You are on page 1of 24

59

SANAT VE EDEBİYATIN KAYNAĞI OLARAK


MİTLER

Yrd. Doç. Dr. Dursun Ali TÖKEL


Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi

ÖZET

Sanat ve edebiyatın en önemli kaynaklarından biri de mitolojidir. Kadim


çağların, tabiat olayları, doğum ve ölüm gibi önemli hadiseler, dünyanın
yaratılışı ve sonu, tanrı ve insan ilişkisi, büyük kahramanlık vakaları üzerine
oluşturulan olağanüstü olaylarla örülü hikayeleri olan mitolojik anlatılar, hemen
her devirde sanat ve edebiyat eserlerinde bazen bir temel anlatı, bazen bir imge
veya simge olarak kullanılmışlardır.
Mahabharata, Odise, llyada, Manas, Oğuz Kaan, Şehname vs. anlatıların
temel özelliği birer mitolojik anlatı metinleri olmalarıdır. Bu eserlerin anlaşılması
için kadim çağların mitolojik hikayeleri ve onların günlük hayattaki simgesel
değerlerini çok iyi bilmek gerekmektedir. Bu eserlerde mitolojik anlatı eserin
bizzat kendisini oluşturmaktadır. Daha sonraki yüzyıllarda ise, edebi eserler
daha çok akli temeller üzerine oturmakla beraber, derin anlam oluşturmada,
simge veya imge bağlamında mitlere başvurmaktadır.
Bir edebi eserde kullanılan dil genelde, bilinen kelimelerden bilinmeyen yeni
bir anlam yaratma ameliyesidir. Bu anlamda edebi dil bilinenin aynen
yansıtıldığı anlamına gelen 'objeksiyon' değil, yeni bir anlam yaratma demek
olan objeklivasyon'dur. Mitler, objektivasyona dayalı bir edebi metin kurmada
işe yarayan mükemmel birer malzemedir.
Sanatkâr, çoğu zaman yeni bir anlam ve kavram alanı yaratmak, ortak şuur
altına hitap ederek anlam zenginliği doğurmak, az söz - derin mana birliğini
tesis etmek, çoğu zaman ifadesi mümkün olmayan derin insani hakikat ve iç
endişeleri dile getirmek, anlam katmanlarını çoğaltarak eserin gizem ve
büyüsünü artırmak ve insanın bugünki trajedisinin aslında dünkünden pek de
farklı olmadığını ortaya koymak için mitlerden faydalanmakta ve bu hazır
hazineyi dehasına da başvurarak yeniden yorumlamaktadır.

Anahtar Kelimeler:
Sanat, Edebiyat, Mit, Mitoloji, Kaynak.

bilig-16/Kış'2001
60

GİRİŞ onunla dile getirilen şey hiç de bildik bir mesele


olmamaktadır.
Sanat ve onun bir alt şubesi olan edebiyat, insanlığın Sanat ve edebiyatın kaynakları aslında, sanat ve
yeryüzü macerasında, bazen onun trajiğine bazen edebiyat ürünlerini ve asıl olarak sanatkârı anlamaya
komiğine göndermelerde bulunan, varlığı yansıtmaktan götüren bir anahtar olarak vazife gören önemli
ziyade var olunması arzu edilene işaretleri barındıran, ayrıntılardır. Bu kaynakların tespiti eserlerin evrensel
keyfiyeti huzurdan ziyade huzursuzluk ve itminansızlığa karakterinin ortaya çıkarılmasında çok önemli roller
bağlı iki çetrefil kavramdır. Bütün toplumlarda sanat ve oynamaktadırlar. Bütün bir dünya sanat ve edebiyatında
edebiyat vardır, her toplum sanatkârı hemen hemen aynı acaba kendisine en çok başvurulan kaynaklar
tür insan tipinin bir örneğidir: Farklıdır, eşyayı, varlığı hangileridir? Sanatkârların ortak kaynaklarında en
ve insanı çok değişik zaviyelerden izler ve yorumlar; önemli sırayı hangi tür alanlar oluşturmaktadır? Bu
kendi yaşadığı toplumun diline başvurmakla beraber sorular uzun ve zahmetli çalışmaları gerektirmektedir.
özel bir dil alanı geliştirir, kelimelerle konuştuğu Fakat dünya milletlerinin belli başlı edebiyatlarına
zannedilirse de, aslında işaret ve simgelerle hitap eder, başvuranlar görecektir ki, bu kaynakların en başında yer
anlaşılmaktan ziyade sezilir, onu anlamak için özel bir alan alanlardan birisi de mitolojik malzemelerdir.
alan ve dil bilgisi gerekir; kaynağı sınırlandırılmış bir
Hemen hemen bütün büyük sanatkârlar; Kadim
sistemler dizisi değil, aksine sonsuz bir varlık ve duyular
çağların, tabiat olayları, doğum ve ölüm gibi önemli
âlemidir. Herkesin baktığı gibi bakmadığı için, herkesin
hadiseler, dünyanın yaratılışı ve sonu, tanrı ve insan
gördüğü gibi görmez, dolayısıyla söylediği de herkesin
ilişkisi, büyük kahramanlık vakaları üzerine oluşturulan
söylediği gibi değildir.
olağanüstü olaylarla örülü hikayeleri olan mitolojik
Bir sanatkârın kaynakları hakkında bir bahis açmak anlatılara, her devirde sanat ve edebiyat eserlerinde
aslında kısır bir döngü içine girmek demektir. Hele bazen bir temel anlatı, bazen bir imge veya simge olarak
bahis mevzu olan bu sanatkâr bir de edebiyatçı olursa iş başvurmuşlardır.
daha da içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. Bir şair için Acaba bir sanatkâr neden mitlere başvurmaktadır,
bütün varlıklar alemi bir malzemedir. Bir gül bazen onlardan nasıl ve ne amaçla yararlanmaktadır, mitler
sevgilidir, bazen sevgilinin yanağı bazen dudağıdır, edebî eserlerde hangi rolleri oynamaktadır? İşte bu
bazen taze bir ten, bazen hemen bitiverecek bir ömürdür. yazının amacı bütün bu sorulara cevap aramanın yanı
Şair küçücük bir nesneden bir âlem yaratır: "Şâir ufak
sıra aynı zamanda sanat ve edebiyatın bir kaynağı olarak
tefekten bir âlem yaratır. Âlim ise aksine büyükten;
mitolojik hikaye ve mitlere de dikkat çekmek olacaktır.
bütün bir âlemden küçük bir hakikat meydana getirir."
(Kostanlanyl, 1934). Hangi insan çıkıp da varlıklar
aleminin filanca unsurunun şairin bir malzemesi MİTOLOJİ-SANAT İLİŞKİSİ
olamayacağını iddia edebilir? Bu durumda bir
araştırmacıyı asıl olarak ilgilendiren şey malzemenin ne Sanat-mitoloji ilişkisini iki farklı boyutta ele almak
olduğu üzerine takılmak değil, asıl malzemenin ne için gerekmektedir. Birincisi, mitlerin bizatihi sanat eseriyle
olduğu üzerine kafa yormaktır. Zira seçilen malzeme ilişkisi. (Bazı heykellerin, mağara, mezarlık, anıt ve
tanıdıklar aleminden bir nesne olmasına rağmen, mabet resimlerinin, kazılarda ortaya çıkan kimi
buluntuların mitsel bir figürü

bilig-16/Kış'2001
61

somutlaştırması veya bunların çözümlenebilmesi dir: "Birbirine benzemez, birbirine zıt, birbirini tamamlayan,
için mitsel bilgilere ihtiyaç duyulması gibi birebir objektif, sübjektif, metafizik, sosyalist, marksist, pragmatist,
ilişkiler). Bu anlamda ilk devirlere âit hemen hemen vitalist daha yüzlerce tarif..." (Okay, 1990). Orhan Okay'a
bütün sanat eserlerinin mitsel bir yanı vardır. Bu
göre, bu çarpaşık ve karmaşık cümlelerden sanatın efradını
dönemlere âit sanat eserleri mitsel bir çözümlemeye
câmî, ağyarını manî bir tarif çıkarmak mümkün
tabi tutulmaksızın anlaşılamazlar. Zira ilk
dönemlerde sanat eserinin oluşumuna mitolojinin olmayacaktır. Okay'a göre sanatın tarifi yerine, onu meydana
bizzat kendisi bir malzeme olmuş ve sanatın temel getiren unsurları ele almak gerekir. Bu görüşe göre de sanat
kaynağı haline gelmişti. Pospelov, Yunan sanatı için şöyle bir formül kurulabilir: "Bir duygu veya bir
bağlamında bu gerçeği şöyle ifâde eder: "Yunan düşüncenin maddî bir malzemeden veya sesten veya sözden
mitolojisi, Yunan sanatının ön koşuluydu; mitoloji faydalanmak suretiyle heyecan ve hayranlık uyandıracak
Yunan sanatı için, yalnızca işlenen malzemeden
şekilde ifâdesi."(Okay, 1990). O hâlde bizim için burada
ibaret değildi, aynı zamanda, sanatın üzerinde
önemli olan şey sanatın bir terkip olduğu meselesidir. Bir
varolduğu temeldi de."(Pospehv, 1995).
duygu veya heyecan herhangi bir malzemeden faydalanmak
İkincisi, edebiyat eserlerinde veya resim
suretiyle karşıdaki kişide heyecan ve hayranlık uyandıracak
dallarında olduğu gibi, mitsel figürlerin bir sanat
eserinin malzemesini veya arka plânını oluşturması. şekilde ifâde edilecektir. Tabiidir ki her sanat dalı kendi
Birincide sanat eserinin kendisi mitsel bir objedir. malzemesini seçme hakkına sahiptir. Bir duyguyu ifâde için
(Zeus heykeli veya aslan başlı tanrıça resmi gibi). heykeltıraş taşı veya mermeri, ressam boyaları, edebiyatçı da
İkincide ise objenin malzemesini mitsel bir anlayış sesleri, kelimeleri kullanacaktır.
veya mitik bir figür oluşturur. (Bir şiirin çeşitli
Bir sanatkâr olarak edebiyatçının bir sanat eseri ortaya
mitsel öğeleri kendisinde barındırması veya şiirin
koyarken kullandığı malzeme dil olduğuna göre, sanatçı bu
mitsel bir arka plâna dayanması gibi, ki buna Tevfik
Fikret'in Promete şiiri örnek verilebilir.) Mit-sanat dili nasıl kullanır? Kelimeleri olduğu şekliyle aynen mi alıp
ilişkisinin birinci boyutu daha çok sanat kullanır, yoksa o kelimeler üzerinde tasarruf hakkına sahip
tarihçilerini, antropologları, arkeologları ve kısmen midir? Sanat bir yeniden inşa, bir terkip anlamına yaratma
de tarihçileri ilgilendirir. Bir sanat ve edebiyat faaliyeti olduğuna göre şüphesiz sanatçı, ayniyle kullanan
araştırması yapacak olan bizler içinse daha çok değil, varolan malzemeyi yepyeni bir formla arzeden, onu
mitoloji-sanat ilişkisinin ikinci boyutu önemlidir. işleyerek değişimlere uğratan kişidir. İşte biz sanatçının
Bir sanat eseri için mitlerin ne ifâde ettiğini kullandığı malzemedeki bu tasarruf ve değiştirme eylemine
veya sanat eserinin bir malzemeyi kullanmasının ne
objektivation diyoruz. Objektivationla benzer şekilde bir de
anlama geldiğini anlamak için önce sanatın ne
objektion kavramı vardır. Şimdi bu iki kavram çerçevesinde
olduğunun ortaya konması gerekir. Bu sebeple
evvela sanat kavramına kısaca değinmek istiyoruz. bir sanatçının malzemeyi bulma ve kullanma hakkına
değinelim.
Sanatın pek çok târifi vardır. Fakat bu tariflerin
hiçbiri maksadı tamamıyla ifâde etmemektedir. "Sanat eseri bir objektivation'dur. Objektivation,
Sanat kavramı üzerinde detaylı bir şekilde duran objektion'dan kesin olarak farklıdır. Objektivation, var-olan
Orhan Okay birçok tarif verdikten sonra bu bir şeyin obje haline gelmesi olmayıp, var-olmayan bir şeyin
alandaki kargaşaya şöyle dikkati çekmekte- ortaya konması

