You are on page 1of 582

OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER

Levi Parsons ve Pliny Fisk'in Anadolu ve


Kudüs Seyahat Raporlan ( 1 8 1 9- 1 825)

n
Osmanl11da /lei Amerileal1 Misyoner'in yaym haklan Dergâh Yaymlan'na aittir.

Dergâh Yaymlan: 614


Sertifika No: 1 4420
Batmm Gõzüyle Türkler: 14
ISBN: 978-975-995-590-8
1. Baskt: Nisan 20 15

Dizi Editõrü: l§d Erverdi

Dizi Kapak Tasanm1: l§d Dõneray


Kapak Uygulama: Ercan Patlak
Sayfa Düzeni: E. Gõkçe Aksoy

Bas1m Yeri: Ana Basm Yaym G1da Ín§ . Tic. AS.


B.O.S.B. Mermerciler Sanayi Sitesi 1 0 . Ca d. No: 15
Beylikdüzü I lstanbul
Tel: (2 1 2) 422 79 29
Matbaa Sertifika No: 20699

Kapak Bas1m Yeri: Hanlar Matbaac1hk San. ve Tic. Ltd. Sti.


Tel: (2 1 2) 324 08 82

Cilt: Güven Mücellit & Matbaac1hk San. ve Tic. Ltd. Sti.


Tel: (2 1 2) 445 00 04

Dag1t1m ve Satl§: Ana Yaym Dag1t1m


Molla Fenari Sokak Y1ld1z Han No: 28 Giri§ Kat
Tel: [2 1 2] 526 99 41 (3 hat) Faks: [2 1 2] 5 1 9 04 2 1
Cagaloglu I lstanbul
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER
Levi Parsons ve Pliny Fisk'in Anadolu ve
Kudüs Seyahat Raporlan (1819-1825)

Derleyen ve Türkçeye Tercüme Eden


Ay§eAksu

DERGÂH YAYINLARI
Klodfarer Cad. Altan ͧ Merkezi No: 3/20 34122 Sultanahmet I lstanbul
Tel: [212] 518 95 79-80 Fax: [212] 518 95 81
www.dergahyayinlari.com I bilgi@dergahyayinlari.com
AY�E AKSU. Marmara Üniversitesi tlahiyat Fakültesi'nden
2001 y1lmda mezun oldu. Aym fakültenin Din Egitimi bõlü­
münde "Yabanc1 Okullarda Kizlann Din Egitimi: Arnavutkõy
Amerikan Kiz Koleji Ômegi" adh yüksek lisans tezini 2003'te,
"Osmanh Anadolusu'nda Amerikan Egitim Faaliyetleri ve
Osmanh Toplumuna Etkileri" ba§hkh doktora tezini ise 2010
yilmda bitirdi. Osmanh dõneminde faaliyette bulunan Ame­
rikah misyonerlerle ve kurumlanyla ilgili ara§tlrmalanm sür­
düren yazarm bu alanda çe§itli makale ve bildirilerinin yam
s1ra çeviri kitaplan yaymlanml§tlr: Hester D. Jenkins, Robert
Kolej'in K1zlan (Dergâh Yaymlan, 2008); Mary Mills Patrick,
Son Sultanlann lstanbulu'nda (Dergâh Yaymlan, 2009); Frank
Andrew Stone, Somürgeciligin Hasat Mevsimi (Dergâh Yaymlan,
2011); Cyrus Hamlin, Robert Kolej Ugrunda Rir Omür (Dergâh
Yaymlan, 2012).
SUNU�

Levi Parsons ve Pliny Fisk 1 9. yüzyilm ilk çeyreginde Osmanh


topraklanna ayak basan ilk Amerikah misyonerler. Amaçlan,
Hiristiyanhgm kutsal topraklan kabul edilen ve bugün Ortadogu
olarak adlandmlan cografyada kurulacak misyon için ke§if yap­
mak. Bu misyon sayesinde bõlgede ya§ayan "yozla§ffil§ 11 Dogu
H1ristiyanlan, Y ahudiler ve hiç §Üphesiz "kâfir" Müslümanlar
nizama sokulacakti.
Dõnemin Anadolu ve Mezopotamyasma dair sosyal, cografi
ve tarihi incelemelere ciddi mânâda katk1 s aglayacak zengin
aynntilanna ragmen elinizdeki çah§may1 "õnemli" kilan ba§ka
hususiyetler var. lçerigindeki rapor-mektuplar, vaazlar ve tali­
matnameler ayn yerlerde yayimlanm1§ olmasma ragmen, yakin
tarihimiz aç1smdan hayati õneme sahip bu metinler biraraya
getirilip, müstakil bir çah§ma olarak ilk kez yaymlamyor. Bu
derleme sayesinde, Amerikan misyonerliginin tarihi, kültürel
ve en õnemlisi de kutsal metinlere dayandmlan dini arkaplam
gõzler õnüne seriliyor.
American Board misyonerlik te§kilatinm yaym orgam olan
ve kiliseye yapt1klan bagt§lar hakkinda kayg1 duyan Amerikan
kamuoyunu bilgilendirmek amac1yla yayimlanan Missionary He­
rald, dünyanm her kõ§esine "egitim faaliyetleri" amac1yla yayilmi§
olan H1ristiyan misyonerlerinin rapar ve mektuplanm ve onlara
6 SUNU�

dair haberleri yayimlayan bir tür gazetedir. Bu gazetenin ilgili


bõlümlerinin toplanarak bir araya getirilmesi ve Türkçeye tercüme
edilmesi bir ara§brmacmm yillar süren titiz çah§masmm sonucu.
Parsons ve Fisk zorlu yolculuk ve iklim ko§ullarma, salgm
hastahklara ve her türlü güvenlik tehdidine ragmen sõz konusu
topraklan ke§fediyor, tam§bklan her insam, yozla§mI§ oldugu
õnko§uluyla aydmlanyor ve misyonlanm tamamlayarak bu ugur­
da bu cografyada hayatlanm kaybediyorlar. Bu siradt§l yolculu­
gun hikâyesi, dünyaya nizam getirme iddiasmdan vazgeçmeyen
Amerika'nm ilk ad1mlanm ke§fetmek için Dergâh Yaymlan'nda.

DERGÂH YAYINLARI
lçindekiler

Amerikah llk Misyonerler Fisk ve Parsons'm Raporlan Üzerine


Bir Degerlendirme, 1 1
Levi Parsons'm Veda Vaaz1: ''Yahudilerin Sahipsizligi ve Geri Dõnü§leri", 47
Pliny Fisk'm Veda Vaaz1: "Misyonerlik Giri§iminin tlginç Tarlas1:
Kutsal T opraklar", 64
American Board'un Talimatlan, 80
ABCFM Karar Komitesi 1 1 . Yil Raporu Filistin D osyas1, 95
Filistin'deki Gõrevlerine Gitmeden Evvel Parsons ile Fisk'in Yazd1klan
Ortak Metin, 99
lki Misyonerin Filistin'e Gidi§leri, 1 0 1

1 . Mektup: Malta Adas1'nda Karaya Ç1k1yoruz ve lngiliz Misyone rlerle


Bulu§uyoruz, 1 04
2. Mektup : William Jenks'ten Bir Ricam1z: "Gemilerimiz Denizde Yüzen
Mabetlerimiz Olsunlar", 1 09
3. Mektup: lzmir'deyiz, 1zmir'deki Dostlanm1z, Ônümüzdeki 1ki Büyük Engel:
Veba Salg1m ve Türk Devleti, 1 1 3
4. Mektup: Mr. Williamson'm Hakkim1zdaki Kanaatleri ve Takdirleri, 1 20
5 . Mektup: lzmir'deki Gezilerimiz, Sakiz Adas1, Kolej Matbaas1, 123
6. Mektup: Modem Rumca ve ltalyanca Ôgrenmeliyiz, 1 34
7. Mektup : Sakiz Rum Akademisi'nde Prof. Bambas'1 Ziyaret, Diger Okullarda
ve Manastirlarda Risale Dagium1, 1 37
8. Mektup: Çah§malanm1z Hizland1: Dil Ôgreniyoruz, lncil ve Risale Bas1m1
lçin Kollan S1vad1k, 153
9. Mektup: Masraflanm1zm Dõkümü, 158
1 0 . Mektup: Sakiz'm Nüfusu, Kiliseler ve Papazlar, Rum Akademisi'nin Ders
Müfredat1 ve 1dare �ekli, 1 60
8 lÇlNDEKlLER

11. Mektup: lzmir'e Dõndük, 163


12. Mektup: Yedi Kiliseler'i Ziyaret Karanmiz ve Menemen'e Hareket, 165
13. Mektup: Menemen'in, Ayvahk'm ve Bergama'mn Tasvirleri, 168
14. Mektup: Akhisar, Sart Harabeleri, Ala§ehir, Turgutlu ve Manisa'daki
lzlenimlerimiz, 180
15. Mektup: Parsons'm Kudüs'e Gidi§i, Fisk'in Seydikõy ve Kõklüce'deki
Gezileri, 196
16. Mektup: Parsons ve Fisk'in Rev. Dr. Worcester'a Gõnderdikleri Mektup,
211
17. Mektup: Parsons'm Yol Haz1rhklan, 213
18. Mektup: Parsons'm ABCFM Haberle§me Sekreterligi'ne Yazd1g1 Bir
Mektubun Ôzeti, 215
19. Mektup: Levi Parsons Larnaka'dan Yaz1yor, 218
20. Mektup: Parsons: Yafa Limam'na Vard1m, 222
21. Mektup: Fisk'in ABCFM Mali ͧler Sorumlusuna Gõnderdigi Mektup, 226
22. Mektup: Parsons'm Kibns-Yafa-Rama Seyir Defteri, 228
23. Mektup: Kudüs'teyim: lsa'nm Kutsal Kabri, Golgota Dag1, Zeytin Dag1,
Sion Dag1, Siloam Gõlü, Hacilar, Kipti Ayini, Beytüllahim, Rum
Manastirlan, 236
24. Mektup : Pliny Fisk'in Rev. Sereno E. Dwight'a Yazd1gi Mektuptan lktibaslar,
268
25. Mektup: Ey Kudüs! Tüm D ünyanm Bir Gün lsa'ya D õnecegine Olan
lnanc1m Bu Kadar Saglam Olmam1§t1!, 276
26. Mektup: Levi Parsons'tan ABCFM Haberle§me Sekreterligi'ne Mektup,
280
27. Mektup: Parsons Kudüs'ten lzmir'e Dõnüyor, 281
28. Mektup: ABCFM'nin 19-20 Eylül 1821 Tarihli Filistin Misyonu Raporu,
293
29. Mektup: Gelecek Sene lzmir'den Kudüs'e Yolculuk Gõrünüyor, 298
30. Mektup: Seydikõy lzlenimlerim ve Türklerle Ragusahlar Arasmdaki Kavga,
301
31. Mektup: lzmir'de Tekrar Bulu§tuk: Parsons Çok Hasta, 304
32. Mektup: Bir Katolik'le Yapt1gim1z Dini Münaka§alar, 307
33. Mektup: lskenderiye'ye Gidi§ Haz1rhklan ve Dostlanm1zm Yard1mlan,
310
34. Mektup: Son Günlerimi Ya§iyorum: "Gel Ey lsa Gel!", 313
35. Mektup: Bagi§lann Azalmasma lsyamm: Amerika'da Herkes Yuvasmda
Huzur ve Refah Íçerisindeyken Misyonerlerin Kendilerini
Vaktinden Ônce Mezara Koymalan Bir Gõrev Midir, Hak Mid1r?,
318
36. Mektup: Yol Arkada§1m ve Dostum Parsons'm Vefati, 324
OSMANLl'DA lKl AMERIKALI MISYONER 9

37. Mektup: lskenderiyeli Üç Yahudi'yle Beklenen Mesih Üzerine


Konu§malar, 328
38. Mektup: Maltah 1ki Rum Gencini Egitim 1çin Amerika'ya Gõnderdik,
345
39. Mektup: Malta'nm Sehirlerini Dola§1yorum: YeraltJ. Mezarlan, Camm1llen
Okulu, H1ristiyan Olan Yahudi Abraham Cohen, 354
40. Mektup: Maltah Bir Katolik'le Kiyas1ya Tartl§malanm1z, 364
41. Mektup: Yeni Yol Arkada§lm Jonas King'le M1s1r'a Gitmeden Ônceki
Çah§malanm1z, 376
42. Mektup: 1skenderiye 'nin K1ptileri, Yahudileri ve Katolikleri Bulak
Matbaas1'nda Osman Nureddin Efendi ile Gõrü§memiz, 379
43. Mektup: Yukan MISlr'daki tlginç Sehirler ve Büyüleyici Mabetler, 392
44. Mektup: Kahire 'den Kudüs'e Çõl Yolculugumuzdan Sonra Nihayet
Kutsal Sehre Giriyoruz, 418
45. Mektup: Kudüs'te 1sa'nm ve Havarilerinin lzini Sürüyoruz, 442
46. Mektup: Aglama Duvan'nda 1brahim'in Soyundan Gelenleri Gõrmek,
Hamsin Yortusu, Emir E! Be§ir'i Ziyaret... , 459
47. Mektup: Aziz Augustine'e Bizim Ne 1htiyac1m1z Var?, 474
48. Mektup: Trablusgarp Daglan, Manastirlar, Lübnan'da Üç Yüz Sedir
Agacmm Gõlgesi, Baalbek'te Muhte§em Güne§ Tapmag1, 480
49. Mektup: Akka'da Cezzar Ahmet Pa§a Camii, Karmel D ag1, Ki§on
Irmag1, Kefemaum Harabeleri, Beatitude Dag1 ve Estdraleon
Ovas1'ndaki lzlenimlerim, 497
50. Mektup: Katoliklerle, Süryanilerle ve Müslümanlarla Münaka§alanm,
517
51. Mektup: King Karde§le Beni Tutukladilar: "Niçin Kitap Satiyorsun?"
"Neden Beyaz Sank Takiyorsun?", 531
52. Mektup: Son Mektup: "Cennetteki Saadet Elde Edilinceye Kadar Sadakatle
Yola Devam Etmek lstiyorum", 548

Bundan Sonras1 lçin Birkaç Sõz, 561

Sõzlük, 563

Dizin, 575
AMERlKALI 1LK M1SYONERLER
FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZERiNE
BíR DEGERLENDÍRME

Elinizdeki bu kitap American Board adh misyonerlik te§kilatJ.


tarafmdan Osmanh topraklanna gõnderilen ilk misyonerler Levi
Parsons ve Pliny Fisk'in raporlanndan olu§maktad1r. Bu iki misyo­
nerin Osmanh dünyas1 ile ilgili gõzlemlerini ve degerlendirmelerini
ihtiva eden bu raporlar, adi geçen te§kilatJ.n ayhk yaym orgam olan
The Missionary He rald'ta 1 8 1 9- 1825 ydlan arasmda yayimlanm1§tJ.r.
Hiristiyanlar nezdinde Kutsal Topraklar, günümüzde ise Ortadogu
olarak tammlanan bõlgeye son derece kutsal bir gõrev için seçilen
Parsons ve Fisk' e, yola çikmalanndan evvel gõrkemli bir tõren dü­
zenlenmi§tir. Yurt d1§ma gõnderilen her misyoner için mutat olan
bu gibi tõrenlerin Amerika kamuoyunda hususi bir õnemi olmakla
birlikte, kayitlara gõre, bu iki gencin tõreni çok õzel bir yer ͧgal et­
mi§, dolayis1yla daha farkh yankdan zuhur etmi§tir. Çünkü gidilecek
bõlge H1ristiyanlann zihin dünyalannda, 1sa'run ve Havarilerinin
ana yurdu, 1sa'run çarm1ha gerildigi, ilk Hlristiyanlann ya§ad1g1 ve
mücadele ettigi topraklard1r. Ne var ki buralar asirlard1r Müslüman
idarelerin "mahkumiyeti" altJ.ndad1r ve ugruna defalarca Haçh sefer­
leri düzenlenmi§ olmasma ragmen Hlristiyan hakimiyetine girmeleri
hususunda ba§an saglanamam1§tlr. Oysa §imdi devran dõnecek
gibidir. Kehanetlerin, 1sa'nm ikinci geli§ine ramak kald1gmi sõyledigi,
12 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZER1NE B1R DE<iERLEND1RME

Hiristiyan ilahiyatçilanmn Yahudilerin o topraklara mutlaka geri


dõneceklerine dair Kutsal Kitap'tan pek çok delil ileri sürdügü bu
dõnemde Amerika' dan yola ç1kan iki misyoner Yahudilere ve diger
"kâfirlere" 1sa'nm müjdesini duyurmaya gideceklerdir.
Levi Parsons ͧte bu dü§Üncelerle olmahdir ki, veda vaazmm
konusunu "Yahudilerin S ahipsizligi ve Geri D õnü§leri" olarak
belirlemi§tir. Kitabm ilk metni olan bu vaazmda Parsons, Yahu­
dilerin as1rlar evvel 1sa'y1 õldürmek suretiyle i§ledikleri o büyük
günahm kefaretini yüzyillard1r ba§lanna gelen felaketlerle, yine
as1rlard1r vatans1z kah§lanyla õdediklerini; fakat artik onlara Hi­
ristiyanhg1 teblig etmenin ve bir vatan bulmanm her Hiristiyan'm
vazifesi, hatta vefa borcu oldugunu ate§li bir dille anlatir. Ona
gõre Yahudilerin asil topraklanna Qüdea) geri dõnü§leri mutlaka
gerçekle§ecektir. Pliny Fisk'in vaaz konusu ise "Misyonerlik Gi­
ri§iminin 1Iginç Tarlas1: Kutsal Topraklar" ba§hgm1 ta§1maktad1r.
Pratik konulan ele ald1g1 bu konu§masmda Fisk, bõlgeye ili§kin
eldeki malumatlan payla§1r bu ugurda gelecekte kar§ila§ilacak
1
me§akkatlere deginir ve Amerika kiliselerine maddi yard1m ve
dua çagnsmda bulunur. Bõylece Boston'dan yola ç1karak aylarca
sonra menzillerine varacak olan misyonerlerin oradan gõndere­
cekleri Kutsal Topraklar merkezli raporlanmn, haberlerinin ve
mektuplannm diger cografyalardan gelenlere nispetle daha fazia
ilgi çekecegi de kendiliginden ortaya ç1km1§ olur.
Ancak mesele bu kadarla smirh kalmi§ gibi gõzükmemektedir.
Amerika'nm Osmanh topraklanndaki misyonerlik çah§malanm
ba§latacak olan bu adimlar, ta§1d1gi ehemmiyete binaen õyle saglam
bir temei olu§turacaklardir ki, ülkemizde ve Ortadogu' daki Ame­
rikan misyonerligi âdeta bir mihver gibi bu ilk adlmlann etra&nda
§ekillenecek, kahc1 hâle gelecektir. Dolayis1yla misyonerlerin bu
gidi§lerinin zamanlamas1 ve ilk seçilen bõlgenin anlam yogunlugu
Amerika'nm Ortadogu misyonerliginin kalbi ve anahtan olacaktir.
tlk Amerikah misyonerler olmalan hasebiyle Fisk ve Parsons'm
elimizdeki raporlanmn bir ba�langict, bir ilk tecrübeyi ve ilk bilgileri dile
getirdikleri dü§ünülebilir ve bu da dogaldir. Ancak durum hiç de bu
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 13

§ekilde geli§meyecektir. Giclilen cografyada onlan bekleyen lngiliz


misyonerler, onlann daha evvel ba§latbklan projeler ve nihayet
onlardan gõrecekleri rehberlik hizmetleri eldeki raporlan bu tarum­
lamadan uzakla§tJ.rmaya yetecek mahiyettedir. Bir ba§ka ifadeyle,
sahada lngiliz misyonerleriyle birle§meleri Amerikah misyonerleri
Kutsal Topraklar ugruna feda-yx .hayat eden misyonerlerin ilk õr­
nekleri olmaktan ç1kartarak mevcut bir projenin içerisine, kelimenin
tam anlam1yla olmalan gereken asil yerlerine yerle§tirmektedir.
Bu gerçeklerden hareketle kitaptaki raporlarm yüzü õncelikle
ileriye degil geriye dõnük olmak durumundad1r. Çünkü yaz1ya
geçirilmi§ her metin aslmda bir fikir ocagmm evlad1d1r ve o oca­
gm felsefesinin tahlili sõz konusu metinlerin ana fikrine giden
yolu açar. D olay151yla Fisk ve Parsons'm raporlanndaki derinlige
vukufiyet isteniyorsa ve bu raporlann misyonerlik tarihi seyri
içerisinde yerle§tirilmesi hedefleniyorsa geriye giderek okumalar
yapilmas1 kaçmilmazd1r. Bu geriye gidi§in kilit noktas1m ise veda
vaazlan ve bilhassa Parsons'm konu§mas1 olu§turmaktad1r.
Bu noktada Parsons ve Fisk'in Kutsal Topraklara gõnderili§ karan
ve bu iki metnin te§ekkül süreci elbette ba§h ba§ma bir inceleme
konusu olmayx hak etmektedir. Gerek te§kilatm gerekse misyonerlik
faaliyetlerini maddi aç1dan destekleyenlerin ne tür bir beklenti içeri­
sinde olduklannm netlik kazanmas1 bu mesaiden sonra sõz konusu
olabilecektir. Ôte yandan misyonerlerin bu geli§lerinin zamanlamas1
ve veda vaazlannda yogun bir §ekilde i§ledikleri konular bir sonraki
a§amada Parsons ve Fisk'in bõlgede kaleme aldiklan raporlann ve
seyir defterlerinin daha iyi çõzümlenmesini, bu çerçevede onlann
misyonerlik tarihi seyri içerisinde bir baglama oturtulmas1ll1 kolayla§­
tJ.rmayx vaat etmektedirler. Aksi takdirde bu raporlann ana fikri, içe­
risindeki kavramlar, terimler ve sõylemler bo§lukta kalacaktrr. Bõyle
olunca da okunmalan esnasmda kendilerini yeterince açamayacak,
okuyuculann bunlan anlamlandiramama tehlikesi ba§ gõsterecektir.
Levi Parsons'm Yahudilerin hâlihaz1rdaki vaziyetini ve Ame­
rican Board'un onlar için yapogi planlan aktanrken defalarca clile
getirdigi bir kavram dikkati çekmektedir:Jewish Restoration (Yahu-
14 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZERlNE BlR DECERLENDlRME

dilerin Geri Dõnü�ü). Bu, Parsons'm §ahsma ait srradan bir kavram
degildir. Aksine, tarihi perspektifte as1rlarca i§lenerek ktvanum
bulmu§, her kesimden Hlristiyan'm §Uuraltmda yer edinmi§ bir
ideali banndrran, keza tahlili neticesinde Amerika'mn Ortadogu'da
misyonerlik projesinin õzünün ortaya çikanlmas1ru saglayacak olan
bir fikir yumag1ru tesmiye etmektedir. Dolayis1yla Parsons'm kul­
landtg1 Jewísh Restoration kavrammm izini sürmek bize daha sonraki
raporlann da ana fikrini vereceginden hususi bir õnem ta§tmaktad1r.
]ewish Restoration idealinin ne oldugu, eldeki metinlerin geçmi­
§e dõnük yüzleri ve sõz konusu ideal ile bu metinlerin baglantilan,
konuya yõneltilecek §U üç soru çerçevesinde gün l§tgma ç1kart1-
labilir: a) Neden Ortadogu seçilmi§tir? Ortadogu'da misyonerlik
projesi daha õnceki projelerin bir devam1 m1d1r, yoksa müstakil
bir çah§ma m1d1r? b) Yahudilerin Protestanla§ttnlmas1 projesi ile
Íngiliz ve Amerikah dü§ünürlerin geli§tirtni§ oldugu ''Yahudilerin
Filistin'e Geri DõnÜ§Ü (Jewish Restoration)" ideali arasmda bir
irtibat kurulabilir mi? e) Dõnemin Amerika kamuoyunda Yahu­
dilerin ve Kutsal Topraklarm yeri nedir?

A. Amerikah Misyoner Te§kilatlannm Ortadogu


Ôncesi Faaliyetleri ve lngiliz Misyonerlerle S1k1
Münasebetleri

Son bir as1rd1r dünyanm en hareketli cografyas1 olarak kabul


edebilecegimiz Ortadogu'da siyasi dengelerin alt üst olmaya ba§­
lamasmm ve Batih güçler lehine yeni bir yaptlanmaya gidilmesinin
õncesinde oradaki halk kitlelerinde gõzle gõrülür birtaktm zihniyet
degi§ikliklerinin gõzlemlendigi bilinmektedir. Bu degi§ikliklerin
muharrikleri arasmda, 1 9 . yüzyilm ba§lanndan itibaren bõlgede
faaliyetlerini yogunla§tJ.ran Frans1z-Katolik (Cizvit); Rus-Ortodoks;
Alman, Íngiliz ve Amerikah-Protestan misyoner gruplan õnemli
bir yer tutmaktad1r. Bir irklar ve dinler/mezhepler mozaigi olan
Ortadogu'ya misyonerlerin yogun ilgi gõstermesinde dini gerekçele-
OSMANLl'DA lK1 AMERlKALI MlSYONER 15

rin õn planda oldugu, ancak onlann bir sarmal hâlinde ba§ka hedef
ve beklentilere de cevap verdikleri inkar edilemez bir gerçektir.
Bu misyoner gruplanndan 1ngiltere ve Amerika men§eli Pro­
testanlar Ortadogu'dan evvel hemen her yerde birlikte hareket
etmi§lerdir. Bir ba§ka deyi§le, Amerikah misyonerlerin sahaya
ç1kt1klan bütün yõrelerde onlara õncülük ve rehberlik edenler
1ngiliz meslekta§landtr. Amerikah misyonerlerin tüm faaliyet
hikâyelerinin içerisinde daima 1ngilizlerin de bulunuyor oldu­
gunun unutulmamas1, zihinlerde bu iki cenahm ayn ayn yerlere
konulmamas1 konunun s1hhati aç1smdan elzemdir.
Bilindigi üzere Amerika'da 1 8 1 0 õncesinde kurulan misyo­
nerlik te§kilatlarmm amac1, K1Z1lderililerin H1ristiyan dinini kabul
etmelerini saglamaktt. Bõylece "dünyamn Evangelizasyonu/H1ris­
tiyanla§ttnlmas1" projesinin ülke içine denk dü§en ktsm1 deruhte
edilmi§ olacaktt. Onlann dillerini õgrenen misyonerler o dillerde
haz1rlad1klan 1ncil'i ve diger dini kitaplan okuyarak ve okutarak
yeni dini telkin etmi§, kiliseler kurmu§, Ktztlderili çocuklarma
Htristiyan ilmihali ve 1ngilizce õgretmi§lerdi. Baz1 zeki çocuklan
kendi modem okullannda yeti§tirerek kabilelerine geri gõnderip
yerli misyoner olarak gõrevlendiriyorlard1. 1
Ülke içindeki bu çah§malar peyderpey devam ederken ülke
dt§mdaki kâfirleri (heathens) Htristiyanla§ttrmak, bu sayede 1sa'mn
ikinci geli§ine (milenyum) dünyayi haztr hâle getirmek gayesiyle ilk
te§kilat 1 8 1 0 yihnda Boston' da kuruldu. American Board of Com­
missioners for Foreign Missions adh bu misyonerlik te§kilattmn kuru­
lu§unda oldugu gibi ilk faaliyetlerinde de õmek ald1g1, yardtm ve

1
Kiz1lderililerin H1ristiyanla§tmlmas1 hakkmda bk. David E. Stannard,
Amerika'nm Soykrnm Tarihi, çev. �aban B1yikh, lstanbul: Gelenek Yayinlan,
2004; Next Steps: Research and Practice to Advance Indian Education, der. Karen
Gayton Swisher-John W. Tippeconnic, Washington 1999; Hilary E. Wyss,
English Letters and lndian Literacies: Reading, Writing, and New England Missionary
Schools 1750-1830, Pennsylvania Üniversitesi Yaym1, 2012; Howard Zinn,
Amerika Birle�ik Devletleri Halklanmn Tarihi, çev. Sevinç Sayan Ôzer, Ankara:
lmge Yaymlan, 2005; Tsianina Lomawaima, "American Indian Education:
by Indians versus for Indians", A Companion to American lndian History, der.
Philip J. Deloria-Neal Salisbury, Blackwell Yayinc1hk, 422-441.
16 FISK VE PARSONS'IN RAPORI..ARI ÜZER1NE BlR DECERLENDlRME

himaye gõrdügü merci 1ngiltere men§eli misyonerlik te§kilatlanyd1. 2


Nitekim ilk faaliyet bõlgesi olarak Hindistan'm belirlenmesinde de
onlann etkisi vardi. "Hindistan Havarisi" olarak nitelendirilen 1ngiliz
misyoner William Carey (17 6 1 - 1 834) Hindistan' da 1793 tarihinde
kurdugu misyonlarda* ekibiyle birlikte Hint dillerinin neredeyse
tamamiru õgrenerek lncil'i bu dillere tercüme etmi§, matbaa kurarak
lncil'i ve çe§itli dini risaleleri basm1§, hatta çocuklara ve gençlere
yõnelik basit tarzda okullar bile açm1§lard1. Bu hummah çah§maya
1 8 1 1 'de dahil olan Amerikah misyonerlere çah§ma sahas1 olarak
Seylan õnerildi. Bõylece lngiliz meslekta§lannm õncülügünde,
onlann malzemeleriyle yine onlann açtiklan yoldan ilerleyerek
günümüze uzanan bir misyonerlik zincirini ba§latm1§ oldular.3
Hindistan'da yurtd1§1 misyonerliginin bir anlamda stajm1
yapan, bõlgeye yerle§en, ihtiyaç ve s1kmtilanm asgari düzeye in­
diren American Board, yakla§1k on yil sonra yõnünü Ortadogu'ya
çevirdi. Bu yõneli§te §Üphesiz bir kere daha lngiliz misyonerlerin
izinden gidiliyordu. Osmanh-1ngiliz siyasi ittifak ve ticaret ant­
la§masmm 1 799' da imzalanmas1mn ardmdan lngiltere bõlgedeki
nüfuzunu kuvvetlendirmek amac1yla Ortadogu'da çah§mak üzere
misyoner te§kilatlan kurmaya ba§lad1. Bunlardan Church Missi­
onary Society ile London ]ews Society, Malta Adas1'm merkez alan
ciddi bir çah§ma içerisine girdiler. Hindistan'daki modeli burada
da uygulamaya çah§an lngiliz misyonerler, Arapça ba§ta olmak
üzere yerel dilleri õgrendiler, Malta' da bir matbaa kurdular ve basit
tarzda okullar açtllar. Mis1r, 1skenderiye, Bati Anadolu, Yunanis­
tan havalisi bu misyonerlerin ke§if gezilerinin güzergahlanyd1. 4
2
Geni§ bilgi için bk. Joseph Tracy, History of The American Missiotts to the He­
athen, Worcester: Spooner & Howland, 1842, 2, 3,4 ve 5. bõlümler; Ay§e Aksu,
"Buzdagmm Ôtesi: American Board'un Kurulu§unda ve tlk Faaliyetlerinde
(1810-1825) lngiliz Misyonerlerin Katlolan", Kutadgubilig, Mart 2008, S. 13,
s. 305-306.
3
Amerikah misyonerlerin Hindistan'daki faaliyetleri ile ilgili olarak bk. Samuel
C. Bartlett, Historical Sketch of The Missions of The American Board (India and
Ceylon), Boston 1880.
4
Bõlgedeki lngiliz misyoner faaliyetleri için bk. Tufan Buzpmar, "Suriye ve
Filistin'de Avrupa Nüfuz Mücadelesinde Yeni Bir Unsur: lngiliz Misyonerleri
(19. Yüzyil)", lslam Ara§t1rmalan, 2003, S. 10, s. 107-120; Resul Çatalba§,
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 17

Amerikah misyonerlerin devreye girdikleri a§ama i§te tam da


bu noktayd1. Fisk ve Parsons'm kendilerine verilen talimatlarda
belirtildigi üzere bõlgede gõrev yapan 1ngiliz misyoner William
Jowett'e emanet edilmeleri bu aç1dan bakdd1gmda son derece
anlamhd1r. Kald1 ki, bu kitaptaki raporlara da Amerikan-1ngiliz
misyonerlerinin i§birligi sinmi§ vaziyettedir. "Bombay'daki kar­
de§lerimiz", "Bombay 1ncil Cemiyeti", "Dr. Buchanan", "Malta
Matbaas1", 'William Jowett'', "Hindistan' daki Vaftizci Kilise" gibi
atif ve bahisler bu i§birligini yans1tmaktadir.
Amerikah misyonerlerin Kizdderililer ve Hindistan tecrübesi
hakkmdaki bu çok õzet bilgilendirme dogrultusunda baktld1gmda
zincire eklenen Ortadogu halkasmm, aslmda devasa bir projenin
õnemli bir kesiti oldugu anla§dacaktir. Felsefesi, Tann'mn Kralhg1m
(Kingdom ofGotl) tesis etmek olan ve kõkleri 15. yüzytla kadar inen bu
projenin nihayet bulmas1 ancak tüm dünyamn Protestanla§tinlmas1,
dolayis1yla yeryüzünün 1sa'mn geli§ine hazirlanmasma baghyd1. Bu
dogrultuda hareket eden Amerikan misyoner te§kilatlan Kuzey ve
Güney Amerika kitalannm ardmdan Pasifik Okyanusu adalanm
misyonlar kurarak çah§ma sahalanna katmayi ba§ardtlar. Oralarda­
ki halkin ya§am tarzmdan idari yapdanna kadar müdahale ederek
Protestan fikriyatina her alanda i§lerlik kazand1rddar. Hindistan'da
1ngilizlerle ortak hareket etmeleri neticesinde yogun nüfuslu bir cog­
rafyada kahc1 bir unsur hâline geldiler. Bu sayede 1830'larda yayila­
caklan Çin ve Japonya gibi fevkalade ehemmiyetli kültürlere de kap1
aralami§ oldular. S1rada 1ran ve Osmanl1 topraklan vard1. Buraya da
ingiliz meslekta§lanmn yardlffilyla girmi§ oldular. Gõrüldügü üzere
Eski Dünya merkezli Haçh ordulanmn ve misyonerlik faaliyetlerinin
yerini bu defa merkez degi§tirerek Yeni Dünya' dan ba§layan, farkl1
metotlan, kurumlan ve sõylemleri olan yeni bir Hiristiyanla§tlrma
devresi almi§tir. 1ngiliz Protestanhgimn ürettigi, ardmdan Amerika' da
yeniden §ekillendirdigi ''Tann'run Kralhguun tesisi ideali" bu safhada
dünyanm en muktedir devletinde filizlenmeye ba§layacakti.
Ne var ki, iki vaaz metninde õne ç1kan ve ciddiyetle vurgula-

"Anglikan (Íngiliz) Misyoner Te§kilatlar", Bozok Üniversitesi llahiyat Fakültesi


Dergisi, 2012, S. 2, s. 121-138.
18 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZERINE BlR DEGERLENDlRME

nan "Yahudilerin Protestanla§tinlmas1" temas1 sanki Ortadogu' da­


ki halk kitlelerinin topyekun muhatap almmad1gi, Müslümanlann
ve Dogu Hiristiyanlannm geri plana atdd1g1 izlenimi vermektedir.
Yahudilere gõsterilen bu ayncahkh yakla§imm geçmi§inde yer alan
Yahudilerin Geri Donü�ü problemine deginilmeden bu tenakuzun
izah1 zor gõrünmektedir.

B. lngilizlerin Geli§tirdigi ''Yahudilerin Geri DõnܧÜ


Gewish Restoration)" ldeali

Yahudilerin Sahipsizligi ve Geri Donü�leri ba§hkl1 veda vaazmda


Levi Parsons, teolojik yorumlamalar yaparak Yahudilerin Filistin' e
geri dõnü§lerinin hem Tevrat'ta hem de Íncil'de geçen bir keha­
net oldugunu, bunun bir gün mutlaka gerçekle§ecegini ve artik
vaktin geldigini ispatlamaya çah§maktad1r. Íçerdikleri dü§Ünceler
tarihi baglamda incelendiginde bu iki vaaz, Protestanhgm ilk
ortaya ç1ktig1 1 6. yüzyddan b a§layarak geli§tirilen ''Yahudilerin
Geri Dõnü§ü" idealinden beslendiklerine dair ipuçlan vermekte,
dõnemin efkar-1 umumiyesinde veya daha eskilerde bir fikri alt
yapmm varhgma i§aret etmektedirler.
Bugün Ortadogu olarak tarumlanan geni§ bõlge, misyoner lite­
ratüründe Kutsal Topraklar (Holy Lands) ya da lncil Topraklart (Bible
Land) §eklinde dini kavramlarla yer almaktad1r. Bununla Yahudilik
ve H1ristiyanhgm kõklerinin dayand1g1, peygamberlerinin hayat
sürdügü, Kutsal Kitap'ta anlatdan olaylann sahnesi olan topraklar
anlatilmaktad1r. Fakat buralann asrrlar boyu Müslüman devletle­
rin idaresinde kalm1§ olmas1, bu iki dinin mensuplanru fazlas1yla
rahatsiz edegelmi§tir. Ancak ara§tlrmalara gõre bu rahats1zhk Av­
rupa Katoliklerinde ve Protestanlannda §iddetli seyrederken, Dogu
Hiristiyanlannda ve genelde Yahudilerde ayru §iddette olmarm§tlr.
En azmdan zihinlerde yer alsa bile 1 9 . yüzyila kadar bilfiil gün
yüzüne çiktigi neredeyse hiç zuhur etmemi§tir dense yanh§ olmaz.
Islam in Britain adh eserinde Nabil Matar, Protestan Reformu'nun
OSMANLI'DA IKl AMERIKALI MlSYONER 19

Eski Ahit' e çok kapsamh bir õnem atfetmesi ve lsrail tarihinin, kut­
sal kitaplann ve haham tefsirlerinin degerini gõstermede ba§anh
olmas1 neticesinde Filistin ve Kutsal Topraklann farkl1 bir yere
oturtuldugunu ileri sürmektedir. 5 Yazann, Protestanlann gündeme
ald1klan ve yeni bir anlam yükledikleri Y ahudilerin Kutsal Top­
raklara geri dõnÜ§Ü mevzusunu iki temei probleme dayandrrd1g1
sõylenebilir: a) Avrupa'mn, õzellikle de lngiltere'nin siyasi-askeri
alandaki s1ki§m1§hg1m ve bunahmlann1 çõzmek maksad1yla Yahu­
dileri kullanma giri§imi; b) Yakla§tk iki asrr boyunca Endülüs'ten
Müslümanlann ve Yahudilerin kovulmas1, Engizisyon usulleriyle
zorla H1ristiyanla§tmlmas1 gibi tarihin kapkara sayfalannm ya­
zdmasmdan sonra Yahudilerin her gittikleri yerde Htristiyanla­
n suçlamalan, huna mukabil Osmanh Devleti'nin onlara kucak
açmas1 neticesinde aralannda bir ittifakm geli§mesinin Avrupah
Htristiyanlara getirdigi agir psikolojik baskidan kurtulma çabas1.
Bu dogrultuda dü§ünülürse lngilizler, Yahudilerden yararlanma­
ya âdeta itilmi§ gibidir. Nabil Matar, Reformasyon dõnemi lngilte­
re'sinde Yahudilerin Filistin' e geri dõnü§lerinin gündeme gelmesini,
onlann ve diger Avrupah devletlerin Serakenleri (Magripli Arap
Müslümanlar) ve Türkleri bir türlü yenemeyi§lerine baglamaktadrr.
Hatta bu geri dõnü§ teorisini bir Haçh sava§ma e§deger gõrecek ka­
dar ileri gitmi§ler, Müslümanlara kaq1 kendilerinin kazanamadiklan
zaferleri Yahudiler üzerinden gerçekle§tirmeyi hayal etmi§lerdir:

Yahudiler, Sarakenlerle ve Türklerle sava§mak amac1yla vadedilmi§


topraklara "geri dõnecekler'', H1ristiyanhga girecekler ve ardm­
dan Filistin'de lsa'nm lngiliz kralhgim ilan edeceklerdi. Yahudiler,
lngiltere 'nin ve õteki Protestan kiliselerinin Müslüman dü§manla­
nnm nihai yikimmm gerçekle§tirilmesinde birer alet mesabesin­
deydiler. (Matar, 168)

Bu durumda Yahudilerin Filistin'e yerle§tirilmek istenmesi


tamamen dünyevi hedefleri gerçekle§tirmeye matuf gibidir. Zaten
baz1 ara§tlrmacdara gõre 1 600'e kadar Filistin lngilizlerin gõzün-

5
Nabil Matar, Islam in Britain 1558-1685, Cambridge: Cambridge Üniversitesi
Bas1m1, 1998, s. 168.
20 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZERlNE BlR DEGERLEND1RME

de tamamen H1ristiyan topluluklannm ya§ad1g1 bir cografyayd1.


Çünkü orada ya§ayan Türkler çok azd1; huna kar§1hk Rumlar ve
tüm mezheplerden diger H1ristiyanlar hayli kalabahklard1. Her ne
kadar Hiristiyan dünya 1slam'm davetsiz misafir gibi gelip i§galiyle
o bõlgeyi kaybetmi§ olsa da baki§ aç1s1 bõyleydi. Lakin Püritenlerin
hakimiyetinin ba§lad1g1 bu tarihten sonra nasil olduysa Filistin
ve havalisi Yahudiler için anayurt ve 1srail'in geri dõnü§ vaadini
bannd1ran topraklar olarak hatirlanmaya ba§lad1. Oradaki çok
az say1daki Yahudi, Püritenlerin yorumuyla "o topraklann hiçbir
parçasm1 miras olarak alm1§ degillerdi; kendi ülkelerinde âdeta
yabanc1 tav§anlar gibi ya§1yorlard1."6 Bu ve benzeri degerlen­
dirmelerin ortaya ç1kmas1 1ngilizlerin Yahudilerle ilgili dünyevi
hedefleri oldugunu aç1kça gõstermektedir. Dõnemin dü§ünürleri
muhtemelen bu keskin gerçegi gõzlerden uzakla§tlrmak için Tev­
rat ve 1ncil'deki kehanetleri ve birtakim delilleri õne sürerek bu
hedeflere teolojik gerekçeler bulma yoluna gitmi§lerdir:

Alexander Ross (1590-1654), M1S1rhlann zulmettigi lsrailliler ile


"Muhammed'in" zulmettigi 7 Yy. Hiristiyan Kilisesi arasmda bir
benzetmede bulunmaktad1r. Yahudilerin o vakit M1S1rhlarm üste­
sinden geldikleri gibi Hiristiyanlar da "Muhammedilerin" üstesinden
geleceklerdi. Increase Mather'a ( 1629-1723) gõre Türkler, Yahudi­
lere ve Hiristiyanlara zulmeden "bugünün dünyasmm Asurlulan"
idiler. Tann'mn insanlan [Yahudiler] zaferi getirinceye kadar bu
bõyle olacakti. Çok say1daki lngiliz ve New England yazannm
nezdinde Yahudiler, "Asurlu" Türklere kar§I dõvü§en sava§ç1lar
olacaklard1. (Matar, 17 1)

Bununla da kalmayan 1ngiliz ilahiyatçilar, Daniel ve Vahiy


kitaplannda yer alan Müslümanlara ili§kin kehanetleri ke§fettikten
sonra Tann'mn kendi dü§manm1 her zaman mahvettigi yolu ara§­
tlrdilar. Netice, 1ngiltere'nin dü§manmm yok edilmesinin ilahi bir
hareket olacag1 §eklinde tecelli etti. Çünkü Eski Ahit'te Yahudiler
Tann'nm iradesini sergileyen insanlard1. Aynca Medyenlileri ve
Amalikalilan helak etmesi esnasmda Tann'nm âdeta elindeki alet

6
Lester 1. Vogel, To See a Promised Land, Americans and The Holy Land in The
Nineteenth Century, Pennsylvania Üniversitesi Bas1m1, 1993, s. 35.
OSMANLI'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 21

oldular. Bu durumda Yahudiler çagda§ "Medyenliler ve Amalika­


hlar'' olan Sarakenler üzerine kazamlacak zaferin §U ânki temsilci­
leriydiler. Bu baglamda 1ngiliz felsefeci Henry More ( 1 6 1 4- 1 687)
Yahudileri ve 1sa'nm kilisesini, "Muhammed'in §eytani kralligma"
kar§l yegane müttefik olarak gõrüyordu. (Matar, 1 7 1 ve 176)
Rõnesans ve on yedinci asir boyunca ya§affil§ Íngiliz dü§ünür­
leri, Yahudileri son gün Haçhlan olarak tammhyorlard1. Püriten
ilahiyatç1 Samuel Lee ( 1 625- 1 69 1 ) çizdigi Ísrail haritasmda ve
verdigi nüfus bilgilerinde, ''Tann'nm vakti geldiginde Ísrail tarafm­
dan tahliye edilecek olan §U ânki davetsiz misafirleri (intruders)"
olan Müslümanlan ve diger din mensuplanm gõrmezden gelmi§,
onlann yerine Eski Ahit'te bahsedilen Filistin'in "gerçek" halklanm
yerle§tirmi§ti. Lee aynca her bir Yahudi kabilesinin ͧgal edecekleri
toprak parçasm1 dahi hesaplamt§tl. Çünkü Kutsal Kitap zamanlar
üstüydü, dolaylSlyla Lee için 1ncil Topraklan'nm siyasi cograf­
yas1 da bõyleydi. Ondan yanm as1r evvel Íngiliz papaz1 Charles
Robson da ''Tann, Araplan oradan sürüp ç1karacaknr. Umuyor
ve dua ediyorum ki onu gerçek sahipleri olan H1ristiyanlara iade
edecektir'' sõzleriyle Filistin'in gerçek sahiplerine, yani Íngiliz
Püritenlere ait oldugunu belirtmi§ti. (Matar, 181)
1ngiliz asdh Henry Finch, Yahudilerin Protestan olacaklanna
dair bir umudu milenyum imalanyla birlikte açiklamaktayd1. Ona
gõre Yahudilerin kalpleri bütün milletin çagns1yla Ísa'ya dõnecek,
sonra ban§, ne§e, mutluluk ve refah günleri gelecekti. The World's
Great Restoration, Calling of the]ews (162 1 ) adh eserinde Eski Ahit'te
geçen bir dizi kehanetin listesini ç1karan Finch, Yahudi milletinin
Filistin'e geri dõnü§leriyle birlikte bunlann gerçekle§me yolunu
da gõsterdi. Yenilenen dünyada Tann'mn lütuflannm ilk nasip­
lilerinin Yahudiler olacagm1 iddia ediyordu: "Buradaki [Filistin]
gõrkemli ziyafet Yahudiler için haz1rland1. Aym yemekler ve hiz­
metler Tann'nm bütün çocuklannmd1r, lakin burada daha enfes
daha bolluk ve çe§Ít bulunmaktadrr."7 Bu õzendirici tabloyu çizen

7
Andrew Crome, The Restoration of The Jews: Early Modern Hermeneutics, Ecs­
hatology, and National Identitiy in The Works of Thomas Brightman, New York:
Springer, 2014, s. 150.
22 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZERlNE BlR DECERLENDlRME

Finch, Vahiy, 16/12'yi "Tann Frrat'm sulanm mucizevi bir §ekilde


kuruttuktan sonra Yahudiler F1rat'1 geçerek Do�'nun Krallan ola­
rak Filistin'e geri dõnecekler." (Crome, 151) §eklinde tefsir ederek
onlan kutsal krallar olarak ilan ediyordu. Zaten ona gõre Hezekyel,
38 . ve 39. bõlümlerde geçen Gog'lar Türklerdi ve Yahudiler 1srail
topragma gõçtükleri zaman Tann Türklerle sava§acakti. 1ngiliz
kõkenli Amerikah Püriten din adarm Peter Bulkley (1583- 1 659),
Yahudilerin 1sa'nm ikinci geli§inden çok uzun zaman evvel ana­
vatanlanna dõneceklerini yazd1. Bu gõrü§ünü de Zakarya, 1 21 1 0
v e 1srail'e ebedi ve ko§ulsuz olarak verdigi lbrahimi sõzle§meyi
ihtiva eden Romaltlara Mektup, 1 1 . bõlümle kamtlad1. 8
Yahudileri Müslümanlann üstüne salma isteklerinin gerisinde
Osmanh-Yahudi ittifakm1 dagitma stratejisinin bulundu�na da
deginmek gerekmektedir. Nabil Matar' a gõre, Yahudiler rahatl1kla
Müslümanlarla i§birligi yaparlarken Hiristiyanlardan hazzetmiyor,
onlan suçluyorlardi. Bu suçlamalannda ya§adiklan lspanya-Endülüs
tecrübesinin etkisi ve katklSl çok büyüktü. Çünkü H1ristiyanlar
kendilerini o topraklardan -tipki Müslümanlara yaptiklan gibi­
hiç yok yere ve deh§etli zulümlerle kovup ç1karm1§lar, hayatlanm
mahvetmi§lerdi. Bu durumda onlar da bir ba§ka Müslüman devlet
olan Osmanl1'nm çat1.s1 altJ.na s1ginmt§lard1. Bu nedenle "Hlristiyan
eziyetçilerine kar§I magdur yolda§lanna yard1m ediyorlard1." Üs­
telik Osmanl1 Devleti içerisinde üst makamlara gelmelerinin yolu
açiktl. Hatta Yahudi âlim Manassah ben Israel (1604- 1 657), 1 655'te
kaleme ald1gi bir yaz1smda "gõsterdikleri ho§gõrü ve sagladiklan
&rsatlardan õtürü Osmanh Müslümanlanna Yahudiler adma §Ük­
ranlarm1 sunuyordu." (Matar, 1 74) Muhtemelen lspanya-Endülüs
Yahudilerine Osmanh'nm kol kanat germesinin neticesi olarak
Yahudiler Osmanl1 fetihlerinin en büyük yardimctlan olmu§lard1.
Ômegin Malta'nm (1565) ve Kibns'm (1570) fetihlerinde Osman­
Wardan maddi ve manevi desteklerini esirgememi§lerdi. (Matar,
174) lki kesim arasmda bu denli olumlu bir ili§kinin kar§1smda
lngilizlerin çok rahats1z olmas1 ve sürekli zulümle suçlanmalarmm

8
Mark Musser, "The Püritens and Israel", www.1024project. com/2014/. ..lthe­
puritans-and-isra. (17.08.2014)
OSMANLI'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 23

altmda eziklik hissetmeleri dogal addedilmelidir.


Amerikah ilahiyatç1 lncrease Mather, Fransa'nm Osmanh ile
1 7. yüzyihn ikinci yansmda güçlü askeri ili§kiler tesis etmesinden
sonra Yahudilerin Geri Dõnü�ü'nün, Müslüman-Katolik i§birliginin
yikilmas1 §artma bagh oldugunu aç1kça ileri sürrnü§tür. Ôte yandan
H1ristiyan Avrupa'nm Türk ilerleyi§ini durdurmadaki her ba§ans1
lngiliz yazarlar tarafmdan iyi dileklerle kar§ilamyordu. llginçtir,
1 688'de Türklerin Macaristan'dan kovulmasmm ardmdan bir
yazar, 1691- 1 693 arasm1 Yahudilerin Filistin'e geri dõnü§ yillan
olarak ilan etmi§ti. (Matar, 1 76)
Yahudilerin Geri Dõnü�ü projesinin siyasi-askeri sebeplerden
bir digeri, onlar vas1tas1yla Katolikleri alt etmek, iki taraf arasmdaki
derin dü§manhktan yararlanarak Protestanlara rahat bir nefes
ald1rmakt1. ͧte bu yüzden Protestan Avrupa'mn kutsal bir anlam
ve vazife yükledikleri Yahudiler hem Papa'ya hem de Osmanh
Sultam'na kar§l "Protestanhgm stratejik aç1dan müttefikleri" ola­
caklardi. (Matar, 1 73) Lakin bu tasavvur kendi içerisinde tutars1zd1:

Katoliklerin Yahudiler eliyle imha edilmesi 1ngilizler adma anla§da­


bilir bir §eydir. Çünkü Yahudiler 1spanya tecrübesi yüzünden onlara
dü§manddar. Orada onlann §iddetli zulümlerine maruz kalmi§lard1.
Fakat aym Yahudilerin dõnüp de 1ngiliz dü§ünürlerin istegiyle Müs­
lümanlan yok etmeleri iddias1 bir yaki§tmnacad1r ki, ne tarihte ne
de günümüzde tasdik edilrni§tir. Protestanlann teolojik ve askeri
açdardan Müslümanlara muhalif olu§u ve Yahudilere gelecegin Pro­
testanlan gõzüyle bakmalan sebebiyle, Yahudilerin de Müslümanlara
dü§man olduklan neticesine vanld1. Yahudilerin 16SO'lerin ortalannda
1ngiltere' de ve diger Britanya adalannda ya§amalan yasaklamrken ve
yalmzca az sayida ve gõzden rrak bir §ekilde ikametlerine müsaade
edilirken, Manassah ben Israel'in yazdtgi gibi, onlann "milyonlarcas1"
Müslümanlar arasmda zenginle§ip gõneniyorlardt. Buna ragmen
1ngilizler hâlâ Filistin yüzünden Müslümanlarla sava§ beklentisi içeri­
sindeydiler. Çünkü ancak o zaman 1ngiltere'nin Protestanhgi, tek bir
Htristiyan'm canm1 kaybetmeden hüküm sürebilecekti. (Matar, 175)

Vazar, o dõnemde Müslümanlarla Yahudilerin dü§man ol­


masmm imkâns1zhgm1 israrla õne ç1kanrken 1 son cümlesiyle
lngilizlerin uzun vadeli hesaplarm1 da vurgulamaktad1r: lngiliz
24 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZERlNE BlR DEGERLENDlRME

Protestanltgtntn tek bir Htristiyan 'm canmt kaybetmeden hüküm sürebil­


mesi. Burada akla, Ortadogu cografyasmda hâlihaz1rda ya§amakta
olan Dogu Hiristiyanlannm ve kiliselerinin durumunun ne ola­
cag1 gelmektedir. tlginçtir, onlann da Yahudiler tarafmdan imha
edilmesinin tasarland1g1 ve onlara ait her §eyin zapt edilmesinin
uygun addedildigi kaydedilmektedir. (Matar, 1 8 1 )
Íngilizlerin kendi dünyevi hedefleri dogrultusunda Yahudileri
kullanmaya yeltenmeleri sonuç vermi§ olsayd1, Kutsal Topraklan
Yahudilere büsbütün teslim etmeye nasil raz1 olacaklard1? Bunun
cevab1, Yahudilerin Filistin'e Donü�ü projesinin ikinci a§amasmda
verilmektedir. Buna gõre Yahudiler o bõlgeyi ele geçirdikten sonra
eski dinlerini terk ederek muhakkak surette Protestanhga gire ­
ceklerdi. 1 688'deki bir yaz1da ise Yahudilerin, Kudüs tapmagm1
11Tann'nm dü§manlanrun, yani Hrristiyan olmayanlann ve Türklerin
arkalannda b1rakacaklan kirlilikten ve murdarhktan" temizleyerek
yedi yil geçirecekleri yazilm1§t1. Devammda ise §Õyle sõyleniyordu:
''Topraklanmzm üzerine ev yapmakta acele edin. Orada gerçek
Mesih olan 1sa Mesih'i gõreceksiniz." Boyle bir durumda Yahudi­
liklerini muhafaza edemeyecekleri â§ikârd1. (Matar, 1 76)
Burada dikkat çeken husus, Yahudilerin Filistin'e geri dõn­
dükten hemen sonra Protestanhga girmeleri, Mesih olarak 1sa'yi
kabul etmeleri ve Katoliklerle ve Müslümanlarla mücadeleye
bu halleriyle devam etmeleri ko§uludur. Aslmda 1ngilizler bu
ko§ulla, Kutsal T opraklarla ilgili en mü§kil problemi çõzmܧ
olacaklard1. Sõyle ki, Haçh seferleri boyunca Avrupahlar kendi
Hiristiyan ordularmm Akdeniz bõlgesindeki kâfirlere kar§l bir
sava§ ba§latmaya istekli olduklanm, fakat orada yerle§meye ve
topraklan ele geçirmeye hiç mi hiç gõnüllü olmad1klanm gõrdü­
ler. Oysa lngilizlerin gõzünde Yahudiler Dogulu idiler ve nihayet
Hiristiyanlann mecbur b1raktig1 diasporalanm sonland1rmayi ve
Kutsal T opraklara, oranm Hiristiyan sakinleri olarak yerle§meyi
istemekteydiler. (Matar, 1 77) Bu durumda o bõlgeye rahathkla
yerle§ebileceklerdi. Ortaçag'daki eskatoloji literatüründe ilk õnce
tipki Davud Peygamber'in cengaverleri gibi Türklere kar§I sava­
§lp zafer kazanacaklar, ardmdan Protestanhg1 kabul ederek tipki
Pavlus gibi gerçek inanca gireceklerdi. (Matar, 1 82)
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 25

Hâliyle bõyle bir projenin ikinci ktsmma Yahudilerin büyük


çogunlugunun iltifat etmesi beklenemezdi. Nitekim Nabil Matar,
o dõnemde Yahudilerin kendilerinin Filistin'e geri dõnü§leriyle
alakah tartl§malara müdahil olmad1klanm, yine Yahudi âlimi
Manassah ben Israel'in ( 1 604- 1 657) "Yahudilerin 1ngiltere'ye
giri§lerine izin verilmesine, onlann Hollanda'dan Filistin'e nak­
ledilmelerinden daha fazia istekli oldugunu" yazmaktad1r. Onun
Spes Israel ( 1 650) adh eserinde Filistin'e geri dõnü§ istegini degil,
"Íngiltere' de bir Yahudi yerle§imi için bir çagny1 dile getirdigini"
aktarmaktad1r. (Matar, 1 69- 1 70)
Gerçekten de Yahudileri Filistin' e gõnderen tasanyla tezat te§kil
edercesine, Yahudilerin ingiltere' de ikamet haklannm bulunmamas1
õnemli bir aynntldrr. 1773'te Íngiltere'de çtkanlan Yahudilerin Yerli­
le�tirilmesi Beyannamesi'ni orada ya§ayan Yahudi toplulugu samimi­
yetle desteklerken Íngiltere halktnm büyük çogunlugu §iddetle kar§t
çtkmt§tl. Bu kitle, Yahudilerin 1ngiltere' den ç1kanlmalan arzulanm
hakh gõstermek adma Filistin' e geri dõnü§ projesine ba§vuruyorlard1.
(Matar, 1 70) Bu da açtkça gõstermektedir ki, Ortaçag ve Yeniçag
Avrupa' smda, bilhassa 1ngiltere' de Yahudiler istenen ve sevilen bir
kitle degildi ve sõz konusu dõnü§ projesi âdeta onlardan kurtulmak
için yürürlüge konmu§ gibiydi. 9 1spanya' dan kaçan Yahudilerin
1ngiltere'ye, Hollanda'ya ve diger Avrupa ülkelerine yerle§meye
çah§tlklan o zaman dilimini tahayyül ettigimizde; bu Yahudilerin
eski hayatlanm õzlemle am§lannda ve o hayatl zehir eden Htris­
tiyanlan suçlamalan neticesinde Avrupahlann, õzelde ingilizlerin
psikolojik bir basktyla Yahudilerden ne&et ettigi sõylenebilir mi?
Ashnda bu hiç de mantlk dt§l bir durum degildir.
Ancak gün gelecek baz1 Yahudiler lngilizlerin bu çagnlan­
m kabule ba§layacak, Teoman Durah'nm da belirttigi gibi tüm
9
Yahudilerin Bati, Orta ve D ogu Avrupa ülkelerinde ikamet, egitim, k1hk
kiyafet gibi temei hak ve õzgürlüklerinin yasakland1gma dair bk. A History of
The]ewish People, (ed.) Haim Hillel Ben-Sasson, Harvard Üniversitesi Bas1m1,
1 997. Bu çah�mada Yahudilerin Oxford ve Cambridge üniversitelerine 1 8 7 1
yilma kadar giremedikleri, milli giysilerini giyebilmek için Rusya'da e k vergi
õdedikleri, bu verginin 1 865 'te yürürlükten kaldmld1g1 bildirilmektedir.
26 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZER1NE B1R DECERLENDlRME

dünyada lngilizlerin yanmda yer alacaklard1r:

Maddi-iktisadi serüveninde 1650'lerden itibaren lngiliz'in, adetâ


tabii ortag1 lsraillidir. Te§ebbüsün ba§lat1.c1s1 yahut mucidi lngiliz'dir.
Tarihi §artlann kazand1rd1g1 tecrübelerinin, hüneri ile zeyrekliginin
saglad1gi birikimin sayesinde olaym künhüne varan lsrailli, lngiliz'le
ya§am ortakl1gina girmi§tir. Kavmi milliyetçi olan Anglikan lngiliz
ile Yahudi lsrailli, maddi düzlemdeki ya§am ortakl1klanm, demek ki
"ç1kar birlikteliklerini", soyca kan§ma raddesine ta§imazlar. Her iki
unsur, soyca da kültürce de "aynhklanm" muhafaza etmege bakar.10

Durah'nm vurgu yapttg1 maddi-iktisadi düzlemde birle§ebil­


meleri, dogal olarak dini alanda (Protestanhkta) birle§melerini
bertaraf etmi§ gõzükmektedir. Maddi-iktisadi alanda beraber
yol almaya ba§lad1g1 belirtilen bu iki cenahm Filistin'e Geri Dõnü�
projesinde ayn dü§tükleri sõylenebilir mi? Kuvvetle muhtemeldir
ki, bu projeden vazgeçilmi§ degildir. Dini ve manttki bir kisveye
büründürülerek bu defa lngiliz ve Amerikah misyonerler mari­
fetiyle sahneye konulmak istenmektedir.
Bu süreci ara§tlrmac1 Reeva S. Simon tarihi olaylarla misyo­
nerlik cemiyetlerinin kurulu§unu birbiriyle õrerek aç1k bir §ekilde
ortaya koymaktad1r. Frans1z lhtilali ve Napolyon'un sava§lan
lngiliz milenyum teorisyenlerine kendi gõrü§lerini daha güç­
lü bir ses tonuyla gündeme getirme &rsatl vermi§tir. Ôzellikle
Napolyon'un Almanya, Hollanda ve 1talya'daki zaferleri, Mis1r ve
Kutsal Topraklara yapttg1 seferler, Yahudilerin Kutsal Topraklara
geri dõnü§lerini desteklemesi, Frans1z Yahudilerinin õzgürle§tiril­
meleri gibi geli§meler Yahudilere ve onlann eskatolojik süreçteki
õnceden haber verilen rolüne ilgiyi yogunla§ttrm1§tlr. Bu dog­
rultuda teorisyenler sadece milenyumun ba§langlCl için vaktin
olgunla§tlg1m sõylemekle kalm1yor1 aym zamanda insanoglunun
ilahi müdahaleyi beklemekten ziyade olaylan yõnetebilecegini
vaazlannda dile getiriyorlard1. Mesela James Bichenon The Signs
o(The Times and The Restoration o(The ]ews: The Crisis of Nations
adh kitabmda kritik tarihin 1 860 oldugunu yazmt§tl. O dõnemde

10 �· Teoman Durah, Çagda� Küresel Medeniyet: Anlamr!Geli�imi/Konumu, 1stanbul:


Dergâh Yaymlan, 2000, s. 139.
OSMANLl'DA 11<1 AMER1KALI MlSYONER 27

lngiltere'nin "ilahi himayenin hak sahibi olduguna dair i§aretler"


mebzul miktarda artml§; Britanya, "Roma'yla sava§mak, karanhkta
ya§ayan insanlara lncil'in l§1g1m gõndermek ve Yahudileri H1risti­
yan cemaatine dahil etmek için seçilmi§ 'Tann'nm 1srail'i' olarak
gõrülmeye" ba§lanmt§b. 1 1 Cambridge Üniversitesi'nde gõrevli
1ngiliz ilahiyatç1 Charles Simeon'un (1759- 1 836) neredeyse yanm
yüzyil boyunca 1ngiltere'nin bir ucundan diger ucuna dola§arak
anafikri "Yahudilerin H1ristiyanhga kazandmlmasmda, tüm dün­
yanm kurtulu§u için en kolay ve en kesin yolu benimsemeliyiz"
olan vaazlan ve yazd1g1 yazdar o dõnemde milenyum beklentile­
rinin iyice alevlendigini gõstermektedir. Onun dü§Üncesinde de
ilk õnce Yahudilerin Htristiyanla§t1nlmas1 gerçekle§tirilecek, bunu
Gentile dünyasmm Htristiyanla§mas1 takip edecekti. (Simon, 49)
Geli§meler bu §ekilde seyrederken hem yurt içindeki hem de
dt§andaki Yahudilere ve aym §ekilde Gentile'ye lncil'i gõtürmeye
vakfedilen cemiyetler kuruldu. Bunlardan ikisi 1 795'te kurulan
Londan Missionary Society (LMS) 12 ve 1 809'da kurulan London So­
ciety for Promoting Christianity amongst The]ews (IJS)13 idi. LJS 'nin
kurulu§unda Yahudilikten H1ristiyanhga geçen Joseph Frey'in
çah§malan hayli etkili olmu§tu. 14

11 Reeve Spector Simon, "The Case of Curse: The London Society for Promoting
Christianity amongst The Jews, and The Jews of Baghdad", Altruism and
lmperialism: Western Cultural and Religious Missionas in The Middle East, ed.
Eleanor H. Tejirian-Reeve Spector Simon, Columbia Üniversitesi Middle East
Institute, 2002, s. 48.
12 Yazann bu cemiyetin dogrudan Yahudiler için kuruldugunu sõylemesi nadir
bir beyanattlr. Ancak Osmanh topraklanna gõnderdigi üyelerinden Joseph
Wolf (1796-1862) bunun ispatl için yeterli bir isimdir. Yukanda adi geçen C.
Simeon'un ilahiyatta õgrencisi olan Polonyah bu Yahudi genç, vaftiz olduktan
sonra yillarca Ortadogu'daki Yahudiler için bizzat çah§mu�tlr. Onun vesilesiyle
Htristiyanhgi seçen Abraham Cohen adh ki§i de burada hat1rlanmahd1r.
13 Bu cemiyetin kurulu§u ve faaliyetleri için bk. Mel Scult, "The London Society:
Its Origin, Establishment, and Early Years", Millennial Expectations and]ewish
Liberties: A Study of The Efforts to Convert The ]ews in Britain içinde, Leiden
1978, s. 90-123.
14 Joseph Frey geleneksel bir Yahudi egitimi gõrrnü§, Berlin'deki bir ilahiyat
okuluna girdikten sonra da Huistiyanhgi kabul ederek 1789'da vaftiz olmu§tu.
1801'de geldigi Londra'da LMS adma A§kanazi Yahudi gõçmenler arasmda
çah§tl. Bu Yahudiler fakir, i§siz, çok az lngilizce konu§abilen kimselerdi ve
28 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZER1NE BIR DECERLENDIRME

lngiltere'de lsa'nm bin ydhk hakimiyetinin Yahudi halkmm


kendi vatanlanna geri dõnünceye ve ardmdan O'nu Mesih olarak
kabul edinceye kadar ba§layamayacagma inanan Kalvinistler ve
Püritenler bir anlamda Yahudilere õzeniyor olmahydilar. Çünkü
Yahudiler Tanrt 'ntn lnsanlart olarak e§siz bir maziye sahiptiler
ve lsa'nm yazg1smm tamamlanmasmda anahtar rol oynamalan
sayesinde onlara çok daha ihti§amh bir gelecek nasip edilecekti.
(Simon, 48) Bu psikoloji lngilizleri büyük ihtimalle onlann Hiristi­
yanla§tmlmasmda bir sorumluluk almaya ve Yahudilerin ihti§amh
durumundan pay sahibi olmaya itmi§ olmahd1r.
Misyoner cemiyetlerinin kurulmas1 ve desteklenmesindeki
i§tiyakm bir veçhesini bu dii§Ünce olu§turmaktad1r. Diger veçhesini
ise Paul M. Blowers'm tespitiyle, "H1ristiyanlann Yahudilere borçlu
oldugu hissi ve ilaveten tarihte Yahudilerin Hiristiyanlann ellerinden
çektikleri acdan tazmin etme arzusunun" 15 getirdigi eziklik te§kil
etmektedir. Bu çok õnemli bir yakla§nndrr. Nitekim Blowers'm psi­
kolojik boyuttan bakngi bu mesele Levi Parsons'm veda vaazma da
derinden nüfuz etmi§tir. Mütemadiyen Tevrat ve lncil'den deliller
getirerek bunlan Yahudilerin geri dõnü§ idealiyle tefsir eden, din­
leyicilerini bu yolla iknaya çabalayan Parsons, "Onlann elleri Tann
Oglu lsa'mn kamyla boyandiktan sonra gõklerin karannm uzun süre
askida kalmad1g1" gõrü§Ünü, tarih boyunca Yahudilerin ba§lanna
gelen felaketlerle, Endülüs'ten çikanlmalanyla, ardmdan yine Hrris­
tiyanlann elinden gõrdükleri zulümlerle, Müslüman yõnetimlerin
hakimiyeti alt:J.nda çektiklerini varsayd1gi eziyetlerle ispatlamaya
çah§maktad1r. Sonunda günahlanmn fidyesini õdeyen Yahudilerin
artlk Filistin'e dõnmeyi hak ettiklerini sõyleyerek onlara bu yolda
yardnnc1 olunmas1 gerektigini vurgular. Parsons'm bu sõylemi di­
ger meslekta§lan tarafmdan da benimsenecektir. Ômegin, Jonas

Frey'in hedefindeydiler. Frey onlar için lbranice risaleler haz1rlad1, hayir için
kurulmu§ bir okulu idare etti ve onlara vaaz etti. Sinagogda onun misyonerlik
çah§masma yasak gelmesinin ardmdan ço� Yahudi onu ziyareti birakti ve
adi geçen okula çocuklanm gõndermeyi reddettiler. O ve diger birkaç ki§i
LMS'den ufak bir maddi kaynak alarak LJS'yi kurdular. (Simon, s. 49).
15 Paul M. Blowers, "Living in a Land of Prophets", The Stcme-Campbell Movement:
An International Religious Tradition, (ed) Michael W. Casey,Douglas Allen
Foster, Tennessee Üniversitesi Bas1rm, 2002, s. 272.
OSMANLl'DA tK! AMER1KALI M1SYONER 29

King'in M.ts1r'dayken bir Yahudi grubuyla girdigi tartJ.§mada sarf


ettigi sõzler, Yahudilerin geri dõnü§lerinin ve sonrasmda mutlaka
Protestanhgi kabul etmelerini bir terazinin iki kefesi gibi birbirini
tamamlayic1 kabul ettiklerini sergiler mahiyettedir:

Su ân siz de on sekiz as1rd1r esarettesiniz ve eminim kendinizin,


bilge ve mükemmel Daniel Peygamber' den daha iyi oldugunuzu
dü§ünecek kadar magrur olamazsm1z. Bu durum size "Niçin biz
bu kadar uzun zamand1r esaretteyiz?" diye sordurmah, oruçla ve
niyazla yüzünüzü Daniel'm Tannsma çevirtmelidir. Kendinizi esa­
rette tutmak sizin kendi hatamz. O peygamberler kadar duyarh hâle
gelinceye dek Tann kurtulu§U size asla geri vermeyecektir. Sizin
oraya buraya saç1lmamzm ve yemi§ kabuklan gibi dõkülmenizin,
on sekiz as1Id1r yeryüzüne dag1lmamzm sebebi; atalanmzm Nur'un
Efendisi lsa'y1 çarm1ha germesi, lsa'mn kanmm da, kendi ba§lan
ve çocuklanmn ba§lan üzerine Janet etmesidir. Simdi siz, bizimle
birlikte diz çõküp Daniel'm Tannsma dua edecek misiniz?16

Kismen suçlama kismen de tehdit içeren bu sõzlerde lngiliz­


lerin ve Amerikahlann gelecege yõnelik tasanlannm in§a sürecine
girildigi de ima edilmektedir. Son olarak, Yahudilerin maddi-iktisadi
beraberliklerine ilaveten psikolojik bir hesapla§maya da girdiklerini,
bu hesapla§mayi Kutsal Topraklar sorunu etrafmda gerçekle§tirmek
suretiyle tartJ.§mayi dini bir renge büründürdüklerini ve çõzüm
safhasmda Müslüman dünyayi kullandiklanru akla getirmektedir.

C. Dõnemin Amerika Kamuoyunda ve Dü§ünce


Birikiminde Yahudiler-Kutsal Topraklar-Jewish
Restoration BaglantJ.s1

1ngiltere Püritenlerinin geli§tirdigi bu gõrü§ler elbette müte­


madiyen Yeni Dünya'ya da nakledilmi§, huna bagh olarak erken
tarihlerde bu topraklara ilgi ba§lami§tlr. 1 6 1 0'da Yunanistan, Tür­
kiye, M.tsrr ve Kudüs havalisini ziyaret eden Amerikah din adam1

16
ªExtracts from The Journal of Mr. Fisk and Mr. King in Egypt", The Missionary
Herald, Haziran 1824, Vol. XX, s. 170.
30 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZER1NE BIR DEGERLENDIRME

George Sandys Kutsal T opraklar ile Amerika arasmda en erken


baglantl kuran ki§i olarak one çtkmaktadrr. Seyahat hatrralanru ka­
leme aldtgi A Relation ofa]ourney begun An: Dom: 1 6 1 O adh eserinde
Kutsal Topraklardan "buras1 a§m sefaletin en acmas1 manzaras1
hâline gelmi§tir." diye bahsederken acilen kurtanlmas1 gereken bir
bolgeye dikkat çekmektedir. Çünkü sozlerinin devammda Kudüs'ün
eski yaptlannm tamamen yikild1gtm, burada dindarhktan uzak
Hiristiyanlann ve bir de Türklerin ikamet ettigini, §ayet Türkler
Hiristiyanlardan fayda saglamasalar belki de Kudüs'ün terk edi­
lecegini soyleyerek bu yakla§1mm1 teyit etmektedir. (Vogel, 34)
Íngilizlerin projesini ülkesine ta§1yan ilk isim ise yukanda adi
geçen me§hur New England ilahiyatçdanndan lncrease Mather' dir.
Ona gore "Avrupa'da Protestanlann Katoliklere kar§l sava§tlk­
lan gibi Yahudiler de Asya'da Türklere kar§l sava§1yorlard1." O
hâlde "Protestanlarla Yahudiler Papa'ya ve Sultan'a kar§l i§birligi
yapmak zorundayddar." "Bu geri donܧ yalmzca Filistin'le sm1rh
kalmayacak, aym zamanda Yahudiler civar ülkelere de sahip ola­
caklard1. Boylece Akdeniz bolgesinin haritas1 büsbütün degi§ecek,
Müslüman toprag1 olmaktan ç1kip Protestan toprag1 olacaktJ.."
(Matar, 1 73 ve 1 8 1 ) Oglu ve meslekta§l Cotton Mather ( 1 663-
1 728) ise meseleye daha §iddetli bir üslupla yakla§1yordu. Ona
gore Yahudiler ebediyen lanetliydiler ve Hiristiyan olmad1klan
takdirde kurtulu§a ermeleri imkans1zd1. 17
American Board'un kurulu§unda muharrik rol oynayan ve
literatüre Íkinci Büyük Uyam§ 18 diye geçen dini bir hareket, bu

17
Jonathan D. Sarna, "American Christian Opposition to Missions to The Jews
1816-1900", ]ournal o(Ecumenical Studies, 23:2, 1 986, s. 230.
18 tkinci Büyük Uyaru§ (Second Great Awakening): 1790-1830 arasmda daha ziyade
ahlâki bilinçlenme ve dini bir silkelenme olarak tarumlanan bu geli§me, lngiltere
ve Amerika'da aym dõnemlerde vuku bulmu§tur. Alman astlh ilahiyatçt Theo­
dore ]. Frelinghuysen'in Amerika'da 1720'de gerçekleftirdi� vaaz turu, 1726'da
Gilbert Tennent'in (1703-1764) kendi mezhebi içinde ba§lattiW. hareketlerin
ilk adtmlan olarak kabul edilir. George Whitefield'tn (1714-1770) lngiltere'den
sonra 1736' da hizmet için geldi� Amerika'daki yedi büyük vaaz turu hayli tesirli
olmu§tur. New England ilahiyatçtlarmdan Jonathan Edwards (1703-1758), adi
geçen din adamlanndan etkilenmi§, ate§li vaazlan ve yaztlan sayesinde insanlann
lsa Mesih'e yõnelmesini sa@ami§b. Bundan sonra Amerika'da akademilerin ve
OSMANLI'DA tKl AMERlKALI MlSYONER 31

geri dõnü§ meselesinin Amerika gündeminde daha fazla yer bul­


mas1m saglamt§t1. Ara§t1rmacdara gõre Avrupa ve Amerika Pro­
testanlan arasmda Kutsal Topraklara ilginin artmas1 ve akabinde
misyonerlik cemiyetlerinin kurulmas1 bu hareketle yakmdan
alakahd1r. Ancak bu uyam§ hareketi sadece lngiltere ve lngilizce
konu§an ülkelerde degil, aym zamanda Almanya, Fransa, lsviçre
ve Hollanda'da da etkisini gõstermi§ti. DolaylSlyla "Kttalararas1
bir hadiseydi ve bilhassa misyonerlik sahasmda kttalararas1 bir ag
içerisinde yaktn bir i§birligiydi."19 Ôte yandan Filistin'e gõsterilen
bu yogun ilgi, pek çok Protestamn milenyumla baglant1h umutla­
nm õzellikle lngiltere'de zirve noktasma ula§t1rd1. Bu umutlann
dayanak noktas1, lsa'nm geli§inin ân meselesi oldugu, bu geli§in
Tann'nm bin ydhk saltanat1m ba§latacag1 inanc1yd1. Yahudilerin
H1ristiyan olmas1 ve Kutsal Topraklara geri dõnÜ§Ü ise lsa'nm
geli§ini h1zland1racakt1. (Leest, 45)
Bu geri dõnü§ ideali devlet ba§kanlan nezdinde de ciddi bir
kar§thk bulmu§tU . Amerika ba§kam John Adams'm ( 1 735- 1 826)
bir mektubunda geçen "Yahudilerin Judea'da yeniden bag1ms1z
bir millet olmalanm gerçekten istiyorum" sõzleri konuya verdigi
ehemmiyeti gõstermektedir. Zira bu sõzler, bir Amerikah devlet
adammm Yahudi topraklarmda hükümran bir Yahudi devletinin
kurulmas1 lehindeki ilk beyanat olarak degerlendirilmektedir.20
Moshe D avis'e gõre Yahudilerin Geri Dõnü�ü tart1§mas1 bu
dõnemde iki õngõrü üzerine bina edilmi§ti: Türk lmparatorlugu-

misyonerlik cemiyetlerinin mantar gibi çogalchgt gõzlemlenmi§tir. Bu konu ve


kurulan misyonerlik cemiyetleri hakkmda daha geni§ bilgi için bk. AY§e Aksu,
"Buzdagmm Ôtesi: Amerikan Board'un Kurulu§unda ve llk Faaliyetlerinde (1810-
1825) lngiliz Misyonerlerin Katktlan", Kutadgubilig, Mart 2008, S. 13, s. 294-
316; A. Skevington Wood, "Uyam§" H1ristiyan/1k Tarihi, lstanbul: Yeni Ya§am
Yaymlan, 2004, s. 438-454; Mehmet Ali Dogan, "From New England into New
Lands: The Beginning of a Long Story", American Missionaries and The Middle
East, Utah Üniversitesi Basmu, 2011, s. 4-7.
19 Charlotte van der Leest, Conversion and Conflict in Palestine: The Missions ofThe
Church Missionary Society and The Protestant Bishop Samuel Gobat, 1973, s. 44.
20
Moshe Davis, ''The Holy Land Idea in American Spiritual History", With Eyes
Toward Zion: Scholars Colloquium on America-Holy Land Studies, (ed) Moshe
Davis, New York 1977, s. 18.
32 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZERlNE B1R DEGERI.ENDIRME

nun çõkü§ünün eli kulagmdadxr21 ve Yahudiler her ne kadar §U ân


daguuk hâlde bulunsalar da Kutsal Topraklara geri dõneceklerdir.
Amerika Yahudileri de Hlristiyanlarm bu minvaldeki gõrü§lerine
ve Kutsal Kitap'1 tefsir usullerine bigâne kalamadtlar ve kendi geri
dõnü§ hedeflerini Amerika §ablonunda projelendirmeye karar ver­
diler. (Davis, 20-2 1) Birtaknn bulgular Davis'i destekler niteliktedir.
Charles L. Chaney'e gõre, vuku bulan baz1 hadiseler misyoner
devlet ricalini, Yahudi milletinin Hlristiyanhgi kabul etmelerinin ve
Filistin'e geri dõnmelerinin ân meselesi olduguna inandird1. Mesela,
Frans1z 1htilali ve Napolyon'un sava§lan bu ümitleri art:J.rm.J.§t1. Yine
Napolyon'un 1 5 Temmuz 1 806'da Paris'te "Büyük Sanhedrin"
toplant1s1 çagns1 1 Amerikah misyoner Jedidiah Morse tarafmdan
Yahudilerin dagm1kl1k devresinin sona erdigine dair ufuktaki bir
i§aret olarak degerlendirildi.22 Morse'un American Board'un en
yetkili kuruculanndan ve genel kurul üyelerinden biri oldugu ha­
t1rland1gmda 1 onun bu dü§Ünceleri ile Parsons'm veda vaazmda
serdettigi fikirler arasmdaki paralellik ve etkile§im dikkatlerden
kaçmayacakt1r. Bir vaazmda Morse, Daniel 1 2/4'teki23 sõzleri, Tann
Kralhg1'mn tesisi yolunda Müslümanlarla Papa taraftarlannm e§
zamanh olarak ortadan kalkmalan §eklinde tefsir etmektedir:

Muhammed'in doktrininin Mekke'de vücut bulmas1 ile Papa'nm


[Bizans lmparatoru] Phocas'tan (602-610] ald1g1 ihsanla saltanatlm
kurmas1 aym yilda, yani MS 606'da vuku bulmu§tur. Dogu'daki ve
Bati'daki gayn Hiristiyanlann saltanatlanna birlikte ba§lamalarma
binaen, onlann beklenen çõkü§Ü de e§ zamanh olacaktir. Bu zaman
da, kehanetin en iyi tefsirine gõre muhtemelen çok yakmdir, hatta
kap1ya dayanm1§tlr. Bu iki devasa gücün yikil1§1m -ki bütün mil-

21 Bu kesin yarg1 ve beklenti, Levi Parsons'm veda vaazmdaki "O balde Osmanh
lmparatorlugunu ytkm1Z; [bu durumda] Yahudilerin gõklerin dõrt yelinden daha
h1zh olan geri dõnü§lerini mucizeden ba§ka hiçbir §ey engelleyemeyecektir."
cümlesini daha anlamh ktlmaktad1r.
22 Charles L. Chaney, The Birth of Missions in America, s. 276. Yukanda bah­
sedilen Londra Yahudilere Misyonerlik Cemiyeti'nin (London]ews Society) 1 809'da
kurulmas1, bir tesadüf olmay1p bu toplanttlarda ahnan kararlar çerçevesinde
at1lm1§ bir ad1m gibi gõrünmektedir.
23 "Fakat sen ey Daniel, sonun vaktine kadar bu sõzleri sakla ve kitab1 mühürle;
birçok adamlar ara§tlracaklar ve bilgi çogalacakttr. •
OSMANLI'DA tK.1 AMER1KALI M1SYONER 33

letler bu yikd1§la sarsilacakt:J.r- h1zla Yahudilerin Kutsal Topraklara


geri dõnÜ§Ü izleyecektir. Bu ͧaret olayim Gentile'nin Hiristiyanhgi
kabulü takip edecek ve bõylece bu dünyamn kralhklan Rabbin ve
O 'nun lsa'smm kralhklan hâline gelecektir.24

Morse bu dü§Üncelerinde elbette yalmz degildi. O dõnemde


Osmanh Ímparatorlugunun Rusya ve 1ran'la ya§ad1g1 çatl§malar
pek çok ki§inin "Íslâm'm y1kilmak üzere olduguna" kanaat ge ­
tirmesine yol açtig1 gibi, Arabistan'daki Vehhabi hareketi de bu
ümitleri peki§tirmi§ti. (Chaney, 276)
Ara§t1rmac1 Hilton Obenzinger, Fisk-Parsons ikilisinin
Filistin'e gidi§lerini ele ald1g1 makalesinde25 Amerika'nm ilk
yerle§imcilerinden beri Yahudilerin Geri Dõnü�ü 'ne olan inancm
Amerikan kültürüne õzgü bir içtihat oldugunu dile getirmekte,
Filistin Misyonu kurulmadan evvelki on y1llarda Yahudilerin
rehinden kurtanlmas1 ile alakah tartl§ma ve eylemlerin õzellikle
yogunla§tlgma dikkat çekmektedir. Vazar daha da ileri giderek
bu doktrinin Amerikahlarda "büyük bir saplantl hâlini ald1gm1"
sõylemekten çekinmemektedir. Yahudilerin Geri Dõnü�ü beklenti­
lerinin dõnemin sayis1z vaazmda i§lendigini, Yahudilerin davas1m,
esaretlerini ve sahipsizliklerini gündeme ta§1d1gm1 bildirmektedir:

Keza inananlar, bu seçilmi§ insanlann kurtanlmalanrun hizlandinlmas1


için harekete geçebilecekler, bõylece milenyum yol alm1§ olacaktl.
Milenyalist beklentilerin ruhuyla sarilip sarmalanan, bir mezhebe bagh
ve hatta seküler çizgilerin hepsini geçen Yahudilerin Geri Dõnü�ü 'ne
gõsterilen ilgi, Jedidiah Morse'un mutaass1phgmdan, Joseph Priestly'nin
üniteryanizmine, Tom Paine'in deizmine kadar yorumlayic1 mahiyette­
ki çe§itli baki§ açtlanna uyum saglarm§ olan bir mitti. (Obenzinger, 250)

Yine aym yazar, Yahudilerin Geri Dõnü�ü projesini "bir top­


lum mühendisligi hayali ve Amerikan ruhunun onanm1" olarak
nitelendirmektedir. Hatta "bu kadim ve zavalh milletin Filistin'e

24 Jedidiah Morse, Signs of The Times: A Sermon Preached before The Society for
Propagating Gospel among The lndians and Others in North America, 1 8 1 0, s. 22.
25 Hilton Obenzinger, "Holy Land Narrative and American Covenant: Levi
Parsons, Pliny Fisk and the Palestine Mission", Religion & Literature, 2003,
Vol. 35, S . 2-3, s. 241 -268.
34 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZER1NE BlR DEGERLENDlRME

geri dõnܧÜne Amerikan milliyetçiliginin güçlü bir metaforu"


olarak bakilmas1 gerekiyordu:

Arnerika'daki sõmürgeci-yerle§irnci projesi ile 1sraillilerin tipolojik


aç1dan õzde§le§tirilmesi sebebiyle bu milliyetçilik, Amerikan kimligi
iddiasmm esas temeliydi. Yahudilerin Geri Donü�ü, tipki ilk devir
H1ristiyan kilisesinin bugüne geri geli§i gibi, Protestan Amerika'nm
hassasiyetlerini etkin müdahale kanahyla içe dogru bir yolculuga
ç1kard1. Aym zamanda Yeni Dünya cumhuriyetinin yaratilmas1m
çok eskiye dayanan bir çaba hâline getirdi. Bu da Amerikan yaydma­
c1hg1 mitine, tarihin merkezi, temei nüvesine yõnelik bir ara§tlrma,
saf õze dogru bir geri seyahat niteligi bibe etti. (Obenzinger, 251)

Dõnü§ gerçekle§tikten sonra tüm Yahudilerin Hiristiyanhga


girmeleri gerektigi tezi de Íngiliz dü§ünürleriyle aym dogrultu­
dayd1. Jedidiah Morse' a gõre Yahudiler õzel durumlan sayesinde,
vaktiyle H1ristiyan olmayan milletlerin Htristiyanhga girmelerinde
hizmetkâr olmu§lard1. Bõylece bu mükemmel halk yakin bir ge­
lecekte aym netice için de kullamlacakti. Yahudilerin Hiristiyan
olmas1 ve Kutsal Topraklara geri dõnü§leri, her çe§it imans1zhg1
çürütmek ve sesini kismak üzerine pek çok kehaneti ba§anyla
gerçekle§tirmi§ olacakti. (Morse, 1 8)
Gelgelelim, projenin belki de en hayati katmam olan ''Ya­
hudilerin Htristiyanla§ttnlmas1" bõlümü Amerika'daki bir kesimi
rahats1z ediyordu. Bu kesim Amerika vatanda§t Yahudilere yõnelik
misyonerlik faaliyetlerine itiraz ettikleri gibi Parsons ve Fisk'in
Filistin'e gitmelerine de §iddetli tepki gõsteriyordu. Çikard1klan The
Religious lntelligencer (1 820- 1 835) adh dergideki yazilardan birinde
kilisenin milenyumla ilgili durumunun yakin oldugu, Yahudilerin
çok kisa süre sonra yeniden Kutsal Topraklara dõnecekleri, an­
cak bunun ''Yahudilerin Yahudi olarak kalmalan ve Hiristiyanhga
girmemeleri hâlinde vuku bulabilecegi" belirtiliyordu. Yapilmas1
gereken §ey õnce onlann Kutsal Topraklara yerle§tirilmesi, daha
sonra misyonerler gõnderilip vaaz edilmesiydi. Aksi takdirde dünya
"tarif edilemez derecede zarar gõrecekti." (Sarna, 230)
Ashnda Fisk-Parsons õncesi Amerika'smdaki iki mühim gõs­
terge, Yahudilerin Geri Donü?Ü projesinin ilk yerle§imcilere kadar
OSMANLl'DA 11<1 AMER1KALI MÍSYONER 35

geri gittigine, onlarm zihinlerinde hep taze bir mevzu olarak


kald1gma delalet etmektedir. Sõyle ki, Avrupah gõçmenler ken­
dilerini, "eski 1srailliler gibi Tann tarafmdan 1ncil merkezli õ rn ek
bir toplum in§a etmek gibi tarihi bir gõreve çagnlan ki§iler" ola­
rak telakki ediyor, bu yoldaki bütün uygulamalanm (Kizdderili
topraklanm gasp etmeleri, asimilasyon, tehcir vb.) hakl1 gõster­
meye çah§1yorlard1. Ancak bu telakki zamanla Amerika devlet
ba§kanlanm peygamberlerle õzde§le§tirmeye kadar ileri gitti.
Mesela, din adam1 Samuel Hopkins'in yakm arkada§l olan Yale
rektõrü Ezra Stiles'in 1 783 ydmdaki bir seçim konu§masmda,
yeni kurulan cumhuriyeti "Tann'mn Amerikan 1srail'i", George
Washington 1 1 da "Amerika'nm Ye§U Peygamberi" olarak tammla­
mas1 bu cümledendir. (Obenzinger, 247)26 Ôte yandan Amerika'da
yeni kurulan pek çok yerle§im yerine, Kutsal T opraklardaki yer
isimlerinin verilmesi, 27 Amerikahlann esas istikametlerinin bahsi
geçen topraklar oldugunu, Amerika'nm ve oradaki sõmürgeci­
yerle§imcilerin kutsanm1§ kabul edildiklerini gõstermektedir.
1kinci gõsterge, Amerika Kizilderililerinin ''Yahudilerin kayip
on kabilesi (Ten Lost Tribes)" oldugu tezidir. Bu tez, arkasmda çok
geni§ bir teolojik/eskatolojik tartl§ma birikimini bannd1rmaktad1r.
Fakat bizimle ilgili kisrm, Kizdderililerin Hiristiyanla§tmlmasmda
bile Tevrat'a dayamlmas1, onlann vaziyetlerinin Yahudilikle õzde§-

26 Bu konuda yapdan pek çok yaym bulunmaktad1r. Sadece bir õrnek olarak
bk. Sacvan Bercovitch, "How The Puritans Discovered America", Revista di
Studi Anglo-Americani, 1 983, e. 2, s. 7-2 1 .
27 Amerika eyaletlerinde Kutsal Topraklar men§eli yer isimlerinden bazdan §Un­
lardrr: Mt. Carmel, Mt. Hebron, Mt. Olive, Pisgah, Boaz, Goshen, Jericho (Eriha),
Ruhama, Joppa (Yafa), Eden, Bethel, Damascus (Sam), Hebron, Jerusalem (Ku­
düs), Shiloh, Zion, Edenvale, Havilah, Mt. Hermon, Mt. Ararat, Joshua, Ophir,
Ephraim, Lebanon (Lübnan), Bethlehem (Beytüllahim), Bozrah, Canaan (Kenan),
New Safem, Sharon, Mt. Moriah, Rehoboth, Hephzibah, Naomi, Samaria (Sa­
miriye), Carmi, Nebo, Gilead, Merom, Zoar, Niniveh (Ninova), Egypt (Misrr),
Jordan (Ürdün), Kedron, Solomon, Tabor, Ebenezer, Hiram, Benzonia, Aaron
(Harun), Mamre, Mizpah, Moses, Nimrod, Elim, Gaza (Gazze), Zarephath,
Ephrata, Gilboa, Shushan, Salemburg, Eleazer, Gath, Elisha, Sinai, Tekoa, Edray.
Kaynak: "Biblical Name-Places", With Eyes Toward Zion, 246-252. Bu isimlerin
hemen her eyalette bulundugu, mükerrer olarak kullanddiklan unutulmamahdrr.
Ôme�, Goshen ismi 27 §ehre, 1 4 kasabaya isim olarak verilmi§tir.
36 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZERlNE B1R DECERLEND1RME

le§ti.rilmek suretiyle "medenile§tirilmesi" ve neticede "Yahudilerin


de mutlaka Hlristiyanhga sokulmas1" tasans1yla benzerlik ta§1ma­
s1d1r. 28 Üstelik Levi Parsons, Filistin'e hareket etmeden õnceki staj
devresinde Stockbridge kabilesine mensup Hiristiyan K.tztlderilileri
ziyaret etmi§, onlarla "kendilerinin Íbrahim Peygamber'in torunlan
olabilecekleri" gõrü§ünü payla§ml§, onlar da bundan son derece
etkilenerek "Kudüs'teki atalan Yahudilere" iletilmek üzere bir mesaj
yollam1§lar, bununla da yetinmeyerek 5 . 87 dolar ve iki altm taki
bag1§mda bulunmu§lardir. 29 Bütün bunlar Amerika'mn var olu§
felsefesinden misyonerlik faaliyetlerine kadar sinmi§ Tevrat men§eli
dii§Üncelerin ve kehanetlerin kamuoyunda çok uzun yillar, hatta
as1rlar boyunca hükmünü icra ettigini gõstermektedir.
Bu durumda Fisk-Parsons ikilisinin bu seyahate ç1ki§lan ve ra­
porlanrun yayinlanmas1 dõnemin kamuoyunda zannedileceginden
çok daha büyük bir aks-i seda meydana getirmi§ olmahdrr. Nitekim
Obenzinger, Fisk-Parsons raporlannm, Napolyon'un Filistin'i istilas1
sonrasmda o yõrenin Amerikah ve Avrupah gezginler için giderek
daha elveri§li hâle gelmesinin de rahatl1g1yla, Kutsal Topraklara
dair yazdmt§ kitaplann30 ragbet gõrmeye ba§lad1giru sõyleyerek bu
gõrü§Ü desteklemektedir. Ôte yandan misyoner Eli Smith'in reh­
berliginde Filistin'i ilk olarak 1 838'de, daha sonra da 1 852'de ke§fe
çikan Edward Robinson'u da zikretmek gerekmektedir. tzlenimlerini
Biblical Researches in Palestine and Adjacent Countries ad1yla yayimla­
yan Robinson sistemli seyyahlann ilki olarak kabul edilmektedir.31

28 Kizilderililerin Yahudilerin kay1p on kabilesi sayilmas1 hakkmda bk. Richard


W. Cogley, "John Eliot and Origins of The American Indians", Early American
Literature, 1 986- 1 987, e. 2 1 , s. 2 1 0-225 .
29 Daniel O. Morton, Memoir ofRev. Levi Parsons, Smith&Shute Poultney, 1 824,
s . 2 1 7.
30 Yazar bu kitaplara õrnek olarak §U isirnleri siralami§br: John Lloyd Stephens,
lnddents ofTravel in Egypt, Arabia Petraea, and Holy Land (1 837); J. Ross Browne,
Yusef(1 855); Byard Taylors, The Lands ofThe Saracen (1 855); William C. Prime,
Tent Life in The Holy Land (1 857); Edward Wilmot Blyden, From West to Palestine
(1 873); William Thomson, The Land and The Boole (1 859); Mark Twain, The
lnnocents Abroad, or a New Pilgrim's Progress (1 869); Herman Melville, Clarel: A
Poem and Pilgrimage in The Holy Land ( 1 876) (Obenzinger, 243).
31 ''The Americans in Turkey", The British Quarterly, Oca/e 1878, s. 18-19.
OSMANLl'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 37

Buraya kadar izaha çah§tig1m1z Avrupa ve Amerika men§e­


li Yahudilerin Geri Donü�ü idealinin günümüz Ortadogu'sunda
yillardir devam edegelen ve uzun vadede sonuçlanmayacak gibi
gõrünen sava§lann ve Ba1:1hlann çe§itli tasarruflanmn bir aç1klama­
s1 olabilecegi gõz ardi edilmemesi gereken bir husustur. Ortado­
gu'daki güncel olaylann Hiristiyan devletlerinden ve halklanndan
tepki gõrmemesi, makul kar§ilanmas1 ve hatta desteklenmesinin
altinda yatan bu tarihi §UUralti olsa gerektir. Sonuç olarak, Fisk­
Parsons raporlanmn her cümlesinde muhatap ald1klan Amerikan
okuyucusunun dikkatini bõlgeye çekmek, meraklanm artlrmak,
dolayis1yla maddi-manevi desteklerini canh tutmak gibi z1mni
bir amac1 bannd1rd1klan nasil bir vakia ise; içeriklerinde yer alan
izlenimlerin, tecrübelerin, tamt1mlarm ve tammlamalann günü­
müzde o cografya ile ilgili Hiristiyanlar lehinde geli§tirilen çe§itli
anlayi§lara zemin te§kil ettigi de hatirdan ç1kanlmamahd1r.

Kitaptaki Raporlar Hangi Aç1lardan Okunmah ve


Degerlendirilmelidirler?

Buraya kadar misyonerlik tarihi seyri içerisinde bir baglama


yerle§tirrneye çah§tlg1m1z Fisk-Parsons raporlannm tahkikinde/
kritiginde bundan sonraki a§ama, onlann hangi açilardan okun­
duklan takdirde daha anlamh hâle geleceklerine dair katkilarda
bulunmak olacaktir. Yazild1klan dõnem itibanyla saha misyone­
ri-te�kilat-kamuoyu üçgeninde i§levselligi gayet yüksek olan bu
metinler, günümüzde de belli bir tarih kesitini belli bir amaç
dogrultusunda inceleyen §ah1slarm kay1tlan olarak çok farkl1
alanlara kaynakl1k edecek mahiyettedirler. Bu nedenle farkl1 aç1-
lardan degerlendirmeyi hak ettiklerini sõylemek yanh§ olmaz.

Sõmürgecilik tarihi aç1smdan . . .

Misyonerler esas olarak dini hedefler ugruna faaliyet gõs­


termekle birlikte yeri geldiginde dogrudan veya dolayh olarak
38 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZER1NE B1R DECERLEND1RME

ülkelerinin siyasi, ekonomik, diplomatik ve hatta jeostratejik ç1-


karlan ve ihtiyaçlanna da hizmet etmi§lerdir. Çünkü misyonerler,
her ne kadar milenyuma haz1rlanmak adma yeryüzündeki tüm
insanlann manevi dünyalanm yeni bir kahba dõkmek gayesiyle
yola ç1km1§ olsalar da; maddi dünyaya talip olan Batih ekonomi/
sermaye güçlerinin faaliyetlerine de müdahil olmu§lardir. Bu
varsayim "Misyonerler sõmürgeciligin neresinde durmaktad1r?"
sorusuna õnem kazand1rmaktad1r.
a. Yerli kültürün ortadan kaldmlmasmda rol alma: Misyoner
faaliyetleriyle sõmürgecilerin saç õrgüsü gibi iç içe geçmi§ ili§kiler
agmm ilk õmegi olarak, Amerika kitasmm 1 492'de Batihlar tarafm­
dan ke§fedilmesi sonrasmda oranm asd sahipleri olan K1Z1lderililerin
ve diger yerli unsurlann bir yandan sava§larla/tehcirlerle yok edilme­
leri, õte yandan isimlerinden yõnetimlerine, ekonomi biçimlerinden
gelenek gõreneklerine kadar bütün hususiyetlerinin Batdda§tmlmas1
süreci verilebilir. Aym durum, yakla§1k bir as1r sonra ba§ta lngilizler
olmak üzere degi§ik Bati ülkelerinin Hindistan'm kaynaklanm ele
geçirme hadisesi için de geçerlidir. Onlar da Ktztlderililerle ayn1
akibetlere maruz kalm1§ bir millettir. Gerçi misyonerlerin bazdan
bu sayd1klanrmzm zulüm faslma kesin bir dille kaf§l ç1km1§lardir.
Ancak ikinci kisimdaki asimilasyon çah§malannda bilfiil yer almak
suretiyle bu halkin õz kültürünü ve toplumsal temellerini yerle bir
ederek dirençlerinin kinlmasma vargüçleriyle yardimc1 olmu§lardir.
Çünkü sõmürgecilerin õnündeki en büyük engel, sõmürülecek
toplumun direncidir. Dolayis1yla bu direncin temei dinamikleri
olan din, dil, maddi kültür, ferdi ve toplumsal hissiyat, kiyafet,
gelenek ve hatta isimlerini degi§tirmelerinde bilhassa kurduklan
okullar kanahyla rol alan misyonerler bu anlamda sõmürgeci Batih
güçlerin õnlerini açan õncü kuvvetler konumunda olagelmi§lerdir.
b. Bõlge ve sosyal düzen hakkmda malumat toplama: Mis­
yonerlerin sahneye ç1kmasmdan evvel Batih ülkeler, gidilecek
bõlgelere õnce õzel yeti§tirilmi§/seçilmi§ kâ§iflerini gõnderirler,
onlar da bu bõlgelerin cografi õzelliklerinden yer alti ve yer üstü
zenginliklerine, insan tipolojilerinden inançlara, kültürlere , ge­
lenek ve gõreneklere kadar her konuyu derinlemesine inceler ve
OSMANLl'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 39

bu malumatlan ülkesinin kullammma sunard1. Oysa misyonerler,


onlardan çok daha farkh ve faydah olarak, gõrev yerlerine bir
õmür b oyu veya uzun ydlar kalmak niyetiyle yerle§iyorlard1.
Bu durumda gõzlemleri ve raporlan kâ§iflere kiyasla çok daha
gerçekçi ve düzenli oluyordu. Bõylelikle misyoner raporlan sõ­
mürgeci güçlerin bilgi edinme ihtiyaçlanm kar§1hyordu. Teoman
Durah'nm tespitleri de misyonerlerin elde ettikleri malumatlann
sõmürgeci güçler tarafmdan kullamld1g1 yõnündedir:

Avrupah din adam1, tarih-toplum-kültür ara§t1rmac1smm, õyle ki


casusunun da õncüsü saydabilir. Misyoner s1fanyla sokuldugu geçit
vermez bõlgelerin iklimini, yer §ekillerini, su varhgm1, toplumun ta­
rihini, nüfus durumunu, gelenekleriyle gõreneklerini inceden inceye
incelemi§, dilini yerlilere õgretmeden, onlannkisini õgrenerek onlarla
s1cak ili§kiler kurmu§tur. Onlan H1ristiyanhga kazanma çabalannm
yanmda, derleyebildigi bilgilerden bagh bulundugu dini ve din d1§1
makamlan dahi yararlandirmi§t1r. Bõylece merkezi yetkililer, aynnnh
bilgilerle donanmi§; ücra kõ§e bucaga gidecek tacirlere, askeri ve mülki
gõrevlilere bunlan aktarm1§lardir. Bu gõrülmemi§ "sanatm" ustalan
Portekizliler, Felemenkliler, lsveçliler ve tabü lngilizler ile yavrulan
olan Amerikahlar ve Avusturalyahlard1r. (Durah, 1 57)

Gõrüldügü üzere sõmürgecilik dünyasmm misyonerlik ku­


rumuyla kol kola hareket etmelerinin nedenlerinden biri, onlann
malumat ihtiyac1d1r.
e. Yeni pazarlann açilmasmda õncülük: Batih ve Amerikah
ticaret §irketlerinin, bir ülkenin maddi kaynaklarma talip olduk­
lannda, bununla yetinmeyip o kaynaklarla imal ettikleri ürün­
leri tüketecekleri yeni pazarlar yaratmanm pe§inde ko§tuklan
malumdur. Misyonerler de Hiristiyanhg1 teblig ederlerken aym
zamanda kendi §ahsi ve ailevi hayatlarmda Batih hayat tarzmm
reklamm1 yapmak, ne kadar mükemmel olduklanm sergilemek,
huna mukabil yerli ya§am tarzlannm ne kadar elveri§siz/kõtü
olduguna insanlan inand1rmak suretiyle sermaye güçlerinin yeni
pazar açmalanm kendiliginden saglami§ olmaktayd1lar. Ara§tlr­
malara bakild1gmda §irket sahipleri ile misyonerlerin yol arkada§­
hg1 ettikleri, dünyanm en ücra bõlgelerine giden misyonerlerin
hamiligini yaptiklan, gemilerinde ücretsiz ta§1d1klan, sorunlanm
40 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZERlNE BlR DEGERLENDlRME

çõzdükleri, yol masraflanm, çe§itli harcamalan, kitap bas1mi/


matbaa giderlerini kar§dad1klan gõzden kaçmamaktad1r. 32
Her ne kadar Fisk ve Parsons da 1ngiliz misyonerlerle birlikte
yol ahrken, aym zamanda 1ngiltere konsoloslanmn ve tüccarlanmn
himayesine mazhar olmu§ olsalar da her ikisinin õmürleri vefa
etmedigi için üç dõrt yih kapsayan raporlan "malumat toplama"
ve "mevcut ya§antlyi ve imkanlan kõtüleme/kendini yüceltme"
a§amasmda kalm1§tlr. Ancak bu kadarla bile olsa Kutsal Topraklar
ve havalisinin bu õlçüde tafsilatl1 bilgileri ilk defa ortaya ç1kar­
malan onlan bir dõnüm noktas1 hâline getirmektedir. T e§kilat
idarecilerinin gelecek planlamalarma yard1mc1 olmak gayesiyle
yazdm1§ bu kitaptaki ve diger kaynaklardaki bütün raporlann,
kimi zaman, çalakalem bilgiler, abartlh heyecanlar yahut gereksiz
aynntllar ihtiva ettigi zehabma kapdmak mümkündür. Halbuki
kapsamh ve uzun vadeli hedeflere matuf olarak yazdd1klan gõz
õnüne almd1gmda, aslmda her bir cümlenin, teferruat gibi gõrü­
nen malumatlann ve misyonerlik buutlanm a§an incelemelerin
bu hedefleri b enimsemi§ olan kalemlerden ç1ktiklan kolayca
kendisini belli etmektedir. Dahas1, bu kadar geni§ malumatln
aslmda sõmürgeci güçlerin elinde çok daha degerli hâle gelecegi
unutulmamahd1r.

32 Ciddi ve müstakil bir ara§t1rmayi gerektiren bu konuya verilebilecek iki


õmekten biri, Dogu Hindistan �irketi'nin Hindistan'daki misyonerlere bilhassa
1 8 1 3'ten sonra olaganüstü bir destek vermesidir. Bu konuda bk. Durmu§
Bulgur, ''Ticaretten Sõmürgecilige XIX. Yüzydda Hindistan ve lngiliz Haki­
miyetin, Divan /[mi Ara�ttrmalar, 200412, S. 1 7, s. 99- 1 02; Hakan Kuyumcu,
"Urducanm Geli§iminde Etkin Olan tlk Bach Egitim Kurumlan ve Aligarh
Hareketin, Nüsha Dergisi, 20 0 6 , S. 20, s. 1 35 . Bir diger õmek de, Robert
Kolej'in dünyanm sayih zenginlerinden Christopher Robert tarafmdan fi­
nanse edilmesi, yine dünya çapmdaki Amerikah zengin i§ adarm John D .
Rockefeller'in ( 1 839- 1 937) Amavutkõy Amerikan Kiz Koleji'nin binalanna
ciddi meblaglar bagt§lamas1 ve okulun santral binas1n1 in§a etrnesi; ilaveten
Carnegie Vak&'nm her iki koleje katkdan ve verdikleri burs destegidir. Bu
bagt§lann yalmzca adi geçen ekonomi/sermaye devlerinin hayuseverligiyle
aç1klanmas1 yeterli olmasa gerektir. Bk. Mary M. Patrick, Son Sultanlann
lstanbulu'nda, lstanbul: Dergâh Yayinlan, 2009, s. 232.
OSMANLI'DA lKt AMERlKALI MlSYONER 41

Oryantalist sõylem ve eylem aç1smdan . . .

Fisk-Parsons raporlannda benmerkezci bir yakla§1m oldugu,


bu iki misyonerin hemen her &rsatta Türkleri/Müslümanlan,
yerli kültürleri, mevcut idareyi ve idarecileri mutlak manada
her yõnden karalama yolunu tercih ettikleri hiçbir tevile mahal
b1rakmayacak aç1k11ktad1r. Levi Parsons veda vaazmda bu tezi
destekleyen sõzler sõylemektedir:

Boyle bir sistemin idaresinde Yahudilerin berbat durumlan kolayca


tahmin edilebilir. Müslümanlar onlara zulmetmeyi bir vazife addet­
tikleri sürece onlann zavalhhg1m arttrmak ve bizzat umutsuzluga
dü§ürmek için korku ilave etmek adma her türlü hile ve desiseyi
kullanacaklardir. Her türlü dini ve sivil ayncahklardan anndmlan,
en ac1mas1z õzneye teslim olmu§ olmak adma en a§ag1hk hizmet­
leri yerine getirmeye mecbur b1raktlan bu insanlar meleklere ve
insanlara birer seyirlik olarak muhafaza edildiler.

Henüz bizzat gelip gõrmeden payla§tlg1 bu pe§in yargilar


ashnda onun zihnindeki kahplann tezahürleridir. Bunlan, kar­
§da§tlg1 insanlara da mutlak surette aktaracaklan dü§ünülürse,
o insanlarm ba§lanndaki yõneticilere yõnelik muhakemelerinde
degi§iklikler, hiç olmazsa gõnül baglarmda birtakim kinlmalar
meydana gelecegini tahmin etmek muhal degildir. Levi Parsons'm
veda vaazmdaki tavn da aymd1r:

Ülkenin hükümeti gaddar; tebealanndan bütün sm1flann hayatlan,


hürriyetleri ve mal mülkleri padi§ahm ya da temsilcilerinin emrine
amadedir. Ülkeyi e§ktyalar ve soyguncu çeteleri sarmt§ vaziyettedir.
Ülkedeki dinlerin hepsi a§m õnyargmm ve bagnazhgm en koyu to­
nunun simgesi haline gelmi§ durumdad1r. Siyasi õzgürlügün ilkeleri
ve vicdani haklar anla§tlmamaktadir.

Bu topyekfm olumsuzlama tavnndan hem Müslüman hem de


gaynmüslim halklar nasibini alacaktlr. Buna mukabil kendileri o
insanlara her &rsatta Amerika'yi, Amerikahlann dini ya§antdanm,
kiliselerini õvmü§ olmahlar ki, sik sik bunlarla alakah merakh sorulara
muhatap olmu§lard1r. Aç1kças1 bu durum, misyonerlerin tipik bir
42 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZERlNE BlR DEGERLENDlRME

oryantalist halo.§ aç1s1yla yeti§tirildiklerini gõzler õnüne sermektedir.


Oryantalist halo.§ aç1s1 hanesine yazdacak bir diger madde,
Fisk ve Parsons'm diger meslekta§lart gibi arkeolojik nesnelere õzel
õnem vermeleridir. Harabelere, mabetlere, heykellere, dikilita§lara,
kral mezarlanna ve diger sanat eserlerine neredeyse bir uzman gibi
yakla§malari ve bir misyoner raporundan beklenmeyecek aynntilara
girmeleridir. Bir ba§ka dikkat çeken yõn de, dini ve din d1§1 alanlar­
da, bilhassa Kutsal Topraklarda incelenen mimari eserlerin ya da
antik nesnelerin, Müslüman idarelerin hakimiyetinde yüzyillar boyu
nasd ayakta kalabildiklerinin, yok edilmediklerinin hiç mi hiç dile
getirilmeyi§i; õte yandan Kudüs gibi her dinin kutsal kabul ettigi bir
§ehirde Rum, Ermeni, Yahudi, Habe§li, Müslüman, K.tpti, Süryani
halklann hem mahallelerinin hem de her birinin ayn ayn birden fazia
ibadethane ve manastirlannm bir arada ya§atilmasmdaki s1mn veya
ba§annm asla gündeme ahnmay1§1d1r. Kaqda§tiklan her zorluk, mu­
sibet, yenilik, dogal manzara, herhangi bir sõz ya da yõresel bir olgu
kar§1smda yaptiklan gibi arkeolojik ve dini objeleri de derhâl kutsal
ülküleriyle õzde§le§tirmeleri, lncil' den mesellerle harmanlamalan,
sanki õksüz kalmi§lar gibi ihsas ettirmeleri, onlann hep kendilerine
aitmi§ gibi sunmalan da bu minval üzere yorumlanmahdrr. Ôrnegin
Kudüs, raporlarda "yanaklan gül gibi solmu§, vücudu tükenmi§, cildi
kurumu§ ve kavrulmu§, yillann getirdigi ktn§1kl1klarla kaplanm1§"
bir insana benzetilmektedir. Zaten oradaki Yahudiler de "tozlu
toprakl1 bir bõlgede" ya§amaktad1rlar. "Atalanrun §arkt sõyledigi,
sevinip co§tugu, zafer kazand1g1 o yerde aglama imtiyaz1 için para
õdeyen peri§an kõleler durumundad1rlar." Buna kaq1hk, beklenen
o gün geldiginde buralann güllük gülistanhk olacag1 pek çok yerde
gizemli ifadelerle dile getirilir. Bu yakla§Im ve üslup onlann zihin­
lerindeki oryantalist §artlanmi§hgt gõstermesi baktmmdan ilginçtir.

Misyonerlik metotlan aç1smdan . . .

1 9 . yüzyil õncesinde gerek Avrupa topraklarmda gerekse diger


yõrelerde bir insam yahut bir kitleyi yalmzca sõylemlerle veya
baskdarla H1ristiyanla§tlrma metodu tercih edilmekteydi. Daha
OSMANLl'DA IK! AMERlKALI MlSYONER 43

ziyade Katolik ve Ortodokslann kullancbgi bu yõnteme altematif


yakla§un Protestanlar tarafmdan üretildi. Buna gõre muhatap kitle­
lerin toplumsal, geleneksel ve kültürel kodlannda bir anndlllllaya
gidilmesini, dõnii§Üm (Htristiyanla§tJ.rma) için zihinlerde hazrrhk
yapmayi, BatJ.hlann benzeri bir hayat sürmenin mükemmelligine
dair tek tek fertleri ikna etmeyi ve son adunda da Htristiyan unsur­
lanyla harmanlantru § bir hayat:J. onlann kendilerine istetmeyi õnce­
ledi. Buna bir anlamda õrtük Hlristiyanla§tlrma da diyebiliriz. Hâl
bõyle olunca misyonerlik için gidilen yerlerde evvela bir ara§tlrma
ve soru§turma yaptlmas1 gerekiyordu. Bu a§amada bir misyonerin
o topluma ve cografyaya ili§kin akla gelebilecek ne varsa gõrmesi­
õgrenmesi-yazmas1 birincil vazifesiydi. Yõnetim sistemlerinden
yõneticilerin karakterine; kabile/a§iret gibi sosyal gruplardan tarikat/
cemaat/kilise/mezhep gibi yapdanmalara; dogal kaynaklardan ve
bitki õrtüsünden arkeolojik kahnt:J.lara, mimari ve edebi eserlere;
konu§ulan dillerden giyim ku§ama; toplumdaki gerginlik hatlanndan
dostluk ve dii§manhklara; ki§isel dii§Üncelerden bedensel õzelliklere
vanncaya kadar her §eyin rapor hâline getirilmesi laz1md1.
Durum bõyle olunca Fisk-Parsons ikilisi dag1tt1.klan kitap ve
risale sayis1m, din adamlanyla yapt:J.klan münaka§alan kaydettiler.
Egitim õgretim zeminini hazrrlamak maksad1yla okuma bilenlerin
yekilnunu, mevcut okullann ve mabetlerin durumunu bildirdiler. Ki­
tap ve eleman ihtiyacllli tespit baglanunda nüfus bilgilerini aktardilar.
Açilmas1 planlanan misyon ve istasyonlar için yer belirlemeye çah§­
ttlar. Yõredeki her kesimden insanla dostluklar kurmaya çah§t:J.lar,
onlan ziyaret ettiler. En õnemlisi de halkla ileti§im ve kitap basllll.1 için
geçerli olan dilleri belirlediler. Bütün bunlar misyonerlik metotlarmm
pratigini yans1tmaktad1r. Aynca ke§if seyahatleri esnasmda gemi ve
çõl yolculuklanmn birinci agtzdan anlatJ.lmas11 misyonerlik ruhunun
ve idealizminin kudretini gõstermesi bakimmdan dikkate degerdir.

Seyahatname literatürü aç1smdan . . .

Raporlarda, Tevrat'ta ve Íncil'de adi geçen, Hz. 1sa'nm ve


Havarilerinin dola§tJ.klan kutsal yerlere tabiat:J. itibanyla fevkalade
44 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZERlNE BlR DEGERLENDlRME

bir õnem atfedildigi gõrülmektedir. Buralarla ilgili genel bilgiler,


tasvirler ve tarih sahneleri õzlemle ve hemen sonrasmda da ha­
y1flanma ile yâd edilerek okuyucularla payla§dm1§tlr. Ôzellikle
Yedi Kiliseler, Kudüs, Filistin, Nâs1ra, Beytüllahim, Galile, Vaaz
Dag1, Gethsemane, Zeytin Dag1, Kefernaum, Suriye, Ürdün gibi
yõrelerde Hz. lsa ve Havarileriyle baglantlh hemen her nokta,
sanki o devirlerde geziliyormu§çasma canh anlatimlarla yaz1ya
dõkülmü§, çogu yerde okuyucular duygusal bir atmosfere so­
kulmu§tur. Yaz1 dili oldukça sadedir ama dini terminolojilerle
õrülen ve Íncil'e atlf yapdan yerlerde metnin anla§dmas1, o yerin
tarihteki ve dini mecradaki yerinin bilinmesini zorunlu hâle ge­
tirmektedir. Gezilen §ehirlerin manzaras1, koordinatlan, iklimi,
nüfusu, cografi õzellikleri titizlikle kaydedilmi§tir. Aynca eski
cografyacdann verdikleri bilgilerle kiyaslamalar yapdmakta, eski
ve yeni bilgilerin telifine gayret edilmektedir. Bu da yõreyle ilgili
çah§malara ciddi katkdar saglanacagm1 ima etmektedir.

Dõnemin dini, kültürel ve sosyal ya�ant:J.s1 aç1smdan . . .

Fisk-Parsons raporlan, Osmanh hakimiyetindeki Ortadogu'ya


bir ayna tutarak orada ya§ayan insanlann günlük ugra§lanm,
merkezi idare ile olan münasebetlerini, memnuniyetsizliklerini,
dini inanç ve ibadetlerini, birbirleriyle ili§kilerini, ticaret hayatim,
kabilelerin ya§antlsm1 ve yõnetim biçimlerini, sosyal etkinliklerini
ilk elden sunmaktad1r. Bunun da günümüzün tarih, sosyoloji ve
halk sosyolojisi ara§tlrmacdan için yeni veriler saglama ihtimali
yüksektir. Bati Anadolu'daki ve Kutsal Topraklardaki kiliseler,
manastlrlar, kilise okullan, papazlar, ke§i§ler, hacdar, hac mera­
simleri ve ayinlerin yam s1ra konaklanan hanlarla ilgili kay1tlar
raporlann istifade degerini art1rmaktad1r. Osmanh yõnetim §ema­
smda millet sisteminin i§leyi§i, din, dil ve kültürlerin birbirleriyle
uyumlu ya§antls1, Kudüs'ün idaresi, hac için orada bulunan Hi­
ristiyanlann ahvali gibi konular bu çerçevede dikkat çekici detay­
lard1r. Osmanh §ehir yõneticilerini, seyahat imkânlanm, gerekli
OSMANLI'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 45

seyahat belgelerini ve onlan edinme yollanm da bu raporlardan


takip edebilmek mümkündür. Aynca siyasi tarihimizin 1 8 1 9-
1825 dilimine denk dü§en M1S1rh Mehmed Ali Pa§a'nm isyam ve
Yunan lsyam gibi büyük hadiselerin toplumdaki yankdanna da
yer yer tesadüf edilmektedir. Kisacas1 1 anlatimlann geçtigi tarih
kesitinde Ortadogu'nun neredeyse tamammm Osmanh hakimi­
yetinde olu§una binaen tarihimizin hâlâ tartl§dan ve bir o kadar
da yoruma aç1k bir sayfasma misyoner perspektifinin takviyesi
ile en azmdan halklarm ya§antlsmm, dünya gõrü§lerinin, halk­
iktidar ili§kilerinin, toplumsal degi§imlerin daha net gõrülmesi
ihtimal dahilindedir.

Tercümeye Dair Birkaç Not

Tercüme esnasmda baz1 tasarruflarda bulunulmas1 kaçmd­


mazd1r ve bunlarm okuyucuyla payla§dmas1 gerekir: Raporlar
yaymlanma s1rasma gõre degil, yazd1§ tarihleri esas almarak di­
zilmi§lerdir. B õylece anlatimlarda kopu§lar ya§anmasmm bü­
yük õlçüde õnüne geçilmi§tir. Mektup ve seyir defterlerinin ana
ba§hklan tara&m1zdan takdir edilmi§tir. Buna mukabil içerikteki
ara ba§hklann tamam1 orijinalinde mevcut olup herhangi bir
müdahalede bulunulmam1§tlr. Misyoner literatüründe geçen
sõzcükler ve terimler kitabm arkasmdaki sõzlük bõlümünde ki­
saca aç1klanm1§tlr. ilk geçtikleri yerde bu kelime ve terimler (*)
i§aretiyle gõsterilerek arkadaki sõzlükte yer ald1g1 belirtilmi§tir.
Raporlann aki§l içerisinde çogu zaman dergi editõrü araya gire­
rek õzetlemeler yapmakta veya okuyuculan yõnlendirmektedir.
Bu kitabm editõrü ile dergi editõrünün kan§mas1 endi§esiyle bu
kis1mlar ''The Missionary Herald editõrü" notuyla verilmi§tir.
Yer adlannda günümüzün yaygm kullammlan tercih edilmi§tir.
Ancak adm geçtigi ilk yerde yazann kulland1g1 hâliyle verilmesi
uygun gõrülmü§tür. Parantez içi aç1klamalar yazara, kõ§eli paran­
tez içindeki aç1klamalar çevirmene aittir. Bible kelimesi "Kitab-1
46 FISK VE PARSONS'IN RAPORLARI ÜZERlNE BlR DEGERLENDlRME

Mukaddes", Cospe/ kelimesi "Íncil", Holy Scriptures kelimesi de


"kutsal metinler" olarak çevrilmi§tir. Kitaptaki resimlerin tamam1
J.A. Wallace, The Seven Churches ofAsia, Londra 1 842 ve Isaac Bird,
Bible Work in Bible Lands, 1 872 künyeli eserlerden ahntilanm1§t1r.

American Board misyonerlik te§kilannm ülkemize gõnderdigi


ilk iki misyonerin kaleminden ç1km1§ olan bu raporlar Türkçeye
kazandmhrken õncelikle misyoner gõzüyle Osmanh toplumu­
nun nasil tasvir edildiginin ortaya ç1kanlmas1 amaçlanm1§t1r. Bir
diger amaç, misyonerlik alanmda yapdan çah§malara yeni bir
boyut getirilmesi dü§Üncesidir. Buna bagh olarak, raporlardaki
temei felsefenin ve sõylemlerin iyi tespit edilmesi hâlinde, daha
sonra gelen misyonerlerin kaleme ald1klan raporlann ve habrat­
larm tarihi bir çizgi üzerinde degerlendirilmesine kapt açdacag1
varsaydm1§t1r. Çünkü misyonerlik faaliyetleri alamnda çok de­
gerli baz1 ara§brmalara ragmen eldeki verilerin tarihi bir silsile
boyunca incelendigini sõylemek gerçege aykm dü§mektedir.
Bu nedenle bu raporlann American Board'la ilgili büyük resmi
ortaya koyan ve zaman içerisinde degi§en hedef ve yõntemlerini
isabetle tahmin eden çah§malara bir zemin haz1rlayacag1 õngõ­
rülmü§tÜr. Bu ümitlerle okuyuculanm1zla payla§dan bu mesainin
bir gün mutlaka aks-i sedasm1 bulacag1 kanaati tüm akademik
mutluluklarm üzerindedir. 1ki misyonerin kendi kalemlerinden
yans1tt1klan duygulanm, endi§elerini, heyecanlanm, õfkelerini,
õnyargdanm, tepkilerini, husumetlerini, umutlanm, ideallerini,
dini hassasiyetlerini, ibadet ve dualanm, sevinç ve üzüntülerini,
mücadele azimlerini, sab1rlanm, õlüm kar§1smdaki tav1rlanm,
kulland1klan terminolojiyi ve daha pek çok §eyi ihtiva eden bu
kitabm hak ettigi ilgi ve takdiri gõrebilmesi en büyük dilegimizdir.
DR. AY�E AKSU
lstinye, 20 1 5
LEVI PARSONS'IN VEDA VAAZI:
"YAHUDíLERíN SAH1PS1ZLíGí
VE GERí DÕNÜSLER1" 1

Filistin Misyonu'na Hareketinden Hemen Ô nce Rev. Levi Parsons


Tarafindan Verilen Vaaz
Boston Park Street Kilisesi, 3 1 Ekim 1 8 1 9

"Çünkü lsrailogullart çok günler kralstz ve reissiz ve kurbanstz ve


dikili ta�stz ve efodsuz ve terafimsiz ya�ayacaklar. Sonra donüp
Tanrtlart olan Rabb'i, krallart olan Davud'u arayacaklar. Son
günlerde korkarak Rabb'e ve O'nun iyiligine yonelecekler. " (Tevrat,
Ho�ea Kitabt, 314-5)

Bu kehanetle baglantlh pek çok durum onu en ilginç ve en


gõz kama§tlnc1 hususlardan biri haline getirmektedir. Kurtanc1-
m1z 1sa'mn geli§inden 780 yil evvel kutsal kayda geçirilmi§ olan
bu kehanet, müfessirlerin kabul ettigi üzere Yahudilerin §U anki
esaretlerine atifta bulunmaktadir. Bir zamanlann sevgili halki
olan Yahudilerin eskiden beri üzerlerine h1zla akip gelmekte olan
itibars1zhg1 ve peri§anhg1 en etkileyici bir dille aç1klamaktadir.
Bu kehanet uzun ve kasvetli bir gece boyunca, kutsanm1§ bir

1
Levi Parsons, The Dereliction and Restoration of The ]ews, Boston: Samuel T.
Armstrong, 1 8 1 9.
48 "YAHUDlLERlN SAH1PS1ZL1G1 VE GERl DÔNÜ�LERl"

sabahm §afagma kadar onlan takip etmektedir. O §afak vaktinde,


ebedi bir günün 1§1g1 onlann üzerine dõkülecektir. Bu kehanet,
en õgretici ve en yüce olan takdir-i ilahinin sisteminde bir dizi
etkinligi harekete geçirmektedir. Bundan õtürü bu kehanet Aziz
Pavlus'un, "Tann'nm nimetlerinde, hikmetinde ve bilgisinde ne
büyük bir derinlik vard1r! Ne akil almaz hükümleri, ne ke§fedile­
mez yollan vard1r! 11 [Romaltlara Mektup, 1 1/33] diye haykirmasma
neden olmu§tu.
Bu kehanet yalmzca lbrahim'in tohumu ve Tann'nm dos­
tu olan Yahudi milletiyle ilgilidir. 1srailogullan pek çok günler
bir krallan olmadan ve bir prensleri olmadan katlanacaklar derken,
çok bariz bir §ekilde onlann sivil kurumlannm mutlak suret­
te y1k1h§ma ve siyasi devletlerinin yok olu§una dair kehanette
bulunmaktad1r. Kurbanstz derken, Tapmak'taki Yüce Rahip'in
arabuluculuk hizmeti kastedilmektedir. Bir hizmet ki, en yüce
ihtiram emredilmi§, Tann'nm lütfuna ve takdislerine dair onlann
bütün umutlanm da dikili ta� olmaksizm, efod olmaksiztn ve terafim
olmakstztn içine alm1§tlr. Bu cümleye, onlann helakinin kapsam1
ve §iddetini iletmek için daha canh bir izlenim eklenecek gibi
gõrünüyor. Burada, Yahudilerin dini kurulu§lannm bütünüy­
le bozulup dagilacag1; bütün kutsal e§yalannm, putlannm ve
dogrusunu sõylemek gerekirse dini kurumlanyla baglantlh her
nesnenin ortadan kaldmlacag1 haber verilmektedir. Su anki esa­
retleri esnasmda 1srailogullannm, hatta en cezbedici ayartmalar
onlan bu günaha zorlad1gmda bile içerisinde suret bulunmayan,
putperestligin herhangi bir izini ta§1mayan bir ikametgaha sahip
olmalan dikkat çekici bir gerçek degil midir?
Sonra onlar geri dõneceklerdir, 1brahim'le yaptlklan ahit de dahil
tüm ayncahklar eski durumlanna getirilecek ve õzgün bir halk,
asil bir ruhbanhk ve seçilmi§ bir nesil tekrardan tesis edilecektir.
Bu türden sahnelere ve olaylara bu ilginç kehanet degin­
mektedir. Bu mutlaka bir ilham dili, gelecegin vadisine bakabil­
me kudretine sahip birinin õngõrüsü, Yehova'nm tasanmlannm
inceden inceye tasvir edili§i olmah. Su an sõz konusu kehanetin
OSMANLI'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 49

katmanlannm açdmaya ba§lamasmdan bu yana on sekiz as1rdan


fazia bir zaman geçmi§ bulunuyor. Hayranhk uyand1ran bir dün­
yaya, o dünyanm ba§anyla hayata geçi§inin tamamlanmasma ve
zafere kadar; Yahudiler §U anki dag1mkhklanndan kurtulup, tek bir
agdm ve tek bir çobanm bulunacag1 yerde bir araya toplanmcaya
kadar da açdmaya devam edecek.
Lakin 1srailogullanmn §U anki esaretleriyle, onlann nihai geri
dõnü§leriyle ve Gentile2 kilisesinin üzerindeki hak iddialanyla
ilgili olarak daha aynntth konu§mama izin veriniz.

1 . Yahudilerin Esareti

Onlarm elleri, Tann Oglu 1sa'nm kamyla boyand1ktan sonra


gõklerin karan uzun süre askida kalmad1. Ktrk yddan daha az bir
sürede Kudüs yagmalanmaya terk edildi; §ehir yakihp yikild1 ve
viraneliginin bir alameti olarak üzerine bir saban demiri çekildi.
Tarihçi Josephus'un §ahitlik ettigi üzere MS. 71 yihnm 17 Temmu­
zunda günlük muayyen kurbanlara3 son verildi. Tapmak yegane
kurban yeri oldugundan bu kurbanlar bir daha tekrarlanmad1,
tekrarlanamad1. Aym yilm 1 0 Agustos'unda Süleyman Mabedi
umumi bir yangm felaketiyle sarmaland1. Bir dünya harikas1 olan
Tann'nm Mabedi harabeye dõndü. Kurtanc1m1z 1sa'nm kehane­
tine uygun olarak ta§ ta§ üstünde kalmad1, hepsi yikiid1. [Markos,
1 3/2] Sion Dag1, metindeki anlamma binaen, tarla gibi sürüldü .4
Lut Peygamber'in Sodom'dan kaçmas1 gibi, 1sa'nm Havarileri
de §ehri y1kima adayarak oradan kaçttlar. Hiçbir kahin uyan için
sesini yükseltmedi. Kurtulu§ habercileri veda vaazlanm verdiler

2
Gentile: Yahudi olmayan bütün milletlere verilen ortak isimdir. Kür§at De­
mirci, "H1ristiyanhk, Tarih", DIA, e . 17, s. 328-329. [ç.n.]
3
Yahudilikteki günlük muayyen kurbanlar hakkinda bk. Tevrat, Say1lar, 28.
Bõlüm. (ç. n.]
4
Parsons bu sõzüyle Tevrat'm Mika Kitab1, 3/ 1 2 'ye atifta bulunmaktadir:
"Bunun için Sion sizin yüzünüzden tarla gibi sürülecek ve Kudüs ta§ yigmlan
gibi olacak." [ç. n.]
50 "YAHUDlLERlN SAH1PS1ZLlG1 VE GERl DÔNÜ�LERl"

ve Gentile'ye dõndüler. Merhamet mesaj1yla gelmi§ hiçbir melek


orada gõrülmedi. Kutsal Ruh delirmi§ insanlardan ebediyen aynld1.
Babalanmn Tanns1 onlan yüz üstü b1rakti. Umut kap1s1 kapand1 1
§arth tahliye günü geçti; bu sefil varhklar ebedi gecenin karanhgma
hapsedildiler. Ey Kudüs, Kudüs! Tavugun civcivlerini kanatlart altma
topladtgt gibi ben de senin evlatlartnt kaç kere õyle toplamak istedim.
Fakat siz istemediniz. Baktn, eviniz size tsstz btraktlacak/5
Bu korkunç felaketten paçayi kurtarm1§ olanlar da dagm1k
vaziyetteydiler. Siyasi anlamdaki mevcudiyetleri yok olmu§tU.
Hatta o zamandan beri bir krallan ve prensleri olmaks1zm ikamet
ettiler. Yeryüzündeki bütün milletler arasmda bir darbtmesel ve
bir õzdeyi§ olageldiler.
Judea'daki* topraklan satild1. igrenç bir kõlelige dü§ürüldüler;
geni§ y1gmlar hâlinde aç1k artlrmayla satl§a maruz kalddar; en
§iddetli bedensel cezalara tâbi tutuldular. Nihayet ne Kudüs'ün
bulundugu noktaya ad1m atmalanna izin verildi ne de Nur'un
Efendisi lsa'yi çarm1ha gerdikleri yerde gõzya§lanm akitmalarma.
O dõnemden bu yana Judea'daki Yahudilerin durumu, tarif­
lerin õtesinde bir peri§anhk olmu§tur. Onlar Mesih'i beklediler,
ama bo§ yere beklediler. Babalannm dinini yeniden tesise giri§­
tiler, lakin her çabalan kihçla, katliamla ve õlümle damgaland1.
Bugüne kadar evrensel bir nefret/tiksinti objesi olarak kalddar.
Bu yüzden lsa'nm kanmm hesab1 onlardan ve çocuklanndan
soruldu. [Matta, 27/25] Bu nedenle as1rlardir õfkeli bir Hakim'in
intikammm ac1sm1 çekmektedirler.
Zamamm1z, onlann diger ülkelerde çektikleri acdarm ay­
nntilanm vermeye müsaade etmeyecek; ancak bu unutulmaz
kehanetin uygulamaya konmasmda kullamlan birkaç gõstergeden
bahsetmeye yeterli olacaktlr.
tlahi Takdir, lsrailogullanna muazzam bir ceza olmas1 için
D ogu'da Muhammedi iktidan yükseltti. Muhammed k1sa bir
5
Yazann buradaki italik cümleleri Matta, 23/37-38'den aktanmdir. Ancak
yazar "Ey Kudüs, peygamberleri oldüren, kendisine gonderilenleri ta�a tutan Ku­
düs ! " ibaresini metinden ç1karmt§br. [ç. n.]
OSMANLl'DA IK1 AMERIKALI MISYONER 51

süre onlara bütün dostluk v e sayg1 emarelerini gõsterdi. Fakat


onlann sabit bir yap1da olduklanm anlad1ktan sonra dostluk
giysisini bir canavann õfkesiyle degi§tirdi. Kur'an'm1 onlara kar§I
lanetlerle doldurdu; onlann kõkünü kurutmak için takipçilerini
lo.hçla silahland1rd1. Ebeveynleri, çocuklanmn zihinlerine õlümcül
dü§manhg1 a§1lamaya mecbur etti. Sehirlerini ku§attl; sinagogla­
nm y1kt1; onlan sürgüne gõnderdi ve geri dõnmelerini yasaklad1.
Aksi takdirde õlümle cezalandmlacaklard1. Kâfir adam kendisi­
nin, Tann Kelammdaki kehanetlerin ba§anyla gerçekle§mesi için
adalet elçisi oldugunu birazc1k dü§ünmܧ müydü? Bõylece kendi
dininin üzerine bir ebedi alçakl1k/rezalet damgas1 vurmu§ oldu.
Muhakkak ki, bütün insanlann kalpleri Tann'nm ellerindedir ve
O, insanm gazabmm bile kendisine §Ükretmesine yol açacaktir.
Bõyle bir sistemin idaresinde Yahudilerin berbat durumlan
kolayca tahmin edilebilir. Müslümanlar onlara zulmetmeyi bir
vazife addettikleri sürece onlarm zavalhhgm1 artlrmak ve bizzat
umutsuzluga dü§Ürmek için korku ilave etmek adma her türlü hile
ve desiseyi kullanacaklard1r. Her türlü dini ve sivil ayncahklardan
anndmlan, en ac1mas1z õzneye teslim olmu§ olmak adma en
a§ag1hk hizmetleri yerine getirmeye mecbur b1raktlan bu insanlar,
meleklere ve insanlara birer seyirlik olarak6 muhafaza edildiler.
Bir hükmü h1zla arka arkaya digeri takip ederken (O hükümler ki,
gõk kubbenin altindaki diger herhangi bir milletin mevcudiyetini
ortadan kald1rmas1 gerekir.) Tann'nm gerçekliginin bir abidesi
olarak gõrünmez bir el Ísrailogullanm devam ettirmi§tir.
Bu dõnemlerde Bati' daki Yahudilerin durumu daha az peri§an
ve dokunakh degildi. Haçh Seferlerinden bahsediyorum. Sõzüm­
ona Haç'1 savunanlar, Yahudilere atfen yazilm1§ olan "Ísrail'in adi
artlk amlmasm"7 deyi§iyle birlikte sancaklanm Avrupa'nm üze-

6
Vazar bu õrneklemeyi Pavlus'un Korintoslulara yazd1� /. Mektup, 4/9'dan
ahntilam1§t1r: "Bence Tann biz elçileri, õlüme mahkum olanlar gibi sonuncular
olarak te§hir etti. Çünkü dünyaya, meleklere ve insanlara bir seyirlik olduk."
[ç. n.]
7
Yazann bu ahnnyi Mezmurlar, 83/4'ten gerçekle§tirmi§ olmas1 muhtemeldir:
"Gelin o milleti yeryiizünden silelim, lsrail'in ad1 amk anilmasm diyorlar." [ç. n.]
52 "YAHUD1LER1N SAH1PS1ZL1Gt VE GER1 DÔNÜ�LER1"

rinde dalgaland1rd1gmda onlann dü§tügü deh§eti kim tasvir ede­


bilir? Bütün selamet ümitleri kayboldu. Ebeveynler çocuklanndan
ve ailelerinden kopanldilar; evleri yakihp kül edildi; sinagoglan
harabeye dõndü. Bazilan magaralara ve yerin altmdaki oyuklara
kaçtilar. Digerleri teslim oldular ve õfkeden deliye dõnmܧ bir
kalabahk tarafmdan derhâl katledildiler. Bazilan da H1ristiyan
dinine dõnmܧ gibi gõrünerek kihçtan yakalanm kurtarddar.
Çõzümden umudunu kesen õtekiler kendi kendilerini imha eden
bu berbat çõzüme gelip dayanddar.
Bu Haçh seferi insanhk d1§1 ve vah§i zulümlerden olu§an uzun
bir serinin ba§lang1c1 oldu. Bunun tarihi, bahsi geçen eziyetlerin,
yasaklamalann, sürgünlerin ve katliamlarm ayrmtilanndan ba§­
ka bir §ey degildir. Íspanya'da 500.000 Yahudi, kralhg1 b1rak1p
gitmeye ve on dõrt ya§m altindaki çocuklanm, kendilerine zul­
medenlerin ellerine b1rakmaya mecbur edildiler. Bu yapilanlar,
onlarm aleyhine kaydedilmi§ olan §U kehanetle nasil da uygun
dü§mektedir: "Ogullann ve kizlann ba§ka bir kavmin eline verile­
cek; gõzlerin bakacak ve bütün gün onlan õzleyerek sõnecekler."
[Tesniye, 28/32] Portekiz' de bir Yahudi'nin ad1yla bir aclama iftira
etmek, õlüm cezasm1 gerektirecek bir suçtu. Fransa'da -õzel izin
almalan müstesna- Paris sokaklannda gõrünmelerine izin ve­
rilmiyordu. Aç1k artlrmada hayvanlar gibi satihyorlard1. Íki as1r
boyunca be§ defadan az olmamak kayd1yla sürgüne gõnderildiler
ve geri çagnldilar. Íngiltere 'de zulmün ve i§kencenin her çe§idini
gõrdükten sonra daha dostça bir iklime gitmek için müsaade is­
tediler. Fakat bu istek mutlak surette reddedildi. Degi§ik Avrupa
ülkelerinde nehirleri ve irmaklan zehirlemekle suçlandilar. Bu
suçlama neticesinde bir milyon be§ yüz bin Yahudi cinayetlerle
yok edildi.
Bu uzun ve arahks1z devam eden esaret s1rasmda, yirmiden
fazia sahtekar tarahndan aldatild1klanm hatirladdar; bütün ayla­
nm bir tõvbe giysisi içerisinde geçirdiler ve "Ey Tannm, ne vakte
kadar?" [Mezmurlar, 613] diye Mesih'in zuhur etmesi için gõz
OSMANLI'DA IKl AMERIKALI MISYONER 53

ya§I dõktüler. Tipki Horeb'in yanan ama tükenmeyen çahhg18 gibi


yanarlarken §U dokunakh talebi gõklere yükselttiler: "Ah, ke�ke
ba�tm sular, gozlerim de ptnar olsaydt da, kavmimin ktztntn oldürülmü�
olanlanna gece gündüz aglasaydtm." [Yeremya, 9/1]

2 . Yahudilerin Nihai Geri Dõnü§leri


(Final Restoration)

Bu konu üzerine ortaya konulan vaat aç1k ve katidir: Sonra


onlar geri doneceklerdir. Lakin bu hem lafzi hem de manevi bir
geri dõnÜ§Ü mü ima etmektedir? Tann'nm sade kelam1 bizim
için en güvenilir rehberdir. lçinde iki olaym, yani Yahudilerin
Babil' den geri dõnü§leri ile nihai geri dõnü§lerinin kaydedildikleri
dili kiyaslayahm.
Tevrat'm Yeremya bõlümünün 29. kismmda onlann Babil
esaretinden geri dõnü§lerine dair a§ag1daki habere sahibiz: "Çünkü
Rab §Õyle diyor: 'Babil için tam yetmi§ yd dolunca sizi arayaca­
g1m ve sizi bu yere geri getirmekle iyi sõzümü size yapacag1m. '
[Yeremya, 29/ 1 0] 'Ve sizi sürmܧ oldugum yerlerin hepsinden ve
bütün milletlerden toplayacagim, Rab diyor; ve sizi oradan sürgün
ettirdigim yere geri getirecegim. "' [Yeremya, 29/14]
B u tasviri, Yahudilerin son geri dõnü§üyle ilgili Tevrat'm
Ezekyel bõlümünde verilen tammla kiyaslaym1z. Son diyorum,
çünkü Havari Pavlus tarafmdan yazilan lbranilere Mektup'ta bu
boyle degerlendirilmektedir: "1§te ben, 1srailogullanm gittikleri
milletlerin arasmdan alacagim, ve onlan her yandan toplayacag1m,
ve onlan kendi topraklanna getirecegim." [Ezekyel, 37/2 1] "Ku­
lum Yakub'a verdigim, içinde atalanmzm oturdugu memlekette
oturacaklar; ve kendileri ve ogullan ve ogullanmn ogullan, ebede
8
Burada Hz. Musa'nm ilk vahye muhatap oldugu Horeb Dag1'ndaki çahhga
at:J.fta bulunulmaktad1r: "Ve Rabb'in melegi bir çah ortasmda ate§ alevinde
ona gõründü. Ve gõrdü, ve i§te, çah ate§le yamyor, ve çah tükenmiyordu."
(Ç1k1�, 3/2) [ç. n.]
54 "YAHUDILER1N SAHIPSIZLICI VE GER1 DôNÜ�LER1"

kadar orada oturacaklar; ve kulum Davud ebede kadar onlann


beyi olacak." [Ezekyel, 38/25]
Bu iki kehaneti, Yeremya P eygamber'in çagda§l olan bir
Yahudi'nin ellerine verin. tlkini okur ve §Õyle der: "Benim kar­
de§lerim yetmi§ yil Babil' de esir olacaklar, ondan sonra kendi
memleketlerine geri dõnecekler ve sevgili bir halk olacaklar. "
lkincisini okur ve §Õyle der: "Benim karde§lerim tekrardan esarete
dü§ecekler, õyle uzun bir esaret ki, her daim kaybedilecek olan
Kudüs'le ilgili sõylenecektir. Onlar Tann'dan uzakla§tmlacak,
bütün dini ve sivil imtiyazlardan hariç tutulacaklard1r. Hatta son
günlere9 kadar bu bõyle olacaktir. Ardmdan, Babam1z lbrahim'in
onlara verdigi kendi topraklanna geri dõneceklerdir. Tann bizzat
onlarla beraber oturacak [Vahiy, 2113] , õlümsüz bir ahit kesecektir
[Yeremya, 32/40] ki, bu da asla unutulmayacaktlr."
Aym kehanetleri bir Hiristiyan'm eline verin. O ki§i onlardan
birinin gerçekle§mi§ olmas1 üzerine geri dõnüp bakabilme §ansma
sahiptir. lkinci kehanetin lafzi yorumuna, "Ona mecazh bir dil
dahil edilmi§." diye itiraz eder mi? Mecazh dili ikincisinin içinde
bulur; mamafih Yahudiler lafzi anlamda geri dõnü§ yapmi§ oldular.
Benzer ifadelerle kesin olarak kaydedilmi§ olan bu iki kehanetin
tarafs1z bir incelemesini yapmadan §U duyguyu benimsemesine
mâni olun: Birisi lafzi manada gerçekle§mi§ken, digeri mutlaka
ileride gerçekle§ecektir. lsrail'in sürgün edilenleri sonunda kendi
topraklannda toplanacaklard1r. 10
Bununla birlikte, peygamberin dü§üncesi ne idi? Bir kehanetin
lafzi, digerinin lafzi olmad1gma; huna mukabil ilkinde kullamlan
dilin aymsmm ikincide de benimsendigine dair Yahudi milletini
bilgilendirmeyi mi tasarlamt§tl? Bu degi§iklikle ilgili verilen hiç-
9
Yazann son günler (latter days) derken atifta bulundugu yer, yukanda tam
metni verilen Ho�ea, S'in sonundaki ibaredir. Bununla muhtemelen Hz. 1sa'nm
ilk geli§ine yakm zamanlar kastedilmektedir. [ç. n.]
10
Vazar Tevrat'ta yer alan §U haberlere atifta bulunmaktadir: "Kudüs'ü bina
eden Rab'dir, 1srail'in d1§an atilanlanm toplar." (Mezmurlar, 1 4712); "Ísrail'in
sürgünlerini toplayan Rab §Õyle diyor: 'Toplamlmi§ olanlardan ba§ka daha
ona toplayacag1m. 111 (l�aya, 56/8) [ç. n.]
OSMANLl'DA IK! AMERIKALI MISYONER 55

hir itna olmad1g1 zaman okuyucu gerçegi nasil ke§fedehilecekti?


Peygamber hunun bõyle olacagm1 dii§ünürken bu kadar õnemli
hir noktayi büsbütün anla§1lmaz bir iharenin içine gizlemesi inan­
dmc1 m1d1r? O, gün 1§1gmda sunmak için tasarlad1g1 dünyayi bir
doktrin üzerine karanhkta tutmaz.
Su herkes tarafmdan kabul edilecektir ki, Yahudilerin günü­
müzdeki esaretleriyle baglantih olan bu kehanet bõylece lafzi
icradan uzaktir. 1srailogullan lafzi anlamda krals1z ve prenssiz
kaldilar; onlardan esaret kaldmlmaktad1r. Onlar yahanc1 hir mem­
leketteki yabancilard1r. Bizler §U gõrii§Ü kabul edehiliriz: Esaretin
sona eri§ine kadarki kisrm lafzi hir dildir, geri kalam ise mecazidir.
Fakat huna, "Sayet lafzi hir geri dõnii§ varsa bütün Yahudi
ekonomisi yeniden mi tesis edilecektir?" diye itirazda hulunul­
maktadir. Gõklerden bize verilen tammlama son derece sembo­
liktir; ancak yine de hiç kimse hõylesi bir yerin, bu umutsuzluk
dünyasmdan fark11 hir yerde mevcudiyetinden §Üpheye dü§mez.
Hiç kimse §Õyle sõylemeyecektir: "Eger bir cennet ve hir azizler
cemaati varsa orada daglar, nehirler, agaçlar ve bin mil kare bir
mahet de olmak zorundad1r."
Milenyumla ilgili hize verilen tasvir semholiktir; huna mukahil
herkes tarafmdan kahul edilecektir ki, bu türden ifadeler a§ag1daki
cümleler gibi lafzidir: "Gõklerin altindaki kralhklann hüyüklügü,
mukaddes kavme verilecektir." [Daniel, 7127] "Bilgi çogalacaktir."
[Daniel, 1 2/4] "Millet millete kar§l kihç kald1rmayacak ve art1k
cenk õgrenmeyeceklerdir." [Mika, 413]
Bizler neden üzerinde konu§tugumuz konuda da aym prensihe
müracaat etmeyelitn? Kahul ediniz ki, Yahudiler kendi topraklan­
na geri dõneceklerdir ve onlann sonraki sivil ve dini durumlanyla
alakah olarak verilen tasvir, hizlerin bu ihti§am ve kutsanm1§hk
anlayi§lanm1z1 yükseltmek için tasarlanm1§tlr. Bu anlayi§lar, onlar
için 1ncil'in tertibi altinda ihtiyat olarak saklanm1§lard1r.
Bunun yam sua her Yahudi'nin gõnlünde, atalannm onlara
verdigi topraklarda ya§amaya dair fethedilemez bir arzu hâlâ
56 "YAHUD1LER1N SAH1PS1ZL1Gt VE GER1 DôNÜSLERl"

mevcuttur. Bu arzuyu H1ristiyanhga giri§leri dahi yok edemez.


O hâlde Osmanh lmparatorlugu'nu yikm1z; bir mucizeden ba§­
ka hiçbir §ey, onlarm golelerin dort yelinden11 daha h1zh olan geri
dõnü§lerini engelleyemeyecektir.
Bahsedilen topraklann, sakinlerini beslemeyecegi sõylenerek
yine itiraz edilmektedir. Fakat Yahudilerin saylSl §U an Kenan
topraklanm mesken tuttuklan zamankinden daha fazia olmad1g1
hatirlanacaktir. Tann kendi halkm1 kutsad1gmda, onlann hatinna
toprag1 da kutsayacak ve boi miktarda ürün vermesine sebep
olacak diye bir vaat bulunmuyor mu? [Tesniye, 28/ 1 - 1 4]
Lakin benim bu sorgulamay1 takip etmeye ihtiyac1m yok.
Daha iyi bir dilek, daha parlak bir manzara sõz konusu: 1srai­
logullan tannlan olan Rabb'i arayacaklar. 12 Sonra kalplerindeki
perde kalkacak. Bedenini deldikleri ve dõvündükleri adama [Hz.
lsa] bakacaklar; 13 geri dõnecekler ve "sevinçle haykirarak Sion'a*
gelecekler ve ba§lan üzerinde ebedi sevinç olacak." [l�aya, 3511 O]
Gõzlerini Haça sabitleyerek bag1racaklar: "Musa'nm §eriatta ve
peygamberlerin kendisi için yazd1klan Yusuf oglu Nâs1rah lsa'y1
bulduk." [Yuhanna, 1145]
Bu olay, peygamberlerin ve Havarilerin yazd1klannda õnemli
bir õzelligi olu§turmaktadir. Onlar bundan §U tarz bir dille bah­
setmektedirler:

Gõklerin dõrt yeli temsili Tevrat, Daniel, 712 ve Zekarya, 6/5 'te geçmektedir.
[ç. n.]
12 "O günlerde, o vakitte, Rab diyor, 1srailogullan, onlar ve Yehuda ogullan
birlikte gelecekler; yürürken aglayarak gidip Allahlan Rabb'i arayacaklar."
(Yeremya, 50/4) . "Sonra 1srailogullan dõnüp kendilerinin tanns1 olan Rabbi
ve krallan Davud'u arayacaklar ve son günlerde Rabb'e ve O'nun iyiligine
dõnecekler. (Ho�ea, 3/5). [ç. n.]
13 Bu cümlenin daha iyi anla§ilmas1, Kitab-1 Mukaddes'te geçen §U iki haberin
dikkate almmasma bagh gibi gõzükmektedir: ''Ve lütuf ve yalvan§ ruhunu
Davud evi üzerine ve Kudüs'te oturanlar üzerine dõkecegim; ve O'na, bedenini
deldikleri aclama bakacaklar; ve biricik oglu için dõvünen gibi ona dõvüne­
cekler; ve ilk oglu için ac1 çeken gibi ac1 çekecekler." (Zekarya, 1 2/ 1 0) ''Ve
yine ba§ka bir yaz1, 'bedenini deldikleri adama bakacaklar' der." (Yuhanna,
1 9/37) [ç. n.]
OSMANLl'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 57

Kalk, aydmlan! Çünkü l§Igm geldi ve Rabb 'in izzeti senin üzerine
dogdu. Sen kimsenin ayak basmad1g1, terk edilmi§, nefret edilen
bir yerken, ben seni çaglar boyu gurur duyulacak bir yer haline
getirecegim; nesiller boyu sevinç kaynagi olacaksm. Senin halkma
gelince, hepsi dogru insanlar olacak. Küçügü bin ki§i, ufag1 güçlü bir
millet olacak. Ben Rab, zamam gelince bunu h1zland1racag1m. Ey
Kudüs harabeleri, ne§elenin, hep birlikte sevinçle haykmn, çünkü
Rab halkm1 teselli etti, Kudüs'ü fidye ile geri ald1. Dinle! Senin gõz­
cülerin seslerini yükseltmi§, hep bir ag1zdan sevinçle haykmyorlar.
Rabbin Sion'u yeniden bir araya getirdigini gõzleriyle gõrecekler. 14

Onlann atJ.lmas1 dünya için Tann ile ban§ma yolunu aç­


t1ysa, kabul edilmeleri õlümden hayata geçi§ anlamma gelmez
mi? [Romaltlara Mektup, 1 1 / 1 5] Onlann geri dõnii§leri dünya
çapmda bir §enlikle kar§danacaktJ.r. tlahi iyiligin ve ho§gõrünün
bu yeni izhanna §ahit olduklan için gõkteki melekler sevinecek­
tir. Peygamberlerin, Havarilerin ve §ehitlerin kutsal meclisi de,
yozla§ml§ çocuklanm, ruhlann Çobamna ve Piskoposuna [Hz.
1sa'ya] dõnerken gõrdüklerinde sevinecektir. Dünya üzerindeki
azizler, lsa'nm sofrasma lsrail sürgünleriyle beraber oturduklan
zaman sevineceklerdir. Ardmdan §õyle bag1racaklard1r: "Senin bu
karde§in õlmü§tÜ hayata dõndü; kaybolmu§tu bulundu." [Luka,
15/32] Fidye õdeyen Yahudi, §arkdanyla bütün kilise sava§çilanna
ve muzafferlerine katJ.lacak ve §Õyle diyecek: "Bogazlanml§ olan
Kuzu! Sana kudret, servet, hikmet, kuvvet, yücelik, ihti§am ve
õvgü yara§1r." [Vahiy, 5/1 2]
Lakin bu ilginç çah§ma ba§anyla nasd gerçekle§tirilecektir?
Gentile'nin yard1mseverligiyle. Havari Pavlus, "onlar o denli ita­
atsiz oldular ki" diyor Gentile 'ye hitabesinde, "size gõsterilen
merhamet nedeniyle merhamet gõrebilsinler diye." [Romaltlara
Mektup, 1 1/3 1 ] Onlann bize lncil'i verdikleri gibi biz de lncil'i
onlara verecegiz. En kutsal yerden bizim üzerimize o kadar uzun
zamand1r parlayan o izzetten bir parçanm geriye yansimasmm
ayncahg1 ne muazzamd1r!

14 Bu paragraftaki her cümle s1ras1yla Tevrat'taki §U kaynaktan ahntdanmI§tl.r:


l§aya, 60/ 1 , 15, 2 1 , 22; 5219, 8. [ç. n.]
58 "YAHUD1LER1N SAH1PS1ZL1G1 VE GERI DÔNÜ�LERI"

Hayli bir süredir Yahudiler arasmda Htristiyanlann Mesihi'ne


kar§l artan bir i§tiyak, §U an her gün dikkatlerimize sunulan pek
çok durumdan fazlas1yla anla§ilmaktad1r. Bunlann en õnemlile­
rinden birkaç tanesiyle zihinlerinizi tazelememe izin veriniz. On
yedinci yüzyilm ortalannda, Mesih'in etten kemikten zuhur edip
etmeyecegi meselesini incelemek amac1yla Polonya'da genel bir
konsil topland1. Burada her milletin d1§mda 300 haham ve Yahudi
de haz1r bulundu. Oturumlan altl gün süren konsilden sonra âlim
bir haham, Htristiyan dininin iddialarmm dogrulugunun sorgu­
lanmasmda israr etti. Orada hazir bulunan sahtekarm biri, bu
derece mütevaz1 ve horlanml§ karakterde bir ki§inin [Hz. lsa'mn]
vadedilen Mesih olamayacagm1 sõyledi. Haham ona §Õyle cevap
verdi: "O hâlde mucizelerini hangi güçle gõsterdi?" Sahtekann
cevab1 "büyüyle" §eklindeydi. Haham §Õyle dedi: "Büyünün hiç­
bir gücü kõrün gõzünü açamaz, õlüyü hayata dõndüremez." Bu
õnemli meselede en büyük kafa kan§1kl1g1 içerisinde, bir karar
vermeden medis dagild1.
Venedik'te 1 747 yilmda kamuya aç1k bir tartl§ma gerçekle§­
tirildi. lki haham ile H1ristiyanhga giren biri arasmdaki bu tartl§­
ma õyle az ilgi çekmedi. Çeki§me, iki tarafm üzerindeki büyük
ruhla yõnetildi. Fakat Htristiyan olan, o kadar fazia enerjiyle ve
Tann Kelammdan o denli sarih sonuçlar ç1kanyordu ki, haham
haykird1: "Sana yalvanyorum, kitaplanm1z1 kapatahm ve sakin
olahm. Eger kehanetleri daha fazia incelemeye devam edersek
hepimiz H1ristiyan olacag1z. Daniel Peygamber'in kehaneti lsa'nm
geli§iyle ilgili o kadar farkh konu§uyor ki, O 'nun zuhur ettigi
dõnem mutlak surette geçmi§ olmah. Fakat Mesih bir ki§i midir,
degil midir, bir §ey diyemem."
Su an tarlada bulunan misyonerlerin §ehadeti, azimkâr ça­
balar için kâfi miktarda te§vik saglamaktadir. Onlann sõylemi
§Õyle : "Rusya'da ilk Yahudi aileler arasmda H1ristiyanhg1 benim­
semeleri için muazzam derecede yaygm bir temayül sõz konusu.
Hâlihazirda birkaç aile kiliseye kabul edildi. Ala haham yazd1klan
lbranice bir mektupla dokuz yüz aile için Yeni Ahit istedi. Akdeniz
OSMANLI'DA 11<1 AMER1KALI M1SYONER 59

civarmdaki Yahudilerde, 1sa'nm kutsal dinine beklenmedik dõ­


nü§ler olmas1m gõzlemlemek fevkalade . Yahudiler, bir zamanlar
olduklan gibi o kadar katl kalpli degiller. Hiristiyanhga girdikle­
rinde, Ísa'nm kilisesinin en aktif üyesi olduklanm ispatladilar.
Polonya'da kisa bir süre zar&nda kirktan fazia Yahudi vaftiz*
edilerek kiliseye kat1ld1. Bunlar arasmda büyük servet sahibi pek
çok aile vard1. Benzeri bir yorum Bohemya'ya ve pek çok diger
kom§u ülkeye dogru da geni§letilebilir.
London Jews Society (Londra Yahudilere Misyonerlik Ce­
miyeti) Komitesi §unlan sõylemektedir: "Geçen sene boyunca
degi§ik durumlar, Yahudi zihninde yer almayi sürdüren genel
bir harekete i§aret etmekteydi. Bu hareket, en õnemli sonuçlara
e§lik etmede neredeyse hiç ba§ans1z olmaz ve vakti de çok uzak
bir dõnemde degildir."
Yahudi milleti üzerine inmi§ olan nimetleri say1p dõkerken,
Rus Ímparatorunun, Ísrail sürgünlerinin derlenip toparlanmas1 ad1-
na yapt1g1 e§i benzeri gõrülmedik iyiligini de unutamay1z. Takdir-i
llahi onu ikinci bir Cyrus olarak yükseltmi§tir. Yine Yahudilerin
H1ristiyanla§tlnlmasm1 savunanlar arasmda daha dikkat çekici ve
gelecek vadeden §eyin, Avrupa'mn Müttefik Hükümdarlan (Allied
Sovereigns) oldugunu ke§fediyoruz.
Bizden õnceki bu durumlarla birlikte bir an dahi tereddüt edemez
miyiz? Emin olunuz, Tann'nm insanlan tara&ndan uzun zamand1r
arzu edilen günün §afagx atmaya ba§lamI§tlr! Bu uzun ve kasvetli
gecenin karanhgx ve s1kmt1s1, hakikatin l§Igx õnünde geri çekiliyor.
Kutsal Íncil kademeli ama kar§I konulamaz ilerleyi§ine ba§hyor. Kut­
sal Ruh, Yahudiler arasmda bir lütuf çah§masllll sürdürüyor. Kutsal
metinler* tedavülde ve ba§annm en canlandmc1 umutlanyla kabul
gõrüyorlar. Yahudi çocuklan Hiristiyan egitimi ahyorlar; bõylece lsa
Mesih ismine kar§I en sert õnyargdardan korunuyorlar.
Bu olaylarla cesaret bulan Hiristiyan dünya, uzun ve suç te§kil
eden pineklemelerinden uyamyor; a§m bir merakla sorup soru§­
turuyorlar: "Ya Rab, ben ne yapmahyim?" [Resullerin /�/eri, 22/ 1 0]
Bu da beni konu§mamm üçüncü bõlümüne geçmeye sevk ediyor.
60 "YAHUD1LER1N SAH1PS1ZUC1 VE GER1 DÔNÜ�LER1"

3. Yahudilerin Gentile Kilisesi Üzerindeki


Hak lddialan

�ayet bu cemaatten herhangi bir ki§i, "ͧin hangi ktsmm1 üst­


lenebilirim, yerine getirebilecegim vazifeler neler?" diye sorarsa
cevab1m §Õyle olur:
1 . Yahudileri, duamza konu edininiz. Biz sizi, Haçm kan­
dmlmt§ sava§çtlarmm gerçekle§tirdikleri Haçh seferlerini õrnek
almaya davet etmiyoruz. Rabbin sava§larmda bu cismani silah­
larla çarpt§tlmaz. Bilakis biz sizden mütemadiyen yakan§lar rica
ediyoruz. En ciddi §ekilde Daniel ve Nehemya peygamberlerin
ruhunu sevgiyle anmamz1 istiyoruz. Daniel Peygamber'in Kudüs
için yapttg1 duayi, kim kendi inançs1zhg1 üzerine yas tutmaks1-
zm okuyabilir ki? O güzel insan dua etti, çünkü Tann, Sion'un
duvarlanm in§a etmeye sõz vermi§ti. Gerçi §ehir yetmi§ sene
harabe hâlinde kalmt§tl ama onun inanc1 saglamd1. Her güzel
adam dua edecektir; çünkü Tann, 1srail'in on kay1p kabilesinin
geri dõnecegini vaadetmi§tir. Nerede Nehemya ve Daniel peygam­
berlerin imanlan? Aziz Pavlus'un §U sõzlerini nerede i§itiyoruz:
"Yüregimin arzusu ve Yahudiler hakkmda Tann'ya yalvan§tm
onlarm kurtulu§lan içindir." [Romaltlara Mektup, 1 0/1] Peygam­
berlerin ve Havarilerin ruhunun bir canlant§l olmad1g1 takdirde
bizler 1srail evinin Htristiyan olmasmdan ebediyen umudumuzu
kesmeliyiz. Tann, büyük faaliyetini ba§anyla gerçekle§tirmeden
õnce, Tann'nm halkt tarafmdan ara§tmhp soru§turulacakttr.
Yahudi azizler vaktiyle bizim için, ailelerimiz için ve kiliseleri­
miz için s1k s1k dua ettiler. Bizim kutsal dinimizi savunurken emek
sarf ettiler, ac1 çektiler ve õldüler. Tann'm1z onlann da tanns1d1r;
cennetimiz onlann da cenneti. Bu kutsal Kitab-1 Mukaddes'i onlar
ku§aktan ku§aga geçirip sadakatle bize ula§ttrdtlar. Bizim Tann'yla
bütün komünyon dõnemlerimiz ve zafere dair tüm umutlanm1z
Yahudi azizler vas1tas1yla gelmektedir. Kadir§inashk, bu paha
biçilmez iyiliklere yara§tr bir geri dõnÜ§Ü talep etmektedir.
Dua vazifesi Kilise'nin büyük Ba§t [Hz. 1sa] tarafmdan bizlere
OSMANLl'DA 1Kl AMERlKALI MlSYONER 61

emredilmi§tir. Yahudiler ta§ kalpli midirler? Biz onlar için gõzya§l


dõkecegiz. Onlar bizim Efendimiz lsa'yi çarm1ha germediler mi?
Lakin O, bizzat Baba'ya onlan affetmesi için dua etmi§ti. Her
Hiristiyan bu duay1 benimseyecek, hulusi kalp ile onlann affe­
dilmeleri ve lncil'in nimetlerine geri dõnmeleri için yalvaracaktir.
lsrail davasm1 size bir daha izah edemeyebilirim diye sõzün
burasmda onlan sizlerin sessizce yaptlg1mz dualara; ailecek yap­
tig1mz dualara; Tann'ya ibadete vakfedilen bu evdeki [kilisedeki]
dualanmza 1srarla emanet ediyorum. Siz dagm1k vaziyetteki kabi­
lelerin Ísa'nm agdmda topland1gm1 gõrmek istemiyor musunuz?
Onlar için dua ediniz. Sizler, "Davud'un ogluna kutlu olsun!"15
ç1ghg1m onlara da duyurmak istemiyor musunuz? Onlara dua
ediniz. Varsm her Hiristiyan'm kararhhg1 §Õyle olsun: "Seni unu­
tursam ey Kudüs, sag elim hünerini unutsun. Eger seni anmazsam,
eger Kudüs'ü en büyük sevincimden üstün tutmazsam, dilim
damag1ma yapi§sm." [Mezmurlar, 1 37/5-6]
Fakat karde§lerim, bizim yapmak zorunda olduklanm1zm
hepsi bu degildir. Dualanm1z, sadakalanm1z hep birlikte bir amt
gibi Tann'nm huzuruna yükselmelidir.
2. Yahudilerin bizim merhametimize hususi bir talepleri bu­
lunmaktad1r. Hay1rsever insanlar olarak Yahudiler yüce ve õnemli
bir konumda durdular. ílk Yahudi Hiristiyanlann davram§ma dik­
katlice bakm1z! Onlar servetlerini getirip Havarilerin ayaklannm
dibine b1rakiyorlard1. [Resullerin l�leri, 4/34-35] Ísa sevgisi onlan
sm1rhyordu. Dinleri, bir iyilik diniydi. Kendi i§leriyle degil, Ísa
Mesih'in i§leriyle ilgileniyorlard1. [Filipililere Mektup, 2/2 1] Bütün
bunlan a§mak adma, Gentile'nin kurtulu§a ermesi için bütün
dünyevi ç1karlanndan feragat etmi§ olan Haçm ilk misyonerlerine
bakimz. Bizler putperestken, karanhklarda ve õlümün gõlgesinde
oturuyorken onlar, bizden bazdanm ne yap1p edip kurtarabilelim
diye karadan ve denizden gelen tehlikelere katlanddar. O zaman

15 "lsa'mn õnünden ve ardmdan giden kalabahklar 'Davud'un oltluna Rabb'in


ismiyle gelen kutlu olsun! En yücelerde olana yalvannz, onu koru! ' diye
baltmyorlard1." (Matta, 2 1 /9) [ç. n.]
62 "YAHUD1LER1N SAH1PS1ZL1G1 VE GER1 DÔNÜ�LER1"

biz Gentile'ler de bu mübarek õmegi taklit edecegiz. Bizler bu


sm1rs1z iyiligin kar§1hgm1 ne zaman geri õdeyecegiz? Bizler de
onlann bize oldugu gibi sad1k oldugumuz zaman! Bizlere kur­
tulu§un yolunu õgretenler Yahudilerdi. Üstüne üstlük, bunlann
hepsinden çok daha fazlas1, sizin Kurtanc1mz ve Efendiniz Ísa soy
bakimmdan bir Yahudi idi. Evet karde§ler, Tann'mn tahti õnünde
sizin için §efaat eden ki§i soy bakimmdan bir Yahudi'dir! O'nun
son emri de "tüm dünyaya gidin ve Íncil'i/müjdeyi bütün âleme
duyurun" [Markos, 1 6115] §eklindeydi.
Bizler Yahudilerin bir mucize sonucu Hiristiyanhga gire­
ceklerini asla beklememeliyiz. Tann'nm tayin ettigi vas1talann
kullamlmas1 zorunludur. Milyonlarca Yahudi'nin Tann kelam1 ve
misyonerlerin aç1klamas1 ile donatilmas1 laz1md1r. Fakat bu da
sadaka olmaks1zm, cõmertlik olmaks1zm ve Hiristiyan dünyanm
azimli gayretleri olmaks1zm yapdamaz. O hâlde sõyleyiniz kar­
de§lerim, ya bu hayir çah§masmm bir parçasm1 üstlenecegiz yahut
bu çah§ma biz olmadan yerine getirilmek zorunda kalacaktir.
Bizim yard1m1rmz §U an õzellikle istenmektedir. Yahudilerin
çogu Yeni Ahit'i kabullenmeye can atiyor. Hiristiyanhga giri§ler
hizla artiyor. Bir gene! hareket cereyan ediyor. Her gõz Kudüs'ün
üstünde sabitlenmi§ durumda. Onlar Mesih'in oraya gelecegine
ve "Yakup'u dinsizliginden vazgeçirecegine" [Romaltlara Mektup,
1 1/26] inamyorlar. �ayet Kurtanc1m1z Ísa, hizmetini, bu kutsan­
ml§ duvarlar dahilinde ihya ederse; iyi sonuçlar, büyük ihtimalle,
bütün hesaplamalan a§acaktir. Her tarafa dagdm1§ ve bu hadise
üzerine dikkat kesilmi§ olan Yahudiler, õlümcül kuruntulanndan
sarf-1 nazar edebilir ve Golgota Dag1'nda (Calvary) Tann'mn Ku­
zusu olarak çarm1ha gerilen o ki§iyi [Hz. 1sa'y1] kabul edebilirler.
Sizin çogunuz çok kisa süre zarfmda Efendimiz 1sa'nm sevin­
cine katilmayi16 umuyorsunuz. Yeni Kudüs'ün kapilanndan içeri
girerken 1brahim, Íshak ve Yakup tarafmdan; Musa ve peygam-

16 Efendisi ona §Õyle dedi: Aferin, iyi ve sad1k hizmetkâr! Sana az §ey emanet
edildigi.nde bile güvenilir oldugunu gõsterdin. Ben de sana çok §eyin sorum­
lulugunu verece�im. Gel, efendinin sevincine katil. (Matta, 25/23) [ç. n.]
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 63

berler tarafmdan; Peter, Pavlus ve onlann takipçileri Havariler


tarafmdan selamlanmayacak m1sm1z? "Yozla§ml§ nesillerimiz
neredeler?" sorusunu duymayacak mlSlruz? "Biz sizin için zahmet
çektik, acilara katland1k, lakin çocuklanm1z hayat ekmegi için aç­
hktan õlmeye terk edildiler." Ey benim karde§lerim, sizler lncil'in
nimetlerinin kadrini bildiginizden ve hayat kelam1 lncil'in dünya
çapmda yayilmasm1 arzulad1gm1zdan dolayi, size rica ediyorum,
"atalarmm hatmna Tann'nm sevdigi" [Romaltlara Mektup, 1 1/28]
o halka §efkatle yakla§mlz. Nimetleri onlara geri gõtürünüz. O
nimetler ki, onlarm elleri vas1tas1yla size boi boi verilmi§ti. Elle­
rinden tutup onlan Golgota Dag1 1 na gõtürünüz. Sion'un salah1
parlak bir l§lk gibi ve kurtulu§u da yanan bir me§ale gibi ortaya
ç1kmcaya kadar onun ugrunda susmayahm ve Kudüs'ün ugrunda
rahat etmeyelim. 17
Son olarak, "Efendimiz lsa Mesih'in ve Ruhun sevgisi adma
sizden rica ediyorum karde§lerim; Tann'ya ettigim dualara ortak
olup benim için gayretle dua edin de, Judea'daki imans1zlardan
kurtulayim ve Kudüs için olan hizmetim azizleri memnun etsin. 11
[Romaltlara Mektup, 15/30-31] Amin.

17 Yazann atlfta bulundugu l�aya, 62/1 -6'da §unlar sõylenmektedir: " Dogrulugu
l§tk gibi parlaymcaya, kurtulu§U yanan me§ale gibi l§lk saçmcaya kadar Sion
adma sessiz durmayacag1m; Kudüs ugrunda sakin kalmayacag1m. Milletler
senin dogrulugunu, tüm krallar ihti§am1m gõrecek. Ve sen Rabbin seçtigi yeni
bir adia amlacaksm; bu ad O'nun agzmdan ç1kacak. Rabbin elinde güzellik
tac1, Tann'mn avcunda kraliyet sang1 olacaksm. Artlk sana terk edilmi§ kadm,
ülkene de virane denmeyecek, ama sana 'ho§land1g1m (heftsi-ba)', ülkene de
'sahipli kadm (beula) ' denilecek. Çünkü Rab senden ho§lamyor ve ülken bir
kadm gibi sahiplenilecek. T1pki bir delikanlmm bir kiz1 e§ olarak ald1g1 gibi,
ogullann da seni e§leri gibi sahiplenecekler. Ve t1pk1 güveyin gelinle sevindigi
gibi, Tannn da seninle sevinecek. Ey Kudüs, surlanna gõzcüler koydum. Gün­
ler, geceler boyu susmasmlar. Ey Rabbi ananlar, rahat etmeyin, O Kudüs'ü
peki§tirene, onu dünyada õvünç kaynag1 yapana dek O'na rahat vermeyin."
[ç. n.]
PLINY FISK'ÍN VEDA VAAZI:
"MiSYONERLÍK G1R1S1MtN1N
iLGiNÇ TARLASI: KUTSAL TOPRAKLAR" 1

Filistin Misyonu'na Hareketinden Hemen Õnce Rev. Pliny Fisk


Tarafindan Verilen Vaaz
Boston Old South Kilisesi, 3 1 Ekim 1 8 1 9

Ve �imdi, i�te, Ruhta baglanmt� olarak Kudüs'e gidiyorum, orada


ba�tma gelecek �eyleri bilmem. (Resullerin l�leri, 20/22)

Sevgili dinleyiciler, bir süreden beri Kudüs ve civanndaki


topraklara bir misyon kurma te§ebbüsüne yõnelik bir kararhhk
ortaya kondugunun farkmdasm1z. Yine §U ân size hitap eden
ki§inin, tasarlanan misyon için ktsa süre sonra bir meslekta§tyla
beraber yola ç1kmayt beklediginin de farktndasm1z. Binaenaleyh
bu vesileyle, tasarlanan bu te§ebbüsün maksad1m ve mahiyetini
aç1klamaya gayret ettikten sonra bunun uygulanamaz oldugunu
dü§Ünmeyeceksiniz:

1
Pliny Fisk, The Holy Land an Interesting Field ofMissionary Enterprise, Boston:
Samuel T. Armstrong, 1 8 1 9.
OSMANLl'DA tKl AMER1KALI MlSYONER 65

Sõz konusu misyonun ilginç bir memlekette kurulmas1 he­


deflenmektedir.
Bu memlekette birkaç sm1f insan ya§amaktad1r.
Orada sade Hiristiyanhgm canlandmlmasmdan, Kilise'ye
õnemli faydalar saglanmas1 beklenebilir.
Bu yolda pek çok zorluk yatmaktad1r.
1Iahi takdirin pek çok i§areti lehimizedir.
Su an Amerikan kiliselerine, onlann onay1, himayeleri ve
dualan için aç1kça teklifte bulunulmaktad1r.

1. Sõz konusu misyonun ilginç bir memlekette kurulmas1


hedeflenmektedir.

Burasmm Judea' da kurulmas1 takdir edilmi§tir. Judea aym za­


manda Kuzeydogu'daki Küçük Asya'yla ili§ki içerisindedir. 1ncil'in
Vahiy Kitab1'nda deginilen Yedi Kiliseler* burada bulunmakta,
aynca kuzeyinde Ermenistan yer almaktad1r. Eski devirlerde Ju­
dea, "süt ve bal akan bir diyar, bütün memleketlerin tac1" olan
bir yõreydi. 2 Ihman ve saghkl1 iklimiyle, tabiatl geregi bereketli
toprag1yla insanlann ve hayvanlann geçim kaynaklanm azami õl­
çüdeki bollukla üreten Judea, uygun bir hükümetin idaresi altinda
ve güzel bir gümrük vergisi ve kanunlarla son derece kalababk bir
nüfusu beslemeye muktedirdir. Buras1, Yaratlc1 tarafmdan, diger
bütün insanlarm fevkinde sevdigi halka [Yahudilere] ikametgah
olmas1 için bütün yeryüzü sathmdan seçilmi§ bir noktad1r. Onlann
tanns1 Rab tarafmdan verilen bu yer, "daglanndan ve ovalann­
dan ç1kan pmarlar, dereler, derin su kaynaklan diyand1r. Bugday,
arpa, asma, incir ve nar diyan, zeytin ve bal diyandir. Orada
ekmek kitl1g1 çekilmez; hiçbir eksik olmaz. ôyle bir diyard1r ki,

2
Vazar bu nitelikleri Tevrat, Ezekyel, 2016 ve 1 4- 1 5 'ten nakletmektedir: "O
gün onlan MI.Sir diyanndan ç1kanp ba§ka bir memlekete gõtürecegime ant
ettim. Onlar için seçip kararla§tJ.rd1g1m o yer süt ve bal akan bir diyard1, bütün
memleketlerin tac1yd1." "Fakat kendi adrm ugruna, onlan Mis1r' dan ç1kard1grm1
gõren milletlerin gõzünde ad1m lekelenmesin diye bunu yapmad1m. Aynca
kendilerine verdigim süt ve bal akan diyara, bütün memleketlerin en güze­
line onlan sokmayacag1ma çõlde yemin ettim." [ç. n.]
66 "MlSYONERLlK G1R1�1M1NlN 1LG1NÇ TARIASI"

kayalannda demir vard1r, daglanndan bakir ç1kar. Orada yenilip


doyuldugu zaman, verdigi bu güzel diyar için Tann'ya §Ükredi­
lir." [Tesniye, 8/7- 1 0] Ôyle gõrünüyor ki, bu memleket kõken
itibanyla yeryüzünün ayncahkh bir parças1d1r; yok õyle degilse,
Tann'mn insanlan için elveri§li bir mesken olabilsin diye hususi
bir kutsamanm bah§edildigi yerdir.
Bin tane dini cemiyet tarafmdan bu yõre, her Hiristiyan'm
gõzünde neredeyse kutsal hâle getirilmi§tir. Büyük ihtimalle bu
yerin civan insanoglunun ilk ikamet yeriydi; bütün masumiyetiy­
le ve bütün saadetiyle cennetti. Kutsal hikâyede yer alan hemen
hemen bütün tarih sahneleri kesinlikle burada vuku buldu. Bu
daglardan birinin üzerinde tbrahim Peygamber inancm1 aç1kça
ilan etti. Yakup Peygamber burada Tann ile güre§ tuttu; Ísrailliler,
dayamlmaz kõleliklerinden ve tehlikeli yolculuklarmdan sonra
õzgürlügü burada buldular ve soluklandilar. Davud, milyonlann
baghhgiru destekleyen, antan ve yücelten o dindarca hislerine burada
nefes verdi. Süleyman, karanhk ve §Üphe dõnemlerinde milyonlara
rehber olan ve onlan aydmlatan bilgece deyi§lerini tüm dünya için
burada hazrrladi. Tann'nm halkinm gelecekteki kutsiyeti ve huzuru
için insarun aklllli õylesine ba§mdan alan vizyonlar içinde zaferini
burada kazand1; Yeremya Peygamber, hüküm süren kõtülükler
ve milli bir helak beklentisi yüzünden kutsal mersiyelerini burada
yagd1rd1. Nehemya Peygamber ve onun sadik arkada§lan, Kudüs'ün
duvarlan yeniden in§a edilirken õyle yilmaz bir cesaret, dindarca
bir tahammül ve azimli bir gayret ortaya koydular ki, bütün pey­
gamberler õgrettiler, çah§tilar ve kmamalara katlandilar. Vaftizci
Yahya'run, Kurtanc1 1sa'run geli§inin yakla§tig1ru ve O'nun yolunun
hazrrlanmasm1 haber vermek için geldigi yer Judea çõlüydü.
Ísa, bu kõylerden birinde dogdu; sürülerini bekleyen, gõk­
lerden bir melek ordusunun gelip "gõklerdeki Tannm1za izzet ve
yeryüzünde raz1 oldugun adamlara selamet'' deyi§lerini dinleyen
çobanlar3 bu yaylalardan birindeydiler. Kurtanc1m1z Ísa bu rr-
3
Atlfta bulunulan hadise Luka, 2/8 - 1 5 'te §U §ekilde anlat.1lmaktad1r: "Aym
yõrede, kirlarda kalan ve geceleri sürülerine nõbetle§e bakan çobanlar var-
OSMANLI'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 67

maklardan birinin sulannda vaftiz edildi; bu kõylerde vaaz ederek,


õgreterek, hastalan iyile§tirerek ve õlüleri dirilterek dola§t:J.. O'nun
can çeki§mesine, sad1k Havarilerinin ahmakl1gma ve dõnegin
[tskariyot'un] ihanetine §ahit olan bahçe bu bõlgedeydi. Kainat:J.n
harikas1, virane dünyanm yegane umudu olan Haç bu tepelerden
birinin üzerine dikildi. Bu bõlge say1S1z §ehidin kamyla zenginle§­
tirilmi§tir. Buras1, Kurtanc1 1sa'nm §erefli bedeni biçiminde diril­
tilecek olan say1S1z bedenin deposudur. Buras1, gõkteki nurlann
bo§ald1g1, yeryüzünün dõrt bir kõ§esini aydmlatacak, Mesih'in
seçilmesindeki bütün zaferlere rehberlik edecek bir noktad1r.
Gerçi tüm bu dini cemaatlerin uyandmlmas1, merakl1 sorgu­
lamalann harekete geçirilmesi ve hayal gücüne ilham verilmesi
ihtimal dahilindedir. Fakat yine de takva sahibi kimsenin kalbinde,
bu topraklarda ya§ayan halkm vaziyeti ve karakteri gõz õnünde
tutulmak suretiyle çok daha derinden etkiler olu§turulacakt:J.r.

2. Judea'da birkaç sm1f insan ya§amaktad1r. Bunlardan ba§ta


gelenleri Müslümanlar ve Yahudiler; ilaveten Katolik,
Rum, Ermeni ve Süryani H1ristiyanlard1r.

