri bir kusur için, onu yapan mâzur görecekleri bir
sürü mazeret bulurlar; yaplan güzel bir ii ise seni gözlerinde yücelte-
cekleri kadar büyük görmezler."
4#7 Kasidenin tamam için bk. Abdülkadir-i Geylânî, Futûhü'l-Gayb, s. 130-170 (Dmak 2006).
560 25 FURKAN SÛRES 25-29 Cüz: 19
ni idare etmek zorunda kaldn ve seni bir sürü özür dilemeye mecbur
eden kimsedir."
demitir ki:
"Kim güzel bir hali elde etmise onun huzurunda bulunan kimse-
ler, o halden muhakkak bir pay alrlar, ondan tamamen mahrum kal-
mazlar." et-Tenbh isimli eserden yaptmz alnt burada bitti 4®8 Hayrl .
Hz. Peygamber [sal lallahu aleyhi veseilem) kavminin kendisinden yüz çe-
i
488 bk. îbn Abbâd en-Nefzi, et-Tenbih iGaysii'l-Mci’âhib'l-Aliyye fi erhi ‘I-H ik’tn 'l-A tâiy e), s.
Tefsir
Âyette una bir iaret vardr: Müminin, bu yüce âyetin tehdidi kap-
samna girmemek için, Kur'ân- Kerîm'le çokça megul olmas gerekli-
dir.
"Kim Kur'an't örenir ve sonra mushaf bir kenara asar, onu hiç okumaz
ve ona bakmazsa kyamet günü lâhî huzura geldiinde, Kur'an onun yakas -
"
489 bk. Sa'leb, e l-Kef v'l- Beyân, 4/414; Ebüssuûd, / râd ü'l- Akl 'i -Selim, 5/8; Kurtub', W-
Câmi’ I, -Ahkâm, '1-Kur'ân, 13/27.
"
490 Haber, hadis ve sahabe sözü olarak nakedilmitir (bk. Ebû Nuaym, Hilyelü'l-Evliyâ,
564
c
4'
SJL^I j
i
i
>
^ J>i JUS
- » ) 1
32. nkâr edenler, "Kur' an ona bir defada toptan indirilseydi ya!"
dediler. Biz, onu kalbine iyice yerletirmek için bu ekilde parça parça
indirdik ve onu ar ar okuduk.
33. Onlar sana hangi misali getirseler, biz de sana muhakkak (onu
iptal edecek ) hakk ve en güzel açklamay getiririz.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: nkâr edenler, ‘ Kur'an ona bir defada
rildii gibi, Kur'an da ona ayn zamanda bir seferde toptan indirilseydi
mam Kueyrî âyetin tefsirinde demitir ki: "Eer Kur'an, bir sefer-
de toptan indirilmi olsayd, Cibril'in (aieyhisselâml her vakit ve zamanda
lâhî emirlerle inii tekrar etmezdi. Onun çokça inii, Hz. Peygamber'in
[sallallahu aleyhi vesellem] kalbinin sükûn bulmas, manevi neesinin yerinde
olmas ve ünsiyetinin devam etmesi için çok gerekli idi. Çünkü Cibril
tirseler, biz de sana muhakkak onu iptal edecek hakk ve en güzel açklamay
getiririz .
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: " Andolsun biz, Musa’ya kitab (Tevrat')
verdik." Tevrat ona, bir defada toptan indirildi; bununla birlikte onu
inkâr ettiler ve yalanladlar. u âyette buyrulduu gibi:
"Onlar, daha önce Musa'ya verileni inkâr etmediler mi?" (Kasas 28/48).
Âyet öyle devam ediyor: "Ve kardei Harun'u da ona yardmc yap-
tk.” Kardeini, ona kuvvet veren ve yardm eden biri yaptk. Âyetin
metninde geçen ve "yardma" manasn verdiimiz "vezir", kendisine
müracaat edilen ve görüleriyle tehlikeden korunulan kimse demektir.
Vezirin, snma manas da vardr. Bir peygamberin yannda kendisi-
ne yardma vezirin bulunmas, onun peygamberliine ters bir durum
deildir. Bazan, ayn zaman içinde birden çok peygamber gönderilmi
olur, birinin dierine yardma olmas emredilir. Yahut onlardan biri
önce vezir olur, sonra peygamber olur.
Allah Teâlâ, Hz. Musa ile Hz. Harun'u kavmine ilk gönderdii
zaman, zaruri olarak onlar yalana sfatyla tantmad, çünkü onlarn
âyetleri (mucizeleri) yalanlamas, Hz. Musa ile Hz. Harun'un gönde-
rilmesinden sonra oldu. Onlann yalana olarak tantlmas sadece, du-
rumlar Hz. Peygamber'e Miaiiahu aleyhi veseiieml anlatlrken oldu. Bu-
nun sebebi de daha sonra niçin yerle bir edildiklerini açklamaktr. Yani
mana udur: Hz. Musa ile Hz. Harun (aieyhisselâml kavimlerine gittiler,
onlara (kendilerine verdiim) bütün âyetlerimi (mucizeleri) gösterdiler;
kavimleri bu iki peygamberi sürekli yalanladlar; bunun üzerine onlar
yerle bir ettik. Onlan öyle korkunç bir ekilde helâk ettik ki kelimelerle
dmlan" (Mâide 5/2). Buna göre, bir velinin, insanlara Allah'n zikrini
deleri ve manevi evlatlar olmasa, onda galip olan hal, kabz (manevi
tutukluluk) halidir; o genelde cezbe cihetine meyleder ve ondan istifa-
Q f
— 1
(•— ÜJ
çy fyj
ILJ-j © L-JI Cllij—JlLü
/
495 bk. Ebüssuûd, Irffldü7-AUi s-SeWm 5/11-12.
#
,
39. Onlarn her biri için misaller getirdik, sonra (hakk inkârda srar
ettikleri için) hepsini yerle bir ettik."
Tefsir
dklar vakit tufan ile suda boduk." Onlar Nuh'u, ondan önce gelen ît
ve dris'i yalanladlar. Yahut onlarn bir peygamberi yalanlamas, hep-
sini yalanlamak anlamna gelir; çünkü hepsi Allah'n birliinde ve hak
dinde birlemilerdir.
Âyet öyle devam ediyor: "Ve onlar yani onlarn suda boulma-
sn veya kssalarn insanlara bir ibret vesilesi yaptk, onlan her görenin
yahut iitenin ibret alaca bir ey yaptk. Biz ayrca zalimler için ac bir
bn Abbas Iradvaiiahu anh| demitir ki: "Res halk, kuyu banda yer-
r hak dine davet etti. Halk ona eziyet verdi ve azgnlklarnda devam
ettiler. Cenâb- Hak, onlar azabndan sakndrd; aldn etmediler. Bir
kuyu etrafnda yaayan halktr ki Allah Teâlâ onlar hakknda öyle bu-
yurmutur:
'Allahm, onu helâk et ve neslini kes' diye beddua etti; bunun üzerine
kua bir yldrm isabet ederek onu yakt; artk ondan bir iz kalmad.
497 Saîd b. Cübevr b. Hiâm el-Escdî (v. 95/713), EbÛ Muhammed ve Ebü Abdullah künye-
leri ile anlr. AbduiLn b. Abbas'n Iradyallahu anh) banda bulunduu Mekke ekolünde
yetimi tâbiin de\ r Müessirlerindendir.
Ondan sonra bu ku, Araplar arasnda bir darbmesel oldu. Daha sonra
bu ehir halk, peygamberlerini öldürdüler, Allah da onlar helâk etti."**
krime demitir ki: "Res halk, bir kuyu kazp içine peygamberlerini
atan kavimdir."
500 bk. Sa'lebî, el-Ktf v'1-Bryân, 4/416 (Hadisenin baz ksmlar Sa'leb" nin naklinden tamam-
land). Ayncabk. Taberi, Câmu'l-Bfyân, 17/454; Süyûtî, ed-Dürrii'l-Mevsûr, 6/257-258.
25. FURKAN SÛRES 37-40 Cüz: 19
Âyetin metninde geçen "kam", "asr" demektir. Bir kam, yetmi se-
nedir. Onun yetmi seneden az olduunu söyleyenler bulunduu gibi,
501 Sa'lebî, el- Ke/ ve I -Beyân. 4/421. Bu konuda Cafer-i Sâdk’tan gelen benzer rivayetler için
bk. Süvûtî, cd-Dürrü'I- Mensûr, 6/257; Boyhakî, uabü'l-lmân, nr. 5463-5464; tbn Asikir,
Târihu Dmak, 50/320.
502 Sa'lebî, el-Kef v I-Beyân, 4/421; Taberâm, el-Kcbir, 10/282; Heysem, ez-Zevâd, 7/323.
"
Âyet öyle devam ediyor: Bunlarn her birine misaller getirdik." Yani
onlara, peygamberler vastasyla, kendilerini içinde bulunduklar isyan-
lardan ve inkârdan sakndran hayret verici kssalar açkladk.
Mekkeliler, bela yamuruna tutularak yok edilen ehre uradlar ." Buras,
Sodom'dur. O, Lût kavminin en büyük ehriydi. Onlar, toplam be e-
hirdi; Allah Teâlâ dördünü helâk etti, bir ehri brakt. Orann insanlan,
o çirkin ii günahn) yapmyordu; dierlerini ise Cenâb- Hak
(livâta
aleyhi vesellem) emir ve yasak olarak her ne getirmi onlara uymaya son
derece gayret göstermeli, onun tevik ettii eylere rabet etmeli, yo-
luna uymal, sünnetine tâbi olmal, imann kemale erdirmeli, öldükten
sonra dirilmeyi, kabirlerden kalk ve lâhî huzurda toplan sürekli
43. Nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Onu sen
mi koruyacaksn?
anladklarn m
sanyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, hatta gidi-
Tefsir
" Mekke mürikleri sen. gö-
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Onlar yani
elenerek veya seni elence konusu
rünce sadece elenceye alarak, seninle
gönderdii kimse bu mu i" derler.
yaparak, 'Allah'n peygamber olarak
578_ 25. FUR KAN SÛRES 41-44 Cüz: 19
"
Müriklerin sözü öyle devam ediyor: Eer ilâhlarmza smsk sa-
yol olduunu iddia ederek sapknla dönmeleri, son derece sapkn bir
halde olmalarndandr.
içinde olduunu bilecekler ." Bu âyette onlara apaçk bir tehdit vardr.
Onda una da dikkat çekilmektedir: Cenâb- Hak mühlet verir, fakat
" Nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü?" Yani yapt-
ve terkettii her ite nefsinin arzusuna tâbi olan ve böylece nefsini
mâbudu yerine koyan kimseyi gördün mü?
Allah Teâlâ resûlüne buyuruyor ki: O kimse, emrine boyun eecei
mâbudu olarak sadece nefsini görüyor; artk sen onu doru yola
çar-
maya ve hidayete ulatrmaya nasl
güç yetireceksin?
Hasan- Basrî demitir ki: "Âyetin hükmü, hevâsna (nefsin kötü ar-
kü onlar, bâtl (bo ve zararl) ileri esas kabul ettiler ve bütün er ileri
onun üzerine bina ettiler.
Çünkü Hz. Resûlullah [saJlaiiahu aleyhi veseliemL Allah ile kullan arasnda
en büyük kap ve en güzel vastadr. Kim onu yüceltir, kendisine hür-
met ve sayg gösterip hizmetini tam olarak yerine getirirse bu ameli
onu, tâzim, hürmet ve sayg içinde lâhî huzura dahil eder. Kim de ona
uymaktan yüz çevirirse o kimse eve, kapnn dndan gelmitir; içeri
506 bk. Beyzâvî, Envârti’t-Tenzil, 2/142-143. Açklamann bir ksm için bk. Taberf, Câmiu'l-
Beyân, 17/460. Açklamann tamam için bk. Ebüssuûd, râdü’l-Akli’s-Seltm, 5/15-16. tbn
Acibe, Ebüssuûd'dan almtr.
, p
Cüz: 19 25. FURKAN SÜRES 41-44 581
" Sizden birinin hevâs (nefsi), benim getirdiim eylere uymadkça, kâmil
mümin olmaz ."x7
p iii^J
J 'J p\
ts-u #© be £j i\
© in
45. Rabb'ine bakmaz msn, gölgeyi nasl uzatt? steseydi onu sa-
bit yapard. Sonra biz günei gölgeye delil yaptk.
47. Sizin için geceyi bir örtü, uykuyu bir istirahat zaman ve gün-
düzü de (i için yeryüzüne) dalma vakti yapan O'dur.
Tefsir
"
Rabb'ine bakmaz msn, gölgeyi nasl uzatt?" Yani bütün yeryüzünü
kaplayncaya kadar gölgeyi yayd. Bu durum, tan yerinin aarmasyla
balayp günein domasna kadar geçen zaman içinde olmaktadr. Mü-
fessirlerin çounluu bu görütedir. Çünkü o, her yana yaylm gölge
olup onda yakc güne olmad gibi koyu karanlk da yoktur. Bu gölge,
âyette bahsedildii gibi (Vaka 56/30) cennetteki gölgeye benzemektedir.
Cüz: 19 25. FURKAN SÛRES 45-50 583
Bir dier görüe göre bu gölge, aaç, tepe veya insan gibi varlk-
larn, günein domasyla günün evvelinde oluan uzun gölgeleridir.
Sonra Allah Teâlâ bu gölgeyi yava yava küçülterek (öleden sonra)
dou tarafna çevirmektedir .
506
"
Âyet öyle devam ediyor: Eer Allah isteseydi onu ahit yapard."
Yani Allah gölgeyi yerinde sabit tutard, hiç kaybolmazd, güne onu
gidermezdi.
Âyet öyle bitiyor: "Sonra biz günei gölgeye delil yaptk. " Çünkü göl-
ge, günele bilinir; eer günein douu ve ortaya çk bulunmasayd
gölge bilinmezdi, gölgeye ait bir iz ortaya çkmazd. Eya zdd ile bilin-
mektedir.
Dier âyette öyle buyruluyor: "O Allah ki sizin için geceyi bir örtü
yapt/' Yani gecenin karanln, elbise gibi, insan örten bir ey yapt.
" Uykuyu bir istirahat zaman yapt." Yani uykuyu, bedenleriniz için bir
rahatlama vesilesi ve amelden (iten güçten) kesilme an yapb. Uyku
anma, ölüm manasm verenler de olmutur, ölen kimse de hayattan ve
iten kesilmi olmaktadr. "O Allah sizi, geceleyin öldürendir (uyku ile bir
nevi ölüm halini yaatandr )" (En'âm 6/60) âyeti de bu manadadr. Âyetin
peinden, kalkp etrafa dalmaktan bahsedilmesi de bu görüü destek-
lemektedir.
Âyet öyle bitiyor: "Ve gündüzü de dalp çalma vakti yapt. " O va-
kitte halk, geçimlerini temin için yeryüzüne dalr.
508 Ebüssuûd (rahmetullahi aleyh) bu manay tercih etmi ve çounluun tercihi olan önceki
manann, Ayetteki asl kast yanstmadn söylemitir (bk. Ebüssuûd. IrâdU’l-Akli's-
Scfim, 5/16-17).
584 25. FURKAN SÛRES 45-50 Cüz: 19
"Biz gökten tertemiz bir su indirdik. " Yani gökten son derece temiz
bir su indirdik. u âyet de suyun bu özelliini ifade etmektedir: "O size
Kuraklk ve ktlk ile ölü hale gelen bir belde, yaan yamur sa-
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Andolsun biz, düünüp ib-
ret alsnlar diye bunu insanlar arasnda tekrar tekrar açkladk. " Açklanan
eyden kast, güzel gayeleri dile getirildii gibi bulutlann olumas ve
yamurun yamasdr. Bu durum, Kurian'da ve geçmi kitaplarda tek-
rar tekrar agklanmtr.
"
Bazdan da daha önce geçen, Kâfirler, 'Kur'an ona toptan indirilsey-
racan inkâr ettiler. çlerinden 'u yldz ve bulut tarafndan yamura ka-
,
m küfre girdiler . 5W
bet eder ve onlarn Allah'n yaratt birer varlk olduunu inkâr ederse
küfre girmi olur. Kim de onlan yaratann Allah Teâlâ olduuna inanr,
bununla birlikte yldz, bulutu ve rüzgân yamurun bir alameti olarak
görürse o kimse, inkâra dümü olmaz.
