You are on page 1of 99

GENÇ YETĠġKĠN KADIN BĠREYLERĠN BAĞLANMA

STĠLLERĠ ĠLE CĠNSEL YAġAM KALĠTESĠ DÜZEYLERĠ,


CĠNSEL ÖZGÜVEN VE PSĠKOLOJĠK BELĠRTĠLERĠNĠN
ĠNCELENMESĠ

Didem Küt

DOKTORA TEZĠ
Psikoloji Anabilim Dalı, (GeliĢim Psikolojisi) Doktora Programı
DanıĢman: Dr. Öğr. Üyesi Yunus Emre AYNA

Ġstanbul
T.C. Maltepe Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Temmuz, 2018
GENÇ YETĠġKĠN KADIN BĠREYLERĠN BAĞLANMA
STĠLLERĠ ĠLE CĠNSEL YAġAM KALĠTESĠ DÜZEYLERĠ,
CĠNSEL ÖZGÜVEN VE PSĠKOLOJĠK BELĠRTĠLERĠNĠN
ĠNCELENMESĠ

Didem Küt

DOKTORA TEZĠ
Psikoloji Anabilim Dalı, (GeliĢim Psikolojisi) Doktora Programı
DanıĢman: Dr. Öğr. Üyesi Yunus Emre AYNA

Ġstanbul
T.C. Maltepe Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Temmuz, 2018
JÜRĠ VE ENSTĠTÜ ONAYI

ii
ETĠK ĠLKE VE KURALLARA UYUM BEYANI

iii
TEġEKKÜR

Bu tezin hazırlanması sırasında, 10 Nisan 2018‟de, bir yıl süren ağır bir
hastalığın ardından, 59 yaĢında beka yurduna göç eden annemin anısına...

Didem Küt
Temmuz, 2018

iv
ÖZ

GENÇ YETĠġKĠN KADIN BĠREYLERĠN BAĞLANMA


STĠLLERĠ ĠLE CĠNSEL YAġAM KALĠTESĠ DÜZEYLERĠ, CĠNSEL
ÖZGÜVEN VE PSĠKOLOJĠK BELĠRTĠLERĠNĠN ĠNCELENMESĠ
Didem Küt
Doktora Tezi
Psikoloji Anabilim Dalı, (GeliĢim Psikolojisi) Doktora Programı
DanıĢman: Dr. Öğr. Üyesi Yunus Emre AYNA
Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2018

Bağlanma kuramına göre, anne/bakıcıyla kurulan bağlanma biçimi, bireyin


yetiĢkinlik dönemindeki yaĢantısını da etkilemektedir. Bu çalıĢmanın amacı, genç ve
yetiĢkin kadınların bağlanma stillerinin; cinsel yaĢam kaliteleri, cinsel özgüven ve
psikolojik belirti açısından incelenmesidir. AraĢtırmanın örneklemini 18-40 yaĢ arası
423 kadın oluĢturmaktadır. AraĢtırmada Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri-II (YĠYE-
II), Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeği Kadın Formu (CYÖ), Cinsel Öz-güven Ölçeği (CÖÖ)
ve Kısa Semptom Envanteri (KSE) ve KiĢisel Bilgi Formu kullanılmıĢtır. AraĢtırmada
korelasyonel araĢtırma yöntemi kullanılmıĢtır. Genç ve yetiĢkin kadınların cinsel yaĢam
kaliteleri, cinsel özgüvenleri, bağlanma stilleri ve psikolojik belirtileri arasında farklılık
olup olmadığını test etmek için bağımsız örneklem t-testi yapılmıĢtır. Ölçekler arası
korelasyon hesaplandıktan sonra bağlanma stillerinin diğer ölçekler üzerindeki yordama
katsayılarını belirlemek amacıyla çoklu doğrusal regresyon analizi yapılmıĢtır.
AraĢtırmada hesaplanan Pearson Momentler Çarpımı Korelasyon Katsayısı
bütün ölçekler ve alt boyutları arasında anlamlı düzeyde iliĢki olduğunu göstermektedir.
Kaçınmacı bağlanmanın cinsel yaĢam kalitesini, cinsel özgüveni ve psikolojik belirtileri
(anksiyete, depresyon, olumsuz benlik, somatizasyon, hostilite) anlamlı düzeyde
yordamadığı, kaygılı bağlanmanın ise cinsel yaĢam kalitesini, cinsel özgüveni ve
psikolojik belirtileri anlamlı düzeyde yordadığı görülmektedir. Bu çalıĢma anne ve
çocuk iliĢkisinin bağlanma kuramı perspektifinde ileriki dönemlerde kadın cinselliğini
nasıl etkilediğini göstermesi bakımından önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Bağlanma; Cinsel Yaşam Kalitesi; Cinsel Özgüven; Psikolojik


Belirti; YİYE-II.

v
ABSTRACT

EXAMINATION OF YOUNG ADULT WOMEN’S


ATTACHMENT STYLES, SEXUAL LIFE QUALITY LEVELS,
SEXUAL CONFIDENCE AND PSYCHOLOGICAL SYMPTOMS

Didem Kut
PhD Thesis
Psychology Department, Developmental Psychology Programme
Thesis Advisor: Dr. Lecturer Yunus Emre AYNA
Maltepe University Social Sciences Graduate School, 2018

According to attachment theory, the form of attachment established with the


mother/primary caregiver also affects the person's experience during adulthood. The
aim of this study was to examine the attachment styles of young and adult women; in
terms of sexual life qualities, sexual self-confidence and psychological symptoms. The
sample of the study consisted of 423 women, aged 18-40 years. Experiences in Close
Relationships Scale- II Revised, Sexual Quality of Life Questionnaire-Female(SQLQ-
F), Sexual Self-Confidence Scale and Brief Symptom Inventory (BSI) are used as
measures. Correlational research method was used in this study. Independent sample t-
test was conducted to test for differences in the quality of sexual life, sexual self-
confidence, attachment styles and psychological symptoms of young and adult women.
After the correlation between the scales was calculated, in order to determine the effects
of attachment on other variables, multiple linear regression analysis was done.

Product-Moment Correlation Coefficient shows that there is a significant


relationship between all scales and sub-dimensions. Results showed that avoidant
attachment doesn‟t significantly predict sexual quality of life, sexual self-confidence
and psychological symptoms (anxiety, depression, negative self, somatization, hostility),
while anxious attachment predicts sexual quality of life, sexual self-confidence and
psychological symptoms in a significant level. This study is important that it shows how
the mother and child attachment affects the female sexuality in adult life, from the
perspective of the attachment theory.

Keywords: Attachment; Sexual Life Quality; Sexual Confidence; Psychological


Symptoms; ECR-II.

vi
ĠÇĠNDEKĠLER

JÜRĠ VE ENSTĠTÜ ONAYI .......................................................................................... ii

ETĠK ĠLKE VE KURALLARA UYUM BEYANI ...................................................... iii

TEġEKKÜR ................................................................................................................... iv

ÖZ ..................................................................................................................................... v

ABSTRACT .................................................................................................................... vi

ĠÇĠNDEKĠLER ............................................................................................................. vii

TABLOLAR LĠSTESĠ ................................................................................................... ix

ġEKĠLLER LĠSTESĠ ..................................................................................................... x

KISALTMALAR LĠSTESĠ ........................................................................................... xi

ÖZGEÇMĠġ .................................................................................................................. xii

BÖLÜM 1. GĠRĠġ ........................................................................................................... 1

Problem......................................................................................................................... 1

Bağlanma ....................................................................................................................... 4

Çocukluk Dönemi Bağlanma Stilleri ......................................................................... 5

YetiĢkinlik Dönemi Bağlanma Stilleri ....................................................................... 5

Cinsellik ....................................................................................................................... 11

Cinsel YaĢam Kalitesi .................................................................................................. 15

Cinsel Özgüven ........................................................................................................... 17

Psikolojik Belirti Durumu ........................................................................................... 19

Ġlgili AraĢtırmalar ........................................................................................................ 20

Amaç ........................................................................................................................... 28

Önem ........................................................................................................................... 29

Sınırlıklar ................................................................................................................... 30

Tanımlar ..................................................................................................................... 30

vii
BÖLÜM 2. YÖNTEM .................................................................................................. 32

AraĢtırma Modeli ...................................................................................................... 32

Evren ve Örneklem .................................................................................................... 32

Veriler ve Toplanması ................................................................................................ 33

KiĢisel Bilgi Formu ..................................................................................................... 34

Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeği (CYKÖ) ....................................................................... 34

Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri – II (YĠYE-II) ................................................. 34

Cinsel Özgüven Ölçeği (CÖÖ) .................................................................................... 36

Kısa Semptom Envanteri (KSE) .................................................................................. 36

BÖLÜM 3. BULGULAR VE YORUMLAR .............................................................. 38

Bulgular ...................................................................................................................... 38

Yorumlar .................................................................................................................... 53

Korelasyon Analizleri Bulguları Sonuçlarının TartıĢılması......................................... 53

Regresyon Analizleri Bulguları Sonuçlarının TartıĢılması .......................................... 57

BÖLÜM 4. SONUÇ ...................................................................................................... 61

Öneriler ...................................................................................................................... 63

EKLER .......................................................................................................................... 65

KAYNAKÇA .................................................................................................................. 73

viii
TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 2.1 AraĢtırmaya Katılan Bireylere Ait Tanımlayıcı Ġstatistikler ........................... 33


Tablo 3.2 Bireylere Uygulanan Ölçeklerden Elde Edilen Toplam Puanların Normallik
Analizi ............................................................................................................................. 39
Tablo 3.3 Bireylerin YaĢ Gruplarına Göre Dağılımı ....................................................... 40
Tablo 3. 4 Ölçekler ve Alt Ölçekler Arası Korelasyonlar ............................................... 43
Tablo 3. 5 Bağlanma Stillerinin Cinsel YaĢam Kalitesi Puanlarını Açıklama Gücü ...... 45
Tablo 3. 6 Bağlanma Stillerinin Cinsel YaĢam Kalitesini Yordama Katsayısı ................ 46
Tablo 3. 7 Bağlanma Stillerinin Cinsel Özgüven Puanlarını Açıklama Gücü ................ 46
Tablo 3. 8 Bağlanma Stillerinin Cinsel Özgüveni Yordama Katsayısı ........................... 47
Tablo 3. 9 Bağlanma Stillerinin Anksiyete Puanlarını Açıklama Gücü .......................... 47
Tablo 3. 10 Bağlanma Stillerinin Anksiyeteyi Yordama Katsayısı ................................. 48
Tablo 3. 11 Bağlanma Stillerinin Depresyon Puanlarını Açıklama Gücü....................... 48
Tablo 3. 12 Bağlanma Stillerinin Depresyonu Yordama Katsayıları .............................. 49
Tablo 3. 13 Bağlanma Stillerinin Olumsuz Benlik Puanlarını Açıklama Gücü .............. 49
Tablo 3. 14 Bağlanma Stillerinin Olumsuz Benliği Yordama Katsayıları ...................... 50
Tablo 3. 15 Bağlanma Stillerinin Somatizasyon Puanlarını Açıklama Gücü ................. 50
Tablo 3. 16 Bağlanma Stillerinin Somatizasyonu Yordama Katsayıları ......................... 51
Tablo 3. 17 Bağlanma Stillerinin Hostilite Puanlarını Açıklama Gücü .......................... 51
Tablo 3. 18 Bağlanma Stillerinin Hostiliteyi Yordama Gücü ......................................... 52

ix
ġEKĠLLER LĠSTESĠ

ġekil 1 Bartholomew ve Horowitz‟in Dörtlü Bağlanma Modeli ...................................... 7


ġekil 2 Brennan, Clark ve Shaver‟in Temel Bağlanma Boyutları .................................... 9

x
KISALTMALAR LĠSTESĠ

CETAD: Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği

CiB: Cinsel İşlev Bozukluğu

DSM-V: Diagnostic and Statistical Manual and Mental 12 Disorder-5th


Edition

APA: Amerikan Psikiyatri Birliği

LGBTI: Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, Ġnterseks

YİYE: Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri

KSE: Kısa Semptom Envanteri

CYKÖ: Cinsel Yaşam Kalitesi Ölçeği

CÖÖ: Cinsel Özgüven Ölçeği

SCL–90-R: Symptom Check List- Revised

SPSS: Statistical Package for the Social Sciences

SĠMGELER LĠSTESĠ

F: F değeri

r: Korelasyon katsayısı

t: T değeri

p: Anlamlılık düzeyi

R²: Çoklu korelasyon katsayısı

xi
ÖZGEÇMĠġ

Didem Küt
Psikoloji Anabilim Dalı

Eğitim

Doktora 2018 Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü


Psikoloji Anabilim Dalı
Y.Ls. 2006 Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
Psikoloji Anabilim Dalı
Ls. 2004 Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi
Eğitim Anabilim Dalı

KıĢisel Bilgiler

Doğum yeri ve yılı : Ankara/1982 Cinsiyet: Kadın


Yabancı diller : Ġngilizce
GSM / e-posta : 533 730 06 98 / didemkut@gmail.com

xii
BÖLÜM 1. GĠRĠġ

Bu bölümde araĢtırmanın problemi, amacı, önemi, varsayımları, sınırlıkları ve


tanımlara yer verilmiĢtir.
Problem
Son altmıĢ yılda geliĢim psikolojisi alanındaki en kapsamlı ilerleme, çocuğun
diğer insanlarla etkileĢimindeki öneme yapılan vurgu olmuĢtur (Cavell, 2003).
Çocuğun, en temel kiĢilerarası dinamiği, bağlı iletiĢim olarak adlandırılan anne-çocuk
arasındaki iliĢkidir. Bağlanma Kuramı (Bowlby, 1969), bu iliĢkiyi bebeklerin dünyaya
geldiklerinde kendilerini koruma yetilerinin olmaması nedeniyle, kendilerini koruyacak
ve çevreyi öğrenme sürecinde ihtiyaç duyduklarında güvenli bir sığınak iĢlevi görecek
olan bireylerle yakınlık kurmalarını sağlayan bir mekanizma olarak görmektedir.
Masterson‟a (2008) göre bağlanma, çocuğun gelecekteki zihinsel, duygusal ve sosyal
yeteneklerini oluĢturacak zemini sağlamaktadır.

Sağlıklı geliĢim sırasında bağlanma davranıĢı, önce çocuk ile annesi ya da


birincil bakıcısı, daha sonra da yetiĢkinle yetiĢkin arasındaki duygusal bağlanmaların
oluĢması ile ilerleme göstermektedir. Bu bağlar yaĢam döngüsü boyunca mevcut ve
aktiftir. Çocukluk döneminde temeli atılan bağlanmaya paralel yapıların, genç
yetiĢkinlik döneminden itibaren kiĢiler arası iliĢkilerde önemli bir rol oynadığı
görülmektedir (Fraley ve Shaver, 2000).

Genç yetişkinlik kavramı ilk defa ünlü gelişim psikoloğu Jeffrey Jensen Arnett
tarafından ortaya atılmıştır. Geç ergenlik, erken yetiĢkinlik, yetiĢkinliğe geçiĢ gibi
kavramların bu evreyi tanımlamakta yetersiz olması nedeniyle farklı bir kavrama ihtiyaç
duyulmuĢtur. Ġngilizce karĢılığı "Emerging adulthood" olan kavramda, "emerging"
kelimesi; "oluĢmakta, geliĢmekte" anlamlarına gelmekte, en yakın Türkçe karĢılığı
"genç" kelimesine karĢılık gelmektedir (Atak ve Çok, 2010). Genç yetiĢkinlik evresinin
18- 25 yaĢ olarak belirlenmesine karĢın, üst sınır olarak 28-29 yaĢa kadar çıkabileceği
de belirtilmektedir (Arnett, 2000).

Genç yetiĢkinlik evresi, ergenlik dönemindeki hızlı fiziksel geliĢim ve benlik


arayıĢ sürecinin ardından, yetiĢkin sorumluluklarının alınmaya baĢlandığı bir dönemdir.
Bu dönem bireyin toplumda iĢ, statü ve sosyal rollere sahip olma giriĢiminde
bulunduğu, evlilik hazırlığı yaptığı veya cinsel partnerler aradığı bir zaman dilimidir.

1
Ergenlik evresinde romantik iliĢkiler alanında kısa süreli ve geçici bir kimlik keĢfi
yaĢanırken, genç yetiĢkinlik evresinde romantik iliĢkilerde daha yakın iliĢkilerin tercih
edildiği görülmektedir (Arnett, 2004). Genç yetiĢkinlerin yakınlığa yönelik arayıĢları
zihinsel süreçten davranıĢ sürecine evrilmektedir. Bu dönemde birçok birey evlenmekte
ve cinsel olarak aktif olmaktadır (Çelen, 2011).

Arnett‟e (2004) göre, genç yetiĢkinlik döneminin diğer bir özelliği ise alınan
yaĢamsal kararlarda istikrar sağlanamamasıdır. Birey bu dönemde iĢ seçimi, romantik
birliktelik gibi alanlarda bir dizi araĢtırma ve deneme sonucu rol arayıĢını
sürdürmektedir. Erikson (1968) da her ne kadar bu döneme bir isim vermese de
bireylerin ergenlik ve yetiĢkinlik arasında yetiĢkinlik sorumluluklarını erteledikleri bir
dönem geçirebileceklerine dikkat çekmiĢtir.

Erikson‟ un (1968) geliĢim evrelerinden altıncısı olan evre “yakınlığa karĢı


yalıtılmıĢlık” olarak tanımlanmıĢ olup, 20-40 yaĢ arasındaki genç yetiĢkinlik ve
yetiĢkinlik dönemlerini kapsamaktadır. Psiko-sosyal geliĢim kuramının kurucusu
Erikson‟a (1968) göre, birey yaĢamı boyunca çevreyle etkileĢim içerisindedir. Erikson
(1968) bireyin geliĢiminin biyolojik, psikolojik ve sosyal yönden incelenebileceğini öne
sürmektedir.

Biyolojik Özellikler: Ergenlik döneminin sonlarına ve ilk yetiĢkinlik döneminin


baĢlarına doğru bütün bedensel geliĢme ve olgunlaĢma hemen hemen tamamlanmıĢ olur.
Özellikle genç yetiĢkinlik dönemi (18-30 yaĢ) insan hayatının biyolojik olarak en aktif
dönemidir. Bireyin fiziki çekiciliğinin, güç, kuvvet ve tazeliğinin ergenlik döneminden
sonra da yetiĢkinlik döneminde de belirli bir süre devam ettiği görülür.

Psikolojik Özellikler: Genç yetiĢkinlik dönemi psikolojik açıdan da en yoğun ve


karmaĢık dönemdir. Erikson bu dönemdeki bireylerin birçoğunun psikolojik çatıĢma ve
bunalımlar içinde olabileceklerini belirtmiĢtir. YetiĢkinlikle beraber kiĢinin benlik
algısının oluĢmuĢ olması beklenmektedir. Çevreyle etkileĢim içerisinde olmak, oluĢacak
olan benlik üzerinde oldukça etkilidir. Bu nedenle yetiĢkin bireyler, samimi bir yakınlık
kurma eğilimindedirler.

Sosyal Özellikler: Genç yetiĢkinlik dönemini bireyler toplumda iĢ, statü ve


sosyal rollere sahip olma giriĢiminde bulunarak geçirmektedir. Genç yetiĢkinlik dönemi
sosyal açıdan en fazla stresin yaĢandığı bir dönem olarak görülür. Bu dönemde birey, bir
yandan bireysel hazlar peĢindeyken; öte yandan, içinde yaĢadığı toplumdaki yerini

2
bulma ve statüsünü elde etme çabasındadır (Levinson, 1986). YetiĢkinlik döneminin en
belirgin sosyal özelliği ise bireysel ve toplumsal sorumlulukların yerine getirilmesi
olarak görülebilir. Ekonomik bağımsızlık ve eylemlerinin sonuçlarının sorumluluğunu
almak, yetiĢkinlik ölçütleri olarak kabul edilmektedir. Bireyin kendi kendine kazanması,
çalıĢması, meslek seçmesi, evlilik yapması, ev idare etmesi ve çocuk yetiĢtirmesi gibi
farklı toplumsal eylemler, yetiĢkin bireylerin yapmakla yükümlü hissettikleri görevler
arasında bulunmaktadır (Santrock, 2004). Bu dönemde anne-baba olmak ya da annelik-
babalık rol ve görevlerini yerine getirebilmek ciddi bir uyum meselesi olarak kabul
edilir. Erikson‟a göre (1968) yetiĢkinlikle birlikte, üreme iĢlevleri en üst noktaya ulaĢır
ve cinselliğin ifadesi (üreme ve cinsel doyum) yetiĢkinlik döneminde kimlik ile ilgili en
önemli konulardan biri olarak değerlendirilir.

YaĢam boyu geliĢim perspektifinden bakıldığında; bireyin bağlanma stillerinin,


gelecekte kuracağı yakın iliĢkiler, bireyin cinsel yaĢam kalitesi, cinsel özgüveni ve sahip
olduğu psikolojik problemler ile önemli ölçüde iliĢkili olduğu düĢünülmektedir. Bireyin
çocukluğu boyunca anne veya birincil bakıcı ile kurduğu iliĢki, onun bağlanma
süreçlerini etkilemekte ve eĢ seçiminde önemli bir rol oynamaktadır (Feeney ve Noller,
1990). Bireyin bağlanma stilleri ayrıca sahip olduğu özgüven düzeyini
belirleyebilmekte, bireyin yakın arkadaĢlık iliĢkilerini, karĢı cinsle olan iliĢkilerini ve
cinsel aktiviteleri ile bunları gerçekleĢtirme sürecini etkilemektedir (Brennan ve Morris,
1997; Feeney, Noller ve Patty, 1993; Fraley ve Davis, 1997). Bağlanma süreçlerinin
bireylerin cinsel etkileĢimlerini Ģekillendirdiğini gösteren bir çok çalıĢma
bulunmaktadır. Sağlıklı bağlanma stilleri çiftlerin cinsel yaĢam kalitesine, iliĢki
memnuniyetine ve iliĢkinin istikrarlı bir Ģekilde devam etmesine katkıda bulunur
(Feeney ve Noller, 2004; Sprecher ve ark., 2004). Shaver ve Mikulincer‟e (2006) göre
sağlıklı bir bağlanma ve cinsel hayatın pürüzsüz bir Ģekilde ilerlemesi tatmin edici bir
iliĢkinin devam etmesi için gereklidir.

Bu sebeple genç yetiĢkinlik ve yetiĢkinlik döneminde var olan cinsellik ile ilgili
tutum ve davranıĢlara bağlanma perspektifinden bakmak önemlidir. Bu noktadan yola
çıkarak; genç yetiĢkinlik ve yetiĢkinlik döneminde bulunan kadın bireylerin bağlanma
stilleri ile cinsel yaĢam kalitesi, cinsel öz-güven ve psikolojik belirti düzeyleri
arasındaki iliĢkinin araĢtırılması çalıĢmamızın konusunu oluĢturmaktadır.

3
Bağlanma
Bowlby (1969; 1988) bağlanmayı, bebeklerin dünyaya geldiklerinde kendilerini
koruma yetilerinin olmaması nedeniyle, kendilerini koruyacak ve çevreyi öğrenme
sürecinde ihtiyaç duyduklarında güvenli bir sığınak iĢlevi görecek olan bireylerle
yakınlık kurmalarını sağlayan bir mekanizma olarak tanımlamaktadır. Evrim sürecinde
ortaya çıkmıĢ olan ve türün devamını sağlama amacı güden bağlanma mekanizması
sayesinde bebekler, birincil bakıcılarının yakınında bulunmakta ve onların bakım ve
korumaları sayesinde hayatta kalabilmektedirler. Bu yakınlık sayesinde birincil bakıcı
bebek için güvenli bir alan oluĢturabilmekte ve bebek çevresini güvenli bir biçimde
keĢfederek zihinsel geliĢimi için gerekli bilgileri edinip, fiziksel geliĢimi için gerekli
davranıĢsal egzersizleri yapabilmektedir.

Bebeğe güven içinde olduğu duygusunu vermek, bağlanma sisteminin temel


amacı olmakla birlikte, bu güvenin ne ölçüde geliĢeceği, birincil bakıcının bebek için
ulaĢılabilirliğine, duyarlılığına ve ihtiyaçlarına ne düzeyde kaliteli tepkiler verdiğine
göre değiĢmektedir (Sroufe, 2000). Bebeklerin bağlanma stillerinde görülen bireysel
farklılıkların temelinde, birincil bakıcılarıyla olan bu tür yaĢantılar yatmaktadır.
Bağlanma kuramına göre, erken yaĢlarda bağlanma figürü ile kurdukları iliĢkilerin
niteliği, bebeklerin kiĢilerarası iliĢkilere yaklaĢım biçimleri üzerinde yaĢam boyu süren
bir belirleyici etki yapmaktadır (Bowlby, 1969).

Bebekler bağlanma figürleri ile olan yaĢantılarından yola çıkarak kendileri ve


baĢkaları hakkında bir tür biliĢsel Ģema olan, “zihinsel temsiller” ya da “içsel çalıĢan
modeller” oluĢturmaktadır (Bowlby, 1988). Bağlanma figürünün sıcak, ulaĢılabilir ve
güvenilir olarak algılanması durumunda, bebeğin kendisine ve baĢkalarına iliĢkin olarak
geliĢtirdiği zihinsel temsiller de olumlu; bağlanma figürünün aksi özelliklere sahip
olduğu durumlarda ise olumsuz olduğu görülmektedir. Bir kez oluĢtuktan sonra,
özellikle de olumsuz olduklarında, değiĢime dirençli yapılar haline gelen bu zihinsel
temsiller, bireylerin yaĢamları boyunca kendileri için önemli olan baĢkalarıyla
kurdukları ve kuracakları duygusal bağları ve bunların nedenlerini açıklayıcı birer
model iĢlevi görmektedirler (Bretherton, 1992; Feeney ve Noller, 1990).

Bu zihinsel temsillerin kiĢilerarası iliĢkilere yansıtılma biçimlerine “bağlanma


stili” adı verilmiĢtir. Göreceli olarak durağan bir geliĢim özelliği gibi düĢünülen
bağlanma stillerinin, bireylerin kuracakları iliĢkinin biçim ve niteliğini belirlemede
önemli bir rolü olduğu ileri sürülmektedir (Ainsworth, 1989; Bowlby, 1969).

4
Çocukluk Dönemi Bağlanma Stilleri

Ainsworth ve arkadaĢları (1978) bebeklerin bağlanma davranıĢında bireysel


farklılıklar olabileceği olgusunu ilk kez “yabancı ortam” adını verdikleri bir deneysel
iĢlem ile yürüttükleri araĢtırmalarla ortaya koymuĢlardır. AraĢtırmacılar, 12-18 aylık
bebeklerin yabancı oldukları bir ortamda önce anneleriyle birlikteyken, yalnızken ve
annelerinin yokluğunda bir yabancı ile birlikteyken sergiledikleri çevreyi keĢfetme
davranıĢlarını gözlemlemiĢlerdir. Sonraki aĢamada ise bebeklerin anneler ortamdan
ayrıldığında ve geri döndüğünde verdikleri tepkileri dikkate alarak güvenli,
kaygılı/kararsız ve kaçınan olmak üzere üç farklı bağlanma stili saptamıĢlardır.

Güvenli bir Ģekilde bağlanmıĢ olan bebeklerin, annelerini güvenli bir üst gibi
algıladıkları, ayrılık yaĢadıklarında bu süreçten üzüntü duydukları ve tekrar bir araya
gelmeyi istedikleri, bu gerçekleĢtikten sonra da yeniden etrafı keĢfetmeye yöneldikleri
belirtilmiĢtir.

Kaçınan bir Ģekilde bağlanmıĢ olan bebekler ise, oyun oynarken anne odada
yokmuĢ gibi davranmakta, anne tekrar odaya girdiğinde bir miktar yakınlık kurmak
istese de ondan kaçınan davranıĢlar sergilemektedirler. Örneğin; anne kucağına almak
istediğinde, yüzlerini baĢka yöne çevirerek bundan kaçındıkları gözlenmektedir.
AraĢtırmacılar bu tür bebeklerin annelerini soğuk, reddedici ve aĢırı müdahale edici
olarak değerlendirmiĢ, bebeklerin annelerini güvenli bir üst gibi algılayamadıkları için
annelerine karĢı savunmaya yönelik davranıĢlar geliĢtirdiklerini gözlemlemiĢtir.

Kaygılı-kararsız bağlanmıĢ olan bebekler ise anneye yakın olmak ile ona
kızgınlık içinde reddetme davranıĢlarını göstermek arasında kalıp, oyun oynamayı
tercih etmek yerine anneye yoğunlaĢmıĢlardır. AraĢtırmacılar bu tür tepkiler gösteren
bebeklerin, anneleri tutarsız davranıĢlar sergilediği için ihtiyaç duydukları anda onlara
yardım edip etmeyecekleri ile ilgili kararsız kaldıklarını öne sürmüĢtür (Ainsworth ve
ark., 1978).

YetiĢkinlik Dönemi Bağlanma Stilleri

Hazan ve Shaver’ın Yetişkin Bağlanma Modeli


Bazı araĢtırmacılar; bağlanma kuramının, yaĢamın ilk yıllarında oluĢan zihinsel
temsillerin fazla değiĢim göstermeden yetiĢkinlikte de kiĢilerarası iliĢkilerde rol
oynayacağı görüĢünden (Bowlby, 1969; 1988) hareketle, temeli bebeklik döneminde
atıldığı öne sürülen farklı yetiĢkin bağlanma stilleri tanımlamıĢlardır (Hazan ve Shaver,

5
1987; Main, Kaplan ve Cassidy, 1985). Bu bağlamda, karĢılıklı olması nedeniyle
çocukluktaki tek yönlü ve tamamlayıcı nitelikteki bağlanmadan farklılık göstermekle
birlikte (Fraley ve Shaver, 2000), çocukluk bağlanmasına paralel yapıların,
yetiĢkinlikteki yakın iliĢkilerde de gözlendiği belirtilmektedir. Örneğin, Hazan ve
Shaver (1987); Ainsworth ve arkadaĢları tarafından saptanan üç çocukluk bağlanma
stilinden hareketle güvenli, kaygılı/kararsız ve kaygılı/kaçınan olmak üzere üç yetiĢkin
bağlanma stili ayırt etmiĢtir.

