You are on page 1of 11

See discussions, stats, and author profiles for this publication at: https://www.researchgate.

net/publication/290761855

Attachment and Psychopathology: Relationship between Adult Attachment


and Depression, Panic Disorder, and Obsessive Compulsive Disorder

Article in Turkish Journal of Psychology · June 2009

CITATIONS READS

3 8,311

6 authors, including:

Nebi Sümer Suheyla Unal


Sabanci University Inonu University
110 PUBLICATIONS 4,001 CITATIONS 514 PUBLICATIONS 1,133 CITATIONS

SEE PROFILE SEE PROFILE

Emre Selcuk Burhanettin Kaya


Middle East Technical University Gazi University
32 PUBLICATIONS 768 CITATIONS 64 PUBLICATIONS 483 CITATIONS

SEE PROFILE SEE PROFILE

Some of the authors of this publication are also working on these related projects:

Ulusal Kongre View project

felsefe View project

All content following this page was uploaded by Nebi Sümer on 19 January 2016.

The user has requested enhancement of the downloaded file.


Türk Psikoloji Dergisi, Haziran 2009, 24 (63), 38-45

Bağlanma ve Psikopatoloji:
Bağlanma Boyutlarının Depresyon, Panik Bozukluk
ve Obsesif-Kompulsif Bozuklukla İlişkisi
Nebi Sümer Süheyla Ünal Emre Selçuk
Orta Doğu Teknik Üniversitesi İnönü Üniversitesi Orta Doğu Teknik Üniversitesi

Burhanettin Kaya Ruhcan Polat Bülent Çekem


Gazi Üniversitesi Beydağı Devlet Hastanesi Sani Konukoğlu Hastanesi

Özet
Bu çalışmanın amacı yetişkin bağlanma boyutlarının farklı psikopatoloji türleri ile ilişkisini Türk örnekleminde
incelemektir. Çalışmaya depresyon, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) ve panik bozukluk (PB) tanısı konulan
104 kişi ile herhangi bir psikopatoloji tanısı konmayan 77 kişi katılmıştır. Katılımcıların yetişkin bağlanma stilleri
özbildirim yoluyla ölçülmüştür. Bağlanma kaygısı ve kaçınma boyutları üzerinde yapılan karşılaştırmalarda her üç
klinik grubun da kontrol grubundan anlamlı olarak yüksek düzeylerde bağlanma kaygısı rapor ettikleri bulunmuştur.
Ayrıca, depresyon tanısı alanların OKB ve PB tanısı alanlardan daha yüksek düzeyde bağlanma kaçınması
bildirdikleri bulunmuştur. Grupların temel bağlanma boyutlarında ne oranda ayrıştıklarını görmek amacıyla yapılan
ayırdedici fonksiyon analizinde, kaygı ile tanımlanan birinci fonksiyonda kontrol grubunun diğer bütün psikopatoloji
gruplarından ayrıldığı, kaçınma ile tanımlanan ikinci fonksiyonda da depresyon grubunun diğer gruplardan ayrıldığı
görülmüştür. Bağlanmaya ilişkin kaygı ve kaçınma psikopatolojiye yatkınlık bakımından bir risk faktörü olarak
ortaya çıkmaktadır. Çalışma bulguları ışığında ve kültürel faktörler dikkate alınarak yetişkinlikte bağlanma ile
psikopatoloji arasındaki olası ilişkiler tartışılmıştır.
Anahtar kelimeler: ????????????????

Abstract
The objective of this study was to investigate the relationship between adult attachment dimensions and different
types of psychopathologies. One hundred and four individuals who were diagnosed with depression, obsessive-
compulsive disorder, or panic disorder; and 77 individuals who were not diagnosed with a psychopathology (i.e.,
control group) participated in the study. Participants completed self-report measures of adult attachment. All three
disorder groups reported higher attachment anxiety as compared to the control group. Moreover, patients diagnosed
with depression reported higher avoidant attachment as compared to the other disorder groups. A discriminant
function analysis was conducted to test if adult attachment dimensions discriminate among different disorder groups
and the control group. First function, which was defined by attachment anxiety, discriminated the control group
from the three psychopathology groups and the second function, which was defined by attachment avoidance,
discriminated the depression group from the other groups. These findings indicate that high attachment anxiety and
avoidance emerge as risk factors to develop psychopathology. Possible mechanisms mediating the link between
adult attachment and psychopathology are discussed in light of findings of the current study and cultural factors.
Key words: ?????????????????

Yazışma Adresi: Prof. Dr. Nebi Sümer, ODTÜ Psikoloji Bölümü 06531, Ankara, Türkiye
E-posta: nsumer@metu.edu.tr
Bağlanma ve Psikopatoloji 39

