You are on page 1of 14

BATI’DA VE TÜRK EDEBİYATINDA OLUŞAN SANAT AKIMLARI:

EDEBİYAT AKIMI (EDEBİ AKIMLAR):

*Belli bir sanatkâr grubunun, belli bir dönemde, ortak dünya görüşü, estetik, sanat ve edebiyat
anlayışı çerçevesinde oluşturdukları edebiyat hareketine “edebiyat akımı / edebî akım” denir.

*“Edebî akım” terimi, tarihî süreç içerisinde;, “edebiyat okulu”, “yazın okulu”, “edebî mektep”,
“edebiyat çığırı”, “edebiyat ekolü”,“edebî cereyan” gibi bazı adlarla anılmıştır.

*Değişen bireysel, toplumsal, ulusal ve evrensel şartlar; insanlığın arayışları, edebiyattaki değişme
veya yenileşmenin temelini oluşturur.

*Her edebiyat akımı, belli bir dünya görüşü, güzellik, sanat ve edebiyat anlayışı çerçevesinde hayat
bulur.

*Edebi akımların oluşumunu sağlayan sanatkâr grupları üslup, duygu ve fikir bakımından birbirini
andıran eserler ortaya koymuştur.

*Bu grupların ortaya çıkmasında; sonradan gelen kuşakların duygu, düşünce ve isteklerinin
öncekilere uymaması önemli bir etkendir.

*Her edebî akım, kendinden öncekine göre yeni bir kültürel, felsefî ve estetik bakış açısına sahiptir.

*Edebiyat akımları, genelde, belli bir tarihte doğar, zamana bağlı olarak gelişip olgunlaşır ve bir
süre sonra da ömrünü tamamlarlar.

Edebiyat akımlarının belli kuralları, değerleri veya kabulleri (manifesto, bildiri, beyannâme) vardır.

(Victor Hugo’nun “Cromwell Ön Sözü” romantizmin; Emile Zola’nın “Deneysel Roman” adlı eseri
natüralizmin; bizim edebiyatımızda ise Fecr-i Âtî mensuplarının Servet-i Fünûn mecmuasında
yayımlanan “Fecr-i Ati Encümen-i Edebisi Beyannamesi” ile Garipçilerin “Garip Önsözü” buna örnek
gösterilebilir.)

*Ortaya çıkış sıralarına göre başlıca akımlar şunlardır: Klasisizm, Romantizm, Realizm, Natüralizm,
Parnasizm, Sembolizm, Fütürizm, Dadaizm, Sürrealizm, Egzistansiyalizm…

*Edebî akımlar, içine doğdukları ortamın, edebî, sosyal, siyasî, kültürel, ekonomik ve tarihî
şartlarıyla çift yönlü bir etkileşim içindedirler.

*Edebiyat akımları arasında büyük farklılıklar da benzerlikler de görülebilir.


EDEBİ AKIMLARIN OLUŞUMU VE ORTAYA ÇIKIŞINDAKİ ETKENLER:

 *Edebî akımların ortaya çıkışında, bir önceki edebî anlayış ya da akımın işlevini yitirmiş
olması etkilidir.
 *Edebî akımların ortaya çıkışında bir başka sebep de bir felsefî anlayışın, bir fikrin ya da bir
ideolojinin temel ilkelerini ifade etme ihtiyacıdır.
 (Klâsisizm, Descartes’ın rasyonalist felsefesine dayanmaktadır. Realizmin doğuşunda, Karl
Marx’ın, Sigmund Freud’un, Auguste Comte’un, sebep-sonuç̧ bağlamında ve deneysel
yöntemlerle çalışmaları önemli etkendir.)
 *Bazen edebiyat dışı etkenler de edebî akımların ortaya çıkışında rol oynar.
 (İzlenimcilik ve dışavurumculuk akımları, önce resim sanatında ortaya çıkmış̧, daha sonra
da edebî sanatlara yansımıştır.)
 *Bazı akımların çıkış nedeni, belli bir sosyo-kültürel, ekonomik ve sosyal katmanı hedef
kitle olarak seçmesidir. Seçtiği kitleye göre bir tarz oluşturur.
 *Sanatçıların yaş bakımından birbirlerine yakınlıkları, biyolojik benzerlikleri, üslup
ortaklıkları da edebi akımların oluşumunda etkilidir.
 *Akımı oluşturan üyelerin başlangıçta ortak bir amaç taşıması ve kendi içinde bir iç
tutarlılığa sahip olması da önemlidir. Aynı akıma bağlı sanatçılarda ortak bir eğilim birliği
vardır. Buna rağmen bir edebî akım içinde yer alan sanatçıların hepsinin aynı şekil ve
muhtevada eserler verdiği, ortak kurallara bütünüyle bağlı kaldıkları söylenemez. Bu,
sanatın ve sanatçının tabiatına aykırıdır.
 *Edebi akımların farklılaşmasında döneminin siyasal yönetim özellikleri (baskıcı, adil vs.);
sanatçıların değişim arayışları; toplumsal yapıdaki gelişme ve değişmeler de etkenler
arasında sayılabilir.
KLASİSİZM