bilig-16/Kış'2001
62

anlamına gelir. Objektion'da söz konusu olan, var-olan rafından bu bağlamda kullanılmıştır. İngiliz Şâiri
bir şeyin objeleştirilmesidir...." (Tunalı, 1971). Sanat Schelley ise Promete'yi "beşer fikrinin kendini
eserini objektivation kavramı çerçevesinde ele cendereye koyan bir dine karşı ayaklanmasının timsali"
aldığımızda ortaya çıkan sonucu mitle daha rahat bir (Tieghem, 1943) olarak kullanmıştır. Burada öz olarak şu
şekilde irtibatlandırabilir veya anlamlandırabiliriz. söylenebilir: mitsel bir ögenin objektional bir suretle
Sanat eseri objektivation'dur. Objektivation, varlığı anlatımı, o mitsel ögenin anlatının bizatihi konusu
daha önce bilinmeyeni ortaya çıkarmadır. Sanatçı, bir olduğu anlamına gelir. Fakat objektivational bir biçimde
kullanılan mitsel bir figür anlatının bizatihi konusu değil,
meramı ifâde için çeşitli objelere baş vuracaktır. Bunun
anlatılmak istenenin imgesi veya sembolü olur.
için yaşayan dilden, var olan tabiattan bir obje seçeceği
gibi, yaşamayan bir varlık alanından da (geçmişten) bir O hâlde bir sanatçı niçin mitlere başvuruyor sorusu
obje seçebilir. Sanatçının seçeceği ve işleyeceği obje bir kaç cihetten şu şekilde cevaplandırılabilir:
üzerinde herhangi bir sınırlama yoktur ve o, bu alanda 1. Sanat faaliyeti bir objektivation olduğuna göre,
alabildiğine özgürdür. Objektivation'a dönüştürülecek mitlerin hazır birer objektivation olması özelliği
bir objenin seçimini sanatçı mitolojiden de yapabilir. sanatçıyı cezp eder.
Zira mitoloji, sınırsız ve sonsuz bir objeler hazinesidir. 2. Mitlerin varlık alanlarının belli bir zaman
Sanatçının seçimdeki özgürlüğünü baştan kabul dilimiyle sınırlandırılmamış olmaları, binlerce yıl
ettiğimizde onun neden mitolojiye başvurduğunu boyunca insan belleğinde tanınmış kalıplara
sorgulayamayız. Fakat araştırılması gereken asıl konu bürünmeleri, estetik objenin alıcı tarafından algılanmasını
neden mitolojiye başvurduğu değil, ne amaçla (niçin) kolaylaştıracaktır. Yine bu verici-alıcı birlikteliği sanatçı
mitolojiye başvurulduğudur. ve muhatap arasında aynı paralelliği paylaşacakları bir
Mitler mevcut olan, hazır objelerdir. Bu hazır düzlem yaratacaktır.
objelerle, sujenin (okurun, muhatabın) rahatlıkla 3. Mitlerin sinirsel ve gizemli dünyası, insa-
kavrayabileceği bir metin kurulabilir. Bu kurgu metinde noğlunda binlerce yıldan beri oluşturduğu kutsal, esrarlı
kullanılan objeler objektion suretiyle kullanılacağından yapısı sanatçının etki yaratmasında çok büyük oranda
okurda herhangi bir kavrama problemi yaşanmaz. Mitsel işine yarayacak ve eserin kurgusundaki entrik ve şifreli
bir objenin objektion olarak kullanımı, onun düz olarak yapıya önemli oranda katkı sağlayacaktır.
anlatımı anlamına gelir. Örneğin, Yunan mitolojisine 4. Mitlerin sahip olduğu çok katlı, derin anlamsal
vâkıf biri için Promete'nin hayatını anlatan bir eser -eğer yapı, eserin sanatsal derinliğini ve gizemini oluşturmada
mitolojiye inanıyorsa- ilk etapta objektion bir anlatıdır. çok işlevli bir fonksiyon üstlenecektir.
Ve okur bunu olağanüstü bir kahramanlık destanı olarak 5. Kaynakların üzerinde önemle durdukları
okur. Fakat eğer Promete, mitolojideki asıl kimliğinden konulardan biri de mitlerin sanat için vazgeçilmez bir
sıyrılıp bir metnin kurgusunda bir sembol veya imaj ilham kaynağı olduğu meselesidir. "Taşıdıkları sezgi
olarak kullanılıyorsa o zaman bu obje (Promete) gücü, yer yer insan yaradılışındaki zaaf ve tutkuları,
objektivation'a uğratılmış bir kavram olarak ele alınır. çağlar üstü bir kesinliğe, çok yönlü bir kullanış imkânına
Zira daha önce bilinmeyen yeni bir anlam alam bağlamış olmalarıyla mitoslar, bugün de sanatın
türetilmiştir. Örneğin Promete, medeniyet savaşında bir yararlandığı bir ilham ve kültür kaynağıdırlar" (Necatigil,
öncü ve örnek kişilik olarak Tevfik Fikret ta- 1988).

bilig-16/Kış'2001
63

Bir sanatkâr için hazır birer ilham hazinesi olan çözümünde de yine aynı oranda mitolojik bir bilgi birikimine
mitler, her zaman bu cihetiyle de cazibesini ihtiyaç vardır. Bir masalda çiftleşen yılanlar imgesi aynı
korumuştur. Mehmet Kaplan da bu anlamda mitleri kaynakta şu şekilde yorumlanmıştır: "... çiftleşen yılanlar,
ve sembolleri "insanlığın ebedî şiir hazinesi"
Caduceus'dakiler gibi, erkek-dişi, doğum-ölüm gibi bütün
(Kaplan, 1990) olarak niteler. Beşir Ayvazoğlu'na
karşıt çiftlerde görünen, dünyayı üreten gücün işaretleridir."
göre sanatçının mitlere başvurmasının sebeplerinden
biri de onların "zaman zaman derin ve insanî (Boyladı, 1995). Tabiîdir ki bu çözümlemeler mutlak olarak
sezişlerin ifâdeleri" olmalarıdır (Ayvazoğlu). doğru anlamına gelmemektedir. Kastımız bunların doğru
olduğunu iddia etmek değil, fakat mitolojik bilgilere
Sanatsal Ürünleri Anlamada Mitolojinin Rolü başvurmaksızın bu metinlerin anlaşılmayacağıdır
(Seyidoğlu, 1995).
Yüzyıllar boyunca ortaya konan binlerce tarihî
eseri anlamak ve yorumlamak için şüphesiz çok Mitolojik çağların ardından oluşturulan sanatsal
değişik teknik ve yöntemler geliştirilmiştir. Sanat metinlerin -nisbeten veya tamamen aklî temelleri olan,
eserlerine içinde barındırdıkları mitsel figürler okurla anlam birliğinin büyük oranda kurulduğu,
açısından bakan anlayış da bunlardan biridir. olağanüstüden ziyade olabilirliğe dayanan metinler-
Kuşkusuz ilk çağ sanat eserleri neredeyse tamamen
anlaşılmasında da mitolojik arka plâna başvurmak
mitsel karakterler taşırlar. Bu tür sanat eserlerinin
gerekmektedir. Hatta kimi araştırmacıların görüşlerine göre
yorumu tamamen mitolojik kurguya dayanmaktadır.
Kendileri de birer sanat eseri olan destanlar veya hiçbir sanatsal yaratı mitlere başvurmadan hakkıyla
mitsel hikâyeler ya alegorik veya sembolik birer anlaşılamaz. "Hristiyanlık Yunan dinini yenip ortadan
karakter arzetmeleri dolayısıyla çözümlenebilmeleri kaldıralı binbeşyüz yıldan çok oluyor. Aradan bu kadar uzun
için yoruma ihtiyaç duyarlar. Mitolojik hikâyeler bu bir zaman geçtiği hâlde bu imanın (Yunan mitolojik çağları
bakımdan sonsuz bir sembol deposudurlar ve bu inançlarının) düşünceleri ve tanrıları, masalları ve efsâneleri
sembollerin de muhakkak gerçeklikte birer karşılığı Avrupa kıtası kültürünün ve sanatının bütün alanlarında hâlâ
vardır. Bu karşılık ya birebir tabiattan veya hisler
yaşamaktadır. Yunan tanrıları ve kahramanlarıyla
dünyasından bulunabilir. Mesela Apollon "insanı
karşılaşmaksızın büyük şâirlerimizden hiçbirini okuyamayız,
hayran bırakan, şa'şaalı arabasını süren, her akşam
ateşini okyanusun dalgalarına gömen" Güneş; müzelerimizden hiçbirini dolaşamayız." (Peteric, 1959).
Phoibe "solgun benizli, başında hilal, tatlı ışıklarıyla "Mitoloji, Batı sanat ve düşüncesinin her alanında ortaya
gökyüzünü dolduran" Ay; Gökkuşağı, "İris'in şah"dır çıkar. Resimde, heykelde, müzikte, tiyatroda, operada, şiirde,
(Beğenç, 1967). Yeraltı dünyasının adı Yunan romanda vb. Bu demektir ki, mitolojiyi bilmezsek gereğince
mitolojisinde Hades'tir. Hades zaten görünmez kavrayamayız ve değerlendirenleyiz bu yapıtları, öyleyse
anlamına gelir. "Thanatos (ölüm), kardeşi Hypnos
efsâne deyip geçmemeli mitolojiye, Batı kültürünün temeli
(uyku), anneleri Nyks (gece)" demektir (Boyladı,
diye bakmalı."(Boyladı, 1995). "Batı medeniyetlerine âit
1995). Bunun gibi kazılarda veya mağaralarda
ortaya çıkan eserlerin veya edebî eserlerin birçok sanat dallarının mitlerle kaplandığını görmek için
çözümlenmesinde de mitolojiye başvurmak herhangi bir sanat müzesini gezmek kafidir."(Kennedy, 1986).
gerekmektedir. Görsel sanat ürünlerinde olduğu gibi, 19. Yüzyılda "mitolojik okul" adıyla tarihe geçen bir
ilk dönem anlatı metinlerinin akım, sanatsal ürünleri anlamada mito-

bilig-16/Kış'2001
64

lojini'n önemine fazlasıyla yer vermişti. A.N. Bir başka açıdan mitler, insanın kaybettiği geçmişi,
Afanasiyev, F.İ. Buslayev, O.F. Miller ve Grimm şuuraltının derinliklerinde muhafaza ettiği tarihî
Kardeşlerden oluşan bu okul "Edebiyatta görülen benliğiyle bir iletişim kurma vasıtasıdır. Bu anlamda
sujelerin tümünü, mitoslar doğarken, zaten bilinmekte mitler, modernistler tarafından saklı gerçeğin sırlarını
olan ve sonra da edebiyatın tarihî boyunca sürekli ortaya ifşaya götüren bir aracı olarak kullanılmaktaydı:
çıkan, sürekli kendini yenileyen belli motiflere "Modernistler miti, sanatın kullanabileceği araçlardan
indirgemişlerdi. Böylece sujeler, her çağın kendi ürünleri biri olarak görüyorlardı. İnsanlığın ortak bilinçaltında
olarak değil, hep o aynı mitolojik kökenli 'ana suje'lerin mutlaka yitirdiği özün ve zamanın üzerine örttüğü ama
yeni çeşitlemelerinden ibaret gibi görülmüş oluyor- yok edemediği gerçekliğin saklı olduğuna inanıyorlardı.
du."(Pospelov, 1995). Dolayısıyla bu 'ana su-je'lerden Bu yüzden çağdaş öykülerini mitolojik paradilerle
haberi olmayan bir okur için sanatsal metin pek de bir annattılar ki, bu mitolojik kodlar çözüldüğü zaman
anlam ifâde etmeyecektir. Thomas Bulfinch de edebî insanın özüne ya da gerçekliğine ilişkin doğrular ortaya
ürünler karşısında "anlamamazlık problemi" yaşayan çıksın. Onları en çok cezbeden gerçeklik ise, insanın
okur üzerinde dururken, çoğunlukla anlamamazlığı doğasında olan ama uygarlığın bastırdığı akıldışıydı."
(Parla, 2000).
mitolojik figürlerin bilinmemezliğine bağlar. Ona göre
bir sanatkârın eseri eğer anlaşılamıyor veya okuyucu Bir sanatçının mitlere başvurmasının salt sanat
ondan bir zevk alamıyorsa bunun sebebi eserin bağlamı dışında daha değişik sebepleri de vardır.
yetersizliği değil, çoğu zaman okurun mitolojik figürleri Mitlere başvurma, özellikle kendi kaynaklarına dönme
bilmemesidir. Örneğin, Byron, Roma için "Milletlerin anlamında yerli mitolojiden yararlanma, bazen siyasi
Niobe'si" veya Venedik için "okyanuslardan gelen taze, veya ideolojik sebeplerle de izah edilebilir. 20. Yüzyılın
ferahlatıcı Deniz Kıbelesi" derken, mitolojik figürlere başlarında cereyan eden Türkçülük hareketi yeni bir
dünya oluşturma, kaynaklara inme, asla dönme ve yeni
başvurmaktadır. Mitlerden haberi olmayan bir okur bu
bir ideolojik kuram geliştirme bağlamında Türk mitlerine
eserleri okurken elbette şaşıracak ve birşey
başvurma ve sanatsal metinlerde bunları kullanma
anlamayacaktır. Yine Bulfinch'e göre birçok okurun
cihetine gitmişti. Bu oluşum özellikle hareketin
Milton'u anlamadığını ve ondan bir zevk almadığını
öncülerinden Ziya Gökalp'te bariz bir şekilde görülebilir.
söylemesi de bu sebepten kaynaklanmaktadır. Milton,
Ziya Gökalp'in bu yönüne dikkat çeken Mehmet Kaplan
kısa şiiri "Camus"da otuzdan fazla mitolojik imalara
şöyle söyler: "Ziya Gökalp, kendisini kurtaran Turan ve
başvurmuştur. Yine onun "On The Morning of The
Oğuz Han sembollerini kitaplarda bulmuş, onları
Nativity" adlı Ode'sinin yarıdan fazlası mitolojik
ruhunun vecdi ile doldurarak Birinci Dünya Savaşı
figürlerle doludur. "İşte bu, (mitolojik figürlerden sıralarında Türk aydınlarına büyük heyecan kaynağı olan
habersiz olma} Milton'u anlamama sebeplerinden kollektif bir mit vücûda getirmişti."(Kaplan, 1990).
biridir. Zaman zaman cahil kişilerden 'Milton'dan zevk
Aslında bir sanatkârın mitlere başvurması demek
almıyorum' sözünü duyarız" (Bulfinch). Bulfinch,
onun bir objektivation'a uğratacağı bir obje seçmesi
Modern yazarların, şâirlerin, hatip ve denemecilerin
anlamına gelmektedir. Sanatkâr objektivation esnasında
sürekli antik çağlara göndermelerde bulunduğunu,
hemen dâima objeleri bir imaj veya bir sembol olarak
dolayısıyla onları anlamak için "Yunanlılar arasında
başkalaştırdığından sanat-mit ilişkisi üzerinde durmak
hâkim olan 'evrenin yapısıyla ilgili fikirler"i bilmemiz
demek, önce-
gerektiğini söyler (Bulfinch).

