You are on page 1of 135

iNKA MiTLERi

inka Mitieri
Gary Urton
Kitabın Orijinal Adı: Inca Myths
Çeviren: ismail Yılmaz
DIzi Editörü: Elif Çelik
Kapak ve Sayfa Düzeni: Leyla Çelik
ePhoenix Yayınevi Tüm Hakları Saklıdır.
Aralık 2009, Ankara
Phoenix Yayınevi - 216
ISBN No: 978- 605-5738-29- 7
Phoenix Yayınevi
Şehit Adem Yavuz 50k. Hitit Apı. 14/1
Kızılay/Ankara
Tel:O(312)4199781 pbx
Faks: O (312)4191611
e-posta: Info@phoenixkltap_com
http://www.phoenlxkltap.com
Baskı:
Desen Ofset A.Ş.
Birlik Mah. 448. Cad. 476. Sk. No: 2
Çankaya/ANKARA Tel: O (3121496 43 43
Dağıtım:
Siyasal Dağıtım
Şehit Adem Yavuz Sok. Hiıit Apt. 14/1
Kızılay-Ankara
Tel:O(31ı)4199781 pbx
Faks: 0(312)41916 II
Yerebatan Cad. Salkım Söğüt Sok.
Keskinler iş Merkezi No: 8/505
Sultanahmet-Eminönü/lstanbul
Tel-faks: O (ıı ıı 528 8 6 00
e-posta: info@siyasalkitap_com
http://www.slyasalkltap.com
iNKA MiTLERi

Lucilla Bum

Çeviren
ismail Yılmaz
1978-2001 arasında New York Hamilton'daki Colgate Uniııersitesi'n­
de antropoloji profesörl�ü yapan Gary Unon, şu anda Harvard
Universitesô'nde Kolomb öncesi dönem üıerine çalışmalarını
SUfdurmekte(lil. Onde gelen And Uygarlıkları bilginlerinden olan
U"OO, AI ıhe Cronroods of che EDith and che 5ky: An Andean
Cosmology, The HiS/ory of aMych: Pm:ariqlOmbo and che Origin of the
Inlıas ve T� Social Lifl' of Numb!',:ı.: A OuedlUo Omology of Numbl'rs
and PhııOsopiıyolA,iıhmeık adlı e'Sellerin yaıarıdır.

4
KOLOMIJiVA ,

Man'.
EKV
L-
o

BREZiLYA

-
-
. �.,,'
-'''.. BOLiVYA
",""'" ';'N''' { �,
-'0\<' • i .•1-,,\
'I"",,.,�.. \
(" �,.... ,,,,, , . ,
,
,

I"'''�'

Pasifik.
Okyaııwm ,
,
An'of.,...'a ,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
ARJANTiN
,
,
!'., 'n"",,",'<1,�"
,/­ t,,,,."",
-'
--
�lI"II�IN
ic ______
__ ____..

_L_���....J

5
içindekiler

Giriş: inka Mitlerinin Doğduğu Yer ve Zaman 9


İnka Mitlerinin Kaynakları 37
Kozoıık Köken Mitlerı SI
İnka Devletinin Kunıluş Mitlcri 71
Kıyı Bölgelerinde ve Kırsal KesimIerde Anlatılan Mitler 95
İnka Tarihinin Günümüz Andırırmdaki 'ı'"nkıları 119
ilave Okumalar için Öneriler 127
Dizin 131

7
-"'" .. - ..

-
Giriş:
inka Mitlerinin
Doğduğu Yer ve Zaman

Tahuantinsuyu Ülkt:"si ve Halkları

(nkal"r, Güney Amerika kıtasının batı kı}'ısı boyunca kuzeybatı­


güneydoğu doğrultusunda ve birbirine paralel olarak uzanan üç
büyük dcı,ğ: sır"sından meydana gelen And O.ığları bölgesinde
y<ışaınış!;:ırdır. Bu bölge günümüzde Ekvador, Peru ve Boli\')'il
gibi çağdilş ulus devletlerinin sınırları içerisindı� yer almaktadır
(bkz. harita). Bir zamanların bu görkemli imparatorluğunun
topr<ıkları kuzeyde Ekvad()r ve Kolombi}'., devletlerinin içlerine.
güneyde ise Şili'nin orl" kesimlerine ve Arj.ıntin'in kuzpyb.,tısı­
na bdar uz<ınan oldukça geniş bir ara7.i�·i kapsam.ıkı.ıydı.
ink.ılar, üzerinde yaş.ıdıkltlrl bu toprakları dört k.sm" ,'yırmışIM
ve imp,ır,ltorluklannı 'birleşik dört bölge' .ır,l.:ınun.ı g('len
TIIIIIIllIltiJlSIIYII olar.ık nd !:'ınd ırtluşl",rd rr.

9
İnka İmparatorluğu genellikle bir 'And uygarlığı' olarak
anılır. Ne var ki kullanılan bu deyim, çoğu kez engebeli ve dağ­
lık arazi koşullarına uyum sağlamış bir toplumu akla getirdiği
için, inkalar tarafından egemenlik altına alınmış olan toprakla­
rın sahip olduğu çevresel ve iklimsel çeşitliliğin gözden kaçırıl­
masına sebep olabilmektedir. inkalann yaşadığı toprakların
merkezinde gerçekten de And Dağları bulunuyor olmakla bir­
likte, bu uygarlık, bir zamanlar sahip olduğu karmaşık kültürü
ve çevresel zenginliği büyük ölçüde ülkenin yüksek dağlık ke­
simleri ile bu kesimlere komşu iki büyük düzlük arasındaki
ilişkiye borçluydu.
Bu düzlüklerden ilki, kıta sahanlığının batı ucu boyunca
uzanan ve kıyılan Humboldt Akıntısı'nın soğuk suları tarafın­
dan yıkanan son derece kurak bir çöldür. And Dağları'nın etek­
lerinde doğan ve Pasifik Okyanusu'na dökiilen irili ufaklı çok
sayıda nehir bu kurak düzlüğü aşarken çölde uzun şeritleri an­
dıran son derece bereketli vahalar meydana getirir. Bu bereketli
vahalar Kolomb öncesi çağda bölgede birçok yerli uygarlığa ev
sahipliği yapmıştır. And Dağları'nın doğu etekleri boyunca
uzanan diğer di.izıükte ise Amazan ve Parana nehir havzalarının
kesiştiği bölgedeki yağmur ormanıarı bulunur.
Amazon nehrinin Maranon, Huallaga ve Ucayali gibi ktıy­
nak kolları, eski İnka topraklarının merkezinde yer alan Pe­
ru'nun sınırları içerisindeki dağlık kesimlerde doğar ve bir süre
boyunca kuzey\.' doğru yollarına devam ettikten sonra keskin bir
dünüşle doğuya yünderek dağların engebeli eteklerinden aşağı�
ya, yağmur ormanıarının içlerine akarlar. And Dağları'nın doğu
eteklerini yukarı Amazon havzasına bağlayan bu kaynak ak;ır�
sular, yaklaşık bin yıl boyunca bu iki uçsuz bucaksız coğrafi
bölgede yaşayan insan nüfusunun birbiriyle bağlantısını sağla­
yan önemli seyahat ve haberleşme yolları olarak kullanılmışlar­
dır.

10
Özetle, inka uygarlığının doğup gcJiştiği coğrafya, kıyı şe­
ridi, dağlar ilc yağmur ormanıarından oluşan ve her biri yerel ve
bölgesel sayısız etnik topluluğa ev sahipliği yapmış olan birbi­
rinden farklı üç büyük doğal yaşam alanını barındırmaktadır.
Araştırmacılar, uzun yıllar süren arkeolojik araştırmalar ve böl­
geye gelen ilk sömürgeeilerden kalan belgeler üzerinde yaptık.
ları çalışmalar neticesinde, inkalar ve komşularının toplumsaL.
iktisadi ve dini kurumlarını Tahuantinsu)'u ülkesinin bu çeşitli­
lik gösteren topraklarına nasıl uyumlu hale getirdiklerine ilişkin
bugün büyük oranda paylaşılan bir anlayışa ulaşmışlardır.
inkaları kimi durumlarda bölgedeki eski uygarlıklardan miras
aldıkları ve başarısı 'tecrübeyle sabit' olan u}'gulamaları hayata
geçirmişler, gerekli gördükleri haııerde ise yeni kurumlar, uyum
sağlama stratejileri, yönetim ilkeleri ve uygulamalar geliştirmiş­
lerdir. Bu bağlamda özellikle belirli bir kurumu mercek altına
almalı ve bu kurumun en azından İspanyolların gelişinden önce
bölgede ynşnynn And toplumınrının bu kendine özgü çevresel
koşUliMa uyum snğlamaya çalışırken karşılaştıklnrı zorluklarla
başa çıkilbilmck için yaygın şekilde kullandıkları bir uyum sağ­
lama stratejisiyle olan bağlantısını betimlemeliyiz. Söz konusu
kurum aylııı, söz konusu strateji ise bu farklı ekolojik alanlardaki
kaynaklnrın sÖmürülmesidir.
Quechua dilinde 'aile', 'sülille' ya dn 'nşiret' rınlamlarına ge­
It'n ayUl! sözcüğü, İnka impar,ıtorluğu'nun sınırl.ırı dMıilinde
sayıları muhtemelen on binleri bulan ve temcl1cri genellikle
akrabalık bağlarınil, toprak sahipliğine ya da dinsel aidiyete
dayanan toplulukları adlandırmal< için kul1anllmilktaydı. Ayllu
mensuplnrı genellikle dağınık halde Yilşıyorlardı. Başka bir de­
yişle, kimisi orta rakımlı bölgelerde, kimisi yüksek rakımlı pII/Ja
(tundra) alanlarında, kimisi ise kıyı şcridL )'ilğmur ormal'ları ya
dil dağlar arasında yer alan nehir vadileri gibi illçak rakımlı
böl�derde yaşayabiliyordu. Her aylıu, böylesi farklı çevre ve
iklim şartları altındil dnsınık hillde yaş..'Yiln mensupları ara�ında

11
temeli t;;ık;;ıs;;ı d;;ıy;;ın<ın iktisadi bir örgütlenmeye sahipti. Bu
iktis.ıdi örgütlenmenin belkemiğı olan ticaret, ayllu köyleri ilT<l­

sınd;;ı sürekli olarak mill ve ürün taşıy;;ın gezgin ;;ıyııu mensupla­


rı vasıt;;ısl}'la (ve muhtemelen lama kervanlarıyla) }'apılabildiği
gibi, ayllu'lar tarafından merkezı yerleşim yerlerinde yıllık ola­
rak düzenlenen şölenler ve bayramlar sırasında kurul,'n pazar­
lar vasıtasıyla da y;;ıpılabiliyordu. Ayllu'ların, ölülerini mumya­
ladıkları da bilinmektedir. Ayllu'ların düzenledikleri şölenler ve
kutladıkları bayramlar muhtemelen hem bu mumyaların yücel­
tilmesi hem de ;;ıyılu'ların köken mitlerinin !"ekrar halırlanması­
na ve genç kuşaklara aktarılabilmesi amacına hizmet ediyordu.
Araştırmacılar inka impariltorluğu'nun sınırları içinde
ayllu'lar dışınd;;ı birtakım 'etnik toplulukların' da bulunduğunu
belirtmektedirler. ink.,lar açısından bakıldığında ise bu sınıflan­
dırma, kökleri bölgedeki çeşitli ayllu'ların atalarının atalarına
kadM uzan,1n ve kendi aralarıııda daha üst düzey bir birlik sağ­
lay,ıbilnıiş olan daha karmaşık ayllu'lara iş.uet etmektedir. Özel­
likle And hÖI'p;esinin güneyinde karşılaşılan bu lür ayllu ortak­
lıkları, konfedera.<;yonlar olarak anılmaktaydı. impilratorluğun
sınırl<ırı dnhiJinde Lırşımızil çıkan ortn düzı'}' örgiitlenme tarz­
l<ırından bir diğı'ri de, iki kesimden oluşan -Vi! bu yüzden 'yarı'
okırak da <ıdhındırıl;;ın- arJlu toplulukl<1rıydl. Genellikle 'yukarı'
(lWI1IIII) ve 'aşağı' (l11II"ilı) olarak anılan bu iki kesim, kendini en
açık biçımde sulama kan.:ılları şcbeke5inin d,J.ğllıınında gösterl!ll
ve yerel açıdan oldukç,ı önem taşıyan lopolojik ve hidrulojik
nitellkteki bır ayrıma göre belirleniyordu. Ayrıca bu iki (arklı
kesimin genellikle farklı suylardan geldikleri ya d;;ı farklı ,1lan­
larda uznı.:ınlaşnıış oldukları düşünülüyordu (sözgelimi çiftçı­
ler/çobanlar ya da yerliler/istilacı yabancılar gibi).

12
Prrdalılamı� vr lama şekli vcrilmi� taş dilwklcr.

İnkaların dehası, farklı halkları ve doğal kaynakları hiyerar�


şik şekilde örgütlenmiş olan tek bir toplumun çatısı altında top­
layabilmiş olmahırina dilyanıyordu. Bu birlik ve beraberliği,
yaptıkları f€'tihlere ve kurdukları ittifaklara olduğu kadar, dev­
let kademelerinde sağladıkları yüksek düzeyli bir bürokratik
örgütlenmeye de borçluydular. Bu örgütlenme tarzı, bölgede
bulunan çok sayıda ayllu, etnik topluluk ve konfederasyonun
eşgüdümlü olarak yönetilebilmesine ve bu farklı toplulukların
ilerleyen sayfalarda 'mitolojik tarihleri' olarak adlandıracağımız
geçmişlerinin tek bir potada eritilebilmesine izin veriyordu. Bu
konuda öncelikle Kolomb öncesi çağda Andıara hakim olan
dinsel ve mitolojik gelenekler arasında birbiriyle bağlantılı ve
oldukça önemli iki ayrım yapmak faydalı olacaktır. Bu ayrım�
lardan ilki And dini ile İnka dini arasında, ikincisi ise And mit�
leri ile İnka mitleri arasındadır.
'And dini' ifadesi, And kültürleri konusunda uzman araş�
tırmacılar tarafından anlaşıldığı şekliyle, genellikle bölgede ye�
rel (sözgelimi kırsal kesimlerdeki) ayllu'larla, etnik topluluklarla
ve bunların imparatorluk geneline yayılmış olan atalarıyla ilişki�
lendirilen yerel toprak, dağ ve su nıhlarına gösterilen sadakatin
ve edilen biatin dışavurumu olan düzenli inançlara ve ibadetlere

13
göndermede bulunmaktadır. Bu inançlar ve ibadetler ise ilişki­
!cndiritdikleri kazOlik yaratılış ve köken mitleri, ins.,nlar ile
hayvanlar arasındaki iptidai ilişkileri anlatan mitler ve aynı
bölgede yaşayan farklı ayllu ile etnik toplulukların mitolojik
karşılaşmalan hakkında yine o bölgede yaşayan öykü anlatıcıla­
rı tarafından anlatılan miıler vasııasıyla açıklanıyordu.
Öte yandan 'İnka dini' İnka soyluları ve onların emri altın­
daki ruhani ve siyasi aktörler tarafından, İnka devletinin çıkarı­
na oldukları gerekçesiyle teşvik edilen inançları, törenleri ve
dinsel ibadetleri kapsıyordu. İnka mitolojisi, İnka devletinin
resmi inançlarını ve ibadetlerini !ebaa için anlamlandıran, açık­
layan ve gerekçelendiren mitolojik geleneklere işare-ı elnU'kıedir.
İkisi arasında çok sayıda benzerlik ve bağlantı olsa da, And dini
ve mitolojisi bölgedeki sayısız ayııu ve etnik topluluğun her
birinin bekasım ve birliğini sağlamaya odaklanmış bir gelenekti.
Oysa inka dininin ve mitolojisinin ardındaki itici güç, bu yerel
toplulukların tümüne bir bütün olarak imparatorluk çatısı ve
İnkaların egemenliği altında birlik kazandırma çabMıydl.
İnka ve And dinlerinde mumyalara tapınmak ve onlara özel
ilgi göstermek önemli bir yt:'r tııltıyurdu. Aylhı'ların ııınllqııi'lcr
olarak adlandırılan atalarının ve İnka imparatorlaruun mumyala­
nna azami ölçiidt:' saygı göstermek ve onl<ırın ihtiyaçlarıyıOl sürek­
li olarak ilgilenmek, inka imparatorluğu'nun sınırları içinde ya­
ş<ıyan halkların dinlerinde yer alan en önemli ibadetlerden biriy­
di. Mumyalanmış c(.'Setleri şehir meydanlarında sergilenen ya da
onların soyundan gelenlerin yaşadıkları köylerin yakınlarındaki
mağaralarda muhafaza edilen bu şahısların yaşamları ve başanla­
rı hakkında inkalar ve tebaaları tarafından pek çok mit anlatılı­
yordu. Ataların mumyalarına ihtimam göstermenin; onları giy­
dirmenin; onlma yiyecek ve içecek ikr.:ım etmenin, kozmik düze­
nin devam etmesi; has..ıtların bereketli geçmesi ve sürülerin tehli­
kelerden korunması için gerekli olduğuna inanılıyordu. Bu inanç­
lar ve ibadetler, inkaları ve onların egemenliği altında yaşayan

14
diğer halkları bu tür 'putperest' inançlard�n ve ib�d€'tlerden kur­
tarmayı ve Hıristiyanlaştırmayı h.ı- yal
yüzyıllar boyu rahatsız etmeye devam etmiştir_

İnka İmparatorluğu'nda Örgütlenme


İnka İ mp.:ıratorluğı.ı'nun başkenti olan Cuzco, Orta Peru'nun And
Dağları bölgesinin güney kesimlerinde, deniz seviyesinden yakla­
şık 3400 m ('11.000 ft) yükseklikte bulunan bereketli bir vadiye
kurulmuştıı. Cuzco, İnkn İmparntorluğu'nu 1400'lü yılların başla­
rından İspanyollnrın bölgeyi fethettikleri 1532 yılına dek yönetmiş
olnn bir düzine hükümdarı bünyesinden çıkarmış olan inka ha­
ncdan sü1alesinin yaşadığı yerdi. Başkent ve imparatorluk, s/lyu
(parça, çeyrek) adı verilen dört dinsel ve yönetsel bölgeye ayrıl­
mıştı. Kuzeybatıdan başlayarak saat yönünde sırasıyla
Chinchaysuyu, Antisuyu, Collasuyu ve Cuntisuyu olarak adlan­
dırılan bu bölgeler, iki düzeyde gerçekleşen ve Cuzco şehrinin
merkezini karmaşık bir kavşak noktası haline getiren bir böllim­
Iemenin ürünüydüler. Başkenti dört mahalleye, imparatorluğu ise
dört eyalete ayıran bölümlemenin sonucu olarak ortaya çıkan bu
kavşağm tam ortasında, ülkenin gerçek merkezi sayıkın, yarını
düzine binadan oluşan ve kimileyin Güneş Tapınağı olarak da
anılan Coricandıa (altın avlu) adlı yapı bulunuyordu.
Codcancha tapınağının bir odası imparatorluğun ı-'Ski hü­
kümdarlarının mumyalarına ayrılmıştı. Bu mumyalar, dini bay­
ramlar ve önemli .1yinler Sırasında tapınaktan dışarı çıkarılıp
şehrin sokaklarında tahtırevanlar üzerinde ge-zdirilirdi.
Corkancha'nın diğer odalarında ise yaratıcı tanrı (Viracocha),
Güneş, Ay, Venüs ($ehl'r ve akşam yıldızı olarak), Şimşek­
Yıldırım ve Gökkuşağı tanrıları gibi büyük tanrılar ile onlardan
daha düşük sl'viyeli bazı kutsal nesneleri temsil eden putlar ve
tasvir\t;'r bulunuyordu. Coricancha tapınağı nasıl başkentteki
dinsel yaşnmın kalbini oluşturuyorduysa, Cuzco şehri de saray-

15
kırı, tapınakkın ve nüfusu)'la bir butün olarak, Tahuantinsu)'u
imparatorluğunun merkezini temsil ediyordu.

,
Pa.rijik ,
c ,
Okyanusıı ,
,
,
,
,
,
,
i
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
,
!;O...... .
,
,

iııkı! tmparaıorllı�Iı'IıI111 dört bölgi"sil.·yaJ.oti.

"
17
imparatorluk hiyerarşisinin en tepesinde, $a/m (tek, cn bü­
yük) it/ka denilen İnka imparatoru bulunmaktaydı. İmparato­
run, ilk inka hükümdan Manco Capac'ın soyundan geldiğine VL'
And Dağları'nın yüksek kesimlerini ışığı ve ISl51yla yaşanılır
kılan Güneş'in (il/li) yeryüzündeki tezahüri.i olduğuna inanılı­
yordu. İmparatonm yanında qoya (imparatoriçe) olarak anılan -
ve özellikle imparatorluğun son yıllarında imparatonın kız kar­
deşi olduğu da görülen- ilk karısı yer alıyordu. İmparatoriçcnin
ise aylık büyüme ve küçülme evrelen başkentin dinsel yaşamını
düzenleyen Ay'ın (quilla) yeryüzündeki tezahürü olduğuna
inanılıyordu. İnka İmparatorluğu'nun en tepesinde bulunan bu
iki simanın çevresinde, başkentte yaşayan yaklaşık bir düzine
soylu ayltu'suna ya da (panaca'lar olarak adlandırılan) soylu
sülalelerine mensup asilzadeler bulunuyordu. Panaca topluluk­
ları, Manco Cıpac'ın soyundan gelen hükümdarlarla olan akra­
balık derecelerine göre hiyerarşik olarak sınıflandırılıyordu.
İnka imparatorunun, ilk karısından başka karıları da vardı;
farklı İspanyol kaynaklar bu kadınların sayısınm kırk ila yüz
arasında değiştiğini söylemektedir. Bu k.,dınlar genellikle yük­
sek makamlarda bulunan yerel soyluların kızlarıydı. Bu soylular
ise İnkalarla yaptıkları evlilikler süyesinde sınıf allamış, böylece
mensup oldukları ayllu ya da sülaleyi de toplumsal hiyerarşinin
daha üst katmanlarına taşımış olan kişilerdi. Bunların muhase­
becikrden, kaliplerden, kahinlerden, komut;ınlnrdıln ve kendi

lerinden daha aşağı seviyedeki diğer soylu ayllu'lardan ve ail€'­


lerden gelen memurlardan oluşan yardımcıları vardı.
Devlet yöneticileri, devlet işlerini düzenlemek ve özellikle
de devlet adına çalışan işçileri denefleınek amacıyla başkentten
ayrılıp imparatorluğun eyaletlerine gidebiliyorlardl. inka impa­
ratorluğu'nda 'vergi', devlet adına kamu hizmetinde buhıııula­
r<ık ödeniyordu. Yerd ayllu'l<ırın, devletin kendilerini tayin
ettiği yerde 'zorunlu hizmet' (Illit'ıı) yerine getirmek ya da kendi
bölgelerinde iınparatorun ve tanrıların topraklarını işlemek,

18
sığırlardan ve devegillerden oluşan sürülerini gütmek gibi bir­
takım yüküınliılüklNi vardı. Bu gibi amaçlar doğrulhısunda,
imparatorluk sınırları içinde yaşayan vergi mükellefleri (5, 10,
100, 500, 1000, vb. sayıda hanelerden oluşan) onarh öbekler ha­
linde taksim edilmişlerdi. Aynı şekilde, devlet yönetimi de on­
luk siste me göre düzenlenmişti; müfettişler farklı ondalık dü·
zeylerdeki hane öheklerinin işlerini yönlendirmek için qııipıı
(düğüm, bkz. s. 39) olarak adlandırılan ye bilgiyi onluk sayı
sistemine göre kaydedebilen bir cihaz kullanıyorlardı. İmpara­
torluğun habercileri (dıaski) ise başkent Cuzco ilc imparatorlu­
ğun coğrafi ve demografik açıdan önemli sayılan kavşak nokta­
larına kunılmuş olan diğer taşra yönetimleri arasında haber
taşıyorlardı.
Her gün Cuzeo'nun şehir meydanında yüz lamanın kurban
edildiği kurban törenleri, biri Aralık diğer i Haziran ayında ol­
mak üzere gündönüm[erinde yapılan iki güneş festivali ve Ekim
ayında düzenlenen ay festivali gibi birtakım bayramlar ve tören­
ler vasıtasıyla, İnkaların vesayeti a:tınd;;ı sürdürülen ort;;ıkl;;ışa
yaşamın birliği ve kadiıııliği takdis ediliyordu.
Kırsal kesimlerde yaşayan halkın büyük bir kısmı v,ısıfsız
insanlardan veya /ınt/mr/mn (büyük halk) diye adlandırılan ve
ayllu'lar halinde örgütlenmiş olan köylülerden oluşuyordu.
İmparatorluk sınırları dahilindeki yerleşim yerlerinde, bölgenin
ileri gelen sülaleleri ('ıımeıı'lık OlMak adlandırılan ve babadan
oğla geçen bir yerel yönetim makamını dıerinde bulundunıyor­
lardı. Curaca'lar, kendi ı�gemenlikıeri altındaki topraklarda
İnkalar adına devlet işlt.·rini yünitı'n yerd yönı,ticiler Vi..' impara­
torluk temsi\cilcriydi.
Başkentte ynş"y"n İnkalar ilc kırsal kesimIerde yaşayan di­
ğer yerli halklar Masındaki birlik ve beraberliğin en çarpıcı dı­
şavurumlarından biri de yılda bir kez gerçekleştirilen büyük
kurban törenleriydi. Bu türenler için özelolarak (genellikle ço­
cuklar Masından) seçilen kurbanlara cııpaeoc/ıa deniliyordu. Bu

19
insan kurbanlar, inka rahipleri tarafından kutsanmaları için,
diğer illerden ve köylerden başkent Cuzco'ya gönderiliyorlardJ.
Kurbanlar burada kutsandıktan sonra, kutsal tören alayları
((('ııııeler) oluşturarak, kurban edilecekleri yurılarına yaya oLa­
rak geri dönüyorlard\. Sömürgecilik çağmdan kalına belgeler­
den anlaşıldığı kadarıyla capacocha'lar özel olarak inşa edilmiş
kuyu mezarlara canlı canlı gömülerek kurban ediliyorlardı. Bu­
nunla beraber, kısa bir süre önce yapılan keşifler, bu kurbanların
sopalarla dövüıerek öldijrüldüğünü ve cesetlerinin dağlnrın
zirvelerine terk edildiğini de göstermiştir. Bütün bu kurban
törenleri, yerel topluluklar ile başkent Cuzco'da yaşayan inkalar
arasındaki ittifakı ve bağı güçlendirmeye yanyordu. Capaco­
cha'ların kurban edilmeleri, aynı zamanda, merkezi yönetimi
temsil eden İ nkalar ile çevre illerin ve bölgesel yönetimlerin
başında bulunan üst düzey yerli süleıleler arasındaki ilişkiyi de
yeniden tasdik ediyordu.
İnkalar, belli ayllu'ları veyn onlarııı belli alt kollarını, devlet
hizmetinde çalışmak ya da ileri sınır kar.-ıkolıı niteliğindeki köy­
lerde sınır mııhafızlığı yapmnk üzere yurtl.-ırından başka yerlere
göndermek suretiyle bir nüfus ve iktis.-ıdi örgütlenme stratejisi
de uygulamışlardır. Yurılarınd<ın başka yerlere nakledilen bu
insanlar, miıimac'ler olarak adlandırılıyurlard!. Halkların bu für
inka impara­
nakiller neticesinde iç içe geçip birbirinı' karışması,
torluğu'nda yaşayan etnik toplulukların yurt ve (mitolojik nite­
likteki) tarih kavramlarını yeniden şekillendiren belirleyici bir
etken olmuştur. İnka İ mparatorluğu'nda ymlflcoıın'lar (es­
merlhizmetçi halk) olarak adlandırılan ve babadan oğla geçen
bir hizmetçiler sınıfı da mevcuttu. Bunlar gımeııikle hüklimdar­
ların ve soyluların uşaklığını ve ırgatlığını Yilpıyorlardl.
Bütün eski uygarlıklar gibi İnkalar dil, anlatııkıarı kozmik
y.-ıralılış ve kökt'n mitieri vasıtasıyla aslında kendi yasalarını
egemı:nlikleri .. ltındaki halklara kabul eHinneye, toplumu bir
bütün olarak örgütleyen ve düzenleyen mevcut toplumsnı, siya-

20
si ve iktisadi ilişkileri gerekçelcndirmeye çalışıyorlardı. Fakat
inkalar bunu sıfırdan başlayarak değiL, halefi oldukları eski uy­
gadıklardan miras aldıkları birtakım bilgileri, inanışları ve uy­
gulamaları kendilerince yeniden yorumlayarak yapmışlardı. Bu
aslında hiç de sıra dışı bir durum değildir, zira eski dünyada
neredeyse hiçbir devlet daha önceki bir krallıktan yn dn be) 'lik­
ten bağımsız olarak, sıfırdan başlayarak kurulmamıştır.
Ekvador'ull giineyinden başlay,ın, Peru ve Bolivyn üzerin­
den Şili'nin içlerine kadar uznnan bölgede gerek inkalardan
gerekse onların selefi olan daha eski uygarlıklardan geriye kalan
arkeolaıik kalıntıl"r hem çok çeşitli hem de sayıca son den_'Ce
fazladır. Bugün bu kültiirlerden geriye kalan pek çok sanat ese­
rine sahibiz. insanları, hayv<ınları ve bazen de doğaüstü kimi
varlıkl"rı tasvir ettikleri düşünülen insan-hayvan karışımı iko­
nografik tasvirler bunlardan sadece bazılarını oluşturmaktadır.
Önemlı simaların, kanatlı varlıkların, insan biçimli hayvan, bitki
ve deniz CiLnlılarının seriLmik viLzolar üzerine yapılmış, kilimlere
dokunmuş ya da altın tapaklarına işlenmiş tasvideri, bize
İnkalardan önce bölgede inanılan yerel tanrıların, ruhların ve
diğer mitolojik varlıkların gerçek doğası ve birbirleriyle olan
ilişkisi hakkında yeterli miktarda bilgi ve ipucu vermektedir. Bu
nedenle, inkalar öncesi uygarlıklardan kalma arkeoloıik ve ika­
nagrafik kayıtları ihtiyatlı bir gözle ele alırsak inka milolojisi
hakkındaki anlayışımızı zenginleştirip geliştirmemiz de müm­
kün olabilir.

İnkalann Selefleri
İ nka uygarlığı, Güııı'y Amerika'nın batısında }'aşayarı halkları
tek bir çatı altında toplamayı başarmış olan ilk And uygarlığı
değildi. İnkalann bL! birliği çok kısa bir süredı' (sadece birkaç
yüzyılda) sağlayabilmiş olmalarının sebebi, imparatorluklarım
bölgede eskiden beri var olnn ilişkilerin, devlet kurumlarının ve

II
geleneklerin üzerıne inşa etmiş olmalarıdır. Arkeologlar, bölge­
de farklı yerlerden ve tarihlerden kalma çömleklerın üsluplarını
ve bu çömlekl<--rin üzerindeki tasvirleri bırbiriyle karşılaştırmak
suretiyle, Peru 'nun tarıhöncesınin beş büyük döneme ayrılabile­
ceği sonUCUniı varmışlardır. Bu beş dönemden üçü 'ufuk' olarak
adlandırılmaktadır. 'Ufuk' terimi, bu şekilde adlandırılan dö­
nemlerde Andlar'ın orta kesimlerinin büyük bölümünde sanat,
mimari, din ve iktisat gibi alanlarda görece bir birlik olduğunu
ima etmek için kullanılmaktadır. Birer devir olarak da adlandırı­
labile<:ek bu üç büyük ufuk arasında, Andlar'ın tümünü kapsa­
maktan ziyade daha bölgesel ve kısmi gelişme süreçlerinin ya­
şandığı zaman dilimlerine göndermede bulunacak şekilde 'ara'
olarak adlandırılan iki geçiş dönemi bulunmaktadır.

