Professional Documents
Culture Documents
İstanbul
Temmuz-2021
T.C.
İSTANBUL SABAHATTİN ZAİM ÜNİVERSİTESİ
LİSANSÜSTÜ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BİLİM
DALI
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Halil EKŞİ
İstanbul
Temmuz-2021
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürlüğüne,
Bu çalışma, jürimiz tarafından Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Rehberlik ve
Psikolojik Danışmanlık Bilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul
edilmiştir.
Onay
Enstitü Müdürü
i
BİLİMSEL ETİK BİLDİRİMİ
ii
ÖN SÖZ
Yaşadığımız yüzyılın yüzleşilmesi zor olan bir gerçekliği olan savaşlar, kendi
yıkıcılığının yanında göç zorundalığı ile birleştiğinde insanlar için baş etmesi daha
güç bir hale gelmektedir. Türkiye’nin kendi tarihinin en büyük göçü almasına
sebep olan Suriye iç savaşı ile, ülkemiz binlerce mülteciye ev sahibi olmuştur.
Geleceğin iyi olacağına dair kişinin taşıdığı inanç olan umut kavramı ve riskli
yaşam şartları altında kişilerin sağlıklı bir uyum göstermesini açıklayan psikolojik
sağlamlık kavramı ile mülteci çocukların travmatik yaşam deneyimleri sonrasında
yeni yaşamlarına sağlıklı bir şekilde adapte olmaları bu araştırmanın temelini
oluşturmuştur. Bu bağlamda çalışmanın amacı mülteci çocuklarda umut ve
psikolojik sağlamlık arasındaki ilişki incelenmesidir.
Yeni ve zorlu bir yolculuk olan tez yazım sürecinde yaşadığım duygusal iniş
çıkışlarımda desteklerini esirgemeyen başta Naime Kılınç olmak üzere tüm
dostlarıma,
Yüksek lisans sürecimin mimarı olan, zorlandığım her durumda kapısını çaldığım
ve çözüm bulduğum canım abim Zeyd Kazancı’ya,
Daha iyi bir insan olabilmek için attığım her adımı maddi ve manevi olarak
destekleyen, varlıkları bana huzur veren, her daim desteklerini yanımda
hissettiğim sevgili aileme,
iii
Bu çalışmayı göç etmek ve mülteci olmak zorunda kalmış, sevgimin hepsini
kapsadığı, mülteci çocuklara armağan ediyorum.
iv
ÖZET
MÜLTECİ ÇOCUKLARDAKİ UMUT VE PSİKOLOJİK
SAĞLAMLIK DÜZEYLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ
Buşra Nur ESEOĞLU
Yüksek Lisans, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Halil Ekşi
Temmuz, 2021 -81 Sayfa
v
bulunmuş, umut değişkeninin psikolojik sağlamlık değişkenin üzerinde anlamlı bir
etkiye sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Elde edilen bulgular ilgili literatür ile büyük oranda benzerlik göstermektedir. Umut
değişkeninin psikolojik sağlamlık değişkeni üzerinde yordayıcı bir etkiye sahip
olması, mülteci çocuklarda psikolojik sağlamlık düzeyini artırmaya yönelik yapılacak
çalışmalarda umut ile ilgili çalışmalara ağırlık verilebileceğini göstermektedir. Bu
bulgular mülteci çocuklarla çalışmalar yapan uzmanlar için yol gösterici niteliktedir.
vi
ABSTRACT
THE RELATIONSHIP BETWEEN HOPE AND
PSYCHOLOGICAL RESILIENCE LEVELS IN REFUGEE
CHILDREN
Buşra Nur ESEOĞLU
Master, Guidance and Psychological Counseling
Thesis Advisor: Prof. Dr. Halil Ekşi
July- 2021, 81 Pages
In this study, it is aimed to examine the relationship between hope and psychological
resilience levels in refugee children. Whether the hope and psychological resilience
variables differ according to the gender variable and whether the hope variable
predicted the psychological resilience variable are among the sub-objectives of the
study. This research is designed in relational scanning type. The sample group of the
study consists of a total of 181 Turkish-speaking refugee children, 117 (64.6%) girls
and 64 (35.4%) boys studying in Hatay Reyhanlı Eğitim Köyü in the 2020-2021
academic year. Hope in Children Scale developed by Snyder et al. (1997) and Child
and Adolescent Psychological Resilience Scale developed by Liebenberg, Ungar, and
LeBlanc (2013) were used for data collection. The research data were analyzed using
the SPSS 21.0 program. Independent Groups t-Test, one of the difference tests, was
used for comparing the mean scores between the groups. Pearson Product Moment
Correlation analysis was used to examine whether there is a statistically significant
relationship between variables; Simple Regression Analysis technique was used to
determine the predictive level of Hope Scale scores for Psychological Resilience Scale
scores. As a result of the research, it was found that the variables of hope and
psychological resilience did not differ significantly according to gender. A positive
and significant relationship was found between the scores of hope scale and
psychological resilience scale. As a result of the Simple Regression Analysis, it was
found that the hope scale scores explained 42% of the total variance in the
vii
psychological resilience scale scores, and it was concluded that the hope variable had
a significant effect on the psychological resilience variable.
The findings obtained are largely similar to the relevant literature. The fact that the
hope variable has a predictive effect on the resilience variable shows that studies on
hope can be focused on in studies to increase the level of resilience in refugee children.
These findings are indicative for experts working with refugee children.
viii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ....................................................................................................................... iii
ÖZET........................................................................................................................... v
BİRİNCİ BÖLÜM
GİRİŞ .......................................................................................................................... 1
İKİNCİ BÖLÜM
ix
2.2.2. Risk Faktörler ........................................................................................... 19
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
YÖNTEM.................................................................................................................. 32
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
x
BEŞİNCİ BÖLÜM
KAYNAKÇA ............................................................................................................ 48
EKLER ...................................................................................................................... 61
Ek 2: Ölçekler ............................................................................................................ 62
ÖZGEÇMİŞ.............................................................................................................. 65
xi
TABLO LİSTESİ
xii
KISALTMALAR LİSTESİ
yy.: Yüzyıl
xiii
BİRİNCİ BÖLÜM
GİRİŞ
(Ruurs, Badr)
İnsanlık tarihinin yabancı olmadığı bir olgu olan savaş, hangi gelişim döneminde
olursa olsun bireylerin fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanmasını sekteye
uğratmaktadır. Türkiye’nin yakından deneyimlediği savaşlardan biri de Suriye’deki iç
savaştır. 2011 Suriye iç savaşının başladığı tarihten itibaren, Türkiye birçok Suriyeli
mülteciye ev sahipliği yapmıştır. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından 21 Nisan
2021 tarihinde yapılan açıklamaya göre Türkiye’de bulunan geçici koruma altındaki
Suriyeli mültecilerin toplam rakamı 3 milyon 671 bin 811’dir. Bu rakamların 1 milyon
740 bin 283’ünü 0-18 yaş aralığında çocuk ve ergenlerin oluşturduğu belirtilmektedir
(Geçici Koruma, 2021).
1
yüzleştikleri ortaya konulmuştur (Attanayake vd., 2009). Yapılan bir diğer çalışma,
Türkiye’de yaşayan Suriyeli mülteci çocukların dil ve kimlik problemleri, kültürel
uyumsuzluk problemleri, dışlanma, küçük görülme, iş bulamama ve düşük ücretlerle
çalıştırılma gibi problemler yaşadıklarını ortaya koymuştur (Harunoğulları, 2016).
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra psikoloji bilimi, daha çok psikopatolojiye odaklanan,
problemli davranışları iyileştirmeyi amaçlayan bir yaklaşım sergilemiştir. Patolojiyi
öne alan, davranışı kötü olandan iyi olana çevirmeyi amaçlayan bir yaklaşımla olumlu
psikolojik özellikler geri planda bırakılmıştır. Ancak pozitif psikoloji ve hümanistik
yaklaşım, bireylerin nasıl daha sağlıklı olduklarını, onların iyilik hallerini sağlayan baş
etme mekanizmalarını araştırmayı öncelik haline getirmişlerdir. Böylelikle psikoloji
biliminde ihmal edilen iki noktaya değinmişlerdir: Kişilerin olumlu bireysel
özelliklerinin desteklenmesi ve tüm insanlar için yaşamın daha değerli kılınması
(Seligman, 2002). Pozitif psikolojinin paralelinde riskli şartlar altında gelişimlerini
sürdüren mülteci çocukların psikolojik olarak sağlıklı olma ihtimali bu çalışmanın
temelini oluşturmuştur. Savaşın ve göç etmenin etkisiyle birçok olumsuz şartlara
maruz kalan insanların, bunlara rağmen göç ettikleri yerlere başarılı bir şekilde adapte
olduklarını söylemek mümkündür (Öztürk, 2017). İlgili literatür incelendiğinde
kişilerin patalojik belirtileri üzerine çalışmalar bulunmaktadır (Binay, 2016; Solmaz,
2018; Tekbaş, 2017). Bunun yanında son zamanlarda mültecilerin yeni hayatlarına
adapte olma süreçlerini inceleyen, kişilerin travmatik olaylar karşısında iyilik hallerini
sürdürmelerini sağlayan psikolojik sağlamlık gibi pozitif kavramları inceleyen
çalışmalara da yer verilmiştir (Aitcheson, Abu-Bader, Howell, Khalil ve Elbedour,
2017; Daud, Klinteberg ve Rydelius, 2008; Gez, 2018; Gülmez ve Öztürk, 2018; Kurt
Akkoyun, 2020; Mohamed ve Thomas, 2017; Sleijpen, Mooren, Kleber ve Boeije,
2017; Stempel ve diğerleri, 2016). Psikolojik sağlamlık, bireylerin riskli yaşam şartları
altında sahip oldukları koruyucu faktörler yardımıyla koruyabildikleri uyum olarak
tanımlanmaktadır (Bernard, 1991). Psikolojik sağlamlık kavramının varlığından söz
edilebilmesi için iki önemli noktanın altı çizilmektedir, bu noktaların birincisi, kişiyi
tehdit altına alan bir risk durumunun var olmasıdır. İkinci nokta ise, tehdit edici bu risk
durumuna rağmen kişinin etkili bir şekilde duruma uyum sağlamasıdır (Masten ve
Coatsworth, 1998). Psikolojik sağlamlık tanımlamalarında, koruyucu faktörler, risk
faktörleri ve uyum başlıkları altında çalışmalar yapılmaktadır. Koruyucu faktörler,
kişinin olumsuz koşullar altında uyum sağlama kapasitelerini destekleyen faktörler
2
olarak tanımlanırken, risk faktörleri kişilerin uyum sağlama kapasitelerine engel olan
faktörler olarak tanımlanabilir. Uyum ise, bireylerin koruyucu ve risk faktörlerin
dinamik bir etkileşiminden doğan yaşama sağlıklı adapte olabilme hali olarak
özetlenebilmektedir (Gizir, 2007a).
Olumsuz yaşam koşullarında kişileri koruyucu bir etkiye sahip olan umut kavramı,
bireylerin bir amacının olması, sahip olunan amaç için planlar yapması ve bu planları
uygulayabilmek için gerekli motivasyona sahip olmasını yansıtan bilişsel bir yapıdır.
Zorlu yaşam şartları altında bireylerin iyi bir gelecek düşüncesiyle, bulundukları zor
durumlarla daha etkili baş etme mekanizmaları geliştirebilmelerine yardımcı
olmaktadır. Umut düzeyi yüksek olan kişiler zorlukların geçici ve aşılabilir olduğuna
inanır, böylelikle yüksek çaba ve azimle çalışmaya devam edebilirler. Bireylerin umut
düzeylerindeki düşüklük ise riskli koşullarda dayanıklılılarını düşürmektedir (Snyder
vd., 1991). Umut kavramını açıklayan kuramlardan bazıları Snyder’ın umut kuramı,
Lazarus’ un umut kuramı ve Vroom’ un beklenti kuramı olarak sıralanabilir (Lazarus,
1999; Synder, Rand ve Sigmon, 2002; Vroom, 1967). Bu kuramlardan çocuk ve
ergenler için Snyder’ın geliştirdiği umut kuramı temel alınmaktadır (Bernardo, 2015).
Bu kurama göre umut, bilişsel ve motivasyonel bir yapıdır ve üç boyuttan
oluşmaktadır. Birinci boyut olarak belirli bir amaca sahip olmak ele alınır, ikinci boyut
olarak ise amaçlara ulaşmak için detaylı bir plan oluşturma ele alınırken üçüncü boyut
olarak sahip olunan amaca ulaşmak için oluşturulan planı uygulayacak motivasyona
sahip olma ele alınmaktadır (Synder vd., 2002).
3
problemler geliştirdiğini ortaya koyarak, mülteci çocukların gözden çıkarılması
gereken kayıp bir nesil olarak görülmesinin önüne geçmesine yardımcı olan
çalışmalardan biri olmuştur (Howard ve Hodes, 2000).
Suriye iç savaşı nedeniyle gelen göçmenler Türk hükümeti tarafından geçici koruma
kapsamına alınmaktadır. Bu araştırmanın da çalışma grubunu Suriyeli çocukların
eğitim gördüğü Reyhanlı Eğitim Köyü’ndeki öğrencilerdir. Ancak geçici koruma
altındaki mülteci çocuklar yerine mülteci çocuklar tanımı tercih edilmiştir.
1.2. Amaç
4. Reyhanlı Eğitim Köyü’nde eğitim gören mülteci çocukların umut düzeyi ile
psikolojik sağlamlık düzeyleri arasında nasıl bir ilişki vardır?
4
1.3. Araştırmanın Önemi
5
1.4. Sayıltılar
1.5. Sınırlılıklar
1.6. Tanımlar
Göç: Coğrafi olarak mekan değiştirme hareketinin, toplum yapısını ekonomik, sosyal,
kültürel ve siyasi alanlarda etkilediği nüfus hareketleridir (Özer, 2004).
6
Türkiye’de kalmasına izin verilir. Türkiye’de geçici olarak yaşayan bu kişilere şartlı
mülteci denilmektedir (İçişleri Bakanlığı, 2013).
Sığınmacı: Göç ettikleri ülkede mülteci olarak kabul edilmek için gerekli belgelerle
başvurularını yapmış, başvuru sonucunu bekleyen kişilerdir (Çiçekli, 2009).
Umut: bireylerin belli bir amaç belirlemeleri, bu amaç için stratejiler oluşturmaları ve
oluşturulan stratejileri uygulamak için gerekli olan motivasyona sahip olmalarına dair
algıladıkları kapasitelerinin bilişsel yapısıdır (Snyder vd., 1991).
7
İKİNCİ BÖLÜM
Göç hiçbir zaman insanlara uzak ve yabancı bir kavram olmamıştır. Tarih boyunca
çeşitli problemlerden uzaklaşmak, yeni yerleşim yerleri bulmak için insanlar göç
etmek zorunda kalmış; şehirler, ülkeler değiştirmişlerdir (Gökbayrak, 2009; Peköz,
2012; Toksöz, 2006). Dünya tarihinin bilinen ilk göçü olan Kavimler Göçü istiladan
kaçan insanların Avrupa’ya göç etmesi olarak özetlenebilir. Kavimler Göçünün
dışında coğrafi keşifler, savaşlar, doğal afetler dünya tarihinde yaşanan yüzlerce göçün
sebeplerinden olagelmiştir (Cengiz, 2018).