Su an ülkenin efendileri olan, zenginliklerin en fazlasm1 elinde


bulunduran ve siyasi meselelerin yegane idarecisi Müslümanlar,
sizlerin de çok iyi bildigi gibi, VII. yüzydm ba§lannda Arabistan'da
ortaya ç1km1§ düzenbaz bir taklitçinin takipçileridirler. Onlann
dini ba§lang1çta kthçla yaydmt§t:J.r; §imdi de yine kthçla savunul­
maktad1r. Zulüm ve kan, Müslümanhgm en õnde gelen õzellikleri

di. Rabbin mele@ aniden onlann yanmda belirdi ve Rabbin izzeti çevrelerini
aydmlattJ.. Çobanlar çok korktular. Melek onlara 'korkmaym' dedi, 'i§te size
tüm halkm ya§ayaca�1 büyük bir sevinci müjdeliyoruml Bugün Davud'un §eh­
rinde sizin için bir Kurtanc1, Rab Mesih do�du. Size h;aret §U olsun: Yemlikte
yatan, kunda�a sardm1§ bir bebek bulacaksm1z. ' O anda melegin yanmda
gõklerden bir melek ordusu belirdi. Hep birlikte Tann'yi yücelterek §Õyle
diyorlard1: 'Gõklerdeki Tannmiza izzet ve yeryüzünde razi oldu�n adamlara
selamet! ' Melekler yanlanndan aynhp gõ�e gidince çobanlar birbirlerine,
'haydi do� Beytüllahim'e gidelim de Rabbin bize bildirdiw bu olayi gõrelim'
dediler." [ç. n.]
68 "M1SYONERL1K G1R1S1M1N1N 1LG1NÇ TARIASI"

arasmdadir. Müslüman dindarhg1 ziyadesiyle oruçlara, abdestlere


ve Mekke 'de haccetrneye; kâfirlere ve sapkmlara zulmetrneye
dayamr. Müslümanlar Musa ve Ísa'nm hak peygamber olduk­
larma; 1sa'mn, Muhammed'in dt§mdaki en büyük peygamber
olduguna inamrlar. Tevrat'm ilk be§ kitab1 (Pentateuch), Mezmurlar,
Peygamberler ve Ínciller Tann'dan gelen vahiylerdir. Ancak Ya­
hudiler ve Htristiyanlar tarafmdan çok fazia tahrif edilmi§lerdir.
Dolay1s1yla az bir degeri hak etrnektedirler. Tann'nm birligini,
ruhun õlümsüzlügünü ve ahirette mükafat ve cezalar oldugunu
iddia ederler. Sistemlerinde hakikatlerin çogunu gerçekten de
banndirmaktad1rlar. Ancak as1rlann gelenekleriyle tesis edilmi§
teamüller, hükümetlerinin despotik dogas1, inançlarmm onde ge­
len maddeleri ve dinlerinin ruhu ve mutlak dehas1; Htristiyanhgm
etkisinin içeri s1zmasma kar§t Müslümanlara kalkan olmaktad1r.
Onlara kar§t manevi fetihler elde etmek, Hiristiyan kilisesinin en
güçlü çabalanm talep edecektir. Íncil'in onlar arasmda hüküm
sürmesine izin veriniz, hata ve günahm en muhkem kalelerinden
baztlan almacakttr.
Kudüs ve civannda §U an hattn sayihr bir Yahudi nüfus bulun­
maktad1r. Her ne kadar bu insanlann hepsi 1sttrap çekiyor olsalar
da; hepsi oraya buraya dagtlmt§ hâlde bulunsalar da hâlâ farkh
insanlar olmay1 ve eski dillerini, geleneklerini ve dinlerini mu­
hafaza etrneyi sürdürüyorlar. Ancak dinleri Davud'un, Daniel'm
ve Nehemya'nm takvalanyla izhar edilmiyor, bilakis Efendimiz
1sa'y1 reddeden ve çarm1ha geren Yahudilerin imans1zhklan ve
tepeden bakt§lan ile tecelli ediyor. Eskiden ikamet ettikleri Judea,
Yahudiler için her daim bir toplanma noktas1, nüfuzun ve bilginin
merkezi olagelmi§tir.
Roma'ya bagh Katolikler Judea'nm her yerine ufak gruplar
hâlinde dagtlmt§lard1r. Kudüs'te, Beytüllahim'de ve diger çe§itli
yerlerde kiliseleri, manasttrlan ve papazlan bulunmakta, dinlerinin
icaplanm yerine getirmektedirler.
Lakin Htristiyan adm1 ta§tmalanna ve Kitab-1 Mukaddes'te
beyan edilen ba§hca konulara inanmalanna ragmen; Kurtanc1m1z
OSMANU'DA 1K1 AMER1KALI MlSYONER 69

lsa'nm ilahhgm1 ve günahlan camyla õdemesi doktrinini, aynca


Hiristiyanhgm pek çok temei doktrinini kabul etmelerine ragmen
yine de lncil'in asil ruhundan son derece bihaberdirler; kutsal
metinlerden neredeyse büsbütün mahrumdurlar. Gerçek Hiristi­
yanhktan ellerinde muhafaza ettikleri §eye kendilerinin pek çok
icad1m eklemi§lerdir. Onlann baki§ aç1sma gõre Papa yücedir ve
yamlmazdir. Günahlan affetme ve kurul õncesinde ruhsat verme
yetkisine sahiptir. Onlann baki§ aç1sma gõre, insanlar kendilerinin
kabulü ve kurtulu§u* için gerekli oldugu üzere sadece iyi i§ler ifa
etmeye degil, aym zamanda fuzuli i§leri yaparak da bir haznede,
ba§kalannm iyiligi için verebilecekleri fazileti biriktirmeye mukte­
dir olabilirler. Dini vazifeleri esas itibanyla debdebeli, anlams1z 1
lncil di§l seremonilerden ibarettir.
Süryani Hiristiyanlar güya Papa'nm yetki alanmdad1rlar. Bu­
nunla birlikte onun yetkisine çok az hürmet gõsterdikleri, Hiris­
tiyanhgm sahih doktrinlerine ve onlan yaymaya Katoliklerden
çok daha fazia egilimli olduklan sõylenmektedir.
Rumlar, seremonilerinin sayis1 ve anlams1zhg1 bakimmdan
Katoliklere epeyce benzemektedirler. Fakat doktrinlerinde lncil
hakikatinin basitliginden ne surette olursa olsun çok da fazia
aynlmamaktad1rlar. Papanm yamlmazhgm1 1 endüljans1, muafiyeti
ve Araf'1 kesinlikle kabul etmezler.
Ermeniler isimlerini ya§ad1klan bõlgeden almaktad1rlar. Rum­
lardan çok az farklan vard1r.
Bütün bu mezhepler her ne kadar kendilerini Hiristiyan olarak
adland1rsalar da kutsal metinlerin neredeyse hepsinden mahrum­
durlar ve gerçek Hiristiyanhgm acmacak derecede cahilidirler. Bu
mezhepler büyük ihtimalle bütün ülkenin yandan fazia nüfusu­
nu ele geçirrni§ durumdad1r. Bu kara cahil karde§lerine lnciller
ve papazlar temin etmek üzere baz1 yükümlülükler altmda son
derece ayncahkl1 olan merci, kiliseler degil de nedir?
Yõre sakinlerinin tamarm tek tannya ve Eski Ahit'te kayde­
dilmi§ olan belli ba§h konulara inanmaktad1r. Burada ne ta§tan ne
70 "MlSYONERLlK GlRl�lMlNlN lLGlNÇ TARLASI"

de ah§aptan yapdmt§ hiçbir tann heykeli yoktur; ne Juggemaut


ne de Grand Lama için tapmaklar; ne õlü yaktlan odun y1gmlan
ne de insan kurbanlann kamyla boyanmt§ kurban ta§lan vardir.
Yogun ve neredeyse zifiri karanhgm içinden ç1kan c1hz yahmh
bir t§1g1 her yerde gõrürsünüz.
Bu yõrenin hiçbir sakini Hindistan'daki Hindular ve Afri­
ka'daki Hottentotslar gibi kattks1z bir aptalhga ve bõylesi bir
kõr cahillige gõmülmü§ degildir. Burada zeka, giri§im ve bir de­
receye kadar edebiyat ve bilim sõz konusudur. Pek çok sm1ftan
insan, yeryüzünde ya§ayan en ilgi çekici insanlar arasmdad1rlar.
Dua etmeye ve 1sa'ya adanmt§ karakterin, nüfuzun, bilginin ve
kabiliyetin gücünü gõrmeyi arzu edenlerin hepsinin dikkatine
degerdirler.

3. Bu topraklarda sade H1ristiyanhgm canlandmlmasmdan,


Kiliseye õnemli avantajlar saglanmas1 beklenebilir.

Mevcut ticari ili§kiler, mesela orayi her yana t§tk salan bir t§m
yayma noktas1 yapacakttr. Akdeniz bõlgesinde devam etmekte
olan denizcilik, õzellikle tüm Kuzey A&ika yoluyla yurtdt§ma
1ncil gõnderme &rsatt saglayacakttr. Gidecegimiz topraklarla Tür­
kiye, M1S1r, Arabistan, 1ran ve hatta Hindistan ve Çin arasmda
kervanlarla genͧ bir ticaret sürdürülmektedir. Bu kervanlarm
tüccarlanm zeki ve co§kulu bir H1ristiyan hâline getirin, H1risti­
yanhk bilgisini dünyanm dõrt bucagma yayacaklard1r. Onlardan
biri olan ve birkaç seneden beri kutsal metinlerle tam§ hâle gelen
Mr. Kako, Judea'dan Çin'e seyahat ederken onlann dag1ttlmas1yla
me§gul oldu.
Ticaretleriyle olduklan kadar dinleriyle de bu insanlar hemen
hemen bütün dünya ile baglantt hâlindeler. Judea'daki Müslüman­
lann H1ristiyanhg1 kabul etmelerini saglayin, o insanlar civardaki
bütün Müslüman ülkelerde ba§tan ba§a müthi§ bir kolayhkla onu
yayacaklard1r. Judea'daki Yahudilerin 1sa Mesih'i benimsemesini
saglayin, onlar da her yõredeki karde§lerine kolayhkla ve etkin bir
OSMANLl'DA tKl AMER1KALI MtSYONER 71

§ekilde, "Musa'nm Kanun'da, peygamberlerin de yazilannda bul­


duklan ki§iyi [Hz. 1sa]" tamtacaklard1r. [Yuhanna, 1145] Judea'daki
Katoliklere lncil'in basitligini õgretin, onlar Kutsal Kabir Kilisesi'ni
ziyarete giden hacdara faydas1z ve temelsiz gelenekleri tekrarla­
yip durmak yerine Kurtanc1 1sa'nm dokunakl1 õlüm hikâyesini
anlatacak, komployu ve onun etkisini aç1klayacaklard1r. Hacdan
kutsal emanetlerle yüklü ve hurafelerle dolu olarak degil, bilakis
nedametten eriyip tükenmi§ olarak, §Ükür ve itaatten co§mU§
vaziyette geri gõndereceklerdir. Rum ve Ermeni Hiristiyanlar,
b1rakm1z, §U an gerçek dinden ellerinde bulundurduklan §eyle­
re (mesela doktrinlere ve iç âlemlerine) ilavelerde bulunsunlar;
ümit edebiliriz ki onlar Kitab-1 Mukaddes'i okuyarak ve lncil'i
dinleyerek mesaj1 alacaklard1r. Onlarm giri§imci vas1flanndan
yola ç1karak içlerinden bazdannm mükemmel misyonerler olarak
donatilmalanm ve bütün Bati Asya'da bilginin ve takvamn uyam§l
için etkili õnlemlerle me§gul olmalanm bekleyebiliriz.
Üstelik bu insanlar, aralarmdaki mevcut diller sayesinde çok
geni§ kapsamh baglantilan idame ettirmektedirler. Mesela, Müs­
lümanlann kutsal dili olan ve milyonlann ortak dili Arapça; geni§
bir alana yayilm1§ birkaç milyon sõzde Hiristiyan'm* konu§tugu
Rumca ve Ermenice; yirmi milyon ki§inin dili olan Türkçe ve
dagdd1klan yerlerde Yahudilere eri§im saglayabilecek lbranice.
Yakm bir gelecekte bu insanlar arasmda dinin ve hakikatin ye­
niden canlanmasmdan kaynaklanacak etkileri kim kestirebilir ki?
Aynca Kutsal Topraklarda misyonerlik faaliyetlerinin sür­
dürülmesinin, en azmdan kismen, kutsal metinlerin anlammm
durula§tinlmasma da yardimc1 olacag1 ümit edilebilir. Çünkü Tann
insanlara son derece düz ve anla§1hr bir dille hitap etmi§ olsa bile
ve hiç kimse nesnel konularda hata yapmasa da; tasvirler, mesel­
ler ve kutsal metinlerin kehanet dili bir güzellige, zenginlige ve
mukavemete sahiptir. Bunlar da yalmzca "kitaplann kitab1 lncil'in
gõklerden yere indirildigi" o topraklann dogal manzarasma ve
geleneklerine a§ina olan biri tarafmdan gõrülebilir. Gerçi bu türün
onemli hiçbir faydas1 hemencecik fark edilmeyecektir, ama yine
72 "MlSYONERLlK G1Rl�1M1NlN lLGlNÇ TARIASI"

de bu beklenti yüksek seviyede cevapland1�nda muhtemelen


zamam gelecektir.

4. Bu yolda pek çok zorluk yatmaktad1r.

Maliyetini hesaplamadan ne bir plan kurulur ne de bir ça­


h§ma yürütülür. Ülkenin hükümeti gaddar; tebealarmdan bütün
sm1flann hayatlan, hürriyetleri ve mal mülkleri padi§ahm ya da
temsilcilerinin emrine amadedir. Ülkeyi e§kiyalar ve soyguncu
çeteleri sarm1§ vaziyettedir. Ülkedeki dinlerin hepsi a§m on­
yargmm ve bagnazhgm en koyu tonunun simgesi hâline gelmi§
durumdad1r. Siyasi ozgürlügün ilkeleri ve vicdani haklar anla§1hr
degildir. Ülkede kullamlan diller say1S1zd1r ve Íncil'i bütün kesim­
lere sunmak için bu dillerin hepsinin ogrenilmesi laz1md1r. Ne
de bu misyonun aralannda ba§latdacag1 insanlar, Protestan mil­
letlerin karakterini, daha cahil kabilelerin medeni insanlara kar§l
hissettikleri sayg1 e§liginde tasavvur etmezler. ÇOldeki vah§iler
ve Pasifik adalanndaki yerliler medeni dünya ile temasa geçmek
suretiyle, H1ristiyan milletlerin en azmdan pek çok konuda kendi­
lerinden üstün ve onlara ogretmede i§lerinin ehli olduklarma dair
bir izlenim alddar. Bati Asya'da muhtemelen bu boyle degil. Belki
sayg1dan ziyade bir a§agdama, kendilerini üstün gardüklerinden
dolayi kibirle bakan bir anlay1§ beklenmelidir.

5. tlahi takdirin pek çok ͧareti lehimizedir.

Müslümanlar H1ristiyanhga kar§l s1kica korunsalar da baz1


olumlu tezahürler onlar arasmda bile sõz konusudur. Íran §ah1,
misyoner Henry Martyn tarafmdan tercüme edilmi§ olan Yeni
Ahit'i goklere ç1kararak takdirlerini ifade etti. �ah aynca Ísa ve
dini hakkmda kinayarak konu§anlann cezaya çarptmlmasma
vesile oldu. Íran' da kraliyet otoritesi altinda gerçekle§tirilen geni§
katihmh bir §Ura tarafmdan Ísa'ya tolerans gõsterilmesi ve kinan­
mamas1 kararla§t1nld1. iran'da on-on iki sene evvel Müslüman-
OSMANLI'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 73

hg1 aç1kça terk etmi§ olan yakla§lk 80.000 ki§i bulunmaktadir.


Bunlann 1sa hakkinda çok olumlu konu§tuklan ve lncillere sayg1
gõsterdikleri sõylenmektedir. Pek çok §ey Yahudilerin H1risti­
yanhga h1zla giri§lerine i§aret etmektedir. Bunu sonuçland1rmak
maksad1yla cemiyetler kuruldu, Yeni Ahit lbraniceye çevrildi ve
dag1tdd1.
Yahudi çocuklan için Hiristiyan okullan açdd1, onlarla ilgi­
li bilgi toplamak maksad1yla yurt d1§ma temsilciler gõnderildi.
Avrupa'da, õzellikle Polonya'daki Yahudiler arasmda bir sorgula­
ma ruhu harekete geçmektedir. Bu büyük õlçüde Mr. Pinkerton ile
Mr. Way'in ve H1ristiyan olmu§ Haham Solomon'un seyahatleri
sayesinde gerçekle§tirildi. Geçtigimiz birkaç sene zarfmda Ak­
deniz bõlgesindeki pek çok Yahudi Hiristiyanhga girdi. lzmirli
bir Yahudi geçen yd bir Yeni Ahit nüshas1 ald1 ve §evkle onu
õgrenmekle me§gul oldu. Amac1 lncil'in yanh§ oldugunu ispat­
lamak olabilirdi; lakin i§in gerçegi, bir Yahudinin Íncil almay1 ve
õgrenmeyi istemesinin cesaret verici oldugudur.
Judea'daki Rumlann bagh bulundugu Rum Kilisesi'nde genel
bir reforro ve tekamül aç1kça hüküm sürmektedir. Dini ve edebi
bilgi artmaktad1r. Çok uzun zaman õnce buralardan aynlm1§ olan
nur, eminiz geri dõnmek üzere .
O topraklarda kutsal metinlerin dag1tim1 için muazzam çaba­
lar sarf edilmektedir. Zaten Malta' da ve Ízmir'de birer Íncil cemi­
yeti bulunmaktadir. Bunlarm hatin say1hr etkileri sõz konusudur
ve çok daha fazlas1 da muhtemeldir. British and Foreign Bible Society
(BFBS, Íngiltere ve Yabanc1 Ülkelere Íncil Cemiyeti) o bõlge için
degi§ik dillerde yazdrm§ pek çok Kitab-1 Mukaddes gõnderdi. Bun­
lar orada yürürlüktedir. Birkaç sene õnce 1stanbul'dan bir elçilik
papaz1 Ízmir, Efes, Bergama, Akhisar, Salihli, Ala§ehir ve Denizli'yi
ziyaret etti ve her bir yere kutsal metinlerden birer nüsha b1rakti.
Malta' da Katolik Rum iken Protestan olan Dr. Naudi, sekiz veya
on yd evvel Lübnan Dag1'ndaki Ba§piskopos Paleologus'a bir kutu
dolusu Kitab-1 Mukaddes gõndermi§ti. O da onlan kendi bõlgesi
dahilindeki papazlara dag1tm1§tl. Yazd1g1 te§ekkür mektubunda,
74 "MíSYONERilK G1R1�1M1N1N 1LG1NÇ TARLASI"

papazlann onlan müthi§ bir ilgiyle cemaatlerine okuduklanm


belirtmi§ti. Geçen sene Rev. * Mr. [Christopher] Burckhardt birkaç
koli Kitab-1 Mukaddesle Malta'dan aynlmi§, Judea üzerinden yol
alarak Kudüs'ü ziyaret etmi§ti. Oradakilere kutsal metinleri da­
g1ttl ve onlar hakkmda s1k s1k serbestçe sohbetler etti. Bir salgm
hastahga yakaland1gmda gezisini tamamlamaya ramak kalm1§tl.
Suriye'nin Halep §ehri yakmlannda õldü.
Ermenice Kitab-1 Mukaddes'in büyük nüshalan Rusya'da
ve Hindistan'da §U an basilmaktad1r. Paris'teki Protestan lncil
Cemiyeti geçenlerde BFBS'nin yard1m1 ve himayesinde, Baron
de Sacy'nin ve Prof. Keiffer'in nezaretinde Türkçe Ahit'in büyük
bir nüshasm1 bastl. Cemiyet sekreteri bunu krala tefsir etti. Daha
§imdiden bu baskidan birkaç bin nüsha da dag1tima gõnderildi.
Kitab-1 Mukaddes'in tamam1 aym yerde çok kisa bir süre sonra
basilacak ve Türkiye 'ye gõnderilecek. Karde§lerim, as1rlard1r
biteviye sava§ hâlinde olan Fransa ve lngiltere 'de §imdi ban§l
gõrmek; lncil cemiyetlerinin, hayat kelam1 lncil'in yayilmas1 için
samimiyetle i§birligi yapmalan ne kadar ilginç. Kâfirligin yayilmas1
için haddinden fazia çah§ml§ olan Fransa'nm §imdi enerjilerini
lncil dag1tlm1 için harekete geçirdigini gõrmek ne kadar ilginç.
Geçen sene bir ara Kudüs'teki Süryani ba§piskoposu, kutsal
metin bas1mm1 ve dag1tim araçlanm temin maksad1yla Lübnan
Dag1'ndaki ikametgahmdan aynld1. llk õnce Roma'yi ziyaret etti.
lnanc1 propaganda için kurulmu§ olan kolejden yard1m almak
yõnündeydi. Burada hayal kinkl1g1 ya§adi. Ardmdan Paris'teki
Katoliklere müracaat etti. Burada bir daha hayal kinkl1gma ug­
rad1. Sonra lngiltere'yi ziyaret etti. Burada arad1g1 yardim1 buldu.
Kendisi için birkaç yüz pound topland1. Oradaki bir Amerikah
beyefendi bir matbaa makinesi hediye etti. lngiltere 'den aynl­
d1ktan sonra tekrar Paris'e gitti. Yoklugu esnasmda onun adma
herkesin ilgisi bu meseleye çekilmi§ ve õzel bir bagx§tan 400 Lira,
kraldan da takriben bu kadar miktar ahnm1§tl. Mayis aymda i§ini
devam ettirmek amac1yla ülkesine geri dõnmek için Paris'ten ay­
nlmak üzereydi. Bu gibi §eyler, Tann'mn müspet i§aretlerinden
OSMANLI'DA 1Kl AMER1KALI MlSYONER 75

bazdand1r ve bizi, henüz orada hiçbir misyon kurulmarm§ olsa


da, bu çah§marun apaç1k ba§an ihtimalleriyle ba§lat:J.labilecegine
inanmaya yõneltmektedir.

6. Su an Amerikan kiliselerine, onlarm onay1, himayeleri


ve dualan için aç1kça teklifte bulunulmaktad1r. Bu teklif
American Board of Commissioners for Foreign Missions* ta­
rafmdan yapdm1§t1r. Te§kilabn §U an pek çok istasyonu, *
pek çok misyoneri olmasma ve himayesinde pek çok okul
bulunmasma ragmen yine de kamuoyunun cõmertligi ve
Tann'nm tebessümü, onlan, baki§ açdanm geni§letmek,
yeni tarlalar seçmek ve daha fazia adam istihdam etmek
hususlannda cesaretlendirmektedir.

Plan, ba§lang1çta gemiye binecek iki ki§inin kisa bir süreligine


lzmir'de ikamet etmesi §eklindedir. Ardmdan Tann yolu açabilir
ve çok geçmeden ellerini güçlendirmeye ba§kalan da gelir umudu­
nu ta§1yarak ülkeyi ke§fe ç1kmaland1r. Tann izin verirse bu bõlge
tefti§ edilecektir. Ardmdan Kitab-1 Mukaddes'in dag1nrm, lncil
vaaz1 ve Hiristiyan okullannm kurulmas1 gelecektir. Bu giri§im
kiliselere, onlarm resmi iznini almak maksad1yla intikal etmi§­
tir. Birakin korkak ki§i "yolda bir aslan var, meydanlarda aslan
dola§1yor" [Süleyman 'tn Meselleri, 26/ 1 3] desin. Kâfir de "O'nun
vadedilen zuhuru nerededir?" [//. Petrus, 3/4] diye sorsun. Birakimz
cimriler bütün itirazlanm bir araya toplasm. Fakat lsa dostlan,
O'nun Haç1m tefekkür ederek hayirseverliklerinin nasd õlçülece­
gini; "Tann'nm eskiden onlar için neler yapt1g1ru" [Sayilar, 23/23]
hat:J.rlayarak gelecek beklentilerinin nasd düzene sokulacag1ru
õgrendiler. Babalanm1zm ve karde§lerimizin bizim hedefimizi
tasvip etmedikleri dõnemlerde bizim bu faaliyete çagrdmam1§
oldugumuza seviniyoruz. Bu bize, Kurtanc1 lsa'nm dostlannm
huzuruna bu meseleyi sunmak ve aynca §Unlan sõylemek için
bir gõnül tatmini vermektedir: "Sizler burada Efendimiz lsa'nm
üzüm bag1m ekip biçmeye devam ederken, §ayet mümkün olursa
76 "MlSYONERLlK GlR1SlMlN1N lLGlNÇ TARLASI"

bizler O'nun bir asma dahm, ilk büyüdügü topraklara dikmeye


gidecegiz. Bizler sizin çah§malanmzdan memnun olmakla ve
sizin tecrübelerinize sempatiyle yakla§makla birlikte, sizin bizim
karanm1z1 onaylayacak olmamza; bizimle birlikte aglayacak,
birlikte gülecek olmamza inanmak bizi mutlu ediyor."
Aynca himaye için de, sõz gelimi, kutsal metinlerin dag1tilma­
s1 noktasmda vas1talar temin edilsin, okullar kurulsun ve misyoner
say1s1 artinlsm diye nakdi yard1m hususu da teklif edilmektedir.
Yine, onlann dualan için de bir hedef sunulmaktad1r. Kim
bu te§ebbüs için yeterlidir? Gençligimizi, tecrübesizligimizi,
arta kalan günahlanm1z1 ve kusurlanm1z1, õnümüzdeki i§lere ve
ayartmalara gõgüs germede kifayetsiz kah§lanm1z1 hatirlarken;
H1ristiyanlann, gizlide sakl1da Babalarmm tahtina kolayca bir
giri§ bulduklarmda; aile içerisinde, toplu hissiyatin bütün i§ti­
yak1 ibadetlere adand1gmda; dua halkasmda, birbirine benzer
zihinler kutsal komünyonun ve samimi §efaat duasmm içinde
erimi§ vaziyetteyken; umumi dua toplant1smda bir tütsü bulutu
gõge yükselirken ve büyük bir cemaatte Sebt günü dualan arz
edilirken bizim için dua etmelerini arzulanz. Onlarm duasm1
õzellikle istedigimiz §ey, bizim sad1k bir ruhla dolabilmemizdir.
Kiliselere sunulan bu hedef bo§a gitmi§ degildir. Zaten din
adamlan ve Hristiyanlar, bu faaliyeti onaylad1klanna dair en somut
delilleri gõstermi§lerdir. Bu deliller ki, kalplerimizi ziyadesiyle
sevince bogmu§ ve cesaretlendirmi§lerdir. Bu onaylamanm belir­
tileri arasmda, vakur ve etkileyici bir günü en hassas duyarhhkla
uzun süre hatirlayacag1z: Ruhlanm1z çetin i§lerimizden õtürü
mahvolmaktayken, Rev. Mr. Huntington -ki geçenlerde vaaz
kürsüsünden ebedi istirahatgâhma yükseldi- bize merhametli
ve papazhga yara§tr dostluk elini uzattl; bu i§i onaylad1gma dair
mü§fikane teminatlanyla ve yard1mlanyla kalplerimizi gayrete
getirdi. Hâlihaz1rda tecrübe ettigimiz §ey tarafmdan istikbalde,
hatta birkaç yd geçmeden saglanacak himayeyle ilgili tahminde
bulunacak olursak, bu ilginç tarlada Amerikan çabalanyla ve
Amerikan hay1rlanyla pek çok incil'in dag1tild1gm1, pek çok okulun
OSMANLI'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 77

kuruldugunu ve pek çok misyonerin istihdam edildigini gõrmeyi


ümit edebiliriz. Hiç §Üphemiz yok ki, çogu ki§i Tann'nm lütfu
için, bu giri§im hakkmda ciddi yakan§larla zaten me§gul olmak­
tadir. Bu onaylama i§aretleri, bu hayirlar ve bu dualar; yapmaya
çagnld1g1m1z fedakârhg1 azaltmak, engebeli yolu biz gitmeden
õnce düzle§tirmek ve çah§mam1zda bizi zinde tutmak için çok
§ey yapmaktadir.
Fakat her ne kadar capcanh umutlar bizleri §enlendiriyor olsa
da, yine de ba§1m1za gelecek §eyleri bilmeden gidiyoruz.
Suyu boi bir mezara gõmülüp gõmülmeyecegimiz; hastahgm
bizi vaktinden evvel mezara gõtürüp gõtürmeyecegi; hükümetin
�üphesinin veya sahte dinin [Íslamiyet] bagnazhgmm kap1y1 yü­
zümüze kapatlp kapatmayacag1; õnümüzde büyük ve istenilen
sonucu veren, aynca Rabbin sõzünün serbestçe içeri süzüldügü
ve tlpk1 sizinle beraberken oldugu gibi õvüldügü bir kapmm aç1-
hp açdmayacag1; uzun bir õmrü çah§arak harcay1p da, sadece
ekilmi§ bir tohuma, huna mukabil ondan hasad1 ba§ka insanlarm
kald1racaklan tohuma sahip olarak gõçüp gõçmeyecegimiz; ha­
kikatin hüküm sürdügünü gõrerek, ilaveten yanh§lardan dõnen
yeni Hiristiyanlarm -ki onlar õlüm dõ§egimizi rahatlatacak ve
mezanm1zm ba§mda gõzya§lan dõkecek kimselerdir- etra&m1z1
çepeçevre sarm1§ olarak õlüp õlmeyecegimiz; i§te bütün bu hu­
suslara insanm bilgeligi degil; bizi çag1ran 1 bizim de ona ne§eyle
itaat ettigimiz, gelecege kendisiyle güven duydugumuz Tann'nm
bilgeligi karar verecektir.
Tann'nm takdiri tara&ndan, çocuklugumuzun hat1ra sahnele­
rinden aynlmaya ve bu kutsanml§ ülkeyi, yani sivil ve dini aynca­
hklanyla gõk kubbe altindaki diger herhangi bir ülkenin õtesinde
olan, oradakilere benzeyen ayncahklann ve dostlann ba§ka bir
memlekette bulunmad1g1 ülkeyi [Amerika'y1] terk etmeye çagnl­
d1g1m1zda ve eger bu çagnnm dili büsbütün yanh§ anla§ilmazsa,
vakit gelmi§ demektir. Lakin Türkler ve Yahudiler arasmda kurulan
bir H1ristiyan misyonunda gõrevli ki§i elbette belirsizliklerle ve
zorluklarla kar§da§acaktlr. Eger herhangi bir durum, saghkl1 zihni,
78 "M1SYONERL1K GlR1SlM1N1N lLGlNÇ TARLASI"

b.pki yakin bir õlümün etkilemesi gibi etkileyebiliyorsa, nitekim


zihin belki de, daha evvel hiç tanmmad1gm1z ve hiç gõrmediginiz
bütün insanlar için õmür boyu aynlma ihtimaliyle de etkilenir.
Bu beklenti ise ebediyeti yakina getirir. Bu beklenti, sonsuz bir
toplantJ., yani ebedi aynlmanm bir ba§lang1c1 olacak olan toplantJ.
hakkindaki co§kuyu harekete geçirmektedir. Bu aynlma anmda,
nasihat sõzüne tahammül ediniz. [lbranilere Mektup, 1 3122]
Ey H1ristiyan karde§ler! Duada ya§aym1z. Haç1 yükleniniz.
lçinizi ferah tutunuz. Kendi uhdenizdeki ve etrafimzdaki ruhlara
sad1k olunuz. Fazlas1yla maneviyat dolu, samimi ve mübarek
olunuz. lnayette büyüyünüz [/. Petrus, 3/1 8), yararhhkta ve Hiris­
tiyanhk hazz1yla geli§iniz. Bu yolda mesut bir õlüm için ümitvar
olunuz. Benim sad1k dostlanm, manevi menfaatlerinizle õzenle
me§gul olmamz te§vik edilmektedir. Gençlik ate§inizden mülhem
pml pml ümitlerinizin, Kurtanc1 Isa sevgisi ugruna hiçbir yere
b1rakmayacak §ekilde gõgüslerinizi sahiplenmesine izin vermeyi­
niz. Zaman ve õvünülebilecek her §ey bir rüyadan ba§ka bir §ey
degildir. tlginizi ve muhabbetlerinizi talep eden realiteler ahiret­
tedirler. Umutlanmz1 ve gayretlerinizi bu realitelere yõneltiniz.
Ey lncil'le a§inahk kesp etmeksizin ileri ya§ma kadar ya§am1§
ki§i, beni hiç duyuyor musun? Sayg1deger dostlar, kum saatin­
deki kumlar tükenirken ve hatta on birinci saat h1zla geçerken, 4

4
Yazar lncil'de geçen §U mesele atlfta bulunmaktadir: "Gõklerin kralhgi, ba­
gmda çah§acak i§çiler tutmak için sabah erkenden yola ç1kan bir toprak
sahibine benzer. Adam i§çilerle günlügü bir dinara anla§lp onlan bagma
gõnderdi. Sonra günün üçüncü saatine dogru yeniden ç1ktl ve çar§1da bo§
duran ba§ka adamlar gõrdü. ' Siz de baga gidin, hakkmiz neyse verecegim. '
dedi. Onlar d a gitti. Sonra, günün aitlnc1 v e dokuzuncu saati sulannda da
çoop aym §eyi yaptl. Son olarak, günün on birinci saatinde ç1ktl ve orada
duran ba§kalanm gõrdü. 'Neden bütün gün burada bo§ duruyorsunuz?' diye
sordu. Onlar da, 'Çünkü kimse bize i§ verrnedi. ' dediler. O zaman, ' Siz de
baga gidin. ' dedi. Ak§am olunca, bagin sahibi kâhyasma 'ͧçileri çag1r ve
sonuncudan birinciye dogru ücretlerini õde .' dedi. Günün on birinci saatin­
de i§e ba§layanlar gelince, her biri birer dinar ald1. ͧe ilk ba§layanlara sira
gelince daha fazia ücret alacaklanm sanddar, fakat onlara da ki§i ba§I birer
dinar õdendi. Bu ücreti almca, toprak sahibine sõylenmeye ba§laddar. 'Bu
son gelenler bir saat çah§tl, fakat sen gün boyu güne§in alnmda çah§an biz-
OSMANLI'DA 1K1 AMER1KALI MlSYONER 79

âm yakalamak ve kurtulu§u saglama almak adma bu anm ciddi


õngõrüleriyle sizlere istirhamda bulunmama müsaade ediniz:
"Rab sizi mübarek kilsm ve korusun; Rab size yüzünün 1§1g1m
gõstersin ve size lütfetsin; Rab sizin yüzünüze baksm ve size
selamet versin." Amin [Saytlar, 24-26]

lerle onlan bir tuttun! ' diyorlard1. Adam onlardan birine §ôyle kar§ihk verdi:
'Arkada§, ben sana haks1zhk etmiyorum. Sen benimle bir dinara anla§madm
m1? ôyleyse hakkm1 ai ve git. Ben en son gelen bu adama da sana verdi�im
ücreti vermek istiyorum. Kendi paramla istedi�imi yapmaya hakkim yok
mu? Yoksa ben iyi oldu�m için mi senin gõzünü hrrs bürüdü?' l§te bõylece,
sonuncular birinci, birinciler de sonuncu olacak." (Matta, 2016) [ç. n.]
AMERICAN BOARD 'UN TAL1MATLARI

American Board of Commissioners for Foreign Missions'm


Karar Komitesi'nden, Filistin'e gitmeleri planlanan
Rev. Levi Parsons ve Rev. Pliny Fisk'e verilen talimatlard1r.
Boston Old South Kilisesi'nde
31 Ekim 1 8 1 9 Sebt günü ak§am1 teblig edilmi§tir.

Sevgili Karde§ler,

Kutsal Sion Tepesi'nin üzerinde saltanat süren Tann'mn


kayda geçirilmi§ talimatlanna ve nzasma uygun olarak bizler
eminiz ki, sizler, duayla ve ihtiyarlar heyetinin ellerini koyma­
s1yla 1 O 'nun 1ncil'deki hizmetine kendinizi ciddiyetle adamt§
bulunmaktas1mz. Ortakhk için uzatdan sag eli tutmu§ olarak, 2 bir
zamanlar õvülmü§ olan topraklarda §U ân karanhklar içerisinde
birbiriyle iç içe geçmi§ vaziyette oturan insanlara gideceksiniz.
O topraklar ki, dünyanm l§tg1 ilk orada parlad1 ve §ifah panltt-

1
Burada Timoteosa 1. Mektup, 4/1 4'e bir gõnderme sõz konusudur: "Peygam­
berlik sõzüne gõre ve ihtiyarlar heyetinin el koymalan ile sana verilmi§ olan
mevhibeyi ihmal etme." [ç. n.]
2
Bu ifadeyle Galatyal1lara Mektup, 219' da geçen bir uygulama hat1.rlat1.lmaktad1r:
"Toplulu�n direkleri sayilan Yakub, Kefas ve Yuhanna bana bagi§lanan lütfu
sezdikleri zaman, ortakl1gim1zm i§areti olarak bana ve Bamaba'ya sag ellerini
uzattdar. Diger uluslara bizlerin, Yahudilere ise kendilerinin gitmesini uygun
gõrdüler." [ç. n.]
OSMANLl'DA IK1 AMERIK.ALI M1SYONER 81

lanyla milletleri oradan takdis etti. Her Hiristiyan misyonuna


temei te§kil eden mükemmel ilkeler ve kurallar, din adamhgma
atanma tõreninizde s1ras1yla size bildirilen Sorumluluklar' da ve
yakm geçmi§te çok uzak adalara gõnderilen sevgili karde§leriniz
õteki misyonerlere de sizin huzurunuzda iletilen Talimatlar'da
zihinlerinize telkin edildi ve a§dand1. Bu ilke ve kurallar sizin
ellerinizde ve eminiz aynca yüreklerinizde olacaklar; hatta kutsal
bir §ekilde onlara, gideceginiz misyon için verilen talimatlann
ba§ta gelen ve esas kxsmm1 te§kil ettikleri gõzüyle bakacaksm1z.
Simdi size daha õzel talimatlar verecegiz.
Hedefimiz için yapdan haz1rhklan takiben, Kaptan Robert B.
Edes'in §U ân Ízmir' e hareket etmek üzere bekleyen Sally Ann adh
gemisine bineceksiniz. Yolculugunuzun iyi geçmesi için kolayhklar
bulacagm1za ve can s1kxc1 bir durumunuzun olmayacagma kanaat
getirmekten dolay1 mutluyuz. Sizinle beraber olan herkese, gõrü­
lemeyen ve hissedilemeyen bir õmeklikle misyonerlik karakterinin
sadeligini ve adanm1§hgm1, alçak gõnüllülügünü ve merhametini
telkin edeceginize; õte yandan kendinizi geli§tirmeniz ve ba§ka­
lannm yararlanmas1 adma õnünüze ç1kacak fxrsatlan ve vas1talan
en iyi §ekilde degerlendirmenin sizin ilave bir gayretiniz olacagma
olan güvenimiz bizi sevindiriyor.
Eger beklentiye gõre bu gemi Malta'ya ugrarsa, orada birkaç
gün kalmamz büyük õnem arz edecektir. Rev. Mr. Jowett, Rev.
Mr. Conner ve Dr. Naudi ellerinden geldigince ve bir o kadar
da yüreklerinden geldigince sizlere pek elzem olan yard1mla­
n saglayacaklard1r. Bu ki§ilerin isimleri ve ç1ktxklan geni§ çaph

misyonerlik seyahatlerinde Akdeniz kxydanm aydmlatma co§ku­


lan bütün dünyada bilinmekte ve bunlarla onur duyulmaktad1r.
Onlara mektuplar gõtüreceksiniz; onlarla beraberken dikkatiniz
ahbaplar kazanmakta, dostane bir anlayx§ ve yaz1§malar tesis
etmekte olsun. Hiç §Üphemiz yok ki, onlardan da çok mühim
bilgiler, pek çok faydah uyardar ve sizin Asya' da olumlu kar§dan­
mamz1 temine katkxda bulunacak türden mektuplar alacaksm1z.
Ízmir'deki Íngiltere konsolosluk papaz1 Rev. Charles Willi-
82 AMERICAN BOARD'UN TALlMATI..ARI

amson, Htristiyan hay1rseverliginin te§vik edici planlannda ve


bunlann uygulanmasmda enerjik ve mükemmel bir ruh sergiledi.
1ngiltere, Rusya ve Hollanda konsoloslan Smyrna Bible Society'nin
(1zmir 1ncil Cemiyeti) cõmert bagt§çtlandir. 1zmir'in Rum pis­
koposu bizzat bu cemiyetin ve amaçlanmn lehinde bir tema­
yül gõstermektedir. Onlann saygideger güvenlerini kazanmak,
dikkatlerini çekmek ve dostça yard1mlanm elde etmek için bu
sayd1g1m1z ki§ilere emanet e dileceginizi ve sizin de kendinizi
emanet edeceginizi umuyoruz. O büyük Pazar yeri [l�aya, 23/3]
ve birçok milletten insamn bulu§ma §ehri olan 1zmir' de -ki orada
Osmanh hakimiyetindeki diger yerlerden neredeyse daha fazia
õzgürlük saglanmaktad1r- bulabileceginiz §eyler az degildir. Bizim
kendi hem§ehrilerimizden bazdarmm dostlugunu kazanmak da
memnuniyet verici ve yararh olacakt1r.
Ayica bu büyük ͧÍniz için degi§ik açdardan kendinizi donat­
mamz adma pek çok &rsat saglayan bir durumun içinde olacak­
sm1z. Çah§manm ͧe yarar bir §ekilde sürdürülmesi baglammda
birkaç dilin, mesela õzellikle 1branice ve Antik Yunancanm õg­
renilmesi õnemli bir malzeme olacakttr. Gerçi sizlerin bu dillere
a§inahg1 epeyce var cisa da, onlan daha derinlemesine kavrama
isteginde olacaksm1z. Her ne kadar Judea'da gerekli ilk dil ol­
mamakla birlikte modem Rumca, bilhassa kesp edilmesinin zor
olmayacag1 yõnüyle dikkatinize deger bir dil olacakt1r. Hem eski
hem de modem Arapçayi her gün kullanma &rsatm1z sõz konu­
sudur. Bununla ilgili malumattmz mükemmel olmak zorundad1r.
Hâlihaz1rda biraz bildiginiz Frans1zca ve 1talyancay1 daha fazia
kavramamz arzu edilebilir bir durumdur. Türkçe, sürekli ͧittiginiz
bir dil olacak ve §artlar yõnelttigi durumlarda az ya da çok dik­
katinizi bu dile vereceksiniz. Bütün bu dillerin hepsi, belki antik
Yunanca hariç, 1zmir'de konu§ulmaktad1r. Oradaki ikametiniz
esnasmda bunlann veya bunlardan bazdannm kazamm1, hepsin­
den õnemlisi de Arapçanm õgrenimi, elde edebileceginiz en güzel
yard1mlar e§liginde pür dikkatinizi vereceginiz bir ͧ olacakttr.
Misyonunuzun uygun ve temei hedefleri bak1mmdan en
OSMANLl'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 83

iyi tavsiyelerden edindigimiz bilgilere gõre kesinlikle hiç vakit


kaybetmediginizin â§ikâr olmas1 §artiyla lzmir' de devam etmeye
yetkilendirileceksiniz. Oradan en uygun gõrdügünüz §ekilde kara
ya da deniz yoluyla Filistin'e geçeceksiniz. Gidilecek yerlerle,
insanlarla, gelenek gõreneklerle ve tav1rlarla â§inâbk kesp etmek
adma muhtemel &rsatlar yakalamak bakimmdan kara yoluyla se­
yahatin, güvenli ve üstelik masraf ve vakit bakimmdan ekonomik
olacag1 beklenmektedir.
ABCFM Karar Komitesi'nin dileginin, §ayet tehlikelere gir­
meksizin yahut s1kmtdara maruz kalmaks1zm ba§anlabilirse,
misyonun Kudüs'te kurulmas1 oldugunu anlayacaksm1z. Bizler
buranm zor bir istasyon olacagmm idrakindeyiz; bu istasyonun
ͧgalinin gerçekle§tirilebilir bulunacagmdan ya da õyle olsa bile her
§eyi hesaba katt1g1m1zda uygun §artlara sahip olacagmdan emin
degiliz. Fakat bunun bõyle olmas1 beklentisi içerisindeyiz. Eger
sizler orada emniyet içerisinde ikamet edebilirseniz, istasyonun
õneminin pek çok zorluktan daha agir basacag1 kanaatindeyiz.
Ara§t1rmalanmzda kusursuz olacaksm1z, ihtiyatla sürdüreceksiniz;
müzakere ederek ve iyice dü§ünülüp ta§mllmi§ bir sagduyuyla
karar vereceksiniz.
Sayet bu karar, Kudüs'te bir misyon kurmanm henüz zamam
gelmemi§tir §eklinde ç1kacak olursa, sizler dikkatinizi dogrudan
Beytüllahim'e çevireceksiniz. Bu §ehir, Judea sm1rlan dahilinde
veya haricindeki bariz õnem ta§iyan diger yerlere kiyaslarsak,
çekememezliklerle3 daha az istila e dilmi§tir ve iklimi sagbga
daha yararbd1r. Sabit ikamet yerinizi ise Tann'nm i§aretine gõre
belirleyeceksiniz.
Kuracagm1z misyon, dünyanm Tann'y1, erdemi ve saadeti

3
Yazann "çekememezlikten" kastettigi konu, Amerikah misyonerlerden õnce
Kutsal Topraklarda faaliyet gõsteren ditter Hlristiyan mezheplerine Fransa
kõkenli Katolik ve Rusya kõkenli Ortodoks misyonerlerin gõz açtrrmamas1,
onlann bõlgede güç kazammiru her çe§it yoldan engellemeye çah11malan,
bunun neticesinde çah§malann aksamas1d1r. Bu konuda bk. Celal Ôney,
"Misyoner Ôrgütlerin Rekabet Sahnesi Filistin", Tarih Okulu Dergisi, Eylül
20 1 3 , S. XV, s. 3 3 1 -354.
84 AMERICAN BOARD'UN TALlMATLARI

geri kazanmas1 adma tesis edilmi§, çok geni§ ve dahi sürekli ge­
ni§leyen bir hayir faaliyeti sisteminin bir parças1 olarak telakki
edilecektir. Bunun sürdürülmesi yalmzca dogrudan sizin §ahsi
çabalanmzla gerçekle§tirebileceginiz §eylere bagh olmayacaktir;
bundan ba§ka, nurlara ve hizmet araçlanna, yard1mlara ve delillere
de bagh olacaktir. Ki bunlarla siz, gerek e§zamanh olarak sizinle
beraber faaliyet gõsteren, gerekse arkamzdan gelecek olan diger
kimselerin çabalanna da imkan saglayabileceksiniz. Gerçekler
birer l§lktir; belirli ba§lang1çlar birer l§lktir; tecrübenin apaç1k
sonuçlan birer l§lktir; kõtülükler ve onlann çarelerine dair yapilan
ikazlar birer l§lktir. Dünyanm veya ondan bir kismmm durumunu
H1ristiyanlann gõrü§ alanina açmak ve iyile§tirmenin yollanm ve
araçlanm gõstermek, mümkün olanm gerçekle§tirilmesine yõnelik
büyük katki saglayacaktir.
Gideceginiz tarla alelade bir §ekilde tasvir edilecek bir yer
degildir. Oras1 hem bizzat kendi içinde hem de yakin topluluklar
bak1mmdan H1ristiyan hissiyatim en fazia etkileyen veya H1ris­
tiyan ümidine en ilginç gelen her §eyi ihtiva etmektedir. Orada
patrikler, peygamberler, Havariler, §ehitler ve aynca onlann ve
bizim Tannm1z olan Isa ya§adilar, çah§tilar ve õldüler. Gõksel
rahmetin vahiyleri orada verildi; dünyanm kurtulu§u için Kurban
[Hz. Isa] orada takdim edildi. Ebedi Tann'nm, "lncil'in bütün
milletlere beyan edilmesi" emri [Romaltlara Mektup, 1 6/26] orada
bildirildi. Yüce Kurtancmm ilk kiliseleri oradad1r. O'nun ihti§am1-
mn hepsinin üzerine biraktig1 parlak11kla bir zamanlar l§ildayan
o kiliseler §imdi harabe hâlindedirler. �amdanlar uzun zamand1r
yerlerinden kaldmlm1§tir.4 l§1k, iç karartic1 as1rlar boyunca nere­
deyse tamamen sõndü; karanhgm iktidan/güçleri diledikleri gibi
ona galip geldi; ayaklar altinda çignedi ve esir ald1. "Sen harekete
geçecek, Sion'a merhamet edeceksin; §imdi ona lütuf gõsterme
zamamd1r. Evet, beklenen vakit geldi. Çünkü senin kullann oramn
4
Vazar muhtemelen Vahiy, 215'e atifta bulunmaktadir: "O hâlde, bu duruma
dü§meden õnceki hâlini hatirlayip tõvbe et ve õnceki i§lerini yap. Yoksa
yanma gelirim ve tõvbe etmezsen §amdamm yerinden kaldmnm." [ç. n.]
OSMANLI'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 85

ta§lanndan ho§lamr, tozuna topragma gõnül verirler." [Mezmur­


lar, 102/ 1 3 - 1 4] "Ve halkmm eski harabeleri ayaga kald1rmasma
õncülük edersin; nesil boyu harap kalan temeller üzerine yapdar
dikersin." [l�aya, 59/ 1 2]
Bütün H1ristiyanlann kalpleri bu muazzam faaliyetle me§gul
edilebilirse ve bu faaliyetin ba§anh olmas1 için gayretler akilh­
ca yõnlendirilebilir ve uygun vas1talara en iyi tarzda müracaat
edilebilirse; õnümüzdeki manzara bir nur gibi berrak bir §ekilde
mutlaka aç1lacakt1r ve onun içinde toplanan her §ey dikkatlice
incelenecektir. Bu hedef için elinizden gelebilenleri yapmak, mis­
yonunuzun menfaati, ç1kan ve vazifesinin hiç de õyle küçük bir
k1smm1 te§kil etmeyecektir. Burada kastettigimiz §eyin anla§thr
bir izah1 için sizi Dr. Buchanan'm Christian Researches adh eserine
havale ediyoruz. Dr. Buchanan, sizin gõrmek için gõnderildiginiz
§eyleri gõrmek arzusundayd1. Onun planlarmm içerisine dahil
olmak sizin ayncahg1mz olabilir.
Faaliyetlerinizin §imdi sõyleyecegimiz kismmda, kendinizi
dil çah§maya vermeniz yanmda, Ízmir' deki ikametiniz esnasmda
( . . . )5 me§gul olacaksm1z. Orada hakikaten Eski Yunan ve Latin
edebiyati eserlerinin topraklannm üzerinde bulunacaksm1z. Yüce
hedeflerinize olan imanla edebiyata veya damak zevkine elinizden
gelen katki veya hizmet ne olursa olsun çogu kimsenin ilgisini
çekecek ve genel dava için yararh olacaktir. �airlerin §iir okudu­
gu, dü§ünürlerin tefekküre dald1g1 ve sanatkarlann insam mest
eden marifetlerini sergiledigi bu yerlerin ilham verici manzarasma
kar§m; Aziz Pavlus'un vaaz ettigi, Yuhanna'nm vizyonlar gõrdü­
gü ve Asya'nm Yedi Kiliseleri'nin, "Davud'un anahtanm elinde
tutan, açtig1 kapatilamayan ve kapad1g1 açdamayan" [Vahiy, 3/7]
Tann'dan nasihatler ald1gi yerlerden ise daha kutsal, daha ha§metli
ve daha dokunakl1 ilhamlar ahnacaktir.

5
Yazann metnin burasmda aclama yapagi anla§tlmaktadrr. lzmir' deki ikametleri
esnasmda misyonerlerin ne yapmalan gerektigini belirtmemi§. Ancak siyak
sibaktan anla§ild1g1 kadanyla klasik edebiyatla ilgilenmelerini tavsiye ediyor
olabilir. [ç. n.]
86 AMERICAN BOARD'UN TALlMATLARI

Bu kiliselerin bulundugu merkezleri, kilise kalmt.tlanm bir


Htristiyan kalbi ve gõzüyle incelemek ve oralan tahkim etmek
için neler yapdabilecegini gõrmek maksad1yla ziyaret edeceksi­
niz. O bõlgelerdeki diger yerler ve muhtemelen modem Grekçe
õgreniminin seçkin merkezleri olan Ayvahk ve Saktz Adas1 da
sizin menzilinize girecektir. Eger A§agt Asya'dan Filistin'e kara
yoluyla seyahat ederseniz yolculugunuz esnasmda yogun ilgi
çekecek yerler, manzaralar ve nesneler, dikkatiniz ve tetkikiniz
için kendilerini size sunacaklard1r.
Kutsal Topraklann tepelerinden (õmegin Golgota ve Sion'dan)
itibaren, her kõ§eden ç1ktp kendilerini her Htristiyan'm hissiyatma
takdim eden gõz alabildigine yaydmt§ peri§anhk ve rengarenk
manzaralarla ilgili geni§ bir fikir edineceksiniz; o topraklarda ve
civar ülkelerde ya§ayan degi§ik kabileleri ve õteki insan s1mflanm
ciddi bir ilgiyle ara§ttracaksm1z.
Kudüs'te ve Judea' da pek çok milletten insanlar bulacaksm1z:
Yahudiler, Araplar, Türkler, uzak ve fark11 ülkelerden Avrupahlar
ve Asyahlar. Aynca çe§itli dinler gõreceksiniz: Yahudilik, putpe­
restlik, Müslümanhk ve Htristiyanhk. Hiristiyan oldugunu ikrar
edenler yalmzca degi§ik milletlerden olmakla kalm1yor, aym
zamanda degi§ik cemaatlerden olu§uyorlar. ͧte isimleri: Roma
baghs1 [Katolikler] , Rumlar, Ermeniler, Nesturiler, Yakubiler ve
Protestanlar.
Birbiriyle kayna§mt§ bu milletlerle, kth ktrk yaran bir dikkat
ve õzenle seçilmi§ sorularla mümkün oldugu õlçüde etrafltca
tam§maya gayret gõstereceksiniz. Onlann genel vaziyetleri, dini
dü§üncelerini ve ibadetlerini, ahlaki ve sivil ah§kanhklanm ve
tav1rlanm, 1slah edilebilme vas1talanm; ktsacas1 onlara lncil'i
bütün sadeligiyle ve nimetleriyle yaymak için lehte ve aleyhteki
durumlanm gõz õnünde tutarak tamyacaksm1z.
Tahkikatlanmzm õzel bir yõnünü Kitab-1 Mukaddes olu§­
turmak zorundad1r. Onun nüshalan mevcut mudur ve okumakta
m1d1r? Nüshalar hangi türdendir ve hangi ebattad1r? Dag1t.tm1
art.tnlabilir mi? Hangi versiyonlan, hangi vas1talarla ve hangi
OSMANLl'DA tKl AMERtl<ALI M!SYONER 87

ebatta dag1t:ilabilecektir? Yine diger hangi kitaplann kullarumda


oldugunu ya da hangilerinin itibarh olduklanm; hangi yararh
kitaplann dag1t:J.mmm yapdabilecegini ve hangi dilde basdabile­
cegini, bunlan soru§turmak da bir hedefiniz olmahd1r.
Zihinlerinizde hep var olacak iki devasa soru §Unlar olacak:
"Yapdabilecek en iyi §ey nedir?" ve "Bunlar hangi vas1talarla
yapdabilir?" Aynca Yahudiler için neler yapdabilir? Putperestler
için, Müslümanlar için, H1ristiyanlar için neler yapdabilir? Filis­
tin' deki insanlar için neler yapdabilir? Misir' daki, Suriye' deki,
1ran' daki, Ermenistan' daki ve ara§t:lrmalanmzm geni§leyebildigi
diger ülkelerdeki insanlar için neler yapdabilir?
Size bu ara§t:lrmalanmzda, tesis etmeyi ve devam ettirmeyi
uygun bulabileceginiz üzere ihtiyatla ba§layan ve akdhca yü­
rütülen türden yaz1§malar yard1m edebilir. Eger bu Süvey§ yo­
luyla olursa -ki Bombay Íncil Cemiyeti'nin hayirseverlik adma
gõsterdigi ilgi buraya kadar yayilm1§t:lr- Bombay ve Seylan'daki
karde§lerinizle yaz1§mak suretiyle bir haberle§meyi ba§latmamz
ve sürdürmeniz mümkün olabilirse, bu durum memnuniyet verici
ve yararh olacakt:J.r.
Olaylardan, tasvirlerden, uyanlardan, fikirlerden, kar§da§t:lr­
mah degerlendirmelerden ve yararhhgm araçlanna ve yõntem­
lerine dair tekliflerden olu§an ara§t:lrma sonuçlanmz1 düzenli
olarak seyir defterlerinize not edecek, &rsat buldugunuzda da
bunlan bize ula§t:lracaks1mz. Belki ülkemize baz1 kitaplar veya
eski el yazmalan da gõndermeye muktedir olabileceksiniz. Bunlar
kutsal metinler, kilise tarihi veya genel edebiyat alanmdaki bir
õgrencinin ilgisini çekecek veya en azmdan onun antik çaglara
yõnelik takdire §ayan sayg1sm1 yahut makul merakim tatmin
edecek eserler olacakt:J.r.
Sizin bizimle ve diger kimselerle olan bütün yaz1§malan­
mzda ifadelerinizin ve beyanatlarm1zm dogru ve tam olmas1
fevkalade õnem ta§1yacakt:J.r. Bu amaç için çok da fazla ihtimam
gõsterilemiyor.
Lakin bu bilgi edinme ve onu iletme ͧi ilginç ve õnemli
88 AMERICAN BOARD'UN TAL!MATLARI

olacag1 gibi, giri§'tiginiz i§in tamam1 da degildir. Sizler Hxristiyan


misyonerler olarak, Tann'nm lütfunun Müjdesini [Íncil'i] Yahu­
dilere ve Gentile'ye gõstermekle gõrevli 1sa'mn elçileri olarak
Kutsal Topraklara gidiyorsunuz; her milletten, her dilden ve her
mevkiden insana gidiyorsunuz. Bu vasfi.mz1 her yerde kutsal bir
§ekilde sürdürecek; fi.rsat buldugunuzda gõrevinizi sadakatle
yerine getireceksiniz. Bununla birlikte 1sa Mesih'in §U sõzünü
aklm1zdan ç1karmamamz gerektigi dogrudur. O bunu, aym top­
raklarda vaaz etsinler diye ilk gõrevlendirdigi ve iki§er iki§er
gõnderdigi6 kimselere sõylemi§ti: "1§te, sizi kurtlann arasma
koyunlar gibi gõnderiyorum. Bu yüzden, yxlanlar gibi temkin­
li, güvercinler gibi saf olun. 1nsanlara kar§l dikkatli olun." [Matta,
1 0/ 1 6- 1 7] Onlar için bu tembih kesinlikle sizin için oldugundan
daha fazia õnemli degildi.
Oralardaki farkh dinleri kx§kxrtan kimseler ya da degi§ik mez­
heplerin taraftarlan birbirlerine kar§1hkh kxskançhk beslerler. Sayet
onlann hepsi sizi ku§kudan õte bir tav1rla yakla§1rlarsa bunun
tuhaf oldugunu dü§Ünmeyeceksiniz.
Sizler hiçbir §eyi dü§Üncesizce, pald1r küldür ve fikir da­
Ill§madan yapmamaya tüm dikkatinizle basiretli bir ihtimam
gõstereceksiniz. Kendi kendinizi farkxnda olmadan veya gereksiz
yere dargmhklara, hxrslara, tuzaklara veya §iddet eylemlerine
asla maruz b1rakmayacak, õnyargdan uyand1rmayacak, ku§kulan
harekete geçirmeyecek veya kanunlara, geleneklere, ayinlere ve
fikirlere kar§l gelmeyeceksiniz. Bütün dünyevi zenginlik veya
§Õhret gõsteri§lerinden kaçmarak, Hxristiyan nezaketi ve §efka­
tiyle, dürüst ve yasal imkanlarla güven, teveccüh, nezaket ve
sayg1 kazanacaksm1z.
Her ne kadar sizler bu karakteri devam ettirecek ve 1sa'nm
elçilerinin vazifesini yerine getirecek olsamz da, propaganda ile
ilgili olarak bilgece bir tedbir uygulayacaksm1z: Bir süreligine,
6
tlgili lncil cümlesi §Õyledir: "On iki õgrencisini yanma çagird1 ve onlan iki§er
iki§er halk arasma gõndermeye ba§lad1. Onlara, kõtü ruhlan kovma yetkisini
verdi." (Markos, 617) [ç. n.]
OSMANLl'DA 11<1 AMER1KALI M1SYONER 89

kendinizi umumi tebligden -ki kendinizi bu i§e vereceksiniz- ah­


koyinamz; inzivaya çekilerek õgreniminizi 1 ara§tJ.rmalanmz1 ve
gene! amacm1z1 ilerletmeniz nihai ba§anmz için gerekli olabilir.
Bu süre zarfmda size olumlu &rsatlar sunabilecek kimselerle ta­
nt§tntz ve §artlann yõnlendirdigi ve kabul ettigi õlçüde çevrenizi
geni§letiniz.
Sõzde H1ristiyanlar* arasmda giri§imde bulunmamz õzel
bir õnem arz edecektir. Çünkü onlar kalben H1ristiyan 1 d1rlar ve
sizler onlarla tek ruhta birle§ebilirsiniz. Bunun gibi 1 hangi mez­
hepten olursa olsun tüm insanlarla ahbaphk1 dostluk ve kutsal
arkada§hk kurmak ho§ oldugu kadar yararh da olacaktJ.r. Bu gibi
baz1lanndan 1 güzel nasihatler/fikirler alabilir1 Tann 1 nm Merha­
met lskemlesi'ne birlikte gidebilirsiniz. tlk ba§larda i§birligi az
olacak olsa bile ileride bu artacak ve muazzam yarar saglayacak
merhaleye kadar geli§tirilecektir.
Su sõz sizin düsturunuz olsun: "Efendimiz 1sa Mesih 1 i tüm
samimiyetiyle seven herkesin birligi." lsimler ve §ekiller arasmdaki
aynm1 1 ufak gõrü§ aynhklanm azaltmak için bu sõzü sabit bir
amaç haline getiriniz. Bõylece bu saydanlar1 karde§leri ay1rmasm,
birlige mani olmasm 1 hedef ya da eylem birligini engellemesinler.
Ortak Kurtanc1m1z ve Efendimiz 1sa 1 nm kutsanm1§ bir noktanm
üzerinde o s1rada haz1r olan Havarilere ve "onlann sõzüyle 0 1 na
iman edenlere 11 [ Yuhanna1 1 7/20] takdim edilen duasm1 derin
hislerle hatJ.rlaym1z: "Nasd ki ey Baba! Sen bendesin ve ben de
sendeyim, onlar da bizde olsunlar.'1 [Yuhanna, 1 7/2 1 ] Bu ilahi
duygunun 1 bu gõksel birlik ruhunun, sizin ve Judea'da lsa 1 ya
sahiden iman e tmi§ birkaç ki§inin hakktyla hissettigi yegane
duygu olmas1 halinde 1 Pentekost gününde7 ya§ananlardan daha

Rivayete gõre Havariler, Yahudilerin "Haftalar Bayram111 veya "On Emrin


Verili§ Bayram1" olarak kutlad1g1 günde bir evde toplanarak Hz. lsa ile ge­
çirdikleri hatualanm yâd ediyorlard1. Ans1zm gõkten güçlü bir rüzgâr sesini
and1ran bir ses geldi ve bulunduklan evi tümüyle doldurdu. Ate§ten dillere
benzer bir §eylerin dag1hp her birinin üzerine indigini gõrdüler. lmanhlann
hepsi Kutsal Ruh'la doldu ve Ruh'un onlan konu§turdugu ba§ka dillerle
konu§maya ba§ladilar (Resullerin /�feri, 2/1 -4). Bu olaym ardmdan §akirtler,
90 AMERICAN BOARD'UN TALlMATLARI

az ferahlatlCl olmayan manzaralar nastl da çok yakmda bekle­


nebilecektir. Sevgili karde§ler! Kendinize mahsus olan hiçbir
§eyi eksik etmeyiniz ki, bu manzara hissedilebilsin; yaygmhk ve
canhhk kazanml§ etki fark edilebilsin.
Eger ba§ka hiçbir yer yoksa, kendinize tuttugunuz evde mu­
ayyen toplu ibadet vakitlerinde emniyet ve rahatl1k bulabilirsiniz.
Orada kutsal metinleri açabilir ve kamt olarak gõsterebilirsiniz;
en uygun olacag1 dü§Ünüldügü üzere õteki faaliyetleri de orada
devam ettirebilirsiniz. íbadetlerini hakkiyla yerine getiren baz1
ki§iler, ciddiyetle meseleleri sorgulayan birileri ve dinlemeye is­
tekli olan digerleri buraya katilabilir. Bõylece Tann Kelam1 lncil
ilerleyecek ve hakim olabilecektir.
Evinize aynca küçük çocuklan hem düzenli müfredatta hem
de baz1 hususi dallarda egitmek üzere kabul etmeniz mümkün
olabilecektir. Bir-iki tane parlak genç, onlann kendi hesabma ve
bu davaya er ya da geç verebilecekleri hizmetler hesabma sizin
dikkatinizi hak edecektir. ͧinizin bu kismmda, yol size açtld1kça
canla ba§la ilerleyeceksiniz. lstasyonunuzun Kitab-1 Mukaddes,
risale ve diger kitaplann bir deposu haline gelmesi ilk basamaktaki
hizmetiniz olacakt1r. Amaç, bunlan çevrenize dag1tmak ve geni§
bir dag1hm gerçekle§tirrnektir. Kudüs bütün mevsimlerde bir bu­
lu§ma yeridir. �ehir õzellikle Noel'den Paskalya'ya kadar yakin ve
uzak memleketlerden gelen hactlarla doludur. Bu nedenle tarifsiz
bir geni§lige sürekli dag1tim yapma &rsatlan elde edebileceksiniz.
Eger kendiniz bir depo tesisi için dilediginiz gibi serbest kahr ve
oradan dag1t1m yaparsamz; hangi dilde Kitab-1 Mukaddes'ler ve
Ahitler'in dag1tilabilecegini ve aym amaç dogrultusunda ba§ka

farkh dillerde konu§maya ve Hz. lsa'nm mesajm1 yaymaya ba§ladilar. Bundan


bõyle Kilise, kendisinden asla aynlmayacak Kutsal Ruh'la donatilm1§, Yahu­
dilikten bag1ms1z, yeni ve evrensel kralhk olarak ilan edilmi§tir. Bu yüzden
H1ristiyanlar, Kutsal Ruh'un ini§ini ve Havarilerin her dili konu§up mesaj1
yaymas1 amsma Pentekost gününü bayram olarak kutlamaya ba§lam1§lard1r.
lngilizce konu§ulan ülkelerde Whitsunday olarak adlandmhr. Mehmet Katar,
"H1ristiyan Bayramlan Üzerine Bir Ara§tmna", Diní Ara�ttrmalar, 200 1 , c.3,
S . 9, s. 22-23. [ç. n.]
OSMANLl'DA 1Kl AMER1KALI MlSYONER 91

hangi kitap v e risalelerin arand1g1m bildirmeye dikkat ederseniz


çok geçmeden destek alacaksm1z ve bu destek devam edecektir.
Küçük i§leri yapma gününü küçümsememelisiniz. [Zakarya,
4/1 0] S1kmtt ve baskdar alttnda tahammülsüz olmamahsm1z.
Biz biliyoruz ki, sizin kalplerinizde yer açdm1§ttr [Korintoslulara
li. Mektup, 611 1] ve kalpleriniz co§kuludur. Bizim aynca hikmet
ruhuna [ͧaya, 1 1/2] ve sagduyu ruhuna [2. Timoteos, 117] da gü­
venimiz vard1r. Tann bunlan size lütufkar bir §ekilde vermi§tir.
Ciddi bir smava tabi tutulacaksm1z, bundan hiç §Üphemiz yok.
Bu durum aym Yüce Lütuf tarafmdan layikiyla devam ettirilebilir.
Tann'da mesken tutmak zorundas1mz; O'nunla ve O'nun gücü­
nün büyüklügüyle kuvvet bulmak [Efesliler, 611 0] zorundasm1z.
Gerçi içinde bulundugunuz durumun §artlannda daralacaksm1z
ama O'nda daralmayacaksm1z. O dilediginde, sizi daha büyük
bir yere ç1karabilir. Tann sizin i§inizi ufak ba§lang1çlardan ahp
çe§itli a§amalannda daha yaygm faaliyetlere ve muazzam sonuç­
lara terfi ettirebilir. Dünyanm nezdinde bu giri§imimiz çdgm bir
giri§im olarak addedilmektedir. Fakat dünya, Ebedi Kaya olan
Tann'mn vadettigi yard1ma güvenmenin [t§aya, 26/4] ne demek
oldugunu bilmiyor.
Buna mukabil yurt içinde ve di§mda O 'nun hizmetkarla­
nnm [meleklerin] çah§tig1 kadar fazia ve sad1kane çah§mamz,
hem de arzulanan etkilerini gõrmeksizin çah§mamz Misyonlann
Yüce Efendisi'ne güzel gõrünecek olursa, i§iniz O'nunla beraber
yürüyecektir [Mezmurlar, 9 1 : 15] ve siz de O'nun gõzünde §eref
kazanacaksm1z. Bu hardal tanesini8 ekmenize izin verilirse, üstelik
sizler i§lerinizden emekliye aynlmadan õnce büyük bir agaç haline
gelmese dahi, belki de nihayetinde bu tohum pek çok milletin
hayatI için ve ebedi õvgü için faydah olacaktrr.
8
Yazar bu benzetmesiyle ashnda misyonerlik faaliyetlerinin teolojik kõkenine
gõndermede bulunmaktad1r. Bununla ilgili lncil'de geçen misal 11õyledir:
"Onlara §Õyle bir õmek de verdi: 'Gõklerin kralhgt bir adamm tarlasma ektigi
hardal tanesi gibidir. Ashnda tüm tohumlarm en küçü� olsa da, büyüdü�nde
bahçe bitkilerinin en büyü�, hatta bir a�aç olur.in (Matta, 1 313 1 -32; Markos,
30/30-32; Luka, 1 3/ 1 8 - 1 9) [ç. n.]
92 AMERICAN BOARD'UN TALlMATLARI

Kuracagm1z misyon, geçmi§ as1rlarda ve gelecek as1rlarda


ilginç olan her §eyin her H1ristiyan'm zihniyle i§birligi yapacag1
gibi, Hiristiyan toplum sayesinde güçlü bir destege sahip olacaktir
ve bu destegin her hali iyice ve derinlemesine hissedilecektir. Bu,
korkunç bir sorumlulukla zihinlerinizi bunaltmaz m1? Birakm
da pek çok duadan gelecek yard1mm ferahlatic1 güvencesiyle
kalpleriniz cesaretlensin.
Yahudiler as1rlard1r dünyaya rezil bir gõsterge olageldiler.
Lakin onlann bu deh§etli sahipsizlik dõnemleri ve Tann'mn §iddet
devri sona eriyor. Sizler bir bayrag1 onlara dogru kald1racaks1mz
ki, onlar da geri dõnebilsinler ve Tannlan olan Rabbi ve krallan
Davud'u arayabilsinler.9 Onlar geri dõneceklerdir. Vaat sõzü ke­
sindir ve bunun ba§anyla gerçekle§mesi, õlümden kalktp Gentile
dünyasma giden bir hayat gibi olacaktir. O günün eli kulagmdad1r.
Çag1m1zda goze çarpan hareketler onun §afagm1 i§aret etmektedir.
Bu, Efendimiz lsa'nm yolunu haz1rlamak için size bir ayncahk
olabilir. Bu, lbrahim'in uzun süredir kayip çocuklanndan baz1-
lanmn parçalanmt§ kalplerle geri dõnü§lerini gõrme saadetiniz
olabilir. Yine kelimelerle anlatilmaz duygularla §Unu itiraf etme
saadetiniz: Atalannm berbat bir noktada çarm1ha gerdikleri aym
lsa gerçekten de Mesih'tir, onlann milletlerinin ve yeryüzündeki
bütün milletlerin umududur. "Davud'un y1ktlan çardagmm ye ­
niden yaptlmasmda; kahntilanmn toplamp tekrar kurulmasmda;
bõylece bu milletten artakalanlann, diger tüm milletlerden gelen
ve Rabbin ismiyle amlan insanlarla birlikte içtenlikle Rabbe yõ­
nelmesinde" [Resullerin /�feri, 1 5/16- 1 7] rehberlik ederek yard1mc1
olmanm mümtaz onuru sizin olabilir. Misyonunuzun bütün bu
sevinçle ve bütün bu medar-1 iftiharla taçlanmas1, bizim ve diger
pek çok ki§inin daimi duas1 olacaktir.
Peygamberlerin ve Havarilerin gezindigi, lsa Mesih'in hayir i§­
lemek gayesiyle dola§tlg1, günahkarlann ayktnhklanna tahammül
9
Bu sõzleriyle yazar lncil'de geçen §U kehaneti habrlatmaktadir: "Sonra lsra­
ilogullan geri dõnüp Tannlan Rabbi ve krallan Davud'u arayacak. Son gün­
lerde titreyerek Tann'ya ve O 'nun iyiligine yõnelecekler." (Ho�ea, 3/5) [ç. n.]
OSMANLl'DA 1Kl AMERlKALI M1SYONER 93

gõsterdigi, merhamet mesaj1m kamyla mühürleyene kadar onlann


inatç1hklanna ve peri§anhklanna gõzya§l dõktügü topraklarm
üzerine basacaksm1z. O'nun adlmlarmm izinden yürümeye dikkat
ediniz. Gõzlerinizi O'nun üzerinden hiç aymnaym1z; [lbranilere
Mektup, 1 212] bõylece s1kmtdann, zorluklann, engellerin ortasmda
zihniniz ne yorgun dü§er ne de baygmhk geçirir. Sizin lideriniz
ve kumandammz O'dur. Kutsal Topraklar O'na aittir. O, orada
tacm1 tahtm1 yeniden kuracak; "denizden denize, 1rmaktan yerin
uçlarma kadar saltanat sürecektir." [Mezmurlar, 72/8] O'nun §U
sõzü mutlakt1r: "Galip gelene tahtimda benimle birlikte oturma
onuru bag1§layacag1m. Çünkü ben de galip geldim ve Babamla
birlikte O'nun tahtinda oturdum." [Vahiy, 312 1 ]
Sizleri en içten duygulanm1zla Tann'ya emanet ediyoruz.
Sizler bizim kalplerimizde olacaksm1z. Evet, degerli karde§ler!
Bizler birlikte mücadele edecegiz; bu §ehirdeki ve memleket sat­
hmdaki diger kiliseler sizin nam1mza Tann'ya dua için azami
gayret gõsterecek. Bõylece Judea'daki imans1zlardan kurtulas1-
mz; Kudüs için olan hizmetiniz hem oradaki Yahudileri hem de
Gentile'yi memnun etsin. 10

ABCFM Karar Komitesi adma


Sekreter Samuel Worcester

10
Son cümleler Pavlus'un bir duasmdan uyarlanm1§ izlenimi vermektedir:
"Karde§lerim, Efendimiz lsa Mesih'e imanm1z ve ruhtan kaynaklanan sevgi
adma sizden rica ediyorum, Tann'ya etti�im dualara ortak olup benim için
gayretle dua edin de Judea'daki imansizlardan kurtulaytm ve Kudüs için olan
hizmetim kutsal ki§ileri memnun etsin." (Romal1lara Mektup, 1 5/30-31) [ç. n.]
�.i�� "
Ióf lrwad fft;
•· O Tariooa
,.------,
o Sajeeta
S Y R IA

<
LLJ
z

a::
co
w
....
e
ABCFM KARAR KOMITESt 1 1 . YIL RAPORU
F1L1ST1N DOSYASP

Hindistan'm Bombay ve Seylan §ehirlerinde birer misyon


kuran American Board, yer kürenin aym büyüklükteki bir ba§ka
bõlgesi için, adi geçen iki §ehirle yakmdan baglantlh bir misyon
daha kurmayi amaçlamaktad1r. Nasil ki Güney Asya'daki ülkeler,
Htristiyan yard1mseverligi için son derece ilgi çekicilerse ve yoz­
la§manm ve sefaletin en derinlerine batmt§ olan yüz milyonlarca
insanoglu adma, H1ristiyanlara, "ne olur dertlere derman olun"
diye güçlü bir talep varsa; diger aç1dan Bati Asya'daki ülkeler de,
nüfuslan daha az olmakla birlikte, sizler için daha az ilgi çekici
degillerdir; §U anki yard1m talepleri aym kudrettedir.
Geçmi§te Bati Asya ülkeleri, büyük hareketlerin ve büyük
olaylarm sahnesi oldular; bütün çaglardan ve bütün milletlerden
insanlann, o dõnemde ve sonsuza dek, kaderlerini ku§attllar. Bu
büyük hareketler ve olaylan sayacak olursak: Bizim 1rk1m1zm
atalannm yarat1lmas1, bilimlerin ve sanatlann ba§lamas1, sivil ve
siyasi müesseselerin kurulmas1, "dünyaya õlümü, biz insanlara
da 1st1rab1 getiren" õlümcül günah,2 Tann'nm birbiri ardma gõn-

"Report of The Prudental Committee, 1 1 . Annual Meeting of The ABCFM",


The Missionary Herald, Arahk 1 8 1 9, Vol. XV, s. 545-546.
2
Burada geçen õlümcül günah (fatal transgression), H1ristiyanhk teolojisindeki
Hz. Havva'nm Hz. Adem'e yasak meyveyi yedirmesidir. Bk. Timoteos'a 1.
Mektup, 21 1 4 . T1mak içindeki ifade ise John Milton'm Kay1p Cennet adh
96 ABCFM KARAR KOMlTESl 11. YIL RAPORU FILISTIN DOSYASI

derdigi vahiyler (bütün tamkhklanyla beraber, onlarm nuru ve


nimetleri), Tann'nm 1sa'da vücut bulmas1 (incamation), Tann
Oglu 1sa'mn kaybedilenleri geri kazanmak için yaptig1 çah§malar
ve ac1 çekmesi, dünyay1 onun asasma ba§ egdirecek ve õlümsüz­
lük kâ§anelerini insanlarla dolduracak olan muazzam ve lütufkâr
kudretin ilk defa sergilenmesi. O zamanlardan beri bu yõreler
korkunç degi§imlerin sahneleri olageldiler. Aym yõrelerin ihti§am
abideleri ise uzun zamandir kasvetli harabelerde gõmülü halde
yatmaktad1r. Lakin Yehova'nm sõzü ebedidir; bu sõz oralarda
yeni degi§imlerin olacagm1 vadetmektedir. Sonra bu degi§imleri,
bütün memleketleri aydmlatacak olan bir nur demeti izleyecektir.
Müslüman memleketler olmalanna ragmen Filistin'de,
Suriye'de, Anadolu Yanmadas1'nda, Ermenistan'da, Gürcistan'da
ve 1ran'da binlerce Yahudi, en azmdan ismen binlerce H1ristiyan
ya§amaktad1r. Fakat bu birbirine kayna§ml§ nüfus, içler ac1s1 bir
cehalet ve zillet içerisindedir. Tann'ya gõtüren bilgi vas1talanndan
mahrumiyet, beyhude kuruntular ve kõklü saplantilann meydana
getirdigi bir sersemlik hali içerisinde bulunmaktad1rlar.
Lakin oradaki H1ristiyanlar ve mevcut olan çe§itli mezhepler
arasmda, Isa Mesih konusunda hassas olanlann da bulunabilecegi
ümit edilmektedir. Uyanlmalan, islah edilmeleri ve ellerinden
tutulmalan için uygun ki§iler istihdam edildigi takdirde bu insan­
lar pinekledikleri yerden kaldmlabilir, iyi §eyler yapmalan için
aktif hale getirilebilir ve o karanhk yõrelerde nur gibi parlamalan
saglanabilir. Yine H1ristiyan ismini ta§1yanlardan lncil'i istekle ve
memnuniyetle evlerine kabul edecek olanlann azmhkta kalma­
yacaklanm; Yahudilere, Müslümanlara ve putperestlere (pagans)
fi.rsatlar ihdas edildiginde, onlann bu gõksel hazineyi payla§maya
yõnelik muhakkak bir §eyler yapacaklanm; farkl1 milletlerin ara­
sma dagilm1§ ohnakla birlikte; hay1rseverlik hususunda büyüyen

eserinin bu konuyla ilgili bõlümündeki bir tasviridir ve yazar ona atlfta bu­
lunmaktadir: "Ínsanm ilk itaatsizligi ve fani lezzetiyle Dünya'ya ôlümü
Getiren o Yasak Agacm Meyvesi, ve Cennet'in yitirilmesiyle duydugumuz
tüm 1st1raba dair . . " [ç. n.]
.
OSMANLl'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 97

arzulan yürürlüge koymak için çok sayida ve õnemli imkânlar ve


avantajlar elde edebileceklerini ümit etmeye õylesine muhtac1z ki.
Tann'nm inayetiyle bizler ve bütün H1ristiyanlar Tann'nm
vahiylerini ve kâfir milletlerden bizi ay1ran bütün lütuflan Yahudi­
lcre borçluyuz. Onlar uzun zamand1r Tann'nm hükümranhgmdaki
dünyada korkunç bir arut haline getirildiler. tlahi nurun ve hayatm
cfendisi olan 1sa'run karu talep edildiginde, sõvüp saymalar altmda
o kadar feci lanetler edilmi§ti ki onlara. Fakat onlann sahipsizligi

cbedi degildir. Onlar babalarmm hattrtna azizdirler [Romaltlara


Mektup, 1 1126]; Sion 'dan bir Kurtartct oraya gelecek ve Yakub'un
.�oyundan tanrtstzltgt uzakla�ttracakttr [Romaltlara Mektup, 1 1/28] .
Lakin unutulmamahd1r ki, bu bizim merhametimiz saye­
sinde -hay1r dualanm1z ve onlarm yeniden tahta geçmeleri için
H1ristiyanlarm emekleri ve fedakârhklar sayesinde- olacakt1r.
Elbette onlar bu merhamete mazhar olacaklar. O muazzam he­
defe uygun tarzda ve ciddi bir tav1rla bu merhametin sergilenmesi
ve vas1talarmm istihdam edilmesi için vakit gelmi§ gõrünüyor.
Bu türden temayüller son zamanlarda Yahudiler tarafmdan da
ziyadesiyle ifade edilmi§tir. Onlann dikkatlerini Hiristiyanhga
çekebilmek adma gerçekle§tirilen son te§ebbüslerdeki ba§an,
daha umumi hareketlerle ve çagm ahvali ile birle§erek, ortaya
gõz ardi edemeyecegimiz emareler ç1karm1§tlr.
Bu ve huna benzer ha§ka nedenlerden dolay1 ABCFM Karar
Komitesi uzun zamand1r zihnini ve kalbini Batl Asya'ya ve bil­
hassa eskinin vaadi, §imdinin ümidi olan topraklara yõneltmi§tir.
Sahanm ara§tlnlmas1 için oralara I§Ik saglanmas1 konusu ihmal
cdilmedi; bu giri§imin tamamlanmas1 için elveri§li ve elveri§­
siz durumlar dikkatlice gõz õnünde bulunduruldu. On ay evvel
Filistin' e bir misyon sevk edilmesine karar verilir verilmez, elden
geldigince gerekli haz1rhklar yapilmaya ba§land1.
Bu gõrev için Rev. Levi Persons ile Rev. Pliny Fisk tayin edildi.
Atanmalanndan sonraki birkaç ay boyunca Birligin (Union) farkl1
bõlümlerinde American Board'un temsilcileri olarak istihdam edil­
diler. Kudüs gõrevlisi misyonerler olarak bilindiklerinden dolay1
98 ABCFM KARAR KOM1TES1 11. YIL RAPORU FlLlSTlN DOSYASI

Amerika'nm Hiristiyan toplumunda yaygm bir heyecana sebep


oldular. Bu heyecandan gõzle gõrülür bir cõmertlik temayüz etti.
Kl§ bastlrmadan Akdeniz gemisine binmeyi umarak, son
günlerde kendi õzel haz1rhklanyla me§gul oldular. Plana gõre ilk
õnce lzmir'e gidecekler. Ôgrenmeleri gereken dilleri mükemme­
len õgrenmek ve degi§ik malumatlar edinmek maksad1yla daha
uzun ya da daha kisa bir süre orada kalacaklar. Oradan Filistin'e
geçerek, uygun ve kullam§h bir yerde istasyonlanm* kuracaklar.
Sayet oras1 olmazsa, bu istasyon Judea'nm sm1rlan dahilinde
Tann'nm nasip ettigi bir yerde kurulacak.
F1L1S11N'DEK1 GÔREVLERlNE G1TMEDEN EVVEL
PARSONS 1LE FISK'1N YAZDIKLARI
ORTAK METiN1

Salem, 6 Kas1m 1818

Misyonerlige atanmam1z dogrultusunda bu günümüzü, gõ­


revimizi daha õzel bir §ekilde gõzden geçirmeye tahsis ettik.
Duam1z1 yapttktan ve günahlanm1z1 itiraf ettikten sonra bize
verilen i§e kendimizi ortak bir �ekilde ve hususi olarak adamam1z
konusu gündeme getirildi ve degerlendirildi. Bu gõrev için resmi
bir ithaf günü düzenlenmesinden pek çok faydanm dev§irilecegi
dü§ünüldü. Bu tõren, Efendimiz 1sa'nm yeminlerinin bizim üzeri­
mizde oldugunu s1khkla bize hattrlatabilir. Faaliyetimiz esnasmda
maruz kalacag1m1z baz1 s1kmtth dõnemler, birtaktm beklenme­
dik felaketler kar§tsmda bize yard1mc1 olabilir. Derinlemesine
dü§ündükten ve Kutsal Ruh'un yõnlendirmesini niyaz ettikten
sonra güle oynaya a§ag1daki sõzle§menin alttna isimlerimizi yaz1p
imzalamayi kabul ettik:

H1ristiyanlar olarak, kilise elçileri olarak ve misyonerler olarak;


ayn ayn kendimizi Tann'ya vakfediyoruz. Biz bunu anlamsiz bir
seremoni için degil, bilakis kalbimizin tüm samimiyetiyle, ilahi

1
Daniel O. Morton, "Memoir of Rev. Levi Parsons, Late Missionary to Pales­
tine", The Missionary Herald, Eylül 1 825, Vol. XXI , s. 267.
1 00 PARSONS VE FISK'lN YAZDIKLARI ORTAK METlN

yard1m için gõnülden dualar ederek, õzel bir ortak güçle §U an


birbirimizi yine birbirimize teslim ediyoruz. Kendimizi kutsal bir
biçimde vakfettigimiz çah§malanm1z süresince ilerleyi§imize sekte
vuracak her türlü me§guliyetten ilahi lütufla bizi beri tutmas1 için
bizi baglayacak olan bu kutsal sõzle§meyi imzahyoruz.
En mükemmel his uyumunu, düzen ve faaliyet ahengini devam
ettirmek adma a§k içerisinde ya§ayacag1z. Kâfir* memleketlerin H1-
ristiyanla§mas1 için güçlerimizi, kabiliyetlerimizi ve etki gücümüzü
birle§tirecegiz. lnayet tacmdaki kendi ç1kanm1Zl birbirimizin ç1kan
haline getirmekle me§gul olmak suretiyle bütün õzel gõrevlerimizde
birbirimizle bütünle§ecegiz. Takvada hep beraber en yüksek de­
receye ula§mak için; lsa'mn davasma tamam1yla adanmak için; en
kati§iks1z muhabbetler için; Tann'yla birlikte mütevaz1 bir yürüyü§
için gayret sarf edecegiz. lçimizdeki en büyügün, hepimizin en kü­
çügü olmas1 gerektigini unutmadan, kutsanmam1§ olan her §eye ve
iddiah arzularm her birine boyun egdirmek ugrunda çabalayacag1z.
Her alanda birbirimize e§it olacag1z.
Ban§m müjdecisi lncil'in yay1lmas1 için emeklerimizi ve tavsiyele­
rimizi birle§tirerek; her iyi i§te kâfirlere õmek olmaya çabalayarak;
kutsal, mütevaz1 ve cana yakm davram§larla kâfirleri, 1sa'da bulunan
hakikate kazand1rmak, için gõrevimizin halka yõnelik hizmetler
baglammda, nefislerimizi birbirimize feda ediyoruz. Sayet vazife­
lerimiz gerektirmiyorsa birbirimizden as/a aynlmayacag1z. Aynca
kar§1hkh fikir ah§veri§inde bulunmak ve H1ristiyan baghhg1 içerisinde
olmak zorundayiz.
Tüm s1kmtilanm1zda, Seytana2 uydugumuzda ve bir zulümle kar­
§da§tlg1m1zda kalplerimizi, sanki tek bir ki§inin kalbiymi§ gibi bir­
le§tirerek; H1ristiyanlarm ve dostlann sergiledigi bütün vazifeleri
yerine getirerek yek vücut olacag1z.
Bu sõzle§menin sorumlulugunu üzerimize ahrken samimiyetle §U
duayi ediyoruz: Hayatim1z uzun y1llar birlikte geçsin; õlümde de
birbirinden aynlmasm.

Pliny Fisk
Levi Parsons

2
Seytan kelimesi Müslüman anlay1§mda õzel bir isim gibi kullamlmasa da,
Hiristiyanlarca neredeyse tann mesafesine yerle§tirildigi için õzel isim olarak
telakki edilmektedir. Bu yüzden misyoner metinlerindeki Seytan kelimesini
büyük harfle b1rakmay1 tercih ettik. [ç. n.]
íKí M1SYONER1N F1L1STíN'E G1D1SLERi1

Sandwich Adalan'na giden misyonerlerin gemiye binmelerin­


den bir hafta sonrayd1. Daha evvel atamalan yapilan Mr. Fisk ve
Mr. Parsons'm Akdeniz bõlgesine gõnderilmeleri için çok elveri§li
bir &rsat nasip oldu. Gidecekleri geminin 30 Ekim Cumartesi günü
yelken açacag1 tahmin ediliyordu. Bu sebeple misyonerlerimiz
cbeveynlerini ve arkada§lanm alelacele ziyaret ettikten sonra ve
haz1rhklannm en nihai harcamalanm da yaparak tam kararla§tl­
nlan saatte Boston' da haz1r bulundular. Gemi, istenilen rüzgânn
ç1kmasm1 beklediginden Çar§amba gününe kadar yola ç1kmakta
gecikti. Bõylece misyonerler ve dostlarmm, en ilginç manzaralan
hep birlikte seyretmelerine izin verilmi§ oldu.
Pazar günü ku§luk vaktinde, Old South Kilisesi ve Park Street
Kilisesi üyeleri, 1sa'nm son ak§am yemegi tõreni için ilk adi geçen
kilisede bir araya geldiler. Buras1, mutat komünyonun* yapild1g1
yerdi. Misyonerler ve davet edilen Park Street Kilisesi üyeleri de
oradaydilar.
O gün yoksul bir kilise için vaaz etmi§ olan Rev. Mr. Codman
tõreni yõnetti. Rev. Dr. Worcester, Rev. Jenks, Rev. Dwight ve
Rev. Fisk tõrenlerde yer aldilar. Ôgleden sonra Mr. Parsons, Park
Street Kilisesi'nde Yahudilerin durumu hakkmda vaaz etti. Ak-

"Palestine Mission", The Missionary Herald, Arahk 1 8 1 9, Vol. X.V, s. 575-576.


1 02 1K1 MlSYONERlN FlUSTlN'E G1Dl�LER1

§amleyin de Mr. Fisk, Filistin Misyonu'nun planlanmas1 ve ondan


beklentiler hakkmda Old South Kilisesi'nde konu§tU. Konu§ma­
smdan sonra bahsi geçen giri§im için 293 . 3 1 dolar tutannda bir
para toplandi. Ardmdan Karar Komitesi'nin talimatlan kamuoyuna
resmen ilan edildi. Hem vaazlar hem de bu talimatlar basddi.
Ayinlerin bitiminde bir beyefendi, bu ilginç bõlgeye misyonerler
ne zaman girebilirlerse orada bir Íncil cemiyeti ya da bir okul
kurulmas1 için 30 pound tutannda bir çek verdi.
Gene! itibanyla Eski Kilise, daha õnceleri gõrdügümüz yerler­
den neredeyse daha kalabahkti. Sadece kilise s1ralan degil, aym
zamanda merdivenler, her iki üst balkon, bütün yollar tikhm
t1khmd1. ôyle ki, bag1§ kutusu güç bela dola§tmlabildi. Ayinler
boyunca pek çok ya§h ki§i ve birçok hamm ayakta durmak mec­
buriyetinde kalddar. Ama yine de en dikkat çekici olan hadise
kapam§ta gerçekle§ti. Ízdihamdan s1kmti çekildiginden dolay1
herkes para topland1ktan sonra ve talimatlar okunmadan õnce
kalabahgm dagdacagm1 zannediyordu. Fakat bu etkinlige o kadar
derin bir ilgi vard1 ki, geri çekilmenin kendisine fayda saglayacagm1
çok az insan dü§ündü.
Pazartesi ak§am1 Old South Kilisesi ve Park Street Kilisesi
üyeleri ayhk dua toplant1s1* için her zamanki yerde bir araya
geldiler. Filistin Misyonu'nu destekleme amacmm bir ifadesi
olarak, geçen yd boyunca bu toplantlnm benzerlerinde düzenli
olarak para toplanm1§tl. Bu nedenle yola ç1kmalannm hemen
õncesinde misyonerleri aralannda gõrmek kilise üyelerinin çok
ho§una gitmi§ti. Bu aziz ve son derece degerli misyoner karde§­
lerimize, cemaatin o ak§am orada yüksek sesle dua etmesi ve
onla yüreklendirmesi asla unutulmayacaktir.
Çar§amba günü seher vaktinde misyonerler ve birkaç dostu­
muz gemiye bindiler. Çapa çekilirken kamarada bir veda duas1
yapild1; hemen ardmdan kar§1hkl1 vedala§malar geldi. Ho§ bir
esintiyle gemi denize açddi. Geminin Malta'ya ugramas1 ve orada
üç-be§ gün kald1ktan sonra Ízmir'e gitmesi bekleniyor. Bõylesine
OSMANLI'DA tKl AMER1KALI M1SYONER 103

degerli bir hedef, s1rf misyon için planlanml§ bir deniz yolculugu
yapmayi zorunlu kihyor. Bütün bu hadiseler içerisinde Tann'nm
lütfunu itiraf etmek ve gelecek bakimmdan aym Tann'ya güven­
mek için saydamayacak kadar çok sebep bulunmaktad1r.
1 . MEKTUP
MALTA ADASI'NDA KARAYA ÇIKNORUZ
VE iNGiLiZ MiSYONERLERLE BULU�UYORUZ1

Gozo Adas1 açd<lan, 23 Arahk 1 8 1 9

Muhterem Efendim,
Su anda Malta'ya kisa bir mesafede bulunuyoruz. Tann'nm
gõzetimi ve rehberliginde okyanusu emniyet içerisinde geçtik.
Agir seyreden deniz tutmalanm saymazsak saghg1m1z yerinde .
Havamn borah olu§undan ve rüzgânn ters yõnden esi§inden
epeyce memnuniyetsizligimiz sõz konusu olsa da, herhangi bir
&rtma tehlikesi geçirmedik. Kamaralanm1z güzel haz1rlanm1§ .
lhtiyaçlanm1zm çe§itli §ekillerde ve boi boi kar§tland1g1 bir or­
tamda bulduk kendimizi. Rahattm1z için ellerinden geleni ardina
koymamt§lar. Yegâne yol arkada§1m1z olan Dr. Chase, zeki ve
uysal bir dost. Gõrevliler ve gemicilerin hepsi nazik ve hizmete
hazir ki§iler. Buna mukabil bizim de onlann dini hallerini takviye
edecek baz1 gayretlerimiz olmad1 degil.
Gemiye bindikten kisa bir süre sonra Kaptan E., yemek ma­
sasmda bir dini ayin gerçekle§tirmemizi ve Pazar günü de vaaz

"Letter from The Rev. Messrs. Fisk and Parsons to The Corresponding Sec­
retary of The ABCFM (Gozo aç1klan, 23 Arahk 1 8 1 9)", The Missionary Herald,
May1s 1 820, Vol. XVI, s. 1 1 1 - 1 1 2 .
OSMANLI'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 1 05

Levi Parsons

Levi Parsons 1 8 Temmuz 1 792'de California-Goshen'de dogdu. Babas1 Rev. Justin Parsons
Haygm bir din adam1yd1. 1 808'de kaydoldugu Vermont'taki Middlebury Kolej'den mezuniyeti
Honrasmda 1 8 1 2'de Andover ilahiyat Okulu'na ba$lad1. 1 8 1 5'te Piskopos Griswold'den
ders almak üzere Rhode-lsland'a g itti. Ertesi sene papazhga atand1. Massachusetts­
Marblehead'da ve Vermont'un kuzey bõlgelerinde vaizlik yapll. 1 8 1 7'de Virginia'ya gitti.
Eylül 1 8 1 7'de American Board'un ilk Filistin misyoneri olarak Boston'da tõrenle atand1.
Hizmetin õn çah$mas1 çerçevesinde Vermont eyaletinin misyonerlik cemiyetinin nezaretinde
alll ay çah$11. Dõrt ayhk bu süreçte yirmi iki kasabay1 ziyaret etti, otuz iki cemiyet kurdu ve
yakla$1k 3.000 dolar toplad1. Amerikan Board yararma bir temsilcilik açt1. Kâfir ülkelerde
harcamak üzere 6.000 dolar bag1$ toplad1. Gõrev yeri Filistin'e gitmek üzere Kas1m 1 8 1 9'da
Pliny Fisk'le birlikte yola ç1kt1. i;>ubat 1 822'de iskenderiye'de hayat1m kaybetti.

ctmemizi tel<lif etti. Keza içimizden birinin her sabah tayfa ko­
gu§unun bulundugu bõlümdeki gemicilerin yanma giderek 1ncil
okumasm1, onlarla birlikte sohbet ve dua etmesini, ak§amlan da
kamaralarda ibadet etmesini istedi. Gemiciler bunlara alaka duyu­
yor gibi gõrünüyorlar. Her ne kadar ilahi varhgm õzel i§aretlerini
çok fazia ke§fetmemi§ olsak da bizden asla kaybetmeyecel<leri bir
izlenim alacal<lanni umuyoruz. Saghg1m1z elverdiginde vaktimizin
büyük kismmt okumaya ve õgrenmeye vakfettik. Ara s1ra biraz
Latince, Grekçe, Frans1zca ve 1talyanca okuduk. Etraftm1zdaki
insanlarla ve ülkelerle ilgili çok say1da tarih ve seyahat kitabm1
mütalaa ettik. Eski çah§malan tekrar gõzden geçirmek ve kan-
1 06 MALTA ADASI'NDA K.ARAYA ÇIKIYORUZ

Pliny Fisk

24 Haziran 1 792'de Massachusetts-Shelburne'de dogdu. Middlebury Kolej ve Andover


Í lahiyat Okulu'nu bitirdi. ( 1 8 1 8) Aynt yil American Board le$kilatma kabul edildi. Gõrev
yeri Filistin olarak belirlendikten soma arkada$1 Levi Parsons'la beraber 1 5 Ocak 1 820'de
izmir'e geldiler. Gõrev bõlgesi Beyrut'ta 23 Ekim 1 825 tarihinde õldü. Beyrut Amerikan
Üniversitesi'nin binalanndan biri Fisk Hall ad1yla ona ithaf edilmi$tir.

§tk okumalar yapmak bizim için çok ho§tu. Oysa yeni ve ciddi
çah§malar için çok az bir güç ve egilim bulduk.
3 Ocak 1820. �u an Malta Limam'nday1z. Karantina kurallan
o kadar s1ki ki §ehre girmemize izin verilmiyor. Bu bizim için ac1
bir hayal kmkhg1; fakat hayal kmkhklanna tahammül e tmeyi
õgrenmemiz laz1m. Her gün buradaki misyonerlerle gõrü§tiik
ve onlardan çok kiyme tli bilgiler ald1k. Onlar bize hayat1 de­
vam ettirmenin, saghg1m1z1 korumanm, ara§tlrma yapmanm ve
seyahat etmenin en ince yõntemlerine dair çok faydah ipuçlan
verdiler. Akdeniz civannda ya§ayan farkl1 insan zümrelerine
ve onlar arasmda gerçek dini ve hakikati yüceltmenin en akilh­
ca metotlanna dair õnemli fikirler aktardilar. Rev. Mr. Jowett, 2
2
William Jowett (1 787- 1 855): Merkezi lngiltere'de olan Church Missionary
Society (Kilise Misyonerlik Cemiyeti) tarafmdan 1 8 1 5 yilmda Malta Adas1'na
OSMANLI'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 1 07

M1S1r'1 ve Türkiye'nin baz1 bõlgelerini ziyaret etmi§. Bir müddet


o bõlgelerle geni§ kapsamh yazt§malanm sürdürmü§. Rev. Mr.
Wilson3 yakla§tk bir yildan beri burada ve esas olarak ltalyanca ve
modem Rumca õgrenmekle me§gul olmu§. Dr. [Cleardo] Naudi
bir ada yerlisi ve buradaki bir enstitüde kimya profesõrü. lncil
cemiyetlerinin ve misyonlann da ate§li bir dostu. Bu ki§iler "bunun
gücüne sahiplerdi ve kalplerinde, bize esash bir yard1mda bulun­
mayi içeren §eyler az degildi." lngiltere'den gelen son misyonerlik
yaymlanndan bir ktsmm1 ald1k onlardan. Bunlar, dag1ttlmak üzere
haz1rlanm1§ ltalyanca, Frans1zca, modem Rumca, Farsça, Arapça
ve lbranice yazdmt§ küçük kitaplar ve bro§ürler. Aynca bize lz­
mir'deki konsolosluk papazma, Saktz Adas1 1 nda bulunan Rum
kolejinin bir profesõrüne, bir de Halep lngiliz Konsoloslugu'na
yazdmt§ mektup ve evraklar da verecekler. Sayd1g1m bu ki§ilerin
hepsiyle düzenli bir haberle§me içerisindeler.
Bu gõrü§melerimizin çok faydasm1 gõrdük, yeterince §Ükret­
mekten aciziz. Onlar sayesinde Akdeniz bõlgesinde kendimizi
sanki ülkemizdeymi§iz gibi hissettik. Su son on günü, hayattm1zm
en ilginç günleri arasmda telakki ediyoruz. Bu ki§ilerden bin veya

iki bin mil uzakta olacag1m1z1 beklerken, arttk onlan kom§ulanrmz


diye isimlendirecegiz.
6 Ocak 1820. Mr. Jowett ve e§i ile muhtemelen son bir gõ-

gõnderilen ilk kü,1idir. Ekibiyle birlikte Yuhanna lncili'ni Malta diline tercüme
etmi§tir (6 Eylül 1 8 1 8) . lngiltere 'deki diger cemiyetlere de bilgi saglayan
Jowett, orada bir matbaa kurmu§, lncil'in Arapçaya tercümesi için modem
Arapça õgrenmi§tir. Lazaretto Adas1'nda ikamet eden Jowett, tetkik amaçh
gezdigi Türkiye ve M1s1r'm degi§ik bõlgeleri hakkmda edindigi bilgi ve tec­
rübelerini Parsons ve Fisk'e aktarm!§tlr. Bu iki misyoner onun refakatinde
Bzomar'1 (1 824), Kudüs'ü (1 825), Sidon'u (1 823), Beyrut'u (1 823) ziyaret
etmi§lerdir. Bk. Ay§e Aksu, "Buzdagmm Ôtesi: American Board'un Kuru­
lu§unda ve lik Faaliyetlerinde ( 1 8 1 0- 1 825) lngiliz Misyonerlerin Katlolan",
Kutadgubilig, Mart 2008, S. 13, s. 305-306. [ç. n.]
S.S. Wilson: lngiltere'de kurulmu§ olan London Missionary Society (Londra
Misyonerlik Cerniyeti) üyesidir. 181 8'de geldigi Malta' da ltalyanca ve modem
Rumca õgrendi. lncil ve dini içerikli risaleler dag1tmak üzere ufak bir cemi­
yet kurmu§tur. Yõreye gelen Amerikah misyonerlere ziyadesiyle yard1mc1
olmu§tur. Bk. Ay§e Aksu, a.g.m., s. 306. [ç. n.]
1 08 MALTA ADASl'NDA KARAYA ÇIKIYORUZ

rii§memiz oldu. Jowett'in kans1, bizi ferahlatsm diye bir sepet


portakal, misyonerlik tara&m1z1 geli§tirsin diye de Rev. Henry
Martyn'in4 hatiralanm ikram etti. Mr. Jowett'in ikram1 ise, daha
evvelce sõz verdigi mektuplar, kendi yazd1g1 bir mektup, ziya­
ret ettigimiz ülkelerle ve õgrenmekte oldugumuz lisanlarla ilgili
kitaplar, lngiliz misyonerlere ait kayitlard1.
Bugüne kadar iyi gittik; gelecege dair umutlanm1z tahmin
ettigimizden daha olumlu. Yolcu gemisi birkaç gün içinde lzmir' e
dogru yola ç1kacak. Su an orada olmak ve õnümüze hangi manza­
ralann ç1kacag1m gõrmek için can atlyoruz. Hava bugünlerde aç1k
ve sakin. Ama buras1 &rtinah bir dünya ve bizler de §U an onun
çalkantlh bir yõresindeyiz. Bu nedenle her an hayal kmkhklan ve
gailelerle kar§1 kar§tya oldugumuzu hissetme itiyadmda olmay1
istiyoruz. Zira õteki misyonlann tarihçelerinin ve bütün bu ülke­
lerdeki cemaatin durumunun bizi ihtar ettigine gõre, bugüne kadar
henüz kar§da§mad1g1m1z fark11 hadiselerin beklentisi içerisinde
olmak zorunday1z. Sayet Efendimiz Isa bizi desteklerse ayakta
durabilecegiz; eger O bize õgretir ve bizi yõnlendirirse hakikatin
pe§inde olacak ve güvenli bir eylem tarz1 gerçekle§tirecegiz; O
bizim emeklerimizi takdis ederse ba§anya kavu§acag1z. Biz kendi­
mizi O'na emanet ediyoruz. H1ristiyan dostlanm1zm bizi sürekli
dikkatlerinde tutmalan konusunda da yine O'na güveniyoruz.
Sayg1 ve muhabbet duygulanm1zla . . .
Pliny Fisk
Levi Parsons

Henry MARTYN (178 1 - 1 8 1 2): lngiltere, Comwall'de dünyaya geldi. Truro


Gramer Okulu ve St. John Koleji'nde owenim gõrdü. Anglikan papazi oldu.
Charles Simeon'la kar§tla§mas1 onu misyonerlige yõnlendirdi. Dogu Hindistan
Sirketi'nin resmi papazi s1fat1.yla Hindistan'a ve lran'a misyoner olarak gõn­
derildi. Yeni Ahit'i Urducaya ve Farsçaya çevirdi. Aynca Mezmurlar'1 Farsçaya
tercüme etti. Oradan aynlarak Bu§ire, Siraz, lsfahan ve Tebriz'e gitti. Salgm
bir hastahga yakalandt. Ke§if için Tokat'a geldigi sirada 16 Ekim 1812'de õldü.
Mezan oradadir. Amerikah misyonerler 1 855 ytlmda onun hattrasma Tokat'ta
bir ilahiyat okulu kuracaklardir. Ancak bu okul be§ ytl sonra yerli Hiristiyanlar
tarafmdan kundaklamnca Harput'a ta§macakttr. [ç. n.]
2. MEKTUP
WILLIAM JENKS TEN1 BÍR RíCAMIZ:
"GEMÍLERíMíZ DENÍZDE YÜZEN
MABETLERíMíZ OLSUNLAR"2

Karantinada, Malta Limam, 8 Ocak 1 820

Saym Beyefendi,
Yüklenmi§ oldugumuz vazifeye gõsterdiginiz yogun ilginiz
ve kütüphanemize yapt:tgm1z cõmertçe katkdar beni §U inanca
sevk etti: Merhametli Kurtanc1m1z 1sa'nm bizimle pek çok kere
beraber oldugunu ve inayetiyle bizi bolluk ve berekete ula§t1rd1g1m
õgrendiginizde bizim ad1m1za ona §Ükranlanmz1 sunmayi iste­
yeceksiniz. Hakikaten de deniz yolculugumuza olumsuzluklarla
ba§lami§t:tk; fakat bütün s1kmt:tlanm1z bertaraf oldu ve kisa sürdü.

William Jenks (1778- 1 850): Harvard Kolej mezunudur. Din adamhg1 yams1ra
ülkesinin e�tim i§leriyle de bizzat ilgilenmi§tir. Bovdoin Kolej'de üç yil �ark
Dilleri ve lngiliz Edebiyatl profesõrlügü yaptl. 1 8 1 8 'de Boston' da õzel bir okul
açtl. D enizcilerin maneviyatlan ve dini e�timleriyle ilgilendi. Bu baglamda
Fakirlerin Dini ve Ah/alei Egitimi Cemiyeti'nin faaliyetleri çerçevesinde denizci­
lere mahsus ilk §apeli açtl. Kizdderililerin H1ristiyanla§tlnlmas1yla da ugra§tl.
Jenk's Comprehensive Commentary adh bir eseri bulunmaktadrr. Kaynak: The
New York Times, 1 8 Kas1m 1 866.
2
"Letter from Mr. Fisk to The Rev. William Jenks (Malta Limam, 8 Ocak
1820)", The Missionary Herald, Mayis 1 820, Vol. XVI , s. 1 09- 1 10.
1 1O uGEMlLER1M1Z DEN1ZDE YÜZEN MABETLERlMtZ OLSUNLAR"

Eger seyahatimize dair herhangi bir aynnt:l õgrenmek istiyorsamz


Mr. Evarts'tan3 õgrenebilirsiniz.
Size bu mektubu yazmamm asil sebebi, denizcilerin manevi
menfaatleriyle ilgilidir. Bu konu hakkmda sizden daha kabil-i
hitap bir adam tamm1yorurrt. Çünkü siz, son derece õnemli olan
bu meseleyi desteklemek için haddinden fazia çah§1yorsunuz.
1ki direkli bir Arap yelkenlisinde çah§an Kaptan Winslow'un
az õnce verdigi bilgiye gõre adamlanndan üçü, Vafiizci Kilise'ye
mensup misyonerleri Hindistan'a ta§1yan Independance adh gemide
seyahat etmi§ler. Hiç §Üpheniz olmasm, o geminin güvertesinde
ilahi lütfun sergilendigi hadiselerle §imdi yakmdan tam§acaks1mz.
Sõyle ki, bu üç adam o vakitler ümitle ilahi lütfun muhatab1 haline
getirildiler. Sayg1deger efendim, siz daha iyisini bilirsiniz; gemiciler
çok fazia günaha maruz kahrlar. Misyoner karde§lerimizin ümit
besledikleri baz1 gemiciler günahlar tarafmdan alt edilebilirler.
Bõylece icra etmekte olduklan mesleklere laf getirirler. Bu endi­
§elerimde muhtemelen yalmz degilim.
Ancak bu adamlarm varhgmdan haberdar olmak ve Kaptan
Winslow'dan, gõzlem fi.rsat:l bulabildigi kadanyla, onlann eskiden
gerçek bir Hiristiyan karakteri ta§1d1klanm i§itmek bana tuhaf
bir memnuniyet verdi. Karantina kurallan yüzünden o gemiye
gidemeyi§im ve onlarla sohbet edemeyi§im beni kahrediyor.
Muhtemelen yann gemilerinin bordasma gidip kisa bir sohbet
etme, en azmdan mürettebat:ln geri kalan kismmdan haber alacak
kadar uzun bir gõrü§me fi.rsat:l bulabilecegim. Sayet bu adamlan
hâlihaz1rda hiç tamm1yor olsamz da, limana geldiklerinde sizin
manevi nasihatlerinizi almak onlara müthi§ faydalar saglayacakt:lr.
Sally-Ann gemisinin geri dõnü§ünde benden bir mektup daha
bekleyebilirsiniz. Mümkün olabilirse bu §ekilde bir veya iki kü-

3
Jeremiah F. Evarts (178 1 - 1 83 1): Yale Kolej'den 1 802'de mezun oldu. 1 806'da
avukathk mesle�ine kabul edildi. ABCFM'de 1 8 1 2- 1 820 arasmda mali i§ler
sorumlusu, 1 82 1 - 1 83 1 arasmda ise sekreter olarak çah§tl. Kiz1lderililerin
haklarmi kazanmalan için mücadele etti. Hayaa hakkmda bk. Ebenezer C.
Tracy, Memoir of The Life of Jeremiah Evarts, Boston 1 845. [ç. n.]
OSMANLI'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 111

çük cemaati sizin gõzetiminize ve ilginize sunma hususundaki


ümitlerimiz bo§a ç1kmayacakttr. Yõrenin dini hayatma nüfuz
yolunda birtakim güçlü muhalefetle kar§da§ml§ olsak da çok
güzel dõnemler geçirdik. 1lki hariç her Pazar günü toplu ibadetleri
devam ettirdik. T oplu dualar ise neredeyse her gün Tann'ya arz
edildi. Son Pazar günü yapdan vaaz Resullerin !�feri, 28/ l 'deki
konuyla ilgiliydi. Denizdeki bir ftrttna sayesinde zaman bulabildik
ve Malta Adas1 yakinlanndayken Aziz Pavlus'un deniz tutmasma
duçar olmasmdan biraz bahsettik. Ardmdan pratik dersler yaptik;
dini nasihatler üzerine mütalaalanm1z oldu.
Kisa süre sonra 1zmir' e dogru yola koyulmay1 bekledigimiz
s1rada, deniz yolculugunun beraberinde getirecegi tehlikeleri
dii§Ünüyorduk. Ydm ilk Pazar günüydü; o gün yakla§madan ev­
vel kar§1m1za ç1kmas1 muhtemel tehlikeleri gõzden geçirdik ve
içimizden birinin hayatinm sona erme ihtimalini dü§ündük. Ne
yaz1k! Bu ihtimal çok geçmeden korkunç bir kesinlikle tahakkuk
etti. Pazartesi ak§am1 gemicilerden John Davis geminin üst kis­
mmdan a§ag1 dü§tÜ ve ba§ml güverteye konulmu§ olan bir ta§a
çarptl. tki saat boyunca etraftndakileri tamy1p bilmeden nefes
ahp verdi, inledi; ardmdan son nefesini verdi.
Manzara son derece sükunet telkin ediyordu. Bu, Tann'nm
sesiydi; dinlemeye gayret ettik. Bu uyanya refakat edecek ilahi
bir kuvvet için hep birlikte dualar yollad1k O'na. Gemiciler bu
hadiseden ziyadesiyle etkilenmi§lerdi. Ertesi gün cenazeyi ahp
geminin sandahyla defin yerine gittik. Kadir-i Mutlak Tann'mn
uyanlanm reddetmi§ bir durumda kalmayahm diye orada tekrar
dua ettik.
Ônceden herkes §en §akrak ve ho§ bir eda içerisindeydi.
Fakat bu olayla birlikte zihinleri bir hüzün kaplad1. Gemideki
adamlardan sadece birkaç1 anlattig1m õlüm olaym1 ciddiyet ve
õzüne yara§1r bir biçimde kar§dadi. Ôtekiler üzerinde çok c1hz
bir etki b1rakttgm1, õlümün hiç de uygun olmayan bir üslupla
dile getirildigini gõrseydiniz, inanm yüreginiz s1zlard1. Hafta içe­
risinde ya§ad1g1m1z hadiseler üzerine verilen kararlan ve olaym
1 12 "GEMlLER1MlZ DEN1ZDE YÜZEN MABETI.ER1MlZ OLSUNLAR"

tesirlerini yeniden canlandmnak ve sürekli hatirda tutulmalanm


saglamak adma vakxaya uygun dü§en bir vaaz ve õzel bir sohbet
te§ebbüsünde bulunacag1z. Bõylece ya§ad1klanm1zdan §Õyle bir
netice ç1kanlmas1 hesaplanmaktad1r: Kutsal Ruh'un etkisi olmadan
ikazlar ve vesileler nastl da aciz kalmaktadtr. Denizcilerin iyi kim­
seler haline gelmeleri yolunda sarf edilecek fedakârca ve akxlhca
çabalar, diger mesleklerden ki§ilere gõsterildigi õlçüde gõsterilirse
ba§an kazamlabilir. Bu dü§Ünceye inanmak için gitgide daha
fazia sebep gõrmekteyim. Bir zaman gelecek, bizim teknelerimiz
denizde yüzen mabetlerimiz olacaklard1r diye gerçekten de bir
zemin mevcut. Gemi gõrevlileri, õzellikle kaptanlar, bunu kendi
kudretleriyle daha ziyade yapacaklardir. Eger siz bir denizcinin
zihnine hakikati sokacak bir yol bulursamz, daha fazia denizci
için ümit besleyebilirsiniz.
Tann bütün gayretlerinizde, õzellikle de gemici taifesi namma
gõstereceginiz gayretlerde size ba§anlar ihsan eylesin. Sükran
duygulanmla sevgi ve saygilar . . .
Pliny Fisk
3. MEKTUP
1ZMÍR'DEY1Z , 1ZMÍR'DEK1 DOSTLARIMIZ ,
ÔNÜMÜZDEKÍ tKt BÜYÜK ENGEL:
VEBA SALGINI VE TÜRK DEVLET11

lzmir, 8 Subat 1 820

Boston band1rah Frances adh yelkenli geminin kaptaru Thomp­


son eliyle Malta' dan gõnderdigimiz ilk mektubumuzda, bu yõreye
yaptig1m1z deniz yolculugunu ve Mr. Jowett, Mr. Wilson ve Dr.
Naudi ile gerçekle§tirdigimiz gõrü§meleri yazm1§tlk. Bu gõrü§­
meler çok faydah geçti ve hususen bizi memnun b1rakti.
Sekreterliginize yazd1gtrmz bu ikinci mektubumuzu ise Boston
bandrrah Washington adh yelkenli geminin kaptaru Gerry ile gõn­
deriyoruz. Bunda da Malta'dan lzmir Limaru'na geçi§imiz, bura­
daki ilk ziyaret ve Rev. Mr. Williamson,2 Mr. Lee3 ve digerleriyle

1
"Letter of The Rev. Mr. Fisk and Mr. Parsons to The Corresponding Secretary
of The ABCFM (lzmir, 8 Subat 1 820)", The Missionry Herald, Haziran 1820,
Vol. XVI , s. 1 2 1 - 1 23.
2
Mr. Williamson: lngiltere Malta konsoloslugu resmi papaz1d1r. Degi§ik za­
manlarda Amerikah misyonerlere õnemli yard1mlarda bulunan ve raporlarda
sikça adi geçen bu ki§i 1820 ythnda gõrevinden istifa ederek British and Foreign
Bible Society'nin temsilcisi olarak seyahat etmeye ba§lad1. Fakat Samos'ta
yakaland1g1 bir hastahk sebebiyle orada õldü. bk. Ay§e Aksu, a.g.m., s. 307.
3
Peter Lee: lngiltere tarafmdan 1 8 1 4'te lskenderiye konsolosu olarak tayin
114 lZMlR'DEYlZ, lZMlR'DEKl DOSTI.ARIMIZ

yaptJ.gumz gõrü§melerdeki nazik kar§tlant§uruzdan sõz edecegiz.


Kaptan Edes, gemisi limanda durdugu müddetçe bizim için
mükemmelen haz1rlanmt§ bir kamarada kalmam1z için bizi ne­
zaketle davet etti. Buna binaen 26 Ocak tarihine kadar gemide
ikamet ettik. Sonrasmda 1sviçreli beyefendi Mr. Rosset'in evinde
odalar tuttuk. Onun ailesiyle birlikte pansiyoner olarak kahyoruz.
Kald1g1m1z yer çok güzel ve §ehrin en §irin kesiminde bulunuyor.
Aile Frans1zca, 1talyanca, modem Rumca ve biraz da Türkçe ko­
nu§uyor ama 1ngilizce hiç konu§ulmuyor. Bu durum tamamen
bizim lehimize . Zira sayd1g1m1z dillere ait bilgileri daha fazia
õgrenmeyi istiyoruz. Simdi bize "herhangi bir §eye ihtiyac1mz var
mi?" diye soracak olursamz, bu kadar dünyevi konforu hesaba
katmca "hayir'' cevab1 vermek boynumuzun borcu oluyor.
Van§1m1zm üzerinden çok geçmemi§ti ki, 1ngiltere Konsolosu
Mr. Werry'yi4 ziyaret ettik. Elimizdeki belgelere baktiktan sonra
111zmir' e ho§geldiniz" dedi ve ardmdan burada kald1g1m1z süre
zarfmda gõnüllü olarak himaye ve yard1mm1 esirgemeyecegini
ekledi. Aynca seyahat etmek istedigimizde kullanabilecegimiz
mektuplan ve evraklan takdim etti. 1kinci defasmda bizi ak§am
yemegine davet etti. Saatler süren samimi sohbetimizde pek çok
yararh õgüt ve ipucu verdi; i§e yarar anekdotlar aktard1. Ônü­
müzdeki çah§ma alamyla ilgili õnemli hatirlatmalarda bulundu.
Burada yirmi dõrt ydd1r konsolosluk yap1yormu§ ve her kesimden
insanlarla daimi münasebetler kurmu§. Bu nedenle, diledigimizde
pek çok soruyu cevaplayabilecek derecede iyi yeti§mͧ biri.
Perkins karde§ler5 de bizi nezaketle kar§dad1. Yard1mlanna ve

edildi. Kaldd<lan süre içerisinde Fisk ve King'e vaaz etmeleri için evini açt1.
1 822'de 1skenderiye'de õlen Parsons'm cenaze i§lemleriyle ilgilendi. bk. Ay§e
Aksu, a.g.m., s. 307.
4
Francis H.S. Werry (1745- 1 832): 1zmir Konsoloslu�na 1794'de tayin edildi.
1ngiliz d1§ i§leri nezdinde o kadar õnemli bir konuma gelmi§ti ki, ticaretle
u�a§mak, 1stanbul'daki konsolos d1§mda sadece Mr. Werry'e yasakti. Hayatl
hakkmda ayrmtlh bilgi için bk. Tom Rees, Merchant Adventurers in the Levant
(1700-1950), 2003. [ç. n.J
5
Boston'h bu iki karde§ 1zmir'de ticaretle ugra§maktayd1. Pliny Fisk'e gore biri
OSMANLI'DA IK1 AMERIKALI MISYONER 1 15

dostluklanna dair güvence verdiler. Kaptarunuz Edes'in taru§t1rd1gi


Hollandah tüccar Van Lennep6 de bize kar§l bilhassa kibar ve
dostça davrand1. Frans1z Katoliklerinden bir aileyle de ahbaphk
kurduk, onlar da sayg1 ve dostluklanru ifade ettiler.
Íli§ki kurdugumuz herkesin bize kar§l nezaketle davrand1g1
gõrülüyor. Yine de bu ki§ilere mesaj1m1z1 arz ettigimizde bize nasil
muamele edeceklerini iyice ara§t1np õgrenmek zorundayiz. Lakin
Türkler hariç bütün halk kitlelerini, bu derece kolay eri§ilecek
ki§iler olarak bulmayi ummuyorduk. Her §eyi gõz õnüne alarak
bakinca, Malta'da ve lzmir'de elde ettigimiz bilgiler, planlanm1-
za tahmin ettigimizden daha fazia katkida bulunmaktad1r. Hiç
§Üphesiz bize muhalif pek çok kimse var. Ama yine de büyük
ve istenen sonuca gõtüren bir kapmm aç1lacagma inaruyoruz.
Bu yilki planlanm1zm vadesi neredeyse gelmi§ durumda.
Deniz yolculugumuz s1rasmda vaktimizin bir kismm1 italyanca
õgrenmeye harcad1k. Bir õgretmenin yardumyla günde bir saat
bu derse devam ediyoruz. Sonraki hedefimiz modem Rumca
õgrenmek; ardmdan muhtemelen Arapça ve imkân bulursak
Türkçe gelecek. Dili iyice oturtmak için gereken §ey, iyi yazdm1§
bir kitab1 sõzlükler yardumyla okumaknr. Bir dili okumak için,
konu§mak için, yazmak için ve h1zhca konu§uldugunda -belki
belli belirsiz ve kusurlu olarak- anlamak için õgrenmek ise tü­
müyle apayn bir §eydir.
Bu ülkede seyahat etmenin en iyi zamaru ilkbahard1r dendigi­
ne gõre, bu mevsimi büyük ihtimalle Yedi Kiliseler'in bulundugu
yõrelere bir gezi düzenleyerek degerlendirebiliriz. Ama belki de,
dili iyice õgrenip diger konularda bilgi sahibi oluncaya kadar bunu
erteleriz. Bõylece daha iyi getirisi olan bir seyahate haz1rlanmz.

yinni yddu lzmir'deydi; digeri ondan daha uzun süredir burada ya§1yordu.
Alvan Bond, Memoir o( The Rev. Pliny Fisk, Boston 1 828, s. 109. [ç. n.]
6
Jacob Van Lennep (1 769- 1 855): Hollandah tüccar olan bu ki§i aym zamanda
Hollanda'nm lzmir ba§konsoloslugu gõrevini de yürütüyordu. 1 807'de Cat­
herine Anne de Hochepied'le evlendi. Her ikisinin mezan da lzmir Alsancak
Protestan mezarhgmdad1r. [ç. n.]
1 16 lZM!R'DEYlZ, lZMlR'DEKl DOSTI.ARIMIZ

Sakiz Adas1'na dair ald1gun.1z malumata gõre, õzellikle de mo­


dem Rumca õgrenelim diye yaz mevsimini orada geçirebilmemiz
yõnünde güçlü bir te§vik sõz konusu. Türkçe, bulundugumuz
bu bõlgede tahsil edilebilir. Arapçayi da büyük ihtimalle en iyi
Kudüs'te, Halep'te veya Lübnan Daglan'nm baz1 kesimlerinde
õgrenebiliriz. Muhtemelen bu i§in hal çaresini yakla§1k bir yilda
veya biraz daha fazia sürede bulacag1z.
Gõzlerimizi geni§ misyonerlik tarlasma çevirdik; fakat orada
çok az say1da emektann oldugunu haber ald1k. Akdeniz'in kuzey
ve güney kiyilannda hayli kalabahk nüfusu bulunan Katolik ve
Müslüman ülkelerde tek bir tane bile Protestan misyoneri yok.
Say1s1z denecek kadar çok adada ise sadece üç misyoner bulu­
nuyor: Rev. William Jowett Malta' da gõrev yap1yor. Rev. Isaac
Lowndes7 Zante Adas1'nda, Rev. S . S . Wilson §imdi Malta'da.
20.000.000 insam kapsayan Osmanh Ímparatorlugu sathmda da
sürekli çah§an tek bir istasyon yer alm1yor ve bizim di§1m1zda
hiç misyoner yok. Rev. James Connor bir ara 1stanbul'dayd1. Su
s1ralar Kandiye, Kibns, Suriye ve muhtemelen Ermenistan'1 da
kapsayan, bir veya iki yil sürecek bir seyahate ç1km1§ bulunuyor.
Galiba Ístanbul' da karar kilacak. Bu §ahislann çah§lp didinmeleri
ve seyahatleri, bütün bu ülkelerdeki misyonerlik faaliyetlerinin
ve ara§t1rmalarmm uygulanabilirligine, binlerce delilin gõsterebi­
leceginden daha fazia delalet etmektedir. Onlar ve çah§malanna
§ahit oldugumuz diger kimseler bize cesaretten ba§ka bir §ey
vermiyorlar.
Fakat bu memleketteki misyonerlik faaliyetleri için iki en­
gel, belki de a§ilmas1 güç diye degerlendirebilecegimiz iki husus
bulunmaktad1r:
1 . Hüküm süren veba: Milletlerin ba§ma gelen bu felaket bazen
7
Isaac Lowndes ( 1 79 1 - 1 873) : lngiltere'de dogdu . Londra Misyonerlik
Cemiyeti'nin Yunanistan §Ubesi tarafmdan Malta'da, Zante'de ve Korfu
Adas1'nda gõrevlendirildi. Daha sonra lngiltere'ye dõndü ve Yabanctlara lncil
Cemiyeti onu Malta' da gõrevlendirdi. 1 860'ta emekli oldu. English andModern
Greek Lexicon (1 827), Modem Greek and English Lexicon (1 837) ve Hebrew O/d
Testament and Modern Greek Lexicon (1 842) adh çah§malan vard1r. [ç. n.]
OSMANLI'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 1 17

kisa sürede binlerce insam kinp geçiriyor. 1 8 1 4'te lzmir'de 40.000


veya daha fazia insanm birkaç ay içinde õldügü sõyleniyor. Bun­
dan evvel bir süreligine 1stanbul' da da gazab1m sürdürmü§ bu bela.
Günde yüzlerce ki§i, baz1 rivayetlere gõre binlerce ki§i hayatm1
kaybetmi§ . Simdilerde hafiflemi§ durumda. Buraya vard1g1m1z­
dan beri sayis1z vaka ya§and1 ve yakla§an ilkbaharla baglantlh
olarak ciddi endi§eler var. Türkler arasmda h1zla artacak olan bu
bula§1c1 hastahk, onlara õyle pek de tuhaf gelmeyecek. Bu olaya
nasd bakdacag1m bilen Müslümanlar teoride kaderci insanlar
ve diger din mensuplanna kiyasla zannedersem uygulamada da
bu teorilerinden etkileniyorlar. Dolayis1yla vebamn en õlümcül
tahribatlarma had safhada bir umursamazhkla ve sogukkanh bir
kay1ts1zhkla yakla§1yorlar. Ôlenlerin giydikleri kiyafetleri tekrar
giymekte tereddüt gõstermiyorlar. Hakikaten de onlar, Cennete
[veba] elçisi tarafmdan emirle çagnld1klanndan dolayi bu duruma
yüce bir §eref ve õzel bir imtiyaz nazanyla bakiyorlar. Sehirde
ya§ayan hatirh bir lngiliz doktor geçen gün ba§mdan geçen bir
anekdotla bu konuyu bize aktard1: Bir arada ya§amakta olan dokuz
Müslüman'a veba bula§ml§. lçlerinden sadece biri hayatta kalrm§.
Onun hastahg1 atlatmasmm aynntllanm konu§urken doktor §Õyle
dedi: "Hayatta kalan adam, kendisinin ve Kadir-i Mutlak Tann'nm
hay1rh i§lerde birle§emediklerini dü§ünüyor. Ancak yine de õteki
dünyaya aym yoldan gidecegine dair ümidini kaybetmi§ degil."
Fakat bu a§amada deh§etli bir mevzu ortaya ç1kabilecegi
gibi, zihinlerimizi büyük õlçüde rahatlatan ba§ka bir bak1§ aç1s1
da var. Sehirde ikamet eden Avrupahlar, ihtiyat kabilinden alman
tedbirlerden yararlamyorlar; veba, temas di§mda hava yoluyla
filan sirayet etmediginden her daim bu felaketten kurtuluyorlar.
Soru§turdugumuz ki§ilerin tamamma gõre, hâlihaz1rdaki vebayi
di§anda tutarsak, §ehirdeki ve ta§radaki yerle§im yerleri saghk11y­
m1§. Al1§dmad1k bir durum bu. Birkaç gün evvel yüz ya§m1 geçkin
bir adam õldü. Burada çok fazia ya§h insan ya§1yor ve genelde
halk saghk11 ve gürbüz. Her hususu hesaba katarak sõyleyecek
olursak, buradaki vebadan gelecek tehlikenin, bizim ülkemizin
118 lZMlR'DEYlZ, lZMlR'DEKl DOSTLARIMIZ

güney kesimindeki salgmdan daha fazia tehlike doguracag1m bek­


lemeye çok fazia sebep gõremiyoruz. Belki de New England'daki
bir misyoner verem olma tehlikesiyle, Anadolu' da kar§ila§acag1
veba salg1m tehlikesinden daha fazia kar§I kar§1yad1r. Tüccarlar
aileleriyle geliyorlar ve yilm tüm günlerini burada geçiriyorlar. Bu
yüzden müsaade edin Tann'nm hizmetkârlan da korkmasmlar.
2. Türk devletinin yaptst, Htristiyan misyonlannt zararlt olarak
telakki edebilir. Eskiden Müslümanlar dinlerini kihçla yaymakla
me§guldüler. O zamanlar kendi hükümranhklanna tabi olanlara
tek altematif olarak Müslümanhg1 kabul etmelerini ya da õlmeyi
sunuyorlard1. Simdi ise õlüm, dininden dõnen Müslümanlann
cezas1d1r. Fakat gayrimüslimlerin lslamiyeti benimsemeleri yõ­
nünde ikna için neredeyse hiçbir çaba sarf edilmiyor. Büyük
ihtimalle Türkiye 'deki insanlann yans1 veya yanya yakim ismen
de olsa Hiristiyan. Cehalete ve hurafelere derinlemesine dalm1§
olmalanna ragmen dini dü§Üncelerinden ve ayinlerinden zevk
ahyorlar. Gayrimüslimlerin diledikleri gibi din degi§tirmelerine
ve dilerlerse birbirlerini dinlerine dõndürmek için ugra§malanna
izin veriliyor. Devlet huna asla mani olmuyor.
Bütün ülkelerden gelen tüccarlar lzmir'de oturuyor ve mülk
ediniyorlar. Hâlihaz1rda siyasi ve dini gõrü§lerinin ve ayinlerinin
tadm1 ç1kanyorlar. Sehirde alo veya sekiz yabanc1 konsolos var.
Bunlar kendi ülkelerinin insanlanm himaye etmeye çabahyorlar.
Kendi aralanndaki ve onlarla lzmirliler arasmdaki anla§mazhklan,
medeni milletlerin (civilized nations) kanunlarma gõre hükme
baghyorlar. Devletten herhangi bir taciz olup olmad1g1 konusuna
gelince, biz kendimizi neredeyse Boston'daym1§IZ gibi güvende
hissediyoruz. Bir Hiristiyan misyonu dikkate deger bir nüfuz
elde ederse, bu dikkat çekici olabilir. Sonuçlann nasil olacagm1
õnceden kestirmek kolay degil. Su ana kadar, ke§fedebildigimiz
kadanyla bu engelleme çok küçük bir s1kint1 doguracak gibi gõrü­
nüyor. lzmir' de, mannk çerçevesinde umut edebilecegimiz kadar
fazia emniyet ve serbesti elde etmi§ bulunuyoruz. Bir Türk'ün,
bir H1ristiyan'1 s1rf dininden õtürü taciz ettigine dair bir õmegi
OSMANU'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 1 19

kesinlikle duymad1k. Amerikah misyonerlerin de, buradaki tüc­


carlar ve õteki Hiristiyanlar õlçüsünde emniyette bulunacaklanna
ve ba§larma bir tehlikenin gelmeyecegine inanc1m1z sonsuz.
Dün Mr. Williamson odam1za geldi ve ayhk dua toplantlsmda
bize katild1. Bu, muhtemelen Türkiye'de ilk kez §ahit olunan bir
§eydi ve ho§ bir zaman dilimiydi. Ônümüzdeki günlerde lzmir
lncil Cemiyeti'nin bir toplantls1 olacak. Bundan sonrasm1 yine
yazacag1z ve mektubumuzu §U an limanda bulunan Boston gemi­
siyle gõnderecegiz. Eger lzmir' e misyonerler gelecekse onlardan
istedigimiz, lncil dag1tmak ve okullar açmak için parayla dona­
tilmaland1r. ABCFM Karar Komitesi'nin verdigi hükümlere ve
kararlara sarsilmaz bir güven duyuyoruz; §ahsm1za ise samimi ve
bir evlada yara§ir duygular besliyoruz. Selamlanm1zla . . .

Levi Parsons
Pliny Fisk
4. MEKTUP
MR. WILLIAMSON'IN HAKKIMIZDAKÍ
KANAATLERí VE TAKDÍRLER11

lzmir, �ubat 1 820.

Muhterem ve Aziz Efendim,


Her ne kadar misyoner dostlanm1z sag salim Ízmir' e var­
d1klanm size bildirmi§ olsalar da, ben yine de konuyla ilgili ilave
bilgiler vermek istiyorum. Ôncelikle sizi ve ABCFM'nin her bir
üyesini selamhyorum. Hiristiyan dünyanm yeniden düzenlenmesi
ve kâfirlerin H1ristiyanla§tlnlmas1 adma, mükemmel bir §ekilde
sonlandmlmas1 laz1m gelen bir te§ebbüsün mutlu ba§lang1c1 için
en samimi selam ve tebriklerimi lütfen kabul ediniz.
Tann'nm elçileri olarak buraya gelecek olan Mr. Parsons'a,
Mr. Fisk'e ve diger bütün haleflerine takdim edilmek üzere, ye­
teneklerimin ve nüfuzumun elverdigi õlçüde her türlü hizmeti
haz1rladim. Onlara gereken ihtimam da gõsterilecektir.
Son elli yil içerisinde, Türkiye'nin gõzden irak yõrelerinde
bulunan yaz1h eserler Rumlar arasmda gõrünüvermeye ba§la­
m1§lard1. Epeyce bilgi sahibi olanlardan bazilan, Reformasyon
1
"Report of The Prudental Committee, Mission to Palestine", The Missionary
Herald, Arahk 1 820, Vol. XVI , s. 267-268.
OSMANLl'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 121

Tarihi'ne â§ina oluyorlar; insanoglunun faydas1 için gõnderilen


Martin Luther'in büyük adam oldugunu da günü gelince kabul
edecekler. Gerçi onlar §imdiki halde bõyle bir reformasyon ger­
çekle§tirme arzusundan fersah fersah uzaklar. Rumlann büyük
bir bõlümünün reformasyona ihtiyaç duymalan sõz konusu bile
degil ve onun hakkinda hiçbir §ey bilmiyorlar. Bununla birlikte
piskoposlann denetimini silip süpüren ve bu fiilinden dolay1 hiç
ay1planmayan Luther' e ve õteki reformculara birkaç Rum hürmet
gõsteriyor.
Akdeniz kiydanmn dõrt bir yanmdaki Hiristiyanlann yam
s1ra M1s1r, Habe§istan, Arabistan, Suriye, lran, Anadolu, Rusya ve
Balkanlar' da ya§ayan ve hangi mezhepten olursa olsunlar bütün
Htristiyanlann hepsi, kiliseye ait meselelerde kendi sulh hakim­
lerine sahipler. Her bir grubun ruhban sim& var ve bu sm1ftan
olmayan ki§iler için kanunlar düzenlenmi§. Buna asgari derecede
onem veren cahil insanlar dahi bu kanunu ihlal eden ki§iyi, çok
daha õnemli olan devletin kanununu çigneyenden daha adi biri
olarak degerlendiriyor.
Kutsal Kitap'm ve dini risalelerin satl§I ve dag1t1m1, bu mem­
lekette sadece bir tek misyonerin çah§mas1yla devam ettirildi
bugüne kadar. Farkl1 §ehirleri ziyaret edecek olan bir misyoner,
yalmzca malumat edinmeye degil, aym zamanda Rumlann õnde
gelen §ahsiyetlerinin ve papazlannm güvenini kazanmaya da
gayret etmelidir. Yeni edinecegi dostlannm yard1m1yla bu mis­
yoner, yüzyillardan beri mahrum b1rakilm1§ bu yõre insanlarmm
hayir duas1 için onlann anlayabilecegi dille yaztlmt§ õlümsüz
kelam olan lncil'in pek çok nüshasm1 dag1tabilecektir. Rumlann
destegini kazand1ktan sonra da, ilk H1ristiyan kilisesi babalann­
dan derlenmi§ dini risaleler haz1rlamak, misyonerlerin en büyük
hizmetlerinden biri olacakttr. Rumlar, eski devirlerdeki §ehitlere
hayli hürmet ve itibar gõsteriyor. Onlann yazd1klan metinlere
vahiymi§ gõzüyle bak1hyor. Fakat Rumlar, eski Rumcada ayak
diredikleri için bahsettigim metinler pek nadir bulunur ve olanlan
da insanlar anlayamaz. Kimi zaman meydana gelecek olan mu-
1 22 MR. WILLIAMSON'IN HAKKIMIZDAK1 KANAATLERl

halefetle kar§tla§tlg1mzda ya da genellikle hüküm süren õlesiye


bir kayits1zhk halinde, itirazlan yatl§tlrmak için Kilise Babalan'm
gündeme getirmek fevkalade yararhhk saglayacaktir. Takva ru­
hunu ve 1ncil hakikatini õgrenmenin ardi s1ra gelen sorgulama
ruhunu uyand1rmayi tavsiye etmede; yam s1ra Kutsal Kitap'1
dikkatlice okumanm bir vazife oldugunu tembihlemek için de
bu risalelerden faydalamlabilir.
Misyonerlik çah§masmda te§ebbüs bekleyen iki õnemli saha
var. tlki egitim, digeri tercüme. Tabii burada sadece kutsal metinle­
ri degil, bunun ikmali için diger güzel dini kitaplann ve risalelerin
tercümesi sõz konusudur. Ülkedeki kurumlan rencide etmeksizin
ç1kanlacak modem Rumca ayhk bir dini yayin astl õnemli olan
konudur. Sayet bu yayin, sagduyulu birinin idaresinde olursa
say1S1z hizmetlerde bulunacaktir. Tann Kelam1'nm ekildigi bu
tarlanm her kõ§esine, çok yakmda sessizce akmaya ba§layacak
olan çe§it çe§it pmarlann, zengin ve suyu en bol 1rmaklan halinde
gelecek olan yabanc1 Protestan misyonerler için bu geni� egitim
tarlalan, o kadar da kolayhkla ve bütünüyle girilebilir mahiyette
degildir. tlahi lütuf, Htristiyanhk harmamm bereketli ve verimli
ktlsm. Saygtlanmla . . .

Rev. Mr. Williamson


S . MEKTUP
ÍZMÍR'DEK1 GEZÍLERíMÍZ, SAKIZ ADASI,
KOLEJ MATBAASl1

lzmir ve Civanndan N otlar

1 1 Mart 1 820. Mr. [George] Perkins 'in refakatinde Ameri­


kan temsilcisi Mr. Wilkinson'm evine gittik ve mektuplanm1z1
kendisine takdim ettik. Hay1rh planlanm1za taraftar bir edayla
konu§tu ve gücünün yettigince her türlü yard1m1 saglamaya sõz
verdi. Mr. Wilkinson bir lngiliz ama y11lard1r lzmir' de ya§1yor.
12 Mart 1820. Messenger adh bir Amerikan gemisinin tayfala­
nm ziyaret ettik. Onlara Matta lncili'nin 25. bõlümünü okuduk.
O büyük hüküm gününde yargilanmaya acilen haz1rlanmalanm
õgütledigimiz bu toplantlm1z1 dua ile noktalad1k. Hepsi dikkat
kesilmi§ ve ciddi bir tefekküre dalm1§ gõzüküyorlard1.
2 1 Mart 1 820. Çayirlar ilkbahann güzelligini ve ye§illigini
giyinmeye ba§ladilar. Meyve agaçlan tomurcuklarla dolu ve bah­
çeler çiçeklerle bezenmi§ durumda.
22 Mart 1820. Sehirdeki bir Rum Kilisesi'ni ziyaret ettik. lçeri
girdigimizde ayin ba§lam1§tl. Kilise ufakti fakat epeyce cemaati
1
"Joumal of Mr. Parsons and Mr. Fisk", The Missionary Herald, Haziran 1821,
Vol. XVII, s. 1 85-187
1 24 1ZM1R'DEK1 GEZ1LER.1M1Z, SAKIZ ADASI, KOLEJ MATBAASI

vard1. lnsanlar hiç durmaks1zm haç ç1kanyor ve ba§lanm egerek


birbirlerini selamhyorlardi. Çogu da yerlere kadar egiliyordu. Ken­
dilerine mahsus kiyafetler giymi§ olan ba§piskopos ile piskopos
da ayinde hazird1lar ve dini torenlere i§tirak ediyorlard1. Çe§itli
yerlerde mumlar yamyordu. Çok say1da resim vard1 ama tasvir
bulunmuyordu. Kilise yüksek bir <luvaria çevrilmi§ti. Bunlar kiliseyi
§ehrin gürültüsünden azade kihyor ve rahat bir ortam saghyordu.
Rum Kilisesi'nden ç1k1p dogruca lzmir Ermeni Kilisesi'ne
gittik. Ancak ayinler bitmek üzere oldugundan, ibadetin hangi
tarzda icra edildigine dair hiçbir §ey güremedik. Kilisenin mekâm,
bir onceki kiliseden daha geni§ ve daha §irindi. Biri erkeklere,
digeri hammlara mahsus olmak üzere iki bolümden olu§uyordu.
Degi§ik tasvirlerden müte§ekkil resimlerle doluydu. Etrafmda bü­
yük bir mezarhk vard1. Yatay olarak yerle§tirilmi§ beyaz mermer
plakalarda Ermeni alfabesiyle yazilm1§ kitabeler bulunuyordu.
lçlerinden birinin 1 200 tarihini ta§1d1gm1 gordük.
Eve donerken bir Rum hastanesine ugrad1k. Güzel bir bina­
dayd1 ve hastalar için çok elveri§li bolümleri mevcuttu. Bir odada
20-25 hasta yat1yordu. lhtiyaçlan olan bütün her §ey tedarik
edilmi§ti.
OSMANLI'DA lK1 AMERlKALI MlSYONER 1 25

23 Mart 1 820. Hava yeniden sogudu. Civardaki daglar karla


kaph.
25 Mart 1820. Ezber dersimizden sonra Abraham adh ya§h bir
Yahudi geldi. Sinagoglara gidecektik; o da bize rehberlik etmek
için gelmi§ti. íbranice Kitab-1 Mukaddes'ten bir bõlüm okudu.
Dinledikten sonra hep birlikte §ehrin uzakça bir kesimine dogru
yola koyulduk. Oraya vard1g1m1zda Abraham bizi kap1da bira­
kip içerideki cemaate dahil oldu. Birkaç dakika sonra yanmda
ba§ka bir Yahudi'yle geri dõndü. Bu Yahudi birazc1k Íngilizce
konu§abiliyordu ve zaten kendisiyle Mr. Van Lennep'in evinde
tam§ml§tlk. Onunla birlikte biz de ibadet mahallindeki kalabahga
dogru girdik. Cemaat yakla§1k SOO ki§iden olu§uyordu. Orta yerde
dõrt-be§ fit uzunlugunda bir kurban ta§12 yer almaktayd1. Íçine
10- 1 5 ki§iyi alacak kadar geni§ti. Rafael adh yetmi§ ya§lanndaki
hahamba§1, kurban ta§mm õnünde ayakta durmu§ Íbranice bir
konu§ma yap1yordu.
Biz içeri girince durdu, (hakk1m1zda malumat edinmek için)
rehberimize "Kim bunlar?" diye sordu. Rehberimiz, "Bunlar Ame­
rikah papazlar. Onlarla Mr. Van Lennep'in evinde tam§tlm."
dedi. "Íbraniceden anlayabilirler mi?", "Hay1r, ama ben konu§­
mamz1 tercüme edecegim." Haham ardmdan §õyle dedi: "Onlara
ho§geldiniz dedigimizi sõyle ." Yeniden konu§masma ba§lad1 ve
yanm saat sürdürdü. Kimi zaman yüksek sesle, kimi zaman da
duyulamayacak kadar kis1k bir sesle konu§tU. Cemaat de Amen
diye onu tasdik ediyordu.
Konu§manm bitimine dogru insanlar teker teker ah§ap kür­
süye ç1kiyor ve hahamm elini õpüyordu. Bundan sonra dua için
haz1rhk yapild1. Herkes elbise dolabmdan devetüyü renginde
bir §ai ald1 ve ba§l üzerine yerle§tirdi. Kutsal Emirler daha bir
te§rifatla nakledildi ve daha yüksek sesle okundu. Rehberimizin
sõyledigine gõre hahamm konu§masmm bir bõlümü, Mis1r'daki
Ísrailogullan'nm esaretiyle ilgiliydi.
2
Yani ah§ap bir kürsü bulunuyordu. Bk. Tevrat, Nehemya, 8/4. [Y.N.]
1 26 1ZM1R'DEK1 GEZ1LER1M1Z, SAKIZ ADAS!, KOLEJ MATBAASI

Geri dõnerken dõrt sinagogu daha ziyaret ettik. Yukanda


anlattig1m1za çok benziyorlard1. 1çlerinden birinde fakirler için
kurulmu§ bir masa vard1 ve pek çok ki§i hayir için verilmi§ bu
ürünleri payla§1yordu. lzmir' deki sinagog sayis1 dokuz. Y ahudi
nüfusunun sayis1 ise on ile on be§ bin arasmda degi§iyor.
3 1 Mart 1820. Saat üç buçukta Imperial Katolik Kilisesi'ndeki
ayine kattld1k. Ayin ltalyancayd1 ve çarm1ha gerilme hadi.s esi ile
ilgiliydi. Ayinin ardmdan kilisenin dogu kap1smdan içeri büyük
bir merasim alayi girdi ve bati kap1smdan d1§an ç1kti. Ellerinde
me§aleler, resimler ve tasvirler ta§1yan bu geçit resminde nereden
baksaruz iki yüz ki§i vard1. 1Ik resim Kurtanc1m1z lsa'nm çarm1ha
gerili§ini tasvir etmekteydi. lkincisinde çarm1htayd1; üçüncüsün­
de ise defuedili§i yer ahyordu. Bu tatbikatlar bitmek tükenmek
bilmeyen farkh formlar ve ayinlerle idare ediliyorlard1.
2 Nisan 1820 Pazar. lngiliz §apelindeki ibadete katild1k. lsa'nm
son ak§am yemegi Mr. Williamson tarafmdan icra edildi. Kirk
kadar katihmc1 vard1. Onlarla birlikte komünyon alma [ ekmek
ve §arap alma] davetini kabul ettik.
3 Nisan 1 820. Bugünümüzü duaya ve oruca adad1k. Rev. Mr.
Williamson bunlan gerçekle§tirirken bizimleydi. Brainerd'in3
hatiralanndan bazi bõlümler okuduk. 1sa'run üzüm bagmda, onun
gibi kendisini davasma adam1§ ve fedakâr adamlara ihtiyaç oldugu
üzerine sohbet ettik. Burada geçirdigimiz zaman diliminde, sevgili
vatarum1zdaki Hiristiyanlann bize yaptiklan dualan hatirlad1k ve
o dualann verdigi güven pek ho§umuza gitti.
9 Nisan 1 820 Pazar. Sabahm erken bir vaktinde yogun bir
top atl§l ba§lad1 ve günün büyük bõlümünde devam e tti. Bu
günü "Dirili§ Sabahi" diye isimlendiriyorlar. Dün gece boyunca
kiliselerdeki ayinler devam ettirildi.
3
David Brainerd (1718-1747): Kizdderililerin Protestanla§tmlmas1 için çah§an
Amerikah bir misyonerdir. Ôzellikle New Jersey Kizdderilileri arasinda büyük
ba§an saglamt§tlr. Mücadeleyle geçen ktsa ya§amt William Carey, Jim Elliot,
James B. Tylor gibi pek çok misyonere ilham kaynaW. olmu§, onlan bu yola
te§vik etmi§tir. Hayatl için bk. John A. Grigg, The Lives ofDavid Brainerd: The
Maleing of an American Evangelical lcon, Oxford Üniversitesi, 2009. [ç. n.]
OSMANLl'DA tKl AMERtKALI MlSYONER 1 27

1 0 Nisan 1 820. Rev. Mr. Williamson'm refakatinde Rum


Ba§piskoposunu ziyaret ettik. Ho§geldiniz dedikten sonra bizimle
bir tercüman olmadan sohbet edemeyecegi için üzüntüsünü dile
getirdi. Amerika'yla ve Asya'ya düzenleyecegimiz gezilerimizle
alakah epeyce soru sordu.
1 5 Nisan 1 820. Mr. B., bir Katolik genci. Birlikte uzun za­
mand1r ltalyanca Ahit okuyoruz. Veda ziyaretine geldi. Sabah
erkenden 1stanbul'a hareket ediyormu§ . 1stikbali ve ebedi mut­
lulugu için kendisine bir 1talyanca Ahit hediye ettik.
22 Nisan 1 820. 1ngiliz konsolosunu ziyaret ettik ve mek­
tuplanm1z1 verdik. O da bize mutat õvgülerini aktard1 ve destek
sõzü verdi.
1 Mayts 1820 Pazartesi. Günümüzü her zamanki gibi oruca ve
duaya hasrettik. Bize lütfedilen bu vakitlerden kazand1klanm1z,
çah§malanm1zm ilerlemesinde bize yard1m ediyor. Tann'nm bu
kadar çok sevgili kulunun dualan bo§a gitmeyecektir elbette .
Sion'a iyilik vaktinin kisa süre sonra gelmesi laz1m artik.
2 Mayts 1820. 1ngiltere konsolosu Mr. Werry'nin himayesin­
de bulunan bir Rum okulunu ziyaret ettik. Okul yakla§1k seksen
yil õnce hay1rsever bir Rum'un bu amaç için bag1§lad1g1 bir evde
faaliyet gõsteriyor. Ôgrenci mevcudunun 400 oldugu sõylendi.
Çok azmm masraflarmm tamam1 okul fonundan kar§ilamyor;
digerleri masraflannm bir kism1m ahyor. Okula biti§ik bir de
kütüphane bulunuyor; gayet iyi durumda.
8 Mayis 1 820. Ald1g1m1z habere gõre §ehirden birkaç sayg1-
deger beyefendinin yann ak§am Sakiz Adas1'na hareket etmesi
bekleniyormu§. Bize yanlannda gitmeyi teklif ettiler. Ôzellikle
onlardan biri, az da olsa 1ngilizce konu§tugu için bu &rsat bilhassa
faydah olacak. Buna binaen hareket haz1rhklanna ba§lad1k. Ya­
nmda kalacag1m1z õzel bir aile bulmak zayif bir ihtimal oldugun­
dan, biz de, bize refakat eden adamlardan sadece rahatim1z için
gereken §eyleri tedarik eden degil, aym zamanda bir tercüman
kapasitesine sahip olabilecek birini bulmay1 zaruri gõrüyoruz.
128 IZM1R1 DEK1 GEZILERIMIZ, SAKIZ ADAS!, KOLEJ MATBAASI

Vaktinin çogunu bu gibi ugra§lara adam1§ fakir bir Rum'la, gün­


lügü üç kuru§a (yakla§Ik kxrk sent) sõzle§tik. Halbuki ba§tan altl
kuru§ istemi§ti.

Ôgleden sonra Mr. Cohen ziyaretimize geldi. Kendisi bazx


yõnlerden farkh bir Yahudi. Dagxttlgxrmz1 duydugu baz1 kitaplardan
istedi. Avrupa'run epeyce yerini gezmi§. On dõrt farkl1 dilde soh­
bet edebiliyor. Biraz konu§tuktan sonra dikkatimiz Hxristiyanhgm
delillerine yõneldi. Onun da itirazlan, diger Yahudilerin dilinde
olanlarla ayruyd1: "KurtancimlZ Ísa'nm aciz gõrünümü, anne baba­
s1m ihmal edi§i, Kudüs 'ün tahribatl sxrasmda onun ortaya çoo§1yla
alakah gelecek tahminleri vs. vs . " Biz de, günümüzden çok uzun
zaman õnce, kutsal metinlerde bahsedilen Mesih'in etten ·kemik­
ten zuhur edecegini ispatlamak için a§ag1�aki pasaj1 ortaya attlk:
"Silo gelinceye kadar saltanat asas1 Yehuda' dan, hükümdarhk asas1
da ayaklannm arasmdan gitmeyecektir. Ve milletlerin itaati ona
olacaknr." (Tekvin, 491 1 0). Bunun üzerine Mr. Cohen §Õyle dedi:

- ltiraf ediyorum bu pasaj Mesih'e at:J.fta bulunmaktad1r. Fakat hü­


kümdarhk asas1 henüz aynlmad1; o, hahamlann idaresinde varhg1m
sürdürmektedir.
- Burada, 1 700 seneden fazia süren uzun bir esaret boyunca asla
kopmayan bir yõneticiler silsilesi mi bulunmaktad1r?
- Bilmiyorum.
- Bu durumun, hükümdarhk asasmm kesinlikle Judah'tan aynlmam1§
oldugunu ispat etmi§ olmas1 laz1m. Simdi bu bir delil degil midir?
Hahamlar kendi kendilerine itiraf etmiyorlar m1 ki, as1rlardu Judah
bir kraldan ve bir papazdan mahrum kald1 diye? Kudüs'ün y1kih§m­
dan sonra eziyetler had safhaya vard1gmda1 tahribatlar deh§etengiz
bir hal ald1gmda, Judah'da hükümdarhk asasmm bulundugu yerde
o milletten iki ki§i kalmayacak m1? Kutsal metinlerde, Mesih'in
Judah kabilesinden ç1kacagm1 teyit eden sayis1z pasaj yer almakta­
dir: 'Ve Yesse 'nin kütügünden filiz ç1kacak ve kõkünden bir fidan
meyve verecek. ' (l�aya, 1 1 /1) Su an kabilelerin bütün üstünlükleri
kaybolmu§ durumda ve bu onanlmaz bir kaybolu§. Simdi Mesih'in
gelmedigini kabul edelim, o halde onun Davud soyundan geldigi
nas1l bilinebiliyor? Eger bir ki§i ayaga kalkar da kendisini Mesih diye
isimlendirirse, Yahudiler o adamm 'Yesse 'nin kütügünden ç1kt:J.gm1'
nasd bilebilecekler? Daniel, 9/26'da bir cümle var: 'Ve bu altm1§ iki
haftadan sonra mesholunan [Mesih] kesilip at:J.lacak ve kendisine
OSMANLI'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 129

bir §ey olmayacak.' Bu kime atlfta bulunmaktad1r?


- Tann bilir.
- Siz §imdi bu pasaj1 en tarafs1z tercümana veriniz, yine de yuka-
ndaki cümleyi, Mesih'in günümüzden as1rlar õnce bedenen zuhur
ettigini gõstermek için zorunlu olarak kullanacaks1mz. Ostelik On
Emir'den birinin ortaya ç1kma vaktinden, Kudüs'ün tamiri ve in­
§asma kadarki dõnemde, Daniel peygamberin bahsettigi tam bir
kehanet süreci sõz konusudur. Fakat ne olursa olsun bu zaman
geçmi§tir ve Yahudilerin beklentisi beyhudedir.
- Velhasd, size aç1kça sõyleyecegim; bir kurtanc1 geldigine ve hatta
gelecegine ben inanm1yorum. Bir zamanlar, adi lbrahim 'in dini ola­
cak olan yeni bir din kurmaya çah§ml§tlm. Bütün Peygamberleri,
Tevrat'm ilk be§ kitabmm (Pentateuch) tamam1m ve On Emir'in
hepsini &rlat1p atacaktlm. Sadece §U kelimeler hariç, 'Tannmz
Yahve'yi bütün yüreginizle, bütün cammzla ve bütün kuvvetinizle
seveceksiniz. ' [Tesniye, 615] Kanaatime gõre dõrt yüz ki§iyi dininden
dõndürebilirdim. Ne var ki §iddetli baskilar yüzünden bu plandan
vazgeçmek zorunda kald1m. Fakat Yahudilerin dü§üncelerine kar§l
en ufak bir güvene sahip degilim.

Bu meselenin, en ciddi meselelerden biri oldugunu farketmi§


olduk. �ayet burada bir hata yap1hrsa vahim bir durum ortaya
ç1kar. Ruhun ebedi menfaatleri bu meseleyle yakmdan ilgilidir.
lki saat sonra Mr. Cohen, 1srail'in ba§ma gelmi§ olan kõrlüge yas
tutmak için yamm1zdan aynld1.
10 May1s 1 820, lzmir. 4 Saat be§te gemiyle Saktz'a hareket
ettik. B uradan aynhrken §Õyle bir y orumda bulunuyoruz: 1z­
mir' deyken her Sebt günü lngiliz §apelindeki ibadete kattld1k.
Vaktiyle Asya 'ntn Yedi Kilisesi'nden birinin bulundugu bu §ehirde,
1sa' da var oldugu §ekliyle hakikati dinleme ayncahgma sahip
oldugumuz için memnunduk. Ey Hiristiyanlar, Íncil'in tüm §e­
refiyle birlikte kutsanmak üzere, bir zamanlar kaymlan ve aziz
ktlman bu §ehre geri dõnmesi için hiç ara vermeksizin ne kadar
çok dua e tmelisiniz . �u an burada birkaç Protestan aile dt§mda
Prote stan mevcut degil . Sakinlerinin büyük kitlesi Müslüman .
Fakat bu §ehir bir gün fedakâr ve ba§anh misyonerlerin faaliyet

Metnin bundan sonraki kism1 §U kaynakta yer almaktadir: "Joumal of The


Missionaries", The Missionary Herald, Temmuz 1 8 2 1 , Vol. XVII, s. 20 1 -202.
1 30 1ZM1R'DEK1 GEZlLERlM.lZ, SAKIZ ADASI, KOLEJ MATBAASI

sahnesi haline gelecektir, vakit yakla§1y or. Bunu ümit e tm e k


bizi sevindiriyor.

Sakiz'a Van§

12 Mayts 1 820. Bir Rum gemisinde, genç ve yeti§kin erkek­


lerden olu§an yirmi ki§ilik bir toplulukla kirk sekiz saat süren
bir y olculugun ardmdan S akiz' a vard1k. Gruptaki y olculardan
biri Yahudi, yedisi Rum'du. Aralannda Rodocannachi soyadm1
ta§1yan üç erkek karde§ ve Mr. J . Negrepontis admda biri vard1.
Mr. Negrepontis lngilizce konu§uyor. Karaya ç1ktiktan hemen
sonra onunla ve õteki beylerden biriyle beraber Rum Piskoposunu
ziyaret ettik. Bizi Amerikahlar diye takdim edince hemen ora­
dakiler 'Washington'm memleketinden misiniz?" diye sormaya
ba§ladilar. Ayaküstü bir sohbetten sonra Mr. Rodocannachi'nin
§ehirden dõrt-be§ mil uzaktaki kir evine dogru yürüdük.

15 Mayts 1 820. Mr. Rod ocannachi, iki karde §i, Mr. Neg­
rep ontis ve diger bir ki§iy le b e raber, kolejin ba§ Õgre tmeni
Prof. Bambas '15 ziy arete gittik. Kendisine Mr. Jowett ve Mr.
Williamson'dan mektuplar getirmi§tik. Bir sm1f dolusu õgren­
ciyle bir ders odasmda Sofokles okurken bulduk onu . Az sonra
dene y aletleri e§liginde kimy a dersine ba§lad1. D ersten s onra
mektuplanm1z1 verdik ve kolej kütüphanesini gezdik. Saat üçte
Bambas'm çah§ma o das1m ziyare t e ttik. Bizim dil egitimimiz
için vakit ay1rmayi, her gün çah§maya gelmemizi ve yine vakit
buldukça ikindi derslerine katilmam1z1 teklif etti .

5
Prof. Neophytos Bambas (1 770- 1 855): Saktz Adas1'nda dogdu. lstanbul'da
ilahiyat õgrenimi gõrdü. Ardmdan Bükre§'te Eflak Voyvodas1 Konstantin
Hançeri'nin çocuklanna õzel õgretmenlik yaptJ. 1799'da voyvodamn idam
edilmesinden sonra Paris'e giderek fizik, matematik ve felsefe egitimi ald1.
1 8 1 1 'de geri dõnüp Sak1z Adas1'nda kurdugu akademinin ba§ma geçmi§tir.
1 822'de Osmanhlann isyam bastJrmas1 esnasmda, õnce Hidra'ya sonra Korfu
Adas1'na s1gmd1. 1837'de Atina Üniversitesi kurulurken felsefe profesõrlü­
güne atand1. Atina'da õldü. Frank F. Ferwerda, "Osmanh lmparatorlugu'nda
Seyyahlar, Pliny Fisk", Kebikeç, 200 1 , S. 1 1 , s. 347 [ç. n.J
OSMANLl'DA tK.1 AMER1KALI M1SYONER 131

1 7 Mayts 1 820. �ehirde § U a n kald1g1m1z odalan tutuncaya


kadar Mr. Rodocannachi'nin evine misafir olduk.

1 Haziran 1820. Bugün bir Katolik bayrami. Ayinleri izlemek


üzere kiliseye gittik. Kilisenin d1§mda, kapmm yakmmdaki büyük
sütun ba§ma kocaman harflerle Indulgentia Plenaria nak§edilmi§ti.

1 1 Haziran 1820. Türk Ramazam bugün ba§ladi. Bir ay boyun­


ca Muhammed'in takipçileri gün içerisinde yeme, içme ve tütün
içme y e izinli degiller. Güne§ batarken, orucun biti§ zamamm
bildirmek üzere bir top atihr; artik §er'an yeme ve içme zamamdir.
Ak§amlan camilerin minareleri tamamen 1§1klandmhr.

Risalelerin Bas1mma Ba§lanmas1

13 Haziran 1820. Kolejin matbaasmda bir risale basmak üzere


anla§tlk. Bunun için Chrysostom'un6 eserlerinden iktibas edilmi§
bir risale seçtik.

26 Haziran 1820. Yakla§1k alti hafta kald1ktan sonra Sakiz'dan


aynld1k ve be§-alti mil boyunca §ehir d1§mda yol ald1k. Ôgret­
menimiz Bambas birkaç ay geçirmek üzere §ehir di§ma ç1kmak­
taydi. Biz de, s1cagm orada daha tahammül edilebilir olacagm1
umarak ondan talimat almak üzere yanma gidiyoruz. Mr. Z. adh
bir Rum'un evindeki odalan kiralad1k. Durumumuz çok rahat.

30 Haziran 1820. Malta'daki Rev. Mr. Jowett ve Dr. Naudi'den


ve Ízmir'deki Rev. Mr. Williamson'dan mektuplar ald1k. Mr. Jo­
wett, Mis1r' dan yeni dõndügünü yaz1yor. Oraya, bagh bulundugu
cemiyet için Habe§ dilinde yazilm1§ bir Kutsal Kitap nüshasm1 bul­
ma ͧini halletmek üzere gitmi§. Bu, Afrika için õnemli bir hadise .
Dr. Naudi d e Londra Cemiyeti'nden gõnderilen v e Yahudilerin

6
John Chrysostom (349-407): lstanbul ba§piskoposu ve ilk dõnem kilise ba­
balannm onde gelenlerindendir. Belig bir hatip olarak tammr. Ortodoks
Kilisesi ve D ogu Katolik Kilisesi ona azizlik unvam vermi§tir ve üç kutsal
ba§piskopostan biri sayarlar. Roma Katolik Kilisesi ve baz1 Anglikan Kilise­
lerinde 13 Eylül'de hatiras1 yâd edilmektedir. [ç. n.]
132 1ZM1R'DEK1 GEZ1LER1M1Z, SAKIZ ADAS!, KOLEJ MATBAASI

Protestanla§t:J.nlmas1 için haz1rlanm1§ bir miktar Íbranice Ahit ve


risaleyi, bir de aym cemiyetin kendisinden bize getirmesini rica
ettigi bir kis1m kitab1 teslim ald1g1m yazm1§.
7 Temmuz 1 820. Mr. Z. ile uzakça bir mesafede bulunan
manast:J.ra gittik. On tanesi papaz on be§i de çah§an olmak üzere
toplam yirmi be§ ki§i vardi. Papazlardan bazdan civardaki okul ya
da kiliselerle ilgileniyorlarm1§. Ba§papaz bizi ho§ bir tav1rla kar­
§dad1. Ôgrendik ki, onlar modem Rumca yazdm1§ Kutsal Kitap'a
sahip degiller. Ba§papaza bir Ahit verdik, bize çok minnettar
kalm1§ gõzüküyordu.
9 Temmuz 1820 Pazar. Mr. Z., oglu ve diger on be§ delikanh
pansiyonumuza geldiler. Rumca olarak Dagdaki Vaaz'1 okuduk.
15 Temmuz 1820. Manast:J.rdaki bir papaz, oraya birakt:J.g1m1z
Yeni Ahit'i gõrmü§ ve bir tane yollamam1z için haber gõndermi§ti.
Bir tane Ahit ile Kutsal Kitap'1 okuma hakkinda kaleme ahnml§
bir risale gõnderdik.
16 Temmuz 1820 Pazar. D ün kendisine Yeni Ahit gõnder­
digimiz papaz bize ugrad1. Birlikte Íncil'den Dagdaki Vaaz'1 ve
Resullerin l�leri, 20. bõlümü okuduk. Bir Ahit daha istedi ve on­
lardan birinin parasm1 õdeyecegini sõyledi. 20 küçük õgrencisi
bulunan bir okulu varm1§ . Ôgrencileri için de bir düzine risale
verdik; bunlan da memnuniyetle aldi.
23 Temmuz 1820 Pazar. Bugün tam be§ çocuk Kutsal Kitap1
okumak için pansiyonumuzdaydi. Aynca okuma bilmeyen iki
ki§iye de Íncil okuma firsat:J.m1z oldu.
24 Temmuz 1820. Prof. Bambas, bir papazm kendisini bugün
ziyarete geldigini ve okula kabul edilmeyi çok istedigini sõyledigini
haber verdi. Bazdan bu papazm cesaretini kirm1§ ve "õgrenmek
dine aykind1r'' demi§ler. "Sen bu gibi adamlara inanma" demi§
Prof. Bambas, "bilakis Aziz Chrysostom, Aziz Basil, Aziz Gregory
ve kilisede õgretmen olan digerlerinin hepsi ilim adam1ydilar."
28 Temmuz 1820. Sehirde bir gezinti yapak ve Aziz Chrysostom'un
risalesinden 300 nüsha yaptrrdik. Matbaac1 bir tane Yeni Ahit satm
almak için bize müracaat etti. Akademi' de õgretmen olan bir papaz
OSMANLl'DA tKl AMER1KALI MlSYONER 133

o srrada içeri geldi, Ahit'i gõrdü ve bunun gibi bir tane de kendisi
satm alrnak istedi. Gõnderecegirnize sõz verdik. Alqama üzeri Aziz
A. adh manasb.ra yürüdük ve oraya bir düzine risale brraktik.
1 Agustos 1820. Hani bir Ahit sattlguruz ve bir tane de hediye et­
tigirniz Azize Mary Kilisesi'nin papazi vard1 ya, bize ugradi. incil' den
bir bõlüm okuduk ve biraz sohbet ettik. Sonra õgretmenlik yapngi
okulda kullanmas1 için 20 risale verdik. Ak§ama dogru Mr. Z. ile Aziz
Menas Manasnn'na yürüdük. Buras1, bulundugumuz yerden iki mil
kadar uzaktaki bir dagm üzerine kurulrnu§. Su an orada alns1 papaz
on alo ki§i ya§1yor; bunlardan on tanesi okuyabiliyor. Íçlerinden
biri ilimde itibar sahibi. Bize 100 ciltten fazia kitabm ve kendisinin
cebirle ilgili baz1 elyazmalanrun bulundugu kütüphanesini gõsterdi.
Ba§rahip Rumca bir Kutsal Kitap'a sahip olmad1klanru sõyledi; ona
bir tane Ahit ve bir düzine risale verdik. Aynlrnak üzereyken ke§i§­
lerden biri kap1ya kadar bizi geçirdi. Mr. Z. 'yi durdurarak, kendisine
bir Ahit vermemiz için arac1 olrnasm1 rica etti.
6. MEKTUP
MODERN RUMCA VE 1TALYANCA
ÕGRENMELMZ1

Sakiz Adas1, 7 Haziran 1 820

Aziz ve Muhterem Efendim,


Mr. Van Lennep'ten gelen mektuptan henüz ald1g1m1z ha­
berlere gõre New York'lu Minevra yelkenlisi §imdi lzmir 1 deymi§
1
ve kisa süre sonra Birle§ik Devletler'e gelecekmi§. Amerika'dan
buraya sonraki van§mda bize mektuplar getirir diye bir parça
ümitlenmi§tik. Bu konuda hayal kmkhg1 ya§ad1k ama yazmak
için ba§ka bir &rsat buldugumuz için de memnunuz. Son mek­
tuplanm1z Mart aymda Messenger yelkenlisiyle yollanm1§t1.
May1sm bitine kadar lzmir1 de kald1k sonra Sakiz 1 a geçtik.
1
Pek çok Rum tüccarla bir araya geldik. Oraya vard1g1m1zda bu
tüccarlar hizmete amade bir surette bize teveccüh gõsterdiler.
1
Rum Akademisi'nde -bazen bu kurum kolej diye de isimlendi­
rilmektedir- ba§Õgretmen olan Mr. Bambas'a (Rum telaffuzuna
gore Vamvas 1 t1r) Mr. Jowett ile Mr. Williamson'm mektuplanm
1
getirdik. Kendisi bizi gayet samimi kar§dad1 ve dil çah§mam1z

1
"Letter from Mr. Fisk and Mr. Parsons to The Corresponding Secretary (7
Haziran 1 820r, The Missionary Herald, Ocak 1 82 1, Vol. XVII, s. 1 9-20.
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 1 35

için derhal vaktini tahsis etti. Mr. Bambas hiç §Üphesiz adadaki
en bilgili ki§i. Ôgleden evvelki umumi derslerine girdik; õgleden
sonra bir ya da iki saatimizi çah§ma odasmda geçirdik.
Su anki asil hedefimiz modem Rumcay1 õgrenmek. Bunun
için durumumuz çok müsait. ltalyanca ya da Rumca konu§maya
mecburuz. Bildigimiz kadanyla adada lngilizce konu§an yalruzca
iki ki§i var ve biz de onlan nadiren gõrüyoruz. Dil õgrenmeyi
sürdürmenin yanmda, kekeleyerek de olsa ara s1ra dini konularda
insanlarla sohbet ediyoruz. Biraz Kutsal Kitap ve risale dag1ttlk.
Bu metotlar sayesinde belki birkaç tohum ekilir, sonra onlar bü­
yüyebilir de meyveye durabilir. Rumlar, Kitab-1 Mukaddes'leri ve
risaleleri câru gõnülden kabul ettiler. Lakin bunlann kaç1 okuna­
cak, ne tür etkiler hasil olacak; bunu netice gõstermek zorunda.
Yaz boyunca adayla ilgili, õzellikle dini dü§Ünceler, dini uygula­
malar ve Rumlann hayat §artlan hakkmda bilgi toplamak ugruna
epeyce zahmet çekecegiz. Gelecek günlerde bu incelemeden elde
ettigimiz sonuçlan bekleyebilirsiniz.
Hiçbir §ey yapm1yor gõrünsek de bo§ durdugumuz sõyle­
nemez hani. Uzun zamandir, insanlara daha fazia tesir etme
dü§Üncesini ak11m1zdan ç1karmaya hemen hiç cüret edemesek
de avare durahm diye bir umudu zaten beslemiyoruz. Bugüne
kadar iyilik ve kismet takip etti bizi. Hususi duyarhhg1rmz olmasa,
Tann'nm, bizi bu zaman diliminde ve dünyanm bu bõlgesine
getiren yazgilarm1 tefekkür edemeyiz. Neden bu gibi §eyler vuku
buldu? Niçin bu planlar haz1rland1 ve niçin bu ümitler harekete
geçti? Hissiyatlar, sadakalar, kiliselerde edilen dualar bizi niçin bu
topraklara çekti? Kilisenin Reisi lsa, kendi planlanru vakti gelince
aç1ga vuracak, bu niçinlerin anlamm1 bize õgretecektir. Yine bu
planlann, nasil kendi inayetine dõnecegini de gõsterecektir. 1Ia­
hi lütfa mazhar olahm da, vazifemizi fedakârca ifa edelim, bize
ve misyonumuza yõnelen ilahi muamelenin tamamma boyun
egelim. Keza misyon dostlannm çile çekmeye haz1rlanabilmele­
rini arzuluyoruz, tlpki altin gibi . . . Nasil ki altin, ate§in içerisinde
safla§tikça tahammülü elden b1rakmamaktadir; dostlanm1zm da
136 MODERN RUMCA VE lTALYANCA ÔGRENMELMZ

inançlan ve sab1rlan agir bir imtihana tabi tutulursa aym §ekilde


davranmalanm bekliyoruz.
Yukandaki sat1rlan yazmadan evvel lzmir'deki bir arkada­
§ln gõnderdigi bir koli dolusu Amerikan gazetesini alm1§tlm.
Aralannda dini bir gazete yoktu ama onlara gõz atarken hayli
zevk ald1k. Lakin bu memnuniyet, insanlann õlümleri ve felaket
haberleri yüzünden tats1zla§tl. Savannah §ehrinin büyük bõlümü
harabeye dõnmܧ. 1nsanlar istikameti, ancak ve ancak Tann'nm
hükümleri hissedildiginde õgreneceklerdir.
Misyonerlerin lzmir' de ortaya ç1kmalanm duymak için umanz
fazia beklemeyiz. Bu ortaya ç1ki§ her geçen hafta daha da õnem
kazamyor; bir misyonun ba§anh olacagma dair ihtimal ve geni§
õlçüde yarar saglayacag1 dü§üncesi büyüdükçe büyüyor.
Bu yaz s1cagmda burada yola devam etmek ve ardmdan
1zmir'e geri dõnmek niyetindeyiz. S1cagm getirdigi halsizlik di­
§mda saghg1m1z yerinde . Edindigimiz bilgilere gore §U s1ralar
adada yahut bu bõlgenin herhangi bir yerinde §iddetle hüküm
süren hiçbir hastahk yokmu§.
Ailenize ve Salem'deki H1ristiyan dostlanm1za en içten duy­
gulanm1zla . . .

Levi Parsons
Pliny Fisk
7. MEKTUP
SAKIZ RUM AKADEMiSi'NDE PROF. BAMBAS 'I
ZiYARET, DiGER OKULLARDA VE
MANASTIRLARDA RiSALE DAGITIMI1

3 Agustos 1 820, Saktz Adast. Daha evvel bizden bir Yeni Ahit
isteyen Aziz Menas Manastm'na bagh bir ke§i§, bir tane daha
satm almak üzere pansiyonumuza geldi. Ona bir çift Yeni Ahit
satttk ve dostlan için de birkaç risale verdik. Aym §ekilde §ehirdeki
bir aclama da Yeni Ahit satttk ve ilk &rsatta ba§ka bir tane daha
gondermeye soz verdik. Tann Kelam1'na bu talep, bu insanlann
ruhlanna yararh oldugumuzun bir gostergesidir.
Ôgretmenimiz Prof. Bambas' a, yazar William Paley'in [17 43-
1 805] Hiristiyanltgm Delilleri (Evindences of Christianity) kitabm1
takdim ettik. Íçindekiler tablosuna bakttktan sonra bize dü§Ünce­
lerini soyledi: "Hem kendimin hem de ogrencilerimin yararlanmas1
için bunu dikkatle okuyacag1m." Aynca ona, Genç Din Adammm
E/ Kitabt (Young Minister's Companion) adh çah§may1 da verdik.
Kitapta tartt§ilan konulara bakarak, "Hey! Bu mükemmel bir §ey
olmah, papazlann kullanmas1 için basilmak üzere onlardan bir
seçki yapabilirim" dedi.

"Joumal of Mr. Parsons and Mr. Fisk", The Missionary Herald, Mart 1 82 1 , Vol.
XVII, s. 78-82.
138 D1GER OKULLARDA VE MANASTIRIARDA RtSALE DAGITIMI

�u an Ízmir'de bulunan Kaptan Gerry'ye Amerika'ya gõtür­


mesi için bir mektup kolisi verdik. Íçinde, digerlerine gõnder­
diklerimizden ba§ka Dr. Worcester'a hitaben, marttan agustosa
kadarki seyir defterimizi içeren mektup bulunmaktad1r; bir de
Mr. Evarts'a yazd1k.
4 Agustos 1 820. Kolej Müdürü Bambas'1 gõrdük ve §U an
elimizde dag1tmakta oldugumuz risalenin bas1m parasm1 õdedik.

The Missionary Herald Editõrü: Mandtracmm Ktz1 {The Dairyman's


Daughter) adlt fevkalade güzel kitapçtgm Modem Rumcaya tercümesi
ve yaymlanmast, Mr. Fisk ile Parsons'm icraatlarmdan biridir. llerideki
attflar bu kitapçiga yõneliktir.

Harika bir konagm degi§ik dairelerine gõz atarken Prof.


Bambas, 11buras1 da zarif ama Mandtracmm Ktzt'nm odas1 daha
enfesti" dedi.

Bir Okul Ziyareti

5 Agustos 1820 Cumartesi. Prof. Bambas'm daveti üzerine dini


risaleler dag1tmak amac1yla bu civann en büyük okulunu ziyaret
ettik. Buras1, Bambas'm çah§tlg1 kolejin bir §Ubesi. Haftahk imtihan
dõnemiydi. Girdigimiz ilk sm1fta on iki ila yirmi ya§lan arasmda
yakla§tk altmt§ genç ve üç õgretmen vard1. tki genç imtihandayd1;
bunlardan biri yetersiz bulundu; agir bir azarlamadan sonra agla­
yarak yerine dõndü. Digeri ise kendini alkt§latmayi ba§ard1. Ímti­
hanm sonunda Prof. Bambas, "iki Amerikah dostumuz buradalar.
Okula dini risaleler dag1tacaklar" diyerek õgrencileri bilgilendirdi.
Ardmdan §Õyle devam etti: "Bu risale, kilisedeki kutsal ki§ilerden
Aziz Chrysostom'un el yazmalanndan iktibaslan içermektedir.
Dikkatlice ve ciddiyetle okunmahd1r. Pazartesi günü õgretmeni­
niz bunu dikkatlice okuyup okumad1gm1z1 sorgulayacak." Sonra
õgretmenlerden biri bir-iki numune ald1 ve s1ralan dola§arak her
õgrenciye birer nüsha verdi. Ufak ama paha biçilmez bu hediyeyi
OSMANU'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 1 39

ahrken her çocugun çehresinde bir sevinç belirmi§ti.


Bundan sonra alt sm1flardan üçünü ziyaret ettik ve aym yolla
risaleler dag1ttik. Prof. Bambas çocuklara bunlan okumalarm1
tekrar tekrar õgütledi. Çocuklardan en ufagma õgretmen §Õyle
dedi: "Eger bunlann hepsini anlayamazsan, açiklamas1 için birisine
gitmelisin." Yamm1zda 200 risale getirmi§tik ama yakla§1k otuz
õgrenciye yetmedi. Pazartesi günü daha fazia risale gõndermeye
sõz vererek ortaya ç1kan endi§elerini giderdik. Be§ ya§lanndaki
ufak bir çocuk bizden bir risale ald1 ve kutsal metinlerin õgre ­
nilmesinin õnemi hakkmda yazdm1§ birkaç cümleyi aç1ktan ve
kolayhkla okudu. Bõylelikle bize bugün degerli tohumlar dik­
memize izin verildi. iki yüz çocuk ve genç bu minvalde egitim
alddar. Ald1klan egitim onlan kurtulu§tan haberdar edebilecektir.
Muhtemelen ebeveynleri ve dostlan da ayn1 degerli hakikatlerle
tam§acaklard1r.
7 Agustos 1 820 Pazartesi. Ayhk dua toplantls1. Pek çok
H1ristiyan'm bizim için ve Kudüs'ün sükuneti adma dua edecek
olmas1 tasarlad1g1m1z faaliyette bizi yüreklendirdi. Cumartesi
1
günü ziyaret ettigimiz okulda egitimci olan bir papaz, dag1ttlg1m1z
risaleler için õgrenciler adma te§ekkür etmek amac1yla ak§ama
dogru pansiyonumuza geldi. Sõyledigine bakihrsa õgrencilerin
ekserisi bunlan okumu§ ve verim alm1§. Birlikte Rumca Ahit'ten
ve Dõrt /ncil'in Uyumu (Harmony of The Gospels) adh kitaptan bir
bõlüm okuduk.
1 1 Agustos 1 820 Cuma. Cumartesi ziyaret ettigimiz okula,
Pazartesi günkü son gõnderdiklerimize ilaveten 30 risale daha
gõnderdik. Ba§õgretmen bu miktardaki destegi okul aç1hrken de
yapmam1z1 rica etti.
12 Agustos 1820. Bu ak§am §im§ek ve gõkgürültüsüyle birlikte
ortahg1 rahatlatan yag1§h bir hava var. Haziranm 26'smdan bu
yana tek tük bulutlar gõrüyorduk.
1 3 Agustos 1 820. Bugünkü dersimiz, Mandiracmm K tzt ' nm
hastaland1g1 ve õldügü kis1mla ilgiliydi. Prof. Bambas, "Ben bu
1 40 DlGER OKULLARDA VE MANASTIRLARDA RlSALE DAGITIMI

bõlümü okurken gõzya§lanma hakim olamad1m." dedi. Tercümeyi


gõzden geçirme esnasmda da ziyadesiyle müteessir oldugundan,
s1k s1k durmak mecburiyetinde kald1k.

Bir Kolej Ziyareti

25 Agustos 1 820. Prof. Bambas bizi, koleji ziyarete davet


etti. Haliyle biz de dini risaleler dag1tmak için bu &rsatl co§kuyla
degerlendirdik. tlk girdigimiz sm1fta kirk õgrenci mevcuttu. Dõrt
ya da be§i gramer ve yazma konusunda imtihandaydi. Kendi oku­
ma parçalannda iyi bir ba§an gõsterdiler, takdir alarak bitirdiler.
Prof. Bambas imtihan sonunda õgrencilere, Amerikah dostlann
yard1mseverligi sayesinde her õgrenciye dini risale verilecegini
sõyledi. "Bu küçücük kitap" dedi, "Isa Mesih'in kutsal lncili ile
ilgilidir. S1k s1k ve ciddiyetle okunmaya layiktir." Risaleler dag1tild1;
õgrencilerin her biri memnuniyetini ifade etti. Benzer tarzda ve
aym te§vik sõzleriyle yetmi§ õgrencili en büyük sm1fla birlikte
diger üç sm1f da tannsal egitimle donatilddar. Okulda Giritli bir
õgretmen de bulunuyordu ve çocuklann risaleleri ahrken sevinçli
ve istekli hallerine o da §ahit oldu. Prof. Bambas, kendi gõzeti­
mindeki ve diger okullardaki gençleri desteklemek üzere talepte
bulununca, bu vesilesiyle Giritli õgretmen de 150 risale istedi. 200
adet verdik, o da engin §Ükranlanm ve minnettarhg1m dile getirdi.
Kolej üyelerinden Selânikli bir delikanh, Selânik'te dag1tmak
üzere 1 00 risale istedi. O §ehir ki, bir zamanlar lncil'in sadelik
ve yalmhgmm çiçek açtlg1, serpildigi bir yerdi. Vedala§irken Prof.
Bambas, §ahit oldugumuz bu manzara kar§1smda derin hissiyatlm
ifade etti, "1sa'ya hamdolsun! "
O gün tazelendik. Tann'nm inayetiyle, ebedi hayat için meyve
dev§irecegimize güvenimiz geldi. Buradaki üç yüz genç, (inamyo­
ruz ki Selânik ve Girit'teki üç yüzden daha fazlasma ula§mam1z
uzak degil) kutsal metinleri õgrensinler diye ve onlan en mükem­
mel dünyaya [Cennete] gõtürecek yegâne rehber kabul etsinler
diye canla ba§la gayret sarf edildi. Bu sonuç, risalelerin baskidan
OSMANU'DA lKl AMER1KALI MlSYONER 141

geldigi birkaç gün içerisinde gerçekle§ti. Biz zaten dogrudan ya


da dolayh olarak binden fazia gence bunlan hediye etmi§ bu­
lunuyoruz. B ütün §Ükranlar Tann'yad1r. Ekilen tohum O 'nun
degi§mez takdirinin himayesinde bulunacaktir. O ki, sõzlerinin
bo§a gitmesine asla tahammül etmez.

Mr. Fisk'in Rahats1zlanmas1

27 Agustos 1 820. Fisk karde§imiz pek iyi degil. Prof. Bam­


bas sabah erkenden onu gõrmek için ugrad1. Bir anne baba gibi
endi§eli ve §efkatliydi. Birlikte, lngiltere ve Yabanct Ülkelere lncil
Cemiyeti'nden gelen ve Rumcaya tercüme edilmi§ olan son rapor­
dan pek çok almti okuduk. Sonrasmda Dr. Worcester koleksiyo­
nundan bir ilahi seslendirdik. �õyle ba§hyordu:

"lsa ile akraba ol, onun aziz hatmna;


lçten bir selam1 kabul et burada . . .
"

tlahiye o kadar ilgi gõsterdi ki, hem ilahiyi hem de ezgisini


kendi kullanabilecegi tarza uyarlamam1z1 istedi. Biz bu dini faali­
yette bir araya gelirken, kutlu bir toplulugu hatirlad1k. Íçerisinde
her Hiristiyan milletten ve her isimden ki§iler yer alacakti ve
uyum içerisinde §U sõzleri sõylemeye katilacaklard1: "Bogazlan­
ml§ kuzu; kudreti ve serveti ve hikmeti ve hürmeti ve izzeti ve
bereketi almaya lay1kt1r." [Vahiy, 51 1 2]
2 9 Agustos 1 820. Fisk karde§imiz geçen hafta rahats1zd1. De­
falarca doktor geldi. Bugünkü belirtiler olumlu; saghgmm k1sa
zamanda düzelecegi kanaatindeyiz.
1 42 D1CER OKULLARDA VE MANASTIRLARDA R1SALE DACITIMI

Çocuklara Ôgretim Usulü

3 1 Agustos 1 820. Bu ay süresince, genellikle Sebt gününde


olmak üzere, hafta içinde s1k s1k çocuklar ve gençler odam1za
ziyarete geldiler. Geli§ sebepleri kutsal metinleri okumakti. Biz
de Tann'nm Kralhg1'yla (Kingdom of God)"' ilgili konularda onlara
egitim verme &rsatlm degerlendirdik. Simdi sizlere, onlara uy­
gulad1g1m1z egitim usulünden ufak bir kesit sunacag1z. Çocuklar
sorulan a§ag1daki gibi cevapladilar:

- Dünyayt kim yarattl?


- Tann.
- Tann nerededir?
- Gõkte .
- Tann sizi ne zaman gõrür?
- Her zaman.
- O sizin kalplerinizi gõrebilir mi?
- Kesinlikle.
- Günahkâr bir adam Cennete girer mi?
- Hayir, hay1r.
- Onlar nereye giderler?
- Cehennem çukurlanna.
- Bütün insanlar Tann'y1 sever mi?
- Hayir, günahkârlar Tann'yt sevmezler.
- Çarm1hta kim õlmü§tür?
- lsa Mesih.
- Niçin õlmü§tür?
- Günahkârlan kurtanp bagi§latmak için.
- O §imdi nerede?
- Gõkte .
- Tekrar gelecek mi?
- Kutsal meleklerle birlikte tekrar gelecek.
- Günahkârlara ne sõyleyecek?
- "Benden uzakla§m" diyecek.

