You are on page 1of 103

Sayi: 14 ilkkanun 1935

TURK DILI
. Türk Dil Kurumu Bülteni

TURK DILI
nin
SAMI dillerle münasebeti
Naim Hâzım Onat

ikinci Turk Dili Kurultayında Konya Say a I ،ve T٠ D. K, Derleme


Kol'öaşISI Bay Naim Hazım Onat n irat eylediği ‘،Turk Dilinin Sami
dillerle münasebeti٣ hakktndaki çok de erli tezi oldugu gibi, bu sayt-
miza koyuyoruz :

En büyüğümüz, çok değerli arkadaşlarım,


Genç ve yüce Cumuriyetimizin geçen on yılı bize sayılamıyacak
kadar çok şey verdi. Eiribirinden daha değerli, biribirinden daha üstün
olan bu verimlerden bir tanesi vardır ki bence, bunların en büyüğüdür :
Bize millî benliğimizi vermesi...
Bilirsiniz ki biz daha düne kadar ucu kayıp geçmişlere dayanan
büyük varlığımızı tanımıyorduk. Dünya medeniyetlerine kaynak olmuş
eski ve yüksek medeniyetimizi, dünya dille; inin ana ve mayası olan
zengin, köklü dilimizi bilmiyorduk; geçmişte yaptığımız büyük İşleri baş-
kalarma malediyor, kendimizi hor, beceriksiz görüyorduk. Bilgiyi, ince
san'atian dünyânın dort bucağına ilkönce, yayan biz olduğumuz halde
‫؛‬oy ve boy adlarımızdan bir çoğunu kabalığın, aptallığın müradifi sa-
yacak kadar kendimizden geçmiştik. Yabancı kültürlerin baskısı altında,
.-an İŞ yol göstericilerin kör ve zararlı görüş ve gösterişleriyle millî
)enliğimizi kaybetmiş, ölüm çukurunun tâ önüne kadar gelmiştik. Bizi
■iimizden tutarak bu maddi ve siyasi ölümden kurtaran Türkün en bü٠
uk oğ.u bize manevi varlığımızı, millî benliğimizi de verdi.
Bir millete ilerleme ve yükselme yolunda mz veren en büyük kudret
aynağı. şüphesiz ki onun milli duygusu, miid kültürüdür. Bundan uzak-
2
İaşan bir millet özü boşalmış bir ağaç gibi kurumağa yüz tutar, İşte
bundanî dolayıdır ki bütün dünyâyı şaşırtacak yepyeni bir kemal ve
tekamül sistemi yaratan Büyük Mustafa Kamâl, işe çok özden başladı ;
Damarlarımızdaki asil kani yeniden tutuşturdu, yeniden alevlendirdi ;
uzun asırlar, karanlıklara gömülmüş büyük varlığımızı, yüksek tarihimizi
aydınlattı. Milh" dilimizi, milli" kültürümüzü diriltmeğe savaştı, o, gözle-
rimizin gormasini, beynimizin duymasını, kalbimizin atmasını ve çarp-
masını değiştirdi. Arkadaşlar, yirmi beş yildanberi Arap dili ve edebiyatı
ile münasebetteyim ; on beş yıl kadar da kendi dilimin hocalığını yaptım.
Bütün bu uğraşmalar arasında bir gün bile hayalimden geçmedi ki
Arap dili, Türk dilinin bir bozuntusu olsun.
Dün, bana bir hayal bile gelmiyen bu İş, onun içimize serptiği yeni
ışıklarla bugün, açık bir hakikat olarak gözlerimin önünde beliriyor.
İşte iki yildanberi Hâkimiyeti Milliye sütunlarında ve Cemiyetimizin
neşrettiği 3 üncü bültenle ortaya attığım bu davayı bugün, çok yüksek
huzurunuza sunmak cüretini kendimde buluyorum.
Şimdi size bu davanm nazari kısmı hakkmdaki tezimi okuyacak,
ve sonra buna ait örnekleri göstererek tahta başmda izaha çalışacağım.

Değerli arkadaşlarım,
Dünya dilleri arasında ayn bir bölük olarak tanınan semitik diller,
gerek eskidenberi doğu bilginleri, gerek son asırlarda bati dilcileri
tarafından çok incelenmiş ve bu dillerden hele arapça İçin sayilamiyacak
kadar çok eser yazılmıştır.
Bununla beraber bu dil bölüğünün tarihini ve mahiyetini açacak
clap şu üç düğüm şimdiye kadar bir türlü çözülememiştir:
1 — Sami kavimlerin birleşik anayurdu neresiydi ?
2 — Sami dillere kaynak olan anadil nasıl bir dildi ?
.3 — Yaşıyan samî dillerden hangisi anadile daha yakindir?
Bu düğümleri çözmek İçin ortaya atılan düşünceler ve görüşler o
kadar aykırıdır ki bunlan İlmî bir belirtiden ziyade düz bir oranlama
saymak daha doğru olur samnm.
Semitizanlardan Noeldeke, Renan, Lidzbarsky, Brochelmann, Delitzch,
Littmann gibi bir çok bilginlerin biribirini bozan görüşlerini burada
sayıp dökmeği ne faydah, ne de davamızı tanıklamağa yardımcı gör-
müyorum. Tarihten önceki devirlere dayanan bu karanhk noktalan iyice
aydınlatacak İlmî ve kestirme bir hakikate kavuşmak pek kolay sayılamaz.
3
Bazi müsteşriklere göre İbranî, bazılarına göre arapça ve bir takı-
mma göre de Babil - Asur dili Prasemit dile daha yâkındır. Bunların
İçinde semitik bir dil olan Habeş Ca’zî dilinin hiçbir samî dilde izi
göruiemiyen çok eski sami unsurları şaklamış olmasına bakarak bu dilin
prasemit dile daha yakm olduğu düşüncesini taşıyanlar da vardır.
Bununla beraber Noeldeke’nin dediği gibi samîlerin ırkî hususiyet-
lerini belirtmek nekadar güç bir mesele ise sami dillerin hususiyetlerini
aydınlatmak ta o kadar kolay olmıyan bir İştir.