İnsanların bu değişim hareketinin birçok sebebi vardır ancak son yüzyılda yaşanan
küreselleşme, ekonomi piyasasının tüm dünyaya yayılmış hale gelmesi teknoloji
alanında yaşanan gelişmeler temel sebepler arasında sayılabilir (Paksoy, 2012).
Özellikle 21. yy. gündemine hızlı bir şekilde girmiş ve çözüme muhtaç olan göç
meselesi, Avrupa’nın ve batı ülkelerinin göçmenlere kapı açmıyor olup kendi iç
dengelerini korumak istemeleri, göç eden nüfusun geçirdiği psikolojik ve fizyolojik
ihtiyaçlar, bu meselenin üzerinde her yönüyle çalışılması gerektiğini göstermektedir.
Gelişmekte olan ülkelerin yaşadığı siyasal ve etnik krizler, yaşanan ekonomik
dengesizlikten kaynaklanan, gelişmiş ülkelere doğru yaşanan göç dalgasının tüm
dünya ülkelerini ilgilendiren bir meseledir (Danış, 2004). Bu noktada ülkelerin görüş
ayrılığına düşmüş olması mülteci konumundaki insanların yaşadıklarını daha da
zorlaştırmaktadır.
Türkiye ise birçok ülkeden göç almış bir ülkedir. Cumhuriyet tarihi boyunca göç aldığı
ülkeler kronolojik olarak şu şekilde sıralanabilir: Yunanistan ile nüfus müdalesi (384
bin kişi), Yugoslavya ve Makedonya (305 bin kişi), Bulgaristan (800 bin kişi), İran (1
milyon kişi), Irak (51.542 kişi), Bosna (20 bin kişi), Kosova (17.746 kişi) ve Suriye (3
milyon 656 bin 525 kişi) (Göç Tarihi, 2021; Türkiyedeki Suriyeli Sayısı, 2021).
8
Göç kavramı, kişilerin göç etme sebebine, göç eden kişi sayısına, göç edilen yerin
koşullarına göre birçok şekilde ele alınmaktadır. Kişilerin kendi isteğiyle göç etmesi
gönüllü göç, zorla göç etmeleri zorunlu göç olarak isimlendirilmektedir. Göç eden
kişilerin yoğunluğuna göre bireysel ve kitle göçü; ülke içinde ya da dış ülkelere yapılan
göç durumuna göre, iç ve dış göç; göç edilen yerde geçirilen süreye göre, sürekli ve
geçici göç; çalışma amacıyla göç etmek, emek ve beyin göçü; can ve mal güvenliği
sebebiyle yerinden edilmeye ise uluslararası mülteci göçü denilmektedir (Yıldız,
2018).
Savaş başlı başına bir travma sebebiyken beraberinde getirdiği göç zorundalığı
bireylerin hayatını derinden etkilemektedir. Özellikle çocukların bu savaş
deneyimlerinden sonra fiziksel ve psikolojik olarak derin yaralar aldığı bilinmektedir.
Travmadan etkilenme durumları yıpratıcı olsa da yapılan çalışmalar çocuklarda yaşın
artmasıyla ruhsal problemler sebebiyle hastaneye yatırılmanın arttığını göstermiştir
(Lindblad, Hjern ve Vinnerljung, 2003). Bu sonuç bize erken müdahelenin çocuklar
için kurtarıcı olabileceğini göstermektedir.
9
Türkiye’de bulunan Suriyeli mülteci çocukların durumu hakkında yapılan bir
çalışmada, bu çocukların yaşadığı problemler dil ve kimlik, kültürel uyumsuzluk,
ötekileştirilme, hor görülme, değerinin altında işlerde çalıştırılma ve işsizlik olarak
sıralandırmıştır (Harunoğulları, 2016). Bu problemlerin yanında eğitim de mülteci
çocukların göç ettikleri ülkelerde yaşadıkları problemlerden biridir. Travmatik
olaylara maruz kalan çocukların hayatlarını tekrar sağlıklı bir düzene kavuşturmak için
eğitim hayatlarına dönmeleri gerekmektedir. Masten ve Narayan’ın ifadeleri ile okul,
çocuğun tekrar düzenli hayata kavuşması, ebeveynlerin yerine koyabileceği
yetişkinlerle ilişki kurması, yaşanılan travma ile ilgili açıklayıcı bir bağlam
oluşturması, sosyal bir çevre edinmesi ve yapıcı aktivitelere katılmasına fırsat verir
(Masten ve Narayan, 2012). Ülkelerindeki yaşam koşullarından tamamen uzaklaşıp
yeni bir ülkeye ve getirdiği onlarca probleme uyum sağlamak zorunda kalan çocuklar,
eğitim alma konusunda da problemlerle karşılaşmaktadırlar. Akpınar’ın
araştırmalarına göre kampta yaşayan çocukların eğitim alma olasılığı yüksekken,
kamp dışında yaşayan çocukların dörtte üçü eğitim alamamaktadır (Akpınar, 2017).
Eğitimlerini bırakmak zorunda kalan çocuklar, mülteciliğin getirdiği yoksullukla baş
edebilmek için yasal olmayan şartlarda çalışmak durumunda kalmışlardır.
Sağlanamayan yasal güvenceler nedeniyle, işverenlerin suistimaline açık hale gelen
mülteci çocuklar çalışma hayatının görünmeyen bir parçası konumundadırlar. Çocuk
mültecilerin yaşam dönemlerinin ihtiyacı olan oyundan ve eğitimden uzaklaşarak
yetişkin rolünü üstlenmeleri, yaşamlarında bir “yaşantı yetersizliği” oluşmasına sebep
olmuştur. Çocukların yasal olmayan şartlarda çalışmaları, çalışma ortamlarının
sağlıksızlığı, insan onurunu zedeleyen durumlarla yüzleşme ihtimallerini arttırmakta,
eğitimden uzak kalmaları bilgi ve beceri birikimlerinin farkında olmadan
büyümelerine sebep olmakta, çocukluk deneyimlerini yaşayamadan yetişkinlik rolüne
girmeye çalışmalarına sebep olmaktadır.
Gelecekleriyle ilgili herhangi bir plan yapamayan, riskli koşullarda yaşayan çocukların
bu zorluklarla nasıl baş ettikleri araştırılmış, yapılan araştırmalar çocukların travma ile
baş etme mekanizmalarının ego gücü, zeka düzeyi, sosyal destek yapısı, sanat ve spor
alışkanlığı ile bağlantılı olduğunu göstermiştir (Erden ve Gürdil, 2009). Yapılan diğer
araştırmalar ise travmaya maruz kalan çocuklarda direncin mizah anlayışı, zeki olma,
bilişsel esneklik, problemlerle baş etme yeteneğinin gelişmiş olması, insanlarla kaliteli
ilişkilere sahip olma, sahip olunan özelliklerin bilincinde olma, diğer insanların duygu
10
ve düşüncelerini anlayabilme kapasitesi, kendini yönetebilme becerisi, kişinin kendine
dair pozitif bir imgeye sahip olması, kendi kendine yetebilirlik, bedensel aktiflik ve
inancın direnci artıran faktörler olduğu ortaya çıkmıştır (Chrisman ve Dougherty,
2014).
Mülteci çocuklar dünya üzerindeki neredeyse tüm dil, din ve kültürlerde ortak vicdanın
kabul edemediği durumlardan biridir. İnsanlığın masum hali olarak çocukların çok
küçük yaşta deneyimledikleri göç etmek ve mülteci olmak durumu tüm insanlığın
ortak acılarından biridir. Bu problem evrensel olarak da ele alınır. 20 Kasım 1989
tarihinde kabul edilmiş olan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi de bu
nedenle vardır. Bu sözleşme korunmaya ihtiyaç duyan çocukların haklarını yasal
güvence altına alarak çocukların fizyolojik ve psikolojik sağlığını gözetmeyi
amaçlamıştır. Hiçbir statü ayrımına gidilmeden, her ırk, din, dil, sosyokültürel yapı,
sosyoekonomik yapıya mensup çocukların haklarından bahsedilmektedir. Bu
sözleşmede, mülteci çocukların haklarına da yer verilmiştir.Sözleşmenin 22. maddesi
mülteci çocuklara sahip ülkelerin, çocukların haklarını iade etmesini, ebeveyn kaybı
olsun olmasın tüm çocukları kapsadığını; 26. maddesi mülteci durumundaki
çocukların sosyal haklarının güvence altına alındığını, hangi ülkede olursa olsun yasal
olarak bütün önlemlerin alınacağını; 28. madde ise çocukların eğitim haklarını konu
alır, temel eşitliği sağlamanın temel yolunun eğitim olduğunu belirtmektedir (Çocuk
Hakları Sözleşmesi, 1989).
Machel Raporu’ na göre yaklaşık 1 milyardan fazla çocuk, dünya nüfusunun altıda
birine denk geliyor, savaş ve çatışmalar altında yaşamlarına devam etmektedir.
Yaklaşık 2 milyon çocuk silahlı çatışmalar sebebiyle hayatını kaybetmiş, yaklaşık 6
milyon çocuk ise ciddi yaralar almış veya engelli olarak yaşamına devam etmek
durumunda kalmıştır. Yaklaşık 18 milyon çocuk göç etmeye mecbur bırakılmıştır.
Ayrıca yaklaşık 300.000 çocuk asker olmaktadır (UNICEF, 2009).
Göç, bireyleri psikoz, travma sonrası stres bozukluğu, intihar, depresyon ve madde
bağımlılığı konularında risk altına alıyor. Aynı zamanda göç eden bireylerin yaşadığı
bazı durumlar şu şekilde sıralanabilir: yalnızlık, sosyal izolasyon, yabancılaşma,
özdeğer düşüklüğü, aile problemleri, kararsızlık (Tuzcu ve Bademli, 2014). Attanyake
11
ve arkadaşları ile yürütülen bir sistematik inceleme çalışmasına göre mülteci
çocuklarda yaygın görülen problemlerin, %47 oranında travma sonrası stres
bozukluğu, %43 oranında depresyon olduğu belirtilmiştir (Attanayake vd., 2009).
Amerika’da 14.088 mülteci çocukla yapılan boylamsal bir çalışmada altı yıllık bir süre
boyunca, çocukların davranışsal ve duygusal sorunlarının yaygınlık oranları
incelenmiştir. Sonuçlara göre travma sonrası stres bozukluğu için %30.4, yaygın
anksiyete semptomları için % 26.8, somatizasyon semptomları için %26.8, travmatik
yas için %21.4 ve davranışsal problemler için % 21.4 yaygınlık oranı gösterilmiştir
(Betancourt vd., 2012). Bosna Savaşı sonrasında 8 ile 13 yaş arasındaki çocuklarla
yapılan bir araştırma sonuçlarına göre ise, çocukların % 47’si depresyon belirtileri,
%23’ü yüksek anksiyete belirtileri, %28’i yüksek travma sonrası stres belirtileri
göstermiştir (Papageorgiou vd., 2000). Yapılan araştırmalar, göçün çocuklar için hasar
bırakan bir yanı olduğunu açıkça göstermektedir. Ayrıca bu hasar uzun süre devam
edebilmektedir. Bu veriler, mülteci çocuklar için erken müdahalelerin önemini gösterir
niteliktedir (Uğurlu, Akça ve Acartürk, 2016).
Göç sürecinin çocuklar üzerinde bilinen etkilerinin yanında, yeni farkedilen farklı
etkileri olduğu gözlenmiştir. Vazgeçme (istifa) sendromu bunlardan biri olarak ele
alınabilir. İsveç’te 21.yy. başlarında bilinmez bir durum olarak ele alınan istifa
sendromu, çocuk ve ergenlerde azalmış iletişim, motor beceriler, günlük rutinleri
gerçekleştirememe olarak tanımlanabilir. Yapılan çalışmalar, bu tanının 1958 yılında
çocuk ve ergen psikiyatristi Anna- Lisa Annell tarafından konulduğunu göstermiştir.
Annell istifa sendromunu, çoğunlukla psikolojik travmadan sonra ortaya çıkan nadir
bir hastalık olarak tanımlamıştır (Annell, 1958). Hultcrantz ve Knorring vazgeçme
sendromu görülen 46 çocukla yaptıkları çalışmada, bu çocuklarda görülen en önemli
sonucun çocukların kendi ülkelerinde yaşamlarını tehdit eden travmalara, zulme ve
şiddete maruz kaldıkları bulgusu olduğunu belirtmişlerdir. 46 mülteci çocuktan 6’sının
vazgeçme sendromlu bir kardeşinin olduğu verisi, bu sendrom için bireysel
farklılıkların da etkili olabileceğini göstermektedir. Ancak neredeyse hepsinin
geçmişinde zihinsel bir rahatsızlık, depresyon veya travma sonrası stres bozukluğu
öyküsü görülmüştür (Knorring ve Hultcrantz, 2020). İsveç dışında Avustralya’ nın
Nauru Adası, Yunanistan’ın Midilli Adası, mülteci çocuklarda bu sendromun tespit
edildiği yerlerden bazılarıdır (Bajec, 2020).
12
Savaş ile yüzleşmiş olan mülteci çocukların, çevrelerinde kayıplarıyla hayata devam
ettiklerini göz önünde bulundurduğumuzda, kayıp ve hüzün hissinin bu çocuklar için
çalışılması gereken bir diğer konu olduğunu görebiliriz. Kayıp üzerine çalışan
Neimeyer, kayıp döngüsünün anatomisinin üç evrede yaygın olduğunu tanımlamıştır.
Bu üç evre kaçınma, asimilasyon ve akomodasyondan oluşmaktadır. Kaçınma evresi
yaşanılan kaybın gerçek olduğununun algılanamadığı evredir ve bu evrede kişi şok,
uyuşma, panik, bocalama ile reaksiyon gösterebilir. Asimilasyon evresinde, kaybı
derinden yaşayan kişi bu evrede en depresif belirtileri sergiler ve yoğun bir yalnızlık
ve hüzün yaşar. Akomodasyon evresinde ise kişi kaybı kabullenip değişen yeni yaşam
düzeninde uyum sağlama evresindedir. Kişi kayıp ile dağılan sosyal dünyasını yeniden
yapılandırmaya çalışır (Neimeyer, 1998). Kayıp ve hüzün hissini patolojik olarak ele
almanın önemi olmakla birlikte ağır travmalar geçirmiş mülteci çocuklar için
yaşamlarını tamamen yeniden düzenlemelerini beklemek, sonucu kesin olmayan bir
beklentidir. Çocukların dikkat dağınıklığı, öfke yönetim sorunları, içe kapanma,
öğrenme zorluğu, suçluluk hissi vb. gibi ikincil sonuçlardan tamamen
bağımsızlaşmaları ancak ekstra bir sosyal ve mesleki destekle mümkün görünmektedir
(Frater- Mathieson, 2019).
