Professional Documents
Culture Documents
*Belli bir sanatkâr grubunun, belli bir dönemde, ortak dünya görüşü, estetik, sanat ve edebiyat
anlayışı çerçevesinde oluşturdukları edebiyat hareketine “edebiyat akımı / edebî akım” denir.
*“Edebî akım” terimi, tarihî süreç içerisinde;, “edebiyat okulu”, “yazın okulu”, “edebî mektep”,
“edebiyat çığırı”, “edebiyat ekolü”,“edebî cereyan” gibi bazı adlarla anılmıştır.
*Değişen bireysel, toplumsal, ulusal ve evrensel şartlar; insanlığın arayışları, edebiyattaki değişme
veya yenileşmenin temelini oluşturur.
*Her edebiyat akımı, belli bir dünya görüşü, güzellik, sanat ve edebiyat anlayışı çerçevesinde hayat
bulur.
*Edebi akımların oluşumunu sağlayan sanatkâr grupları üslup, duygu ve fikir bakımından birbirini
andıran eserler ortaya koymuştur.
*Bu grupların ortaya çıkmasında; sonradan gelen kuşakların duygu, düşünce ve isteklerinin
öncekilere uymaması önemli bir etkendir.
*Her edebî akım, kendinden öncekine göre yeni bir kültürel, felsefî ve estetik bakış açısına sahiptir.
*Edebiyat akımları, genelde, belli bir tarihte doğar, zamana bağlı olarak gelişip olgunlaşır ve bir
süre sonra da ömrünü tamamlarlar.
Edebiyat akımlarının belli kuralları, değerleri veya kabulleri (manifesto, bildiri, beyannâme) vardır.
(Victor Hugo’nun “Cromwell Ön Sözü” romantizmin; Emile Zola’nın “Deneysel Roman” adlı eseri
natüralizmin; bizim edebiyatımızda ise Fecr-i Âtî mensuplarının Servet-i Fünûn mecmuasında
yayımlanan “Fecr-i Ati Encümen-i Edebisi Beyannamesi” ile Garipçilerin “Garip Önsözü” buna örnek
gösterilebilir.)
*Ortaya çıkış sıralarına göre başlıca akımlar şunlardır: Klasisizm, Romantizm, Realizm, Natüralizm,
Parnasizm, Sembolizm, Fütürizm, Dadaizm, Sürrealizm, Egzistansiyalizm…
*Edebî akımlar, içine doğdukları ortamın, edebî, sosyal, siyasî, kültürel, ekonomik ve tarihî
şartlarıyla çift yönlü bir etkileşim içindedirler.
*Edebî akımların ortaya çıkışında, bir önceki edebî anlayış ya da akımın işlevini yitirmiş
olması etkilidir.
*Edebî akımların ortaya çıkışında bir başka sebep de bir felsefî anlayışın, bir fikrin ya da bir
ideolojinin temel ilkelerini ifade etme ihtiyacıdır.
(Klâsisizm, Descartes’ın rasyonalist felsefesine dayanmaktadır. Realizmin doğuşunda, Karl
Marx’ın, Sigmund Freud’un, Auguste Comte’un, sebep-sonuç̧ bağlamında ve deneysel
yöntemlerle çalışmaları önemli etkendir.)
*Bazen edebiyat dışı etkenler de edebî akımların ortaya çıkışında rol oynar.
(İzlenimcilik ve dışavurumculuk akımları, önce resim sanatında ortaya çıkmış̧, daha sonra
da edebî sanatlara yansımıştır.)
*Bazı akımların çıkış nedeni, belli bir sosyo-kültürel, ekonomik ve sosyal katmanı hedef
kitle olarak seçmesidir. Seçtiği kitleye göre bir tarz oluşturur.
*Sanatçıların yaş bakımından birbirlerine yakınlıkları, biyolojik benzerlikleri, üslup
ortaklıkları da edebi akımların oluşumunda etkilidir.