Semitizanlan en çok uğraştıran meselelerden biri de sami dillerde


fiilin geçirdiği değişmeler ve bunların en eski ve tarihten önceki şekil-
1 erinin ne olduğudur.
Müsteşrikler, bu dil bölüğünde fiilin uğradığı değişmeler ve bunun
en eski şekilleri üzerinde uzun araştırmalar yapmakla beraber henüz
ilmi denecek bir hakikate erememişler ve bir çoğu emir sığasını ana
kök saymakla beraber bunun kat'îüğini isbat edememişlerdir.
Bütün samî dillerde kelime üremesine yanyan bir takım vezinler,
tasrif şekilleri vardır. Bazılarınca fiilin en basit şekli mazi üçüncü şahıs
mufret sîgasıdır ki İbranî dilinde bunun (‫ )و يغعل‬diye bir şekli daha var-
dır ki buna Babil-Asur ve Kenan dillerinin en eski kitabelerinde tesa-
düf edilmektedir.
Bu basit şekillerle beraber arapça (‫ — استفعال‬istif’al, ‫ — افعوال‬if’ivval,
‫ افعيعال‬-- ‫ز‬0121(735‫ما‬٣٤2 )‫ ب افتناعل‬iftenaal(; ) ‫معا؟زس اسذنفعل‬0‫لب‬en çok tasrif )1
şekline malik olan Süryânî - Âram dilinde ( ‫ — تغسلعل‬itfaalal); ( ‫ — اتفافعل‬itfeefal);
)‫ — ضايل‬tef'aal); İbranî dilinde :‫عيتيعيل‬--1‫ز‬٤031"1‫هيفعيل)ز(ا‬--101٤111(‫ع‬10‫أ‬
başka dil formalite ve fonetiğine uymıyan uzun şekiller de vardır ki bun-
lann ne zaman ve nasıl ortaya çıktıklarını di] bilgisi incelemekle beraber
henüz İlmî bir şekilde anlatamamıştır. Semitik dillerle uğraşan müsteş-
riklerden bazdan -ki Trombetti bunlardandır. - bütün dünya dillerinin
bir anadan doğmuş olduğunu izaha çalışırken, birtakımı da sami dil-
lerle Hindu-Avrupai diller arasında bir yakmilk ve menşe birliği aramış
ve bunu isbata yeltenmişlerdir.
Aralarında Fürst ve Delitzch gibi dilciler de bulunan bu müsteş-
rikler, kendilerine göre birtakım kurallar koyarak ÜÇİÜ köklerden bir
harfi atmak suretiyle bu iki dil bölüğü arasındaki uygunluğu göstermek
istemişlerse de öne sürdükleri bu davayı bilgi acununda ileri götureme-
mişler ve hakli birçok tenkitlere uğramışlardır.
4
Noeldeke bu nazariyeyi güdenler İçin şöyle diyor :
Yalnız Hindu-Avrupai ve samî zümrelerin değil, bütün beşeriyetin
dili bir menşeden doğmuş olabilir. Fakat bu menşe öyle derin ve uzak
devirlere gömülmüştür ki bunun izini bulmak, bunların bir kaynaktan
çıktığını tanıklamak İmkânsızdır.
tlim İçin son zamanlarda teşekkül etmiş türlü dil bölüklerinin yakm-
lığını aydınlatabilmek te yetişir; fakat bu da o kadar kolay bir İş
değildir.
Müsteşriklerden Semitik dillerin Hindu - Avrupai dillerle akrabalığını
sananlar bulunduğu halde bu dil bölüğünün Ural ve Altayik dillerle olan
yakınlığını ve türkçenin bunlara oveyanahk yaptığını kimse hatırına
getirmemiştir.
Yalmz Yafesiloji mektebi müessislerinden büyük Rus dil bilgini
Profesör (Marr)m 46 yıl önce ortaya attığı nazariyesine göre: Hindu-
Avrupai, Sami, Ural ve Altay dil bölüklerinden hepsinin menşei, Yafesi
diye adlandırdığı, tarihten önceki devre ait bir dildir.
Bu dili en eskiden konuşanlar, Kafkasya kavimleriyle Çuvaşlardır.
Yani Tüık zümresinden olan Çuvaşlar, dili bütün dillere kaynak olan
Yafesilerin bir dalıdır.
Gürcü dilinin Sami dillere kardeş olduğunu ilerisüren Profesör
(Marr) son yıllarda Çuvaşların, doğrudan doğruya Sumerlerin ahfadı ol-
duğu İddiasını ilerisürmektedir.
(Marr) m Çuvaş dilinden ahp öbür dillerle karşılaştırdığı sayılı ke-
limeler hemen hemen bütün Türk lehçelerinde ortak olan sözlerdir. Eğer
Müsyü Marr, bunlarla Çuvaş dilinin pek eski bir dil olduğunu görstermek
istiyorsa bununla bütün Türk dilinin eski olduğunu ispat etmiş olurlar [1].
(Marr) in nazariyesi pek dar bir cepheden de olsa yine bizim dava-
mızbtamklamıya yanyan bir sezgi sayılabilir.
Sami dillerle uğraşan müsteşriklerden birçoğunun Türk dillerine
olan yabancılıkları, çok açık bir hakikati görebilmelerine mani olmuştur.
Bunların İçinde Sami ve Hami diller gibi Türk lehçelerine de vukufu
olan Alman dil bilgini Brocklmann dahi geçen yıl bilvasıta kendisine
gönderdiğim etüdüme karşı verdikleri cevaptan da anlaşıldığına gore
bunu, ispati çok güç bir dava olarak karşılamışlardır.
Değerli Profesörümüz Yusuf Ziya Beyefendinin de son günlerde<Sami -
ler٠Turanîler) adil büyük mesai mahsulü bir eserleri intişar etmiştir. Görüş-
!erimizde esaslı fark olmakla baraber, aradaki noktai nazar ayrılığı, me-
seleinin daha derin bir şekilde halline yardim edecektir. Tarih cemiye-
[1] Bu tez okunduğu zaman Marr, sa٤ idi.
5
timizin çok değerli âzası, bu İşin karanlık cihetini aydınlatacak tarihi
hakikatleri ortaya koyarlarsa o zaman arada ihtilaf kalmıyacaktır.
Ben bu tezimle tarihten önceki devirlere dayanan karanlık safhalara
temas etmiyeceğim.
Birçok Semitizanlann da dediği gibi Sami dillerin hiçbir tanığa
dayanmiyan tarihten önceki oluşlarım araştırmağa kalkışmak, güç olduğu
kadar neticesiz bfl* uğraşmadır. Biz bu yüzden oranlamaları bir tarafa
bırakarak değerli Alman dilcisinin çok güç gördüğü bu işe başka bir
yüzden bakacak ve onu bir de kendi gözümüzle ve bir Türk özüyle
incelemiye çalışacağız,
Değerli arkadaşlarım, bilirsiniz ki öbür samî diller gibi Arap dilinin
en özlü karakterlerinden biri de müstakil• mana anlatan köklerinin -pek
azı müstesna -ÜÇİÜ sayılmasıdır. Birtakım müsteşrikler, bu köklerden yalnız
son harfin tarihten önceki devirlerde ulanmış birer ek olduğunu samr
ve bunu ispata kalkışırlar. Bu, bazı kelimelerde doğru olmakla beraber
Arap dilinin teşekkülünü izah etmekten çok uzaktır.
Araplar, çok eski zamanlarda ve müteakip asırlarda yurtlarından
göçerek samîlerin yaşadıkları muhitlerde yerleşen türlü türlü Türk ka-
vimlerinin yüksek kültürleri altında kalarak basit dillerini gitgide türkçe-
!eştirmiş, Türklerden aldıkları kelimeleri, enaz, ÜÇİÜ olmak üzere kendi
tasrif şekillerine sokmuşlar, köklerimizi, her çeşit ekli ve müştak kelime-
!erimizi tasrifileştirmişlerdir.
Türkçede söz köklerinin en basit şekilleri: az, yer, bak, kalk, Turk
gibi tek hecelerdir. Arapçada ise kökler, böyle değildir. Turkçeden gir-
miyen kelimeler istisna edilirse Arap kelimelerinin kökleri, müsteşriklerin
uzun boylu uğraşarak söyledikleri gibi şu veya bu değil; türkçe kök ve
kelimelerdir. Bu kök ve kelimelerin asi] yani bozulmamış şekli Arap
tasrifinde bazı mazi, bazı da mastar, ve ençok muzarilerde kendisini
gösterir. Köklerimiz ve kelimelerimizden basit halinde girenler enaz
ÜÇİÜ; ekli olarak tasrifileşenler de ÜÇİÜ gibi, dörtlü, beşli ve bazı da
mezit mastarlar halinde kelimeler doğurmuşlardır. Birçok isim ve sıfat-
larda asil sayılan ÜÇİÜ veya daha çok harfli köklerden çıkmamış, bilâkis
Türk kelimelerinin türlü vezinler ve şekiller almasiyle doğuver-
mişlerdir.
Kendi dillerinin söyleniş şekillerine uymiyan kelimelerimiz onlar İçin'
yeni yeni tasrif şekilleri dahi doğurmuştur.
Arapçanm Türk kök ve kelimelerini kendi dil makanizmasiyle ezip
bozarak tasrifîleşmesi şöyle olmuştur; Araplar, az, öz gibi tek konsonlu
bir kökümüzü dillerine sokmak İçin eğer hecenin sesli harfini daha
kaim bir boğaz sesine yani sessiz bir harf haline getirmemişler veya
6
onu atmışlarsa ona iki harf eklemiş; sessiz harf haline getirmiş veya
iki konsonlu kok almışlarsa ona da bir harf ekliyerek veya son harfini
şeddeliyerek veyahut sesli harfimizi icabında hareke alabilecek bir uzun
sesli harf haline getirerek üçlemişlerdir.
üç veya daha fazla harfli kelimelerimizi de üçlü veya daha çok
harfli kökler ve kelimeler kılığına koymak yoluyla dillerine almışlardır.
Şimdiye kadar gerek doğu, gerek bati dil bilginlerince kat’î bir
hakikat olarak tanınan bir kural vardı ki o da arapçada bütün mezit
kelimelerin basit köklerden çıkmış olmasıdır. Biz araştırmalarımızla bunun
pek boş ve yanlış bir sanış olduğunu anladık. Arapçada öyle mezit
şekline girmiş fiiller ve kelimeler vardır ki bunlar, şimdiye kadar, saml-
dığı gibi basit birer kökten çıkmamış, bilakis, bunlar aslî ve basit sa-
nilan kökleri doğurmuşlardır,
Araplar üçten eksik harfli köklerimizi ÜÇİÜ veya daha çok harfli
kökler ve kelimeler haline sokmak İçin bunlara bir takım ek harfleri
ulamışlardır. Onlar, bu harflerin, kendilerince de zait ve bazan teşekkülü
tam olan kelimelere manaca kuvvet vermek İçin ulanan harfler olduğunu
bilirler. Bu harfleri biraz sonra örnekleriyle göstereceğim.
Araplar, kok ve kelimelerimizi dosdoğru aldıkları gibi bir çok kere
de altüst ederek dillerine sokmuşlar, türlü türlü kabilelerin başka başka
konuşmaları yüzünden bir kök veya kelimeden ayni manada sayısız ke٠
limeler üretmişlerdir.