Bu sınıflandırmaya göre; güvenli bağlanma biçimine sahip yetiĢkinler, öz-güven


sahibi, kolay sosyalleĢebilen, iliĢki kurmakta zorlanmayan, samimi, sıcak ve kendilerini
açabildikleri iliĢkiler yaĢayabilen bireyler olarak tanımlanmaktadır. Kaygılı-kararsız
bağlanma biçimine sahip bireyler ise kendileri ile ilgili özgüven seviyeleri düĢük,
kendilerinden hoĢnut olmayan, terk edilmek ve reddedilmeye karĢı aĢırı hassas kiĢiler
olarak nitelendirilmektedir. Kaygılı–kaçınan bağlanma stiline sahip yetiĢkinlerin ise
uzak ve mesafeli olmayı tercih ettikleri, yakın iliĢkide olmayı ve samimi ve sıcak iliĢki
kurmayı tercih etmedikleri gibi bundan kaçındıkları belirtilmektedir (Hazan ve Shaver,
1987)

Bartholomew ve Horowitz’in Dörtlü Bağlanma Modeli

Bartholomew ve Horowitz (1991), bireylerin bağlanma figürleriyle olan


yaĢantıları boyunca kendileri ve diğer insanlar için geliĢtirdikleri zihinsel temsilleri
(benlik ve baĢkaları modellerini) temel alarak bir yetiĢkin bağlanma stili modeli
önermiĢlerdir. Bu modelde, benlik ve baĢkaları modellerinin olumlu ya da olumsuz
olmalarına bağlı olarak; güvenli, saplantılı, korkulu ve kayıtsız olmak üzere dört farklı
yetiĢkin bağlanma stili tanımlamıĢlardır.

Bartholomew ve Horowitz (1991), benlik ve baĢkaları modellerinin olumlu ve


olumsuz olmalarına göre tanımlanan her bir bağlanma stilindeki bireylerin dâhil
oldukları kategoriye özgü bazı özelliklere sahip olduklarını ve bu özelliklere bağlı
olarak baĢka birtakım özellikleri de barındırabileceklerini öne sürmektedirler. Hem
kendilerine hem de baĢkalarına iliĢkin zihinsel temsilleri olumlu olan güvenli bağlanma
stiline sahip bireyler bir yandan kendilerini diğer insanların değerlendirmelerinden
bağımsız olarak yeterli, değerli ve sevilmeye layık varlıklar olarak görürken, diğer
yandan baĢkalarının da güvenilir, destekleyici ve iyi niyetli olduğuna inanmaktadırlar.
Dolayısıyla, güvenli bağlanma stiline sahip bireylerin daha kolay yakınlık

6
kurabilmeleri, daha az iliĢki kaygısı yaĢamaları, ancak baĢkalarının onayına daha az
gereksinim duymaları nedeniyle de özerk kalmayı baĢarabilmeleri beklenmektedir.

Benlik modelinin pozitif olması, bireyin baĢkalarının onayından bağımsız olarak


var olabilmesi ve özsaygının içselleĢtirilmiĢ olması ve sevilebilirlik duygusu ile; benlik
modelinin olumsuz olması ise bireyin baĢkalarından onay alma gereksinimi ve düĢük
özsaygı ile iliĢkili olarak tanımlanmaktadır. BaĢkaları modelinin olumlu olması, bireyin
kendisi için önemli olan diğer bireylerin ulaĢılabilir ve güvenilir olduklarına iliĢkin
beklentilerini ve yakınlık ve destek arayıĢı davranıĢlarını beraberinde getirirken;
olumsuz baĢkaları modeli kiĢilerarası iliĢkiler ile ilgili olumsuz beklentilere sahip olma,
yakınlık kurmaktan kaçınma ve sosyal destek alma konusunda kayıtsızlık ile
tanımlanmaktadır (Bartholomew ve Horowitz, 1991; Feeney ve Noller, 1993).

Benlik modeli olumsuz, baĢkaları modeli olumlu olan saplantılı bağlanma stiline
sahip bireyler, kendilerini değersiz hissetme ve sevilebilir bulmama eğilimindedir.
ĠliĢkilerinde kendilerine güvenmedikleri gibi, reddedilme ve terk edilme konusunda da
yoğun kaygı yaĢamaktadırlar (Bartholomew ve Horowitz, 1991). Bu doğrultuda,
iliĢkilerine yönelik bu tip kaygılar yaĢayan bireylerin, iliĢkilerinde kendilerini
kanıtlamaya çalıĢabilecekleri ve iliĢkilerine dair saplantılı beklentilere sahip
olabilecekleri öne sürülmektedir (Sümer ve Güngör, 1999).

ġekil 1 Bartholomew ve Horowitz’in Dörtlü Bağlanma Modeli


Kaynak: Bartholomew, K., & Horowitz, L. (1991). Attachment styles among young adults: A test of a four
category model. Journal of Personality and Social Psychology, 61, 226-241.

7
Olumlu benlik modeliyle birlikte olumsuz baĢkaları modeli ile tanımlanan
kayıtsız bağlanma stiline sahip bireylerin, kendilerine fazla değer vermelerine ve
özsaygılarının yüksek olmasına karĢın, baĢkalarına iliĢkin olumsuz beklenti ve
değerlendirmelere sahip oldukları görülmektedir (Sümer ve Güngör, 1999).
Bartholomew ve Horowitz‟ e göre (1991), özerkliğe fazla değer veren bu bireylerin,
baĢkalarına olan gereksinimlerine ve yakın iliĢkilere yönelik reddedici bir tavırları
bulunmaktadır.

Benlik ve baĢkaları modelleri olumsuz olan korkulu bağlanma stilindeki bireyler,


hem kendilerinin değersiz ve sevilemez olduklarını düĢünürler; hem de baĢkalarının
güvenilmez olduğuna dair değerlendirmelere sahiptirler. Bu bireyler aslında
reddedilmeye iliĢkin korku yaĢamakta, bunu çözmenin yolu olarak yakın iliĢkilerden
kaçınmayı seçemektedirler (Main ve Cassidy, 1988).

Bağlanma stillerini ve bu stillere sahip olan bireylerin özelliklerini belirlemeye


yönelik çalıĢmalar (Bartholomew, 1990; Bartholomew ve Horowitz, 1991; Hatfield ve
Rapson, 1993; 1996; Hazan ve Shaver, 1987) aynı zamanda değiĢik bağlanma stillerine
sahip olan bireylerin sahip oldukları öne sürülen özellikleriyle iliĢkili olabilecek diğer
bireysel özelliklerini de belirlemeye yönelik birçok çalıĢmalara yol açmıĢlardır. Bu
çalıĢmalarda güvenli bağlanma stiline sahip bireylerin, daha kolay iliĢki kurma ve
sürdürme özelliklerinin yanı sıra, belirsizlik karĢısında daha toleranslı ve esnek
davrandıklarına, karar verme ve yargılama süreçlerinde kalıp yargılara daha az
baĢvurduklarına, araĢtırma eğilimli olduklarına ve yeniliklere daha fazla ilgi ve merakla
yaklaĢtıklarına iĢaret eden bulgular elde edilmiĢtir (Mikulincer, 1997). Buna karĢın
diğer bağlanma stillerine sahip bireylerin, olumsuz tutumlarını değiĢtirme konusunda
tutucu davrandıkları ve değiĢimden uzak durabilmek için tutum nesneleriyle ilgili
olumsuz bilgileri toplayıp olumlu bilgileri göz ardı ettikleri gözlenmiĢtir (Berscheid ve
Ammazzalorso, 2001).

Brennan, Clarck ve Shaver’in Temel Bağlanma Boyutları

Yukarıda anlatılan Dörtlü Bağlanma Modelinden yola çıkan bazı araĢtırmacılar,


yeni bağlanma teorileri ortaya koymuĢtur. Örneğin; Brennan, Clark ve Shaver (1998),
“bağlanmaya iliĢkin kaygı” ve “bağlanmaya iliĢkin kaçınma” olarak tanımladıkları
bağlanma boyutlarının, dörtlü kategoriden daha belirleyici olduğunu söylemiĢlerdir.
Brennan ve arkadaĢları (1998), yetiĢkin bağlanma davranıĢlarını baĢkalarıyla

8
yakınlaĢmaktan kaçınma ve yakın iliĢkilerde yaĢanan kaygı olmak üzere iki temel
boyutta tanımlamıĢlardır.

Kaygı boyutu, yakın iliĢkilerde hissedilen reddedilme ve terk edilme


konusundaki aĢırı duyarlılıktan kaynaklanan bağlanma kaygısıyla; kaçınma boyutu ise
baĢkalarına yakın olmaktan ya da bağımlı olmaktan hissedilen rahatsızlıkla
karakterizedir. Bu iki boyut arasında bireyin konumlanıĢı, yine Brennan ve arkadaĢları
(1998) tarafından geliĢtirilen Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri (YĠYE) ile
değerlendirilmektedir.

Söz konusu bağlanma boyutları modelinde; güvenli bağlanma stili düĢük


düzeyde kaçınma ve kaygı boyutunda tanımlanırken, bunun karĢı kutbunda yer alan
korkulu bağlanma ise yüksek düzeyde kaygı ve kaçınma boyutunda tanımlanmaktadır.
Saplantılı bağlanma stili, düĢük kaçınma ve yüksek kaygı ile tanımlanırken; kayıtsız
bağlanmanın ise, yüksek kaçınma ve düĢük kaygı birleĢimi ile tanımlandığı
görülmektedir (Brennan, Clark ve Shaver, 1998)

ġekil 2 Brennan, Clark ve Shaver’in Temel Bağlanma Boyutları


Kaynak: Brennan, K. A., Clark, C. L., & Shaver, P. R. (1998). Self-report measurement of adult romantic
attachment: An integrative overview. In J. A. Simpson & W. S. Rholes (Eds.), Attachment theory and
close relationships. New York: Guilford Press.

Güvenli bağlanmada birey süreç boyunca kendisini değerli hissetmek ile birlikte,
diğer insanların da güvenilebilir ve bağlanılabilir olabileceği düĢüncesine sahiptir.
Bireyin kendini değerli hissetmesi karĢı tarafın onayına bağlı değildir. Birey stresle ve

9
negatif duygularla baĢ edebilme, yönetebilme iĢlevlerine sahiptir. Bu tip bireyler yüksek
özgüvene sahip olup; kıskançlığın ve psikolojik iniĢ çıkıĢların minimum olduğu iliĢkiler
yaĢarlar. Bu bağlanma türünü inceleyen araĢtırmalar, bu bireylerin sorumluluk sahibi,
empati kurmayı becerebilen, kolay iletiĢim kurulabilen ve yeniliklere açık olduklarını
göstermektedir (Brennan ve Shaver, 1998).

Kaygılı bağlanmada, bireyin kendisini değerli hissetme durumu, birey için ciddi
Ģüpheler doğurmaktadır. KiĢinin değerinin diğer bireylerin onaylarına bağlı olduğu
görülmektedir. Bu durum bireyde yakınlık için haddinden fazla emek verme
zorunluluğu yaratacağı gibi; sevilmeme, reddedilme ihtimallerine karĢı olağandan fazla
bir hassaslık oluĢturabilmektedir. Kaygılı bağlanma stili ile bağlanan bireyler,
iliĢkilerinde aĢırı tetikte olma (hipervijilans) halindedirler. Bu bireyler kendilerini
değerli hissedebilmek için hep bir arayıĢ içerisindedirler. Kıskançlık nöbetlerine
kapılabilmekte ve duygularını düzenlerken sıkıntı çekebilmektedirler. Bu alandaki
çalıĢmalar, iliĢkilerdeki bu iĢleyiĢin, kadın bireylerde daha güçlü olduğunu
göstermektedir (Brennan ve Shaver, 1998).

Kaçınmacı bağlanmada birey, bağlanma figürlerinin güvensiz ve umursamaz


olduklarını düĢünmektedir. Bu yüzden yardım amacıyla baĢkalarına bağlanmak bu
bireyler tarafından tercih edilmemektedir. Bu tip bireylerin özgüven değerlerinin düĢük
olduğu görülmektedir. Ayrıca, samimiyet ve karĢılıklı bağımlılıktan rahatsızlık
duymaktadırlar. Olumlu bir kendilik görünümü oluĢturabilmek amacıyla bağlanma
ihtiyaçlarını reddetmeye eğilimli oldukları düĢünülmektedir. Sınırlı bir duygu
dıĢavurumları bulunmakta ve diğerlerinden uzakta olmayı tercih etmaktedirler. Bu
bireylerin iliĢkilerinde düĢük haz ve düĢük samimiyetten söz edilmektedir. Bu alandaki
akademik çalıĢmalar, iliĢkilerdeki bu tarz yapıların erkek bireylerde daha güçlü
olduğunu göstermektedir (Brennan ve Shaver, 1998).

Bağlanma kuramına göre bireyin anne ya da birincil bakıcıyla kurduğu


bağlanma biçimi, yetiĢkinlik döneminde ikili iliĢkilerine yansımakta ve iliĢkilerini
olumlu ya da olumsuz yönde etkilemektedir (Hazan ve Shaver, 1987). Dolayısıyla
bireyin bağlanma biçimi, çift iliĢkilerini de olumlu ya da olumsuz etkilemektedir
(Davila, Karney ve Bradbury, 1999). Bu bağlamda, çift iliĢkisinin bir boyutu olan cinsel
iliĢkinin de olumlu veya olumsuz etkilenmesi beklenmektedir.

10
Cinsellik

Cinsellik, cinsel doyumu ve iki insanın uyum içerisinde beraberliklerini içeren


değer yargıları, sosyal kurallar ve tabularla belirlenmiĢ, sosyal, geleneksel, biyolojik,
psikolojik, ahlaki, dini, kültürel, antropolojik, politik ve ekonomik boyutları olan çok
boyutlu özel bir yaĢantı olarak tanımlanmaktadır (Ertem ve Sevil, 2009; Gülsün, Aydın
ve Gülçat, 2005).

Cinsellik, geliĢimin ayrılmaz bir parçası ve temel bir insan gereksinimidir.


Ġnsanoğlunun cinsiyet, cinsel yönelim, cinsel kimlik, toplumsal cinsiyet, erotizm, sevgi
ve üremeyi kapsayan temel bir boyutu olan cinsellik, bir durum olmaktan çok çeĢitli
anatomik, fizyolojik, psikolojik ve sosyokültürel etmenlerin rol oynadığı çok yönlü bir
süreçtir (Acar, 2008). BaĢka bir ifadeyle cinsellik; bireyin emosyonel, mental ve fiziksel
olarak diĢiliği veya erkekliği deneyimleme ve gösterme becerisi olup, sahip olduğu
cinsel organlarının fonksiyonlarını kullanabilmeyi, cinselliği algılama düzeyini ve bunu
yaĢama ve ifade etme tarzını içermektedir (Kütmeç, 2009).

Mete‟ye göre (2008), cinsellik bireyin geliĢim dönemlerinden veya önemli


yaĢam olaylarından sürekli olarak etkilenerek değiĢim göstermektedir. Bireyin
vücudundaki değiĢiklikler, kendine güven, beden imajı, cinsellik bilgisi, cinsiyet
rollerine iliĢkin eğilimler, ırk, etnik köken, örf ve adetler, inanıĢlar, sosyal statü, aile ve
sosyal destek grupları, evlilik durumu, meslek ve eğitim düzeyi, aile planlaması bilinci
hatta mevcut yasalar; cinselliği ve cinsel sağlığı etkileyebilmektedir (Kütmec,2009).

Dünya Sağlık Örgütü‟ne göre sağlık, sadece hastalık ve sakatlığın olmayıĢı


değil, bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam iyilik halinde olmaktır (DSÖ, 1948). Cinsel
sağlık da genel sağlık açısından toplumu en çok ilgilendiren konulardan biridir.
Özellikle kadın cinsel iĢlevleri, hayatın farklı evrelerinde değiĢiklik gösterip, geliĢim
dönemlerinden ve yaĢanan deneyimlerden etkilenebilmektedir (Akyüz, 2009).

Kadın cinselliği konusunda ilk temel çalıĢmaları yapan Masters ve Johnson‟a


göre cinsel yanıt döngüsü; uyarılma evresi, plato evresi, orgazm evresi, çözülme evresi
olarak isimlendirilen dört evreden oluĢmaktadır (Masters ve Johnson, 1966). Daha
sonrasında plato evresi çıkarılarak cinsel döngü; cinsel istek, uyarılma, orgazm ve
çözülme evreleri Ģeklinde ele alınmaya baĢlanmıĢtır (Basson ve ark., 2004).

11
Cinsel istek evresi: Cinsel aktivite için cinsel fantezi ve cinsel arzunun olması
durumudur. Cinsel ilgi, düĢünce ve fanteziler; medial preoptik, hipotalamik ve limbik
sistemlerle iliĢkilidir. Bununla birlikte libidonun uyarılması ve cinsel isteğin
devamlılığında androjenler de önemli yer tutmaktadır (Tashbulatova, 2007).

Uyarılma Evresi: Bu faz erotik cevabın baĢladığını göstermektedir. Genel olarak


her iki cinsiyette de temel cevap, pelvik vazokonjesyon ve kaslarda meydana gelen
konstrüksiyonlardır (Tunç, 2005). Bu evrede cinsel organlardaki yerel kanlanma
artıĢının yanında genel olarak kan dolaĢımı hızlanmakta, memelerdeki büyüme en ileri
seviyeye ulaĢmaktadır. Uyarılma evresinin sonlarına doğru kaslardaki gerilim kalbin
hızlı çarpması, hızlı nefes alıp verme, kan basıncının artması ve anüsü çevreleyen
kaslarla kalça kaslarında kasılmalar gözlenmeye baĢlanmaktadır (ġahin ve ark., 2007).
Bu faz boyunca meydana gelen en açık gösterge olan vajinal lubrikasyon, penisin
vajinaya giriĢinin daha kolay ve rahat olmasını sağlamaktadır. Uyarı yetersiz kalır ya da
tümüyle sona ererse, birey orgazma ulaĢamamakta ve yerini çözülme evresi almaktadır
(Kapdağlı, 2009).

Orgazm Evresi: Masters ve Johnson, orgazmı, cinsel uyarı sonucu oluĢmuĢ olan
vazokonstrüksiyon ve myotoninin rahatladığı birkaç saniye ile sınırlı evre olarak
tanımlamıĢlardır (Çeri, Yılmaz ve Soykan, 2008; Kapdağlı, 2009). Orgazm süresi
genellikle 3-60 saniye sürmektedir. Erkeklerden farklı olarak, bir cinsel birleĢmede
kadının birden fazla kez orgazm olabileceği bilinmektedir (Mete, 2008).

Çözülme Evresi: Genital organlarda oluĢmuĢ fizyolojik değiĢikliklerin aynı sırayı


takip ederek uyarı öncesi duruma dönmesi, gevĢeme dönemidir. Kadınlarda, yeterli
uyarıyı yeniden alma durumunda, tekrardan baĢka bir orgazm evresine girme
potansiyeli bulunmaktadır (Çeri, Yılmaz ve Soykan 2008; Kapdağlı, 2009)

Cinsel yanıtların fizyolojik bir süreci vardır. Bu sürecin sağlıklı bir Ģekilde
iĢlememesi durumunda Cinsel ĠĢlev Bozuklukları (CiB) oluĢmaktadır. CiB‟e iliĢkin
farklı sınıflandırma anlayıĢları arasında DSM-V (Diagnostic and Statistical Manual-
Fifth Edition) sistemi temel alınmaktadır. Bu sınıflandırma sisteminde semptomlar;
kalıcı ya da tekrarlayıcı, belirgin bir sıkıntıya ya da kiĢilerarası güçlüklere neden olduğu
takdirde CiB tanısı konulmaktadır. Kadında CiB genel olarak; istek, uyarılma, orgazm
ve tatmin ile ilgili bozuklukları içermektedir. Bozulan cinsel fonksiyonlar kadının
özgüvenine, yaĢam kalitesini ve eĢi ile iliĢkisini etkileyebilmekledir.

12
DSM- V' e göre (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2014) CiB sınıflandırması Ģu
Ģekilde yapılmaktadır:

1. Geç boĢalma

2. SertleĢme bozukluğu

3. Kadında orgazm bozukluğu

4. Kadında cinsel ilgi/uyarılma bozukluğu

5. Cinsel organlarda-pelviste ağrı/içe girme bozukluğu

6. Erkekte düĢük cinsel istek bozukluğu

7. Erken boĢalma

8. Maddenin/ilacın yol açtığı cinsel istek bozukluğu

9. TanımlanmıĢ diğer bir CiB

10. TanımlanmamıĢ CiB

Kadın CiB etiyolojisinde genetik faktörler dâhil birçok biyolojik, biliĢsel,


emosyonel ve sosyal faktör rol oynamaktadır (Oğuzülgen ve PeĢkircioğlu, 2005;
Özerdoğan ve ark., 2009). Birçok faktör ile iliĢkili olabilen CiB çok boyutlu bir sağlık
sorunu olarak görülmektedir, çünkü bireyin duygusal, fiziksel, biyolojik, psikolojik ve
kiĢilerarası iliĢkileri cinsel fonksiyonunu etkilemektedir (Ege, Akın, Arslan ve Bilgili,
2010). CiB birçok kadın için fiziksel olarak huzursuz edici, emosyonel olarak üzücü ve
sosyal açıdan yıkıcıdır (YeĢiltepe ve Kızılkaya, 2008).

Cinsel iĢlev hemen her kültürde gizli ve tabu olarak kabul edildiği için, bu
alanda sınırlı sayıda çalıĢma yapılmıĢtır (Akyüz, 2009). Konu ile ilgili çalıĢmalardaki bu
sınırlılığın kadınların cinsel yaĢamlarına iliĢkin sorunların belirlenmesi ve soruna
yönelik çözümlerin üretilmesinde gecikmelere neden olduğu düĢünülmektedir.

Ancak son yıllarda, kadın CiB‟ ine yönelik gösterilen ilginin ve bu konudaki
çalıĢmaların artması ile elde edilen bulgular, cinsel problemi olan kadınların
prevelansının %19-63 arasında değiĢtiğini göstermektedir (Demir, Parlakaya, Gök ve
Esen, 2007; Kütmeç, 2009). YetiĢkin kadınlar arasında, cinsel sorunu olan klinik
hastalar oldukça nadirdir, ancak cinsel Ģikâyetler oldukça yüksek sıklıkla karĢımıza
çıkmaktadır.

13
Amerika Ulusal Sağlık ve Sosyal YaĢam AraĢtırması verilerine göre; kadınların
%43' ünde cinsel iĢlev bozukluğu bulunmaktadır. Kadınların üçte biri cinsel ilgi
yokluğu, dörtte biri ise orgazm olamama sorunu yaĢamaktadır. Aynı araĢtırmada
kadınların %20'sinin ıslanma yetersizliği yaĢadığı, %20‟sinin de cinsellikten zevk
alamadıkları bildirilmiĢtir (Lauman, Paik ve Rosen, 1999).

Cinsellik, birçok kültürde olduğu gibi bizim ülkemizde de tabu olarak görülen,
kadınların bu konu hakkında konuĢmaktan çekindikleri ve sağlık profesyonellerinin de
çok üzerinde durmadıkları bir konudur. Her ne kadar toplumumuzda kadınlar tarafından
cinsel fonksiyon bozuklukları ile ilgili yakınmalar kolay dile getirilmese de kadınların
bu konuda son derece Ģikâyetçi olduğu ve kadın cinsel fonksiyon bozukluklarının
toplumumuzda da yüksek oranlarda olduğu görülmektedir (YaĢar, Özkan ve Tepeler,
2010). Türkiye‟de Çayan ve arkadaĢları (2004) tarafından 179 kadın ile yapılan
çalıĢmada CiB prevelansı ve risk faktörleri incelenmiĢ, 18-27 yaĢlarda %21,7 olan
prevelansın; 28-37 yaĢlarda %25; 38-47 yaĢlarda %53,5 olduğu ve yaĢ ile birlikte
giderek arttığı gösterilmiĢtir. Öksüz ve Malhan‟ın (2006) yaptıkları bir baĢka çalıĢmada
ise, kadınların %48,3'ünde cinsel iĢlev bozukluğu tespit edilmiĢtir. YaĢa göre dağılıma
bakıldığında cinsel iĢlev bozukluğu; 18-30 yaĢ arasında %41, 31-45 yaĢ arasında %53,1,
46-55 yaĢ arasında %67,9 olarak bulunmuĢtur. CiB, kadınların %48,3'de arzu, %35,9‟da
uyarılma, %40,9‟da ıslanma, %42,7‟de orgazm, %45‟de tatmin bozukluğu, %42,9'da
ağrı Ģeklinde kendini göstermektedir. Ege ve arkadaĢları (2010) tarafından yapılan bir
çalıĢmada ise kadınların CiB prevelansının %45,6 olduğu belirlenmiĢtir.

Cinsel sağlık ile ilgili sorunlar sadece fiziksel olarak yaĢanmamakta, kadın ve
erkekte ruhsal sağlığı etkilediği gibi, ardından aile sağlığını, iliĢkilerini ve de sosyal
sağlığı da etkilemektedir (ġahin ve ark., 2007). Psikolojik bakıĢ açısına göre; sağlıklı bir
Ģekilde çalıĢan beden, cinselliği sağlıklı bir Ģekilde yaĢayabilmek için gerekli olan tüm
altyapıyı sağlamaktadır. Fakat cinselliğin nasıl, ne zaman, nerede ve kiminle
yaĢanacağını belirleyen faktör bireyin kendi psikolojisidir. Ġnsan psikolojisini oluĢturan
temel tutumlar, kiĢilik özellikleri, duygular, biliĢsel iĢlevler, geçmiĢ yaĢantılar,
travmalar, öğrenilmiĢ davranıĢ Ģekilleri gibi etmenler; cinselliğe olan yaklaĢımımızı ve
tercihlerimizi belirlemekte önemli rol oynamaktadır. Sosyokültürel bakıĢ açısına göre
ise; bireylerin içinde yetiĢtiği ve yaĢadığı aile, yakın çevre ve toplumsal yapı,
gelenekler, dini inanç ve ahlaki tutumlar da cinsel tutum ve davranıĢlarımızı belirleyen
faktörler arasında yer almaktadır (ġahin ve ark., 2007).

14
Cinsellik; duygu, düĢünce, davranıĢ ve kiĢilerarası iliĢkiler üzerinde büyük
etkiye sahiptir. Bundan dolayı cinsellik bireyin ruhsal, fiziksel sağlığını ve yaĢam
kalitesini etkilemektedir (Acar, 2008). Geçirilen hastalıklar, aile yaĢamında
değiĢiklikler, tıbbi ve cerrahi müdahaleler, ailede Ģiddetin olması gibi unsurlar bireyin
cinsel sağlık durumunu etkileyen faktörler arasında bulunmaktadır. Kadınlar için bunun
dıĢında menars, gebelik, doğum, laktasyon ve menopoz gibi geliĢimsel yaĢam
olaylarının, kadın cinselliğini, cinsel sağlığını ve cinsel iĢlevlerini etkilediği
görülmektedir (Acar, 2008; Shirvani, 2010; Tashbulatova, 2007).

Cinsellik genel olarak çift iliĢkisinde önemli bir yere sahiptir ve genç yetiĢkinlik
döneminde ilk cinsel deneyimlerinin yaĢanmasıyla birlikte daha da önem kazanmaktadır
(Pastore, Owens ve Raymond, 2007). Cinsel iĢlevlerde yaĢanan sağlık sorunlarının,
kadının ruhsal durumunda, eĢi ve diğer bireylerle iliĢkilerinde, cinsel özgüveninde ve
cinsel yaĢam kalitesinde derin etkilere neden olabildiği için özel bir önemi vardır (Acar,
2008; Olsson, Lundqvist, Faxelid ve Nissen, 2005).

Cinsel YaĢam Kalitesi


Kadının cinselliği ve cinsel sağlığı yaĢam koĢullarından etkilendiği gibi, cinsel
sağlıktaki değiĢim de kadının yaĢamını ve genel sağlığını etkiler (Tuğut ve GölbaĢı,
2010). Yani kadının cinselliği ile sağlıklılık düzeyi arasındaki iliĢki önem arz
etmektedir. Cinselliğin, insanın varlığını devam ettirmek için yaĢamsal bir iĢlevi olmasa
da insanın yaĢam kalitesini oluĢturan ögeler arasında önemli bir yeri bulunmaktadır
(Gülsün, Aydın ve Gülçat, 2005). Bir baĢka ifade ile cinselliğin bireyin temel fizyolojik
ihtiyaçlardan biri olduğu gerçekliğini dikkate almak gerekmektedir. Örneğin yapılan
birkaç araĢtırma gebelikteki değiĢimlerin kadınların genel yaĢam kalitesini azalttığını,
gebeliğin ilerleyen dönemlerinde ve lohusalıkta ise fiziksel fonksiyonellik ve iyilik
algısının gebelik öncesine göre azaldığını göstermektedir (Gjerdingen, Froberg ve
Kochevar, 1991; Otchet, Carey ve Adam, 1999).

Cinsel yaĢam kalitesi ise bireyin cinsel iliĢkiden memnun olup olmadığı Ģeklinde
tanımlanmıĢtır (Öksüz ve Malhan, 2006). Bireyin cinsel iliĢki ile bağlantılı pozitif veya
negatif durumları subjektif olarak değerlendirmesi, cinsel yaĢam memnuniyetinin
çerçevesini oluĢturur. Bu bağlamda Kudiaki (2002) tarafından yapılan bir araĢtırmada
cinsel doyum ile evlilik veya çift uyumu arasında iliĢki bulunduğu belirtilmiĢtir. Bu
araĢtırmada, cinsel haz arttıkça çift uyumunun da arttığı ve evlilik ya da çift uyumunun
yükselmesiyle cinsel hazzın da arttığı sonucuna ulaĢılmıĢtır.

15
Kadın bireyler açısından; cinselliğin anlamı, fizyolojisi ve deneyimlenme
süreçleri gibi boyutlarda erkek bireylerden farklı bir durum söz konusudur. Cinsel
Eğitim Tedavi ve AraĢtırma Derneği (CETAD, 2017) tarafından yapılan bir araĢtırmaya
göre, kadınların kendi bedenlerinin üreme iĢlevleri hakkında dahi yeterince bilgi sahibi
olmadıkları gözlenmiĢtir. Ayrıca kadınların cinsel haz hakkındaki bilgilerinin daha az
olduğu da çıkarılan sonuçlar arasında yer almaktadır (CETAD, 2017). Diğer yandan,
kadın bireylerin cinselliği çoğunlukla sevgi, Ģefkat ve haz bütünselliği içinde
deneyimlemelerinden dolayı erkeklere göre daha tatmin edici bir cinsel hayata sahip
olma ihtimalleri artmaktadır. Cinselliği yakınlığın, tutkunun, sevginin ve hatta Ģefkatin
bir parçası olarak algılayan kadınların eğer toplumsal baskılar olmasa, cinselliği yaĢama
ve haz alma kapasiteleri erkeklere oranla çok daha fazla olabileceği öne sürülmektedir
(Yüksel ve Cindoğlu, 2006).