Klasisizm kelimesi, Lâtincede seçme anlamına gelen “classicus” kelimesinden gelmektedir. XVI. Yüzyıl
sonlarından itibaren ortaya çıkmaya başlamış, XVII. Yüzyılda en görkemli eserlerini vermiştir. Bu
sebeple “1660 mektebi” de denmektedir. Batı sanat tarihinin en uzun ömürlü akımıdır. Bu görüşün
temelinde Batı edebiyatının temelini oluşturan eski Yunan ve Latin edebiyatını taklit etme, ona
dönüş düşüncesi yatmaktadır. Edebi akımlar konusunun temelini oluşturur.

Klasisizmin Özellikleri, Felsefesi ve Sanat Görüşü

1. Edebiyatta, sanatta, eserde akıl ve sağduyu önemlidir.


2. Konular eski Yunan ve Latin kaynaklarından seçilir.
3. Eserde kurallara bağlılık esastır.
4. Kahramanlar seçkin insan kitlesinden, elit tabakadan seçilir. Herkes eserde kahraman olamaz.
5. Biçim güzelliği önemlidir. Konu değil, konunun işlenişi önemlidir.
6. Dil, mükemmel ve kusursuz olmalıdır.
7. Sanatçılar eserlerinde kendi kişiliklerini gizlerler.
8. Tiyatroda üç birlik kuralına uyulur.
9. Trajedilerde öldürme, yaralama gibi çirkin olaylara yer verilmez. Eğer bunlar illâ olacaksa sahne
arkasında olmalıdır. Çirkin şeylerin sahnede işi yoktur. Bu sebeple küfre de yer verilmez.
10. Klasisizmin anahtar kelimeleri: Evrensel insan doğası/tabiatı, akıl ve sağduyu, şahsi olmama, eski
Yunan ve Latin’e dönme, kuralcılık, zevk vererek eğitme, dil ve üslûptur.

Klasisizmin Batı Edebiyatındaki Temsilcileri


Jean De La Fontaine, Jean Racine, Pierre Corneille, François de Malharbe, Moliere, Blaise Pascal,
Bossuet, Nicolas Boileau, Francois de la Mothe Fenelon.

Klasisizmin Türk Edebiyatındaki temsilcileri


Tanzimat edebiyatı sanatçılarından Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Direktör Ali Bey, Yusuf Kamil Paşa.

ROMANTİZM (Coşumculuk)
Klasisizmin katı kurallarına bir tepki olarak 18. yüzyılda ortaya çıkan fakat ilkeleri 19. Yüzyılın başında
Victor Hugo tarafından “Cromwell” adlı oyunun önsözünde ortaya konan akımdır.

Romantizmin Özellikleri, Felsefesi ve Sanat Görüşü:

1. Romantizmde duygu ve hayallere önem verilir.


2. Romantizmde milliyet kavramı önemlidir. Bu yüzden konular din, tarih ve ulusal kültürden seçilir.
3. Klasisizmin aksine öldürme ve yaralama gibi olaylar sahnede canlandırılır.
4. Yine klasisizmin aksine sanatçılar sahnede, eserde kişiliklerini gizlemezler.
4. Tesadüfler çok fazla yer tutar.
5. Topumun her kesiminden insan eserde kahraman olarak kullanılabilir.
6. Shakespeare bu akımın öncüsü kabul edilir.
7. Romantizmin akımının Batı edebiyatındaki temsilcileri: Montesquie, Jean Jacques Rousseau,
Voltaire, Victor Hugo, Lamartine, Alexandre Dumas Pere, François Rene, Goethe, Musset, Schiller,
Lord Byron.
8. Romantizmin Türk edebiyatındaki temsilcileri: Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin
Sami, Abdülhak Hamit Tarhan.
REALİZM

Romantizme tepki olarak 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmış ve daha çok öykü, roman
türlerinde başarılı olmuştur. Önemli bir edebi akımlar konusudur.