Arap köklerinin üçlenmesi veya daha fazla harfli vezinlere sokulması
iki kelimenin kaynaşmasiyle de olmuştur. Köklerimizde son harfin veya
bir hecenin tekrariyle doğan kökler gibi çift kelimelerden doğan kökle-
ri de araplar çekmekten geri kalmamışlardır.
Arap dilinin Türk köklerini ve kelimelerini kendi sistematik kıhkla-
rina koymak İçin bu morfolojik ve analojik belirtiler, bize bu dilin ilk
teşekkülünde tasriflermiş bir türkçe değil, sonradan türkçeleşmiş tasrifi
bir dil olduğunu göstermektedir.
Bütün dünya dilleri Trombetti’nin dediği gibi belki de bir ana dil-
den doğmuştur. Ve belki de en eski ve iptidaî unsurlarında Hindu-Av-
rupaî gibi Semitik ve Ural ve Altayik dillerin de bir birleşiklİğİ vardır;
fakat Noeldekenin dediği gibi bu, İsbatı bugünkü vesikalara göre, muhal
derecesinde güç bir şeydir.
Biz bu nazariyenin doğru veya yanlışlığını bir yana bırakarak şunu
belirtmek isteriz ki : sami kavimler, belki de ashnda birleşik bir menşee
dayanan dillerine kültürü yükselmiş, dili tamamiyle ilerlemiş Türk kavim-
lerile olan mütemadi kaynaşmalarında yeni yeni inkişaflar vermişler,
cılız dillerini canlandırmışlar; mutavaat, müşareket, ta’diye ve türlü Sifat
7
ve isim ekleri almış dilimizin müştak kelimelerini bazı basit bazı da
mezit kelimeler halinde dillerine sokmuşlar, onlan ezmişler, bozmuşlar,
altiist etmişler, kökün ortasına ek ulamışlar, baştaki harfi atmışlar ve
daha türlü türlü kılıklarla Türk dilinin Oz yüzünü bozmuşlardır,
Türk dillerinde (r,l) harfleriyle başlayan kökler hemen hemen yok
gibidir, (m, n) ile başlayanlar da nisbeten azdır. Arap dilinde ise kok
başlarında bulunan harflerin en çoğu bunlardandır. Bizim dilin fonetik
karakterlerinden birisi (r 1) harfleiinin başla bir vokalle gelmesi ve ya-
bancı dillerden alman başı (r, 1) harfli kelimelere millî dehayi temsil
eden halkça bir vokal eklenmesidir, Arap dili hemen hemen bunun ak-
sinedir. Onlar ekseriya başta bir vokaiie gelen (r, 1) harflerinden önceki
sesleri ya büsbütün atar, yahut da baş:a veya sonda sessiz bir harf ha-
line koyrlar. Son harfi (r, 1, n) den biri olan köklerimizin bu harflerini
çok kere başa alırla’■.
Türk köklerinde -Divan’m göste٢d:ği birkaç kelime müstesna• şedde
yoktur. A raplar en basit köklerimizi tasrif İçin, bilâkis, çok kee son
harfi şeddeli yaparlar,
Arap dilinin bozma bir dil olduğunu gösteren en büyük tanıklardan
biri de gerek kök, gerek kelimelerdeki (kalp) denilen tersine dönme
halidir. Dil bilginleri bu hali: Başka başka dillerin biribirinden kelime
almasından ve yabancı sözlerin dile kolay kolay girmemesinden ileri
geldiğini yazarlar. İşte bunlara benzer daha birçok belirtiler vardır ki
iki dilin biribirine karakterce zıt olduğunu gösterir.
Ural ve Altayik dillerin hiçbir lehçesinde ne eski, ne de yeni za-
mani arda belirmemiş bir başkalıkla büyüyen, ilerileyen samî dillerin, en
eski zamanlarda bir ana dilden doğarak kendi sahasında ve kendi ka-
rakteriyie ilerlemiş bir dil olduğunu bizim kabul etmeyişimize kuvvetli
tanıklar vardır,
Sami Aavimlerin dinlerinde, felsefelerinde Türkün en eski inanların-
dan ve ilahlarından derin izler bulunması da pek tabii bir şeydir. Bu,
bence dilin menşe birliğini göstermeğe yetişmez.
On, on bir asirhk bir müddet İçinde yaimz manevî bir baskının al-
tmda eski inanları kökünden değişmiş, varlıklarının bir alameti olan
adlan bile arapçalaşmış, dilin en az dörtte üçü yabancı dillerin kelimele-
riyle dolmuş çok eski bir milleti görmek İçin gözlerimizi uzaklara ve
uzak zamanlara çevirmeğe lüzum yoktur.
Eğer bizim dilimizde arap dilinin koyu tasrif şekli gibi bir ezip boz-
ma kabiliyetine malik olsaydı - ki bu, bence diiin her kahba girmek gibi
salâbetsizliğini gösteren taklitçi bir karakterdir - bugun anlaştırmakta
olduğumuz osmanhca, türkçe olduğuna bin bir delil istiyen bir dil olurdu.
8
Bin yildanberi ihmale ugnyan dilimiz kendi kok ve sayilmiyacak kadar
bol ekleriyle ilerlemiş olsaydı bugün en İşlek ve zengin dillerden biri
sayılırdı.
Büyük Şefin açtığı savaşlar Türk dilinin az zaman İçinde bütün duy-
gu ve düşüncelerimizi ve bütün teknik mefhumları bir billûr gibi akset-
tirecek an, duru bir dil halinde gelişip genişleyeceğinde hiç şüphe
yoktur.
Sami kavillerin hangi Türk kavimleriyle nerelerde ve ne zaman
uzun kaynaşmalarda bulundukları ve bu kavimleri nasıl temsil ettiklerini
tarih, henüz İlmî denecek bir şekilde ortaya koymamakla beraber bunun
ergeç, bir hakikat olarak anlaşılacağında şüphe yoktur.
Felix Sartiaux diyor ki: ،،Mısırda, Elamarnadaki buluşlar, Boğazköy-
de elde edilen vesikalar, Anadoluda Milâttan iki bin yıl önceleri birtakım
dillerin konuşulduğunu, yerleri ve ne dereceye kadar eski oldukları iyice
anlaşılamıyan Hi ten gelme birtakım arî kelimelerle arîleşmiş Hititçe
ayırt edilirse bunların fonetikçe biribirine çok yakınlıkları görülür.
İşin daha mühim olan ciheti, bunların ayni zamanda Elam, Mezopo-
tamya ve Eğenin eski dilleri de ne samî ne de Hindu - Avrupai dil bö-
lüklerinden hiçbirine bağlı bulunmamak gibi müşterek bir karakter gös-
termeleridir.
Bu buluşlar Kafkas Sinnlanndan, Hindistandan tâ Eğe denizine ka-
dar uzanan Elam, Mezopotamya ve küçük Asya sahası üzerinde ne samî
ne de Hindu - Avrupai olmiyan Braksefal bir halk yığınının varlığını
meydana çıkartmaktadır ki sumeiler buniarm en eski tanınmışı olup
milâttan dört bin yıl once mezopotamya medeniyetini yaratmışlardı. Dil
bilginlerinin (Azyanik) diye adlandırdıkları bu büyük halk yığını Anado-
lunun bugün, bilebildiğimiz en eski ve etnografik kökünü teşkil ederler.
Bu kok sonraları (milattan üç bin yıl önce) Arabistandan akin eden
ve tâ Kabadokyaya kadar yayılan birçok samî dalgalarının İstilâsı altın-
da kaldığı gibi sonraları da Kafkas ve Hellesponttan gelen Hindu - Av-
rupaî soyların dalgalan altmda kalmıştı.»
Bir yabancı tarihçinin bu sözlerinde davamızı tanıklatacak bazı
noktalar görebiliriz.
Sumerler gibi, samî kavimlere dil ve medaniyet veren türlü Türk
soylarının siyasî ve İçtimaî bir çok inkılaplar neticesinde gitgide samî
dalgalan arasında kalarak samTleşfikleri anlaşılmaktadır.
Tarih, geçmiş oluşları açtığı gibi, bazı yeni buluşlarda tarihin karanlık
bucaklarım aydınlatır. Sami dillerin Türk diliyle olan uygunluğu yolun-
daki araştırmalarımız da yeni yeni tarihî hakikatlerin dogmasına yol
açacaktır.
9
Bizim karşılaştırmalarımıza go e en eskiden Çuvaş, Yakut dilleriyle
olduğu gibi Altay ve Oğuz bilhassa Kırgız ve Kazak lehçeleriyle zen-
ginleşen A٦ap dili, eski zamanlarda Sumer dilinden ve öbür Sami diller-
den de birçok kelimeler aldığı gibi islâmdan sonraki kaynaşmalardan
da pekçok müteessir olmuş ve son asırlarda ise Osman 11 hâkimiyetinin
daha fazla tesiri altmda kalan Suriye ve Irakta yepyeni bir maske ile
sahneye çıkmıştır. ٠
Arap dilinin yutucu ve benimseyici karakteri Türk diliyle yaptığı
kaynaşmayı başka dillerle de yapmıştır. ٠
(Arabi bâide) adi verilen eski Araplara ait kitabeleri derin bir vukufla
araştıran (Enno Li'tmann) m yazdığına göre miladin üç yüzüncü yılına
kadar yazı ve edebiyat dili olarak yaşıyan Aramilerin Nabat dili, mute-
akip bir iki asır İçinde sönmeğe yüz tutmuş ve arapçaya karışarak orta-
dan kaybolmuştur.
Bunun gibi müsiümanlığın zuhuru zamanında Mısırda konuşulan kipti
dili de nasıl varlığını kaybetmişse islâmiyetten sonra Malta adası sakin-
lerinin dili de az zaman İçinde yerini arapçaya bırakmıştır. Araplar, bu
adada milâdı dokuzuncu asırla on birinci asır ortalarında iki kusur asirhk
bir nüfuz dev; esi yaşarken uğradıkları işkencelerle dağıldıkları, dinlerini
bıraktıkları halde dilleri bugün dahi bu memlekete hakim olarak kalmıştır.
Araplar, hâkimiyetini kaybettikten sonra burada nüfuz tesis eden
diğer bir çok milletlerin daha uzun müddet kalmalarına ve hâkimiyeti
ellerine almalarına karşı Arap dilinin burada tutunmuş olması davamızı
tanıklatacak bir delil sayılabilir.
Lâtin harflerini kabul etmiş tek Arap dili olan maltızca, eğer Italyan-
lann kültür ve dil yayma siyaseti böyle sürerse, günün birinde arapça-
laşmış bir ttalyanca haline geleceği tabiidir. Nasıl ki önceleri Berberi
diliyle kanşan bati arapçasi da hakiki çehresini çoktan kaybetmiş
bulunuyor.
Şimdi arapçanm Türk kok ve kelimeleriyle tasrifinde aldığı türlü
şekilleri bol örnekleriyle göstereceğim. Davayı yüksek huzurunuzda inan
verecek bir surette tanıklamak İçin başınızı bir az fazla ağrıtacağımdan
bağışlamanızı dilerim.
٠٠٠

