You are on page 1of 29

Zamanımızın gerçek bireyleri,

kitle kültürünün kof, şişkin ki­


şilikleri de ğ il, ele geçmemek
ve ezilmemek için direnirken,
acının ve alçalışın cehennemle­
rinden geçmiş fedailerdir.

MAx HORKHEIMER
("Akıl Tutulması"ndan)
İ Ç İ N D E 1\. İ L E -R

Stigma Peykan Gençoğlu 3


Sömürgeleştirilenlerin Psikolojisi.Phil Brown 4
Diyojenin Feneri (şiir) B.Ç. 7
Sinema ve Psikiyatri Üzerine Onat Kutlar'la Söyleşi 8
Tütün Zararlısı Özgür Onbaşıoğlu ll
Bulutlar (şiir) R.G.O. 12
Musl<:aterapi Kültegin Ogel 13
Lacan ve Antipsikiyatri Sherry Turkle 14
·
Av (şiir) Kaan Ozbayrak 17
Python Küçük İskender 18
Uçak ve Biz (şiir) D.Ç. 19
Sandrahuddin Fatih Altınöz 20
Kendi Alemimi Süslemek ].G. 21
Holivudomani (Balıkçı Kral) Yağmur Taylan 22
Bir Aydınlaı;ı.ma Ürünü: Özerk
AlilaSahip Ozne Yurdaer Altınöz 23
Delilik Üzerine Konuşmalar-2 24
60'ların Harel<:etleri Cornelius Castoriadis 26

Şizofrengi. Iki Ayda Bir Çıkar. l\isan 1992. Sayı :2


Sahibi ve Yazı İşleri .Müdürü: Ayşegül Akyapraklı
Yayın {(urulu (in alphabelical ordcr) : Fatih Altınöz, Güno Bilger, Banu Büyükkal , Kültcgin Ögcl,
Yağmur Taylan
Yapım, tasarım : GrafYayıncılıkLimited , 251 60 47
((atkıda Bulunanlar: Hakan Atalay, Hush, Mehmet Şenol, Twinings, Camcl, Peykan Gençoğlu, Si­
nema Günleri, Küçük İskender, Pathcanlı Pasta, Nevzat Çalışkan, Nehir Büfe , lşıl Dirican, 1\izam
Pide Salonu, Robert Plant, Berna Uluğ , Figen Şakacı , PTT, Tesla , Aerosmith , Mustafa Şafak, Öz­
gür Onbaşıoğlu, Yurdaer Altınöz, R.G.Ö., D.Ç., Kaan Özbayrak, J.G., QuarkX,
Yazışma Adresi: P.K. 187 Bakırköy, İstanbul
.J Ad ve soyadları başharfleriyle belirtilen yazarlar, bir dönem tedavi amacıyla psikiyatri kurumla­
rında bulunmuşlardır.

2
STIGMA

Damgalanmak yani Kör, sağır, deli, sakat karşı­


Goffman'ca "stigma"ya ma­ laşacağı kişinin tutumunun
ruz kalmak herhalde "zor zana- ne olacağını önceden kestire-
at" birey için. Eski Yunanda stigma mez, reddedilmek, kabul edilmek,
terimi kişinin ahlaki düşüklüğünü aşağılanmak, ilgilenilmemek hepsi o­
ortaya koyan, bedenine kazınan dik­ Ya- labilir. Aynı durum erişkinler arasın­
kat çekici bir işarete gönderme yapı� bancı karşınızdayken onu farklı kı­ daki ergen, beyazlar arasındaki kara­
yormuş. O insanın köle, cani veya lan, diğerlerinden daha az arzu edilir derili-, ikinci kuşak göçmen, erkek
hain olduğunu gösteren işaretler ya özellikleri olduğunu duyuran bir yö­ dünyasındaki kadın için de geçerli­
bedenine kazınıyar yada dağianıyor­ nü ortaya çıkarsa ,zihninizde o artık dir.
muş ki, herkes bu kirlenmiş varlıktan tam bir insandan eksik bir insana in­ Düşük zeka kapasitesi olan kişi­
kaçınabilsin. Gel zaman git zaman dirgenir. İşte bu atıf "stigma" dır ve nin karşılaştığı sorun hemen onun
bu kavram fiziksel bir hastalığın gö­ gündelik dilde zayıflık, dezavantaj, zihinsel eksikliğine bağlanırkeri,
rünür işaretlerini anlatır olmuş. Gü­ özgür gibi isimler alır. "normal zekalı" biri aynı sorrinla
nümüz de ise stigma artık bedensel Damgalar çeşit çeşit; ırklara, u­ karşılaştığında herhangi bir duru­
bir işaretten çok kötülüğün, aykınlı­ luslara ve diniere atfedildiğinde bu mun göstergesi olarak kabul edil­
ğın kendisini anlatmaktadır. gruplann tüm üyelerine bulaşabilir­ mez.
Toplum kişileri kategorize etme ken , akıl hastalan, hapisten çıkanlar, Stigma, onu taşıyan kişinin ya­
yollannı kurumsallaştınrken bu ka­ eşcinseller, alkolikler, işsizler, kanser­ kınlanna da bulaşır. O yüzden görü­
tegorilerin üyeleri için doğal ve sıra­ Iiler şeklinde kategorize edilen in­ nür bir farklılığı olmayaniann yakın­
dan kabul edilecek sıfatlan, özellik­ saniara da el atıyor. lan bu durumu çevreden saklar, sak­
leri de öngörür.Belirli ortamlarda Tanımı gereği, stigmalı kişilere layamayanlar ise ya toplumdan yada
toplumsal ilişkilerin rutinleri, bildik tam insan gözüyle bakılamıyor; aykın kişiden yavaş yavaş uzaklaşır.
başkalaoyla fazladan dikkat veya dü­ böylece onun yaşam şansını azalt­ Birçok ülkede insanlara akıl has­
şünce gerekıneden iletişim kurmaya mak için farkında olmasak ta elimiz­ talanyla ilgili düşüncelerini sormuş­
yarar. den geleni yapıyoruz. Bu kişilerin lar. Çoğunluğu onlann iyi bakılma­
Karşınıza bir yabancı çıktığında eksikliğine ve tehlikeli oluşuna iliş­ lannı, kapatılmamalannı söylemiş a­
önce onun kategorisi ve özelliklerini kin teoriler kurup, isimler veriyoruz. ma iş onlarla özel ilişki kurmaya ge­
düşünürsünüz, yani "toplumsal Gündelik konuşmalanmızda benzet­ lince , "işte onu yapamayız demiş­
kimliğini" . Burada dürüstlük gibi me olarak salak, piç kurusu, manyak ler".
kişisel özellikler kadar meslekle ilgili gibi sözleri asıllannı fazla düşünme­ İşte Goffman bunlan söylemiş.
yapısal özellikler de devreye girer. den kullanıyoruz, o anlık aşağılama­ Ey "normal" ler beğendiniz mi yap­
Tabii ki bu süreçlerin farkında değil­ lar için. tığınızı?
sinizdir, ta ki beklenenin dışında bir Stigma'ladıklanmız hep huzur­
soru işareti ortaya çıkıncaya kadar. suzdur, belirsizlikler içinde yaşar. PEYKAN GENÇOGLU

3
nyla "akıl hastalıklan"nın çoğu­

ömürgeleştirilenlerin nun toplumsal sistemden kaynak­


landığını ve bu sistemin değişti­

Psikolojisi rilmesiyle ortadan kaldınlabile­


ceklerini anlatır. Bu yaklaşım,
toplumu bir bütün olarak göre­
meyenler tarafindan indirgeyici
Günümüzün egemen psikiyat­ nüyorum. Bu nedenle aşağıdaki bir yaklaşım olarak değerlendiril­
ri söyleminin hastalan sınıflandır­ yazı kimilerine oldukça "senkro­ miştir. Bu tür insanlar dünyayı
mak, egemen çabasının da kendi­ nik" gelebilir, gelmelidir. Fanon'un kullandığı diyalektik
sini medikalize etmeye çalışmak Fransa'nın Martinik sömürge­ terimlerle göremezler ; politika
olduğu düşünülürse, aşağıdaki lerinde doğan Franz Fanon ve psikolojinin asla biraraya gel­
yazı kimilerine "anakronik" gibi Marksist bir psikolojinin gelişti­ mediği bölmelenmiş bir düşün­
gelebilir. Ancak kendi kuramını rilmesi için bize büyük katkılarda celer dünyasında yaşarlar. Bu
ve uygulamasını yaratamayan ül­ bulunmuştur. Ancak, psikolog ve bölmeleme bir mistifikasyon ara­
kemiz psikiyatristinin "karmaşala- · psikiyatristlerden çok devrimciler cıdır, Fanon bunu kırma yoluna
nn" yerini "nörotransmiter sis­ tarafindan okunduğu için genel­ gider.
temlerinin", psikolojik olanın ye­ likle özgürleştirici psikolojiye kat­ Onun Cezayirliler arasında
rini "biyolojik olanın", "toplum­ kıda bulunan biri değil de devrim gördüğü en ağır sorunlardan biri
sal olanın yerini" "istatiksel ola­ tarihinde bir kişilik olarak algılan­ "bedene zarar verme" davranışıy­
nın" almasına karşın, egemen mıştır. Fanon, sömürgeleştirilmiş dı. Yeryüzünün Sefaleti'nde be­
psikiyatri anlayışının önkabulleri­ Cezayirdeki yaşantılanndan kal­ lirttiği gibi, sömürgeci baskı; yer­
ni sorgulaması gerektiğini düşü- karak yazdığı yazılarda ana hatla- lilerde çıkış bÜlamayan bir öfkeyi
4
diri tutmaktadır; sömürgecilik da psikiyatrist olmuş ve baskıya sidir: "engellenme karmaşası"
zincirlerinin sıkı bağlarıyla elleri uğrayan yoldaşlanyla özdeşimini ,"savaşına karmaşası", "sömürge­
kolları bağlanmıştır onların. Ama yitirmişti. Ama devrimin ortasın­ leştirilme karmaşası" , "tembellik
gördük ki sömürgeciler içsel ola­ daki Cezayir'de kara bir psikiyat­ karmaşası" gibi sayısı sonsuzu
rak ancak bir sözde-hareketsizlik rist olması çok şeyi değiştirdi. değin uzatılabilen karmaşalar.
elde edebilirler. Yeriiierin kasla­ Çok uzun süre baskıya uğrayan Sömürgeciliğin ilk dönemlerinde
nnda ki gerilim kana susamış pat­ yaşamının başlıca kısmı olan bas­ baskının bu içselleşmesi çok gizli
lamalarda, kabile savaşlannda, ce­ kıcıyla özdeşim değişmeye başla­ olduğundan, genellikle ortaya çı­
maatlar arası kan davalannda, bi­ dı ve enerji devrimci doğrultular­ karılması da çok zordur. Birleşik
reyler arası kavgalarda düzenli da aktı. Devletler' de kendimi� hakkında
olarak çıkış bulmaktadır.* Fanon sömürgeleştirilmiş in:­ kabullendiğimiz söylenlere çok
Sömürgeleştirileni efendisi" ye­ sanların yaşamlannda çok yer tu­ benzer bu: Özgürleşme olmakla­
rine keİıdi kardeşlerine saldırtan tan söylen ve büyülerde saldır­ rının farkına varan3: de@n-, ana- .
şey onun yönerenlere göre güç­ ganlığın( sömürgecilere yöndtil­ babalara ya da. öğretmeniere karşı
süz konumudur. Eldridge Clea­ diğinde iyi bir şey olan saldırgan­ isyanımız�n çözülmemiş bir kar­
ver, Birleşik Devletlerin gettola­ lığın) yer değiştirdiğini de görür. maşaya bağlı olduğuna inanın�.
nnda da aynısının görülebilece­ Zombiler "sömürgecilerden daha Baskının içselleştirihİıesi, çeşit­
ğini yazmıştır. korkunç" hale gelirler ve böylece . li kimselerin "kitle neyro­
Fanon, Kara Deri, Beyaz Mas­ Cezayir'linin zihninde ki sömür­ zu"(E.Fromm) ya da "duygusa
keler'de Martinikierin "Fran­ geci iktidan etkili bir şekilde aza­ veba" .(W. Reich) adını verdikleri
.