Son yıllarda cinsellik ve cinsel sağlık alanına olan ilginin artmasıyla birlikte
(Tuğut ve GölbaĢı, 2010), kadın cinselliği ve kadınların cinsel yaĢam kalitesini
araĢtırmaya yönelik çalıĢmalar da önem kazanmıĢtır (Nazik ve Eryılmaz, 2011). Yapılan
çalıĢmalardan bazıları cinsel yaĢam kalitesinin bağlanma stilleriyle iliĢkili olabileceğini
ortaya koymuĢtur. Yüksek kaygılı ve kaçınmacı bağlanma stillerine sahip olan eĢlerin,
daha fazla kiĢisel cinsel memnuniyetsizlik Ģikayeti belirttikleri görülmüĢtür (Butzer ve
Campbell, 2008). Özellikle, yüksek seviyede kaçınmacı stilde bağlanan eĢlere sahip
bireyler, evliliklerinde cinsellikten daha az tatmin olduklarını belirtmektedirler. Bunun
nedeni olarak kaçınmacı bağlanma stiline bireylerin cinsellik hakkındaki caydırıcı
düĢüncelere(intimidating thoughts) sahip olmaları ve cinsel yakınlık, samimiyet gibi
konularda rahatsızlık duymaları gösterilmektedir (Birnbaum, Reis, Mikulincer, Gillath
ve Orpaz, 2006; Feeney ve Noller, 2004). Yani insan iliĢkilerindeki güvensizliklerinden
ötürü iletiĢim kurmaktan kaçınmaları cinsel davranıĢlarınada yansımaktadır. Kaçınmacı
bireyler yakın iliĢkilerde mesafeyi korumak için uzun süreli iliĢkilerden kaçınma ve
daha çok günübirlik iliĢkileri tercih etme gibi stratejiler geliĢtirmektedirler (Brassard,
Shaver ve Lussier, 2007).

Kaygılı bağlanan eĢler ise cinsel tecrübe yaĢarken tatmin olmakta ve keyif
almakta zorlanmaktadırlar (Butzer ve Campbell, 2008). Bağlanma teorisine göre kaygılı
bağlanan bireyler, özellikle partnerlerinin varlığının, bağlılığının ve ilgisinin devam
ettiğinden sürekli emin olmak istemektedirler (Fraley ve Shaver, 1997). Bir baĢka ifade
ile partnerlerinin kendileri ile sürekli iletiĢim halinde olması kendilerini değerli

16
hissetmelerini sağlamaktadır. Bu durum da onları cinsel etkileĢim sırasında reddedilme
duygularına karĢı savunmasız kılmaktadır. Cinsel olarak değerli hissetme konusundaki
yoğun istekleri, istenmeyen cinsel eylemleri kabul etmelerine (Gentzler ve Kerns, 2004)
ya da partnerinin iliĢkisiye olan ilgisini korumak için istemese dahi partnerleriyle cinsel
iliĢkiye girmelerine yol açabilmektedir (Schachner ve Shaver, 2004; Tracy , Shaver,
Albino ve Cooper, 2003). Kaygılı bağlanmaya sahip bireylerin diğer bağlanma türlerine
sahip bireylerden daha düĢük cinsel tatmin rapor ettikleri (Birnbaum, 2007; Brassard ve
ark., 2012; Butzer ve Campbell, 2008) ve düĢük cinsel uyarılma ve orgazm duyarlılığı
gösterdikleri (Birnbaum, 2007) görülmüĢtür. Bu bağlamda, kaygılı bir düĢünce ile
isteksizce gerçekleĢtirilen bir cinsel aktivite hem kalitesiz hem de haz olarak düĢük
seviyede kalacaktır.

Cinsel Özgüven
Bireyin kendini cinsel olarak ifade etmesi, cinsel farkındalığa sahip olması,
cinsel açıdan özgüvenli olması gibi faktörler bireyin cinsel hayatında önemli bir rol
oynamaktadır. Cinsel özgüven, bireylerin cinsel istek ve duygularını istedikleri gibi
yaĢayabilmeleri, cinsel anlamda kendilerini yeterli seviyede ifade edebilmeleri ve
partnerleriyle sağlıklı bir cinsel birlikteliğe sahip olma cesaretini gösterebilmeleri olarak
tanımlanmaktadır (Zeanah ve Schwarz, 1996). Snell, Fisher ve Walters (1993) ise cinsel
özgüven kavramını; kiĢinin cinselliği tatmin edici bir Ģekilde deneyimleme kapasitesine
sahip olduğunu kabul etmesi ve kendini bu konuda yeterli hissetmesi olarak tarif
etmektedir.

Lauster (2005), bireylerin yeterli düzeyde özgüvene sahip olmalarının cinsel


isteklerini karĢılayabilmeleri için önemli olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, yetersiz
özgüvene sahip bireylerin karĢıı cinsle konuĢurken kaçıınmacı davranıĢlar
sergilediklerini ve cinsel isteklerini ertelemeye eğilimli olduklarını ifade etmektedir. Bu
bağlamda, özgüveni düĢük bireylerin kendilerini tatmin olmuĢ hissedebilecekleri bir
cinsel hayatı deneyimleyemedikleri düĢünülmektedir. Mutsuz olarak tanımlanan
evliliklerde eĢlerden birisinin ya da her ikisinin özgüven eksikliğinden dolayı cinsel
hayatlarının bastırılmıĢ olduğu görülmektedir.

Göknar (2011) ise cinsel özgüveninin iliĢkilerde her iki cinsi de tahrik eden bir
unsur olduğunu ifade etmektedir. Uyumlu bir cinsel birliktelik için eĢler arasında açık
bir iletiĢimin benimsenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Göknar (2011) cinselliğin
çoğu zaman eĢlerin birlikte keĢfedebilecekleri bir yaĢantı olduğuna dikkat çekmektedir.

17
Bu nedenle eĢler cinsel iliĢki ile ilgili konularda istek, duygu, düĢünce ve beklentilerini
paylaĢmalı ve bunları paylaĢma cesaretini gösterebilmelidirler.

Bağlanma literatüründe güvensiz bağlanma stillerinin, özellikle de kaygılı


bağlanmanın genel özgüven ile negatif iliĢkili olduğunu gösteren çalıĢmalar
bulunmaktadır (Mikulincer ve Shaver, 2007). Ancak „cinsel özgüven‟ kavramı hakkında
gerek yurt içinde gerekse yurtdıĢında yürütülen araĢtırmaların sınırlı olduğu
gözlemlenmektedir. Fakat cinsel özgüvenin, bireylerin hayatlarında mutlu olmalarına
katkı sağlayabilen etmenlerden biri olan cinsel hayatlarının kalitesine etki eden önemli
bir faktör olduğu düĢünülmektedir. Brassard ve arkadaĢları (2015) tarafından yapılan bir
çalıĢma; düĢük cinsel özgüvenin kadınların kaygılı bağlanma ve düĢük cinsel hayat
kaliteleri arasındaki iliĢkide aracı bir faktör olduğunu ortaya koymuĢtur.

Özellikle kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, sıklıkla cinsel performans


kaygısı taĢımaktadır (Birnbaum, 2007). Partnerlerini kaybetme ya da memnun edememe
kaygısı taĢıyan bireylerin, cinsel iliĢkileri konusunda da endiĢeleri artmakta ve
kendilerine cinsel anlamda güvenleri azalmaktadır. Bu durum kiĢilerin cinsel
hayatlarına etki etmekte ve kiĢiler daha kalitesiz bir cinsel yaĢama sahip olmaktadırlar
(Brassard ve ark., 2015)

Cinsel özgüvenin ayrıca cinsel haz (Menard ve Offman, 2009) ve cinsel iĢlev
bozuklukları (Gates ve Galask, 2001) ile negatif yönlü bir iliĢkisi olduğu görülmüĢtür.
Hem kaygılı hem de kaçınmacı bireyler, cinsel ihtiyaçlarını tatmin etme yeteneklerinden
emin olamamakla birlikte (Tracy ve ark., 2003), güvenli bağlanan bireylere göre
olumsuz cinsel öz Ģemalara sahiptirler (Shafer, 2001). Ayrıca fiziksel çekiciliklerini
daha olumsuz değerlendirmektedirler (Bogaert ve Sadava, 2002). Diğer bir ifade ile
cinsel özgüvendeki düĢüklük bireylerde cinsel iliĢki davranıĢlarında bazı sorunlara yol
açabilmekte ve bunun sonucu olarak da cinsellikten alınacak hazzı da olumsuz
etkilemektedir.

Bu anlamda cinsel özgüvenin ve bununla ilgili olabileceği düĢünülen cinsel


açıdan kendini açığa vurma, cinsel cesaret ve cinsel farkındalık gibi faktörlerin
insanların cinsel yaĢamında önemli bir yere sahip olduğu düĢünülmektedir (Çelik,
2012a). Cinsel özgüven sorunları ve cinsel iĢlev bozuklukları, bireyin cinsel hayatının
dıĢında kalan alanları da etkileyerek uyum zorluklarına ve duygusal değiĢimlere sebep
olabilmektedir (Bozkurt, 1996). Bu anlamda yaĢamın önemli bir kısmını içeren cinsellik

18
ve cinsel hayatta meydana gelen bozukluklar irdelenirken, bireyde oluĢan fizyolojik
etkilerin yanında duygusal etkilerin de ele alınması gerektiği düĢünülmektedir.

Psikolojik Belirti Durumu


„Psikolojik sağlık‟, ruhsal bozukluğun olmayıĢı ve normal olanla iliĢkili olan
Ģeklinde tanımlanmaktadır (Güleç, 2009). Dünya Sağlık Örgütü‟ ne göreyse ruhsal
sağlığın yerinde olması, bireyin kendisi, çevresiyle ve ailesiyle uyum içinde olması
anlamına gelmektedir (DSÖ, 2014).

Bireyin sahip olduğu psikolojik bozuklukların belirtileri çok geniĢ bir yelpazade
yer almaktadır. Derogatis (1993) tarafından psikiyatrik belirtileri ve bireyin içinde
bulunduğu stres düzeyinin genel ölçütleri aksiyete, depresyon, kiĢilerarası duyarlılık,
somatizasyon, hostilite, obsesif kompülsif bozukluk, fobik anksiyete ve psikotizm
olarak belirtilmiĢtir.

Anksiyete; bireyi tehdit eden olası olay veya durumlar karsısında bireyin verdiği
biliĢsel, duygusal, fizyolojik ve davranıĢsal tepkilerdir. Depresyon ise; neĢe kaybı,
yalnızlık, kendini suçlamaya bağlı olumsuz benlik algısı, değersizlik duygusu, keyif
alınan aktivitelere karĢı ilgisizlik, sosyal yasamdan çekilme,iĢtahsızlık, uykusuzluk,
cinsel istekte azalma, ölüm ve intihar düĢünceleri ile ortaya çıkan duygusal çökkünlük
hali olarak ifade edilmektedir (Karamustafalıoğlu ve Yumrukçal, 2011). Depresyon
toplumda en yaygın görülen psikolojik sorundur (YaĢar, 2003).

KiĢilerarası duyarlılık, kolaylıkla incinme ve kırılma, diğerleri tarafından


önemsenip değer verilmediğine inanma, kendini diğerlerinden daha aĢağı görme,
diğerlerinin yanında iken yanlıĢ bir Ģeyler yapmamaya özen gösterme gibi yaĢantılara
yol açan bir durumdur (Boyce ve ark., 1991) Somatizasyon ya da Türkçe ifade ile
„bedenselleĢtirme‟ ise psikolojik sıkıntının bedensel belirtilerle kendini göstermesidir.
Fiziksel rahatsızlıkların bir çoğu psikolojik sıkıntılardan kaynaklanmaktadır (Holder-
Perkins ve Wise, 2001). Hostilite; öfke ve düĢmanlık duyguları, saldırganlık olarak
tanımlanmaktadır. DüĢmanca düĢünce, duygu ve davranıĢları kapsamakla birlikte
sinirlilik hissi, sık sık tartıĢmaya girme ve kontrol edilemeyen öfke patlamaları gibi
genel özelliklere sahiptir (Budak, 2003)

Obsesyonlar; kiĢinin aĢırı ya da anlamsız olduğunu bildiği ancak


engelleyemediği; rahatsız edici,sıkıntı yaratan, yineleyici düĢünce, dürtü ya da zihinsel
tasarımlardır. Kompulsiyonlar ise obsesyonları engellemek amacıyla sergilenen

19
yineleyici davranıĢlar ya da zihinsel eylemlerdir (Tükel, 1997). Fobik anksiyete ise
yaygın anksiyeteden farklı olarak, belirli nesne ve durum karĢısında hissedilen
mantıksız ve aĢırı korku olarak tanımlanabilir (IĢık ve Taner, 2006)

Diğer bir psikolojik belirti olan paranoid düĢüncelerin en önemli özelliği,


baĢkalarının davranıĢlarının birey tarafından kötü niyetli olarak yorumlanması ve
bireylerin sürekli bir kuĢku içinde olmalarıdır. Son olarak psikotizm ise; gerçeği
değerlendirmede ileri derecede bozulma Ģeklinde ortaya çıkmaktadır. Ġçgörü kaybı,
hareket ve algılama bozuklukları psikoz hastalarında görülen baĢlıca belirtilerdendir
(Soygür, Alptekin, AtbaĢoğlu ve Herken, 2007).

Mikulincer ve Shaver (2012), bağlanma stilleri ve psikopatoloji arasındaki


iliĢkiyi konu alan literatürü taradıkları çalıĢmalarında, güvensiz bağlanmanın psikolojik
sağlığın bozulmasına katkı sağladığı sonucuna ulaĢmıĢlardır. Örneğin, hem kaygılı hem
de kaçınmacı bağlanma stillerinin depresyon (Catanzaro ve Wei, 2010); obsesif
kompulsif bozukluk (Doron, Moulding ve Kyrios, 2009); ve yeme bozuklukları (Illing,
Tasca ve Balfour, 2010) ile iliĢki bulunduğunu göstermiĢ çalıĢmalar bulunmaktadır.

Ġlgili AraĢtırmalar

Bu bölümde genç yetiĢkinlik ve yetiĢkinlik dönemlerinde cinsel yaĢam kalitesi,


cinsel özgüven ve psikolojik sağlık belirtileri gibi değiĢkenlerin bağlanma stilleriyle
aralarındaki iliĢki ile ilgili yurt dıĢında yapılan çalıĢmalar ele alınacaktır.

Birçok bağlanma kuramcısı, bireylerin çocukluk döneminde anne ya da birinci


bakıcılarıyla kurdukları iliĢkinin, gelecekte kuracakları iliĢkilerinin biçim ve niteliğini
belirlemede önemli bir rolü olduğunu ileri sürmektedir (Main, Kaplan ve Cassidy,
1985). Geriye dönük olarak gerçekleĢtirilen bir çalıĢmada Cindy Hazan ve Phliip
Shaver (1987), romantik iliĢkilerinde güvenli bağlanma yaĢayan genç yetiĢkinlerin
erken çocukluk döneminde ebeveynleriyle olan iliĢkilerini de güvenli bağlanma
Ģeklinde tanımladıkları gözlenmiĢtir.

Feeney (2008)‟ in yürüttüğü diğer bir çalıĢmaya göre ise, güvenli bağlanmaya
sahip yetiĢkinler yakın iliĢkilerinde güvenli bağlanmaya sahip olmayanlara göre daha
fazla doyum sergilemekte ve güvenli bağlanmaya sahip yetiĢkinlerin iliĢkileri daha
güvenli, bağlı ve uzun ömürlü özellikler göstermektedir. Rholes and Simpson (2004)‟ın
araĢtırma sonuçları, güvenli bağlanmaya sahip yetiĢkinlerin güvensiz bağlanmaya sahip
bireylere göre stres ve kaygı durumlarında daha fazla destek bulabildiklerini ve

20
partnerleri zor durumda olduğunda onlara daha fazla destek verdiklerini iĢaret
etmektedir (Rholes ve Simpson, 2004).

Güvensiz bağlanma biçimleri kadında ve erkekte cinsel iletiĢimin bozulması ve


cinsel hazda azalma noktasında belirleyici etmenlerden biridir (Çakmak, 2011).
Schachner ve Shaver (2004) tarafından yapılan araĢtırma bağlanma stilleri ve cinsel
davranıĢ biçimleri arasındaki iliĢkiyi incelemiĢtir. AraĢtırmacılar, son derece kaygılı
bağlanma stiline sahip bireylerin, partnerlerinden yakınlık ve ilgi görebilmek için cinsel
birleĢmeleri araç olarak kullandıkları sonucuna ulaĢmıĢlardır. Yüksek seviyede
kaçınmacı bağlandıklarını belirten bireylerin ise cinsel birleĢmeyi duygusal yakınlaĢma,
iyi hissetme ya da çevrelerini etkilemek amacıyla araç olarak kullanmadıkları ortaya
çıkmıĢtır.

Gentzler ve Kerns (2004) tarafından yapılan, güvensiz bağlanma stilleriyle


cinsel davranıĢlar arasındaki iliĢkiyi inceleyen çalıĢmada ise, üniversitede okuyan 328
öğrenci incelenmiĢtir. ÇalıĢmanın bulgularına göre, erkek ve kadın bireylerde,
kaçınmacı bağlanma Ģekline sahip bireylerin, yüzeysel cinselliği daha fazla kabul ettiği
bulunmuĢtur. ÇalıĢmanın diğer bir sonucuna göre kadın bireyler, bağlanma stillerindeki
kaygı düzeyinin artmasıyla istemedikleri fakat anlaĢmalı cinsel iliĢkilere daha fazla
girmektedirler.

Mikullincer ve Shaver‟nin (2007) ilgili çalıĢmaları incelendiğinde, güvensiz


bağlanan çiftlerin iliĢkilerinde sorunların ikiye katladığı sonucuna varılmıĢtır. Örneğin;
kaygılı biri kaçınmacı biriyle iliĢkiye girdiğinde, kaygılı bireyin ihtiyaçları ve istekleri
kaçınmacı partnerin iliĢkideki mesafe tercihlerini engelleyebilmektedir. Diğer bir ifade
ile kaçınmacı partnerin uzaklaĢma ihtiyacı kaygılı partnerin yakınlık ihtiyacına yönelik
stres yaĢamasına yol açabilmektedir. Sonuçta tarafların ikisi de mutsuz olmakta ve
kaygılı-kaçınmacı çiftler birbirlerini eleĢtirmekte ve karĢı tarafın davranıĢlarını
değiĢtirmeye çalıĢtıklarında kötü muamele ve Ģiddet söz konusu olmaktadır. Bu
sonuçlarla paralel olarak, Feeney (2008)‟in ortaya koyduğu çalıĢma, çiftlerin her
ikisinin de kaygılı bağlanma örüntüsüne sahip olduklarında evliliğe yönelik
memnuniyetsizlik sergilediklerini ve çiftlerin birbirini karĢılıklı suçladıklarını
göstermektedir. Çiftlerin her ikisinin kaygılı bağlanma sitiline sahip olmaları
durumunda, çiftler karĢılıklı yanlıĢ anlaĢılıp ve reddedilebilmekte; karĢı tarafa olan
güvensizliklerini fazlaca kurcalamakta ve partnerin davranıĢlarını değiĢtirme yollarını
aramaktadırlar (Feeney, 2008).

21
Diğer birçok çalıĢmada elde edilen sonuçlar, yetiĢkin bağlanma stillerinin evlilik
tatmini, cinsel iletiĢim ve cinsel doyum ile anlamlı düzeyde iliĢkili olduğunu ortaya
koymuĢtur (Timm ve Keiley, 2011). Örneğin, Cupach ve Comstock (1990) evlilik
iliĢkisinde cinsel iletiĢimden alınan doyum ile cinsel uyum arasındaki iliĢkiyi
araĢtırdıkları araĢtırma sonucunda, cinsel iletiĢimden elde edilen doyumun cinsel
doyum, evlilik uyumu, evlilik doyumu, eĢler arasındaki bağlılık, sevgi ifadesi ile pozitif
bir iliĢki içerisinde olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır. Cupach ve Metts (1995) ise
yaptıkları araĢtırmada, cinsel tutumlarda çiftler arası benzerlikler, cinsel doyum, iliĢkisel
doyum, bağlanma ve cinsel iletiĢimle ilgili doyum arasındaki iliĢkileri incelemiĢlerdir.
AraĢtırma sonucu, doyurucu cinsel iletiĢimin, her iki partner için de cinsel doyum ve
erkekler için iliĢkisel doyum üzerindeki cinsel tutum benzerliği etkisine aracılık ettiğini
göstermiĢtir (Cupach ve Metts, 1995).

Davis ve arkadaĢları (2006) tarafından yapılan çalıĢmada bağlanma stilleri ile


cinsel iletiĢim ve cinsel doyum arasındaki iliĢki incelenmiĢtir. Bu çalıĢmanın en önemli
bulgularından bir tanesi seksi, iliĢkinin kalitesinin bir ölçütü olarak görmenin önemini
göstermesidir. AraĢtırma sonuçları özellikle kaygılı bağlanma stiline sahip bireylerin,
seksi iliĢkinin kalitesinin bir ölçütü olarak gördüklerini göstermektedir. Yani bağlanma
kaygısı yaĢayan bireyler partnerlerini ve onların davranıĢlarını izleyerek duygusal
ihtiyaçlarını, iliĢkideki yakınlığı ve iliĢkinin geleceğini cinselliği kullanarak kontrol
etmeye yatkındırlar.

Seksin ölçüt özelliği, kaçınmacı bağlanma stili için de önemli bir araç olarak
bulunmuĢtur. Birey cinsel iliĢkileri iliĢkinin statüsünün ya da kalitesinin önemli bir
göstergesi olarak gördüğünde, cinsel iliĢkiyi etkilemeye ve kontrol altına almaya daha
fazla eğilimli olmakta ve böyle bir kontrolün mümkün olmadığı durumlarda hayal
kırıklığına uğrama olasılığı artmaktadır. Bu bulgular doğrultusunda, Davis ve
arkadaĢları (2006) seksin bir ölçüt olarak cinselliği zorlayıcı davranıĢ ve eylemlere yol
açabileceği tezini ileri sürmüĢlerdir. Davis ve arkadaĢları (2006) ayrıca bir partnerin
seksi, iliĢkinin statüsünün bir barometresi olarak görüp reddetmesinin (ki bu aynı
zamanda iliĢkinin tehlikelerini de reddetmek olarak algılanacaktır) bağlanma sistemini
aktive edeceğini ve bunun cinsel iliĢki için potansiyel zorlamaları artıracağını da iddia
etmektedir.

22
Birnbaum (2007) tarafından yapılan bir çalıĢmada bağlanma stillerinin bireylerin
iliĢki memnuniyetleri üzerindeki olumsuz etkilerini araĢtırılmıĢtır. Bulgular, korkulu
bağlanma stiline sahip olan bireylerin kronik iliĢkisel endiĢelerinin cinsel hazza biliĢsel
engeller vasıtasıyla olumsuz etki ettiğini göstermektedir. Bu model aynı zamanda
yüksek derecede korkulu bağlanma stiline sahip kadınlar tarafından seksin
karĢılanamayan samimiyet, yakınlık, güvence ve bakım verme gibi isteklerini
karĢılamak için kullandığını göstermektedir. Bu ihtiyaçlar tatmin edilemediğinde,
korkulu bağlanan kadınlar cinsel aktivitelere ve partnerlerine karĢı yabancılaĢma ve
kızgınlık yaĢayabilmektedirler. Korku seviyesi ne kadar yüksekse, cinsel tatmin, cinsel
yakınlık, uyarılma ve orgazm oranları da o kadar düĢük olmaktadır. Bu bulgular, aĢırı
korkulu kadınların, iliĢkisel endiĢeleri nedeniyle cinsel aktiviteye girebileceğini
göstermektedir (Birnbaum, 2007).

Brassard, Shaver ve Lussier (2007) tarafından yapılan bir araĢtırmaya göre


korkulu bağlanma stilindeki erkek ve kadın bireyler, cinsel iliĢkiden kaçınmaya daha
eğilimli bulunmuĢlardır. Bu araĢtırmaya göre, kadınların cinsel iliĢkiden uzak durma
eğilimleri kayıtsız bağlanma özellikleri arttıkça daha da artmaktadır. Kayıtsız bağlanma
Ģekline sahip olan kadınlar cinsellikten de kaçındıklarını belirtmiĢlerdir. Ayrıca kadınlar,
erkek partnerlerinin korkulu bağlanma Ģekline sahip olması durumunda da cinsel
iliĢkiden uzak durmayı tercih etmektedirler. Korkulu bağlanma stiline sahip erkekler ise,
cinsel iliĢkiye girmek için kadın partnerlerine baskı yapmaya daha eğilimli
bulunmuĢlardır. AraĢtırmacılar bu durumu, korkulu bağlanan erkek bireylerin yoğun
istekleri veya kabul edilme/reddedilmeme refleksi olarak yorumlamıĢlardır. Korkulu bir
Ģekilde bağlı olan bireyler, cinsel iliĢkilerinde samimiyete, muhtaçlığa ve güvene daha
fazla değer vermekte ve birlikte rahat bir cinselliğin geliĢimini önemsemektedirler
(Brassard, Shaver ve Lussier, 2007).

Butzer ve Campbell (2008) ise bağlanma stillerinin cinsellik üzerindeki etkilerini


Kanadalı 126 çift üzerinde araĢtırmıĢtır. Bu araĢtırmanın en önemli bulgusu, kayıtsız
bağlanma stiline sahip olan bireylerin, kendi kayıtsız bağlanma seviyelerini kontrol
ettikten sonra bile, evliliklerinde cinsel açıdan daha az tatmin olduklarını belirtmeleri
olmuĢtur. Bununla birlikte, bağlanma korkusuna sahip insanlar konusunda partner etkisi
bulunamamıĢtır. BaĢka bir deyiĢle, bireyler korkulu bağlanan eĢlerle cinsel
birlikteliklerinden daha az tatmin olduklarını belirtmemiĢlerdir. Korkulu bağlanan
bireyle evli olmak daha düĢük cinsel tatmin anlamına gelmemektedir. Bunun sebebi ise

23
korkulu bağlanan bireylerin yakınlık ve samimiyet duygularını seks yoluyla bastırmaları
olarak görülmektedir. Ancak korkulu bağlanan bireylerin eĢleriyle pozitif ve tatmin
edici cinsel iliĢkilere sahip olduklarında evlilik hayatlarındaki doyum da artmakta ve
korkulu bağlanan bireylerin yakınlık ve samimiyet istekleri de karĢılanmıĢ olmaktadır
(Butzer ve Campbell, 2008). Bu çalıĢmanın en önemli bulgusu cinsel iletiĢimin
önemidir. GeçmiĢ çalıĢmalarda da gösterildiği üzere, cinsel iletiĢimin sadece cinsel
tatminle ilgili olmadığı aynı zamanda duygusal tatmin ve yetiĢkin bağlanma ile de ilgili
olabileceği düĢünülmektedir (Metts ve Cupach, 1989). Bütün bu bulgular, var olan
çalıĢmaların gösterdiği, güvenli bağlanma stilinin daha iyi iliĢki tatminine yol açacağı
tezini destekler niteliktedir.

Ertan (2002), belli bağlanma stillerine sahip bireylerin evlilik için hangi
bağlanma stilline bağlı eĢleri tercih ettiğini ve hangi bağlanma stiline sahip eĢlerin daha
uyumlu bir evlilik sürdürdüklerini incelemiĢtir. Elde edilen sonuçlara göre örneklemde
en sık rastlanılan çiftler her iki eĢin de güvensiz bağlandığı çiftlerdir. ÇalıĢmaya katılan
çiftlerin bağlanma stilleri arasında bir iliĢki bulunamamıĢtır. Zeifman ve Hazan (2008)
tarafından yapılan bir araĢtırma, yetiĢkinlerin çoğunun (yaklaĢık %60-%80) kendilerinin
güvenli bağlanma stiline sahip olduklarını düĢündüklerini ve güvenli bağlanma stiline
sahip partnerleri tercih ettiklerini göstermektedir.

Kadın cinselliği çok boyutlu ve karmaĢık bir kavramdır. Kadınların cinsel yaĢam
kalitesini belirleyen en önemli faktörlerden biri olan cinsel iĢlev bozuklukları da
bireylerin cinselliği yaĢayıĢını etkileyebilmektedir (Acar, 2008; Ege, Akın, Arslan ve
Bilgili, 2010; Tashbulatova, 2007). Alanyazında ağırlıklı olarak kadın cinsel iĢlev
bozukluğu (CiB) üzerinde durulduğu dikkat çekmektedir.

Amerika Ulusal Sağlık ve Sosyal Yasam AraĢtırma Derneği‟nin 1749 kadın


üzerinde yapmıĢ olduğu çalıĢmada, kadınların %43'ünde cinsel iĢlev bozukluğu
saptandığı bildirilmiĢtir (Lauman, Paik ve Rosen, 1999). Shirvani ve arkadaĢlarının
(2010) belirttiğine göre ise kadınların %49,6‟sı cinsel iĢlev bozukluğu yaĢamaktadır.
Bununla beraber Kütmec‟in (2009) bildirdiğine göre kadınlarda CiB; Ġngiltere‟de %33,
Ġzlanda'da ise %22 oranındadır.

Türkiye‟de Çayan ve arkadaĢları (2004) tarafından 179 kadın ile yapılan


çalıĢmada; CiB‟in prevelansı ve risk faktörleri incelenmiĢ, 18-27 yaĢlarda %21,7 olan
prevelansın 28-37 yaĢlarda %25,5, 38-47 yaĢlarda %53,5 olduğu ve yaĢ ile birlikte

24
giderek arttığı gösterilmiĢtir. Öksüz ve arkadaĢlarının (2007) çalıĢmasında ise kadınların
%48,3'ünde seksüel fonksiyon bozukluğu tespit edilmiĢtir. Ege ve arkadaĢlarının (2010)
çalıĢmasında kadınların CĠB prevelansının %45,6 olduğunu saptanmıĢtır. Mert ve
Özen‟in (201l) yapmıĢ olduğu çalıĢmada ise kadınların %32,6‟sında CĠB olduğu
bulunmuĢtur.

Theiss (2011) tarafından evlilik iliĢkisinde cinsel doyum ve cinsellikle ilgili


dolaylı iletiĢim ile iliĢkisel belirsizlik arasındaki iliĢkiler araĢtırılmaya çalıĢılmıĢtır.
AraĢtırma sonucunda hem kadın hem erkek için cinsel yakınlık hakkındaki dolaylı
iletiĢimin iliĢkisel belirsizlik ile pozitif yönde iliĢkili olduğu bulunmuĢtur. Hem kadın
hem de erkekler için dolaylı cinsel iletiĢim ile cinsel doyum arasında ise negatif yönde
bir iliĢkinin olduğu bulunmuĢtur. Dolaylı cinsel yakınlık ile cinsel doyum arasında ise
pozitif bir iliĢki olduğu görülmüĢtür. Ayrıca cinsel yakınlık hakkındaki dolaylı iletiĢim
evli bireylerin eĢlerinin cinsel doyumları ile negatif iliĢkili olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır.