Bowlby (1973) psikopatoloji ile ruh sağlığı arasın- nın bağlanma kaygısına yol açtığını göstermektedir.
daki ilişkiyi “çatallanarak ayrılan raylar” benzetimiyle Bu tür ebeveyn davranış örüntüleri sonucu bağlanma
açıklar. Erken yaşlardaki gelişim güzergahına sıcak, kaygısı geliştiren kişiler bu kaygıyla baş etmek için
destekleyici ve ulaşılabilir ebeveynlerle başlayamayan- strese karşı aşırı duyarlılığa yol açan yüksek aktivasyon
lar bazen çoğunluktan ayrılarak farklı ve riskli bir yola (hyperactivating) stratejilerini kullanırlar. Bu strateji
yönelebilirler. Gelişimsel psikiyatri yaklaşımını da kul- sonucunda da yakın ilişki içinde oldukları kişilerin
lanarak Bowlby (1988), erken yaşlarda gelişen ve içsel- davranışlarına ve ulaşılabilirliğine yönelik olarak aşırı
leştirilen bağlanma stillerinin yaşam boyu gelişimini, dikkat harcarlar ve bu yöndeki seçici (yanlı) algıları
özellikle de ruh sağlığını doğrudan etkilediğini ileri keskinleşir. Bağlanma kaygısının dinamiğini yansıtan
sürmüştür. yüksek aktivasyon stratejisi doğal olarak ilişkilere
Bağlanma kuramına göre, erken yaşlarda ebeveyn- ve başkalarına “yapışma”, sürekli yakınlık ve onay
leriyle olumsuz yaşantıları sonucu güvensiz bağlanma arama gibi davranışlarla kendini gösterir ve depresyon
stili geliştiren kişiler, sadece yakın ilişkilerinde sorunlar yatkınlığı için ciddi bir risk faktörüdür (Mikulincer ve
yaşamazlar, aynı zamanda stres altında işlevsel olmayan Shaver, 2007; Thompson, 1999).
tepkileri nedeniyle psikopatolojilere de yatkınlık gös- Bağlanmada kaçınma davranışı ise ebeveynlerin
terebilirler. Bu nedenle güvensiz bağlanmanın çocuk- çocuğun yakınlaşma, destek ve korunma ihtiyaçlarına
lukta ve yetişkinlikte bazı kişilik bozuklukları ve soğuk, mesafeli ve kızgın davranarak karşılık vermesi
ruh sağlığı bakımından risk faktörü oluşturduğu ileri sonucunda oluşur. Bu tür ebeveynler özellikle çocuk-
sürülmektedir (Dozier ve ark., 1999; Shorey ve Snyder, larının duygularını bastırarak ya da ifade etmelerini
2006). engelleyerek onların duygu ve davranışlarını kontrol
Bu araştırmanın amacı yetişkin bağlanma boyut- etmeye çalışırlar. Sonuçta duygularını bastırmayı ve
larının üç psikopatoloji türü (depresyon, obsesif- göstermemeyi öğrenen çocuk, bunları ortaya çıkaracak
kompulsif ve panik bozukluk) ile ilişkisini ve bu (ya da kontrol etmesini zorlaştıracak) yakınlaşmalardan
psikopatoloji gruplarını ayırma gücünü klinik örneklem kaçınarak, destek aramaktan çekinir ve genel olarak
üzerinde incelemektir. Aşağıda önce bağlanma ile kaçınma davranışı geliştirir. Stresle baş etmek için
psikopatoloji arasındaki kuramsal bağlantılar kısaca yakınlık ve destek ara(ya)mayan bu kişiler kendilerine
özetlenmekte daha sonra da araştırmanın hipotezleri kompulsif düzeyde yüksek güven geliştirerek savunma
sunulmaktadır. ya da korunma stratejilerini güçlendirmeye çaba har-
carlar. Bu nedenle kaçınan kişiler tehdit ya da stres
Bağlanma ve Psikopatoloji durumunda duyguları ortaya çıkarabilecek aktivasyonu
Geçmiş çalışmalar farklı ölçeklerle ölçülen yetiş- engellemeye (deactivating) yönelik bir davranış strate-
kin bağlanma stillerinin bağlanmaya ilişkin kaygı ve jisi geliştirirler. Bu stratejinin kullanımı zamanla bağ-
kaçınma olmak üzere birbirinden bağımsız iki bağlanma lanma sistemini tetikleyecek davranışlardan kaçınma,
boyutunda farklılaştığını göstermiştir (Brennan, Clark başkalarının yakınlık ve destek ihtiyaçlarına duyarsızlık
ve Shaver, 1998; Sümer, 2006). Bağlanma kaygısı yakın geliştirme gibi davranışlara dönüşür. Kaçınma temelindeki
ilişkilerde yaşanan kaygıyı tanımlamakta, ilişkilerde “deaktivasyon”, aşırı bastırma ve engelleme nedeniyle
hissedilen reddedilme ve terk edilme konusundaki aşırı farklı somatizasyonlar gösterme, alkol yatkınlığı ve
duyarlılıktan kaynaklanmaktadır. Kaçınma boyutu ise kompulsif davranış riskini artırır (Mikulincer ve Shaver,
başkalarına yakın olmaktan ya da başkalarının yakın ol- 2007). Son yıllarda bağlanma ve psikopatoloji arasın-
masından ve bağımlı olmaktan hissedilen rahatsızlığı ta- daki ilişkiler genellikle bu iki temel bağlanma boyutu
nımlamaktadır. Düşük düzeylerde kaygı ve kaçınma gös- (kaygı ve kaçınma) ve bu boyutlarla ilgili iki temel stres-
teren insanların güvenli bağlanma stiline sahip oldukları le başa çıkma stratejileri (yüksek aktivasyon ve aktivas-
kabul edilir (Yetişkinlikte bağlanma stillerinin ölçümü yonu engelleme) dikkate alınarak incelenmektedir.
hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz. Sümer, 2006). Kaygı ve buna dayanan aşırı aktivasyon stratejisinin
Bağlanma kaygı ve kaçınma davranışlarının depresyon vb. içselleştirme sorunlarıyla, kaçınma ve
erken dönemlerde çocukların ihtiyaç ve beklentilerinin buna dayanan bağlanma aktivasyonunu engellenme
karşılanmaması nedeniyle duyarsız ya da tutarsız ebe- stratejisinin de somatizasyon ya da dışsallaştırma so-
veyn davranışlarının sonucu geliştiği kabul edilmektedir. runlarıyla ilintili olabileceğine ilişkin bulgular mevcut-
Araştırmalar özellikle çocuk stres altında olduğunda, tur (bkz., Dozier ve ark., 1999; Mikulincer ve Shaver,
gerginken, hastalandığında ya da benzer ihtiyaç ve des- 2007).
tek işaretleri verdiği durumlarda, bakım sağlayan kişile- Geçmiş çalışmalarda bağlanma ile psikopatoloji
rin (genellikle anneler) tutarsız, yetersiz ve/veya denge- arasındaki ilişki farklı nedensel modeller ele alınarak
siz karşılık vermelerinin, sinirli ve kaygılı olmalarının, da incelenmiştir. Örneğin, Pielage, Gerlsma ve Schaap
benmerkezci ya da orantısız müdahaleci davranmaları- (2000) güvensiz bağlanmanın stres ile psikopatoloji
40 Türk Psikoloji Dergisi