sız"laşma çabalarını; kendisinin lır. Diğer bir psikolojik tuzak ta genel bir kültürel-toplumsal bi­
de bir zaman giriştiği bir çabayı sömürgeci psikolojinin, özellikle linç durumuna götürür. Henüz
sorgular. Bu çabasının sonucun- de "karmaşalar"ın kabullenilme- özgürleşmemiş bir çağdaki tarih
5
süreci, başkalannca denetlenen şidir. Bu görüş çok basit gibi gö­ mddeki emperyalizm olgusunu
bir dünyada kendi aşağılığımızın rünebilir ve gerçekten sakıncaları gözden saklayan kodlanmış bir
ve güçsüzlüğümüzün her alanda da vardır. Cezayirliler Fransızlan psikolojiye dönüşmüştü.
bilinçsizce kabullenilmesine yol kovdular ama gerçek bir devrime Sömürgeleştirilenler sırtlanndaki
açar. Fanon da Reich gibi, insan­ erişemediler; bir yandan sosyalist emperyalist baskının bütünlüğü
lan sakatlayan, özgürlük mücade­ güçler ulusal burjuvazi tarafindan sayesinde kendi bütünlüklerini
lesinden alıkoyan ailevi ve cinsel püskürtüldü, öte yandan tam bir keşfettiler: "Yerliler gerçekliği
baskıdan sözeder. Bilincin derin­ kültürel özgürlük elde edilemedi. keşfeder ve onu kendi töre kalıp­
lerine yerleşmiş bu tür yönlere Fanon 'u Fransızlara karşı salt larına, şiddet pratiklerine ve öz­
karşı savaşmak, genellikle psiki­ politik bir devrimden daha fazlası gürlük tasanianna dönüştürür-
yatristlerin ilgilendiği "akut" ilgilendiriyordu.
duygusal bunalımlada savaşmak­ Kültürel özgürlü­
tan daha zordur. Fanon da ğün, devrimci ayak­ Artti' trl,çt psil,olojiyle trl,çt
"akut" hastalara yardımcı olabi­ lanmanın bir parçast fiddet arastnda bir ayrtm
lirdi ama"iyileşen hastaların dış olduğunu görüyor­ yoktur. Psil,olojinin bütün bir
koşullan bu hastalıklı düşünceleri du. Bu ayaklanma,
sömürü sisteminin bir parçast
sürdürüp beslediği için" bunun babanın ev halkı
olduğu artti( l,e,fedilmiftir.
çare olmadığı kanısındaydı. Yani üzerinde egemenli­
aynı baskı dünyasına geri dön­ ğini sürdürdüğü, ge­ Şimdi onun yerini yeni bir
rnek başlangıçtaki sorunlan mut­ leneksel Cezayir ata­ psil,olojinin almast gerel,lidir:
laka alevlendirir, bu nedenle Fa­ erkil yapısını kırmayı özgürlüğün psil,olojisi.
non değişikliğin aracı olarak dev­ da içeriyordu. Genç­
rimi görmektedir. Sömürgeleşti­ ler devrimci güçlerin
riimiş insan şiddet içinde ve şid­ içindeyken ana-baba otoritesini ler"*. Artık ırkçı psikolojiyle ırkçı
det aracılığıyla özgürlüğünü bu­ kabullenemiyor; kadınlar köleli­ şiddet arasında bir ayrım yoktur.
lur. Fanon'un Aime Cesaire'in ğe yaklaşan bir uşaklık rolünü Psikolojinin bütün bir sömürü
Les Arnı es Miraculeuses (Mucize reddediyordu. Devrimci durum sisteminin bir parçası olduğu ar­
Silahlar)'ından yaptığı alıntıda, dolaysız bir zorunlulukla cinsiyet tık keşfedilmiştir. Şimdi onun ye­
köle efendisine vurduktan sonra rolleri ve aile otoritesinde çeşitli rini yeni bir psikolojinin alması
şöyle der: "Vurdum, kan aktı:işte değişiklikler yarattı. Fanon bütün gereklidir: özgürlüğün psikoloji­
bugün anımsadığım tek vaftiz bunların ve kültürel özgürlüğün sı.
olayı bu".* öteki boyutlarının süreceğini Fanon psikolojiyle politik müca­
Bu devrimci şiddetin boşaltı­ umuyordu am.a ulusal burjuvazi­ deleyi en yetkin bir şekilde birleş­
cı(katartik) bir etkisi var mıdır? nin denetleme tutkusu bu süreci tiren kişi olarak ayaktadır hala.
Şiddetin ulusal kurtuluş mücade­ sona erdirdi. Bu bireşim yapay değil; insan.
lesininin esasını temsil eonesi, sö­ Fanon, Cezayir devriminin bü­ praksisinin bu iki yönünün birli­
mürgeleştirilene ilk kez kendi ya­ tünlüğünü daha çok anladıkça, ğini kavrayan, diyalektik bir bire­
şamı üzerinde iktidar sağlaması devrimci psikoloji tanımını daha şimdir. Psikol9jinin nasıl politik
anlamında, evet. Bu ne bir Fran­ da çok açıklığa kavuşturdu. mücadeleden doğduğunu (ve
sızın öldürülmesinin Cezayiriileri Onun, sömürge egemenliğinin tersini) Fanon'un yazılan aracılı­
bütün sorunlanndan kurtardığı bütünselliği hakkındaki marksist ğıyla anlamak olasıdır. O, kapita­
anlamına gelir ne de Ulusal Kur­ anlayışından bakınca, Avrupalıla­ lizmin insan yaşamında yol açtığı
tuluş Cephesi'nin (FLN) zaferi­ rın Afrikaltiara yakıştırdığı psiko­ karmaşıklığı aniayacak bir yön­
nin, bütün duygusal sorunların lojinin nasıl bu egemenliğin öteki tem de sunar. Ve doğal olarak,
çözümü olduğunu gösterir. Fa­ yönü olduğunu kavraması akla devrimi niçin yaptığımızı anlama­
non sadece duygusal sorunlann uygundu. Fransızlar, Cezayiriile­ mızı sağlar.
ya da"akıl hastalığı"nın (adına re kendilerininkiyle aynı psikolo­
ne denirse densin ), başka bir top­ jiyi uyguladıklarını iddia etmedi­ Ph il Brown' dan Türkçeleştiren
lum bağlamında bütünüyle dü­ ler. Fransız ırkçılığının tamamı Hakan Atalay
zeltilemeyeceğini söyleyen ilk ki- (politik,cinsel,ekonomik) sırf te-

6
Adamlar aras1nda adam1n biri

Güpegündüz adamlar aras1nda elinde fener

Bir şeyler ar1yormuş

Adamlar arasında adamlardan bir diğeri.

Adı iskender

Merakla dönmüs 1

Ne arad1ğ1n1 sormuş

Adam ·adamları göstermiş

·Adam arıyorum demiş

Tabii adam haklı

Adam adama meraklı

F E N E Ri
7
Onat 1\utlar'la

S ine ma
••

Uzerine
"Günümüzde
artık
Modem psikiyatri .size neyi çağnş­ dığımız A dergisine çeviriler yapan çok
tınyor?
psikiyatrinin değerli bir arkadaşımız vardı. Mühendis
oldu şimdi. O birgün bana şunu söyle­
bilgi alanına
Psikiyatri benim için herşeyden önce mişti: Kendimde keşfettiğim bütün in­

gıren
.

çağırmza damgasını vurmuş büyük bilim celikli düşünce ve farklı duygulann psiki­
adamlaoyla çağnşım yapıyor.Başta Fre­ yatri de bir hastalık adı var. Bu da bu a­
ud. Onun dışında sanatçı olarale yani si­ herşey, kendisini lanın ne kadar belirsizliklerle dolu oldu­
nemayla uğraşan biri olarak, yüzyılımı­ ğu nu gösteriyor. Bu konuda kendimi a­
zın başından itibaren, dünya savaşından sağlıklı gören matör uzman sayabileceğim bir bilgi bi­
sonra dünya sanatında , bilinçaltinn çok rikimine sahip değilim. Birincisi gerçek­
çarpıcı bir biçimde ortaya çıkışıyla , tabi insanların ilgi ten bir uzmanlık alanı. kolay bir iş değil
ki beni ilgilendiriyor. Sürrealistler, on­ ve hele hele geçen yan yüzyıl içinde elde
dan sonra gelen çok çeşitli ressam, yazar, alanının dışında edilen bilgiler göze alındığında zaten
sinemacı kuşakların, Bunuel, Picasso, buna imkan yok. İkincisi de açıkçası, be­
Breton gibi; ondan önce yüzyılımızın sayılamaz" nim bu konu da çok spesifik tanımlar
başında Dostoyevski olmak üzere daha yapmaya gönlüm el vermiyor. Küçük bir
sonra ki yıllarda insan zihninin karanlık herşey kendisini sağlıklı gören insaniann anektot, kişiliğiyle çok ilgilendiğim hatta
bölgelerine ışık tutmaya çalışan büyük ilgi alanının dışında sayılamaz. Burada üzerine bir yazı yazmayı düşündüğüm
yazariann dünyasıyla tabii ki bize yalcla­ bir sınır bulanıklılığının olduğu çok a­ bir yüzyıl başı figürü var: Lou Andreas
şıyor. çıktır. Benim bu konuda üniversite yılla­ Salome. Rus asıllı bir kadın. Sonra Avru­
Bu açıdan diyebilirim ki günümüzde nmda çok hoş bir amın oldu. O zaman paya gelmiş. Güzel bir kadın. İyi bir eği­
artık psikiyatrinin bilgi alanına giren aynı yurtta kalan arkadaşianınızla çıkar- tim görmüş. Sonra Nietzsche'nin sevgi-
lisi olmuş. Daha sonra Rilke'nin sevgilisi bir şeydir. Ama çirkin bir kadına ne kadar larının adeta aynı tavır içinde gelişmiş ve
olmuş ve sonra da uzun yıllar Freud'un a­ çirkinsiniz demek doğrudur ama herhalde ortaya konmuş olduğunu görüyoruz. Yani
sistanlığıru yapmış. densizliktir. geçmişin şeyhleri yerini çağdaş birtakım
Ayrıca Dolayısıyla , akıllı yada sağlıklı in­ önderiere bırakıyor. Geçmişin emirinin ya­
h e m sanla sağlıksız insan arasındaki da padişahırun yerini günün cumhurbaşka­
sırur da bence bir ölçü· so­ nı yada başbakanı kolaylıkla alabiliyor. Ni­
runudur. Burdaki ölçü­ tekim toplumumuzda ki tek bir lider imajı­
de zamanla değişiyor. nın hep ağır basışının altında bu yatıyor.
Bundan iki yüzyıl Biraz düşünürseniz pekala cumhurbaşkanı­
önce derhal deli nın bir padişah gibi karşılandığını yada De­
diye tırnarhane­ mirel'de baba imajının bu kadar baskın bi­
"Eğer bir yazar, şair, sinemacı kendi ye yatırılacakla­ çimde görülüşünün bu geçmiş dönemle