Realizmin özellikleri, felsefesi ve sanat görüşü

1. Realizmde gözlem çok önemlidir; olaylar olduğu gibi anlatılmaya çalışılır.


2. Yazar eserde nesnel olmaya çalışır.
3. İnsanları eğitmek esas amaç değildir.
4. Gerçek yaşamdaki olaylar, kişiler eserde konu edinir.
5. Sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemiş, güzel-çirkin, iyi-kötü bütün yönleriyle yansıtılmıştır.
6. Sanat, sanat içindir anlayışı benimsenmiştir.
7. Realizmin dünya edebiyatındaki temsilcileri: Balzac, Stendhal, Gustabe Flaubert, Dostoyevski,
Tolstoy, Anton Çehov, Gogol, Maksim Gorki, Turgenyev, Charles Dickens, Daniel Defoe, Mark
Twain, Jack London, Ernest Hemingway
8. Realizm akımının Türk edebiyatındaki temsilcileri: Recaizade Mahmut Ekrem, Nabizade Nazım,
Samipaşazade Sezai, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi Gürpınar,
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Memduh
Şevket Esendal.

NATÜRALİZM

19. yüzyılın ikinci yarısında Darwinci doğa anlayışının edebiyata uyarlaması ile ortaya çıkmıştır.

Natüralizmin Özellikleri, Felsefesi ve Sanat Görüşü:

1. Olaylar bir bilim adamı titizliğiyle, çabasıyla ele alınır.


2. Gözlem ve deney vazgeçilmez iki unsurdur.
3. Determinist yani aynı şartlar altında aynı sebepler aynı sonuçları doğurur anlayışı kabul görür.
4. Sanat, doğanın bir kopyası olmalıdır, ilkesi benimsenir.
5. Genin insan ruhu üzerindeki etkisi kabul edilir.
6. Natüralizmin dünya edebiyatındaki temsilcileri: Emile Zola, Alphonse Daudet, Guy de
Maupassant, Edmond Kardeşler, Goncourt Kardeşler.
7. Natüralizmin Türk edebiyatındaki temsilcileri: Beşir Fuat, Ahmet Mithat, Nabizade Nazım, Hüseyin
Rahmi Gürpınar, Selahattin Enis, Faik Baysal.

PARNASİZM

Şiirde realizmin yansımasıdır. Romantizmin aşırı duygusallığına tepki olarak ortaya çıkmıştır.

Parnasizmin Özellikleri, Felsefesi ve Sanat Görüşü:

1. Realizm ve natüralizmin ilkeleri benimsenir.


2. Şiirde dış yapı yani biçime çok önem verilir.
3. Duygu düşünceye göre daha geri plandadır.
4. Tabiat tasvirlerine çok yer verilir.
5. Parnasizm dünya edebiyatında Banville, Lisle, François Coppee, Hereida tarafından
benimsenmiştir.
6. Türk edebiyatında ise parnasizm, Servet-i Fünûn edebiyatı şairlerinden Tevfik Fikret, Cenap
Şahabettin ve Yahya Kemal tarafından benimsenmiştir.
SEMBOLİZM ( Simgecilik )

19. yüzyılda Fransa’da parnasizme tepki olarak ortaya çıkmıştır.

Sembolizmin Özellikleri, Felsefesi ve Sanat Görüşü:

1. Eserde gerçeği değil, gerçeğin insanda uyandırdığı intiba/izlenim verilir.


2. Şiirde semboller kullanıldığı için gerçek kapalıdır.
3. Şiirde ahenk, musiki çok önemlidir.
4. Dil sembol ve mecazlarla doludur.
5. Hayal çok önemlidir.
6. Sembolizmin dünya edebiyatındaki temsilcileri Edgar Allen Poe, Charles Baudelaire, Verlaine, Paul
Valery, Stephane Mallarme, Arthur Rimbaud’dur.
7. Sembolizm edebi akımlar ının Türk edebiyatındaki temsilcilerinin başında Cenap Şahabettin ve
Ahmet Haşim gelir.

SÜRREALİZM (gerçeküstücülük)

19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmıştır. Freud’un psikolojide ortaya koyduğu “psikanaliz”den
hareketle aklın denetimi olmadan “ben”in dışavurumunu ortaya koyan akımdır.

Sürrealizmin Özellikleri, Felsefesi ve Sanat Görüşü:

1. Dünyaya dair engelleyici herhangi bir aklın, ahlakın ve estetik kaygının engeli olmadan
bilinçaltındakini dışarı vurmak esastır.
2. Edebiyata, esere bilinçaltının kaynaklık etmesi gerektiğini savunmuştur.
3. Olağanüstülük, düş ve hayal şiirinin konusunu oluşturur.
4. Sürrealizmin dünya edebiyatındaki temsilcileri: Andre Breton, Louis Aragon, Dylan Thomas,
Eluard’dır.
5. Türk edebiyatındaki temsilcileri ise I. Yeni (Garipçiler)’den Orhan Veli ve İkinci Yeni sanatçılarından
Sezai Karakoç, Cemal Süreya, İlhan Berk, Turgut Uyar ve Ece Ayhan’dır.

EMPRESYONİZM ( İzlenimcilik )

19. yüzyıl sonlarında Fransa’da doğmuş, önce resimde sonra da edebiyatta etkisini göstermiştir.