Göç olgusunun çocuklar üzerindeki etkisi savaş ve ölümle birleşince çok yıkıcı
boyutlara ulaşabilmektedir. Çocuklar benmerkezci düşünme sistemleri sebebiyle
başlarına gelen olayların kendileri sebebiyle olduğu inancını taşımaya yatkındırlar.
Yaşanan savaş ya da ölümlerin kendileri yüzünden olduğu düşüncesi çocukları
çaresizlik, korku duyguları ile yüzleştirir. Okul öncesi dönem çocuklarında bu korku,
hayaletler ve hayali yaratıklardan korkmaya, savaş hakkında abartılı hikayeler
anlatmaya, devamlı olarak gündemlerinde savaşa dair konuların olmasına, yaşam
şartlarına uyum sağlamada problem yaşamalarına sebep olmaktadır. Bedensel olarak
ise bağırsak kontrolünde kayıplar, fiziksel sebebi olmayan ağrılar, harekette artış ya da
azalış ya da seslere fazla duyarlılık gibi tepkiler gözlemlenebilmektedir (Bebeklerin
Deprem Sonrası Gereksinimleri, 1999). Daha büyük çocuklar ise “Bunların olmaması
için bir şeyler yapmalıydım.” gibi düşüncelere sahiptirler. Travmanın içerisinde birinin
ölümüne şahit olma ve kendisinin kurtulması gibi durumlar yer alıyorsa, sorumluluğun
devamında vicdan azabı ve suçluluk hisleri çocukları etki altına almaktadır (Dyregrov,
2000; Qouta, Punamaki ve El Sarraj, 2003; Thabet, Abed ve Vostanis, 2004; Thabet,
Tawahina, Sarraj ve Vostanis, 2008; Thabet ve Vostanis, 2000).
13
Mülteci çocuklarla yapılan çalışmalarda son zamanlarda kullanılan müdahaleler,
psikofarmakolojik tedaviler, oyun terapisi, bilişsel davranışçı terapi, psikolojik
anlamlandırma ve öyküsel maruz bırakma terapisidir (Catani, Jacob, Schauer, Kahila
ve Neuner, 2008). Müdahale yöntemlerinden en fazla kullanılan yöntemlerin,
psikososyal yöntemler, yaratıcı dışavurumcu yöntemler ve rekreasyonel yöntemler
olduğu tespit edilmiştir (Jordans, Tol, Komproe ve De Jong, 2009).
Göç etme süreci ve mültecilik olgusu deneyimlemesi başlı başına zor bir durumken,
dünyayı sarsan COVID- 19 gibi etkenlerle, bu durum daha da zor hale gelmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü mültecilerle ilgili bu dönemde yapılması gerekenleri ilkeler
halinde yayınlamıştır. Bu ilkelerin içerisinde testlere ve ilaçlara ulaşım, sağlık
hizmetlerinden yararlanma, iş yerinde eşit haklara sahip olma gibi maddeler
bulunmaktadır. Ancak mülteci kampları ve çalışmak zorunda olan mülteciler
düşünüldüğünde toplumun adil bir şekilde sağlık hizmetlerine ulaşabildiğini söylemek
zor görünmektedir (WHO, 2020). COVID- 19 süreci tüm dünyayı ve mültecileri
sağlık, eğitim, ekonomik ve psikolojik gibi alanlarda derinden etkilemiştir (Dunmore
ve Cherri, 2020; Guadagno, 2020; Parkin, Philip ve Costa, 2020; SGDD-ASAM,
2020). Bu sürecin getirdiği önemli bir nokta da psikolojik rahatsızlıklardır. Çin’ de
depresyon, kaygı ve stres vakaları rapor edilmiş ve ruh sağlığı uzmanlarının tecrit
hastanelerine yerleştirilmeleri, psikolojik yardım hatlarının ve çevrimiçi danışmanlık
hizmetlerinin kurulması teşvik edilmiştir (Li vd., 2020; Liu ve Shuai, 2020). Özellikle
mülteci çocuklar bu süreçten psikolojik olarak daha fazla yara alan kesim olmaktadır.
Önceden geçirdikleri psikolojik travmalara ek olarak, gittikleri ülke vatandaşlarının
marjinalleşmeleri ve mültecilere karşı damgalama eğiliminde olmaları, evde kalma
sürecinde can sıkıntılarını geçirecek yeterlikte materyallere sahip olmamaları ve zaten
kısıtlı olan psikososyal desteğe erişim yetersizlikleri Covid- 19 sürecinde mülteci
çocukların yüzleştikleri problemlere örnek olarak verilebilir (COVID-19: Operational
Guidance for Migrant & Displaced Children, 2020).
14
çalışmalar, daha çok insanın patolojik yanını anlamaya yönelikti. Sorunlu olarak
görülen davranışların temelini araştırmak psikoloji alanında öncelenmiş haldeydi.
Ancak pozitif psikoloji ile Seligman, insanı güçlü kılan yanlarını araştırmayı ve riskli
yaşam şartlarında insanların nasıl güçlü kalabildiklerini görmeyi, sağlıklı insanların
ise iyilik halini artırmayı hedeflemiştir. Bu sebeple “İnsan travmalar geçirmiş olsa dahi
bununla nasıl baş eder?” sorusunun cevabını merak eden kitle de daha çok pozitif
psikoloji ekolünün takipçileri olmaktadır. “Mültecilik ve göç süreçlerini yaşayan
çocukları her şeye rağmen ayakta tutan parametreler nelerdir, psikolojik sağlamlık
kavramının bu sorunun cevabında yeri var mıdır?” soruları bu bölümde ele alınacaktır.
15
durumu ile karşı karşıya kalmış olmaları olarak belirtilirken ikinci nokta ise risk
durumu ile karşılaştıktan sonra gösterdikleri uyumun etkili olmasıdır. (Masten ve
Coatsworth, 1998).
Kişilerin aynı riskli şartlar altında yaşamalarına rağmen psikolojik bir rahatsızlık
geliştirme durumları aynı olmamaktadır. Kişilerin sahip oldukları bireysel özellikleri,
ailesel özellikleri ve çevresel özellikleri yaşantılarını anlamlandırmalarında etkili
olmaktadır. Bazı insanlar aynı yaşantı sonrasında problemler yaşayabilirken, bazıları
16
hayatlarına sağlıklı bir şekilde devam edebilirler. Hayatlarındaki problemlere rağmen,
iyilik halini sürdürebilmiş kişilerin koruyucu faktörlere sahip olduğu söylenebilir.
Çünkü koruyucu faktörler risklerin ve kötü koşulların oluşturduğu olumsuzlukların
bireydeki etkisini zayıflatan ya da bitiren, uyum sağlayabilmeyi ve kişinin becerilerini
geliştirmesine yardımcı olan durumlardır. Kişilerin koruyucu faktörlere sahip
olmaları, yaşadıkları güçlüklere yapıcı tepkiler vermelerine yardımcı olur (Karaırmak,
2006; Masten, 1994; Ramirez, 2007).
Koruyucu faktörler, bireysel koruyucu faktörler, ailesel koruyucu faktörler ve çevresel
koruyucu faktörler olarak ele alınmaktadır.
Bireysel Koruyucu Faktörler: Aile ve çevre koşulları benzer olan iki kişiden birinin
neden daha sağlıklı olduğu sorusunun cevabı bireysel koruyucu faktörler ile
açıklanabilir. Bu bireysel koruyucu faktörler şöyle sıralanabilir: İyi düzeyde zekaya
sahip olmak, pozitif akademik ve benlik algısı, geleceğe dair plan yapabilme ve
iyimser olma, kişinin bireysel kararlarını kendisinin alabiliyor olması, mizah ve
sorunlarla baş etme mekanizmalarının güçlü olması, sorumluluk duygusuna sahip
olma ve kişinin başkalarına yardım etmeyi seviyor olması. Bunların yanında açıklık,
dışa dönüklük ve kabul edilebilirlik gibi kişilik özellikleri de bireysel koruyucu
faktörler arasında yer alır (Herrman vd., 2011; Öz ve Yılmaz, 2009).
Bireysel koruyucu faktörlerden benlik algısı ve bilişsel becerilerin etkisini gösteren bir
çalışma sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerin çocuklarıyla yapılmıştır. Düşük doğum
ağırlığında dünyaya gelmiş çocukların gelişimleri 10 ve 18 yaşlarında tekrar
değerlendirilmiştir. Gelişim düzeyleri iyi olan, yeterli olarak kabul edilen çocuklar,
gelişim düzeyleri iyi olarak değerlendirilmeyen çocuklara göre bilişsel beceriler olarak
daha iyi durumda ve benlik algıları daha pozitif bulunmuştur (Werner ve Smith, 1982).
17
Diğer bir bireysel faktör ise cinsiyettir. Riskli şartlar altında, kız çocukların psikolojik
sağlamlıkları erkek çocuklara göre daha yüksek bulunduğu çalışmalara
rastlanılmaktadır (Kumpfer, 1999). Cinsiyet faktörünün yaşla birlikte etki düzeyi
değişebilmektedir. Ekonomik problemlerden etkilenme oranı ilkokulda erkeklerde
daha yüksekken, gençlik döneminde kızlarda daha yüksek bulunmuştur (Bolger,
Patterson, Thompson, Kupersmidt, 1995).
Çevresel Koruyucu Faktörler: Çevresel koruyucu faktör olarak ele alınan bazı
etkenler şunlardır: pozitif bir toplumsal destek varlığı, destekleyici tutumda bir
öğretmene sahip olma, olumlu akran ilişkileri, bir yetişkinle olumlu bir ilişki kurma,
pozitif okul ilişkileri, olumlu bir rol modeline sahip olma, ele alınmaktadır (Gizir,
2007b; Herrman vd., 2011). Bu etkenlerin çeşitliliği ve miktarı koruyucu bir faktör
olarak ele alınmasını etkilemektedir (Mandleco ve Perry, 2000).
18
Çapan, 2017; Ungar, 2010). Farklı sosyoekonomik düzey ve etnik gruplarla yapılan
araştırmaların sonuçlarına göre, ailelerin dinî inanışları riskli koşullar altındaki
çocukların anlam ve süreklilik ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olarak psikolojik
sağlamlıklarını desteklemektedir (Werner, 1995).
Kişi ile İlgili Risk Faktörler: Yaygın olarak karşılaşılan bazı bireysel risk faktörleri
şunlardır: kaygılı mizaca sahip olma, düşük IQ düzeyi, akademik olarak başarısız
olmak, özgüven yetersizliği, etkili olmayan baş etme mekanizmaları, kronik sağlık
problemleri, hiperaktivite ve uyumsuz davranış örüntülerine sahip olmak, ergenlik
döneminde gebelik, madde kullanımı, etnik bir gruba mensup olma, prematüre doğum
(Coleman, Coleman ve Hagell, 2007; Gizir, 2007b; Karaırmak, 2006; Terzi, 2008;
Tümlü, 2012).
Kişi ile ilgili risk faktörü olarak ele alınan bir diğer faktör de cinsiyettir. Kadın mülteci
olmanın psikolojik sorunların daha fazla gözlemlenmesi, psikolojik sağlamlığın daha
az olmasıyla ilişkili olduğunu belirtmektedir (Alpak vd., 2015; Arnetz, Rofa, Arnetz,
Ventimiglia ve Jamil, 2013). Ayrıca yapılan araştırmalar mültecilerin eşlerinden
ayrılmış olmalarının ya da eşlerinin ölümünün psikolojik sağlamlıklarını olumsuz
yönde etkilediğini, erken yaşta göç edenlerin psikolojik sağlamlıklarının daha yüksek
olduğunu ve riskli şartlardan sonra geçen süre ile psikolojik sorunun azalmasının
paralel olarak değiştiğini ortaya koymuştur (Siriwardhana, Abas, Siribaddana,
Sumathipala ve Stewart, 2015; Steel, Silove, Phan ve Bauman, 2002).
19
Çevresel Risk Faktörleri: Çevresel risk faktörlerinden bazıları şunlardır: yoksulluk,
okul ve diğer bazı toplumsal alanlardan yetersiz hizmet alınması, olumsuz akran
desteği, rol model eksikliği, işsizlik, barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçların
karşılanamaması, göç, toplumsal şiddet (Coleman vd., 2007; Gizir, 2007b; Öz ve
Bahadır Yılmaz, 2009; Tümlü, 2012). Ayrıca mültecilerin, göç edilen ülkede yasal
kayıtlarının bulunmaması bir diğer etken olarak ifade edilmektedir (Stempel vd., 2016)
Ailesel Risk Faktörleri: Ailesel risk faktörlerinden bazıları şunlardır: anne babanın
sağlık problemleri ve çatışmaları, ruhsal ya da kronik hastalığa sahip bir ebeveyne
sahip olmak, düşük eğitim düzeyi, anne baba kaybı, sosyo ekonomik durum, genetik
hastalıklar, evlat edinilme, aile içi şiddet, anne babanın tutarsız veya sert tutumları,
istismar ve ihmal yaşantıları, ailedeki çocuk sayısının dört ve üzeri olması ve
çocukların doğum yılları arasında iki seneden az sürenin olması (Bozdağ, 2020; Gizir,
2007a).
Yeni bir ülkeye yerleşen aileler için, gittikleri ülkenin dilini bilmemek önemli bir
problem olarak karşılarına çıkmaktadır. Yapılan araştırmalar, ailelerin genç üyelerinin
gittikleri ülkenin dilini ebeveynlerinden daha hızlı öğrendiklerini göstermektedir. Bu
durum geleneksel çocuk ebeveyn ilişkisini değiştirmekte, tercümanlık görevini ve dış
dünya ile iletişimi genç bireylerin sorumluluğu haline getirmektedir ve bu sebeple
genç bireylerin üzerindeki baskı artmakta, ailelerin çocuk ebeveyn ilişkisi olumsuz
etkilenmektedir (Reedy, 2007).
2.2.3. Uyum
Psikolojik sağlamlığı üç tip olarak ele alan Rutter, tanımladığı bu üç tipi bazı
durumlarla ilişkilendirmiştir. İlk durum, riskli bir çevrede olan çocuğun beklentinin
üzerinde olumlu bir sonuç vermesi durumudur. İkinci durum, stresli olaylarla
karşılaşmasına rağmen kişinin duruma olumlu uyum sağlayabilmesi, son durum ise
travmatik yaşantı sonrası bireyin iyileşme göstermesidir (Rutter, 1987). İkinci durum
olan uyum, riskli yaşam şartlarında koruyucu faktörlerin risk faktörleriyle
etkileşiminden doğarak, kişinin psikolojik sağlamlık düzeyi ile ilgili ipuçları
vermektedir. Yeterlik ya da olumlu sonuç olarak da ifade edilen uyum kavramı, kişinin
yaşam deneyimlerinin sonucunda bireysel gelişim sürecini sağlıklı olarak devam
ettirmek için geliştirdiği uyum örüntüleri sergilemesini ifade etmektedir (Masten ve
Coastworth, 1998).
20
Bireylerin sağlıklı uyum gösterip göstermediğini gözlemlemek için araştırmalarda
bazı ölçütler kullanılmaktadır. Bu ölçütler, sosyal/ akademik başarı, gelişimsel
görevler/ sorumluluklar, mutluluk ve hayata dair pozitif algı olması veya psikopatoloji,
duygusal stres gibi kişiyi riskli durumlara yönlendirecek davranışların olmamasıdır (S.