*Akımı oluşturan üyelerin başlangıçta ortak bir amaç taşıması ve kendi içinde bir iç
tutarlılığa sahip olması da önemlidir. Aynı akıma bağlı sanatçılarda ortak bir eğilim birliği
vardır. Buna rağmen bir edebî akım içinde yer alan sanatçıların hepsinin aynı şekil ve
muhtevada eserler verdiği, ortak kurallara bütünüyle bağlı kaldıkları söylenemez. Bu,
sanatın ve sanatçının tabiatına aykırıdır.
*Edebi akımların farklılaşmasında döneminin siyasal yönetim özellikleri (baskıcı, adil vs.);
sanatçıların değişim arayışları; toplumsal yapıdaki gelişme ve değişmeler de etkenler
arasında sayılabilir.
KLASİSİZM
Klasisizm kelimesi, Lâtincede seçme anlamına gelen “classicus” kelimesinden gelmektedir. XVI. Yüzyıl
sonlarından itibaren ortaya çıkmaya başlamış, XVII. Yüzyılda en görkemli eserlerini vermiştir. Bu
sebeple “1660 mektebi” de denmektedir. Batı sanat tarihinin en uzun ömürlü akımıdır. Bu görüşün
temelinde Batı edebiyatının temelini oluşturan eski Yunan ve Latin edebiyatını taklit etme, ona
dönüş düşüncesi yatmaktadır. Edebi akımlar konusunun temelini oluşturur.
ROMANTİZM (Coşumculuk)
Klasisizmin katı kurallarına bir tepki olarak 18. yüzyılda ortaya çıkan fakat ilkeleri 19. Yüzyılın başında
Victor Hugo tarafından “Cromwell” adlı oyunun önsözünde ortaya konan akımdır.
Romantizme tepki olarak 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmış ve daha çok öykü, roman
türlerinde başarılı olmuştur. Önemli bir edebi akımlar konusudur.
NATÜRALİZM
19. yüzyılın ikinci yarısında Darwinci doğa anlayışının edebiyata uyarlaması ile ortaya çıkmıştır.
PARNASİZM
Şiirde realizmin yansımasıdır. Romantizmin aşırı duygusallığına tepki olarak ortaya çıkmıştır.
SÜRREALİZM (gerçeküstücülük)
19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmıştır. Freud’un psikolojide ortaya koyduğu “psikanaliz”den
hareketle aklın denetimi olmadan “ben”in dışavurumunu ortaya koyan akımdır.
1. Dünyaya dair engelleyici herhangi bir aklın, ahlakın ve estetik kaygının engeli olmadan
bilinçaltındakini dışarı vurmak esastır.
2. Edebiyata, esere bilinçaltının kaynaklık etmesi gerektiğini savunmuştur.
3. Olağanüstülük, düş ve hayal şiirinin konusunu oluşturur.
4. Sürrealizmin dünya edebiyatındaki temsilcileri: Andre Breton, Louis Aragon, Dylan Thomas,
Eluard’dır.
5. Türk edebiyatındaki temsilcileri ise I. Yeni (Garipçiler)’den Orhan Veli ve İkinci Yeni sanatçılarından
Sezai Karakoç, Cemal Süreya, İlhan Berk, Turgut Uyar ve Ece Ayhan’dır.
EMPRESYONİZM ( İzlenimcilik )
19. yüzyıl sonlarında Fransa’da doğmuş, önce resimde sonra da edebiyatta etkisini göstermiştir.
EGZİSTANSİYALİZM ( Varoluşçuluk )
1927 ‘de Alman düşünür Martin Heidegger tarafından ortaya konan akım, İkinci Dünya Savaşı
yıllarından sonra önem kazanmış ve dünyaya yayılmıştır.
DADAİZM
20. yüzyılın başlarında İtalya’da Tristan Tzara tarafından ortaya atılan akım “kuralsızlık” demektir.
1. Edebiyatta ve sanatta her türlü geleneğe, göreneğe ve kurala karşı çıkan, bir nevi kuralsızlığı kural
kabul eden akımdır.
2. Dadaizm, bireyi aklın tutsaklığından, akla dayalı düzenden kurtarmak ister.
3. Sanatta her türlü geleneği yıkmak, sözcükleri bilinen anlamları dışında kullanmak, yerleşik kurallara
başkaldırmak, kuralsızlığı ve sürekli değişmeyi benimsemek esastır.