içinde bir zenginlik bulzıyorsa ve rı bugün b i z çok yakından ilgili olduğunu anlayabiliriz.
dahi diye başı­ Toplum babanın, padişahın yada emirin
bunları bir sanat ylıpı,tnıa döniiştiirerek
mızda taşıya­ gösterdiğine inanmaya hazır bir toplum.
kendi yaşanıını ve başkalarının biliyoruz. Bu da tabi otokrat yapının ağırlığının de­
Normal sözü- mokrasiye , demokrasiye alışkanlığın , sivil
ylışanunı zenginleştirebiliyorsa bu
nün kökeninde bir toplum yaratışın çok zor olduğunu
duı·umda o insanın "acaba bende biı· normlarla uygun­ göstermiştir.
luk olduğu düşü- Bütün bunlardan sonra baskının çok.
ı·ahatsızlık mı.var?'' diyerek
. . . . ağır olduğunu söylemek isterim. Baskının
psikiyatriste gitmesi yanlıştır. " yin normal neyin a­ çok ağır olduğu ortamlarda tabi ki ruhsal
normal olduğunu kestir- başkaldırılar ciddi oluyor ve bu nedenle de
.
. . • • • • toplumumuzda ruh sağlığı yönünden ger­
Şurası muhakkak ki insan çekten doğrudan doğruya kendilerine bağ­
u d' la aklının kendi içinde bir denge oluş­ lı olmayan genetik veya başka nedenlerden
hem de psika- turduğu zamanlar ve o dengeyi kaybettiği ötürü de insanların akıl dengelerinin çokça
nalizle ilgili kitaplan var. Salome Rilke ile zamanlar yeni bir dengenin de oluşması bozulduğunu görüyoruz.
ilişki kurduktan kısa bir süre sonra Rilke'ye mümkün, oluşamaması da mümkün. Şizof­ Türk toplumunun farklı toplumsal
psikanaliz yapmaya başlamış. Mektupların­ reniden sözedilirken hep dağılrriış bir zi­ yapılanmasından söz ediyorsunuz Sizce
dan öğrendiğimize göre Rilke'ye artık sana hinden, bir kopuştan sözedilir. Gerçekten Türk psikiyatlan ile batılı psikiyatrlar a­
psikanaliz yapmaktan vaz. g eçtim diyor. eğer dış dünya ile radikal bir kopuş meyda- rasında ne gibi farklar olmalı?
"Çünkü artık eskisi kadar iyi şiir yazamı- na gelmişse bunun da pekala normal olabi-
yorsun" Bu da ilginçtir, zihnin bu anlam­ leceğini söylemek mümkün değildir. Psiki­ Evet çok önemli bir nokta. Ereğin üst
da ütülenmesi, temizlenmesinin de herhal­ yatrlann, doktorlann ve bu konuda düşü­ ölçüde kutsallaştırıldığı toplumlarda , bil­
de bir şairin şair belleği imajinasyonu için nenlerin üzerinde çok tartıştıkları birtakım diğiniz gibi bireyin kendi içinde çatışması
çok iyi olduğu söylenemez. sınırlar söz konusudur. Bunları mutlak ola­ söz konusudur ve bu yüzden de bireyin iç
Sizin için bu anlamda psikiyatrik a­ rak almamak gelişen bilgilerle yerlerini sü­ dünyasında çatışmalar vardır. Kötülükle i­
çıdan belirgin nonnallik- anormallik ay­ rekli değiştirmek gerekir. Türkiye gibi bir yilik diyelim kendi içindedir. Bu aynı za­
runı var mı? toplumda, haskılann çok ağır olduğunu u­ manda tabii ki hıristiyan düşüncesiyle de
İnsan karakteri ve insan toplumsallığı nutmamak lazım. Çünkü Türkiye otokrat yakından bağlantılıdır. Bir defa insanın
hatta etiği konusunda geçeri yıllarla birlik­ bir yapıya sahip. Baskılar sert acımasız. Bi­ dünyaya düştüğü farz edilir. Yani cennet­
te edindiğim bir kanı var. "Herşeyin bir öl­ reyin teşekkülü özellikle bir rönesans yani ten düşüş . Şeytanla melek her an savaş i­
çüsü olmalı " diye düşünüyorum. Bir yere aydınlanma yaşamadığımız için geçmişten çindedir bireyin içinde.
kadar radikal olmak iyidir bazı konularda . kalan dogmatik düşüncelerk şekillenmiş. Profesör Şerif Mardin'in çok önemli
Ama radikalizmi mutlaklaştırdığınız zaman Hatta öyle ki, laik bir toplum olmaya baş­ bir saptaması var ; bizim insanlarımıza gö­
_
yararlı olinaktan çıkar ve sonuç elde ede­ ladığımız bir dönemden bu yana bile eski re şeytan dışardadır, insan iyidir. Yani kötü
meyebilirsiniz. İnsanın dürüst olması iyi dini dogmalann yerine başka inanç kaynak- birşey yaptığı zaman dışardan gelen bir et-
kiyle yapnğını düşünür. İnsarumızın bu ça­ yen doğrudan bilginin bilgisi olan kitaplar
tışma konusunda batılı insandan farklı olu­ da, birtakım anlayışlar da var. Başta &o ya­
şunun bence psikiyatrlara sağladığı ciddi bir
"Bundan da bizde Orhan Pamuk gibi. Bana göre ise
yarar var. Çünkü sonuçta akıl sağlığının bo­ daha orijinal olan, daima yaşamdan hareket
zulmasında bu iç çatışma söz konusu. Ayn­ önce de sözüm edendir. Bir de örneğin Dostoyevski de
ca bizim çağdaş romarumıza baktığuruzda, ruhsal çözümleme yapmıyor ama onun e­
ilginç birşeyle karşılaşıyoruz, genellikle ger­ ona serlerinden sayısız psikolog sayısız şey çıka­
çekçi romanlar yazıldığını görüyoruz. Bu­ nyorlar.
nun tek nedeni Köy Enstitüleri değil bence psil{olojil{ Demek ki yaşatılan dünya ile gerçek
, bizim insarumızın gerçekçi olduğunu dü­ dünya aslında birbiri için düşünülm �ş şey­
şünmekte mümkün. Bunu anlamak için derinlil{ler ler sarıki. Birde bütün herşeyi açmaya çaba­
herhalde İran'a bakmak yeterli. Bu ülkenin lamak ta çok yararlı olmayabilir, o güzelliği
yazarlannın eserlerinde müthiş bir fantastik
taşıdığı söylenen zedeleyebilir. Bunun böyle olduğunun bi­
yapı hakim. Bizim insanımız ise toprakla lincinde olmak b�ka şey herhalde. Bunuel
çok yakındır.
filmler oldu ama bu anlattıklannın arkasında zaman zaman
Psikiyatri kurumunun sizce "nor­
açıl{çası daha çol{
dengesizlikler, baskılar, şiddet, cinayet is­
malleştirici bir işlevi var mı? tekleri , büyük çökiintüler, cinsel saldırgan­

haşl{alarına lıklar olduğunu. Bunun böyle olduğunu


Bu bence psikiyatrinin kabalıatİ değil , biliyor. Zaman zaman görsel anlatımlada

psikiyatriste başvuranlann kabahati ?Yani e­ henzeme isteği da belirtiyor. Ama bunları bilimin. otopsi

ğer bir yazar , şair ,sinemacı kendi içinde masasına yarırmak istemiyor.

bir zenginlik buluyarsa ve bunlan bir sanat göze çarpıyordu. Türk sinemasında psikolojiyi sine­

yapıtma dönüştürerek kendi yaşamını ve mayla ilintilendirebilnniş yönetmen var

başkalannın yaşamını zenginleştirebiliyorsa Daha içtenlil{le Tek bir isim söyleyebilirim: Ömer Ka­
bu durumda o insarun "acaba bende bir ra-. vur. Bundan önce de sözüm ona psikolojik
hatsızlık mı var?" diyerek bir psikiyatriste l{endi ruhsal derinlikler taşıdığı söylenen filmler oldu a­
gitmesi yanlıştır. Bunu artık Amerikalılar ma açıkçası daha çok başkalarına benzeme
kafeteryaya gitmek gibi düşünüyorlar. Ben­ dünyasını isteği göze çarpıyordu. Daha içtenlikle
ce burada bir yanlışlık var, ama bu yanlışlık kendi ruhsal dünyasım yansıtmayı seçen tek
kurumda değil, bu yanlışlık o toplumda bu
yansıtmayı seçen yönetmen Ömer Kavur. Gerçekten iletişim­
tür olayiann abartılmasından, olmazsa ol­
tel{ yönetmen, sizlik, korku, yaşam-ölüm ikilemi , cinsellik
maz denmesinden kaynaklanıyor. Bu yüz­ ve onunla ilgili korkular gibi temaların çok

Ömer l(avur.
den bana kalırsa sanatçılar bu tür şeylere 11 yetkin ve tutarlı bir biçimde perdeye yansı­
başvurmamalılar, eğer yaşamsal önemi yok­ dığı tek yönetmen o. Zengin bir ruhsal
sa tabi. Eğer akıllılarsa psikiyatrlannda bu dünyası olan biri .
gibi durumların zaten genelleşmiş olduğu­ Passolini filmleri hakkında birkaç

nu bilen bilinçli insanlar olarak bu kafaları söz, son olarak.

ütülemek için uğraşınamaları lazım. Psikiyatri ile çok yakın ilişkileri olan bir
Sinemayla ilgili bir soru. Gerçeküs­ ının kendisi gibi bir analiz olmayan ama o­ yönetmen. Çok zor bir yönetmen. Çok da
tücüler, örneğin Bunuel'in kendisinin nun gibi bir başka dünya yaratırız. Şimdi zor bir yaşam çizgisi var. Babasıyla çok cid­
tüm kurumlara karşı bir kişiliği olduğu bu dünya gerçek dünyadan yola çıkmıştır. di bir çekişınesi var, anneyle çok temel ödi­
halde, ki buna psikiyatri de dahil , film­ Yaşam çok zengin ama tıpkı onun gibi bir pal meseleleri var. Çok zengin bir kişilik, a­
leri birçok farklı kişiler tarafından farklı yaşam tablosu yaratıyoruz. Onun içindeki deta nasıl psikiyatri zaman zaman zihnin
farklı yorwİılanıyor. Buradaki ikiliği na­ unsurlann şu yada bu şekilde yorumlanma­ ka nalizasyonlarına dalıyorsa da,
sıl açıklayabiliriz sizce? sı doğrudan doğruya bizim işimiz değil di­ Passelini'nin dünyasında hem zihnin hem
Ben Bunuel'in bu tavrını seviyorum. ye düşünüyorum. Bu kişisel bir bakış açısı. de toplumun kanalizasyonlarına açılan bir
Nedeni şu: Biz sanatçılar aslında tıpkı yaşa- Hatta günümüzde yaşamdan hareket etme- sinema.
Hazırlayan: YAGMUR TAYLAN
ütün Zarariısı
·

Ben bir kentsoyluyum ve tütünle ceğine hiç inanamam. Bilmek istedi­ kentlere göçtüğü son 3 yüzyılda si­
özel bir bağım var. O'nu puro, pipo, ğimi de sanmam. Sigarasız bir dün­ garanın icad, imal ve ilah kılınması
sarma değil ama pratik yaşamaya yanın da insana neler verebildiği tar­ da o kadar çağdaştır. yirmilik paket­
herşeyden çok şartlandınldığımı ka­ tışmasını okuyucuya bırakarak, du­ ler herşeyiyle kentlerindir, kendinin­
bullendiğimden beri yirmilik paket­ manımın benimle atmosfer arasında­ dir. Duraklarda beklersiniz, ıslanırsı­
lerde ve bedelini ödediğiniz zaman ki o çok özel yokuluğunu seçerim. nız, yalnızsınızdır, kahkahalarla güler
hemen heryerde kolaylıkla karşınıza Kadıniann sokakta sigara İçıneyişi ve her sabah erkenden işe gidersiniz.
çıkan versiyonu ile tercih ediyorum. kadar aynıncı olunabilen bir kültür­ Eğer tiryakiyseniz, sizi sizinle payla­
Bu yönüyle en az fast-food, toplu ta­ de dumanlı özgürlüğün ne gibi bir şahilecek en sadık kentlidir. Uzanın
şımaolık ve polis kadar kentli sayıyo­ şey olduğunu konuşmak ancak kişi­ işte hep oradadır.
rum tütünü. Ve soranlara ihtiyacım sellik olabilir. California tütünü ithal Ben sigarasız kalmaktan hoşlan­
olduğunu hissettiğim an başladım edilmesi, buna bilmem ne kadar dö­ mam, hep stoğum olmalı. Elime ge­
diyorum. Sigaraya ancak böyle başla­ viz harcanıyor olması, tarımsal po- çen ilk paketi hızla açanm, bir tane
nır. sigara çıkarır, vefakar
Karnım açken, yemekten
l(argansam, yalnazsam, dostlarla dostuma ödenmesi ge­
sonra, sıkıntılıysam, yorgun­ rekli bir borcu alevle
sam, mutluysam içerim siga­ birlillteysem, ihanete uğradaysam tutuştururum. Paketi
rayı. Kırgınsam, yalnızsam, hep benle olsun isterim. En çoll elimin altına yerleştirir
dostlada birlikteysem, ihane­
da sabahlara ·giine baflamadan ve dünyaya öyle dala­
te uğradıysam hep benle ol­ . .
isterim. Yanan· alevin· sigaranan
nm. Ne kadar sevdiği­
sun isterim. En çok da sabah­ mi söylemez bana, na­
lan güne başlamadan isterim. ucuyla IIU,Iulmllsa, ciğerlerime sıl çaresiz olduğumu

çe �iğian tlarmaiak bir giiven


Yanan alevin sigaranın ucuyla hatırlatmaz, sevinç çığ­
buluşması, ciğerlerime çekti­ lıklanını duymaz belki,
ğim karmaşık bir güven duy­ du�gusuna döniifür. durmadan akıl vermez
gusuna dönüşür. Güne başla­ ama, istediğim an hep
manın uğuru gibidir o ilk du­ benle başlar. Sonrası
manlar. Sonrasını gün gösterir. Dik­ tansiyelimizde tutun ekiminin ne O'nun bana benim ona tanıklığım­
katimi toplamak isterim. Dumanım oranlarda yer tuttuğu gibi başlıkları dır. Ve ben tescilli bir kentsoylu ola­
beni çevreler benle. Yalnızlığımı, da­ akademisyenlere bırakınayı , özel ve rak hep yakınımda olan bu kapris ne­
ğılıp atmosfere doğru yol alan beyaz güzel günlerde ağzımda sigarayla dir bilmez dosta başvurduğumda de­
bulutla unutmak isterim. Neşemde dolaşabilmeyi en kutsal haklardan lice karışır bana. Yirmilik paketierin
bana katılır, dostların arasında gi­ ilan ederim. Bana rağmen benim kentlerden bana kalan en tahammül
zemli sözcükler taşır. Özgüdüğüm sağlığıını düşündüğünü iddia eden­ edilebilir şeylerden olduğunu bili­
olur bazen. Ben bu dumanı izlemeyi lere bıyık altından gülerim. Ben siga­ rim. Bir de sigarayı bırakınayı hiç is­
çok severim. Kalbimde, damarlanm­ rayı en çok sek içerim. temediğimi.
da, ciğerlerimde bu masum şeyin na­ Tütünün batı uygarlığına taşın­
sıl olupta onulr!'.az acılar taşıyabile- ması, çağında nasıl büyük bir olaysa, Özgür Onbaşıoğlu

ı ı
bulutlaF

Bulutlar! . • . •. • Bulutlar! •..

Y ürüyor, Bulutlar .•.•..

Ard 1nca gönlümü

Sürüyor bulutlar! ••.• �

Ne diye bu alem

Bu cümbüş. Bu utlar

Geliyor gönlüme

Ba'zan Dar Buutlar! .•.

lnsan1 yaşatan,

Ne şu var ne de bu,

Yal niz aş k lar ve aş k lar la

Sevgiler •••• Umutlar! ••.••

Yaşamak! .•.• Ve hayat!......