Y a§mdan daha küçük gõsteren yedi ya§lanndaki bir oglan


çocugu, õteki pasajlar arasmda §Unu da okudu: "lsa dedi: 'Küçük
çocuklan birakm, onlan bana gelmekten ahkoymaym; zira gõk­
lerin melekiltu bu gibilerindir. "' [Matta, 1 9114]
OSMANLI'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 143

2 Eylül 1 820.2 Ak§ama dogru bizimle birlikte Íncil okumak


için dõrt delikanh geldi. Yuhanna, 7 ve 8 . bõlümleri okuduk.
Onlara hemen her cümlenin konusu hakktnda sorular sorduk.
3 Eylül 1 820 Pazar. Mr. Z., kald1g1m1z pansiyona geldi ve
e§iyle birlikte Azize Mary Rahibe Manastm'm ziyarete gitmekte
oldugunu sõyledi. Dag1tmak için baz1 risaleler istedi; biz de 25
adet verdik.
4 Eylül 1 820. Ak§amleyin Amerika'dan bir koli teslim ald1k.
Íçerisinde Dr. Worcester, Mr. Evarts ve ba§ka kimselerden mek­
tuplar vard1. Diger kitaplann ve mektuplarm oldugu bir sand1k
lzmir' de bulunuyor. Bu mektuplar insam rahatlatmakta ve kuvvetli
bir §Ükre davet etmektedir.
7 Eylül 1 820. Saat dõrt ile be§ arasmda güne§ tutuldu. Yanm
saatten fazia yuvarlak yüzeyi gizlendi. Tutulma ilk olarak kuzey
kismmda gõrüldü, batlsma geçti ve güneyinde kayboldu.
8 Eylül 1820. Bir saganak bo§ald1. Yakla§1k üç ayd1r bu ikincisi.
1 1 Eylül 1 820. Bir Rum papaz1 ugrad1 ve bir adet Yeni Ahit
satln ald1. Sõyle bir gõz attiktan sonra "Mükemmel bir §ey bu"
dedi. Birlikte bir veya iki bõlüm okuduk; sonra gitti.

Rahibe ManastJ.rlanm ve Diger Yerleri Ziyaret

12 Eylül 1 820. Sabah erkenden adanm güney kismmdaki


baz1 manastirlan ziyaret etmek üzere yola koyulduk. ílk olarak
Azize Mary Rahibe Manastln'nda mola verdik. Bizi ba§rahibenin
kabul odasma yõnlendirdiler. Ba§rahibe ho§ bir §ekilde kar§ilad1
bizi ve Mr. Z. ile gõnderdigimiz risalelere minnettar kald1gm1
belirtti. Kurumdaki rahibe sayismm toplam iki yüz oldugunu
sõyledi. Neredeyse tamam1 okuyabiliyormu§. Altm1§ civarmda
çocuk da onlann gõzetiminde egitim almaktaym1§. Rahibelerin ve

2
Metnin bundan sonras1 §U kaynakla yer almaktad1r: "Joumal of Mr. Fisk and
Mr. Parsons at Seio", The Missionary Herald, Nisan 1 82 1 , Vol. XVII , s. 97- 1 0 1 .
1 44 D1GER OKULLARDA VE MANASTIRLARDA R1SALE DAGITIMI

çocuklann yararlanmalan için ona iki adet Ahit ve 1 1 O adet risale


verdik. Paskalya õncesi perhiz boyunca kilisede toplanacaklanm
ve Ahit'i hiç durmaks1zm okuyacaklanm sõyledi.
Bir sonraki ziyaretimizi Chalantra Rahibe Manastm'na yapnk.
Burada altmt§ rahibe bulunuyor ve hepsi de okuyabiliyor. Onlara
bir Ahit ve 60 tane risale verdik. Her iki rahibe manasbrmdaki
kadmlar simsiyah elbiseler giymi§lerdi. Ba§lannda ise omuzlarma
dogru sarkan aym renkten bir õrtü vard1.
Üçüncü ziyaret yerimiz Azize Mary Manasnn idi. Orada
sadece on bir ke§i§le kar§da§bk. Onlara niçin bu kadar az kanhm
oldugunun sebebini sorduk. Sebep olarak, õzel kihk kiyafetlerin­
deki sert disiplini, s1k1 perhizi ve zorlu çileyi gõsterdiler. Burada­
kiler Aziz Antonio'nun mezhebindenmi§. Esas itibariyle ekmek
ve suyla ya§1yorlarm1§. Günde sadece bir defa yemek yemelerine
izin veriliyor. lgne iplige dõnmܧ, kirli ve sersemce gõrünii§leri,
uygulad1klan sistemin etkilerini aç1kça tammhyordu. Ba§rahip
§ehir d1§mdayd1. Onun adma bir tane Ahit ve ke§i§ler için de
15 risale b1raknk. Ahit'i verdigimiz adam tekrar tekrar, "bizim
huna çok ihtiyac1m1z var; huna çok ihtiyac1m1z var'' deyip durdu.
Ke§i§lerin, ana dillerinde yazdmt§ bõyle Ahitler'i hayatlarmda ilk
defa gõrdüklerine inansamz iyi olur.
Biz bugün degerli tohumlardan ufak bir tanesini daha ekme
&rsanm yakalad1k. Tann lütfunu ihsan eylesin.
13 Eylül 1 820. Prof. Bambas 'm okuldaki hitabesini dinlemek
üzere §ehre indik. Korfu Adas1'ndan gelmi§ bir õgrenci oraya
gõndermek için 1 00 risale sann ald1. Amerika'ya yollanmak üzere
Ízmir' e bir koli gõnderdik. Íçerisinde Agustos aymm seyir defteri
ile Haberle§me Sekreterligi'ne ve diger ki§ilere mektuplanm1z var.
1 6 Eylül 1 820. Üç delikanh Íncil okumak üzere geldi.
1 7 Eylül 1 820 Pazar. lkindi üzeri fasdas1z bir sükunet vard1.
Ak§am yemegi sonras1 be§ delikanh geldi ve Yuhanna'dan be§
bõlüm okuduk. Azize Mary Kilisesi'nin papaz1 ugrad1. Kitab-1
Mukaddes'ten bir bõlüm ve sonrasmda da yer yer Korfu Adast lncil
OSMANLl'DA 11<1 AMERlKALI M1SYONER 1 45

Cemiyeti'nin tüzügünden okuduk. ílk ba§ta bir Íncil cemiyetinin ne


anlama geldigini idrak edemedi papaz. Konuyu anlatmca, bunun
mutlaka mükemmel bir kurum oldugunu dü§ündü.
1 9 Eylül 1820. Sebt günü bizi ziyaret eden delikanhlardan ikisi
bugün de geldi ve Íncil'den bir bõlüm okudular. Onlara epeyce
soru sorduk ve nasihatlerde bulunduk. Bu gençlerin ziyaretleri
bizi çok memnun ediyor; onlara yararh oldugumuzu umuyoruz.

Baz1 Mahalle Okullanm Ziyaret

Ôgleden sonra, ya§ad1g1m1z yerin civanndaki bir kõyde ve


yakmmda bulunan okullan ziyarete gittik. ílk gittigimiz okulda,
bir hamm õgretmen gõzetimindeki kiz ve erkek toplam on çocukla
kar§ila§tlk. Onlara bazi risaleler verecegim.izi sõyleyince õgretmen
minnettarhgrm ifade etti. Çocuklar da hediye aldiklan elleri õptüler.
Íkinci okulda yakla§ik otuz õgrenci bulunuyordu. Okul müdürü,
idareyi ya§ça en büyük õgrenciye b1rakip gitmi§t:i. Üçüncü okulda
yirmi be§ õgrenci vard1. Okuyabiliyorlard1 ve en ho§lanna giden
§ey olarak oyun oynuyorlard1. Okulun idarecisi, kundura yaplmlyla
i§tigal eden hamarat birisiydi. Slnlfm gõrünümü, kundurac1hk mes­
leginin, vaktinin pek büyük bir bõlümünü ald1gma i§aret ediyordu.
Dõrdüncü okulda yakla§1k otuz õgrenci mevcuttu. Risaleler
takdim ettigimizde õgretmen bunlann ücretlerini sordu. "Bedava"
cevab1m almca te§ekkür etmeye, bag1§ sahiplerinin kutsanmas1
dileginde bulunmaya ba§lad1. Be§inci okulun mevcudu on ikiydi.
Ôgretmen, pamuk ipliklerini makaraya sarmakla me§guldü ve her
õgrenciye diledigi kadar vakit aymyordu. Risaleleri, onlan bag1§­
layanlann ahirette kutsanmas1 dilekleriyle ald1. Altinc1 okulda on
õgrenci vard1 ve bir kadmcag1z õgretmenlik yap1yordu. Bu okul­
lann çogundaki çocuklar son derece ufakti ve okuyam1yorlard1.
Bu gibi çocuklara risale vermedik. Íki saatlik bir süre zarfmda
yüzden fazla çocuga, sonsuz degerdeki risalelerden dag1ttik. Diger
kom§U bir okulda, Azize Mary Kilisesi'nden bir papaz õgretmenlik
1 46 D1GER OKULLARDA VE MANASTIRLARDA RtSALE DAGITIMI

yap1yordu ve yirmi õgrencisi vard1. Oradaki õgrencilere bir süre


õnce risaleler hediye etmi§tik.
Gezdigimiz okullardaki õgrenci sayis1 yakla§1k yüz altm1§ .
Bunlarm büyük çogunlugu delikanhhk çagmda. Okulda kitap
okuma di§mda hiçbir §ey õgrenmiyorlar. Okuduklan kitaplar da
kiliselerde kullamlan ve hepsi klasik Rumca kitaplar. Bu yüzden
elbette çocuklar için anla§1hr degil. Onlarm õnemine dair fikirleri
olmadan sadece ve sadece kelimelerin telaffuzunu õgreniyorlar.
Risaleleri dag1tmadan evvel hiçbirinin, anlayabilecekleri herhangi
bir türde kitaba sahip olmad1klanndan ad1m1z gibi emindik.
20 Eylül 1820. Bugün Bakire Meryem'in §erefine Rumlann
kutlad1g1 bir bayram. Sokaklar, bu gibi kutlamalarda ah§ild1g1
üzere insan kaymyor.
Dün gittigimiz okulda bulunmayan baz1 delikanhlar, bu sa­
bah risale almaya geldiler. Digerleri de onlan gõrüp geldi. Gün
boyunca taliplerin ardi arkas1 kesilmedi. Erkek, kadm ve çocuk,
yakla§1k doksandan fazia ki§iye risale verdik. Ba§vuranlann çogu
okuyam1yordu ve kimileri bu yüzden geri çevrildi. Ba§vuranlann
az1c1k da olsa okuyabilmesini istiyoruz, onlara sorular soruyoruz
ve risalelerini dikkatlice okumalanm ve muhafaza etmelerini õgüt­
lüyoruz. Bugünkü geli§meler cesaret vericiydi. Tann'ya §Ükürler
olsun; bu âcizane emeklerimizin üstüne O'nun takdisi bina edilsin.
2 1 Eylül 1 820. Ta§rada üç ay kald1ktan sonra §ehre dõndük.
Yolumuzun üzerinde bir okul fark edince durduk. ôgretim yapilan
salona gittik. Okul müdürüyle biraz sohbetten sonra õgrenciler
için 30 risale verdik. Yedi-sekiz kadan kiz olmak üzere yirmi be§
õgrenci bulunuyordu, dõrt be§ tanesi de gelmemi§ti. Her õgrenciye
birer risale dag1ttik.

Genç Din Adammm El Kitab1

Saat on birde koleje gittik. Prof. Bambas yakla§1k altm1§ õg­


renciyle gramer üzerine umumi bir ders yap1yordu. Ders bitti-
OSMANLl'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 1 47

ginde otuz kadar ogrenci gitmeyip kald1. o da bizim daha once


kendisine verdigimiz Genç Din Adamtntn E/ Kitabi 'ru Rumca olarak
kelimesi kelimesine okumaya ba§lad1. o okurken ogrenciler de
yaziyorlard1. Amerika' dan aynld1g1m1zdan beri bize bundan daha
fazia mutluluk veren bir olay ya§amad1k desek yeridir. Burada,
yani Türk hakimiyetindeki ilk edebiyat (literary) kurumlanndan
biri olan bu okulda otuz genç vard1. Bunlar kisa süre sonra impa­
ratorlugun oldukça büyük bir bolümüne dagilacaklar. Kesinlikle
Tann'nm eli bu i§ üzerindedir.

Rus Konsolosuyla Gõrü�meler

23 Eylül 1 820 Cumartesi. Rus konsolosu ugradi. lncil ve risale


dag1t1m1yla ilgili bir müddet sohbet ettik. Her yil bu limandan Rus
bandirah yüz geminin aynld1gm1 soyledi. Neredeyse her geminin
içerisinde okuyabilen birileri varm1§. Bunlara memnuniyetle lncil
ve risale verecekti . Evinde de, §U an Hac için Kudüs'e giden yet­
mi§ ki§ilik bir gruba mensup iki Rus ke§i§ gordük. Bazilarm1 Rus
ke§i§lere vermesi ricas1yla konsolosa ak§am 100 risale gonderdik.
26 Eylül 1820. Rus konsolos pansiyonumuza ugrad1 ve bizimle
iki saat geçirdi. Amerika'nm cografyas1, tarihi, siyaseti, edebiyatl
ve dini hakkinda çokça soru sordu. Kar§1hgmda Türkler, Rumlar
vd. konular hakkinda bilgiler verdi.
28 Eylül 1 820. Rumlann papaz1 ugrad1. Kendisine degi§ik
dillerde lncil ve risale kopyalan hediye ettik.
Boston' dan gonderilen sand1g1 gün aganrken ald1k. Mektup­
lar, akrabalanm1zm saghg1, ana vatarum1zdaki yeniden canlanma
ve misyoner karde§lerimizin ba§anlan hakkinda ho§nut e dici
haberler veriyordu.
148 DlGER OKULLARDA VE MANASTIRLARDA RlSALE DAGmMI

Bir Büyük Manastmn Durumu

30 Eylül 1820. Aziz Monce Manastm'm ziyaret ettik. Sehrin


güneybatmndan epeyce mil uzakhkta bulunuyordu. Oranm ba§­
rahibine, piskopostan ald1g1m1z bir mektup gõtürdük. Mektupta,
bizim orada ho§ça kar§danmam1z isteniyordu. Sõylendigine gõre
bu manastlr sekiz yüz yil õnce kurulmu§. Ba§rahip tarafmdan bize
yapdan aç1klamaya gõre üç yüz seksen ke§i§ bannmaktaym1§ .
Bunlardan kirki papazmt§ v e sadece yüz tanesi okuyabiliyormu§.
Kutsal Kitap var m1 yok mu diye soru§turduk, bize e ski Rumca
yazdmt§ büyük boy bir Yeni Ahit gõsterdiler. tki nüsha halindeki
bu Ahit, yakla§tk iki yüz sene õnce Frankfurt'ta basdmt§ . Eski
Ahit'in ise bir papazm odasmda kilit altinda oldugu sõylendi; o
da §imdi evinde degilmi§. Yeni Ahit'in iki nüshas1 ve Eski Ahit'in
bir veya iki nüshasmm tamam1 eski Rumca. Bunlan da ke§i§lerin
hiçbiri iyice anlayam1yor, çogu zaten hiçbir §ey anlam1yor. Bunlar,
bu adamlann sahip olduklan Tann Kelam1'nm kopyalan sadece .
Ba§rahibe bir Rumca Y eni Ahit, ke§i§lerin faydalanmalan için de
1 1 0 risale verdik. Manastmn kilisesinde büyükçe bir saat ve be§
adet çan vard1.
Bu mahalden biraz uzakta "Kutsal Babalar'' (Holy Fat:hers)
Kilisesi'ni ziyaret ettik. Buras1 bir dagm yamacmdaki yekpare
bir kayada yer alan magaranm içerisindeydi. Tamam1yla yerin
altmda olan bu kiliseye biti§ik bir bõlmede münzevi bir ke§i§
ya§amaktaydi. Ona bir risale verdik, o da bize biraz kuru üzüm
ve ceviz ikram etti.
Ak§amleyin Mr. Van Lennep'ten gelen mektuptan õgrendik
ki, Kaptan Edes Ízmir'e dõnmü§; bize mektup ve diger baz1 yaz1-
lar getirmi§. Kendisi bizi gõrme umuduyla Ízmir'de kahyormu§.
2 Ekim 1820. Ayhk dua toplantls1. ôgleden sonram1zdaki õzel
bir zaman dilimini, hususi bir te§ekkür için tahsis ettik. Çünkü
son dõnemde Amerika'dan sevindirici haberler almt§tlk.
Sakiz Adas1'mn batlsma dü§en küçük bir ada var: Ípsera. Burah
OSMANLI'DA lKl AMERIKALI MlSYONER 1 49

olan bir õgrenci u�ad1. Evine dõnmek üzereydi. Baz1 risaleler ahp
gõtürmeyi istiyor. 1psera 1 da üç manastu güzel bir okul ve birkaç
1
da ufak okul bulundugunu sõyledi. Orada üç bin insan ya§ad1gm1
tahmin ediyor. Ona 50 risale verdik ve bunlan.. manastirlarda ve
okullarda okuma bilen papazlara ve diger kimselere dag1tmasm1
1
rica ettik. T e§ekkür ederek sõylediklerimizi yapacagma dair sõz
verdi.
9 Ekim 1 820. Malta lncil Cemiyeti sekreterliginden bir mek­
tup ald1k. Aynca Rev. Connor 1 a ait 1 0 Nisan 1 820 Kudüs ta­
rihli bir mektup nüshas1 da vard1. Ak§ama dogru rivayete gõre
1
Homeros 1 un õgrencilerine ders verdigi ve Odysseia'y1 yazd1g1
yeri ziyaret ettik.
12 Ekim 1 820. Dün Hollanda konsolosu Mr. Pasqua bize
Rumca bir Ahit gõnderdi. Bugün de biz ona bir Rumca bir de
1
lngilizce Kitab-1 Mukaddes gõnderdik. llaveten risale ve bro§ürler
de yollad1k. Kendisi lngilizce konu§uyor ve okuyor.
Ak§am Mr. Fuller'a ugrad1k. Bu ki§i, geçenlerde Sakiz'a ge­
len bir lngiliz seyyah. lki ya da üç yildu MlSlr ve Suriye 1 deymi§.
Üzerinde boi uzun elbisesi uzun sakah ve geni§ sang1yla bir
1 1
Türk k1yafeti vardi. Rev. Mr. Connor 1 m Halep 1 ten Ízmir 1 e kadar
1
Mr. Fuller 1 a e§lik ettigini ve kisa bir süreligine 1stanbul7a geçtigini
õgrenince mutlu olduk. Mr. Fuller Suriye 1 nin havasmm çok ho§
1
oldugunu sõyledi. Yüksek daglar yaz mevsiminde ihman oluyor­
mu§. Avrupa 1ya oldugu gibi Suriye 1ye de güvenli yolculuk yapila­
biliyormu§ . Ama yine de k1hç ve tabanca ta§1manm gerekliligini
fark etmi§, Yafa 1 dan Kudüs 1 e giderken be§ altl adam1 muhafiz
olarak yanma alm1§. Geçenlerde Suriye Patrikligi'ne seçilen Suriye
ba§piskoposunu gõrmü§ .
14 Ekim 1820. Mr. Fuller 1 le beraber §ehir d1§ma ç1ktik. Orada
kolejin bir §Ubesini ziyaret ettik ve Zamamn Sonu (The End ofTime)
ba§hkl1 250 risaleyi õgrencilere dagittlk. Bunu Prof. Bambas 1m
1
kisa fakat mükemmel konu§mas1 takip etti. Mr. N. 1ye ugrad1k;
evinde altl ya da sekiz kadar ki§iyi kart oynarken bulduk. Onlara
150 otCER OKULLARDA VE MANASTIRLARDA RtSALE DACITIMI

birkaç risale verdik. Bize te§ekkür ettiler. Bunlan okumalanm ve


ferasetli olmalanm dileyerek aynld1k. Mr. Z. 'ye ugrad1k; kom­
§ulanna ve papazlara dag1tmas1 için 25 risale b1raktik. Diger üç
aileye de ugrayarak risaleler verdik ve §ehre geri dõndük.
1 7 Ekim 1 820. Rum piskoposa 50 adet Zamanin Sonu risa­
lesinden gõtürdük. Bir de baktik ki kendisi daha õnce hediye
edilen bu risaleyi okuyor. Papazlarm her birinde bunlardan birer
adet mutlaka bulunmahdir §eklindeki arzumuzu dile getirdik.
Verdigimiz diger ba§hklardaki risalelerden 1 00 tanesini ba§ta
papazlar olmak üzere herkese dag1tm1§ . Bunlan ve eger istersek
daha fazlasm1 dag1tmay1 da üstlenecegini sõyledi.
18 Ekim 1820. Matbaac1ya 50 adet risale gõnderdik. 1stanbul' a
yollamak için kendisi ba§vurmu§tu. Kaptan Edes'ten bir not ile
beraber ABCFM Sekreterligi'nden, Mali ͧler Sorumlusu'ndan ve
diger Amerikah dostlanm1zdan bize yollanml§ mektuplan ald1k.
1 9 Ekim 1820. Piskoposa, papazlara dag1tdmak üzere 150'den
fazia risale gõnderdik. Kolejde Prof. Bambas'm derslerine katilan
sm1flara 75 risale daha dag1tild1. 50 tane de gemiciler için Rus
konsolosuna verildi. Bas1m ofisinde çah§an ͧçiye iki Yeni Ahit
verdik. Bir õgrenci ugrad1 ve bir Ahit istedi.
20 Ekim 1820. Matbaac1m1z, Santorini'den bir §ah1s adma bir­
kaç risale gõnderdi. O ki§i bunlan dagitmak için istemi§. Santorini,
Worcester'm CografYa lsimleri lndeksi'ne gõre Sakiz'm güneyindeki
bir ada. Tamam1 Rum olmak üzere on bin ki§i ya§amakta.
Prof. Bambas, kolejdeki haftahk imtihana e§lik etti ve õgren­
cilere 300 risale dag1ttl. Çocuklara "bu belagatli, malumatl1 ve
mükemmel risaleyi mutlaka okumahsm1z. Sadece bir defa degil,
her daim okumahs1mz" dedi. Bir s1mfa da, bunun içerigi hakkinda
bir yaz1 haz1rlamalan õdevi verdi.
Ufak çapta egitim veren dõrt okulu ziyaret ettik. tlkinde yet­
mi§, ikincisinde yirmi, üçüncüsünde on, dõrdüncüsünde ise yirmi
õgrenci vard1. Onlara da doksan risale dag1ttlk. Duydugumuza
gõre §ehirdeki okullann toplam saylSl iki yüz. Ta§rada rastla-
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI MlSYONER 151

d1klanm1zla aym planda idare ediliyorlar. Kolejin ta§radaki bir


§Ubesinde õgretmenlik yapan bir papaz, baz1 risaleler almak için
ugrad1. Orada dag1tt1gxm1z risaleler fevkalade bir ilgiyle okunuyor­
mu§. Birçok papaz ve diger kimseler daha fazlasm1 istiyorlarm1§.
Ona da 1 25 tane verdik.
Piskoposa ugrad1k. Vanr varmaz Amerika'daki kilise yapm
hakkmda, yani papazlar, kilisedeki tasvirler ve lsa'nm son ak§am
yemeginin icras1 hakkmda sorular sormaya ba§lad1. Biz de ona
baz1 sorular sorduk:

- Rumlar, Bakire Meryem'e, meleklere ve azizlere dua ecliyor mu?


- Kesinlikle, onlara §efaatçi olduklan için dua ederiz.
- Oysa biz sadece Baba, Ogul ve Kutsal Ruh'a dua ederiz ve §efaatçi
olarak sadece lsa'y1 dikkate almz.
- lsa dünyadayken bir §efaatçiydi. Lakin §imdi o §efaatçi degil,
yalmzca Hakim. Siz neden azizlere dua etmiyorsunuz?
- Çünkü Kutsal Kitap bize bunu yapmay1 õgretmiyor. Rumlar aziz­
lere de ibadet ederler mi?
- Tann olarak hayir, fakat azizler olarak onlara sayg1 ve ibadetimizi
yerine getiririz.

22 Ekim 1 820 Pazar. Mr. Pasqua'ya ugrad1k. Sohbetimiz es­


nasmda, kendisine gõnderdigimiz kitaplar için te§ekkür etti. Ar­
txk günde bir saat lncil okudugunu sõyledi. Bir zamanlar elinde
Rumca bir Ahit'i oldugunu sõyledi. Fakat bunu Katolik piskoposu
istemi§ . O da piskoposun bunu õdünç alacagm1 zannederek gõn­
dermi§. Aradan zaman geçince geri almak için ba§vurmu§. Ancak
kendisine onu alamayacag1 1 çünkü Papa'nm, papazlar di§mdaki
kimselere kitap verilmesini yasaklad1g1 sõylenmi§.
23 Ekim 1 820. Rus konsolosuna ugrad1k. Evvelki gün bir
Rum papazla, lncil'in elden ele dola§mas1 konusunda uzun uzun
münaka§a ettiklerini sõyledi. Papaz bunun yarar saglamayacag1-
m sõylemi§. Konsolos da "niçin?" diye sormu§. "Çünkü" demi§

papaz, "lncil, Büyük Perhiz, Ekmek-Sarap ayini ve papaza itiraf


konusunda hiçbir §ey sõylemiyor ki." (Burada papazlara yapxlan
õzel itiraf kastediliyor.)
15 2 DlGER OKULLARDA VE MANASTIRIARDA RlSALE DAGITIMI

Saat 10' da bir sandala binerek aç1ktaki bir gemiyle 1zmir' e


hareket ettik. Saki.z Adas1'nda bulundugumuz süre içerisinde biz­
zat dag1ttig1m1z ya da dag1tilmas1 için birilerine emanet ettigimiz
risale saylSl 2. 860; §ehir dl§ma gõnderdiklerimiz 840; hepsinin
toplam1 3.700 . Sattig1m1z Rumca Ahit, 1 3; hediye ettigimiz ingi­
lizce Kitab-1 Mukaddes 3; Frans1zca Kitab-1 Mukaddes 1; 1talyanca
Yeni Ahit 2; Rumca Yeni Ahit 22; toplam 41 §eklindedir.
24 Ekim 1 820. Denizde ve karada bütün yolculuklanm1zda
bizi muhafaza eden §efkat sahibi Tann'nm inayetiyle otuz saatlik
bir deniz yolculugundan sonra 1zmir' e emniyet içerisinde vard1k.
8 . MEKTUP

ÇALISMALARIMIZ HIZLANDI:
DÍL ÕGRENÍYORUZ, iNCiL VE RiSALE
BASIMI ÍÇÍN KOLLARI SNADIK1

Saloz Adas1, 12 Eylül 1 820

Muhterem ve Aziz Efendim,


22 Nisan tarihli mektubunuzda yer alan fevkalade degerli
teveccühlerinizi mütalaa ederken ya§ad1g1m1z huzuru ve ald1grm1z
cesareti dile getirmek bizim için imkâns1z bir §ey. Bizce malum
olmayan sebepler yüzünden bu mektubunuz aym dõrdüne ka­
dar elimize ula§mad1. Bir ba§ka ifadeyle mektubu ald1g1m1zda,
yazd1§mm üstünden dõrt aydan daha fazia bir süre geçmi§ti ve
Boston'dan gemiye bini§imizden tam on ay sonrayd1. Amerika'dan
gelen diger mektuplar da sizinkilere e§lik ediyordu. Onlan oku­
mak gerçekten zengin bir yemek sofras1 oldu bizim için. Mektu­
bunuzda pek çok konu ve soru ortaya atihyor. Seyir defterimiz
ve hâlihazirda yola ç1kard1g1m1z mektuplar si�e bu noktalarda
bilgi verecektir. Ancak biz bu mektupta, sizi daha büyük õlçüde
memnun edici malumatlar verecegiz.

1
"Letter from Mr. Fisk and Mr. Parsons to The Corresponding Secretary (12
Eylül 1 820)", The Missionary Herald, Mart 1 8 2 1 , Vol. XVII, s. 76-78.
154 ÇALI�MALARIMIZ HIZLANDI

Buraya yerle§irken 1ngiltere misyonerlerinin ve temsilcilerinin


samimi hislerle ve Hiristiyanca bir i§birligine girmeleri pek çok
aç1dan õnemli ve arzulanan bir §eydir. Bu tav1r ve davram§lar
neticesinde, onlarm bize verdikleri yaz1 ve mektuplardan baz1
almtilan a§ag1da gõnderiyoruz. Siz bunlarm içerisinde, onlarm
bize kar§l besledikleri duygulan fark edeceksiniz.
Malta'dayken, bize yararh olabilecegini dü§ündügü baz1 tavsi­
ye ve ipuçlan için, "misyonerlik meslegindeki en ya§h karde§imiz
olmas1 hasebiyle" Mr. Jowett'e müracaat etmi§tik. Buna kar§1hk
"yõredeki lisanlar, davrant�lar ve sagltk" ile ilgili yõnlendirmelerin
bulundugu geni§ kapsamh iki sayfa yaz1 ald1k kendisinden. Bu
ipuçlanyla birlikte çok say1da degerli kitap da ald1k. Aralarmda
Jowett'in kansmm hediye ettigi Henry Martyn'in hayati da vard1.
Londra Misyonerlik Cemiyeti'nin Yunan adalanna gõrevlen­
dirdigi Rev. Mr. Wilson, aym dõnemde, kitap ve risalelerle dolu ve
bir de mektup olan bir koli gõnderdi. Son derece karde§çe kaleme
ald1g1 mektubunda §Õyle yaz1yordu: "Mektuplanmzla bana iyilik
ediniz, nerede olursamz olun Tann sizi hissesine katsm. Ben huna
ziyadesiyle deger verecegim."
Malta lncil Cemiyeti'nin sekreterleri yanlannda getirdikleri iki
Arapça Kitab-1 Mukaddes'i gõnderdiler. Sõyle yazm1§lard1: "Ko­
mite, ara§t1rmalanmz1 ilerletmeniz için sizinle haberle§meyi ciddi
olarak istemektedir. lncil'in desteklenmesi için gereken ne varsa,
lzmir duragmda veya Akdeniz bõlgesinin herhangi bir yõresinde
ne zaman ihtiyaç hasil olursa Komitedekiler ellerinden geldigince
size bunlan temin etmekten büyük memnuniyet duyacaklard1r."
Bundan õnce de Dr. Naudi'den 1talyanca yazilm1§ bir mek­
tup alm1§tik. 14 Haziran 1 820 tarihinde Malta'dan yollanan bu
mektubun tercümesini gõnderiyoruz:

Sizler en azmdan okuyabilecek ve anlayabilecek kadar ltalyanca


õgrendiniz diye sevinçten uçuyorum. Size bu dilde yazmaya sõz ve­
riyorum. Ancak siz lngilizce cevap yazabilirsiniz. Kisa bir süre õnce
Yahudiler arasmda H1ristiyanhg1 yayma amac1yla çah§an Londra
Cemiyeti'nden bir mektup ald1m. Cemiyet'in lsrail halkmm yarar-
OSMANLI'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 155

lanmas1 maksad1yla ç1kard1g1 lbranice Ahit, risale ve diger evrak­


lardan da epeyce gõndermi§lerdi. Bunlardan bir kism1m Cemiyet
size niyetlenmi§ gibi gõrünüyor. Bu da beni, onlann mektubundan
alma yapmaya te§vik etti. Yazd1klan a§ag1dad1r:

Su anda onlar sadece bu noktada ricada bulunuyorlar. Yani


Amerika Misyonlar Birligi'nin istihdam ettigi misyonerlerden
herhangi birinin, aym konuda veya ba§ka bir konudaki taleple­
rini yerine getirmekten dolayi mutlu olacaks1mz. Bu taleplerle
kar§ila§ag1mzda yahut bunlardan haberdar oldugunuzda sizin
bizden bu konularda talimatlar ald1g1mz1 sõylemekten dolayi
sevinç duyacaks1mz. 2

Bildiginiz üzere Mr. Jowett, Habe§ diline tercüme edilmi§ el yazmas1


bir K.itab-1 Mukaddes'i bulmak amac1yla §U an lskenderiye' de. E1 yaz­
mas1 metin tam ve yekpare olarak bulundu. Bu da lncil Cemiyeti'nde
büyük bir sevinçle kar§iland1. Habe§istan bõylelikle bir gün, tüm
lncil'in kalabahk Habe§ halki arasmda dola§1rken gõreceginiz bir
konuma gelecek; halbuki §U zamanda güç bela bulunuyor. Bu durum
aslmda, o milletin neden H1ristiyanhg1 ismi di§mda tammad1gmm
da bir sebebidir. B1rakimz lncil'in insanlann elinde dola§masm1,
papazlarda hatta kiliselerde dahi lncil bulunmuyor.

Bir süre õnce Mr. Jowett'e yazarken, son deniz yolculugu


sirasmda ya da Malta'dan aynld1ktan bu yana eger zihninde
bizim yararlanabilecegimiz baz1 dü§ünceler zuhur ettiyse, onlan
bildirmesini kendisinden rica etmi§tik. Cevabmda §Õyle diyordu:

Benden tavsiye istiyorsunuz. Hangisini gõndersem, onu alacak ve


memnuniyetle kabul edeceksiniz. Misyonerler §U iki hususu õgren­
meden ileri ç1kmasmlar: Dil ve bulunduklan bõlgenin gerçekleri.
Meyvenin ortaya ç1kmas1 günlerce sonra gerçekle§ecektir. Bu esna­
da, Tann'ya hizmet etmeniz di§mda, Amerika'daki ve Akdeniz'deki
karde§lerinizin güvenini kazanma di§mda bir endi§e ta§Imayimz.

Muhterem efendim, siz de kolayhkla idrak edeceksiniz ki,


bu topraklardaki misyonerler, diger bir ülkeden veya ba§ka bir

2
Bu mektubu ahnca, ellerindeki kitaplan derhal lzmir'e gõndermelerini ve o
kitaplann buraya vardtl<lanm duymak için gün sayd1gim1zi yazd1k. (Fisk ve
Parsons'm notu)
156 ÇALI�MALARIMIZ HIZLANDI

mezhepten yeni emektarlarm buraya van§l konusunda, õzellikle


de bu ülkelerin siyasi ve dini durumlanyla baglantxh en ufak bir
kayg1 duymayacaklard1r. Bizi hep akramm1z Íngiliz emektarlarla
kar§da§txrd1g1 için Tann'ya bilhassa §Ükretmemiz laz1m. Bõylesi
dam§manlan ve yam ba§1m1zdaki yard1mcdan õmek almak, kalp­
lerimize hakiki bir ne§e ve huzur kaynag1 oldu. Tann bizi, onlann
güven ve muhabbetine lay1k olabilmeyi nasip etsin.
Gõnderdigimiz seyir defteri, 1nciller, risaleler ve diger konular
hakkmdaki sorulanmzdan çoguna cevap verecektir. Eski Rumca
yazdm1§ Yeni Ahit'i, papazlar arasmda ve okullarda hatxn say1hr
derecede yaygmla§tlrabilecegimize inanc1m1z sonsuz. Andover
Kolej ' de Rumca basdan Harmony adh kitabm birkaç nüshasm1 da
kolayca edinebilirsek, bunlar din adamlan ve õgretmenler için
yeterli ve faydah olacaktxr.
Bu memleketin insanlan, yabanc1lann sürekli hediye ver­
melerini bekliyorlar. Gerektigi vakit veya bunu yapmanm bize
fayda saglayacagm1 gõrdügümüzde para, §eker gibi §eylerin yerine
Íncil vermeyi dü§ünüyoruz. Ízmir'den, Malta'dan veya lngiltere
ve Yabanct Ülkelere lncil Ce m iyeti'nden ne dereceye kadar, para
õdemeden lncil'ler edinebilecegiz, bunu henüz bilmiyoruz. Sayet
kutsal metinleri dag1tabilme hedefimize mahsus herhangi bir
bag1§ yap1hrsa, biz bu miktan bir an õnce õgrenmeyi istiyoruz.
Türkler, Yahudiler ve Katolikler arasmda herhangi bir lncil
nüshas1 satabilecegimize dair neredeyse hiç ümidimiz yok. Eger
onlar hediye verdigimiz Íncil'leri kabul ederlerse memnun ka­
lacag1z. Rumlara birkaç tane satabiliriz belki. Ancak bu ihtimal
dahi çok az ümit vadediyor. Rumlann büyük kesimi son derecede
fakir; hiç olmazsa kar§1hks1z olarak geçimleri temin edilmelidir.
Onlar daima 1ncil'i memnuniyetle kabul ediyorlar.
Her gün Kaptan Edes vas1tas1yla sizden haber gelmesini bek­
liyoruz. Bu bõlgede çah§maya devam etme süremiz, vereceginiz
haberlere gõre ayarlanacaktxr. Simdilik, kx§ geldiginde Judea'ya
dogru yola ç1kmay1 ümit ediyoruz . Oraya kara yoluyla gitme
fikrinde degiliz. Kara yolu yorucu oldugu kadar pahah ve riskli.
OSMANLI'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 157

Muhtemelen dogruca Akka'ya veya Yafa'ya giden büyükçe bir


gemiyle yolculuk ederiz.
Belki büyük bir tekne kiralamak zorunda kalmz. Bu takdirde
Patmos, 3 Kibns ve Rodos gibi baz1 büyük adalan ziyaret edebiliriz.
"Engellemeler, tehlikeler ve zorluklarla kar§da§acag1m1zdan11
dolayi, ileride gerçekle§mesi muhtemel §eylerden bahsedemiyo­
ruz. Türk devletinin zorluk ç1karmasmdan õzel bir korkumuz
yok. ikinci dereceden yõneticilerden; seyahatlerimiz esnasmda
haydutlardan ve e§k1yalardan daha fazia tehlike gelmesi sõz
konusu. Bu yüzden gelecekle ilgili daha fazia güven içerisinde
bir hesap yapmam1z imkâns1z. Mümkün olursa baz1 Rum çocuk­
lanm Cornwall'da egitim almalan için Amerika'ya gõndermekle
ugra§1yoruz.
Bu mektupla birlikte Agustostaki seyir defterimizi de gõnde­
riyoruz. Birkaç hafta evvel Marttan Agustosa kadarki seyir def­
terimizi Washington'lu Kaptan Gerry'e emanet edip yollam1§tlk.
Kendimizi yine sizin dualanmza ve sizinle beraber olan aziz­
lerin duasma emanet ediyoruz.

Levi Parsons
Pliny Fisk

3
Patmos Adas1: Yunan adalan içinde en küçügüdür. Yeni Ahit'te bahsi geçen
ada, rivayete gõre Hz. 1sa'nm Aziz Yuhanna'ya gõründügü magaraya ev
sahipligi yapmaktad1r. Bu nedenle H1ristiyanlarca kutsal sa}'lhr ve bir hac
merkezi õzelligi ta�1r. [ç. n.]
9 . MEKTUP

MASRAFLARIMIZIN DÔKÜMÜ1

Sakiz Adas1, 1 2 Eylül 1 820

24 Mart ve 25 Nisan tarihli mektuplanmz ile Dr. Worcester'm


22 Nisan ve Mr. Dwight'm 23 Haziran tarihli mektuplan, birkaç
ba§ka mektupla birlikte bu aym dõrdünde elimize ula§tt. Onlan
nasil bir merakla okudugumuzu sõyleme giri§iminde bulunma­
yacag1z. Marblehead' dan gelen iki mektup hariç, bunlar bugüne
kadar Amerika'dan ald1g1m1z ilk ve tek haberlerdir.
Bahsettigimiz kitaplan gõnderdiginiz için çok te§ekkür ederiz.
Birkaç 1ngilizce 1ncil'i ve risaleyi bedava dag1tmak amac1yla el
alttnda tutuyoruz. lzmir'de 1ngilizce kitaplan dag1tmak için baz1
&rsatlar var; fakat burada hiç yok. Muhtemelen Kudüs bõlgesinde
ya çok az &rsat vard1r ya da hiç yoktur.
Evvelce gõnderdigimiz mektuplara bakarak, 1zmir' deyken
ne kadar masraf ettigimizi õgrenmi§ olacaksm1z. Risale bas1m1
dahil Saktz Adas1'ndaki masraflar da o civarda tuttu. Otuz sayfa­
hk 5 . 000 nüshayi, yakla§tk 600 kuru§a (80 dolara) basttrd1k. Dr.
Watss'm Zamanm Sonu adh eseri §U an basktda. O daha külliyetli
1
"Extracts from The Letter of Mr. Fisk and Mr. Parsons ( 1 2 Eylül 1820)", The
Missionary Herald, Nisan 1 8 2 1 , Vol. XVII, s. 1 02-103.
OSMANU'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 159

ve masrafh olacak. Seyahate ba§lad1g1m1zda masraflanm1za baz1


ilaveler olacakttr.
lzmir' e gelecek misyonerler nerede? Kudüs taraflanna gitme­
den onlan gõrebilecek miyiz, yoksa gõremeyecek miyiz?
Gõrü§tügünüz H1ristiyan dostlanrmz, kendilerini muhabbetle
yâd ettigimize inansmlar.

Levi Parsons
Pliny Fisk
1 0 . MEKTUP

SAKIZ'IN NÜFUSU, K1L1SELER VE PAPAZLAR,


RUM AKADEMÍSÍ'NÍN DERS MÜFREDATI
VE iDARE SEKLi1

Sak1z, 1 1 Eylül 1 820

Risalelerin bir yabanc1 tarafmdan hediye edilmesindense, bir


okuldaki egitimci veya orada ikamet eden biri tarafmdan dag1ttl­
mas1 daha az §Üphe çekecek ve daha fazia fayda saglayacakttr.
Dindarla§ma davasmdaki her ki§i için ke§fettigimiz bu usulde
daha fazia avantaj bulunmaktadu.
�u an bu mektubu yazarken Yeni Ahit almak için bir papaz
ugrad1. Ahit'i eline almca "bu mükemmel bir §ey'' dedi. �õyle bir
gõzden geçirdikten sonra, biçtigimiz fiyatt õdemeye yeltendi.
Keza çok say1da dini risale de verdik. Arada suada da olsa mem­
nuniyetimizi ve ne§emizi a§ikârca ifade edebiliyoruz. Tann o
papazm zihnini lncil ile aydmlatsm da, kendi hukuku dt§mdaki
harikulade §eyleri gõzlemleyebilsin. Buradaki halkm, kutsal me­
tinleri inceledigi aç1kça gõrülüyor. Bunun devam etmesi ve çokça
yaptlmas1 için dua ediyoruz.
1
"Letter from Mr. Parsons and Mr. Fisk to The Rev. Dr. S.E. Dwight (Sakiz
Adas1, Eylül 1 820)", The Missionary Herald, Nisan 18 21, Vol. XVII, s. 102- 103.
OSMANLl'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 161

Saktz Adas1, Asya kttasmdan 1 8 mil geni§ligindeki bir kanalla


aynlmaktad1r. Kuzeyde Midilli Adas1'nm belirgin manzaras1, Asya
k1yilannm dogusunda Çe§me §ehri var. Buras1, Türk donanma­
smm yaktld1g1 yerin yaktnlannda bulunuyor. Güneydoguda ise
Sisam Adas1 gõrü§ alanina girmektedir. Sõylendigine gõre adanm
uzunlugu 30 mil; geni§ligi 1 2- 1 8 mil kadarmt§. Yüksek s1radaglar
kireçta§mdan meydana gelmi§. Bizim Vermont §ehrinin yemye§il
daglan gibi tüm aday1 ba§tan ba§a kaphyorlar. Dogu k1y1smda
adanm en õnemli §ehri olan Saktz yer ahyor. Sehrin üst ktsmm­
da, geni§ ve ekip biçmeye hayli elveri§li bir ova yer almaktad1r.
Saktz'da birkaç güzel kõy ile hatm say1hr tüccarlarm çok say1da
yazhk konaklan bulunmaktad1r. D enizden yüksekligi az olan
topraklar portakal, limon, incir, zeytin, nar gibi meyve agaçlanyla
kaph. Fakat daglan, küçük çam koruluklan dt§mda kiraçttr.
Ada nüfusu hakkmdaki bilgilerimiz bir Rum papazm verdigi be­
yanata dayanmaktadir: Toplam nüfus 60-70.000. Türkler 3.000'den
az degil; 800 veya 900'ü Katolik, çok az1 Yahudi ve geri kalam da
Rum'dur. Saktz'da ya§ayan Türkler genellikle Rumca konu§uyorlar
ve bazen de Rum ailelerle evlilik yap1yorlar. Hiristiyanlar için mu­
azzam bir serbestiyet saglanmt§, dini ayinleri asla engellenmiyor.
Katoliklerin, üçü §ehirde, üçü ta§rada olmak üzere altt kilisesi
mevcut. Bir piskoposlan, yirmi sekiz papazlan var. Rum Orto­
dokslann elli veya altmt§ kilisesi, adanm degi§ik yerlerinde daha
fazla (baz1 rivayetlere gõre be§ yüz, digerlerine gõre bin) kilisesi
bulunmaktad1r. Bir piskoposun, be§ yüz ya da altt yüz papazm
yam s1ra ke§i§ler de varmt§. Altt yüz papazm arasmdan sadece be§
veya alt1 papaz 1ncil'i vaaz etmeye te§ebbüs ediyormu§. Onlarm
vazifeleri de, Sebt gününde ve bayramlarda kilise ayinlerinde
okumakla sm1rhym1§. Kilisede kullamlan kitaplar antik Yunancay­
mt§ ve onu da hizhca ve karma§tk bir §ekilde okumaktaymt§lar.
Ba§tan sona Kitab-1 Mukaddes'in tamam1 kiliselerde bulun­
mamaktad1r ve haliyle evlerde de nadiren gõrülmektedir. Rev. Mr.
Jowett'in ve Rev. Mr. Williamson'm b1rakttklan hariç yalmzca iki
1 62 RUM AKADEM1S1'N1N DERS MÜFREDATI VE 1DARE �EKL1

tane Kitab-1 Mukaddes, bir Septuagint, 2 üç tane de Yeni Ahit gõr­


dük. Mezmurlar kitab1 satl§ için elde bulunduruluyor ve okullarda
kullamhyor. Sebt gününün yam s1ra yüze yakm dini bayramlan
var. Bu günlerde insanlar, dini ayin için sabah ve ak§am kiliselerde
toplamrlar. Hem yazm hem de ki§m sabah ayini mum l§tgmda icra
edilir. Dualar okunur veya iki ya da üç ki§i tarafmdan terennüm
edilir. Cemaat de huna "Tannm merhamet eyle" diye mukabele
eder. /sa'nrn Duast ve Amentü ibadetin her devresinde tekrarlamr.
S ehirdeki kolejin bugünkü §ekli ve idare sistemi, Mr.
Bambas'm ba§õgretmen s1fatiyla kurumun idaresini üstlenme­
siyle be§ yil evvel kurulmu§. Su an orada yedi yüz-sekiz yüz
kadar õgrenci okumakta. Biri kimya ve retorik, biri matematik,
biri teoloji, geometri vb. , biri Türk dili, biri Latince ve Frans1zca
ve dokuzu eski ve modem Rumca derslerinde toplam on dõrt
egitimci gõrev yapmaktadir. Ôgrencilerin dikkate deger bir kism1
genç ve bunlar ilk olarak gramer ilkeleri dersi ahyorlar. Yüksek
s1mflarda ise Plutarkhos, Ksenofon, Demostenes, Platon, Heredot,
Pindaros ve lliados'un õgrenilmesi gerekiyor.
Haftanm ilk dõrt günü kimya, retorik ve tarih üzerine umu­
mi dersler veriliyor. Kolejin güzel bir kimya laboratuan, bir de
geçen sene Avrupa'dan getirtilmi§ bas1m makinesi bulunuyor.
Kolej ücretlerinin bir bõlümü Rum cemaatinden, bir bõlümü de
õzel bagt§lardan kar§ilamyor. Geçenlerde bir Rus beyefendisi bu
ilahiyat okuluna yirmi bin veya otuz bin dolar bag1§lad1. Hiçbir
õgrenciden õgretim ücreti almmamaktàdtr. Cuma günü birinci
s1mflara "Kutsal tlmihal" (Holy Cathesizm) õgretiliyor. lkinci
sm1flara haftada iki defa lncil'in Resullerin l�leri bõlümünden ve
ahlak kitabmdan ders veriliyor. Bu dõnem, lngilizce haz1rlanm1§
Genç Din Adammm EI Kitabt 'ndan otuz ya da kirk õgrenciye ders­
ler verildi. Prof. Bambas bunun Rumca bir tercümesini çocuklara
dag1tt1 ve her birinden kendi anlattiklanm yazmalanm istedi. Bu
tarz bir egitimden muazzam sonuçlar hasil olabilir.

2
Eski Ahit'in MÔ 270'de ba�layan ve en eski Yunanca tercümesidir. [ç. n.]
1 1 . MEKTUP

ÍZMiR'E DÔNDÜK1

lzmir, 27 Ekim 1 820

Muhterem ve Sevgili Efendim,


1 6 Haziran tarihli mektubunuzu, tam da lzmir'e gitmek
üzere Saktz' dan aynlmaya haz1rlamrken bu aym on dokuzunda
ald1k. Dünyanm bu ilginç bõlgesinin, Amerikah H1ristiyanlann
dualarmda ve hay1r i§lerinde unutulmad1gm1 õgrenmekten do­
layi sevinçliyiz. Sak1z Adas1 1 nda be§ ay ikamet ettikten ve orada
oturanlann ahlaki vaziyetlerini gõzlemledikten sonra lzmir' de
bir misyonerlik istasyonu kurulmas1yla alakah ilk kanaatlerimiz
adamaktlh kuvvetlendi. Tarla çok geni§ ve gittikçe daha da umut
verici bir hale geliyor. Sõzde H1ristiyanlara* kitap dag1t1rmyla ilgili
çok fazia §ey yapilabilir. Seyir defterimize bu konudaki gõrü§le­
rimizi aynntih bir §ekilde yazd1k.
23 Ekim Pazartesi sabah1 Saktz'dan gemiye bindik ve ertesi
günün ak§arm lzmir'e vard1k. lngiltere konsoloslugu resmi papaz1
Rev. Mr. Williamson gõrevinden istifa etmi§ ve §ehirden aynlm1§.
Yerine atanan ki§i ise henüz buraya gelmemi§.
1
"Letter &om Mr. Fisk and Mr. Parsons (27 Ekim 1 820)", The Missionary Herald,
Mart 1 8 2 1 , Vol. XVII, s. 78.
1 64 1ZM1R'E DôNDÜK

Bergama, Akhisar gibi yõrelere geziye ç1kmay1 ve dõrt-be§


hafta sonra dõnmeyi planhyoruz. Dualanmzda hat1rlanmay1 is­
tirham ediyoruz.

Pliny Fisk
Levi Parsons
1 2 . MEKTUP

YED1 K1L1SELER'1 Z1YARET KARARIMIZ VE


MENEMEN'E HAREKET1

lzmir, 3 1 Ekim 1 820

Muhterem ve Sayg1deger Efendim,


lzmir' den Boston' a iki gün õnce hareket eden Sally Ann ge­
misiyle, Sakiz'dan aynh§ zamamm1za kadarki seyir defterimizle,
sizin aym gemiyle gõnderdiginiz mektuplara verdigimiz cevaplan
yollad1k.
Aym yirmi üçünde Sakiz'dan alelacele aynld1k ve ertesi gün
ak§am buraya vard1k. Hiç vakit kaybetmeden Sally Ann gemisine
ko§tuk. D aha õnce sizden ve diger bir-iki dostumuzdan gelen
mektuplan almt§tlk; fakat kitaplar ve mektuplar diger büyük
gemide kalmt§tl. Onlara gõz gezdirmek bilseniz bize ne müthi§
bir mutluluk verdi. Amerika'daki kiliselere Kutsal Ruh tarafmdan
nastl da bir co§kunluk armagan edilmi§. "Bu halde olan kavme
ne mutlu! Tanns1, Efendimiz olan kavme ne mutlu!" [Mezmurlar,
1 44/1 5]
Misyoner istasyonlanndan kimi karde§lerimiz, emeklerinin

uletter from Mr. Parsons and Mr. Fisk to The ABCFM (Ízmir, 31 Ekim 1820)",
The Missionary Herald, Nisan 1 82 1 , Vol. XVII, s. 104.
1 66 YED1 K1L1SELER'1 Z1YARET KARARIMIZ VE MENEMEN'E HAREK.ET

kar§1hgm1 gõrmek için ne kadar dikkat gõsteriyorlar. Efendimiz


1sa, sõzünün bo§luga geri dõnmesine izin vermeyecektir. Zaten
o asla bõyle bir §ey yapmaz.
Sakiz'dan geri dõnü§ümüzde, risale sandiklanm ve paketlerini
limandaki gümrük dairesinden geçirirken, orada gümrük gõrevlisi
olarak istihdam edilen baz1 Rumlar risaleler hakkinda sorular sor­
dular. Ne olduklanm konu§urken de birkaç tane istediler. Orac1kta
1 0 veya 12 tane dag1ttik. Hafta boyunca huna bir-iki tane daha
eklendi. Geçen yil Sally Ann gemisinde bulunmayan gemicilere
1ncil verdik. Geçen sene 1ncil verdigimiz adamlann, onlan dikkatle
okuduklanm Kaptan Edes'ten õgrenince çok sevindik.
Birle§ik Devletler band1rah yelkenli gemi Spark §imdi bu
limanda. 1Ik Amerikan sava§ gemisi olan bu gemiye dün gittik
ve gemicilere kutsal metinlerin dag1tild1g1m õgrenince memnun
olduk. Dõndükten sonra oradakilere bro§Ür ve risaleler gõnderdik.
Bugün õgleden sonra 1zmir Rum ba§piskoposunu ziyaret ettik.
Kisa bir sohbetten sonra ona 40 risale takdim ettik. O da bunlan
dagitacagtni sõyledi. Rum Kilisesi'nin ileri gelenleri, risale dag1tim1-
na istekli gõrünüyorlard1. Kendilerine dagitun i§ini havale ettigimiz
pek çok ki§i bunu fedakârca yerine getirdi. Gemicilere dagitim i§i
bize emanet edildigi için çogu kisrm sadakatle yerine getirildi. Diger
pek çok õmeklerin nasd yapdd1gm1 henüz õgrenemedik.
Yann sabah Tann izin verirse Ayvahk'a hareket edecegiz;
oradan da Yedi Kiliseler'in tamamm1 veya bir bõlümünü gez­
meye gidecegiz. Bizimle Sak1z'a giden bir Rum, bu yolculukta
da yamm1zda gelecek. Rev. Mr. Lindsay 1 8 1 5'te Yedi Kiliseler'i
ziyaret ederken bu Rum ona da refakat etmi§. Bütün seyahati­
miz boyunca bizi arabas1yla ta§1mas1 için bir Ermeni'yi tuttuk.
Kendisinin ve atlann bütün masraflanm o õdeyecek. Biz de ona
günlük otuz yedi kuru§, bugünkü parayla be§ dolar verecegiz.
1ngiliz konsolosu, seyahat için Padi§ah fermant ahnmas1 talebiyle
bizim ad1m1za 1stanbul'a yazd1. Bu ferman, muhtemelen biz geri
dõnmeden evvel ahnacaktir.
OSMANLl'DA 11<1 AMERlKALI MlSYONER 1 67

Asya'ya ayak bastlg1m1z günden, Sakiz' dan geri dõnü§ümüze


kadarki masraflanm1zm detayh bir hesab1 için Mr. Evarts'a git­
tik. Dokuz aydan daha fazlas1 için bütün masraflanm1zm (:tncil
ve risalelere õdedigimiz miktar hariç) be§ yüz ila altl yüz dolar
arasmda oldugunu bu hesap sayesinde õgreneceksiniz. Õgrenince
cammz s1kilacakt:lr belki ama Board'un saptad1gi para miktan çok
dü§ük. Fakat Efendimiz lsa bunu tedarik edecektir. Bu arada sizin
misyonerleriniz, hiç §Üphesiz, ekonomiyi kisma ve yurt di§ma
gõnderilenlerin üstesinden gelecekleri muazzam bir meselenin
pratigi bakimmdan bunu dini bir vazife olarak telakki edeceklerdir.
Belki de Tann, bu kadar az para tedarik etmek suretiyle zenginlere,
dünyanm Evangelizasyonu* faaliyetlerinin, onlann yard1mlanna
muhtaç olmaks1zm yürütülmesini õgretme niyetindedir. Misyon
dostlanna da paraya çok fazia bag1mh olduklanm ve Kutsal Ruh'un
tesirleri konusunda yeterli olmad1klanm anlatma niyetindedir.
Tann, her yerdeki hizmetkârlannm çah§malanm merhametiyle
kutsasm ve yõnlendirsin. En içten muhabbetlerimizle . . .

Levi Parsons
Pliny Fisk
1 3 . MEKTUP

MENEMEN'1N , AYVALIK'IN VE BERGAMA'NIN


TASV1RLER11

3 1 Ekim 1820 lzmir. Rum ba§piskoposuna ugrad1k ve ona 40


risale verdik. Kendisi daha evvel bunlan dag1tacagm1 sõylemi§ti.
Günün büyük bõlümünü, yannki Anadolu gezisine haz1rlanmakla
geçirdik.
1 Kastm 1820. Saat sekiz buçukta Ízmir'den aynld1k. Yiyecek­
lerimizi temin etmesi ve tercümanhk için Martino'yu tuttuk. (Bu
ki§i, tercüman s1fattyla Saktz'da misyonerlerle birlikte ya§amt§tt.)
Ermeni Serkis'in maharetiyle atlan tedarik ettik ve bir ktlavuz
bulduk. Yüklerimiz için bir at, Martino'ya ve bize birer at sagla­
d1 Serkis. Atlann baktm1 için de bir hizmetkâr tuttu. Bõylelikle
grubumuz be§ adam ve altt attan olu§uyordu. Hizmetçisinin ve
atlannm masraflanrun tamam1ru kendisi kar§tlad1. Bir günlük ücret
olarak otuz yedi buçuk kuru§ (be§ dolar) õdedik. Yamm1zda risale,
kitap ve giyeceklerle dolu bir sand1k ile iki büyük çuval gõtürdük.
Ízmir Kõrfezi'nin dogu ktsmmm bitimine dogru dolambaçh
bir yolu takip ettik. Bomova'y1 (Boumabat) solumuza alarak,
kõrfezin kuzeydogu ktyilanna geçtik. Sag1m1zda ise granit gõrü-
1
"Joumal of Mr. Parsons and Mr. Fisk, during Their Tour in Asia Minor", The
Missionary Herald, Temmuz 1 8 2 1 , Vol. XVII, s. 202-206.
OSMANLI'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 1 69

nü§lü engebeli daglar uzamyordu.


Ak§am yemegi için on iki buçukta bir Türk kahvehanesinde
mola verdik. Buras1 çamurdan ve küçük ta§ kirmalarmdan in§a
edilmi§, yakla§1k on fit geni§liginde, on fit yüksekliginde bir yerdi.
Çatis1 çam dallanndan yapilm1§tl. Toprak, zemin i§levi gõrüyordu.
Ôn klSlm tamam1yla yola aç1kt1. lçerideki ewa bir sedir, tütün
çubuklan ve kahve fincanlanydi. Sedirde bir Türk aga oturuyordu.
Elinde bir çubuk, yam ba§mda da kihc1yla pistolü vardi. Yanma
oturmam1z için bizi davet etti. Genç bir Arap kõle bize §ekerleme
ve kahve ikram etti. Beraberimizde getirdigimiz yemegi yedikten
sonra otuz sent õdeyerek oradaki bir Türk'ten bir karpuz ald1k
ve yolumuza devam ettik.
Gün içerisinde birbirine benzeyen üç hanm õnünden geçtik.
ôgleden sonra yõnümüzü kuzeye çevirdik. Saga sola serpi§tirilmi§
birkaç evi, üç kõyü -ki bunlardan birinde cami vard1- geçerek
saat üç buçukta Menemen kõyüne vard1k. Gün boyu verimli bir
ovay1 a§ip sol yamm1zda çok da uzak olmayan denizi ve sag1m1z­
da ç1plak s1radaglan geçerken yolumuz aym hizada devam etti.
1 70 MENEMEN'lN, AYVALIK'IN VE BERGAMA'NIN TASVlRLERl

Menemen'in Tasviri

Menemen'de bir Ermeni'nin evine misafir olduk. Birkaç daki­


ka dinlendikten sonra Rum papazlanm ve okullanm ziyarete gittik.
llk rastlad1g1m1z okul, Rum Kilisesi'nin biti§igindeki bir odadayd1
ve yirmi be§ çocuk bulunuyordu. lkinci okulda on, üçüncüsünde
ise be§ õgrenci okumaktayd1. Kiliseye bagh be§ Rum papaz var.
Ôgrencilere ve onlarla birlikte olanlara 50 risale dag1tttk. Papazlara
Rumca bir Ahit gõsterdik. Buna benzer bir Ahit ellerinde varmt§.
Boyle olunca bizdeki Ahit'i ba§ka bir yer için saklayahm istedik.
Fakat onlar bize, be§ papazm ve yüz ki§inin tek bir Ahit'e sahip
oldugunu sõyleyince dayanamay1p bunu da onlara verdik.
Ovalann kuzey kesiminde bir kasaba kurulmu§tU. Hermus
harabelerine dogru yay1lan bu kasaba, lzmir'in yakla§tk yirmi
mil kuzeybattsma dü§üyordu. Civardaki yirmi ya da otuz kõyü
kumanda eden bir aga oturuyormu§ burada. Sõylendigine gõre
OSMANLI'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 171

10.000- 1 2 .000 ki§i ya§1yormu§. Menemen evleri ufak ve alçak,


genellikle sekiz-on fit yüksekligindedirler. Çamurdan ve küçük
ta§ parçalanndan in§a edilmi§ler, çatdan düzdür. Halkm ortak
kulland1g1 yapdar, minareli yedi cami, bir Rum Kilisesi, bir Er­
meni kilisesi ve birkaç Türk hamam1d1r. Tahminen 2.000 ki§ilik
nüfusun altm1§1 Ermeni, geri kalanm yans1 Rum, yans1 Türk'tür.
Kuzeyde ve banda geni§ bir ova; mera ve tahd için verimli çayirlar
var. Bu ovamn bir ucundan õteki ucuna Gediz Nehri (eski dilde
Hermus) uzanmaktad1r.
Ak§amleyin pansiyonumuza üç-dõrt Ermeni geldi. Sohbet
ederek vakit geçirdik. Kiliseye ait birkaç tane di§mda hiç kitaplan
olmad1g1m, bunlan da anlayamad1klanm sõylediler. Zira kitaplann
tarzlan çok eskiymi§ . Onlara, Ermenice harflerle Türk dilinde
basdm1§ bir Ahit gõsterdik. Bir delikanh bundan biraz okudu,
epeyce ho§lanrm§ gõrünüyordu.
2 Kastm 1 820 Per�embe. Ak§am yemegimiz ve odalanm1z için
doksan sent õdedik. Ermenice harfli Türkçe* Ahit'i, §U an kasaba
d1§mda bulunan papaza b1rakt1k. Bu Ahit'in kilisede okunmas1m ve
okuma bilen herkesin onu inceleyip mütalaa etmesini de rica ettik.

Menemen'den Ayvahk'a Yolculuk

Saat yedide yolculugumuz ba§lad1. Kirk be§ dakikada Gediz'i


geçtik. Bu mevsimde Gediz Nehri altl veya sekiz rot [1 rot -
Sm.] geni§liginde, yakla§1k üç fit derinligindedir. Fakat yagmur­
lu mevsimlerde bazen sel yükselmektedir. Íç kis1mdaki on ufak
kõyü geçtik. Kõylerden birinde minare vard1. Saat on ikide bir
Rum hanmda mola verdik. Buras1 kerpiçten yapdm1§ küçük bir
yerdi. Parkeleri yoktu ve ortahkta pek e§ya da gõrünmüyordu.
Yamm1zda getirdigimiz az1g1 yedik. Ziyaret için daha õnce vakit
bulamad1g1miz civardaki bir okula 24 risale b1raktlk.
Saat dõrt buçukta sol yamm1zda yola yakin bir yerde bir
kasaba harabesi gõrdük. Burasmm antik Myrina [Aliaga] oldugu
1 72 MENEMEN'lN, AYVALIK'IN VE BERGAMA'NIN TASVlRLERl

neticesine vardik. Bu yer, kõrfezin ba§ taraflannda, deniz ktyisma


yaktnd1. Strabo2 ise, Myrina'nm burada veya bu civarda kurul­
dugunu sõylüyor. O ismi kimi haritalar burada gõsteriyormu§ .
S ekiz-on fit uzunlugunda ç o k say1da granit sütun vard1. Baz1
mermer parçalan toprak zeminde §Uraya buraya dagdm1§lard1.
Aralarmda büyük mermer bir heykel de bulunuyordu. Kollan
ve ba§mm bir ktsm1 gitmi§ti. Gõvdesi alt1 fit uzunlugunda, üç fit
kalmhgmdayd1. Bir zamanlar belki de ibadet edilen bir nesneydi;
§imdi tümüyle bak1ms1z vaziyette uzanmt§t1 yere; t1pkt bizim,
tüm putperestlik kalmnlarmm yaktn bir gelecekte, dü§mesini
bekledigimiz hale gelmi§lerdi. Hiçbir duvar kalmamt§t1 ve o ma­
halde ba§ka yap1 da yoktu.
Günbanmmda Baktrçay'1 (Caicus) geçtik. Bu da Gediz kadar
geni§ti. Simdilerde Rindicus da deniyor. Saat ainda eski bir hana
geldik, tehlikeli bir yerde bulundugundan dolay1 §U an kulla­
mlm1yor. Menemen'den dokuz buçuk saat kuzeydeydi. Diger
hanlar gibi bu da avlusu ve merkezinde üstü aç1k, büyük meydam
bulunan bir yap1yd1. Bulabildigimiz en iyi oda ancak büyükba§
hayvanlara uygundu. Ne bir dõ§eme ne de bir ewa vard1; fakat
sõylenenlere bakthrsa civarda bundan daha iyi bir kirahk oda
bulamazm1§1z. Üç saattir yagmur alnnda at s1rnndayd1k. Misyo­
ner Henry Martyn'in, "bir ahinn kirahk oda yapdd1gmdan" sõz
ederken neyi kastettigini anlamaya ba§lamt§t1k. Handa üç-dõrt
Rum'la kar§da§ttk; lakin hepsi pek ahmakt1 ve okuma bilmi­
yorlardi. Üstüne üstlük hiçbiri, biz rahat edelim diye ne bir §ey

2
Cografyac1 Strabo (MÔ 64-MS 24): Arnasya' da ya§am1§ ve orada õlmü§ olan
me§hur Yunan tarihçi, cografyac1 ve filozoftur. Historika Hypomnemata (Tarihi
Hatiralar) adh bir yap1tl kirk üç cilt olup günümüzde çogu kism1 mevcut de­
gildir. Kartaca'nm yiktl1§mdan Sezar'm õlümüne dek süren dõnemi kapsar.
Yalmz on dokuz parças1 ele geçmi§tir. Tarihteki en eski atlaslardan biri olarak
kabul edilen on yedi ciltlik Cografya (Geographumena veya Geographika) adh
eserinin büyük bõlümü günümüze kadar gelmi§tir. lspanya, lngiltere, ltal­
ya, Yunanistan, Karadeniz, Hazar Denizi, Anadolu, Mezopotamya, Suriye,
Arabistan, Mis1r, lran ve Hindistan'a dair aynntih sayilabilecek bilgiler veren
bu dev çah§ma, Ortaçag lslam dünyasmdaki cografya ve tarih ara§tlrmalanm
büyük õlçüde etkilemi§tir. [ç. n.]
OSMANLl'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 173

yapabiliyor1 ne de huna istek duyuyorlard1.


3 Kastm 1 820 Cuma. Saat yedide yola koyulduk. Yol düz­
gün ve güzeldi. Saat dokuzda batakhk çayirdaki küçük bir su
gõletinden yükselen su buhannm olu§turdugu bir duman kütlesi
dikkatimizi çekti. Maiyetimizdekileri orac1kta b1rakip duman
ç1kan yeri tetkik etmeye gittik. Gõlet üç rot [15m.] çapmdayd1
ve merkeze yakin sular pek çok yerden kaymyordu. Kaynaktan
kenarlara yayilan su o kadar s1cakti ki, elinizi yakmadan imkâm
yok dayanamazd1k. Buhar1 fazlas1yla kükürtle doyurulmu§tu.
Saat onda Bergama'dan Ayvahk'a uzanan yola girdik;
Bergama'dan be§, Ayvahk'tan yedi saat uzakhktayd1k. Saat on
ikide yeni bir Rum hanmda mola verdik. Çok say1da atl1 araba
gõrdük. Bunlara Asya'da ilk defa rastl1yorduk. Sak1z 1 daki ve 1z­
mir1 deki bütün yükler1 adamlar tarafmdan veya yük hayvanlannm
sirtlannda ta§1myordu. Saat ikide tekrar yola koyulduk. Az sonra
yagmur ba§lad1 ve ak§ama kadar sürdü. Saat dõrtte 1 iki camisi
bulunan bir Türk kõyünü geçtik. Sonra birkaç mil boyunca zeytin
bahçelerinde at sürdük. Bu zeytinlerden çok miktarda zeytin­
yag1 üretiliyor ve Ayvahk'tan ihraç ediliyor. Buray1 geçtikten
sonra kendimizi daghk ve kayahk bir yolda bulduk. Saat yedide
Ayvahk'a ula§tlk. Demek ki 1zmir'den yirmi be§ saat1 takriben
yetmi§ be§ mil uzaktayd1k. Baz1 zorluklarla kar§ila§mad1k degil
elbette . Yolumuz yeniden bir hana dü§tÜ. Biraz bekleyi§ ve te­
reddütten sonra nihayet ufak bir pansiyon odas1 tuttuk. Yans1
ah§ap bir sekiyle kaplanml§tl. Bu da bize masa 1 sandalye ve yatak
olarak hizmet verdi.

Ayvahk'm Tasviri

4 Kastm 1 820 Cumartesi. Sabahm erken bir vaktinde tercü­


mamm1z Martino, 1zmir1 deki Rus konsolosundan bize verilen bir
mektubu yanma alarak buradaki Rus konsolosuna gitti. Konsolos
da derhal bizi kendi evine gõtürürken refakat etmesi için yeni-
1 74 MENEMEN'1N, AYVALIK'IN VE BERGAMA'NIN TASV1RLER1

çerisini gõnderdi. Orada bizim için haz1rlanm1§ bir odayla kar§t­


la§ttk. Rahattm1z için gerekli olan her §ey cõmertçe sunulmu§tU.
Yolculugumuzdaki zahmetlerden sonra bõylesi bir ev sahipligi
hakikaten makbule geçti.
Saat birde konsolos e§liginde bir koleji ziyaret ettik. Gregory
ile Theophilus adh iki ba§Õgretmen vard1. Onlara Prof. Bambas'tan
bir mektup getirmi§tik. Bizi büyük bir muhabbetle kar§tladtlar.
Baz1 risaleler verdik ve bunlan Pazartesi günü õgrencilerine dag1t­
malanm teklif ettik. Zaten teklifi kabule haz1rddar. Kolej bu haliyle
yirmi yd evvel kurulmu§. Aslmda eskiden beri varmt§ ama daha
ufak çaptaymt§. �u s1ralar 1zmir'de bulunan Benjamin uzun bir
süredir kolejin müdürlügünü yürütüyormu§. Yakla§tk yirmi eski
õgrenci, daha genç sm1flarda õgretmen asistanhg1 yap1yormu§.
Ôgrenci mevcudu üç yüz; binden fazlas1 Ayvahk11. Hemen hemen
yetmi§ tane din adam1 var. Kitle olarak Rum papazlann ekserisi
cahil oldugundan, buradaki vaziyet çok hayirh. Cahil de olsalar
bõlgedeki okullann neredeyse tamammda onlar õgretim veriyor.
Bize verilen bilgilere gõre egitim tarz1, a§ag1 yukan Saktz'da­
kinin ayn1s1 gibi gõrünüyor. Kütüphanesi bin-iki bin cilt kitap
barmd1rmakta. Kolejin bina piam ise §Õyle: Kare §eklindeki bina­
nm etrafmda bir bahçe var ve õgrenciler burasm1 ekip biçiyorlar.
1çerisinde bir kütüphane odas1, bir felsefe laboratuan, ders odalan,
egiticilerin kald1g1 daireler ve õgrenciler için çok sayida küçük
sm1f bulunuyor. Kurum, Rum cemaati tarafmdan desteklenmekte .
Hiçbir õgrenci, odas1 veya õgretmen ücreti olarak para õdemiyor.
5 Kastm 1820 Pazar. Saat dokuzda kolejden iki õgrenci ugrad1.
Onlardan birine 1ngilizce Kitab-1 Mukaddes verdik. Ôgrendigimize
gõre kasabada 1ngilizce okuyabilen tek ki§i oymu§. Ba§tan sona
Rumca olan bir 1ncil edinmeyi çok arzulad1g1m belirtti. Saat onda,
bir 1ngiliz seyyah olan Rev. Mr. Young ugrad1. Onun pe§inden,
Kudüs'ten gelmi§, §imdi burada ikamet etmekte olan bir Rum
ba§ke§i§ geldi. Ba§ke§i§, bildigimiz papazlann üstünde, ancak
piskoposun alttndaki bir kilise gõrevlisidir. Mr. Young on be§
y1hm Rusya'da geçirmi§. Onunla Rusya, Gürcistan, Yunanistan
OSMANLI'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 1 75

ve Kudüs'ün dini durumu, Kutsal Kitap'm ve risalelerin dag1b.m1,


okullar kurma konulan üzerine uzunca bir sohbetimiz oldu. Mr.
Young, yakmda Midilli'ye gidecek. Biz de kendisine o adada
dag1tmas1 için 50 risale verdik.
Ôgleden sonra papazlara risale dag1tmak amac1yla di§an ç1k­
tik. Her kilisenin biti§iginde, ruhban sm1fmm oturdugu ufak bir
bõlme mevcut. Sekiz kiliseye gittik ve oralarda risaleler dag1ttlk.
Bu sekiz kiliseye bagh kirk ki§i var. Yine onlarm gõzetiminde her
kilisede küçük bir okul bulunuyor. Ôgrenciler buralarda kilise
ayinlerinin kiraatini õgreniyorlar. �ehirde yalmzca bir tane daha
kilise, bir de ufak kilise oldugunu duyduk.
Ba§papazlardan birine rastlad1k. Esnaftan biriyle anla§maya
ugra§1yordu . Daha evvelden satt1g1 zeytin ve zeytinyaglan ile
ilgili olarak izahat veriyordu o ki§i. Risaleler hakkmda ba§pa­
pazla konu§abilmek için yanm saat beklemek zorunda kald1k.
Bu olay bize, bu memlekette Sebt gününe nasil riayet edildigini
gõstermi§ oldu. 1 00 risalenin tamamm1 dag1tt1k. Bu yola da to­
humlar saçmak ve kutsamas1 için gõzlerimizi Tann'ya çevirmek
memnuniyet verici.
Ak§am Gregory ile Theophilus bizi gõrmeye geldiler. incil
cemiyetleri, okullar ve din hakkmda uzun ve ho§ bir sohbete
dald1k. Sonrasmda biraz da ailelerimizden, §U an burada bulunan
diger bir-iki ki§iden konu§tuk. Bahsettigimiz o iki ki§inin §ahsi­
yetlerinde, içten gelen bir takva ya da H1ristiyan karakterine ait
s1ki bir disiplin gõrülmüyordu. Aynca dikkatlerini çevirmemizin
zor oldugu bir noktada duruyorlard1.
6 Kastm 1820 Pazartesi. Konsolosla birlikte Piskopos Paesios'u
ziyarete gittik. Bergama, Ayvahk ve civannm sorumlulugunu
üstlenmi§ olan bu zat, Efes ba§piskoposunun alt mevkiinde yer
ahyor. Lakab1, Alaiye Piskoposu. Alaiye (Eleia), §U an var olmayan
eski bir kasaba. Ona b.ir tane Ahit ve birkaç risale verdik. Aynca
Bergama'daki temsilcisine yazd1gi bir takdim mektubunu da al­
d1k. Koleje gittik, õgretmenlerle bir müddet sohbet ettik. Onlara
1 76 MENEMEN'lN, AYVALIK'IN VE BERGAMA'NIN TASVlRLERl

bir Frans1zca, bir de Ítalyanca Ahit verdik; õgrenciler için de 350


risale b1rakt1k.
Deniz kiyismda kurulmu§ olan Ayvahk, Midilli'nin kuzey bõ­
lümü ile kasabanm arasmda uzanan Musconisi [Cunda] Adas1'nm
kar§1sma dü§üyor. Türkçe ismi Ayvahk; Rumcadaki adi ise Ki­
donia; her ikisi de ayva agac1 anlamm1 ta§1yor. Bu ismin niçin
verildigini bilmiyoruz, çünkü bu yõrede çok az ayva yeti§tiriliyor.
Zeytin ve zeytinyag1 ba§ ürün. Sokaklar dar ve çok kirli; evler
de aym §ekilde berbat. Zarafet gõremezsiniz, temizlik ve düzen
çok az. Ba§piskopos, konsolos ve profesõrler, 20.000 ki§ilik nü­
fusun tamammm Rum oldugunda birle§iyorlar. Bu oran bize çok
yüksek gõründü.

Ayvahk'tan Bergama'ya Yolculuk

Atlanm1z saat on birde haz1r olsunlar diye emir vermi§tik.


Fakat iki seyisin kismen sarho§ olmalan yüzünden ancak saat ikiye
dogru yola ç1kabildik. Konsolosun ev sahipligine çok minnettar
kalm1§tlk. Ala buçukta, geçen Cuma ak§am1 yemek yedigimiz
hana ula§tlk. Oraya baz1 risaleler b1rakm1§tlk ve pansiyoncu on­
lar hakkinda sorular sormu§tU. Birilerinin her yerde dola§malan,
bedavadan kitap bag1§lamalan ona yeni ve mükemmel bir §ey
gibi gõrünmü§tÜ.
7 Kastm 1 820 Salt. Pansiyonumuzun sahibine, isteyenlere ve
okuma bilen kimselere vermesi için birkaç risale b1rakt1k. Han­
dan yedi buçukta aynld1k. Saat onda, az ileride sag tara&m1zda
kaynamakta olan bir pmar gõrdük ve onu incelemeye gittik.
Suyun gõleti ufakti ama buhar dumam çok büyüktü. Cuma günü
buradan birkaç mil güneyde gõrdügümüz gõlete nazaran 1s1s1
daha hararetli, buhan da çok güçlü bir §ekilde kükürtle daha fazia
doygunla§ml§tl. Gõrü§ alamm1zda çok sayida huna benzer ama
daha ufakça pmarlar yer ahyordu.
OSMANLI'DA 1Kl AMER1K.ALI M1SYONER 1 77

Bergama'yi Ziyaret

Saat ikide Pergamos'a, §imdiki ad1yla Bergama'ya vard1k.


Ayvahk'tan buraya kadarki yol genelde düzdü; arazi ye§illikti.
Pek çok koyun ve s1g1r sürüsü gõrdük. Yol boyunca iki veya üç
kõy ile §Urada burada birkaç da ev geçtik. Halka aç1k bir hana
yerle§tik. Piskoposun ve lzmir'deki bir Rum'un verdigi diger
mektuplar, yazdd1klan ki§ilerin bize tamd1k muamelesi yapmalan
için epeyce ki§iye takdim ediyordu.
Kasabada ve civannda gõrülecek neresi varsa gõstermesi için
Stathi Spagnuolo isimli bir rehber tuttuk. Rehberlik hizmeti sun­
dugu yolcular tarafmdan kendisine verilmi§ Ítalyanca ve Íngilizce
on be§-yirmi sertifikas1 vard1. llk õnce eski bir manastlr harabesini
gõrmeye gittik. Dõrt ev kati yüksekliginde, yakla§1k yüz elli fit
uzunlugundaki duvarlan hâlâ ayaktayd1. Simdi içerisinde çok
sayida tek kath Türk evi bulunuyor. Kasabay1 geçerken, iki tane
Grekçe kitabeye rastlad1k. Eskiden bir H1ristiyan kilisesi, §imdi ise
Türk camii olan koskocaman bir yap1yi geçtik. Aziz Yuhanna'nm
mektubunda yazd1g1, havarilerin bulu§tuklan kilisenin buras1
oldugu sõyleniyor.
8 Kastm 1 820 Çar�amba. Kasabanm kuzeyindeki bir kaleye
ç1ktik. Mermerden yapdm1§ güzel sütunlanyla birlikte, granitten
in§a edilmi§ geni§ ana duvarlan hâlâ ayakta. Kale be§-alti akrelik [1
akre = 4047 metrekare] bir zemini kaphyor. Tepenin a§ag1smdaki
yolun yansmda ise çok zamanlar geçirmi§ olan bir duvar bulunu­
yor. Kalenin içerisinde, su ve erzaklarm saklanmas1 için yapdm1§
büyükçe yeralti su hazneleri var. Duvarlardan çogu, anla§dan çok
fazia eski degil, Ceneviz yap1s1 oldugu sõyleniyor. Çe§meler ve
duvarm bir bõlümü hayli eski gõrünüyor ve sõylendigine gõre,
belki de dogrudur, antik Yunanhlardan kalm1§. Korint üslubunda
çok say1da sütun ba§l gõrdük, bir de Yunanca kitabe kopyalad1k.
Kaleden §ehrin manzaras1 §ahane gõrünüyor. Kuzeyde ve batida
yemye§il, kocaman çay1rlar var; güneyde ve doguda ise bereketli
bir ova uzamyor. Dokuz ya da on tane minare ise, sahte peygam-
178 MENEMEN'lN, AYVALIK'IN VE BERGAMA'NIN TASVlRLERl

berin (the false prophet) gücünü konu§turuyor.


Kaleden dõndük ve kasabamn batlSlndaki antik tiyatronun
bulundugu yere gittik. Buras1 bir tepenin kenannda yanm daire
§eklinde bir bo§luk. Yanm dairenin õlçüsü alo yüz fit. Tek par­
çadan olu§an granit duvarlar hâlâ ayakta duruyor. Sonra amfi
tiyatroya geçtik. Buras1 da derin, dairevi bir vadi. Eskiden, hiç
ku§kusuz, birbirinin üstüne ç1kan s1ralarla doluydu. Dip kts1mda
oturan seyircilerin, arenadaki hayvanlarm dõvü§melerini veya
insanlann õldürülmelerini seyretmeleri içindi bu.
Eski bir manasurm yamnda, Antipas'm kabri oldugu sõylenen
yeri geçtik. Vahiy, 2/1 3'e baktmz.3 Ardmdan Esculapius'un ma­
bedi olarak isimlendirilen bir yap1y1 ziyaret ettik. Tonozlu yüksek
bir kubbesi var. lçerisi yakla§tk kirk fit çapmda. Granit duvarlan
neredeyse sekiz fit kahnhgmda. Esculapius'un Bergama'da bir
zamanlar fizik pratigi yapug1 yeri de gõrmeyi unutmad1k. Burada
oturanlar onun için bir mabet in§a etmi§ler ve bir ilah gibi ona
tapmmt§lar, kurbanlar adamt§lar.
Bergama' da bir sinagog, bir Rum Kilisesi ve bir Ermeni kilisesi
mevcut. Rum Kilisesi'nde, bir papazm okuttugu yirmi çocugun
devam ettigi bir okulla kar§da§t1k. Her õgrenciye birer risale verdik
ve epeyce de õgretmene b1rakt1k. Hepsi risaleleri, memnuniyet
ifadeleriyle alddar. ôgretmen daha sonra bizimle birlikte õteki
papazlan ziyarete geldi. Onlara Rumca Ahit'ten, Bergama' daki bir
kilisede yapdan hitabeyi gõsterdik. lçlerinden biri bunu okudu .
Sonra onlara bir Ahit ve çok sayida risale hediye ettik. Bunlardan
ba§ka üç okulu daha gezdik ve onlann da risale ihtiyacm1 kar§1-
lad1k. Okullardan birinde yirmi be§, õtekinde yirmi ve digerinde
de daha az sayida õgrenci vard1. ôgretmenlerden birinin 1srarh
ricalan neticesinde bir Ahit verdik. Bir Rum genci pansiyonumuza
geldi ve iki Ahit sat1n ald1.

3
"Íki ag1zh keskin kihc1 olan §U §eyleri diyor: Nerede oturdugunu bilirim;
Seytanm tahtJ. oradad1r. Ve ismimi s1ki tutuyorsun ve aramzda, Seytanm
oturdugu yerde, õldürülen sad1k §ahidim Antipas'm günlerinde bile bana
olan imamm inkâr etmedin." [ç. n.]
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 1 79

Bergama'mn nüfusunun 15.000 civannda oldugu sõyleniyor;


bunun 1 .SOO'ü Rum, 2-3 bini Ermeni, l OO'ü Yahudi ve geri kalam
Türk imi§. Sokaklar, Asya'da daha evvel gõrdügümüz yerlerden
daha dar ve daha temiz. Kasabadan aynlmak üzereyken Ízmir' den
kendilerine mektup getirdigimiz ki§ilerden biri, yolculugumuz için
bize üç kümes hayvam getirdi. Bir de arkada§lan Immanuel' e bizi
takdim eden bir mektup verdi. Akhisar'a yolumuz üç saat sürecek.
1 4. MEKTUP

AKHÍSAR, SART HARABELER1, ALASEHÍR,


TURGUTLU VE MANÍSA'DAKt
1ZLENÍMLER1Mtz1

Saat bir buçukta Bergama'dan aynld1k. Baktrçay'1 geçerken


saat üçtü. Kuzey ktyis1 boyunca birkaç mil geni§ligindeki verim­
li bir ovanm bir ucundan diger ucuna dogru yolumuza devam
ettik. Kuzeyde ve güneyde ye§il tepeler ve onlarm eteklerinde
de ufak kõyler gõrdük. Dokuz buçukta 1rmag1 tekrar geçtik ve
gece için Immanuel'in evinde konaklad1k. Immanuel bir Rum;
evi de 1rmagm kty1smda 1 uç tarafmda bir degirmen var. Az sonra
bize, verdigimiz takdim mektubunda bizden, lncil'in elçileri diye
bahsedildigini sõyledi. Bu ifade ve kendilerine kitap dag1tdmas1
Rumlar arasmda çok ilgi çekiyormu§. Aynca onlann son dõnemde
bu civarda bir kilise in§a ettiklerini, §ayet biz buraya birkaç kitap
b1raktrsak bunun muazzam bir haytr olacagm1 da ilave etti. Degir­
menin yanmdaki be§ adamdan ba§ka, okuyabildiklerine kanaat
getirdigimiz on-on iki ki§iye daha risale verdik. lmmanuel'e de
papazlara ve diger kimselere dag1tmas1 için epeyce risale b1raktik.
9 Kasim 1820 Per�embe. Aym ovada yola devam ettik. Dõrt
1
"Joumal of Mr. Parsons and Mr. Fisk, during Their Tour in Asia Minor", The
Missionary Herald, Agustos 1 8 2 1 , Vol. XVII, s. 250-256.
OSMANLI'DA lKl AMERIKALI MlSYONER 181

saat sonra epeyce büyük bir koy olan Soma'ya vard1k. Burada
oturanlar esas olarak Türk, yakla§tk yetmi§ aile de Rum. Soma'dan
iki buçuk saat sonra Kirkagaç' a ula§tlk ve ak§am yemegi için mola
verdik. Bu kasaba, kalkerli yüksek bir dagm eteklerine kurulmu§.
Ovanm güney kismmdaki bu dag, haritalarda T emnus olarak
isimlendiriliyor. 8.000 Türk, 1 .000 Rum ve 1 .000'i Ermeni olmak
üzere 1 0.000 ki§inin ikamet ettigi soyleniyor. On bir cami, bir Rum
Kilisesi bir de Ermeni kilisesi mevcut. Rumlar için birkaç risale
b1rakt1k. Saat üçte Kirkagaç'tan yola ç1kttk ve güzergah olarak
Temnus [Demirci] Dag1'nm eteklerini izledik. lki Türk koyünü
geçtik. Sehir dt§mdaki arazilerin ba§hca ürünleri bugday, pamuk,
tütün ve sürüler için otlakttr. Bir defada, çoban ve çoban kopekleri
tarafmdan güdülen be§ yüz s1g1r sayd1k; bir ba§ka sürüde ise aym
sayida keçi otluyordu. Daha büyük saydarda koyunu bannd1ran
sürüler de vard1.
1 82 AKHlSAR, SART HARABELERl, ALA�EHlR, TURGUTIU, MANlSA

Akhisar' a Van§

Saat sekizde Thyatira'ya, yani §itndiki ad1yla Akhisar' a ula§­


tik ve bir hana misafir olduk. Vard1ktan hemen sonra &rtinah bir
yagmur ba§lad1. Bergama' da, oras1yla buras1 arasmdaki bu yolda,
birkaç hafta içerisinde farkh zamanlarda sekiz ki§inin e§kiyalar ta­
ra&ndan õldürüldügü sõylenmi§ti. Bu yolda iki sene evvel saldmya
ugrayan ve õlümden kurtulan bir adam gõrmü§tük Bergama' da.
Hâlâ çenesinde, ald1g1 yaramn izini ta§1yordu. Lakin bütün bu
vah§etler geceleyin i§leniyor. Ag1z birligi etmi§çesine, gündüz
vakti endi§e edilecek bir durum bulunmad1g1 sõylenmi§ti. Ancak
refakatçilerimiz hâlâ esash derecede korku emareleri gõsteriyorlar;
karanhktan sonra birkaç saat içerisinde Kirkagaç'tan aynlmaya
onlan güç bela ikna ettik. T ann bizi gõrünür gõrünmez tehlike­
lerden muhafaza etsin. Bizim kuru camm1z tamam1yla O 'nun
olacaktir. Akhisar'daki kilisede bir hitabe metni okuduk; eskiden
azizlerin bu mekânda ibadet ettikleri O Tann'ya biz de niyazda
bulunduk. Sonra bir zamanlann bu kutlu §ehrini, Kurtanc1m1z
1sa'nm merhametine emanet ederek dinlenmeye çekildik.

Akhisar'm Tasviri

1 O Kastm 1820 Cuma. lzmir' deki bir Rum' dan, rahip vekili ve
aym zamanda bu kasabadaki Rumlar arasmda reis olan Economo
adh ki§iye bizi takdim için yazilm1§ bir mektup alm1§tik. Bu sabah
mektubu gõnderdik ve o da hemen bize ugrad1. Bir müddet kasaba
hakkinda sohbet ettik. Eski kilisenin bütün kahntilanm Türklerin
y1ktigm1, hatta o kilisenin yerinin §imdi nerede oldugunun bilin­
medigini sõyledi. Su an kasabada, hükümete vergi õdeyen 1 .000
hane, ilaveten 200 veya 300 baraka ev varm1§. Takriben bunlann
350'si Rum, 25-30'u da Ermeni hanesiymi§. Digerlerinin tamam1
Türklere aitmi§. Dokuz cami, bir Rum Kilisesi ve bir de Ermeni
kilisesi mevcut burada. Dõrt-be§ Rum papaz1 ve bir Ermeni papaz1
OSMANLl'DA 11<1 AMERlKALI MlSYONER 1 83

gõrevli. Rumlar, Rumcay1 biraz biliyorlar, Ermeniler de Ermeni­


ceyi biraz konu§uyor; ancak bütün halk tabakalanmn yaygm dili
Türkçe. Rumlar, Rumca harflerle; Ermeniler de Ermenice harflerle
yaz1yor. Ermeniceyi Türkçe harflerle okumay1 õgrenen bir Erme­
ni genci bize ugrad1 ve De Sacy'nin2 tercümesi olan Türkçe bir
Ahitten birazc1k okudu. Ben ona bunlardan bitini verdim.
Economo'ya Rumca bir Ahit gõsterdim. Onlarda bir tane bulun­
dugunu sõyledi. Bunu ona be§ yil õnce Misyoner Lindsay vermi§.
Bizimkinden de çok memnun oldu tabii. Sonra bizimle birlikte
2
Sylvester De Sacy ( 1 758-1 838): Paris'te dogdu. Babas1 õldügü için annesi
tarafmdan yeti§tirildi. Grekçe ve Latinceyi çocukken õgrendi. Daha sonra
bir Benedikten rahibinden lbranice ve Arapça dersler almaya ba§lad1. Sonra
Türkçe ve Farsça õgtendi. 1795'te Ecole des Langues Orientales kuruldugunda
Arapça kürsüsünün, 1 806'da College de France'da Farsça kürsüsünün ba§ma
getirildi. 1 803'te Académie des Inscriptions et Belles Letres'e ba§kan seçildi.
1 8 1 5 'te Paris Üniversitesi'ne, 1 823'te College de France'a rektõr oldu. 1 833
yihnda Bibliotheque Impériale'in (Bibliotheque Nationale) Dogu yazmalan
onun sorumluluguna verildi. De Sacy dil bilimi, tarih, edebiyat, cografya,
epigrafi ve nümizmatik dallannda pek çok eserler ortaya koymu§, dõneminin
güçlü dergilerinde makaleler yayinlam1§tir. Faruk Bilici, "Sacy, A.I. Silvestre
de", DIA, C. 35, s. 366-367. [ç. n.]
1 84 AKHlSAR, SART HARABELERl, ALASEHlR, TURGUTLU, MANlSA

okullan ziyarete geldi. tlkinde bir papaz õgretmenlik yap1yordu


ve elli õgrencisi vard1. lkincisinde papazhktan olmayan biri õgre­
ticiydi ve yirmi õgrencisi bulunmaktayd1. Onlara risaleler hediye
ettik. Fabius Zosimus3 tarafmdan kansmm mezanna diktirilen
bir ta§ üzerindeki Grekçe uzun bir kitabeyi kopyalad1k. Evimize
dõndügümüzde, baktlk bir delikanh risale istemek için bize gelmi§.
O ve diger be§-alti çocuga bir papaz õgretmenlik yap1yor; mahalle
okullanna devam etmiyorlar. Okumasiru biraz dinledikten ve birkaç
da soru sorduktan sonra, kendisi ve arkada§lan için risaleler verdik.
Okulunda alti õgrencisi olan bir ki§i, hediye ettigimiz risalelerden
birini gõrdü ve birkaç tane 1smarladi. Sõz konusu okulu ziyaret ede­
rek õgrencilere bunlardan dag1ttlk. Papazlar için de bir Ahit verdik.
Akhisar, Bakirçay'm bir kolu olan küçük bir 1rmagm kiy1smda­
ki geni§çe bir ovanm ortasmda kurulmu§. Üç-dõrt mil uzaklannda
bulunan daglarla neredeyse tamamen çevrilmi§ vaziyette. Evler al­
çak, çogu da çamurdan veya topraktan yapdm1§. Bir Müslüman'm
konag1 d1§mda buralarda nezih bir eve güç bela rasthyorsunuz.
Sokaklar dar ve kirli; her §ey fakirle§meye ve sefalete i§aret ediyor.
Akhisar'm gerçekten de eski Thyatira olup olmad1g1 husu­
sunda baz1 §Üpheler sõz konusu. Efes'le Denizli (Laodicea) ara­
smda Tyra veya Thyra isimli bir kasaba var. Kald1 ki bazilan
burasmm Thyatira oldugunu dü§ünüyor. Fakat bizler, Rev. Mr.
Lindsay'in Yedi Kiliseler'i ziyareti ile ilgili verdigi bilgiyle aym
istikametteyiz. Akhisar, onun Thyatira diye isimlendirdigi yer.
Üstelik bunda herhangi bir §Üphesi bulunmad1gm1 ileri sürüyor.
Biz lzmir'deyken, Thyatira'y1 soru§turdugumuzda da oramn halki
bu yerlerden birinin ismini veriyordu. Ayvahk'taki piskopos, pa­
pazlar ve õgretmenler, Bergama'daki ve bu kasabadaki papazlann
hepsi, Akhisar'la Thyatira'nm aym yer oldugundan bahsettiler.
Kopyalad1g1m1z bir kitabede de bu yerin ismi Thyatira idi.
Aziz Yuhanna, Efes'ten ba§lay1p Denizli'de bitirdigi konu§­
malanm, bu yõrede kurulmu§ olan Yedi Kiliseler' de gerçekle§-

3
Fabius Zosimus: VI. yüzyilda ya§am1§ Bizansh tarihçi. [ç. n.]
OSMANLI'DA 1Kl AMERlKALI MlSYONER 1 85

tirmi§tir. �ayet Akhisar Thyatira ise, bu silsile tamamlamr; §ayet


degilse, tertip bozulur.
1 1 Kastm 1 820 Cumartesi. Sabah duas1 vaktinde Ermeni kili­
sesine gittik. Duaya otuz ki§i katilm1§tl.

Sart'a Yolculuk

Saat yedide Sart'a [Salihli] gitmek için yola koyulduk. Üç


ya da dõrt ufak kõyün kenanndan geçtik ve saat on bir buçukta
ak§am yemegi için Marmara adh bir kõyde mola verdik. Burada
dõrt cami ve iki papazm gõrev yapt1g1 bir Rum Kilisesi bulunuyor.
Sõylenenlere gõre hane sayismm toplam1, 50'si Rumlara ait olmak
üzere 400 veya 500. Papazlardan birine ve oradaki diger kimselere
çok say1da risale verdik. Saat birde yolculugumuza tekrar ba§la­
d1k. Saat ikide bir gõlün kenanna geldik ve bati kiyismdan yukan
kivnld1k. Saat dõrtte bir tepeye t1rmand1k. Ônümüzde Gediz
harabelerine uzanan geni§ ovay1 seyrettik. Arkasmda ise gõzün
gõrebildigine, dogudan batiya uzanan Bozdag (fmolus) vard1. l§te
bu dagm eteklerinde, Lidya krallanmn muazzam ba§kenti, yani
me§hur Karun'un (Croesus) §ehrinden ileride Sardis kurulmu§tU.
Ovay1 ba§tan ba§a geçtik. Dolambaçh biçimde batlya saparak
Sart'a ula§tlk. Buras1 §imdilerde Sart diye isimlendiriliyor. Saat
ala buçukta, Akhisar'dan bu yana on saattir yolculuk yap1yorduk.
Burada yõn birazc1k güneybatiya çevriliyordu.
Kalacak bir yeri güç bela bulabildik. Sonunda bir Türk'ün
oturdugu tek kath bir evde misafir edildik. Buras1 hemen hemen
10 fitlik bir aland1. Duvarlan topraktand1; çat1s1 çah ve smklann
dizilmesi ve gübreyle kaplanmas1yla yapdm1§tl. Çatlmn üstünde
çimenler büyümü§tÜ. Ne bir sandalye ne masa ne yatak ne de
oturmak için bir dõ§eme vard1. Türk, esas itibanyla, sanki nargile
ve kahve içerek ya§1yor gibi gõrünüyordu.
1 86 AKHlSAR, SART HARABELER1, ALA�EHlR, TURGUTLU, MANlSA

Sart'ta Bir Sebt Günü

12 Kastm Pazar. Sabah duam1zdan sonra yamm1za birkaç


risale ve bir Ahit alarak yakmlardaki bir degirmene gittik. Orada
üç veya dõrt Rum vard1. Birisi bugday õgütüyordu. Bir ba§kas1
geldi sonra içeri. Her ikisi de okuyabiliyorlard1. Onlara, Matta, 25.
bõlümde yer alan ve vaktiyle Sart'taki kilisede gerçekle§tirilmi§
bir hitabeyi, pe§inden de hesap günü ile ilgili bilgileri okuduk.
Hep birlikte okuduklanm1z hakkinda sohbet ettik. Sebt günü
üzerine konu§urken onun nasd tanzim edilecegini aç1klamaya
çah§tik. Baz1 risaleler verdik. Degirmenin üst katinda mutat õg­
leden sonras1 toplu ibadetimizi yerine getirdik. 7 4. Mezmur'u
nagmelerle sõylerken kendimizi tutamay1p agladik. Sart harabeleri
arasmda dua ettik.
Bir zamanlar burada, kisvelerini kõtüye kullanmam1§ birkaç
isim vard1. Simdi onlar beyazlar içinde Kurtancdan Isa ile birlikte
yürüyorlar. Fakat heyhat! Bir kurum olarak kilisenin sadece adt
ya§1yor. Zira o temiz insanlar gerçekten de õlüler artik. Merha­
met dolu uyannm sesini duymaddar ve dahi õlmek üzere olan
§eylere omuz vermediler. Bu nedenle §amdan, bu yerden ba§ka
bir yere nakledildi. 4
Ôgleden sonra d1§an ç1ktik ve tarlada toplu ibadet imkâm
elde ettik. Bu ibadet kalpten yapdd1 ve eminiz Sebt gününün
bize saglad1g1 bir kazançtl. Kendi hâlet-i ruhiyemiz ve etra&m1z­
dakilerin manzaras1, dü§Üncelerimizi dalgm ve melankolik bir
vaziyete dõnü§türmek için el birligi ile çah§1yorlar. Bir zamanlar
gõz kama§tlran bu §ehrin, etra&m1zdaki harabelerini seyrederken
gõzümüz yüreklerimizi etkiledi. Ancak §imdi hiçbir iz kalmam1§
o §ehirden. Cahil, ahmak ve kaba saba Türklerin oturdugu birkaç
çamurdan baraka, bir de bütün gün degirmenlerinde çalu�an, güya
Hiristiyan ismi ta§1yan adamlar hariç. Sanki Tann bu yere lanet

4
Yazann, son cümlede kulland1g1 §amdan kelimesi, Vahiy Kitab1, 2/5 'te geçen,
"yoksa ben gelirim ve senin §amdamm yerinden kaldmnm" cümlesini akla
getirmektedir. [ç. n.)
OSMANLI'DA lKl AMERlKALI M1SYONER 1 87

etmi§ ve her §eyi Seytamn hakimiyetine terk etmi§ gibi gõrünüyor.


Parsons karde§ iyi degil. Sayet ikimizden biri burada oyala­
mr ve tehlikeli bir hastahga yakalamrsa, bu, sadece s1k s1k kafa
yordugumuz ve misyonun õnceden sezinleyerek bahsettigi ba§h
ba§ma bir felaket olacaktir. Yine de bõylesi bir musibet imamm1z1
ve bu keskin imtihana olan tevekkülümüzü zorlayacaktir. Bize
yalmzca Tann'nm lütfu ve takdiri ferahhk ve destek verebilir.

Yõredeki Harabeler

13 Kastm 1 820 Pazartesi. lnceden inceye tetkik etmek mak­


sad1yla yõredeki harabelere gittik. lki kilisenin yikik duvarlanm,
bir çar§1y1 ve eski bir saraym kalmtilanm gõrdük. Yakla§1k 30 fit
yüksekliginde, alo inç [1 inç = 2.54 cm] çapmda, lyon tarzmdaki
iki mermer sütun ayaktayd1. Kmklan da yerde dagdm1§ vaziyet­
teydi. Buralan gezdigi s1rada altml§ ya§lan civannda olan sey­
yah Chandler5 ise be§ sütunun daha ayakta oldugunu sõylüyor.
Rehberimiz, bu yerin tamammm kralm kizmm sarayi oldugunu
anlatti. Eski kalenin harabelerini gõrmek için tepeye tirmand1k.
Kalan duvarlardan bazdan çok saglamd1. lki kitabe kopyalad1k.
Simdi Sart'ta hiç H1ristiyan aile ya§am1yor. Oradaki üç un
degirmenini de genciyle ya§hs1yla dokuz-on ki§i i§letiyor. Bun­
lardan birine Ahit verdik ve dikkatlice sürekli okumasm1, bunun
Tann'mn kelam1 ve Cennetin rehberi oldugunu unutmamas1m
tembihledik. Ba§1yla selam verdi, hediyemiz için te§ekkür etti ve
"bunu s1k s1k okuyacag1m" dedi.

5
Richard Chandler ( 1 738- 1 8 1 0) : lngiliz antikac1 olarak kayitlara geçmi§tir.
Winchester'da, Oueen's Kolej ve Magdalen Kolej'de õgrenim gõrdü. 1 764-
1 766 arasmda lonya ve Yunan antikalanm ke§fetti. Traveis in Greece adh
kitabmda (1 766) bu gezilerini anlattl. Diger eserlerinden baztlan §Unlardir:
Traveis in Asia Minor (1 775), History ofIlium (1 803), His Life ofBishop Waynflete
( 1 8 1 1 ) . [ç. n.]
1 88 AKH1SAR, SART HARABELER1, ALA�EH1R, TURGUTLU, MAN1SA

Ala§ehir' e (Philadelphia) Yolculuk

ôgleden sonra Sart'tan aynld1k ve kar§l tepe üzerindeki hõ­


yügü gõrmek için yine ovay1 bir uçtan diger ucuna geçtik. Yanm
saatte Gediz'in kar§l kiyismdayd1k. Bir saatten fazia giderek en
büyük hõyüge ula§tlk. Buras1 topraktan yapilrm§, yanm küre §ek­
linde bir yerdi. Ad1mlanm1zla onu õlçebiliyorduk. Daire çevresi
iki yüz rottu [ 1 . 000m.] . Buranm en yüksek noktasmdan bakmca
kirk veya elli tane daha irili ufakh hõyük gõrünüyordu. Cograf­
yac1 Strabo bunlarm en büyügünün, Karun'un babas1 Halyattis'in
§erefine in§a edildigini kaydetmi§. Daire çevresinin alti stadia [1
stadia = 157m.], yani bir milin dõrtte üçü oldugunu sõylemeyi
de unutmam1§.
Bu hõyükten aynhp, Ala§ehir yolu üzerinde, Sart'm bir saatlik
dogusunda yer alan Tatarkõy'e (Tatarkeny) gittik. Vard1g1m1zda
ak§am olmu§tU. Bir Rum papazmm evine konuk olduk. Kõyde
ve civarmda 50 Rum ya§1yordu. On sene õnce in§a edilmi§ bir
kiliseleri mevcuttu. Ak§amleyin alti-yedi ki§i geldi eve . Onlara
1ncil'den Vahiy Kitab i 'nm ilk üç bõlümünü okuduk. Kimi zaman
memnun kahyorlar, ama bazen de §a§myorlard1. Bu onlara çok
yeni gelmi§ti. Papaz daha evvel hiç Rumca Ahit gõrmemi§. Onun
sorumlu oldugu ruhani sahada tek bir okul dahi yokmu§. 1nsan­
lardan birkaç tanesinin okuma bildigini sõyledi.
14 Kasim 1820 Sali. Germanicus adh bir papazm kendisi için
bir Ahit, cemaati için de baz1 risaleler verdim. Kom§u bir ba§ka
papaza da ayms1m yaptlm. Saat yedi buçukta Ala§ehir'e gitmek
üzere yola koyulduk. Yolumuz ovanm güney kiyisma dogruydu.
Kuzey kiy1smda çok say1da kõyler vard1. Dõrt saat zarfmda bir
Rum dükkamna geldik. Biraz hafif yiyecek satln ald1k, iki-üç
ki§iye risale verdik.
OSMANLI'DA 11<1 AMER1KALI M1SYONER 1 89

Ala§ehir'i Ziyaret

Üç saatten fazia bir sürede Philadelphia'ya, §imdiki ismiyle


Allah-�ehir'e ula§ttk. Manas1 1 Tann'nm §ehri imi§. Bir handa
ufak, kir pas içinde bir oda bulabildik ve gece orada konaklad1k.
Al<§amleyin Serkis, Martino'yu çag1rd1 büyük bir tela§la; "Türkler
atlarnn1z1 ahyorlar'' dedi. Duruma itiraz etmek nafileydi. Arka­
smda yüz kadar takipçisiyle bir pa§a geliyordu. Birkaç günlügüne
kullanmak için atlan istedi. Oysa bizim atlanm1z dinlenmek
mecburiyetindeydiler. Martino oyalanmadan bir Müslüman'a
gitti. Ona bizim yabanc1 oldugumuzu, buraya yeni geldigimizi ve
kisa süre sonra da aynlmak istedigimizi anlattl. Yalvarmalar etkili
olmu§tU. O Müslüman, iki adamma atlan ay1rmalanm ve hana
geri gõtürmelerini emretti. "Kralm kalbi Efendimiz'in elindedir."
[Süleyman 'tn Meselleri, 2 1/1]
15 Kastm 1 820 Çar�amba . Sabah erkenden, kendisine bir
tavsiye mektubu getirdigimiz Theologus adh Rum yamm1zda
oldugu halde, o yõrenin ba§piskoposu Gabriel'i ziyarete gittik.
Gabriel altt ydd1r bu gõrevdeydi. Ítibarh, âlim bir ki§iydi. Ancak
§imdi yetmi§ be§ ya§lanndayd1, anlayacagm1z biraz ya§lanmt§-
1:1, Eskiden kendi maiyetinde bir piskopos varmt§; §imdi ise hiç

yok. Fakat yirmi civarmda papaz bulunuyor. Onun sorumlulugu


alttndaki bõlge, battda Sart'tan ba§layip doguda Denizli'ye kadar
gidiyormu§. Ancak sõyledigine gõre bu sm1rlar dahilindeki Rum
hanesi 600 ya da 700'den fazia degilmi§. Kasabada eski veya
küçük ve §imdi kullamlmayan yirmi tane kiliseyi saymazsak be§
kilise bulunmaktad1r. Ala§ehir'de toplam 3.000 haneden 250'sinin
Rumlara, geri kalanmm ise Türklere ait oldugu sõyleniyor. Ba§­
piskoposa bir Ahit ve birkaç risale verdik. Mr. Lindsay'in verdigi
bir Ahit'i bir okula, bir ba§ka kaynaktan kendisinin ald1g1 Ahit'i
de papazlardan birine gõnderdigini sõyledi.
Yakinlardaki bir okulu ziyaret ettik. Burada George adh bir
genç, õgretmenlik yap1yor. George, Ayvahk ve 1zmir' de Economo
ve Benjarnin'den ders almt§. Eski ve modem Rumca õgrettigi
1 90 AKH1SAR, SART HARABELER1, ALA�EH1R, TIJRGunu, MAN1SA

yakla§tk otuz õgrencisi var. Okula ait küçük bir kütüphane de


mevcut. Okul binas1 dõrt bõlmeden müte§ekkil. Birisi misafir odas1
olarak hizmet veriyor. Kasabada kald1g1m1z müddetçe buras1 bize
tahsis edildi ve handaki e§yalanm1z1 oraya naklettik.
Bugün Rum bayrammm ilk günü. Bayramda et yemek ha­
ramdir. Ak§am yemegini ba§piskoposla birlikte yedik. Yemekte
çorba, pilav, ha§lanm1§ fasulye, birkaç kâse salata, zengin meyve
çe§itleri, ekmek ve peynirin yanmda boi miktarda rak1, rom ve
§arap bulunuyordu. Bu bize, bayram günü için benzersiz bir
ak§am yemegi gibi geldi.
Ôgleden sonram1z1 okul binasmda geçirdik. Kütüphanede
Grekçe eski bir 1ncil bulduk. Tarih kayd1 ve bir-iki sayfas1 ka­
y1ptl. Yine Goldsmith'in Yunanistan Tarihi'nin Rumca çevirisi ile
geçenlerde 1stanbul'da yaymlanan Rumca Lügat'm (Greek Lexicon)
ilk cildini de gõrdük. Hacimli, büyükçe bir kitap ama sadece
alfabenin dõrt harfini veriyor. Ôgleden sonra iki adam ve bir
genç risale almak için geldi. Kisa nasihatlerle birlikte istediklerini
verdik. Risalelerimiz burada umdugumuzdan daha az yararh oldu
galiba. Çünkü çogu ki§i, hatta Rumlar bile Türkçeden ba§ka bir
dili anlam1yorlar. Simdiki ba§piskoposun seleflerinde de aym
durumun vaki oldugu sõyleniyor.
16 Kastm Per�embe. Bir õgretmen ve bir papaza 1ncil'in Yuhan­
na Kitab1'mn ilk bõlümünü okuduk, baz1 yorumlarda bulunduk.
Bir rehber e§liginde §ehri dola§maya ç1ktik. Eski kaleden kuzeye
dogru, §ehrin harikulade manzarasm1 seyrettik. Sehir, ovanm gü­
ney kiyismdaki Bozdag'm eteklerine kurulmu§. Paralelkenara ya­
kin bir formda surlarla çevrili. Ama §imdi yikik haldeler. Alti tane
minare sayd1k. Bir kilise gõrdük. Bu kilisenin, Aziz Yuhanna'nm
mektubunda, Hiristiyanlann topland1g1 kilise diye yazd1g1 mekân
oldugu sõyleniyor. Simdi buras1 bir cami.
Kasabanm batismdaki bir sur duvanm gõrmeye gittik. Sõy­
lenenlere bakihrsa bu duvar insan kemiklerinden yapdm1§. Su
anda otuz rot [150m.] uzunlugu, kimi yerde 8 fit kahnhg1 ve 10
OSMANLl'DA tKI AMERlKALI MlSYONER 191

fit yüksekligi kalmt§. Rivayete gore b u yerin yakmlannda Aziz


Yuhanna'ya tahsis edilmi§ bir kilise varmt§. Çok muazzam bir
kalabahgm bayram kutlamak için topland1g1 bir gün, dü§man
ordusu üzerlerine yürümü§ ve hepsini kthçtan geçirmi§. Cesetler
gõmülmemi§, bir duvar §eklinde üst üste y1g1lm1§. Duvar tama­
m1yla degil ama büyük õlçüde kemiklerden õrülmü§ gibi gõrü­
nüyor. Ondan ufak parçalar kopard1g1m1zda neredeyse yekpare
baz1 küçük kemikler bulduk.
1 7 Kasim 1 820 Cuma. Parsons karde§in hastahg1 sürüyor. Bu
geziye ba§lad1g1m1z zamankinden daha da zay1flad1. Sayet niyet­
lendigimiz üzere Denizli'ye, oradan da Efes üzerinden Ízmir'e
yolumuza devam edersek, berbat yerlerde geceleme ihtimaliyle
birlikte, §ehir dt§mdaki barbarhklardan uzak bir yolculuk yapma­
m1z laz1m. Y edi Kiliseler'in tamamm1 ziyaret etmeden geri dõn­
meyi dü§ünmek de cantm1z1 çok s1ktyor. Lakin Tann'nm takdiri
bizi bunu yapmaya çagmyor. Denizli §U an neredeyse harabeden
ba§ka bir §ey degil; ta§ranm bu ktsm1 misyonerlik faaliyeti için
fazia elveri§li gõrünmüyor. Vazifemizin, içinde bulundugumuz
1 92 AKH1SAR, SART HARABELERt, ALA�EH1R, TURGUTIU, MAN1SA

§artlarda yolculuga devam etmek suretiyle saghg1m1z1 ve haya­


t1m1z1 riske atmak oldugunu dü§ünmüyoruz. Bu yüzden 1zmir'e
geri donmeyi planlad1k.
Kasabadan aynlmadan evvel bir papaz, biri Rumca digeri
Türkçe yazdm1§ bir Ahit sat:J.n ald1. Üç papazm beraberce bunlan
okuduklanm gõrdük. Bir ogretmen, kendisine gonderecegimiz
risaleleri satmak için temsilcimiz olmaya raz1 geldi. Ôgrencileri
için ona risaleler verdik. Onun, ogrencilerini teker teker çag1ra­
rak ve risaleleri dikkatlice okumalanm ozellikle tavsiye ederek
dag1tmasm1 keyifle seyrettik. Buras1, düzenleri birbirine benze­
yen birkaç okuldan biriydi. Ôgrencilere, okuduklanm anlamalan
ogretiliyordu. Tatarkoy'e geri dondük ve papaz Germanicus'la
biraz vakit geçirdik.

Turgutlu'nun (Cassabar) Tasviri

18 Kastm 1820 Cumartesi. Ala saat içinde Turgutlu'ya vard1k.


Bir keresinde ba§tan ba§a geçtigimiz bir ovanm yakmmdaki bu
OSMANLI'DA tKl AMERtKALI M1SYONER 1 93

kasaba, Manisa Dag1 (Spil Dag1) ile ikiye bõlünmܧ. Bir bõlümü
bat.ldaki Manisa ve Menemen' e dogru geni§liyor. Bu tarafa dogru
Gediz akiyor. Ôteki bõlümü ise kuzeybat.lya, lzmir'e dogru ge­
ni§leyerek Manisa Dag1 ile Bozdag arasma dogru devam ediyor.
1 9 Kastm 1820 Pazar. Sebt gününde bir odada yalmz ba§1miza
kalmaktan dolay1 memnunduk. Sabah vakti sakindi. Gürültü ve i§
ko§U§turmalanyla çepeçevre sanlmam1za ragmen gün içerisinde
bir kutsiyet havas1 hissettik. Martino dün ak§am halktan baz1
ki§ilere papazlarla gõrü§mek istedigimizi sõylemi§ti. Ôgle üzeri
üç papaz ile bir õgretmen bizi gõrmeye geldi. Bu õgretmenin otuz
õgrencisi varm1§. Turgutlu'da 6.000 hane bulundugunu sõylediler.
Fakat biz, kasabamn gõrünü§ünden, bu tahmini miktardan daha
kalabahk oldugunu idrak ettik. Bunlardan 300'ü Rum hanesiymi§,
birkaç da Yahudi ya§1yormu§. alt.1 veya yedi caminin yam s1ra
dõrt papazm gõrevli oldugu bir Rum Kilisesi varm1§. Ôgretmene,
õgrencileri için 40 risale verdik. Papazlara da aym sayida verince
aralanndan biri kom§U kõy için de rica etti. Muvaffakiyetimiz için
temenni ve dualarla aynldilar. Çok geçmeden yol az1g1 olarak
agaçtan yapilm1§ bir kapta, kümes hayvanlan ile çe§itli bitkiler
gõnderdiler.
Saat ikide [Yunanistan'm] Athos D ag1 Manast.ln'ndan iki
ke§i§, manast.lrlan için Ahit ve risale istemek üzere ziyarete gel­
diler. Onlara 40 risale verdik. Manisa'daki kilise için ayird1g1m1z
tek Ahit'i de onlara satt.lk. Ak§ama dogru risalelere talep çogald1.
Manisa için ayird1g1m1z küçük bir miktar hariç, elimizdekilerin
hepsini hediye ettik. Kap1m1z1 bundan sonraki ba§vurulara ka­
pad1k. Bize ugrayan bir adam, lzmir' den sat.ln ald1g1 Rumca bir
Ahit'i oldugunu sõyledi. Kendi dilinde yazilm1§ lncil'e sahip birine
rastlamak, §ehir d1§mda kalan bu yõrede nadir gõrülen bir §ey.
20 Kastm 1 820 Pazartesi. Saat yedi buçukta Turgutlu' dan ay­
nld1k. At üzerinde ovadaki üç saatlik yolculuktan sonra, Manisa
Dag1'nm dogu eteklerine ula§t.lk. Yõnümüzü dagm kuzey kena­
nna çevirdik. lki saat sonra yüksek ve yalçm bir dagla kar§lla§t.lk.
Kireçta§mdan olu§tugu için kiraçtl bu dag. Manisa'ya varmadan
1 94 AKHlSAR, SART HARABELERl, �EHlR, TURGlITLU, MANlSA

az õnce 1 bugday ve çayirlarla kaplanm1§ bir arazi gõrdük. Ra kimi


çok yüksek degildi ve yükseltisi de kademe kademeydi.

Manisa'nm Tasviri

Manisa'ya, Turgutlu'dan be§ buçuk saatlik bir at yolculu­


gundan sonra ula§tlk. Kasabaya girerken yirmi minare sayd1k.
Minareleri gibi camiler de beyaza boyanrm§tl ve §ehre ziyadesiyle
gõz kama§tlnc1 bir gõrünüm kazandmyorlard1. Anadolu 1 da daha
evvel bõylesini gõrmemi§tik. Bir handa konakladik. Ak§ama dogru
papazlan ve okullan gõrmeye gittik. Bir grup halinde rastlad1g1-
m1z papazlara risaleler verdik. Onlardan biri okuldaki õgretmeni
ziyaret etmek için bizimle geldi. Ayvahk'taki kolejin müdürü
Benjamin'in talebesiydi. Dõrt yild1r bu okulda õgretmenlik ya­
p1yordu. Su an yakla§1k elli õgrencisi var.
Papazlar, kasabada otuz üç cami (iki tanesi çifte minarelidir) 1
iki sinagog1 iki Ermeni kilisesi ile bir de Rum Kilisesi yer ald1g1m
sõylediler. 300 veya 400 Ermeni hanesi 1 100- 150 Yahudi hanesi
ya§1yor. Rum hane say1s1 800 1 on iki de Rum papaz1 bulunmakta­
d1r. Ôgretmene 1 okulu için risaleler verdik ve Ahit satl§ temsilcisi
olmas1 için anla§tlk. Sayet 20 adet gõnderirsek k1sa zamanda
satabilecegini dü§ünüyor.
Manisa 1 1zmir 1 den yakla§1k yirmi be§ mil kuzeydoguda 1 Ma­
nisa Dag1 1 nm eteklerine dogru uzamyor. Sokaklan geni§ ve evleri
de, gezilerimizde daha evvel gõrdügümüz kasabalardan daha iyi.
Çar§1s1 mebzul miktarda malla dolu. Bu yõre Manisa ya da Sipilum
diye isimlendiriliyor. Antik tarihte bu yerden daha itibarh olan
Magnisia ya da Meandrum 1 Efes ile Denizli arasmdaki Meander
üzerine kurulmu§tur. Meander, eski tarihlerde buradan daha iti­
barh bir yerle§im yeriydi. Simdi buras1 Güzelhisar diye amhyor.
Bu kasaba 1 sofrasma ekmek üretmesi için [Atina'h politikac1 ve
general] Themistocles 1 e verilmi§ti.
OSMANLl'DA 1Kl AMERlKALI MlSYONER 1 95

1zmir' e Dõnü§

2 1 Kastm 1 820 Salt. 1zmir' e gitmek üzere saat yedi buçukta


Manisa'dan aynld1k. Gediz Ovas1'm dokuzda terk ettik ve dar
bir vadiye girdik. Bu vadide Manisa Dag1'ndan ç1kan bir derecik
akiyordu. Yanm saat 1rmak boyunca at sürdük ve ardmdan daga
t1rmanmaya ba§lad1k. Bu dag, gezimiz sirasmda boydan boya
geçtigimiz ilk dag. Saat on bire gelmeden zirveye ula§tlk. Burada
çok ho§ ve gõz alabildigine bir manzarayla kaqda§acagirmz1 sezin­
lemi§tik zaten. Fakat kalm bir sis, bu umutlanm1z1 tümüyle suya
dü§ürdü. Bu yüzden yalmzca uzaktaki Bozdag'm, Kadifekale'nin
(Pagus) ve 1ki Karde§ (fwo Brothers) Dag1'nm zirvelerini gõrebil­
dik. On bir buçukta ak§am yemegi için yakin bir kõydeki Rum
hanmda mola verdik. Yemek yedigimiz esnada bir Türk yeniçeri
geldi içeri. Yemegini yerken yanmda asgari yanm litre rakt (brandy)
içti. Bu gibi §eylerden anhyoruz ki, Türkler, hiçbir Müslüman'm
bulunmad1g1 bir yerde dinlerinin kurallarmdan taviz veriyorlar.
Sag tara&m1za dü§en Bomova ve solumuzdaki Hacdar (Had­
gilar) Kõyü'nden aynlarak saat dõrt-be§ arasmda 1zmir'e vard1k.
Mr. Van Lennep ve karde§i bizi kar§dad1. Aileleri yazhktan dõ­
nünceye kadar evlerindeki bir odada kalmam1z ve sofralannda
yememiz için davet ettiler.
Bu yolculuk boyunca yirmi gün 1zmir'den ayn kald1k. Muh­
temelen üç yüz millik bir yolda yakla§1k yüz saat at sürmü§tük.
Hastahk dõnemimizde Tann bize §ifa verdi; tehlikeyle kar§da§­
tig1m1zda bizi muhafaza etti. Süpheye dü§tügümüzde bize reh­
berlik etti. Biz de baz1 degerli tohumlar ekme &rsatl bulduk. Bu
tohumlar topragm altina gõmülerek kõk salacak. Fakat eminiz,
hasd olacak ürün himaye altindad1r.
1 5 . MEKTIJP

PARSONS'IN KUDÜS'E G1D1�1, FISK'lN


SEYD1KôY VE KÔKLÜCE'DEK1 GEZ1LER11

2 1 Kastm 1820 lzmir. Dõnü§ümüzde Amerika'dan gelen ve


içlerinde çe§itli haberlerin yer ald1gi mektuplarla kar§da§tlk. Ta­
mdiklanm1zdan bazdan, ebedi alemdeki mekânlanna gitmi§ler.
"Dogru yolda yürümeyen" bazdan da, dinlerinden dõnmü§ler.
Hakikat hâlâ hükmünü sürdürüyor ve halk yiginlan Efendimiz
lsa'mn etrafmda toplamyorlar.
22 Kastm 1820. Günümüzü Amerika'daki dostlanmiza mek­
tuplar yazarak geçirdik. Kaptan Blackler ugrad1; ak§amleyin de
Mr. Buell bizi gõrmeye geldi. Kendisi Vermont §ehrinden, fakat
geçmi§te bir süre Cezayir' de konsolos muavinligi yapmt§.
23 Kastm 1 820. Charles and Ellen adh gemiye gittik. Dr.
Worcester'a, Mr. Evarts'a, Savannah Misyonerlik Cemiyeti'ne
ve diger baz1 dostlara yazd1glffitz mektuplan b1raktlk. Denizcilere
de iki lncil ve birkaç risale gõtürdük. lngiliz konsolosu bize, yeni
konsolosluk papaz1 gelinceye kadar hiçbir harcama yapmaksizm
onun bo§ odalanm kullanmam1za izin verdi.
1
Metnin bundan sonraki losm1 §U ba11hk altmda devam etmektedir: uJoumal
of Mr. Parsons and Mr. Fisk", The Missionary Herald, Eylül 1 8 2 1 , Vol. XVII,
s. 273-278.
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 1 97

26 K.astm 1 820. Rev. Mr. Favez'in Frans1zca olarak yaptig1


vaazt dinledik. Genç bir adam evimize geldi. Ônceden randevu
almt§b. Beraberce lncil okuyarak, ilahi sõyleyerek ve topluca dua
ederek vakit geçirdik. Giderken, evinde sürekli bulunsun ve s1k
s1k okusun diye bir Kitab-1 Mukaddes istedi.
27 Kastm 1820. Dagitmas1 için Rus konsolosuna 50 risale verdik.

Parsons ile Fisk'in Geçici Aynhklan

2 9 Kastm 1 820. Günümüzü oruca ve duaya tahsis ettik.


lzmir' de biraz daha uzun kalmam1z gerekir mi veya gecikmeden
Kudüs'e mi gidelim konusu bir süredir mesele olmu§tu. Arzu edi­
len, birisinin burada kahp dag1tim i§ine devam etrnesi, lstanbul' da
veya Saktz' da bastlan risalelerden daha fazlas1m edinmesiydi.
Kalan ki§i konsolosluk papaz1 gelinceye kadar bu odalarda otu­
rabilir ve Sebt günü §apelde vaaz edebilirdi. Van Lennep ailesi,
birimizin kalmay1 uygun gõrmesi halinde ona kendi pansiyonunu
vermeyi cõmertçe teklif etti. Buradaki ki§isel e§yalannuzm durumu
yüzünden, bu mekândan aynlmaya gõnlümüz elvermiyor. Kudüs
ziyaretimizi de artik geciktirmeyi istemiyoruz. Sayet birimiz gider­
sek, gidecek olamm1z, lngilizce bilen sad1k bir tercüman, aynca
hastahk sõz konusu oldugunda iyi hastabak1c1hk yapabilecek
birini tutacak. Kalan ki§i misyonerlik çah§mas1 ve ara§brmas1 için
muhtemelen iki ki§inin yapabileceginden daha fazlasm1 yapm1§
olacak; en azmdan bu dõnem boyunca.
Her §eyi gõz õnünde bulundurarak karar verebildigimiz õlçü­
de, misyonumuzun ç1karlannm geçici bir aynhk vesilesiyle daha
etkin bir §ekilde geli§tirilecegini dü§ündük. Elbette bu ayrtl1ga
güle oynaya karar vermedik. Fakat Hindistan'a çagnlan karde§le­
rimizle, bizim aynhk durumumuzun farkl1 §eyler oldugu akhm1za
gelince gittikçe yükselen homurdanmalanmIZ yati§b. Kisa bir süre
sonra misyonumuzun orijinal plamm takip etrnek üzere tekrar
bulu§mayi ümit ediyoruz.
1 98 PARSONS'IN KUDÜS'E GlDl�l, FISK'lN GEZlLERl

3 0 Kastm 1820. 1ngiliz himayesi altmdaki bir Rum okulunu


ziyaret ettik. Bu okulla ilgili 2 Mayis tarihli seyir de&erimizde
birtaktm bilgiler vermi§t:ik.2 Ôgrencilere 250 risale dagttt:J.k. Yd­
lard1r Ayvahk'taki okulun ba§mda bulunan Benjamin §imdi bu
okulun yõneticisi. Okuldaki toplam çocuk sayismm üç yüz altm1§
oldugu sõyleniyor.
1 Araltk 1820 Cuma. Parsons karde§ Yafa'ya gitmek üzere bir
Rum teknesinde yer ayirttl. Yans1 burada, yans1 Yafa'da verilmek
kayd1yla be§ yüz kuru§ (yakla§1k yetmi§. dolar) õdedi. Hacdan
ta§iyan bu teknenin birer ya da iki§er gün Saktz'da, Rodos'ta ve
Kibns'ta duracag1 tahmin ediliyor.
3 Araltk 1820 Pazar. Saat on birde toplu ibadet için Tann'nm
evine gitmekle §ereflendik. Fisk karde§ altm1§-yetmi§ ki§ilik bir
cemaate vaaz etti.

Parsons'm Gidi§ Haz1rhklan

�u an 1stanbul'da bulunan Rev. Mr. Conner'dan ak§am bir


mektup ald1k. Yamnda Rum Patriginin temsilcisi ve aym zamanda
Kudüs'teki rahibe manastlnnm ba§l olan Procopius'a bir takdim
mektubu da bulunuyordu.
4 Araltk 1820. 1ngilt:ere konsolosu bize bir seyahat fermam
getirdi. Ricam1z üzerine 1stanbul'daki büyükelçiligin bir temsil­
cisi arac1hg1yla ald1g1 bu ferman, Adalar Denizi, Suriye, Mis1r ve
bunlann s1mr bõlgelerini ziyaret etmemize izin veriyor, oralarda
bize dostane bir tav1rla muamele edilmesini emrediyordu. tlave­
ten her türlü yard1mm, emniyetin ve himayenin saglanmas1 1 her
nerede gerekirse masraflanm kendimizin kar§dayacag1 uygun
muhafizlarla teçhiz edilmemiz de bu emrin içindeydi.
Ak§am yemeginde Mr. Van Lennep, Parsons karde§ için
buradaki Ermeni bir tüccardan takdim ve referans mektuplan
2
Bk. The Missionary Herald, Haziran 1 820, s. 1 86. (Fisk ve Parsons'm notu.)
OSMANLI'DA 11<1 AMER1KALI M1SYONER 1 99

tedarik ettigini soyledi. Adam mektuplardan birini Yafa' daki bir


hem§ehrisine, digerini de Kudüs'teki bir hem§ehrisine yazm1§tl.
Mektuplan yazmadan once Ermeni tüccar Mr. Van Lennep'e, "bu
mektubu yazd1rd1gm1z ki§i sizin dostunuz mu?" diye sormu§. O
da "bunu niçin soruyorsunuz?" diye kar§1hk verince tüccar, "§ayet
o ki§i sizin dostunuzsa onu daha kuvvetlice tavsiye edecegim de
ondan" diye aç1klam1§. Mr. Van Lennep "evet, o benim hususi
dostumdur'' demi§. Ermeni, mektuplarla birlikte dõrt kutu da
bal yollaml§. lki kutusu Yafa'daki ve Kudüs'teki arkada§larma,
ikisi de Parsons karde§e, kendisine Kudüs'te dua etmesi ricas1yla
hediyeymi§.
5 Araltk 1 820. Õgleden sonra Parsons karde§ e§yalanm ge­
minin teknesine ta§1di. Herkes geminin gece hareket edecegini
umarak saat tam sekizde gemiye gelmi§ti. �u an Boston' dan ge­
miye bindigimizden bu yana on üç ay geçti. Bu süre zarfmda her
günümüzü ve her gecemizi onunla birlikte geçirdik. Bugüne kadar
Efendimiz 1sa i§lerimizi kolayla§tlrd1 ve bizi kutsadi. 1stikbal için
de O'na güvenmemek nankorlük olur. Bir süreligine aynlacag1z
birbirimizden, fakat biz Efendimiz'den, yani "bir karde§ten daha
yakm oldugumuz ki§iden" [Süleyman 'm Meselleri, 1 8124] asla
aynlmamay1 ümit ediyoruz.

Parsons'm Gemiye Bini§i

6 Araltk 1 820. Dün ak§am Parsons karde§ Kudüs bolgesine


gitmek üzere aynld1. Teknenin güvertesinde beraberdik. Orada,
Bana Rehber 01 Sen Ey Büyük Yehova ilahisini soyledik; birlikte dua
ettik. Birbirimizi Tann'mn himayesine emanet ederek vedala§­
ttk. Bu benim bir H1ristiyan dostumdan ilk aynh§1m oldugu için
hakikaten de bir çileydi. Lakin biz bu topraklara kendi ho§nutlu­
gumuzu aramak için gelmedik. Õyleyse vazife bizi çag1rd1gmda
biz de itaat etmeliyiz.
200 PARSONS'IN KUDÜS'E GlDl�l, FISK'lN GEZlLERl

Fisk'in Seyir Defteri

10 Araltk 1820. Alt:nu§-yetmi§ ki§ilik bir cemaate Í?aya, 14/5'i3


vaaz ettim. 1ngiliz tüccar Mr. Jackson Sebt gününün bir bõlümünü
ailesiyle beraber geçirmem için beni davet etti. Ak§amleyin onlara
1ncil'den bir vaaz okudum. Sonrasmda 5 1 . Mezmur'u okuduk ve
tefsir ettik. Toplantlrruz1 dua ile bitirdik.
13 Araltk 1820. Parsons karde§ten, Sakiz'dan gõnderdigi bir
mektup ald1m. tki gün õnce yazdmt§tl. Prof. Bambas ve digerleri
tarafmdan çok dostane bir §ekilde kar§1lanm1§. Birkaç saat içe­
risinde Rodos'a gitmek üzere gemiye binmesi bekleniyormu§.
Manisa ve Ala§ehir'deki okullann õgretmenlerine Rumca mek­
tuplar yazd1m.
14 Araltk 1 820. Üç Rum okulunu ziyaret ettim. Hepsinde
papazlar egitimcilik yap1yor. Bu okullar, çocuklara alfabeyi ve
biraz da nasd okundugunu õgretmek baglammda tasarlanm1§lar.
Bundan sonra ne onlarm egitiminin bitip bitmedigine ne de daha
büyük okullara gidip gitmeyeceklerine dikkat ediliyor. Üç okuldan
ilkinde altm1§, ikincisinde yirmi, üçüncüsünde ise yedi õgrenci
bulunuyordu. tlkinde iki kiz vard1; geri kalan bütün õgrenciler
erkekti. Ôgretmenlere ve okuyabilen çocuklara 50 adet risale
dag1ttlm. Aynhrken õgretmenlerden biri, Bakire Meryem'in beni
kutsamas1 ve korumas1 için dua ederek ugurlamaya kalki§tl. Bu,
Rumlar arasmda yaygm bir anlayt§tlr. Ôzellikle bir lütuf gõrdük­
lerinde ve genellikle de bütün hadiselerde dualanmn büyük kism1
Meryem'e, azizlere ya da meleklere yollamr.
1 6 Araltk 1820. 1ngiliz fabrikasma resmi papaz olarak tayin
edilen Rev. Mr. Bellamy 1zmir'e geldi.
1 7 Araltk 1 820 Pazar. Mr. Bellamy dualan okudu ve ben
de arkasmdan Korintoslulara II. Mektup, 511 O baglammda vaaz
ettim. Bu vaaz, muhtemelen benim halka yõnelik çah§malanm
bu cemaatle uyum saglar.
3
"Rab, kõtülerin degnegini, hükümdarlann asasm1 kird1." [ç. n.]
OSMANU'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 20 1

Okullan Ziyaret

1 9 Araltk 1820. Üç okul daha ziyaret ettim. Birincisinde yirmi


dõrt oglan, sekiz ktz vard1. Okumayi õgreniyorlard1, be§-altt tanesi
de birazc1k yazabiliyordu. lkinci okulda bulunan on be§ erkek
õgrenciden üç-dõrt tanesi yazmaya ba§lamt§tl. Üçüncüsünde yir­
mi iki erkek, sekiz ktz õgrenci vard1. Oglanlardan üçü Ksenefon
okuyordu. 80 risale dag1ttlm. Ne zaman bir Rum okulunu ziyaret
etsem, anlamad1klan bir dildeki kitaplar yüzünden çocuklann
ya§ad1g1 talihsizlik, kesinkes bir disiplin ve nizam eksikligi, õgret­
menlerin cehalet ve ehliyetsizlikleri zihnimde derin izler biraktr.
Son sõyledigim konuda birkaç istisna var elbette, ama bunlar da
maalesef çok az.
20 Araltk 1820. Bugüne kadar oturdugum evi §imdi konso­
losluk papaz1 istiyor. Konsolos alicenaphk gõstererek bana ba§ka
bir oda teklif etti.
2 7 Araltk 1820. Dõrt okul ziyaret ettim. tlkinde yüz õgrenci
vard1 ve papazhk mesleginden olmayan iki ki§i õgretmenlik yap1-
yordu. Buras1 eskiden me§hur Economo'nun idaresi alttndaymt§.
Okul, mahalle okullannm çok üzerinde bir karaktere sahip oldu­
gundan dolayi adi ekseriya kolej diye geçiyor. Fakat insanlardan bir
ktsmmm Economo'ya yõnelttikleri yersiz muhalefet, onu okulu
terk etmeye mecbur b1rakm1§. Okul §imdi bir A, B, C okulundan
daha ufak çaptad1r. Ardmdan üç hafta kadar evvel açdmt§ olan
Lancaster tarz14 bir okula gittim. Hâlihazirda yüz on be§ çocuk
vard1. Üçüncü okulda dõrt erkek iki ktz, dõrdüncüsünde ise otuz
iki erkek iki ktz talebe bulunmaktayd1. 200 risale dag1ttlm.
4
Lancaster tarz1 okul: Ô�etmen, derslerde hususi ba§an gostermi§, en kabiliyetli
ve ders bakurundan ileri safhadaki o�enciler arasmdan birkaç "monitor o�en­
ci" seçer. Onlara bir ders verir ve ardmdan her monitor bu dersi on o�enciye
anlattr; bununla da kalmaz disiplini idame ve muhafaza eder. Bu sayede bir
o�etmenle bir seferde yüzlerce çocu�a ders verilebilir. Ancak bu metot daha
ziyade okuma yazma o�etimi ve pratik dersler için kullan1§hdir. Geni§ bilgi
için bk. Ay§e Aksu, "lngiltere-Amerika-Osmanh Hatttnda Lancaster Ô�etim
Sistemi", Degerler Egitimi Dergisi, Arahk 2008, S. 1 6, C. 6, s. 29-67. [ç. n.]
202 PARSONS'IN KUDÜS'E GlDlSl, FISK'lN GEZlLERl

Neredeyse her okulda, kendilerine bir kitap getirdigimi õg­


renen çocuklar, kurallan hiçe sayarak gürültülü bir §ekilde etra­
&ma toplamyorlar. Ôgretmenlerin onlan bir düzene koymalanm
beklemek beyhudedir artxk. S1ralanna oturmalanm emretmekten
ba§ka seçenegim olmaz. Sonra ya ben yanlanna giderim ya da tek
tek yamma çagmnm. Okuyup okuyamad1klanm anlamaya çah­
§Inm. Eger okuyabiliyorlarsa kisa kisa dini telkinler ve nasihatler
e§liginde onlara risale veririm. Eski Rumca yazdm1§ Mezmurlar
Kitab1 bu okullardaki en yaygm kitap. Ôgretmenlerden birine,
bunu çocuklann anlay1p anlamad1klanm sormu§tum. "Yo ... hayir,
õgretmenler de anlamazlar ki onu, çünkü çok zor bir kitap" diye
cevap vermi§ti. Umanm, bizler fazia bir süre geçmeden onlara
modem Rumca yazdm1§ Mezmurlar Kitab1 verebiliriz.
28 Araltk 1820. Ba§ka bir okulu ziyaret ettim. Orada yirmi
sekiz erkek, altl kiz õgrenci vard1; ancak sadece ikisi risaleleri
okuyabiliyordu.
Parsons karde§e, Yafa ve Kudüs için mektuplar getirmi§ olan
Ermeni odama geldi. Ona bir Ermenice 1ncil ile bir Türkçe Ahit
verdim.

Bir Katolik Papazla Gõrü§me

Defalarca Amerika' da bulunmu§, ancak burada ya§ayan


Mr. Issaverdens adh bir gençle birlikte Roma Katolik* papazt Mr.
Davier'i gõrmeye gittik. Mr. Issaverdens beni, 1ncil Cemiyeti'ne
bagh biri olarak takdim etti. Bunun üzerine Mr. Davier, Cemiyetin
ve elden ele dola§an tercümelerin aleyhinde konu§maya ba§lad1.
O kadar hizh ve dur durak bilmeden konu§tu ki, kendisine ve­
rilecek herhangi bir kar§1hga &rsat b1rakmad1. Ona Katolik Ba§­
piskoposu Martini'nin çevirdigi Napoli bas1m1 1talyanca bir Ahit
ile De Sacy tara&ndan yazdm1§ Frans1zca bir Ahit takdim ettim.
1kincisine itirazlan oldu. Ona bunun, bir Katolik ba§piskoposun
onay1yla basdd1gm1 gõsterdim. "Ah, Fransa' da bas1m i§lerinin
OSMANLl'DA IK1 AMERlKALI M1SYONER 203

serbest b1raktlmasmdan beri ba§piskoposlar, insanlann bastlmasrm


arzuladtl<lan her §eyi onaylamak mecburiyetinde kahyorlar" dedi.
30 Araltk 1 820. Ak§am Dr. Clark ve ailesiyle birlikteydim.
lncil'den /branilere Mektup'un ilk üç bõlümünü okuduk. Dini
konularda biraz konu§tuktan sonra birlikte dua ettik. Bu arada
belirteyim, Dr. Clark lskoçyah bir hekim.
3 1 Araltk 1 820 Pazar. Geceyi Mr. Jackson'larda geçirdim.
1 820 yih §U an sona eriyor. Ben bu seneye, en sevgili karde§im
ile beraber Malta' da ba§lam1§t1m. Eminim õnümüzdeki yil sona
ermeden õnce tekrar onunla birlikte olurum. Hayaamdaki herbir
ytl, nefsimi hakir gõrmeye ve §Ükretmeye vesile olacak hadiselerle
donaald1. Ancak ya§ad1g1m1z bu aynhk pek çok yõnden õzel
bir durum oldu. Efendimiz lsa bana, korktugum §eylerde bek­
ledigimden daha iyi geldi. O balde b1rakm da gelecek için O'na
güveneyim, gelecege dair asla bir korku ta§1mayay1m.
1 Ocak 1 82 1 . Bugün lzmir Frenkleri arasmda ziyaret, §enlik
ve dans günü. Fakat dünyanm degi§ik yerlerinde §enligin bütün
zevklerini gereksiz bularak, "dua için bir araya gelmeyi" tercih
eden pek çok kimsenin var oldugunu dü§Ünmek sevindirici bir §ey.
8 Ocak 1 82 1 . Ala§ehir'deki bir okulda õgretmenlik yapan
George'dan mektup ald1m. Birkaç tane Türkçe Ahit almak için
istekli olduklanm yaz1yor.
9 Ocak 182 1 . Geçenlerde Rum okulu õgretmeni Constantine
Dracopolis ile tam§t1m. Eskiden lngiltere'nin MlSlr konsolosu Mr.
Salt'm5 tercümam imi§. MlSlr'da Mr. Jowett'le, Suriye'de Mr.
Fuller'le birlikte yolculuk yapm1§. Bana Arapça õgretmesi için
kendisinden sõz ald1m. Arapçay1 akic1 konu§uyor. lzmir'e, õzel-
5
Henry Salt (1 780- 1 827): lngiltere'nin Kahire genel konsolosudur. Bu gõreve
1 8 1 5 'te ba§layan Salt daha ziyade antikaa ve seyyah olarak bilinir. Misyoner
Fisk ve Misyoner King'in verdigi bilgiye gore kendisi ara§t1rm.alarla u�a§irken
Nil Nehri'nin do� kiyismdaki Thebes harabelerinde kazt ve ara§t1rm.alar yap­
mas1 için John Athanasius adh bir Rum'u tayin etmi§tir. Amerikali misyonerlerle
ilgilenmeyi ihmal etmeyen Salt, Kahire valisi ve pa§as1 ile onlann arasmda âdeta
bir tampon gõrevi üstlenmi§tir. Aynca gittikleri yerlerde dola§ma izni almak
üzere ilgili makarnlara vermeleri için mektuplar yaznu§tlr. [ç. n.]
204 PARSONS'IN KUDÜS'E GlDl�l, FISK'lN GEZlLERl

likle de Rum okullanna a§ina oldugu için oralan ziyaret ederken


degerli bir rehber olacagmdan eminim.
Boston §ehrinden Mr. J. Langdon ile birlikte dõrt Rum oku­
lunu ziyarete gittik. Constantin de bize e§lik etti. llk õnce onun
okulunu gezdik. Yirmi erkek, iki kiz talebe vard1. Nizam1, evvel­
den gõrdügüm Rum okullannm en iyisiydi ve daha fazia çocuk
okuma biliyordu. lkinci okulda on dõrt erkek, iki kiz õgrenci
bulunuyordu. lçlerinden sadece biri okuyabiliyordu. Üçüncüsünde
okuyabilen õgrenci sayis1 on altiyd1. Dõrdüncüde on sekiz erkek,
iki kiz õgrenci vard1. Her okulda õgrencileri teker teker yamma
çag1rd1m ve okuyabilenlerin hepsine ufak nasihatlerde bulunarak
risaleler verdim. Topiam 65 risale dag1ttlm orada.
14 Ocak 1 82 1 Pazar. D ün ak§am Mr. Jackson'lardayd1m.
lncil'den Daniel Kitabt, 9. bõlümü ile dua konusunda 1ngilizce
ahlaki õgütlerden birini okuduk. Sonra beraberce dua ettik.
1 7 Ocak 1 82 1 . Parsons karde§in Rodos'tan yazd1g1 20 Arahk
tarihli bir mektup ald1m. Çah§masmdaki aki§ yava§ml§; ama
oraya kadar emniyetle gidebilmi§. Vaktinin çogunu yararh §eyler
okuyarak ve hacdarla sohbet ederek geçiriyormu§.
1 9 Ocak 1 82 1 Cuma. Mr. Werry tam da §U an, Rodos'taki
konsolos yard1mc1smdan 26 Arahk tarihli bir mektup ald1gm1
sõyledi. Mr. Parsons hâlâ oradaym1§. Lakin iki veya üç gün içeri­
sinde Kibns'a gitmek maksad1yla gemiye binmesi bekleniyormu§.
22 Ocak 182 1 . Mr. Cohen adh Yahudi'den 3 Mayis 1820 tarih­
li seyir defterimde bahsetmi§tim. Beni ziyarete geldi. Sohbetimiz
esnasmda burada bulunan Yahudilerin Sebt gününde asla ate§
yakmad1klanm, genelde bu yakma i§ini, gõrevlendirdikleri bir
Türk'ün ya da bir Hiristiyan'm yaptig1m sõyledi. Ahiret ahvaliyle
ilgili neye inand1klanm sordum. Bütün ateist ve putperestlerin
ebediyen lanetli olacaklanna, fakat tek Tann'ya inanan herkesin
nihayetinde kurtulacagma inand1klanm sõyledi. Sayet onlar bil­
meden bir günah içerisinde ya§1yorlarsa, cezas1m çekip kefaretini
õdeyinceye kadar Cehennemde kalacaklard1. Yahudilerin On
OSMANU'DA tK1 AMER1KALI MtSYONER 205

Emir'in yam s1ra altl yüz on üç emri yerine getirdiklerini, eger


bütün bunlara itaat ederlerse mükâfattan pay alacaklanm belirtti.
Hâlbuki yalmzca On Emir' e uymak zorundaki Htristiyanlann,
§ayet onunu da tutarlarsa, nispeten küçük bir mükâfatl payla§a·
caklanm da sõyledi.
Íbranice Kitab-1 Mukaddes'ten biraz okuyup farkl1 yerlerinde
sohbet. ettikten sonra ona Íbranice bir Ahit hediye ettim. Sevi­
nerek kabul etti. Bunu mutlaka okumas1 gerektigini, kendisine
dogruyu gõstermesi ve Ahit'i bagnna basmasmda yüreginde bir
istek uyand1rmas1 için Tann'ya dua etmesini sõyledim. Ara s1ra
gelmeye ve benimle birlikte lbranice Ahit okumaya sõz verdi.
Bir Yahudi'ye lbranice Ahit vermem için ilk &rsattl bu. Bõylesi
hadiseler §Ükür ve duayi gerektiriyor.
23 Ocak 182 1 . Constantin ile beraber bir okulu ziyarete git·
tik. Bir kadmm õgretmenlik yaptlgt bu okulda dokuz ktz ve dõrt
erkek õgrenci vard1. Ben onlann okumalanm dinlerken ve risale
dag1tlrken 1 ne olup bittigini ͧÍten diger pek çok ki§i de risale
almak için geldi. Kimi kadmlar çocuklan adma ba§vurmu§tU.
Okuma bilen baztlan da kendileri için istiyordu.

Seydikõy'ün Tasviri

24 Ocak 1 82 1 . Dün õgleden sonra Mr. Thompson ile birlikte


Seydikõy'e gittim. Mr. Thompson, Mr. Van Lennep'in yanmda
ya§ayan bir genç. Bu kõy lzmir'in yedi-sekiz mil kadar kuzeyba­
tlsmda yer ahyor. Bir aganm ikamet ettigi bir yer buras1. Ancak
yõre topraklanm geçen sene resmen elinde tutan bu adam, tekrar
kiralamak için §U an Ístanbul'a gitmi§. Osmanh idaresinde en
yüksek ücreti õdeyen ki§i sõz konusu yetkiyi ahyor. O zaman da
o yetkiyi alan ki§inin maksad11 õdedigi parayi yeniden kazanmak
oluyor. Bunu da elinden geldigi õlçüde fazlas1yla tahsil ediyor.
Bõylesi bir gasp ve zulmün neticesi ise insanlann fakirle§mesi,
i§letmeciligin engellenmesi ve memlekette nüfusun azalmas1drr.
206 PARSONS'IN KUDÜS'E Gtotst, FISK'1N GEZ1LER1

Seydikoy' de birkaç Türk ailesi ya§1yor. Onlann da minaresiz


ufak bir camileri, bir imam1 (Türk din adam1) var. Soylendigine
gore imarn, koyde okuyup yazabilen tek Türk'tür. Simdi artik ya§h
bir adam olan imamm dort tane kans1 varm1§. Onlardan biriyle
kisa bir süre once evlenmi§. Burada 1 .000-2.000 arasmda Rum
ya§1yor. Bir kiliseleri, dort papazlan ve iki okullan var. Papazlan
ziyaret ettim ve onlara Rumca Ahitler'i olup olmad1g1m sordum.
Olmad1gm1 soylediler. Eski Rumca Ahit var mi diye sordum;
yalmzca Yeni Ahit bulundugunu belirttiler. Onlara kilise için bir
Ahit verdim ve digerlerinin 1zmir'de sati§ta oldugunu soyledim.
Ayaküstü üç nüsha 1smarladdar.
Ôgrencilerinin okuma bildigini i§ittigim bir okulu daha ziyaret
ettim. Her birine tavsiye ve nasihatlerle birlikte risaleler dag1ttlm.
Bir okulda otuz, digerinde yirmi be§ erkek ogrenci vard1. Her
ikisinde de kiz ogrenci bulunmad1g1 gibi koyde kizlar için bir
okul da mevcut degil. Zannedersem kizlann çok az1 gerçekten
okuyabiliyor. Anlatilanlara gore bin be§ yüz ki§ilik bir cemaatte
sadece elli be§ çocuk okula gidiyormu§. Kadm cinsi için hiçbir
ortam haz1rlanmam1§. Ama Rumlann kolayca ogrenme kabili­
yetlerine §ahit oldum. Müsait bir ortam sagland1gmda kitaba ve
ders çah§maya bay1hyorlar. Seydikoy'de 70 risale dag1ttlm ve
papazlara da dag1tmalan için 20 tane b1raktim.
Donܧ yolunda Seydikoy'den aynld1ktan bir buçuk saat sonra
bir hoyüge bakmak için durduk. Y olumuzun birazc1k batismdaki
bu hoyügün zemini yakla§1k 30 rotluk bir daireydi. Rivayete gõre
buras1, Yunanistan'dan bu memlekete gelen ilk 1yonya koloni­
sinin ba§l Andremon'un mezanym1§. Kasabaya girdikten sonra
bir Yahudi mahallesinin içinden geçtik. Sinagogun biti§igindeki
bir okula ugrad1k. Topiam yüz elli çocugun 1hranice okudugu
alti okul gõrdük. Gormedigimiz diger okullar da mevcuttu tabii.
26 Ocak 182 1 . Constantin ile iki okulu ziyarete gittik. tlkinin
ogretmeni genç bir hammd1. Sekiz kiz, üç oglan ders gorüyordu.
Kizlardan üçü adamakilh okuyordu, biri de azmk yazmaya ba§la­
ml§tl. Ôgretmen kendisinin okuma ve yazmayi erkek karde§inden
OSMANU'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 207

õgrendigini, bu okulda üç ytld1r õgretmenlik yaptlgm1 sõyledi.


1kinci okulda kirk erkek, üç kiz talebe vard1. Çogu bir risalenin
tamamm1 okuyam1yordu. Bu okulda iki veya üç papaz gõrdüm.
Onlara, õgretmenlere ve talebelere 35 risale verdim.
30 Ocak 182 1 . Constantin, Manisa' daki bir õgretmenden gelen
mektubu gõsterdi. Bu õgretmen benim risale dagittiginn duymu§
ve õgrencileri için birkaç tane istemek üzere mektup yazmt§.

Kõklüce'yi Ziyaret

2 $ubat 182 1 . Mr. Jackson, binmem için atm1 bana verdi. Ya­
mnda kalan Mr. Hanson adh genç, 1zmir'in biraz güneydogusuna
dü§en dõrt-be§ mil uzakhktaki bir Rum kõyü olan Kõklüce'ye
benimle birlikte at sürdü. Orada ikamet edenlerin tamam1 Rum.
Bir kilise, dõrt papaz, bir okul ve muhtemelen 1 00 hane mevcut.
Yammda bir Ahit ve 50 risale gõtürmܧtÜm. Ahit'i papazlara
sattlm, risalelerin bir bõlümünü onlara, kalamm da õgrencilere
dag1ttlm. Okulda altmt§ õgrenci vard1 ama sadece on tanesi ri­
saleleri okuyabildi. Mezmurlar ve eski Rumca yazdmt§ bir dua
kitabmdan ba§ka hiç kitaplan yoktu. Orada kar§da§tlg1m1z bir
papaz kendilerinin bu dili anlamad1klanm ama yine de kilise
ayinini ba§tan sona bu dilde icra ettiklerini anlattl. Misafir bir
õgretmen de, ba§ka bir dilde hiçbir ders kitabmm bulunmad1gi bir
okulda meslegini yaptig1m sõyledi. Bu durum bende, sõz konusu
§artlar altindaki ki§ileri, Tann'nm sade kelam1yla ve çocuklann
anlayabilecekleri bir dilde yazdmt§ dini risalelerle donatmam1z
gerektigi kanaatini uyand1rd1.

Çe§itli Okullan Ziyaret

3 $ubat 182 1 . Kasabanm yukan bõlümüne gittim. Üç okulu,


bir aileyi ve bir de Aziz Yuhanna Kilisesi'nin papazlanm ziyaret
208 PARSONS'IN KUDÜS'E GlDlSl, FISK'lN GEZlLERl

ettim. 1 00 risalenin tamamm1 dag1ttlm. Birinci okuldaki õgret­


men bir papazd1. Rumlar arasmda âlim ki§i diye tanmmaktad1r.
Okulunda otuz be§ erkek õgrenci mevcut. lzmir'dekilerin en
iyilerinden biri olan bu okul aynca õgrencilerine okuduklanm
anlamayi õgreten nadir kurumlanndan biridir. lkinci okulda alt­
mt§ üç erkek, üç kiz õgrenci vard1. Çogunun ya§l ufakti ve on iki
veya on be§ten fazlas1 okuyam1yordu. Üçüncüsünde altl erkek,
üç kiz talebe bulunuyordu, hepsi de alfabedeydi.
Eve dõnerken matbaa makinesini gõrmek için gümrük bi­
nasma gittim. Bu makine Mr. Clymer tarafmdan Suriye ba§pis­
koposuna verilmi§ti. Lübnan Dag1'na yollanmak üzere buraya
lngiltere' den gõnderildi. Geçen ki§ bu makinenin yolda çok hasar
gõrdügünü, tamir için lngiltere'ye geri gõndermekten ba§ka hâl
çaresi kalmad1gm1 duymu§tum. Geçenlerde hâlâ burada duruyor
diye kulag1ma geldi. Muhafaza edilmediginden endi§eliydim.
Gümrük binasmda kinlan parçasm1 gõrdüm. Epeyce zorluktan
sonra bunun güvenliginden sorumlu adamm ya§ad1g1 yeri ara§tlr­
d1m ve onu gõrmeye gittim. Lübnan Daglan'ndan gelme Suriyeli
Hiristiyan olan bu ki§i burada tüccarhk yap1yor. Sõz konusu
hasann, matbaa makinesi tekneden indirilirken meydana geldi­
gini, derhal meseleyi ba§piskoposa yazd1gm1, ondan kendisine
gelen emir dogrultusunda kink parça hariç tamamm1 tamir için
lngiltere'ye gõnderme &rsatl kollad1gm1 anlattl. Bu talihsizlik
neticesinde Kutsal Kitap'm bas1m1 en azmdan iki veya üç sene
sonraya kalacaktl.
4 $ubat 182 1 Pazar. Constantin geldi odama. Rumca Ahit'ten
üç bõlüm okuduk ve okuduklanm1z üzerine biraz sohbet ettik.
5 $ubat 182 1 . Mr. Jackson ve ailesiyle birlikte lzmir'in kuzey­
batlsmdaki Bornova kõyüne gittik. Bir Yahudi'nin evine ugrad1k.
Kapmm her iki payandasmda ufak teneke bir kutu vard1. lçindeki
tomarda On Emir yaz1hym1§. Bir Rum papaz1 ve be§ okulu ziyaret
ettik. Bu okullarda yakla§tk yüz erkek, üç kiz õgrenci mevcuttu.
Okullardan birindeki çocuklar çok güzel okuyorlar ve okuduk­
lanm da anhyor gõrünüyorlard1. Üç papaz1yla bir Rum Kilisesi,
OSMANLI'DA 1K1 AMER1KALI MlSYONER 209

bir Katolik kilisesi ve cami bulunuyordu kõyde. Hane sayismm


1 .000 civannda oldugu samlmakta. Türklerin ve Rumlann sayi­
smm neredeyse denk oldugu sõylendi. Çok az Yahudi ve çok az
da Ermeni mevcutmu§. Orada 60 risale dag1ttlm.
6 $ubat 182 1 . Seydikõy'den henüz dõnen Mr. Van Lennep,
dag1ttlg1 risalelerin büyük bir ilgiyle okundugunu sõyledi. Bir adam
geceleyin uyanm1§ ve risale okumak için kandilini yakm1§ mesela.
7 $ubat 1 82 1 . On iki erkek, iki kiz õgrencinin bulundugu bir
okulu ziyaret ettik. Yalmzca ikisi risale okuyabildi. Bugün biraz
kar dü§tÜ buraya ve ben 1zmir'de kar yagd1g1m ilk kez gõrüyorum.
9 $ubat 182 1 . tki Rum okulunu ziyaret ettik. Birincisinde yedi
erkek bir kiz õgrenci, ikincisinde ise dõrt erkek õgrenciyle bir
õgretmen vardi. Kay1th üç ki§i o gün gelmemi§ti. Bunlardan ikisi
risale okuyabiliyordu. Su an 1zmir'de adm1 duydugum bütün Rum
okullarm1 gezmi§ bulunuyorum. Okullarm toplam1 otuz, õgrenci
yekunu bin yüz erkek, altml§ alti kiz õgrenci. Bu okullann yam
sira Koumas ve Economo (me§hur õgretmenin karde§i) birkaç
delikanhya õzel ders veriyorlar. Yine baz1 aileler de çocuklanna,
bu ͧ için evden eve giden õgretmenlerden ders aldmyorlar.
1 O $ubat 1 82 1 . Dag1tt1g1m risaleleri gõren Bursah bir Rum
tüccan o yõrede dag1tmak için risale ba§vurusunda bulundu. 50
tane verdim.
12 $ubat 182 1 . Dün ak§am Parsons karde§ten 1 3 Ocak tarihli
bir mektup ald1m. Rodos ile Kibns arasmda ufak bir ada olan
Castello-Rosso'dan yazm1§. Deniz yolculugu son derece yorucu
geçmi§, rüzgâr genelde tersten esiyormu§. Bir kitap satlc1sma yüz
kuru§a 25 tane Rumca Ahit satm1§.
14 $ubat 182 1 . Türkçe õgrenen bir Rum genci ugrad1 ve Türk­
çe bir Ahit satln aldi.
Geçen birkaç haftadir, 1ngiliz konsoloslugunda tercüman olan
bir Ermeni gence ara s1ra 1ngilizce õgretiyordum. Bugün onunla
beraber Ermenilerin en õnemli okulunu ziyarete gittim. Bir pa­
pazm egitmenligi altinda iki §Ubesi vard1 okulun. Birinci §Ubede
210 PARSONS'IN KUDÜS'E GlDlSl, FISK'lN GEZlLERl

altmt§ be§ çocugun tamam1 kendi dillerinde okuma ve yazmay1


õgreniyordu. Ôteki §Ubede ise on iki-on be§ delikanh okuyordu
ve gramer õgreniyorlardi. Ba§Õgretmen, §ehirde yakla§tk 800
Ermeni hanesi bulundugunu sõyledi. Ona bir Ermenice ve bir de
Ermenice harfli Türkçe Ahit gõsterdim. Ermenistan'a gitmek için
kisa bir süre õnce yola ç1km1§ olan bir piskoposun bundan çok
istedigini, bir süreligine Menemen'de dinlenecegi sirada ona bu
Ahit'i gõnderebileceklerini belirtti. Her ikisine rica ettim gõnder­
melerini, onlar da gecikmeden gõndermeye sõz verdiler.
16. MEKTUP

PARSONS VE FISK'ÍN REV. DR. WORCESTER' A


GÔNDERD1KLER1 MEKTUP1

22 Kas1m 1 820

Bergama, Akhisar, Sart, Ala§ehir ve diger baz1 yerleri ziyaret


ettikten sonra dün ak§am buraya geri dõndük. Gezimiz sirasmda
1 .300 risale dagittik, 15 Ahit hediye ettik, be§ tane de sattlk. Kutsal
Kitap satl§ temsilcisi olarak iki ki§iyle anla§tlk. Dõndügümüz­
de, bu ak§am Boston' a dõnmeye haz1rlanan bir yelkenli gemiye
rastlad1k. Seyir defterimizi kopya edecek zamamrmz yoktu, fakat
ç1kacak ilk firsatta gõndermeye niyet ettik.
Mr. Williamson'm i§lerine son verdigi ac1 haberini ald1k.
Konsolosluk papazhgmdan bir süre õnce istifa etmi§. �imdi ln ­

giltere ve Yabanet Ülkelere lncil Cemiyeti'nin temsilcisi s1fatiyla


seyahatlere ç1kmayi dü§ünüyormu§. Efes'e, oradan Sisam'a git­
mi§. Sisam'da bir hastahga yakalanarak õlmü§. Bir dostumuzu
ve meslekten bir emektanm1z1 kaybettik. Bizler onun takipçisi
olmaya haz1rlamyoruz.
1
"Letter from Mr. Parsons and Pliny Fisk to Rev. Dr. Worcester (22 Kas1m
1 820)", The Missionary Herald, Nisan 1 8 2 1 , Vol. XVII, s. 1 04.
212 PARSONS VE FISK'1N REV. DR. WORCESTER'A MEKTUBU

Saghgm1zm iyi olmad1g1n1 haber aldik. Dualanm1z, Tann'nm


hastahgmiz1 iyile§tirmesi ve sizi uzun ydlar muhafaza etmesi için
olacaktir, bilesiniz."

Pliny Fisk
Levi Parsons
1 7 . MEKTIJP
PARSONS'IN YOL HAZIRLIKLARP

lzmir, 4 Arahk 1 820

Muhterem ve Aziz Efendim,


Kaptan Blackler tarafmdan size getirilen mektupta, Anado­
lu'ya yapbg1m1z kisa geziden dõndügümüzü haber vermi§tik.
O zamandan beri lzmir'de kahyoruz. Misyonumuzun gelecege
ili§kin yard1m planlanm düzenlemekle me§gulüz. lncil ve risale
dag1tmak, Türkiye'de yaptig1m1z faydah i§lerin bir danem en
büyük metodu olmahd1r. Bu baglamda geni§ ve sonuca gõtüren
bir fayda kap1s1 açdd1. Kiymetli &rsatlar, lncil'in paha biçilmez
hakikatlerini dagttmak suretiyle neredeyse her gün õlümsüz ruh­
lan uyard1 ve egitti.
Biz bu çah§mamn sürmesini arzu ediyoruz, tâ ki, hayat ekme­
gi2 için hiç kimse beyhude yere ç1ghk atmaymcaya kadar. Fakat
lzmir' de veya ta§ra kismmda, risale bas1mmm ba§mda duracak
yahut insanlara lncil temin etmek için temsilci atanacak tek ki§i
1
"Letter from Mr. Parsons and Mr. Fisk to The Corresponding Secretary (Ízmir,
4 Arahk 1820)", The Missionary Herald, Temmuz 1821, Vol. XVII, s. 206.
2
Yazar burada Hz. 1sa'mn, Yuhanna, 6/3S 'te geçen �u sõzüne abfta bulun­
maktadu: "Hayat ekmegi (bread of life) benim; bana gelen asla actkmaz ve
bana iman eden asla susamaz." [ç. n.]
214 PARSONS'IN YOL HAZIRLIKLARI

bile bulunmad1gmdan, Amerika'daki kiliselerin büyük gelirleri­


nin olup olmad1g1 1 farkh düzenlemelerle bu gelirlerin daha da
çogalt:tlmas1 konusu bir mesele halini almt§t1r.
Tann'nm bir tavsiyesini istemeye çabalad1k. Bu me sele üze­
rinde dü§ünürken 1ngiliz §apeli Sebt günleri vaaz etmemiz için
bize açdd1. Diger pek çok mazhariyetle birlikte, konsolosluk
papazmm odasm1 ücretsiz olarak kullanmam1z teklif edildi. Bu
geli§meler kar§tsmda Fisk karde§in bu mevsimde 1zmir'de kal­
masmm ve Parsons karde§in ilk .&rsatta Kudüs'e yola ç1kmasmm
en iyisi olacag1ru dü§ündük. Tann kelam1 lncil'i, Kutsal Sehir'de
boi boi dag1tmak için Ytlba§I ile Paskalya arasmdaki dõnem ile
diger dõnemler arasmda ciddi bir deger farki bulundugunu gõr­
mܧ olmasayd1k ikimiz de bahara kadar lzmir'de kalabilirdik.
Dünyanm hemen her bõlgesinden oraya giden hacilar, kutsal
mekânlan ziyaret etmek ve kendi dini kurumlanru gezmek için
o süre zarfmda Kudüs'te topla§tyorlar. Hâl bõyle olunca Kudüs,
H1ristiyan hayirseverliginin bir merkezi olabilir ve gereken ted­
birler ahrursa lncil her dilden ve milletten insana ula§t1nlabilir.
Limanda hacilarla birlikte Yafa'ya hareket etmek üzere olan
bir Rum teknesi bulunuyor. Parsons karde§ yol haz1rhklanyla me§­
gul oldu ve yann gemiyle yola ç1kmas1ru bekliyoruz. Tahminimize
gõre tekne Sakiz'a, Rodos'a ve Kibns'a ugrayacak. Buralar risale
dag1t1rm için çok müsait yerler. Mr. Parsons bedava dag1tmak için
dokuz farkl1 dilde Ahit ve 4-5.000 risale ald1 yanma.
Yalruz olmad1g1m1z1 dü§Ünmek bizi rahatlanyor. Dag1tt1g1-
m1z her risale ve her lncil'in lütfuyla binlerce ki§inin duas1 gõge
yükselecektir. H1ristiyan dostlanm1zdan bizim için beraberce
Tann'ya niyazda bulunmalanru tekrar istirham ediyoruz ki, Kudüs
bõlgesindeki ijudea) inançs1z kimseler arasmda gõrevimizi en iyi
§ekilde yerine getirebilelim; Kudüs'te hizmet edebilelim, azizlerin
kabulüne mazhar olabilelim. Saygilanm1zla . . .

Pliny Fisk
Levi Parsons
1 8 . MEKTUP
PARSONS'IN ABCFM HABERLE�ME
SEKRETERL1G1'NE YAZDIGI B1R MEKTUBUN
ÔZET11

The Missionary Herald Editorü: Biz bu sayfalan basima hazirlarken,


Mr. Fisk'ten 1 Haziran 182 1 'e kadarki mektuplanni ald1k. lçlerinde
Mr. Parsons'm 13 Mart 1 82 1 'e kadar yazd1g1 seyir de�eri de vardi.
Temmuz say1m1zda Mr. Parsons'm, Mr. Fisk'e Castello Rosso'dan 13
Ocak'ta yazdigmdan bahsetmi�tik. $imdi onümüzde Mr. Parsons'm
Haberle�me Sekreterligi'ne ayni yerden gonderilmi� 25 Ocak 1821
tarihli bir mektubu var. Bugüne kadarki deniz yolculugu ile ilgili bil­
giler veriyor bu mektup. Okuyuculanmiza k1sa bir ozetini sunacagrz:

Mr. Parsons Saktz'dayken Prof. Bambas'a ugrama &rsatJ. bul­


mu§ ve ona Anadolu gezisi ve bilhassa risale dag1t1.m1yla alakah
bilgiler vermi§. Prof. Bambas ise "siz bu azim ve hareketlilikle bu
memlekette çok iyi §eyler yapabilirsiniz" diye mukabele etmi§.
Kolejindeki õgrenci sayis1 h1zla artJ.yormu§ ve Genç Din Adammm
E/ Kitabt yüksek bir itibar kazanm1§. Gemi Sisam'da, dõrt gün
boyunca insanoglunun nefes almad1g1 ücra bir limana s1gmrm§.
18 Arahk 1 820 sabahmda Sisam Adas1'yla antik Milet §ehrinin
arasm1 geçmi§ler. Mr. Parsons hacdara Resullerin l�leri'nden 20.
1
"Palestine Mission Last Notices", The Missionary Herald, Eylül 1 82 1 , Vol.
XVII , s. 300-30 1 .
216 PARSONS'IN ABCFM HABERLESME SEKRETERLIGl'NE MEKTUBU

bolümü okumu§ ve Aziz Pavlus'un Efes'in ya§hlanyla gorü§tügü


yere i§aret etmi§. Aym günün ak§amma dogru Patmos 'un ya­
kmlanndan geçerken, lncil' de yer alan ve Yedi Kiliseler' e yaz1hp
gonderilmi§ mektuplan okumu§lar. Mükemmel bir sükunet varm1§
herkeste. Hacilar Mr. Parsons'a, daha once bu mektuplan kendi
lisanlannda yazilml§ hâliyle hiç dinlemediklerini soylemi§ler.
lstankoy Adas1 aç1klannda sakinle§tikten sonra aym 2 1 'inde
Rodos'a varmt�lar ve orada alt1 gün gozaltma ahnm1§lar. Mr. Par­
sons bu zaman zar&nda bir Rum piskoposuyla, lngiliz konsolo­
suyla, Kudüs ba§ke§i§iyle ve seçkin bir manastmn ba§rahibiyle
tant§ml§. Mr. Parsons, dag1tmas1 için piskoposa risale b1rakmak
niyetindeymi§. Ona baz1 omekler gosterdiginde piskopos, "ne
kadar comertçe bir teklifte bulunuyorsunuz, geri kalanlan almas1
için bir adam1m1 gonderecegim" demi§ . Mr. Parsons, papazlar
ve okullar için 150 nüsha gondermi§. Ertesi gün ondan, risaleleri
begendigini ve te§ekkür ettigini belirten bir mesaj almt§. Mr.
Parsons §Oyle yaz1yor:

Piskoposun belirttigine gõre adada yakla§1k 1 0. 000 Türk, daha fazia


sayida Rum ya§amaktad1r. Altm1§ Rum Kilisesi, yüz papaz, yirmi iki
manastJ.r; çok sayida ke§i§, yüksek dereceli baz1 okullar ve çocuklar
için daha ufak õlçekli okullar bulunmaktad1r.

Katolik olmasma ragmen lngiliz konsolosu da risale dag1t1-


mma dostça yakla§ml§. Mr. Parsons ondan dostluk ve misafir­
perverligin alâs1m gormܧ. Aynca oradaki bir sinagogu ve Yahudi
çocuklarmm gittigi bir okulu ziyaret etmi§. Rodos'ta 200 Yahudi
hanesi bulunuyormu§. Ba§ke§i§ ve manastlr ba§rahibi, dag1tmak
için verilen risaleleri memnuniyetle almt§lar. Bir de "memnuniyet
ifade eden, kendilerine iyilik etmeleri dolaylSlyla onlan kutsad1gm1
belirten" mektup gelmi§ .
28 Arahk'ta Rodos'tan aynlarak yonlerini münzevi bir lima­
na çevirmi§ler. Akla hayale gelmedik zorluklarla gemi, Castello
Rosso Limam'na 7 Ocak'ta demir atm1§. Koyden gemiye gelen
ve okuma bilen birkaç gence risale dag1t1lm1§. Anla§dan bu risa-
OSMANLl'DA tK1 AMERtKALI MíSYONER 217

leler elden ele dola§1yordu v e b u muazzam hediyeyi edinmeye


yõnelik gene! bir istek sõz konusuydu. O sabah Mr. Parsons
bir kõyden geçerken sokaklan dolduran bir kalabahktan herkes
modem Rumca olarak yüksek sesle §Õyle bagmyormu§: "Beyim,
bana da bir risale verecek misiniz?" Mr. Parsons õgretmenlerin
õzel ricalan üzerine okullara toplam 1 25 risale gõndermi§. Risale
almak için gemiye elli ki§i gelmi§. Kõyde sadece bir adet Rumca
Ahit bulunuyormu§. Rodos'tan satm ahnm1§ olan bu Ahit de halk
arasmda dola§ip duruyormu§. Oradayken Mr. Parsons kõylülere
ve be§ hac1ya, paralel sütunlarda eski ve modem Rumca yazdm1§
be§ adet Ahit satml§. "Tann kelamm1 okumay1 bu kadar fazia
arzulayan ki§ileri hiçbir yerde gõrmedim" diyor Mr. Parsons.
Castello Rosso'da 250 veya 300 hane mevcutmu§. Bunlann
30'u Türklere, geri kalam da Rumlara aitmi§. Güzel bir limam
varm1§. Gemi bu yõreyi aym onunda terketmi§. Fakat &rtmah
hava yüzünden geri dõnmܧ ve mektubun yazdd1g1 tarihe kadar
orada kalm1§. "Gerçi bunlar s1kça ya§ad1g1m1z hayal kmkhkland1r''
diyor Mr. Parsons, "Tann'nm bize yaptlg1 iyilik çok õzeldi ve çok
etkileyiciydi" diye de ekliyor.
1 9 . MEKTUP
LEVI PARSONS LARNAKA'DAN YAZIYOR1

Kibns, Larnaka, 7 Subat 1 8 2 1

Muhterem ve Aziz Efendim,


25 Ocak tarihli mektupta, 1zmir'den Castello Rosso'ya yaptl­
g1m1z gemi yolculugu hakkmda kisa bilgiler vermi§tim. Ertesi sa­
bah o limandan güzel bir rüzgârla aynld1k. Bu rüzgâr bizi K.tbns'm
Limasol Limam'na gõtürdü. Kaptan, çapalann hazir edilmesini
emretti. Limana güven içerisinde varacag1m1z için hepimiz çok
sevinçliydik. Fakat az sonra bu güzel ümitlerimiz suya dü§tÜ.
Rüzgâr tamam1yla yõn degi§tirdi bir anda ve gece boyunca da
büyük bir §iddetle dogudan esti. Tekne yeniden denize geri dõn­
dü. Ancak ertesi gün, Limasol'ün 40 mil batlsmdaki Baf (Antik
Pafos}2 Limam'na girmeye muvaffak olabildik.
1
"Letter from Mr. Parsons to The ABCFM (Larnaka, 7 Subat 1 8 2 1)", The
Missionary Herald, Eylül 1 8 2 1 , Vol. XVII, s. 301 -302.
2
Baf (Paphos) : Kibns'm güneybatl.smda yer alan ve mitolojilere konu olan bu
yõre, Hiristiyanhk için çok õnemli yerle§im yerlerinden biridir. Aziz Bamabas
ve Tarsuslu Saul birlikte tebli� için gitmi§lerdir. Saul burada sihirbaz Elimas'1
alt etmi§ ve Romah gene! vali Sergius Pavlus'un H1ristiyanh�1 benimsemesine
vesile olmu§tur. Rivayete gõre Saul kendini kabul ettirerek õnder olmu§ oldu
ve ismi de Aziz Pavlus olarak de�i§ti. Geni§ bilgi için bk. Resullerin l�leri, 1 3 .
Bõlüm. [ç. n.]
OSMANLl'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 219

B a f Limam'nda tekneden aynld1m. Ahit v e risaleleri dag1t­


ma amac1yla Limasol topraklanna geçtim. llk ziyaret yeri Pafos
oldu. Kõyün papazlan hemen beni kiliseye gõtürdüler. Onlann
sõyledigine bakihrsa bu kilisede Aziz Pavlus vaaz etmi§. Buradaki
bir salon onun kinand1g1 yermi§. Bir sütun da onun bagland1g1 ve
11be§ defa kirktan bir eksik" dayak yedigi [Korintoslulara II. Mektup,
1 1/24] sütunmu§. Bu kadar çok yikik kilise gõrmek hakikaten de
etkileyiciydi. Bazdan ahir, bazdan hamam olarak kullamhyor­
du. Kimisi de tamam1yla y1kilm1§ halde õylece duruyordu. Bir
zamanlarm gõrkemli Pafos'undaki üç yüz altm1§ be§ kiliseden
sadece dõrt-be§ tanesi kalm1§t1. Yirmi be§-otuz peri§an halde ev
vard1 ki, onlarm hepsi de Kibns'taki bir zamanlann en seçkin
§ehrinden kalm1§t1.
Buradan aynhp bir Rum piskoposun yanma gittim. Evi kiyi­
dan iki ya da üç mil içerideydi. En samimi duygularla kar§dad1
beni, bütün tav1rlan vakar ve asalet ta§1yordu. Yabancdan misafir
etmekten ho§nut oldugunu ve kar§thk olarak tek kuru§ istemedi­
gini sõyledi. Yammda gõtürdügüm risalelere bayildi. Cemaatine
dag1tacagma sõz verdi. Kendi sorumlulugunda iki yüz kilise bu­
lunuyor. Ancak bunlardan yalmzca ellisi dini ayinlere aç1km1§ .
Onlarda birer tane modem Rumca Ahit var. Bunlar, Rev. Mr.
Connor'un Kibns'a gõnderdiklerinin içinden Lefl<o§a'ya (Nicosia)
gelenlerden edinilmi§.
Limasol yolu üzerindeki Pisouri adh küçük bir kõyde bir gece
kald1m. Kõyün papaz1 modem Rumca bir Ahit ile okuyabilenlere
yetecek kadar risale sat1n aldi. Burada sadece bir kilise mevcut,
di§e dokunur hiçbir okul yok.
Limasol'ün lngiliz konsolosu, teknemiz gelinceye kadar ai­
lesiyle birlikte kalmam için 1srar etti. Kiliseleri ve okullan ziyaret
etmem için iyi bir &rsat, risaleleri dag1tmak için bir avantajd1 bu.
Risale verdigim ufak bir çocuk, te§ekkürlerini bir avuç dolusu
çiçekle sundu.
lngiliz konsolosu, civardaki iki fakir kilise adma Rumca Ahit
vermemi rica etti. Bunun, lncil Cemiyeti'nin isteklerine aykin
220 LEVI PARSONS LARNAKA'DAN YAZIYOR

olacagllU sõyledim. Zira Cemiyet, Ahitler'in ât:J.l kalmasma izin


vermiyordu. O da beni, bag1§çtlann dileklerinin tam anlam1yla
dikkate almmas1 hususunda Ahitler'e gõz kulak olacagma ikna etti.
Adanm merkezine yakm bir yerde me§hur bir manast:J.r var.
Bütün hactlar Kudüs yolundayken burayi ziyaret ediyor. Konsolos
birkaç tane bu manast:J.ra ve elli tane de Kutsal Haç (Holy Cross)
Manast:J.n'na risale gõnderecegine sõz verdi.
Limasol'de on papaz1 bulunan dõrt kilise, Coray sistemine3
gõre õgretim yapan bir okul, tamam1yla kilise ayinlerini õgretmek
için dizayn edilmi§ baz1 küçük okullar ile dõrt cami bulunmak­
tadir. Evler ham tugladan in§a edilmi§. R.iht:J.mt yeterli degil; dõrt
veya be§ tekne demirlemi§ti. Limasol civannda §U an yemye§il
bugday ve arpayla dolu geni§ ve verimli ovalar var. Daglan ise
bembeyaz karlarla kaplt.
5 $ubat 1 82 1 Pazartesi ak�amt, Ízmir'den altmt§ üç günlük
mesafedeki Larnaka'ya vard1k. Ízmir'den getirdigim mektuplan
lngiltere konsolosu Mr. Vondiziano'ya4 takdim ettim. Su an
3
Coray Sistemi: Adamantios Korais (1 748 - 1 833) tarafmdan geli§tirilmi§ bir
dil õ�etimi sistemidir. lzrnir dogumlu olan Korayis (misyonerlerin yaztmlann­
da Corai) aslen Saki.zhdu. lzmir Evangelike Mektebi'nde õ�enim gõrdükten
sonra Paris'e giderek Montpellier Üniversitesi'nde t1p egitimi ald1 ve 1 788'de
mezun oldu. Oradayken Frans1z lhtilali'ne §ahit oldu. Dolay1S1y!a çagmm
devrim ve õzgürlük anlayi§lanndan azami derecede etkilendi. Din adamla­
nna sert ele§tiriler yõneltti; onlan Osmanh Devleti'ne yaranrnakla ve itaat
etmekle suçlad1. Antik Yunan yazarlanm tercüme etti ve Avrupa'nm birçok
§ehrinde yayinladi. ABD ba§kanlanndan Thomas Jefferson'a hayrand1. Zengin
Rumlan Yunanistan havalisinde yeni kütüphaneler ve okullar açmaya te§vik
etti. Egitimin yalmzca bag1ms1zhga ula§t1racak olmasma degil, aym zamanda
yeni liberal Yunanistan için uygun bir anayasa da haz1rlayacagma inamyordu.
Kirk be§ yd ya§ad1gi Paris'te seksen dõrt ya§mda õldü ve naa§l Yunanistan'a
gõtürüldü. Ara§t1rmacdara gõre onun en büyük ba§anlanndan biri Yunan
dilini yeniden tammlamas1yd1. Günlük konu§ulan dilden yabanc1 kelimeleri
tasfiye karan ald1. Onun niyeti dili elden geldigince Antik Yunan'm klasik
çagma yakmla§t1rmakt1. Bu nedenle dil õ�etiminde çocuklara Hiristiyanhk
õncesi dile dõnmelerini saglayacak bir egitim anlay1§m1 benimsedi. [ç. n.]
4
Anthony Vondiziano: Kibns'ta lngiltere'nin "konsolosluk ajani" sifanyla gõrev
yaprm§t1r. 1799'da bu gõreve tayin edildigi bildirilmektedir. 1 834 yihnda da
aym gõrevi sürdürdügü gõrülmektedir. Bk. Uygur Kocaba§oglu, Majestelerinin
Konsoloslan, 1stanbul: lleti§im Yayinlan, 2004, s. 33, 37 ve 53. [ç. n.]
OSMANLl'DA lK.l AMER1KALI MlSYONER 221

büyük bir zevkle ikamet ettigim ev onlara ait. Lamaka piskopo­


suna 200 risale hediye ettim. 1 00 tanesi kendi kullamm1; 1 00'ü
de Lefkrn�a ba§piskoposu içindi. Ertesi gün piskopos, kõyün ileri
gelenleriyle birlikte konsolosun evine geldi. Ziyaret sebebi, risa­
lelerin içerisindeki hakikatleri begendigini ifade etmek ve onlann
yararlanm tasdik etmekti.
Limasol'den Lefko§a'ya gitmeyi planlami§tlm ama yagmur
bunu engelledi. O §ehirde papazlara ve okullara dag1nlacak ri­
saleleri gõnderdim.
20. MEKTUP
PARSONS : YAFA LÍMANl'NA VARDIM1

Yafa, 12 Subat 1 8 2 1

Muhterem ve K.tymetli Efendim,


K.tbns'tan tam kirk sekiz saatlik bir gemi yolculugunun ar­
dmdan Yafa Limam'na cumartesi sabah1 vard1m. Çok sayida hac1
da o adadan bizimle birlikte geçi§ yaptl. Yolculugumuzun sonuna
geldigimizde bir de baktim ki, gemideki insan saylSl yetmi§ be§ten
az degil. Lamaka' dan aynld1ktan sekiz saat sonra Suriye' deki
Lübnan Dag1'mn eteklerine geldik. Buradan da Kutsal Toprak­
lann kiyilarma yakin bir yere geçtik. Sour, Akka, Hayfa ve Kar­
mel (Carmel) daglannm uzaklardaki manzarasm1 seyrettik. tlyas
Peygamberin "yere çõmeldigi" ve yagmur yagmas1 için "denizin
üzerinden tipki bir insan avucu kadar küçük bir bulut" rrevrat,
l. Krallar, 1 8/42] yükselinceye kadar dua ettigi yer oldugundan
dolayi Karmel Dagi'na müstesna bir ilgiyle bakttk.
1ngiltere'nin Yafa konsolosu bizim van§1m1z1 haber alm1§.
Oglu ve tercümam bagajlanrmz1 evine gõtürmek için bekliyor-
1
"Palestine Mission" [Mr. Parsons'tan Haberle§me Sekreterligi'ne 1 2 Subat
1 821 tarihli mektup], The Missionary Herald, Eylül 1 82 1 , Vol. XVII, s. 302-303.
Bu mektubun, õlümünden evvel Mr. Parsons'tan bizzat ahnan son mektup
oldugu editor tara&ndan belirtilmi§tir. [ç. n.]
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI MlSYONER 223

lard1. Konsolos, Yafa'da ve Kudüs'te kalacag1m1z süre içerisinde


gücünün yettigi õlçüde her türlü yard1mda bulunmay1 cõmertçe
teklif etti. "Benim bahçem" dedi konsolos, "rahatm1z için Kudüs'te
kolay kolay ele geçiremeyeceginiz pek çok imkâm saglayacaktu."
Rusya'nm Yafa konsolosu Mr. Mostras, kalmam için Ku­
düs'teki bir manastirda bulunan kendi idaresindeki bir odaya davet
etti. Ona takdim mektuplan getirmi§tim. May1s ya da haziram
geçirdikten sonra Lübnan Dag1'na bir gezi amaçhyor. Ben de ona
refakat etmeyi istiyorum. Yaz mevsimini orada geçirmek en iyi
fikirse eger, ben de bõylece bu güzel &rsatl degerlendirmi§ olurum.
Dün sabah buradaki bir Rum Kilisesi'ndeki ayine katild1m.
Sayabildigim kadanyla cemaat iki yüz elli ki§iden müte§ekkildi.
Tamam1 ayaktayd1 ve bütün kiliselerde âdet oldugu üzere dualan
tekrarhyorlard1. Gõzlemledigim tek farkhhk, Kutsal Kitap'm õnce
Rumca, sonra Türkçe, ardmdan Arapça okunmas1yd1. Çünkü
ta§radaki yaygm bõlgesel dil Arapçadu.
224 PARSONS: YAFA LlMANI'NA VARDIM

Ayinden sonra bu kõydeki manastmn ba§kam, Rus kon­


solosunun evine ugrad1. Getirdigim risaleleri gõzden geçirdi ve
bunlan insanlara dag1tma plammiz1 takdirle kar§dad1. Hacdara
ve bunlan anlayabilenlere vermek üzere 50-60 kadar risale ald1.
Risalelerin ve lncillerin dag1ttm1 baktmmdan Yafa hayli õneme
sahip bir merkez. Rusya' dan ve Anadolu'dan gelen hacdann
neredeyse tamam1 bu limanda karaya ç1karlar ve mutlaka birkaç
gün §ehirde kahrlar. lncil ve risaleler vergi õdemeksizin Gümrük
Dairesi'ne indirilebilir ve Kudüs'e nakletme ücretine dair hiçbir
§Üphe tehlikesi ta§1madan dag1tdabilir. �ayet Kudüs'te bir misyon
kurulacaksa, insan ruhlannm §ifas1 için Yafa da misyonerlerin
nezareti alttnda bulunabilir.
Yafa'daki Rus konsolosu, kendisine yõnlendirecegimiz bütün
mektuplann ve paketlerin sorumlulugunu üstlenecek ve onlan
dogrudan Kudüs'e sevk edecek. Aynca Rus hacdan himaye ama­
c1yla FlSlh Bayram1'nda orada bulunmay1 planhyor.
Yazd1g1m bu mektup, lngiltere 'nin Larnaka konsolosu eliyle
derhal Kibns'a gõnderilecek. Bu sabah Kutsal �ehre gitmek için
bir geli§me kaydettik. Ben §U an Tann'nm mübarek kullannm
duasm1 her zamankinden daha fazla hissediyorum. Efendimiz
lsa, nuruyla ortaya ç1ktncaya ve Sion mamur hale getirilinceye
kadar emin olunuz onlar da dualanyla mücadele edeceklerdir.

