Professional Documents
Culture Documents
Anne Babaların Enneagram Bilgisi, Ebeveyn Tutumları Ve Affedicilik Düzeylerinin Bazı Değişkenlere Göre Incelenmesi
Anne Babaların Enneagram Bilgisi, Ebeveyn Tutumları Ve Affedicilik Düzeylerinin Bazı Değişkenlere Göre Incelenmesi
Ahmet Gökkaya
19 11 04 201
Orcid: 0000-0002-8193-7684
İstanbul
T.C. Maltepe Üniversitesi
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
Kasım, 2020
JÜRİ VE ENSTİTÜ ONAYI
ii
ETİK İLKE VE KURALLARA UYUM BEYANI
iii
TEŞEKKÜR
Ahmet Gökkaya
Kasım, 2020
iv
ÖZ
Verilerin analizi SPSS 25.0 paket programı kullanılarak bağımsız gruplar T-testi,
One-Way Anova (Tek Yönlü Varyans Analizi) ve korelasyon analizi yöntemleriyle
yapılmıştır. Araştırma sonucunda: demokratik ebeveyn tutumu ile cinsiyet durumu; izin
verici, demokratik ve otoriter ebeveyn tutumu ile sahip olunan çocuk sayısı grupları;
otoriter ve aşırı koruyucu ebeveyn tutumu ile içinde yetişilen coğrafi bölge grupları;
aşırı koruyucu ebeveyn tutumu ile gelir düzeyi grupları; izin verici ebeveyn tutumu ile
annenin çalışma durumu; aşırı koruyucu ebeveyn tutumu ile annenin eğitim durumu;
affedicilik düzeyi ve aşırı koruyucu ebeveyn tutumu ile babanın eğitim durumu;
affedicilik düzeyi, demokratik, otoriter ve aşırı koruyucu ebeveyn tutumu ile
Enneagram mizaç temelli eğitim modeli bilme düzeyi arasında anlamlı bir farklılık
tespit edilmiştir.
Öte yandan affedicilik düzeyi, izin verici, aşırı koruyucu ebeveynlik tutumları ve
cinsiyet; affedicilik düzeyi ve aşırı koruyucu ebeveynlik tutumu ile sahip olunan çocuk
v
sayısı; affedicilik düzeyi, izin verici ve demokratik ebeveynlik tutumu ile içinde
yetişilen coğrafi bölge; affedicilik düzeyi, izin verici, demokratik ve otoriter ebeveynlik
tutumu ile içinde gelir düzeyi; affedicilik düzeyi, demokratik, otoriter ve aşırı koruyucu
ebeveynlik tutumu ile annenin çalışma durumu; affedicilik düzeyi, izin verici,
demokratik ve otoriter ebeveynlik tutumu ile annenin çalışma durumu; izin verici,
demokratik ve otoriter ebeveynlik tutumu ile babanın eğitim durumu; izin verici
ebeveynlik tutumu ile Enneagram mizaç temelli eğitim modeli bilme düzeyi arasında
anlamlı bir ilişkiye araştırmada rastlanılmamıştır.
vi
ABSTRACT
vii
On the other hand, no significant relationship was found between forgiveness
level, permissive, overprotective parenting attitudes and gender; the level of forgiveness
and overprotective parenting and the number of children owned; the geographical area
in which forgiveness is grown, with permissive and democratic parental attitude; level
of forgiveness, permissive, democratic and authoritarian parenting attitude and income
level; the level of forgiveness, democratic, authoritarian and overprotective parenting
and the mother's working status; the level of forgiveness, permissive, democratic and
authoritarian parenting attitude and the mother's employment status; the permissive,
democratic and authoritarian parenting attitude and the father's educational status;
permissive parenting attitude and Enneagram temperament-based education model
knowledge level.
viii
İÇİNDEKİLER
ix
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 3.2. Ebeveynlik Tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle Cinsiyet Durumu Sonuçları
................................................................................................................................ 70
Tablo 3.3. Ebeveynlik Tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle Sahip Olunan Çocuk
Sayıları Sonuçları .................................................................................................... 71
Tablo 3.4. Ebeveynlik Tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle İçinde Yetişilen Coğrafi
Bölge Sonuçları....................................................................................................... 72
Tablo 3.5. Ebeveynlik Tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle Gelir Düzeyi Sonuçları .... 75
Tablo 3.6. Ebeveynlik tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle Annenin Çalışma Durumu
Sonuçları ................................................................................................................. 76
Tablo 3.7. Ebeveynlik Tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle Annenin Eğitim Durumu
Sonuçları ................................................................................................................. 77
Tablo 3.8. Ebeveynlik Tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle Babanın Eğitim Durumu
Sonuçları ................................................................................................................. 79
Tablo 3.9 Ebeveynlik Tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle Enneagram Mizaç Temelli
Eğitim Bilgi Düzeyi Sonuçları ................................................................................ 81
x
ŞEKİLLER LİSTESİ
xi
KISALTMALAR
x : Ortalama
p : Hata/Anlamlılık düzeyi
f : Frekans
SS : Standart sapma
xii
ÖZGEÇMİŞ
Ahmet Gökkaya
Eğitim
İş/İstihdam
Yıl Görev
Kışisel Bilgiler
e-posta :
xiii
BÖLÜM 1. GİRİŞ
1.1. Problem
1
Kişilik birden fazla değişkenin etkisi ile gelişir. Bu değişkenleri sınırlandırmak
mümkün değildir. Bununla birlikte kişiliğin oluşmasında başlıca önem arz eden
faktörler; genetik/biyolojik faktörler, bireyin içerisinde bulunduğu kültürle ilgili
faktörler, bireyin ait olduğu sosyal sınıf ile ilgili faktörler, psikolojik faktörler ve diğer
faktörler olarak gruplandırılabilir (Abdi, 2016).
Luthans (1995), fiziksel dış görünüşün (boyun uzun ya da kısa olması, saç rengi,
ten rengi, şişman ve zayıf olma durumu, yüz tipi,) diğer bireysel faktörler üzerindeki
etkisinin farklı olacağını dolayısıyla da kendi kişiliğini farklı etkileyeceğini
söylemektedir. Kişilik teorilere bakıldığında fiziksel yapının (vücut yapısı) temel
etkenlerden biri olduğu belirtilmektedir.
2
olmaz. Bireyin kalıtımsal olarak sahip olduğu özelliklerini toplumun şekillendirmesiyle
bireylerin kişilik yapıları oluşur. Kalıtımla gelen özelliklerin şekillendirilmesinde içinde
yaşanılan toplumun kültürünün etkisi oldukça fazladır (Güney, 2006).
3
Kişiliği tanımlamak için birden fazla kuram vardır. Ancak kişiliği en genel
haliyle açıklamak istersek, bireyin kendisine bağlı ve ondan kaynaklanan tutarlı
davranış kalıpları ve kişilik içi süreçler olarak tanımlayabiliriz (Burger, 2006). Bir başka
tanıma göre ise kişilik, insanın çevreye ve koşullara kendisi olarak adapte olmak için
gösterdiği davranışlar bütünüdür. Bu yönüyle bakıldığında kişilik bireyin hem kendisini
hem de diğerlerini anlamak için kullandığı bir araçtır (Acarkan, 2018). Kişilik kavramı
üzerine yapılan çalışmalar, bazı temel özelliklerden yola çıkılarak yapılmaktadır.
Kişinin algısı, yaşam öyküsü ya da kişisel gelişim süreci bu noktalardan bazılarıdır.
Aslında kişilik, kalıtımla gelen eğilimleri, çevreye göre değişiklik gösterebilen
deneyimleri ve bunların dış etkilere göre şekillenmesinin evrimsel süreci anlamını
karşılamaktadır (Şirin, 2019). Kişilik üzerine yapılan tanımlamaların bireyin kendine
has özelliklerine odaklanmasının yanında üstünde durulan bir diğer husus tutarlılıktır.
Bu tutarlılık, bireyin benzer durumlarda kaldığında benzer davranış kalıplarını kullanma
eğiliminde olduğu varsayımına dayanmaktadır. Örneğin; okul yıllarında işbirlikçi olan
bir öğrencinin, ileri yıllarda iş hayatında da işbirlikçi bir çalışma stili benimseyeceği
varsayılır. Fakat tutarlılık; bireyin her zaman ve her durumda kesin olarak aynı
davranışı sergileyeceği anlamına gelmemektedir (İnanç ve Yerlikaya, 2012). Kişiliğin
belirgin bir özelliği olan birey olma birçok öğretide yer almaktadır. Gündelik hayatta
insanların algıladıkları anlamları karşılayacak şekilde çok farklı anlamlarda
kullanıldığından aslında kişilik terimi hakkında kabul görmüş ortak bir tanım yoktur.
4
Kişilik psikolojisinin temel çalışma konusu bireysel farklılıklardır. Kişilik
tanımları bu farklılıkları baz alarak yapılmaktadır. Temel sayılan altı kuramın farklı
kişilik tanımlamaları ve açıklamaları vardır. Bu açıklamalarda değinilen nokta bireysel
özelliklerdeki tutarlılıktır. Durumlar değişse bile davranışlar kararlılık gösterir
(Morrıs,1996, akt. Şirin, 2019). Mizaç ve kişilik bilgisi; bireyi anlamamıza ve
potansiyel risk ve güçlü özeliklerin ortaya çıkarılmasında önemlidir. Bu iki kavramın
tanımlarının ve sınırlarının belirlenmesi ve bu kapsamlar üzerinden muhtemel ilişkilerin
belirlenmesi gerekmektedir. Hangi temel kişilik özelliklerin mizaç/kişilik tipi olarak
belirlenen sınıflandırmalarla özdeşleştiğini ve bu yapıların normal davranış ve
psikopatalojik davranışsal özelliklerini, aşırı stres, kaygı ve rahatlama durumlarında
mizaç/kişilik yapılarında ne gibi dalgalanmalar olabileceğini saptamak amacıyla Yılmaz
ve arkadaşları (2011) tarafından Dokuz Tip Mizaç Modeli (DTMM) oluşturulmuştur.
DTMM, ana mizaç ve kanat mizaç tipleri olarak öne sürer. Bu tipleri belirlerken de
mizaç, karakter, kişilik kavramlarını ayrıntılı bir biçimde tanımlayarak ayrımlarını
netleştirir. Bireyin eşsiz/biricik olmasına önem verir. Ana mizaç ve kanat mizaçlar
belirlenirken sembolize etmesi amacıyla rakamlar kullanılır. Tipler, onu simgeleyen
rakamın dışında, o tipin genel eğilimiyle isimlendirilir. Tipleri üç düzeyde ele alır.
Mizaç tiplerini hem olumluluğa ve hem de olumsuzluğa açık olarak değerlendirir. Stres
ve rahat hatlarını tanımlar. İnsanın ruhsal boyutunu reddetmeden bilimsel sınırlar içinde
kalır. Mizaç yapıları ile nörobiyolojik yapı arasında bir ilişki kurulabileceğini öne
sürmektedir. Bilimsel olarak geçerli ve güvenilir bir ölçeğe sahiptir. Dokuz Tip Mizaç
Modeli ile ilgili detaylı bilgiye geçmeden önce kişiliği açıklayan kuramların
tanıtılmasında yarar vardır.
5
etmiş ve bu yönde ilerlemiştir. Freud’dan bu yana kişilikle kişilikle ilgili olarak altı
temel yaklaşım görülmektedir.
Bu yaklaşımlar:
• Psikanalitik yaklaşım
• Ayırıcı özellik yaklaşımı
• Biyolojik yaklaşım
• İnsancıl yaklaşım
• Davranışsal-sosyal öğrenme yaklaşımı
• Bilişsel yaklaşım (Burger, 2006)
6
betimlemesi popüler bir metafordur. Freud’a göre buzdağının büyük bölümü, yani
suyun altındaki kısım bilinçaltını, diğer bölüm ise -su yüzeyindeki görülen kısım-
bilinci nitelemektedir. Her iki katmanının üstünde bir de üst bilinç yer almaktadır. Bazı
araştırmacılar, Freud’un bu katmanları ile beyinde farklı işlevler yüklenen bölgeler
olduğunu ileri süren beyin-bölge kuramı ile tutarlılık göstermediğini, katmanların
varsayıma dayalı bir yapının bölmeleri olduğunu ve nörolojik anlamda beyinde bir yere
karşılık gelmediğini belirttiğini dile getirir. Freud insan kişiliğini İd, Ego ve Süperego
olmak üzere üç temel birimle inceler. İd, kişiliğin dürtülerle hareket eden, ilkel, salt
arzunun yönettiği kısmıdır. Bilinçaltı tarafından yönetilen İd’in tüm istekler beklemeden
yerine getirilmelidir. Birincil süreçlerde İd’in doyum sağlaması esastır. Bu süreçlerin
baskın olduğu kişiler akıl yürütmelerle, rasyonel düşünmelerle değil İd’in istekleriyle
davranırlar. İd’i denetleyecek, ilkellikten kurtaracak olan güç Ego’dur. Akıl
yürütmelerle rasyonel bir biçimde çalışan ego ikinci süreçlere göre davranır. İd’in
gerçekdışı dünyasından gerçekliğe, gerçek dünyaya dönülür. İsteklerin yerine
getirilmesi hemen değil şartlara göre gerçekleşir. Herhangi bir ahlaksal kaygıyla hareket
etmez, koşullara göre orta yol bulunacak şekilde, akıl sınırları içerisinde İd’in isteklerini
yerine getirir. Etik kararların kaynağı ise Süperego’dur. Süperego davranışların ahlaksal
açıdan doğruluğunu denetler. Ego İd ile Süperego arasında davranışları dengelemeye,
arabulmaya çalışır. Freud kişiliğin bu katmanlarının sürekli çatışma halinde olduğunu
söyler. Savunma mekanizmaları bu çatışmanın sonucunda ortaya çıkar (Freud, 2013).
Carl Jung, ilk imgelerin yer aldığı arketip olarak adlandırdığı ortak bir
bilinçaltından söz eder. Anima, animus ve gölge adını verdiği en önemli arketiplerdir.
Bu arketipler hepimizde ortaktır, eski kuşaklardan miras kalmıştır (Burger, 2006). Jung
ise doğuştan getirdiğimiz özellikleri arketiplerle açıklamaktadır. Jung içedönük ve
7
dışadönüklüğü duyum, duygu, sezgi ve düşünme gibi işlevlerinin etkinliğine göre
gelişen sekiz kişilik tipi belirlemiştir içinde bulunulan koşullara göre bu dört işlevden
biri öne çıkar, diğeri gölgede kalır, biri arada kalır, bir diğeri de kullanılmadığı için
kaybolur. Ergenlik dönemi bitene kadar bu işlevlerden hangisinin gelişeceği belli olur.
İşlevlerden biri gelişmeyen kişiler dengesiz kişiler olurlar (Hazar, 2006).
Sullivan’a göre ergenlik kişilik gelişim aşamaların içerisinde önemli bir yere
sahiptir. Kişilik gelişimini çocuklukla sınırlı tutmaz, sürecin devam ettiğini savunur.
Kendimizle ve başkalarıyla ilgili zihinsel imgeler oluşturduğumuzdan söz eder.
Kişileştirme adını verdiği bu imgeler içerisindeki en önemlileri, iyi-ben, kötü-ben, ben-
değil olarak gösterilebilir (Kuzgun, 1972).
Erich Fromm’a göre davranışların belirleyicisi, bir gruba ait olmak, yaratıcılık,
biricik olmak gibi toplumsal ihtiyaçlardır. Yaşamın ilk yıllarında çevresini bağımlı olan
insan büyüdükçe bu çevreden ayrılarak kişiliğini kazanmak ister. Bu istekler uzaklaşır
ancak yalnızlaşır. İnsan yaşamı boyunca bu bireyselleşme ve yalnızlaşma çelişkisi
8
içinde gidip gelir (Kuzgun, 1972). Bu çelişkiyi şekillendiren etmenlerden birinin de aile
olduğunu söylemek yanlış olmaz.
9
göre kişilik, içe dönüklük, dışa dönüklük, nevrotiklik olmak üzere üç boyutta
incelenebilir. Bu üç farklı kişiliğin temelinde biyolojik farklılıklar yatmaktadır (akt.
Şirin, 2019). İnsanlar sadece çevreden etkilenimlerle davranışlar sergilemezler.
Doğuştan getirdikleri özellikleriyle kişilikleri oluşur. Beyin yapısı ve işleyişi,
hormonlar, duyu organlarının duyarlılık derecesi kişilik üzerinde belirleyicidir. Ayrıca
yaşam içerisinde geçirilen hastalıklar, yaralanmalar, fiziksel tüm değişimler de kişiliğe
etki eder. Biyolojik yaklaşımın savunucuları genetik aktarım yoluyla kişilik
özelliklerininim nesiller içinde taşındığını savunurlar (Hazar, 2006). Biyolojik yaklaşım
doğuştan getirdiğimiz özelliklere en çok değinen yaklaşımlardan biridir.
10
nispeten daha zor yaşanacağını vurgular. Benlik kavramının, bir süreç halinde değişken
ve akışkan olduğunu, her zaman psikolojik gelişmeye doğru ilerleyebileceğini
eklemiştir (Frager ve Fadiman, 1998; akt. Gürcan, 2015).