Mukaddes bir yalan

Yal 1n1z bir yalan.....

Hepsi boş!.... Hepsi boş! ••..

Al t1nlar,Gümüş ler! ..•.

Züm rütler, Yakutlar!. .. ..

Bu1 ut1ar, bu1 ut1 ar... .

Y ürüyor bulutlar ••.••.

Ard 1nca gönlümü,

Sürüyor bulutlar! ..•••

(R.G.Ö.J

12
Hacılar. hocalar. muskalar ve üfürük­ gin kendinden çok hekime güvenmek) olması gerektigini kendisine anlatılmadıGı i­
çüler sadece ilgili profesyonelleri degi l Terapistin kendisi halen en önemli te­ çin bilemez.
h erkesin tepkisin i çekiyor günü m üzde. davi edici ajan olma özelli�ini sürdürmek­ Günümüzde ilaçların etkinligi placebo
Yeni bir olgu olmamakla birlikte, ısıtıldıkça tedir: özellikle ülkemizde sözlerin ve dav­ ile karşiiaştırmaiı çalışmalarda saptanmak­
gündemi sahipleniyor. üzüyor. tartıştınyor ranışiann gücü insanların üstünde halen tadır: Placebo, amaca yönelik bir etken
ancak süregen bir egri izlemeye de de­ egemendir .Birçok hekimin kendini koru­ madde içermedigi halde iyilik saglaması
vam ediyor. Bilimden de, hekimlikten de, mak için yarattıgı narsisizm , hastaya tDir yönünden muskaya benzer. Dolayısı ile
hatta fahişelikten de eski bir meslek bul büyüsel güç olarak yansır ve ilişkide belir­ mevcut ilaçlar muskaya göre daha etkin
Hayvanların büyücüsü oldugunu hiç duy­ leyici olmaya başlar. Yazılan reçetenin o- ve daha üstün bulunduklan için kullanım­
madıgımıza göre, sadece insana özgü, in­ dadırlar.
sana bagımll bir yöntem. ister realizm, Psikoterapinin de placebodan farkı o­
Muskaya çok kızabilirsiniz. Ama dik­ lup ol mad ı gı tartışılagelmiştir: Hatta Fenic­
kat l Kokusundan yanına varamadı�ınız
ister hel ·Hac ziyaretlerinin veya katalik günah
muska niyeti ile yapılmış o garip suyu in­ rasyonalizm, çıkarmanın iyileştirici gücü hala orta dü­
sanlar nasıl içiyorlar diye merak ederken , zeyde b\r psikoterapistinkinden çok daha
umutsuz, çaresiz bir gününüzde, şifa ni­ isterseniz fazladı( demektedir. Tanrtlaşan veya tanrı­
yetine siz de onu içebilirsiniz. ıster rea­ bilumum taştınlan psikoterapistin sagtayacagı yarar
lizm. ister rasyonalizm, isterseniz bilumum muskanın getirdigiyarar kadardır. Çünkü
materyalizm külliyatını yutmuş olun , hiç materyalizm o da muska gibi ·ıtaatkarlıgının karşılıgın­
farketmez. Birgün denize düşünce siz de
kiilliyatını da iyileşme • vaa d etmektedir. O zaman
muskaya sanlırsınz ve belki de rahatlar. buna ancak bilimsel muskaterapi denebi­
gevşersiniz.Bu ilkel ve büyüsel olgu kişiler yutmuf olun, hiç lir.
arası hiçbir farklılık göstermedigi gibi . te­
farketmez. Bir gün Hekime ve uyguladıgı yönteme olan
melde kültürler arası farklılıklar da göster­ uzaklık, ilişkinin büyüsel komponentini artı­
mez. Kimi zaman agaca bez baglamak. denize diisünce siz

racaktır: Muskadan farklı ve ilkel gizemden
kimi zaman kilisede günah çıkarmak ola­ etkilenmeyecek bir tedavi ilişkisi ise aynı di­
rak çıkar karşımıza. Ve artık sadece bir
de muskaya li konuşan, anlaşabilen ve kişiler ve yön­
muska. degil, muskaterapidir. Muska te­ sarılırsınız... temler aracılıgı ile olabilir.
melde kültürel farklılıklardan etkilenmez. ·su adam psikoterapiden faydalan­
Her kültür9e vardır. Ancak uygulamada kunmaz olması. anlaşılmazııgı. hekim dili­ maz·. ·su adam ile nasıl psikoterapotik iliş­
farklılıklar su yüzüne çıkmaktadır: örnegin nin halkın anlayışından uzak olması veya ki kuranz· söylemi başvuranın degil, halka
Tokat'lı Recep efendi ·günah çıkarma· se­ gidilen hekimin adının degişikligi (Yabancı ·ıs!ah eçiilecek yerliler" gözu ile bakan uz­
ansından hiç etkilenmeyecektir: Yani ku­ veya azınlık olması) ve tabelasında yeralan manın sorunudur. Yabancılaşmanın, hazır
ramda evrensel, uygulamada yöreseldir. garip ve bilimsel(lj isimlerin çoklugu, tedavi­ yiyiciligin, pratikte özgünleşememenin so­
Olgu, kişinin inkar ve yansıtma meka­ ye gizemsel bir güç katar. Ilacın hekim öne­ nucudur: Halen ruh saglıgı hekimi olarak
nizmalarını kullanarak. varlıgını dışarda al­ risi ile günlük bölünmüş dozlarda alımı ve i­ degi1. saykiyatrist veya saykolojist olarak
gılamak ve dışarıdan. doga ötesi güçler­ çerken yaşanan tör ensellik aslinda bir tur
.
yaşayanların çelişkisidir
den kendi sorunlarına çare aramak v� kombine tedavi yöntemidir. 1 Farmakotera
beklemek olarak açıklanmaktadır. (Örne- pi + Muskaterapi). Çünkü kişi neden b�e KULTEGIN ÖGEL

13
VE ANTiPSil(iYATRi
1968, Fransa'da psikiyatri ve için Lacan'ın en önemli katkısı, çiçe geçmişti ki, hangisinin nere­
antipsikiyatri için bir dönüm bilinçdışı ve onun yasalarının sis­ de bittiği, diğerinin nerede başla­
noktasıdır demek yanlış olmaz. tematik keşfi olan psikanaliz bili­ dığının söylemek güçtür.
Bir yandan psikanalizin yıldızı minde, temel nesne olarak bilinç­ Lacan, Ecrits (Yazılar) 'da
parlarken diğer yandan da eleşti­ dışının özgüllüğü ve indirgene­ "insan varlığı deliliğe gönderim­
rel psikiyatri altın çağını yaşama­ mezliği konusunda diretmesiydi. de bulunmaksızın anlaşılamaz,
ya başlamıştı . Fransız psikanalizi Lacan'ın çalışmalan antipsikiyat­ insan özgürlüğünün sının olarak
özellilde Lacan'cı akım, psikiyatri rik hareketi derinden etkiledi. deliliği içinde taşımaksızın insan
ile değil politikayla evliycli. Bu Hareketin romantik olamaz" der. Deliliği "aşağılık",
nedenle Lacan psikiyatri ku­ kanadı, L<Jcan gi­ " mantık yoksuniuğu " olarak al­
rumu tarafindan son yıllara bi, tırnarhane gılayan geleneksel psikiyatrik teo­
dek pek dikkate alınma- Lacan asla de filizlenen riler Lacan'ın çalışmalannda yıkı­
mıştı. Düşünce dünya- delilite özür delinin dili lır. Lacan okulu Freud'a dönüş
sına etkileri ise çok aramaz. Onun ile ilgile- bağlamında, psikanalizi normal­
çarpıcıydı. Althusser, i�in köt ü olan niyordu . leştirici psikiyatrik değerlerden
Foucault, Deleuze, "Özne­ temizler. Bu dönüş, Lacan için,
normalliğe bir
Guattari gibi düşü­ nin ger­ bilinçdışı bilimi olarak psikanalizi
karfll yada bir
nürler için yeni u­ çekliği ele almaktır. Amaç gerçeklik dü­
. ayr1callk veya
fuklar açan bu yapı­ "ne ta­ zeyinin (öznenin gerçekliği) far­
salcı psikanalist, De­ mutlak iyilik nık ola­ kına varmaktır. Bu, toplumsal
leuze ve Guattari ta­ değildir. Delilik rak or- normların kabulu ile asla karıştı­
rafından "fikirlerine basit�e bir taya ko- rılamayacak bir uyanıştır. Lacan,
karşı çıkmaya değer iletilim tarz• nan deli­ sosyal problemierin psikiyatrik
bulduklan tek psikana­ lik üzerine problemler gibi maskelenmesine
veya isiekierin
list" olarak tanımlanır­ Lacan'cı çok kızar ve "tedavi" ,"iyileşme''
ifade tarz1d1r.
ken, Althusser, klasik Po­ söylem ile gibi kavrarnlara meydan okur.
litzeryen eleştiriyi Lacan için Fransız antipsi­ Psikanalizi iyileşme ve uyum
geçersiz buluyordu. Althusser kiyatrisi öylesine i- merkezli medikal ve psikiyatrik

14
Onun assosiyatif,
Lacan as­ kavram lanmızdan uzaktır, i m ge ­
1iirsel tarza yalnazca
la deliliğe özür seldir. Bebek çevresi ndeki i nsan
okuyucuyu 10k etmek ya da aramaz. Onun için şekillerinden etki lenir ve aynada­
yava,latarak daha iyi okumaya kötü olan normal liğe ki görüntüsü im işçesine özdeşim
bir karşıt yada bir ayrıca­ ku rar. Kişi kendini i l k olarak bir
ağlamak değil çok daha önemli bir
lık veya mutlak iyilik değil - diğerinde, anne veya ayna, görür.
amac• hedefler: Kendiliğe değin dir. Delilik basitçe b i r iletişim Kendiliği n ilk özdeşimi "ben" i
tüm sağduyu kavramlarana tarzı veya isteklerio ifade tarzıdır. tanıma eylemi olmak yerine, da­
Psikotik, toplumun ve dilin dü­ ha sonraki benlik oluştu rm a ça­
temelden sarsmak!
zenine, sembolik boyuta girmeyi baları nı yabancılaşmayla tehdit e­
reddettiği için, onun iletişimleri­ den bir "yan lış tan ıma"dır. Ben
den ayıran ni ç özmek daha güçtür. Sembo­ daima bir başkası na benzer.
Lacan onu lik boyuta geçtiğimizde, anlam­ Ayna özdeşimi, egonun varo­
bir "bilgi araştJr­ Iandı rma ( signification ) yasasına l u şunu sosyal bel irl enın eden de
ma süreci " olarak uymak zorunluluğu doğar. İşte önce kurgusal bir doğrultuya yö­
sunar. Karlyerinin he­ Lacan'ın " bil inçdışı bir dil gi bi neltir1 birey yalnız başı na bu
men tamamını, 1 9 8 1 ' de yapılaşmıştır" sözüyle demek is­ yönden ayrı lamaz. Kendilik yan­
ölene dek, uyumcu ve bürok­ tediği tam da budur. İnsan "mer­ lış tanımalar üzerine kuru l u bir i ­
ratize olduğu için Amerikan Psi­ kezsizleştirilm iştir" ( decentered ) . ç e al ımlar zinciri i l e şeki l l endiği­
kanalizine saidırınakla geçirmiş­ Levi-Strauss gibi Lacan i ç i n d e n e göre "bütün " bir kiş ilikten
tir. Lacan iç in psikanaliz bir çağ­ insan kendini aşan bir yasanın söz edilemez. "Normal" insan i­
ndır; analitik bir kurumun otu­ öznesidir. Freud "Rüyalann Yo­ çin bile ego tu tarl ı bir bütü n l ük
rumlan yönetmek konusunda rumunda" , insanın kendi yarat­ değildir. Lacan 'a göre hepim i z
koyduğu bürokratik engellerle i­ m adığı, asl ında insanı yaratan bir böl ünmüş ben likler taşıyoru z .
lişkisi olm ayan bir büyüm e süre­ kanunla yöneti ldiği ni ortaya koy­ Kendilik hakkında Lacan'ın fi ­
cidir. Lacan kendi psikanalitik o­ muştur. Lacan, çalışm alan nın o­ kirleri , R. D . Laing ile benzer tit­
kuluna ( Paris Freud Okulu ) ka­ dağı olarak psikanalizde ve aslın ­ reşimler vermekl e birlikte arala­
bul ettiği kişilerde doktor olma d a genel anlamda insan söylemi­ rınd aki farkl ılık çok önem l i di r.
koşulu aramadığı gibi, analist o­ nin duru munu seçti. Ödipal kar­
labilmeleri içi n de herhangi bir maşanın çözümlenmesi ile özne
program belirlemez. Lacan için onun "sembolik boyut" adın ı
analiz yapmanın tek kuralı hiç bir
ltendilik yanlif tanlmalar
verdiği toplumun v e d i l i n söyle­
kural olmam asıdır. Katı bir eği­ mine girer. Babam ızto kuralları üzerine kurulu bir i�e a limlar
timle psikanalizin kurumlaştınl­ ve kısıtlamalarını kabu l ederek zinciri ile fekillendiğine göre
ması na yada egoyu güçlendirme­ sembolik boyuta geçeriz ve onun
"bütün" bir kililikten söz
ye yönelik teknikiere yüz ver­ aracılığıyla içimi zdeki varl ıklar o­
mez. Ona göre rutinleştirme psi­ larak yaşamaya başlayan sosyal edilemez. "Normal" insan
kanalizi psikanaliz olmaktan çı ka­ kurallan ve sosyal dili kabul ede­ i�in bile ego tutarli bir
rır ve aslında güçlendirilecek riz. Lacan i nsan söylem inin du­ bütünlük değildir.
"sağlam " ego da yoktur. Ego te­ rumundan ve Sembolik ile onu n
orilerine getirdiği köktenci eleşti­ dil ve toplum yasalarından söz
riler antipsikiyatrik düşü neeye ö ­ ettiğinde, düşünceyi özerk ve öz­ Laing için ycni doğan , güvence
nemli katkılarda bulunmuştur. gür iradesi olan bir varlık konu­ ve bakıma gereksinm ekle birlikte,
Kendi çalışm alannda e gonun o­ muna getirir. Lacan'ın "merke z­ şim diden bir varl ıktır ve özscl bir
luşumunu, " ben" ve " ben olma­ sizleştiri lmiş özne" görüşü, "co­ kendi liği var gibi görünmekted ir.
yan" ı n kendilik ( self) lisanında gito" ve insanın özgü rlüğü çev­ Lacan iç i n ise , bebeği n tck bile­
karman çorman olm asına yol a­ resinde odaklanan varoluşçulara bileceği , bir öznelliktir. Ayna ev­
çan hatalı ve çarpık içe alı miann ve egodan aktif, özerk bir bü_tün­ resinde çocuk,kendini gördüğüy­
birleşimi olarak niteler. "B ütü n" lük gibi sözeden ego psikologla­ le özdeş leşti rir. Bu imge ancak
bir kendilik tü müyle bir yanılsa­ rına karşı çı kar. Lacan için kendi­ çok sonraları "ben" öznesi i l e
m adır. liğin kökeni, " gerçekliğe "değin birleşir. Ben'in bütü n l ü ğü sözko -