Vajinismus olan kadınlarda bağlanmanın cinsel iĢlev ve klinik bulgulara


etkisinin araĢtırıldığı Türkiye‟ de yürütülen bir çalıĢmaya, 24-67 yaĢları arasındaki 69
kadın katılmıĢtır. AraĢtırma sonuçlarına göre, kaygılı bağlanmanın; utanç ve suçluluk
duygusu ile pozitif, cinsel yakınlık, cinsel istek, orgazm cevabı, cinsel haz ve iliĢki
hazzı ile negatif iliĢkiye sahip olduğu görülmüĢtür. Kaçınmacı bağlanmaysa; cinsel istek
ve cinsel haz ile ters iliĢkili olarak değerlendirilmiĢtir (Çakmak, 2011).

Cinsellik konusunda yapılan diğer çalıĢmalar incelendiğinde; cinsel doyum ve


evlilik uyumu arasındaki iliĢki (Kudiaki, 2002), evlilik iliĢkisinin cinsel iĢlev bozukluğu
bağlamında incelenmesi (Gülsün, 2003), gebelik ve cinsel doyum (Tunç, 2005), evlilik
öncesi cinsel danıĢmanlık programının yeni evli çiftlerin cinsel doyumuna etkisi (Vural,
2007) gibi konular üzerine odaklanıldığı söylenebilir. Diğer taraftan cinsel yaĢam ile
ilgili olan cinsel özgüven değiĢkeni hakkında yeterli araĢtırmaların yapılmadığı
görülmektedir. Alanyazın incelendiğinde cinsel özgüven ile ilgili çalıĢmalar, cinsel risk
alma (Rosenthal, Moore ve Flynn, 1991) ve kadınların HIV/AIDS hastalıklarından
korunmaları (Bowleg, Belgrave ve Reisen, 2000) gibi değiĢkenlerle iliĢkisinin
araĢtırıldığı araĢtırmalarla kısıtlı kalmıĢtır. Bu nedenle cinsel açıdan kendini açığa
vurma, cinsel farkındalık ve cinsel cesaret ile ilgili yapılan araĢtırmalara da bakmak
gerektiği düĢünülmüĢtür.

25
Rosenthal, Moore ve Flynn (1991), 18 yaĢındaki kadın ve erkekler üzerinde
yaptıkları araĢtırmada, cinsel benlik saygısı ve cinsel özgüveni de kapsayan benlik algısı
ile cinsel risk alma davranıĢları arasındaki iliĢkiyi araĢtırmıĢlardır. AraĢtırma sonucunda
prezervatif kullanma, satın alma ve cinsel korunma gerçekleĢene kadar cinsel iliĢkiyi
geciktirmeyi de kapsayan cinsel davranıĢların çoğunda bireylerin kendine güvenlerinin
az olduğu görülmüĢtür. Diğer taraftan bu bireylerin prezervatif ve diğer doğum kontrol
yöntemleri ya da korunma yöntemleri hakkında tartıĢmada kendilerine güven
düzeylerinin yüksek olduğu bulunmuĢtur (Rosenthal, Moore ve Flynn, 1991). Cinsel
risk alma davranıĢı ile ilgili yapılan diğer bir araĢtırma da Plybon ve arkadaĢları (2009)
tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir. Beden imajı ve Afrikalı görünüĢ ile cinsel kaçınmada öz-
yeterlik arasındaki iliĢkinin araĢtırıldığı araĢtırmada beden imajı ile cinsel kaçınmada
öz-yeterlik arasında önemli bir iliĢki bulunmamıĢtır.

Reissing, Laliberte ve Davis (2005) cinsel benlik Ģemalarının cinsel öz-yeterlik,


cinsel isteksizlik ve beden imajı üzerindeki rolünü, yaĢları 18 ile 29 arasında değiĢen 80
kadın üzerinde araĢtırmıĢtır. AraĢtırma sonucunda cinsel öz-yeterliğin cinsel uyum ile
cinsel benlik Ģeması arasındaki iliĢkiye aracılık ettiği bulunmuĢtur. Diğer taraftan beden
imajının ise cinsel öz-yeterlik, cinsel uyum ve cinsel benlik Ģeması ile iliĢkisinin
olmadığı görülmüĢtür.

Rostosky, Dekhtyar, Cupp ve Anderman (2008), çalıĢma grubunu 388 lise


öğrencinin oluĢturduğu araĢtırmalarında; cinsel öz-yeterlik ile cinsel benlik kavramı
(cinsel saygı ve cinsel kaygı) arasındaki iliĢkiyi araĢtırmıĢlardır. AraĢtırma sonucunda
erkeklerin cinsel öz-yeterlilik ve cinsel benlik kavramı puanlarının kadınlardan daha
düĢük olduğu bulunmuĢtur. Ayrıca erkeklerin cinsel anksiyete ve öz-yeterlik
dirençlerinin kadınlardan daha düĢük olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. Yapılan regresyon
analizi sonucunda ise cinsel özsaygı düzeyleri yüksek olan bireylerin cinsel öz-yeterlik
düzeylerinin de yüksek olduğu görülmektedir.

MacNeil ve Byers‟un (2009) cinsel açıdan kendini açığa vurmanın cinsel doyum
üzerindeki rolünü araĢtırdığı araĢtırmada kendini açığa vuran bireylerin cinsel
doyumlarının yüksek olduğu sonucuna varılmıĢtır. Chiou (2006) ergenlik dönemindeki
bireylerin internet ortamında cinsel açıdan kendilerini açığa vurmalarını araĢtırdığı
araĢtırmada erkeklerin kadınlara göre daha fazla cinsel açıdan kendini açığa vurduğu
bilgisine ulaĢmıĢtır. Bireylerin internet ortamındaki partnerlerine cinsel açıdan
kendilerini açma konusunda daha fazla yakınlık hissettikleri de araĢtırma sonucunda

26
ortaya çıkmıĢtır. Ayrıca cinsel açıdan kendini açma ile ilgili kadınların daha fazla
muhafazakâr stratejiler kullandıklarını, erkeklerin ise daha fazla karĢılıklılık stratejisi
kullandıkları bulunmuĢtur.

Benzer Ģekilde Montesi, Fauber, Gordon ve Heimberg (2011) tarafından cinsel


iliĢki hakkında konuĢmanın eĢlerin cinsellik ve genel iliĢki doyumu üzerindeki
öneminin araĢtırıldığı araĢtırmada cinsel iletiĢimin açılmasının cinsel doyum ve genel
iliĢki doyumu için önemli bir faktör olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. Ayrıca cinsellik
dıĢındaki genel konularla ilgili kurulan iletiĢimin ise iliĢkideki genel doyum üzerinde
etkili olduğu bulunmuĢtur.

Bağlanma genç yetiĢkin ve yetiĢkin bireylerin ruh sağlığı açısından da önemli bir
faktör olarak değerlendirilmektedir. Murphy ve Bates (1997) tarafından depresif ve
depresif olmayan üniversite öğrencileriyle yapılan bir araĢtırmada, bağlanma stilleriyle
depresif belirtiler arasındaki iliĢki incelenmiĢtir. AraĢtırma sonucunda kaygılı bağlanma
stillerinden alınan yüksek puanla, depresyon ve olumsuz benlik modeli arasında anlamlı
bir iliĢki olduğu saptanmıĢtır. Hem kaygılı bağlanmanın bir parçası olan bireyin kendini
eleĢtirmesinin, güçlü depresif belirtilerle iliĢkili olduğu vurgulanmıĢtır. Bireyin kendini
eleĢtirme bileĢenini içermeyen kaçınmacı bağlanmanın depresif eğilimlerle bir
iliĢkisinin olmadığı, kendine güvenme ve yakınlıktan kaçınma içerdiği gözlenmiĢtir. Bu
bulgulara paralel olarak, Türkiye‟de yapılan bir araĢtırma, olumlu kiĢiler arası Ģemaların
olumlu benlik modeli ve güvenli bağlanma ile; olumsuz kiĢilerarası Ģemaların da
olumsuz benlik modeli, yüksek kaygı ve güvenli bağlanma biçimleri ile bağlantılı
olduğunu göstermektedir (Tolan, 2002).

Wearden ve arkadaĢları (2005) ise, 142 üniversite öğrencisi ile yaptıkları


çalıĢmada yetiĢkinlikte bağlanma stilleri, duygu yoksunluğu ve psikolojik belirti rapor
etme arasındaki iliĢkiyi incelemiĢlerdir. Kaygılı bağlanma stilinin hem korkulu hem de
saplantılı boyutunun olumsuz duygulanımlar ve duygu yoksunluğu ile anlamlı derecede
iliĢkili olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. Kaçınmacı bağlanma stilinde bu iliĢki
saptanmamıĢtır. Korkulu bağlanma ve psikolojik belirti rapor etme arasındaki iliĢkinin
kısmen duygu yoksunluğu ve olumsuz duygulanımlarla aracılık edildiği ama saplantılı
bağlanma ve psikolojik belirti rapor etme arasındaki iliĢkinin tepkisel olumsuz
duygulanımlarla aracılık edildiği belirtilmiĢtir.

27
Amaç
Bu çalıĢmada genç ve yetiĢkin kadınların bağlanma stilleri (kaçınmacı ve
kaygılı) ile cinsel yaĢam kalitesi, cinsel özgüven ve psikolojik belirtiler (anksiyete,
depresyon, olumsuz benlik, somatizasyon, hostilite) arasındaki iliĢki incelenecektir.
AraĢtırmada bağımsız değiĢken olarak bağlanma stilleri; bağımlı değiĢken olarak ise
cinsel yaĢam kalitesi, cinsel özgüven ve psikolojik belirtiler değiĢkenleri ele alınmıĢtır.
ÇalıĢmanın genel amacı; bağlanma stillerinin (kaçınmacı ve kaygılı), cinsel yaĢam
kalitesini, cinsel özgüveni ve psikolojik belirtileri (anksiyete, depresyon, olumsuz
benlik, somatizasyon, hostilite) yordayıcı etkisi nedir?‟ olarak belirlenmiĢtir.

Bu amaçla cevaplandırılmaya çalıĢılan sorular Ģunlardır:

1. Genç ve yetiĢkin kadınların cinsel yaĢam kalitesi, cinsel özgüven, bağlanma


stilleri (kaçınmacı ve kaygılı) ve psikolojik belirtileri (anksiyete, depresyon,
olumsuz benlik, somatizasyon, hostilite) arasında anlamlı düzeyde iliĢki var mıdır?

2. Genç ve yetiĢkin kadınların bağlanma stilleri cinsel yaĢam kalitesini, cinsel


özgüveni ve psikolojik belirtileri anlamlı düzeyde yordamakta mıdır?

2.1.Genç ve yetiĢkin kadınların bağlanma stilleri cinsel yaĢam kalitesini anlamlı


düzeyde yordamakta mıdır?

2.2. Genç ve yetiĢkin kadınların bağlanma stilleri cinsel özgüveni anlamlı


düzeyde yordamakta mıdır?

2.3. Genç ve yetiĢkin kadınların bağlanma stilleri anksiyete düzeyini anlamlı


düzeyde yordamakta mıdır?

2.4.Genç ve yetiĢkin kadınların bağlanma stilleri depresyon düzeyini anlamlı


düzeyde yordamakta mıdır?

2.5. Genç ve yetişkin kadınların bağlanma stilleri olumsuz benlik düzeyini


anlamlı düzeyde yordamakta mıdır?

2.6. Genç ve yetiĢkin kadınların bağlanma stilleri somatizasyon düzeyini anlamlı


düzeyde yordamakta mıdır?

2.7.Genç ve yetişkin kadınların bağlanma stilleri hostilite düzeyini anlamlı


düzeyde yordamakta mıdır?

28
Önem
Anne ve çocuk iliĢkisinin ileriki dönem etkilerinin anlaĢılması açısından
bağlanma kuramı önemini hala korumaktadır. Genç yetiĢkinlik ve yetiĢkinlik
döneminde kurulan romantik iliĢkiler üzerinde de bağlanma stillerinin önemli bir rolü
vardır. Aynı zamanda bu iliĢkiler içerisinde cinselliğin sağlıklı bir Ģekilde yaĢanabiliyor
olması bireyin yaĢam kalitesi ve ruh sağlığı üzerinde olumlu etkiler oluĢturmaktadır
(Davison, 2009; Elsenbruch, 2003) Diğer yandan cinsel iĢlevlerle ilgili meydana gelen
sorunlar kadınlar için son derece rahatsız edici ve psikolojik olarak yıkıcı
olabilmektedir.

Cinselllikle ilgili konuların hala tabu olarak görüldüğü ülkemizde özellikle


kaygılı bağlanma özellikleri gösteren kadınlarda görülen cinsel iĢlev bozuklukları ve
bunların etiyolojileri incelemeye değer bir alandır. Bu nedenle bu çalıĢmanın hem
kadınlar hem de ruh sağlığı profesyonelleri için bir baĢvuru kaynağı olması ve bu
konuda yapılacak çalıĢmalara örnek teĢkil etmesi amaçlanmıĢtır.

Cinsellik insan hayatında insanın yaĢam kalitesini belirleyen unsurlardan biri


olmasına rağmen birçok kadın cinsellikle ilgili kendisinin ya da eĢinin bir sorunu olup
olmadığını farkında bile olmadığından yardım almaya geç baĢvurabilmekte ya da hiç
yardım almamaktadır. Bundan dolayı, kadınların bundan sonraki süreçte cinsellik ile
ilgili bilgi seviyelerinin artırılması açısından cinsellik ile ilgili konuların daha fazla
araĢtırılması önemli bir konudur. Bunun yanı sıra, ruh sağlığı profesyonellerinin cinsel
iĢlev bozukluğu Ģikâyetiyle gelen danıĢanlarını daha iyi anlamaları ve doğru müdahale
planları geliĢtirilebilmelerine yardımcı olması açısından, bağlanma ve cinsel yaĢam
arasındaki iliĢkinin incelendiği daha fazla sayıda çalıĢmaya ihtiyaç vardır. Bu
çalıĢmanın konusu, ülkemizde cinsellik ve cinsel geliĢim konularının hassasiyetine bağlı
olarak az çalıĢılmıĢ bir konu olması itibarı ile önemlidir.

Bireylerin cinsel özgüven düzeyi, cinsel yaĢam kalitesi ve psikolojik belirti


düzeylerinin; bağlanma stillerine bağlı olarak Ģekillenebileceği düĢünülmektedir. Bu
araĢtırma ile genç yetiĢkinlik ve yetiĢkinlik evresindeki kadın bireylerin, bağlanma
stilleri ile cinsel öz-güven düzeyleri, cinsel yaĢam kaliteleri ve psikolojik belirtilerinin
arasındaki iliĢki açıklanarak, bu dönemde bulunan kadın bireyler ile bu alanda çalıĢan
profesyonellere ve alanyazınına katkı sağlanması amaçlanmaktadır.

29
Sınırlıklar
Bu çalıĢma kurgusu yapılırken diğer tüm çalıĢmalarda olduğu gibi bazı
sınırlılıklar söz konusu olmuĢtur. Bu araĢtırmanın en belirgin sınırlılığı psikoloji
alanındaki birçok çalıĢmada olduğu gibi kiĢisel değerlendirmeye dayalı ölçekler
kullanılmıĢ olmasıdır. Cinsellik gibi toplum tarafından son derece mahrem kabul edilen
özel hayatlarıyla alakalı bu konu hakkında katılımcıların sosyal istenirlikten
etkilenmeleri son derece mümkündür. AraĢtırmanın diğer bir sınırlılığı ise kesitsel desen
kullanılmasıdır. Bu durum değiĢkenler arasında neden- sonuç iliĢkisi çıkartılmasını
zorlaĢtırmaktadır. Daha güvenilir sonuçlara ulaĢılması açısından boylamsal çalıĢmaların
yapılması gerekmektedir. Üçüncü sınırlılık ise katılımcıların seçimi ile alakalıdır ve bu
çalıĢmanın sonuçlarının genellenebilir olma gücünü azaltmaktadır. Katılımcılara
bakıldığı zaman ağırlıklı olarak yükseköğretim mezunu kiĢilerden oluĢtuğu
gözlemlenmektedir. Bu açıdan çalıĢmanın toplumun genelini temsil ettiğini söylemek
mümkün değildir. Gelecek çalıĢmaların, katılımcıları belirlerken toplumun geneli ile
bağdaĢan seçimler yapmaları çalıĢmaların genellenebilirliği açısından daha uygun
olacaktır. Son olarak bu çalıĢma kadınlar üzerinde yapılmıĢ cinsiyet farklılığına
değinilememiĢtir. Benzer bir çalıĢmanın erkekler üzerinde yapılması önerilebilir.

Tanımlar
Bağlanma: Ayırımına varılmıĢ bireyle bireysel olarak tercih edilen ve genellikle
güçlü ve/veya bilgili olarak algılanan birey-yakınlığı elde etmek için yapılan tüm
davranıĢlara verilen addır (Bowlby, 1969).

Cinsellik: Cinsellik, cinsel doyumu ve iki bireyin uyum içerisinde


beraberliklerini içeren sosyal kurallar, değer yargıları ve tabularla oluĢmuĢ, biyolojik,
psikolojik ve sosyal yönleri olan özel bir yaĢantı olarak belirtilmektedir (Masters ve
Johnson, 1966).

Cinsel Özgüven: Cinsel özgüven bireyin kendini cinsel açıdan yeterli hissetmesi,
kendini ve taleplerini ifade etme ve cinsel birleĢme cesaretlerine sahip olması
olarak tanımlanmaktadır (Branden, 1969).

Cinsel Yaşam Kalitesi: Cinsel yaĢam kalitesi ise bireyin cinsel iliĢkiden memnun
olup olmadığı Ģeklinde tanımlanmaktadır. Bireyin cinsel iliĢki ile bağlantılı pozitif veya
negatif durumları subjektif olarak değerlendirmesi, cinsel yaĢam memnuniyetinin
çerçevesini oluĢturmaktadır (Öksüz ve Malhan, 2006).

30
Psikolojik Belirti Durumu: Derogatis (1993) tarafından psikiyatrik belirtileri ve
bireyin içinde bulunduğu stres düzeyinin belirlenmesi amacıyla tanımlanan; genel
ölçütleri aksiyete, depresyon, kiĢiler arası duyarlılık, somatizasyon, hostilite, obsesif
kompülsif bozukluk, fobik anksiyete ve psikotizm olan ruh sağlığı belirtileridir.

31
BÖLÜM 2. YÖNTEM

Bu bölümde araĢtırmanın modeli, evren ve çalıĢma grubu, verilerin toplanması


ve verilerin analizine iliĢkin bilgiler sunulmuĢtur.

AraĢtırma Modeli
AraĢtırmada genç ve yetiĢkinlik dönemi kadın bireylerin bağlanma stillerinin
cinsel yaĢam kalitesini, cinsel özgüveni ve psikolojik belirtileri açıklama düzeylerini
belirlemek amacıyla korelasyonel araĢtırma yöntemi kullanılmıĢtır. Ġki ya da daha çok
değiĢkenin arasındaki ilĢkinin, bu değiĢkenlere müdahale edilmeden incelendiği
korelasyonel veya iliĢkisel araĢtırmalar keĢfedici ve yordayıcı olarak ikiye ayrılır.
Yordayıcı korelasyonel araĢtırmalarda, değiĢkenlerin birbiri ile olan iliĢkilerinin yanı
sıra belirlenen yordayıcı değiĢken ile değeri belirlenmek istenen ölçüt değiĢkenin değeri
belirlenmeye çalıĢılır (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2016).

Evren ve Örneklem
AraĢtırmanın evrenini genç yetiĢkinlik ve yetiĢkinlik yıllarında olan (18-40 yaĢ
arası) kadın bireyler oluĢturmaktadır. AraĢtırmada örnekleme yöntemi olarak “uygun
örnekleme” kullanılmıĢtır. Bu örnekleme yönteminde, araĢtırmacının ulaĢması kolay ve
araĢtırmaya katılmaya gönüllü olan bireylere ulaĢılmaktadır (Milles ve Gay, 2016).
Gönüllü olan bireylere ulaĢmak için veri toplama araçları internet ortamına yüklenmiĢ
ve genç ve yetiĢkinlik döneminde olan kadın bireylere iletilmiĢtir. Gençlik döneminde
ve yetiĢkinlik döneminde olan bireylerin sayılarının birbirine yakın olması için veri
toplama araçları üniversite öğrencileriarasındaki sosyal medya gruplarında, meslek
gruplarına ve derneklere ait olan sosyal medya gruplarında paylaĢılarak internet
ortamında oluĢturulan formu doldurmaya gönüllü olan 423 bireye ulaĢılmıĢtır.
AraĢtırmaya katılan bireylere ait tanımlayıcı istatistikler Tablo 2.1‟ de verilmiĢtir.

32
Tablo 2.1 AraĢtırmaya Katılan Bireylere Ait Tanımlayıcı Ġstatistikler

DeğiĢkenler N %
18-25 arası 149 35,2
YaĢ 26-33 arası 131 31,0
34-41 arası 143 33,8
Lise 62 14,7
Yüksekokul 57 13,5
Eğitim Durumu
Üniversite 213 50,4
Lisansüstü 91 21,5
Öğrenci 121 28,6
Öğretmen 42 9,9
Tıp doktoru 68 16,1
Psikolog / PDR 39 9,2
Meslek
Avukat 12 2,8
Akademisyen 23 5,4
Ev hanımı 35 8,3
Diğer 83 19,6

Tablo 2.1 incelendiğinde araĢtırmaya katılan bireylerin yaĢ aralığının 18 ile 41


arasında olduğu görülmektedir. 18-25 yaĢ arası 149 (%35,2); 26-33 yaĢ arası 131
(%31,0) ve 34-41 yaĢ arası 143 (%33,8) birey bulunmaktadır. Katılımcıların 62‟si
(%14,7) lise, 57‟si (%13,5) yüksekokul, 213‟ü (%50,4) üniversite ve 91‟i (%21,5) lisans
üstü mezunudur. Katılımcılar meslek gruplarına göre incelendiğinde 121 kiĢinin
(%28,6) öğrenci, 42 kiĢinin (%9,9) öğretmen, 68 kiĢinin (%16,1) tıp doktoru, 39 kiĢinin
(%9,2) psikolog/PDR, 12 kiĢinin (%2,8) avukat, 23 kiĢinin (%5,4) akademisyen, 35
kiĢinin (%8,3) ev hanımı olduğu görülmektedir. 83 kiĢi (%19,6) ise bu mesleklerden
farklı meslek gruplarında çalıĢmaktadır.

Veriler ve Toplanması
Verilerin toplanmasında beĢ (5) ölçek kullanılmıĢtır. Bunlar; KiĢisel Bilgi
Formu, Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeği Kadın Formu (CYKÖ), Yakın ĠliĢkilerde
YaĢantılar Envanteri – II (YĠYE-II), Cinsel Özgüven Ölçeği (CÖÖ) ve Kısa Semptom
Envanteridir (KSE)‟dir.

33
KiĢisel Bilgi Formu

KiĢisel bilgi formu, araĢtırmaya katılan bireyleri tanımlayıcı ve sosyo-


demografik özelliklerini sorgulayan maddelerden oluĢmaktadır. Sorular katılımcıların
yaĢı, cinsiyeti, eğitim düzeyi, iĢ durumu vb. ile fiziksel ve psikiyatrik sağlık durumları
değerlendirmeye yöneliktir.

Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeği (CYKÖ)

Bu ölçek, Symonds ve arkadaĢları (2005) tarafından geliĢtirilmiĢ, geçerlilik ve


güvenilirliği sağlanmıĢ bir ölçektir. Tuğut ve GölbaĢı (2010) Cinsel YaĢam Kalitesi
Ölçeği‟ni Türkçe‟ye uyarlamıĢlardır. Ölçek katılımcıların kendi baĢlarına
doldurabilecekleri 18 maddeden oluĢmaktadır. Katılımcıların soruları son dört haftalık
cinsel hayatlarını göz önüne alarak cevaplamaları istenmektedir.

Ölçeğin her maddesi 1 ve 6 puan arasında değerlendirilir. (1=Tamamen


katılıyorum, 2=Büyük ölçüde katılıyorum, 3=Kısmen katılıyorum, 4=Kısmen
katılmıyorum, 5= Büyük ölçüde katılmıyorum, 6=Hiç katılmıyorum). Bu Ģekilde
ölçekten alınabilecek toplam puan 18 ila 108 arasında olacaktır. Bu puan sisteminde
ölçekten alınan toplam puan 100‟e dönüĢtürülmektedir. Toplam ölçek puanın 100‟e
dönüĢtürülmesi için; (Ölçekten alınan ham puan-18)x100/90 formülü uygulanmaktadır.
Ölçekten alınan puanın yüksek olması cinsel yaĢam kalitesinin iyi olması anlamına
gelmektedir (Symonds ve ark., 2005). Ölçeğin madde toplam puan güvenirlik katsayısı
0,32-0,67 arasında değiĢtiği ve iç tutarlılık için Cronbach α katsayısının 0.83 olduğu
bulunmuĢtur (Tuğut ve GölbaĢı, 2010).

Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri – II (YĠYE-II)

Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri-II (YĠYE-II), 18‟i kaygı ve kaçınma


boyutlarını ölçen toplam 36 maddeden oluĢan bir değerlendirme aracıdır. Brennan,
Clark ve Shaver (1998), yetiĢkin bağlanmasında temel boyutları belirlemek amacıyla en
sık kullanılan bağlanma ölçeklerini bir araya getirmiĢ ve ortaya çıkan 323 maddeli
ölçeğe faktör analizi uygulamıĢlardır. Bu analiz sonucunda araĢtırmacılar yetiĢkin
bağlanma davranıĢlarının “bağlanmaya iliĢkin kaygı” ve “bağlanmaya iliĢkin kaçınma”
olarak iki boyutta tanımlanabileceğini göstermiĢlerdir. Bu iki boyutun da on sekizer
maddeyle ölçüldüğü Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri‟ni (YĠYE- II)
geliĢtirmiĢlerdir.

34
Fraley, Waller ve Brennan (2000) tarafından geliĢtirilen Yakın ĠliĢkilerde
YaĢantılar Envanteri-II ise YĠYE‟nin madde tepki kuramı temelinde değiĢtirilmiĢ
halidir. Bu özelliğiyle, madde tepki kuramı temelinde geliĢtirilen bir bağlanma
ölçeğinin daha yüksek ölçüm duyarlılığına sahip olacağı ve ölçülen bağlanma stillerinin
sürekliliği ve istikrarı gibi konularda daha güvenilir sonuçlar alınacağı öngörülmüĢtür.
Brennan ve arkadaĢları tarafından oluĢturulan madde havuzunu kullanan Fraley, Waller
ve Brennan (2000) madde tepki kuramına göre yaptıkları analiz sonucunda en yüksek
ayırt etme değerine sahip 18 kaygı ve 18 kaçınma maddesini seçerek YĠYE-II‟yi
oluĢturmuĢlardır. Fraley, Waller ve Brennan (2000) tarafından geliĢtirilen bu envanterde
katılımcılardan, her bir maddenin romantik iliĢkilerindeki düĢünce ve duygularını ne
oranda yansıttığını 7‟li likert tipi ölçek kullanarak değerlendirmeleri istenmektedir (1 =
hiç katılmıyorum, 7 = tamamen katılıyorum). Ġlgili boyutları ölçen maddeler ayrı ayrı
toplanıp ortalamaları alınmakta ve her bir katılımcı için kaygı ve kaçınma sürekli
puanları hesaplanmaktadır.

YĠYE-II‟nin Türkiye‟deki standardizasyon çalıĢmalarını Selçuk, Günaydın,


Sümer ve Uysal (2005) yapmıĢtır. Ölçeği oluĢturan 36 madde üzerinde temel bileĢenler
(faktör) analizi yapılmıĢtır. Buna göre; ölçekteki kaçınma boyutuna karĢılık gelen
birinci faktör toplam varyansın %21.36‟sını, kaygı boyutuna karĢılık gelen ikinci faktör
ise toplam varyansın %16.33‟ünü açıklamıĢtır. Daha sonra ölçeğin faktör yapısını
incelenmek için doğrulayıcı faktör analizi de yapılmıĢtır. Modeldeki tüm
standartlaĢtırılmıĢ faktör yükleri istatistiksel olarak anlamlı bulunmuĢtur. Bu değerler
kaçınma boyutu için .56 ile .87 arasında, kaygı boyutu için .57 ile .80 arasında
değiĢmektedir. Ayrıca kaygı ve kaçınma boyutlarını temsil eden iki gizil bileĢen
arasında .42 oranında yapısal bir iliĢki olduğu bulunmuĢtur. YĠYE-II‟nin geçerliğini
sınamak için yapılan analizlerde özsaygı, iliĢki doyumu ve onaylanmama kaygısı ile
kaygı boyutunun -.23 ile .55, kaçınma boyutunun ise -.19 ile .17 arasında değiĢen
korelasyonlara sahip oldukları bulunmuĢtur. YĠYE-II‟nin gerek kaçınma gerekse kaygı
boyutları yüksek düzeyde iç tutarlığa sahip olup, Cronbach alfa katsayıları bu boyutlar
için sırasıyla .90 ve .86 olarak saptanmıĢtır. YĠYE-II‟nin test-tekrar test güvenirlikleri
de incelenmiĢ, yapılan analiz sonucunda kaygı boyutunun .82, kaçınma boyutunun da
.81 oranında test-tekrar test güvenirliğine sahip olduğu bulunmuĢtur (Selçuk, Günaydın,
Sümer ve Uysal, 2005).

35
Cinsel Özgüven Ölçeği (CÖÖ)

Cinsel Özgüven Ölçeği, Çelik (2012b) tarafından cinsel özgüveni ölçmek için
geliĢtirilmiĢtir. Ölçek 4‟lü likert tipi, 13 maddeden oluĢmaktadır. Cinsel açıdan kendini
açığa vurma, cinsel cesaret ve cinsel farkındalık olmak üzere üç alt boyutu vardır.
Ölçeğin 1-7. maddeleri cinsel açıdan kendini açığa vurma alt boyutu, 8-10. maddeler
cinsel cesaret alt boyutu, 11-13. maddeler ise cinsel farkındalık boyutunu ölçmekedir.
Ölçek hem alt ölçeklere iliĢkin ayrı ayrı puan vermekte, hem de cinsel özgüven düzeyini
gösteren toplam bir puan vermektedir. Ölçekten alınabilecek en düĢük puan 13 en
yüksek puan ise 52 „dir. Ölçekten alınan yüksek puanlar bireylerin cinsel özgüven
düzeylerinin yüksek olduğunu göstermektedir. Ölçeğin toplam Cronbach alfa değeri .88
iken, alt boyutları olan cinsel açıdan kedini açığa vurma .90, cinsel farkındalık .68,
cinsel cesaret Cronbach alfa değeri ise .84‟dir.