Abdullah b. Mesud'dan (radyallahu anh] rivayet edildiine göre Hz.
Peygamber (saiiaiiahu aleyhi vesellem] öyle buyurmutur:
"Yeryüzüne bir senede dier seneden daha fazla yamur yamaz. Fakat
Allah Teâlâ, nzklar taksim etti ve onlar dünya semasnda yamur damla-
cklarm koydu. Her sene belirli ölçüde yamur yaar. Ancak bir topluluk
509 Buhârî, Megâzî, 35; Ebû Davud, Tb, 22; Nesâî, Istiska, 16.
baksana ..." âyeti bu hale iaret etmektedir. Buna göre mana udur: Ey
ârif, Rabb'ine baksana, rubûbiyyet hâzinesinin ve gaybn iç yüzünün
bilinmesi için gölgeyi yani kâinat gölgesini nasl uzatt? Sonra Allah,
kendisine mana âleminin hakikatlerini açmak istedii basiret gözünden
bu gölgeyi kaldrd; artk o basiret gözü, ezelin hakikatini ve gaybn iç
Sonra biz, irfan güneini o varlklar üzerinde bir delil yaptk; kul
onunla her eyi Allah'a bir delil yapar; Candan bakasn görmez.
Sonra biz, onu yani varlklara ait bu gölgeyi Hak yolcusunun veya
ârifin yava yava çekip alrz, Hak yolcusu var-
kalbinden toplarz, onu
lklar görmekten yava yava uzaklar, öyle bir hale gelir ki kendisini
ve kâinattaki dier varlklar (vücut sahibi) görmekten fâni olur; sadece
her eyi yoktan var edeni müahede eder. Çünkü bu hal kulda, zamanla
Allah, maneviyat yolcusu için kabz 512 halini onun için bir elbise yani
hatalardan koruyan bir perde ve örtü yapt. Çünkü kabz halinde genel-
de hâkim olan durum sakinliktir; o haldeki insan da belalardan emindir.
Allah uykuyu, yani kendi tedbir ve tasarrufunu terketmeyi sâlik için bir
dinlenme yapt; onu kendi tedbir ve tercihinin yorgunluundan rahata
kavuturdu.
Allah, sâlik için bast halini de gayret, amel ve çalma vesilesi yapt;
o halde kul, eer edebini korursa manevi ilimlerin peine düer ve yeri
marifetler elde eder. unu da hatrlatalm ki o halin edebini çok az in-
san koruyabilir; çünkü o, ayaklarn kayaca bir alandr. Bunun için tbn
Atâullah- skender! Hikem adl eserinde öyle demitir:
"Çok kere sen, bast halinde elde edemediin fayday kabz ha-
linde elde edersin; hangisinin sizin için daha faydal olduunu
bilemezsiniz ." 513
512 Kabz, darlk, sknt, tutulma, tkanma, ruhun üzüntülü, dertli ve endieli olmas, kalpte-
ki tadn gitmesi, verimin dümesi, huzurun yok olmasdr. Kabz, yüce Allah' m azameti-
nin ve celâlinin tecellilerini müahede halidir.
Bast nee, sevinç ve kalbin huzur halidir. O, kalbin genileyip açlmas, kalbe lâhî lutuf,
Ruhun lâhî feyiz ve kalbin ilham alma halidir. Dier bir tabirle
rahmet, sevgi indirilmesidir.
bast yüce Allah'n cemal tecellilerine mahzar olma halidir. Kabz hali, daha fazla zikir, dua,
tazarru ve boyun büküldüünü temin etmek, bast hali ise ükür ve ameli artrmak içindir.
513 Hikmetin açklamas için bk. tbn Acibe, kdzü'l-Htmem fi erH'l-Hikem, s. 295.
Cüz: 19 25. FURKAN SÛRES 51-52 589
"Biz onu aralarnda farkl ekillerde dattk." içinde sr olan her ey,
hayatn bu manevi sudan almaktadr; sadece insanlarn çou onu inkâr
ve reddeder; ondan yalnzca Allah'n dostlan içinde seçkin kullan fayda
Hayrl
görür. ilerde muvaffak olmak sadece yüce Allah'n yardmyla
mümkündür.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Dileseydik her memlekete, onlar uyaran
uyarc peygamber gönderirdik." üphesiz her beldeye yamuru pay-
bir
"Bütün âlemlere bir uyarc olmas için kuluna Furkan’ (Kur'an' indi-
ren Allah ne kadar yücedir " (Furkan 25/ 1).
mam Kueyri âyetin tefsirinde demitir ki: "'Kâfirlere itaat etme ."
âyetinin manas udur: Sen, bizden bakasna yanamadan ve bizim
dmzda kimseyi itibara almadan bizim hakkmz yerine getirmekle
megul ol. üphesiz biz seni her durumda
yönden koruruz, hiçbir sen-
den inâyetimizi (özel yardm ve desteimizi) kaldrmayz ." 514
Âyet öyle bitiyor: "Onlara kar onunla büyük bir mücadele ver."
kar Kur'an'la, onlara Kur'an'daki sakndran, azarlayan,
Yani kâfirlere
kendilerine öüt veren ve geçmi ümmetlerin hallerini anlatan âyetleri
okuyarak, Allah katnda yeri büyük olan cihad yap. Bu rihad, içindeki
meakkatten dolay pek büyüktür. Gerçekten, söylendii ekilde, bütün
âlemi hakka davet etmek en büyük cihaddr.
limde üç yahut dört tanesinin bir araya gelmesi nadirdir. Çünkü Allah
Teâlâ, hikmeti gerei bunu istememitir. Hak Teâlâ öyle buyurmu-
tur:
515 Buhârî, Ilm, 11, Cihad, 60; Müslim, Cihad, 4, Ebû Davud, Edeb, 17; Ahmed, Müsned,
1/ 239.
592 25. FURKAN SÛRES 53-55 Cüz: 19
<ül Jj J-A 0
o 5ÛS— ^Sf-4&22S ^ lj;
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Birinin suyu tatl ve susuzluu giderici,
dierininki tuzlu ve ac olan iki denizi yan yana salverip aralarna görünmez
bir perde ve karmalarn önleyici bir engel koyan O'dur."
Âyetin manas udur: Allah, o iki denizin arasna, biri dierine ka-
rmasn diye gizli bir engel koydu.
"
Yahut Allah, birinin dierine karmasna engel olan bir set koydu;
artk biri dierine karmaz; aa su, tatl suyu bozamaz. Eer Allah Teâlâ,
ac denizi serbest braksayd ve onu kudretiyle tutmasayd, o dünyaya
taar, tatl su ile kanr ve onu bozard.
Cenâb- Hak sonra, kudretini gösteren baka bir delilden bahsede-
rek öyle buyurdu: "O Allah, sudan yani meniden bir insan yaratp ondan
nsan cinsi iki ksmdr: Bir ksm, nesep sahibi yaplan ve nesebin
kendisine nisbet edildii erkekler; dier ksm ise kendisiyle akrabaln
olutuu kadnlardr. u âyet bu durumu ifade etmektedir:
" Ondan da erkek ve kadn olmak üzere bir çift yaratt " (Kyâme 75/39).
Müfessir îbn Cüzey demitir ki: "Nesep, bir insann, dieriyle uzak
olsun yalan olsun, bir babada veya annede birlemesidir. Shriyet ise
5,6
nikâh yoluyla oluan akrabalktr."
Âyet öyle bitiyor "Rabb'in, her eye gücü yetendir. " Rabb'in, tek
bir nutfeden, erkek ve kadn iki cins insan yaratmaya kadirdir. Yahut
Rabb'in, tek bir maddeden, farkl âzalara ve birbirinden çok farkl huy-
lara sahip bir insan yaratmaya ve onu erkek ve kadn iki farkl cins yap-
maya kadirdir.
Allah Teâlâ, eriat denizi ile hakikat denizini birbirine sald. eriat
denizi, tatl ve içimi kolaydr; çünkü onu elde etmek kolaydr; avam ve
havas ona ulaabilir. Hakikat denizinin ise suyu aa ve tuzludur. Çünkü
ona sadece, nefsini kötü arzularndan uzaklatrmann acln tadan,
519 tbn Arafe, Ebû Abdullah Muhammed b. Muhammed b. Arafe et-Tûnisf (v. 803/1401)
Mâliki fakihlerindendir. Tefslru bn Arafe isminde bir tefsiri vardr (geni bilgi için bk.
eriat denizi ile hakikat denizi arasndaki engel, akl nurudur; akl
eriatn hududuyla hakikatin snrn ayrt eder; her birine hakkn verir.
V] >1 ^ U Jî O x>) N
-
I Q
^ <
jl Uj
56. Resulüm , biz, serti sadece bir müjdeci ve bir uyanct olarak gön-
derdik.
57. De ki: "Ben buna karlk sizden herhangi bir ücret istemiyo-
rum, sadece, kim Rabb'ine giden bir yol tutmak istiyorsa o hariç (o
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Ey Muhammed, biz, seni sadece mümin-
ler için bir müjdeci ve kâfirler için bir uyarc olarak gönderdik. De ki: Ben,
ceiniz bir eyi talep etmiyorum; sadece, kim Rabb'ine giden bir yol tutmak
istiyorsa o hariç!" Yani kim, maln Allah yolunda harcayarak kendisini
Rabb'ine ulatran bir yol tutmak istiyorsa o bunu yapsn ve maln ba-
kasna versin.
lerinin faydas kendilerine dönecek bir ey iken, ondan, kendisine ait bir
ey gibi bahsetti. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
lem] halifesidir. Allah Teâlâ onlar her devirde, yaptklarna bir karlk
istemeden ve dünya malma tamah etmeden insanlan uyarmalar, onlara
öüt vermeleri, kendilerine Allah'n rahmetini müjdelemeleri ve O nun
azabyla korkutmalar için ortaya çkard. Eer onlarn himmeti, insan-
larn elindeki dünya malna balanrsa bu onlarn nurunu söndürür,
faydalarn noksanlatm ve ellerinde gerçekleecek hidayeti azaltr. Bu
durum, daha önce çok defa ifade edildi. Hayrl ilerde muvaffak olmak
sadece yüce Allah'n yardmyla mümkündür.
58. Sen, hiç ölmeyen ve hep hayatta olana tevekkül et. O'nu hamd
ile tebih et. Kullanmn günahlarndan haberdar olarak O yeter!
59. O, gökleri, yeri ve ikisinin arasndakileri alt günde yaratan,
sonra ara istiva eden (hükümran olan) Rahmân’dr. Sen O'nu iyi bilene
sor
nefretini artrd.
Tefsir
yen ve hep hayatta olana tevekkül et." Yani CYna güven, O seni, ölecek var-
lklarn elindekine tamah etmekten kurtarmaya yeter. Tebliine karlk
olarak hiçbir mahlûktan bir ücret isteme; üphesiz Allah sana yeter.
Âyet öyle devam ediyor: "O'nu hamd ile tebih et. " O' nu, kendisine
güvenen kimseyi bakasna havale etmekten uzak ve yüce tut. O'nun
hamdetmeyi gerektiren özel yardmndan dolay zatna hamdederek
kendisine tevekkül et.
"
Âyet öyle bitiyor: Kullarnn günahlarndan hakkyla haberdar olarak
O yeter!" Yani kullarnn açk-gizli günahlarn yakînen bilici olarak Al-
Mana udur: Allah onlarn bütün
lah yeter. hallerini bilmektedir; yap-
sinin arasmdakileri alt günde yaratt." Miktar olarak alt gün tutacak bir
sürede yaratt; çünkü o zaman gece ve gündüz yoktu.
Mücâhid 521 demitir ki: "Onlarn yaratlmaya baland ilk gün pa-
zar, son gün cuma idi. Allah Teâlâ'nn, onlar bir anda yaratmaya gücü
dii eylere istivâ etti. Bu konudaki açklamalar için A'râf sûresinin 54.
sor. Yani sen her eyi bilici olarak O'na sor. Bu manay seçmemizin
sebebi udur: Kendisine sorulmas emredilen zat Allah' m resûlüdür.
Onun rütbesi, Rabb'inden bakasna sormaktan yücedir. Kast udur:
521 Mücâhid b. Cebr (v. 104/722), tefsirde Mekke ekolünü temsil eden Abdullah b. Abbas’n
[radyallahu anh] talebelerinden olup tâbifn müessirlerindendir
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Onlara , 'Rahmân'a secde
edin' denildii zaman, yani Muhammed [sailaiiahu aleyhi vesellem] müriklere,
'Rahmân'a secde edin, namaz kln veya Ona boyun eip teslim olun'
dedii zaman onlar, ‘Rahmân da nedir?’ Biz Rahmân' tanmyoruz ki ona
secde edelim!" dediler. Onlarn "Rahman nedir?" demeleri iki sebepten
olabilir:
Bir dier mana: Bizim, hakknda bir bilgimiz olmadan, sadece sen
kendisine secde etmeyi emrettiin için mi secde edeceiz?
Bu, onlar tarafndan srf inat olsun diye söylenmi bir sözdür; asln-
da onlar, "rahmân" kelimesinin, "sonsuz rahmet sahibi" manasnda ol-
523 Eser, Abdurrahman- Fâstye ait Celilryn Tefsiri üzerine yaplm Kiiye'dir. Hâiyetü'l-
Fâsi diye mehurdur.
600 25. FURKAN SÛRES 58-60 Cüz: 19
Bir kimse var ki Allah'n vaadi ile yetinir; çünkü o, Allah'n verdii
güvenceyi (kulun her eyine kefil oluunu) tasdik eder, maddi sebepler
bulunmaynca, kalbi endieye dümeyip Rabb'inin vaadine güvenerek
sükûnet içinde olur.
masdr.
524 Tecrid, kulun, kalbini dünya ve ahiretle ilgili bütün gaye, karlk, korku ve beklentiler-
den anndnp srf Allah için kulluk yapmas ve kalbini sadece Allah'a balamasdr.
Cüz: 19 25^FURKAN^ÛRES 58-60 601
Bir dier tanm: Tevekkül, kulun elinde nakdi (maddi bir sebep ve
Bundan daha ince bir hal, kulun, halini Allah'n bilmesiyle yetinip
Bundan bir üst derece, tefviz halidir. Tevfîz, kulun bütün iini
Allah'a havale etmesi, bir hali dierine tercih etmeyip sadece Mevlâ'syla
diinde kalbinde bir rahatlk bulur, ileride karlaaca redden tat alr.
O, tam nza derecesidir. Bu halde kul rzann faydalarndan ve onu
için,
mütalaadan öyle güzel haller hâsl olur ki onun dnda maksadna ula-
bulur. Taatlerden alnan manevi tat, nza halinde ârifin gözünde nasl
küçük görülüyor ve ârifler onu bir perde sayyorlarsa Allah ile ünsiyet
(özel yaknlk) elde edenler de nzarun tadyla kalmay ve onunla elde
edilen lutuflarla megul olmay bir noksanlk ve perde görürler.
Kueyrî [rahmeiullahi aleyh] açklamasnn bir dier yerinde der ki: "Bu
konuda öyle denilmitir: Dünyevî sebeplerde tevekkül bir noktaya ka-
dardr, orada biter; ahiretini slah ve güzel etmesi konusunda Allah'a
tevekkül etmeye gelince, bu çok gizli ve kapal bir meseledir. Dünyevî
sebeplerde gereken, onu talep srasnda sükûn halinin galip olmas, ha-
reketin ise zaruri durumlarda olmasdr. Ahiret iinde ve taat olan ey-
lerde ise gerekli olan, hemen harekete geçmek, ciddi olmak, çabuk dav-
ranmak, tembellikten uzaklamaz ve geveklie meyli terketmektir.
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Gökte burçlar var eden Allah ne kadar
yücedir uludur.
,
Bu burçlar, dört tabiata (yani dört ana unsun olan ate, toprak, hava
ve suya) taksim edilmi ve onlara "üçgen burçlar" denmi; her ana un-
sura üç burç dümesi için böyle yaplmtr.
"
Gece ile gündüzden her biri dierinin peinden gelir, içinde yaplmas
gereken amellerde onun yerine geçer. Kim onlardan birinde yaplmas
gereken bir ameli kaçrrsa dierinde yapar.
