You are on page 1of 20

SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU

Yaz Okulu / 2018

Final Ders Notı

Hanse Büşra Küçük

bir fikir: Otobüs durağına küçük bir notla sevdiğin bir kitabı bırak.

4.haftanın notu’nu ayrı bir klasör olarak gönderdim. Bu notta 5/6/7. Haftaların notu olacaktır.

İşsizlik Sigortası

Kitabımıza göre işsizlik sigortası’nın ilk örneği İngiltere’de görülmüştür. Başka kitaplarda Fransa
diyenler de varmış.

Ülkemizde çok geç kurulmuştur işsizlik sigortası. 2000 yılında uygulamaya geçmiştir.
Neden uzun sürdü işsizlik sigortasının kurulması? Zatem her ülkede kademe kademe kurulur
,sigortaların hepsi bir anda kurulmaz. Karşı çıkanlar oldu vs .

Kıdem tazminatı ile ilgili bir husus var onu da anlatalım; Kıdem tazminatı ile
ilgili madde, iş hukuku mevzuatı içindeki en uzun maddedir. Ve baya da yüksek, her kıdem yılına
bir aylık maaş ödenir. Ve kanunla düzenlenmiştir. Birçok ülkede toplu iş sözleşmeleri ile
düzenlenmiştir ve en fazla 1 yıllık kıdeme 15 günlük ücret verilir. Kıdem tazminatı uzun yıllar işsizlik
sigortasının alternatifi olarak kabul edildi. İşsizlik
sigortasına gerek yok, zaten kıdem tazminatı var dendi. Ama aynı şeyler değil tabi.

4447sayılı işsizlik sigortası kanunu başlığını taşıyan kanunumuz var. Fakat ilk 45
maddesi iş kanunu ve diğer bazı kanunlarda değişiklikler ile ilgilidir. İşsizlik kanunu ile ilgili
maddeler 46. Madde de başlıyor.

Her şeyden önce şunu söylemekte yarar var ; İşsizlik sigortası işsizliğin çaresi değildir. İşsizliğin
sonuçlarının hafifletilmesine yarayan bir sigorta koludur.

İşsizlik sigortasını şöyle tanımlayabiliriz: çalışma arzu, yetenek ve iradesine sahip olmasına
rağmen, işini kendi isteği ve kusuru dışında kaybeden çalışanlara, uğradıkları gelir kaybını
kısmen ve geçici bir süre için telafi amacı güden ve primlerle desteklenen, bir sosyal sigorta
koludur.

İşsizlik sigortası zorunlu sigorta olarak ortaya çıkıyor. İşçi ve işverenin seçme hakkı yok. Ve dar
kapsamlıdır, herkesi kapsamına almayan bir sigorta koludur.Genelde dünyada da iş sözleşmesi ile
çalışanlar bu sigorta kapsamına girer. Bağımsız çalışanlar ve memurlar girmez. (2017 yılında
bağımsız çalışanlar da bu kapsama dahil edildi önceden dahil değillerdi.)

Demek ki 4447 kanunu kapsam bakımından diyor ki; Bir iş sözleşmesi ile çalışanlar(4/1-A)
işsizlik sigortası kapsamındadır. 2017 yılında bağımsız çalışanlar da dahil edilmeye
başlanmıştır.
İşsizlik sigortasının özelliklerine değinecek olursak; Kısa dönemli sigorta kollarındandır. Çok kısa
prim ödeme şartıyla yararlanmaya hak kazanılır ve geçici niteliktedir. Yani malullük,yaşlılık gibi
ömür boyu ödenmez.

İşsizlik Sigortasından yararlanma şartlarına bakacak olursak;

- Kişinin iradesi dışında, işsiz kalmış olması lazım, ve aynı zamanda çalışma arzu ve
iradesinin de bulunması lazım. (Çalışırken işsiz kalana işsiz diyoruz. Çalışırken, çalışma
isteğinde olup, çalışma gücüne sahip olan fakat her nasılsa iş bulamayan kişilere işsiz
diyoruz. Yoksa siz okulu bitiriyorsunuz, iş bulamıyorsunuz ama siz işsiz değilsiniz, çalışırken
işsiz kalmanız lazım.)

- Belli bir süre prim ödenmesi gerekir. (Kaydı net duyamadım ama 3 yıl dedi anladığım
kadarıyla)

Yararlarına bakacak olursak;

- İşçilerin işsiz kaldığı sürede talep gücünü arttırabilir.

- Az çok bir gelir güvencesi sağlayarak, asgari de olsa kişinin insanca yaşaması sağlanmış
olur.

- Sosyal devlet ilkesi az çok gerçekleşmiş olur.

- Devletin işsizliği önleme görevi bir anlamda yerine getirilmiş olur. Nitekim anayasanın
49.maddesi ‘‘Devlet işsizliği önleyici gerekli tedbirleri alır’’. der.

- İşsizlik sigortası ödeneğinden işsizlik ödeneği almak için, işçiler sigortaya kayıtlarında özel
bir duyarlılık gösterirler.

Zararlarına bakacak olursak;

- Kaynakların israf edildiğini öner sürüyorlar hep. Tembelliğe sevk ediyormuş.

- İşsizlik ödeneği çalışırken işsiz kalanlara verileceği gibi hiç daha iş bulamamış olanlara
haksızlık yapılmış olur.

İşsizlik sigortası’nın idaresine bakacak olursak; Türkiye İş Kurumu yönetiyor.

Finansmanı ise işçi,işveren,devlet’tir. Türkiye’ de devletin sosyal güvenliğe katkısı ilk defa işsizlik
sigortası ile ortaya çıktı.

Günümüzde %1(işçi) + %1(devlet) + %2(işveren) öder. İsteğe bağlı sigortalılarda %3 ünü


kişi kendisi öder, %1 ini devlet öder.

İŞKUR bünyesinde iki farklı fon var;

- işsizlik sigortası fonu


- ücret garanti fonu
İşsizlik Fonu: Bu Kanunun gerektirdiği görev ve hizmetler için mali kaynak sağlamak, piyasa
şartlarında kaynakları değerlendirmek, Kanunun öngördüğü ödemelerde bulunmak üzere kurulan
bir fondur. Devlet güvencesi altında diyor kanun.
Ama maalesef bu fondan GAP projesi için para alınmış vs vs… Yani fon amacı dışında kullanılıyor.
Fonlar tahsis edildiği amaca yönelik kullanılmalı. Tahsis ilkesi var. Ama maalesef bu fondan hep
paralar başka yerlere kullanılıyor. (Hocam Tr’de yaşıyoruz hocam)

Ücret Garanti Fonu: (Hoca aslında bu konuyu dersin taa sonunda anlattı,kısa çalışma ödeneğinden
sonra anlattı ama ben buraya aldım işkur bünyesindeki fonları bitirip yeni konuya geçeriz kafanız
karışmasın diye)

İş kanununun 33.maddesinde düzenlenmiştir. Ancak işverenin ödeme güzlüğüne düşmesi, iflas ve


konkordato ilan etmesi gibi durumlarda, işçilerin alamayacakları, tehlikeye düşen ücretlerinin
garantisi olarak kurulan bir fondur. İş kanununda düzenlendiği için sadece iş kanununun kapsamına
girenler yararlanabiliyordu.Ek madde ile değiştirildi bu.

Bu Kanuna göre sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi olarak çalıştıran işverenin
konkordato ilan etmesi, işveren için aciz vesikası alınması, iflası veya iflasın ertelenmesi
nedenleri ile işverenin ödeme güçlüğüne düştüğü hallerde geçerli olmak üzere, işçilerin iş
ilişkisinden kaynaklanan üç aylık ödenmeyen ücret alacaklarını karşılamak amacı ile
İşsizlik Sigortası Fonu kapsamında ayrı bir Ücret Garanti Fonu oluşturulur.

Fonun garanti altına aldığı ödeme; iş ilişkisinden kaynaklanan 3 aylık ödenmeyen ücret alacaklarıdır.
Ancak işçinin bu haktan yararlanması için işverenin ödeme güçlüğüne düşmesinden önceki son 1
yıl içinde aynı işyerinde çalışmış olması lazım. Bu şartın getirilmesi, kötü niyetli birtakım girişimlerin
ortaya çıkmasını önlemek amacıyladır. Ücret garanti fonundan yapılan ödeme net ücret üzerinden
yapılır. Bu ücret alacağı işçinin kuruma başvuru tarihini izleyen ayın sonuna kadar ödenir. Ödemeler
başvuru sırasına göre yapılır. Ödeme fondan yapıldığında bu vergi dairesine bildirilir ki vergi
kesilsin.