11
1.2.2. Kişilik Tipleri
12
Catell kişilik tanımlamaları için yaptığı çalışmalarda kişiliği betimleyen dört bin
beş yüz sözcük bulur. Bu sözcükleri kendi içlerinde gruplandırarak iki yüz sözcüğe
indirir. Bu iki yüz sıfatı kullanarak binlerce kişiyi kişilik özellikleri yönünden
değerlendirir ve istatistiksel sonuçlar elde eder. Yapılan çalışmalar sonucunda ekibiyle
birlikte 16 temel özellik bulur. Böylelikle Faktörlü Kişilik Testi oluşur. 16 PF;
çekingen-sosyal, az akıllı-çok akıllı, duygusal açıdan istikrarsız-istikrarlı, boyun eğen-
hükmeden, ihtiyatlı-coşkulu, fırsatçı-vicdanlı, kuralcı-yasak tanımaz,
dayanıklıdayanıksız, güvenen-kuşkucu, pratik-hayalci, açık sözlü-içten pazarlıklı,
soğukkanlıkaygılı, tutucu-köktenci, bağımlı-bağımsız, kontrolsüz-kendine egemen,
rahat-gergin boyutlarına sahiptir (Lelord ve Andre, Çev. Madenci, 2018).
13
kişilerdir. İkinci eksende bulunan denge-dengesizlik ekseninde ise dengesiz-nörotik
kişiler kaygılı ve huzursuzdurlar. Dengeli kişiler çabuk heyecanlanmazlar,
kontrollüdürler (Lelord ve Andre, Çev. Madenci, 2018).
Holland’ın kişilik tipolojisinde, sahip olunan kişilik özelliklerine göre 6 tip insan
olduğunu söyler. Bu yaklaşımda her alt tipin kendisine özgü yetenek ve özellikleri
vardır, sahip olunan bu yetenek ve özellikleri temele alarak görevlerini yerine getirir
hatta karşılaştıkları problemleri bağlı oldunan tipe göre çözerler. Kişinin en çok
benzerlik gösterdiği tip onun baskın tipidir. Bu altı tip; Gerçekçi Tip, Araştırıcı Tip,
Sosyal Tip, Gelenekçi Tip, Girişimci Tip ve Sanatçı Tip olarak sıralanabilir. Gerçekçi
tipler; uyumlu, yargılamadan kabul eden, esnek olmayan, çekingen, maddeci, güçlü,
ısrarcı, dürüst, ortalama denilebilecek düzeyde, pratik, duygulardan arınarak iş yapan,
gerçekçi, doğal, iç görü düzeyi düşük, kendi halinde insanlardır. Araştırıcı tipler;
analitik, karmaşık, ayrıntılara dikkat eden, eleştirel, meraklı, mantıklı, kötümser,
tedbirli, içe bakış sahibi, bağımsız, duygularını gizleyen, entelektüel, gösterişsiz, sade
insanlardır. Sosyal tipler; sosyal, idealist, sıcak, ikna edici, empatik, sorumluluk sahibi,
arkadaş canlısı, ince düşünceli, cömert, anlayışlı, yardımsever, uzlaşmacı, sabırlı,
işbirliğine yatkın ve nazik insanlardır. Gelenekçi tipler; uyumlu, düzenli, özenli, ısrarcı,
yargılamayan, pratik, titiz, katı, tutumlu, çekingen, hayal gücünden yoksun, dikkatli,
uysal, yumuşak başlı, metotlu insanlardır. Girişimci tipler; dışa dönük, hırslı, popüler,
özgüvenli, iddialı, iyimser, otoriter, becerikli, enerjik, açgözlü, gösteriş düşkünü, fevri ,
kendine güvenen, gayretli, sosyal ve heyecan arayan insanlardır. Sanatçı tipler;
duygusal, içe bakış sahibi, duygularını dışa vuran, karmaşık, içinden geldiği gibi
davranan, düzensiz, bağımsız, sezgi sahibi, idealist, aykırı düşünceli, hayal gücü
yüksek, açık, pratik olmayan, orijinal, duyarlı insanlardır (Yılmaz, 2016).
1.2.2.1. Mizaç
14
yeteneği. Kişiliğin sosyal ve ahlaki özelliklerini kapsayan bir anlam taşıyan kavram
karakterdir. Mizaç ise bireye ait bazı temel ve ayırt edici özellikleri belirtmek için
kullanılır. Mizaç kavramı daha çok, duygulara dayalı becerilerin ve alışkanlıkların
bütünleştirilmesinin altında yatan duyumsama, bağlantı kurma ve motivasyon
süreçlerine karşılık gelmektedir. Karakter ise bunun aksine, kavramsal öğrenmeye
dayalı sembolizasyon ve soyutlaştırmaya karşılık gelmektedir (Arkar, Sorias, Tunca,
Şafak, ve arkadaşları, 2005).
15
Mizaç kavramı ile eğitim arasında doğrudan ve önemli bir ilişki olduğunu
söylemek yanlış olmaz. Çünkü eğitimde amaçlanan istendik olumlu davranışların
öncelikle öğretmenlerde olması gerekmektedir. Çağımızda çok kültürlülük,
küresellleşme ve eğitimde rekabetin artması ile pek çok yeni eğitim perspektifi ortaya
çıkmıştır. Öğretmenlerin öğrencilerinin bireysel başarısı ve genel başarı düzeyindeki
payı yadsınamaz. Bu sebeple öncelikle eğitimi üstlenen eğitmenin mizaç, kişilik ve
karakter irdelemesi yapılmalı ve öğretmen sınıflandırması yapılmalıdır. Türkiye’de
öğretmenin mizaç, karakter ve kişilik irdelemesi çalışmaları oldukça az olmasına
rağmen giderek artmaktadır (Totan ve dğr., 2010).
A. Mizaç Tipleri
16
tipinde ise düşüncede net olma isteği, yabancılara karşı duyulan çekince ve temkinli
olma gibi motivasyonlar görülür. Ödül Bağımlılığı tipinde güçlü dış motivasyon ve
yoğun duygusallığa sürekli eğilim görülür. Sebat Etme ise, engellenme, yorgunluk ve
aralıklı pekiştirilmeye rağmen davranışın sürekliliğindeki bir eğilimdir (Arkar ve dğr.,
2005).
Cloninger’ın kuramı, mizaca çok katmanlı bakması açısından önemlilik arz eder.
Bu katmanları kişinin kalıtımsal yolla getirdiği genetik örüntüler, davranışının altında
yatan noröbiyolojik etmenler, duygusal yapı, bilişsel algıları gibi katmanlardır.
Cloninger’in kişilik modeli davranışın sergilenmesi ile nörotransmiterler arasında bağ
kurma imkânı vermesinden dolayı da önemlidir. Yenilik Arayışı (davranışsal
aktivasyon) ile dopamin, Zarardan Kaçınma (davranışsal inhibisyon) ile serotonin ve
Ödül Bağımlılığı (davranışı sürdürme) ile norepinefrin, Sebat Etme (davranışta ısrar
etme) ile glutamaterjik aktive arasında ilişki olduğunu öne sürmüştür (Köse ve dğr.,
2004) ; (Yılmaz ve ark.,2015).
a. Enneagram Metodolojisi
17
kurduğu bu sistemi bizzat kendisinden öğrenerek benimseyen ilk öğrencilerindwn biri
Amerikalı psikiyatrist Claudio Naranjo da vardır (Riso, 2003: 23, 24).
18
olmasıdır. Dinamik olan bu dokuz tarz enneagram çemberi içerisinde sistemli ve özel
bir bağ ile birbirine bağlıdır (Riso ve Hudson, 2008).
Birey sahip olduğu bir kişilik tipinden bir başka tipe evrilemez. Herkes sahip
olduğu kişilik tipinin eşi olmayan bir örneğidir ve hayatının geri kalanında aynı tip
olarak kalır. Gündelik hayatta insanlar değişirler ancak kişilik tipleri değişmez.
Enneagram tipolojisindeki tanımlamalar evrensel bir değere sahiptir. Sahip olunan
kişilik tiplerinin hiçbirine cinsiyet özellikleri atfedilmediği için cinsiyet kişilik tipini
değiştirmez. Kişilik tipleri açıklanırken kullanılan her betimleme her zaman kişiye
uymayabilir. Bu durum enneagram metadolojisinde sağlıklı olma skalasıyla açıklanır.
Birey sağlıklı, sağlıksız ve ortalama değerlerinde dolaştığı için açıklamalar her gruba
uymaz. Enneagram kişilik tiplerini somut bir şekilde göstermek için rakamlar kullanılır.
Bu sayılar sınırsız olan kişilik özelliklerini sınıflandırmak için kullanılır. Bu sayılar nötr
bir şekilde kullanılır, hiçbir tipin diğerinden üstünlüğü ya da önceliği yoktur. Aynı
zamanda sayıların sırasının bir önemi yoktur. Sayının büyük olmasının ya da
başlangıçta olmasının hiçbir önemi yoktur. Kişilik tiplerinin özünde iyi ya da kötü olma
gibi bir atıfı olmadığı için birbiri arasında da bir kıyas söz konusu değildir. Her kişilik
tipinin kendine özgü güçleri ve zayıflıkları vardır (Riso, 2003: 35, 36, 37).
19
zamanlarda rahat veya stres hattında gidip gelmeler başlar. Kişi, temelde dokuz mizaç
tipinden dördünü içinde taşır (Acarkan,2016).
20
Şekil 1: Enneagram Kişilik Tipleri
Kaynak: Palmer (2010)
Enneagram metodolojisinin mizaç tipleri aşağıda yer almaktadır. Enneagram
tipolojisi kişinin temel duygu ve düşüncelerini keşfetmesini sağlar. Bu keşif sırasında üç
temel yasa devreye girer. Bu yasalardan ilki kişiliğimizi büyük oranda etkileyen baskın
yöndür. İkincisi eyleme geçtiğimiz anlarda etkin olduğumuz alan, üçüncüsü ise güvende
yani rahat olduğumuz zamanlarda gözlemlenen bir yöndür. Her tip bireyin hayatını bu
üç yasa etrafında şekillendirir (Palmer, 2010).
Kişiliği açıklamaya çalışan farklı teorilerde farklı adlar alsa da, ilgili teorilerde
bu sınıflandırmaların işlevleri incelendiğinde, hepsinin bireyin üç potansiyeli keşfettiği,
bunu farklı kavram ve işlevleri ile açıklamaya çalıştıkları söylenebilir. Enneagram üçlü
gruplara sını.flandırarak açıklamaya çalışır. Bu sınıflandırmalara baktığımızda her
birinin bir “merkez” ya da insan zekâsının bir işlevi ile bağlantılı olduğunu görürüz. Her
gruptaki üç kişilik tipi benzer bir meseleyi taşır. Her bir üçlü grup, içinde yer alan üç
tipin kendi aralarındaki diyalektik ilişkileri temel alan bir içyapıya sahiptir. Bütün
gruplarda, bir kişilik tipi o grubun karakteristik özelliğini aşırı ifade eder, diğer bir tip
aynı yeteneği çok daha yetersiz ifade eder, üçüncü tip ise bu yetenekle en az uyumu
olandır (Riso ve Hudson, 2013, Palmer, 2010). Aşağıda bu mizaç tiplerinin özellikleri
açıklanmaktadır.
21
Tip-1
Tip-1 mizaç tipine sahip kişiler mükemmel arayışı içindedirler. Yaşamının her
alanında kusursuz olmaya meyillidir. Motivasyonları doğru olanı yapma üzerinedir.
Kusursuzluk arayışı bu mizaç tipine sahip bireyleri idealin peşinde koşmaya sürükler.
Eğer içinde bulunduğu durum zihnindeki ideal olgusuna benzerse bu durumu
sürdürmeye ve koruma karşı tutucu olabilirler ancak içinde bulundukları durumun ideal
olan olmadığını düşünürlerse değişime yönelirler. İdeal olanı peşinde olmaları
davranışlarının tutarlı olmasını sağlar bu durum onları prensip sahibi yapar. Kendilerine
karşı da çevrelerine karşı da oldukça nesnel bir perspektifle yaklaşırlar. Mükemmeli
aradıkları için hem kendilerini hem de çevrelerini sürekli geliştirme çabası içindedirler.
Bir işi yapıyorlarsa o işi yapılması gerektiği gibi yaparlar ve özellikle detaylara çok
önem verirler. Davranışlarında mantık ilkesinde hareket ederler. Oldukça sorumluluk
sahibi bireylerdir. Mükemmeli aramaları ve çevrelerini de bu konuda şekillendirme
istekleri kusurlara karşı tahammülsüz olmalarına neden olabilir. Çok zor beğenmeleri,
detaylar içinde kaybolmaları bütünü görmelerini zorlaştırabilir (Acarkan, 2016). Tip 1
mizaca sahip bireyler idealist, disiplinli ve sorumluluk sahibidirler. Olaylara bakış
açısında etik anlayışı hakimdir (Riso ve Hudson, 1999). Çevrelerine ve kendilerine karşı
eleştirel bir yapıdadırlar. Bazen mükemmeli yapmaya çalışmaları işlem hızlarını
düşürüp, daha uzun sürede işin bitmesine neden olabilir (Palmer, 2010, Riso ve Hudson,
1999). Bu bireyler çocukluk çağlarından itibaren çabucak sorumluluk sahibi
olmuşlardır. Çevrelerinden ağır eleştiriler almışlarsa hata yapmamak için otokontrol
mekanizması geliştiriler. Sahip oldukları bu otokontrolün bütün bireylerde olduğu
yanılgısı içinde olabilirler. Çocukluk çağlarında yaşadıkları eleştirilme korkusu temelde
düşünce ve davranış kalıplarını etkiler. İnsan doğasındaki karanlık yanın doğru düşünce
ve iyilik ile bastırılacağını düşünebilirler. Bu bireyler içinde bulundukları şartları daima
bir üst seviyeye taşıma eğilimindedirler. Sosyal yaşamlarındaki boş zamanları eğitici ve
yapıcı aktiviteler ile doldurmaya meyillidirler. Eğlence onlar için sadece yaşam yoluna
koyulduğunda gerçekleşebilir. Amaca ulaşmak için, seçilen yolların ve uygulanan
metodların tümünü (strateji) oluşturabilen ve potansiyele ulaşmak için bütün imkânları
kullanıp harekete geçirebilen bir liderlik tarzları vardır (Palmer, 2010).
22
Tip-2
Tip-3
Bulundukları ortama kolayca uyum sağlayabilen Tip 3’ler başarı odaklı bir
gruptur. Başka insanların kendileri için ne düşündüğü onlar için endişe kaynağı olabilir.
Rekabetçi ve işkolik yapıları ile dikkat çekerler. Dışarıdan göründüklerinden çok daha
23
üretken olabilirler. Sağlıklı bir tip 3 güçlü bir lider, iyi bir girişimci ya da başarılı bir
satış temsilcisi olabilir. Düşünceleri ve eylemleri arasındaki süre oldukça kısadır. Tip-
3’ü tamamlayacak aktiviteler; etkinlikler, organizasyonlar ya da düzenli bir iş olarak
tanımlanabilir. Fiiliyatta iş programları oldukça yoğundur. Duygularının kendisini
yönlendirmesine izin vermez (Palmer, 2010). Çevrenin hayranlığını kazanmaya dair bir
arzuları vardır. Bu hayranlığı kazanmanın yolunun başarı, çekicilik, statü ve imajdan
geçtiğine inanırlar. Çoğunlukla hedefleri vardır ve bu hedefleri gerçekleştirmek için
çalışırlar. Başarısızlığa, kaybetmeye karşı tahammülleri azdır. Tip 3 yaptığı işi cazibeye
dönüştürebilir, bu cazibeyle çevresindeleri sürüklemesi de kolaydır. İç motivasyonları
yüksek olduğu için yapılan işten kopmazlar. Önemli olan hedefe ulaşmak olduğu için
zaman zaman etik ilkelerden uzaklaşabilirler. Yaptıkları işlerde kendi ve başkalarının
duygularını görmezden gelebilirler. Bu grup azim, hırs ve iç motivasyonları sayesinde
özellikle iş hayatlarında çok başarılı olabilirler. Potansiyel riskleri; aşırı hırs, zaman
zaman etik ilkelerden uzaklaşma ihtimali, fazla rekabet ve duygulara karşı
ihmalkarlıktır. Aktif, rekabeti seven, dinamik, kendinden emin, yenilikleri takip eden,
şartları lehine çevirme konusunda yetenekli, özgüveni yüksek bir yapıya sahiptirler.
İnsanları; hedef yönünde ikna etme ve harekete geçirme, organize etme, sonuca
ulaştırıcı, ortam ve şartları oluşturarak liderlik etme konusunda doğuştan yeteneklidirler
(Acarkan, 2016).
Tip-4
24
düşündüğü için çevresine duygularını açmayabilir. Kendilerine ve çevresindekilere
oldukça dürüsttürler. Empatik olmaları onları iyi arkadaşlar yapar. Yaşananları
derinlemesine inceleme eğilimleri vardır. Duygu durumu sıklıkla değişir. Dünyayı,
çevreyi, olayları hatta kendilerini sürekli sorgularlar. Estetik değerlere sahip, derinlik
arayışında, samimi ve duyarlıdırlar. Potansiyel riskleri; kolay incinebilme, kendi iç
yolculuğunda takılı kalma, çabucak umutsuzluğa kapılma, karamsarlığa düşme olarak
sıralanabilir. Yaşama ve insana dair yüksek hedefleri olan, anlamlı, derin ve nitelikli bir
katkıda bulunmaya eğilimli bir liderlik tarzına sahiptirler. Çevresindekileri değerli ve
nitelikli bir amaç etrafında birleştirmeye ve kendilerini gösterebilecekleri
organizasyonlar oluşturmaya eğilimlidirler. İnsanlar arasındaki bireysel farklılıklarına
ve hassasiyetlerine dikkat eden, kaliteli, elit, seçkin, özel şeyler üretmeye çalışan, insan
ve değer odaklı olmaya özen gösteren bir yapıya sahiptirler (Acarkan, 2016).
Tip-5
25
Enerjileri sınırlıdır, bu sınırlı enerjiyi manevi değerler aramak için kullanırlar.
Başkalarının altında çalışmak, emir almak istemezler. Özellikle ilgilendikleri alanlarda
yeni şeyler öğrenmek öncelikli amaçlarıdır. Zihinsel faaliyet gerektiren aktivitelere
katılmaktan zevk alırlar (Palmer, 2010). Olan biteni tüm yönleriyle öğrenmek isterler.