Kısa Semptom Envanteri (KSE)

Kısa Semptom Envanteri (KSE), Derogatis (1993) tarafından psikiyatrik belirtileri


ve bireyin içinde bulunduğu stres düzeyini ölçmek amacıyla geliĢtirilen SCL–90-R‟nin
kısa formudur. SCL–90-R‟nin dokuz faktörüne dağılmıĢ olan 90 madde arasından, her
faktörde en yüksek yükü almıĢ toplam 53 madde seçilerek kısa form elde edilmiĢtir.
KSE aynen SCL–90-R‟deki gibi dokuz alt ölçek, ek maddeler ve üç genel indeksten
oluĢmaktadır.

Türkiye‟de Kılıç‟ın (1991) üniversite öğrencileri üzerinde ölçeğin uzun


formunun geçerlik güvenirliğini araĢtırdığı çalıĢmasında, güvenirlik katsayılarının alt
ölçeklere göre. 63 ile. 84 arasında değiĢtiği gözlenmiĢtir. Geçerliği benzer ölçekler
geçerliği yöntemiyle saptanmaya çalıĢılmıĢ ve ölçüt olarak MMPI envanteri alınmıĢtır.
Ġki ölçek arasındaki Pearson Korelasyon katsayılarının .50 ile .59 arasında değiĢim
gösterdiği görülmüĢtür.

ġahin ve Durak (1994) tarafından da ölçeğin Türkçe geçerlilik ve güvenirliliğine


dair çalıĢma yapılmıĢtır. 53 madde ve depresyon, anksiyete, olumsuz benlik,
somatizasyon ve hostalite olmak üzere 5 alt boyut belirlenmiĢtir. Ölçeğin ergen
örnekleminden alınan iç tutarlılık kat sayısı .70 ile .88 iken yetiĢkin örnekleminden
alınan iç turarlılık kat sayısı .75 ile .87 arasında değiĢmektedir. Ölçekten alınan
puanların yüksekliği psikolojik belirtilerinin yoğunluğunu ve sıklığını belirtmektedir.

36
Verilerin Çözümlenmesi ve Yorumlanması
Bu araĢtırmada verilerin analizi için SPSS 24.0 paket programı kullanılmıĢtır.
Katılımcıların sosyo-demografik özelliklerini belirlemek ve çalıĢmanın KiĢisel Bilgi
Formu kısmında yer alan sorulara verilen cevapların betimsel istatistiklerini çıkarmak
amacıyla frekans ve yüzde analizi yapılmıĢtır. Ölçekler arası korelasyon, Pearson
Momentler Çarpımı ile hesaplandıktan sonra bağlanma stillerinin diğer ölçekler
üzerindeki yordama katsayılarını belirlemek amacıyla çoklu doğrusal regresyon analizi
yapılmıĢtır.

37
BÖLÜM 3. BULGULAR VE YORUMLAR

Bu bölümde, önce araĢtırmanın amaçlarını yansıtan belli baĢlıklar halinde, elde


edilen bulgulara; sonra bunların kümeler halinde anlamlandırılmaya çalıĢıldığı
yorumlara yer verilmiĢtir

Bulgular
AraĢtırmada kullanılan ölçeklere ve alt boyutlarına ait güvenirlik analizi sonucu
elde edilen Cronbach‟s Alpha değerleri Tablo 3.1‟ de verilmiĢtir.

Tablo 3.1 Ölçeklerin Güvenirlik Analizi Sonucu Elde Edilen Cronbach’s Alpha
Değerleri

Ölçek Madde Sayısı Cronbach’s Alpha

Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeği 18 0,96

Cinsel Özgüven Ölçeği 13 0,88

Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar 36 0,94


Envanteri – II
Kaçınmacı Bağlanma 18 0,90
Kaygılı Bağlanma 18 0,87
Kısa Semptom Envanteri 53 0,97
Anksiyete 13 0,90
Depresyon 12 0,92
Olumsuz Benlik 12 0,90
Somatizasyon 9 0,82
Hostilite 7 0,82

AraĢtırmada kullanılan ölçeklerin güvenirlik analizi sonucu elde edilen


Cornbach‟s Alpha değerlerinin yer aldığı tabloya göre cinsel yaĢam kalitesi ölçeği 0,96;
cinsel özgüven ölçeği 0,88; Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri – II 0,94; kaçınmacı
bağlanma ölçeği 0,90; kaygılı bağlanma ölçeği 0,87; kısa semptom envanteri 0,97;
anksiyete 0,90; depresyon 0,92; olumsuz benlik 0,90; somatizasyon 0,82 ve hostilite
0,82 güvenirlik katsayılarına sahiptir. Güvenilirlik katsayısı 0,70‟den büyük olan
ölçeklerin, yeterli güvenilirliğe sahip olduğu kabul edilmektedir.

38
Tablo 3.2 Bireylere Uygulanan Ölçeklerden Elde Edilen Toplam Puanların
Normallik Analizi

Ölçek N 𝑋̅ SS Basıklık Çarpıklık

423 81,80 22,04 -0,69 -0,69


Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeği

Cinsel Özgüven Ölçeği 423 41,98 6,46 0,23 -0,73

YakınĠliĢkilerde YaĢantılar 423 67,46 20,45 -0,02 0,85


Envanteri – II

Kaçınmacı Bağlanma 423 36,35 11,99 -0,20 0,78

Kaygılı Bağlanma 423 31,12 9,44 0,73 1,05

Kısa Semptom Envanteri 423 104,79 36,89 1,62 1,21

Anksiyete 423 25,43 9,86 1,65 1,26

Depresyon 423 27,15 10,75 0,21 0,88

Olumsuz Benlik 423 23,27 9,43 1,76 1,32

Somatizasyon 423 14,16 5,25 1,96 1,99

Hostilite 423 14,78 5,41 1,13 1,06

Normal dağılıma uygunluğu araĢtırmak için kullanılabilecek ölçütlerden biri


basıklık ve çarpıklık katsayılarıdır. Basıklık ve çarpıklık değerleri +2,0 ve -2,0 değerleri
arasında ise dağılımın normalliğinden söz edilebilir. Tablo 3.2‟ de bireylerin ölçeklerden
aldıkları puanların ortalamaları, standart sapma değerleri, basıklık ve çarpıklık
katsayıları bulunmaktadır. Cinsel yaĢam kalitesi ölçeğinden alınan ortalama puan
81,80‟dir (ss=20,04). Basıklık katsayısı -0,69 ve çarpıklık katsayısı -0,69‟dur ve normal
dağılım göstermektedir. Cinsel özgüven ölçeğinden bireylerin aldıkları puanların
ortalaması 41,98‟dir (ss=6,46). Basıklık katsayısı 0,23 ve çarpıklık katsayısı -0,73‟tür ve
normal dağılım göstermektedir. Yakın iliĢkilerde yaĢantılar envanterinin toplam
puanlarından bireylerin aldıkları puanların ortalaması 67,46‟dır (ss=20,45). Basıklık
katsayısı -0,02 ve çarpıklık katsayısı 0,85‟tir ve normal dağılım göstermektedir.
Kaçınmacı bağlanma ölçeğinden bireylerin aldıkları puanların ortalaması 36,35‟tir
(ss=11,99). Basıklık katsayısı -0,20 ve çarpıklık katsayısı 0,78‟dir ve normal dağılım
göstermektedir. Kaygılı bağlanma ölçeğinden bireylerin aldıkları puanların ortalaması
31,12‟dir (ss=9,44). Basıklık katsayısı 0,73 ve çarpıklık katsayısı 1,05‟tir ve normal

39
dağılım göstermektedir. Kısa semptom envanterinden bireylerin aldıkları toplam
puanların ortalaması 104,79‟dur (ss=36,89). Basıklık katsayısı 1,62 ve çarpıklık
katsayısı 1,21‟dir ve normal dağılım göstermektedir. Anksiyete ölçeğinden bireylerin
aldıkları puanların ortalaması 25,43‟tür (ss=9,86). Basıklık katsayısı 1,65 ve çarpıklık
katsayısı 1,26‟dır ve normal dağılım göstermektedir. Depresyon ölçeğinden bireylerin
aldıkları puanların ortalaması 27,15‟tir (ss=10,75). Basıklık katsayısı 0,21 ve çarpıklık
katsayısı 0,88‟dir ve normal dağılım göstermektedir. Olumsuz benlik ölçeğinden
bireylerin aldıkları puanların ortalaması 23,27‟dir (ss=9,43). Basıklık katsayısı 1,76 ve
çarpıklık katsayısı 1,32‟dir ve normal dağılım göstermektedir. Somatizasyon ölçeğinden
bireylerin aldıkları puanların ortalaması 14,16‟dır (ss=5,25). Basıklık katsayısı 1,96 ve
çarpıklık katsayısı 1,99‟dur ve normal dağılım göstermektedir. Hostilite ölçeğinden
bireylerin aldıkları puanların ortalaması 14,78‟dir (ss=5,41). Basıklık katsayısı 1,13 ve
çarpıklık katsayısı 1,06‟dir ve normal dağılım göstermektedir.

Tablo 3.3 Bireylerin YaĢ Gruplarına Göre Dağılımı

DeğiĢken N %

30 yaĢ ve altı 217 51,3


30 yaĢ üzeri 206 48,7

Tablo 3.3‟ te yer alan verilere göre katılımcılardan 217 kiĢi (%51,3) 30 yaĢ ve
altındadır, 206 kiĢi (%48,7) 30 yaĢ üzerindedir. 30 yaĢ ve altı bireyler genç yetiĢkin
kadınları, 30 yaĢ üstü bireyler orta yetiĢkin kadınları temsil etmektedir.

Alt Problem 1

AraĢtırmada kullanılan Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeğinin, Cinsel Özgüven Ölçeği


ve alt boyutları, Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri – II ve alt boyutları, Kısa
Semptom Envanteri ve alt boyutları ile olan iliĢkilerinin yönlerini ve büyüklüğünü
ortaya koymak için yapılan Pearson korelasyon analizi sonucu elde edilen değerler
Tablo 3.4 ‟te verilmiĢtir.

Tabloya göre; Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeği (CYKÖ) ile Cinsel Özgüven Ölçeği
(CÖÖ) arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,66; p<,01); CÖÖ‟nün
kendini açığa vurma alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki
(r=,61; p<,01); cinsel cesaret alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki
(r=,45; p<,01); cinsel farkındalık alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük

40
iliĢki (r=,35; p<,01); YĠYE-II arasında negatif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=-,39;
p<,01); YĠYE-II‟nin kaçınmacı bağlanma alt boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı ve
düĢük iliĢki (r=-,36; p<,01); kaygılı bağlanma alt boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı
ve düĢük iliĢki (r=-,39; p<,01); KSE arasında negatif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki
(r=-,58; p<,01); KSE‟nin anksiyete alt boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı ve orta
düzey iliĢki (r=-,55; p<,01); depresyon alt boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı ve orta
düzey iliĢki (r=-,57; p<,01); olumsuz benlik alt boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı
ve orta düzey iliĢki (r=-,52; p<,01); somatizasyon alt boyutu arasında negatif yönlü,
anlamlı ve düĢük iliĢki (r=-,45; p<,01); hostilite alt boyutu arasında negatif yönlü,
anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=-,50; p<,01) bulunmaktadır.

Cinsel Özgüven Ölçeği (CÖÖ) ile kendini açığa vurma alt boyutu arasında
pozitif yönlü, anlamlı ve çok yüksek iliĢki (r=,92; p<,01); cinsel cesaret alt boyutu
arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey (r=,64; p<,01); cinsel farkındalık alt
boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey (r=,63; p<,01); YĠYE-II arasında
pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,59; p<,01); YĠYE-II‟nin kaçınmacı
bağlanma alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,59; p<,01);
kaygılı bağlanma alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,62;
p<,01); KSE arasında negatif yönlü, anlamlı ve çok yüksek iliĢki (r=-,88; p<,01);
KSE‟nin anksiyete alt boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı ve çok yüksek iliĢki (r=-
,83; p<,01); depresyon alt boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı ve çok yüksek iliĢki
(r=-,85; p<,01); olumsuz benlik alt boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı ve yüksek
iliĢki (r=-,79; p<,01); somatizasyon alt boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı ve orta
düzey iliĢki (r=-,65; p<,01); hostilite alt boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı ve
yüksek iliĢki (r=-,76; p<,01) bulunmaktadır.

CÖÖ‟nün kendini açığa vurma alt boyutu ile cinsel cesaret alt boyutu arasında
pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=,37; p<,01); cinsel farkındalık alt boyutu
arasında pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=,42; p<,01); YĠYE-II arasında pozitif
yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,54; p<,01); YĠYE-II‟nin kaçınmacı bağlanma alt
boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=,48; p<,01); kaygılı bağlanma
alt boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=-,56; p<,01); KSE
arasında negatif yönlü, anlamlı ve yüksek iliĢki (r=-,77; p<,01); KSE‟nin anksiyete alt
boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı ve yüksek iliĢki (r=-,73; p<,01); depresyon alt
boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı ve yüksek iliĢki (r=-,76; p<,01); olumsuz benlik

41
alt boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=-,69; p<,01);
somatizasyon alt boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=-,57;
p<,01); hostilite alt boyutu arasında negatif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=-,66;
p<,01) bulunmaktadır.

CÖÖ‟nün cinsel cesaret alt boyutu ile cinsel farkındalık alt boyutu arasında
pozitif yönlü, anlamlı ve çok düĢük iliĢki (r=,32; p<,01); YĠYE-II arasında pozitif yönlü,
anlamlı ve düĢük iliĢki (r=,36; p<,01); YĠYE-II‟nin kaçınmacı bağlanma alt boyutu
arasında negatif yönlü, anlamlı ve çok düĢük iliĢki (r=-,32; p<,01); kaygılı bağlanma alt
boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=,37; p<,01);KSE‟nin anksiyete
alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,54; p<,01); depresyon
alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,55; p<,01); olumsuz
benlik alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,51; p<,01);
somatizasyon alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=,43; p<,01);
hostilite alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,51; p<,01)
bulunmaktadır.

42
Tablo 3. 4 Ölçekler ve Alt Ölçekler Arası Korelasyonlar

Ölçekler 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14
1. CYKÖ1 -
2. CÖÖ2 0,66* -
3.Kendini Açığa
Vurma 0,61* 0,92* -
4.Cinsel Cesaret
0,45* 0,64* 0,37* -
5.Cinsel
Farkındalık
0,35* 0,63* 0,42* 0,32* -
6. YĠYE-II3 -0,39* 0,59* 0,54* 0,36* -0,42* -
7.Kaçınmacı
Bağlanma -0,36* 0,59* 0,48* -0,32* -0,38* 0,96* -

8.Kaygılı
Bağlanma
-0,39* 0,62* -0,56* 0,37* -0,43* 0,94* 0,82* -
9. KSE4 -0,58* -0,88* -0,77* 0,57* 0,65* 0,57* 0,50* 0,60* -
10.Anksiyete -0,55* -0,83* -0,73* 0,54* 0,61* 0,54* 0,47* 0,57* 0,95* -
11.Depresyon -0,57* -0,85* -0,76* 0,55* 0,63* 0,55* 0,49* 0,57* 0,93* 0,85* -
12.Olumsuz
Benlik
-0,52* -0,79* -0,69* 0,51* 0,60* 0,52* 0,46* 0,55* 0,92* 0,84* 0,82* -
13.Somatizasyon -0,45* -0,65* -0,57* 0,43* 0,50* 0,42* 0,37* 0,45* 0,80* 0,76* 0,69* 0,65* -
14. Hostilite
-0,50* -0,76* -0,66* 0,51* 0,55* 0,49* 0,42* 0,52* 0,84* 0,77* 0,73* 0,73* 0,62* -
1
Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeği; 2 Cinsel Özgüven Ölçeği; 3Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri-II; 4Kısa Semptom Envanteri
*p<0,01

43
CÖÖ‟nün cinsel farkındalık ile YĠYE-II arasında negatif yönlü, anlamlı ve düĢük
iliĢki (r=-,42; p<,01); YĠYE-II‟nin kaçınmacı bağlanma alt boyutu arasında negatif
yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=-,38; p<,01); kaygılı bağlanma alt boyutu arasında
negatif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=-,43; p<,01); KSE arasında pozitif yönlü,
anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=-,65; p<,01); KSE‟nin anksiyete alt boyutu arasında
pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,61; p<,01); depresyon alt boyutu arasında
pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,63; p<,01); olumsuz benlik alt boyutu
arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,60; p<,01); somatizasyon alt
boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,50; p<,01); hostilite alt
boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,55; p<,01) bulunmaktadır.

Tabloya göre; YĠYE-II ile YĠYE-II‟nin kaçınmacı bağlanma alt boyutu arasında
pozitif yönlü, anlamlı ve çok yüksek iliĢki (r=,96; p<,01); kaygılı bağlanma alt boyutu
arasında pozitif yönlü, anlamlı ve çok yüksek iliĢki (r=,94; p<,01); KSE arasında pozitif
yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,57; p<,01); KSE‟nin anksiyete alt boyutu
arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,54; p<,01); depresyon alt boyutu
arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,55; p<,01); olumsuz benlik alt
boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,52; p<,01); somatizasyon
alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=,42; p<,01); hostilite alt
boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=,49; p<,01) bulunmaktadır.

YĠYE-II‟nin kaçınmacı bağlanma alt boyutu ile kaygılı bağlanma alt boyutu
arasında pozitif yönlü, anlamlı ve yüksek iliĢki (r=,82; p<,01); KSE arasında pozitif
yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,50; p<,01); KSE‟nin anksiyete alt boyutu
arasında pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=,47; p<,01); depresyon alt boyutu
arasında pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=,49; p<,01); olumsuz benlik alt boyutu
arasında pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=,46; p<,01); somatizasyon alt boyutu
arasında pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=,37; p<,01); hostilite alt boyutu
arasında pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=,42; p<,01) bulunmaktadır.

YĠYE-II‟nin kaygılı bağlanma alt boyutu ile KSE arasında pozitif yönlü, anlamlı
ve orta düzey iliĢki (r=,60; p<,01); KSE‟nin anksiyete alt boyutu arasında pozitif yönlü,
anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,57; p<,01); depresyon alt boyutu arasında pozitif yönlü,
anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,57; p<,01); olumsuz benlik alt boyutu arasında pozitif
yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,55; p<,01); somatizasyon alt boyutu arasında

44
pozitif yönlü, anlamlı ve düĢük iliĢki (r=,45; p<,01); hostilite alt boyutu arasında pozitif
yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,52; p<,01) bulunmaktadır.

Tabloya göre; KSE ile anksiyete alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve
çok yüksek iliĢki (r=,95; p<,01); depresyon alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve
çok yüksek iliĢki (r=,93; p<,01); olumsuz benlik alt boyutu arasında pozitif yönlü,
anlamlı ve çok yüksek iliĢki (r=,92; p<,01); somatizasyon alt boyutu arasında pozitif
yönlü, anlamlı ve yüksek iliĢki (r=,80; p<,01); hostilite alt boyutu arasında pozitif
yönlü, anlamlı ve yüksek iliĢki (r=,84; p<,01) bulunmaktadır.

KSE‟nin anksiyete alt boyutu ile depresyon alt boyutu arasında pozitif yönlü,
anlamlı ve çok yüksek iliĢki (r=,85; p<,01); olumsuz benlik alt boyutu arasında pozitif
yönlü, anlamlı ve yüksek iliĢki (r=,84; p<,01); somatizasyon alt boyutu arasında pozitif
yönlü, anlamlı ve yüksek iliĢki (r=,76; p<,01); hostilite alt boyutu arasında pozitif
yönlü, anlamlı ve yüksek iliĢki (r=,77; p<,01) bulunmaktadır.

KSE‟nin depresyon alt boyutu ile olumsuz benlik alt boyutu arasında pozitif
yönlü, anlamlı ve yüksek iliĢki (r=,82; p<,01); somatizasyon alt boyutu arasında pozitif
yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,69; p<,01); hostilite alt boyutu arasında pozitif
yönlü, anlamlı ve yüksek iliĢki (r=,73; p<,01) bulunmaktadır. KSE‟nin olumsuz benlik
alt boyutu ile somatizasyon alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey
iliĢki (r=,65; p<,01); hostilite alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve yüksek iliĢki
(r=,73; p<,01) bulunmaktadır. Son olarak, KSE‟nin somatizasyon alt boyutu ile hostilite
alt boyutu arasında pozitif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=,62; p<,01)
bulunmaktadır.

Alt Problem 2. 1

ÇalıĢmanın alt problemlerinden bağlanma stillerinin cinsel yaĢam kalitesi


puanını açıklama gücünü belirlemek için kurulan modele aynı anda sokulan kaçınmacı
ve kaygılı bağlanma bağımsız değiĢkenlerine ait değerler Tablo 3.5‟ te verilmiĢtir.

Tablo 3. 5 Bağlanma Stillerinin Cinsel YaĢam Kalitesi Puanlarını Açıklama Gücü

Model R R2 F p

Kaçınmacı*Kaygılı 0,398 0,155 39,63 0,00

Tabloya göre bağlanma stilleri ile cinsel yaĢam kalitesi ölçeği arasındaki iliĢki
0,398 iken, bağlanma stillerinin cinsel yaĢam kalitesi ölçeğini regresyon ile açıklama
45
oranı %16‟dır. Kurulan bu çoklu regresyon modeli istatistiksel olarak anlamlıdır
(F(2,420)=39,63; p<0,001).

Tablo 3. 6 Bağlanma Stillerinin Cinsel YaĢam Kalitesini Yordama Katsayısı

Bağlanma Standart Standardize t p


Stilleri Hata Edilmiş Beta

Kaçınmacı 0,14 -0,13 -1,61 0,11

Kaygılı 0,18 -0,29 -3,71 0,00

Bağlanma stillerinin cinsel yaĢam kalitesini yordama katsayılarına ait değerlerin


yer aldığı Tablo 3. 6‟ da kaçınmacı bağlanmanın cinsel yaĢam kalitesini anlamlı
düzeyde yordamadığı görülmektedir (t=1,61; p>0,05). Standardize edilmiĢ beta
katsayısına bakıldığında -0,13 düzeyinde cinsel yaĢam kalitesi ile arasında iliĢki olduğu
görülmüĢtür. Bir baĢka deyiĢle, bir bireyin kaçınmacı bağlanma puanı 100 puan artarsa
cinsel yaĢam kalitesi puanı 13 puan düĢmektedir ancak bu düĢüĢ anlamlı değildir.
Kaygılı bağlanmanın cinsel yaĢam kalitesini anlamlı düzeyde yordadığı görülmektedir
(t=-3,71; p<0,001). Standardize edilmiĢ beta katsayısına bakıldığında -0,29 düzeyinde
cinsel yaĢam kalitesi ile arasında iliĢki olduğu görülmüĢtür. Yani, bir bireyin kaygılı
bağlanma puanı 100 puan artarsa cinsel yaĢam kalitesi puanı 29 puan düĢmektedir ve bu
düĢüĢ anlamlıdır.

Alt Problem 2. 2

Bağlanma stillerinin cinsel özgüven puanını açıklama gücünü belirlemek için


kurulan modele aynı anda sokulan kaçınmacı ve kaygılı bağlanma bağımsız
değiĢkenlerine ait değerler Tablo 3.7‟ de verilmiĢtir.

Tablo 3. 7 Bağlanma Stillerinin Cinsel Özgüven Puanlarını Açıklama Gücü

Model R R2 F p

Kaçınmacı*Kaygılı 0,617 0,377 128,86 0,00

Tabloya göre bağlanma stilleri ile cinsel özgüven ölçeği arasındaki iliĢki 0,617
iken, bağlanma stillerinin cinsel özgüven ölçeğini regresyon ile açıklama oranı %38‟dir.
Kurulan bu çoklu regresyon modeli istatistiksel olarak anlamlıdır (F(2,420)=128,86;
p<0,001).

46
Tablo 3. 8 Bağlanma Stillerinin Cinsel Özgüveni Yordama Katsayısı

Bağlanma Standart Hata Standardize t p


Stilleri Edilmiş Beta

Kaçınmacı 0,04 -0,07 -1,05 0,29


Kaygılı 0,05 -0,56 -8,34 0,00

Bağlanma stillerinin cinsel özgüveni yordama katsayılarına ait değerlerin yer


aldığı Tablo 3.8‟ de kaçınmacı bağlanmanın cinsel özgüveni anlamlı düzeyde
yordamadığı görülmektedir (t=-1,05; p>0,05). Standardize edilmiĢ beta katsayısına
bakıldığında -0,07 düzeyinde cinsel özgüven ile arasında iliĢki olduğu görülmüĢtür. Bir
baĢka deyiĢle, bir bireyin kaçınmacı bağlanma puanı 100 puan artarsa cinsel özgüven
puanı 7 puan düĢmektedir ancak bu düĢüĢ anlamlı değildir. Kaygılı bağlanmanın cinsel
özgüveni anlamlı düzeyde yordadığı görülmektedir (t=-8,34; p<0,001). Standardize
edilmiĢ beta katsayısına bakıldığında -0,56 düzeyinde cinsel özgüven ile arasında iliĢki
olduğu görülmüĢtür. Yani, bir bireyin kaygılı bağlanma puanı 100 puan artarsa cinsel
özgüven puanı 56 puan düĢmektedir ve bu düĢüĢ anlamlıdır.

Alt Problem 2. 3

AraĢtırmanın alt problemlerinden; bağlanma stillerinin anksiyete puanını


açıklama gücünü belirlemek için kurulan modele aynı anda sokulan kaçınmacı ve
kaygılı bağlanma bağımsız değiĢkenlerine ait değerler Tablo 3.9‟da verilmiĢtir.

Tablo 3. 9 Bağlanma Stillerinin Anksiyete Puanlarını Açıklama Gücü

Model R R2 F p

Kaçınmacı*Kaygılı 0,566 0,321 99,12 0,00

Tabloya göre bağlanma stilleri ile anksiyete ölçeği arasındaki iliĢki 0,566 iken,
bağlanma stillerinin anksiyete ölçeğini regresyon ile açıklama oranı %32‟dir. Kurulan
bu çoklu regresyon modeli istatistiksel olarak anlamlıdır (F(2,420)=99,12; p<0,001).

47
Tablo 3. 10 Bağlanma Stillerinin Anksiyeteyi Yordama Katsayısı

Bağlanma Standart Hata Standardize t p


Stilleri Edilmiş Beta

Kaçınmacı 0,06 0,02 0,30 0,76


Kaygılı 0,07 0,55 7,84 0,00

Bağlanma stillerinin anksiyeteyi yordama katsayılarına ait değerlerin yer aldığı


Tablo 3.10 ‟da kaçınmacı bağlanmanın anksiyeteyi anlamlı düzeyde yordamadığı
görülmektedir (t=0,30; p>0,05). Standardize edilmiĢ beta katsayısına bakıldığında 0,02
düzeyinde anksiyete ile arasında iliĢki olduğu görülmüĢtür. Bir baĢka deyiĢle, bir bireyin
kaçınmacı bağlanma puanı 100 puan artarsa anksiyete puanı 2 puan artmaktadır ancak
bu artıĢ anlamlı değildir. Kaygılı bağlanmanın anksiyete anlamlı düzeyde yordadığı
görülmektedir (t=7,84; p<0,001). Standardize edilmiĢ beta katsayısına bakıldığında 0,55
düzeyinde anksiyete ile arasında iliĢki olduğu görülmüĢtür. Yani, bir bireyin kaygılı
bağlanma puanı 100 puan artarsa anksiyete puanı 55 puan artmaktadır ve bu artıĢ
anlamlıdır.

Alt Problem 2. 4

Bağlanma stillerinin depresyon puanını açıklama gücünü belirlemek için kurulan


modele aynı anda sokulan kaçınmacı ve kaygılı bağlanma bağımsız değiĢkenlerine ait
değerler Tablo 3.11‟ de verilmiĢtir.

Tablo 3. 11 Bağlanma Stillerinin Depresyon Puanlarını Açıklama Gücü

Model R R2 F p

Kaçınmacı*Kaygılı 0,574 0,327 103,42 0,00

Tabloya göre bağlanma stilleri ile depresyon ölçeği arasındaki iliĢki 0,574 iken,
bağlanma stillerinin depresyon ölçeğini regresyon ile açıklama oranı %33‟tür. Kurulan
bu çoklu regresyon modeli istatistiksel olarak anlamlıdır (F(2,420)=103,42; p<0,001).

48
Tablo 3. 12 Bağlanma Stillerinin Depresyonu Yordama Katsayıları

Bağlanma Standart Hata Standardize t p


Stilleri Edilmiş Beta

Kaçınmacı 0,06 0,08 1,10 0,27

Kaygılı 0,08 0,51 7,33 0,00

Bağlanma stillerinin depresyonu yordama katsayılarına ait değerlerin yer aldığı


Tablo 3.12‟de kaçınmacı bağlanmanın depresyonu anlamlı düzeyde yordamadığı
görülmektedir (t=1,10; p>0,05). Standardize edilmiĢ beta katsayısına bakıldığında 0,08
düzeyinde depresyon ile arasında iliĢki olduğu görülmüĢtür. Bir baĢka deyiĢle, bir
bireyin kaçınmacı bağlanma puanı 100 puan artarsa depresyon puanı 8 puan artmaktadır
ancak bu artıĢ anlamlı değildir. Kaygılı bağlanmanın depresyonu anlamlı düzeyde
yordadığı görülmektedir (t=7,33; p<0,001). Standardize edilmiĢ beta katsayısına
bakıldığında 0,51 düzeyinde depresyon ile arasında iliĢki olduğu görülmüĢtür. Yani, bir
bireyin kaygılı bağlanma puanı 100 puan artarsa depresyon puanı 51 puan artmaktadır
ve bu artıĢ anlamlıdır.

Alt Problem 2. 5

Bağlanma stillerinin olumsuz benlik puanını açıklama gücünü belirlemek için


kurulan modele aynı anda sokulan kaçınmacı ve kaygılı bağlanma bağımsız
değiĢkenlerine ait değerler Tablo 3.13‟ te verilmiĢtir.

Tablo 3. 13 Bağlanma Stillerinin Olumsuz Benlik Puanlarını Açıklama Gücü

Model R R2 F p

Kaçınmacı*Kaygılı 0,549 0,301 90,54 0,00

Tabloya göre bağlanma stilleri ile olumsuz benlik ölçeği arasındaki iliĢki 0,549
iken, bağlanma stillerinin olumsuz benlik ölçeğini regresyon ile açıklama oranı
%30‟dur. Kurulan bu çoklu regresyon modeli istatistiksel olarak anlamlıdır
(F(2,420)=90,54; p<0,001).