arasında bir aracı (taşıyıcı) değişken mi yoksa stresi ar- Brennan ve Shaver (1998) 13 kişilik bozukluğu
tırarak psikopatolojiye yol açan nedensel bir (bağımsız) ile dört bağlanma stili arasındaki ilişkiyi inceledikleri
değişken mi olduğu incelemişlerdir. Bu araştırmacılar kapsamlı araştırmalarında kişilik bozukluğu gösterme
güvensiz bağlanma örüntüsünün aracı değişkenden çok oranının özellikle yüksek bağlanma kaygısına sahip
nedensel bir faktör olduğunu ve aslında stresli olayların olan korkulu ve saplantılı bağlanan kişilerde çok yüksek
bağlanma stilleri ile psikopatoloji arasındaki ilişkiye olduğunu göstermişlerdir. Bu araştırmacılar korkulu
aracılık ettiğini bulmuşlardır. Bu durumda yüksek kaygı bağlananların kişilik bozukluğu gösterme oranının
ve kaçınmaya sahip bir kişi başından geçen olayları güvenli bağlananlardan yaklaşık dört kat daha fazla
daha stresli olarak algılayarak psikopatolojiye de daha olduğunu ve güvensiz bağlanma örüntüleri ile kişilik
yatkın hale gelebilmektedir. Bazı araştırmacılar ise bozukluğu ve psikopatolojik belirtilerin orta düzeyde
(örn., Brennan ve Shaver, 1998), ortak bir geçmişe ve biniştiklerini göstermişlerdir. Boylamsal bir çalışmada,
gelişimsel güzergaha sahip olduklarından, güvensiz bağ- Crawford ve arkadaşları (2006) kaygılı bağlanmanın
lanma ve psikopatolojinin nedensel bir ilişkiden çok küme B (antisosyal, sınırda, histrionik ve narsisistik)
büyük oranda biniştiklerini ileri sürmektedirler. ve küme C (kaçınan, bağımlı ve obsesif-kompulsif)
Aralarındaki kuramsal bağlantılardan bağımsız belirtileriyle, kaçınmacı bağlanmanın ise küme A
olarak bağlanma ve psikopatoloji arasındaki ilişkiler (paranoid, şizoid ve şizotipal) belirtileriyle ilişkili
genellikle ilişkisel (korelatif) çalışmalarla incelenmiş olduğunu göstermişlerdir.
(bkz. Dozier ve ark., 1999; Mikulincer ve Shaver, 2007; Yukarıda kısaca özetlediğimiz geçmiş çalışmalar-
Shorey ve Synder, 2006) ve güvensiz bağlanmaya da bağlanma stilleri ya da boyutlarının farklı psiko-
sahip olanların psikopatolojiye daha yatkın oldukları patolojileri ne ölçüde ayrıştırdığı yeterince incelenme-
bulunmuştur. Bu bulgular, hem klinik hem de normal miştir. Çoğu kişilik bozukluğu arasındaki binişme
örneklemlerde tekrarlanmıştır. (komorbid) nedeniyle özellikle normal örneklemlerdeki
Örneğin, olumsuz benlik modeli (düşük özsaygı) çalışmalarda bağlanma boyutlarının, farklı psikopato-
ve başkalarının onayına sürekli ihtiyaç duyma gibi lojileri yordamasına karşın bu özellikleri birbirlerin-
özellikleri nedeniyle bağlanma kaygısının depresyon den tutarlı olarak ayırmadığı bulunmuştur (Brennan ve
yatkınlığı ile ilişkili olduğu çok sayıda çalışmada Shaver, 1998). Ayrıca, kültürel farklılıklar hem bağlanma
gösterilmiştir (bkz. Simpson ve ark., 2003). Psikiyatrik (örn., Rothbaum ve ark., 2000; van Ijzendoorn ve
tanı grupları ile yapılan çalışmalarda da kaygılı Sagi, 1999) hem de psikopatoloji örüntüsü ve sıklığını
bağlananların güvenli ya da kaçınan bağlanmaya sahip belirleyen (örn., Sam ve Moreira, 2002; Tanaka-Matsumi
olanlara oranla daha fazla depresyon tanısı aldığı ya ve Draguns, 1997) temel etkenlerden biridir. Özellikle,
da depresyon belirtileri gösterdiği bulunmuştur (örn., geleneksel olarak Batı (bireyci) ve Doğu (toplulukçu)
Cole-Detke ve Kobak, 1996). Kaçınmacı bağlanma ile psikokültürel örüntülerini kendi içinde harmanlayan
depresyon arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar ise ve daha “ilişkisel benlik” yapısıyla tanımlanan (bkz.,
genellikle karmaşık bulgular ortaya koymaktadır. Bazı İmamoğlu, 2003; Kağıtçıbaşı, 2005) Türk örneklemi
çalışmalarda kaçınmacı bağlanma ile depresyon yatkın- üzerinde bağlanma ile psikopatoloji arasındaki ilişkile-
lığı arasında anlamlı bir ilişki bulunurken (örn., Wei ve rin incelenmesi önem kazanmaktadır. Bu nedenle, bu
ark., 2004) bazılarında ise anlamlı bir ilişki bulunmamış- araştırmada bağlanma boyutlarının depresyon, panik
tır (Shaver, Schachner ve Mikulincer, 2005). İki güven- bozukluk ve obsesif-kompulsif bozukluk tanısı almış
siz bağlanma stilinin (kaygılı ve kaçınmacı) farklı hastaları ne oranda ayırdığı incelenmektedir. Yukarıda
depresyon belirtileriyle ilişkisini inceleyen çalışmalar kısaca özetlenen çalışmalar ışığında bağlanma kaygısı-
ise kaygılı bağlanmanın başkalarıyla ilişkiler ile ilgili nın depresyon tanısı alanları obsesif-kompulsif ya
belirtilerle (örn., aşırı bağlılık, kıskançlık, onay arama); da panik bozukluk tanısı alanlardan ayırt etmesi
kaçınmacı bağlanmanın ise başarıya aşırı yönelme, beklenmektedir. Ayrıca, üç tanı grubunun da kontrol
yalnızlık vb. belirtilerle ilişkili olduğunu ortaya grubuna oranla daha yüksek düzeyde kaygı ve kaçınma
koymuştur (bkz. Mikulincer ve Shaver, 2007) göstereceği beklenmektedir.
Batı ülkelerinde yapılan çalışmalar, DSM IV’
ün her iki ekseninde de sınıflanan kişilik bozuklukları Yöntem
ya da psikopatoloji türleri ile bağlanma stillerinin sis-
tematik olarak ilişkilendirilebileceğini göstermiştir. Bu Örneklem ve İşlem
araştırmalarda kaygılı (saplantılı) bağlanmaya sahip Çalışmanın veri toplama sürecine 2000-2002 yıl-
olanların daha fazla bağımlı kişilik bozukluğu, kaçınma- ları arasında Malatya’da bir hastaneye çeşitli sağlık
cı bağlanmaya sahip olanların şizoid ya da bununla sorunları nedeniyle başvuran 181 kişi (114 kadın, 67
ilişkili kişilik bozuklukları gösterdiği bulunmuştur erkek) katılmıştır. Psikiyatri polikliniklerine ardışık ola-
(Shorey ve Synder, 2006). rak başvuran en az ilköğretim mezunu olan, fiziksel bir
Bağlanma ve Psikopatoloji 41