Bir karar almadan girmeden önce ayrıntıları inceler, değerlendirir ve öğrenirler. Analitik
düşünebilen, bilgi elde etmek için mantık süreçlerini işleten kişilerdir. Diğer insanlarla
iletişim halinde olmaları öncelikleri arasında olmayabilir. İlgilendikleri alanlarda uzman
olmak isterler. Bilimsel meraka sahiptirler ve bilimsel bir gözlemle nesnel
değerlendirmeler yaparlar. Duygularını bile düşünce bazında yaşayabilirler. İçe
kapanıklık, ukalalık, insan ilişkilerinde aşırı mesafeli kalmak, empati yoksunluğu
potansiyel riskleridir. Derin bilgiye ulaşma, araştırma yapma, fikir üretme, sistemleşme
ve planlama temelli bir liderlik tarzına sahiptirler. Genel olarak bilgi ve veri toplama,
analitik değerlendirmeler yapma, sürdürülebilir sistemler kurma, plan ve amaçlar
oluşturma, sahip olunulan imkân ve şartları tanımlama ve oluşturma konularında
yeteneklidirler. Kriz zamanlarında sakin ve nesnel davranma yetileri sayesinde
yenilikçi, realist ve uzun vadeli hedefler doğrultusunda hareket edebilirler (Acarkan,
2016).
Tip-6
26
yeteneklerinde şüphe eder ve çoğunlukla küçümserler. Haksızlığa karşı mağdurların
yanında olmaya ve onları savunmaya çalışırlar. İnandığı bir dava ya da bir arkadaş
uğruna kendini kahramanca feda edebilirler (Palmer, 2010). Merak ettiği, geleceğinde
belirsizlik yaratan her bilgiyi anında öğrenmek isterler. İlişki kurarken kendilerince bir
değerlendirme süreçleri vardır; ancak bu süreçlerden sonra insanlara güvenebilirler. En
az hasar alacakları yolu seçmek için mantıkla hareket ederler. Karar verirken her şeyi
her yönü ile değerlendirdikleri için süreç uzun olabilir. Tehlikeden ve riskten kaçarlar.
Oldukça korumacıdırlar. Genel anlamda kaygılı, muhalif, kuşkucu, kararsız olmak
potansiyel riskleridir. Güvenilir, istikrarlı, yetenek ve yeterliliklere önem vererek
insanları organize etmeye çalışan ve destekleyici bir liderlik eğilimine sahiptirler.
Liderlik potansiyelleri; standartlar ve prensipler oluşturarak, doğabilecek problemleri
karşı önleyici, hataları ve tehlikelere karşı hassas ve takımına sahip çıkan türdendir
(Acarkan, 2016).
Tip-7
27
duyguları, doğayı ilgisini çeken her şeyi keşfetmek isterler. Çevresi tarafından meraklı,
neşeli, gelecek odaklı özgür bireyler olarak tanımlanırlar. Hayatın içinde olup hiçbir
şeyi kaçırmak istemezler, enerjileri hiç bitmez. Oldukça sosyal, dışa dönük ve
pozitiflerdir. Sorunlara karşı çözüm odaklıdırlar. Her kesimi kabullenici, deneyime açık
ve açık fikirli bireylerdir. Potansiyel riskleri; sabırsızlık, dağınıklık, umursamazlık,
keyfi hareket etmek ve dürtüselliktir. Ön saflarda olmaktan kaçınmayan, insanları
motive etmeyi, heyecanlandırmayı ve harekete geçirmeyi seven kişilerdir. Liderlik
eğilimi; insanlara amaçlar göstermek, onlar motive etmek, yeni vizyonlar çizmek
yönündedir. Potansiyel olarak; üretken, yaratıcı, iyimser, esnek, çok boyutlu
düşünebilen, multidisiplinel, çözüm odaklı, işlem hızı yüksek bireylerdir (Acarkan,
2016).
Tip-8
28
türdendir. Hayat ffelsefesi istediğini, hayal ettiğini elde edersin şeklindedir (Acarkan,
2016).
Tip-9
29
özellikler gösterir. Sağlıklı/sağlıksız ayrımı oldukça değişkendir. Kişinin sadece sağlıklı
ya da 0sağlıksız olma durumu söz konusu değildir, aynı gün içerisinde bile kişi sağlıklı,
ortalama ve sağlıksız seviyelerini yaşayabilir (Riso ve Hudson, 2000; Yılmaz ve
ark.,2014). Gelişim evrelerinden sonra bir diğer olgu ise, rahat ve stres hattıdır. Bireyin
kendini güvende, huzurlu ve rahat hissettiği anlar ile stres yaşadığı anlar arasında
belirgin farklar vardır. Bu anlarda kişi başka bir mizaç tipinin özelliklerini gösterebilir.
Enneagram metadolojisine göre, stres durumunda gözlemlenen özellikler bireyi başka
bir mizaç tipinin sağlıksızlık seviyesine yaklaştırmaktadır. Benzer şekilde rahat hattında
sergilediği özellikler de bireyi başka bir mizaç tipinin sağlıklılık seviyesine yaklaştıran
bütünleşme hattını ifade etmektedir (Palmer, 2010 ; Yılmaz ve ark, 2014).
30
eksikliği, ileriki yıllardaki dışa yönelik problemlerle ilişkili bulunmuştur. Erkek
çocuklarında dışa yönelik, kız çocuklarında ise içe yönelik davranış sorunlarına daha sık
rastlanılmıştır.
Polenski (2001) çocukların mizaçları ile aile içindeki ilişkilerin akran ilişkilerine
etkisini incelediği araştırmasında 5 yasında 233 çocuk ve anneleri ile çalışmıştır.
Araştırmaya göçmen ve düşük gelir düzeyine sahip aileler katılmıştır. Araştırma 3 yıl
boyunca devam etmiş, çocuklar 5-8 yasları arasında belli aralıklarla ev ziyaretleri,
telefon görüşmeleri ve okuldaki gözlemlerle izlenmişlerdir. Araştırma sonucunda,
çocukların annelerine bağlanma stilleri ile dışa yönelik davranış problemleri, sosyal
yeterlikleri ve akran ilişkileri arasında ilişki bulunmuştur. Kardeş ilişkilerinin akran
ilişkileri üzerinde etkisine rastlanmamıştır. Fakat sosyal yeterlik-bir yakın kardeşe sahip
olmanın ve sosyal yeterlik-sosyal konum değişkenlerinin bir arada akran ilişkilerini
etkileyebildiği belirlenmiştir. Dışa yönelik davranışlarla sosyal yeterlik arasında anlamlı
ilişki bulunmuştur. Aile içindeki statüde anneler tarafından sevilmeyen olarak gösterilen
çocukların (özellikle erkek çocukların) akran ilişkilerinde problemler yaşadıkları
görülmüştür.
31
görülmüştür. Araştırma sonucunda mizaç özelliklerinin arkadaş seçiminin bir parçası
olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca arkadaş seçiminde mizaç özelliklerinin ve
cinsiyetin kız çocukları için erkek çocuklarına göre daha önemli bir özellik olduğu da
saptanmıştır.
32
oluşturmuştur. Araştırma sonucunda, fiziksel ve ilişkisel saldırganlığın çocuğun
cinsiyetine göre farklılaşabileceği görülmüştür. Erkek çocuklarının hem fiziksel hem de
ilişkisel saldırganlık davranışlarını daha fazla gösterdikleri bulunmuştur. Ayrıca
çocukların saldırgan davranışları öncelikle kendi cinsiyetindeki akranlarına yönelttikleri
görülmüştür. Cinsiyet ile mizaç ölçeğini sebatkarlık alt boyutu arasında anlamlı bir
farklılık olduğu görülmüştür. Kız çocuklarının, erkek çocuklarına oranla daha sebatkar
davranışlar gösterdiği sonucuna varılmıştır. Annenin çalışıp çalışmama durumu ve
ailenin gelir durumu ile çocukların fiziksel ve ilişkisel saldırganlık durumu arasındaki
farkın anlamlı olmadığı görülmüştür. Araştırmada, çocukların anaokuluna devam etme
süresi arttıkça fiziksel ve ilişkisel saldırganlığın arttığı saptanmıştır.
33
Mizacın kekemelik ile ilişkisini araştıran çalışmalar genellikle kekeleyen ve tipik
gelişim gösteren bireyler arasındaki farkları incelemişlerdir; ancak, mizacın kekemeliği
kendiliğinden iyileşen bireyler üzerindeki etkisini araştıran herhangi bir çalışmaya
rastlanmamıştır (Aydın, 2015).
Kılıç (2016)’nın çalışmasına göre; okul öncesine devam eden çocuklara yönelik
hazırlanan sosyal beceri eğitiminin çocukların sosyal beceri, iletişim, uyum ve atılganlık
davranışları üzerindeki etkisinin ve çocukların sosyal becerileri ile mizaç özellikleri
arasında ilişkinin olduğunu ortaya koymuştur. Çocukların mizaç özellikleri ve sosyal
becerilerinin bilinmesi onlara doğru yaklaşımda önemli olmakla birlikte, okul öncesi
dönemde sosyal beceri düzeyinin artırılmasının ilerleyen dönemlerde ruh sağlığı, uyum
ve akademik becerilere olumlu katkılar sağladığı bilinmektedir.
Mizaç ile ilgili yapılan araştırmalarda mizaç tipleri belirlenirken farklı kuramlar
baz alınmıştır. Bu araştırmada mizaç bilgisinden kasıt Enneagram bilgisidir.
Enneagram konusu ile ilgili literatür incelendiğinde ebeveyn tutumları ve affedicilik
düzeyleri ile ilgili çalışmalara rastlanılmamıştır. İlgili literatürde en çok karşılaşılan
araştırma başlıklarının liderlik/yöneticilik stilleri, din psiokolojisi, işe alma ve
yerleştirme konuları üzerinde durulduğu saptanmıştır. Araştırmalarda kişinin sahip
olduğu mizaç stili ile ilgili konunun ilişkisi incelenmiş, her mizacın perspektifinden
bakıldığı belirlenmiştir.
34
1.2.3. Ebeveynlik
İnsan, doğası gereği sosyal bir ortamda birlikte yaşama eğilimindedir. Başka bir
ifade ile insanlar yalnız yaşamak üzere değil, topluluklar içerisinde diğer insanlarla
ilişki kurarak yaşamak üzere varlardır. İnsanoğlu diğer insanlarla pek çok farklı sosyal
ilişki kurar: arkadaşlık, aile, iş arkadaşı, komşu, taraftar vb. Bir insanın karşı cins bir
insan ile kurduğu sosyal ilişkinin ömür boyu beraber olmayı isteme noktasına
gelmesinde ise toplumsal açıdan evlilik kurumu devreye girer. Evlilik, toplum
tarafından onaylanan, toplumsal değer ve normlara bağlı, evlilik ile ilgili yasalara uygun
şekilde karşı cinslerin birlikte yaşamalarının onaylanması anlamına gelmektedir. Bazı
insanlar tarafından evlilik, toplumsal yaşamın bir gerekliliği gibi algılanmakta ve bu
gereklilik doğrultusunda evlenmeye karar verilmektedir. Bazı insanlar ise yalnızlıktan
kurtulmak, yaşamı yalnız sürdürmek istememek, kendilerine daha iyi bir gelecek
sağlayacağını düşündükleri insanla birlikte olabilmek gibi amaçlarla evlenmeye karar
verirler. Bir kısım insanın ise sadece çocuk sahibi olma istekleri doğrultusunda
evlenmeye karar verdikleri görülmektedir (Garip 2010, akt. Çağlıyan, 2016)
Besleme; kişinin ruhunun ihtiyacı olan duygusal açıdan yakınlık ve ilgi gösterme
davranışıdır.
35
yaşı, cinsiyeti, ebeveynin dini, siyasi görüşü gibi fenomenlere göre değişiklik
gösterebilir.
36
1.2.3.1. Ebeveyn Tutumları
A. Psikanalitik Kuram
Psikanalitik kurama göre bir çocuğun gelişimi, libidinal ihtiyaçları ile aile
üyeleri arasındaki etkileşimin sonucu gerçekleşir. Psikamalitik kuramı benimseyen
uzmanlar, bebek ile bakımvereni arasındaki duygusal ilişkiyle ve psikoseksüel gelişim
süreçleri ile ilgilenmişlerdir. Çocukların farklı kişiliğe sahip olmasının sebebi farklı
tutumlara sahip olan ebeveynler tarafından yetiştirilmeleridir (Yılmaz, 2000). Freud’a
(2013) göre bireyin karakter yapısı erken dönem dediğimiz beş yaşına kadar temeli
atılır. Bundan sonraki gelişim temelin üzerine inşa edilir. Freud özellikle anal dönemin
önemi üzerinde durmuştur. Freud’a göre bu dönemde çocuk ile bakımvereni arasındaki
uyum, çocuğun bağımsızlık arayışı, özgüven ve girişimcilik özelliklerini
desteklemektedir. Fakkat çocuğun her girişimi bakımvereni tarafından engellenir ya da
cezalandırılırsa çocuğun çekingenliği pekiştirilmiş olur. Bu dönemden sonraki evre olan
fallik dönemde cinsiyet rollerinin benimsenmesi, dürtü kontrolünü sağlayabilme,
utanma ve merak duyguları kazanımı gerçekleşir.
a. Davranışçı Kuram
Bu kuram farklılıkların sebebinin farklı çevrelerde yetişmekten kaynaklandığını
vurgular. Bireyin çevreden aldığı pekiştireçlerin karakter gelişimi açısından oldukça
önemli olduğu belirtilmektedir. Davranışın edinilmesinde çevrenin pekiştireçleri
önemlidir. Bu sebeple bakımverenin tutumu bireyin gelişimini belirleyici özelliktedir
(Yılmazer, 2007). Kişilik gelişimini açıklamaya çalışan bütün kuramlar bakımveren ile
kurulan ilişki ve bakımverenin tutumunun kişilik gelişiminde etkili olduğunu
vurgulamaktadır.
37
B. Baumrind’in Çocuk Yetiştirme Tutumları Modeli
38
Rekabet ortamlarından ve kendilerini bir başkasıyla kıyaslayacakları durumlardan
kaçınırlar. İletişim becerileri ve bir işi başlatma girişimlerinde başarısızdırlar.
Demokratik ebeveyn, çocuklarını olduğu gibi kabul eden, sevgi dolu, anlayışlı ve
destekleyici anne babalardır. Bu ebeveynler, çocuklarının bağımsız bir birey olmalarını
teşvik ederken, uyulması gereken kurallara önce kendileri uyarak kuralların çocukları
tarafından benimsenmesi ve içselleştirilmesine öncülük ederler. Çocuklar seçimlerinde
belli sınırlar içinde özgürdürler. Demokratik ebeveynler, çocuklarının ilgi, istek ve
yetenekleri önemseyip, onlara uygun ortam ve koşullar oluşturarak destek olurlar.
Çocuklarından yapabildiklerinden fazlasını beklemezler. Hata ve yanlış yapmalarına
karşı toleranslıdırlar ve yapıcı değerlendirmelerde bulunurlar. Aile içinde söz hakkına
sahip olan çocuklar, kendilerini ifade etme imkânı buldukları için iletişim becerileri
gelişir. Demokratik ebeveyn tutumlarıyla yetişmiş çocuklar, mutlu, öz güvenli,
sorumluluk sahibi ve sosyaldirler. İnsan ilişkilerinde ve çevreyle uyum sağlamada
beceriklidirler. Otoriteye ve kurallara saygılı olan bu çocuklar, üretken, girişimci ve
başarılıdırlar.
İzin verici (Hoşgörülü) ebeveyn, çocuklarına aşırı ilgi gösteren, her istediğini
yapan, sınır koymayan anne babalardır. Bu ebeveynler, çocuklarına karışmadıklarında
çocuklarının üretken ve öz güveni yüksek çocuklar olacaklarına inanırlar. Fakat bu
ebeveyn tutumuyla yetişmiş çocuklar, başkalarına saygı duymayan, kendi davranışlarını
kontrol edemeyen, hükmedici, bencil ve uyumsuz olabilmektedir. Sosyal ilişkilerinde
problem yaşayan bu çocuklar, ilişkilerinde talepkar olan ve hep kendi istediklerini
yapma eğiliminde olmaktadırlar.
39
Baumrind’in yaklaşımını esas alan sonraki çalışmalar, ebeveyn tutum stillerinin,
ilgi (kabul) ve kontrol (disiplin) olmak üzere iki temel boyutun kesişmesiyle oluşan dört
kategori olarak değerlendirilmesinin daha doğru olacağını öne sürmüşlerdir (Darling ve
Steinberg, 1993; Maccoby ve Martin, 1983; Steinberg, Mounts, Lamborn ve Dornbusch,
1991 akt. Sümer, Gündoğdu Aktürk & Helvacı, 2010).