4. Sanatçıları: Tristan Tzara, Francis Picabia.
FÜTÜRİZM
İtalyan şair Marinetti’nin 1909’da Fransa’da yayımladığı bir bildirgeyle ortaya çıkar.
1. Bu akımın sanatçıları, yaşamın sürekli ve hızlı bir değişim içinde olduğunu, sanatın da bu değişime
ve hıza ayak uydurması gerektiğini savunur.
2. Sanatın her dalına makineyi, hızı ve dinamiği sokmak isterler.
3. Ölçüyü ve kafiyeyi reddederler. Geleneğe karşı çıkarlar.
3. Fütürizmin dünyadaki temsilcisi F.T. Marinetti, Mayakovski; fütürizmin Türk edebiyatındaki
temsilcisi ise Nazım Hikmet’tir.
MODERNİZM:
*Sanat, mimari ve edebiyat alanında on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren adından söz
ettirmeye başlayan modernizm, yirminci yüzyılın birinci yarısında etkili olmuştur.
*Dilimizde "yeni, çağdaş, ilerici, yenici" anlamlarına gelen "modern" veya "modernizm", Lâtince
"modernus" kelimesinden gelmektedir.
*Modernizm, modernlik veya modern, her şeyden önce "eski"ye göre "yeni" olmaktır.
*Rönesans dönemi, Antik Çağa göre; Aydınlanma Çağı, Rönesans'a göre moderndir.
AYDINLANMA VE MODERNİZM:
*Modern dönemin başlangıcını kimi araştırmacılar Rönesans olarak kabul etse de büyük çoğunluk,
Aydınlanma Çağı üzerinde fikir birliği içindedir.
*18. yüzyılın başından itibaren Batı toplumlarında açıkça hissedilmeye başlayan aydınlanma, Batı
kültürlerinde büyük bir dönüşüme yol açmıştır.
*Aydınlanma, Batı toplumlarının, Tanrı merkezli dünya görüşü ve hayat tarzından; insan, akıl ve
bilim merkezli dünya görüşü ve hayat tarzına geçişleridir.
*İlâhî olandan dünyevî olana geçişte; Hristiyanlık, kilise, din adamları, aristokrasi, sosyal, siyasî,
kültürel, ekonomik değer ve kurumlar, aklın eleştirisine tâbi tutulmuştur.
*Amaç, insanı veya insanlığı, her türlü köleleştirici mit, mitos, batıl inanç ve ön yargılardan
kurtarmaktır.
*Aklın hâkim olduğu Aydınlanma Çağında, her şey akla dayandırılır. Bu nedenle bu çağa Akıl Çağı da
denir.
*Modern çağ; hayat tarzı, kültür, sanat, teknik, bilim gibi insan ve toplum hayatının her alanında
büyük tesirler bırakır.
(Batı kaynaklı ekonomik ve siyasî modellere güvenin zamanla sarsılması; demokrasi ve insan hakları
konusunda çifte standart görülmesi; hızla gelişen teknolojinin insanı esir alması; kontrolsüz
sanayileşmenin çevre problemlerine sebep olması; milletlerarası silahlanma yarışının, insanlığın sonu
olabilecek nükleer tehdide zemin hazırlaması; hayatın tekdüze kılınması ve teknoloji despotluğuna yol
açılması; insanların kapitalist ekonomi veya sermayenin kölesi durumuna düşürülmesi; bireysel
hürriyetlerin zedelenmesi; insanın kalabalıklar içinde yalnızlığa itilmesi; maddenin ilâhlaştırılırılıp
mananın yok sayılması vs.)
MODERNİZMİN ÖZELLİKLERİ:
*Temelde dayandığı fikir; geleneksel olanın bir kenara bırakılıp yeni bir kültür icat
edilmesi gerektiğidir.
*Duygu, düşünce ve davranışlarıyla insanın karmaşık bir varlık olduğu kabul edilmiştir.
*Bireyin hayatının huzursuzluk üzerine kurulduğu düşünülmüş; “yalnızlık, toplumdan kaçış, kişinin
bunalımları, toplumla çatışma, karmaşık ruh halleri, yerleşik değerlere isyan” gibi konulara yer
verilmiştir.