Dönem K.ıpsadığı Zaman

iık Ufuk MÖ 9OO-MÖ 200


ilk Ara Dönem MÖ 2.00-MS 500
Orta Ufuk MS SOO-MS 1000
Son Ara Dönem MS 1000-MS 1400
Son Ufuk MS 1400-MS 1532

inkaların scIdi olarak bilinen en eski uygarlıklardan biri


Chavın uygarlığıdır. Yayıldığı yer ve zaman aralığı itibarıyla iık
Ufuk devrimn sınırlarını belirleyen bu kültür, adını Peru'nun
dağlık orta kesimlerinde doğan Maranon ve $.."lnla nehirlerinin
kaynakları yakımnda birleşen iki küçük ırmağın buluştuğu nok­
tada yer alan Chavın de Huantar ören yerindt:n almıştır. Chavin
de Huantar, And kültürlerine özgü tören yerlerinin bütün ortak
özelliklerini sergilemektedir: Gizli odalara açılan sayısız geçitIe­
re sahip, taştan inşa edilmiş piramiHer; bu piramitlerden dışarı
doğru adeta birer kol misali uzanan höyüklerin arasına kurul­
muş olan meydanlar; oymalarla bezeli, karmaşık biçimde dü-

22
zenlenmiş çok sayıda dikilitaş ve ayrıksı ikonografik tasvirlerle
süslü yekpare taş heykeller. Chavin sanatı, da�lık, kıyısal ve
urmanıık kesimlerdeki bitki, hayvan ve deniz yaşamından ilham
almaktaydı. Benzer şekilde, bu ayrıksı tasvirlerin hakim olduğu
yerleşim ve tören yerleri de, yukarı Amazan havzasının batısın­
dan boJşloJYlp And Dağları'nın yüksek rilkımlı vildileri üzerinden
devam ederek batıdaki Pasifik Okyanusu'nun kıyılarında yer
alan çöl şeridine komşu bereketli vadilere kadar uzanan bir hat
üzerinde dağınık olarak bulunmaktaydı.
Chavın sanatıııda karşımıza çıkan imgeler arasında, hayvan
tasvirlerine, özellikle de insan görünümlü büyük kedilere, insan
başlı kartallam, şahinlere ve genellikle ürkütücü köpek dişleriy­
Le resmedilen yılanlara yaygın oloJrak rastlanmaktadır. Bununla
birlikte, Chavin sanatında yaygın olarak karşılaşılan bu imgele­
rin haşında, bölgede İspanyol fethine kadarki dönemde üretil­
miş olan sanat eserlerinde zaman zamoJn tekmr ortaya çıkoJn 'asa
tutan tanrı' tasvirleri gelmektedir. Bunlar, ellerinde asalar veya
mısır sapları tutan, genellikle ayakta durur halde ve ön cephe­
den resmedilmiş olan ve insan-hayvan karışımı varlıkları ya da
maske takmış erkekleri veya kadınları temsil ettikleri düşünülen
tasvirlerdir. Asa tutan tanrılarm Chavin halkları açısından taşı­
dıkları önemi ve anlamı tam olarak bilemiyoruz. Arıcak, bu tas­
virlerin Chavin uygarlığmın geriye bıraktığı mimari eserlerde ve
bugün Peru sınırları içerisinde kalan bölgelerde gLin ışığına
çıkarılmış olan taşınabilir sanat eserlerinde karşımıza sık ve
yaygın şekilde çıkıyor olması, bu simanın Chavın halklarınca
son derece önemli sayılan bir doğaüstü kuvveti veya bir çeşit
yaratıcı tanrıyı temsil ettiği iddiasını güçlendirmektedir. Bölge­
ye özgü bu asa tutan tanrı imgesinin sanat eserlerinde karşımıza
çıkan tasvirlerinin Chavin uygarlığı döneminden inkalar döne­
minin sonuna dek neredeyse hiç değişmemiş olması da bu iddi­
ayı doğrular niteliktedir.

2l
Ymi Tapıııak'ııı ön ((pinosi. CIHlı'ilıltl' Hııı",lıır.

ilk Ufuk'u, onunla yaklaşık olar.:ık aynı uzunluktaki bir ara


dönem izlemiş!i; bu ara dönemde bölgesel beylıkler, Andlar'ın
ekolojik açıdan çeşitlilik gösteren doğal kaynakları ile bölgenin
yerli halkları üzerinde hakimiyet s.:ığlayabilmek am.:ıcıyla birbir­
leriyle kimileyin ittifaklar kurmuş kimileyin rekabete girmişler­
di. Ancak, ilk Ara Dönem (MÖ 200-500) olMak adl.1ndırıl.:ın bu
zaman dilimini bir karg.:ışn ve kültürel çözülme dönemi olarak
nitelernek -her ne kadar fnk.:ılar merkeziyetçilikten uzak, bölge­
ciligin hakim olduğu böylesi dönemleri genellikle bu şekilde
resmetme eğilimi göstermiş olsalar da- ynnlış olacaktır. Aksine,
bu dönemde bölgede bir dizi büyük toplumsaL, siyasi ve sanat­
sal yeniliğe imza atılmıştır.

14
Chavi" dölll'ııı;"dcıı ka/Illa bir dı.ıJ,:lımalıııı iiurımk
.'Irr (Ilim asa tııtali tanrıça desmi.

Peru'nun kuzey kıyılarında yaşayan ve beylik ya da krallık


düzeyine erişmiş olan kimi toplumlar, bu dönemde hayret verici
karmaşıklıkta yerleşim yerleri inşa etmişlerdir. Moche vadisinde
yer alan 'Huaca del SOL' ve Lambayeque vadisinde yer alan
'Ponıpe Gnınde', bu yerleşim yerlerinden en bilinenleridir. Kısa
bir süre önce Peru'nun bugünkü Chiclayo vilayeti civarında
keşfedilen Sipan hükümdarlarının mezarlarının dil dilha yakın
tarihli And uygarlıklarınınkiyle kıyaslanabik'"Cek glo'lişmişlikte
bir malzeme biliminin ürünleri oldukları tespit l.-dilmiştir. Bu
ören yerlerinde gün ışığına çıkarılmış olan sanat eserleri, özellik­
le büyük kediler, jaguar-insan melezieri ve başka hayvan tasvir­
leri bakımından zengin olmaları itibarıyla belli açılardan Chavin

ıs
sanatını andırmaktadırlar. Böylesi bir ikoı\ografiye temel teşkil
eden mitolojinin gerek Peru'nun kuzey kıyılarında o dönemde
var olan diğer uygarlıklar tarafından, gerek<>e daha önceki ve
daha sonraki And uygarlıkları tarafından paylaşıldığı (y" da en
azından bilindiği) artık kuşku götürmez bir gerçektir.
Peru'nun kuzey kıyılarında yakın ZClmalı üııce ke�fedilen
!kıncı! eseri niteliğindeki bir dizi Moche çömleği, Andlar'm çeşitli
miıoloji geleneklerinin ikonografik dışavurumları üzerinde çalı­
şan bilginlerin ilgi odağı haline gelmiştir. Bu sanat eserleri, ge­
rek üslupları gen.·kse üzerlerindeki tasvirler dolayısıyla çokça
spekülasyona sebep olmuştur. Özenikle, gün ışığına çıkarılan
üzengi ağızlı ibrikler üzerinde, kuzey kıyı (Moche) mitolojisinde
önemli bir yer tuttukları sanılan bazı mitolojik veya tarihsel
simaları temsil eden çok sayıda insan, insan biçimli hayvan, kuş
ve deniz canlı!!ı tasvİrleri yer almaktadır. Bu tasvirlerde ve sah­
nelerde söz konusu simalar öylesine sık ve düzenli olarak kar­
şIIllIza çıkmaktadırlar ki, bilginler bu simaların resmedildikleri
salmelerin, yaygın Olarak rastlanan ve oldukça sınırlı sayıdaki
(yaklaşık iki düzine kadar) mitolojik ayin 'temaları' olabileceğini
düşünmektedirier. Tasvir edilen bu ayin halleri ve mitolojik
sahneler arasında, düşman kabilelerin savaşçılarının yakalanıp
kurban edilmesi, tebaanın büyük hükümdarlara ya da tanrılara -
kimileyin kurbanların kanlarıyla dolu olduğu anlaşılan kadeh­
lerle- içki ikram etmesi ve kim olduğu tam olarak anlaşılamayan
mitolojik bir simanın yıldızlı gökyüzünde ay şeklindeki bir tek­
neyle yaptığı yolculuk da yer almaktadır.
ilk Ara Dönem süresince Pertı'nun güne)' kıyılarında neler
olup bittiği ne baktığımızda, bu bölgede kuzey kıyılarının aksine
büyük ve karmaşık şehir merkezleri inşa etmeye fazla önem
verilmediğini ya da en azından elimizde bu yönde daha az kanıt
bulunduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte, özellikle Pisco,
fe.-ı ve N.-ızca nehir havzalarında o dönemde büyük tören yerle­
rinin inşa edilmiş olduğunu kesin olarak biliyoruz.

26
IAıııvaYl'que vadisiııdl'ki Iıiiyiik }ıöyük

Hııaı:a ı/r/ Sıı/. Morlır vııdisi.

"
Üzeriıır faslIlyr t"lııwllarlHl!! n'simlni ıoe koşını bir Imhaci"i"
tasviri bulımaıı, Mrelıe kiiltiiriill� özgii ii:mgl asızlı bır ılırik.

Bölgedeki farklı etnik topluluklara mensup İnsanli'lnn çeşit­


li dinsel ve iktisadi gerekçelerle bir araya geldikleri bu mekan­
Iar, muhtemelen bölgesel hac merkezleri olarak da işlev göri.i­
yarlardı. Ayrıca, Peru'nun güney kıyılarındaki nehir vadilerin­
de, ilk Ufuk ve ilk Ara Dönem'den kalma çok sayıda mezarlığa
da rastlanmıştır. Bu mezarlıklar, özellikle bölgedeki defin adel­
lerini ve yerlilerin mumyalarını sergilemeleri açısından dikkate
deg,erdirler. Bu mumyalar, çok çeşitli doğal ve doğaüstü varlık­
ların tasvirlerinin büyük bir incelikil.' işlendiği dokumalara 5.:,r­
malarımış halde bulurımuşlardır. Araştımıacılar bu mumyaların

28
dokunı"l"r" sarıh halde muhafaza edilmiş olmalarını, vadi sa­
kinlerinin mitoloji geleneklerine ve (özellikle tarım ve savaş gibi
konularda) );erçekleştirdikleri bazı ayinlere yonnaktadırlar.
Kolomb öncesi çağda Andlar'da sağ.lanmış olan bir sonr"ki
kültürel birlik dönemi, Orta Ufuk (MS 500-1(00) olarak adlandı­
rılmaktadır. Bölge bu devirde iki dinsel ve siyasi merkezin do­
ğuşuna tanıklık etmiştir. Bu merkezlerden biri, Titicaça Gö­
lü'nün güney kıyılan yakınlarındaki yüksek rakımlı Boliv) 'a
yaylası (nltipfmlO) üzerinde yer alan Tiahuan"co, diğeri ise güney
Peru'nun dağlık orta kesimleri üzerindeki düzlüklerde yer alan
Huari'dir. Aynı dönemde v"r olmuş olan bu iki merkezde yaşa­
yan toplumlar daha sonral"rı bu yerlerin adlarıyla anılmaya
başlanmış[ardır.

Bir {Jamcas dj/J:lIl11a�l.

Tiahuanaco ve Huari toplumları pek çok açıdan birbirinden


oldukça farklı olsa da, bazı yönleri itibarıyla birtakım benzerlik­
ler de sergilemektedirler. Bu benzerliklerin b,ışında; özellikle
taş, kumaş, seramik ve deniz kabuğu gibi farklı malzemeler

'9
üzerine resmedilmiş zengin ve karmaşık bir ikonografi gelmek­
tedir. Zira Andlar'ın o dönemdeki mitoloji geleneği açısından
önemli kabul edilen birçok imge, Tiahuanaco ve Huari sanahn­
da ortak öğeler olarak karşımıza çıkmaktadır. As..' tutan tanrıla­
rın ve ellerinde genellikle savaş sopalan, bazen de kesik bir in­
SCln kıdı...si tutan kaııatlı, şahin başl ı simalann tasvideri, iki kül­
türde de yaygın olarak karşılaşılan başlıca imgeler arasında yer
almaktadır. Asa tutan tanrı tasvirlerinin gerek Tiahuanaco ge­
rekst" Huari toplumlarının mimarisinde ve diğer alanlarında
büyük bir yer işgal ediyor olması, bu simanın her iki kültür açı­
sından çok önemli bir konuma sahip olduğu ve Chavın döne­
minden k,ılma t.ısvirl(>rde karşımıza çıkan benzer simalarla ara­
slnd.1 dinsel ve mitolojik açılardan bir süreklilik bulunduğu
kaııısını güçlendirmektedir. inkalar zamanında Viracocha ve
Pachacao:ac'ın yomtıcı tanrılar olduğun;) inanılınası gibi,
Tiahuan<lco ve Huari kültürlerinde de asa tutan tanrıların, in­
sanların yaratılışından, hayv,ınların ve ekinlerin bereketinden
sorumlu oldukları",ı inanılıyordu.
Tiahuanaco ören yerindeki asa tutan tanrı tasvirleri ve dev
yekparc kayalara oyulmuş görkemli heykeller, inkalar döne­
minde bölgeyi ziyaret eden hacıları ve gezginleri nasıl derinden
etkilemişlerse, bugünkü turisııer üzerinde de iıı sitıı l göriildlik­
lerinde aşağı yukarı aynı etkiyi bırnkmnktndırl"r. İspanyol isti­
lasının ilk yıllarında inka yerlileri, bölgeye gelen fatihk're
Tiahuanaco ören yerindeki devasa heykellerin eski çağlarda bu
bölgede yaşamış olan ve soyları inka hükümdarlarının soyun­
dan da eskiye dayan<ın bir devler ırkını temsil ettiğini söylemiş­
lerdir. Aslında hem İnkaların hem de onların bugünkü rcru
5ınırl<ırı içinde kalan bölgelerde yaşamış olan yerli tebaalarının
mitolojilerinde, bu halkların atalarının Titicaca Gölü yakınların­
daki Tiahuanaco'da yaratıldıkları düşüncesi çok sık olarak kar-

L.,!iıı(t'; yennd.. «(t'\'.)

30
şımıza çıkmaktadır. Bu köken yeri meselesine ilerleyen sayfa­
larda tekrar döneceğiz.

ÜurilUk asıı tiltali bir taıırımıı çevre.çim/eki


ka/tatlı lıi:,ıııdkiirlarıyla tasvir; /ııı/ımmı Güııeş Kapısı. TiaJıııalıııco

Orla Andıarın tarihöncesinde bölgesel yeniliklcrin ve ge­


lişmelerin yaşandığı ikinci geçiş evresi ise genellikle Son Ara
Dönem (MS 1000-1400) olarak adlandırılmaktadır. Bu dönem,
Tiahuanaco ve Huari kültürlerinin baskın olduğu Orta Ufuk ilI!
inka uygarlığının zaman ve mekan itibarıyıOl büyüyüp serpildiği
devir olan Son Ufuk (MS 1400-1532) arasındaki zaman dilimini
kapsamaktadır. Son Ara Dönem'de ortaya (;ıkmış toplumlardan
birisi olan ChiıııU, inka milleri bağlamında incelenmeyi özellikle
hak etmektedir. Chimu, başkenti bugünkü Peru'nun kuz(.,y kıyı
bölgesinde yer alan Moche nchir vadisind(.·ki Chan Chan olan,
devlet düzeyinde örgütlenmiş bir toplumdu. Başkent Chan
Chan ve Chimu devletinin zamanla topnıkı.uına katlığı diğer

31
yerleşim yerlerinde, açık halk meydanlarını, mezar höyüklerini
ve devlet kurumlarını barındıran karmaşık yerleşkelerin kalıntı­
larına rastlanmakladır. Bu ören yerlerinde özellikle deniz kuşla­
rı ve diğer deniz canhlarıyla ilgili tasvirlere sıkça rastlanmasının
yanı sıra, kerpiç tuğlalar üzerinde yer alan ve çift başlı gökkuşa­
ğı yılanları olarak yorumlanan dikkat çekici süslemeler de bu­
lunmaktadır.

Bir fnş Iırlfkrl. Til/lm/ll//lClI.

II
Genellikle coğrafi ve dilsel bir etiket olan ve 'alçak düzlük'
anlamına gelen Yııııga terimiyle göndermede bulunulan Chimu,
İnka milleri açısından özeııikle iki nedenden ötürü önem taşı­
maktadır. Birincisi, bölgeye ayak basan ilk sömürgecilerden
kalma belgelerde, Chimu ve İnka hükümdarlarının mitolojik bir
geçmişte birbirleriyle kurdukları ilişkilerin ayrıntılı bir dökü­
müne ve bL! putperest toplumların taptıkları tanrıların karşı
karşıya gelişlerine yer verilmekted ir. ikincisi, Chimu devleti,
köken milleri varlığını günümüze kadar koruyabilmiş olan
İnkalar öncesi iki And devletinden biridir. Bu mitierin içerikle­
rini ve üsluplaflm da ilerleyen bölümlerde ele alacağız.

Cılılll OıAıı örel! yerıııde ıııılımaıı bir tus/a siislcrııı'. Mochr <'adisı.

Yukarıdaki kısa inceleme, And bölgesinin tarihöncesinde


İnka uygarlığının selefleri oldukları düşünülen kültürlerin ve bu
uygarlığa zemin hazırlayan gelişim dönemlerinin son derece

33
şcmatik nitelikteki bir taslağını sunmaktadır. Son Ufuk devrinde
yaşanan önemli gelişmeler arasında bölgede krallıklann kunıl­
masını, son derece merkeziyetçi ve bürokratik bir yönetim anla­
yışının tesis edilmesini, iktisadi kaynakların hem yerel (ayııu
t;:ıb;:ınlı olarak) hE"m dı.> devlet dÜ7.eyinde pay edilmeye başlan­
nMsını, fLıhban sınıfının doğuşunu, ,ıt,ıIMa tapınma adetinin
yaygınlaşmasını ve farklı vasıtalar yolııyla yansıtılan son derece
zengin bir sanat ve ikonogr,ıfi geleneğinin ortaya çıkışını sayabi­
lirlz.

/·luUl:a /1' Orasıııı u/arak IJi/iııetl ç�ft başlı yı/aııııı taspir edildiği
bir IlI,�lıı srislel!J(,. Moclu' vadisi.

HL'r ne kadar sömürgeleştirıne döneminden kalma kaynak­


lanmız bu uygMlık ve kültür evresini bir sonrakine bağlayan
t;:ımılar vi.' diğer mitolojik leınahn Masında var olan süreklilikler
hakkında doğrudan herhüngi bir şey söylemiyorlars.ı da, belli

34
ikonognıfik temaların uzunca bir süre varlıklarını si.irdürmüş
olduklarını ve bölgedeki kültürlerin birbirlerinin yerini almak­
tan ad e iç içe geçmiş olduklarını gösteren arkeolojik kayıtlar,
ziy

inka uygarlığının mitolojik geleneklerinin, birbirini izleyen fark­


li And uygarlıklarmdan miras alman mi ıleri n kimleyin lahrif
edildiği, kimileyin yinelendiği veya genişletildiği uzun ve kar­
maşık bir sürecin eseri oldukları yönündeki kanııarı güçlendir­
mekledir.
Bir sonraki bölümde, o dönemde varlığını sürdürebiimiş
olan bu yerel, devletsel ve kozmik mitlerle ilgili And gelenekle­
rinin yol açtığı sonuçları ilk sömürgecilerin ellerindeki kayıtlar­
dan ayrıntılı biçimde ö�rl'ne,eğiz.
inka Mitlerinin
Kaynakları

inkaların, kendileri ve ctrafltırınd,ıki dünya hakkında anlattıkla­


rı miıleri ncrcdı'n biliyoruz? Aslında, bugün 'İnk., miıleri' olarak
adlandırdığımız hiçbir öykü, ispanyolların bölgeye gelişinden
öne\.' And yı,:rlilerinin kendi dillerinde kaleme almış oldukları
birtakım özgün bdgl'k'r vasıı<ısıyl<ı bize ulaşmış değildir. Bunun
sdx'bi, inkaı.ırın herhangi bir yazı sistemi geliştirmemiş olmala­
rıdır; gdiştirdilerse bile, bu sistem henüz keşfedilebilmiş ya da
anıa�ıl.lbilıniş değildir. DüL.Jyısıyla, elimizdeki İnka miıleri yil
ispanyal vakanüvister ve k:ltipler lartıfmdan ya da ispanyolca
bill'n And yerlileri t.ırafından; kalem, tüy kalem, kağıt ve par­
şi)ıncıı gibi y,ızı gereçleri kuııanılarak kayda ge�-irilnıişlir. Bu
millerin büyük bölümü tspanyolca olmakla birlikte, FeEpc
Guam,ın Poma dt' Ayala veya Ju<ın de Santacruz I'achacuti
S.ıkam<ıyg:ua gibi bazı ilk dönem yerli vakanüvish:'r, vakayin,ı ­
melerinde ink.,lann iiııgılii [ml/ca 'sı olarak kabul edilen QUt'ChUOı
dilindt'n )'" d.ı bu dilk hi(bir <ıkrab.ılı[;ı bulıınm<ıyan vt' özdlik­
le Tilkar,ı Güli.i'niiıı çt'"rpsindc \'t' gl'ım'yindcı ayrıca BuJi,,-

II
ya'nın bü yü k bölümünde bugün dahi yaygın olarilk komışlIliln
Aymara dilinden gelen sözcükleri, deyimieri ve dilsd ynpılmı
sıkça kullanmışlardır.
ınka miılerini anlatan yerli herhangi bir yazılı kilynak yoksil
U,I, lıüJgL'�k :.üııııirgL'ciıi�ilı l>.:ışl,ıdığı ilk yı llarda İnkaların tarih­
leri V� m iıleri hakkındil bilgi toplilnması <ım<ıcıyl<ı yerlilerin

dedikleri bir çeşit kilyıt cih<ızındiln ziy<ıdcsiyle y<ırarlanıl­


qııiıııı
m ış olduğunu özellikle belirtmek gerekir. Qut'chua dilinde 'dü­
ğüm' anlam ınn gelen quipu, üzerine düğümler atılmış boyalı
sicim snlkımlarıdır. Bıı sicim snlkımlilrı, inkalar tarafından, ün­
celikle nüfus bilgileri, vergi k ayı tları gibi çeşitli istatistiksel bilgi­
leri sa k lama k am<ıcıyla kuJlamlıyordu. Fakat bunun yanı sıra,
qııiplI'-IlIIIIlY(JlJ (dügüm ahcı, düğüm sorumlusu) olarak adlandırı­
lan yerli uzm<ınlar lar" fınd,lIl, inkaların geçm işiyle ilgili öyküler
anlatmak am<ıcıyla -ve bugün da hi tam olarak anlaşılamayan bir
yöntemle- yorumladıkları birtakım bilgileri kaydetmek için de
ku llanılıyord u .
İspanyolların bölgeye gelişinden ilnce, qlıiplı'lar" k,'yde­
dijmiş olan öykü ler quiplıc.:ımayoq'l.:ır l.:ırafmdan önemli tören­
ler ve b<ıyramlar sıritsında şehir me)'d,ınında toplanan halka
anl<ıtılırdı.Geçmişi <ınımsam.i1k ve .anımsatmak, quipu­
cama)'oq'ların yanı sıra, llII/alllıı' lar olarak bilinen saray şairleri
ve bilginlerinin de görevleri arasında yer alıyordu. Bu şahıslar
inb imparatorlarının vi' i mparatori çe1erin in soyağaçlarını, icra­
,ltl,'rını, taç giyme tö renlerini ve o güne dek yapılan savaşıMı
birer şarkı hal inı� getirmek \'(' talep geldiğinde bu şarkıları im­
p.uatonm \Ct.' diğl.'r saray soylularının hıızunınd<ı icra etmekle
)'üklimıü)'dülı'r. isp.ınyollar, fethiıı ilk yı!J<ırında inkaların lari­
hi, mitk'ri ve so),ağaçl.ırı gibi birçok konudaki bilgiyi işte bu
rı'sm i devlet gvrl.'vlikriııdl.'ll edinmişlerdi . Bu bilgi edinme süre­
ci liç "şa mn d a tamaml,ınıyordıı: Quipu'lara byıtlı veriler
tjl1iplıcam,ıym(li.lr tn rnfından 'okuııuyor' veya yorumbnıyor, iki
dik' dı' hakim alnn bir terct.ill1.\1l (/mg/ııı) <ınl"tdal1ları isp<ınyol-
caya çeviriyor, ispanyol bir katip ise çevrilenleri yazıya geçiri­
yordu.

Bir qııi"ı/' iııkıılımıı ıJiiğiimlii sicim :;.ılkıııı!ıır:nılıııı .yI/l'lıklım


Iıir ,eşil kayıt cilıazı.

İnkaların tarihi hakkında ispanyoııarın f('thin ilk yıllarında


derledikleri bilgi lerin büyük bir böli.imünün, başkenl Clizm'da
Yi1şayan (ve tamamı erkek olan) inka soylularından edinilmiş
olması, bugün dimizde bulunan miıoloji külliyalınm geneli
itiban)'la s\.'çkinci, erii ve Cuzco merkezli bir görünüm arz elme­
sim.' selx'p olıııakt.ıdır. impamtod uğ un eyaletlerinde yaşayan
(e rkl'k ve k.,dın) köylük'rin gündelik yaşamlarına ilişkin öyküle­
re iS\.' ancak 17. )ıüz)'tlın ortalarından itib.,rı'n kaleme alınmış
olan bclg\..'lerdt, nısıl<ınııı.ıkladıf.

39
Yukarıda okuma, tercüme etme ve yazıya geçirme olarak üç
aşamada bC'timlediğ:imiz süreç, yerlilerin ve İspanyolların anlatı­
lan üyküleri kendi kişisel ya dil siyasi amaçları doğrultusunda
tahrif edebilmelerine, üzerilerinde gerekli gördükleri birtakım
düzeltmeleri yapabilmelerine ya da öyküleri işlerine getdiği gibi
süsleyebilmelerine olanak tanıyordu. Sözgelimi bir And yerlisi,
kendisini İspanyollara kabul ettirebilmek ve onlardan saygı ya
da ilgi görebilmek için sahte bir soyağacı ya da aile tarihi oluştu­
rabiliyordu. Gerçi bu durum İspanyolların da işine geliyordu,
zira bu şekilde inkaları bölgeye korku ve dehşet salan yönetici­
lermiş gibi gösterebiliyorlardı. Hatta bu ikinci tür çarpıtma ey­
lemi, İspanyolların bölgede yaptıkları felihleri ve And halkları
üzerinde kurdııkları tahakkümü meşrulaştırmak için sık sık
başvurduklan bir strateji haline gelmişti.

Bi.. ,ıurro', ı"I:,.,.ilı,I,' iııkıı iıııımm/um 1'1"" iIJllmrah"iç,'S:II;1I


kı�"U"" i�IJı",ydllı�lm/lıl1� lııs,,;,I,.,;lml .lIl" 11/,11,\:1.
.;;i",i;"8,·I,�li..I/I,· dnlıı'IIIIIII/" 1I kllll/lıı /ıi, (i.'"j-;/ llııı;:.rııI'II.

40
Ne yazık ki anlatılan inka mitlerinin 'satır araları'nı oku­
manın ve barındırdıkları kimi öğelerin s,ıhid mi yoksa fırsatçı
yerliler veya Avrupalılar tarafından sonradan yapılan eklemder
mi olduklarını bilebilmenin kolay ya da sihirli bir yolu yoktur.
Vakanüvislerin inka 'tarihi' üzerine knleme aldıkları vakayina­
melerde yer alan tarihsel bilgileri mitlerden ayırabilmek, ancilk
sömürgecilerden ka lan belgeler ile arkeoloiik ören yerlerinde
yapılan kazılardan elde edilen veriler arasında bağtmlılar kur­
makla mümkün olabilir. Bu yüzden, inka miılerini kültürel an­
lamlarına ve bağlamlarına uygun şekildı' yeniden oluşturabil­
mek için öncelikle m('vcul kaynakları eleştirel bir gözle ve dik­
katli bir biçimde yeniden ele almak gı·rekmckh.'dir.
inka mitIeri hakkında sah ip olduğumuz bilgilerin doğasını
ve sınırhırı nı lam olarak idrak etmek istiyorsak akıldan çıkar­
mamamız gerı'kcn bir diger husus dn elimizdeki anlatıların ta­
mamıııın 1532 y ılından sonr,) kayda geçirilmiş olan tanıklıklara
dayandığıdır. Dolayısl}'la, yerlilerin ifadelerine dayanılarak
oluşrurlılmuş ol,ın bu mitoloji kmliyatı, tartışma götürmez, ke­
sin bir zam.:ındizinin� sahip değildir. Herhangi bir mitte anIatı­
lım olaylar dizisini, bir olayın diğerinden sonra ya da önce gel­
diğini saptayıp takip edebilmek mümkün olsa da, bölgede yazılı
tarihin başlangıcı olan 1532 yılından önce meydana geldiği ka­
bul edilen bu olaylara, sadece fetih sonrası dönemde yazılmış
belgeler kullanılarak kesin bir tarih .aıfetmek m lim kün değildi r.
Sömürgecilik döneminin başlangıcındaı) itibi:ıren, inka miı­
lerinde anlatılan belli başlı olayların olası tarihsel anlamlarını
yorumlamaya izin verecek ıarihs('! bir ç('r,"'ev(' oluşturmaya (,ılı­
şıimış ve bu amaçla, kesin tarihlerden oluşan bir (('şiI şeiLM ge­
liştirmeye yönelik çok sayıda girişimde bulunulmuştur. Bu giri­
şimIeT, inka köken millerinde anlatılan ol,)y!ar iiI;' Kitabı Mu­
kaddes'tc anlatılan 'tarih· arasında bağlar kmmaktnn (büyük
tufan ve isa'nın havarikrc görünmesi gibi), i s p,ınyolla n n bölge­
)'1.' �elişindcn iinCl' Andıar'da hiikiim siirmü� otın inka imp.ıra-

"
torlannın tahla çıkış sıralarını ve tarihlerini saptamaya çalışmak
gibi aslında Batı kaynaklı bir tür çizgisel mantığı bu mitiere
uygulamaya çalışan, çağın ruhuna uygun birtakım teşebbüslere
kadar uZ<1nmakladır. Sağlam temellere dayanmayan bu tür Z.l­
mandizinleri -en genel yönleri açısından bile- nesnel ve bilimsel
arkeolojik çalışmalar sonucunda doğrulanmış değillerdir. Eğer
mevcut kanıtlar arkeoloji bilimi ve onun kullandığı radyokarbon
yil dil bir b...şk,ı
. tarihlendirme yöntemiyle incelenecek olursa,
ispanyolkınn gelişinden önce bölgede yaşanmış olan olaylara
güwnilir t.ırilller atfelrnek ve İnka miılerinde karşımıza Çıknı,
kimi öğ(']erin tarihsel gerçekliği olup olmadığını değerıendir­
memize izin verecek bir tarihsel çerçeve oluşturmak ınümkün
olabilir.