Arkadaşlar,
Şimdi Türk kök ve kelimelerinin Arap dilinde nasıl tasrifileştiklerini
nisalleriyle arzedeceğim; yalnız eski arapçanm kelimelerini burada gös-
ermeden evvel, yeni Arapların, Osmanii hâkimiyeti altında kaldıkları
amanki tasriflerine dair bazı örnekler vereceğim. Bu vereceğim örnekleri
10
Reşit Atiyye’nin (‫ )الدك از أرادف ابعاى والدخيل‬adh eseriyle Berufta basılan
‫وسانعوام‬.‫قا‬١ adh kitaptan Suriye ve Mısırda çıkan mecmua ve gazetelerde
gördüklerimden ahyorum. Bunlar, sayısız denilecek kadar çoktur. Bu
kelimelerin arapçaya türkçeden geçtiğini yalnız ben değil araplar da
söylüyorlar. Ve dillerine yabancı olduğu İçin kullanılmamasını istiyor ve
fasihini gösteriyorlar.
Ben, yenPiasrif ile, arapçamn ta eski zamanlardaki tasriflerini, hatta
sumerlerden kelime aldıkları zamanki tasriflerini mukayese ederek hep-
sinin ayni şekilde olduklarım gördüm. Demek ki semitik dillerin bir
kolu olan arapça basit te olsa, diğer eşleri gibi çok eskiden bir tas: if
karakterine malik İmiş. Arap diii çok eski zamanlarda kelimeleri nasıl
kendine maletmiş, onlan kenen tasrif makanizmasiyie nasıl ezmiş ve boz-
muşsa dün de onu yapmış ve bugün de onu yapıp durmaktadır.
Ben size yeni arapçadan bunların avamca konuşulmakla beraber
yarim edebi dile dahi geçmiş oianianndan bazılarım soyliyeyim. Mesela:
:‫ با فن‬- bâza): Bozuldu demektir. (Boz) kökünün nasıl bu şekli aldığını
biraz sonra izah edecigim. Araplar çok eski zamanlarda bu kökümüzden
ve bunun müştaklarından birçok kelimeler almışlardır. ) ‫ مذر‬،‫ فسق‬،‫ خف‬،‫ساد‬: ‫ا‬
kelimeleri (bozut, bozuk, bozu‫ )؛‬sözlerimizin eski arapçaya geçmişinin
birkaç örneğidir. Arapçada (222‫ فع‬- ٤‫)ة‬: Bozmak demektir. Yine biraz
sonra anlatacağım üzere mazi birinci şahıslarda fiillerin baş harfi malum
sigalannda üstün okunur; bunun İçin (i, o, u) gibi vokallerle başhyan
köklerimizin sesi değişir, fakat asil ses, çok kere muzarilerde kendini
gösterir. (‫ )فض‬kelimesinin muzarii malûmunuz olduğu üzere ( ‫ ةض‬- ye -
fuzz) dur. Baştaki zait harf kalkmca Turk kökünün kendi vokaliyle söy-
lendigi anlaşılır.
(‫طاش‬- ٤‫)ع؟ة‬: Düştü demektir. Bu da (‫ )باظ‬gibi ortadaki seslinin çe-
'kilrr bir ha:f haline getirilmesiyle tasrif olunmuş yeni arap kelimelerin-
dendir. Araplar, çok eskidendberi iki konsonlu Türk kökünü tasrif eder-
ken, çok kere onu muzaaf yapar, yani son harfini çiftleştirirler.
İşte bugün sekmek’ten (‫ سك‬sekk), kaçmaktan: (‫جه‬٠hece) diye kul-
!andıkları kelimeler de böyle yapılmıştır.
‫ خ أ‬- bahh) : Pislemek. (‫ ) غ اذبب‬: Sinek pisledi demektir. Bu kökün-
de hangi kelimeden alındığım söylemeğe lüzum görmüyorum. Bu telaffuzu
çirkin olan kelimenin kökünü eski aiaplar da birçok kelimeler, halinde
dillerine almışlardır. Gene yeni kelimelerden(;‫ ؟‬- caara) : Çağırdı demek-
tir. Gûya bu kelime fasih değilmiş. Fasihi:(‫ )جأن وجدين‬imi‫؟‬. Bunlardan ge-
rek yenisinin, gerek eskilerinin hep bizim (çağır) kökünden alındığında
şüphe var mıdır? Ceh en demek çağırarak demektir. Gene bunun gibi
ayni manalarda basmaktan (‫بصم‬-basame), tepmek, tepelemekten (‫دبك‬-
debeke), ( ‫ دبك‬- debbeke), tıkmaktan : (‫ دعق‬- deaka ), çıkmaktan: (‫ شقل‬-
şakale) beyledir.
(Tik) kökümüzün bugünkü avam arapçasmda (‫ )دعق‬olmasının eski
arapçada da sayısız eşleri vardır٠ Bunları da.aynca örnekleriyle goste-
recegim. Gene arzedeceğim üzere ta eskiden beri araplar bizim son
ekleri, çok kere, başa, az olarak ta ortaya alırlar. Meselâ (dağlamak)
fiilindeki (dağla) arapçaya (100323 - ‫ )لدغ‬ve daha başka şekillerde geç-
miştir. Bugünkü araplar ise bunu (‫ )لطع‬yaptıklarından gûya bu fasih de-
ğilmiş, onun yerinde (‫ ) لدغ‬şekli eski ve doğru olduğundan bu kullanıl-
mal İmiş, yani türkçe asima daha uygun olan]„.
Eskiler gibi yeni araplar bizim köklerden rubai denilen dörtlü sîga*
lan da çıkarmışlardır. (‫رلكه‬-‫س‬-‫ا]عع‬٢‫ع‬1•(: 5‫]نز‬٤‫ت‬0‫ع‬1‫ر‬01‫(ترسلك)اع‬: ‫ملاتاورتا؟‬
olmaktır.
Bu kelimeler herhalde Abdülhamit devrinde uydurulmuş sözlerden
olsa gerektir.
(‫ دعباه‬- da’bele ) de boyledir ki toplamak demektir.
(‫وزنه‬-- 036٧2‫)ع•م‬: Düzen vermek, akort yapmak. (1٦220‫ دوزان‬٠ 0‫)ل‬.
Akort demektir.
Arapların çok eski devirlerden beri yaptıkları kelimeyi ters çevirme
şekliyle, ki buna (kalb) adını verir ve dilin inkişaf âmillerinden biri
sayarlar, alınmış yeni örneklerinden de bir ikisini söyliyeyim:
/‫دنكزء‬-4‫ع‬11٤‫ع‬2‫)ع‬: (Gizlenmek ), bazı turk lehçelerinde (gizdenmek)-
tir. Eskiden araplar bunu (‫ دنقسه‬- denkase): Diye almışlardır; gûya fasi-
hi de bu İmiş. Bugün araplarm kullandıkları kışkırmak sözümüzden al-
diklari (‫ )جركث‬de boyledir ki bunların bizdeki ikinci heceleri bunlarda
birinci olarak başa geçmiştir.
Bugünkü araplarm avam kısmı, okur yazarlardan birçoğu da,
( başladı) yerinde: ( ‫ راش‬belleşe), (‫ اثش‬- ibteleşe) derler. Bunun fasihi de
‫ بارش‬- bâşara) olduğundan fasih olmiyan şeklin kullanılmaması tavsiye
olunmaktadır. Halbuki (‫ ابارس‬ki mastarı (mübaşeret)tir, (başla) kökü-
müze daha yakm ve ondan alındığında şüphe yoktur. Eski arap lügat-
?ileri ( ‫ ا مبارشة‬kelimesini derinin dış yüzü demek oian ‫ ارشه‬den sana-
ak uzun külfetlerle kelimenin etimolojisini yapmağa çalışırlar. (Beşere)
le ilgili olan (mübaşeret) gene ayndir.
Bugünkü arapçada bu kelime gibi mezit fiiller halinde söylenen şu
.elimelere de dikkat edelim :
2
(‫— بثط‬ başşata): Bağdaş kurdu ;
( ‫ — زبك‬zeyyeke) : Gezdi ;
( ‫ — شلح‬şelleha) : Çaldı ‫أ‬
‫ ) قنق‬- kannaka) : Konukladı, misafir etti;
( ‫ — يسق‬yassaka) : Yasak etti ;
( ‫ — يبطف‬yattaka): Yatakladi, ikamet etti ;
( ‫ — زكن‬zekkene) : Ati tizginledi. [baştaki (t) ] düşmüştür. Tizgin ye٠
rinde bugünkü araplar, (‫ ركن‬- tezkin ) derler.
(‫روس‬- revvese): Kalemi sivriledi. [Sivri sözümüz tamamiyle tersine
çevrilmiştir],
(‫د اكث‬ dâkeşe) : Demişti (‫ )تداكث‬sigasi da bu manadadır. (Değiş>
sözümüz bu şekilde alındığı gibi (tokuş) da:
(‫ سسذافس‬dâkasa): Yumurta tokuşturdu şeklinde kullanılmaktadır ve
bunu okur yazarlar dahi böyle konuşurlar.
Size garip bir kelime daha söyliyeyim. Bizde bir (sebeplendi) sözü
vardır ki uclandi, menfaat gördü demektir. Esasen yakutça ip demek
ol n (sibbe, sebbe) den alınmış bir kelime olan (sebep) bizde mecazi
manada kullanılarak sebeblenmek olduğu gibi arapçada hiç bu manaya
gelmediği halde (‫ تسبسب‬- tesebbüb) diye yeni bir kelime uydurulmuştur ki
sebeblenmek demektir.
Çok eski devirlerde olduğu gibi bugün dahi araplar bizden aldık-
lan kelimelerin harekelerini değiştirmişlerdir:
( ‫ — قشه‬kamşe) : Kamçı.
( ‫ — رحم‬birgf) : Burgu.
(‫شوبك‬- şevbek) : Çubuk.
( ‫ — دب‬deyne): Kulak (dinle) sözümüzden.
.‫طبنجه) ع‬-‫ س‬tubence) : Tabanca,
( ‫ — كرز‬kerez) : Kiraz.
(‫ قالوز‬- kalavüz) : Kılavuz.
Eski araplar baştaki (ka - hl) seslerini incelterek nasıl hemze veya
(‫ )ع‬ve (* ) haline koyarlarsa bugünkü araplar da böyle yapmışlardır :
(‫ — استخاه‬Hastahane).
(‫ اشكني‬- aşkîn) : Kaçkın
( ‫ — ازمه‬azme) : Kazma.
Arap dilinin dün yaptığı bu tasrifler bugün de tekerrür edip dur-
maktadır. Mesela (istif) sözünü kullanmak lâzım. Derhal kahp haz»:
(‫ — ستف‬settefe) : istif etti.
13
‫سوك؛‬ — sevkere)‘. Sigortaladı.
Sigorta, araplarda olmiyan yeni bir mefhumdur. Araplar bunu der-
hal, bu kilikja diline alıvermiş ve bunu istediği gibi tasrif etmişlerdir.
(‫اكتاب املسوكر‬٤) sigortalı ‫ تت‬taahhütlü mektup demektir.
(Bolşeviklik) on beş yirmi senelik yeni bir sözdür. Bunu arap kendi
dilinde bulamayınca:.
(‫ — بلغف‬bel şefe) diye derhal bir fiil yapıvermiştir.
)Filozof)tan )‫ (غلسغه وفالسفه‬٦‫ل‬gibi (bolşevik)ten de•3 ٤٤81)‫ إلثفه‬،‫ تبلشف‬،‫بلثفه‬
diye kelimeler uydurmakta güçlük çekmiyor. Bu yeni arapçadan muka-
yeseye yardim eder diye bazı örnekler gösterdim. Yoksa bunların bence
bir değeri yoktur. Mısır, Suriye ve Irakta seyahat edenler, bir çok söz-
!erimizin nasıl arapçalaştığını bilirler. Bir arkadaşım söylüyordu. Arap
onbaşı, askerlere kumanda ediyormuş: ( ‫ كرثوا‬- keşşîroo..) bu, ne demek
diye sormuş. Meğer İkişer olun diye emrediyormuş.
Bir at ahş verişinde satıcı arap, ısrar ediyormuş (‫) ال واس قرق‬. Bu
(‫ قرق‬- karrik ) sözünden ne demek istediğini yanındaki bir bilenden sor-
muş, meğer, aşağı vermem, kirk ver, kirk liraya iblâğ et demek isti-
yormuş. İşte bugünkü araplar, bir çok türkçe kelimeleri, terkipleri böyle
kolaylıkla tasrif ediyor, sigaya çekiyorlar.
Şimdi bu örnekleri gördükten sonra eski arapçamn nasıl tasriflermiş
bir türkçe olduğunu göstermek istiyorum. Müsaade ederseniz tahtada
göstereyim. Gözle görülürse daha kolay anlaşılır.
Türkçe kelimelerimizin tasrifileştirmekte aldığı şekillerin başhcalanm
buraya birer remz ile İşaret edeyim :