49
Tablo 3. 14 Bağlanma Stillerinin Olumsuz Benliği Yordama Katsayıları

Bağlanma Standart Standardize t p


Stilleri Hata Edilmiş Beta

Kaçınmacı 0,06 0,02 0,22 0,82

Kaygılı 0,07 0,54 7,54 0,00

Bağlanma stillerinin olumsuz benliği yordama katsayılarına ait değerlerin yer


aldığı Tablo 3.14‟te kaçınmacı bağlanmanın olumsuz benliği anlamlı düzeyde
yordamadığı görülmektedir (t=0,22; p>0,05). Standardize edilmiĢ beta katsayısına
bakıldığında 0,02 düzeyinde olumsuz benlik ile arasında iliĢki olduğu görülmüĢtür. Bir
baĢka deyiĢle, bir bireyin kaçınmacı bağlanma puanı 100 puan artarsa olumsuz benlik
puanı 2 puan artmaktadır ancak bu artıĢ anlamlı değildir. Kaygılı bağlanmanın olumsuz
benliği anlamlı düzeyde yordadığı görülmektedir (t=7,54; p<0,001). Standardize edilmiĢ
beta katsayısına bakıldığında 0,54 düzeyinde olumsuz benlik arasında iliĢki olduğu
görülmüĢtür. Yani, bir bireyin kaygılı bağlanma puanı 100 puan artarsa olumsuz benlik
puanı 54 puan artmaktadır ve bu artıĢ anlamlıdır.

Alt Problem 2. 6

ÇalıĢmanın diğer bir alt problemi olan bağlanma stillerinin somatizasyon puanını
açıklama gücünü belirlemek için kurulan modele aynı anda sokulan kaçınmacı ve
kaygılı bağlanma bağımsız değiĢkenlerine ait değerler Tablo 3.15‟ te verilmiĢtir.

Tablo 3. 15 Bağlanma Stillerinin Somatizasyon Puanlarını Açıklama Gücü

Model R R2 F p

Kaçınmacı*Kaygılı 0,445 0,194 51,88 0,00

Buna göre bağlanma stilleri ile somatizasyon ölçeği arasındaki iliĢki 0,445 iken,
bağlanma stillerinin somatizasyon ölçeğini regresyon ile açıklama oranı %19‟dur.
Kurulan bu çoklu regresyon modeli istatistiksel olarak anlamlıdır (F(2,420)=51,88;
p<0,001).

50
Tablo 3. 16 Bağlanma Stillerinin Somatizasyonu Yordama Katsayıları

Bağlanma Standart Standardize t p


Stilleri Hata Edilmiş Beta

Kaçınmacı 0,03 0,02 0,29 0,77


Kaygılı 0,04 0,43 5,61 0,00

Bağlanma stillerinin somatizasyonu yordama katsayılarına ait değerlerin yer


aldığı Tablo 3.16 ‟da kaçınmacı bağlanmanın somatizasyonu anlamlı düzeyde
yordamadığı görülmektedir (t=0,29; p>0,05). Standardize edilmiĢ beta katsayısına
bakıldığında 0,02 düzeyinde somatizasyon ile arasında iliĢki olduğu görülmüĢtür. Bir
baĢka deyiĢle, bir bireyin kaçınmacı bağlanma puanı 100 puan artarsa somatizasyon
puanı 2 puan artmaktadır ancak bu artıĢ anlamlı değildir. Kaygılı bağlanmanın
somatizasyonu anlamlı düzeyde yordadığı görülmektedir (t=5,61; p<0,001). Standardize
edilmiĢ beta katsayısına bakıldığında 0,43 düzeyinde somatizasyon arasında iliĢki
olduğu görülmüĢtür. Yani, bir bireyin kaygılı bağlanma puanı 100 puan artarsa
somatizasyon puanı 43 puan artmaktadır ve bu artıĢ anlamlıdır.

3.1.Alt Problem 2. 7

ÇalıĢmanın son alt problemi olan bağlanma stillerinin hostilite puanını açıklama
gücünü belirlemek için kurulan modele aynı anda sokulan kaçınmacı ve kaygılı
bağlanma bağımsız değiĢkenlerine ait değerler Tablo 3.17‟ de verilmiĢtir.

Tablo 3. 17 Bağlanma Stillerinin Hostilite Puanlarını Açıklama Gücü

Model R R2 F p

Kaçınmacı*Kaygılı 0,524 0,274 79,31 0,00

Tabloya göre bağlanma stilleri ile hostilite ölçeği arasındaki iliĢki 0,524 iken,
bağlanma stillerinin hostilite ölçeğini regresyon ile açıklama oranı %27‟dir. Kurulan bu
çoklu regresyon modeli istatistiksel olarak anlamlıdır (F(2,420)=79,31; p<0,001).

51
Tablo 3. 18 Bağlanma Stillerinin Hostiliteyi Yordama Gücü

Bağlanma Standart Hata Standardize t p


Stilleri Edilmiş Beta

Kaçınmacı 0,03 -0,04 -0,50 0,62


Kaygılı 0,04 0,55 7,64 0,00

Bağlanma stillerinin olumsuz benliği yordama katsayılarına ait değerlerin yer


aldığı Tablo 3.18‟de kaçınmacı bağlanmanın hostiliteyi anlamlı düzeyde yordamadığı
görülmektedir (t=-0,50; p>0,05). Standardize edilmiĢ beta katsayısına bakıldığında -
0,04 düzeyinde hostilite ile arasında iliĢki olduğu görülmüĢtür. Bir baĢka deyiĢle, bir
bireyin kaçınmacı bağlanma puanı 100 puan artarsa hostilite puanı 4 puan düĢmektedir
ancak bu düĢüĢ anlamlı değildir. Kaygılı bağlanmanın hostiliteyi anlamlı düzeyde
yordadığı görülmektedir (t=7,64; p<0,001). Standardize edilmiĢ beta katsayısına
bakıldığında 0,55 düzeyinde hostilite arasında iliĢki olduğu görülmüĢtür. Yani, bir
bireyin kaygılı bağlanma puanı 100 puan artarsa hostilite puanı 55 puan artmaktadır ve
bu artıĢ anlamlıdır.

52
Yorumlar
Bu çalıĢmanın temel amacı, genç yetiĢkin ve yetiĢkin kadınların bağlanma
stilleri ile cinsel yaĢam kalitesi düzeyleri, cinsel öz-güven ve psikolojik belirtilerinin
arasındaki iliĢkinin incelenmesidir. Bu bölümde, bulgular bölümünde elde edilen
sonuçlar literatür çerçevesinde tartıĢılarak bir bütün Ģeklinde ele alınmıĢtır.

Korelasyon Analizleri Bulguları Sonuçlarının TartıĢılması

AraĢtırmada kullanılan Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri– II (YĠYE-II) ve


alt boyutları, Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeği (CYKÖ), Cinsel Özgüven Ölçeği (CÖÖ) ve
alt boyutları, Kısa Semptom Envanteri (KSE) ve alt boyutları arasında var olan
iliĢkilerin yönlerini ve büyüklüğünü ortaya koymak için yapılan Pearson korelasyon
analizi sonuçları aĢağıda tartıĢılmıĢtır.

- Cinsel Yaşam Kalitesi Ölçeğine Ait Korelasyon Bulguları Sonuçlarının


Tartışılması
ÇalıĢmanın bulguları, Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeği (CYKÖ) ile Yakın
ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri– II‟nin kaçınmacı bağlanma ve kaygılı bağlanma alt
boyutları arasında negatif yönlü bir iliĢki (r= .-36 - .-45; p<,01) bulunduğunu
göstermiĢtir. AraĢtırmada ortaya konan cinsel yaĢam kalitesinin bağlanma stilleriyle
iliĢkili olduğu sonucu literatürde de yer almaktadır. Kaçınmacı bağlanma stili, partnerin
ilgisi, heyecanı, cinsel güvenlik ve cinsel uyarılma ile negatif yönde iliĢkili
bulunmuĢtur. Kaygılı bağlanma stiline sahip olan kiĢilerin ise iliĢkisel endiĢelerinin
cinsel hazza biliĢsel engeller vasıtasıyla olumsuz etki ettiği görülmüĢtür. Bu çalıĢma
aynı zamanda yüksek derecede kaygılı bağlanma stiline sahip kadınların seksi
karĢılanamayan samimiyet, yakınlık, güvence ve bakım verme gibi isteklerini
karĢılamak için kullandıklarını ortaya koymaktadır. Bu ihtiyaçlar tatmin edilemediğinde,
kaygılı bağlanan kadınlar cinsel aktivitelere karĢı yabancılaĢma ve partnerlerine karĢı
kızgınlık yaĢayabilmektedirler. Kaygı seviyesi ne kadar yüksekse, cinsel tatmin, cinsel
yakınlık, uyarılma ve orgazm oranları da o kadar düĢük olmaktadır. Bu bulgular, yüksek
kaygılı bağlanma stiline sahip kadınların, iliĢkisel endiĢeleri nedeniyle istenmeyen
cinsel aktivitede bulunma davranıĢları gösterebileceklerini ortaya koymaktadır (Davis,
Shaver ve Vernon, 2004; Schachner ve Shaver, 2004).

Yüksek seviyede kayıtsız bağlanma stiline sahip bireylerin ise genel olarak
evliliklerinde cinsellikten daha az tatmin olduklarını belirtilmektedirler (Birnbaum ve
ark., 2006). Buna ek olarak, bu bulgular önceki araĢtırmaların ulaĢtığı kaçınmacı

53
bağlanan bireylerin cinsellik hakkındaki caydırıcı düĢüncelere sahip olduğu ve cinsel
yakınlık, samimiyet gibi konularda rahatsızlıkları yaĢadıkları bulgularını
desteklemektedir (Feeney ve Noller, 2004). Davis ve arkadaĢlarına göre (2006),
kaçınmacı bağlanma stili, cinsel tatminin fiziksel boyutu ile negatif olarak en güçlü
iliĢkiye sahip ve duygusal tatminle orta seviyede iliĢkiye sahip olan bağlanma çeĢididir.
Bu yüzden kaçınmacı eĢlere sahip olan bireyler, kaygılı eĢlere sahip olan bireylere göre
daha düĢük cinsel tatmin düzeyine sahiptir.

Bir baĢka çalıĢmaya göre de daha endiĢeli bireyler, evlilik doyumunun ve cinsel
tatmin düzeyinin daha düĢük olduğunu bildirmiĢtir. Kaygılı bağlanma ve seksüel
motivasyon arasında pozitif bir iliĢki bulunurken; cinsel tutku, kaygılı bağlanma ile
pozitif yönde iliĢkili ve kaçınma ile negatif iliĢkili çıkmıĢtır (Çeri, Yılmaz ve Soykan,
2008). Bu sonuç, daha önce Türkiye‟de yapılan ve vajinismus yaĢayan kadınların cinsel
yaĢam kalitesinin kaygılı ve kaçınmacı bağlanma stilleriyle iliĢkisini inceleyen
çalıĢmanın sonuçlarıyla örtüĢmektedir. AraĢtırma sonuçlarına göre, kaygılı bağlanmaya
sahip kadınların; cinsel yakınlık, cinsel istek, orgazm cevabı, cinsel haz ve iliĢki hazzı
ile negatif iliĢkiye sahip olduğu görülmüĢtür. Kaçınmacı bağlanan kadınların ise
bağlanma stilleri ile cinsel istek ve cinsel haz iliĢkisi negatif yönlü olarak
değerlendirilmiĢtir (Çakmak, 2011).

- Cinsel Özgüven Ölçeğine Ait Korelasyon Bulguları Sonuçlarının Tartışılması


Yapılan istatistiki çalıĢmaların sonuçlarına göre Cinsel Özgüven Ölçeği‟nin
kendini açığa vurma alt boyutu ile YĠYE-II‟nin kaygılı bağlanma alt boyutu arasında
negatif yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=-.56 - -.69; p<,01) bulunmaktadır. Literatür
incelendiğinde cinsel özgüven ölçeği ile bağlanma stilleri arasındaki iliĢkiyi konu alan
çalıĢmaların sonuçlarıyla bu sonucun örtüĢtüğü görülmektedir. Brassard ve arkadaĢları
(2015) tarafından yapılan bir çalıĢma; düĢük cinsel özgüvenin kadınların kaygılı
bağlanma ve düĢük cinsel hayat kaliteleri arasındaki iliĢkide aracı bir faktör olduğunu
ortaya koymuĢtur. Özellikle kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, sıklıkla cinsel
performans kaygısı taĢımaktadır (Birnbaum, 2007). Partnerlerini kaybetme ya da
memnun edememe kaygısı taĢıyan bireylerin, cinsel iliĢkileri konusunda da endiĢeleri
artmakta ve kendilerine cinsel anlamda güvenleri azalmaktadır.

54
Ayrıca kaygılı bağlanma stilindeki erkek ve kadın bireylerin cinsel iliĢkiden
kaçınmaya daha meyilli oldukları görülmüĢtür. Kadınların cinsel iliĢkiden uzak durma
eğilimleri kaçınmacı bağlanma özellikleri arttıkça daha da artmaktadır. Kaçınmacı
bağlanma Ģekline sahip olan kadınlar cinsellikten de kaçındıklarını belirtmektedirler.
Ayrıca kadınlar, erkek partnerlerinin kaygılı bağlanma Ģekline sahip olması durumunda
da cinsel iliĢkiden uzak durmayı tercih etmektedirler. Bu da göstermektedir ki, kaygılı
bağlanan kiĢiler cinsel iliĢkilerinde samimiyete, muhtaçlığa ve güvene daha fazla değer
vermekte ve birlikte rahat bir cinselliğin geliĢimini önemsemektedirler (Brassard,
Shaver ve Lussier, 2007).

- Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanterine Ait Korelasyon Bulguları Sonuçlarının


Tartışılması
AraĢtırma bulgularının yorumlanması sonucunda Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar
Envanteri– II‟nin kaçınmacı bağlanma alt boyutu ile kaygılı bağlanma alt boyutu
arasında pozitif yönlü, anlamlı ve yüksek iliĢki (r=.82; p<,01) bulunmuĢtur. Literatürde
de bu bulgu desteklenmektedir. Sibley, Fischer ve Liu (2005) yaptıkları çalıĢmalarında
iki bağlanma boyutu arasında da pozitif korelasyonlar bulmuĢtur.

YĠYE-II‟nin psikolojik belirtilerle olan iliĢkisi incelendiğinde, kaçınmacı


bağlanma alt boyutu ile KSE‟nin somatizasyon ve hostilite alt boyutları arasında pozitif
yönlü ve düĢük iliĢki (r=.37 - .49; p<,01); bulunurken; anksiyete, depresyon, olumsuz
benlik alt boyutlarının kaygılı bağlanma alt boyutu ile daha yüksek düzeyde iliĢkili
olduğu görülmüĢtür (r=.55 - .60; p<,01).

Elde edilen bulgular bağlanma stilleri ile bireyin psikolojik belirtilerinin iliĢkili
olduğunu göstermektedir. Bu bulgu diğer araĢtırma sonuçlarıyla da desteklenmektedir.
Daha önce yapılan çalıĢmalar, kaygılı bağlanan bireylerin zihinlerinin genellikle terk
edilme endiĢesi ve partnerinin cinsel ihtiyaçlarını yerine getirmek ile dolu olması
nedeniyle cinsel doyumu ve eğlenmeyi yaĢamakta güçlük çektiği bu nedenle psikolojik
belirti gösterme sıklıklarının arttığı göstermektedir. (Shaver ve Hazan, 1988). Bunun bir
sonucu olarak, kaygılı bağlanma stilinin psikolojik belirtilerin yoğunluğuna göre en
duyarlı boyut olduğu düĢünülebilir. Örneğin; bağlanma korkusu yaĢayan bireyler
partnerlerini ve onların davranıĢlarını izleyerek duygusal ihtiyaçlarını, iliĢkideki
yakınlığı ve iliĢkinin geleceğini cinselliği kullanarak kontrol etmeye eğilimlilerdir
(Mikulincer ve Shaver, 2003; Simpson, Campbell ve Weisberg, 2006).

55
Nitekim Sümer ve arkadaĢları (2009) tarafından yapılan çalıĢmada da kaygılı
bağlanmanın hem hasta grubu hem de karĢılaĢtırma grubu açısından psikopatoloji için
bir yatkınlık faktörü oluĢturduğu belirtilmiĢtir. Türkiye'de farklı örneklemlerle yapılan
araĢtırma sonuçlarında elde edilen bulgulara göre depresyon düzeyiyle güvenli
bağlanma arasında negatif yönlü, depresyon düzeyiyle güvensiz bağlanma ile de pozitif
yönlü bir iliĢki olduğu bulunurken; güvensiz bağlanma stillerinden kaygılı bağlanma
stiline sahip olan ergenlerin depresyon düzeyinin daha yüksek olduğu belirtilmiĢtir
(Kahraman, 2015; Yolalan, 2013).

Kaçınmacı bireylerin genelde bağlanma sistemlerini iĢlevsiz hale getirmeye


eğilimli olmaları psikolojik belirti gösterme olasılıklarını azaltan bir faktör olarak
nitelendirilebilir (Mikulincer ve Shaver, 2003). Ayrıca, kaçınmacı bireylerin
baĢkalarıyla cinsel iliĢki kurma fikrini rahatsız edici bulduklarına dair bulgular da vardır
(Shaver ve Hazan, 1988). Bu, bireylerin sekse kötü bakmaları ve yakınlıktan rahatsız
olma eğiliminde olduklarını gösteren önceki araĢtırmaları desteklemektedir (Birnbaum
ve ark., 2006; Feeney ve Noller, 2004). Kaçınmacı bağlanma stili, cinsel tatminin
fiziksel boyutu ile negatif olarak en güçlü iliĢkiye sahip ve duygusal tatminle orta
seviyede iliĢkiye sahip olan bağlanma çeĢididir (Davis ve ark., 2006). Kaçınmacı
bağlanmak fiziksel tatmini dolaylı olarak çekingenlik, duygusal tatminsizlik, partnerin
saygısız davranıĢları ve cinsel kaygılar vasıtalarıyla etkilemektedir (Birnbaum, 2007).
Bu yüzden daha fazla kaçınmacı eĢlere sahip olan bireyler, kaygılı eĢlere sahip olan
bireylere göre daha düĢük cinsel tatmin düzeyine sahiptir. Ayrıca cinsel iliĢkilerinden
daha memnun olan kiĢiler genel olarak evliliklerinden de memnun kaldıklarını
belirtmektedir.

AraĢtırmanın bulgularına ek olarak, Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeği (CYKÖ) ile


Cinsel Özgüven Ölçeği (CÖÖ)‟nün kendini açığa vurma alt boyutu arasında pozitif
yönlü, anlamlı ve orta düzey iliĢki (r=.61 - .66; p<.01) bulunmuĢtur. Elde edilen
sonuçlar ilgili alanyazındaki bazı sonuçlarla tutarlılık göstermektedir. MacNeil ve Byers
(2009)‟ın yaptığı çalıĢmada kendini açığa vuran bireylerin cinsel doyumlarının yüksek
olduğu sonucu elde edilmiĢtir. Benzer Ģekilde Montesi, Fauber, Gordon ve Heimberg
(2011) tarafından cinsel iliĢki hakkında konuĢmanın eĢlerin cinsellik ve genel iliĢki
doyumu üzerindeki öneminin araĢtırıldığı araĢtırmada, cinsel konularda kendini açığa
vurmanın cinsel doyum ve genel iliĢki doyumu için önemli bir faktör olduğu sonucuna
ulaĢılmıĢtır.

56
Regresyon Analizleri Bulguları Sonuçlarının TartıĢılması

Bağlanma stillerinin cinsel yaĢam kalitesini yordama katsayılarına ait değerlere


göre kaçınmacı bağlanmanın cinsel yaĢam kalitesini anlamlı düzeyde yordamadığı
(t=1,64; p>0,05) kaygılı bağlanmanın cinsel yaĢam kalitesini anlamlı düzeyde yordadığı
görülmektedir (t=-3,71; p<0,001). Bu bulgular alanyazın tarafından desteklenmektedir.
Birnbaum‟un (2007) bağlanma biçimi, cinsel iĢlevler ve iliĢki doyumunu
değerlendirdiği çalıĢmasında hem kaygılı bağlanma hem de kaçınmacı bağlanmanın
cinsel iĢlevler üzerinde olumsuz etkiye sahip olduğu ancak kaygılı bağlanmanın daha
yıkıcı etkiye sahip olduğu ve hem cinsel doyumsuzluk hem de iliĢki doyumsuzluğu ile
iliĢkili olduğu bildirilmiĢtir.

Kaygılı bağlanma stili cinsel tatminin duygusal boyutu ile en güçlü negatif
iliĢkiliye sahip bağlanma stilidir ve fiziksel tatminle anlamsız bir iliĢkiye sahiptir.
Seksin fiziksel tatmini ile alakalı en güçlü tatminsizlik unsurları ise iletiĢimin
engellenmiĢ olması, partnerin saygı seviyesi, iliĢki memnuniyeti ve cinsel kaygılardır.
Kaçınmacı bağlanmak ise fiziksel tatmini dolaylı olarak çekingenlik, duygusal
tatminsizlik, partnerin saygısız davranıĢları ve cinsel kaygılar vasıtalarıyla
etkilemektedir (Birnbaum, 2007). BaĢka bir deyiĢle, bağlanma stillerine bağlı anksiyetik
yapılanma özellikle de cinsel davranıĢlardaki kaygılar ortaya çıkmaktadır. Öte yandan,
bireyin cinsiyeti ne olursa olsun bağlanma korkusunun cinsel tecrübelerin kararsız bir
Ģekilde yorumlanmasıyla iliĢkili olduğunu gösteren araĢtırmalar da mevcuttur. Yüksek
kayıtsız bağlanma Ģekline sahip bireylerin cinsellikten daha fazla korktukları
görülmekte ve cinsel iliĢkiden daha az haz almaktadırlar (Hazan ve Zeifman, 1994).
Ancak bunun tersine, yüksek kaygılı bağlanma stiline sahip olan kiĢiler ağırlıklı olarak
bağlanma ihtiyaçlarını karĢılamak için cinsel yolları tercih ederler (Davis ve ark., 2004;
Schachner ve Shaver, 2004). Bunun bir sonucu olarak, bazen takıntı derecesine
varabilecek bu davranıĢların kaygılı bağlanan kiĢinin reddedilmesine veya istismar
edilmesine neden olabileceğini öne sürülmektedir (Feeney ve ark., 2000). Davis ve
arkadaĢları (2006) yaptıkları çalıĢmada, seksin kaygılı bireyler tarafından bir ölçüt
olarak algılandığı ve cinselliği zorlayıcı davranıĢ ve eylemlere yol açabileceği tezini
ortaya atmıĢlardır.

Bağlanma stillerinin cinsel özgüveni yordama katsayılarına ait değerlere göre


kaçınmacı bağlanmanın cinsel özgüveni anlamlı düzeyde yordamadığı (t=-1,05;
p>0,05), kaygılı bağlanmanın cinsel özgüveni anlamlı düzeyde yordadığı (t=-8,34;

57
p<0,001) görülmektedir. Elde edilen bu bulgular literatür ile örtüĢmektedir. Cinsel iĢlev
problemlerinde biri olan vajinusmus kısaca kadının iliĢkiye girememesi olarak
tanımlanmaktadır (Basson ve ark., 2004). Çakmak (2011), çalıĢmasında bağlanmanın
boyutsal olarak, vajinismus olan kadınlarda hem kaygı hem de kaçınma puanları
açısından istatistiksel olarak daha yüksek olduğunu saptamıĢtır. Çakmak‟ın (2011)
çalıĢmasında elde edilen bulgular hem kaygılı bağlanma hem de kaçınmacı bağlanmanın
olumsuz cinsel biliĢlere neden olduğunu gösterirken, kaygılı bağlanmanın cinsel
iĢlevselliğe daha zararlı olduğunu göstermektedir. Kaygılı bağlanmanın olumsuz cinsel
düĢüncelere neden olduğunu gösterirken, kaçınmacı bağlanmanın daha olumsuz cinsel
duygu ve düĢüncelerle iliĢkili olduğunu göstermiĢtir.

Bağlanma stillerinin anksiyeteyi yordama katsayılarına ait değerlere göre


kaçınmacı bağlanmanın anksiyeteyi anlamlı düzeyde yordamadığı (t=0,30; p>0,05),
kaygılı bağlanmanın anksiyeteyi anlamlı düzeyde yordadığı (t=7,84; p<0,001)
görülmektedir. Bu sonuçlar bağlanma stillerinin bireylerdeki kaygı yapılanması
üzerindeki etkisini göstermektedir. Korkulu bağlanan bireyler cinsel tecrübe yaĢarken
tatmin olmakta ve cinsel birleĢmeden keyif almakta zorlanmaktadırlar çünkü çoğu
zaman terk edilme korkusu yaĢayıp, partnerlerinin cinsel isteklerini erteleme
eğilimindedirler (Davis ve ark., 2006; Shaver ve Hazan, 1988). Diğer yandan, yapılan
bazı çalıĢmalar bağlanma korkusu yaĢayan bireylerin; partnerlerinin davranıĢlarını ve
duygusal ihtiyaçlarını sürekli takip etme ihtiyacı hissettiklerini, iliĢkideki yakınlığı ve
iliĢkinin geleceğini cinselliği kullanarak kontrol etmeye eğilimli olduklarını
göstermektedir (Mikulincer ve Shaver, 2003; Simpson, Campbell ve Weisberg, 2006).
Bir baĢka ifadeyle kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, farklı cinsel stratejiler
deneyerek iliĢkiyi kaybetme kaygılarını engellemeye çalıĢmaktadırlar.

Bağlanma stillerinin depresyonu yordama katsayılarına ait değerlere göre


kaçınmacı bağlanmanın depresyonu anlamlı düzeyde yordamadığı (t=1,10; p>0,05),
kaygılı bağlanmanın depresyonu anlamlı düzeyde yordadığı (t=7,33; p<0,001)
görülmektedir. Bu bulguya benzer olarak, Murphy ve Bates (1997) tarafından yapılan
bir araĢtırmada, depresif ve depresif olmayan üniversite öğrencilerinin ayrımını yapmak
amaçlanmıĢtır. Bu ayrımı yaparken yetiĢkin bağlanma stillerinin rolü ve bağlanma
stilleriyle depresif kiĢilik özellikleri arasındaki iliĢkiler incelenmiĢtir. AraĢtırma
sonucunda kaygılı bağlanma stillerinden alınan yüksek puanla, depresyon ve olumsuz
benlik modeli arasında anlamlı bir iliĢki olduğu saptanmıĢtır. Hem kaygılı bağlanmanın

58
bir parçası olan bireyin kendini eleĢtirmesinin, güçlü depresif belirtilerle iliĢkili olduğu
vurgulanmıĢtır. Bireyin kendini eleĢtirme bileĢenini içermeyen kaçınmacı bağlanmanın
depresif eğilimlerle bir iliĢkisinin olmadığı, kendine güvenme ve yakınlıktan kaçınma
içerdiği gözlenmiĢtir.

Bu çalıĢmanın sonuçları ile örtüĢmeyen araĢtırma sonuçları da bulunmaktadır.


Salahur (2010) tarafından yapılan çalıĢma hem kaygı hem de kaçınma boyutlarının
depresyonu yordadığını göstermiĢtir. Ayrıca Shaver, Schachner ve Mikulincer (2005),
kaçınmacı bağlanma tarzının kiĢileri depresyona daha yatkın hale getirdiği sonucuna
varırken; Wei, Heppner ve Mallinckrodt‟a göre (2003) kaçınmacı bağlanma tarzı
depresyonu yordamada birincil neden olmaktan çok, bir ara değiĢken rolünü
oynamaktadır.

Bağlanma stillerinin olumsuz benliği yordama katsayılarına ait değerlere göre


kaçınmacı bağlanmanın olumsuz benliği anlamlı düzeyde yordamadığı (t=0,22; p>0,05),
kaygılı bağlanmanın olumsuz benliği anlamlı düzeyde yordadığı (t=7,54; p<0,001)
görülmektedir. Literatürde elde edilen bulgularla paralel çalıĢmalar yer almaktadır. Snell
ve Finney‟e göre (1993) güvenli bağlanan insanlar kendilerini ve iliĢkilerini olumlu
değerlendirme eğilimindeyken; kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler olumsuz benlik
algılarından dolayı kendilerini, partnerlerini ve iliĢkilerini olumsuz yorumlamaya
eğilimlilerdir. Bu bireyler içinde bulundukları iliĢkiyi ve sevgiyi hak etmediklerini;
iliĢkinin her an bitebileceği korkusuna sahip olabilirler. Bu yüzden yakın iliĢkilerden ve
diğer insanlara güvenmekten uzak durma eğilimindedirler (Bartholomew, 1990). Bir
baĢka çalıĢma da bağlanma stillerinin cinsel iliĢkilerde olumsuz benlik oluĢumuyla
iliĢkisini ortaya koymaktadır. ÇalıĢma sonuçlarına göre, korkulu bağlanan bireyler;
sadakat, samimiyet, aĢk, onaylanma gibi ihtiyaçlarını karĢılamak, partnerleri tarafından
değerli hissedildiklerini görmek, partnerlerinin onları daha fazla sevmesini sağlamak ve
daha iyi hissetmek amacıyla cinsel iliĢkilerde bulunurlarken; kayıtsız bağlanan bireyler
genellikle olumsuz benlik düzeylerini düĢürmek amacıyla bir sosyal gruba girmek,
çevre baskısı ya da bu konu hakkında övünmek için cinsel iliĢkilere girerler. Kayıtsız
bağlanma stiline sahip kadınların, cinselliği bir mahremiyet alanı olarak gördükleri için
seks yapmaktan kaçındıkları ve bağımsız kalmayı tercih ettikleri gözlenmiĢtir (Impett ve
Peplau, 2003).

59
Bağlanma stillerinin somatizasyonu yordama katsayılarına ait değerlere göre
kaçınmacı bağlanmanın somatizasyonu anlamlı düzeyde yordamadığı (t=0,29; p>0,05)
kaygılı bağlanmanın somatizasyonu anlamlı düzeyde yordadığı (t=5,61; p<0,001)
görülmektedir. Bu bulgu ise literatürde bu konuda yapılan çalıĢmalarla
örtüĢmemektedir. Ağrılı cinsel iliĢki Ģikayeti gösteren kadınların bağlanma stilleri ve
somatizasyon seviyelerini sağlıklı kontrol grubu ile karĢılaĢtıran araĢtırmacılar, yüksek
kaygılı veya kaçınmacı bireylerin daha yüksek somatizasyon seviyeleri göstediklerini
görmüĢtür. Özellikle daha yüksek düzeyde kaçınmacı stile sahip olan katılımcılardaki
somatizasyon belirtilerinin ve ağrılı cinsel iliĢki yaĢama olasılıklarının arttığı
gözlemlenmiĢtir (Granot ve ark., 2010). Daha sonra yapılan bir çalıĢmaya göreyse, her
iki bağlanma stili de doğrudan somatizasyon ile iliĢkili değildir. Bunun yerine bağlanma
stillerinin ancak depresyon ve aksiyetenin aracılık ettiği iliĢkilerde somatizasyonla
doğrudan olmayan bir iliĢkisi bulunduğu görülmüĢtür. Bu sonuca göre, çoğu somatik
Ģikayetin bozulan psikolojik sağlıkla birlikte ortaya çıkmaktadır (Neumann, Sattel,
Gündel, Henningsen ve Kruse, 2015).