İnka Millerini Kayda Ceçirmiş Olan Başlıca Vakanüvisler

İspanyol fethini izleyen ilk yüzyılda yilşamış olan yaklaşık iki


düzine vakanüvisin yapıtliln, biZe inka miıleri konusunda bolca
malzeme sağlamaktadır. Bu bölümde, bu kaynaklardiln en il­
ginç, faydalı ve güvenilir olanlarını tarihS<'] sır.,larına gün' dt'
alacağız.
Cieza de Lcon, İspanyol fdhinin ilk giinlerindl'n itibaren
çıktığı yolculuklar sayesinde Güney Anwrika'nın b<ltı kıyılarının
büyük bir bölümünü gezmiş olan bir ispanyol .1sk;,:riydi. Pe­
ru'ya ilk kez 1 547 yılında ayak bas..1 n
Ciez'1, birkaç yıl sürecek
yolculuğuna batı kıyılarının kuzey ucunda y("r alan Tumbes'ten
başlamış, bur"dan güneye doğru ilerleyerek, ('ski imparatorlu­
ğun merkezi ol"n b<lşkent Cuzco üzerinden Bolivya'nın güney
kesimlerinin ortalarında yer .1lan Chareas'a kad.ır gitmiştir.
Dikkatli bir gözlemci olan Cie7.a, yolculukları sırasınd" karşılaş­
tığı birçok yerliy!e ilL'lişim kurmuş ve onlardan edindiği lıilgile­
rin notl,ırını tutmuştur. Crôıı;ca ıtt'! Paıı başlığı alhnd.1 \opladıÇ;ı
bu n(ltl.ırın ilk iki bi'ıli.imü, İnb mitll'ri a�-lsınd..l!1 büyük bir
önem taşımaktadır. Bu çalışmanın 1553 yılında yayımlanan ilk
bölümü, Cieza'nın bölge hakkmdaki ("oğrafi betimlemelerini
barındırmaktadır. EI SciioriQ de los ii!((i� başlığını taşıyan ikinci
bölümü ise 1554 yılında yayımlanmıştır ve in ka imparatorlu­
ğu'nun tarihi ve mitolojisi hakkında elimizde bulunan en eski
kaynaklardan biridir.
Ispanya'da doğan Juan de Betanzos, ömrünün büyük bt).
lümünü Peru'da geçirmiştir. inknlnnn son tartışmasız imparato­
nı Huaynil Cilpac'ın yeğeni olan bir inka prensesiyle evlenip
1541 yıllılda Cuzco'ya yerleşmiştir. Burada Quechua dilini akıcı
biçimde konuşmayı öğrenmiş ve eski başkenILe yaşayan bazı
inkil soylulannın vıirisleriyle yakın ilişkiler kurmuştur. Döne­
min Peru sömürge valisi olan Antonio de Mendoza, 1551 yılında
Bctanzos'a inknların tarihini yazma görevini vermiştir.
Betanzos'un 1557 yılında tamamladığı bu çalışma, İngilizceye
kısa bir süre önce Nnrnııiı'ı'S of fııc{l� (çev: R. Hamilton ve D.
Suchamın) adıyla çevrilmiştir. Bu Yilpıt, o dönemdc Yilşanilll
olnylan, f('tih sonr;:ısında yaşamlarını Cuzco'da sürdürmeyi
S('Çmiş olan ('ski İnka saray soylularının gözünden anlatıyor
olması dolayısıyla, inkalar hakkınd.a yazılmış en iyi kaynaklar­
dan biri olma özeniğini bugün bik' korumaktildır.
Polo de Ondegardo 1558-1561 vc 1571-1572 yılları <ır<ısında
iki kez Cuzco'nun baş adli amiri OlMak görev yapmıştır. ink.ı
halklarının dinine, gdel1('kl('ril1l' v(' 'batıl inonçlnnna' ı-;crçck
anlamda ilgi duyan İsp,myol bir hukukçu olan Polo, 15SO'U VL'
156(}'lı yıııard<ı, bu ve -aralarında inka imparatorkırının muınya­
]anılın bulunup yok edilnı(>si gibi çoğu başarılı olmuş bir dizi
girişimin de bulunduğu- benZNi konularda çok sayıd;ı suruş­
turma yürütmüştür. Bu soruşturmalar, Malannd,ı Lı:; ErrMt':; .II
slıpaMiciol!('s dt' los iırdhı� (1567) b;,şlıklı bir dclıı'ınt-nil1 VL'
inkaların dinlerini ve devlet yönC'tiınlerini <lIllalan bir bdgl'llin
de bulunduğu bir dizi r,ıporlın >'a�' ııllliUlmasıyl:ı sonuçlanmıştır.
Ru belgeler, İnka mLlkri hakkınd" �'Iimizd('ki ilk dön",m kaynak-

43
larda yer alan anlatılan bağlamlarııla oturtmanıızı s.-ığ:layabile­
cek yararlı birtakım art.:ılnn bilgik'r s.-ığlnm<ıktadır. Bu belgeler·
den derlcnen ve ödünç alınan m<ılzemeler, daha sonraları arala­
rında Arosta'nın ve Cobo'nun (bkz. aşağı) vakayinarnelerinin de
bulunduğu görece yakın tarihli bir dizi yapıtla kullanılmıştır.
Polo de ündeg.:ırdo, inkalmın tarihini konu alan yeni bir
yorum ve yazı geleneğ.iııil1 önciiMi ve savunucusuydu. Bu gele­
nek, Peru'nun dördüncü diiııem (1 569-81) sömürge valisi olan
FranciscQ de Toledo yönetiminde sömürge devletinin yeniden
yapılandırılması çalışmalarına paralel olarak 16. yüzyılın son
çeyreğindi..> ortaya çıkmıştı. Toledo, sömürge devletindeki yaşa­
mın ht'r alanında -devlet bürokrasisindt:'n, yerli köylerinin ko­
numlarll".a ve )'t:'I"Ie>şim düzenlerine varana dek- kapsamlı birta­
kım reformlar ger\""Ckl�"'Ştirnlt,>k istiyordu. Bu amaçla, inkaların
tarihi, impMatorhıklarllıı1ı yapısı ve örgütlenme tarzı gibi hu­
suslarda bir ,lraşlırma programı başlatmış, eski impar.:ıtorluğun
soylularının \'t' quipm".ım;ıyoq'larının verdikleri ifadelere daya­
n;ın birkaç imp.)r�ıorl\lk l;ıriili yazılması emrıni vermişti.
Tult·Ju'nuıı sıimürge yünl'Iiminin b.ışınd� olduğu dönemde
vl' bu dönemin ht.'m�>n sonr;ısınd;ı y,ızılan vakayinameler ara­
sında S;ırınienlo de G.1Il1bo;t'nUIl Hisıorin d,> los Iııcns'ı (1572),
Cuzeo'lu ı.ıkaplı Crislob.ıl d�� Mulin.l·nın Las Ff//III/f/s y Riloj de
los II/Ciı�;'ı (1575) ve Jusı' de Awsla'nın His/oriıı ı/(/Iııral y moral dt'
If/$ Imlifls' ı (1590) yı'r alın-ıkl;ıdır. Bunlara ek olarak, Cabello de
B"lbun'nın Miscdıilll'/J Aııtarıicıı (1586) adlı çalışması, Peru'nun
kULe)' kıyılanııda (Yilııi Chimu hillkıllı yaşildığı bölgede) anlatı­
lan mitlcr hakkınd;ı lllü k(>nıın(>1 bir kaynak teşkil etmesinin y1I11
.
sıra SarmiL'nlu tk C,ımboa'nın vakayiııalUl'sinden alıntılanmış
bilgileri de barındırmaktadır.
Bu I�rih ç,ılışnıalarının birı;uğu, inka haned,ı nlığının bölhC:'­
dı:.' iktidarı hile \'l' gıiç kullanar,ık L'le geçirmiş z,ılim bir yönelimi
lemsil ettiği şcklintleki bir güriişii yansıtıyordu. Tuleduıu yo­
nım.l göre, inka yöneticileri ı,dim Olıl\<ıl,m nın yrını sıra, okuma
yazma bile bilmeyen birer cahildiler. Bu gibi iddialar, o dönem­
de İnka imparatorlu)?;u'nun İspanyollar t,;ır,;ıfından işgal edilme­
sini Avrup,;ılıların gözünde haklı çıkarmış ve İnkaların sahte
soylulannın gayrı meşru yönetimlerinin feshedilip yerine İs­
panya hi.
ikiirnd,;ırının meşru egemenliğinin tesis edilmesine izin
vermiştir. Bu nedenle, her ne k,;ıdar Tokdo dönl'minden kalma
...,;ıkayinarneler İnb mitleri konusunda elimizde bulunan en
eski, en kapsamlı ve en doğru bilgileri içeren kaynaklar olsalar
da, bu belgeleri, dayandıkları siyasal ve ideolojik kabulleri de
hesaba katan eleştirel bir gözle okumak gerektiği unutulmama­
lıdır.
İnka mitleri hakkında elimizdeki bir başka ünemli -ama bi­
raz sorunlu- kaynak da ıııcs/izo (İspanyolcada/Que<:hua dilinde
'mt..'lcz') lakabıyla "nılan Carcilaso de La Vega'nın yazdığı vaka­
yinanll'dir. Garcilaso dt' La Vega, 1539 yılında Cuzco şehrinde
dünyaya geldi. Annesi !sabt'1I Chimpu Odlo bir İnka prenSl..'Si,
ad aşı olan babası ise bir ispanyol coııqııislado,.'uydu. Yirmi bir
yaşına kadar Cuzco'da yaşayan Garcilaso, 1560 yılında ömrü­
nün geri kalanıııı geçireceğ; İspanya'ya gilti. 1 602 yılında inka
İmparatorluğu'nu konu alan Coıııcııtarios Ren/es de los lıu::ns (1 609-
17) adlı büyük tarih yapıtını yazmaya başladı. ilk bölümü
Garcilaso'nun kendi hatıralll1dan, ikinci bölümü ise daha eski
tarihli, özellikle Toledo döneminden kalma harici kaynakların
derlenrnesinden oluşan bu önemli kitap, (başta Blas Valera ve
Jose de Acosta olmak üzere) diğer yazarlar tarafından da zikre­
dilen birçok miti barındırmasınm yanı sıra, başka hiçbir kaynak­
ta yer almayan veya başka kaynaklarda yer alan halleri
Garcilaso tarafından nakledilen hallerinden dikkate değer ölçü­
de farklılıklar gösteren çok sayıda miti de kapsamaktadır.
Gardlaso'nun vakayinamesinin ilk bölümünün yayımlan­
dığı tarihlerde kaleme alınmış olan bir başka önemli metin de
Peru'nun yüksek rakımlı orta kesimlerinde yer alan Huaraochiri
bölgesinin yerli halklarının millerini anlatmaktadır. Quechua

45
dilinde YOlzdmış ol,ın ve bugünc k.ıdar farklı başlıklarıa birçok
dile çcvrilen bu metnin İspıınyo!cası Dio.�es y HillIIlifeS dt'
Hııanıuclııri adıyla, İngi1izcı'si ise yakın bir tarihte TIre Hııaraodıiri
Maııııscript (çev: F. S"lomon VEt G. L. Uriostc, 1991) adıyla ya�
yımlanmıştır. Huaraoehid y,-,'rlilcri (veya yerlisi) tarafından ka­
leme alındığı kesin olıırilk bilin�n VEt bölgenin yerel rahibi Fran­
cisco de Avila yönetiminde hazırlandığı sanılan bu dyazması,
ispanyol işgalinden önce ve sömürgı'dlik çağının ilk yıllarında
inka imparatorluğu'nun eyaletlerinde yaşnynn yerli halkların
özgün mitaloji geleneklerine ışık tutan en önemli knynnklnrdnn
biridir.
Huaraochiri Elyazması'nın yazıldığı 1608 yılında, ispan�
ya'da, kendisinin İnka lahhnın son meşru varisi olduğunu iddia
eden Melchior Carlos Inea adlı bir kişi, Rc/aciôıı de los
Qııipl/{ııır;ııy0'fs (1 608/1542) uaşlıklı bil' çalışma yayıml,ınıış!ır.
Melchoir, görünüşe göre inka tahtı üzerindeki hak iddialarına
meşru bir zemin oluşturabilmek amacıyla kaleme aldığı bu met­
nin ilk bOWmünde, 1542 yılında Cuzco'da savcı Vaea de Castro
tarafından yürütülen adli bir soruşturmanın tutanaklarında inka
hanedanhğının ki.ikcninc ilişkin olıırnk yer alan birtakım mitolo­
jik malzemeleri kulinnmıştır. Soruşturmalar sırasında, İspanyol
işgnlindc:ı önce ink<ıl<ırın tarihçikri olarnk görev yapmış olan
dört kıdemli quipueam<ıyoq'un ifndcsine bilşvurulmuştur. Söz
konusu iindelerde yer alan mitolojik malzemder, inka devkti­
nin kökeni hakkında elimizde bulunan l'n eski mitlerden bazıla­
rını oluşturmaktadır.
Bu noktada, bir başka ispanyol vakanüvisi, Antonio de la
Calaneha'}'ı da anmak gerekir. Onun eoroııiea moraliıada del
Orde" de Saıı Al/gl/stili eLi el Perıı (1638) adlı çıılışmıısı, Peru'nun
kuzey kıpıarında yaşayan kabilelerin dinlerine, törelerine ve
mitlerine ilişkin değerli bilgiler içermektedir.
17. yüzyılın başlarında, başkent Cuzeo dışında anlntıl<ın
miıler; kayda geçirme konusunda yaşnnan önemli bir gelişme

46
de o dönemde yerli yazarlar tMatından Queehua diliı1de vaka­
yinamelerin kaleme alınmaya başlanmış olmasıdır, Bu koı1uda
özellikle Felipe Guaman Poma de Ayala ve Juan de Santaeruz
Pachacuti Yamqui Salcamaygua gibi yerli yazarlan anmak gere­
kir.
Guarnan roma, Peru Andlan'nın orta kesimlerinde yer alan
Huamanga'da doğmuştur, Babasının Cajamara'da Guasear inka
ile Francisco Pizarm arasınd,ı özel elçi olarak görev yapmış olan
bir yerel soylu olduğunu ileri sürmüştür. Katolik r.ıhiplerden
oldukça yoğun bir kilise eğitimi almış olan Poma. 16. yüzyılın
sonu ile '17. yüzyılın başında yerli putperest inançların 'kökünü
kaZılmık' amacıyla düzenlenmiş olan seferleN' bile katılmıştır,
Nılc'vo Corôııim ,LI Bıwı Go/lil.'rllo (1583-1613) adını verdiği vakayi­
namesini '1613 yılında tamamlamıştır, Yaklaşık 1000 s.ıyfadan
oluşan bu çalışma, İspanyol işgali öncesinde ve sonrasında Pe­
ru'daki yaşaını anlatmaktadır, İçerdiği metne ek olarak,
inkaların giyim kuşamını, zirai faaliydlerini, günlük hayatları­
nın diğer bilinmeyen yönlerini ve köken mitlerinde inka kralla­
rının ilk kez ortaya çıktıkları yerler olarak anılan kimi dağ ve
mağarillardil gerçekleştirilen ayin ve ibildetleri tasvir eden 400
kadar çizimi de barındıran bu yapıt, inkal<ırın gündelik yaşam­
ları hakkında elimizde bulunan en iyi kaynaklardan biri olarak
kabul edilmektedir. Guaman Poma Hıristiyanlığı benimseyen
ilk miihtedilerden biri olmasına ve And halklarını inka krallan­
nın putperestliğe sevk ettiğine inanmasına rağmen, vakayina­
mesi İnka milleri konusunda çok değerli bilgiler ihtiva etmekte­
dir.
Bir diğer önemli yazar ise Cuzeo şehri ile Titkaca Gölü ilra­
sında kalan bölgede yer al(1n Canas ve Canchis mınııkasında
yaşayan bir kabileden gelen Juan de Santacruz Pachacuti
Yam'lui S.,kaına)'gııa'dır. O da yapıtını Hıristiyan bir ınühtedi­
nin bakış açısından yazmış olmasına rağmen, inkalara karşı
Guaman roma'dan daha ılıınlı bir tavır takınınıştır. Pachaeuti

47
Yamqui, Retncioıı de Aııtigııedades des!e Re.yııo del Perrı (1613) baş­
lıklı yapıtında, bizatihi inka millerinin yanı sıra başka yazarlar
tarafından anlatılan mitlerle bağlanbsı kurulabilecek yarı mito­
lojik yarı tarihsel nitelikteki büyük bir veri yığınını da gözler
önüne sermektedir. Bilinçli olarak nevi ş<"Ihsına mllnhasır bir
üslupla ıazılnıış olan bu \'alışnıa, Quechua d i linden sözdiklcrin
ve dilsel yapıların bolca kullanıldığı çetrefilli bir dile Siıhip oL­
masına rağmen, inka mitleri konusunda bize çok değerli ve
ilginç bilgiler vermektedir.
Bernabe Cobo, 1599 yılında Peru'ya gelmiş olan İspanya
doğumlu bir Cin'it rahipti. Ömrünün son yıllarına kadar Pc­
ru'da yaşamış olan Cobo, 1 609 yılında Uma'dan Cuzco'ya git­
miş ve sonraki yirmi yılını misyonerlik faaliyetlerinde bulun­
mak amacıyla Peru'nun güneyi ile Bolivya'nın kuzeyi arasında
yolculuklar YllP,lrilk geçirmişti. Cobo, başyapıtı olan Historin del
NılI'uo Mol/do'yu 1653 yılında tamamlamıştı. 13u kitabın farklı
bölümlerinin, çevirmen Roland Hamilton tarafından hazırlanan
iki mükemmel İngilizce çevirisi, His/or.ıı of Ille ll/ca Empir.. (1983;
HiSloria'nın 1 1 .ve12. kitabı) ve Iııca Rdigiol/ aııd CıısloıııS (1990;
!-listodiı'nın 13. ve 14. kitabı) başlıklarıyla iki ayn kitap olarak
yakınlarda yayımlanmıştır. eobo, yapıtıili oluştunırken 1'010 de
Ondegardo, Cristobal de Mohna, Jose de Acosta ve Garcilaso de
la Vega gibi vakaniivislerin vakayinamelerinden fazlasıyla ya­
rarlanmıştır. Bu kitap, birçok And uzmanı tarafından, inkaların
tarihi h;:ıkkında elimizdeki en güvenılir kaynaklardan biri olarak
kabul edilmektedir. Kuşkusuz İnka imparatorluğu'ndaki hayatı
anlatan bu kadar kapsamlı ve dengeli bir kaynağın ortaya çık.
masında, Cobo'nun, kendisinden önceki kaynaklardan inkalMIIl
mitleri, devlet törenlt.'d, dinsel inançları ve ibadetleri hususunda
derlediği bilgileri baş..... rı1ı bir şekilde sentezleyebıımiş olmasının
pa}'ı büyüktür.

48
Pllf/dıa, Bii.viiciikri" silipte" Imbt'r nlmak iç;" k"lIanı/,kları boyalı alı;;ap
bir ii{('/. (Sömürsl'lrşti,mr döıırmi"drıı kalma)

Son olarak, İnka mitleri konusunda başka bir önemli kay­


nak da idolntril1S (putperestlikler) adıyla bilinen belgelerdir. Bu
belgelerin çoguı And Dağları'nın kırsal kesimlerinde yaş.'yan
yerli kabilelerin dinsel ayinlerinin ve ibadetlerinin kilise tarafın­
dan putperestlik olarak görülmesi üzerine, Kalolik rahipler tara­
fından özellikle onyedinci yüzyılın ilk yarısında yürütülmüş
olan bir dizi tahkikatın ürünüdür. Bu tahkikatlar sırasında mü­
fettişlcr, yerel yöneticileri (ellrl/en'ları), şifacılan, 'cadıları', büyü­
cüleri, kahinleri ve bölgede kutsal olduğuna inanılan dağlar,
mağaralar ve su kaynakları gibi yerlerin bekçiliğinı yapıp atala­
ra tapınma adetini devam ettiren din adamlarını sorgulamışlar­
dır. Bu belgeler, anlatılan mitleri bağlarnlarına oturtmak için
kullanılabilecek zengin birer bilgi kaynağı olmalarının yanı sıra,
İnka halklarının daha eski kaynaklarda sadece zikredilmekle
yetinilcn benzer inançlarının ve ibadetlerinin ayrıntılı betimle­
melerini de içermektedir. Buııa ek olarak, idola/rı(/s belgeleri,
And kırsalında yaşayarı yerli erkek ve kadınların sömürge,ilik
çağı boyunca ispanyollar tarafından na.srl din uğruna cezalandı­
rıldıklarına apaçık bir kanıt teşkil etmektedir.

49
inka Mitlerine
Bütünlü k Kazandıran
Yerel, Devletsel ve
Kozmik Temalar

Kolomb öncesi dönemde Andıardakı yaşamın en çarpıcı ger�


çekıerinden biri, inka lebaasının ayırt edici özelliği olan etnik
çeşitlilik olgusuydu. Görünüşe göre etnik çeşi tlilik, inka impara­
torluğu'nda anlatılan miılerin biçimi ve içeriği üzerinde belirle­
yici olan en az iki önemli sonuç doğurmuştur. Bunlardan biri,
bizatihi bu çeşitlilik olgusunun bir açıklama gerektirmiş olması­
dır. Birbırine komşu kabılelerin dıllen, kıyafetleri, gelenek ve
görenekleri niçin bu denli farklıydı? Birbirinden tamamen farklı
görünen yakın veya uzak komşular acaba farklı kökenlerden mi
gidiyorlardı, yoksa imparatorluk çatısı altında bir araya gelmiş
olan bu insanların kökenleri de aynı mıydı?
inka millerinde bu tür sorulara verilen yanıtlar, bizi birbi­
rinden I..mamcn farklı iki ür
t köken miti olduğu sonucuna gö-


türmektedir. Bir düzeyde bakıldığında, imparatorluğun farklı
kesimlerinde yaşayan halkların kendi kökenlerinin ayrıksıhip
konusundaki ısrarları, yerel nitelikli bu köken mitleri ve ideolo­
jileri üzerine kurulu olan diğer mitlerde, yaratıcı tanrının kim
olduğu, yaratılışın nerede ve ne zaman gerçekleştiği gibi sorul<l­
ra verilen yanıtların çok çeşitli olmasına sebebiyet vermiştir.
Bugün elimizde inka imparatorluğu'nun Titicaca Gölü, p('­
ru'nun kuzey kıyıları, dağlık orta ve kuzey kesimleri gibi farklı
bölgelerinden gelen birkaç düzine köken miti bulunmaktadır.
Burada dikkat edilmesi g('reken önemli bir nokta, imparatorlu­
ğun farklı kesimlerinde yaşayan halkların, kendi köken mi!lerini
ve yerlerini, mensubu oldukları ayllu'ların ya da etnik topluluk­
ların kimliğinin ve birliğinin önemli bir bileşeni haline getirmiş
olduklarına işart:! eden yt:!erli sayıda milin var olduğudur.
ispanyol rahiplerin ve vakanüvis]erin, birden fazla köken
yeri olabileceği fikrine tahammülleri yokhı. Sözgelimi, Bernabe
eobo, Peru'da rastladığı yaratıcı tanrı tasarımlarının ve köken
millerinin çeşitliliği karşısında sukutuhayale uğramış ve bu 'kör
insanların' birbirinden tamamen farklı fikirleri benimsemiş ol­
malarının sebebini tek ve gerçek Tanrıyı tanımamalarına bağla­
mıştır. Dahası, "buna sebep olan önemli etkenlerden biri de
yazıyı bilmemeleridir. Eğer bir yazı sistemine sahip olsalardı
böyle aptalca hat"lar yapmazlardı" diye de eklemiştir.
Cobo'dan bir yüzyıl önıe yaşamış olan vakanüvis Juan de
Betanzos ise kitabında bu 'karmaşa'nın nedenini en biiyiik me­
lanete, yani şeytana bağlamıştır. Kendi deyimiyle, "[yerliler[
kimileyin Güneş'i ycıratKI olarak görüyorlar, kimileyin yaratıcı­
nın Viracocha olduğunu söylüyorlar. Genel manzaraya bakac,ık
olursak, şeytamn onların aklını k.Hıştırmış olduğuna hiç kuşku
yok. Şeytan, bu zavallıların karşılaTIna çıktığı her yerde, söyle­
diği yalanlarla onları aldatmış, yoldan çıkarıp gözlerini kör et­
miş" demektedir.

"
Daha genel bir düzeyde bakıldığında, imparatorluk tebaa­
sının etnik açıdan çeşitlilik göstermesi, bölgedeki f<ırklı
ayl1u'ların ve etnik toplulukların kadim zamanlarda gerçekleş­
miş olan tek bir yarahna eyleminin sonucu olarak ortaya çıkhk­
larını telkin eden mitlerill yaratılmasını tetikleyen oldukça güçlü
bir uyarıcı görevi görmüştür. Başka bir deyişle, in ka imparator­
luğu'nun çalısı altındaki farklı halkların kendilerini tek bir top­
lumun yurttaşları olarak görebilmelerini sağlamak için, onları
birbirine kenetleyecek, ortak bir geçmişi birlik ve beraberliğin
sağlandığı bir gdeceğe yansıtabilecek çok güçlü bir anlatının ve
imgenin oluşturıılması gerekiyordu. İnka devlet bürokrasisinin,
siyasi amaçlarla ülke genelinde teşvik ettiği birlik ve beraberlik
anlayışının sonucu olan bu ikinci eğilim, özellikle İnka impara­
torluğunun kökenlcri ilc imparatorluğun örgütsel yapısının -
akraba topluluklarının toplumda hiytmırşik olarak tasnif edil­
mesini sağlayan katı sınıf anlayışı gibi- belli birtakım ayırt (>dici
özellikleri arasında esaslı bir bağ olduğuııu ima eden mitierde
resmedilmiştir. İnka mil ve öykü anlatıcıları, imparatorluğun
örgütsel yapılarının, doğaüstü güç(ler) tarafından ezelden takdir
edilmiş ve kutsanmış olduğunu iddia etmişlerdir. Bu iddialarını
desteklemek içinse İnka imparatorlarının $oylarını -biri yar,ıtıeı
tanrı (ki bu Viracocha ya da Pachacamac olabilir), diğeri ise Gü­
neş Tanrısı olan- iki büyük tanrıya dayaııdırmışlar, köken rerle­
rini de ClIZCO yakınlarındaki Pacaritambo olarak belirlemişler­
dir.
Sun olarak, en genel düzeyde bakıldığında, İnkalar da dilhil
olmak üzere And Dağları'nda yaşayan bütün halklar, Titieaca
Gölü'nü ve Tiahuanaeo arkrolojik sit alanını evrenin, güneşin,
ayın, yıldızların ve insanların atalarının ilk kez yaratıldığı yer
olarak görmüşlerdir. İnka kökcn mitlerinin bu -yerel, devletsel
ve kozmik açıdan- farklı yönlerini ilerleyen sayfalarda ele alaca­
ğımız mitlerde gör('Ccğiz.

53
Kozmik Köken Mitleri
Kozmik Kökenler

İnka imparatorluğu'nun başkenti olan Cuzco'da ynşnynn yerli


bilgi kaynaklarının, dünyanın kökeni hakkında anlattıklan en
yaygın öykü Titicaca Gölü çevresinde geçmekteydi. Bu köken
mitinin çoğu versiyonu, zamanın başlangıcında sadece ezeli bir
karanlığın var olduğunu, güneşin, ayın ve yıldızların henüz
yaratılmamış olduklarını bildirerek açılır. Bu ezeli karanlığın
içinden, adı 'deniz köpüğü' ya da 'deniz yağı' olarak tercüme
edilebilecek olan, yaratıcı Viracocha ortaya çıkmıştır. Bu yaratıcı
tanrı, evrenin kökeni hakkında anlatılan köken mitinin farklı
versiyonlarında Con Ticci Viracocha, Thunupa Viracocha ve
Viracocha Pachayachiachic olarak üç farklı adla anılmaktadır.
ilerlC'yen sayfalarda İnka İmparatorluğu'nun kırsal kesimlerinde
yaşayan yerli kabilelerin mitlerini ele alırken, yaratıcının
Pachacamac (dünynnın/zamanın yaratıcısı) olarak adlandırıldığı
kimi kıyı bölgesi mitlerinden de söz edeceğiz.

r;l;med Qj/ii.
Betanz.os'un, ezeli karanlığın hüküm sürdüğü bir zamanda
Titicaca Gölü'nün sularından çıkagelen bir hükümdar olarak
tasvir ettiği yaralıcı Virarocha, burada ilk insan ırkını yarattı.
Kimi vakanüvislerin devler olarak tanımladıkları bu ilk yaratık­
lar, bir süre boyunca karanlıkta yaşamaya devam ettiler. Der­
ken, bilinmeyen bir sebepten ötürü Viracocha'yı öfkelendirdiler.
Bir şeye giicenen ve hiddeılenen yaratıcı, bu varlıkların üzerine
önce büyük bir tufan gönderdi, sonra da onları taşa çevirdi.
Böylece, yaratıcının gazabı birinci çağın somlnu getirmiş oldu.
Bu ilk çağın kalıntıları İnkalar zamanında her yerde görülebili­
yordu. Bu kalıntılar, bugün bile, Tilicaca Gölü yakınlarındaki
Tiahuanaeo arkeolojik sit alanında bulunan devasa taş heykel­
lerde görülebilmektedir.
Viraeocha, bu olaydan sonra hiç vakit kaybetmeden başka
bir insan ırkı yaratmaya koyuldu. Bu kez tedbirli davranıp önce
güneşi, ayı ve yıldızları, Titicaca Gölü üzerinde yer alan bir
adad,ın yeryüzüne çıkmaları için çağırdı. İnkalar, Güneş Adası
olarak adlandırdıkları bu adada, yıllık hac ziyaretlerinin odak
noktası haline gelecek olan önemli bir tapınak inşa ettiler.
Virilcocha gökyüzündeki ışıkları yarattıktan sonra, bir rivayete
göre (Betanzos), gölün kıyısında bulduğu ve henüz yumuşaklı­
ğını kaybetmemiş büyük bir kaya parçasından yanttuğu erkek,
kadın (gebe alan ve olmayan haliyle) ve çocuk suretindeki taş
heykelleri kullanarak, ikinci insan ır"ıoı YM<ıHı.
Cobo'mın aktardığı kadarıyla, Viracocha Tahuantinsuyu
ülkesinin farklı halklarını temsil edecek olan bu insanları yarat­
tıktan sonra, "her birini o halkın giyeceği kıyafetlerin rengine ve
desenlerine boyadı. Her halka konuşacakları dilleri, söyleyecek­
leri şarkıları, yiyecekleri gıdaları ve hayatlarını idame ettirmek
için kuııanabilecekleri mey\'(' ve sebze tohumlarını verdi".

55
Bir taş Iıtykr/. Tialıııawıco.
Kökcn mitinin Cristobill dt" Molimı tilr<ıhnd;;ın ;;ıkt;;ırılaı\ h;;ı·
linde ise, zamanm başlangıcında meydana geldiği rivayet ı'dilen
olayların doğasına ilişkin dilha farklı bir tablo çizilmektedir. Her
şeyden önce, Molina bu miti anlatmaya zamanın başlangıcından
değil, dünyanın meskQ.n halde olduğu bir zamandan başlar. Bir
lufan yaşandığını ve azgın sel sularının en yüksek dağların do­
ruklanna kadar yükseldiğini söyler. Sel suları çekildiğinde, biri
erkek diğeri kadın olan iki kişi, Tiahuanaco civarında karaya
vururlar. Birdenbire yanlarında beliren yaralıcı.. onlara karaya
vurdukları bu yabancı ıopraklarda mi/imar'ler -yani inkalar lara­
(ından anayurtlarından koparılıp imparatorluğun başka yerleri­
ne yerleştirilen kişiler veya topluluklar- olarak yaşamalarmı
('mrerler.
Molina miti aktarmaya devam eder ve yaralıeının sel suları
çekildikten sonra ortaya çıkan balçığı kullanarak Tahuantinsuyu
ülkesinin farklı halklarının atalarını yarattığını söyler.
Viraeocha, bu balçık heykelleri giyecekleri yöresel kıyafetlerin
şekline ve rengine boyayıp canlandırmış ve dünyayı yeniden
meskQ.n hale getirmiştir. Ayrıca, Tiahuanaco'da bir yandan ikin­
ci insan ırkını yaratırken, diğer yandan da bülün hayvanları ve
kuşları çiftler halinde yaratmış, hangi hayvanın nerede yaşaya­
cağını, neyle besleneceğini tayin etmiş ve her kuşa kendine özgü
bir ötüş şekli bahşetmişlir.
Vira("o("ha, halçıkıan y<ır<ı ltığı insanl<ırdan iki.<;ini y<ınınd.,
alıkoymuş, diğerlerini ise yer<ıltına yoJlamıştır. Vabnüvis
Cristabal de Molina, adları İmaymana Viracocha ve Tocapo
Viraeocha olan bu kişilerin, Viracocha'nın oğulları olabik>reği
yönünde birtakım rivayetler bulunduğunu belirtir. Yarahcı tanrı
Viracocha'nın adının başka varlıklan adlandırmak için de kulla­
nılmış olması, kimi bilginler tarafından, bu şekilde adlandırılan
di�cr tanrılann ya da dog:aüstü güçlerin de birer yaratıcı olarak
görüldükleri ve bu adın bir sınıflandırma birimi olarak kuIlanı1-

57
dığı şeklinde yorumlanmakladır. Con Ticci Viracocha'nın oğul­
larıyla ilerleyen sayfalarda tekrar karşılaşacağız.
Viracocha'nın ikinci çağın başında taşlan yarattığı bu yeni
insanları, yaratıldıkları yer olan Titicaca Gölü'nden
Tahuantinsuyu toprakları üzerinde yer alan belirli yerlere gön­
dermiş olması, aslında bu ilk ataların soyundan gelen farklı
'halkların' ilerde (atalar yaratıcının çağrısına uyup yeryüzüne
çıktıklarında) bu mekimları kendi köken yerleri olarak benim­
semelerini sağlamaya yönelik bir hamleydi. Farklı ataların farklı
köken yerleriyle ilişkilendircbilmesi, bu varlıkların önce yeraltı­
na gönderilip yaratıcının çağrısıyla ve onun belirlediği mağara­
lar, su kaynakları ve başka birtakım kutsal mekanlarda yeryü­
züne çıkmaları)'!a sağlanmıştı.
Viracocha, böyle yapmakl;;ı, toprağa imparatorluğun fMklı
halklarının mlistakbel atalarının 'tohumlMml atmış' oldu. Ar­
dından, kendi yarattığı (ve yanında alıkoymuş olduğu) oğulla­
rından yardım istedi. Büyük oğlu İmaymana ViraCQcha'dan,
ormanla dağların kesiştiği sınıf üzerinde yer alan patikayı takip
ederek Titicaca Gölü'nden kuzeybatıya doğru gitmesini istedi.
Küçük oğlu Tocapo Viracocha'dan ise kıyı şeridi üzerinde yer
alan dağlık güzergahı izlemesini istedi. Kendisi ise iki oğlunun
gittikleri yolların tam ortasından geçen dağlık kesim üzerinde
yer alan yolu takip edip kuzeye doğru gitti.
Üç yarMıo tanrı, b\ı ilk yarMm" ynlnıhıkhın ı::ıraı::ınd;ı dn­

rakladıkları bel1i başlı mağaralarda, su kaynaklarında ve dağ


başlarında. yerel halkların atalarına yeryüzüne çıkmaları için
çağrıda bulundular. Ayrıca, yolculukları sırasında geçtikleri
yerlerdeki blitün ,1ğaçları ve bitkileri adlandırıp onlara nerede
yetişeceklerini. hangi çiçekleri açacaklarını ve hangi meyveleri
vereceklerini bildirdiler. Böylece, Virarocha ve oğulları, Titicaca
Gölü'nden başladıkları yolculuklarına imparatorluğun kuzey
ucundaki Ekvador'un kıyı şeridinde yer alan Manta'ya ulaşana
dek kara üzerinde devam ettiler. Oraya vardıklarında ise yönle-

S8
rini denize çevirdiler ve deniz üzerinde yürümeye devam edip
bir süre sonra gözden kayboldular.