Katâde demitir ki: "Bu gece ve gündüz içinde, Allah Teâlâ için ha-
yrl bir amel yapn; gece ile gündüz, birer binek gibidirler; insan ece-
line götürürler, her uzak olan eyi yaklatrrlar, her yeniyi eskitirler ve
527
vaat edilen her eyi getirirler ."
526 tbn Acibe' nin (rahmetullahi aleyh] alnt yapt Hâiye, Abdurrahman- FâsTnin CelÂlryn
Tefsiri üzerine yapt Hötye'di. Benzer bir açklama için bk. Begavt, Meâlimü’t-Tmzîl,
3/' _ J Nesefi, Mcdârikü't-Terzîl, 3/253; Buraevî, Rûhu'l-Beyân, 6/305 (Beyrut 2001). Burç-
lar I
•• 1
mda geni bilgi içinbk. DA. 6/421-426; t. Hakk Erzurûmf, Mnrifetnâme, 4/43 vd.
Bir adam Hz. Ömer'e [radyailahu anhL "Gece namazn kaçrdm" de-
yince Hz. Ömer, "Gece kaçrdn ibadeti gündüz yerine getir; üphesiz
Allah Teâlâ, zikretmek isteyen kimse için gece ile gündüzü birbirinin
528
yerine getirdi" demitir .
güneini bir k yapt; dier ehl-i iman için de kameri yani tevhid deli-
lyüjjUUJi
ji^ijfoSp^IiiP^j-y j ^ jJij
p \yi2\ l ^ jJ'j
© ^^5 fA :.:±:Z l«ji © L,>
çirirler.
65. Onlar öyle dua ederler. "Ey Rabbimiz! Bizden cehennem aza-
bm uzaklatr, gerçekten onun azab süreklidir."
66. " Oras ne kötü bir durak ve konaktr."
68. Onlar, Allah ile beraber baka bir ilâha kulluk etmezler, hak
olan durumun haricinde, Allah’n haram kld cana kymazlar ve
zina etmezler. Kim bunlan yaparsa ar azaba urar.
A
Cüz: 19 25. FURKAN SÛRES 63-68 607
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Rahmûn'n has kullar o kimselerdir ki
yeryüzünde tevazu ile yürürler." Yani Rahmân'a boyun eip secde eden
has kullan, yeryüzünde sükûnet, tevazu ve vakar ile yürürler.
nin geçtii bir hadis-i erifinde Hz. Peygamber (saiiaiiahu aleyhi veseiiem]
öyle buyurmutur:
" Sevdiin kimseyi, ölçülü (haddi amadan) sev; belki o, bir gün senin
dümann olabilir. Kzdn kimseye de ölçülü kz; belki o, bir gün senin dos-
"
Âyet öyle devam ediyor. Cahiller kendilerine incitecek bir ey söyle-
dikleri zaman onlara, ‘selâm’ deyip geçerler. " Ona güzel söz söylerler, böy-
lece eziyet, günah ve beladan kurtulmu olurlar.
531 Ebü'l-Kasm Muhammed b. Haneflyye (v. 81 /700), Hz. Ali'nin [radyallahu anhj. Havle bint
Cafer el -Hanefi yy e isimli hanmndan doan (doumu 16/637) oludur. Yiit Alim ve Sa-
lih bir zat otan bnü' I- Hanefi yye, siyasete karmamaya ve fitneye sebep olmamaya büyük
"Onlar, bo bir söz iittikleri zaman ondan yüz çevirirler " (Kasas 28/55).
Dier âyette söz öyle devam ediyor: "Oras ne kötü bir durak ve ko-
naktr." Yani gerçekten cehennem ne kötü bir durulacak ve kalnacak
yerdir.
"
Bir hadiste öyle buyrulmutur: Kim bir hakk sahibine vermezse cim-
rilik yapm olur; kim de hakkn dnda bir ey verirse israf etmi olur .
7,535
ikisi arasnda orta bir yol tutarlar. " Yani onlarn harcamas, israfla cimrilik
Hz. Ömer (radyallahu anh] demitir ki: "nsann cannn çektii her
eyi satn almas israf olarak yeter." 537 Benzer bir hadis, tbn Mâce'nin
Sünen 'inde geçmitir. 538
536 bk. Tabert Cdmiu'l-Beyân, 17/500; Sa'lebf, el-Ketf ve'l-Beyân, 4/430; SüyûtS, ed-Dürrü’l-
Mensûr, 6/275.
537 Sa'lebf, el-Kef vt'l-Beyân. 4/430; Vâhidf, et-Vastt ft TefsmVKur'âni'l-Medd, 3/346; Süyûtf,
ed-Dürrü 'l-Mensûr, 6/275.
baka bir ilâha kulluk etmezler. Yani Allah'a hiçbir eyi ortak komazla.
Allah'n öldürmesini haram kld hiçbir cana kymazlar, bunu sadece hak ile
cuklanm diri diri topraa gömmek de bunun içindedir. Bir de onlar, sü-
Abdullahb.Mesud[radyallahuanhlunu nakletmitir:Hz.Peygamber'e
[sallallahu aleyhi vesellem),
" Seni yaratan Allah'a , bir varl ortak komandtr " buyurdu. Ben,
"Komunun hanm ile zina etmen " buyurdu. Bunun üzerine, kendisi-
540
ni tasdik ederek bu âyet indi .
ret etti. Onlar hakknda Hz. Peygamber [sallailahu aleyhi vesellem] öyle bu-
yurmutur:
540 Buhârî, Tetsiru Sûre (25); Taberi, Cdmu'l-Byân, 17/508; Sa'Iebi, cl-Kef v'l-Beyât, 4/431;
Vâhidî, el-Vasitf Tefciri'l-Kur'âtti'I-Mecid. 3/436.
j ÛÜ jJ Nl 0 Llîi S_^jl
J s * "s* "
J^
\
69. Kyamet günü onun için azap kat kat artnlr ve orada horlan-
m vaziyette ebedî olarak kalr.
70. Fakat tövbe eden, iman eden ve salih amel ileyenler hariçtir.
71. Kim tövbe eder ve salih amel ilerse o kimse Allah'a, tövbesi
kabul edilmi olarak döner.
Tefsir
yaplm azabn içinde horlanm zelil ve hakir bir vaziyette ebedî olarak
,
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Fakat irkten tövbe eden, Hz.
Muhammed'e [sallallahu aleyhi veseilem] iman eden ve tövbesinden sonra salih
amel ileyenler hariçtir. Allah onlarn kötülüklerini iyiliklere çevirir." Yani
Allah onlara, çirkin ilerden sonra güzel iler yapmay, irkten sonra
iman, müminleri öldürdükten sonra kâfirleri öldürmeyi, zinadan sonra
iffetli olmay nasip ve kolay eder.
Bir dier mana: Allah onlann günahlarn siler, onlarn yerine iyilik
miyor; fakat Allah samimi tövbeden sonra günahlan siler, onlara bedel
olarak iyilik yazar. Hz. Peygamber'in [sallallahu aleyhi vesellemj öyle buyur-
duu rivayet edilmitir:
"Baz insanlar, günahlarnn daha çok olmasn temenni ederler. Ken-
disine,
ilerse o kimse Allah'a, tövbesi kabul edilmi olarak döner." Yani kim töv-
Bazlar da demitir ki: "Bu âyetin hükmü, 'Kim bir mümini kasten
öldürürse onun cezas ebedî olarak cehennemde kalmaktr' (Nisâ 4/93) âyetiyle
kaldrlmtr (Adam öldürmenin günah sadece tövbe ile temizlenmez,
onda ksas veya diyet gereklidir)." Fakat bu görü zayftr. En dorusu -
541 Tabtrî, Câmiu'l-Beyân. 17/506; Sa'lebî, el-Kef ve'1- Beyân, 4/430-431; Süyûti, ed-Lhirrü l-
Mentûr, 6/276.
Cüz: 19 25. FURKAN SÛRES 72-77 615
Oi jîij © Sf ^JÜI 3
i ^ I
^
^ ^*
p pp'j oÇ,
^
*' îî#
I
lî]
' - - "
*
* ^ p
, u’Jj
'
0^3
-T
1
533-^4 -jJUji © C.u j.aUi)
jî © C.Ü3 ^jJU- © t'k.j L^i
© CiljJ
^ fijl? ili - ^Ip f
lil^U
77. De ki: Duanz olmasa, Rabbim size ne diye deer versin! Siz
yalanladnz; öyle ise azap yakanz brakmayacak."
616 25. FURKAN SÛRES 72-77 Cüz: 19
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Onlar, yalana ahitlik etmezler ." Yani
mazlar. üphesiz bâtl bir eyi (hiçbir tepki vermeden) seyretmek, ona
ortak olmaktr.
"
"Onlar, bo bir söz iittikleri zaman, ondan vakar içinde yüz çevirirler
(Kasas 28/55).
544 Büyük müfessir tbn Cerir-i Taberf Irahmetullahi aleyhi, ash kötü iken insanlara farkl göste-
rilen her eyin yalan kapmasna girdiini söylemi ve buna irk, haram müzik ve yalan
örnek vermitir. Taberf, âyette geçen bâtl ve bo iin ise bir asl ve hakikati olmayan her
türlü bâtl söz, haram i ve çirkin eyler olduunu belirterek der ki: “Âyette vasflarndan
bahsedilen ve halleri övülen müminler, bu tür eylerle karla tklan, onu iittikleri veya
gördükleri zaman, duruma göre, erefti insanlardan beklenen farkl tepkiler gösterirler.
Mesela bo ilerin bazsn dinlemezler, haram elence ve müzik gibi. Bazsn görmezlik-
ten gelip affederler; kendilerine söylenen eziyet verici sözler gibi. Baz bo ileri dilleriy-
le sakndrrlar. Bazsn elleriyle deitirirler. Bazsn klçla (kuvvetle) engellerler yol
kesen ekyalara engel olmak gibi. te bütün bunlar, bâtl ve bo bir ile karlaan mü-
minlerin gösterecei tepki çeitleridir (Yoksa Ayette övülen ey, bâtl ve bo bir ile yüz
yüze gelince, 'Bana ne!' deyip susmak, hiç tepki vermemek veya korkarak çekip gitmek
deildir)” (bk. Taberf, Câmiu‘l-Beyân, 17/523-526).
"
onu alc bir kulakla dinlerler, ona gereini yapmak için bakan gözle
bakarlar."
545 Muhammed el-Bâkr (v. 114/733), Hz. Hüseyin'in olu Ali Zeynelâbidin'in oludur. Ehl-i
546 Nesefî, Medârikü 't-Tenzil, 3/257. Mana, NesefTye göre verildi. Âyetin bu manasyla ilgili
baka bir rivayette Mücâhid, "Cimâ ile ilgili konulara gelince susarlar, ondan bahis aç-
mazlar" demitir (bk. Süyût, ed-Dünü'i-Mensûr, 6/284).
547 Mukâtil b. Süleyman (v. 150 / 767), Horasan'n Belh ehrinde yetimi ünlü bir müfessir-
dir. Etbau't-tâbiindendir. Sistemli olarak batan sona ilk tefsir yazandr. Tefsiri günümü-
ze ulamtr. Dier alanlarda da eserleri vardr.
Onlann dualan öyle bitiyor: "Ve bizi müttakilere imam yap!" Yani
bizi dinde kendisine uyulan önderler yap.
Bir dier mana: Bizim her birimizi bir imam yap, yani evlatlanmz-
dan her birini dinde kendisine uyulacak kimseler yap.
" Orada ebedî olarak kalrlar. " Orada hiç ölmezler ve oradan çkmazlar.
"Oras, oradaki odalar ve makamlar ne güzel bir durak ve ne güzel bir ko-
Rabbim size ne diye deer versin!" Yani slâm'a ve tevhide ulamak için
duanz olamasa, Rabbim sizi ne yapsn? Bu durumda sizin yaratlma-
nzda ne fayda vardr? Bunun manas udur: O sizi sadece kendisine
kulluk için yaratt. Allah Teâlâ'nn, "Ben cinleri ve insanlar sadece bana
kulluk etmeleri için yarattm (Zâriyât 51/56) âyetinde buyurduu gibi. De-
mek ki Cenâb- Hak, inam sadece marifeti (kendisini tanmas) ve taati
için yaratt; yoksa insan, maddi yönü ve yeme içmesiyle dier hayvan-
larla ayn durumdadr.
Hâiye sahibi (Abdurrahman- Fâsî) demitir ki: "Âyetin zâhirine
7
baklnca, buradaki hitap, önceki bir âyette geçtii gibi Hz. Peygamber e
[sallallahu aleyhi vesellem], 'Senin bize emrettiine m secde edeceiz?' (Furkan
ise aksi durumda olup hak söze kar sar ve kör kesilirler.
eler ve çocuklar ihsan et" âyetinin tefsirinde mam Kueyrî demitir ki:
Ben (îbn Acibe) derim ki: nsann göz aydnl, sulbünden gelen
maddi çocukla olduu gibi yolundan giden manevi çocukla da olur. Bir
eyh talebesini, hak yolundaki talebinde ciddi ve sadk görünce, onda
bundan dolay son derece büyük bir sevinç ve mutluluk hâsl olur. Bu
durum, manevi terbiyeciler tarafndan bilinmektedir.
cak 224. âyetten sonras Medine'de inmi olup 227 âyettir. Sûre, adn
224. âyette geçen "e-uarâ" (airler) kelimesinden almtr.
levhalarndan verildi.'™ Yani dier bir hadiste geçtii gibi onlara bedel
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1. Tâ Sin Mim.
4. Biz dilesek, onlara gökten bir âyet (mucize veya azap) indiririz de
ona boyun emek zorunda kalrlar.
viriyorlar.
Tefsir
"
Devamndaki öyle buyruluyor:
âyette Bunlar , apaçk kitabn
âyetleridir." Yani sana bu sûrede ve dier sûrelerde bahsettiimiz
âyetler, i'câz ortada ve Allah katndan geldii apaçk olan kitabn, yani
7
Kur an'n âyetleridir.
Bir dier mana: Onlar, hak ile bâtl birbirinden ayran kitabn
âyetleridir.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Biz dilesek, onlara gökten bir
Âyetin manas udur: Eer biz onlann iman etmesini dilesek, gök-
ten, onlan imana zorlayan ve ona mecbur eden bir âyet (mucize veya
musibet) indiririz; boyunlar onun karsnda eilip teslim olur.
Bazlan, âyette bahsedilen "boyunlardan" kastn, onlann önde ge-
len reisleri olduunu söylemitir. Onun "cemaat" manasna geldiini
söyleyen de olmutur. Yani, topluca boyun eip teslim olurlard, de-
mektir.
lerine gelen her yeni öütten yüz çeviriyorlar. Bu âyet, onlann iddetli
inatlarn ve içinde bulunduklar inkâr ve yalanlamadan vazgeçmeye-
ceklerini açklamakta, Allah Resûlü'nün, onlann slâm'a girmeleri için
sadece kendi menfaatleri için gelen eylerden yüz çevirmesi ise daha
çirkin bir eydir.
Hz. Rcsûlullah'n [saiiaiiahu aie>'hi vesellem] halifesi olur. Eer o, bütün in-
ihtilaf etmeye (farkl yol ve fikirlerde olmaya) devam ederler. Eer Al-
Tefsir
rette brakan lâhî sanata bakmazlar m, orada her türden pek çok faydal ve
tirmi olduu her ey faydaldr; onun faydas ya tek bamadr veya bir
dier bitkiyle terkip halindedir. Nitekim yüce Mevlâ, bu konudaki dier
bir âyette öyle buyurmutur:
"Yeryüzünde bulunun bütün eyleri szn için yaratan O'dur " (Bakara 2/29).
üphesiz hikmet sahibi bir zat, her ne yapsa onda sonsuz hikmetler
vardr; gafil olanlar ondan habersiz olsa, akl sahipleri onun hakikatine
ulaamasalar da durum budur.
lil vardr, fakat onlarn çou iman etmezler ." Peygamber'in (sallallahu aleyhi
den bazlar için ezelde iman takdir edildiini ve ileride iman edecekle-
rini bildirmek içindir.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Gerçekten senin Rabb'in
azizdir; her hükmünü uygulayandr, yapmak istedii her ii yapar, kim-
se O'na engel olamaz; kâfirlerden intikam almak da bu ilerin kapsam-
na girer. O, çok merhametli olandr O, son derece merhametlidir; bunun
için onlara mühlet verir ve onlarn türlü azab gerektiren büyük suçlar
iledikleri halde kendilerini hemen yakalayp cezalandrmaz.