Şimdi geliyoruz önemli bir konuya İşsizlik Sigortası Yardımları’na. (ÖNEMLİİ BENCE SORU
GELİR ŞARTLARI NELERDİR DİYEEEE)

- İşsizlik Ödeneği: Sigortalı işsizse belli bir süre için yapılan parasal yardımı ifade eder.
Bunun şartları var. İnceleyelim.

•Belirli bir süre sigortalı olarak çalışmak:

•Kuruma prim ödemek: İşsiz kalmadan önceki son 3 yıl içinde en az 600 gün sigortalı olarak çalışıp
işsizlik sigortası primi ödemek lazım. Ayrıca işten ayrılmadan önceki son 120 günü de kesintisiz
çalışarak prim ödenmiş olması gerekiyor.

•İş sözleşmesinin belirli nedenlerle ve sigortalının isteği ve kusuru dışında sona ermesi: LAZIM. olağan fesih
yoluyla sona erdirme, işsizlik ödeneğinin alınması için yeterli bir sebeptir. (işverenin olağan feshi)

• Sigortalı tarafından haklı nedenle fesih: Yani işçinin haklı feshi de işsizlik sigortasını almaya sebeptir.

•Haksız fesih: Bu durumda da işsizlik sigortası alınabilir.


•Kuruma Başvuru: İşsiz kalınan tarihten itibaren 30 gün içinde kuruma, işverenden alınan bir işsizlik
formuyla başvurulur. Başvuru 30 gün içinde yapılmazsa acaba hak
kaybı olur mu? Olmaz ama işsizlik ödeneğinden faydalanılacak süre kısalır. 30 günü geçen her gün
işsizlik ödeneğinin ödenmesi gereken süreden düşülür.

•İşten Ayrılma Bildirimi: İşveren, işten ayrılma belgesi düzenleyip, 15 gün içinde bir nüshasını sigortalı
işsize vermekle yükümlü. Eğer bunu yapmazsa bir idari para cezası ödemek zorundadır. (Lütfen
soya sütlü kahve içmeyin sınıfta hocanın dengesi bozuluyor arkadaşlar…)

•Çalışmaya elverişli ve istekli olma: İşsiz sigortalının normal iş gücü piyasası koşulları içinde yapabileceği
uygun bir işin kendisine sunulması halinde kabul edilecek güçte ve buna hazır durumda bulunması
anlamına geliyor elverişlilik. Ve bunu kanıtlama yükümü de sigortalıya ait. Dolayısı ile sağlıklı olması
lazım. Sağlıklı olmayan kişiye işsizlik sigortasından ödenek ödenmez, sen malullük sigortasından
yararlanacaksın der.

! Deniz iş kanununa göre geminin batması, kayba uğraması veya işyerinin kapanması, dolayısı ile
sigortalının işsiz kalması durumunda da işsizlik ödeneği ödenecektir.

! İşçi, özelleştirme uygulamaları çerçevesinde, özelleştirilen bir kurumda çalışıyorsa ve işsiz kalmışsa
işsizlik ödeneği ödenecektir.
! Grev ve lokavt halinde işsizlik ödeneği ödenmez. Çünkü sözleşme sona ermiş değildir, askıdadır.

! Kısmi süreli olarak çalışmak da işsizlik ödeneği almaya engel teşkil etmez. Yeter ki koşulları
oluşsun.

! Yabancı olupta çalışma ve oturma izninin süresi biten ve yerine yenisini alamayan kişi işsizlik
sigortasından faydalanamaz.

- Mesleki Eğitim: İşsiz kalan kişi ayın işi bulamayabilir, başka bir iş bulabilir, dolayısıyla
başka işin pratiğini, o mesleğin inceliklerini gösteren kurslar düzenlenir İŞKUR tarafından.

İşsizlik ödeneğinin miktarı ve süresine bakacak olursak; (bu kısmı hoca anlatırken ikişer kere
tekrarladı. Bence boşluk doldurma olarak çıkacak.)

İşsizlik ödeneği günlük olarak ödenir. Günlük işsizlik ödeneği miktarı sigortalının son 4 aylık prime
esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının %40’ ı olarak ödenir.
Ama asgari ücretin brüt tutarının da %80’ nini geçemez.

Demek ki asgari ücretin bile altında bir ödemedir.

Buraya dikkat!

İşsizlik ödeneğinin süresi, ödenen primin miktarına göre değişiyor. Eğer 600 gün sigortalı olarak
çalışıpta işsizlik sigortası primi ödemiş ise 180 gün ödenir. Demek ki 600 günlük prim ödemişse en
fazla 6 ay ödeniyor. 900 gün prim ödemişse 240 gün, 1080 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik
sigortası primi de ödemişse 300 gün işsizlik ödeneği ödenir.

Not: Eğer gelir getirici bir işte çalıştığı tespit edilirse veya kurumdan herhangi bir ş
ekilde gelir veya aylık aldığı tespit edilirse, -mesela o sırada yaşlılık aylığı almışsa-, veya kendisine
önerilen uygun bir işi bir haklı bir sebep olmaksızın reddetmişse, işsizlik ödeneği kesilir.
Kısa Çalışma Ödeneği: Kısa Çalışma Ödeneği de İşsizlik Sigortası Fonu kapsamında sağlanan bir
imkan olup, genel ekonomik, sektörel, bölgesel kriz veya zorlayıcı sebeplerle işyerindeki haftalık
çalışma sürelerinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması veya süreklilik koşulu
aranmaksızın işyerinde faaliyetin tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durdurulması
hallerinde, işyerinde üç ayı aşmamak üzere sigortalılara çalışamadıkları dönem için gelir desteği
sağlayan bir uygulamadır. Bakanlar Kurulu kararı ile üç aylık süre altı aya kadar uzatılabilir.

Kısa çalışma ödeneğine başvuru genel ekonomik, sektörel, bölgesel kriz veya zorlayıcı sebeplerin
varlığı iddiasıyla işveren tarafından yapılmaktadır.

- Genel ekonomik kriz ile ulusal veya uluslararası ekonomide ortaya çıkan olayların, ülke
ekonomisini ve dolayısıyla işyerini ciddi anlamda etkileyip sarstığı durumlar,

- Bölgesel kriz ile ulusal veya uluslararası olaylardan dolayı belirli bir il veya bölgede faaliyette
bulunan işyerlerinin ekonomik olarak ciddi şekilde etkilenip sarsıldığı durumlar,

- Sektörel kriz ile ulusal veya uluslararası ekonomide ortaya çıkan olaylardan doğrudan etkilenen
sektörler ve bunlarla bağlantılı diğer sektörlerdeki işyerlerinin ciddi anlamda sarsıldığı durumlar,

- Zorlayıcı sebep ile de işverenin kendi sevk ve idaresinden kaynaklanmayan, önceden


kestirilemeyen, bunun sonucu olarak bertaraf edilmesine olanak bulunmayan, dışsal etkilerden ileri
gelen, geçici olarak çalışma süresinin azaltılması veya faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulması
ile sonuçlanan deprem, yangın, su baskını, salgın hastalık, seferberlik ve benzeri nedenler
anlaşılmalıdır.

Başvuru şartlarının oluştuğunu düşünen işveren, genel ekonomik, bölgesel veya sektörel kriz ile
zorlayıcı sebeplerin işyerine olan etkilerini ve zorlayıcı sebebin ne olduğunu açıklayarak, bunlara
ilişkin kanıtları ile işyerine ait bilgi ve belgeleri de ibraz ederek İş Kur’a başvurmalıdır.

Şimdi bundan nasıl yararlanacağız?

- Ekonomik veya zorlayıcı nedenlerle işin kısmen veya tamamen durması lazım dedik.
- İşyerinde uygulanan çalışma süresinin geçici olarak en az 3 te 1 oranında
azaltılması. Mesela çalışma saatlerinde azaltma olabilir, veya en az dört hafta süre ile
işyerinde hiç iş yapılmayacak. Ve bunların geçici nitelikte olması lazım
- İşverenin kuruma dilekçe ile başvurması. ( İşveren ben kısa çalışma yapmak istiyorum
diyerek kuruma başvuruyor. Kurum da onaylıyor. Demek ki, kurumun onayını almas
gerekiyor. Kuruma başvururken sadece dilekçe ile; ekonomik kriz beni çok etkiledi kısa
çalışma yapmak istiyorum demek yeterli değil. Bunu delillendirmesi lazım, buna belgeler
eklemesi lazım. Mesela; geçen sene şu kadar ciro yaptım, bu sene çok az, artık hiç sipariş
gelmiyor vs. gibi gerekçelendirmesi gerekiyor. Buna uygulamada uygunluk tespiti deniyor.)
Kimler yararlanır bundan? İşçi. Bunun da şartları var.