Andıara Özgü Bir Üçlü Varlık Anlayışı mı, Yoksa


Hıristiyanlığın Teslis İnancı mı?

Kimi bilginler, Titkaca Gölü'nü merkeze alan köken mitinin


çoğu versiyonunda yaratıeının üçlü varlık (sözgelimi, üç
Viracocha) olarak tarif ediliyor olmasından hareketle, And yerli­
lerinin, bu yar.ıtılış mitini ve bizatihi yaratıcı tanrı tasarımını
İspanyolların Katalik inancından ödünç aldıklarını ileri sürmüş­
lerdir. Vakayinamelerde yer alan bazı anlatılarda yarahcının
uzun boylu, sakallı ve beyaz tenli olarak tasvir ediliyor olması
da bu iddiayı desteklemektedir. Yerli vakanüvis Pachacuıi
Yamqııi, Thıınupa, Tarapaca ve lllUlllıpa Viracocha adlarıyla
bildiği yaratıcı tanrının aslında İsa'nın havarilerinden Aziz
Thomas olduğunu iddia etmiş, Gumnan Poma ise Vircıcocha'nın
Aziz Bartholom(."Os'tan başkası olmadığını söylemiştir.
Gerçekten de, İnka mitlerinde karşımıza çıkan üçlü öğeleri
And mitoloji geleneğine İspanyolların soktUğUilli gösteren sağ-
1,1m kanıtlar mevcuttur. Sözgelimi, İnka millerini yazıya geçiren
İspanyol vakanüvislerin birçoğunun, And kültürlerinde kendi
inançlarının yansımalarını görmekten hoşlandıkları ve yerlilerin
anlattıkları öykülerde bu tür işaretler aramayı adet haline getir­
miş oldukları bilinen bir gerçektir. Guaman Poma de Ayala ve
Pachaculi Yamqui gibi belli başlı mühtedi yerli yazarların, İs­
panyol efendilerine (ve okurlarına) tek Tanrıya iman ettiklerini
kanıtlamak için hiçbir fırsatı kaçırmadıkları da bilinmektedir.
Dahası, bu iki yerli vakanüvis, yerli And halklarının -atalarının
mumyalarına tapıp putperestliği teşvik eden İnka yöneticileri
tarafından hak yolundan saptırılmış olanları dışında- eskiden
beri Hıristiyan tanrısına inandıklarını ve bu yüzden mümin
Hıristiyanlar olarak görülmeleri gerektiğini bile ileri sürmüştür.

59
Her ne kadar o dönemde bu konuda kesişen bazı çıkarların
ve amaçların bulunması, üçlü varlık anlayışının ve yaratıcı tanrı
tas..1rımının ispanyol Katolik inannnın etkileri olduğu sonucuna
varmamıza sebep olsa da, 'üçlü varlık' anlayışının aslınd<ı bir­
çok kültürde karşımıza çıkan yaygın ve genel bir kavram oldu­
ğunu unutmamak gerekir. Ayrıca, üçlü varlık anlayışının bu
mine iki oğlundan yardım al<ın biri yaratıcılbaba şeklindeki
tezahurü ile Hıristiyanlığın teslis anlayışı birbirinden son derece
farklı özellikler sergilemektedir. Hıristiyanlığın teslis anlayışı,
nevi şahsına münhasır bir üçlü varlık anlayışını yansıtmaktadır.
Her halükarda, isp.lnYol işgalinden önceki dönemde yamtıcı
tanrıların inka toplumundÖl nasıl kavramsallaştırılmış oldukla­
rına ilişkin elimizde herhangi bir kayıt bulunmOldığı için, bdki
de bu soruya asla kesin bir yanıt veremeyebiliriz.

Yaratıcının Cuzco ve Çevresindeki İcraatları

Bıı köken mHinin 1550'li yıllarda Cieza de Le6n ve JU<ın de


Betmızos tamfından kayda geçirilmiş olan versiyonlarında, yara­
tıcı Con Ticci Viracocha'nın Tilicaca GölU'nden kuzeybatıya
doğru, bölgenin dağlık orta kesimleri boyunca yaptığı yolculuk
sırasında meydana geldiği rivayet edilen ol<ıylara dikkate değer
bir ilgi gösterilmektedir. Sözgelimi Cieza, uzun boylu, beyaz
tenli bir adam suretinde yolculuk yapan yaraııcının, dağlarda
izlediği yol boyunca karşılaştığı hastaları iyileşıirdiğini, körlerin
gözlerini açtığını, dahası bu mucizeleri tek bir sözüyle gerçekleş­
tirebildiğini aktarmaktadır. Fakat Viracocha, (Cuzco'nun gü­
neydoğusundaki) Cınas mıntıkasında yer alan Cacha köyüne
geldiğinde, buranın köylüleri onu tehditkar bir tavırla köyün
hemen dışında karşılamışlar ve derhal çekip gitmezse onu taşa
tutacaklarını söylemişlerdir. Betanzos iS(> bu olayı biraz daha
farklı bir biçimde aktarmakıa ve köylülerin silahlarıyla
Viracocha'nın üzerine yürüdüklerini söylemektedir.

60
Bunun üzerine, Viraeocha adeta yakarıreasına dizlerinin
üzerine çöküp ellerini gökyüzüne doğru kaldırmış. Gökyüzü bir
anda yangın yerine dönmüş ve alevler her yanı SMmış.
Viracocha'nın üzerine yüni)'en köylüler, şahit oldukları bu deh­
şet manzarası karşısında bi.
i)'ük bir korkuya kapılmışlar ve yara­
Iıeı)'a kendilerini bağışlayıp bu beladan kurtarması için yalvar­
mışlar. Bunun üzerine yangın, başladığı gibi birdenbire sönmüş
(Betanzos, yaratıcllım asasını üç kez bu ateşe vurduğunu söyler)
ama o arada çevrede bulunan toprak ve devasa kayalar da çok­
tan küle dönmüşler ve adela birer şişe mantarı kadar hafiflemiş­
ler. Betanzos, bu mitolojik olayın yaşandı�ı rivayet edilen )'ere
gittiğini, yanmış toprak ve kayalardan oluşan kalıntıları kendi
gözleriyle gördüğünü de iddia etmiştir.
Betanzos, yaratıemın bu köy ve çevresindeki kraallarının
yarattığı yankıların ayrıntılarını da verir. Köylüler, bu olayın
gerçekleştiği yeri, o günden sonra bir !ıl/rıca veya kutsal mekan
olarak görmeye başlamışlar ve Viracocha'nın tecelli ettiği yerde
ins.,n suretinde devasa bir heykel dikip bu heykele ve huaeil ' ya
altınlar ve gümüşler sunmuşlar. Betanzos, yaratıeının C'şkMini
ayrıntılı biçimde tasvir etme konusunda d,1 oklukça titiz dav­
ranmıştır. Anlaşılan, bu onun için önemli bir meseleydi, zim
bize yalnızca Yiraeocha'nın heykelini kendi gözleriyle gördüğü­
nü söylemekle kalmaz, aynı zamanda YMatıemın neler yaplığı,
neye benzediği. nereden geldiği ve nereye gittiği gibi konularda
yerlilerden bizzat bilgi tılmış olduğunu da ileri sürer. Yerliler
Betanzos'a, "[Yiraeocha] uzun bir adamdı. Ayak bileklerine
kadar uzanan bir cüppe giymişli ve beliili,' kuşak siirnuştı. Saçla­
rı kısaydı ve tıpkı rahipler gibi. onun başının tepesindeki saçlar
da kazınmıştı. Başı açık halde dolaşıyordu w bugünkü rahipler
gibi elinde bir dua kitabı taşıyordu" demişlerdir. Bctanzos,
Cacha civarında yaşayan yerlilerin kendisinI.' yaralıemın adının
Contiti Yirarocha Pachayachachk olduğunu söylediklerini belir­
tir ve bu adın 'dün}'ayı yaratan tanrı' anlamımı geldiğini söyler.

61
Betanzos, Viracod,a'nın Titkaca Gölü'nden başlayıp ku­
zeybatıdaki Cuzco'ya doğru yaptığı yolculuk sırasında gerçek­
leşen olayları anlatmaya devam eder ve yaratıcının bir sonraki
durağının Cuzco'ya allı fersah (yaklaşık 33 km) uzaklıkta yer
alan Urcas olduğunu söyler. Vir"cocha bölgeye vardığında,
çiv,m;laki y\ikSE'k bi� tepE'de konaklamış ve orada. Betanzos'un
yaşadığı dön(>mde bölgenin yerli halkı olarak bilinecek insanla­
nn atalarına yeryüzüne çıkmaları için çağrıda bulunmuş. Urcas
yerlileri, yaratıcının bu icraatına hürmeten, onun bir zamanlar
konakladığı bu tepede altından bir kürsü inşa edip üzerine bü­
yük bir Viracocha heykeli dikmişler. MoHna, Viracocha'nın
Urcas'ta bulunan heykelinin Afuıı-Viracoc/ıa (büyük yaratıcı)
olarak bilindiğini ve bu heykelin, ayak bileklerine kadar uzanan
bir cübbe giymiş ınsan suretinde olduğunu belirtmiştir.
Viracocha, Urcas'tan aynıdıktan sonra Cuzco'ya gelmişti.
[lerde İnka İmparatorluğu'nun başkenti olacak bu yerde,
Alcavicça adında büyük bir hükümdar yarattı veya ona burada
yeryüzüne çıkmasını buyurdu. Bu isim, daha sonraları inkalar
bölgeye geldiklerinde halihazırda Cuzco vadisinde yaşamakta
olan bir halkın adı olarak tekrar ortaya çıkacaktı. Aslında,
Viracocha'mn Cuzco vadısinden ayrılmadan önceki son icraatı
orejoııe'lere -kulaklarına büyük altın halkalar taktıkları için 'bü­
yük kulaklılar' olarak bilinen İnka soylularıı",- orada yeryüzüne
çıkmaları için çağrıda bulunmak olmuştur. Yaratıcının
Cuzco'daki bu son icrmıtL, (Betanzos'un anlalLsında) Tiıicaca
Gölü çevresinde geçen yaratılış miti ile inka hükümdartarının
köken miti arasındaki bağlanlıyı !>ağlamaktadır.
Titicaca Gölü'nü merkeze alan köken milinin hedefinde
Cuzco vadisinin bulunduğunu ve bu mitin aslında İnka devleti­
nin hiyerarşik yapısını gerekçelendirmeyi amaçladığını gösteren
birtakım kanıtlar mevcuttur. Sözgelimi, bu milte anlatılan yolcu­
luklar, Tiıicaca Gölü'nden başlayıp kuzeybatıda yer alan
Ekvador'un kıyılarında biten bir güzergahı izlemektedir. Yaralı-

62
Ci ile insanların karşılaşmalarını biraz daha ayrıntılı biçimde
anlatan diğer öyküler ise bizatihi Cuzco vadisini ve Cuzco'nun
kuzeybatısında bulunan Yikanota veya Urubamba nehir vadisi
gibi yerleri merkeze almaktadır. Buna göre, Cuzeo'da yaşayan
İnkal.ınn düny.lnUl kökeni hakkında anJattıklan mitler, yaratılı­
şın gerçekleştiği yer olan Titieaca Giili.i ile eski ç.ağların en büyük
uygarlığının başkenti olan Tiahuanaco ve bölgenin son büyük
uygarlığının başkenti olan CuzeQ arasında yaşamsal bir bağ
olduğunu ima etmektedirler.
ilginçtir, buraya kadar de almış olduğumuz köken mitleri­
nin hiçbirinde, ilerde İnka dünyasını tanımlayacak olan ana
coğrafi, demografik ve siyasi bölümlemeye, yani 'birleşik dört
bölge' anlamına gelen TıılLlılılıti,lslıylı'ya fazla değinilmemiştir.
Özellikle Collasuyu bölgesinden neredeyse hiç bahsedilmiyur
olması, oldukça tuhaf bir durumdur. Bu eyalet, kuzeyde başh'nt
Cuzco'dan Titkaea Gölü'ne kadar olan bölgeyi. güneyde ise
Bolivya'nın orta ve güney kesimleri ile Arjantin'in kuzeybatısım
içine alan, oldukça geniş bir Mazi)'i kapsamaktadır. Şu halde,
eğer yaratılış yolculuğu Titicaca Gölü'nden kıw:ybıılıya doğru
ilerlediyse, Titicaca Gölü'nün güneydoğusunda yer alan
Collasuyu eyaletindeki halklann kökenleri neydi? Solivya'mn
şanlı halkları ve konfederasyonları (sözgelimi QuaraQuara ve
Charka), Tahuantinsuyu ülkesinin diğer üç bölgesinde yaşayan
h;:ılklarla aynı şekilde ve aynı zamanda yaratılmamışlar mıydı?
Ne yazık ki elimizde İnkaların kendi imparatorluklarının önemli
bir parçasını oluştı.ıran bu eyaleti niçin görmezden geldiklerini
açıklamamızı kolaylaştırabilecek herhangi bir mit yoktur. Bir
ihtimal, inkaların, bizim bugün Bolivya olarak bildiğimiz top­
raklarda o dönemde varlığını sürdüren krallıkların ve konfede­
rasyonların meşruiyetini v(' bölgede sahip oldukları nüfuzu
kendi iktidarlarının bir parçası haline getirebilmek amacı)'la,
bölge hakkındaki miHeri yeniden kurgulamış, yani aslında

63
Cuzco sakinlerinin bakış açısını yansıtac,lk şekilde çarpıımış
olduklarıdır.
Gareilaso de la Vega'nın COIIIIIICIJ/{Irios Renfes fos Iııcm; baş­
lıklı kitabında, İnka topraklarının zamanın başlangıcında dört
bölgeye ayrıldığını anlatan bir mit yer almaktadır. Carcilaso,
kadim zamanlarda yilşilnan büyük hıfilnın suları çckildiğindc,
Tiahuanilco'd a bir adamın ortaya çıktığından söz eder. Rivayete
göre, bu adam öylesine güçli.iymüş ki, dünyayı dört parçaya
ayımılş ve bu parçaları dört hükümdar arasında paylaştırmış.
Manco Capac kuzey bölgesini, Colla güney bölgesini, Tocay
doğu bölgesini, Pinahua ise batı bölgesini almış. Tiahuanaco'da
tecelli eden 'yarahcı', bu hükümdarlaril, kendilerine bahşedilen
bölgeleri fethetmelerini ve oraların haklarına egemen olmalarını
buyurmuş.
Buraya kadar anlatılan miılerde karşımıza çıkan kimi anah­
lar öğeleri özetlemek yararlı olacaktır. Bu öğeler, imparatorlu­
ğun güneyinde yer alan Bolivya'dan kuzeyinde yer alan
Ekvador'a kadar uzanan geniş bir aland,), And Dağları'nın sırt­
larında yaşayan farklı halklar tarafından anlatılagelen mitlerde
karşılaşılan birtakım temel ya da paradigmatik nitelikteki fikir­
leri, olayları veya ilişkileri temsil etmektedirler. Zamanda ve
mekanda yaygın bir da�ılım 5ergileyen bu öğeler, pekala impa­
ratorluk sınırları içerisindeki farklı miıolojilere birlik veren ve
onlHa
, ortak bir görünüm kazandıran yerli -yani, fetih öncesi
dönemden kalma- fikirleri ve lemaıik ilkeleri lemsil ediyor ola­
bilirler.
Bu mitIerde karşılaşılan paradigmatik öğelerden ilki, insan­
lığın (en azından, inka imparatorluğu'nun sınırları dahilinde
yaşayan insanların atalarının) Titicaca Gölü'nde ve genellikle
Viracocha olarak bilinen üs!i.
in bir yaratıcı tarafından yaratı1ınış
olduğu fikridir. ikincisi, bütün yerel tophılukların -bu bir 'uy­
ruk', aylhı ya da aile olabilir- yaşadıkları yerel coğrafyalarda yer
alan su k,l ymıkl.lrl veya mağaralar gibi bazı özel mekimlMI,

64
kendi köken yerleri olarak görmeleridir. Sonraları III/am (kutsal
mekan) olarak adlandırılacak bu yerlere, topluluğun selameti
için armağanlar sunulac.1ktl. Ayrıca, topluluğun atalarının
mumyaları buralarda muhafaza edilecek ve onlara buralarda
tapınılacaktı. Üçüncü öğe i!':e, gerçek yerel topluluklar ile geç­
mişte istilacı fatihler olarak bölgeye gelip yerleştiklerine inanılan
yabancılar arasında kurulan ve doğası işbirliğine ya da daha
ziyade çatışmaya dayanan bir tamamlayıcılık ilişkisidir. Yerliler
ile >'abancılar arasındaki bu ilişki, iki topluluğun da aynı ,mda
hüküm sürebildiği bir yönetim tarzına sahip inka ülkesinde,
siyasi yaşamı bE'lirleyici bir nitelik taşımaktaydı. !'anıdigmatik
nitelikteki son öğe ise inka topraklarında yaşayan halklar, yerler
ve tarihler arasında karşınuz.. çıkan ve neredeyse her yere sira­
yet etmiş olan bir rülbe ve hiyerarşi anlayışıdıL ilerleyen sııyfa­
larda, yukarıda özetledığimiz paradigmatik öğelerin impıırator­
luğun her yerinde karşımıza dikkat çekici bir düzenlilikte çıklı­
ğını görect'ğiz. Ama öncelikle sömürgecilik döneminde yaşamış
yorumcuların evren anlayışlarında karşımıza çıkan başka bir
temayı incelememiz gerekmektedir.

Pachacuti: Dünyanın Çağları Hakkındaki Mitlerde


Yaratılış ve Yok Oluş Döngüleri

inkaların ve daha yak111 tarihli Quechua ve Aymara kozmogoni­


lerinin temel kavramlarından biri, dünyanın düzenli olarak bü­
yük felaketlerle yok edilip yeniden yaratıldığı fikridir. Bu dü­
şünce, mitlerde, mitolojik bir geçmişte yaşanmış olan olaylar
dizisini ıralayan genel bir döngüsellik teması olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu döngüsellik anlayışı, Ql1echua dilinde 'zaman
ve mekan'ın (paclw) 'kendini IekrM etmesi/kendi etrafında dön­
mesi' (cılti) anlamına gelen ımı/wcııli terimiyle ifade edilmekte­
dir. Pachaculi terimi, genellikle vakanüvisler tarafından di.
inya
üzerinde yaşayan varlıkların yok edilip yerine yenilerinin yara-

65
tıldığı büyük yıkım olaylarını anlatmak için sıkça kullanılmıştır;
Titicaca Gölü'yle ilgili köken mitinde olduğu gibi. Döngüsellik
teması, ispanyolların söınürgecilik çağı boyunca derlcdikleri
mitlerde oldukça ayrıntılı biçimde bctimlenmiştir. Bunun en iyi
örneklerinden birini, Guarnan roma de Ayala, NCllıHI Coruııica .II
Bıwı Golıİcnw adlı kitabınd,ı verınektedir.
Guaman roma'nın 17. yüzyılın ortalarından kalma anlatısı,
düny,ının lx-ş büyük çağı olduğunu söylemektedir. Bu anlatıyı
mitin diğer Vl'rsi)'onlarıyla karşılaştırınak suretiyle, İnka/And
inanışında, her biri 'güneş' olarak adınndırılan ve J ooo yıl süren,
dünyanın bu beş çnğı hnkkında genel bir şema oluşturmak
mümkün olmaktadır.
Bu mitin Guaman (lom.-ı tanıfındnn akt.-ırılnn vl'rsiyonunda,
ilk çağ ezeli k<mmlığın hüküm sürdüğü bir zam.lnda Warİ
Wimcoc/ınrıııın denilen insan ırkıilin yaratılmasıyla başlar. Wııri
sözcüğü, lama ile alpnkanın çHılelııesinden doğan melez bir
hayvanı adlandırmak için kullanılan bir cins isimdir. Rmın söz­
cüğü ise, Qucchua dilinde 'halklkavim' anlamına gclmı'kh.-dir.
Cunman Poma, Wari Wiracochanına'yı Nuh İuf.lnından kurhı­
lan ve Ispanyolların soyundan gelen bir kavim olarak yorumlar
(zira yerliler, Viracocha sözcüğünü hem yaralıcıp hem dı:.' Av­
rupalı işgalcileri adlandırmak için kullanıyorlardı). ilk çağda
yaşamış olan bu insanlar çok kaba bir teknolojiye sahiptiler.
Yapraklardan ve işlenmemiş bitkilerden yaptıkları kıyaretleri
giyiyorlardı. Ayrıca, Guarnan roma, eskiden tek Tanrı'ya tapan
Wari Wiracocharuna'nın zamanla bu inançtan uzaklaşıp
Andlar'ın iki büyük yaratıcı tanrısı olan Vıracocha'ya -kimileyın
Ticci Vir"cocha olarak, kimıleyin Cıyıla Viracocha olarak- ve
Pachacamac'a tapmaya başlamış olduklarını dn rivayet eder. tık
çağın nasıl soııa erdiği bilinmemektedir.
Wari Rıma olMak adlandırılnil ikinci insan ırkı ise ilk insan
ırkından biraz daha mi.itekamildi. Havyan postlarındnıı yaptık­
ları kıyafetleri giyiyorlar, basit zirai faaliyetlerde bulunuyorlar,

66
barış içine yaşıyorlar ve Viracocha'yı yaratıcıları olarak görüyor­
Jardı. fkinci çağın sonu büyük tu(,1nla gelmişti.
Üçüncü ça(y Pımm Rul/(ı (vahşi ins.ınlar, çağıydı. Uygarlık,
giderek daha karmaşık bir hal almaya başlamıştı. İn5<ônlar artık
yün eğirebiliyorlar, ipliklerden dokunmuş kıyafetler giriyorlar,
ların, yapıyorlar ve madenieri işleyip takılar üretiyorlardı. Nü­
fus, önceki çağlara oranla büyük bir artış göstermiş, alçak ke­
simlerdeki bakir topraklar da ıskan edilmeye başlanmıştı. Yaşa­
mm savaşların ve çıkan ç,ılışmaların oranında dikkate değer bir
artış söz konusuydu. Her şehrin ayrı bir hükümda rı olmasına
karşın, hepsi yaratıcı Pachacamac'a tapıyordu.
Dördüncü çağ, 'savaşçı insanlar' anlamına gelen Aıım Rııııa
çağırdı. Gııaımm Poma, İnka imparatorluğunun bu çağda ku­
rulduğunu söylemekteyse de, diğer birçok kaynakta, İnkaların
beşinci çağda yaşamış oldukları açıkça belirtilmektedir. Auca
Runa çağında d ü nya dört bölgeye ayrılmış!ı. Savaşlar alabildi­
ğine artmış, inS<ınlar dağların darLıklarınd.. inşa etliideri pımıra
denilen taştan kalelerde ve evlerde yaşamaya başlamışlardı.
Ayllu örgütlenmeleri bu çağda yaygınlaşmış, anluk sisteme
dayalı yönetim biçimi yine bu çağda tesis edilmişti. Özetle, ya­
Şam teknulojik ve maddi açılardan önceki çağbrdan çok daha
karmaşık bir hal almıştı. Guarnan roma, bu çağın naSıl sona
erdiği hakkında herhangi bir bilgi vermemiştir.
Beşinci 'güneş' ya da çağ, İnkaların çağırdı. Cuarnan Poma,
vakayinamesinde, imparatorluğun -onluk si!>teme dayalı yöne­
tim tarzı, nüfus ve yaş gruplarını ıemcle alan toplumsal sınıf
anlayışı, ülkedeki dinsel örgütlenme gibi- temel kurumları hak·
kında ayrıntılı betimlemelere yer vermiştir. Bu son çağda
inkalar, Guamaı, !'oma'nın 'Cu2co'nUlı iblisleri' olarak adlan­
dırdığı doğaüstü güçlere, yani guaca /Jilca'lara tapınmaya başla­
mışlardı. Beşinci çağ, kuşkusuz İspaııyol fethiyle sona ermişti.

67
68
Dıiıı l/,mııı /I/.. do!'t 1',1 �lıım Gıııımmı 1'",,11l ık A,lfII/1I
,
l,ml/im/ılII !I,ı/ıılıııı� 11I.<6rll·ri.
Guaman roma'nın bu beş 'güneş' ya da çağ hakkındaki
kurgusunun yukarıda vermeye çalıştığımız özeti, aslında son
derece kafa karıştırıcı ve karmaşık bir yapıya sahip olan bu anla­
tınm birçok ayrıntısını <lllamaktadır. Guaman roma, miti anla­
tırken Hırisliynn[ıktan ödünç aldığı pek çok simgE'yi ve fikri,
bölgenin yerli ki.ilti.iründen aldığı öğelerle harmanl"makladır.
Bu yerli öğeler arasında, Vir,lCocha ve Pach,K,1nı,1c adınd_ıki
yaratıcı tanrılara yapılan ve önceki sayfalarda değindiğimiz
göndermek-ri, Andlar'd<ı eskiden beri var olan Ayııu'ları, onluk
sisteme dayalı örgütlenme tarzını ve pachacuti'ler -yani düny.ı­
nın yaratılış ve yok ediliş döngü\('ri- üzerine kurulu genel bir
y<ıpl),1 say<ıbiliriz. ilerleyen sayfalardil görel..'C"ğimiz gibi, bu
döngüscllik <ınıayışı, özellikle, bu çağın da bir gün suna ereceği­
ni ve İnkaların bölgenin meşru yöneticileri olarak yeniden tahta
çıkacaklarını öngören çağdaş And miılerinde halen varlığı sür­
dürmektedir.
Bu yorumlar ve inkaların dünyanın beş çağı içerisindeki
konumuna ilişkin daha eski tarihli betimlemeler, bizi şu sorul(lrı
sorımıya itmektedir: İnkalar kimlerdi? Nereden gelmişlerdi? Bu
gibi sorıllM yalnızca inkalar açısından değiL, dünyanın yaratılışı
hakkında Andlar'da anlahlagelen miılerde, zamanın başlangı­
cında yaşanmış olduğu rivayet edile>n olayları anlamlandırmaya
çalışan ispanyollar açısından da yaşamsal bir önem taşıyordu.

,0
inka Devletinin
Kuruluş Mitleri

Cizvit nıhip Bt.'nı<ıb� Cobo, ink.:ıların kökenIeri h,ıkkındaki ,mla­


Iısmın b<ışlarında, inkaların bölgedeki diğer kabik'Ierin ve etnik
toplulukların aksine, her hnlkın kendi ö:tgün kökt'n yı'ri olabik··
ceği ve bu yerlerin hepsinin "ynı önemde sayıloıbilcccği fikrin­
den -belki de barındırdığı siyasi tehlikeyi kavradıkları için- hiç
hoşlanmadıklan konusunda bizi uyarmaktadır. inkalar kendi
köken yerlerinin üzel olduğuna ve diğer halklarınkini de kapsa­
dığına inanıyorlardı. Cobo'nun kendi ifadesiyle, "Peru halkları
kendi köken yerleriyle ilgili bunca �l\malığ:a inanıyorlars.ı, bu­
nun tek sebebi inkaların ihtirasıdır. Kendi soylarının orıa)'a
çıktığı yer olarak gördükleri Pacaritampu mağarasına ilk tapın­
maya başlayanlar onl,ı rdı. Diğt:'r blitlin insanların atalarının da
orada yeryüzün", çıktıklarına inanıyorlardı, o halde inkal<ırın
kölesi olmalıydılar ve onlara hizmet etmdiydiler". Ancak,
ink" lann P.lCMilambo mağara::ıı hakkındaki kendi köken mitk'­
rini ,ı nlalırkt'n bundan b,lŞk:ı ihıir.1�I<'I.rı d,ı oldl1�L1 açıktır.