15
nusu olduğunda , Lacan, çatısını olduğunu bilir. Sıradan dilin sim­
"sı radan" düşünce ve "sıradan" ge sistemine başvurmadan kendi­
dilleriı:_ı oluşturduğu varsayımlan ni ifade edebileceği, yine kendi
aşağılar. Gerçekten de sıradan bir buluşu olan simgeler, işaretler,
dil kullanarak köktenci bir antie­ tablolar kullanır. Son yıllarda,
go teorisi ileri sürülemez. Dilin psikanalitik teorinin matematik
zamir yapısı (ben, sen, o) öznel­ modeli olarak "matem "leri geliş­
liğe değin beynimize kazınmış ti rdi . Dil gibi yapılandığına inan­
kültürel kavramlan yansıtır. Kar­ dığı bilinçdışının ögelerinin ve
tezyen kavramlar.Konuşmaya ve bağlantılannın şekle dökülebile­
yazmaya başladığımız andan iti­ ceğini göstermekte bunlardan
baren "istiyorum", "yapıyo­ Althusser, Foucault, yararlanır. İkinci strateji günlük
rum", "arzu ediyoru m" gibi for­ dili tümüyle gelenekiere aykın
mülasyonlann tuzağına düşeriz. Deleuze, Guattari gibi bir şekilde kullanmaktır. Sözcük
Lacan'ın psikanaliz görüşü yıkıcı­ oyunlan Lacan 'ın en sevdiği tarz­
dır, çünkü dilimizde kendiliğe ait düfünürler için yeni dır. Aynca kendisinin açıkladığın­
tüm formülasyonlan bir kenara dan başka tanımı olmayan ve o e­
atar ve her konuşan özneyi şizof­ ufuklar açan bu yap1salc1 sere özgü sözcüklerde üretir. :Oi­
renin yaşadığı bölünmüş kendi­ ğer displinlere ait teknik bir söz­
likle yakın ilişkiye zorlar. Mer­ psikanalist, Deleuze ve cüğü ödünç alması gerektiğinde
kezsizleştirilmiş özne, Lacan ile, ise terimleri normal tanımlann­
deliliğin "normallere" tümüyle dan çok farklı anlamlarda kulla­
Guattari tarafindan
yabancı olduğu görüşünü rede­ nır. Üçüncü strateji, tümden yeni
den antipsikiyatrik hareket ara­ bir söylem yaratmaktır. Witt­
'"fikirlerine karfl �1kmaya
sındaki en önemli bağdır. genstein, Joyce ve sü rrealistlerin
Lacan'ın antipsikiyatriye sağ­ eserlerinde benzer çabalara rast­
ladığı destek, eserlerinin içeriği değer bulduklari tek lanır. Amaç okuyucuyu inandır­
olduğu kadar biçiminden de kay­ mak değil, ona bir şeyler "yap­
naklanm aktadır. Onun assosiya­ psikanalist.. olarak mak"tır ; bir tür bilgiyi diğeri ile
tif, şiirsel tarzı yalnızca okuyucu­ değiştirmek değil bilmenin doğa­
yu şok etmek yada yavaşlatarak tan1mlan1rken, Althusser, sına il işkin standart kavramlan
daha iyi okumayı sağlamak değil reddetmektir.
çok daha önemli bir amacı _he­ klasik Politzeryen Bu savaşımda Lacan'ın başrol
defler: Kendiliğe değin tüm sağ­ oynadığı açıktır. Bilinçdışına dair
duyu kavramlannı temelden sars­ eieitiriyi Lacan i�in öne sürdüğü çarpıcı yaklaşımlar
mak! Günlük dil, özneler olarak onu birçok eleştirinin boy hedefi
yaşantılanmızı sağduyu çerçeve­ haline getirmiştir. Onun hakkın­
geçersiz buluyordu.
sinde ele almaya zorlar. Kendi­ da söylenecek daha çok şey var,
miz hakkında olağan düşünce a­ ancak Lacan okusaydı bunlann
kışını alt_ üst etmek isteyen akıl ne kadannı onaylardı, kuşkuda­
teorileri, dilin hile ile kabul ettir­ yız.
di� normalleştirme ile savaşmak Lacan'cı söylem, bizler tara­
zorundadır. Bu savaşta kullanıla­ fından anlaşılınayı umursamadan
bilecek ilk strateji, toplumda gizemini koruyacağa benzer.
"kendi dilini kurma "nın kabul e­
dilebilir yolu olan matemetik SHERRY TURKLE
modeller oluşturmaktır. Lacan'ın Critical Psychiatry " French
Ecrits 'ini okuyaniar, eserin bu An ripsychiatry "
türden "formalizasyonlarla" dolu Türkçesi: Banu Büyükkal

16
av
Ürkütülmüf zamandan korktum :

Nas11 da yineliyordui

Yar1 yolda buluftuk onlarla.

S usmak yal'lflk a lm 1yordu . Kon u1tuk.

Yan imdaki bizden biriyd i, av1n

daha ba1 1nda vuru luyord u.

Av sürmeliyd i, bunu öne sürdü ler.

Biz çoktan soyunmu1tuk:

Ya ğmura d irenmeliyd i .

Yl ld1r1ma, sise u lad 1ğ1m1z umutla

ta n 1d1k içierini ormanan

S iste 1arabamaza beklett ik.

Geyik çevri len gece,

korkunç ani iaria dolup tafmlft t .

Ertesi gün av baf lad t.

KAA N Ö Z B A Y F< A K

17
oje şişesinin eti ketin i d ü ş ü n . nasıl bir renkti
arad ığımız . sim l i bir çelik m akasla kesilmiş etki­
sini uyandı ran film parçacıkları . . k üçük çocuk
yanıl d ı ve babas1 nı öld ü rdü sonra . . zorlu öğle
uyk u l arı . . gözkapakl a rı n a a s tığı m i n i k ç an la r,
gözlerin i aral ad 1 ğı nda onlar çalardı hep . tele­
vizyon haberler i nde spiker b u nu herkese söyle­
di. Herkes bi rer vitrin m ankenine sarıl d ı . her­
kes b aşkaları n1 n elbiseleri n i gi ydi , k ülotlarını
yı rttı . herkes başkal arının mektupl arını çaldı a­
partm a n gi ri şleri n d e n . herkes başkasın ı , başka­
sına yaşad ı .
kahve finca n ı m 1 sehpan ı n ke narı n a vurarak
k ı rd 1 m , ve kalk1p pcn cereyi k apadım niye . . ah­
şap zemin d e giizd d el ikanlıl ar uyuyordu , onları
seyrettim , kelebek gibi seyre ttim u zu n . höyük
k ı y ı s ı na uzandı m, han a bir sigara yaks ana . .
bu guaj tüple ri n i sağa sola atarak , hana bağı­
rarak yazı ger i çağı ram azsı n , o tadıldı bitti . ga­
z e te k üp ürleri n i bi ri k t i rcrck k e n d i h aberi ni
bul maya, onu ye ni baştan yaratmaya çabalıyor­
sun . hak , fotoğrafl arın artık sarardı . sandık o­
daları yok artı k . e ritilmiş l al c batırıl m ış hatıra­
l a rla d a h a faz l a u z ağı görcm cyeceğiz belli ki .
"tütün ve şa rap yeteri kadar i ncitildi ve unutul­
d ul ar" . bi r ka ranl ı ğa tığlanarak , seri n gecele­
meler u m d uğun şu acayi p terasta , kurbağa ölü­
lerine ve şair l a rval arı n a b u denli hüzünlü dav­
ra n m a . kul aklar çekme , tck ayak üzerinde ce­
z al a ra b ı r ak m a , fal akaya yatı rm a : hatı ria m a
aş kı , m ücevhe ri , tcm ayülleri . . hatı rl am a aşkı ,
sök onl arı . ben i m sesimi soğutm a .
ellcrim acıyor ve b u çıkm ayan d ar sokakta ,
pencereleri kapatan, perdeleri yasağa karşı ör­
te n ad am ı n d u d akları k a nıyor. tırna kları ç o k
söm ürül m üş v e di şle ri ç ürük . kadifeye ahududu
l ikörü dök ü l üyor!
pet şişede l imon çiçekleri .
m u m kalemleri m i getirin han a , bu gece b ü­
tün ağzım ı itira f edeceği m .
"bu çoc u k h asta hanım efend i , derhal tedavi
ol m ası gerek . on iki y aş ı n d a ve . . " ben hiçbirini
evlat cdinmed i m . v üc u d u m a irinler sıvazlanır­
ken nede n m ütem ad iyen ezanlar okuyorlar.
saçl arımı öl mede n hen , sakın tutuşturmayın
- !
ben odeo nda çıplak yatıy orum .
ayaku c u m d a , tay pantalonunu çıkartıyor.
KüÇÜK İSKENDER

18
UÇAK VE BiZ

Gökler kapılıyor semadan atlama

Size güzel bir haber var

Uçurtma

Kökten patiatma u�ağ1m

Sana bir toP YaPacaSim

Sernalara sözle yine

Yalwarmalar atacağım

Ve bir gün yine uçak

Bana dönünce en güzel

Türkülerini fiSIIda

Lisan Sapancadan dil

Almancadan din biz

Gelin yine diz dize

Size bir masal a�acağ1m

Ue kendi kendimi

U a k i l e b i r l i kt e

Çirkin yapacağım

D. Ç.
19
n

ı
gün h a t ım i a rı i ç i n . S a n d ra ­

huddin" idi. İşadamı ilacı ü


A)<Ut m ay asıllı şizofrenide S
t e n ş i r k e t i n y ö n e ti m k u r u l u
d rahuddin diyoruz . Sand rah
haşkanıydı . İşçiler paydos d ü­
din . S and rahuddin .
dü ğ�nü izleyerek ve bul varlar­
Birlikteydiler. Dört kişi ydiler 4 .
d a ki hill h o a rd l a rı n ö n ü nden Uyum l a rı sağlan a c a ktı . Uydu­
( R om ( e n ) rakam ı y l a d a d ö r t . )
sessizce ge ç e re k varoşl a rd a k i rulacakl a rdı. (Şu meşh u r i ş ve­
Metin yaza rı , m a nken , fotoğraf­
kond u l a rı n a i l e rlemekteyken , rim i , iş gücü ka ybı i statisti k leri
çı , bilim adaJ!lı ve işadamı yd ılar.
o, şöforüne "çek oğl u m otele " böylelikle rezil ve/veya rüsva e­
(Beşmiş) En iyileriydiler. Birlik-
demişti . dilecekti .)