"
Âyette, Senin Rabb'in azizdir " denilmesi, Hz. Peygamber' e [saiiaiiahu
ve gaflet ile ölü iken, onlan ilim ve marifetle dirilterek onda garip ilim-
lerin ve insan hayrette brakacak hikmetlerin her snfndan nice ilim-
ler bitirdik. üphesiz bunda, nefiste tasarrufta bulunan seçkin velilerin
Bir dier mana: Onlar, kulluk arzna bakmazlar m, biz onda, raz
olunan edeplerin, yakîne ait makamlarn ve Allah'n hediyesi olan keif-
lerin her snfndan nice eyler bitirdik; bunda lâhî rahmetin tecellisine
büyük bir delil vardr; fakat insanlarn çou, bu ilerin erbabnn varl-
na inanmazlar. Gerçekten, Allah azizdir; dilediini aziz eder; Rahîm'dir,
Hayrl ilerde muvaffak
dilediine bu nimeti nasip ederek rahmet eder.
olmak sadece yüce Allah'n yardmyla mümkündür.
~
Vi
i
V) 5 j\ 9 ) Jü © 5>£
5 5 ,p J] 51L 9
o^‘ji 91»
i*
© ^ d üsçî, tuiii ju © y-i
© jp JZ His j--j» © 5^JiiJi 93 jp.) d v,is
v *r
•
5i
korkmuyorlar m?"
12. Musa dedi ki: "Ey Rabbim ! Dorusu ben, onlarn beni yalanla-
malarndan korkuyorum."
14. "Bir de benim onlara kart ilediim bir suç var; bu yüzden
onlarn beni öldürmelerinden korkuyorum ."
"Firavun'a gidin ve
16. öyle deyin: üphesiz biz âlemlerin
Rabb'inin elçisiyiz ."
Tefsir
Cenâb- Hak buyuruyor ki: "Ey Muhammed, unu anlat: Bir zaman
Rabb'in Musa'ya öyle nida etti:" Yani resûlüm, Rabb'inin, Musa'ya ses-
lendii vakti anlat ve kendisini yalanlamalan sebebiyle Firavun'un kav-
minin bana gelenleri kavmine hatrlat. Onlar, kendilerinden önceki
Hz. Musa [aley hisselim] Tur dan gönderildii zaman, Hz. Harun
(aleyhissdâmj Msr'da bulunuyordu. Hz. Musa'nn [aleyhisselâml dile getir-
dii bu gerekçeler, bir bahane aramak ve emri uygulamada geri durmak
deildir; onun yapt sadece, verilen emre uymada kendisine yardma
olacak birini talep etme ve özrüne bir hazrlktr.
"
Hz. Musa [aleyhisselâml sonra öyle dedi: Bir de benim onlara kar ile-
diim bir suç var. " Yani kendisi sebebiyle onlar tarafndan takibe alnd-
m bir suç var; bu suç, bir kaza ile Kptî'yi (Msr'n yerli insanlarndan
birini) öldürmektir.
Hz. Musa sözüne öyle devam ediyor: "Bu yüzden onlarn, öldürdü-
üm kimseye ksas olarak beni öldürmelerinden korkuyorum." Bu söz de
verilen emri yapmamak için ileri sürülen bir bahane deildir; o, olabile-
Âyet öyle devam ediyor: "üphesiz biz sizinle beraberiz, her eyi iit-
632 26. £U AR Â SÛ RE S l O- 17
eyleri iitiriz; ona kar size destek veririz. Cenâb- Hak, kendi halini,
"
Âyette, Biz her eyi iitmekteyiz " buyrulmas, Hz. Musa'dan korku-
yu gidermek, aynca her ikisine yardm ve en mükemmel ekilde koruma
garantisi vererek onlar ziyadesiyle teselli etmek içindir. Allah Teâlâ'mn
u âyetinde olduu gibi:
" üphesiz ben sizinle beraberim; her eyi iitir ve görürüm " (Tâhâ 20/46).
18. Firavun dedi ki: "Biz seni küçük bir çocukken altp aramtzda bü-
yütmedik mi? Sen ömrünün nice yllarm aramzda geçirmedin mi?"
20. Musa dedi ki: "O zaman ben onu bilmeden (hata ile) yaptm."
Tefsir
"zin ver girsin; belki kendisine biraz gülüp eleniriz" dedi. Kapc
izin verdi, Hz. Musa içeri girdi, Firavun'a peygamber olduunu söyle-
yip hakka davet etti. Firavun, Hz. Musa'y tanyarak kendisine, "Biz seni
küçük bir çocukken alp aramzda, kucamzda ve evimizde büyütme-
dik mi? Sen ömrünün nice yllarm aramzda geçirmedin mi?" dedi.-
Firavun'un Hz. Musa'ya, "Sen küçük bir çocukken " demesi, onun dc>-
umundan ksa bir müddet sonra ellerine geçtiini ifade etmek içindir.
S58 bk. Sa’lebî, el-Kttf ve'l-Beyân, 4/443; Ebüssuûd, Irâdü l-Aklt s-Stttm, 5/36.
" "
"
Firavun, sözüne öyle devam etti: Sen ömrünün nice yllarn ara-
mzda geçirmedin mi?"
Rivayet edildiine göre Hz. Musa, onlann arasnda otuz sene kal-
d, sonra çkp Medyen'e gitti. Medyen'de on sene kald, sonra tekrar
Msr'a dönüp onlar otuz sene Allah Teâlâ'ya davet etti. Firavun ve
kavminin suda boulmasndan sonra elli sene daha yaad.
Dier bir rivayete göre Hz. Musa, Kptî'yi (Msrl'y) kaza ile öl-
dürdüü zaman on iki yandayd. Olaydan sonra onlardan kaçt.”9 En
dorusunu Allah Teâlâ bilir.
"
Firavun, sonra Hz. Musa'ya öyle dedi: Bir de sen o yaptn ii yap-
tn; yani Kptf yi öldürdün."
man, u anda küfür dediin dinimiz üzere idin!" Bu söz, Firavun'un Hz.
Musa'ya bir iftirasdr; çünkü Hz. Musa, inkâr ve isyan hallerinden ko-
runmutur. Hz. Musa, onlann arasnda yaarken, asl halini gizliyordu,
Musa dedi ki: "O vakit ben onu bilmeden hata ile yaptm. Çünkü
Hz.
Hz. Musa, o adama öldürmek kastyla vurmad, tam aksine onu terbiye
için kendisine tokat att.
"
Hz. Musa sözüne öyle devam etti: Sizden korktuum için, bana bir
Âyet öyle bitiyor: "Allah beni peygamber yapt." Yani beni de gön-
derdii peygamberlerden biri yapt.
Hz. Musa [aleyhisselâmL dier âyette sözüne öyle devam etti: "O ba-
Musa laleyhisselâmj dedi ki: "O, göklerin, yerin v ikisinin arasndaki her
eyin Rabb'idir; eer yakînen bilirseniz , bu gerçei anlarsnz." ayet yara-
meyecei için, Hz. Musa [aleyhisselâm| ona, âlemlerin Rabb'inin aklla id-
Hz. Musa'nn [aleyhisselâm] buraya kadar takip ettii usul son derece
güzel bir irad örneidir, öyle ki: Hz. Musa önce, bütün yaratlmlar
içine alacak ekilde, Allah Teâlâ'nn göklerin, yerin ve ikisinin arasn-
daki bütün varlklarn Rabb'i ve yaratcs olduunu dile getirdi. Sonra
genelden özel alana geçerek yüce Allah'n, Firavun' un, kavminin ve ba-
balarnn Rabb'i olduunu söyledi; çünkü akll kimsenin, doumundan
ölümüne kadar kendisine bakaca en yakn varlk, nefsi, çocuklar ve
hallerini müahede ettii kimselerdir. Hz. Musa [aleyhissdâm] sonra, yine
özel bir alana geçerek, Cenâb- Hakk'n dounun ve batmn Rabb'i ol-
gerçekten delidir
1
sözüne karlk söyledi/' “° 1
"
Firavun, önce büyüklenip sonunda mat olunca, Eer benden baka
bir ilâh edinirsen, andolsun seni zindana atlanlardan yaparm, dedi." Yani
seni, hallerini atlm kimselerden yaparm, demek is-
bildiin zindana
tedi. Firavun, zindana atlmay gerekli gördüü kimseleri, yerde açlm
bo ve oldukça derin bir kuyuya tek bana atard, orada kendisine ba-
klmaz ve söyledii dinlenmezdi; bu iddetli bir ölüm ekliydi.
zindana atanm" deseydi, bu söz daha ksa olmakla birlikte önceki cüm-
lenin manasm vermezdi. Bu açklama Neseffye aittir .
561
u halde, kim senin beerî (maddi) yönüne bir terbiye verirse ona
teekkür etmek ve hayr dua ile dahi olsa kendisine iyilikte bulunmak
gerekir. Ayn ekilde, her kim senin ruhanî yönüne ilim ve marifetle
terbiye verirse ona hizmet etmen, kendisine hürmet ve sayg göstermen
gerekir. Bu hizmete kar nankörlük etmek (ve hakkn çinemek) ga-
zaba uramann ve huzurdan kovulmann sebebidir. Böyle bir halden
Allah Teâlâ'ya snrz.
Firavuriun, "Âlemlerin Rabb'i kimdir?" sözü, yüce zatn hakikatini
sormaktr ki CYnun nasl ve nice olduunu bilmek imkânszdr; çünkü
CY nun misli (dengi ve benzeri) hiç kimse yoktur. Böyle bir soruya veri-
lecek en güzel cevap u âyettir: "O, evveldir , âhirdir zahirdir,
, bâtndr"
(Hadfd 57/3). Bu dört isim, yüce zat, özetle tantmakta ve geride O nun
hakknda söylenecek hiçbir ey brakmamaktadr. Bununla birlikte, bir
Teâlâ'y tam bir ihata ve tanma mümkün olsayd, o zaman ârifler için
manevi ilerleme imkân kalmazd. Halbuki âriflerin Cenâb- Hakk'n
zatna ait sr ve marifetlerin kefinde yükselmeleri bu fâni dünyada ve
devam eder. Hayrl ilerde
ebedî ahiret âleminde hiç bitmeyip sürekli
muvaffak olmak sadece yüce Allah' m yardmyla mümkündür.
©
30.
cJ* jl T, oS jü
© ^ üiLc &î jli
32. Bunun üzerine Musa asasn att, o anda asâ apaçk bir ylan
oluverdi.
Tefsir
"
Firavun , 'Davann gerçek olduunu gösteren eyi getirmede doru
söylüyorsan haydi getir onu!’ dedi.” Yahut, "Peygamberlik iddianda do-
ru isen onu getir" dedi.
" Bunun üzerine Musa asasn att, o anda asâ apaçk bir ylan oluver-
di.” Yani göz boyayanlarn ve sihirbazlarn yapt gibi hayal ettirmeye
563 Bu mucize ile ilgili ayrca bk. A'râf 7 / 108; Kasas 28/ 32.
642 26. U ARÂ SÛRES 30-33 Cû:" 19
benzer bir ey deil, maddi olarak mevcut apaçk bir ejderha oluverdi.
Rivayet edildiine göre ejderha, gökte 1 mil kadar yükseldi, sonra yere
"Ey Musa, bana istediini emret yapaym!" dedi. Bunu gören Fira-
ey oluverdi ." Yani allmn ötesinde bir eli bembeyaz parlad; öyle ki
Firavun'un aknl
Cenâb- Hak sonra, Firavun'un gördüü mucize karsndaki a-
knlndan bahsederek öyle buyurdu:
" " ’ - *7 ' • " "
t.
6 m}. O (Ufp lj-*6] i. Jy. >LUJ JL
fj'o-r
I
•
0 ^ Jj/c
0 ^15- j5iU I ^ sLiîl
36. Onlar dediler ki: " Onu ve kardeini alkoy; sonra ehirlere za-
btalar gönder."
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Firavun , kendisini mat eden ve akn-
lk içine düüren durumu görünce, çevresindeki ileri gelenlere, kavminin
erafna, 'üphesiz bu, çok bilgili bir sihirbazdr; sihirde çok üstün bir ye-
yani emir alma durumuna getirdi. Yahut Firavun daha önce, görü ve
ileri yönetmede tek bana hareket ederken, bu durum onu, kavminden
binleriyle istiare yapmaya ve ne yapacan danmaya mecbur etti.
kendisine dediler ki: Onu ve kardeini alkoy; ilerini tehir et, onlan öl-
dürmede acele etme! Yahut onlan hapse at! Sonra, ehirlere sihirbazlan
toplayacak zabtalar gönder; ne kadar usta, sihir iinde mahir sihirbaz varsa
hepsini sana getirsinler ." Onlar, Firavun'un korkusunu dindirmek için
Sihirbazlarn Toplanmas
Ji ^Üi) JJ} © f
jU; y ÇlLj
f
>!I
U tüs © p yis" i î>U Lp dii
566 Taberânî, el-Evsat, nr. 6627; a. mlf., es-SagJr, ar. 980; Kudâf, Miisnedü'-ihâb. nr. 774;
©âyÜl^iîsiyi
$ ji 0 fii
j
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Böylece sihirbazlar, bilinen günün belirle-
" "
nen vaktinde bir araya toplandlar. Bu vakit, Hz. Musa'nn, Sizinle bulu-
ma vakti, bayram günü, insanlarn topland kuluk vakti olsun " (Tâhâ 20/59)
"
Umarz eer
, üstün gelirlerse biz de dinlerinde sihirbazlara uyarz,
dediler." Yani onlar Musa'ya galip gelirlerse,Musa'nn dinine uymayz,
demek istediler. Yoksa onlann gayesi, sihirbazlara uymak deildir; on-
646 26. ÜARÂ SÛRESt 38-44 Cüz 19
'Eer biz üstün gelirsek, gerçekten bize bolca bir mükâfat vardr deil mi?' de-
diler." Firavun, "Evet, galip gelirseniz, sizin için güzel ve bol bir mükâfat
vardr. Bununla birlikte muhakkak benim katmda derece ve hal
sizler.
" üphesiz Allah, kendine (dinine) yardm edenlere yardm eder " (Hac 22/40).
* > * '
0 C/j* LÜ! IjJli
0 ^ \ * *
P tfJJI Oil 51
>
- >
ii
t • > •
JÜ (5
/ >
ll;5 ^ji ü)
< J
n pu 0 1
^::.v^
• J
I Jjl l
j! 1^3 HJ ^ ol çlLi M\ 0
Ardndan Musa asasm
45. att. O anda asâ, onlarn sihir diye
"
48. Musa'nn ve Harun'un Rabb'ine."
49. Firavun, "Ben size izin vermeden ona inandnz ha? Anlalan
o, size sihri öreten büyüünüzdür. Yaknda bilip göreceksiniz: Andol-
sun, ellerinizi ve ayaklarnz çaprazlama keseceim ve hepinizi asa-
cam" dedi.
50. Sihirbazlar dediler ki: "Zarar yok, üphesiz biz Rabbimiz'e
döneceiz."
Tefsir
tik, dediler .
krime 567 demitir ki: "Onlar, sabah meydana sihirbaz olarak geldi-
ler, akam ehid oldular."
"
Sihirbazlar, Musa’nn ve Harun'un Rabb'ine iman ettik" dediler.
567 krime, Ebû Abdullah (v. 105/723), Abdullah b. Abbas'n azatl kölesi ve talebesidir. Mek-
ke ekolünde yetimi tâbifn devri müfessirlerindendir.
"
Harun'un Rabb’ine iman ettik" dediler; çünkü Firavun, kendisinin rab ol-
"
Andolsun , ellerinizi ve ayaklarnz çaprazlama keseceim. Yahut bana
bu kar çknz sebebiyle ellerinizi ve ayaklarnz keseceim ve hepi-
nizi asacam.
de yani Firavun'a tâbi olanlardan ilk inananlar biz olduumuz için üphe-
siz, Rabbimiz'in hatalarmz balayacan umuyoruz ."