bilig-16/Kış'2001
65

likle sanatsal ürünlerin en büyük özelliklerinden olan Özdemir'e göre imge "duyulanla algıladığımız
imaj, sembol, alegori üzerinde durmak demektir. Sanat varlıkların, durumların zihnimizdeki görüntüleri, bunların
eserlerinde mitlerin kullanımı da bu kavramlar şiire yansımış biçimleridir." Doğan Aksan en son kendi
çerçevesinde olduğundan, şimdi kısaca bu kavramlar tarifini verir. Ona göre imge "Sanatçının çeşitli
üzerinde durmak istiyoruz. duyularıyla algıladığı özel, özgün bir görüntünün dille
aktarılmasıdır; bir betimleme değil, öznel bir yorumlama
Bir Sembol ve İmaj Olarak Mitler sayılabilir." (Aksan). Bütün bu tanımlarda esas olan
nokta, seçilen bir objenin bizzat kendi anlamıyla sanatsal
Pospelov, bir sanat dalının dal olarak özgünlüğüne
metne girmediği, bu görülen objenin herhangi bir duyu
değinirken şunları söylemektedir: "Bir sanat dalının, dal
olarak özgünlüğü, en başta, onun sanatsal imgeleri aracılığıyla başka bir anlam evrenini yansıttığıdır.
yaratmasına hizmet eden gereç (materyal, madde) Veselovski, dil sanatı ve imgeler hususunda daha iddialı
belirler. Edebiyat bu bağlamda kuşkusuz dil sanatı şeyler söylemektedir. Ona göre "Dil sanatındaki her yeni
olarak karakterize edilebilir."( Pospelov, 1995). Bu tanıma çağ geçmişten miras kalan imgelerle çalışır, onların
göre her bir sanat dalının özgünlüğü onun kendine has sınırları içinde hareket eder ve kendine, eskinin yalnızca
imgeleri olması anlamına gelmektedir. Yine aynı yazara yeni düzenlenişleri için hak tanır, onların içlerini yeni bir
göre sanatla bilim arasındaki fark şudur: Eğer bilim için yaşam anlayışıyla doldurur." (Pospelov, 1995). Buna
'kavramlarla' düşünür deniyorsa "işte, eğer bilimle sanat göre yeni bir imgeden bile bahsedilemez, zira varolan
arasındaki asal ayrımlar söz konusuysa, sanatçılar için imgeler, geçmişin yeniden tazelenen ve yeni bir anlamla
de buna karşılık 'imgelerle düşünürler' denmektedir." içleri doldurulan figürlerden ibarettir. Pospelov, sanat ve
(Pospelov, 1995). edebiyatta "imge" kelimesinin başka bir anlam
Buna göre bir sanat dalı üzerinde dururken öncelikle taşıdığını, bir sanat bilimcisinin "imge" deyince
ele alınması gereken konu onun imgeleri üzerinde "bundan, bir yaşam görüntüsünün yalnızca insan
durmak olacaktır. Alexander Potebnya'a göre "imgesiz bilincindeki yansımasını değil, fakat bu yansımış ve
sanat olmaz; şiir ise hiç olmaz" (Aksan). Doğan Aksan, sanatçının bilincine geçmiş görüngünün, belirli maddî
"imge nedir, nasıl tanımlanabilir" diye sorduktan sonra, araçlar yoluyla, örneğin, söz yardımıyla, mimik ve jest
çeşitli alanlardaki uzmanların imge'ye ilişkin yardımıyla, çizgi ve renk yardımıyla, bir işaret sistemi
tanımlarını vermektedir: Penine imge'yi "duyuyla yardımıyla vb. yeniden yansıtılışını anlar." (Pospelov,
edinilen deneyimin dil aracıyla sunulması" şeklinde 1995).
tanımlar. J. Knobloch, "imgenin, doğanın bir kopyası Sembol (simge) ise, soyut bir kavramın dille
olmadığını belirtmekte, onu, bir tasarımın yeniden göstergeleştirilmesidir: "Sembolizm soyut fikirleri
biçimlendirilmiş bir anlatımla, apaçık dile getirilişinde anlatacak bir takım benzerlikler aramaktır (Barışı
kullanılan bir simge olarak görmekte"dir. Şklovski anlatmak için güvercin gibi) ve buna şiirde çok
"imgenin görevi, taşıdığı anlamı anlayışımıza daha yakın başvurulur." (Read, 1974). Eliade'ye göre ise simge
kılmak değil, görüntüsünü yakalamaktır" derken, (sembol) "bir nesneye veya bir eyleme yeni bir değer
Revedy "yaklaştırılmış iki gerçeğin arasındaki bağıntılar
eklemekte , ama bu yüzden de onların kendilerine özgü
ne kadar uzak ve yerindeyse, imge o kadar güçlü olacak
ve dolaysız değerlerine dokunmuş olmamaktadır"
ve o kadar heyecanlandırma gücü ve şiirsel gerçeklik
(Eliade, 1992). İmgeler her sanatçıda başka başka
taşıyacaktır" demektedir. Emin
şekillerde karşımıza çıkar ve şahsî iken, semboller
umumiyetle da-

bilig-16/Kış'2001
66

ha yaygın olarak kullanılan biçimlerdir. Hemen hemen genç kadın'ın Hürriyet'in, Haluk'un ve damdaki Çınar'ın
her toplumda yaklaşık aynı anlamı ifâde ederler. Barış Osmanlı İmparatorluğunun alegorileri olduğu
için güvercin, özgürlük için bayrak, ayrılık için gemi şeklindeki örnekleri verir (Okay, 1990). Mannheim'in
kelimeleri gibi. "Webster'e göre sembol, kendisinden kanâatine göre ise sembol üç aşaması olan bir yapıdır. 1.
başka bir şeyi, muhakeme, çağrışım, alışkanlık veya Hayal aşaması. 2. Ütopyacı zihniyet aşaması, 3.
tesadüfen temsil eden veya akla getiren bir şeydir; bu iki Billurlaşma aşaması (Meriç, 1996).
şey arasında özel bir benzerlik olmayabilir; sembol, Toplumsal hayatın, insanî davranışların, bir milleti
devlet ve kilise gibi gözle görülmeyen bir fikir, bir
diğerinden ayrıcalıklı kılan temel farklılıkların hemen
nicelik, bir niteliğin görünen işareti olabilir." (Tindali,
her zerresine simge ve imgeler hâkimdirler. Mitler,
1998). Mircea Eliade'ye göre bütün dünya
imgeler ve simgeler insan hayatının hemen hemen her
mitolojilerinde yaygın olan temel simgeler de vardır.
alanına nüfuz etmiştir, onları silip atmak neredeyse
"Dünyanın merkezinde yer alan bir Dağ, Bir Ağaç veya
imkânsızdır. Bu kavramların önemine dikkat çeken
bir Temel direği simgesi çok yaygındır... Merkez
Eliade şöyle söylemektedir: "Bugün, XIX. yüzyılın
simgeciliğinin en yaygın çeşidi, evrenin merkezinde
hissetmiş olmasının bile mümkün olmadığı birşey
bulunan ve üç dünyayı bir eksen gibi tutan Kozmik
anlaşılmaya başlanmıştır: Bu da simgenin, efsânenin,
Ağaç'tır." (Eliade, 1992). Mehmet Kaplan da Asaf Hâlet
Çelebi'nin Mağara şiirini tahlil ederken, mağara sembolü imgenin, manevî hayatın özüne âit oldukları; bunları
üzerinde durur ve bu sembolün dünya edebiyatında sık gizlemenin, sakatlamanın, geriletmenin mümkün
sık kullanıldığını söyler (Kaplan, 1990). Kaplan, bu olduğu, ancak asla yok edilemeyecekleridir." (Eliade,
yazısında imaj ve sembol kelimelerini neredeyse aynı 1992). Simge ve imgelerin soyut birer konu oldukları
anlamda kullanmaktadır. "Şiire baştan sona kadar bir sanılmamalıdır. Mircea Eliade, İmgeler Simgeler adlı
sembol vazifesi gören bu temel imaj hâkimdir." kitabında, bu kavramların insan hayatına hâkim olan
Pospelov, mitosların kahramanlık figürlerinin çağdaş bütün yönlerini, tarihin, dinin ve toplumsal hayatın
edebiyatta da sürekli olarak tekrarlandığını, çok katlı imgeler ve simgeler açısından yapısını en derin tahlillerle
anlam değişikliklerine uğramakla beraber bu figürlerin incelemiştir. Ona göre modern insanın mitolojiyi,
insan kahramanlığının simgesi olmaya devam ettiğini ilâhiyatı veya efsâneleri inkâr etmesinin pek bir anlamı
söylemektedir (Pospelov,. 1995). Şemsettin Sami'ye göre yoktur: "Modern insan mitolojileri ile ilâhiyatları hor
de mitler "tarih veya ahlâka dâir bir hikmet ve hakikatin görmekte serbesttir, ama bu onun gerilerde kalmış
remzi makamında olan esâtir-i kadimin ahval ve efsâneler ve gerilemiş İmgelerden beslenmesini
eşhası"dır (Şemsettin Sami, 1318). Fakat yine de sembol, engellemeyecektir. "(Eliade, 1992). Toplumsal yapıları
imge, alegori gibi kelime ve kavramların anlamları göz önüne alındığında imgeler ve simgeler genellikle
üzerinde yazarların tam olarak uzlaştığını da görüntülü hâle gelirler. "Toplumsal incelik kuralları,
söyleyemeyiz. Örneğin Orhan Okay, divan şiirinde modalar, kutsal törenler, toplumsal davranış biçimleri
dudak kelimesinin yokluğu ifâde etmesi gibi bazı görüntüsel ya da nedenli simgelerdir" (Guiraud, 1984)
mazmunların sembol olduğunu söylerken, sembolizmin diyen Guiraud'a göre simgeler, bu anlamlarıyla
ikinci merhalesi olarak nitelediği temsilî teşbih ve temsilî göstergebilim'in konusudurlar ve yine toplumsal
istiarenin, kimilerinin zannettiği gibi sembol olmadığını, fonksiyonları itibariyle birer gösteren işlevini
bunların alegori olduğunu söyler ve buna, N. Kemâl'in üstlenmişlerdir. "Simge, gösteren bir objedir. Gösterilen
Rüya'sındaki kısmı bir anlam ve kavram düz-