O tel o gece için muhteşem d a ­ Sandra b u ddin . Mayasıl ü rkütü­


Bilim ad amı , laboratu arında
vetliydi , d a vetliliyd i . h a ç tü­ cü . Akşam iki TV dizisi arası .
(em rindeki otuzsekiz a rkad aşıy­
keticile rin hizmetine girdi , gi­ Birlikteydiler. Sm oki nleri , ta­
la) (literatürde "o ve ark.
recekti . Bu gece i se üreticiler i­ kım elb isele ri , kravat iğneleri ,
geçer.) (aslında ç oğuyla kavgal
çindi . S al ond aki bütün kuş s m ü cevherleri , döpiyesle ri , karİ­
dı) o r t a y a ç ı k a rm ı ştı S an d
tü içre m a salar onlarla doluy­ yerleri, ruhlarına döşeli yılansı
b u d d i n ' i . Manken fo ndaki g ü n
d u . Onlarcayd ı l a r. Yü zlercey­ kıvrımlı p a r a olukl a rı , " d a h a
batımı gökdelenle rinin ı şıld ayan
d iler. İçerdeki b ü tün yürekler d a h a " , "m ülk, m ülk" diyerek a­
görünümleri önünde kışkırtı cı te­
" m ü l k m ü l k " d i yerek a t m a k ­ tan y ü rekleri yle hirlikteydiler.
hessüm üyle poz verm i ş ; fo toğ­
tayd ı . Sefahat dizboyuyd u . Öy­ Sandrabudd i n . Mayasılsız gün
rafçı çekm işti , tanı tım için . (Fo
leyd i . Gerçekten öyleydi .
toğrafta m ay asıllar gö rülmüyor­
S a nd rabuddin . Mayasılsız gün Mehmettiler.
d u .)
b a tımi arı i ç in . S a n d ra h u d d i n d i le r i n e m a y a sıllı şiz ofren
Birli k teydil e r. Metin y azarı slo­
diyoruz. dend i ğinden y o k t u h a b e rl e r i .
ganı (hulan tı) . ((Hem e n hem e n
Birli kteyd iler. Büyük ekranda

grafi k l e r , r a k a m l a r, t a bl ol a r

"bilimsel olarak" kanıtlam aya

eşsiz kat kıl a rd a bulunmaktay­

dıl a r. Art ı k herşey fa rklı ola-

20
l(eg{ ı{ i a [ em i mi
S üs Le m et](

çimdeki sıkıntı, kafa yapısı gereği, ne olursa olsun beni bulmak

I ve bana ulaşmak niyetindedir. İçimdeki sıkıntının bu bana ulaş­


mak hıncı o kadar yoğundur ki, kendisini onun yürüdüğü bu
yoldan ayırmak için gayret sarfeden birçok kaleme gelir olgulardan
bile on! ann kendisine son derece inandıncı ve akıl çelici roller oyna­
malarına rağmen kendisi bundan etkilenmemekte ve yolundan şaşma­
maktadır. Diğer taraftan içimdeki temel sıkıntı bana ulaşmak üzere yü­
rüdüğü yolda, içimdeki hassasiyet yapısını kendisine en büyük koz ola­
rak elde etmiştir ve saklamaktadır.
Aynca ruh halimdeki ve düşünce yapımdaki devir değişimlerindeki
depresyonlardan ve bozukluklardan da yararlanarak bana ulaşmayı he­
def almaktadır. Buraya kadar anlattığımdan da anlaşılacağı üzere, sıkın­
tı tek olarak beni kendi alemimde etkilerneyi başardığı gibi, uzak ve
yakın çevremdeki diğer bireylerle olan ilişkilerimde de kendisini gös­
termekte ve bu ilişkileri az çok sarsıntıya uğratabilmektedir. U zak
çevremdekilerle olan anlık veya uzun süreli ilişkilerde yine kendisine
en büyük koz edindiği hassas yapıyı yakalamakta ve bu hassas yapıyı
bir hınç ve düşmanlık duygusuna dönüştürmektedir. Yakın çevreıncieki
bireylerle ve bilhassa ailerole olan ilişkilerde ise , bu seferde yine aynı
hassas yapıyı bir lakaytlık, tembellik ve boşvermecilik zihniyetierine
dönüştürmektedir.
Ben aslında ilk önce kendi alemimde rahat edip daha sonra da za­
manın akış ve değişim çerçevesi içinde bu elde ettiği rahatlığı hayatın
temel gereği olan cliğer kişilerle çeşitli ilişkilerde bulunarak süslemek
niyetindeyim . Fakat ilk başta bahsettiğim sıkıntıdan kökünden kurtul­
ma işini , kendi ümit edişim ve Allaha dua edişim dışında ne zaman ke­
sin olarak gerçekleşebileceğini, zihnimin de düşünce rahatlığına ne za­
m an ulaşabileceğini bilmemekteyim.

J. G .

21
Geçtiği m i z g ü n l e rd e M o nt y r a kt e r i n e koşu t , A m e r i k a n s i­ l e n h e rş e y s a n k i b i r e r h at a y­
P y t o n ' l a rı n a y kı r ı ( ! ) ü y e s i nemas ı n ı n s e r t l i m i t l e r i n i m ı ş g i b i t e k e r t e k e r o n a rı l ı ­
T e r ry G i l l i a m ' ı n "T h e F i s h e r z o r l u yo r . y o r , a d a m a b e n z e t i l iy o r . B u t ü r
K i n g - B a lı k çı K r a l " ad lı f i l m i K u t s a l k e nt ı ş ı k ı a rı n ı n a l t ı nda, s i n e m a d a m i l yo n l a rca kez y i­
g e l d i geçti v i zyo nda n . E nt e l l e k­ b i r o rt a ç ağ şatos u ve daha bir­ n e l e n m iş, e s a s i t i b a r i y l e t i l­
t ü e l a l k ı şl a r l a i z l e n d i , a rd ı ndan ç o k a y rı n t ı y l a k u ru l u b ü y ü l ü m i n d ra m at i k y a p ı s ı n ı k u r g u­
bo l bo l s a y ı ki a n d ı . düşs e l b i r d ü n y a s ı z ı y o r r u h l a­ l a m a kt a k u l l a n ı l ı y o r m u ş g i b i
F i l m g e rç e kt e n d e b ü y ü l e y i c i r ı m ı z a , u y g a r l ı ğ ı n baskı s ı ndan g ö rü n e n öge l e r y i n e çı k ı y o r l a r
g ö rü n t ü l e r l e aç ı l ı y o r . T a l k ­ k u rt u l u y o r d ü şl e r i m iz , c a n l a­ s a h neye . Bu nokt adan so n ra
rad i o ' co J a c k ( J e ff B r i dg e s ) , n ı p h i kaye l e re d ö n ü şü yo r ı a r . J a c k ' i n iş h a y at ı , i l işk i l e r i n a­
ke n d i s i n i n h az ı r l a d ı ğ ı b i r r a d­ P a r r y ' n i n d ü şse l dü nyas ı h e r­ s ı l e t k i l e n e·c e k ? O r a l a r a g i r i l­
yo p ro g ra m ı n ı n y a y ı n l a n m a sı ­ şey i d ö n ü şt ü rü y o r , s a n k i b ü ­ m i y o r , y i n e bu t a ra f a g e l i n i­
n ı n a rd ı n d a n 8 k iş i n i n ö l ü m ü n e y ü l ü b i r t ı l s ı m y a y ı l ı yo r g ö z­ y e r . B i r t a raf t a n d a iz l e y i c i y e
s e b e p o l u y o r v e "fu ck " d i y o r l e ri n d e n . bu k u t s a l u n u t uşu n , bu e z e l i
y ü z l e r i m iz e b a k a r a k . P i n o k yo­ D e rk e n t i l m i n i k i n c i y a rı s ı g e ri g ö n d e rm e n i n acı s ı n ı h i s­
s u y l a s o l u k ş e h i r ı ş ı k l a rı n ı n baş l ı yo r . F i l m l e a ra m ı zda ku­ s e tt i rm e m e k d e l a z ı m. O halde
h üz ü n l e avd ı n l a t tı ö ı .havu z b a- ru l a n h i o n o t i k - s i m b i v o t i k s ı - J a c k s e vg i l i s i y l e b a rı şm a l ı .
B i r kez d a h a o mu hteşe m k at­
• • h a rs i s . S i n e ma d a n yü z l e r i m iz d e

HOLIVUDOMANI:
apt a l i f ad e l e rl e soka k l a ra d ö ­
k ü l m e y e h az ı r ı z a rt ı k .
S o n u ç i t i b a r i y l e f i l m i l k y a rı da
bizd e n ödü nç a l d ı ğ ı

BALlKÇI KRAL " d e l i l i ği m i z i " , t r a n s t e r m e e-


d e r e k i k i n c i y a rı d a g e r i v e ri­
y o r . G i l l i a m e n t e l l e kt ü e l m i ra­

sı n ı , s i n e ma y e t e n eği n i f i ı m i n
ş ı n d a k ü ç ü k i n s a n l a r ü z e ri n e nı r l a r i ç e r i s i n d e i z i e n s e d a h i s i s l i p e rd e l e r a rk a s ı n d a k i "
d e rt l eşiyo r . E v e t , n e a c ı dı r g i d işat deği ş i k ı iği n i a l g ı l a y a b i­ n o r m a l l e şt i r i c i " iş i e v i n i s a k­
"d ü n y a y ı f a n t a z i l e r i d oğr u ı t u­ l i y o ru z . M az l u m ve e v s i z l e ri l a ma k i ç i n b aşa rı y l a ku l l a n ı ­
s u n d a y ö n e t e n l e rd e n " b i r i d e ­ t e r k e d e re k e s k i i şi n e g e r i dö­ y o r . G i r i l m e d i k k a p ı , e l atma-
ği l d e "fa n t az y a l a rı n ı sadece nen J ack' e i ç i m i z d e n " bö y l e de dı k k o n u b ı rak m a y a n u l u H o l l­
düşl e r i n d e y aşat m ay a m a h k u m kazı k atı l m a z ki " d e m e k g e l i ­ ywoo d , bu kez de u sta man ev ra­
o l a n l a rd a n " b i r i o l d uğu n u n b i­ y o r . K a p ı da homeless dostuna l a r l a z i h i n l e r i m i z i n i m g e b o m­
l i n c i n d e o l m a k . K it l e t o p l u m u y ü z v e r me m e s i bu d ra m at i k b a rdı man ı y l a h e n ü z y e t e r i n c e
i ns a n ı n b i rço k y ö n ü y l e y aşa:j ı ğ ı k u r m a c a y ı p e k işt i r i y o r , y a n i k i r l e t i l m e m iş, u l aş ı l m a s ı z o r
bu kaos J ac k ' d e e n uç b iç i m i n i J a ck ' i n b i r s ü r e s o n ra v a h i y d e r i n k at m a n l a rı na da ul aş ma­
b u l m uş g i b i gö rü n ü y o r : D e p­ a l m ı ş g i b i ke nd i n i d ı şa rı at a r a k y a , o r a l a rı da iptal etmeye ça­
r e s yo n . Ve işte t a m o sı rada e s k i d o st l a rı na koşması g e rek­ b a l ı y o r . F i l m b a z ı l a rı nda h ay­
" h o m e l e s s d e l i " P a r ry ( R o b i n m e k t e a rt ı k . 1 n s a n h e rşeye r a n l ı k y a rat a b i l i r a m a b i z l e r
W i l l i a m s ) çı k ı yo r sah n e y e , düş r ağme n e s k i dost l a rı nı u n u t­ i ç i n k u şk u l a rı m ı z ı p e rç i n l e y e n
ü l k e s i n d e n g e t i r m iş o l d uğu so­ m a m a l ı . B u n o kt a d a b i z i z l e y i­ y e n i b i r y a p ı t aş ı ndan başka
pas ı , y ü k s e k m i za c ı ve aşk ı n c i l e r de g e vşemeye hazı r ı z za­ b i r a n l amı yok.
d e ı i ı i ği i ı e . P a r ry b i r a n ı a m d a t e n . l i k y a rı y l a b i r l i k t e y ü k s e ­ YAGM U R T AYLAN
Cooper'ı n dedi(j g i b i " a z v e y a l e n m i z acı m ı z , b ö y l e s i b i r d r a­
ço k h e p i m i z d e v a ro l a n d e l i l iği n m at i k k u r m a c a y l a iç li d ı ş i ! o ı­
" izlerini t aş ı y o r . B u h a l i y l e maya pek d e m ü s a it. Bu ndan
1 8 0 0 ' 1 e rd e n b u y a n a to t a l d e - s o n r a i l k y a rı d a top l a n a n ma­
l i ı iği h e n i y i ö r n e ği s ay ı l a n ve t e r y a l , i k i n c i y a rı d a da kend i n i
ç o k k e z " m ad n e s s- ç ı l gı n l ı k " z a m a n z a m a n h i s s et t i re n ve
sözcüğü y l e a y n ı şe y l e ri ç ağr ı ş ­ kü çü c ü k b i r d a rb e y l e i m g e l e m ­
t ı r a n " m a n i k " b i r t a b l o i ç e r i­ l e r i m i z i h a re k e t e g e ç i re b i l e c e k
s i n d e . Ayrı ca k a p it a l i st e t h o s ' a g ü çt e k i t e m a l a r ( ö r n eği n ;
p e k sad ı k deği l ; k e n d i s i n e v e r i� k e nt i n o rt a s ı n d a k i o rt açağ şa­
l e n p a ra y ı hemen başk a l a rı na t o s u n d a k i i n t i h a r e t m e kt e o l a n
v e r i y o r . Aş ı k ama şu h e p i m i z e i h t i y a r ad a m g i b i . . . ) , h e r n e­
a r t ı k e z b e r l e t i l m iş b u l u n a n d e n s e b i r b i r h a rc a n m a y a baş­
çağd:ış s e v g i i l işk i l e r i n e d e g e­ l a n ı y o r . H o l l yw o o d t a n rı ı a r ı na
l e m i y o r . G i l l i a m ' ı n i l k b ö l ü m­ ku rb a n ed i l i yo r . B u n u n l a d a
d e k i b i ç e m i d e P a rry ' n i n k a- k a l ı n m ı y o r , i l k y a rı da g ö ste ri-