1- İş sözleşmesinin sona ermeden askıda kalmış olması lazım. Eğer sona ermişse işsizlik
ödeneği alınır. Burada sona ermiş sayılmıyor, bir süre askıda kalıyor.

2- İşçinin işsizlik sigortası kapsamında olması lazım. İşsizlik ödeneği hangi şartları
gerektiriyorsa, aynı şartlar kısa çalışma ödeneği için de geçerlidir. Ama mesela şöyle olabilir;
gerekli prim ödeme koşullarını doldurmadıkları için kısa çalışma kapsamına girmeyen bir
işçi, kısa çalışmanın yapılmadığı bir dönemde, kısa çalışma uygulaması sona ermeden, prim
ödeme koşullarını tamamladığı takdirde, yine yararlanabilir.

Kısa çalışma ödeneği miktarına gelecek olursak;

Sigortalıya yapılacak olan günlük ödeme sigortalının son oniki aylık prime esas kazançları üzerinden
hesaplanacak günlük ortalama kazancın yüzde 60’ı üzerinden gerçekleşmektedir.

Kısa çalışma ödeneğinin süresi üç ayı aşmamak üzere kısa çalışma süresi kadardır.

Kısa çalışma ödeneği, işçinin kendisine, aylık olarak her ayın sonunda ödenir.

Kısa çalışma döneminde sigorta primlerinin kuruma aktarılması; işçinin kısa çalışma döneminde,
hastalanma falan durumu olursa, genel sağlık sigortası primi, Türkiye İş Kurumu tarafından işsizlik
sigortası fonundan SGK ya aktarılacak. İŞKUR, SGK ya genel sağlık sigortası giriş bildirgesi verir
ve bu kişilerin primleri İŞKUR tarafından ödenir.

Not: Kısa çalışma ödeneği alanların işe girmesi, yaşlılık aylığı almaya başlaması, herhangi bir sebeple
silâh altına alınması, herhangi bir kanundan doğan çalışma ödevi nedeniyle işinden ayrılması
hallerinde veya geçici iş göremezlik ödeneğinin başlaması durumunda geçici iş göremezlik
ödeneğine konu olan sağlık raporunun başladığı tarih itibariyle kısa çalışma ödeneği kesilir.

Yarın Çalışma Ödeneği: (yeni yürürlüğe girmiş.) Doğum sonrasında kullanılan ücretli analık hali
izin süresinin bitiminden başlamak üzere doğum yapan kadın işçiye yahut da 3 yaşından küçük
çocuğu evlat edinen kadın ya da erkek işçiye, talepleri üzerine belirli sürelerle yarı zamanlı çalışma
izni hakkı tanınmıştır.

İşsizlik Sigortası Kanununaeklenen ek 5. madde ile de yarı zamanlı çalışma süresince, çalışılmayan
sürelerin İş-Kur tarafından, cari asgari ücret üzerinden ücretlendirilip işçiye ödeneceği ve yine bu
sürelere ait sosyal güvenlik bildirimlerinin de yine İş-Kur tarafından ilgili kişi adına Sosyal Güvenlik
Kurumuna bildirileceği hüküm altına alınmıştır.

Doğum sonrası analık hali izninin bitiminden itibaren çocuğunun bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla
ve çocuğun hayatta olması kaydıyla kadın işçi ile üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen kadın
veya erkek işçilere istekleri halinde;

1- Birinci doğumda 60 gün,

2- İkinci doğumda 120 gün,

3- Sonraki doğumlarda ise 180 gün süreyle,

haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin verilir.


Çoğul doğum halinde bu sürelere otuzar gün eklenir.

Çocuğun engelli doğması halinde bu süre 360 gün olarak uygulanır.

2016 yılında 4447 sayılı Kanuna eklenen ek 5. madde ile getirilen hükümler: (hoca hükmü aynen
okudu bunu bilsek yeter)

İşçiye, 4857 sayılı Kanunun 74’üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca haftalık çalışma
süresinin yarısı kadar verilen ücretsiz izin süresince doğum ve evlat edinme sonrası yarım
çalışma ödeneği ödenir.

Ödenek süresi, haftalık çalışma süresinin yarısı kadardır. Yani haftada en çok 22,5 saat.

Yararlanma Şartları:

1- İşçinin adına doğum veya evlat edinme tarihinden önceki son üç yılda en az 600 günişsizlik
sigortası primi bildirilmiş olması (zira ödenek işsizlik sigortası fonundan karşılanmaktadır),

2- 4857 sayılı Kanunun 63’üncü maddesinde belirtilen haftalık çalışma süresinin yarısı kadar fiilen
çalışılması (haftada 22,5 saat),

3- Doğum ve evlat edinme sonrası analık hali izninin bittiği tarihten itibaren 30 gün içindeKuruma
doğum ve evlat edinme sonrası yarım çalışma belgesi ile başvuruda bulunulması gerekir.

Geçici iş göremezlik ödeneği almaya hak kazananlara, bu durumlarının devamı süresince doğum ve
evlat edinme sonrası yarım çalışma ödeneği ödenmez.

SINAVDA KESİN SORU GELECEK AHİLŞK SİGORTASI MUHAKKAK BUNU


OKUYUN!

Ahilik Sandığı sigortası nedir?


Ülkemizde ilk defa 2000 yılında işçiler için uygulanmaya başlayan işsizlik sigortasının
aynısı, şimdi esnaf ve diğer bağımsız çalışanlar için Ahilik Sandığı Sigortası olarak
uygulanacak. Dolayısıyla işini kaybeden işçilere yapılan yardımların benzeri, Ahilik
Sandığı aracılığıyla esnaf ve diğer bağımsız çalışanlara da yapılacak.
Ahilik Sandığı’ndan hangi yardımlar yapılacak?
Ahilik Sigortası kapsamında esnafa dört temel yardım yapılacak;
Ahilik ödeneği
Sigorta primi ödeme desteği
Yeni iş bulma ve
İŞKUR’un kurs ve meslek eğitimlerinden yararlanma.
Bunlardan en önemlisi tabii ki esnafa doğrudan nakit olarak ödenecek olan Ahilik (işsizlik)
ödeneğidir.
Ahilik sigortasından kimler yararlanacak?
Genel olarak 5510 sayılı Kanunun 4/b maddesi kapsamında yer alan esnaf ve bağımsız
çalışanlar Ahilik Sandığı kapsamında sayılıyor. Fakat;
İsteğe bağlı sigortalılar,
At Yarışları Kanununa tabi jokey ve antrenörler,
Köy ve mahalle muhtarları,
Tarımsal faaliyette bulunanlar,
hakkında Ahilik sigortası uygulanmayacak. Bu sayılan dört grup dışındaki 4/b sigortalıları
Ahilik sigortası yardımlarından yararlanabilecekler.
Ahilik ödeneği kaç lira olacak?
Ahilik ödeneği brüt asgari ücretin %40’ı ila 80’i arasında, esnafın ödemekte olduğu sigorta
matrahına göre değişecek.

Ahilik ödeneği alabilmek için hangi şartları sağlamak gerekiyor?


Esnaf Ahilik ödeneği alabilmek için ensaf ve diğer bağımsız çalışanların beş şartı yerine
getirmiş olmaları gerekiyor. Bunlar;
Son 120 günde kesintisiz prim ödemiş olmak,
Son üç yıl içerisinde en az 600 gün prim ödemiş olmak,
İflas başvurusunda bulunmak veya işyerini kapatmış olmak,
İflas başvurusu ya da işyeri kapanışını yaptığı tarihi takip eden 30 gün içerisinde İŞKUR’a
başvurmak,
Başvuru tarihinde sigorta primi borcu bulunmamak.
Bu şartları taşıyan esnafa Ahilik ödeneği verilecektir.
Ahilik ödeneği ne kadar süreyle verilecek?
Ahilik ödeneğinin ne kadar süreyle verileceği, esnafın iflas başvurusu yaptığı veya işyerini
kapattığı tarihten önceki son üç yılda ödediği prim gün sayısına bağlı olarak değişiyor.
Buna göre;
Son üç yılda 600 gün prim ödemesi bulunan esnafa 180 gün boyunca,
900 gün prim ödemesi bulunan esnafa 240 gün boyunca,
1080 gün prim ödemesi bulunan esnafa ise 300 gün boyunca ahilik ödeneği verilecektir.
Yani Ahilik ödeneği, ödenen prim gününe bağlı olarak 6, 8 ve 10 ay süresince verilecek.
Esnaf ne kadar prim ödeyecek?
Esnaf Ahilik Sandığı’na her ay %3 oranında prim ödenecek. Bunun %2’sini esnaf, %1’ini
ise devlet ödeyecek.
Sandığa prim ödememek mümkün mü?
Hayır, mümkün değil. Çünkü Esnaf Ahilik Sigortasında “zorunlu sigortalılık” ilkesi
benimsenmiştir. Yani kapsamda sayılan kişiler sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden
vazgeçemez ve “ben prim ödemek istemiyorum” diyemezler.