C. Scfafer’ın Sınıflandırması
40
değerlendirilebilmektedir. Kategorik olarak değerlendirildiğinde anne-baba tutumlarını
otoriter, demokratik, izin verici ve 10 ihmalkâr; boyutlar temelinde değerlendirildiğinde
ise, “kabul-ilgi”, “kontrol-denetleme” ve “psikolojik özerklik” olarak ayrım
yapılmaktadır. Kabul-ilgi boyutu; çocukların ebeveynlerini ne kadar sıcak ve samimi
bulduklarını yansıtmalarını ölçmektedir. Kontrol-denetleme boyutu; çocukların
ebeveynlerini ne kadar kontrolcü ve otoriter algıladıklarını ölçmektedir. Psikolojik
özerklik boyutu; çocukların ebeveynlerini ne kadar demokratik bulduklarını ve
ebeveynleri tarafından bireyselliklerini yansıttmalarına ne kadar izin verdiklerini
ölçmektedir (akt. Altınoğlu Karahan, 2019).
a. Otoriter Tutum
Ebeveynin çocuğunun “sahibi” olduğu düşüncesiyle hareket ettiği, ayrı bir birey
olarak kabul etmediği tutumdur. Otoriter tutumu benimseyen anne babalar çocuklarını
kontrol etmek ve onun davranışlarını kendistandartlarına göre düzenlemek amacı
taşırlar. Suçlama, korkutma, aşağılama ve fiziksel ceza yöntemini uygularlar. Bu
41
tutumun içeriğinde güç vardır, sevgi ve şefkat barındırmaz. Ebeveynler çocuklarıyla
açık bir iletişimde bulunmazlar, bu tuttumu benimseyen ebeveynlerin çocukları
büyüklerin dünyasını anlamakta güçlük çeker. Eleştirilmekten korkar ve her adımında
yanlış yapma korkusu vardır (Baumrind, 1996). Otoriter tutum sergileyen ebeveynlerin
çocuklarının ev dışında saldırganca davranışlar gösterdikleri görülmüştür. Aile
ortamında güçlünün güçsüzü ezeceğini öğrenen çocuk, ev içinde otoriteye uyumlu
davranmakta, otorite baskısı kalktığında isyankar olabilmektedir. Kendisinden istenilen
davranışı fazlasıyla yerine getirirken, kendinden güçsüzleri ezme eğilimi
gösterebilmektedir (Kulaksızoğlu ve Arıcak, 2000).
b. Demokratik Tutum
Demokratik tutumu benimseyen ebeveynlerin çocukları ayrılma bireyleşme,
bağımsız hareket etme, fikirlerini ortaya koyma konusunda daha elverişli bir ortamda
yetişirler. Bu tutumu benimseyen ebeveynler çocuklarını destekleyici ve hoşgörülü bir
tutum içinde denetim altına alırlar ve bu şekilde çocuklarına tercih hakkı vermiş olurlar.
Bu şekilde problemler açık iletişimle çözümlenerek huzurlu bir ortam sağlanmış olur.
Hangi davranışın ne sonuç getireceği bellidir. Bu aile ortamında sevgi ve saygı ön
planda tutulur. Anne-baba çocuklarına örnek birey olmak amacıyla hareket ederler
(Dursun, 2010). Ebeveynleri demokratik tutum sergileyen çocuklar, kendine güvenli,
sorumluluk bilinci yüksek, sınırları belirgin, saygılı, duygu ve düşüncelerine ifade etme
becerisi gelişmiş, farklılıklara saygılı vb. kişilik özelliklerine sahip olurlar (Yavuzer,
2001).
42
muhtaç ve çekingen kişilik özelliklerine ek olarak sorumluluk dıuygusu gelişmeyen,
şımarık özellikler de sergileyebilmektedir (Dursun, 2010).
43
olan annelerin eşi memur olan annelere göre daha otoriter ve reddedici tutumu
benimsedikleri; geniş aile içerisinde ve köyde yaşayan annelerin baskıcı, koruyucu ve
ev kadınlığını reddedici tutumlarının arttığı, il merkezinde yaşayan annelerin ise daha
demokratik olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Durmuşoğlu Saltalı ve Arslan (2012),
demokratik ve otoriter tutum sergileyen annelerin çocuklarının sosyal yetkinlik ve içe
kapanıklık düzeylerinin bu tutumlar tarafından yordandığı tespit edilmiştir. Yapılan bir
çalışmada otorite ve izin verici tutum ile çocuğun sosyal-duygusal gelişimi arasında
negatif ilişki olduğu bulunmuştur (Gülay ve Önder, 2011). Boyle, Sanders, Luzker,
Prinz, Shapiro, Whitaker (2010), ebeveynlere verilen tutumlar eğitimi sonucunda pozitif
davranışların arttığını ve çocuklarda problemli davranışların azaldığını tespit
etmişlerdir.
1.2.4. Affedicilik
Sosyal ve dinamik bir yapıya sahip olan insan çevresi ile kurduğu ilişkiler
neticesinde pek çok yaşamsal öykü edinir. Erken dönemde çevre ile kurulan bağlar ve
deneyimlenen olumlu ve olumsuz anılar kişilerin ilerleyen dönemlerde hayatı
algılayışını şekillendirmede önemli bir yere sahiptir. Hatalar da ilişkilerin kaçınılmaz bir
getirisidir. Yapılan bu hataların kişilerin ilişkilerinde önemli bir rolü olduğunu öne
sürmek olağandır. Droll (1984) yapılan bir hatayı affetmenin eski bir kavram olduğunu
44
vurgulamıştır. Affetme kavramının karşıtı olarak görülen intikamın ise kişinin uğradığı
bir zarar karşılığında kendi iç dünyasında durumu eşitlemek amacıyla içgüdüsel olarak
gösterdiği tepkiler bütünü olarak görülmektedir. İlkel topluluklardan başlayarak büyük
dinlerin ve modern hukuk sisteminin ortaya çıkışını da kapsayan tarihsel boyutta,
intikam kişiye verilmiş bir zarar sonrası bireyin zihninde hesaplamalar yaparak
geliştirdiği, genel kabul gören bir baş etme stratejisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Edebiyat literatürü incelendiğinde, ilk eserlerin intikama affetmeden daha fazla yer
verdiği görülmektedir. İntikam olaylarına affetmeden daha fazla vurgu yapılması
dolayısı ile Yunan mitolojisi bu duruma güzel bir örnek olarak gösterilebilir (Taysi,
2007). İntikam daha köklü ve dürtüsel bir cevaptır. Droll (1984) bireylerin maruz
kaldıkları bir hataya intikam alma içgüdüsü ile yaklaştıklarında ortaya çıkabilecek en az
üç zarar olduğunu öne sürmüştür. Bunlardan birincisi; intikam grup uyumuna aykırı bir
tepkidir. Bu tepki ile toplum arasındaki kurulan bağ zayıflar ve toplum dış grup
baskılarına karşı daha savunmasız ve hassas bir hale gelir. İkincisi; intikam alma
davranışı bireylere savunma sorumluluğu üstlendirir, böylece toplumun sorumlulukları
zarar görür ve gücü aşınır. Sonuncusu da, bireylerin eylemler karşısında verdikleri
tepkiler, bireyin algısı ile alakalı değişebilir. Birey hatanın şiddetini olduğundan daha
büyük algılayarak, aşırı tepki verebilir. Bu durumda da suçun şiddeti ve verilen tepki
arasında bir oransızlık oluşabilir. Bu nedenlerden dolayı insanlar kişiler arası bağların
kuvvetlenmesi ve ortaya çıkan hataların etkilerinin daha dengeli bir hale gelebilmesi
için çeşitli çözüm yolları geliştirmişlerdir (Fry ve Björkqvist, 1997; akt. Şahin 2013).
Affetme; felsefe, din, psikoloji, ahlak bilim ve siyasal yapılar gibi birçok
disiplinde ortak bir kavramdır (Meninger, 1996). Neredeyse dünya dinlerinin birçoğu
45
"affetme" ve affedilme" kavramından bahseder. Dinler toplumu ve kişiler arası ilişkileri
düzenleyen yapılardır. Affetme ve affedilme kavramları da içsel ve toplumsal huzur
sağladığından dinler tarafından değer görmüşlerdir (Kara, 2009). Bu nedenle affetme
kavramı uzun zamandan beri felsefe ve teoloji ile ilgilenen araştırmacıların incelediği
önemli konulardan bir tanesi olmuştur.
Teolojik alan daha çok Tanrı'nın insanları affetmesine değinirken, felsefe alanı
Tanrı'nın affediciliğine ek olarak kişilerarası affediciliğe ve bu ilişkinin ahlaki boyutuna
da yoğunlaşmıştır (Ayten, 2009). Dinler takipçilerine, yaşamın birçok yönünü
anlamlandırmak ve yorumlamak için (başkaları tarafından bir acı deneyimlemek ve
zarara uğramak gibi) bir çerçeve oluşturmaya olanak sağlarlar (Park, 2005). Belirli bir
din ile kendini bütünleştirmemiş bireylerde bile, dinlerin insanların yaşadığı iç ve dış
çatışmaların düzenlenmesi açısından son derece güçlü etkileri olabilmektedir (Mullet,
2010). Birçok dünya dini yıllardır affetme kavramının önemine değinmiştir
(McCullough ve Worthington, 1999; Rye ve diğerleri, 2000; akt. Şahin, 2013).
Affetmeyle kucaklaşmada ya da kırgınlığı devam ettirme durumunda neyin
doğru, neyin yanlış olduğunun cevabı bu dinlerin kaynaklarında açıkça belirtilmiştir
(Mullet, 2010). Dini doktrinler ise affetmenin bir erdem olduğunu vurgulayarak,
öğretilerinde kişilerde inanç sistemleri oluşturmak ve kişilerarası hataları affetme
sürecini kolaylaştırmak için bir kılavuz olma özelliği taşırlar (McCullough, Bono ve
Root, 2005; Mullet ve diğerleri, 2003; Pargament ve Rye, 1998; Rye ve diğerleri, 2000;
Thoresen, Luscin ve Harris, 1998; akt. Şahin, 2013). Tek tanrı anlayışına sahip olan üç
büyük dinde de tanrının insanları affedebileceği bilgisinin var olması ve bunun bir
sonucu olarak da hataların affedilmesi gerektiği düşüncesi çok yaygındır (McCullough
ve Worthington, 1999). Hindu geleneğinde de affetmenin büyük bir erdem olduğundan
sıkça bahsedilmiştir. Hindu geleneğine göre doğruluk 10 büyük erdeme
temellendirilmektedir ve affedicilik bu erdemlerden bir tanesi olarak kabul edilir (Rye
ve diğerleri, 2000; akt. Şahin, 2013). Günümüzde de affediciliğin büyük bir erdem
olduğu, Hindistan politik ve ruhani lideri Mahatma Gandhi gibi insanlar tarafından ifade
edilmiş ve zayıfın asla affedemeyeceği çünkü affetme eylemenin güçlüye ait bir eylem
olduğu belirtilmiştir (Goel, 2003). Bazı büyük dinlerde affetme kavramı bir erdem
olarak nitelendirirken, bazı dinler ise affetmenin bir ihtiyaç olduğunu öne sürmüşlerdir.
Örneğin, Budizm bireyin affetmeme eyleminin beraberinde öfke gibi yıkıcı duygular
46
getirebileceğinden bahseder. Bu yıkıcı duyguların birey üzerinde yaratacağı etkilerden
korunabilmek adına affetmenin bir ihtiyaç olarak ortaya çıktığını belirtir (Hui ve Ho
Daphne, 2004).
Yahudilik ise affediciliğin temelini erdem ve ihtiyaç yerine yükümlülüğe
dayandırır çünkü insanoğlu Tanrı'nın yansıması olarak görülür ve Tanrı affetmeyi
zorunlu kılmıştır (Rye ve diğerleri, 2000). Özellikle hata yapan kişi yaptığı eylem için
pişman olduğunu dile getirdiğinde ya da affedilmek isteğini belirttiğinde affetmek
zorunludur (Enright ve Fitzgibbons, 2000). Yahudilik inancında affetme eyleminin
gerçekleşebilmesi için bazı gereklilikler bulunmaktadır. Öncelikle kişinin kendi suçunu
kabul etmesi gerekmektedir. Kendi günahını günah olarak tanımlaması ve yaptığı hata
hakkında bir farkındalığa sahip olması gerekmektedir. Bunun haricinde kişinin pişman
olduğunu kanıtlayabilmesi için, günahını terk etmesi ve yaptığı hataları telafi etmesi
gerekmektedir (David, 2005; akt. Şahin, 2013). Öldürme gibi bazı belirli suçların
affedilmesi ise ahlaki olarak Yahudilik diniyle örtüşmemektedir ((Exline, Baumeister,
Bushman, Campbell ve Finkel, 2004). Hristiyanlıkta yer alan affedilme kavramının
temellerinin birçoğu Yahudilikten alınmıştır. Benzer şekilde Hristiyanlıkta da Tanrı
tarafından affedilmek diğerlerini de affetmeyi beraberinde getirmektedir, çünkü iki
dinin alt yapısında da affetme eylemi ahlaki bir görev olarak görülmektedir (Taysi,
2007). Hristiyanlık dininde kendisine kötü davranılmış kişi, karşısındaki bireyin
kendisinden özür dilemesi durumunda affetmeye hazır olmalıdır. Hristiyan bir kişinin
kendi dinine mensup bir insana karşı affedici olması konusunda sınır yoktur (Grider,
1998). Hatalı olan kişi aynı hatayı, aynı kişiye karşı defalarca yapmış olsa dahi hatasını
anlayıp özür dilediğinde affedilmelidir (Kara, 2009). Diğer bir yandan Rye ve diğerleri
(2000) affetme için hatalı kişinin bir pişmanlık belirtmesine gerek olmadığını ve bu
eylemin hiçbir önkoşulu olmadığını öne sürerler. Bundan dolayı uzlaşmaya da gerek
olmadığını belirtirler. Bu noktadan bakıldığında affetmenin kişisel bir eylem değil de
dini bir görev olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hatalı bir kişinin affedilmesi bir
sorumluluktur ve bu sorumluluğu almak bireyi Tanrı'ya yakınlaştırır ve Tanrı'nın
affediciliğini kazanabilmek için zorunludur (Kara, 2009). Eğer ortada Tanrıya karşı
işlenmiş bir günah varsa, günah çıkarılması gerekmektedir (Sarıkçıoğlu, 2000). Vaftizle
elde edilen ilâhî güç tarafından affedilmiş olma mertebesi de hayat boyu günah
işlememeyi gerektirmektedir (Rye ve diğerleri, 2000).
47
İslâm inancının temeli olan Kur’an’da da Allah’ın çok affedici olduğu birçok
yerde tekrarlanmaktadır ve insanlardan da affetmeleri beklenir (Kurt, 2005). Affetme ile
ilgili olan bazı ayetler şu şekildedir;
“(Rasulüm) Sen affetme yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir (Araf
199)",
“Onlar, büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zamanda
kusurları bağışlarlar (Şura 40)",
"Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür. Bununla birlikte, her kim
affedecek ve durumu düzeltecek olursa (bilsin ki), onun karşılığı Allah’a aittir;
Çünkü Allah zalimleri sevmez (Şura 37)",
"Bununla birlikte her kim güçlüklere göğüs gerecek ve (kendine yapılanları da)
bağışlayacak olursa (bilsin ki), bu, yapılmaya değer işlerdendir (Şura 43)",
48
Affetme kavramının psikoloji literatüründe uzun yıllardır yer edinememesinin
temel sebebi, affetmenin teolojik açıdan incelenen bir kavram olarak değerlendirilmesi
olarak karşımıza çıkmaktadır (Hope, 1987). Buna ek olarak psikoloji biliminin gelişim
süreci incelendiğinde, erken dönem psikoloji çalışmalarının daha çok olumsuz tutum ve
davranışlara yöneldiğini görebiliriz. Bu sebeple saldırganlık, hoşgörüsüzlük, dogmatizm
ve katılık gibi kavramlar, affetme, yardımlaşma, sevgi ve hoşgörü gibi kavramlara
kıyasla daha fazla araştırılmıştır (Ayten, 2009). Olumlu tutum ve davranışlar üzerindeki
çalışmalar genellikle 1960'lardan sonra ortaya çıkmıştır. Affetme de bu kavramlardan
bir tanesidir. 1980'lerde affetme kavramı ivme kazanmış ve 2000'li yıllarda ise
affetme/affedicilik konusu alandaki en gözde konulardan bir tanesi haline gelmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında affetmenin tarihsel boyutunu 1980 öncesi ve sonrası
olarak iki bölümde incelemek mümkündür. Affetme kavramı 1980 öncesi dönemde
daha çok manevi destek danışmanları tarafından din çerçevesinde incelenmiştir.
Affetme eylemi ve kişilerarası affetme sürecinde ahlaki yargıların gelişme kapasitesi
tartışılmıştır. 1980 sonrası dönemde ise eylemin sosyal ve psikolojik temelleri
incelenmeye başlanmıştır. 1980'li yıllarda psikoterapi ve danışmanlıkta affetme
eylemini teşvik edebilecek stratejiler hakkında deneysel araştırmalar yapılmaya
başlanmış ve bu çalışmalar dergilerde yayınlanmaya başlamıştır. Bu süreç ise alanda
çalışan kişilerin müdahalelerinde "affetme" kavramını daha sık kullanmalarına olanak
sağlamıştır (İnak, 2010 akt. Şahini 2013).
49
(Lewis, 2005). Ülkemizde ise son yıllarda affetme konusuna dair ilgi olsa dahi ((Alpay,
2009; Ayten, 2009; Bugay, 2010; Bugay ve Demir, 2010,2012; İnak, 2010; Taysi, 2007;
Yıldırım, 2009), bu kavramı ele alan çalışmaların oldukça sınırlı olduğu söylenebilir
(Şahin,2013).
50
ve yıkıma uğramış bireyin, yaşamın adaletsizliği karşısında kendi değerini keşfetmesine
olanak sağlayan sevgi devrimi olarak değerlendirmektedir. Bir diğer deyişle affetmek
kişinin acı dolu geçmişinden sıyrılmasıdır.
51
2009). Özetlemek gerekirse, affetme yalnızca intikam ve öfkeden sıyrılmakla kalmayıp,
aynı zamanda bu olumsuz duygular yerine sevgi ve hata yapan kişi hakkında iyi niyet
de beslemekle başarılmaktadır (Taysi, 2007). Affetme, manevi anlamda kırgın hisseden
kişinin, kırgınlığından ve kızgınlığından, hata yapan kişi lehine vazgeçmesidir (Dawary,
2006). Affetme sürecinde yapılan hatayı tamamen unutma ve olmamış gibi davranma da
yoktur fakat nefret hissiyle başa çıkmak ve öç alma duygusundan sıyrılmak esastır. Hata
yapan yine hatalıdır ve hata yine hatadır (Dowrick, 2000).