hastalığı olmayan, çalışmaya katılım için bilgilendiril- Veri Toplama Araçları


miş onam veren hastalar arasından çalışmanın örneklem Katılımcıların bağlanma boyutları Griffin ve
grubu oluşturulmuştur. Katılımcılar anketleri hastane zi- Bartholomew (1994) tarafından geliştirilen İlişki
yaretleri sırasında tanı konulduktan sonraki görüşmede Ölçekleri Anketi’nin (İÖA) Türkçe versiyonu (Sümer
tek başlarına doldurmuşlardır. ve Güngör, 1999) kullanılarak ölçülmüştür. İÖA, 30
Yarı yapılandırılmış psikiyatrik görüşmelerde maddeden oluşmaktadır. Katılımcılar, her bir maddenin
DSM-IV-R ölçütleri ile majör depresif bozukluk ta- kendilerini ve yakın ilişkilerdeki genel tutumlarını ne
nısını karşılayan 40 kişi depresyon grubunu, obsesif- derece tanımladığını 7 basamaklı bir ölçek üzerinde
kompulsif bozukluk tanısını karşılayan 35 kişi obsesif işaretlemişlerdir (1 = beni hiç tanımlamıyor; 7 =
kompulsif bozukluk (OKB) grubunu, panik bozukluk tamamıyla beni tanımlıyor).
tanısını karşılayan 29 kişi panik bozukluk (PB) grubunu Bağlanma stillerinin kategorik olarak değil, bir-
oluşturmuştur. Hastaneye fiziksel yakınmalarla başvu- birinden bağımsız sürekli iki boyut üzerinde dağıldığı-
ran, ruhsal bir hastalık tanısı almayan ve denek gru- nı gösteren çalışmalar ışığında (Brennan ve ark., 1998;
buyla benzer sosyodemografik özelliklere sahip 77 Fraley ve Waller, 1998; Sümer, 2006) İÖA için temel
kişi seçkisiz olarak seçilmiş ve de kontrol grubunu bileşenler analizi yapılmıştır. Varimaks rotasyonu sonu-
oluşturmuştur. cunda elde edilen iki faktörden biri bağlanmaya ilişkin
Katılıcıların yaşı 17 ile 60 arasında değişmektedir kaygıya (örn., “Romantik ilişkide olduğum insanların
ve yaş ortalaması 33.19’dur (S = 10.92). Ortalama yaş benimle kalmak istemeyeceklerinden korkarım”) diğeri
depresyon grubunda 33.02 (S = 11.68), OKB grubunda de bağlanmaya ilişkin kaçınmaya (örn., “Başkalarıyla
31.50 (S = 9.63), Panik bozukluğu grubunda 36.42 yakın duygusal ilişkilerim olmadığı sürece oldukça
(S = 10.97) ve kontrol grubunda 32.94’dır (S = 10.98). rahatım.”) denk gelmiştir. Bu boyutlarda yer alan mad-
Yaş bakımından gruplar arasında anlamlı farklılık delerden kaygı ve kaçınma boyutlarına karşılık gelen
bulunmamıştır. Bütün grupların ortamla eğitim düzeyi iki sürekli değişken oluşturulmuştur. Kaygı ve kaçınma
“1” ilkokul, “2” ortaokul , “3” lise ve “4” üniversite ve boyutları için iç tutarlık katsayıları sırasıyla, .83 ve
üzeri olarak sınıflandığında ortalama eğitimin genellikle .65’dir. İki boyut arasında, kuramsal olarak beklendiği
lise ve üzerinde eğitim düzeyine karşılık geldiği şekilde, düşük düzeyde bir ilişki bulunmuştur (r = .18,
görülmektedir. Depresyon grubundaki katılımcıların p < .05).
% 37’si ilkokul, % 34’u lise ve % 29’u da üniversite
mezunudur. OKB grubunda bu oranlar, % 23 ilkokul, Bulgular
% 14 ortaokul, % 32 lise ve % 31 üniversite mezunu-
dur. Panik bozukluğu tanısı alanlarda bu oranlar, % 26 Çalışmanın hipotezleri ANCOVA ve ayırdedici
ilkokul, % 10 ortaokul, % 38 lise ve % 26 üniversite fonksiyon analizleri ile sınanmıştır. Ayrı ayrı yapılan
mezunu şeklindedir. Kontrol grubunun ise % 13’ü iki ANCOVA analizinde yukarıda anlatıldığı şekilde
ilkokul % 8’i ortaokul, % 40’i lise ve % 39’u üniversite hesaplanan bağlanma puanları bağımlı değişken, tanı
mezunu katılıcılar oluşturmaktadır. Gruplar arasındaki grubu bağımsız değişken, yaş ve cinsiyet ise kontrol
eğitim düzeyi farklılıkları istatistiksel olarak anlamlı değişkenleri olarak analize dahil edilmiştir. Analizler
değildir. hem kaygı hem de kaçınma boyutlarında grupların
Bütün gruplarda kadınlar erkeklerden daha fazla birbirlerinden anlamlı farklılıklar gösterdiğini ortaya
olmasına karşın, cinsiyetlerin dağılımı bakından gruplar koymuştur (sırasıyla F3,175 = 8.27, p < .001, kısmi
arası farklılık anlamlı değildir. η2 = .12 ve F3,175 = 3.93, p < .01, kısmi η2 = .06).

Tablo 1. Bağlanma Puanlarının Ortalama ve Standart Sapmaları ile Yaş ve Cinsiyetin Kontrol Edildiği
ANCOVA Analizi Sonuçları

Depresyon OKB Panik Bozukluk Kontrol


F3,175 η2
Ort. S Ort. S Ort. S Ort. S
Kaygı 4.10a 1.19 3.95a 1.24 3.83a 1.20 3.06bb 1.27 8.27*** .12
Kaçınma 4.35a 1.13 3.69b 1.06 3.58b 1.07 4.00ab 1.00 3.93*** .06
*
p < .05, **p < .01, ***p < .001
Not. Aynı harfi paylaşan değerler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur. Ortalamalarda yaş ve cinsiyete etkisi
kontrol edilmiştir.
42 Türk Psikoloji Dergisi