1
62
3
4
5
6

8
9
10

Burada gördüğünüz (-) işareti kök haricinde olup araplann kökleri


üçleştirmek İçin getirdikleri ekleme harflerinin yerini tutuyor.
4
(-) işareti de ayni harfin tekerrürünü gösterir. (1) amut çizgileri
türkçe kelimelerdeki seslilerin bir harfimet halinde ve kelimenin icabında
vokal alabilecek üçüncü bir konsonu olduğunu anlatır. (-) işareti ise türk-
çe köklerdeki harflerin yerini tutmaktadır. Son şekilde görülen ( X )
çapraz işaretiyle de araplarm (kalp) adını verdikleri (Méthatese) hadise-
sini anlatmak istiyorum. Türkçe köklerin tasrifileşmekte aldığı şekillerden
birinci numarada İşaret ettiğim İzahı ve inanılması en güç olanıdır. Ben,
derin bir güvenle buna inandığım halde belki arkadaşların bir kısmı
buna kanmiyacaklardir; fakat birçok örnekleriyle uzun karşılaştırmalardan
ve araştırmalardan sonra onlann da benimle hemfikir olacaklarım sam-
yorum.
Malûmu âlileridir ki türkçede basit heceler (bu, şu, ye, de) gibi bir
konsondan soma gelmiş bir sesli harfle sonlanan pekaz bir kısmı istisna
edilirse—ya (az, öz, iz) gibi bir sessizden, ya (bak, kir, dur) gibi araya
sesli girmiş iki sessizin yahutta ortaya yarim sesli sayılan (r — 1) ve
bazı da (n) harfinin girmesiyle (kalk, kork, kirk, dinç) gibi üç sessizden
teşekkül etmiş olarak görülür.
Üç sessizden müteşekkil kök ve kelimelerin arap dilinde tasrifi ko-
laydir ; fakat bir veya iki konsonlu köklerin tasrifi böyle değildir. Onlari
en az üçe doldurmak lâzımdır.
İşte sami kavimler, türkçe kelimeleri tasrifîleştirirken söylenmesi ko-
lay birtakım harfleri ekleyerek bu eksikleri tamamlamış ve yahutta ayni
harfi sonda tekrar ederek ÜÇİÜ kökler yaratmışlardır. Arap dilcilerinin
kendileri de bu harfleri zait sayar, kelimenin manasım kuvvetlendirmek
veya onu şekillendirmek İçin bu harflerin köklere eklendiğini yazarlar.
Köklerimizi tasrifîleştirmekte ulanan harfler başlıca şunlardır:—j، ;١
)‫د‬-‫ت‬-‫ب‬،‫ ف‬- ‫ ن‬،‫ م‬- ‫خ‬--‫ح‬،‫ع‬، ٨، ‫ء‬-‫ى‬،‫و‬،‫ ا‬araplarm )‫ اليوم ناه‬,
cümlesinde topladıkları zait harfler arasında )‫د‬،‫ب‬،‫ف‬،‫ح‬٠‫ع‬،‫ (ر‬yoktur.
Bunların da arapçada zait harfler arasında olduğunu araplar anhyama-
mışla:dır Türkçe köklerle karşılaştırıldığı zaman, başta, ortada veya
sonda zait görülen bu harfler, her zaman, yalnız boşUğu doldurmak İçin
eklenmiş değildirler. Bunlar ya bir fonatik değişmeden çıkmış yahurta
türkçe bir son ekin kökle birlikte tasrifinden hâsıl olmuştur.
Meselâ (halk) maddesini elealahm : Bu kelime, türkçe (kil) kökünden
alınmıştır, sonundaki (k) eskiden (kılık = kıhg) şeklinde söylenen sözü-
müzün ekiyle birlikte tasrif edilmiş bir örneğidir. Gerek Yakutçada, gerek
Uygurcada eski bir ismi mastar şekli vardır ki kökün sonuna (k —g)
getirilerek yapılır : Kahg = kalma, kıhg = klima - yaratma, barug =
varma.
5
Arap dilinde sonu )‫خ‬.‫ح‬،‫ق‬٠‫ثد‬٠‫غ‬٠‫ع‬١ harfleriyle sonlanan sülâsî kök-
lerden birtakımı İçte bu nevi mastarlarımızdan çıkmıştır.
Yine Altay lehçelerinden mesela Kazanca ve Kirgizcada bir nevi
isimi mastar şekli vardır ki köklerinin sonuna ( v u ) getirilerek ya-
pılır:
Meselâ: Alkav = alkış, oylav = düşünüş, düşünme, baru = varma,
duzetu = düzeltme, söylev = söyleme, talimat, yalav = parlayış, so-
rav : soru, sual. Bu (v) ierin bizde (b-m) veya (g — k ) şeklini aldığı]
görülün
İşte arapçada kok haricinde zait gibi görülen (f, b, v, m = n)
harflerinden bir çoğu vaktiyle bu şekilde konuşan turklerin ağzından
ahnarak tasrifileştirilmiş kelimelerden başka değildir.
(1, r) harflerinden bir çoğu da vaktiyl yardımcı fiil olarak kullanılan
(ermek = olmak) fiililye birlikte söylenen mürekkep fiillerin küçülmüş
şekilleridir. Ayni manadaki (bolmak) fiilinin kökü olan ( bol = bul ) sö-
zünden (1) düşerek (b) nin eklenmesiyle doğmuş fiillerde vardır.
Arap ana köklerinde zait görülen )‫ج‬- - ‫ص‬، - -‫ (ت‬harflerinden
pek çoğu türkçe ta’diye edatlariyle şark lehçelerinde (ondemek, gizde-
mek, aldamak) fiillerindeki, garp lehçemizde (le — la) ya muadil ekler-
dir■ Kökler, ekleriyle beraber tasrif edilerek üç]eştirilmiştir. Turk kökle-
rinin sonlarındaki (a - e ) seslileri bazan arapçada harfitenis (t) sini
teşkil etmiştir. (Geüş, gidiş) gibi kelimelerimizin ekleri, çokluk, ‫خ‬٠ ‫ص‬،‫)س‬
harfleriylede değişmiş ve kökte dahil sanılmıştır.
Araplarda (‫ = )حروف اخلق‬boğaz sesi adi verilen (‫ح‬٠ ‫ع‬٠ ٨٠ ٤‫ أ‬harfleri
çok kere kök haricinde bir seslinin yerini konson olarak tutmuş zait harf
olarak görülürler.
Bununla beraber bütün bu harflerin sırf kökleri üçe doldurmak İçin
kullanıldıkları ve analojik bir şekilde kelime tasrifine yardim ettikleri
görülür.
Bu harflerin arap köklerinde zait olduklarım gösteren tanıklardan
biri de bu harflerle hem ekli hem eksiz kelimelerin ayni manaya gelme-
leridir. Bunların eşleri o kadar çoktur ki saymakla tükenmez.
Biz karşılaştırmaya bir esas olmak üzere bunlardan bazı örnek cet-
velleri gösterelim. [1]. Bu cetvellerdeki karşılıklı kökler, ya ayni manaya
gelmekte, yahut asil manadan pek az farklı bir mana anlatmaktadırlar‫؛‬
Bunların İçinde aslından bir harf düşerek iki konsonlu (muzaaf) şeklinde
kalmış olanlar da vardır ٠.
[1] Vaktin darlığı d٥]،yıs‫؛‬yle birtakım örnekler ٠ibı buraya ahtıan cetveldeki keli-
meler de kurultayda okunamamtştj.
‫‪16‬‬
‫(‪)1‬‬
‫ن‬

‫— ال‬ ‫ث‬
‫مهلى‬ ‫مل‬
‫جلا‬ ‫تط‬

‫(‪)2‬‬
‫حض — بطح‪ ،‬فطح‬

‫— لف‬ ‫فر‬
‫بم ‪ -‬ولحي‬

‫قت — غت‬
‫قز ‪-‬نقزرصقص‪ ،‬ركز( اختلج‬
‫' نقل —■ت قال ( رفع )‬ ‫‪3‬ل‬
‫كك ‪-‬بكت‬
‫‪:‬هب‬ ‫حب‬
‫‪ -‬قهز‬ ‫قن‬
‫(‪)3‬‬
‫‪٠‬ق‪ -‬يعج‬
‫— فرق‬ ‫فق‬
‫متث — *ن‬
‫قض — قرط‬ ‫بت — بلت == بتر < بر‬
‫‪3‬ص — قرص‬ ‫تب — تلب‬
‫‪3‬ض — قرض‬ ‫— دهق‬ ‫دق‬
‫شق — رشق‪ ،‬شلف‬
‫(‪)4‬‬
‫قظ — قطل ‪ ،‬قطع ‪،‬‬ ‫— امج‬ ‫اج‬
‫' كتغ‬ ‫كت‬ ‫ال — الب‬
‫كم م كيف‬ ‫جذ ■■■■ جذم‪،‬جذز‪،‬جذف‬
‫كد ‪ ---‬كدح ‪ ،‬كدت‬ ‫جد‪-‬جرم‬
‫— ‪٠‬لك‬ ‫‪٢‬‬ ‫‪:‬ل — سلج‬

‫كس‪-‬مك‬ ‫غع ‪ ---‬غث‬

‫ا*؛‬ ‫لى‬ ‫فص — فصل‪ ،‬فصم‬


‫قص ‪----‬قصب ) قصل‪: ،‬غسغ‬
‫‪.‬طل‬ ‫■■‬ ‫مض‬ ‫(‪)Karmak‬‬ ‫— وف‪:‬‬ ‫ق‬
‫‪17‬‬
‫(‪)5‬‬
‫—ثجر (غجر‪.‬جم)‬ ‫جا‬ ‫‪) Bak‬‬ ‫بقا — بقر (‬

‫ىععخر‬
‫‪-‬مقر‬ ‫قشا‬ ‫حزا — حزر‬
‫‪-‬قفر‬ ‫قفا‬ ‫ذرى— ذر‬
‫—مكر‬ ‫ماك‬ ‫زجا — زجر‬
‫نمجا‪-‬مجر‬ ‫جسا ~ جسر‬
‫هذى حذر‬ ‫ثائ ‪ -‬دحو‬

‫(‪)6‬‬
‫ضغا — ضغب‬
‫صب‬ ‫ععا ‪٠‬‬ ‫رج ‪ -‬د جب‬
‫كظا — كب‬
‫جشا لل جشب‪ ،‬جشن( حن ن )‬
‫— ب‬ ‫با‬
‫رى“ رصب‬

‫‪)7‬‬
‫وذح ‪ -‬ذوح‬
‫ورخ — خور = رحو‬
‫وطد ‪-----‬طود‬ ‫وط‬ ‫و بطط —‬

‫وعن‪ -‬عون‬ ‫ربق — بوق‬


‫(‪)8‬‬
‫واج ‪-‬جمو‪-‬جاع‬
‫وحض حضو‬
‫— مرو‪-‬ك‬ ‫ومر‬
‫وعث‪ -‬عشو‬
‫درخ — دخر‬
‫وعل‪ -‬علو‬
‫وجع— جشوتجشن‬
‫دحغ‪-‬حفو‬
‫وشز — شزو‬
‫(‪)9‬‬
‫د نق — د نق‬ ‫سذر — نبذ ز‬
‫جهد — جهد م‬
‫درق‪ -‬در قل‬
‫جلظ جملط‬
‫ذط— ذعط‬
‫حقن — حقلز‪ ،‬حقزل‪ ،‬حقزن‬ ‫جلقجسملق‪-‬حلق‬
‫حدرج‪،‬دحرب‬ ‫حدر—‬
‫عشق‪ -‬دهجش‬
‫حدقس حد قل‬
‫مس‪ -‬دهس‬ ‫حنق‪ -‬حرنق‬
‫هذم‪ -‬هلذم‬ ‫خرب‪ -‬خر بق‬
‫جعرم‬ ‫جعر‬ ‫خزل—‪ -‬خز لس‬
‫‪Tiirk Dili Bülteni — 2‬‬
38