Görüldüğü gibi, affetme kavramı son zamanlarda çok fazla ilgi görmekte ve
affetmenin pek çok farklı tanımıyla karşılaşılmaktadır. Affetme kavramının tanımları
incelendiğinde, kavram hem kişilerin iç dünyasınca hem de çevreleriyle kurdukları bağ
açısından tanımlanmıştır (Alpay, 2009). Enright ve Fitzgibbons' in (2000) affetme
tanımı ise yaygın olarak kabul görmektedir. Bu tanıma göre affetme, bireyin hatalı
kişiye karşı beslediği öfke, kızgınlık ve öç alma gibi olumsuz duygulardan bilinçli bir
şekilde vazgeçmesi ve bu tepkiler yerine yardımseverlik, merhamet ve cömertlik gibi
olumlu tepkiler geliştirmeye çaba sarf etmesi olarak ele alınmaktadır. Bir diğer benzer
tanıma göre ise affetme; kişiye hak etmediği bir şekilde davranış sergilemiş ve kişiyi
incitmiş birine karşı beslenen olumsuz yargı, ilgisiz davranış ve kırgınlığa son verme
istekliliğidir (Enright ve Coyle, 1998).
Affetme psikolojik açıdan bir iyileşme kaynağı olarak görülmektedir. Bu
iyileşme sadece bireyin kendisi için değil, aynı zamanda zarar görmüş ilişki için de bir
iyileşme olanağı sağlamaktadır. Kişilerarası boyutta affetme, incinmiş bireyin hatalı
kişiyi affetmesi ile ilişkinin onarılmasına yardımcı olabilmektedir (Baumeister, Exline
ve Sommer, 1998). Gerçek anlamda affetmenin başarılması için öncelikle öfke, nefret,
kırgınlık, kendini suçlama ve intikam alma gibi olumsuz duyguların bir kenara
bırakılması gerekmektedir. Bir kişi sözel olarak affettiğini ifade etse dahi hala olumsuz
duygu ve düşünceler taşıyabilir. Bu durumda affetmenin içselleştirilmediği söylenebilir.
Psikolojik açıdan iyileşme sağlayan bir affetmeden bahsedebilmek için bu eylemin
içselleştirilmesi gerekmektedir (Auerbach, 2005). Bu bağlamda, affetme sosyal ahengin
oluşmasına olanak sağlayan olumlu bir fenomen olarak görülmektedir (Baumeister,
Exline ve Sommer, 1998).
Batıda araştırmacılar affetmenin kavramsallaştırılması üzerine çeşitli çalışmalar
yürütmüşlerdir. ABD'de affetmenin kavramsallaşmasına yönelik yapılan bazı çalışmalar
52
şu şekildedir: Denton ve Martin (1998) klinik sosyal çalışmacılar üzerine yaptıkları
çalışmada, affetmenin genellikle olumsuz duygulardan vazgeçmek olduğunu,
affetmenin göz yummak olmadığını ve affetme için iki kişinin gerekli olduğu sonucuna
varmışlardır. Aynı zamanda affetmede unutma ya da uzlaşının garanti olmadığını
vurgulamışlardır. Benzer şekilde Kanz (2000) da üniversite öğrencileri üzerinde
affetmeyle ilgili bir çalışma yürütmüştür. Katılımcılar hata yapan kişi farkında olmadan
da affetmenin mümkün olabileceği fikrinde uzlaşmışlardır. Onlara göre affetme bir tür
zayıflık ya da hatalı kişinin zarar verici davranışını maruz kılma ya da haklı görmek
değildir. Katılımcıların affetme ile ilgili diğer düşünceleri ise şu şekildedir: affetme
otomatik olarak doğru davranışı geri getirmez, affetme öfkenin azalmasına olanak
sağlar. Aynı zamanda hata yapan kişi hayatında büyük bir değişiklik yaptığında ya da
insanlar affetme konusunda bir sorumluluğa sahip olduğunda affetmek daha kolay hale
gelir. Younger, Piferi, Jobe ve Lawler (2004) tarafından yapılan bir diğer araştırma ise
öğrencilerin affetme kavramını dört ana tema üzerine temellendirdiklerini göstermiştir.
Bunlar; negatif duyguların gitmesine izin vermek, kabullenmek ve üstlenmek, tekrar bir
ilişkinin içine girmek ve olayı unutmak ya da unutmamaktır. Kearns ve Fincham (2004)
ise üniversite öğrencilerine affetme kavramını açıklamak için prototip bir yaklaşım
tercih etmişlerdir. Bu çalışmada dürüst, içten, açık fikirli ve yardımsever olma, ikinci
şans tanıma, hatalardan öğrenme, doğru olanı yapma, problemlere çözüm bulma,
sevgiyi gösterme, özrü kabul etme, herkesin hata yapabileceği düşüncesine sahip olma
ve sonrasında kişiye iyi hissettirme katılımcılar tarafından daha temel tutumlar olarak
benimsenmiştir. Tüm bu tanımlar incelendiğinde, affedicilik insanlar ve çevreleriyle
kurdukları bağlar için pozitif sonuçlar doğuran insan gücü ya da kişilik özelliği olarak
değerlendirilebilir (Bery ve diğerleri, 2005).
53
affetme arasında bir ilişki olmadığı, deneyime açıklık ile diğerlerini affetme arasında ise
negatif yönde bir ilişkinin olduğu görülmüştür. Yumuşak başlılığın, diğerlerinden ve
Tanrı'dan af dileme ile önemli derecede ilişkili olduğu, fakat diğerlerini affetme ile
ilişkili olmadığı bulunmuştur. Son olarak ise, sorumluluk ile affetme ( diğerlerini
affetme ve Tanrı'dan af dileme) arasına pozitif bir ilişkinin olduğu ortaya çıkmıştır.
McCullough ve diğerleri (1997) ile McCullough ve diğerlerinin (1998)
yaptıkları çalışmaya göre ise affetmeyi zorlaştıran kişilik özelliklerinden bir tanesinin
empati olduğu ortaya çıkmıştır. Affetmenin sosyal bilişsel belirleyicilerini içeren
modelde, empati ve affetme arasında bir ilişki olduğu gözlemlenmiştir. Cornish ve
Wade (2005) yaptıkları çalışmada; kendini affetme sürecinin ikili ilişkiler ve ruhsal
sağlıkla alakalı olduğunu ve diğerlerine zarar verenler için de değerli bir tedavi amacı
olduğunu vurgulamışlardır. Teorik ve deneysel literatürden yola çıkan araştırmacılar,
sorumluluk, iyileşme, pişmanlık duygusu ve yenilenme gibi terapötik bileşenlerden
oluşan modeller ve öneriler sunmuşlardır. Son olarak, araştırmacılar savaş gazilerine,
madde bağımlılığı tedavisi görenlere ve mahkûmlara kendilerini affedebilme becerisi
kazandırılması gerektiğini vurgulamaktadırlar.
54
değerlendirdiklerini vurgulamışlardır. Çalışmada öznel affediciliğin bir süreçken, kişiler
arası affetmenin ise süreklilik içermesine değinilmiştir. Din bilimciler kişiler arası
affetmenin, ilahi affetmeden ayırt edilmesi gerektiğini savunurlar. Koşulsuz sevgi
affetme ile çok alakalıdır ve ilahi marifet ise koşulsuz sevginin yanı sıra günahların da
affedilebilmesine dayanmaktadır. Bu ayrım hem din bilimciler hem de psikologlar için
çok önemlidir. İnsanların pişman olmaları ve Tanrı'ya tövbe etmeleri affedildikleri
hissine yol açmaktadır, kişiler arası ilişkilerinde de hatalı kişiyi affetme istekleri ve
cesaretleri herhangi bir sebepten dolayı kırılmamalıdır. Hanke ve Fischer (2013)
çalışmalarında Enright Affetme Envanteri'nin (EFI) ülke düzeyindeki korelasyonlarına
ilişkin meta-analizini yaparak; (1) Affetmenin toplumdan topluma göre değişip
değişmediği, (2) Bu farklılıkların toplumsal düzeyde hangi değişkenlerle
açıklanabileceği ve (3) Bireyler arası affetme kavramının, toplumsal bir boyuta taşınıp
taşınamayacağını araştırmışlardır. Araştırmanın sonucunda öznel iyi oluş ile affetme
arasında pozitif yönde bir ilişki bulunmuştur. Enright and the Human Development
Study Group’un (1996) araştırmasında ise affetme, affedilme ve kendini affetme
kavramları tanıtılarak, tartışılmıştır. Her üç kavram da psikolojik danışmanlığa uygun
olarak tanımlanmış ve bu nedenle insanların affetme sürecinin nasıl ilerlediği iyi bir
psikolojik çerçeve içinde açıklanmıştır. Affetme stratejilerini kullanan danışmanın üç
kavramı da affetme sürecinde nasıl yürüteceği de açıklanmaktadır.
Kim ve Enright (2014) ise affetme literatüründe kendini affetme kavramı üzerine
yapılmış fazla çalışmanın bulunmadığını dile getirmişlerdir. Kendini affetme,
kendimize yönelik hissettiğimiz olumsuz duygular ile bilinçli ve adaletli bir şekilde baş
edebilme becerisidir. Kendini affetme kavramı teolojik ve psikolojik açıdan
incelenirken, dört soruya cevap aranmıştır: (a) Kendini affetme ilahi affetmeden farklı
55
mıdır? (b) Kendini affetmenin niteliği nedir? (c) Kendini affetme eleştirilerini gerçekçi
ve objektif bir şekilde değerlendirebilir miyiz? ve (d) Kendini affetme ile ilahi ve
kişiler arası affetme arasında bir bağlantı var mıdır? Bu sorular değerlendirildikten
sonra, kendilerini affetmeyi isteyen danışanlar ile çalışan danışmanlar için dört örnek
uygulama önerilmiştir. Affetmenin bir türü olarak ortaya çıkan kendini affetme ile ilgili
daha çok çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Kendini affetme yöntemlerini bilen ve karşı
tarafa geçirebilen danışmanlar sayesinde birçok danışanın ruhsal sağlığı arttırılabilir ve
kendilerine yönelik olumsuz duyguları ile baş etmeleri sağlanabilir. Lee ve Enright
(2009) çalışmalarında, kendi babaları tarafından saldırgan davranışlar ve öfke duygusu
ile büyütülmüş bir babanın kendi çocuğuna karşı davranışlarını nasıl kontrol edebileceği
ve kendi babasını nasıl affedebileceği araştırılmıştır. 2-7 yaş arası en az bir çocuğa sahip
80 evli babaya Açılış Anketi, Enright Affetme Ölçeği, Aile Kökenini İncitme Ölçeği,
Çocuk Öfke Ölçeği ve Durumsal Sürekli Öfke envanterleri uygulanmıştır. Analiz
sonuçlarına göre 20 baba için affediciliğin, algılanan haksız muamele ve çocuğa yönelik
öfke arasında aracı rolü olduğu ortaya çıkmıştır. Başka bir deyişle babalarını halen
affedememiş ve baba olmuş bireylerin kendi çocuklarına daha fazla öfke yansıttıkları,
babalarını affetmiş ve baba olmuş bireylerin ise kendi çocuklarına karşı daha az öfke
yansıttıkları gözlemlenmiştir.
Van Tongeren ve diğerlerine (2015) göre yakın ilişkiler yaşama anlam katan bir
kaynaktır. Kişilerarasında yapılan hatalar ise bu ilişkilenmelerdeki anlam duygusunu
bozabilir. Affetme yöntemleri ve uygulamaları ise bozulan bu anlamı tekrar kazanmak
ve kişiler arasında ilişkileri onarmak için kullanılabilir. Araştırmacılar çalışmanın ilk
kısmında 491 katılımcının bir hata sonrası affetme eğilimleri ve affetme derecelerinin
yaşamdaki anlam ile pozitif ilişkili olduğunu bulmuşlardır. Çalışmanın diğer kısmına ise
6 ay boyunca 210 romantik çift katılımcı olarak alınmıştır. Düzenle partnerini affeden
eşlerin zaman içerisinde hayatlarını daha anlamlı buldukları görülmüştür. Aynı zamanda
karşılıklı olarak hatalarını kabullenen partnerlerde affetmenin daha hızlı gerçekleştiği ve
ilişkide kaybolan anlamın daha hızlı kazanıldığı gözlemlenmiştir. Bu çalışma,
affetmenin bireyin hayatına anlam kattığına dair önemli bir kanıttır.
56
ilişkisi de araştırılmıştır. Analiz sonuçları boşanma durumuna uyum sağlayabilme
becerisi ile affedicilik arasında bir ilişki olduğunu kanıtlamıştır. Eşlerin eğitim seviyesi
ve boşanma süreci üzerinden geçen zamanın da affetmeyi kolaylaştıran etkenler olduğu
ortaya çıkmıştır. Boşanmaya uyum sağlama sürecinde ve affetmede eski eşten alınan
desteğin de faydası olduğu görülmüştür. Bu çalışmanın sonuçları ise: (a) Boşanmaya
daha kolay adapte olmuş ve daha eğitimli ebeveynlerin uyum güçlüğü çekenlere göre
daha affedici oldukları, (b) Affedici ebeveynlerin eski eşlerinden gördükleri desteği
daha iyi anlayabildikleri; ya da eski eşlerinden daha fazla destek gören ebeveynlerin
onları affetmeye daha hazır oldukları ve (c) Boşanmaya uyumda hem affetmenin hem
de eski eşten alınan desteğin ana faktörler olduğudur.
Taysi (2007) tarafından yapılan çalışmada evli kadınların, evli erkeklere nazaran
eşlerinin verdiği zararı daha fazla incitici buldukları ortaya çıkmıştır. Affetme, yükleme
ve evlilik uyumu yönünden ise cinsiyetler arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır.
Çiftlerde affetme üzerinde, evlilik uyumunun ve yüklemelerin yordayıcı etkisi
bulunmuştur. Evli kadın ve erkeklerde, affetme, nedensellik yüklemelerine göre
sorumluluk yüklemeleri tarafından daha iyi yordanmıştır. Evli kadın ve erkeklerde,
evlilik uyumunun da affetmeyi yordadığı görülmüştür. Evli kadın ve erkeklerde
affetmeyi yordayan değişkenler farklılaşmaktadır. Evli kadınlarda affetmeyi en iyi
yordayan sorumluluk yüklemeleridir. Evli erkeklerde ise affetmeyi evlilik uyumu ve
sorumluluk yüklemelerinin yordadığı görülmektedir. Bu sonuçlara ek olarak, zararın
şiddeti arttıkça affetmenin zorlaştığı bulunmuştur.
Taysi ve diğerlerinin (2015) yaptıkları çalışmada, Türkiye’de dördüncü sınıf
öğrencilerinin affetme ve sosyal davranış arasındaki ilişkisinde, ümit, öfke ve
depresyonun arabulucu etkileri incelenmiştir. Araştırmaya 352 dördüncü sınıf ilkokul
öğrencisi katılmıştır. Öğrencilere, Enright çocuklar için Affetme Envanteri (EFI-C),
Gençler için Beck Öfke Envanteri (BANI-Y), Çocuk Umut Ölçeği (CHS), Sosyal
Davranış Ölçeği (SBÖ) ve Çocuk Depresyon Ölçeği (CDI) uygulanmıştır. Sonuçlara
göre depresyonun öfke ve antisosyal davranış ile ümit ve antisosyal davranış arasındaki
ilişkiye aracılık ettiği görülmüştür. Öfke de, umut ve depresyon ile umut ve antisosyal
davranış arasındaki ilişkiyi etkilemektedir. Affetmenin, öfke ve umut ile doğrudan
ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır.
57
Alpay (2009) tarafından yapılan araştırmada ise evli bireylerde, evliliklerine
ilişkin doyumları, benlik saygısı düzeyleri, bağlanmaları, romantik kıskançlıkları,
empati eğilimleri, incinme düzeyleri açısından cinsiyete bağlı farklılıkların olup
olmadığı ve evli bireylerde ele alınan araştırma değişkenlerinin affetmeyi yordama gücü
araştırılmıştır. Araştırmanın sonucunda, incinme seviyeleri, evlilik doyumları ve empati
düzeyleri açısından evli bireylerde cinsiyet temelli farklılıklar bulunmuştur. Çalışmada,
evli kadınların incinme düzeylerinin, evli erkeklere kıyasla daha yüksek olduğu
görülmüştür. İlişki doyumu açısından evli erkeklerin evli kadınlara göre ilişkilerinden
daha çok doyum aldığını ifade ettikleri görülmüştür. Kadınlar ile erkekler arasında
empati seviyesi açısından anlamlı bir fark bulunmuştur. Evli kadınların empati
düzeyinin evli erkeklerden daha yüksek olduğu görülmüştür.
58
sorumluluk”, ikinci sırada “hatanın yol açtığı sonuçlar” ve son sırada ise “hatanın kimin
tarafından yapıldığı” değişkenlerinin anlamlı olarak yordadığı görülmüştür.
Bir başka çalışmada ise affedicilik ve iyi olma arasındaki ilişki incelenmiştir
(Şahin, 2013). Araştırmanın sonuçları, affedicilik ile psikolojik iyi oluş düzeyi arasında
pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğunu göstermiştir. Diğer yandan üniversite
öğrencilerinin affedicilik düzeylerinin cinsiyet, algılanan gelir düzeyi ve ebeveyn
tutumları açısından farklılık göstermediği bulunmuştur. Buna ek olarak, psikolojik iyi
olma düzeylerinin ebeveyn tutumları ve cinsiyet açısından farlılık gösterdiği; algılanan
gelir düzeyi açısından anlamlı bir farklılık göstermediği ortaya çıkmıştır.