bilig-16/Kış'2001
67

lemini getirir... Simge nedensiz ve niyetlidir. Simgelerde jeyi kullanması çoğunlukla simgeler ve imgeler
biçimle içerik arasındaki ilişki nedenli değil, uzlaşmaya vasıtasıyla olacağından, bizim araştırmamız gereken bu
bağlıdır. Simgeler iletişim nedeniyle üretilir ve simgelerin varlığı ve eserdeki kullanım oranıdır.
kullanılır..." (Erkman, 1987). İnsan hayatının hemen her Sanatçının bir obje seçimi amacıyla bir mitsel figüre
anında oynadıkları önemli roller gereği simgeler, çoğu başvurması şüphesiz onun, geçmişi, millî yapısı,
zaman tarihî olmakla beraber, daha ziyade mitolo jik arka beslendiği kaynakları, okuma süreci ve esas dünya
plâna sahiptirler, zira genellikle açıklanamazlar. görüşüyle yakından ilgilidir. Bu anlamda her sanatkâr
Simgelerin toplumsal hayat içinde oynadığı önemli eserini oluştururken, öncelikle kendi tarihî ve mitolojik
rollere Roland Barthes, dikkatleri çekmiştir. Örneğin, objelerine başvurması gerekirken, bu her zaman böyle
Mythohgies adı altında topladığı denemelerinin birinde olmamıştır. Hatta çoğunlukla bu durumun tersi görülür.
şarap imgesinin Fransız toplumu için ne anlama Avrupalı bir sanatçı için eski Yunan ve Roma Mitolojisi
geldiğini derin bir tetkikle ortaya koymuştur. Yazı gayet bitmez tükenmez bir hazine olmuştur ve yüzyıllar
şumüllüdür, fakat sadece şu alıntı bile şarap imgesinin boyunca bu sanatçılar obje seçiminde hemen hemen
Fransız için ne ifâde ettiğini ortaya koymaya yeter: tamamen eski Yunan ve Roma dünyasına
"Şaraba inanmak, bağlayıcı bir toplum sözleşmesidir... başvurmuşlardır, öyle ki eski Yunan ve Roma'yı
Her kim ki şaraba inanmaz, toplumun gözünde onun adı bilmeden Avrupa edebiyatını anlamak neredeyse
hasta, sakat, kusurludur. Toplum böyle bir insanı, imkânsızdır."... Mitologyanın bütün öteki milletlerin
(terimin anlaksal ve uzamsal anlamında) kavramaz... ilkçağ efsânelerinden önce akla, bu tür Yunan ve Lâtin
ortamı her havada iyileştirir; soğukta, ısınmayla ilgili öykülerini getirmesi Yunan ve Lâtin mitologyalarının
tüm söylenleri (mitleri); kızıl ısıda, gölgenin, serinliğin, yüzyıllardır Avrupa sanat ve edebiyatını en geniş ölçüde
buz gibi ayazın tüm imgelerini çağrıştırır. Şarabı beslemekte olmalarından geliyor." (Necatigil, 1988).
düşletmeyecek hiçbir fiziksel güçlük (hava sıcaklığı, "Mitoloji, Batı sanat ve düşüncesinin her alanında ortaya
açlık, can sıkıntısı, yurt özlemi) söz konusu olamaz." çıkar. Resimde, heykelde, müzikte, tiyatroda, operada,
(Guitaud, 1994). şiirde, romanda vb. Bu demektir ki, mitolojiyi bilmezsek
Yukarıda da söylendiği gibi sanatkâr, eserinin gereğince kavrayanlayız ve değerlendiremeyiz bu
kurgusunda istediği objeyi seçmede özgürdür ve onun yapıtları" (Bayladı, 1995). "Yunan ve Roma mitolojileri
objeler dünyasının bir kısmını da mitler oluşturur. Bir gerek antik çağda, gerek Rönesans'tan sonra Avrupa'da
sembol veya imge amacıyla sanatkârın mitlere trajedi yazarları, şâirler, ressamlar, heykeltraşlar ve hatta
başvurması aynı zamanda onun okuyucu üzerinde etki romancılar tarafından işlenerek sürekli yeniden
sağlamasının en tesirli yollarından biridir. keşfedilmiş, Batı kültürlerinin adetâ organik bir parçası
Araştırmalara göre mitoloji ve din en etkili sembollere haline getirilmiştir."( Ayvazoğlu).
sahip olan iki sahadır. "Hatta sembolik roman, örtülü bir Denebilir ki bütün dünya mitolojileri içinde Yunan
şekilde az çok metafizik bir materyal kullandığı zaman mitolojisi imge ve simgeler açısından kendisine en çok
bile, imajlarını dinin ve mitolojinin alanlarından sağlar... başvurulan mitoloji olmuştur. Bugün hemen hemen
mitolojik bir geçmişe sahip olmayan semboller, özel bütün medenî dünyada onun imge ve simgeleri
buluşlardır ve böyle oldukları için de hayal gücümüz kullanılmaktadır. Şüphesiz bunun birçok sebepleri vardır
üzerinde etkili oldukları söylenemez." (Brumm, 1988). ve bu mesele direkt olarak konumuzla ilgili değildir,
Sanatçının mitsel bir ob- ancak mit

bilig-16/Kış'2001
68

ve sanat konusu ele alındığında kısmen de bu konuya eden panik kelimesi Yunan mitolojisindeki tanrı Pan'dın
değinilmelidir. Araştırmacılar Yunan mitolojisinin bu gelen bir kelimedir: "Ani korku'yu ifâde eden 'panik'
kadar yaygın ve meşhur olmasını, bu mitolojinin sözcüğü de keçi kılıklı tanrının adından
yüzyıllar boyunca sanat eserlerine kaynaklık etmesine kaynaklanmaktadır. Onun birden görünüvermesi ve
ve bu mitolojinin aynı zamanda bir inanç sistemi kavalından çıkan ürkütücü sesler insan olsun, hayvan
oluşturmasına bağlamaktadırlar. "Her ulusun efsâneleri olsun herkesi korkutmaya yeter." (Boyladı, 1995). Yunan
vardır. Ama mitoloji deyince daha çok Yunan efsâneleri mitolojisinin bu yaygın kullanılışı, Tanzimat'tan sonraki
geliyor akla. Nedeni, bu efsânelerin aynı zamanda inanç Türk Edebiyatını da etkilemiş ve artık bizim
sistemi oluşturmaları, ozanların, sanatçıların ve düşünce edebiyatımızda da Yunan mitsel öğeleri simge ve imge
adamlarının bunlara sürekli katkıda bulunmalarıdır." olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yukarıda bir yazarın
(Bayladı, 1995). Bu görüş aynı zamanda mitolojilerin simge ve imgeleri seçişinde onun beslendiği kaynakların
yaşayabilmesi için onların sanatçılar tarafından önemine işaret edilmişti. Tanzimattan sonra hemen
kullanılması gerektiği gerçeğini de ortaya koymaktadır. hemen bütün kaynaklarını batıdan seçen yazarlarımızın
Türk mitolojisinin etkin bir şekilde yaşayamamasını seçtiği imge ve simgelerde de bu yönelişin derin izleri
Behçet Necatigil bu sebebe bağlar: "Tarih kitaplarında görülmektedir. Bu esas itibariyle bizi, sanatkârın
uzak hatıralar hâlinde kalmış eski Türk mitoslarının tarih beslendiği kaynakların onun vereceği eserlerin de bir
boyunca sanat eserlerinde zaman zaman dinlemeyip nevi aynasını oluşturacağı ve fikri zeminini teşkil
varlıklarını belli edememiş ve ölü ata yadigarları olarak edeceği hakikatine götürmektedir. Bu derin ve zaman
bir yerde donup kalmış bulunmaları, Türk destan ve zaman farkedilemeyecek kadar bile olsa gizli etkiyi
mitologyasının bahtsızlığı olmuştur." (Necatigil, 1988). Tanpınar çok özlü bir şekilde ifâde etmekte ve bundan
Bütün araştırmacılar Yunan ve Lâtin mitolojisinin hayıflanmaktadır: "Kim olursak olalım, nasıl yetişirsek
dünya edebiyatına etkileri üzerinde önemle durmuşlardır yetişelim, hayat tecrübemizin mahiyeti ve genişliği ne
"Antik Yunan ve antik Roma mitolojisinin ve sanatsal olursa olsun, bizim ağzımızdan hâlâ okuduğumuz frenk
edebiyatının başta Avrupa halkları olmak üzere birçok kitapları konuşmaktadır. Tıpkı bizden evvelkiler gibi..."
halkın dili ve edebiyatı üzerinde olağanüstü büyük etkisi (Tanpınar, 1996).
vardı." (Pospelov, 1995). Promete, Oidipus, Sisyfos, Di- Baştan beri söylemekte ve işaret etmekte olduğumuz
onysos, Herkül, Eros, Afrodit, Venüs, Harkıssos vb. mit-sanat-imge ve simge etkileşimi sanatçıların eserlerini
figürler neredeyse bütün dünya edebiyatının ortaklaşa anlama ve yorumlamada vazgeçilmez bir önemi hâizdir.
kullandığı figürler haline gelmiştir. Hatta kimi yazarlar, Batı dünyasında, edebiyatta olduğu kadar diğer bütün
artık kullanıla kullanıla aşina kelimeler haline gelmiş bu beşerî sahalarda da mitlerin önem ve değeri
ve benzeri figürlerin simgesel anlamlarını bile derinlemesine araştırılmış ve bu suretle milletlerin
vermektedirler: "Prometheus ya da Başkaldırı, Orfeus ya kimliklerinin oluşumunda mitlerin önemine işaret
da Edebî İnşâ, Sisifos ya da Saçmalık, Oidipus ya da edilmiştir. Âdetler, görenekler, dinî itiyatlar, sosyal
meşhur kompleksi..."(Rousseau, 1994). Hatta sanat ve davranışlar, yeme-içme-giyinme gibi beşerî ihtiyaçlar
edebiyat bir tarafa, kullandığımız günlük dilde bile vb. bütün insanî faaliyetler mitler açısından araştırılmış
Yunan ve Lâtin mitolojisinin derin ve önemli izleri ve ortaya konmuştur. Hatta Leopold Schmidt Orta
bulunmaktadır. Ani heyecanı ifâde Avrupa tarım folklorunu bile mitler açısından ayrı bir
incelemeye tabi tutmuştur.

bilig-16/Kış'2001
69

O, bu incelemesi sonucunda "Orta Avrupa'daki tarıma lunabilir. Her iki hâlde de esas olan şey, mitlerin edebî
ilişkin folklorun, daha Homeros ve Hesi-odos eserlerin oluşumunda çok önemli fonksiyonlar üstlenmiş
zamanından beri klâsik Yunan mitolojisinde ortadan olmalarıdır. Bu sebeple bir edebî eserde bulunan mitsel
kalkmış olan, mitolojiyle ve dinsel törenlerle ilgili ögeler unsurlar anlaşılmadan o eser de anlaşılamaz.
içerdiğini göstermiştir." (Eliade, 1993). Araştırmacıların üzerinde önemle durduğu konulardan
Özetle söylemek gerekirse, sanat eserlerinde mitler biri işte budur. Dolayısıyla bizim önemle üzerinde
imge (İmaj) veya simge (sembol) olarak bulunurlar. İlk duracağımız esas konu, edebî eserlerin anlaşılması ve
çağlara âit sanat eserleri hemen hemen tamamen yorumlanmasında mitlerin rolünün tespiti ve önemi
mitolojik bir yapı arzederken, sonraki çağların eserlerinde olacaktır. Bu husus lâyıkıyla ortaya konmadan edebî
mitler, metnin ana figürlerini oluşturan imge ve semboller eserler üzerinde yapılacak bütün çalışmalar eksik
olarak karşımıza çıkarlar. Dolayısıyla bu imge ve sayılacaktır.
simgeleri çözümlemeden sanat eserleri -eğer mitik Edebiyat ve mitoloji ilişkisi iki farklı boyutta ele
objeleri kullanrmşlarsa- tam olarak anlaşılamazlar. Bir alınabilir. Birincisi, destanlar gibi mitolojik çağlardan
sanat eseri olan edebî metnin mit, sembol ve metaforla kalma olağanüstü anlatıları konu alan eserlerin yapısı, ki
ilişkisine dair, Wellek/Warren'm şu sözleri bu ilişkinin bunlar tamamen mitolojik anlatılardır ve olaylar
ne kadar mühim olduğunu ortaya koymaktadır: "İmaj, bütünüyle olağanüstüye dayandığı için çözümlenmeleri
metafor, sembol ve mit gibi unsurları eski edebiyat de bir hayli güçtür. Zira kavramlar neredeyse tamamen
araştırıcılarının dıştan ve pek üstün körü incelemiş şifrelidir ve bu şifreleri çözmek de apayrı bir uzmanlık
oldukları iddia edilebilir. Onlara çoğunlukla süs alanı bilgisini gerektirmektedir. İkincisi ise, daha
nazarıyla bakıldığından kullanıldıkları yazılardan sonraki çağların aklî yönü ağır basan, olağanüstüden
çıkartılarak ele alınırlardı. Halbuki bize göre bir edebî ziyade olabilirliğe dayalı eserlerindeki mitolojik
eserin esas manası onun içindeki mit ve metaforlardan yönlerdir, ki bu eserler, bünyelerinde sembol ve imge
gelir." (Wellek vd., 1983). Tabiî ki mitler sadece edebî hâlinde mitolojik figürlere yer verirler. Bu mitolojik
eserlerde yaşamazlar, hemen hemen bütün sanat figürler bazen edebî eserin içerisinde bir mazmun veya
dallarında onların izini bulmak mümkündür. "Mitoloji ve gönderme birliği şeklinde bulunur ve esas yapıya fazla
destanların fikir ve sanat dünyasına akisleri fikrî ve edebî tesir etmezken, bazen bu mitolojik figürler edebî eserin
eserlerdeki hayatlarından ibaret değildir. Resim, heykel, ana kurgusunu oluşturur, eser tamamen bu mitolojik
musikî, mimari gibi güzel sanatların da aynı mevzularda figüre dayanır ve o çözümlenmeden eser
sayısız eserleri ve şaheserleri vardır." (Banarlı, 1983). çözümlenemez.
Richard Chase, mitlerin edebî niteliği üzerinde
MİTOLOJİ VE EDEBİYAT dururken, ilk dönemlere âit mit-edebiyat ilişkisinin üç
farklı boyutta alınabileceğini söyler: "Miti, bir edebiyat
olarak düşünmeye başladığımız zaman hemen
Mitolojinin bütün sanat dallarına olduğu gibi
cevaplandırılması gereken üç soru vardır:
edebiyata da derin ve önemli etkileri olmuştur. Bu
etkiler, ilk bakışta sezilecek şekilde yüzey yapıda 1) Miti olduğu hâlde edebiyatı olmayan ilkel bir
bulunacağı gibi, edebî metnin esas yapısını oluşturan iç toplum var mıdır?
içe girmiş anlam katmanlarının bir bakışta 2) İlkel toplumların sahip olduğu edebiyat ne tür bir
farkedilemeyecek derinliğinde de bu- edebiyattır?