71
İnkalann P<ıcnrital1lbo'yu mcrkezı' alan köken miti özetle
şöyledir: Cuzco'nun güneyinde yer ;:ılan Pacaritanıbo'da, Tambo
Toco denen v(' i.
i ç <ıgzı y<ı d<ı mağar<ısı ol<ın bir dağ vardı.
inkaların dör t erkek v(' dört kı:.!: k<ırdeşten oluşan ataları, bu
mağaranın ağızlarından yeryüzüne çıktılar. ilerde inka İmpilr.-ı­
torluğu'mı kurac,ık olan Manco Capac on].-ırın şt:fiydi. İnkaların
bu sekiz atası, Tambo Toco civarındaki kabileleri kendi s<ıf).-ırın<ı
katarak imparatorluklarının başkentini kur<ıbilL'cddL'ri bereketli
topraklar aramak üzen� yola koyuldul<ır. Uzunc<ı bir sürı' ora­
dan oraya savrulduktan sonra, nihayd Cuzco v,ıdisini kuşbakışı
gören bir tepeye vardılar. İnk<ılar, nc z.-ımandır amdıklrırı yeni
yurtlarının burası olduğunu gösteren birtakım mucizevi alaml'l­
lere tanık olduktan sonra, dağın eteklerinden aş<ığıya indiler ve
vadinin hakimiyetini ele geçirdiler.
inkaların kökenini anlatan mitin aynntıliırına incbilllll'k
için, bu öykünün Snrmienla de Gamboa'nın l/isf(lria rJt' los /l1c(Js
ndlı ç.:ılışm;ısındil aktilnırın h"lini merkeze alacağım. Zir"
Sonniento'nun v,lkayinamesi, bi7R bu mitin cn eski ve ayrıntılı
halini sunmaktadır. Peru'nun dördüncü dönem sömürge valisi
olan Frnncisco de To1l'do ( 1 569-81) tarafından İnkaların gerçek
tMihini knl('me ilIması için resmı ınrıhçi olarak görevlendirilen
Sormiento, bu \'",sil",)'I(' çok sayıda yerli haber kaynağıyla gö­
rüşme olanilğı bulmuşıur. Y{i;(Ü oşkın quipucam.ıyoıı'la tarihSE'I
meseleler h,ıkkınd,l görüşti.ii?;ünii lx'lirlı'!l vl' bu haber k ıynakla­
,

rından kırk ikisinin odını vercn Sarmienıo, v,ık.-ıyin,ııııcs.inin


tamamlanmış halini İnkn soyhıl.\rııun v.ldslı:ri 01,\11 bu kırk iki
kişiye QUCChUil dilinde başı,ın sona ukuyup doğrul,ttlığ11l1 d,ı
söylemektedir Sarmil'nto'y., göre, ildamlM "bu lil rih in iyi ve
.

sahih ukluğu ve ailelt..'rindı'n, ilt.ll.ırılı�"ın d uyd ukl;ı n y la, onl.-ınn


da kendi atalarındon duymuş \'l' görmüş old u kla rı)' ] ı I,ım bir ,

uygunluk içindı' bulunduğu" konusundo görüş birliğine var­


mışlardır. Amo ilş<ığıda görı,eğim iL liZIUC, Sarmienlo lamfııı­
'

don k.ık-me alınmı� olan bu 'gerçek tarih', hi:ôın .ıne,ık nı itol oj i


gend başlığı altında değerlendirebileceğimi..., bir çalışmadan
ibiHettir,

_o ,

ilı/aı ll/!l'lı/'11/Iır11 f�' im,lllrtlıııriçl'':iııi I'"C//I'il"mı�,'daki


Tllf!II�' T"ı"{ı lııa�rıraSIllI! Iıı/,ıııırlıı,'·cıı ft';-III"rl(l1 lılf Iıı;;;,;r.
,

Sarmienlo'nun aklardığına göre, ink..ıların köken yeri, haş­


kenl Cuzm'ra altı (L'rsah (yaklaşık 33 km) uzaklıkta bulunan
Pacaritambo'ydu ('şafak hanı/ş.lfak ı'vi' veya 'başlangıç yeri').
ilkel z.ımanl.uda, P;ıcaritambu'da Taınbo Toco (pt'ncere­
li/menfezli cv) diye bilinen ve d ış.ın açıl<ın üç penceresi ya da
mağ,ırası olduğu rivayet edilen bir dağ v,ırd!. Orl,ı daki pencere�
ye Capac Tom (bereketli Pl'IKCl"l'), oııun iki yanınd,ı yer ,1laıı

73
diğer pencerelere ise Maras Toco ve Sutic Tom denmekteydi .

ink"l:mn at;ı l arı ortad:ıki Tambo Toco penceresinden, ittifak

ynptıkhırı iki farklı yerli kabilesi ise diğer iki pencereden yeryü­
zünı...· çıktılar. Maras Toco pımeeresinden Maras yerlileri, Suıie
Toco penct..'rt..·sindl..·n Tambo yerlileri (herhalde kabilenin reisi
Sutk saYildml taşıyordu) dışMI çıktı. Sarmiento, bu toplulukla­
rın Tambo Toco'nun mağara "'itzı wy.. pencerelerinden
Viracoeha'nm Ç<ığrısıyl", yeryüzü n;. çıktıkl.ı nnı belirtir.
'

Sarmiento, Tambo Toco'nun orta penceresinden dört erkek


ve dört kadından oluşan sekiz kardeşin sırayla dışarı çıkmış
olduğunu rivayet eder. Bun.. karşın Bclnnzos ise bu ataların
ka rı koca
- çiftler halinde dışarı çıkmış olduklannı helirtir.
Sarmiento, inkaların ataları olan bu sekiz kardl..'şi ynşlarına gürı'
(en yaşlı çift olan Ayar MalKo vl.' M<ıma Odlo b.-ışt.-ı olmak iize­
re) aşağıdaki gihi sıralar:

Erkek KardeşlerIKocalar Kız Kardeşler/Kanlar


Ayar Manco (Cıpac) Mama Odlo
Ayar Auca MamJ HUM'O
Ay.ır C.ıchi Milmil Ip,Kura/Cmil
Ayar Uchıı Mamil RauJ

'Ayar' adı Quedıua dilinde 'ceset' anlamına gelen aya söz­


ciiğiilıd('1l türemiştil' ve ınka hükümdarlarının Cuzco kentindeki
GLinl:'ş Tapınağ:ı'ndil korunan mumyalanmış cesetleri ile mitolo.>­
jik kişiler olan bıı alillar arasındil bir b.:ığ kurmaktadır. Ayrıc..,
aynı (1,1/(11' sözcüğü, Andlar'ın yüksek kesimlerinde yetişen ve
larımı yapılim ql/iıımı bit kisinin yabani bir türünün de adıydl.
Ayar'lar hakkındaki bütün öykülerde, ink,ılarm atalarının
Pacaritambo'da bu luna n Tambo Toco nl.lğ.ırasınd.ın geldikleri
anlatılm;ıktadır, F,ıı...,ıı Martin d�' Mmlıa ve Guam.. n Punld'nın
vak<ıyinamel('rinde bu aı-",Iann aslında Titic<ıca GölLi'nde y<ıra­
hIliıki,ın ve P,K.. ril,llııbo'�';ı )'<'1'''' 111 V-t>,itlerindl'n geçerek gillik-
leri belirtilmektedir. Ayrıca, CareHasa de la Vega d<ı M<ınco
C<ıpac- il(' Marna Oella'yu Titic<ıca Gölü üzerindeki Gün�ş Ad<ı­
sı'yln ilişkilendiren inka kökcn mitini kendi vakayinamt'Sinc
almıştır.

İnk<ıların alilları, Taınbo To..:o mağarasından çıktıktdn 50n­


r,l, diğı'r iki m"ğilr" d"n çıkmış lJlnn T"ınbo yerlileriylC' ittifak
kurdular \'C Yl'rlcşC'bilc(('klı>ri lx·rckctli topraklar (lramak üzere

75
birlik/e yola koyuldul.ır. Uygun yeri bulduklarında, orayı fethet­
tiler. 5.:ırmiento, yaşanan olayları şu sözlerle aktarmaktadır:

St..kiz ata ['di h pl.ı nı l kımusunda ar.llarınJa bir dnldşmaya vardı­


lar. Önce da);ın o y.ıIHacında yaŞoıy.m yerlileri kışkırttı lar,
[inkaı.ınn at;ılan] unlar.ı, cğı'r &1f1arın,ı k,ı tılı rlarsa ihyil olilcakl�­
rını, fethettikl....ri toprdklarda ele gı'çirilecek md lla rı ödül olarilk
.11,lc"kIMUlI söylediiN. [Bu öneriyil c.ı zi p bul,ınl<ır, kendi <Hill,ırın­
d<ı 011 topluluk vl'y<ı }'t·rli b..1rbarlM .ır.ı:,ındı
. aşiwl ya ..tı hizip
demeye gelen .ıyıl u oluşturdular.

Tnmbo yerl i lerini n Tilmbo Tüea'dn ohışturı.hıkları bu


aynu'lar, ilerde inka Cıızco'!Hm b:ış köylü toplulukları h;ılim'
gl'1eo..·kkrdi . Bu on köyli.i ;ıylltl'Sll, h.ışkentin toplumsal örgüt­

lenmesi içinde, i l k on hi.'ı kümdo:ırm soyundan geknkrden aluş;ın


ve 1'llI/flm'lar dı'nikn on soylu ayUu'sunun tamamlnyın$1 konu­
tllundnydı. $cki:t atn, Tambo Tocu'da yeryüzüııı' çıktıktntl kısa
bir süre som.., mai yetkriy Ic -yani Tamho yerlilerinden oluşan
on .:ıyJJu ik.. birlikte Cuzco vadisiııe doğru, ku zey yönündı' ikr­
kıneyı' ba;;I<ı d ılar . Ablar, yol boyunca, Tambu Tocu'dan beri
yanbrmda t aşıdıkl arı altm asayı topra ğa sapl,ıyıp topmgı sm,ı­
dılar. YilviiIarı Olilrdk adlandırabilecekleri bereketli t opr ,ı kla r
.ırıyorhırdı.
inkaların iltaları, Cuz:co'ya kadar oi<ın yolculukl.:ırı boyunca
birkaç yerde durakladılar. iık duwkJ;;ıd ıkla rı yerde, sonraları
Maııeo Capae ad ı yla aıııl.:reak olan Ay,ır M"nco, kendi karısı ve
kız ka rceşi olan Mal1la Ocllo'yu h.ıınilc bıraktı. Durilklildıkl;;ırı
ikinci yerdI.!, Mama Ocllü bir oğlan doğu rdu . Ebeveynlerinin
Siııchi Roc" adını koyd u k la rı bu erkek çocuk, ilerde, babilsı Ayar
t'ıılnnw'ııun .,rdından, Cuzco'nun ikinci hükümdarı sıfntıyla
i n ka tahtına çık.,c" ktı. iıık"l,ırm kökeniyle ilgili mitin 13et.:ınzos

tarafından .ıklarılmı halinde, Sinehi RIx.ı'llIn, at.ı!"r Cu;ı:cu'ya


ulaşıp ord)'1 ch: gt'çirdiklcıı \
� 1nr,l �h)f'nll1� ı.ldu ğu l'iv,1\'1'I "..lIi!-
mckl\!dir. Buna karşın Sarmienlo'y<ı görc, at<ılar ikinci durakla­
malarından sonra h.'krar yola koyulup bu kez Pallula denilen hir
yere geldiler vl' bur<ıd<'l birka,' yıl kOllakladılar. Gelgelelim
Paııula'nın toprakl<'lr111dan memnun kalm<'lyan <'ltal<'lr, bir süre
sonra kendilerine uygun başka bir Yl'r aramaya brar verdiler.
Böylece, Haysquisrro denilen bir yerı' gddill'r. Bmada yaşamın
dönüm noktası nitcliğindı'ki bir olay. alalardan birinin topluluk­
tan ayrılmasına sebep uldu.
.'şitli
İnka köken milinin çı
. versiyonlarında, Ayar Cachi'nin
herkes tarafından kavgacı, zalim ve baş bl'lası bir kabadayı ola­
rak görüldüf,'Ü, ayrıca sapan kullanma konusunda son derece
becerikli olduğu anlatılmaktadır. Cieza bu konuda bizı', Ayar
Cachi'nin sapanıyla fırlaltığı taşlarla tepeleri dahi yıkabildiğini,
bu tepelerden etrafa saçılan moluz yığınlarının vl' kalkan toz
kütlesinin gökyüzüne kadilT ulaştığını rivayd dml'ktedir. Üste­
lik Ayar Cachi. ataların yolculukları boyunca uğradıkları h('r
yerde olm olmaz sorunlar çıkarıyor ve İnkal,ırın alaltırı ilc mü!·
tdik kabileler ar.ısınd<ıki huzur ve uyum ortamırıı bozuyordu.
Sarmiento'nıııı ifildesiyle, "Kardeşleri onun bu olumsuz tavırla­
rınd,ll1 ve oyunlarmdan bıkmışlardı. Müttefik kabilelerin sırf
onun bu Lıygl1nsuz davranışlarından rahatsız olup ittifakı boza­
caklarınd.:ın Ve' bu yüzden [ataları yalnız kalacaklarından endişe
ı>diyor1.:ırdl".
Ataların bu yönde'ki endişeleri, onları önemli bir yol ayrı­
mına götürdü. Ayar Manco'mın b.:ışını çektiği yedi ata, sürekli
SOTtın çıkaran b.ış be1.:ıs1 kardeşlE'rinden kurtulmaya karar verdi­
ler. Manco, Ayar Cıchi'ye b ,zı
.. önE'mli eşy.ılan T'1l1ıbo Toco
mağarasında unuttuklarını VE' birinin gidip onları getirmesi
gerektiğini söyledi. Bu ı�şyalar arasında altınd lIl
, bir k.ı5e
(tOPIlCIlSI), biraz tohum ve ımım <ıdı verilen altınd,ı n bir lama
heyke1ciği de bulunuyordu. $..'rmiento bu heykelciğin inkaların
'soyluluk nişanı' olduğunu belirtmiştir (Molina da inkaların
Cuzco'da gerçekleştirdikleri bazı törenler ve ayit,ler sırasında

77
altın ve gümüş lama heykeldklerinc tapındıkJarını söylemekte­
dir). Ayar Cachi ilk başta mağaraya geri dönmeyi reddetti. Fakat
bunun üzerine kız kardeşlerden en baskını ve nlifuzlusu olan
r..,l .ıma Huaco (ki Betanzos'a göre, Ayar Cachi'nin karısıydı),
öfkeyle ayağa kalktı ve Ayar Cachi'nin karşısına geçip onu tem­
bel bir korkak olmakla suçlayıp azar];;ıdı. Mmııa Huaco'nıın "ğır
ithamlan karşısında adeta yerin dibine geçen Ayar üıchi, bu
utanca daha (,ızla dayanam;;ıdı ve eşyaları getirmek üzere mağa­
raya geri dönmeyi kabul etti.

Mama i Irıacıı.

78
Ayar Cachi, Tambo Toco mağ.arasına geri dönerken yanına
rdakatçi olarak Tambochacay (Tambo'nun ağzını tıkayan)
a dın daki bir Tambo yedisini d e tıldı. İkili yola koyulmadan ön­
ce, atalar Tambochtıcay'ı gizlice bir kenar., çektiler ve mağaraya
vardığında Ayar Cachi'njn icabına bakması konusund,ı onu
ikmı ettiler. Ayar Cachi, Tambo Toco'ya wırdıklarında eşyaları
almak için mağaraya girdi. Bunu fırsat bilen Tambochacay, dev
bir karayla mağaranın girişini kapatarak Ayar Cachi'yi ebedi­
yen oraya hapsetti.
Ayar Cachi'den kurtulan atalar, yollarına devam edip
Cuzco vadisinin hemen girişinde yer alan Hu,ınacauri dağının
eteklerindeki Quirirmanta'ya vardılar. Burada dağa tırmamF
Cuzco vadisini ilk kez tepeden görme fırsatı da yakaladılar.
Geçtikleri yerlerin toprağını sınamak için yanlarında getirdikleri
altın asa)'ı vadinin toprağına 5.:ıplayınca, asanınbütünüyle yere
battığını gördüler. O sırada Cuzco vadisi üzerinde bir gökkuşağı
da çıkmıştı. Bu iki olayı kendilerine gönderilmiş birer işaret
olarak yorumlayan Malar, uzun zamandır aradıkları yeni yuva­
n ı n burası olduğunu anladılar ve vadi)'e inmeye karar verdiler.

İşte tam o sırada, erkek kardeşlerden en küçüğü olan Ayar


U"hu, Huanacauri dağının yamacında taşa dönüşi
ti Bu mitin
Betanzos tarafından aktarılan halinde, Ayar Uchu'nun taşa dö­
nüşmeden önce mucizevı bir şekilde kanatlanıp gökyü7.üne
doğru uÇhığu tınlatılmaktadır. Bu öyküye göre, AyM Uchu, geri
döndüğünde Güneş Tanrısı'ndan haber getirdiğini iddia etti.
Güneş Tanrısı'nın, unlardtın Ay<ır Manco'yu bundan böyle 'zen­
ginler zengini' anlamına gelen Manco Capac adıyla çağırmaları­
nı istediğini ve ataların maiyetleriyle birlikte derhal Cuzco vad i ­
sine gitmelerini emrettiğini söyledi. Ayar Uchu, tanndan aldığı
bilgilerin ışığında, İnkaların orada vadinin hükümdan Akavicça
ve kabilesi tarafından dostane bir tavırla karşılanacağını ve ken­
dilerine gereken ihti mamın gösterileceğini söyleyip görevini
tamamladıktan sonra bir taşa dönüştü. İnkalar daha sonraları bu

79
taşa başlıca kuls.."I1 mekanlarından (huaca) biri olarak t.ıpınmaya
başlamışlardır.

HWI.'lfIcııuri Dıısı 'ııııı ılorılğııııdıııı giil'iiııdiiğii haliyle Cu:;co ,'allisi.

Geriye kalan altı ata, Huanacaııri dağından aşağı inip önce


Matao denilen bir yere vardılar. Sarmiento'ya bakılırsa, atalar
iki yıl boyunca burada yaşadılar. Belanzos d;;ı öykünün burasın­
da ataların Cuzco yakınlarında yer alan, koka ve aji'siyle (Şili
biberi) meşhur bir yerde konakladıklarını söyler ve burada onl;;ı­
rın başlarından geçen bir olayı aktarır. Rivayete göre, sapan
kullanma konusunda oldukça beccrikli bir silahşor olan Mama
Huaco, konakladıkları bu yerde karşısına çıkan bir köylüyü
sapanıyla öldürdü ve kurbanının göğsünü yarıp ciğerlerini ve
kalbini söktü. Ardından, ciğerleri içlerine hava üne}'erek olabil­
diğince şişirdikten sonra elleriyle havaya kaldırıp, ibreti51cm
olsun diye köy meydanında herke!>e gösterdi. Bu korkunç man-
7.ara karşısında dehşete kapılan köylüler, arkalarına bile bakma-

80
dan köyü ve vildiyi lerk ettiler. Böylı:ce atalar Cuzco'ya giden
yoldil önlerindeki son engeli de ilşmış oldular.

Bir aryballas, mısır koça", vi' kürek taklitlerimını


oluşan İnka (i
imlrği.

Cuzco vadisine vardıklarında hiç zaman kaybetmeden,


,

bölgenin hükümdarı olan A1cavicça'nı n huzuruna çıktılar. Ona,


kendilerini oraya vadinin yönetimini devralsınlar diye babaları­
nın, yani Güneş Tanrısı'nın yolladığını bildirdiler. A1cavicça ve
tebaası bu talcbe boyun eğip onlar için sarayda yer haz.ırladılar.
Bunun ardından Manco Capac, Tambo Toco mağarasından ge­
tirmiş oldukları mısır tohumlarını kullanıp A1cavicça ve geriye
kalan diğer ataların da yardımıyla vadideki ilk mısır larlasını
ekti. Molina bize İnkaların Cuzco vadisini açtıkl arı ıarıalar ve
ektikleri tahıllarla 'ıslah etmelerinin' öyküsünü daha farklı bir
şekilde aktarmnktadır. Bu öyküye göre vndideki ilk mısır larıası
Manco Capac tarafından değiL, onun kız kardeşlerinden birisi
olan MiLma Huaco tarnfındnn ekilmiştir. MamiL Huaro öldükten
sonra bed.mi lahni! edilip mumyaInnmış ve bu mumyilnın klil­
lünden sorumlu olanlar, her yıl onun ektiği ilk tarlada büyüyen

8'
mısırları kullanarak clıklın (mısır birası) mayalanlışlardır. Bu içki
daha sonra Mama HUilCO mumyasının kültünden sorumlu olan­
lara ikram edilmeye başlanmıştır.
Manco Capac ve yanındakiler gelecekte Cuzco'nun şehir
meydanı, yani Huanaypala olacak açıklık alana vardıklarında,
geriye kalan iki erkek kardeşten biri olan Ayar Auca burada bir
taş sütuna dönüştü. O günden sonra bu sühına da bir huaca
olarak tapınılmaya başlandı. Manco Capac, dört kız kardeşi ve
oğlu Sinchi Roca burada birlikte Cuzco şehrini inşa (:!ttiler.
Özetleyecek olursak, önceki sayfalarda imparatorluk gene­
linde anlatılan yaratılış ve köken millerini ele alırken değinmiş
olduğumuz 'paradigmatik öğeler', İnka köken mitinin
Sarmienıo, Belanzos ve diğer vakanüvislerce aktarılan versiyon­
larında yeniden karşımıza çıkmaktadır. Titicaca Gölü'nde yara­
tılmış ol.1n atolar, yemltı geçitIerinden geçerek gittikleri
Pacaritaınbo'daki Tambo Toco mağarasından yeryüzüne çıkmış­
lardı, dolayısıyla orası [nkalann köken yeri sayılıyordu. Bu ma­
gara, Ayar Cachi'nin diri diri gömüldliği.ine inanılan yer olduğu
için, İnkalar döneminde önemli bir huaca ve hac merkezi olarak
da görülüyordu (bu yerleşim yerinin kalıntıları bugün
Mauqallaqla, ynni 'eski şehir' adıyla bilinmektedir). [nkaların
ataları Tambo Toco mağarasından yeryüzüne çıkıp CUZCO vadi­
sine gittiklerinde şehrin h5kimiyetini ele geçirerek Alcavicça'nııı
�gemenliğinc son vermişler ve böylece, başkentte yaşayan sayilı
{nkCllar ile imparatorluk gem.-Jiııdc yaşayan diğer halklar, yani
)'Clbancı istiltıcılar ilc yerliler arasınd.ı O glinden sonra kurulacak
olan hiyerarşik ve siyasi ilişkilerin temellerini atmışlnrdı.

İnka Devleti Hile ve Desiseyle mi Kuruldu?

Manco CClpac'ın Cuzco'yu felhClmesinin ardından vadide yil­


şandığı rivayCı edilen diğer mitolojik ola}'ı'ıra geçmeden önce,
İnk<ıların kökenini yine Pacnritambo'yla ilişkik'ndireıı nma bu

82
kez onları art niyetli ve sahtek5r insanlar olarak tasvir eden baş­
ka bir geleneğin daha var olduğunu belirtmek gerekir. inka
köken milinin bu versiyonunda, Ayar kardeşlerin Cuzco vadisi­
ni ele geçirebilmek için hileye baş\'urdukları ve oranın yerli
halkına kendilerini (yani inkaların atalarını) Güneş Tanrısı'nın
çocukları olarak tanıthkları anlahlmaktadır. Manco Capac bu
amaçla önce büyük bir çift altın levha imal etmiş veya ettirmiş.
Sonra bunlardan birini göğsüne, diğerini sırtına asıp Cuz.co va­
disini yukarıdan gören Huanacauri tepesine hrmanmış. Şafak
sökfuğünde, Manco Capac'ın üzerindeki altın levhalardan vadi­
ye yansıytın güneş ışıkları, onun göz alıcı ve heybetli bir tanrı
gibi görünmesini sağlamış. Yerliler bu göz kamaşhrıcı, ilahi
görüntü karşısında dehşete kapılmışlar ve Huanacauri'nin zir­
vesinden vadiye inişini korkuyla karışık bir hayranlık içinde
izledikleri M,ınco'ya CUZL"O kentinin yönelimini l,iı;bif' dinmiş
göstermeden teslim etmişler.
-.

Mmıqııllaqıa ,in'ıı ya;' iJlka Pıın/ri/IıI11I',> (�(1ldl1).

83
Bu mitin farklı versiyonları, değişik kaynaklardan bcslcn­
ffiektedir. Temele alınan kaynağa bağlı olarak, iıtal;:ırın yerel
halka ettikleri bu 'oyun' son derece masum ve makul bir davra­
nış olarak görülebileceği gibi (bu durum mitin Martin de Murııa
tarafından aktarılan versiyonunda söz konusudur), İnka iktida­
rının hile ve desiseyle tesis edildiğini, dolayısıyla gayrı meşru
olduğunu ima ""den ml..-'Şum bir sahtekarlık örneği olarak da
görülebilir. Bu bağlamda, [nkaların kökeni hakkında özellikle
İspanyol feıhinden yalnızca on yıl sonra, 1542 yılında Vaca de
Castro'nun Cuzco'da yürütmüş olduğu bir sonışhırmanın tanık
ifadelerinde yer alan bir öyküye de dl..>ğinmek gerekir. Bu öykü,
ikisi Pacaritambo yerlisi olduğunu iddia eden dört kıdemli
quipucamayoq'un ifadelerine dayanılarak hazırlanmış olan
Re/aciD/I de Los Qııipııcaıııayoqs belgelerinde yer almaktadır. İnka
köken mihnin Pacaritambo menşeli iki qııipucamayuq l;ırafın­
dan anlatıldığı anlaşılan bu hali aşağıdaki gibidir.
Manco Capac, Pacaritambo'lu bir (lnacn'nm (bir yerel yöne­
tici ve bölgenin önde gelen ailelerinden birinin reisi) oğluydu.
Annesi onu doğururken öldüğü için babası tarafından büyütül­
müştü. Manco küçük bir çocukken, babası onu hep 'güneşin
oğlu' diye çağırırdı . On veya on iki yaşına geldiğinde babası da
öldü, Fakat o güne dek babası ona 'Cüneş'in oğlu' la kabı mn
aslında bir babanın oğluyla duyduğu gururun masumane ifade­
sinden başka bir şey olmadığını anlatmamışt!. Bu yüzden,
Manco Capac kendisinin gerçekten de Güneş'in oğlu olduğu
fikrine kapıldı; köyünün 'aptal ahalisi' (gel/te Imda) de bu konu­
da ona adeta çanak tuttu. Manco'nun hane halkı arasında, baba­
Sl11ln putlarına hizmet eden iki yaşlı rahip vardı. Bu adamlar da
Manco Capac'm tanrısal bir varlık olduğu 'aldatmacası'nı
(}lııırmin) teşvik ettiler. Manco, bu iki rahibin telkinleri sonucun­
da, on sekiz ya da yirmi yaşına geldiğ.inde, kendisinin ve nesc­
binin yeryüzünün doğal ve meşnı hüklimdarlan olduğu fikrini
artık iyiden iyiye kanıksamıştı. Yıllarca bu yalanlarla gözleri kör

84
edilen genç, ailesinin birer ferdi saydığı bu iki rahibi ve babası­
nIl' Huanacauri adındaki baş putunu da yanına alarak.
Cuzco'ya gitmek için yola koyuldu. inkaların iktidarı hileyle ele
geçirdiklerini anlatan milin bu versiyonu da, tıpkı diğerteri gibi,
Manco Capac'ın Hııanacauri tepesine tırmanıp göğsüne ve sırh­
na astığı altın levhalar yardımıyla göz kamaştırıcı tanrısal bir
varlık izlenimi yaratarak Cuzco halkını etkilernesi ve oranın
hakimiyetini ele geçirmesiyle sona etmektedir.

Mııııco Capac, Hııa/lacouri Dağl'I/ııı Iq1t'Sjll(lt-ykClt.

85
Vakanüvis Garcilaso de la Vega, Manco Capac'ı aynı anda
hem Titicaca Gölü'yle hem de ilk inka'nın kendisini Güneş'in
oğlu olarak tanıttığı sahtekarlık olayıyla iIişkilendircrek,
İnkaların kökcn mitinin karmaşıklığını bir adım öteye taşımıştır.
Garcilaso, Titicaca Gölü civarında yaşayan halkların büyük tu­
fandan sonra güneşin ışıklarının ilk olarak Güneş Adası'na vur­
duğu yollu inançlarını Manco Capac'm önceden bildiğini söy­
lemektedir. Bu bilgiyle hareket eden Manco, güneşin birı kız
diğeri oğlan olan iki çocuğunu oraya 'barbar' yerlilere uygar
yaşamı öğretmeleri için gönderdiğini anlatan bir masal uydur­
muştur. "İnkalar, çıkarları uğrunda uydurdukları böylesi hika­
yelerle, oranın yerlilerini kendilerinin güneşin çocukları olduk­
larına inandırdılar ve icraatlarıyla da bunu pekiştirdiler."
Böylesi öyküler, çağdaş okuyucunun İnkaların gerçek
inançl i m ilp Avnıpal ı vPy" HıristiYiln yonımnıların inkalar.ı
atfettikleri olaylar ve fikirler arasında bir ayrım yapabilmesini
son derece güçleştirmektedir. Sözgelimi, Manco Capac ve nese­
binin şanının, itibarının ve iktidarının yerli halka edilen bir hile­
ye, desiseye yahut oyuna dayanıyor olduğu fikri, bir düzeyde
bakıldığında, siyasi çıkarlar uğruna İnka yönetiminin meşruiye­
tinin sorgulanmasını isteyen kişilerin İnka köken mitini çarpıt­
mak amacıyla sahneye koydukları bir girişimin parçası olarak
görülebilir. Başka bir düzeyde bakıldığında ise, Hıristiyanlar
yerlilerin güneşe tapınma inancını şeytana yormaya meyil(jydi­
ler; bu anlayış özellikle Garcilaso de hı Vega'nın vakayiname­
sinde ağırlığını hissettirmektedir. Dolayısıyla, o dönemde
İnkaların 'Güneş'in çocukları' olarak iktidara gelmelerini sağla­
yan olaylarda şeytanın parmağı olduğuna kanaat getirilmiş
olması pekala mümkündür. Bu mitleri aktaran vakanüvislerin
amaçları veya çıkarları ne olursa olsun, İnka İmparatorluğu'nda
görülen güneşe tapma inancının kuşku bırakmayacak denli
kadim ve yaygın bir davranış olduğuna işaret eden yeterli sayı­
da ve çok çeşitli kaynak mevcuttur.

86
Çözülmesi daha güç bir sorun ise Viracocha'ya tapınma ve
Güneş'e tapınma inançları arasındaki zamansal ilişkidir. Kimi
vakanüvisler İnkalarda güneşe tapınma inancının daha yakın
tarihlerde, imparatorluğun sınırlarının Cuzco vadisinin dışına
uzandığı ve devlet örgütlenmesinin olgunlaşhğı dönemde orta­
ya çıktığını ileri sürmektedirler. Kimi vakanüvisler ise
Viracocha'ya tapınma inancının güneşe tapınma inancının yerini
aldığını söylemektedirler. Her hallikarda, İnkalar döneminde
yaşanan olayları anlatan vakayinamelerin y(>t(>rince güvenilir
kaynaklar olmamaları burada da bir sorun olarak karşımıza
çıkmakta ve bu gibi sorulara verilen yanıtların fazlasıyı.., spekü­
latif kalmalarına sebep olmaktadır.

İnka Devletinin Kuruluş ve Genişleme Mitleri

İnkaların mitolojik tarihlerinin yuknrıdn özetlediğimiz kısmı,


sndecc ilk İnkn hükümdarı Manco Capac ile kardeşlerinin Cuzco
vadisiı,in hakimiyetini ele geçirmelerine i7.in veren olayları ve
süreçleri anlatmaktaydJ. Kimi tarihçiler, Manco Capac'tan sonra
İnka tahtına çıkmış olan bütün imparatorların tek bir hanedanın
soyundan geldiklerini ileri sürmektedirler. Diğer kimi tarihçiler
ise bu imparatorların, soyları nihayetinde yine Manco Capac ve
karısı/kız kardeşi Mama Ddlo'ya dayanan iki ayrı haned,mlık
çizgisinin varisleri olduklarına inanmaktadırlar.
Bu durum ilk inka imparatoru Manco Cıpac'ın haleflerinin
tevarüs sıralarıyla ilgili yanıtlanması gereken bir dizi karmaşık
soruyu akla getirmektedir. Manco Capac'ın iktidara gelişinden
İspanyolların bölgeye ayak bastıkları 1532 yılına kadar geçen
süre zarfında tahta çıkmış olan İnka imparatorlarının toplam
sayısı kaçtı? Bu hükümdarların saltanat süreleri neydi? Bu im­
paratorlar gerçekten de tarihsel kişilikler miydi, yoksn bazıları
(veya hepsi) sadece mitolojik kişilikler miydi? Uzmanlar bu
sonılara çok çeşitli yanıtlar vermektedirier. Bu yanıtların bütün

87
ayrıntılarını ve çıkardıkları güçlükleri burada ele almamız
mümkün olmadığı gibi, gerekli de değildir. Bizi ilgilendiren
daha ziyade İnkaların Cuzco vadisinde birliği hangi yollarla
sağladıkları ve iktidara nasıl geldiklt'ridir. Bu nedenle, tartış­
mamıza temel teşkil etmesi bakımından, İnka imparatorlarının,
bu konuda birtakım bilgiler veren kaynaklarda yer alan ve sa­
hih1iğindcn geneli itibarıyıOl emin olunan, aşağıdaki listesine
b.ışvuracağız. Bu kaynakların çoğunda, İnkaların İspanyol fet­
hinden önce yaşamış olan son tartışmasız imparatorunun
Gua}'na Capac olduğu belirtilmektedir. ispanyolların Peru'yu
işgal ettikleri dönemde inka tahtının varisinin kim olduğu ko­
nusunda ise Guayna Capac'ın oğulları Huascar ve Atahualpa
arasında bir ihtilaf mevcuttu.