Bağlanma stillerinin olumsuz benliği yordama katsayılarına ait değerlere göre


kaçınmacı bağlanmanın hostiliteyi anlamlı düzeyde yordamadığı (t=-0,50; p>0,05)
kaygılı bağlanmanın hostiliteyi anlamlı düzeyde yordadığı (t=7,64; p<0,001)
görülmektedir. Yapılan araĢtırmalar bağlanma stillerinin hostilite davranıĢlarında etkili
olduğunu göstermiĢtir. Örneğin, cinsel iliĢkilerdeki yüksek dozlu iliĢki tepkileri, kaygılı
bağlanma stiline sahip kadınlar tarafından, duygusal iliĢkinin bir ölçütü olarak
görülmektedir Kaygılı bağlanan kadınların olumsuz cinsel biliĢleri nedeniyle günlük
iliĢkilerine zarar verici davranıĢlarda bulundukları görülmüĢtür. (Davis ve ark., 2004;
Birnbaum, 2007). Bu sonuca paralel olarak, Critchfield ve arkadaĢları (2008) özellikle
kaygılı bağlanma stiline sahip bireylerin kendine zarar verme davranıĢında bulunmaya
daha eğilimli olduklarını görmüĢtür. Ayrıca bu çalıĢma, hem kaygılı hem kaçınmacı
bağlanma stilinin daha çok iliĢkisel saldırganlık biçimleriyle iliĢkili olduğu sonucuna
varmıĢtır.

60
BÖLÜM 4. SONUÇ

Bu bölümde, araĢtırma sonucunda elde edilen bulguların yorumlandığı ve


sonrasında araĢtırılan problemin çözümü için baĢka hangi çalıĢmaların yapılmasının
gerekli görüldüğüne iliĢkin araĢtırmacının özgün değerlendirmelerini içeren bir öneriler
altbölümleri yer almıĢtır.

ÇalıĢmanın alt problemlerinden “Genç ve yetiĢkin kadınların cinsel yaĢam


kalitesi, cinsel özgüven, bağlanma stilleri (kaçınmacı ve kaygılı) ve psikolojik belirtileri
(anksiyete, depresyon, olumsuz benlik, somatizasyon, hostilite) arasında anlamlı
düzeyde iliĢki var mıdır?” sorusu elde edilen bulgular sonucu cevaplandırılmıĢtır. Bu
bulgular; bağlanma stillerinin cinsel yaĢam kalitesi ve cinsel özgüven bağlamında etkili
olduğu ve aralarında bağlanma stillerinin özelliğine bağlı olarak pozitif veya negatif
yönde ve farklı düzeylerde iliĢki olduğudur. Aynı doğrultuda araĢtırma, kadınlarda
bağlanma stillerinin psikolojik belirti düzeyleriyle de iliĢkisinin olduğu ortaya
konmuĢtur.

Kaçınmacı bağlanma stili ile kaygılı bağlanma stili arasındaki pozitif iliĢki genç
yetiĢkin ve yetiĢkin kadınların her iki bağlanma stiline de yatkın olduğunu
göstermektedir. Bu bağlamda kadınların bağlanma stilleri davranıĢlarında olumlu veya
olumsuz olarak etkili olmaktadır.

Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeği ile kaçınmacı ve kaygılı bağlanma stilleri


arasındaki negatif iliĢki, kadınların kaçınmacı veya kaygılı bağlanmalarının cinsel
yaĢam kalitelerini olumsuz etkilediğini göstermektedir. Bu bağlamda genç yetiĢkin ve
yetiĢkin kadınlar kaçınmacı ve kaygılı bağlandıkça cinsel yaĢam kaliteleri de
düĢmektedir.

Kaçınmacı bağlanma stili ile anksiyete ve depresyon arasındaki pozitif iliĢki,


kadınların kaçınmacı bağlanma stilinin kendilerinde anksiyete düzeyini ve depresyona
girme olasılıklarını arttırdığını göstermektedir. Genç yetiĢkin ve yetiĢkin kadınlar
kaçınmacı bağlanmaları arttıkça anksiyete düzeyleri ve depresyon düzeyleri artmaktadır.

Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeği ile Cinsel Özgüven Ölçeği açığa vurma alt boyutu
arasındaki pozitif iliĢki, kadınların cinsel olarak kendilerini açıkça ifade edebilmelerinin
cinsel yaĢamlarında daha olumlu yaĢantılara sahip olduklarını göstermektedir. Genç

61
yetiĢkin ve yetiĢkin kadınların cinsel olarak kendilerini açığa vurmaları arttıkça cinsel
yaĢam kaliteleri de artmaktadır.

Ġkinci alt problem olan “Genç ve yetiĢkin kadınların bağlanma stilleri cinsel
yaĢam kalitesini, cinsel özgüveni ve psikolojik belirtileri anlamlı düzeyde yordamakta
mıdır?” sorusu elde edilen bulgular sonucu cevaplandırılmıĢtır. Bu bulgular; bağlanma
stillerinin kaçınmacı bağlanma ile cinsel yaĢam kalitesi, cinsel özgüveni ve bazı
psikolojik belirtileri anlamlı düzeyde yordamadığını ortaya koymuĢtur. Ancak kaygılı
bağlanma stilinin cinsel yaĢam kalitesini, cinsel özgüven düzeyini ve bazı psikolojik
belirtileri anlamlı düzeyde yordadığını ortaya koymuĢtur.

Kaçınmacı bağlanan kadınların sahip oldukları bağlanma stilleri, cinsel yaĢam


kalitelerini düĢürmekle beraber, bu düĢüĢ istatistiksel olarak anlamlı görülmemektedir.
Bununla beraber, kadınlardaki kaygılı bağlanma düzeyinin artması sonucu cinsel yaĢam
kalitesinin düĢmesi istatistiksel olarak anlamlı görülmektedir. Kaygılı bağlanma
düzeyleri arttıkça genç yetiĢkin ve yetiĢkin kadınların cinsel davranıĢlarındaki
dalgalanmaların cinsel yaĢam kalitelerinin düĢmesine neden olabileceği
düĢünülmektedir.

Kaçınmacı bağlanan kadınların kaçınmacı bağlanma düzeyleri arttıkça cinsel


özgüvenleri düĢmekle beraber, bu düĢüĢ istatistiksel olarak anlamlı görülmemektedir.
Bununla beraber, kadınlardaki kaygılı bağlanma düzeyinin artması sonucu cinsel
özgüvenlerindeki düĢüĢ istatistiksel olarak anlamlı görülmektedir. Yüksek kaygılı
bağlanma düzeyinin, genç yetiĢkin ve yetiĢkin kadınların cinsel davranıĢlarındaki
aktivitelerinde düzensizliklere neden olurken, cinsel özgüvenlerini de düĢürdüğü
düĢünülmektedir.

Kaçınmacı bağlanan kadınların bağlanma puanlarının artması anksiyete


düzeylerini de arttırmakla beraber, bu artıĢ istatistiksel olarak anlamlı görülmemektedir.
Bununla beraber kadınlardaki kaygılı bağlanma düzeyinin artması sonucu
anksiyetelerinin artması istatistiksel olarak anlamlı görülmektedir. BaĢka bir ifade ile,
kaygılı bağlanma düzeyinin artması genç yetiĢkin ve yetiĢkin kadınların anksiyete
yaĢama olasılıklarının da artmasında etkili bir sebep olabilir.

Kaçınmacı bağlanan kadınların bağlanma düzeylerinin artması depresyon


düzeylerini de arttırmakla beraber bu artıĢ istatistiksel olarak anlamlı görülmemektedir.
Bununla beraber kadınlardaki kaygılı bağlanma düzeyinin artması sonucu depresyon

62
belirtilerinin artması istatistiksel olarak anlamlı görülürken, kaygılı bağlanma düzeyinin
artması genç yetiĢkin ve yetiĢkin kadınların depresyona girme olasılığını arttırıcı
etmenlerden biri olarak sayılabilir.

Kaçınmacı bağlanan kadınların bağlanma düzeylerinin artması olumsuz benlik


düzeylerini de arttırmakla beraber bu artıĢ istatistiksel olarak anlamlı görülmemektedir.
Bununla beraber kadınlardaki kaygılı bağlanma düzeyinin artması sonucu olumsuz
benlik düzeylerinin artması istatistiksel olarak anlamlı görülürken, kaygılı bağlanma
düzeyinin artmasının genç yetiĢkin ve yetiĢkin kadınların kendilerine ait olumsuz benlik
algısı geliĢtirmelerinde rol oynayabileceği düĢünülmektedir.

Kaçınmacı bağlanan kadınların bağlanma düzeylerinin artması somatizasyon


düzeylerini de arttırmakla beraber bu artıĢ istatistiksel olarak anlamlı görülmemektedir.
Bununla beraber kadınlardaki kaygılı bağlanma düzeyinin artması sonucu soamtizasyon
düzeylerinin artması istatistiksel olarak anlamlı görülürken, kaygılı bağlanma düzeyinin
artması genç yetiĢkin ve yetiĢkin kadınların psikolojik kökenli bedensel ağrı yaĢama
olasılıklarının artmasında etkili olabilir.

Kaçınmacı bağlanan kadınların bağlanma düzeylerinin artması hostilite


düzeylerini düĢürmekle beraber bu düĢüĢ istatistiksel olarak anlamlı görülmemektedir.
Bununla beraber kadınlardaki kaygılı bağlanma düzeyinin artması sonucu hostilite
düzeylerinin artması istatistiksel olarak anlamlı görülürken, kaygılı bağlanma düzeyinin
artması genç yetiĢkin ve yetiĢkin kadınların hostilitelerinin oluĢması ve agresif, gergin
ve saldırgan davranıĢlar gösterme olasılığının artmasında etkili olabilir.

Öneriler
AraĢtırmacılara önerilerimiz aĢağıdaki gibidir:
- Bağlanma boyutlarının cinselliğe etkisi ile ilgili yurt içi literatürün sınırlı olması
sebebiyle yeni araĢtırmaların yapılması faydalı olacaktır.

- Bu araĢtırmanın odağı kadın cinselliği üzerinedir. Erkek katılımcılardan


oluĢacak örneklemler üzerinde, erkeklerin bağlanma stilleri ile cinsel yaĢam
kaliteleri ve cinsel özgüven iliĢkilerinin araĢtırılacağı çalıĢmalar yapılabilir.

- Kadın ve erkek cinsel yaĢam kaliteleri ve cinsel özgüvenleri karĢılaĢtırılarak


araĢtırılabilir.

- AraĢtırmanın en ciddi sınırlılıklarından olan Türkiye alanyazınında cinselliğin


çok az çalıĢılmıĢ olmasından ötürü üniversitelerde Cinsel Eğitim Merkezleri
kurularak bu alanda bilimsel projeler gerçekleĢtirilebilir.

63
- Toplumsal cinsiyet konularına dikkat çeken araĢtırmalar yapılabilir.

- Engelli bireylerin bağlanma, cinsel yaĢam kalitesi, cinsel özgüven iliĢkileri veya
cinselliği ile ilgili diğer konular araĢtırılabilir.

- LGBTI (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, Ġnterseks) bireylerin bağlanma, cinsel


yaĢam kalitesi, cinsel özgüven iliĢkileri veya cinselliği ile ilgili diğer konular
araĢtırılabilir.

Alanda çalıĢanlara önerilerimiz ise aĢağıdaki gibidir:


- Toplumsal cinsiyet konu baĢlığı ile baĢta çocuklar ve ergenlere yönelik olmak
üzere genç kız ve kadınlara cinsel eğitim programları geliĢtirilebilir.

- Kadın cinselliği ve sorunları ile ilgili medyada kampanyalar oluĢturulabilir.

- Yine kadınlara yönelik cinsellik ile ilgili bilgilendirici seminerler düzenlenebilir.

- Sosyal medyada kadınların evlilik ve cinsel sorunları hakkında bilgi


alabilecekleri bir platform oluĢturulabilir.

- Kadınların cinsel özgüven ve cinsel yaĢam kalitelerini artırıcı yaygın psikolojik


danıĢmanlık hizmetleri sağlanabilir.

- Cinsel sorunların konuĢulabilmesi için kadınlara yönelik terapi veya paylaĢım


grupları oluĢturulabilir.

- Evlilik hazırlığı içerisinde olan bireyler için cinsel eğitim programları


oluĢturulabilir.

- Kadının kendi bedenini tanıyıp sevmesi ve cinselliğinden keyif almasını


sağlamak için eğitim seminerleri ve broĢürler hazırlanabilir.

- Sağlık kuruluĢlarında, cinsel problem yaĢayan bireyler için cinsel terapistler


bulundurulabilir.

- Üniversitelerde ilgili bölümlerin müfredatlarına sağlıklı cinsel yaĢam ve cinsel


sorunlarla baĢ edebilme ile ilgili dersler dahil edilebilir.

- Eğitim vakıflarıyla ortaklaĢa cinsel sağlık ile ilgili programlar oluĢturulabilir.

64
EKLER
EK-1
KĠġĠSEL BĠLGĠLER FORMU
Açıklama: Bu araĢtırmanın amacı Didem Küt‟ün T.C. Maltepe Üniversitesi GeliĢim
Psikolojisi Doktora tez çalıĢması kapsamında yürütülen „Genç YetiĢkin ve YetiĢkin
Kadınların Bağlanma Stillerinin Cinsel YaĢam Kalitesi Düzeyleri, Cinsel Öz-güven ve
Psikolojik Belirtileri Bakımından Ġncelenmesi” konulu çalıĢma için bilgi toplamaktır.
Bu kitapçıkta 5 tane ölçek vardır. Anketlerdeki soruların doğru ya da yanlıĢ cevapları
yoktur. AraĢtırmanın amacına ulaĢması için bütün soruları eksiksiz bir Ģekilde size
uygun gelen cevapları içtenlikle cevaplamanız geçerli ve güvenilir sonuçlar elde etmek
açısından önemlidir. ÇalıĢmada kimlik belirleyici, bilgiler istenmemektedir. Sorulara
vereceğiniz yanıtlar tamamen araĢtırma ve bilimsel yayın amacı ile kullanılacak ve tez
kapsamında değerlendirilecektir. Bu ankete katıldığınız için teĢekkür ederim.

Not: Ġstediğiniz yerde çalıĢmayı sonlandırabilirsiniz. ÇalıĢma sonucu ve bulgular ile


ilgili bilgi almak istediğinizde araĢtırmacıya didemkut@gmail.com adresinden
ulaĢabilirsiniz.

KİŞİSEL BİLGİLER ve SOSYO-DEMOGRAFİK ÖZELLİKLER


1) Doğum Yılınız: ………………….
2) Eğitim düzeyiniz nedir?
( ) Okur-yazar değil ( ) Okur-yazar ( ) Ġlkokul ( ) Ortaokul
( ) Lise ( ) Yüksek okul ( ) Üniversite ( ) Lisans üstü
3) Mesleğiniz:
( ) Öğretmen ( ) Akademisyen ( ) Tıp Doktoru/Sağlık ÇalıĢanı
( ) Avukat ( ) Mühendis ( ) Öğrenci ( ) Oyuncu
( ) Psikolog/Sosyolog/PDR ( ) Diğer

65
EK-2

CĠNSEL YAġAM KALĠTESĠ ÖLÇEĞĠ TÜRKÇE FORMU(KADIN)


1=Tamamen katılıyorum, 2=Büyük ölçüde katılıyorum, 3=Kısmen katılıyorum, 4=Kısmen
katılmıyorum, 5= Büyük ölçüde katılmıyorum, 6=Hiç katılmıyorum

1 2 3 4 5 6

1 Cinsel yaĢamımı düĢündüğümde, hayatımın eğlenceli /zevkli bir


parçası olduğunu düĢünüyorum.

2 Cinsel yaĢamımı düĢündüğümde, hayal kırıklığı hissediyorum.

3 Cinsel yaĢamımı düĢündüğümde, kendimi üzgün (depresif)


hissediyorum.

4 Cinsel yaĢamımı düĢündüğümde, kendimi bir kadın olarak eksik


hissediyorum.

5 Cinsel yaĢamımı düĢündüğümde, kendimi iyi hissediyorum.

6 Cinsel bir eĢ olarak kendime güvenimi yitirdim.

7 Cinsel yaĢamımı düĢündüğümde, sıkıntı hissediyorum.

8 Cinsel yaĢamımı düĢündüğümde, kızgınlık hissediyorum.

9 Cinsel yaĢamımı düĢündüğümde, eĢime yakın olduğumu hissediyorum.

10 Cinsel yaĢamımın geleceği hakkında endiĢeleniyorum.

11 Cinsel iliĢkiden zevk almıyorum.

12 Cinsel yaĢamımı düĢündüğümde, utanıyorum.

13 Cinsel konularla ilgili eĢimle konuĢabileceğimi düĢünüyorum.

14 Cinsel iliĢkiden kaçınıyorum.

15 Cinsel yaĢamımı düĢündüğümde, suçluluk hissediyorum.

16 Cinsel yaĢamımı düĢündüğümde, eĢimin rencide olmuĢ ya da


reddedilmiĢ hissetmesinden endiĢeleniyorum.

17 Cinsel yaĢamımı düĢündüğümde, bir Ģeyleri kaybetmiĢ gibi


hissediyorum.

18 Cinsel yaĢamımı düĢündüğümde, cinsel iliĢki sıklığından memnunum.

66
EK- 3

YAKIN ĠLĠġKĠLERDE YAġANTILAR ÖLÇEĞĠ- II


AĢağıdaki maddeler romantik iliĢkilerinizde hissettiğiniz duygularla ilgilidir. Bu
araĢtırmada sizin iliĢkinizde yalnızca Ģu anda değil, genel olarak neler olduğuyla ya
da neler yaĢadığınızla ilgilenmekteyiz. Maddelerde sözü geçen "birlikte olduğum
kiĢi" ifadesi ile romantik iliĢkide bulunduğunuz kiĢi kastedilmektedir. Eğer
halihazırda bir romantik iliĢki içerisinde değilseniz, aĢağıdaki maddeleri bir iliĢki
içinde olduğunuzu varsayarak cevaplandırınız. Her bir maddenin iliĢkilerinizdeki
duygu ve düĢüncelerinizi ne oranda yansıttığını karĢılarındaki 7 aralıklı ölçek
üzerinde, ilgili rakam üzerine çarpı (X) koyarak gösteriniz.
1---------------2---------------3---------------4---------------5---------------6---------------7
Hiç katılmıyorum Kararsızım/ fikrim yok Tamamen katılıyorum

1. Birlikte olduğum kiĢinin sevgisini 1 2 3 4 5 6 7


kaybetmekten korkarım.
2. Gerçekte ne hissettiğimi birlikte 1 2 3 4 5 6 7
olduğum kiĢiye göstermemeyi tercih
ederim.
3. Sıklıkla, birlikte olduğum kiĢinin artık 1 2 3 4 5 6 7
benimle olmak istemeyeceği
korkusuna kapılırım.
4. Özel duygu ve düĢüncelerimi 1 2 3 4 5 6 7
birlikte olduğum kiĢiyle paylaĢmak
konusunda
kendimi rahat hissederim.
5. Sıklıkla, birlikte olduğum kiĢinin beni 1 2 3 4 5 6 7
gerçekten sevmediği kaygısına kapılırım.
6. Romantik iliĢkide olduğum kiĢilere 1 2 3 4 5 6 7
güvenip inanmak konusunda kendimi
rahat
bırakmakta zorlanırım.
7. Romantik iliĢkide olduğum kiĢilerin 1 2 3 4 5 6 7
beni, benim onları önemsediğim kadar
önemsemeyeceklerinden endiĢe duyarım.
8. Romantik iliĢkide olduğum kiĢilere yakın 1 2 3 4 5 6 7
olma konusunda çok rahatımdır.
9. Sıklıkla, birlikte olduğum kiĢinin 1 2 3 4 5 6 7
bana duyduğu hislerin benim ona
duyduğum
hisler kadar güçlü olmasını isterim.
10. Romantik iliĢkide olduğum kiĢilere açılma 1 2 3 4 5 6 7
konusunda kendimi rahat hissetmem.
11. ĠliĢkilerimi kafama çok takarım. 1 2 3 4 5 6 7

12. Romantik iliĢkide olduğum kiĢilere fazla 1 2 3 4 5 6 7


yakın olmamayı tercih ederim.
13. Benden uzakta olduğunda, 1 2 3 4 5 6 7
birlikte olduğum kiĢinin baĢka
birine ilgi
duyabileceği korkusuna kapılırım.

67
14. Romantik iliĢkide olduğum kiĢi benimle 1 2 3 4 5 6 7
çok yakın olmak istediğinde rahatsızlık
duyarım.
15. Romantik iliĢkide olduğum kiĢilere 1 2 3 4 5 6 7
duygularımı gösterdiğimde, onların
benim için aynı Ģeyleri
hissetmeyeceğinden
korkarım.
16. Birlikte olduğum kiĢiyle kolayca 1 2 3 4 5 6 7
yakınlaĢabilirim.
17. Birlikte olduğum kiĢinin beni terk 1 2 3 4 5 6 7
edeceğinden pek endiĢe duymam.
18. Birlikte olduğum kiĢiyle yakınlaĢmak bana 1 2 3 4 5 6 7
zor gelmez.
19. Romantik iliĢkide olduğum kiĢi 1 2 3 4 5 6 7
kendimden Ģüphe etmeme neden olur.
20. Genellikle, birlikte olduğum 1 2 3 4 5 6 7
kiĢiyle sorunlarımı ve
kaygılarımı tartıĢırım.
21. Terk edilmekten pek korkmam. 1 2 3 4 5 6 7

22. Zor zamanlarımda, romantik iliĢkide 1 2 3 4 5 6 7


olduğum kiĢiden yardım istemek bana
iyi gelir.
23. Birlikte olduğum kiĢinin, bana benim 1 2 3 4 5 6 7
istediğim kadar yakınlaĢmak istemediğini
düĢünürüm.
24.Birlikte olduğum kiĢiye hemen hemen her 1 2 3 4 5 6 7
Ģeyi anlatırım.
25. Romantik iliĢkide olduğum kiĢiler 1 2 3 4 5 6 7
bazen bana olan duygularını sebepsiz
yere
değiĢtirirler.
26. BaĢımdan geçenleri birlikte olduğum 1 2 3 4 5 6 7
kiĢiyle konuĢurum.
27. Çok yakın olma arzum bazen insanları 1 2 3 4 5 6 7
korkutup uzaklaĢtırır.
28. Birlikte olduğum kiĢiler benimle çok 1 2 3 4 5 6 7
yakınlaĢtığında gergin hissederim.
29. Romantik iliĢkide olduğum bir kiĢi 1 2 3 4 5 6 7
beni yakından tanıdıkça, “gerçek
ben”den
hoĢlanmayacağından korkarım.
30. Romantik iliĢkide olduğum kiĢilere 1 2 3 4 5 6 7
güvenip inanma konusunda rahatımdır.
31. Birlikte olduğum kiĢiden ihtiyaç 1 2 3 4 5 6 7
duyduğum Ģefkat ve desteği görememek
beni öfkelendirir.
32. Romantik iliĢkide olduğum kiĢiye güvenip 1 2 3 4 5 6 7
inanmak benim için kolaydır.
33. BaĢka insanlara denk olamamaktan endiĢe 1 2 3 4 5 6 7
duyarım
34.Birlikte olduğum kiĢiye Ģefkat göstermek 1 2 3 4 5 6 7
benim için kolaydır.

68
35.Birlikte olduğum kiĢi beni sadece kızgın 1 2 3 4 5 6 7
olduğumda önemser.
36.Birlikte olduğum kiĢi beni ve ihtiyaçlarımı 1 2 3 4 5 6 7
gerçekten anlar.

69
EK- 4

CĠNSEL ÖZGÜVEN ÖLÇEĞĠ (CÖÖ)

CĠNSEL ÖZGÜVEN ÖLÇEĞĠ Hiçbir Nadire Sıklıkla Her


zaman n zaman

1 Cinsellik konusunda sevdiğim ve sevmediğim


Ģeyleri eĢimle paylaĢabilirim.

2 Cinsel fantezilerimi eĢimle paylaĢabilirim.

3 Cinsel duygularımı eĢimle paylaĢabilirim.

4 Cinsel sorunlarımı eĢimle konuĢabilirim.

5 Cinsel isteklerimi eĢime yansıtabilirim.

6 EĢime cinsel sinyaller gönderebilirim.

7 EĢimle cinsel duygularımı paylaĢırken gözlerine


bakabilirim.

8 KarĢı cinsle aynı ortamda yalnız kalabilirim.

9 KarĢı cinsle yakın iliĢki kurabilirim.

10 KarĢı cinsle yakın iliĢkilerim bana eğlenceli gelir.

11 BaĢkalarının cinsel konulardaki görüĢlerine saygı


duyarım.

12 Cinsel iliĢkiye girdiğim kiĢinin eleĢtirilerini


anlayıĢla karĢılarım.

13 Cinsel sorunlar yaĢadığımda olumlu Ģeyler


düĢünürüm.

70
EK-5

KISA SEMPTOM ENVANTERĠ

AĢağıda, insanların bazen yaĢadıkları belirtilerin ve yakınmaların bir listesi verilmiĢtir.


Listedeki her maddeyi lütfen dikkatle okuyunuz. Daha sonra, o belirtinin SĠZDE
BUGÜN DAHĠL, SON BĠR HAFTADIR NE KADAR VAR OLDUĞUNU yandaki
bölmede uygun olan yere iĢaretleyiniz. Her belirti için sadece bir yeri iĢaretlemeye ve
hiçbir maddeyi atlamamaya özen gösteriniz. Yanıtlarınızı kurĢun kalemle iĢaretleyiniz.
Eğer fikir değiĢtirirseniz ilk yanıtınızı siliniz.

Yanıtlarınızı aĢağıdaki ölçeğe göre değerlendiriniz:


Bu belirtiler son bir haftadır sizde ne kadar var?

0. Hiç yok 1. Biraz var 2. Orta derecede var 3. Epey var 4. Çok fazla var

AĢağıdaki belirtiler son bir haftadır sizde ne kadar var?


1 2 3 4
1 Ġçinizdeki sinirlilik ve titreme hali
2 Baygınlık, baĢ dönmesi
3 Bir baĢka kiĢinin sizin düĢüncelerinizi kontrol edeceği fikri
4 BaĢınıza gelen sıkıntılardan dolayı baĢkalarının suçlu olduğu duygusu
5 Olayları hatırlamada güçlük
6 Çok kolayca kızıp öfkelenme
7 Göğüs (kalp) bölgesinde ağrılar
8 Meydanlık (açık) yerlerden korkma duygusu
9 YaĢamınıza son verme düĢünceleri
10 Ġnsanların çoğuna güvenilmeyeceği hissi
11 ĠĢtahta bozukluklar
12 Hiçbir nedeni olmayan ani korkular
13 Kontrol edemediğiniz duygu patlamaları
14 BaĢka insanlarla beraberken bile yalnızlık hissetmek
15 ĠĢleri bitirme konusunda kendini engellenmiĢ hissetmek
16 Yalnızlık hissetmek
17 Hüzünlü, kederli hissetmek
18 Hiçbir Ģeye ilgi duymamak
19 Ağlamaklı hissetmek
20 Kolayca incinebilme, kırılmak
21 Ġnsanların sizi sevmediğine, kötü davrandığına inanmak
22 Kendini diğerlerinden daha aĢağı görme
23 Mide bozukluğu, bulantı
24 Diğerlerinin sizi gözlediği ya da hakkınızda konuĢtuğu duygusu
25 Uykuya dalmada güçlük
26 Yaptığınız Ģeyler tekrar tekrar doğru mu diye kontrol etmek
27 Karar vermede güçlükler
28 Otobüs, tren, metro gibi umumi vasıtalarla seyahatlerden korkmak
29 Nefes darlığı, nefessiz kalmak
30 Sıcak-soğuk basmaları
31 Sizi korkuttuğu için bazı eĢya, yer ya da etkinliklerden uzak kalmaya
çalıĢmak

71
32 Kafanızın “bomboĢ” kalması
33 Bedeninizin bazı bölgelerinde uyuĢmalar, karıncalanmalar
34 Günahlarınız için cezalandırılmanız gerektiği
35 Gelecekle ilgili umutsuzluk duyguları
36 Konsantrasyonda (dikkati bir Ģey üzerinde toplama) güçlük/zorlanmak
37 Bedeninizin bazı bölgelerinde zayıflık, güçsüzlük hissi
38 Kendini gergin ve tedirgin hissetmek
39 Ölme ve ölüm üzerine düĢünceler
40 Birini dövme, ona zarar verme, yaralama isteği
41 Bir Ģeyleri kırma, dökme isteği
42 Diğerlerinin yanındayken yanlıĢ bir Ģeyler yapmamaya çalıĢmak
43 Kalabalıklarda rahatsızlık duymak
44 Bir baĢka insana hiç yakınlık duymamak
45 DehĢet ve panik nöbetleri
46 Sık sık tartıĢmaya girmek
47 Yalnız bırakıldığında/kalındığında sinirli hissetmek
48 BaĢarılarınız için diğerlerinden yeterince takdir görmemek
49 Yerinde duramayacak kadar kendini tedirgin hissetmek
50 Kendini değersiz görmek
51 Eğer izin verirseniz insanların sizi sömüreceği duygusu
52 Suçluluk duyguları
53 Aklınızda bir bozukluk olduğu fikri

72
KAYNAKÇA

Acar, Z. (2008). Doğum sonrası dönemdeki kadınların cinsel işlevleri ve etkileyen


faktörler (Yüksek Lisans Tezi). Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Enstitüsü, Ankara.

Ainsworth, M. D. S., Blehar M. C., Waters E. & Wall, S. (1978). Patterns of


attachment: a psychological study of stange situation. Hillsdale. N.J:Erlbaum.

Ainsworth, M. D. S. (1989). Attachment beyond infancy. American Psychologist,


44(4), 709 – 716.

Akyüz, E. Ö. (2009). Doğum sonrasi cinsel sorunlar ve etkileyen etmenlerin


incelenmesi (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi). Adnan Menderes
Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsü Doğum-Kadın Sağlığı ve Hastalıkları
HemĢireliği Anabilim Dalı, Aydın.