The Missionary Herald Editorü: Mr. Fisk, aziz meslekta§tndan yuka­


rtda bahsettiginden ba§ka iki mektup daha aldt. Yafa'dan yaz1/mt§ ilk
mektupta Mr. Parsons, 11kendi dü§Üncesine gore Rusya konsolosunun,
Kudüs'te tesis edilecek bir matbaa makinesinin hiçbir §Üpheye ma­
hal birakmadan i§letilebilecegini soyledigini11 yazmt§. lkinci meletup
Kudüs'ten 1 3 Mart tarihinde lealeme almmt§. Üçüncüsü ise aynt
yerden Mr. Fisle'e yaztlmt§tt. Ancak bun/ardan sadece biri eline geçti.
Mr. Fisk, o meletuptan a§agtdaki iletibaslan yaptyor:

Kudüs civannda baz1 kisa gezintiler yaptun. Siloam Gõlü, Getserna­


ne, Zeytin Dagi, Beytanya, Lazarus 'un mezan, Sion Dagi vb. yerleri
gezdirn. Aziz Kurtanc1rn1z 1sa'nm rnezanm ve G olgota Dag1'm
ikh1er defa gõrdüm. Hacilar, anne babasmm veya kiz karde§lerinin
OSMANLI'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 225

mezanndaym1§lar gibi Kurtanc1rmz lsa'nm mezan ba§mda h1çkira


hiçkira aghyorlard1.
Bir Rum papaz1 neredeyse her gün benimle birlikte Rumca lncil'den
iki bõlüm okuyor. Okudugumuz pasajlardaki yeniden dogu§, in­
sanoglunun dogasmdaki günahkârhk, inayetle kurtulu§ konulan
üzerine s1k s1k sohbet ediyoruz. Bir lranhya, bir ltalyana, bir de
Kudüs'teki bir Ermeniye birer tane Rumca Ahit sattlm. Lamed
karde§in õlümünü duyunca üzüntüden kahroldum. Faaliyetlerimize
ba§lamam1za kisa bir süre kald1. Artik gayrete gelelim.

Mektuplanyla birlikte Mr. Fisk'in 17 Subattan 18 Mayis'a ka­


darki seyir defteri de bulunuyor. Nisan ba§lannda üç Amerikahyla
beraber Efes'i ziyaret etmi§. Dõnü§ünde Balkanlar'daki ayaklan­
malar sebebiyle lzmir'de müthi§ bir ayaklanmayla kar§da§ml§ .
lzmir' deki ve kom§u yõrelerdeki bu karga§a, seyahat emniyetini
ve kitap dag1timm1 ortadan kald1rm1§ . Oranm ahvalini tasvirden
sonra Mr. Fisk §Unlan yazmaktadir:

Simdi meselemiz, bu karga§a bizim planlanmlZl nas1l etkileyecek?


sorusudur. Parsons karde§, eminim hiçbir müdahale olmadan Ku­
çlüs yõresindeki i§ine devam edecektir. Ben ise burada kalmak ve
neticeyi beklemek di§mda bir ç1ki§ yolu gõrmüyorum.
Fakat bas1m makinesi ile ilgili ne yapacag1z? Boston' da size gõrünen
manzaradan bakinca, buradaki durumun nasil olacagm1 bilmek
istiyorum. Anlayabildigim kadanyla hadiselerin gidi§atmda umut­
suzluk için bir zemin bulunmuyor. Hatta matbaa i§ini ertelemeyi
gerektirecek bir §ey oldugunu asla dü§Ünmüyorum. Ancak §Unu
dü§ünüyorum: Eger herhangi birisi oradan buraya gelmeye haz1rsa,
o ki§i Malta'ya geçebilir ve bõlgenin sakin olup olmad1gma dair
malumat edinebilir. Ôgrenemezse orada bir müddet kahr, ltalyanca
ve Rumca õgrenmekle me§gul olabilir.

Bütün bunlan hesaba kattig1m1zda, Türkiye 'deki mevcut


felaketlerin, kendi aram1zdaki veya herhangi bir yerdeki Hiris­
tiyanlann, hakikat davasm1 dünyanm bu bõlgesinde yüceltmek
için besledikleri co§kuyu sõndürecegi gõzükmüyor.
2 1 . MEKTUP
FISK'1N ABCFM MAL1 1SLER SORUMLUSUNA
GÔNDERD1Gt MEKTUP1

1 5 �ubat 1 8 2 1

Parsons karde§le aynld1g1m1zdan beri 1 .000'den fazla risale


dag1ttun; 3 1 Ahit sattlm ve 15 tane de hediye ettim.
Kiliselerin co§kusu ve hay1rseverligi, eninde sonunda size
burada bir bas1mevi kurdurmaya muktedir olacaktir diye ümit
ediyorum ve bu konuda niyazda bulunuyorum. Modem Rumca
okul kitaplannm, lncillerin, risale ve diger kitaplann burada basil­
masmdan hasil olacak iyi sonuçlan saymak neredeyse imkâns1z.
lnsanlar kendi yararlan için ve dogrudan kendilerine yõnelik bir
faaliyet amac1yla bir müessese kuruldugunda pür dikkat kesile­
ceklerdir.

The Missionary Herald Editõrü: Mr. Fisk, Mr. Connor'dan aldt­


�t, lstanbul 1 7 Kastm 1 820 tarihli bir mektubun kopyasrnt iletti.
Mektubunda, Mr. Parsons ile Mr. Fisk'in, dünyanrn bu bõlgesinde
ikamet etmelerinin sonucunda âdeta maden damarrna ait bir iz e/de
ettiklerini yaztyordu. Lakin kendisi Halep ve Kudüs'te bir misyon

1
ªLetter from Mr. Fisk to The Treasurer ( 1 5 �ubat 1 82 1 )", The Missionary
Herald, Temmuz 1 8 2 1 , Vol. XVII, s. 207
OSMANLl'DA 1Kl AMERlKALI M1SYONER 227

kurulmastnt tercih ediyor. Sozlerini �oyle bitiriyor Mr. Connor: "Bizim


yüregimizde bir dava var. Benim samimi dilegim �udur: Hepimizin
Efendisi ve Kurtancist lsa'ntn nuru her daim onünüzü aydtnlatstn
ve onun egemenligi yaytlstn diye sarf ettiginiz çabalanmza en (azia
katkt saglayacak bu cografyada Tann'mn takdiri size rehber olsun;
size bir müessese nasip etsin. 11 Mr. Fisk de mümkün olan en htzlt
biçimde lzmir'de bir misyon kurulmastnda tsrar ediyor.
22. MEKTUP
PARSONS 'IN KIBRIS-YAFA-RAMA
SEYiR DEFTERi1

The Missionary Herald Editorü: Eylül saytmtzda Mr. Parsons'tn


lzmir'den Kudüs'e yapttgt deniz yolculugu hakkmda gene/ bir bilgi
vermi§tik. Sonra seyir defteri elimize ula§tt. 5 Araltk 1820'den Mayts
182 1 'in sonuna kadarki donemi kapsayan bu defter, Parsons'tn se­
yahatleriyle ilgili ve §Ubattan maytsa kadar üç ay kaldtgt Kudüs'teki
ikametiyle alaka/1 aynntt/1 haberler içeriyordu. $imdiye kadar yaytn­
ladtklanmtzt da ilave ederek o yolculuklardan bazt notlart okumak
ilginç olacakttr.

6 Araltk 1820. Yafa'ya gitmek üzere yola ç1kan bir Rum gemi­
sindeki hactlarla beraber yolculukla me§gulüz. Geceleyin yelken
açacag1m1z1 umarak lzmir'den 5 Arahk'ta aynld1m. G eminin
güvertesinde yirmi hac1 1 on iki gemici ve yirmi de Türk'le kar­
§tla§tlm. Fakat bu denli ufak bir toplulukta bile konu§ulan farkh
dil sayis1 be§ten a§ag1 degildi: Arapça, Türkçe, Rumca, ltalyanca.
Tercümammla ben lngilizce konu§uyorduk. Bu dillerde ve õteki
birkaç dilde yaztlmt§ Ahitler ve bedava dag1ttm için birkaç bin
tane risale bulunuyordu yammda.
Fisk karde§ §ehirden bir dostuyla gemiye bininceye kadar
1
"Extracts from The Joumal of Mr. Parsons (Subat·Mayis 1821 )", The Missionary
Herald, Ocak 1 822, Vol. XVIII, s. 1 6- 1 9 .
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 229

bana e§lik etti. Aynlmadan once de, beraberce Tann'ya ibadet


ederek e§ine ender rastlanan bir zaman dilimi geçirdik. Bekledi­
gimiz üzere geceleyin denize açdd1k. Ertesi gün biraz daha hac1
almak amac1yla Voula'ya demirledik. Bu oyalanmam1z esnasmda
hacdara Rumca Ahit okudum. Orada bulunan bir genç de Arapça
lncil'in lbranilere Mektup kismmdan bir bolüm okudu. Bunun
ardmdan iki delikanh kamarama geldi ve Rumca bir risaleden
okudular. Onlardan her birine risale takdim ederken, bir yandan
da "hak edilen son ceza veya odülden; dogrulara verilecek olan
mükâfatlardan ve tanntammazlar için belirlenmi§ cezalardan"
konu§tum. Onlar da kitaplan dikkatlice okumakla me§gul oldular.
8 Araltk 1820. Sabahleyin havanm soguklugu rahats1z edici
bir hal aldi. lzmir'in civanndaki daglar kardan bembeyaz olmu§tu.
Saat onda hacdar gemiye bindiler ve lehimizde bir rüzgârla yola
koyulduk. tki saatlik süre içerisinde ana yelken §iddetli rüzgâr
yüzünden y1rtdd1; bizi de demir atmaya ve Sakiz Adas1'nda bir
gün boyunca kalmaya mecbur etti.
Prof. Bambas'a ugrad1m ve birlikte pilav ve güvercin etinden
olu§an bir ak§am yemegi yedik. Yemekten once Mr. Bambas,
Efendimiz Ísa'nm duasm1 Rumca ezbere okudu; ardmdan bu­
nun Amerika'da bir gelenek olup olmad1gm1 sordu. Bu bana,
New England'daki dini geleneklerden bahsetme &rsatl verdi. Aile
dualanndan, dini konferanslardan ve din duygusunun yeniden
canlam§mdan soz ettim.
1 1 Araltk 1820 Pazartesi. Saat on ikide Sakiz' dan aynld1k ve ilik
bir rüzgârla Sisam yakinlanna geldik. Güçlü bir kuzey rüzgânyla
ilerleyi§imiz burada kesildi. Aym 1 7 'si ak§ammdan once Sisam
Adas1 ile kita arasmdaki bogazlan geçemedik.
Arada geçen zamammm çogunu Rumca Yeni Ahit okuyarak
geçiriyordum. Günlerce bir Ermeni hac1y1 gozlemledim. Kihk
kiyafeti ve tav1rlan, çevresindekilere aç1kça amirane bir hava veri­
yordu. Yalmz ba§ma oturuyor, hiç kimseyle münasebeti yokmu§
hissi uyandmyordu. Bir dostunun yard1mc1Sl vas1tas1yla Ermenice
okuyup okumad1gm1 ve okuduklanm anlayip anlamad1gm1 so-
230 PARSONS'IN KIBRIS-YAFA-RAMA SEY1R DEFfER1

ru§turdum. Bana bunu yaptJ.gm1 telkin ediyordu. Sonra ona bir


Ermenice Ahit hediye ettim. Bu kutsal hazineyi ba§tm egerek se­
lamlad1 ve õptü. Bunu anlayabilen ki§ilere yüksek sesle okumaya
ba§lad1 ve günler boyunca bu onun daimi vazifesi haline geldi.
18 Araltk 1820. Patmos Adas1'nm epeyce aç1klanndan geç­
tik. Sevgili havari Aziz Yuhanna'mn mezan üzerine kurulmu§
olan manastJ.nn bamba§ka bir manzaras1 vard1. Bütün Htristi­
yanlarm haftzasmda k1ymetli bir yeri olan Efes'in, Milet'in ve
Patmos'un yakmlanndan geçerken güvertede Aziz Pavlus ve Aziz
Yuhanna'nm faaliyetleri ve takvalan ile ilgili pasajlan okuduk.
Bu pasajlarda õzellikle onlarm etraftndaki pek çok ki§inin, bo§
gururlanndan ç1ktp Hayy olan Tann'mn2 hizmetine dõnmesine
vesile olmalan anlanhyordu.
19 Araltk 1820. S1cakl1k bunaltJ.yor. Kamaradaki termometre
72º gõsteriyor. 1stankõy Adas1 aç1klannda sakinle§ti.

The Missionary Herald Editõrü: Parsons'rn Rodos, Castello Rosso


ve Yafa ziyaretleriyle ilgili bilgiler Eylül 1 820 say1m1zda verilmi�ti.
A�agrda yer alan ve Baftan Limesol'a kadarki geziyi anlatan k1s1m
o zaman yayrnlanmam1�t1.

30 Ocak 182 1 . Limasol'e gitmek üzere koruma gõrevlisi ol­


maks1zm yola ç1ktJ.k. Çünkü Ktbns'ta H1ristiyanlann yolculuk
etmesi neredeyse Avrupa veya Amerika'daki kadar güvenliydi.
Gün boyu deniz ktyisma yaktn mesafedeki verimli fakat ekilip
biçilmemi§ çayirlarda at sürdük. Büyük domuz sürüleri ve çok
say1da koyun sürüsü gõrdük; birkaç tane deveye, ata ve katJ.ra
rastlad1k. O müthi§ yagmurlann sonucu yol felaket derecede
çamurlanmt§tJ.. Sol yamrmzdaki daglar tamamen karla kaphyd1.
Ôgleden sonra saat dõrtte §iddetli bir saganak ba§lad1 ve iki

2
H1ristiyan literatüründe "Living of God" diye geçen ibare, Türkçede en yakm
anlarruyla "Hayy olan Tann" olarak çevrilebilrnektedir. Nitekim Selâniklilere
1. Mektup, 1/9'da ve Resullerin /�feri, 1 4/15'te geçen bu ifade aym §ekilde
Türkçeye aktanlrni§br. Anlarru, "gõkyüzünü, yeryüzünü, denizleri ve onlann
içindekileri yaratml§ ve yaratmakta olan, peygamberlerle konu§an Tann"
§eklinde aç1klanabilir. [ç. n.]
OSMANLl'DA 1Kl AMERlKALI MlSYONER 231

saat sürdü. Yagmurdan korunmak için girdigimiz harap bir kulübe­


de birkaç dakika kalabildik. Yagmur her taraftan bizi dõvdügü için
bu bannaktan ç1kmak mecburiyetindeydik. Saat ainda bir tepenin
zirvesinde bulunan ufak bir kõye geldik; geceleyin orada kalmay1
tasarhyorduk. Sokakta bir adam gõrdük ve ona istegimizi bildirdik.
Adam, "benimle gelin, odam, yatag1m ve kanrlann1z için samanlffi
var'' diye kar§1hk verdi. Bizi misafir edecegi eve kadar onu takip
ettik. Bu berbat evde tek odadan ba§ka bir yer yoktu. Penceresiz,
zemini çamurlu ve çans1 da çahlar ve ye§illiklerle kaplanm1§ tek
bir odayd1 hepsi. Lakin §ikâyet edecek bir gerekçemiz olamazdi.
Çünkü buras1 muhtemelen kõyde bulunabilecek en iyi yerdi.
Sabah erkenden Limasol' e gitmek üzere ç1knk. Saat ainda,
lngiltere konsolosu Mr. Frankoudi'nin evine vard1k. Yol boyunca
Episkopi ve Kolos kõylerinin yam s1ra birçok kilise harabesinin
yamndan geçtik. Bu kõylerin sakinleri Türk'tü ama asla yolculara
rahats1zhk vermiyorlard1.
Gemimiz gelinceye kadar Limasol' de üç gün oyaland1k. Bu
zaman zarfmda kilise ve okullan ziyaret ettim, risaleler dag1tt1m.
lzmirli Economo'nun talebesi Demetrius Themistocles idaresinde­
ki bir mahalle okuluna rastladlffi . Kütüphane bir hayli iyiydi; õgre­
tim sistemi de Coray ve Prof. Bambas'mki gibiydi. Her õgrenciye
iki§er risale seçtim. Onlardan biri memnuniyetini, bana bir buket
çiçek sunarak ifade etti. Çevredeki baz1 fakir Hiristiyanlar adma
iki Rumca Ahit için ricada bulunuldu. Ricada bulunan konsolosu,
"Ahitler'i insanlardan gizlemenin, hay1rseverlerin isteklerine mu­
va&k olmad1gma, aksine ruhlann faydalanmas1 için aileden aileye
geçirilecegi" konusunda ikna ettim. O da, Ahitler'in yamnda bir
mektubun verilecegine, bu mektupta bag1§layanlann isteklerinin
tam anlam1yla yerine getirilmesi arzulannm gõsterilecegine dair
sõz verdi. Yazd1g1m ibarelerden biri, "lncil'i inceleyiniz"; bir digeri,
"lncil'in tamarm Tann'mn ilharmyla verilmi§tir'' §eklindeydi. Çok
say1da manasnra, oradan geçen hacdann ve ke§i§lerin yararlan­
mas1 için risaleler hediye ettim.
4 $ubat 182 1 . Limasol'den aynld1k ve ertesi gün Larnaka'ya
232 PARSONS'IN KIBRIS-YAFA-RAMA SEYlR DEFfER1

vard1k. Binecegimiz gemi hacilan beklemek için iki gün gecikti.


Larnaka ve Lefko§a piskoposlanna 1 00'er risale gõnderdim. Ertesi
sabah piskopos, risaleleri begendigini ifade etmek üzere ugrad1
ve ricama kar§1hk onlan dag1tmaya gõnüllü oldugunu belirtti.
10 $ubat 182 1 Cumartesi. Sabah vakti Yafa Limam'na demir
attlk. Bõylece Kutsal T opraklara yaptlg1m1z uzun ve kasvetli
deniz yolculugumuz sona ermi§ oldu. Íngiltere konsolosunun
tercümam beni kiy1da bekliyordu. Gümrük dairesinin olagan
vergileri olmaks1zm tüm eiwalanm1 ta§1mak üzere emir alm1§tl.
Konsolosun evinde, Kudüs'ten henüz dõnmܧ iki Íngiliz beyefen­
diyle kar§da§tlm. Kutsal Topraklar hakkmda en can s1kic1 haberleri
verdiler. Haydutlann saldmsmdan hiçbir emniyet olmad1gma beni
ikna ettiler. Yolculardan biri Bombay'a gitmeye haz1rlamyordu;
oradaki misyonerlere alelacele bir mektup yazd1m. Kudüs'te bu
kadar yararh bir &rsatln kaçacagmdan dolayi isteksizdim.
Ôgleden sonra Rusya konsolosuyla tam§tlm. Birlikte §ehir
dt§ma dogru yürüdük. Sehir yüksek surlarla çevrili. Savunma
aç1smdan Rodos §ehrinin surlanndan daha iyi bir durumda bu­
ras1. Çar§l, her türden erzakla lebaleb dolu. Sokaklar, Türkiye'de
ah§tiklanm1zdan daha dar, kaldmmlar daha güzel. Sehir dt§mda
dikkatimizi en fazia çeken §eyler, Judea Daglan ile iyi i§lenmi§
geni§ bir ovaydi. Sebt gününü Rus konsolosun evinde geçirdik.
Birkaç risale dag1ttlm, alanlar memnun kalddar.
12 $ubat 1 82 1 Pazartesi. Beni bir sonraki cumaya kadar
Yafa'da mahsur b1rakan §iddetli bir &rtina ba§ladi. Bu süre zar­
&nda Rum manastmnda kitap dag1tma &rsatl yakalad1m ve epeyce
Rumca Ahit'i elden ç1kard1m. Buramn sakinleri Arapça konu§uyor.
Fakat kiliselerde lnciller, hacdar da yararlansmlar diye Rumca,
Türkçe ve Arapça okunuyor. Bu konu hay1rhdir. Ôte yandan
Rumlann pek çok yerde, kendi kilise ayinlerinde diger dillerin
kullamlmasma hararetle kar§l ç1kmalarma õzel bir dikkat sarf
edilse sezad1r.
16 $ubat 182 1 Cuma. Ôgleden sonra Yafa'dan aynld1m. Ya­
mma rehber olarak Rus konsolosunun tercümanm1 ald1m. Geni§
OSMANLl'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 233

bugday ve arpa tarlalanndan esen rüzgâr sayesinde yol müthi§


yagmura ragmen adamakilh kuruydu. Uçsuz bucaks1z s1grr sürüleri
vard1. Koyun ve keçi sürüleri ise çobanlannm ve s1g1rtmaçlannm
gõzetiminde her tarafa yaydm1§lard1.
Güne§ batmadan az evvel Rama'ya vard1k. Geceyi geçirmek
için bir Rum manastmna davet edildik. Ba§ke§Í§ derin bilgi sahibi
biriydi. Ômrünün çogunu Kudüs'te geçirmi§ti. Su an buraya,
hacdan õnceden haz1rlama gõreviyle tayin edilmi§ti. Hacilann
hepsi Kudüs yolundayken Rama Manastm'nda bir veya iki gün
geçiriyorlard1. Rama kõyü, geni§ ve güzel bir ovamn ortasmda
yer ahyor. Üç manastm, bir Rum Kilisesi'ni ve çok sayida camiyi
banndmyor. Kuzeyde biraz uzakça mesafede Lidda kõyü bulu­
nuyor. Havari Petrus, "Lidda'da, kõtürüm olup sekiz yddan beri
yataga mahkum olan Eneas adh bir adam1" [Resullerin l�leri, 9133]
mucize gõstererek iyile§tirmi§ti. Bati tarafmda Ktrk $ehitler (Forty
Martyrs) isimli bir Rum manastinnm harabeleri var. Hepsi yerin
altinda olmak kayd1yla çok say1da kilise de mevcut. 1 1 0 ta§ ba­
samak vas1tas1yla ç1ktig1m1z zirvede bir çan kulesi hâlâ duruyor.
Ak§amleyin birçok arkada§I ba§ke§i§i gõrmeye geldiler. Soh­
bet, ilk elden õnemli konulara yõneldi. Rumca konu§tuk, fakat
ba§ke§Í§ yalmzca Arapça anlayan dostlanna bunlan cümle cümle
tercüme etti. Gõrdükleri ilk Yeni Dünyah oldugumdan, benden
baz1 yeni §eyler ͧÍtmek onlan huzursuz etmi§ti. Sorular ve ce­
vaplar §U §ekilde geli§ti:

Onlar: Amerika H1ristiyanlannm dü§Ünceleri nelerdir?


Ben: Amerikahlar, Eski ve Yeni Ahit'in Tann'dan geldigine, lsa
Mesih'in dünyamn kurtanc1s1 olduguna, õldükten sonra iyi insan­
lann mutlu, günahkâr insanlann peri§an olacaklanna, õlümden
sonra dirili§ ve hüküm gününün varhgma inamrlar.
Onlar: ôyleyse iyi adam kimdir?
Ben: lyi adamlar bütün kalpleriyle Tann'y1 severler ve O'nun emir­
lerini yerine getirirler.
Onlar: Cennet nerededir?
Ben: Oras1 Tann'mn tahtidir.
Onlar: Fakat Tann bir ruhsa eger, nas1l oluyor da bir tahtl olabiliyor?
234 PARSONS'IN KIBRIS-YAFA-RAMA SEY1R DEFIERl

Ben: O'nun taht:J. maneviclir, tlpki kendisi gibi. llk Htristiyan §ehidi
Stefan, lsa'yi Tann'mn sag elinde gõrmü§tÜ. Nerede ki Isa vardrr,
orada cennet vard1r.
Onlar: Cehennem nerededir peki?
Ben: Cehennem õyle bir yerdir ki, orasm1 Tann Seytan'a ve kendi
meleklerine haz1rlamaktad1r.
Onlar: Melekler ne zaman günah i§lediler ki?
Ben: Dünya yarat:J.lmadan õnce .
Onlar: Sen bunu nasil biliyorsun?
Ben: Adem bahçede yerle§mi§ti, Seytan onu ayartmaya ve mah­
vetmeye geldi.
Onlar: Günahkârlar Cehennemde ebediyyen azap gõrecekler mi?
Ben: Kesinlikle, onlar ilelebet cezaya çarptmlacaklard1r.
Onlar: Onlara bu dünyada ne yapilacak?
Ben: lncil'in §ehadet ettigi üzere onlar yamp kül olacaklardrr.

Bu minvalde epeyce zaman geçti. Kimseden ç1t ç1km1yordu.


Ardmdan §Õyle kar§1hk verdiler: "Ti-epp ! " Bu, onlann dilinde
"mükemmel" demek.
Yafa'daki lngiliz konsolosu benim için Rama valisine veri­
lecek bir mektup tedarik etme konusunda alicenaphk gõsterdi.
Mektupta, Kudüs'e giderken bana e§lik edecek bir muha&z ricas1
yer ahyordu. Fakat ba§ke§i§ de valiye bir mektup yazd1. Bõylece
yalmzca bir rehber degil, bir tercüman da tedarik edilmi§ oldu.
Cumartesi sabah1 saat altida Rama'dan aynld1m. Güzel bir
ovada üç buçuk saat at sürdüm. Oradan da Judea Daglan'm tlr­
manmaya ba§lad1m. Yol ta§h ve dar bir hal aldi. Yüksek ve yalçm
daglardan rüzgâr esmeye ba§lad1. Her birkaç milde bir bizden vergi
talep ediliyordu. Fakat Rus konsolosundan getirdigimiz mektup
sayesinde hiçbir masraf yapmadan yolu tükettik. Saat on ikide
Aboo Gosh'un kõyüne geldik. Bu ki§i hacilara zulmüyle tamm­
yordu. Aboo Gosh, gümrük talep edilen yerde duruyordu . "Sizin
bir §ey õdemenize gerek yok; dilediginiz zaman geçebilirsiniz"
dedi. Biraz dinlenip bir §eyler yememi teklif etti. Ancak yagmur
ihtimalinden dolayi onun bu teklifini kabul edemedim.
Anlattlg1m olaylardan iki saat sonra, rivayete gõre Davud'un
OSMANLI'DA IKl AMERIKALI MJSYONER 235

Calut'u k.thçtan geçirdigi yerin yakmlanna gelmi§tik. Orada bize


bir ev gosterildi. Soylentiye gõre Vaftizci Yahya bu evde dogmu§.
Buranm yak.tnmdaki manasttr Katoliklere ait. Yüksek bir daga ttr­
manmaya ba§lad1k. Yirmi be§ dakika sonra saat dortte rehberim,
"i§te Zeytin Daglan!" diye bag1rd1. Yakla§1k yanm saat sonra Yafa
kap1smdan Kutsal �ehre giri§ yapttk.
23. MEKTUP
KUDÜS'TEY1M: tSA'NIN KUTSAL KABR1,
GOLGOTA DAGI, ZEYI1N DAGI, stoN DAGI,
StLOAM GÔLÜ, HACILAR, KIPTt AY1Ní,
BEYTÜLLAH1M, RUM MANASTIRLARP

1 7 $ubat 182 1 . Ôgleden sonra be§e birkaç dakika kala Yafa


kap1smdan Kudüs'e girdik. Giri§imizden hemen sonra kuzeye
yõneldik ve birkaç dakika içerisinde Procopius'un2 evine vard1k.
Kap1daki hizmetkâr, Procopius'un ak§am dualan için kilisede
bulundugunu haber verdi. Bir dakika bile kaybetrneden, Golgota
Dag1 1 nm tepesinde, lsa'ya takipçi oldugunu itiraf edenlerle bulu§­
mak ve Kutsal Sehre yaptig1m deniz yolculugunun mutlu sonla
bitrnesinden dolay1 Tann'ya §Ükretrnek üzere alelacele kiliseye
ko§tum. Kilise buradan birkaç ad1mhk mesafede. Gõrenler onun
bir Haç üzerinde durdugunu zannedebilir. Bu kadar zengin ve
muntazam dõ§enmi§ olmasma giri§te az §a§1rmadim hani. Aziz
1
"Joumal of Mr. Parsons, while at Jerusalem", The Missionary Herald, Subat
1 822, Vol. XVIII, s . 33-44.
2
Procopius, lngiltere'ye ve Yabanci Ülkelere Íncil Cemiyeti'nin üyesi bir misyo­
nerdir. Kutsal Kitap satl.§1 ve dag1t1.mmm sorumlulugunu üstlenmi§tir. Ayru
zamanda lstanbul'da ikamet eden Rum Ortodoks Patrigi'nin de yard1mc1S1d1r.
Rum manasarlannm hepsinin ba§kanhgm1 bizzat Procopius yürütmektedir.
Tüm kalbiyle lncil davas1 için çah§maktadir. (fhe Missionary Herald Editõ­
rünün Notu.)
OSMANLI'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 237

Constantine adi verilen bu kilisedeki bütün piskoposlar (sayica


be§ ki§i), sayi.s1z katihmcdanyla sabah ve ak§am ayinleri için
akm akm geliyorlar. Fazlas1yla kutsal bir mekân oldugundan olsa
gerek, her §ey latif bir sükunet ve düzen içerisinde idare ediliyor.

Procopius'la llk Tam§ma

Ayinden yanm saat sonra geri dõndüm ve mektuplan


Procopius'a verdim. Sohbetimiz, Protestanlann Kutsal 1nciller'in
yayilmasm1 desteklemek için gõsterdikleri gayretlere dogru akip
gitti. "Bizler, Protestanlann dostlanmiz olduklanna inaruyoruz" diye
kar§1hk verdi oradakiler. lsa'nm Kutsal Kabri'ne (Holy Sepulchre)
yakind1k. Birkaç dakika içinde bir odaya yõnlendirildim. Buras1
Rus konsolosunun istegiyle benim için haz1rlanm1§tl. Kullam§h
birkaç bõlümden olu§uyordu. Bavullanm güvenlik içinde ula§mi§t1.
Ak§amleyin Rumca Ahit'ten, Kurtanclmlz 1sa'run ac1 çekmesi ve
õlümüyle ilgili bõlümü okuduk. Bütün &rsatlanrmz1, dünyadaki her­
kes için kendi carum burada feda eden Efendimiz lsa'ya vakfettik.

Kudüs'teki ilk Sebt Günü

18 $ubat 1 82 1 . Erken bir saatte õten horoz sesiyle, Efendisi


ve Üstad1 lsa'y1 yalanlayan Havari Petrus'u hatirlad1m. Bu kadar
etkileyici bir konu kar§1smda sadece §Unu sõyleyebildim: "Sa­
bahleyin inayetini bana i§ittir; çünkü ben sana güveniyorum.
Gidecegim yolu bana bildir; çünkü camm1 sana yükseltiyorum."
[Mezmurlar, 1 43/8)
Kahvalndan sonra Procopius ugrad1. Gücünün yettigince bana
yard1m etmeye gõnüllü oldugunu tekrarlad1. Aynca manastlnn
bütün imtiyazlanm kabul etmem için davette bulundu. Günüm
muazzam bir huzur içinde geçti. Saat üçte Rum Kilisesi'ne gittik.
Orada Davud'un Mezmurlanndan seçmeler dinledik. Zebur yazan
238 KUDÜS'TEYlM

Davud ruhunu Tannsma ve bizim Tannm1za bu §ehirde teslim


etmi§ti. Günahkârlar için burada gõzya§l dõkmü§tü: "lrmaklann
sulan benim gõzlerimden akiyor; zira onlar senin §eriatma uymu­
yorlar." [Mezmurlar, 1 1 9/ 1 36] Onun dualan Cennette kay1thd1r
ve ilelebet hatirlanacaktlr.
1 9 $ubat 182 1 . Berbat bir ba§ agns1yla uyand1m bu sabah,
§iddeti gün boyunca devam etti.
20 $ubat 182 1 . Yafa yoluyla 1zmir' e gõnderilmek üzere mek­
tuplar yazd1m. Ôgleden sonra Ermeni bir tüccara ugrad1m. Ken­
disine daha evvel bir tavsiye mektubu getirmi§tim. Ne 1talyanca
ne de Rumca konu§uyordu; ancak i§aretlerle ya da Türkçe birkaç
kelimeyle -o da kekeleyerek- anla§tlk. ͧimi kendisine bildirdim
ve gõrü§mek için tekrar ugrayacag1ma sõz verdim.

Ermeni Patrigini Ziyaret

1zmirli bir Ermeni, en büyük Ermeni kilisesini ziyaret edelim


diye beni davet etti. Bu kilise Yafa kap1s1 yakinlannda in§a edilmi§,
büyük ve zarafetle dõ§enmi§ bir yap1d1r. Vaftizci Yahya'mn (ba§­
ka bir rivayete gõre Aziz James'in) ba§mm gõmüldügü sõylenen
noktaya yõnlendirdiler bizi. Bana e §lik eden Ermeni arkada§,
istavroz ç1kard1ktan sonra üzeri õrtülü bir ta§l egilerek selamlad1
ve õptü. O ta§m ilahi bir emanet olduguna inamyordu. Kiliseden
Patrigin odasma geçtik. Büyük bir salonun kõ§esinde oturuyordu
Patrik. Ônünde de bir yaz1 masas1 vardi. Oturmam1 teklif etti.
Buralarda gelenek oldugu üzere kahve ve §ekerleme ikram edil­
di. Sonra dõrt yaprak11k formatta haz1rlanm1§, Ermeni lisanmda
yazdm1§ bir Eski Ahit takdim ettim kendisine . Bu bas1mm dogru
olup olmad1g1 konusunda beni bilgilendirmesini rica ettim. �õyle
cevap verdi: "Bunu gõzden geçirdim ve hatas1z bir baski olarak
onu begendim." Ardmdan, §ayet izin verirse, daha õnceden ha­
z1rlad1g1m kopyalan hacdara ucuz bir fiyata satmak istedigimden
bahsettim. Raz1 oldugunu belirtti. Oradaki bir hac1 bana sorular
OSMANll'DA 11<1 AMERlKALl MlSYONER 239

sonnak ve bilgi vennekle me§gul oldu.


Procopius'a mükemmel bir Farsça Ahit hediye ettim. Bu,
õlümüyle bizi yak.tp kavuran, matemlere bogan Misyoner Henry
Martyn tarafmdan tercüme edilmi§ti. AklCl bir üslupla baz1 bõ­
lümleri okudu ve hediye için te§ekkür etti. Frans1zca okuyan ve
okudugunu anlayabilen bir manastlr gõrevlisine de Frans1zca bir
Kitab-1 Mukaddes verdim.

Ísa'nm Kutsal Kabrini Ziyaret

2 1 $ubat 1 82 1 . Kutsal Kabir Kilisesi'ne gittim. Kap1s1 güney


cephedeydi. Türkler tarafmdan s1k1 bir §ekilde korunuyordu .
Muha&zlann arasmda hiç Rum yoktu. Padi§ahm tebeasmdan
olan hiçbir hac1 para õdemeden buraya giremiyordu. Bu bir hac1
için az bir miktar muhakkak. Ama üç ay boyunca her hacmm
buraya girdiginde aym miktann yüzlerce defa bir araya geldigini
dü§ünün, büyük bir yekun tutar.
Kutsal Kabir ile Kutsal Kabir Kilisesi arasmdaki farkl1hga
dikkatlice bak.tlmas1 gerekmektedir. Birinde Hiristiyanlann farkl1
mezheplerinin hepsine ait bõlümler bannmaktad1r. Digerinde ise
Kurtanc1rmz 1sa'nm kabri üzerine dikilmi§ bir tek amt bulunmak­
tadir. Aynca türbeye Hiristiyan mezhepleri e§it derecede sayg1
beslemektedirler. Ísa'nm kabri, yak.tnmda Hiristiyanlarm Eski
Rumca, Latince, Ermenice, Arapça ve Süryanice yaptlklan dualann
i§itildigi Kutsal Kabir Kilisesi'nin merkezi olarak isimlendirilebilir.
Kalabahk bir hac1 grubunun arasmda Kutsal Kabir Kilisesi'nin
kap1smdan içeri girdim. Dikkatimi çeken ilk nesne, Yag Sürme Ta§l
(Stone of Unction) oldu. Efendimiz Ísa'nm gõmülmesi esnasmda
cesedine yag sürülen yer oldugu için buraya hürmet gõsteriliyor­
du. Kap1 õnünden dogruca otuz bir fit içeri gidildiginde bir ta§
vard1. Boyu sekiz fit, eni iki inçti.3 Ta§m iki yanma birkaç tane

3
Kutsal Kabir Kilisesi'nin bu farkh mesafeleri, Mr. Parsons tara&ndan, kimsenin
olmad1gi bir saatte ahnm1§tlr. (The Missionary Herald Editõrünün Notu.)
240 KUDÜS'TEYlM

büyük mum dikilmi§ti. Üstünde de yine çok sayida gümü§ lamba


asdm1§tl. Hacdarm hepsi egilerek ta§a temennada bulundular,
istavroz ç1kard1ktan sonra bu mukaddes ta§I õptüler.
Yag Sürme Ta§1'ndan aynhrken Kutsal Kabir'e yõnlendirildik.
Buras1, Yag Sürme Ta§1'na altm1§ üç fit mesafedeydi. Büyükçe bir
kubbenin altinda tam ortada bulunuyordu. Kabrin üzerine dikil­
mi§ olan amt iki kis1mdan olu§uyor. tlk ta§, sõylendigine gõre,
melegin Meryem'e gõründügü yerdedir; õteki de kabrin üzerinde .
Abidenin d1§ hattJ. yirmi dokuz fit uzunlugunda, on sekiz buçuk
fit geni§ligindedir. Hacdann çekilmesi için bir müddet bekledim.
Orada ayakta dikilirken, kabir tarafmdan içeri bir hac1 girdi. Sanki
anne babasmm mezanndaym1§ gibi h1çkira h1çkira aglad1.

Golgota Dag1

Kutsal Kabir' den yetmi§ üç fit sonra hayalet §apeline geldik.


Birkaç Katolik, ak§am ayinleriyle me§guldüler. Dinledigimiz yu­
mu§ak ve agir ba§h müzik, Anadolu' da daha õnce i§ittiklerimden
daha kaliteliydi. Bu §apelden Kutsal Kabir'e geri dõndük ve bir
Rum Kilisesi'nin içinden geçerek Golgota Dag1'na ç1ktJ.k. Buras1,
kabir seviyesinden on alti fit yukandayd1. A§ag1da Haç'm dikildigi
yere bakmak için durdum. Orada ortasmdan yardm1§ bir kaya
vardi. Efendimiz lsa'nm ba§ml buraya dogru egdikten sonra ha­
yaletin buray1 terk ettigine inamhyordu.

Kudüs'ün Civanndakiler

22 $ubat 182 1 . Ôgleden sonra Zeytin Dag1'na giderken Rus


konsolosunun tercümam bana e§lik etti. �am kap1smdan §ehri
terk ettik. Dogu yõnüne saparak bir magaranm yakinmdan geçtik.
Anlatilanlara gõre Yeremya Peygamber, Mersiyeler Kitabt'm bu
magarada yazm1§. "Ey yoldan geçen sizler, hiçbiriniz õnemse-
OSMANLI'DA tKI AMER1KALI MlSYONER 24 1

meden geçip gidiyorsunuz, iyi bakm da gõrün, ba§1ma getirilen


dert gibi bir dert var m1?" [Yeremya'nm Mersiyeleri, 1 / 1 2] Magara
hayli geni§ti ve a§m bir hürmet gõsteriliyordu. �ehrin kuzeydogu
kõ§esini geçerken Kedron Irmag1'na indik. Irmagm yatag1 §iddetli
yagmurlara ragmen iyiden iyiye kurumu§tU. Solumuzda Bakire
Meryem'in mezannm üzerine in§a edilmi§ kiliseyi gõrdük. Sag1-
m1zda ise Getsemene bahçesi vard1.

Zeytin Dag1

On be§ veya yirmi dakika içinde Zeytin Dag1 1 nm zirvesine


ula§tlk. Buradan §ehrin ve yine Ôlü Deniz'in manzaras1 harikula­
deydi. Hem en iyi manzaraya hakim olan hem de en mukaddes ve
ulvi olaylan bir araya getiren bir mekân belki de dünyanm hiçbir
yerinde yoktur. ''Ve Davud, Zeytin Dag1'nm yoku§unu ç1kiyor ve
ç1karken de aghyordu. Ve ba§l õrtülüydü ve yahn ayak yürüyordu."
[II. Samuel, 1 5/30] Dagm dogu tarafmda, mübarek Kurtanc1m1z
lsa, Lazarus'u mezarmdan diriltmi§ti. Bati tarafumzda ise 1sa'nm
son 1stiraplanm çektigi Getsemene devam ediyordu. O, buradan
bakm1§tl §ehre ve gõzya§l dõkmü§tÜ üzerine . Bir zamanlar biri
bu dagdan Kudüs'e yõnelerek, "Davud'un oglu Osanna! " diye
bag1rm1§; bir digeri ise "onu çarm1ha gerin, çarm1ha gerin!" diye
haykirm1§tl. Ísa son talimatlm bu noktadan vermi§ti: "Dünyanm
dõrt bir yanma gidin ve Íncil'i bütün mahlukata vaaz edin." [Mar­
kos, 1 6/ 1 5] . Sonra gõge çekildi ve "yücelerde Azamet'in sagmda
oturdu." [lbranilere Mektup, 1 /3] .

Siloam Gõlü

Zeytin Dag1'ndan inerken Siloam Gõlü'ne gitmek için Ye­


ho§afat Vadisi'ni geçtik. Vaktiyle buradaki kõr bir adam, Ísa'nm
cmriyle yikanml§ ve gõrmeye ba§laml§tl. Bu gõl, kuzey taraftaki
242 KUDÜS'TEYlM

Moriah Dag1'nm eteklerindedir. Uçar ad1mlarla suya indik. Her


mezhepten hacdar her gün burayi ziyaret etmektedir. Suyun
tadmda s1ra d1§1 hiçbir §ey fark etmedim.
Siloam' dan yõnümüzü güneye dogru çevirerek bir agacm
yanma geldik. Sõylenenlere bakihrsa, ͧaya Peygamber, samimi
nasihatleri ve sitemleri için bu agac1 parça parça kesmi§. Sõz konu­
su agaç, hacdardan gelecek darbelere kar§I korunmak maksad1yla
yüksek duvarlarla s1ms1ki muhafaza ediliyor.

Sion Dag1

Bugday tarlalanm ba§tan ba§a geçerek Sion Dag1'm tlrman­


maya ba§lad1k. Bu tarlalar her ad1mda bize §U korkunç kehane­
ti hatirlattl: "Sion Dag1 tipki bir tarla gibi sürülecek; Kudüs ta§
yigmlan olacak ve mabedin dag1 ormanm yüksek yerleri gibi
olacak." [Tevrat, Yeremya, 26/ 1 8) Zirvede, Davud'un ve 1srail
krallannm türbeleri üzerine in§a edilmi§ bir cami var. Rivayete
gõre Ba§kâhin Kayafa'nm4 evinin kahntilanndan yapdm1§ bir de
Ermeni kilisesi bulunuyormu§.
Sion Dag1'nm üç tara& tabii olarak saglam bir §ekilde tahkim
edilmi§. Bu durum Kitab-1 Mukaddes'te verilen tasvire tam1 ta­
mma uyum saghyor: "Bununla beraber Davud, Sion hisanm ald1;
Davud §ehri budur." [l. Tarihler, 1 115] Dagm eteklerinden batiya
dogru Beeqeba Gõlü'nün kahntilan var. Güneyde ise Hinnomoglu
Deresi'nin vadisi uzamyor. Bu vadi, Tofet veya bogazlama vadisi
diye de isimlendirilmekte (Yeremya, 1 916). Burada 1srailogullan'nm
çocuklan, kendi ogullan ve kendi kizlanmn, kral Molek'in ate­
§inin içinden geçmesine sebebiyet vermi§ler (II. Krallar, 231 1 0).
Yeremya Peygamber Rabbinden gelen o tüyler ürpertici laneti
burada ilan etmi§: "ͧte ben bu yerin üzerine bir bela getireyim

4
Ba§kâhin Kayafa: Mana, 26147-75 arasmda anlattld1gma gõre Hz. lsa'yi õldür­
mek üzere gelen kalabahgm ba§mda bulunan ki§idir. Tutukland1ktan sonra Hz.
lsa'nm, Kayafa'nm sarayina gõtürüldügü rivayet edilmektedir. [ç. n.]
OSMANLl'DA lK1 AMERlKALI MlSYONER 243

de her i§itenin kulaklan çmlasm." [Yeremya, 1 9/3]


Sion Dagt'nm güneyinde, Nehemya tarafmdan tamir edildigi
samlan eski bir hisann duvarlan var. Süleyman Tapmag1, Zeytin
Dag1 ve Judea Daglan'm en iyi §ekilde gõrme imkâmm yakala­
yabilmek için en müsait yer buras1d1r. Bu enfes manzara, manevi
ayncahklanyla baglantih olarak, Davud'u ilahiler sõylemeye yõ­
neltmi§tir. "Yüksekligi güzel olan Sion Dag1, bütün yeryüzünün
ne§esidir." [Mezmurlar, 48/2] Sehre günbatlmmda dõndük.
24 $ubat 1 82 1 . Kutsal metinleri okumak üzere odama bir
papaz geldi.
25 $ubat 1 82 1 Pazar. Sebt günümüz en ufak bir kesintiye
ugramaks1zm geçti. Sebt günlerinin bu denli yorgunlugundan
sonra nasil da arzulanan bir §eydir dinlenmek.
26 $ubat 182 1 . Bir Rum papaz1, lngilizce õgrenmek için ken­
disine yard1m edip etmeyecegimi sordu. Bu bana, birçok õnemli
soru§turmay1 gerçekle§tirme ve degerli bilgiler elde etme &rsatl
verecek.

�ehirdeki Degi§ik Yerler

Õgleden Sonra. Sehirdeki baz1 ilginç yerleri ziyaret etmemiz


için bir papaz ugrad1. Via Dolorosa adh bir sokaktan geçtik. Bu
sokak, Kurtanc1m1z lsa'nm Haçmm ta§a oyuldugu Golgota'ya
dogru gitmekteydi. Buradan neler gõzükmüyordu ki; sevgili havari
Aziz Yuhanna'nm evi; Kurtanc1m1z lsa'nm Pilatus huzurunda
itham edildigi salon; Aziz Stefan kap1sma yakm Bethesda Gõlü;
rivayete gõre Pilatus'un "Bakimz, i§te o adam!" diye bag1rd1g1
kemer; Stefan'm, gõzleri Tann'mn gõrüntüleriyle dolarken ta§lan­
d1g1 yer; Kurtanc1m1z lsa'mn son 1stlraplanm çekerken 1srarla dua
ettigi, terinin aktigi gibi, iri kan damlalanmn da yere akt1g1 bahçe
gõrülüyordu. Aziz Yuhanna bahçede õzellikle i§aretlenmi§ti. "Ísa
§akirtleriyle Kidron Irmag1 1 nm õtesine geçti." [Yuhanna, 1 8/1]
Kidron Irmag1 1 nm üzerinde bahçe için uygun olan tek bir mevki
244 KUDÜS'TEY1M

vard1r. Bu bahçe zaten pek çok duayla ve Kurtanc1m1z 1sa'mn


kam ile takdis edilmi§tir. "Zira 1sa çok kereler §akirtleriyle orada
gezintiye ç1kard1.11 [Yuhanna, 1 8/2] Buras1 hâlâ bir bahçe olarak
tutulmakta ve çok sayida büyük zeytin agacm1 bannd1rmaktad1r.
2 7 $ubat 182 1 . Rama' daki Rum manastmnm ba§rahibinden
bir mektup ald1m. Hacilar arasmda dag1tilmak üzere gõnderdigim
risaleler için te§ekkür ediyordu.
28 $ubat 182 1 . lbrahim Manastin'nda kalan bir Rus'a birkaç
risale hediye ettim. tlaveten Katolik manastinna bagh bir gence
de verdim. Dikkatlice okumaya durdu.
29 $ubat 1 82 1 . ltalyanca bir Ahit sattlm. lncil dag1timmda
bana yard1m eden Ermeni'ye de Ermenice bir Ahit hediye ettim.
Kutsal Kabir'in nezaretini ellerinde bulunduran papazlan ziyaret
ettim ve onlara bir Ahit verdim. Ak§ama dogru birkaç papazla
yürüyü§e ç1ktik, Hizkiya'nm, "'Asur krallan gelip niçin çok su
bulsunlar?' diyerek bütün pmarlan tikad1g1 ve memleket ortasm­
dan akan vadiyi kapad1g111 (//. Tarihler, 32/4) yere kadar geldik. Bu
arada Amerika'daki dini kurumlann ilerlemesi hakkinda bilgiler
verdim onlara. Pazar okullanndan, aile ibadetlerinden ve hayir
cemiyetlerinden bahsettim.

Beytanya Kasabas11m Ziyaret

2 Mart 182 1 . Bir Rus beyefendi, lbrahim Manastm'nm ba§rahi­


biyle beraber Beytanya'ya gidiyorlarmi§. Bana da refakatçi olmayi
teklif ettiler. Beytanya, Zeytin Dagi'nm eteklerinde, Kudüs'ün iki
mil batlSlna dü§en bir yerdedir. "Ve Beytanya, Kudüs'e on be§ ok
atlml kadar yakmdi.11 [Yuhanna, 1 1/18] Lazarus'un mezanna geldik.
"O bir magara idi" diyor Aziz Yuhanna, "ve õnünde bir kaya vard1."
[Yuhanna, 1 1/38] Kabre nezaret ettigi gõrülen bir Türk, birkaç para­
ya bize mumlan yakti ve içeri girmemize izin verdi. 1çerideki yirmi
sekiz ta§ basamagi indik. Yakla§ik sekiz fit õlçüsünde, ufaktan, kare
bir odaya geldik. Dogu ve bati kenarlannda yekpare kayalardan
OSMANU'DA 1K1 AMERlKAU MlSYONER 245

kesilmi§ mezarlar varch. Muhtemelen Efendimiz lsa burada ayaga


kalkrru § ve yüksek sesle bagmru§b.: "Lazarus, dt§an çik!" Yanm
mil doguda bir kayarun õnüne geldik. lnantldtgma gõre bu kayada
Kurtanclmlz lsa oturdu, Marta kar§1sma gelerek kendisini O'nun
ayaklanmn dibine atml§ ve §Õyle demi§ti: "Efendimiz, eger burada
olsaydm karde§im õlmezdi." [Yuhanna, 1 1/2 1]
Kudüs'ten dõnerken Zeytin Dag1'nm zirvesinden a§tJ.k. Bu
s1rada size daha evvel bahsettigim ziyaret mekânlanm geçtik.
Kral Süleyman'm dagma geldik. Bu dagda, "Süleyman Kudüs'ün
õnünde olan dagmda, Moab'm mekruh §eyi Kemo§ için ve Am­
man ogullannm mekruh §eyi Molek için yüksek bir yer yaptJ.."
[/. Krallar, 1 1/7] Buras1 Kurtanc1m1z lsa'nm gõge çekildigi yerden
sadece birkaç rot mesafede . Aynca lftira D ag1 1 mn (Mount of
Scandal) biraz batJ.smdaki peygamber türbelerini de ziyaret ettik.
3 Mart 1 82 1 . Hacdara ve papazlara dag1tsm diye Procopius' a
1 00 risale verdim. Bir papazla, yeniden dogu§un (new birth) ta­
biatJ.yla alakah uzunca bir müddet sohbet ettik. O bunun vaftiz
oldugunu sõyledi ve "Adem'in günaha girmesiyle baglantJ.h olarak
çocuklar vaftiz edildiginde yenilenirler. Ancak bundan sonra gü­
naha girerlerse cezalandmlmalan gerekir'' dedi. Ôgrenebildigim
kadanyla Rumlar arasmda hakim olan dii§Ünce budur. Onlar
yenilenen vicdan hakkinda ba§ka bir aç1klama yapam1yorlar.

Hacilarla Gõrü§me

Birkaç hac1 ugrad1. Belli ba§h oruçlan gõzetmedigimden dolayi


bana hayret ettiklerini sõylediler. F1s1h Bayram1 õncesinde H1ris­
tiyanlardan istenen kirk günlük orucu lncil' den ispatlamalanm
istedim. Gemideyken, et yemekten kaçman hacdann s1k s1k §arap
içtiklerini, hatta sarho§ oluncaya kadar içtiklerini gõzlemlemi§­
tim. Bu durum beni, õzellikle Kutsal Kabir yolundayken hacdar
arasmda sürdürülen bõylesi âdetleri sorgulamaya itmi§ti. "Gerçek
takva, yememeyi veya nimetten kaçmmayi m1 içeriyor, yoksa
246 KUDÜS'TEY1M

gõkteki Babam1zm emirlerini yapmayi mi? Bunu õgrenmek zo­


rundayiz" diyerek onlan ihtar etmi§tim. Hacilar arasmda hüküm
süren uygulamalann ele§tiriyi hak ettigini samimiyetle itiraf ettiler.
5 Mart 182 1 . Bütün gün §iddetli bir yagmur yagd1. 1talyanca­
dan Rumcaya bir mektup tercüme ettim. Bu mektubu Procopius,
lngiltere ve Yabanet Ülkelere lncil Ce miyeti'nin Suriye gene! temsilcisi
Mr. [Benjamin] Barker'den alm1§tl. Procopius, 1talyancay1 mü­
kemmelen anlayam1yor1 benden çevirmemi rica etti. Mektubun
yazilma amac1 1 kutsal metinlerin dag1tlmma õvgüye deger bir
çabayla yardim etmekti.
6 Mart 182 1 . Bir papazla Kutsal Kitap 1 1 okurken, Cennetteki
"birçok meskenin" ne oldugunu ara§tirdik. Papaz, bunlann hepsinin
Rumlar için oldugunu, fakat bir tanesinin digerinden daha yüksek bir
konumu bulundugunu sõyledi. "Vaftiz olmadiklan için Katolikler,
Ermeniler, Protestanlar; bunlardan teki bile Cennete giremez" dedi.
8 Mart 182 1 . Siddetli yagmur. Kendisiyle Kutsal Kitap'1 oku­
dugumuz Rum, "1sa'nm gerçek insan ve gerçek bir Tann" oldu­
gunu ifade etti.
9 Mart 182 1 . Yagmur arahks1z devam etti. Bugün beni ziyarete
gelen bir papaz, "Rumlar inamyorlar ki" dedi, "ne dosdogru olan
ne de günahkâr olan ki§i õldükten sonra hemencecik Cennete
veya cezaya gõnderilmeyecektir. Her ikisi de tlpki mahkfimlar
gibi mahkeme gününü bekleyeceklerdir."

Kiptilerin Ayini

Kutsal Kabir Kilisesi'ne yürürken Kiptilerin dini ayini dik­


katimi çekti. Kutsal Türbe'nin baa kenarmda küçük bir odalan
var. Papaz, diger mezheplerde de oldugu üzere her zamanki d1§
kiyafetini giyinip ku§anm1§tl. Íncil alçak ama tatl1 bir ses tonuyla
ve fevkalade bir yahnhkla okundu. Güzel bir teveccüh vard1 ve
insanlann gõsteri§ gibi bir arzulan yoktu. Zaten onlann hac1 say1Sl
da õyle pek fazia degildi.
OSMANLI'DA IKt AMER1KALI M1SYONER 247

Bir Katolik Rahibe Manastinm Ziyaret

12 Mart 1 82 1 . Bir rahibe manastmm ziyaret ettik. Manasà.r


ba§rahibesi diledigim zaman gelmem için davet eà.ni§, dostlugu
konusunda pek çok güvence vermi§ti. Katoliklerin, hacilar ara­
smda 1ncil dag1à.lmasma kesin olarak kar§l çikà.klann1 bildigim
için yamma Ahit almad1m. Manastlr hayli geni§ ve Kutsal �ehri
ziyaret eden bütün Avrupah yolculann s1k s1k gittikleri bir yer.
Ak§amleyin Fisk karde§ten bir mektup ald1m. Mektup 26 Ocak
tarihini ta§1yordu ve Kibns yoluyla gõnderilmi§ti.
13 Mart 1 82 1 . Fisk karde§e mektup yazd1m. Diger §eylerle
birlikte Kibns'a gõnderdim.
14 Mart 1 82 1 . Ermenilere ait bir rahibe manastlnm ziyaret
ettim ve satllmak üzere oraya üç Ahit birakà.m. "Kan tarlasma,
1sa'nm kam pahas1 için otuz gümܧe satln ahnan tarlaya"5 dog­
ru yürüdüm. Buras1 Siloam Gõlü'nün biraz güneyinde, Gihon

Irmag1'nm üst tarafmdad1r. ôlüler için birçok bõlmesi var. Çünkü


kõken itibariyle yabancilann defnedilmelerine tahsis edilmi§ti.
15 Mart 182 1 . Gün boyu yagmur yagd1.
1 7 Mart 1 82 1 . Procopius, Kutsal Kabir'in içine girmem için
izin verdi. Hacilann bulunmad1g1 bir zamanda fark11 bõlmeleri
sakince gõzlemleyebilecektim bõylece .
1 9 Mart 1 82 1 . Procopius'u ziyarete gittim. Kudüs'te 1 0 . 000
Yahudi ve 2.000 Hxristiyan'm ya§ad1gm1 sõyledi. 1zmir' den yirmi
bir hac1 geldi. Kidemli bir Ermeni de, Kudüs'te altm1§ Ermeni
ailenin bulundugunu belirtti. Biri Kudüs'te, biri Beytüllahim'de,
biri Rama' da, biri de Yafa'da olmak üzere sadece Filistin'de dõrt
Ermeni manasà.n varm1§. Bunlann yam s1ra §ehrin di§mdaki Sion

5
Burada yazar, Matta, 27/1-9 arasmda geçen Yahuda'run pi§manhk hikâyesine
atifta bulunmaktadir. Yahuda, Hz. 1sa'yi ele vermesinin kefareti olarak otuz
gümÜ§Ü ba§kâhinlere teklif etmi§ti. Onlann kabul etmemesi üzerine kendisini
asm1§tl. Geride kalan bu parayla ba§kâhinler de yabancilara mezarhk yapil­
mas1 kayd1yla bir arazi satln alm1§lard1. Bundan dolay1 buraya "Kan Tarlas1"
denilmi§tir. [ç. n.]
248 KUDÜS'TEYlM

Dag1'nda da bir Ermeni kilisesi bulunmaktaym1§.


Kendilerine ltalyanca õgrettigim iki din adam1 geldi. Birlikte
ltalyanca Ahit okuyoruz. Gün boyu çok yagmur yagd1.

ilginç Bir Hac1

22 Mart 182 1 . Sabahleyin, neredeyse her gün birlikte Yeni


Ahit okudugumuz hactlardan biri geçerken ugradi. Pek çok bõlüm
okuduk yine. Okuma ve õgrenmede gõsterdigi ilerleme, ona õg­
retirken çektigim zahmetlerin bereketli bir kar§1hg1yd1. Okurken
s1k s1k benimle konu§mak için duruyor. Bir ba§ka deyi§le, mesela
bir hikâye okusun; sonra Íncil'e uygun ya§amamn õnemi üzerine
dü§üncelerini sõylüyor. Okuduklarmdan hiç bezmiyor; bilakis
bir bõlümü bitirirken gülümseyerek, "digerini okuyacak m1y1z?"
diye soruyor. Yolda kar§tla§sak bir karde§ muhabbeti gõsteriyor
ve aym zamanda bana õgretmeni gõzüyle bakiyor. Bu durumun
hayatmdaki etkisi çok hay1rh oldu. Ômrü oldugu sürece Ahit'i
her gün okuyacagm1 sõylüyor. Kisa bir zaman sonra Kudüs'ten
bin mil uzaktaki ülkesine geri dõnecek. O zaman benim ziya­
retlerim ve õgreticiligim mecburen sona erecek. Fakat o, lncil'i
bir rehber gibi yanmda ta§1yacak. Mazide birlikte ya§ad1g1m1z
ilginç sahneleri õyle hemen unutmayacaktir. Yalmzca Protestan
olmakla kalmayacak, yam sua Kutsal Ruh'un takdisiyle geli§ecek
duygulan, Tann Kelam1 1yla a§inahgm1 muhafaza etmesi sonucunu
doguracaktir; i§te bõyle gizli bir ümit ta§tyorum. Nihayet bu gidi§
Cennete girmeyle sonuçlanacaktir. Gelecege ili§kin kesin hesaplar
yapam1yorum. Geçmi§ için ise Tann'ya §ükürle dopdoluyum.

Ara§tlran Soru§turan Kimselerle Kutsal Kitap'1


Okumak

Bugün pansiyonuma gelen dõrt ki§iyle lncil okuduk. Papazlar


bu vazife için beni cesaretlendirdiler. ôyleyse burada, hactlarla
OSMANLI'DA 1K1 AMER1KALI MlSYONER 249

birlikte Kutsal Kitap'1 okumaktan ba§ka bir sorumlulugu bulun­


mayacak bir misyoner ikamet ettirilebilirse Katolik, Rum veya
Türkler ile ilgili tek bir kelam etmeksizin zanmmca büyük bir ͧ
ba§arrn1§ olur. O büyük çah§ma, misyon dostlanna bitmez tüken­
mez bir zevk verecek, pek çok ruhu ebedi hayata haz1rlayacaktlr.
Gõzlemlerimden sonra §Una inanmaya ba§lad1m: Kutsal Kitap'1
okumak, dindarhk ruhunun yayilmas1 için en etkili metotlardan
birisidir. Tann da zaten hususi bir lütufla bunu s1k s1k sõzlerine
eklemektedir.
23 Mart 1 82 1 . Bir Rum papazla Rumca Ahit okuduk. Bu­
lundugum evden 1 00 fit içeride be§ papaz ikamet ediyor: Petra,
Nazaret, Gazze, Lidda ve Amman (Philedelphia) §ehirlerinin
papazlan. Petra ve Amman, Ürdün'ün ilerisindeler.
24 Mart 182 1 . Birkaç ki§iyle mutat oldugu üzere Kutsal Kitap 1 1
okuduk. Kutsal Kabir Kilisesi'ndeki ayine katild1k. Din adam1
kisvelerini giymi§ 72 papaz iki§er iki§er kiliseye girdiler; yere
dogru egildiler, kalktilar ve ba§piskoposun elini õptüler. Bundan
sonra kilisenin orta yerine be§ tane ekmek somunu getirildi. Be§
bin ki§inin yiyeceginin kar§ilanmas1 hatirasm1 yâd etmek adma
bunlar kutsandi.
25 Mart 1 82 1 . Õgleden Sonra bir Türk molla (yüksek din
adam1) Kudüs'e geldi. �ehrin valisi, farkh manastirlann idarecileri
ve çok say1da asker, mollay1 kar§ilamak ve ho§geldiniz demek
üzere §ehir di§ma ç1kti. Molla §ehre girerken iki pare top atl§l
yapildi. Bunu yüksek makamdaki ki§ilere bir §eref payesi sunmak
için yap1yorlar.
27 Mart 182 1 . Günümüz birkaç Rum'la Kutsal Kitap'm Rumca
ve 1talyancasm1 okumakla geçti. Ak§am da Rus konsolosu ailesiyle
beraber §ehre geldi.
28 Mart 182 1 . Çok say1daki Rum'la, Kutsal Kitap'1 okuduk.
2 9 Mart 1 82 1 . Rus konsolosu ve ailesine, Kutsal Kabir
Kilisesi'ne giderlerken e§lik ettim.
30 Mart 1 82 1 . Birkaç Rum'la sabahleyin iki saat 1talyanca
250 KUDÜS'TEYlM

okuduk. Sonrasmda Procopius'tan, Kudüs'teki bütün Rum manas­


t:J.rlanm ziyaret etmek, bir de hacdara ve ke§i§lere risale dag1tmak
için izin kopardim. Bir Rum papaz rehberimdi.

Rum ManastJ.rlanm Ziyaret

1lk õnce Aziz Basilius Rahibe Manast:J.n'm ziyaret ettik. Sehrin


kuzeybat:J. kõ§esinde ve Latin manast:J.nna yakmd1. Oradaki herkes
te§ekkürlerle ald1 risaleleri. Ardmdan Latin rahibe manast:J.nndan
birkaç ad1m güneydeki Aziz Theodore Manast:J.n'na geldik. 1çin­
de iki yüz hac1 kalmaktayd1. Daha evvel gõnderdigim risaleleri
alm1§lard1. Geri kalanlara da yeterli miktarda risale b1rakt:J.m.
Üçüncü manast:J.r, Yafa Kap1s1 yakmmdaki Aziz Demetrius
Manastm'yd1. Burada, risaleleri almak için istekli ve minnettar pek
çok hac1yla kar§tla§t:J.k. Dõrdüncüsü, Sion kaplSl yakmmdaki Aziz
George Manast:J.n'yd1. 1çerisinde sadece bir ke§i§ bulunuyordu.
Ona ve arkada§lanna birkaç risale b1rakt:J.m.
Be§incisi Aziz Yuhanna Manast:J.n, Kutsal Kabir Kilisesi'nin
biraz güneyindeydi. Bize gümü§ bir tas içerisinde bir kafatas1
parças1 gõsterdiler. Dediklerine gõre, Vaftizci Yahya'nm ba§tmn
bir bõlümüymü§. Rehberim ve bizimle olan digerleri kafatasma
dogru reveransla yakla§t:J.lar. Biri gõrse, ibadet etmemizi isteyen
1sa yüzünden bunu yapt:J.klanm dü§Ünecekti. Hacilann saylSl
belli degildi, ben de 50 risale b1rakt:J.m. Bunlar yetersizdi elbette .
Kendilerini bu risalelere muhtaç gõren hacdar, ba§rahibin risale­
leri saklamasma kar§I ç1kt1lar ve okumak için bunlan kendilerine
ayirdilar. Bu rahats1zhg1 haber almca 50 risale daha gõndererek
münaka§aya nokta koydum.
AltJ.nclSl Azize Meryem Manast:J.n'yd1. Bize orada çok eski
ama derli toplu ve dõrt adet 1ncil nüshas1 gõsterdiler. Bunlar bir
rahibe tarafmdan yazdmt§tl. Beyanlara gõre tarihi, 1sa' dan sonra
650 ydma aitmi§. Ôte yandan burada, 1slam'dan H1ristiyanhga
dõnen ve yeni dini ugruna camm veren bir Türk'ün kemikleri de
OSMANLI'DA 11<1 AMER1KALI M1SYONER 25 1

muhafaza ediliyor. Manastlra risaleler b1raktim. Oradakilerden


bunlan dikkatlice okuyacaklanna dair teminat ald1m.
Bu arada Süryani Kilisesi'ni de ziyaret ettim. Soylendigine
gore buras1, Havari Petrus'un hapishaneden ç1ktiktan sonra kar­
de§leri tarafmdan kar§iland1gmda Havarilerin topland1klan evmi§.
Petrus o malum kap1ya vurdugunda ve "Rhoda'nm gelip kulak
verdikten sonra Havari Petrus'un sesini tamyip kap1yi açacak
yerde içeri ko§up, Petrus'un nasil da kap1da dikildigini soyledigi"
[Resullerin /�leri, 1 2/13-15] gerçek kapmm ayakta oldugunu soy­
lediler. Süryani alfabesiyle yazilm1§ el yazmas1 Ahitler'in birkaç
güzel nüshasm1 gordüm. Aynca Rev. Mr. Connor tarafmdan
emanet birakilan birkaç Süryanice Ahit de oradayd1.
3 1 Mart 1 82 1 . lngiliz seyyah Mr. Barnet bu sabah buraya
ula§tl. Fisk karde§ten bana bir mektup getirmi§ti. Günler on­
cesinde ald1g1m digeriyle aym tarihi ta§1yordu. Mr. Barnet §U
an M1s1r'dan geliyor. Yolcularm güvenle seyahat ettiklerini ve
oralarda Avrupahlan yüreklendirecek §eyler oldugunu soyleyerek
bana o ülkeyle ilgili çok faydah haberler vermi§ oldu.

Beytüllahim' e Kisa Bir Seyahat

2 Nisan 182 1 . Mr. Bamet e§liginde Beytüllahim'e gittik. Refha­


im Vadisi adi verilen bir vadideki güzel bir ovada iki mil boyunca
at sürdük. Davud Peygamber, Filistilere kar§l unutulmaz zaferini
burada kazanml§ ve "dut agaçlannm tepelerindeki bir ses" [/.
Tarihler, 1 4/25] vas1tas1yla burada cesaretlendirilmi§ti. Yakla§1k
yirmi Rum'un bulundugu tlyas Peygamber Rahibe Manastln'm
geçtik. Gosterdikleri bir kaya, rivayete gore Ahab'm gazabmdan
kaçarken 1Iyas Peygamber'in uyudugu kayaymi§. Aym dakikada,
dünyanm üç onemli bolgesinin manzarasm1 degi§ik açilardan sey­
rettik: (1) Kurtancun1z lsa'nm dogdugu Beytüllahim; (2) Çarm1ha
gerildigi Kudüs, (3) Goge çekildigi Zeytin Dag1. Bu uzakl1ktan
bakinca Beytüllahim'in, ashndan daha §a§aah olduguna hük-
252 KUDÜS'TEYlM

mediliyor. Ahtr yemliginin üzerine in§a edilmi§ olan manast1r,


kõyün bir parça bat1smda yer ahyor. Biraz daha doguya gidince,
çobanlann "En yücelerde Tann'ya izzet. . . " [Luka, 2/1 4] ilahisini
sõyleyen melekleri dinledikleri vadiyi gõrdük. Rahibe manastl­
nndan sonra yol, engebeli ve ta§h bir hal ald1. Rahel'in mezannm
yanmdan geçtik. ''Ve Rahel õldü ve Efrat yolu üzerinde gõmüldü
(o Beytüllahim'dir) ." [Tekvin, 351 1 9]
Kudüs'teki Latin manastlnndan ald1gim1z mektup bizi Beytül­
lahim' deki manastlnn ba§rahibine takdim ediyordu. Ak§am yeme­
gine davet edildik. Yemekte Kutsal Kitap'm dag1t1lmas1 meselesi
gündeme geldi. Ba§rahip §Õyle kar§thk verdi: "Bir Íngiliz'in buraya
gõnderdigi Arapça Zebur, kelimesi kelimesine dogru bir çeviri.
Yine Antonio Martini tarafmdan çevrilen Ítalyanca Ahit de tenkit
edilemez. Lakin buraya gõnderilen Arapça Kitab-1 Mukaddes'i
biz Katolikler begenmiyoruz. Ortodoks Rumlar üç konuda biz­
den farklilar. Onlar Kutsal Ruh'un ba�lt ba�ma Baba'dan zuhur
ettigine, õldükten sonra annmanm olmad1gma inamyorlar. Bir de
baz1 sakramentlerden* feragat ediyorlar." Protestanlara sorarsamz
onlar herkesin kurtulacagma inamyorlarm1§.
OSMANLl'DA 1K1 AMER!KALI M1SYONER 253

Yemekten sonra seksen õ�encisi bulunan bir Katolik okulu­


nu ziyarete gittik. Aralannda 1talyancayi gayet aktc1 konu§an bir
gençle kar§ila§tlm. Oradakilerin verdigi bilgiye gõre bu genç, ana
dili Arapçayi õgrenmede daha ileri bir seviyedeymi§. Boyle bir
genci kazanmanm pek çok yõnden arzu edilebilir bir §ey oldugu
bilinciyle babasmdan, oglunu gõtürmek ve masraflanm kendim
kar§ilayarak ona iyi bir egitim ald1rmak konusunda izin vermesini
istedim. Biraz tereddüt ettikten sonra "annesi huna raz1 gelmez"
diye cevap verdi.
Beytüllahim Tepesi'ne dogru giderken her Hiristiyan muhak­
kak buraya õzel bir baghhk hissetmelidir. Bir kere buras1, Tann'mn
tam gõnlündeki gibi bir adam olan 1srail Krah II. Davud'un ana
vatamdir. D ogunun bilge adamlannm hükümdarhk taçlanm,
henüz bir bebek olan Koruyucu 1sa'nm ayaklannm dibine b1rak­
tiklan yer buras1d1r. Buras1, ilahi sõyleyen melekler korosunun
i§itildigi yerdir: En yücelerde Tanrt'ya izzet; ve yeryüzünde razt oldugu
adam/ara selamet. . 11 [Luka, 2/1 4]
.

Beytüllahim kõyünde 1 .500 Katolik, 1 .000 Rum, birkaç Erme­


ni ve birkaç da Türk ya§ad1g1 sõyleniyor. Katoliklerin, Rumlann
ve Ermenilerin kendilerine ait birer manastirlan var. Dõnܧܭ
müz s1rasmda sol yamm1za dü§en Rama'nm bir kõyünü gõrdük.
"Rama 'da bir ses i�itildi, aglayt� ve çok 'figan; çocuklart için aglayan
Ra�el teselli edilmek istemez. Çünkü çocuklart yoktur. " [Matta, 4/1 8]

Degi§ik Mekânlan Ziyaret

3 Nisan 1 82 1 . Mr. Bamet ile birlikte Akeldama'daki Siloam


Gõlü'ne, Kral Bahçeleri'ne ve Absalom sütununa gittik.
5 Nisan 1 82 1 . Manastlra ait kütüphanedeki el yazmalanm
gõzden geçirmek için Procopius'tan izin ald1m. Dõrt 1ncil'in pek
çok nüshas1 vard1 ama Ahit'in tamammm nüshas1 sadece iki
taneydi. Rahipler tek bir el yazmasm1 satmay1 dahi kesinlikle
reddediyorlar. Kütüphane ufak ama ne iyi ne kõtü denmeyecek
254 KUDÜS'TEYlM

bir düzeni var. lhtiva ettigi kitaplar çok degerli.


6 Nisan 182 1 . lsviçreli bir vaiz, yanmda getirdigi Kitab-1 Mu­
kaddes'lerle ve Ahitler'le birlikte buraya ayak basa. Çok sayida
Ahit'i ve yararh bro§ürleri elden ç1kard1gm1 sõyledi. Geçi§ izni
ald1ktan sonra Halep'e gitmeyi tasarhyor.
7 Nisan 182 1 . lsviçreli vaizle birlikte Yahudi sinagoglanm zi­
yaret ettik. Süleyman Mabedi'nin birazc1k bati kiyismda kurulmu§
bu sinagoglarda birkaç Yahudi ak§am ayinindeydiler. Etraflanm
aym duvann çevirdigi dõrt sinagog vard1; digerleri farkh kesim­
lerdeydi. Kudüs'teki Yahudi nüfusu ile ilgili soru§turma yapak.
Bazdan üç bin derken kimileri "hayir, üç bin kadar yoktur" diye
cevap verdiler. "Niçin bu sorulan soruyorsunuz?" dediklerinde,
"çünkü biz her yerdeki Hiristiyan, Yahudi ve Türkler ile ilgili õzel
bilgiler edinmek istiyoruz" diye kar§ihk verdik. Onlara lbranice
bir Ahit gõsterdik. Gõzden geçirdiler; fakat hahamlannm nzas1
olmad1gmdan saan almaya cesaret edemediler. Birkaç risale b1-
rakak. Onlan da gõzden geçirdiler; fakat yine tereddütlüydüler.
Bize sayg1h davranddar ve tekrar gelmemiz için davet ettiler.
Mr. Bamet Sam'a gitmek üzere §ehirden aynld1. Hareketinden
õnce ona birkaç kitap hediye ettim. Yanmda bir de dileklerimi
bildiren bir mektup verdim. Dogdugu, çarm1ha gerildigi ve gõge
çekildigi yerleri ziyaret ettigimiz mübarek Kurtanc1m1z lsa'nm,
Mr. Bamet'e rehber ve ilelebet dost olmas1 dilegim de yer ahyordu
mektupta.

Diger Rum Manast:J.rlan

10 Nisan 182 1 . Daha õncekilere ilaveten daha pek çok ma­


nast1n ziyaret ettik. Amac1m1z okuma bilenlerin hepsine risale
vermekti. Daha evvel (30 Mart'ta) alti manasan ziyarete gitti­
gimden bahsetmi§tim. S1ralamay1 kan§t1rmamak için sayilara
devam ediyorum:
Yedinci manastir, lbrahim Manastm diye isimlendiriliyor. Çün-
OSMANLl'DA lK! AMERlK.ALI MlSYONER 255

kü buras1 tbrahim Peygamber'in, kuvvetli bir imanla oglu 1shak'16


kurban olarak sundugu noktarun üzerine kurulrnu§. Buras1, Golgota
Dagi'run sadece sekiz-on fit uzaginda, dünyarun günahkârlan için
Büyük Kurban'm takdim edildigi yerdir. Hactlar Rus kõkenli ol­
duklanndan Rumca risaleler çok az i§lerine yanyor. Bir ba§ka F1s1h
Bayrarm'nda Ruslara, Ermenilere ve Kiptilere §imdi yapngim türde
egitim vermek için çabalayacagim1z1 ümit ediyorum. Simdi sadece
Rumlar için çah§maktayiz. Bir misyonerin elinde, a§ag1daki lisan­
larda yazilrm§ risalelerden büyük bir takun bulunmahd1r: Rumca,
Rusça, Ermenice, Türkçe, Arapça ve Süryanice. Herkes okumayi
arzuluyor; Tann hepsine inayetlerini payla§nrabilir.
Azize Katerina admdaki sekizinci manasnra 20 risale b1raknk.
Rahibe manasnnnda birkaç kadm bulunuyordu.
Dokuzuncu manastlr, Azize Meryem ismini ta§1yor ve daha
az biliniyor. (Ayru adi ta§1yan digeri daha fazia me§hur) . Burada
da 20 risale hediye ettik.
"Tann'nm Kudüs'ü yikmak üzere elini uzattlg1" [/. Tarihler,
21/15] vakit melegin gõrüldügü noktaya in§a edilmi§ olan Ba§me­
lek (Archangel) Manasnn, onuncuydu. 1 00 risale b1raknk oraya.
Kalabahk bir hac1 grubu ikamet etmekteydi.
On birinci manasbr Aziz Nikolas'n. Orada, benden dini ta­
limat almak için haz1r bekleyen kalabahk bir hac1 grubuyla kar­
§ila§tlm. 1 00 risale b1raktlm.
On ikincisi olan Aziz Yorgi Manastm'na sadece 20 risale
biraktlm. Çünkü okuma bilenler bu sayidayd1.
On üçüncüsü Aziz Ithemius Manastln'na 30 risale b1raktik.
Buras1 gezimizin son durag1yd1. Su ana kadar Kudüs surlan içeri­
sindeki on üç Rum manastlnm, birer de Katolik, Ermeni, Süryani
ve Kipti manastlnm ziyaret etmi§ bulunuyorum. Aziz Konstantin
Manastln da dahil toplam 1 .000 risale dag1ttlk. Bu risaleler geni§
bir §ekilde dagilacak ve belki de Kutsal Sehir'den binlerce mil

6
Hiristiyan inam§mda Hz. lbrahim'in kurban seçilen o�lu 1shak'tJ.r. Dolayis1yla
bu §ekilde çeviri metnin ashna uygundur.
256 KUDÜS'TEYlM

uzakhktaki insanlar tarafmdan okunacakt:tr. Suras1 õnemli bir


konudur ki, Kudüs'ten ahmp gõtürülen kitap ve risaleleri onlar
mukaddeslik derecesine çikaracaklardrr. Bütün Hrristiyan yigmlan
daha yüksek taleplerde bulunacaklardrr. Ermenice ve Rusça yazil­
mt§ risaleleri edinemedigime õyle pi§man oldum ki, anlatamam.
12 Nisan 182 1 . F1s1h Bayram1 tõrenlerini gõrmek için M.ts1r1 dan
iki 1ngiliz beyefendi geldi.
13 Nisan 182 1 . Bu sabah erkenden bütün Rum hacilar Zeytin
Dag1 1 na ttrmandilar, Lazarus'un dirili§inin amsma yapilan ayin
srrasmda iki ki§i, kiliseden yard1m isteyerek cemaatin içinden
geçti. Bu geçi§ esnasmda, azizlerin yard1mm1 niyaz ederek §Õyle
diyorlard1: "Aziz Lazarus, bize yard1m et. 11

Kudüs'e Giri§i Yâd Etme

15 Nisan 182 1 . Palmiye Pazan.7 Kutsal Kabir Kilisesi'ndeki


tõrenler çok fazlayd1 ve hepsi de gõz ahc1yd1. Büyük bir tõren alayi
olu§turulmu§tu. Herkes elinde, Kurtanc1m1z Ísa'nm Kudüs'e giri§i­
nin hattrasma, palmiye ve zeytin dallan ta§1yordu. "Davud'un oglu
Osanna!" diye bagmyorlard1. 1ncil'de bu konuyla ilgili bõlüm eski
Rumca olarak Kutsal Kabir'in kap1smda okundu. Sayet bu türden
&rsatlar, hacilann anlayabilecekleri dilde Kutsal Kitap okumaya
hasredilse, onlar huna hayli ilgi gõsterecek ve bõylece binlerce
degerli ruha dini talimatlar vermek için baglantt kurulacakttr.
16 Nisan 182 1 . Rus konsolosu ve Íngiliz seyyahlarla birlikte
Kutsal Haç (Holy Cross) Manasttn'na gittik. Kudüs 'ün bir buçuk
mil battsmda bulunan bu manasttrda bize bir yer gõsterdiler.

7
Palmiye Pazan (Palm Sunday) : lsa Mesih'in dirili§inin kutland1g1 Paskalya
(Dirili§) Bayram1'ndan bir õnceki pazar günü kutlamr. Hz. lsa'mn çarm1ha
gerilmeden õnce Kudüs'e gidi§ini sembolize etmektedir. Çõlde geçirdigi kirk
günden sonra Hz. lsa, o gün Kudüs'e gelir ve §ehre girerken halk ellerinde
palmiye dallanyla onu selarnlar. Per§embe günü havarileri ile son yemegini
yiyen Hz. lsa ertesi gün çarm1ha gerilir. H1ristiyanlar, Palmiye Pazan'nda
kiliseye ellerinde palmiye yapraklanyla giderler. [ç. n.]
OSMANLI'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 257

Buras1 rivayete gõre Haç tahtasmm ahnd1g1 agacm yeti§tigi yer­


mi§ . Toprag1 hacdar dikkatlice toplad1 ve ahp gõtürdüler. Yine
Ermenice ve Rumca alfabeyle yazdm1§, el yazmas1 Ahitler' den
olu§an geni§ bir koleksiyon gõrdük. Fakat hiçbiri satihk degildi.
Bati tarafmda be§ milden fazia mesafede Vaftizci Yahya'mn
dogdugu yere in§a edilmi§ bir manastlra geldik. Geni§ti ve gü­
zelce muhafaza edilmi§ bir hali vard1. Biraz daha batida bir eve
geldik. Rivayete gore Kurtanc1m1z 1sa'nm annesi Meryem, teyzesi
Elizabet' e bu evde selam vermi§. Kuzeyde epeyce bir uzakhkta Sa­
muel Peygamber'in türbesini gõrdük. Batida, Davud Peygamber'in
Calut'u kthçtan geçirdigi vadi yer ahyordu.

Bir Yahudi Cenaze Merasimi

1 7 Nisan 1 82 1 . Bir Yahudi cenaze merasimine kat1ld1k. Naa§


tabuta konduktan sonra haham ktsa bir dua yaptl ve insanlar da
"Amen" diyerek mukabele ettiler. �ehirden ç1ktlan kap1ya yak­
la§trlarken haham bir ba§ka dua daha yaptl ve sonra geri dõndü.
�ehrin kap1sm1 geçtikten sonra ilahi sõylemeye ba§laddar ve me­
zarhga vanncaya kadar ayini sürdürdüler. Bütün Yahudiler, Zeytin
Dag1'nm dogu kenanndaki bu mezarhga gõmülenlere ayncahkh
gõzüyle bak1yorlar. Bugün Yahudiler için bayram günü oldu­
gundan õlülerini gõmmeleri me§ru degildi. Bir Türk tutulmu§tU
bunu yapmak için. T oprakta açdan çukur üç fit derinligindeydi ve
ceset tabutsuz olarak indirildi. Cesedin üzerine, kõpeklerin yiyip
bitirmesini õnlemek için birkaç ta§ at1ld1. Tõrenlerin hiçbirinde
sükunete ve düzene dair hiçbir §ey yoktu.

Kudüs'te Hedeflenen Okul

1 8 Nisan 1 82 1 . Kudüs'te bir okul kurma meselesine dahil


oldum. Uygun bir egitimci buldugu takdirde okulun masraflanm
258 KUDÜS'TEYlM

kar§tlarnayi Propocius'a teklif ettim. "�u an Kudüs'te ihtiyacuruz


olan bõylesi bir okulda egitimcilik yapacak yeti§mi§ tek bir ki§i bile
yok" diye cevap verdi. Fakat bu konuyu Patrige yazmaya ve bun­
dan sonra bana bu konuda daha õzel bilgiler getirmeye sõz verdi.
1 9 Nisan 182 1 . Aziz Konstantin Kilisesi'ndeki Rumlann mu­
tat ayininde, Rus konsolosu, onun tercümam ve sekreteri kutsal
sakramenti kabul ettiler. Ardmdan Kutsal Kabir Kilisesi'nin kap1s1
yanmda bir ayin yapild1. Resmi kiyafetini giymi§ olan ba§rahip,
bir legenin içine su bo§alttl ve on iki ke§Í§Ín ayaklanm y1kamaya
ba§lad1. Bu ke§Í§ler, evvelce Kutsal Türbe'nin kap1smm õnünde
seçilmi§ ve haz1rlanm1§lard1. Merasim s1rasmda a§ag1daki cüm­
lelerden olu§an §U ilahiyi sõylediler: "Mademki ben Efendiniz ve
Üstadm1z oldugum halde ayaklanmz1 y1kad1m, siz de birbirinizin
ayaklanm yikamaya borçlusunuz." [Yuhanna, 1 3/ 1 4]

Katoliklerin Tõrenleri

Gece ba§lad1g1 s1rada Katolikler, Kurtanc1rmz lsa'mn bahçede


çektigi 1stlraplann hat1rasm1 yâd etmek üzere bir ayine ba§ladilar.
Musiki o kadar ac1kl1yd1 ki, Kurtanc1m1z lsa'nm §U sõzlerinden
ba§kas1 hat1nm1zda kalam1yordu: "[1sa ikinci kere gidip] : Ey Baba,
eger ben o kâseyi içmeden geçmesi mümkün degilse, senin iraden
geçerli olsun diye dua etti." [Matta, 26/42] Yehuda'mn, Efendimiz
1sa'y1 tevkif etmek üzere geli§inin anla§ilmasma ͧareten ayin
ans1zm sona erdi. Gece yansm1 biraz geçe, 1sa'nm felakete ug­
ramasmm amsma, Katoliklerin bir ba§ka ayini vard1. Yabancilar
huna kabul edilmediler.

Çamuha Gerilme Günü Ayinleri

20 Nisan 1 82 1 Cuma . Sabah erkenden Katolikler Golgota


Dag1'nda toplandilar. A§ag1daki tertip üzere 1sa'nm 1stlraplanyla
OSMANLl'DA 11<1 AMER1KALI M1SYONER 259

ilgili lncil bõlümleri okundu: Biri Efendimiz'le alakah ktsrm ald1;


digeri Pilatus'la ilgili olam. Üçüncüsü kalabahgmd1; dõrdüncüsü
hikâyecinindi ve lncil'i vaaz edenlerin diliyle okundu. 11lsa ba§mt
egdi ve ruhunu teslim etti" [Yuhanna, 1 9/30] sõzüne gelince bütün
l§tklar sõndürüldü. Ekmek-§arap ayinini ba§rahip icra etti.
Saat sekizde hacdara izin verilmek üzere kap1 açdd1. Teker
teker geçerlerken her biri (yabancdar hariç) yirmi kuru§ õdemeye
mecbur birakdddar. Rus tebealanm kollamak maksad1yla Rus
konsolosunun tercümam kap1da dikiliyordu. Bu ahval ile günü­
müz geçti gitti.
Gün battmmda Katolikler, Hayalet Sapeli'ne girdiler. 110dada
tek bir kadm dahi kalmasm (per le donne non c'e luogo)" denile­
rek kadmlann odayt terk etmeleri emredildi. Birkaç dakikahgma
l§lklar sõndürüldü ve ayine ltalyanca olarak ba§land1. Belirgin
bir §ekilde anlayabildigim ilk cümle §Õyleydi: 11Bu õzel yerde, bu
günde ve hatta bu õzel saatte Efendimiz vs . . . " yanm saat sonra
iki papaz iki kandille ve büyük bir haçla §apele girdiler. Ardmdan
kutsal mekânlan ziyaret etmek için bir merasim alayt tertiplendi.
llk olarak, askerlerin Efendimiz lsa'nm elbiselerini parçalad1g1
yere gelindi. Burada ltalyanca ikinci bir vaaz dinledik. Ônceki
vaazdan çok az bir farkt vard1. Daha küçük bir bõlüme geçtiler.
Burada da Kurtanc1m1z'a kaba dikenlerden taç giydirilmesiyle
alakah lspanyolca bir vaaz verildi.
Dõrdüncü vaaz Golgota Dag1'nda, Kurtanc1m1z lsa'mn Haça
çivilendigi noktada verildi. Be§incisi ise Haç'm ayaga kaldmld1g1
yerdeydi. Son iki vaaz da ltalyancayd1. Bundan sonra bir Haç
dikildi. Üzerinde yakla§tk üç fit uzunlugunda, ttpattp çarm1ha
gerilmi§ bir ki§i pozisyonunda bir insan sureti bulunuyordu. Az
bir vakit geçince iki adam, Nicodemus ve Yusuf'u temsil etmek
için tertibat alddar; çivileri sõktüler ve cesedi dikkatlice ahp bir
pe§kirin üzerine yattrddar.
Golgota D ag1'ndan yaglama ta§ma geçtiler. Burada ceset
yagla meshedildikten sonra manasttnn ba§rahibi Arapça bir vaaz
verdi; ellerini kavu§turdu ve gõzlerini semaya kald1rd1. Sanki
260 KUDÜS'TEY1M

"hepsi kayboldu" der gibiydi. Pe§i s1ra Kutsal Kabir'e geçildi.


Ceset buraya yerle§tirildi. Yedinci vaaz 1spanyolcayd1. Vaazlar
saat yakla§1k onda sona erdi.
Kiptiler ve Süryaniler de usule uygun biçimde geldiler. Daha
once bahsettigim yerleri ziyaret ettiler. Onlar insan figürü yerine
resimler ta§1yordu. Vaazlann yerini ilahiler alm1§t1.
Gece saat on ikide bu defa Rumlar bir merasim alayi düzenle­
diler. Golgota'yi ziyaret ettiler, türbenin etrafm1 üç kere dolandilar.
Tesliste geçen üç ki§inin §erefine her zamanki uygulamalanyd1 bu.
Rumlar tasvir degil resim ta§1yorlard1. Onlann ayinleri süresince
hiç vaaz verilmedi.

Kutsal Ate§ Ayini

2 1 Nisan 1821 Cumartesi. Bu sabah onemli bir olay gerçekle§­


medi. Ôgleden sonra ise amlmaya deger bir zaman dilimi vard1.
Kilisenin her bolümü Türklerle, Yahudilerle, H1ristiyanlarla ve
gok kubbenin alnndaki her milletten insanla dolmu§tu. Bunlar,
sembolik bir ate§ etrafmda Kutsal Ruh'un sozde mucizevi ini§ine
§ahitlik etmek üzere toplanm1§lard1. Tahminen be§ bin ki§i vard1.
Sehrin valisi ve kidemli Türkler de oradayd1. Bütün merasimi goz­
lemleyeyim diye bana müsait bir yer tahsis edildi. Saat on ikide
son derece s1ra d1§1 ve H1ristiyanhk beyanat1m küçük dü§ürücü
bir manzaraya §ahit olduk. Filistin yerlisi Hiristiyan Araplardan
bir gruba, Kutsal Hafta'daki (Holy Week) vazifelerini yapmalan
için izin verildi. Her biri deli bir adamm bütün çild1rm1§ hallerini
takmml§ gibi Kutsal Kabir'in çevresinde ko§maya ba§ladilar.
Ellerini ç1rp1yorlar, havaya kupalanm anyorlar, birbirlerinin ku­
laklanna §amar patlanyorlar, yan ç1plak bir halde arkada§lannm
omuzlarmda yürüyorlar, uluyorlar ve hatta sesleri ç1kabildigince
ç1ghk at1yorlard1. Biraz sonra Kutsal Ate§'in ini§ine §ahitlik etmeyi
bekleyen be§ bin insana boyle bir gosteri yap1hyordu.
Saat bir civannda, Kutsal Türbe'nin lambalarla aydmlat1lm1§,
OSMANLI'DA lKl AMER1KALI MlSYONER 261

kapdan kapah ve bir saatin as1h oldugu ufak bir bõlümünden içeri
Türkler girdi. Ben de Rus konsolosuyla birlikte Kutsal Kabir'e
bizzat girmekte kararhyd1m. Ate§in hangi yõnden ba§lad1gm1
gõrmek istiyordum. Fakat oradakiler, "Türkler yabancdann gir­
mesine izin vermezler'' diye müdahale ettiler. Birazdan Rum
ba§papaz1, yanmda Ermeni Patrigi ve Süryani Patrigi de oldugu
halde Kutsal Kabir'e girdi. Fakat Rum ba§papaz tek ba§ma ikinci
bir bõlmeye girdi. Vakit yakla§tikça bütün gõzler m1hland1 âdeta.
Biz ayakta beklerken, Kabir' den §im§ek gibi bir hizla alevli bir
me§ale ç1kanld1. Me§ale toplulugun uzak bir bõlümüne dogru ta­
§m1yordu. Ate§ten almak ve güya onun yanma kuvvetini smamak
için ilk grubun arasmda ayakta dikildim. Ate§ çok da olaganüstü
bir nitelik ta§1m1yordu. Ate§in en kaliteli hali bitmeden evvel
bir parça almak için hacdann sarfettigi gayret, çogunun hayatm1
tehlikeye soktu. (Bazdannm dedigine gõre birkaç dakika içeri­
sinde bu büyük ate§ normal ate§ler gibi yanmaya ba§layacakti.)
Pek çok ki§inin bu izdihamda õlmesine ramak kalm1§tl. Kimileri
mumlan yakt1, õtekiler ate§in etkisinden bir parçay1 muhafa­
za etmek gayesiyle onlann pe§inde dola§tl. Kimisi de "bu ate§
yakmaz" diyerek yüzlerini aleve dogru tuttu. Bir ba§kas1 "õyle
zannediyorum, Efendimiz lsa benim eski itaatsizliklerimi §imdi
affedecektir'' diyordu. Bunlann ardmdan bacilar, duyduklan ve
gõrdüklerinden epeyce tatmin olmu§lard1 ki, çekildiler. Rumlann,
kendi mezheplerinin üstünlügünü tsrarla vurgularken, Kutsal Ate§
mucizesinden asla bahsetmemi§ olmalannm dogrusu bir hayli
garip oldugunu dü§ündüm.
22 Nisan 182 1 . Gece yansm1 biraz geçe Dirili§ (Resurrection)
ayinleri ba§lad1. Kutsal Kabir Kilisesi, lhti§amm Krah lsa'mn hayata
ve iktidara gõzlerini açtig1 o sabahm nurunu temsilen en gõz ka­
ma§tlnc1 §ekilde aydmlatilmi§tl. Kutsal Kitap antik Yunanca, Rusça,
Arapça, Türkçe, Ermenice, Latince ve diger birçok dilde okundu.
Geçit resrni pek tantanahyd1 ve ayinler de sayis1z denecek kadar
çoktu. Sabahleyin herkes kiliseden kendi hususi ikametgâhma
geçti. Kutsal Hafta ayinleri de burada sona ermi§ oldu.
262 KUDÜS'TEYlM

Kutsal Kilise, kisa bir süre sonra kendisini tamamen bü­


tün H1ristiyan zümreler arasmda gerçek dindarhgi tesis etmeye
adayacaktir diye mütemadiyen ümitlere kap1hyorum. Hamsin
Yortusu'nda,8 Havari Petrus'un sahip oldugu ruhu ta§1yanlara sag­
lanacak olan hrsatla, kutsal metinleri delil gõstermeye ve açmaya
ba§layacaklar. Binlerce ki§i gõklerden gelen bir sese yõnelecek
ve §õyle bag1racak: "Ey insanlar ve ey karde§ler, ne yapahm?"
[Resullerin /�feri, 2137] Eger birileri beni kand1rm1yorsa, §imdiden o
ihti§amh günün §afagm1 gõrebiliyorum. Sion'un kapdanna me&un
insanlar, "Sion'un salah1 parlak l§Ik gibi ve kurtulU§U da me§ale gibi
ortaya ç1kmcaya kadar'' [Í�aya, 6211] huzur içinde ya§ayamazlar.

Ürdün'e ve ôlü D eniz'e [Lut Gõlü] Gezinti

25 Nisan 182 1 . Vali konagma giderlerken onlara e§lik etmem


için bir lngiliz beyefendi ugrad1. Vali bizi büyük bir nezaketle
kar§ilad1. Eriha'dan Ôlü D eniz'e kadar yamm1za bir muha&z
kattl, gerekli yard1mlan da yaptl.
26 Nisan 182 1 . Ürdün'e gitmek üzere saat dokuzda Kudüs'ten
aynldik. Ônümüzde saatlerdir yolda bulunan hacdar vard1. Kudüs
valisi de muha&zmm refakatinde bize kat1lm1§tl. lngiliz beyefen­
diden kendi arkasmdan h1zhca at sürmesini istedi. Saat on ikide

8
Hamsin Yortusu (Day ofPentecost): Arapça ellinci gün anlamma gelir. Paskalya
bayrarrundan yedi hafta sonra, ellinci günde kutlanir. Bu günün, 1sa'nm õlüp,
dirilip, gõge yükseli§inden sonra Kutsal Ruh'un Havarilerin üzerine çõktügü
gün olduguna inaruhr. Hlristiyanhgm dünyaya kar§l vazifelerinin ba§lad1gi gün
diye kabul edilir. Hlristiyanhkta ilk kez ne zaman kutlanild1gi bilinmemekle
birlikte, bu bayramdan ilk kez bir Dogu Kilisesi eseri olan ve ikinci yüzydda
kaleme ahnan Epistola Apostolorum'da bahsedilir. Kõkeninin, Gül Bayrarru
olarak da bilinen Yahudi hasat bayrarru Savout'a dayand1gi ileri sürülrnektedir.
Bu bayram õnceleri bugday hasadmda ilk ürünler için kutlanan bir §Ükran
günü iken, daha sonralan Rabbiler tarafmdan Hz. Musa'ya On Emir'in indigi
günün anisma bir bayram olarak kutlanmaya ba11lanm1§t1r. H1ristiyanhga
geçi§inde ise geçmi§te insanhga meyveleri sunulrnu§ ve ba§anh olmu§ olan
On Emir'in, 1sa'nm takipçilerine yeniden sunulu§unun kutland1gi bir gün
olarak kabul edilmi§tir. [ç. n.]
OSMANLl'DA 11<1 AMER1KALI MlSYONER 263

bir çe§me ba§mda mola verdik. Rivayete gõre bu çe§me, Kurta­


nc1m1z lsa'nm Eriha'dan Kudüs'e gidip gelirken yolda serinledigi
yermi§. Biraz ilerideki Bahurim §ehrini geçtik. Bahurim, Davud
Peygamber'in Shimei tarafmdan sõvüldügü ve ta§land1g1 yerdir.
Buna ilaveten gõkte bulunan Babasmm emrinden aynld1g1 bir
yõredir. O, bunu unutulmaz cümlelerle §Õyle ifade etmektedir:
"Ona ili§meyin; b1rakm lanet etsin. Çünkü Rab ona emretmi§tir."
[II. Samuel, 1 61 1 1 ]
Saat dõrtte Eriha ovalanna çad1rlanm1z1 kurduk. Geni§ bir
ovanm ortasmda bulunan çamurdan birkaç evden ibaret olan
§imdiki Eriha kõyünü gõrmeye gittik. Ürdün'ün ilerisinde doguya
dogru bakmca, Musa Peygamber'in gõge yükseldigi ve vadettigi
topraklan seyrettigi dag1 gõrdük. Burada Kurtanc1m1z lsa ktrk gün
k1rk gece oruç tutmu§tu ve sonrasmda §eytan tarafmdan ba§tan
ç1kanlmt§t1. Tann'nm y1kng1 duvar kahnnlanndan hiç degilse
baztlanm bo§ yere arad1k. Kõyde yakla§tk 300 Arap ya§tyor.
2 7 Nisan 1 82 1 . Toprak zeminde iki saate yaktn uyuduktan
sonra iki buçukta uyand1k. Ürdün'e geçmek üzere düzen ald1k.
Yolumuzun üzerinde bir 1rmak vardt. Kutsal Kitap'ta bu irmagm
tarihiyle ilgili yerlere baz1 i§aretlerde bulunduk. lsrail'in ordu­
lan buray1 kuru bir topraktan "Eriha'nm tam kar§tsma" [Ye�u,
4/1 6] geçmi§ti. Eli§a Peygamber, tlyas Peygamber'in cübbesini
ald1; katlad1 ve kuvvetlice suya çarptI. Sular da bir o tarafa bir
bu tarafa bõlündü. 11Eli�a bag1rd11 llyas'm Tann 1s1 Rab nerede? Ve
oda sulara vurunca sular bir o yana bir bu yana ikiye bO!ündü. 11 [II.
Krallar, 21 1 4] Efendimiz lsa burada vaftiz edilirken gõkler açtld1
ve "gõklerden, sen benim sevgili oglumsun, senden raz1y1m diye
bir ses geldi." [Luka, 3/22]
Saat be§te Ürdün Nehri ktyis1 boyunca gittik. Siddetli yagmur­
lar neticesinde htzh ve kuvvetli bir aktntI vardt. Irmagm ktytlan
on fit uzunlugundayd1, hiç olmazsa su seviyesinden yüksekteydi.
Hactlarm hepsi gõzlerini ktrpmadan suya daldilar, kendilerini
mübarek sulara b1raknlar. Seyircilerin arasmda konsolos ve mu­
haftz1 da vardt.
264 KUDÜS'TEYlM

Saat altJ.da Ordün'den aynldik ve yõnümüzü Ôlü Deniz'e


çevirdik. Vali, muha&zm1 da bizimle gõnderdi. Oraya yedi bu­
çukta vard1k. Yolumuz bir ba§tan õbür ba§a çõl kumlanndan
geçiyordu. Ôlü Deniz'in suyu ziyadesiyle ac1yd1. Sulara gark
olan günahkâr Sodom ve Gomore §ehirlerinin bulundugu yerleri
uzaktan gõrebiliyorduk. Buralann sakinleri, aleme ibret için ebedi
ate§te cezalanm çekeceklerdir.

Kudüs' e Dõnü§

Ôlü Deniz'den sekizde aynld1k ve Eriha ovalarmdaki çad1r­


lanm1za dokuz buçukta vard1k. Vard1g1m1zda õgrendik ki, çok
sayidaki Rus hac1yi Araplar yaralam1§ . Bunun kabahati hacilara
yüklendi.
30 Nisan 182 1 . Rama'dan gelen bir mektuptan lngiliz beyefen­
dilerin dõnܧ yolunda hapsedildiklerini, silahlannm ahnd1g1m ve
hakarete ugrad1klanm õgrendik. Bõylesine deh§et saçan bir hadise,
kanun kaçag1 e§kiyalar tarafmdan degil, tam tersine Yafa valisinin
emriyle gerçekle§tirilmi§ti. Silahlan daha sonra iade edildi.
2 Mayts 182 1 . Bir Ermeni hac1dan 1zmir'e pek çok mektup
gõnderdim. F1s1h Bayram1 tõrenlerindeki hacilann sayis1 §U §ekil­
dedir: 1 . 200 Rum, 1 .400 Ermeni, 70 Ktpti, 20 Süryani, 15 Katolik,
1 Habe§istanh; toplam 2 . 706. Kudüs'te on bir cami, be§ sinagog
ve farkl1 H1ristiyan mezheplerinin tümüne ait yirmi manastJ.r
bulunmaktad1r. A§ag1daki piskoposluklar da Kudüs Rum Patrik­
ligine aittir:

1 . Petra'da, (Ürdün'ün ilerisi) bir kilise, piskoposu Kudüs'te otu-


ruyor;
2. Nazaret'te bir kilise, piskoposu Kudüs'te oturuyor;
3. Lidda'da iki kilise, piskoposu Kudüs'te;
4. Gazze'de bir kilise, piskoposu Kudüs'te;
5 . Amma n'da, (Ürdün'ün ilerisi) bir kilise, piskoposu Kudüs'te
oturuyor;
OSMANLl'DA 1Kl AMERlKALI MlSYONER 265

6. Kayseri'de bir kilise, bo§;


7 Bashan'da bir kilise, bir piskopos;
8. Ptolemais'de birçok kilise, bir piskopos;
9. Beytüllahim'de bir kilise, piskopossuz;
10. Neapolis'te üç kilise, piskopossuz;
11. Yafa'da bir kilise, piskopossuz;
12. Tabor Dag1 1 nda bir kilise, piskopossuz;
13. Sina Dag1 1 nda* {Ktztldeniz kenannda) bir kilise, lstanbul'da
oturan bir piskopos.

Bu dokümanlan kidemli bir papazdan aldun. Tekrar kendisine


okuduktan sonra "hepsi dogrudur'' diye tasdik etti.
5 Mayts 182 1 . Kudüs'e vard1g1mdan bu yana 99 Arapça Mez­
murlar Kitab1 1 lzmir'den aynld1g1mdan bu güne ise 41 Rumca
Ahit, 2 Farsça Ahit, 7 Ermenice Ahit, 1 1talyanca Ahit sattlm. 1 1
Rumca, 1 'er de Frans1zca, Ermenice, Farsça ve ltalyanca toplam
9 Ahit'i fayda umdugumuz yerlere hediye ettim. 3 .000'den fazia
risale dag1ttlm.
Ermenice Ahit'e kaç defa 1srarh ba§vurular oldu. Fakat on­
lan temin etmek benim kudretimde degildi. Buraya van§tmdan
evvel Kitab-1 Mukaddes ve Ahitler'in, Procopius tarafmdan ayn
ayn manast1rlara emanet b1rakild1g1 hatirlanacaktir. Kaç tanesi
satild1, bilemiyorum. Procopius'un bunlann hesab1m ç1karacak
zamam olmamt§. Her õrnekte, b1rakimz risalelerin tereddütle
almd1gm1 1 aksine minnettarhk belirten tebessümlerle kabul edil­
diler. Piskoposlar kendi cemaatlerine dag1tim i§inde bize yard1m
ettiler. Hepsi de bunlan dostlanna hediye etmek için ne kadar
istekliler, bir gõrseniz.
Karaman bõlgesinden gelmi§ bir hac1 1 bu risaleleri õgretmen­
lere ve papazlara gõtürmeye sõz verdi. Sõyledigine bakihrsa onlar
bu risaleleri memnuniyetle alacaklard1. Yapdan bagt§l kimden
ald1klanm bilebilsinler diye risalelerin benim ismimle birlikte
verilmesini, bõylece onlara daha fazia deger verilmesini istiyorlar.
Bu §ekilde pek çok õrnek var.
266 KUDÜS'TEYlM

Ermenistan' a Gezi Ônerisi

Risaleler için ba§vuran baz1 Ermenilere, "belki de baz1 dostla­


nm1z satl§ için 1ncil ve risalelerle birlikte Ermenistan'a geçecekler"
demi§tim. "Risalelerin oraya varmasmdan memnun olacag1z"
demi§lerdi. �ayet bir misyoner, hacdarla birlikte Ermenistan'a geri
dõnebilirse, kitap sand1klan herhangi bir §Üphe uyand1rmadan
geçi§ yapabilecektir ve kendisine e§lik edenlerden õnemli yar­
d1mlar gõrecektir. Gelecek F1s1h Bayram1'ndan sonra Amerikah
baz1 ki§ilerin, Ermenistan'm ahlaki vaziyetini kiliselere anlatmak
gibi ilginç bir hizmeti yüklenmeye haz1rlanacaklanm 1srarla ümit
etmekteyim.

Mr. Parsons'm Geri Dõnü§ Nedenleri

7 Mayts 182 1 . Kudüs'e vard1g1mda, yaz s1caklanm Lübnan


Dag1'nda geçirmeyi tasarhyordum. Ancak burada daha evvel
b a§lam1§ olan sivil ayaklanma neticesinde fikrimi degi§tirdim
ve Beytüllahim'e çekilmeye karar verdim. FISlhtan hemen son­
ra Filistin'deki Rumlar, daha büyük bir ayaklanmaya giri§tiler.
Ayaklanmamn sebebi, hükümetten gelen bir emirle silahlannm
b1rakt1.nlmas1 ve Yafa'daki Rus konsolosunun hapse girmesiydi.
Manastlrdan aynlabilenlerin tamam1 kaçtl; digerleri de olaylara
gõgüs germe kararhg1yla sabit kald1.
Buradaki kan§1kl1k yüzünden sakin bir yaz geçirme umu­
dum azald1g1 gibi, ne çah§mak ne de birilerini egitmek adma da
umudum kalmad1. tlahi yõnlendirmeyi talep ettim. Filistin'de
bir istasyon kurulmasmm hayli õnem ta§1d1gma tamam1yla kani
olduktan sonra bu kanaatimi hayir i§lerinde yürütmeyle ili§kilen­
dirdigimden dolayi §U neticeye vard1m: Yaz s1caklan geçinceye
kadar Ege Denizi'ndeki adalara geri dõnmek en iyisi. S eneye
yapilacak kutlamalara kat1.lacak hac1lara dag1tdmak üzere farkl1
dillerde risalelerin haz1rlanmas1 sürecinde Fisk karde§ ile bir araya
OSMANU'DA IK1 AMERIKALI MISYONER 267

gelme umuduyla dikkatimi Ege Denizi adalanna yogunla§tJ.rd1m.


Sehirden aynlmadan §Unu sõylemeliyim ki, bu kutsal §ehre
vard1g1mdan beri vaktim pek çok bakimdan güzel geçti. Pe§ pe§e
üç ay boyunca saghg1m bu kadar iyi olmamt§tl diye dü§ünüyo­
rum. Sayet Íncil ve risalelerle daha iyi §ekilde teçhiz edilseydim,
ilahi lütuf sayesinde, faydam daha geni§ bir alana yayilabilirdi.
Bilginin kazamm1 ve dag1tilmas1 bakimmdan, buras1 hakikaten de
dünyanm merkezi. lstasyondan vazgeçilmemeli; kap1 her daim
aç1k. Zorluklar beklenebilir; ama burada kurulacak bir misyondan
elde edilecek iyi bir sonuç, sonsuz bir ecir kazand1racaktir.
8 Mayts 1 82 1 . Sabah erkenden piskoposlan ziyaret ettim
ve onlarla vedala§tlm. "Sizi bu §ehirde tekrar gõrmeyi dileriz"
dediler. Yafa kaplSl yoluyla saat 6'da Kudüs'ten aynld1m. Sehrin
batlsmdaki tepeyi tlrmamrken, yeryüzünün bu en aziz noktasmm
bir ba§ka cepheden manzaras1m seyretmek için arkam1 dõn­
düm. Davud Peygamber'in sõzleri zihnimde taptazeydi: "Sayet
Efendimiz'in gõzünde bir lütuf bulursam beni geri getirir ve o
sand1g1 ve meskenini bana gõsterir." [II. Samuel, 15/25]
24. MEKTUP
PLINY FISK'ÍN REV. SERENO E. DWIGHT1 A
YAZDIGI MEKTUPTAN 1KT1BASLAR1

lzmir, 4 Mayts 1 82 1

Muhterem v e Aziz Efendim,


Geçenlerde Efes harabelerine yaptlg1m1z bir geziden dõner­
ken 1 bu küçük gezintilerden bir detay vermenin sizi sevindirecegini
dü§ündüm. 1zmirli Mr. George Perkins, Boston'h Mr. Thomas ve
Mr. Joseph Langdon ile birlikte 9 Nisan Pazartesi günü yola ç1k­
tlm. Biri Türk yeniçeri, biri Ermeni ve ikisi de Rum olmak üzere
bizimle birlikte dõrt ki§i daha vard1. Ôgleden sonra saat dõrtte
1zmir 1 den aynld1k. Sehrin dogu kenarmdaki Kervan Kõprüsü'ne
gittik. Solumuzda kalan Buca 1 dan aynlarak güneye dõndük. Biraz
sonra Seydikõy sag taraftm1zdayd1.
Seydikõy yakmlanndaki bir kahvehaneden geçerken saat
altlyd1. Biraz ileride ba§layan engebeli yolda yedi saat yolculuktan
sonra çok sayida silahh Türk'ün bulundugu bir ba§ka kahvehaneye
geldik. D1§an çiktllar ve para istediler; yoldan geçi§ için veya ba§ka
bahanelerle istedikleri yüklü miktarda yol paras1yd1 bu. Ne için

1
"Extracts &om a Letter of Mr. Fisk to The Rev. Sereno E. Dwight (4 Mayis
1 8 2 1 , 1zmir)", The Missionary Herald, Ekim 1 8 2 1 , Vol. XVII, s. 3 1 7-320.
OSMANLl'DA lK1 AMERlKALI M1SYONER 269

oldugunu sormak için oyalanmad1k. Zira on-on iki sent onlan tat­
min etmeye yetti. Saat dokuzda gece için bir ba§ka kahvehanede
mola verdik. Buras1 bir derecigin güney kiyismda kurulmu§tu. Bu
havali, Trianda veya Terrenda diye isimlendirilmektedir. Gece
yansma yakin, §U anda §ehir dt§tnl gezen bir pa§anm arkasmda
yürüyen birkaç Türk aths1 ç1kageldi. Hizmetkârlanm1zdan biri
onlan §Õyle konu§urken duymu§ : "Bu Frenklerin yanmda bir
yeniçeri var, atlanm ele geçiremeyiz." Bunun üzerine digerlerini
takibe gittiler.
Ertesi sabah saat be§te yolculugumuza tekrar ba§lad1k. Saat
yedide bir diger kahvehaneyi geçtik. Buranm yakinmda, atlan­
m1zm arkasmdan gelen pa§anm adamlanyla kar§tla§tlk. Alti veya
sekiz at bulmu§lar, onlan gõtürüyorlard1. Çok sayida kadm da -
muhtemelen atlann asil sahiplerinin hammlanydilar- bag1ra çag1ra
arkalanndan ko§uyordu. Bu durum yakla§tk bir saat kadar sürdü.
Lakin hiçbir i§e yaramad1, kadmlar takibi birakip geri dõndüler.
Pa§a §ehir di§ma ç1ktigmda genellikle kendisine birkaç yüz
muhafiz e§lik eder. Onlar da halkin ya§ad1g1 topraklardaki imti­
yazlardan veya §ehirdeki dõrtte bir paylarmdan ba§ka herhangi
bir ücret almazlar. Oradan oraya hareket ederlerken nerede bula­
bilirlerse atlan ahyorlar. Yorgun olmayan bir ba§kas1m buluncaya
kadar birkaç gün biniyor, ilkini geri gõnderiyorlar. Zavalh kõylüler
de atlanmn kullamm hakki adma herhangi bir mükâfat veya
kar§thk ümit etmek yerine, sadece daha fazlasmm ahnmad1gma
sevinmekle yetiniyorlar.
Her iki yamnda da kocaman daglar bulunan geni§ bir vadiyi ve
solumuzdaki gõleti geçtikten sonra saat dokuzda, sabah kahvaltis1
için ]ellet adh bir kahvehanede mola verdik. Solumuzda yer alan
bir grup derme çatma evi geçtik. Degi§ik yõnlerde s1gir, koyun
ve keçi sürüleri gõrülüyordu. Saat onu biraz geçe Efes'e dogru
ilerledik ve az sonra Küçük Menderes 'in (Cayster) bir koluna
geldik. Aleman (Gallesus) D ag1 eteklerindeki ye§il bir vadinin
bati kenanna dogru sürdük atlanm1zi. Zirveye dogru yükselen
ve "keçi kalesi" diye adlandmlan eski bir kale vard1. Muhtemelen
270 PLINY FISK'IN REV. SERENO E. DWIGHT'A YAZDICI MEKTUP

kale etrafmda hep bu hayvan türünün otlad1gmdan olsa gerek bu


isimlendinne. Saat biri geçerken Küçük Menderes'in üstündeki çok
güzel ta§ bir kõprüden geçtik. Kõprü malzemesinin içinde dõvülüp
§ekillendirilmi§ mermer parçalan vard1. Bunlarm baz1 gõrkemli
antik yapdardan almd1g1 aç1kça anla§thyordu . Kenarlanndaki
saglam duvarlar sayesinde kõprüden güvenle geçiliyordu. Bõyle
bir §eyi bu memlekette daha evvel gõrdügümü hatirlam1yorum.
Kõprüde bir §elale vard1 ve o mahalde bir degirmen i§letiliyordu.
Saat ikide, 1zmir'den on iki saatlik mesafedeki Ayaslug'a vard1k.
Cografyac1 Strabo, Efes'in üç yüz yirmi stadia [1 stadia= 1 57m] ,
yani 1zmir'den de kirk mil güneyde oldugunu sõylemektedir. Bu
durumda gezimizin iyi haberler banndird1gm1 anlam1§s1mzd1r.
Ayaslug'da üç 1ngiliz beyefendisiyle kar§tla§tik. Bu ki§iler,
daha õnceleri M1s1r ve Suriye'ye yolculuk yapmt§lar, §imdi ise
1zmir' e gitmek üzereymi§ler. Bu yõredeki tek kahvehanenin tama­
m1 bizim kalmam1z için tefri§ edildi. Duvarlan ta§ ve çamurdan,
çatis1 ise ye§illik ve samandan yapdmt§ bu mekânm neredeyse
her yeri kirlang1ç yuvalanyla dolu. Bu i§letmenin, biri yolculara
digeri de atlara aynlmt§ iki bõlümü var. Ahira giden tek yol, bar
odas1, yani yemek odasmm tam ortasmdan geçiyor. Kahvehane­
nin õnünde bir lahit bulunuyor. Ancak üzerindeki kitabe §imdi
neredeyse okunaks1z halde . Lahdin ilerisinde bir cami bulunuyor.
Daha ileride bir Türk hamammm y1kintilan var. Kahvehanenin
çevresinde Ayaslug kõyünü meydana getiren tek tük peri§an
evler yer almakta.
D ogudaki tepenin e teklerinde yer alan Aziz Yuhanna
Kilisesi'ne gittik. Buras1 muhtemelen Efes y1kdd1ktan sonra
Ayaslug'a gelen Hiristiyan Rumlar tarafmdan in§a edilmi§. Müslü­
manlar ülkeyi ele geçirdikten sonra diger kiliseler gibi bu da camiye
çevrilmi§. Simdi buralar tamam1yla terk edilmi§ vaziyette; kap1s1,
penceresi, çatis1 ve zemini yok. Yap1 dõrt bõlüme aynhyor. Birisi
binanm yansma gõmülmü§ ve kilisenin bahçesiymi§ gibi gõrünü­
yor. Bu bahçede birkaç büyük agaç dimdik yükselmi§. Diger üç
bõlüm neredeyse birbirine e§it büyüklükte . 1Ik H1ristiyanlann ve
OSMANLl'DA 11<1 AMERlKALI MlSYONER 271

daha sonra da Müslümanlann dualanm sunduklan bu yerde §imdi


gür yabani otlar õylesine ferah büyüyor ki. Kilisenin içerisinde,
Diana'nm mezanndan ahnd1klan rivayet edilen koskocaman
granit sütunlar bulunuyor. Bunlar siras1yla bir putperestin, bir
Hiristiyan'm ve bir Müslüman'm ibadetlerine hizmet etmi§ler.
Çar§amba sabah1 saat yedide atlanm1za bindik; lahdin ve
sagmdaki eski caminin bulundugu yerden aynld1k. Panayir (Pri­
on) Dag1'na at sürdük ve sonra atlanm1z1 yedegimize alarak Efes
harabelerini ara§t1rmak üzere yürümeye ba§lad1k. Toprak upuzun
otlarla veya bugdaylarla kaplanrm§t1. Dü§en iri çiy taneleri yürür­
ken hiç de ho§ olmuyordu. Tepenin dogu yakasmda dikkate deger
hiçbir §eyle kar§da§mad1k. Bina namma hiçbir §ey yoktu bu tarafta.
Kuzey yakada ise Arena (Circus), yani stadyum vard1. Dogudan
banya uzunlugu 40 rot (1 stadia) idi. Kuzeydeki alçak olan yaka
ayakta kalmayi ba§aran kemerlerle desteklenmi§ti. Yan§lann
sergilenmesi için kullamlan saha §imdi bir bugday tarlas1yd1.
Bat1 cephesinin sonunda bir bahçe kap1s1 bulunuyor. Kap1ya
biti§ik duvarlar hayli kahn, sapasaglam ve hâlâ ayakta. Stadyumun
kuzeyinde ve sadece bir sokakla bõlünmܧ olan yerde, §elalelerin
çevirdigi ve çe§itli yapdarm kahnnlanyla dopdolu bir meydan var.
Kuzeyden güneye uzanan bir sokak, bu meydam tam ortasmdan
ikiye bõlüyor. Stadyumun bat1smdaki zemin doruk seviyesinde
yükseliyor. Buranm merkezinde ise koskocaman bir kaide yer
ahyor. Bu yapmm orada nasd dimdik ayakta kald1g1m sõylemek
kolay degil. Buras1 ile stadyum arasmda, Efes'in kuzeyindeki bir
ovadan geçen ve §ehrin ortasma varan bir sokak uzamyor.
Efes ovalannda birkaç Rum kõylüsüne rastlad1m. Kadm ve
erkek bu kõylüler, bugdaylardan yabani otlan ve burçaklan yo­
luyorlard1. Bana Matta, 1 3/28'i hat1rlatt1lar.2 Onlara Rumca hi­
tap ettim. Fakat Türkçe kar§1hk vermelerinden, Rumcay1 çok az
anlad1klarm1 fark ettim. Kanaatimce bunlar uzaktaki kõylerden

2
''Ve hizmetçilere, 'bunu bir dü§man yapml§tlr' dedi. Hizmetçiler de ona:
'Ôyle ise ister misin, gidip onlan toplayahm' dediler." [ç. n.]
272 PLINY FISK'lN REV. SERENO E. DWIGHf'A YAZDICI MEKTIJP

buraya i§çi olarak gelmi§lerdi. Hiçbiri okuyarmyordu, ancak kõyde


kendilerinin mensup oldugu papazlann ve okuldaki õgretmenin
okuma bildiklerini sõylediler. Onlara birkaç risale verdim. Bunlan
papazlanna ve õgretmene gõtürmeye sõz verdiler. Toumefort,3
kendisi Efes'teyken 30 veya 40 Rum ailenin ya§ad1gm1 sõylüyor.
Seyyah Chandler ise sadece on veya on iki ki§i olduguna hük­
metmi§. Simdi Efes'te tek bir insan ya§am1yor. Aç1k olarak aym
zemin noktasmda olmamakla birlikte bir ba§ka isim altmda Efes
olarak dikkate ahnabilecek Ayaslug' da, birkaç peri§an Türk evin­
den ba§ka bir §ey gõrünmüyor. "Samdan yerinden kaldmlarak
ba§ka bir yere nakledilmi§ ." [Vahiy, 2/5] "O §ehir ki halkla dolu
idi, tek ba§ma nasd oturuyor §imdi!" [Yeremya'mn Mersiyeleri, 1/1]
Harabeler arasmda dola§1rken, buralarda vuku bulan hadise­
leri derinden bir baki§ aç1s1yla dü§Ünmemek imkâns1zd1. Burada
dõnem dõnem mimarhk, müzik, trajedi ve hatiplik maharetleri
sergilenmi§ti. Buras1, insanoglunun en gõz kama§tmc1 eserlerinden
bazilarmm bütün ihti§am1yla gõrülebilecegi bir yerdi. Buradaki
vakia, onlann fani bir tabiatta olduklanm gõstermektedir. Bu
duvarlar arasmda ayakta durmak ve Efes'in ilk kurulu§undan bu-

3
Yazar burada muhtemelen Frans1z bitkibilimci Joseph Pitton de Toumefort'u
( 1 656- 1 708) kastetmektedir. Montpellier Üniversitesi'nde botanikte uzman­
la§arak 1 683'te Paris Kraliyet Botanik Bahçesi'ne profesõr olarak atand1.
1 699 'daki Karlofça Antla§mas1'ndan sonra Frans1z hükümeti tarafmdan
botanik ara§tlrmalan yapmak ve bitkiler toplamak üzere dogu seyahatine
gõnderildi. 23 Mayis 1 700'de bir hekim ve bir ressarnia birlikte Marsilya'dan
hareket eden Toumefort, õnce Girit'e oradan da Ege adalanmn büyük bir
bõlümünü gezdikten sonra Mart 1 7 0 1 'de lstanbul'a vard1. lstanbul'da ktsa
bir süre kald1ktan sonra Karadeniz yoluyla Dogu Anadolu ve Kafkasya'ya
dogru yola ç1kt1. Erzurum valisi Kõprülü Numan Pa§a ve maiyetine kattlarak
deniz yoluyla Trabzon'a dogru yola ç1kt1. Oradan Erzurum'a ula§arak Tiflis
ve Erivan'a kadar gitti. Agustos 1 7 0 1 'de Erzurum'a dõndükten sonra Ankara
üzerinden Bursa'ya, oradan da lzmir'e geldi. M1s1r ve Arabistan'a gitmek
niyetinde olan Toumefort, sonunda bu yolculuktan vazgeçerek 3 Haziran
1702' de Marsilya'ya dõndü. Getirdigi malzemenin tasnifi ve kitabm hazirlan1§1
tamamlanmadan evinden botanik bahçesine giderken bir araba kazasmda
õldü. Relation d'un voyage du Levant adh seyahat kitab1 iki cilt halinde 1 7 1 7'de
basdd1. Eser Türkçeye çevrilerek Tournefort Seyahatnamesi ad1yla 2005 yilmda
ülkemizde de yayinlandt. [ç. n.]
OSMANLI'DA 11<1 AMERlKALI MlSYONER 273

güne kadarki tarihi seyrini zihnimizde canland1rmak ne kadar da


ilginç olacakt:Ir! Biz burada putperestçe ve karmakan§1k ayinlerin,
yine putperestlerin gaddarca ve kanh sporlannm ardmdan, o ilk
Hiristiyanlann mübarek ve huzur dolu ya§ant:Ilannm, dualannm
ve vaazlannm geldigini pekâlâ gõzlemleyebiliyoruz. 11k Hiristi­
yanlar §ehit oldular, lakin dinleri hâlâ zaferler kazamyor. Pagan
ayinleri ve pagan sporlan ise feshedilmi§ ve 1sa'nm sade ibadet
§ekli onlann evlerinde ba§lanlm1§. Bu §ehrin zapt edilip ardmdan
tekrar ele geçirildigini, yikdd1gm1 ve yeniden in§a edildigini gõre­
biliyoruz; tâ ki H1ristiyanhgm, sanatln, bilginin ve baymd1rhgm
õnünde "yegâne me§guliyeti yakip y1kmak olan tek halkin"4
ahlaks1zhk yayan nefesleri tükeninceye kadar . . .
Efes Ovas1, üstünden hiç kalkmayan v e neredeyse tamamm1
kaplayan sis ve duman yüzünden §imdi çorak vaziyette . Fakat
toprak çok zengin, civardaki araziler hem ye§il hem de saghkl1.
�ayet despotik yõnetimin ve zalim agalann bir de ortalikta dola§an
e§kiya takimmm bu yolda õnümüze att:Ig1 engeller kaldmhrsa,
biti§ik tepeler kõylere çok ho§ §artlar saglayabilir.
Saat ikide 1zmir'e gitmek üzere yola ç1kt:Ik. Geceyi, ini§ yo­
lundayken geceledigimiz aym kahvehanede geçirdik. Sabahleyin
Efe s'ten aynhrlarken gõrdügümüz 1ngiliz yolcular da burada
kahyordu. Hem bütün hizmetkârlanyla gruplar hem de orada
oda kiralayan Türkler toplam 20 ila 30 ki§i arasmda bir yekün
tutuyordu.
Han, sadece bir odadan olu§uyordu. Yere serilmi§ has1r d1-
§mda ne bir dõ§eme vard1 1 ne yatak ne masa ne de bir sandalye .
Buras1 da Anadolu'daki ta§ra hanlannda genelde rastlad1g1m1z

Yazar tlmak içerisindeki bu ibareyi, John Pinkerton'm Modem Geography, A


Description of the Empires, Kingdoms, States and Colonies in ali Parts ofthe World,
II. baslo, Londra 1 806 künyeli kitabmdan aktannaktad1r. Pinkerton'm s .
307'deki ilgili sõzleri §Õyledir: "Pek çok õnemli antik §ehir bir kõyün içine
gõmülmü§ durumda. Hatta Türk hakimiyetinde bulunan o kõy çogtl defa
enkaz yigm1d1r. Türkler ki, yegâne ugra§dan y1lop dõkmek olan belki de tek
halktir. Haritalar pek çok isimle dolu. Bunlar sadece ufac1k kõyler tarafmdan
biliniyorlar." [ç. n.]
27 4 PUNY FISK'lN REV. SERENO E. DWIGHf'A YAZDIGI MEKlUP

konaklama yerleri gibiydi. Yiyecek ve içecek adma tedarik edile­


bilen tek madde, Türk usulünde yapilm1§, §ekeri ve sütü olmayan
koyu kivamdaki kahveydi.
Per§embe sabahi saat altlda 1ngiliz beyefendilerle yola koyul­
duk. Saat on civannda Yahudi mezarhg1 yoluyla güney kesiminden
lzmir' e girdik. Buradan aynhrken §ehir halkim baz1 endi§eler içe­
risinde b1rakm1§tlk. Zira Bogdan'daki isyan sebebiyle bu yõrede
bir rahats1zhk vard1. Aynca §U an limanda bulunan Frans1z sava§
gemisindeki yetkililerin, Türk muha&z birliginin §erefini iki pa­
rahk etmesi ve incitmesi neticesi meydana gelen bir problem sõz
konusuydu. Biz de bu yüzden lzmir' e yakla§1rken endi§eliydik.
Fakat §ehre girmeden õnce Mr. Van Lennep ile kar§ila§tlk. Her
§eyin sakin oldugunu sõyledi. Yine de §ehirde Türklerin ikamet
ettigi mahaldeyken, etra&m1zda hareket halindeki insanlan ve
birkaç dakika içerisinde sokaklan dolduran silahh Türkleri gõ­
rünce güç bela girdik lzmir'e . Bu ani hareketlenmenin sebebini
õgrenmek kabil olmad1. Sorulanm1zm cevab1m bir Türk verdi.
Ona gõre Rumlar isyan etmi§ti ve hepsi de silahlanm1§tl. Bir ba§­
kas1, Frenklerin, yani Avrupahlann Türklere kar§l silahland1gm1
sõyledi. Üçüncü bir ki§i ise, askerlerin Frans1z sava§ gemisine
hücum etmek için gittiklerini anlattl.
Kaçmak imkânsizd1, tehlike oldugu takdirde kalmak da büsbü­
tün beyhudeydi. Tamamen Türklerin avuçlan içindeydik. Burada
herhangi bir isyan ya da sava§ ç1karsa, ba§l!'.mza nelerin gelecegini
sõylemek imkâns1z. Yeniçerimiz Mustafa bizi, kendisinin bagh
bulundugu yeniçeri alay karargâhma gõtürdü hemen . Ortahk
külliyen sakinle§inceye kadar çok sayida yeniçerinin korumas1
alnnda orada kald1k. Sonrasmda Frenk sokagma dogru yolumuza
devam ettik. Kirahk evimize vard1g1m1zda õgrendik ki, bu sabah
§ehir halki lstanbul'dan bir haber alm1§. Habere gore Bogdanhlann,
Prens lpsilante komutasmdaki büyük bir ordusu Türklere kar§l
harekete geçmi§. Haberin kulaktan kulaga dola§maya ba§lama­
smdan kisa süre sonra bir adam, evinin terasmda kimseye zarar
vermeden silah1m patlatm1§ . Bunun bir silah alarm1 olduguna
OSMANLl'DA 1Kl AMER1KALI MlSYONER 275

inanm1§ herkes . Türkler, niçin oldugunu bilmeden silahlarma


sanlm1§lar ve deh§ete dü§en Rumlar kendilerini mümkün oldu­
gunca hizh bir §ekilde limandaki tekne ve sandallara atm1§lar.
Sükür ki kan dõkülmemi§.
Beraberimde Türkçe ve Rumca Ahitler getirmi§tim. Fakat bu
degerli hazineyi alacak kimseye rastlamad1m. Bari Efes ovalannda
kõylülere verdigim risaleler büsbütün kaybolmasa.
Rum kesiminde ç1kan §U anki isyan, yapacag1m ͧleri muhte­
melen bir süreligine engelleyecektir. Bu s1kmt1lar sona erinceye
kadar daha fazia seyahat etmenin ya da Rumlara geni§ õlçekte
risale dag1tmanm benim için basiretli bir davram§ olacagm1 dü­
�ünmüyorum. Orta vadede vazife yapacag1m ve eminim ki bu
da az yararh olmayacak. Matbaa makinesi ile ilgili Mr. Evarts'a
ve Mr. Tappan' a daha kesin malumat yazacag1m. Tann bize Bati
Asya için lütfunu ihsan etsin. Saghg1m iyi ve ͧÍmi gittikçe daha
çok seviyorum.

Sevgi dolu karde§iniz Pliny Fisk


25. MEKTUP
EY KUDÜS ! TÜM DÜNYANIN BÍR GÜN ÍSA'YA
DÕNECEGÍNE OLAN ÍNANCIM BU KADAR
SAGLAM OLMAMISTI ! 1

Kudüs, 5 Mayts 1 82 1

Degerli Karde§im,
Ízmir'den aynlmak üzereyken, sizin 1 8 Agustos 1 820 tarihli
mektubunuza cevaben acele bir mektup yazd1m. Mektubumda,
bana bu ayncahg1 gõsterdiginiz için memnuniyet duydugumu
ve çogu mektubunuzu alma lütfuna ermi§ nadir ki§ilerden biri
olmay1 arzulad1g1m1 yazm1§tlm.
Bu kutsal §ehirde yakla§1k üç ay kald1ktan sonra §Unu sõy­
leye bilirim ki, buras1 daha õnce ziyaret ettigim yerlerden bir
yõnüyle farkl1d1r: Gõrü§ alammzda sizi biktiracak herhangi bir

1
"Letter from Mr. Parsons to Mr. Cyrus Byington (5 Mayts 1 82 1)", The Mis­
sionary Herald, Nisan 1 822, Vol. XVIII, s. 109- 1 10.
Cyrus Byington (1793- 1 868): Andover Teoloji Okulu'nda õ�enim gõrdü.
Mississippi kty1smda ya§ayan Oklahoma (daha sonra Choctaw) adh bir
Ktz1lderili kabilesinde misyonerlik yaptl.. Ktztlderililer için kitaplar haz1rlad1.
Avukathk mesleginden bu gõrev için vazgeçti. 1821 ytlmda ba§lad1�1 bu fa­
aliyetinde, onlarm dilini õ�enmesi ve bir sõzlük çah§mas1 yapmas1yla õne
ç1km1§tl.r. Bk. "Death of an Old Missionary", The Missionary Herald, Mart
1 869, Vol. LXV, s. 83. [ç. n.)
OSMANLl'DA lK1 AMER1KALI MlSYONER 277

obje yoktur. lzmir'in, Bergama'nm, Patmos'un manzaras1 da


elbette en hassas duygulan harekete geçirir. Lakin bu duygular
anhktir. Kudüs'te ise bõyle degildir. Su an, buraya vard1g1m ilk
günkünden daha büyük bir zevkle Golgota Dag1'na gidiyorum;
Getsemane Bahçesi'nde yürüyorum; Sion'un zirvelerinde dimdik
ayakta duruyorum; Zeytin Dagi'na ç1kiyorum; Siloam Gõlü'nün
sulanndan içiyorum.
Hakikaten de gõnlümüze sunacag1m1z çok fazia konu var:
Davud Peygamber'in yürekten s õyle digi ilahiler, Süleyman
Peygamber'in diz çõkü§Üne ithaf kabilinden yaptlg1 dua, ellerini
Tann'ya açmas1, sonradan kilisenin §erefi ve dünyanm bir harikas1
olan bir mabedi Tann'ya adamas1, 1sa'nm devrini gõrdügünde ve
sevindiginde ͧaya Peygamber'in soyunun yüceltilmesi, Nehemya
ve Ezra peygamberlerin, kendilerine kar§l ç1kan bütün dünyanm
ortasmda Davud Peygamber'in çadmm diktikleri zamanki CO§­
kulan, vatanperverlikleri ve dindarhklan; saymakla bitmeyen
õteki hayirlar, 1stlraplar, õlümler, yeniden dirilme ve Kurtanc1m1z
1sa'nm gõge yükseli§i. Gõrdüklerimizin üzerine, ba§1m1za gelen
her imtihandan sonra memnuniyetimizin artmas1 gerekmektedir.
Fakat cahil kalabahklarm hürmet e ttigi õzel objeleri ayirt
etmek noktasmda, bütün §Üpheleri y1kan bu türden konula­
n tefekkür etmek ne muhte§em bir §ey. Ôrnegin, burada size
Kurtanc1m1z'm kirbaçlanmak için bagland1g1 bir sütun gõsterilir.
Üzerinde yer alan kemerden Pilatus, "ͧte o adam!" diye ç1ghk
ç1ghga bag1rm1§tlr. Yine bir kap1 gõsterirler. Bir zamanlar Havari
Petrus, melek kendisini hapishaneden ç1karmak için geldiginde
ͧte bu kap1ya vurmu§tur. 1nsanlann hürmet gõsterdikleri daha
binlerce mekân var. Su an bütün bu saçmahklar, aydmlanml§
yolculan tiksindirmeye ve küfür kar§1smda onlara güç verme
hesabma çah§1yor.
Lakin bu §ehrin, Hayy olan Tann'mn evinin çaglar boyunca
ulvi ba§kenti olmas1, Davud'un gõrünmesiyle, peygamberlerin
gõrünmesiyle, Cebrail'in gõrünmesiyle ve Tann'mn bizzat insan
bedeni içerisinde [Hz. 1sa olarak] zuhur etmesi vesilesiyle onur-
278 EY KUDÜSI

landmlmas11 lncil'in bu §ehirde muhte§em bir ba§an ve tesir ile


teblig edilmi§ olmas1 ve yine bu §ehirden bir y1gm insanm gõksel
dünyaya rehberlik etmesi birer hakikattir. lnsan akb hiçbir aldanma
olmaks1zm bunlara itimat edebilir.
Misyonerlerin çektikleri me§akkatlerden sõz ediyorsunuz.
Siz §imdi belki de edindiginiz tecrübe l§tgmda konu§abilirsiniz.
Eger dedigim gibiyse, hiç §Üphem yok, misyonlarla ilgili meseleyi
irdelediginiz zaman o me§akkatlerin bizim dü§ündügümüzden
daha fazia oldugunu gõrmܧsünüzdür. Zira misyonerlik me§ak­
katlerinden bahis açmak ayn bir §eydir; bizzat tecrübe etmek
ba§ka bir §ey. S1k s1k §Unu dile getiriyoruz: Bizler yakan güne§in
altmda eriyip bitmek zorundayiz. Ne§elenmemize vesile olacak
bir tebessüm dahi gõrmeksizin veya bizi hissedecek bir kalple
kar§ila§maks1zm tek ba§1m1za tenha yerlerde dola§mak zorunda­
yiz. Sadece bir iki-ki§i tarafmdan iltifat gõrmeye, huna mukabil
pek çok ki§inin dü§manhgm1 kazanmaya ve hiç kimse tarafmdan
sevilmemeye mahkumuz biz. Ôlünceye kadar bu yola ba§1m1z1
koymak mecburiyetindeyiz.
Dogru, hakl1sm1z; bu sõylediklerim birer 1stirap kaynag1d1r.
Fakat bunlan, kalbimizi derinden yaralayan diger acilarla ktyas­
lamam1z asla mümkün degildir. �õyle ki, Tann'nm §erefine halel
geldigi bir ortamda ve insanlann hileleriyle ruhlanm1z aldatilarak
tahrip edildiginde sessiz kalmak zorunday1z. T akip e tmemiz
gereken usul nedir, gitmek için yõn nedir, vermek için nasihat
nedir diye tereddüt etmeyi bir kenara b1rakmak zorunday1z. Ni­
yetlendigimiz güzel bir i§in, yakam1z1 bir türlü kurtaramad1g1m1z
bir iktidar tarafmdan etkisiz hale getirilmesi kaderimiz âdeta.
ͧitmek için kulaklan, idrak etmek için gõzleri bulunmayan ve
Cennetin emin bir yer oldugundan habersiz insanlara, manevi
din konusunda 1srar etmek boynumuzun borcu. ͧte bütün bunlar
kalbimizi kanatan birer 1stiraptir.
Misyonerlere son dõnemdeki kadar yogun bir hissiyatla du­
alar etmemi§tim. Kasvetli odamda devamb surette §U konuyu
tefekkür etmekten dolayi huzur buluyorum: Yani ba�tmda ya-
OSMANLl'DA lK1 AMER!KALI MlSYONER 279

�ayanlara hiçbir faydam dokunmazken, çok uzaklarda bulunan kar­


de�lerim için bir iyilik yapabilirim. Misyonerlere isimlerini anarak
dua etmek ve bu suretle bir gününüzü H1ristiyan dünyaya gõz
gezdirmeye harcamak insana huzur verir. Sunu sõyleyebilirim ki,
tüm dünyanm bir gün lsa'ya dõnecegine olan inanc1m1 §U anki
kadar saglam olmami§tl. Engel ve zorluklan, emin olunuz, hiç
bu kadar dokunak11 bir tarzda õverek gõklere ç1karmam1§tlm.
Karde§im, korkmamam1z ve tüm endi§elerimizi bir kenara
atmam1z icap ediyor. Daima dümdüz gitmeli, saga sola sapma­
mahyiz. Kendisi bizzat hakimiyeti eline almcaya kadar Tann, her
§eyi devirecek ve alt üst edecektir.
Dilerim bedenen ve ruhen iyisinizdir. Bu meslekten emek­
tar karde§lerimize bir §eyler yazarsamz, onlara en H1ristiyani
selam ve saygilanm1 iletiniz. Tarla geni§, fakat mükâfat ondan
daha büyük. Veda ederken son istegim, Cennetteki mekânlarda
beraber oturmam1zd1r.

Levi Parsons
26. MEKTIJP

LEVI PARSONS'TAN ABCFM HABERLE�ME


SEKRETERL1G1'NE MEKTUP1

Mayts 1 8 2 1 , Siroz

Muhterem ve Degerli Efendim,


Fisk karde§, Kudüs'ten gõnderdigim mektuplann çogunun
eline ula§mad1gm1 geçenlerde haber verdi. Bu yüzden, lzmir' den
aynld1gnn 5 Arahk 1 820-8 Mayis 1 8 2 1 dõnemine ait seyir defteri­
mi haz1rlad1m. Limanda §U s1ralar bir Amerikan gemisi bulunuyor.
Bu vesileyle seyir defterini lzmir'e, Fisk karde§e gõnderecegim.
Simdilik lngiliz konsolosunun ailesiyle beraber kahyor ve
onlann çocuklarma õgretmenlik yap1yorum. Tercümamm1 ͧten
ç1kard1gimdan beri birkaç haftad1r, mümkün olan en az masrafla
ya§amam gerekiyor. Sayet her §ey §U andaki gibi kahrsa, s1cak dõ­
nem birazc1k geçtikten sonra ilk uygun &rsatta Filistin' e dõnmeyi
dü§ünüyorum. Bõylesine dikkate deger bir tarladan gereginden
daha fazia ayn kalmay1 hayal bile edemiyorum. Ydba§mdan FlSlh
Bayram1'na kadar çok iyi §eyler yapmak için hrsatlar çikabilir. Her
gün dualanmza katmamz1 talep ediyorum, saygdanmla.

Levi Parsons

1
"Letter &om Mr. Parsons to The Corresponding Secretary (20 A�stos 1 82 1)",
The Missionary Herald, Subat 1 822, Vol. XVIII, s . 44.
27. MEKTUP
PARSONS KUDÜSTEN tZMÍR'E DÕNÜYOR1

8 Mayts 182 1 . Sabahm saat altismda kutsal §ehir Kudüs'ten


aynld1k ve õgleyi biraz geçe Rama §ehrine vard1k. Rum manastl­
nndakiler her türlü dostlugu gõstererek misafir ettiler bizi. Biraz
dinlendikten sonra Yafa'ya hareket ettik ve güne§ batmadan oraya
ula§tlk. Yol boyunca son derece geni§ ve muntazam ekilmi§ tütün,
pamuk, üzüm ve bugday tarlalan gõrdük. Yafa kap1smda, birkaç
topun õnünde duran iki Türk askeri beni durdurdu. Pistolleri ve
kihçlanyla Türklerden biri sag yammda digeri sol yanunda duru­
yordu. Yanm saat bekledikten sonra valinin, §ehre girmeme izin
veren emimamesi geldi. 1ngiliz konsolosu beni ailesinin yamnda
kabul etti. Su an burada ya§anan karga§ayla ilgili daha kati bilgiler
edinmem için yanlannda birkaç hafta kalmam için davet etti.
Ak§amleyin Rus Konsoloslugunu ziyarete gittim. Onlan çok
üzgün bir halde buldum. Benim buraya van§1mdan birkaç saat
evvel konsolos gizlice kaçarak 1stanbul' a gitmek üzere gemiye
binmi§. Verdikleri bilgiye gõre, niyeti Türk'ün kanh b1çagmdan
kendisini korumakm1§.

1
"Joumal of The Mr. Parsons, from The Time when He Left Jerusalem", The
Missionary Herald, Temmuz 1 822, Vol. XVIII, s. 2 1 4-2 1 8 .
282 PARSONS KUDÜS'TEN 1ZM1R'E DÔNÜYOR

Sakiz'a Gitme Giri§imleri

9 Mayts 182 1 . Sak.tz'a giden bir gemi buldum. Ücret konu­


sunda kaptanla anla§tJ.m, gerçek miktann yansm1 verecektim.
1zmir'den Yafa'ya geçmek için2 bu ücreti vermek mecburiye­
tindeydim. Getsemane'deki kilisenin §U anki papaz1yla birlikte
ve kalabahk bir hac1 grubunun e§liginde gün batarken Yafa'dan
aynld1m. Akka'daki Rus konsolosunun kellesinin vurulacag1 habe­
ri, genel bir alarm durumu meydana getirdi. Hacdar eli kulagmda
olan bu tehlikeden kurtulduklan için pek sevinçliydiler.
12 Mayts 182 1 . Sabah erkenden K.ibns'm Baf Limam' na var­
d1k. Rum piskoposunun evi buradan iki mil uzaktayd1. Elveri§siz
rüzgârlar ve õzellikle hacdann hastalanmalan yüzünden bir gün
boyunca k.tyida mola verdik. Bizim geldigimizi duyan piskopos,
atJ.§tJ.rmam1z için ekmek, peynir ve §arap gõndermi§ti.
13 Mayts 182 1 . Ônceki gece bir yam aç1k bir agdda, fasulye
tohumlanndan yapdm1§ bir yatagm üzerinde uyudum. Hava gü­
zeldi; bugday tarlalannm mahsul kald1rma vakti gelmi§ti. Çevre­
mizdeki her nesne, çiçeklerin kokusu, çe§it çe§it enfes meyveler,
ku§lann §arki sõylemesi, havanm ferahhg1 1 hamd ve §Ükretmemiz
için bizi harekete geçirmek üzere tasarlanm1§tJ..

Bir Rum Papazla Sohbet

15 Mayts 182 1 . Bize e§lik eden bir Rum papazla çok faydah
bir sohbetimiz oldu. Ondan, Bakire Meryem'e dua etme vazi­
fesi, õlülere dua etme türünden kendi iman akidelerine Kutsal
Kitap'tan deliller getirmesini rica ettim. Bozuldu tabii ve delil için
Kilise Babalan'na müracaat etti. 111ncil, Kilise Babalan'mn yard1m1
olmaks1zm dini talimat vermeye muktedir degildir'' diye ekledi.

2
Misyonerlerin geri dõnü§ güzergâhlan aslmda Yafa'dan lzmir'edir. Vazar
burada sehven aksini yazm1§t1r. [ç. n.]
OSMANU'DA 1Kt AMERlKALI M1SYONER 283

Bu memleketteki Hiristiyanlann hatin saytltr bir bõlümünün se­


bep oldugu ne içler aclSI bir vaziyetti bu! Onlar dini vazifelerini
õgrenmek için binlerce sayfahk ciltleri ara§tlrmak mecburiyetin­
deler. On binden fazia insan ya§asm da, Tann'nm emirlerinden
bihaber olarak õlsünler, var m1 bõyle bir yer acaba?
1 7 Mayts 182 1 . Günah itirafi konusunda Rum papaz §Õyle
dedi: "�ayet bir ki§i büyük günah i§lerse, o ki§i papaza gitmek ve
günahm1 ena sõylemek zorundadir. Ardmdan kiliseye mum ve
gazyag1 getirmeli, servetinden fakirleri doyurmahd1r." Tann'ya
yõnelik bõylesi bir tevbe ve Efendimiz Ísa Mesih'e bõylesi bir
íman için sõylenecek sõz bulam1yorum.
1 9 Mayts 182 1 . Castello Rosso'dan aynld1k. Kaptan kiyiya
ç1kti ve bir saat kadar oyaland1. Getirdigi habere gõre, Türkler ge­
mimize el koymayi tasarhyorlarm1§. Kaptan kaç1p gelmi§. Castello
Rosso'nun H1ristiyan nüfusu, hâlâ devam eden bir etkiye sahip.
20 Mayts 182 1 . Unutulmayacak bir sabah. Güne§in dogu§un­
dan hemen sonra õnümüzde bir gemi fark ettik. Bayrag1 simsiyah­
ti . Tam ortasmda beyaz bir haç, onun altinda da kirm1z1 renkte
bir hilal bulunuyordu. A:z. bir zaman sonra bizi selamladilar ve
yelkenleri indirmemizi emrettiler. Geminin kaptam birkaç askerle
bizi tefti§e geldi. Bayrag1 indirmemizi emretti ve ardmdan bizi
hor gõren bir edayla onu ayaklannm altlna alarak çignedi. Bay­
rag1 gõndere çeken ki§iye küfürler savuruyordu. "Sizin geminizi
almayacag1z" dediler, "Rum hacilan taciz etmeyi de istemiyoruz;
yalmzca Türk kam anyoruz. Onlar bizim patrigimizi ve papazla­
nm1z1 idam ettiler. Hayatlanm1z1 ve dinimizi müdafaa için ayakta
kalmaya kararhyiz. Mora' daki ve diger adalardaki Rumlann hepsi
bizim safim1zda yer ahyorlar. �ayet yolunuzu bir Türk gemisi
keserse, ani bir infaza haz1r olmahsm1z."
Hacdar arasmda hüküm süren §a§km hg1 tasvir etmem
imkâns1z. Hele kadmlar seslerini yükseltip õyle bir agladilar ki.
Onlar bizim gemiyi b1rakip õteki hac1 gemisini ara§tlrmaya geç­
tiler. Bu gemi Yafa'dan beri bize e§lik etmekteydi. lçerisinde iki
Türk ile otuz civannda Yahudi ele geçirdiler. Hepsini derdest edip
284 PARSONS KUDÜS'TEN lZMlR'E DÔNÜYOR

tutukladtlar. Türklerin derhal boyunlan vuruldu. Fakat Yahudiler


mahkeme için ahkondular. Hactlar bu deh§etli manzarayi gõrmek
için güverteye yigilm1§lard1. Az sonra çok uzaklardaki ba§ka bir
infaza daha §ahit olduk. Gün boyunca benzer bayraklar çekilmi§
pek çok gemiye rast geldik.
2 1 Mayts 182 1 . Kendimizi savunmak için güvertede haz1r­
hklar yapild1. Top dolduruldu ve tayfalar silahlarla teçhiz edildi.

Tann'nm Lütfuyla Gelen Kurtulu§

24 Mayts 1 82 1 . Rodos Adas1'm bati kiy1s1 boyunca geçtik.


Ak§ama dogru Rodos yakinlanndaki bir adanm limanmda kisa bir
süre oyaland1k. Burada gemimiz mucizevi bir §ekilde felaketten
kil pay1 kurtuldu. Baz1 tedbirsiz gemiciler yüzünden bir kaya
yatagmm dibine girmi§tik. Bir müddet kazadan kaçma imkâm
bulamad1k. Hacilar tehlikeyi gõrünce istavroz ç1karmaya ve Ba­
kire Meryem' e dualar etmeye ba§lad1. Onlarm kendi ruhlanm
Efendimiz lsa'nm ellerine emanet edi§i, õlmek üzere olan Aziz
Stefan'm haline hiç benzemiyordu.
2 7 Mayts 182 1 . Rüzgâr ters istikametten esiyor. Saat 1 0 'da
Stamphalia'ya demir attlk. Ak§ama dogru bir manastln ziyaret
ettik ve ak§am ibadetlerini yapan birkaç Rum'la bir araya geldik.
Türklerden sava§ ganimeti olarak alman iki gemi getirildi bu
limana. Türkler, kendilerine dogru gelen bir Rum sava§ gemi­
sini gõrünce kiy1ya kaçm1§lar. Bari camm1z1 kurtarahm derken
gemilerini orada b1rakm1§lar.
28 Mayts 182 1 . Bir okulu ziyaret ettik ve õgrencilere 50 risale
biraktik. Dini kitaplar almaya gõsterilen bu denli yüksek bir ar­
zuyu ve dikkatle okunacaklanna dair bu kadar ho§umuza giden
kamtl daha evvel hiç gõzlemlememi§tim. "Bize kitap gõnderin.
Bunlardan ailelerimize ve çocuklanm1za da tedarik etmek istiyo­
ruz" diye tekrarlay1p durdular etrafunda. Sava§m bitmesi halinde
gõnderecegime dair onlara biraz umut verdim. Hayat kelam1
OSMANU'DA lKl AMER1KALI MlSYONER 285

lncil için kaç tane yalvan§ var, onsuz ya§ayan ve õlenlerden;


gõrüyorsunuz i§te !
1 Haziran 182 1 . Bir gemi yakla§tl bize dogru. O vakit kaptam,
bir Rum papazm1 ve beni sava§ gemisinin bordasma çag1rddar.
Pasaportumu yamma almayi unutmu§um. Sava§ gemisinin kaptam
pasaportu getirmemi emretti. Getirdim, §Õyle bir gõz attlktan
sonra bunun yeterli oldugunu sõyledi. Ne Saktz'a ne de lzmir'e
giremeyecegim konusunda beni ikna etti. Çünkü Saktz'daki okul
kapanmt§, Prof. Bambas camm zor kurtarmt§. Bõylece hayal kt­
nkhklanma bir yenisi daha eklenmi§ oldu.
2 Haziran 182 1 . Sisam' a vard1k. lngiltere konsolosu Mr. Spat­
hi, evindeki bir odada kalmam için beni davet etti. Memnuniyetle
bu davete icabet ettim. Zira bu ortam bana, çah§mak ve ara§tlrma
yapmak için iyi bir inziva saglayacaktlr.

Çah§malanm1zm Aks-i Sedas1

Hacdar e§liginde Kudüs'e giderken ve oradan geri gelirken


yaptlg1m1z deniz yolculugunu pek çok naho§ hadise takip etti.
Fakat dini talimatlar verme ve geni§ bir nüfuz alam elde etme
çabalan konusunda epeyce avantaj saglad1g1m1zdan hiç §Üphe­
niz olmasm. tki ay1 a§ktn bir süredir Kudüs yollarmda hacdarla
beraber kald1m. Onlara Kutsal Kitap'1 okuyordum. Canlanan
inayetin dogas1 ve 1sa'nm ikinci kez geli§ine durup dinlenmeden
haz1rlanmamn õnemi üzerine sohbet ediyorduk. Tek bir ki§i bile
sõzümü uygunsuz bir yõne çevirerek akamete ugratmad1. Tüm
seyahat boyunca, Tann Kelam1'na yõnelik bir burun bükmeye,
alayvari bir gülü§e rastlamad1m. Genelde insam memnun eden
bir dikkat sõz konusuydu. Çok say1daki hacmm halinden, Kutsal
Kitap'1 okumanm etkileri ve ondan ibret ah§lan ziyadesiyle belli
oluyordu. Okuduklanm anhyorlard1 ve dogru bir biçimde ana
fikri tekrarhyorlard1. Üzerlerinde eskilerden kalan etkiler ktsa
zamanda silinebilir ve Tann'nm lütfuyla hakikate dõnebilirler.
286 PARSONS KUDÜS'TEN 1ZM1R'E DÔNÜYOR

Sundan eminim, hacilar olarak yeryüzünün neresini dola§1rlarsa


dola§smlar, lsrail'in rehinden kurtulu§unu bekleyen pek çok kimse
vas1tas1yla Tann'ya yõnelmeye ba§layacaklard1r.
Kutsal Kitap'm okunmas1 belki de Kudüs'te iyi §eyler yap­
manm en etkili yolu. Bu bakimdan yilba§mdan FlSlh Bayram1'na
kadarki dõnem paha biçilmez bir zaman dilimi. Aralannda nüfuzlu
ve okumu§ yazm1§ kimselerin de bulundugu kalabahk yigmlar,
neredeyse dünyamn her bõlgesinden gelerek tek bir mekânda
toplamyor. Bu vesileyle buradan edindikleri bilgiler binlerce ruha
nakledilecektir. Buraya açilacak istasyonu, seçilebilecek en õnemli
ve aym zamanda vazgeçilemeyecek yerlerden biri olarak dü§Ü­
nüyorum.

Çe�itli Notlar

4 Haziran 182 1 . llginç bir genç odama geldi. Vaftizden farkl1


olarak yeni dogu§un tabiati ve ahlak yani kutsal gõrevler hakkinda
sohbet ederek bir saat geçirdik.
7 Haziran 182 1 . Frans1z konsolosunu ziyaret ettim ve ken­
disiyle ak§am yemegi yedim. Genel itibariyle Rumlar arasmdaki
Kutsal Kitap'1 dag1tma gayretlerimizin lehinde konu§tu. Çok az
ki§inin eski Rumcadan anlad1gma i§aret etti. Bu yorumu her bir
Rum entelektüeli de yap1yor zaten. Ama yine de kilise ayinleri,
dualar, ilahiler, Ahit okumalan eski dilde gerçekle§tiriliyor. Yil
boyunca binlerce ki§i katil1yor bu ayinlere ve hepsi de tipki kâfirler
gibi lncil cahili olarak kahyorlar.
9 Haziran 1 82 1 . Sisam'm Rum piskoposunu ziyaret ettim.
Halkin i§leriyle ilgilenmekten dolay1 sohbete çok fazia zaman
ayiramad1. Günün tamam11 adanm savunmas1 için yerle§tirilen
askeri birliklerin tefti§ine adand1. Askerlerin düzenlenmesi son­
rasmda piskopos ve papazlar bir saatten fazia dua okudular.
Konsolosun evine dõndügümüzde genç bir ki§iyi beni bekler
buldum. Lancaster egitim sistemi ile ilgili sorular sordu.
OSMANU'DA lK1 AMERlK.ALI MlSYONER 287

18 Haziran 1821. Sayg1deger bir beyefendi Rodos'tan dogruca


bize geldi. Altml§ hacmm Rodos Limaru'nda boynunun vuruldugu
haberini getirmi§ti. Büyük ihtimalle aralanndan baztlanna Kutsal
Kitap'1 okumu§tum. Bu korkunç muameleyi gerçekle§tirenler
bunun hesabm1 verecektir.
25 Haziran 182 1 . Biraz uzag1m1zdaki bir papaz, Sisam'daki
kilise ve manastirlarla ilgili olarak §U malumatl verdi: Adadaki
manastlr say1s1 on be§, ke§i§ yüz, kilise üç yüz, papaz yüz elli, kõy
otuz sekiz, en õnemli kõy olan Vati'de hane saylSl bin, kilise sekiz.

Sisam' dan Siroz' a Geçiyorum

28 Haziran 182 1 . Yeniden saghg1ma kavu§mak için hiç vakit


kaybetmeden kisa bir deniz yolculugu tavsiye etmi§lerdi. Tino'ya
giden gemi §U an limanda. Sabah yola ç1kma niyetiyle kaptanla
anla§tlm.
2 9 Haziran 1 82 1 . Sabah erkenden bir Ceneviz gemisiyle
Sisam'dan aynld1m. Ancak gün boyunca çok az ilerleyebildik.
30 Haziran 1 82 1 . 1kindiye dogru, Tino'nun en büyük kõyü­
nün manzaras1 kar§1m1zda beliriverdi. �iddetli rüzgâr yüzünden
limana giremedik. Kaptarum1z rotasm1 Tino'dan 1 8 mil uzaktaki
Siroz'a çevirdi. Saat üçte Siroz Limaru'na demir attlk.
2 Temmuz 1 82 1 Siroz. 1ngiltere'nin Siroz konsolosunun muavi­
ni ile ak§am yemegi yedik. Sisam' dan bindigim Ceneviz gemisinin
kaptaru, Tino'ya dõnmek yerine 1zmir'e hareket için anla§tl. Bu
yüzden kaptanm, Fisk karde§ten bir haberle dõnmesine kadar
lngiliz konsolosunun kendi ailesiyle beraber kalma davetini kabul
ettim. Siroz, Fransa'run õzel himayesi altinda bulundugundan, ha­
lihaz1rdaki sava§m tehlikesinden ve gürültüsünden azade bir yer.
1 O Temmuz 182 1 . Meyveler aç1smdan bu ada, kaylSl, erik ve
armudu her zaman taze bulabilecegimiz bir yer. Birkaç gün içinde
de incir ve üzüm bolla§acak.
288 PARSONS KUDÜS'TEN 1ZM1R'E DÔNÜYOR

Katolik Bir Papazla Gõrü§me

15 Temmuz 182 1 . Piskoposun vaazm1 dinlemek üzere kon­


solosla beraber bir Katolik kilisesine gittik. Erken vanru§tlk. Bizi
ba§papazlardan birinin odasma davet ettiler. Çok geçmeden Kato­
lik Çocuk 1Imihali'ne geldi sõz. "Niçin On Emir'den ikincisi, s1rala­
maya dahil edilmeyip atlanm1§tlr ve bu emirleri tamamlamak için
onuncu emir neden ikiye bõlünmü§tür?" diye sordu oradakiler.
Ba§papaz §õyle cevap verdi: "Íkinci emrin ikiye bõlünme
ihtiyac1, birinci emrin bir parças1 olmasmdan kaynaklanmaktad1r.
Onuncu emir de iki müstakil konuyu içerdiginden ayn yaztlma­
hd1r. Bunun yam s1ra biz ilmihalimize, sadece konulanna gore
§ekil verdik." Bu aç1klamalardan tatmin olmad1g1m1 sõyledim
kendisine . Gençler için bir kitap haz1rlamaya ve bu kitapta On
Emir'in Kitab-1 Mukaddes'te bulunduklan üzere kelimesi kelime­
sine yazmaya onu ikna ettim.
Bundan sonra 1nciller konusu gündeme geldi. Katolik papaz,
Antonio Martini tarafmdan hazrrlanan 1talyanca tercümenin yan­
h§stz oldugunu sõyleyince pek memnun kaldtm. Saat onda kiliseye
çagnld1k. Piskopos bir iki dua okuduktan sonra cemaatten biraz
yüksekçe bir yere oturdu. Matta, S/20'deki cümleyi õnce Latince,
sonra Rumca okudu. Íncil'i kapatarak modem Rumca olarak Feri­
silerin dini konusunda konu§maya ba§lad1. Günümüzde çok fazia
olup olmad1klanru sordu. "Onlann dini §eklidir, kalbi degildir" dedi.
Vaazdan sonra yakla§tk yirmi çocuk kutsal yag sakramenti için hu­
zura getirildi. Piskopos parmagm1 yaga battrd1, çocugun alnma sürdü
ve kutsal Teslis adm1 sõyledi. Bu ayinlerin ehemmiyetini pek çok
papaza sordum. "Kilisenin bir düzenlemesidir'' diye cevap verdiler.

Hac1lar Íçin Risale

28 Temmuz 182 1 . Kudüs'te bulunan her mezhepten hacmm


kullanmas1 için "Kutsal Hafta" ba§hkl1 bir risaleyi haz1rlamak taro
OSMANLl'DA lK.l AMERlKALI MlSYONER 289

bir günümü ald1. Bu risale, Kurtanc1m1z lsa'run "kutsal hafta"


boyunca sergiledigi amellerin Kutsal Kitap'a gore dõkümünü
içeriyor. Ashnda Katolikler tarafmdan kabul gõren bir eserden
almtilar yaptlm. Farkl1 yõnü, Latin alfabesinden Rum alfabesine
çevrilmesidir. Bu risalenin, Katolik bacilar tarafmdan begenilecegi
gibi bütün mezheplere mensup hacilann da çok ho§Una gidecegini
dü§ünüyorum.
30 Te mm uz 182 1 . ''Yaz mevsimini geçirmek için en ihtiyath
metot hangisidir?" diye epeyce kafa yordum. Nihayetinde tercü­
marumm i§ine son vererek tek ba§1ma Íngiliz konsolosunun ya­
mnda kalmarun bir vecibe olduguna karar verdim. Bu düzenleme,
masraflanm1 adamakilh azaltacak; ara§tlrmalanm1 takip etmem
için müthi§ bir &rsat verecek. Yaz s1caklan geçer geçmez Filistin'e
yelken açmay1 umuyorum. O zamana kadar bir hizmetkâra ih­
tiyac1m olmaz. Sabahleyin bu niyetimi tercümarum George 'a
bildirdim, hizmetinin kar§1hgm1 son kuru§una kadar õdedim ve
kendisine yol verdim.
3 Agustos 1 82 1 . Dün bir Katolik papazm1 ziyaret ettim. Bu
ki§i Ístanbul'daki Frans1z Büyükelçisinin ailesinin yanmda vazife
yapml§. Kutsal Kitap cahili tebealarla ilgili dü§ünceleri makul ve
aydmlatic1yd1. "Bunlar §U iki sebepten kaynaklaruyor: Ülke cog­
rafyasmm bilinmezligi ve insanlann ah§kanhklan" diye konu§tU.
12 Agustos 182 1 Pazar. Katolik kilisesine giderken yolumun
iistünde bir kõy vardi. Diger günlerde oldugu gibi bugün de so­
kaklarda erzak satihyordu.
16 Agustos 182 1 . Bir papaz, Protestanlann elindeki Ahitler'i
ile Katoliklerin elindeki Ahitler'i arasmda ne fark olduguna ili§kin
Norular sordu. Bu, Kutsal Kitap'm kapsamh olarak dag1tilmas1
hakkinda uzun bir sohbete gõtürdü bizi. Dü§üncelerimi §Õyle
aç1klad1m:

Bizim Rumca bir Ahit'imiz var; Katolikler de aymsma sahipler. Bizim


Ítalyanca bir Ahit'imiz var, üstelik bir Katolik tarafmdan tercüme
edilmi§ . Latinceden dogru bir biçimde yap1lm1§ bir tercüme diye
sen de sõylüyorsun. Bizde Arapça Mezmurlar var, Katolikler de
290 PARSONS KUDÜS'TEN lZMlR'E DÔNÜYOR

bu çeviriyi begeniyor. Su halde burada, Katolikler, Protestanlar ve


Rumlar tarafmdan Tann Kelamt'mn bir parças1 olarak kabul edilmi§
üç kitap bulunuyor.

1 7 Agustos 182 1 . Katolik bir papazm odasmda modem Rumca


Ahit'ten bir bõlüme rastlad1m. Birlikte epeyce kismm1 okuduk
ve Londra bas1m1 Rumca Ahit'le kar§ila§tlrd1k. "Bir farkhhk yok.
Katolik biri nezdinde de, Protestan biri nezdinde de yanh§stz
olarak kabul edilebilir" dedi. 3

Mazideki lki Y1hn Yans1malan

3 Kasim 182 1 . lki yil õnce tam bugün, Boston'dan gemiye


binmi§tik. lsbraplann tekrarland1g1 iki yild1 geçirdigimiz. Ancak
yine de bize neler getirdigine bakinca, §U kadanm sõylemekle

3
The Missionary Herald editõrü burada araya girerek §Unlan sõylemektedir:
"Mr. Parsons'm §iddetli ve tehlikeli hastahg1 yüzünden seyir defteri burada
kesintiye ugrarm§tlr. ABCFM Mali ͧler Sorumlusu'na yazd1gi, bizim de Nisan
1 822, s. l l l 'de yaymlad1g1m1z a§agidaki mektubunda hastahgindan kisaca
bahsetmektedir:
Siroz, 7 Kas1m 1 8 2 1
Sayg1deger efendim,
5 Eylülden 1 Ekime kadar bana sõylenenleri ya da iyile§mem için tavsiye
edilenleri dogru düzgün hatlrlarmyorum. Zihnim adamakilh kan§1k ve baz1
günler ziyadesiyle ac1 veren bir ç1ld1rma durumunda kahyorum. Her gün üç
doktor geliyor muayeneye. Onlardan birinin muayene sonucuna gõre yirmi
dõrt saatlik õmrüm kalm1§ . Hemen hemen Ekim ba§mdan beri 1st1rab1m
azalm1§tl. Uzun bir rüyadan uyand1m. Ôlüm rüyas1 degildi bu. Gõzlerimi
açtlm ama çok uzun sürmedi. O zaman henüz dünya degi§tirmenin hu§U
telkin eden am gelmemi§ti. Henüz beden çadmndaydlffi. Sayet lncil'in kâfirler
arasmda te§vik edilmesinde çok az da olsa bir katkim sõz konusuysa ve bu
da bir günahkânn ilelebet mutlulugu olacaksa; beni sevindirecek daha ba§ka
hangi durum olabilir ki! Havalann soguk olmasmdan dolayi odamda mahsur
kalsam da bir ayd1r gücümü topluyorum. Sayet saghg1m elverirse, ilk firsatta
lzmir'e gitmeyi planhyorum. lzmir'den Yafa'ya ve Kibns'a gemiler çok s1k
geçiyor. Ydba§mdan evvel Kudüs'e varacag1ma dair kuvvetli bir umudum
var. Ydba§l ile FISlh Bayram1 aras11 dini bilginin edinilmesi ve yaydmas1 için
en büyük avantajlan saghyor.
Levi Parsons
OSMANLI'DA 1Kl AMERíKALI MlSYONER 29 1

sm1rlandiracag1z kendimizi: Bu zaman dilimi bizim için seve­


cen bir §efkat ve hassas bir merhametin iki yih olmu§tur. Fakat,
dilediklerimizin tamamm1 gerçekle§tirmemi§ olsak da, endi§e
ettigimizden daha büyük bir te§vik ald1k. Ahitler'in ve risalelerin
dag1tim1 için sarf ettigimiz gayretler eminiz bo§a ç1kmayacaktir.
lncil'in temei doktrinleri üzerine yaptig1m1z o unutulmaz ciddi
sohbetlerde bize verilen firsatlar, minnettarhk ve bitmez tükenmez
bir §Ükür talep ediyor bizden. Maziyi hesaba katarsak sevinçliyiz
ve pek çok ki§inin dualan vesilesiyle, ileride bunlardan daha
büyük §eyler gõrecegimizden eminiz.

Ízmir' e Yelken Aç1yoruz

2 1 Kastm 182 1 . Bu sabah erkenden Siroz'dan Ízmir'e dogru


yola ç1ktik. Hava çok güzeldi, 1hk bir meltem vardt. Bir aydan fazia
süren gecikmeden ve s1k s1k ya§ad1g1m1z hayal kmkl1klanndan
sonra vazife yolumuz açtlmt§t1. Gemi bordasmdaki kamaralanmtz
mükemmeldi. Yol boyunca çok s1cak bir daire tamam1yla benim
kullamm1ma tahsis edilmi§ti.
22 Kastm 1 82 1 . Tino'dan aynld1k, rüzgâr lehimize esiyor,
gõrünürde çok say1da gemi var. Sabahleyin gemi gõrevlilerine
i:rans1zca risaleler verdim. Dikkatlice okudular. Gemi §efi Deistlere
K.1sa Metot adh risaleyle çok ilgilendi. Kendisi Katolik ama "Hiris­
t iyanlann hepsi bu risaleyi kabul etmek zorunda. Bu ülkede iyi

bir §ey yapmamn en iyi yolu, bunun elden ele dola§mas1d1r" diye
gõrü§ beyan etti. S1k s1k okuyup incelesin diye yammda bulunan
bir nüshayi verdim; kabul etti. Ak§am güvertede dua ettik. Gemi­
rilerin hepsi düzenli bir §ekilde s1ralanmt§lard1. Büyük bir vakarla
Efendimiz Ísa'nm Havarilere õgrettigi duayi, On Emir'i tekrarladtlar.
l�akire Meryem'e dualar arzettiler. Fakat gelin gõrün ki, zahiren
rnübareklik sergileyerek ak§am niyazda bulunan aym gõrevliler,
gün boyu gemicilere en igrenç küfürleri savurdular. Muhakkak bu
insanlann kalpleri Tann'dan uzak; O'na dilleriyle yakla§tyorlar.
292 PARSONS KUDÜS'TEN 1ZM1R'E DÔNÜYOR

26 Kastm 1 82 1, Saktz. Sakiz'daki en õnemli Katolik manas­


tmnm ba§rahibi ugradi. Sohbet esnasmda §Õyle konu§tu :

Bizler, kadmlann yalmzca modem Rumca ve ltalyanca Ahitler'i


okumalanna izin veririz. Sayet papazlar bu dillerdeki Ahitler'e
sahip olurlarsa, 1ncil'in orijinal dilini õgrenmezler. Aynca herkes
1ncil okursa, onlann her biri kendi fikrini tesis eder ve bõylelikle
papaz tayin etmenin etkisi kalmaz.

29 Kastm 1821. Sabahm erken bir vaktinde Sakiz Limam'ndan


1zmir'e gitmek üzere aynld1m. Rüzgâr ters istikametten esiyordu
ama hava çok soguk degildi. Gemide bir 1talyan yolcu vardi. Bo§
zamanlanm, kendisine hediye ettigim dini risaleleri okuyarak
geçirdi.

1zmir' e Van§

3 Araltk 182 1 . Saat alt1da denize açtldtk. Fisk karde§ gemi


bordasma geldiginde ise saat birdi. Geçen ytl çektigimiz actlar
gõzümüzün õnüne gelince, bu bulu§ma ikimizi de ziyadesiyle
duygulandtrdi. Bu bizi daha hizh olmaya ve 1sa'nm davast için
daha etkin bir gayret gõstermeye yõnlendirebilir. Geceyi Fisk
karde§ ile birlikte Mr. Van Lennep 'in evinde geçirdik ve ayhk
dua toplanttst icra için bir araya geldik.
4 Araltk 1 82 1 . Ôgleden s onra Íngiltere konsolosu Mr.
Werry'nin evindeki bir oday1 kiralad1m. Bu oday1 daha evvel 1n­
giltere konsolosluk papaz1 kullanmt§. 14 Arahk 1 820'de Kudüs'e
gitmek üzere deniz yolculuguna aym odadan ç1kmt§tlm. 4 Arahk
1 82 1 'de yine aym oda benim için açtldt. Bir ytl geçti ve kutsal §e­
hirdeki ilk gõrevim, bu son kiralama karanyla mühürlenmi§ oldu.
28. MEKTUP
ABCFM'NÍN 1 9-20 EYLÜL 1 82 1 TAR1HLÍ
F1L1ST1N MÍSYONU RAPORU1

13 Haziran 1 820'de Mr. Parsons ile Mr. Fisk, kolej matbaas1-


n m §efini ücretle tuttular ve Chrysostom'un bir eserinden seçilerek

modem Rumcaya çevrilen Kutsal Kitap't Okuma hakkmdaki bir


risaleden 5 . 000 nüsha bastlrdilar. Mademki yard1mseverlik tasa­
nlannm ilerlemesinde bir dõnemi §ekillendiriyorlar ve Akdeniz'in
<logu kiyis1 civanndaki ülkelerde kutsal hakikati yayiyorlar; mis­
yonerlerimizin bu çah§malan büyük ihtimalle õteki dünyada
Jikkate almacaktir. Adi geçen risale dag1tima haz1r olunca, vakit
kaybetmeden onun kabul e dilecegi bir tarzda giri§imlerde de
hulunuldu. Sonuç, Dr. Watts tarafmdan yazilan ve aym zaman­
da modem Rumcaya çevrilmi§ olan Vaktin Sonu adh risalenin
acilen yeniden basilmasmm õnerilmesi oldu. Bõylece bu küçük
t• lçilerle [risalelerle] okullara, manastirlara ve rahibe manastirla­
nna, kisacas1 Rum nüfusunun her zümresine girilmesi kolayla§tr.
Prof. Bambas, kendi õgrencileri arasmda risalelerin dola§tmma
Namimiyetle destek verdi. Ellerine bu kadar cõmertçe koyulan
wcyi hafizalannda tutmalarmi ve õgrenmelerini õgrencilerinden

1
"Meeting of The Board of Foreign Missions ( 1 9-20 Eylül 1 821) Palestine
Mission", The Missionary Herald, Mart 1 822, Vol. XVII, s. 67-69.
294 ABCFM'NlN F1L1ST1N MlSYONU RAPORU

israrla istedi. Birkaç hafta içerisinde saylSlz nüsha Selânik, Girit,


Korfu, lpsera ve diger pek çok yüreye gidi§ yolundaydi. Henüz
ba§lang1ç a§amasmdaki bu gayretlerin ba§ans1 beklentilerimizden
daha h1zh ve daha yüreklendiriciydi.
Tüm toplumsal sm1flara mensup, okuma bilen ki§ilerin ki­
taplan ahrken gõsterdikleri heves ve Rum adalannda kitaplann
dag1timmdaki õzgürlük en hayrrh alametlerdir. Sonrasmda bu
güzel kitaplann Anadolu Rumlan arasmda dag1t1lmas1 için de
geçerli oldugu fark edildi. Misyonerlerden son haberler gelinceye
kadar kitaplan almada o insanlann gõsterdikleri çekingenlik ve
ald1ktan sonra da duyulan kiskançhk raddesindeki heyecanlara
dair evvelce vuku bulmu§ bir õrnek mevcut degildi. Pek çok farkh
yõredeki okul õgretrnenleri gibi Rum Kilisesi'nin piskoposlan ve
papazlan da bu hay1rh çah§manm metodunu aç1kça takdir ederek
halk arasmda õzellikle çocuklara ve çe§itli ilahiyat okullanndaki
gençlere bu risaleleri dag1trna sorumlulugunu üstlendiler, s1km­
tilanm gõgüslediler.
Bu konunun dikkat çekiciligine en fazia ilave edilecek §ey,
erkeklerin dikkate deger bir bõlümüne okuma õgretilmesine rag­
men ülkede konu§ulan dilde yazdm1§ bir kitaba çok az kimse­
nin sahip olabilmesi, bir ba§ka deyi§le ahlaki ya da zihni çok az
ilerleme saglanm1§ olmas1d1r. Yine de bilgi edinmeye gõsterilen
büyük ragbet heyecan verici. Ôgrenim kurumlan tesis ediliyor;
çok say1daki genç, egitim için oralara ba§vuruyor. Kisacas1, mat­
baa vas1tas1yla dünyanm bu bõlgesinde aydmlanma için geni§ bir
yolun haz1rland1g1 gõrülüyor.
Akdeniz'in pek çok limanmdan ve adasmdan devam eden
aktif ticaret ve bilhassa Karadeniz'in en ücra kesimlerinden a§ag1-
lara inen sayis1z Rus gemisi; uzak ve kalabahk diyarlan, ta§1d1klan
kitap ve risalelerle donatrnaktadrr. Sakiz'daki Rus konsolosunun
yetki sahas1 hakkinda misyonerlerimize verilen bilgiye gõre, o
ufac1k adanm [Sakiz] limamm her yil Rus bayrag1 ta§1yan yüzlerce
gemi ziyaret etrnektedir. Büyük iç denizlere kiyis1 olan bütün ül­
kelere sayis1z ve devamh surette gõnderme &rsatlan olmahd1r ki,
OSMANLl'DA IKl AMERIKALI MISYONER 295

bu ticari ili§kiler sürekli bir ilerleme ve insanlann manevi faydas1


adma benimsenmi§ her piam desteklesinler.
Vaktiyle yogun nüfuslu ve zengin topluluklarm ya§ad1g1;
lsa'nm bir zamanlar sergiledigi õmek imanla ve Havarilerin cap­
canh co§kusuyla §ereflenmi§ olan bu ülkelerin üzerine, adalet
sahibi Tann'nm yagd1rd1g1 §U anki peri§anhk, bizlere iç karart1c1
bir tefekkür konusu sunmaktad1r. A§ag1hk ve sefalet belirtileri,
sahte peygamberin hakimiyetinin hissedildigi her yerde aç1kça
gõrülmektedir. Ne zaman gerçekle§eceginin belli olmamas1 haki­
katen can s1kic1. Fakat Hiristiyanhk eninde sonunda bütün günah
sistemlerini yerle bir edecektir.
Yolculuklan boyunca Mr. Parsons ile Mr. Fisk 2 1 Kitab-1 Mu­
kaddes ve Yeni Ahit ile 1 .300 risale dag1tt1lar. Her nerede okuma
bilen bir Rum ile kar§ila§tilarsa, kitaplar sevinç ve minnettarhkla
kabul edildi. Ala§ehir'deki insanlar Türkçe Ahit almayi çok is­
tediklerini ifade ettiler. Bu durum õzellikle hayra alamettir; zira
lngiltere ve Yabanct Ülkelere lncil Cemiyeti ile Rus lncil Cemiyeti'nin
bir gayreti de bu yõndedir. Bõylece bütün Türk Ímparatorlugu,
milyonlarca Müslüman'm konu§tugu dildeki Íncil'lerle ba§tan
ba§a donatilacaktir.
Misyonerlerimiz Rum Kilisesi, Ayvahk Rus konsolosu ve
takdim mektubu getirdikleri diger ki§iler tarafmdan nezaketle
kar§ilandilar. tlahi himayeye minnettar hislerle Ízmir'e dõndüler.
isa'nm õgretileriyle ilgili kendi gayretlerinin merkezi yap­
mak amac1yla Kudüs tarlasma giren ilk Protestan misyoner Mr.
Parsons'm oraya van§I, ileride õnemli bir hadise olarak telakki
edilecektir. Her vakay1 oldugu gibi bu giri§imi de, hedefi §a§ma­
yan Hikmetin tasarrufuna b1rakmak laz1md1r. Naçizane bizler
bu ba§lang1çlan, sürekli artarak devam eden ba§anh gayretlerin
izleyecegini ümit edebiliriz; ta ki sade, yaltn din [Protestanhk]
Filistin'de yeniden canlanmcaya ve resullerin, peygamberlerin
ve Havarilerin yurdunda Tann Kilises i'nin güzide I§1g1 yayilmcaya
kadar.
Mr. Parsons'm lzmir'den hareketinin hemen õncesinde,
296 ABCFM'NlN F1LlS"rt.N M1SYONU RAPORU

Íngiltere konsoloslugundaki resmi papazhk makam1, Rev. Mr.