Khırı Zad’nin (2017) yaptığı doktora çalışmasının amacı ise Tanrı algısı,
affedicilik ile psikolojik iyi olma arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın diğer bir
amacı bu iki kavram arasındaki ilişkinin demografik değişkenler açısından anlamlı
farklılıklar gösterip göstermediklerini incelemektir. Psikolojik iyi olma ölçeği ile Tanrı
algısı ölçeği arasında pozitif yönlü düşük seviyede bir ilişki ortaya çıkmıştır. Analiz
sonuçlarına göre lise mezunu kişilerin öç alma konusunda lisans ve lisansüstü
mezunlara kıyasla daha eğilimli olduğu bulunmuştur. Cinsiyet değişkenine bakıldığında
ise erkeklerin kadınlara kıyasla affetme eğilimlerinin daha düşük olduğu görülmüştür.
Aynı zamanda erkeklerin her üç değişkene verdikleri cevapların ortalamalarının da
kadınlara kıyasla daha düşük olduğu gözlemlenmiştir.
59
farklar hakkında farkındalık sağlamakla beraber kişinin davranış dinamiğini ve
motivasyon kaynağını anlamasına yardımcı olur. Bu bilgiye sahip olan bireyin
ebeveynlik stilinin ve affedicilik düzeyinin sahip olmayan bireylere göre farklılık
göstermesi beklenmektedir.
1.3. Amaç
1.4. Önem
60
ebeveynlik tarzına kadar geniş bir yelpazede yol gösterecektir. Araştırma bilimsel
çalışmalara yenilik katacaktır.
1.5. Varsayımlar
2-6 yaş arasında çocuğu olan ebeveynlerin Enneagram 9 tip mizaç bilgisi ile
ebeveynlik stillerinin ve affedicilik düzeylerinin çeşitli değişkenler açısından
incelenmesi planlanan bu çalışma aşağıdaki varsayımlara dayanmaktadır.
1.6. Sınırlıklar
2-6 yaş arasında çocuğu olan ebeveynlerin Enneagram 9 tip mizaç bilgisi ile
ebeveynlik stilleri ve affedicilik düzeyleri çeşitli değişkenler açısından incelenmesi
planlanan bu çalışmada;
1.7. Tanımlar
61
1.7.2. Kişilik: Bireyi diğerlendirilen ayıran; bireyin genetik olarak getirdiği ve
doğumdan sonra kazandığı özelliklerin bir bütünüdür. Duygularımız, düşüncelerimiz
yeteneklerimiz, mizacımız (huyumuz), inançlarımız, sosyal, fiziksel-psikomotor ve
bilişsel özelliklerimiz, karakter ve değerlerimiz, tutumlarımız, güdülerimiz,
görüşlerimiz vb.bütün özelliklerimiz kişiliğimizi oluşturur. Kişilik, insan davranışlarını
tüm özellikleriyle kapsayan geniş bir kavramdır (Senemoğlu, 2004).
1.7.3. Ebeveyn: Nesilden nesile farklılık gösterse de ebeveynlik rolü genellikle kişi
erişkinliğe girdikten sonra oluşmaktadır. Erik Erikson’a göre 21-40 yaşları arasını
kapsar. Bir önceki dönem olan kişilik karmaşası çözülmüş şimdi kişi, hayatını sevgi ve
haz doyumlarını yaşayabileği aşamaya geçmiştir. Bu dönemde bireyler eş
diyebilecekleri kişilerle tanışır ve çocuk sahibi olmaya başlarlar. Ebeveyn rolleri bu
aşamadan sonra alınır (Erikson, 2014).
62
BÖLÜM 2. YÖNTEM
63
6000-9000 82 27,3
Daha Fazla 82 27,3
64
Örneklem grubundaki erkeklerin ise %7,3’ü İlköğretim, %21,3’ü Lise, %46,3’ü
Üniversite ve %25’i lisansüstü eğitim seviyelerine sahiptir.
Örneklem grubundaki katılımcıların %36,7’si Enneagram metadolojisini hiç
bilmiyorum, %5,7’si kararsızım ve %57,7’si biliyorum demiştir.
Bu ölçek, Demir ve Şendil (2008) tarafından 2-6 yaş arasında çocuklara sahip
olan ebeveynlerin çocuk yetiştirme davranışlarını ölçmek amacıyla geliştirilmiştir.
Hazırlanan ölçek likert tarzındadır. Oluşturulan maddeler davranış biçimleri şeklinde
olup, her bir davranış biçiminin karşısında sıklık oranlarına göre farklılaşan 5 seçenek
bulunmaktadır. Bunlar; “Her zaman böyledir”; “Çoğunlukla böyledir”; “Bazen
böyledir”; “Nadiren böyledir” ve “Hiçbir zaman böyle değildir” şeklinde
oluşturulmuştur. Böylece soru maddelerini yanıtlayan anne-babaların, söz edilen
davranışı ne sıklıkta yaptıklarını ifade etmeleri sağlanmıştır. Her madde için bu
seçeneklerden biri işaretlenmektedir. Maddelerin puanlanmasında “Her zaman
böyledir” 5, “Hiçbir zaman böyle değildir” ise 1 puan alır. Her boyuttan alınan puanlar
ayrı ayrı hesaplanarak her boyut için bir puan elde edilmektedir. Yüksek puan almak o
boyutun temsil ettiği davranış şeklini benimsemek anlamına gelmektedir.
65
Ölçek maddeleri oluşturulurken, ebeveyn tutum ve davranışlarını ölçmek
amacıyla yurtdışında ve ülkemizde geliştirilmiş 12 farklı ölçek gözden geçirilmiş,
demokratik, otoriter, aşırı koruyucu ve izin verici ebeveyn tutumları tanımlarına uyan
560 maddelik bir havuz oluşturulmuştur. Ölçeğin maddeleri, aşağıda belirtilen
ölçeklerden doğrudan ya da değiştirilerek alınmıştır: “Ebeveyn Stilleri ve Boyutları
Anketinden 25, 6, 53, 45, 13, 39, 42, 37, 36, 41 ve 32. maddeler doğrudan, 17 ve 5.
maddeler değiştirilerek; “Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Ölçeği”nden, 25, 97 ve 94.
maddeler doğrudan, 47, 2 ve 48. maddeler değiştirilerek; “Anne-Baba-Arkadaş
Ölçeği”nden 2, 5, 6 ve 15. maddeler doğrudan; “Aile-Çocuk İlişkileri Ölçeği”nden 38
ve 21. Maddeler doğrudan; 46. madde ise değiştirilerek; “Çocuk Yetiştirme Stilleri
Raporu”ndan 44 ve 36. maddeler doğrudan, 4. madde ise değiştirilerek; “Ana-Baba
Tutum Envanteri”nden 5, 61 ve 18. maddeler değiştirilerek; “Ana-Baba Tutum
Ölçeği”nden 8. madde değiştirilerek alınmıştır. Araştırmacılar tarafından oluşturulan
madde sayısı ise 11’dir.Yapılan güvenirlik analizleri sonucunda Cronbach alfa değerleri
“Demokratik Tutum” için .83, “Otoriter Tutum” için .76, “Aşırı Koruyucu Tutum” için
.75 ve “İzin Verici Tutum” için ise .74 olarak bulunmuştur.
66
affedicilik ile alçakgönüllülük arasında pozitif (r= .52) ilişki olduğu görülmüştür. Test-
tekrar test korelasyon katsayısı ölçeğin bütünü için .88 olarak bulunmuş; ayrıca ölçeğin
düzeltilmiş madde-toplam korelasyonlarının .37 ile .48 arasında sıralandığı görülmüştür.
2.3. İşlem
Affedicilik 300 10.00 50.00 32,5167 6,17983 -,248 ,141 ,568 ,281
İzin Verici 300 11.00 38.00 22,0267 4,68963 ,249 ,141 -,207 ,281
Demokratik 300 43.00 85.00 73,6067 7,43255 -,741 ,141 ,766 ,281
Otoriter 300 11.00 41.00 21,7267 5,76275 ,642 ,141 ,286 ,281
Aşırı
300 15.00 45.00 29,9367 6,17628 ,030 ,141 -,514 ,281
Koruyucu
67
katsayıları -1,96 ve +1,96 arasında değer aldığı, bundan dolayı normal dağılımın söz
konusu olduğu görülmüştür (Tabachnick ve Fidell, 2007) Bu nedenle demografik
değişkenlere göre karşılaştırma Bağımsız Grup T testi ve ANOVA ile
gerçekleştirilmiştir.
68
BÖLÜM 3. BULGULAR VE YORUM
69
3.2. Değişkenlere Dair Bulgular
Diğer taraftan demokratik ebeveyn tutumu ile cinsiyet gruplarına göre aritmetik
ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05).
Demokratik ebeveyn tutumu alt ölçeğinde kadınların erkeklere kıyasla daha yüksek
olduğu görülmüştür.
70
Tablo 3.3. Ebeveynlik Tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle Sahip Olunan Çocuk
Sayıları Sonuçları
N Ort. Ss. F P Grup
Farkları
1 87 31,9425 6,88334 1,544 ,203 4>2>1>3
2 157 32,8025 5,50692
Affedicilik 3 42 31,7143 6,78336
4 14 35,2857 6,50950
Total 300 32,5167 6,17983
1 87 23,3333 5,31708 4,416 ,007 4>1>2>3
2 157 21,4140 4,25628
İzinverici 3 42 21,1667 4,44981
4 14 23,3571 4,32537
Total 300 22,0267 4,68963
1 87 75,5747 6,33490 5,203 ,002 1>2>4>3
2 157 73,5350 7,46060
Demokratik 3 42 70,3095 8,12250
4 14 72,0714 8,09049
Total 300 73,6067 7,43255
1 87 20,4598 5,23362 3,397 ,018 3>4>2>1
2 157 21,7707 5,47942
Otoriter 3 42 23,5714 6,60430
4 14 23,5714 7,70329
Total 300 21,7267 5,76275
1 87 30,2874 6,19810 1,809 ,146 4>1>2>3
2 157 29,5414 6,38758
Aşırı 3 42 29,5476 5,67494
Koruyucu 4 14 33,3571 4,03079
71
Tablo 3.3.’de örneklemi oluşturan katılımcıların “Ebeveynlik Tutumları Ve
Affedicilik Düzeyi İle Sahip Olunan Çocuk Sayıları” sonucunda, affedicilik düzeyi ve
aşırı koruyucu ebeveynlik tutumu ile sahip olunan çocuk sayısı gruplarının aritmetik
ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05).
Diğer taraftan izin verici, demokratik ve otoriter ebeveyn tutumu ile sahip
olunan çocuk sayısı gruplarına göre aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel
olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Bu işlemin ardından ANOVA sonrası belirlenen
anlamlı farklılığın hangi gruplardan kaynaklandığını belirlemek üzere tamamlayıcı post-
hoc analiz tekniklerine geçilmiş ve izin verici alt ölçeğinde dört çocuğu olanların bir, iki
ve üç çocuğu olanlara kıyasla daha yüksek olduğu görülmüştür. Aynı zamanda daha az
çocuğu olan ebeveynlerin daha demokratik daha çok çocuğu olan ebeveynlerin daha az
olması ile ilgili verilere rastlanmıştır.
Tablo 3.4. Ebeveynlik Tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle İçinde Yetişilen Coğrafi
Bölge Sonuçları
N Ort. Ss. F P Grup Farkları
İç
35 33,5714 5,82230
Anadolu(3)
Doğu
15 33,5333 7,20978
Affedicilik Anadolu(4)
Güneydoğu
31 29,8710 6,72181
(6)
İç 35 22,9714 4,37564
72
Anadolu(3)
Doğu
15 21,4000 5,36922
Anadolu(4)
Güneydoğu
31 22,2581 4,99311
(6)
İç
35 71,7714 9,96785
Anadolu(3)
Doğu
15 70,8000 6,94056
Demokratik Anadolu(4)
Karadeniz(5) 21 74,0000 7,44983
Güneydoğu
31 71,6452 9,23597
(6)
İç
35 20,3714 5,35826
Anadolu(3)
Otoriter Doğu
15 22,0667 6,47486
Anadolu(4)
Güneydoğu
31 26,0968 7,38176
(6)
73
Marmara(7) 160 21,2063 4,98185
İç
35 29,5143 5,98710
Anadolu(3)
Doğu
Aşırı 15 32,8667 5,19432
Anadolu(4)
Koruyucu
Karadeniz(5) 21 28,4762 4,93578
Güneydoğu
31 34,7419 5,63304
(6)
74
Tablo 3.5. Ebeveynlik Tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle Gelir Düzeyi Sonuçları
Gelir N Ort. Ss. F P Grup
Düzeyi Farkları
2000- 41 31,1951 6,50084 ,985 ,416 1<2<3<4<5
3000(1)
3000-
27 31,5556 5,65232
4000(2)
4000-
68 32,6029 6,27038
Affedicilik 6000(3)
6000-
82 32,6220 5,97658
9000(4)
Daha
82 33,3171 6,30477
Fazla
Total 300 32,5167 6,17983
2000- 41 21,0976 5,31886 1,932 ,105 2<1<3<5<4
3000(1)
3000-
27 20,9630 4,86338
4000(2)
4000-
68 21,5735 4,25429
İzin verici 6000(3)
6000-
82 23,0488 4,72164
9000(4)
Daha
82 22,1951 4,50360
Fazla
Total 300 22,0267 4,68963
2000- 41 73,0244 8,80195 ,333 ,856 1<3<4<5<2
3000(1)
3000-
27 74,6296 8,96209
4000(2)
4000-
68 73,0735 7,36129
Demokratik 6000(3)
6000-
82 73,6098 6,73072
9000(4)
Daha
82 74,0000 6,98853
Fazla
Total 300 73,6067 7,43255
2000- 41 23,7561 7,74526 2,180 ,071 4<2<5<3<1
3000(1)
3000-
27 21,3333 6,53982
4000(2)
4000-
68 22,1765 5,94236
Otoriter 6000(3)
6000-
82 20,6463 5,14091
9000(4)
Daha
82 21,5488 4,48083
Fazla
Total 300 21,7267 5,76275
2000- 41 35,0976 5,15172 9,937 ,00 4<3<5<2<1
Aşırı 3000(1)
Koruyucu 3000-
27 30,6296 7,68189
4000(2)
75
4000-
68 28,8971 5,90507
6000(3)
6000-
82 28,6098 5,87473
9000(4)
Daha
82 29,3171 5,35615
Fazla
Total 300 29,9367 6,17628
Diğer taraftan aşırı koruyucu ebeveyn tutumu ile gelir düzeyi gruplarına göre
aritmetik ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05).
Bu işlemin ardından ANOVA Testi sonrası belirlenen anlamlı farklılığın hangi
gruplardan kaynaklandığını belirlemek üzere tamamlayıcı post-hoc analiz tekniklerine
geçilmiş ve aşırı koruyucu alt ölçeğinde gelir seviyesi düşük ebeveynlerin daha
koruyucu olduğu görülmüştür.
Tablo 3.6. Ebeveynlik tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle Annenin Çalışma Durumu
Sonuçları
Annenin N Ort. Ss. T P
çalışma
durumu
76
Çalışmıyor 184 22,2065 5,87211
Tablo 3.7. Ebeveynlik Tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle Annenin Eğitim Durumu
Sonuçları
Annenin N Ort. Ss. F P Grup
Eğitim Farkları
Durumu
77
Total 300 22,0267 4,68963
78
geçilmiş ve aşırı koruyucu ebeveyn tutumu alt ölçeğinde annenin eğitim seviyesi
azaldıkça aşırı koruyucu tutumun daha yüksek olduğu görülmüştür.
Tablo 3.8. Ebeveynlik Tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle Babanın Eğitim Durumu
Sonuçları
Babanın N Ort. Ss. F P Grup
Eğitim Farkları
Durumu
79
Lisansüstü(4) 75 21,0533 4,66121
80
Tablo 3.9. Ebeveynlik Tutumları Ve Affedicilik Düzeyi İle Enneagram Mizaç Temelli
Eğitim Bilgi Düzeyi Sonuçları
Enneagram mizaç N Ort. Ss. F P Grup
temelli eğitim bilgi Farkları
düzeyi
Hiç 110 31,2182 6,06748 4,444 0,13 1<2<3
Bilmiyorum(1)
Affedicilik Kararsızım(2) 17 31,8235 6,63547
Biliyorum (3) 173 33,4104 6,08556
Total 300 32,5167 6,17983
Hiç 110 22,0182 4,92137 ,107 ,899 2<1<3
Bilmiyorum(1)
İzin verici Kararsızım(2) 17 21,5294 3,89098
Biliyorum (3) 173 22,0809 4,63108
Total 300 22,0267 4,68963
Hiç 110 72,1091 7,87674 3,806 ,023 1<3<2
Demokratik Bilmiyorum(1)
Kararsızım(2) 17 75,5882 7,90616
Biliyorum (3) 173 74,3642 6,96422
Total 300 73,6067 7,43255
Hiç 110 22,8727 6,80813 4,033 ,019 2<1<3
Bilmiyorum(1)
Otoriter Kararsızım(2) 17 19,7059 5,44018
Biliyorum (3) 173 21,1965 4,90688
Total 300 21,7267 5,76275
Hiç 110 31,6455 6,11298 7,353 ,001 3<2<1
Bilmiyorum(1)
Aşırı
Kararsızım(2) 17 30,2353 6,45687
Koruyucu
Biliyorum (3) 173 28,8208 5,96864
Total 300 29,9367 6,17628
81
kaynaklandığını belirlemek üzere tamamlayıcı post-hoc analiz tekniklerine geçilmiştir.