'tî T, ' -
' * e
^
"
> > "
*
• • * *' • " •
*
< v > " 9
i > T<
UJ ©
t*’"
0
.
OjLtj olli. j-
54. Dedi ki: “üphesiz onlar saylan az, önemsiz bir topluluk-
tur."
"Durum
55. böyle iken gerçekten onlar bizi öfkelendirecek iler
yapmlardr.”
56. " Ama biz uyank ve tedbirli bir topluluuz."
Tefsir
her birinin evinde bir erkek çocuk öldü, her biri ölen çocukla megul ol-
dular, bu arada Hz. Musa ve kavmi Msr'dan çkp gitti. w
569 bk. bn Ebû Hâtim, Tefsîrii'i-Kur âni'l-Azim, 8/2768; Süyûtî, t’d- Dürrii 7-Mosûr, 6/294.
"
Yani onlar, zelil kimseler olduu için kendileri ciddiye alnmaz ve onla-
nn galip gelecei düünülemez.
571
tbn Arafe demitir ki: "Onlann, teçhizat ve hazrlklan az olduu
gibi, -dierlerine oranla- saylan da az idi. Hz. Musa'nn kavmi 670.000
kii iken, Firavun'un onlan az bulmas, kendisiyle birlikte olanlann çok-
luundan dolaydr."
çkt. Öncü kuvvetleri 700.000 atl idi. Firavun'un banda bir mifer var-
d. Abdullah b. Abbas'n (radyaiiahu anh| öyle dedii rivayet edilmitir:
"Firavun, ksraklara binen askerler hariç, erkek atlara binmi 1 milyon
572
kiiyle yola çkt."
"
Firavun sözüne öyle devam etti: Durum böyle iken gerçekten onlar
" Ama biz uyank ve tedbirli bir topluluuz ." Yani biz, her zaman böyle
ilere kar hazrlkl ve teyakkuz halinde bulunan, tedbiri elden brak-
mayan bir topluluuz. Bunlar, kendisinin âciz kald zannna varlma-
sn diye Firavun'un, ehirlerden toplad askerlere kar ileri sürdüü
birtakm mazeretlerdir. 573
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Sonunda biz, Firavun'un
kavmini bahçelerden, pnarlardan, hâzinelerden, yani altn ve gümüten
oluan bol maldan ve erefli makamlardan, yüksek makam ve evlerden
çkardk." Yani onlar bu nimetlerin içinden çkmaya sevkedecek sebep-
leri yarattk.
572 Son rivayet için bk. Ebussuud, râdü'l-Akli's-Selim, 5/42. mam Kurtubfnin belirttii gibi
burada önemli olan asker says deil, durum ve sonuçtur. Asker says hakkndaki farkl
rivayetler ihtiyatla karlanmaldr.
573 Açklama için bk. Beyzâvî, Emrirü't-Tenzîl, 2/156; Ebüssuûd, râdü'l-Akli's-Selîm, 5/42.
654 26. UARÂ SÛRES 52-59 Cüz: 19
Ben (bn Acibe) derim ki: Hakikat udur: srâiloullan Msr' a dön-
memi olsalar bile, onda yönetim imkânna sahip olmular ve hükümet-
leri oraya kadar ulamtr. En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
'[<
4iüi jüoLLüi ;»3J üîî o • t • * *
it
IS i
(Musa asasn denize vurunca) deniz yarld; her parças koca bir da
gibi oldu.
67. Gerçekten bunda büyük bir ibret ve delil vardr; ama pek çou
iman etmedi.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Firavun ve adamlar gün doarken on-
larn peine dütüler." Yani Firavun ve kavmi, Isrâiloullan'nn peine
dütü ve onlara kavutular. Bu durum, güne doarken gerçekleti.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: ki topluluk birbirini görünce,
zandan uzak durun; onlar size asla yetiemeyecek; üphesiz Rabbim be-
nimledir, bana yol gösterecektir ; beni onlardan kurtaracak olan yola ula-
tracaktr' dedi .
"Ey Allah'n kelimi, nereye gitmek üzere emir aldn; Firavun bize
yetiti, deniz de önümüzde?" diye sorunca, Hz. Musa [aieyhisselâml,
"Ey Allah'n kelimi, nereye gitmek için emir aldn?" diye sordu, Hz.
Musa,
denize vur!" diye vahyetti; Hz. Musa asâsn denize vurunca deniz yar-
lp açld; bir de baktlar ki denize dalan adam abnn üzerinde duruyor
ve atnn eeriyle srtna koyduu örtü dahi slanmam 576 .
" Bunun üzerine Musa’ya, ‘Asân ile denize vur' diye vahyettik." Bu de-
niz Kzldeniz veya Nil nehridir.
577 bk. fbn Ebû Hâtim, Tefsirü'l-Kur'âni'l-Azim, 8/2771; Sa'lebî, el-Kef v'l-Beydn, 4/449;
Nosefî, Mcdârik ü 't-Tenzîl, 3/270.
Cüz:19 26. UARÂ SÜRES 60-68 657
sabit halde havada tutuldu, iki dalga aras kuru idi; her bir boy bir yola
girdi.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Dierlerini de oraya yakla-
trdk." Yani Firavun ile kavmini onlara yaklatrdk, böylece onlar da
tsrâiloullan'nn peinden onlarn yollanna girdiler.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Gerçekten bunda büyük
bir ibret ve delil vardr Yani buraya kadar açklanan eylerde büyük
bir ibret ve delil vardr. Bu eyler, Hz. Musa'nn yapt eyler, onun
eliyle ortaya çkan, herkesi âciz brakan mucizeler. Firavun ve kavmi-
ne yaplan sözlü ve fiilî iler, onlann bana gelen azap ve ibretlik hal-
dir. Bunlar öyle ilerdir ki neredeyse tarif edilemez. Onlarda ibret alan
kimseleri, ibret almaya sevkeden pek çok ey vardr, ibret alan kimse-
ler, Hz. Peygamber'in Isallallahu aleyhi vescllem] durumuyla, Hz. Musa'nn
[aleyhis5elâmj durumunu, kendi halleriyle helâk olan kavminin halini kar-
579 Sa'lebf, el-Kef v’l-Beyân, 4/449; Ebüssuûd, râdü 7 • Akl i ‘s- Selim 5/44.
.
Cüz: 19 26 .
UARÂ S Û RES 60-6 8 659
yolu gösterecektir " âyeti hakknda deriz ki: Bil ki Cenâb- Hakk'n kul-
lanyla beraberlii, onlarn içinde bulunduu deiik makamlara göre
farkllk arzeder. Hak Teâlâ'run, avam halk ile beraberlii, onlan ihatas,
hepsini hükmü altnda tutmas, ilim ve kudretiyle birlikte bulunmas-
dr. Yüce Allah'n seçkin veli kullaryla beraberlii, özel korumas, hi-
mayesi, yardm ve destei ile olur. Kim Allah Teâlâ'mn ilmi, korumas
ve gözetimi albnda olduunu yakînen bilirse O'nun, her halini bilme-
siyle yetinir, ilerini Mevlâ'sna havale eder. Kulun ne zaman ilerini
Allah'a havale etmesi ve (Yna teslimiyeti kuvvetlenirse bu onun maka-
mnn yükseldiini gösterir. Bunun için Cenâb- Hak, "
üphesiz Allah
bizimle beraberdir " (Tevbe 9/40) diyen habibi Hz. Muhammed'in [saiiaiuhu
71. Onlar da, " Putlara tapyoruz ve onlara tapmaya devam ede-
ceiz" demilerdi.
Tefsir
him [aley hisselim], onlarn putlara taptn biliyordu, fakat onlara, taptk-
lar eylerin ibadeti hak etmediini bildirmek için bu soruyu sordu.
Âyetin lafzndan anlalan duruma göre onlar putlara gece deil, gündüz
tapyorlard. Dier bir yoruma göre, bu sözle devamllk kastedilmitir.
putlarnz benim için birer dümandr; onlan hiç sevmem, onlara tapan-
lar da beni sevmez.
(Meryem 19/82).
"
cede nasihat etmek içindir; çünkü bu söz, söylenen eyi kabul ettirme
konusunda daha etkilidir. Eer Hz. brahim, "Onlar sizin için birer dü-
mandr" deseydi, bu derece etkili olmazd ve onu kabul etmezlerdi.
"
Hz. brahim faieyhisseiâm) sözüne öyle devam etti: Sadece âlemlerin
Rabb'i dostumdur." Fakat âlemlerin Rabb'i böyle deildir, bilakis O, be-
nim için bir dosttur.
yedirme iini, nimetleri verene ait olarak dile getirdi. Genelde insanlar,
(nimetlerin asl sahibini unutup) sebeplere güvenirler.
hastal nefsine, ifay Allah Teâlâ'ya nisbet etmesi, O'na kar güzel
edebi korumak içindir. Ayn ekilde Hz. Hzr da laleyhisselâm], gemiyi
"
delme iini anlatrken, Onu kusurlu hale getirmek istedim " (Kehf 18/79)
diyerek kusurlu ii kendisine ait göstermi, iki yetime ait duvar onar-
"
ma iini anlatrken ise, Rabb'in , o iki jetimin rüt çana ulap duvarn
altndaki hazîneyi çkarmalarn istedi" (Kehf 18 / 82 ) diyerek güzel ii Allah
Teâlâ'ya nisbet etmitir.
Msr'da, yanndaki hanm Sâre için, 'O kim?' diye sorulunca, Hz.
3.
581
brahim, zalim hükümdardan korunmak için, ‘O benim kz kardeimdir '
dedi."
581 Buhâri, Enbiyâ, 8; Müslim, Fezâil, 154; Tirmizî, Tefsîru Sure (21), 3.
Yahut O, ben herhangi bir kusurlu ile hasta olduumda, beni on-
dan temizleyerek ifa verendir.
Ben (bn Acîbe) derim ki: "Muhabbet arab, nefsinden fâni olmak
ve Allah muhabbetinde kendinden geçmektir. fbnü'l-Fârz'n 5*' u sözü
de buna delildir:
"Cenâb- Hak kuluna der ki: Bende fâni olmadn sürece beni ger-
çekten sevmi olmazsn; benim suretim (sfatlarm) sende tecelli edip
gözükmedikçe de bende yok olmazsn !"'86
[sallallahu aleyhi vesellem], hiç ara vermeden oruç tuttuunda, "Ben Rabbim'
in katnda gecelerim ; O bana yedirir ve içirir "* 8
buyurmas gibi.
Velilerden Ebû Bekir-i Verrâk, "O bana yedirir ve içirir " âyeti hak-
knda demitir ki: "Yani O beni, yemek yemeden (kudretiyle) doyurur;
Abdurrahman ayakta namaz klyor. Bunu gören Haccâc, "Ey fâsk, ab-
destsiz namaz m
klyorsun?" diye seslendi. O da, "Yiyip içen kimsenin
abdeste ihtiyac olur; sen beni buraya attn günden beri (bir ey yiyip
içmedim, yatp uyumadm ve dolays ile) abdest bozmadm!" dedi.
588 Buhâri, Savm, 20; Müslim. Siyim, 57, 58; Muvtta, Siyim, 58; Ahmed, Müsned, 3/8.
"
83. Rabbim ! Bana hüküm (hikmet) bahet ve beni salih kimselere
kat."
89. "Sadece (inkâr ve isyandan) temiz bir kalple Allah'a gelen hariç."
Tefsir
"
Rabbim ! Bana hüküm yani hikmet bahet." Âyette istenen hükme,
peygamberlik manas da verilmitir. Çünkü her peygamber, Allah'n
kullan arasnda hüküm sahibidir.
668 26 UARÂ SÛRES 83-89 Cü 19
"Ve beni salih kimselere kat. " Yani beni, peygamberliin yüklerim ta-
maya ehil, iç âlemleri lâhî huzurda bulunmak için hazr olan peygam-
berlere kat. Cenâb- Hak, onun bu duasna u âyetiyle cevap verdi:
" üphesiz o, ahirette salihlerden olacaktr " (Nahl 16/122).
" Sonra gelecek nesiller arasnda beni dorulukla anlanlardan yap. "Yani
beni, benden sonra gelecek ümmetler içinde güzel bir ekilde övülüp
hayrla anlanlardan yap.
Hz. brahim'in |
aleyhisselâm) bu istei de kendisine verilmitir. Bütün
din sahipleri, Hz. brahim'i [aleyhisselâm] dost edinip övgüyle anmakta-
dr.
"
üphesiz , seni insanlar için bir imam (önder, rehber) yaptm " (Bakara
2/124).
"Beni naîm cennetinin vârislerinden eyle. " Mana udur: Beni naîm cen-
netinin mirasna vâris olanlardan yani orada ebedî kalanlardan eyle.
,
" Babam da batla." Yani ona slâm nimetini vererek mafirete ehil
biri yap. " Gerçekten o, yolunu aranlardandr, yani kâfirlerdendir."
"O gün ne mal fayda verir ne de oullar!" Bir mal, hayr yollarnda
harcanm olsa da, (kâfir olana) o gün hiçbir fayda vermez; yine bir oul,
efaat etmeye ehil salih kimse olsa da, (kâfir babaya) o gün bir fayda ver-
"
mez. Sadece inkâr ve nifaktan temizlenmi bir kalple Allah'a gelen kimse
baka; o kimseye taatlerde harcad mal fayda verir ve eer oullar
efaat etmeye ehil (ve izinli iseler), ona efaat ederler." Oullarn efaat
etmeye ehil olmas, babalarnn onlar edeplend irmesi ve aynca kemalat
ve faziletlerde ilerletip yükseltmesiyle olur.
Velilerden Ebû Osman- Hîrî demitir ki: "Selim kalp, bid'attan te-
591 Saîd b. Müseyyeb Ebû Muhammed el-Kureî el-Mahzûml (v. 94/713), Medineli mehur
yedi tâbiin fakihinden biridir.
Sûfîler salihi öyle tarif etmilerdir: Salih, zahirî amelleri dinin ede-
bine uygun ve kalbi manevi hastalklardan temiz olan kimsedir. Salihle-
rin üzerinde veliler vardr. Veliler, kendilerinden kalplerini örten perde-
Hz. brahim'in [aleyhisselâm], "Rabbim, beni salihlere kat" diye dua et-
"Allahm beni fakir olarak yaat, fakir olarak vefat ettir ve fakirlerin ara-
>94 Tirmizî, Zühd, nr. 2352; bn Mâce, Zühd, nr. 4126. Ayn konuda bk. Bcyhaki uabü'l-ttun,
nr. 1453, 10506.
Cüz: 19 2 6. Ü ARÂ SÛRES 8 3-89 671
"Rabbim, beni salihlere kat" derken, slâm üzere olan salihlerin fazileti-
ni bildirmilerdir. Yahut onlar, salihlere kavumay talep etmilerdir.
"
Allah Teâlâ'nn, Sonra gelecek nesiller arasnda beni dorulukla an-
lanlardan yap" âyeti hakknda deriz ki: Her kim, ihlâsla yüzünü Allah'a
çevirir, iç âlemi Allah'tan baka eylerden temizlenir ve Hz. brahim'in
(aleyhisselâm) merebi üzere tevhid ehli bir kimse olursa, Allah Teâlâ
onu da kendisinden sonra gelenler içinde dorulukla anlan, hayatn-
da ve vefatndan sonra güzel övgüyle yâdedilen bir kimse yapar. Hz.