Empresyonizmin Özellikleri, Felsefesi ve Sanat Görüşü:

1. Dış dünyanın sanatçıda bıraktığı izlenimleri aktarmak amaçlanmıştır.


2. Sanatçı dünyayı olduğu gibi değil, kendinde bıraktığı izlenimleri hayallerle süsleyerek anlatır.
3. Sanatçılar ölçüye ve uyağa önem vermezler.
4. Gerçekler sanatçıya göre değişir.
5. Empresyonizmin dünya edebiyatındaki temsilcileri: M. Rilke, James Joyce.
6.İzlenimciliğin Türk edebiyatındaki temsilcisi Ahmet Haşim’dir.
EKSPRESYONİZM (Dışavurumculuk)

20. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış bir akımdır.

Ekspresyonizmin Özellikleri, Felsefesi ve Sanat Görüşü:

1. Empresyonizm gibi önce resimde ortaya çıkmış sonra edebiyata yansımıştır.


2. Öznel gerçekliğe ve iç gözleme önem vermişlerdir.
3. Şairin görevi dış dünyanın anlamsızlığına, ruhsuzluğuna farklı bir anlam katmaktır.
4. Arthur Rimbaud, Paul Verlaine dünya edebiyatında, Ahmet Haşim ve Ahmet Muhip Dıranas da
Türk edebiyatındaki temsilcisidir.

EGZİSTANSİYALİZM ( Varoluşçuluk )

1927 ‘de Alman düşünür Martin Heidegger tarafından ortaya konan akım, İkinci Dünya Savaşı
yıllarından sonra önem kazanmış ve dünyaya yayılmıştır.

Egzistansiyalizmin Özellikleri, Felsefesi ve Sanat Görüşü:

1. Descartes’in “Düşünüyorum, öyleyse varım.” düşüncesine dayanır.


2. Varoluşun, özden önce geldiğini savunan akımdır. Yani insanın dünyaya atıldığını, rotasının
kendisinin çizmesi gerektiğini savunur.
3. İnsan kendi kaderini kendi çizer. Özgür bir varlıktır.
4. Varoluşçuluğun dünya edebiyatındaki temsilcileri Jean Paul Sartre, Andre Gide ‘dir.
5. Türk edebiyatında İkinci Yeni şairleri en önemli temsilcileridir.

DADAİZM

20. yüzyılın başlarında İtalya’da Tristan Tzara tarafından ortaya atılan akım “kuralsızlık” demektir.

Dadaizmin Özellikleri, Felsefesi ve Sanat Görüşü:

1. Edebiyatta ve sanatta her türlü geleneğe, göreneğe ve kurala karşı çıkan, bir nevi kuralsızlığı kural
kabul eden akımdır.
2. Dadaizm, bireyi aklın tutsaklığından, akla dayalı düzenden kurtarmak ister.
3. Sanatta her türlü geleneği yıkmak, sözcükleri bilinen anlamları dışında kullanmak, yerleşik kurallara
başkaldırmak, kuralsızlığı ve sürekli değişmeyi benimsemek esastır.
4. Sanatçıları: Tristan Tzara, Francis Picabia.

FÜTÜRİZM

İtalyan şair Marinetti’nin 1909’da Fransa’da yayımladığı bir bildirgeyle ortaya çıkar.

Edebi akımlar ve Fütürizm Özellikleri:

1. Bu akımın sanatçıları, yaşamın sürekli ve hızlı bir değişim içinde olduğunu, sanatın da bu değişime
ve hıza ayak uydurması gerektiğini savunur.
2. Sanatın her dalına makineyi, hızı ve dinamiği sokmak isterler.
3. Ölçüyü ve kafiyeyi reddederler. Geleneğe karşı çıkarlar.
3. Fütürizmin dünyadaki temsilcisi F.T. Marinetti, Mayakovski; fütürizmin Türk edebiyatındaki
temsilcisi ise Nazım Hikmet’tir.
MODERNİZM:

*Sanat, mimari ve edebiyat alanında on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren adından söz
ettirmeye başlayan modernizm, yirminci yüzyılın birinci yarısında etkili olmuştur.

*Dilimizde "yeni, çağdaş, ilerici, yenici" anlamlarına gelen "modern" veya "modernizm", Lâtince
"modernus" kelimesinden gelmektedir.

*Kavram, "eski" ile "yeni"yi ayırma anlamında kullanılmıştır.

*Modernizm, modernlik veya modern, her şeyden önce "eski"ye göre "yeni" olmaktır.

*Rönesans dönemi, Antik Çağa göre; Aydınlanma Çağı, Rönesans'a göre moderndir.

*Modernizmin doğuşunda, 1. ve 2. Dünya Savaşlarının yıkıcı etkileri büyük rol oynamıştır.