Luthar ve Cushing, 1999; Masten ve Reed, 2002).
21
özelliklerin ele alındığı, dinamik bir süreç olarak görülmelidir (Wright, Masten ve
Narayan, 2013).
22
Mülteci çocukların psikolojik sağlamlıklarında ebeveynlerinin post travmatik 23tress
bozukluğu yaşamış olmasının etkisini inceleyen bir çalışmanın evrenini, ebeveynleri
İsveç’e göç etmeden önce Irak’ ta işkenceye maruz kalmış, post travmatik 23tress
bozukluğu belirtileri olan 40 çocuk ile ebeveyni herhangi bir travmaya maruz
kalmadan göç etmiş 40 çocuk oluşturmuştur. Elde edilen veriler, ebeveynlerinde post
travmatik stress bozukluğu görülen çocukların duygusallık, IQ değerleri, aile ilişkileri
ve sosyal davranış olarak daha olumsuz değerlere sahip olduğunu göstermektedir.
Yapılan bu araştırma, mülteci çocukların aile ilişkilerinin, psikolojik sağlamlığın
göstergelerinden biri olduğunu açıklamaktadır (Daud vd., 2008).
Suriyeli mültecilerle yapılan bir çalışmaya göre psikolojik sağlamlık travma sonrası
büyüme ile ilişkilidir ( Cengiz ve Ergun, Çakıcı, 2019).
2.3. Umut
13. yy. ile umut kavramına dair çalışmaların başladığı görülmektedir. Düşünürler,
umudun iyi veya kötü olmasıyla ilgili fikir ayrılıkları yaşamışlardır (Sarı, 2011).
Spinoza, Aristotales, Platon gibi filozoflar bu kavramı duygu ögesi olarak ele almış ve
olumsuz, zararlı görmüşlerdir (Dağlı ve Aypek Arslan, 2020). Platon’a göre umut haz
ögesi taşır, Aristotales aldatıcı olabileceği için dikkatli ele alınması gerektiğini
düşünür ve umut kavramını, olumlu ve olumsuz beklentiler olarak açıklar. Ancak
geleceğe dair güzel bir şeyden bahsederken umutlu anlamına gelen “euelpis”
kavramını kullanmıştır (Gravlee, 2000).
1960 yıllarında pozitif psikoloji ile umut kavramı, psikoloji ve sağlık alanında da
çalışılmak istenen konular arasında yerini almıştır. Umut ile ilgili bu alanlarda pek çok
farklı kavram geliştirilmiştir, bu kavramlar şu şekilde özetlenebilir:
Umut ile ilgili araştırmaları çalışmamıza yön veren Snyder’a göre bilişsel bir yapı olan
umut, istenilen bir hedefi açık ve net olarak oluşturma, bu hedefe ulaşmak için kişinin
23
belirli bir plan yapabilmesi ve amacı ve yolları belli olan bu sistemde kendini motive
edebilmesi olarak tanımlanmaktadır (Snyder vd., 1991). Öz’ e göre umut insanı
kuvvetlendiren, hüznü üzerinden atabilmeye, anlık zorluklarla başedebilmeye yardım
eden iyileştirici bir güçtür (Öz, 2004). Bloch’ a göre umut, rahatlatıcı bir etkiye sahip
olan, en önemli beklenti duygusudur (Bloch, 2007). Roberts ve Robins’ e göre umut,
temel yaşam amaçlarıdır (Roberts ve Robins, 2000) .Padilla- Walker ve arkadaşlarına
göre ise psikolojik sağlamlığın bir boyutu olarak umut, fiziksel ve ruhsal sağlıkla farklı
açılardan ilişkisi olan, gerçekleşme ihtimali olan olumsuz durumlara karşı tampon
işlevi görebilen bir yapıdır (Padilla- Walker, Hardy ve Christensen, 2011). Averill,
Catlin ve Chon’ a göre umut, bilişsel süreçler tarafından yönlendirilen ve çevresel
faktörlerden etkilenen bir duygudur (Snyder, 1995).
Snyder ve arkadaşlarının ifade ettiği üzere umudun problemler üzerinde önleyici bir
gücü vardır (Snyder, Feldman, Taylor, Schroeder ve Adams, 2000). Bu önleyici güç
kavramıyla, umudun birincil ve ikincil önleyici rolleri vardır. Birincil önleyici rolü
henüz bir sorun yokken, sorunu önleme gücü olarak ifade edilirken ikincil önleyici
rolü sorun ortaya çıktıktan sonra oluşturduğu etkilerle daha kolay baş etmeyi
sağlamasıdır. Umut düzeyi yüksek olan kişiler sorunlarla karşılaştıklarında sorunun
içinde kaybolmak yerine çözüme ulaşabilecek alternatif yolları deneyimlemek için
çaba sarfederler, umut kişiye problemli durumdan uzaklaşabilme gücü verir (Cihangir
Çankaya ve Canbulat, 2017).
Buraya kadar açıklanan umut kavramlarının yanında Synder “sahte umut” kavramı
üzerinde de durmuştur. Sahte umut, kişinin kenidisi için uygun olmayan hedefler
belirlemesi, belirlenen hedefe ulaşma stratejilerinin zayıf olması durumlarında
bahsedilebilir bir kavramdır. Kişinin aslında bir illüzyon peşinde koşuyor olması
olarak da açıklanabilir. Snyder ve diğerlerine göre sahte umut besleyen kişiler
ulaşabileceğinden daha üst hedefler belirler ve hedefe ulaşamadıklarında psikolojik iyi
olma hallerinde düşüşler yaşarlar. Ayrıca aynı anda birden fazla hedefe sahip olma,
enerji ve ilgilnin dağılması sebebiyle hedeflerin hiçbirini gerçekleştirememe söz
konusu olmaktadır (Synder vd., 2002).
Umut düzeyi yüksek insanların özellikleri şu şekilde sıralanabilir: Belirli bir amaca
sahip olmak, amaçlara ulaşmak için tutarlılık göstermek, negatif duygulanım ve
çevreye zarar verici konularda duyarlı olmak, amaçlarını kavramsallaştırmak, amaca
24
ulaşmak için olumlu motivasyona sahip olmak (Akman ve Korkut, 1993; Irving,
Snyder ve Crowson, 1998; Masten ve Reed, 2002). Yapılan çalışmalar şiddet ve
zorbalıkla karşılaşan umut düzeyi yüksek bireylerin zorluklarla baş etme
mekanizmalarını daha etkin kullandıklarını göstermektedir. Böylelikle riskli yaşam
olayları karşısında mağdur ya da zorba olma ihtimalleri zayıflamaktadır (Atik, 2009;
You, Furlong, Felix, Sharkey ve Tanigawa, 2008). Umut düzeyi yüksek kişilerin
psikolojik sağlamlıkları da aynı paralelde yüksek bulunmuştur. Bu kişiler zorluklara
karşı daha dirençlidirler. Kanser gibi hastalıklar karşısında bile baş etme
mekanizmalarını etkin bir şekilde kullanma eğilimindedirler (Çetrez İşcan ve Malkoç,
2017; Turan Kavradım ve Canlı Özer, 2014).
3 ile 6 yaş arasındaki bir çocukta umut kavramının gelişimine destek olan, çocuğun
gelişen dil becerileridir. Gelişen dil becerileri sayesinde çocuk, oluşturduğu amaçlarını
çevresindeki insanlarla paylaşabilir hale gelir. 7 ile 12 yaş arasındaki çocuklar için
25
umudu geliştirmek, çocuğa amaçlarına doğru gidebilmesi için modeller sunmakla
mümkündür (Snyder, 2000b).
Umudun nasıl gelişim gösterdiği sorusu ayrıca bağlanma kuramı ile açıklanmaktadır.
Bu açıklamaya göre çocukluk dönemlerinde anne- baba ve bakım verenleriyle yakın
ve sıcak ilişkileri olan kişilerin, ilerleyen yaşamlarında umut düzeyi yüksek birer
yetişkin olduklarını belirten çalışmalar mevcuttur (Merkas ve Brojsa_Zganec, 2011;
Shorey vd., 2003). Yapılan bazı çalışmalar da bağlanma kuramının umut ve çaresizlik
kavramlarının öğrenilmesinde bireyin hayatında kilit bir noktada olduğunu
göstermektedir (Blake ve Norton, 2014; Simmons, Gooty, Nelson ve Little, 2009).
Erken dönemde sahip olunan destekleyici sosyal çevre, umudun gelişimini etkileyen
bir diğer faktördür. Psikolojik ve fizyolojik olarak yeterli desteğin sağlanmadığı bir
çevrede büyüyen çocuklarda umutlu düşünmeyi öğrenme zorlaşırken, yüksek umut
düzeyine sahip bir yetişkin olması için çocuğun destekleyici ve ilgi gördüğü bir sosyal
çevreye, yeterli bir bakıma ihtiyacı vardır (Snyder, 2002a). Aynı zamanda çocuğa
sunulan destekleyici bir sosyal çevre sayesinde amaca ulaşmaya çalışırken karşılaşılan
engelleri aşmak, çocukta umutlu düşünme becerisini geliştirir ve böylelikle çocuklar
yaşamlarının devamında karşılaştıkları engellerden umutlu düşünce sayesinde
korunabilirler (Snyder vd., 1997).
Umut edebilmek bireyin tüm yaşam dönemlerini şekillendiren önemli bir beceridir.
Gelişimin yaşlılık döneminde ise umudun sürdürülebilir bir özellik olması önem
kazanmaktadır. Snyder’ın umudun üç boyutu olarak ele aldığı amaca sahip olma,
planlar oluşturma ve motivasyonla ilerleme yaşlılık döneminde de umutlu düşünce için
gerekli olan temel maddelerdir (Wrobleski ve Snyder, 2005).
26
indirmeye çalıştığı bir strateji olan “güvenli oyun stratejisi” benimsemesine sebep
olabilir (Synder vd., 2002).
Snyder’ ın Umut Kuramı: Umut ile ilgili çalışmaların çocuk ve gençlerle ilişkili
olan kısımlarında temel alınan kuram Snyder’in umut kuramıdır (Bernardo, 2015).
Umut birçok araştırmacı tarafından geleceğe ilişkin bir beklenti olarak ifade edilse de
umut kuramında Snyder, bireylerin kapasitelerine yönelik algılarını gösteren bilişsel
ve motivasyonel bir yapı olarak tanımlanmaktadır. Umut kuramındaki bu umut
kavramına göre, bilişsel ve motivasyonel bir yapı olan umudun 3 boyutu şu şekildedir:
Umudu açıklamaya yardımcı olan bu üç boyut içinden amaca ulaşmak için stratejiler
geliştirme (pathway) ve amaca ulaşmak için motivasyona sahip olma (agency) önemli
iki boyuttur. Amaca ulaşmak için motivasyona sahip olma boyutu, kişinin amaca
ulaşmayı istediğini ve amaca ulaşmak için kendinde güç hissettiğini gösterir ve “ben
bunu yapabilirim” düşüncesini yansıtmaktadır. Bu boyut, umudun motivasyonel
kısmıdır. Kişinin geçmiş, şimdi ve gelecek adına oluşturduğu amaçlara ulaşmak için
belirlenen yolları uygulamaya dair inançlarını içerir. Amaca dair motivasyona sahip
kişiler harekete geçebilir, bunu sürdürebilir, amaca ulaşma yolunda karşılaştıkları
problemlerle baş edebilirler. Ayrıca bu kişiler amaca ulaşırken kendilerini pozitif
telkinlerle motive edebilirler. Amaca ulaşma yolları boyutu ise; kişinin hedeflerine
ulaşabilmek adına planlar ve alternatifler oluşturma konusunda kendilerine yönelik
algılarını içerir (Snyder, 2005).
27
Snyder amaç boyutunu olumlu ya da yaklaşım amaçları ve olumsuz amaçlar olmak
üzere iki kısımda ele alır. Olumlu amaçlar:
Olumsuz amaçlar:
Umut kuramının üç boyutuna eşlik eden dördüncü unsur ise engellerdir. Engeller,
belirlenen amaca ulaşmayı aksatır. Kişi, umut ettiği yolda herhangi bir engelle
karşılaşırsa, iki çeşit tutum edinebilir. Birinci tutum, yeni yollar oluşturmak için sahip
olduğu düşüncelerden vazgeçmek, ikinci tutum, farklı rotalar oluşturmak için yeni
düşünce yollarını seçmektir (Snyder, 2002b). Hedefe ilerleyen yolda engellerle
karşılaşmak yolun zorluğunu arttıracaktır; ancak kişiyi daha iyi yollar oluşturmaya
zorlar. Bu sebeple engeller olumsuz ve kaçınılması gereken noktalar değil, gelişimi
sağlayan sürecin doğal bir parçası olarak görülmelidir (Nazir, 2020).
Umut kuramına göre hedefe yönelik düşünmenin öğrenme tarihi, etkinlik öncesi ve
olay dizisi olmak üzere üç aşaması vardır. Hedefe yönelik düşünmede öğrenme
tarihinin önemi, amaç ve hedeflerin çocuklukta oluşmaya başlıyor olmasından
kaynaklanır. Çocuğun aynı anda oluşan olgular arasında bağlantı olduğunu
farketmesiyle yol arayışı başlar. Yaşamda aktif bir katılımcı olarak yer aldığını, sadece
seyirci olmadığını farkettiğinde ise amaç oluşturma boyutu devreye girer. Hedef ve
yollar yaşam boyu iç içedirler ve beraberinde duygular gelir. Duygular, yolun başarılı
olmasından bağımsız olarak önceki yaşantılara göre belirlenir. Umut düzeyi yüksek
olan kişilerde duygu durumu sevinç ve güven iken, umut düzeyi düşük kişilerde
olumsuz duygular ve pasifliktir (Snyder, 2002b).
Umut etme, kişinin oluşturduğu hedefi uğruna çaba göstermeye değer bulmasıyla
başlar. Hedef kişi için faydalı olacaksa, motivasyon kişiyi hedefe ulaştıracak bir yol
bulmaya yönlendirir. Tüm bunlarla birlikte hedef değerli görülmezse, değiştirilir ya da
vazgeçilir. Motivasyon, hedef ve yol aşamalarını geçen umut, sonucunda olumlu veya
28
olumsuz bir sonuca erişir. Sonuç kişinin duygularını üretir. Bu duygular gelecekteki
umut süreçlerine etki eder ve sürecin döngüsel yapısını ortaya koyar (Snyder, 2002b).
Lazarus’un Umut Kuramı: Umut kavramının tüm insanlığı ilgilendiren bir duygu
durumu olduğunu belirten Lazarus, umudu tek boyutlu ve duygusal içerikli umut
olmak üzere iki kategoride ele almıştır. Umutlu bireylerin sadece motivasyon ve isteğe
sahip olmasının yeterli olmadığını, bunların yanında gerçekleşeceğine inanılan bir
umut olması gerektiğinin altını çizmektedir. Bireylerde umudun oluşumu için kişinin
yetersiz bir durum görmesi gerektiğini ifade etmiştir (Başören, 2015).