Peygamber'in [saiiaiiahu aleyhi vesellem] u hadisi bunu göstermektedir:
"Allah Teâlâ bir kulu sevdii zaman Cibril'i çarr ve, 'Ben falanca ku-
lumu seviyorum, onu sen de sev' buyurur. Cibril de o kulu sever. Sonra gök-
tekilere seslenerek, " Haberiniz olsun, Allah filanca kulu seviyor, onu siz de
sevin!' der; onu göktekiler de sever. Sonra o kul için yeryüzünde kabul (ve
W5
kullar arasnda ona kar sevgi) konur. "
Allah Teâlâ'nn,
"
Rabbim babam affet" âyeti hakknda
, mam Kueyrî
demitir ki: açklamasna göre Hz. brahim laleyhisselâmL, ba-
"Âlimlerin
bas için yapt bu duay, onun imanndan ümit kesmeden önce yap-
mtr. aret (tasavvuf) ehline göre ise o bunu bast (manevi tecellilere
dalma) halinde iken yapmtr. Bu haldeyken söylenen eylerden mesul
tutulmaz. Bir deu var: Allah Teâlâ'nn, kulunun her istediini vermesi
vâcip deildir. Bu konuda en fazla u denebilir: Cenâb- Hak onun iste-
demitir ki: "Bu konuda âlimlerin dediine baklr, fetva da ona göre
verilir. u âyet bunu göstermektedir:
'Onun Allah düman olduu belli olunca, (brahim) ondan (babasndan)
uzaklat’ (Tevbe 9/114). aret ehlinin söyledikleri ise kyamet günü ona
595 Buhârî, Edeb, 41; Müslim, Birr, 48; Muvatta, ear, 15; Begavî, erhu'a-Sünne, 8/55-56; tbn
Hibbân, Sahih, 1/291.
mam Gazali hya adl eserinde der ki: "Saadet, kalbin dünya arza-
lanndan (engel ve perdelerinden) kurtulmasna baldr. Bolca mal har-
camak da dünya arzalanndandr. Kalbin selim olmas için, ikisinden de
kurtulmas arttr. Yani mala iltifat etmemeli, onu elinde tutmaya hrs
göstermemeli, ayn zamanda onu infak etme konusunda da hrsl ol-
mamaldr. Çünkü mal infak etmeye dükün olan kimse, kalbini sürekli
infakla megul etmektedir; aynen mal elinde tutmaya hrsl olan kimse-
nin kalbini, bu ile megul ettii gibi. Kalbin kemal hali, her iki meguli-
597 Tîbî, erefeddin Hüseyin b. Muhammed b. Abdullah et-Tibî (v. 743/1343). Tfbrnin
erhu't-Tibî alâ Mkât'l-Mesâbîh adl hadis erhi mehurdur. Onun birçok eseri vardr.
Tefsir alannda Fütûhü'l-Gayb fi'l-Krf an Kndi'l-Gayb adl Ketf/ erhi ile aynca bir tefsi-
ri mevcuttur fbk. tbn Hacer, er-Dürerül-KAmtne, 2/68-69; Kehhâle, Mu'cemü'l-Müelltfin,
598 tbn Acibe, Tîbî' den yapt nakilleri, Abdurrahman- Fâsf nin Celdleyn Tefsiri üzerine yap-
t hUfiyetü'l-Fâsi isimli eserden yapmaktadr (Mütercim).
y
Cüz: 19 2 6. UA RÂ SÜRE S 90 -104 673
f«j &© ^3
© y pjjü* J» *\ oji &©
J ' i
fJij yii©o^
C il
© 0^* IS* jl 4i 13 © >0
X •
^^
*
© I I
613 © Ois- Li j't V
599 bk. Sa'Iebî, el-Kefvel-Btryân, 4/454. Kalb-i selim hakknda âriflerin deiik tanmlan için
miiz
98. '‘Çünkü sizi, âlemlerin Rabb'i ile bir tutuyorduk."
103. Gerçekten bunda büyük bir âyet (ibret ve ders) vardr; fakat
Tefsir
" Sonunda putlar ve onlara tapan azgnlar yüzleri üstü cehenneme at-
lr. " Yani onlar, dibine inene kadar, yüzleri üstü cehenneme atlrlar; bu
durum bir sefer deil defalarca tekrar eder.
Âyet öyle bitiyor: "Onlarla birlikte blîs'in askerleri hepsi birden yüz-
leri üstü cehenneme atlr ." blîs'in askerleri, onlan azgnla sürükleyen,
kendilerine vesvese veren, içinde bulunduktan puta tapma iini, inkâr
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Puta tapanlar cehennemde
putlaryla çekierek öyle derler: Allah'a andolsun biz, gerçekten apaçk bir
"Çünkü sizi, âlemlerin Rabb’i ile bir tutuyorduk." Sizi O'na denk görü-
yor ve O'nunla birlikte size ibadet ediyorduk. Yani ey putlar, vallahi biz.
676 26. UARÂ SÛRES 90-104 Cüz: 19
" Bizi sadece günahkârlar saptrd/’ Yani bizi, kendilerini Îblîs ve as-
"
Rabbimiz , biz efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik; onlar bizi do-
ru yaldan saptrdlar” (Ahzâb 33/67).
Böyle kimseler çok azdr; bunun için âyette "samimi bir dost" eklinde
tekil olarak söylenmitir.
"Kyamet günü bir kul getirilip hesaba çekilir; iyilii ile kötülüü
eit gelir, hasmlannn kendisinden raz olaca bir iyilie ihtiyac olur.
Allah Teâlâ kendisine, "Kulum, seni cennete koymam için bir iyiliin
kald; bak, insanlardan iste, belki sana bir iyilik hibe edecek birini bulur-
"Yâ Rabbi, kimse bir iyilik vermedi!" der. O zaman Cenâb- Hak,
"Kulum senin samimi bir dostun yok mu?" diye sorar. Kul, birini
hatrlar ve,
"Senin için sevdiim bir samimi dost var" diyerek ona gelir. Cenâb-
Hak da ona bu dostunu gösterir. Kul onunla konuur. Dost,
"Tabii ki olur; benim yaptm birçok ibadet var, eer Allah Teâlâ
onlar benden kabul ederse sana istediin iyilii hibe ederim" der. Kul
sevinerek yerine gelir, bunu yüce Rabb'ine haber verir. O zaman Cenâb-
Hak,
Mürikler sonra dediler ki: "Keke, bizim için dünyaya dönü olsa
bir
da inananlardan olsak." Yani bizim için bir kere dönü imkân olsa da
mümin olsak.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Gerçekten bunda, yani Hz.
yük bir âyet, ibret ve ders vardr." özellikle kendilerinin Hz. brahim'in
[aleyhisselâm] dini üzere olduunu iddia eden Mekkeliler için.
sadk bir vahiy olduunu gösteren ve ona iman etmeyi gerektiren bü-
yük bir delil vardr.
"
Âyet öyle bitiyor: Fakat onlarn çou iman etmedi." Yani kendile-
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: üphesiz senin Rabb'in
azizdir (her hükmünü uygulayandr), çok merhametli olandr." Yani O, se-
nin kavmine hemen azap etmeye kadirdir, fakat O, onlardan veya zür-
j,\ !gs NÎ ry ^ 1
rjy f j5
* fi
T E f •
/r~*
W-* J V -Âj I 12 jl
+ @W ^ I i jlkj
- / > tSÎ Uj @j ^ j ,jP
^y
N
©^'.yü^J d?5 Öl j
© ^ ## î* • •*
.»‘'X 'l/
ör £"*1
u/iV
I
AJÎ j>'T i t i
109. "Ben buna karlk sizden hiçbir ücret istemiyorum; benim üc-
retim sadece âlemlerin Rabb'i olan Allah'a aittir."
111. Dediler ki: “ Sana hali en düük kimseler tâbi olmuken, hiç
biz sana inanr myz?"
112. Nuh dedi ki: " Onlarn yaptklar hakknda benim bir bilgim
yok!"
)
" ."
114. Ben inananlar kovacak deilim
"
115. Ben sadece apaçk bir uyarcym ."
116. Dediler ki: "Ey Nuh! (Bu ilen) vazgeçmezsen kesinlikle tala-
narak öldürülenlerden olacaksn!"
121. Gerçekten bunda büyük bir ibret vardr; fakat onlarn çou
iman etmi deildir.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Nuh'un kavmi de peygamberleri yalanla-
Hz. Nuh onlarn, nesep olarak deil, din kardeidir. Bununla, cinsi-
yet ve ayn kabileden olma kardeliinin kastedildiini söyleyenler de
olmutur. Hz. Nuh, onlara öyle dedi:
" üphesiz ben size gönderilmi güvenilir bir peygamberim." Hz. Nuh,
kavminin yannda eminlii mehurdu; aynen Peygamberim iz'in M-
ile
I ali ahu aleyhi vesellem] Kurey içinde güvenilir biri olmasyla tannmas gibi.
Kurey, Hz. Peygamber'e (sallallahu aleyhi vesellem] Muhammedü'l-Emin
diyorlard.
" Ben buna karlk, yani yaptm davet ve nasihate karlk sizden
" Dediler ki: Sana düük kimseler, yani makam ve mal olarak en
hali en
aada olan kimseler tâbi olmuken, hiç biz sana inanr myz?"
Kavmi, Hz. Nuh'a iman edenler, dünya mal yönünden fakir ve sra-
dan halk olduklar için onlan seviyesi düük kimseler olarak gördüler.
Hz. Nuh'a iman edenlerin, insanlarn nazarnda düük görülen sa-
uratklar söylenmitir. Bir rivayete göre onlar, oymaclk ve
natlarla
bakas deil.
san, ahiret nimetini elde eden ve Allah'n özel yaknl içinde (cennette)
yerleip kalan kimsedir. En rezil ve düük kimse ise bunlardan mahrum
kalandr.
603 Bu konuda biraz farkl lafzlarla bk. Buhârî, Cihad, 76; Ebû Davud, Cihad, 70; Tirmizi,
Cihad. 24, 64; Nesâî, Cihad, 43; Ahmed, Müsted, 1 / 173; 5/ 198.
"
Âyet öyle devam ediyor: Nuh dedi ki: Onlarn yaptklar hakknda
benim bir bilgim yok!" Yani onlarn sanatlar benim konum deil ki! Be-
nim onlardan istediim tek ey, iman etmeleridir.
yanp içine bakmak deildir. Hz. Nuh'un sözü öyle devam ediyor:
!"
"Bir anlayabilseniz Bu gerçeklere dair azck bir ey bilseniz!
"Ben sadece apaçk bir uyarcym." Bana düen, sadece kesin delil-
"Nuh öyle dedi: Ey Rabbim! Kavmim beni yalanlad. " Ben onlan bu
kadar uzun süre imana davet ettikten sonra, onlar beni yalanmaya de-
vam ve onda srar ettiler; benim onlara yaptm davet sadece haktan
kaçlarm artrd.
"Artk onlarla benim aramda sen hükmet Yani onlarla benim aram-
da, her birimizin hak ettii hükmü ver. Durum burada ksaca anlatl-
Allah Teâlâ bu haberi, bütün insanlann unu bilmesi için verdi: Kim
Allah için amel ederse onun, bakasndan ücret istemesi uygun deildir.
\
Ben (îbn Acibe) derim ki: Âlimin, yapt hizmetlere karlk olarak
bu ileri desteklemek için kurulmu vakflardan (veya devletten) ald
ücret bunun kapmasna girmez; çünkü onda kimse tarafndan bir zor-
lama yoktur. Ayn ekilde bir vaizin, bir beklenti, tamah ve zorlama ol-
il
© V i/ fi/l f<J JI il © âlp
c ^
) î /
y-
- u' \i\j
0
— c
.r X —r x m — J "
IS3
© I
128. "Siz her yüksek yere bir alamet bina yapp elenir durur mu-
sunuz?"
136. Dediler ki: " Sen ister öüt ver, ister verme, bize göre birdir."
Tefsir
Âd, bir kabiledir. Âd'n, kabilenin babas olan bir adamn ismi oldu-
u da söylenmitir.
" Hani bir zamanlar, nesepten kardeleri Hûd onlara öyle demiti:
Allah'a kar gelmekten saknmaz msnz? üphesiz ben, size gönderilmi
güvenilir bir peygamberim. Öyle ise güvenilir bir peygamberi yalanlama
konusunda Allah'tan korkun ve size emrettiim ve yasakladm husus-
larda bana itaat edin. Ben bu davetime karlk sizden hiçbir ücret istemiyo-
Hz. Hûd (aleyhisselâm) sonra, kavmini knayarak dedi ki: "Siz her yük-
sek yere bir alamet bina yapp elenir durur musunuz?"
desi buna bir delil olmaktadr. Yahut önceden geçtii gibi onlar, bu ya-
plara urayanlarla eleniyorlard. Hz. Hûd'un onlar knamas öyle
devam ediyor:
"Size bildiiniz eyleri, türlü nimetleri veren Allah 'tan korkun. Sonra
bu nimetleri öyle açklad:
"O size hayvanlar ve oullar verdi. Bir eyin, özetle dile getirildikten
Bir dier mana: ayet size verilen bunca nimetin ükrünü yerine
getirmezseniz, sizin için büyük bir günün azabndan korkuyorum. üp-
hesiz nimete ükür, onun artmasn salad gibi, nimete nankörlük de
peinden azab getirir. Allah Teâlâ bu konuda öyle buyurmutur:
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: "Dediler ki: Sen ister öüt ver
" Biz,
ister verme, bize göre birdir. içinde bulunduumuz halden asla vaz-
geçmeyeceiz; ister öüt ver ister sus, senin sözünü ve davetini kabul
etmeyeceiz. Onlann sözü öyle devam ediyor:
ey yoktur.
Yahut bizi tenkit ettiin binalar ve yakalayp cezalandrma ii, sade-
ce bizim öncekilerden gelen bir âdetimizdir; biz bu ekilde inanyoruz,
bundan dolay bir azap görmeyiz.
rüzgârla helâk ettik." Onlann nasl helâk edildii A'râf sûresinin 72.
âyetinde geçti.
" Gerçekten bunda büyük bir ibret vardr; fakat onlarn çou, yani
Hûd'un kavminin çou iman etmi deildir." Onunla müslüman olan
300.000 kiidir. Allah Teâlâ kalanlan helâk etti. Bu açklama, Celâleyn
Hz. Hûd [alev hisselim], kavminin iki yerilen eyi yapmasn kötü
gördü. Bu iki ey, Allah'tan uzaklaanlann vasfdr. Onlann birincisi,
607 Hadis için bk. Buhârî, mân, 37; Müslim, mân, 1; Ebû Davud, Sünnet, 16; Tirmiz, tmân,
4; tbn Mâce, Mukaddime, 9.
692 26. UARÂ SÛRESt 123-140 Cüz: 19
Dier bir haberde öyle denilmitir: "Kul bina yapmnda (bir ihtiyaç
Kendinizi (hiç kusuru olmayan) bir efendi gibi görerek insanlarn ayplarna
bakmayn; kendinizi bir köle gibi görerek kendi kusurlarnza bakn. nsanlar
iki gruptur; bir grup belaya müptela olmutur, dieri afiyet içindedir. Belaya
urayanlara merhamet edip acyn ve Allah'tan afiyet isteyin.
" m
Hayrl ilerde muvaffak olmak sadece yüce Allah'n yardmyla
mümkündür.
610 Hz. sa'nn sözünün tamam için bk. Muvalta, Kelâm, 8. Hadisin ilk ksm için bk. Tirnizî,
Zuhd, 61.
Cüz: 19 26. UARÂ SÛRES 141-159 693
142. Hani bir zamanlar kardeleri Salih onlara öyle demiti: "Siz
Allah'a isyandan saknmaz msnz?"
154. "Sen de sadece bizim gibi bir insansn. Eer doru söylüyor-
155. Salih dedi ki: " te size mucize olarak bir dii deve! Su içme
hakk bir gün onundur; sizin de belli bir gün su içme hakknz vardr."
158. Böylece onlar azap yakalad. Gerçekten bunda büyük bir ib-
ret vardr; fakat onlarn çou iman etmi deildir.
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: Semûd kavmi de peygamberleri yalan-
lad. Hani bir zamanlar nesepten kardeleri Salih onlara öyle demiti: Siz
Allah'tan korkmaz msnz? CYndan korksaydnz birliini ikrar ve kabul
sadece âlemlerin Rabb'i olan Allah'a aittir. Siz burada güven içinde brak-
lacak msnz?" Yani sizler, inkâr ve irk üzere bulunuyorken, Allah'n
cezasndan ve azabndan güvende olarak burada nimet ve keyif için-
Hz. Salih faley hisselim] sözüne öyle devam ediyor: "Artk Allah'tan
korkun da bana itaat edin. çalmayp fesat çkaran haddi
Yeryüzünde slaha
amlarn emrine itaat etmeyin." nkâr ve azgnlkta haddi aan kâfirlere
itaat etmeyin. Yani onlarn emrine boyun emeyin ve görülerine tâbi
Mana udur: Onlann yapt tam bir fesattr; içinde slah adna hiç-
bir ey yoktur. Baz fesatçlar vardr ki yap tklan ilerin bazsnda slah
da bulunur; bunlannki öyle deildir.