0.6

0.4 Depresyon

Fonksiyon 2 0.2

0 Kontrol

-0.2 OKB
Panik
-0.4

-0.6
-0.6 -0.4 -0.2 0 0.2 0.4 0.6
Fonksiyon 1

Şekil 1. Grup Merkezlerinin İki Ayırdedici Fonksiyondan Aldığı


Değerler

Bonferroni uyarlaması kullanılarak yapılan analiz son- grubunu diğer gruplardan, ikinci fonksiyon ise depresyon
rası karşılaştırmalarının sonuçları kontrol grubundaki grubunu diğer gruplardan ayırmıştır.
katılımcıların diğer üç tanı grubundaki katılımcılara Tablo 2’de yordayıcı değişkenler ve ayırdedici
göre anlamlı olarak daha düşük düzeyde bağlanma kay- fonksiyonlar arasındaki korelasyona ilişkin yük matrisi
gısı, depresyon grubundaki katılımcıların da obsesif- verilmiştir. Her iki fonksiyon içinde .50’nin üzerindeki
kompulsif bozukluk (OKB) ve panik bozukluk (PB) yükler yorumlanmıştır. Tablodan da anlaşılacağı üze-
grubundaki katılımcılara oranla anlamlı olarak daha re kontrol grubunu diğer gruplardan en iyi ayıran yor-
yüksek düzeyde kaçınma rapor ettiklerini göstermiştir. dayıcı değişken bağlanmaya ilişkin kaygıdır. Kontrol
Depresyon grubu kontrol grubuna oranla da daha yük- grubundaki katılımcılar Depresyon, OKB ve PB
sek düzeyde kaçınma göstermiş ancak bu fark istatis- gruplarındaki katılımcılara göre daha düşük düzeyde
tiksel anlamlılık seviyesine ulaşmamıştır (Grupların bağlanma kaygısı belirtmişlerdir. Depresyon grubunu
kaygı ve kaçınma boyutlarındaki yaş ve cinsiyete göre diğer gruplardan ayıran yordayıcı ise bağlanmaya iliş-
uyarlanmış ortalamaları ve standart sapmalar için bkz. kin kaçınmadır. Depresyon grubundaki katılımcılar
Tablo 1). OKB, PB ve kontrol gruplarındaki katılımcılara oranla
Bağlanmaya ilişkin kaygı ve kaçınma boyutlarının daha yüksek düzeyde kaçınma rapor etmişlerdir.
tanı grubu üyeliğini (Depresyon, OKB, PB ve kontrol) Ayırdedici fonksiyon analizi sonucunda 181 kişinin
yordadığı ayırdedici fonksiyon analizi sonucunda ise 86’sı (% 48) doğru sınıflandırılmıştır ki bu sayı sadece
iki ayırdedici fonksiyon hesaplanmıştır (İki fonksiyon şansa dayalı bir sınıflandırmada elde edilecek 52.96
birlikte χ26 = 37.04, p < .001). Birinci fonksiyon çı- (% 29) kişilik doğru sınıflandırmanın çok üstündedir.
karıldıktan sonra da yordayıcılarla gruplar arasında Sınıflandırma doğruluğundaki artış kontrol ve Depres-
anlamlı ilişki istatistiksel olarak hala anlamlıdır, χ22 = yon grubundaki kişilerin grupların örneklemde temsil
12.19, p < .01. Açıklanan varyansın % 68’ini birinci edilme oranı kullanılarak hesaplanan öncül olasılıktan
fonksiyon, % 32’sini ise ikinci fonksiyon açıklamıştır. daha yüksek düzeyde doğru sınıflandırılmalarından
Şekil 1’de görüldüğü gibi birinci fonksiyon kontrol kaynaklanmıştır (kontrol grubu için doğru sınıflandırma
= % 84, Depresyon grubu için doğru sınıflandırma =
% 38). OKB ve PB gruplarında ise doğru sınıflandır-
ma oranı tesadüfi sınıflandırma oranından anlamlı olarak
Tablo 2. Yordayıcı Değişkenler ve Ayırdedici daha yüksek değildir.
Fonksiyonlar Arasındaki Korelasyona İlişkin
Yük Matrisi Tartışma
Fonksiyon 1 Fonksiyon 2 Temel bağlanma boyutları üzerinde yapılan karşı-
Kaygı -.95 .31 laştırmalar her üç klinik grubun da kontrol grubundan
Kaçınma -.12 .99 anlamlı olarak yüksek düzeylerde bağlanma kaygısı
Bağlanma ve Psikopatoloji 43

rapor ettiklerini, depresyon tanısı alanların ise OKB ve Ancak, bu konuda geçmiş çalışmalar genellikle karma-
PB tanısı alanlardan daha yüksek düzeyde bağlanma şık sonuçlar vermektedir. Korkulu bağlanma stili yüksek
kaçınması bildirdiklerini göstermiştir. Grupların temel kaygı ile birlikte yüksek kaçınmayı da içermesine kar-
bağlanma boyutlarında ne oranda ayrıştıklarını daha açık şın, bu stile sahip olanlar en az saplantılı olanlar kadar
olarak görmek amacıyla yapılan ayırdedici fonksiyon depresyona yatkın görünmektedir (Carnelley ve ark.,
analizi ise, öncelikli olarak iki boyutun kontrol grubu- 1994). Hatta klinik örneklemlerde özellikle kadınlar
nun diğer bütün gruplardan ayrıldığını, ikinci olarak için korkulu bağlanmanın majör depresyon tanısında en
depresyon grubunun yüksek kaygı ve kaçınma puanları temel bağlanma stili olduğu gösterilmiştir (Cyranowski
ile diğer bütün gruplardan ayrıldığını göstermiştir. ve ark., 2002). Bizim çalışmamızda ise depresyon
Bu bulgular geçmiş çalışmalarla tutarlı olarak, grubunun diğer klinik gruplardan daha yüksek düzeyde
öncelikle bağlanma kaygısının depresyon için hem klinik kaçınma gösterdikleri bulunmuştur. Türk kültüründe
(Bifulco, Moran, Ball ve Bernazzani, 2002) hem de yakın ilişkilerin kişinin kendisini tanımlama ve sosyal
normal katılımcılar (Carnelley ve ark., 1994) açısından onay bakımından çok daha önemli olduğu dikkate
bir yatkınlık faktörü olduğuna işaret etmektedir. Bowlby alındığında (Kağıtçıbaşı, 2005), kaçınan bağlanma ki-
(1980) çocukluk ya da ergenlik döneminde bağlanma- şiyi toplumdan ayrıştırma etkisiyle de depresyona bir
da yaşanan kayıpların ve umutsuzluk duygularının ileri yatkınlık yaratabilir.
dönemlerde depresyon yaşamayla ilişkili olduğunu be- Yüksek düzeyde kaçınmanın Türk örnekleminde
lirtmektedir. Mikulincer ve Shaver (2007) özbildirime depresyonla ilişkili olması, bağlanma kaygısına oranla
dayalı klinik gruplarla yapılan çalışmalarda en fazla bağlanma kaçınmasının “ilişkisel özerkliğe” ve “karşılık-
yüksek kaygı ve kaçınmaya sahip olan “korkulu” lı bağımlılığa” dayanan kültürlerde uyumu zorlaştıran
bağlanma grubunun depresyon yatkınlığı gösterdiğini bir faktör olması ile de ilişkili olabilir (bkz. Rothbaum,
belirtmektedirler. Burada yanıtlanması gereken iki so- Rosen Ujie ve Uchida, 2002). Kişilerarası mesafenin
ru bulunmaktadır. Birinci soru neden (ya da hangi me- belirgin sınırlarla çizildiği bireyci kültürlerde kaçınma
kanizmalar aracılığıyla) bağlanma kaygısının depres- boyutunun görece yüksek olması beklenen ve kültürle
yonla ilişkili olduğu; ikincisi ise bağlanma kaçınmasının uyumlu bir özellik olması nedeniyle bu tür kültürlerde
depresyondaki olası rolüdür. Geçmiş çalışmalar yüksek kaçınmadan çok bağlanma kaygısının temel risk faktörü
aktivasyon sürecine bağlı olarak bağlanma kaygısı yük- olması beklenebilir. İlişkisel ya da toplulukçu kültürler-
sek olan kişilerin başkalarından gelen geri bildirimlere de ise tam tersi bir örüntü beklenebilir. Bu tür kültürler-
aşırı duyarlı olduklarını ve sürekli olarak başkalarından de yakın ilişkilerde mesafe ve dolayısıyla kaçınma
onay ve takdir beklediklerini göstermektedir. Bu ne- davranışı, dışlanma ve reddedilme gibi, kültürel bakım-
denle, bağlanma sisteminin yüksek aktivasyonu hem dan riskli sonuçlara yol açabilir ve bu nedenle de
kişileri sürekli olarak başkalarının ilgi, sevgi ve depresyon yatkınlığıyla ilişkili olabileceği ileri sürülebi-
güvenine ihtiyacı olan kişiler konumunda tutmakta, lir. Gelecek çalışmalarda bu tür kültürel faktörlerin etkisi
hem de bu kişiler bu yüzden başkalarının değerlendir- daha kapsamlı olarak incelenmelidir.
me ve geri bildirimlerinden daha fazla örselenmekte- OKB grubu bağlanma kaygısı bakımından depres-
dirler (Mikulincer ve Shaver, 2007). Shaver, Schachner yon grubu ile benzeşmektedir. Ancak, bu grubun diğer
ve Mikulincer (2005) çalışmalarında başkalarından gruplardan belirgin olarak ayrışmadığı bulunmuştur.
aşırı onay ve temin aramanın (excessive reassurance Bağlanma kaygısı ile de ilişkili olan temel “kronik
seeking) kaygılı bağlanmanın temel bir unsuru olduğunu kaygı” OKB’de de temel bir etkendir. Bu nedenle, genel
ve depresyon yatkınlığının bu temel unsurla yakından kaygıyla ilişkili olduğu bilinen bağlanma kaygısının
ilişkili olduğunu göstermişlerdir. OKB için de bir risk faktörü olduğu söylenebilir. Kli-
Bağlanma kaygısı ile depresyon arasındaki iliş- nik örneklemlerde bağlanma kaygısının OKB de dahil
kiye aracılık eden çok sayıda başka değişken de söz olmak üzere genel kişilik bozukluğu ile ilişkili olduğu
konusudur. Özellikle düşük özsaygı ve benliğe yönelik bulunmuştur (örn., Meyer ve ark., 2001). Ancak, normal
olumsuz tutumların kritik aracı değişkenler olduğu örneklemlerde bu ilişki çok açık olarak gösterilmemiş-
gösterilmiştir (Roberts ve ark., 1996). Özetle bu çalışma tir. Örneğin, Brennan ve Shaver (1998) kaçınma bo-
da geçmiş çalışmalarla tutarlı olarak yüksek bağlanma yutunda daha yüksek olanların daha fazla obsesif-
kaygısının klinik depresyon tanısı için de önemli bir risk kompulsif belirti bildirdiklerini bulmuşlardır. Cooper,
faktörü olduğunu göstermektedir. Shaver ve Collins’in (1998) ergenlerle yaptıkları
İkinci soruya ilişkin olarak, bağlanmada kaçınma araştırmada da hem kaygılı hem de kaçınan bağlanma
ve onunla ilişkili bağlanma sisteminin aktivasyonun stiline sahip olanların güvenli bağlananlardan daha
engellenmesi görünüşte başkalarından kaynaklanan yüksek düzeyde OKB belirtisine sahip oldukları bulun-
olumsuz değerlendirme ve benzeri risk faktörlerini a- muştur. Özetle, geniş çaplı araştırmalarda DSM-IV’ün
zaltarak kişileri depresyondan koruduğu ileri sürülebilir. birinci ekseninde yer alan OKB’nin de yer aldığı klinik
44 Türk Psikoloji Dergisi