*Modernizm; “bilimsel, siyasal, kültürel gelişmelerle ve sanayi devrimiyle birlikte hareketlenen


büyük toplumsal değişime eşlik eden zihniyet” için kullanılan terimdir.

*Modernizm, geçmişe karşı şimdiki zamanın yüceltilmesini ifade eder.

*Modernizminin temel dayanakları; kapitalizm, endüstriyalizm, şehirleşme, demokrasi, akılcılık,


lâiklik, bürokrasi, ihtisaslaşma, farklılaşma, bilimsel bilgi ve millî devlet şeklinde sıralanabilir.

AYDINLANMA VE MODERNİZM:

*Modern dönemin başlangıcını kimi araştırmacılar Rönesans olarak kabul etse de büyük çoğunluk,
Aydınlanma Çağı üzerinde fikir birliği içindedir.

*18. yüzyılın başından itibaren Batı toplumlarında açıkça hissedilmeye başlayan aydınlanma, Batı
kültürlerinde büyük bir dönüşüme yol açmıştır.

*Aydınlanma, Batı toplumlarının, Tanrı merkezli dünya görüşü ve hayat tarzından; insan, akıl ve
bilim merkezli dünya görüşü ve hayat tarzına geçişleridir.

*İlâhî olandan dünyevî olana geçişte; Hristiyanlık, kilise, din adamları, aristokrasi, sosyal, siyasî,
kültürel, ekonomik değer ve kurumlar, aklın eleştirisine tâbi tutulmuştur.

*Amaç, insanı veya insanlığı, her türlü köleleştirici mit, mitos, batıl inanç ve ön yargılardan
kurtarmaktır.

*Aklın hâkim olduğu Aydınlanma Çağında, her şey akla dayandırılır. Bu nedenle bu çağa Akıl Çağı da
denir.

*Aydınlanma, önce rasyonalizmi, ardından da pozitivizm ve determinizmi insan ve toplumun


hayatında hâkim kılmıştır.

*Modernizm, böyle bir Aydınlanma Çağı ortamında doğup gelişmiştir.

*Modernizm, insan ve toplum hayatının her alanında yeni düzenlemeler getirir.


*Eleştiri, değişim aracı olarak kullanır.

*Modernite, sosyal hayatın rasyonelleştirilmesini, evrenselliği, homojenliği, açıklığı vadeder.

*Dine sadece şahsî hayatta yer bırakır.

*Modernizm, hürriyetçi ve özerkçidir.

*Toplumları, sanayi toplumuna, şehirleşmeye, gelişmiş haberleşme ve ulaşım araçlarına, okur-yazar


oranının artışına, statik bir yapıdan dinamik bir yapıya geçişe yöneltir.

*1930 sonrasında da modernizm bütün hızıyla devam eder.

*Modern çağ; hayat tarzı, kültür, sanat, teknik, bilim gibi insan ve toplum hayatının her alanında
büyük tesirler bırakır.

*Modernizmin birçok olumsuz gelişmelere zemin hazırladığı da bir gerçektir.

(Batı kaynaklı ekonomik ve siyasî modellere güvenin zamanla sarsılması; demokrasi ve insan hakları
konusunda çifte standart görülmesi; hızla gelişen teknolojinin insanı esir alması; kontrolsüz
sanayileşmenin çevre problemlerine sebep olması; milletlerarası silahlanma yarışının, insanlığın sonu
olabilecek nükleer tehdide zemin hazırlaması; hayatın tekdüze kılınması ve teknoloji despotluğuna yol
açılması; insanların kapitalist ekonomi veya sermayenin kölesi durumuna düşürülmesi; bireysel
hürriyetlerin zedelenmesi; insanın kalabalıklar içinde yalnızlığa itilmesi; maddenin ilâhlaştırılırılıp
mananın yok sayılması vs.)

MODERNİZMİN ÖZELLİKLERİ:

*Temelde dayandığı fikir; geleneksel olanın bir kenara bırakılıp yeni bir kültür icat
edilmesi gerektiğidir.

*Geleneksel yapı ve anlatım reddedilerek “yeninin ortaya çıkarılması” anlayışı hâkimdir.

*Modernizmle birlikte gerçeklerin göründükleri gibi olmadığı düşünülmüştür.

*Tarih yerine efsaneler tercih edilir.

* “Yerleşik kurallara ve toplumun bayağılığına isyan” düşüncesi ağırlık kazanmıştır.

*Duygu, düşünce ve davranışlarıyla insanın karmaşık bir varlık olduğu kabul edilmiştir.

*Bireyin hayatının huzursuzluk üzerine kurulduğu düşünülmüş; “yalnızlık, toplumdan kaçış, kişinin
bunalımları, toplumla çatışma, karmaşık ruh halleri, yerleşik değerlere isyan” gibi konulara yer
verilmiştir.