Kavmi, Hz. Salih'e [aieyhisselim] dediler ki: "Sen sadece büyülenmi bi-
dece bizim gibi bir insansn. Eer peygamberlik iddianda doru isen haydi
bize bir mucize getir ! Salih dedi ki: te size mucize olarak bir dii deve!"
Hz. Salih laieyhisseiiml, yapt dua üzerine Allah Teâlâ'nm kayadan
bir deve çkarmasndan sonra onlara bunu söyledi.
Hz. Salih laleyhisselâmj sözüne öyle devam etti: "Su içme hakk bir gün
onundur; onun sudan bir gün içme hakk vardr, o vakitte kendisini s-
ktrp su içmesine engel olmayn; sizin de belli bir gün su içme hakknz
vardr. O günde de o sizi sktrmaz."
sn iste" dedi. O da denileni yapt; kayadan gebe halde bir dii deve
çkt, kendi büyüklüünde bir yavru dourdu. Deve çok büyüktü; öyle
ki kendisine tahsis edilen gün gelince, onlarn bütün
suyunu içiyordu;
611
onlarn su içme gününde ise ondan hiç içmiyordu .
Hz. Salih |
aleyhi sselâm] onlara u uyany yapt: "Sakn vurarak, bo-
azlayarak yahut baka ekillerde ona bir kötülük dokundurmayn; yoksa
büyük bir günün azab sizi yakalar ." Hz. Salih [aleyhisseiâml, içindeki olayn
büyüklüünden dolay günü büyük olarak tanmlad. Bu, o gündeki
azabn büyüklüünü anlatmak için daha etkili bir ifadedir.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Derken onu kestiler." Kesme
ii hepsine ait gibi gösterildi; çünkü hepsi onun kesilmesine raz oldu.
"
Âyet öyle bitiyor: Fakat onu kestiklerine piman oldular ." Ancak
onlann pimanl, tövbe eden kimsenin piman olmas gibi deildi; on-
lar, balarna azabn gelmesinden korkarak deveyi kestiklerine piman
oldular.Çünkü onlar, önce Hz. Salih'i [aleyhissettm] öldürmek için peine
dütüler; azabn geleceini kesin anladklar zaman ise piman oldular,
fakat o zaman pimanln fayda vermedii bir andr. Zira onlar, azab
gördüklerinde piman oldular.
d. " Yani Cibril'in [aieyhisselâm] sayhas (çlk sesi) onlar yakalad, sesin
dehetinden kalpleri parçaland; büyük küçük hepsi ehirlerinde ölmü
olarak yüz üstü yere serildiler.
" Gerçekten bunda büyük bir ibret vardr; fakat onlarn çou iman etmi
deildir Rivayet edildiine göre onlardan 2300 kadn ve erkek iman
etti. Onlarn 4000 olduu da söylenmitir.
hametli olandr."
aldantr. Çünkü dünya, yaz bulutuna benzer, bir müddet gölge yapp
sonra çeker gider. u halde dünya, çekip giden bir ey ve ksa zamanda
kaybolan bir gölgedir. Akll kimse, ondan yüz çevirip bütünüyle yüce
Mevlâ'sna yönelen, aza sabredip büyük kazanç elde eden kimsedir.
Ahmak ise dünyann ana düüp ölüm onu yakalayana kadar içinde
"Dünya, evi olmayann evi, mal olmayann maldr. Onu akl olmayan-
lar toplayp biriktirir. Cahil kimseler, onun için birbirine düman olur." 61 *
i > ^ 9 )
f\ IJ jli il
© 0^‘jÜ [±>j
> % *
© ü/j4 4
• ++
i
i
i
u; j\ 9
6>=Ji o/üi o 3-Jui ^5 % lî >> 5 >î j- 4i
^ ^ i i
^ ^•
Üjlü? U- ,/il} 45 © jJUJI J- f£iüj ^1 jli
163.
168. Lût öyle dedi: " üphesiz ben sizin yaptnz bu çirkin ie
kzyorum."
174. Gerçekten bunda büyük bir ibret vardr; fakat onlarn çou
iman etmi deildir.
Tefsir
Allah'a aittir."
"
"
Rabb'inizin , sizin için yaratt elerinizi brakyor da âlemlerden er-
?"
keklere mi yanayorsunuz Âlemlerden kast, insanlardr. Mana udur:
Âlemde, sizin için yaratlan bunca (evlenebileceiniz) kadn varken, on-
lar brakp da erkeklere mi gidiyorsunuz ve bu çirkin i için özellikle
onlan ru seçiyorsunuz?
sunuz." Yani sizler, haddi amakla nitelenmeyi en fazla hak eden bir
Buna kar onlar dediler ki: "Ey Lût! Eer, bizi inkârdan ve iimizi
çirkin görmekten vazgeçmezsen sen kesinlikle ehrimizden çkarlan kimse-
lerden olacaksn!" Yani sen, aramzdan çkarttmz ve ehrimizden sür-
gün ettiimiz kimselerden olacaksn. fade tarzlarna baklrsa herhalde
onlar, ehirlerinden sürgün ettikleri kimseyi, en kötü bir halde sürgün
ediyorlard.
"
Lût laleyhisselâm] öyle dedi: üphesiz ben sizinyaptnz bu çirkin ie
son derece kzyorum." Âyette, erkee arkadan yanamann çirkin bir
günah olduuna dâir delil vardr. Bunun için mam Mâlik, bu ii yapa-
nn öldürülmesine fetva vermitir.
Hz. Lût laleyhisselâm) sonra öyle dedi: "Ey Rabbim! Beni ve ailemi on-
larn yaptklar çirkin iten, onlarn amelinin cezasndan kurtar.
raz idi. Kötülüe raz olan kimse onu yapan gibidir; kötülük yaplrken
bizzat bulunmasa da.
"
Onlar, en iddetli ve en feci azapla helâk ettik. Onlarn üzerine bir ya-
mur yadrdk." O, bilinen bir yamur deildir.
Katâde demitir ki: "Allah, ehrin dndakilere kadar bütün ehir
halknn üzerine gökten ta yadrp hepsini helâk etti ve ehri ters çevi-
" Gerçekten bunda büyük bir ibret vardr; fakat onlarn çou iman etmi
deildir. " Hz. Lût'a [aieyhisseiâm] kavmi içinde sadece kzlan ve az bir in-
bir dervi asla iflah olmaz. Onlara kanan kimse, çirkin i yapmam
olsa bile, insanlann ayplama ve suçlamasndan uzak kalamaz. Allah'a
ve ahirete iman eden bir kiinin, kötü ilerle suçlanaca yerlerde dur-
mas helâl deildir. Kadnlarn ve genç olanlarn güzelliine bakmak
bir fitnedir. Bu i akrep gibidir; akrebin küçüü de sokar, büyüü de.
izin verdii bir ekilde olursa o zaman fitne olmaz. Dinin izni, farz olan
bir ilmi öretmek, vaaz ve uyar yapmak gibi ilerdedir. Bunlar yap-
o^ v Jü â ©
\
&
& 4* föüi ^3 e 0^3 Iy!î © fi J I
c
J»lill V3 © f-JLLÜl ^IkLall, I jS j3
©
S
^ ~ "
• -* I
jj jîr !
'^V^p0V3<U;u_i
^v cJî üj © j-oîi CJ ^©^vûl*^
»lfj ui* Liü © ^iiü ilik: Ö13 uiL
© <*>i 1
^43 613 © f#£- 6 ? us 'ov
CüzjJ9 26. JJARÂ SÛRESJ 76-191 703
177. Hani bir zamanlar uayb onlara öyle demiti: "Allah'a kar
gelmekten saknmaz msnz?"
"
178. üphesiz ben size gönderilmi güvenilir bir peygamberim."
186. "Sen sadece bizim gibi bir insansn. Biz senin yalanc olduu-
nu düünüyoruz."
190. Gerçekten bunda büyük bir ibret vardr; fakat onlarn çou
iman etmi deildir.
Tefsir
d"
Eyke, "sk aaçl orman" demektir. Buradan kast, Medyen'e yakn
meelik bir yer olup onlardan bir grup burada oturuyordu. Hz. uayb
(aleyhisselâm] onlara peygamber olarak gönderilmiti. Kendisi onlara ya-
banc olduundan "uayb onlara dedi ki..." ifadesi kullanld,
âyette,
"Kardeleri uayb" denmedi. Medyen için ise uayb onlann kardei ol-
duu için âyette, "Onlara kardeleri uayb' gönderdik" dendi (bk. A’raf 8 85; /
Katâde 618 demitir ki: "Allah Teâlâ Hz. uayb' [aleyhisselâm] iki üm-
mete gönderdi. Biri Eyke halk, dieri ise Medyenliler'dir. Allah Teâlâ,
Eyke halkn gölge ile helâk etti. Medyen'e gelince, Cibril |
aleyhisselâm)
onlara bir sayha (çlk) att, hepsi helâk oldu ." 619
lara öyle demiti: Allah'a kar gelmekten saknmaz msnz? Ona kar gel-
mekten saknn ve Onun birliini kabul edip ölçü ve tartda hile yapma-
yn. üphesiz ben size gönderilmi güvenilir bir peygamberim. Artk Allah 'tan ,
korkun ve bana itaat edin. Ben bu tebli iime karlk sizden hiçbir ücret iste-
miyorum. Benim ücretim sadece âlemlerin Rabb'i olan Allah'a aittir. Ölçüyü
tam yapn ; insanlarn haklarn hile ile eksik verenlerden olmayn. Sattnz
eyleri doru terazi ile tartn. nsanlarn haklarn eksiltmeyin." Yani hangi
618 Katâde b.Diâme es-Sedûsî cl-Basri (v. 117/735), Abdullah b. Mesud’un [radyallahu anh]
banda bulunduu Irak ekolüne mensup lâbiln devri müfessirlerindendir.
619 bk. Sa'lebl, el-Ktjf ve'l-Beyûn, 4/ 462.
"
" Onlar öyle dediler: Sen sadece büyülenmi birisin. Sen sadece bizim gibi
bir insansn. Biz senin yalanc olduunu düünüyoruz. Eer peygamberlik
iddianda doru söylüyorsan, haydi gökten üzerimize bir parça düür .
"
uayb [aleyhîssclâm) onlara öyle dedi: Rabbim ,
yaptnz ileri, inkâr
ve isyan, hak ettiiniz azab en iyi bilendir; belirlenen vakti gelince o
Bu azap öyle gerçekleti: Allah Teâlâ onlara yedi gün ve gece id-
detli bir scaklk musallat etti. Nefes alamaz duruma geldiler, öyle ki
Bir rivayete göre Allah Teâlâ, onlara iddetli bir scaklk musallat et-
tikten sonra, uzaktaki bir da yukar kaldrd. Onlardan bir adam daa
geldiinde, onun altnda nehir, kaynak ve souk su buldu. Oraya yer-
leip ihtiyaçlarn gördü. Sonra ailesini çard, en sonunda bütün halk
dan altna toplandnda da üzerlerine kapanarak hepsini helâk etti.
"
Âyet öyle bitiyor: üphesiz o, çok büyük bir günün azab idi. O gün
meydana gelen azap ve felaket çok büyüktü; onlar helâk eden çlk,
son derece iddetli ve korkunçtu.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Gerçekten bunda büyük bir
Rivayete göre Hz. uayb'a, iki bölgeden yani Medyen ve Eyke hal-
kndan 900 insan iman etti. 622
medi.
621 bk. Sa'lebî, el-Kefve’l-Beyân. 4/462. Mana, Sa'lebf nin nakline göre verildi.
622 bk. Kurtubi, el-Cimi' li-Ahkâmi'l-Kur'ân, 13/126.
Cüz: 19 26. UARÂ SÛRES 176-191 707
"
Resulüm onlar mümin olmuyorlar diye neredeyse kendini helâk
, ede-
ceksin! Biz dilesek, onlara gökten bir âyet ( mucize veya azap) indiririz de ona
boyun emek zorunda kalrlar. Onlar, Rahmân'dan kendilerine gelen her yeni
hakk ile tam yapmay da emretti. Amellerin tam yaplmas, onlan ilmi-
yardmyla mümkündür.
197. srâiloullan âlimlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil de-
il midir?
Cüz: 19 26. UARÂ SÛRES 192-203 709
Tefsir
"
Cenâb- Hak buyuruyor ki: üphesiz bu Kur'an, âlemlerin Rabb’inin
indirmesidir ." Yani geçmi kssalar içeren bu Kur'an, âlemlerin Rabb'i
tarafndan indirilmitir. Allah Teâlâ, sanki sûrenin balangc ile bitii
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Resulüm sen içindeki kor-
,
duu gibi:
" Onu sana okutacaz ve sen onu unutmayacaksn" (A'lâ 87/6).
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Onu apaçk bir Arapça ile
indirdi." Yani o Kur'an' son derece fasih ve beli Kurey ve Cürhüm
diliyle indirdi.
" Uyarman için , onu senin kalbine apaçk bir Arapça ile indirdi " âyetine,
Bir dier mana: Kendisiyle kavmini uyarman için onu apaçk Arap-
ça ile indirdi; çünkü eer baka bir dilde indirseydi, ondan uzaklarlar
ve, "Anlamadmz bir eyle nasl amel edelim?" derlerdi; o zaman,
kendisiyle insanlar uyarmak çok zor olurdu. Bu mana, genel olduu
için daha güzeldir. Buna göre mana udur Resûlüm sen, senden önce
insanlar uyaran Hz. Nuh, brahim, Musa ve dier peygamberler gibi,
Arap olsun acem olsun, herkesi uyaran bir peygamber olman için Cibrü
onu senin kalbine indirdi.
Nesefî demitir ki: "Bu âyette una dair bir delil vardr: Kur'an,
Arapça'nn dnda bir dile tercüme edildii zaman, Kur'an olarak kalr
(o da Kur'an saylr). Yine bu âyette, namazda Farsça'ya tercüme edil-
mi Kur'an'n okunmasnn caiz olduuna dair bir delil vardr ." 624
"Bu Kur'an 'dan önce kendilerine kitap verdiklerimiz var ya, onlar ona
Onda, Kur'an'a göre farkl olan tek kelime vardr. Kur'an'da, "Kardeleri
gömlein üzerinde yalandan bir kanla geldiler" (Yusuf 12/ 18) buyrulurken, bu
ifade, onlarn yanndaki Tevrat'ta, "Gömlein üzerinde bir olak kam ile
624 bk. Nesefî, Mcdânkü't-Tcnzil. 3/2S7. Bu. mam Ebû Hanîfe'nin bir görüü olup
görü deildir. Allâme Âlusi ve bn Âbidîn, mam
Hanefîler'in üzerinde ittifak ettii bir
Ebû Hanîfe'nin bu görüünden döndüünü, bunun câiz olmadn söyleyen mam Mu-
hammed ve mam Ebû Yusuf'a katldm belirtmilerdir. Tercih edilen fetva budur. Ge-
ni bilgi için bk. Âlûsî, Rûhu'l-Meânî, 10/123 (Beyrut 1994); îbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr,
2/ 185 (Beyrut 1994); Kâsânî, Bedâius-Sanâi, 1 / 527-532 (Beyrut 1997).
taplarla tefsir etmitir. öyle ki: önce Kurian'dan bir âyeti ele alm, son-
ra semavî kitaplarda ona uygun açklamalar nakletmitir.
Cenâb- Hak sonra öyle buyurdu: "Biz onu Arapça bilmeyen birine
indirseydik; yani Kur'an' o ince nazm ile birlikte, Arapça'y hiç bilmeyen
ve onukonumaya gücü yetmeyen birine indirseydik o da hârikulâde bir
ekilde doru bir okuyula bunu kendilerine okusayd, ona yine inanmaz-
lard Halbuki bu durumda, okuma mucizesi ile okunan metin muci-
zesi birlemektedir. Onlar, an inat ve iddetli azgnlklarndan dolay
böyle bir durumda bile iman etmezlerdi.
rn kalbine soktuk ." Yani biz, küfrü ve onda sran tercih ettiklerini bildi-
imiz kâfir günahkârlarn kalbine hakk yalanlamay ve inkâr soktuk.
Yani onlann kalbine bunlan öyle garip bir ekilde soktuk ve yerletirdik
"
Devamnda gelen, Ona iman etmezler" âyeti, öncesi için bir açkla-
ma ve tesbittir.