Bu harflerin nasıl eklendikleri hazırlamakta olduğum kitapta uzun


boylu izah edilmekte olduğu gibi şimdi göstereceğim örneklerle de az
çok anlaşılacaktır.
Arapçada, tahtaya İşaret ettiğim tasrif şekillerini ayn ayn misallerile
izah etmeden önce toplu olarak iki örnek ile hulâsa etmek istiyorum.
Bunlar da tek konsonlu (az) kokiyle iki konsonlu (kus) köküdür.
(Az) kökümüz arapçaya türlü şekillerde geçmiştir :
1 “ Vokalin düşmesiyle başa ve sona harf eklenerek : (‫زر‬- nezr) :
Az.
2 — Vokal düşe٢ek başa bir harf eklenmek ve son harfi tekrar et-
mek suretiyle: (٥‫ مع‬-mezze), (‫ عضايرز‬-meziz): Az.
3 — Ortaya bir seslinin eklenmesiyle : (‫ >طز‬m astan (2‫عوز‬- 2‫)ع‬: Az-
ilk, ihtiyaç. (‫ )هات‬mastan (7٧5‫هيث‬-1•‫)ع‬: Az vermek. (315 - ‫)عائص‬: ihtiyaç :
b- ‫ لسان ا لعرب‬- ٠
4 — Sona bir sesli gelerek: (‫ ذسان عرب ا ازى‬- ‫ أزى مامل ; نقص‬-.
5 — Son harfin tekrariyle : (‫ص‬- azz) : Az olmak, nadir olmak (‫ عس‬-
ass) : Misafire az ikram etmek.
6 — Sona harf eklenerek^j'): az olmak ‫قل وصغره‬:‫ازف‬,.
7 — Baştaki vokalin aşağıya ahnmasiyle: ( ‫ لظأ‬- laza’) : az. (‫ رزأ‬- rez’):
azaltmak. (‫ثاوه‬-5‫ع‬1٧‫)ع‬: Biraz, [azav: Çağatayca: Cüzî demektir.)
iki konsonlu (kus) kökünden çıkan kökler:
Bu kok, manaca çirkin olmakla beraber birçok şekillerde arap dili-
ne girdiğinden tasrif formüllerini toptan göstermek hususunda ehemmi-
yetlidir.
1 — (‫ هوس‬- kulus), (‫ نىل‬- kales), (‫ تتس‬- kans), (‫غنث‬- gans), (‫ غىن‬- gans).
2 — (‫ذن‬-kazz), (‫غث‬- ‫ع‬055(, )‫خذ‬-hazz).
,3 — (‫ غىق‬- gasy), ( ‫ خثوز‬- husur), ( ‫ جسوع‬٠ cusû٠) = kusuk, (‫ غسقان‬- gasa-
gan) = kusuk.
4 — ‫ لقص‬- laks), ( ‫ لق‬- lakas) , ( ‫ مقس‬- maks), ( ‫ نقس‬- naks).
5 — ‫ع‬-sa”٠ ‫ ثعتعه‬- sa’saa).
Görülüyor ki bütün bu kökler, ya başına ya ortasına ya sonuna
harfler eklenmek yahutta son harfi tekrar edilmek veya kök tersine çev-
rilmek suretiyle alınmış (kus) kökünden başka değildir. Buradaki fonetik
değişmeleri uzun boylu izaha lüzum görmüyorum.
Şimdi toplu olarak gördüğümüz bu tasrif şekillerini ayn ayn ve mü*
teaddit misalleriyle göstermeğe çalışacağım.
19
Burada tahta üzerinde gördüğümüz birinci şekil (‫ — ب‬+) (az, üz, öz)
gibi başta bir sesli bulunan tek sessiz harfli hecelerimizin arap dilinde
nasıl bir kılığa girdiğini göstermektedir.
Bilirsiniz ki (öz) kelimesi en eski ve öz köklerimizden birisidir، Da-
ha eskiden (r) ile konuşulan [Yakutça üör: Ruh ve öz demektir.] Bu
kök arapçaya birçok şekilde girmiştir:
(‫ اس‬- üss, ‫ ععن‬, USS, ‫ عص‬- ass, ‫ اخ‬- izz, ‫ ارس‬- irs, ‫ معص‬- irs, ‫ اصل‬- asi,
‫ اثل‬- esi 11] ‫ ازر‬- izr, ‫ فزر‬- fizr, ‫ زر‬- mizr, -‫ ر‬- ress).
Burada yazdığım arapça köklerin hepsi öz demektir. Bunlardan
)‫فزر‬, ‫ (عص ز‬köklerinde türk kökünün varlığını gösteren yalnız (2) harfidir،
Ötekiler kökü doldurmak İçin gelmiştir.
Biz Türklerde dilimizin fonetik karakterine uymiyan yabancı kelime“
lere Dazı harfler ekleriz، Meselâ türkçe (r, 1) harfleriyle başhyan kelime
yok gibidir، Dili bozulmamış köylülerimiz bu haflerle başhyan yabancı
sözleri söylerken başlarına bir vokal eklerler : iremezan, irecep, irahat,
ilimon,‫ ؛‬gibi bizim lâmba, kasa, ispor, istasiyon sözlerimiz de bunun
başka bir örneğidir.
Arapçada İşte böyle vokalle başhyan tek konsonlu türkçe köklerin
hemen hepsi bu şekilde de tasrif edilmiştir:
Azimak = sızmak: (.^-fezz, ‫تز‬- nezz, ‫ خ‬٠ nazz), divanda ; bir şeyin
etrafına üşüşmek manasındaki: (‫ )افاك‬den.. (‫رف‬- reff) , atmak = uzamak
[eski türkçede yükselmek manasına da gelir. Boy atmak ta bundandır.]
(‫مد‬- medd, ‫ مط‬- matt, ‫ مت‬- mett) [ayni kökün arapçada (‫حط‬, ‫عط‬, ‫عت‬, ‫اد‬, ‫)عاط‬
gibi ashna çok yakin köklerle beraber yüzleri aşkın kök doğurduğunu
ve bunların arap lügatinin büyük bir kısmını kapladığını Hâkimiyeti
Milliyede iki yıl önce göstermiştim.]
Gene bunun gibi (ezmek) teki (ez) kökünden (‫ لسم‬- 1‫ع‬5•, ‫ د‬- lesm)
şeklinde kökler çıkmıştır.] ezmek kökü arapçada ashna çok uygun olarak
ayni manada ‫ أن‬- ezz, ‫ اس‬- ess, ‫ عس‬-‫عا‬55, ‫هاس‬- 10‫ة‬5‫ع‬, ‫وهس‬-٧‫اع‬5, ‫ امهس‬hers,
٧,^-hazb, ‫وثأ‬-٧‫ع‬5 ,‫و*مب‬-vesm, ^*-hesm, ‫ازم‬-ezm -«-»‫ اذا دقته وحطنهتم‬:‫از مته السنة‬
‫ [هتذيب االغاظ‬, ‫ ]رض‬- razz. Bu misaller İçinde /‫ )ومث‬kelimesi de (‫ )أز‬kökünden
yalnız (2) harfi kalmış olanıdır. Başdaki (V) (e) nin ve (‫ )ث‬de (z) harfimizin
fonetik değişmişidir. Arapçada (z) nin ‫ )ث‬olduğuna yüzlerce örnek var-
dır. Nasıl ki iz = ‫ ’ أر‬isr, öz, üz = ‫ار‬-usr olmuştur, (üz) eski türkçede
yağ demektir. Bugün yağ konan bir çömleğe üzlük diyoruz ki bundan
kalmadır.

111 Aal, ast da türkçede : Temel, esas demektir.


20
Demin de söylediğim fizere köklerimizin arapçaya bu şekilde geç-
mesi, herkesin goremiyeceği, ve inanamıyacağı bir şekildir. Bunun daha
fazla tafsil ve İzahını kitabımıza bırakarak ikinci şekle geçiyorum.

ikinci şekil (: ‫ )ب‬gene ayni kökün arapçada vokalin düşmesiyle


başa bir harf eklenerek konsonun çiftleştirilmesi yoliyle tasrif ve tasar-
ruf edilmiş kökleri izah eden bir işarettir. Bu şekil, birinciden daha
çoktur. ٠
ilmek : Hafifçe dikmek, iliştirmek - ‫ ر‬mell.
Uz : Zeki, hazık - ‫ ز‬nezz.
Atmak : Uzatmak, yükseltmek - ‫مط‬, ‫مت‬, -^-medd, mett, matt = ‫ماط‬-
mata.
Azimak: Sızmak -‫فز‬- fezz, )-nezz, ‫ نض‬, nazz.
[Bu kökler (azimak) sözün başka bir şekli olan (sızmak) kökünden
başına bir harf eklenerek alınmasından da olabilir. (Siz) biribirine yakın
iki harftir. Bunlar arapçada ayni harf halinde şeddelenmiş demektir.]
Asmak-‫ض‬-nass.
Açmak-‫جف‬-fecc.
Uçmak - ‫ وج‬- vece. [(V) vokalin değişmişidir, (ötmek) ten : (‫وت‬-٧٤٤)
te boyledir.]
*
Üçüncü şekil (, 1 —) arapçada ecvef veya lefif denilen şekillerdir
ki türkçede ortasında sesli bulunan köklerdeki bu seslilerin tasiifte bir
vokal alabilecek bir hale geçmişi ve uzatılmışıdır.
Bunlar arapçada pek çok olduğu gibi köke en yakm bir şekildin
Türkçe kök olduğu gibi kalmış, yalnız ortada sesli çekilmiş, uzatılmıştır:
Mazi üçüncü şahıs halinde bazı örnekleri :
‫ — صال‬sal. e : Saldi, savlet etti [saldırmak, eskiden salmak şek-
lihde idi.]
‫ —اط‬bat.a: Battı [bir adamın adi, serveti kaybolmak suretiyle
batması]
‫ — بد‬bad. e : Battı [güneş İçin]
‫ — عاز‬Âz. e, ‫ عاص‬-As .a, ‫ عات‬٠ Âs. e : Azdı, şiddetlendi
‫~طل‬Al.e-: Al etti, [al, türkçede hile demektir. Bugün aldatmak
diye kullandığımız fiili, eskiden aldamak şeklinde idi.
Bundan da ( ‫ دعل‬- da’1) = (٠1‫ دأل‬- 4‫ )ع‬kökleri çıkmıştır ki
)da) eki arapçada başa geçmiştir = ‫ دا‬- ‫ أن‬,‫ دا‬-‫(عل‬
(42(1021•-‫( حال‬al) kökünün başına bir harf eklenerek
alınmıştır. (‫ ع(حيله‬bundandır.]
— ‫اة‬ —

3 .*‫آق‬-٨: Ağdı [bir nesnenin üzerine ağıp meyletmek. - Kamus


tercuesi]
‫ اكل‬- kal. e : Kaldırdı. ‫ قال يشوها‬: Elbisesini kaldırdı. (‫ قل‬- kail) koku de
kaldırmak manasına gelir.]
(‫ غلو غالء‬- guluw) maddesi de: Yükselmek, uzamak demektir.
(Kal) kökü tü k ede birçok manalara gelir (kalmak) altaycada ölmek
demektir. Arapçada da öldürmek demektir. ،‫ لسان لعرب‬- ‫انالوا يزيد اىتتلوه‬
(Kalama) tilevütce : Yorulmak, zayıf düşmek. Arapçada ayni ma*
nadadir: «‫» قل اجلمس اىضوى وضعف‬
(Kaiatmak): imha etmek. Arapçada : (‫ قلت‬- kalet) : helak olmak. (‫ قلز‬-
kalz): Ok atmak. (‫)قلب‬: Tann bir adamın canını almak. (5‫غلث‬-‫)ذل•ع‬: Çok
öldüren, tilevüt ve uygurcada (kalamak) : Ateş yakmak demektir. Arap-
çada: (‫غاو‬-kalv), ‫ قىل‬٠•‫وا‬٧): Bir şeyi ateşte pişirmek (‫ امحرت‬:‫)قلب البرسة‬
،‫ اكن ذاحقد وضغن‬:‫ غل صدره‬،‫ حغلل‬galel» : Susuzluk, yanginhk Demektir,
)‫ غىل‬: galy, ‫ (غليان‬: Kaynamak )‫ غلن‬،‫ (غمل‬de gençlik ateşi turkçede bugün
yaşıyan ve hareket, iztirap manasına gelen (kalgımak) sözümüzde arapçada
(‫ )قلق قلخ قلقلة‬şekillerinde kendini gösterir.
Arapçada demek, söylemek manasına gelen (‫ )قول‬ile söz demek
olan (‫ )ةال‬de öz türkçe bir sözdendir. Çuvaşça (kala) : Söylemek demek-
tir. -Aşmarin- VI s. 29
Mogolcada : (Kele), Boryatçada : (Hill) dağlı çermişlerde : (Kelem),
Ovaçermişlerinde: (Kalam) : Hep söylemek manasınadır. «Çuvaş lügati»
Zolotniski - S. 30
Arapça (kelâm) kelimesinin de bu kökün ince şekli olduğunda şüphe
yoktur.
(K 1 ‫ )ب‬kökünden çıkmış sayısız köklerimizin Arap dilinde tasrif
edilmiş şekilleri okadar çoktur ki bunlar, saymakla bitmez. Şu gösterdi-
ğim örnekler, bunu anlatmiya yetişir samnm.
‫ — قاض‬Kaz. a : Kazdı [kuyu İçin. Mastan (‫ )جتص‬dır. (‫ )قزو‬kökü de
değnekle yeri eşmek ve kazmak demektir.
‫— عاس‬-Âs.e (‫)جاجسح‬: Gezdi, ^g), çalışıp kazanmak. (g=k). Çocuk-
lanna aş vermek (s = ş). (aş) sözümüzün, başka lehçelerde (az = as)
şekli de vardır. (Azık) bundandır. (Asramak) : İaşe etmek te demektir,
arapçada (‫ عيث‬- ayş) : Aştır. (‫ )اعاشه‬de bununla ilgilidir.
‫— صاف‬Saf.e: Saptı.
‫ — عان‬Ân. e : Kadm ( ‫ عوان‬- Avan) = Âna oldu.
‫—حلار‬Har .a: Zayıfladı, kuvvetten düştü [Yakutça Hâr, Hara ayni
manadadır.]
22
‫—داغ‬Dag-, a: Dağıldı, ortaya yayıldı, [sıcak dağladı da demektir.]
‫ءاق‬ - Âf. e : Avmak, etrafına toplanmak. [Divanda (‫ ) آفق أفك‬da bu
manayadır.](‫ د‬- Haff) kökü de böyledir. Toplanılacak
yer demek olan (‫حمفل‬-mahfil) kelimesinin kökü olan
(‫ حفل‬- Hafi) maddesi de ayni köktendir.