Lazarus umut etmeyi bireyin yaşamında var olmayan olumlu bir şeyin olabileceğine
dair inancının olması olarak açıklar. Riskli yaşam dönemlerinde kişiler daha iyi
olasılıkların olması için değişiklik beklentisine girebilirler ve umutsuzluğa karşı
umudu devam ettirmek için haklı sebepler ararlar. Lazarus’ a göre insan en olumsuz
şartlarda bile umut etmeyi başarabilir. Bu sebeple umut önemli baş etme
kaynaklarından biri olarak ele alınmaktadır (Lazarus, 1999).
Vroom Beklenti Teorisi: Antik Çağ Yunan filozoflarına uzanan hazcılık ilkeleri,
psikoloji alanındaki motivasyon araştırmaları Vroom’un beklenti kuramının
gelişimine katkı sağlamıştır. Kuramın temelinde, bireylerin ödüllendirildikleri
davranışları sürdürmeleri, ödüllendirilmeyen davranışlarının ise tekrarlanmaktan
kaçınmaları yer almaktadır. Vroom davranışların şekillenmesinde bunların yanında
bireysel özellikler, gemişte deneyimlenmiş haz ve acı davranışlarının etkili olduğunu
belirtmektedir (Vroom, 1967). Kuram birkaç kavram üzerinden yapılandırılmıştır, bu
kavramlar valens, güdü ve beklenti olarak sıralanabilir. Vroom amaç değeri olarak
kullandığı valens kavramını, bireyin bir amaca yüklediği değer olarak açıklamıştır.
Güdü kavramını ise, amaçlar arasında bir seçim olarak belirtmiştir. Kuramın diğer
önemli kavramı olan beklenti ise, belli bir davranışın belli bir hedefle sonuçlanacağı
ihtimali üzerine sahip olunan geçici inanç olarak açıklanmıştır. Bu kurama göre,
kişinin eyleme geçmek için sahip olduğu motivasyonun, o eyleme verdiği değer ve
eyleme yönelik beklentisinin birleşimi oluşturmaktadır. Vroom, valens ya da beklenti
olmadığı durumda motivasyonun oluşmayacağının altını çizmiştir (Vroom, 1964).
29
2.3.3. Mülteci Çocuklarda Umut
Çocukların karşılaştıkları zorluklar karşısında bazen umutsuzluk yaşayabilecekleri
düşünülmektedir. Umut düzeylerini değiştiren etkenlerin bilinmesi çocukların
desteklenmesi için planlama yapılmasını kolaylaştıracaktır (Aygün, 2014).
Mültecilerde umudun öneminin altını çizen bir diğer çalışmaya göre, genç mültecilerin
stres ve zorluklarla baş etmede kullandıkları kaynakları şu şekilde sıralamışlardır:
sosyal destek, kültürleşme stratejileri, eğitim, inanç, kaçınma ve umut (Sleijpen vd.,
2016). Lübnan’ daki mülteci kamplarında yapılan çalışmalarda mülteci çocukların
umut düzeyinde toplumsal faktörlerin etkisi ortaya konulmuştur (O’ Leary,
Hutchinson ve Squire, 2015). Çevresel etmenler olarak ele alınabilecek olan etnik-
politik çatışmalar, şiddete tanık olma, evden uzaklaşma, su, yemek gibi temel
kaynaklara ulaşım sıkıntılarının da mülteci çocuklardaki umut düzeyini etkilediği
Iraklı mültecilerle yapılan çalışmaların sonucunda görülmüştür (Trentacosta, Mclear,
Ziadni, Lumley ve Arfken, 2016). Umudun mülteci çocukların psikolojik
sağlamlıklarında etkili olduğunu ortaya koyan araştırmalardan biri Sleijpen ve
arkadaşları tarafından yapılmıştır. Genç mültecilerin stresle ve zorluklarla nasıl baş
ettiklerini araştıran araştırmacılar 26 nitel araştırmayı gözden geçirerek umudun
psikolojik sağlamlığı sağlayan unsurlardan biri olduğunu ortaya koymaktadır (Sleijpen
ve diğerleri, 2016). Mülteci çocukların umut düzeylerinin yüksek bulunduğu bir diğer
araştırmaya göre ise umudun yüksek olması psikolojik sağlamlığın bilişsel ve
duygusal temellerinin varlığıyla açıklanabilir bulunmuştur (Asher vd., 2020).
30
Mülteci çocuklarla ilgili yapılan bilgisayar oyunu tabanlı bir proje olan Umut Projesi,
Şanlıurfa’ da bulunan 9-14 yaşlarındaki 147 mülteci çocukla yapılmıştır. Projenin
sonuçları oyun temelli eğlenceli bir öğrenme yaklaşımının çocuklarda bilişsel, dil
gelişim, kodlama becerileri gibi alanlarda gelişimi etkin ve uygun maliyetli bir yolu
olduğunu göstermektedir. Bunların yanında yapılandırılmış bir ortam sağlamanın
çocuklarda umutsuzluğu azalttığı, çocukların daha iyi bir gelecek hayal etmeleri için
bir yol sağladığını göstermiştir (Sirin, Plass, Vatanartiran ve Tsai, 2018).
Yohani ve Larsen, Kanada’ da 10 mülteci çocukla birlikte umudun tanımı ile ilgili
yaptıkları çalışmada, çocukların tanımlamalarından yola çıkarak umudun iki farklı
ama birbiriyle ilişkili yönü olduğunu belirtmişlerdir. Umudun yüreği olarak
tanımlanan kısımda çocuklar umudu somut ve bireysel bir deneyim olarak
tanımlamışlardır. Çocuklar tanımlamakta güçlük yaşasalar da umudun içlerinde kalıcı
bir varlığa sahip olduğunu belirtmişlerdir. Ancak umudun yüreğinden bahsetmek
çocukların hayatındaki zorlukların azalmasına yardımcı olmadığı görülmüştür. İkinci
kısım olarak ele alınan umut uyandıran kaynaklar, umudun kalbini ortaya çıkaran ve
canlandıran süreçler olarak tanımlanmıştır. Bu kaynaklar şu şekilde sıralanabilir:
31
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
YÖNTEM
Örneklemi oluşturan 12- 16 yaş aralığındaki öğrenciler arasından sınıf gruplarına göre
tabakalar belirlenmiştir. Daha sonra her tabakadan tesadüfi küme örnekleme ile
örneklem grubuna dahil edilecek öğrenciler belirlenmiştir. Bu yöntem uygulanarak,
Reyhanlı Eğitim Köyü’ndeki Türkçe öğrenmiş öğrencilerden farklı sınıf gruplarında
32
öğrenim gören öğrenciler araştırmaya katılarak veri setinin zenginleşmesi
sağlanmıştır. Buna göre 117’si kız (%64,6) 64’ü erkek (%35,4) olmak üzere toplamda
181 öğrenci araştırmaya katılım sağlamıştır. Örnekleme dahil olan öğrencilerin
cinsiyet değişkeni için frekans ve yüzde değerleri Tablo 3.1.’ de gösterilmiştir.
28 maddelik orijinal formu, üç alt ölçek ve sekiz alt boyuttan oluşmaktadır. Ölçme
aracı sosyo-ekolojik bakış açısıyla, nicel ve nitel yöntemler kullanılarak geliştirilmiştir
(Liebenberg, Ungar ve Van de Vijver, 2012). Ölçeğin kısa form çalışması Liebenberg,
33
Ungar ve LeBlanc tarafından yapılmış ve iki farklı çalışma sonucunda 12 maddelik bir
yapı elde edilmiştir (Liebenberg, Ungar ve LeBlanc, 2013). Ölçeğin faktör yük
değerleri .39 ile .88 arasında değişmekte ve iç tutarlılık katsayısı .84 bulunmuştur.
Beşli likert yapıda olan ölçme aracı “Beni tamamen tanımlıyor (5)” ile “Hiç
tanımlamıyor (1)” arasında derecelendirilmektedir. Yüksek puan yüksek sağlamlık
düzeyini belirtmektedir.
34
Değişkenler arasında istatiksel açıdan anlamlı bir ilişkinin olup olmadığını incelemek
üzere Pearson Çarpım Moment Korelasyon analizi; Umut Ölçeği puanlarının
Psikolojik Sağlamlık Ölçeği puanlarını yordama düzeyini belirlemek için ise Basit
Regresyon Analizi tekniği kullanılmıştır.
35
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ARAŞTIRMA BULGULARI
Aşağıda gösterilen Tablo 4.1.’ de umut değişkenine ilişkin bulgular yer almaktadır.
Tablo 4. 1. Çocuklarda Umut Ölçeği puanları için N, x̄, Shx, ss, çarpıklık ve
basıklık değerleri
Boyutlar N x̄ Shx ss Çarpık. Basık. Cronbach
36
4.2. Mülteci Çocuklarda Psikolojik Sağlamlık Değişkenine İlişkin Bulgular
Aşağıda gösterilen Tablo 4.2.’ de psikolojik sağlamlık değişkenine ilişkin bulgular yer
almaktadır.
Aşağıda gösterilen Tablo 4.3. ve Tablo 4.4.’ te araştırmanın değişkenleri olan umut ve
psikolojik sağlamlık değişkenlerinin cinsiyet değişkenine göre farklılık gösterip
göstermediğine ilişkin bulgular yer almaktadır.
37
Tablo 4. 3. Umut Ölçeği puanlarının cinsiyet değişkenine göre farklılaşıp
farklılaşmadığını belirlemek üzere yapılan bağımsız gruplar t testi sonuçları
x̄ t testi
Puan Gruplar N ss Shx
t sd p
t testi
38
arasındaki ilişkiler Pearson Çarpım Moment Korelasyon Analizi sonucunda elde
edilmiştir.
Değişkenler N x̄ ss r p
*p<.01
39
varyansının %42’sini açıkladığı görülmektedir (R=,65; R2 =,42; p<.001). Regresyon
katsayısının anlamlılığına ilişkin t-testi sonuçları incelendiğinde ise çocuklarda umut
düzeyinin (β=,65) psikolojik sağlamlık düzeyi üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olduğu
görülmektedir (p<.05).
40
BEŞİNCİ BÖLÜM
Bu bölümde bağlanma umut ve psikolojik sağlamlık ile ilgili elde edilen sonuçlardan
yola çıkılarak ilgili literatür ışığında elde edilen bulguların tartışılmasına yer
verilmiştir.
41
2017; Jiang, Huebner ve Hills, 2013; Merkas ve Brojsa_Zganec, 2011; Snyder vd.,
1997). Çocukların umut düzeylerinin cinsiyet değişkeninden bağımsız olması, Snyder’
ın umut kuramında belirtildiği gibi umudun kalıtsal değil, öğrenilen bilişsel bir yapı
olduğunu göstermektedir (Snyder, 2005). Ancak alanyazında kız çocuklarının umut
düzeyinin erkek çocuklarından daha düşük bulunduğu çalışmalara da rastlanılmaktadır
(Gariglietti, McDermott, Gingerich ve Hastings, 1997; Tarhan ve Bacanlı, 2016).
Umut değişkeninin cinsiyete göre farklılaşıp farklılaşmadığı konusunda literatürde
farklı görüşler yer almakla birlikte, bu araştırmanın bulguları mülteci çocuklarda umut
düzeyinin cinsiyete göre farklılaşmadığını savunmakta; bu görüşün de literatürde
çeşitli çalışmalarla desteklendiği görülmektedir. Mülteci çocuklarla yapılan bu
çalışmada umut düzeylerinin cinsiyet değişkeninden bağımsız olması, çocukların
hedefe güdülenme ve hedeflere ulaşma yollarına sahip olma noktasında benzer
özellikler sergilediklerini göstermektedir.
Araştırmadan elde edilen bulgular mülteci çocukların umut düzeylerinin ortalama bir
değerde olduğunu, önyargıların aksine bu çocukların umutlu düşünme becerisine sahip
olduklarını gösteriyor denilebilir. Bu sonuç, mülteci çocukların geleceğe dair plan
yapabildiklerini, planlarını uygulayacak motivasyona sahip olduklarını ve bunun
cinsiyetten bağımsız olarak kız- erkek mülteci çocukları kapsadığını göstermektedir.
Mülteci çocuklarda umut değerinin ortalama bir düzeyde olması, ülkemizde ve diğer
birçok ülkede mülteci olarak yaşamını sürdüren çocuklara daha pozitif yaklaşılmasını
destekleyen bir bulgu olarak ele alınmaktadır.
42
değişkeninin cinsiyete göre farklılık göstermediği bulunmuştur (Kurt Akkoyun, 2020).
Literatür incelendiğinde, mülteci çocuklarda psikolojik sağlamlığın cinsiyet
değişkenine göre farklılaşmadığını gösteren pekçok çalışmaya rastlanılmaktadır (Esen
Aktay, 2010; Flores, Cicchetti ve Rogosch, 2005; Gez, 2018; Karataş ve Şahin Baltacı,
2015; Onat, 2010; Özcan, 2005; Panter-Brick ve diğerleri, 2017; Şahin ve Buzlu, 2017;
Topbay, 2016; Tümlü ve Recepoğlu, 2013).
Diğer bir bulgu olarak bazı araştırmacılar psikolojik sağlamlık üzerinde cinsiyetin
etkisi olduğunu savunmaktadırlar (Alqudah, 2013). Literatürde bu savı destekleyen,
mülteci çocuklarda psikolojik sağlamlık değişkeninin cinsiyete göre anlamlı düzeyde
farklılaştığını gösteren araştırmalar vardır (Arastaman ve Balci, 2013; Bozdağ, 2020;
Buchegger-Traxler ve Sirsch, 2012; Keles, Friborg, Idsøe, Sirin ve Oppedal, 2016).
Kişinin olumsuz yaşam deneyimleri karşısında normal gelişimine devam etmesi olarak
ifade edilen psikolojik sağlamlık kavramının mülteci çocuklarda ortalama bir değerde
olduğu bulgusu, bu çocukların büyük travmalar yaşamış olmalarına rağmen
beklenilenin aksine olumsuz koşullara rağmen gelişimlerini sağlıklı bir şekilde devam
ettirebildiklerini göstermektedir. Umut değişkeni gibi psikolojik sağlamlık
değişkeninin de ortalama değerde çıkması, mülteci çocukların desteklendikleri
durumlarda kendilerini geliştirebilir, başarılar elde edebilir bir kitle olarak görülmesini
sağlayan bir veri olarak görülmektedir. Aynı zamanda kız ya da erkek olmasının
43
çocukların psikolojik sağlamlık düzeylerinde anlamlı bir farklılık oluşturmaması,
çocukların cinsiyet farketmeksizin aynı şekilde desteklenmesi gerektiğini ortaya
koymaktadır.
Umut ile psikolojik sağlamlık düzeyi arasındaki pozitif yönde anlamlı bir ilişki
olduğunu gösteren bir diğer çalışma Kanada’da 10 mülteci çocukla yapılmıştır.