Hizmetlerin Birleştirilmesi ve Borçlanma Yoluyla Sosyal Güvenlik Bakımından


Değerlendirilmesi:
Arkadaşlar insanlar çalılmaya başladıktan itibaren sürekli aynı yerde çalışacak diye bir şey yok. Farklı
çalışma statü ve yerleşrnde olabiliyorlar. Peki sosyal güvenlikten bir şey bağlanacağı zaman nasıl
hareket edilecek? İşte burada birleştirme uygulanır. Bir de, çalışanların çalışmadıkları birtakım
süreler vardır ama onlar da heba olmasın, ziyan olmasın diye düşünülebilir. Mesela askerlik süresi,
veya sizin yapacağınız avukatlık stajı süresi, veya çalışan bir kadının doğum izni süresi gibi süreleri,
yasa koyucu gittikçe bunun kapsamını genişleterek, ve sonradan primi ödenerek sosyal güvenlik
bakımından değerlendirilmesi fırsatı yaratmıştır. Buna borçlanma diyoruz.
Hizmetlerin Birleştirilmesi: Kişinin 2008 öncesi(önceki kanun dönemi) hizmeti var ise (memur,
işçi, Bağ-Kur) hizmet birleştirmesi eski mevzuata göre, yani son 7 yıldaki en çok hizmetin geçtiği
kuruma göre yapılmaktadır.
Kişi, ilk defa 2008'den sonra işe başlamışsa, bu halde 5510 sayılı Kanuna tabi olacak. Bu kanundaki
hükme göre ise, sigoratlılık süresi en çok hangi statüde geçmiş ise o statüden emekli olacaktır.

- Sosyal Güvenlik Sözleşmelerine Göre Yabancı Ülkede Geçen Hizmetlerin


Birleştirilmesi.
Türkiye’ nin işçi gönderdiği yabancı ülke ile bir ikili sözleşme var ise oraya bakacağız, nedir
diye. Eğer öyle bir şey yok ise, o zaman hizmet birleştirilmesi konusunda borçlanma
hükümlerine gideceğiz.
1- Bunun birincisi işçinin her iki ülkede de çalışmış olması lazım. Yani Almanya’
da da çalışacak Türkiye’ de de çalışacak, iki süre birleştirilecek bir bakıyorsunuz
yaşlılık aylığı almaya hak kazanacak süreyi tamamlıyor veya eksik kalıyor.
2- Yardım yapacak ülkeye ya da aylık bağlanacak ülkeye son giriş tarihinde
çalışabilir durumda olması lazım.
3- Birleştirilecek sürelerin çakışmaması lazım. Almanya’ da 2004- 2014 yılları
arasında çalışmış, Türkiye’ de de 2004 yılından önce çalışmış, ama bir
bakıyorsunuz 2006 yılına kadar da Türkiye’ de de çalıştığı gözüküyor ama
Almanya’ da 2004 ten itibaren çalışmış oluyor, böyle bir çakışma var.
Çakışmaması lazım, çakışan süreler birleştirilmez.
4- Son çalışılan ülkenin kuruluşuna(SGK sına) başvurması lazım.
Bunlar ikili sosyal güvenlik sözleşmelerindeki ortak esaslardır.
1- Hizmetlerin Borçlanma Yoluyla Değerlendirilmesi:
a) Yurtiçinde Geçen Hizmet Sürelerinin Borçlanılması:

Sigortalıların kendi istek ve arzusu dışında, sigortalılık sürelerinin kesilmesi halinde,kesilen bu


sürelerin primlerinin ödenerek sigortalılık sürelerinden saydırılmasına hizmet borçlanması denir.
Hizmet borçlanması, çalışılamayan sürelerdeki günlerin satın alınması anlamına gelir. Hizmet
borçlanmasını sigortalının yanı sıra hak sahibi de yapabilir. Diğer bir anlatımla sigortalı ya da hak
sahibi primi ödenmemiş geçmişteki bazı sureleri ödeyerek (bir nevi satın alarak) bu günleri
hizmetten saydırabilmektedir.geçmiş dönemlerdeki boşta geçen sürelerin hepsi için hizmet
borçlanması söz konusu değildir. Hangi sürelerin borçlanılabileceği 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 41. Maddesi’nde ve 3201 sayılı Kanun’da sayılmıştır. Bu
kapsama girmeyen süreler için hizmet borçlanması söz konusu değildir. Bu haller;

1- Ücretsiz doğum ve analık izni süreleri ile doğum sonrası süreler.


Burada iki ayrı durum söz konusu; - Bir tanesi doğumdan sonra geçen süreler. İş
kanununa bakıyoruz doğum sonrası 8 haftalık süre + doktordan alınacak rapora göre 6
aya kadar olan süreler borçlanılabilir. Kanun diyor ki; kadın sigortalı ilk defa sigortalı
olarak çalışmaya başladığı tarihten sonra olmak üzere, iki defa ve her bir doğum için
doğumdan sonra çalışılmadan geçen en çok 2 yıllık süreyi borçlanabilir. Veya işi
bırakmış da olabilir. Şu halde toplam faydalanılacak süre 2+2= 4 yıllık süreyi
borçlanabilecektir. Ama enteresandır, şöyle bir hesap yaptığımız zaman, 4 tam yıl
doğum borçlanması yapabilmesi için 2 doğum arasındaki sürenin 2 yıldan az olmaması
lazım, çünkü süreler örtüşmüyor. Araya 2 yıl girmesi lazım yoksa bir tanesinden istifade
edecek. Ve çocuğun yaşaması şartı aranır. En azından çok kısa da olsa bir süre çocuk
yaşamalıdır. Yani ölü doğmuş olmayacak. İşte bu sürenin primini yatırırsa, o kadar erken
emekli olma imkanına sahip olur. Acaba kanunun yürürlüğe girmesinden önce yapılan
doğumlar için borçlanma mümkün müdür? Bu tartışılan bir konudur, yüksek mahkeme
mümkün demiştir. Yani kanun yürürlüğe girdikten sonraki durumlara bunu tanımış
değil, ondan öncekilere de tanımış durumda. Yeter ki koşulları yerine gelsin primi
ödensin. Burada altını çizmem gereken şey bunlar, ücretsiz doğum izinleridir, ücretin
ödenmediği doğum izinleridir. Ücret ödenmişse zaten prim de ücretten kesilerek
otomatikman ödenmiş olur. Burada ücretsiz doğum izni söz konusu. Memurlar için
ücretli doğum izinleri de var. Birazdan bakacağız bu konuya. Bunlar kanunen verilmesi
gereken izinlerdir. İş kanunu 74. Maddesine bakıyoruz; bunlar 18 haftalık sürede sonra
6 aya kadar verilen ücretsiz izin süreleri + diğer süreler. İşçi ve işverenin anlaşması ile
verilen ücretsiz izinler borçlanmaya konu olmaz.

Devlet memurları kanununun 108.maddesine bakıyoruz; doğum yapan memura


104.madde; Doğum yapan memura, 104 üncü madde uyarınca verilen doğum sonrası analık izni
süresinin bitiminden; eşi doğum yapan memura ise, doğum tarihinden itibaren istekleri üzerine yirmi
dört aya kadar aylıksız izin verilir. Bu da borçlanılabilir. Çünkü aylıksız, ücretsiz izin
veriliyor. Gerek erkek memura,- erkeğe de izin verilmesi İsveç ve İsrail’ de var sonra
biz de de benimsendi-, gerek kadına. Ama 104. Madde de Kadın memura; doğumdan
önce sekiz, doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı hafta süreyle analık
izni verilir. Bu süre ücretlidir. Burada borçlanma olanağı yok çünkü ücreti alıyor, primi
de ücretinden kesiliyor.

Burada unutulan bir şey var; 4/1-B lilerin böyle bir hakkı yoktur. İster çalış, ister çalışma
zaten dükkan senin, bağımsız çalışıyorsun.

2- Er ve erbaş olarak silah altında geçirilen süreler.