psikopatoloji grupları ile güvensiz bağlanma arasında sıl yararlanabilecekleri kültürden kültüre değişim gös-
belirgin bir ilişki olduğu gösterilmesine karşın (Cooper termektedir. Bahsedilen sınırlılıklara karşın bu çalışma,
ve ark., 1998; Shorey ve Snyder, 2006) temel bağlanma bağlanma boyutları ile psikopatoloji arasındaki ilişkiyi
boyutları ile ilişkisi konusunda tutarlı bulgular mevcut klinik Türk örneklemi üzerinde inceleyerek alana katkıda
değildir. bulunmuştur.
Beklendiği gibi PB’nin de yüksek bağlanma kay-
gısı ile ilintili olduğu bulunmuştur. Ancak bu çalışmada Kaynaklar
PB grubu bağlanma kaygısı boyutunda kontrol grubun- Bifulco, A., Moran, P. M., Ball, C. ve Bernazzani, O.
(2002). Adult attachment style: I. Its relationship to
dan farklılaşırken diğer gruplardan anlamlı olarak clinical depression. Social Psychiatry and Psychiatric
farklılaşmamıştır. Dozier ve arkadaşları (1999) kapsam- Epidemiology, 37, 50-59.
lı tarama yazılarında genel olarak kaygı bozuklukları- Bowlby, J. (1973). Attachment and loss: Vol. 2. Separation:
nın yüksek kaygı içeren saplantılı bağlanmayla ilişkili Anxiety and anger. New York: Basic Books.
olması gerektiğini vurgularken, bu konuda yeterli ça- Bowlby, J. (1980). Attachment and loss: Vol. 3. Sadness and
depression. New York: Basic Books.
lışma olmadığını da belirtmektedirler. Bowlby, J. (1988). A secure base: Clinical applications of
Hem bu çalışmada hem de geçmiş çalışmaların attachment theory. London: Routledge.
çoğunda bağlanma stillerinin kişilerin beyanına dayalı Brennan, K. A., Clark, C. L. ve Shaver, P. R. (1998). Self-report
özbildirim ölçekleriyle ölçülmesinden kaynaklanan yan- measurement of adult attachment. J. A. Simpson ve W. S.
lılıklar nedeniyle bağlanma ile psikopatoloji arasında- Rholes, (Ed.), Attachment theory and close relationships
içinde (46-76). New York: Guilford Press.
ki ilişki tam olarak anlaşılamamaktadır (Sümer, 2006). Brennan, K. A. ve Shaver, P. R. (1998). Attachment styles and
Kişinin beyanına dayalı ölçümlerin hem savunucu personality disorders: Their connections to each other and
yaklaşımlara açık olması, hem de ölçeklerin ölçüm to parental divorce, parental death, and perceptions of
gücünden kaynaklanan sorunlar yüzünden bağlanma parental caregiving. Journal of Personality, 66, 835-878.
Carnelley, K. B., Pietromonaco, P. R. ve Jaffe, K. (1994).
stil ya da boyutlarını nesnel olarak temsil edemediği bi-
Depression, workingmodels of others, and relationship
linmektedir (Mikulincer ve Shaver, 2007). Bu nedenle, functioning. Journal of Personality and Social
bu çalışmanın en önemli sınırlılığı bağlanma boyutları- Psychology, 66, 127-140.
nın özbildirim ölçekleriyle ölçülmüş olması ve bahsedi- Cole-Detke, H. ve Kobak, R. (1996). Attachment processes in
len yanlılıklara açık olmasıdır. Her ne kadar bağlan- eating disorder and depression. Journal of Consulting
and Clinical Psychology, 64, 282-290.
maya ilişkin kaygı ve kaçınmanın psikopatolojiye ne-
Cooper, L. M., Shaver, P. R. ve Collins, N. L. (1998). Attachment
den olabileceği tartışılmışsa da çalışmanın korelasyonel styles, emotion regulation, and adjustment in adolescence.
olduğu ve bu nedenle bulguların neden-sonuç ilişkisi Journal of Personality and Social Psychology, 74, 1380-
için doğrudan kanıt oluşturmayacağı göz önünde 1397.
bulundurulmalıdır. Crawford, T. N., Shaver, P. R., Cohen, P., Pilkonis, P. A.,
Gillath, O. ve Kasen, S. (2006). Self-reported attachment,
Son yıllarda yapılan çalışmalarda bağlanma bo- interpersonal aggression, and personality disorder in a
yutları genellikle kaygı ve kaçınma boyutlarını doğru- prospective community sample of adolescents and adults.
dan ölçen (örn., Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri, Journal of Personality Disorders, 20, 331-351.
YİYE; bkz. Berennan ve ark., 1998; Sümer, 2006) çok Cyranowski, J. M., Bookwala, J., Feske, U., Houck, P., Pilkonis,
maddeli yeni araçlarla ölçülmektedir. Bu çalışmada P., Kostelnik, B. ve Frank, E. (2002). Adult attachment
profiles, interpersonal difficulties, and response to
ise bağlanma boyutları, araştırma verisinin toplandığı interpersonal psychotherapy in women with recurrent
dönemde daha yaygın olarak kullanılan ve Türkçeye major depression. Journal of Social and Clinical
uyarlanmış bulunan İÖA (Sümer ve Güngör, 1999) ile Psychology, 21, 191-217.
ölçülmüştür. Ancak, son zamanlarda yapılan çalışmalar Dozier, M., Stovall, K. C. ve Albus, K. E. (1999). Attachment
İÖA ve YİYE’nin benzer yapıları ölçtüğünü (örn., and psychopathology in adulthood. J. Cassidy ve P. R.
Shaver, (Ed.), Handbook of attachment: Theory, research,
Sümer, 2006) ve İÖA’nın maddelerinin temelde kaygı and clinical applications içinde (497-519). New York:
ve kaçınmaya karşılık gelen iki bağlanma boyutunu Guilford Press.
temsil ettiğini göstermektedir (örn., Kurdek, 2002). Fraley, R. C. ve Waller, N. G. (1998). Adult attachment patterns:
Son olarak, örneklem genişliğinin görece sınırlı olması A test of the typological model. J. A. Simpson ve W. S.
ve sadece bir hastaneye başvuranların katılımcı olarak Rholes, (Ed.), Attachment theory and close relationships
içinde (77-114). New York: Guilford Press.
kabul edilmesi nedeniyle de bulguların genellenmesinde Griffin, D. W. ve Bartholomew, K. (1994). The metaphysics
dikkatli olunmalıdır. of measurement: The case of adult attachment. K.
Farklı psikopatolojik belirti gösterenler ve travma Bartholomew ve D. Perlman, (Ed.), Advances in personal
yaşayanlar arasında güvensiz bağlanmanın daha relationships: Attachment processes in adulthood (Cilt 5)
yaygın olduğu bilinmektedir (Mikulincer ve Shaver, içinde (17-52). London: Jessica Kingsley.
İmamoğlu, E. O. (2003). Individuation and relatedness: Not
2007). Ancak, bağlanma ile psikopatoloji arasındaki opposing, but distinct and complementary. Genetic, Soci-
ilişki ve bağlanma literatüründen uygulamacıların na- al, and General Psychology Monographs, 129, 367-402.
Bağlanma ve Psikopatoloji 45