22
İnsan kendini anlama, b u dün­ ki insan tasarımları . hain bir saldırı olarak mı n itele­
yada varolan olarak anlama ça­ Bunlar ister Aydınlanmanın ve yeceğiz? Yoksa akla karşı gerici
basınd a çok çetin bir mücadele onun pozitivist anlayışının, ister bir hareket olarak mı ?<4> Zaman
veriyor. Öncelikle doğadan ken­ modernizmin insan projeleri ol­ hızlı, bilim daha hızlı ilerliyor,
dini ayırma ve onun üstesinden sun, sorun nasıl bir böylesine belirsiz ve
gelebilme uğraşı içinde. Doğa üs­ çağcıl insan yara- tartışma götürür
tünde egemenlik kurma çabasın­ tıldığıdır. konularda
da kendini tanımlayabilme isteği Nesnellik Belirlemelc, "modern insan" zaman yi­
var. Tanımlanabilir bir nesne o­ ve evren­ tirmeye­
larak düşünüyor kendini ama sellik adı 1n en çolc yapmalc istediği l im
doğadan kopmaya çalıştıkça bi­ altmda ve ba,ardığı sanısana mı
• ?(S)
.

raz daha giriyor batıyor içine . akılcılı- İnsanı


Güvenebileceği _en b üyük daya­ lcaplldığında üstünü
ğın (bi­ belli
nağı akıl oluyor onun ve sadece limselli- örttüğü bir saplunille yöntem­
ona güveniyor. Ama kendi içinde ğin) bom­ lere, ku­
gem vuramadığı, kontrol altına biçimidir.
bardımanını rallara mah­
alamadığı ve çoğu zaman o biri­ yapan egemen kum ederek bu-
cik aklının karşısında olan ken­ anlayış, insan_ı kendisi- lunduğu toplum ve ge­
dinde taşıdıkları da var. Sorun­ ne ve ötekisine yabancılaştırır­ lenekten soyuılayan aydınlanma­
ların hitirildiği , herşeyin aklın ken , topl umların özgünlüğünü dan beri süregelen dü şünce gele­
yoluna girdiği anda ortaya çıkan de yok ediyor. Böylesi bir kopuş neğidir karşı çıkılan ve ideolojik
oyun bozanlar onlar. "Apriori" ve çürüme yaşanırken biz, bire­ aygıtlarıyla boğuntusunu hisset­
şeyler mi? Yoksa sonradan �ı ye ve topluma dair olanların tiğimizdir öfke duyulan.
ortaya çıkıyorlar, hilineıniyor. doğruluk değeri olmadığı nı , "Saf, istemesiz , zaman akışı için­
Belirlemek, "modern insan" ın bunların zaten metafizik saçma­ de olmayan bilgi öznesi " ileri sü­
en çok yapmak istediği ve başar­ ren tehlikeli eski kavramsal uy­
lıklar old uğunu mu söyleyeceğiz.
dığı sanısına kapıldığında üstünü
<1> Kendi içinde ve kendine özgü durmacalara karşı koroyalım
örttüğü b ir sapkınlık biçimidir.
hissedilenlerin resimlere denk kendimizi. "Saf akıl", Mutlak
İnsan örtmeyi , yok sayınayı sevi­
düştüğünü mü savunacağız? (2) tinsellik" "kendi başına bilgi" gi­
yor. Kendini ruhsuz, katı, dura­
Herkes için, tüm toplumlar için bi çelişkili kavramların tuzağına
ğan kılınayı amaçlıyor. B elirle­
koşulsuz buyruklar mı öngörece­ karşı koruyalım- onlar hep tü­
yip , tanımladıkça donuklaşıyor.
ğiz? <3> İnsanın sembolize edilmez müyle düşünülemez bir göz dü­
Çağcıl birey aklın kuşatılmışlı­
ama yaşanılan , duyumsanan şünmemizi beklerken bizden,
ğında yaşıyor. Artık akıl ve bilim
yönlerini matematik ve onun ulu belli bir yöne yönelmemiş etkin
aynı anlamda, yanyana veya biri
sayılarına , sembollerine yönelik ve yorumlayıcı kuvvetiere engel
parentez içine alınarak yazılıyor.
olan bir göz , görmenin bir şeyi
Donuk bir akıl, donmuş bir bi­
görmek olduğunu farketmemiş
lim anlayışı bireye şekil vermeye
• saçma ve kavranamaz bir göz
zorlanıyor.
Bir yandan açımlanması güç o- BIR .. .. ..
heklerler." (Nietzsche, Ahiakın
Soykü tüğü Üzerine'den)
lan , her bireyin kendine, kendi
henine yönelik açmazlar, iç gü d ü­ Al'Dmt�11A UR�lJ
ler duygulariımlar ve yaşama bi­ YURDAER ALTINÖZ
tt
çimleri ve mutlaka kü ltürel fark­

OZERK
Kaynaklar
lılıklar, çeşjtliliklcr öte yanda so­
!)Viyana çevresinde görülen bulaşıcı bir
runsuz ve pürüzsüz tanımlama­ hastalık çeşidi
lar, açıklamalar, sınıflandırma­ 2) L.Wittgenstein 'ın bir yağlıboya
lar, a), h), c) ve d) şıkları , tablo­ çalışmasından

AKLA
ları, hukuk , sosyoloj i , psikoloj i , 3) Aslında bu kavram Kant'm anasına
antropoloji v e henzer sosyal "bi­ a·ittir.
4) Atatürkçü düşünce derneğinin
limlerinin" insan ve toplumu in­
sözcüsünUn yaptığı muhteşem
celeme yöntemleri, deney grupla­ t tt konuşmadan .
rı , sayılara dökülmüş moral öl­

SADIP OZNE
5) Ünlü bir devlet büyüğünün Malatya
çüleri , doğrul uk değerleri ve ni­ Kültür Vakfıru kabul ederken yaptığı
celeri ile dolu düşünce tarihinde- konuşm adan .

23
• •

D e l i l i l< U z e r i n e
Bir "akıl hastası " • nıyor.

Deli?
-Topluma ters düşen deme k.
rleri?
-Vardır ama ben bil miyo ru m .
Toplum nasıl tanıyor?
- Kendi halinde za rasız kişiler olarak görüyorlar.
Hastaneler olmasaydı?
-Daha berbat olurd u .
Siz?
-Vicdan aza bı çeken bir deli olarak görüyorum. Akıl noksa nlığı başka şey, kişinin vicdan
azabı çekmesi başka şey.
Toplumsal yaşam?
- Sürüden aynianı kurt kapar diyorlar ama sürüden aynlmayanı kurt ne yapar ona deği ­
nen yok.
Nasıl bir hayatınız olsun isterdiniz?
-Sevgilimle beraber olmak isterdim. Neler yapmazdık. Seks yapardık. Sürekli değil ama
ra devre arası yapıp kale değiştirirdik.
Psikiyatri?
-Psikiyatri diye bir bilim olduğuna inanmıyorum . Örneğin ruh hastalıklan diyorlar.
Ruhun mahiyeti hakkında ben i aydınlatabilirmisiniz? Aydın latamazsınız. Bana biraz at­
masyon gibi geliyor.
vv''"'"'•"' "akıl hastası" gördüğünüzde ?
- Bir meslektaş daha gördüm diye seviniyorum. B u da bizden biri diyorum . Saflanmızı
genişletelim diye düşünüyorum .

Bir işsiz . Lise Mezunu. 20 yaşında. Futboldan hoşlanıyor.

- Bir film vardı. Ne bileyim onlannda şeyleri vardır. ,Ben onlan daha akıllı görüyorum , dışardaki delilerden .
·

Sebebi ? .
-Abi fazla düşünmek gibi geliyor bana yani normalin !Jstünde fazla. bir düşün eeye u laşmak.
Tedavisi? ·

-Şiwfreni var ga liba . Paranoya vardı . _Devamlı şüphelenJ!le han gisiydi. Paranoya mı?
Otobüste yanına otursa? .
.
.

-Delinin teki? Oturdu, konuşmaya - başladı . Konu��aya deva m ede�m . O da bir insan nasıl olsa . Ba�aanne­
min �vinin ön ünde bir adam va rdı ,_ çınann dibinde. Devamlı ·etrafinı dönerdi . İ ki elinde birer gawz kapağı,
.
ağzında bir yaprak. "Mö. Mö" diy� dönerdi. Onu çok severdim . Kendi hali�de. Zararsız. ç·o� deİi görd�İn
ben ._ Üüü . Adam tahinli pide hastasiydı . Sabah aldığı pideyi akşama kadar yerdi . Bir tane vardı ." B i r yerden di -
reksiyon bUlmuş, gelene geçene bana . �raba alın derdi. ··

- Hastaneler olmasaydı ?
- Deliler dışarda olurdu. Deliliği n şiddete dönüŞtüğü yoİun �derlıme yolu olabilse iyi olurdu, hastan�leri n
ması.
- .Bilgileqmek için ? _

- Yazılan kitaplar vardır. Okumak lazım . Ben oku�ay.ı sçvmedi�i� için öğrenemedi m .
- Normal ?
- Val la, biz işte hepimiz kendimizi ·norl?1al görüy�ruz. Ço ğun l ukta olduğumu z için normal biz oluyoru·z .
Bdki deliler normal , biz anormal. .' .
l( o n u ş nı a l a r 2
"Akıl Hastası".46 yaşında. "Tatlı, nefıs yemek yemekten " hoşlanıyor.
·

-Hukukta deliye mahcur deniyor. Deli demek kendini şaşırmış bir insan, bir yaratık . Hayvanda deli
olur m u bilmem . Erkek deliyi anlatıyorum . Kadın deliyi anlatmıyoru m .
Sebebi ?
- Delilik olarak düşünmemek, deliyi düşünmek, cemiyete intibakı düşünmek daha iyi. Sebebinden
çok nasıl gittiğini düşünmek lazım. Bu hayat böyle değerlcnecek. Güzel kokulan, çiçek kokulannı
severim tabii .

-Erkek kadına, kadın erkeğe aşık olur. Sevgi insaniann bir kenara çekilmesi bütün bu sord uklannız
hayattan gelen sorular. Cemiyete girmek daha iyi . Aşık olmadan evlenen insanlar, evlenenler vardır.
Mutluluk?
- İyi tabi . Hayat, saadet, yemek, çoluk çocuk, evlilik, insanlar, hayvan lar, bitkiler, sağlıklı yaşamak,
hayvanlar ve bitkilerden bir zarar gelmemesi , insanlan n , insan iann birbirine zarar vermemesi.
oplum ?
-Toplum kendi durumun u da görüyor. Sağlıklıdır. İlgilen miyor. İşinde gücünde çalışıyordur. Dışan­
sı iyi . Toplum dedim ya İyi hayat olur dışa rda .
Siz?
-Şikayetim yok. Yiyoru m .
Bana sormak istediğiniz bir şey.
Derginin adı ne?
Şiwfre n gi .
-Bitti benim röpörtajım. Şiwfrengi. Deliden iyi .

- Ne düşü nceeğim ki . . Deli deli­


.

dir. insandır. Deli olabilir.


bebi ?
- Kafasına takılan birşey olabilir.
Mesela bizim gibi . Ben burada ne­
redıev�•e kafayı yiyecem . Belediye
geliyo, kaldı r. . . Polis geliyo, kal­ - Beyinde bi r tümör görüşündeyim. Yani mesela biraz da ruhsal bunalım­
dır... Canına yanayım. Devamlı bi r dan dolayı , geçirdiği bi r süreç .
kişinin üze rine düşerseler ondan rleri?
olabilir. - Vardır. Vurucu , k}rıcı deli vardır. Uysal deli vardır. Devamlı konuşan deli
Hastaneler olmasaydı ? vardır. Çünkü bizde de vardı.
- Başka hastaneye giderlerdi . İyi Tedavisi?
olmazdı . - Yoktur gibi geliyor bana . Kalıcı bir etkendir.
Psikiyatri ? Normal?
- Valla bilemeyecem . Hiç duyma­ - Aklı başında yani normal bir insan . Kendi halinde.

m. Otobüste yanınıza otursa?


b an "akıl hastası" olsa ? - Yer değiştiririm. Baktım olumsuz hareketleri var. Şöförü ikaz ederim, yer
- Allah göstermesin . değiştiriri m . Zaten öyle sahipsiz deli bırakmazlar.
Normal ?
- Normal bir insan . İnsandır zaten .