Williamson'm õlümüyle -ki onun iyiliklerini uzun süre unu­
tamayacaklard1r- bo§almt§tl . Ízmir' de oturan Íngilizlerin ileri
gelenlerinin ricas1yla, Mr. Williamson'm halefi gelinceye kadar
orada Mr. Parsons vaaz etti. Farkl1 dini cemaatlerden gelen bu
ricada z1mnen belirtilen sayg1yi ve güveni, gerçek evrensel ruhu
gõsterdigi gibi yüksek bir takdir kazanmada da ba§anh olmu§tU.
l<t§ boyunca Mr. Fisk, baz1 õn haz1rhk okumalanyla ve ara§tlr­
malarla ugra§tl. F1rsat buldukça kitap dag1ttl; okullan ziyaret etti;
õzellikle Sebt günlerinde ailelere dini konulan õgretti. Dogu' daki
misyon dostlanyla haberle§ti. Ula§abildigi her kaynaktan bilgi
toplad1 ve kendisini davet eden degi§ik çah§ma sahalanm gõzledi.
Nisan aymda lzmirli Mr. Perkins'in ve Boston'dan iki beyefendinin
refakatinde Efes'e bir gezi yaptl. Eskiden dünyanm en kalabahk
ve en müreffeh §ehirlerinin bulundugu bu bõlgedeki Efes hara­
belerinde §U an ikamet eden tek ki§iye bile rastlanm1yormu§. Bu
harabelerden az ileride, birkaç sefil eviyle Türk kõyü Ayaslug
bulunmaktaym1§. Kurtanc1m1z lsa'nm, bu topraklarda bizzat bir
Havari tarafmdan kurulmu§ olan (Apostolik) kiliseye gõnderdigi
mektupta yer alan kutsal bilgiye gõre; Samdan, hakikaten de bu
yerlerin dt§ma ç1kanlm1§. Mr. Fisk, Rum çiftçilere birkaç risale
vermi§, onlar da okumay1 bilmiyorlarm1§. Fakat kõylüler bunlan,
ya§ad1klan kõyün papazlanna ve okuldaki õgretmenlere dag1ta­
caklanna sõz vermi§ler.
Türk lmparatorlugu'ndaki kan§tkhklar lzmir'le ileti§imi sekte­
ye ugrattl. Son ald1g1m1z habere gõre Mr. Fisk bu ortam1, dinlenme
ve kendisini esash biçimde ara§tlrmalara kilitleme dõnemi §eklinde
telakki etti. Gerçekten de moralini bozmad1; çünkü insanlann
a§ag1hk ihtiraslan kisa bir süreligine yumu§amt§tl. Faaliyetlerini
gittikçe daha fazia sevdi; yazd1gi tüm ifadeler, lzmir'in misyonerlik
istasyonu için uygun bir yer oldugu, bilhassa matbaanm burada
faaliyete geçmesinin yerinde olacagm1 gõsterme konusunda sõz
birligi ediyor. Yalmzca insanlann manevi isteklerinin dikkate
ahnmas1 aç1smdan degil, aym zamanda çah§manm degi§ik alan-
OSMANLl'DA 1Kl AMERlKALI M1SYONER 297

lanna fedakâr i§çiler istihdam etmek aç1smdan daha çok misyo­


ner gõnderilmesinde 1srarc1. �ayet harici engellemeler, hizmetin
daha aktif türlerinin yolunu keserse, bu olaganüstü bir hadise
olur. Ancak bilesiniz ki, bundan sonraki misyonerlik çabalan için
yaptlabilecek haz1rhklar adma hâlâ ba§ka yollar da mevcuttur.
29. MEKTUP
GELECEK SENE lZMlR'DEN KUDÜS'E
YOLCULUK GÔRÜNÜYOR1

lzmir,, 2 Ekim 1821

Pek Kiymetli Efendim,


Kaptan Blackler kibarca mektuplan ula§tJ.rma teklifinde bu­
lundu. Ben de bõylece Kaptan Bradshaw'm 30 Haziran'da sizden
getirdigi mektuplara, yanmda gõnderdigi The Missionary Herald' a
ve Natural History of The Bible adh kitaba; aynca Mrs. Keith'in
çok degerli hediyesi için ona te§ekkür &rsatJ. yakalam1§ oldum.
12 Haziran tarihli koliniz henüz ula§mad1.
Son mektubunuz, Dr. Worcester'm ac1 õlüm haberini veriyor­
du. Bu sanki bir babanm kaybma benziyor. Onun, misyonerlerin
rahatl1g1 için §efkat dolu bir endi§e gõstermesi, makul ve dostane
tavsiyeleri, geni§ gõrü§lülügü ve misyonerlik konusundaki engin
bilgisi, õlümünü bilhassa etkileyici bir hadise kild1 hepimiz için.
Benim içinse bu olay çok daha dokunakl1. Çünkü bir zamanlar
onun ailesiyle birlikte hayli zaman geçirmi§tim. lnayet tahttna
onunla birlikte gitmek gibi nadide bir imtiyaza sahip olmu§tum.
Kalbinin en yakinma yerle§tirdigi meseleler üzerine sohbetler et-

1
"Extracts of a Letter from Mr. Fisk to The Treasurer (tzmir, 2 Ekim 1 82 1)",
The Missionary Herald, Subat 1 822, Vol. XVIII, s. 44-46.
OSMANLl'DA IKl AMERIKALI MlSYONER 299

mi§tik. Günlük konu§malannda dini konulara nüfuzunu yakmdan


gõrmü§tüm. Kilisenin Ba§1 1sa, onun sebebiyet verdi� bo§lugu dol­
dursun; hepimizi bõylesi bir ihtardan ibret alma lütfuna erdirsin.
Hâl bõyleyken Mr. Parsons'm Kudüs'ten hareket edinceye
kadarki dõnemde yazd1g1 seyir defterini ve en son mektubunu
size gõndermekten dolay1 mutluyum. Ondan ald1g1m en son
mektup 30 Agustos 1 8 2 1 tarihini ta§1yordu. Kendisi hâlâ Siroz
Adas1'nda ve saghg1 iyi. Ben onun 1zmir'de olmasm1 bekliyordum;
fakat §imdi buraya gelip gelmeyecegini bilmiyorum.
Size yazd1g1m son mektup, Boston'h Maj. Tilden tarafmdan
size iletildi. Sava§ sõylentilerinin ve bunu takip edecek talih­
sizliklerin, size benim hesab1ma gereksiz kaygilar vermesinden
korkuyorum. Biz §U an 1zmir'de, geçen birkaç aydan daha fazia
sükunet içerisindeyiz.
Gelecek sene için nasil bir yõn takip edecegiz, bu konuda Mr.
Parsons'1 gõrmeden ya da dinlemeden bir §ey sõyleyemiyorum.
Onun kalbinde, Judea'ya dõnmek var gibi gõrünüyor. Muhtemelen
birimiz veya ikimiz birlikte kisa süre sonra Lübnan Dag1'na gidece­
giz. Ônümüzdeki Paskalyadan õnce Kudüs'te olmay1 tasarlayarak
belki MlSlr'm 1skenderiye §ehrine gideriz. En geç sonbaharda
birkaç misyoner buraya vasil olur ümidiyle §U ana kadar 1zmir' de
kaldim. Fakat son mektuplanmzda bu konu hakkinda hiçbir §ey
sõylemediginiz için; Board'un para fonlannm o denli kit olmas1
dolaylSlyla; sizin §U anki Türkiye hesaplanmzdan §evkimiz kinl­
d1g1 için ümitlerimin suya dü§eceginden korkuyorum. Bu §artlar
altmda, gelecek sene burada kalmak mi, yoksa Mr. Parsons'a
refakat etmek mi benim için daha iyi olur, bilemiyorum. Boyle
zamanlarda bilhassa arzulanan §ey, her ikimizin beraber olma­
s1d1r. Ama yine de bir ba§kas1 buraya gelinceye kadar 1zmir'den
aynlmak noktasmda bizi gõnülsüz kilan çok sebep var.
Eger dünyanm ba§ka bõlgelerinden bir misyoner yamm1za
gelmezse -ki korkanm §U an hiç kimse gelmeyecek- ben, bizim
payim1za dü§en tarlamn Suriye'yi, Ermenistan'1, Anadolu'yu ve
Ege Denizi adalarm1 içine almas1 gerektigini dü§ünüyorum. He-
300 GELECEK SENE 1ZM1R'DEN KUDÜS'E YOLCULUK GÔRÜNÜYOR

defledigimiz plana gõre eger bir misyoner Ermenistan'a giderse


orada belki bir yil kahr ve sonra dinlenmek, haz1rlanmak, sizinle
haberle§mek ve ba§ka bir seyahat için dag1ttm kitaplan temin et­
mek üzere (vatam olarak telakki edilebilecek olan) lzmir'e dõner.
Hâlihaztrdaki ve zaman zaman bu ülkede vuku bulmas1 bekle­
nen stktnttlar, planlanmtzda yer ahrsa iyi olur. Bu gerçekten ciddi
bir meseledir. Sõz konusu stktnttlar tüccarlann ve yolculann hare­
ketlerini sadece kesintiye ugrattyor ama engellemiyor. Su s1ralar
ba§ gõsteren Yunan isyamnm sald1g1 tehlikenin ve korkulann tam
ortasmda gemiler sefer ediyor; ticaret büyük çapta devam ediyor.
Avrupah seyyahlar, planlanm ktsa kesmek mecburiyetinde kalsalar
da hâlâ kendi maksatlannm pe§ine dü§ebiliyorlar. Mesela, M1S1r'a
gitmekte olan iki lngiliz beyefendi ktsa süre õnce 1stanbul' dan
lzmir' e geldi. lzmir'le ilgili meraklanm gidermek adma zevk için
ç1kttklan bir seyahatti bu.
Dil õgrenmek ve risale haz1rlamak, Ermenistan' a gõndermeyi
dü§ündügümüz misyonerin çah§masmm büyük bir bõlümünü
olu§turacagmdan, ülkede seyahat için sükunet sagland1gmda
ve ara§ttrma için felaket ya da sava§m §iddeti geri çekildiginde
ftrsatlara s1kt s1ktya sanlmak hiç §Üphesiz en iyisi olacakttr. Bu
durum kimi zaman planlanm1z1 degi§tirmemizi gerekli hale geti­
rebilir; onlan gerçekle§tirmeyi kesinkes imkâns1z hale sokabilir.
Fakat bütün bu sõylediklerimin, bu ülkedeki misyonerlik çah§­
malannm terk edilmesi veya cesaretinin ktnlmasma bir sebep
te§kil edecegini zannetmiyorum. Daha dogrusu, yolumuza ç1kan
zorluklann büyüklügü ve sayismm, daha 1srarh dualan ve daha
saglam co§kulan harekete geçirecegini dü§ünüyorum. 2

2
Editor bu mektubun sonunda dü§tügü notta iki õnemli hususu gündeme getir­
mektedir. Birincisi, ABCFM'nin Ennenilerin yogun olarak ya§adtl<lan Ermenistan
bõlgesine misyoner gõnderme karan ald1�chr. Bunun için Memoir ba§hkl.t bir
inceleme kitapçi� hazirland1� bildirilmektedir. Bu da gõsteriyor ki, ba11langiçta
yalruzca Rumlar için gelen misyonerler bundan bõyle faaliyet haritasma Erme­
nileri de katmi§larchr. 1kincisi ise lzmir'e yeni bir misyonerin (Daniel Temple)
tayin edildi� haberidir. Bõylece American Board, Parsons'm ve Fisk'in ara§tlr­
malar101 ve 1srarlar101 dikkate alarak bõlgeye yerle§meye karar vermi§tir. [ç. n.]
30. MEKTUP
SEYDÍKÕY 1ZLEN1MLER1M VE
TÜRKLERLE RAGUSALILAR ARASINDAKi KAVGA1

Kasun 1 8 2 1 , lzmir

Sayg1deger Efendim,
Geçen ki§ mevsiminde Seydikõy' e yaptJ.g1m ziyaretle ilgili
baz1 haberler vermi§tim. Mr. Van Lennep ailesinin yamnda bir
ay kald1ktan sonra lzmir'e dõndüm. Dõnü§ için 20 Ekimde yola
ç1ktJ.k. Orada geçirdigim be§ Sebt gününde yakla§tk yirmi ki§ilik
bir cemaate Frans1zca olarak §U konularda vaaz ettim: "Tann'nm
kanunu mükemmeldir", "Sen yeryüzünde dogru karar verdigin
an, dünyada ya§ayanlar dogrulugu õgreneceklerdir'', "Nerede

senin izlerin varsa, orada Tann'nm kullan için bir huzur vardlr'' .
Bunlar eskiden lngilizce yazd1g1m vaazlard1.
Mr. Van Lennep'in altJ. çocuguyla Kutsal Kitap'1 lngilizce,
Grekçe ve Frans1zcadan okumaya her gün belli bir vakit ayirdtm.
Geri kalan zamammm çogunu ara§tJ.rmalara hasrettim. Üçte bir
fiyatJ.na üç adet Rumca Ahit sattJ.m; dõrdünü dag1tJ.lmas1 için he­
diye ettim. Aynca 1 00 degi§ik Rumca risaleyi de ya hediye ettim

1
"Extracts of a Letter from Mr. Fisk to The Corresponding Secretary (lzmir,
22 Kas1m 182 1), The Missionary Herald, Nisan 1 822, Vol. XVIII, s. 1 1 0- 1 1 1 .
302 SEYDlKôY lZLEN1MLER1M

ya da�t.llmas1 için bir yerlere b1rakt.lm. Bunlann yam s1ra Kutsal


Kitap'1 birlikte okuyahm diye s1k sik Rum papazlan ziyarete git­
tim. Bu ziyaretlerden birinde Kurtanc1m1z 1sa'nm Nikodimos'a
hitabesini okuduktan sonra kar§1mdaki ba§papaza sordum:

- Yeniden dogu§ nedir?


- Vaftizdir.
- Bu yalmzca su vaftizi midir, yoksa Kutsal Ruh tarafmdan kalbin
yenilenmesi anlamma da gelir mi?
- Kesinlikle ikinci sõylediginizi de ima eder.
- Dü§ünün, bir adam vaftiz olmu§ ama kalbi günahkâr kalm1§, bu ki§i
dogru bir imana da sahip degil; o halde kurtulmu§ sayihr mi peki?
- Kesinlikle hayir.

Ardmdan, Kutsal Ruh'un etkilerini yenilemenin zaruretini


ve bunun mahiyetini gõstermek için bir sohbete girdim. Papaz
sõylediklerimin hepsini cam gõnülden tasdik ediyordu.
Seydikõy'den ç1kip biraz gittikten sonra Aziz Yuhanna Çe�mesi
denilen bir pmar vard1r. Bu pmar Rumlar için mucizevi türden
bir güç sembolüdür. Suya hafiften demir nüfuz etmi§ . Hastalar
buraya gelir, suyu tadar, istavroz ç1kanrlar. Kisa bir duadan sonra
küçük bir bez parçasm1 pmar çevresindeki çahlara dügümlerler.
Halk inam§ma gõre bedensel aç1dan fayda gõrmü§ olarak aynhr­
lar. �ifa için gelen yatalaklar, çahlara yüzlerce çaput asm1§lard1r.
1zmir ve civan, en trajik ve en kanh tiyatrolara sahne olmaya
devam ediyor. Üç ya da dõrt gün õnce baz1 Türklerle, Slavlar ve
Avustuxya tebeas1 olan Ragusahlar [Dubrovnikliler] arasmda bir
kavga ç1kt.l. Her iki taraftan da birkaç ki§i õldürüldü. Bu durum
Türklerin genelde en azgm seviyede duran sinirlerini harekete
geçirdi. 1ntikamlanm zavalh Rumlardan ç1kanyorlard1. Onlan
sokaklarda dõvüyor, hançerliyor ve hatta Rumlann evlerine zorla
girerek õfkelerini doyuruyorlar ve §ehvetlerini tatmin ediyorlardi.
1ki-üç gün zarfmda birtakim cinayetler i§lendigini duydum. Yüz­
üç yüz arasmda degi§en sayilarda insan õldürülmü§ . 2

2
Burada editõr, mektubun bu kism1m õzetlemekle yetinmi§ ve §U kayd1 dü§­
mܧtÜr: "Mr. Fisk'in belirttigine gõre, h1zhca ç1kanlan fermanlar sulh taraftan
OSMANU'DA lKl AMER1KAU MlSYONER 303

Benim durumuma gelince, ki§isel güvenligim konusunda ufak


tefek kuruntulara kafa yordum. Nihayet sekiz ayd1r §ahit olmad1-
gun ve i§itmedigim türde en zalimane ve ac1kh hadiselerle dolu
bir hafta gelip geçti. Bu yil meydana gelen en korkunç olaylann
benzeri §eyler, antik tarihte de kaydedilmi§lerdir. Bunlar, trajik
bir tiyatro oyunundaki hayali tasvirlere degil, gerçek hadislere
benzemektedirler. Sergilenen §ehvet dü§künlügü ve kanh i§ken­
celer insanoglunun bozulmasmdaki korkunçluga §ahitlik ediyor.
Bu etkileyici ve egitici derslerden, pratik hikmeti õgrenebilmeli­
yim. Sava§m sonunda ne yapilabilir dü§Üncesiyle me§gul oldum.
Olup bitenler bizim davam1za yaramayacak §eyler degildir. Kut­
sal Kitap'1 dag1tmam1z, okullar açmam1z ve Evanjelik* hakikati
yaymam1z için muhtemelen bu sava§ õnümüze geni§ bir kap1
açacaktir. Sadece §U anki olaylar aç1smdan degil, ülkenin genel
vaziyetini dikkate alarak sõylersek, genel planlanm1zm kesinlikle
takip edilmesi laz1md1r.

tüm Rumlann himaye altma almmas1m ve onlara tacizde bulunan Türklerin ac1
bir §ekilde cezalandmlmas1m emrediyordu. Bu fermanlann etkisi çogunlukla
kisa süreli bir sükunettir. Bu da ya baz1 zafer haberleriyle ya da Rumlann suç
i§lemeleriyle kesintiye ugrar." [ç. n.]
3 1 . MEKTUP
1ZM1R'DE TEKRAR BULU�TUK:
PARSONS ÇOK HASTA1

lzmir, 1 3 Arahk 1 8 2 1

Azizim Efendim,
Bir ytlhk aynhktan sonra bir kere daha aym evde kalmarruz
dolay1S1yla §Ükran ve memnuniyet hisleriyle dolu olarak hitap
ediyoruz sizlere. Geçen sene boyunca hayal kmkhklanyla kar§t­
la§bk, belalara sabrettik, Tann'mn merhametini mܧahede ettik.
Bunlan unutmayi asla istemiyoruz ve eminiz ki õmrümüz boyun­
ca bunlar bize faydah olacakbr. Kudüs topraklannda bulu§mak
umuduyla ayrdmt§bk. Lakin sonuç bize gõsterdi ki ilahi murat,
aynld1gmuz yerde tekrar birle§memiz §eklindeymi§. Etrafumzdaki
meslekta§lanm1zm binlercesi dõküldü; fakat biz hâlâ ya§tyoruz.
Gerçi bizden de biri [Msy. Parsons] mezann kty1smda haftalar
boyu uzamp yatt1 ama yine de cam bag1§land1. �imdi her §ey,
onun saghgmm eskiden oldugu gibi mükemmel hale gelecegine
ͧaret ediyor. Bu yüzden kendi nefsimizi ve tüm dostlanm1z1,
Tann'nm bu iyiligine hamd etmeye çagmyoruz.

1
"Letter from Messrs. Parsons and Fisk to The Corresponding Secretary (13
Arahk 1821, lzmir)", The Missionary Herald, Mayis 1822, Vol. XVIIII , s. 144-145.
OSMANLI'DA lK1 AMERlKALI MlSYONER 305

Daha õnce hiç ya§amad1gim1z türden ümitlerle, korkularla,


endi§elerle, planlarla, emeklerle ve hayal kmk11klanyla geçen
bir yildan sonra ikimizin yeniden kar§ila§masma izin verildi. 3
Arahk Pazartesi günü hep birlikte Sion dostlanntn arasma dahil
olduk. O gün, dünyanm H1ristiyanla§mas1 için niyazlar semaya
yükseldi. Ôzellikle o gün bir araya gelmek çok ho§tu. Mazi bize
õgretici olsun ve fayda saglasm; gelecekte de kendimizi tama­
m1yla ͧimize, Kurtanc1rmz 1sa'nm ve insan ruhlannm hizmetine
adayabilelim diye kuvvetli bir arzuyla toplanm1§tlk. Y eter ki biz
kendi kalplerimizi bilelim, hayatta bundan ba§ka bir §ey için
ya§amaya degmez.
Parsons karde§ hâlâ dermans1z bir halde, ancak hastahg1
onu hepten terk etti. �u an §ifa bulmas1 ve bedeninin kuvvetlen­
mesinden ba§ka bir §ey istemiyoruz. Buraya geldiginde, 1ngiliz
konsolosu, genelde resmi papazlann kullammma aynlm1§ oda­
larda kalmasm1 teklif ederek ona ne kadar büyük bir iyilik etti,
bilemezsiniz. Bõylece burada saghgmm düzelmesi için elveri§li
bir ortam bulmu§ oldu. Zaten §U an saghk konusu kendisi için
en õnemli mesele .
1ngiliz konsoloslugu resmi papazhg1 son dõnemde bo§al­
m1§tl. Fisk karde§ Sebt günlerinde orada vaaz ediyor ve Mr. Van
Lennep'in çocuklanm egitmeyi sürdürüyor. Yine her hafta Kutsal
Kitap ve risale dag1tmak, dini konulara ilgi duyan ki§ilerle sohbet
etmek için &rsatlar yakahyoruz. Dogrudur, çok az §ey yap1yoruz;
lakin ümit ediyoruz ki bu az1c1k gibi gõrünen §ey, gün gelecek
hüyük iyiligin yaratlclSl olacaktir. Pek çok hayal kmkhg1 bir araya
gelmeden ve birçok engelle mücadele etmeden bu memlekette
lncil'in elden ele dola§abilecegini ve gerçek dinin yeniden canla­
nabilecegini ne biz umuyorduk ne de siz bekliyordunuz. Geçen
sene ba§1m1zdan geçen hadiselerden sonra §U anki hislerimizi,
niyetlerimizi ve beklentilerimizi soracak olursamz, ancak §U ka­
danm sõylemekle yetinelim: 1§imizi §U ankinden daha fazia sev­
memi§tik. Efendimiz ve Üstad1rmz 1sa'nm bizi ͧÇÍ olarak aldig1
bir tarlada oldugumuza dair hiç bu kadar kavi bir inanç hisset-
306 1ZM1R'DE TEKRAR BULU�TUK: PARSONS ÇOK HASTA

memi§tik. Yararh olacag1m1za ve tam bir ba§an kazanacag1m1za


dair hiç bu kadar ümit beslememi§tik. Yine de §Unu hissetmeyi
arzuluyoruz: Biz, hiçbir §eyiz; müptelas1 oldugumuz istekler bir
gün hayal kmkl1gma ugrayabilir.
Son mektuplanm1z1 Sally Ann gemisiyle gõnderdik. Bu mek­
tubu Marsilya'ya yolluyor; gecikmeden elinize ula§mas1m umuyo­
ruz. Salem'li Kaptan Ray'in gemisi Leander burada. Muhtemelen
bir müddet daha kalacak. Bu gemiyle, bizden daha kesin haber­
ler almayi bekleyebilirsiniz. 1kimizin saghg1 da iyi olursa F1s1h
Bayram1'ndan õnce Kudüs'te olmak maksad1yla birimiz ya da her
ikimiz derhal gemiyle 1skenderiye'ye gidecegiz. Hal bõyle olunca
Ízmir' de çok az bir zaman kalma niyetindeyiz. Bu süre zarfmda
sizden mektuplar almay1 umuyor, Tann'nm yõnlendirmesini
bekliyoruz. Sevgiyle kalm efendim.

Levi Parsons
Pliny Fisk
32. MEKTUP
BÍR KATOLÍK'LE YAPTIGIMIZ D1Ni
MÜNAKA�ALAR1

lzmir, 2 Ocak 1 822

Geçen ay boyunca insanlarla dini konulan münaka§a etmek


için hayli &rsat buldum. A§ag1da bahsedecegim münaka§a, bir
Katolikle yapng1m1z çok sayidaki sohbetlerin bir hülasas1. Bu ki§i,
akilh ve bilgili biri. Kendisine bir yd õnce bir Kitab-1 Mukaddes
hediye etmi§tik. S1k s1k dini meselelerde sohbetlerimiz oldu. Bir
defasmda §Õyle sormu§tum: "Katolikler, Papa'nm yamlmazhgm­
dan ne anhyorlar?" O da §Õyle cevap vermi§ti: "Katolikler bununla
�unu kastediyorlar; Papa'nm hem s1radan meselelerdeki hem de
dini doktrinlerdeki kararlan kesinkes dogrudur ve gerçektir. Fakat
bu dü§ünce yanh§ tabii."
Sonra ben de Pascal'in iddialanndan ona deliller getirdim.
Pascal, Papa'mn kararlarmm yanh§ olabilecegini ispat etmekte,
bu minvalde õmekler vermektedir. Bu õmeklerde Papa'nm, selef­
lerinin gõrü§lerini dikkate almad1gm1 1 onlann gõrü§lerinin aksini
iddia ederek onlarla çeli§tigi sõylenmektedir. Diger õmeklerde

"Letter of The Rev. Mr. Fisk {lzmir, 2 Ocak 1822)", The Missionary Herald,
Ekim 1 822, Vol. XVIII, s. 3 1 5 .
308 B1R KATOUK'LE YAPTICIMIZ D1Nl MÜNAKASALAR

mesela, "yeryüzünün hareket ettigine" ya da "bir yanm kürenin


baz1 kis1mlanmn diger yanm kürede de aymlannm olduguna:"
inamlmasmm sapkinhk oldugu ileri sürülüyor. Konu§tugum ki§i
§Õyle cevap verdi: "Roma Kilisesi'nin bütün ahlaki, kolay olana
gõre degi§ti. Bir zamanlar dogru kabul edilenler sonradan yanh§
kabul edildi."
Ekmekle §arabm 1sa'nm etiyle kanma dõnü§mesi (Transubs­
tantiation) hakkinda konu§tuk. Burada ekmek ve §arabm sadece
manevi anlayi§la 1sa'nm eti ve kam haline geldiginin ima edildigini,
Kurtanc1m1z 1sa'nm cümleleriyle aç1klad1m. Sõyle kar§1hk verdi:

- Katolikler bunun fiziki bir mana oldugunu sõylüyorlar.


- Fakat hem ekmek hem de §arap, zaten kendi §ekillerini, gõrüntü-
lerini, tatlanm, ekmek ve §arap olmamn bütün niteliklerini muha­
faza ediyorlar. Lakin kanm ve bedenin hususiyetlerinden hiçbirini
ta§1m1yorlar. Aziz Pavlus bizzat kutsama tõreni sonras1 ekmek ve
§arap üzerine konu§urken, onlan ekmek ve §arap diye ilan etmi§ti.
Korintoslulara l. Mektup, 1 1/26-28'e bakm1z.
- Katolikler hangi tasavvurla, kulland1klan dili bu konuyla ili§kilen­
dirirler, dogrusu idrak edemiyorum. Onlann da kendi iddialanna
inanmad1klanna kanaat getirdim. O iddilara inanmanm insan akh
için imkâns1z oldugunu dü§ünüyorum. Sezgilerimizin en aç1k is­
patlanyla çeli§iyorlar.

Ardmdan Katolik Kilisesinin, "Ísa sil ba§tan çarm1ha gerilmi§­


tir (crucified afresh)" §eklindeki doktrinine degindim. Kilisedeki
ayinlerde bu doktrin her zaman dile getirilir. Ardmdan lbranilere
Me k tup' tan bir cümle okudum. Bu cümlede 1sa'nm sadece bir kez
ac1 çektiginden bahsediliyordu. Bunun üzerine "bu aç1dan yak­
la§1hnca Roma doktrininin, Aziz Pavlus'un doktrinine dogrudan
muhalif oldugunu" sõyledi.
Gõrü§melerimizden birinde Araf üzerine Padre Tornielli tara­
fmdan 1talyanca yazilm1§ bir vaazdan bir bõlüm okuduk. Ardmdan
bir müddet konu hakkmda kar§1hkl1 konu§tuk. Aç1klamasma gõre,
Roma doktrininde Katolik Kilisesi üyesi olmayanlann tamam1
kaçmilmaz bir §ekilde Cennetten mahrum kalacaklard1. Kilisenin
sad1k üyeleri ise derhal oraya kabul edileceklerdi. Fakat sad1k
OSMANLl'DA 1Kt AMER1KALI M1SYONER 309

olmayan digerleri belli bir dõnem Araf ta ahkonacaklard1. Burada


kah§m uzunlugu, kabahatlerinin çirkinlik derecesine, kendilerine
edilen dualara ve kurtulu§lan için õdenen paraya baghyd1. Ona
Matta, 25/46'yi,2 bir de zengin adamla Lazarus'un meselini gõs­
terdigim an §õyle haykird1: "Roma doktrini dogrudan dogruya
Kutsal K.itap'a aykin. K.ilise sadece ruhlann Araf'tan sahverilmesi
için õdenen para ugruna devam ettiriyor bu anlayi§1."
Bir seferinde de Bakire Meryem'e, meleklere ve õteki azizlere
dua edilmesi meselesini ortaya attlm. "Ítalya' dayken (kendisi
ltalya'da ydlarca kalm1§) oradakilerin, Tann'dan daha ziyade
Bakire Meryem'e dua ettiklerini sõyledi. "Kutsal K.itap, yaratllm1§
birine dua etmek namma ne bir kural koymu§tur ne de bir õrnek
gõstermi§tir'' demeye cüret ettim o an. "Dogru" dedi, "fakat onlar
bu usulü papazlardan õgreniyorlar. Papazlar sõyledikleri her ayin
musikisi için para ahyorlar. Ç1karlan için ne kadar mümkünse o
kadar sõylüyorlar."
Papazlara günah itira&, oruç ve bayramm nas1l icra edildigi
ve diger baz1 noktalarda da sohbet ettik onunla. Lakin ben say­
d1g1m bu konularda Katoliklerle Protestanlar arasmda en ufak bir
farkl1hk bulamad1m. Gerçi o Katolik K.ilisesi üyesi oldugundan
kendi tara&m himaye ediyordu. Eminim, bir zamanlar inanmas1
için õgretilen ba§hca hatalan unutmu§tu. Hakikati 1sa' dan geldigi
üzere anlamas1m ve sevmesini tez vakitte Tann ona ihsan eylesin.

Pliny Fisk

2
Matta, 25/46: "Ve bunlar ebedi azaba, fakat salihler ebedi hayata gidecekler­
dir." [ç. n.]
33. MEKTUP
1SKENDER1YE 'YE G1D1� HAZIRLIKLARI
VE DOSTLARIMIZIN YARDIMLARl1

lzmir, 7 Ocak 1 822

Sayg1deger Efendim,
Salem'li Kaptan Ray'in Leander adh gemisiyle size gõndermek
üzere yazd1g1m1z mektubu henüz bitirmi§tik. Ancak Baltimore
band1rah Midas gemisinin limanda beklerken §U an okudugunuz
bu mektubu yaz1yoruz. Sizden, Sultana adh gemiyle gõnderdik­
lerinizden ba§ka bir mektup almad1k. Geçenlerde Cebelitank
Bogaz1 yoluyla ufak bir The Missionary Herald kolisi geldi. Onun
da hangi gemiyle gõnderildigi belli degildi. Jacob Van Lennep
lngiltere'deyken Paris'teki karde§lerine yazd1g1 mektupta, sizin
[ona bizim ad1m1za] yollad1gimz bir mektupla bir koliyi, lzmir'e
gelen bir gemiye verdigini sõylemi§. Fakat henüz elimize bir §ey
ula§mad1.
Parsons karde§in lzmir' de h1zhca saghgma ve eski kuvvetine
kavu§acagm1 umuyorduk ama umudumuz bo§a ç1kt1. lzmir'in
ki§ havas1 saghg1 için o kadar rutubetli ve soguk geldi ki, doktor

1
"Letter from Mr. Fisk and Mr. Parsons to The Corresponding Secretary (lzrnir,
7 Ocak 1 822)", The Missionary Herald, Haziran 1 822, Vol. XVIII, s. 178-179.
OSMANU'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 311

1srarla daha 1hman bir mevsim degi§ikligi için gemi seyahati tav­
siye etti. D oktorun bu tavsiyesi bizi, M1s1r'1 gõrme ve gelecek
bahar Suriye' de olma istegimizle baglantih olarak -eger mümkün
olursa- 1skenderiye'ye bir deniz yolculugu karanna sevk etti.
Bunun üzerine bir Avusturya gemisiyle anla§tik. Yann hareket
etmeye sõz verdiler.
1ngiliz konsolosu Mr. Werry, Kahire'deki genel konsolos­
lan Mr. Salt'a gõtürmemiz için mektuplar verdi. Aynca 1ngiliz
konsoloslanna ve temsilcilerine hitap eden genelgeler de yazd1.
Bu genelgelerde, onlann 1ngiliz seyyahlara saglad1klan bütün
yard1m ve himayeleri bize de saglamalanm rica ediyordu. Mr.
Werry, herhangi bir vakada çekebilmemiz için para õdenmesine
de kefalet ediyordu. Mr. Van Lennep, Mr. Lee, Kaptan Ray ve
õteki dostlanm1z büyük bir incelik gõstererek, yolculugumuzda
almmas1 gereken tedbirlerle ve rahat1m1z için laz1m gelen e§yalarla
donattilar bizi. Yine Mr. Van Lennep ve Mr. Lee'den 1skenderiye
için takdim ve tavsiye mektuplan da ald1k.
G eçenlerde Malta'dan gelen mektuplardan õgrendigimi­
ze gõre, Polonyah bir Yahudi iken H1ristiyanhga geçen Mr.
Wolff,2 Yahudi akrabalanna misyonerlik yapmak için kendisini
yeti§tirmek üzere Akdeniz bõlgesine gelmi§ . Bir süre 1ngiltere
Cambridge' de ikamet etmi§ olan Mr. Wolff Cebelitank Bogaz1,
Malta ve 1skenderiye' de de bulunmu§. Son duyduguma gõre §imdi
Kahire'deymi§. Dr. Naudi, Mr. Wolff hakkinda bize iki defa yazd1.
Bizden birinin, Kudüs'te birlikte olmak amac1yla en kisa zamanda
ona kat1lmam1z1 istiyordu. Biz de gerçekten Mr. Wolff'la M1S1r'da
veya Suriye'de kar§da§mayi ümit ediyoruz.

2
Joseph Wolff (1796- 1 862): Kilise Misyonerlik Cemiyeti üyesidir. Parsons ve
Fisk'in onunla taru§mas1 Dr. Naudi vas1tas1yla olmu§tu. 1skenderiye'de ve
Kudüs'te Parsons ile Fisk' e refakat etti. Yahudilerin oturdugu yere yakin oldugu
için Sion Dagi eteklerinde bir ev tutmu§tu. Yukanda adi geçen Abraham Co­
hen onun tebligi neticesinde Huistiyanhgi seçerek vaftiz olmu§tu. Yeti§tirdigi
bir ba§ka §ahis da Demetrius Pierides'tir. Babas1 1821 'de Türkler tarafmdan
katledildigi sõylenen bu genç, Wolff'ün delaletiyle lngiltere'de egitim alrm§ ve
Kibns Skala'da dü§ük ücretli bir Lancaster okulu açrm§tl. [ç. n.]
312 lSKENDERlYE'YE GIDI� HAZIRLIKLARI

Kaptan Ray'in size getirdigi mektubumuzda, mümkün olan en


ktsa sürede Malta'ya bir matbaa makinesi gõnderilmesi ile alakah
gõrü§ ve dileklerimizi ifade etmi§tik. �artlann yõnlendirmesine
gõre ya bunu bir süreligine Malta' da kuracag1z ya da lzmir'e gele­
cegiz diye yazrm§txk. Bunun yam s1ra Malta' da bulunan Rev. Mr.
Wilson'm mektubundan ahntxlar da gõndermi§tik. O ahntxlardan,
müessesenin masraflannm daha az olmas1 amac1yla muhtemelen
Londra Misyonerlik Cemiyeti misyonerlerinin matbaasm1 kulla­
nacag1m1z1 anlam1§s1mzd1r.
Misyonerlik matbaas1 almmcaya kadar daha fazlasm1 ba­
sabilecek durumda degiliz §U an. Sabxrh olacag1z. Ne olursa ol­
sun Tann'nm muradma nza gõstermeyi istiyoruz. Fakat sanki
kaybedecek bir dakikam1z dahi yokmu§ gibi hissediyoruz. Ülke
gerçekten de buhranh günler geçiriyor. Ancak unutmayahm ki,
Kudüs'ün duvarlan da "buhranh zamanlarda" in§a edilmi§ti .
Tann'nm inayetiyle aym §ey tekerrür edebilir. Bunun için ümit­
var olunuz, dua ediniz ve çah§m1z. En samimi duygulanm1zla . . .

Pliny Fisk
Levi Parsons
34. MEKTUP
SON GÜNLER!Mi YASNORUM:
"GEL EY 1SA GEL!" 1

1 5 Ocak 1 822, lskenderiye. Íki ki§i s andaldan buraya beni


sandalyemle ta§tyarak getirdi ve salimen odama ç1kardi. Gõksel
Baba'm her §eyi õnceden haz1rlamak konusunda o kadar hassas ki.
1 9 Ocak 1 822 Cumartesi. Bünyem adamak1lh zay1f dü§tÜ .
Zannedersem tahrip olmu§ vücudum b u kadar zayifhga uzun süre
tahammül edemeyecek. Gõrevimin sona erdigini ve Misyonlann
Efendisi, benim nihai Hakimim Ísa ile bulu§tugumu Fisk karde§le
aç1k aç1k konu§tum. Cennet çok çekici gõrünüyor. Tann'nm
mükemmel suretine ermek; Tann'mn, Baba, Ogul ve Kutsal Ruh
olarak varhgma dair daha fazlasm1 bilmek; Haç üzerinde te§hir
edilen fevkalade sevgiyi merceksiz olarak gõrmek; makamlan,
emirleri ve meleklerin vazifelerini gõzlemlemek; azizlerin bu dün­
ya ve õteki dünya ile baglantlh olarak nasd gõrevlendirildiklerini
õgrenmek; Tann'mn günah1 nasd da geçersiz kdd1gm1 anlamak;
ve niçin müthi§ belalar vas1tas1yla evlatlanm oura dõndürüyor,
bunun sebebini idrak etmek; bir ba§ka ifadeyle, bütün s1fatlanyla
Tann'y1 gõrmek, bütün nurlanyla melekleri ve azizleri seyretmek.

"Extracts from The Rev. Mr. Parsons's Joumal", The Missionary Herald, Ekim
1 822, Vol. XVIII, s. 3 1 8-320.
314 SON GÜNLER1Ml YA�IYORUM: "GEL EY ISA GEL!"

2 1 Ocak 1 822. Giderek takatten dü§tügümü fark ediyorum.


Dünyadan geri çagmh§a haz1r olmayi arzuluyorum. Ancak buradan
gitmeden evvel gücümü yeniden kazanacagtma dair çok az ümidim var.
En büyük dilegim, gõzlerimi kapatt1g1m anda dahi Tann'yla ve
O'nun diniyle §ereflenmektir. Yeryüzüne ait bu çadm bozarken,
beni yepyeni, zinde ve kutsal bir adam olarak in§a etsin diye dua
ediyorum. Ôlmek üzere olan sesimle, "Ey õlüm, senin bat1rd1gm
igne nerede?" [Korintoslulara l. Mektup, 15/55] diye sorabileyim.
Kutsal tepe Beytüllahim'in üzerinde, Kurtancim1z lsa'mn dogdugu
yerde tekrar dirilinceye kadar sakince uyumak istiyordum. Fakat
Efendimiz lsa beni M..lSlr 'a gõtürdü diye çok sevinçliyim. lstikbale
dõnerek, "Efendimin emri yerine getirilmi§tir" diyebileyim.
22 Ocak 1 822. A§m dermans1zhg1mdan dolay1 ve kullanabil­
digimiz bütün malzemelerin arzu edilen etkiye sahip olmamalan
hasebiyle bu günümüzü duaya tahsis etmenin bir vazife oldugunu
dü§ündük. Pek çok niyazda bulundugumuz bir zaman dilimi
geçirdik. Bir Tabip ve bir Hami olmas1 yõnüyle Tann hakkinda
hayli konu§tuk. Mezmurlar'dan 1 06, Samuel'den 3, /�aya 'dan 38.
bõlümleri okuduk ve çok sevdigimiz ilahileri birlikte sõyledik. Bu
günün, Cenneti yakm1m1za getirmesini ve bizi h1zla yuvam1za
ula§tlrmas1m diledik.
23 Ocak 1822. Günün büyük bir kismmda yagmur yagd1. So­
guk rahats1z ediyor; devamh ܧÜyorum. Günün çogunu yatagimda
geçirdim. Burada geceler serin, gündüzler de uzun geldi bana. Fisk
karde§ uzun süre bana okudu. Sabahki ve ak§amki ibadetlerimiz
her daim bizi derinden etkileyerek geçiyor. Bu yüzden Ürdün ki­
yilanna inerken çiçek toplayabilirim; bir I§Ik huzmesi gõrebilirim
kabaran dalgalarm õtesinde . Vücudum tlpki bir duman gibi an
be an tükeniyor. Fakat Tann için hiçbir §ey imkâns1z degildir. O,
bu kurumu§ kemikleri bu dünyada kendisine hamd eder vaziyete
getirebilir. Yahut onlardan kendi kralhg1 için manevi ve §erefli
bir çad1r yükseltebilir.
25 Ocak 1 822. Sabahleyin, sadakatsiz vaizlerin halleri ve
mahkumiyetleriyle alakah hikâyeyi Hezekyel 33. bõlümden oku-
OSMANLI'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 315

duk. Sonrasmda kendi geçmi§ sadakatsizliklerimizi itiraf etmeye


çabalad1k. Asya'daki her mezhebin ruhban sim& adma aglayarak
dua ettik. Bu meselenin canh olabilmesi için kõrlerin kõr liderle­
rinin peri§anhklanm, bir de onlann yanh§ yola sevk ettikleri ve
mezann õtesindeki asla sõndürülemeyecek olan Cehennem ate­
§inde bulunan takipçilerini s1k sik dü§ünüp ta§mmamiz gerekiyor.
2 7 Oca/e 1 822 Pazar. Sabah erkenden lbranilere Mektup bõ­
lümünü okuduk. Sonrasmda her mezhepten Amerikah vefakâr
misyonerlere dua ettik. Çin'den ba§layip ta Hindistan'a, Good Hope
[Ümit] Bumu'na, Sierra Leone'a, Malta'ya, Ejderhan Hanhgi'na ve
õteki yerlere kadar her bir misyonerlik istasyonundaki karde§leri­
mizi de unutmad1k. Saat onda Fisk karde§ birkaç Protestana vaaz
etmek üzere Íngiliz konsolosu Mr. Lee'nin evine gitti. Dinleyenlerin
Mr. Fisk'in vaazlanndan memnun kald1klan gõrülüyor. Bu §ehrin
tamammm Tann'ya dõnmesi için uzaklarda ya§ayan umudun,
ytllarca zahmet ve istlrap çekmek gibi agir bir bedeli olacakttr.
28 Ocak 1 822 . Hava biraz daha ihk, geceler boyu iyice din­
lendik. Sebt günü hayli ilginç geçti. Hiçbir fasila olmad1; semadan
ufak bir i§aret dahi yoktu. l�aya, 3/t 'den Ísa'mn sevgisi, istlrab1
ve õlümüyle ilgili bõlümleri okuduk. Bõylece i§imizde sebat et­
memiz için cesaretlendik. Bu sabah Korintoslulara Mektup'tan,
hayirseverligin fazileti ile ilgili kism1 okuduk. Birlikte yaptlg1m1z
bu dualar; gõgüslerimizdeki hayirseverligin muazzam bir §ekilde
artmas1 ve dünyayi bir ba§tan õbür ba§a sarmt§ olan günahlann
affedilmesi içindi.
30 Oca/e 1 822. Evin taraçasmda gezindik ve §ehrin manza­
rasm1 tema§a ettik. Fisk karde§ beni kollannda gõtürdü oraya ve
merdivenleri kolayca ç1kard1. Ôlmek üzere olan bedenim harap
oldu. Yok olup giden bu bedene sadece birkaç gün daha bakacak
diye dü§ündüm. Onu da bu konuda ikna ettim. Birakin bekleyeyim
ve son olarak "Gel Ísa Mesih, çabuk gel!" [Vahiy, 22/20] diyeyim.
Çok defa halsiz ve hüzünlüyüm. Fakat Cennette gõzya§1 yoktur.
3 1 Oca/e 1 822. Hava çok elveri§siz, neredeyse her gün yag­
mur yag1yor. D oktorum, benim bu s1cak mevsimde saghg1ma
316 SON GÜNLERlMt Y�IYORUM: "GEL EY lSA GEL!"

asla yeniden kavu§amayacagim1, yerimi degi§tirmek için de çok


mecalsiz oldugumu Fisk karde§e sõylemi§. Ba§ka ellere dü§ece­
gime, niçin beni alabildigine koruyabilecek birinin elinde olmayi
dilemeyeyim ki §imdi?
1 $ubat 1 822. Tam bir baygmhk haliyle uyand1m. Neredeyse
bir saat sürdü bu halim. Yüklerimi Efendimiz 1sa'nm üzerine at­
mayi denedim. Birkaç saat sonra bunu yapmama kendisi imkân
verdi. "Bana kadar gel" dedi aziz Kurtanc1m1z, "Ey emek verenler
ve üzerine yük binenler! Bana geliniz; sizi ben dinlendiririm. "
[Matta, 1 1/28] . Tann, hastahg1mda bana çok mü§fik davrand1.
ͧtah1m ve uykum genelde mükemmeldi. Evin carm vas1tas1yla
gizemli bir biçimde gõksel §eyler gõrmemin yanmda, zihnim
õlümü dü§ünürken sakinle§iyor. Ümidim odur ki, benim di§ tara­
&mdaki adam zayiflarken, içimdeki adam gün be gün yenilensin.
3 $ubat 1822 Pazar. Daha evvel hissettigimden daha büyük
bir baygmhkla uyand1m. Bedenimin çõkü§ünden dolayi §ikayet
edecegim diye õdüm koptu. Kaç tane saghkl1 Hiristiyan, õlüm
dõ§egindeki bu karde§lerine dua edecek ki. Bugün duaya çok
ihtiyacim var. Degnegin altmda çõmeldim, 2 bütün 1st1raplanmla
haykmyorum: 1sa Mesih'i kendisi olarak gõrebilecek miyim? Me­
sih benim õlüm dõ§egimi haz1rlar mi acaba? �üphe etmeyeyim.
Her nefesimde O'na, tek ümidim olan 1sa'ya yalvanyorum.
Hizmetkânm1z Antonio ile 1ncil okuduk, dua ettik ve ko­
nu§tuk. Ona, õlmeyi bekledigimi ve 1sa ile Cennette kar§tla§mak
istedigimi sõyledim. Her gün 1ncil okumaya ve dua etmeye sõz
verdi. Ne kadar huzur verici, iki dünya arasmda, zaman ve ebe­
diyet arasmda, fâni çad1r ve bâki çad1r arasmda hiç degi§meden
kalabilmek. Yine ne kadar tüyler ürpertici ve aym zamanda mem­
nuniyet verici, tüm azizlerle beraber dinlenmek.
4 $ubat 1822. Ayhk Dua Toplantis1. Sabahleyin Mezmurlar'm
32 ve /. Tarihler'in 29. Bõlümlerini okuduk. Davud Peygamber'in
2
Vazar burada muhtemelen Tevrat, Hezekyel, 20137' deki §U cümleye telmihte
bulunmaktadir: "Ve sizi de�egin altmdan geçirecegim ve sizi ahit ile bagla­
yacagun . " [ç. n.]
OSMANLl'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 317

son dualannm kabul edili§i hakkmda sohbet ettik. Ebedi günün


parlak nuruna geçmeden õnce, aym iman mertebesine biz de eri­
§ebilelim diye niyazda bulunduk. Tüm misyoner karde§lerimizle
birlikte Boston'daki üç kiliseye dua etmeyi de unutmad1k. Zira bu
kiliseler bu misyonu geçindirmek için ayhk bag1§larda bulunuyor.
Geçen ak§am Amerika'daki kolejlerin hepsine kar§l bize dü§en
vazifeyi dü§ündük. Bu ak§amki niyazlanm1z1 krallara, prenslere,
ba§kanlara, valilere, bütün sivil ve ruhani otoritelere -ki onlarm
hepsi Tann'm1za senada bulunmu§ olabilirler- gõnderecegiz.
Birakahm da her §ey T ann'ya §Ükretsin.
5 $ubat 1 822. Hava çok müsaitti. Birkaç dakika kalabahk bir
caddede yürüdük. l§tah1m yerinde fakat ayaklanm olaganüstü bir
§ekilde §i§ti. Gücüm hissedilir õlçüde düzelmedi. Erkek karde§ime
ve kiz karde§im M. 'ye mektup yazd1m. Sabahleyin Yahudi dok­
torumuzla, lbranicedeki Tann isimlerinin çogul halleri üzerine
konu§tuk. "Bu sadece ve sadece dildeki üsluptand1r" diye cevap
verdi.
6 $ubat 1 822 . Termometre 60º gõsteriyor. Yagmur yag1yor,
bu yüzden di§anda yürüyemedik. Ak§am ve sabah dualanm1z1
okuduk. Aynca Tevrat'm Çtkt� bõlümünden, Firavun'un ardmdan
gõnderilen musibetlerle ilgili kism1 okuduk.
7 $ubat 1 822. Yagmur yag1yor. Odamda yürüdüm. Amcam
L. 'ye mektup yazd1m. Mr. Glidden ziyarete geldi.
8 $ubat 1822. Hava dünkü gibi. Bünyem çok zay1f. Dün gece,
Hiristiyanhgm tevazu ve sükunet mertebesine eri§mek üzerine
konu§tuk. Gereksiz bir sorgulama yapt1g1m1zda Tann bize diyor
ki, "susun çocuklar, susun"
35. MEKTUP
BAGI�LARIN AZALMASINA tsvANIM:
AMERíKA'DA HERKES YUVASINDA HUZUR VE
REFAH 1ÇER1S1NDEYKEN M1SYONERLER1N
KEND1LER1Nt VAKTlNDEN ÔNCE MEZARA
KOYMALARI BtR GÔREV M1D1R, HAK MIDIR?1

lskenderiye, 4 �ubat 1 822

Sayg1deger Efendim,
Bugün ayhk dua toplantls1 vard1. Bizi daima cesaretlendiren
ve tazeleyen §eylere mukabele günü. Sabahleyin /. Tarihler'den
29 ve Mezmurlar'dan 1 22. bõlümü okuduk. Ardmdan niyazlan­
m1z1 semaya yükseltmeye çabalad1k. Tann, Davud Peygamber
gibi diger krallan da §evke getirsin; õteki prens ve asilleri de tlpkt
Davud'un prensleri ve asilleri gibi, diger halklan Davud'un halklan
gibi ktlsm diye dua ettik. S1kça tekrarlanan Davud Peygamber'in
duas1 (Mezmurlar, 72/1 9) kabul olsun. 1sa'ya ve kilisesine verilen
sõzler en geni§ §ekliyle arttk yerine getirilsin. Yine bütün kiliselere,
toplumlara, ailelere ve bu ayhk dua toplanttsma kattlan ki§ilere
hayir dua etmeye gayret gõsterdik. Ciddiyet ve samimiyetle ümit
1
"Letter from The Rev. Pliny Fisk (lskenderiye, 4 �ubat 1822)", The Missionary
Herald, Eylül 1822, Vol. XVIII, s. 292-294.
OSMANLl'DA tK1 AMERll<ALI M1SYONER 319

ediyorum ki , b u kadar dua; Tann'nm evlatlan tarafmdan yapilan


bunca dua bo§a gitmeyecektir.
Parsons karde§in saghgma dair, yakla§tk on gün õnce lzmir' den
gõnderdigimiz mektuplara ilaveten çok az §ey sõyleyebilirim. Be­
lirtiler pek çok yõnden daha sevindirici; fakat zayiflamas1 devam
ediyor. Tabiatiyla bünyesi tamamen bozulmasa bile çok fazia
hasar gõrdü. Uzman bir doktorumuz var. Hiç tereddüt etmeden
iyi bir seviyeye gelerek iyile§ecegini sõylüyor. Ôte yandan MlSlr
ve Judea'nm ikliminde kesinlikle eski saghgma yeniden kavu§a­
mayacag1m, barsaklarmda ve karacigerinde bozulma temayülü
gõrülecegini de belirtti. Sõyledigine gõre ki§ için buramn havas1
faydahym1§ . Ancak yaz mevsiminde Lübnan Dag1 kadar elveri§li
olmazm1§. 1kimizin de saghg1 iyi olsayd1 yaz aylanm o dagda ge­
çirirdik. Bu gidi§le muhtemelen bahara kadar MlSlr' da kalacag1z.
Sonra ilahi takdir izin verirse Lübnan Dag1'na gidecegiz. 1kimiz
birlikte veya sadece birimiz, Paskalya' da Kudüs'te olabilme umudu
ta§1yoruz. Fakat plamm1zm bir kismm1 ba§aramayacakm1§lZ gibi
bir korkuya kapild1k. Ülkenin durumu hacilarm Kutsal Sehre git­
melerine izin verecek mi, vermeyecek mi diye, her zamankinden
daha az olsa da tedirginlik içerisindeyiz. Hacilar bu yil giderlerse
endi§emiz azalacak.
Board'un bütçesinin bu derece dara dü§mesine çok üzüldük.
Eminim siz de üzülmü§sünüzdür, digerleri de. Yabanc1 ülkeler­
deki misyonlann dostu oldugunu aç1ktan aç1ga itiraf edenlerin,
mükemmel bir rahathkla Board'un bütün misyonlanm geni§letme­
sine ve hiç oyalanmadan pek çok yeni misyon kurmasma imkân
saglayabileceklerini, zannedersem hiç kimse inkâr etmeyecektir.
lncil'in yayilmasma nakdi yard1mlarla katki saglanmas1 §eklindeki
Tann'nm emrinin yerine getirilmesi, nereye kadar kolayca cevap
verilemeyecek bir mesele olacaktir? Kâfir içlerine misyonerler
gõndermek ve onlan maddi aç1dan desteklemek kilisenin vazifesi
iken, bu konu hakiki H1ristiyanlar nezdinde eminim bir mesele
te§kil etmeyecektir.
Lakin §Uras1 kesindir ki, bu faaliyetin ruhuna sahip bir misyo-
320 BAGI�LARIN AZALMASINA 1SYANIM

ner, dünyevi rahathg1 için §ikayette bulunacak son adam olacakt:ir.


Sayet o misyoner 1sa'nm hayatmt, ilk Havarilerin ve §ehitlerin
hayatlanm okursa, kendi fedakârhklannm ve çektigi çilelerin bir
hiç oldugunu dü§Ünecektir. Eger misyoner bunun dt§mda bir ruha
sahipse, onun verdigi emeklerden bir medet ummak bizim için
ham hayalden õteye geçmeyecektir. Kilisenin Reisi Ísa (Head of
the Church) nakdi paranm misyonerleri çok daha yararh ktlacagint
bilir. Eminim, huna muktedir olmak Tann için bir sorun degildir.
Geçimleri için yaptlan bagt§lar hakktnda konu§mak misyoner­
ler için hassas bir konudur. Ben §ahsen mektuplanmda size veya
ba§kalanna bu mevzuda bir defadan fazia bahsetmi§ degilim. Eger
kendimi biliyorsam, o bagt§lan kendi rahat1m veya geçimim için
kesinlikle harcamam. Tedarik edilen §eyler geçinmeme yetmez­
se vaktimin yansm1 çah§maya vakfederim ve bõylece geçimimi
saglanm. Fakat õteki misyonlardaki karde§lerimizin mektuplanm
okudugumda; lzmir'e, Ermenistan'a bakttg1mda; sonra bu tarla­
lardan herhangi birine ilave i§çiler gõndermenin Board için ne
kadar zor ve imkâns1za yaktn oldugunu gõrdügümde, yiyecek ve
giyecekten ba§ka bir §ey istemeden oralara gitmeye alesta hazir
bekleyen gençler mevcut olsa bile; Hiristiyanlann daha büyük
cõmertlik gõstermeleri için harekete geçmeleri dt§mda bir §ey
sõyleyemiyorum ve bir §ey temenni edemiyorum.
Musa'nm Toplanma Çadm (fabemacle) in§a edildigi s1rada
her konumdan, her ya§tan ve her cinsiyetten lsrail halkt gõnüllü
olarak ortaya attlmt§ ve bagt§larda bulunmu§tu. Ta ki din adamlan,
"durun, yeteri kadar ve hatta daha fazlas1 var'' demek mecburi­
yetinde kalmcaya kadar bu bagt§lar devam etmi§ti. Yine bir kale
in§a edilmi§ti de, Davud Peygamber on sekiz veya yirmi milyon
sterlin degerindeki alttm ve bunun yanmda yüklüce bir miktar
gümÜ§Ü ve diger §eyleri bag1§lam1§tl. Bunun üzerine, ileri gelen
adamlan daha fazia miktarda yard1m yapmt§lardt . D avud'un
duasmda gõrdügümüz üzere o, herhangi bir isteksizlik duymak
yerine bunu kendi nzas1yla yaptt ve bu davrant§l bir ayncahk gibi
degerlendirmeye degmeyecegini hissetti. 1nsanlara ihsan ettigi
OSMANLl'DA tKl AMER1KALI MlSYONER 32 1

lütuf için, bu gõnüllü cõmertligin pek çok canh õmegi günümüzde


de var oldugu için Tann'ya §Ükürler olsun.
Fakat yaz1klar olsun! Bu hakikatin z1ddma hareket edenlere
ne kadar s1k rasthyoruz! Bu ne gõnülsüzlüktür! O ne saçma ba­
hanelerdir! Ne anlams1z, ne gülünç itirazlard1r! Ben misyonerlik
davasmda gõrevli ktlmnu§ birisiyim. Ziyaret ettigim pek çok yerde
§ahit oldugum mü§fikane yüreklendirmeleri, candan yapdan
bag1§lan ve samimi õvgüleri minnetle hatirlamadan geçemeye­
cegim. Ancak bunlann yamnda buz gibi soguk tav1rlar, ürkek­
likler, maksatl1 ihmaller, §Üphelenmeler, õnyargdar õyle kolay
unutulur cinsten degil. Zaten Hiristiyan oldugunu ikrar eden,
Cennette hazinelere sahip olduklanm, 1ncil'i diger her §eyden
üstün tuttuklanm ve mahvolmu§ kâfirlere ac1d1klanm sõyleyen
çogu kimsenin zihninde üretilmi§, misyon gorevlisi diye basit bir
isimlendirme anlayi§1 vard1r.
Bir gõrevli hatadan ne kadar uzak durabilir yahut bütçesini
artlrmak için benimsedigi metotta ne kadar kusur eder, bunu ko­
nu§ma niyetinde degilim. Fakat maalesef bir misyonerin ziyaretine
takdir ve arzu edilen bir §ey degil de, nefret yahut küçümseme
gõzü ile bakdmas1 s1kça rastlad1g1m1z bir durumdur. 1ngiltere'de
yüksek mertebeden iki din adarm belli bir süreligine yola ç1krm§lar.
Hiç yoktan bir õmek te§kil eder belki, zengin bir adam onlara
l'�lik etmi§ ve gõnüllü olarak bütün yol masraflanm kar§1lam1§.
l \ u türden bir plan Birle§ik Devletler' de de takip edilir mi, dikkate
<leger bir dü§ünce dogrusu.
Bir misyoner, kendi nzas1yla çah§mak zorundad1r ve kilise­
lcrin onun çabalamas1 için destek verip vermemesine kar§I mü­
te�ekkir olmahd1r. Eminim, eger bir bag1§ sahibi, misyonerlerin
hangi duygular besledigini bilebilse, ayhk yayinlanan bag1§ç1
listelerini ara s1ra ba§tan sona okusa, misyonerlerin büsbütün
n ankõr olduklanm dü§Ünmeyeceklerdir. Çogu ki§i yuvasmda

huzur ve refah içerisinde ya§1yorken, o misyonerlerin üzüntüler­


lc, bin bir emek sarf etmek suretiyle kendilerini vaktinden õnce
mezara koymalan bir gorev midir, yoksa bir hak m1d1r? Kald1 ki
322 BACI�LARIN AZALMASINA ISYANIM

bu s1kmttlar kmntt kadar yard1mlarla bertaraf edilemez.


Ben bu durumun ba§kalarma nasd gõründügünü bilmiyo­
rum; lakin çe§itli masraflar yap1yorlar diye misyonerin bunla­
ra daima boyun egmesi gerekir fikri bana neredeyse imkâns1z
gibi gõrünüyor. Sizin tahsis ettiginiz para miktan gõzünüze çok
büyük gõrünmektedir. Hâlbuki ald1g1m1z miktar, dünyanm bu
bõlgesine gelen yolculann harcamalanyla kiyasland1gmda sadaka
gibi kalmaktad1r. Aslma bakarsamz bu bõlgelerdeki Episkopal
misyonerlerin harcamalanyla kiyasland1gmda da çok küçük bir
miktard1r. Episkopal misyonerlerden müteveffa Mr. Williamson,
lngiltere ve Yabanct Ülkelere lncil Cemiyeti'nin gezici temsilciligine
atanm1§tl ve ayda, yol masraflarmm yam sira iki yüz elli sterlin
ahyordu. Halihaz1rdaki lngiltere misyonerlik cemiyetleri, genel
itibanyla, normal insanlardan daha fazia paraya sahipler. Siz
yalmzca misyonerlerimizin masraflanm õdeyin yeter; onlar en
s1ki tasarruflarla masraflann artmas1m õnleyeceklerdir. Ôte yan­
dan genellikle para ihtiyac1 yüzünden yurt di§ma gõnderilmek
için bekletilen epeyce insan var. lngiltere'de bir misyoner bazen
ba§ka bir misyonerle gõnderilir. Müteveffa Burkhardt bu §ekilde
istihdam edilmi§ti. Mr. Wolff §U an bir veya iki ki§iyle takviye
ediliyor. Amerika'daki zenginler arasmda bunun gibi bir §eye
giri§ecek ve bunu yapacak hiç kimse yok mudur?
Lakin bu konu hakkinda s1k s1k dile getirilen yanh§ bir ka­
naat var. Buna gõre, §ayet geçimleri için bag1§ta bulunulmazsa,
misyonerler kâfir topraklara gidemeyeceklerdir. Bu her zaman ve
her yerde dogru degildir. Onlar bir §ekilde baz1 yerlere ve baz1
insanlara gidebilirler ve kendi geçimleri için çah§abilirler. Ancak bu
durumda okullara devam edemezler, yolculuk yapamazlar, kitap
basamazlar. Bütün vakitlerini ve güçlerini misyonerlik ͧçiligine
veremezler. Bu da bir gerçektir. Ôte yandan onlar pek çok yerden
kendi masraflanm ç1karabilirler. Yine onlar vakitlerinin bir bõlümü­
nü kendilerine uygun dü§en bir ͧe ay1rabilirler. Sayet bu yolda
bize e§lik eden endi§e ve emek, haz1rlanmam1z ve ba§anm1z için
gerekliyse; Efendimiz lsa'nm, bütün ne§emiz ve çabam1zla emrini
OSMANLl'DA 1Kl AMERlKALI MlSYONER 323

yerine getirmemiz için lütfunu gõsterecegini umut ediyorum.


Hindistan'daki Vaftizci Kilise mensubu misyonerler, bir dõ­
nem bir çivit atõlyesi i§leterek geçimlerini kazandilar. Moravyah
misyonerler de büyük õlçüde geçimlerini kendi elleriyle saglad1-
lar. Dünyanm bu bõlgesinde bir veya iki bekâr insan günde üç
veya dõrt saatini burada ya§ayan Avrupah çocuklara õgretmenlik
yapmaya adayarak pekâlâ geçinebilir. Dünyanm diger bõlgele­
rinde muhtemelen ba§ka geçim yollan da bulabilirler. Bu geçim
yollannm, araç gereçleri ve seyahat ücretini tedarik edemedigi
hallerde bu sefer Amerika'da belli bir süreç için çah§mak yeterli
�eyleri saglayacaktir. Kiliselerin desteklemesi halinde gitmeye
haz1r misyonerler mevcut. Simdi sormama izin veriniz: "Gidecek
ve kendi geçimlerini kazanacak misyonerler var mt?" Bu soruyu kararh

bir §ekilde dikkate ahmz. Hakiki misyonerlik ruhuna sahip bir


genç bu soru sorulunca bir an dahi tereddüt gõsterir mi?
Sayg1deger efendim, yalvanyorum size, bu soruyu kâfir bõlge­
lcre gitmeyi dillerine dolayip da hiçbir §ey yapmayanlann õnüne
koyunuz. Bakm bakahm gidecek hiç kimse kalacak m1? Ônce
onlan §Õyle bir oturtun ve giderleri birlikte hesaplaym. Bakahm
tüm yürekleriyle "evet" diyebilecekler mi? Bakahm gerçekten de
l sa'nm emrinin aciliyetini ve kâfirlerin içler ac1s1 bir halde olduk­
lanm kalplerinde hissediyorlar m1 acaba?
Tann hepimize daha fazia inayet ihsan etsin ve bizi kendi
i�inde daha gayretli ve vefakâr kilsm. En içten sevgilerimle . . .

Pliny Fisk
36. MEKTUP
YOL ARKADA�IM VE
DOSTUM PARSONS'IN VEFATP

lskenderiye, 1 0 �ubat 1 822

Çok Kiymetli Efendim,


Buraya vard1g1m1zdan beri size iki defa yazd1m. Son yaz­
d1g1mda doktorun dü§üncelerini aktarmt§ttm. Büyük ihtimalle
Parsons karde§ bu iklimde kald1kça mükemmelen saghgma ka­
VU§amayacaktt. Mevcut dermans1zhgmdan kurtulacagmt doktor
tereddütsüz olarak sõylemi§ti. Onu ba§kalanndan daha iyi tamyan
kimseler olarak hepimiz umutlanmt§ ve buna inanmt§ttk. Hâlbuki
kendisinde çok az ümidin var oldugunu gõrüyorduk. Hastahk
belirtileri evvelki güne kadar iyiye dogru seyrediyordu. Ümitle­
rimiz daha bir canlanmt§tt. Sonra çok fazia olmasa da ishali geri
dõndü; doktoru bu §ekilde iyile§mesinin daha kolay olacagm1
sõyledi. Dün ise çok kõtü durumdayd1. Onu son gõrdügümden
bu yana çok zayiflamt§tt.
Hastahgmm õlüm smmna geldigi hususundaki endi§elerim

1
"Letter &om Mr. Fisk to The Corresponding Secretary, Respecting The Sick­
nesss and Death of Mr. Parsons (Ískenderiye, 10 Subat 1822)", The Missionary
Herald, Temmuz 1 822, Vol. XVIII, s. 2 1 8-2 1 9 .
OSMANLI'DA 1K1 AMERlKALI M1SYONER 325

fevkalade ayaga kalkm1§t1. Hadiseyi sürekli Tann'mn emrine da­


yand1rarak, her zamanki gibi sükônetle konu§tu Parsons karde§.
Dün ak§am en degerli vaktimizi, Kutsal Kitap okuyarak, dua
ederek ve sohbetle geçirdik. Yuhanna, 1 4. bõlümü okuduk ve
"size selamet b1rakiyorum" ibaresinin geçtigi 27. cümle üzerine
biraz konu§tuk. Bir saat konu§tuktan sorna arnk susmas1 ve biraz
dinlenmesi gerektigini sõyledim. "Kendimi sanki iki saatten fazia
konu§abilirim gibi hissediyorum. Sen bilmezsin bu vakitler benim
için ne kadar dinlendiricidir" dedi. Ardmdan uykuya dald1, ben
de yazmaya oturdum.
Az sonra, ''Tann'mn yard1m1 . . . , lütfunun inki§a& . . . , vaatle­
rin yerine getirilmesi . . . , Tann'yla Cennette ve yeryüzünde hep
birlikte . . . " diye kesik kesik sayiklamalanm dinledim. Biraz uyu­
duktan sonra uyand1; bir saat kadar her §ey ah§t1g1m1z gibiydi.
Gece boyunca yanmda oturmaya niyetlendim. Fakat yatmam için
çok 1srar etti. Sakin bir gece geçirecekmi§ gibi hissettigini sõyledi.
Hizmetçisi de yanmda uyuyacakn. Gõzünü her açngmda, sõzle
ya da vücut hareketiyle de olsa, dinlenmeye çekilmemi üsteledi.
Saat 1 1 'de iyi geceler diledim. Tann'nm onu sonu gelmeyen
merhametinin kollanna almasm1 temenni ettim. "Rabbin melegi,
kendisinden korkanlann etra&nda ordugâh kurar" [Mezmurlar,
�417] diye kar§1hk verdi.
Bu sõzler, aziz karde§imizin son sõzleriydi. ôyle ki, amk onu
ahiret diliyle konu§uncaya kadar i§itmeyecegim. Ben uyurken iki
<lefa uyanmt§. Hizmetkân Antonio'ya "sakince uyudugunu, ken­
<lisini rahat ve iyi hissettigini" sõylemi§. Saat üç buçukta Antonio
tckrardan konu§tugunu ve inledigini duyunca &rlam1§. Halinde
bir sorun oldugunu gõrür gõrmez bana seslenmi§. Yatagmm kiyi­
smda bir dakika kadar durdum. Ruhunun bedenden aynld1g1 and1
o an! Nefesi kesiliyordu, konu§armyordu, etrafmdakileri net bir

�ekilde tamyam1yordu. Yam ba§mda ayakta dikiliyor ve yeniden


canlanmas1 için te§ebbüste bulunuyordum; fakat bo§unaydi. Dok­
tor için tez elden birini gõnderdim ama yeti§tiremedik. Doktor
gelseydi bile, ne kullamrsa kullansm herhangi bir §ey yapacagm1
326 YOL ARKAD�IM VE DOSTUM PARSONS'IN VEFATI

zannetmiyorum. Belli ki, o õlüyordu.


Ruhu, evvelden beri iman ettigi Kurtanc1sma dogru gõçmeye
ba§larken, ona hürmetlerimi sunmaya yeltendim. Elini s1ktim,
kip1r kip1r eden dudaklanm õptüm, bir §eyler sõyledim. Lakin
bana hiç cevap vermedi. Hatta bir baki§la bile tepki gõstermedi.
Benim ve çevresindekilerin hiç farkinda degildi. Vadesi gelmi§ti.
Saat dõrdü çeyrek geçene kadar nefes almayi sürdürdü. Sonra
yüz kaslan buru§tu, sanki ac1 çekiyordu. Ôlüm mücadelesiydi
bu. Bedenle ruhu birle§tiren son baglann çõzülmesiydi. Ruhun
son prangalanm kirmas1yd1. Yüz ifadeleri yeniden durgunla§b.
Nefes ahp vermesi kesildi. Ruhu ebediyete kanatland1. Bu ilk
ayr1hk ac1smdan sonra cesedin ba§mda dalgm bir §ekilde õylece
kalakald1m. Ônünde açdan kapdan dü§ündüm; ne muhte§em
saadet! O ne müthi§ saadet!
Dü§Üncelerimi kendime çevirdim. Yüregim yikik ve takatsiz­
di. Fakat bu sayfada, sinemi parçalayan hislerimi tasvir etmeye
yetecek yer yok. Yammda lngilizceyi anlayan hiç kimse olmad1-
gmdan Rumca lncil'den bir bõlüm okudum ve Antonio ile Rumca
dua ettik. Ardmdan mezarhk için giyindik.
Ku§luk vaktinde konsolos Mr. Lee ugrad1 ve nazik bir tav1rla
cenaze haz1rhklanm gõzden geçirmeyi teklif etti. Bu iklim §artla­
nnda kokma ve çürümeyi õnlemek için cenazenin kisa zamanda
gõmülmesi gerektigini sõyledi. lleri sürülen dü§ünce çerçevesin­
de cenaze ertesi gün -bugün- saat dõrtte gõmülecekti. Burada
oturan alt1-yedi kadar lngiliz beyefendi, çok say1daki lngiliz
gemisinin kaptanlan, ba§ta Maltahlar olmak üzere epeyce tüccar
cenazeye katild1. Konsolos, tabutun yamnda benimle beraber
yürüyordu, diger altm1§-yetmi§ ki§i de Rum manastmna giden
merasim kafilesini takip e tmekteydi. Burada ya§ayan birkaç
lngiliz, cenazelerini bu manastirda gõmmü§tü. Mezarhkta Eyüb
1 4, Mezmurlar 39, Korintoslulara l. Mektup 15 ve Vahiy 2 1 -22'den
baz1 cümleler okudum. Ardmdan kisa bir hitabede bulundum,
dua ile bitirdim. Parsons karde§in, Ba§ melegin sura üflemesini
bekleyecegi bu yere toprak üstüne toprak attik.
OSMANLl'DA 1K1 AMERlKALI M1SYONER 327

Benim için bu darbe tahammül edilemez bir §ey gibi gõrü­


nüyor. Kimi zaman yüregim isyan ediyor. Bazen de Tann'nm
emrine nza gõstermeyi umuyorum. Dualanmz1 istirham ederim ki,
Efendimiz 1sa beni azarlarken mahcup olmayayim. Kederden kalbi
yerine s1gmayan ben, size samimiyet duygulanm1 imzahyorum.

Pliny Fisk
37. MEKTUP
1SKENDER1YEL1 ÜÇ YAHUDl'YLE BEKLENEN
MESIH ÜZERINE KONUSMALAR1

lskenderiye, 28 �ubat 1 822

Sayg1deger Efendim,
Son zamanlarda Tann'nm takdiriyle gelen õzel §artlar ne­
ticesinde misyonerlik gõrevimi çok fazia ifa edemedim. �imdi
sizlere, az ama yapabildigim i§ler hakkmda bilgi vermeye gayret
edecegim. Bunu bir seyir defteri halinde aktarmak yerine, bir
konuyla veya bir halk sm1&yla baglantth olarak anlatacag1m.

Vaaz

Buraya vard1ktan kisa bir süre sonra 1ngiltere konsolosu Mr.


Lee, kald1g1m sürece Sebt günleri evinde vaaz etmem için beni
davet etmi§ti. Cemaat, burada oturan 1ngilizlerden ve limandaki
gemi kaptanlanndan toplam on veya on be§ ki§iyi kaps1yor. Bir
Roma Katoligi iki defa kattld1. Baz1 durumlarda bu §ehirde bulunan
1ngiliz yolcular da vaaz dinlemeye geldi.

1
"Letter of The Rev. Mr. Fisk {lskenderiye, 28 �ubat 1 822)", The Missionary
Herald, Ekim 1 822, Vol. XVIII, s. 3 1 6- 3 1 8 .
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 329

Misyonlar Lehinde lfadeler

Hindistan' dan Íngiltere'ye gitmekte olan Mejasteleri General


Sir John Malcolm, iki Sebt gününde bizimle birlikteydi. Ômrünün
yakla§1k otuz y1hm geçirdigi Hindistan ve 1ran üzerine ilgi çekici
sohbe tlerde bulunduk. Bilginin ve medeniyetin Hindistan'da
ilerlemesinin hayret verici oldugunu sõyledi. Hindistan' a giden
genç misyonerler hakkmda -ki bunlar ilk ba§larda çok co§kulu ve
"çok h1zh gitmek" anlayi§mda olacaklard1r-baz1 korkulan olsa da,
huna ragmen onlarm ba§an kazanacaklanndan zerre kadar §Üphe
ta§imiyor. Bilginin, takvanm ve basiretin en yüksek ifadeleriyle
Serampore'daki misyonerler hakkinda §Õyle konu§uyor: "Onlar
ilk devirlerdeki zühd hayatmm ve gerçek Hiristiyan sadeliginin
adamland1rlar." Dr. Marshman,2 haberle§tigi ki§ilerden biri. "Dr.
Carey,3 Hindistan'daki en büyük Sanskritçe âlimi ve en mükem­
mel ki§idir'' diyor Mr. Malcolm.

2
Josuah Marshman ( 1 768- 1 837) : Íngiltere 'nin Westbury Leigh bõlgesinde
dogdu. 1 799 yihnda Hindistan'a giderek William Carey'in çah§malarma
katdd1. Birlikte lncil'i pek çok Hint diline tercüme ettiler. Aym zamanda pek
çok klasik Hint literatürünü de Íngilizceye çevirdiler. Marshman aynca Íncil'i
Çinceye de çevirdi. 1 837'de Hindistan Serampore 'da õldü. [ç. n.]
3
William Carey (176 1 - 1 834): S1radan bir kundurac1 iken taru§b� bir arkada§I
sayesinde rahiplige kadar ilerleyecek bir egitim sürecine girdi. Amerikah Jo­
nathan Edwards'tan etkilendi. Hiristiyanh� tüm insanlara yayma gõrevinin
hâlâ bütün Hiristiyanlar için geçerli oldugunu savunan lman/1 Olmayanlan Isa
Mesih'e Dondürme Sorumlulujtunun Ara�tmlmas1 adh eserini 1792'de yayinlad1.
Bunun sonucunda Vaftizci Misyonerlik Cemiyeti kuruldu (1792) . Ertesi yil
ailesiyle birlikte Hindistan'a gitti ve Bengal'deki bir çivit fabrikasmda ustaba§1
oldu. Uzakdogu dillerini õgrenmesini saglayan bu üç yilhk dõnemden sonra,
kendisine kablan Marshman ve Ward adh ki§ilerle birlikte Kalküta, Bengal ve
Serampore'u içine alan bir misyonerlik a� kurdu. Carey lncil'i Bengal diline
çevirdi. 1801 'de Fort William Enstitüsü'nde dil õgretmenligine getirildi. Mis­
yonerlik okullanm ba§latan Carey, Serampore Enstitüsü'nün de fikir babas1drr.
Tanmi geli§tirmek için Hindistan Ziraat Cemiyeti'ni kurdu (1 820) ve botanik
çah§b. Hintli dul kadmlarm kocalanmn arkalanndan yakdmas1 geleneginin
kalkmas1 için büyük mücadele verdi. D .W. Bebbington, "William Carey",
H1ristiyanltk Tarihi, lstanbul: Yeni Ya§am Yayinlan, 2004, s. 574. [ç. n.]
330 MESlH ÜZERlNE KONUSMALAR

Denizciler Arasmda Dini Reform

Bahsettiklerimin yam s1ra çok sayida lngiliz ticaret gemisinin


kaptamyla tam§tlm. Ôgrendigime gõre onlardan biri adamlanyla
birlikte günlük dua okuyor ve onlara vaaz ediyormu§. Bir dige­
ri, katihmcdanndan biri olarak destek verdigi Floating Ark adh
gemi hakkinda ilginç bilgiler verdi. Kendisi Londra'dayken bu
gemide gerçekle§tirilen ibadetlere katihyormu§. llk ba§ta altm1§
dõrt topluk bir yelkenli gemiyken, Londrah tüccarlann bir §irketi
tarafmdan satln ahnm1§. Sonra "Londra Limam Cemiyeti" tara­
fmdan denizcilerin ibadet yeri olarak düzenlenmi§. Tüccarlar
§Õyle diyormu§ : "�ayet bu amaç için istiyorsamz bag1§ yapanz;
yok eger ba§ka bir konuda isterseniz sizden üç bin sterlin ahnz."
�imdi birkaç yüz gemici Sebt günlerinde Íncil dinlemek üzere
bu gemide toplamyormu§. Bize bu haberi veren kaptan, 1ngiliz
gemiciler arasmda büyük bir degi§im oldugunu sõyledi. Pek çogu
artlk Sebt günlerini toplu ibadet etmek veya Íncil okumak d1§mda
ba§ka bir i§le geçirmek istemiyormu§. Üç geminin kaptanma,
adamlarma vermeleri için bir miktar risale biraktlm.

1skenderiye' deki Katolikler

Birkaç Katolikle tam§tlm. lçlerinden birine bir 1talyanca Kitab-1


Mukaddes'i õdünç verdim. Beraber biraz okuduktan sonra o kadar
çok mutlu oldu ki, satln ald1. Üç tanesine ltalyanca Ahit ve diger
üçüne ise bazi risaleler hediye ettim. MlSlrh Kiptilerden baztlan din
bakimmdan Katoliktirler. Onlardan biriyle yaptlgun gõrü§mede,
kendisinin bagnaz bir Katolik olmadigma, hangi mezhepten olursa
olsunlar bütün iyi insanlara aym l§iktan baktigma beni inand1rmak
için ne zahmetler çekti. Dr. Naudi'nin dostu Maltah tüccar Mr. G.
ile konu§mak için pek çok &rsatlm oldu. Bir gün demi§ti ki, "bizim
dinimizde beni tatmin etmeyen yegâne §ey, papazlarun1zm sayi­
smm çok fazia olmas1dir. Gereginden çok papaz var."
OSMANLI'DA lKl AMERlKAI.I MlSYONER 331

Katoliklerin Tuhaf Fikirleri

Ona Katoliklerle Protestanlar arasmdaki fark11 noktalan ay­


rmtilanyla anlattim. Tasvir kullamlmas1, azizlere dua edihnesi,
Araf, papazlara günah itira&, ekmekle §arabm lsa'nm etiyle ka­
mna dõnii§mesi gibi konulardan bahsettim. Günah itira&m §Õyle
savundu: "Bunun avam üzerinde çok büyük etkisi vard1r. Onlan
günah i§lemekten ahkoyar." Kurtanc1m1z lsa'nm en iyi bilinen
cümleleriyle ekmek-§arabm dõnii§iimünü de ispatlad1. Ardmdan
ben de ona Korintoslulara /. Mektup, 1 1/26-29'u okudum. Buras1
ekmegin takdisinden sonra Havarinin hâlâ onu ekmek diye isim­
lendirdigi yerdir. Halbuki Katolik anlay1§mda bu artik ekmek degil
sadece ve sadece 1sa'nm bedenidir. Nihayetinde, "bu cümleye
gõre bunun hâlâ fiziki bir ekmek olmas1 laz1mdir, lsa'nm bedeni
sadece manevi bir cihettir'' diye itirafta bulundu.

Katoliklerin lncil Cehaletleri

Bana 1ngilizce bir Katolik dua kitab1 ile kendisinin Kitab-1


Mukaddes diye isimlendirdigi 1talyanca kaleme ahnm1§ bir ba§ka
kitab1 gõsterdi. Oysa bu bir lncil Tarihi'ydi; bir ba§ka deyi§le,
atlanm1§ kelimeler, õzetler ve gõrii§ler yazdmt§tl. Daha õnceleri
Bible Royaumont adh Frans1zca benzer bir çah§mayi gõrmü§tüm. Bu
çah§malann genel piam, Jamieson'un Mukaddes Tarih'i tarzmdad1r.
Otorite sayd1klanndan dolayi Kilise Babalan'ndan iktibaslar yer
ahr. Bunlar papazlann kendi yorumlanm desteklemek amac1yla
verilmi§tir. Sõz konusu kitaplarla ilgili en büyük yanh§, papaz­
larm bunlan insanlara lncil adi altinda vermeleri ve sonrakilerin
de çogunlukla ba§ka lncil yoktur diye, bilmeleridir. Bu ki§iler bu
kitaplann gerçek metinlerden fark11 oldugunu bilmiyorlar.
332 MESlH ÜZERlNE KONUSMALAR

Katolik Vaftizi

Bir Pazar günü õgleden sonra, odalanm kiralad1g1m1z evde


iki çocuk vaftiz edildi. D aha evvel bir Katolik vaftizini izleme
&rsatlm olmam1§tl. Papaz bir Kapusen rahibiydi. Her zamanki
gibi hantal, kahverengi elbisesini giymi§, omuzlanna da naki§h
bir kemer alm1§tl. Dualar ve Amentü, Latince olarak okundu.
Ardmdan papaz agzmdan tükürük ald1 ve onu çocugun kulak­
lanna, burnuna sürdü. Almm ve ensesini yagla mesh etti. Diger
merasimler e§liginde di§lerini tuzlad1. Sonra ba§larma su dõkerek
vaftiz etti onlan, ardmdan merhemle kutsanml§ ba§mm üzerinde
istavroz ç1kard1.

H1ristiyan Kiptiler

1skenderiye Kiptileri sayica çok fazia degiller. Buna ragmen


bir tane kiliseleri ve onun yakinmda bir manastlrlan var. Ben her
ikisini de ziyaret ettim. Manastlrda birkaç hizmetkâr ve bekçiyle
birlikte sadece iki papaz kahyor. Biriyle gõrü§tüm. Bana bahçeyi,
kiliseyi, vaftiz bõlümünü gezdirdi; kitaplan gõsterdi. Kitaplar
arasmda kiliselerinin ayin kitaplan, Kiptice ve Arapça metinler­
den belli bõlümler, bir de Mr. Jowett'in hediye ettigi Arapça Íncil
bulunuyordu. Ben de bunlara bir Mezmurlar Kitab1 ile Arapça
baz1 risaleler ekledim. Kipti dilini papazlar dahi anlayam1yor.
Yalmzca kelimelerin telaffuzunu biliyorlar. Üçlü suya daldirma
usulüyle vaftiz ediliyorlar. Kiliseye ait bõlümlerden biri türbeydi.
Sõylendigine gõre içerisinde yetmi§ iki Kipti patrik gõmülüymü§.
Kilise, Aziz Markos'un adma ithaf edilmi§. Kipti inam§ma gõre
onun dõneminde veya çok kisa bir zaman sonra kurulmu§. Gerçi
defalarca yikilm1§ ve yeniden in§a edilmi§ . Beni gezdiren papaz,
Mis1r'daki Kipti kiliselerinin altl yüz-yedi yüzden az olmad1gm1
sõyledi. Bunlann büyük bõlümü, kendi zümrelerinden H1ristiyan­
lann yogun oldugu Yukan Misir taraflanndaym1§. Birçok Kipti
OSMANLI'DA 11<1 AMERlKALI M1SYONER 333

kitabmda gõzlemledim, harfler Grekçeye çok benziyor. Papazlara


Amerika'dan gelen bir lncil vaizi oldugumu, Kurtancmuz lsa'nm
ve Havarilerinin ya§ad1g1 ülkeyi gõrmeye, buradaki kiliseleri zi­
yarete ve kutsal metinleri dag1tmaya geldigimi sõyledim. Sonra
onlara Amerika'mn ne oldugunu ve nerede bulundugunu aç1klamak
zorunda kald1m. lncil cemiyetlerinin kõkeni, tasanm1 ve çah§ma­
lan hakkmda bilgi verdim. Henüz Arapça konu§amad1g1m için
ve onlar da ba§ka bir dil bilmediklerinden dolayi sohbetlerimiz
bir tercüman yard1m1yla gerçekle§ti.

H1ristiyan Rumlar

Sehirdeki Rumlarm elli veya altm1§ hane oldugunu zannedi­


yorum. Hâlihaz1rdaki isyan ba§lad1gmdan bu yana Türkiye'nin
diger bõlgelerinde maruz kald1klan türden kõtü muamelelere
kar§l §U anki pa§anm idaresinde müdafaa ediliyorlar. Rodoslu
bir tüccarla tam§tlm.

H1ristiyan Rumlann Cehaletleri ve Dinsizlikleri

Rodoslu bir tüccara, satmak için elimde baz1 Rumca kitaplar


oldugunu sõyledim ve birkaç Ahit gõsterdim. "Sayet buradaki
Rumlara kitap satmak istiyorsamz, Tarihler' den getirmelisiniz.
Zira onlar dinden bahseden kitaplara hiç õzenmezler" dedi. Sonra
papazlann cahilligi ve bagnazhgmm aleyhinde çok agir bir dille
konu§tu: "Eger bir genç, papaz olmay1 isterse sadece piskoposa
gidecektir. Kendisine yakla§1k 1 00 kuru§ verilir, §artlara gore bu
azahr veya çogahr. Bõylece tüm egitim biter." Bunun üzerine ben
de ona, Amerika'da papaz olmak için laz1m gelen çah§ma müfre­
danndan ve niteliklerden bahsettim. Sõylediklerim ona yeni, çok
mükemmel ve çok güzel gõründü. Aynca bani inanç ile bagnazhk
arasmda õnemli bir fark11hk bulundugunu gõstermeye, bunlann
334 MESlH ÜZERlNE KONU�MALAR

kimi zaman Hiristiyanhk diye, Hiristiyanhgm bizzat kendisiymi§


gibi isimlendirildigini belirtmeye çah§tlm.

Rum Manastln

Rum manastmm, õzellikle aziz karde§im Mr. Parsons orada


topraga verildiginden beri s1k s1k ziyaret ettim. Manastlr, tipki Kip­
ti ve Katolik manastirlan gibi §ehrin dt§mda, eski lskenderiye'nin
kenannda kurulmu§. lçinde dõrt papaz, iki diyakoz [papaz yard1m­
c1S1] , genç bir seyis yamag1 ve üç hizmetkâr bulunuyor. Papazlarla
konu§tum. Kendi milletleriyle Türkler arasmda §U an sürmekte
olan sava§m ilerlemesi ve akibeti ile çok fazia ilgilenir buldum
onlan. Hatta Tann'nm Kralhg1 ile ilgili herhangi bir §eyden daha
fazia alakahydilar.
Ama biz çogunlukla dini konularda sohbet ettik. Onlara baz1
risaleler verdim. Parsons karde§imin cenaze tõreninden bu yana
s1k s1k tek ba§1ma mezann kiy1smda oturur, Rumca Ahit'ten o
anki hâle uygun bõlümleri (Korintoslulara l. Meletup 15, Vahiy 2 1
ve Yuhanna 1 1 -14. bõlüm gibi) okurdum. Manastlnn ba§rahibi ve
baz1 ke§i§ler hep bana katihr, kimi bõlümleri dinlerler ve Parsons
karde§in dini hisleri, gõrü§leri, karakteri ve hatipligi konusundaki
baz1 yorumlara e§lik ederlerdi. Diyakozlardan biriyle konu§urken,
papazlarmdan bazilannda var olan batil inançlarmdan aç1kça
bahsetti. O papazlar hakkaniyetli fikirlerini kendi kilise sm1rla­
nnm õtesine asla yaym1yorlarm1§. Diyakoz kendi payma, lsa'ya
inanan herkesin Hiristiyan oldugunu dü§ünüyor. Burada hiç Rum
okulu mevcut degil.
OSMANLI'DA 11<1 AMER1KALI M1SYONER 335

Bilge Bir Yahudi Hekim4

1skenderiye 'deki çah§malanmm en ilginç kism1, Yahudiler


arasmda yaptig1m faaliyetlerdi. Onlardan õzellikle üç tanesiyle
tam§tlm. Biri, Parsons karde§in doktoru Dr. M. 'dir. Aslen Almanya
yerlisi; fakat y11lard1r burada ya§1yor. Pa§anm hekimlerinden biri
olan bu adam mesleginin ehli olarak biliniyor. Derin bilgi sahibi
ve kayda deger yetenekleri var. Yakla§1k iki bin kitaptan olu§an
bir kütüphanesi var. Aralannda degi§ik dillerde yazdm1§ 1nciller
de mevcut. Yine çok say1da kiymetli teoloji kitaplan da bulunu­
yor. Bana Eusebius'un5 yazdanm gõsterdi ve onun hakkmda
çok degerli §eyler sõyledi. Aynca H1ristiyan Babalan'ndan pek
çogunun eserleri de kütüphanesinde yer ahyor.

Mr. Wolff Hakkmdaki Gõrü§leri

Mr. Burkhardt'l biliyordu ve hakkinda güzel §eyler sõyledi.


Gerçi H1ristiyanhga geçmi§ bir Polonya Yahudisi olan ve §U anda
hem§ehrilerine 1sa'y1 teblig için Kudüs bõlgesine gitmi§ bulu­
nan Mr. Wolff'tan da hiç kimsenin konu§mad1g1 kadar sitayi§le
bahsetti. Onunla s1k s1k dini konularda münaka§a etmi§ler. Çok
bilgili, çok akilh ve son derece sevimli oldugunu sõyledi.

Seyir defterinin bundan sonraki l.osm1 §U künyede bulunmaktad1r: "Letter


from Mr. Fisk", The Missionary Herald, Kas1m 1 822, Vol. XVIII, s. 350-353.
5
Kayserili Eusebius (MS 263-339): lmparator Konstantin zamamnda ya§am1§
kilise papazlanndan bir denizcidir. Havarilerin zamanmdan kendi çagma kadar
H1ristiyan tarihini incelemi§, son derece çah§kan bir ara§trrmac1d1r. Ara§trrmas1
için her ne gerekirse okuyan Eusebius'un, Kayseri'deki büyük kütüphaneyi
kullanma izninin yam sira lznik Konsili'ne katihm ve Konstantin tarafmdan
imparatorluk ar§ivini kullanma yetkisi vard1. Eusebius'un, Konstantin'le
çok ayncahkh bir ili§kisi oldugu kaydedilmektedir. Konstantin onun hem
efendisi hem de arkada§1yd1. Onu konsülüne çagmr, masasma davet ederdi.
lstanbul'daki kiliseler lncil kopyalanm ilk õnce ona verir, inceletirdi. Havari­
lerin zamanmdan kendi çagma kadar H1ristiyanhk tarihini ihtiva eden Kilise
Tarihi adh eseri geni§ kapsamh bir çah§mad1r. Aynca Tarihler (Chronicles),
H1ristiyanhg1 putperestlere kar§l savunan metinler, lncil'le ve ilahiyatla ilgili
yazilar, mektuplar da çah§malan arasmda yer almaktad1r. [ç. n.]
336 MES1H ÜZER1NE KONU�MALAR

Degi§ik Konulardaki Gõrü§leri

Onunla baz1 ilginç konulara girebilecegimizi umuyorduk ama


hemen ba§lama niyetinde degildik. Daha bize ilk geldigi gün Mr.
Wolff'un bizden kendisine bahsettigini nakletti. Ardmdan Yahu­
dilerle ilgili sohbete dald1k. Bu yõrede 400 Yahudi'nin ya§ad1gm1
sõyledi. Arapça konu§uyorlarm1§; 1branice okuyorlarm1§. Ancak
okuduklarm1 çok az anlayabiliyorlarm1§. A§m õlçüde cahil ve
yabaniymi§ler, bani inançlan varm1§ . Ona §Õyle dedim: "Onlar
hâlâ Mesih'i bekliyorlar m1?", "Evet, lakin herhangi bir Mesih'in
geldigini veya gelecegini çok az umursuyorlar. Bir Mesih'in asla
gelmeyecegini kolayhkla kabullenebilirler." Uzun süredir üzerinde
çah§tig1 Talmud'la ilgili §Unlan sõyledi:

O mükemmel bir Babil'dir; bir diller karma§as1d1r; mantigm, teo­


lojinin ve õteki bütün her §eyin kan§1m1d1r. O kitapta ba§tan sona
okunmaya deger ancak on iki cümle bulursunuz." Uzun zamandir
hiçbir sahte Mesih'in ortahkta gõzükmedigini ileri sürdüm. "Hatta
sahte bir Mesih'in hiç ortaya ç1kmayacagim umuyorum. Avrupa'daki
biri için bunu ba§armak imkâns1z olur; kisa sürede foyas1 ortaya
dõkülür. Bu ülkede ise muhtemelen hemen kellesi gider. Sayet §imdi
herhangi bir hükümdar Yahudileri bir araya toplamaya kalk1§sa,
bu defa Yahudiler bir arada ya§ayamazlar. Almanya Yahudileri,
lngiltere, Fransa, lspanya ve Asya Yahudileri birbirlerinden o kadar
farkhlar ki biri digerine tahammül etmeyecektir. Yahudileri Hiris­
tiyan yapmanm yolu, onlara vatanda§hk ayncahg1 vermekten ve
farkh irktan biriyle evlenmelerine müsaade etmekten geçer. Eger
Napolyon Bonapart elli yil saltanat sürmܧ olsayd1, Fransa' da tek bir
Yahudi kalmayacakt1. Herkes õbür vatanda§larla harmanlanacakti.

Aç1kça sõyledigine gõre kendi namma herhangi bir vahye


inanm1yormu§. Gerçi Tann'nm, yarattiklanndan herhangi birine
ebediyen ceza vermesinin, O'nun iyiligi ile bagda§mayacagm1
dü§ünüyor. Bu nedenle herkesin eninde sonunda mutlu olacakla­
rma inamyor. Yalmzca ama yalmzca birkaç tane Yahudi'nin eski
lbraniceyi konu§tugunu sõylüyor. Polonya Yahudileri arasmda,
herhangi bir yerdekinden daha fazia haham merkezli õgrenim var.
OSMANLI'DA 11<1 AMERlKALI M1SYONER 337

Lakin lbranice okumanm en iyi yõntemi, lspanyolca ve ltalyan­


camnkidir; Almancadan farkhd1r. Harekelerin, Babil esaretinden
sonra ke§fedildigini dü§ünüyor. Çünkü Yahudiler kendi dillerine
ait bilgiyi uzun süre õylesine kaybetmi§lerdi ki, sadece birkaç
tane kâtip nasil okunacagm1 biliyormu§ .
Bir gün kendisine §Õyle sordum: "Mesih hakkmdaki dü§ün­
ceniz nedir?" Su kar§1hg1 verdi: "Sahsen ben Mesih'in daha evvel
geldigini, yahut ileride gelecegini hiç dü§Ünmüyorum. Fakat diger­
lerinin de, kendilerinin Mesih'le ilgili gõrü§leri üzerinde dü§ünüp
ta§mmalanm isterim. Benim e§imin Yahudilige kar§l güçlü bir
inanc1 vard1r. Onun gõrü§Üne gõre din, Cumartesi gününe riayet
edilmesinde ve domuz eti yenilmemesinde israrc1ym1§. Benim
hane halkimda bir Rum, iki Müslüman ve Afrika içlerinden gelmi§
hamm bir hizmetçi bulunuyor. Bu hamm hiç egitim gõrmemi§ ve
herhangi bir din hakkinda hiçbir fikri yok. Dükkammdaki genç
i§çim bir ateist. Kanaatimce ben onlarm hepsinden farkhy1m.
Ama yine de ban§ içerisinde ya§ayip gidiyoruz.11
Yahudilerin etler, içecekler ve günler bakimmdan Talmud' da­
ki pek çok ilaveyle birlikte lncil'in kurallarma s1ki s1kiya bagh
olduklanm sõyledi. Seriata gõre bir kümes hayvamm õldürmek
için bilgili bir adam olmak lazim geldigi kelimenin tam anlam1yla
dogrudur.

Isa ve lncil'le tlgili Dü§ünceleri

lncil hakkinda son derece yüce bir ahlak içerdigini, bir ka­
nun koyucu ve bir mezhep kurucusu kimse olarak bakild1gmda
lsa Mesih'in yüksek bir mertebede durdugunu ve en kusursuz
karaktere sahip oldugunu sõylüyor. Talmud'da Mesih'le ilgili
hikâyelerin, tüm izanlan a§an gülünçlükler ve saçmabklar olduk­
lanm belirtiyor. Bir gün lbranice bir Ahit'i kan§tlnyordu, Dagdaki
Vaaz'a gelince §Õyle dedi: "Bu mükemmel! lnsanlara her gün
bunu okumak iyi olurdu.11
338 MES1H ÜZERlNE KONU�MAI.AR

lbranicedeki Tann (Elohim) Kelimesiyle llgili


Gõrü§leri

Bir gün ona, Tann'nm 1branicedeki çogul isimleriyle ilgili ne


dü§ündügünü sordum. Bunun tamamen dilin bir deyi§ tarz1 oldu­
gunu sõyledi. Elohim kelimesi, Tann'nm (mesela hakim gibi) bir
õzelligine atfen kullamhyormu§. Bundan dolayi aym terim, insan
hakimleri de kapsamaktaymt§ . Yehova sõzcügü ise Tann'ya kul­
luk nesnesi olmas1 bakimmdan isim olmaktad1r. Bu yüzden aym
ismin telaffuzuna dair ürettikleri bani inanç, Yahudileri, bunun
yerine Lord kelimesini koymaya yõnlendiriyor. Gõrü§tügüm pek
çok Yahudi'nin hepsi de bu noktada aym gõrü§Ü beyan ettiler.

Kamu Ahlakmm Durumu

Bir gün bana bu ülkedeki ahlaki vaziyetle ilgili çok berbat bir
resim çizdi. Ôzellikle Türkler ve Memluklular arasmdaki ahlak­
tan bahsetti. Utanmadan en insanhk dt§l cinayetler i§leniyormu§
ve neredeyse hiçbir saklama çabasmda da bulunulmuyormu§.
Bu ülkedeki sõzde-H1ristiyanlar arasmda ise zerre kadar ahlak
yokmu§. Bunun sebebi olarak da, "kõlelerin arasmda asla ahlak
bulunmaz" diyor.
Life ofFrey (Frey'in Hayat1) ve Memoirs ofMartyn (Martyn'in
Hat1ralan) adh kitaplan ona õdünç vermi§tim. Okuyup geri getir­
di. Birkaç gün evvel de bir 1ngilizce Kitab-1 Mukaddes ile degi§ik
dillerde yazilmt§ birkaç tane risale hediye ettim. Ba§ka bir sefer
kar§ila§t1g1m1zda bana, risalelerden birinin ba§hgmdan a§m de­
recede etkilendigini sõyledi. Kendisini ifade etmede kullanmas1
için bu risale ͧine gelmi§ti. Bahsi geçen risale Charles Leslie'nin
[ 1 650- 1 722] Deistlerle Kisa ve Kolay Metot adh çah§mas1yd1. Ona
Frans1zcasm1 gõndermi§tim. Ancak o, bu münaka§anm, Hiristi­
yanhga oldugu kadar diger dinlere de uygulanabilir oldugunu,
bu yüzden hiçbir §ey ispatlamad1gm1 dü§ünüyor. Bu onunla son
OSMANU'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 339

gõrü§memdi. Beni Kahire' deki Yahudilere takdim için gõnderdigi


üç mektubu henüz geldi.

Bir Yahudi Ôgretmen

S1kça sohbet ettigimiz bir diger Yahudi, Jacob adh ya§h bir
kimseydi. Altm1§ iki ya§mda olmasma ve gõz iltihab1 sonucu sekiz
yildir gõrmemesine ragmen hâlâ daha kirk õgrencili bir Yahudi
okulunda ba§õgretmendi.
Bu §ehirde ya§ayan Yahudi sayismm toplam 600-700 oldu­
gunu dü§ünüyor. Bir gün onunla beraber §ehirdeki Yahudilerin
en büyük iki sinagogunu ziyarete gittim. Oradan da gõrev yapng1
okula geçtik. Yard1mc1S1, yere serilmi§ olan bir koyun postuna
oturmu§ . Etrafmda da otuz kadar çocuk yine yerde oturuyordu.
Ellerinde lbranice kitaplar vard1.

Jacob Ôgretmenin Dogmatik ve Tenkitçi Gõrü§leri

Bir keresinde ona Tekvin Kitab1'nm ikinci bõlümünü okumu§­


tum. Dõrdüncü cümleye geldigimizde, burada niçin yeryüzünün
Cennetten õnce zikredildigini; huna mukabil birinci cümlede
neden dünyadan õnce Cennetten sõz edildigini bilip bilmedigimi
sordu. Cehaletimi itiraf ettim. Gayet ciddi bir §ekilde bunun se­
bebini ortaya koydu. "Tann bir ban§severdir. �ayet hep ilk õnce
Cennetten bahsedilseydi, dünya da õncelik siras1 isteyebilirdi ve
yeryüzü ile Cennet arasmda bir kavga ç1kabilirdi." Hahamlann,
Bâbil in§a edilinceye kadar lbranicenin yegâne dil oldugunu õg­
rettiklerini sõylüyor. Bu durumda yetmi§ tane dil vard1; bunlardan
dõrdü temei dildi: lbranice, Keldanice, Grekçe ve Latince . Cantic­
/e'lerdeki6 iki taraf Tann ve lsrail'dir. "Yahudiler" diyor, ''Tann

6
Canticles (Latince): Süleyman Peygamber'e atfedilen ve Tevrat'ta Ne�ideler
Ne�idesi diye geçen bõlümdür. [ç. n.]
340 MES1H ÜZER1NE KONU�MALAR

dilerse Mesih'in gelecegine, ancak bunun zamaruru hiç kimsenin


sõyleyemeyecegine inaruyorlar. O her dakika bekleniyor. Gerçi
sadece bir adam, büyük bir peygamber olacak; ama yine de bir
peygamber olarak katiyen Musa'dan üstün olmayacak."
Yahudilerin Judea'ya dõneceklerini, Davud Peygamber zama­
nmdaki gibi ibadetin tamir edilecegini, bütün dünyanm Yahudi
dinini kucaklayacagm1 ve Mesih'in onlann üzerine kral olaca­
g1m dü§ünüyor. Yahut ba§ka krallar varsa Mesih'in onlara da
hükümdar olacak, onlar da kendisine itaat edeceklermi§. Mesih,
Davud'un oglu olacakm1§ . Fakat §imdi Davud neslinden gelenle­
rin diger Yahudilerden fark edilmedigini ileri sürdügümde, hatta
kabilelerin aynmmm bile kayboldugunu itiraf etti. "Fakat Mesih,
gõsterecegi mucizelerle tanmacaka.r" dedi.
Yahudilerin gõrü§Ü, umumi bir dirili§in ve müstakbel bir
ceza durumunun olacag1 §eklindeymi§. Yahudi, H1ristiyan, Müs­
lüman yahut pagan olsun bütün iyi insanlar mutluluga erecek,
yine bütün milletlerden günahkâr olanlar da, kafa kan§1kl1g1yla
ve acilar içerisinde dolamp duracaklarm1§; tâ ki çektikleriyle gü­
nahlannm kefaretini õdeyinceye kadar. Sonunda hepsinin mutlu
olup olmayacag1 hususunda bilgi istedim. "Evet" dedi ve sonra
bu noktada benim fikrimi sordu. Ona §U cevab1 verdim: "lncil,
iyi insanlarm ilelebet mutlu olacaklanm, kõtülerin de ebediyen
mutsuz olacaklanm õgretmektedir." O zaman §Õyle dedi: "Biz de
bõyle inamyoruz; baz1 büyük günah i§leyen insanlar asla rahat
yüzü gõrmeyecek, fakat üzüntü içerisinde dõnüp dursunlar diye
sonsuza kadar b1rakilacaklar."
lbranice okurken Yehova kelimesini telaffuz ettim. Etkilendigi
belliydi. O dakika ve sonrasmda, bu adi duyunca ürperdigine dair
beni ikna etti. Yahudilerin, neden Tann'run diger isimleri gibi o
ismini de hiç telaffuz etmediklerini sordum. Lakin anla§1hr bir
cevap veremedi; yalmzca §Unu sõyledi: "Mabet in§a edildiginde,
ba§papaz di§mda hiç kimse bu ismi sõylemeye izinli degildi." Bazen
Hiristiyanhga saygi ifadeleri kullanmak durumunda kald1gimda
dinlerdi ama konuya dikkat babmda hiçbir egilim ortaya koymazdi.
OSMANLI'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 341

Selânikli Bir Yahudi

Yukanda bahsettigim Yahudilerden üçüncüsü Joseph'tir.


Selânik yerlisi olan bu genç, Yahudi sakinler nezdinde me§hur
olan gümrük dairesinde kâtip olarak çah§maktad1r. Be§ veya alo
farkh dili okuyup yaz1yor. Kitap kolilerimiz gümrükte tefti§ için
aç1ld1gmda baz1 Íbranice kitaplan gõrmesiyle merak duygusu
harekete geçmi§. Onlara bakmak için tez vakitte pansiyonumuza
geldi. Biz de ona 1branice bir Ahit hediye ettik.
S1khkla gerçekle§tirdigi ziyaretlerinden bírinde bana Yuhanna
Íncili'ne kadar okudugunu ve o bõlümü çok begendigini belirt­
ti. Ba§tan sona okumu§ Yuhanna'yi. Gerçi ben onunla sohbet
esnasmda, D ogu'da ah§dageldigi üzere, üstünkõrü ve bo§ bo§
okudugunu sezmi§tim. Çünkü okudugu yerle ilgili çok az §ey
anlatabildi. Kendi fikir beyanma gõre 1skenderiye'de ya§ayan
Yahudi sayis1 200 ya da 300' den fazia degilmi§.

Joseph'in Degi§ik Konulardaki Gõrü§leri

Birlikte s1k s1k Íncil okuyorduk. Filipos ile Hadim'm hikâyesini


okuduktan sonra bõyle bir §eyin Yahudiler nezdinde de vaftiz
olarak bilinip bilinmedigi hakkmda bilgi almak istedim.
Eski devirlerde yabanc1 bir adam Yahudiligi kabul edince ken­
disi, kans1 ve çocuklanmn hepsi vaftiz edilirmi§. Bu tõren bir kâse
suyun ba§a yedi defa serpilmesi ya da dõkülmesiyle icra edilirmi§.
Simdi ise yabancdar kesinlikle Yahudi dinini benimsemiyorlarm1§;
§ayet benimserlerse, onun vaftiz edilmesi dü§ünülmüyormu§.
Ôteki Yahudilerin bu kon:u hakkmda ne sõyleyeceklerini henüz
bilmiyormu§. B eraberce Mezmurlar Kitab1'ndan 1 6. bõlümü
okuduk. Onuncu cümlede geçen ve Cehennem manasma gelen
Sheol kelimesinden Yahudilerin ne anlad1gm1 sordum. Buranm
ahiretteki ceza yeri olduguna, yedi meskeni bulunduguna inan­
d1gm1 sõyledi. Birincisi ve en dayandabilir olanm adi Gehenna,
342 MEStH ÜZER1NE KONU�MALAR

ikincisi Sheol, üçüncüsü Abadyon vs. imi§.


Bir gün §Unu sordum: "Yahudiler Mesih'le ilgili neye inaruyor
ve onunla ilgili ne dü§ünüyorlar?" Cevab1 §Õyleydi: "Ne zaman ol­
dugu bilinmemekle beraber bir gün Mesih gelecek. Baztlan iki yüz
ytl sonra diyor. Büyük bir peygamber veya büyük bir kral olacak bu
ki§i." Bunun üzerine ben de lsa ile ilgili inand1klanm1zi izah ettim.
Onun tanrtl1gu11, günahlan ac1 çekerek õdemesini, insanoglunun
inançlanndan dõnme huyunu, günahkârhg1m ve kurtulu§ yolunu
anlattun. Sõyledigim her §eyi dikkatle dinledi ama kar§1hk vermedi.
Bir ba§ka gün ona, l�aya 53. bõlümü lbranice ve ltalyanca olarak
okudum. Orada, ac1 çekenlerden hangisinin tasvir edildigini sor­
dum. Bilmedigini sõyledi. Burayi lsa'ya izafeten aç1kladun ve lsa
Mesih'in sevgisini bir hayli detayh anlattiktan sonra kendi inançla­
nna gõre Yahudilerin, haksizhga katlanacak bir Kurtanc1'ya sahip
olmadiklanm sõyledim. Bu bõlümü dikkatlice gõzden geçirmesini
tembihledim. ôylece dinledi ama cevap vermedi.
Bir gün Tekvin, 49/ l O'u okuyorduk. Yahudilerin, Silo'dan
neyi kastettikleri konusunda dü§Üncelerini sordum.

- Mesih'i. . .
- O halde Mesih'in çoktan gelmi§ olmas1 laz1m. Çünkü sizin kraliyet
asamz as1rlar evvel sizden aynld1. Ne bir krahmz var ne kralbg1mz
ne de bir devletiniz.
- Dogru sõylüyorsunuz.
- Ancak hahamlar, kraliyet asasmm hâlâ Yahudilerin ellerinde
bulundugu bir yerin oldugunu sõylüyorlar.7 Fakat nerede bõyle
bir yer var ki?

7
Tahmin ediyorum burada açtl<lanan Y ahudi kralligi ile ilgili karma§ik dü§Ünce,
[Fransiz dilbilimci ve ara§tlrmac1 Jacques] Basnage'in [1653- 1723] Yahudi tarihi
ile ilgili hikâyesinden (C. 7, bõl. 1) türetilmi§tir. ôyle gõrülüyor ki Yahudiler,
kraliyet asasirun yüzytllar õnce Judea' dan aynlmad1giru ispatlamak için Cozar
adh bir kralltl<la ilgili hayal ürünü hikâyeler uydurdular. Bu kralhkta, Nuh
Peygamber'in üçüncü oglu Yafes'in torunu Togarmah'm soyundan gelenler
ikamet etmekteymi§. Bu ülkede pek çok Yahudi'nin bulundu� sõyleniyormu§.
Nihayet kral diger bütün dinleri ara§tlrdiktan sonra Yahudiligi benimsemi§
ve halki da onu takip etmi§. Ancak i§in zorlu�, hiç kimsenin bu kralhgi asla
bulamayacagi veya nerede bulunabilecegini õgrenemeyecegidir. [Y.N.]
OSMANLl'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 343

- Kim bilir? Ama bazilanmn sõyledigi gibi Amerika'da olabilir.


Meksika'mn õtesinde bir ta§ nehri varmi§. Diger nehirlerdeki sulann
aktig1 gibi bunda da ta§lar akiyormu§. Sadece Cumartesi günleri,
õteki nehirler akmaya devam ederken ta§ nehri akmazm1§.
- Amerika'da ne bõyle bir ta§ nehri ne de bir Yahudi kralhg1 bu­
lunuyor.
- Baz1lan da Mekke'nin õtelerinde oldugunu sõylüyorlar.
- Fakat bütün o ülkeyi seyyahlar ba§tan a§agi gezdiler. Orada ne
bir nehir ne de bõyle insanlar var.
- Hahamlar bõyle bir ülkenin var oldugunu sõylüyorlar. Lakin o
ülke hakkinda kim ne biliyor?
- Bunu aç1klamak çok basit. Mesih bin sekiz yüz yil evvel geldi ve
sizin atalanmz onu reddetti. Siz de onlann inançs1zhk yolundan
gitmekte 1srar ediyorsunuz. Çünkü sizin kendi peygamberlerinizden
gelen deliller aç1k ve çok fazia olmasma ragmen sizler inanmamakta
ayak diriyorsunuz.
- Bu dogru. Ben bir ba§ka Yahudi ile birlikte sizin bana verdiginiz
Ahit'i okumaktayim. Ona diyorum ki, orada okudugumuz kayitlar,
l§aya ve õteki peygamberlerin bir tamamlayic1s1d1r. Halbuki biz bu
tamamlanma için bin sekiz yüz yild1r bekledik ve bo§una bekliyoruz.
Ben bizzat inanmak istiyorum; fakat akrabalanmm ve dostlanmm
hepsi Yahudi. DolaylSlyla hepsi bana kar§l cephe alacak.

O zaman ben de, diger §eylere tercihen, hakikatin degerini ve


onu õzenle ve sebat ederek aramanm; nerede bulursak bulahm,
neticeleri ne olursa olsun onu cesaretle bagnm1za basmam1z
gerektigini ileri sürdüm. Birlikte Resullerin /�feri 2. bõlümü, 1hra­
nice pek çok bõlümü ve Íncil'den ba§ka bõlümleri okuduk. Son
gõrü§memizde uzaklara gidecegi için çok üzgün oldugunu, buraya
tekrardan dõnmeyi ümit ettigini sõyledi.

Risale vb. Dag1ttmlan

Burada oldugum süre zarfmda alo farkl1 dilde haz1rlanm1§


1 30 farkl1 risale, birkaç misyonerlik el ilam, 20 sayi Boston Re­
corder dergisi ve toplam 18 tane de Kitab-1 Mukaddes, Ahit ve
Mezmurlar Kitab1 dag1ttlm.
G õrü§ tügüm ki§iler 1skenderiye'nin nüfusunu 1 0- 1 5 . 000
344 MES1H 0ZER1NE KONU�MALAR

olarak tahmin ediyorlar. Halkm büyük bõlümünü Araplar te§kil


e diyor. llk devir H1ristiyanlannm en güzide §ahsiyetlerinden
baztlannm ya§amt§ oldugu bu §ehirde lncil'i vaaz edebilmi§ ol­
maktan, kutsal metinleri tartl§maktan, Tann'nm yaz1h kelamm1
dag1tmaktan müthi§ bir memnuniyet duydum.
1 9 Mart 1822, Kahire. Mektubumu, Malta' daki Mr. Temple' a
gõndermek üzere bitiriyorum. On gün evvel Dr. Naudi'den ald1-
g1m mektupta, kendisinin tam o anda, karantina iskelesine henüz
varmt§ olan Mr. Temple 'dan bir not ald1gm1 haber veriyordu.
Onun van§tyla ilgili nastl sevindigimi dile getirmekten acizim.
Kahire 'de ne yap1yor olduguma dair haberleri ba§ka bir ftrsata
erteliyorum. Gelecekle ilgili çok az §ey sõyleyebiliyorum. Zira
s1kmttlt zamanlar geçirdigimizden nerede olacag1m1 ya da neler
yapacag1m1 sõylemek zor. Tann beni, kendi kutsal murad1 her
ne ise onun için haz1rlasm. H1ristiyanca sevgilerimle . . .

Pliny Fisk
38. MEKTUP
MALTALI 1K1 RUM GENC1Ni EGiTiM iÇiN
AMERíKA'YA GÔNDERDiK1

Malta, 12 Ekim 1 822

Haftada dõrt saat 1ngilizce vaaz ediyoruz. Yüz ki§iyi içine


alabilen §apelimiz, Sebt günleri iki defa dolup ta§tyor. Çar§amba
ak§amlan yine §apelde, Per§embe ak§amlan ise suyun õte tara­
ftnda, tersanenin yamndaki bir evde vaaz ediyoruz. Genellikle
irticalen gerçekle§tirdigimiz vaazlara dinleyiciler ah§ktn ve bu
tarz1 daha çok tercih ediyorlar.
En iyi arkada§lanm1zdan R. 'nin kans1 iki ay kadar evvel Mr.
Temple'm e§ine bir Pazar okulu kurmay1 teklif etmi§. Sõz konusu
okul derhal on be§ õgrenciyle açddi. Geçen Pazar ikisi Katolik, üçü
Rum, üçü de Yahudi olmak üzere ktrk be§ õgrencisi vard1. Lakin
Yahudi õgrencilere anne babalan Yeni Ahit'ten ders almamalanm
tembihlemi§ . Aynca okul kapam§mda sõylenen ilahiye, nasihat
metnine ve duaya kalmamalan da bu tembihe dahil. Fakat onlara

"Palestine Mission", The Missionary Herald, Nisan 1 823, Vol. XIX, s. 1 1 0- 1 1 4.


Fisk bu mektubunda çogul fiiller kullanmaktad1r. Çünkü Levi Parsons'm õlü­
münden hemen sonra yanma Daniel Temple adh yeni bir misyoner gõnderildi.
Her ne kadar bu ki§inin asli gõrevi matbaayla ilgilenmek olsa da çogu yerde
Fisk'e e§lik etmektedir. [ç. n.]
346 MALTALI lKl RUM GENClNl AMERlKA'YA GÔNDERDlK

Musa §eriatmdan ve peygamberlerden õgretme firsatJ.m1z hâlâ


mevcut oldugu için sevinçliyiz.
Vaaz1m1za katilan herkesin memnun kalmalan dt§mda bir
õrnekle kar§da§mad1k. Bilakis bu yõrenin evlatlanm uyard1g1m1z
için Tann'ya §Ükrediliyordu. Zira son zamanlarda çocuklar ma­
nevi huzuru arkada§lannda aramaya ba§lam1§lar. Ôzel bir ciddi­
yet gerektiren ilginç hadiseler de ya§and1. Bir grup takva sahibi
dostumuzun s1k s1k ak§amki dini sohbetlerimize geldiklerini ve
duaya katdd1klanm gõrdükçe çok seviniyoruz.
Burada mevzilenmi§ süvari birliginin içinde birkaç takvah ki§i
ile Metodist vaizi bir çavu§ var. ôyle zannediyorum askerlerden
çogu da Metodisttir. ToplantJ.lanm1za katJ.lan bu ki§iler ba§ka
zamanlarda kendi aralannda da toplamyorlar. Per§embe ak§am1
vaazdan sonra bir askerle konu§maya dald1k. Nõbetçi olmad1g1
on veya yirmi gün zarfinda her ak§am bir saatini Kutsal Kitap
okumaya, ilahiye ve duaya ayird1gm1 sõyledi. Ydm aki§l içerisinde
çok say1da din degi§tirme hadisesi ya§anml§.
Pazar günkü cemaatimiz kilise adamlan, Presbiteryenler,
Bag1ms1zlar, Vaftizciler ve Metodistler olmak üzere degi§ik türde
ki§ilerden meydana geliyor. Bazdan bilgileriyle, yetenekleriyle ve
ba§anlanyla temayüz ediyor. Çogu okur yazar. Cemaatin õnemli
bir kismma, lsa'nm lütfu ve inayeti hakkinda (yani uygulanabilir
ve tecrübi tarzda) ne kadar çok §ey anlatJ.rsam anlatay1m doymu­
yorlar. lngiliz sava§ gemisinin astegmenlerinden ikisi büyük bir
ciddiyetle pek çok defa toplantJ.lanm1za katilddar.

Faydah Kitaplara Talep

The Cal/ (Çagn, yazan Richard Baxter), Saints' Rest (Azizlerin


Ruh Sükunu), Rise and Progress (Yükseli§ ve tlerleme), Mrs. Newell,
Brainerd, Miss Smelt ve Martyn'in hatiralan gibi kitaplar s1k s1k
bizden õdünç almd1. Eger elimizde bu türden kitaplar olmu§ ol­
sayd1 Malta' da dag1tabilirdik. Mr. Isaac Lowndes ile Mr. Wilson
OSMANLl'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 347

daha evvel lncil ve risale dag1tlm1yla ilgilenen ufak bir cemiyet


kurmu§lar. Bu cemiyete ait kurulu§lar, hatln sayihr miktardaki
risale, ltalyanca Ahitler ve birkaç dolarhk ayhk gelirle birlikte §U
an Mr. Temple'm uhdesine geçmi§ durumda. Aynca Mrs. Temple
da diger hammlarla irtibat kurarak kadmlar cemiyetinin i§lerine
liderlik ediyor. Vaktiyle Mr. Wilson'm kans1 tara&ndan fakirlere
yard1m maksad1yla kurulmu§ olan bu cemiyetin hedeflerinden
biri, Lancaster tarz1 okullara devam edecek olan fakir çocuklan
giydirmek. Malta' da acmacak halde çok fazia fakir bulunuyor.

Íncil Dag1tlm1

Malta lncil Cemiyeti geçenlerde /ngiltere ve Yabanct Ülkelere


lncil Cemiyeti'nin Halep temsilcisi Mr. Barker'den birkaç mektup
ald1. Mektuplarda, 1 .000 adet Arapça Mezmurlar Kitab1 ile Yeni
Ahit'in eline ula§tlgm1 ve bunlan tam üç günde sattlgm1 haber
veriyordu. Bahsedilen kitaplar, adi geçen cemiyet tara&ndan Ro­
ma' daki Propaganda'nm2 yaymm dan s onra basdm1§lar. Bun-

2
Propaganda lnanç Te§kilâtt: Katoliklerin lncil'i yayan kurumlan. Papa XV.
Gregorius'un, 1 622 yihnda "Ínanc1 Yaymakla Gõrevli Kutsal Topluluk" adh
kurumu tesis etti. Kisaca Propaganda adi verilen bu olu§um, Katolik ce­
miyetlerini dogrudan Vatikan'm denetimi alttna alma giri§imiydi. Bu yeni
politika, XV. yüzyilm ba§mdan beri cemiyetlerce kullamlan himaye sistemini
degi§tirmeyi amaçhyordu. Papa tarafmdan lspanya ve Portekiz krallanna
hamilik gõrevi verilmi§ti. Krallann sorumlulu�, Amerikan yerlilerini H1ris­
tiyanla§t1rmak, piskoposluk bõlgeleri kurmak ve kolonilere kilise gõrevlileri
atamaktt. Bu sorumluluklar defalarca ihmal edildigi. için Gregorius, Katolik
inançlanm yaymakla sorumlu kild1g1 bir ruhban SlnlÍl olan Propaganda'yi
kurdu. Propaganda, inancm ya bilinmedigi. ya da sapkmlann saldmsma maruz
kald1gi ülkelerde çah§acaktt. Propaganda mensuplan 1 627 yihnda Papa VIII.
Urbanus'u, misyonerlerin egitimi amac1yla Urbanus Enstitüsü'nün kurulmas1
için ikna etti. Aym zamanda yeni misyonerlerin gõreve ahnmasm1 sagladi, dini
yayma etkinlikleri için destek verdi, deniza§m ülkelerde kullamlmak üzere
bas1h ayin ve H1ristiyan ilmihalleri dagittt, temsilcilerinden rapor sunmala­
nm istedi. Mezhepler arasmda s1ki§1p kalmasm diye, misyonerler, manasttr
kõkenli olmayan ruhban sm1&ndan seçilmeye ba§land1. Propaganda, elçisel
temsilciler ve maddi destek için giderek daha çok Fransa'ya yõneldi. James
A. de Jong, "Dünya Çapmda Yayilma", H1ristiyan/1k Tarihi, 1stanbul: Yeni
Ya§am Yayinlan, 2004, s. 470-472. [ç. n.]
348 MALTALI 1Kl RUM GENClNt AMERlKA'YA GôNDERDlK

lar, Cemiyetin daha õnceden Suriye'ye satl§ amaçh gõnderdigi


nüshalardan daha h1zh sat:J.lm1§lar. Sebebi, bu çevirinin Roma
Kilisesi'nin onaymdan geçmi§ olmas1ymi§; eski nüshalar ise farkh
bir tercümeymi§.

Halep'te Deprem

Geçenlerde Halep'te §iddetli bir deprem ya§and1gm1 i§ittik.


Habere gõre 1 6 Agustos'taki bu deprem yüzünden §ehrin büyük
bõlümü y1kdrm§. Haberin dogrulugundan emin degiliz; lakin ciddi
endi§elerimiz de yok degil. Mr. Barker'in ve 14 Agustos itibanyla
henüz Halep'ten aynlmarm§ olan Mr. Wolff'un güvenligi aç1smdan
korkuya kapdd1k.

Mr. Leeves' den3 Mektup

1zmir, ben oradayken içinde bulundugu vaziyetten son birkaç


aydir daha sakin. Kisa bir süre õnce Mr. Leeves'den bir mektup
ald1m. 3 1 Agustos 1 822 tarihli bu mektuptan baz1 ahnt:J.lar ya­
p1yorum:

Odessa'dan aynlmadan õnce 1skenderiye 'den gõnderdiginiz 20


�ubat tarihli mektubunuz beni çok mutlu etti. May1s ortalannda
1stanbul'a vard1m. E§imi orada b1rakam. Kanaatimce §artlar, onu
beraberimde gõtürmem için uygun degildi. Ba§kentte üç gün kaldim.
Íncil Cemiyeti'nin meseleleri lehinde baz1 beklentilerim de vard1
aç1kças1. Umutlanm bu §ehirde yeniden canland1 ve çok kisa bir
süre sonra Patrikhane matbaasmda Rumca Yeni Ahit'i basmaya
ba§layacag1miza dair ümitlendim. Zaten geçen yil içerisinde çok
sayida Ermenice Kitab-1 Mukaddes ve Ahit, Türkçe harfli Ermenice
Ahit tedavüle sokulmu§tu.

3
Henry Daniel Leeves (1790- 1 845): lngiltere ve Yabanc1 Ülkelere Misyonerlik
Cemiyeti'nin Akdeniz gõrevlisi olarak 1stanbul'a tayin edildi. Eski ve Yeni
Ahit'i modem Rumcaya çevirdi�i kaydedilmektedir. [ç. n.]
OSMANLl'DA 1Kl AMERlKALI M1SYONER 349

Trabzon'a yapmay1 tasarlad1gtm deniz yolculugu, a§amad1g1m1z


engeller yüzünden gerçekle§emedi. Takdir-i tlahinin beni, lncil
Cemiyeti'nin ayaklanm saglam basacag1 bu yere nasip edecegine
güveniyorum. Bu durumda Trabzon, ana cemiyetle en etkili §ekilde
i§birligi gerçekle§tirecektir. Meseleler sonuçlanmadan pek kesin
konu§masam iyi olur.
Bahsettigim konularda i§birligi yapabilecegimiz en etkili ki§ileri
haber vermenize ziyadesiyle sevindim. Konsolosluk papaz1 Mr.
Arundel ile kar§da§t1m. Samimiyetle iyi dileklerde bulunan bu ki§i,
elinden gelen bütün yard1m1 yapmaya hazir. Dostum ve aym za­
manda yol arkada§Im Mr. Walsh ile birlikte beni ag1rlayarak ger­
çekten büyük bir misafirperverlik gõsteren Mr. Arundel'in evinden
yaz1yorum §U an size. [Dr. Walsh, lngiltere'nin lstanbul Büyükelçisi
Lord Strangford'un õzel din adam1d1r.] Aynca konsolos da bizi
destekliyor. 4

Fisk'in Hizmetlerinin Mükâfatt

Mr. Jacop Van Lennep'ten ald1g1m bir mektupta, lzmir'deki


lncil Cemiyeti'nin bag1§çdanyla gerçekle§tirilen bir toplantl ve
olu§turulan bir komite hakkmda bilgi veriliyordu. Benzer bir
cemiyetin kurulmasmdan da memnuniyetini yaz1yordu. Ald1g1m
bir ba§ka mektup, Konsolos Mr. Werry'ye ait. Konsolosluk pa­
pazmm yoklugunda benim lngiliz §apelinde yaptig1m hizmetleri
Levant Kumpanyast'na anlatan bir mektup yazd1gm1 haber veriyor.
Neticede Kumpanya, hizmetlerimin kar§1hgmm õdenmesi için
onu gõrevlendirmi§. Kumpanya'nm resmi din adamlan ayannda
gõrülen bu dõrt ayhk hizmetimin kar§1hgm1 tedarik etmek üzere
Mr. Werry, lzmir'deki fabrikanm §eflerini toplam1§. 80 sterlin
tutanndaki meblag1 fabrikanm mali i§ler sorumlusundan çekmem
için bana ruhsat veriyordu.
Bu mektubu okurken hissettiklerimi ne kadar da anlatmaya
çabalasam bo§a ugra§rm§ olacagrm. lzmir' deki fabrikay1 kontrolleri
altinda tutan tüccarlar, cõmertlikleriyle dõrt ayhk ücreti tastamam

4
Kõ§eli parantez içerisindeki bilgi Fisk'e aittir. [ç. n.]
350 MALTALI 1Kl RUM GENC1N1 AMER1KA'YA GÔNDERD1K

haz1rlam1§lar. Halbuki ben sadece iki buçuk ay vaaz etmi§tim.


Onlara bir yanh§hk oldugunu bildirdim ve seksen yerine elli pound
çektim. Kar§1ma ç1kan bu te§viklerden sonra birakm da Tann'ya
§Ükranlanm1 sunay1m; hüsranlar ya§ad1g1rmz §U s1ralarda tlahi
Takdir õnünde co§kuyla egileyim.

tki Rum Çocugunun Egitimi

Zihinlerimiz birkaç gündür iki Rum çocugunu egitim için


Cornwall Okulu'na gõndermek konusunda enikonu me§gul
durumda. tlk õnce yetim Fotiyus'a yogunla§tlk. Himayesinde
bulundugu daylSl onu bizim nezaretimize vermeyi teklif etti.
Kaptan Dewing de âlicenaphk gõstererek onu Amerika'ya üc­
retsiz gõtürecegini sõyledi. Hazirhklar tamamland1ktan sonra
day1smdan Rumca bir mektup ald1m. Bu mektubun tercümesini
a§ag1da veriyorum:

Malta, 7 Ekim 1 822


Sayg1deger Beyefendi,
1ncil Cemiyeti geçmi§te ve hâlihaz1rda ilahi bir niyet ve gaye ta§1-
d1gmdan, çah§malanmn insanoglunun mü§terek kurtulu§u, ahlaki
ve hem bedeni hem de ruhi saadetinden ba§ka hiçbir ciheti bu­
lunmad1gma eminim. Yabanc1 gençleri, bilhassa Rum gençlerini,
aydmlanabilecekleri o aydmhk ülkenize gõndenneyle ilgili bu ve
diger projelerinizle alakah en ufak bir §Üphe duymuyorum. B u
gençler hikmet v e faziletin zirvesine ula§ma imkâm bulurlar v e
ardmdan asd vatanlanna geri dõnerlerse; Kuzey Amerikahlann
§erefli ve bilgeliginden dogan benzersiz asaleti ve insanperverligi
(philantrophy) vas1tas1yla, aynca Birle§ik Devletler yõnetiminin
güzel yasalan altmda ve yukanda bahsettigim mukaddes Cemiyetin
gõzetiminde yeti§en yararh bir tohumu, güzel ve sistemli bir biçimde
buramn topragma da ekebileceklerdir. Sonuçta bu tohum bereketli,
olgun meyveler haline gelecektir. Ancak bütün bunlara ragmen,
ricamz dogrultusunda §U an size havale ettigim yegenim Fotiyus
Kavasales, benim için çok kiymetlidir. Zira babas1, annesi ve dõrt
karde§i 1 8 1 4 yihnda 1zmir'de insanlan mahveden veba salgmmda
feci ve hüzünlü bir §ekilde hayatlanm kaybettiler.
OSMANLI'DA IK1 AMERlKALI MlSYONER 35 1

Su s1ralar Mora Yanmadas1'nda bulunan agabeyi Athanasius Timole­


on Kavasales'in bilgilendirilmesi ve tatmin edilmesi namma, kiymetli
beyefendi, size ricada bulunma cüretini gõsteriyorum. Su konularda
bana yazarak bilgi vermekle büyük bir iyilik yapm1§ olacaks1ruz:
Gõnderdigim yegenim Fotiyus ile ilgili amac1mz ve niyetiniz nedir?
Hangi akademide, hangi dersleri okuyacaktJ.r? HayatJ.n gereklerini
nereden õgrenecektir? Nihayet egitimini bitirdikten sonra kendi
ülkesi Mora'ya dõnerken, Amerika'dan dogruca Chersonesus'a m1
gelecektir? Yahut Malta Adas1 yoluyla m1 yoksa kendisi için daha
kolay olan Avrupa üzerinden mi gelecektir?
HayatJ.mz boyunca iyiliklerinize ve insancd niyetlerinize olan hür­
metlerimi kabul etmenizi istirham ederim. Size tabi kalacag1m1 ve
kutsal emirlerinize amade oldugumu da saygdanmla arz ederim.
Aciz hizmetkânmz . . .
Panages Maneses

Yukandaki mektupta lncil Cemiyeti ile ilgili sõylenenleri


aç1klamak noktasmda §Unu belirtmek gerekmektedir ki, bu ül­
kelerde ya§ayan pek çok ki§i, Protestanlann dini gayretlerinin
hepsine bu genel ismi vermektedir. Bunu, Protestanlan Katolik
misyonlarmdan ayirmak için yap1yorlar. Buranm halkma mis­
yonlardan, hayirseverlik okullanndan, risale ve lncil Cemiyetle­
rinden bahsedin, bütün bunlara tek sistem olarak bakacaklard1r.
Zannedersem bizlerden de, misyonerden ziyade lncil Cemiyeti'nin
adamlart diye sõz ediliyor.
Mr. Maneses'in yegeni zeki ve iyi niyetli bir oglan. Amerika'ya
gideceginden bahsedince gõzleri sevinçle parlad1. Gitmeyi neden
istedigini sordum, "õgrenmek için" dedi. "Orada ne kadar kalmay1
istiyorsun?" dedim, "õgreninceye kadar'' kar§1hgm1 verdi. Meslek
dallannm isimlerini sayarak bunlann hepsini õgrenip õgreneme­
yecegini sordum. Mütevaz1 bir tav1rla §Õyle dedi: "Quanto posso
[elimden gelebildigi kadar] . . . "
Bu çocuk nerede dogdugunu bilmedigi gibi kaç ya§mda oldu­
gunu da bilmiyor. DaylSl Hydra'da dogdugunu ve õnümüzdeki
Ocak ayinda on altl ya§1m dolduracagm1 sõyledi. Fakat Fotiyus'un
abisi onun §U an on ikisinde oldugunu sõylemi§ . Ailesini tamyan
birisi ise on üç ya§mda oldugunu belirtti. GõrünÜ§Ü de bundan
352 MALTALI lKl RUM GENClNt AMERlKA 'YA GÔNDERDlK

yukan degil. Yukandaki mektubu cevapladun. Kar§1hgmda tam


bir memnuniyet ve en yükseginden minnettarhk ifadeleri bulunan
bir not ald1m.

Bir Rum Papazm Kendi Oglu Adma Ba§vurusu

Fotiyus'a hazirhk yaparken bir ba§kas1 yegenini gõndermemiz


için ba§vurdu. Gõndermeye raz1 olduk. Ancak kisa süre sonra
fikrini degi§tirdi. Çok geçmemi§ti ki, ba§tan a§ag1 ruhban elbise­
leri giyinmi§ olan aym Rum papaz bu defa oglunu getirdi. Onu
gõndermek istiyordu. Amerika'daki okul ve din hakkinda baz1
sorular sordu. Çocuklann daha ziyade Kutsal Kitap'tan egitim
alacaklanm sõyledim. Pazar günleri de Kutsal Kitap'm doktrinleri
ve yükledigi vazifeler üzerine vaaz edildigini bildirdim. Aynca
Amerika'da genellikle inamlan ba§hca doktrinlerden bazilanm
izah ettim. Bizim Arafa inanmad1g1m1z1 õgrenince çok sevindi.
Arafm, Katoliklerin bir uydurmas1 oldugunu sõylüyor. Sonunda
oglunu gõndermeye karar verdi ve gidi§ masraflanm õdemeyi
teklif etti. Sonra da bu konuya dair bana bir mektup yazdi. Ter­
cümesini a§ag1ya ahyorum:

Malta, 1 1 Ekim 1 822


Sayg1deger Efendim ve Hiristiyan Karde§im,
Cemiyetinizin insanlara yararh olma ve Tann'y1 memnun etme
niyeti herkesçe malumdur. Bizim Helen 1rkim1za, (diger milletler­
den daha aydmlam1§ olan) milletinizin gõsterdigi hayirseverlik,
tecrübelerime binaen konu§ursam, hiç de az1msanacak gibi degil.
Bundan sonra bir gün siras1 geldiginde hadiseler, kar§1hkh bir Ame­
rikan-Helen ittifakm1 destekleyecektir. Bu dü§Üncelerin rehberli­
ginde ve benim babahk vazifemin geregi olarak oglum Anastasius
Karavelles için mai§et vas1talan ve iyi ya§ama imkânlan saglamas1
arzusuyla, ricalanmz dogrultusunda i§te onu sizin iyilikseverligi­
nize ve Helen-sever (philellenic) ihtimam1mza havale ediyorum.
Oglumu, benzer niyetlerle gõnderdiginiz Rum delikanh Fotiyus
Kavasales'le birlikte yollayacaksm1z. Bu iki genç çah§arak, dikkat­
le ve tefekkürle, idaresi çok güzel olan ülkenizdeki Akademi'nin
nur akitan çe§mesinden, ihtiyaçlan olan egitimin l§Iklanm ve bir
OSMANLl'DA 1K.1 AMERlKALI M1SYONER 353

de güzel davram§lan elde edecekler. Vakti geldiginde bu yararh


vas1talan, sadece kendi iyilikleri için degil, §U an 1sttrap içerisinde
bulunan Yunanistan için ve õzellikle de Amerikah egitimcilerin ve
hayir sahiplerinin itiban ve §erefi için kullanabilmeyi õgrenecekler.
Bunun yam s1ra sizden istekte bulunmaya cüret ettigimden dolayi
beni bagt§laym1z. Zira vaziyet bõyle gerektiriyor. A§ag1daki soru­
lanma yaz1h cevap vermeniz acaba size zahmet olur mu?
1 . Oglum Anastasius'm gõnderilmesi için yapdan plan nedir?
2. Amerika'nm hangi yerinde veya bõlgesinde kalacakttr?
3. Hangi akademide, hangi egitimle me§gul olacakttr?
4. Hayaâ ihtiyaçlanm nereden ve nasd kar§dayacakttr?
5 . Son olarak da õgrenimini bitirdikten sonra, Tann nasip ederse,
memleketi Zante 'ye dogrudan m1, yoksa Avrupa yoluyla rm dõ­
necektir? Daha güvenli olan Malta yoluyla m1 gelecektir? llaveten,
onunla haberle§meyi nas1l ve hangi §ekilde sürekli ktlacag1m? Sahs1-
mza, H1ristiyan karde§lerinize ve dostlanmza hürmetlerimi sunanm.
Papaz John Karavelles

Zaten sizin de fark ettiginiz gibi efendim, ruhban s1mfmm


bekâr kalmas1 hususunda Rum Kilisesi'nin kanunlan, Roma'da­
kilerden çok farkh. Mesela, bir Rum papaz1 evlenemez; fakat
hâlihaz1rda evli bir ki§i papaz olabilir. Bu nedenle pek çok papa­
zm ailesi var. Anastasius, Zante Adas1 1 nda dogmu§ ve §U an on
bir ya§mda. Her iki çocuk da Malta dilini konu§uyor, Rumca ve
ltalyanca okuyup yazabiliyor. Son iki dili unutmamalanm arzu
ederiz. Bu iki genci uzaklara gõnderirken yüreklerimiz ümit, korku
ve endi§eyle sars1hyor. Onlan ilahi merhamete emanet ediyoruz.
Bir de H1ristiyan dostlanm1zm dua ve hay1rseverliklerine . lhtiyaç
duyduklan her §eyin yapdacagm1 umuyoruz. Ínayet tahtmm onlar
adma haz1rlanmas1 için pek çok niyazda bulunuyoruz.5

Pliny Fisk

5
Ach geçen iki Rum genci Amerika'da ewtiin gõrdüler. Fotiyus, Birle§ik Devletler
Deniz Filosu'nda gõrev ald1 ve orada hayatllll sürdürdü. Bk. Mary O. Pickering,
Life of]ohn Pickering, Boston: Cambridge Üniversitesi Bas1m1, 1 887, s. 326.
Amherst Kolej'de okuyan Anastasius ise memleketine geri dõndü ve Atina'daki
Evanjelik Jimnazyum'da õgretmenlige ba§lach. Ancak daha sonralan hukuk
alamna girdiw kaydedilmektedir. Bk. Joseph Tracy, History of The American
Missions to the Heathen, Worcester Spooner & Howland, 1 842, s. 235. [ç. n.]
39. MEKTUP
MALTA'NIN SEHÍRLER1N1 DOLASNORUM:
YERALTI MEZARLARI, CAMMILLERI OKULU,
HIR1ST1YAN OLAN YAHUD1 ABRAHAM COHEN1

Valetta'mn Tasviri

Malta Adas1'nm §U anki ha§kenti Valetta'd1r. Tamam1yla


ta§tan in§a edilmi§ olan bu §ehir, dolay1s1yla Akdeniz havalisin­
de korku uyand1ran büyük tehlikelerden (õmegin yangm) muaf
durumda. Eger bir kimse yangm ç1karmaya kalksa, neredeyse bir
tek evin yaktlmas1 bile imkâns1z. Yangm ç1ksa dahi §ehrin diger
bõlgelerini sarmas1 sõz konusu degil. Kaldmmlar genel itibariyle
iyi dõ§enmi§. Askerlerin denetimindeki mahkum i§çiler tarafmdan
düzenli olarak süpürülüyor; tertemiz tutuluyor. Evler istisnas1z
güzel ve saglam bina edilmi§.
Çok sayida kilise var. Ôzellikle büyük kiliselerde iki veya üç
çan bulunuyor. Bazdannda bu sayi daha fazia. Bu çanlar neredeyse
gün boyu sürekli çahyor. Kar§1hkl1 dik aç1 §eklinde birbirini kesen
sokaklann her kõ§esinde Aziz Augustine, Aziz Francisco, Aziz

1
"Extracts from Mr. Fisk's Communications", The Missionary Herald, Mayis
1 823, Vol. XIX, s. 1 37- 1 40.
OSMANLI'DA tKl AMERlKALI MlSYONER 355

George, Bakire Meryem gibi degi§ik azizlerin heykelleri yer al.tyor.


Heykellerin çogunun altmda adamn papaz1 adma yazdmt§ birer
kitabe bulunuyor. Kitabelerde, Pater Noster, Ave Maria ve õtekile­
rin huzurunda hatalanm sõyleyen herkese ktrk günlük Endüljans
belgesi2 vadedilmektedir. Íki papaza ve yoldan geçen birkaç
ki§iye bu vaadin õnemini sordum. Ancak tatmin edici bir cevap
alamad1m. Birisi, bahsedilen ktrk gün ile Araftan ktrk gün evvel
kurtulu§un kastedildigini sõyledi. Digeri, itiraf sahibine verilen
ktrk günlük kefaretten kurtulu§u anlatttgm1, bir ba§kas1 bunun,
daha az bir zaman dilimi oldugunu, sürenin tam bilinmedigini
ifade etti. Ôrnegin, bir günah itirafç1sma baz1 günahlan için ktrk
günlük bir kefaret emredilir, yukandaki Endüljans belgesi belki
bundan bir günü dü§ürürmܧ sadece . Bõylelikle sokaklan dola­
§trken gõrdük ki, �ehir putperestlige teslim olmu�.
Valetta'nm nüfusu 20-25 .000 arasmda degi§iyor. Sehrin ba­
ttsmda, Marsa Musciet Limam diye amlan küçük bir kõrfezde
gemiler banmyor. Kõrfezin tam ortasmdaki ufak adada Lazaretto
yükseliyor. Sõvalyeler dõneminde buras1 esir kamptymt§. Dogu
kesiminde büyük bir liman, bunun ilerisinde Ricasoli ve Aziz
Augelo kaleleri ile Sanglea ve Vittoriosa §ehirleri yer ahyor. Sehrin
kuzey ucunda, iki liman arasmda kalan yerde Aziz Elmo kalesi
bulunuyor. Güney ucu ise ktrsal alanla birle§mi§ vaziyette .

Citta Vecchia'y1 Ziyaret

Malta'ya ayak bast§tmm üzerinden az bir zaman geçmi§ti


ki, bir gün be§ asker beyefendinin e§liginde §ehir dt§tna dogru
bir gezintiye ç1kttm. Onlan Ísa'da birle§mi§ karde§ler gibi gõ-

2
Endüljans belgesi: Ortaçag Avrupas1'nda bir tür günah çikarma ve õlümden
sonra Cennete gitmek için Paparun satbgi af belgesidir. Katolik Kilisesi, Yeniçag
ba§lannda harcamalannm artmas1 üzerine bir bildiri yaymladi. Bu bildiriye gore
Huistiyanlar günahlanndan annabilmek için kiliselere bagi§ta bulunmahydi.
Bu bildirinin, Katolik Kilisesi'ne kar§l kitlesel eylemlere neden oldugu ve so­
nucunda Reform hareketlerinin ba§ladigi kaydedilmektedir. [ç. n.]
356 MALTA'NIN SEHlRLERlNl DOLASIYORUM

rünce mutluluktan uçtum. tlk õnce Aziz Antonio'nun sarayma


ve bahçelerine gittik. Buras1 §Õvalyeler dõneminde kamuya ait
mülklerdenmi§. Simdi ise vali ile sekreterinin yazhk evi olarak
kullamhyor. Bahç1vanm bize verdigi bilgiye gõre bu bahçeler
otuz akrelik [- 1 20 dõnüm) bir araziyi kaphyormu§. Say1s1z türde
bitkiyle, çiçekle ve meyve agaçlanyla doluymu§.
Aziz Antonio' dan adamn eski ba§kentine geçtik. Buras1 §imdi
Medina, Citta Vecchia (eski §ehir), City Notable gibi farkl1 isimlerle
amhyor. Valetta'dan alti-yedi mil uzakl1ktaki bu §ehir yakla§tk
3.000 nüfusu banndmyor. Aziz Pavlus Katedrali'ni ziyaret ettik­
ten sonra aym havarinin adm1 ta§tyan dogal bir magaraya gittik.
Buras1 bir kilisenin altiyd1; hakikaten de bõlmelerden biri yeralti
§apeliydi. Küçük bir yatak odas1 ebadmdaki diger bir b õlmede
ise o havarinin mermerden bir heykeli bulunmaktayd1. Havari
burasm1, rivayete gõre, inzivadaki müritleri için dinlenme yeri
olarak kullamyormu§. Bize refakat eden genç kilise hizmetkân,
ta§lardan baz1 parçalar kopard1 ve bize verdi. Verirken de bunlann
bizi bütün yilan sokmalanndan koruyacagm1 sõyledi. Ona, "bõyle
bir §eyi tecrübe ettiniz mi, ya da bõylesi bir faydaya §ahit oldunuz
mu?" diye sordum; "hay1r, ama õyle sõylüyorlar" diye cevap verdi.

Y eraltt Mezarlanm Ziyaret

Magaradan ç1kip oraya yakin bir yerdeki yeralti mezarhgma


gittik. Daha õnce hiç yeralt1 mezan gõrmedigimden, bunu diger­
leriyle kiyaslayam1yorum. Bu yüzden de gõzlemlerimiz acele ve
geli§igüzeldi. DolaylSlyla hakkinda çok az §ey sõyleyebilecegim.
Çok sayidaki yeralti bõlmesinin birinden içeri girdik. Sert kayalann
oyulmas1yla meydana getirilen odalarda, degi§ik ebatlardaki tabut­
lara benzeyen küçük çukurlar gõrdük. Genç rehberimiz, buradan
Boschetto'ya giden iki mil uzunlugunda geni§ bir yol oldugunu
sõyledi. Bir ba§ka yol da Valetta'ya ç1kiyormu§. Lakin bu iki yol ve
diger bazilan kapatilmt§ . Çünkü o yollara girip uzaklara gitmeyi
OSMANLl'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 357

gõze alan pek çok ki§i bir daha geri dõnmemi§. Malta, Seraken­
lerin3 elindeyken Hiristiyanlann magara ve yeralti mezarlannda
ya§ad1klanm sõyledim. Bunun imkâns1z oldugunu belirtti. Zira
Aziz Pavlus'tan õnce Malta' da hiçbir Hrristiyan bulunmuyormu§.
Onu bir türlü, Aziz Pavlus'un Serakenlerden çok uzun zaman õnce
burada olduguna ikna edemeqim. Bres, bu yeralti mezarlannm
Malta' da ya§am1§ olan Greklerin i§i oldugunu dü§ünüyor.
Yeralti rnezarlanmn ardmdan Boschetto'ya gittik. Buras1 rneyve
bahçeleri ve zarif çe§rnesiyle neredeyse adanin õteki noktalanndan
tarnamen fark11 bir yerdi. Gün içerisinde bana e§lik eden beye­
fendilerden biriyle ilginç bir sohbete dald1rn. Makul tav1rlarla ve
geni§ bilgisiyle hareket eden, aym zamanda mütevaz1 ve ate§li
birer dindar olan askeri gõrevlileri gõrmek ne ho§ bir §ey!

Halkm Durumu

Ada yakla§1k yirmi be§ ilçeden (lasal) olu§uyor. Buradaki


/asai, bir kõy ve onu çevreleyen kirsal kesim anlamma geliyor.
Sakinleri genelde fakir ve bunlann çogu sefil bir hayat sürüyor.
En azmdan Birle§ik Devletler'in halkiyla kiyaslad1g1m1zda, 1srarla
vurguluyorum, bu bir hakikat. Okurna yazma yõnünden baktig1-
nuzda da acmacak haldeler. Halkin büyük bõlürnü ve ta§radakiler
Malta dilinden ba§kas1m bilrniyor. Bu dile bir yaz1 dili derneye ise
bin §ahit laz1m. Arapçanm bir lehçesi gibi; ancak Arap alfabesi
Maltahlar nezdinde tamarnen bilinmez bir konurnda bulunuyor.

3
Serakenler: Yunanca Serakenoi, Arapça $arkiyyun, Fransizca Sa"asins: Do�­
lular anlamma gelen bir kelimedir. Antik Romahlar dõneminde, Roma
1mparatorlu�u'nun Arabistan taraflanndaki eyaletini çevreleyen çõllerde
ya§ayanlar için kulland1klan bir terimdir. Zamanla anlam1 geni§leyen bu
terim, 1095'te ba§layan Haçh Seferleri dõnemindeki Avrupa kroniklerinde
"Müslüman" kelimesiyle e§ anlamh olarak kullanddi�1 gõrülmektedir. Bir
ba§ka ifadeyle Romahlar devrinde Suriye ve Arabistan çõl kabilelerinin bir
ferdi; Haçh Seferleri zamamnda Müslüman veya Arap kimse; Emeviler ve
Abbasiler hanedanmdan Müslüman halife ve Haçh Seferi dü§man1 yerine
kullamlm1§br. [ç. n.]
358 MALTA'NIN �EHlRLERlNt DOLASIYORUM

Kendi lehçelerindeki yaz1 dilinde hep Latin alfabesini kullam­


yorlar. Papahga ait bir ilmihal, Yuhanna 1ncili, bir gramer kitab1 ve
bir lügatten ba§ka kendi dillerinde yazdm1§ bir kitap gõrmedim.
tlmihal, çocuklann egitimi için bir piskopos tarafmdan kaleme
ahnm1§. Halk arasmda bilinen yegâne kitap bu. ͧçi kesiminde
ise, çocukken õgrenmelerine ragmen bunu bile okuyabilen çok
az ki§i var. Yuhanna 1ncili, Mr. Jowett ba§kanhgmda tercüme
edilmi§ ve Kilise Misyonerlik Cemiyeti tarafmdan basdm1§. Dag1t1-
mma henüz ba§lanm1§ ve büyük ihtimalle dag1t1m Í§Í de güçlükle
devam edecektir. Ancak bu 1ncil'in hem dini hem de edebi aç1dan
hemen hemen hiçbir ba§ans1zhg1 sõz konusu olamaz. Simdi de
Matta 1ncili haz1rlanma a§amasmda. Kilise gõrevlilerinden G. P.
F. Agius bir gramer, Vassali de bir sõzlük haz1rhyor. Bunlar hiç
§Üphesiz dilin i§lenmesi halinde kullamlacaktir. Halbuki §U an
Maltahlar bu iki çah§ma için çok az feraset sahibidir. Muhtelif
kõylerde okullar var. Buralarda çocuklara, okuma õgretilmeden
ezbere ilmihal õgretiliyor. Valetta §ehri di§mda okuma bilen bir
kadm oldugunu duymak ender rastlanan bir §ey.

Cammilleri Okulu

Zeytin ilçesinde faaliyette bulunan ilginç bir okul bulunu­


yor. 1 8 1 8 yilmda Katolik papaz Don Luigi Cammilleri tarafmdan
açdm1§. Kendisi bir Malta yerlisi, ancak annesi 1spanyol'mu§.
Bu yüzden lspanya'da egitim gõrmü§ ve otuz be§ ydm1 orada
geçirmi§. Malta'ya sekiz yil evvel gelmi§. Hem§ehrileri için en
iyi hizmetin ne oldugunu dü§ündükten sonra Zeytin'de bir okul
kurmaya karar vermi§.
Zeytin, yakla§1k 4.000 nüfusa sahip. Papaz Cammilleri, oku­
lunu otuz veya kirk kadar çocukla ba§latm1§. lspanya konsolosu
Mr. Migino onun planlanndan haberdar olunca okul binas1 için
yedi yüz pound vermi§ . Ôlümünden õnce de -zaten õlümünün
üzerinden çok geçmi§ degil- yüz pound daha vasiyet etmi§. Ocak
OSMANLl'DA 1K1 AMER1K.ALI M1SYONER 359

1 8 2 1 'de okul yeni binasmda açdmt§. Lancaster sistemiyle seksen


õgrenciye egitim veriyor. Bu yil aym binanm ba§ka bir kismmda
kiz okulu açdd1. Su an yakla§tk yüz erkek, elli de kiz õgrenci
okuyor. Don Luigi, õgretim için bir b edel istemiyor. Okulun
muhtemel masraflan, dostlannm bagt§lan ve aidatlarla kar§da­
myor. Gerçekten de takdire §ayan bir hevesle ugra§1yor i§iyle .
Hem§ehrilerinin daha çok aydmlanmasm1 ve bo§ inançlara daha
az kapdmalanm gõrmeyi 1srarla istiyor. Bir gün kendisine halkin
egitimiyle alakah sorular yõnelttim. Cevab1 §Õyleydi: "Yüz ki§i­
den bir ki§i okuma biliyor ancak; kadmlar arasmda ise bilen hiç
yok." Adaya, onun gibi adamlardan daha fazia ihsan edilsin de
yeni yeti§en neslin yüzü daha fazia gülsün.

Okuma Yazma Kurumlan

Citta Vecchia'da bir tür kolej diyebilecegimiz tarzda bir okul


var. Lakin hakkinda çok az §ey biliyorum. Maltahlann ba§h­
ca okuma yazma kurumlan Sõvalyeler Kütüphanesi ile Cizvit
Koleji'dir. Su an her ikisi de resmi idarenin elinde bulunuyor.
Kütüphane, bayram günleri hariç her gün belli saatlerde aç1k.
Halk para õdemeden kitaplara ula§abiliyor, ancak kitaplar dt§an
ç1km1yor. Ciltlerin büyük bõlümü Latince; çogu 1talyanca, ba­
zdan da Frans1zca ve õteki dillerde yazdmt§. Aralannda çok az
modem yaym mevcut. Zannedersem ciltlerin toplam say1s1 50
veya 60.000. Bir §Õvalye tarafmdan 9 .700 cilt kitap bagt§lanmak
suretiyle 1 760'ta kurulmu§. Sõvalye õlünce kitaplan da bu halk
kütüphanesine katdmt§.
E skiden Cizvitlerin burada büyük bir müessesesi varmt§.
O zamanlar onlara ait bir kolej §imdi Malta Üniversitesi. 1ngiliz
yõnetimi altmda bütçesi azalmt§ . Ancak kurumu desteklemek
için hâlâ bagt§lar yap1hyor. On be§-yirmi profesõr, iki yüz de
õgrenciye sahip olan bu üniversitede Dr. Naudi kimya profesõrü.
Kanaatimce diger profesõrlerin maa§lan çok yüksek degil.
360 MALTA'NIN SEH1RLERlN1 DOLASIYORUM

Valetta'da bir Lancaster okulu faaliyette ve ba§õgretmeni, Dr.


Naudi'nin karde§i Mr.]oseph Naudi. Bu sistemi Londra'da õgren­
mi§ ve §U anki yararh faaliyetle 1 8 1 9' da me§gul olmu§. Devlet de
bu amaç için kamu binalanndan birini tahsis etmi§. Okulda iki
yüz erkek ve yüz elli kiz talebe okuyor. Kurulu§undan itibaren
buraya ala yüz ala erkek ve üç yüz otuz kiz õgrenci gelmi§. Su
an ala tane de Yahudi õgrenci okuyor. Tahminimce tüm õgretim
boyunca Londra'daki Lancaster okul sistemi takip ediliyor. Yilda
yakla§1k sekiz yüz dolar tutan harcamalar, Maltahlann ve Íngiliz
sakinlerin bu maksatla kurduklan bir cemiyet tarafmdan õdeniyor.
Lieut §ehrinin valisi Sir Manly Power okulun hâmisi.
Valetta sakinlerinin büyük kism1 italyanca konu§uyor ve
saygm aileler çocuklanna okuma yazma õgretiyor. Yine pek çok
ailede Frans1zca õgreniliyor. ͧ adamlan kimi zaman Frans1zca
konu§uyor. Haftada iki defa olmak üzere Íngilizce ve 1talyanca
bir gazete bas1hyor. Genel itibanyla bahsedecek olursak, edebiyat
ve bilimlerin geli§tirilmesi için ada sakinlerinde ne bir heves ne
de bir niyet var. 1ngiliz hükümetinin idaresinde ya§amay1 sürdü­
rürlerse, bu yõnde isabetli bir degi§im beklenebilir.

Halkm Dini Durumu

Din noktasmdan bakarsak Maltahlarm, Roma Kilisesi'nin en


itaatli ve fedakâr evlatlan arasmda oldugunu dü§ünmemiz gerek­
tigi kanaatindeyim. Piskopos ilmihalinde, "neye inamyorsun?"
sorusuna bir çocuk §Õyle cevap vermekte: "Kutsal Ana Kilisemiz
Roma Katolik Kilisesi'nin inançlanna ve tüm õgretilerine inam­
yorum." Muhtemelen çok az Maltah, inançlanm dogru §ekilde
ifade edebilir yahut bunun için daha iyi bir sebep ileri sürebilir.
Bir papaz olan Arapça õgretmenim, "kilise ne sõylerse biz de ona
gõzü kapah inanmak zorundayiz" demi§ti. Papa bir müddet evvel,
sabahki ekmek §arap ayininden sonraki festivallerin dikkate deger
bir bõlümünden feragat edilmesine izin vermi§. Maksat, onlann
OSMANLI'DA 1Kt AMERlKALI MlSYONER 361

gün boyu çah§malanm saglamakm1§ . Fakat Maltahlar bu yeni


plam kabul etmemi§ler ve israrla festivallerine eskisi gibi riayet
etmeyi istemi§ler.
Din adamlan burada hayli fazla. Sokaklar her daim onlarla
dolu. Malta'daki sayilanm hesaplayamad1m. Çünkü baz1s1 be§ yüz
diyor, bazlSl bin, kimileri de üç binden a§ag1 olmad1g1m sõylüyor.
Bunlardan ufak bir bõlümü vaiz. Ôtekiler ayin duas1m okumak,
halkm itiraflanm dinlemek, belirli dõnemlerde onlan kutsamak
üzere evlere ziyarette bulunmak ve sakramentleri icra etmek
gibi gõrevlerde istihdam ediliyor. Gõreve haz1rlanmak için belli
bir egitim müfredatmdan geçmeleri gerekiyor. Ancak bir defa
atand1ktan sonra egitimin ihmal edildigini gõrüyorsunuz.
Zaman zaman Maltahlara sordugum olmu§tur, "niçin sizin
papazlanmz, say1ca bu kadar fazla olmalanna ragmen okul kur­
muyorlar, çocuklara õgretmenlik yapm1yorlar, onlara güzel bir
egitim vermiyorlar?" diye. Cevaplar genellikle ya onlann çok cahil
ya da çok tembel olduklan §eklindeydi. Sebt günlerinde ve büyük
yortularda insanlarm kafileler halinde sokaklan dola§masma s1k
rastlamr. Ruhban kiyafeti giymi§ kalabahk bir din adam1 grubu,
ellerinde yanan kandillerle ve azizlerin tasvirleriyle yoldan geçer;
halk da onlan §apkalanm ç1kartarak hürmetle selamlar.
Bir ki§inin õlecegi tahmin edildiginde, baz1 papazlar, A§ai
Rabbani ayininde kutsanml§ mayas1z ekmegi o hasta aclama
gõtürmeye gider. Papazlar sokaklardan geçerken, beyaz elbiseler
giyinmi§ çok say1da çocuk çan çalarak onlara e§lik eder. Halk da,
kutsanm1§ ekmek geçtigi s1rada diz çõker. " Ve talimat olarak insan
emirlerini ogretip bo� yere bana tapar/ar." [Matta, 15/9]

Bir Yahudi

Malta'da sadece bir tek Yahudi'yle tam§tlm. 1smi Abraham


Cohen. Bir Leghom yerlisi. Bir zamanlar bu §ehirdeki Katolik­
lerle münasebeti sonucu H1ristiyanhga ciddi ciddi ilgi duymaya
362 MALTA'NIN SEH1RLER1Nt DOLASIYORUM

ba§larn1§. Vaftiz olrnasm1 engellernek için babas1 onu Tunus'a


gõnderrni§. Orada birkaç yil kald1ktan sonra Malta'ya dõnrnü§
ve Mr. Wolff ile kar§ila§rnl§. Ona õgretrnenlik yaparken birlikte
hayli vakit geçirrni§ler. Mr. Wolff hakkmda, "gõzlerirnin hakikate
açilrnasma o vesile oldu" diye konu§uyor. O günden beri §Írn­
di kendisi, Mr. Wilson'dan egitirn alrnakta. Kendisiyle pek çok
defa gõrü§tük. lbranice ve 1talyanca kutsal rnetinleri okuduk ve
Hiristiyanhk hakkmda uzun sohbetlerirniz oldu. Abraham, bu
dinin hakikat olduguna kanaat getirrni§ ve daha fazia bilgilenrnek
istiyor. Bir an õnce vaftiz edilrne arzusunda. Fakat henüz gerçek
Hiristiyanhk hakkmda çok az §ey biliyor. Bir de Tann'ya dõnܧܭ
nün delili o kadar belirgin degil. Biz de bu yüzden vaftizi bir süre
daha ertelernenin gõrevirniz oldugunu hissettik. Korfu'ya gitrnek
üzere Malta'dan aynhrken ona 1branice bir Kitab-1 Mukaddes
hediye ettirn. Aynca dag1trnas1 için de 100 risale b1rakt1rn. Tann
nasip etsin de kisa sürede onun gibi yahut zihni dururnu daha
elveri§li olan pek çok Yahudi gõrebilelirn.

Türk Tüccarlar

Malta'ya van§1rnda bir süreligine Dixon Hotel' de bir oda tut­


mu§tum. Aym otelde bir Türk toplulugu da kalrnaktayd1. Pa§anm
ticari i§lerini halletmek maksad1yla gittikleri 1talya'dan M1s1r'a dõ­
nüyorlard1. Bir gün onlara Arapça Mezmurlar Kitab11m gõsterdim.
Aynhrken tercümanlanm gõnderip bunu benden õdünç istediler.
Bir Mezrnurlar Kitab1 ve bir Ahit gõnderdim. Birkaç hafta sonra
tercürnan elinde kitaplarla geri geldi. Mezrnurlar'm tarnarnm1,
Ahit'in de büyük kism1m okuduklanm sõyledi. Tüccarlann kitaplar
hakkmda ne dediklerini sordum tercümana. Su cevab1 verdi: '"Bu
kitaplann ekseri kismmm Kur'an'dan almd1g1m sõylediler. Ben de
onlara, aslmda Kur' an'm bu kitaplann ilk yazild1klan hallerinden
almd1gm1 sõyledim. Onlar da 'õyle olabilir' dediler."
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI MlSYONER 363

Íncil Cemiyetleri ile tlgili Tahminler

Bu tercüman bir Rum ve aym zamanda Türklerin hekimli­


gini de yap1yor. Malta lncil Cemiyeti'nin yilhk toplantlsmda bana
e§lik etti. Mr. Wilson'm Rumca vaazm1 ilk defa orada dinledim.
Tercüman, ilk ba§larda 1ncil Cemiyeti'ni yeni bir dini sistem zan­
nettigini sõyledi. Ona bu cemiyetin ilkeleri ve amaçlan hakkmda
bilgi verdim; eline de birkaç risale tutu§turdum. Bunun üzerine
§Õyle dedi: "Sayet 1ncil cemiyetleri çah§malanna yirmi yil devam
ederlerse, bu makine (bu ismi Katolik ve Rumlarm ruhbanhk sis­
temi için kullamyor) mahvolur."
Bir gõrü§memiz esnasmda bu tercümana, Havarilerin ya§ad1g1
H1ristiyanhk ile günümüzdeki Sark kiliselerinin ya§ad1g1 Hiristi­
yanhk arasmda daglar kadar fark bulundugunu sõyledim. Son de­
rece serbest dü§Ünen biri gibi gõrünüyordu. 1ki a§m uç olan hurafe
ve küfür ile sade ve ilk çagdaki Hiristiyanhgm altin degerindeki
ortammdan bahsetmeye gayret ettim. Vahye inanmayan ve olsa
olsa deist demeyi hak eden geni§ insan kitlesinden biri. Bunlar
bu memleketlerde Hiristiyanhk diye kabul edilenlere inanm1yor;
herhangi bir vahye inamp inanmad1klanm kendileri de bilmiyor.
Orijinal Hiristiyanhgm delillerinden bitine inanmad1klan gibi,
bütün dinleri meydana getiren dini ibadetlerin gülünçlüklerine
ve saçmahklanna da inanm1yorlar. Hurafe ve küfür iki a§m uçtur
ve birbirlerine de çok yakmd1rlar. 1nsan zihni birinden digerine
kolayca geçi§ yapar. O halde Sarklilarm zihinlerini esareti altina
alan hurafe zincirleri kmld1gmda, inkârc1hk netice alamayacakt1r.
40. MEKTUP
MALTALI BÍR KATOLÍK'LE KIYASNA
TARTI�MALARIMIZ

Bir Katolik Papazla Dini Münaka§alar1

Bana Arapça õgreten Peder G. ile dini konularda münaka§a­


lanm1z oldu. Ders vermeye ba§lad1gmda kim oldugumu bilmi­
yordu. Odama geldigi bir gün bana hitaben yaztlmt§ bir mektup
gõrdü. Ba§hgma gõz atttktan sonra papaz olup olmad1g1m1 sordu.
"Evet" diye kar§thk verdim; çok memnun oldugunu belirtti ve
karde§im diye hitap etti. Benimle tant§maktan dolayi kendisini
§erefli addediyordu. Ancak çok yumu§ak bir ifadeyle, eger bir
Katolik isem bundan çok daha fazia memnuniyet duyacagm1
ekledi. Ben de ona, 1ncil'den bana "Papa'mn yamlmaz oldugu"
doktrininin bildirildigi yeri gõsterirse, kendisini daha büyük bir
co§kuyla kucaklayacag1rm sõyledim.
Bunu yapacag1 yerde, ilk Protestanlan Roma Kilisesi'nden
aynlmaya iten §eyin ç1kar ve hirs oldugunu sõyledi. Ben de bu­
nun dünyevi bir ç1kar olmad1gm1, zira bunu bõyle yapmanm
büyük kayiplar getirdigini ve ilk Protestanlardan çok sayida §ehit

1
"Extracts &om Mr. Fisk's Communications", The Missionary Herald, Haziran
1 823, Vol. XIX, s. 1 74- 1 78.
OSMANLI'DA 1Kl AMERlKALI M!SYONER 365

verildigini belirttim. Ardmdan Aziz Pavlus'un bir papazm ve bir


diyakozun evliliklerinden bahsettigi yere atifta bulundum. Íncil'in,
papazlann evlenmelerine izin verdigini itiraf etti:

B ekârhk zorla degil, ancak gõnüllü olursa õvgüye lay1k bir hale
gelir. Trent Konsili papazlann evlenmelerini hükme baglam1§tlr.
�õyle ki, ruhban s1mfmm her bir üyesi Roma Kilisesi'nin karanna
riayet etmek zorundadir.

Sonra Protestanlann Roma Kilisesi'nden aynlmalanna se­


bep olan §eylerin gerçekte neler oldugunu aç1klad1m: Engizisyon
mahkemesi, Araf, putlara tapmma, azizlere dua etme, Papanm
yamlmazhg1, Latince dualar ve Kutsal Kitap'm yasaklanmasi.
Bunun üzerine §Õyle dedi:

Peder G: Endüljans belgesi satl§l ve Engizisyon mahkemelerinde


insanlann yakilmas1 hikâyelerinin tamam1 masaldan ibarettir.
Fisk: Endüljans belgesi ile ilgili konunun aksini iddia etmek nafile .
Çünkü dünya biliyor ki bu i§ aç1ktan aç1ga ve kimsenin yüzü ki­
zarmadan yap1lm1§tlr.

Ardmdan gõrü§lerimi desteklemek amac1yla, Íspanyol Katoligi


Puigblanch tarafmdan kaleme almm1§ Engizisyon mahkemesi
tarihinden baz1 hadiseleri õmek verdim. �ayet bunlar dediginiz
gibiyse elbette yanh§tlr diyerek konuyu geçi§tirdi ve onlan sa­
vunma sorumlulugunu bile üstlenmedi. Sonra Aziz Pavlus'un
Korintoslulara I. Mektubu 'ndan 14. bõlümü okudum ve bununla
Latin dualanm nasil bagda§tlrd1gm1 sordum.

Peder G: Kilisenin o bõlümü gõzden geçirmedigini ve anlamad1gm1


dü§Ünebiliyor musunuz?
Fisk: Fakat dil sade ve basittir, anlam1 aç1ktir. Kilisenizin uygula­
masma dogrudan bir muhalefet oldugu a§ikâr.
Peder G: Kutsal Kitap'm dili muglaktir ve zordur. Bir kimse, akilh ve
iyi insanlar toplulugunun yapacag1 bir tefsiri mütevaz1 bir §ekilde
kabul etmek zorundad1r.
Fisk: Kutsal Kitap'm dilinin muglak veya zor oldugu yer neresiyse,
b a§kalannm yapt1g1 tefsiri dikkatlice kontrol etmek mecburiye­
tindeyim. �ayet bununla ilgili sebepler kesin ve kati ise onu da
366 MALTALI BlR KATOLlK'LE KIYASIYA TARTI�MALARIMIZ

benimsemek mecburiyetindeyim. Bunun di§mda ba§ka bir §ey


olamaz. Kutsal Kitap'm dilinin yalm ve anla§1hr oldugu yerlerde de
o kisma inanmak zorunday1m, bütün dünya bana kar§l ç1ksa da.

Bu noktada daha fazia tartl§arak, bir kâfirle münaka§a ugru­


na karaya oturmaktan çekindi. Sonra H1ristiyanhgm dogrulanna
deliller getirmeye davet etti beni. Hemen sonra ben de Papamn
yamlmazhg1 konusunu ileri sürdüm ve Pascal tarafmdan ortaya
konulan §eylerden sõz ettim. Mesela, Papalardan biri belirli bir
kitabm dine aykm fikirler içerdigini belirten bir bildiri yaymlamt§tl.
Halefi ise aym kitapta sapkm dii§Ünceler olmad1gm1 beyan eden bir
ba§ka bildiri yaymlamt§tl. Papanm biri, dünyanm hareket ettigine
inanmak sapkmhkt1r diye ilan etmi§ti; bir digeri bununla taban
tabana z1t bir gõrü§ ileri sürmü§tÜ . "Bunlann hepsi kilise gõrevli­
lerinin kontrolüyle baglantlhd1r ve alelade konulard1r. Asla dinin
bir dogmas1 degildir'' dedi. Pe§i s1ra biraz daha konu§tU . Üstüne
basa basa Katolik ruhban sm1fmm gururundan, debdebesinden
ve ahlaks1zhgmdan bahsetti. Lakin bunlardan bahsederken, bu
§artlarda dinin hakikatine dair hiçbir §ey yapdamayacagm1 gõs­
termeye çabahyordu.
Bu gõrü§meden birkaç gün sonra bizim evde Mr. Wilson'la
oturdugumuz s1rada Peder G. geldi. Bu sefer ikisi tam iki saat
süren bir münaka§aya girdiler. Pederin yüzü, 1ncil'den ç1kanlan
delillerden dolay1 ktpktrm1z1 olmu§tU . Yasland1g1 tek mazeret
§uydu: "Kilise bõyle diyor. Ísa, Kiliseyle birlikte olacagma sõz
vermi§tir. Bu yüzden de Kilise ne sõyler ve ne yaparsa bu onun
ilahi otoritesidir." Burada sabit bir §ekilde duruyor, hiçbir §ey
onu ktmddatam1yordu. 1ncil'den, Roma Kilisesi'nin dogmalarma
ve disiplinine aç1kça ayktn olan degi§ik pasajlar okuduk. "1ncil'i
ki§isel olarak tefsir edemeyecegimizi" iddia etti. Ona gore bu tef­
siri Papa ve Konsiller yapmahydi. Biz de onlann her sõyledigine
inanmak mecburiyetindeydik. Ertesi gün muzaffer bir edayla
odama geldi ve §Õyle dedi: "Dünkü münaka§am1zla ilgili akhma
õnemli bir fikir geldi."
OSMANLI'DA 11<1 AMERlKALI MlSYONER 367

Fisk: Pekâlâ, neymi§ o?


Peder G: Kutsal Kitap dõrt manaya sahiptir; literal, ahlaki, uhrevi ve
mistik. Martini'nin Londra'da bastlan ltalyanca lncil'inde -ki siz de
bunu kullamyorsunuz- sayd1klanmm son üç tanesi atlanmt§, yal­
mzca literal manas1 verilmi§. Aziz Pavlus, "harf õldürür, fakat Ruh
diriltir [Korintoslulara li. Mektup, 3/6]" diyor. Dün bana demi§tiniz
ki, Martini'nin bu çevirisi Papa VI . Pius tarafmdan onaylanmt§br.
Halbuki sizdekini degil, Monsignore Martini'nin yorumunu içerdigi
üzere diger üç manayi tasdik ettigini õgrendim.
Fisk: Papanm, yaz1h yorumlan olmadan bu tercümenin dola§tmma
izin verdigini sõylemedim. Roma Kilisesi'nin, muhtemelen kendi
doktrinlerini ve usullerinin çogunu Kutsal Kitap'm desteklemedi­
gine kanaat getirdiginden dolayi, yalm Tann Kelam1'mn elden ele
dola§masm1 yasaklad1gm1 da iyi biliyorum. Papamn emirlerine ve
aç1klamalanna muvafakat ettigi yerler hariç tabii. Sayet insanlar
Tann Kelam1 lncil'i tek ba§larma okurlarsa, Kilisenin yanh§lanm
ke§federler korkusunu ta§tyor Kilise . Lakin dün sana, Katolik Ba§­
piskoposu Martini'nin, Vulgate 'ten yapag1 bu tercümenin yanh§
bir tercüme oldugu gerekçesiyle son Papa tarafmdan onaylanma­
d1g1m sõylemi§tim. Simdi, Tann Kelam1 dogru bir §ekilde çevrildigi
zaman, kendisinin dag1ahp dagialmayacag1; Kilisenin sõzlerinin
ilave edilmesi ya da içine kan§t1nlmas1 gerekir mi gerekmez mi,
bunlar tamamen ayn bir meseledir. Bu durumda Tann'ya nasd dua
edeceksiniz, yorumlarla mi, yoksa yorumsuz mu?
Peder G: Yorumsuz olarak elbette. Lakin pazardan ahnan bir parça et
nasd ki baz1 degi§ikliklerle ho§ kokulu ve lezzetli hale getiriliyorsa,
pi§irmek için de baz1 ilavelerde bulunuluyorsa, bunun gibi Kutsal
Kilise de Kutsal Kitap'm aç1klanmas1 için gerekli pek çok ilavede
bulunmaktad1r.
Fisk: Bunun neticesinde Katolikler Tann Kelam1'na duyduklan derin
sayg1yi, Kilisenin sõzüne aktarddar. Kutsal Kitap tarafmdan kaste­
dilen §eyleri bilmeyenlere s1kça rastl1yorum. Bir Katolikten bana bir
lncil gõstermesini istiyorum; o bana dua kitab1, ayin kitab1 ya da
baz1 kilise kitaplan gõsteriyor. Diger kilise kitaplanndan ayn olarak
lncil hakktnda herhangi bir §ey bilen ki§ilerle nadiren kaqda§bm.
Katoliklerin, insanlann kendi lisanlanndaki lncil'e sahip olmalanna
izin vermeyi§leri, Protestanlar arasmda bir itiraz olarak ileri sürül­
mektedir. Hatta kendisini Hrristiyan diye adlandiran bir kilisenin,
Tann Kelam1'm okumay1 insanlara yasaklayacag1m dü§ünmek bile
imkâns1zdrr. Eger seni dogru anlad1ysam, Roma Kilisesi'nin insanlann
lncil okumalanna izin vermedigi bir hakikattir.
Peder G: Evet, dediginiz gibi. Lakin bunun geçerli bir sebebi var:
368 MALTALI BlR KATOLlK'LE KIYASIYA TARTI�MALARIMIZ

lncil, Kilisenin açd<lamas1 olmadan anla§damaz.


Fisk: Martini'nin hazirladig1 lncil' den ve Kutsal Kitap'm dõrt manaya
geldi§ne dair yorumundan bahsederken, siz, "bütün bunlar lncil'in
orijinalinde yer almaktadrr, yani hem Martini hem de Kilise, orijina­
linde bulunmayan bu üç manayi ilave etmi§tir" demek mi istediniz?
Peder G: Bütün bu manalar orijinal metinde ima edilmi§tir. Fakat
bu manalar, Kilise ve Kilise Babalan'mn aç1klamas1 olmadan an­
la§damaz.
Fisk: Bütün sõylediklerinizden ç1kard1g1m sonuç §U: Tann insa­
nogluna, okumak için güvenilir olmayan bir kitap vermi§tir. Roma
Kilisesi bu kitab1 alm1§, baz1 ilavelerde bulunmu§ ve onu insanlann
okumalan için güvenilir kdm1§tlr. Bõyle midir yani?
Peder G: Bana bu gibi konularda konu§mam için izin verilmi§ de­
gildir. Daima dillerle me§gul olmaktay1m, bu konulan anlamak için
kâfi derecede bir çaba sarf etmedim. Fakat burada bir Cizvit var,
o size cevap verebilir.

Ertesi gün Peder G. odama geldi. Arapça olarak hâl hatJ.r


sordum. "Benim degerli karde§im nasil acaba?" diye kar§thk verdi
ve ekledi: "Aym emre muhatap olan insanlar, birbirlerine bu §e­
kilde hitap etmelidirler. Bizler din adamlanyiz ve bu nedenle size
karde§im diye hitap ediyorum." Ekseriya §U s1fatlan ekliyordu :
"Pek sevgili", "pek bilgili", "pek nazik", "pek muhterem", "pek
sayg1deger", "pek mükemmel" ve daha niceleri. Aynca ltalyanca
ne kadar üstünlük s1fat1 varsa onlarla da hitap etti.
5 Agustos 1822. Peder G. ile uzun süre sohbet ettik. Çok sakin­
di ve her zamankinden daha tarafsizd1. Fakat her ne kadar sm1rsiz
bir cõmertlikle sürekli iltifatlar dag1tsa da, münaka§a esnasmda
dogmatik, bagmp çagiran ve neredeyse daha memnuniyetsiz bir
hâl ald1. Bir tartl§mada, ikna gücünü hissetme kapasitesi tamamen
gitmi§ti. Katoliklerin Pazar günleri ve oruçlu günlerde ugra§tiklan
§eylerle ilgili gõrü§lerini sordum. "Pazar günü (Lord's D ay) ve
büyük bayramlar kutsal günlerdir. Bu günlerde çah§mak günah­
tlr. Yahudiler için Sabat günü ne ise, Htristiyanlar için de Pazar
o mesabededir. tlahi emirler yerine getirilmek durumundadir.
Oruç günleri ise Kilisenin emriyledir. Bunlarm sayilan geçenlerde
azalt1ld1" cevabm1 verdi.
OSMANLI'DA lK1 AMERlKALl M1SYONER 369

Maltahlann bu günleri eglence tarzmda geçirdiklerini ima


ettim ve kendisinin bu konuda ne dü§ündügünü sordum. "Bu
dogru bir §ey degil" dedi. "O güne bir saygtstzltkttr' dedim ben
de. Çok sert bir terim dü§ünüyordu sanki, sonra basmakahp bir
mazeret õne sürdü: "Tüm hafta boyunca çah§an insanlar, bazen
de eglenceye zaman aytrmahdir. Sayet Pazar sabah1 gerçekle§­
tirilen ayine katthrlarsa günlerinin geri kalan ktsmm1 eglenceye
aytrd1klan için Tann onlara õfkelenmeyecektir." Eger papazlar
bu gõrü§teyse, insanlar ne dü§Ünmelidir? Pe§inden Araf hakktnda
sordum:

Fisk: Bir adam õldügünde ruhunun Cennette veya Cehennemde


olup olmamas1 ya da Arafa gidip gitmeyecegi konusunu papazlar
bana bildirebilirler mi yahut bunu kesinle§tirebilirler mi acaba?"
Peder G: Hay1r.
Fisk: ÜܧÜnün, mesela benim babam õlüyor ve ben de onun Arafta
olmasmdan korkuyorum . . .
Peder G: Onun için bir umut oldugunu sõyleyebiliriz. Çünkü babamz
Araftaysa, sahverilecektir.
Fisk: Pekâlâ diyelim ki ben babamm Arafta oldugunu dü§ünüyorum
ve onun sevabma ekmek §arap ayini duas1m okumas1 için papaza on,
yirmi veya elli dolar verdim. Bunun için kaç tane duamn gerektigini
bilebilir miyim? Yahut babamm kaç tanesinden istifade edecegini?
Peder G: Hay1r, bu imkâns1z.
Fisk: Dii§Ün ki babam Cennette oldugu halde ben onun Arafta
oldugunu zannederek dualar kirahyorsam o zaman ne olacak?
Peder G: Sevabm bir kism1 sizin sevap hanenize gidecek, geri kalan
da yakin akrabalanmza. Hiçbir §ey zayi olmaz.
Fisk: Her dua için belirli bir miktar õdemek gerekiyor, õyle degil mi?
Peder G: Evet, lakin siz bu paray1 papazm kendi §ahsma gittigini
dii§Ünmemelisiniz. Fakirlere ve hayir i§lerine sadaka olarak kullaml­
maktad1r. Siz de biliyorsunuz, Kutsal Kitap §Õyle diyor: "Sadakalar
günah için bir kefarettir."
Fisk: Size yalvanyorum, lütfen, lncil'de bõyle bir beyanat yok.
Peder G: Kesinlikle var. Nerede oldugunu sõyleyemeyecegim ama
sanmm l§aya'da.
Fisk: l§aya'da huna benzer hiçbir §ey yok. Sizin neyi ima ettiginizi
biliyorum. Tobit'teki2 bir pasaj1 (boi. 12, 5, 9) kastediyorsunuz.

2
Tobit Kitab1: 1lk defa ikinci yüzytlda yaztld1gma inarulmaktadrr. 1branice ya
370 MALTALI BlR KATOUK'LE KNASIYA TARTISMALARIMIZ

Zannederim sizin Kiliseniz bunun ilhamla yazdd1gma inamyor.


Ancak bizim nezdimizde bu kitap düzmecedir. lncil, günahlardan
kurtulabilecegimiz tek §eyin, lsa'run karu oldugunu her yerde ifade
etmektedir. Affi.m1zm gerçekle§mesi ise sadakayla, iyi amellerle,
ayin dualanyla ya da papazlara günah itirafi.yla degil; tevbeyle ve
Tann'ya itirafla olur. Sizin kilisenizde neredeyse her §eyin, papaza
itirafa ve onun suçunuzu bag1§lamasma bagh oldugunu biliyorum.
Lakin lncil'de bununla ilgili ne bir õmek ne bir emir ne de bir izin
mevcuttur.
Peder G: Kutsal Kitap der ki: "Hatalanmz1 birbirinize sõyleyiniz."
Uames, 511 6]
Fisk: Dogru. llk çaglardaki Hiristiyanlar dini ibadet için bir araya
gelirler, kar§ilikl1 itirafta bulunurlar ve birlikte dua ederlerdi. Fakat
bunun gibi kulaga aktanlan bir itiraf §ekli hiç yoktu . Bir papaz
günahlann affedilmesini telaffuz etmeye kalki§irsa bu, küfürden
daha az bir §ey olmaz.
Peder G: Hayir, bu küfür saydmaz. Çünkü bu bag1§lamayi papaz,
lsa adma ve Tann'run mekâru adma yapmaktad1r.
Fisk: D ü§ünün, baz1 suçlular õlüme mahkum ediliyor. Eger bir
adam yetkisiz olarak gitse ve hükümdarlan adma o memurlardan
af dilese, sen ona ne dersin?
Peder G: Ama biz bunu yetkisiz yaprmyoruz ki. Çünkü lsa, "kimlerin
günahlanm bag1§larsamz, bag1§lanm1§ olur ve kimin günahm1 da
bag1§lamazsaruz bag1§lanmam1§ olur." [Yuhanna, 20/23] demi§tir.
Fisk: lsa kime sõylemi§ bunu?
Peder G: Havarilere .
Fisk: Fakat siz Havari degilsiniz ki.
Peder G: Bütün piskoposlar Havarilerin halefleridirler.
Fisk: Simdiye kadar lncil'in vaaz1yla ilgilenen, sakramentler yõneten
ben, bunu kabul ederim. Fakat onlar günahlann affedilme §artla­
nnm ne oldugu konusunda karar verme gücünü iddia ediyorlarsa,
tipki Havarilerin yaptiklan gibi bu, mucize gõstererek iddialanru
desteklemelerine baghdir. Simdi sõyledigimi tekrarhyorum, bir
papazda günahi affetme gücünün varsayilmas1 küfürden ba§ka bir
§ey degildir.

da Aramice dilinde yaztlan bu kitap, lsrail Kuzey Kralhgi'run yiktlmasmdan


sonra Ninova'da ya§ayan Tobit adh bir ki§inin ve ailesinin hikâyesidir. Tann'ya
linaru olan ki§ilere yaptlan ve mucize biçiminde gerçekle§en bir yardimi anlatlr.
Dini baghhl< ve ahlak konusunda bir Yahudi õgretisidir. Bu kitap Yeni Ahit'ten
õnceki dõnemde Yahudi dinini ve kültürünü canh biçimde anlatmaktad1r.
Yoksulluk, §efaat, dua, sadaka, hukuk gibi konulan ele ahr. [ç. n.]
OSMANU'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 37 1

1sa adma yapilmas1 dolayis1yla bunun bir küfür olmad1gm­


da Peder G. israr etti. 1tiraz1m1 tekrarlad1m ve ardmdan Bakire
Meryem'e, azizlere ve meleklere dua etme, tasvir ve kutsal ema­
netlere ibadet konusunda konu§maya b a§lad1k. Bu zeminde,
putperestlile ithammda bulundum.

