Professional Documents
Culture Documents
Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı halde biçimlendirilmesi
sanatı olarak tanımlanan “edebiyat” toplumdan ayrı düşünülemez.
Sanat eserlerinin yaratılış sürecinde toplumun payının göz ardı edilemeyeceği bilinen bir
gerçektir. Sanat eseri ve toplum arasında karşılıklı bir ilişki ve etkilenme söz konusudur.
Toplumsal olaylardan etkilenerek yaratılan ya da yaratılış sürecinde toplumsal olayların
izleri bulunan sanat eserleri kadar toplumu etkileyen ya da toplumsal olayları tetikleyen
sanat eserleri de bulunmaktadır. Dolayısıyla yazar ve şairlerin yaşadıkları çevreden, bu
çevrede gerçekleşen olaylardan etkilendiğini ve bunların bir birikim olarak yaratılan
eserlere az ya da çok yansıdığını söyleyebiliriz.
Yaratıcı da konusu da insan olan edebiyat; içinde yaratıldığı sosyal ortamdan izler
taşıyacaktır. Bu sebeple edebiyat toplumdan ayrı düşünülemez. “Sanat, sanat içindir.”,
“Sanat, toplum içindir.” anlayışlarını da göz önünde bulundurursak edebiyatın amacının
toplum olup olmadığı tartışılabilir. Fakat edebi eserin yaratılış sürecinde toplumun rolü
görmezden gelinemez. Zaten edebiyat eserinin yaratıcısı da içinde yaşadığı toplumun bir
bireyidir. Yaşadığı çevre, içinde bulunduğu sosyal şartlar yazarı ve oluşturduğu eserini
mutlaka etkileyecektir.
Başka birçok öge gibi edebiyat da toplumsal yapıyı oluşturan kültür ögelerinden biridir.
Hem toplumdan etkilenir hem de toplumu etkiler. Sosyal yapının gelişmesine katkıda
bulunur. Toplumsal ve kültürel değerler, gelecek kuşaklara edebiyat aracılığıyla aktarılır.
Yani kültürel boşluğun yaşanmasıda ve toplumsal bilincin canlı tutulmasında edebiyatın
payı büyüktür.
Sanatta görüş, duyuş, anlayış bakımından yenilikler ortaya koyan farklılık gösteren
harekete sanat akımı denir. Her sanat akımı ortaya çıktığı dönemden itibaren belli bir
süre edebiyat ortamında kendine yer edinmiş, bu akımın temsilcileri ortaya koyduğu
yapıtlarla toplumda yankı uyandırmışlardır.
Edebi akımlar, aynı görüşte olan sanatçıların bir araya gelerek belirledikleri ilkeler
doğrultusunda yapıt ortaya koymalarıyla ortaya çıkmış edebi anlayışlardır.
Edebi akımlar genellikle birbirlerine tepki olarak ortaya çıkmıştır. Akımların temsilcileri
de akımlarının ilkelerini kendileri belirlemiştir.
Hümanizm ve Rönesansçılık Avrupa’da edebi akımlar başlamadan önce önemli olan düşünce
ve sanat anlayışlarıdır.
Hümanizm
Rönesansçılar
Türk edebiyatında temsilcileri: Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Direktör Ali Bey.
NATÜRALİZM (Doğalcılık)
19. Yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkan ve “bilimsel realizm” olarak
nitelendirilen bir edebi akımdır. Realizme tepki olarak doğmamış; ondan daha
ileriye giderek gerçekçiliğin bilimsel deneye dayanması gerektiğini savunmuştur.
Realizmden farkı; determinizm, soyaçekim ve deneysel roman kaavramlarını
eserlere yansıtmasıdır.
Toplum, büyük bir laboratuvar; insan, deney konusu; sanatçı da bilgin sayılır.
Romanlarda kahramanların portleri ince ayrıntılarına kadar verilir.
Yazar, eserde kişiliğini gizler.
Gözlem ve tasvir önemlidir.
Eserlerde hayat bütün yönüyle anlatılır.
İnsan kişiliğinin anlatılabilmesi için soyaçekim yasalarından ve toplum bilminden
yararlanılır.
Dil, her seviyedeki insanın anlayabileceği bir düzeyde tutulmuştur.
“Sanat, toplum içindir.” anlayışıyla eserler verilmiştir.
Bu akımın bildirisini Fransız yazar Emile Zola kaleme almıştır.
Roman, hikaye, tiyatro gibi türlerde görülür.
Edebi kavram olarak adını 1866’da Fransa’da yayımlanan “Çağdaş Parnaslar” adlı
şiir dergisinden alır.
Duygu ve hayale önem veren romantik şiir anlayışına tepki olarak 19. yüzyılda
Fransa’da ortaya çıkmıştır.
Realizm ve natüralizmin şiire yansımış biçimidir.
Parnesyenler; insan, toplum, hayat ve tabiat karşısında objektif davranmaya özen
göstermiştir.
Tabiat tasvirlerine, gözleme yer verilmiştir.
Şairler, tablo gibi şiir yazmaya önem vermiş, resim altı şiir yazma tekniğine sıkça
başvurmuşlardır.
Şiirin dış yapı unsuruna ve biçim güzelliğine önem vermişlerdir.
“Sanat, sanat içindir.” İlkesini savunmuşlardır.
Dil ve anlatımda mükemmellik arayıp sade bir dil kullanmışlardır.
Sone nazım şekli oldukça yaygın kullanılmıştır.
Edebiyatımızda Servetifünun Dönemi’nden itibaren etkili olmaya başlamıştır.
SEMBOLİZM (Simgecilik)
EMPRESYONİZM (İzlenimcilik)
SÜRREALİZM (Gerçeküstücülük)
Dünya edebiyatında temsilcileri: Andre Breton, Paul Elvard, Lois Aragon, Philippe
Soupault, Apollinaire.
Türk edebiyatındaki temsilcileri: Garipçiler (I. Yeni), İkinci Yeniciler.
POSTMODERNZİM (20.YY)