Bizdeki (â,e) seslerinin arap köklerinin başında ( 11 (‫ •ح‬değiştiği pek


çoktur. Acele etmek yerinde kullanılan (evmek) ve (ivmek) Divanda
üç noktah (f) ile görülür :
1 - 146 : ‫ حفد» دوان الملغات‬: ‫•افدى‬
Araplar eskiden (f) ile söylenen (evedi) sözümüzü ‫ حفد‬- hafede) şek-
linde dillerine almışlardır; bununla beraber bu kelimemiz (‫اند‬-efed)
kılığında da bu dile geçmiştir ki lâfız ve manaca turkçesinin aynidir.
Tasrifi bir dil olan arapçada köklerimiz her zaman olduğu gibi kal-
maz. Vokaller değişir, bu dilin tasrif makanizmasiyle kendi sigalanna
uygun harekeler ahr.
Malûmu âlileridir ki sülasiden mazi sığalarının malumlarında keli-
menin başı daima üstün okunur. Meçhullerinde otre... Türkçede ilk harfi
(a - e) seslerinden başka seslerle, söylenen kelimelerimiz bu dile alınırken
bunların malûm sigalarda üstün, meçhullerde ötre veya esreye çevrilmesi
zaruridir. Uzun araştırmalarımla bir hakikate şahit oldum ki o da bizim
köklerin baş harekeleri mazide değişseler bile muzari, mastar ve başka
sigalarda çok kere, gene kendilerini muhafaza etmektedirler.
Bununla beraber arapçada meçhul sigasmda olduğu halde malûm
manada kullanılan yine birtakım mazi sigalan vardır ki bimlar u, ‫ ة‬gibi
otre okunan köklerimizin olduğu gibi alınmış şeklidir. Araplar, bunları
malûm olmiyan meçhul şekil sanırlar. Meselâ (solmak) taki (sol) kökü-
muz arapçaya (‫ سل‬- SÜİI) şeklinde girmiştir. Bu fiil, meçhul sigasmda
olduğu halde (soldu) demektir. (‫ دىل عينه‬،‫ )سلوجهه‬: Gözü soldu, yüzü soldu
demektir. Bu kökün (‫ سالله‬- sülâle) şeklinde mastan da var dır. Türkçe
solmak kökünün (solpümek)diye ince bir söylenişi de gözönünde tu-
tulmalidir. (‫ )ساللرئه‬de bundandır. Bak (‫ )شان العرب‬ve (‫)اقرب املوارد‬. Malûm
sigasi olmiyan bu kabil fiillerden çoğu hep böyle turk kökünün olduğu
gibi alınmışlarıdır.
Burada hatırlatılması lâzimgelen bir nokta daha vardır: Bizim garp
lehçesinde ilk konsonu (o, ö, Uj i) sesleriyle söylenen kelimeler, Yakut
ve Çuvaş dillerinde çokluk, (a, e) iledir. Meselâ bizde (ön), (ocak) söz-
leri Yakut dilinde (an) ve (acak) tir. Garp tüîkçemîze, hattâ altayik leh-
2 ‫لة‬
çelere uyuyan arap köklerinin birtakımı bugün bize aykırı gelen bu
dillerin telaffuz şekline göre alınmıştır.
ilk harfi (o, ö, ü) vokalleriyle söylenen köklerimizin muzari sigalann-
da kendilerini muhafaza ettiklerine birkaç öınek: [bunlar (٤01-‫ بفول‬- ٧‫)ع‬
vezninde olan sigalardir. Son harflerini sakin olarak telâffuz edersek
Turk köküne yakınlıkları daha kolay anlaşılır.] :
‫*دوك‬-ye-dûk) döğ: döğer, ezer [kahve döğmek gibi] ayni kök, adam
döğmek, döğüş manasına da gelir (‫ دوك‬- ‫م‬3**٢•( 4‫وتكة‬, kavga.
(‫ذم‬-dekm) de: Döğmek demektir.
1‫بدول‬--٧‫ع‬-0‫ )ث‬dol: Dolanır, dolaşır ‫ )حمون‬de boyledir. Arapçada (d=c)
değişmesi pek çoktur. (‫ اجسوس‬sözünün (‫ )داسوس‬şekli de vardır,
îürkçede gıdıklamak = gıcıklamak ta olduğu gibi..
‫ يشوب‬-٧0-5‫)ط‬ top: Toplanır. Arapçada (51‫ث‬- ‫ (ت‬0‫لغعل‬1‫و‬10‫ع‬ çoktur.
‫وان‬-‫ واتن‬kelimeleri ayni mânadadır.

(‫—يؤل‬ye-ûl)- ol: olur. [Bir şeyin üzerine olmak, olmak husule


gelmek. Bir kile buğdaydan şu kadar un olur gibi.] Buna
benziyen başka bir şekil de:
‫حمؤل‬-٧‫ع‬-1‫)لق‬: İŞ olmak = bitmek, şarap sirke olmak tabirlerinde kul-
!andığımız olmak manasında. [<‫ل‬،-‫ ح‬kelimesi de (olmak) kö-
kündendir, Arapçada but: (4-badd) tok: (٤£-tahh) olduğu gibi
(ol) da (‫ )حال‬olmuştur ki oluş = bir adamın bulunduğu vaziyet
demektir. (Hal) in (ol) dan geldiğinin en kuvvetli tanığı (d‫؛‬-bâl)
sözünün de bu dilde hal manâsma gelmesidir ki bu da olmak
fiili yerinde uygurcada kullanılan (bolmak) tan alınmıştır. (‫)بال‬
gibi (‫ بلوله‬-bulûle) de hal demektir ki (bol) kökünün değişmemiş
şekliyle yaşıyanıdır.] [1]
(‫سقوب‬-‫و‬٧•-1‫ )اث‬kop: kopar = kalkar, koşar. Türkçede (kopmak) kalk-
mak manasınadır. (‫ )قبام‬mastarının muzarii olan (‫يقوم‬-ya-kum)
ile esmek manasına olan (‫ )عبوب‬kelimesinin muzarii de boyledir.
(٠r٣.-ye"hubb). Biz de bir rüzgâr koptu, toz koptu, deriz. Arap-
çada toz manasma gelen (.^’gubar) da bundandır, (toz) keli-
mesi de arapçaya birçok kelime halinde ve aynca geçmiştir.]
[1] (Hal) kökü : (mahzun kalmak, aciz kalmak) sözümüzde olduğu gibi (olmak) ye-
rinde kullanılan (kalmak) dan da gelmiş olabilir. Tilevutcada : «tura kaldı» yerinde «tur
aidi da denir.
24
‫ يسوخ‬, ‫ إسوغ‬, ‫ يشوغ‬, ‫يصوغ‬ — ya-sûğ) soğ٠ sok: sokulur, girer yerin altına
geçer elemektir. Divanda (suf soguldu) ayni manada gösteri-
lir: 2-99.
(‫يعلود‬-‫ح‬9٧3-٤‫ق‬٤) - tut: tutar [tutmak: Sabit bir hale gelmek (1(‫ ولد‬kökü
de seslinin başa geçmesiyle alınmış başka bir şekildir.
(‫يدوق‬-٧3-4‫ (اثا‬٠ dök: Döker [göz yaş döker. Ka ‫ ت‬ke]
(0‫قور‬-‫و‬٧2-1](- ‫ا‬٤1‫[م‬: tuzak kurar.

(1-İ) sesli köklerimize de birkaç örnek:


(12- (٤12 -7٧8- ‫يغيظ‬: Kızar, hiddet eder.
(‫—يقتظ‬ya٠kîz)- = kızar !(٥72=1-‫)قيظ‬: Ortalık çok kızmak, yazın en
kızgın zamanı.]
‫قني‬-7‫•ى‬-‫حا‬1•( - *10: 7٧‫•]ة‬11]‫ و‬yapar. [Yakutça (km) (kılmak) gibi
halk etmek ve yapmak demektir. Arapçada (‫ )قني‬gibi vokalin
sona getirilmesiyle doğmuş başka bir şekli olan (‫ )قنو‬da ayni
manadadır.
(‫ — ببد‬ye-bîd) - bit : biter = yok olur.
(‫ — حمير‬ya-hîz) - hız: deveyi hızlandırır, (hız) turkçedir. Kırgızca (kıs-
tavu gitmek) : Hızlı yürümek demektir. Hız kelimesi Arapçaya
pekçok kök halinde geçmiştir. (‫ حزالج‬-hizlac) ve (‫ )خذرفه‬de
boyledir.
(‫ — يضيق‬ya-zîk) - sik : bir şey sik, dar olmak, eli sıkı X bahii olmak.
(‫ميد‬-7‫ع‬-•010( - ‫[ ميد‬tar lehçesinde (midremek ve midramak): Hare-
ket etmek demektir ki arapçasmın aynidir.]
On birinci şekil gösterilirken daha uzun izah edileceği üzere arapça-
ya 'bu şekilde ve tersine dönmüş olarakgeçen kelimelerden birkaç örnek:
(‫ — باق‬bâk-a)-kap: kaptı, kapladı, etrafına toplandı.
(‫ — طاق‬tak-a) kat: katlandı, tâkat getirdi [doğru kökü olan (‫ أقات‬-ekat-e)
de ayni manadadır. Ayni kelime bir şeyin kati da demektir.]
(‫ — اكس‬kâs*e) - sek: sekti.
(‫— الق‬lak, a) - kal: kaldı, egleşti.
(‫ — شوص‬ya,nûs) - son: sona kahr.
(‫ — يكيس‬ye,kîs) - zevci muamele.

Arapçaya bu şekillerde geçmiş isimlerde vardır:


(‫— طاف‬tak): tek [Kazanca kaim olarak söylenen (tak)ın aynidir.]
25
(‫اح‬ ,Âh): yumurta akı (H = K)
(‫ — باد‬baddbut.
(‫ —اكخ‬tahh) - tok.
(‫ — آس‬âs) ٠ IS, iz,
(‫ — صاع‬sâ) - sagu [bak Divan]
(‫ قأره‬- kare) *kara kaya ve kara taşlık [‫ — حره‬harre: de bu manayadır.
‫ — فرم‬karah: bedene anz olan leke ‫ ت‬karalık].
‫وزا‬- tûz, ‫“ توس‬tûs):töz [bir şeyin asil, özü. Çagataycada (tös)
şeklinde söylenen bu kelimeler (öz) sözümüzün başına (t)
eklenmişidir. Türkçede bunun örnekleri çoktur: Uremek = türe-
mek, an = duru, Kazanca :tan.
( ‫ — وخ‬bûh)... : karışıklık, ihtilal. Araplar, söylenmesi çirkin olan bu
kelimeden pek çok kelime üretmişlerdir. (‫ )القه‬da bu manayadır.
(‫دق‬.-bük)da kötü, boş şey, düzme yalan, sır saklamaz adam
gibi manalara gelmektedir. Nasıl ki (‫—قوش‬kuş)ta ufacık, tefe-
cik kuş gibi adama denilmektedir.