Peder G: Hayir, bu bir putperestlik degil. Biz Meryem'e sadece §efaat


etmesi için dua ederiz. O'na tapmayiz; yalmzca büyük bir hürmet
besliyoruz kendisine. O'nun §erefine bir tõren düzenledigimizde
kesinlikle diz çõkmüyoruz. Ancak Malta'da, üzerinde Kurtanc1m1z
lsa'nm õldügü gerçek çarm1h1m1z var. Onu ç1kard1g1m1z zaman
hepimiz Efendimiz lsa §erefine diz çõkeriz.
Fisk: Yuhanna, gõkten inen bir melege ibadet etmek istemi§ti de
melek izin vermemi§ti. Aziz Petrus, õnünde diz çõkmesin ve iba­
det etmesin diye Cornelius'a bizzat engel olmu§tU. lncil'in hiçbir
yerinde, Tann dt§mda var olan §eylere dua edilmesine müsaade
yoktur. Ama yine de sen digerlerine dua et. Yine Meryem'in, sadece
sana dua etmesini istemekle kalma; seni korumasm1, tehlikelerden
kurtarmas101, yõnlendirmesini ve takdis etmesini de iste . Tasvirle­
re gelince, biliyorsunuz lncil onlara tap1lmasm1 mutlak ifadelerle
yasaklamt§tlr.
Peder G: Sõylediklerinize itiraz edilemez. Lakin azizlerden §efaat
istemek zarars1zd1r. Bütün bunlann hepsi lsa adma ve hürmetine
yapdmaktad1r. Digerlerinin huzuruna gitmek, Yüce Savunucu'ya
(Supreme Advocate) gitmekten daha mütevaz1 bir tav1rd1r.
Fisk: Bizim için en mütevaz1 §ey, Tann'mn emirlerini yerine getir­
mektir. Talep ettiklerini yapmanm dt§mda hiçbir §ey lsa'yi onur­
land1rmaz. Kilisenizin en büyük hatas1 i§te budur. Günahlanmzm
kefareti ve õteki dünya için yalmzca lsa'nm kanma güvenmek
yerine, çile ve tevbe gibi faaliyetlerinize, ayin ve merasimlerinize
güveniyorsunuz. Tek §efaatçiniz olarak lsa'ya baglanmak yerine,
ba§kalannm yard1mma ba§vuruyorsunuz. Sürekli Kutsal Kitap'm
sõylediklerine ilavelerde bulunuyorsunuz.
Peder G: Kutsal Kitap'm orijinal manasma, manayi artlrsm ve iyilik
yapmaya yõneltsin diye Kilisenin yaptlg1 ilaveler zarar vermez.
Fisk: Biz bu noktalann ne gibi faydas1 olduguna hükmedecek zavalh
ki§ilerden ba§ka bir §ey degiliz ve Tann'nm bize õgrettiklerine itaat
edecek kadar anlayt§h olmahy1z.

K o nu§mam1zm daha ileri bir safhasmda, gerçek pi§manhgm


ve gerçek dinin tabiatm1 elimden geldigince aç1klamaya çah§tlm.
372 MALTALI B1R KATOUK'LE KIYASIYA TARTISMALARIMIZ

Aynhrken §Õyle dedi: "Aram1zdaki fark çok az. O da disiplinin


sadece bazt noktalannda." S1k s1k Katoliklerle Protestanlar arasm­
daki farkl1hktan üzücü bir §ey diye bahsediyor, ancak bizim bir
alt basamaktaki bir biçare oldugumuzu sõylüyor. Buna sebep, üst
rütbede bulunanlann kendilerine mahsus huylan ve gururland1r.
Kendi gõrü§leri baglammda, §Undan daha fazia ki§isel sorumluluk
hissetmiyor: Kilise ne derse ona inanmak zorundayim. Sonrasmda
inancmm dogru veya yanh§ olmas1 onu ilgilendirmiyor. Hakikaten
büyük bir co§kuyla tartl§tyor ama hep tartt§mak için tartt§an bir
adam tav1rlannda; hakikati bulma amac1 gütmüyor.
23 Agustos 1 822 . Peder G, Katoliklerin azizlere ve tasvirlere
tapmmad1gm1, sadece hürmet ettiklerini ispat etmek için canla
ba§la çah§tl.

Fisk: Azizlere dua ediyorsunuz da, mesela bunu Kutsal Kitap'm


emirlerinde bulabilir misiniz, yahut Kutsal Kitap'ta bir azize dua
etmeye izin var m1?
Peder G: Hay1r1 azizlere dua sadece Tann'mn inayeti için Kutsal
Kitap'm manasmm geni§letilmesi ve güçlendirilmesidir.

Ísa'mn, hepimizin Sefaatçisi (Mediator) ve Savunucusu ol­


dugunu, §efaat için ba§ka hiçbir §eye ihtiyac1m1z olmad1gm1 gõs­
termek için lbranilere Mektup'tan baz1 pasajlar aktard1m. Aynca
insanlann Ísa' dan ziyade ba§ka §eylere dayanma temayüllerinden
uzun uzun bahsettim. Kutsal Kitap'm halk arasmda dola§masma
Katolik Kilisesi'nin izin vermeyi§inden duydugum üzüntüyü
yine belirttim. Kilise doktrinlerinin dogru olmas1 halinde bunun
kõtü bir politika olacagma inand1rmaya çah§tlm. D aha evvel
ne sõylediyse tekrar etti. Íncil'deki baz1 §eylerin §ehvet uyan­
dmc1 (lascivious) bir egilimde oldugunu sõyledi ve Süleyman 'tn
Ne§idesi'nden bir pasaj nakletti. Sõyle cevap verdim:

Fisk: Fakat Tann'mn insan tabiatim mükemmelen tamd1g1m, neyin


faydah, neyin zararh bir egilim oldugunu bildigini hiç dü§ündünüz
mü? Tann'nm dünyaya, insanlar tarafmdan okunmasmm güvenli
olmad1g1 bir kitap gõnderdigine mi inamyorsunuz? Aynca lncil
okundugu yerde, insanm hal ve tav1rlanna, resmi hatta ruhani
OSMANLl'DA 1Kl AMERlKALI M1SYONER 373

otoriteden daha büyük bir sm1rlama telkin etmektedir.


Peder G: En büyük sm1rlama günah itiraftd1r.
Fisk: Bu baz1 durumlar için geçerli olabilir. Ancak hiçbir surette
Tann Kelam1'm okumadaki kadar büyük olamaz.
Peder G : Büyük olur, olur. Hemcinslerine itiraf e tmek zorunda
oldugunu dü§ünmesi, insam çok etkiler.
Fisk: Lakin itiraft dinleyen, kendisine ne sõylendigini yaymaya izinli
degildir. Bir adam huna ah§irsa yapttg1 itirafa çok az dikkat eder.
Kõtülükler, siz de bilirsiniz, itiraftn en fazia uyguland1g1 yerlerde
hüküm sürmektedir. Buna mukabil kilise tarihine bakarsamz, ahlaki
tav1rlann en safiyane oldugu ve dinin en fazia ye§erdigi dõnem­
lerde, Kutsal Kitap'm elden ele dola§ttgm1 ve okunmasmdan zevk
almd1g1m gõreceksiniz. Dünyanm bugünkü halini gõzden geçirdi­
ginizde de yine en saf ahlakm, lncil'in en fazia okundugu yerlerde
bulundugunu gõreceksiniz.
Peder G: lncil Cemiyeti'nin yaymlad1g1 bir risale okumu§tum. Ne­
redeyse tüm ülkelerdeki Kutsal Kitap dag1ttmlan hakkmda bilgi
veriyordu. Ancak dikkat ettim, Roma' da dag1t1m yap1ld1gma dair
bir kay1t yoktu.
Fisk: Zannedersem Roma, insanlara Tann Kelam1'm okumay1 ya­
saklamaya cüret eden yegâne kilisedir.
Peder G: Ama Roma Kilisesi onun Latince okunmasma izin veriyor.
Fisk: Martini'nin tefsiri yirmi veya otuz cilttir. Çok az ki§i bunu satln
alabilme imkânma sahip. Halbuki Tann Kelam1'mn yaymlanmasma
izin verilse herkes edinebilir.
Peder G: Ben §ahsen bunun en iyi yol oldugunu dü§ünüyorum.
Kutsal Kitap'1 Latince degil de ltalyanca okursam daha fazia ir§at
olacag1m1 biliyorum. Roma'dayken bir kardinale, "ey en yücemiz,
niçin insanlann Kutsal Kitap'a sahip olmalanm Kilise yasakl1yor?"
diye sormu§tum. Büyük bir hükümranhkla cevap verrni§ti: "La­
netlenmek mi istiyorsun?" Ardmdan eklemi§ti: "Oglum, lncil'in
dag1ttlmas1 yarardan çok zarar getirir."
Fisk: Sanki Tann, insanoglunun eline zararh bir kitap verrni§. ltimat
ediniz peder, sizin bu itiraftmza bagh olarak §Unu sõylüyorum, ki­
lisenizde var olan saçmahklan düzeltmenin en iyi yolu, papazlara
ve insanlara kendi lisanlannda yaz1lm1§ Tann Kelam1'm vermektir.
Peder G: Kilisenin bunu niçin yasaklad1gm1 bilmiyorum. Kilisenin
kanun koyuculanndan biri degilim. Bana dü§en itaat etmektir. . .
Fisk: (Sõzünü keserek) Tann'mn emirleri . . .
Peder G: Kilisenin d e emirleridir. Çünkü kilise lsa'mn zevcesidir.

Bir ba§ka gê:irü§memizde ise §U diyalog geçti aram1zda:


374 MALTALI BlR KATOLlK'LE KIYASIYA TARTI�MALARIMIZ

Peder G: Katoliklerin saylSl çok fazia, Protestanlar ise çok az.


Fisk: Belki zannettiginiz kadar bir fark yoktur.
Peder G: Ya! Siz bir milyonsaruz, biz on milyonuz.
Fisk: Portekiz, 1spanya ve 1talya'nm neredeyse tamamma yalom
Katolik. Fransa'nm büyük bõlümü ve belki de Almaya'nm yans1,
1sviçre'nin, 1ngiltere'nin, Amerika'run ve õteki ülkelerin az bir kism1
da Katolik. Halbuki Hollanda, 1sveç, Danimarka, Prusya, 1ngiltere
ve Birle§ik Devletler'in neredeyse tamam1; 1sviçre'nin büyük bir
kesimi, Almanya'run yans1 ve Fransa'da ve diger ülkelerdeki bir­
çok bõlge Protestandir. Dikkatlice incelediginizde aradaki farkin
dü§ündügünüzden daha az olduguna kanaat getireceksiniz diye
tahmin ediyorum.
Peder G: Pekâlâ, siz de biliyorsunuz ki Tann'nm seçilmi§ insanlan
her daim küçük bir halktir.
Fisk: (Konu§ma zemininin bu kadar çabuk degi§mesine güldüm.
O devam etti:)
Peder G: Siz bizden ayns1mz, biz de sizden degiliz.
Fisk: Sebebini size gõsterecegim: "Ve gõkten ba§ka bir ses i§ittim,
ve dedi: Ey kavmim, onun günahlanna ortak olmayas1mz ve onun
belalanndan hisse almayasm1z diye ondan ç1kin. Çünkü onun gü­
nahlan gõge kadar eri§ti ve Tann onun haks1zhklanm hatirlad1.
( Vah iy, 18/4-5)"
Peder G: Fakat biz Yahudi halki degiliz ki.
Fisk: Bu Yahudilerden bahsetmiyor, bilakis bozulmu§ Hiristiyan­
lardan bahsediyor.
Peder G: Kutsal Kitap'm dag1tilmasmdaki bütün bu çabalann hede­
finin ne oldugunu biliyorum. Amaç, günah itirafm1 ortadan kald1r­
makla i§e ba§lay1p Katolik Kilisesini yava§ yava§ yikmaktir. Lakin
ba§anh olamayacaks1ruz.
Fisk: Kutsal Kitap'm dag1tilmasmm amac1, Tann Kelam1'ru herke­
sin okumas1 ve Hiristiyanhgm insan eliyle ugrad1g1 yozla§malan
annd1rmak ve orijinalindeki gibi hâkim kilmaktir.
Peder G: Belki sizin §ahsen amacm1z budur. Geridekilerin amac1
degildir.
Fisk: Kilisenin yarulmazhg1 nerede vaki olmaktad1r; Papada mi,
yoksa genel konsilde mi?
Peder G: Konu hakkinda çok fazia tartl§ma bulunmaktad1r. Ôzellikle
Fransa'da §U anki genel gõrü§, "Paparun onaylamas1 di§mda hukuken
bir konsil toplanamaz" §eklindedir. Yine düzenli olarak topland1-
gmda Papa iki oya sahiptir, fakat hiçbir güç konsil kararlarmdan
herhangi birini iptal edemez. Bütün itikadi meselelerde konsilin
kararlan kat'idir ve yine Papamn da hata yapmas1 imkâns1zd1r.
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KAI.I M1SYONER 375

Fisk: Ama Papa bazen itikadi konularda hata yap1yor.


Peder G: Disiplin konulannda ve hususi gõrü§lerinde hata yaptJ.g1m
kabul ediyorum, ancak itikadi konularda asla.
Fisk: Fakat Papa Liberius, N. yüzydda bir Ariusçu3 olarak mahkum
edildi. Aym §ekilde XN. yüzydda ya§am1§ XXIII. John da, ruhun
õlmezligini ve bedenin yeniden dirili§ini inkâr ettiginden dolayi
Konstanz Konsili [ 1 4 1 4- 1 4 1 8] tarafmdan mahkum edilmi§ti.
Peder G: Evet, bir insan olarak Papa da hata yapar, ancak bu du­
rumda kmamr. Hatalanm resmi bildirilerle tasdik edemez. Daha
evvel bõyle yap1ld1g1m gõsteren hiçbir õmek yok.

Gõrüldügü üzere onun yamlmazhkla ilgili bütün fikirleri belir­


siz ve tamms1zd1. Var olan bir §eyin ne oldugunu, üstelik kimlerin
elinde bulundugunu sõyleyememe konusunda kesindi sadece.

3
Ariusçuluk: Teslisi kabul etmeyip tevhide inanan eski Hiristiyan gruplanndan
biridir. Bu inanca gõre Hz. lsa, kesinlikle bir tann degil, peygamberdir. lsken­
deriyeli papaz Arius'un izinden giden bu mezhep, N. yüzyd ve sonrasmda
büyük tartl.§malara yol açm1§t1r. lzmitli Eusebios da bu çizginin §iddetli
savunucusudur. [ç. n.]
4 1 . MEKTUP
YENl YOL ARKADASIM JONAS KING'LE
MISIR'A GlTMEDEN ÕNCEKl ÇALISMALARIMIZ1

Malta, 25 Arahk 1 822

Matbaa Makinesinin Çah§bnlmas1

Birbirinden farkh dõrt 1talyanca risale bastlk. Bunlann isimleri


§Õyle: Sebt Günü, Dr. Paysons'm Denizcilere Hitabesi, Ha�anm Yedi
Günü lçin Dualar, Dr. Green'in Sorulan ve Nasihati. Matbaac1m1z
hiç Rumca bilrniyor. Ona alfabeyi õgrettim. Bas1m i§leriyle epeyce
ugra§tlm. Harflerin dag1tlm1 1 kontrolü, Rumca bas1mm ba§lama­
sma yard1m edeyim derken bir aydan fazia vaktimi bas1mhanede
geçirdim. Parsons karde§ ile Sakiz Adas1 1 ndayken tercüme ettigi­
miz Mandtracmm KtZt adh kitabm ilk sayfasm1 henüz bastlk. Bu
matbaamn §Õyle veya bõyle iyi §ekilde devam edecegini dü§Ü­
nüyorum. Fakat bir gün kabiliyetli, sad1k ve dindar bir misyoner
matbaac1 buluncaya kadar hiç bitmeyen zorluklar, engellemeler
ve tereddütler olacaktlr. Bu zanaatl õgretmek istedigimiz bir
Rum delikanhy1 denemek üzere ald1k. Kendisi Sakizh. Adaya
Türkler taarruz ettiginde, annesi ve karde§leriyle beraber bir ka-

1
ªPalestine Mission", The Missionary Herald, Temmuz 1823, Vol. XIX, s. 212-213.
OSMANLl'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 377

yd<la 1psera'ya kaçm1§, oradan da Malta'ya gelmi§. Sakiz isyam


s1rasmda Türklerin idama mahkum ettiklerinden biri olan babas1
§imdi 1stanbul'daym1§.

H1ristiyan Dostlugu

Vaaz ettigimiz cemaatin içinde bir grup din hocas1 da vardi.


Hayli takvah gõrünüyorlard1. Hem kendimizin hem de onlarm
maneviyatl yükselsin diye 1sa'nm Son Ak§am Yemegi'ni icra
etmenin yerinde olacagm1 dü§ündük. Geçen Pazar gününü huna
tahsis ettik. 1cram1z, Havarilerden sõzlerin okundugu bir ayinle
ba§lad1: "Fakat insan kendi kendini imtihan etsin. Ôylece ek­
mekten yesin ve kâseden içsin." [Korintoslulara /. Mektup, 1 1/28]
Dikkat ettim, burada hafta içerisinde toplamp onlara bu konuda
vaaz etme &rsatlm var. Geçtigimiz Sebt günü sabah ayininde
Isa sevgisi konulu bir vaaz verilmi§ti. Ardmdan 2 1 Komünyon
üyesi kutsal sakramente kabul edildi. Bu sirada Mr. Wolff ile
Mr. D eininger2 de bizimleydi. Komünyon üyeleri altl farkh
mezheptendi: Bag1ms1z, Presbiteryen, Vaftizci, Metodist, 1ngil­
tere Kilisesi ve Lutherci Kilise . Be§imiz misyonerdik. 1çlerinden
biri Abraham Cohen'in üvey ogluydu. Ortam, mekân, degi§ik
mezhep ve milletlerden katihmcilann bir araya gelmesi, geçir­
digimiz bu zaman dilimini bizim için son derece nadir bulunan
bir kazanç kild1.

2
1sviçre Base! 1Iahiyat Okulu'ndan Lutherci bir Kilise papaz1d1r. Kilise Misyo­
nerlik Cemiyeti'nde çah§maktad1r. [y. n.]
378 YENl YOL ARKADA�IM JONAS KING

Mtsir' a Gemi Yolculugu Niyetimiz

Mr. Wolff, Mr. King3 ve ben M1s1r'a gitmek üzere yola


ç1kttk. Gidi� i�lemleriyle ugra�ttk ve gemimiz ktsa sürede hare­
ket etti. Yamm1zda 2.000 adet lncil ve bolümleri ile 4.000 adet
risale vardt. Aynca geçen
bahar Kahire 'de b1rakt1-
g1m 3.000 risale ve üç san­
d1k dolusu lncil yamm1za
ald1k. Malta'da kald1g1m
süre, pek çok yonden bir
Huistiyan topluluguna
geri dõnü� gibiydi sanki.
Hem buradan yalmz ba�1-
ma gitmeyecegim hem de
onlarla birlikte dualar ede­
cegimiz için huzurluyum.

3
Jonas King: (1 792- 1 869): Massachusetts, Hawley' de dogdu. 1 8 1 6 ' da Williams
Kolej' den mezun oldu. Ardmdan Andover Teoloji Okulu'nu bitirdi. 1 8 2 1 'de
Arnherst Kolej 'e Dogu Dilleri ve Edebiyatt profesõrü olarak atand1. Ancak bu
gõrev için hazrrlanmast gerekiyordu. O da Paris'e giderek me§hur §arkiyatçtlar­
dan Sylvestre De Sacy'den Arapça dersleri ald1. Levi Parsons'm õlümü üzerine
ABCFM tarafmdan Fisk'in yanma gõrevlendirildi. Bu gõrevlendirmede Arapça
bilmesinin büyük katk.is1 oldugu bildirilmektedir. 1 829'da Yunanistan'da mis­
yonerlik yapmak üzere Atina'ya gõnderildi. 1 869'da õldügünde Yunanistan'da
k1rk altt ytlhk arahks1z gõrev yapmt§ bir misyonerdi. Rufus Anderson, "Rev.
Jonas King", The Missionary Herald, Agustos 1 869, Vol. LXV, s. 254-256. [ç.
n.]
42. MEKTUP
1SKENDERíYE'N1N KIPT1LER1
YAHUD1LER1 VE KATOL1KLER1
BULAI< MATBAASl'NDA OSMAN NUREDD1N
EFEND1 1LE GÔRÜ�MEM1Z1

12 Ocak 1 823 Pazar, lskenderiye. Mr. King saat onda, Íngil­


tere konsolosu Mr. Lee'nin evinin büyük salonunda vaaz etti.
Mr. Lee bu sirada ailesiyle birlikte Kahire'de olmasma ragmen
evini bu amaç için açmt§tI. On sekiz ki§ilik cemaat vaaz1 dikkat­
le dinledi. Bazdan gõzya§lanna bogulmu§tU. Malta' dan birlikte
geldigimiz kaptan vaazdan sonra, "bu konu§mayi dinlerken yeni
bir 1sa kanaatine sahip oldugunu, O'nun kendisine ruha gtda gibi
gõründügünü, 1sa'nm ezelden ebede hepimiz için var oldugu­
nu dü§ündügünü" sõyledi. Gemisine bindigimizden beri Kitab-1
Mukaddes'in hakikati, Íncil'in insanlann kalpleri ve hayatlan
üzerindeki faydasma dair daha õnce olmayan bir inanç hissetti­
gini de ekledi.

1
"Extracts from The Journal of Mr. Fisk and Mr. King in Egypt", The Missionary
Herald, Haziran 1 824, Vol. XX, s. 1 69- 1 73.
380 lSKENDERlYE'NlN KIPl1LERl

Birkaç Yahudi'yle Sohbet


The Missionary Herald Editorü: Aynt günün ak�amt Mr. Fisk, Mr. King
ve Mr. Wolf( çok ilginç gorü�melerde bulundular. Õzellikle bir tanesi,
kaldtklan yerdeki birkaç Yahudi'yle yapttklari sohbetti. Kimi zaman
ltalyanca konu�tular, bazen de Mr. Wolf(Yahudilerle lbranice konu�tu.
A�ag1da onlarin bu sohbetinden bir bolüm aktanyoruz:

Yahudiler: Siz neye inamyorsunuz?


Mr. Wolf(: Ben Musa'ya ve peygamberlere inanmm; onlar ki bana,
"lsa dünyamn Mesihi'dir, ruhlanm1zm kurtanc1s1d1r, Kutsal Bir'dir,
kendisi ve ismi mübarektir" derler. Simdi ben size soruyorum, sizin
inancmiz nedir?
Yahudiler: Biz de Kutsal Bir'e inanmz. O mübarektir. O'nun kendisini
kutsamas1 haktir, Musa haktir ve peygamberler de haktir.
Mr. Wolf(: Siz o Kutsal Bir'e inanm1yorsunuz. O'nun mübarek ol­
duguna, isminin mübarekligine, O'nun hak olduguna inanm1yorsu­
nuz; Musa'mn hak olduguna ve peygamberlerin de hak olduguna
inanm1yorsunuz!
Yahudiler: Allah muhafaza, biz nasd inanmay1z? O nlar Haktir!
Haktir! Hakar!
Mr. Wolf(: Ben inanmad1gm1Zl delillendirecegim, (lbranice Kitab-1
Mukaddes'i açarak) hem de bu kitapla.

Burada Mr. Wolff, Tesniye, 1 8/15; Yeremya, 31/3 1 -34 ve Tek­


vin, 491 1 0 hakkinda enine boyuna konu§tu. Ardmdan §Õyle dedi:
"Simdi inamp inanmad1g1mz1 bana sõyler misiniz?"

Yahudiler: Bizler Gemara'y12 (falmud), Haham Solomon lsaac'1


ve diger bilge ki§ileri hatirlamak zorunday1z.
Mr. Wolf(: Gemara bir yaland1r.
Yahudiler: Bir yalan! Gemara bir yalan ha!
Mr. Wolf(: Yalan! Yalan! Yalan!
Yahudiler: Bunu nasd ispatlarsllllz?

2
Gemara'mn anla§dmas1 için õncelikle Talmud'un bilinmesi gerekmektedir.
Talmud, Yahudi medeni kanunu, tõren kurallan ve efsanelerini kapsayan
dini metinlerdir. Mi�na ve Gemara bõlümlerinden müte§ekkildir. Ônceleri
Sõzlü Tevrat olan Tora $ebealpe daha sonralan Mi�na ismiyle yaz1h hale
getirilmi§tir. Mi�na temei olarak Musevi Ceza hukuku olarak tarumlanabi­
lir. Daha sonralan Hahamlarca Mi�na'run daha derinlemesine açiklamalan
yapdm1§ ve huna Gemara adi verilmi§tir. [ç. n.J
OSMANU'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 381

Mr. Wolff: Biraz sonra ispatlayacaAun. Lakin peygamberlere davam


etmeme izin veriniz, bõylelikle yalan sõylediginizi gõreceksiniz;
eger Musa'ya ve peygamberlere inamyorsamz tabii.

Bunu Zekarya, 1 2/1 0'daki konulara ili§kin bir tartl§ma takip


etti. Sonra Mr. Wolff'ten, hep birlikte íbranice bir dua yapmasm1
teklif ettik. O da §U duay1 yaptl:

Ey Babam1z, ey Krahm1z, kalplerimize senin Kutsal Ruhunu indir ki,


kalplerimizdeki kõtülügünü õgrenebilelim, bir Kurtanc1ya muhtaç
oldugumuza kanaat getirelim. Ey Kutsal Bir, sen mübareksin, ismin
mübarektir; lbrahim'in, 1shak'm ve Yakub'un torunlan üzerine, §U
an bizimle birlikte Isa Peygamber'in, Nazaret'in 1sas1'nm kelam1m
dinlemek için oturanlann üzerine rahme tini indir ki, i§itebilsin
ve anlayabilsinler. Onlar, tlpki bizim atalanm1zm çõzüp anlad1g1
gibi; Nazaret'in 1sas1'na kendi efendileri, kendi dogrulan nazanyla
baksmlar. Amen.

D uadan sonra Yahudiler, õncekinden daha bir dikkat ve


ciddiyetle yakla§tllar. Ancak hep Talmud'a atlfta bulunma is­
tegindeydiler. Mr. Wolff, Musa'nm Yahudilere, kendi sõzlerine
ilavelerde bulunmamalanm, zerre kadar bir §eyi de eksiltmeme­
lerini emrettigini sõyledi. Ardmdan Talmud' dan õrnekler vererek
sõylediklerinin ikisinin de yapild1gm1 gõsterdi. Gecenin sonuna
dogru Mr. King onlara §õyle hitap etti:

Daniel, sizin en ileri gelen peygamberlerinizden biriydi. Bilge bir


ki§iydi ve mükemmel bir ruhu vardi. Onun devrinde 1srail halki,
kendi günahlan yüzünden esir ahnm1§tl. Daniel Peygamber, kitaplar
vas1tas1yla bu esaretin tamamlanmak üzere oldugunu õgrenince
yüzünü Tann'ya çevirdi. Oruçlu halde niyaz ederek, atalan ve yakm
uzak bütün 1srail halki gibi kendisinin de günah i§ledigi itirafmda
bulundu. �u an siz de on sekiz asird1r esarettesiniz ve eminim
kendinizin, bilge ve mükemmel Daniel'dan daha iyi olacag1mz1
dü§Ünecek kadar magrur olamazsm1z. Bu durum size "niçin biz
bu kadar uzun zamand1r esaretteyiz?" diye sordurmah, oruçla ve
niyazla yüzünüzü Daniel'm Tanns1'na çevirtmelidir. Kendinizi
esarette tutmak sizin kendi hatamz. O peygamberler kadar duyarh
hale gelinceye dek Tann kurtulu§u size asla geri vermeyecektir. Sizin
oraya buraya saçilmamzm ve yemi§ kabuklan gibi dõkülmenizin,
382 lSKENDERlYE'NlN KIP11LERl

on sekiz asird1r yeryüzüne dagdmamzm se bebi; atalanmzm Nurun


Efendisi lsa'yi çarmiha germesi, lsa'mn kamnm da, kendi ba§lan
ve çocuklanmn ba§lan üzerine lanet etmesidir. Simdi siz, bizimle
birlikte diz çõküp Daniel'm Tanns1'na dua edecek misiniz?

1çlerinden biri sabahtan ak§ama kadar dua ettigini sõyledi.


Dua etme tarz1yla alakah biraz konu§tuktan sonra dagtldtlar.
Bu, çok ilginç bir Pazar günü olmu§tU. Amerika ve Avrupa'daki
dostlanm1z o ak§am bizimle birlikte olabilselerdi, eminiz kalpleri
sevinçle dolacak, Yahudiler için en ciddi duayi yapmak üzere
harekete geçeceklerdi.

Mr. Parsons'm Mezanm Ziyaret

13 $ubat 1823 . Hep birlikte sevgili müteveffa karde§imiz Levi


Parsons'm mezanna gittik. Mezanm kaplayan ta§a diz çõktük.
Hepimiz ardi ardma birer dua gõnderdik. Ona bah§edilen inayet
için ve ya§ad1g1 sürece iyi §eyler yapabilmesi lütfu için §ükranlan­
m1z1 bildirdik. Üstad1rmz 1sa'nm davas1yla ilgili gayretin yeniden
harekete geçmesi ve bu karde§imiz gibi bu ugurda õlmemizin
nasip olmas1 için dua ettik. Sonra Rev. H.H. Milman tarafmdan
Antakya $ehidi'nden ahnan Cenaze llahisi'ni sõyledik:
Karde§imiz, sen bizden evvel gittin
Ve senin azizlere benzeyen ruhun kanatland1;
Oras1 gõzlerden ya§lann silindigi
Ve hiçbir üzüntünün ya§anmad1gi bir yerdir.
Manzara o kadar dokunakl1yd1 ki, gõzya§lanm1z1 tutamad1k.
Kutsal yeminlerimizi yenilemeye çabalad1k. Ômrümüz boyunca
fi.rsat buldukça iyi §eyler yapma arzulanyla dolu olarak oradan
aynld1k.
OSMANLl'DA 1Kl AMERlKALI MlSYONER 383

Yahudi Hahamlarla Sohbet

14 $ubat 1 823 . Kaldigumz pansiyona dõnerken dõrt Yahudi


hahamla kar§ila§tJ.k. Yabanci olduklan belliydi. Mr. Wolff onla­
ra, "Selam aleyküm (peace be upon you)" dedi. Onlar da aym
kar§ihgi verdiler.

Mr. Wolf(: Bu kasabaya ne zaman, nereden geldiniz?


Hahamlar: 1stanbul'dan geldik.
Mr. Wolf(: Kald1g1m1z eve gelip bir fincan kahve içer misiniz? Biraz
da sohbet ederiz . . .
Hahamlar: B u bizim için çok büyük bir �ereftir.

Pansiyona vardigimizda Mr. Wolff, ͧaya Peygamber ko­


nusunu açt1 ve hemen ardmdan "peygamberlerin, Nazaret'in
1sasi'm haber verdiklerini" sõyledi. Hahamlardan biri §Õyle dedi:
"Hakikatin dudagi ebediyen sabit kahr; fakat yalan sõyleyen dil
ancak bir an içindir." [Süleyman'm Meselleri, 1 2119]
Sohbet biraz daha ilerlediginde Zekarya, 1 219 - 1 0 gündeme
geldi. Hahamlar §U manayi ileri sürdüler: "O gün gelecek ki, Kudüs
üzerine gelen bütün milletlerin helakini arayacagim. Ve lütuf ve
yakan§ ruhunu Davud'un evi üzerine, Kudüs'te ikamet edenle­
rin üzerine dõkecegim: ve onlar, (Yahudiler) bedenini de§tikleri
aclama (Yehova) bakacaklar, ki ona (Kral Ye§u'ya) onlar (Yahudi
olmayanlar) dõvünecekler, ve onlar (Ísrailliler) agit yakacaklar
(Ye§u'nun üzerine) ."
Bu klSlmla irtibatli bir pasaj okunarak bu zorlama tefsire
kolayca kar§ihk verdik. Onlar da, "efendim, biz uzak diyarlardan
geliyoruz. Deniz yüzünden agir bir hastahga maruz kaldik. Bu
sebepten zihnimiz biraz kan§ik. Hikmetli kelimelerle, anlayarak
ve ustahkla konu§amiyoruz. Sunu bilmelisiniz ki efendim, bizler
bilge ve iyi insanlanz. Büyük bir §erefle mܧerref olmu§ ki§ileriz.
Bereket sofrasmm ilk sirasmda oturanlanz. Size tekrar gelecegiz.
O vakit agzimizdan hikmet dõkülecek ve hem kendisi hem de
adi kutsanmi§ olan Kutsal Bir hakkmda konu§acagiz. Derken
384 1SKENDER1YE'N1N KIPTlLERl

siz de büyük bir §a§kinhkla afallayacaksm1z" dediler. Mr. Wolff


gitmeden õnce onlara lbranice lncil' den baz1 bõlümler okudu.

Sert Tabiath Bir Papaz

The Missionary Herald Editorü: Aym gün Mr. Fisk ile Mr. King,
Terra Santa'daki Roma Katolik manasttrtnt ziyaret ettiler. Manasttr
ba�rahibi yoktu. lki ke�i�le, azizlere ibadet konusunda sohbet ettiler.
Bu sirada onlara kulak misafiri olan papaz yard1mctS11 onlara odasma
gelmeleri için ricada bulundu.

Odasma gittik ve kendisiyle kap1da kar§tla§ttk. Buraya müna­


ka§a için mi geldigimizi sordu. "Hayir" diye cevap verdik, "ba§ra­
hibi ziyarete geldigimizi ve onu evinde bulamad1g1m1zdan õtürü
üzüldügümüzü" sõyledik. Yüksek sesle konu§maya ve lngilizlere
sõvüp saymaya ba§lad1. Onlann "hepsinin afaroz edildigini; [ on­
larda] bir papazhk müessesesinin olmad1gm1 ve hepsinin Seytanm
evini boylayacagm1" sõyledi. Biz kap1da kalakald1k ve ona hakikati
(duayi, mütevaz1hg1, yumu§ak ba§hhgi, tarafstz bir zihni ve lncil'in
ruhunu) õgrenmenin en iyi manalanna dair konu§tuk. lsa'nm bir
elçisinin, nezaket ve tevazu ile konu§mas1 gerektigi uyansmda
bulunduk. "Peki" diyerek sesini alçaltt:J. ama az sonra yeniden
yükseltti. Ona Martini'nin çevirdigi Ahit'i takdim ettik. Ancak
almay1 reddetti ve Martini ile bu tercümeyi ili§kilendirdigimiz
için bizi ona hakaret etmekle suçladt. Biz de onun bu izahlanm
duymazdan geldik. Bu türden kitaplann hepsini yakma emri al­
d1gm1 sõyledi. lncil'in dõrt manas1 varmt§. Biz bunlardan üçünü,
uyanlan dikkate almayarak es geçmi§ÍZ ve "harfõldürürmü� [Korin­
toslulara II. Mektup, 3/6'ya atif]" . Bununla o, herhangi bir yorum
yaptlmaks1zm tek ba§ma Tann Kelam1'mn zararh ve tahripkâr
oldugunu kastetmi§ti. Sohbetimizin akl.§1 içerisinde, bütün gücüyle
bize muhalif vaazlar verecegini belirtti. Bir süre sonra õfkesini
dindirmeyi ba§ard1k ve bize kütüphanesini gõstermesini istedik.
Lakin kitaplara baktig1m1zda yeniden hiddetlenmeye ba§lad1.
OSMANLl'DA 1K1 AMERlKAU MlSYONER 385

Bizimle konu§mak istemedigini sõyledi. Kap1yi gõsterdi ve ç1ktp


gitmemizi õgütledi.
Dua etme vazifesi hakktnda ona bir konu§ma yapttk. Lakin
bunu Ferisilerin eskiden yapttklan gibi degil, mütevaz1 ve nadim
bir kalp ile yapmas1m sõyledik; hepimizin h1zla ahirete gittigimizi,
ktsa süre sonra Tann'mn huzuruna ç1kacag1m1z1 ve kendimizle
ilgili hesap verecegimizi de sõyledik. Sõzümüzü kesti ve kendisine
bu §ekilde vaaz etmemizin sebebini sordu. Sõyle cevap verdik:
"Çünkü bizler, sizin kutsal metinleri çarp1ttlgm1z1, onlann yerine
insanlann geleneklerini ikame ettiginizi dü§ünmekten kendimizi
alam1yoruz. Çogu kilisenizi yakmdan tamd1k ve gõrdük kj. etki
gücünüz iyi degil. Tann'nm huzurunda durmak ve O'na hesap
vermek zorunda oldugunuzu biliyoruz. " Elimizden geldigince
kibarca konu§mU§tuk ama o kõtü bir adam kthgma bürünmܧ gibi
oldu. "Biz gerçek kiliseyiz. Kutsal Ruh tarafmdan nurlandmld1k.
Ben size ders verebilirim; siz bana veremezsiniz" diyerek odada
bir a§ag1 bir yukan dola§maya ba§lad1.
Sonra 1sa Mesih'in mütevaz1 ve uysal ruhunu sergilememesi­
nin akla uygun olup olmad1gm1 sorduk. "Ínsanlar bu yolda zehir
kusarak dola§trken, ben onlan ayaklanmm alttnda parçalayacag1m"
diye kar§thk verdi. Bunu sõylerken ayagm1 dõ§emeye §iddetle
vuruyordu. Ardmdan kap1y1 gõstererek, "gitmek sizin için en iyisi
olacak" dedi. Kendisi için dua edecegimizi sõyledigimizde ise,
"sizin dualanmza ihtiyac1m yok. Biz Katoligiz, hakikati biliriz. Siz
kendiniz daha çok duaya muhtaçsm1z" kar§1hgm1 verdi. Sakince
bir münaka§a yapmak için bütün çabalanm1zm bo§a gittigini
anlaymca, bu bedbaht adam1 õfkesinin tam orta yerinde biraktp
ç1kttk. Bõylesi bir ruhu aç1ga vurabilen herhangi bir ki§inin, asla
Huzur Prensi Ísa'nm elçisi diye adlandmlamayacag1m gõrünce
kederlendik dogrusu. Haz1r vaziyette bekleyen ke§i§ler, papaz
yard1mc1S1mn bõyle bir mizaç sergilemesinden biraz mahcuptular.
Giderken sayg1yla egildiler ve bizi selamladdar.
386 lSKENDER.l:YF.'NlN KIPT1LER1

Kipti Manasttnm Ziyaret

1 6 $ubat 1 82 3 . Ktpti manastmm ziyaret ettik . Papaz,


lskenderiye' de yalmzca on üç Ktpti ailenin ya§ad1gm1 sõyledi.
Onlann kõkenlerini ve Sebt gününü ifa edi§ tarzlanm sorduk.
Sebt'e güne§ yükselince ba§lad1klanm, dua ve dini faaliyetlerle
geçirdiklerini sõyledi.
Vaftiz olan iki ya§m altmdaki küçük çocuklann kurtulacakla­
nna inand1klanm, aksi takdirde helâk olacaklanm sõyledi. Günah
i§leyen bir kimse vaftizden sonra bu günahm1 papaza itiraf etmek
zorundaym1§. Bir de o ki§inin ekmek §arap ayinine -ki lsa'nm
kam ve bedeniymi§- kabul edilmesi gerekiyormu§ . Bõylece o
ki§i affedilecekmi§.
Kitab-1 Mukaddes'in tüm insanlann eline verilmesini tasvip
edip etmediklerini sorduk. "Kesinlikle, bütün H1ristiyanlar; Ktp­
tiler, Habe§istanhlar, Katolikler, Rumlar, hepsi tek bir Kitab-1
Mukaddes'e sahiptirler" dedi. Aynhrken ona, Arapça Tekvin
Kitab1, Grotius'un [yazd1g1] Htristiyanlik Hakikati'nden Altnttlar ile
Kutsal Metin Okumalart Hakktnda Bir Nasihat adh kitaplan verdik.
Bir okulda Frans1zca ve ltalyanca õgretmeni olan Katolik Mr.
Uccelli bize ugrad1 ve okulunda kullanmak üzere on be§ adet
Napoli bas1m1 ltalyanca Ahit satm ald1.
Mr. King, Mr. Wolff ile birlikte Katolik manastmm yeniden
ziyaret etti. Ba§rahip onlara son derece kibar davrand1. Ancak
yard1mc1Sl õncekinde oldugu kadar kizgmd1. Laf arasmda otuz
yild1r Protestanlarla s1k s1k gõrü§tügünü, lakin onlar üzerinde
asla herhangi bir izlenim b1rakmad1gm1 1 yani onlara hiçbir iyilik
yapmad1g1m sõyledi ve davalanmn umutsuz oldugunu belirtti.
Ya§h bir Katolik papaz ugradi. Ate§li bir Katolik gibi konu­
§Uyordu ama son derece sakin ve nazikti. lddialan, genellikle
õteki Katoliklerin kulland1klarmm ayms1ydi. Her Katolik §Unu
sõyleyebiliyor: "Sen Petrus'sun ve ben kilisemi bu kayanm üzerine
kuracag1m (Tu es Petrus, et super hanc petram aedificabo ecclesiam
meam) ." [Matta, 1 6/ 1 8]
OSMANLI'DA 1Kl AMER!KALI MlSYONER 387

Saat ainda Mr. Fisk, konsolosun toplanb. salonunda yüz yirmi­


yüz otuz ki§iye Rumca vaaz etti. Bu kadar çok ki§inin dikkatle
dinledigini gõrmek cesaret vericiydi.

Bir Katolik Okulunu Ziyaret

1 7 $ubat 1823 . Ôgleden sonra Mr. Uccelli'nin okulunu ziyaret


ettik. Yakla§1k kirk çocuk vard1. Bunlann çogu Katolik, birkaç1 da
Rum, lngiliz ve Yahudi'ydi. lçlerinden bazdan, õgretmenlerine
satml§ oldugumuz Ahitleri okuyorlard1. Mr. Uccelli, papazlann
bu kitaplan okulda kullanmasm1 1 okulu kendi idaresinde kuran
Fransa konsolosuna §ikayet ettiklerini sõyledi. Neticede kon­
solos, Mr. Uccelli'yi çagirtm1§ ve Londra'da basdan bu türden
kitaplan kullanmamasm1, ancak Napoli, Fransa, Malta ve diger
yerlerde basdanlan kullanmasm1 tavsiye etmi§. Onu daha fazia
kitap arzular halde buldugumuzdan, Paris bas1m1 1 5 ltalyanca
Ahit verdik. Aynca bizim Malta'daki matbaada basdm1§ ltalyan­
ca risalelerle, Paris'ten gelen Frans1zca risaleleri de hediye ettik.
Bugün õgrendik ki, manasb.nn ba§rahibi, Mr. Lee'nin yoklugunda
konsolosluk yapan Mr. Thorburn' dan, bize ltalyanca vaaz etmeyi
yasaklamasm1 istemi§.
18 $ubat 1 823 . Sabahleyin Rum manasb.nna gittik ve kilise
gõrevlisi olmayan birinin verdigi vaaz1 dinledik. Rum Kilisesi'nde
bu durum s1kça vuku bulur. Kap1da 1 40 adet risale dag1tb.k.
Manastlr ba§rahibi, Abbate Lazzari'den, bize muhalif bir
vaaz vermesini rica etmi§. Fakat o bunu reddetmi§. Lazzari zeki
bir delikanh; iyi bir aileden geliyor ve hayli itibarh biri. Geçen
Sebt günündeki ltalyanca vaaz1 dinlemi§ti; kitaplanrmzdan ba­
ztlanm satln alrm§tl. Bizimle son derece aç1k yüreklilikle sohbet
ediyor ve papazlann §U anki vaziyetlerine kar§l gelen bir tavirla
konu§uyor. Ba§rahip, konsolos Mr. Thorburn'a, papaz yardimclSl
ile yaptig1m1z gõrü§menin kendisini tela§land1rd1gm1 sõylemi§.
388 ISKENDERIYE'NlN KIPTILER1

lskenderiye' de Ortaya Ç1kan Karga§a

1 9 $ubat 1 823 . Yahudi hekim Mr. Marpurgo, §ehirde bizden


çok fazia bahsedildigini soyledi. Katolik papazlar bize kar§t ate§
püskürüyorlarmt§ . Ne vaaz etmemizi ne de Kitab-1 Mukaddes
dag1tmam1z1 istiyorlarmt§ . Ancak halk genelde bizden yanaymt§.
Dün ba§rahip, kald1g1m1z yerin yakmmdaki bir eve gelmi§ ve evin
Katolik hamm1yla, bize ve kitaplanm1za muhalif bir gorü§me
yapmt§. Aym evde baz1 Rum ve Yahudi kadmlar da varmt§. Hepsi
de bizim yamm1zda yer alm1§ . Pe§i s1ra bir münaka§a ç1ktigm1
Mr. Marpurgo i§itmi§. Yahudi kadmlar ba§rahibe, bizim bilgili,
dinibütün üç ki§i oldugumuzu, üzücü olan yegâne k1smm Hiristiyan
olmam1z oldugunu, §ayet Yahudi olsaymt§lZ bizi birer aziz ilan
edeceklerini soylemi§ler.

The Missionary Herald Editorü: Mr. Fisk ile Mr. King, lskenderiye'de
geçirdikleri on gün boyunca 1 . 000 adet risa/e dagittilar; 70 tane
Kitab-t Mukaddes'i ya da bazt bolümlerinin kopyastnt hediye ettiler.
100 kopyayt da yakla�tk otuz dort do/ara satttlar. Bunlar her smiftan
halka dagrttldi.

Re§it'i (Rosetta) Ziyaret

The Missionary Herald Editorü: Mr. Fisk ve Mr. King Kahire ve Reyit'e
giden bir tekneyle 20 Ocak ogleden sonra lskenderiye'den ayrrldilar.
Aytn 22'sinde vardtklan Re�it kasabasmda Rum ve Ktpti manasttrlannr,
bir de Yahudi sinagogunu ziyaret ettiler. Rum manasttnnda yalnrzca
bir papaz bulunuyordu. Onlara, Re�it'te ancak 10 ya da 12 Rum'un
ya�adtgr soylendi. Bu sayrya yaktn miktarda Ahit ve risa/e için mis­
yonerlerimize ba�vuruldu. Kiptilere de birkaç kitap satttlar. Orada iki
papaz vardt, biri bizimkilere bir Arapça Kitab-1 Mukaddes gosterdi.
Papaz bunu, me�hur bir seyyah olan Mr. Belzoni'nin kanstndan sattn
almt�tt. Mr. Wolf( sinagogdaki Yahudilerle, Hiristiyanlik hakktnda
tartt�maya girdi. Tercüman, Re�it'in nüfusunu tahmini olarak 12. 000
diye verdi. 40-50 Ktpti aile, 40 Yahudi ai/e, birkaç Katolik ya�iyor­
mu�. Geri kalanlar da Müslümanmt�. Burast bozulmu� bir vaziyette
gozüküyor. 24 Ocak sabaht Re�it'ten Kahire'ye geçtiler.
OSMANLl'DA 11<1 AMERlKALI MlSYONER 389

Ay Tutulmas1

26 Ocak 1823 . Bu ak§am ay tutulmas1 gerçekle§ti. Saat alndan


biraz evvel, ay bir saatlik yükseklikteyken ba§lad1. Aym yüzeyi
bir saat otuz yedi dakika boyunca tamamen karanhkta kaldi.
Hem gemimizdeki hem de kty1daki Araplar ziyadesiyle panige
kaptldtlar. Reis (geminin kaptam) dualarm1 tekrarhyordu. Karanhk
arttlg1 için ktyidaki kalabahktan ç1ghklar duyuyorduk.
Bir kõye yakla§IDl§tlk. Oray1 geçerken ay tamamen gõz­
den kayboldu. Bunun ardmdan bütün kõy deh§ete ve karga§aya
duçar oldu. Erkeklerin, kadmlann ve çocuklann ç1ghklanndan
ba§ka bir §ey duyam1yorduk. "Ya Rabbi Ya Resulallah!", "Ya Rabbi
Ya Resulallah!", " Ya Erham-er Rahimin!", "Ey Lütuf Sahibi Allah!",
"Ya Mevla!", "Ya Mevla!", "Sava�! Sava�! Sava�!", "Ya Rabbi bize
merhamet et!", "Ey Mevlamtz, bizi halâs eyle!", "Ya Muhammed!"
Gõkyüzü arahks1z bu ç1ghklarla dolmu§tU . Arap denizciye, o
insanlann bu konuda ne dü§ündüklerini sorduk. Onlar bunun,
Pa§a'mn Araplara eziyet etmesi ve haddinden fazia para almasmm
bir neticesi olarak meydana gelen bir ihtilal anlamma geldigine
inamyorlarmt§.

Üst Düzeydeki Bir Ba§rahiple Gõrü§me

The Missionary Hera/d Editorü: 3 1 Ocak tarihinde misyoner/er


Kahire'de, Haham Mercado i/e uzunca bir süre gorü�tüler. Bu ki�i
Ta/mudist Yahudi/erin bawapaziydt.

Sohbetimizin akt§t içerisinde haham, Tann'nm yeni felekler


ve yeni dünya imkânlan yaratacagm1, ilk yaratlh§tan bu yana
altl bin ydhk zaman dilimindeki bir bin yihn, Büyük �abat'ta
ba§layacagm1 ilan ettigini sõyledi.
Zebulun ve Nahali halkmm büyük bir l§tk gõrdügünü anlatan
l�aya, 9/1 -2 'den bahsettik. Haham §Õyle dedi: "Tann dünyay1
yarattlg1 zaman, ilk gün ortaya ç1kan l§tk o denli parlaktl ki, in-
390 1SKENDER1YE'N1N KIPT1LER1

sanlann gõzlerini kama§bracaktI. Bu l§lk sadece Sina gibi yüksek


daglann üstünde degil, Naftali ve Zebulun'un derin vadilerinde
de parlad1. Bu l§lk o kadar parlaktI ki, sonradan Tann bunu geri
çekti ve güne§ ile ay1 yarattI." Ya§h hahamlardan õgrenilen huna
benzer aptalca ve anlams1z sõzler, hakikatin 1sa'da oldugu haliyle
gõrmezlikten gelmek içindi. Haham Mercado'nun kütüphanesinde
yakla§1k dõrt yüz cilt kitap bulunuyordu.
1 $ubat 1 823 . Erkenden iki Yahudi sinagoguna gittik. Ayin
yap1yorlardi. Daha sonra Karaitlerin sinagoglanm ziyaret ettik.
Oradan da hahamba§mm evine ugrad1k. Kisa bir gõrü§memiz
oldu. Sinagogdayken bize isimlerimizi sormu§lard1, bunun üzerine
bize lbranice takdis dualanm sundular. Mr. Wolff bunu §U §ekilde
tercüme etti: "Ey Efendimiz! Jonas King'i, Kralm oglunu takdis et
ve ona Cennetin §ebnemini, dünyanm bereketini ver ve Kudüs'e
girmesine müsaade et." Son cümlecigin õneminin kesinliginden
dogrusu emin degildik. Fakat bir sevinci, ba§anyi ve hususi bir
kurtulu§u gene! anlamda ifade etmek için kullamld1g1m samyoruz.
Bu takdis duas1 hepimizin üzerine tek tek okundu.
Bulak'a gittik ve Pa§a'nm Enstitüsü'nde idareci (müdür) olan
O sman Nureddin Efendi'yi3 ziyaret ettik. Bize kütüphaneyi
gõsterdi, ardmdan bas1mevine gittik. Mr. Fisk geçen sene bu mü­
esseseyi ziyaret ettiginde, 4 birkaç gün õnce gõndermi§ oldugu

3
Osman Nureddin Efendi: Mehmed Ali Pa§a tarafmdan 1 8 1 8'de Fransa'ya
gõnderilen ilk õgrencidir. Orada Frans1zca, lngilizce ve matematik egitimi
gõrmü§, 1820'de Kahire'ye dõnmü§tür. Bulak Mühendishanesi'ndeki gõrevini
yürüttügü s1rada 14 Kas1m 1821 'de resmen aç1h§1 yapilan Bulak Matbaas1'nm
da denetimi kendisine verilmi§tir. Bu gõrevde Temmuz 1824'e kadar kal.nu§tlr.
Turgut Kut, ªBulak Matbaas1", DIA, C 6, s. 387-390. [ç. n.]
4
Pliny Fisk'in bu ziyaretle ilgili kayitlan, biyografi kitabmda §U §ekilde yer
almaktad1r: "Birkaç yil õnce Mehmed Ali Pa§a baz1 Müslüman ve H1ristiyan
gençleri egitim için Avrupa'ya gõndermi§. Birkaç yil ltalya ve Fransa'da kal­
d1ktan sonra bunlardan bir kism1 M1S1r'a geri dõnmܧ. Onlardan biri olan
Osman Efendi §Ímdi bu enstitünün [Bulak Mühendishanesi] ba§mda. Onu
iki defa ziyaret ettim. Osman Efendi'nin, lmparatorlukta bulunabilecek en
bilgili adam oldugunu tahmin ediyorum. �u an Frans1zca ve ltalyancadan
Arapça ve Türkçeye çeviriler yapmakla me§gul. Sonra bunlan yayinlayacak.
Enstitünün bir matbaas1 var. Üç bas1m makinesini, aynca Roman, Arapça
OSMANLl'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 391

bir risaleyi yeniden basmak için harfleri dizdiklerini fark etmi§.


Bu risale, Lancaster tarz1 egitim sistemi hakkinda, Oxford profe­
sõrlerinden McBride tarafmdan Arapça haz1rlanmt§tl. Matbaanm
§efi §imdi bize, Pa§anm dostlanna dag1tllmak üzere bundan yüz
nüsha basnklanm sõyledi.
3 $ubat 1823 . Dua için ve bir rahatlama devresi olsun diye ak­
§amleyin ayhk dua toplantls1 icra ettik. Bu etkinlige Mr. Warton'm
da e§lik etmesinden pek memnun olduk. Adi geçen ki§i uzun ydlar
1ran'da kalmt§ ciddi bir genç beyefendidir. Su anda o ülkeye geri
dõnüyor. Kurtanc1rmz 1sa'nm kralhg1 ile baglantlh §eylerle ilgi­
lendigi gõrülüyor. 1ran'dayken Müslümanlara birkaç 1ncil vermi§.
1ran'da ve buradan giderken yol üzerindeki Müslümanlara ve
Yahudilere dag1tmak üzere bizden büyük bir sevinçle bir sand1k
dolusu Ahit ile Arapça ve lbranice risaleler ald1.

ve Grekçe hurufat takimlanm banndmyor.11 Alvan Bond, Memoir of the Rev.


Pliny Fisk, Late Missionary to Palestine, Boston: Crocker and Brewster, 1 828,
s. 208-209. [ç. n.]
43. MEKTUP
YUKARI MISIR'DAK1 1LG1NÇ �EH1RLER
VE BÜYÜLEY1Ct MABETLER1

6 $ubat 1823 Çar�amba. E§yalanm1z1 gemiye yerle§tirdikten


sonra, Nil'in Kahire ile Bulak arasma denk dü§en kiyismda ikamet
eden Mr. Lee ile ak§am yemegi yedik. Yemek esnasmda bize, §U
an lskenderiye'de bulunan tercümamndan gelen mektubu okudu.
Mektupta, orada gerçekle§tirdigimiz vaaz, sohbet ve kitap dag1tlm1
gibi faaliyetlerimizden dolay1 o yõredeki Müslümanlarda yüksek
derecede bir fanatisizm meydana geldigi haber veriliyordu. Ay­
nh§1m1zdan hemen sonra Mütesellim, 2 dag1tttg1m1z kitaplann
toplattlmas1 emrini vermi§ . Eger birkaç gün daha kalsaymt§IZ
büyük ihtimalle kendimiz de tehlikeye girecekmi§iz. Birkaç gün
õnce, ama bu defa §ifahi olarak huna benzer haberler duymu§tuk.
Bu durumda yolumuzu yalmzca Tann'ya emanet edebilir, sadece
O'nun lütfu ve kilavuzlugu için yalvarabiliriz. "Eger Tann bizimle
birlikteyse, kim bize kar§I gelebilir?" [Romaltlara Mektup, 9/3 1] diye

1
''Joumal of Mr. Fisk and Mr. King in Upper Egypt", The Missionary Herald,
Kas1m 1823, Vol. XIX, s. 343-350. Editor burada kisaca §U õn bilgiyi vermek­
tedir: "Mr. Fisk, Mr. King ve Mr. Wolff, 3 Ocak 1 823'te Malta'dan gemiyle
yola ç1karak yedi gün sonra 1skenderiye'ye vardilar. 30 Ocakta Kahire'ye
girdiler." [ç. n.J
2
Mütesellim: Tanzimat õncesi dõnemde valiler (sancakbeyi, beylerbeyi) adma
sancak ve ilçeleri yõnetmekle gõrevli olan yard1mc1ya verilen isimdir. [ç. n.]
OSMANLl'DA 1Kl AMER1KALI MlSYONER 393

birbirimize cesaret vermekten ba§ka elimizden bir §ey gelmez.


Mr. Lee ve ailesiyle beraber, evlerinin biti§igindeki hurma
bahçesinde güzel bir gezinti yapttktan sonra vedala§ttk. Ôgleden
sonra be§te küçük gemimize bindik. Geçmi§teki emeklerimizi ve
gelecekteki i§lerimizi takdir-i ilahiye emanet ederek yola ç1kttk.
Mis1r'da nüfuz sahibi olmu§ Mr. Salt ve Mr. Lee gibi iki konsolo­
sun bulunmas1, misyonerler ve Íncil Cemiyeti lehine hayli õnemli
bir durumdur. Saat ona kadar ho§ bir meltem e§liginde Nil'de
yol ald1k. Geceleyin, eski Memphis'in yakmmda kurulmu§ olan
Firavunlar (Pharaohs) §ehrine palamar baglad1k.
1 0 $ubat 1 823 Pazartesi. Bu sabah sevgili, aziz karde§imiz
Levi Parsons'm õlümünün üzerinden bir yil geçtigini hattrlad1k.
Minye3 çar§tsmda çmlç1plak yürüyen bir bunak gõrdük.
Gemiye dõnerken bir Arap' a bunun kim oldugunu sorduk. Bir
Mtirabout (aziz) oldugunu sõyledi. Neden bu §ekilde pazarda
dola§ttgm1 sorunca, "Min Allah (fann'dan)" diye cevap verdi. Bu
hâl, Müslümanlann budala ve delilere õzel ve büyük hürmet besle­
diklerine dair evvelce duyduklanmlZl tammhyordu. Onlar, bu gibi
kimselerin Tann'yla hususi bir ili§ki kurduklanm zannediyorlar.

Piskoposla Gõrü§me

Kahvalttdan sonra piskoposu ziyaret ettik. Evinin yolu kirli,


dar bir patikaydi. Gõrdügümüz insanlarm hepsinin sureti, sefil
bir insan sureti gibiydi. (Bazilan annelerinin kucaklannda olmak
üzere) çok say1da küçük çocukla kar§da§ttk. Hasta gõrünümlü bu
çocuklann gõzlerine, bir hayvan le§inin üzerinde havada dolanan
sinekler ܧܧffiܧtÜ. Ama bunlan hiç kimse uzakla§ttrrn1yordu.
Hatta anneler, kucaklanndaki yavrulannm çektikleriyle ilgilen­
miyorlarm1§ gibiydiler.
3
Minye: Kahire'nin yakla§1k 250 km güneyinde yer almaktad1r. Eski M1sir
dõnemindeki adi Men'at Kuhufu idi. M1S1r'm dõrdüncü hanedanmm firavun­
lannm yurduydu. Nüfusunun büyük bõlümü K.iptilerden olu§maktad1r. [ç. n.]
394 YUKARI MISIR'DAKl lLGlNÇ SEHlRLER

1smi Thomas olan piskopos seksenini a§mI§ ya§h bir adamd1.


Yünden bir elbise, mavi bir harmani giymi§ti ve aym renkte bir
sank takiyordu. Uzun, beyaz sakah, esmer çehresiyle ho§ bir
tezat te§kil etmekteydi. Kendisine patrigin mektubunu gõsterdik;
okudu ve sonra oturmam1z için yer gõsterdi. lhtiyar olmasma
ragmen minicik yazilan gõzlüksüz okuyabiliyordu. Arapça ve
Kipti dilinde yazilm1§ pek çok kitap gõsterdi. Arapça lncil hariç
hepsi el yazmas1yd1. Bunu nereden ele geçirdigini sorduk. "Si­
zin gibi bir arkada§ getirdi bunu bana" dedi. Bu ki§i, hiç hilafs1z
Mr. Jowett'ti. Dõrt yd õnce Yukan Mis1r'daki seyahati esnasm­
da, yanmda gõtürdügü 20'den fazia Arapça 1ncil'i dag1tm1§t1. El
yazmalanndan bazilanm sabn almay1 teklif ettik, kabul etmedi.
Kitaplanm1zdan çogunu gõsterdik. Hediye etmeyi istedik, ama
kibarca reddederken, elinde bunlardan zaten çok fazia bulun­
dugunu belirtti. Onun bu tavn muhalefetten ziyade, cehalet ve
umursamazhgmdan kaynaklamyordu. Aynlmak üzereyken ak§am
yemegine davet etti; biz de icabet ettik.
Sofradaki yemeklerin basitligi bize ilginç gelmi§ti. Masanm
iskeleti ah§apt1, sekiz inç [- 20 cm.] õlçülerinde kare §eklindeydi
ve ayaklan yüksekti. Üzerine kalayh büyükçe bir sini ve dõrt ta­
bak konulmu§tU. Birinde ha§lanm1§ yumurta, digerinde konserve
hurma ve õteki ikisinde de yumu§ak peynir vard1. Tabaklarm
etrafma s1ra halinde küçük ekmek somunlan dizilmi§ti. Pisko­
posun ak§am yemegi buydu. Orada iki-üç ki§i daha vard1 ve hep
beraber yer sofrasma oturduk. Ardmdan hizmetkâr b1çak, çatal
ve ka§1k yerine hizmet edecek olan sag ellerimizi y1kayahm diye
su getirdi. Yemekten õnce Piskopos istavroz ç1kard1 ve kutsanma
diledi. Tek çe§Ít içecegimiz Nil'in suyuydu, onu da hepimiz aym
kahverengi toprak kâseden içtik.
Ôgleden sonra birde Minye'den aynld1k ve ak§ama dogru
1rmagm dogusundaki tepelerde yer alan magaralann õnünden
geçmeye ba§lad1k. Buras1 N. yüzyilda Hermitlerin ya§ad1g1 yer­
di ve ilk Hiristiyanlann zulüm devirlerinde bir akil hastanesi
kurulmu§tu.
OSMANU'DA 1Kt AMER1KAU M1SYONER 395

Biadia

14 $ubat 1 823 Cuma. Neredeyse tamam1 Ktptilerden olu§an


Biadia adh kõye gittik. Kõye girerken, elindeki kitab1 okuyan bir
delikanh gõrdük. Yanma vard1g1m1zda, y1ktk dõkük bir evin ka­
p1smda bir adamm oturdugunu fark ettik. Elinde uzun bir kamt§
vard1 ve bunu yirmi sekiz talebenin ba§lan üzerinde salhyordu.
Buras1 bir Ktpti okuluydu.

Siout

17 $ubat 1823 Pazartesi. Ôgleden sonra saat ikide, Yukan M1S1r


idarecilerinin oturdugu Siout'a vard1k. �imdiki vali Ahmet Pa§a.
Mehmed Ali Pa§a'dan kendisine bir mektup gõtürdük. Bu mek­
tup bize seyahat izni veriyordu. Pa§a, ülkedeki Araplar arasmda
ç1kan bir isyam basttrmaya gitmi§ti. Kad1yi (yarg1ç) ise bahçede
otururken bulduk. Meselemizi anlatttk, oturmarmz için bize yer
gõsterdi. "Pa§anm vekili olan yüzba§t §U an yemekte" dedi. Bize
kahve 1smarlad1 ve valiye geli§imizi haber vermesi için birini gõn­
derdi. Bir müddet sonra at üzerinde, õnünde altt seyis, ardmda
geni§ bir maiyet oldugu halde bekledigimiz yüksek rütbeli §ah1s
ç1kageldi. Ufak bir odaya girdi. Kad1 derhal bizi ona gõtürdü. Vali
mektubu ald1, kahve 1smarlad1. Biraz sohbetten sonra yaz1c1sm1
çag1rd1. Seyahatimizin geri kalan ktsm1 için geçi§ belgesi yazma­
s1m emretti. Vedala§ttk ve bu sefer Ktpti piskoposun evine gittik.
Michael adh piskopos, gõrünÜ§Ü ve konu§mas1yla sua dt§t bir
zekâ seviyesi oldugunu ima ediyordu. Dag1tmas1 için verdigimiz
Kutsal Kitap'lara hayli sevinmi§ gibiydi. Satmas1 için bir miktar
daha b1rakmaya niyetlenince Shenooda, Keulta ve Meenah isimli
papazlara, bizimle gemiye kadar gelmelerini ve onlan almalanm
sõyledi. Elli veya altmt§ adet laztm geldigini dü§ünüyordu; biz
de 50 tane Ahit b1rakttk.
396 YUKARI MISIR'DAKl lLGlNÇ �EHIRLER

Abutig

18 $ubat Salt. Saat ikiye yakla§1rken bati yakasmdaki Abutig' e


ula§tik. Ba§papaza (Roumus) ugrad1k. Birkaç kitap sattik ve gemiye
dõndük. Çok sayida Kipti geldi ve kitap satin ald1. Bizden sonra
satmas1 için bir gence 1 0 kitap verdik.

The Missionary Herald Editõrü: Ertesi gün Abutig'den aynlirken siya­


hi askerlerin kaldtgr yüzlerce çadtn geçtiler. Bunlar Avrupa disiplinini
õgreniyorlardt. Ak�ama dogru Soodfi'de konaklad1lar. Burast "Nil'in
bat1sma biraz mesafeli, fakir ve peri�an bir kõydü. 11

20 $ubat 1 823 Per�embe. Kiyida yürürken Abutig'li bir Kipti


geldi ve 1 O tane Kitab-1 Mukaddes satin almak istedigini sõyledi.
Normalden daha dü§ük bir fiyata verdik. Bu durum bizi ziyadesiyle
cesaretlendirmi§ti. lnsanlar arasmda Kutsal Kitap'1 satin almak
için bir arzu olduguna i§aretti bu. Çünkü bu yõrede ya§ayanlar
o kadar fakirlerdi ki, gerçekten içlerinde bir istek bulunmuyorsa,
ucuz bile olsa kitap sattn almazlardt.
2 1 $ubat 1 823 Cuma. Sabahleyin bati tarafmdaki Souhadg
kõyünden geçtik. Civarda Mehmed Ali Pa§a'mn Avrupa taktik­
lerini õgrenen Nubiyah askerleri kamp kurmu§lard1.

Akmin

Gece yansma yakm, Dogunun õnemli §ehirlerinden Ak-min'e


vard1k. KitaplanmlZl alarak Kipti kilisesine gittik. Orada kar§da§­
tig1m1z ba§papaz kitaplardan bazdanm hemen satin ald1. Aynca
dõrt-be§ papaz gõrdük. Kilisenin avlusunda oturduk ve oradakilere
kitaplanmlZl gõsterdik. Bu haber kulaktan kulaga yaydm1§, bu se­
fer ba§kalan da geldi kitap satin almaya. Derhâl gemiye gidip daha
fazia kitap getirmeye mecbur kald1k. Avlunun degi§ik yerlerine
sati§ yerleri kurduk. Ba§papaz ve papazlar insanlan çagirddar ve
sati§ta bize yard1m ettiler. lskenderiye'deki Katolik papazlardan
OSMANLI'DA 1Kl AMERlKALI MlSYONER 397

ne kadar farkh bir davram§! Ak§am saat dokuza varmadan 90


kitap satt:J.k ve dokuz kitap ile bir miktar risaleyi de hediye ettik.
Gece biraz yagmur yagd1.
23 $ubat 1 823 Pazar. Uyamr uyanmaz bir Kipti kalabahgmm
topland1gm1 gõrdük. Kutsal Kitap ve risale sat:J.n almak için kap1da
bekliyorlard1. Yapmam1z gereken neydi? Daha evvel meseleyi
müzakere etmi§ ve Pazar günü baz1 õzel durumlar d1§mda hiçbir
kitap satmamay1 kararla§tlrml§tlk. Fakat buradaki kalabahgm
gürültüsü Íncil içindi. Pazar günü iyilik yapmak me§rudur. Zira
Sebt günü insanlar için yap1hr; insanlar Sebt günü için degildir.
Tann merhametle muamele edecek, kurban etmeyecektir. Va­
zifemiz, bu kalabahg1 eli bo§ gõndermemektir diye dü§Ünerek
kitaplanm1z1 arz ettik. Ba§papaz ile õteki papazlar da oradayd1,
ilaveten baz1 kitaplar aldilar ve satl§a yard1m ettiler. Saat ondan
õnce, risalelerden ba§ka 47 kitap satm1§, iki tane de gõndermi§tik.
Bõylece Akmin'deki satl§1mizdan yüz otuz yedi para, dõrt yüz
doksan yedi kuru§, risalelerden de on iki kuru§ kazanm1§tlk. Dün
ak§amki ve bu sabahki manzara için Tann'ya hamd ve §Ükürler
olsun. O'nun takdisi, dag1tt:J.g1m1z kitaplann ve onlan sat:J.n alan­
lann üzerine olsun.

Minshich

Ak§am vakti dogu taraflanndaki Minshich kõyüne vard1k.


Kõyün yakmlarmda bir ba§ka askerí birlik çadir kurmu§tu. Ki­
taplanm1zla birlikte Ba§papaz1 ziyarete gittik. lsmi Rafael' di.
Bizi ilk õnce, iki e§egin bulundugu bir ah1rda kabul etti. Patrigin
mektubunu okuduktan ve bir-iki dakika konu§tuktan sonra bizi
bir ba§ka ah1ra gõtürdü. Burada da s1g1rlar vard1 ve kendi evine
ç1kan bir merdiven bulunuyordu. Geçtigimiz ahirlardan biraz
daha tertipliydi. lçerisinin kir ve dumam, odayi oturulamaz hale
getirmi§ti. Bir §i§e raki (bir tür konyak) sunuldu. tlk õnce kahve
fincanma benzeyen bir kaptan Rumous içti, pe§inden bize ikram
398 YUKARI MISIR'DAK1 1LG1NÇ SEH1RLER

etti. Kisa arahklarla içmeyi sürdürdü. Kõyde iki papaz ve 30 Kipti


hanesi bulundugunu sõyledi. Ak§am yemegini beraber yedik.
Yer sofras1 bir tabak et, bir tas çorba ve ekmekten olu§uyordu.
Çorbay1, içine ekmek dograyarak içtik. Et yemegini yemeye par­
maklanm1z yard1m etti.
Gelen birkaç Kipti'ye kitap sattik, bir-iki tanesini de hediye
ettik. Diger kitaplanm1z1, Kiptice bir el yazmas1yla, tabaka halinde
yazilm1§ dualar bõlümüyle ve Kutsal Kitap'tan almtilarla degi§
toku§ ettik. Bu insanlann içinde ya§ad1g1 fakirlik ve peri§anhg1
tasvir etmek neredeyse imkâns1z.
24 $ubat 1 823 Pazartesi. Ôgleye dogru dõrt-be§ tane tim­
sah gõrdük. 1lk defa gõrdügümüz bu timsahlar kiy1daki kumlara
uzanm1§lard1. Gemiyle onlara o denli yakla§ml§tlk ki dikkatlerini
çektik. Hemen 1rmaga daldilar ama onlan gõrebilecek kadar ya­
kmd1k. Sõylenenlere gõre bu hayvanlar çok hizh hareket edermi§.
Kaptan da bunu dogrulad1. Gõrünü§te õyle atik degil de sakar,
beceriksiz gibiydiler. Dõrt kisa bacaklan vard1, gõvdeleri ve kuy­
ruklan bahga benziyordu.

Girge

Ôgleden sonra batidaki Girge'ye girdik. Buras1 eskiden Yukan


Misir'm ba§kentiymi§. 1smini de Aziz George 'dan alm1§. Rüzgâr
bizden yana estigi için durmad1k. Daglar 1rmagm yakinma kadar
geliyordu ve bir sürü magara vard1.

Yukan Mtsir Hurmas1 (Doum)

25 $ubat 1 823 Sair. Kiy1da yürürken bir hurma agac1 fark


ettik. Bu, Yukan Mis1r'm (Thebais) hurma agac1yd1. Fakat bil­
diklerimizden farkl1yd1. Uzunlugu ya da yüksekliginde bir fark
yoktu; ancak gõvdesi daha yumu§ak, ah§ap kism1 daha sert ve
OSMANLl'DA 1Kl AMERlKALI M1SYONER 399

dallan fazlayd1. Normal hurma agac1 çok yükselir, dimdiktir ve


dallan yoktur. Agacm gõvde kahb1, diger agaçlardaki gibi yxldan
yxla geni§lemez, sadece uzar. Bu nedenle Palmiye korulannda,
on-on iki fit uzunlugunda, elliden yüz fite kadar yükselen agaçlar
gõrürsünüz. "Bu agacm gõvdesi õteki agaçlar gibi saglam degildir.
Ancak iç kxsm1 õzle doludur." Aslmda bu agaç kesildiginde, ke­
resteden ziyade birbirine baglanm1§ kam1§ veya kxym1k tomanm
andmr. Palmiye agacmm meyvesi hurmad1r. Buradaki palmiyelerin
meyvesi ise hurmadan katbekat büyüktür ve tamamen farkhd1r.
Gibbon4 §õyle der: "Çah§kan yerliler, ne düz yaz1yx ne de bir
ayeti yüceltirler; üç yüz altm1§ defa kulland1klan bir palmiye gõv­
desini, dallanm, yapraklanm, suyunu ve meyvesini yücelttikleri
kadar." Bunu üç yüz altm1§ defa kullanacak sayxda olay ya§amadxk
ama meyvesini yedik, odununu yaktxk; bir de yapraklanmn gõlgesi
altxnda ve dallarmm meydana getirdigi yataklarda iyi bir uyku
çektik. Bu dallar bize sepet, kilim, süpürge, kümes hayvanlan için
kafes, halat ve baston olarak hizmet verdi. Kanallan geçerken
kõprümüz, yemek için bahm1z (õzünden alman bu siv1ya yerliler
bu ismi verir) oldu. "Palmiye, yakla§1k dõrt fit uzunlugunda, or­
tasmdan yapraklann Í1§kxrd1g1 geni§ bir perçemle taçlanm1§tlr. Bu
asla dü§mez, devamh surette aym gõsteri§li ye§illigi üretir durur."
Vaktiyle lncil'in Tabiat Tarihi dersinde Dr. Harris, ele ald1g1 diger
konular gibi bununla ilgili de etrafhca bilgiler vermi§ti.
2 7 $ubat 1823 Per�embe. Günün ekseri kxsrm kuvvetli rüzgârla
geçti. Ôgleye dogru kum daglan belirdi çevremizde. Dõrt bir yandan
esen rüzgâr havayx kumla doldurmu§tu. New England'm kar õncesi
rüzgân gibiydi. Agxr kuzeybatl rüzgârmm yumu§ak bir karla devam
etmesi gibi de diyebiliriz. Kumlar gemiye hatta kabinlerimize kadar
girdi. Bu yüzden elbiselerimiz ve kitaplanrmz kumlara buland1.
4
Edward Gibbon (1737-1 794): lngiliz tarihçi ve devlet adam1d1r. En õnemli
çah§mas1 olan Roma lmparatorlugu'nun Gerileyi� ve Çoleü� Tarihi 1 776- 1788
yillan arasmda ala cilt halinde bastlmujtlr. Kitap genellikle yazim kalitesi,
ironisi, birincil kaynak olarak kullamm1 yanmda dini yapilanmalan ele§tirme­
siyle de §Õhret kazanrm§tlr. Bu ki§i, tarihçi Herbert A. Gibbons (1 880- 1 934)
ile kan§tlnlmamahd1r. [ç. n.]
400 YUKARI MISIR'DAKl 1LG1NÇ �EH1RLER

Negadel

Gün batmuna dogru bati kty1smdaki Negadel'e ula§tlk. Bura­


dakilerin çogunlugu Ktpti. Ba§papaz1 ziyaret ettik. Patrigin mektu­
bunu okudu ve kitaplanm1za bakti. Elinde bunlardan birkaç tane
varmt§. Bize çok fazia ilgi gõstermedi, çekip gitti. Bir tane Ahit
ve bir Mezmurlar Kitab1 sattik. Antonio adh bir papaz bizi evine
davet etti. Mr. Jowett'ten ald1g1 Arapça Íncil vard1 elinde. Mr.
Jowett'in ismini hatirladt. Tamam1m okudugunu ve çok memnun
kald1gm1 belirtti. Birkaç kitap daha satttk. Bazdanm Arapça ve
Ktptice el yazmalanyla degi§tirdik. Bu kadar az satl§tmtzm sebebi,
ba§papazm tavnyd1. Bu tav1r, tabiatindaki kabahk huyundan mi,
dini bagnazhktan mi, cehaletten mi, ya da bizim yanh§ gõrme­
mizden mi kaynaklamyordu, bunu kestiremeyecektik. " . . . Kendi
efendisinin yanmda durur veya dü§er . . . " [Romaltlara Mektup, 1 4/4]

Teb

28 fiubat 1823 Cuma. Teb'e güne§ batarken vard1k. Kahire'den


yirmi iki günlük mesafedeydi. Burada iki kafileyle kar§da§tlk. Biri
Assoun yolundayd1. Kendisini Kahire'den tamd1g1m1z Polonya
Baronu, bir Íngiliz ve bir de Alman'dan müte§ekkildi. Diger grup
ise Dongola'dan dõnüyordu. Y1llardir ara§tlrmalarla me§gul olan
Frans1z Mr. Rifand'm e§liginde ugraddar bize.
1 Mart 1823 Cumartesi. Ktpti papaz Makar'a (Macarius) ug­
rad1k. Bir Ahit ile bir Tekvin Kitab1 satln aldt. Sõyledigine gore
Luksor' da 60 Ktpti hanesi ve üç papaz bulunuyormu§. Yanmda
pek çok ki§i vard1 ama hiçbiri okumay1 bilmiyordu.

Luksor Mabedi

ôgleden sonra Luksor Mabedi'ni gezdik. Giri§ kap1smm õnün­


de iki kocaman granit heykel yer ahyor. Pek de iyi korunmayan
OSMANLl'DA tK1 AMER1KALI M1SYONER 401

bu heykellerin cüssesi bir ba§tan õbür ba§a dokuz fit çapmda.


Birinin arkasmda, kendisiyle aym boyda, üzeri hiyerogliflerle
kaph bir dikilita§ var. Digeri ise kalm bir granit dilimle destek­
lenmi§. Heykellerin õnünde, lskenderiye ve Pamukkale'dekilere
(Hierapolis) benzer bir dikilita§ duruyor. Yükselen duvar hemen
hemen elli veya altm1§ fit yüksekliginde. Üzerinden kõyün ha­
rikulade manzarasm1 seyrettik. Eski mabedin insam hayrette
birakan harabelerini gõrdük; etrafmda devasa çõp y1gmlan, yüz
elli-iki yüz kadar da balç1ktan yapilm1§ baraka vard1. Barakalann
gõrüntüsüne bakarsamz, hakikaten bu kõyde hiç kimse ya§am1yor
zehabma kap1hrsm1z.
Mabet iki ana bõlümden olu§uyor; biri yukanda bahsettigi­
miz bahçe kap1smm yanmda, digeri de birincisine bir koridorla
bagh. Bu koridoru §U an iki s1ra sütundan anhyoruz. Her sirada,
her birinin çevresi neredeyse otuz fit ve yine kahnhg1 dõrt fit olan
ta§lardan in§a edilmi§ yedi sütun var. Sütunlann ilerisinde, duvar­
lan hiyerogliflerle kaph degi§ik bõlmeler bulunuyor. Bõlmelerin
içinde, her biri fark11 formda, kahpta ve yükseklikte yüz elli-iki
yüzden az olmayan sütunlar yer ahyor. Bõlmelerde hiç §Üphesiz
bir zamanlar pagan kurbanlan takdim ediliyordu.

Teb'deki Bir Evin Tasviri

Dün kiy1da birkaç gün kalmak için e§yalanm1z1 gemiden ahp


bir yere gõtürme istegimizi bildirmi§tik. Bugün ise devlete ait
bir eve yerle§ebilecegimizin haberi geldi. Ak§am o eve bakmaya
gittik. En alt katta birkaç Arap oturmu§ ak§am yemegi yiyordu.
Aym odada bir de e§ek vard1. Onlan geçip merdivene yõneldik.
Basamaklardan üç dõrt tanesi kinlmi§tl. Bu halde yukan ç1kmarmz
neredeyse imkâns1zd1. Yukan ula§mca üst kat zeminin de aym
oldugunu gõrdük. Palmiye agaçlanndan direklerle, palmiye dal­
lanyla ve kami§larla takviye edilmi§, üzeri toprakla kaplanml§tl.
Bu yüzden odalann dõ§emeleri sokak gibi gõrünüyordu.
402 YUKARI MISIR'DAKl 1LG1NÇ �EH1RLER

tlk odada toprakla güçlendirilmi§ dallara yol verildiginden


dolayi çok sayida delik vard1. Onlan büyük bir zorlukla geçtik.
Ôteki odaya geçerken yer o kadar 1slaktt ki ayaklanm1zm altt
kayd1. Çekine çekine ad1m atabiliyorduk. Tam da bu s1rada t§l­
g1m1z sõndü. Bir Arap'm bize ha§ka bir t§tk getirinceye kadar
geri dõnü§ümüz konusunda bayag1 endi§eye kapdd1k. Her odada
tamam1yla aç1k büyük pencereler var.d1. Çatt çahlardan yapdmt§tl,
ama epeyce arahk yer kalmt§tl. Hele bazdan çok büyüktü. Muh­
temelen Teb'de bize sunulan bu evden daha iyisi kolay kolay
temin edilemezdi. Bunu gõrdükten sonra, çok ufak olmasma ve
ha§aratlar tara&ndan istila edilmesine ragmen kendi kulübemizde
kalmaya karar vermemiz uzun sürmedi.
2 Mart 1823 Pazar. Sabahleyin hizmetkânrmza Kutsal Kitap'm
Rumcasm1 okuduk ve ona dini bilgiler verdik. Vaktimizin bir kts­
mm1 toplu ibadete ayird1k. Bu esnada misyoner Brainerd'm seyir
defterinden, H1ristiyanhga dõnü§ünü ve tecrübelerini ihtiva eden
kts1mlan okuduk. Brainerd'm bu dev eserindekilerin z1dd1 §eyler
ktlavuzluk ediyor bize ve onun karakterinin de aksi istikame­
tindeyiz; ttpkt Businis'in, Osymandis'in, Cesostris'in, Keops'un
ve Cephrenes'in karakterlerinin ve ihti§amh devirlerinde ortaya
koyduklan §aheserlerinin aksi yõnünde gittigimiz gibi. Onlann
bütün §ehirleri, mozoleleri, mabetleri ve piramitleri; Brainerd'm
elde ettigi ihti§am tac1yla ktyasland1gmda degersiz kahyor. On­
lar yok olacaklard1; zaten çogu da yok olup gitti. Ancak bir tek
misyonerlik tac1 kalacak ebediyete.

Kamak (Camac) Mabedi

3 Mart 1823 Pazartesi. Kamak Mabedi'ni ziyaret ettik. Buras1


Luksor'dan bir buçuk saatlik mesafede. Harabeleri gezerken dõrt
saat geçirmi§iz. Güney taraftaki mabedin battsmm bitimindeki
bahçe kap1smdan içeri girdik. Kap1ya dogru gelirken, iki yamm1zda
iki s1ra halinde yer alan sfenksleri geçtik. Her s1rada elli sfenks
OSMANU'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 403

vard1. Baztlan neredeyse tamamen yiktltn1§, ba§lan gõvdelerinden


kopanlmi§tl. 11k ba§takilerden bazdanrun õnünde tann heykelleri
bulunmaktayd1. Sonra kap1 giri§ine geldik. Saglam kalan ve kirk
ayak ebadmda kare §eklinde yaptlrm§ bir sütunun boyunun yetmi§
fit olduguna karar verdik. On sekiz ayak geni§ligindeki geçitte iki
s1ra halinde sfenksler yer ahyor. 1kinci kap1ya kadar kirk ad1mhk
bir mesafe var. Bu kap1, çaplan yirmi ayak õlçüsündeki otuz sü­
tunun bulundugu bir bõlmeye aç1hyor. Üçüncü kap1yi geçerek bir
ba§ka bõlmeye girdik. Benzer sütunlardan orada sekiz tane var.
Nihayet harabenin sonuna geldik ve kendimizi kir pas içindeki
barakalar arasmda bulduk. ͧte bu barakalar §imdiki Karnak'1
meydana getiriyor. Barakalarda, tamam1 Müslüman, cahil ve
peri§an Araplar oturuyor. Etraftaki kõpek sayis1, neredeyse orada
ya§ayan insanlann sayisma denk.
tki yüz adim ilerleyerek, duvar ve sütunlardan olu§an devasa
bir yigma geldik. Buras1 mabedin en ilgi çekici ve en muhte§em
yeriydi. Batl ucuna dogru ilerleyerek, õnünde sfenks s1ralan bu­
lunan bir ba§ka büyük kap1ya vard1k. Sfenksler o kadar tahrip
olmu§lard1 ki saydanm hesaplamam1z imkâns1zd1. Kapmm ken­
disi, ilk giri§teki kap1yla kiyasland1gmda ba§tan ba§a sade ve
hiyeroglifsizdi. 1çeri girdik ve kendimizi muhte§em bir bõlmede
bulduk. Her sirada dokuzar tane olmak üzere büyük sütunlar­
dan on altl s1ra sütun vard1. Batl kap1sma dogru uzanan iki s1ra
sütun, õtekilerden daha yüksekti ve ba§ kisimlan büyük harflerle
çevrelenmi§ti.
Bu odayi kaplayan ta§lardan bir kism1 hâlâ yerlerindeydi ve
uzunluklan yirmi ayaktl. Bu bõlümün batl kap1smm õnünde bir
çift fresk bulunuyordu. Çiftlerden biri dü§mܧ ve paramparça
olmu§tu; õteki dimdikti ve eksiksizdi. Batl cephesinin zemini
yedi ayak geni§liginde bir kareydi ve gõlgesinden, yakla§tk altm1§
ayak yüksekliginde oldugunu hesaplad1k. Dogu tara& ise daha
geni§ ve daha yüksekti.
Dikilita§lann birazc1k batlsmda bir bahçe vard1 ki, bu bahçe­
ye, tamam1 Syene granitinden mamul duvarlar biti§iyordu. Batl
404 YUKARI MISIR'DAK1 1LG1NÇ SEH1RLER

giri§i buras1yd1. Üç yüz ktrk ad1m bat:lya giderek yüksek bir yigma
geldik. Buras1, bat:ldan giri§iydi. tlk girdigimiz kap1yi andmyor­
du. Ônünde aym tarzda sfenksler srralanmaktayd1. Bu kap1yla
ana harabe meydam arasmdaki duvar ve sütunlar çogu yerde
yiktlmt§t:l. Harabe meydamna geri dõndük ve bat:l yõnündeki bir
bõlmeye daha geldik. Burasmm çat:lst tamamen saglamd1 ve her
birinde sekizer sütun bulunan iki stra sütunla destekleniyordu. Bu
bõlmenin dogusuna biti§en ve on iki sütunun yer ald1g1 bir ba§ka
bõlmeye geçiliyordu. Ardmdan çok say1da heykel ve on ikiden
fazia sütun gõzüküyordu. Dogu kap1s1 bat:ldakine benziyordu,
ancak onun õnünde sfenks yoktu. Bu mekândan ba§ka bir kap1ya
dolandtk. Mabedin güneyinde yer alan bu kapmm yam ba§mda
devasa bir heykel dikilmi§ti. Buna biti§en duvarlar granittendi.
Granitlerin hepsi, §imdi Asvan diye bilinen Syene'den, yani yüz
milden fazia bir uzak11ktan getirilmi§lerdi. Masraft ve i§çiligi de
yüklü olmahyd1. Girdikten sonra ikinci, üçüncü ve dõrdüncü
kapdara geldik. Bunlann biti§igindeki her duvar hâlâ ayaktayd1.
Muhte§em gõrünü§lü epeyce heykel mevcuttu. Kapdar arasmdaki
zemin, hiç §Üphesiz, §imdi tamam1 yiktlan bõlmelerin kahnt:lla­
nyla kaphydt.
Kap1 õnünde altmt§ar taneden iki s1ra sfenks vard1. Fakat
digerlerinde oldugu gibi onlar da ba§lanm kaybetmi§lerdi. Çift
srra halinde dizilmi§ sfenkslerin güney ucunda yine aym harabe
y1gmlan bulunuyordu. Aralannda büyük heykel yiktnt:llan da
vard1 elbette. Leo ve Virgo'nun yakla§tk altmt§ eserini sayd1k;
bir ba§ak taktmytld1z1, bir arslan ba§t ve benzerleri. Aslanlardan
yirmi kadan kadm ba§1yd1; birkaç tanesi ise normalden büyük
koç ba§t. Güneyinde bir havuz vard1. Bir ba§ka havuz da, mabet
mekânmm güneydogu ktsmmdayd1. Güney kap1smdan bat:l ka­
p1sma mabedin geni§ligi alt:l yüz altmt§ ad1md1; dogudan bat:lya
ise be§ yüz yirmi ad1m. Duvarlar son derece kalmd1 ve genelde
hiyerogliflerle kaphyd1. Buranm, Kamak'taki Jupiter mabedinin
kalmt:llanndan, mükemmel olmayan bir tasviriymi§ hissine ka­
ptld1k. Lakin y1ktnt:llann ilham ettigine gõre burada, birinden
OSMANU'DA lKt AMERlKALI M1SYONER 405

digerine geçi§ler yoktu. Üç yüz-dõrt yüz ydhk bu harabe o kadar


harikuladeydi ki, gõrkemli devirlerinde akil almaz bir ihti§am1
oldugunu ortaya koyuyordu. Ancak bu sütun ve duvarlar §imdi
birer birer dü§üyor, yok olup gidiyordu. Bõylelikle bütün insanhgm
gõrkemi kisa sürede solacak ve toz toprak içerisinde kalacak. Fakat
sütunlan asla dü§meyecek, ihti§am1 asla solmayacak, orada ibadet
edenlerin neslinin tükenmeyecegi ve sakinlerinin asla õlmeyece­
gi bir Mabet var. Yeryüzündeki diger bütün mabetler, saraylar,
topluca bir harabenin altma gõmüldügü s1rada 1 ruhlanm1z, asla
yok olmayacak bu Mabette ibadet edecektir.

Gornon' daki Antikalar

4 Mart 1 823 Sali. Luksor ve Kamak, Nil'in dogu kiyismda


yer alan Teb harabelerinin içine dahildir. Erkence bir vakitte
tekneyle 1rmakta ufak bir yolculuk yaptiktan sonra kar§l kiy1ya
geçtik. Oradan e§eklerimizi ald1k. Semer ve yularlan yoktu. Biz
de battaniyelerimizi semer niyetine kulland1k. lrmak kiyism­
dan yakla§1k bir saatlik mesafedeki Gomon'a gittik. Mr. John
Athanasius'un evinde konaklad1k. Mr. Salt'tan ona bir mektup
getirmi§tik. Bu adam bir Rum'du ve uzun ydlardan beri Teb'de
ya§1yordu. Antika kazdan ve ara§tlrmalan yapmaktayd1. Bu ͧte
kendisini Mr. Salt gõrevlendirmi§.
Bahsettigim Rum bir müddet bir türbede ya§am1§, sonra
bunun üzerine §U an içinde oturdugu evi in§a etmi§. Bütün günü
bize bu yõredeki antikalan gõstermekle geçti. Ônce kral mezar­
lanna gittik. Bu mezarlar, evinin kuzeybatismdaki bir vadideydi.
Yolumuzun üstünde bulunan büyük bir dag1 geçtik. Dagm dogu
tara& Hieropolis diye amhyordu ve bir sürü magara vard1. Pek çok
mumya ahmp gõtürülmü§tÜ buradan. Simdiki sakinleri Araplar.
Dagm tepesinden Teb'in, mükemmel antikalarla dolu güzel yay­
lasm1 seyrettik. Dagdan indik ve eve bir saat uzakl1ktaki türbelere
ula§tlk. tlk õnce Belzoni tarafmdan açdan türbeye girdik. Digerleri
406 YUKARI MISIR'DAK1 lLGlNÇ SEHlRLER

Mr. Salt'm memuriyeti dõneminde 1 8 1 7'de açdrm§tl. Bu yüzden


de "Mr. Salt'm Türbeleri" diye adlandmlrm§lard1.
Sekiz-dokuz ayak geni§liginde ve aym õlçüde yüksekligi olan
bir bulvardan giri§ yapnk. Yirmi sekiz dar merdiveni indik, sonra
hafif egik bir zeminde on üç ad1m gittik. Yirmi be§ merdiven
daha ç1knk, pe§inden on sekiz ad1m atarak, üç bõlümden olu§an
ilk odalar silsilesine vard1k. Birisi on sekize on be§ õlçüsünde,
digerleri otuz ayak §eklinde kareydi. Yükseklikleri on ile on iki
ayak kadard1. Sonra on sekiz ad1m merdiveni ve on ad1mhk bir
yeri geçerek ikinci odalar kismma geldik. Ba§ odalardan biri elliye
otuz ayak õlçülerindeydi. Türbe ziyarete açdd1gmda Londra'ya
nakledilen ve §imdi orada bulunan su mermerinden yapdm1§
olan sanduka, i§te buradan ahmp gõtürülmü§. Biti§ik oda otuz
ad1mhk bir kareydi ve üç tarafmda bir tür masa §eklinde ç1kinnlar
mevcuttu.
1ki yanda, sekiz-on ayak õlçüsünde kare, yedi ayak yüksek­
liginde odalar da mevcut. Degi§ik odalarda, izole edilmi§ duvar
temelleri gõrdük. Bütün oda ve geçit duvarlan, çok ho§ tarzda
yapdm1§ hiyerogliflerle kaph. Bunlar intaglio'ya degilse bile Alto
relievo'ya benziyor. Bir yerde beyazlar giymi§, ellerinde yilanlar
bulunan papazlann portreleri var. Bir digerinde kurban edilen bir
adamm portresi bulunuyor; üçüncüsünde mahkumlar; dõrdüncü­
sünde cesetlerin portreleri yer almakta. Bütün bõlmeler saglam
kayalarla birbirinden aynlm1§ vaziyette. Bir tek ki§i için bir türbe
haz1rlamak ne kadar emek istiyor bõyle!
1kinci olarak ziyaret ettigimiz türbenin adi Memnon Türbesi.
Geçit, on ayak geni§liginde ve on iki ayak yüksekliginde. Giri§i
çok uzun, kademe kademe a§ag1 iniyor. Her iki yanda ufak, õnü
aç1k bõlmeler s1ralamyor. Fakat õnceki türbedekiler gibi odalar
yok. Geçidin sonunda on dõrde sekiz ayak õlçülerinde bir bõlme
yer almakta. Burada Syene granitinden mamul kink bir ta§ san­
duka duruyor. Kral mezarlanndan sadece birine girdik. Altm1§
be§ adim indikten sonra neredeyse tamam1 ta§ sanduka dolu bir
yere geldik. Uzunlugu on iki, geni§ligi yedi, yüksekligi yedi ayak-
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 407

tJ.. Geçit, sandukalann ilerisine dogru yirmi ad1m daha ilerliyor.


Sõylendigine gõre §U an yirmi alo veya yirmi yedi kral mezan
açdm1§. [William] Hamilton, Egyptiaca adh eserinde cografyac1
Strabo'nun hükmü hakkmda "bir zamanlar bu §aheserlerden kxrk
tane oldugu çogu ki§i tarafmdan belirtilmi§tir. Tebli papazlar bu
sayxyx otuz yedi olarak vermektedir" diyor. Türbelerden aynlarak
vadiden a§ag1ya indik. Vadinin içinde sõzü edilen mezarlardan
vard1. Dagm etra&m dolanarak Athanasius'un evine geldik.
Birlikte yemek yedik. Evde günün s1cagm1 geçirdigimiz süre
zar&nda din hakkxnda konu§tuk. Kendisi deistti. Rumca bir Ahit
hediye ettik. tlk ba§ta alacakm1§ gibi bir hali yoktu. Daha õnce
hiç okumad1gm1 sõylerken, okumak istedigini de dolayh biçim­
de anlatm1§ oldu. Ahit'in mükemmelligi, gerçekliginin delilleri,
dosdogru bir ruhla okuduktan sonra hasd olacak sonuçlann fay­
dalan hakkxnda uzun bir sohbetten sonra onu okuyacak zaman
bulacagm1 sõyledi.
Bize çok sayxda mumya, vazo, heykelcik, para, yüzük ve bul­
dugu diger antika e§yayx gõsterdi. Bütün Hxristiyanlarda bulunan
lncil'in yayxlmas1 co§kusu derecesinde bir co§ku da, kimi zaman
ke§ifler yapan kimi zaman da antika ara§tJ.ran bilim adamlannda
var. Ôgleden sonra ilk õnce, antikacmm evinin güneydogusuna
dü§en Memnon Mabedi'ne gittik. Su an ayakta olan Dogu ta­
ra&nm sonunda yer alan duvar, yetmi§ be§ ad1m uzunlugunda,
elli ya da altm1§ ayak yüksekliginde. Y1kxntJ.lanndan anlad1g1m1z
kadanyla mabedin uzunlugu yakla§1k yüz altm1§ ad1m. Ayakta
kalan kxrk yedi sütun sayd1k. Ancak bu mabetteki en ilginç ve
en mükemmel nesne Memnon heykeli. Su an yere dü§mܧ ve
baz1 yerleri kxnlrm§ vaziyette. Kolundan a§ag1da kalan beden on
iki ayak uzunlugunda, kol ise dõrt ayak çapmda. Hamilton, bu
heykelin ayaktan yukansm1 alo ayak, on inç, iki omuzu etra&m
da altm1§ iki-altm1§ dõrt ayak olarak õlçtügünü kaydetmektedir.
Ardmdan 1sis Mabedi'ni ziyaret ettik. Buras1, Memnon'un
batJ.smda, daglann arasmda kurulmu§. Gõrdügümüz õteki mabet­
lerden daha ufak. Fakat boyas1 ve hiyeroglifleri iyi korunmu§ olan
408 YUKARI MISIR'DAK1 1LG1NÇ SEH1RLER

çok ho§ bõlmeleri mevcut. Bahsettigimiz bu mabedin õnündeki


tepeyi dolamp Nil' e yõnelerek Medinat Abou'ya geldik. Burada
muhte§em bir mabet vard1. Ama manzarasm1 seyretmek için
õzellikle durmad1k. Oradan devam ederek Memnon'un iki devasa
heykelini gõrmeye gittik. Bunlar Memnon Mabedi'nden çok uzak
degillerdi. Oturur vaziyetteki bu heykellerin aym kahptaki yüzleri
doguya bakiyordu. Güneydeki ta§ heykelin tamamma yakim du­
ruyor. Ôteki kmlm1§ (rivayete gõre Kambises tarafmdan) ve tamir
edilmi§. Üst klSlmda orijinalinden farkl1 ta§lar kullanilm1§. Bacak
ve ayaklannda yazilar var. Yazilann çogu Hamilton tarafmdan
yaymlanm1§. Bunlar, güne§ dogarken heykelin ç1kard1g1 sõyle­
nen sesle alakahd1r. Rollin, Strabo'dan naklen §Õyle demektedir:
"T eh' de bir heykel vard1r, güne§in yükselen l§mlan ona vurdugu
vakit bir ses ç1kar."
Bu heykellerin cüsseleri çok büyük. Birinin kaidesi üzerinde
durup bacagm1 õlçtük, on iki ayak ç1kti. Fakat dizine ula§abilme­
miz için hayli mesafe vard1. Hamilton, "bacag1 ve ayagmm uzun­
lugu on sekiz ayak, be§ inç [- 1 3cm.]; küçük parmagmm uzun­
lugu dõrt ayak, be§ inçtir" diye yaz1yor. Memnon ismi Teb'deki
bir mabet, bir türbe ve çok say1daki heykelle baglantih. Fakat
Memnon'un kim oldugunu, nerede ya§ad1gm1 belirlemek kolay
degil. Bu heykellerden sonra ak§amleyin Luksor' daki teknemize
dõndük.
Biz bunlarla me§gulken Mr. Wolff, Kiptileri gõrmek ve onlara
Kutsal Kitap gõtürmek için Gornon'un güneyindeki iki kõye git­
mi§ti. tlk olarak, Luksor'dan binekle iki saat uzakliktaki el-Baarat'e
gitmi§. Üç Kipti aile ya§1yormu§ orada. El-Baarat'ten sonra iki
saatlik mesafedeki Ermart' a varm1§. Burada Mallem Magrus üç
tane Ahit satln alm1§. Ermart'm toplam Hiristiyan nüfusu 60
ki§iymi§. Günün aki§mda Müslümanlara da sekiz adet Tekvin
Kitab1 hediye etmi§.
Dünyanm bu en eski ve en muhte§em §ehirlerine geriye dõ­
nüp §Õyle bir bakiyoruz. Rivayete gõre yüz kap1h bu §ehirlerin
her bir kap1smdan on bin asker gõnderilirmi§. Buralardaki magrur
OSMANLl'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 409

hükümdarlar ve sefil kõleler §imdi toz toprak altmda uyuyorlar.


Ruhlan ise sadece itibarsiz ki§ilerden õdül ahyor. Teb'in yakla§1k
otuz mil yukans1 Esneh. Bu geni§ kasabada bir tane Kipti rahibi
var. Sakinlerinin çogu Kipti imi§. Oraya da gitmeyi dü§ündük.
Ancak Kahire'ye ula§madan evvel bütün kitaplan satmarmz ve
mevsim dolayis1yla elimizi çabuk tutmam1z gerektigini anlad1k.
Bu durumda gezimizin bu bõlümünden vazgeçmeye karar verdik.
Edfou'daki birkaç taneyi saymazsak Esneh'ten õtede hiç H1risti­
yan yok. Gerçekten de Asvan' da, pa§anm istihdam ettigi birkaç
Kipti bulunuyor. Burada bir kilise in§a ettiklerini duyduk. T eb' de
kald1g1m1z süre içerisinde risalelerden ba§ka 1 1 kitap sattik ve 1 3
tane d e hediye ettik.
5 Mart 1 823 . 5 Õgle õncesi saat dokuz-on aras1 bu büyük ve
muhte§em harabelerle vedala§tlk ve yüzümüzü yeniden Kahire'ye
çevirdik. H1zhca ve rastgele gezdigimiz bu antikalar diyanm gõr­
mekten hayli memnun kalm1§tlk. Fakat bu karanhga bogulmu§
memleketteki sõzde H1ristiyanlan, Tann'nm kiymetli kelarmyla
donatmak nasip oldu diye daha fazia mutluyduk. Havada hiç
rüzgâr yoktu ama akmtiyla yolumuza devam edebildik. Saat be§e
dogru Nagadeh'ten geçtik.
6 Mart 1 823 Per�embe. Õgleden evvel dokuz gibi dogu yaka­
smdaki Kene'ye vard1k. Mr. Jowett'in Ara�ttrmalar adh çah§ma­
smda bahsettigi Mallem Boulus'a (Paul) kitaplan gõtürmek üzere
kasabaya girdik. Mallem, buralarda s1kça kullamlan bir lakap.
Manas1 muallim, yani ogretmen. Pek çok Kipti mallem, devlet ka­
demelerinde memurluk ve yaz1c1hk yap1yor. Mallem Boulus da
Müsellim'in yanmda gõrevli. Geldigimizi haber vermek üzere bir
adam gõnderildi kendisine, o da derhal bizi gõrmeye geldi. Ônce
patrigin mektubunu, ardmdan kitaplanm1z1 gõsterdik. Kitaplara
bakti, onlan õptü, birkaçm1 satln ald1. Digerlerini satmarmzda bize
yard1mc1 oldu. Mallem Baulus, Kiptiler arasmda §ef konumunda,

5
Seyir defterinin buradan sonraki bõlümü §U künyede yer almaktadir: "Joumal
of Mr. Fisk and Mr. King in Upper Egypt", The Missionary Herald, Arahk 1 823,
Vol. XIX, s. 375-378.
410 YU KARI MISIR'DAK1 1LG1NÇ �EHlRLER

zengin giyimli ve son derece zeki birisi. Kene'deki 1 .500 haneden


150'sinin Kipti oldugunu sõyledi. Kilise ya da papaz bulunmad1-
gm1, kilise için dõrt saatlik mesafedeki Goos'a gittiklerini, orada
da pek çok Kipti'nin ya§ad1gm1 sõzlerine ekledi.
Otuz ki§ilik bir okulda õgretmenlik yapan bir mallem geldi.
Derslerinde ba§anh ve gelecek vadeden õgrencilerine dag1tmas1
için be§ adet Tekvin Kitab1 hediye ettik. Yine bilgili bir mallem
olan Iscarus ugrad1. Birlikte teknemize kadar geldik. Türkçe, Arap­
ça ve Kipti dilini biliyor lscarus. Dõrt saat zarfmda risalelerden
ba§ka 31 kitap sattik ve yedi tane de hediye ettik.
Mekke yolundaki Müslüman hacilann çogu buradan geçi­
yormu§. Onlann s1ralar halindeki yürüyü§lerinin halk üzerindeki
bozucu etkileri çok a§ikâr. Biz bu kadar çok Müslüman kadmm
peçesiz dola§t1g1, bu kadar ars1z ve utanmaz oldugu ba§ka hiçbir
yer gõrmedik hayatim1zda. Buras1 kusursuz bir genelev (brothel)
gõrünümündeydi.

Dendera Mabedi

Ôgleden sonra bire dogru Kene' den aynld1k. Bir saat geçince
Dendera Mabedi'nin kar§l kiy1sma, Romahlann Tantiva dedigi
yere palamar baglad1k. Modem kõy Nil'in kenannda, mabet ise
kõyden binekle yanm saatlik mesafede bulunuyor. Mabet, daha
evvel gõrdüklerimize nazaran çok iyi korunmu§tU.
Yakla§ik üç ytl õnce bir Fransiz'm, bilim adamlan arasmda pek
fazia ilgi uyandrran Zodiac'1 ahp ülkesine gõtürdügü mabet buras1ydi
i§te. Duvarlar âdet oldugu üzere hiyeroglifle, Eski Misir'm mistik ka­
rakterleriyle bezenmi§. Hiç §Üphesiz antik tarih, mitoloji ve ülkenin
gelenek gõrenekleri hakkinda daha fazia malumatlmlZ olsayd1 bu
karakterleri okuyabilirdik. Bu malumatlan elde edip etmeyecegimiz
zamana kalrm§ bir §ey. Çaba sarf ediliyor, ba§an ümitleri besleniyor.
Saat be§te teknemize dõndük. Ak§amm geç bir vaktine kadar Nil' den
a§agt akip gittik, tam gece yans1 palamar bagladik.
OSMANLl'DA 11<1 AMERlKALI M1SYONER 411

7 Mart 1 823 Cuma. Rüzgâr çok §iddetliydi ve bize ters esi­


yordu. Bu yüzden akmtmm etkisini gidermek âdeta imkâns1zd1.
Nil'in ta§tlg1 dõnemde esen bir kuzey rüzgân, selleri artlracak
ve sulann karada uzun süre kalmasma sebep olacak güce sahip.
Hâlbuki bunu daha õnce ihtimal dt§l gõrüyorduk ama bu rüzgân
gõrünce kolayhkla inand1k.
Ak§ama dogru Dishne'ye vard1k. Dogu tarafmdaki bu kõyde
kar§tla§tlg1m1z biri burada 40 Kipti hanesi ya§ad1g1m sõyledi. Bir
ba§kas1 sayiyi 30 olarak verdi. Galiba Kipti sayis1 Müslümanlara
denkti. Kar§tla§tig1m1z birkaç Kipti' den yalmzca üçü okuyabiliyor­
du. Bunlar Kutsal Kitap da satln aldtlar. Ne bir kilise vard1 kõyde
ne de bir papaz. Güne§ batarken Dishne' den aynld1k. Gecenin
büyük bõlümünde Nil'de yol ald1k.

Zenci Kõleler, Rahibe Manast:Irlan vs .

8 Mart 1 823 Cumartesi. Saat on iki buçukta Haon'u geçtik ve


biraz a§ag1smda palamar baglad1k. Rüzgâr tersti ve çok §iddet­
liydi. Bizden a§ag1da bir tekne daha vard1. lçindeki zenci kõleleri
Kahire'ye ta§tyordu. Bu manzara kar§tsmda yüreklerimizdeki en
ac1 hislerin harekete geçmesini engelleyemedik.
Ôgleden sonra saat üçe gelirken tekneden aynld1k ve iç ki­
s1mdaki Bageoura §ehrine yürüdük. Burada birkaç mallem, bir
ba§papaz, epeyce papaz, bir kilise ve üç rahibesi olan bir rahibe
manastln bulunuyordu. Kiptiler arasmda bir rahibenin oldugunu
çok nadir duyard1k. Genelde her kiliseye bagh bir manastlr olur.
Fakat bu, evli veya bekâr papazlann ikamet ettikleri mekând1.
Papazlann çogu evliydi, halkm da bundan pek memnun oldugunu
sõylediler.
412 YUKARI MISIR'DAKl 1LG1NÇ SEH1RLER

H1ristiyan Kiptiler

10 Mart 1 823 Pazartesi. Gõzlerimizi, Girge'nin yüksek mi­


narelerinin manzarasma açt:J.k. tlk õnce selam ve hürmetlerimizi
iletmek üzere Piskoposun yanma gittik. Evine dar bir sokaktan
gõtürdüler bizi. Kendisi uyuyordu, ancak oradaki ba§papaz bizi
nazik bir §ekilde ag1rlad1. Bõlmelerde hiç e§ya yoktu. Yalmzca yer­
de kilimler vard1, üzerlerine oturduk. Fakat buras1 Kipti ruhbamn
misafir odalanndan daha temizdi. Bir müddet bekledikten sonra
piskopos uyand1 ve bizi huzuruna kabul etti. Doksan ya§mdayd1,
ya§l geregi dermans1zd1. Burada otuz bir senedir piskoposluk
gõrevindeymi§. Ba§papazm sõyledigine gõre, ikisi Nil'in dogu­
sunda, geri kalanlan da bat1smda olmak üzere Mis1r' da on iki
piskoposluk bõlgesi bulunuyormu§. Kipti papazlarm say1sm1 iki
yüz otuz-iki yüz kirk arasmda tahmin ediyoruz. Ancak ba§kalan
hakl1 sebeplerle bunu daha yüksek tutuyor. Ba§papazm tespiti­
ne gõre piskoposluk bõlgelerinin bu kadar az olmasmm sebebi,
Hiristiyanlann içinde bulunduklan fakirlik ve s1kint:1lardan kay­
naklamyor. Onlar hakikaten esaret alt:J.ndalar. Ba§papazla ak§am
yemegi yedik. So&ada ha§lanm1§ yumurta, ekmek ve bal vard1.

The Missionary Herald Editõrü: Misyonerlerimiz Mr. Salt'tan bir


meletup aldtlar. Meletupta Pa�a adma onlardan, Müslümanlann dini
inançlan halelemda tartt�maletan salemmalan isteniyordu. Mr. Fisle
ve Mr. King bunun üzerine a�ag1dalei le1sa yorumu yazd1:

Bu mektup gerek Müslümanlar, gerek hükümet cephesinden


Kutsal Kitap'1 dag1tmam1za hiçbir engelleme sõz konusu olma­
d1gm1 ima etmektedir. lstisnas1, bunlann Müslümanlar arasmda
dagit:1lmas1d1r. Türkiye'nin içinde bulundugu siyasi durumdan
dolayi §U an en azmdan kismi bir tedbir ihtiyac1 hasil olmu§tur.
Buradaki sõzde Hiristiyanlar ve Yahudiler arasmda çah§mam1z
için õnümüzde geni§ ve ümit vadeden bir saha açilmi�ttr. Tann'mn
yüzümüze kapad1gi bir kap1yi açmaya zorlayarak, bu sahanm
yüzümüze kapat:J.lmasma sebep olmak yersiz gõzüküyor. Müs-
OSMANLI'DA 11<1 AMERlKALI MlSYONER 413

lümanlara Kutsal Kitap vermek, onlarla Htristiyanhk hakktnda


konu§mak için nadir de olsa &rsatlm1z oluyor. Avrupa gezmi§
ya da Avrupai kitaplar okumu§, liberal fikirli ve ho§gõrülü kim­
selerle ara srra kar§ila§1yoruz. Bõylesi ki§ilere, õgretmenlerimize
ve tam§lp da bize mektup gõnderenlere Tann'nm Oglu 1sa'dan
bahsedebiliyor, 1ncil hediye edebiliyoruz. Müslümanlar da yine
kimi zaman kendi istekleriyle Kutsal Kitap satln almaya geliyor­
lar. Türkiye'deki sõzde Hiristiyanlan aydmlatmak ve reforma
tabi tutmak suretiyle yolu haz1rhyoruz. Artica temsilciler yeti§­
tiriyoruz. Yol haz1rland1gmda bu temsilciler, kendi yanh§lanmn
sahte peygamberinin izinden gidenleri ikna etmede yer alacak
ve onlara hakikati õgreteceklerdir. "Tannm, gidecegim yolu bize
bildir, çünkü ruhlanmlZl sana yükseltiyoruz." [Mezmurlar, 1 43/8]

The Missionary Herald Editõrü: 12 Mart Çar�amba günü misyo­


nerlerimiz, bir magarayt gezmek amacryla, trmagtn dogu yakasma
dogru yükselen bir dagdan a�agt indiler. Magarayt tasvir ettikten
sonra oranm ilginç manzarastndan �õyle bahsediyorlar:

Bir pencereye oturarak, gõzlerimizi tabiatln en büyüleyi­


ci manzaralarmdan birine çevirdik. 1ki yüz fit yükseklikten Nil
Nehri'ni seyrettik. Nehir, sulanyla bereketlendirdigi, verimli kil­
d1gi, nadir rastlad1gimiz sebze çe§itlerini yeti§tirdigi ovalara dogru
kivnhp gidiyordu. Her tarafta sürüler yayilm1§tl. SaylSlz küçük
kõy, etra& saran palmiye agaçlan manzaramn çe§itliligini ve gü­
zelligini artinyordu. Irmagm kar§l kiy1smdayken, etekleri Libya
Çõlü'ne uzanan ç1plak daglar peyda oldu. Bir peyzaj ressarni için
ne ho§ bir manzara; duygusal bir §air için ne romantik bir yer
olurdu buras1. Eminim bir münzevi, §ayet hakiki bir dindarsa, bu
hücrede hiç de s1radan olmayan bir sükfmet ve huzur içerisinde
Tann'nm eserlerini tefekküre dalabilirdi.
414 YU KARI MISIR'DAK1 lLGlNÇ �EHlRLER

Bir Katolik Misyoner

Irmak kenanndan yaya olarak bir saat çeken Tahta'ya õgleden


sonra vard1k. Erkek çocuklar için açtlm1§ çok sayida okula rastla­
d1k. Ancak M..lSlr'm hiçbir yerinde kizlar için bir okulun varhgmm
duyuldugu vaki degil. Kahire' den getirdigimiz son kitaplanm1z1
da buradaki Kiptilere sattlk. Peder Francesco tarafmdan kurulmu§
bir Katolik manastln vard1. Peder, Propaganda lnanç Te�kilâtt'nm
bir misyoneri olarak sekiz yild1r burada ya§1yormu§. Bizi nazikçe
kar§tlad1. Kim oldugumuzu sõyledikten sonra, bo§ inançh papaz­
lardan olmad1gm1 sõyleme geregini duydu. Kendisine ltalyanca
bir Kitab-1 Mukaddes ve birkaç risale hediye ettik. Binlerce kere
te§ekkür ederek ald1 bunlan ve el yazmas1 Arapça ayin kitapla­
nndan birini bize verdi.
Tahta civannda ya§ayan yakla§1k be§ yüz Katolik Kipti onun
idaresi altindaymi§. Tahta, Akmin, Girge ve Farshiout'ta olmak
üzere Yukan M..lSlr 'da dõrt tane Katolik müessesesi varm1§. Peder
Francesco, Katoliklerle 1ngilizler arasmda doktrinlerde, ayinlerde
ve disiplin meselelerinde çok da büyük bir fark olmad1gm1 sõyledi.
Zaten ona gõre bunlar temei §eyler degilmi§. Bu yüzden bir gün
yeniden bir birle§me (reunion) gerçekle§ecegini ümit ediyor. Biz
de, "fark11 Hiristiyan mezheplerinin kendi §ahsi hatalanndan vaz­
geçeceklerini, bõylece hepsinin ilk çag H1ristiyanhg1 zemininde
birle§eceklerini ümit ediyoruz" dedik. Bunu o da tasdik etti ve
bizimle tam§tlgma memnun oldugunu sõyledi.
13 Mart 1823 Per�embe. Ôgleden sonra be§te Abutig' e vardik.
Kiptilerin bir erkek okulu vard1. Kizlar için de bunun gibi bir okul
var m1 diye sorduk; olmad1gm1 sõylediler. Ardmdan, "kadmlardan
okuma bilen var rm hiç?" dedik. Sanki bu tuhaf sorulara §a§lrml§­
lard1. Yine "hayir" cevabm1 verdiler. "Peki, bu kasabada okuma
bilen bir ki§i bile yok mu?" dedik; "hayir, kismen okuyabilen var''
§eklinde cevapladtlar.
20 Mart 1823 Per�embe. Ak§am saat dokuza dogru Miriam'da­
ki (Meryem) manastln geçtik. Dogu yakasmda, ula§tlamaz yük-
OSMANil'DA tKl AMER1KALI MlSYONER 415

seklikteki kayalann üzerine kurulmu§tu. Geçerken teknemize


dogru yüzen bir adam gõrdük. Manastxrdan biriydi ve bizden
sadaka istemeye gelmi§ti. Bir §eyler verdik. Manast:J.rda on ke§Í§
bulundugunu sõyledi. Onlardan biri yalçm kayalann üzerindeydi.
Adam bizden aynlmca, ikametgâhma nasil ç1kacagm1 gõzlemle­
dik. Fakat kiy1ya ula§1r ula§maz bir kayanm arkasmda gõzden
kaybettik. Bir ba§ka geçidi ke§fetmek imkâns1zd1.
Geceleyin Sheraoune adh bir kõyün õnünden geçtik. Reisimiz
orada çok say1da Kipti'nin ya§ad1gm1 sõyledi. Araplar da bize,
Müslümanlann hem manast:J.rlannm hem de rahibe manastxrla­
nnm oldugunu, MlSlr'm bat:J.smda bir yanmada olan Faioum'da
da, içinde kirk rahibenin ya§ad1g1 bir manast:J.r· bulundugunu sõy­
lediler.
Kahire ile Minye arasmda çok sayida manast:J.r ve kõy mev­
cut. Dõnü§te burada mola vermeye niyetlenmi§tik. Ancak tüm
kitaplanm1z1 dag1tt:J.g1m1z için, bir de hizlanmam1z gerektiginden
hepsini geçtik. Sakkara piramitlerini ve yakinmdaki antik Memp­
his mmt:J.kasm1 ziyaret için bir manast:J.r bulmayi da ümit etmiyor
degildik hani. Lakin bundan da vazgeçmek zorunda kald1k.

Gezimizi Ba§tan Sona Gõzden Geçirmek

24 Mart 1 823 Pazartesi. Daha evvel kald1g1m1z yere e§yalan­


m1z1 gõtürdük. Teh yolculugundayken Kahire' den kirk sekiz gün
uzak kalm1§t:J.k. Bu sürede ki§i ba§ma otuz dolar masraf ettik. 2 1 1
tane Arapça Ahit, 1 27 Tekvin Kitab1 1 7 Mezmurlar Kitab1 satt:J.k .
Ôteki dillerde ise dõrt Ahit ve Kitab-1 Mukaddes satt:J.k, baz1sm1
hediye ettik. Bunlardan ba§ka 250 risale dag1tt:J.k.
Yolculuk esnasmda ikimiz de mütemadiyen s1tmaya maruz
kald1k. Gõksel Tannm1zm inayetiyle dõrt-be§ gün hasta yatt:J.k­
tan sonra ikimiz de iyile§tik. Yaban ellerde hastalanmca ve kõtü
yerlerde kalmca, zihin bu sefer arkada b1raktxg1m1z dostlanm1za
dõnüyor. Kulübemizde sadece yere serdigimiz bir çar§af varken,
416 YUKARI MISIR'DAK1 1LG1NÇ �EHlRLER

kitap sand1klanndan ba§ka


bir sandalyemiz yokken,
annemizden, kiz karde§leri­
mizden en küçük bir teselli
bulam1yorken, odanm alt
k1s1mlanndan içeri rüzgâr
dolarken; dostlanm1zm -ki
isimlerini saymak imkâns1z­
her daim gõsterdikleri ihti­
mamlan, en ince duygulan
hat1rlamamak elimizde de­
gildi. Fakat ardmdan, içinde
bulundugumuz vaziye tin
bizden daha üstün kimsele­
rin halinden daha iyi oldu­
gunu s1kça dii§iinüyorduk.
David Brainerd, Hindis­
tanhlann arasmda hastalanmca ac1 çekmek zorunda kalmam1§
m1yd1? Peki ya Henry Martyn'in s1cakta, toz toprak içindeyken
yanmda bir rehberi, dostu olmadan geçirdigi tecrübeler? Aziz
karde§imiz Parsons da deniz yolculugunda, bu sayd1klanm gibi
kolayca ifade edemeyecegimiz acilar çekmi§ti. Bilhassa Siroz
Adas1'nda takatsiz ve say1klar bir haldeyken, ev sahibi onun
õlümünü h1zlandirmay1 istiyor diye doktoru onu kandirmaya
çah§irken, yanmda Íncil okuyacak, dua edecek ve dini konularda
konu§acak sad1k bir dostu yoktu. Bizdeki rahatl1gm ve ihtimamm
çok az1 vardi. Homurdanmak yerine birakin da hamd edelim,
lay1k oldugumuzdan o kadar fazia rahatl1g1m1z var ki. Madem
saghg1m1z §U an yeniden düzeldi, õyleyse Koruyucumuz olan
Tann için kendimizi daha fazia feda edelim.
Üç aya yakmdir M1s1r'day1z. Mr. Wolff sayesinde Íncil'in
vaazma ve dini konularda insanlara Íngilizce, Frans1zca, Almanca,
Ítalyanca, Rumca, lbranice ve Arapça hitap etmeye izin ald1k. On
iki ayn dilde yazilm1§ yakla§1k 800 Íncil veya Íncil bõlümleri ile
OSMANLI'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 417

2.000'den fazia risale dag1tt:J.k. Baz1 korku ve s1kmt:J.lanm1z vard1;


lakin Tann bizi muhafaza etti ve bunlardan kurtard1.
Bizler pek çok kusur ve günah1m1zm bilincindeyiz; ama yine
de faaliyetimizde huzur ve ne§e bulabildik. Soyle ileri dogru
bakt:J.g1m1zda yeni s1kmt:J.lan pe§inen tahmin ediyoruz. Kendimizi
H1ristiyan dostlanm1zm dualanna ve ilahi Kurtanc1m1zm hima­
yesine emanet ettik. Sükranlanm1z ebediyen O'nad1r; b1rakahm
da bütün yeryüzü O'nun gõrkemiyle dolup ta§sm. Amin.
44. MEKTUP
KAH1RE'DEN KUDÜS'E ÇÔL
YOLCULUGUMUZDAN SONRA N1HAYET
KUTSAL SEHRE G1R1YORUZ1

Shoobreh yakmlanndaki bir sokakta, çogunlukla kadm ve


çocuklardan olu§mU§ bir kalabahkla kar§xla§tlk. Askerlerin ardi
s1ra yürüyorlard1. Askerler, elleri bagh çok sayida Arap'1 yanlanna
katm1§ gõtürüyorlard1. Kadmlar aghyorlar, "Cigerim! Cigerim!"
diye feryat ediyorlar, yaygarayi bas1yorlard1. �õyle bir soru§turun­
ca anlad1k ki, bu gençler hükümetin emriyle asker olsunlar diye
zorla toplanm1§lard1. Hadise buydu. Hükümet, birkaç askerle geri
dõnmeleri emrini verdigi askerlerini kõylere gõnderiyor. Onlar
da gelecek vadeden gençlerden bulabildiklerini yakahyorlar. Bir
genç bayxlm1§, ya§h bir adam da onu kaçmyordu. Pe§lerinde ise
feryatlan semayi çmlatan kadmlar vard1. Kalabahktan henüz aynl­
ml§tlk ki, katinn üzerinde bir ceset ta§1yan bir adamla kar§xla§tlk.
Büyük ihtimalle gõmmeye gõtürüyordu. Ceset serapa sazlardan
yap1lrm§ bir has1ra sanlm1§tl. Gõrdüklerimizin hepsi insanm içini
parçalayan ve derinden etkileyen bir manzarayd1.
2 Nisan 1823 . Emir Be§ir'e bir ziyarette bulunduk. Kahire'nin
1
"Joumey of Mr. Fisk and Mr. King from Cairo to Jerusalem through Desert",
The Missionary Herald, �ubat 1 824, Vol. XX, s. 33-42 .
OSMANLl'DA 11<1 AMER1KALI M1SYONER 419

yukan taraflannda, Nil'in ktyilannda geri çekilme yolundayd1.


Beraberinde Lübnan Dag1'ndan, Dürzilerden ve Marunilerden bir
miktar gõrevli ve asker vard1. Emir Be§ir bir süreden beri Bab-1
Âli'nin õfkesine maruz kalm1§t1 ve kellesinin almmas1 için emir
gõnderilmi§ti. Lakin o, emniyeti, arabuluculuk yapanlar vas1tas1yla
Mis1rh Mehmed Ali Pa§a'ya s1gmmakta bulmu§tu. Eger edindigi­
miz bilgiler dogruysa, yüz bin dolarhk bir hediye sayesinde õzel
bir af ve bir ferman elde etti. Ferman onu eski otoritesine yeni­
den kavu§turuyordu. Bizi gayet ho§nutlukla kabul etti. Amerika
hakkmda bir §eyler biliyordu. Amerikah oldugumuzu sõyleyince
iltifatta bulundu ve §Õyle manidar bir bakt§ att1. Bu bakt§ bizim
milli gururumuzu ok§am1§t1. Lübnan Dag1'na gitme niyetinde
oldugumuzu õgrenince bizi orada gõrmeyi arzulad1g1m sõyledi.
Orasmm, Arapça õgrenmeye en elveri§li yer olacag1m belirterek
bize orada kullanmam1z için bir mektup sõzü verdi. Dürzilerin
ve Marunilerin iri yan ve güçlü gõrünü§lerinden çarpdm1§t1k.
3 Nisan 1 823. Pa§a Koleji'nin [Bulak Mühendishanesi] mü­
dürü Osman Nureddin Efendi'ye ugrad1k. Ona, edebi yazdm1§
baz1 kitapç1klar ile Erskine'm2 Frans1zca kaleme ald1g1 Evidences
of Christianity (Htristiyanltgtn Delilleri) adh kitab1 verdik. Bize çok
nazik davrand1. Ancak Erskine'm eserine, bunu çok makul bul­
mad1g1m gõsteren bir nazarla bakt1. Aym gün Ermeni Piskoposu
Gregory'ye de ugrad1k. Bize Kudüs için bir mektup verdi.

The Missionary Herald Editorü: Mr. Fisk ile Mr. King yakla�tk üç
ay M1sir'da kald1/ar. Bu süre zarfinda 3. 700 risa/e dagitt1/ar yahut
hediye ettiler. Ayrica 256 adet lncil veya lncil bolümünü de hediye
ettiler. 644 tanesini satt1lar. Bunlarin toplam1 900 ediyor. Kar�1l1gi
ise iki bin üç yüz yetmi� sekiz kuru� (takriben yüz seksen üç dolar)
2
Thomas Erskine (1788-1 870): lskoçyah teologdur. Genç ya§mda Kalvenizm'i
tashih etmeye giri§ti. Edinburgh'ta ortaõgretimini tamamlad1ktan sonra
Dunham'da bir okul daha bitirdi. Edinburgh Üniversitesi'nden mezun oldu.
�ehrin edebiyat toplulugunun içinde yer ald1. Çagmm dini tartl§malan üzerine
yazilar yazd1. Eserlerinden bazilan §Unlardu: Remarks on the Internai Evidence
for the Truth ofRevealed Religion (1 820); Essay on the Faith (1 822); Unconditional
Freeness of the Gospel (1 828). [ç. n.J
420 KAHlRE'DEN KUDÜS'E ÇÔL YOLCULUGU

tutuyor. Biz �imdi onlartn Kahire'den Kudüs'e yolculuklartntn anla­


ttmtna ba�l1yoruz. Misyonerlerimiz de, lsrailogullan'ntn, M1s1rl1lann
esaretinden kaçarak kendilerine istirahat ve miras olarak vadedilmi�
topraklara giderken geçtikleri yolu takip ederek çolü geçtiler.

Yolculugun Ba§lamas1

7 Nisan 1 823 Pazartesi. Güne§in dogu§undan hemen son­


ra bir Arap §eyhi, yanmda develerimiz oldugu halde ç1kageldi.
Kahire 'den Yafa'ya seyahat için on üç tane deve kiralam1§, her
birine alt1 buçuk dolar õdemi§tik. Bunlann dõrdü kendimiz ve
hizmetkârlanm1z için, biri rehberimiz Mustafa için, biri suyumuz
için, biri erzaklanm1z için, dõrdü kitap ve elbise sand1klanm1z için,
ikisi de lncil Cemiyeti'nin ve Yahudilere lncil Cemiyeti'nin kitaplan
içindi. SulanmlZl ta§tmak için dõrt tane keçi postu ve dõrt tane de
su tulumu satm alm1§t1k. Çõl boyu giden bir kervana rastlamayi
ümit etmi§tik ama birkaç haftahgma gidecek müsait bir kervan
bulamad1g1m1zdan yalmz ba§1m1za yola ç1kmaya haz1rland1k.
Saat dokuzda Mr. Salt ve ailesiyle vedala§tp aynld1k ve §ehir­
den ç1knk. Yüklerimizi düzenledikten sonra saat onda muntazam
bir tertiple Suriye yolculugumuza ba§lad1k. Yola ç1karken bir
Türk dervi§iyle iki üç ki§i daha kervamm1za kanld1. Matariye'yi
ve Aynt§ems (Heliopolis) dikilita§tm çok az geçmi§tik. Saat bire
kadar, sag1m1zda gõzün alabildigine uzanan çõlün kenan, solda
ise Nil'in verimli ovas1 oldugu halde yolumuza devam ettik. Saat
birde güzergah bizi tarlalara yõnlendirdi, fakat hâlâ çõlün kiy1sm­
dayd1k. Saat dõrt civannda, be§ saatlik bir deve yolculugundan
sonra dogu-kuzeydogu yõnündeki Ebu Sabei kõyü yakimndaki bir
kum ovasma çad1rlanrmz1 kurduk. Burada kervamm1za çok sayida
Müslümanla epeyce Ermeni kanld1. Onlar bu kõyde, beraberce
çõlü geçebilecekleri bir kervan bekliyorlarrm§. Ak§amleyin ayhk
dua toplant1m1z1 gerçekle§tirdik.
8 Nisan 1 823 Salt. Saat be§te uyand1k ve ainda yola revan
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 42 1

olduk. Saat sekizde hüyük hir hurma korusu hulunan hir kõyü
geçtik. On hir huçukta, rehherimizin devesine haglad1g1m1z de­
velerimizi tmsa geçirdik ve neredeyse kervanm gõrü§ alanmdan
ç1kmcaya kadar sürdük. Dinlenmek için hir agacm altmda durduk.
Burada dinlenip kendimize geldik ve " . . . yorucu hir diyardaki hü­
yük kaya gõlgesi gihi..." [l�aya, 32/2] henzetmesinin güzelligini
gõrdük. Kervan yanm saat sonra ç1kageldi ve yolumuza devam
ettik. Yedi saatlik deve yolculugundan sonra, saat birde, kuzey
ve kuzeybatt yõnündeki Bilhes kõyünün yakmlarmdan geçen
yolun üzerinde çadmm1z1 kurduk. Çadmm1zda termometre 85º
gõsteriyordu. Kahire'deki evimizde ise s1cakhk kimi zaman 70º 76º
ç1kardi. Simdiye kadar sol yamm1zda bereketli tarlalar, solumuzda
ise kupkuru çõl var olagelmi§ti. Çõle dogru hakttg1m1z esnada
uzaklarda serap gõrüyorduk. Bu gõz aldanmas1 mükemmeldi. Biz
bunun sadece hir gõz yamlmas1 oldugunu hiç hilmiyor, tereddüt
etmeden su gõrdügümüzü sõylüyorduk. Kimi zaman bir gõl gihi
ve hazen de hir irmak gihi gõrünüyordu su. Ona yakla§ttkça, geri
çekilip uzakla§tyor veya gõzden kayboluyordu. 1§te bunun gihi,
bu dünyadaki ümitlerimiz ve insanoglunun pe§inden ko§tugu nes­
neler de, ttpkt çõl 1rmaklan gibi aldatmaca ve hayalden ibarettir.

Kervan Havadisleri

9 Nisan 1823 Çar�amba. Bilhes kõyü, çõlü ba§tan ba§a geçme­


den õnceki son yerle§im yeriydi. Hizmetkârlanmiz kendilerine ve
hayvanlanna hir §eyler hulmak için vakit harcad1klanndan dolayt
saat dokuz buçuga kadar yola çtkamadtk. Burada çok sayida Türk,
Arap ve Ermeni kattld1 kervana. Çõle girdikten sonra kervandaki
ki§ileri saydtk. Yetmi§ dõrt ki§i, ktrk dõrt deve ve elli yedi merkep,
bir kattr ve bir de at bulundugunu gõrdük. Develerin bazisma ticari
e§ya yüklenmi§ti. Çogu deve sürücüsü de hütün yolu yaya olarak
gidiyordu. Amerikah hazt dostlanmiz için §ark insanlannm bir isim
listesini gõrmek, "hüyük ve korkunç sahradan" geçerken "karma
kalahahgm" nastl bir §ey oldugunu õgrenmek ilginç gelebilir.
422 KAHÍRE'DEN KUDÜS'E ÇÔL YOLCULUCU

Müslüman dervi�ler vard1; mesela Kudüslü Hac1 Mustafa,


Hac1 Abdül, Hac1 Halil (dost anlamma gelir) ve Buhara'dan Hac1
Saver; Hac1 Rahman (merhametli anlamma geliyor), Ejderhan
Hanhg1'ndan Hac1 Muhammed ve Abdullah (Tann'mn kulu veya
hizmetkân anlamma geliyor).
Araplar: Rehberimiz Mustafa ve kervan §eyhi; lsmail ve bizim
develerimizden bir bõlümünün sahibi olan Abdülaziz (En Kutlu
Olan'm kulu anlamma geliyor), kervanm bir bõlümünün idare­
cisi Hac1 Ahmed. Yaya deve sürücülerinden Musa, Muhammed
el-Ari§, Hasan, Hac1 lbrahim, Gazze'li Muhammed, Said, Halil,
Muhammed, bir delikanh, Selim ve Salina adh iki Bedevi.
Türkler: Samh Hac1 íbrahim, (zenci bir harem agas1 tarafm­
dan yamm1za katild1. Cüssesi ve gõrünÜ§Ü bir Anak oglu oldugu
ͧaretini gõsteriyordu. Tipki bir kaleye benziyordu. Erzurumlu
üç asker; Diyarbakirh Hac1 Süleyman; Bagdatl1 Hac1 Yunus, bir
de Hac1 Mahmud.
Ermeniler: lzmirli Bogas (Pavlus); Ístanbullu biri; Bogas ile
Kürdistan' dan diger üç ki§i ve bir Türk askeri olarak geçen Tamir.
Ancak daha evvel bize, eskiden bir Ermeni oldugunu sõylemi§ti.
Rum/ar: Henry Martyn'in õlüm yeri olan Tokat'tan bir ki§i,
Anadolu'dan bir ki§i (Türkçe di§mda hiçbir dil konu§muyor);
Nazaret'ten bir Katolik Maruni olan tlyas.
Bunlara ilaveten sekiz de kadm vard1 kervanda; biri tlyas'm
annesi, üçü Türk, biri Arap, üçü de zenci kõle.
Be§ saatlik yolculugumuzun ardmdan saat iki buçukta Rode el
Wolten adi verilen yaylada çad1rlanmiz1 kurduk. Termometre çadir
içinde 79º. Dervi§ Hac1 Mustafa'ya dervi§in ne oldugunu sorduk.
"O, bir günde neye sahipse onu yer ve gelecek için Tann'ya te­
vekkül eder'' diye cevap verdi. "Onlar papaz rmd1rlar?", "Bunlar
Türkler arasmda, papazlar ise Hiristiyanlar arasmda olur." "Onlar
ke§i§ midirler peki? Yani evlenirler mi?" "Bazdan evlenir, bazdan
da isterlerse evlenmezler'' Yukandaki listede s1kl1kla geçen hac1
teriminin anlam1 pilgrim'dir ve Türkler, Mekke'de hac vazifesini
OSMANLl'DA 11<1 AMER1KALI MlSYONER 423

ifa edenlerin hepsine bu ismi verirler. Rumlar da bunu kendi dil­


lerine uyarlam111lar ve Kudüs'te hac yapanlann tamamma ihsan
ediyorlar.

Çõl Yolculugu

Günümüzün çogunu, dogu ve kuzeydogu yõnündeki bir


daga agir agir tlrmanarak geçirdik. Simdi çõlde, iskân edilebile­
cek bir diyarm di11mday1z. Ancak çõlün gõrüntüsü õyle bulmayi
bekledigimiz gibi tamamen de kiraç degil. Neredeyse gõzümü­
zün gõrdügü her yerde kumda büyüyen deve dikenleri, otlaklar
ve çiçekler var. Seyrek bir 11ekilde oraya buraya dagtlm111, kuru
ve solgun gõrünümlü ve s1mrh bir büyümeye sahip olsalar da
kumun üstünde büyüyorlar. Kamp kurmak için güzel bir nokta
seçip durduk. lki direkle çadmrmz1 yükselttik; urganlan gerdik ve
kukalarla yere baglad1k. Sonra yüklerimizi ve kitap sand1klanrmzi
düzenledik. Bõylece onlar bize masa, sandalye ve yatak olarak
hizmet verdiler.
1 O Nisan 1 823 Per�embe. Kervan durdugunda develeri sa­
hverdik. Çõlde büyüyen otlaklan, deve dikenlerini ve yabani
otlan yesinler istiyorduk. Güne§ guruba girerken toplandtlar ve
kampm etrafma yattllar. Dün õgleden sonra, bir Ermeni'nin ticari
e11yalanm ta111yan dõrt tanesi kaç1p gitmi§ti ve bulunamad1. Üç
dõrt adam onlan aramak için dagtldtlar. Bu sabah bulunamarm11-
lard1. Biz de o Ermeni'ye develerimizden birini verebilelim diye
yüklerimizi ona gõre yerle11tirdik. Yine toplulugun geri kalam,
yüklerini ta111masmda ona yard1m etti. Saat yedide yola koyulduk.
Sag yamrmzda uzaklarda bir dag gõrdük. Solumuzda ise epey
mesafede bir kõy vard1. Gün içerisinde uzaklarda bir yerde o dõrt
deve bulundu ve ak11amleyin kamp yerine getirildi. Yedi saatlik
yolculuktan sonra saat ikide Mahsima'da çad1rlanm1z1 kurduk.
Termometre çad1rda 84° 1 güne11te 1 04º. Çõlde ziyaret ettigimiz
bu yerde bir kuyu vard11 suyu güzeldi. Su doldurup yamm1zda
424 KAHlRE'DEN KUDÜS'E ÇÕL YOLCULUGU

ta§1d1g1m1z keçi postlan yeniydi ve içlerindeki suya kizd bir renk


vermi§lerdi. Ígrenç bir tad1 vard1 suyun.
Sag cenah1m1zda çok uzaklarda s1radaglar gõrdük. Sabahki
yõnümüz doguya dogruydu. Sonradan kuzeye dogru degi§ti. Yedi
saatlik bir yolculugun ardmdan saat ikide Jissar'da çadir kurduk.
Çõlde kuyulann bulundugu ya da kervanlann konaklamayi âdet
edindikleri bu yerler bõylesi isimler ahrlar. Biz de rehberlerimizin
bize tekrarlad1g1 adlan veriyoruz. Yolumuz §imdiye kadar dõnü­
§Ümlü olarak bir gev§ek, hareketli kum oldu; bir çakil ta§lanyla
dolu sert bir kum halini ald1.
Biraz istirahatten sonra Farsça bir Ahit ve Arapça bir Tekvin
Kitab1 alarak Dervi§ Hac1 Muhammed' e gittik. Kumun üzerine
yayd1g1 battaniyenin üzerine hep birlikte oturduk. Ba§1rmza güne§
çarp1yordu. Kitaplanm1z1 ona gõsterdik. Arapça ve Farsçayi çok
güzel okuyor. Ôteki dervi§lerden bir teki bile okuma bilmiyor.
Onunla birlikte okuyorken, dervi§lerden çogu ve çok sayida Türk
ve Ermeni de etrafmuza toplarup bizi dinlediler. Dervi§ Muhammed
Tekvin Kitab1'ru okudu ve pek güzel oldugunu sõyledi. Ardmdan
bir ba§ka Türk ald1 eline. Tann'nm yedinci gün dinlendigini okudu
ve sinirli bir halde, "Tann'nm dinlendigini sõylemek küfürdür" dedi.
Mr. Wolff izah etmeye çah§t1 fakat bo§unayd1; tâ ki bu tür
bir kitab1 Kudüs müftüsüne verdigini ve onun da bunu çok güzel
buldugunu sõyledigini anlanncaya kadar. Bu deli! Türk'ü derhal
susturdu. Dervi§ Muhammed'e bir Tekvin Kitab1 verdik. Biz
onunla otururken, Maruni tlyas birden annesine vurmaya ba§­
lad1. Sebebi, annesinin ona istedigi yemegi pi§irmemesiydi. Mr.
Wolff oraya dogru gitti ve bu davram§mdan dolay1 tlyas'1 sert
bir biçimde azarlad1. Türkler alayh bir ifadeyle, "bir H1ristiyan
ͧte" diyorlard1. Onlarm, Mr. Wolff'un nasihatini i§itmeleri bizi
sevindirmi§ti. Mr. Wolff bõylelikle tlyas'm davraru§mm lncil'in
emirlerine aykin oldugunu gõstermi§ oldu. Bu insanhktan uzak
adam nihayet insafa geldi de annesinin yanma gitti. Hürmetinin
bir ifadesi olarak ellerini õptü. Ak§ama dogru iki Türk münaka§a
ettiler, nihayet küfretmeye kadar i§i gõtürdüler. Hac1 lbrahim
OSMANLl'DA 11<1 AMER1KALI MlSYONER 425

araya girdi; yüksek sesle bag1rd1, birkaç küfür savurdu da tar­


t1§ma sona erdi. Ardmdan Dervi§ Mustafa e§egine t1pkt Balaam
gibi acayip derecede sinirlendi ve dõvmek için yere ytkt1. "Seni
Yahudi!" diye bag1ra çag1ra i§ini bitirdi.
14 Nisan 1 823 Pazartesi. �imdiye kadar genellikle ortahg1
ferahlatan kuzey rüzgânnm tadm1 ç1kard1k. Bu rüzgâr s1cagm
yat1§masma hizmet ediyor ve yolculugumuzu, korktugumuzdan
daha az me§akkatli kthyordu. Bu sabah güneydogudan alabildigi­
ne kavurucu bir rüzgâr ba§lad1. Hakikaten de bir felaketti. Bazen
hava sanki bir ocagm agzmdan ç1ktyor gibiydi. Araplardan pek
çogu rüzgârdan korunmak maksad1yla ag1zlarma ve burunlanna
mendiller baglad1lar. Alo buçuk saat gittikten sonra Loolia Ova­
s1 1 ndaki bir kuyunun ba§mda çad1r kurduk. Kuyunun suyu kõ­
tüydü. Termometre çad1rda 99º Geçtigimiz arazi tamam1yla kum
tepeleriyle doluydu. Rüzgâr kimi zaman, t1pkt bir kar &rt1nas1 gibi
kumlan tepelere dogru sürüklüyordu. Deh§etli bir gün olmu§tu.
Günün s1cagmdan kaçmmak için gece yans1 kalknk ve sabahm
saat birinde yola dü§tük. Gece boyunca rüzgâr güneydogudan
esmeye devam etmi§ti. Bu gün de bir ba§ka berbat günü geçirdik.
Fakat õgleden sonra rüzgâr güneybanya yõnelince ihk bir meltem­
le ferahlad1k. Geceleyin hava o kadar bulutluydu ki bir tek yild1z
gõrünmüyordu. Gün boyunca bir sürü halinde seyahat eden yüklü
develer, gece yolculugumuzda birbirlerine baghyddar. Çõle ah§ktn
Araplarm gece karanhgmda nasd yollanm bulduklanm gõrünce
insan §a§myor. On bir saatlik yolculuktan sonra Ebu Jilbana'da
çad1rlanm1z1 kurduk. Dünkü s1cagm ve son gece yolculugunun
ardmdan hepimiz kendimizi rahats1z hissediyorduk.

Akdeniz'in Kiytsmda

16 Nisan 1823 Çar�amba. Yolculugumuz sabah be§te ba§lad1.


Az sonra, günlerdir gõrdügümüzden daha zorlu bir yola çikm1§t1k.
Bu yol, denizden çok fazia uzakta degildi. Tuzlu sular yolun üze-
426 KAHlRE'DEN KUDÜS'E ÇÔL YOLCULUGU

rine ta§ml§, güne§ sayesinde buharla§rm§tJ.. Topragm üstündeki


tuz kalmhg1 hayli fazlayd1. Saat ikide Akdeniz'in kiyisma vard1k.
Dalgalar yuvarlamp devriliyor, §ahane bir §ekilde kõpürüyor ve
pathyordu. Kiyidan dõnüp bir kum dagm1 geçerken, çõlde kurul­
mu§ el-Ari§ kõyünün biraz yakinma geldik. Deniz kenanndaki
sulak bir yer olan Mesudiye' de kervan ikiye bõlündü ve bir kism1
Gazze yolunu izleyip gitti.
On buçuk saat yolculuk etmi§tik. Kervanm geri kalamyla Me­
sudiye yakimndaki düzlüge çad1r kurduk. �eyhimiz [kervanba§1]
burahyd1. O ve adamlan dostlanyla kar§tla§mca ilginç bir selam­
la§mayi gõzlemleme ftrsatJ. dogdu. Birbirlerinin ellerini tuttular,
ahnlanm birbirinin üzerine koydular. Dudaklannda §ap1rtJ.h bir
õpücük vard1, fakat yüzlerini birbirine dokundurmaddar. Bu alm
toku§turmalanm ve uzaktan õpü§lerini dõrt veya be§ kez tekrar­
laddar, "selam", "âlâ", ''Tann'ya §Ükür", "nasdsm?", ''Tann'ya
§Ükür", "selam", ''Tann'nm selam1 üzerine olsun", "Tann seni
korusun" dediler.
Tokatl1 olan Rum'la sohbet ederken bu yõrede 1 00 veya 150
Rum hanesi, bir piskopos, altJ. papaz ve iki de kilisenin bulun­
dugunu sõyledi. Papazlardan biri Yunanistanhym1§ ve Rumca
bilirmi§; geri kalanlann tamam1 Türkçe anhyormu§. Ancak ke­
limeleri anlamadan papagan gibi tekrarhyor olsalar da ayinleri
Rumca yap1yorlarm1§.

Suriye'ye Giri§

D okuz buçuk saat deve üzerinde gittikten sonra Bur el­


Khoor' da çad1rlanm1z1 kurduk. Koskocaman ova otlaklarla ve fun­
dalarla kaplanm1§tJ.. Üstünde de kalabahk koyun ve keçi sürüleri
otlamaktayd1. Arap olan erkek ve kadm çobanlanmn idaresindey­
diler. Çadmrmzm yanmdaki bir kum tepesinin üzerine yürüyerek
ç1ktJ.k ve buradan ovanm harika manzarasm1 seyrettik. O kadar
uzun süren çõlden sonra bu manzara hakikaten ne§elendirdi bizi.
OSMANLI'DA 1Kl AMERlKALI MlSYONER 427

Su an Mehmed Ali Pa§a'nm hakimiyetindeki bõlgeden aynld1k


ve modem Suriye'ye girdik. Antik Filistin'in sm1rlan dahilinde
olup olmadtguruz1 henüz bilmiyoruz. Zaaka Vadisi'nde yagmurlu
mevsimlerde istisnas1z sei oluyormu§. Muhtemelen bu, Mts1r'm
bir 1rmag1d1r. Bunun için Tekvin, 15/18'e ve Ye�u, 15/4'e baktmz.
Sayet bõyleyse biz hâlâ vadedilmi§ topraklardayiz demektir. Çõl
boyunca §U ilahiyi sõyleyerek rahathyorduk:
Bana rehber ol, ey büyük Yehova
Bu ktraç topraklar boyunca giden yolcuya . . .
Çadmm1zm yaktnmdaki tepenin dorugundan gõzlerimizi
kald1rarak "§imâle ve cenuba ve §arka ve garba" [Tekvin, 1 3/14]
bakttk. Ktl pay1 kurtuldugumuz tehlikeleri ve õnümüzde uzanan
manzaray1 dü§ündük. Çõlde ktrk yil ba§tbo§ dolamp durduktan
sonra Musa nasil da çabalamak zorunda kalmt§tl. Sõylendigi­
ne gõre gõzleri aç1kça gõrsün diye bu güzel ülkeye girmemesi
laz1mm1§. Ak§amleyin Tevrat'm Tesniye Kitab1'ndan 6, 7, 8 ve
9. bõlümleri okuduk. Buralar, §U zaman dilimi içinde bizi çok
ilgilendiriyor. Su an Kenan iline dogru giriyoruz.
1 9 Nisan 1 823 Cumartesi. Sabahleyin gõrdük ki, birkaç gõzü­
pek Bedevi'nin kamp yapttg1m1z yere yollan dü§mܧ ve bir semer
ahp gõtürmü§ler. Mustafa dt§an ç1kti ve bir Bedevi'ye rastlad1.
Onu bu semeri çalmakla suçlad1 ve pataklamaya ba§lad1. Bedevi
bir i§aret verince, uzaklarda hayli kalabahk bir silahh Bedevi ta­
ktm1 peyda oldu. Civardaki bõlge onlarla doluydu. Bir rahats1zhk
ya§ad1klannda tamam1 bir araya geleceklerinden, semeri onlara
terk etmenin ve mümkün mertebe hizhca yola devam etmenin
daha aktlhca olacagm1 dü§ündük.
Kervan saat ainda hareket etmeye ba§lad1. tlerlerken, bitki
õrtüsünün tedricen artttg1m ve ekili arazilerin daha s1kla§ttgm1
gõrdük. Saat on buçukta bir su kuyusunu ve baz1 harabeleri geç­
tik. Gri renkli granitten imal edilmi§ iki sütun hâlâ ayaktayd1.
Burasmm adi Rofa. Muhtemelen Suriye'nin ilk kasabas1 olan antik
Rophia'd1r. Rhinocalura (büyük ihtimalle el-Ari§) Mts1r'm biti§iydi.
428 KAHlRE'DEN KUDÜS'E ÇÔL YOLCULUGU

Haritalanm1zda Seir Dag1 diye adlandmlan bir dag1 saat on birde


geçtikten sonra Yunus Ham kõyüne geldik. Buras1 Suriye'de ilk
gõrdügümüz kõydü. Bahçelerle çevriliydi ve Müslümanlar ika­
met ediyordu. Müslüman rivayetinde Yunus Peygamber vakti
zamanmda burada ya§am1§tl. Dogusundaki bir tepede bir ba§ka
Müslüman kõyü bulunuyor.
Yunus Ham'ndan ç1kip geni§ ve güzel bir ovada epeyce saat
yolculuk ettik. Ovada deve, koyun ve keçi sürüleri doluydu. Ge­
nellikle Bedevi kadmlar tarafmdan güdülüyorlard1. Buras1 antik
Filistiler ülkesi. Burada sürekli olarak Bedevi kadmlann tacizle­
rine maruz kald1k; her kõ§eden su ydam misali firhyorlardi. tlk
õnce kihç ve çakmakh tüfekler ku§anm1§ on-on iki kadm geldi.
Kiyafetleri, sadece ba§lan üzerindeki bir türban ve bellerinin
etrafina baglad1klan bir kuma§ parçasmdan ibaretti. Rehberimizi
ve deve sürücülerimizi kar§daddar, birbirlerinin ellerini tuttular,
õptüler. Dost gõrünüyorlard1. Para istedikleri az sonra anla§dd1.
Rehberimiz onlara, bizden kesinlikle hiçbir §ey beklememelerini
sõyledi. Çünkü biz lngiliz'dik; seyahat için lngiltere pasaportumuz
vard1. Yol arkada§lanm1za Amerikah oldugumuzu sõyledigimiz
halde, onlar yine de lngiliz'le Amerikah'nm farkim bilmiyorlard1.
Çünkü daha evvel hiç Amerikah gõrmemi§ler ve Amerika'yi hiç
duymam1§lard1. lngiliz kelimesi burada o kadar sayg1 gõrüyordu
ki, bize sald1ran Bedeviler bizi rahats1z etmediler. Yol ald1g1m1z
iki saat boyunca, her nasdsa yol arkada§lanm1z bu ve diger Be­
devi gruplarla §amatah ve sert münaka§alara tutu§tular. Gittikten
sonra tekrar geliyorlard1. Bedeviler Ermenilerden ve Rumlardan
tehditle birkaç dolar alddar. Son olarak da Araplardan birinin
e§egini gõtürdüler. Seyhimiz bu haydutlann hepsini tamyordu.
Muhtemelen onlarla bu tam§1kl1g1 ve bize güvenmesi dolayis1yla
Bedeviler çok kolay tatmin oldular da biz de çok cüzi bir zararla
onlan atlattlk. Seyhimiz, Bedevilerin çogunun bunlardan daha
kõtü oldugunu sõylüyor ve onlan Seytan diye isimlendiriyor.
Büyük bir Firavun incirinin alnnda kadm ve çocuklar gõrdük.
Topragm üstünde uzun sopalarla arpa harmam dõvüyorlardi. Yam
OSMANLl'DA tKl AMER1KALI MlSYONER 429

ba§lannda bir kadm çoban büyük bir sürüyü gütmekteydi. Elinde


asas1 vard1 ve bir kuzu postunu da §ai gibi omuzlanna atmt§tl.

Kenan ílinin Güney Smmna Dair

Antik Kenan ilini M1s1r'dan ay1ran smm netle§tirmek zor.


Tekvin, 15/1 8'de Tann, Abraham' a §Õyle demi§: "Mis1r irmagmdan
büyük irmaga, F1rat Irmag1'na kadar bu diyan senin zürriyetine
verdim." Ye�u, 1 5/4'te ise "Ve Atsmona geçip Mis1r vadisine ç1ki­
yordu ve smmn sonlan deniz idi" buyurmaktadir. Mesele, Mtstr
irmagmdan neyin kastedildigidir. D 'Anville,3 çizdigi eski M1s1r
haritasmda bu irmag1 Katiç'in yakla§ik on mil içerisinde, Ari§'ten
otuz mil daha uzakta gõstermektedir. Biz ise ne bir irmak geçtik
ne bir su akintisi. Kahire ile Gazze arasmda §imdilerde kuru olan
saylSlz yatak geçtik: Biri Zaaka Vadisi'ndeydi, digeri ise Silgah adh
dõrt saatlik bir vadide. Sonuncusu muhtemelen Besor Deresi. Bu
dereyi Davud Peygamber, yarah Amalekites'i Ziklag §ehrine dogru
kovalarken dõrt yüz adam1yla atlayip geçmi§ti. "Bütün yeryüzüne
yaydm1§lard1. Filistiler diyanndan ve Yahuda diyanndan alm1§
olduklan bütün büyük çapuldan õtürü yiyip içmekte ve cümbü§
etmekte idiler. Davud gün agarma vaktinden ertesi günün ak§a­
mma kadar onlan vurdu. Onlardan develere binip kaçan dõrt yüz
gençten ba§ka kimse kurtulamadi." (/. Samuel, 30/ 1 6- 1 7)

3
Jean Baptiste Bourguignon D 'anville ( 1 697- 1 782): Paris do�mludur. Cog­
rafyac1 ve haritac1 olarak tanmmaktad1r. Harita yapim1 standartlanru geli§­
tirmi§tir. Antik Yunanistan haritasm1 tamamlad1gmda on be§ ya§mdayd1.
Ardmdan kralm cografyacdan arasma katdd1. H1ristiyanhk õncesi medeni­
yetlerin haritalanru çizmeye büyük õnem verdi. [ç. n.]
430 KAHlRE'DEN KUDÜS'E ÇÔL YOLCULUGU

Filisâlerin Ülkesi

On bir saat yolculuktan sonra saat be§ buçukta Gazze'ye var­


d1k. Büyükçe ama berbat bir handa ufak, kirli bir oda tuttuk. Sebt
gününü kar§1lad1k. Çõlde kumlar arasmda ve Arap haydutlann
elinde olmad1g1m1z, Efendimiz 1sa'ya adanan bu Pazar günün­
de seyahat etmek mecburiyetinde kalmad1g1m1z için §Ükrettik.
Gazze, [Yahudilerin efsane sava§ç1s1] Samson'm kapilanm sõküp
gõtürdügü, üç bin Filistiliyi katlettigi §ehirdir. Yõrenin nüfusu
hakkmda hüküm vermek için çok iyi bir &rsat yakalayamad1k.
Fakat büyük ihtimalle cografyacilann be§ bin diye verdigi tahmini
rakam, gerçeginden uzak degil. Müslümanlar, vergi almak için
hanelerin sayimm1 yapmad1kça kesinlikle nüfus say1m1 yapmazlar.
Sehir küçük bir yükseltinin üzerinde kurulmu§. Evlerin tamam1
ta§tan in§a edilmi§. Fakat çok alçak gõrünüyorlar. Etra&n man­
zaras1 harika.

The Missionary Herald Editorü: Misyonerlerimiz Fisk ve King,


Gazze'de birkaç Rum'la ve bir tane Rum papazla kar�1la�t1lar. On­
lara 13 lncil nüshas1 hediye ettiler, 25 tane de satt1lar. lçlerinden
sadece bir tanesi Rumca biliyordu, ona da bir Ahit satt1lar. Papaz, bu
kilisenin XII. yüzy1lda in�a edildigini soyledi. Gazze'den 21 Nisan
Pazartesi günü ayr1ld1lar.

Simdi kurumu§ olan ufak bir 1rmagm yatag1 üzerindeki kõp­


rüden kar§1ya geçtik. Sonra zeytinliklerden, çay1rlardan, bugday,
arpa ve tütün tarlalannm içinden ilerledik. Ahenkli yükseklikler
ve ufak vadiler, yaylalara fark11 bir biçim vermi§ti. Gazze'den be§
buçuk saat sonra sol yamm1zda Mijdal kõyünü gõrdük. Su an hiç
kimsenin ya§amad1g1 antik Askalan harabelerinin yakmmda yer
ahyordu bu kõy. Araplar tara&ndan bize verilen bilgi bõyle. Sekiz
buçuk saatlik bir yolculuk sonras1 Esdood kõyü yakmlannda çad1r­
lanm1z1 kurduk. Konumundan ve isim benzerliginden burasmm
antik A§dod oldugunu ç1kard1k. Burada insanlann ev diye isim­
lendirdikleri hücreler ve oyuklar var. Toplam yüz-yüz elli kadar
ev ta§tan yap1lm1§, agaç dallan ve kõkleriyle õrtülmü§ ve tekrar
OSMANLI'DA 1Kl AMERlKALI MlSYONER 43 1

toprakla kaplanm1§. Ôyle ki, her birinin tepesinde bitki õrtüsü


var gibi gõrünmekte. Burada oturanlann tamam1 Müslümanrm§.
22 Nisan Salt. A§dod'dan aynld1ktan üç buçuk saat sonra,
ondan daha küçük bir kõy olan Yibua'yi geçtik. Filistinlilerin bu
antik §ehrine dogru ilerlerken, dogu tarafmda uzaklarda yüksek
s1radaglar gõrdük. Banda ise ufak kum tepeleri, bizimle deniz
arasmda boylu boyunca uzanmaktayd1. Etra&m1zdaki kirsal alan
yemye§ildi ve çok güzeldi. Topragm o güzelim rengi, uygun bir
tanm yapilarak verimli bir hâle getirilebilirdi. Lakin §U an otlak­
lar, bugday ve arpa ekinleri azlClk büyümü§. Bir-iki tane ufak
kõy gõrdük. Arahkl1 yapilm1§ hiç ev yoktu ve nüfus da õyle pek
fazlaym1§ gibi gõrünmüyordu.

Yafa

The Missionary Herald Editõrü: A§dod'dan aynldtktan on buçuk saat


sonra Yafa 'ya vardtlar. lngiltere konsolosu Mr. Damiani'ye haber
gõnderildi. Tercümam, onlara §ehre giri§ izni saglamak üzere geldi.
Yanlanndaki e§yalan konsolsun evine gõtürdüler. Ev tam da deniz
kenarmdaydt. Orada veya yaktntnda bir yerde Aziz Simon ya§amt§
ve Havari Petrus da misafir olmu§tU. Ak§amleyin Rum kõkenli biri
onlara yemek ikrammda bulundu. Bu ki§i yüz ya§lanndaydt ve seksen
senedir Mr. Damiani ile babasmtn ailesine hizmet ediyordu. Aym
24 'ünde Yafa 'dan ayrtldtlar. Kattr ve e§eklerin strtmda dõrt saat
süren yolculuktan sonra Rama 'ya (veya Ramla), Kutsal Kitap'tn
Arimathea 'stna vardtlar. Burada bir Ermeni manasttnnda geceyi
geçirmek üzere ewalartnt oraya gõtürdüler.

Kudüs'e Yakla§mak

25 Nisan Cuma. Saat be§ buçukta Kudüs'e gitmek üzere yola


koyulduk. Bugün yolculugumuzun son günü olacak diye ümit
etmek bizi rahatlanyordu. Yakla§ik iki saat zar&nda bir Bedevi
atl1 gõrdük. Biraz ilerimizde yere oturmu§tU ve atl da yanmda
otluyordu. Biz ilerleyince ayaga kalkn ve hepimizin õnünde cesa-
432 KAH1RE'DEN KUDÜS'E ÇÔL YOLCULUCU

retle dikildi. Bizimle birlikte olan ve ileri dogru atlanm sürmekte


olan H1ristiyanlar, sanki o Bedevi bir aslanm1§ gibi durdular ve
yüz geri dõndüler. Mr. Damiani bizim kim oldugumuzu sõyler
sõylemez bu sefer adam sessizce çekildi ve geçmemize izin verdi.
Ancak toplulugun arkada kalanlanndan zorla bir §eyler elde et­
meye çabalad1. Degersiz bir-iki §ey di§mda bir §ey ele geçiremedi.
Onu da katlr sürücülerimizden biri vermi§ti. Niyeti, bundan sonra
aralarmm bozulmamas1yd1.
Saat sekizde bir tepeyi geçtik ve ardmdan bir vadiye girdik.
Buray1 geçmemiz yanm saat sürdü. Uzaklarda bir Bedevi kamp1
gõrdük. Bizi gõrür gõrmez atl1 bir adam süratle üzerimize dogru
geldi. Sanki yolumuzu kesecek gibiydi. Ônümüzdeki yola girdi,
duraklad1 ve bize tekrar baktl. Sonra atm1 sürüp uzakla§tl. Eger
reayadan (yani Sultan'm H1ristiyan tebeasmdan) olsayd1k, büyük
ihtimalle bizden para almadan b1rakmazdi.
Yolumuz bir müddet küçük bir çaym yatagmda, her iki tara­
fim1zda piramitler gibi yükselen daglann oldugu derin bir geçitte
ilerledi. Bu düzensiz daglann zirvesine ula§mcaya degin yoku§
gittikçe daha da dikle§ti. Giderken, bizimle Yafa arasmdaki düz­
lüklerin ho§ manzarasm1 seyrettik. Yolun kõtü olu§u ve daglann
sarphg1 yüzünden hayvanlanm1zm yürüyemedigi yerler s1k s1k
zorluk ç1kanyordu. Bahsettigim daglar, keçilerin yemesine elveri§li
ufak fundahklarla kaphyd1. Epeyce gõrdük bu sürülerden. Hiç
orman yoktu, lakin vadilerde ve daglarm iki yanmda çok sayida
zeytin ve incir agaçlan vard1. Sareen diye amlan yerde iki veya üç
tane az1h, beli silahh Bedevi peyda oldu. Ba§laddar haraç istemeye.
Çok da ilgilenmeden yola devam ettik. Íyi sabahlar dileyip hal
hatirlanm sorduk. Yüksek sesle konu§maya ba§ladilar ve durma­
m1z1 istediler. Fakat yolumuza devam ettik. Bizi güç kullanarak
durdurmaya yeltenmediler. Yerli H1ristiyanlann ve Yahudilerin,
bu gibi yerlerden geçerlerken ilerlemek için bu yagmacdann aç­
gõzlülügünü doyurmaktan ba§ka hiçbir çareleri yoktur.
OSMANLl'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 433

The Missionary Herald Editorü: Ôgle vaktini biraz geçe bir koye
vardtlar. Chateaubriand, 4 burastnt Yeremya Peygamber'in koyü
diye adlandtrmaktadtr. Buradan az bir yol gittikten sonra bir kayantn
üzerinden akan tertemiz bir su ptnan vardt. Susuzluklanm gidermek
maksadtyla durdular, bir parça ekmek ve meyve yediler.

Yolculugumuz, develerin geçemeyecegi, katir ve merkeplerin


çok zorlanacag1 bir yõne dogru ilerliyordu. Yüksek bir dag1 a§tlk­
tan sonra, Kaloona kõyünün bulundugu derin bir vadiyi geçtik.
Daglann burada tuhaf bir biçimleri vard1; sanki insan eliyle in§a
edilmi§ gibi gõzüküyorlard1. Tedrici olarak, ad1m ad1m piramitler
gibi yükseliyorlard1. Her bozkir, bu "Sonu Gelmeyen Tepelere"
dogru õyle baglamyordu ki, onun oraya Tann'nm eliyle yerle§ti­
rildigini size gõsteriyorlard1. O Tann ki, "daglann dogmasmdan
evvelini" [Mezmurlar, 9012] var edendir.
Bazen iki veya üç rot geni§liginde, bazen de birkaç ayak
geni§liginde olan bu bozk1rlarda, fundahklar yeti§tiren, fakat
ekilip biçildiginde de üzüm, incir ve zeytin veren toprag1 gõrür­
sünüz. Kudüs'e yanm saatlik mesafede, õnümüzde ans1zm Zeytin
Dag1 ve Kutsal Sehir aç1hverinceye kadar kirsal alan aym §ekilde
devam edip gitti. Bu nedenle buras1 genellikle bir H1ristiyan'm
son saatlerini takip eder. O, sürekli dü§manlannm saldmlarma
maruz kald1g1 bu yerde, hayatinm sonuna kadar ve ayaklan Yeni
Kudüs'ün (New Jerusalem) kapdanndan içeriye basmcaya kadar
pürüzlü ve yorucu bir yola ald1rmamak mecburiyetindedir. Ardm­
dan az sonra girecegi bu yerin l§dtih gõrüntüleriyle §ereflendirilir.

4
François-René de Chateaubriand (1 768-1 848): Frans1z yazar, politikac1 ve
diplomattlr. Frans1z edebiyatmda Romantizmin kurucusu olarak kabul edi­
lir. Kendisinden sonra gelen Lamartine, Victor Hugo, André Malraux, Lord
Byron, Stendhal gibi §ah1slan etkilemi§tir. John Milton'm Kay1p Cennet adh
kitabmda da etkisinin büyük oldugu kaydedilmektedir. Pek çok eseri vard1r.
Ancak burada bahse konu olan çah§masmm, Itinéraire de Paris à ]érusalem
(Paris lstanbul Kudüs Bir Seyyahm Günlügü) olmas1 muhtemeldir. [ç. n.]
434 KAH1RE'DEN KUDÜS'E ÇÔL YOLCULUCU

Mr. Parsons'm Dü§ünceleri

Sehre yakla§1rken sevgili karde§imiz Parsons'1, sava§m ve


sava§ sõylentilerinin onu nasil da bu yerden aynlmaya mecbur
b1raktJ.g1111 hatJ.rlad1k. Kudüs'ün batJ. tarafmdaki bir tepeyi inerken
geriye dogru bakm1§, gõzya§lanm silmi§ ve §Õyle demi§ti: "Sayet
ben Efendimiz 1sa'nm nazarlanna nail olursam, O beni tekrar
buraya getirecek; bana hem burayi hem de kendi ikametgâhm1
gõsterecektir."
Yaz1klar olsun bize! Bu sõzler, onun o an hissettiginden daha
fazlas1yla kar§1hk buldu. Onun, Efendimiz 1sa'nm nazarlanna
nail olmad1gmdan bir an dahi §Üphe duyamay1z. Her ne kadar
onun dünyadaki Kudüs'e dõnmesine izin verilmediyse de, Kutsal
KurtanclSl ona nihayetsiz nimetlerin en yücesini vermi§tir; hatta
ilahi nurun hayat sürdügü bu Ebedi Sehrin saadetini gõrmeyi ve
onun keyfini ç1karmayi da.

Misyonerlerimiz Kutsal �ehre Giriyorlar

Kolay kolay tasvir edilemeyecek hislerle, saat dõrt civannda


Kudüs' e girdik. Dõrt bin yilhk hadiseler ve sahneler zihinlerimize
ܧܧmܧtü. Bu olaylara Cennet, Cehennem ve yeryüzü yogun
ilgi gõstermi§lerdi: Bu yer, Kadir-i Mutlak Tann tarafmdan ken­
di ikametgâh1 olarak seçildi. O'nun nuru burada a§ikâr kihnd1.
"Güzelligin kemali" [Mezmurlar, 50/2] ve "bütün memleketlerin
süsü" [Hezekyel, 20/6] buras1yd1. Davud Peygamber burada oturdu
ve arpm1 akort ederek Yahova'yi õven §arkilar sõyledi. Kabileler
buraya dogru yakla§ttlar ibadet için. Vecd halindeki peygamberler,
dünya õtesinin parlak vizyonlanm burada gõrdüler ve semadan
günahkâr insanoglu için gelen mesajlan burada aldilar. Burada
Efendimiz ve Kurtanclffilz 1sa bir kul formuna girdi. Burada ac1
çekti, aclSlndan inledi, aglad1; bizim günahlanm1zm kefareti için,
bizi Cehennemin azabmdan korumak için ruhunu õlüme sel gibi
OSMANLl'DA 1Kl AMERlKALI MlSYONER 435

akittJ.. Yine buras1, õ&elenmi§ Tann'run gazabm1 seçkin kullannm


üzerine dõktügü, vadettigi kutsal topraklan viran eyledigi yerdir.

The Missionary Herald Editorü: Misyonerlerimiz Fisk ve King e�ya­


lanm, Ba�melek Aziz Mikâil Manastm'na gotürdüler. Rum/ara ait
bu manastmn, Isa Mesih'in çarmtha gerildigi yerin biraz uzagma
kuruldugu santltyor. Pencereleri, Isa buradan semaya yükseldigi ve
Havarilerine, "bütün dünyaya gidiniz, ve her mahlukata lnci/'i vaaz
ediniz!" diye emir verdigi Zeytin Dagt'nt gorüyordu. Mr. Wolf( ise
e�yalannt Yahudi olan karde#ne gotürdü. Onlann yolculuklanntn bu
ilk bolümü, himmet edilmi� bu diyardaki hamilerine ve karde�lerine
a�agtdaki ricalannt da içermektedir:

Amerika 'daki Htristiyan Karde�lerimiz: Bizim için dua ediniz


ki, Efendimiz Ísa'nm kelam1, tam da sizin yaptigm1z gibi, burada
da serbest bir istikamet tayin edebilsin ve yüceltilebilsin; sõz
dinlemez ve günahkâr insanoglu, yani bütün inançs1z insanlar
kurtulabilsin.

Kudüs'ün Tasviri

Kudüs, genel gõrünüm itibanyla bir dagm yamacma kurul­


mu§, doguya dogru inen, Kidron Vadisi'yle Zeytin Dag1'ndan
aynlan bir §ehirdir. Adi geçen dagm zirvesi, §ehirden hatin sayihr
derecede yüksektir. ôyle ki, Yafa tarafmdan gelirken hiç gõrmeden
Kudüs'ün yanma varm1§ olursunuz.
�ehre daha yakmdan bakinca, burasmm çok say1da tepe­
nin üzerine kuruldugunu anlarsm1z: Güneybatida Sion Dag1,
kuzeybatida G olgota Dag1, güneydoguda Moriya Tepesi5 ve
kuzeydoguda da Bezetha Daglan mesela. �ehrin antik dõnemdeki
tasvirlerine gõre burada Akra isminde bir tepe daha mevcutmu§.
5
Hiristiyan literatüründe Moriya diye isimlendirilen bu tepeye Yahudiler
Temple Mount (Mabet Tepesi), Müslümanlar ise Beytü'l Mukaddes ad1m
vermektedirler. Kubbetü's Sahre'nin bulundugu bu tepe Hz. Muhammed'in
Miraca yükseldigi tepe olarak bilinmektedir. [ç. n.)
436 KAHlRE'DEN KUDÜS'E ÇÔL YOLCULUCU

Bu tepe §U an kolayca gõrülemiyor; en azmdan biz, Josephus'un6


verdigi tarife tam1 tamma uyan hiçbir §ey gõrmüyoruz. Sion ile
Moriya arasmda, Akra'mn dogu kismma çok benzeyen bir tepe
var. Josephus §Õyle diyor: "Akra'yi Sion Dag1'ndan ayiran Che­
esemongers Vadisi, Siloam'a ç1kmaktad1r." Bu, sõz konusu tepe
için tam manas1yla geçerli. Fakat yazar Josephus, Akra'mn haç
§eklinde oldugunu ekliyor. O zaman bu, bahsettigimiz tepeye
uymuyor. Lakin büyük ihtimalle bu tepe, eskiden Sion'un §imdiki
bati yamyla baglantihyd1 ve Davud'un §ehrinden de bir vadiyle
aynhyordu.
Kudüs, Titus'un7 ku§atmasmdan evvel be§ kere zapt edil­
mi§ti ve bir zamanlar "Babilliler tarafmdan tamam1yla yikilm1§ti."
Titus, [§ehrin ve tapmagm y1kilmas1 emrini verdi] fakat bati duva­
nm ve üç kuleyi ay1rdi. "Ancak duvann geri kalan k1sm1 õylesine
yerle bir oldu ki, temei duvanm e§ip ç1karanlan, vaktiyle orada
birilerinin oturduguna inandiracak hiçbir §ey kalmad1."8 Titus
dõneminden bu yana Kudüs s1k s1k yagmaland1, en azmdan kis1m
kis1m y1kild1. As1rlar süren zaman diliminde baz1 vadilerin doldu­
gu, baz1 tepelerin yükseldigi zannedilmektedir. Degi§ik boylardaki
binalarla kaph bir alandaki küçük ini§ ve ç1ki§larm izini sürmek
de ziyadesiyle zor. �u an bize Sion gibi gõzüken bati tarafmm,
eskiden Akra'nm bir bõlümü olup olmad1gma karar vermek kolay
6
Titus Flavius Josephus (37- 1 00): Roma 1mparatorlugu vatanda§I olan Yahudi
bir tarihçidir. Aynca kendi dininin savunuculugunu da yapml§tlr. Eserleri
Yahudilik tarihinde õnemli bir yere sahiptir. Bazilan §Unlardir: War of the
Jews (Yahudilerin Sava�lan), Josephus's Discourse to the Greeles concerning Ha­
des aosephus'un Grelelere Hades Halelemdalei Konu�mas1), Antiquities of the ]ews
(Yahudilerin Eslei Eserleri) . [ç. n.J
7
Titus Flavius Vespasianus (39-81): 1mparator Vespasianus'un oglu olarak
Roma' da dogdu. Tahta geçmeden evvel general oldugu sirada Yahudi ayak­
lanmasm1 (70) ba§anyla bast1rd1. Olumsuz yõnleriyle oldugu kadar Roma'daki
kamu alanlannda yapt1g1 düzenlemelerle ve Vezüv yanardagmm püskür­
mesindeki (79) ve Roma yangmmdaki (80) yaralann sanlmasmda gõsterdigi
cõmertliklerle de tanmmaktadir. Babil Talmudu'na gõre bir sinegin bumuna
girmesi ve beynine zarar vermesi sonucu õlmü§tür. [ç. n.]
8
Yazar bu ahnt1y1, Josephus, Yahudilerin Sava�lari, C. 1, Kitap 7'den yapmi§tlr.
[ç. n.]
OSMANLI'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 437

degil. Yahudiler §imdi bütün tepeyi Sion diye isimlendiriyorlar.


Bu nedenle biz de buradan bõyle bahsedecek, Sion ile Moriya
arasmda uzanan tepeye Akra ismini verecegiz. Sion Dag1'm a§1p
geçen güney duvan zirveye çok yakm. O kadar ki, tepenin büyük
bir bõlümünde §ehir yer alm1yor.
Tepenin güneyinde ise Hinnom oglunun vadisi9 bulunuyor.
Aym vadide kuzeye dõnünce, Sion'un bati tarafmdakine ben­
zeyen sm1r etekleri yer ahyor. �ehri, kuzeydeki Golgota'dan ve
kuzeydogudaki Akra'dan ay1ran vadiler õyle derin degiller. Moriya
Tepesi ise derin Kidron Vadisi'nin batismda yer almakta. Onun,
§ehir bulunmayan güney kismmda ufak bir yükselti var. Buras1
da cografyac1 D 'Anville 'in haritasmda Ofel diye ͧaretlenmi§.
Siloah çe§mesine gelinceye kadar burada yoku§ çok dik. Moriya
Tepesi'nin kuzeyindeki ve batismdaki vadiler §U anki halde çok
derin degiller. Belki de Golgota Dag1 1 §imdilerde §ehrin kuzeybat1
kesiminde bulunan en büyük tepenin üzerindeki ufak yükseltidir.
Ancak §U an bu isim tepenin tamamma verilmektedir. Bezetha,
Kalveri Dag1 1 ndan geni§ bir vadiyle aynlmaktadir. Kalveri'nin
dogusu ise Moriya Tepesi ile Bezetha Daglan arasmdaki vadiyle
bõlünmektedir ki, burada Bethesda Gõlü yer ahr.
Kudüs'ü degi§ik mevkilerden seyrettik; içinde ve çevresinde
9
Cehennem kelimesi lbranicedeki "Ge-Hinnom" sõzcügünden gelir. "Ge" vadi
demektir. "Hinnom" sõzcügü ise isimdir. Buna gore Ge-Hinnom sõzcügünün
kar§1hg1 "Hinnom Vadisi"dir. Ge-Hinnom, Ge-Ben-Hinnom'un kisalt1lm1§
§eklidir. Hinnom Vadisi eski devirlerde lsrail Kralhgi'nda ya§ayan insanlann
çocuklanm Molek adi verilen bir puta kurban olarak sunduklan yerdi. lsrail
Kralhgi'nda baz1 insanlar kendi çocuklanm canh olarak bu putun ortasmdaki
ate§e at1yorlard1. Tevrat'ta II. Krallar, 21/1 -6'da §Un!ar yazilld1r: "Mana§§e on
iki ya§mda kral oldu ve Yeru§alim'de elli be§ yil kralhk yaptl. Annesinin adi
Hevsivah'b. Rabbin lsrail halkimn õnünden kovmu§ oldugu uluslann igrenç
tõrelerine uyarak Rabbin gõzünde kõtü olam yapb. Babas1 Hizkiya'nm yok ettigi
puta taptlan yerleri yeniden yapt1rd1. lsrail Krah Ahav gibi, Baal için sunaklar
kurdu, A§era putunu yapll. Gõk cisimlerine taparak onlara kulluk etti. Rabbin,
'Yeru§alim'de bulunacagrm' dedigi Rabbin Tapmag1'nda sunaklar kurdu. Ta­
pmagm iki avlusunda gõk cisimlerine tapmak için sunaklar yapbrd1. Oglunu
ate§te kurban etti; falc1hk ve büyücülük yapb. Medyumlara, ruh çag1ranlara
dam§ll. Rabbin gõzünde çok kõtülük yaparak O'nu çok õfkelendirdi." [ç. n.]
438 KAHlRE'DEN KUDÜS'E ÇÔL YOLCULUCU

yürüyü§ yapttk. Tarihçi Josephus'un tammlamas1 e§li�nde Zeytin


Dagt'nda õylece ayakta dikildik ve a§ag1 yukan 1 800 ytl õnce ileri
sürdügü vadileri ve tepeleri ke§fetmeye çah§ttk. Bütün ara§t.trma­
lanm1zdan sonra Kudüs'ü, yillard1r gõrmedi� güzel bir insana
kiyas ettik. O güzel insan büyük degi§imler ve talihsizlikler geçir­
mi§, yanaklan gül gibi solmu§, vücudu tükenmi§, cildi kurumu§ ve
kavrulmu§, yillann getirdigi kin§1k11klarla kaplanrm§. Fakat o hâlâ
baz1 genel õzelliklerini muhafaza etmekte. Bu õzellikleriyle biz
onu, gõç ettigi çevreye daima ne§e veren birisi olarak tamyoruz.
ͧte bir zamanlar "güzelligin kemali, bütün yeryüzünün ne§esi"
olan Kutsal Sehrin bugünkü gõrünümü budur.
Kudüs genel §ekil itibariyle bir kare olarak, daha dogrusu
kuzeydogu ve güneybat.tya dogru uzanan açilan dar, kuzeybat.t
ile güneydoguya uzanan geni§ açilarmdan dolayi bir paralelkenar
olarak tammlanabilir. Dogu duvan neredeyse dosdogru devam
ediyor. Kuzey ve güney kiyilarda duvar, dt§a dogru kivnhyor
ve bat.t kiyismda içe dogru bir kivnm olu§turuyor. Bu durumda
§ehre yedigen demek çok da yanh§ olmayacakt.tr. Keza duvarda
pek çok ufak bozukluklar sõz konusu.
Batt kiyismdaki kivnmda Yafa kap1s1, yine Beytüllahim Kap1s1
ile Hacilar Kap1s1 ve Bab'ül Halil (Aziz 1brahim'in kap1s1) yer ahyor.
Güney tarafta Sion Kap1s1 var. Buras1 aym zamanda Davud Kap1s1
olarak da adlandmlmaktad1r. Dogu tarafmda, Bethesda Gõlü ya­
kmlannda Aziz Stefan Kap1s1 yer ahyor. Aym §ekilde buras1 Koyun
Kap1s1 ve Bakire Meryem Kap1s1 diye de isimlendirilmekte. Batt
kesiminde, Golgota ile Bezetha Daglan arasmda ise Sam kap1s1
bulunuyor. Bu dõrt tanesi §ehrin ana kapdand1r ve sabahtan gün
batlmma kadar hep aç1ktlr. 1ki tane de ba§ka kap1 mevcut, onlar
nadiren aç1klar. Bunlardan biri güney tarafta, Moriya Tepesi'nin
biraz battsmda. Maundrel11º burayi Dung Kap1s1 diye isimlendirir.
10
Henry Maundrell (1 665- 1 70 1 ) : Exeter Kolej'den sonra Oxford Üniversi­
tesi'nde õgrenim gõrdü. Akademik hayatta ilerleyerek aym üniversitede
õgretim gõrevlisi oldu. Daha sonra lngiltere Kilisesi'nde papazhk meslegine
geçti. 1695'ten itibaren Levant Kumpanyas1'nm Suriye'deki resml papazh-
OSMANLI'DA lKl AMERlKAU M1SYONER 439

Müslümanlar ise Magribin Kap1s1 derler. Digerini Maundrell, Hrod


Kap1s1 diye anmaktad1r ve bati klSlmda yer ahr. Bezetha'ya çikar.
Moriya Tepesi'nin dogu kesiminde yedinci kap1 var; daha dogrusu
buras1 Hiristiyanlann §ehri ele geçirdikleri yerlerden biridir. Bunun
için ba§tan a§ag1 surlarla kaplanm1§tir. Sehri adimlanrruzla õlçtük
ve a§ag1daki neticeyi ald1k:

Kuzeybat:J. kõ§esinden Adimlar


Jaffa KaplSl'na 300
Güneybat:J. kõ§esine 468
Sion KaplSl'na 1 95
Güney kap1smdaki kivnma 295
Mogrebbins KaplSl'na 244
Güneydogu kõ§esine 415
Alan Kap1'ya 353
Stephen KaplSl'na 230
Kuzeydoguya 360
Herod Kap1s1'na 359
Kivnma 250
Sam KaplSl'na 150
Kuzeybatiya 660

Topiam dõrt bin iki yüz yetmi§ dokuz ad1m. Be§ ad1mm bir
rot oldugunu kabul edersek, bu rakam bize §ehir ve çevresi için
sekiz yüz elli alti rotluk veya yakla§1k iki mil ve ilaveten dõrtte üç
millik bir õlçüyü verir. Moundrell §ehri õlçmܧ ve §ehrin çevresi
iki buçuk mildir hükmünü vermi§. Yahudi tarihçi Josephus'a gõre
burasmm çevresi, Titus yikmazdan õnce 33 furlong [1 furlong=
200m.] imi§. Ardmdan Zeytin Dag1 da dahil oluyor. Onun tas­
virine gõre §ehir, §imdi oldugundan daha kuzeyde gõrünüyor.
Sehrin surlan yüksek ama kahn degil. Kayalann dizili§inden he­
sapla, yüksekliginin farkl1 yerlerde kirk, elli ve belki de altm1§ fit
oldugunu tahmin ediyoruz. Bati tarafmda, Yafa KaplSl'ndan bir
parça güneyde iki kulesi bulunan bir kale var. Buraya yolcular

gim yürüttü. 1 697'de hac için Kudüs'e gitti. O süreçte tuttugu günlügünü A
Compendium of a ]ourney from Aleppo to ]erusalem ad1yla yaymlad1. llk basklSl
1 703'te yapdan bu çah§ma defalarca basdd1. [ç. n.]
440 KAHlRE'DEN KUDÜS'E ÇÔL YOLCULUGU

Pisan Kulesi ad1ru vermi§ler. Biraz uzakta, kuzeydogu kõ§esinin


yakmmda duvars1z bir hendek bulunuyor. Ancak §imdilerde ne­
redeyse tamam1 dolmu§ vaziyette.
Birinden i§ittigimize gõre Kudüs'ün nüfusuyla ilgili a§ag1da
verdigimiz bilgiler, bize büyük ihtimalle dogruymu§ gibi gõrü­
nüyor:

Müslümanlar 1 0 .000
Yahudiler 6.000
Rumlar 2 . 000
Katolikler 1 .500
Ermeniler 500
Toplam 20. 000

Yahudilerin kendi sõylediklerine gore Kudüs'te 600 hane Se­


ferad (1spanyol) Yahudisi ve 25 hane E§kinazi (Polonya) Yahudisi
ya§1yormu§. Bazdan Yahudilerin Müslümanlardan daha kalabahk
oldugunu dü§ünüyor. Lakin Yahudiler bu §ehirde, Türklerden ve
Araplardan çok daha küçük bir bõlümü i§gal ediyorlar. Ermeniler,
Sion Dag1'nda kendilerine ait bir manastmn içerisinde ve civann­
da ya§1yorlar. Rumlann ve Katoliklerin Golgota Dag1'nda kendi
manastirlan ve evleri mevcut. Türkler ve Araplar ise Bezetha'yi,
§ehrin bütün dogu bõlümünü tutmu§lar. Aynca her mahalleye
evlerini serpi§tirmi§ler. Yahudiler, Sion ile Moriya arasmdaki tozlu
toprakl1 bõlgede ya§1yorlar. Moriya'daki eski Yahudi Tapmag1'run
oldugu alan bir duvarla çevrilmi§ ve onun da etrafi Ômer Camii
[Kubbetü's Sahre] ile ku§atilm1§tlr. Müslümanlar hariç hiç kim­
senin girmesine izin verilmemektedir. Aksi takdirde õlüm cezas1
sõz konusu. Bu alarun içinde ve civannda dõrt minare bulunmak­
tad1r. Diger iki minare Bezetha'da, biri Akra'da, biri Sion'da, ikisi
Golgota'da yer almaktadir. Son sõyledigim iki minare, Kutsal
Kabir'in (Holy Sepulchre) tam kar§l tarafmda yer ahyor. Sanki
Efendimiz Ísa'run sagmda ve solunda duran iki h1rs1za benziyorlar.
Yahudilerin ya§ad1klan her mahallede birkaç sinagog var.
Bunlarm hepsi birbiriyle baglantih. Kutsal Kabir Kilisesi, Golgota
T epesi'nin üstünde in§a edilmi§. Katoliklerin bu tepede bir de
OSMANLI'DA 11<1 AMER1KALI MíSYONER 44 1

manastirlan var. Rumlann iki tane ve Sion KaplSl'nm yakmlannda


da bir tane manastirlan bulunuyor. Ermenilerin Sion Dag1'nda
üç manastln bulunmakta: Biri büyük biri küçük olmak üzere
ikisi §ehrin içinde, üçüncüsü Sion KaplSl'nm d1§ k1smmda yer
ahyor. Kayafa'nm11 evinin burada olduguna inamhyor. 1sa ora­
da mahkeme edilip suçlanm1§ ve Havari Simun Petrus da 1sa'y1
inkâr etmi§ti. Kiptilerin, Süryanilerin ve Habe§lilerin ufak birer
manastm var. Evler ta§tan yap1lm1§; çogu alçak ve derme çatma.
Çatilar dümdüzdür ve ortalarmda genellikle ufac1k bir kubbe
vardir. Pencereler küçüktür ve ekseriyetle sokaga bakan tarafm
pencerelerinde savunma amaçh demirden saglam kafesler bulu­
nur. Bundan ba§ka, kadmlan yoldan geçen insanlardan muhafaza
etmek için zarif ah§ap kafesler de yap1lm1§tlr. Sokaklar dar ve
çogu engebelidir. �ehirde birkaç tane de bahçe bulunmaktad1r.
Zeytin D ag1'ndan bakilmca Kudüs çok güzel gõrünüyor.
Ancak biz §ehrin büyük kismm1, kalmakta oldugumuz manastl­
nn terasmdan seyrediyoruz. Yahudi Tapmag1 en iyi §ekilde Vali
Konag1'nm terasmdan gõrünüyor. Buradan tek bir cami degil; bir
camiler ve mescitler koleksiyonu gõrüyorsunuz. lki ana bina Aksa
ve es-Sahre diye isimlendiriliyor. Bunlann etrafmdaki bo§ alan
yemye§il çimenlerle kaph, oraya buraya yürüyü§ kaldmmlan ve
agaçlar serpi§tirilmi§. Gezintiye ç1kan Türklerin gõlgelenmesine
uygun biçimde tefri§ edilmi§. Ali Bey, tapmagm ve onun etrafm­
daki çe§itli binalarm güzel bir çizimini verdi bize ve Türklerin bu
tapmakla ilgili saçma dii§Üncelerini anlattl.