bilig-16/Kış'2001
70

3) Bunların aralarındaki bağ nedir?" (Chase, 1960). muş biçimi ya da o mitosun tamamen özgün bir yeniden
Daha sonra Chase bu sorulara cevap verir ve anlatımı olabilir" (O'Flaherty, 1996). Buradan da
edebiyatı olmayan bir toplumun bilinmediğini söyler. anlaşılmaktadır ki yazıya geçirilen bütün bu ilk mitos
Aynı yazar mit diye ayrı bir türün varlığını bile kabul anlatılarının hangilerinin orijinal, hangilerinin
etmemektedir. Yukarıdaki sorduğu sorulara verdiği değiştirilmiş şekli olduğunun tespiti bir hayli zordur ve
cevaplardan sonra mit- edebiyat ilişkisine değinirken çok zorlu bir mesâîyi gerektirmektedir. Fakat burada
mirin bizâtihi edebiyat olduğunu söyler ve aralarındaki söylenmesi gereken şudur ki, bu ilk anlatıların
kesin ayırımlara karşı çıkar: "Mit kelimesi hikâye karakteristik yapısı bugün şifahî edebiyat olarak
demektir. Mit bir hikâyedir, bir anlatıdır veya bir şiirdir; adlandırdığımız sözlü halk edebiyatında yaşamaktadır.
mit, insan hayallerinin estetik yaratılışını hesaba katan Şifahî debiyat bu ilk dönem mitolojik edebiyatın adeta
bir edebiyattır." (Chase, 1960). Buna göre ilk dönem gizli bir deposu ve taşıyıcısı olmuştur. Bugün-masal ve
anlatıları tamamen mitik karakterler gösteren edebî efsâne gibi olağanüstü anlatılarda hep o eski mitolojilerin
formlardır. Tabiî bu anlatıların yüzyıllar sonra nesilden hatıraları gizlidir. Bugün özellikle de masallardaki
nesile aktarılarak bir gün bir kişi tarafından yazıya kahramanlık figürleri üzerinde duran Eliade onların
geçirilmiş hali de (İlyada, Odise, Manas Destanı, mitolojiyle olan bağları hususunda şunları söyler: "...
Kalavela, Mahabharata gibi büyük destanlar) edebî eser sözlü yazınlar kutsallığını yitirmiş mitlerin dağarcığı
hüviyetine sahiptir. Eliade'ye göre bu eserlerdeki gibidir: Masalların ya da fablların kişileri, eski
"büyülü sözlerin çoğu tartışılamayacak ölçüde şiirsel bir tanrılardan başka bir şey değildir, serüvenleriyle değerini
değer taşır; bu nedenle de haklı olarak yazma yitirmiş ya da yan yarıya unutulmuş mitlerdir." (Eliade,
(edebiyata) bağlanır (Eliade, 1994). Fakat bunların 1994). Yine Eliade'ye göre "Halk yazınları, hem eski
mitolojik yapılarının ilk dönemdeki yapılarına ne kadar mitolojilerin ve arkaik tanrı-bilimlerin kalıntılarını, hem
sadık olduğu bilinememektedir. İlk dönem şifahî de daha sonraki çağlarda oluşturulmuş kültüre dayalı
anlatıların yazıya geçirilişi hususuna da değinen R. ürünleri korurlar ve aktarırlar." (Eliade, 1994). İbánez'e
Chase bu konuda şunları söyler: "Din adamı veya şef, göre ise bu ilk devir mitosları insanın korkularından
şâir veya düşünür olarak halk geleneğini ve ritüelleri ele türemiştir. İbánez, mitoslara insanın "umutlarının ve
alır ve onları ince bir şekilde dramatik veya şiirsel korkularının edebî süslemeleri" (İbánez, 1996)
formda dizer. Onların sistemleştirilmesi bir dimağda demektedir. Northrop Frye'ın mit kritisizm
düşüncenin merkezileştirilmesi suretiyle meydana çalışmalarında ifade ettiğine göre edebiyat tamamen mit
gelir." (Eliade, 1994). Buna göre, yüzyıllar boyunca temeli üzerine oturmaktadır. Ona göre mitler
nesilden nesile aktarılagelen anlatıların biri veya birileri mevsimlerin dönüşümünü, tarımsal bölümlenmeleri
tarafından yazıya geçirilmiş olması, onların ister istemez ifade eder. İlkbahar komedi, yaz romantik, sonbahar
bir nevi kişileştirilmiş veya önemli ölçüde trajedi, kış ironidir (Gray, 1996).
sınırlandırılmış olduğu anlamına gelir. O'Flaherty'nin de Azra Erhat ilkçağ anlatılarının özellikleri üzerinde
dediği gibi şifâhî gelenekten yazıya geçiriliş bu anlatılar dururken onların klâsik olma vasıflarına da değinir ve
"İ.Ö. onikinci yüzyılda yazıya geçirilen bir bölüm, İ.Ö. yaşayan edebiyatla eski çağlardan kalma destanî
onikinci yüzyıldan beri aktarılan bir mitosun umulmadık anlatılar arasındaki kaçınılmaz ilişkiye değinir: "İlkçağ
ölçüde aslına uygun olarak korun- efsânelerinin 'klâsik' vasfı ile nitelendirebileceğimiz bir
başka yö-

bilig-16/Kış'2001
71

nü de var, her çağ, her dönem ve her yerde yeni yeni ilk başlangıç noktaları olarak ele almalı ve edebiyatın
yorumlarla işlenmeye elverişlidir bunlar. Batı sanat ve tarihi seyri incelenirken mitolojik metinlerden
yazını, kimi dönemlerinde bu akıma karşı koymaya başlanılmalıdır. Burada şüphesiz tarihî süreç içerisinde
çalışmışsa da, mitolojiden ve mitolojik konuların tedricî bir gelişim söz konusudur ve bu gelişim dikkate
etkisinden kurtulamamıştır, ileride kurtulacağı da pek alınmadan yapılacak araştırmalar yarım ve eksik
olası değildir." (Homeros, 198). Bizim konumuz kalacaktır.
doğrudan bu konuya hasredilmediğinden, biz şimdi Ali Canip, eserinde Ribo'nun edebiyat ve mitlerle
imge, simge veya mazmun olarak mitlere başvuran edebî ilgili görüşünü de aktarır. Ribo tekâmülü nokta-i
eserlerin mitolojiyle ilişkisine değinmek istiyoruz. nazarından edebiyatı şöyle târif eder: "La litârâture est
une mythologie dichue et rati-onalisee- Edebiyat, hubût
Mitsel Objeler Açısından Edebî Eser etmiş, aklîleşmiş, esatirden ibarettir". Bu görüş yukarıda
Bütün araştırmacıların üzerinde önemle durdukları ve zikretmiş olduğumuz tarihî sürecin bir sonucudur. Bu
hemen hemen hepsinin ortak olduğu müşterek husus süreci Ali Canip şu sözleriyle ortaya koymaktadır: "...
edebî metinlerin mitlerle çok sıkı bir ilişkisinin usturelerde evvelâ ilahî şahsiyetler tecellî eder. İşte
bulunduğu ve bu ilişkinin ne olduğunun tespiti bundan epopeler çıkmıştır. Epopelerde mabutlarla
yapılmadan edebi eserin anlaşılamayacağıdır. kahramanlar bir cihan içinde yaşarlar. Epopelerdeki
ilahî seciyyeler yavaş yavaş silinir. Muhayyilenin
Ali Canip, Epope adlı eserinde edebiyat -mitoloji
faaliyeti hayatın alelade şartlarına yaklaşır, git gide
(Ustûre) ilişkisine değinirken, mitolojiden modern
'romanesk roman' ve nihayet 'realist roman' hâlini alır."
edebiyata geçişin takip ettiği seyri de aktarır. Yazara
(Ali Canip, 1927). Halit Ziya da hikâyenin menşei
göre, ustûrede iki devir vardır, birincisi canlandırma
üzerinde dururken bu türün başlangıcını eski Yunan
dediği, dağlar, taşlar ve denizler gibi canlı olmayan
efsânevi ve esatiri anlatılarına bağlar, "...tarih-i hikâyeye
mahlûkatı yaşar mahluklar gibi gösterme devridir. "Bu
Yunanlıların rivâyât-ı milliye ve tarihiyeleriyle mu-
sayede onlar, ya faydalı ya faydasız, ya zayıf, ya kavi,
hayyelât-ı mezhebiyelerini kasidelerde, temâşâlarda
ya merhametli, ya merhametsiz birer şahsiyete
nakletmekle kanâat edemeyerek evvela meşhur Ezop'un
bürünürlerdi." (Ati Canip, 1927). İkinci devir ise
efsâneleri tarzında şeylerle Kipridikus'un 'Faziletle
"romanesk icad" devridir. "Bu devirde evvelce hayalen
Zemini Arasında Herkül' nam eseri gibi muhayyelât-ı
canlanmış olan 'les entites- cevherler' artık maceralara,
esâtiriyelerini mebde' ittihaz etmek mecburiyetindeyiz."
sergüzeştlere, tarihlere mâlik olurlar. Her biri bir
(Talaslı, 1985).
hikâyenin kahramanıdır." Ali Canip'e göre epopelerin
vücûda getiriliş sebepleri "ya eşyayı tanımak Epopeden romanesk romana, oradan realist romana
ihtiyacından veya yaratma arzusundan doğmuştur". nüfûz eden mitik karakterler nihâî aşamada edebî eserde
Dolayısıyla "epopenin mahiyetini tahlil için bu yaratmak ya imge, ya simge, yahut alegori veyahut da birer
arzusuyla vücuda gelen ustûreleri bilmek lâzımdır." mazmun suretinde görünürler ve ilk zamanlardaki aslî
Çünkü Ali Canip'e göre de bu ustûreler "bediî faaliyetin fonksiyonlarından büyük oranda sıyrılmış olurlar. İşte bu
ilk tezahürleridir ki git gide 'edebî icad'a kadar tarihi süreç boyunca değişime uğramış mitik karakterler,
ilerleyecektir" Buna göre ilk mitolojik anlatıları, bizim edebî eserin anlaşılmasında üzerinde durduğumuz
onlardan neş'et etmiş, epope, destan, masal, legend vs. esas yapılardır ve nihaî tahlilde öncelikle çözümlenmesi
gibi diğer edebî türleri edebiyatın gereken en karışık unsurlar-