25
a reileti er ·
ayıs 68'in çağd� "bireycilik" an­ ler, ustabaşılar, ticari ve idari kadrolar tüm ge­

M layışına hazırlık anlamında "yorumu


" , "yada eleştirisi " olarak benim bil­
eder ve günler boyunca kendi işlerini, ortak i­
kili ilişkilerini, firmalannın amaç ve organizas­
diğim en ekstrem çabalardan biri, -yazarların i­ yonunun değişim olas ılığını tartıştılar. Bütün
yi niyetinden şüphem yok-tüm görünümüyle bunlar diğer insanları çılgın bir makinataşma
tersi olmasına rağmen birçoğumuzun yaşadığı sürecinin içinde görüşün b�langıcıydı. Tıkaba­
bir dönemi, eğer söylenebilirse hemen hemen sa dolu Sorbonne salonunda, alakasız ve olası­
hala "sıcak" olan olayların anlamını tahrif et­ lık dahilinde bile olmayan işlerden gelen dele­
mek ol uyor b i r yerde yeniden geler-e mekli lerden s akatlara
yazmak. Modern toplumların ve "Komfularınız­ dek- toplumdan nihayet anla­
şılınayı talep ettiklerinde, ne
kısmen de Fransız toplum yaşa­
la konufun!''
mındaki herşeyin, olağanüstü bir söylediklerini yada na yaptık­
yenilenmesi diye ifade edilen şey
Mayıs 68'in lannı hiç kuşkusu z biliyorlar­
ki - bugün etkileri hala mevcut ­ bir duvar dı.
tur- bunlann perspektifinde yok­ sloganıydı ve ( Mayıs hareketi ile sindiri­
O aktif dayanışma ve kardeş­ lememiş olsa bile, çok geniş
tur.
bireylerin
lik haftalarında, aptal yerine ko­ boyutlarda bir re -sosyalizas ­
nulacağı korkusuna kapılmadan kendi özel yon gündeme geldi. İnsanlar
bir diğeri ile yada herkesle konu­ alanlarında ki bir diğe rinin içtenliğini sor­
şulabildiği ve sürü cü lerin halka gulamıyor yada bir diğerinin
modern
destek vermek için araç kullanma­ vücudunu koklamıyor ve yine
dıkları günlerde , bütün bunlar
izolasyonlarını tüm olanlar sadece " birlikte
sadece hedonistik bireyci liğin bir vurguluyordu · olmak "değildi .)
türü müydü? "Komşulannızla ko­ gizlice. Aynı istekle canlanmışlardı ;
nuşun ! " Mayıs 6 8 ' i n bir d uvar n e ga t i f o l a rak, eskiden De
'
sloganıydı ve bireylerin kendi özel alanlannda ba ulle rejiminde, şimdilerde Chirac ve Mitte­
ki modem izolasyonlannı vurguluyorrlu gi zli­ rand rejimleri ile tanımlanan boş ve tantanalı
ce. Öğretmenler ve öğrenciler, doktorlar, hem­ aptallığı reddediyorlar, pozitif anlamda da ,
şireler ve hastane personeli, �çiler, mühendis- kendileri ve herkes için daha fazla özgürlük is-
tiyorlardı. Gerçeği, adaleti, özgürlüğü ve pay­ böyle değildi . Çünkü onlar Çin'in "nazi" veya
l�mayı anyorlardı. en azından "Leninist" bir toplum meydana ge­
B u düşün celerin birleşimini sağlayacak ör­ tireceğine inanıyorlardı. Çünkü onlar Çin 'de
gütlenme biçimlerini yaratamadılar. Ve- burası gerçek bir devrim olduğuna , kitlelerin bürok­
her zaman unutulur- onlar ülkede bir azınlıktı . rasiyi tasfiye ettiğine , "uzmanların" işbaşma
getirilcliğine vb. inanıyorlardı. Gerçekte bu is­
Ortalama Fransız bir kez kendi a­ tek bu haliyle bile yanılgılara yol açabilirdi ki ,
bu da bir b�ka konudur. Ancak "Büyük Prole­
rabası ile kendi ailesini kendi ter­ ter Kültür Devrimi " Taylorizrnin ve endüstri
cihi olan piknik alanına götüre­ tekniklerinin ülkeye girişine izin verilmesi ile
değil ama halkın etkinliğin in ve yaratımının
bildiğinde yada tatilini evinde ge­
tam bir özgürlüğe kavuşacağı iddiası �ıdığı i ­
çirebildiğinde düzen yeniden ku­ çin, göklere çıkanlıyordu.
rulmuf oluyordu. Bu da (hemen 4 Bir başka konuşmamda, hareketi belirleyen
geleneksel örgütlenme biçimlerinin eleştirisini
hafta sonra) hükü mete % 6 0 ora­
yapmıştı m . Buna rağmen, herkese açık otu­
nında· desteğe dönüftü. rumiann yada toplantıların, özü iti bariyle ö­
Bu azınlık terör ve şiddet olmaksızın, pek çok nemli birşey olduğu iyi anlaşılma l ı . Bundan
hafta boyunca kendini ülkeye kabul ettirebildi. başka 60'lı ve 70'li yılların hareketleri i le ortaya

Muhafazakar çoğunluk çekingendi ve toplum çıkan ve desteklenen sosyal gerçeklikteki ö ­


içinde görünmeye yeltenmiyordu. Mayıs azınlı­ nemli değişiklikleri, bireycilik anlayışındaki ki­
ğı gösteriler ve bildirilerin ötesine geçebiise mi eksik noktalar yüzünden yadsımayı bırak­
belki de bir çoğunluğa ulaşabilirdi. Ancak ne malıyız. Toplumun doğum kontrolu yada dü­
tam bir istek ne de katılımın mümkün olama­ şük yapma özgürlüğünü kullanma türundeki

dığı bi r başka dinamik işin içindeyd i . Eğer gelişmesi, öznelerin otonamisi düzeyi nden ,
.
fransız "bireyciliğinin" 68 Mayısındaki yerine prensipsiz bir hedonizme düşmesi sonucu mu
bakılacak olursa, Grenelle antl�masının değiş­ olmuştur? 60'lar hareketlerinin cinsiyetler yada
tiri lmesinin ardından, hareketin inişe geçme­ ebeveynler ve çocuklan arasındaki ilişkilere de
sindeki belirleyicinin ne olduğunu düşünmek yapacak herhangi birşeyi yok muydu? Yada biz­
gerekir. Ortalama Fransız bir kez kendi arabası ler bunu Regis Debray'ın "Üretici usun, meta
ile kendi ailesini kendi tercihi olan piknik alan ı­ kanunlannın ve kapitalist ideolojilerin zaferi "
na götürebildiğinde yada tatilini evinde geçire­ olarak mı göreceğiz� Amerikan siyahlan maruz
bildiğinde düzen yeniden kurulmuş oluyordu. kaldıkları ırk ayrımını biraz olsun kaldırabilme­
B u da (hemen 4 hafta sonra ) h ükümete %60 yi bireysel ve sosyal otonaminin bakış açısıyla
oranında desteğe dönüştü.
Bugünlerde pek moda olduğu gibi , hare­ Toplumun doğum kontrolu
ketin "içerdiklerini " , yani isteklerini özü ve
biçimlerin ve hareket türlerinin anlamını kolay­
yada dü�ük yapma
ca reddetmektc pek mümkün sayılmaz. Mayı­ özgürlüğünü kullanma
sın ideolojik akmosferi - 60'lann hareketlerinin
temel. atmosferi gibi- "geleneksel devrimci "
türü1Jdeki gelifmesi,
düşünceler ile sıklıkla karıştınlan "sosyalist" ve öznelerin otonamisi düzeyinden ,
''çalışan sınıf hareketi" , geleneksel biçim ve i­
çeriklerin e leştirel bi r sorgulanması veya �ıl­ prensipsiz bir hedonizme
ması çabalan nın karışımı idi. Bu birçok katıla­
.
düfmesi sonucu mu olm uftur?
nın yan ılgı ve ş�kınlığında da görülebilir. Ma­
herhangi bir ilgisi olmaksı zın mı gerçekleştirdi­
yıs öncesi , Mayıs boyunca ve Mayıs sonrasının
ler? Ve niçin eğitim ve öğretimin ( geleneksel
en kötü mistifikasyonlannda bile, herhangi bir
öğretmen/öğrenci ilişkileri anlamında ) klasik
yerde kurulmuş herhangi bir kendiliğinden ör­
içerik ve biçimlerinin sorgulan ması- gerçekte
gütlü ve spontan kollektif hareketlilik görme
bugün hala bazı küçük etkilerinin olduğu ka-
arzusu vardı. "Pro-Çin" akımına dahil olanlar
bul edilmekteyken- toptan reddedil iyor? Öğ­ sı yenilgisi ardından arttığı nı gören birtakım
ren cilerin hu zu rsuzluklarına dair ilk işaretler - yazariara "68 düşün cesi " etiketini vurmas ı ;
geldiğinde, Althusser'in tumturaklı bir şekilde h e m zamanın diğer hareketlerinde v e hareketin
saptarlığını ifade ettiği, l944'teki pozisyonlan­ en bulanık anlamında "sosyolojik " hazırlığın­
na geri mi döndü insanlar? (O dönemin anla­ da hiçbir rol oynamamış olanlara, hem de hare­
yışına göre, hiç kimse öğretimin içeriğini yada kete katılanlarca düşünceleri h içbir şekilde bi­
yapısını tartışamazdı, çünkü bunun amacının linmeyen ve bu fıkirlerin katılaniann net ve a­
bilimsel ve objektif bilgileri aktarmak olduğu çık istemleriyle tümden ters olduklan için ga­
düşünülürdü .) 1 9 6 8 'e kadar kurumsal laşmış riptir. Ferry ve Renaut'un gece barikatlan üze ­
güçler kadar sol -kanat "örgütlenmeler" içinde rine yazdıklarını okuyan herhangi biri, en iyi
de tartışmaya değer tek eğitim sorununun, öğ­ ihtimalle gülünç bulacak , en kötü ihtimalle
rencilerin burslan ve borçlanmalan olduğu u­ hareketi ve katılanlan engellemeye çalışacaktır.
nutuldu mu? Bugün de gerçekte hiçbirşey de­ Sorbonne duvarlannın favori yazısı "Althusser
ğişmiş değil, bunun için Restorasyona ve onun beş para etmez" , hiç bir yoruma yer bırakmaz.
eğitim konusundaki aracı , Mr. Clevemen t'e H i ç k i m s e k e n d i m a n tı ğ ı n da , 6 0 ' l a rda
teşekkür edilmeli. Pedagoji, yine önemseniyor lacan'ın yazılan· ve kişiliği ile bir yakınlığı varsa
ve bu önemli temel sorunlar , hemen her yerde , kendisinin sosyal ve politik bir hareketle bir­
olduğu gibi müsrif vaaderin ve ekstremizmin şeyler yapa bileceğini düşlemiyordu. Foucault
tehlikeli ve saçma biçimlerinin , neden olduğli l968'e kadar devrimci konumunu gizlemedi,
tepkileri yanına almJ avantajı olanlarca boğulu­ daha az konuşuyor olsa bile , şurası da gerçek­
yor. Yapabilecek yetenekte olur olmaz birileri­ tir ki l965 'teki Clermont- Perran'daki bir öğ­
nin yeniden ve akılcı yöntemlerle, öğrencilerin renci grevi boyunca bunlan pratiğe de geçirdi.
sorma hakkın ı sorgularl ığını görmekten ger­ Öznenin yok oluşu, insanının ölümü ve diğer
çekten mutlu oluyorum . Nasıl ve neden sizle­ benim Fransız ideolojisi diye adlandırdıklanm
rin bizlere öğrettikleri ilginç yada öne mlidir? henüz birkaç yıldır gündemdedir.
Birinin , gerçek bir eğitimin aynı zamanda öğ­ Bunlann kaçınılmaz sonucu , politikanın ö­
rencileri, bu tür sorulan ortaya atmak ve onlan lümü, fazla bir çaba olmaksızın açık hale getiri­
tartışmak için teşvik etmeyi ve cesaretlendirme­ lebilir ( bu Foucault tarafından 1 9 68 Mayısın­
yi de içermeli fikrini çürütmesini işitmekten de dan bir süre önce gerçekleştirildi: bütün politi­
mutluluk duyuyorum . ( Ve birinin 60'lar hare­ kalar bir strateji olduğu için , bu yalnızca zıt
ketlerinin değil ama "Haby reformu", "Cleve­ güçlerin kurumsallaşmasına ve bu neden le de
nement" reformu " yada geleceğin "Monory güçlerin kurumsallaşmasına yol açar ) ; bu 68
reformu" ile toplumun bu sorunların farkına Mayısını da içine alan 60'lı yıliann hareketleri­
varmasını istiyorum . ) nin ortaya koyduldan eylemlerle açıkça uyum­
İnsanlann, bugün kendi ünlerinin 68 Mayı- suzdur.

(Devam edecek)
CoRNELİUS CASTORİADİS

Türkçesi: Özgür O nbaşıoğlu

28

You might also like