3- Personel Mevzuatına Göre Aylıksız İzin Süreleri

4- Doktora veya Tıpta Uzmanlık Öğreniminde Geçen Süreler

5- Sigortalı Olmaksızın Avukatlık Stajı Yapılarak Geçirilen Süreler


6- Beraatla Sonuçlanan Tutukluluk ve Gözaltında Geçen Süreler
7- Grev ve Lokavtta Geçirilen Süreler
8- Hekimlerin Fahri Asistanlıkta Geçen Süreleri
9- Seçim Kanunu Gereğince Görevinden İstifa Edenlerin Açıkta Geçirdiği Süreler
10- Subay ve Astsubaylığa Seçilen ve Subaylığa Geçirilenlerle, Polis veya Komiser
Olarak Atananların Öğrenim Süreleri
11- Memuriyeti Disiplin Cezası İle Sona Erenlerden Cezası Kaldırılanların Dışarıda
Geçen Süreleri
12- İş Kanununa Göre Kısmi Süreli Olarak Çalışanlar
30 günden az çalışan bir kişi kalan sürenin primini ödediği takdirde full – time gibi
muamele görür.
13- Yurtdışında Geçen Öğrencilik Süreleri
Yurtdışında geçen öğrencilik sürelerinde, kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren 3 ay
içinde başvurulduğu takdirde, bu imkandan yararlanacaktır.
14- 1452 sayılı Sıkı Yönetim Kanununa Göre Gözaltına Alınan veya Tutuklananların
Süreleri
Burada beraat etme şartı aranmıyor.

Bu borcun talepten sonra kurumun size bildirdiği borcu, bildirimden itibaren 1 ay içinde kuruma
ödemeniz gerekiyor. Bu çok kısa bir süredir. Borçlanma talebinin bir süresi yok, istenildiği zaman
yapılabilir. Yeter ki ihtiyacınız var ise bunu yapmış olun. Borçlanılacak miktarı kişi kendisi belirler.
Prime esas kazancın alt ve üst sınırı arasında ilgilinin seçeceği bir miktarın, %32 si oranında
ödenmesi gerekir. Yani sigortalının veya hak sahiplerinin isteğine kalmış. Prime esas kazancın alt
sınırı asgari ücret, üst sınırı da asgari ücretin 7,5 katı.
*Borçlanmanın Hükümleri:
Uzun vadeli sigorta kollarına ve genel sağlık sigortası açısından değerlendirilir. Sadece prim ödeme
gün sayısına eklenebilir veya sadece sigortalılık süresine eklenebilir veya her ikisine eklenebilir,
ihtiyaca göre. Kanun bazı borçlanma sürelerinin hangi statüde değerlendirileceğini açıklamıştır.
Bazı borçlanma süreleri; çoğunlukla 4/1-A lı gibi değerlendirilecektir. Bazen 4/1-C li olabilir. 4/1-
B li zaten yok borçlanma da.
İlgili borçlanma miktarını ödediği tarihi takip eden ay başından itibaren kendisine uzun vadeli
sigorta kollarından aylık bağlanır.
b) Yurtdışında Geçen Hizmet Sürelerinin Borçlanılması:
Yurtdısında çalışan vatandaşlarımız, çalışma sürelerini, çalışmayan kadınlar ise ev kadını olarak
geçen sürelerini, isterlerse Türkiye Sosyal Güvenlik Kurumuna borçlanarak sigortalılıklarına
saydırabilmektedirler.
Borçlanılan bu süreler, Türkiye’de geçmiş çalışma süresi gibi değerlendirilir.

3201 sayılı yasada yer alan bu sosyal güvenlik hakkı, isteğe bağlı bir uygulamadır.
Dolayısıyla yurtdışında çalışan vatandaşlar isterlerse bu haktan yararlanırlar.
Bu yasadan yararlanmak isteyenler, yurtdışı hizmetlerinin tamamını veya diledikleri kadarını
borçlanabilirler. Türkiye’de çalışmış olanlar, borçlanma talebinde bulunduklarında Türkiye’deki
çalışma sürelerini prim gün sayısından düşerek, emeklilik için eksik kalan sürelerini
tamamlayabilirler.

Borçlanma hakkından, yurtdışında çalışan 18 yaşını doldurmuş Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları


ile yurtdışında hiçbir işte çalışmayan 18 yaşını doldurmuş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ev
kadınları yararlanabilirler.

Yurtdışı sürelerinin borçlanılabilmesi için; Türk vatandaşı olmak, borçlanma kapsamındaki yurtdışı
sürelerini belgelendirmek ve yazılı istekte bulunmak şarttır.
"Türk vatandaşı olmak" şartının iki durumda yerine getirlmesi zorunludur. Bunlardan biri;
borçlanılması istenilen sürelerde ilgilinin Türk vatandaşı olması, diğeri ise Türk vatandaşlığında
geçen süreleri borçlanma talebinde bulunan sigortalı veya hak sahibinin yazılı başvuru tarihi
itibariyle Türk vatandaşı olmasıdır.
Diğer bir deyiş ile, Türk vatandaşlığında geçmeyen yurtdışı sigortalılık, işsizlik veya ev kadını olarak
geçen süreler borçlandırılmayacağı gibi, borçlanma başvuru tarihinde Türk vatandaşı olmadığı tespit
edilenlerin borçlanma talepleri reddedilir.

Türk vatandaşlığı ile birlikte yabancı ülke vatandaşlığı devam edenler de, söz konusu yasa ile
getirilen düzenlemeden yararlanabilmektedirler.

*Değerlendirilecek Süreler:
- Yurtdışında geçen sigortalılık süreleri
- 1 yıla kadar işsizlik süreleri
- Ev kadınlarının 1 yıla kadar olan süreleri
- Türk müteahhitlerin yurtdışında aldığı işlerde çalıştırılmak üzere götürdüğü Türk
işçilerinin, orada geçen süreleri, ama Türkiye’ deki herhangi bir çalışma süresiyle
çakışmaması lazım. Ayın şey ev kadınları için de geçerli.
-İsteğe bağlı sigortalılık ta geçen süreler

Mayıs 2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren uygulamaya göre; Yurtdışı Hizmet Borçlanması
talebinde bulunanlar, prim hesabına esas olan günlük kazancı kendileri seçeceklerdir.
- Seçilecek günlük kazanç, başvuru tarihindeki asgari ücret ile bunun yedi buçuk katı olan azami
ücret arasında bir günlük kazanç olabilecektir.
- Başvuruyu alan Sosyal Güvenlik Kurumu, istek sahibinin seçtiği günlük ücretin %32 sini hesap
ederek borçlanılacak gün sayısı ile çarpmak suretiyle ödenmesi gereken toplam prim borcunu
hesaplayacaktır.

BİREYSEL EMEKLİLİK SÖZLEŞMESİ

Emeklilik Sistemi ilk olarak 2001 yılında çıkarılan 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve
Yatırım Sistemi Kanunu ile uygulanmaya başlamıştı. Daha önceki yıllarda çeşitli özel
sigorta şirketleri “hayat sigortası” adı altında “bireysel emeklilik” benzeri uygulamalar yapıyordu.
Ancak 4632 sayılı yasa ile birlikte bireysel emeklilik yasal bir zemine kavuştu ve kurumsal hale geldi.

Zorunlu BES yeni bir sistem değil. Sistemin özünü 2001 yılından bu yana uygulanan 4632 sayılı
yasa oluşturuyor. Yapılan değişiklikle sisteme gönüllü giriş, kesinti oranları, yaş ve statü gibi birçok
ölçüt değiştirildi.

Bireysel katkılara dayalı fon ilkesine göre işleyen BES’e 18 yaşın üzerinde fiil ehliyetine sahip her
birey gönüllü olarak ve kendilerinin serbestçe belirleyeceği katkı oranına göre katılmaktaydı.
Zorunlu BES ile sistem bağımlı çalışanlar için zorunlu hale getirildi.
Bireysel Emeklilik Sistemi’nde (BES) köklü değişiklikler yapan zorunlu BES uygulaması 6740 sayılı
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla
kademeli olarak 1000 ve üzeri işçi çalıştıran işverenler için 1 Ocak 2017’de yürürlüğe girdi.

999 ve altı işçi çalıştıran işyerleri ise belli tarihler geçince yani kademe kademe zorunlu bireysel
emeklilik sistemine dahil olacak.

Zorunlu bireysel emeklilik sistemine 29.05.2009 tarihli ve 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunun
28. Maddesi kapsamında olup 45 yaşını doldurmamış olanlar ile, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4. Maddesinin (a) ve (c) bentlerine göre çalışanlar, işverenin
belirlediği bir emeklilik sözleşmesi dahilinde zorunlu emeklilik planına dahil ediliyor.