Amerikan Psikiyatri Birliği. (2014). Ruhsal bozuklukların tanısal ve sayımsal el kitabı


(DSM-5). (E. Köroğlu, Çev.). Ankara: Hekimler Yayın Birliği.

Arnett, J. J. (2000). Emerging adulthood: A theory of development from the late


teens through the twenties. American Psychologist, 55, 469-480.

Arnett, J. J. (2004). Emerging adulthood: The winding road from the late teens
through the twenties. New York: Oxford University Press.

Atak, H. ve Çok, F. (2010). Ġnsan yaĢamında yeni bir dönem: Beliren yetiĢkinlik.
Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 17 (1), 39-50.

Basson, R., Leiblum, S., Brotto, L., Derogatis, L., Fourcroy, J., Fugl‐Meyer, K., ...
& Schover, L. (2004). Revised definitions of women's sexual dysfunction.
The Journal of Sexual Medicine, 1(1), 40-48.

Bartholomew, K. (1990). Avoidance of intimacy: An attachment perspective.


Journal of Social and Personal Relationships, 7(2), 147-178.

Barthalomew, K., Horowitz, L. M. (1991). Attachment style among young adults:


A test for a four-category model. Journal of Personality and Social
Psychology, 61(2), 226 – 244.

Berscheid, E., & Ammazzalorso, H. (2001). Emotional experience in


closerelationships. G. J. O. Fletcher & M. S. Clark (Eds.), In Blackwell
handbook of social psychology: Interpersonal processes. Malden, MA:
Blackwell.

73
Birnbaum, G. E., Reis, H. T., Mikulincer, M., Gillath, O., & Orpaz, A. (2006). When
sex is more than just sex: Attachment orientations, sexual experience,and
relationship quality. Journal of Personality and Social Psychology,91(5), 929.

Birnbaum, G. (2007). Attachment orientations, sexual functioning, and relationship


satisfaction in a community sample of women. Journal of Social and Personal
Relationships, 24(1), 21–35.

Bogaert, A. F., & Sadava, S. (2002). Adult attachment and sexual behavior. Personal
Relationships, 9, 191–204.

Bowlby, J. (1969). Attachment and loss. New York: Basic Books.

Bowlby, J. (1988). A secure base: Clinical applications of attacment theory.


London. England: Routletge.

Bowlby, J. (1988). Developmental psychiatry comes of age. American Journal of


Psychiatry, 145, 1-10.

Boyce, P., Parker, G., Barnett, B., Cooney, M. & Smith, F. (1991). Personality as a
vulnerability factor to depression. British Journal of Psychiatry, 159, 106-
114.
Bowleg, L., Belgrave, F. Z. & Reisen, C.A. (2000). Gender roles, power strategies, and
precautionary sexual self-efficacy: Implications for black and Latina women's
HIV/AIDS protective behaviors. Sex Roles, 42, 613.
https://doi.org/10.1023/A:1007099422902
Bozkurt, A. (1996). Erkek cinsel işlev bozukluklarında psikopatolojinin araştırılması
(YayınlanmamıĢ Uzmanlık Tezi). Gülhane Askeri Tıp Akademisi Askeri Tıp
Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı ,Ankara.

Branden, N. (1969). The psychology of self-esteem: A revolutionary approach to self


understanding. California: Bantam Books.

Brassard, A. , Dupuy, E. , Bergeron, S. & Shaver, P. R. (2015) Attachment


insecurities and women's sexual function and satisfaction: The mediating
roles of sexual self-esteem, sexual anxiety, and sexual assertiveness. The
Journal of Sex Research, 52(1), 110-119.

Brassard A., Shaver P. R. & Lussier Y. (2007). Attachment, sexual experience, and
sexual pressure in romantic relationships: A dyadic approach. Personal
Relationships, 14, 475–493.

Brennan, K. A., Clark, C. L., & Shaver, P. R. (1998). Self-report measurement of


adult romantic attachment: An integrative overview. J. A. Simpson & W. S.
Rholes (Eds.). In Attachment theory and close relationships (46-76). New
York: Guilford Press.

74
Brennan, K. A., & Shaver, P. R. (1998). Attachment styles and personality
disorders: Their connections to each other and to parental divorce,
parental death, and perceptions of parental caregiving. Journal of
Personality, 66(5), 835-878.

Brennan, K. A., & Morris, K. A. (1997). Attachment styles, self-esteem, and


patterns of seeking feedback from romantic partners. Personality and Social
Psychology Bulletin, 23(1), 23-31.

Bretherton, I. (1992). The origins of attachment theory: John Bowlby and Mary
Ainsworth. Developmental Psychology, 28(5), 759-775.

Budak, S. (2003). Psikoloji Sözlüğü. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.

Butzer, B., & Campbell, L. (2008). Adult attachment, sexual satisfaction, and
relationship satisfaction: A study of married couples. Personal Relationships,
15(1), 141-154.

Büyüköztürk, Ş., Çakmak E. K., Akgün, Ö. E, Karadeniz, Ş., & Demirel, F. (2016).
Bilimsel araştırma yöntemleri. 22. Baskı. Ankara: Pegem Akademi.

Çakmak, E. (2011). Vajinismus olan kadınlarda bağlanmanın cinsel işlev ve klinik


bulgulara etkisi (Tıpta Uzmanlık Tezi). Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları
Eğitim ve AraĢtırma Hastanesi, Ġstanbul.

Catanzaro, A, & Wei, M. (2010). Adult attachment, dependence, self-criticism,


and depressive symptoms: a test of a mediational model. Journal of
Personality, 78, 1135–1162.

Cavell, M. (2003). The social character of thinking. Journal of American


Pyschoanalytic Association, 51, 3.

Cinsel Eğitim Tedavi ve AraĢtırma Derneği. CETAD. (2017). Cinsel Sağlık ve üreme
sağlığı alanında ulusal ve yerel medya yoluyla savunuculuk projesi
bilgilendirmedosyası.(http://www.cetad.org.tr/cetaddata/book/26/26920111
6550- bilgilendirme_dosyasi_5.pdf 22.11.2017 tarihinde eriĢildi.)

Chiou, Wen-Bin. (2006). Adolescents' sexual self-disclosure on the internet:


Deindividuation and impression management. Adolescence, 41,163.

Critchfield, K. L., Levy, K. N., Clarkin, J. F., & Kernberg, O. F. (2008). The
relational context of aggression in borderline personality disorder: Using adult
attachment style to predict forms of hostility. Journal of Clinical Psychology,
64(1), 67-82.

Cupach, W. R. & Comstock, J. (1990). Satisfaction with sexual communication in


marriage: Links to sexual satisfaction and dyadic adjustment. Journal of Social
and Personal Relationships, 7, 179–186.

75
Cupach , W. R. & Metts , S. ( 1995 ). The role of sexual attitude similarity in romantic
heterosexual relationships. Personal Relationships, 2, 287 – 300.

Çayan, S., Akbay, E., Bozlu, M., Canpolat, B., Acar, D., ve Ulusoy E. (2004). The
prevalance of female sexual dsyfunction and potential risk factors that may
impair sexual function in Turkish women. Urologia Internationalis,72, 52-57.

Çelen, N. (2011). Bir Dönüşüm süreci ergenlik ve genç yetişkinlik. 2.baskı.


Ġstanbul: Papatya Yayınevi.

Çelik, E. (2012a). Evli bireylerin cinsel özgüven düzeyleri ile cinsel öz-yeterlik, evlilik
yaşam doyumu ve cinsel utangaçlıkların incelenmesi(YayımlanmıĢ Doktora
Tezi). Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Sakarya.

Çelik, E. (2012b). Sexual self-confidence: The Study of scale development,


reliability and validity. IV. Uluslararası Eğitim AraĢtırmaları Kongresi Bildiri
Kitapçığı. Yıldız Teknik Üniversitesi, Ġstanbul.

Çeri, Ö., Yılmaz, A., ve Soykan, A. (2008). Cinsel iĢlev bozuklukları. Türkiye
Klinikleri J Psychiatry-Special Topics, 1(2), 71-78.

Davila, J., Karney, B. R., & Bradbury, T. N. (1999). Attachment change


processes in the early years of marriage. Journal of Personality and
Social Psychology, 76(5), 783-802.

Davis, D., Shaver, P. R., & Vernon, M. L. (2004). Attachment style and subjective
motivations for sex. Personality and Social Psychology Bulletin, 30(8), 1076-
1090.

Davis, D., Shaver P. R., Widaman K. F., Vernon M. L., Follette W. C., Beitz K.,
(2006). „„I can‟t get no satisfaction‟‟: Insecure attachment, inhibited sexual
communication, and sexual dissatisfaction. Personal Relationships, 13, 465–483.

Davison, S. L., Bell, R. J., LaChina, M., Holden, S. L., & Davis, S. R. (2009). The
relationship between self-reported sexual satisfaction and general well-being in
women. The Journal of Sexual Medicine, 6(10), 2690-2697.

Demir, Ö., Parlakay, N., Gök, G., ve Esen, A. A. (2007) Hastane çalıĢanı bayanlarda
cinsel iĢlev bozukluğu. Türk Üroloji Dergisi, 33 (2): 156-160.

Derogatis, L.R.(1993). BSI Brief Symptom Inventory: Administration, scoring, and


procedure manual. 4th Ed. Minneapolis, MN: National Computer Systems.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ). (1948). Sağlık tanımı.


(http://www.euro.who.int/__data/assets/pdf_file/0003/152184/RD_Dastein_speech_well
being_07Oct.pdf adresinden eriĢildi.)

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ). (2014). Ruh sağlığı.


(http://www.who.int/mental_health/en/ adresinden eriĢildi.)

76
Doron, G., Moulding, R. & Kyrios M. (2009). Adult attachment insecurities are related
to obsessive compulsive phenomena. J Soc Clin Psychology, 28, 1022–1049.

Ege, E., Akın, B., Arslan, S.Y., ve Bilgili, N. (2010). Sağlıklı kadınlarda cinsel
fonksiyon bozukluğu sıklığı ve risk faktörleri. Tübav Bilim Dergisi,
3(1):137-44.

Elsenbruch, S., Hahn, S., Kowalsky, D., Öffner, A. H., Schedlowski, M., Mann, K., &
Janssen, O. E. (2003). Quality of life, psychosocial well-being, and sexual
satisfaction in women with polycystic ovary syndrome. The Journal of Clinical
Endocrinology & Metabolism, 88(12), 5801-5807.

Erikson, E. (1968). Identity youth and crisis. New York: W. W. Norton & Company.

Ertan, Ö. (2002). Bağlanma stillerinin eş seçimi ile kritik ve kritik olmayan evlilik
dönemlerindeki doyum üzerindeki rolü (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi).
ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Ertem, G. & Sevil, Ü. (2009). Gebeliğin cinselliğe etkisi, Dirim Tıp Gazetesi,
85(1): 40-47.

Feeney, J. A. & Noller P. (1990). Attachment style as a predictor of adult romantic


relationships. Journal of Personality and Social Psychology, 58(2), 281- 291.

Feeney J. A., Noller P. & Patty J. (1993). Adolescents‟ ınteractions with the
opposite sex: Influence of Attachment Style and Gender. Journal of Adolescence,
16(2), 169.

Feeney, J. A., Peterson, C., Gallois, C., & Terry, D. J. (2000). Attachment style
as a predictor of sexual attitudes and behavior in late adolescence.
Psychology and Health, 14, 1105–1122.

Feeney, J. A., & Noller, P. (2004). Attachment and sexuality in close


relationships. In The handbook of sexuality in close relationships (183- 201).

Feeney, J.A. (2008). Adult romantic attachments: Developments in the study of couple
relationships. J. Cassidy & P. R. Shaver (Eds.) In Handbook of attachment:
Theory, research, and clinical applications (456- 481). NewYork: Guilford
Press.

Fraley, R. C., & Davis, K. E. (1997). Attachment formation and transfer in young adults‟
close friendships and romantic relationships. Personal Relationships, 4(2), 131-
144.

Fraley, R. C., & Shaver, P. R. (2000). Adult romantic attachment: Theoretical


developments, emerging controversies, and unanswered questions. Review of
General Psychology, 4(2), 132.

77
Fraley, R. C., Waller, N. G., & Brennan, K. A. (2000). An item response theory
analysis of self-report measures of adult attachment. Journal of personality
and social psychology, 78(2), 350.

Gates, E. A., & Galask, R. P. (2001). Psychological and sexual functioning in women
with vulvar vestibulitis. Journal of Psychosomatic Obstetrics &
Gynecology, 22(4), 221-228.

Gentzler, A. L. & Kerns, K.A. (2004). Associations between insecure attachment and
sexual experiences. Personal Relationships, 11(2), 249-265.

Gjerdingen, D. K., Froberg, D. G., & Kochevar, L. (1991). Changes in women's mental
and physical health from pregnancy through six months postpartum. Journal
of Family Practice, 32(2), 161-167.

Granot, M., Zisman-Ilani, Y., Ram, E., Goldstick, O., & Yovell, Y. (2010).
Characteristics of attachment style in women with dyspareunia. Journal of Sex
& Marital Therapy, 37(1), 1-16.

Göknar, Ö. (2011). Aşk ve Evlilik. Ankara: ArkadaĢ Yayınevi.

Güleç, C. (2009). Pozitif Ruh Sağlığı. Ankara: ArkadaĢ Yayınları.

Gülsün, M. (2003). Evlilik ilişkisinin cinsel işlev bozukluğu bağlamında incelenmesi


(YayınlanmamıĢ Tıpta Uzmanlık Tezi). GATA Tıp Fakültesi Psikiyatri
Anabilim Dalı, Ankara.

Gülsün, M., Aydın, H. ve Gülçat, Z. (2005), A study on marital relationship and male
sexual dysfunction. Psychiatry in Turkey, 7 (3), 98-102.

Hatfield, E., & Rapson, R. L. (1993). Love, sex, and intimacy: Their psychology,
biology, and history. New York: HarperCollins.

Hatfield, E., & Rapson, R. L. (1996). Love and sex: Cross-cultural perspectives.
Needham Heights, MA: Allyn & Bacon.

Hazan, C. & Shaver, P. (1987). Romantic love conceptualized as adult attachment


process. Journal of Personality and Social Psychology, 52(3), 511 – 524.

Hazan, C., & Zeifman, D. (1994). Sex and the psychological tether. K. Bartholomew
& D. Perlman (Eds.). In Advances in personal relationships, Vol. 5. attachment
processes in adulthood (151-178). England: Jessica Kingsley Publishers.

Holder-Perkins, V. & Wise, T. N. (2001). Somatization disorder. American


Psychiatric Publishing, 20, 1-7.

Illing, V., Tasca, G. A. & Balfour, L. (2010). Attachment insecurity predicts eating
disorder symptoms and treatment outcomes in a clinical sample of women. J
Nerv Ment Dis, 198, 653–659.

78
Impett, E. A., & Peplau, L. A. (2003). Sexual compliance: Gender, motivational,
and relationship perspectives. Journal of Sex Research, 40(1), 87-100.
(http://www.tandfonline.com/doi/abs/10.1080/00224490309552169)

IĢık, E. ve Taner Y. (2006). Çocuk, ergen ve eriĢkinlerde anksiyete bozuklukları:


Obsesif Kompulsif Bozukluk. Ġstanbul: Golden Basım. 239-277.
Kahraman, S. (2015). Ergenlerde Bağlanma Stillerinin Saldırganlık Davranışları
ve Depresyon Düzeyi ile İlişkisi (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi).
Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ġstanbul.

Karamustafalıoğlu, O., ve Yumrukçal, H. (2011). Depresyon ve anksiyete


bozuklukları. Şişli Eftal Hastanesi Tıp Bülteni,45, 65-74.

Kapdağlı, D. (2009). Postmenopozal kadınlarda cinsel yaşam kalitesinin


değerlendirilmesi (YayınlanmıĢ Uzmanlık Tezi). Çukurova Üniversitesi Tıp
Fakültesi Aile Hekimliği ABD, Adana.
Kılıç, M. (1991). Belirti tarama listesinin (SCL–90-R) geçerlik ve güvenirliği
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 1(2): 45-52.

Kudiaki, Ç. (2002). Cinsel doyum ve evlilik uyumu arasındaki ilişki


(YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi). Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara.

Kütmeç, C. (2009). Kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluğu ve hemĢirelik bakımı.


Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, 4(12), 111-136.

Lauman, E., Paik, A, & Rosen, R.C. (1999). Sexual dysfunction in the USA:
Prevalance and predictors. JAMA, 281,537- 544.
Lauster, P. (2005). Özgüven öğrenilebilir. (L. YarbaĢ, Çev.). Ġzmir: Ġlya Yayınevi.

Levinson, D. J. (1986). A conception of development. American Psychologist, 41 (1),


1986: 3-13.
Main, M., & Cassidy, J. (1988). Categories of response to reunion with the parent
at age 6: Predictable from infant attachment classifications and stable over a
1-month period. Developmental Psychology, 24(3), 415.

Main, M., Kaplan, N., & Cassıdy, J. (1985). Security in infancy, childhood, and
adulthood: A move to the level of representation. Monographs of the Society for
Research in Child Development, 50 (1&2, 209), 66 – 104.

MacNeil, S., & Byers, E. S. (2009). Role of sexual self-disclosure in the sexual
satisfaction of long-term heterosexual couples. Journal of Sex Research, 46, 1-
12.

Masters, W. H. & Johnson, V. E. (1966). Human sexual response. Boston: Little Brown.

79
Masterson, J. F. (2008). Bağlanma kuramı ve norobiyolojik kişilik bozuklukları.
(H.ġentürk, Çev.). Ġstanbul: Litera Yayıncılık.

Mert, D. G. & Özen, N. E. (201l). Genel psikiyatri polikliniğine baĢvuran kadın


hastalarda cinsel iĢlev bozukluğu ve iliĢkili sosyokültürel parametrelerin
değerlendirilmesi. Klinik Psikiyatri Dergisi, 14 (2):85-93.

Ménard, A. D., & Offman, A. (2009). The interrelationships between sexual self-esteem,
sexual assertiveness and sexual satisfaction. The Canadian Journal of Human
Sexuality, 18(1/2), 35.
Mete, S. (2008). Kadın ve cinsellik (A. ġirin, Ed.). Ġstanbul: Bedray Yayıncılık. 110-121.
Metts, S. & Cupach, W. R. (1989). The role of communication in human sexuality. K.
McKinney & S. Sprecher (Eds.), In Human Sexuality: The Societal and
Interpersonal Context Norwood, NJ: Ablex Publishing Corporation. 139–161.

Mikulincer, M. (1997). Adult attachment style and information processing: Individual


differences in curiosity and cognitive closure. Journal of Personality and Social
Psychology, 72, 1217–1230.

Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2003). The attachment behavioral system in


adulthood: Activation, psychodynamics, and interpersonal processes.
Advances in Experimental Social Psychology, 35, 56-152.

Mikulincer, M. & Shaver, P. R. (2007). Attachment in adulthood: Structure,


Dynamics and change. NewYork, NY: Guilford Press.

Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2012). An attachment perspective on


psychopathology. World Psychiatry, 11(1), 11-15.

Milles, G.E., & Gay, L.R. (2016). Educational research: Competencies for
analysis and applications. 11. Ed. UK: Pearson Education.

Montesi, J. L., Fauber, R. L., Gordon, E. A., & Heimberg, R. G. (2011). The
specific importance of communicating about sex to couples‟ sexual and overall
relationship satisfaction. Journal of Social and Personal Relationships, 28, 591–
609.

Murphy, B., & Bates, G. W. (1997). Adult attachment style and vulnerability to
depression. Personality and Individual Differences, 22(6), 835-844.

Nazik, E. ve Eryılmaz, G. (2011). Kadında disparoni ve hemĢirelik yaklaĢımı.


Maltepe Üniversitesi Hemşirelik Bilim ve Sanatı Dergisi, 4 (1):211-215.

Neumann, E., Sattel, H., Gündel, H., Henningsen, P., & Kruse, J. (2015). Attachment in
romantic relationships and somatization. The Journal of Nervous and Mental
Disease, 203(2), 101-106.

80
Oğuzülgen, Ġ. ve PeĢkircioğlu, L. (2005). Kadın cinsel iĢlev bozukluğu. Türk
Androloji Derneği Androloji Bülteni. (www.androloji.org.tr adresinden eriĢim
sağlanmıĢtır).
Öksüz, E. ve Malhan, S. (2006). Prevalence and risk factors for female sexual
dysfunction in Turkish women. The Journal of Urology, 175, 654-658.

Olsson, A., Lundqvist, M., Faxelid, E. & Nissen E. (2005). Women‟s thoughts about
sexual life after childbirth: focus group discussions with women afterchildbirth.
Scandinavian Journal of Caring Sciences,16, 75-77.

Otchet, F., Carey, M. S., & Adam, L. (1999). General health and psychological
symptom status in pregnancy and the puerperium: What is normal? Obstetrics &
Gynecology, 94(6), 935-941.

Özerdoğan, N., Sayıner F. D., Giray S., Özdemir E., ve Savcı A. (2009). Kadınların
doğum Ģekli tercihlerini etkileyen faktörler. Perinatoloji Dergisi, 17(3): 104-12.

Pastore, L., Owens, A., & Raymond, C. (2007). Postpartum sexuality concerns among
first‐time parents from one US academic hospital. The Journal of Sexual
Medicine, 4(1), 115-123.

Plybon, L. E., Holmer, H., Hunter, A., Sheffield, C., Stephens, C. & Cavolo, L. (2009).
The impact of body image and Afrocentric appearance on sexual refusal self-
efficacy in early adolescent African American girls. Sex Education, 9, 437-448.

Reissing, E. D., Laliberte, G. M., & Davis, H. J. (2005).Young women's sexual


adjustment: The role of sexual self- schema,sexual self-effıcacy,sexual aversion
and body attitudes. The Canadian Journal of Human Sexuality, 14, 3-4.

Rholes, W.S. & Simpson, J.A. (2004). Attachment theory: Basic concepts and
contemporary questions: Theory, research, and clinical implications. W. S.
Rholes & J. A. Simpson (Eds.). In Adult attachment: Theory, research, and
clinical implications. NY: Guilford.

Rosenthal, D., Moore, S., & Flynn, I. (1991). Adolescent self-efficacy self-esteem,
and sexual risk-taking. Journal of Community and Applied Social Psychology, 1,
77-88.

Rostosky, S.S., Dekhtyar O., Cupp P.K. & Anderman E.M. (2008). Sexual self-
concept and sexual self-efficacy in adolescents: a possible clue to promoting
sexual health?. Journal of sex research, 45(3), 277-286.

Santrock, J. W. (2004). Yaşam boyu gelişim gelişim psikolojisi. 13.Baskı. Ġstanbul:


Nobel Yayın Evi.

Schachner D. A. & Shaver P. R., (2004). Attachment dimensions and sexual motives.
Personal Relationships, 11, 179–195.

81
Selçuk, E., Günaydın, G., Sümer, N. ve Uysal, A. (2005). YetiĢkin bağlanma
boyutları için yeni bir ölçüm: Yakın ĠliĢkilerde YaĢantılar Envanteri-II‟nin Türk
örnekleminde psikometrik açıdan değerlendirilmesi. Türk Psikoloji Yazıları,
8(16), 1-12.

Shafer, A. B. (2001). The Big Five and sexuality trait terms as predictors of
relationships and sex. Journal of Research in Personality, 35, 313–338.

Shaver, P. R., & Mikulincer, M. (2006). A behavioral systems approach to


romantic love relationships: Attachment, caregiving, and sex. R. J.
Sternberg & K. Weis (Eds.). In The Psychology of Love (2nd ed.). New
Heaven, CT: Yale University Press. (https://goo.gl/hkjdBW 8.12.2017
tarihinde eriĢildi.)

Shaver, P. R., & Hazan, C. (1988). A biased overview of the study of love. Journal of
Social and Personal relationships, 5(4), 473

Shirvani, M. A., Nesami, M. B., & Bavand, M. (2010). Maternal sexuality after child
birth among Iranian women. Pakistan Journal of Biological Sciences, 13(8),
385-389.

Sibley, C. G., Fischer, R., & Liu, J. H. (2005). Reliability and validity of the revised
experiences in close relationships (ECR-R) self-report measure of adult romantic
attachment. Personality and Social Psychology Bulletin, 31(11), 1524-1536.

Simpson, J. A., Campbell, L., & Weisberg, Y. J. (2006). Daily perceptions of conflict
and support in romantic relationships: The ups and downs of anxiously attached
individuals. J Pers Soc Psychol., 88(3):510-31
(http://psycnet.apa.org/record/2006- 04116-0093.01.2018 tarihinde
eriĢildi.)

Snell, W. E., & Finney, P. D. (1993). Measuring relational aspects of the self:
Relational-esteem, relational-depression, and relational-preoccupation.
Contemporary Social Psychology, 17(2), 44-55.

Snell, W. E., Fisher, T. D., & Walters, A. S. (1993). The multidimensional


sexuality questionnaire: An objective self-report measure of psychological
tendencies associated with human sexuality. Annals of Sex Research, 6(1), 27-
55.

Soygür, H., Alptekin, K., AtbaĢoğlu, E. C., ve Herken, H. (2007). Şizofreni ve diğer
psikotik bozukluklar. 1. Baskı. Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları. 500.

Sprecher, S., Cate, R. M., Harvey, J. H., & Wenzel, A. (2004). Sexual satisfaction and
sexual expression as predictors of relationship satisfaction and stability. In The
handbook of sexuality in close relationships (235-256).

Sroufe, L. A. (2000). Early relationships and the development of children. Infant


Mental Health Journal, 21, 67–74.

82
Stefanou, C., & McCabe, M. P. (2012). Adult attachment and sexual functioning:
A review of past research. The Journal of Sexual Medicine, 9(10), 2499-2507.

Sümer N. ve Güngör D. (1999). YetiĢkin bağlanma stilleri ölçeklerinin türk


örneklemi üzerinde psikometrik değerlendirmesi ve kültürlerarası bir
karĢılaĢtırma. Türk Psikoloji Dergisi, 14, 43, 71-109.

Sümer, N., Ünal, S., Selçuk, E., Kaya, B., Polat, R., ve Çekem, B. (2009).
Bağlanma ve psikopatoloji: Bağlanma boyutlarının depresyon, panik
bozukluk ve obsesif-kompulsif bozuklukla iliĢkisi. Türk Psikoloji
Dergisi, 24(63), 38-45.

Symonds, T., Boolell, M., & Quırk, F. (2005). Development of questionnaire on sexual
quality of life in women. Journal of Sex & Marital Therapy, 31, 385-397.

ġahin, N. H ve Durak, A. (1994). Kısa semptom: Türk gençleri için uyarlaması. Türk
Psikoloji Dergisi, 9(31): 44-56.

ġahin, N. H., Çeri, Ö., Düzgün, G., Ergün, H., Karslı, E., Koç, V., Örflü, P. ve Uzun,
C. (2007). Kişilerarası tarz ölçeği (YayımlanmamıĢ ÇalıĢma). Ankara.

Tashbulatova, D. (2007). İnfertil kadınlarda cinsel fonksiyonlara etki eden


faktörler (YayımlanmıĢ Tıpta Uzmanlık Tezi). Çukurova Üniversitesi Tıp
Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı, Adana.

Theiss, J. A. (2011). Modeling dyadic effects in the associations between relational


uncertainty, sexual communication, and sexual satisfaction for husbands and
wives. Communication Research, 38 (4), 565–584.

Timm, T. M. & Keiley M. K. (2011). The effects of differentiation of self, adult


attachment, and sexual communication on sexual and maritalsatisfaction: a path
analysis. Journal of Sex & Marital Therapy, 37, 206–223.

Tolan, Ö. (2002). Üniversite örencilerinde kaygı belirtileri ve bağlanmabiçimleri ile


kişilerarası şemalar arasındaki ilişkiler (Uzmanlık Tezi). Hacettepe Üniversitesi,
Ankara.

Tracy, J. L., Shaver, P. R., Albino, A. W., & Cooper, M. L. (2003). Attachment styles
and adolescent sexuality. In Adolescent romance and sexual behavior: Theory,
research, and practical implications (137-159).

Tuğut N. ve GölbaĢı Z. (2010). Cinsel YaĢam Kalitesi Ölçeği-Kadın Türkçe


versiyonunun geçerlik ve güvenirlik çalıĢması. Cumhuriyet Tıp Dergisi,32, 172-
180.

Tunç, S. (2005). Gebelik ve cinsel doyum (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi). Ankara
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

Tükel, R. (1997). Obsesif kompulsif spektrum bozuklukları. Psikiyatri, Psikoloji ve


Psikofarmakoloji Dergisi, 5, 5-12.
83
Vural, B. (2007). Evlilik öncesi cinsel danışmanlık programının yeni evli çiftlerin cinsel
doyumuna etkisi (YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi). Ege Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Enstitüsü, Ġzmir.

Wei., M., Heppner, P. P. & Mallinckrodt, B. (2003). Perceived coping as a


meditor between attachment and psychological distress: A structural
equation modeling. Journal of Counseling Psychology, 50(4), 438-447.

Wearden, A. J., Lamberton, N., Crook, N., & Walsh, V. (2005). Adult attachment,
alexithymia, and symptom reporting: An extension to the four category model
of attachment. Journal of Psychosomatic Research, 58(3), 279-288.

YaĢar, M. R. (2003). Depresyonun sosyolojik açıdan incelenmesi (YayınlanmamıĢ


Doktora Tezi). Fırat Ünivesitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ.
YaĢar, H., Özkan L. ve Tepeler A. (2010). Kadınlarda cinsel fonksiyon bozukluklarına
güncel yaklaĢım. Klinik ve Deneysel Araştırmalar Dergisi, 1 (3): 235-240.

YeĢiltepe, Ü. ve Kızılkaya, (2008). Kadın cinsel fonksiyon bozukluğu sınıflandırması,


son dönemde yapılan değiĢiklikler ve yeni sınıflama Ġçin Öneriler. Türk
Androloji Derneği, Androloji Bülteni. (www.androloji.org.tr adresinden eriĢim
sağlanmıĢtır.)

Yolalan H. (2013). Ergenlerde depresyon ve bağlanma stilleri arasındaki ilişkinin


incelenmesi (YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi). Aydın Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ġstanbul.

Yüksel, ġ. ve Cindoğlu, D. (2006). Kadın cinselliği. Cinsel Eğitim ve AraĢtırma


Derneği; Değerlendirme Formu-5. (www.cetad.org.tr. Adresinden eriĢim
sağlanmıĢtır.)

Zeanah, P., & Schwarz, J. C. (1996). Reliability and validity of the sexual self-esteem
inventory for women. Assessment, 3(1), 1-15.

Zeifman, D., & Hazan, C. (2008). Pair bonds as attach-ments: Reevaluating the
evidence. Cassidy J. & Shaver P. (Eds.). In Handbook of attachment:
Theory, research, and clinical applications (436–455) .NY: Guilford Press.

84
85

You might also like