Çalışmada çocukların umut ifadelerine odaklanılmıştır ve umut hakkında konuşma
sürecinin başlı başına umudu artırmak ve psikolojik sağlamlık oluşturmak için temel
oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır (Yohani ve Larsen, 2009). Bu çalışma, mülteci
çocukların temel yaşam ihtiyaçlarından yoksun kalınan bir süreçten geçtikleri için
çocuklarla yapılan her çalışmanın önemli olduğunu gösterir niteliktedir. Umut ile
psikolojik sağlamlık düzeyi arasındaki pozitif ilişkiye dair bulguları destekleyen
çalışma, aynı zamanda mülteci çocukların umut düzeyinin arttırılmasına yönelik
projelerde küçük adımların etkililiğini göstermektedir.
Başka bir çalışmada 957 Suriyeli mülteci çocuk ve Suriyeli çocuklarla çalışma
deneyimi olan altı kişi tarafından elde edilen verilerle, bu çocukların psikolojik
44
sağlamlık düzeyleri ile umut düzeyleri arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki
bulunmuştur (Bozdağ, 2020).
İki değişken arasında yapılan regresyon analizi sonuçlarına göre Umut Ölçeği
puanlarının Psikolojik Sağlamlık Ölçeği puanlarındaki toplam varyansının %42’sini
açıkladığı görülmektedir. Umut düzeyinin psikolojik sağlamlık düzeyi üzerinde
anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Bireylerin umut düzeylerinin yüksek
olması, belirli bir hedefe sahip olduklarını ve bu hedefe ulaşmak için gerekli planlar
yapacak motivasyona sahip olduklarını göstermektedir. Kişilerin yaşama dair anlam
üretmelerinde etkili olan umut değişkeninin paralel şekilde psikolojik sağlamlık
üzerinde de etkili olduğu yapılan bu araştırmayla ortaya konulmaktadır.
Türkiye’de rastgele seçilen 194 ortaokul öğrencisi ile yapılan bir çalışmada, çocukların
psikolojik sağlamlık ve umut düzeyleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmanın
sonucuna göre, psikolojik sağlamlık düzeyi ile umut arasında pozitif yönde anlamlı bir
ilişki vardır. İki değişken arasında yapılan regresyon analizine göre psikolojik
sağlamlığın umut değişkenini yordayıcı bir yönü olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu
sonuç, çocuklarda psikolojik sağlamlık düzeyini yükseldikçe umut düzeyinin de
yükseldiğini ifade etmektedir (Azboy, Sarıçam ve Çardak, 2016).
449 üniversite öğrencisi ile yapılan bir araştırmada, duygusal zekâ, umut ve psikolojik
sağlamlık düzeyleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Elde edilen bulgular, bu
değişkenler arasında pozitif yönde olumlu bir ilişki olduğunu göstermektedir. Aynı
zamanda umut ve duygusal zekanın psikolojik sağlamlığı yordayıcı bir özellikte
oldukları da araştırmanın sonuçları arasında yer almaktadır (Aydın, 2010).
45
psikolojik sağlamlığın yordayıcıları olduğunu göstermiştir (Ho-Kim, Lee, Yu, Lee ve
Puig, 2005).
Umudun psikolojik sağlamlık için bir koruyucu faktör olup olmadığınıa araştıran bir
çalışmada 112 üniversite öğrencisine deneyimleri, özgüven, özsaygı ve umut
düzeylerini ölçerek psikolojik sağlamlık düzeylerini değerlendirilmiştir. Yapılan
çalışmanın sonucunda, umudun psikolojik sağlamlık için koruyucu bir faktör
olduğunu göstermiştir (Chung, 1996).
5.4. Öneriler
46
değişken arasındaki ilişkilerin daha derinlemesine incelenmesi adına literatüre
katkı sağlanabilir.
• Bu araştırmanın örneklemini Hatay Reyhanlı Eğitim Köyü’nde eğitim gören
Türkçe bilen çocuklar oluşturmaktadır. Yapılacak çalışmalarda farklı grupların da
örneklemin içine dahil edilmesi ile daha kapsamlı ve kıyaslanabilir sonuçlar elde
edilebilir.
• Bu araştırmada nicel araştırma deseni kullanılmıştır. Nitel verilerin de dahil
edilebileceği araştırma desenlerinin kullanılması araştırmacılara ve uygulayıcılara
daha kapsamlı bilgiler sunabileceği düşünülmektedir.
• Umut ve psikolojik sağlamlık değişkenleri ile ilişkili olabileceği düşünülen farklı
demografik değişkenlerin bundan sonraki araştırmalarda kullanılmasının
araştırma sonuçlarının kapsamını daha da arttırabileceği düşünülmektedir.
47
KAYNAKÇA
48
Trabzon.
Aydın, E. (2018). Çocukluk Çağı Travmatı̇ k Yaşantılarının Psikolojik Sağlamlık ve
Depresyon Belirtileri Üzerine Etkisi. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi.
Aygün, M. (2014). Öğrencilerin Yaşam Amaçlarıyla Gelecek Kaygısı Arasındaki
İlişki. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi.
Azboy, K., Sarıçam, H. ve Çardak, M. (2016). Psychological Resilience and Hope in
Children. Positive psychology studies içinde . İstanbul.
10.13140/RG.2.1.4481.8804 [23.03.2021]
Bajec, A. (2020). Mülteci Çocukların Kabusu: “Vazgeçme Sendromu”.
Barnum, D. D., Snyder, C. R., Rapoff, M. A., Mani, M. M. ve Thopmson, R. (1998).
Hope and social support in psychological adjustment of children who have
survived burn injuries and their matched controls. Children’s Health Care,
27(1), 15–30.
Basım, H. N. ve Çetin, F. (2011). Yetişkinler için psikolojik dayanıklılık ölçeği’nin
güvenilirlik ve geçerlilik çalışması. Türk Psikiyatri Dergisi, 22(2), 104–114.
Başören, M. (2015). Lise Öğrencilerinin Matematik Dersine Katılımının, Duygu
Düzenleme, Algılanan Araçsallık, Umut ve Başarı Değişkenleri ile Olan
İlişkisi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Bolu.
Bebeklerin Deprem Sonrası Gereksinimleri. (1999). Ankara: Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları A.B.D., Bebek Birimi yayını.
Bernard, B. (1991). Fostering Resiliency in Kids: Protective Factors in tho Family,
School, and Community. Northwest Regional Educational Laboratory.
Bernardo, A. B. (2015). Hope in early adolescence: Measuring internal and external
locus-of-hope. Child Indicators Research, 8(3), 699–715.
Betancourt, T., Newnham, E., Layne, C. M., Kim, S., Steinberg, M. A., Ellis, H. ve
Birman, D. (2012). Trauma history and psychopathology in war affected
refugee children referred for trauma-related health services in the United
States. Journal of Traumatic Stress, 25, 682–690.
Binay, H. (2016). Suriye ve Irak’tan gelen savaş mağduru çocuk ve genç mültecilerde
travma sonrası stres bozukluğu düzeyi. Hasan Kalyoncu Üniversitesi.
Blake, J. ve Norton, C. L. (2014). Examining the relationship between hope and
attachment: A meta-analysis. Psychology, 5, 556–565.
Bloch, E. (2007). Umut İlkesi, Cilt 1. İstanbul: İletişim.
BMMYK. (1998). Sığınma ve Mülteci Konularındaki Uluslararası Belgeler ve Hukuki
Metinler. Damla Matbaası.
Bolger, K. E., Patterson, C. J., Thompson, W. W. ve Kupersmidt, J. B. (1995).
Psychosocial adjustment among children experiencing persistent and
intermittent family economic hardship. Child Development, 66, 1107–1129.
Bozdağ, F. (2020). Mülteci Çocukların Psikolojik Sağlamlıkları ve Kültürlenme
Stratejileri. Haceettepe Üniversitesi, Ankara.
Bozdağ, F. ve Bilge, F. (2019). Migration process and its effects on mental health. Ş.
Ş. Erçetin ve N. Potas (Ed.), Chaos, complexity and leadership 2017:
49
Explorations of chaos and complexity theory içinde (ss. 87–102). Springer.
Bronstein, I. ve Montgomery, P. (2011). Psychological distress in refugee children: A
systematic review. Clinical Child and Family Psychology Review, 14(1), 44–
56.
Buchegger-Traxler, A. ve Sirsch, U. (2012). The impact of risk and protective factors
on mental health and well-being-Austrian adolescents and migrant adolescents
from war-affected countries. Italian Journal of Public Health, 9(3).
Carvajal, S. C., Evans, R. I., Nash, S. G. ve Getz, J. G. (2002). Global positive
expectancies of the self and adolescents’ substance use avoidance: Testing a
social influence mediational model. Journal of Personality, 70(3), 422–442.
Catani, C., Jacob, N., Schauer, E., Kahila, M. ve Neuner, F. (2008). Family violence,
war, and natural disasters: A study of the effect of extreme stress on children’s
mental health in Sri Lanka. BMC Psychiatry, 8(33).
Cengiz, E. (2018). Suriyeli Ortaokul Öğrencilerinin Psikososyal Uyum Sorunları İle
Demografik Özellikler Arasındaki İlişkinin İncelenmesi (Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi). Çağ Üniversitesi, Mersin.
Cengiz, I. ve Ergun, D.Çakıcı, E. (2019). Posttraumatic stress disorder, posttraumatic
growth and psychological resilience in Syrian refugees: Hatay, Turkey.
Anatolian Journal of Psychiatry, 20(3), 269–276.
Çetrez İşcan, G. ve Malkoç, A. (2017). Özel Gereksinimli Çocuğa Sahip Ailelerin
Umut Düzeylerinin Başa Çıkma Yeterliği ve Yılmazlık Açısından İncelenmesi.
Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 7(1), 120–127.
Chrisman, A. K. ve Dougherty, J. (2014). Mass trauma, disasters, terrorism and war.
Child Adolesc Psychiatr Clin N Am, 23, 257–79.
Chung, H.-F. (1996). Hope and Resiliency Among College Students. The University
of Arizona.
Çiçekli, B. (Ed.). (2009). Göç Terimleri Sözlüğü. İsviçre: Uluslararası Göç Örgütü
(IOM).
Cihangir Çankaya, Z. ve Canbulat, N. (2017). Orta Çocukluk Döneminde Umut ve
Ebeveynlere Güvenli Bağlanma. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, 44, 1–20.
Çocuk Hakları Sözleşmesi. (1989). https://www.unicef.org/turkey/çocuk-haklarına-
dair-sözleşme [10.11.2020].
Cohen, S. ve Wills, T. A. (1985). Stress, social support, and the buffering hypothesis.
Psychological bulletin, 98(2), 310.
Coie, J. D., Watt, N. F., West, S. G., Hawkins, J. D., Asarnow, J. R., Markman, H. ve
Long, B. (1993). The science of prevention: A conceptual framework and some
directions for a national research program. American Psychologist, 48(10),
1013–1022.
Coleman, J. C., Coleman, J. ve Hagell, A. (2007). Adolescence, risk and resilience:
Against the odds. (J. C. Coleman, J. Coleman ve A. Hagell, Ed.). John Wiley&
Sons.
COVID-19: Operational Guidance for Migrant & Displaced Children. (2020).Save the
50
Children.
Creswell, J. W. (2017). Eğitim araştırmaları nicel ve nitel araştırmanın planlanması,
yürütülmesi ve değerlendirilmesi. (Ç. E. H. Ekşi, Ed.). İstanbul: EDAM
Yayınları.
Dağlı, B. ve Aypek Arslan, A. (2020). Temsiller Bağlamında Umut Kavramı. Atatürk
Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, 26(44), 1–9.
Danış, A. D. (2004). Yeni Göç Hareketleri ve Türkiye. Birikim, 184185, 216–224.
Daud, A., Klinteberg, B. ve Rydelius, P.-A. (2008). Resilience and vulnerability
among refugee children of traumatized and non-traumatized parents. Child and
Adolescent Psychiatry and Mental Health, 2(7).
Dearden, J. (2004). Resilience : A study of risk and protective factors from the
perspective of young people with experience of local authority care. Support
for Learning, 19(4), 187–193.
DuMont, K. A., Widom, C. S. ve Czaja, S. J. (2007). Predictors of resilience in abused
and neglected children grown-up: The role of individual and neighborhood
characteristics. Child Abuse and Neglect, 31(3), 255–274.
Dunmore, C. ve Cherri, R. (2020). Syrian Refugees Adapt to Life Under Coronavirus
Lockdown in Jordan Camps. UNHCR Press release.
Dyregrov, A. (2000). Çocuk, kayıplar ve yas: Yetişkinler için el kitabı. Ankara: Türk
Psikologlar Derneği Yayınları.
Earnest, J. (2005). Adolescent and Young Refugee Perspectives on Psychosocial Well-
being. International Journal of the Humanities., 3(5), 79–86.
Erden, G. ve Gürdil, G. (2009). Savaş yaşantılarının ardından çocuk ve ergenlerde
gözlenen travma tepkileri ve psiko-sosyal yardım önerileri. Türk Psikoloji
Yazıları, 12(24), 1–13.
Erdoğan, E., Özdoğan, Ö. ve Erdoğan, M. (2015). University students’ resilience level:
The effect of gender and faculty. Procedia-Social and Behavioral Sciences,
186, 1262–1267.
Erikson, E. H. (1982). Childhood and Society. Granada: Triad.
Esen Aktay, T. (2010). Risk altındaki ortaöğretim 9. ve 10. sınıf öğrencilerinin kendini
toparlama güçlerinin incelenmesi. Gazi Üniversitesi.
Farber, E. A. ve Egeland, B. (1987). Invulnerability among abused and neglected
children. E. J. Anthony ve B. J. Cohler (Ed.), The Invulnerable Child içinde
(ss. 253–288). New York: The Guilford Psychiatry Series.
Flores, E., Cicchetti, D. ve Rogosch, F. A. (2005). Predictors of resilience in maltreated
and nonmaltreated Latino children. Developmental Psychology, 41(2), 338–
351.
Fonagy, P., Steele, M., Steele, H., Higgitt, A. ve Target, M. (1994). The Emmanuel
Miller memorial lecture 1992: The theory and practice of resilience. Journal of
Child Psychology and Psychiatry, (35), 231–257.
Fraenkel, J., Waller, N. ve Hyun, H. (2012). How to Design and Evaluate Research in
Education. New York: McGraw- Hill.
51
Frank, J. D. (1968). The Role of Hope in Psychotherapy. International Journal of
Psychiatry, 5, 383–395.
Frater- Mathieson, K. (2019). Mültecilerin Yaşadığı Travma, Kayboluş ve Hüzün
Hissi. Mülteci Çocuklara Yönelik Eğitim Müdahaleleri içinde (ss. 13–36).
Ankara: Pegem Akademi.
Gariglietti, K. P., McDermott, D., Gingerich, K. ve Hastings, S. (1997). Hope and its
relationship to self-efficacy in adolescent girls.
Garmezy, N. (1993). Children in poverty: Re-silience despite risk. Psychiatry, (56),
127–136.
Geçici Koruma. (2021). "Geçici Koruma Kapsamında Bulunan Suriyelilerin Yaş ve
Cinsiyete Göre Dağılımı" https://www.goc.gov.tr/gecici-koruma5638
[04.05.2021].