Çalışanların katkı payları, çalıştıkları aya ait prime esas kazancın %3’ü oranında hesaplanacak.
Zorunlu BES’te ayrıca işveren katkı payı bulunmuyor.

Bu kapsamda çalışanların prime esas kazançları üzerinden kesilen bireysel emeklilik prim tutarları,
çalışanın ücretinin ödeme gününü takip eden iş günü işveren tarafından emeklilik şirketine
aktarılacak.

İşverenler, otomatik katılım için Hazine Müsteşarlığı tarafından yetkilendirilmiş en az bir emeklilik
şirketi ile emeklilik sözleşmesi imzalamak zorundadır.

Zorunlu bireysel emeklilik sisteminde sorumluluk işverene aittir. İşverenlerin primleri eksik, hatalı
hesaplamaları ya da ödeme günü geciktirilerek emeklilik şirketine primi aktarmaları durumunda
çalışanın uğrayacağı parasal kayıptan işverenler sorumludur.

Ayrıca, yükümlülüklerine uymaması durumunda işverene her bir ihlal için yüz lira idari para cezası
uygulanacak.

Çalışan, zorunlu bireysel emeklilik sistemine dahil olduğunu bildirildiği tarihi takip eden iki ay içinde
sözleşmeden cayabilir. Bu konudaki iradesini emeklilik şirketine yazılı olarak bildirmesi
gerekmektedir.

Cayma halinde, ödenen katkı payları varsa yatırım gelirleri ile birlikte 10 iş günü içinde çalışana iade
edilir.

Çalışan, %25 devlet katkısından yararlanacak. Bunun yanında çalışan cayma hakkını kullanmaması
durumunda, sisteme girişte bir defaya mahsus olmak üzere 1.000-TL tutarında ek devlet katkısı da
sağlanacak.

Dikkat herkese %25 devlet katkısı yok!

İlk 3 yılda sistemden ayrılanlara hiç devlet katkısı verilmeyecek.

Devlet katkısı hak ediş oranı 3-6 yıl için yüzde 15, 6-10 yıl için yüzde 35, 10 yılını dolduranlar için
yüzde 60, sistemde en az 10 yıl bulunan ve 56 yaşını tamamlayan çalışanlar için yüzde 100 olacak.
Sistemde 10 yılını dolduran ve 56 yaşını tamamlayan kişiler, ister kadın ister erkek olsun, emeklilik
aylığına hak kazanırlar. Emeklilik aylığına diyorum ama bunu isterse aylık olarak alabilirler, isterse
toptan ödeme şeklinde alabilirler.

GENEL SAĞLIK SİGORTASI

Genel Sağlık Sigortası, ister çalışsın ister çalışmasın ülke nüfusunun tamamını kapsayan
bir sigorta sistemi. 2006 yılında tüm sosyal güvenlik kurumlarının sgk çatısı altında birleşmesinden
bu yana atılan ikinci büyük adım Genel Sağlık Sigortası (GSS) oldu.
Çalılanların sigorta primleri çalıştığı kurum tarafından ödenmektedir. Çalışan kişinin bakmakla
yükümlü olduğu kişiler de bu vesile ile sigorta kapsamında yer almakta. Çalışmayanlar ve çalışmayan
kişilerin bakmakla yükümlü olduğu kişiler içinse durum biraz farklı. Çalışmayanlar kişiler devletin
sunduğu sağlık hizmetlerinden faydalanabilmek için sigorta primlerini kendileri ödemek zorunda.
Yatıralacak prim tutarının belirlenmesi için Gelir Testi yaptırmaları gerekiyor.
Çalışmayan kişiler sistemin içinde yer alıp sağlık hizmetlerinden faydalanabilmek için kendi
primlerini SGK’ya kendileri yatırıyorlar. Ödenecek primin belirlenmesi için Gelir Testi yaptırmak
zorunlu. Gelir Testi, ikamet edilen yerde bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakıfları tarafından yaptırılabiliyor. Çalışmayan herkes bu testi yaptırmak zorunda.

Geliri 549 TL’den az olanlar prim ödemiyor. 18 yaşın altındaki çocuklar anne-baba üzerinden
sigortalı sayılıyor ve sağlık hizmetlerinden faydalanabiliyor. 18 yaşını geçmiş evli olmayan çocuklar
lise ya da dengi bir öğrenim kurumunda öğrenim görüyorsa 20 yaşını, yüksek öğrenim görüyorsa
25 yaşını doldurmamış olmak kaydıyla anne-baba üzerinden sağlık güvencesinden faydalanmaya
devam edebiliyor. 25 yaşını geçmiş olan çocukların Gelir Testi yaptırması gerekiyor. Gelir tespiti
kararlarına karşı 15 gün içinde vakfa itiraz hakkı vardır. Fakat o itirazın reddi halinde nereye
gidileceği konusunda yasada bir açıklık yok ise de, kanunun 101.maddesi uyarınca bunun iş
mahkemesi olması gerektiği sonucuna varıyoruz.

Genel sağlık sigortasının kabul edilmesinin gerekçesi; ‘‘kişilerin ekonomik gücüne ve isteğine
bakılmaksızın ortaya çıkacak hastalık riskine karşı toplumun tüm bireylerinin sağlık hizmetlerinden
eşit, kolay ulaşılabilir, ve etkin bir şekilde yararlanabilmelerini sağlayan sağlık sigortası’’ Kanunu
bakıldığı zaman ortaya çıkan görüntü şu; kanun koyucu GSS yi daha çok finansal bir sisteme
oturtmuş, Önce hizmet alıyor, sonra kurum o hizmetin bedelini sağlık hizmeti sunucusuna ödüyor.
Bu herkesi kapsama alacak şekilde düzenlenmiş. Buna herkes belirli oranda prim ödeyecek ama
prim ödeme gücü olmayanların primini de devlet ödeyecek. Ve buna katılmak zorunludur. Burada
kişilerin sağlık hizmetlerinden eşit bir şekilde yararlanması söz konusudur.
-Şartları:
1-Türkiye’ de ikamet ediyor olmak.
2-İş sözleşmesi ile çalışanlar, bağımsız çalışanlar, köy mahalle muhtarları, isteğe bağlı sigortalılar,
dışarıdan vekil atananlar(hükümete dışarıdan vekil atananlar), işçi sendikası ve konfederasyonlarının
başkanları ve yönetim kurulu üyeleri, part-time çalışan sanatçılar, iş sözleşmesi ile çalışan yabancı
uyruklular, milli eğitim bakanı tarafından düzenlenen kurslarda çalıştırılan usta öğreticiler, genel
kadınlar, çiftçi mallarının korunması ile görevli bekçiler….
Madde 60 - (Değişik madde: 17/04/2008-5754 S.K./38. mad)
İkametgahı Türkiye'de olan kişilerden;
a) 4 üncü maddenin birinci fıkrasının;
1) (a) ve (c) bentleri gereğince sigortalı sayılan kişiler,
2) (b) bendi gereğince sigortalı sayılan kişiler,
b) İsteğe bağlı sigortalı olan kişiler,
c) Yukarıdaki (a) ve (b) bentlerine göre sigortalı sayılmayanlardan;
1) Harcamaları, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, Kurumca
belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak tespit edilecek aile içindeki geliri kişi başına düşen
aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden az olan vatandaşlar,
2) (Değişik alt bent: 04/04/2013-6458 S.K./123. md.) Uluslararası koruma başvurusu veya statüsü
sahibi ve vatansız olarak tanınan kişiler,
3) 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk
Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan kişiler,
4) 24/2/1968 tarihli ve 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet
Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre şeref aylığı alan kişiler,
5) 28/5/1986 tarihli ve 3292 sayılı Vatani Hizmet Tertibi Aylıklarının Bağlanması Hakkında Kanun
hükümlerine göre aylık alan kişiler,
6) 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun
hükümlerine göre aylık alan kişiler,
7) 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu
hükümlerine göre korunma, bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden ücretsiz faydalanan kişiler,
8) Harp malûllüğü aylığı alanlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamında aylık alanlar,
9) 18/3/1924 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanununun 74 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre
görevlendirilen kişiler ile aynı Kanunun ek 16 ncı maddesine göre aylık alan kişiler,
10) 11/10/1983 tarihli ve 2913 sayılı Dünya Olimpiyat ve Avrupa Şampiyonluğu Kazanmış
Sporculara ve Bunların Ailelerine Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan
kişiler,
d) Mütekabiliyet esası da dikkate alınmak şartıyla, oturma izni almış yabancı ülke vatandaşlarından
yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında sigortalı olmayan kişiler,
e) 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı Kanun gereğince işsizlik ödeneği ve ilgili kanunları gereğince kısa
çalışma ödeneğinden yararlandırılan kişiler,
f) Bu Kanun veya bu Kanundan önce yürürlükte bulunan sosyal güvenlik kanunlarına göre gelir
veya aylık alan kişiler,
g) Yukarıdaki bentlerin dışında kalan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı
bulunmayan vatandaşlar,
genel sağlık sigortalısı sayılır.
Ayrıca başka bir kanunda; Türkiye’ ye gelen yabancı uyruklu öğrenciler, ilk kayıt tarihinden itibaren
3 ay içinde eğer kuruma müracaat ederlerse GSS kapsamına alınırlar, ama daha önce gelmiş olanlar
varsa bunlar bu kanunun yürürlüğe girmesinden 6 ay içinde müracaat ederlerse onlarda GGS li
sayılırlar.
Avukatlık stajı yapmakta olanlar, taksi dolmuş gibi vasıtalarda kısmi süreli çalışanlar, yalnız bunlar
kısmi oldukları için primlerini 30 günden az öder işverenleri ama kendileri primlerini 30 güne
tamamlarlarsa GSS den yararlanabilirler.
Vatandaşlık kanununun 28.maddesi uyarınca, Türk vatandaşlığından kendi isteğiyle çıkanlar GSS
den yararlanmaya devam ederler.
Orduya sözleşmeli alınan er ve erbaşlar 4/1-C kapsamında sigortalı sayılarak GSS kapsamındadırlar.
Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine İlişkin Kanun hükümlerine göre,
koruma kararı verilen kadınlardan olup, GSS kapsamına girmeyen, GSS kapsamında bakmakla
yükümlü olunan kişi sayılmayan kişiler, artık gelir testine tabi olma şartı aranmadan GSS den
yararlanacaklardır.
*GSS’ nin bakmakla yükümlü olduğu kişiler:
18 yaş altı çocuklar, gelir testi ve prim ödeme şartına bağlı olmaksızın ana babası olsa dahi bunlar
otomatikman GSS lidir ve bunların primleri devletçe ödenir. Ama eğer okuyorlar ise ortaöğretimde
20, yüksek öğrenimde 25 yaşına kadar GSS kapsamına girer bu kişiler.
Bunlar eş, çocuklar ve anne babadır. Bunlar için herhangi bir prim ödenmesi gerekmez, çünkü
bunlar sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişilerdir. Eş karı veya kocadır. Çocuklar yukarıda
bahsettiğim gibidir ve evli olmama şartı vardır. Anne baba; geçimin sigortalı tarafından sağlandığı
kurumca belirlenen anne-baba da sigortalı tarafından bakımı üstlenilen kişidir.