Kağıtçıbaşı, C. (2005). Autonomy and relatedness in cultural Shaver, P. R., Schachner, D. A. ve Mikulincer, M. (2005).
context: Implications for self and family. Journal of Attachment style, excessive reassurance seeking,
Cross-Cultural Psychology, 36, 403-422. relationship processes, and depression. Personality and
Kurdek, L. A. (2002). On Being Insecure about the Assessment Social Psychology Bulletin, 31, 343-359.
of Attachment Styles. Journal of Social and Personal Shorey, H. S. ve Snyder, C. R. (2006). The role of adult
Relationships, 19, 811-834. attachment styles in psychopathology and psychotherapy
Meyer, B. ve Pilkonis, P. A., Proietti, J., Heape, C. ve Egan, outcomes. Review of General Psychology, 10, 1-20.
M. (2001). Attachment styles, personality disorders, and Simpson, J. A., Rholes, W. S., Campbell, L., Tran, S. ve
predictors of symtom course. Journal of Personality Wilson, C. L. (2003). Adult attachment, the transition
Disorders, 15, 371-389. to parenthood, and depressive symptoms. Journal of
Mikulincer, M. ve Shaver, P. R. (2007). Attachment patterns in Personality and Social Psychology, 84, 1172-1187.
adulthood: Structure, dynamics, and change. New York: Sümer, N. (2006). Yetişkin bağlanma ölçeklerinin kategoriler
Guilford Press. ve boyutlar düzeyinde karşılaştırılması. Türk Psikoloji
Pielage, S., Gerlsma, C. ve Schaap, C. (2000). Insecure Dergisi, 21, 1-22.
attachment as a risk factor for psychopathology: The role Sümer, N. ve Güngör, D. (1999). Yetişkin bağlanma stilleri
of stressful events. Clinical Psychology & Psychotherapy, ölçeklerinin Türk örneklemi üzerinde psikometrik
7, 296-302. değerlendirmesi ve kültürlerarası bir karşılaştırma. Türk
Roberts, J. E., Gotlib, I. H. ve Kassel, J. D. (1996). Adult Psikoloji Dergisi, 14, 71-109.
attachment security and symptoms of depression: The Tanaka-Matsumi, J. ve Draguns, J. G. (1997). Culture and
mediating roles of dysfunctional attitudes and low self- psychopathology. J. W. Berry , M. H. Segall ve C.
esteem. Journal of Personality and Social Psychology, Kağıtçıbaşı, (Ed.), Handbook of cross-cultural psychology
70, 310-320. (Cilt 3) Social behavior and applications (2. baskı) içinde
Rothbaum, F., Rosen, K., Ujie, T. ve Uchida, N. (2002). Family (449-492). Boston: Allyn and Bacon.
systems theory, attachment theory, and culture. Family Thompson, R. A. (1999). Early attachment and later
Process, 41, 328-350. development. J. Cassidy ve P. R. Shaver, (Ed.), Handbook
Rothbaum, F., Weisz, J., Pott., Kazuo, M. ve Morelli, G. (2000). of attachment içinde (265-286). New York: Guilford.
Attachment and culture: Security in the United States and van IJzendoorn, M. H. ve Sagi, A. (1999). Cross-cultural
Japan. American Psychologist, 55, 1093-1104. patterns of attachment: Universal and contextual
Sam, D. L. ve Moreira, V. (2002). The mutual embeddedness dimensions. J. Cassidy ve P. R. Shaver, (Ed.), Handbook
of culture and mental illness. W. J. Lonner, D. L. Dinnel, of attachment: Theory research and clinical applications
S. A. Hayes ve D. N. Sattler, (Ed.), Online Readings in içinde (713734). New York: The Guilford Press.
Psychology and Culture (Unit 9, Chapter 1), (http://www. Wei, M., Mallinckrodt, B., Russell, D. W. ve Abraham, W.
wwu.edu/~culture), Center for Cross-Cultural Research, (2004). Maladaptive perfectionism as a mediator and
Western Washington University, Bellingham, Washington moderator between adult attachment and depressive
USA. mood. Journal of Counseling Psychology, 51, 201-212.
Turkish Journal of Psychology, June 2009, 24 (63), 46-47