bilig-16/Kış'2001
72

dır. Edebî eserin esas bünyesini oluşturan, imge, simge, ğini söyler ve mitin öneminin küçümsenmesinin
alegori gibi karışık unsurların önemi üzerinde duran yanlışlığına değinir: "Bütün bunlar kişiliğin ve tarihin
Wellek/Warren şunları söylemektedir: "Şiirin mânâsını, modern buluşlarının, mitin gerekli olduğu görüşünü
onu düz yazıya çevirerek bulacağımız yerde, onun yıkamadığını gösterir. İnsanın, yaşamında öyküneceği
mânâsını karışık unsurlardan meydana gelen bir yapı bir model, bir örnek arama isteği, her zaman için din ya
içinde araştırılması gerektiği sonucuna varırız ki bu da da tarih tarafından karşılanamaz." (Eliade, 1994). Diğer
imaj, metafor ve mit gibi unsurların incelenmesini bir deyişle mitolojik figürlere başvuran yazar,
gerektirir" (Wellek vd., 1983). Wellek /Warren bu karışık okuyucusuyla ortak bir alanı paylaştığını, tabiri caizse
unsurları imaj, metafor ve mit olarak değerlendirmekle ondan biri olduğunu söylemektedir. Bir yazarın bir mite
beraber takip eden sayfada bunların aslında hepsinin ihtiyaç duymasının sebebini Wellek/Warren'de şu şekilde
aynı şey olduğunu söylemekte ve araştırmacılar için açıklar: "Bir edebî yazarın bir mite ihtiyacı olması
daha karmaşık unsurlara göndermede bulunmaktadırlar: demek, onun, içinde yaşadığı toplumla birleşmeyi ve
"Acaba bu dört deyim (imaj, metafor, sembol, mit) tek onun içinde bir fonksiyonu olmasını arzuladığını
bir şeyi mi anlatmak istiyor? Bu kelimelerin manaları
gösterir." (Wellek vd., 1983). Bu değerlendirmeler
birbirinden tamamen ayrı değildir; onların aynı şeylerle
açısından Türk Edebiyatına baktığımızda, edebiyatımızın
ilgilendiği açıktır." (Wellek vd., 1983). Dolayısıyla
gerçekten çok fakir ve sığ olduğunu görmekteyiz. Zira
sembol, imaj, metafor gibi unsurları araştıran
edebiyatımızın hemen hemen hiçbir döneminde Türk
araştırmacıların öncelikle başvuracakları alanın mitoloji
mitolojisi bu değerlendirmeleri haklı çıkaracak şekilde
olduğu veya bir başka deyişle mitoloji sahasına
kullanılmamıştır.
girmeden bu kavramların lâyıkıyla anlaşılamayacağı
belli olmaktadır. Ursula Brumm, Edebiyatın imajlarını Bir edebî eseri ihtivâ ettiği mitler açısından
mitolojiden ve dinden seçmesinin gerekliliğine incelemeye, şüphesiz önce o edebî eserin ortaya
değinirken şunları söyler: "Hatta sembolik roman, örtülü konduğu dilin mitolojisini incelemekle başlanılması
bir şekilde az çok metafizik materyal kullandığı zaman gerekmektedir. Ya mitolojik çağlar döneminde veya bu
bile, imajlarını dinin ve mitolojinin alanlarından sağlar." çağların hemen ardında oluşturulan destanî eserler bu
(Brumm, 1988). Brumm'a göre bunun sebebi, en etkili incelemelerin ilk adımını oluşturur. Bu eserler bugün tam
ve çarpıcı imajların mitoloji ve dinde bulunmasından veya eksik şekilde de olsa kısmen mevcutturlar. Aklî
değil "fakat inancı kullanarak sembollere ve güvenilir unsurların ağırlık kazandığı dönemlerde oluşturulan
yorumu getiren veya hiç olmazsa inanç ile sembolü edebî eserlerde, mitsel çağlarda oluşturulan figürlerin
gerçek anlamda birbirine bağlayan hatıraları sağlayan bir kısmı kullanılmıştır. Bunlar ya ayniyle veya sembol
alanların sadece dinî ve mitolojik oluşundandır." ve imaj olarak sonraki çağların eserlerinde
(Brumm, 1988). Bu anlamda mitolojinin ne kadar büyük bulunmaktadırlar. Bu sembol ve imajların lâyıkıyla
bir başvuru alanı olduğu ortadadır. Bir milletin ortak ortaya konulabilmesi için ilk devir mitolojik anlatılarının
hatıralarının canlandığı ve okuyucularının ortak bir detaylı bir şekilde incelenmesi gerekmektedir. Bu
maziyi paylaştıkları yegâne kaynaklardan biri de mitoloji incelemenin ikinci adımını ise, ilk devir mitolojik
olmaktadır. Eliade de bu konuya değinirken, insanın bir eserlerini inceleyen araştırmalar oluşturur. Avrupa'da 18.
model arayışının her zaman tarih ve dinden Yüzyılda G.V. Vico'nun Scienza Nuova adlı eseriyle
karşılanamadığını, mitin de bu alanda vazgeçilmez bir başlayan mitolojik çalışmalar o günden bu güne binlerce
kaynak teşkil etti- esere ulaşmasına rağmen Türkçemizde bu alanda

bilig-16/Kış'2001
73

yapılan çalışmalar maalesef bir elin parmakları emeğe ve mite bağlıdır... mite: yani eksik olan şeyin
sayısınca bile değildir. Mevcut eserler de neredeyse bilinci ile tabiatın ve toplumun henüz dizginlenmemiş
tamamen Yunan mitolojisine hasredilmiştir. Bu kesimlerinde yapılacak şeylerin bilincinin somut ve
bakımdan Türk mitolojisi üzerinde çalışacak olan kişileştirilmiş bir şekilde dile getirilmesine" (Garaudy,
araştırmacıların bu ikinci adımdan faydalanmaları bir 1965). bağlıdır.
hayli zor olacaktır. Sanatkârların eserlerinde mitolojilere başvurması
Araştırmacıların edebî metinlerin mitsel tarafını bazen de günümüz hayatının kimi yanlarına vurgu
incelerken üzerinde önemle durdukları konulardan biri yapmak yahut bir bağ kurmak içindir: "Eski Yunan ya da
de, eski çağlara âit mitsel objelerin son dönem Kutsal kitap gibi, az-çok herkesçe bilindiği varsayılan
edebiyatlarında bir başka şekil ve kılıkta da olsa mitolojilerden çıkarak, çağdaş dünya ile kontrastları
kullanılması meselesidir. Bu kullanım figürler açısından vurgulama birçok şâirin öteden beri sık sık başvurduğu
ele alındığında en çok şiir ve romanda görülür. bir yöntemedir (Belge, 1986).
Genellikle eski çağların kahramanları yeni dönem T.S. Eliot'ın, J. Joyce'un Ulysses romanı üzerine
edebiyatlarında bir başka boyutta karşımıza çıkar. söyledikleri, arkaik çağlara ait mitlerle günümüz
"Mitoslardaki kahramanlık figürleri, daha sonraki edebiyatı veya daha geniş bir ifâdeyle günümüz dünyası
çağların edebiyatlarında sürekli, yeniden ortaya arasındaki ilişkiyi daha anlaşılır bir boyutta ortaya
getirilmiştir. Her ne kadar çok katlı anlam değişiklikleri koymaktadır. Eliot'a göre, "eserinde miti kullanmakla,
olmuşsa da, bunlar, insan kahramanlığının simgesi olma insanın çağdaş tecrübesiyle geçmişteki tecrübesi
anlamlarını gene de bugüne dek yitirmemişlerdir." arasındaki fark ve benzerlikleri ele alan Mr. Joyce,
(Pospelov, 1995), "Belli bir açıdan bakıldığında, modern kendisinden sonrakilerin de kullanması gereken bir
yazınların büyük romanları bile, kuşkusuz, bir başka metot kullanmıştır." Bu metodun esası "çağımızın sahip
olduğu muazzam anarşi ve ümitsizlik içindeki
düzlemde, kahramanın canavarlarla savaşma temalarını
manzarasına bir şekil ve anlam verme, onun arz ettiği
yeniden ele alır: yoksulluk, güçlükler, eğilimler, modern
kargaşaya bir düzen verme metodudur. Bu, ilk defa Mr.
roman kişisinin yetiştirimine ilişkin sınamalardır. Bir
Yeats'in ortaya attığı bir metottur. Yeats, mito-poetik'in
başka deyişle modern roman kahramanına bir iç
gerekli olduğunu ilk defa anlayan çağdaş şâirdir." Eliot,
gerçeklik kazandırmak, onu kendi öz varlığının
çağımızın kargaşalarına bu metodun hakkıyla bir düzen
merkezine yöneltmek isteyen sınamadır bunlar." (Eliade,
vereceği kanâatindedir ve bu sahada bir de teklifi vardır:
1994). Bu tür anlam zenginlikleriyle mit, tamamen bir
"Hikâye etme yerine, bugün mit metodunu kullanabiliriz.
başka boyutta çıkar karşımıza. Sözlük anlamını kaybeder
Çok ciddi bir şekilde inanıyorum ki, bu metot, çağımızın
ve artık sanatkârın büyük bir çaba ve özveriyle üzerine kargaşasına sanat ortamında bir düzen içinde bir ifâde
vurgu yapmaya çalıştığı -Nikolai Hartmann'ın kader kazandıracaktır." (Eliot, 1990).
tabakası adını verdiği- bir sanat eserinin son anlam
Roman tarihinin gelişimini izleyen araştırmacıların
tabakasını derinden etkilemeye başlar. Şüphesiz bu
üzerinde en çok durdukları konulardan biri de romanın
anlam belirleme veya anlam kaymasında sanatkârın
mitolojiyle ilişkisi üzerine olmuştur. Araştırmacılara
ideolojik bakışı da etkili olmaktadır. Marksist
göre roman, romanslardan, romans'lar ise destanî
döneminde ele aldığı bir eserinde Roger Garaudy, miti
mahiyetteki olağanüstü anlatılardan türemiştir. Bu
gerçekçilik açısından ele alır ve Marks'ın
konuda en çar-
temellendirmeleriyle yaklaşır mite. Garaudy'ye göre
sanat eseri "her devirde,

bilig-16/Kış'2001
74

pıcı ve öz bilgiyi Nortrop Frye vermektedir. Frye, ilk modeldir ve edebiyat eserlerinde bu genel arketipin
romanın gelişim tarihini verirken mitolojiye de girer ve az çok farklı şekillerde tekrarlandığını görürüz. Çeşitli
şunları söyler: "Kahramanları konu edinen romans, ülkelerdeki masallara bakacak olursak bunların
insanları konu edinen romanla, tanrıları konu edinen bazılarında geniş hatlarıyla aynı olay örgüsüne rastlarız.
mitler (efsâne) arasında yer alır. Mensur romanlar, önce, Bir kralın ya da padişahın oğlu değerli bir nesneyi veya
klâsik mitolojinin gelişmesinde son safha olarak ortaya bir kızı bulmak için yola çıkar, birçok engellerle
çıkarlar... roman ise tarihi olaylara hayal gücü ile karşılaşır; doğa üstü güçlere sahip insanlardan ya da
yaklaşmanın bir sonucudur." (Stevick, 1988). Milan hayvanlardan yardım görür ve sonunda istediğini elde
Kundera mitler konusunda romanı daha da özele indirger ederek döner. Ana çizgilerini verdiğimiz bu temel örnek
ve bilhassa Thomas Mann'ın romanlarıyla "uzak bir arama arketipidir. Bu arketipi yalnız masallarda
çağlardan gelip adımlarımızı yönlendiren mitlerin rolünü değil mitoslarda, eposlarda, Ortaçağ romanslarında,
sorguladığı"nı söyler. (Kundera, 1989). Novalis'e göre modern romanlarda da buluruz." (Moran, 1981). Bu
"roman özgür tarihtir, tarihin mitolojisidir. Böyle olunca anlayış, edebî eserlerde tekrarlanıp duran ana motiflerin
bir tabiat mitolojisinden söz edilemez mi? (Burada aynı arketipler olduğunu iddia eder ve bu arketiplerin
kastettiğim mitoloji, hakikati çok yönlü sembolize eden kökenini de "eski mitoslarda ve ilkellerin âyinlerinde
şâirane buluştur.)" (Novaîis, 1987), Novalis'in bu bulur." (Moran, 1981). Bu anlayışa göre edebiyat
sözleriyle mitoloji, romana sonsuz bir özgürlük ve "arketip olan kişilerin, durumların, simgelerin ifâdesidir
esneklik sağlar. Novalis, bizzat efsâneyi de şiirin konusu ve eleştirici, yazarın farkında olmadan kullandığı bu
olarak ele alır, geçmişin ünlü masal ve halk hikâyelerini mitos dilini çözmek ve eseri daha anlaşılır bir tarzda
sayarak onlarla çağdaş roman arasında bir bağlantı kurar: açıklamakla görevlidir." (Moran, 1981). Burada dikkati
geçmişin masalları, bugünün romanlarının romantik çeken ifâdeler, mitos dilini çözmek ve eserin mitos dilini
ruhunu oluşturmaktadır (Novalis, 1987). çözerek daha iyi anlaşılacağı şeklindeki ifâdelerdir, ki
19. Yüzyılın ortalarında A.N. Afanasyev, R. İ. bu ifâdeler hemen hemen bütün araştırmacıların üzerinde
Buslayev, O.F. Miller ve Grim Kardeşler gibi durduğu ana konulardan biridir. Edebî eser ihtivâ ettiği
araştırmacılar "Mitolojik Okul" adıyla bir akımın içinde mitolojik yön deşifre edilmeden anlaşılamaz.
olmuşlar ve "edebiyatta görülen sujelerin tümünü, Mitolojik bir figür veya imgeye başvuran edebî
mitoslar doğarken zaten bilinmekte olan ve sonra da eserlerin bu yönleriyle incelenmesi ve onların mitsel
edebiyatın tarihi boyunca sürekli ortaya çıkan, sürekli boyutunun ortaya çıkarılması şüphesiz beraberinde
kendini yenileyen belli motiflere indirgemişlerdi. birçok güçlükleri de getirmektedir. Bu güçlüklerin
Böylece sujeler, her çağın kendi ürünleri olarak değil, başında sabırsız bir incelemeyle ortaya çıkabilecek olan
hep o aynı mitolojik kökenli 'ana sujeler'in yeni aceleci hükümler, titiz bir araştırma olmaksızın
çeşitlemelerinden ibaret gibi görülmüş oluyordu." varılacak kararlar olmaktadır. Mitolojik bir yansımanın
(Pospe-lov, 1995). Edebî esere bu anlamda yaklaşan bir arka plânında yoruma müsait pek çok detay gizli
başka edebiyat inceleme yöntemi ise Arketipçi Eleştiri olduğundan titiz olmayan bir araştırma, kişileri, büyük,
adı verilen yöntemdir. Bu yönteme bazen mythopoeic, yanıltıcı hatta vahim hatalara götürebilir. Kutsal
bazen de archetypal adı verilir. "Ana örnek, ilk model metinlerin mitolojik yanlarıyla ilgili çalışmalar bu
gibi anlamlara gelen arketip, Platon'un ideaları gibi cepheden ele alınmalıdır. Bundan do-
evrensel ve genel bir