GSS’ nin bakmakla yükümlü olduğu kişiler arasında sayılmayanlar:


Askerlik hizmetini er ve erbaş olarak yapmakta olanlar, yedek subay okulu öğrencileri, hükümlü ve
tutuklular, yabancı ülke işvereni tarafından geçici görevle Türkiye’ ye gönderilenler, oturma izni
almamış olanlar, Türkiye’ deki oturması 1 yıldan az olanlar bütün bunlar hem GSS linin bakmakla
yükümlü olduğu kişi sayılmayan hem de GSS kapsamına girmeyen kişilerdir.
Yine kanunun geçici 20.maddesi kapsamındaki özel sandıklara tabi çalışanlar için de bu
söylediklerimiz geçerlidir. Yani onlar hem sigortalı sayılıyor hem de bakmakla yükümlü olduğu
kişiler bu kapsama girer.
Kendilerine hizmet borçlanması sonucu aylık bağlanmış olup ta Türkiye’ de oturmayanlar, burada
bütün bunlar GSS kapsamı dışında kalan kişilerdir. Şu halde yabancıların GSS’ den yararlanmaları
mutlaka ve mutlaka altını çiziyorum, bütün şartlar mevcut dahi olsa, Türkiye’ deki oturma süresi 1
yıl dolmadan GSS den yararlanamaz.
İlginçtir kamu kurumlarında çalışanlar GSS kapsamına 15.01.2010 tarihinden itibaren alınmışlardır.
*Kendiliğinden Tescilli Sayılanlar Ve Tescili Gerekenler
GSS kapsamına bazı kişiler otomatikman girer, bazı kişiler ise tescili yapıldıktan sonra girer.
Otomatikman girecek olanlar bakımı sigortalı tarafından üstlenilen kişilerdir. İş sözleşmesi ile
çalışanlar, kamu idarelerinde kadrolu sürekli olarak çalışanlar, bağımsız çalışanlar, bütün bunlar ve
sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişiler otomatikman kendiliğinden sigortalı olacaktır.
Bununla beraber düşük gelirli olanlar, yani asgari ücretin 3’te 1’inden daha az gelirli olanlar, vatansız
ve sığınmacılar, koruma bakom ve rehabilitasyon hizmetlerinden yararlananlar, geçici köy
korucuları, Türkiye’ de yerleşim süresi 1 yılı aşmış yabancılar, yeşil kart uygulaması bitip te hiçbir
sağlık sigortası güvencesi olmayanlar, için 1 ay içinde gelir tescili gerekir. Tescil işlemi kurucu değil
bildiricidir. Onlar zaten sigortalı sayılacaklar ama bu bildirim bir düzen şartıdır, düzen ilkesi
gereğidir. Bununla beraber, kanun bir ayrım yapmış, 65 yaş aylığı alanlar, nakdi tazminat alanlar,
harp malulü aylığı alanlar, dünya olimpiyat ve Avrupa şampiyonluğu kazanmış kişiler, bildirime tabi
değildir. Bu da istisnanın istisnasıdır.
*GSS nin Sona Ermesi
GSS li olmak için gerekli olan şartları kaybedenler için GSS lik sona erer. Ama 4/1-A lılar için bu
10 gün daha devam eder. Eğer bunlar bu tarihten geriye doğru 90 gün prim ödemişlerse 90 gün
daha devam eder. Eğer bu kişiler sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişilerdense ve öğrenim
görüyorlarsa, öğrenimlerini bitirdikleri tarihten itibaren 120 gün daha sağlık sigortası kapsamında
kalırlar. 4/1-B liler ve 4/1-C liler için zorunlu sigortalılık niteliğinin bittiği tarihten itibaren sona
erer ama bu kişiler zorunlu sigortalılık kapsamına girerlerse o tarihten itibaren sigortaları devam
eder.

Genel sağlık sigortası kapsamında sağlanan sağlık hizmetleri:


Rehabilite Edici Sağlık Hizmetleri: rehabilitasyon bozulan bir şeyi eski fonksiyonuna getirmek için
yapılan hizmetlerdir. Dolayısıyla psikolojik destek, fizyoterapi, protez organ da bu kapsamda kabul
edilir. Rehabilite amaçlı mesleğe alıştırma gibi hükümler de var. Bunun dışında yol
giderleri, refagatçigiderleri, gündelik giderleri belli koşullarda ödenebiliyor sağlık hizmetleri
noktasında. Burada temel ilke yurt içinde sağlık hizmetlerinin karşılanmasıdır. Ancak burada
kanunda belirtilen 3 istisna vardır. Bunlar m.66’ da düzenleniyor:
1. Verilen görev nedeniyle yurt dışında bulunmak. (4/1/a lılarve 4/1/c liler, geçici görevlerde, acil
hallerde ve yalızca kendisine etki eder.)
2. özel durumlarda sürekli sürekli görev için yurt dışında bulunanlar. Burada kapsam daha geniştir.
Eleştireceğimiz husus kapsam bakamındadır. Burada yanında giden eşi, çocuğu da sağlık
hizmetinden yararlanırken ilk durumda yalnızca kendisi ve yalnızca acil hallerde sağlık hizmetinden
yararlanabilmektedir. Bu durum anayasal haklar bakımından eleştiriliyor.
3. sağlık bakanlığının uygun gördüğü taktirde yurt içinde tedavisi yapılamayan kişiler.

Kurumca karşılanmayan sağlık giderleri:


18 yaşını geçtikten sonra yapılan ortodondik tedaviler
Estetik tedavileri
Alternatif tıp yöntemleri

Bunlardan nasıl yararlanılır?