* “Olay”, “karakter” ve “çevre” önemsizleştirilmiş; “simge”, “imge”, “ritim” ve “bakış açısı” gibi
öğeler öne çıkarılmıştır.
*Olay örgüsü, estetik kaygıyla ve insana özgü bir gerçekliği ifade etmek üzere düzenlenir.
*Gerçeğin dış dünyada değil insanın iç dünyasında olduğuna inanılır. Bu nedenle psikolojik
olana, bireyin ruhuna, bilinçaltına yönelmelidir.
*“Bilinç akışı” tekniğinde kişilerin düşünceleri, mantıksal ve zamansal olarak bağlantısız sıçramalar
yapar.
*Kişilerin psikolojik özellikleri ön plandadır, toplum içindeki yerleri ve değerleri pek önemsenmez.
*Modernizmi esas alan hikâyelerde esas olan, olayın birey üzerindeki etkisini anlatmaktır.
*Varoluşçuluğa göre, birey kendi özünü arar, kendisi olmaya çabalar ve bu bakımdan birey, yaşadığı
toplumla çatışma içindedir.
*Varoluşçuluk, eserlerde özellikle küçük burjuva aydınının ruhsal bunalımlarının işlenmesine neden
olmuştur.
Sait Faik Abasıyanık, Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Orhan Pamuk, Haldun Taner, Adalet Ağaoğlu, İnci
Aral, Pınar Kür, Buket Uzuner, Bilge Karasu, Nezihe Meriç, Vüsat Orhan Bener, Ferit Edgü, Nazlı
Eray, Ayşe Kulin, Leyla Erbil, Elif Şafak, Hasan Ali Toptaş, Peride Celal, İlhan Oktay Anar, Erhan
Bener, Ahmet Altan, Selim İleri, Nedim Gürsel, Ayla Kutlu, Rasim Özdenören, Füruzan, Tahsin Yücel,
Oya Baydar, İhsan Oktay Anar, Latife Tekin, Elif Şafak, Metin Kaçan
POSTMODERNİZM:
*Postmodernizm, modernizmin bir uzantısı olarak 20. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmıştır.
*Ünlü İngiliz tarihçisi Arnold Joseph Toynbee, 1939 da yazdığı "Bir Tarih İncelemesi" adlı kitabının 5.
cildinde, "Modern dönem Birinci Dünya Savaşı ile son bulmuştur. Bundan sonraki dönem post-
modern dönemdir ve iki dünya savaşı arası u dönemin başlangıcı olmuştur" der.
*Postmodernizmin ilk somut adımları için 1960’larda New York’lu sanatçıları ve eleştirmenleri
gösterebiliriz.
*Postmodernizm, modernizm zemininde doğduğu gibi, yine modernizmle iç içe bir vaziyette varlığını
sürdürmüş ve sürdürmektedir.
*Sanat/edebiyat, yeniden hayal, rüya, sır, metafizik, şuuraltı gibi pozitivizmin yasakladığı alanlara
yönelmiştir.
*Postmodern insan:
-Rahat ve esnektir.
-Evlilik, aile, kilise ve ulus gibi eski sadakat ve modern bağlılıklar yerine kendi ihtiyaçlarına yöneliktir.
-Modernistlerin tanımladıkları gibi evrensel, genel geçer niteliklere (akıl, duyu) sahip bir varlık
değildir.
*Bazı düşünürler postmodernizmi, modernitenin kendi içindeki özel bir evre ya da dönem olarak
değerlendirmektedirler.