bilig-16/Kış'2001
75

layı incelenecek metinlerin aceleci değil, dikkatli bir halkın belleğinde kalmasının ancak bu yolla olabileceği
gözlem ve sabırlı bir çalışmayla ele alınması gerekir. meselesinin olduğunu söyler. "Tarihsel bir olay ne kadar
Aceleci hüküm vermenin bir sakıncası da mitsel figürün önemli olursa olsun halkın belleğinde kalmaz ve bu
anlam yönünden daraltılması, yorum zenginliğinin tarihsel olayın anısının şiirsel hayal gücünü
kısıtlanması ve çok daha zengin olabilecek mânânın alevlendirmesi bir mitsel modele yaklaşma derecesine
fakirleştirilmesidir. Bu güçlüklere ve bunların doğurduğu bağlıdır." (Eliade, 1994). Eliade buna bir de örnek verir.
mahsurlara değinen İtalo Calvino, mitsel figürler üzerine Türklerle-Boğdanlılar arasında şiddetli bir savaş olur.
verilecek kararların zorluğu ve yanıltıcılığına ilişkin Savaş kış şartlarında olduğundan çok büyük zorluklar
şunları söyler: "Bir anda bu mitosta (Yunan çekilir. Bu olay Polonyalıların ve Türklerin tarihlerinde
mitolojisinde Medusa'nın başını kesen Perseus'un kayıtlıdır. Oysa Rumen halatlarında bu savaş mitsel bir
mitosu) şâirin dünyayla ilişkisinin bir alegorisini, yazı olgu olarak ele alının Malkoç Paşa ile rüzgarların ve öbür
yazarken izlenecek yöntemin bir dersini bulmanın mitsel yaratıkların yardım ettiği Kral Kış arasında geçen
çekiciliğine kendimi kaptırabileceğimi hissediyorum. bir savaş biçiminde anlatılır. Bu anlatıyla olay artık tarihî
Ama her yorumun mitosu yoksullaştırdığını, boğduğunu bir hâdise olmaktan çıkar ve tamamen mitolojik bir
biliyorum: Mitoslar söz konusu olduğunda acele mahiyet kazanır.
etmemek gerekir; en iyisi onların belleğimizde yer Şüphesiz sanatkârların mitolojik figürlere
etmesine izin vermek, her ayrıntının üzerinde durup başvurmaları ve onlardan yararlanma yollan da farklı
düşünmek, onları kendilerine özgü imgeler dilinden farklıdır. Bu farklılık üslûptan kaynaklanacağı gibi,
çıkmaksızın değerlendirmek. Bir mitostan vurgulanmak istenen temadan veya çağdaş hayatla
çıkarabileceğimiz ders, öykünün sözel örgüsünde yer kurulmak istenen kontrasttan da kaynaklanabilir. Buna
alır, bizim dışarıdan ona eklediğimiz şeylerde değil." şâirin karakter yapısı da ilâve edilmelidir. Ayrı, ayrı
(Calvino, 1994). kişiler aynı olayları işlerken farklı mitolojik karakterlere
Şâirlerin geçmiş çağların mitolojik figürlerine başvurmakta ve bununla da aynı şeyleri anlatmak
başvurması şüphesiz bir ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. istemektedirler. "Birbirine yakın temâyüllerin, ifâde
Bu, Murat Belge'nin dediği şekilde bir kontrast gereği edilmek için başka başka efsâneler seçtikleri görülüyor.
olabileceği gibi, bazen milletin ortak hafızasında çok Modern insanın tabiat ve mukadderat karşısındaki
kuvvetli bir zemin bulacak temel bir şiirsel elamana tefekkürüne (méditation) gotik çalışma odasında Faust;
başvurmak ve böylece okuyucuyla daha rahat bir Alp dağlarının sarp zirvelerinde Byron'un Manfred'i,
iletişim kurmak için, bazen şiirin zaten bir tasarruf olan gene bu şâirin Kâbil'i ve Vigny'nin Zeytin Dağı'nın
kelime kadrosunu daha da aza indirgemek ve bu suretle (Mont des Oliviers) İsa'sı muzlim bir enerjiyle
az söz, derin anlam birliğini sağlamak için, bazen de tercüman oluyorlar." (Tieghem, 1943). Van Tieghem
şiirin gizemine yeni bir boyut getirmek, anlam eserinde birçok araştırıcının, bu mitolojik figürlerin bir
katmanlarındaki derinliği artırmak ve eserin iç şâirden diğerine geçerken maruz kaldığı değişiklikleri
kurgusundaki giriftliği pekiştirmek için olabilir. E.A araştırdığını da söylemekte ve böyle bir tetkikin
Gardner'a göre büyük şâirler, mitleri derin dinî "muhitlerin zevkinde ve hitabettikleri cemiyetin hâkim
hakikatleri ifâde ve önemli karakterler yaratmak için idealinde husule gelen değişiklikleri canlı bir surette
kullanmışlardır. (Gardner, ?). Eliade şiirde mitlere kavramak imkanı verdiği'ni söylemektedir (Tieghem,
başvurmanın yegâne sebeplerinden birinin de tarihsel 1943). Değişik
bir olayın

bilig-16/Kış'2001
76

şâirler elinde değişik kavramların imgesi veya sembolü şekkül eder, tem (theme) ise bir şâirin dünyası demektir.
olmada en büyük farklılığı gösteren mitolojik figürlerden Tanpınar ünlü sanatkârların mythe personnellerini şu
biri de Promete'dir. "Prometheus destanını işleyen surette tespit etmektedir: "Edgar Allan Poe'nin mythe
Aiskhylos, zorba egemenlere (tiran'lara) karşı verilen personnel'i 'Edebiyatın kurulması, dünyanın ve (ben)in
mücadelenin kahramanlığını övüyordu... Prometheus'un ilgasıyla mümkündür. Kâinatta önemli olan tek şey her
kahramanca karakterini, Shelley, lirik dramında bu kez akşam güneşin ölerek dünyanın kaybolması' fikridir.
'Zincirden Kurtulan Prometheus' olarak Baudelaire'in mythe personnel'i 'frengi ve üvey ba-ba'dır.
sergilemektedir." (Pospelov, 1995), Kuhn'a göre ateşi Hugo'nun 'bir boşluğu doldurmak', Valery'nin mythe
getiren Prometheus, aslında yıldırımın simgeleştirilmiş personnel'i 'Moi (Mystirieuse, armonieuse etc,) et
halidir. Abraham, Prometheus'a birden çok fonksiyon esprittir." Bizdeki şâirlere gelince Yahya Kemâl'in
yükler; o, hem "delici" hem "doğurtucu"dur. Yine mythe personnel'i "Şiirde kendini eskinin, hem
Abraham'a göre Prometheus miti "tüm yaşamın ilkesi incarnation'u, hem tenkidçisi, hem de şâiri olarak
olarak erkeğin varetme gücünün açıkça ilan edilmesi görmek"tir. Hâşim'in mythe personnel'i ise (Centaure
olarak yorumlanır." (Dorson, 1984). Bilindiği gibi kompleksi) olarak görülür. Hâşim natur karşısında
Tevfik Fikret de bu Yunan mitolojik figürünü şiirinde
hayvana yakın bir (Adoration- tapma, sevgi) duyar.
ilerlemenin ve medeniyet yolunda mücâdelenin simgesi
Ahmet Hâşim her an (primitif) bir an yaşıyordu."
olarak kullanmıştı.
(Alptekin, 1975). Tanpınar'ın tespitlerine katılıp
Mitolojik simgeleri kullanmada şüphesiz sanatkârlar katılmamak bir yana, böylesi çok ince nüanslarla Dîvan
farklı farklı yollar tutmuşlardır. Bu farklılıklardan biri de edebiyatımıza bakmak, mesela bir Fuzulî, Bakî veya
kimi sanatkârın eserlerinde geleneğe dayanan mitsel başka bir şâirin mythe personnel'i üzerine araştırmalar
figürleri kullanmaları, kimilerininse mitsel figürleri
yapmak bizi çok farklı sonuçlara götürecektir kanâatini
kendilerinin uydurmaları meselesidir. Yukarıda
taşımaktayız.
kendisinden alıntılar yapmış olduğumuz Paul van
Tieghem, Faust, Kâbil ve İsa'yı geleneğe dayalı mitsel Edebî eserlerdeki mitolojik motiflerin hangi millete
figürler olarak adlandırırken, Byron'un Manfred ait olduğu ve kimin kimden etkilendiği meselesi bizleri
karakterini Byron tarafından icat edilmiş bir figür olarak çok büyük tartışmaların içine götürebilecek karmaşık
adlandırır. bir olgular silsilesidir. Zira biraz olsun mitolojiyle
ilgilenen bir insan çok rahat bir şekilde farkedecektir ki,
Sanatkârların bütün eserlerin göz önünde
bu tamamen içinden çıkılmaz bir konudur. Mitolojik
tutulduğunda, kullandıkları mitsel figürler yanında, bir
de kendilerinin, şuuraltının derinliklerinden kaynaklanan motiflerin şu veya bu millete âitliği meselesi fazla bir
gayr-ı ihtiyari sâikler sonucu meydana gelen mitsel anlam ifâde etmemektedir. Zira bunun ispatı fevkalâde
Özellikler vardır ki, buna Ahmet Hamdi Tanpınar zordur. Bir millete âit mitolojik bir motifin neredeyse
"mythe personnel" (şahsi mit) adını vermektedir. Buna aynısına bir başka millette de rastlanmakta ve hatta
göre, her sanatkârın peşi sıra yürüdüğü özel bir miti aralarındaki benzerlikler şaşılacak boyutlara
vardır. Burada mit, biraz da sanatkârın ortak tem'ini ulaşmaktadır. "Mitolojideki aynı temaların bütün
karşılamaktadır. Tanpınara göre, mythe personnel her dünyaya yayılmış olması son zamanlarda ilim
sanatkâr için kaçınılmaz nihâî bir özdür. Ona göre mythe adamlarım hayrete boğdu. İster sadece eğlendirmek için
personnel temlerin etrafında te- olsun, isterse nihaî hakikatleri temsil ettikleri ifâdelerde
olsun, bu aynı motifler bütün kültürlerde vardır."
(Bratton,