Prim ödemek gerekiyor.
Başvurduktan önceki son 1 yıl içinde toplam 30 gün prim ödenmiş olmalıdır.
4/1/b’ liler açısından da prim+prime dair hiçbir borcun olmamış olması gerekir.
Tabi bu prim ödeme koşulu bakımından ayrık koşullar vardır ama bunlar genel kurallardır.
Sağlık hizmetinden yararlanmak için kimlik bildiriminde bulunmak gerekir. Amaç yolsuzlukları
önlemektir. Kimlik olarak pasaport, ehliyet, aile cüzdanı kimlik yerine geçer ancak avukatlık kimliği
geçmiyor. (eleştiriliyor)
Sadece primi ödemiş olmak ve belli sigortalılar açısından da prim borcunun olmaması yeterli
değildir. katılım payı d ödenmelidir. Sağlık hizmetinden yararlananlar belli bir ödemede bulunuyor
ve bu sağlık sunucularına baş vurucuları yığılmaması, gereksiz ve amaç dışı başvuruyu engellemek
amacıyla öngörülmüştür. Ancak bu çok önemli olmasına rağmen katılımı zorlaştırıyor. Ayakta
tedavi, diş hekimi muayenesi için ayrı vs. her hizmet için ayrı miktarlar ön görülmüştür.
Katılım payı alınmayacak durumlar: iş kazası, meslek hastalığı, kronik hastalıklar, organ doku kök
hücre nakli gibi durumlarda alınmıyor.
Başvururken belli bir sıralamayı izlemek gerekir. Eskiden basamaklar belli değildi sadece aile
hekimlerinin belli olduğu söyleniyordu. Artık bütün basamaklarda kim olduğu bellidir. Zaten acil
hallerde aile hekiminden başlanır. Kanun sevk zincirini belirlemiştir, birinci basamakta sevk vardır.
Bazı durumlarda bunu atlamak gerekebilir. Gerekirse sevk söz konusu olur. 3 basamak vardır.
1. aile hekimleri, resmi ve özel sağlık kuruluşları. Kamu idaresi bünyesindeki kurumlardaki kurum
hekimleri, verem savaş dispanserleri, ana çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezleri, toplum sağlığı
merkezleri, sağlık bakanlığıyla sözleşme yapmış aile hekimleri,
üniversitelerin mediko sağlık merkezleri, silahlı kuvvetlere ait hastane ve poliklinikler, özel sağlık
kuruluşları açısından özel poliklinikler ve ağız ve diş sağlığı hizmeti veren özel sağlık kuruluşları ve
eczaneler.
(bunlardan birkaç örnek olarak sorabilirim zorlamadan dedi!)
2. Yine ikinci basamak sağlık kuruluşları resmi sağlık ve özel sağlık kuruluşları olarak ikiye ayrılıyor.
Eğitim ve araştırma hastanesi olmayan devlet hastaneleri, dal hastaneleri vebunlara bağlı semt
poliklinikleri, entegre ilçe hastaneleri, sağlık bakanlığına bağlı ağız ve diş sağlığı merkezleri,
belediyelere ait hastaneler, kamu kurumlarına ait tıp merkezleri ve dal merkezleri, türk silahlı
kuvvetlerine ait dal ve araştırma hastanesi olmayan sağlık merkezleri, özel hastaneler yönetmeliğine
göre ruhsat almış hastaneler, ayakta teşhis edilen ve yapılan özel sağlık kuruluşu hizmetleri ve dal
hizmetleri
3. hepsi resmi sağlık kuruluşlarından oluşur. Özel sağlık kuruluşları yoktur. Sağlık bakanlığına bağlı
eğitim ve araştırma hastaneleri, özel dal eğitim ve araştırma hastaneleri ile bu hastaneler e bağlı semt
poliklinikleri, üniversite hastaneleri ve bunlara bağlı semt poliklinikleri, sağlık uygulama ve araştırma
merkezleri, üniversitelerin diş hekimliği fakülteleri, Bezmi Alem Valide Sultan guruba vakıf
hastanesiyle eğitim ve araştırma hastaneleri, tsk ya ait tıp fakültesi hastanesiyle eğitim ve araştırma
hastaneleri.
Bunlar dışında diyaliz merkezleri, özel tedavi merkezleri, Refik Saydam Hıfzısıha laboratuvarları,
tanı tetkik görüntüleme merkezleri, laboratuvarlar, tıbbi cihaz ve malzeme
tedarikçileri, optisyenlik kurumları ve kaplıcalar basamaklandırılmayan sağlık kurum ve kuruluşları.

Sağlık hizmetlerinde fiyatlandırma komisyonları var bedelleri o belirler ve bazı sözleşmeli sağlık
hizmeti sunucusuna da gitseniz ek ücretler söz konusu olabiliyor. Örneğin otelcilik hizmetler,
öğretim hizmetleri vs istisnai sağlık hizmetleri kapsamındadır. Ya da ben ayrı oda istiyorum
denirse…
Ek ücret alınmayacak kişiler ve durumlar (acil)
Ne sözleşmeli ne de sözleşmesiz sağlık kuruluşlarından ek ücret talep edilemiyor. Edilse bile
sonradan kurumdan bu talep edilebiliyor. Anlaşmalı sağlık kuruluşuna gidilmezse, sevk zincirine
uyulmazsa zaten kurumca karşılanması söz konusu değildir.
(ALTI ÇİZİLİ KISMI KAYITTAN PEK ANLAYAMADIK CÜMLE BÖYLE OLMAYABİLİR
KONTROL EDİN)

GENEL SAĞLIK SİGORTASI AÇSINDAN 3. KİŞİLERİN SORUMLULUĞU

İŞ VERENİN SAĞLIK YARDIMINDA SORUMLULUĞU

MADDE 76- İşveren, iş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan genel sağlık sigortalısına
sağlık durumunun gerektirdiği sağlık hizmetlerini derhal sağlamakla yükümlüdür. Bu amaçla işveren
tarafından yapılan ve belgelere dayanan sağlık hizmeti giderleri ve 65 inci madde hükümlerine göre
yapılacak masraflar Kurum tarafından karşılanır.
Birinci fıkrada belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmesindeki ihmalinden veya gecikmesinden
dolayı, genel sağlık sigortalısının tedavi süresinin uzamasına veya malûl kalmasına
veya malûllük derecesinin artmasına sebep olan işveren, Kurumun bu nedenle yaptığı her türlü
sağlık hizmeti giderini ödemekle yükümlüdür.
9839 (Değişik üçüncü fıkra: 17/4/2008-5754/46 md.) İlgili kanunları gereğince sağlık raporu
alınması gerektiği halde sağlık raporuna dayanmaksızın veya alınan raporlarda söz konusu işte
çalışması tıbbî yönden elverişli olmadığı belirtildiği halde genel sağlık sigortalısını çalıştıran
işverenlere, bu nedenle Kurumca yapılan sağlık hizmeti giderleri tazmin ettirilir. Sağlık kurulu
raporu ile belli bir işte çalışamayacağı belgelenen 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamındaki kişiler bu işte çalıştırılamaz. Bu kişileri çalıştıran işverenler, genel sağlık sigortalısının
aynı hastalık sebebiyle Kurumca yapılan masraflarını ödemekle yükümlüdür. Tedavinin sona
erdiğine ve çalışılabilir durumda olduğuna dair Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık
kurullarından belge almaksızın başka işte çalışan genel sağlık sigortalısının aynı hastalığı sebebiyle
yapılan tedavi masrafları ise kendisinden alınır.
İş kazası ile meslek hastalığı, işverenin kastı veya genel sağlık sigortalısının iş sağlığını koruma ve iş
güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi sonucu olmuşsa, Kurumca yapılan sağlık
hizmeti giderleri işverene tazmin ettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi
dikkate alınır. (KUSURSUZDUM AMA BUNA RAĞMEN OLDU DERSE OLUR AMA
İSPATI ÇOK ZORDUR)
(1) (Mülga beşinci fıkra: 17/4/2008-5754/46 md.)
(Değişik altıncı fıkra: 17/4/2008-5754/46 md.) Genel sağlık sigortalısına ve bunların bakmakla
yükümlü olduğu kişilere kastı veya suç sayılır bir hareketi veya ilgili kanunlarla verilmiş bir görevi
yapmaması ya da ihmali nedeniyle Kurumun sağlık hizmeti sağlamasına veya bu kişilerin tedavi
süresinin uzamasına sebep olduğu mahkeme kararıyla tespit edilen üçüncü kişilere, Kurumun
yaptığı sağlık hizmeti giderleri tazmin ettirilir. (3. Kişinin kusura dayalı sorumluluğu)

Yani işverenin, sağlık sigortalının kendisinin ya da 3. Kişinin sorumluluğu olabiliyor burada rücu
edilebiliyor.

You might also like