Affedicilik düzeyi alt ölçeğinde Enneagram mizaç temelli eğitim modelini bilen
ebeveynlerin bilmeyen ebeveynlere kıyasla daha affedici olduğu görülmüştür.
Demokratik ebeveynlik alt ölçeğinde Enneagram mizaç temelli eğitim modelini bilen
ebeveynlerin bilmeyen ebeveynlere kıyasla daha yüksek puan aldığı görülmüştür.
Otoriter ebeveynlik alt ölçeğinde Enneagram mizaç temelli eğitim modelini bilen
ebeveynlerin bilmeyen ebeveynlere kıyasla daha düşük puan aldığı görülmüştür. Ayrıca
aşırı koruyucu ebeveynlik alt ölçeğinde Enneagram mizaç temelli eğitim modelini bilen
ebeveynlerin bilmeyen ebeveynlere kıyasla daha düşük puan aldığı görülmüştür.
82
Affedicilik düzeyi ile ebeveynlik tutumları arasında anlamlı bir ilişki
bulunmamıştır (p>0,05). Ebeveynlik tutumları alt ölçeklerinden izin verici tutum ile
aşırı koruyucu tutum arasında r=0,278** düzeyinde istatiski açıdan pozitif yönde
anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Bu sonuca göre izin verici tutum arttıkça aşırı koruyucu
tutum da artmaktadır.
Bunun yanı sıra yine ebeveyn tutumlarından demokratik tutum ile otoriter tutum
arasında r=-0,463 düzeyinde istatiski açıdan negatif yönlü anlamlı bir ilişki
bulunmuştur. Bu sonuca göre demokratik tutum arttıkça otoriter tutum azalmaktadır.
83
BÖLÜM 4. SONUÇ
84
Affedicilik düzeyi alt ölçeğinde lisansüstü eğitim alan babaların ilköğretim
mezunlarına göre daha affedici olduğu, ayrıca aşırı koruyucu ebeveyn tutumu alt
ölçeğinde lisansüstü eğitim alan babaların lise mezunu babalara göre daha düşük puan
aldığı,
Affedicilik düzeyi alt ölçeğinde Enneagram mizaç temelli eğitim modelini bilen
ebeveynlerin bilmeyen ebeveynlere kıyasla daha affedici olduğu,
Demokratik ebeveynlik alt ölçeğinde Enneagram mizaç temelli eğitim modelini
bilen ebeveynlerin bilmeyen ebeveynlere kıyasla daha yüksek puan aldığı,
Otoriter ebeveynlik alt ölçeğinde Enneagram mizaç temelli eğitim modelini
bilen ebeveynlerin bilmeyen ebeveynlere kıyasla daha düşük puan aldığı,
Ayrıca aşırı koruyucu ebeveynlik alt ölçeğinde Enneagram mizaç temelli eğitim
modelini bilen ebeveynlerin bilmeyen ebeveynlere kıyasla daha düşük puan aldığı
sonuçlarına ulaşılmıştır.
Mızrakçı (1994) ailenin sosyo demografik özellikleri, annenin kendi yetiştiriliş
tarzı ve çocuk gelişimine ilişkin bilgi düzeyi ile çocuğun mizacına ilişkin algısının
çocuk yetiştirme tutumlarına olan etkisini incelediği araştırma ile paralel sonuçlar elde
edilmiştir. Mızrakçı (1994) annenin çocuk gelişimine ilişkin bilgi düzeyi arttıkça
demokratik tutumunun da arttığı belirlenmiştir. Bu araştırmada ebeveynlerin mizaç
bilgisi arttıkça demokratik tutumun ve affedicilik düzeyinin arttığı, ayrıca otoriter ve
aşırı koruyucu tutumun azaldığı görülmüştür.
85
Yapılan bir çalışmada otorite ve izin verici tutum ile çocuğun sosyal-duygusal
gelişimi arasında negatif ilişki olduğu bulunmuştur (Gülay ve Önder, 2011). Bu
çalışmada ise otoriter tutum ile demokratik tutum arasında negatif yönlü anlamlı bir
ilişki ve ayrıca izin verici ve aşırı koruyucu tutum arasında pozitif yönlü anlamlı bir
ilişki görülmüştür.
Taysi (2007) tarafından yapılan çalışmada evli kadınlar, evli erkeklere nazaran
eşlerinin verdiği zararı daha fazla incitici bulurken, affetme, yükleme ve evlilik uyumu
yönünden cinsiyetler arasında bir farklılık görülmemiştir. Alpay (2009) tarafından
yapılan bir araştırmada evli bireylerde, evliliklerine ilişkin doyumları, benlik saygısı
düzeyleri, bağlanmaları, romantik kıskançlıkları, empatik eğilimleri, incinme düzeyleri
açısından cinsiyet temelli farklılıkların olup olmadığı ve evli bireylerde ele alınan
araştırma değişkenlerinin affetmeyi yordama gücü araştırılmıştır. Araştırmanın
sonucunda, incinme dereceleri, evlilik doyumları ve empati düzeyleri açısından evli
bireylerde cinsiyet temelli farklılık bulunmuştur. Şahin’in (2013) araştırmasının amacı
affedicilik ile psikolojik iyi olma arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırma sonucunda,
affedicilik ile psikolojik iyi olma düzeyleri arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler
olduğu tespit edilmiştir. Üniversite öğrencilerinin affedicilik düzeylerinin cinsiyet,
algılanan gelir düzeyi ve ebeveyn tutumları açısından farklılık göstermediği
bulunmuştur. Ayten’in (2009) araştırmasında, affetme eğilimi ve bu eğilimin
demografik değişkenler (cinsiyet, yaş vb), ve dindarlık ile ilişkisi ele alınmaktadır. Elde
edilen bulgulara göre, affetme eğilimi ile cinsiyet, yaş, medeni durum ve sosyal çevre
değişkenleri arasında istatistiki bakımdan anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir. Bu
araştırmada da benzer şekilde affedicilik düzeyi ile cinsiyet, gelir düzeyi veya ebeveyn
tutumları arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır.
Khırı Zad’nin (2017) yaptığı doktora çalışmasının amacı Tanrı algısı, affedicilik
ile psikolojik iyi olma arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın diğer bir amacı bu
iki kavram arasındaki ilişkinin cinsiyet, yaş ve eğitim seviyeleri değişkenleri açısından
86
anlamlı farklılıklar gösterip göstermediklerini incelemektir. Sonuçlara göre lise
mezunlarının lisans ve lisansüstü mezunlarına göre öç almaya daha eğilimli olduğu
ortaya çıkmıştır. Cinsiyet bakımından sonuçlara bakıldığında kadınların erkeklere göre
affetme eğilimlerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu araştırmada da benzer
şekilde eğitim seviyesi lisans ve lisansüstü babaların affedicilik düzeyinin daha yüksek
olduğu bulunmuştur. Ancak cinsiyet ile affedicilik düzeyi arasında iki araştırmanın
sonucu örtüşmemektedir.
4.2. Öneriler
1. Bu araştırma, online uygulamaolmak üzere 2-6 yaş arası çocuğu olan 300
ebeveyn ile gerçekleştirilmiştir. Konuyla ilgili olarak yaş gruplarında çocuğu olan
ebeveynlerle çalışılabilir
87
anne-baba eğitim durumu, anne çalışma durumu, gelir düzeyi, içinde yetişilen coğrafi
bölge ve enneagram bilgi düzeyi değişkenlerine göre incelenmiştir. Enneagram mizaç
temelli eğitim bilgisinin ile ebeveynlik tutumlarını ve affedicilik düzeylerini nasıl
etkilediğine yönelik derinlemesine inceleyen çalışmalar yapılabilir.
88
EKLER
Değerli veli,
Bu anket ve ölçek formları, bilimsel bir çalışmada kullanılmak üzere hazırlanmıştır.
Amacı; 2-6 yaş arası çocuğu olan ebeveynlerin mizaç bilgisi ile ebeveynlik tutumları
ve affedicilik düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın amacına
ulaşması, açıklamaların ve anket sorularının dikkatlice okunmasına, cevapların
özenle seçilmesine, soruların cevapsız bırakılmamasına ve vereceğiniz samimi
yanıtlara bağlıdır. 2-6 yaş arasında birden fazla çocuğunuz varsa, lütfen soruları
çocuklardan sadece birisi için cevaplhhandırınız. Katkılarınız için şimdiden teşekkür
ederim.
İstanbul Maltepe Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi
Ahmet GÖKKAYA
1.1 Cinsiyetinizi seçiniz
Kadın
Erkek
89
1.6 Annenin eğitim durumunu seçiniz
İlköğretim
Lise
Üniversite
Lisansüstü
90
Ebeveyn Tutum Ölçeği (ETO)
Cümleleri okuduktan sonra o ifadenin size ne kadar uyduğunu aşağıdaki 5
seçenekten birinin altındaki kutucuğa işaret koyarak belirtiniz. Örneğin,
okuduğunuz ifade size tamamiyle uyuyorsa "her zaman böyledir" seçeneğini, size
çoğunlukla uyuyorsa "çoğu zaman böyledir" seçeneğini, bazen uyuyorsa "bazen
böyledir" seçeneğini, size çok az uyuyorsa"nadiren böyledir" seçeneğini ya da size
hiç uymuyorsa, "hiçbir zaman böyle değildir" seçeneğini işaretleyebilirsiniz. Bu
ifadelerde doğru veya yanlış yoktur, sadece size uyan seçeneği işaretlemeniz
gerekiyor. Araştırma için, bütün soruların cevaplandırılması çok önemlidir. Bu
nedenle, bazı ifadeler size benzer gelse de lütfen hepsini mutlaka cevaplandırınız.
2-6 yaş arasında birden fazla çocuğunuz varsa, lütfen soruları çocuklardan sadece
birisi için cevaplandırınız.
Nadiren böyledir
Bazen böyledir
CÜMLELER
91
14 Çocuğumun kişisel görüşlerine saygı gösteririm.
18 Çocuğumun cinsel konularda sorduğu soruları anlayacağı bir dilde doğru olarak cevaplarım.
34 Çocuğumu şımartırım.
92
41 Çocuğum için hemen hemen bütün eğlencelerimden fedakarlık ederim.
42 Çocuğumun kendi başına becerebileceği şeyleri denemesi için ona fırsat tanırım.
Çocuğuma bana sormaksızın şahsi eşyalarımdan herhangi birini alıp kullanmasına izin
43 veririm.
93
Affedicilik Ölçeği
94
KAYNAKÇA
95
of, Forgiveness: Psychological Research and Theological Speculations (pp.79-
107). Philadelphia: The Templeton Foundation Press.
Baumrind, D. (1971). Harmonious Parents And Their Preschool Children,
Developmental Psychology.
Berry, J. W., Worthington, E. L., O'Connor, L. E., Parrot, L. ve Wade, N. G. (2005).
Forgiveness, Vengeful Rumination, and Affective Traits. Journal of Personality,
73(1), 183–226.
Bornstein, M. H., & Cheah, C. S. (2006). The place of “culture and parenting” in the
ecological contextual perspective on developmental science. Parenting beliefs,
behaviors, and parent-child relations: A cross-cultural perspective, 3-33.
Boyle, C. L., Sanders, M. R., Lutzker, J. R., Prinz, R. J., Shapiro, C., & Whitaker, D. J.
(2010). An analysis of training, generalization, and maintenance effects of
primary care Triple P for parents of preschool-aged children with disruptive
behavior. Child Psychiatry & Human Development, 41(1), 114.
Bozkurt, G. (2006). Girişimcilik Eğiliminde Kişilik Özelliklerinin Önemi. Girişimcilik
ve Kalkınma Dergisi,
1(2).http://acikerisim.lib.comu.edu.tr:8080/xmlui/handle/COMU/982 den
alınmıştır
Bugay, A. ve Demir A. (2012). Affetme Arttırılabilinir Mi?: Affetmeyi Geliştirme
Grubu. Türk Psikolojik Danışma Ve Rehberlik Dergisi, 4 (37), 96-106.
Bugay, A., ve Demir, A. (2016). Hataya İlişkin Özelliklerin Başkalarını Affetmeyi
Yordaması. Türk Psikolojik Danışma Ve Rehberlik Dergisi, 4(35).
Burger, J. M. (2006), Kişilik, Çev. İ.D Erguvan Sarıoğlu., Kaktüs Yayınları, İstanbul,
Türkiye.
Caspi, A. , Henry, B. , McGee, R. O. , Moffitt, T. E. , & Silva, P. A. (1995).
Temperamental origins of child and adolescent behavior problems: From age
three to ege fifteen. Child Development, 66, 55-68.
Cervone, D., ve Pervin, L., A. (2008). Personality: Theory and Research (10th ed.).
Danvers, MA, United States: John Wiley ve Sons, Inc.
Cockram, D. M., Drummond, P. D., & Lee, C. W. (2010). Role and treatment of early
maladaptive schemas in Vietnam veterans with PTSD. Clinical Psychology &
Psychotherapy: An International Journal of Theory & Practice, 17(3), 165-182.
Çağlıyan, D. (2016). Evli ve Çocuklu Bireylerde Öğrenilmiş Güçlülük Düzeylerinin
Evlilik Uyumu Ve Ebeveynlik Tutumu İle İlişkisi (Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi). https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ veri tabanından
ulaşılmıştır. (438542)
Çetin, N.G., Beceren, E. (2007), Lider Kişilik: Gandhi, Süleyman Demiral Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 5, 110-132.
Dawary, B. (2006). Forgiveness. In O. Leaman (ed.), The Qur’an: An Encyclopedia.
New York, s. 214.
96
Derman, M. T., & Başal, H. A. (2013). Okulöncesi Çocuklarında Gözlenen Davranış
Problemleri İle Ailelerinin Anne-Baba Tutumları Arasındaki İlişki. Amasya
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,2(1), 115-144.
Denton, R. T. ve Martin, M. W. (1998). Defining Forgiveness: An Empirical
Exploration of Process and Role. American Journal of Family Therapy, 26, 281–
292.
Dowrick, S. (2000). Sevginin Halleri (Çev. G. Koca), İstanbul: Ayrıntı yayınları. s. 301.
Droll, D. M. (1984). Forgiveness: Theory and Research. Unpublished doctoral
dissertation. University of Nevada, Reno.
Durmuşoğlu Saltalı, N., & Arslan, E. (2012). Ebeveyn Tutumlarının Anasınıfına Devam
Eden Çocukların Sosyal Yetkinlik Ve İçe Dönüklük Davranışını Yordaması.
İlköğretim Online, 11(3), 729-737.
Dursun, A. (2010). Okul Öncesi Dönemdeki Çocukların Davranış Problemleriyle Anne-
Baba Tutumları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi (Yayımlanmamış Doktora
Tezi) Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Enright, R. D. ve Coyle, C. T. (1998). Researching the Process Model of Forgiveness
Within Psychological Interventions. In Worthington, E. L. (Eds.), Dimensions
Forgiveness and Relationship Satisfaction of forgiveness: Psychological
Research and Theological Perspectives (pp. 139-161). Philadelphia: Templeton
Foundation Press.
Enright, R. D. ve Fitzgibbons, R. P. (2000). Helping Clients Forgive: An Empirical
Guide for Resolving Anger and Restoring Hope. Washington, DC: American
Psychological Association.
Enright, R. D. ve Gassin, E. A. (1992). Forgiveness: A Developmental View. Journal of
Moral Education, 21, 99−114.
Enright, R. D. ve Human Development Study Group (1991). The Moral Development of
Forgiveness. In W. Kurtines ve J. Gewirtz (Eds.), Handbook of Moral Behavior
and Development, (Vol. 1; pp. 123-152). Hillsdale, NJ: Erlbaum.
Erdinç S. (2009). Okul Öncesi Dönem Çocuklarında Fiziksel Ve İlişkisel Saldırganlığın
Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi (Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi).
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Erikson, H. E. (2014). İnsanın 8 Evresi. İstanbul: Okuyan Us
Exline, J. J., Baumeister, B. J., Bushman, B. J., Campbell, W. K. ve Finkel, E. J. (2004).
Too Proud to Let Go: Narsissistic Entitlement As a Barrier to Forgiveness.
Journal of Personality and Social Psychology, 87(6), 894-912.
Freud, S., (2013). Yaşamım ve Psikanaliz (1. Basım), (Çev. Kamuran Şipal), İstanbul:
Say Yayınları (Orijinal çalışmanın yayınlanma tarihi 1925)
Gleason, T. R.; Gower, A. L.; Hohmann, L. M.; Gleason, T. C. (2005). Temperament
and friendship in preschool-aged children. International Journal of Behavioral
Development, 29 (4), 336-344.
Goel, A. (2003). Good Governance and Ancient Sanskrit Literature. New Delhi, India:
Deep and Deep.
97
Grider, J. K. (1998). Baker’s Dictionary of Theology. USA: Baker Book House.
Gülay, H., & Önder, A. (2011). Annelerin Tutumlarına Göre 5-6 Yaş Çocuklarının
Sosyalduygusal Uyum Düzeyleri. Celal Bayar Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi, 1(1), 89-105.
Gültekin, A. (2006). Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Eğitimi Neden Gerekli. Varlık
Dergisi, 1189, 27-31
Güney, E. (2017). 3-6 Yaş Arası Çocuk Annelerinin Algıladıkları Ebeveynlik Biçimi,
Çocuk Mizacı Ve Sergiledikleri Ebeveynlik Tutumu Arasındaki İlişkinin
İncelenmesi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi).
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ veri tabanından ulaşılmıştır. (460426)
Güney, S., (2006). Davranış Bilimleri. Ankara: Nobel Yayınları, 190-191
Gürcan, D. (2015). Benlik Farklılıklarına Rogers’ın Danışan Odaklı Terapisi ile
Yaklaşım: Vaka Çalışması. AYNA Klinik Psikoloji Dergisi, 2(1), 13-26
Gürdal, C. (2015). Erken Kayıplar, Bağlanma, Mizaç-Karakter Özellikleri Ve Duygu
Düzenlemenin Psikopatoloji Üzerine Etkisi (Yayımlanmamış Doktora Tezi).