bilig-16/Kış'2001
77

1995). Bütün bu aynı motifler ancak, bir milletin hayat irtibatı kurmada zorlayıcı etkilerden kaçınmak
felsefesine tesir ettiği anlamlarda o millete âit bir olmaktadır. Yani bir sanatkâr muhatabı olan kitlenin
derinlik ve mensubiyet kazanmakta ve tamamen yabancısı olduğu mitik figürlere
farklılaşmaktadır. Bu farklılıklar edebiyata da başvurmamakta, mitsel imgeleri genellikle ortak
yansımakta ve edebî kurgunun olduğu kadar milletlerin bilinenler dünyasından seçmektedir.
ana felsefelerinin de esasını oluşturabilmektedir. Fakat Sanatkâr, bazen bilinen mitsel bir figürü almakta ve
bu ana felsefenin oluşumunda mitolojinin veya dinin onu, eserinde figürün bilinen tarihi fonksiyonunda
tesirinin ne miktarlarda olduğu ise ayrı bir araştırmanın kullanmakta iken -otoriteye baş-kaldıran Promote'de
konusudur. olduğu gibi-, bazen de bilinen mitsel bir figüre yepyeni
bir yorumla yaklaşmaktadır - Sisifos mitini Albert
SONUÇ Camus'un günümüz işçileri için kullanması gibi. Her iki
durumda da sanatkâr metnin kurgusunda mitlerden
faydalanmaktadır. Bu kullanımlarda mitler, varlığın
Bir metni oluşturmak için yola çıkan yazar, gerekli aynen yansıtılması manasına gelen objeksiyon olarak
malzemeyi teşkil ettikten sonra malzemeyi edebî bir değil, varlığın bir başka formda sunulması demek olan
metin haline getirmek amacıyla çoğunlukla sembol ve objektivasyon halinde sunulurlar. Her iki durumda da
imgelere başvurmak zorundadır. Bu zorunluluk ihtiyarî okuyucunun böylesi metinlerle sağlıklı iletişime
bir eylem olmaktan çok, edebî eserin mahiyetinden geçebilmesi için mitleri tanıması gerekmektedir. Hele
kaynaklanmaktadır. bazı sanatkârlar, mitik bir figürün ismini hiç anmadan
Edebî bir metin kurmak için hazırlıklara girişen bir onu bazen bir mazmun, bazen bir imge halinde kullanır
yazar için mitler, sonsuz bir sembol ve imge hazinesi ki, bu durumda okuyucu için mânâ tamamen muğlak
durumundadır. Çoğunlukla sanatkârlar, anlam derinliği hale gelir.
yaratmak, söylenileni daha büyülü bir dil ve üslûp içinde Sonuç olarak söylemek gerekirse, bütün toplumlarda
muhataba sunmak, az söz ile derin ve gizemli bir mânâ sanatkârlar, edebî eserlerde değişik sebeplerle mitlere
âlemi kurmak, okuyucuya tesiri daha geniş bir başvurmakta ve metinlerinin kurgularında en can alıcı
çağrışımlar dünyası hazırlamak, metnin evrensel ve figürler olarak mitlerden faydalanmaktadırlar. Bu
çağlar ötesi anlam yoğunluğunu tesis ermek vb. mânâda okuyucu için bu mitsel fiğürlerin çok iyi bir
amaçlarla mitlere başvurmakta ve bu hazır hazineden şekilde bilinmesi gerekmektedir. Aksi takdirde eser bir
yararlanma yoluna gitmektedir. Bu mânâda mitleri bilinmezler ve anlaşılmazlıklar yumağı halinde kalacak
seçmede sanatkâr alabildiğine özgürdür. Bu seçimi ve sağlıklı iletişim kurulamayacaktır.
etkileyen ana faktör, okuyucu ile

bilig-16/Kış'2001
78

KAYNAKLAR CALVİNO, İtalo (1994), Amerika Dersleri - Gelecek


Bin Yıl İçin Altı Öneri ,
AKSAN, Doğan (?), Şiir Dili ve Türk Şiir Dili , Be-Ta (Çev: Kemâl Atakay), Can Yay., İstanbul, s. 18.
Basım Yayım A.Ş., İstanbul, s. 29. CASSİRER, Ernest (1984), Devlet Efsânesi, (Çev:
ALİ CANİP (1927), Epope (Edebî Nev'lerle Necla Arat), Remzi Kitabevi, İstanbul, s.46.
Mesleklere Dâir Mâlumât), Devlet Matbaası, CHASE, Richard (1960), "Myth as Literatüre", Myth
İstanbul, s.4. and Method -Modern Theories of Fiction ;
ALPTEKİN, Turan (1975), Bir Kültür Bir İnsan- Edited by James E. Miller, Jr.; University of
Ahmet Hamdi Tanpınar ve Edebiyatımıza Nebraska Press, s. 129.
Bakışlar , Nakışlar Yay., İstanbul, s. 124-125. DORSON, R.M (1984), Günümüz Folklor
AYVAZOĞLU, Beşir (?), Geçmişi Yeniden Kurmak , Kuramları, (Çev:Nermin Ulutaş), Ege Ünv.
Kubbealtı Neşriyat, s.74. Edebiyat Fak. Yay., İzmir, s. 35.

BANARLI, Nihat Sami (1983), Resimli Türk ELİADE, Mircea (1992), İmgeler Simgeler, (Çev:
Edebiyatı Tarihi , M.E.B. Yay-, İstanbul, C.l, Mehmet Ali Kılıçbay), Gece Yay., Ankara, s.
s.5. XVIII.

BAYLADI, Derman (1995), Mitoloji-Tanrıların ELİADE, Mircea (1993), Mitlerin Özellikleri, (Çev:
Öyküsü- , Say Yay., İstanbul, s. 51. Sema Rifat), Simavi Yay., İstanbul, s. 177, dipnot:
17.
BEĞENÇ, Cahit (1967), Anadolu Mitolojisi , M.E.B.
Yay. , İstanbul. ELİADE, Mircea (1994), "Sözlü Yazın", (Çev: M.
Rifat-S. Rifat), Kuram Dergisi, Eylül, s.67.
BELGE, Murat (1986), Tarihten Güncelliğe , Alan
Yayıncılık, İstanbul, (2.Baskı), s. 180-181. ELİOT, T.S. (1990), Edebiyat Üzerine Düşünceler,
(Çev: Sevim Kantarcıoğlu), K.B. Yay., Ankara,
BOYNUKARA, Hasan (1997), Modern Eleştiri
s.54.
Terimleri , Boğaziçi Yay. , İstanbul, s.173.
ERKMAN, Fatma (1987), Göstergebilime Giriş , Alan
BRATTON, Fred Gladstone (1995), Yakın Doğu
Yay., İstanbul, s.47.
Mitolojisi, (Çev: Nejat Muallimoğlu)
M.Ü.İlahiyat Fak. Vakfı. Yay., 27. GARAUDY, Roger (1965), Gerçekçilik Açısından
Kafka, (Çev: Mehmet Doğan), Hür Yay.,
BRUMM, Ursula (1988), "Sembolizm ve Roman",
İstanbul, s. 102.
Aktaran: Philip Stevick, Roman Teorisi, (Çev:
Doç. Dr. Sevim Kantarcıoğlu), Gazi Ünv. Yay., GARDNER, E.A. (?), "Mythology" , Encyclopedia of
Ankara, s.304. Religion and Ethics ,
Edited By James Hastings, Volume VI-II,
BULFİNCH, Thomas (?), Bulfinch's Mythology , The
NewYork, s.121.
Modern Library, New York, s.3
GUİRAUD, Pierre (1984), Anlambilim,
(Çev: Berke Vardar), Kuzey Yay., Ankara, s. 12.
GUİRAUD, Pierre (1994), Göstergebilim,

bilig-16/Kış'2001
79

(Çev: Prof.Dr. Mehmet Yalçın), İmge Kitabevi POSPELOV, Gennady N. (1995), Edebiyat Bilimi,
Yay., Ankara, s.122-123. (Çev: Yılmaz Onay), Evrensel Kültür Kitaplığı,
İstanbul, s.257.
HOMEROS, (1981), İlyada , (Çev: A. Erhat, A.
READ, Herbert (1974), Sanatın Anlamı , İş Bankası
Kadir), Sander Yay. , 4. Baskı, İstanbul, s.33.
Yay., İstanbul, s. 155.
İBÁNEZ, Félix Marti (1996), Felsefe Öyküleri , (Çev:
ROUSSEAU, A.M. - Pichois, Cl. (1994),
Hamide Koyukan), İmge Kitabevi, Ankara, s.23.
Karşılaştırmalı Edebiyat , (Çev: Yrd. Doç. Dr.
KAPLAN, Mehmet (1990), Cumhuriyet Devri Türk Mehmet Yazgan), M.E.B. Yay., İstanbul, s, 156.
Şiiri , K.B. Yay. , Ankara, s.136. ŞEMSETTİN SAMİ (1318), Resimli Kâmus-ı
KENNEDY, X.J. (1986), On Introduction to Poetry , Fransevî , Mihran Matbaası, İstanbul, s.1511.
Sixs edition, Boston, USA, s.214. TALASLI, Gülay (1985), Halit Ziya Uşaklıgil'in Telif
KUNDERA, Milan (1989), Roman Sanatı , (Çev: ve Çeviri Hikâyeleri ve "Deli" Romanı Üzerine
İsmail Yerguz), Afa Yay., İstanbul, s.13. Bir İnceleme
Yayınlanmamış Mezuniyet Tezi, Ege Ünv. Ed.
MORAN, Berna (1981), Edebiyat Kuramları ve
Fak. TDE. Bl. , İzmir, s. 70;
Eleştiri, Cem Yayınevi, 4. Baskı, İstanbul, s. 191-
TANPINAR, Ahmet Hamdi (1996), Yaşadığım Gibi,
192.
(Haz: Prof.Dr. Birol Emil), Dergah Yay., İstanbul
NECATİGİL, Behçet (1988), 100 Soruda Mitologya , 2.Baskı, s.63.
Gerçek Yay., İstanbul, 4. Baskı, s.9. TIEGHEM, Paul Van (1943), Mukayeseli Edebiyat,
NOVALİS, Fragmanlar (1987), (Çev: Battal İnandı), (Çev: Yusuf Şerif Kılıçel), Maarif Vekaleti Yay.,
K. ve T. Bak. Yay., Ankara, s.39. Ankara, s.74.
O'FLAHERTY, Wendy Doniger (1996), Hindu TINDALL, William York (1988), "Sembol: Dilsiz
Mitolojisi, (Çev: Kudret Emiroğlu) İmge Yay., Konuşma", Aktaran: Philip Stevick, Roman
Ankara, s. 15. Teorisi, (Çev: Doç.Dr. Sevim Kantarcıoğlu), Gazi
Ünv. Yay., Ankara, s.304.
OKAY, Orhan (1990), Sanat ve Edebiyat Yazıları,
TÖKEL, Dursun Ali (1988), Divan Şiirinde Mitolojik
Dergah Yay., İstanbul, s.17.
Unsurlar -Şahıslar Mitolojisi, Akçağ Yay.,
PARLA, Jale (2000), Don Kişot'tan Bugüne Roman, Ankara, 2000. (Bu makale, bahsi geçen bu
İletişim Yay., İstanbul, s. 266-267. eserimizin giriş bölümünden yararlanılarak
PETERICH, Eckart (1959), Küçük Yunan Mitolojisi, hazırlanmıştır.)
(Çev: Yakup Baydur), M.V. Yay., Ankara, s. IX. TUNALI, İsmail (1971), Sanat Ontolojisi, İ.Ü. Edb.
PHILIP Stevick (1988), Roman Teorisi, (Çev: Doç. Fak. Yay., İstanbul, s. 53.
Dr. Sevim Kantarcıoğlu), Gazi Ünv. Yay., WELLEK, Rene/Warren, Austin (1983), Edebiyat
Ankara, s.34. Biliminin Temelleri, (Çev: Ahmet Edip Uysal),
K. ve T. B.Yay., Ankara, s. 258.

bilig-16/Kış'2001
80

THE MYTHS AS SOURCE OF ART AND LITERATURE

Assis. Prof. Dr. Dursun Ali TÖKEL


Ondokuz Mayıs University,
Faculty of Science and Arts

ABSTRACT

One of the most important sources of art and literature is mythology.


In ancient ages, natural phenomenas, such important events as birth
and death, the creation and end of the earth, relationship between the
God and a man, stories consisting of extraordinary events developing
from great heroism have been used sometimes as basic narrative,
sometimes as an image or as a symbol in the works of art and
literature in almost every period.
The basic characteristic of such narratives as Mahabarata,
Odyssea, Iliad, Manas, Oguz Kagan, Shakhname etc. is that they all
have mythological narrative texts. In order to underst,and such works
it is necessary to know well the mythological stories in ancient time
and their symbolic meanings in daily life. In these works, the
mythological narrative constitutes the work itself. In later centuries,
although literary works mostly depended on mental states, they
tended to use the myths as an image or as a symbol so as to establish
a deep meaning.
In a literary work, the language used is usually a means of creating
a new unknown meaning from the words known. In this point, the
literary language is not an 'objection' that means the refleetion of
those known but is an 'objectivation' that means the creation of a new
meaning from those known. Myths are excellent sources used in
organizing a literary work dependent on objectivation.
An artist uses myths and re-interprets this present source through
his genious so that he can create mostly a field of a new meaning and
concept, and that he can form a rich meaning addressing to collective
subconsciousness, and that he can establish the unity of less words-
deep meaning, and that he can express deep humanistic realities and
internal concerns which mostly can't be expressed, and that he can
intense the mystery and charm of the work increasing the layers of the
meaning and that he can demonstrate human's tragedy today is in fact
not much more different than yesterday's.

Key Words:
Art, Literature, Myths, Mythology, Source.

bilig-16/Kış'2001
81

bilig-16/Kış'2001

You might also like