Ba�kâhin Kayafa (Caiaphas): Hz. 1sa'y1 yargtlayan ve idama mahkum eden


Yahudi kâhindir. Simun Petrus da Havari olmakla birlikte üç ayn yerde Hz.
1sa'y1 tammad1gm1 soyleyerek ona ihanet etmi�tir. [ç. n.]
45. MEKTUP
KUDÜS'TE 1SA'NIN VE HAVAR1LER1N1N
1Z1N1 SÜRÜYORUZ1

26 Nisan 1823 . Kudüs valisini ziyaret ettik. Beraberimizde


Yafa valisinden getirdigimiz takdim mektubu vard1. Ôvgüler
düzdürerek bize §ehrimize ho§geldiniz dedi. Ak§ama dogru Sion
Dag1'na dogru yürüyü§ yapttk. Dagm bir bõlümü Rum ve Ermeni
H1ristiyan kabristamyla kaph. Dogu ve güney cephelerde top­
rak ekilip biçiliyor. Zirvenin yakmlannda etraft alçak bir surla
çevrili küçük bir kõy var. Bir camiyi ve birkaç Müslüman evini
bannd1ran bu kõyü Yahudiler Sion Sehri diye isimlendiriyorlar.
Burada Davud'un, Süleyman'm ve õteki 1srail peygamberlerinin
kabirlerinin bulunduguna inamhyor.

The Missionary Herald Editorü: Ertesi gün Pazar oldugundan Mr.


Wolf( ve Htristiyanltgtn dogruluguna kanaat getirmi� eski bir Yahudi
olan Abraham Shliffro misyonerlerimizin kaldtgt eve geldiler. Pazar
gününe has ibadetleri yerine getirdiler. Sabahleyin lncil sattn almak
maksadtyla birkaç ki�i geldi. Fakat onlan geri çevirdiler. Zira bugün
Efendimiz lsa 'ntn günüydü. Ôgleden sonra �ehrin Rum papazlan
ho�geldiniz ziyaretinde bulundular. Dostluklartntn ifadesi olarak
hediyeler getirmi�lerdi.

1
"Joumal of Mr. Fisk and Mr. King in Jerusalem", The Missionary Herald, Mart
1824, Vol. XX, s. 65-7 1 .
OSMANLl'DA 11<1 AMERlKALI MlSYONER 443

Gethsemane Bahçesi

28 Nisan 1 823 . Aziz Stefan Kap1s1, kimi zaman da Koyun


Kap1s1 diye adlandmlan kap1dan ç1ktik ve yola koyulduk. Tepeyi
indik, yagmurlu mevsimler haricinde içinde su bulunmayan Kid­
ron Deresi'nin yatagtm geçtik. Ardmdan dünyanm en etkileyici ve
en ilginç noktalanndan biri olan Gethsemane Bahçesi'ne geldik.
Buras1, ta§lardan õrülmü§ alçak bir duvarla çevrilmi§ küçük bir
ova parças1. Íçinde, insanda hu§u uyand1ran sekiz adet zeytin
agac1 bulunuyor. Sanki bunlar çok eski zamanlardan kalmt§ gibi
gõrünüyorlar. Tepenin kenanm Türk kadmlan doldurmu§tu. Yol,
silahh Türklerle doluydu; kizgm gõrünüyorlard1 ve misket tüfek­
leriyle ara sua zevk için ate§ ediyorlard1. Bõylesi bir yerde uzun
süre kalmak naho§, belki de tehlikeli bir durum olacakti. Sahay1
sadece yürüyerek geçebilir ve birkaç fani dü§Ünceye dalabilirdik.
Kisa bir süre bize e§lik etmeleri için iki ki§iyi bekledikten
sonra §ehirden ç1ktik. Kidron Deresi'ni geçip Hüzün Bahçesi'ne
(Garden of Sorrow) girdik. Buras1 Zeytin Dag1'mn eteklerine kadar
uzamyor, Kidron Deresi'nin ta§lannm içerisinde kahyordu. Bah­
çede sekiz tane büyük zeytin agac1 vard1. Gõvdelerinden, bunlann
çok ya§h olduklan anla§1hyordu. Birbirlerinden kisa arahklarla
dikilmi§lerdi ve yemye§il dallan ferah bir gõlgelik meydana ge­
tiriyordu. Dikili olduklan alamn ve etrafmdaki toprak, kumlu ve
ta§hydi. Bahçe sanki 1ss1z bir yer gibi gõzüküyordu. Çevresinde
küçük ta§lardan olu§an, çõkük alçakça bir duvar gõrünüyordu.
Bahçenin giri§inde yamm1zdakilere, zeytin agaçlanndan bi­
rinin altinda oturmalanm rica ettik. Onlar da dedigimizi yaptilar.
Biz de biraz uzaktaki bir zeytinin altina gittik. Orada lfaya, 53.
bõlümü ve yine dõrt 1ncil'den, Tann Oglu'nun günahkâr ki§ile­
rin ellerine terk edildigi o kederli gecenin manzarasm1 aktaran
yerleri okuduk. Bu s1rada, uzun m1zrak ve kihçlanm ku§anmt§
kizgm Bedeviler atlanmn s1rtinda ileri atilddar. Bizi yalmz zanne­
dip sald1rmaya niyetlenirler diye baz1 korkulanm1z yok degildi.
Dikkatlice bize ve biraz ilerimizdeki zeytin agaçlarmm altinda
444 KUDÜS'TE lSA'NIN VE HAVARlLERlNlN lZlNl SÜRÜYORUZ

oturan iki ki§iye bakttktan sonra çekip gittiler. Bu heyecan verici


bir anhk korku, 1sa'nm itham edili§ olaym1, "O'nun kar§tsma ki­
hçlar ve sopalarla gelen" [Markos, 14/48] bir kalabahk tarafmdan
gõtürülü§üp.ü akhm1za getirdi.
Sonra Moriya Tepesi eteklerindeki Kidron Deresi'nin yatag1m
takip ettik. Tepe yüksek ve sarptt. Sehrin surlan onun kiy1smda
yükseliyordu. Solumuzda Zeytin Dag1 hâlâ zeytin agaçlanyla
kaphyd1. Dere yatagmm yam ba§mda Absolom'un Sütunu adi
verilen ufak bir amt yer ahyordu. Yahudiler, //. Samuel, 1 8/ 1 8 'de
huna attfta bulunulduguna inamyorlar. Amtln bulundugu yer,
Yeho§afat Vadisi'nin bati kesiminin, yani Kral Deresi'nin biti§ine
yakmdi. Yanmda ise Firavun Türbesi diye adlandmlmt§ olan ba§ka
bir amt var. Fakat niçin bõyle isimlendirilmi§, hiç kimse bize dogru
düzgün bilgi vermedi. Yeho§afat Vadisi derindi, yamaçlan sarptl.
Bu vadi, bize sõylendigi üzere Ôlü Deniz'e [Lut Gõlü] vanyordu.
Lakin aym ismi ta§tmaya ne kadar tahammül eder, bilemiyoruz.

Siloah Gõlü

Vadinin dogu kenannda Siloah isimli bir kõy var. Kõyün arka­
s1, Zeytin Dag1'ndan uzakta bulunan Suç Tepesi (Hill of Offence)
isimli bir tepeye yaslamyor. Zira Süleyman Peygamber'in, /. Kral­
lar, 1 117' de bahsedilen yüksek mevkilerini bu tepenin üzerine in§a
ettigi samhyor. Sehrin güneydogu kõ§esinde, Sion ve Moriya'nm
eteklerinde Siloah Gõlü bulunuyor. (bakimz Nehemya, 3/15). Bu
gõle, kutsal Sion Dag1'nm alttndan ve hatta Sion Dag1'nm battsmda
ve Moriya'nm kuzeyinde yer alan Ofel'in altmdan sular çok asude
bir çagilttyla akiyor. Bir kayanm içinden ve toprak yüzeyinden
yirmi veya otuz ayak a§ag1da gerçek bir pmar dogmaktad1r. Ona
giden merdivenden a§ag1 indik. Pmar burada çagilttyla akiyor ve
bir kristal berrakhg1yla gün yüzüne çooyor. Bu mevkiden ba§layip
kivnla kivnla gidiyor, dagm alttnda pek çok kola aynhyor. Sonra
tath bir §trtlttyla peyda oluyor; güzel bir derecik halini alarak
OSMANU'DA 1Kl AMERlKALI MlSYONER 445

yolunu vadinin a§ag1sma, güneydoguya dogru çeviriyor. Hem


pmardan hem de irmaktan su içtik. Yumu§ac1k, tath ve ho§ bir tad1
vardi. Bu pmar Íncil'de "Siloam Gõlü" diye isimlendirilmektedir.
[Hz. 1sa'nm tavsiyesiyle] kõr adam buraya gelmi§, yikanml§ ve
gõrmeye ba§lam1§tl. (Yuhanna, 9/7- 1 1)
Gõlden yukan ç1karken, yakimm1zda dikilmi§ duran bir Müs­
lüman Arap gõrdük. Kõtü ruha sahip bir adamm bütün vah§iligiyle
bakiyordu. Çehresini degi§tirmeye çabaladi. Bizi küçümsemek ve
muhtemelen kinini ifade etmek için gõzlerini &ld1r &ld1r dõndü­
rüyordu. Ben hayaamda bõyle korkunç bir ki§i gõrmedim, Paris
Akil Hastanesi'nde gõrdügüm hariç.
Buradan aynhrken yolumuz, vah§i Araplarm ve kara sevdah
Türklerin arasmdan geçti. Vadilerde ve tepelerin üzerindeki çok
sayida Türk'ün, sinsi sinsi dola§arak etra& kolaçan ettikleri gõ­
rülüyordu. Bu da bizde, bir Türk muha&z1 olmaks1zm emniyette
olamayacag1m1z hissini uyand1rd1. Yamm1za Arap kiyafeti giyen
iki adam alm1§tlk. Fakat onlar da H1ristiyan'd1 ve silahs1zdilar.
Su s1ralar burada bir Türk kalabahg1 var. Sam' dan ve diger mem­
leketlerden hammlanyla birlikte gelmi§ler. Yamm1za yakla§lp
Musa'nm kabrini ziyaret edeceklerini sõylediler. Kudüs'ten Ôlü
Deniz' e iki veya üç saatlik bir mesafe oldugunu zannediyorlarm1§.
Gethsemane ve Yeho§afat Vadisi'ne yõneldiler. Ancak bizim
onlarla birlikte daha fazia gitmemiz tehlikeliydi.

Çõmlekçi'nin Tarlas1

Bu vadinin güneyinde koskocaman bir dag yükseliyor. Uçu­


rumlan, pütürlü kayalardan olu§IDU§. Daglann aralannda ekilmi§
ufac1k yerler var. En i§lenmemi§ ve engebeli alanlardan biri ve
Tophet Vadisi'ne yakin olan tarla, sanki Yahuda'nm Üstad1 1sa'ya
ihanet etmesi kar§1hgmda kabul ettigi parayla satln ahnm1§ bir
tarlaya i§aret etmekteydi. O nedenle buras1 Çõmlekçi'nin tarlas1
veya kanh tarla diye amlmaktadir. Yehuda'nm gõmülmesinin
446 KUDÜS'TE lSA'NIN VE HAVARlLERlNlN lZlNl SÜRÜYORUZ

sõylendigi ve belki de onun kendini astJ.g1 yer buras1drr. (Rasul­


lerin /�feri, 1/18).2 O muazzam uçurumlann ve sarp kayahklann
kenarlannda agaçlar boy gõsteriyordu. Sayet Yehuda kendisini bu
agaçlardan birine as1p dü§tüyse, niçin onun parçalara aynld1gm1
ve bütün bag1rsaklarmm d1§an &rlad1gm1 kavramak zor olmaya­
caktJ.r. Sert kayalann yontulmas1yla yapilm1§ pek çok lahit var.
Sanki 1ss1z ve bo§mU§ gibi gõrünüyorlar.
Yeho§afat Vadisi'nden batJ.ya dõnüp Hinnom Vadisi'ne (yani
Bogazlama Vadisi'ne) yõneldik. Yine buras1 da Tophet diye ad­
landmlmakta. Ísrailogullan kendi çocuklanm yakacaklan tlah
Molek'in ate§ine buradan yol açm1§lard1. (Bk. Yeremya, 7/3 1 -32).
Bu vadide yolumuzu batidaki Zeytin Dag1'nm eteklerine çevirdik
ve Yafa Kap1s1 yoluyla kald1g1m1z yere geri dõndük.

The Missionary Herald Edit(jrü: Misyonerlerimiz aym 29'unda geri


kalan bütün Ermenice harfli Türkçe Ahit nüshalannt satttlar. Ken­
dilerinden çok daha fazlast istendi. Bir adam kald1klan yere kadar
onlan izledi ve Tann a�kma kendisine bir tane vermeleri için yalvardt.
Misyonerlerimiz son nüshalan da dag1tt1klartnt soyledikleri halde
adam inanmadt.

Beytüllahim'i Ziyaret

Yafa KaplSl'ndan yola ç1karak Sion D ag1'nm batJ.smdaki


vadinin kar§1sma geçtik. Dik ve engebeli tepeyi tJ.rmand1ktan
sonra güney ve güneydogu tara&na yõnelerek gayet düz bir yola
2
lnci/lerde bildirilenlere gore Hz. 1sa'ya ihanet eden ve bu ihaneti kar§ili�mda
30 gümü§ alan Yahuda Ískaryot, O'nun mahkum edildi�ini gõrünce yapo­
�na pi§man oldu. 30 gümü§Ü ba§kâhinlere ve ileri gelenlere geri gõtürdü.
ªBen suçsuz birini ele vermekle günah i§ledim" dedi. Onlar ise, "bundan
bize ne? Onu sen dü§ün" dediler. Yahuda paralan tapma�n içine &rlatarak
oradan aynld11 gidip kendini aso. Paralan toplayan ba§kâhinler, "kan bedeli
olan bu paralan tapma�n hazinesine koymak do� olmaz" dediler. Kendi
aralannda anla§arak bu parayla yabanctlar için mezarhk yapmak üzere bir
çõmlekçinin tarlas1m saon alddar. Bunun için bu tarlaya bugüne dek ªKan
Tarlas1" denilmi§tir. Bk. Matta, 1-8. [ç. n.]
OSMANLI'DA lK1 AMER1KALI MlSYONER 447

geldik. Bir saat on be§ dakikada bir Rum manastmna geldik.


Buras1 tlyas Peygamber'e ithaf edilmi§ti. Beytüllahim'e giden
yol bir parça güneyde kahyordu. Manasttrdan yanm saat sonra
Rahel'in3 kabrine; en azmdan Müslümanlann, H1ristiyanlann
ve Yahudilerin aym §ekilde ziyaret ettikleri yere geldik. Yakup
Peygamber'in diktigi o sade sütunun yerinde (bk. Tekvin, 55120)
§imdi ta§lardan yaptlmt§ bir bina var. Üzerinde bir kubbe ile sona
eren bu binanm Türkler tarafmdan in§a edildigi aç1kça anla§tlt­
yor. Bu gõrkemli yapmm içerisinde bir kabir bulunuyor. Bir ta§
istifinin beyaz s1vayla kaplanmas1yla yaptlmt§ bu kabir, yakla§tk
on ayak uzunlugunda v� neredeyse aym yükseklikte. Binamn iç
duvarlan ve kabrin kenarlan, Y ahudiler tarafmdan nak§edilen
lbrani isimleriyle bezenmi§.
O yerin bati tarafmda ve biraz da uzakça bir yerde Ephra­
tah adh bir kõy var. Baztlan burayi Rama diye isimlendiriyor.
�ayet bu, antik Ramalardan biriyse, Herod'un talimat yollayip
küçük çocuklan yok etmesi suretiyle Beytüllahim'de vuku bulan
hadisenin heyecanh tasvirinin gücünü anlamak kolay olacakttr.
Matem tutan annelerin feryat figam o denli büyüktü ki, Rama' dan
bile duyuluyordu. Rahel onlann actlanm payla§t1 ve kederlerine
gõzya§t dõktü.
Bu türbeden yanm saat sonra bin sekiz yüz ytl evvel Kur­
tanc1m1z Efendimiz lsa Mesih'in dogdugu §ehre; "yücelerden
dogan günün" [Luka, 2/79] ilk defa dünyam1z1 ziyaret ettigi ve
Kurtanc1m1z lsa'mn vücut bulu§una ilk kez insanlann taparcasma
sevindikleri yere geldik. �ehre girdigimiz s1rada üstleri ba§lan
peri§an ve pasakl1 küçük çocuklardan bir grup bizi kar§tlamaya
geldi. Ufac1k ellerini sadaka almak için havaya kaldirdtlar ve §U
ilahiyi sõylemeye ba§ladtlar: "Hactlar, selametle gidin! Hactlar,
selametle gidin!" Kõyün birazc1k dogusunda Rum, Katolik ve
Ermeni manast1rlan bir arada bulunuyordu. Kurtanc1m1z lsa'mn
3
Rahel: Yahudi ve H1ristiyan kaynaklanna gõre Hz. Yakub'un kans1, Yusuf
ve Bünyamin peygamberlerin anneleridir. Kabri Beytüllahim yakmlanndaki
Efrat yolu üzerindedir. Ra§el ya da Rahile olarak da geçmektedir. [ç. n.]
448 KUDÜS'TE lSA'NIN VE HAVARlLERlNlN lZlNl SÜRÜYORUZ

dogdugu yer diye tahmin edilen mahallin etrafm1 sarm1§lard1.

The Missionary Herald Editõrü: Kudüs'telei Rum manasttnndan


aldtlelari bir meletup, misyonerlerimizi buradalei manasttrlara taledim
ediyordu. Kilisenin içinden geçerlerleen bir noletaya yõnlendirildiler.
Burast Efendimiz lsa'ntn dogum meleânt oldugundan dolayt leutsal­
dt. Oradalei ahtr yemligi, bebele lsa'ntn yatmldtgt yerdi. Bu leutsal
meleânlarda çole say1da lamba yantyordu. Bir ahirdan daha gõrleemli
gõrünüyordu ve adamale11/1 farlel1yd1.

Çobanlar'm Tarlas14

Buradan ç1ktp Çoban'm tarlasma gitmemiz için bize bir Rum


papaz e§lik etti. Adi geçen yer Beytüllahim'den biraz güneydoguya
dogru yirmi dakika sürdü. Yol bozuk ve ta§hyd1. Beytüllahim,
bir tepenin üzerinde sanki bir kaya y1gm1 §eklinde gõzüküyor.
Orada burada ye§il düzlükler var. Kayalann aras1 ise ekilmi§;
üzümler, zeytinler ve incirler bereketle büyüyorlar. Sag taraftan
tepeyi inerken kõy gibi gõzüken ufak bir yer mevcut, içerisinde
Çobanlar'm ya§ad1gma inamhyor.
Bineklerimizi kayalara ve uçurumlara dogru sürdük. Davud
Peygamber'in bir zamanlar buralarda sürülerini nasd da güttügünü
hattrlad1k. Yehova'ya õvgü §arktlan sõylemeyi nasil õgrendigini,
Samuel Peygamber'in gelip de Davud'u kral olarak mesh edi§ini,
Davud'un oglunun [Süleyman] nasil burada dünyam1za zuhur
ettigini yâd ettik. Sonra birdenbire gõz alabildigine yemye§il
tarlalarla kaplanmt§ ho§ bir vadi ç1ktverdi õnümüze . Güzelligi,
etrafm1 çepeçevre saran ç1plak kayahk, daglar sayesinde daha

4
Bahsedilen çobanlar Hz. 1sa'nm hayatmda õnemli bir yere sahiptir. Luka,
2/15-19 arasmda §Unlar anlattlmaktachr: "Ve vaki oldu ki, melekler çobanlann
yanmdan gõge çekildikleri zaman birbirlerine dediler: 'Haydi, Beytüllahirn'e
kadar gidelim ve Rabbin bize bildirdigi vaki olan §eyi gõrelim.' Ve segdirerek
geldiler; Meryem'i, Yusuf'u ve yemlikte yatan çocugu buldular. Ve gõrdük­
leri zaman bu çocuk hakkmda kendilerine sõylenen sõzü bildirdiler. Bütün
dinleyenler, çobanlar tarafmdan kendilerine sõylenen §eylere 11a11nlar. Fakat
Meryem bütün bu sõzleri derin dü§ünerek yüreginde saklard1.'1 [ç. n.]
OSMANLl'DA lKl AMERlKALI M1SYONER 449

da amyordu. O tarlalara girerken ve bineklerimizi ileriye dogru


sürerken, bir melek ordusunun gõkten bu daglann tepelerine nasd
uçtugunu ve sürülerin yaydd1g1 o kutsal noktada as1h kalmalanm,
aynca "En yücelerde Tann'ya izzet, ve yeryüzünde raz1 oldugu
adamlara selamet" [Luka, 2/1 4] cümlelerini terennüm ettiklerini
hayal etmek çok zevkliydi.
Ovanm yan tarafma yakm bir zeytin tarlas1 var. Etra& bir
<luvaria çevrili. Tarlanm tam ortasmda bir yer alti kilisesi bulunu­
yor. Bu kilise, bir melek Efendimiz Ísa'nm dogumunu Çobanlara
bildirdigi vakit onlann tam bu noktada durduklanna i§aret ediyor.
Rehberimizin dedigine gõre, Rumlarla Katolikler bu yeri sahip­
lenmek için uzun süre kavga etmi§ler. Dava Osmanh Padi§ahma
kadar gõtürülmü§. Rumlar para vererek davayi kazanm1§lar. Su
an kilisenin içerisinde Hiristiyan Araplar ibadet için toplanddar.
Kilisenin ilerisinde bir ba§ka kilisenin ve manastlnn y1kmtilan
mevcut. Parçalar õylece topragm üstünde duruyorlar. Yakm1-
m1zdaki bir zeytin agacmm altina oturduk ve Luka Íncili'nin
ikinci bõlümünü okuduk. "Çobanlar gece boyunca sürülerini
gõzetlerken" ilahisini mmldand1k. Ardmdan üçüncü ilahiyi ve
birinci kitab1 da okuduk. Sonra uzak bir diyardan kulaklanm1za
kadar gelip burada haber verilen müjdeler için Gõklerin Tanns1'na
§Ükranlanmm sunmak üzere topland1k. Bu haberler, tara&m1zdan
§U an hatirlanan Hiristiyan dostlanm1zm kulaklanna da gelmi§­
tir. Bu dua vaktinden sonra tarlalardan biraz çiçek toplad1k ve
Beytüllahim'e geri dõndük. Pek çok harita ve cografya kitabmda
Beytüllahim, Kudüs'ün güneydogusuna yerle§tirilmi§. Fakat ashna
bakarsamz güneybatismda yer ahyor.

Bir Hahamla Yaptig1m1z Gõrü§me

1 Mayts 1 823 . Genç haham Ízak ben Shloma ile seksen ya§­
lanndaki Haham Yusuf Marbowitz bizi ziyarete geldiler. Haham
Marbowitz'e, ileride Mesih'in gelecegini dii§Ünüp dü§ünmedigini
450 KUDÜS'TE lSA'NIN VE HAVARlLERlNlN tzlNt SÜRÜYORUZ

sorduk. Pek bilgece baktJ., vaziyetini de�§tirdi, bedenini ileri geri


hareket ettirmeye ba§ladt. Ardmdan §Õyle konu§tu: "Soru§turul­
mast §eriata uygun olmayan iki husus vard1r. Biri, dünyamn ku­
rulu§undan evvel neyin yer ald1gi; õteki, Mesih'in hangi zamanda
gelecegidir." tlk meseleyi Tevrat'tan Eyüp, 38/4-6 ile destekledi.
Biz burada onunla münaka§aya girme egiliminde olmad1k. Diger
konuyla ilgili olarak §Unlan sõyledi:

Haham Marbowitz: Daniel Peygamber bu vaktin mühürlendigini


bildirmi§tir. Daniel'den daha akilh gõrünmek ne budalahkt:J.r, õyle
degil mi?"
Biz: Bu §ehirde bu zamam õgrenmeye çabalayan Yahudiler var
m1d1r peki?
Marbowitz: Büyük bir anlayi§la cevap verecegim. Birkaç Yahudi var.
Ancak bunlar dürüst kimseler degil, fena insanlardir.
Biz: Sizin anlayi§1mza gõre Tekvin, 40/ 1 0 'da geçen Silo adh ki§i
Mesih midir, degil midir?
Marbowitz: Silo bir yer ismidir.
Haham lzak: Tekvin, 49/t O'da Mesih kastedilmektedir. Sayet bir
yer adi olarak ahmrsa sõzcükler çok fakl1 biçimde siralanacakt:J.r.
Marbowitz: (KizmI§ gõrünüyordu) . Ben senden daha iyi kavranm.

Sonrasmda 1branice Kitab-1 Mukaddes'ten, içerisinde Silo­


ah adt geçen yirmiden fazia pasajt gõzden geçirdik. Her yerde
Tekvin, 49/to'da geçtiginden fark11 bir yaz1m bulduk. Yamm1za
bir ba§ka Yahudi gelerek hahama, Y ahudi bir kadmm õldügünü
haber verdi. Bõylece sohbetimizi bõlmü§ oldu. Kadmm hastahg1
boyunca Haham Marbowitz, tarife s1gtnaz bir ismin tesiriyle ona
§ifa vermeye çah§mt§. Hahamm sihirleri vesilesiyle kadma §ifa
olmas1 için büyücülere mahsus bir merhem yaptlmt§.

Naho§ Bir Hadise

4 Mayis 1 823 Pazar. Ôgleden sonram1z ziyadesiyle naho§


bir hadise yüzünden sekteye ugrad1. Ayini izlemek üzere Rum
Kilisesi'ne gitmi§tik. Ayinden sonra Metropolit ile sohbet edi-
OSMANLI'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 45 1

yorduk. Bir adam ç1kageldi ve bir yeniçerinin kald1g1rmz odalara


geldigini sõyledi. Bizi Molla'mn (fürk yarg1cm) huzuruna gõtüre­
cekmi§. Odalanrmza geri dõndük. Yeniçeriye bizi gõtürmelerinin
sebebini sorduk. Bir dervi§in baz1 kitaplarla ilgili §ikayet etme­
si neticesinde bunun gerçekle§tigini sõyledi. Bahsettigi dervi§,
MlSlr' dan çõl boyunca bizimle birlikte gelen Hac1 Muhammed' di.
Kendisi fakir biriydi ve yolculuk ihtiyaçlanm da dogru düzgün
tedarik edememi§ti. Gerektigi zamanlarda biz ona su, ekmek,
kahve ve çay vermi§tik. Okumayi biliyordu ve zeki biri gibi gõ­
rünüyordu. Biz de bu yüzden s1k s1k kendisiyle sohbet etmi§tik.
Tekvin Kitab1'm vermi§tik ve gõrdügümüz kadanyla büyük bir
ilgiyle okumu§tu.
Bir gün çõlde bize çok güzel bir Farsça el yazmas1 gõstermi§­
ti. Bu yazma, Kâbe ile ilgili tasvirlerle birlikte Mekke hakkmda
yazdm1§ bir §iiri de ihtiva ediyordu. Satm almayi teklif ettik ve
sonunda üç dolara anla§tlk. Paray1 verip kitab1 ald1k. Biz Gazze'ye
vanncaya kadar bizimle yola devam etti. Bundan sonra bir daha
onu hiç gõrmedik, tâ ki üç günlük bir süre Kudüs'te kahrken so­
kakta kar§da§mcaya kadar. Bir dost gibi selamla§tlk. Kar§1hgmda
o da bizi dostça selamlad1. Sonra defalarca odalanmiza ugrad1.
Ülkedeki gelenege gõre kendisine kahve ikram ettik; beraberce
bir §eyler okuduk ve sohbet ettik.
Bir gün kendisine Farsça bir Ahit gõstermi§tik. Onu dizlerine
koydu ve içindekileri neredeyse bir buçuk saat boyunca okudu.
Günlerden bir gün bu kitab1 kopyalamak için õdünç almayi istedi.
Zaten bunu bize kendisi satml§tl. Biz de, õdünç almak istiyor
ve tekrardan geri getirmez diye korktuk. Gelip bizim odalarda
kopyalamas1 için davet ettik. Bu sabah yine ugrad1 ve filanca
Efendi'nin bu kitab1 gõrmek istedigini sõyledi. Buraya ugramasm1
ve onu gõrmesi için Efendi'yi davet ettigimizi sõyledik. "Pekâlâ"
dedi ve çekip gitti. Yeniçeriye bu i§in nasd vuku buldugunu an­
lattik. Kad1ya bunlan aktarmasm1 ve aym §ekilde, eger o dervi§
kitab1 istiyorsa parasm1 gõndermesi gerektigini, huna mukabil
kitab1 ona verecegimizi sõylemesini istedik. Az sonra geri geldi ve
452 KUDÜS'TE lSA'NIN VE HAVAR1LER1N1N 1Z1N1 SÜRÜYORUZ

Kad1'nm bizi huzuruna gitmemiz için mutlak emir verdigini bil­


dirdi. Yafa'nm Íngiltere konsolosunun oglu Mr. Damiani bizimle
birlikteydi. Ísti§are ettikten sonra kad1'ya gitmeye ve davay1 yeni
valinin õnüne gõtürmeye karar verdik. Ísti§are s1rasmda yeniçeri
bizi odalanm1zda yalmz b1rakm1§t1.
�ehrin sokaklan boyunca giderken yeniçeriden tipki suçlular
gibi muamele gõrdük. Umumi mahkemenin huzuruna ç1kanld1k.
Biz kitab1 kendi istegimizle b1rakird1k; fakat bõyle yaparsak sanki
korkuyormu§UZ gibi veya dervi§in hikâyesi dogruymu§ da kitab1
haks1z yere elimizde tutuyormu§uz gibi bir durum meydana gele­
cekti. Vali bizi gayet ilgili bir tav1rla kabul etti, belki bin defa iyi
dileklerini beyan etti. Dervi§le tam§mam1zm hikâyesini ba§tan
sona anlatt1k. Vali de, bu sabah o adamm bu hikâyeyle kendisine
geldigini, ancak ona hemen bunun yanh§ oldugunu sõyledigini
ve yanmdan uzakla§tird1gm1 anlatti. Dervi§, bizim bu kitab1 borç
ald1g1m1z1, ya hediye olarak ya da bu kitab1 kullanmak için ona
üç dolar verdigimizi sõyleyerek yalandan hak iddia etmi§ti. Vali
bize, lstanbul'daki Divan-1 Hümayun'da on yil hizmet ettigi s1-
rada Avrupahlann karakterlerini ve dogruluklanm õgrendigini
sõyledi. Sonra memurlanndan birine, gidip dervi§i getirmelerini
ve falakaya yatirmalanm emretti. Aynca memurunu Molla'ya da
gõndererek Íngilizlerin kendi huzuruna getirilmeden mahkemeye
ç1kanlmayacaklanm sõylemesini istedi.
Biz ise dervi§in, kinama cezasmdan ba§ka bir ceza almama­
s1m, hakikati sõyleme talimatl verilmesini ve bundan sonraki
hayatinda dürüst davranmasmm sõylenmesini talep ettik. Bizim
§efaatimizle mahkeme feshedildi. Bu esnada memur, dervi§i bu­
lamam1§, tutup Kudüs'teki bütün dervi§lerin §eyhi olan ki§iyi
getirmi§ti. Bu ya§h adam valiyle bir süre gõrü§tiikten sonra bize,
o dervi§in anlay1§s1z, ahmak ve kaç1gm teki oldugunu sõyledi.
Nitekim bütün bu olanlar bizim ikna olmamm saglad1 ve ora­
dan aynld1k. Tüm insanlann kalplerini elinde tutan Tann'ya, bu
hadiseyi bõylesine mutlu bir §ekilde sona erdirdigi için §Ükran­
lanm1z1 sunduk.
OSMANLI'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 453

Bu Olaym Neticesi

5 Mayts 1 823 Pazartesi. Bu sabah bir Türk geldi ve bize der­


vi§ten üç dolar getirdigini sõyleyerek kitab1 istedi. Biz de kitab1
hizmetkânm1zla valiye gõnderdik. Bütün meseleyi ellerine teslim
ettigimiz ve davayi sona erdirmek için en iyi hükmü veren ki­
§iydi o. Hizmetkânm1z geri dõndügünde §Unlan anlatt1: "Oraya
vard1g1mda bir hizmetçinin yerine geçerek, t1pki valilik gõrev­
lilerinin yapt1g1 gibi valinin huzurunda ayakta durdum. Ancak
vali, oturmam1 sõyledi. Kahve ve tütün ikram ederek dostlanyla
konu§tugu gibi konu§tu. Dervi§ten ahmak diye bahsetti. Size de
boi boi saygilanm gõnderdi."

Zeytin Dag1'nda Ayhk Dua Toplantis1

Ôgleden sonram1z bizim için hayli ilginç bir zaman dilimi


oldu. llk ziyaretimizi Zeytin Dag1'na gerçekle§tirdik. Orada Ísa'nm
huzurunda egildik. O, Cennete buradan yükselmi§, "yücelerdeki
Azametin sag yanma oturmu§tu." [/branilere Mektup, 1/3] Va­
dedilmi§ topraklarda dua etmek için ilk ayhk dua toplant1m1z1
orada icra ettik. Oras1 Efendimiz lsa'mn, Havarilerini, gitmeleri
ve bütün mahlukata Íncil'i vaaz etmek üzere gõrevlendirdigi;
hatta dünyamn sonuna kadar onlarla ahitle§tigi yerdir. Orada
gõkyüzüne dogru bakmam1za ruhsat verildi ve O'nun ikinci defa
geli§inin çabuk gerçekle§mesi için niyazda bulunduk.

Yeremya Peygamber'in Magarasmm Tasviri


The Missionary Herald Editorü: Misyonerlerimiz aym gün fiam Kapist
yakmlannda bulunan Yeremya Magarast'm ziyaret ettiler. Soylendigine
gore adt geçen peygamber Mersiyeler Kitabt'nt orada yazmt�. Burada
20-25 kadar Yahudi'yle kar�tla�ttlar. /ç/erinden biri ya�ltydt ve om­
rünün çogunu bu magarada geçirmi�ti. Orada O/meyi arzu ediyordu.
Misyonerlerimiz bu nedenle magarayt aynnttlt olarak anlatttlar.
454 KUDÜS'TE 1SA'NIN VE HAVAR1LER1N1N 1Z1Nt SÜRÜYORUZ

Bu magara daha evvel gõrdüklerimizin en kabas1 ve en büyü­


�ydü. Yakla§1k kirk adlffi uzunlu�nda, otuz adlffi geni§li�deydi
ve otuz krrk ad1m da yüksekligi vard1. Tavam iki tane kocaman
sütunla desteklenmi§ti. Sanat yapilarak degi§tirilmi§ olsa da bu­
rasmm dogal bir magara oldugu a§ikârd1. lç kis1m rutubetliydi
ve tonozlu tavanm bir bõlümüne dogru sürekli bir su s1z1yordu.
1çerisi yanm daire §eklindeydi. Giri§ neredeyse magaramn kendisi
kadar geni§ti. Giri§in üstünde kirk veya elli ayak yüksekliginde
dikey bir kaya yükseliyordu. Magaranm hemen giri§inde kayamn
sol iç tarafmda bir yank vard1. Yeremya Peygamber'in yatag1 diye
adland1rilan bu yeri uyumak için kulland1g1 varsayihyordu. Gerçek
veya uydurma olsun, Yeremya Peygamber'in Mersiyeler Kitab1'm
bu yerde yazd1g1 dü§Üncesi kesinlikle olaganüstü bir §ey. Burada
Mersiyeler Kitab1'ndan baz1 yerleri okuduk. Pe§inden Yeremya, 9.
bõlümden sekiz cümle okuduk. Bu cümlelerde, §U an Kudüs'te
ikamet edenlerin karakterleri ve davram§lan en gerçekçi §ekilde
tasvir ediliyordu.

The Missionary Herald Editõrü: Yõnlerini Zeytin Dagt'na çevirerek


çamurlu suyla dolu bir yeraltt mezartna geldiler. Burast Yeremya
Peygamber'in Zedekya tarafmdan tutuklantp konuldugu yeraltt ha­
pishanesi diye bahsediliyormu�. Oradan Gethsemane Bahçesi yoluyla
Kidron Deresi'nin üzerinden geçerek, Davud'un üç bin ytl evvel
aglamastnt arttrdtgt daga çtkttlar. Orada Davud Peygamber'in de,
bizim de efendimiz olan Isa, yakmda içerisinde act çekecegi bu sadtk
�ehri tema�a ederken aglamt�tt.

Beytanya

Kudüs'e dogru geri dõnerken Meryem'in, Marta'nm ve


Lazarus'un kasabas1 B eytanya'ya geldik.5 Buras1 §imdilerde
5
Ach geçen ki§ilerin kimler oldutuna dair Yuhanna lncili'nde §U bilgiler yer
almaktachr: "Zeytin Da�'nm Beytanya Kasabas1'nda ya,ayan Lazar adh bir
adam a�ir hastayd1. Lazar'm Meryem ve Marta admda iki kiz karde§i vard1.
Meryem daha sonra 1sa'mn ayaklanna ho§ kokulu ya� dõkecek ve saçlanyla
OSMANU'DA 1Kl AMER1KALI MlSYONER 455

baymn yamacma kuruhnu§ ufak bir Müslüman kõyü. Dõrt bir


tara& ini§li ç1ki§h ve kayahk.

Yeho§afat Vadisi

Zeytin Dag1'ndan ald1g1rmz birkaç zeytin dah ve ellerimizde


Lazarus'un güzel evinden toplad1g1m1z birkaç çiçekle birlikte
Zeytin Dag1'nm güney yõnündeki rüzgârh yoldan geri dõndük
ve Kidron Deresi'nin Yeho§afat Vadisi'ne giri§ine kadar geldik.
Bu vadi yeryüzünün en deh§etli kanyonuymu§ gibi gõzüküyor.
lçerisinde ayakta dikildiginizde; sag ve sol yanlanmzda sarp ka­
yahklanyla ve dik tepeleriyle Sion ve Moriya tepelerini seyretti­
giniz zaman Peygamber Yoel'in yazd1g1 kutsal pasajlann gücünü
kolayhkla hissedebiliyorsunuz. Bu satirlarda, hüküm verilmeleri
için orada bir araya getirilmi§ olan kâfirler tarif edilmektedir.
Tann'nm kutsal mabedinde otururken veya Sion'un zirvesindey­
ken, alt tarafindaki kalabahk onu yargilamak için toplanm1§ken;
ve onu yargilayanlann kararlan infaz edilirken, Peygamber Yoel
sanki Tann'nm temsilcisiymi§ gibi gõrünüyor. O s1rada güne§ ve
ay karanyor, yild1zlar da l§Iklanm gizliyorlar. Yehova'mn kük­
reyi§leri Sion'dan yükseliyor ve sesi Kudüs'ten i§itiliyor; gõkle
yer sars1hyor. [Yoe/, 3/1 4-20] . Bu durum putperestlerin ç1kard1g1
karga§a için ve gerçek 1srail'in sevinmesi için bir manifesto hali­
ni ahyor. Yine bu durum Tann insanlannm ve 1srailogullan'mn
güçlenmesi için bir umut oluyor.

The Missionary Herald Editorü: Burada hemen belirtelim, seyir defte­


rinin bundan sonraki ktsmt Fisk taraftndan, Lübnan Dagt üzerindeki
Antora 'da haztrlanmt�ttr. Çünkü King, ondan biraz uzaktaki bir
manasttrda Arapça ogrenme maksadiyla kalmaktadtr.

kurutacak olan kadmd1. Meryem ve Marta, "Rabbimiz, sevdigin Lazar çok


hasta" diye lsa'ya haber gõnderdi. lsa bu haberi ald1g1 zaman §õyle dedi:
"Lazar õlmeyecek. Onun hastahg1 Allah'm yüceligi içindir. Allah'm ebedi
Oglu bundan dolayi õvülecektir." Yuhanna, 1 11 1 -4. [ç. n.]
456 KUDÜS'TE 1SA'NIN VE HAVAR1LER1N1N 1Z1N1 SÜRÜYORUZ

Türklerin Cebren Para lstemeleri

23 Mayts 1823. Ba§ manastmn Rum papaz1 bana §õyle dedi.


"Su anki sava§ [Yunan Ísyam] ba§lad1gmdan bu yana iki ydd1r,
Türkler bu manast:Irdan cebren üç binden fazia purse istediler."
Türk dilinde bir purse be§ yüz kuru§a, yani elli dolardan biraz
fazlaya tekabül ediyor. Su s1ralar Kudüs'ü ziyaret eden hiçbir hac1
bulunmad1gmdan manast:Irm gelirleri kesilmi§. Onlar da % 1 2
veya 15 faizle borç para almaya mecbur kalmt§lar. Hâlihaz1rdaki
durum uzun süre devam ederse, ist:er ist:emez kendilerini tam
anlam1yla para s1kmt1smm içinde bulacaklarm1§.

lstavroz Manastm

24 Mayts 1823 . Sabahleyin Kudüs'ün bat:Ismda bulunan Rum­


lara ait: Ístavroz Manast:In'na gitmek üzere yola ç1kt1k. Yafa'dan
biraz git:tikten sonra bir Türk mezarhgm1 ve yagmur sulan için
yapdmt§ ama §U an kuru olan bir su haznesini geçtik. Haznenin
aslmda Davud'un bir eseri oldugu sõyleniyor. Gihon §ehrinden
baz1 yolcular buraya ugruyorlar. (Bk. II. Tarihler, 32133) . Yafa
Kap1s1'ndan on be§ veya yirmi dakikahk bir mesafede, Kudüs'e
hakim bir tepenin tam zirvesine ula§tlk. Ancak tepe §ehrin man­
zaras1m aç1k bir §ekilde gõsterecek kadar yüksek degildi. Sadece
kaleyi ve surlardan gõge dogru yükselen minareleri ve kubbeleri
gõrebiliyorsunuz. Oradan manastlra indik. Sehirden bir buçuk
saatlik uzaktaki bir vadide kurulmu§ olan bu yap1 Ístavroz Ma­
nastln diye adlandmhyor. "Çünkü buras1 õyle bir yerdir ki, kuru
bir agaç kõk salar ve ürün olarak kereste verir. Ondan da haç
yap1hr. Sana gõst:erilen bu kurban ta§tmn alt:Indaki toprakta bir
çukur vard1r. Orada o agaç kütügü durur. Bununla ziyaret:çilerden
pek az1 kar§tla§tr. Zira õnünde egilmek ve ibadet etmek için astl
kütügün dt§mda çok fazia kütük mevcuttur."6
6
Yazar tlrnak içerisindeki bõlümün kaynagm1 aç1klamamaktad1r. Ancak bu
OSMANLI'DA lKl AMER1KALI M1SYONER 457

Manastlrda eski bir kütüphane var. Kitaplar son derece dü­


zensizce üst üste y1gilm1§tl. Aralannda baz1 Rumca, Etiyopyaca,
Süryanice ve birkaç da Gürcüce olanlar mevcuttu. Ba§rahip bize
bu manastlrm as1rlar õnce Gürcü H1,:istiyanlar tarafmdan in§a
edildigini sõyledi. 1çerisinde ba§rahip ve bir iki hizmetçi hariç
hiç kimse yok. Oradan aynhrken kendilerini tekrar ziyaret ede­
lim diye bizi davet ettiler. �ark üslubuyla "bu manastlr sizindir;
kendinizi evinizde saym ha!" diyorlardi.

The Missionary Herald Editõrü: Ôgleden sonra lspanyol Yahudilerine


ait birkaç sinagog ziyaret ettiler. Aynca Polonya Yahudilerinin sina­
goguna da gittiler. Bunlardan birinde yakla�tk otuz ki�i, digerinde ise
kirk ki�i kalmaktaydt. Hahamlardan biri tarafindan kanun tomart
okundu ve cemaatteki herkes, yere egildikten sonra ftstltt halinde du­
alanm tekrarlad1lar. Misyonerler, Karayit Yahudilerinin sinagogunu
da ziyaret ettiler. Bu mezhepten, bu �ehirde üç aile bulunuyor. Burada
misyonerlere dõrt yüz y1ll1k bir Eski Ahit nüshastnt ve tomar/ar ha­
lindeki kanunlanm gõsterdiler. lçlerinden biri bunun da aym dõneme
ait oldugunu belirtti. Bütün bu el yazmalan harekesizdi.

Peygamber Türbeleri
The Missionary Herald Editõrü: 26 May1s 1823. Misyonerlerimiz
Yahudilerin, Htristiyanlartn ve Müslümanlartn ortakla�a "Samue/'in
ve annesi Hannah'm türbesi" dedikleri, ama �imdilerde Nebi Samuel
diye amlan Rama'daki türbeye gittiler. Burast Kudüs'ten iki saatlik
mesafedeydi. Üzerinde bir cami vardt. Etrafinda da Araplar tara­
findan ta�tan yaptlmt� birkaç baraka yer a/1yordu. Dõnü�lerinde de
Yahudilerin "Sanhedrin'in Son Türbeleri" diye isimlendirdikleri yeri
ve yine kadm peygamber Huldah'm türbesi (II. Krallar, 22114) diye
hürmet edilen yap1y1 ziyaret ettiler. Bunlara ilaveten Haggay, Zeke­
riya ve Malaki peygamberlerin türbelerini de ziyaret ettiler. Bütün
bu geleneklerin üzerinde bir belirsizlik as1/1 durmaktaydt.
Fisk, Arapça õgretmeni Papaz Isa Petros ile sohbet ederken, Ame­
rika'daki Htristiyan/arm dinf dü�üncelerinden ve ruhban/1k tea­
müllerinden bahsetmi�. Papazm cevabt 11t1pk1 Htristiyanlar gibi... "

bõlüm, yazar Maundrell'in]ourney from Aleppo to ]erusalem (Halep'ten Kudüs'e


Yolculuk) adh eseri, s. 94'te geçmektedir. [ç. n.]
458 KUDÜS'TE lSA'NIN VE HAVARlLERlNlN lZlNt SÜRÜYORUZ

�eklindeymi�. Amerika'daki kiliselerin ilk devir Htristiyanlartnkine,


günümüzdeki kiliselere k1yasla daha çok benzedigini dü�ündügünü
de ilave etmi�.

Bizim ikametimiz Kudüs'teyken, Wolff karde§imiz de Sion


Dagi civannda, Yahudilerin oturdugu yere yakm bir oda tutmu§tu.
Sürekli onlara misyonerlik yapmak istiyordu. Jonas King karde§le
ben de bir Rum manastmnda iki ayn odada kald1k. Burada bize
§Õyle denmi§ti: "Bize gelip de Tann'mn Kralhg1m vaaz e den,
Efendimiz lsa Mesih'le ilgili §eyleri õgreten, içeri gelen herkesi
kabul ettik." Ônceki sayfalarda, çah§marmzla ilgili hareket tar­
z1m1z1 bulacaksm1z.
Geçenlerde Rev. Lewis Way ile yaptig1m1z bir toplantl bizi
cesaretlendirdi. Bu ki§inin adi size çok tamd1k gelecektir. Kendisi
Dublin Üniversitesi mezunudur ve §imdi Londra Yahudilere Misyo­
nerlik Cemiyeti'nde misyonerlik yapmaktad1r. Vaktiyle Cizvitlerin
kolej olarak in§a ettikleri bir binada ücretle bir yildir çah§1yordu.
Simdi ben de onunla kahyorum. Burasm1 tamir etmi§ ve dayayip
dõ§emi§. Misyonerlere, H1ristiyanhg1 kabul etmi§ Yahudilere
ve lncil Cemiyeti temsilcilerine kahc1 bir mekân olmasm1 ümit
ediyor. Ülkeden aynlmadan evvel Kudüs'ü ziyaret etmeyi arzu­
luyor. Orada baz1 müesseseleri ba§latmak niyetinde. Serveti ve
bunu lsa'ya hizmet için kullanmaya hazir olu§u, onu çok daha
fazia §eyler yapmaya muktedir kihyor. Biz ne zaman õteki zengin
adamlann saraylanndan ayrdmaya, yurtdt§ma ç1kmaya ve hazi­
nelerini harcamaya haz1r olduklanm; fakat zevklerinin pe§inden
gitmek için degil, lsrail'in evinde uzun süredir kayip olan sürüyü
geri dõndürmeye (restoration) çah§tiklanm gõrecegiz?
46. MEKTUP
AGLAMA DWARINDA 1BRAHÍM'1N SOYUNDAN
GELENLER1 GÔRMEK, HAMSÍN YORTUSU,
EMIR EL BES1R'1 ztyARET 1 . . .

Lut Gõlü [Ôlü Deniz] ve Ürdün Nehri'ne Yolculuk

2 Haziran 1 823 Pazartesi, Kudüs. Lut Gõlü'ne ve Ürdün'e


seyahat haz1rhklanyla ugra§1yoruz. Paketlenecek ve paketlen­
meyecek kitap ve elbiseler bazen zihnimi kan§tJ.rd1g1 için bitkin
durumday1m. Hazirhklan tamamlamaktan, hizmetkârla me§gul
olmaktan, mektup ve pasaportlar edinmekten, bu ülkede seyahate
çikanlann her daim ba§ma gelen yorgunluklardan ve tehlikelerle
mücadeleden bitap dü§tüm. Ben bir hac1yim, bir yolcuyum ve bir
yabanc1yim. Yeryüzünde hiçbir evim yok. En iyi olan ülkede bir ev
anyorum. Sayet hacc1ma kisa sürede son verilirse huna hazmm.
Eger ya§ar da çah§irsam, sadakatle bunu yapacak §evkim var.

The Missionary Herald Editõrü: $u an orada Ramazan orucu tutu­


luyormu�. Türkler bütün gece yiyip içiyor, gün boyunca da uyuyor­
larm1�. Valinin misyonerlerimize vadettigi pasaportlarla ve yolda

1
"Joumal of Mr. Fisk and Mr. King", The Missionary Herald, N isan 1 824, Vol.
XX, s. 97- 1 0 1 .
460 IBRAHIM'IN SOYUNDAN GELENLERI GôRMEK

rehberlik edecek ki�iyi ertesi gün õgleden sonra saat be�e kadar e/de
edemediler. lkide bir müracaat ettiler, her defastnda valinin uyudugu
cevabtm aldtlar. Wolf(, Fisk ve King, iki Türk askeri, onlardan ba�ka
iki silahlt Türk, üç Alman ve bir Rum 'dan olu�an topluluk, üç buçuk
saat yolculuktan sonra Aziz Saba Manastm'na vastl oldular. Yol,
bir tepenin ktytst boyunca uzanmaktaydt. A�agida yüzlerce ayak
uzunlugunda bir vadi vardt. Ba�rahibe gõre manasttr bin üç yüz sene
õnce jüstinyen zamantnda kurulmu�. Ke�i� ve hizmetkârlartn saytst
yirmi be� civartndaymt�.

Aziz Saba' da, bize e§lik eden Bedevilerin Seyhine ugramadan


gitmememiz tavsiye edildi. "Haydutlann reisini, sizinle birlikte
gelmesi için kiralaym" dedi birisi, "bõylece tak1mm geri kalan
k1sm1 sizi taciz etmeyecektir." Bunun üzerine ak§amleyin Seyh
[kervanba§1] Ahmed'i bulmas1 için bir haberci yolland1.

The Missionary Herald Editõrü: $eyh sabahleyin yirmi silahlt ada­


mtyla çtkageldi. Yeterli sayidaki maiyetiyle onlara e�lik etmek üzere
be� do/ara anla�ttlar. Muhaftz grup �eyh ve be� adammdan ibaret­
ti. Adam/ar musket, pistol ve kamalar ku�anmt�lardt. Saat yedide
misafirperver ke#�lerden ayrtldtlar ve yollartnt doguya dogru sarp
ve kayaltk daglara çevirdiler. Daglardan birinin üstünde Türklerin
ziyaret ettigi ve Musa Peygamber'in kabri diye hürmet gõsterdikleri
büyük bir yapt gõrdüler. Ancak Rum/ar burantn, Musa adlt bir ev­
liya taraftndan in�a edilmi� bir tekke oldugunu, isminin de o ki�iden
geldigini sõylediler. Türkler bu ülkeyi fethettiklerinde bu ismi Musa
Peygamber'in ismiyle kart�ttrmt�lardt.

Manastirdan aynld1ktan yakla§1k bir saat sonra daglardan


birinin zirvesinde Lut Gõlü'nün manzarasma ula§tlk. Fakat yõ­
nümüzü dogrudan ona çevirmek yerine kuzeydoguya dõndük.
Bu daglan meydana getiren ve içinde emdirilmi§ sülfür bulunan
kaya õmeklerinden yamma aldrm.
Kudüs'e dõnü§ümden sonra bu ta§m bir parças1yla bir de­
ney yaptlm. Onu s1cak kõmürlerin üzerine koydum. Sülfürün o
agir ve pis kokusu etrafa yayild1, ardmdan alevlenmeye ba§lad1.
Alevler dõrt ya da be§ inç [1 inç= 2.Scm] yükseklige ç1k1yor, iki
dakika boyunca yanmaya devam ediyordu. Ta§l kõmürün üstünde
OSMANLl'DA 1Kt AMERlKALI MlSYONER 461

yanm saat tuttum. Kahbmdan gõrünürde hiçbir §ey eksilmedi.


Ancak ag1rhgmdan epeyce kaybetti; ttpkt tebe§ir gibi yumu§ak,
bembeyaz bir hal ald1. Halbuki ilk ba§larda sert ve neredeyse
simsiyahtt. Yahudi tarihçi Josephus; Tann, Sodom'u bir ytldmmla
mahvederken bir yangm ç1kttgm1 sõylüyor. (Antiquities of the Jews,
B. 1. bõl. 1 1 , kts1m 4.)

Lut Gõlü

Saat on bire çeyrek kala Lut Gõlü'nün kuzeyindeki uçsuz


bucaks1z Ürdün ovalanna girdik. On bir buçukta denize vardtk.
Su dikkati çekecek derecede temiz ve duruydu. Fakat agz1ma
almca mide bulandmc1 ve çok tuzlu oldugunu fark ettim. Daha
evvel bõyle bir §eyi õmrümde tatmamt§tlm. Sõylendigine gore
"bu sular o denli serttir ki, en §iddetli rüzgârlar dahi yüzeyinde
güç bela dalga meydana getirebilir." Hiçbir §ey bir temei olmak­
s1zm tam anlam1yla yaptlamaz. Biz oradayken rüzgâr katiyen
§iddetli degildi. Ama yine de dalgalar o kadar yüksege ç1ktyordu
ki, §Í§elere su doldururken zorluk çektim. Elbiselerim dalgalardan
smls1klam oldu. Kuruduklannda tuzla kapland1klanm fark ettim.
Bu denizin üzerinde ku§lann asla uçmad1g1 sõylenir; fal<at biz
k1ytlarda çok say1da uçan ku§ gõrdük. Üstünde hiçbir geminin
yüzmedigi sõylenir. Bu dogru; se bebi de çok aç1k: Burada bir tek
gemi bile yok. Aynca ne bunu arzulayan ne de onu idare etmeye
muktedir insanlar var.

Ürdün Nehri

Ürdün Nehri'nin agztm gõrmeyi arzu ediyorduk. Yazar Cha­


teaubriand buradan, "bu güne kadar yalmzca Hasselquist'm2

2
Fredric Hasselquist (1 722-1 752): 1sveçli seyyah ve doga bilimcidir. Upsala
Üniversitesi'nde õgrenim gõrdügü suada hocas1 1sveçli bitki ve hayvan bi-
462 1BRAH1M'1N SOYUNDAN GELENLERl GÔRMEK

ke§fettigi temei nokta" diye bahsetmektedir. Araplan ve Türkleri


isteklerimizden haberdar ettik. Ítirazda bulundular, fakat devam
etmekte israr edince yol verdiler. Biz zaten bir saat deniz kenann­
da, oraya varmadan da bir saat irmaga dogru bineklerimizle yol
alm1§tlk. Irmagm kenarlan, agza yakm kis1m hariç çahlarla kaph.
Küçük bir irmak bu. Bõylesi bir ovada, irmagm yõnünün denize
dogru yakla§irken alçak ve sakin olmas1 beklenebilir. Çahlar ve
batakhk, irmagm kiylSlm izlememize izin vermedi; biz de bu
yüzden ovaya geri dõndük. Bir süre gittikten sonra bir tümsege
yani bir toprak y1gmma geldik. Tepesinde ne bir sütun ne de bir
ta§ y1gm1 vard1. Bunun ne oldugunu sordum, Araplardan biri,
1'Nebi 1brahim" dedi. Fakat bir ba§kas1 Msy. King' e buraya Galgala
dendigini sõylemi§. Soru i§areti. Acaba buras1, Ye§U peygamberin
Ürdün'den ç1kard1g1 on iki ta§1 yerle§tirdigi Gilgal midir? (Bk.
Ye�u, 4/1 9-20) .
Saat iki buçukta Ordün' e, yani hacilann daima ziyaret ettikleri
ve eski 1sraillilerin çorak topraklardan "Eriha'nm tam kar§1sma"
[Ye�u, 3/1 6] geçtikleri yere vard1k. Lut Gõlü'nden bu yere kadarki
arazi, yolun çogunda tamam1yla çorak. Gõrüntüsü de simsiyah
toprak ile kül kan§1m1 gibi. Ortahkta ye§il bir §ey yok. Irmag1
yüzerek geçtim ve Ruben'in3 miras1 içindeki Moah Ovas1'nda
"Ürdün'ün õbür kiyismda, güne§in dogdugu yõne dogru" [Ye�u,
1 2/1] biraz yürüdüm. Bundan sonra kiyida oturdum ve Ye�u 3.
bõlümü ve yine Matta 3. bõlümü okudum. lki Rum'la birlikte
Rumca dualar ettim. Bu suada Wolff, bizim kafilede olan Al­
manlara Almanca 1ncil okudu. Bu õzel yerde yap1lan dualardan
ba§ka bir duanm Tann katmda daha fazia kabul gõrecegini zan­
netmiyorum. Buna mukabil Ürdün kiydannda, õzel duygular
limei Carl Linneaus'un, Filistin'in tabiati hakkinda bilgiye ihtiyaç oldu�nu
sõylemesi üzerine adi geçen topraklara bir seyahate ç1krnaya karar verdi.
1749'un sonlannda lzmir'e geldi. Anadolu'yu, M1S1r'1, Filistin'i gezdi ve bu­
ralann tabiatlanyla ilgili büyük koleksiyonlar haz1rlad1. Ülkesine dõnerken
lzmir yakmlannda õldü. Se§ yd sonra notlan ve koleksiyonlan, Carl Linneaus
tarafmdan /ter Palastinum, Eller Resa til Heliga Landet, FO"iittad lfrãn ãr 1 749
til 1 752 adiyla yayinland1. [ç. n.]
3
Tevrat'a gõre Hz. Yakub'un en büyük ogludur. [ç. n.]
OSMANLI'DA lK1 AMERlKALI M1SYONER 463

hissetmeksizin bu iki bõlümü okuyabilen ve dua eden kimseye


asla gipta etmemeliyim.
S1caktan kavrulmu§ ovada bineklerimizi sürdükten sonra
çamurlu da olsa kana kana Ordün Nehri'nin suyundan içtik.
Akmti çok h1zhyd1 fakat derin de�ldi. Biz kiyidayken iki Bedevi
ath, akarsuyun s1g yerinden yürüyerek geçtiler. Bu ki§iler, Aziz
Saba'dan bu yana gõrdügümüz ilk insand1lar. �ehir di§ma ç1k­
t1ktan sonra geçtigimiz bütün yõreler çõldü. Bedevilerden ba§ka
ya§ayan kimse de yoktu. Bunlar da, õzellikle ki§m, sürüleri için
otlak bulduklan degi§ik yerlere giderlermi§.

Eriha

The Missionary Herald Editõrü: Misyonerlerimiz, ]erasmius'taki


Rum manasttrtntn ytktnttlartnt ziyaret ettikleri dõnü� yolundan gide­
rek saat sekizde Eriha'ya vardtlar. Gece için e�yalartnt, adamlartnt
ve atlartnt kalenin açtk avlusuna gõtürdüler. "Bu kalenin kendisi,
ytktntt y1gmlanndan daha küçüktür. " Modern Eriha'yt meydana
getiren kirli barakalartn duvarlart, t1pk1 New England'm ta� çitleri
gibi kabadtr. Çattlar ise çamur ve çal1dan yap1lm1�ttr. Oturanlartn
toplam iki yüz veya üç yüz civarmdadtr. Eriha'dan biraz uzakta
tertemiz suyu bulunan bir ptnar gõrdüler. Karantaniye Dagt'ntn
eteklerinden ç1kan bu ptnarda rivayete gõre Isa kirk gün oruç tutmu�.
Bu ptnardan ç1kan bir 1rmak Eriha'yt besliyor ve etraftndaki ekim
alanlartnt hattrt saytltr õlçüde suluyor. "Bu ptnar muhtemelen, Elyesa
Peygamber'in �ifa buldugu ptnardtr. " Araplar Ôlü Deniz'e, "Bahr-1
Lut (Lut'un Denizi) " diyorlar, Ürdün Irmagt'na da "Nehr el-�eria"
adtnt ver.iyorlar.

Sodom Elmas1

Me§hur Sodom elmasm1 ara§tlrd1k ve bu meyvenin iki türünü


bulduk. Her ikisi de, ufak bir §iirsel hayalde sõz konusu meyve
olarak geçebilir. Bir türü, Ürdün yakinlannda kaphca banyosu
yaptlg1m1z yerde bolca üretilmekte. Elmalardan birkaçm1 kopar-
464 IBRAHlM'IN SOYUNDAN GELENLERI GÔRMEK

dik. Muhtemelen geçen senenin ürünüydüler. Siyah ve susuz olan


bu elmalann dt§ gõrünü§ itibariyle Sodom elmas1 denilen türle
hiç benzerligi yoktu. Ama belki de ilk olgunla§tlg1 dõnemki hali
farkhd1r. Elmalan kesip açtlg1m1zda içleri yumu§ak ve susuzdu,
daha büyüklerinin õzü gibi ya da mis1r sap1 gibi ba§tan a§ag1
kupkuruydu. Íçerisinde etli kis1m hiç yoktu; bir ya da iki tane
çekirdek vard1. Buniar elma çekirdeklerine benziyorlard1. Ama
biz bunun bir meyve oldugu hükmüne varamad1k, ilk olgunluga
geldigi zamanki gõrünÜ§Ü hariç tabii.
Ínceledigimiz ve sõzünü ettigimiz elma türüne daha fazia
benzeyen diger meyve ise Eriha topraklannda yeti§iyor. Çok cazip
gõrünüyor fakat çok ac1 ve çok tats1z. Araplardan biri bunun zehirli
oldugunu sõyledi. Bunun bir Sodom elmas1 oldugunu dü§Ünen
yazar Chateaubriand ise, "kurudugu zaman kapkara bir tohum
verir. Bu da di§budak agacma benzetilebilir, tad1 ise ac1 biberi
andmr" demektedir. Netice itibariyle Yahudi tarihçi Josephus,
tarihçi Tacitus ve digerleri bunlardan eserlerinde bahsetmi§lerdir.
Onlardan sonra bu ikisinin Sodom elmas1 veya bir elma türü olup
olmad1gma karar vermeye çabalamayacag1m.
lncil, günaha girmi§ olan lsrail kavmiyle ilgili §Unlan sõyle­
mektedir: "Onlann asmalan Sodom'un asmasmdan ve Gomore
tarlalanndand1r; onlann üzümleri çürüktür; hevenkleri ac1d1r;
§arab1 ejderha ve engerek yilam zehridir." (Tesniye, 32/32-33) . Bu
figüratif bir dildir ve manas1 da, Sodom' da oturanlarm yaptiklan
gibi 1sraillilerin de günahkâr uygulamalarmdan ac1 meyvelerin
mahsul verecegidir. Sodom elmas1 için sõylenenler de huna benzer
bir metafor olmasm sakin?
Bizim Araplardan birinin ismi Nasrallah't1 (yani Tann'mn
yard1m1) . Ona, "en iyi nerede ya§arsm, çõlde mi, §ehirde mi?"
diye sordugumda "Çõlde" diye cevap verdi. Sebebini sordugumda
verdigi kar§1hk çarp1c1 ve kendisine õzgüydü: "Ben çõlün çocu­
guyum, §ehrin çocugu degilim."
OSMANLI'DA lKt AMER1KALI MlSYONER 465

The Missionary Herald Editõrü: 8 Haziranda Mr. Fisk, Abraham


Shliffro ile bir gõrü§me yaptt. Bu gõrü§mede Shliffro, Htristiyanltgtn
õne çtkan hakikatlerini tasdik etti. Yeni inanctnt kendi vatanda§lanna
hiç sõylememi§. Ancak onlar sorarlarsa bunu açtklayacakmt§. "Yahu­
dilerin bunu duyduklannda ne yapacaklann1 tahmin ediyorsun?" diye
soruldugunda, "kmama ve eziyetlere katlanabilecegimi dü§ünüyorum,
ancak onlann giz/ice camma k1yacaklanndan korkuyorum" dedi.
Fisk'e bir K1pti papaz, Kudüs'te otuz-kirk tane Ktpti ya§ad1gm1 ve
bunlarm arasmda dõrt de papaz bulundugunu sõyledi. Ancak o, bir
piskoposun, bir papaztn, ruhban sm1fi dt§tndan bir ki§inin ve birkaç
rahibenin dt§tnda hiç Süryani var m11 bunu õgrenemedi. Habe§istan/1-
lart, K1ptileri, Ermenileri ve Süryanileri Habe§istan/1 bir papaz temsil
ediyor ve hep bir arada ya§ayarak güzelce dost olmu§lar.

1 6 Haziran 1823. Ôgleden sonra Rum Metropolitini ziyarete


gittik. Ardmdan manastJ.rlannm kütüphanesini gezdik. El yazma­
lan arasmda Yeni Ahit'in eski bir nüshasm1 bulduk. lncelemek
için biraz vakit harcad1k. lhtilafh olan Yuhanna !. Mektup, S/7'deki
pasaj1 büsbütün eksik. 7 ve 8. cümleler ise §Õyle devam ediyor:
"Kaydetmeye lay1k üç vardir: Ruh, su ve kan."4 Resullerin l�leri,
20/28 §Õyle okunuyor: "Rab ve Tann'nm kilisesi, ki Tann onu
satln almi§tlr . . . "5 Timoteosa !. Mektup, 311 6 ve Romahlar, 9/5 ise
§U an kulland1g1m1z gene! nüshalardaki gibidir.
1 7 Haziran 1823 . Azize Meryem Rahibe Manastln'na gittik.
yirmi sekiz ya da otuz rahibe vard1. Odalanndan birkaç1 çok iyi dõ­
§enmi§ti. Bizi büyük bir nezaketle kar§iladtlar. Uzunca bir süre onlarla
dini konular üzerine sohbet ettik. Degerli karde§imiz Parsons'm ken­
dilerini ziyaretini hab.rladdar ve bundan memnuniyetle bahsettiler.

The Missionary Herald Editõrü: Kudüs'teki toplam manasttr say1s1


on dõrt. Onlarm çogu esasmda hacilartn kalmalan için tasarlanmt§.
Gene/de içlerinde çok az ke§i§ ve rahibe bulunmakta. Mesela bir
tanesinde Ba§rahip orayla tek ba§tna me§gul oluyor.

4
Cümlenin bugünkü §ekli ise §Õyledir: "Tamkhk edenler üçtür: Ruh, su ve
kan. Üçü bir'de mutab1kt1.rlar." [ç. n.]
5
The Church of the Lord and God, which he hath purchase . Bugünkü §ekli:
Kendinize ve Rabbin kendi kam ile edindi�i kiliseyi gütmek için . . . (of the
church of God, which he bought with his own blood)." [ç. n.]
466 lBRAHlM'lN SOYUNDAN GELENLERl GôRMEK

20 Haziran Cuma. ôgle vaktini biraz geçe Moriya Tepesi'ndeki


mabedin bati. duvanndan a§ag1 yürüdük. Buras1 Yahudilerin, Sü­
leyman Mabedi'nin yikil1§ma aglamak için Cuma günleri sürekli
gittikleri bir yerdir. Orada gõrdügümüz duvar elli veya altm1§
ayak kadar yükseklikteydi. En alçak yerinde, her biri yakla§1k üç
buçuk ayak kalmhgmda olan dokuz tane kaya s1ralanrm§t:J.. Sonra
bir yerde de daha ufak kayalardan on alt:J. sira gõrdük. Duvarm bu
iki bõlümü farkl1 zamanlarda in§a edilmi§ gibi gõrünüyor. Büyük
ihtimalle ufak ta§lar, tahrip edilmi§ olan ikinci tapmaktan ahmp
kullanilm1§tl.. Zira bütün ta§lann ta§md1g1 konusunda tahminde
bulunmaya gerek yok. Yahudilerin kendileri ise, ikinci tapma­
gm duvarlanndan §U an mevcut olan hiçbir parçanm olmad1g1m
sõylüyorlar.
Yahudiler, bu mekâm ziyaret etme ayncahgi için Türklere belli
bir miktar para õdüyorlar. Onlardan duvann yamnda yere oturmu§
otuz kadar ki§iye rastlad1k. Ellerindeki lbranice kitaplardan biraz
okuduk. lbrahim'in soyundan gelen torunlanm gõrmek insam
derinden etkiliyordu. Çogu fakir ve üstleri ba§lan lime limeydi.
Toz topragm üstünde oturuyorlard1. Atalannm §arki sõyledigi,
sevinip co§tugu, zafer kazand1g1 bu yerde aglama imtiyaz1 için
para õdüyorlard1. Atalannm kudretli krallar (!) olduklan tam bu
yerde peri§an kõleler durumundaydilar.
Bize bir Yahudi e§lik ediyordu. Çar§1dayd1k; kendi tütün
çubugunu yakamayacak kadar uyu§uk bir Türk, Yahudi'den
bunu yakmas1m istedi. O da bunu reddetti. Türk õfkeyle ayaga
&rlayarak onun pe§inden ko§tU, Yahudi'nin bizim maiyetimizde
oldugunu anlayinca çekilip gitti. Bundan az sonra elinde bir su
kirbas1 ta§1yan bir Türk kõylüsü, suyu bir tekneye bo§altmasma
yard1m etmesi için bizim Yahudi'ye seslendi. Son derece ezen bir
tavn vard1. Biz müdahale ettik, o da daha fazia sesini ç1karmad1.
Zavalh Yahudiler! Ne zaman õgrenecekler, onlara yapilan zulmün
gerçek sebebini? Ne zaman tevbe edip Tann'ya dõnecekler?
22 Haziran 1823 Pazar. Bugün Dogu H1ristiyanlannm kutlad1g1
Hamsin Yortusu. Gün dogduktan sonra kalkt:J.k ve Sion Dag1'na
OSMANLI'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 467

gitmek üzere yola koyulduk. �ehrin dt§mda, bir dagm zirvesinde,


H1ristiyanlann defnedildigi bir yer var. Rumlar bir bõlümünü
tutmu§, Ermeniler diger bõlümü ve Katolikler de üçüncü kism1
tutmu§lard1. Hepsi de aym arazinin bir arsasmdaydilar. Rumlar,
õlülerine dua etmek için bu sabah oraya akin akin gittiler. Pis­
koposlardan biri ve çok sayida papaz tõrende haz1rd1. Dualar
okunurken kalabahk ayaga kalkti; ancak kutsal metinlerden bõ­
lümler dinlemek için yere oturdular. Ayin esnasmda üç papaz,
ellerinde buhurdanlanyla kabirlerin etraf:mda yürüdüler ve kisa
dualar okudular. Ôlülerin hayatta kalan dostlan bu okumalan
yapmalanm ne zaman isterlerse, ücret kar§thgmda yap1hyordu.
Rumlar Arafa inanmazlar ama yine de õlülerine dua ederler. Ôlü,
her nasilsa, onlann dualanndan yararlanmaktad1r gibi karma§tk
bir dü§Ünceye sahiptirler.
Bu mezarhgm güneydogusu bir Türk kõyüdür. Yahudiler
buraya "Sion §ehri" diyorlar. Kõy, bir surla çevrilmi§tir, içerisinde
bir cami ve çok sayida ev vard1r. Rivayete gõre burada Davud'un
ve haleflerinin kabirleri bulunmaktad1r. (Bk. 1. Krallar, 2110, 1 1/43,
1 4/3 1 ) . H1ristiyanlar da yine bu yerde 1sa'nm son ak§am yeme­
ginde kutsal so&asm1 kurduguna inamyorlar. Fakat ne Yahudilere
krallanm ziyaret etme izni veriliyor ne de Efendileri 1sa'mn bu
kutsal sakramenti ba§lattlgma inand1klan odamn bulundugu yere
H1ristiyanlann girmesine. Rumlann ayinlerini bitirmelerinden
az evvel Ermeni Patrigi, dikkate deger sayidaki papaz ve insanla
beraber bir manastirdan ç1kip geldi ve tõren alayina dahil oldu.
Alaym õnünde bir yeniçeri yürüyordu. Bu türden etkinliklerde
yaygm oldugu üzere, mezarhga, õlen dostlarma dua etmek için
gidiyorlard1. Biz ise Ermeni manastlnna girdik. �apeli küçüktü,
ama tezyinatl çok zengindi.
Rumlar mezarhktan dõndüler ve Kutsal Kabir Kilisesi'ne
gittiler. Ayine Lidda Ba§piskoposu ba§kanhk etti. Ayin s1rasmda
ona yard1m edecek olan papazlar, kurban ta§mm arkasmdan
dt§an ç1ktilar. Yüzleri yere dogru oldugu halde kurban ta§mm
õnünde egildiler. Ardmdan aym tav1r ba§piskoposun huzurunda
468 1BRAH1M'1N SOYUNDAN GELENLER1 GÔRMEK

da tekrarland1. Ellerini õptüler; yeniden egildiler; sonra anla§tlmaz


dualanm ezberden okumaya ba§lamak için haz1rlanddar. Ancak
ben olan biteni tasvir etmekten ve hatta sonu gelmeyen tõren
silsilelerini izlemekten yoruldum.
26 Haziran 1823. Kudüs'ten ayrd1§ haz1rhklanyla me§gulüz.
Burada bulundugumuz iki ay boyunca Kutsal Kitap'tan 84 nüs­
ha sattlk. 52 Kutsal Kitap ve 770 risaleyi de hediye ettik. Wolff
karde§imiz, Y ahudiler arasmda çah§mak için biraz daha uzun
kalmay1 amaçhyor. Sonra Lübnan Dag1'nda bize katilacak.

The Missionary Herald Editõrü: Misyonerlerimiz aytn 2 7'sinde


Kudüs'ten aynld1/ar1 ertesi geceyi Ramle'de geçirdiler. 4 Temmuzda
Sur (Tyre) kõyüne vardilar.

Sur, etra& hisarla çevrili bir kõy ve bir yanmadada yer ahyor.
Eskiden buras1 bir adaymt§. (Bk. l�aya, 23; Hezekyel, 26-27-28.
bõlümler) . Seyyah Maundrell, 1 697'deki Sur kõyünü, tamam1
harabe bir yer olarak tasvir etmektedir: "Orada bir tane bile ev
kalmamt§. Su an sakinleri, sadece birkaç sefil insan. Mahzenlerde
banmyorlar. Genelde bahkç1hkla geçiniyorlar.11

The Missionary Herald Editõrü: Rum Katolik Piskoposu 1 800 yi/1


itibariyle buramn toplam nüfusunun 3. 500 oldugunu tahmin ediyor.
Mr. Fisk bunu iki ki�iye daha sormu�. Biri, "500 Müslüman, aym
say1da da Hiristiyan var" demi�. Ôteki ise 500 Müslüman ile 300
H1ristiyan rakamlanm vermi�. Bu gibi hesaplarm kesinligi elbette
belirsizdir.

5 Temmuz 1823 . Saat ala civan Sayda'ya gitmek üzere Sur'dan


aynld1k. On bir buçukta sag1m1zdaki daglann üzerinde bir kõy
gõrdük. Araplar buraya Sarfant diyorlar. Biz ise buranm, Luka,
4126' da geçen Sarepta; 1. Krallar, 1719- 1 O' da geçen Zarepath; aym
kitabm 20. bõlümünde geçen Obadiah oldugunu dü§ünüyoruz.
Saat üçte Saide'ye (Zidon) vard1k ve e§yalanm1z1 1ngiltere tem­
silcisinin evine gõtürdük. Orada Londra Yahudilere Misyonerlik
Cemiyeti'nden Rev. Mr. Lewis ile kar§tla§bk. Bize Mr. Way'den
bahsetti.
OSMANLl'DA tKl AMERIKALI MISYONER 469

The Missionary Herald Editorü: Mr. Lewis vas1tas1yla Malta'daki


misyonerlerden mektuplar ve dagtttlmak üzere lncil ve risaleler aldtlar.
Ertesi gün Pazardt ve günün büyük bolümünü, Mr. Lewis'in cemaati
ile birlikte fazlas1yla tatmin edici bir �ekilde geçirdiler. "Bu ülkede
artan misyoner saytstnt gormekten dolay1 seviniyoruz" diyorlar.
Sayda'nm nüfusu bir ki�i tarafindan �oyle tahmin edilmektedir: 100-
150 kadar Yahudi; 300-400 kadar Hiristiyan, Maruni ve Katolik;
5. 000-6. 000 arasmda Müslüman bulunmaktadtr. Diger bir ki�iye
goreyse 4. 000 H1ristiyan, 6. 000 Müslüman ya�amaktadir.
10 Temmuzda Sayda'dan Beyrut'a gittiler. Yollari üzerinde geçtikleri
iki irmaktan Fisk �oyle bahsediyor: "Bunlar s1rf birer derecik olma­
larina ragmen, Nil ve Ürdün hariç Doguda bugüne kadar gordügüm
en büyük akarsulardtr. "

13 Temmuz 1823 . Saygdanm1z1 arz etmek üzere Reverendis­


simo'ya, yani Kutsal Topraklardaki Latin manastirlannm hepsinin
ba§kam olan ki§iyi ziyaret ettik. Kendisini Kudüs'ten tamyorduk.
Simdi bu bõlgedeki manastirlan ziyaret için bir geziye ç1kacak.
Milenyum hakkinda onunla sohbet ettik. Kendisi orada bir Milen­
yum olacagma inanmiyor. Çünkü Seytan hâlâ Hrristiyan Katolik
Vaftizinin etkisini baglamaktayrm§; gelecekte de bõyle yapacakrm§.
Yahudiler en sonunda H1ristiyan olacaklar ve onlann bu din de­
gi§tirmeleri, mevcut olan dünyamn sonuna bir i§arettir. "Fakat bir
Milenyum olsun ya da olmasm" diyor Reverendíssimo, "bu bir iman
akidesi degildir. Zira Kilise bu konudaki karanm asla vermemi§tir."

Bir Misyonerlik Ístasyonu Olarak Beyrut

The Missionary Herald Editorü: Bir konsolos, Beyrut'un nüfusunu


14. 000 veya 15. 000 olarak tahmin etmektedir. Bir ba�ka ki�i ise
sadece 3 . 000-4000 arasmda oldugunu soylemektedir. Mr. Fisk bu
ikincisinin hakikate daha uygun olduguna karar vermi�tir. Bu nedenle
bir misyoner istasyonu olarak bu yore hakkmda yazm1�tir.

14 Temmuz 1823 . Beyrut bana bir misyonerlik istasyonu için


çok õnemli avantajlara sahipmi§ gibi gõrünmektedir. Sehir Lübnan
Dag1 eteklerine kurulmu§tur ve bir misyoner yaz mevsiminin o
470 1BRAH1M'1N SOYUNDAN GELENLER1 GôRMEK

s1cak aylanm daglardaki kõyler ve manastirlar arasmda pekâlâ


yararh bir §ekilde geçirebilir. Kõylerin çogu §ehre binekle birkaç
saatlik mesafededir. Sadece üç günlük uzakl1kta olan �am'a s1kl1kla
ziyaretler gerçekle§tirilebilir. Ôte yandan deniz yoluyla Kibns'a
bir-iki günlük uzakl1g1 var. Beyrut'un güney kiyismdan Sayda'ya
bir günde, Sur'a iki günde ula§abilirsiniz. Batiya dogru iki ya da
üç gün içerisinde de, çok say1da Rum'un ya§ad1gm1 õgrendigim
Trablusgarp'a varabilirsiniz. Bu yerlerin hepsiyle haberle§mek
kolayhkla sürdürülebilir ve oralar kitapla donatllabilir.
1talyanca vaaz edebilen bir misyoner, Beyrut'ta hemen bir
cemaat toplayabilir diye dü§ünüyorum. Eger kalbinde bir okul
açma istegi uyamrsa, büyük ihtimalle Suriye'de buras1 kadar ümit
vadeden çok az yer vard1r. Bir misyonerin zihnine yük olan diger
bir aynntl da, belki de o denli õnemli degildir, herhangi bir yere
kiyasla Suriye'de daha s1k haber ahp gõnderme &rsatlarma sahip
olmas1d1r. Yine burada o, 1ngiltere konsolosunun himayesinde
olacaktir. Çok say1daki diger konsoloslarla, onlann aileleriyle
dostluk kuracak, onlann muhitlerine girecektir. Bir misyoner
ailesinin, Suriye'de gõrdügüm õteki yerlere nazaran Beyrut'ta
daha rahat bir ortamda olacagm1 dü§ünüyorum.
OSMANLl'DA 1Kt AMERlKALI MlSYONER 47 1

Emir el-Be§ir'i Ziyaret6

The Missionary Herald Editorü: Misyonerlerimiz, Emir el-Be�ir'in


topraklannda bir süre ikamet etmeyi tamamladtklan için Lübnan'a
vanr varmaz onu ziyaret etmenin yerinde olacagtm dü�ündüler. Emir
el-Be�ir'i daha evvel M1sir'da gormü�lerdi ve emir misyonerlerimizi
geri dondükten sonra kendisini ziyarete davet etmi�ti.

1 6 Temmuz 1 823 . Deyr'el Kamer yakmlanndaki Emirin


ikametgâhmda kalmak üzere Beyrut'tan aynldik. Merkeplerimize
atlachgmuz gibi saat ainda yola çikt:J.k. Yakla§ik iki saat sonra Beyrut
Ovas1'ru geçerken biraz güneydoguya yõnelince yolumuzun seviye­
si alçald1. Geni§ bir çamhgi geçtik. Bunlar ovanm s1hhatli olmas1ru
desteklemek maksad1yla dikilmi§lerdi. Sonra dut tarlalanru geçtik.
Bunlar da ipek bõcegi için ekilmi§lerdi. Hafiften doguya dõnünce
dag1 tmnanmaya ba§lad1k. Tirmaru§ takriben üç saat boyunca
devam etti. Bu yol bizi Lübnan s1radaglannm ilkinin zirvesine
gõtürdü. 1ki saat içinde küçük bir irmaga indik. Orada yanm saat
dinlendik, ekmek ve karpuzdan olu§an ak§am yemegimizi yedik.
Bir buçukta yola dü§tük ve saat üçte ikinci dagm zirvesine ula§t:J.k.
Yanm saatten fazia gittigimiz yol bizi Deyr' el Kamer' e gõ­
türdü. Buras1 daglann üzerinde çok õnemli bir kasaba olarak
gõrülmektedir. ôyle inaruyorum ki buras1, Lübnan Dagi'nda hem
Türklerin hem de Yahudilerin bir arada ya§ad1klan tek yerdir.
Bir camisi var. Ancak bana yalmzca be§ veya alt:J. Türk, birkaç
da Yahudi aile ya§1yor denmi§ti. Nüfus 300 ya da 400 erkek.
Bunlann eli silah tutabiliyor. Kasabadan ç1kip kar§1ki vadide bir
saatlik gittikten sonra Emir el-Be§ir'in sarayina vard1k. Saray,
s1radagdaki üçüncü dagm izdü§ümüne kurulmu§. Lakin Lübnan
Dag1, düzenli olarak farkl1 s1ralarda §ekillenmi§ ve vadilerle bõ­
lünmܧ olan s1radag silsilesinde yer alm1yor. Ama sanki onlann
arasmdaym1§ gibi gõrünüyor. O daha ziyade rastgele yigilm1§ bir
ta§ y1g1m gibi duruyor. Yalçm kayalan, düzensiz oyuklan, dar ve
6
Seyir defterinin buradan sonras1 "Joumal of Rev. Pliny Fisk", The Missionary
Herald, Temmuz 1 824, Vol. 20, s. 2 1 0-2 1 l 'de yer almaktad1r.
472 1BRAH1M'1N SOYUNDAN GELENLER1 GôRMEK

derin geçitleri var. Beyrut ile Deyr'el Kamer arasmdaki tepelerin


ve vadilerin yõnü, kuzeydogu ve güneybatJ.ya uzamyor. Irmaklar,
Sur ve Sayda civanndan yol alarak denize ula§1yorlar.
Emir Be§ir'in oturdugu mahal Btedin diye isimlendirilmekte.
Bazen Ebtedin diye de telaffuz ediliyor. Sarayi geni§ bir yap1; daha
dogrusu bir külliye §eklindeki yapdardan olu§uyor. Íçindeki dai­
reler Emir' e, ailesine ve muha&zlanyla birlikte maiyetindekilere
ait. Kendisinin aynca õzel bir §apeli var ve evdekilerle ilgilenen
bir de §apel papaz1 bulunuyor. Kendisi Müslüman bir aileden
geliyor. Nesebinin, Muhammed'in kiz1 FatJ.ma'ya kadar gittigine
inamyorum. Çünkü sadece Muhammed'in soyundan gelenlerin
takmasma izin verilen ye§il sanklardan takiyorlar.
Ancak bana bir defasmda denmi§ti ki, bu aile Peygamberin
torunlanndan oldugunu iddia etmiyormu§. Lakin yakm akra­
balanndan bir ailenin, Muhammed devrinden uzunca bir süre
õnceki hükümdarlardan geldikleri biliniyormu§ . �imdiki Emir,
Hiristiyan dinini aç1kça ilan ederek saltanat süren ilk hüküm­
darm1§. Gerçi sülalenin baz1 kollan uzun zamand1r Hiristiyan
olarak ya§amaktaym1§. Ben de Türkler arasmdayken Emir Be§ir'in
Hiristiyan oldugunun bilinip bilinmediginin kesinligini ortaya
ç1karamad1m. Baz1 kimseler bana, Emir'in Müslümanlar arasm­
dayken onlar gibi abdest ahp namaz kild1g1m ve camiye gittigini
sõylediler. Ba§kalan ise, §artlar dahilinde bütün dini tõrenlerden
uzak durdugunu, bõylece tek bir ki§inin bile onun Türk veya
Hiristiyan olup olmad1gm1 ke§fedemediginden bahsettiler. Aym
ki§iler yine, nereye giderse gitsin kendisini bir Hiristiyan olarak
tamttlgm1 da eklediler. Kendi saraymda ve kendi tebeasmdan
kimselerin arasmdayken bir Hiristiyan oldugunu kesinkes ikrar
ediyormu§. Fakat ne yaz1k! Aym derecede belli ki, ne fert olarak
ne de bir sulh hakimi olarak o, 1ncil'in kâr gayesi gütmeyen ve adil
prensiplerine muva&k dü§en herhangi bir §eyi gõsteremeyecektir.

The Missionary Herald Editõrü: Misyonerlerimiz Fisk ve King'e


sarayda bir oda verildi. Ertesi gün ak�am üzeri Emir tarafindan
fevkalade bir nezaketle kabul edildiler. Emir, onlarla gõrü�ebilmek
OSMANLl'DA 1Kl AMER1KALI MlSYONER 473

için ba�tndan a�ktn i�leriyle sabahtn erken saatlerinde me�gul olmu�.


Misyonerler ondan bir ferman e/de ettiler. Bununla, onun idaresi
altmdaki topraklarda serbestçe seyahat edebileceklerdi. Ak�amleyin
saraydan aynld1/ar ve Beyrut'a dondüler. Gündüz s1cagmdan ka­
çmmak adtna gece boyunca seyahat ettiler.

18 Temmuz 1823. Saat alttyla yedi aras1 Beyrut' a vard1k. Geç­


tigimiz daglar kayahklardan olu§uyordu; çok az kism1 topraktJ..
Yine de orada oturanlar tepelerin sarp yamaçlanna duvarlar in§a
etmi§ler ve toprag1 biriktirmi§ler. Bõylelikle ttpki amfi tiyatroya
benzeyen içi toprak dolu teraslar dizisi gõrürsünüz. Bu teraslarda
asma, zeytin, incir ve dut agaçlan yeti§iyor. Pek çok ufak alan
ziyadesiyle bereketli. Buralarda ikamet edenler õzgür ve yüksek
ruhlu gõrünü§e ve tav1rlara sahip daghlard1r.
Bu yõredeki kadmlar, daha evvel gõrdügüm §eylerin hiçbirine
benzemeyen fark11 bir türdeki naki§larla i§lenmi§ elbiseler giyiyor­
lar. Koni §eklinde olan ve almlanna takttklan koni §eklindeki §eye
tantur diyorlar. T anturlar bazen ah§ap ya da deri olmakla birlikte
genellikle gümü§ten yap1hrlar. Her tantur yakla§1k bir ayak uzun­
lugundad1r. Dipte üç dõrt inç [- 8-1 0cm] çapmdad1r; üst kis1mda
ise onun yans1 kadard1r. Gümü§ olan bir tantur nesilden nesile
kahr ve son derece degerlidir. Bunlar kimi zaman, elbiselerine ve
ugra§lanna bakarsamz çok büyük fakirlik içerisinde olduklanm
anlad1gimz kadmlar tarafmdan giyilir. Tantur genellikle bir peçeyle
õrtülür. Ancak peçe dedigimiz §ey neredeyse bir yatak çar§a& ka­
dar geni§tir ve hemen hemen bütün bedeni kaplar. Ístenirse yüze
çekilir veya kaldmhr. Bu kirsal bõlgede Hiristiyan ve Dürzilerin
kan§1m1 olan bir nüfus ya§amaktad1r. Deyr'el Kamer, Beyrut'a
ve Sayda'ya neredeyse e§it uzak11kta; ilkinin güneydogusunda,
ikincisinin ise kuzeydogusunda yer almaktadir.

The Missionary Herald Editorü: Beyrut'ta misyonerlerimiz Fisk ve


King 20 adet Kutsal Kitap satt1/ar; 13 tanesini ücretsiz dag1tt1/ar.
//aveten 1 70 risaleyi de dag1tt1/ar. 1 9 Temmuzda Antora'da bulu­
nan Rev. Lewis Way'i ziyarete gittiler. Buras1 Beyrut'tan be� saatlik
uzakliktadir. Msy. Fisk geçen yaz1 burada geçirmi�ti. King, Deyr'e/
Kamer'de kalmak üzere aytn 22 'sinde ondan aynldt.
47. MEKTUP
AZ1Z AUGUSTINE'E B1Z1M NE
1HT1YACIMIZ VAR?1

Mar Hannah Shooair Manastln

24 Temmuz 1 82 3 . ManastJ.r, sarp kayahklardan olu§an bir


tepenin kenanna kurulmu§. A§ag1smda sellerin olu§turdugu bir
geçit bulunuyor. Yakmlarda hiç kõy yok. Otuz-lork kadar ke§i§in
ya§ad1g1 bu manastJ.r, bir Katolik Rum müessesesidir. Arapça
bas1m yapan bir matbaalan var. Burada Mezmurlar'1, kilisede
okuduklan lncilleri, dua kitaplanru, ke§i§lik kanunlanru ve birkaç
da ba§ka çah§may1 bas1yorlarm1§. Bas1m ve ciltleme i§ini bizzat
ke§i§ler yap1yor. Pek hantalca ciltliyorlar kitaplan. Harf karak­
terleri büyük ve bu yüzden Süryani halk için pek makbul. Küçük
harfle yazdmt§lar diye kendilerine verdigim bütün kitaplardan
§ikayetçi oldular.
BatJ.daki insanlara §Unu anla§thr lolmak neredeyse imkâns1z
gibi gõrünüyor: Okumaya çok az ah§lon olanlar, matbu kitaptan
ziyade el yazmalanna a§ina. S1k s1k gõzlerinin zayifhgmdan ve
agnsmdan muzdarip Dogu insanlannm, büyük harflerle basd-
1
"Joumal of Mr. Fisk", The Missionary Herald, Agustos 1824, Vol. 20, s. 242-
244.
OSMANU'DA 11<1 AMER1KALI M1SYONER 475

m1§ kitaplara ihtiyaçlan var ve bunda da 1srar ediyorlar. Eger


American Board bize biraz daha harf karakteri gõnderirse, onlar
bunlann daha büyük kahpta olmasm1 dikkate alacaklard1r diye
ümit ediyorum. Mar Hannah'1 ziyaretimin bir amac1 da, onlann
matbaalannda iki Arapça risale basmakti. Van§nndan hemen sonra
bu dogrultuda talepte bulundum ve Ba§rahibe incelemesi için
risaleler verdim. Cevab1m ertesi güne kadar sürüncemede b1rakt1.
25 Temmuz 1 823. Manastira bir ke§i§ba§l geldi. Kendisine
risalelerimizi gõsterdim. Bunlan ba§piskoposun ve patrigin resmi
izni olmaks1zm basamayacaklanm sõyledi. Ak§ama dogru bu defa
ba§piskopos ziyarete geldi ve ona da bu konuyu arz ettim. Patrige
müracaat etmemin §art oldugunu sõyledi. Lakin sonrasmda ke­
§i§lerden birinden õgrendim ki, ba§piskopos onlan basmalarmm
ba§larma dert açacag1m sõylemi§. Çünkü sõz konusu risaleler,
ekmek §arap ayininden ve Bakire Meryem'den hiç bahsetmi­
yorlarm1§. Bu ise Papa tarafmdan onaylanmazm1§. Her ne kadar
ilk ba§ta bunu bana sõyleyecek kadar dürüst olmasalar da, hiç
§Üphesiz gerçek zorluk buydu.
Manastrrda bir ke§i§ var. 1talya ve Fransa'da bulunmu§, biraz
1talyanca ve Frans1zca konu§uyor. Geri kalan ke§i§ler ise Arapça­
dan ba§ka dil konu§muyorlar. Volney, 2 bu matbaanm tarihçesi
ve orada basdan eserlerin bir katalogu ve manastir kütüphanesi
hakkmda bilgi vermektedir. Fakat Suriye hakkmda bu kadar geni§
bilgi toplam1§ bir adamm, bu kadar yaman bir hatayi ileri sürecek
olmasm1 anlamak zor: "Sezar'm bu kütüphanesi, Suriye'de mev­
cut tek kütüphanedir." Suriye'nin kütüphanelerinin genelde ufak
oldugu, adamakdh düzensizligi ve kitaplannm da tozlarla kaph
oldugu elhak dogrudur. Ama yine de hahamlann manastirlannda
ve kolejlerinde, pek çok hususi konutta, Volney'in tamtt1g1 Mar
Hannah Kütüphanesi'nden çok daha büyükleri bulunmaktad1r.

2
Constantin François Volney (1757- 1 820): Frans1z politikac1, tarihçi, �arkiyatç1
ve filozof olarak tarunmaktadir. Burada bahsedilen eseri muhtemelen Suriye'de
ve Mmr'da Seyahat (1 787) olmahd1r. [ç. n.]
476 AZ1Z AUGUSTINE'E B1Z1M NE 1HT1YACIMIZ VAR?

The Missionary Herald Editorü: Mr. Fisk 26 Temmuzda Antora'ya


dondü. Onunla beraber kalan Mr. Way, Filistin'e gitmek için sagligi­
nm elvermedigini anlayarak 8 Agustosta Sayda'ya gitmek üzere deniz
yolculuguna ba�ladt. Aym zaman diliminde Mr. Fisk de Sayda'ya
karadan gitmek üzere yola koyuldu. Amact, oradaki Malta lncil
Cemiyeti'nden külliyetli miktarda lncil almaktt. 14 Agustosta deniz
yoluyla Beyrut'a dondü. /ki gün sonra da tekrar Antora'ya ayak
bastt. Kendisine Mr. Wolf( ile Mr. Lewis e�lik etti.

23 Agustos 1823 . Zoak yakmlanndaki Mar Michael Manas­


tm'm ziyaret ettik. Buras1 Katolik Rum Patriginin ikamet yeridir.
Aynca on tanesi papaz olmak üzere yirmi de ke§i§ bulunuyor.
Patrik Ignatius yetmi§ be§ ya§larmda ve iki yddan beri âmâ ola­
rak hayatm1 sürdüren birisi. Kendisine Arapça bir Kitab-1 Mu­
kaddes gõndermi§tik. Birkaç tane de bize ba§vuran papazlanna
yollam1§t1k. Íçlerinden biri Ítalyanca, digeri Frans1zca konu§uyor;
üçüncüsü ise Rumca, Türkçe, Frans1zca ve Ítalyanca konu§uyor.
Fakat genellikle Arapça di§mda ba§ka dil konu§muyorlar.

Katoliklerin Degi§ik Mezhepleri

Bir Katolik Rum piskoposu bana, toplam sekiz ba§piskopos


ve piskoposlan, yirmi de manastirlan oldugunu sõyledi. Ba§hca
manastirlan ise Mar Michael, Mar Hannah, Shooair ve Sayda' dan
birkaç saatlik uzaktaki Der Mokhallas (yani Aziz Savior) imi§.
D aglarda ya§ayan diger Hiristiyan sm1flanndan ay1rt e dilmek
için çogunlukla Melkitler diye adlandmhyorlarm1§. Yine bu isim
s1kl1kla Rum Katoliklere ve õteki Rumlara da fark gõzetmeden
verilmekteymi§. Çogu kez Katolik Rumlar yahn halde Katolik
diye isimlendiriliyormu§ . Biz ise, Avrupa'da ya§ayanlara Avrupa
Katolikleri dedigimiz gibi buradaki Katoliklere Roma Katoligi di­
yoruz. Bõylesi yerli Hiristiyanlar, Roma misyonerleri tarafmdan
dinlerinden çevrilmi§ olduklanndan ve artik �ark kiliselerinin
herhangi biriyle hemen hemen hiç irtibatlan bulunmad1gmdan
Latinler diye adlandmhyorlar. Katolik Rumlar Papa'nm üstünlü-
OSMANLI'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 477

günü kabul etmektedirler. Fakat ekseriyetle hâlâ Rum Kilisesi'nin


ayinlerini ve âdetlerini devam ettiriyorlar. Biz daima onlan, kutsal
metinleri alma konusunda Latinlerden daha haz1r bulmu§uzdur.
6 Eylül 1823 . Mr. Wolff ile birlikte Antora'nm batxsma yakla§Ik
bir saat mesafedeki Bekoorka'ya gittik. Buras1 Hendia tarafmdan
in§a edilmi§ olan ve §imdi metruk halde bulunan bir manastxr.
Tarihçesi, Volney Tarihi, 1. Bõlüm, s. 24'te verilmi§tir. Volney,
ke§i§lere aykm hikâyeler anlatmay1 seviyordu. Büyük ihtimalle
pek çok okuyucu da Hendia'nm hikâyesini bir iftira olarak ya da
gerçek bir hikâyeden ziyade olsa olsa bir roman diye degerlen­
dirmi§tir. Bu kitab1 bilen piskopos ve papazlarla konu hakkmda
sohbet ettim veya etmeye çah§txm. Fakat onlardan sohbet etmeye
istekli olan bir tekini dahi bulamad1m. Bana bu rezil kadmm birkaç
sene evvel Halep'te õldügü sõylendi.
Bekoorka'dan biraz kuzeydoguya yõnelerek, dümdüz ve
bazen de kayahklann tepelerinden ve elbette ki kõtü yollardan
geçerek Arissa'ya vard1k. Buras1, Terra Santa'mn Katolik mis­
yonlanna ait bir manastxr. Bu misyonlar Roma'daki Propaganda
Ínanç Te§kilatx'mn misyonlanndan aynlar. Farkl1 bir misyonlar
nizamt yürürlüge konmu§. Genelde Frans1z himayesi altxndalar.
Misyonerlerin ve manastxrlann ekseriya Fransisken tarikatxna ait
olduklarma inamyorum. Misyonlann ba§I Terra Santa, Kudüs'teki
Kutsal Kabir'in koruyucu pederidir. Kendisi §imdi himayesi altxnda
bulunan degi§ik müesseseleri ziyaret için bir geziye ç1kmx§. Katolik
Peder Cario, Arissa'daki yegâne din adam1. Manast1r, denize ve
karaya hakim bir konumda ho§ bir §ekilde kurulmu§. Pek temiz
bir havas1 var. Íçerisinde a§ag1 yukan otuz oda, bir kilise, bir
yemekhane, mutfak ve diger baz1 bõlümler mevcut.
Arissa' dan yola ç1kxp yanm saat gittikten sonra Süryani Kato­
liklerine ait Sharfi adh manastxra gittik. Orada Metropolit Simon'la
kar§xla§txk. Simdi yetmi§ üç ya§mdaki bu ki§i eskiden Patrikmi§.
Fakat birkaç yxl evvel gõrevinden aynlmx§. Ondan sonra bu gõrevi,
Avrupa'dan henüz dõnen Peter Giarve sürdürmekteymi§. Patrik
Gabriel de yine burada ikamet ediyor. 1Iaveten bir papazla bir
478 AZlZ AUGUSTINE'E BlZlM NE lHTlYACIMIZ VAR?

diyakoz da buradalar. Buras1, §U an Patrigin ikamet ettigi Mar Eph­


raim Manastm'm saymazsak, Süryani Katoliklerinin tek manas­
tm. Onlar bize Beyrut'ta bir tane, Halep'te iki ve Arapça beyn'el
nahreyn (iki nehir aras1) diye isimlendirdikleri Mezopotamya'da
da iki piskoposun bulundugunu soylediler. Rumlar da beyn'el
nahreyn ibaresini aynen kullamyorlar. Bu yedi ki§inin, piskopos
ve ba§piskoposlarla Metropolitan (Motran) arasmda hiç fark go­
zetmeyen Lübnan Dag1'ndakiler nezdinde sadece piskopos veya
ba§piskopos olup olmad1klanm bilmiyorum. Manasttrdakiler,
Lübnan Dag1'nda hiç Süryani bulunmad1gm1 soylediler. Ancak
onlara ait iki manastlr hariç. Lakin Mezopotamya'da, her ne
kadar Hiristiyan nüfusun büyük ktsmm1 Nasturiler olu§tursalar
da, dikkate deger say1da Süryani ya§amaktaymt§.
Piskoposlardan ogrendigime gare onlar §Õyle vaftiz ediyor­
larmt§: Çocuk, vaftiz kabma yerle§tirilir, oyle ki bedenin bir bo­
lümü suyun içerisindedir. Ardmdan bu i§le gõrevli papaz eline
ald1g1 suyu üçer defa çocugun ba§mdan a§ag1 dõker. Bunu da her
seferinde Teslis'teki ki§ilerden birinin ismini tekrarlayarak yapar.
Sonra vücut suya daldmbr. Ben, "suya daldmnanm vaftizin temei
bir bõlümü olup olmad1gm1" sordugumda, "hayir, vaftiz bu i§lem
olmadan da geçerli ve mükemmel olacakttr" diye cevap verdiler.

Katolik Bir Papazla Sohbet

12 Eylül 1 823. Antora'nm güneybattsmda bulunan bir Ma­


runi rahibe manastlnm ziyaret ettik. Mar Elias adb bu manastlr
bir tepenin üzerinde in§a edilmi§tir. Bünyesinde ktrk rahibe ile
§apeldeki ayinleri icra eden dõrt de papaz bulunmaktadir. Manas­
tlra vermek üzere yammda bir Kitab-1 Mukaddes gõtürmü§tüm.
Papazlardan biri, tercümesinde hatalar bulundugunu sõylemeye
ba§lad1. Hangi pasajda oldugunu sorunca iki cümleden bahsetti.
Bunlan ktyaslayabilecegimiz bir Roma bas1rm lncil ç1karmasm1
talep ettim. Tereddüt etti. Biz de 1srar ettik. Sohbeti ba§ka bir
OSMANLl'DA 1Kl AMER1K.ALI M!SYONER 479

konuya çevirmeye çabalach. Pasajlan kontrol edinceye kadar ba§ka


bir sohbete girmeyi reddettik. Arapça yaztlnu§ bir Kitab-1 Mukad­
des veya bir Ahit bulunmad1giru, ancak Süryanice ve Gequnice dili
baskismm bizim getirdiklerimizden farkhhk arz ettigini sõyledi.
Epeyce bir gecikmeden sonra onu, Süryanice ve Ger§unice
dilindeki Ahitlerini ortaya getirmeye ikna ettik. Paralel kolon­
lar halinde biri Süryanice, digeri Ger§unice dilinde basdm1§tl.
Ger§unice, Arapça kelimelerin Süryani alfabesiyle yazdmasma
deniliyor. Pasajlan inceledik ve papazm küçük dü§mesi için bizim
kelimelerle onun kitabmdaki ayru kelimeleri bulduk. Bu duruma
sinirlenen papaz, yedi sakrament ve õzellikle de papaza itiraf
konusunda çok ac1mas1z ve edepsiz bir tarzda bize sald1rmaya
ba§lad1. Dikkatini Kutsal Kitap'a çekmeye çah§tlk. O ise Kilise
Babalanna müracaat ediyordu. Augustine hakkinda konu§ulurken
o kadar bagmp çag1rd1 ve küstahça konu§tu ki, en sonunda ona

§Õyle dedim: "Augustine' e ne ihtiyac1miz var?" Elimden geldigince


bunu tekrar tekrar vurgulad1m: "Bizim Augustine'e ne ihtiyac1rmz
var?" Bana §a§kmhkla cevap verdi: "lsa'ya ne ihtiyac1m1z var?"
Bununla, 1sa'ya ihtiyac1m1z kadar Augustine'e de ihtiyac1m1z ol­
dugunu sõylüyordu. Mr. Wolff ona §Õyle dedi: "Birbirimize dua
etmemiz laz1m ki, Isa bizi aydmlatsm." Siniriyle, "Tann, sizin
bana dua etmenize engel olsun" dedi papaz. Tam bu noktada bir
ba§ka papazm müdahale etmesiyle duraklad1. Bir Kutsal Kitap'la
bir Ahit b1rakmayi teklif ettik, ama onlar bunu reddettiler.

The Missionary Herald Editõrü: Mr. ]owett ve Rev. Mr. Lewis'in


Beyrut'a geldigini i�iten Fisk, onlan kar�tlamak için aym 16 'smda
oraya gitti. Mr. ]owett onunla birlikte Antora'ya dõndü. Bir iki gün zar­
�nda King'in de oraya geli�iyle büyük sevinç ya�adtlar. King, Deyr'e/
Kamer'den ktsa bir süreligine onlarla birlikte kalmak üzere gelmi�ti.

2 9 Eylül 1823 . Geçen hafta ziyadesiyle ilginç bir hafta oldu.


Her günün pek çok saatini, kendi gõrevlerimizle ilgili pratik me­
seleleri ve bu gõrevleri devam ettirecegimiz en iyi metotlan ser­
bestçe ve dostça tartl§arak geçirdik.
48. MEKTUP
TRABLUSGARP DAGLARI, MANASTIRLAR,
LÜBNAN'DA ÜÇ YÜZ SEDiR AGACININ GÔLGESi,
BAALBEK'TE MUHTE�EM GÜNE� TAPINAGP

The Míssíonary Herald Edítorü: 29 Eylü/ 1 823 'de Mr. Físk, Mr.
Wolff'un refakatínde Shanfi ve Bzomar'1 zíyaret ettí. Shanfi'den
yakla�1k bír saat kuzeydoguda yer alan Bzomar, Gregory ad/1 Ermení
Katolík Patrígínín íkamet yeriydí ve bír manastirdan çok bír ílahíyat
okuluna benzíyordu. Papaz/1k goreví íçín hazirlanan yírmí cívannda
kí�í vard1. Gramer, retorik, mant1k, metafizík ve teolojí ça/1�t1klan
soylendí. Fakat en çok da Latínce ve ltalyancadan Ermeníceye çevríl­
mí� kítaplarla ders í�líyorlard1. Bíraz Türkçe ve Arapça ogrenmekle
bírlíkte bíraz da Latínce ve ltalyanca ogreníyorlard1. Bu nedenle Mr.
Físk bu müesseseyí ovmektedír:

Bu kadar güzel ve düzgün bir manastJ.r hayatJ.mda gõrmedim.


Ziyaret ettigim manastJ.r kurumlanndan hiçbirinde Bzomar'da­
kilere denk kabiliyette ve müktesebatta kimselere rastlamadim.
Bunlar zeki, giri§ken ve azimli insanlar. Bir matbaa satJ.n ahp
kurmanm maliyeti hususunda çok fazia sorular sordular. Onlann
bu soru§turmalanndan, planlarmm bir parçasmm da bir matbaa
kurmak oldugunu anlad1m.

1
"Joumal of Mr. Fisk", The Missionary Herald, Eylül 1 824, Vol. XX, s. 269-275 .
OSMANLI'DA tKl AMER1KALI MtSYONER 48 1

Trablusgarp

The Missionary Herald Editõrü: Ertesi gün Mr. Fisle, Wolf( ve King,
Trablusgarp'a gitmele üzere yola çilettlar. Lübnan Dagi etelelerine
leurulmu� Trablusgarp'a 2 Eleim 'de vardtlar. 15. 000 nüfúsu bann­
dtrdtgt tahmin edilen bu yõrede 400 veya 500 Rum, birleaç Maruni
ve birleaç da Yahudi ya�amaletadtr. Geri lealanlar ise Müslüman 'dtr.
Mr. Fisle on bir minare saym1�ttr.

4 Ekim 1 823 . Dokuz buçukta Trablusgarp'tan aynld1k. Bir


ovayi geçtikten sonra tâ yüksek bir zirveye vanncaya kadar daglara
tmnand1k. Ônümüzde bir vadi uzamyordu. Manzaray1 tasvirden
acizim. ''Yeryüzündeki müthi§ bir uçurum" ifadesinden ba§kasm1
bulam1yorum. Bineklerimizden indik. Dag geçidinin dolana dolana
a§agdara dogru giden basamaklanm neredeyse geçidin dibine ka­
dar tamamen indik. Ardmdan me§e fundahklan arasmdaki degi§ik
dõnemeçlerden ve hafif bayirh yerlerden sonra Hu§iye' deki Mar
Antonius Manastm'na vard1k. Buras1 dimdik diyebilecegimiz bir
dagm yan tarafma kurulmu§. Trablusgarp'tan manasbra kadar
dokuz saatlik bir yol gelmi§tik. Bir Maruni müessesesi olan bu
manastirda yakla§1k yüz ke§i§ bulunmaktaydi. Onlar da pasakl11
apta! ve cahil gõrünüyorlard1.
Papazlardan biri bana, buradakilerin ancak dõrtte birinin
okuyabildigini sõyledi. Manasbnn içinde bir matbaalan var. Ken­
di kilise kitaplanm Süryanice ve Ger§unice dilinde bas1yorlar.
Kitaplan ke§i§ler bas1yor ve ciltliyor. Kutsal Kitap'm tamamm1
ya da ondan herhangi bir bõlümü, kilise dersleri formu d1§mda
bas1p basmad1klanm õgrenemedim. Manastir ba§rahibine, Kutsal
Kitap'la ilgili inanc1 hakkinda baz1 §eyler sorduk. "Kilise neye ina­
mrsa ben de ona inamnm" dedi. Pe§inden o da bizim inanc1m1z1
sordu. "Kitab-1 Mukaddes ne õgretiyorsa biz ona iman ediyoruz"
diye cevap verdik.
Ba§rahipten Marunilerin de vaftizi Süryanilerle aym tarzda
gerçekle§tirdiklerini õgrendim. Ekmek-§arap ayini icrasmda onlar,
sadece papazlara §arap veriyorlar. Ke§i§lere ve halktan ki§ilere
482 TRABLUSGARP DACI.ARI, MANASTIRLAR

yalmzca ekmek veriyorlar. Ba§rahip, Katolik Ermenilerin de bunu


aym §ekilde icra ettiklerini sõyledi. Katolik Rumlar ise, ayine
kat:J.lanlann tamamma, her iki türdeki ayini uyguluyorlarm1§.
1ngilizlerin va&izinin, bir güvercin kamnda gerçekle§tirildigini
dü§ündügünü sõyledi. Papazlardan biri de Aziz Pavlus'un, H1ris­
tiyan olmadan evvel bir putperest oldugunu (!) belirtti.
Ak§amleyin çok sayida ke§i§ ve papazla uzunca bir münaka­
§ada bulunduk. Konumuz piskoposlann evlenmeleriydi. Ben de
onlara Timoteosa /. Mektup, 3/2'deki " . . . bir kadmm kocas1 . . . " ibare­
sini gõsterdim. Bu 1ncil'in dilinin Roma basklSlyla aym olmad1gm1
iddia ettiler. Bu cümleyi kontrol etmek üzere bir nüsha ç1karmalan
için s1ki§tird1k onlan. Fakat bunu yapmaya ikna edemedik. Sonra
aym yerdeki 4/1 -3'ü gõsterdik. Onlardan biri, pasajm tamamm1
okumadan, "ayetin soyledigini anlaytn, evlenmeyi yasakltyor" dedi.
Bu sefer ona, ilk cümleden gõsterdik ki, sõz konusu yasaklama
"imandan irtidat edip cinlerin õgreti§lerini dinleyenlerden" ç1k­
maktad1r. Bu ve diger konularda münaka§a ederken ke§i§lerden
biri Mr. Wolff'u d1§an çag1rd1. Orada ona gizlice, "ben sizlerin
hakh oldugunuza kanaat getirdim. Ke§ke ben de sizinle buradan
gidebilsem" demi§. Ancak büyük ihtimalle o ke§i§, §U anki konu­
mundan ho§nut olmad1g1 ve bizimle birlikte daha rahat bir hayat
ümit ettigi için dünyevi zevklerden etkilenmi§ti.

The Missionary Herald Editõrü: Matbaa makinesi ufakt1 ve on yedi­


on sekiz y1ldir oradayd1. Bir ke�i� Avrupa'ya gitmi�, bas1m zanaattnt
õgrenmi�ti. Geri dõnünce bir matbaa kurmu�, harf karakterlerinin
dõkümünü yapmt� ve digerlerine de bastm yapmayt õgretmi�ti. O ke�i�
�imdi hayatta degilmi�, fakat meslegini digerleri sürdürüyormu�. 6
Ekim günü ak�ama dogru Msy. Fisk ve refakatindekiler Hu�iye'den,
Maruni Patriginin ikamet ettigi Canobin'e gitmek üzere aynld1lar.

tlk õnce çok sarp bir daga brmand1k. Sonra geçtigimiz yer­
lerde gõrdügüm en sarp dag1 indik. Yol kivnmlan o kadar s1kb
ki mesafe neredeyse iki kabna ç1kti. Nihayetinde yol geçilmez
oldu. S1k s1k dar yollardan geçiyorduk. Ba§1m1zm üstünde dimdik
koskocaman kayalann cüsseli uçurumlan duruyor, aym deh§etli
OSMANU'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 483

uçurumlar a§agdanm1za dogru uzamyordu. Lübnan Dag1'nda


Rumlann on, Süryani Katoliklerinin iki, Katolik Ermenilerin üç,
Katolik Rumlann yirmi, Marunilerin altml§ be§, toplam yüz ma­
nastlr bulunuyor. Hiristiyan sakinlerin neredeyse tamamm1 Ma­
runiler te§kil ediyor. Patrigin verdigi tahmini bilgilere gõre bu
rakam yüzden yüz elliye kadar ç1kmakta.

Lübnan'm Sedir Agaçlan

Bir rehber tutarak, biraz güneydoguda yer alan sedir agaç­


larma dogru yola koyulduk. Yakla§1k iki saatte gõrü§ alanina
girdik; bir sonraki saatte oraya vard1k. Lübnan'm en yüksek tepesi
olmasma ragmen, sõylendigine gõre yüksek bir dagm eteklerinde
oturuyor gibiymi§ bu sedirler. Buras1 batiya, kuzey ve güneydo­
gudaki yüksek daglara açdan geni§ bir amfi tiyatronun sahas1
olarak degerlendirilebilir.
Sedirler be§ veya alti tane naif yükseltiye dikilmi§ler. Çevresi
bir mil olan daire §eklindeki arazinin dõrtte üçlük kismm1 i§gal
ediyorlar. Buramn çevresini on be§ dakika yürüyerek dolandik.
Birkaç agacm õlçüsünü ald1k. Bunlann en büyügünün çevre­
si lork ayak uzunlugundan daha fazia. Digerlerinden alti veya
sekiz tanesi yine çok daha büyük. Geri kalanlar ise en büyük
dedigimizin kahbmda. Fakat her biri iki veya daha fazia agaç bir
arada, ama tek agaç formunda büyümü§. Zeminden birkaç ayak
yükseldikten sonra aynhyorlar ve oradan iki ayn agaç gibi devam
ediyorlar. En yalo§1kh ve en uzunu, iki veya üç ayak çapmda
olanland1r. Bunlann gõvdeleri dümdüz, dallan neredeyse yatay
olur. Güzel bir külah §eklindedirler. Çok ho§ gõlgeleri vardir.
Gõlgeleri sayesinde iki tanesinin õlçümünü yaptik ve yakla§1k
doksan ayak uzunlugunda olduklanm gõrdük. En geni§i o kadar
da yüksek degil, ancak digerlerinden bazdan ondan biraz daha
büyük. T1pki çam agac1 gibi §ekil ve kahp itibanyla koni biçiminde
meyve veriyorlar. Agaçlan sayd1m, toplam üç yüz seksen dokuz
484 TRABLUSGARP DACLARI, MANASTIRLAR

taneydiler. Mr. King ise fidanlan atlayarak sayd1, üç yüz yirmi


bir buldu. Seyyahlann ve yazarlann niçin sedirlerin sayis1ru yirmi
sekiz, yirmi, on be§, be§ ya da yedi olarak verdiklerini bilemiyo­
rum. "Kahplan çok büyük ve ya§lan da eskilere dayaruyor" bilgisi
dogru. Çok fazia sayida degiller; fakat õte yandan en büyügünden
en õnemsiz fidanma kadar düzenli bir s1ra halindeler.
Soru sordugum adamlardan biri, Lübnan Dag1'nm diger yer­
lerinde de sedir agaçlan bulundugunu sõyledi, ama nerelerde
olduklanru sõylemedi. Soru yõnelttiklerimden çogu ittifakla, bu
dagda mevcut olan sedirlerden sadece bunlar olduguna beni ikna
ettiler. Onlar sedir agacma Arapça olarak ary diyorlar. Maruniler,
her yd Sedir Bayram1 diye bir bayram kutlad1klanm anlattdar.
Sedirleri gõrmeden evvel, bu agaçlan henüz incelemi§ olan bir
Avrupah gezginle kar§da§mI§tlm. Onlar hakkmda kisa bir ma­
lumat verdikten sonra sõzlerini §Õylece tamamlam1§tl: "Mucize
gibi bir §ey bu, onlann bulundugu noktaya ula§tlgm1zda bütün
harikalar sõnüyor âdeta."
Nasd olur da orada bir kâfir, alayc1 bir tav1rla gülemez? Hatta
b1rakahm o kâfir, çorak çõllerden bir ba§ka çorak çõle geçerek;
okyanus kumlanndan ç1plak kayahkl1 daglara hareket ederek
kendisini Asya'daki bir yere koysun . .MlSlr, Arabistan, Kudüs
havalisi ve Anadolu gibi yõrelere ah§kin olsun yalmzca; en güzel
yerleri sadece fundahk ve meyve agaçlanyla doldursun. Birakin
da, pürüzlü kayalan tlrmanma ve Lübnan'm aç1k dag geçitlerini
geçme hisleriyle dolu bir adamm duygulanyla tepelerin arasmda
ans1zm üç yüz sedir agacmm bulundugu bir koruyu ke§fetsin.
Hatta §U günümüzde oldugu gibi Tevrat, Amos, 219' daki cümlede
ho§ bir kiyaslama oldugunu o ki§i itiraf etsin: "Fakat ben onlann
õnünde Amori'yi helak ettim. Onun boyu sedir agaçlarmm boyu
gibi iri, kendisi de me§e agaçlan kadar kuvvetli idi." Ona izin verin;
güne§in s1cagmda, binek üstünde uzunca bir yolculuk yaptlktan
sonra bir sedirin gõlgesinde otursun. Tepesindeki tlpatlp külaha
benzeyen §ekle ve dallan arasmdaki zarif simetriye dogru uzun
dü§üncelere dalsm. Ve artlk o, Davud'un refah günlerindeki 1srail
OSMANLI'DA tK1 AMER1KALI M1SYONER 485

halkmm, "koca sedir agaçlarma" (Mezmurlar, 80/1 02) benzetil­


digine §a§mp kalmayacaktir.
Amerika'nm ormanlanndan henüz aynlm1§ olan bir seyyah,
bu küçük sedir korusunun bõylesine dikkate deger olmad1gm1
dü§Ünebilir. Fakat bu büyük agaçlarm Asya'da nasd nadir ye­
ti§tigini ve in§aat kerestesi için bulmanm ne denli zor oldugunu
bilen birisi, Kutsal Kitap'ta bahsedilen bu agaçlann mükemmel bir
tabiatl oldugunu derhal hissedecektir. Büyük ihtimalle Süleyman
Peygamber'in ve Hiram'm devirlerinde, Lübnan'da çok büyük
alanlarda sedir agaçlan bulunmaktayd1. Degi§ik sebepler, onlann
azalmasma ve nesillerinin neredeyse toptan tükenmesine neden
oluyor olabilir. Hatta dagm üzerindeki õteki agaçlarla kiyaslad1-
g1mda, "Lübnan'm medan iftihan" olarak adlandmlabilecek çok
az agacm kald1gm1 gõrdüm.

The Missionary Herald Editorü: Mr. Fisk ve arkada�lan sedirlerden


ayn/1p bati yonünden bir saat mesafedeki Be�ari'ye yoneldiler. Buras1
Hu�iye'nin dogusunda ve Ehden'in güneyinde bir koy. Ehden ve Be�a­
ri, yaz mevsimi için sag/1ga elveri�li ve güzel bir yer olarak tammyor.

Lübnan' da Kar

8 Ekim 1 823 . Sabahm erken saatlerinde Baalbek'e gitmek


üzere Be§ari'den ayrdd1k. Sedirlerin yakmmdan geçtik, ardm­
dan onlarm bati kesimindeki bir dag1 tlrmand1k. Sol yamm1zda 1
Lübnan'm en yüksek tepesine nasd da kamm1zm kaynad1gm1
anlad1m. Genellikle Lübnan Dag1 1 nm üzerinde bütün bir yil kar
bulundugu iddia edilmektedir. Bunun hakikatine ermeyi iste­
dik. �u an yaz s1caklan geçtigine gõre, eger biz Ekim ayinda kar
bulabilirsek, yilm herhangi bir mevsiminde kann eksik olmas1
muhtemel degildir, neticesine vard1k. Dagm zirvesine ula§tlg1-
m1zda, bu maksatla ana yoldan aynld1k. Bu yolun bizi karlara
2
u[Mi.s1r'dan getirdigin asmanm] Gõlgesi daglan, dallan koca sedir agaçlanm
kaplad1." [ç. n.]
486 TRABLUSGARP DACLARI, MANASTIRLAR

ula§tlracagtm sõyleyen rehberimizin yõnlendirmesiyle kuzeye


dõndük. Bir patika olmayan ve zemini pek kõtü bir yolda bir
saat ilerledikten sonra güneydoguya açtlan ufak bir vadiye gel­
dik. 1çerisinde iki ayak derinliginde kar bulunuyordu. Bunun
yakmmdaki diger bir vadide ise hâlâ büyük miktarda kar vardt.
Günün akt§t içerisinde diger uzak yerlerde de kar gõrdük. Fakat
zannediyorum ki denizciler, dagdaki beyaz ta§lann kar oldugunu
dü§Ünerek ekseriya yamhyorlar. Az ilerisindeki yerler de benzer
manzaralara sahipti. Karh yerlerden astl yola geri dõnerken, dagm
a§ag1smda çok da güzel bir suyu olan Ayn'el Ata'ya (Ata Pman)
ve eski bir kõy harabesine yõneldik.

The Missionary Herald Editorü: Ayn 'el Ata 'dan bir veya iki saatlik
bir yol, seyyahlanmtzt Diyar'ül Ahmer'e {Ktztl Koy) gotürmü�. Burast
ufak, peri�an bir yermi�. Lakin orada ya�ayan iyi tabiatlt insanlar,
bizimkilere kalacak yer olarak en güzel evi seçmelerine rtza goster­
mi�ler. Evin zemini ta� do�eliymi� ve çattst da çaltlarla kapltymt�.

Burada bir kilise mevcut; küçük, karanbk, rutubetli bir mekân.


Ya§b bir papazt var. O da çelimsiz, budala ve cahil. Gõrevli bu­
lundugu bõlgedeki insanlar gibi o da barakada ya§tyor. ôyle ki,
Amerikab bir çiftçi burayt ancak sürülerine uygun bir yer gõzüyle
bakar.

Baalbek Harabeleri

9 Ekim 1823 . Güne erken ba§lad1k. Güney ve güneydogu yõ­


nündeki Celo-Suriye Ovas1'nm kar§tsmdaki yolumuza koyulduk.
Ova, Lübnan ile Anti-Lübnan3 arasmda uzanarak kuzeydoguya
3
Batililar nezdinde Do� Lübnan S1rada@an, Anti-Lübnan Daglan olarak bilinir.
Arapçada Cebel'iif-Sarki ya da Lübnan'ü§-Sarki diye isimlendirilmektedir.
Suriye-Lübnan smm boyunca kuzeydo�-güneybat:J. do�ltusunda uzarur.
Paralelindeki Lübnan Da@an'ndan, Bekaa Vadisi ile aynhr. S1radaglar yak­
la§1k 150 km uzunlugundadrr. Denizden ortalama yüksekligi 2.000 metre
olmasma ragmen 2.400 metreyi a§an pek çok doru� vard1r. Do�sundaki
yaylada Suriye'nin ba§kenti Sam yer ahr. [ç. n.]
OSMANLl'DA 11<1 AMERlKALI MlSYONER 487

ve güneybatJ.ya dõnüyor. Buras1 verimli, ho§ bir ova; ama kõtü


ekilmi§. Sadece ufak bir kõy geçtik, ba§ka da bir ev gõrmedik.
Bedevi çobanlar, iki büyük koyun ve keçi sürüsünü yolun kena­
nnda otlatmaya çabahyordu. Baalbek, bu ovanm sm1rlannda ve
Anti-Lübnan'm eteklerinde kurulmu§. Cibal-i Lübnan ya da Cibal-i
Garbi diye amlan Lübnan'dan ayirt edilmesi için Arapça'da Dud
Lübnan veya Cibal-i E§·§arki diye isimlendirilmektedir.
Baalbek'te gõrdügümüz ba§hca §ey Güne§ Tapmag1 1yd1. �u
anki kasabanm kuzeybatJ. kismmda in§a edilmi§ olan bu tapmagm
duvarlannm büyük bõlümü ve sütunlanndan çogu hâlâ ayakta.
Binanm tüm uzunlugu dogudan batJ.ya neredeyse üç yüz ad1m.
Geni§ligi de kuzeyden güneye batJ. kiy1sma kadar yüz yetmi§
ad1m. Dogu kenan ise çok daha dar. Duvarlann ekseri kismmm,
orijinal binadan daha modem olduguna ve son dõnemlerde bir
Türk hisan olmasmdan ziyade ilk putperest ibadet yeri olduguna
dair degi§ik emareler bulunmaktadir.
Ôncelikle, sadece bir dizi alçak kolonun bulundugu yerde
§imdi muhkem bir duvar yer ahyor ve o kolonlardan biri §U an
bu duvann içerisinde dimdik duruyor. Ôtekiler y1kilm1§ ve parça­
lannm çogu modem yapmm bõlümleri olarak i§lenmi§. Kap1 ve
pencerelerden çogu duvarla kapatJ.lmi§, menfezler ise dü§man ku­
§atmalannda ate§ etmek maksad1yla birakilmi§. Dogu kenanndaki
revak §imdi kapah, hatta bir kap1s1 bile yok. Bu revagm yanmda
elli be§ ad1m çapmda altJ.gen bir bõlüm bulunmakta. BatJ.smda
daha geni§ bir bina var. Bu yerin di§mda, biri batJ. kenannda digeri
güney kenannda olmak üzere iki kemerin giri§i yer ahyor. Sõz
konusu kemerler batJ.ya yüz otuz adim ve benzeri olan kemere
de yüz doksan ad1m mesafede. Birbiriyle baglantJ.h, ama §imdi
çogu kapatJ.lm1§ olan bu kemerler ile çok say1da karanhk oda,
binamn en alt katJ.m meydana getiriyorlar. Üst kata ç1kan birkaç
geçi§ var ki bu kat tapmagm ana bõlümüdür.
AltJ.gen odadan geçip ondan daha geni§, muhtemelen tapma­
gm en gõz ahc1 bõlümüne giriyorsunuz. Buras1 kuzeyden güneye
yüz yirmi be§ ad1m, dogudan batJ.ya da ondan az degil. Kuzey ve
488 TRABLUSGARP DAGLARI, MANASTIRLAR

güney kenarlarda epeyce oyuk var. Galiba buralara vaktiyle hey­


keller dikilmi§ti. Bu bõlümün merkezini i§gal etmi§ daha içerideki
bir k1S1mda bir duvar yikmt1.s1 1 orada bir zamanlar iç içe geçmi§
iki odanm bulundugunu gõsteriyor. Yukanda bahsettigimiz iki
kemer bu bõlümü sona erdiriyor. Bu bõlümün bat1.s1, dogudan
batiya uzanan kism1yla aym geni§likte, ancak kuzeyden güneye
uzanan kismmdan daha dardir. Buranm iki kenannda korint sü­
tunlan s1ralamyor. Bir s1rasmda en az on yedi sütun var. Güney
tarafta bulunan altJ. sütun hâlâ ayakta ve tastamam vaziyettedir.
Bu bõlüm, binanm batJ.daki son noktasma dogru yayihyor.
Güne§ Tapmag1'nm güneyinde bir ba§ka tapmak yer ahyor.
Zarafetini, bütün yapmm herhangi bir parçasmdan daha az kay­
betmi§. Ba§lang1çta hiç §Üphesiz ayn bir tapmaktJ.. Su an birle§ik
durumdalar. lki tapmag1 birle§tiren duvar nispeten modem tarzda
in§a edilmi§. D ogudan batJ.ya elli üç ad1m, kuzeyden güneye
yirmi altJ. ad1m uzunlugundad1r. Bir sua halindeki kirk korint
sütunla çevrilmi§. Sütunlarm her birinin çap1 altJ. fit, sütun ba§l
ve ba§tabanlan da dahil yükseklikleri neredeyse yetmi§ fit. Íkinci
katta bulunan kaideler aym zamanda yerden yakla§1k otuz-kirk
fit yükseklikte. Bõylelikle ba§tabanlan olu§turan koskocaman
ta§lann yerden uzunlugu yüz fiti buluyor. Her sütunun gõvdesi
üç ta§tan olu§uyor. Yere dü§mܧ sütunlardan birini õlçtük: Birinci
ta§l yirmi üç fit uzunlugunda, ikincisi on be§, üçüncüsü on iki,
sütun ba§1 alo fitti. Ba§tabanm kalmhgm1 ben on veya on iki fit
olarak tahmin ettim. Her bir ta§ yakla§1k on be§ fit uzunlugunda,
sekiz ya da on fit geni§ligindeydi. O ta§lan yüz fit yükseklige
kald1rmak nasil oluyor da mümkün oluyor acaba?
Yine dogudaki revak duvarla kaplanrm§. Tapmaga buradan da
geni§ bir kap1 açiliyor. lçeri girerken ba§llllZm üzerinde koskocaman
bir kaya gõrürsünüz. Kendisine uygun olan yerden epeyce fit a§agi
gõmülmü§, giri§in üzerinde en tehdit eder vaziyette asil1 kalrm§t1r.
Bunun üstüne bir kartal ve onun yanma da bir melek hakkedilmi§tir.
lçerisinde on dõrt adet yivli sütun ve çok sayida orijinal olmayan
kap1 mevcut. Kap1 pervazlan, dõvme teknigiyle çok nefis i§lenmi§.
OSMANLl'DA IKI AMERlKALI M1SYONER 489

Buradan ç1ktp bat:J.ya dogru birkaç adun gidince, diger bir bina
ya da oteki kts1mlarla baglant:J.h en büyük ktsun yer ahyor. Ancak
duvarlan modem tarzda in§a edilmi§. Bu binanm üst ktsmmda
geni§ bir oda var. Onun da dort bir ko§esinde birer oda yer ahyor.
Alt kts1mda ise kanh hapishane diye bilinen bir yeralt:J. bolümü
var. Rivayete gore yap1h§ sebebi, olüme mahkum olanlann buraya
at:J.lmas1 ve mahvolmaya terk edilmesiymi§. Tüm binanm en fazia
merak edilen yerlerinden biri, kuzeybat:J. ko§esinde rastlad1g1m1z
büyük ta§lar. Bati kenannda bir sira halinde dokuz tane ta§ du­
ruyor. Bunlann her biri otuz fit uzunlugunda, on fit geni§liginde
ve on iki fit yüksekliginde. Bunlar, bitip tükenmeyen bir duvar
tesisini meydana getiriyorlar. Bat:J. kenannda ise bu büyük ta§lar,
her s1rada üçer tane olmak üzere iki kat halinde dizilmi§ler. En
alttaki kat yerden on be§ fit yükseliyor. Yükseklikleri ve kalm­
hklan kuzey kenardakilerle benze§iyor. Boylelikle üst kat yerden
yakla§1k yirmi yedi fit yüksekte. Buradaki altl kayadan her biri
altm1§ fitten fazia uzunluga sahip.
Yamm1zdakilerden biri yine hayranhkla, "nasd oluyor da,
altm1§-on-on iki fit hacmindeki bir kayayi bu kadar yükseklige
kaldmnak mümkün oluyor?" diye sordu. Biz tapmaga bakar­
ken etra&m1zda dolanan Araplar, bunun �eytan tara&ndan in§a
edildigini soylediler. Mükemmellik aç1smdan tapmaga bakthrsa,
kuvvetle tahmin ediyorum, orijinal plan kesinlikle tamamlanma­
m1§. Kuzeybat:J. ko§esindeki bitirilmemi§ duvar bunu ima etmekte.
Orijinal planm, kuzeydekinde oldugu gibi, bat:J.da bulunan büyük
binanm yamndaki küçük tapmakta tamamland1g1m dü§ünme egi­
limindeyim. Boyle bir durum, yap1 bütünlügüne goz kama§tmc1
bir ahenk ve orantl vermi§ olurdu. Hakikaten §imdi burada, Mis1r
tapmaklarmdakinden daha fazia zarafet ve ahenk var. Üstelik
daha büyük ta§lar kullandm1§. Fakat Kamak Mabedi buradan
daha büyük ve daha muhte§em. Mis1r 1 daki §abane eserlerden
çogu, uzaklardan getirilmi§ malzemelerle ortaya ç1kanlm1§. Buna
mukabil Baalbek, civannda bolca bulunan bir ta§ çe§idinden in§a
edilmi§.
490 TRABLUSGARP DACLARI, MANASTIRLAR

Baalbek §U an harabe haline gelmi§ ve iki yüz insamn ya­


§ad1g1 bir kõy. Katolik Rumlardan birkaç aile ya§1yor. Onlar da
yõrenin tek Hiristiyan grubu. Onlarm yanmda kirac1 olarak kal­
d1k. Aynlmadan õnce hepsine çok sayida Kutsal Kitap nüshas1
verdik. Sakinlerinden en büyük kitleyi Metonali'ler olu§turuyor.
Kom§u bõlgede çok fazia sayida olan bu ki§iler, Íranhlar gibi Ali
mezhebine mensup Müslümanlar. Sur'da bunlardan hayli çok
var ve bunlara Lübnan Dag1'ndaki baz1 yerlerde de rastlamyor.
Baalbek §U an on dokuz-yirmi ya§lanndaki bir Emir tarafmdan
idare edilmektedir. Bu ki§i, civardaki baz1 kõy ve mmtikalan haki­
miyeti altinda tutan amcas1yla uzun zamand1r sava§ halindeymi§.
Baalbek'e vard1g1m1z gün ikisi bir gõrü§me yaptilar. Emirin arzu­
suyla yapilan bu gõrü§mede ban§tllar gibi gõrünüyordu. Ôgleden
sonra Emir amcasma muazzam bir geçit tõreni düzenledi. Onun
yüzden fazia süvarisi, Arap küheylanlanyla ovanm çevresinde
o biçim cakayla gezdiler. Musket ve pistolleriyle havaya ate§
açtilar. Kadmlar §arki sõyleyerek ve müzik aletleri çalarak onlan
kar§ilamak üzere kõyden ç1kip buraya geldiler. Ak§amleyin i§it­
tik ki, ikamet ettigi yere vannca Emir sessizce amcasm1 zincire
vurmu§. Sonra bunu ne takip etmi§, õgrenemedik. Metonali'ler,
o yõrede oturanlar arasmda itibarh kimseler; se bebi hain, hirs1z,
haydut, kisacas1 kanunsuz e§kiya olmalan.

The Missionary Herald Editorü: Yolculartm1z, Emirin ve tebeasmm


bazt cebri taleplerinden korktuklart için aym 1 0 'unu beklemeden,
y1fd1zlartn k1favuzlugunda Baalbek'ten ayrild1far.

Çok fazia yol almam1§tlk ki, bulutlar kümele§ti ve yagmur


ba§lad1. Rehberimiz yolunu kaybetti. Sei gibi yagmur yagarken
biz de durup ortahgm açilmasm1 beklemeye mecbur kald1k. Bir
s1gmak bulamad1g1m1z gibi, gidecegimiz yõn hakkinda da bir
fikrimiz yoktu. En iyi kullamm olarak §emsiyelerimizden ve
pelerinlerimizden yararlanabildik ve sabah1 bekledik. Halimiz,
Davud'un sõzlerinin gücünden bir izlenim verdi bana; "Sabah1
gõzleyenlerden daha fazia, evet, sabah1 gõzleyenlerden daha fazia
OSMANLl'DA lKl AMERlKALI M1SYONER 491

benim camm Rabbi gõzlüyor." [Mezmurlar, 1 30/6]

The Missionary Herald Editõrü: Saat birde Zahle'ye vard11ar. Lübnan


Dag11mn eteklerinde güzel bir yerde kurulmu� olan bu kõyde, çogun­
lugu H1ristiyanlar olmak üzere yakla�ik 1 000 hane ya�iyor. Sonra
dagm kuzey yamacmda yer alan Süryani manastm Mar Ephraim'i
de ziyaret ettiler.

Süryani H1ristiyanlann ve Ôtekilerinin Kulland1g1


Lisanlar, Lehçeler

Süryani Kilisesi'nin kutsal ve ruhbani dili Süryanicedir. Fakat


ana dilleri Arapçad1r. Ruhban sm1fmm çogu Süryanice okuya­
biliyor. Bir ba§ka deyi§le harfleri tamyor, kelimeleri heceliyor;
muhtemelen çogu ara s1ra bir kelimenin manas1m anhyorlar. Bir
iki tanesi dili, gramerine uygun §ekilde anhyor. Lakin ke§fedebil­
digim kadanyla pek az ki§i bu dili konu§abiliyor. Toplu dualanm
Süryanice yap1yorlar. Fakat kutsal metinleri Süryani alfabesiyle
yazilm1§ olsa da onlarla ilgili dersler Arapça yap1hyor. Bu dilin,
Ger§unice diye adlandmlmalannm sebebi bu ͧte. Paralel kolon­
lar halinde Süryanice ve Ger§unice dilinde basilm1§ lncil'leri var.
Suriye'nin yerlileri olan Maruniler bile Ger§unice dilini kullamyor.
Dillerdeki ve alfabelerdeki bu kan§1khk Dogu' da çok yay­
gm. Ermeniler Türkçe konu§uyor, Ermeni alfabesiyle yaz1yorlar.
Onlardan çogu, bilhassa Anadolu'dakiler ba§ka bir dili, hatta
Ermeniceyi bile bilmiyorlar. Anadolu'daki Rumlar da genelde
Rumcadan bihaberdirler; Rumca harfli Türkçe kullamyorlar. Kilise
ayinleri hâlâ yalmzca eski Rumca ve Ermenilerinki de yalmzca
eski Ermenice. Katolikler dualanm Latin alfabesiyle Rumca ha­
z1rhyor. Bu yüzden dualar, Latin misyonerler tarafmdan Katolik
Rumlara okunabiliyor. Polonya ve Almanya Yahudileri Almanca;
lspanya Yahudileri lspanyolca yaz1yorlar. Berberistan Yahudileri
ise Arapça yaz1yorlar. Ancak hepsi lbrani alfabesini kullamyorlar.
Lehçelerdeki bu ke§meke§, lncil cemiyetlerinin ve misyonerlerin
492 TRABLUSGARP DAGLARI, MANASTIRLAR

emeklerinin ve masraflannm çogalmasma hizmet ediyor. Bütün


bu halk sm1flanm lncil'le donatmam1z ve lncil'i onlara teblig et­
memiz laz1m. Harman bereketli; ancak çah§anlar az. Efendimiz
lsa'nm harmamna daha fazia i§çiler gõnderilse iyi olur.
13 Ekim 1 823. Safak sõktükten az sonra Mar Ephraim Ma­
nastm'ndan aynld1k. Beyrut Yaylas1'na gelinceye kadar bati yõ­
nünü takip ettik. Sehirden yakla§1k iki saat mesafedeki ve sonra
kuzeye dõnerek Antora'ya hareket ettik. On dõrt saatlik yolculuk
sonras1 oraya vard1k. Y olda sadece bir buçuk saat mola verdik.
15 Ekim 1823. Mr. King ile beraber Arissa'ya gittik ve oradan
yanm saat kuzeye dü§en Kraim'e geçtik. Kraim aym zamanda bir
manastlr ve bir kolej . Papaz, ke§i§ ve õgrencilerin toplam say1s1
2S'i buluyor. Egitimlerini Ermenice sürdürüyorlar. Ancak bunun
yam s1ra Türkçe de õgreniyorlar. Kimileri Arapça, ltalyanca ve
Latince de õgreniyor. Be§ yüz veya alti yüz cilde varan ltalyanca
ve Latince kitap koleksiyonlanm gõsterdiler bize. Aralannda dõrt
varak da Papa'nm Resmi Mektuplan vard1. Manastlr, bir dag
geçidinin dibine kõtü bir §ekilde yerle§mi§. Buranm çok saghkh
bir yer oldugunu dü§Ünmüyorum.
Kraim'den kuzeye yanm saat mesafedeki Ayn Varka'daki
Maruni Koleji'ne gittik. MlSlr'da Emir Be§ir'i ziyaret ettigimizde,
bu koleji bize Arapça õgrenmek için Lübnan Dag1'ndaki en iyi
kolej diye tavsiye etmi§ti. Ba§ õgretmen Hannah Stambuli, alim
bir ki§i olarak itibar gõrüyor. Süryanice õgrenmeye gelmi§ iki
veya üç papaz daha var. Ôgrencilerin saylSl yirmi civanndayd1.
Bu yerin konumu alçak ve can s1k1Cl. Temizlige de adamakilh
ihtiyac1 var. Ayn Varka'dan güneydoguya dogru bir buçuk saatlik
mesafede yer alan Bzomar' a gittik. Ak§amleyin iki papazla dini
konularda uzunca bir münaka§aya dald1k. Onlar hararetle, fakat
terbiyeli bir biçimde tartl§tllar.

The Missionary Herald Editõrü: Misyonerlerimiz Fisk ile King 1 6


Ekimde Antora'ya geri dõndüler. Dõrt gün sonra Fisk, Mr. ]owett
refakatinde Bzomar't yeniden ziyaret etti ve orada 5 Ermenice Kitab-t
Mukaddes ve 50 Ahit sattt. 22 Ekimde Antora'daki ikametini sona
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 493

erdiren Fisk aytn 25'inde Beyrut'a geri dõndü. Bir Katoli�e 400
adet Mezmurlar Kitabt sattt. O daha evvel bunlardan altp satmt5tt1
yine altyordu.

Dürziler, Metonaliler ve Ensariyâ

25 Ekim 1 823 . Su an Lübnan D ag1 ve civannda üç aydan


fazia bir zaman geçirmi§ bulunmaktayim. Bu yõre ve sakinleri
hakkmdaki bilgilerim hâlâ eksik. Buras1 ilginç bir ülke ve eminim
hem misyonerlik yatmm1 hem de geni§ ve ba§anh bir misyonerlik
çah§mas1 için bir tarla olacak. Çok sayida halk sim& var burada.
Ancak ben onlar hakkinda çok az bilgi toplama &rsatl buldum.
lki veya üç tanesinden biraz bahsedeyim:
1 . Dürziler: Bunlar genelde Beyrut'un ve Deyr'el Kamer'in gü­
neyinde, Lübnan taraflannda ya§1yorlar. Maruniler de aym yõrenin
biraz kuzeyinde ikamet ediyorlar. 1ki tara&n arazileri kesin çizgi­
lerle aynlm1§ degil. S1khkla aym kõylerde bir arada ya§ad1klanna
rastlamyor. Piskopos Hanna Maruni, kendisinde bir elyazmas1
bulundugunu, iç sava§ s1rasmda bunu bir Dürzi' den ald1gm1, içinde
Dürzilerin dinleri hakkinda rivayetler bulundugunu anlattl. Hakem
Bamr' dan çok sõz etti. Hakem Bamr dünyaya ala defa gelmi§.
Mesela Âdem'in, Pisagor'un, Isa Mesih'in, Halife Hakem'in ve
iki de ba§ka ki§inin bedeninde . Dünyay1 o yaratm1§, kisa zaman
sonra yedinci kere gõrünecekmi§ ve dü§manlanm imha edecek­
mi§. Bõylece bütün dünyayi Dürzilerin hakimiyetine verecekmi§.
Yine piskoposun anlattigma gõre evlerinde buzag1 heykelleri
bulunmaktaym1§ . Onlara tapmad1klanm sõylüyorlarm1§. Zaten
kitaplannda da bundan hiç bahsedilmiyormu§. Buzagiya tap1yorlar
m1 yoksa ba§ka amaçlar için mi kullamyorlar, dahas1 dü§manlan
m1 onlara iftira atlyor, dogrusu tahkik edemedim. Sõylenenlere
bakihrsa, onlar bugüne kadar ba§kalanm kendi dinlerine geçirme
ruhu edinmemi§ler. Gelenleri de almazlarm1§. Sayet bir yabanc1
onlann dinini kabullenmeyi isterse ona izin vermezlermi§. Sartlar
gerektirirse kendilerini Müslüman, H1ristiyan veya diger dinlere
494 TRABLUSGARP DAGLARI, MANASTIRLAR

mensup gibi gõstermelerine izin verilirmi§. Ensest ili§kide bulun­


duklan yõnünde adlan kõtüye ç1kttg1 sõyleniyor.
Volney, Dürzilerin sayis1m 1 20.000 olarak tahmin ediyor.
Mr. Connor bunu 70.000 olarak ilan etmekte. Memleketleriyle
ha§ir ne§ir olan Frenkler ve Maruniler tarafmdan bana verilen
tahmini oranlar 40, 50 ve 60.000. Seyahatnamesinin ilk cildinde
Volney'nin, bu tuhaf halkm tarihi ve dini hakkmda bir makalesi
var. Onlann kõkenlerini tâ X. yüzyihn sonunda Mis1r Halifesi olan
Hakem bi-Amr'Allah'a (ya da Hakem bi-amrihi) kadar gõtürüyor.
Oryantalist De Sacy ise Chrestomathie adh eserinde [M1S1rh tarihçi]
Takiyyüddin Makrizi'den [v. 1 442] nakille Hakem'in hayattm
verir ve yine Dürzilerin baz1 kitaplanndan almttlar yapar. Lakin
ben hiç §Üphesiz aralannda birkaç ayhk süreçte çok yeni ve ilginç
bilgiler edinmeye muktedir oldum. O bilgileri güzel bir §ekilde
toparlamayi ümit ediyorum.
2. Metonaliler: Volney, bu insanlar hakkmda çok kisa malumat
vermektedir.
3. Ensariyâ: Bu insanlarla ilgili soru§turma yaparken ilk ba§lar­
da §ahsen bu konuyu anlamanm zor oldugunu fark ettim. Çünkü
ben onlan Ensari diye isimlendirmi§tim. H1ristiyanlar ise Arapça
olarak Nassari diyorlar. Herkes benim Hiristiyanlar hakkindà ara§­
tlrma yapttg1m1 dü§ündü. Bir Maruni bana, "Ensariyâ, Nassari'nin
küçültme ismidir. Manas1 da 'küçük H1ristiyanlar' demektir.
Zira onlann dini, H1ristiyanhktan bozmadir" dedi. Genellikle
Trablusgarp'm kuzey daglannda, Latiched ve Antakya'ya dogru
uzanan bõlgede ya§1yorlar. Dinleri, lslamiyetin, H1ristiyanhgm
ve putperestligin bir kan§1m1 gibi gõrünüyor. Assemani,4 Bibli-

4
Giuseppo Simonio Assemani ( 1 687- 1768): Trablus§am'da do�an bu ki§i
amcas1 tarafmdan Roma'daki Maruniler Koleji'ne teslim edildi. Do� dillerini
ve Latinceyi õ�endikten sonra Vatikan Kütüphanesi'ne memur oldu ve bir
din adam1 olarak takdis edildi. 1 7 1 5 'te Papa tarafmdan Mmr'a gõnderildi ve
buradan toplad1�1 de�§ik dillerdeki metinleri Vatikan'a gõtürdü. Bibliothe­
ca Orienta/is Clementino- Vaticana adh eseri, Avrupa' da myantalizm üzerine
yazilm1§ ilk ciddi çah§malar arasmda sayilmaktad1r. Ortado�'nun edebiyat
tarihi yanmda dini tarihini de ihtiva eden bu eser Süryani alemini Avrupa'ya
OSMANLl'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 495

otheca Orientails adh eserinde (C. 2, s. 315) bu mezhebin kõkenini


tarif etmektedir. Mezhebi, Grecorum yilma gõre 1 200'de kuran
ya§h bir adam hakkmda lasaca bilgi vermektedir. Kitabmda, (s.
3 15) Roma devrini neden MÔ 309 veya 3 1 1 olarak belirledigini
açd<lamaktad1r. Bõylece Ensariyâ'mn kõkenini MS 893 veya 895
olarak vermektedir.
Mezhebin kurucusu, Akula (Arapçada Cufa) bõlgesindeki
Nazariye kõyünde ya§am1§. Tuttugu oruçlar, fakirligi ve dualan
ona kutsalhk adma muazzam bir itibar kazandirm1§. Tabileri
Iasa zamanda artm1§. O da bunlann arasmdan on iki ki§i seçerek
kendi yeni doktrinlerini insanlara vaaz etmeleri için gõnderrni§.
Bõlgenin hükümdan bunu fark etmi§ ve ya§h adam1 hapse att1r­
m1§ ve ertesi sabah ya§h adam1 çarm1ha gerdirmek için yemin
etmi§. Fakat aym gece yatagma sarho§ vaziyette giden hükümdar,
ya§h adamm kald1g1 hücrenin anahtanm da yanma alm1§. Zaten
bu hücre, hükümdarm yatak odasmm tam alt1ndaym1§. Sürekli
hükümdarla aym odada uyuyan asil bir genç laz ya§h aclama
ac1yorrnu§. Zira bu adamm kendisini oruç ve duaya adad1gma
inamyorrnu§. Efendisinin uyudugunu gõrünce anahtarlan çalm1§;
ya§h adamm hücresini açm1§ ve onu serbest birakm1§. Anahtarlan
da eski yerine koymu§. Sabahleyin hükümdar, hapishane kap1sm1
aç1p da içeride kimseyi bulamayinca, mahkumun bir mucize eseri
kaçt1gm1 zannetmi§. Hadise her tarafa yayilm1§ tabii ve ya§h ada­
mm melekler tarafmdan sahverildigi §eklinde bir inanç dogmu§.
Bu ki§i kendi dogmalanm a§ag1daki usulde yazm1§:

Ben Nazariye Kõyü'nden Ottiman'm ogluyum. Mesih ve aym za­


manda Kelam olan lsa'yi gõrdüm. tdareci ve Ahmed Muhammed'in
oglu, Ali 'nin torununun oglu Hanapha'mn ogluyum. Melek
Cebrail'in bizzat kendisiyim. Cebrail bana §Õyle dedi: "Oku, sen
ki en bilgili ki§isin. Sen hakikatsin. Sen bir devesin; kâfirlere kar§l

tarutmas1 aç1smdan da õnemlidir. Vatikan'a bagh olarak çok degi§ik çah§malara


imza atan, Do� bilimleri ara§llrm.alannda çagda§ usullerin temelini kuran
ve bu alandakilere õncülük eden Assemani õldügünde, Roma'daki Collegio
dei Maroniti Kilisesi'ne gõmüldü. Mahmut H. Sakiroglu, "Assemani", DIA,
C. 3, s. 504-505 . [ç. n.]
496 TRABLUSGARP DACLARI, MANASTIRLAR

õfke püsküren. Sen bir lasraksm; inananlann yükünü en fazia ta­


§Iyan. Sen Ruh'sun. Sen Zekeriya'nm oglu Yahya'sm. Bu nedenle
insanlara vaaz et ki, onlar dizlerini büküp günde dõrt vakit egilsinler.
Bunu, iki defa güne§ dogmadan evvel, iki defa da güne§ battiktan
sonra yapsmlar; Kudüs'e yõnelsinler ve her vakitte §U üç cümleyi
okusunlar: Tann, her �eyden yücedir, Tann her �eyden uludur, Tann her
�eyin en büyügüdür. Bayramlann ikinci ve dõrdüncü günlerinde hiç
i§ yapmasmlar. Yilda iki kez oruç tutsunlar, sarho§ edici içecekler
içmesinler. Fakat istedikleri kadar §arap içebilirler. Vah§i hayvan
kam içmesinler."

Bu dogmalar Süryanice ne§redilmi§tir ve günümüze kadar


gelmi§tir. Assemani'nin, Gregory Bar Hebracus'un Süryanicesin­
den tercüme ettigi metin bõyle. Anlatdanlar dogru olabilir, ancak
bir maksada cevap vermek için üretilmi§ bir hikâyeye daha çok
benzemektedir. Yahut en azmdan çok fazla abartdm1§. Bu insan­
lann ibadetlerine dair yapdan aç1klamalara gõre, eger sõylenenler
dogruysa, bunlar Hindu ibadetlerindeki herhangi bir §ey kadar
mantiks1zlar. Kendi kom§ulan tarafmdan "h1rs1zlardan, haydut­
lardan ve katillerden olu§mU§ medeniyet yüzü gõrmemi§ bir 1rk"
olarak tammlanmaktad1rlar. Onlann gerçek tarihinin, nitelikle­
rinin ve ilkelerinin tanmmas1 arzu edilir bir §eydir. Hatta §U an
iffetsiz ve medeniyetsiz olarak tammyor olsalar da, yine de biz,
Ruh'un etkileri e§liginde 1ncil'in onlan Hiristiyanhgm sadeligine
ve mütevaz1hgma yeniden çag1rabilecegini biliyoruz.
49. MEKTUP
AKKA'DA CEZZAR AHMET PASA CAMtí ,
KARMEL DAGI , KlSON IRMAGI ,
KEFERNAUM HARABELERi, BEATITUDE DAGI
VE ESTDRALEON OVASI'NDAKl 1ZLEN1MLERiM1

28 Ekim 1 82 3 . Kudüs'e gitmek üzere Beyrut'tan aynld1k.


Yamm1zda Rev. Mr. Jowett de vard1. Merkeplerimizi sekiz saat
sürdükten sonra gece için Nebi Yunus (Yunus Peygamber) adh
beldede konaklad1k. Bizi bir Türk dervi§i olan Abdullah kar§da­
d1 ve güzel bir odaya gõtürdü. �õyle ifade edersem, ah§ap kap1
ve pencerelerin kar§1sma ta§lar koymak suretiyle topluluktan
insanlann ve d1§andaki havanm içeri girmesini büyük õlçüde
engellemeye muktedir olduk. E§ya adma içerideki tek nesne,
yere atdm1§ bir kilimdi. Buras1 Emir Be§ir tarafmdan yolculann
konaklamalan için in§a edilmi§ti ve bir Türk azizinin türbesine
yakmd1. Küçük bir kõrfezin ba§mda bulunuyordu. Bu yõre Nebi
Yunus diye adlandmhyor. Çünkü rivayete gõre bahk burada
"Yunus'u kupkuru topraga kusmu§tu." [Yunus, 2/1 0]
Dervi§le Yunus Peygamber hakkmda konu§tuk. Hikâyenin
büyük bõlümünü dogru anlattl. Fakat "o kuru topragm altina atl-
1
"Joumal of Mr. Fisk", The Missionary Herald, Ekim 1 824, Vol. XX, s. 305-3 1 1 .
498 AKKA'DA CEZZAR AHMET PASA CAMlt

hnca, bannmas1 için Tann ona iki agaç haz1rlami§b." diye ilave etti.
Dervi§e, Arapça lncil'deki Yunus'la ilgili lasm1 gõsterdik. Okudu,
kitab1 õptü; yeniden okudu, yeniden õptü kitab1 ve bunu sekiz-on
sefer tekrarlad1. Müslümanlar kendilerine lncil'i gõsterdigimizde
çogu kez bõyle muamele ediyorlar. Bõylece onun mübarek bir
kitap oldugunu ifade etmi§ oluyorlar. Lakin onlar, opia aralann­
da ya§ayan sõzde Hiristiyanlar gibi, 1ncil'in içindekini okumak,
ilkelerini benimsemek ve dahi emirlerine itaat etmekten ziyade
onu õpmek, ba§lanmn ve gõgüslerinin üzerine koymak suretiyle
otoritesini tasdik etmeye fazlas1yla haz1rlar.

The Missionary Herald Editõrü: Ertesi gün Fisk ile]owett, Sayda'ya


gittiler. Burasmm, Kutsal Topraklarm deniz ktytsmdaki kuzey smm
oldugu gõrülüyordu. (Ye�u, 1 9128). Ertesi gün Sur �ehrine geçtiler.
E�yalannt da Rum Katolik manastmna birakttlar.

30 Ekim 1823 . Sayda'dan Sur'a giden yol neredeyse kusur­


suz bir düzeydeydi. Toprak mükemmel gõrünüyordu. Ancak
Türkiye'nin diger pek çok bõlgesinde oldugu gibi burada da gü­
zelim topraklar bo§ yanyor. Dogu tara&m1zda birkaç kõy gõrdük
ama ovada hiç kõy yoktu. Zannedersem otuz mil kadar uzakta
üç ya da dõrt tane ufak, berbat ev vard1.
3 1 Ekim 1823 . Sabahleyin birkaç tane Mezmurlar Kitab1 satnk.
Mezmurlar, Kutsal Kitap'm õteki herhangi bir bõlümüne kiyasla
israrla daha fazia aranmaktadir. Zira Suriye H1ristiyanlan arasmda
o evrenseldir ve neredeyse ba§h ba§ma bir okul kitab1d1r. Okuldan
edinilen egitim genelde Mezmurlar'm okunabilmesinden õte bir
§ey degildir.

Sur Sehri

Sur'un bulundugu yanmadamn güneyinde ve bansmda, la­


ymm yam ba§mda ç1lantih kaya tabakas1 ve kayalann üzeri­
ne dagilm1§ sütunlar gõrürsünüz. Sehrin kuzeyinde yer alan ve
OSMANLI'DA tKl AMERlKALI MlSYONER 499

içinde sandallann bulundugu küçük liman, bir hisarla çevrilmi§.


1skeleden uzakça bir yerde s1g kayahklar var. Buras1 mutlaka
kõtü havalarda giri§i tehlikeli hale sokar. Lakin dalgalan krrarak
limanm emniyetini saghyor. Kayalann üzerine yaytlmi§ yüzden
fazia sütun sayd1k. O küçücük limanda suyun birkaç fit dibinde
de çok sayida sütun gõrdük.

The Missionary Herald Editorü: Õgleden sonra yolculanmtz Akka'ya


gitmek üzere yola çtkttlar. Ertesi gün ogleye dogru oraya vardtlar.
Nitekim Mr. Fisk, "Cezzar [Ahmed] Pa�a taraftndan in�a edilmi� ve
onun ismini ta�1maktadir" dedigi �ehrin en büyük camiini tasvir ediyor.

Türk Camiinin Tasviri

Bu cami Cezzar Pa§a tarafmdan bizzat yaptmlm1§ olan kendi


sarayma yakm. Genel üslup itibanyla bir H1ristiyan kilisesine
benziyor. Fakat s1ralan ve sandalyeleri yok. Zemin hahlarla kaph;
ibadet edenler yere diz çõküp oturuyorlar. Kõ§ede bir okuma
kürsüsü mevcut, diger kõ§ede ise bir minber var. 1ki kõ§edeki
merdiven güzel bir galeriye ç1kiyor. Oradan da biraz daha dar
olan ikincisine ç1kihyor. Her galerinin õnünde dizi dizi lambalar
için yerler yapilm1§. Üst galeri s1rf aydmlatma için dizayn edilmi§
gibi. 1hti§amh kubbeye büyükçe bir avize asilm1§. Etrafta çok sa­
yida lamba da sahmyor. Pencereler çok fazia. Bu nedenle bayram
geceleri l§1klar yand1gmda manzara gõz kama§t1nc1 bir hal ahyor.
Cami, Müslüman zevkine gõre naki§larla süslenmi§. Bunlarm
renkleri tuhaf bir §ekilde birbirine kan§tmlmi§. Uygulama biçimi
ise zarafetten çok uzak. Ama yine de her §eyi hesaba katarsak
etkisi çok ho§. Birkaç Türk orada Kur'an okuyordu.
Caminin õnünde, birbirinden farkl1 renkteki mermerlerle
kaplanm1§ büyükçe bir avlu bulunuyor. S1ra s1ra hurma agaçlanyla
gõlgelenen, altlannda çe§melerin yer ald1g1 iki zarif kubbeyi de
[§ad1rvan] banndmyor. Avlunun üç yamna, yolculann ve õg­
rencilerin bannmas1 için yapilm1§ hücreler s1ra halinde dizilmi§.
soo AKKA'DA CEZZAR AHMET P�A CAMll

Hücrelerden biri kütüphaneydi. Son ku§atmanm izleri aç1kça


gõrülüyordu. Caminin ve hücrelerin duvarlanm gülleler ciddi
§ekilde tahrip etmi§ti. 2 Golgelikleri ve çe§meleriyle bu avlu
ba§tan a§ag1 Dogu zevkine gore yapilmt§t1 ve s1cak bir ülke için
kesinlikle çok ho§ bir yerdi.
Devirlerini bu gibi yerlerde geçirmi§ olan Bagdat ve Kahire
halifelerinin doneminde ya§amt§ Müslüman alimlerin hayalleri
doldu zihnime. �arkl1 bir tarza gore giyinmi§tim. Bu avluyu çe­
peçevre Müslüman hekimlerin ku§att1gm1 tasavvur ettim. Çok
geçmeden onlarm hal ve tav1rlanm ald1m; dillerini konu§ma­
ya ba§lad1m. Bende misyoner Henry Martyn'in imam, bilgeligi,
alimligi ve cesareti olmu§ olsayd1, bellq de bu yerlere girer ve
kendini begenmekte bu denli usta olan bu adamlara, duymaya
pek de gonüllü olmad1klan gerçegi, yani Ísa Mesih'in Tann'nm
oglu oldugunu anlatma hrsat1 yakalard1m.

Müslümanlarm Din Degi§tirmesi Hakkmda

Zihnime derinden derine §U soru çakihp kald1: "Íncil Müslü­


manlara nasil teblig edilecek?" Sert bir §ekilde infaz edildigini bil­
digim yürürlükteki kanuna gore, hangi rütbeden ve hangi §artlarda
olursa olsun, herhangi bir Müslüman'm dinini degi§tirmesinin
cezas1 anmda olümdür. Hiç §Üphesiz Tann, gokten insanlann
üzerine Ruhunu oyle yagd1rabilir ki, o insanlar yigmlar halinde ve
hatta aniden olüm gibi bir kesinlikle lncil'i bag1rlanna basabilirler.
Fakat Tann hiç boyle yapt1 m1? Íncil, bu durumda oldugu bu yo­
rede daha evvel hiç hükümran oldu mu? Putperest hükümdarlann
idaresi alnnda ate§ten eziyetlere tahammül edildi ve Íncil hâlâ
hükmünü sürdürdü. Ancak bu zulümlerde olüm cezas1, genellikle
eleba§1 olan kimselere veya en azmdan Hiristiyanlardan sadece
2
Yazar muhtemelen 1799'da Napolyon'un Akka'y:t ku§atmas1 1 ancak Cezzar
Ahmed Pa§a'run büyük bir zafer kazanarak huna geçit vermemesiyle neti­
celenen ku§atmaya atifta bulunmaktad1r. [ç. n.]
OSMANU'DA 1Kl AMER1KALI M1SYONER 501

bazilanna uyguland1. Belki bu gün, bir-iki tane din degi§tirme


olayi vuku bulsa, ardmdan derhal bir §ehitlik gelse, o §ehitlerin
kam kilisenin tohumunu yeniden ispat edecek ve zalimler zulüm­
lerine son vereceklerdir. Muhtemelen, ilk as1rlann kanh ve ate§li
manzaralan yeniden faaliyete geçecektir. Muhtemelen baz1 siyasi
ihtilaller, lncil'in, sahte peygamberin (false prophet) takipçilerine
õzgürce vaaz edilmesine kap1 açacaktir. (Dün ve bugün 45 tane
Kutsal Kitap ve birkaç risale sattlm.)

Karmel Dag1, Ki§on Irmag1 ve Diger Yerler

5 Kastm 1823. Saat dokuz buçukta Akka' dan aynld1k. Karmel


Dag1'mn manzaras1 belirgin biçimde güney tara&m1zdayd1. (Bk.
I. Krallar, 1 9 . bõlüm). Batidan güneydoguya dogru yayilmakta
ve deniz ile Akka Kõrfezi arasmda alabildigine uzanmaktadir.
"O kadim irmak; Ki§on Irmag1" (bk. Hakimler, 512 1 ) da kõrfezin
ba§mda denize bo§almaktad1r. Bununla birlikte Akka'ya en yakm
yer Betus'tur. Ki§on Irmag1'nm, yaz mevsiminde bile hatln sayihr
bir akarsu oldugu sõylendi. Saat on ikide Akka Ovas1'm geçerek
ufak tepelere geldik. Kat1rc1m1z yolu çok iyi bilmediginden, dos­
dogru yoldan giderek bir tepeye tlrmand1k. Tepenin üzerindeki
Abilene kõyü, tahminimce, 500 haneyi banndmyor. Saat dõrt
civannda güzel bir ovaya girdik. Buray1 yakla§1k bir saatte bir
ba§tan bir ba§a geçtik. Hemen ardmdan Abilene ile neredeyse
aym büyüklükteki Sefora'yi da geride b1rakt1k.
Yahudi tarihçi Josephus, "Galile'nin en büyük §ehrinin Se­
fora ve Tiberyas oldugunu" sõylemektedir. Orada ya§ayanlar
fakir ve pejmürde gõrünüyorlard1. Bir arada üç kemer gõrdük.
Büyük ihtimalle bir kiliseye veya Haçhlar tara&ndan in§a edilen
diger bir yap1ya aittiler. Kõy, tepenin yan tara&na kurulmu§. En
tepede ise eski bir kalenin duvarlan var. Sefora'dan aynhrken,
ba§lan üzerinde su testileri ta§1yan çok sayida kadmla kar§ila§­
tik. Digerleri merkeplere binmi§ti ya da onlan sürüyorlard1. Baz1
502 AKKA'DA CEZZAR AHMET PASA CAMll

merkepler iki, baztlan da dõrder küp ta§1maktayd1. Biraz sonra


çimenli bir araziye ve bir pmar ba§ma geldik. Kadmlar oradan su
çekiyorlardt. Epeyce at ve s1gir da susuzluklanm gidermek için
toplanm1§lard1. Bu yõrede çimenli arazi gõrmek nadirattand1r
ama olanlann çok az1 da bu yerdedir.

Nazaret

Dokuz saat binek s1rtmda gittikten sonra Nazaret'e vard1k.


Rehberimiz yolun iyi oldugunu bildiginden, yolculugumuzu altt
ya da yedi saatte tamamlad1k. Katolik manasttnnda kalacak yer
bakttk. Bizi nazikçe kabul ettiler. Gerçi ba§rahibe, Nazaret'teki bir
papazdan mektup gõtürmü§tük. Bu mektup ona bizim misyoner
oldugumuzu, Kutsal Kitap dag1tacag1m1z1 ve vaaz edecegimizi
bildiriyordu.
6 Kastm 1823 . Manasttnn kilisesine gezdik. Büyüktü ve gõste­
ri§liydi. Resim dokumah bir duvar õrtüsü astlmt§tl. Aynca duvar­
lara nakt§lar hakkedilmi§ti. Resimlerden biri Meryem ile Yusuf'un
evliligini tasvir etmekteydi. Bir papazdan, kendi inam§lanna gõre
kimlerin evlendigini bize aç1klamasm1 istedim. "Kudüs Piskoposu"
diye cevap verdi; sanki lsa'nm dogumundan evvel piskoposlar
varmt§ gibi. Cebrail'in Meryem'e haber ula§ttrd1g1 mekân olarak
yeralttndaki bir magarayi gõsterdiler. Meryem'in ya§ad1g1 evin
melekler tarafmdan ltalya'nm Loretto §ehrine ta§md1gm1 sõyle­
diler. Hactlar §imdi evin bulundugu yeri ziyaret için Nazaret'e,
evin kendisini gõrmek için de Loretto'ya gidiyorlarm1§.
Manasttra biti§ik geni§ bir odada bir okul var. Otuz-ktrk kadar
çocuk okuyor. En õnemli okuma kitaplan, Mar Hannah Shooair
Manasttn'nda bastlrm§ olan Arapça Mezmurlar Kitab1 1 dir. Ancak
õgretmenlerinin masasmda iki tane Arapça lncil gõzüme ili§ti. lkisi
de Roma' da bas1lrm§. Biri Arapça ve Latince, digeri s1rf Arapça.
Manasttr kaptlarmm birçogunun üzerinde, "Ave Maria Purissi­
ma", "Ave Maria Plenagratia" diye yaztlrm§t1; baztlarma lspanyolca
OSMANLl'DA 1Kl AMERlK.ALI M1SYONER 503

olarak, mesela "sin pecado concebida (günahs1z tasarlanmt§ olan)"


ibaresi eklenmi§ti. Fransiskenlerin kilise üyesi olma (conformity)
doktrinlerinde Bakire Meryem kesinlikle tlk Günahtan etkilen­
memi§tir. Bir yerde de, §U metni sõyleyen herkese yüz günlük
endüljans [af belgesi] vaadi bulunmaktad1r: "Aziz, Aziz, Aziz! Ev
Sahiplerinin Efendisi, yeryüzü senin §erefinle dopdoludur. Baba'ya
hamdolsun, Ogul'a hamdolsun, Kutsal Ruh'a hamdolsun. 11 Aym
metinde yine alçakgõnüllü ve pi§man bir kalple §unlan sõyleyen
herkese üç yüz günlük bir endüljans vaadi sõz konusudur: "lsa,
Yusuf ve Meryem; kalbimle beraber ruhumu da size veriyorum.
lsa, Yusuf ve Meryem; benim son 1sttrab1mda bana yard1m edin.
lsa, Yusuf ve Meryem; ruhum huzur içerisinde size dogru gelsin.11
Ardmdan bir takdis kahb1 yer almaktad1r: "Tanrt'nm taptlmaya
laytk ismi, O'nun hakkmda saygtstzca konu�mamn kõtülügünü tamir
etmek içindir. Tanrt mübarek olsun; O'nun ismi mübarek olsun; gerçek
Tanri ve gerçek insan olan Isa mübarek olsun; lsa 'nm adt mübarek
504 AKKA'DA CEZZAR AHMET PA�A CAM11

olsun; kurban ta�tntn en kutsal ayinindeki lsa'ntn adt mübarek olsun.


Tann'ntn ulvi annesi, en kutsal kadtn olan Meryem mübarek olsun;
Bakire ve Anne Meryem 'in ismi mübarek olsun; Tann'ntn melekleri
ve azizleri mübarek olsun." Yukandakileri tekrarlayan herkese bir
ytlhk günahlannm bag1§lanacag1 vadedilmi§tir.
Kendisiyle sohbet ettigim bir Íspanyol papaz, otuz yild1r
Dogu'da misyoner olarak bulundugunu; hâlâ oradaki insanlann
dilini õgrenemedigini, sadece 1spanyolca ve 1talyanca konu§tugu­
nu sõyledi. Uzun süredir bu memlekette bulunmasma ragmen ve
Arapça burada hâkim dil oldugu halde §imdilerde güç bela bir tane
Arapça kelime õgrenmi§. Manastirdaki ke§i§lerin de konu§amad1k­
lanm sõyledi. Katolik misyonerlerin çogu halkm dilini kesinlikle
õgrenmezlermi§. Onlann vazifesi ayinleri Latince yapmakm1§ ve
sadece manastirlara dikkat etmekmi§. Bunlar, 1sa'nm, "Íncil'i her
mahlukata vaaz edin" emrine itaat eden adamlar degiller mi acaba?
Bir Rum papaz bana Nazaret'in nüfusuyla ilgili a§ag1daki
tahminleri verdi: Rumlar 300-400 hane, Türkler 200; Katolikler
1 00; Rum Katolikler 40 veya 50; Maruniler 20 ya da 30. Toplam
700 hane ediyor. Biz daha õnce kasabaya yukan taraflardan ba­
karken nüfusuna 500 hane diye karar vermi§tik.
Nazaret civanndaki kadmlar di§an peçesiz ç1kiyorlar. Ba§hca
süsleri, ba§õrtülerinin üzerindeki s1ra sua paralar. Bu madeni
paralar, Osmanh parast'ndan (çeyrek sent ediyor) Mahmudiye'ye
(3 dolardan fazia degerdedir) kadar farkl1hk arz ediyor. Paralar
büyük õlçüde y1pranm1§; gümü§ paralann bir dizisi on veya yirmi
sent degerinde. Bunlann bir siras1 kadmlann alnma takilmakta
ve yüzün iki tarafma da as1h vaziyette birakilmaktad1r. Ba§Õrtü­
lerinde hayli miktarda paralar takan bu kadmlan siz, yalmayak,
fakir ve elbiseleri eski püskü vaziyette, su testileriyle kasabadan
ba§larmm üzerinde su ta§1rken gõrürsünüz.
8 Ekim. Nazaret, bir tepenin kenanna ve neredeyse etekleri­
ne yakin bir yere kurulmu§ . Kasabanm õnünde yakla§1k bir mil
uzunlugunda bir vadi var. Kuzeyden güneye elli ila yüz rot [1 rot
OSMANU'DA 11<1 AMERll<ALI M1SYONER SOS

- Sm.] geni§ligindeki bu vadi, tepeciklerle çevrildiginden dolayt


tam bir havza olu§turuyor. Buras1 büyüleyici bir yer. Ben Nazaret
Ovas1 1 nda ve etrafmdaki tepelerde yürürken, KurtanclmlZ ve Efen­
dimiz 1sa'nm devamh olarak aym topraklar üzerinde yürüdügünü
tefekkür etmeyi çok seviyorum. Bu vadiden, güneydeki büyük
Esdraelon Ovas1'na [1bn Ômer Çaym] bir geçit var. Kasabadan
itibaren bu yaylada yirmi dakika yürüyünce sagdaki ve soldaki
tepeler kuvvetli ve dar bir dereye kadar birbirlerine yakla§1yorlar.
Geçidin sag cenah1 Esdraelon Ovas1 1 na açild1g1 için engebeli, dik
ve yüksek bir kayahk. Sarp yamacm kenan, Yahudilerin Efendi­
miz 1sa'y1 ba§ a§ag1 atmak istedikleri yerin bu yer oldugunu size
gõstermektedir. (Bk. Luka, 4129). Buras1 hakikaten de tepenin sarp
bir yamaci. Tepe, §ehirden epeyce uzakl1kta olmasma ragmen
üzerinde de Nazaret §ehri bulunuyor.

Tabor-Hermon-Nain

1 0 Kastm 1 823 . Saat sekizde Tiberya'ya gitmek üzere


Nazaret'ten aynld1k. Biraz güneydoguya gidince Tabor ve Her­
mon tepeleri gõrü§ alamm1za girdi. Tabor, tipki geni§ bir piramit
gibi heybetli bir §ekilde yükselmektedir. Hermon ise ondan daha
yüksek ve kismi olarak ytkilm1§. Hermon'un kuzey eteklerinde,
rehberimiz §imdi bir Türk kõyü olan Nain'e i§aret etti. Tabor
neredeyse Hermon'un kuzeyine yakin. Geçtigimiz kirsal alan
funda agaçlanyla kaph. Toprag1 da verimli gõrünüyor. Saat on
buçukta Suk Ham'na (yani Çar§l Ham) vard1k. Burada iki eski
kale yükseliyor. Nazaret'in tüccarlan, kõylerden gelen insanlar
ve daglardaki Araplar her Pazartesi burada bir panayrr kuruyorlar.
Vard1g1m1zda, büyükba§ hayvanlan ve her türden ticari e§yay1
alan ve satan bin ki§inin topland1gim gõrdük. Saat on ikiye kadar
dinlendik ve ardmdan Tiberya'ya hareket ettik. Yõnümüz bir
parça kuzeydoguya dogruydu. Saat üçte oraya vard1k.
506 AKKA'DA CEZZAR AHMET PASA CAMll

Tiberya

Yanlanna yakla§mcaya kadar ne Tiberya'yi ne de oranm


gõlünü fark edebilirsiniz. Sonra tepeden her ikisinin de §ahane
manzarasm1 seyredersiniz. Gõlün ktyisma kurulmu§ olan kasaba
bir bisaria çevrilmi§. Tepeden baktnca bu da ona bir adam gõrü­
nümü veriyor. Kasabaya girerken burasmm hatm say1hr õlçüde
harabeye dõnmܧ oldugunu fark edersiniz. Avusturya'nm Suriye
ba§konsolosu Signor Rafael Piciotti adh ya§h bir Y ahudi bizi
misafir etti. Hayatmm bundan sonraki bõlümünü bu huzur dolu
gõl kenannda sakince geçirmek için i§inden ayrilmt§.
Ak§amleyin Haham Samuel, Yahudi nüfusuyla alakah a§a­
g1daki oranlan verdi: E§kinaziler (Polonya Yahudileri) 150 hane;
Sefardimler (Íspanyol Yahudileri) 70-80 hanedir. Her mezhebin bir
sinagogu bulunuyor. Buradaki E§kinazilerin tamami Hasidim'dir;
hiç Peru§im (Farisiler) yoktur. Haham Samuel, burada yirmi-otuz
kadar hahamm bulundugunu, onlann da bütün vakitlerini Talmud
okuyarak geçirdiklerini sõyledi.
1 1 Kastm 1 823 . Tiberya'nm güneyinde, binek s1rtmda bir
buçuk saatlik bir mesafede bulunan gõlün k1yismda yer alan
kaphcalan gõrmeye gittik. Sehrin güneyine dü§en ova, kaphca­
lara vanncaya kadar harabelerle dolu. Kaphcalardan birine bir
hamam in§a etmi§ler. Ülkenin insanlan buraya aktn aktn geliyor­
lar. Su anki yap1 Cezzar Pa§a tarafmdan in§a edilmi§. Mr. Jowett
kaphcadayken ben de gõlün güney yõnüne gittim. Bu yõndeki
en son noktasma bir saatte vard1m. Artik orada Ürdün ortaya
ç1kmaktad1r. Irmaktan birazc1k a§ag1ya dogru giderek kemerleri
hâlâ ayakta olan eski bir kõprü yiktntism1 geçtim. Irmak s1k s1k
ktvnhyor ve geni§ligi de belki 30 ila 1 00 yarda arasmda degi§iyor.
Ancak o kadar s1g ki, merkepler ve s1g1rlar hiç zorluk çekmeden
yürüyüp geçiyorlar.
Kaphcaya dõnerken suyun s1cakl1gm1 õgrenmeye çah§tlm.
Termometrem gõldeki suyun s1cakl1gm1 76 derece, güne§in s1cak­
hgm1 90 derece gõsteriyordu. Kaphca suyu, içine girdigimde 1 1 O
OSMANll'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 507

dereceydi; yerden ç1kan bir gõzenin s1cakhgi ise 1 3 1 , bir digeri


1 32 dereceydi. Kaphcadan ç1kan gõzenin s1cakhg1 bir yerde 1 38,
ba§ka bir yerde 1 39 dereceydi. Fakat s1cakhgm farkh zamanlarda
degi§tigini sõylediler. Büyük ihtimalle yagmurlu havalarda dü§Ü­
yor s1cakhg1. Suyu sülfürlüydü.
Kaphcada sohbete dald1gimtz bir Yahudi, Taberia' daki Yahudi
nüfusunu, "96 aile E§kinazi, 90 aile Seferdim §eklinde verdi. Seh­
re dõnerken Aziz Petrus'un evi dedikleri bir yerde mola verdik.
Buras1 §imdi bir Rum Katolik manastm ve sadece Tiberya'hlann
kilisesi. T ek bir papazla kar§da§tlk. Bize, §ehirdeki Hiristiyan
ailelerin sayismm, tamam1 Rum Katolik olmak üzere, 30 ile 40
arasmda degi§tigini sõyledi.

Kefernaum

12 Kastm 1 82 3 . Kdavuzumuz Antoon Baulus ile birlikte,


Tiberya'nm kuzeyinde kalan gõlün kenanndaki Kefemaum ha­
rabelerini gõrmeye gittik. Bir saatlik binek yolculugu bizi Mai­
dool isimli bir Arap kõyüne gõtürdü. Ardmdan bir ovaya girdik
ve ba§tan ba§a tam bir saatte kat ettik. Metruk bir haru geçerek
ta§h bir yola girdik. Hemen sonra bir Arap evinin yikmtilanna
geldik. Modem bir yap1 oldugu a§ikârd1. Ama yine de rehberim,
"bu Bethsaide' dir" diye iddia etti.
Birkaç rot [1 rot=S.029 m] kuzeyde bazi duvar yikmttlan vard1.
Fakat ash tamam1yla modem tarzdayd1. Küçük çayi birkaç mil ge­
çince Kefemaum harabelerine, en azmdan bu ismi ta§unakta olan
harabelere geldik. Buras1 Tiberya' dan binekle yakla§ik üç saatlik
mesafedeydi. Aç1kça çok eski oldugu gõrülen harabeler mevcut.
Yapdardan birinin duvarlan hâlâ ayakta. Topragm üstünde pek
çok kmk dõkük sütun, kaide ve sütun ba§ma ilaveten duvarlar da
gõrülüyor. Baalbek'tekiler gibi çok sert kireçta§mdan yapdmt§lar.
Bu antik §ehrin yikmtilan içinde §imdi, içerisinde hiç kimsenin
ya§amad1gi 20-30 tane Arap kulübesi yer ahyor. 1ki erkek ve bir
508 AKKA'DA CEZZAR AHMET P�A CAMll

kadm evlerinin çatlsm1 tamir etmekle me§guldü. Anlad1grm ka­


danyla burasm1 bugday amban yapmaya niyetliydiler.

The Missionary Herald Editorü: Mr. Fisk ve ]owett, Tiberya'ya don­


dükten sonra Yahudilerin sinagogunu ziyaret ettiler. Ona biti§ik bir
de midra§ (kolej) vardt.

Hahamlara Ait Kütüphaneler

Odada hahamlara ait a§ag1 yukan 1 000 cilt kitap vard1. Sefar­
dim ve E§kinazi sinagoglan birbirine kom§uydu. 1kincisinde 50
ki§i dua için toplanmt§tl. Sefardim sinagogunun üstündeki geni§
odada yakla§tk 1 .500 cilt 1branice eski akaid kitaplan (Rabbinic
lore) bulunuyor. Tiberya'da iki de cami var. �ehrin gõrüntüsünden
ve gõrdügümüz insanlardan nüfusun 1 .000 civannda olduguna
hükmettik. Tiberya'daki Hiristiyanlar arasmda çok say1da Ahit
ve Mezmurlar Kitab1 dag1ttlk.

The Missionary Herald Editorü: Seyyahlarimtz 1 3 Kastmda


Tiberias'tan Maidool'a geçtiler. Orada golden ayrilarak Safet'in
biraz kuzeybattstna dogru yol aldtlar. Safet, Tiberya'dan sekiz buçuk
saatlik mesafede yerle§mͧ. lki kasabadan olu§uyor. Dogudakinde
Türkler, battdakinde ise Yahudiler oturmaktadtr. Bizimkiler ewa­
lannt, E§kinazilerin lideri olan Israel adlt bir Yahudi'ye gotürdüler.
Kanstntn ismi Debora 'ydt. Temsilcisinin adi ise Baruch'tu.

Bu Eski Ahit isimlerini severim; lakin Yahudilerin, Yeni


Ahit'ten ve Eski Ahit'ten isimleri; peygamberlerin isimleriyle
Havarilerin isimlerini kendi ailelerinde birle§tirecekleri zamam
uzun süredir hasretle beklemekteyim.

Safed

14 Kastm 1823 . Safed Kalesi çok yüksek bir yere in§a edilmi§.
Dogusunda ve bansmda bir kasaba ve güneyine dagtlrm§ baz1 evler
OSMANLl'DA lKl AMER!KALI MlSYONER 509

bulunmaktadrr. Bu sabah kaleye çiktik ve Aga'yi ziyaret ettik. Aga,


bu kasabayi hakimiyeti altmda tutuyor. Bulundugumuz yerin ve
etrafmdaki tepelerin manzarasrm seyrettik. Türk evlerinin sayisrm
1 . 000 diye tahmin ettik. Sadece dõrt minare gõrebildik. Kale geni§
ve azametli. Muhte§em bir ovaya in§a edilmi§. Ancak §U an mecali
kalmam1§ ve yiktlmaya dogru gidiyor. Kuzeybatiya dogru yüksek
bir dag var. Yahudiler buraya Tabor Dagi diyorlar. Güneybatida ise
Hermon denilen bir ba§ka dag bulunmakta. Kalenin biraz güneydo­
gusundaki yüksekligin üzerinde eski bir hisar yer ahyor. Yahudiler
buranm Kral Josephus tarafmdan in§a edildigini sõylüyorlar. Aym
§ekilde buradan, Sisera Sava§1'mn geçtigi yer diye de bahsettiler.