İnka imparatorları
Manco Capac
Sinchi Roca
Uoque Yupanqui
May ta Capac
Capac Yupanqui
Inca Roca
Yahuar Huaeae
Viracocha Inca
Paehacuti Inca Yupanqui
Tupac lnca Yupanqui
Guayna Capac
Huasear ve Atahualpa

Vakanüvisler, inka imparatorluğu'nun farklı imparator ve im­


paratoriçeleri hakkında değişik miktarlarda ve çok çeşitli bilgiler
vermektedirler. Bu bilgilerden bazıları son derece akla yatkındır
ve ispanyol fethinden önce bölg\..>de hüküm sürmüş olan kimi
İnka hükümdarlarının saltanatlan sırasında gerçekleştiği anlaşı­
lan olaylardan söz etmektedir. Sözgelimi. ilk inka imparatoru
Manco Capac'ııı Cuzco halkını 'yukarı Cuzco' (Hmımı CI/zeo) ve
'aşağı Cuzco' (HI/rili Cl/zco) olmak üzere iki kesime ayırınış ol­
duğu rivayet edilmektedir ve İspanyollar bölgeye ayak bastıkla­
rında şehir halkının gerçekten de bu şekilde ikiye ayrılmış oldu­
g:unu görmüşlerdir. Sinchi Roca'nın, Cuzco halkına vadinin her
karışını işıeIJıel�ri ve IJ<'ıtales yetiştirmeleri için ferman buyur­
duğu anlatılmaktadır ki bu bölgenin toprağının hiç değilse
İnkalar döneminden bugüne zirai faaliyetlerle yoğun bir şekilde
işlenmiş olduğu bilinmektedir. Ayrıca, imparator Mayta
Capae'ın, saltanalı sırasında ayaklanan Alcavicça yerlilerinin
isyanını bastırdığı da anlatılmaktadır. Bütün bu olaylar ve ey­
lemler, akla yatkın tarihsel olaylar olsalar da, hangisinin tam
olarak ne zaman gerçekleştiğini söylemek mümkün değildir.
Öte yandan, }'ukarıda özetlediğimiz türden akla yatkın ta­
rihsel olaylar, farklı kaynaklarda genellikle mitolojik oldukları
aşikar başka olaylarla iç içe geçmiş halde anlatılmaktadır. GÖrü­
nüşe bakılırsa, İnkaların nasıl yükseldiklerini ve imparatorlukt,'
birliği nasıl sağlandıklarını anlatan yerli kaynaklarda benim
burada 'mitolojik-tarihsel' olarak nitelediğim (zira tarihsel ko­
numları belli değildir) iki olaya özellikle büyük bir önem atfe­
dilrnekıedir. Dönüm noktası niteliğindeki bu olaylardan ilki,
inkaların Cuzco'nun batısında yaşayan kudretli Chanca halkıyla
yaptıkları savaştır. ikincisi ise genç bir İnka prensinin, yaratıcı
Virncocha'yla k<ıfşı karşıya gelişidir.
Chanca ordularının Cuzco şehrine yaptıkları saldırının genç
bir İnka prensi tarafından geri pijskijrtüldijğij muharebe,
İnkaların mitolojik taTihleri açısından son derece önemli bir olay
olarak görülmektedir, zira bu savaşla birlikte inka devletinin bir
imparatorluk olmasmm önündeki en büyük ı'ng(') de ortadan
kalkmıştır. Kimi kaynaklar, bu mitte anlatılan kahraman prensin
Yahuar Huacac'ın oğlu Viracocha Inca olduğunu söylemt'ktedir­
ler. Başka kaynaklarda ise bu olayın kahramanının Viracocha
Inca'nın oğlu Pachacuti Inca Yupanqui olduğu iddia edilmekte-

89
dir. Bu oyküye göre, Chanca birlikleri şehre doğru ileriediği
smıda, imparalor da dahil olmak üzere bütün Cuzco halkı ş<.'hri
lerk edip oradan kaçmışh. Cuzco'yu savunmak için geride yal­
nızca genç bir İnka pn.'Ilsi ve onun bir avuç adamı kalmıştı.
Chanea birliklerinin gerçekleştirdiği ilk iki saldırı sırasında ne­
redeyse m,lğhıp ol,ln genç prens ve adamları, üçüncü saldırı
sırasında İnkaların yazgısının evrendeki dt.'ngenin parçası oldu­
ğunu gösteren bir mucizeye tanık otdular: Vadideki taşların ve
kayaların hepsi, şanlı savaşçılara dönüşüp inkaların safında
savaşa girdiler. Böylece genç prens, şahit oldukları bu doğaüstü
olay karşısında neye uğradıklarını şaşıran Chanca birliklerini
bozguna uğrattı. İnkalar, pımmıııct< ol arak adlandırdıkları bu
taşları ve kayaları o günden sonra birer hu aca saydı lar ve onlara
tapındılar.
Bu mitin çeşitli vak.:ıyinamelerde .:ıkıarılan farklı versiyon­
larının ortak havası ve rengi. çağdaşokuyucu -ve muhtemelen o
dönemde bu miti dinlemiş olan İknalar- üzerinde, İnkalann
mucizevi bir şekilde şanlı savaşçılara dönüşen kayaların da yar­
dımıyla Cuzco vadisinin hfıkimiyetini kesin olarak sağlayıp
imparatorluğa giden yoldaki son engeli de aştıkları bu sürecin
aslında bir lakdir-i ilahi olduğu izlenimini uyandırmaktadır.
Ayrıca kimi bilginler, sömürgeleşlirme döneminden kalma bel­
gelerde yer alan bilgilerde mitolojik öğelerin yerlerini tarihsel
unsurla.ra. bırakmaya başladığı ilk noktanın Cuzco'mm bu mito­
lojik-tarihsd geçmişinin, özellikle dı, çeşitli İnka hükümdarkırı­
nın inaatlarının anlatıldığı kısımlar olduğunu düşünmektedir­
Ier. Bu görüş, Chanca'ları geri püskürten prensin Pachaeuti Inca
olduğunu, bu hükümdarın 1438-81 yılları arasında saltanat sür­
düğünü ve söz konusu savaşın hem imparatorluk genelinde
birlik ve beraberliğin sağlanmasıyla hem de Cuzco şehrinin ve
imp.ıratorluk sınırlarının genişlemesiyle sonuçlanan son derece
önemli bir olay olduğunu ileri sürmeklir. Ne var ki elimizde
,

90
ınka hanedanlığının bu mitolojik tarihini doğrulayan ya da des­
tekleyen herhangi bir arkeolojik veri bulunmamaktadır.
Chanca savaşını anlatan bu öyküdeki öğelerden hiç değilse
bir kısmının 'gerçek' tarih olduğunu kabul eden ama bu olaylara
kesin tarihler atfetmekten kaçınan bir başka görüş de bu çatış­
manın inkaların Cuzco vadisinde iktidara gelişinin derin ve
tarihsel hahrasını temsil ettiğini öne sürmektedir. Bu süreçte
yaşanan dönüm noktası niteliğindeki olay, Inkaların o dönemde
Cuzco vadisinin hakimiyetini hala ellerinde bulunduran Huari
halkınııı son temsilcilerini de bozguna uğratmış olmalarıdır.
Orla Ufuk sürt.'Since Titieaca Gölü çevresinde yaşamış olan
Tiahuamıco halklarının Penı'nun orta kesimlerinde yaşamış
çağdaşları olan Huari halkının anayurdu, o dönemde
Chanea'ların egemt!nliği altında olduğu söylenen topraklar üze­
rinde yer alıyordu.
inka devletinin kuruluş millerine geri dönecek olursak, va­
kayinamelerde Chanca savaşıyla (görece) aynı döneme tarihlen­
dirilen mucizevı bir alanwt niteliğindeki başka bir olay da genç
inka prensi Pachacuti Inen Yııpanqııi ilc yaraha tanrı Viracocha
rachayachachi'nin knrşılaşmasıdır. Bu olay CııZCO vadisinin
hemen dışında yer alan Susurpuquio'da meydana gelmiştir.
Pachacuti, babası Viracocha Inca'yı ziyarete giderken yolda bir
su kaynağına rastlar. Kaynağın yanından geçerken, nereden
geldiği belli olmayan kristal bir tabletin suya düştüğünü görür.
Ne olup bittiğini anlamak isteyen genç prens, kaynağın başına
varıp suya baktığında, suyun içindeki tablelte başına bir Ilmıto
(bir çeşit Kızılderili başlığı), kulaklarına ise kulak halkları takmış
ve inkaların giydiklerine benzeyen kı),afetler giymiş bir yerlinin
görüntüsünü görür. Başından etrafa adeta güneşinki gibi üç ışık
huzmesi yayılan bu yerlinin omuzlarına da yılanlar dolanmıştı.
Her an h,ımle yapmaya hazır gibi görünen bir 'aslan' (puma),
adamın bacaklarının arasından başını öne doğru uzatmıştı.
Adamın arkasında duran başka bir aslan ise pençelerini onun

91
omuzlarına dayamıştı ve yılatıa benzeyen bir yaratık da bu gi­
zemli figürün sırtından aşağıya doğru boylu bayunca uzanmak­
!aydı.
Pachacu!i, kristal tableti de yanına alıp su kaynağından ay­
rıldı. O günden sonra, kristali geleceği görebilmek için kullandı.
Pachaculi'nin, lablet üzerinde gördüğü sureti daha sonraları
yanıtıcı Viracocha Pachayachachi ile- öuie-şlırylirciiti rivaypl
edilmektedir. Hatta kristal lablette gördüğü görüntii genç veH­
ahdı öylesine etkilemiştir ki, prens kendi saltanatı sırasında
dinsel bir refarma imza atmıştır. İmparatorluk sınırları dahilin­
de tapınılan tanrıların resmi hiyerarşisini anlatan bu anlatıya
göre (ki rakip versiyanları da vardı), lnca Pachacu!i Yup.ınqui
tahta çıktığında başkenı Cuzca'nun ana ayin ve ibadet merkezi
olan Coricancha tapınağını tanrıların yeni hiyerarşisini sergile­
yeeek ve pekiştirecek şekilde yeniden düzenlemişti. İnkaların
tanrıları o günden itibaren Viraeoeha, Güneş, Ay, Venüs, Yıldı­
rım ve Gökkuşağı olarak sıralanmaya başlamışlardır. Bu hiye­
rarşi, eskiden inka tanrılar meclisinin en büyük tanrısı sayılan
Güneş'in yerine yeni hükümdar Pachacuti'nin baş tanrısı olan
Viracocha'nın geçirilmesiyle ortaya çıkmıştı.
Gelgelelim, İnka dininin geç�rdiği dönüşümü Pachacuti
Yupanqui ile i1işkilendiren bu mitin başka bir versiyonu ise bu
hükümdarın, yaratıcı Viracocha'nın yerine Güneş'i imparator­
luğun baş tanrısı haline getirdiği için, İnka dininin gittikçe daha
fazla güneş kültünün etkisi altına girmesinden, yani 'güneşleş­
mesinden' sorumlu olduğunu ileri sürmektedir. Bu görüşe göre,
Pachacuti'nin, 'Viracocha' adını taşıyan babasının veliahdı ola­
rak iktidara gelişi, aslında Viracoc:'a'nın yerine Güneş'in geçi­
rilmesiyle gerçekleşen esaslı dönüşümün simgesel bir ifadesiydi.
BlI tarhşmanın mı'rkezinde yer alan meselelerden biri de inka
imparatoru Viracocha lnca'nın yaralıeının adını ya da sanını
taşıyor olmasıdır. Sözgelimi Betanzos, vakayinamesinde bu
durumu yaratıcının Viracocha Inca'ya görünmüş olduğu iddia-
sıyla açıklamaktadır. Viracocha Inca'nın başının belada olduğu
bir gece, yaratıcı aniden çıkagelerek onu sakinl\.'ştirmiş ve ondan
razı olduğunu belirtmiş. Ertesi gün, imparator yaşadığı bu olayı
tebaasına anlattığında, adamları ayağa Ralkıp hep bir ağızdan
onun adının bundan böyle 'hükümdar ve yaratıcı anlamına
gelen' Viracocha Inca olması ger�kliğini haykırmışlar.
Yaratıcı Viracocha ile hükümdar Vir;;ıcocha arasındaki iliş­
kiyi irdeleyen bu soruya yanıt vermek amacıyla birçok girişimde
bulunulmuşrur. fakat bizim bu soruya bu kitapta bir yanıt ver­
memiz mümkün olmadığı gibi, bu sorun öyle kolayca aşılabile­
cek cinsten bir !>Orun gibi de görünmemektedir. İki Viracocha
arasındaki ilişki, elimizdeki bilgi kaynaklarının doğasından
ötürü (zira bu kaynaklar farklı vakanüvislerin, farklı zamanlar­
da, farklı sınıflardan ya da soylardan gelen yerlileric yaptıkları
görüşmeler sonucu edindikleri farklı açıklamalar ve aktarımlarla
doludur) Illit ile tarihin iç içe geçtiği ya da harmanjandığı ve bu
yüzden son derece kafa karıştırıcı bir hal aldığı bu noktada dü­
ğümlenmektedir. Bu nedenle, İnka miıolojisinin merkezinde yer
alan bu iki başa! simayı birbirinden kesin çizgilerle ayırmak asla
mümkün olmayabilir.
Bu sorular İnkaların geçmişi hakkındaki mitleri anlatan,
hatta kimileyin yeniden yorumlayan Cuzco'lu quıpu­
camayoq'ların, saray şairlerinin/bilginlerinin (amatua'ların) ve
onların haleflerinin zihinledni d.,. QJchıkı;a mI?ŞJj1ı1 ('tmiş n[�
gerektir. Başkent Cuzco'mın dışında yaşayan yerli halklar da o
dönemde imparatorluğıın egemen sınıflarının zihnini meşgul
eden bu mitleri anlatmış olsalar bile, daha ziyade kendi geçmiş­
leriyle ilgili sorularla ilgilennıişlerdir: Nereden gelmişlerdi?
Komşu halkların birbirleriyle ilişkisi neydi? Nasıl ve ne zaman
İnkaların hilkimiyeti altına girmişlerdi? Bir sonraki bölümde
kırsal kesimIerde yaşayan yerli halkların bu ve benzeri sorııları­
na yanıt vermeye çalışan ve varlığını gününıLize kadar koruya­
bilmiş olan bazı miliNi ele alacağı?.

93
Kıyı Bölgelerinde ve
Kırsal Kesimlerde
Anlatılan Mitler

Kuzey Kıyılannın Hükümdarları ve inkalar

Ayar kardeşlerin ortaya çıkışı, Cuzco �.'hrinin ve inka impara­


torluğunun kuruluşunu gibi önemli olayları anlatan )'uk<ındaki
nıiller And uygarlıkları hakkındel elimizde bulunan bnşlıc,ı dev­
let kuruluş mitleri olmakla birlikte, kaynaklarımız bunlarla sı­
nırlı değildir. Dikkatimizi imparatorluğun farklı bölgelerine.
üzeIlikle de Peru'nun kuzey kıyılanna çevirdiğimizde, en az.
Cuzco hanedan1ığmın tarihini anlatan miller kadar karmaşık
olan başka devlet kuruluş millerinin kalıntılarıyla da karşılaşı­
m.. Fakat ne yazık ki bu kalınhl.:ır sadece birkaç mitin kab., öze­
linden ibarettir. Bu nıitlerden burada ele alacağımız iki tanesi
Lamba)'eque vadisi hakkında, bir tanesi de Moche \'<1disinde
yaşamış olan Chimor halkı h.ıkkındadır.

95
Cabello Balboa, 1586 tarihli vakayin.ı­
mesinde Lımbaycqul' vadisini merkeze alan
ve bu vadinin ilk çağlarda balsa ağaçları
veya sall.ır üzerinde denizi aşarak güney­
den gelen yabancılar tarafından istila edil­
di�ini anlatan bir mitoloji geleneğinin varlı­
ğından söz etmektedir. Cabello Balboa'nll1
'gözüpek insanlardan oluşan soylu bir kafi­
le' olarak nitelediği bu ilk istilacı toplulu­
ğun reisi, Nayınlap admda bir adamdı.
Nayınlap'a yolculuğu sırasında karısı
Ceterni, haremi ve aralarında bir te\lalm,
kraliyet tahtırevanının muhafızlarının, de­
niz kabuklarını a)'inlerde kullanmak üzere
öğütli p pudra haline getir�n bir adamın, bir
aşçının ve başka pek çok hizmetk5rın yer
aldığı kırk kadar adamdan oluşan maiyeti
rdak;"!t etmekteydi. Nayınlnp, adı
Yampallec olan bakırlaşından putunu da
yanında getirmişti. Kafilenin yerleşmeye
karar verdiği Lambayeque nehir vadisinin
adının Yampalle<: sözcüğünden türediğı
snnılm.:ıkladır. Cabeııo BallJOa, Yampallec
putunun görünüşünün Nayınlap'cl benze­
diğini, dolayısıyla bu putun aslında hii·
küındarın sureti olduğunu söylemektedir.
Nayınlap. Chot adı verilen yerde bir saray
ve bakırıaşından pula adanmış bir adak yeri
inşa ettirdi. Burnnın, Lambayeque vadisİnde
yer alan Huaca Chatuna olduğu tahmin Clıimf! '·ıi/ıiiriiııt'
edilmektedir. ii:Sii alı�ap bır

Hükümdar Naymlap uzun ve huzurlu lekıi(' kiirt',�i.

bir yaşam sürdü. Öldüğünde cesedi Chol

96
sarayına gömüldü. Fakat ölmeden önce, rahiplerine, tebaasına
kendisinın öldükten sunra kanatlanıp gökyüzüne uçtuğUI1U
süylemelerini vasiyet etmişti. Naynılap öldüğünde yerine oğlu
Cium geçti. Cium, bölgenin yerlilerinden biri olduğu anlaşılan
ZolzoJmii ,ıdında bir kadınla evl(>ndi (vaka)'inanıede bu kadın­
dan Mow eli)'1;' söz. l;'eI;lm�kt('r1;r V� hıı sÖ7.ciik r"p;1Ilyo1cada bir
topluluğa -yani burada güneyden gelen istilan topluluğa- dışa­
rıdan katılan Y<ıb,mcıları belirtmek için kuııanılır). Ciunı ve
Zolzolaı'ii çiftinin on iki uğulları oldu. Bu oğulların hepsi zamanı
geldiğinde evlenip b<ırkl<ındılar ve kendi yollarına gidip yerleş­
likleri yeni yurtlarında filrklı şehirler inşa ettiler.

.'

umıbayeque vııdisillCk oldu,�11II1I iııaıııltm }luaca C/ıofıııın saray/1ıı11


içı' bakarı I1v!ıISJllUm Iıayali tasviri.

Naymlap ile başlayan bu hancdanlığın on iki hükümdarı


oldu. Bu hükümdarların sonuncusunun adı Fempcllec idi.
Fempellec, atasıııın Yampellec adındaki bakırıaşmdan putunu
Chot mevkisinden başka bir yere taşımak istedi ancak bu isteği­
ni gerçekleştirmeye fırsat bulamadan (Calx>llo Balbo..,'ya göre),
şeytan, güzel ve çekici bir kadın kılığına girip onu baştan çıkar-

97
dı. Fempellec bu meçhul cadı tarafından baştan çıkarıldığında
bardaktan boşalırcasma yağmur yağmaya başladı ki Peru'nun o
bölgesi aslında son derece az yağış alan bir yerdi. s..1ğanak yağış,
otuz gün boyunca devam etıi. Yağmur dindiğinde- bu kez bir yıl
sürecek olan bir kıtlık ve kuraklık dönemi baş gösterdi. Yıl dön­
dii)';ünde, bu durum artık Yampallec putunun rahiplerinin canı­
na lak etmişti. Rahipler, başlarına musallal olan bu belayı Savuş­
tumıak için Fempellec'i yakalayıp ellerini ve ayaklarını bağla­
dıklan sonra okyanusa attılar. Böylece Lambayeque vadisinde
on iki nesil boyunca hüküm sürmüş olan Naymlap hanedanlığı
sona erdi.
Cabello 8albo..1, Fempellec'in ölümünden 'uzun yıllar sonra'
Lambayeque vadisinin yine deniz yoluyla gelen çok güçlü bir
ordu tarafıı,daı' bir kez daha istila edilmiş olduğunu anlatır. Bu
istilacı ordunun komutanı, Chimo Capac (şanlı hükümdar
Chimu) adında bir adamdı. Chimo Capac adı, büyük ihtimalle,
bu komutnnın soyunun, merkezi Moche vadisinde bulunan
Chimor kraııığının hnnednnlnrına dayandığını ima etmektedir.
Chimo Capac, Lambayeque vadisinin hakimiyetini ele geçirdik­
ten sonra Pongmnssa ndındnki adamım vadinin yönetiminin
başına curnca (yerel yönetici) olarak atadı. Pongmassa öldükten
sonra yerine önce oğlu, sonra da lorunu geçti. Pongmassa'mn
torununun hiikümdarlığı sırasında ise L.1mbay('(}ue vadisi
İnkaların egemenliği altına girdi ve o tiuihtcn sonra İnkillar adı­
na çalışan Chimu kökenli beş curaca daha gördü. İnkalar ile
Chimular arasındaki bu ittifak, ispanyolların bölgeye gelişiyle
sona erdi.
Kimi kaynaklarda, Peru'nun kuzey kıyılarındaki Moche
vadisinde eskiden Taycanamu diye bir hanedanlığın da bulun­
duğu belirtilmektedir. Tıpkı Naymlap ve Chimo gibi,
Taycanamu da Moche vadisine balsa ağaçlarından yapılmış
sallarla denizi aşarak güneyden gelmişti. Taycanamu'nun tahtı­
nın v.irisleri, kendi s.ıltanatları sırasında ülkenin topraklarını

98
genişlettiler. Fakat hanedanlığın altıncı veya yedinci hükümdan
olan Minchançaman, Topa Yu pa nqui adında bir inka hükümda­
rı tarafından yenilgiye uğratıldı. Minchançaman'ın �sir al ınıp
Cuzco'ya götürülmesiyle Moche vadisi de fiilen İnkaların hfıki­
miyeti altına girmiş oldu ve Avrupalılar bölgeyi işgal edip İnka
impMatorluğu'na son verene kadar da öyle kaldı.

Ra/�ı ıığacııııla/l YIII"/I/II�. ii:t"riııdc ikı YOICllsll lııı/llııalı


SIII Şl"k/iııdcki Mod/(" farz.ı iiZi'/lS; a,�lzIı bir il/rik.

ink<ı hüküındMlnnnın bölgede ardı ardına yaptıkları fetih­


ler Vi..' ku rd ukla rı iUif,ıkl.u, imparatorluğun sınırlarının genişle-

99
mesine yol açmış, böylece inkalar imparatorluğun uzak köşele­
rinde -sözgelimi, Lanıbayeque ve Moche vadilerinde- hüküm
süren soyluların ve hanedanlMın kökenlerini anlatan zengin ve
canlı yerel mitoloji gelenekleriyle lemas kurma fırsatı yakalamış­
kırdır. İnkalarm, kurdukları bu temaslar sırasında karşılaştıkları
cn büyük güçlük, kırsal kesimlerde öteden beri anlatılagelen bu
yerel mitolojik-tarihsel öyküleri imparatorluğun rt?Smi mitoloji
geleneğine dahil edebilmenin bir yolunu bulabilmek ve bunu
yaparken bir yandan da İnka hanedanlığına mitierde atfedilen
merk('zi konumu ve kutsiyeti konıyabilmek olmuştur. Yerel ve
bölg('sel milleri yeniden yonımlayıp resmı geleneğe uygun hale
getirmek, Tahuantinsuyu ülkesinde anlatılagelen mitolojik t;ırih­
leri muh;ıfaza etmektı'n ve birbiriyle bağdaşır h;ık' getirmekten
sorumlu olan amatua'ların ve quipucamayoq'ların başlıca göre­
viydi. Elimi:tin altında, yukarıda değindiğimiz inkalar ve
Chimor hükümdarları arasındaki ilişkiyi İnkai<ırın bakış açısın­
dan anlatan birkaç anlatı bulunmaktadır. Garcilaso de la
Vega'nın vakayinamesinde aktardığı kadarıyl,1, Topac
Yupanqui'nin bir zamanların kudretli hükümdarı Chimu'yu
yenilgiye uğrallığında yaşananlar, inkalar arasında şöyle anla­
tılmaktaydı:

Eski klist;ıhl ığınd ıın ve kibrinden eser kalmayan yiğit Chimu, bi­
tap düşmüş bir halde ve utanç içcri!>ınde huzuruna vardığı pn.·n­
sin <ı)'aklarına kapanıp lkcııdisini bağışlaması içinI tekrar tekrM
yalva rd ı. Prens onun aman dileyen bu aciz ve zavallı hal ine acıdı
w onu teselli etti. Adeta 5('("derı' kapanmış halde önünde iki blik­

Ilim duran bu yiğit hüklimdarın ilyağa kalkmasın.ı yardımcı olma­


ları için derhal kumand<ınlıırından iki!'>ınc emir verdi ve Chi mu'y,ı
g�'çll1işt(' arillarında y.lş<ınmış olan Ill'r şcyi affdtiğini �iiyledi . .
inkal.ır unun m lil klinü \'l' ikıidMml dinJen ;ılına)'" değil, putpc­
r('sı di nini, Y.ls"larını ve ıörderi ni iyileştirip yiiedlrney" gelmiş­
Iı·rdj.
Halunruna (Köylü) Mitieri

Bu noktada, İnkaların bölgı'ye gelişinden önce Peru'nun kuzey


kıyılarında yaşayan halkların mitalujilerinden, imparatorluk
döneminde taşrada yaşayan köylülerin mitoloji geknı'klerine
geçiyoruz. inka imparatorluğu'nda taşrada anlatılagdcn mitler
de tıpkı başkent Cuzco ve Peru'nun kuzey kıyılarında
anlatılagelen mitler gibi ancak ispanyol fethinden sonra kayd"
ge<irilebilmiştir. Gelgelelim, kırsal kesimlerde y"ş"yan yerli
halkların milleri ve dinsel inançları hakkında elimizde bulunan
kaynaklar, Cuzco'daki muadilierinden ekseriyetle daha yakın
tarihli ve daha az hacimlidirler.
ink.ı imparatorluğu nu n kırsal kesimlerinde anlatılan mille­
'

ri aktaran kayıtların birçoğu, 17. yüzyılın ilk yarısında, ispanyoI­


Iarın 'putperE'sllik' olarak yaftaladıkları yerel inançların kökleri­
ni ka;ı;ım.,k amacıyla bölgede sef",re çıkmış olan Katalik rahiple­
rin topladıkları bilgilerden ibarettir, Putperestlik. ispanyolların
gözünde, bölge yerlilı'rinin, atnlarımı, gökeisimlerine ve su kay­
nakları, mağaralar veya dağların zirvek'ri gibi dikkat çekici yer
şekillerine tapmmnIarı anl"nlın" geliyordu. ileril'yım sayfalarda
bu rahiplerin Peru Andl"rı'nın ort.' ve kuzey kesimlerinde yü­
rüttüklcri bazı ı"hkikaıl"nn tutanaklarına dayanılar<ık hazır­
lanmış bir çift belgeyi inceleYl'ceğiz. F.-ıkat öncelikle, 17. yüzyıl­
da yine benzer bir amaçla -putpl'rest inançları ve ibadetleri ifş..,
etmek için- kaleme alınmış olmasına rağm(;'n bölgede
anlatılagelen taşra mitieri hakkında bugün elimizde bulunan en
kapsamlı ve tutarlı kaynak olan dikkat çekici başka b ir belgeyi
ele alalım.

Huarochiri 'nin Tannlan ve İnsanlan

Rurada ele al;:ıcağımız belge, genellikle 'Huarochiri Elyazması'


olarak bilinınC'kıedir. HUMuchir; vilayeti, bugünkü Lima şehri­
nin dngusund.l, Peru'nun orta k('f;;mi boyunca U7.anan sıradağ-

101
ların en batıdaki ucu üzerinde yer almaktadır. Quechua dilinde
yazılmış olan Huarochiri Elyazması, 1608 yılından kalmadır. Bu
belgeyi fiilen kimin kaleme aldığı tam olarak saptanamamışsa
da (muhtemelen bir yerli tarafından yazıya geçirilmiştir), bölge­
de 'putların kökünü kazıyan' adam olarak ün yapmış olan yerel
rahip Franciseo de Avila yonetiminde derlenip kayda geçirildiği
kesin olarak bilinmektedir. Bu önemLi belgede aktarılan olayla­
rın ve eylemlerin anlaşılabilmesi açısından, bölgedeki toplumstıl
ve siyasal ortamın özetini sunmak yamrlı olacaktır.
Huarochiri bölgesinin sa'kinleri, ağırlıklı olarak Yauyos et­
nik topluluğunun ayllu'larma mensup insanlardan oluşmaktay­
dı. Yauyos ayl1u'ları, Amııı (yukarı) Yal/yas ve Ll/rin (aşağı)
Ynı/yas olmak üzere iki ana kola ayrılıyord u. Hııarochiri belgesi,
Aşağı Yauyos'ların iki alt kolunun -Cheea'ların ve Coneha'ların­
bakış açısını yansıtmaktadır. 'Y<ıuyus' sözdiğü, u\!l1i bi l' insan
tipini sınıflandırmaya yönelik genel bir terim olarak, bölgeye
sonradan ve muhtemelen gün\!yden gelen göçebe çobanları
adlandırmak için kullanılıyordu. Bolgcdc bir bakım<ı istilacı
konumunda bulunan bu göçebe Yauyos çobanları, kendilerini
Huaroehiri kırsalının aşağı kesimlerinde Yi1şi1yan VL' öteden tK'ri
bölgenin yerlileri sayılan çiftçilerin karşıtları olarak kabul e\tir­
mişlerdi. Gelgelelim, bölgenin hakiki yerlileri sayılan çiftçilerin
de aslında Yauyos soyundan geliyor olmaları muhtemeldir.
Başka bir deyişle, bu çiftçiler de bölgeye çok eski bir tarihte gelip
burada asimile olmuşlar ve gerçekleşen son göç dalgası netice­
siı,de kendileriyle aynı soydan gelen yeni göçebe çobanların
istila.<;ınfl uğramışIMdI.
Bölgenin hakiki Yauyos yerlilerinin taptıkları baş tanrı,
Hmıllallo Carhuincho'ydu. Huallallo, ateş soluyan korkunç bir
yanardağ tanrısıydı ve yamyamlığa olan düşkünlüğüyle tanını­
yordu. Sözgelimi, bu zalim tanrı, Aşağı Yauyos mensubu her
haneye sadece iki çocuk yapma hakkı vermişti ve doğacak bu
çocuklardan birinin kendisine kayıtsız şartsız kurban edilmesini

102
buyurmuştu. İlkel çağlarda Hual\al\o bölgeyi tek başına, rakibi
ya da dengi olmayan mutlak bir hükümdar sıfatıyla yönetirken,
yüksek kesimlerin iklimi kıyı şeridinde yer alan alçak düzlükler­
le (Yımga'lar) kıyaslanabilecek durumdaydı. O çağlarda
Huarochiri kırsalına da ılıman bir iklim hakimdi ve bölge dev
yılanltır, tukanlur (yağmur ormanlarımı özgü bir kuş türü) ve
sonraki çağlarda sadece kıyı bölgesiyle ilişkilendirilecek olan
çok çeşitli hayvanlarla doluydu. Huarochiri kırsalına son göç
dalgasıyla gelen istilacı Yauyos çobanlarının baş tanrısı ise
Pariacaea'ydl. Adını bölgedeki yüksek bir dağın zirvesinden
alan bu tanrı, Huarochiri Elyazması'nda, bölge kültürüne özgü
efsanevi bir kahramanın veya baş tanrının kılığına girip etrafta
dolaşınayı adet edinmiş bir huaca (kutsal bir mekan ya da nes­
ne) olarak tasvir edilmektedir.
Dünyanın yaratılış! ve kökeni hakkında Huarochiri kırsa­
lında anlatılan mit1er, Huallallo Carhuinco'nun bölgenin tek ve
rakipsiz hükümdarı olarak saltanat sürdüğü bir dönemden baş­
lamaktadır. Huaca Pariaeaca, işte bu dönemde, bir dağın zirve­
sinde, ilerde beş adama dönüşecek beş şahinin çıkacağı beş yu­
murta olarak dünyaya geldi. Huarochiri Elyazması'nın ya­
zar(lar)ı, bu beş adamın bölgeyi yakın zamanda istila etmiş olan
göçebe Yauyos çobanlarının önde gelen ailelerinin ve dinsel
topluluklarırun ataları olduklarına inanıyordu. Heybetli bir dağ
tanrısı veya huaca olan Pariacaca, kimin daha kudretli ve şanlı
olduğunu cümle �ilem görsün diye Huallallo Carhuincho'ya
burada meydan okudu ve onu mağlup edip bölgeden süreceği­
ne dair bir kehanette bulundu. Tanrılar kozlarını paylaşmak için
karşı karşıya geldiler. Pariacaca kendine silah olarak suyu seçti,
Huallallo ise dövüşürken ateşten başka bir silah kullanmayaca­
ğına dair ant içti. Bu iki tanrı arasındaki mücadele, elyazmasın­
da şu şekilde anlatılmaktadır:

103
Pariacaca 1x'Ş yönden yağma),a başladı, zira o aslında b<>ş kişiydi.
Yağmur, s,lrl ve kızıl renkle yağıyordu. Bir laraflan da, şimşek
olup beş yönden birden çakıyordu Hualtalto Carhuinclıo ise gün�
doğumundan günhaıımına dek he� şeyi yakıp ka\'uracak, alevleri
göklere v.ıT,ıcak dı'hş<:kngiz bir yangına dönüştü ve hiçbir şeyin
alt>vlerini sündürmesine izin vermedi. Yağ:rnur olup yağan
Pariacaca, bir süre sonr,' sele dönüştü ve alç,ık kesimierek yl'T alan
Ura COChil gölünt doğru akmaya başladı. Göl bu kadar suyu taşı·
'

yamayacilğı için, Pariilcaca'nın bEş kişiliğinden biri olan Llacs.ı


Churpa, akan sel sularının önünü kessin diye koca bir dağı d('virdi
ve böylece bir baraj duvarı oluşturdu. Bu barajda biriken sular,
büyük bir göl meyd.ına getirdi . . . Bölge sular altınd.ı kaldığı için
y.ıngın sönmcyc b.ışlamışlı. Pariac,}c,} bir yandan da HUdHallo'ya
şimşekler fırlaıma}'a devam ediyor ve onun bir an olsun dinlen­
mesine fırsat vermiyordu. Nihayet pes eden Hual1al1o Cırhuincho,
�üney illerine, yani Antis't> [Antisuyu'ya] kaçtı.