* “Olay”, “karakter” ve “çevre” önemsizleştirilmiş; “simge”, “imge”, “ritim” ve “bakış açısı” gibi
öğeler öne çıkarılmıştır.
*Olay örgüsü, estetik kaygıyla ve insana özgü bir gerçekliği ifade etmek üzere düzenlenir.

*Gerçeğin dış dünyada değil insanın iç dünyasında olduğuna inanılır. Bu nedenle psikolojik
olana, bireyin ruhuna, bilinçaltına yönelmelidir.

*Eserlerde bilinç akışı, iç konuşma ve iç diyalog gibi teknikler kullanılır.

*“Bilinç akışı” tekniğinde kişilerin düşünceleri, mantıksal ve zamansal olarak bağlantısız sıçramalar
yapar.

*Kişi, aynı zaman dilimi içinde, değişik zaman dilimlerini yaşar.

*Kişilerin psikolojik özellikleri ön plandadır, toplum içindeki yerleri ve değerleri pek önemsenmez.

*İnsan, karmaşık bir varlık olarak sunulur.

*Modernizmi esas alan hikâyelerde esas olan, olayın birey üzerindeki etkisini anlatmaktır.

*Modernizmi esas alan eserler, varoluşçuluk akımından etkilenmiştir.

*Varoluşçuluğa göre, birey kendi özünü arar, kendisi olmaya çabalar ve bu bakımdan birey, yaşadığı
toplumla çatışma içindedir.

*Varoluşçuluk, eserlerde özellikle küçük burjuva aydınının ruhsal bunalımlarının işlenmesine neden
olmuştur.

*Modernist edebiyat bu yüzden “bunalım edebiyatı” olarak da adlandırılmıştır.

*Dil ve anlatımda gelenekselin dışında arayışlara gidilir.

*Toplumsal dünyanın yalın bir biçimde anlatılmasından kaçınılır.

*Çağrışımlar ve semboller kullanılır.

*Simgelere, mitolojiye, efsanelere, mistisizme ve fanteziye yönelme olur.

*Alegorik (simgesel) anlatıma önem verilir.

*Düzyazıda, şiire özgü söyleyişlerden yararlanılır.

*Diyaloglara ve hikâye etmeye pek yer verilmez.


MODERNİZMİN DÜNYADAKİ TEMSİLCİLERİ:

James Joyce, Franz Kafka, Virginia Woolf, Marcel Proust

MODERNİZMİN TÜRK EDEBİYATINDAKİ TEMSİLCİLERİ:

Sait Faik Abasıyanık, Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Orhan Pamuk, Haldun Taner, Adalet Ağaoğlu, İnci
Aral, Pınar Kür, Buket Uzuner, Bilge Karasu, Nezihe Meriç, Vüsat Orhan Bener, Ferit Edgü, Nazlı
Eray, Ayşe Kulin, Leyla Erbil, Elif Şafak, Hasan Ali Toptaş, Peride Celal, İlhan Oktay Anar, Erhan
Bener, Ahmet Altan, Selim İleri, Nedim Gürsel, Ayla Kutlu, Rasim Özdenören, Füruzan, Tahsin Yücel,
Oya Baydar, İhsan Oktay Anar, Latife Tekin, Elif Şafak, Metin Kaçan

POSTMODERNİZM:

*Postmodernizm, modernizmin bir uzantısı olarak 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmıştır.

*Ünlü İngiliz tarihçisi Arnold Joseph Toynbee, 1939 da yazdığı "Bir Tarih İncelemesi" adlı kitabının 5.
cildinde, "Modern dönem Birinci Dünya Savaşı ile son bulmuştur. Bundan sonraki dönem post-
modern dönemdir ve iki dünya savaşı arası u dönemin başlangıcı olmuştur" der.

*İşte postmodern ve postmodernizm terimleri Toynbee sayesinde literatüre girmiştir.

*Postmodernizmin ilk somut adımları için 1960’larda New York’lu sanatçıları ve eleştirmenleri
gösterebiliriz.

*1970’lerde Avrupa’ya taşınıp orada geliştirilmiştir.

*Postmodernizm, “modernizmden sonra gelen, modern sonrası” anlamına gelir.

*Postmodernizm, modernizmin “sorgulanmadan, herkes tarafından kabul edilmesi gereken


evrensel değerler olduğu” görüşünü reddederek ortaya çıkar.

*Postmodernizm, modernizm zemininde doğduğu gibi, yine modernizmle iç içe bir vaziyette varlığını
sürdürmüş ve sürdürmektedir.

*Postmodernizmin bir bildirisi, programı yoktur.