Alex CALLİNİCOS: "Postmodern söylemin 1950'lerde ya da 60'larda değil, son 10 yıl içinde
ortaya çıkışı oldukça anlamlıdır. 2. Dünya savaşı sonrasında kapitalist ekonomilerde görülen
büyümenin ve bunun yarattığı refah toplumlarının daha sonra krize girmesi aydınlanmış bir
teknokrasiye duyulan inancı zayıflatmış, ama bu zayıflatmaya eşlik eden düzen karşıtı
mücadelenin yenilgiyle sonuçlanması devrimci umutları da söndürmüştür. İşte bu süreçte
radikalleşen umutlarını gerçekleştiremeyen entellektüeller var olan düzenin rasyonalitesinden
ve adaletinden kuşkulanmaya devam etseler bile uygulanabilir bir alternatife olan inançlarını
yitirmişlerdir. Düş kırıklığına uğrayan bu entellektüeller, tüm orta sınıfta olduğu gibi,
kendilerine sunulan toplumsal hiyerarşi içinde yukarı tırmanma ve tüketim olanaklarını
reddetmemeleri, radikalliklerinin törpülenmesi sonucunu doğurdu. İşte postmodern söylemin
bu entellektüellerin ürünü olarak görülmesi gerekir."
POSTMODERNİZMİN ÖZELLİKLERİ:
*Postmodern yazın, modern anlayıştan farklı olarak öz ve biçimde yeni bir yaklaşımı beraberinde
getirmiştir.
*Bir romanda hem şiir hem günlük hem makale hem masal gibi türler kullanılır veya ansiklopedi
maddesi, reklam yazısı gibi parçalar alıntılanır.
*Böylelikle türler iç içe geçer, geleneksel roman estetiğinden uzaklaşılır, yapıt artık roman değil,
tanımlanamaz bir “anlatı” veya “metin” olur.
*Postmodernist anlatılarda amaç; olayı anlatmak değil, olayın oluşturduğu izlenimleri, duyguları
anlatmaktır.
*“Anlamı üreten okurdur.” anlayışıyla hareket edilir. Bu nedenle metin anlamca tamamlanmaz, her
okurun yorumlamasına açık bırakılır.
*Postmodern metnin tek/doğru ve mutlak bir yorumu yoktur, okur sayısı kadar yorumu vardır.
*Tek bir konu, tek bir bakış açısından verilmez; çok yönlü, çok kültürlü, değişik bakış açılı eserler
yazılır.
*Postmodern eserlerde “ilahi, I. tekil, III. tekil bakış açıları” iç içe kullanılır.
*Bütünlük yerine, gerek bireyler ve kişilikleri açısından, gerekse olaylar açısından parçalanmışlık öne
çıkar.
*Alaycı tutum benimsenir ve saçma bulunan durumlar alaycı bir üslupla anlatılır.
*Metni yazma serüvenini olmadık yerde anlatarak metni nasıl kurguladığını okurla paylaşabilir.
*Modernlikte yapıt anlamlılık taşımaktayken, postmodern yapıt söz söyleme sanatıyla (retorik)
bezenmiştir.
*Örneğin, Murathan Mungan’ın “Üç Aynalı Kırk Oda” adlı metni popülist; Hasan Ali Toptaş’ın “Bin
Hüzünlü Haz” adlı anlatısı popülizme hiç yer vermeyen seçkinci bir yapıttır.
Paul Auster, Julian Barnes, Robert Anton Wilson, John Barth, Jorge Luis Borges, Italo Calvino, Angela
Carter, Robert Coover, Don DeLillo, Raymond Federman, William Gaddis, John Hawkes, Klaus Modick,
Walter Moers, Heiner Müller, Michael Ondaatje, Thomas Pynchon, Christoph Ransmayr, W.G. Sebald,
Philippe Sollers, Wladimir Sorokin, Patrick Süskind, Antonio Tabucchi, Urs Widmer, Jeanette
Winterson, Thomas Bernhard
*Hilmi Yavuz’un “Fehmi K’nın Acayip Serüvenleri”, Pınar Kür’ün “Bir Cinayet Romanı”, Hasan Ali
Toptaş’ın “Bin Hüzünlü Haz, Gölgesizler”, Metin Kaçan’ın “Ağır Roman, Fındık Sekiz”, İhsan Oktay
Anar’ın “Puslu Kıtalar Atlası, Kitabü’l Hiyer” adlı romanları ise Türk edebiyatında postmodernist
edebiyatın en önemli ürünleridir.
Hilmi Yavuz, Pınar Kür, Hasan Ali Toptaş, Metin Kaçan, İhsan Oktay Anar, Bilge Karasu, Orhan
Pamuk, Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Latife Tekin, Nedim Gürsel, Adalet Ağaoğlu