Pariilcacil bu çetin mücadeleyi kaZandıktan sonra, bu kez de


Huall"IIO Carhuincho'nun müttefiki oları Mana Namca adındaki
dişi bir huaca'nın, bir iblisin karşısına dikildi. Bu kadını da ye­
nilgiye uğratıp batıdaki okyanusa kadar kovaladıktan sonra,
bölgeye geri dönerek kendi dinini kurdu. Bu çatışmalar, aslında,
bölgenin hakiki yerHleri konumundaki çiftçiler ve onların tanrısı
ol<ın Hııallallo C.,rhuincho'nun yerini istilacı Yauyos çobanları­
nın ve onların Pariaeaca dininin almasında belirleyici olan ola)'­
lardı.
Huarochiri Elyazması, bu bölgt'de, Titicaca merkezli önceki
köken millerinde gördüğümüz yaratıcı tanrı Viracocha'yla aynı
adı taşıyan bir t"nrıya da inanıldığını doğrulamaktadır.
Huarochiri belgesini dcrleyenler, bölgede eoniray" Viracocha
olarak anılan bu Viracocha'nın, bölge yerlilerinin baş tanrısı
olan Hualla[[o Carhuincho'dan önce mi yoksa sonra ını yaşamış
olduğunu bilmediklerini iddia etmişlerdir. Hangi zamanda ya­
şamış olursa olsun, Conim)' a Viracocha bir yaratıcı tannydl.

104
Huarochiri kırsalında köyler kurmuş, tek sözüyle tarlalar ve
tarım terasları yaratmış, Iıl/pıııın adı verilen bir çeşit kamışın
çiçeğini yere fırlatmak sureti)"e sulama kanalları meydana ge­
tirmişti.
Coniraya Viracocha genellikle eski püskü kıyafetler giyen,
hırpani görünümlü yalnız bir dilenci kılığında dolaşırdı. Onu
tanımayanlar, ona hakaretler ederler ve onu hor görürlerdi. Yine
dilenci kılığında bölgede dolaştığı bir gün, karşısına Cavillaca
adında genç ve güzeller güzel. bir huaca Çıktı. Coniraya, henüz
el değmemiş bir bakire olan bu kızla yatmak için karşı konul­
maz bir arzu ve istek duydu. Fakat güzeller güzeli Cavillaca hiç
oralı olmadı ve ona yüz vermedi. Günlerden bir gün, Cavillaca
bir IIIC/lllln ağacının altında oturmuş bir şeyler dokuyordu. Bu
ağaç, bölgenin kıyı kesimlerinde yaygın rastlanan ve meyvesi
sarımhrak-tunım."'U renkte olan iğne yapraklı bir ağaç türüdür.
Coniraya Viracocha, önce bir kuşa dönüşüp !kuma
ı ağacının
dallmındmı birine kondu. Ardından, kendi menisini, ağacın
dalından kopardığı olgunlaşmış bir meyvenin içine zerk etti ve
o meyveyi ağacın altında oturmakta olan Cavillaca'nın yanına
attı. Cenç bdın, yanı başına düşen olgunlaşmış meyveyi yerden
alıp büyük bir iştahla yedi ve hamile kaldı. Bu olaydan dokuz
ay sonra bir oğlan dünyaya getirdiğinde, çocuğunun babasırun
kim olduğunu halen bilmiyordu. Cavillaca, oğlu bir yaşına bas­
tığında, kendisini hamile bırakanın kim olduğunu öğrenmeye
karar verdi. Bu amaçla, bütün vi1cn'lara ve III/nca' lara -yani kud­
retli erkek tanrılara, dağlara ve diğer kutsal mekanıara- bir da­
velte bulundu. Hepsi bu davete icabet etti. Davetliler en şık kı­
yafetlerini giymişlerdi ve tavırlarıyla adeta "O beni seviyor!
Beni seçecek!" diyorlardı. Cavillaea'nın verdiği davete Coniraya
Viracocha da katılmıştı ama onun üzerinde her zamanki dilenci
kıyafeti vardı ve yine alabildiğine derbeder görünüyordu. Bütün
konukları yerlerine orurduğunda, Cavillaea konuya girip arala­
rından hangisinin çocuğunun babası olduğunu sordu ama hiç

105
kimse bu soruya bir yanıt vermeyince, kucağındaki oğlunu yere
bıraktı. Çocuk kime doğru giderse, oğlunun babası o demekli.
Oğlan, bir sıra halinde dizilmiş vika'lar ve huaca'lar arasında
bir süre ernekledikten sonra, neşeyle babasının kucağın.. çıkıp
oturdu.
Oğlunun b..basının kim olduğunu anladığında,
Cavillaca'nın başından aşağı kaynar sular döküldü: Nasıl olur­
du da serseri bir dilencinin çocuğunu doğurmuş olabilirdi? Öf­
keden gözü dönen kadın, oğlunu da yanına alıp okyanusa doğ­
ru kaçtı. Peru'nun orta kıyılarında (bugünkü Lima'nın güneyin­
de) yer alan büyük hac yerlerinden ve kehanet medislerinden
biri olan rachacarnac tapınağına vardığında denize yürüdü ve
biraz açıldıktan sonra orada oğluyla birlikte kendisini büyük bir
kayaya dönüştürdü. Bu kaya, Pachacamac ören yerinin açıkla­
rmda bugun bıle gorulebilmektedir. Coniraya Viracocha, olayla­
rm çığırından çıktığını görünce telaşa kapıldı ve onları aramak
için hemen yola koyuldu. Kıyı şeridi boyunca yaptığı yolculuk
sırasında karşılaştığı herkese Cavinaca'yı görüp görmediklerini
sordu.
Anlaştıdığı kadarıyla, Coniraya, arayışı sırasında ar,ılarında
akbaba, kokarca, puma, tilki, şahin ve muhabbetkuşu gibi hay­
vanların da bulunduğu pek çok mahhikla karşılaştı. Hepsine
Cavi!laca'yl görüp görmediklerini sordu. Verdikleri yanıtlara
göre -yani verdikleri iyi Y<'I da kütü hai.>t:'rIlo're güre- onlara iyi
veya kötü bir yazgı ve güzel ya da çirkin özellikler bahşetti.
Sözgelimi, akbabaya Cavj]]aca'yı görüp görmediğini sorduğun­
da, kuş onu yakınlarda bir yerde gördüğünü ve Coniraya'nın
onıı er ya da geç bulacağını söyledi. Bunun üzerine Coniraya,
akbabaya UZl\n bir ömür siin..'Ceğini, dağların yamaçlarında her
zaman yeterince av bulabileceğini, zira bundan böyle leşleri de
yiyebileceğ:ini ve onu (akbabayı) öldürenin de aynı şekilde öle­
ceğini söyk>di. Fakat kokarcayla karşılaştığında, hayvan ona
Cavj]]aca'yı asla bulamayacağını, kadının çok uzaklara kaçtığını

106
söyk·di. Bunun üzerine hiddetlenen Coniraya, kokarcaya bıın­
dan böyk' gündüzleri dışarı çıkamayacağını, daha ziyade gece
karanlığında avlanabileçeğini, çok kötü kokacağını ve insanların
ondan tiksine<:eğini söyledi. Coniraya Viracocha, b u şekilde,
tıpkı Titicaca Göli
i'yle ilgili yaratılış mitinde Conticci
Viracocha'nın dağlardan Ekvadur kıyılarına kadar süren yarat­
ma yuleuğu Slr<ısında yapmış olduğu gibi, yolu üzerinde karşı­
laştığı hayvanları adlandırmış ve onlara ayrıt edici özelliklt>rini
ve davranışlarını vererek kendi yaratma icraatını gerçekleştir­
miştir.

Padıacamar mevkisilidI'ki bir Piramit komp/rksi.


Arta/aııda iSt' İırka[arııı güneş tapmağı gariinmek/cdir.

Coniraya, deniz kıyısına ulaştığında, hemen Pachacamac


mevkisine gitti. Orada, Pachacamac'ın büyük bir yılan tarafın­
dan korunan iki kızının yaşadığı yere geldi. Kızların annesi olan
Urpay Huachac, o sırada orada değildi. Bunu fırsat bilen
eoııiraya, önce ablayı baştan çıkarmayı denedi ve buna muvaf­
fak oldu. Ardından küçük kardeşi de başlan çıkarmayı denı..>di
ama emetine u laşamadan kız bir güverone dönüşüp uçarak

107
onun elinden kaçmayı başardı. O güne dek okyanusta balık
yaşamıyordu. Var olan balıklar ise Urpay HuachaÇ'm Pacha­
camac mevkisinin yakınlarında yer alan küçük bir gölde besle­
diklerinden ibaretli. Öfkesi henüz dinmemiş olan eoniraya
Viracocha, gölden topladığı bu balıkları okyanusa döktü ve o
günden sonra deniz balıklarla doldu.
eoniraya Viracocha asla Cavillaca ve oğlunu bulmay! başa­
ramadı. Huarochiri Elyazmas!'na göre, kıyı şeridi boyunca bir
derbeder kılığında dolaşıp "uzun, çok uzun bir süre daha yerel
huaca'ları ve halkları kandırmaya devam etti". eoniraya
Viracocha'nın kıyı şcridi boyunca yaptığı yolculuklar sırasında
yaşadığı serüvenlerin, And Dağları'nın yüksek kesimlerinde
yaşayan ve Huarochiri Elyazması'nı kaleme almış olan insanlar
tarafından anlatılıyor olması özellikle dikkate değer bir durum­
dur. iki dünya, yani kıyı şeridi ve dagiık bölge arasında kurulan
bu mitolojik bağ. bu iki bölgenin birbirinden alabildiğine farklı
ama bir o kadar da bağlantılı halkları ve doğal kaynaklan ilra­
sında yakın ilişki bulunduğu izlenimini güçlendirmektedir. Bu
ilişkiyi daha yakından incelememiz gerekmektedir.

Viracocha ve Pachacamac

And Dağları bölgesindeki hakim miıoloji geleneğinin Kolomb


öncesi dönemde ve sömürgecilik çağının ilk yıllarında sahip
olduğu temel işlevlerden biri de, birbirinden ayrı iki dünya ola­
rak görülen kıyı şeridi ile dağlık kesim arasındaki farklılıkları ve
bağlantıları ifşa edip açıklamaktı. Bu süreç, kimileyin, bölge
açısından büyük öneme sahip olan Viracocha ve Pachacamac
gibi yaratıcı tanrıların kişiliklerini ve icraatlarını tasvir eden
mitler üzerinden gerçekleşmekteydi. Bu iki sima, mitlerde, adeta
yüz yüze bakan iki döner ayna gibi betimlenmektedir: Birbirin­
den farklı, hatta bambaşka görüntüleri yansıtırlarken, bir an
gelir iki ayna da aynı göriintijyi.i yansıtmaya başlar. Aslında,

108
Vir<ıcocha ile Pachacarnac arasındaki ilişki, Huarochiri Elyazma­
sı'ndaki mitlt'rin de ht.>saba katılmasıyla daha da karmaşık bir
hal almaktadır, zira bu bölgede -İnkaların yaşadıkları dağlık
güney kesimler ile kıyı şeridi halklarının yaşadıkları Yunga'ların
arasında kalan bölgenin orla kcsimlerinde- yaşayan halklar, bir
yönüyle dağlık kesimlkıy! şeridi ikilig:inin dışavurumu olan
Viracocha/Pachacamac karşıtlığının yerine genellikle Güneş
Tanrısı/pachacamac karşıtlığını ikame etmişlerdir. Huarochiri
Elyazması'nda bu durum şu sözlerle özetlenmektedir: "Viiksek
kesimlerde yaşayanlar, İnkaların, 'Bizi İnka kılan odur!' diyerek
Titicaea üzerinden doğan Güneş'e bia! ettiklerini söylüyorlardı.
Buna karşın, alçak kesimlerde yaşayanlar ise, inkalarm, 'Bizi
İnka kılan odur!' diyerek Pachacamac'a taptıklarını söylüyorlar-
d.."
Huarochiri belgesinin yorumculanndan Salomon, bu el­
yazmasının, yüksek kesimlerin yaratıcı tanrısı (Güneş) ile alçak
kesimlerin yaratıcı tanrısı (Pachacamac) arasında bağlantı kur­
duğunu, hana zaman zaman onları özdeşleştirdiğini ileri sür­
müştür. Yük�k kesimlerin diğer yaratıcı tanrısı olan Viracocha
Pachayachiachic i�, her ne kadar yukarıdaki alıntıda 'Titicaca'
göndermesi vasıtasıyla dolaylı yoldan anılıyorsa da, bu ilişkinin
tamamen dışında bırakılmıştır. Bu farklı ama birbirini tamamla­
yıcı yaratıcı tanrılara yönelik, görünüşte çelişkili olan böylesi
göndermeler, sömiirgecilik çağından beri büyük bir kafa karışık­
lığına sebep olmuşlardır. Genel olarak bakıldığında, YMatıcı
tanrı, imparatorluğuıı değişik kesimlerinde (arklı adlarla anılı­
yar olmasına rağmen, benzer ıralayıcı özelliklerle, benzer birta­
kım ierantlarla tanımlanıyordu. Bu icraatlan arasında, derbeder
bir dilenci kılığına girip dolaşmak, bu kılıktayken kt:'ndisiyle
atay edenleri cez.-ılandırmak, dolaştığı bölgedeki hayvanları ve
kuşları adlandırıp her birine kendine özgü davranışıM ve özel­
likler bahŞ('tmek, insanlığı yaralıp yok etmek ve sonra yeniden
yanıtmak gibi eylemler yer almaktadır. Gelin şimdi

'09
Pachac<tmac'ı mercek altına alalım, zira Andlar'ın yaratıcı tanrı­
sının bu tezahürünün ayırt edici özelliklerinin hiçbirine henüz
değinmedik.
Önceki sayfalarda da belirttiğimiz üzere, 'Pachacamac' adı
başka şeylerin yanı sıra Peru'nun orta kesimlerinde, bugünkü
Uma şehrin!n birkaç kitometre güneyinde yer alan bir hac merke­
ı;ine de göndermede bulunuyordu. Bu mekan, muhtemelen Irma
veya //Iıııa olarak anıldığı Orta Ufuk devrinden, bölgenin
inkaların hakimiyeti altına girdiği döneme dek, önemli bir keha­
net medisi ve tapınak Olarak da görülmekteydi. inkalar Peru'nun
orta kıyılarını fethettiklerinde, bL! mekanın bir hac merkezi ve
kehanel meclisi olarak kalma�ın<t izin vermişlerdir. Üstelik bura­
daki kadim kehanet mectisinin yanı başın<t bir Güneş Tapınağı
inş.., etmişler ve kendili:'rini (yüksek kesimlerin) güneş tanrısına
adamış rahipli:'rle burada bir güneş kültü ktırmuşlardır.
Rahip Antoniü de la Calancha, P<tchacamac hakkındaki mit­
lerden birini kendi vakayinamesine almıştır. Bu mitte Güneş ve
Pachacamac, yakın bir ilişki, halta işbirliği içinde tasvir edilmek­
tedir. Aslında, rachacarnac mille 'Güneş'in oğlu' ol;ırak karşı­
mıza çıkmaktadır; yani kıyı şeridinin baş tanrısı dağlık kt."Siınin
baş tanrısının astı olarak görülmektedir. Bu mit, Fnııı klin
['cası/in konuyla ilgili çalışmasında (bkz. İlave OkUlmll,lr için
Öneriler) özetlendiği şekliyle aşağıdaki gibidir.
Pachacama" zamanın başlangıcında ilk ı'rkek ve kadını,
yani ilk ins<ın çiftini y<ır<ıttı. F<ık,lt onların yiyebilec(.'kleri şeyleri
henüz yaratmanııştı. Bu nedenle adam kı$.' süre içerisinde açlık­
tan öldü. Yalnız kalan kadın, kendisine yardım etml'si için Gü­
neş Tanrısı'na yakardı. Bunun üzerine Cüm.'ş, kadını ışığıyla
hamile bıraktı. Aradan sadı'Ce dört gün gt.'çmişti ki, kadın bir
oğlan doğurdu. Olayların gidişatını öncedt>n kestiremeYl'n Vi..:
kendi yarattığı kadının başka bir tanrıya tapınmasını kıskanan
Pachacamac, öfkeden adeta çılgına döndü ve kadının Güneş
Tanrısı'ndan olma çocuğunu öldürüp pMçalara ayırdı, çocuğun

nn
bedenin bu parçalarını dünyadaki varlıkların yiyecek ihtiyacını
karşılamak amacıyla birer tohum gibi kullandı. Cesedin dişlerini
ektiği yerlerde mısırlar, kaburgalannı ve kemiklerini ektiği yer­
lerde Yı/ccrı (manyok) bitkisi, etini ektiği yerlerde ise meyve ve­
ren çeşitli ağaçlar ve salata!ık gibi sebzeler yetişti.
Güneş, ölü oğlunun erkeklik organını ve göbeğini alıp bu
lIwvlardaıı kendisine başka bir oğul yarattı ve yeni oğlunun
adını Vic/Ulma ya da Vii/ama koydu. Vichama tıpkı babası gibi
seyahat etmek istiyordu. Bu arzusunu tatmin etmek için uzun
bir yoleuluğ;ı çıkınca, onun yokluğunu fırsat bilen Pachacamac
kendi }'arallığı ilk kadını öldürdü. Bu kadın aslında
Vichnmn'nın ;ınnesiydi, zira Vichama Güneş tarafından o kadı­
nın ilk oğlunun erkeklik organı ve göbeği kullanılarak -bir çeşit
'kopyalnmn' yönıemiyle- yaratılmıştı. Pachacamac, öldürdüğü
kadının n.'Sedini bölgedeki kerkelıc;t1tm,� vI..' dkbabal"nı yem etti.
Pachacamac bu olaydan sonra yeni bir insan çifti yarattı ve
bu çiftin çocukları bölgeyi meskCııı hall' geti rdill:r. İnsanların
sayısı artınca, yaralıcı tanrı, onları yönetecek ycrd hükümdarla­
rm (curaca'ların) kimler olacağını dil beHrlcrdi. Vichama, çıktığı
uzun yolculuktan döndüğünde ilnnesinin cesedinin parçalarını
yeniden bir araya getirdi ve onu yeninden diriltti. Vichama'nın
annesinin intikamını illmak isteyeceğinden korkan Pachacilmac,
batı kıyılarına doğru kaçtı ve Vichilma!pachac,ımac tapınağının
bulunduğu yere vardığında orada okyanusa girip gözden kay­
boldu; bir daha onu ne gören oldu ne de duyan. Bunun üzerine
Vichama, annesinin intikamını almak için, Pachacamac'ın yarat­
tığı ikinci insan ırkını önce taşa çevirdi, fakat neden sonra in5<,fa
geldi ve taşa çevirdiği bu curaca'ların hepsini affedip birer
huaca'ya dönüşlÜrdü.
Bu kez de Vichama Güneş'ten yeni bir insan ırkı yaratması­
nı istedi. Bunun üzerine Güneş, ona altın, gümüş ve bakırdan
oluşan i.iç yumurta gönderdi. Alıın yumurt"dan yerel hüküm­
darlann \'(' asilk'rin, gümüş yumurtadan kadınların, bakır yu-

III
murtadan ise köylüler ve onların ailelerinin soyu çıkacaktL.
Antonio de La Calancha, Peru'nun orta ve güney kıyılarının ba7.ı
kesimlerinde, Pachacamac'ın dünyayı meskun hale getirmek
için gökyüzündeki dört yıldızı yeryüzüne indirdiğine inanııdı­
ğını da belirtmektedir. Bu yıldızlardan ikisi erkek, ikisi kadın­
mış. ilk çHtten hüklimdarların ve <ısillerin soyu ortaya çıkmış.
İkinci çift ise köylülerin atalan olmuşlar.
Pachacamac ile Güneş Tanrısı arasındaki ilişkiyi irdeleyen
bu öyküyü, o dönemde alçak kesimlerde anlahlagelen yerel
mitlerin yüksek kesimlerde yaşayan inkalann bakış açısını yan­
sıtacak şekilde yeniden yanımlanmış örneklerinden biri olarak
görmek pekala mümkündür. Sözgelimi, bu mitteki Güneş Tan­
rısı aslında inkaları temsil etmekteydi. Fakat elbette, Peru'nun
orta kıyılarında yaşayan Ve Pachacamac'a tapan halkların,
inkalar tarafından yeniden yorumlananık imparatorluğun resmi
miloloji geleneğine uygun haline getirilmiş olan bu mitlerin yeni
hallerini gerçekten içselleştirip içseIJeştirmediklerini -yani mitle­
rin bu hallerini anlatmaya istekli olup olmadıklarını- bilemiyo­
ruz.
Önceki sayfalarda da belirttiğimiz üzere. PiKhacamac ilc
Güneş Tanrısı arasındaki ilişkiyi anlatan yukarıdaki mit,
Antonio de La Calancha'nın1638 tarihli vakayinamesinde yer
almaktadır. Aym tarihlerde, Pachacamac mevkisinin doğusunda
yer alan dağlık yörelerde yaşayan yerli halkların putperest
inançlarını hedef alan çok önemli ve kapsamlı bir soruşturma
yüri.i tülmekteydi.

Putperesııik ve Kolomb Öncesi Dönemden Kalma İnanç ile


İbadeııerin Kalıcılığı

Katolik mezhebinin çeşitli l<ırikallarına mensup rahipler, ispan­


yol fethinin ilk yıllarında, özellikle de lS30'lu ve lS40'1ı yıl\arda,
yprli And halklarını Hıristiyanlığa döndürebilmek amacıyla
bölgede yoğun birtakım faaliyetler yüriitmi.işlerdir. Ancak, bu
girişimler pek de başarılı olamamıştır. Rahipler, 16. yüzyılın
sonları ile 17. yüzyılın başlarında And Dıığları'nm daha ücra
kesimlerine ulaşmayı başardıklarında, bölgenin dağlık kesimle­
rinde dağınık topluluklar halinde yaşayan insanların kendileri·
ne tebliğ edilen yeni dini benimsemektense dağlara, 'pagan'
tanrılarına, mumyalara, güneşe, aya ve yıldızlara tapmaya de·
vam ettiiderini müşahede etmişlerdir.

RtlhiJ' Criıobnl dt Alb,lfIlO;: (5(./tfa), "u�pcrr:;llik./.,


itlwlll ı'di/cıı /';, yer/i!!i .lItlk.ll/ortt'll.

113
Bu kı:>şif, ispanyol rahipleri ziyadesiyle endişelendirmiştir.
ispanya orduları inka ordularını uzun zaman önce bozguna
uğralmış olsalar da görünüşe göre rahipler yerli tanrılara karşı
yürüttükleri din savaşını her geçen gün biraz daha kaybetmek­
teydiler. Yerel putlara, 'cadılara' ve ruhlara tapınma alışkanlığı­
nın kökk'rinin kazınoıbilmesi için daha zorlayıcı ve etkin tedbir­
lerin alınması artık şart olmuştlı. Katolik rahipler bu amaçla
1610 ile 1&90 yılları arasında bölgedeki putperest inançları hedef
alan kapsamlı sefli'rler gen;ekleştirdiler. Bölgedeki yerel yönetici­
lerin (mmca'ların) dli'steğini de arkalarına alarak, yerli halkları
tapındıkları nesnli'ler ve tanrılar, hastalıkları tedavi t:'tmek ve
geleceği görebilmek için kuııandıkları yöntemler ve benzeri
diğer 'sa?kın' inançlar konusunda sorguladılar. Şimdiye dek
yalnızca birkaç tanesi yayımlanmış olan bu belgeler ida/a/,ıa;>
adıyla bilinmektedirler.
Katalik rahiplerin bölgedeki putperest inançların ve ibadet­
lerin köklerini kazımak amacıyla yürüttükleri kapsamlı ka m­
panyaların ürünü olan ve And toplumlarının gündelik yaşamla­
rına, dinsel inançlarımı ve adetlerine ilişkin son derece önemli
bilgiler veren bu belgeler, günümüzde dahi eşsiz birer malumat
kaynağı olma vasfını konımaktadırlar. Ayrıca, bölgede bir 7.a­
manlM yaygın olarnk anlatılan kozmik yaratılış millerini ve İnka
devletinin kuruluş miılerini anltımlandımıamıza ve yorumla­
mamızil izin veren tarihsel artalan verileri de sağlamaktadırlar.
Bu nokta oldukça önemlidir, zira özellikle İnka devleti hakkın­
daki mitler, ancak ispanyolların bölgede yiiriittlikleri birlakını
soruşturmalar sırasında İnka soylulannın verdikleri ifadeh..n..
dayanılarak hazırlanmış olan ilk dömmı 'resmi' belgelerde ve
vakayinamelerde kayda geçirilmişlerdir.

114
Putperestl ik l er

Putperest inançlar hakkındaki soruşturma tutanaklarının en


ı yönü, böl gede o dönemde çeşitli topluluklara men­
<ı yd ınkı tıc

sup h<ıldc y<ış<ıy<ın inS<ın ların b i rb i rleriy le ve etra na rm ı kuşatan


yığınla ku tsa l nesne '-'l' ruhani varlıkı" kurdukları yakın ilişkileri
aradan dörl yü zyıl geçmiş olmasına rağmen apaçı k şekilde göz­
ler önünı' screbi l iyo r olmnsıdır. Bu konudaki ",n ayrıntılı ve do­
kumıklı bcyan lardnıı bir kısmı Peru'nun dağlık orla kesimlerin­
de yer alan Caj atambo köyünd"n g('jmektedir. Bu böl genin halkı
da tıpkı o dönemde Andlar'ın diğer bölgelerinde yaşayan halk�
lar gibi çok sayıda üyllu'ya bölünmüştü. Cajatambo'daki
ayllu'lar. bölgeyi mesken tutan iki inSün 'tipine' göre, Guariler
ve Llacuazlar olarük tasnif ediliyordu. Aşnğıdaki satırlaıda, bu
iki insan ti pinin birbi rleriyle olün ilişkileri nin ve ı ralay ıcı özellik­
lerinin önceki sayfakırda değindiğim iz HUürochiri yerlilerinin­
kine çok benzediğini göreceği z.
Cajatambo'da yaşayan Guari halkı, bölgenin <ı lça k kesim­
lerini veya vadi tabanıarını mesken tutmuş yerel köylü lerden
oluşuyordu. Guarilerin baş tanrısı, yazılı kaynaklarda adı
'Huari' olarak anılan ve genellikle mağaralarla ilişkilendirilen
bir devdi. Bu insanlar, günba tı m ından gündoğumuna d ek yeral ­

Lı dünyasındaki suyollan boyun ca yoıCuluk ya ptı ğı na inandıkla�


rı 'gece güneşi'ne de ta pıyorla rd ı . GUilri ycrlilcrinin ilinkırının
bu bölgeye kadim z.;ımanlarda Tiıieaca Gölü'nden veya balıdaki
okynnustan geldikleri rivnyet edilmekıeydi. Başlıca geçim kilY­
nnklnrı mısır tarımı olan bu insanlar, tarlalannm bereketinden
sorumlu tuttukları v(' ca/lO/J(r o larak adlandırılan kutsnl t ı lsımla �

m da ıapıyorla rd ı .

Cajaınmbo bölgesindeki toplumsal yapıyı ikiye ayıran çiz­


ginin diğer ıarafıncln ise Llacuaı. yt' rlileri bulunuyordu. Llacuil7.
halkı, punn ' la rdn veYil yüksek kesimlerde yaşayan, hayatlarını
palah:s l;;ınmı, Inma ve ilirak" çoban lı�L yapu,lk iclamf;' ettirf;'rl

115
insanlardan oluşuyordu. Llacuazların baş tanrısı, temelde bir
yıldırım ve şimşek tanrısı olan 'L1ibiac' idi. Bu tanrının yanı sıra,
gündoğumundan günbatımına dek gökyüzünü bir lIcundan
diğerine kadar kat eden 'gündı i z güneşi'ne de tapıyorlardı.
LJacuazlarm bu bölgeyi yakın geçmişte işgal eden ve Guari hal­
kını egemenlikleri altına alan göçmenlerin soyundan geldikleri­
ne inanılıyordu.
Cajat'ambo kö)'lerindeki törenlerde ve bayramlarda sadece
Llacua7.1arın Guarileri fethi değil, aynı zamanda bu fetih sonu­
cunda iki topluluk arasında kurulan konfederasyon da kutlanı­
yordu. iki taraflı (yarıh) bu konfederasyonda, taraflar birbirleri­
nin belli törenlerini ve ayinlerini benimseyip icra etmek zorun­
daydılar. Başka bir deyişle. törenler karşılıklı olarak kutlanıyor­
du: Guariler ile L1acuaz/ar, bazı tören/eri ve ayinleri birbirlerinin
adına gerçekleştiriyorlar, bazen de belli başlı bayramları birlikte
kutlayıp aynı kutsal nesnelere ve capacocha olarak kurban ettik­
leri gençlerin mczarlarına tapınabiliyorlardı. Bu insan kurban­
lar, bölgenin yerli halkları olan Guariler ve L1aewızlar ile bölge­
nin meşru sahipleri olarak görülen inkalar arasındaki bağlantıy.
kuruyordu.
Guarilerin ve Llacuazların çeşitli ayllu'larının her birinin,
bölgedeki dağların zirvelerinden, su kaynaklarından ve mağara­
lardan oluşan huaca'larla birtakım bağları vardı. Huaca'ların,
onlara tapan toplulukların yaşamları ve yazgıları üzerinde bü­
yük etkileri olduğuna inanılıyordu. En kudretli huaca'lar, yük­
sek dağlardı. Bunlardtın her birinin bir adı, ruhu (veya ruhları)
ve bölgedeki diğer dağlarla akrabalık bağları vardı. Ayrıca,
I!Ulllfca olarak adlandırılan büyük ve yalçın kayalıkların da kut­
sal olduklarına, bir ya da daha fazla yerel ayUu'nun atalarını
temsil ettiklerine veya onların ruhlarını taşıdıklarına da inanılı­
yordu.
Cajatambo bölgesindeki ayllu'ların mitoloji gelenekleri, ek­
seriyetle, ayııu atalarının ruhlarının, çevredeki dağları, yalçın

'"
kayalıkları ve diğer dikkat çekici )'er şekillerini nasıl mesken
tuttuklarını anlatan öykülerden oluşuyordu. Bu öyküler, bu
kutsal mekanların ve ruhların kadim uımanlarda birbirleriyle
nasıl bir etkileşim halinde olduklarını da anlatmaktaydı. Bölge­
de Cajatambo halkı için mitolojik açıdan önem taşıyan başka bir
coğrafi yer şekli de maclıay olarak adlandınlan ve bölgedeki
dağların yamaçlarını adeta kalbura çevirmiş olan irili ufaklı
mağaraı.ırdı. Bu mağaralar büyük ve önemli ayinlerin düzen­
lendiği mekanlardı. Önceki bölümlerde belirttiğimiz gibi, mağa­
ralar özellilde inkaların ilk hükümdarının kökenini anlatan mit­
lerde son derece önemli bir konuma sahip olan yer şekilleriydi.
Cajalambo'daki mağaralar, hem Guariler ile Uacuazların köken
yerleri hem de bölgedeki ayllu'ların atalarının mumyalarının
(ıııa/qııi'lerin) muhafaza edildiği yerlerdi.
Yerliler tarafından bu mağaralarda muhafaza edilen ata
mumyalarının sayısı insanı gerçekten de hayrete düşürmekledir.
Sözgelimi, 1656-58 yılları arasında yürütülen bir putperestlik
soruşturmasının tUlamıklarında, San Pedro de Hacas yakınla­
rındaki mağaralarda ve ınclruk köylerde bulunan ata mumya]a·
rının sayısı şöyle listelenmiştir: Yanaqui'de 214, Quirca'da 471,
Ayllu Carampa'da 738 ve Ayl1u Picoca'da lam 402 mumya! Her
köy kendi mal1qui'I('rine tapınmaktaydJ. Bu mumyalara yılın
belli zamanlarında yeni elbiseler giydiriliyor, ekim ve hasat
mpvsimlerindp ise yi)'l.."Cek ve içecek ikram ediliyordu.
Putperestlikler olarak anılan soruşturma tutanaklarından
edindiğimiz bu bilgiler, ispanyol fethinden bir veya iki yüzyıl
sonra bile And bölgesinin kırsal kesimlerinde yaş,..ıyan halkların,
geçmişi ve geleceği, canlılan ve ölüleri, toprağı ve üzerinde ya­
şayan halkları birbirleriyle sürekli ve kusursuz bir t'lInaınlnyıcı­
lık ilişkisi içerisinde tahayyül etmeye devam ettiklerini açıkça
ortaya koymaktadır. 17. yüzyılda Cajatambo'da yaşayan halkla­
rın inançlarında karşımıza çıkan, a[çak kesimler ilc yüksek ke­
simler, yerliler ile göçmenler, fatihler ile fethedilenler, mısır

117
(mays) ekenler ile patates yetiştirenler (çobanlar) ve güneş ilc ay
gibi ayrımlar, İnka İmparaturluğu hakkında daha eski tClrihlerde
kaleme alınmış olan vakayinamelerde tasvir edilen benzer ay­
rımlar ve inançlarla tam bir tutarlılık içerisindeydi.
İnka İmparatorluğu'nun sınırları dahilinde yaşayan
ayllu'lar ve etnik topluluklar arasındaki ilişkilerin doğasını ay­
rıntılarıyla anlatan mitlerin dinsel ve ideolojik temellerini oluş­
turan bu inançlar, sömürgecilik çağının büyük bölümü boyunca
And halklarının mitoloji geleneklerini beslemeye ve şekillen­
dirmeye devam ettiler. Yine de, İspanyol fethinden önceki dö­
nem ile sömürgecilik dönemi arasındaki devamlılık b u iki farklı
devrin inançları ve mitieri arasında kurulabilecek birtakım ben­
zerliklerden ibaret değildir. Bunların ötesine geçen ve bu iki
dönemi doğrudan doğruya birbirine bağlayan birtakım gelenek­
ler de vardı. Bugün bile varlığını sürdüren bu geleneklerden
biri, İnkaların ölümünü anlatan ve yeniden dirileceğini öngören
öykülerden oluşmaktadır.