Gez, A. (2018). Suriyeli Çocuk ve Ergenlerde Algılanan Sosyal Destek ve Psikolojik
Sağlamlık Arasındaki İlişki. Çağ Üniversitesi, Mersin.
Gizir, C. A. (2007a). Psikolojik sağlamlık ve ergen gelişim ölçeğinin uyarlanması:
Geçerlik ve güvenirlik çalışmaları. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik
Dergisi, 3(28), 113–128.
Gizir, C. A. (2007b). Psikolojik Sağlamlık, Risk Faktörleri ve Koruyucu Faktörler
Üzerine Bir Derleme Çalışması. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi,
3(28), 113–128.
Gökbayrak, Ş. (2009). Refah Devletinin Dönüşümü ve Bakım Hizmetlerinin
Görünmez Emekçileri Göçmen Kadınlar. Çalışma ve Toplum, 2.
Goldstein, S. ve Brooks, R. (2005). Why study resilience? S. Goldstein ve R. Brooks
(Ed.), Handbook of resilience in children içinde (ss. 3–14). New York:
Springer.
Gordon, E. W. ve Song, L. D. (1994). Variations in the experience of resilience. M. C.
Wang ve E. W. Gordon (Ed.), Educational Resilience In Inner-City America:
Challenges and Prospects. içinde . New Jersey: Lawrance Erlbaum Associates,
Publishers.
Gravlee, G. S. (2000). Aristotle on hope. Journal of the History of Philosophy, 38(4),
461–477.
Grewal, K. P. ve Porter, J. E. (2007). Hope theory: A framework for understanding
suicidal action. Death Studies, 31(2), 131–154.
Guadagno, L. (2020). Migrants and the COVID-19 Pandemic: An initial analysis.
International Organization for Migration.
Gülçubuk, B. (2012). Tarımda Çocuk Emeği Sömürüsü ve Toplumsal Duyarlılık.
Çalışma ve Toplum, 2012(2).
Gülmez, S. C. ve Öztürk, A. (2018). Göç Yaşantısı Çerçevesinde Çocukta Psikososyal
Uyum Süreci Üzerine Bir İnceleme. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi,
40(2), 449–481.
Gürgan, U. (2006). Grupla psikolojik danışmanın üniversite öğrencilerinin yılmazlık
düzeylerine etkisi. Ankara Üniversitesi, Ankara.
Gutman, L. M. (2008). Social and emotional development in infancy and early
52
childhood. J. B. Benson ve M. M. Haith (Ed.), Risk and resilience içinde (ss.
24–34). London: UK: Elsevier Inc.
Hall, C. S. ve Lindzey, G. (1985). Introduction to theories of personality. New York:
John Wiley & Sons.
Harunoğulları, M. (2016). Suriyeli Sığınmacı Çocuk İşçiler ve Sorunları: Kilis Örneği,
Göç Dergisi. Göç Dergisi, 3(1), 29–63.
Henderson, N. ve Milstein, M. M. (1996). Resiliency in schools: Making it happen for
students and educators (Thousand O.). California: Corwin Pres.
Herrenkohl, E. C., Herrenkohl, R. C. ve Egolf, B. (1994). Resilient early school-age
children from maltreating homes: Outcomes in late adolescence. American.
Journal of Ortopsychiatry, 64(2), 301–309.
Herrman, H., Stewart, D. E., Diaz-Granadoz, N., Berger, E. L., Jackson, B. ve Yuen,
T. (2011). What is resilience?. Canadian Journal of Psychiatry. Revue
Canadienne De Psychiatrie, 56(5), 258–265.
Ho-Kim, T., Lee, S. M., Yu, K., Lee, S. ve Puig, A. (2005). Hope and The Meaning of
Life as Influences on Korean Adolescents’ Resilience: Implications for
Counselors. Asia Pacific Education Review, 6(2), 143–152.
Hobfoll, S. E., Watson, P., Bell, C. C., Bryant, R. A., Brymer, M. J., Friedman, M. J.,
… Ursano, R. J. (2007). Five Essential Elements of Immediate and Mid-Term
Mass Trauma Intervention: Empirical Evidence. Psychiatry: Interpersonal and
Biological Processes, 70(4), 283–315.
Howard, M. ve Hodes, M. (2000). Psychopathology, Adversity, and Service
Utilization of Young Refugees. Journal of the American Academy of Child and
Adolescent Psychiatry, 39(3), 368–377.
İçişleri Bakanlığı. (2013). Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu. 6458 S.K.,
Resmi Gazete, 28615 (Nisan 2013).
https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.6458.pdf [05.02.2021].
Irving, L. M., Snyder, C. R. ve Crowson, J. J. (1998). Hoping and coping with cancer
by college women. Personality & Individual Differences, 66(2), 195–214.
Jiang, X., Huebner, E. S. ve Hills, K. J. (2013). Parent attachment and early
adolescents’ life satisfaction: The mediation effect of hope. Psychology in the
Schools, 50(4).
Jordans, M. J. D., Tol, W. A., Komproe, I. H. ve De Jong, J. V. T. M. (2009).
Systematic review of evidence and treatment approaches: Psychosocial and
mental health care for children in war. Child and Adolescent Mental Health,
14, 2–14.
Karaırmak, Ö. (2006). Psikolojik Sağlamlık, Risk Faktörleri ve Koruyucu Faktörler.
Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 3(26), 129–142.
Karataş, Z. ve Şahin Baltacı, H. (2015). Perceived social support, depression and life
satisfaction as the predictor of the resilience of secondary school students: The
case of Burdur. Eurasian Journal of Educational Research, 60, 111–130.
Keles, S., Friborg, O., Idsøe, T., Sirin, S. ve Oppedal, B. (2016). Resilience and
acculturation among unaccompanied refugee minors. International Journal of
Behavioral Development, 1–12.
53
Kemer, G. (2006). Öz-Yeterlik, Umut ve Kaygının Onbirinci Sınıf Öğrencilerinin
Üniversite Giriş Sınavı Puanlarını Yordamadaki Rolü. Orta Doğu Teknik
Üniversitesi, Ankara.
Kirby, L. D. ve Fraser, M. W. (1997). Risk and resilience in childhood: An ecological
perspective. Risk and resilience in childhood içinde (ss. 10–33). Washington:
National Association of Social Workers.
Knorring, A. L. ve Hultcrantz, E. (2020). Asylum‑seeking children with resignation
syndrome: catatonia or traumatic withdrawal syndrome? European Child &
Adolescent Psychiatry, 29.
Kumpfer, K. L. (1999). Factors and processes contributing to resilience: the resilience
framework. M. D. Glantz ve J. L. Johnson (Ed.), Resilience and development:
Positive life adaptations. içinde . New York: Kluwer Academic/ Plenum
Publishers.
Kurt Akkoyun, F. S. (2020). Resilience of syrian children and adolescents in Turkey
(Unpublished Master Thesis). Ibn Haldun University, İstanbul.
Lazarus, R. S. (1999). Hope: An Emotion and a Vital Coping Resource Against
Despair. Social Research, 66, 653–678.
Li, W., Yang, Y., Liu, Z., Zhao, Y., Zhang, Q., Cheung, T. ve Xiang, Y. (2020).
Progression of Mental Health Services during the COVID-19 Outbreak in
China. International Journal of Biological Sciences, 16(10), 1732–1738.
Liebenberg, L., Ungar, M. ve LeBlanc, J. C. (2013). The CYRM-12: A brief measure
of resilience. Canadian Journal of Public Health, 104(2), 131–135.
Liebenberg, L., Ungar, M. ve Van de Vijver, F. R. R. (2012). Validation of the Child
and Youth Resilience Measure-28 (CYRM-28) among canadian youth with
complex needs. Research on Social Work Practice, 22(2), 219–226.
Lim, S. H. ve Han, S. S. (2016). A predictive model on North Korean refugees’
adaptation to South Korean society: resilience in response to psychological
trauma. Asian nursing research, 10(2), 164–172.
Lindblad, F., Hjern, A. ve Vinnerljung, B. (2003). Intercountry adopted children as
young adults--a Swedish cohort study. Am J Orthopsychiatry, 73(2), 190–202.
Liu ve Shuai. (2020). Online Mental Health Services in China During the COVID-19
Outbreak. The Lancet- Psychiatry, 7(4).
Luthar, S. ve Cushing, G. (1999). Measurement issues in the empirical study of
resilience : An overview. M. D. Glantz ve J. J. L. (Ed.), Resilience and
development: Positive life adaptations içinde . New York: Kluwer Academic/
Plenum Publishers.
Luthar, S. S., Cicchetti, D. ve Becker, B. (2003). The construct of resilience: A critical
evaluation and guidelines for future work. Child Development, 71(3), 543-562.
Luthar, S. ve Zigler, E. (1991). Vulnerability and competence: A review of research
on resilience in childhood. American Journal of Orthopsychiatry, 61(1), 6–22.
Mandleco, B. L. ve Perry, J. C. (2000). An organizational framework for
conceptualizing resilience in children. Journal of Child and Adolescent
Psychiatric Nursing, 13(3), 99–111.
54
Marques, S. C., Lopez, S. J. ve Mitchell, J. (2013). The role of hope, spirituality and
religious practice in adolescents‟ life satisfaction: Longitudinal findings.
Journal of Happiness Studies, 14(1), 251–261.
Masten, A. S. ve Coastworth, J. D. (1998). The development of competence in
favorable and unfavorable environments: Lessons from research on successful
children. American Psychologist, 53(2), 205–220.
Masten, A. S. ve Narayan, A. (2012). Child Development in the context of disaster,
war and terrorism: pathways of risk and resilience. Annu Rev Psychol, 63, 227–
57.
Masten, A. S. ve Reed, M. G. J. (2002). Resilience in development. C. R. Snyder ve
S. J. Lopez (Ed.), Handbook of positive psychology içinde (ss. 74–48). USA:
Oxford University Press.
Masten, Ann S. (1994). Resilience in individual development: Successful adaptation
despite risk and adversity. M. Wang ve E. Gordon (Ed.), Educational resilience
in inner-city America: Challenges and prospects içinde (ss. 3–25). Hillsdale,
NJ: Lawrence Erlbaum.
Masten, Ann S. (2001). Ordinary magic: resilience processes in development.
American Psychologist, 56(3), 227–238.
Masten, Ann S. ve Coatsworth, J. D. (1998). No Title. American Psychologist, 53(2),
205–220.
McGloin, J. M. ve Widom, C. S. (2001). Resilience among abused and neglected
children grown up. Development and Psychopathology, 13(4), 1021–1038.
Merkas, M. ve Brojsa_Zganec, A. (2011). Children with different levels of hope: are
there differences in their self-esteem, life satisfaction, social support and family
Choesion? Child Indicators Research, 4, 499–514.
Mohamed, S. ve Thomas, M. (2017). The mental health and psychological well-being
of refugee children and young people: An exploration of risk, resilience and
protective factors. Educational Psychology in Practice, 33(3), 249–263.
Nazir, T. (2020). Pozitif Psikoloji ve Umut. S. Bulut (Ed.), Pozitif Psikoloji içinde (ss.
365–393). Nobel Akademik Yayıncılık.
Neimeyer, R. (1998). Lessons of Loss. USA: Premis Customs Publishing.
Nofal, M. (2017). For Our Children:AResearch Study on Syrian Refugees’ Schooling
Experiences in Ottawa. Universite´ d’Ottawa/University of Ottawa.
O’ Leary, P., Hutchinson, A. ve Squire, J. (2015). Community-BasedChild Protection
with Palestinian Refugees in South Lebanon: Engendering Hope and Safety.
International Social Work, 58(5), 717–731.
O’shea, B., Hodes, M., Down, G. ve Bramley, J. (2000). A school-based mental health
service for refugee children. Clinical Child Psychology and Psychiatry, 5(2),
189–201.
Onat, G. (2010). Demokratik ve otoriter olarak algılanan ana- baba tutumlarının lise
birinci sınıf öğrencilerinin yılmazlık düzeyine etkilerinin araştırılması.
Maltepe Üniversitesi.
Öz, F. (2004). Sağlık alanında temel kavramlar. Ankara: İmaj Yayıncılık.
55
Öz, F. ve Bahadır Yılmaz, E. (2009). Ruh Sağlığının Korunmasında Önemli Bir
Kavram : Psikolojik Sağlamlık A Significant Concept in Protecting Mental
Health : Resilience. Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Dergisi, 82–89.
Öz, F. ve Yılmaz, E. B. (2009). Ruh Sağlığının Korunmasında Önemli Bir Kavram:
Psikolojik Sağlamlık. Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Dergisi,
16(3), 82–89.
Ozbay, F., Johnson, D. C., Dimoulas, E., Morgan III, C. A. ve Charney, D., &
Southwick, S. (2007). Social support and resilience to stress: from
neurobiology to clinical practice. Psychiatry (Edgmont), 4(5), 35.
Özcan, B. (2005). Anne- babaları boşanmış ve anne babaları birlikte olan lise
öğrencilerinin yılmazlık özellikleri ve koruyucu kaktörler açısından
karşılaştırması. Ankara Üniversitesi, Ankara.
Özer, İ. (2004). Kentleşme, Kentlileşme ve Kentsel Değişme. Bursa: Ekin Kitabevi.
Öztürk, K. (2017). İstanbul’daki Suriyeli çocukların öfke ve sosyal uyum düzeyleri.
İstanbul Gelişim Üniversitesi.
Padilla- Walker, L. M., Hardy, S. A. ve Christensen, K. J. (2011). Adolescent hope as
a mediator between parent-child connectedness and adolescent outcomes.
Journal of Early Adolescence, 31(6), 853–879.
Panter-Brick, C., Hadfield, K., Dajani, R., Eggerman, M., Ager, A. ve Ungar, M.
(2017). Resilience in Context: A Brief and Culturally Grounded Measure for
Syrian Refugee and Jordanian Host-Community Adolescents. Child
Development. https://doi.org/10.1111/cdev.12868 [18.01.2021].
Papageorgiou, V., Frangou-Garunovic, A., Iordanidou, R., Yule, W., Smith, P. ve
Vostanis, P. (2000). War trauma and psychopathology in Bosnian refugee
children. European Child & Adolescent Psychiatry, 9(2), 84–90.
Parkin, J., Philip, T. ve Costa, E. (2020). Venezuelans Return Home as Coronavirus
Piles More Misery on Migrants. The Guardian.
Peköz, M. (2012). Küresel Kapitalizm ve Göçmenlik. İstanbul: Karakoyun Yayıncılık.
Pieloch, K. A., McCullough, M. B. ve Marks, A. K. (2016). Resilience of children
with refugee statuses: A research review. Canadian Psychology, 57(4), 330.
Qouta, S., Punamaki, R. L. ve El Sarraj, E. (2003). Prevalence and determinants of
PTSD among Palestinian children exposed to military violence. European
Child and Adolescent Psychiatry, 12(6), 265–272.
Ramirez, M. E. (2007). Resilience: A concept analysis. Nursing Forum, 42(2), 73–82.
Reedy, J. (2007). The mental health conditions of Cambodian refugee children and
adolescence. Ohio State University, United States of America.