*Postmodernizm; "modernliğin parametrelerine karşı çıkan ve onları sorgulayan; buna


karşılık, belirsizliğe, parçalılığa, farklılığa, etnikliğe, alt kültürlere, kültürel çoğulculuğa, bilgiye
yönelik çoğulcu bakış açısına, yerel bilgiye, yerelliğe, özgünlük ve özgürlüklere ayrıcalık tanıyan bir
hareket”tir.

*Sanat/edebiyat, yeniden hayal, rüya, sır, metafizik, şuuraltı gibi pozitivizmin yasakladığı alanlara
yönelmiştir.

*Tarih, edebiyatın malzemesi olarak görülüp yeniden üretilmeye çalışılır.


*Postmodernizm; rasyonalizm, pozitivizm, liberalizm, kapitalizm, Marksizm vb. bütün ideoloji ve
felsefelere karşıdır.

*Postmodern insan:

-Rahat ve esnektir.

-Duygu ve hislerine yöneliktir.

-'Kendin ol' tutumuna sahiptir.

-Aktif bir insandır, kendi kişisel yolunu izler.

-Gerçek iddiası'nda bulunmaz.

-Sürekli olan yerine, geçici olanı tercih eder.

-Yaşa ve “izin ver yaşayalım” tavrındadır.

-Gelenek ve eskiyle barışıktır.

-Egzotik, kutsal ve nadir olana olumlu bakar.

-Genel ve evrensel olan yerine yerele yöneliktir ve kendi yaşamıyla ilgilidir.

-Evlilik, aile, kilise ve ulus gibi eski sadakat ve modern bağlılıklar yerine kendi ihtiyaçlarına yöneliktir.

-Modernistlerin tanımladıkları gibi evrensel, genel geçer niteliklere (akıl, duyu) sahip bir varlık
değildir.

*Bazı düşünürler postmodernizmi, modernitenin kendi içindeki özel bir evre ya da dönem olarak
değerlendirmektedirler.

Alain Robbe Grillet: “Dünya, ne anlamlıdır ne de anlamsız, vardır o kadar.”

Alex CALLİNİCOS: "Postmodern söylemin 1950'lerde ya da 60'larda değil, son 10 yıl içinde
ortaya çıkışı oldukça anlamlıdır. 2. Dünya savaşı sonrasında kapitalist ekonomilerde görülen
büyümenin ve bunun yarattığı refah toplumlarının daha sonra krize girmesi aydınlanmış bir
teknokrasiye duyulan inancı zayıflatmış, ama bu zayıflatmaya eşlik eden düzen karşıtı
mücadelenin yenilgiyle sonuçlanması devrimci umutları da söndürmüştür. İşte bu süreçte
radikalleşen umutlarını gerçekleştiremeyen entellektüeller var olan düzenin rasyonalitesinden
ve adaletinden kuşkulanmaya devam etseler bile uygulanabilir bir alternatife olan inançlarını
yitirmişlerdir. Düş kırıklığına uğrayan bu entellektüeller, tüm orta sınıfta olduğu gibi,
kendilerine sunulan toplumsal hiyerarşi içinde yukarı tırmanma ve tüketim olanaklarını
reddetmemeleri, radikalliklerinin törpülenmesi sonucunu doğurdu. İşte postmodern söylemin
bu entellektüellerin ürünü olarak görülmesi gerekir."

POSTMODERNİZMİN ÖZELLİKLERİ:
*Postmodern yazın, modern anlayıştan farklı olarak öz ve biçimde yeni bir yaklaşımı beraberinde
getirmiştir.

*Tür ayrımı ortadan kalkmıştır.

*Yazarlar, anlamsız yaşama anlam katılamayacağına inandıklarından, eserlerde estetik bütünlüğü


kaldırmak için çeşitli türlerde metin parçalarını bir araya getirirler.

*Bir romanda hem şiir hem günlük hem makale hem masal gibi türler kullanılır veya ansiklopedi
maddesi, reklam yazısı gibi parçalar alıntılanır.

*Böylelikle türler iç içe geçer, geleneksel roman estetiğinden uzaklaşılır, yapıt artık roman değil,
tanımlanamaz bir “anlatı” veya “metin” olur.

*Postmodernist anlatılarda amaç; olayı anlatmak değil, olayın oluşturduğu izlenimleri, duyguları
anlatmaktır.

*Yazar-metin-kahraman üçlüsünün yerine “okur” önemlidir.

*Metinler, okurun yapıcı olmasını gerektiren bir okuma gerektirir.

*“Anlamı üreten okurdur.” anlayışıyla hareket edilir. Bu nedenle metin anlamca tamamlanmaz, her
okurun yorumlamasına açık bırakılır.

*Postmodern metnin tek/doğru ve mutlak bir yorumu yoktur, okur sayısı kadar yorumu vardır.

*Metin, birden fazla sonla bitirilebilir.

*Tek bir konu, tek bir bakış açısından verilmez; çok yönlü, çok kültürlü, değişik bakış açılı eserler
yazılır.