Summary
Attachment and Psychopathology:
Relationship between Adult Attachment and Depression,
Panic Disorder, and Obsessive Compulsive Disorder
Nebi Sümer Süheyla Ünal Emre Selçuk
Middle East Technical University İnönü University Middle East Technical University

Burhanettin Kaya Ruhcan Polat Bülent Çekem


Gazi University Beydağı State Hospital Sani Konukoğlu Hospital

According to attachment theory (Bowlby 1973; Avoidant individuals prefer a compulsive self-
1980), insecure individuals are not only likely to reliance and they neglect the importance of attachment
experience difficulties in their interpersonal lives needs. As a result they are more likely to show maladap-
but also are vulnerable to develop several forms of tive perfectionism, alcoholism, or compulsive behaviors
psychopathologies, especially under stressful life as compared to their non-avoidant counterparts.
circumstances. Previous research has shown that insecure Previous research confirmed these theoretical links.
attachment emerges as a risk factor for developing Attachment anxiety has consistently been shown to be
psychopathology (Dozier et al., 1999; Shorey & Snyder, related to depressive symptoms (e.g., Cole-Detke &
2006). Cobak, 1996; Simpson et al., 2003). Findings regarding
The aim of the present study was to investigate attachment avoidance are mixed. Whereas some
the relationship between adult attachment dimensions researchers reported a positive relationship between
and different psychological disorders in a clinical attachment avoidance and depression (e.g., Wei et al.,
population. 2004), others reported null findings (e.g., Shaver et al.,
2005).
Adult Attachment and Psychopathology Adult attachment was also found to be related to
Previous studies (Brennan, Clark & Shaver, personality disorders. For example, Crawford et al. (2006)
1998; Sümer, 2006) showed that adult attachment can found in a longitudinal study that anxious attachment
be conceptualized along two orthogonal dimensions of was related to Cluster B (antisocial, borderline, histrionic,
insecurity: anxiety and avoidance. Attachment anxiety and narcissistic) and Cluster C (avoidant, dependent,
is characterized by strong desire for closeness to and and obsessive-compulsive) symptoms whereas avoidant
protection from relationship partners, and hyper vigilance attachment was related to Cluster A (paranoid, schizoid,
toward cues of partner rejection or unavailability. schizotypal) symptoms.
Attachment avoidance is characterized by discomfort Although the relationship between adult attach-
with closeness and depending on relationship partners ment dimensions and different psychopathologies
and excessive preference for emotional distance and are well-documented, the question of whether adult
self-reliance. attachment can discriminate different psychopathologies
Attachment theory posits that both types of insecure from each other in clinical samples has been left
attachment (i.e., anxious and avoidant) may render the unexamined. The present study tackles this question.
individual vulnerable to develop psychopathology. Specifically, the present study investigates how adult
Anxious individuals are overly sensitive to cues of attachment dimensions discriminate patient groups
rejection and abandonment. As a result they tend to diagnosed with depression, panic disorder (PD), and
develop a need to merge with relationship partners or obsessive-compulsive disorder (OCD) from each other
to seek reassurance and approval excessively. These and from a matched control group. Moreover, to our
tendencies can be risk factors for developing depression best knowledge, this issue has not been studied in the
(Mikulincer & Shaver, 2007). Turkish culture yet. We hypothesized that attachment

Address for Correspondence: Prof. Dr. Nebi Sümer, ODTÜ Psikoloji Bölümü 06531, Ankara, Turkey.
E-mail: nsumer@metu.edu.tr
Attachment and Psychopathology 47

anxiety will discriminate the depression group from the ment avoidance than the OCD and the PB group.
other disorder groups. We also expected that all disorder We also conducted a discriminant function
groups will score higher on anxiety and avoidance as analysis to test if attachment dimensions predicted group
compared to the control group. membership. The analyses revealed two discriminant
functions (χ26 = 37.04, p < .001). After the first function
Method was removed, the relationship between the groups and
the predictors was still significant, χ22 = 12.19, p < .01.
Participants The first function discriminated the control group from
One hundred eighty one individuals (114 females, the other groups and the second function discriminated
67 males) participated in the study. 40 individuals who the depression group from the other groups. The best
were diagnosed with major depression constituted the predictor discriminating the control group from the
depression group, 35 individuals who were diagnosed other groups was attachment anxiety whereas the best
with OCD constituted the OCD group and 29 individuals predictor discriminating the depression group from the
who were diagnosed with PB constituted the PB group. other groups was attachment avoidance.
The control group consisted of the other 77 participants.
The groups did not differ from each other in terms of Discussion
age, gender, and formal education history.
The present study contributed to the existing
Materials literature by examining the relationship between adult
Participants completed the Turkish version (Sümer attachment and psychopathology in a clinical sample of
& Güngör, 1999) of Griffin and Bartholomew’s (1994) Turkish adults. We found that all three disorder groups
Relationship Style Questionnaire. The scale consists of reported higher anxiety than the control group. This
30 items. A principal component analysis with varimax finding is in line with those of the previous studies and
rotation revealed two factors corresponding to anxiety raises an important question. What is the mechanism
and avoidance. behind the relationship between attachment anxiety
and psychological disorders, especially depression?
Results Anxious individuals tend to excessively seek approval
from relationship partners. They are also very sensitive
We conducted two ANCOVA analyses to test if to rejection and hold negative views of themselves.
the groups differed from each other in terms of mean Probably, these excessive reassurance seeking
anxiety and avoidance scores. In both analyses, age and tendencies and negative views of the self mediate
gender were used as covariates. We found a significant the relationship between attachment anxiety and
effect of diagnosis for both anxiety and avoidance depression. We found that depressed individuals also
(F3,175 = 8.27, p < .001, partial η2 = .12; F3,175 = 3.93, reported higher avoidance. Avoidant attachment might
p < .01, partial η2 = .06, respectively). Bonferonni be especially a risk factor to develop depression in the
tests revealed that the control group reported lower Turkish culture because having close relationships is a
attachment anxiety as compared to all disorder groups. culturally valued way of defining the self and gaining
Moreover, the depression group reported higher attach- social approval in the Turkish culture.

View publication stats

You might also like