"Ona iman etmezler" âyetini, günahkârlar için bir hal kabul ederek
önceki âyete u manay verenler de olmutur: Onlar, kendisine iman
etmedikleri halde, biz onu günahkârlarn kalbine soktuk.
inecei yer olur. Bu kalp ayn zamanda erefli meleklerin inecei bir yer
olur. Çünkü peygamberlere verilen her eyden, onun hakiki vârisinin bir
714 26. UARA SÛRES 192-203 Cüz: 19
pay ve nasibi vardr. Bu vârise, apaçk bir dille (insanlara fayda vere-
cek) hakikati ve manevi ilimleri açklamas için bu eyler verilir. Bu vâris,
ümmî bile olsa, söyledii bilgiler, öncekilerin kitaplarna uyar; çünkü
manevi zevk yoluyla bizzat müahedeyle elde edilen ilimlerde birbirine
uyarasn diye onu Rûhulemin ( Cebrâil ) senin kalbine apaçk bir Arapça ile
s >
628 Rûzbihân- Bakl, Arâisü'l-Beyân, 3/54-55. Son açklama için aynca bk. Sülemî, Hakâiku't -
Tefsir, 2/81 (Beyrut 2001 ).
Tefsir
"Biz o kâfirleri, ho bir hayat içinde yllarca, uzun bir ömür vererek dün-
ya nimetlerinden fay dalandrsak, sonra da tehdit edildikleri azap balarna
gelse, o faydalandklar dünya nimetlerinden hangisi onlara fayda salard ?"
Bu kadar uzun süre faydalanmayla birlikte onlar hangi zenginlik kurta-
rrd? Balanna gelen azab gidermede onlara ne fayda verirdi?
Âyetin manas udur: Biz, insanlar zalim olan bir ülkeyi ancak,
onlara uyana peygamberler göndererek önlerine hak delili koyduktan
sonra helâk ettik. Bunu, onlarn helâkinin dier insanlar için bir öüt ve
ibret olmas ve onlar gibi isyan etmemeleri için yaptk.
Cüz: 19 26. UARÂ SÛRES 204-209 717
Âyet öyle bitiyor: "Hem biz zalim deiliz " Zalim deiliz ki zalim
.
Cenâb- Hakk'n, " Biz zalim deiliz " buyurmas, zulümden son dere-
ce uzak olduunu ve tam manasyla adaleti geçekletirdiini bildirmek
içindir. Ehl-i sünnet inananda sabit olduu gibi, Allah Teâlâ, bir ülke
Öyle ise ey kul, geçen ömrünü bir düün; ondan elinde kalacak olan
sadece yüce Mevlâ'na taat olarak yaptn zikir, Kur'an okuma, namaz,
oruç, faydal ilim örenme veya öretme, tefekkür veya müahede-
dir. Bunlarn dndakiler tamamen bo ve üzüntü sebebi olan ilerdir.
Rabb'inin taatinde harcadn vakitler, birer manevi hazine olarak mev-
cut olup ahirette karna çkar. Nefsinin hevâs için harcadn vakitler
ise boa gitmitir, kyamet günü onun üzüntüsünü çekersin.
629 bk. Taberânî, el-Kebîr, 20/93; Beyhakî. uabU'l-mân. nr. 513; Heysemf. ez-Zn*âid, 10/74;
Süvûtî, es-Satfir, nr. 7727.
718 26. UARA SÛRES 204-209 Cüz: 19
lar eylerden hangisi onlara bir fayda salard?" âyetinden baka bir ey
söylemedi ve peinden, "Sana yeterince öüt verdim!" dedi.
630 bk. ulemi, Hakâiku't-Tcfsr, 2/81; Nee fi, Meddrku t -Tenzil, 3/289.
631 Meymûn b. Mihrân Ebû Eyyûb er-Rakkî el-Cezeri (v. 117/735), tâbiinin âlim ve kadlarndan
biridir. Ömer b. Abdülaziz döneminde kadlk ve haraç tahsildarl yapmtr. Hadis konu-
sunda sika bir zattr. Hiâm b. Abdülmelik döneminde (107/725) Kbrs seferine çkan orduya
kumandanlk yapmtr (geni bilgi için bk. Halit Ünal, "Meymûn b. Mihrân", DA, 29/505).
632 bk. Nesefî, Meddrikut-Tenzil, 3/289.
! ,
Tefsir
mitir.
meye onlarrn asla güçleri de yetmez. üphesiz onlar vahyi iitmekten, yani
kulak hrszl ile gizlice meleklerden vahiy dinlemekten uzaklatrl-
mlar; üzerlerine atlan atele bundan alkonulmulardr."
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: " öyle ise sakn Allah ile bera-
ber baka bir ilâha yalvarma Bunu yapmak eytani habis nefislerin iidir.
720 _ _ 26_U^RÂ SÛRHSJ_210-2J3 Cüzj_19
!"
Ondan sakn, sonra azaba uratlanlardan olursun Bu âyet, kapal bir
yolla, Hz. Peygamberin |saliallahu aleyhi vesellem) dndaki insanlar için bir
tehdittir; çünkü onun böyle bir ey yapmas söz konusu deildir. Onda,
Resûlullah Isallallahu aleyhi vesellem) için daha fazla ihlâsa tevik mevcut-
tur. Ayrca bu âyette, dier mükellefler için, irkin ulat çirkinlie ve
kötülüe dikkat çekilmektedir. öyle ki bu irk denen ey, irk komas
imkânsz olan bir kimseye yasaklanyorsa onun dndakiler için hüküm
nasl olur, düünülsün! 633 En dorusunu Allah Teâlâ bilir.
Mana udur: Allah'la birlikte dier bir ilâha yalvarma! Dier bir
ilâh Allah'tan bakasdr. Böyle yaparsan, eytanlarn vesvesesiyle, bo
V /
\
V*
§ dilLâj j 0
216. Eer sana isyan edip kar gelirlerse, "üphesiz ben sizin yap-
tnz eylerden uzam " de.
217. Sen mutlak güç sahibi ve çok merhametli olan Allah'a tevek-
kül et.
Tefsir
ndr. Gerçekten yaplmas gerekli olan öyle farzlar vardr ki onlar ko-
çkarak,
634 bk. Buhâri, Cihad, 189; Müslim, Imâre, 24; Ahmed, Müsntd, 2/426.
635 Buhâri, Tefsîru Sûre (26) 2; Müslim, mân, 348.
Cüz: 19 26. UARA SÛRES 214-220 723
sellem),
!"
" Ben sizi, önünüzde bulunan iddetli bir azapla uyaryorum dedi.
Bunu iiten Ebû Leheb (yerden bir ta alp ona doru frlatarak),
lardan sana uyan müminlere tevazu kanatlarn indir." Yani onlara kar
"
yumuak sözlü, güler yüzü ol ve tevazu ile davran. Eer sana isyan edip
kar gelirlerse, üphesiz ben
' sizin yaptnz eylerden uzam' de."
Âyetin manas udur: Resûlüm, kavmini uyar; eer sana tâbi olup
itaat ederlerse onlara kar güler yüz ve tevazu ile davran; ayet sana is-
yan edip tâbi olmazlarsa onlardan uzak dur, aynca onlann irk ve dier
amellerinden de uzak dur.
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: Sen mutlak güç sahibi ve çok
merhametli olan Allah'a tevekkül et." Yani güç ve izzetiyle senin düman-
larn kahreden ve rahmetiyle sana yardm eden Rabb'ine güvenip da-
yan; üphesiz dümanlarnn errine kar O sana yeter. "O Allah ki sen
gece teheccüd namazna kalktnda seni görüyor. Yine O, senin secde
edenlerin, namaz klanlarn arasnda dolaman da görüyor."
636 bk. Sa'lebî, el-Ketf n l-Beyân. 4/466; Ibn Ebû Hâlim, Tefsirü’l-Kur âni l-Azîm, 9/2825;
Süyûtî, ed-Dünü ’l-Mensûr, 6/326. Az farkl lafzlarla bk. Buhârî, Tefsîru Sûre (26) 2; Müs-
lim, imân, 355.
,
B azl an âyete u
manay vermitir: Allah senin insanlara cemaatle
namaz kldrmak için kalktn görmektedir.
"
"Sertin secde edenler arasndan dönüp durduunu da görmektedir
manas da udur Sen onlara imam olduun zaman, onlann
âyetinin bir
arasnda yaptn kyam, rükûyu, secdeleri ve oturuu görmektedir.
maatle namaz klmaktan bahseden bir âyet gördün mü?" diye sordu;
Ebû Hanîfe, "Henüz bu konuda bir âyete rastlamadm!" dedi; bunun
üzerine Mukâtil kendisine bu âyeti okudu 07 .
"
"Senin secde edenler arasndan dönüp durduunu da görmektedir
âyetininmanas hakknda öyle diyenler de olmutur: Allah senin, sec-
de eden erkeklerin sulbünde dolap durduunu (Hz. Âdem'den anne-
nin rahmine ve oradan dünyaya çkana kadar, sulplerde intikal ederek
geliini) görmektedir. Rivayet edildiine göre Hz. Peygamber [sallallahu
"
Devamndaki âyette öyle buyruluyor: üphesiz Allah, söylediin
her eyi iitendir, niyet ettiin ve yaptn her eyi bilendir."
Allah Teâlâ Hz. Peygamber'e [sallallahu aleyh vesellem], kendisini gör-
638 Bu konuda Mücâhid vc tbn Abbas'tan gelen rivayetler için bk. Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensût
6/331-332.
Cüz: 19 26. UARA SÛRES 214-220 725
Kûtü'l-Kulûb sahibi (Ebû Tâlib-i Mekkî) demitir ki: "Ebû Zer (ra-
dyaüahu anhl "Allah için sevilen bir din kardee, yapt bir hatadan
dolay buzedilmez" sözünden anlyoruz. Kâfirlere gelince, onlar hak-
alnmtr.
"Aîz hükmünü uygulayan) ve çok acyan Rabb'ine tevekkül et"
(her
642 bk. Müslim, mân, 1; Ebû Davud, Sünnet, 17; Tirmizî, mân, 4.
643 bk. Gazâlf, hyâ. 2/210-211.
644 Bu, Abdurrahman- Fâsfnin, Celâl n/n Tefsiri üzerine yapbg Hâiye 'dir.
645 Sülem, Hakâiku'l-Tefsir, 2/82; Nesefî, Medârikii t-Tenzll, 3/291.
Ebû Tâlib-i Mekk Kûtü'l-Kulûb adl eserinde der ki: "öyle de-
nilmitir: Allah senin, peygamberlerin sulbünde dolap durmam
görüyor. O, seni, bir peygamberin sulbünden dierine intikal ettir-
Cenâb- Hak sonra, "O Kur'an' eytanlar indirmedi " âyetinin habe-
Aaii^lj-Üijiil h Lii u
221. eytanlarn kime indiini size söyleyeyim mi?
227. Fakat iman edip salih amel ileyen, Allah' çok zikreden ve
hakszla uratldktan sonra kendilerini savunanlar hariç. Zalimler
sonlarnn ne olacan göreceklerdir.
Tefsir
"O eytanlar, dinledikleri bir doru söze yüz yalan katarak söylerler. " w7
Âyete verilen bir dier mana öyledir. O çok yalana iftiraclar ey-
tanlara kulak verirler; sonra onlardan dinlediklerini insanlara haber
verirler. O iftiraalann çou yalancdr; kendilerine haber vermedii
eylerde eytanlar adna iftira ederler.
647 Buhârî, Tb, 46 (nr. 5762), Tevhid, 57 (nr. 7561); Ahmed, Müstted, 6/87.
Cüz: 19 26. UAR Â SÛRES 221^22 7 729
" airlere gelince, onlara haddi aan azgnlar uyar. " Yani onlarm bâtl
sözlerine sadece azgn kimseler uyar. Onlar, airlerin bo ve yalan söz-
lerine, insanlarn erefini çineyen, nesebini zedeleyen, övgüyü hak
etmeyeni öven, yerilmeyi hak etmeyeni yeren hezeyanlarna kulak
verirler. Onlarn bu sözlerini sadece haddi aan sefihler yahut doru
yoldan sapm, her ii dengesiz, yaptklarnda ve söylediklerinde bir
düzeni olmayan akn kimseler güzel bulur. Onlar, hak yoluna ula-
m ve onda sabitkadem giden rüt ehlinin dmda kimselerdir.
"O airlerin, her söz vadisinde akn akn dolatklarn görmez mi-
sin?" Yahut onlarn her türlü iftiray söylediklerini görmez misin?
Ebüssuûd'a aittir.'
"Fakat, iman edip salih amel ileyenler ve Allah' çok zikredenler hariç/'
Onlar, Abdullah b. Revâha, Hassân b. Sâbit, Kâ'b. b. Züheyr ve Kâ'b
b. Mâlik gibi kimselerdir. Yani onlar iir okumaktan daha fazla Allah'
zikredip Kur'an okurlar. Hem onlar iir okuduklar zaman, iirleri
Allah'n birlii, O'nu övme, hikmet, öüt, zühd, edep, Resûlullah' [sai-
" Onlar (mürikleri) hicvet; canm elinde olan Allah'a yemin olsun ki
öyle buyurmutur:
"
Âyet öyle devam ediyor: Bir de hakszla uratldktan sonra ken-
dilerini savunanlar hariç." Yani Hz. Peygamber'i [sallallahu aleyhi vesellem]
hu aleyhi vesellem] geldiler ve, "Yâ Resûlallah, Allah Teâlâ bizim air ol-
"Ben burada, senden daha hayrl olan zata (Hz. Peygamber'e [sal-
aiiahu aleyhi vesellem]) iir okudum" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer sus-
vesellem] bana,
651 Buhâri, Bed'ü'l-Halk. 7, Megâzî, 30; Müslim, Fezâilü's-Sahâbe, 153; Ahmed, Müsrif, 4/286.
652 bk. bn Ebû Hâtim, Ttfsirul-Kur’âni I- Azim, 9/2835-2836; Sa'lebi, el-Ketf *'l-Bn/ân. 4/469.
732 26. UARA SÜRES 221-227 Cüz: 19
' Benim adma müriklere iirinle cevap ver, Allah'm onu Rûhulkudüs'le
( Cebrail'le ) destekle' dediini iitmedin mi?" diye sordu; o da, "Evet,
653
iittim" dedi .
633 Süyûtf, ed-Dürru'l-Meusûr. 6/337; Ahmed, Müsned, 51222. Aynca bk. Buhâri, Bed'ü'l-
Halk, 6 (nr. 3212); Müslim, Fezâilü's-Sahâbe, 151.
tiinde, oraya karanlk çöker; o zaman kalp insanlar ile huzur bulur,
Hak'tan uzak kalr. Bunun için öyle denmitir: "Mümin, kaplumbaa
gibi olmaldr; kaplumbaa tek bana olunca açlr, bam dan çka-
rr, birini gördüü zaman kafasn içeri sokup kabuunda saklanr."
"Sizden birinin içinin kan ve irinle dolu olmas (zararl) iirle dolu olma-
,
sndan daha hayrldr." 65* Fakat iir, Allah'n birlii, hak yolu tantma,
dünyaya kar zühd, dünyaya güvenmekten korkutma, onun süs ve
alayiinden, fâni lezzetleriyle fitneye dümekten ve dier kötü halle-
rinden sakndrma, Hz. Peygamber'i (saiiaiiahu aleyhi veseiiem] ve Allah
Teâlâ'ya vâsl olmu meâyihi övme konusunda olursa, böyle bir iir
zararl deildir, aksine faydaldr. Bunun için önemli art, iir yazan
kimseye galip olan hal, Allah'n zikri olmasdr.
"
Zalimler sonlarnn ne
, olacan göreceklerdir." bn Ata demitir ki:
655 Buhârf, Edeb, 92; Müslim, i'r, 7; Ebû Davud, Edeb, 87; Tirmizî, Edeb, 71; bn Mâce,
Edeb, 42; Ahmed, Müsned, 1/171.
656 bk. Sülem, Hakdku 't -Tefsir, 2/84; Nesefî, Medânkil ’t-Tenzîl, 3/294.
734 26. UARA SÛRES 221-227 Cüz: 19
dan nasl bir ey beklenir? Yahut sen iyilik ve ihsanda bulunma âdetini
(Beyrut 2005).