,,0
inka Tarihinin
G ünümüz Andlarfındaki
Yankılan

And bölgesinde yaşaYOln yerli topl ul uklarına i l işk in emogra fya


çalışmalar ı ancak İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yapılmaya
başl anmıştır. 19S0'Jj yılların sonunda bir grup anıropolog. böl­
gede Quechll<ı ve Aymara dillerini konuşan yerli toplu lukları
arasında öteden beri anlahlagelen miıleri ve efsaneler; derleye­
Tek kapsamlı bir mitoloji külliyatı oluşturmuşlardır. Bu mitoloji
külliyatı içerisinde yer alan iki mitoloji geleneği, gerek İnka im­
gesinin ve kişiliğinin bölge halklan açısından uzun vadede taşı­
dığı önemi gerekse bu miıletin And dünyasında hangi amaçlara
hizmet etmek için üretildikıcrini etraflıca incelcyebilmemize izin
verdikleri için, özellikle öne çıkmaktadır. Bu geleneklerden ilki,
'inka'nın ölümü ve yeniden dirilişi' şeklinde özetlcycbilcccğimiz
genel bir temaya sahip olan bir dizi miti kapsamaktadır. And
bölgesinin dört bir yanındaki farklı topluluklar tamfından pay­
laşılan bu orlak Iemalı mitler, tıpkı inkalar döneminde insanla­
rın orlak köken yerinin Titicaca Gölü olduğunu rivayet eden

119
İnka kozmik yaratılış mitlerindekine benzer bir şekilde, bugün
bölgede taraflar toplayan Andlar'ın birliği (pan-Andcılık) fikrine
kaynaklık etmektedirler. Burada kısaca değineceğimiz ikinci mit
tipi ise yerel bir köken mitinin hem yerel hem de devlet yöneti­
mi düzeyinde nasıl bir meşrulaştırma aracı olarak kull<tnılabile­
ceğini gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda, ilk İnka hüküm­
dan Man<o Capa<'ın köken yeri olduğuna inanılan Pacaritambo
kasabasında bugün bile anlatılan mitIerin nasıl kullanılmış ol·
duğuna bir ömek vereceğiz.

İnka'nın Ölümü ve Yeniden Dirilişi

Andıarda İnkalar hakkında bugün yaygın olarak ilnlatılan mit­


lerin birçoğu, İnkaların bir gün geri dönüp bölgeye yeniden
h5kim olncnklnnnı vnnt eden binyı1cı bir nnlnyışı yansıtmakta­
dır. Bu mitlerin mcrk(>zinde iııkarrı olarak adlandırılan bir adam
bulunmakt;:ıdır ve bu ;:ıdın, İnka sözcüğü ile ispanyolcada
'kral!hükümd;:ır' anlamınn gelen rey sözcüğünün bileşimi oldu­
ğu düşünülmektedir.
İnkilrd adındaki bu adnm hakkındaki mitler, günün birin­
de Andlilr'da tufan benzeri büyük bir felakelin yaşanacağını, bu
felaket sonucunda bölgede 17. yüzyıldan beri süregelen ispan­
yol egemenliğinin son bulacağını v(' inkalann soyundan gelen
bir hükümdarın hakimiyeti tekrar ele geçirip İnka imparatorlu­
ğu'nu yeniden dirilteceğini vaat etmeleri anlamında binyıkı bir
anlayışı temsil etmektedirler. Bu kehanet, taşıdığı binyıkı imalar
dolayısıyla And kültürlerinde karşımıza çıkiln 'pachacuti', yani
zaman ve mekanın kendini tekrar etmesi ya da kendi Cırafında
dönmesi fikriyle de tam bir u}'gunluk içerisindediL Penı halkla·
rı konusunda tanınmış bir uzman olan antropolog JosC Müda
Arguedas, 1950'li yıllarda Puquio kasabası ve çevresinde yaptığı
çalışmalarla, İnkarri mitinin bölgede kuşaklardır anlatılagelen
çeşitli versiyonlarını derleyip kayda geçirmiştir. Bu milin versi­
yonla rı ndan biri aşağıdaki gibidir:

inkarri'nin v.:ıhşi bir kadının oğlu olduğu süylcnir. B,ıbası Gün�ş


Baba'ymış. inkarri Güneş B<ıba'dan olma, v.:ı:-ışi kadından doğ­
maymış.

inka hükümdarının üç kansı vardı. inkanın i�i gücü Ak'mı üz€:,o


rindedir. K'ellk'ala Yaylası'nd<ı ise kinanlnrda .şarap, dıie/ııı [mısır
birasıl vE' Ilgwır-tiit'lılr [şeker kamışından üretilen alkoll kaynamak­
tadır.

İnkard kamçısını kuııanarak emir verdiği taşları istediği yerlere


göti.irı.iyordu. Sonra bu taşları., bir şehir kurdu. K'dlk'ata'nm as­
lında Cuzcn olduğu da siiyli'nir.

. . . İnkarri rüzgarı hapsetti. . . [vcl Güneş Baba')'! bağladı, OOykoce


zaman akıp gitmeyecek, gün durduğu gibi duracak ve İnkarri de
işlerini zamanında tamamlayabilecek, gcrÇ('klcştirmek istcdikl('ri­
ni gcrçckll'ştireb.lecckti.

Rüzgarı [Osk'ontil denilen1 dağa hapsl.'ttikh.'n sunra "Cu..-..cu bura­


ya ;;ığacak mı?" diye �ordu ve Büyük Osk'onla'nın zirvesini altın­
dan yapılmış bir sırıkla ölçtü. Ama sırık K'ellk'ata YaYlilsı'na sığ­
madı. O da 'buray., sığınıyor' diYI"'fl'k sınğı daha aş.ığıdaki vadil..-
re doğru fırlaHı. Cusco işte bu sırığın düştüğü yere I..uruldu. Peki,
orası ne kadar uzakta olabilir? Biz yaşayan kuşaklar olarak bunu
bilmiyoruz. Am.ı Atahualpa'dan önce yaşamış ıılan aı,ılarımız bi­
byorl<ırdı.

j�pany\)l İnka, h'ndi dt'n�i ol.ın inkarri'yi tutS<ık .ıldı ve sonra


hapsetti. Ama onu nereye hapsettiğini bilmiyonıı.. İnkarri'del1 gı"
ri}'ı' sadı'.:e I..cllı'Sinin killdığını söylüyorlar. Kt;'lIeşinden .ışl'lğı�ı­
nııı, bir bilki misdli ,ıy.ıklolrına dop,ru yo:-nidcn büyüdüğünü de
$ÖrıüyorIM.

121
inkarri, bedeni büyüyüp yeniden bir bütün hdline geld iği nde geri
gelecek Henüz gelmedi. Tanrı ne Zilman uygun görürS(' o zaman
geri dön('(:ek. Ama Tanrı'nın takdirinin ne yilnde olacağı bilinmez.

Ala/ııııılım'mıı ba�",m k.'Si/ııırsi.

Puquio başıa olmak üzere Andlar'daki birçok k,ısabil ve


köyde anlatılan ve inkarri'nin başrolde oynadığı bu köken miti·
nin Iı�mcııeri, görünüşe göre, ispanyol fethini izleyen ilk kırk yıl
içerisinde bölgede gerçekleşen bazı olaylara day<ınmakl<ıdır. Bu
ol<ıylardan biri, son inka hükümdarı Atahualpa'nın İspanyol
fatih Fr;ıııds,o Pizaro tarafından inka ordularının Cajamam'da
bozguna uğratılmasının ardından yakalanıp başının kesilerek
idam edilmesidir. Benzer bir diğı'r olay, İspaniıollar tar.ıfından
yine bir yerli önderin kafasının kl'Silerck idam edilmesidir.
lS60'lı ve 1570'li yıllarda yerli halkı ispanyol sömürge yöneti­
mine karşı isyana teşvik etmiş olan Tupac Amanı, dönemin
sömürge valisi Francisco de Toledo'mın emriyı"" 1572 yılında
Cuzco şehir meydanında kafası kesilmek suretiyle idam t.>dilmiş­
tir.
İdam edilen -ve ikincisi daha ziyade bir 'yeni-inka' olan- bu
İnka hükümdarlarının bedenlerinin İspanyollar tarafından gö­
müldüğünü, başlarının ise yerli halk tarafından gizlice kaçırıldı­
ğını anlatan efsaneler kısa süre içerisinde kırsal kesimlerde
ağızdan ağza yayılmıştır. Bazı öykülerde kesik başın Uma'ya
götürüldüğü, bazılarında ise Cuzco'da saklandığı rivayet edil­
mektedir. Ama bu konuda anlntılan bütün Öykülerde, yere bıra­
kılan kesik baştan tıpkı kök veren bir bitki misali yeni bir bede­
nin büyüme başladığı belirtilmektedir. inka hükümdarı, bedeni
eski bütünlüğüne kavuşunca geri dönecek ve dünya bir
pachacuti döngüsüne daha şahit olacaktır.

İnkaların Doğdukları Yerde Yaşamak ve


Bunu Kullanabilmek

İnka Manco Capac ve kardl'Şlerinin doğum yeri olduğuna inanı­


lan Tambo Toco ımığarasının yakınlarında bulunan Pacarilambo
kasabası, eski inki"l impi"lratorlıığıı'nıııı başkenti olan Cuzco şeh­
rinin yaklaşık 26 km günı'yinde yer almnktadır. 1980'Jj yıııarda
etnografik saha çalışmaları yapmak amacıyla iki yıldan uzun bir
sür..: OOpınc.1 bu kasabada yaşamış birisi olarak, ycrd halkın bu
kasabanm Peru tmihindı' sahip olduğu önemli konumdan ötürü
duyduğu gurura ve bu bölgL'ye göstl'rdi�i mi.ithiş ilgiye bizzat
şahit oldııın. Kasaba halkı sürl'kli olarak inkaların znnı,1nın baş­
langlCmdn y,ıpııkları ilk yolculuk sırasında bölgl'dı'll gL'ç..:rkt.'n

123
bıraktıkları izler olduğuna inanılan sıra dışı yer şekillerine -
sözgelimi, üzerinde bir lamanın ıoynak izi olduğuna inanılan bir
taşa, içe doğru çökmüş büyük kaya parçalarına ve ortadan ikiye
yarılmış dağ zirveleri gibi luhaf görünümlü yerlere- dikkati
çekmektedir. Kas..,banın bir kilometre dışında ise Tambo Toco
olduğuna inanılan bir magMa bulunmaktadır. Bu yüzden, kasa­
ba ve mağara etrafındaki yer şekiııeri. adet(l İnkaların köken
mitinin canlı kalıntıları gibidir.
P.lcaritambo'nun İnkaların köken yeri olduğu inancı, bugün
devletin resmi söylemine bile yansıınış ve bu köken miHnin
çocuklar için kısaltılmış ol<ın hali ders kitaplarına alınarak eği­
tim müfredatının bir parçası haline getirilmiştir. Kökcn mitinin
resmi onaylı bu hali, kasaba ve bölge halkı için bir gurur vı'silcsi
teşkil etmesinin yanı sıra, Pacaritambo'nun ilk İnka'nın orlaya
çıktığı yer olduğu inancının halen bölgede rcvaçta ulmasını da
sağlayarak yabancıların bu öyküyü yaratıcı w yenilikçi yollarla
kullanmasına da izin vermektedir. Bunun belki de en dikkat
çekici örneklerinden birini, Peru'nun eski devlet başkanlarından
Fern<ındo Bel<ıunde Terry sergilemiştir.
Belalınde Terry 1964 yılında ilk kez devlet başkanı seçildi­
ğinde, kendi devlet b<ışkanlığını sağlam temellere dayandırma
ve halkın gö:t.i.inde daha da meşru kılma <ımaClnı taşıdığı .1şlkar
Oliln bir girişimde bulunmuştur. Başkan St:'çilir seçilmez
Cuzw'dan kalkan bir hdikopterk dı'rhal Pacaritambo kasabası­
na gitmiş vı' kas<ıba meydanına inmiştir. Burada mmı denilen ve
tahtadan yapılmış olan geleneksel bir başk<ınlık asası kendisine
hediye edilmiş, yı'rd yönt'ticilerle ıokalaşmış ve ardından heli­
koplere binip tekrar Cuzco'ya geri dönmüş ve ancak bundan
sonra Lima'daki başkanlık sarayına gitmiştir. O tarihte kasaba
meydanında hazır bulunan Vl! belki dt· başk<ıııla tokalaşmış olan
insanlar, onun (abartısız) rüzgar gibi geçtiği bu kısa ziyareti
anl<ılırkcn hikayenin b<ızı öğderini, bir;ız da h'ndi hı�mş!'rikri­
nin ve kasab,ll<ırının itibarını da düşi.inl'rck, abarımaktadır!.]r.
Tali/bo T<)(
0 o/di/ğU/in iııam/aı. ma,�ara.

İnkaların kendi yaşadıkları dönemdeki gerçek kişilikleri ne


olursa olsun veya son toka hükümdarıntn bedeni, bilinmeyen
bir yı'rlerde kesik başından yeniden büyüyor olsun ya da olma­
sın, İnkaların hatıra.sı ve imgesi bir zamanlar Tahua.ntinsu)'u
ob:ıra.k anılan bu topraklar üzerinde bugün yaşayan insanlar için
halen çok büyük bir .mlama ve güce sahip olmaya devam et­
mektedir.

125
ilave Okumalar
için Öneriler

Yakın tarihlerde, And kültürlerinin arkeolojisini İnka İmparator­


tuğumı da içine alacak şekilde irdeleyen birçok kitap yayımlan­
mıştır. Bunlar arasında Michael E. Müsl'ley'nin 11le 111cas and
Tlrdr AI!Ct'stors'lnı (Londra, 1992), Adriana von Hagen ve Craig
Morris'in birlikte kaleme aldıkları Tlıe Cities of tlıe Aııcieııl
Andcs'ı (Londra. 1998), ayrıc<ı Jonathan Haas, Sheile Pozorski ve
Thomas Pozarski'nin ediıörlüğünü y<ıptıkları TIıe Origiıı and
Developmeııt of iiLi: Al/denıı Sin/e (Cımbridge 1987) adlı çalışmayı
.

sayabiliriz. Andlar'da İnkalardan önceki dönemlerde yaşanmış


olan gelişmeleri ele alan diğer arkeolojik çalışın.. lar arasında ise
Richard Burger'in cı,aviıı mıd Ilıe Origi/ıs of A"dt'uıı Ciııi/iıativıı',
(Londra, 1992), Alan Kolaıa'nın Tiwmuıkıı: Portrait of mı Andemı
Civilizalion (Oxford ve Cambridge MA 1993) adlı çalışması,
Katharina lSchreiber'in War; Imperialis/ll iıı Mitldle Horiıan Pe­
ru'su (Ann Arbor, 1992) ve William H. Isbcll'in Mımımit.'S (md
Mortuary Moııımıe"/s (Austin, 1997) adlı kitabı bulunmaktadır.
Münhasıran inkaları konu alan arkeolojik ve etnik-tarihsel
çalışmalar içinse, bkz. Brian S. Bauer'in The Development of the
hıca Slale (Austiıı, 19992) ve Marui Parssinen'ın Tawmıl;ıısııyıı:
Tlıe iııca Stalt' a/Jd 1t� Polilical Grgııııizalioıı (f-Ielsinki, 1992). inka
kültürünün İspanyol fethinden hemen önceki yıııardaki duru�
munu ele alan en iyi inceleme yazılarından biri, John H.
Rowe' un 'Inca culture at the time of Ihe Spanish canquesl (İs­
panyol fethi sırasında inka kültürü)' başlıklı makalesidir. Bu
çalışma için, bkz. Julıan H. Steward (ro.) Hmıdbook of Solıllı
Americaıı IlıdilılıS, 2. cilt, Bülten ;143: s. 183-330 (Washington OC,
1946). Andlardaki iktisadi örgütleome içinde devlet ve ayllu
arasındaki ilişkileri ortaya koyan bir çalışma için, bkz. John V.
Mm,." Tlıl! Enmoll/ic OrKaııizatiolı of the {ıı(a Sfatt! (Greenwich
CT, 1980). inka İmparatorluğu'nun başkenti olan CUZCo'null
toplumsal, dinsel ve siyasi örgütknmesini ele alan temel çalış­
makırda!' biri için, bkz. R. Tom Zuidema tarafından kaleme
alınmış olan The eeqııe System of Cuzco: nıe Social O,xm/izalioıı of
tl/i' Capital of tlıe Iııcn (Leiden, 1964).
İnka mitlerini ve tarihini kaleme almış olan ispanyal vaka­
nüvisler hakkında ingilizcede iyi denebilecek sadece birkaç ince­
leme bulunmaktadır. Bu tür bir çalışmanın ispanyolcadaki en
yetkin ve kapsamlı örneği ise Raul Porras Barrencchea'nın Lıs
ermIİstns del Penı (1528-1650) (lima, 1986) adlı eseridir. And yer­
!isi vakanüvislcr hakkında yapılmış bir dizi çalışma için, bkz.
Rolena Adomo (ed.), From Oral lo Writteıı Expression: Nati,1('
A/ldean Chroııic1ers of the Early Coloıı/nl Period (Syraruse, 1982).
Çeşitli vakanüvif>lerin vakayinamclcrindc aktardıkları inka mit­
lerinden bazı parçaların tercüme edilip derlendiği bir çalışma
için, bkz. Harold Osbome, $011111 American Mytfıolvgy (Londra,
1968; Güney Amerika Mitolojisi). inkaların mitolojik tarihleri
hakkında konuşan vakanüvislerin entelektüel ve teolojik arta­
lanlarım ele alan en iyi çalışma, $abine MacCormack'ın Rdigioıı
;" tlle A/ldes: Vision al/d lmas iıııılimı i/ı Early Coloııial Pt'W
(Princeton NJ, 1991) başlıklı eseridir.

ll8
Titicaca Gölü'nü ve Tiahuanaco'yu merkeze alan kuzmik
yarahlış ve köken mitleri hakkında y<ıpılmış çalışınnlar için, bkz.
Veronica Salles Reese, Froll/ VimCIJchlı tv the Virght of Copııcabıııııı:
Repre.�,·ııtntioıı of tlıe Sııcred Lif Lake Tiıicıım (Austin, 1997); Therese
Bouysse-Cassagne, LlIIVilıs .tl Ccııizns: Dos Pndıııculi Cfi In His/oria
(La Paz, 1988) ve Fr.tOkin Pease, El DiQS Cm,rlor Alitfiıiti (Lim",
1973).
Pacaritambo kasabası sakinlerinin sömürgeleştirml' döne­
minde İnka köken mitlerini anlatma ve bölgeye yayma konu­
sunda oynadıkları rolü irdeleyen bir çalışma için, bkz. Gary
Urton, Tl/I! History of ii Myth: Pııcııriqtambo 1I11d Iflı' Origiıı vf Iııkas
(Austin, 1990). inka köken millerinin inkalann başkentinin siya­
si örgütlenme tar7.lyl" ilişkisini ele alan genel kap�mlı bir ça­
lışma için, bkz. R. Tom Zuidema, IIICil Civilizntimı iıı (IlıcO
(Auslin, 1990). ispanyolların İnka İmparatorluğu'nu fethini ko­
mı edinen ve CU7.CO bölgesinin sömürgeleştirme döneminin ilk
yıllarındaki durumunu özel olarak mercek altına alan oldukça
okunaklı bir ç,ılışma için, bkz. John Hemın ing, The Coııqııest of
tlıe IIIClIS (Ncw York ve Londra, 1970).
Chimıı ııygarlığınm ve Peru'nun kuzey kıyılarında yaşamış
olan diğer kadim toplumların mitolojik tarihlerinin ve arkeolojik
kayıtlarının mükemmel bir derlemE'si için, bkz. Mar!a
Rostworowski de Dieı. Canc('SCo (ed.) ve Michael E. Moseley
(cd.), Tlıe Nur/lıeyıı D.IJlrastit'S: Kiııgslıip nııd Stnlı'cmf/ iıı Clıimor
(Washington De, 1990). Ayrıca, bkz. Maria Rostworowski, COS/II
perıımıa prclıispnııicn (Lima, 1989). Huarochiri Elyazıııası'nın ka­
leme alındığı kültürel bağlarnı irdeleyen, ayrıca Quechua dilin­
de yazılmış olan öZb>i.in metnin transkripsiyonunu ve ingilizce
çevirisini d!.! barındıran mükemmel bir çalışma için, bkz. Frank
Salomon ve C!.!orge L. Urioste, Tlıe Hııaroclıirf Maııl/script
(Austin, 1991). Kenneth Mills'in Idvlatry a/ld !ts Eliemics: Co/m/inI
Aııdenıı Religioıı aııd Extirpalioıı, 1640-1750 (Princeton NJ, 1997)
başlıklı yapıtı da ido/nlrins süreci ve tutanakları konusunda ek-

129
siksiz bir kaynak teşkil etmektedir. Buna ek olarak, Pierre
Duviols, Cajatambo bölgesinde yürütülmüş olan putperestlik
soruşturma ve davalarından kalan bazı tutanakları Cl/ltı/ra
AI/dina y Repressioıı: Procesos y visilas de ido/alrias y Iıeclıicerias
eajalaıııbo, Siglo XVLL (Cuzco, 1986) adlı çalışmasında derlemiş­
tir.
İnkard mitinin birkaç değişik versiyonu Jose Maria
Arguedas'ın Yawar Fiesta (Austin, 1985) adlı romanıyla birlikte
yayımlanmış olan Puquio hakkındaki kısa etnografya çalışma­
sında bulunabilir. İnkarrı mitleri hakkında mükemmel bir ça­
lışma içinse, bkz. Mercedes L6pez-Baralt, El RefonlO del lnca Rey:
Mi/o y projecia cil el //IlIııdo aııdino (Fuenlabrada, 1987). Çağdaş
Peru'da i.itopyacılık ve binyıkılık ideolojisi teması için, bkz.
Alberto Flores Galindo, BUSClmdo 1111 Iııca: Ideıııidııd .II Utopiıı etı 10$
Aı/des (Hawına, 1985).

130
Dizin

Amsta, Jose de, 44, 45, 48 Ayar Manco, 74, 76, 77, 79,
ağaç, 105 ayrıcil bkz. Manco Capac
Albomoz, Cristobal dı;" 1'13 Ayar Uchu, 74, 79
Atcavicça, 62, 79, 81, 82, 89 ayllu, 11, 12,13, 14, 18, 19, 20,
alçak kesimler, 67, 104, 109, 34,52, 53, 64, 76, 1 02, 115,
112, L LS, 117 116, l1R, 129
alpaka, i ı5 Aymara, 38, 65, 120
altın, 15,21, 62, 76,77, 79, 83, bakır, ı II
85,99, ı ı i balık, l08
Andıar, 22, 24, 26, 29, 31, 41, 51, balsa ağacından yapılmış sal,
59, 66, 70, 74, i ıo, 1 15, 120, %,98,99
121, 1 2..1, 12�, 129 Cacha, 60, 6ı
arkt'Oloji, 42 cadi, 98
asa tutan tannlar, JO Cıiatambo, 1 1 5-117, 131
Alahualpa, 88, 122, 123 Canas, 47, 60
atalar, 58, 74, 76, 77, 79, 80, 82 Capac Toco, 73
Avila, Francisco de, 46, 102 Cal'acocha, 20
ay, 19, 26, 105, 118 Castro, Vaca de, 46, 84
Ayar, 74, 76, 77, 78, 79, 82, 95 Caviııaca, ıo5, 106, 108
Ayar Auca, 74, 82 ceset, 74
Ayar Cachi, 74, 77, 78, 79, 82 Cetemi, 96
Chan Chan, 31, 33

131
Chanca, 89, 90, 91 Güneş, 15, 18, 30, 52, 53, 55, 74,
chaski, 1 9 75, 79, 81, 83, 84, 86, 87, 92,
Chavin, 22, 23, 24, 25, 30, 128 109-112, 122
chichil (mısır biriısı), 8I, 122 Gün�ş Adası, 55, 75, 86
Chimo Capac, 98 Güneş Tapınağı, 15, 74, 1 1 0
Chimu, 3\, 33, 44, 98, 100, 130 hac, 28, 55, 82, 106, 1 1 0
Chut, 96, 97 Hacas, San Pcdro de, 1 1 7
Cieza de LcOn, Pedro de, 60 hasat, 1 1 7
Cium, 97 Hatunruna, 101
Cobo, 44, 48, 52, 55, 71 Hırisliyanlık, 47, 59, 60, 70, 1 1 2
Colla, 64 hile, 44, 84
Collasuyu, 15, 63 hiy�rarşi, 65, 92
Coricancha, 15, 17, 92 huaca, 61, 65, 79, 82, 90, 103-
curaca, 19, 49, 84, 98, 1 1 1 , 1 1 4 ıos, 108, l l \ , 1 1 6
CusCü, 122 Huaca Chotuna, %, 97
çeyrek, 15 Huaca del SOL, 25, 27
dağ, 13, 47, 58, 72, 73, ıo3, 125 Huallal10 Carhuincho, 102-104
defin,28 Huanacauri, 79, 80, 83, 85
devler, 31, 55 Huari, 29, 31, 91, 1 1 5
dilenci, ıo5, 109 Huarochiri, 101-104, 108, 1 09,
doğum, J24 , 15, 130
Ekvador, � 21, 58, 6� 64, 107 Huascar, 88
elyazması, 46 Huayna Capac, 43
etnik topluluklar, 1 1 , 12, 13, 14, ibadet, 92
20, 28, 52, 53, 71, 102, 1 1 8 idamıbaş kesilmesi, 124
Fempdlec, 97, 98 inka kraııarı, 47
Garcilaso de la Vega, El ınca, inkard, 121-123, 131
45, 48, 64, 74, 86, 100 istilacı, 12, 65, 95, 96, 98, 102-
gökkuşağı, 15, 32, 79, 92 104
Guari, 115, 116, ayrıca bkz. işgal, 30, 45, 88, 99, ı 1 6
Huari, Wari kadın, 39, 55, 57, 97, 105, 106,
GuasCilr, 47 ı 10, 1 1 1
Guayna Capae, 88 kaya/kayalık, 30, 55, 61, 79, 90,
gümüş, 61, 77, 1 1 1 106, 116, 1 17,125
kehanet, 106, 110, 121

132
kıyı, 11, 26, 31, 54, 58, 103, 105, !'acaritambo, 53, 71. 72, 73, 74,
106, 110 82,83, 84, 121, 124, 125. no
krallık, 2S PachilcamaC, 30, 53, 54, 66, 67,
kristal, 41, 92 70, I06· ı I 2
kulak halkilları, 62, 91 paehacuti, 65, 70, 119, 124
kurban, 19, 26, 102, 1 1 6 raehaeuti Inca Yupanqui, SS,
kuş, 26, 103, 106 t'':I, YI
kııısal mekan, 58, 61, 65, 79, panac..., ı8, 76
105, 1 1 7 Paracas, 29
lama, 12, 13, 66, n. 1 1 5 Pariae.ıed, 103. 104
Lambayequc, 25, 95�98, 100 Peru, 9, ıd, LS, ıl. 22, 23, 25, 26,
Lima, 4t'. 101, 106, I1U, 12.ı, 21:1, 29, 31, 42, 43, 44, 45,46,
125. 129, 130 47,48, 52, 71. 72, 88, 91, 94,
Llacu,lz, 1 1 5 98, 101, ı06, i ıo, ı 12, 1 15,
Llibiac, 1 1 6 121. 124, 125, 128·131
nıaı;,ıra, 7.ı, 82, 1 17, 125, 126 Pinahua. 64
Mama Huacu, 74, 7B, BO, BI rizarro, Franci$CO, 47, 124
Mama Ip,Kura/Cura, 74 1'01,) de Ondegardo, Juan, 43,
Mama Odlo, 74, 75, 76, 87 44. 48
Mama l{al1a, 74 Poma dc Ayala, Feli]X'
M,ınco Capile. Hı, 64, 72, 75, 76. Guaman. 37, 47, 59, 66, h8
79, 81, 82,84, 85, 86, 87, 88, Pongm,lssa, 98
tl9. 121, 124 Puqııio, 121, 1 23, 131
Maras Toco, 73 put, 49, 101, 1 1 7, 13]
mısır, 23, 8L 1 15, 1 17, 122 putperestlik. 019, 101. 1 1 7, 131
Minchançilman, 99 QUechUil, .ı, 1 1 . 37, 3R 43, 45,
mitimal', 20, 57 47,48, 65, 66. n. 74, 102,
Mochl'. 25, 26, 27, 28, 31, 33, 34, 120, 130
9.ı, 98-100 quipu. 19, 38,39
Molin.). 44, 48, 57, n2, 77, 81 quipucamayoq, 38, 44, 46, 72,
nıumyd, ı ı 7 84, 93, 100
Murüa, 74, 84 rahip: Katolik, 47, .ı9, !Ol, 112,
Nayml.ıp. 96-98 114; İspanyl)l: 15, 52, 114;
nehir, lO, 1 1 , 26, 28, 31, 63,96 yerli. 46, 102
onluk sislcm, 1':1, 67, 70 S,ırıııientu de G:ımboa, I\·dro.
44, 72·74, 76,77, 80,82
savaş, 29, 30 tören. 20, 22, 26
Sinchi Roca, 76, 82,. 88, 89 tufan.. 41, 5S, 57, 121
soyağacı, 40 Tupac Amaru, 124
soylu, 18, 47, 76, 82, 95 Urpay Huachac, LO?
Sutic Toco, 73 vakanüvis, 52, 59
�hin. 30, 106 Valera, Blas, 45
şeytan, 96 Venüs, 15, 92
şimşek, 1()4, 116 Viracocha, 15, 30, 52-55, 57�2,
Ta.huantinsuyu, 9, 11, 16, 55, 64, 66, 67, 70,74, 87-89, 91-
57, 58,63, 100, 126 93, 104-109, 130
Tambo Toco, 72-78, 81, 82,. 124, Wari, 66, 128, aynca bkz.
12. Guari, Huari
Tambochacay, 79 yağmur, 10, 11, 98, 103
tanrısal, 84, 85 Yampallec, 96, 98
tarım, 29, 67, 105 yanacona, 20
Taycarıamu, 98 yanardat, 102
tedavi, 114 yangın. 61, 104
teslis, 60 yaratıCı,. 15, 23, 30, 52. 53, 54,
Tiahuanaco, 29, 30, 31, 32, 53, 55, 57, 58, 59, 60, 62. 64. 66,
55, 56/ 5� 63, 64, 91, 130 67, 70, 89, 91, 92, 104, 108,
Titicaca, 29, 31, 37, 47, 52, 53, 109, lll, 125, aynca bkz.
54, 55, 58, 59, 60, 62, 63, 64, Viracocha, Pachacamac
66, 74, 82, 86, 91, 104, ıo7, yılan, 107
109, 115, 120, 130 yı!dınm, 116
TocaY/ 64 yumurta, 103, ı 11
tohum, 77, ı1 ı Yunga, 33, 103, 109
Toledo, Francico de, 44, 45, 72, yüksek kesimler, 18, 74, 103,
124 108-110, 112, 115, 117
Topa Yupanqui, 99

134

You might also like