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ veri tabanından ulaşılmıştır. (384147)
Hanke, K., ve Fischer, R. (2013). Socioeconomical and sociopolitical correlates of
interpersonal forgiveness: A three‐level meta‐analysis of the Enright
Forgiveness Inventory across 13 societies. International Journal of Pscyhology,
48(4), 514-526. doi.org/10.1080/00207594.2011.651086
Hargrave, T. D. ve Sells, J. N. (1997). The Development of a Forgiveness Scale.
Journal of Marital and Family Therapy, 23, 41-62.
Harper, Q., Worthington, E.L., Griffin, B.J., Lavelock, C.R., Hook, J.N., Vrana, S.R., ve
Greer, C.L. (2014). Efficacy of a workbook to promote forgiveness: A
randomized controlled trial with university students. Journal of Clinical
Psychology, 70(12), 1158-1169. doi.org/10.1002/jclp.22079.
Hazar, Ç. (2006), Kişilik ve İletişim Tipleri, Selçuk İletişim 4, 2.
Hill, E. W. (2001). Understanding Forgiveness as Discovery: Implications for Marital
and Family Therapy. Contemporary Family Therapy, 23, 369-384.
Holden, C. (1999). Subjecting Belief to The Scientific Method. Science, 284, 1257-
1259.
Hope, D. (1987). The Healing Paradox of Forgiveness. Psychotherapy, 24(2), 240-244.
Hui, E. K. P. ve Ho Daphne, K. Y. (2004). Forgiveness in the Context of
Developmental Guidance: Implementation and Evaluation. British Journal of
Guidance & Counselling, Faculty of Education, 32(4), 447.
Human Development Study Group (1991). Five Points on The Construct of Forgiveness
Within Psychotherapy. Psychotherapy, 28(3), 493-496.
İkiz, S. (2015). Okul Öncesi Dönem Çocuklarında Fiziksel Ve İlişkisel Saldırganlığın
Ebeveyn Tutumları Açısından İncelenmesi(Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi). Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü).
98
İnanç, B.Y., Yerlikaya, E.E. (2012), Kişilik Kuramları, Pegem Akademi, İstanbul,
Türkiye.
Kanz, J. E. (2000). How Do People Conceptualize And Use Forgiveness? The
Forgiveness Attitude Questionnaire. Counseling and Values, 44, 174–186.
Kara, E. (2009). Din ve Psikolojik Açıdan Bağışlayıcılığın Terapötik Değeri.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2(8).
Karasar, Niyazi. (2005). Bilimsel Araştırma Yöntemi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Kearns, J. N. ve Fincham, F. D. (2004). A Prototype Analysis of Forgiveness.
Personality and Social Psychology Bulletin, 30, 838–855.
Khırı Zad, B. (2017). Transpersonel Psikolojide Affetmek (Yayımlanmış Doktora Tezi).
Ankara Üniversitesi, Ankara.
Kılıç, M. (2016). Okul Öncesi Çocuklarına Uygulanan Sosyal Beceri Eğitiminin Sosyal
Beceri Düzeyleri Üzerindeki Etkisi Ve Sosyal Beceri Düzeyleri İle Mizaç
Özellikleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi (Yayımlanmamış Doktora Tezi).
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ veri tabanından ulaşılmıştır. (429513)
Kim, Y. H., & Kim, S. J. (2008). Child-rearing Attitudes of Fathers of Preschool
Children: Korean Parent As A Teacher Inventory. Journal of Korean Academy
of Child Health Nursing, 14(1), 79-89.
Kim, J.J., ve Enright, R.D. (2014). A Theological and Psychological Defense of
SelfForgiveness: Implications for Counseling. Journal of Psychology ve
Theology, 42(3)
Kim, J.J., ve Enright, R.D. (2015). Why reconciliation is not a component of
forgiveness: A response to Frise and McMinn (2010). Journal of Psychology
and Christianity, 34(1), 19-26.
Komisyon (2004). Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları.
Köse, S., Sayar, K., Kalelioğlu, Ü., Aydın, N., Ak, İsmail Kırkpınar, I., Reeves R.A.,
Przybeck, T.R, Cloninger C.R., (2004), Mizaç Ve Karakter Envanteri (Türkçe
TCI): Geçerlik, Güvenirliği ve Faktör Yapısı, Klinik Psikofarmolokoji Bülteni, 2,
107- 131.
Kulaksızoğlu, A., & Arıcak, T. (2000). Üniversite Öğrencilerinde Saldırganlık, Benlik
Saygısı Ve Denetim Odağı İlişkisi. Trakya Üniversitesi Dergisi Sosyal Bilimler
C Serisi, 1(1), 87-94.
Kulaksızoğlu, A., (1999). Ergenlik Psikolojisi. İstanbul: Remzi Kitapevi, 4-5
Kurt, Z. (2005). Kanserli Hastaların İyileşmesinde Manevi Değerlerin Rolü.
(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi, SBE.
Kuzgun, Y. (1972), Kendini gerçekleştirme, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya
Fakültesi Felsefe Dergisi, 10, s. 162-172.
Kuzgun, Y. (2002). İlköğretimde Rehberlik. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Lee, Y.R., ve Enright, R.D. (2009). Fathers' Forgiveness As A Moderator Between
Perceived Unfair Treatment By A Family Of Origin Member And Anger With
99
Own Children. The Family Journal, 17(1), 22-31.
doi.org/10.1177/1066480708328474.
Lelord, F., André C. Çeviren Madenci, R. (2018), Zor Kişiliklerle Yaşamak, İletişim
Yayınları, İstanbul, Türkiye.
Lewis, J. (2005). Forgiveness and Psychotherapy: The Prepersonal, The Personal and
The Transpersonal. Journal of Transpersonal Psychology, 37(2), 124.
Lin, W.N., Enright, R.D., ve Klatt, J.S. (2013). A forgiveness intervention for
Taiwanese young adults with insecure attachment. Contemporary Family
Therapy, 35(1), 105-120.
Luthans, F. (1995). Organizational Behavior. İstanbul: Literatür Yayınları
McCullough, M. E. (2000). Forgiveness As a Human Strength: Theory Measurement
and Links to Well-Being. Journal of Social and clinical Psychology, 19(1), 43-
55.
McCullough, M. E. (2001). Forgiving. In C.R. Snyder (Ed.), Coping With
Stress:Effective People and Processes (s. 93-113). New York: Oxford
University Press.
McCullough, M. E. (2008). Beyond Revenge: The Evolution of the Forgiveness Instinct.
San Francisco: Jossey-Bass.
McCullough, M. E., Fincham, F. D. ve Tsang, J. (2003). Forgiveness, Forbearance, and
Time: The Temporal Unfolding of Transgression-Related Interpersonal
Motivations. Journal of Personality and Social Psychology, 84, 540–557.
McCullough, M. E., Pargament, K. I. ve Thoresen, C. T. (Eds.) (2000a). Forgiveness:
Theory, Research and Practice. New York: Guilford.
McCullough, M.E., Rachal, K.C., Sandage, S.J., Worthington, E.L., Jr., Brown, S.W.,
ve Hight, T.L. (1998). Interpersonal forgiving in close relationships II:
Theoretical elaboration and measurement. Journal of Personality and Social
Psychology, 73, 321–336. doi.org/10.1037/0022-3514.73.2.321.
McCullough, M.E. ve Witvliet, C.V.O. (2001). The Psychology of Forgiveness. In C.R.
Snyder and S. Lopez (Eds.), Handbook of Positive Psychology (pp. 446-458).
New York: Oxford.
McCullough, M. E. ve Worthington, E. L. (1999). Religion and the Forgiving
Personality. Journal of Personality, 67, 1141-1164.
McCullough, M.E.,Worthington, E.L., Jr., ve Rachal, K.C. (1997). Interpersonal
Forgiving in Close Relationships. Journal Of Personality and Social
Psychology, 73, 321–336.
Merter, M. (2014). Nefs Psikolojisi ve Rüyaların Dili. İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Meninger, W. A. (1996). Process of Forgiveness. New York: Continuum.
Mızrakçı, Ş. (1994). Annelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarına Etki Eden Faktörler:
Demografik Özellikleri, Kendi Yetiştiriliş Tarzları, Çocuk Gelişimine İlişkin
Bilgi Düzeyleri Ve Çocuğun Mizacına İlişkin Algıları (Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi). Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir
100
Morris, G. (2002), Psikolojiye Giriş, Türk Psikologlar Derneği, Ankara, Türkiye.
Mullet, E. (2010). Conceptualizations of Forgiveness and Forgivingness Among
Hindus. The International Journal for the Psychology of Religion, 20, 225-266.
Özyürek, A., & Şahin, F. T. (2015). Anne-Çocuk İlişkisinin Ve Baba Tutumlarının
Çocukların Ahlâki Ve Sosyal Kural Anlayışları Üzerine Etkisi. Eğitim ve Bilim,
40(177).
Palmer, H. (2010), Ruhun Aynası Enneagram’a Yansıyan İnsan Manzaraları, Kaktüs
Psikoloji, İstanbul, Türkiye.
Park, C. L. (2005). Religion and Meaning. In R. F. Paloutzian, C. L. Park (Eds.),
Handbook of the Psychology of Religion and Spirituality (pp. 295–314). New
York: Guilford.
Polenski, T. A. (2001). Child Characteristics And Relations İn The Family As
Predictors Of Peer Relationships (Unpublished Doctoral Thesis). University of
Pittsburgh: USA.
Ramos, M. C. , Wright Guerin, D. , Gottfried, A. W. , Bathurst, K. , & Oliver, P. H.
(2005). Family conflict and children’s behavior problems: The moderating role
of child temperament. Structural Equation Modeling, 12, (2), 278-298.
Rikkat Pesen, S. (2015). Grafik Tasarım Göstergelerinin Algılanmasında Kişilik
Faktörünün Enneagram Modeline Göre İncelenmesi (Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi). https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ veri tabanından
ulaşılmıştır (391144).
Riso D.R.,Hudson R. (1999), The Wisdom Of The Enneagram: The Complete Guide To
Psychological And Spiritual Growth For The Nine Personality Types. New
York, U.S.A.: Bantam Books.
Riso, D. R.. (2003). Kişilik Tipleri Enegramla Kendinizi Keşfedin. (Çev. Talay, Göker).
İstanbul: Kuraldışı Yayıncılık
Riso, D. R.. Hudson & Russ.. (2008). Binlerce Yıllık Kadim Sufi Bilgeliği / Enneagram
ile Kişilik Analizi. (Çev G.. Aksoy). İstanbul: Butik Yayınlar Yayıncılık.
Rye, M. S. (2005). The Religious Path Toward Forgiveness. Mental Health, Religion &
Culture, 8-3.
Rye, M. S., Pargament, K. I., Ali, M. A., Beck, G. L., Dorff, E. N., Williams, J. G.
(2000). Religious Perspectives on Forgiveness. In M. E. McCllough, K. I.
Pargament, C. E. Thoresen (Eds.), Forgiveness: Theory, Research and Practice
(s.17-40). New York: Guilford.
Sarıkçıoğlu, E. (2000). Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi. Isparta: Fakülte
Kitabevi.
Senemoğlu, N. (2004). Gelişim Öğrenme Ve Öğretim. Kuramdan Uygulamaya, Ankara:
Gazi
Simith, E., Hoeksema, S., Fredrickson, B. & Loftus, G. (2014). Atkinson & Hilgard,
Psikolojiye Giriş. (Ö. Öncül, D. Ferhatoğlu, Çev.). Ankara: Arkadaş.
101
Soysal, A. (2008), Çalışma Yaşamında Kişilik Tipleri: Bir Literatür Taraması, Çimento
İşveren Dergisi, 22.
Stifter, C., & Dollar, J. (2016). Temperament And Developmental Psychopathology.
Developmental Psychopathology, 1-62.
Sümer, N., Gündoğdu Aktürk, E., & Helvacı, E. (2010). Anne-Baba Tutum Ve
Davranışlarının Psikolojik Etkileri: Türkiye’de Yapılan Çalışmalara Toplu
Bakış. Türk Psikoloji Yazıları,13(25), 42-59.
Şahin, M. (2013). Affedicilik İle Psikolojik İyi Olma Arasındaki İlişkinin Çeşitli
Değişkenler Açısından İncelenmesi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi).
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ veri tabanından ulaşılmıştır. (336038)
Şahin, M. (2016). Evcil Hayvan Sahibi Bireylerde Bağlanma ve Mizaç Karakter
İncelenmesi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi).
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ veri tabanından ulaşılmıştır. (460703)
Şanlı, D., & Öztürk, C. (2015). Anne Babaların Çocuk Yetiştirme Tutumları Ve
Tutumlar Üzerine Kültürün Etkisi. Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik
Fakültesi Elektronik Dergisi, 8(4).
Şirin, S. G. (2019). Enneagram Metodolojisi Tekniğine Göre Okul yöneticilerinin Mizaç
Dağılımının Karşılaştırılmalı Olarak İncelenmesi (Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi). İstanbul Okan Üniversitesi
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/ veri tabanından ulaşılmıştır. (590696)
Taşdöven, H., Emhan, A., Dönmez, M. (2012), Liderlik Tarzı ve Mizaç-Karakter
İlişkisi: Polis Teşkilatında Bir Uygulama, Celal Bayar Üniversitesi Yönetim ve
Ekonomi, 2, 166-177.
Taysi, E. (2007). İkili İlişkilerde Bağışlama: İlişki Kalitesi ve Yüklemelerin Rolü
(Yayınlanmamış Doktora Tezi). Ankara Üniversitesi.
Taysi, E., Curun, F., ve Orcan, F. (2015). Hope, Anger, And Depression As Mediators
For Forgiveness and Social Behavior in Turkish Children. The Journal Of
Psychology, 149(4), 378-393. Doi.Org/10.1080/00223980.2014.881313.
Thompson, L. Y. ve Synder, C. R. (2003). Measuring Forgiveness. In S. J. Lopez, C.R.
Snyder (Eds.), Positive Psychological Assessment: A Handbook of Models and
Measures (pp. 301–312). Washington, DC: American Psychological
Association.
Totan, T. , Yasan F., & Bektaş M. (2010). Öğretmen Adaylarının Mizaç, Karakter Ve
Kimlik Özellikleri. İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 11 (2), 19-43.
Ummanel, A. (2007). Okul Öncesi Çocuklarda Akran Kabulünün Çeşitli Değişkenler
Açısından İncelenmesi (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü İlköğretim Ana Bilim Dalı, Ankara.
Uyanık Balat, G., & Yılmaz, E. (2014). Okul Öncesi Dönemdeki Çocukların
Annelerinin Çocuk Yetiştirme Tutumları İle Ebeveyn Öz Yeterlilik Algılarının
İncelenmesi. NWSA-Education Sciences, 1c0626, 9(4), 394-402.
102
Van Tongeren, D. R., Green, J. D., Hook, J. N., Davis, D. E., Davis, J. L., & Ramos, M.
(2015). Forgiveness İncreases Meaning in Life. Social Psychological and
Personality Science, 6(1), 47-55.
Walker, D. F., & Gorsuch, R. L. (2002). Forgiveness Within the Big Five Personality
Model. Personality and Individual Differences, 32(7), 1127-1137.
Wallsch, N. D. (1999). Forgiveness. USA: The Greatest Healer of All. Beyond Words.
Williamson, I. ve Gonzales, M. H. (2007). The Subjective Experience of Forgiveness:
Positive Construals of the Forgiveness Experience. Journal of Social and
Clinical and Psychology, 26 (4), 407-446.
Worthington, E. L. (1998a). Dimensions of Forgiveness: Psychological Research and
Theological Perspectives. Philadelphia: Templeton Foundation Press.
Worthington, E. L. ve Wade, N. G. (1999). The Social Psychology of Unforgiveness
and Forgiveness and Implications for Clinical Practice. Journal of Social and
Clinical Psychology, 18, 385–418.
Yağmurlu, B. , Sanson A., & Köymen B. (2005). Ebeveynlerin ve çocuk mizacının
olumlu sosyal davranış gelişimine etkileri: zihin kuramının belirleyici rolü. Türk
Psikoloji Dergisi, 20 (55), 1-20.
Yanbastı, G. (1996), Kişilik Kuramları, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları
No.53, İzmir, Türkiye.
Yárnoz-Yaben, S. (2015). Forgiveness, Adjustment To Divorce And Support From The
Former Spouse in Spain. Journal of Child and Family Studies, 24(2), 289-297
Yavuzer, H. (2001). Yaygın Ana-Baba Tutumları. Ana-Baba Okulu. 9. Basım. İstanbul:
Remzi Kitabevi.
Yılmaz, A. (2000). Anne-Baba Tutum Ölçeğinin Güvenirlik Ve Geçerlik Çalışması.
Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı, 7(3), 160-172.
Yılmaz, A. (2000). Eşler Arasındaki Uyum ve Çocuğun Algıladığı Anne-Baba Tutumu
İle Çocukların, Ergenlerin Ve Gençlerin Akademik Başarıları Ve Benlik Algıları
Arasındaki İlişkiler (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Ankara: Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Yılmazer, Y. (2007). Anne-Baba Tutumları İle İlköğretim İkinci Kademe Öğrencilerinin
Okul Başarısı Ve Özerkliklerinin Gelişimi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi.
(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/
veri tabanından ulaşılmıştır. (590696)
Younger, J. W., Piferi, R. L., Jobe, R. L. ve Lawler, K. A. (2004). Dimensions of
Forgiveness. Journal of Personal and Social Relationships, 21, 837–855.
103
104