Richardson, G. E. (2002). The Metatheory of Resilience and Resiliency. Journal of
Clinical Psychology, 58(3), 307–321.
Roberts, B. W. ve Robins, R. W. (2000). Broad dispositions, broad aspirations: The
intersection of personality traits and major life goals. Personality and Social
Psychology Bulletin, 26(10), 1284-1296.
Rutter, M. (1987). Psychosocial resilience and protective mechanisms. American
Journal of Orthopsychiatry, (57), 316– 331.
56
Sagy, S. ve Adwan, S. (2006). HopeinTimesof Threat:TheCase of
PalestinianandIsraeli-Jewish Youth. American Journal of Orthopsychiatry,
76(1), 128–133.
Şahin, G. ve Buzlu, S. (2017). Hemşirelik öğrencilerinde psikolojik sağlamlığın
özyeterlilik, sosyal destek ve etkili baş etme ile ilişkisinde algılanan stresin
aracı rolü. Anadolu Hemşirelik ve Sağlık Bilimleri Dergisi, 20(2), 122–136.
Sarı, S. V. (2011). Lise Son Sınıf Öğrencilerinin Mesleğe Karar Verme Öz-
Yeterliliklerini Yordamada Umut, Kontrol Odağı ve Çok Boyutlu
Mükemmeliyetçilik Özelliklerinin Rolü (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi).
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon.
Seligman, M. E. (2002). Positive psychology, positive prevention and positive therapy.
Handbook of positive psychology. C. R. Snyder ve S. J. Lopez (Ed.), Handbook
of positive psychology içinde (ss. 3–13). New York: Oxford University Press.
SGDD-ASAM, 2020, “COVID-19 Salgınının Türkiye’de Mülteciler Üzerindeki
Etkilerinin Sektörel Analizi”, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği,
Ankara, https://www.stgm.org.tr/e-kutuphane/covid-19-salgininin-turkiyede-
multeciler-uzerindeki-etkilerinin-sektorel-analizi [13.04.2021]
Shorey, H. S., Snyder, C. R., Yang, X. ve Lewin, M. R. (2003). The role of hope as a
mediator in recollected parenting, adult attachment, and mental health. Journal
of Social & Clinical Psychology, 22, 685–715.
Sim, A., Bowes, L. ve Gardner, F. (2019). No Title. Prevention Science, 1–10.
Simmons, B. L., Gooty, J., Nelson, D. L. ve Little, L. M. (2009). Secure attachment:
implications for hope, trust, burnout, and performance. Journal of
Organizational Behavior, 30, 233–247.
Sirin, S., Plass, J. L., Vatanartiran, S. ve Tsai, T. (2018). Digital game-based education
for Syrian refugee children: Project Hope. Vulnerable Children and Youth
Studies, 13(1), 7–18.
Sirin, S. R. ve Rogers- Sirin, L. (2015). "The educational and mental health needs of
Syrian refugee children" Washington: Migration Policy Institute,
https://www.researchgate.net/publication/287998909_The_Educational_and_
Mental_Health_Needs_of_Syrian_Refugee_Children [03.01.2021]
Siriwardhana, C., Abas, M., Siribaddana, S., Sumathipala, A. ve Stewart, R. (2015).
Dynamics of resilience in forced migration: a 1-year follow-up study of
longitudinal associations with mental health in a conflict-affected, ethnic
Muslim population. BMJ open, 5(2).
Sleijpen, M., Boeije, H. R., Kleber, R. J. ve Mooren, T. (2016). Between Power and
Powerlessness: A Meta-Ethnography of Sources of Resilience in Young
Refugees. Ethnicity & Health, 21(2), 158–180.
Sleijpen, M., Mooren, T., Kleber, R. J. ve Boeije, H. R. (2017). Lives on hold: A
qualitative study of young refugees’ resilience strategies. Childhood, 24(3),
348–365.
Snyder, C. . (2000a). Hypothesis: there is hope. Handbook of hope theory, measures
and applications, 3–18.
Snyder, C. . (2000b). Genesis: the birth and growth of hope. Handbook of hope:
57
Theory, measures and applications, 5–36.
Snyder, C. R. (1995). Conceptualizing, measuring and nurturing hope. Journal of
Counseling & Development, 73, 355–360.
Snyder, C. R. (2002a). Hope theory: Rainbows in the mind. Psychological Inquiry,
13(4), 249–275.
Snyder, C. R. (2002b). Hope theory: Rainbows in the mind. Psychological Inquiry, 13,
249–275.
Snyder, C. R. (2005). Measuring hope in children. Içinde K. A. Moore & L. H.
Lippman (Ed.). Measuring hope in children. Içinde K. A. Moore & L. H.
Lippman (Ed.) içinde (ss. 61–73). New York: NY: Springer.
Snyder, C. R., Feldman, D. B., Taylor, J. D., Schroeder, L. L. ve Adams, V. H. (2000).
The roles of hopeful thinking in preventing problems and enhancing strengths.
Applied and Preventive Psychology, 15, 262–295.
Snyder, C. R., Harris, C., Anderson, J., Holleran, S. A., Irving, L. M., Sigmon, S. T.,
… Charyle, H. P. (1991). The will and the ways: Development and validation
of an individual-differences measure of hope. Journal of Personality and
Social Psychology, 60(4), 570–585.
Snyder, C. R., Hoza, B., Pelham, W. E., Rapoff, M., Ware, L. ve Danovsky, M. (1997).
The development and validation of the Children’s Hope Scale. Journal of
Pediatric Psychology, 22(3), 399 – 421.
Snyder, C. R., Sympson, S. C., Ybasco, F. C., Borders, T. F., Babyak, M. A. ve
Higgins, T. F. (1996). Development and validation of the state hope scale.
Journal of Personality and Social Psychology, 70(2), 321–335.
Solmaz, F. (2018). Okul çağındaki Suriyeli sığınmacı çocukların yalnızlık ve
depresyon durumlarının incelenmesi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi).
Harran Üniversitesi, Şanlıurfa.
Southwick, S. M., Vythilingam, M. ve Charney, D. S. (2005). The psychobiology of
depression and resilience to stress: implications for prevention and treatment.
Annu. Rev. Clin. Psychol., 1, 255–291.
Steel, Z., Silove, D., Phan, T. ve Bauman, A. (2002). Long-term effect of
psychological trauma on the mental health of Vietnamese refugees resettled in
Australia: a population-based study. The Lancet, 360(9339), 1056–1062.
Stempel, C., Sami, N., Koga, P. M., Alemi, Q., Smith, V. ve Shirazi, A. (2016).
Gendered sources of distress and resilience among Afghan refugees in
Northern California: a cross-sectional study. International journal of
environmental research and public health, 14(1), 25.
Synder, C. R., Rand, K. L. ve Sigmon, D. R. (2002). Hope theory: A member of the
posi-tive psychology family. C. R. Snyder ve S. J. Lopez (Ed.), Handbook of
positive psychology içinde (ss. 257–276). New York: Oxford University Press.
Tarhan, S. ve Bacanlı, H. (2016). İlkokuldan üniversiteye umut kavramının
tanımlanması üzerine nitel bir çalışma. Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi,
4(2), 86–112.
Tekbaş, S. Y. (2017). Savaş sonrası ülkemize gelen sığınmacıların yaşadığı travma ve
sonrasındaki somatik yakınmalar. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Ege
58
Üniversitesi, İzmir.
Terzi, Ş. (2008). Üniversite öğrencilerinde kendini toparlama gücü’nün içsel koruyucu
faktörlerle ilişkisi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 35(35),
297–306.
Thabet, A. A. M., Abed, Y. ve Vostanis, P. (2004). Comorbidity of PTSD and
depression among refugee children during war confl ict. Journal of Child
Psychology and Psychiatry, 45(3), 533–542.
Thabet, A. A. M., Tawahina, A. A., Sarraj, E. E. ve Vostanis, P. (2008). Exposure to
war trauma and PTSD among parents and children in Gaza Strip. European
Child and Adolescent Psychiatry, 17(4), 191–199.
Thabet, A. A. M. ve Vostanis, P. (2000). Post traumatic stress disorder reactions in
children of war: A longitudinal study. Child Abuse and Neglect, 24(2), 291–
298.
Toksöz, G. (2006). Uluslararası Emek Göçü. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi
Yayınları.
Tolfree D., (1996). Restoring playfulness: different approaches to assisting children
who are psychologically affected by war or displacement., Save the Children
Sweden.
Topbay, Y. (2016). Ortaokul öğrencilerinin psikolojik sağlamlık düzeylerinin
algılanan sosyal destek ve aile işlevleri açısından incelenmesi. İstanbul
Beykent Üniversitesi.
Trentacosta, C. J., Mclear, C. M., Ziadni, M. S., Lumley, M. A. ve Arfken, C. L.
(2016). Potentially Traumatic Events and Mental Health Problems among
Children of Iraqi Refugees: The Roles of Relationships with Parents and
Feelings about School. American Journal of Orthopsychiatry, 86(4), 384–392.
Tugade, M. M. ve Fredrickson, B. L. (2004). Resilient individuals use positive
emotions to bounce back from negative emotional experiences. Journal of
Personality and Social Psychology, 86(2), 320–333.
Tümlü, G. Ü. (2012). Psikolojik dayanıklılık düzeyleri farklı üniversite öğrencilerinin
temas engellerinin incelenmesi(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Hacettepe
Üniversitesi, Ankara.
Turan Kavradım, S. ve Canlı Özer, Z. (2014). Kanser Tanısı Alan Hastalarda Umut.
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 6(2), 154–164.
Turgut, Ö. ve Eraslan-Çapan, B. (2017). Ergen Psikolojik Sağlamlık Düzeyinin
Yordayıcıları: Algılanan Sosyal Destek ve Okul Bağlılığı. Mehmet Akif Ersoy
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 44, 162–183.
“Türkiye’deki Suriyeli Sayısı”. (2021). https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-
sayisi/ [28.05.2021].
Tuzcu, A. ve Bademli, K. (2014). Göçün psikososyal boyutu. Psikiyatride Güncel
Yaklaşımlar, 6(1), 56–66.
Uğurlu, N., Akça, L. ve Acartürk, C. (2016). An art therapy intervention for symptoms
of posttraumatic stress, depression and anxiety among Syrian refugee children.
Vulnerable Children and Youth Studies, 11(2), 89–102.
59
Ülker Tümlü, G. ve Recepoğlu, E. (2013). Üniversite Akademik Personelinin
Psikolojik Dayanıklılık ve Yaşam Doyumu Arasındaki İlişki. Yükseköğretim
ve Bilim Dergisi/Journal of Higher Education and Science, 3(3), 205–213.
Ungar, M. (2010). What is resilience across cultures and contexts? Advances to the
theory of positive development among individuals and families under stress.
Journal of Family Psychotherapy, 21(1), 1–16.
UNICEF. (2009). Machel Study 10-year Strategic Review: Children and Conflict in a
Changing World.
Valle, M. F., Huebner, E. S. ve Suldo, S. M. (2006). An Analysis Hope As a
Psychological Strength. Journal of Social Psychology, 44, 393–406.
Varma-Joshi, M., Baker, C. ve Tanaka, C. (2004). No Title. Harvard Educational
Review, 74(2), 175–208.
Vroom, V. H. (1964). Work and motivation. New York: Wiley.
Vroom, V. H. (1967). Work and motivation (3. bs.). New York: John Wiley& Sons.
Wang, M. C., Haertel, G. D. ve Walberg, H. J. (1994). Educational resilience in inner
cities. Educational resilience in innercity America: Challenges and prospects.
içinde . Hillsdale, NJ: Lawrance Erlbaum.
Werner, E. E. (1995). Resilience in Development. Current Directions in Psychological
Science, 4(3), 81–85.
Werner, E. E. ve Smith, R. S. (1982). Vulnerable but invincible: A study of resilient
children. New York: McGraw- Hill.
WHO. (2020). Preparedness, prevention and control of coronavirus disease (COVID-
19) for refugees and migrants in non-camp settings. Interim guidance.
Winfield, L. F. (1991). Resilience, schooling, and development in African-American
youth: A conceptual framework. Education and Urban Society, 24(1), 5–14.
Wright, M. O. D., Masten, A. ve Narayan, A. J. (2013). Resilience processes in
development: Four waves of research on positive adaptation in the context of
adversity. S. Goldstein ve R. Brooks (Ed.), Handbook of resilience in children
içinde (ss. 15–37). New York: Springer.
Wrobleski, K. K. ve Snyder, C. R. (2005). Hopeful thinking in older aduls: Back to
the future. Experimental Aging Research, 31, 217–233.
Yıldız, F. (2018). Suriyeli Sığınmacı Çocukların Eğitim Sorunları Ve Entegrasyon
Süreçleri: Mersin Örneği (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Marmara
Üniversitesi, İstanbul.
Yohani, S. C. ve Larsen, D. J. (2009). Hope Lives in the Heart: Refugee and Immigrant
Children’s Perceptions of Hope and Hope-Engendering Sources During Early
Years of Adjustment. Canadian Journal of Counselling, 43(4), 246–264.
You, S., Furlong, M. J., Felix, E., Sharkey, J. D. ve Tanigawa, D. (2008). Relations
Among School Connectedness, Hope, Life Satisfaction, and Bully
Victimization. Psychology in Schools, 45(5), 446–460.
Yule. (2002). Alleviating the effects of war and displacement on children.
Traumatology, 8(3), 160–180.
60
EKLER
61
Ek 2: Ölçekler
tamamen
Beni hiç tanımlamıyor
Oldukça tanımlıyor
Çok az tanımlıyor
Biraz tanımlıyor
tanımlıyor
Beni
1 Hayatımda saygı duyabileceğim insanlar var. 1 2 3 4 5
62
2. Çocuklarda Umut Ölçeği (ÇUÖ)
Hiçbir Zaman Nadiren Bazen Sık sık Çoğu Zaman Her Zaman
2. Hayatta benim için çok önemli olan şeyleri elde etmek için birçok yol düşünebilirim.
Hiçbir Zaman Nadiren Bazen Sık sık Çoğu Zaman Her Zaman
Hiçbir Zaman Nadiren Bazen Sık sık Çoğu Zaman Her Zaman
Hiçbir Zaman Nadiren Bazen Sık sık Çoğu Zaman Her Zaman
Hiçbir Zaman Nadiren Bazen Sık sık Çoğu Zaman Her Zaman
6. Diğerleri vazgeçmek istese bile, problemi çözmek için yöntemler veya yollar bulabileceğimi biliyorum.
Hiçbir Zaman Nadiren Bazen Sık sık Çoğu Zaman Her Zaman
63
Ek 3: Ölçek Kullanım İzinleri
1. Umut Ölçeği
64
ÖZGEÇMİŞ
Adres:
Telefon:
E-posta:
A. EĞİTİM
B. MESLEKİ DENEYİM
Summer, 2017- Okmen Mode, Germany, Human Resources Specialist Intern. (Erasmus+
Internship Programme)
Ekim, 2019- halen- ZİÇEV Tekirdağ Özel Makbule Ölçen Özel Eğitim ve
Rehabilitasyon Merkezi, Psikolojik Danışman.
65