The Missionary Herald Editorü: Soylendigine gore Safed'de Farisi'/e­


rin iki, Hasidim '/erin a/ti, Sefardim'/erin ise sekiz tane sinagoglan
mevcutmu�. Tiberya ve Safed'in her ikisinin de, Yahudilere gonderi­
lecek bir misyoner için ilginç yerler olacag1 ifade edilmektedir.

Beatitude Dag1

The Missionary Herald Editorü: Saat on birde Mr. Fisk ile ]owett,
Nazaret'e geri donmek üzere yola ç1kt1/ar. Saat be�te Hatteen'e var­
d1/ar. Buras11 kuzeybat1daki Beatitude Dag1 eteklerinde kurulmu�
bir koydü.

Beatitude Dag1, rivayete gõre ismini 1sa'mn o unutulmaz


vaaz1m verdigi yerden almaktad1r. 1ncil bizi §U tahmine yõnlen­
direcektir: Sõz konusu hadisenin geçtigi yer buranm civanndayd1.
Bana õyle geliyor ki, bu olayda rivayet, ihtimalin en üst seviyesiyle
desteklenmektedir. Bk. Matta, 4123; 8/5; ve Luka, 711 .

Galile'nin Kana Sehri

1 5 Kastm 1 823 . Üç adet Yeni Ahit b1raktiktan sonra Hat­


teen' den aynld1k. 1ki buçuk saat içerisinde Galile' deki Kana kõ­
yüne vard1k. (Bk. Yuhanna 2. bõlüm) . Su an buras1 30 Hiristiyan
510 AKKA 'DA CEZZAR AHMET PA$A CAM11

ve 3 0 Müslüman hanesini bannd1ran bir kõy. H1ristiyanlann


tamam1 Rum Kilisesi'ne bagh. Bir tane papazlan var. O da bize
kiliseyi gezdirdi. Kilise alçak tavanh ve karanhk bir yer. lçerisinde
ta§tan bir su küpü var. Papazm sõyledigine gõre lncil'de bahse­
dilen küplerden biri buymu§. O kadar yogun ve o kadar ag1rd1
ki, neredeyse zor hareket ediyordu.

The Missionary Herald Editõrü: Orada ya�ayanlar, kõylerinin


Akka'dan altt, Sehoora'dan iki saat mesafede oldugunu sõylediler.
Nazaret'ten de bir buçuk saatmi�. Yolculanmtz, gün bitmeden evvel
Nazaret'e vardtlar. Ak�ama dogru Mr. Fisk'in kar�tla�ttgt bir papaz,
ogullannm Mezmurlar Kitabt'nt okumayt õgrendiklerini, ama ba�ka
hiçbir �ey õgrenmediklerini sõylemi�. Krzlar ise okumayt kesinlikle
õgrenmezlermi�.

16 Kastm 1823 . Manastlnn koridorunda yürürken Peder ç1ka­


geldi ve kitap dag1tma konusunda benimle sohbet etmeye ba§lad1.
Kitap dagitma ͧinin lngilizlerin arzusu oldugunu, kitap dag1tmak
suretiyle lngilizlerin doguda bir zümre olu§turmak istediklerinin
farkmda oldugunu sõyledi. Güven belirten bir edayla, sanki bana
çok õnemli bir §ey sõyleyecekmi§ gibi §Unlan ilave etti: "Fakat
iddia ediyorum, onlar Akdeniz ülkelerindeki insanlann karakterini
bilmiyorlar. lngilizler, kitap için harcadiklan paranm üçte birini el
altindan dagitsalar, çok büyük bir zümre te§ekkül edecektir. Halbuki
kitap dagitarak hiçbir netice alarruyorlar. Ben Yafa' dayken degi§ik
zamanlarda 14 kitap sandig1 gelmi§ti. Simdi siz gidip baksaruz,
tahminimce, iki sand1gi dolduracak kadanm bile bulamazsiruz."
Bir misyonerden bõylesi bir tavsiye ciddi bir saçmahk veya
kas1th bir a§agdama gibi gõrünebilir. Fakat Pederin konu§urken
takmd1g1 tav1r ve bilhassa Katoliklerin diger insanlan Hiristiyan­
hga çevirmek için benimsedikleri metodu en iyi metotmu§ gibi
dikkate almas1, beni, Pederin riyas1z oldugu inancma sevketti.
Bu adam, §U an bulundugu ülkenin dilini õgrenmeden otuz yil­
d1r misyonerlik yap1yor. Onun, lncil Cemiyeti'nin gerçekte ne
yaptigma dair kendince ortaya koydugu mülahazalara cevap
verdim. lnsanlann, õzellikle de papazlann lncil konusunda §U
OSMANLl'DA 1Kt AMERlKALI MlSYONER 511

anki cahilligine i§aret ederek, o insanlara kendi bõlgesel dillerinde


yazdm1§ Kutsal Kitap'1 vermenin bir zaruret oldugunu sõyledim.
1 8 Kastm 1 823 . Nazaret'te 70 civannda Arapça Ahit ve Mez­
murlar Kitab1 dag1ttik; bir bu kadanm da sattik. Pederler kar§l
ç1ksalar da cemaatleri bunlan satln ald1; hatta manastirda, üstelik
onlann huzurunda.

Esdraelon Ovas1

Saat onda Kudüs'e gitmek üzere Nazaret'ten aynldik. Bir sa­


atten biraz fazia gittikten sonra geni§, güzel ve bereketli Esdraelon
Ovas1 1 na geldik. Karmel Dagi burarun bati kenarmda, Tabor Dag1
ovanm kuzeydogu bõlümündeydi. Hermon Dagi ise dogudan ona
birle§mi§ti. Esdraelon Ovas1 1 m be§ saatte a§tik ve geceyi geçire­
cegimiz Cenin' e geldik. Sayet bu ova layikiyla ekilip biçilirse, hiç
hilafsiz, içinde 2-3 bin ki§iyi bannd1ran otuz veya krrk kõyü besle­
yecektir. Yine de ovayi geçerken, sadece dõrt ya da be§ tane; o da
peri§an vaziyette iskân edilmi§, vasat kõy gõrebildik. Bu ülkenin bir
gün liberal ve Hiristiyan bir hükümetin eline dü§tügü vakit, burada
ne gibi neticeler elde edilebilecegini hayal etmek zor degil. Tabor
ve Hermon daglan da huna sevinecektir. Bu ova pek çok sava§a
sahne olmu§tur. Kehanetin yorumculanndan belli bir kesime gõre
buras1, son büyük sava§a da sahne olacaktir. (Bk. Vahiy, 1 6116)

Nablus ya da Sychar

Cenin'den Nablus'a (Neopolis, Sychar, Sighem ya da Kut­


sal Kitap'ta geçtigi üzere Shechem'e) sekiz buçuk saat yolculuk
yaptik. Bütün gün daglar arasmdan geçmemize ragmen yolumuz
çok fazia egri bügrü degildi. Epeyce bir süre, bereketli topraklan
olan dar vadilerden geçtik. tleride bu topraklar uygun bir tanmla
gerçekten de "verimli vadiler'' haline geleceklerdir. Rehberimizin
512 AKKA'DA CEZZAR AHMET PASA CAM11

bilgisizligi yüzünden Samaria'run bulundugu yeri kaybettik. Nab­


lus, dogu ve bati yõnüne uzanan bir vadinin üzerine kurulmu§
geni§ bir §ehir. Zeytin ormanlan, boi miktarda ürettigi zeytinleri
ve zeytinyaglan burasm1 "verimli bir vadi" haline getiriyor. (Bk.
l�aya, 28/1). Sehrin güney tarafmda Gerizim Dag1, kuzeyinde ise
Ebal Dag1 yükseliyordu.
Sehre girer girmez õgrendik ki, bu sabah Mütesellim vefat
emi§ . Bahçedeki "matemci kadmlardan" ve çocuklardan olu§an
bir topluluk feryat figan aghyor, habire gõgüslerine vuruyorlard1.
Sehrin õteki bõlgelerindeki diger topluluklar da aym §eyi yap1-
yorlard1. Ç1ghklan bazen çok hazindi ve gõgüslerini çok fena
dõvüyorlard1. Çald1klan müzikler bir süre sonra o denli ne§eli bir
havaya büründü ki, hangi olaydan mülhem oldugunu bilmesem,
bunu bir matemden ziyade cümbü§ olarak algtlard1m. Sonra en
hazin feryatlarla ve en §iddetli darbelerle gõgüslerine tekrar vur­
maya ba§ladtlar. Oysa kadmlann bõyle yas tutmalan dinen men
edilmi§tir. (Bk. Yeremya, 911 7; II. Tarihler, 35125; Amos, 5/1 6) .

Samiriyeliler

Biraz dinlendikten sonra Samiriyelileri ziyarete gittik. Bu


ziyaretimizin uygun olup olmad1gm1 õgrenmek için õnce bizi
Kohen'e (Yahudi din adam1) gõnderdiler. Kohen'in adi $a/mar
bin Tabiah. tlk ismi bazen Salomer diye de telaffuz ediliyor. Zan­
nedersem Solomon'la aym. Kudüs'teki Yahudiler §imdi bunu
$foma diye sõylüyorlar. Bizi nezih bir odada kabul etti. Hemen
sohbete dald1k. Arapça konu§uyorduk. Az sonra o cemaatten on
veya on iki ki§i daha içeri girdi. Sehirde 20-30 hane olarak takdim
ettiler. Ba§ vergileri de altmt§ pey civanndaym1§. Bu ülkede ba§ka
hiçbir Samiriyeli olmad1gm1, ancak dünyanm õteki bõlgelerinde
çok miktarda olduklanm dü§ünme egiliminde olduklanm sõyle­
diler. Fransa ile diger milletler arasmdaki sava§ dõnemine kadar
Paris 'te hayli Samiriyeli oldugunu, ancak sonra dagtld1klanm
OSMANLl'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 513

tahmin ediyorlar. Dõrt tanesinin hâlâ .Paris'te ya§ad1g1m anlattl­


lar. Íngiltere'de Samiriyeli ya§ayip ya§amad1gm1 da sordular bu
arada. Biz bulunmad1gm1 sõyleyince hiç memnun kalmaddar.
Amerika hakkmda bu türden bir §eyleri õgrenirken de, oradaki
Samiriyelileri soru§turdular. Onlara hiç rastlamad1gim1 sõyledim.
Fakat kar§1mdakiler tam tersini ileri sürdüler ve Hindistan' da da
çok oldugunu bildirdiler. Soylanmn Yakup Peygamber'in to­
runlanndan yürüdügünü sõyleyerek sohbeti sürdürdüler. Yal­
mzca Kohen ve ogullan Levi'nin kabilesindenmi§. Bir aileninki
Bünyamin'den, dõrt ailenin Manasseh'ten, geri kalanlann da
Efraim'den geliyormu§. Kohen ile ogullannm õlmesi ve bõylelikle
Levi kabilesinin soyunun ortadan kalkmas1 durumunda papaz1
nasd belirleyeceklerini sorduk. "Bõyle bir §ey hiç olmaz (bazah
ma beseer)" diye cevapladdar bizi.
Hepsi Arapça konu§uyor ama kitaplan ve toplu dualan Sa­
miri dilinde . Dillerini íbranice diye isimlendiriyorlar. Bizim 1b­
rani dediklerimize onlar Yahudi diyorlar. Sõyle diklerine gõre
bu, Musa §eriatlnm geldigi gerçek íbraniceymi§. Aradaki fark,
farkl1 bir alfabe kullanmak ve farkl1 bir telaffuzdan ibaret. Ydda
üç sefer Gerizim Dag1'na ibadet etmeye gidiyorlar. Ancak §imdi
Türkler tarafmdan tacize ugramasmlar diye eskiden yaptiklan gibi
kurbanlanm orada degil daha õzel bir usulde §ehirde kesiyorlar.
Sõylediklerinden anlad1g1m1z kadanyla günlük ibadetleri yok.
Sinagoglanm ziyaret ettik. Küçük, karanhk; lakin düzenli
bir odayd1. lçeride kurban ta§l vard1, ancak s1ralar yoktu. Girme­
den õnce sadece pabuçlanm1zm üstüne giydigimiz lastiklerimizi
degil, pabuçlanm1z1 da ç1karmak mecburiyetinde kald1k. Oysa
pabuçlar camilerde yasak degildir. Mr. Jowett, kürkle kaph di§
kiyafetini de ç1karmak zorundayd1. Kohen ve ogullan hariç hiç
kimse kurban ta§ma yakla§am1yor. Onlar Mesih'i bir peygamber
ve bir kral olarak bekliyorlar. Fakat o da Musa Peygamber gibi
yüz yirmi ya§ma kadar ya§ayacak; Nablus'a hükümdar olacak
ve bütün dünyayi yõnetecekmi§ . Onu kabul etmeyenler kihçtan
geçirilecekmi§. "Kadmm dõlü" ile ilgili vaadin, Mesih'e atfedile-
514 AKKA'DA CEZZAR AHMET PASA CAM!l

meyecegine inamyorlar. Bunun, Musa gibi bir peygamberle ilgili


oldugunu, burada ona atif bulundugunu ve aynca �ilo ile alakah
oldugunu sõylüyorlar.3 (Tekvin1 49/ 1 0) . Onlar bu pasajda, bizim
tercümemizde verilen anlayt.§1 kabul ediyorlar ve Yahuda'nm
hükümdarhk asasmm hâlâ bir yerlerde bulundugunu gõstermeye
çah§1yorlar. Mesih, lsrail tevbe ettigi zaman gelecekmi§. Onlar,
Jeroboam ile Rehoboam'm idarelerindeki lsrail Kralhg1 ile Yahu­
da Kralhg1 arasmdaki aynh§ hikâyesinin Yahudilerin bir yalam
oldugunu sõylüyorlar. Dediklerine gõre Luz (yani Bethel) §ehri
Gerizim Dag11nm üstündeymi§. (Tekvin1 28/ 1 9) . Yebus'un da
yine bu dag üzerinde bulundugunu sõylediler. Hakimler Kitabt,
1 91 1 0 1 un 1 bizim elimizdeki nüshalanna gõre bu dogru degildir.
20 Kastm 1 823 . Samiriyelileri yeniden ziyaret ettik. Dün
onlann eski kanunlanm gõrelim diye rica etmi§tik. Kohen itiraz
etmi§ ama dõrt koldan onu ikna ettikten ve bu ülkede geçer­
li olan saikleri (mesela para teklifi gibi) dolayh olarak takdim
ettikten sonra nihayet onu bu sabah gõstermeye raz1 olmu§ ­
tu. Bunun için ilk õnce banyo yapmas1 v e ardmdan, b u i§leme
mahsus õzel kiyafetini giymesi gerektigini sõylemi§ti. Sinagoga
vard1g1m1zda az1c1k bekledik. Kohen gõründü; sinagoga girdi ve
sunaga yakla§tl. Diz çõktü, yüzünü yere koydu; ardmdan Kutsal
Kitap'm bulundugu dolab1 azlClk açtl. Tekrar diz çõküp secde etti.
Pe§inden, içerisinde rulonun bulundugu pirinç kasayi ç1kard1.
Yaz1h metni bize gõstermek için açtl. Ancak dokunmam1za izin
vermedi. Samiri alfabesiyle yazdm1§tl. Kohen bunun, Harun'un
torunu Abishua tarafmdan Musa'nm õlümünden otuz yd sonra
yani üç bin dõrt yüz altml§ sene evvel yazdd1gm1 sõyledi. (Bk.

3
Hrristiyan akidesine gore Tevrat, l�aya, 7/14'te gelece� bildirilen Mesih'in Hz.
lsa oldu�na §Üphe yoktur: "Bunun için Rab kendisi size bir alamet verecek;
i§te, kiz gebe kalacak ve bir o�l do�racak ve onun achru Immanuel koyacak."
Burada gebe kalacajp bildirilen evlenmemi§ kadm Hz. Meryem'dir. Nitekim
lncil'de de bunun mukabili yer almaktachr: "Tann kendi oglunu, kadmdan
do�u§, §eriat altmda dogmu§ olarak gõnderdi." (Galatyal1/ara Mektup, 414).
Bir ba§ka delil ise Tevrat, Yarad1l1�, 3/1 5'tedir. Ancak Yahudiler bütün bunlara
itiraz ederek yukanda bahsedilen delilleri ileri sürmektedirler. [ç. n.]
OSMANLl'DA 1Kt AMER1KALI MlSYONER 515

/. Tarihler, 614) . Bunun yarunda orijinal metnin tam kopyas1run


oldugu ba§ka bir pirinç kasa daha duruyordu. Bunun da sekiz
yüz ytl õnce haz1rland1g1 sõyleniyor. Sinagogdaki bir rafta dikkati
çekecek sayida Samiri dilinde yazdm1§ Pentatefhos [fevrat'm
ilk be§ kitab1] bulunuyordu. Yine Maundril'in bahsettigi çokdilli
(Polyglot) lncil'in geri kalamm da gõrdük. Samiriyelilerin Kutsal
Kitap'1 sadece Musa'mn be§ kitabm1 kapsamaktad1r. Lakin onlann
içerisinde Ye§U ve Hakimler kitaplan da vard1, ama bunlar ayn
kitaplard1. Ye§u'dan bu yana hiçbir peygamber gelmedigini sõy­
lüyorlar. Ye§u, Musa'mn §akirdiymi§ ve derece itibanyla ondan
alttaym1§ . Davud Peygamber Kudüs 'te kralm1§ ve peygamber
degilmi§ . Samiriyelilere, H1ristiyanlarm kitaplanru okumanm
caiz olup olmad1g1m sorduk. Buna muhalif bir §ey bulunmad1gm1
sõylediler. Onlara bir Arapça bir de lbranice Ahit b1raktik.
ôgle vakti Nablus'tan aynld1k. Sehrin kap1smdan biraz gi­
dince sag tara&m1zda bir cami gõrdük. Zannedersem yolculardan
biri bahsetmi§ti; Yakub'un "Hamorogullannm elinden satln ald1gi"
yere yapdml§tl bu cami. (Tekvin, 33/ 1 9) . Yakub'un kuyusu da
yakmlarda gõrünecekti ama rehberimizin bilgisizliginden dolayi
onu kaybettik. Saat altida Singil' e vard1k ve e§yalanm1z1 bu yer­
deki tek H1ristiyan aile olan bir Rum ailenin yanma gõtürdük.
Van§1m1zdan õnce §iddetli bir yagmura yakaland1k.

Kudüs

Saat yedi buçukta hareket ettik ve saat dõrtte Kudüs'e ayak


bastik. Buranm iki mil kuzeyindeki bir tepenin zirvesine ula§tl­
g1m1zda, §ehrin apans1z ortaya ç1kan ho§ bir manzaras1yla kar­
§da§tlk. Yolculann, §ehrin gõrünümüyle alakah verdikleri fark11
beyanatlara kismen §õyle bir aç1klama getirilebilir: Sehre batidan
yakla§anlar manzara konusunda fevkalade aleyhte bir durumla
kar§da§1rlar; kuzeyden yakla§anlar ise hakikaten harika bir man­
zara gõrecekleri yerdedirler. Ben eski pansiyonumda kalmaya
516 AKKA'DA CEZZAR AHMET P�A CAMll

ba§lad1m, Mr. Jowett de Mr. King'in evini kulland1.


23 Kastm 1823 . Su s1ralar bu §ehirde bulunan bir lngiliz seyyah
beni ayine davet için odama geldi. Mr. Jowett onun kilisesinin
dualanm okudu. Ardmdan Efeslilere Mektuplar'm ikinci bõlümünü
tefsir etti. Dün ve bugün metropolitler, papazlar ve diger insanlar
bana üç §i§e alkol, alti §i§e §arap ve sekiz tane de küçük, ho§, be­
yaz ekmekler gõndermi§ler. Bunlar, geri dõnܧÜmden duyduklan
memnuniyetin bir belirtisiydi. Gõsterdikleri ilgi ve dostluktan
dolayi çok mutluyum. Tann onlarm gerçek Hiristiyanhk dostlu­
gunda nihayet bulmalanm nasip etsin.
50. MEKTUP
KATOLiKLERLE SÜRYANiLERLE VE
MÜSLÜMANLARLA MÜNAKASALARIM1

Sayg1deger Efendim,
Size gõnderdigim son haberle§me malzemelerim 2 1 Kas1m
1 823'te Kudüs'e van§tma kadarki seyir de&erimin bir kopyas1m
içeriyordu. Bunu, Msy. Jowett'le gõndermi§tim. Su an sizlere
Kutsal Sehir Kudüs'teki ikametim boyunca gerçekle§tirdigim
çah§malanmla ilgili haberler verecegim. Bu haberleri verirken
her ne kadar yazacaklanmm büyük bõlümü o zaman zarfmda
yazd1klanmdan almtilar olsa da, kendimi yalmzca bir seyir def­
teri formuyla sm1rlamanm çok uygun olacagm1 dü§Ünmüyorum.

Üç Katoligin Ki§ilikleri

Katolik P: Geçen yilki seyir de&erimde, onunla yaptigim1z


gõrü§melerle ilgili baz1 haberler vermi§tim. Bu ki§i uzun bir müd­
det papaza günah itirafmda bulunmayi reddetmi§ti. Kisa zaman
sonra ikinci gidi§imde bana ugrad1. Kendisinin ve Roma Katolik

1
"Letter from The Rev. Pliny Fisk to The Corresponding Secretary (25 Mayts
1 824)", The Missionary Herald, Ocak 1 825, Vol. XXI, s. 8-13.
518 MÜNAKASALARIM

Kilise si'ne bagh ke§i§ler arasmda bu konudaki mevcut farkh­


hklar üzerine konu§tuk. Hâlâ günah itirafm1 kabul etmiyor ve
bunun neticesinde Türklerin ona kar§l ç1kacaklanndan korkuyor.
Ona, Tann'ya itiraf ve günlük dua etme gõrevleri hususunda
s1k s1k telkinde bulundum. lngiliz konsolosundan himaye talep
etmeyi istiyor ve bõylece ke§i§lerden korkmayacagm1 dii§iinü­
yor. Sadece ve sadece, her tehlikeden korumaya muktedir olan
lsa'ya güvenmesi için onu te§vik ettim. Papa'ya bagh olanlann
baz1 igrençliklerine vâkif olsa da, ne yaz1k ki 1ncil'in cahiliydi
ve gerçek dinin dogasmdan bihaberdi. Sohbet etmek ve Kutsal
Kitap dinlemek amac1yla s1k s1k bana ugramayi sürdürdü. Kimi
zaman da sabah duasmda bulunuyor, Pazar günkü toplu ibadete
katihyordu. Aym §ekilde bizim bir Yeni Ahit hediyemizi kabul
etmeyi de gõze alm1§tl. Oysa geçen yd ke§i§lerin yüzünden bunu
yapmaktan korkmu§tu.
Onun bu cahilligi ve ahmakhg1, bu ülkenin Hiristiyanlannm
içine gõmüldükleri zillet halinin, insam derinden etkileyen resmini
çizmektedir. Diger insanlara lsa'nm yaptlg1 §ekliyle hakikati õg­
retecek ve hakikat a§kim onlara kazand1racak olan Katolik P. 'nin,
"uzun bir sabra" ve "hizmet üstüne hizmet, hizmet üstüne hizmet;
kanun üstüne kanun, kanun üstüne kanun" [l�aya, 28/ 1 0] anlay1-
§ma nza gõstermesi §arttlr. Geçen sene Kutsal Kitap okuyahm ve
konu§ahm diye s1kça ugrayan P. 'nin karde§i de bizden Yeni Ahit
almay1 kabul etti. Fakat Latin manastlnnda gõreve ba§lamasmm
bir neticesi olarak §imdi kirk ydda bü: ugruyor. Onun bu davram§1
bize, insan tabiat1 hakkindaki bilgilerimizin §Unu beklemeye yõ­
nelecegini gõsterdi: "Mucizeleri" çok az umursayan halk y1gmlan,
"ekmekleri ve bahklan"2 dõrt gõzle beklemektedir.
2
Burada Matta, 15/35-36'ya attfta bulunulmaktad1r: utsa, yere otursunlar diye
halka emretti. Yedi tane ekmekle bahklan aldi. Sükrederek kmp §akirtlere
verdi; §akirtler de bunlan halka dag1tttlar." Yazar bu hattrlatmas1yla, dini
tebligde insarun fiziki ihtiyaçlanna yõnelik hediye ve bag1§lann õnemini ve
gerekliligini vurgularm§ olmaktad1r. Nitekim bu nesilden sonraki ABCFM
rnisyonerleri, hediye ve bagi§larla kalpleri kazanma metodunu ba§anyla
uygulayacaklardrr. [ç. n.J
OSMANLl'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 519

Katolik terzi G . : Geçen ytl s1k s1k bize ugrard1. Onunla Pro­
testanlarla Papa baghlan arasmdaki rneseleler üzerine sürekli
tart1§1rd1k. Zannedersern õgrenrnek için dinlerneye eskisinden
daha niyetli gibi. Kendi papazlanmn çogunda gõrülen günahla­
nn gayet farkmda. Ancak birçok doktrin ve disiplin noktasmda
Katolikligi cesaretle savunuyor. Bazen vaaz dinlerneye gelirdi,
s1khkla sohbet etrneye ve Kutsal Kitap'1 dinlerneye ugrard1. Ge­
çen sene bizden Yeni Ahit alrnaya korkrnu§tu. Bu yil Arapça bir
Kitab-1 Mukaddes satm aldt. Yerli Hiristiyanlardan daha aktlhca
tart1§1yor; ama yine de tarb§rnamn zorlugunu ara sua hissediyor;
yahut tarb§ilan noktada neyin dogru neyin yanh§ oldugunu fark
ediyor. Vahiy, 1 2/S 'te 11bir erkek çocuk dogurdugundan" bahsedi­
len kadmm Bakire Meryern olmas1 gerektigini dü§ünüyor. 1sa'nm
bir cüzzamhya, ternizlenmesi için gidip kendisini bir papaza gõs­
terrnesi yolundaki emir sõzlerini, 3 papaza §ifahen yapilan itiraf
için kar§l ç1kilarnaz bir delil olarak sunuyor. Lakin aç1k sõzlü biri;
bu da ona bir rniktar cesaret saghyor.
Marangoz 1 . : Fakir bir kirnse olan bu ki§i, kalabahk ailesini
günlük çah§rnas1yla geçindiriyor. Onun hakkinda dürüst bfr aç1k
sõzlülük var. Gõsterrnelik dostluklann ve dalkavukluk yaltaklan­
malannm cirit atng1 bu mernlekette bõyle birine rastlarnak çok
güzel. Çah§rnay1 isteyen bir zat; fakat i§ bularnad1gmdan çok
fazia §ikayet ediyor. Bizim için masalar, sandalyeler ve karyolalar
yapt1. Kudüs'te kah§1m1zdan parasa! faydalar uman digerleri, bu
gibi i§lerle hiç baglan yokrnu§ gibi son derece ilgisiz gõrünürken;
marangoz 1., dürüstçe bana, ba§ka insanlann da bizim gibi Kudüs'e
gelrnelerini, onlann da i§lerini yapabilecegini ve ailesinin mai§eti
için biraz kazanabilecegini sõyleyip durdu. Bu bizirn dikkatirnizi
çekti. Zira bõylesi bir aç1k sõzlülük bu ülkede o kadar nadirattandir
ki. Bir gün, onun ruhu ve kurtulu§u hakkinda konu§urken, ben
kendisine bahsedinceye kadar bu konularda ciddi olarak hiç dü­
§Ünrnedigini sõyledi. Kudüs'ten aynlmam1zm õncesinde gidecek

3
Luka, 1 7/14: lsa onlan gõrünce �õyle dedi: 'Gidin, kendinizi kâhinlere gõs­
terin.' Ve vaki oldu ki, onlar giderken temiz oldular." [ç. n.]
520 MÜNAKASALARIM

olmamiza çok üzüldügünü sõyledi. "Siz giderseniz ben dualannu


nasil yapacagim?" diye en sadesinden bir soru sordu. Bazen du­
alanm1zt, s1k s1k da vaazlanm1z1 dinlemeye gelirdi. Anlattig1m1z
bu ki§iler d1§mda Katoliklerle çok fazia münasebetimiz olmad1.

tki Rum Kilise Gõrevlisinin Ki§iligi

Kudüs' e vard1ktan hemen sonra, ana Rum manastlnnm diya­


kozu Cesar, kendisine 1talyanca õgretmem için ricada bulundu. O
da bana Arapça õgrenmemde yard1mc1 olmayi teklif etti. Parsons
karde§in seyir defterinde üstü kapah olarak bahsettigi ki§ilerden
biri olan bu §ah1sla Parsons, Kutsal Kitap okuyarak epeyce vakit
geçirmi§ti. Sonuçta gününün çogunu benimle birlikte geçirmeye
ba§lad1. Beraberce Kutsal Kitap okuyorduk ve dinin bütün dokt­
rinleri hakkmda alabildigine sohbet ediyorduk. Bize fazlas1yla
baglanm1§tJ.; cana yakmhg1, mütevaz1 duru§U ve entelektüel ge­
li§meye samimi arzu duymasmdan dolay1 biz de onu seviyorduk.
Bu son sõylediklerimiz bakimmdan o halis bir Rum' du. "Rumlar
hikmetin ardmdan ko§arlar." Dini bilgi konusunda bazt ilerlemeler
kaydetmesini umuyoruz.
Lakin sahip oldugu hasletler itibanyla bu denli güzel bir zih­
nin, hurafelerin bu denli esiri oldugunu ve kolayca kand1gm1;
ahlaki prensiplerinde o kadar tereddütlü ve belirsiz bir tav1r sergi­
ledigini gõrmek ac1 veriyor. Kutsal ate�in mucizesine inamyor veya
en azmdan inand1gm1 kesin bir dille ifade ediyor. Rum Ortodoks
Kilisesi'nde sürekli olarak meydana gelmekte olan bin adet sahte
mucizeye de inamyor. Yine kilise disiplininin ve doktrinlerinin
sad1k bir savunucusu. Dürüstlügü, kar§1hkl1 güveni ve hakikati
yikmak; onun yerine kendi yalanlanm, ikiyüzlülüklerini ve her
çe§it hilekârhklanm ikame etmek için Türklerin sergiledikleri
tiranhk ve rü§vetçilikle; yozla§ml§ H1ristiyanhgm birle§tigi bu
yerde, Cesar'm, genelde rastlad1gim Rumlara kiyasla daha düzgün
ahlaki prensiplere sahip biri oldugunu anlam1§ bulunmaktayim.
OSMANLI'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 521

Ama yine de o, gerçek olmayan bir devlete; hayatm ve mülkiyetin


tehlikede bulundugu pek çok durumda ve kar§I tarafm gerçege
õnem vermedigi bu ülkede, õzellikle Türklere kar§I kanunlara
uymamn mükemmel bir §ey oldugunu dü§ünüyor.
Cesar bir gün bir Türk'ten Arapça bir kitab1 borç alm1§ ve
onu kopya ettirmi§ti. Kitab1 geri gõtürdügünde Türk, bunu kopya
ettirip ettirmedigini sormu§; o da hayir diye cevap vermi§. Ben,
onu bu yalam yüzünden azarlad1m. Ancak §Unlan sõyleyerek
hakl1hgm1 ortaya koymaya çah§tl: "Sayet gerçegi itiraf etmi§ ol­
sayd1m, siz Kudüs'ten gider gitmez benden yüklü miktarda para
isteyecekti. Onun el yazmalanm kulland1g1mdan dolay1 ben de
bu paray1 õdemeye mecbur kalacaktlm. O bu paray1, siz burada
bulundugunuz sürece talep etmeyecekti. Çünkü biliyor ki ben
sizin dostunuzum." Kl§ mevsimi boyunca pek çok benzer hadise
meydana geldi. Cesar daima kendisini aym tav1rla hakl1 ç1kan­
yordu. Cizvitlere mahsus bu "hedefe giden her yol mubahtlr"
anlay1§1, korkanm ki Sark Hiristiyanlan arasmda çok yaygm.
Türklerle ya§ad1glffilz s1kmt1lardan sonra bir gün Cesar'a §Õyle
sordum: "Eger bizim sahverilmemizi temin eden vas1talar olabil­
seydi, Kudüs'teki hiçbir Rum'un, her ne olursa olsun Türklere
hiç yalan sõylemeyecegine inamyor musun?" Anmda "evet'' diye
cevap verdi. Onlann, dostluk di§mda, bizim için yararh olacagm1
dü§ündükleri vakit yalanlar sõylemeleri pek çok olayda vuku bul­
du. Cesar'la bu konu üzerine degi§ik zamanlarda çok sohbetler
ettik. Yalan sõylemenin yaki§1k almad1g1m anlamasm1 ve "hakikati
konu§ma" vazifesine ba§lamasm1 umuyorduk. Son derece sabit
kademdi; çok dikkatliydi. Sebt günlerindeki dinleyicilerimizden­
di. Yenilenmeden (regeneration) neyi kastettigimizi ve gerçek
Hiristiyan ile sõzde H1ristiyan arasmdaki farki anlamaya ba§lad1.
Papaz lsa Petrus, bir H1ristiyan Arap. Ancak Rum Kilisesi'nin
usullerini takip ediyor. Muhtemelen Kudüs'teki diger herhangi bir
Hiristiyan'dan çok daha bilgili bir adam. Fasih bir §ekilde dõrt ya
da be§ dili konu§abiliyor; on be§ dilde de §Õyle bõyle okuyabiliyor.
Bunlara ilaveten dikkate deger õlçüde matematik ve astronomi bil-
522 MÜNAf<ASALARIM

gisi var. Bu bilgisini kullanmak için kendi kendine küreler yaprm§.


Hayatuun on be§-yirmi senesini Misl.I''da geçinni§. Orada õzellikle
Basil F ahir Bey'le irtibat halindeymi§. Dimyat konsoloslanndan
biri olan bu ki§i, Arap Rum Ortodoks Kilisesi'ne mensupmu§.
Ôgrenme a§kiyla temayüz etmi§ biriymi§. Arapça kitaplardan ve
el yazmalanndan olu§mU§ geni§ bir koleksiyonu varrm§.
Papaz lsa, Basil Fahir Bey için Frans1z tarihçi Rollin'in4 Antik
Tarih adh eserini ve diger baz1 kitaplan Arapçaya tercüme etmi§.
Frans1zlar M1s1r'dayken onlarm generallerinden birinin tercü­
manhg1m yapm1§. Hem dini hem de siyasi gõrü§lerinin çogunu
Frans1zlardan ahp kendine mâl ettigi a§ikâr. Bu yõnü onun zihnini,
bir dereceye kadar, çevresinde hüküm süren dar gõrü§lülükten
ve hurafelerden kurtarmaya; yine kafas1m ke§if ve ara§t1rmalar
için õzgür bxrakmaya hizmet ediyordu.
Bizim doktrinlerimiz ve disiplinimiz hakkinda çok aynnnh
sorular sorard1. Aym zamanda Amerikan ve lngiliz kiliselerinin,
õteki kiliselere kiyasla ilk as1rda ya§amI§ Hxristiyanlara daha
fazia benzediklerine kesinkes ikna oldugunu dile getirirdi. Pazar
günleri tertipledigimiz ltalyanca vaaz1 dinlemeye davet ettigimiz
ilk ki§iydi ve daha sonralan hep devam etti kanlmaya.
Kendisini diger papazlardan üstün kxlan kabiliyetlerinin
ve bilgisinin kâmilen farkinda olmasma ragmen; a§m derecede
kendine yeten ve kendi erdemine inanan biri olmasma ragmen;
etrafmdakilerle konu§tugunda amirane bir üslupla ahkâm kes­
meye ah§1k olmasma ragmen; yine de s1k s1k bize gelip Kutsal
Kitap 'tan pasajlan aç1klamam1z, teoloji ile ilgili sorulara cevap
vermemiz için ricada bulunurdu. Bütün bunlan, ciddi meselelerle
gayet ciddiyetle ilgilendigini gõsterir bir tarzda yapard1. Bazen
de eksikliklerini anlard1.

Charles Rollin ( 166 1 - 1 741): Frans1z tarihçi ve egitimcidir. Plessis Kolej'de


yüksek lisansrm tamamlad1. 1 694'te Paris Üniversitesi'ne rektõr tayin edildi.
Yunanca çah§malann yeniden canlanmasmda õnemli gayretleri oldu. Ancient
History (Antik Çag Tarihi, 1 738), Roma Tarihi ve Traité des études (1731) adh
eserleri mevcuttur. [ç. n.]
OSMANLl'DA 11<1 AMERlKALI MlSYONER 523

Günahtan annma, Kutsal Kitap'm yeterliligi, dinin manevi


tabiat:l ile ilgili konularda, tamd1g1m diger Sark Hiristiyanlanndan
daha iyi baki§ açilanna ula§ml§tl. Lakin kendi kalbinin bozuklu­
gunu henüz õgrenememi§ti. Kibrini kirma ve tevazu noktas1rtda
ilk ad1m1 atabilmi§ degildi. Çevresindeki H1ristiyanlann cehalet­
lerine ve hurafe anlayi§lanna iyice vâkif oldugundan ve Protestan
doktrinlerinin ve geleneklerinin üstünlügünü gõrdügünden dolayi
çah§malanm1za yard1mc1 olmaya ziyadesiyle haz1rdi. Yahudi­
lere Misyonerlik Cemiyeti'nin iki veya üç risalesini Mr. Wolff
için lbraniceden Arapçaya tercüme etti. Bunlar basilmak üzere
lngiltere'ye gõnderildi. Ben de geçen sene yazar Chrysostom'm,
Kutsal Kitap't okumak hakkmdaki konu§masm1 ve bir de hafianm
her gününe ait ktsa dualart içeren risaleyi çevirme i§ini ona verdim.
Bu yil Kudüs'e vard1g1mda o çevirileri, kisa zaman zarfmda
Kudüs'te Arapça bas1m yapan bir matbaanm faaliyete geçirile­
cegini umut eden Mr. Jowett'e b1raktlm. Mr. Jowett elime yüz
dolar tutu§turdu. Bununla Papaz lsa, risale tercümesi i§inde ve
Yeni Ahit'in dogrudan Grekçeden yapilacak yeni bir versiyonu­
nun gerçekle§tirmesinde istihdam edilecekti. Bu miktar paraya o,
Mandtracmm Ktzt, William Kelly, Zenci Hizmetkâr, Ebediyet Hakkmda
Esaslt Dü�ünceler, Günahm Çogalmast adh kitaplan ve Íbranicesine
gore Yeni Ahit'i tercüme etti. Bu çevirileri Mr. Jowett'e gõndermek
üzereyim. Jowett'in matbaac1Sl Arapça hurufat takimlanyla birlik­
te zaten oraya vard1gmdan 1 çok geçmeden ondan dag1tmak üzere
Arapça risaleler alacag1m1z1 ümit ediyoruz. Bu i§ler, yaptlg1m1z
güzel çah§manm araçlanna muazzam bir katkida bulunacaktlr.
Mütercim yaz boyunca Yeni Ahit'i bitirecek; Charles Leslie'nin
Deistlere Ktsa Metot adh çah§mas1m risale kataloguna dahil edecek.
Bu emekleri sayesinde bizi ba§ka insanlarm iyiligine yarayacak
vas1talarla donat:lrken, aym zamanda kendisine de iyilik etmesini
umuyoruz. Adm1 sayd1g1m1z bu ki§ilerden ba§ka, Kutsal Kitap'1
okuyup üzerine sohbet ettigimiz çok sayida Rum da var. Ancak
her birinden ayn ayn bahsetmemizin geregi yok tabii.
524 MÜNAKASALARIM

H1ristiyan Mezhepleriyle Münasebetlerimiz

Degi§ik zümrelere mensup Hiristiyanlara s1kça ugrard1m ve


onlar da bana s1k s1k iade-i ziyarette bulunurlard1. Ortak bir dil
konu§ma ihtiyac1 yüzünden Ermenilerle çok az gõrü§ebildim.
Onlann içinde bir Avrupa dilini konu§abilen tek bir ki§i bile yok.
Arapça konu§abilen Ermeni de çok az. Genellikle Türkçe ve Er­
menice biliyorlar. Habe§ manastmmn ba§piskoposu her gün bana
ugrard1. Her seferinde ona Arapça Kitab-1 Mukaddes'ten okurdum.
Bakire Meryem' e ibadet ve gerçek dinin dogas1 konusunda gayet
serbest ve ciddi münaka§alanm1z oldu.

Tuhaf Bir Takdim Mektubu

O cak aymda bir papaz ve üç piskopos Diyarbakir' dan


Kudüs'e geldiler. Bunlar Suriye Yakubi Kilisesi'ne mensuplard1
ve Hindistan'a gitmek üzere yoldayd1lar. Bana patriklerinden bir
takdim mektubu getirdiler. Patrigin daimi ikamet yeri Mezopo­
tamya bõlgesindeki Mardin'dir. Fakat kendisi §imdi Fas'taym1§.
A§ag1da bu mektubun tercümesini veriyorum:

Ba§hk
"En Yüce'nin inayetiyle bu mektup, Kudüs'teki mükemmel ve aziz
dostumuz Pliny Fisk'in eline ula§acaktJ.r. Esenlikle."
Mektup
Bu aciz N. Ignatus George, En Yüce olan Tann'mn merhametiyle,
Suriye Yakubileri halkmm üstünde, Antakya'mn Kutsal ve Apostolik
makammdaki Patrigi'dir."
"Zafran ManastJ.n'nda.
"tlahi lütuf, varhg1 üzerindeki gõksel kutsama Mr. Pliny'nin üzerine
olsun. Tann Efendimiz onu maddi ve manevi bütün günahlardan
korusun. Amen.
"Dogrusu bizim bu mektubu yaz1§rm1Zm amac1 hayir ve dostluktur.
111Ik olarak sizin halinizi ve hat1.nmz1 sormak isterim.
"1kinci olarak, muhterem evlatlanm1z Metropolit Abdü'l Mesih,
papaz 1shak ve papaz Abdü'l Ehad ve Be§ari papaz1; bu ki§iler sizin
OSMANLI'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 525

bulundugunuz yõredeki ve civanmzdaki baz1 gerekli ve ban§çd


i§ler için oraya geliyor. Onlar emniyet içerisinde sizin huzurunuza
geldiginde, bütün yüzünüzle onlan da gõrü§ alanina alacagm1z1
umuyoruz. Zira onlar bizim evlatlanm1z ve bilhassa bu memleketi
bilmiyorlar. Sizin manevi co§kunuzun 1srara ihtiyac1 olmamas1 bizim
için bir güvencedir. Çünkü sizin ki§iliginiz, yapagm1z güzel ve õv­
güye lay1k i§lerden dolayi çok iyi bilinmektedir. Merhametli ve En
Yüce olan Tann sizi himayesiyle ku§atsm ve elinizden tutsun. Sizi
arzulanmza nail eylesin, kararhhg1mzm õmrünü uzun etsin, evlat­
lanmz1 korusun, dü§manlanmz1 kahretsin, õnünüzdeki merhamet
kap1s1m açsm, kendi lütfuna ve takdisine yõneltsin, õmrünüzün her
gününde size sevineceginiz ve memnun kalacagm1z saatler ihsan
eylesin. Muhabbet ve dostlugumuzun kar§1hkh hale gelmesi için
afiyette oldugunuza dair bizi bilgilendiriniz, hal ve durumunuzla
ilgili bizi ikna ediniz, ricalanmz1 içeren mektuplar gõnderiniz. Bu,
ikinci ve üçüncüden sonrakileri yazmamzm gerekçesidir. 29 Te§­
rinisani, Mesih yih 1 823."

Mektup, büyük harf ve noktalama ͧaretleri olmaks1zm tek


bir cümle halinde yazdm1§t1. "Mevcudiyetiniz", "hal ve hannmz",
"sayg1deger'', "§erefli" ve "mükemmel" kelimeleri Arapça mek­
tup yaz1mmda yaygm kelimelerdir. Aym maneviyat içerisindeki
ruhbanm birbirlerinden evlat diye bahsetmeleri de yaygmd1r.
Abdul, abdel kelimeleri "birinin kõlesi" demektir, mesela Tann'nm
kõlesi gibi. Abdü'l Mesih 'in manas1, "Mesih'in kõlesi" demektir.
"Bizim için bir güvencedir ki " derken, "bizim size güvenimiz var"
. . .

§eklinde Arapça bir deyimdir. "Bütün yüzünüzle onlan da gõrü§


alammza alacaksm1z" derken, "onlan nezaketle kabul buyurun"
anlammdaki Arap deyimini kastediyorlar.

Süryani Kilisesi'yle tlgili Ara§tJ.rmalar

Piskopos ve ona bagh papazla birlikte sohbet ederken, onlann


dini gõrü§ ve uygulamalan hakkmda epeyce soru sordum. Nas­
turi degillerdi ama bulunduklan bõlgede çok sayida Nasturi'nin
ya§ad1gm11 onlann da kendi Patrikliklerinin oldugunu sõylediler.
Bu Süryaniler (Katolik Süryanilerden ayirt etmek için Patriklige
526 MÜNAKA�ALARIM

bagh Süryaniler diye isimlendiriyorum) ekmek-§arap ayinini her


iki §ekliyle de icra ediyorlar. Laik din adamlan evleniyor. lsa'yi,
Kilisenin yegâne ba§l olarak gõrüyorlar. Ara& inkâr ediyorlar.
Heykel tarzmda putlan yok ama resim kullamyorlar ve azizlere
dua ediyorlar. Son hususla ilgili olarak, onlardan ve kiliselerin­
den, Hindistan misyoneri Dr. Buchanan'm Hindistan Süryanileri
hakkinda verdigi bilgilerden farkh bir haber duyduguma çok
üzüldüm. Belki de Hindistan Süryanileri, yuvasmdan ahmp ba§ka
yere gõtürüldükleri ve bozulmu§ H1ristiyanhgm etkisinden büs­
bütün uzak olmalan dolay151yla Hiristiyanhgm ilk yüzyillanndaki
sadeligi ve basitligi daha fazia muhafaza etmi§tir. Piskopos bana,
Patrik tara&ndan Hindistan piskoposu olarak gõnderilecegini sõy­
lüyor. Ba§ka bir piskopos da bu amaç için bir ara yola koyulmu§
vaziyetteymi§, ancak kabul edilmemi§. Hadise, Abdü'l Mesih'in
daha ba§anh olup olmayacagmm gõrülmesine kahyor.
Kilise dilleri Süryanicedir. Papazlardan biri bu dili çok iyi an­
hyor. Digeri okuyor ancak anlam1yor. Aralarmda Arapça, Türkçe
ve Kürtçe sohbet ediyorlar. lngilizleri kendi dostlan olarak deger­
lendirdiklerini sõylüyorlar. Fakat Latinlerden, tipki Hindistan'daki
karde§lerinin Dr. Buchanan'a sõyledikleri gibi bahsediyorlar.
"Latinler bizim dostlanm1z degiller'' dedi papazlardan biri; "onlar
bizim pek çok kilisemizi elimizden aldilar." Buradaki Süryani H1-
ristiyanlar Papa'ya §iddetle kar§ilar. Çünkü Papa bütün kiliselerin
yetkisini kendi üzerine alm1§.
Bir sabah vakti bir vaftizi izlemek üzere Süryani Kilisesi'ne
gittim. Tõreni Abdü'l Mesih icra etti. Oranm yerli piskoposu
Abdü'l Ehad da kilisedeydi ve ayine yard1m ediyordu. Kiliseye
vard1g1mda bir düzine insana rastlad1m. Vaftize haz1rhk için yap1-
lan dualar ve ayinler bitmek üzereydi. Aç1klad1klanna gore ayinin
bir kism11 Seytamn çocuktan sürgün edilmesi amacma matu&nu§.
Vaftiz için her §ey haz1r olunca vaftiz suyunun kab1 açild1; õnce 1hk
sudan, sonra soguk sudan az bir miktar çocugun ba§mdan a§ag1
dõküldü. Tamam1yla ç1plak haldeki çocugu piskopos tek eline ald1
ve diger eliyle bütün bedenini yaglad1. Sonra çocuk vaftiz kabma
OSMANLI'DA 11<1 AMERlKALI MlSYONER 527

konuldu. Ayaklan ve ba­


caklan suyun içindeydi.
Piskopos, sag eliyle suyu
ald1 ve B aba, Ogul ve
��
Kutsal Ruh adma çocu­
gun üzerine dõktü. Pe­
§inden tekrar yaglad1 ve
anne babasma geri verdi.
Tõrenin her bõlü­
mü dualar okunarak
gerçekle§ tirildi. Ancak
bu dualar piskopos ve
papazlann çocuga su
dõkmeleri, yag sürmele­
ri ve diger i§lemler için
çagnlmalanyla ve bir de
ayinin gerçekle§tirilme­
si esnasmda birbirlerine
verdikleri talimatlarla sü-
rekli kesiliyordu. Hiçbir §ey yerli yerince haz1rlanmam1§tl. Hiç
kimse ayinde ne yapdd1gm1 anlam1§ gibi gõzükmüyordu. Tõrenin
õyle çok da takva gõrüntüsü yoktu. Bana õyle geliyor ki, Süryani
Kilisesi muhtemelen dünyanm en eski kilisesidir. Fakat i§e ba­
km1z! Oysa §imdi burada zillet ve cehaletin bini bir para! Kudüs
Süryanilerine kendi dillerinde yazdm1§ Yeni Ahit'i ve Davud'un
Mezmurlar Kitab1 1 m dag1tmaktan, aynca piskoposlara, papazlara
lncil'in sade hakikatlerini anlatmaktan dolay1 mutlu oldum.
528 MÜNAKASALARIM

Müslümanlar ve Yahudilerle Yapng1m Münaka§alar

Birkaç Yahudi'yle çok say1da dini münaka§aya girdim ve on­


lara Eski ve Yeni Ahit'ten bõlümler okudum. Yine zaman zaman
iki ya da üç Müslümanla da müzakerelerimiz oldu. Ôzellikle,
bana kisa bir süreligine Arapça dersleri veren Türk Efendisi Said
Muhammed Carallah ile tartl§tlk. Bir gün 1braniler Kitab1'nm ilk
bõlümünü birlikte okuyorduk. 1sa'dan "Tann'nm Oglu" diye bah­
sedildigini Carallah hemen fark etti. Kendi inancma gõre bunun
bõyle sõylenmesinin küfür oldugunu belirtti. Bunun Hiristiyan
sisteminin temei doktrini olduguna onu ikna ettikten sonra bi­
zim de 1sa'nm, benim kendi babamm oglu olu§uma benzer bir
§ekilde Tann'mn oglu olduguna inanmad1g1m1z1, bunun mümkün
de olmad1g1m sõyledim. Ardmdan melek tarafmdan 1sa'ya niçin
Tann'nm Oglu diye hitap edildiginin sebebi baglammda Luka,
1 /35'i gõsterdim. Bu aç1klamay1 duyunca ellerini sanki sevinç
ve hayranhkla bastlrarak yüksek sesle, "Tanrt seni korusun!" diye
bagird1. Bunu tamam1yla anlad1gm1 veya bu ayetin kendisini tam
anlam1yla tatmin ettigini sõylemek yanh§ olur. Arapça gramer
bilgisinde ilerledigimi gõrdükçe aym ibareyi durmadan tekrarla­
y1p durdu.
Müslümanlar 1sa'nm mucizevi bir §ekilde dogduguna inam­
yorlar. O'ndan her daim 111sa Efendimiz" diye bahsettikleri gibi
"Meryem Hamm", "Íbrahim Efendimiz", "Íshak Efendimiz", "Musa
Efendimiz" ifadelerini de kullanmaktad1rlar. Carallah, Allah buyur­
dugu için, 1sa'nm Beytüllahim'de dogdugu yere gidip ta§l õpermi§ .
Büyük bir sayg1yla yüzünü gizlermi§. Sõyledigine gõre Efendimiz
1sa, Muhammed hariç peygamberlerin en büyügüymü§. O'na birisi
küfredecek olsa, Türkler o ki§iyi derhal õlüme gõnderirlermi§ .
�õyle bir olay anlattl: "Bir Yahudi evimde bir i§ için bulunuyordu.
Ben de ona 1sa Efendimiz hakkinda ne dü§ündügünü sordum. 'O
büyük bir yalanc1d1r' diye kar§1hk verdi. Elime hançerimi ald1m 1
biçaklamaya gidiyordum ki, iyice dü§ündüm; o benim evimde ve
benim himayemdedir. Az evvel param1 getirmi§tir. Bu yüzden
OSMANLl'DA 11<1 AMERlKALI MlSYONER 529

õldürmekten vazgeçtim." Fakat ben Carallah'a, o Yahudi'nin


kâfir oldugunu ve lanetlendigini, bir peygamberini inkâr ettigi
için Tann'nm da ona lanet edecegini sõyledim.
Hiristiyanlann bazen Müslümanlan, "Muhammed'e dua edi­
yorlarmi§ gibi" tasvir ettiklerine §ahit oldum. Bu uygulamaya Kur' an
tarafmdan salâhiyet verilmi§ degildir. Sayet bõyle bir uygulama
varsa, bu, Müslümanhgm yozla§ml§ halidir. Baz1 Müslümanlar,
kendi peygamberlerine dua ettiklerini sõylediler. Ben de kimi za­
man peygamberlerinin isimlerini âdeta haykirarak niyaz ettiklerini
i§itmi§tim. Fakat onlann muntazam ibadetlerinde O'na dua edip
etmediklerini õgrenmek istedim. Bu nedenle Carallah'a, "Müs­
lümanlar, Muhammed'e dua ederler mi?" diye sordum. tlk ba§ta
evet dedi. Hangi tarzda dedigimde ise, "salat selam O'nun üzerine
olsun derler" diye cevap verdi. "Fakat'' dedim, "bu, onun için dua
etmektir; ona dua etmek degildir. Siz dualanmzda, 'ey Muhammed,
§Unu yap, bunu yap der misiniz?"' "Hayir, asla" dedi. Fakat son­
radan bana, baz1 isteklerini gerçekle§tirmesi için Tann'ya niyazda
bulunurlarken Muhammed'in a§kina dediklerini ve O'nu Tann ile
insanlar arasmda bir arabulucu gibi dü§ündüklerini sõyledi.
Bir defasmda bana §õyle demi§ti: "Daha geçenlerde Hz.
Muhammed'in bir peygamber olup olmad1gm1 sana sormu§tum,
sen de hayir diye cevap vermi§tin. Simdi bana sõylemeni istiyorum,
eger Hz. Muhammed bir peygamber degilse Kur'an nasil meydana
geldi?" Kendimi zor durumda hissettim. Zor olan, bu soruya benim
kendimin tatmin olmas1 için bir cevap vermek degildi; o cevab1
Carallah'm anlayacag1 hale getirmekti. Kur'an'm mevcudiyeti ile
ilgili kolayca aç1klamada bulunabildim. Onu yazan ki§inin veya
Muhammed' e bunu yaparken yard1m edenin ismini sõylemedim.

- Kur'an' m hakikaten de b üyük õlçüde, Musa §eriatmdan,


Mezmurlar'dan ve lncil'den almttlar içerdigi dogru degil midir?
- Evet.
- Zannederim bu kitaptaki baz1 ki§iler o kitaplardan seçilip almm1§
ki§iler. Digerleri de onlara ilave edilmi§ §eyler. Bõylelikle ortaya
Kur' an ç1km1§.
530 MÜNAKASALARIM

Bu sõylediklerimin büyük õlçüde Kur'an'm muhtevasllll izah


edece@ni hissetmi§ gõrünüyordu. Muhammed devrindeki Arap­
lann yaygm õrf ve âdetleri, yine Muhammed'in tam§ma &rsatJ.
elde ettigi Yahudilerin Kabala'sim, Hiristiyanlann geleneklerini
birbirine harmanlamak suretiyle Kur'an'm ihtiva ettigi her §eye
açiklama getirmenin çok kolay oldugu kanaatindeyim. Ancak geriye
Kur'an'm yazim tarzina bir aç1klama getirmek kalmaktad1r. Bu,
Müslümanlann degi§mez bir mucize olduguna inandiklan ve her
daim ba§vurduklan büyük bir delildir. Onlar, kültür bakimmdan en
yüksek devirlerde ya§am1§ en büyük yazarlann dahi asla onun tek
sayfasma denk bir metin daha meydana getiremediklerini sõylüyor­
lar. Ba§ka dillerde yazm1§ olan büyük dahilerin eserleri hakkmda
Müslümanlann cahillikleri, bu iddianm safsata oldugunu onlara
gõstermemizi zorla§tmyor. Ama yine de Homeros'un teolojisi
adma ve yine onun ilhammm bir kamtl olarak llyada' dan çekilip
almacak bir delilin, en azmdan, Müslümanlann Muhamme d adma
Kur' an' dan alma yapmalan kadar inandmc1 olacagt kanaatindeyim.
Carallah'tan õgrendigime gõre Müslümanlar Deccal ad1m
verdikleri olaganüstü bir ki§iligin ortaya ç1kmas1m bekliyorlarm1§.
Deccal'm anlam1 sahte yahut düzenbaz imi§. Bazen onu Sahte Me­
sih diye de adlandmyorlar. O bir Yahudi olacakm1§ ve Yahudiler
topluca onu takip edeceklermi§. Aym zamanda Müslümanlardan
büyük bir kalabahg1 da arkasmdan sürükleyecekmi§. Gerçek dine
kar§l sava§acakm1§. Bu da bütün dünyaya boyun egdirinceye kadar
kiyas1ya devam edecekmi§. Sonra bizim Efendimiz Ísa (onlara gõre
Ísa Hiristiyanlann zannettigi gibi çarm1ha gerilmemi§, Cebrail ta­
rafmdan gõge yükseltilmi§tir) gõkten inecek ve Deccal ile sava§a
giri§ecekmi§. Deccal'1 yenecek ve õldürecekmi§. Müslümanlann
dinini bütün dünyaya hakim kilacakm1§. Hiristiyanlann içerisinde
oldugu gibi baz1 Müslümanlann da milenyumun ba§layacagi kesin
zamam hesap ettikleri gõrülüyor. Hatta onlar arasmda bazilan var
ki, Deccal'm ortaya ç1kacag1 vaktin belirlenmi§ oldugunu iddia
ediyorlar. Carallah ise daha ihtiyat11 davranarak bütün bunlann
Tann ne zaman uygun gõrürse gerçekle§ecegini sõylüyor.
5 1 . MEKTUP
KING KARDESLE BEN1 TUTUKLADILAR:
"N1Ç1N KlTAP SATNORSUN?"
"NEDEN BEYAZ SARIK TAKIYORSUN?" 1

Bu yd Kudüs'teki ikametim boyunca pek çok misyoner mes­


lekta§1mla pe§ pe§e geçirdigim günlerden zevk aldnn. Mr. Jowett
benimle beraber üç hafta kaldi. O aynlmadan iki gün õnce Londra
Yahudilere Misyonerlik Cemiyeti'nden Mr. Lewis buraya geldi ve
tam be§ haftayi benimle geçirdi. O aynlmadan bir gün evvel Jonas
King ile Isaac Bird2 geldiler. Mr. King iki hafta kahp Yafa'ya geçti.
Mr. Bird ise Kudüs'ten aynlmcaya kadar benim yammda kald1.
Geçen sene Pazar günlerimizi genelde Kutsal Kitap okuyarak
geçirirdik ve õnümüze rastgelen herhangi bir yer üzerine sohbet
ederdik. Bu sene Pazar gününün bir saati benim odamda toplu
ibadete tahsis edildi. Bu zaman diliminde 1talyanca vaaz ettim.

1
"Letter from The Rev. Pliny Fisk to The Corresponding Secretary", The Mis­
sionary Herald, �ubat 1 825, Vol. XXI, s. 33-39.
2
Isaac Bird (1793-1 873): Yale Kolej' den mezun olduktan sonra Andover llahiyat
Okulu'nu bitirdi. 1 822'de ABCFM misyoneri olarak Ortadogu'ya atand1.
1 835'e kadar Malta, Beyrut ve Anadolu'da bulundu. Buralardaki gõzlemlerini
ve tecrübelerini Bible Work in Bible Lands {lncil Topraklannda lncil Çal1izmas1)
adh kitabmda bir araya getirdi. 1 835 sonras1 eizinin rahats1zhg1 nedeniyle
Amerika'ya dõndü ve oradaki ilahiyat okullannda dersler verdi. (ç. n.]
532 KING KARDESLE BENl TUTUKLADILAR

tlk ba§larda bize katJ.lan tek ki§i Papaz lsa'yd1. Birkaç pazar son­
ra ba§kalan da düzenli §ekilde katJ.lmaya ba§ladilar. lçimdeki
duygular, Kutsal �ehir Kudüs'te düzenli bir Protestan ibadetinin
ba§lamas1 konusuyla ziyadesiyle ilgilenmektedir. Biz bu gün ufak
§eyleri hakir gõrmeyecegiz; bilakis çok yakmda bundan daha bü­
yük §eyleri gõrmenin ümidi içerisinde olacag1z. Bir s1tma nõbeti
bütün çah§malanm1 askiya almak zorunda b1rakmazsa õgleden
sonralan Rumca bir ayin ba§latmak üzereyim.

Kutsal Kitap Dag1tim1

Malta lncil Cemiyeti'nin degi§ik dillerde haz1rlad1g1 Kutsal


Kitaplanndan büyük bir takviye gelince odalanm1zdan birini
"lncil Cemiyeti Odas1" olarak ay1rd1k. Burasm1, Kilisenin Reisi
olan lsa'nm kelammm Kudüs'ten ileri ç1kmasma dua ederek O'na
vakfetmeye çah§tJ.k. Yakla§1k iki ayd1r, kald1g1m yere 1ncil satJ.n
almaya gelen ki§ilere sadece satl§ yaptlm. Bu süreçte zannedersem
200 nüsha satm1§1md1r. Kutsal Kitap satmas1 için tercümamm1 da
manastJ.rlara ve pazara gõnderdim. �u s1ralar Ermeni hacilar çok
fazia ve bizim kitaplar onlar arasmda h1zh bir §ekilde sat1.ld1. Bu
ba§anyla ve bir de Jonas King karde§ten gelen mektupla ziyade­
siyle cesaretlendik. Arimatya'da Tann Kelam1'run satl§mda õnemli
ba§an kaydettigini haber veriyor. Fakat bu te§vigin tam ortasmda
bize kar§l korkunç ve tehdit edici bir muhalefet peyda oldu.

Mr. Fisk ile Mr. Bird'ün Tutuklanmas1 ve Geçici


Olarak Hapsedilmeleri

1 O $ubat 1824 Sali. ôgleyi biraz geçe Carallah ve Cesar'la


birlikte Arapça lncil okuyorduk. Polis te§kilatJ.mn lideri Musa
Bey odama geldi. Kendisine sekiz-on tane de Türk e§lik ediyor­
du. Çogu silahhyd1. Hiçbirini tamm1yorduk. tlk ba§ta onlarm bu
OSMANLI'DA 11<1 AMER1KALI MlSYONER 533

ziyaretlerinin gayesiyle ilgili hiç §Üphelenmedik. Zira askerler


ve diger Türkler ziyaret için s1k s1k bize ugrarlardi. Biz de onlan
nezaketle kar§dar, tütün ve kahve ikram ederdik. Gelenler sanki
Latin manastmnm tercümamm anyor gibiydiler. Sonradan og­
rendigime gore Musa Bey bizden gittikten sonra Latin papazlarla
gorü§mܧ. Bu süre zarfmda ben de çah§tig1m odadan ç1kip diger
odaya geçtim. Beni bir asker takip etti. Dondüm; o da dondü. lkin­
ci sefer ç1ktim, o da yam ba§1mda bitti. Bu durum güçlü §Üpheler
uyand1rdi. Tercüman için degil bizim için gelmi§lerdi. Tercüman
Yusuf içeri girdi. Ondan askerlere ne istediklerini sormasm1 iste­
dik. Verdikleri cevap "hiçbir §ey'' oldu. Musa Bey geri dondü ve
bizim de gitmemiz için ans1zm bir çagn yapildi. "Nereye?" diye
sorduk, ''Valiye" diye kar§ihk verildi. "Niçin?" dedik, Valinin
kitaplanm1zdan bazilanm gormek istedigi soylendi. ltiraz için
hiç vakit yoktu. Odalanm1zdan ç1kanld1k. Anahtarlanm1z almd1
ve kap1m1z mühürlendi. Ancak Valiye degil de Mollaya, yani
hakime gotürüldük. Huzuruna ç1kar ç1kmaz Mollayla aram1zda
§U konu§ma geçti:

- Siz kimsiniz?
- lngiliziz. (Bu terimi kullanarak, burada anla§tld1g1 üzere, lngiltere
himayesini kastetmi§tik.)
- Niçin beyaz sank sanyorsunuz?
- Bunu giymek lngilizler için Türkiye 'de seyahat ederken bir ge-
lenek olmu§tur.
- Hayu, hay1r, hayu; ferman olmadan bunu giyemezsiniz.

Ben de Sultan'dan ald1g1m1z fermam ona gosterdim. Fermana


bakarken kendi oturdugu sedire oturmam1z için davet etti. Oku­
duktan sonra "lakin bu sadece seyahat için geçerli, kitap satmamza
müsaade yok" dedi. Sonra askerlerin bizim odadan getirdigi bir
Tekvin Kitab1 nüshasm1 çekip aldi. "Bunlar ne Müslüman, ne
Yahudi ne de H1ristiyan kitaplan; bunlan hiç kimse ne ahr ne de
okur" dedi ve elindeki kitab1 a§agilayic1 bir tavirla yere &rlattl. Biz
de §oyle kar§1hk verdik: "Dag1ttig1m1z kitaplar Musa Seriati, Mez­
murlar Kitab1, Peygamberler Kitab1 ve lncil'dir. Hiristiyanlara gore
534 KING KARDESLE BENl TIJTUKLADILAR

bütün bunlann toplanu Kutsal Kitap'tlr" . Hakimin verdigi cevap


unutulmayt hak eden cinsten degildi: "Latinler, bunlann Htristiyan
kitaplan olmadtgtnt soylüyorlar. " Bir iki §ey daha sõylendi ve bizler
Mütesellime gõnderildik. Mesele Fas Pa§asma intikal edinceye ve
ondan cevap ahmncaya kadar gõzaltinda tutulacagim1z bildirildi.
Vali bizi Molladan daha kibarca kabul etti huzuruna. Fermam
okudu ve kitaplar hakkmda sorular yõneltti. Konuyla ilgili Mollaya
yaptig1m1z izahatlann ayms1m ona da yaptlk. Vali de "Latinler,
bu kitaplann ne Müslüman, ne Yahudi ne de Htristiyan kitaplan ol­
dugunu soylüyorlar' diye kar§1hk verdi. Bu arada Musa Bey pazara
ve manastlr kapilanna bir tellal ç1kararak bizim kitaplardan satln
alan herkesin bundan menedildiklerini duyurdu. 1nsanlara, daha
õnce ald1klan kitaplan Mollaya gõtürmeleri emredildi. Vali, elinde
bõyle bir ferman bulunduran 1ngiltere vatanda§lannm hapsedi­
lemeyecegini belirten o fermam okurken, mesele halloluncaya
kadar Latin manastlnnda kalmam1z için emirler verdi.
Bu dogrultuda manastlnn yakmma gelinceye ve Latin tercü­
mam ile kar§ila§mcaya kadar Via Dolorosa'ya3 yõnlendirildik.
Tercüman ba§lmlzdaki Türklere, oraya kabul edilemeyecegimizi
sõyledi. Bir haberci acele bir emirle Valiye gõnderildi. Dõnene
kadar bekler vaziyette kald1k. Ulak geri dõndü ve bize kendi
odalanm1zda kalmaya gitmemizi sõyledi. Ancak odalanm1za
girerken Türkler sand1klann, kitaplann ve diger e§yalann liste­
sini yapmaya ba§ladilar. Mektuplanm1z1 ve õzel evraklanm1z1
paldir küldür gõzden geçirdiler. Evrakmm ve parasmm bulun­
dugu sand1g1 açarlarken Bird karde§i zor kullanarak odasmdan
di§an ç1kardilar. Yazi masamdan çok say1da Arapça ve 1ngilizce
mektubumu ve evragim1 ahp gõtürdüler. En nihayetinde geceyi
geçirmek üzere Valinin konagma gidecegimiz sõylendi.
Konaga vard1ktan az sonra, alt katta askerlere ki§la hizmeti
veren bir odaya gõtürdüler bizi. Orada yirmi-otuz kadar askerle
3
Via Dolorosa (Hiristiyan Haç Rotas1}: Çileli yol anlamma gelmektedir. Hz.
lsa'nm Kudüs'te Romahlar tarafmdan s1rtmda tahtadan haç1yla halk arasmda
yürütüldü� uzun yoldur. [ç. n.]
OSMANU'DA 1Kl AMERlKALI MlSYONER 535

geceyi geçirdik. Askerler sigara içiyor ve tavla oynuyorlard1. Biz


de onlann arasmda zemine uzanarak uyumayi ümit ediyorduk.
Vali alaca karanhkta Yusuf'u çag1rtm1§. De�§ik sorular sorduk­
tan sonra ertesi gün Rumlann ba§ manastmna gidece�izi ve
dava sonuçlanmcaya kadar orada kalacag1m1z1 sõylemi§. Saat
on civannda biz de çagnld1k. Odasma girerken Vali bizi ender
rastlanan bir nezaketle kar§dad1. Oturmam1z için yanma davet
etti ve kahve ikrammda bulundu. Sonra yeniden §U soruyu sordu:

- Dag1tt1.g1mz bu kitaplar neyin nesidir?


- Musa �eriatl, Mezmurlar Kitab1, Peygamberler Kitab1 ve lncil' dir.
- Niçin bunlardan bu kadar çok getirdiniz bu memlekete?
- Çünkü buradaki Hiristiyanlann matbaalan yok ve onlar Kutsal
Kitap edinmek istediklerinde onu büyük emeklerle yazmak zorunda
kahyorlar. Halbuki biz onlara bas1lm1§ nüshalar temin ediyoruz.
- Fakat neden Arapça kitaplar getiriyorsunuz?
- Zira pek çok Htristiyan ba§ka dilde okuyam1yor.

Sonra maiyetinden birine dõnerek "bu benim dedi� gibidir"


dedi. Ardmdan o zor soru geldi:

- Niçin Müslümanlara da veriyorsunuz?


- Bizim arzumuz ne herhangi bir §eyi gizli kapakl1 yapmak ne de
bu kitaplan gizlice dag1tmak degildir. Müslümanlann, Htristiyan
kitaplan okumalanm da yasa dt§l olarak degerlendirmiyoruz. Eger
Müslümanlar bizim kitaplanrmz1 okumayi, bizim neye inand1gtmm
õgrenmeyi isterlerse onlara bu ftrsatl vermeye de her daim hazmz.

Her §eyin yolunda oldugunu sõyledi. Kmlmamam1z1 rica


etti. "Tutuklanma hadisesinden haberdar degildim" dedi. Bütün
bunlann Molla tarafmdan yapdd1gm1 belirttikten sonra "yege­
nimle birlikte geceyi burada geçirecek, ertesi gün de odalanmza
geri dõneceksiniz" diye ilave etti. Yegeni Hüseyin Bey bizi kendi
odasma gõtürdü. Sedirin ba§kÕ§esine -ki buras1 §eref kõ§esidir­
oturmam için 1srar etti. �erbet, tütün çubugu, kahve ve ak§am
yemegi ikram etti. Otuz ya da kirk defa "bizi bagi§laym1z, bunda
bizim bir kabahatimiz yok" diye tekrarlad1 durdu.
Yemekten sonra Arap lisam hakkinda geli§igüzel bir sohbe-
536 KING KARDE�LE BENl TUTUKLADILAR

te dald1k. Ardmdan lncil, Kur' an, lsa ve Muhammed hakktnda


konu§tuk. Hüseyin Bey'den bu mekânda ve bu vakitte gelen
bir sõzle âdeta çarptld1k: "lsa Mesih bu evin bulundugu yerde
mahkum edilmi§ti." ôyle olduysa da; §U an Pilatus'un saraymm
yerine in§a edilmi§ Vali konagmda Tann Kelam1 için, lsa'nm
§ahitligi için yargilanmakla bizler lay1k olmad1g1m1z bir §erefe
nail olmu§tuk. Kendi kendime §Õyle dedim: "lsa, üstat iken ona
§akirt olmak; efendisiyken ona hizmetkâr olmak için bu yeter­
lidir ." �ayet Kurtanc1m1z lsa bizim ugrumuza õlmeye mahkum
edilmi§se, bizim O'nun adi ugruna çekecegimiz ktsa bir hapis
çilesi <levede kulak misali kahr. Bizi ellerinde tutan insanlarm
karakterini bilince, daha evvel yapttg1m1z gibi, õgleden sonra ve
ak§am boyunca bütün bu ya§ad1klanm1zm hangi sonuca varabi­
lecegini dü§Ünerek zihnin me§gul olmamas1 imkâns1zd1. Pasaport
ve fermana sahip olan Rumlarm ve papazlarmm, Yahudilerin
(hatta onlardan baztlan Avrupahyd1) havadan sudan iddialarla
hapse atdd1klanm, kendilerine zulmedenlere yüklü miktarda para
õdeyinceye kadar zincire vurulduklanm biliyorduk. En azmdan
bizim de aym muameleye tabi tutulabilecegimiz ve bizden de
aym taleplerde bulunulabilecegi imkân dahilindeydi. Türklerin
para koparmak ya da istedikleri baz1 itiraflan elde etmek için
bedeni cezalar uygulamaya ah§tk olduklanm biliyorduk. Dogal
olarak §U soru akla geliyordu: "Bizler bedensel i§kence çekerek
Efendimiz lsa'y1 yüceltmeye haz1r m1yd1k?" Çekecegimiz actlar
kesinle?ince zihnimizdeki etkisi ne olurdu, bunu sõyleyemiyorum;
lakin bunun ihtimaliyeti bizi fazia sarsmad1. En korktugumuz §ey
Kudüs'ten aynlmam1zm emredilmesi veya Kutsal Kitap dag1tt­
mmdan menedilmemizdi. Ak§am meydana gelen olaylar ümit­
lerimizi biraz canlandird1. Hiçbir §ey kesin olmamakla birlikte,
bir §ey bize bunlann halledilecegini vadediyordu. Kendimizi ve
davamlZl ilahi himayeye emanet ederek sakin bir uyku çektik.
Ak§am bize sõylenenlere bakarak, bunlar sabahleyin bizim
tez elden odalanm1za dõnmemize izin verecekler diye ümit edecek
hakl1 bir nedenimiz vard1. Ancak õgle geçtigi halde gitmemize
OSMANU'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 537

izin verilmedi. 1ncil'i aç1p halimizle en ilgili yer olan Korintoslulara


II. Mektup'tan 6/1 - 1 0'u okuduk hirhirimize ve ruhlanm1za sahip
olmak için sah1r gõstermeye çah§t1k. Tercüman Yusuf'a õnceki
ak§am, hizden hir hediye almanm i§e yarayacagm1 sõyleyerek haz1
imalarda hulunmu§lard1. Lakin hiz hu imalan dikkate almam1§t1k.
Musa Bey ile Hüseyin Bey §imdi Yusuf'a demi§ler ki, hiz lngiltere
vatanda§l oldugumuz için Vali hizden para alamazmi§. Ancak Vali
adma hizden degerli hir nesne vermemiz ve kendileri için de yirmi
dolar gihi ufak hir miktar para takdim etmemiz hekleniyormu§.
Biz de huna cevap vermek yerine, Yusuf' a, eskisi gihi Kutsal Kitap
dag1t1p dag1tamayacag1m1z1 sordurduk. Cevap, "olanlardan sonra
hiç kimse hu konuda kesinlikle tek kelam edemez" §eklindeydi.
Kendileri için istedikleri yirmi dolarla ilgili olarak, huna ashnda
ihtiyaçlan olmad1gm1, vermeyi lütfedecegimiz miktar ne olursa
onu vermemizi de ilave etmi§ler.
Ardmdan Yusuf'u §Unu õgrenmek üzere gõnderdik: Ç1kar­
d1klan tellalm, kitaplanm1zla ilgili sokaklarda ve manast1rlarda
yapm1§ oldugu duyurular ne olacakn? Cevaha gõre tellal, hu
kitaplan almaktan sadece ve sadece Müslümanlan menetmi§,
H1ristiyanlar hakkinda hiçhir §ey sõylememi§ti. O vakit hunun
dogrulugundan §Üphelendik. Sonradan õgrendik ki külliyen ya­
lanm1§. Meger tellal halka §U §ekilde ilan etmi§: "lngilizlerden her
kim kitap alm1§sa onlan Mollaya gõtürüp teslim etmek mechuri­
yetindedirler. Bundan hõyle her kim hunlan alirsa hapis cezasma
çarpt1nlacakt1r. Bu kitaplar ne camide ne sinagogda ne kilisede
ne de herhangi hir mekânda okunamazlar."
Daha fazia gecikmeden odalanm1za gõtürüldük. Mr. Bird'ün
odas1 ve henim odam hize h1rakdd1. lncil Cemiyeti Odas1 1 m hir
gün evvel fark etmemi§lerdi. Odayi incelediler ve mühürlediler.
Burasmm ve Mr. King'in odasmm §imdilik mühürlü kalacagm1
hildirdiler. Bir süre hediye almak için hekledikten sonra, haknlar
ki alacak hiçhir §ey hulam1yorlar; somurtarak çekip gittiler. Muh­
temelen onlar §erefimizi iki parahk etmeleri gerektigine dair kafa
yordular. Odalanrmzda, sand1klanm1zda ve yaz1 masalanm1zda
538 KING KARDE�LE BE.Nl TUTUKLADILAR

arama yaptilar. Bütün kapdan tekrar be tekrar mühürleyip açtilar.


Bizi Valiye ve Mollaya gõtürdüler ve yirmi dõrt saat gõzaltmda
tuttular. Verdikleri bütün bu huzursuzluklar için tek kuru§ õde­
mediler. Galiba bütün bunlan ilk defa bo§ yere gerçekle§tirdiler.
Çünkü zavalh Rumlar ve Yahudiler, hakarete ugrad1klan ve kü­
fürlere maruz kaldd<lan için hep yüklü bir para õdemek zorunda
kahyorlard1.

Kudüs'teki Dostlann Muhabbetleri

Türkler bizi sabverdikten kisa bir süre sonra Cesar'dan bir


not ald1m. Vali konagmdayken bana gõnderilmek için yazdm1§tl.
Tercümesini a§ag1ya abyorum:

Sa:>7gtdeger Efendim, yoklugunuz ruhuma ziyadesiyle keder ve kas­


vet veriyor. Fakat gõnlümün diledigi gibi §ahsen gelemedigimden
dolay1 korkmamamz ve cesaret bulmamz için; Tann'nm sizinle
olmas1 ve ktsa zamanda dü§manlann elinden kurtulmamz için
uzaktan uzaga size dua ediyorum. Mr. Bird'e çok selamlar. Kederli
õgrenciniz Cesar.
Su sõzlerin sahibi olan Havariyi hattrlayimz: "Ve lsa Mesih'te takva
üzere ya§amak isteyenlerin hepsi eza gõreceklerdir."

Papaz lsa ugrad1. Yüzünde, meseleyle yakindan ilgilenen ve


endi§elenen birinin ifadesi vard1. Gece boyunca gõzüne uyku
girmedigini sõyledi. Olan biten hadisenin mahiyetini bilmiyor.
lngiltere ile Türkiye arasmda bir sava§ ç1kmad1kça gõzünde hiçbir
§eyin ehemmiyeti yokmu§. Ak§am küçük oglu bizim hakkim1zda
konu§maya ba§lam1§. Bu oglan Kutsal Kitap'tan ders yaparken
bana geliyor. Biz Türklerin yanmdayken dualanm1z1 nerede yapa­
cag1m1z1 sormu§. Babas1 da ona, bizim için dua etmesi gerektigini
sõylemi§. Çocuk derhal ayaga &rlam1§ ve bizim ona õgrettigimiz
bir duayi tekrarlamaya durmu§.
Cesar ugrad1. En hassas ve samimi tavnyla ellerimizi s1kt1..
"Sizler bu çileyi lsa a§kina çekiyorsunuz" dedi. Sonra manastlrda
OSMANLl'DA 1Kt AMERlKALI MlSYONER 539

ne kadar çok ac1 hissedildigini anlattl. Bunun, Propocius õldügü


vakit daha evvel §ahit olmad1gi aaya çok benzedigini sõyledi. "Biz
her §eyi iyi biliyoruz", dedi, "sizler õmrünüzü bizim iyiligimiz
için tüketiyorsunuz."
Marangoz dostumuz da ugrad1. Kendisinin, e§inin ve çocukla­
nmn bizim hakkimizda nastl içlerinin yand1gim anlattl. Bütün gece
bizim adim1za 1sa Mesih' e dua ettiklerini ve gece boyu gõzlerini
kirpmad1klanm sõyledi.
Rum Metropolitleri de sahverilmemizle ilgili tebriklerini bil­
dirdiler. Saygilanmn bir alameti olarak en güzelinden dõrt somun
ekmek, iki §i§e §arap ve viski gõnderdiler. Mevcut §artlar altlnda
bu dostluk ifadeleri, duygulanm1za çok hassas etkilerde bulundu.
Bu hadise Türkler, Türk idaresi ve Türk adaleti hakkmda bize yeni
bir malumat vermi§ oldu. Aym §ekilde bu durum, 1sa ve onun
davasma olan baghhg1m1za, kendimizden ve planlanrmzdan vaz­
geçmeye ne kadar istekli oldugumuza, bizimle ilgili bütün i§lerin
O'nun elinde olduguna dair yeni deliller verdigine eminim. Hayal
kinkl1klanna ve belalara, aynca o belalardan fayda dev§irmeye
layik ve muhtaç oldugumuzu hissediyoruz. Çektigimiz bütün
s1kintllar ilk H1ristiyanlann çektiklerinin yanmda, bir de Sultan'm
tebeas1 olan H1ristiyan ve Yahudilerin hakikaten her gün o zalim­
lerin [fürklerin] elinden çektikleriyle kiyasland1gmda hiç kahr.

Türkler Tarafmdan Kapattlan Avrupah


Yahudilerin Koleji

Sahverildikten iki gün sonra cuma günü bir Yahudi geldi ve


§U bilgiyi verdi: Biz tutukland1ktan sonra Musa Bey gitmi§ ve Av­
rupah Yahudilerin kolejini mühürlemi§. 1ddialan ise orada bizim
baz1 kitaplanm1zm bulunmas1ym1§ . Ertesi gün Fas Pa§asmdan,
Avrupah Yahudilerin taciz edilmemesini, onlardan zorla para
istenmemesini buyuran bir emirname gelmi§. Bu emirnamenin
gõnderili§i, Haham Mendel'in ve baz1 ki§ilerin hapsedilmesi ve
540 KING KARDESLE BEN1 TUTIJKLAD ILAR

sõz konusu ki§ilerden bin be§ yüz kuru§ para istenmesinin ar­
dmdan Halep ve Akka konsoloslannm Pa§aya ba§vurmalannm
bir neticesi olarak gerçekle§mi§. Emimamenin ula§mas1yla sõz
konusu kolej açtld1. Yahudiler kolejin bizim kitaplanrmz yüzün­
den kapattld1gm1 sõyledigi vakit, sanki bundan bõyle Yahudilere
kitap satmak için hiç ihtimal kalmad1gm1 hissettim. Fakat bunlan
anlatan Yahudi'nin yammdan aynlmadan benden lbranice lncil
istemesine ve bir arkada§mm da birkaç tane almak istedigini
sõylemesine bir hayli §a§trd1m. Ertesi gün de bir Ermeni ugrad1
ve bizim tutuklanmam1zm onlann manasttnnda nastl bir üzün­
tüye yol açttgm1 anlatttktan sonra elimizde varsa yedi-sekiz tane
Ermenice Kitab-1 Mukaddes almak istedigini sõyledi. Yamm1z­
da çok az 1ncil getirmi§tik. Hepsi de sattlmt§tl; elimizde sadece
Ahitler kalmt§tl.

Valiyle, Mollayla vd. Zevatla Gõrü§meler

Serbest b1raktld1ktan hemen s onra Mr. King kard e § e


lngiltere'nin Yafa konsolosu Mr. Damiani'ye v e Beyrut konso­
losu Mr. Abbott' a neler olup bittigini anlatan mektuplar yazd1k.
Bir sonraki pazartesi günü konsolosun oglu Mr. Joseph Damiani,
babasmdan Valiye bir mektup getirdi. Sah sabah1 Mr. Damiani
ile beraber Valiye ç1kttk. Vali, konsolosun mektubunu ve takdim
ettigi diger evrakt okuduktan sonra kendisini temize ç1karma­
ya ba§lad1. Bütün her §eyin Mollanm ba§mm alttndan ç1kttgm1,
§ahsi bilgisi alttnda meydana gelmedigini sõyledi. Hapse atmast
ve zincire vurmast için bizi Valiye Molla gõndermi§ti. Ancak Vali
bizdeki fermam okuyunca bir §ey yaptlamayacagm1 belirtmi§ti.
Kitaplara gelince, Htristiyanlar arasmda Htristiyan kitaplanmn
dag1ttrm yolunda hiçbir engel bulunmad1gm1 sõyledi. Ardmdan
Valinin adamlanndan birinin refakatinde Mollaya gittik. Mr.
Damiani'nin takdim ettigi belgeleri okudu Molla. Belgelerde,
Sultan'm ve degi§ik pa§alann, yolculara muamele konusundaki
OSMANLl'DA 1Kt AMER1KALI MlSYONER 541

tav1rlara dair emirleri yer almaktayd1. lngilizlerle ilgili baz1 aç1k­


lamalarda bulundu. Lakin konu§masmm ekseri kism1m kitaplara
ayird1. Eline bir Tekvin Kitab1 alarak, " . . . ve Tann'mn ruhu sulann
üzerinde hareket ediyordu" [Tekvin, 112] cümlesini okudu. "Bu
küfürdür'' diyerek kitab1 yere &rlatti. Kâfirlerin (burada Hiristiyan
ve Yahudileri kastediyordu) diledikleri gibi kendi kâfir kitaplanm
ahp satabileceklerini, sadece Müslümanlann bu kitaplan satm
almamalan gerektigini sõyledi. "Zira bu kitaplar, onlan satm
alacak olan Müslümanlan çtlgma çevirecek §eyler banndmyordu."
Bir tellalm kitap dag1tim1yla ilgili olarak sokaklarda bag1rmas1
hakkinda bilgi almayi istedik. O ise bunun yalmzca Müslümanlara
yõnelik oldugunu sõyleyerek ciddi bir tav1rla itiraz etti. Biz bunun
yanh§ oldugunu biliyorduk. Fakat Mollanm bizim huzurumuzda
oldugu gibi kendi adamlan õnünde verdigi bu beyanat, Yahudi
ve H1ristiyanlarla ilgili emrini z1mnen ortadan kald1rmaya kadar
gitmi§ oldu. Molla bizden ald1g1 kitaplan geri verdi. Odalanm1z­
daki mühürleri sõkmesi için de bir adam1m gõnderdi.
Bunlar ya§amrken Yusuf, Valinin bize e§lik eden adam1yla
birlikte vali konagma geri dõnüp benim yaz1 masamdan kay­
bolan evrakim1 bulmaya gitti. Evraklarla beraber geri dõndüler.
Yusuf'un anlattigma gõre Vali, Mollanm bizim tutuklanmam1z
için verilen emri inkâr ettigini duyunca küplere binmi§. Adam­
lannm huzurunda Mollaya en agir hakaretlerle bagmp çag1rm1§.
Tutuklanmam1zla ilgisi olmayan, evraklanm1z1 ve kitaplanm1z1
bulup getiren, odalanmlZl açan iki aclama bir dolar verdik. Sah­
verilmemiz için verilecek armaganlan getirmeye çok say1da ki§i
ba§vurmu§tu. Ancak biz adamlan eli bo§ gõndermenin vazife­
miz oldugunu hissetmi§ ve bu §ekilde davranmanm daha uygun
olacag1m dü§Ünmü§tük.
Odalanm1zm mühürleri sõküldükten hemen sonra Mollanm
bir adarm çikageldi. Hem Vali hem de Molla adma gõnderildigini,
onlann selamlanm getirdigini, her ikisinin de, eger askerler veya
memurlar bizden para talep ederlerse hiçbir §ey vermememizi ve
derhal bu iki ki§iden birine haber salmam1z1 istediklerini sõyledi.
542 KING KARDE�LE BENl TUTUKLADILAR

Mesajm sonuna da, bize bu hadise esnasmda dikkat sarf edenlere


hediye adma bir §eyler vermeyi camm1z isterse bunda da serbest
oldugumuz dikkatlice eklenmi§ti. Bunlara cevab1mxz §õyle oldu:
"Herhangi bir olayda ve herhangi bir zamanda sizin hizmetlerini­
ze talip oldugumuzda biz sizleri cõmertçe õdüllendirmeye hazrr
olacag1z. Ancak bõyle bir olayda asla bir §ey beklememelisiniz."
Fakat aynlmadan evvel adam, Mollanm §Õyle sõylemesini is­
tedigini belirtti: Kendi yetkileri Valininkinden daha üstteymi§.
Valinin yetkileri, kendisi tarafmdan verilen emirleri icra etmekle
smrrh bulunmaktaym1§.

Kutsal Kitap Sat1§1

Çar§amba günü Yusuf, Kutsal Kitap satl§ma ç1kt1. Dõrt gün


içerisinde yakla§1k 200 nüsha sattlk. Ya§ad1klanm1zdan sonra
Tann Kelam1'nm satxlmasma insanlann haz1r oldugunu gõrünce
gõgsümüzde kabaran hisleri tasvir etmek kolay degildi. Tanr1 1ya
§Ükrettik ve cesaret bulduk. Valinin ve Mollamn bize yaptxklanmn
neticesinden çok korktuklan kxsa sürede gün yüzüne ç1kt1. Vali
gizlice Yusuf'a, kabahatin Mollada oldugunu Fas Pa§asma yazd1-
g1m sõylemi§. Ôte yandan Molla da Valiye kar§l Akka Pa§asmm
nüfuzunu elde etmek için ona mektup yazd1g1m bize bildirmesi
için bir adamxm gõnderdi. Türk devletinin ne oldugunu gõsteren
ne resim ama!
2 Mart 1824 Salt. Validen gelen bir asker, Valinin bizi gõrmek
ve birlikte bir fincan kahve içmek istedigini bildirdi. Birkaç da
soru soracakm1§. Gittik. Vali benim fermammm tarihini kont­
rol etmek için ald1. Ôzellikle ne zamandan beri bu memlekette
bulundugumu, nereleri ziyaret ettigimi ve bu yerlerde ne kadar
süre kald1g1m1 sordu. Sekreteri, verdigim cevaplan Pa§aya gõn­
dermek üzere not ald1. Ardmdan Vali, Pa§adan gelen emirnameyi
okudu. Bu namede, Sultan' dan ferman ald1g1mxz için kesinlikle
hapsedilemeyecegimiz ya da herhangi bir §ekilde tacize ugra-
OSMANLl'DA lKl AMERlKALI MlSYONER 543

ttlmayacag1m1z yazmaktayd1. Lakin onun daha mükemmel bir


bilgi edinmesi için fermamn bir kopyasmm ve kitaplann birer
numunesinin Fas'a gõnderilmesi gerektigi belirtiliyordu. Bunun
üzerine benim fermamm kopyalanmak ve ertesi gün de iade
edilmek üzere Mollaya gõnderildi.

Yeni Vali

Ertesi gün kitaplan Yusuf'la birlikte Pa§aya gõnderdik. 1ki


saat sonra duydugumuz top gümbürtüleri, §ehrin idaresini almak
üzere yeni Valinin geldigini ilan etti. Ôgleden sonra Yusuf fer­
mam almak için konaga gitti. Ancak eski vali ve maiyeti gõzden
kaybolmu§tU ve hiç kimse bizim meseleyi bilmiyordu. Mollaya
ba§vurdugunda, Molla fermam hiç gõrmedigini ve hakkmda da
bilgisi olmad1gm1 sõylemi§. Lakin fermam haz1rlayan sekreterini
çag1rm1§ ve fermam yazmasm1 b1rakt1rarak, "sõyle o beyefendile ­
re" demi§, "Valinin i§i §imdi bitmi§tir. Fermanm kopyasma gerek
kalmad1. Misyonerler ne vakit ftrsat bulurlarsa bana ugrasmlar.
Birlikte kahve içmekten memnuniyet duyacag1m." Aym gün 50
adet, bir sonraki gün de 54 adet Kutsal Kitap nüshas1 sattik.
Konsolos Mr. Abbott ba§1m1za gelenleri i§itince hadiseyi
Fas Pa§asma anlatmt§ ve bir buyruldu4 almt§. Mollaya ve Ku­
düs Valisine hitap eden bu buyrulduda bizden her ne ahnmt§sa
derhal telafi edilmesi gerektigi, himaye altlna almacag1m1z ve
bize sayg1yla muamele edilmesi buyruluyormu§. Buyruldu yeni
4
Buyruldu: Osmanh Devlet nizammda sadrazam, vezir ve beylerbeyi gibi
yüksek rütbeli idarecilerin yaz1h karar ve emirlerine denir. Buyruldu, genel­
ge biçiminde olup fermanm basit bir õmegi biçiminde düzenlenir ve ilgili
makamlara gõnderilirdi. Vezir ve beylerbeyiler de sahip olduklan salâhiyetle
yazd1klan buyruldulara padi§ahlar gibi tugra çekerlerdi. Ancak padi§ahlar
namma yazdan fermanlarla, emsali kâg1tlarda tugra, kâg1dm tam ortasma
çekildigi hâlde, memurlann yazd1klan buyruldulardaki tugralar, kag1dm sag
üst kõ§esine çekilirdi. Aynca tugramn yanma gõnderen kimsenin imzas1
yerine bir de mühür bas1hrd1. Geni§ bilgi için bk. Mübahat S. Kütükoglu,
"Buyruldu", DIA, C. 6, s. 478-480. [ç. n.]
544 KING KARDE�LE BENl TlJIUKLAD ILAR

Valiye takdim edilince, Pa§aya gõnderdigimiz kitaplanm1z geri


yolland1. Her ne kadar ki§isel olarak bu hadisede yer almasa da
Valinin, kaybettigimiz herhangi bir §eyi õdeyecegi de haber ve­
rildi. Kudüs'te Müslüman olsun Hxristiyan olsun pek çok ki§inin
inand1g1 bir sõylenti dola§t1 . Buna gõre eski Valinin gõrevden
azledilmesi, bize gõsterdigi kõtü muamelenin bir neticesiymi§ .
Beyrut'a ayak bast1g1m1zdan bu yana õgrendik ki, sab1k Vali
Fas'a dõnerken, gõrevini Molla yüzünden kaybettigini sõyleyerek
§ikayette bulunuyormu§. Suçu, Mollanm emri oldugu halde bizi
hapsetmemesiymi§.

Çektigimiz Eziyetlerin Genel Sonucu

Bu olayda neyin dogru olup olmad1gmdan emin degiliz ama


bizimle birlikte bu olaya kan§an bütün taraflann pi§man olduguna
inamyorum. tlaveten 1ngiltere himayesindeki kimselerin hafife
almmayacagma dair gene! bir izlenim olu§tugunu dü§ünüyorum.
Bizi ellerinde tutan Türklere para vermeyi reddetme kudretimiz,
Hxristiyan ve Yahudiler nezdinde õyle küçümsenecek bir mesele
degildi. Kudüs'teki Türklerin bizi õncekilerden daha az rahats1z
edecekleri kanaatindeyim. Muhtemelen Latinler var güçleriyle
Türkleri bize kar§l tahrik e tmeye devam edecekler. Tann'm,
onlann õfkelerini kendisini õvmek için vesile eylesin.
Bu süreç zarfmda Türklerin, Hxristiyanlara Hxristiyan kitapla­
nm dag1tmam1za hiçbir §ekilde engel olmad1klanm belirtmemiz
gerekmektedir. Bütün §ikayet Papa taraftarlanmn beyanatlan
üzerine kurulmu§tU. Onlara gõre bizim kitaplanm1z Hxristiyan
kitaplan degil, düzmece kitaplard1. Molla ve Vali bize bunu sõy­
ledikleri zaman, bizi Latin manasanna gõndermelerini ve bizim­
kilerle kar§da§t1rmak üzere bir Arapça Kitab-1 Mukaddes nüshas1
getirmeyi talep ettik. Ancak her ikisi de bunu reddettiler. Hiç §Üp­
hesiz onlar bizim kendilerine para verecegimizi ümit ediyorlard1.
Mr. Abbott'un bu olaydaki destegine ve yerinde müdahalelerine,
OSMANil'DA tKl AMER1KALI MtSYONER 545

diger insanlann binlerce nezaket õmegine borçlu oldugumuz gibi


çok §ey borçluyuz.

Türklerin Haraç Kesmeleri

Bizim tutuklanmam1zdan evvel Kudüs sakinleri, zalim bir


istibdat ve gasp sisteminin hükmü altmda inliyorlard1. 1nsanlar,
õzellikle de Rumlar ve Yahudiler polis §efi tarafmdan tutuklam­
yor ya da Vali tarafmdan sürgüne gõnderiliyor; suçlan olmad1g1
halde hapsediliyor, zincire vuruluyorlard1. Ardmdan para talep
ediyorlard1. Genellikle birkaç gün hapsedildikten sonra istenilen
miktardaki parayi õdeyip serbest kahyorlard1. Kimi zaman günde
on be§-yirmi ki§inin tutukland1g1 oluyordu.
Yeni vali lbrahim Aga gelince derhal bu barbarca uygulamayi
yürürlükten kald1rd1. Sehir bir ay boyunca huzur içerisinde ya§adt.
Herkes yeni valiyi takdir ediyordu. Biz Kudüs'ten aynlmadan
birkaç gün õnce yeni bir vali lbrahim Aga'dan idareyi devrald1.
Bõylece eski zulüm ve gasp sistemi yeniden dirildi. Benim bir
yd õnceki ilk geli§imden bu yana gõrevlendirilen be§inci valiydi
bu. Her yeni gelen vali, õnde gelen manastirlann ba§kanlanndan
ziyaretleri ve yanlannda getirdikleri para hediyelerini kabul eder.
Zannedersem bu miktar her manastir için be§ yüz kuru§tur. Sonra
vali onlan ziyarete gider ve aym miktarda parayi tekrardan ahr.
ôdenen bu paralar, ayhk ve y1lhk olarak valiye, mollaya, õteki
liderlere ve e§raftan kimselere õdedikleri belirli para miktannm
yamnda sunmak zorunda olduklan hediyelerin dt§mda kalmakta­
d1r. Rumlar ve Ermeniler bu parayi hacdardan toplarken; Latinler
Avrupa'nm Papa taraftan ülkelerine gõnderdikleri misyonerlerin
oralardan dilenmesiyle elde etmektedirler.
Kl§ boyunca Kudüs idaresi ile Beytüllahim ve civar kõylerin
idaresi arasmda ciddi s1kmtdar ba§ gõstermi§ti. Beytüllahim'de çok
az Müslüman ya§1yor. Neredeyse tüm sakinleri Hiristiyan. Onlann
da yans1 Latin yans1 Rumlardan olu§maktad1r. Beyt Jallah'ta ta­
marmyla Rum Araplar oturuyor. Beyt Safafa'da ise s1rf Müslüman
546 KING KARDE�LE BENl TUTUKI.AD ILAR

Araplar ya§amaktad1r. Bu ikisi ve diger pek çok koy epeyce eski


devirlerden kalm1§. Sultan'a büyük sayg1 duyduklanm soylüyorlar.
Ancak buralarda kesinlikle asker mevzilenmiyor. Birkaç yild1r
Kudüs valisi koylerde askeri karakollar kurdu. Sakinler askerlerin
kendilerini iyi kollamayi§lanndan, zulmetmelerinden ve ailelerine
kotü davranmalanndan §ikayet ediyorlar. Artik baskdann daya­
mlacak gibi olmad1gma karar verince Beytüllahim'de mevzilenen
askerleri koyün di§ma ç1karddar; hayatlanm kurtarsmlar diye
Kudüs'e geri donmeye mecbur ettiler.
Vali bunu bir sava§ ilam yahut bir isyan olarak algdad1. Bunun
üzerine sava§ haz1rhg1 yaptl. Uzla§ma gerçekle§sin diye birkaç
giri§imde bulunulduysa da nafileydi. Beytüllahim'liler altm1§ para
odemeyi teklif ettiler. Bir para be§ yüz kuru§, yani elli dolardan
biraz fazlaca tutmaktad1r. Vali bunu reddetti ve koylerinde as­
kerlerinin mevzilenmesine izin vermelerinde 1srar etti. Onlara
kisa zamanda koylerinin yerle bir edilecegi, aileleriyle daglara ve
çollere gidecekleri sõylendi. Buna bagh olarak sava§ için haz1rhklar
yapdd1. Valinin askerlerinden birkaç1, tarlasmda çah§makta olan
Beytüllahim'li fakir, sakat ve ya§h bir çiftçiye rastladdar. Biri ya§h
adam1 vurup oldürdü. Ba§ml kestiler; ahp Kudüs'e getirdiler ve
Yafa Kap1S1'na astilar. Burada iki gün boyunca salland1. Oradan
geçen Türk çocuklannm onu ta§a tuttuklanm gordüm. H1risti­
yanlar kederli çehreleriyle ya§h adamm kellesine bakiyorlard1 ve
yanaklanndan ya§lar dokülüyordu.
30 Arahk'ta valinin birlikleri, üç pâre top at1§1yla §ehrin d1-
§Ina hareket etti. Koylere en yakin yer olan Beyt Safafa'mn kar§I
tarafma geçtiler ve Rephaim'lerin vadisine mevzilendiler. Buras1
Kudüs'ün güneydogusundan gorünmektedir. Ovaya çad1rlanm
kurdular ve koylere ate§ açmaya ba§laddar. Koylüler de surlann,
kayalann ve tepelerin arkasmdan ate§le kar§1hk verdiler. Her iki
taraftan da çok say1da adam oldü. Lakin kaç tane olduklanm
belirleyemedim. Bazdanna gore on be§·yirmi, digerlerine gore
sadece iki-üç ki§iydi.
Ak§ama dogru Sion Dag1'na dogru yürüyü§e ç1kt1m. Dalgala-
OSMANLl'DA lKl AMER1KALI MlSYONER 547

nan kim11z1 bir bayrak, bir de küçücük kõyü ate§e veren toplann
dumamm gõrdüm. Geceleyin çarpl§ma durduruldu. Ertesi gün
yagmur yagd1 ve askerler de §ehre geri dõndüler. Samnm bu
giri§im, sava§arak bu mmtikayi ele geçiremeyecegi hususunda
Valiyi ikna e tmi§ti. Neticede altm1§ kese paray1 kabul ederek
buradan çekildi. Kõyün ileri gelenleri §imdi bu parayi bulmamn
s1kint1Slm ya§1yor. Bir kismm1 Beytüllahim'deki üç manastirdan
istediler. Bunu tedarik etmek için de Ba§papaz1 yakalay1p bir güzel
falakaya çektiler. Hadise Fas Pa§asma, bir rivayete gõre Sultan'a
aksetmi§ durumda. Kudüs'ten aynlmadan az evvel ald1g1m1z
malumata gõre Fas Pa§as1 bizzat buraya geliyormu§ . Kõylüler
askerleri kabul etmezlerse kõyleri yerle bir etmek için zaten bir
emirname ahnm1§ kendisinden. Vali bu emirnameyi infaz etme­
ye te§ebbüse haz1rlamrken, Pa§anm gõrevden almd1g1 ve yerine
bir ba§kasmm atand1gma dair yeni bir haber alm1§. Bu durum
bütün haz1rhklan ask1ya almasma sebep olmu§ ve yeni Pa§anm
emirlerini beklemeye ba§lam1§ . 1§te biz Kudüs'teyken ortahgm
hali buydu. 1syan, ayaklanma ve iç sava§, Türkiye'de her gün
ya§anan s1radan hadiselerdendir.
52. MEKTUP
SON MEKTUP: "CENNETIEKi SAADET ELDE
EDÍLÍNCEYE KADAR SADAKATLE YOLA
DEVAM ETMEK 1ST1YORUM" 1

Hebron'a Yolculuk

24 $ubat 1824 . Mr. Damiani bizimleyken &rsat:J. degerlen­


dirdik ve Hebron'u ziyarete gittik. Beytüllahim anayola yakm
oldugundan oraya geçtik ve geceyi bir Rum manast:J.nnda geçirdik.
25 $ubat 1824. Sabah erkenden Hebron' a gitmek üzere yola
koyulduk. Bir saat sonra güya Süleyman'm Sarmçlan oldugu
sõylenen yere geldik. Sam1çlar üç tane ve bir tepenin kenanna
yerle§tirilmi§ler. En yüksegi yüz otuz dõrt ad1m uzunlugunda,
yetmi§ alt:J. ad1m geni§ligindeydi. Digeriyle aras1 seksen be§ adnnd1.
Bir ba§ka sam1cm aym birimlerdeki õlçüsü, yüz elli üç, elli dõrt ve
seksen sekiz; üçüncününki ise iki yüz be§, kirk dokuz ve yetmi§
birdi. "Onlar duvarlarla çevrilmi§ler, s1valanm1§lar. 1çlerinde,
derinligi çok fazia olan bir su vard1r."2 Kudüs bu sarruçlardan

1
"Letter from Mr. Fisk", The Missionary Herald, Mart 1 825, Vol. XXI , s. 65-68.
2
Yazar bu cümleyi Henry Maundrel'in daha evvel zikrettigimiz eserinden
ahnblam1§br. (ç. n.]
OSMANLl'DA lKl AMERlKALI M1SYONER 549

su ta§1yan bir su kemeriyle ktsmen destekleniyor. Havuzlarm


yaktnmda modem bir yap1 olan kale bulunmaktad1r. Yolumuz
buradan ta§h bir alana ve genellikle çah ve fundahklarla kaph,
yalçm kayahkl1 daglara ç1kti. Gõrünürde hiçbir kõy yoktu ve
Beytüllahim'le Hebron arasmda tek bir ev bile gõzükmüyor­
du. Yolun baz1 kesimlerinde ekilmi§ araziler mevcuttu. Pek çok
bugday tarlasmdan geçtik. Bugdaylar yeni bitmi§lerdi. Suriye'de
yaygm oldugu gibi bu tarlalann da hepsi çitsizdi. Sadece üzüm
baglannm etra& çevriliydi. Beytüllahim' den Hebron' a varmak
için be§ küsur saattir binek üzerindeydik. Yõnümüz güneybati­
ya dogru degi§IDͧti. Haham Mendel'den, Hebron Yahudilerine
yaztlmt§ bir takdim mektubu almi§tlk. Buna binaen e§yalanmlZl
onlara gõtürdük.
Bu ki§iler bize, buradaki 40 ailenin Sefarat, 20 ailenin de E§­
kenazi Yahudisi oldugunu sõylediler. Hep bir arada oturuyorlar.
Evleri, biraz kirli odalann rastgele s1ralanmas1yla olu§turulmu§.
Odalar dar ve çok pis geçitlerle aynlm1§. Bu Yahudiler kendi
aralannda ne lspanyol-lbranicesi [Ladino] ne de Almanya-lbranicesi
550 SON ME.KTUP

[Yidi§] konu§uyorlar. Çogu biraz Arapça biliyor, o da kõtü bir


§ekilde . Zaten Arapça okuyabilen tek ki§i bile yok. Bir iki ki§i
birkaç tane ltalyanca kelime biliyor. Fransa yerlisi olan ya§h bir
adam Fransizcayt fasih konu§uyordu. Onunla epeyce sohbet ettim.

Hebron

Hebron'un §imdiki adi Halilü'r Rahman. Manasi Rahman'm


dostu. Genellikle bu isim lbrahim Peygamber'e veriliyor. Çünkü
o, Tann'nm dostuymu§. Hebron da lbrahim Peygamber'in §ehri
olmasi hasebiyle bu isimle amlmaktadir. Dolaytsiyla Kudüs'te,
lbrahim Kapisi demek yerine Halil'in Kapisi [Bâb'ül Halil] diyor­
lar. lbrahim ile Halil'in birbirlerinin yerine kullamlmasi Araplar
arasmda yaygmdir.
Sehir, kuzeybatidan güneydoguya uzanan bir vadinin içe­
risinde kurulmu§ . Büyük kismi vadinin kuzeydogusuna dogru
yayihyor. Orijinal adi karye-i erba', manasi ise dõrt tane kõy
demek. Su an iki tane kõy mevcut. Bunlar da §ehrin parçalan ola­
rak dü§ünülüyor. Lakin tamamiyla §ehirden uzaktalar. Bir bütün
gorüntüsünde olan §ehrin ana bolümlerinde belirli bir farklihk
oldugunu dü§ünürsek, Yahudi tarihçi Josephus'un Hebron'la
ilgili verdigi bilgiye gore (War of the]ews, b. 5, C. 9) Hebron yine
karye-i erba' oluyor: "Yõre halki burasmm çok e ski bir §ehir
oldugunu soylüyor. Ôyle herhangi bir §ehirden degil, MlSlr'daki
Memphis'ten bile eski oldugunu belirtiyorlar. Bu baglamda he­
saplarsak §ehir iki bin üç yüz ya§mda." Onun bu tahmine gõre
Hebron ilk olarak dort bin yil evvel kurulmu§ . Aynca burasi
sigmdan §ehirlerden birisi (Ye�u, 20/8) .
Simdi surlan filan yok. Ali Bey'in hesabma gõre 400 hane
mevcut. Sehrin ileri gelenlerinden Seyh Muhammed'in soyledigine
gore vaktiyle Hebron' daki pek çok evi tamir ve yeniden in§a eden
Misir halifelerinden biri, §ehri bir kaleyle muhafaza altlna almaya
ba§larm§. Fakat "lshak Efendimiz" geceleyin kendisine gorünerek,
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 55 1

"ben kendi §ehrimi kendim korurum" demi§ ve halifenin kaleyi


yapmasma engel olmu§. O da bunun üzerine bu i§ten vazgeçmi§.
26 $ubat 1824. Sabahleyin erkenden Yahudi rehberimizin re­
fakatinde camiye bakmaya gittik. Bu caminin Makpela magarasm1
ve tlk Peygamberlerin (Patriarchs) mezarlanm õrtmek için in§a
edildigi bize sõylenmi§ti. Cami, bir tepenin güneybattsma bakan
yamaçta yer ahyor. Ne Yahudilerin ne de H1ristiyanlarm içeri
girmelerine izin veriliyor. tki büyük kap1 gõrdük, iç klSlmlannda
merdivenle ç1ktlan yoku§lar var. Kaptlardan birinin yanmda bir
mekân yer ahyor. Zavalh Yahudilere, atalannm burada bulunan
türbeleri hürmetine girmelerine, aglamalanna, dualanm okuma­
larma ve tekrarlamalanna izin veriliyor. Bu yap1, kaleyle ve diger
yap1larla o derece baglantth ki, dt§andan çok az gõrülebiliyor. Ali
Bey (C. 2, s. 265'te), tlk Peygamberlerin ve hammlannm kabirlerini
ve onlann hepsini içine alan bu mabedi tasvir etmektedir. Buras1
eskiden bir Rum Kilisesi'ymi§, §imdi cami olarak kullamhyor. Fa­
kat Ali Bey'in tasvirini okurken dogal olarak §U soru akla geliyor:
Bütün kabirlerin hepsi bir magaramn içerisinde mi? (Bk. Tekvin,
23/9 ve 25/9) . Müslüman rivayetine gõre tlk Peygamberlere ila­
veten Yusuf Peygamber de burada metfunmu§.
�ehre dogru gelirken rehberimiz, Ner'in oglu Abner'in3
yatt1g1 yeri gõsterdi. �ehrin ana kesimiyle, vadideki daha ufak
bõlümler arasmda Davud'un Havuzu bulunuyor. Buras1 kenarlan
elli§er ad1m olan kare §eklinde bir su sarmc1. Davud'un babas1
Jesse'nin, tlk Peygamberlerin türbelerinden vadinin kar§tsma dü­
§en yerdeki kabrini gõrmek için §ehrin güneybattsmdaki tepelere
dogru çekildik. Rehberimiz yolumuzun üzerinde bize üç tane kuyu
gõsterdi. Biri íbrahim Peygamber'in, ikincisi 1shak Peygamber'in
üçüncüsü de Yakub Peygamber'in kuyusu diye amlmaktadir.
Jesse'nin kabri kõhne bir yap1yla kaplanmt§. lçinde bir kuyu
bulunuyor. Yahudi rehberimizin ciddiyetle anlatttgma gõre, bir
defasmda buraya bir kümes hayvam konulmu§. Konulduktan üç
3
T evrat' a gore lsrail Kralhg1'nm ilk krah Talut'un (Saul) ordu komutanlanndan
biridir. [ç. n.]
552 SON MEKTUP

gün sonra onu Ürdün'de bulmu§lar.


Kald1gumz yere dõnünce yola çikmak üzere atlanmizm haz1r­
lanmas1 emrini verdik. Bizim odada Seyh Muhammed vard1. Bir
yandan tütün çubugunu çekiyor, õte yandan Mezmurlar Kitab1'na
gõz atiyordu. Yahudi onun okuma bilmedigini sõyledi. Bunun
üzerine kitab1 aldun ve birinci Mezmur'u ona okudum. Az sonra
benden bir hediye istedi. Ben de bir dolar verdim. Y ere &rlatti
verdigim dolan ve bu kadar az bir miktar verdim diye çileden ç1ktl.
"Peki o halde, nasd istersen" dedim ve dolan ahp cebime koydum.
Kalkti ve bir h1§1mla odayi terk etti. Ona hiçbir §ey vermemeye
azmetmi§tik. Az sonra geri dõndü. Zavalh Yahudilerin korkulanm
gõrünce karanm1z1 degi§tirdik. Eger Seyhi sakinle§tirmezsek, biz
gider gitmez onlardan agir taleplerde bulunulacakti. Bu yüzden
Seyhe, degeri bir dolar altmt§ sent olan bir madeni para verdik.
O da bunu kabul etti ve çekip gitti.
Aynhrken bir mesaj ald1k. Ba§ka bir Seyh bizimle gõrü§meye
geliyormu§. Onunla gõrü§ecek vaktimiz yok diye cevap gõnderdik.
Atlanm1z1 eyerledik ve §ehirden ç1ktik. Sonradan õgrendik ki, bu
ki§i biz gittikten sonra evimize gelmi§ ve müthi§ bir õfkeye kapd­
m1§. O anki durumu hak etmedigini dü§Ünerek, birlikte kald1gm11z
Yahudi Mallem Haleem' e, bizim oraya van§un1z1 kendisine daha
erken haber vermedi diye kaba sõzler sarf etmi§. Arkam1zdan bir
alay atl1yi gõndermekle tehdit etmi§.
Hebron'dan ç1ktiktan yanm saat sonra lbrahim Peygamber'in
melekleri kabul ettigi ve ag1rlad1g1 yere geldik (Tekvin, 1 8). Buras1
ana yoldan biraz dogudayd1; oraya varmak için bir tarladan geçtik.
Bu mekân, çok eski bir surun çevirdigi bir avluydu. Bina iskeletinin
büyük bõlümünü te§kil eden ta§lar, 1 O fit uzunlugunda, birkaç fit
kalmhgmda ve yüksekligindeydi. Yolun batismda bir ba§ka yer
oldugunu, lbrahim ile meleklerin büyük bir agaçla i§aretlenmi§
bu yerde gõrü§tüklerini õgrenmi§tim. Sonraki yanm saatte dogu
tara&ndaki uzak bir mesafede minareli bir binayi geçtik. Buras1
Nebi Yunus diye isimlendirilmektedir. Hebron'dan aynld1ktan
be§ küsur saat sonra Beytüllahim' e vard1k. Sokaklardan geçerken
OSMANLI'DA h<l AMER1KALI MlSYONER 553

insanlar bizi dostane tavrrlarla selamladtlar. Rum manasttnnda


da yine s1cak bir kar§tlama yaptld1.

Rum ve Arap Misafirperverligi

Biz Rumlarla birlikteyken, misafirperverlik adm1 hak edecek


tav1r ve davram§lan gõrmü§üzdür. Fakat bende Arap misafirper­
verligine dair bir kanaat olu§turmaya yarayacak kadar yeterli bir
tecrübe ya§ay1p ya§amad1g1m1 hiç bilmiyorum desem yeridir.
Bu konuda çok fazia §ey i§ittim ve okudum, lakin bugüne kadar
misafirperver s1fattna layik çok az insan tamd1m. Belki de onlar
birbirlerine kar§t misafirperverdirler. Belki de ellerine dü§ecek
s1kmtth ve tamarmyla sefil bir yabanc1ya bu §ekilde davramyor­
lar. Yolculara ara stra misafirperver davramrlar. Ancak benim bu
vakte kadarki tecrübe ve gõzlemlerim gõstermi§tir ki, bu, genelde
misafire yapttklan iyiligin ve verdikleri §eylerin kar§1hgm1 alma
umuduyla beraberdir. Sadece bununla da kalmaz, gõsterdikleri
misafirperverligin degerinin bedelini de beklerler.
Onlar sizi çok asil ifadelerle kar§tlar, kabul ederler; evlerinin,
sizin eviniz oldugunu sõylerler; bizzat kendileri ve digerleri emri­
nize amadedirler. Hizmetleri ya da ikram ettikleri yiyecekler için
ücret talep etmezler. Sizi daha evvel hiç gõrmedikleri ve sizden
bahsedildigini duymad1klan halde sizi çok sevdiklerini sõylerler,
yaltaklamrlar. tltifatlara bogarlar, hediyeler sunarlar. Bunu, geri
dõnü§ünüzde daha degerli hediyeler getireceginizi bilmeseler
yapmayacaklard1r. Onlar, sizden evvelki yolculardan ne hediye
ald1klanm sõylemeye ba§ladtklannda, sizin onlarla birlikteliginizin
üzerinden çok uzun bir süre geçmemi§tir. Hediye konusunda ge­
nelde gerçek olandan daha fazlasm1 sõylediklerini dü§iinüyorum.
Onlara bir §ey vermeniz için sizi tesir alttnda b1rakmak adma
her §eyin Íngiliz mah oldugunu sõyleyerek õvünürler. Ülkenize
geri dõndükten sonra bir §eyler gõndermenizi isterler. Daha õn­
ceki yolculann yerine getirmedikleri vaatleri size tekrar be tekrar
554 SON MEKTUP

anlat:J.rlar. Oradan aynhrken, az ya da çok verin, genelde memnun


kalmazlar; §U veya bu §ekilde daha fazlas1m isterler. Samatac1 bir
hal almalan, hatta sizi tehdit etmeleri nadirattan degildir. Bunu
yalmzca hizmetkârlar ya da alt seviyeden insanlar için sõylemiyo­
rum, §eyh ve efendiler için de sõylüyorum. Bir pa§aya yahut valiye
ya da üst düzeyden birine ugrama inceligi gõsterdiniz diyelim,
hizmetkârlar sizi kap1ya kadar gelip ugurlarlar ve orac1kta hediye
isterler. Üst makamlardan bir adamm, Wales Prenseslerini, Leydi
Hester Stanhope'u veya belli ba§h 1ngiliz seyyahlan, "onlar bana
bir çift tabanca verdi; tüfek veya saat hediye etti" diye õvdüklerini
duymak çok s1radan bir §eydir.

Frans1z Dag1'm Ziyaret

2 7 $ubat 1824. Davud Peygamber'in Talut'un gõmlegini kes­


tigi sõylenen magarayi ve Ferdis Dag1 1 m yani Cebel-i Fransahwy'i
(Frans1z Dag1) ziyaret maksad1yla Beytüllahim'in güneydogusuna
dogru ç1ktik. Haçhlar, Müslümanlar ülkenin geri kalan kism1m
yeniden ele geçirdikten sonra onlara direnmek için sõzümona
buraya bir hisar yaptlrm1§lar. At üstünde bir buçuk saat gittikten
sonra magaraya kadarki kisa mesafeyi yaya yürüdük. Buras1,
a§ag1s1 Ôlü Deniz'e dogru akan derin bir vadinin yamacmdayd1.
Magaraya girdik ve otuza on be§ ebadmda engebeli bir bõlmeye
rastlad1k. Diger bõlmelere buradan çok say1da geçit vard1. Lakin
onlara giri§ çok zordu, biz de girmedik. Geni§ bõlmelerden orada
çok sayida mevcut oldugu sõyleniyor.
Kutsal Kitap'm /. Samuel 24. bõlümündeki bilgiler bizi,
Talut'la Davud'un olayinm Engedi Çõlü'nde vuku bulmasmm
sõz konusu oldugunu dü§Ünmeye sevk etti. Bedevi rehberlerimiz
ise bu magaradan bir günlük mesafede, Ôlü Deniz'in [Lut Gõlü]
kiyilannda §U an Engedi denilen bir yer bulundugunu sõylediler.
Aynca orada elma, portakal ve ayva gibi baz1 meyve çe§itleri
bulunduguna dair güzel bir haber verdiler. D1§tan çok ho§ gõrü-
OSMANLI'DA 1K1 AMERlKALI MlSYONER 555

nüyorlar; ancak içi açildtgmda toz ve dumandan ba§ka bir §ey


olmadtgt gõrülüyor bu meyvelerin. �ayet onlann rivayetlerine bir
deger atfedebilirsek, en mükemmel elma Sodom'un elmas1ym1§.
Ôteki Araplar da ayn1 beyanatta bulundular. Baba Nau, Aziz Saba
§ehrinden Daniel Abbott tarafmdan ifade edildigi üzere ayn1 yerle
ilgili benzer bir hikâye yaymlamt§t1. Araplara, bu meyvelerden
getirdikleri takdirde iyi bir mükâfat vermeyi teklif ettim. Parayi çok
sevmelerine ragmen hiçbiri bu i§e giri§meye niyetli gõrünmedi.
Magaradan ç1ktp bineklerimize atlayarak bir saatte Frans1z
Dag1'na vardtk. Magaramn yaktmnda bulunan Rum manast1nnm
harabelerinden geçtik. Vadinin degi§ik yerlerinde çok sayida ma­
gara gõzümüze çarpt1. Buralan Araplar, kendileri ve sürüleri için
gõlgelik olarak kullamyorlar. Frans1z Dag1 yüksek ve çok sarp .
Etrafmda da ba§ka bir dag bulunmuyor. Zirvesinde bir hisar var
ki, asla zapt edilemez samrsm1z. Hisar duvannm temeli ve dõrt
kulesi, aynca cephanelikler de hâlâ ayaktadtr. Zirvenin alam iki
yüz yetmi§ ad1m çapmdad1r.
Bu dagdan Beytüllahim'e bir buçuk saatte geri dõndük. Bu
ziyaret esnasmda, aziz Kurtanctmtz 1sa'nm dogdugu kõyde 1 6
adet Kutsal Kitap nüshas1 satt1k. 1 8 tane d e hediye ettik. tlave­
ten 60 risaleyi de dag1tt1k. Günbat1mmda tekrardan Kudüs'teki
odalanm1za varmt§t1k. Kudüs'te bulundugumuz be§ ayhk sürede
703 adet Kitab-1 Mukaddes, Yeni Ahit, Mezmurlar ve Tekvin
kitabt ile 400 risale satt1k. Bu sat1§tan iki yüz on dolar kazand1k.
Sayd1klanm1zm dt§mda 86'sm1 hediye ettik. Kudüs'teki 1ncil
Cemiyeti Odas1'na büyük miktarda, Yafa'ya da az sayilmayacak
miktarda kitap b1rakt1m.

Mr. Fisk'in Hastalanmas1

Kudüs'ten aynlmadan yakla§tk alt1 hafta õnce sttmaya ya­


kalandtm. Bu da benim ara§t1rmalanm1 ve geri kalan zamandaki
i§lerimi yan yolda b1rakt1. Sttma, §iddetli ba§ agns1 ve say1k-
556 SON MEKTUP

lamalara varan müthi§ rahats1zhklanyla günlerce devam e tti.


Kusmalar biraz rahathk veriyordu ama hastahk üç haftaya yakm
sürdü. Sonra yava§ yava§ iyile§meye ba§lad1m. Sehirden aynhr­
ken seyahat edebilecek gücü daha yeni bulmu§tum kendimde.
Hastahg1m esnasmda, uzman ve sad1k bir hekim ihtiyacm1 daha
õnce hissetmedigim kadar hissettim. Bizim ba§vuracag1m1z, en
azmdan güven duyabilecegimiz bir ttbbi merci yok. Tibbiye san­
d1g1m1zm içerisinde bir iki degerli tlp kitab1 var, bir de s1mrh
tecrübelerimizden edindigimiz bilgiler. ͧte bagh olmak zorunda
kald1g1m1z her §ey bunlar. Büyük ihtimalle uygun bir muayene,
hastahg1 derhal sõküp atar. Uzun zaman can çeki§irken ne yana
gidecegimizi bilemedik. Bizi bu topraklara gõnderen Efendimiz
Ísa'nm kiliselerinden, kisa zamanda hem bizim bedeni saghg1m1za
bakacak hem de manevi i§lerimizde yard1mc1 olacak uzman bir
doktor gõndermelerini ümit edemeyecek miyiz?
1 7 Nisan 1824 . 1kinci defad1r Kutsal Ate§ dedikleri merasime
§ahit oldum. Birkaç gün õnce Metropolit Daniel'e gitmi§tim.
Eger mümkünse Metropolit Peter'le beraber türbeye girmeyi
istedigimi sõyledim. Metropolit Peter, buraya giren ve ate§in
nasd yand1g1m tek ve ilk gõren ki§idir. Bunu hiç zorluk çekmeden
yapabilecegimi sõyledi. Günü geldiginde Sepulchre Kilisesi'nde
tam zamanmda bulunmaya dikkat ettim. Piskoposlar gelince
Metropolit Peter'e gittim ve konuyla ilgili konu§tum. Türklerin
huna izin vermeyeceklerini sõyledi. Ben de, "eger siz bunu onlara
aymyla anlatrrsamz belki izin verirler" dedim. "Buna hiç çare yok"
kar§1hgm1 verdi. Su sõz ne kadar da dogruymu§: "Çünkü günah
i§leyen herkes nurdan nefret eder ve yapttklan ayiplanmasm diye
nura gelmez." [Yuhanna, 3/20]
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 557

Rumlann Papazhga Atama Tõreni

Kutsal Ate§ merasimi bittikten sonra Rumlar, bir de papazhga


atanma ayini icra ettiler. Kõylerden birinden gelen bir H1ristiyan
Arap, diyakozluk gõrevinden papazhga yükseltildi. Ayini Ala§ehir
piskoposu yõnetti. Kendisine ruhbandan birkaç ki§i de yard1mc1
oldu. Zannedersem dualann okunmas1, kutsal metin dersleri,
kurban ta§mm ve kilisenin etrafmda yürüyü§ ve ayinlerin icras1
en az bir saat sürdü. Aday diz çõktü, papaz elini onun ba§l üze­
rine koydu ve bir dua okudu. Ônce ruhban, pe§inden ruhban
olmayanlar "layiktir, lay1ktir, layiktir" diye uzunca bir süre tekrar
tekrar bag1rddar. Bõylece onun papazhk gõrevine kabul edilmesine
nza gõstermi§ oldular.
Protestan kilisesindeki atamadan ne kadar da farkh bir uygu­
lama. Protestanlarda, kilisede büyük bir cemaat toplamr. Kutsal
Kitap okunurken ve Mezmurlar nagmeler halinde sõylenirken,
dualar edilirken, papazhk meslegindekilerin vazifeleri hakkinda
vaaz verilirken herkes sessizce dinler. Papaz adayina bu büyük gõ­
revini sadakatle yerine getirmesi adma resmi talimatlar verilmesi,
onun 1sa'nm hizmetkârlannm takipçilerinden olmas1 ve aralanna
katilmaya kabul edilmesi baglammda yumu§ak, karde§ane bir
hitabede bulunulur. Bu ise halkm lisamyla yap1hr. Herkes her
§eyi aç1k seçik anlad1gm1 gõsteren bir tavir içerisindedir. Burada
ise tam tersine cemaat son derece bir karga§a durumu sergiler.
Etrafta yürüyenler mi dersiniz, sohbet edenler mi? Ayin õyle bir
tarzda yapdmaktad1r ki, orada haz1r bulunan ki§ilerden neredeyse
her biri ayinin büyük kismm1 anlamad1gm1 gõsterir bir haldedir.
Kudüs'ten 22 Nisanda, yani buraya bir õnceki geli§imden bir
yil sonra aynld1k. Bu senenin yedi ayim Kudüs'te geçirdim, diger
be§ aym1 da Lübnan Dag1'nda ve seyahatlerde tükettim.
25 Nisan 1 824. Yafa'dayiz. Konsolosun evinde Ítalyanca bir
vaaz verdim. Vaaz1 on dõrt ki§i dinledi.
27 Nisan 1824. Mr. King ve Mr. Cook karde§lerimle birlikte
Beyrut' a gitmek üzere yola ç1ktik. Bird karde§imiz deniz yoluyla
558 SON MEKTUP

gelme &rsatm1 degerlendirmek istedi.


2 Mayts 1824 Pazar. Pazar gününü Mr. Chasseand ile birlikte
Sur §ehrinde geçirdik. Mr. Chasseand geçenlerde oraya konsolos
vekili olarak atanm1§t1. Yedi ki§ilik bir cemaate ltalyanca bir vaaz
verdim.

Beyrut'taki H1ristiyanlarm 1li§kileri

4 Mayts 1824 Salt. Beyrut' a ula§t1k. Misyoner karde§lerimin


ve misyoner kiz karde§lerimin ikametgâhlanmn yakmmda bulun­
dugumdan dolayi kalbim sevinçle çarp1yor. Bu gõrü§meyi uzun
süredir bekliyordum. Onlar Malta'ya ula§madan õnce gemiyle
M1S1r'a gitmi§tim. Beyrut'a varmalanndan evvel de Kudüs'e gitmek
üzere yola ç1km1§t1m. Ancak bir araya gelmeden ara§t1rmalarla,
hastahkla ve gezilerle yiprandun. Gerçekten de onlann arasmda
dinlenmeye ve rahatlamaya çok ihtiyac1m vard1.
Eski dostluklann yeniden hayat bulmas1 ve yeni dostlar edin­
mek, uzaklardaki sevgili dostlar hakkinda sohbet ve hal hat1r sor­
ma fash, hanralardaki günlerin ve derinlerde kalan manzaralarm
yeniden yâd edilmesi, bu hareketli, dostane ve ne§eli gõrü§me
günleri; takatten dü§mܧ ruhlara yeni bir canhhk getirdi, yor­
gun bedenleri ihya etti, zihinleri dinçle§tirdi. Buraya ara§t1rma
ve õgrenme çabalanmdan ve gezilerimden bitap bir vaziyette
gelmi§tim. Lakin §imdi kitaplanm1 yeniden açma, gezilere tekrar
ba§lama arzusuyla dopdoluyum. Bizi bu topraklara getirdigi için
Tann'ya §Ükredenlere kanlm1§ olduk. Benimsenen tedbirler ve
üstesinden gelmek zorunda olduklan soonnlar hakkinda serbestçe
akil dam§t1k onlara. Türk topraklannda; yani zulüm, hurafe ve
ho§gõrüsüzlügün yurdunda oldugumuzu ancak sohbetlerimizin,
dualanrmzm, ilahilerimizin ve okumalanm1zm ortasmda unutu­
yorduk. Etra&mdaki küçük dost halkasmdan dolayi kendimi ne§eli,
mesut ve bahtiyar ülkemizde gibi hissediyorum. Misyonumuzla
ve misyonerlik faaliyetimizle ilgili meseleleri tart1§mak amac1yla
OSMANLl'DA 1Kl AMERlKALI M1SYONER 559

çok sayida toplantl gerçekle§tirdik. Oruç tutarak ve dua ederek


iki gün geçirdik. Efendimiz Ísa'nm sofrasmda ettigimiz bütün
yeminlerimizi bir kere daha tazeledik.
Sevgili karde§imiz Parsons ! Onun §efkatli ve yumu§ak kalbi,
bu topraklarda çah§an ki§ilere ho§geldiniz demekten nasd da haz
alnu§tlr. Lakin o, Cennetteki kutsanm1§larla beraber bulunmaktan
dolayi daha mutludur. Íli§kilerimizde gõrülen bütün noksanhklara
ragmen Hiristiyan toplulugu hâlâ o kadar ne§eli, o kadar ho§nut­
sa; Tann'nm fidye ile kurtard1klan ve her biri 1sa'nm kimliginde
mükemmelle§mi§ olanlarla kar§da§tlklan o gün, ne§eleri kim bilir
nasd olacaktlr! Sevdiklerimden uzaklardayken beni ne§elendiren
ümit ͧte budur. K.i§iliginde Kurtanc1m Ísa'nm suretini ta§1yanlarla
yapt1g1m1z buradaki toplantl, bu ümidimi yeniden canlandmyor.
Bana hadiseleri õnceden anlama ve onlann üstesinden gelme ka­
biliyeti vermi§ gõrünüyor. Cennetteki saadet elde edilinceye kadar
sadakatle yola devam etmek için lütuf sizinle olsun. Saygdanmla . . .

Beyrut, 2 5 Mayis 1824 Pliny Fisk


BUNDAN SONRASI 1Ç1N B1RKAÇ SÔZ

Pliny Fisk'in raporlan burada sona ermektedir. Çünkü onun


bundan sonraki seyir defterleri ve mektuplan elimizde bulunma­
maktad1r. 1 828 gibi erken bir tarihte biyografisini kaleme alan
ve seyir defterlerini yaymlayan arkada§l Alvan B ond, Fisk'in
bütün yazd1klarm1 Amerika'ya yollad1g1m, ancak bu kay1tlann
yerine ula§mad1gm1, bir ihtimal Rum korsanlann eline geçtigini
bildirmektedir. 1 Bõylece son yazd1gi 25 Mayis 1 824 tarihinden,
Beyrut'ta õldügü 25 Ekim 1 825'e kadar yakla§1k bir buçuk y1h
anlatan kay1tlardan mahrum bulunmaktayiz. Yazd1klanmn kay­
boldugu bilgisini American Board mensuplanndan Joseph Tracy
de payla§makta, aynca onun hummaya yakalanarak õlmeden
õnce Arapça-lngilizce bir sõzlügü tamamlamak üzere oldugunu
eklemektedir. 2
Meslekta§l Jonas King'in seyir defterlerinden õgrenebildigimiz
kadanyla iki yolda§ bu zaman diliminde yine seyahatlere devam
ederek daha evvelki çah§malanm aym metotlarla sürdürdüler.
22 Haziran 1 824'te Deyr el-Kamer'de bulu§tular ve siras1yla Ha­
lep, Trablusgarp, Beyrut, Yafa, Ramla, Nazaret, Teberias ve Sur

1
Alvan Bond, Memoir of The Rev. Pliny Fisk, Late Missionary to Palestine, Boston
1 828, 380.
2
Joseph Tracy, History of The Amerian Board of Commissioners for Foreign Missions,
New York 1842, s. 1 64.
562 BUNDAN SONRASI 1Ç1N BlRKAÇ SÔZ

§ehirlerini ziyaret ettiler. En son Beyrut'ta konakladdar. Burada


hastalanan Fisk hayatm1 kaybetti. Cenazesi Beyrut surlannm iki
yüz metre kadar di§ma, Bab-1 Yakub'un õtesine defnedildi. Buras1,
misyoner Isaac Bird'ün satm ald1g1 bir arsayd1.3
Filistin merkezli misyonerlik gõrevini onun b1rakt1g1 yerden
diger meslekta§lan sürdürdü. Çe§itli nedenlerden õtürü Filistin
Misyonu kurulamad1 ama meslekta§lan onlann yanm b1rakt1g1
i§i tamamladdar.
Pliny Fisk'in Parsons'tan sonraki yol arkada§I Jonas King
Kas1m 1 822'de ba§lad1g1 Filistin misyonerliginden 1 828'de ay­
nlarak Atina Misyonu'nu kurmakla gõrevlendirildi. Yine henüz
Fisk hayattayken Beyrut'ta gõrevlendirilen Isaac Bird (1 793- 1 876)
ilk Arnerikan misyonunu Beyrut'ta kurdu ve 1 836'ya kadar o
tarlada gõrev yapti.
Ortadogu'daki faaliyetleri tahkim e tmek ve geni§letmek,
bir yandan da Anadolu'ya geçmek maksad1yla misyoner ak1§1
devam etti. 23 Ocak 1 823'te gelen William Goodell (1792- 1 867),
1 829'da gelen Harrison G.O. Dwight birtakim çah§malardan sonra
1 83 1 'de Ermeni Misyonu'nu kurmak üzere lstanbul'da gõrevlen­
dirildiler. Aym nesilden 1 822 'de gelen Daniel Temple'1 degi§ik
tarihlerde EH Smith, George Whiting, Josiah Brewer, Elnathan
Gridley, William Schauffler, Elias Riggs, John B. Adger, Thomas
Johnston, Benjamin Schneider, Cyrus Hamlin ve digerleri takip
etti. Bu §ah1slann tipki Parsons ve Fisk gibi raporlan yaymland1,
hatiratlan yazdd1. Dolay1S1yla Parsons-Fisk ikilisinin ba§ml çektigi
Kutsal T opraklar, Ortadogu ve diger Osmanh cografyalanndaki
misyonerlik faaliyetlerinin aynntdan için bu çah§malara müracaat
edilmesi gerekmektedir.

3
Heruy H. Jessup, Fifty Years in Syria (/), New York: Fleming Revell Company,
1 9 1 0, s. 29.
SÔZLÜK

American Board of Commissioners for Foreign Missions (Amerika Ya­


banci Misyon Temsilcileri Birligi, American Board) : Literatürde
kisaca ABCFM diye de geçen bu te§kilat, XVI. yüzyil sonlan
ile XVII. yüzyil boyunca lngiltere ve Amerika'run dogusunda
ortaya ç1kan Püriten akxmmm belli ba§h üç temsilcisinden biri
olan Cemaatçi Kilise tarafmdan Amerika di§mda misyonerlik
faaliyetlerini yürütmek amac1yla 1 8 1 0 yxlmda Boston' da ku­
rulmu§tur. Dõnemin büyük dini çalkantdannm ve iki büyük
"uyaru§m" be§igi olan New England bõlgesi ayru zamanda bu
te§kilatm üyelerinin de memleketiydi. Resmi kurulu§ i§lem­
lerinin ve te§kilat yapilanmasmm hemen ardmdan American
Board ilk faaliyetlerine, o s1ralarda Hindistan'da çah§malanru
sürdüren 1ngiliz misyoner William Carey'in rehberliginde o
ülkede ba§ladx. Hindistan'm Bombay, Mahim, Tenna, Tilli­
apalli, Madura ve Seylan yõrelerinde adeta bir staj devresi
geçirdikten sonra yõnünü Ortadogu'ya çevirdi. Daha sonra
çah§malanm Anadolu ve Balkanlara kadar geni§letti. Dün­
yanm diger bõlgelerindeki misyonlanndan bazxlan §Unlard1r:
Hindistan, Çin, Japonya, Kxzilderili kabileleri, Patagonya,
Yeni Zelenda, Sandwich Adalan, lran Nesturileri, Suriye,
Afrika, Yunanistan, Anadolu. 1. Dünya Sava§I bitiminden
sonra ülkemizde çe§itli okullar ve vakiflar arac1hg1yla ça-
564 SÔZLÜK

h§malanm sürdüren te§kilat 20 1 0 yilmda kendini feshetme


karan alm1§tlr.
Ayltk dua toplanttst (monthly concert} : Misyoner raporlarma yan­
s1d1g1 kadanyla bu toplantllann amac1 õncelikle misyoner­
lerin maneviyatlanm güçlendirmekti. Bu baglamda, o günü
perhizle (oruç) geçiren katlhmcdar çe§itli ibadet, sohbet ve
okumalardan sonra topluca dua etmekteydiler. Dua konusu
genellikle ABCFM te§kilatl tarafmdan belirleniyordu. The
Missionary Herald bültenlerinin son sayfalarmda o ayki dua
konusu verilmekte, bõylece tüm dünyadaki Protestan mis­
yonerlerinin tek bir konuda ortak dua etmesi saglamyordu.
Ancak misyonerler d1§mda katd1mcdann oldugu durumlarda
toplantdar bir tür himmet toplantls1 (jubilee offering) §ekline
bürünmekte, misyoner faaliyetleri için para toplanmaktayd1.
Ôrnegin, 1 879'da Bitlis ve civanndaki misyonerler ile o ha­
valideki yedi kilisenin Ermeni cemaatleri, düzenledikleri bir
ayhk dua toplantlsmda 1 .55 1 kuru§ (78 dolar) toplam1§lar­
d1. Bkz. George C. Raynolds, "An Evangelical Society", The
Missionary Herald, Mart 1 879, Vol. LXXV, s. 1 04. Kayseri'de
gerçekle§tirilen bir dua toplantls1 da õzetle §U §ekilde tasvir
edilmektedir: "Bu yilm ilk pazartesi günü oruçla ve dünyanm
H1ristiyanla§tlnlmas1 için duayla geçti. �apelde yapdan toplu
etkinliklere herkes tam sayi kauld1. Himmet yapdacag1 Guhile
offering) herkese sõylendi. lçlerinden biri ba§lang1ç olarak
iki dolar verdi. Gün boyunca pek çok ki§i de geldi ve para
vermek istediklerini belirttiler. Sonunda 26.40 dolar topland1.
Bu para, Ocak ayi mutat ayhk dua toplantlsmda bag1§lanan
1 .75 dolardan ayn. Bu fakir halkm himmet hareketinde yer
ald1gm1 gõrmek, onlann karanhktan gõz kama§tlnc1 bir aydm­
hga ç1kuklanm, yam s1ra American Board'un faaliyetlerinde
bu yolla yer almak istediklerini gõsteriyor." Bkz. "Letter from
Mr. Farnsworth (13 Ocak 1 860)", The Missionary Herald, Nisan
1 860, Vol. LVI, s. 1 03. Ayhk dua toplantllan misyoner okul­
lannm õgrenci etkinliklerinde de yer almaktayd1. Buralarda
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 565

da õgrenciler kendi el emekleri ile kazand1klanru bir araya


getiriyor, misyonerlik çah§malanna katkida bulunuyorlard1.
Ôrnegin, lstanbul Kiz llahiyat Okulu'ndaki kizlar diki§ dike­
rek kazand1klan paradan ayhk dua toplantismda 1 67 kuru§
bag1§lam1§lard1. The Missionary Herald, "Annual Meeting",
Eylül 1 85 1 , Vol. XLVII, s. 287. Antep Koleji'ndeki bir diger
õrnek için bkz. Dr. Riggs, "Aintab-Central Turkey College",
The Missionary Herald, Mart 1 879, Vol. LXXV, s. 1 04.
Evanjelizmlevanjelik (evangelical): Türkçeye "yeni lncilciler'' §eklinde
de çevrilen evanjelik terimi Hiristiyan geleneginde genelde lncil
mesaj1ru derleyip yaziya geçiren ki§iler için kullarulmaktad1r.
Bu baglamda Yeni Ahit metinlerinde üç yerde lncil'i vaaz
edenlere isim olarak kullarulmi§tlr. Gelenek içerisinde misyoner
kelimesinin e§ anlamhs1 olarak kullaruld1g1 da gõrülmekte­
dir. Bu ilk anlamlar as1rlar içerisinde "birçok Protestan grubu
bünyesinde banndrran bir harekete verilen ortak ad" §eklinde
degi§iklige ugrarm§tlr. Kita Avrupas1 1 nda ortaya ç1kan ve bu­
radan zamanla Amerika'ya yaytlan evanjelik hareketin temei
motivasyonu, kiliselerin yeniden canlanmasmi/yenilenmesini
saglamaktir. Hareketin kõkenleri 1 7 yüzyila kadar gerilere
gitmektedir. Sonraki iki yüzyilda ise lngiltere merkezli geli§en
evanjelik hareket, deniza§m misyonerlik faaliyetleri aç1smdan
õnemlidir. Bu baglamda Church Missionary Society'nin (1 798)
ile British and Foreign Bible Society'nin (1 803) kurulu§lan kayda
degerdir. Bu dõnemin evanjelik anlayi§1 §U temeller üzerin­
de oturmaktad1r: Dinde temei kaynak olarak Kutsal Kitap'm
otoriter yap1smm õne ç1kartilmas1, bireysel dindarhk, lncil
mesajmm yaytlmas1, cemaatin yeniden canlanmas1. Bundan
sonra Amerika' da vuku bulan iki õnemli uyaru§ hareketiyle
birlikte kamuoyunda bir taraftan Amerikan tarzi milliyetçili­
gin, diger taraftan ülke dl§l misyonerlik çah§malanrun büyük
yanki buldugu gõrüldü. 20. yüzyila gelindiginde bu hareketin
içinden, Kutsal Kitap ele§tirilerine ve modernizme kar§l çikan,
Fundamentalist adi altinda tarumlanan bir ekol geli§ti. Evanje-
566 SÔZlÜK

lizmin esaslanndan dõrdü, Amerikah misyonerlerin kuvvetle


vurgu yapttl<lan anlayi§lan ifade etmektedir: (a) Yeniden dogu§
[rebirth] : Huistiyan olmayanlar tam olarak kurtulu§a ermi§
degillerdir. Dolayis1yla ki§isel dindarhk tecrübesiyle yeniden
dogmu§ olmak, nihai kurtulu§ için elzem bir §arttlr. (b) Kutsal
Kitap herkes tarafmdan ve literal anlamda okunmahdir. (e) 1sa
Mesih'in yeryüzüne ikinci defa geli§i: Günümüzdeki evanje­
liklerin beklentilerini de temellendirdikleri bu anlayi§a gõre,
1sa Mesih'in ikinci defa yeryüzüne gelmesine uygun ortamm
haz1rlanmas1 gerekmektedir. Bu ortam hazirlandiktan sonra
1sa Mesih gõkten inerek yeryüzündeki olaylara müdahale
edecek, insanlan yargilayacak, bõylece bir yil sürecek altm
çag1 ba§latmt§ olacaktir. (d) Misyonerlik faaliyetleri. Sinasi
Gündüz, "Protestan Geleneginde Yeni Hlristiyan Sag1 Olarak
Evanjelizm", VIII. Kur'an Sempozyumu, Ankara: Fecr Yayinlan,
2006, s. 5 1 -59. Evanjelik anlayt§ çerçevesinde dü§ünüldü­
günde American Board'un kurulu§ felsefesinin, yeryüzünün
1sa Mesih'in dõnܧÜne haz1rlanmas1 ve bu baglamda "yeryü­
zündeki her mahluka 1ncil'in iletilmesi" oldugu kendiliginden
ortaya ç1kmaktad1r.
1stasyon (station): 1stasyon, misyona nispetle daha az nüfuslu yer­
le§im yerlerini kapsar. Bir misyona bagh birden fazia istasyon
bulunur. 1stasyonlann i§leyi§ine, nerelerde kurulacaklanna
misyon karar verir, sorunlanna çõzümler üretir. 1stasyonlarda
kilise, ba§lang1ç okullan ve yüksek okul yer ahr. Buralardaki
kaliteli õgrenciler misyondaki okullara yõnlendirilir. Bir an­
lamda istasyonlar, misyonu besleyen fideliklerdir.
Kafir (heathen) : Misyoner literatüründe Hiristiyan ve Yahudiler
d1§mdaki insanlardir. Müslümanlar, Kizilderililer, Hindular,
Çinliler ve degi§ik kabile dinlerine mensup ki§iler bu §ekilde
tammlanmaktad1r.
Komünyon (Rabbin Sofrast) : Protestan ilahiyatmda Mesih ile bü­
tünle§menin i§areti, Mesih'i hat1rlatma, ruhsal beslenme,
OSMANU'DA lK1 AMER!KALI MlSYONER 567

Mesih'e inananlann bir arada olmas1, Mesih'e imanm onayi


olarak kabul edilmektedir. Matta, 26/26-29'a dayandarak
ekmegin, 1sa'nm bedenini, §arabmda onun kamm temsil
ettigine inamhr. Rabbin So&as1'm gerçek bir kurban olarak
nitelendiren Katolikler ekmek ve §arabm, 1sa'nm etine ve
kanma bilfiil dõnü§tügüne inamrken, Protestanlar bu gõrü§Ü
reddederek onlan birer simge kabul ederler. Katolik Kilisesi
her hafta yapdmas1m isterken, Protestanlar yil içinde birkaç
defa ile sm1rlam1§lard1r. Protestanlarm komünyon olarak
isimlendirdigi bu sakrament, Katolikler ve Episkopal Kilise
tarafi.ndan Evharistiya olarak adlandmlmaktad1r. Numan
Malkoç, Günümüz Türkiye 'sinde Protestanltk, Marmara Üni­
versitesi SBE, Doktora Tezi, 2006, s. 34-36.
Kurtanct (redeemer}: Kelimenin isim hali redemption'dir. "Bir fidye
veya bedel kar§1hg1 kurtarma" demek olan bu sõzcügün te­
rim anlam1 "Hz. 1sa'nm kefaretiyle günahlardan, günahlann
cezalanndan kurtulmaktir." Buna gore günah i§leyen kimse
cezayi hak eder. Dolayis1yla insanhk, ilk günahm i§lenmesiyle
cezayi hak e tmi§, 1sa Mesih de cezay1 ve cezanm içerdigi
õlümü kabullenmi§, Hiristiyanlar adma kendisini Tann'ya
sunmu§, feda etmi§tir (çarm1h) . Hz. 1sa'nm bu fedakarhg1
kurtulu§un temei eylemini, doruk noktas1m olu§turmaktad1r.
1sa Mesih'in, "bizzat Tann'dan dogmu§ olmas1 sebebiyle
tann kabul edilmesinin" de aynca bu fedakarhgm õnemini
artlrmaktad1r. Bu nedenle tek kurtanc1 1sa'd1r. Kemal Polat,
"H1ristiyan Kurtulu§ Ôgretisinde 1sa Vas1tas1yla Kurtulu§",
EKEV Akademi Dergisi, 2006, S. 27, s. 1 83-202 .
Kurtulu� (salvation} : Ruhun kurtanlmas1, günahlardan annma,
1sa'nm kefaretiyle insan için haz1rlanm1§ olan ebedi saadete
kabul edilme anlamlanna gelir. Asd manas1, "asli günah sebe­
biyle insamn manevi derece olarak dü§Ü§Ünün izah edilmesi
ve bu durumdan kurtanlmas1d1r. 1nsanoglu asli günahtan
yalmzca Tann tarafi.ndan kurtanlabilir. Dolay1s1yla Tann,
insanhgi kurtarmak istemi§, insan kihgma girmi§, 1sa'da vücut
568 SÔZLÜK

bulmu§, en sonunda çamuha gerilmi§tir. Kurtulu§ teorisine


gore Hz. lsa'yi tammak bilfiil kurtulu§tur. Bunun için de insan
bütün günahlanndan kurtularak hür olmahd1r. Ancak bunun
ikinci ad1m1, "lsa Mesih'in dünyayi, Tann'mn istegine uygun
olarak degi§tirme misyonunu devam ettirmeye bir çagnd1r."
Kemal Polat, "H1ristiyan Kurtulu§ Ôgretisinde lsa Vas1tas1yla
Kurtulu§", EKEV Akademi Dergisi, 2006, S. 27, s. 1 83-202 .
Kutsal metinler (holy scriptures) : Misyoner literatüründe Tevrat ve
lncil metinlerinin ortak adi olarak kullanmaktadir. Nadiren
de olsa kutsal metinler (sacred scriptures) ibaresinin de kulla­
mld1g1 gorülmektedir.
Misyon (mission) : Faaliyetlerini cografya birimlerine gore düzen­
leyen misyonerler, en geni§ çah§ma bolgesine misyon adm1
vermekteydiler. Burada gorevli misyoner grubu, civarda­
ki daha küçük bolgelerden (istasyon) sorumludur. Misyon
bolgesinde ilahiyat okulu, yüksek okul, kolej, hastane, gibi
kurumlar yer ahr. Kilise bulunur. Kitap, dil ve çeviri çah§­
malannm merkezidir. Filistin Misyonu, lstanbul Misyonu
ornek verilebilir.
Reverend (Rev.) : Kelime anlam1 "peder, din adam1 ve muhterem"
olan bu ifade, Protestan literatüründe papaz yerine kullaml­
maktadir. Aynca onlara sayg1y1 da ifade etmektedir.
Roma Katoligi (Roman Catholic) : Misyoner literatüründe Asya'da
ya§ayan ve Roma Kilisesi'ne bagh H1ristiyanlan tammlamak
üzere kullamlan bir tabirdir. Yakm anlamhs1 olarak "Papa'ya
bagh" manasmdaki Papist kelimesi de kullamhr.
Sakramentler: Latincede "ant, yemin, bag" anlamma gelen sacra­
mentum kelimesinden gelen sakrament "dini ayin" demektir.
Amac1, insam kutsalla§tlrmaktlr. Sakramentler, bizzat Hz.
lsa tarafmdan tesis edilen kurumlara ve onun ya§am1§ oldu­
gu tecrübelere kilise arac1hg1yla kanlmak anlamma gelir ve
íman etmenin ͧareti say1hr. Ortodoks ve Katolikler §U yedi
OSMANLl'DA lKt AMERlKALI M1SYONER 569

sakramenti kabul ederler: Vaftiz, ekmek-§arap ayini (evha­


ristiya), vaftizi kuvvetlendirme (confirmation), evlilik tõreni
(matrimony), ruhbanhk sim, günah itira& ve tõvbe (peniten­
ce) . Martin Luther'in "vaftiz, ekmek-§arap ve tõvbe" olmak
üzere üç sakramenti kabul etmesine kar§ihk günümüzdeki
Protestanlar ilk ikisini uygulamaktadir. Mehmet Aydm, "Hi­
ristiyanhk, Mabet ve lbadet'', DIA, C. 1 7, s . 349.
Sina Dagt: lsrailogullan'nm Misir'dan çikmalanm müteakiben
kaldiklan çõldeki dagm adidir. Hz. Musa'ya On Emir burada
tevdi edilmi§tir. Tevrat'ta Tann Dagi, Horeb, Ba§an, Gav­
nunim, Paran dagi olarak da isimlendirilmi§tir. Kur'an'da
"Turiseynâ" olarak geçer. Mustafa lslamoglu, "Sinâ", DIA,
c.37, s. 222.
Sion: Kudüs'ün veya bu §ehrin bir bõlümünün isimlerinden biridir.
Günümüzde mevcut olan §ehir surlannm güneydogusundaki
küçük tepe, Kudüs'yeki ilk Yahudi yerle§im alamdir. Sion ismi
bazen Sion Tepesi olarak geni§letilmi§ halde Kutsal Kitap'ta
adi geçen tüm §ehri kapsayacak §ekilde kullamlmaya ba§lan­
mi§tlr. Bu §ehir Hz. Davud ve daha sonraa Yehuda krallan
tara&ndan geli§tirilmi§tir. l§aya Kitabi'nda ve Mezmurlar'da
Sion, tüm Kudüs için e§anlamh bir ifade olarak kullamlmak­
tadir. Zaman içerisinde Sion ismi tüm Yehuda ülkesini tamm­
lamaya ba§lami§, hatta daha genel bir §ekilde lsrail halkim
ifade etmi§tir. Daha sonraki kullamm tarzi hem daha belir­
gin hem genel olmu§tur. Kutsal Kitap dõneminin sonlanna
dogru Sion ismi "Tapmak Tepesi" anlammda kullamhyordu.
Günümüzde ise Davud'un §ehri olan Sion'da idealize edilen,
lsrail'dir. Yüzyillar boyunca Yahudi halki, Kudüs'ten veya
Eretz Yisrael'den (Kutsal Topraklar) ziyade Sion'a dõnmenin
rüyasmi gõrmü§ler, bunun için dua etmi§lerdir. Yusuf Basalel,
"Siyon", Yahudilik Ansiklopedisi, e . 3, s. 609-6 1 0 .
Sozde Htristiyanlar (nominal Christians) : Amerikah misyonerlerin
Asya ve Anadolu cografyalannda kar§ila§tlklan Dogu Kili-
570 SÔZLÜK

selerine mensup H1ristiyanlan tammlamak için kulland1klan


bir ifade §eklidir. Gregoryen, Süryani, Nesturi kiliselerini
ele§tiren misyonerlerin bu ifadeyle kastettikleri, onlann dinin
õzünden uzakla§ttklan, ritüellere daha fazia õnem verdikleri,
ahlaki yükümlülükleri yerine getirmedikleri, kilise yap1sm1
1ncil'in ve Hz. 1sa'nm yerine ikame ettikleridir. Anadolu'da
ke§if gezileri yaparken gõrdükleri Dogu H1ristiyanhg1 fotog­
raft sõnük, donuk, cans1z, hurafelerle kaph, ruhban s1mftmn
elinde adeta oyuncak olmu§ bir haldeydi. Merkezi konumunu
kaybeden 1ncil, sadece ayinler s1rasmda anla§tlmayan eski bir
dilde okunuyor, halkm ona ula§mas1 engelleniyordu. Oysa
gerçek Htristiyanhk misyonerlerin ya§ad1g1 H1ristiyanhkn.
Tanri'nm Kralltgt (Kingdom of God} : 1ncil'de "gõklerin melekt1tu",
"cennetin kralhg1" ibareleriyle de dile getirilen (bkz. Matta,
3/2-4117; Markos, 1115; Luka, 4142) bu anlayt§, misyonerlik
felsefesinin zeminini ve dayanagm1 te§kil etmektedir. Mesih
taraftndan idare edilen ve ona ula§may1 hak eden H1risti­
yanlardan müte§ekkil olan bu manevi olu§um, 1sa Mesih' e
iman ile aklanmt§ olan ve Kutsal Ruh'un yõnlendirmesindeki
H1ristiyanlan kapsamaktad1r. Luther õgretisinde bu kralhgm
üyelerinin kthç ve hukuka ihtiyaçlan yoktur. Çünkü Kutsal
Ruh, H1ristiyanlan egitecektir ve dolayis1yla hata ve kusurlar
ortadan kalkacaknr. (Hakan Olgun, Sekülerligin Teolojik Kur­
gusu Protestanltk, Ístanbul: tz Yaymc1hk, 2006, s. 2 1 6.) Dünya
ve insan gerçeklerinden hayli uzak bir bakt§ aç1S1yla çizilen
bu idealist kralhk projesinin yükümlülügü kilisenin omuzla­
nndad1r. Kilise, 1ncil'in kralhgm1 benimsemi§, Tann'yi kabul
etmek suretiyle günahlann affedilecegini belirten ve kralhgm
dahilindeki kurtulu§ta yer almt§ ki§iler toplulugudur. Kilise,
Tann Kralhg1'nm bir orgamd1r; dolay1S1yla 1sa'nm Mesih
oldugunu itirafa, tüm dünyaya lncil'i vaaz etme vazifesine
(misyonerlige) çagmr. Aym zamanda kilise, inayetle gelecek
olan kralhg1 bekleyen cemaattir. Bu nedenle kralhk, kilisenin
sm1rlan içerisine stkt§tp kalamaz. Mesih'in kralhg1 her §eyin
OSMANLl'DA 1K1 AMERlKALI M1SYONER 571

üzerindedir. Onun hakim oldugu ve kabul edildigi yerlerde


sadece insan hayat:J. degil, bütün hayat:J.n deseni degi§ir. Fakat
bu degi§im yalmzca bir hardal tohumu gibi zahiri degil, tlpla
bir maya gibi içten geli§ir. H.R., "Kingdom of God", New Bible
Dictionary, Londra: lnter-Varsity, 1 980, s . 657 . Bir ABCFM
misyonerinin yazd1klanna gõre Tann'nm Kralhg1 Hz. 1sa ile
ba§lamt§tlr. Bunun tesisi için o bizzat kendi kamm alatm1§,
kralhgm zaferi için õlüme at:J.lm1§ ve Cennete yükselmi§tir.
Havarilerinden, H1ristiyan inancmdakileri bir araya topla­
malanm, onlan düzenli kitleler haline getirmelerini istemi§
ve bu kitleleri de "kilise" diye adland1rm1§t:J.r. Bõylece onun
bu hedefini gerçekle§tirmek yolunda kilisenin gõrevlerinden
biri, kurtulu§un (salvation) haberlerini bilinir lalmak ve Íncil'i
dünyanm en uzak beldelerine kadar gõndermek §eklinde
belirlenmi§tir. American Board misyonerleri de Hz. 1sa'nm
onlann uhdesine emanet ettigi Íncil'in mesajm1 H1ristiyan
olmayan insanlar nezdinde bilinir lalmak için çah§makta;
bu baglamda Dogu kiliselerini yeniden diriltmeyi, manevi
hayatlanm uyand1rmayi, bõylelikle Ísa'mn elçileri ve §ahitleri
olmayi hedeflemektedirler. Rev. Joseph K. Green, Tanrt'nm
Kralltgt, Ístanbul: Bible House, 1 909, s. 7-8 ve 2 1 .
The Missionary Herald: American Board'un misyoner haberleri­
ni ve raporlanm yayinlad1g1 ayhk bültenidir. 1 8 1 0 yilmdan
1 938'e kadar arahks1z devam etti. Raporlardaki her türlü
bilgi, istatistik, yeni projeler, gidilen ülke yõnetimiyle ili§kiler,
sosyolojik yapilanmalar, siyasi durum ve degi§iklikler, egitim
çah§malan gibi konularm aynnt:J.h ve sürekli haber ala§mm
yam s1ra misyonerlerin õlüm haberleri, ülkede bag1§ yapan­
lann ve bag1§ miktarlannm listesi, misyonlann ihtiyaçlan,
çe§itli makaleler de bu bültenlerde yer almaktad1r.
Vafriz (baptism) : Ki§inin H1ristiyan dünyasma girme alametidir.
Vaftizin, asli günahi yikad1gma inanilrr. Vaftizden sonra inanc1
takviye eden konfirmasyon (confirmation) yap1hr. Konfir­
masyon, daha õnce vaftiz edilmi§ ve Hiristiyanhg1 kabul
572 SôZLÜK

ettigini kilise cemaati huzurunda ilan etmi§ olan ergenlerin,


bu imanlannda devam ettiklerini, engellere ve imtihanlara
ragmen sahip olduklanm tetkit etmeleri ve papazm da onlan
onaylamasidu. Katoliklere gore bu uygulama bizzat 1sa Mesih
tarafmdan tesis edilmi§tir. (Resullerin !�feri, 8/1 6- 1 7). tleride
iyi bir Hiristiyan olmalan ümidiyle küçük çocuklar da vaftiz
edilir. Fakat hakiki vaftiz ergenlerinkidir. Vaftiz sirasmda
çocuga bir azizin veya azizenin adi verilir. Boylece çocugun,
onun himayesine emanet edildigine inamhr. Çocuk gerçek
anne babasi tarafmdan degil, vaftiz anne babasi tarafmdan
tutulur. Suat Yildmm, Mevcut Kaynaklara Gore Htristiyanltk,
1zmir 1996, s. 224-225 . Protestanlar, kilise üyeliginin vaftizle
degil de Mesih'e inanmayla mümkün oldugu gorü§ünü sa­
vunurlar. Buna gore Mesih'e inandiktan sonra vaftiz olunur.
Yeti§kin vaftizini kabul edenler vaftizin yeniden dogu§ ol­
dugunu kabul etmez ve vaftizi kurtulu§ için gerekli gormez.
Çünkü onlara gore zaten yeniden doganlar (kurtulanlar) vaftiz
olurlar. Bununla birlikte vaftizin, Mesih'e inananlar için ruhsal
bir yarar sagladigi da kabul edilmektedir. Numan Malkoç,
Günümüz Türkiye 'sínde Protestanltk, Marmara Üniversitesi
SBE, Doktora Tezi, 2006, s. 33.
]udea (Yahudiye) : Filistin'in üç büyük parçasmdan birinde yer alan
bir bolgenin adidir. Bu üç parçah cografyanm "kuzeyden gü­
neye dogru uzanan dag silsilesinin bulundugu yayla kismi" §U
bolgelerden olu§ur: a) Safed ve Nazaret (Nâsira) §ehirlerinin
bulundugu Galile bolgesi; ortada Nablus §ehrinin bulundugu
ve batida Karmel Dagi'na kadar uzanan Samiriye bolgesi;
daha güneyde �eria nehrinin Ôlüdeniz' e doküldügü yerden
ba§layip Kudüs, Beytlehem ve Hebron §ehirlerinin içinde bu­
lundugu Judea bolgesi; Beersheba §ehrinin bulundugu Necef
çolü. Bkz. M. Lütfullah Karaman, "Filistin", DIA, e . 1 3, s. 89.
Yedi Kiliseler: Bati Anadolu bõlgesinde Hiristiyanlar tarafmdan
kutsal kabul edilen kiliselerin toplu adidir. 1ncil'de belirtildi­
gine gore bir gün Hz. Isa, havarisi Yuhanna'ya gõrünmܧ ve
OSMANLl'DA 1K.l AMER1KALI M1SYONER 573

yedi kiliseye ula§tmlmak üzere ona mesajlar vermi§tir. Bahsi


geçen yedi kilise §U yõrelerde bulunuyordu: Efes (Selçuk),
1zmir, Bergama, Akhisar (fhyatira), Salihli (Sardes), Ala§ehir
(Philadelphia) ve Denizli (Laodikcia) . Bkz. Kitab-1 Mukaddes,
Vahiy Bõlümü.
D1Z1N

A B

Abraham Cohen, 27, 1 28, 1 29, 204, Baalbek, 480, 485, 486, 487, 489,
3 1 1 , 354, 361, 377, 575 490, 507
Adamantios Korais, 220 Basil Fahir Bey, 522
Akhisar, 73, 164, 179, 182, 1 84, 1 85, Bergama, 73, 1 64, 1 73, 1 75, 1 76,
2 1 1 , 573 1 77, 1 78, 1 79, 1 80, 1 82, 1 84,
Akka, 157, 222, 282, 499, 500, 50 1 , 2 1 1 , 277, 573
5 1 0, 540, 542 Bethesda Gõlü, 243, 437, 438
Ala§ehir (Manisa), 73, 1 80, 188, 189, Beyrut, 1 07 , 469, 470, 47 1 , 472,
200, 203, 2 1 1 , 295, 557, 573 473, 476, 478, 479, 492, 493,
American Board Misyonerlik Te§ki­ 497, 5 3 1 , 540, 544, 557, 558,
laa (American Board ABCFM), 559, 5 6 1 , 562
1 1 , 1 3, 15, 1 6, 30, 32, 46, 75, 80, Beytanya Kasabas1 (Kudüs), 244, 454
83, 93, 95, 96, 97, 98, 104, 1 05, Beytüllahim, 35, 44, 67, 68, 83, 236,
1 06, 1 07, 1 1 0, 1 1 3, 1 1 9, 1 20, 247, 25 1 , 252, 253, 265, 266,
150, 1 65 , 2 1 5, 2 1 8, 226, 280, 3 1 4, 438, 446, 447, 448, 449,
290, 293, 300, 378, 475, 5 1 8, 528, 545, 546, 547, 548, 549,
531, 561, 563, 564, 566, 57 1, 575 552, 554, 555, 575
Asya'nm Yedi Kilisesi, 1 29 Boston, 1 2, 15, 1 6, 47, 64, 80, 1 0 1 ,
A§dod, 430, 43 1 1 05 , 1 09, 1 1 0, 1 1 3, 1 1 4, 1 1 5,
Ayaslug (Ízmir), 270, 272, 296 1 1 8, 1 1 9, 1 47, 153, 1 65, 1 99,
Ayvahk, 86, 1 66, 1 71 , 173, 175, 176, 20� 2 1 1 , 225, 268, 290, 29�
1 77, 1 84, 1 89, 1 94, 1 98, 295 299, 3 1 7, 343, 353, 39 1 , 56 1 ,
Ayvahk Rum Koleji, 1 07 563, 575
Bulak Matbaas1 (Kahire), 379, 390
576 D1Z1N

e 476, 562, 568, 572, 576


Francis H.S. Werry, 1 14, 1 27, 204,
Cezzar Ahmet Pa§a Camii (Akka), 292, 3 1 1 , 349
497
Charles Williamson, 8 1 , 1 1 3, 1 1 9, G
1 22, 1 26, 1 27, 1 30, 1 3 1 , 1 34,
161, 1 63, 2 1 1 , 296, 322 Galile bõlgesi, 572
Cleardo Naudi, 73, 8 1 , 1 07, 1 1 3, Gazze, 35, 249, 264, 422, 426, 429,
1 3 1 , 154, 3 1 1 , 330, 344, 359, 360 430, 45 1 , 576
Coray Egitim Sistemi, 220 George Perkins, 1 1 4, 1 23, 268, 296
Ger§unice (Süryani harfli Arapça),
D 479, 48 1 , 49 1
Getsemane, 224, 277, 282
Daniel Abbott, 540, 543, 544, 555 Girit, 1 40, 272, 294
Deyr el-Kamer, 47 1, 472, 473, 479, Golgota (Calvary) Dag1, 62, 63, 86,
493, 561 224, 236, 240, 243, 255, 258,
Dürziler, 4 1 9, 473, 493, 494 259, 260, 277, 435, 437, 438, 440
Gozo Adas1, 104
E Güne§ Tapmag1 (Baalbek), 480, 485,
486, 487, 488, 489, 490, 507
Efes, 73, 1 75, 1 84, 1 9 1 , 1 94, 2 1 1 ,
2 1 6, 225, 230, 268, 269, 270, H
27 1 , 272, 273, 275, 296, 573
Emir el-Be§ir, 47 1 Halep, 74, 107, 1 1 6, 1 49, 226, 254,
Ermenice, 7 1 , 74, 1 7 1 , 1 83, 202, 347, 348, 457, 477, 478, 540, 561
2 1 0, 229, 230, 239, 244, 255, Hebron, 35, 548, 549, 550, 552, 572,
256, 257, 261, 265, 348, 446, 576
480, 49 1, 492, 524, 540 Hebron (el-Halil), 548, 549, 550,
Ermenice harfli Türkçe, 1 7 1 , 2 1 0, 552, 572
446 Henry D. Leeves, 348
Ermeniler, 69, 86, 1 83, 209, 246, Henry Martyn, 72, 1 08, 1 54, 1 72,
247, 253, 255, 266, 300, 422, 239, 338, 346, 4 1 6, 422, 500
428, 440, 44 1 , 465, 467, 482, Hindistan, 1 6, 1 7, 38, 40, 70, 74,
483, 49 1, 524, 545 95, 1 08, 1 10, 172, 1 97, 315, 323,
Ermenistan, 65, 87, 96, 1 1 6, 2 1 0, 329, 416, 5 1 3, 524, 526, 563, 576
266, 299, 300, 320
E§kenaziler, 549 I-1

F Isaac Bird, 53 1 , 562


Isaac Lowndes, 1 1 6, 346
Filistin, 14, 16, 18, 1 9, 20, 2 1 , 22, 23, lngiltere ve Yabanc1 Ülkelere lncil
24, 25, 26, 28, 30, 3 1 , 32, 33, 34, Cemiyeti (BFBS, British and Fo­
36, 44, 47, 64, 80, 83, 86, 87, 96, reign Bible Society), 73, 141, 156,
97, 98, 102, 105, 106, 247, 260, 2 1 1 , 246, 295, 322, 347
266, 280, 289, 295, 427, 462, lsis Mabedi, 407
OSMANLI'DA tK1 AMER1KAI.I M1SYONER 577

lskenderiye, 1 6, 1 05, 1 13, 1 14, 1 55, Joseph Pitton de Toumefort, 272


299, 306, 3 1 0, 3 1 1 , 3 1 3, 3 1 8, Joseph Wolff, 3 1 1 , 322, 335, 336,
324, 328, 330, 332, 334, 335, 348, 362, 377, 378, 380, 3 8 1 ,
34 1 , 343, 348, 375, 379, 386, 383, 384, 386, 388, 390, 392,
388, 392, 396, 40 1 , 577 408, 4 1 6, 424, 435, 442, 458,
lzrnir, 73, 75, 8 1 , 82, 83, 85, 98, 102, 460, 462, 468, 476, 477, 479,
107, 108, 1 1 1, 1 1 3, 1 14, 1 15, 1 17, 480, 48 1 , 482, 523
1 18, 1 19, 120, 123, 124, 126, 129, Josuah Marshman, 329
131, 134, 136, 1 38, 143, 144, 148,
149, 152, 154, 155, 156, 158, 159, K
163, 165, 166, 168, 170, 173, 174,
177, 179, 1 82, 1 84, 1 89, 191, 192, Kahire, 203, 3 1 1 , 339, 344, 378, 379,
193, 194, 195, 1 96, 197, 200, 203, 388, 389, 390, 392, 393, 400,
205, 206, 207, 208, 209, 213, 214, 409, 4 1 1 , 4 1 4, 4 1 5 , 4 1 8, 420,
2 1 8, 220, 225, 227, 228, 229, 238, 42 1 , 429, 500
247, 264, 265, 268, 270, 272, 273, Kana (Galile'de §ehir), 509
274, 276, 277, 280, 282, 285, 287, Kandiye, 1 1 6
290, 291, 292, 295, 296, 298, 299, Karmel (Carmel) D ag1, 222, 50 1 ,
300, 30 1, 302, 304, 306, 307, 310, 5 1 1 , 572
312, 319, 320, 348, 349, 350, 462, Kamak Mabedi (Mis1r), 402, 489
572, 573 Katolikler, 68, 86, 1 1 5, 1 56, 1 6 1 ,
lzmir lncil Cemiyeti (Smyma Bible 235, 246, 247, 252, 253, 258,
Society), 82, 1 1 9 259, 289, 290, 307, 308, 309,
330, 33 1 , 347, 352, 361, 367,
J 368, 372, 374, 386, 4 1 4, 440,
449, 467, 476, 477, 483, 49 1 ,
Jacob Van Lennep, 1 1 5, 1 25, 1 34, 504, 5 1 0, 520, 567, 568
1 48, 1 95, 1 97, 1 98, 1 99, 205, Kedron, 35, 24 1 , 577
209, 274, 292, 30 1 , 305, 3 1 0, Kedron Irmag1, 241
3 1 1 , 349 Keiffer, 74
James Connor, 1 1 6, 1 49, 2 1 9, 226, Kenan [Diyan], 35, 56, 427, 429, 577
227, 25 1 , 494 Kenan Diyan, 56, 427, 429
Jeremiah F. Evarts, 1 1 0, 138, 1 43, Kibns, 22, 1 1 6, 157, 1 98, 204, 209,
1 67, 1 96, 275 2 1 4, 2 1 8, 2 1 9, 220, 222, 224,
Jeremy Salt, 203, 3 1 1 , 393, 405, 406, 230, 247, 282, 290, 3 1 1 , 470, 577
4 1 2, 420 Kiptiler, 246, 255, 260, 330, 332,
John Chrysostom, 1 3 1 , 1 32, 1 38, 386, 388, 393, 395, 408, 409,
293, 523 4 1 1 , 4 1 2, 4 1 4, 441 , 465
Jonas King, 29, 1 1 4, 203, 378, 379, Kilise Misyonerlik Cemiyeti (Church
380, 3 8 1 , 384, 386, 388, 390, Missionary Society), 1 06, 3 1 1 ,
392, 409, 4 1 2, 4 1 8, 4 1 9, 430, 358, 377
435, 442, 455, 458, 459, 460, Korfu Adas1, 1 1 6, 130, 144, 294, 362
462, 472, 473, 479, 48 1 , 484, Kõklüce (lzmir), 1 96, 207
492, 5 1 6, 5 3 1 , 532, 537, 540, Kubbetü's Sahre, 435, 440
557, 561, 562, 577 Kudüs, 24, 29, 30, 35, 36, 42, 44, 49,
578 otzlN

50, 54, 56, 57, 60, 61, 62, 63, 64, 306, 307, 3 1 0, 3 1 1 , 3 1 2, 3 1 3,
66, 68, 74, 83, 86, 90, 93, 97, 107, 3 1 9, 324, 325, 326, 334, 335,
1 1 6, 128, 129, 139, 147, 149, 158, 345, 376, 378, 382, 393, 4 1 6,
159, 174, 175, 197, 198, 199, 202, 434, 465, 520, 559, 562, 578
214, 216, 220, 223, 224, 225, 226, Limasol, 2 1 8, 2 1 9, 220, 22 1 , 230,
228, 232, 233, 234, 236, 237, 240, 231
241, 242, 244, 245, 247, 248, 249, Londra, 27, 32, 46, 59, 1 07, 1 1 6,
250, 25 1 , 252, 254, 255, 256, 257, 1 3 1 , 1 54, 273, 290, 3 1 2, 330,
258, 262, 263, 264, 265, 266, 267, 360, 367, 387, 406, 458, 468,
276, 277, 280, 28 1, 285, 286, 288, 531, 57 1 , 578
290, 292, 295, 299, 304, 306, 3 1 1 , Londra Misyonerlik Cemiyeti (Lon­
312, 319, 335, 383, 390, 419, 420, don Missionary Society), 1 07,
423, 424, 431, 433, 434, 435, 436, 1 1 6, 154, 3 1 2
437, 438, 439, 440, 441, 442, 445, Londra Yahudilere Misyonerlik Ce­
448, 449, 45 1, 452, 454, 455, 456, miyeti (London Jews Society),
457, 458, 459, 460, 465, 468, 469, 59, 458, 468, 531
477, 484, 496, 497, 502, 5 1 1 , 5 1 2, Luksor Mabedi (MI.Sir), 400
5 15, 517, 519, 520, 521, 523, 524, Lübnan, 35, 73, 74, 1 1 6, 208, 222,
527, 531, 532, 534, 536, 538, 543, 223, 266, 299, 3 1 9, 4 1 9 , 455,
544, 545, 546, 547, 548, 550, 555, 468, 469, 47 1 , 478, 48 1 , 483,
557, 558, 569, 572, 575, 578, 580 484, 485, 486, 487, 490, 49 1 ,
Kutsal Kabir Kilisesi (Kudüs), 7 1 , 492, 493, 557, 578, 580
239, 246, 249, 250, 256, 258,
261, 440, 467 M

L Malta Adas1, 16, 104, 1 06, 1 1 1 , 35 1 ,


354, 578
Larnaka, 2 1 8, 220, 22 1 , 222, 224, Manisa, 1 93, 1 94, 1 95, 200, 207
2 3 1 , 232 Martin Luther, 1 2 1 , 569, 570
Latinler, 476, 477, 526, 534, 544, 545 Maruniler, 419, 48 1 , 483, 484, 49 1 ,
Lefko§a, 2 1 9, 22 1 , 232 493, 494, 504
Levi Parsons, 1 1 , 1 2, 1 3, 14, 17, 1 8, Memnon Mabedi (MI.Sir), 407, 408
28, 32, 33, 34, 36, 37, 40, 4 1 , 42, Menemen, 165, 168, 169, 170, 1 7 1 ,
43, 44, 47, 49, 80, 99, 1 00, 1 0 1 , 1 72, 1 93, 2 1 0
1 04, 1 05, 1 06, 1 07, 1 08, 1 1 3, Metodistler, 346
1 1 4, 1 1 9, 1 20, 1 23, 1 34, 1 36, M1S1r, 16, 26, 29, 35, 65, 70, 87, 1 07,
1 37, 1 38, 1 43, 153, 1 55, 157, 1 2 1 , 1 25, 1 3 1 , 1 49, 1 72, 1 98,
1 5 8 , 159, 1 60, 1 63, 1 64, 1 65, 203, 25 1 , 256, 270, 272, 299,
1 67, 1 68, 1 80, 1 87, 1 9 1 , 1 96, 300, 3 1 1 , 3 1 4, 3 1 9, 332, 362,
1 97, 1 98, 1 99, 20� 202, 20� 378, 390, 393, 394, 395, 398,
209, 2 1 1 , 2 1 2, 2 1 3, 2 1 4, 2 1 5, 4 1 0, 4 1 2, 4 1 4, 4 1 5, 4 1 6, 4 1 9,
2 1 6, 2 1 7, 2 1 8, 222, 224, 225, 427, 429, 45 1 , 462, 47 1 , 475,
2 2 6, 228, 230, 236, 239, 266, 48� 485, 489, 492, 49� 522,
276, 279, 280, 28 1 , 290, 293, 550, 558, 569, 577, 578
295, 296, 299, 300, 304, 305, Milet, 2 1 5, 230
OSMANLl'DA 1K1 AMER1KALI M1SYONER 579

tvlinye, 393, 394, 4 1 5 226, 227, 228, 247, 25 1, 267, 268,


Modem Rumca, 8 2 , 1 07, 1 14, 1 1 5, 275, 276, 280, 287, 292, 293, 295,
1 1 6, 1 22, 1 32 , 1 34, 1 35, 1 38, 296, 298, 300, 301 , 302, 304, 305,
1 62 , 1 89, 202, 2 1 7, 2 1 9, 226, 306, 307, 309, 310, 3 1 1 , 3 1 2, 313,
288, 290, 292, 293, 348 314, 315, 316, 318, 323, 324, 327,
Mr. Williamson, 1 1 3, 1 1 9, 1 22, 1 26, 328, 335, 344, 345, 349, 353, 354,
1 27, 1 30, 1 3 1 , 1 34, 1 6 1 , 1 63, 364, 365, 367, 368, 369, 370, 371,
2 1 1 , 296, 322 372, 373, 374, 375, 378, 379, 380,
Muhammed Carallah, 528, 529, 530, 384, 387, 388, 390, 39 1, 392, 409,
532 412, 418, 419, 430, 435, 442, 455,
457, 459, 460, 465, 468, 469, 471 ,
N 472, 473, 474, 476, 479, 480, 48 1,
482, 485, 492, 493, 497, 498, 499,
Nablus (Bati �eria), 5 1 1 , 5 1 2, 5 1 3, 508, 509, 510, 517, 524, 531, 532,
5 1 5, 572 548, 555, 559, 561, 562, 579
Nassariler, 494
Nazaret (Nas1ra), 249, 264, 381, 383, R
422, 502, 5 04, 505, 509, 5 1 0,
5 1 1 , 5 6 1 , 572 Rama, 233, 234, 244, 247, 253, 264,
Neophytos Bambas, 1 30, 1 3 1 , 1 32, 2 8 1 , 43 1 , 447, 457
1 34, 1 35, 1 37, 1 38, 1 39, 1 40, Re§it (Rosetta), 388
1 4 1 , 1 44, 1 46, 1 49, 1 50, 1 62, Richard Chandler, 1 87, 272
1 74, 200, 2 15, 229, 231, 285, 293 Rodos, 157, 1 98, 200, 204, 209, 2 1 4,
Nesturiler, 86, 563 2 1 6, 2 1 7, 230, 232, 284, 287
Rumca harfli Türkçe, 49 1
0-Ô Rumlar, 69, 86, 1 20, 1 2 1 , 1 35, 146,
147, 151, 156, 166, 180, 1 8 1 , 1 82,
Osman Nureddin Efendi, 390, 4 1 9 1 83, 185, 1 89, 190, 200, 206, 208,
Ôlü Deniz (Lut Gõlü), 241, 262, 264, 209, 217, 220, 232, 245, 246, 252,
444, 445, 463, 554 253, 255, 258, 260, 261, 266, 270,
274, 275, 283, 286, 290, 294, 300,
p 302, 303, 333, 363, 386, 422, 423,
428, 435, 440, 441, 449, 456, 460,
Patmos Adas1, 1 57, 230 467, 476, 478, 482, 483, 490, 49 1,
Peter Lee, 1 1 3, 3 1 1 , 3 1 5, 326, 328, 504, 520, 535, 536, 538, 545, 553,
379, 387, 392, 393 557
Pliny Fisk, 1 1 , 1 2, 1 3, 17, 29, 33, 34,
36, 37, 40, 4 1 , 42, 43, 44, 64, 80, s
95, 97, 100, 1 0 1 , 102, 104, 105,
106, 107, 108, 109, 1 12, 1 1 3, 1 14, Safed (günümüzde lsrail §ehri), 508,
1 15, 1 1 9, 120, 123, 130, 1 34, 136, 509, 572
1 37, 1 38, 141, 143, 153, 155, 157, Said Muhammed Carallah, 528
158, 159, 160, 163, 164, 165, 167, Sakiz Adas1, 86, 1 07, 1 1 6, 1 27, 1 30,
168, 180, 1 96, 1 97, 198, 200, 203, 1 34, 1 37, 1 48, 152, 153, 1 5 8 ,
2 1 1 , 2 1 2, 2 1 3, 214, 215, 224, 225, 1 60, 1 6 1 , 1 63, 229, 376
580 D1Z1N

Samiriyeliler, 5 1 2, 5 1 3, 5 1 4, 5 1 5 V
Samuel Lee, 2 1
Sart (Manisa), 1 80, 1 85, 1 86, 1 87, Valetta (Malta), 3S4, 3SS, 3S6, 3S8,
1 88, 189, 2 1 1 360
Sayda (Lübnan), 468, 469, 470, 472, Veba salgim, 1 1 3, 1 1 8, 3SO
473, 476, 498
Seferdimler, 507 w
Selânik, 140, 230, 294, 341
Seydikõy (1zmir), 205, 206, 209, 268, William Carey, 1 6, 1 26, 329, S63,
30 1 , 302 580
Siloam Gõlü, 224, 24 1 , 247, 253, William Jenks, 1 0 1 , 109
277, 445 William Jowett, 1 7, 8 1 , 1 06, 1 07,
Siroz Adas1, 299, 4 1 6 1 08, 1 1 3, 1 1 6, 1 30, 1 3 1 , 1 34,
Sisam (Samos) Adas1, 1 6 1 , 2 1 1 , 215, 1 S4, 1 SS, 1 6 1 , 203, 332, 358,
229, 285, 286, 287 394, 400, 409, 479, 492, 497,
Soma, 1 8 1 498, so� 508, so� 5 1 � Sl�
S . S . Wilson, 107, 1 1 3, 1 1 6, 154, 3 1 2, 5 17, S23, S 3 1 , S80
346, 347, 362, 363, 366
Strabo (Amasyah cografyac1), 1 72, y
1 88, 270, 407, 408
Suriye, 1 6, 44, 74, 87, 96, 1 1 6, 1 2 1 , Yafa, 3S, 1 49, 1 57, 1 98, 1 99, 202,
1 49 , 1 72, 1 98, 203, 208, 222, 2 1 4, 222, 223, 224, 228, 230,
246, 270, 299, 3 1 1 , 348, 357, 232, 234, 235, 236, 238, 247,
420, 426, 427, 428, 438, 470, 2SO, 264, 265, 266, 267, 281,
475, 486, 49 1 , 498, 506, 524, 282, 283, 290, 42� 43 1 , 432,
S49, S63, S80 435, 438, 439, 442, 446, 452,
Sur (Lübnan), 490, 498, SS8 4S6, 5 1 0, 5 3 1 , S40, 546, 55S,
Süryaniler, 260, 441 , 46S, 48 1 , S2S, SS7, S61, S80
S26, 527 Yahudiye Oudea), S72
Sylvestre De Sacy, 1 83, 202, 378, Yakubiler, 86, S24
494
z
T
Zante Adas1, 1 1 6, 3S3
Tiberya (lsrail), SOS, S06, S07, S08, Zeytin Dag1, 44, 224, 240, 24 1 , 243,
S09 244, 245, 25 1 , 256, 257, 277,
Turgutlu, 1 80, 1 92, 1 93, 1 94 433, 43S, 438, 439, 44 1 , 443,
444, 446, 4S3, 4S4, 455, S80
o Zeytin Dagi (Sion Dagi, Kudüs), 224,
240, 2 4 1 , 243, 244, 24S, 25 1 ,
Ürdün, 3S, 44, 249, 262, 263, 264, 256, 2S7, 277, 433, 435, 438,
3 1 4, 4S9, 46 1 , 462, 463, 469, 439, 44 1 , 443, 444, 446, 4S3,
S06, SS2, S80 4S4, 4SS 1 6 1 6

You might also like