*Postmodern eserlerde “ilahi, I. tekil, III. tekil bakış açıları” iç içe kullanılır.

*Bütünlük yerine, gerek bireyler ve kişilikleri açısından, gerekse olaylar açısından parçalanmışlık öne
çıkar.

* “Karamsarlık, yalnızlık, bunalım, gerçek arayışı” gibi duygular ifade edilir.

*Somut gerçeklikle soyut gerçeklik iç içe verilir.

*Alaycı tutum benimsenir ve saçma bulunan durumlar alaycı bir üslupla anlatılır.

*İronik bir yaklaşım sergilenir.

*Postmodernizmde gerçeklik unsurundan çok “kurmaca” ön plandadır.

*Postmodern metinlerde yazar, anlatımın bir kurmaca olduğunu okura hissettirir.

*Yazar, okurla konuşup anlatının bir hayal ürünü olduğunu vurgulayabilir.

*Metni yazma serüvenini olmadık yerde anlatarak metni nasıl kurguladığını okurla paylaşabilir.

*Bu anlatım tekniğine, “üstkurmaca” denir.

*Farklı tekniklerle kurgu karmaşıklaştırılır.

*Postmodern yazara göre, hayat bir oyundur.

*Yaşamı kurmacaya dönüştüren roman da oyun içinde oyundur.


*Gerçek yaşamda karşılaşılan kişilerle hayal dünyasının kişileri, masal kişileri, çizgi film
kahramanları birlikte verilebilir.

*Modernlikte yapıt anlamlılık taşımaktayken, postmodern yapıt söz söyleme sanatıyla (retorik)
bezenmiştir.

*Zaman ve mekân belirsizleştirilir, zaman dilimleri karışık kullanılır.

*Neden–sonuç, başlangıç–bitiş bütünlüğü önemsenmez.

*Daha önce yazılmış metinlerden yola çıkarak yeni metinler üretilir.

*Postmodernist anlatımda iki tür yaklaşım vardır:

Birincisi, “seçkinci/elitist” eğilimdir ki seçkin okur için yazılan metinleri kapsar.

İkincisi “sıradan” okura hitap eden “popülist” eğilimdir.

*Örneğin, Murathan Mungan’ın “Üç Aynalı Kırk Oda” adlı metni popülist; Hasan Ali Toptaş’ın “Bin
Hüzünlü Haz” adlı anlatısı popülizme hiç yer vermeyen seçkinci bir yapıttır.

POSTMODERNİZMİN DÜNYADAKİ TEMSİLCİLERİ:

Gabriel Garcia Marquez, Umberto Eco, James Joyce

Eserlerinde Postmodernizmin İşaretleri Görülen Yazarlar:

Paul Auster, Julian Barnes, Robert Anton Wilson, John Barth, Jorge Luis Borges, Italo Calvino, Angela
Carter, Robert Coover, Don DeLillo, Raymond Federman, William Gaddis, John Hawkes, Klaus Modick,
Walter Moers, Heiner Müller, Michael Ondaatje, Thomas Pynchon, Christoph Ransmayr, W.G. Sebald,
Philippe Sollers, Wladimir Sorokin, Patrick Süskind, Antonio Tabucchi, Urs Widmer, Jeanette
Winterson, Thomas Bernhard

TÜRK EDEBİYATINDA POSTMODERNİZM:


*Türk edebiyatına doğal bir süreçle değil de Tanzimat döneminde kültürel değişimle Batı’dan çeviri ve
taklitlerle giren geleneksel roman, 1970ʹlerden sonra yerini modernist ve postmodernist romanlara
bırakmıştır.

*Türk edebiyatında modernizm ile postmodernizm aynı zamanda görülmüştür.

*Türk edebiyatında postmodernizm, modernist özelliklerden 1990ʹlı yıllardan itibaren ayrışmaya


başlamıştır.

*Hilmi Yavuz’un “Fehmi K’nın Acayip Serüvenleri”, Pınar Kür’ün “Bir Cinayet Romanı”, Hasan Ali
Toptaş’ın “Bin Hüzünlü Haz, Gölgesizler”, Metin Kaçan’ın “Ağır Roman, Fındık Sekiz”, İhsan Oktay
Anar’ın “Puslu Kıtalar Atlası, Kitabü’l Hiyer” adlı romanları ise Türk edebiyatında postmodernist
edebiyatın en önemli ürünleridir.

POSTMODERNİZMİN TÜRK EDEBİYATINDAKİ TEMSİLCİLERİ:

Hilmi Yavuz, Pınar Kür, Hasan Ali Toptaş, Metin Kaçan, İhsan Oktay Anar, Bilge Karasu, Orhan
Pamuk, Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Latife Tekin, Nedim Gürsel, Adalet Ağaoğlu

You might also like