Ortasında sesli bulunan köklerimizden bir çoğunun bu seslileri


arapçada sona geçerek (nakıs) denen şekli vucude getirir ki dördüncü
şekil olarak (1 — -) görüyorsunuz. Bunlara da bir kaç örnek :
(‫بقا‬- bakâ) - bak : baktı [‫— بغا‬bag,a) da boyledir. Ayni manadaki
(2‫ ل(بقر‬bu köktendir■]
(‫ دال‬- delà) — dile = diledi, yalvardı, .‫ذيل اقرب املواردا‬-‫طلهبا‬:‫أدالحاجته‬
‫ )مثجا‬- seca)-saç:malını saçtı.
(‫دنا‬- dara)-dara:saçını daradi. [kök ayniyle kalmıştır. (‫ )رطل‬bunun
tersine alınmışıdır.]
(‫—اف‬ebâ)-aba: abadı, imtina etti. [Görüyorsunuz ki bu kok te
olduğu gibi kalmıştır.]
‫صبا ا‬ — saba) - seb : sebdi = sevdi. Bazi altay lehçelerinde sevmek ٥
sebmek şeklindedir. Arapça (‫ — صب‬sabb) kökü de ayni mana-
dadir. (‫ — يم‬: seby) : Sevgisiyle âşıkım esir etmek.
‫! ؛‬-‫ — غ‬ara) - ara : aradı,
(‫عقا‬- akâ)-ak: kazılan kuyudan su aktı.
،‫ — را‬beza) - boz : düşmanı bozdu,
(‫وى‬:- evâ) - ev : eve gitti.
26
(‫— ترا‬ kara) - kar : düşmanı kardı, kargiladi.
(‫يعدو— يدا‬-ya'du):ütmek = geçmek, tecavüz etmek (müntehelirep)
(‫—أال‬ela)-el:elden gelmek-istitaat. [mastarı (‫— ألو‬elv). (‫ )الو‬kö-
künün (el) ile münasebetini gösteren başka bir tamk ta bu
kelimenin lütuf ve ihsan manasına da gelmesidir. Türkçede de
el: lütuf ve muavenet de demektir. Nitekim arapçada (yed) de
bu manayadır. Bu kok âciz manasına gelen (alu) dan da ge-
lerek ayni manayı anlatır.] ٠
‫—)ازا‬eza)-az:mali azaldı. [[‫سان اذصب‬
‫ — )هطا‬hetâ)-at.-attı.
(‫ جما‬- acâ)-aç :ağzını açtı.

(‫عنا‬- 205(-1•:1]‫اله‬, alçaldı, [isabet etmek manasına da gelir ki


türkçede bela inmek de denir, inmek fili Çuvaş dilinde (an)
şeklindedir. Yakutça (anay) keder, hüzün demektir ki arapçada
da (‫ عناء‬- ana’) ayni manadadır. Yine bu dilde(ana) yavaş, gevşek
demektir. Bu da arapçada(،^' - enat olmuştur. Bitmektenebbut
manasına olan (ünmek) kökünden de gelerek : bitti de de-
m ektir
(‫خزا‬- haza) - kazan : kazandı, malik oldu.
(‫ — رسا‬sera) - sür [Kamus tercümesinin anlatışına göre: ağaç kökünün
damarları yer altına sürüp gitmek.]
(‫— أدى‬eda)-ede = öde :ödemek [ödemek Uygurcada (edemek)tir.

Bak Radloff. 1 -848. (‫)اعىط‬ da bundandır.]


(‫ قرا‬- karâ) - kur : kurmak, kasdetmek [mastan ‫روا‬-karvidır.
(‫— خال‬ hala) - kal : kalmak : ( ‫ )خال املاكن‬: yer boş kaldı : (‫ )خال نفسه‬: kendi
' başına kaldı (ha = k).
(‫عقا‬ — aka) - ak : yükselmek, ağmak. Ağmanın Çuvaşçadakî şekli
(akmak) tir. Arapça kökleri karşılaştırırken, yalnız bugünün
köklerini ve bunların bugünkü söylenişlerini nazari dikkate
almak kâfi değildir. Arap dili kurei arzın dış kabuğu gibi
türlü türlü istihale devirleri geçirmiş, türlü Türk kavimlerinin
muhtelif asırlarda bu dile verdikleri kelimelerle tabakalar teş-
kil etmiştir. Sumerce, Yakutça, Çuvaşça ve Mogolcanm en
eski köklerini tasrif etmiş olan bu dil islâmdan önce olduğu
gibi sonra da Oğuzlarla uzun temasından bugün lügatlere
geçmemiş, yalnız Anadoiuda kullanılmakta olan kelimeleri de
almıştır. Bizde yukan şeklinde söylenen kelime. Çuvaşçada
27
(akan) dır ki arapçada (‫ عقر‬- akr) olmuştur. Bu kökün ters alin-
mış şekillerinden (‫ رقع‬- ]•‫ا‬٤") yedinci kat kök, doğru şekli olan
(٣5*٠‫حاقور‬-1‫)و‬: dördüncü kat göktür. (‫عق‬-•1)(:٧‫*ت‬5‫ اع‬dağ
demektir. Ayni kökün doğru alınmış şekillerinden(,‫ *؛‬- hak):
yüksek yer (‫ " ءغل‬akl) keçi, dağlara çıkıp yükselmek. Yine ayni
kökle bağlılığı olan okmak, Çağatayca : atmak. Fırlatmak de-
mektir. Arapçada (‫ عق‬- akk) ta oku köke atmaktır; muzarii
(‫ق‬٠‫ ي‬- ya *ukk) tur.
Bizim ( yok) kelimemiz mançu dilinde (aku) şeklindedir ki
arapçaya sayısız kökler halinde geçmiştir.
) ‫ عقص‬،‫عقل‬،‫عقم‬٤ ‫ عوق‬avak, ‫ حغب‬- hakab, -‫ حقل‬- hakat, ‫= حق‬
ölüm, ‫ )حمق‬kökleri bunlardandır.
( ‫طرًا‬-tara) dan: danmak = arız olmak, düçar olmak,tesadüf et-
mek. ] ( ‫ ) درا ‘ رضأ‬maddeleri de boyiedir. ]

* ‫هد‬٠

Köklerimizin ortasında ve sonlarındaki seslilerin (v) şeklinde


başa geçtiği de çoktur. Bu da beşinci olarak ( —- — 1 ) gös-
terilmiştir. Bu şekilde köklerden bir çoğunun mastarlarında
bu (v) harfinin düştüğünü görürüz. Bunlar İçin de birkaç örnek
yazacağım :
( ‫— وعد‬vaade) ada: adamak mastan (‫ عده‬- ide) = ada
( ‫ وزن‬-‫زنه‬- zine ) * Sina: sınamak, [arapçada bu kelime, ashnda bir
şeyin ağırlığını el ile sınamak demektir. 1
(‫وسل‬-‫ صله‬sila ) - Sila: silamak [Kirgizcada : ihsan etmek, lûtufta bu-
lunmak. Divanda ve Tuhfei Zekiyede de vardır, ]
( ‫ سه— وشع‬- sia) - sığ, sığmak, sığışmak
‫ديوان االغات‬- ‫قاغاسغدى أى وسع الدفيق الظرف‬ ‫يغيشىت ا بن منبا « اون‬- :‫«وسع‬
‫وحن‬--‫حنه‬ -Hıne-kına: Kınamak. Eski kaynaklarda görüleceği üzere
(kin ‫ ب‬kıyın): Ceza ve azap, kınamak tecziye ve tazip etmek
demektir. Bundan çıkan (kmav ) da ceza ve işkence demek-
tir ki arapçada da ayniyle ( ‫ قناو ء‬- kinave ) ceza demektir.
-‫ اقرب املوارد‬,)kınamak kelimesi bugün Anadoluda : Söz ile ceza
yani tevbih, tçyip manasında kullanılmaktadır. Bu mananın
eskiden de mevcut olduğunu gösteren bir tamk ta arapçadaki
( ‫ خنو‬- hanv ) maddesidir ki fena lâkırdı etmek demektir. (‫خىن‬-
hana ) da : fena lâkırdı ve feleğin kahn, gadri manasınadır.
28

Mazisi : (‫خىن‬- haniye) . (r, 1) harfleri gibi (n) ile sonlanan


köklerimizdeki bu harflerin Arap dilinde çokluk, başa geçtiği-
٠ ni söylemiştim. İşte bu kökün de inceli kaimli bu yolda arap-
çaya geçmiş birkaç şekli : ‫ نكب‬،‫ نلك‬،‫ نك‬،‫( نقم‬
(‫ وتد‬- ‫ده‬ - tide) -tut: Tutturmak tespit etmek. [Kalin şekli olan( ‫) وطد‬
de boyledir. ]
( ‫ وثب‬- ‫ ثبه‬sibe ) -zıp : Zıplamak. [(‫ )زف‬kökü de [muzariipz -ye , ziff)
şeklindedir] ayni kökten alınmıştır. [p = f]
(‫وجوم‬- vücûm)- cûm : Comutmak ‫ د‬somutmak.

(‫ وغوب‬- ‫ )اعت‬- kop : kopmak, koşmak.


(‫ وكر‬-٧‫إع‬٢٣) -gir: girmek. (‫ وكريه‬-vekire): Yeni yapılan eve girme
ziyafeti.]
(0-‫ )"وقوع‬- koy: koymak (‫=ع‬٧). türkçede (koymak) bir de
tesir etmek yerinde kullanılır. «Koygun söz, çocuğun ölümü
bana koydu) gibi. Gene bu kök (koğlamak) fiilinden de gele-
rek ayni manayı da anlatmaktadır. (.(‫غ‬-‫ع‬
‫— )وصلون‬vükûn): kon: Kuş yuvasına konmak. [Kök inceltilerek alin-
mıştır.] Kahn şeklindeki ‫ وقنه‬-vukne) de : Kuş yuvası demek-
tir. Bu kökün arapçada tersine alınmış şekli (‫ نوخه‬- nûha) dır ki
konmak bir yerde karar kılmaktır demektir. Bundan alınmış olan
‫مناخ‬-1•0‫تا‬- nah): konak demektir.
(‫ — وشق‬veşk - koş : koşmak.
(‫ودوق‬- vuduk, ‫ودق‬- vedk ) dök: yağmur dökülmek == şiddetli yağ-
mak. [Demin (‫دوق‬-7٧0,0‫ا‬٤) şeklinin de gözyaş dökmek ma-
nasma geldiğini arzetmiştim ki bu kökün doğrudan doğruya
' alınmışıdır.]
(‫—وض‬ve, kısa ) - kısa : Boynu kısa oldu. [(‫ قرص‬- kısar ) da ayni kök-
tendir.]
(‫—وض‬vakr)- kir: Kemiği kırdı. ‫ فقرونقر و مقر ا‬kökleri de (kir) kökü-
müzdendir. Kinlmak: Fakir olmak ta demektir.‫ارقرلدى اى افتقرالرجل‬
‫ اذا اخذ عنه ماله‬،‫ وهو ا‬Divanüllûgat 2-107.
Bu kökten gelen ( ‫ ) نق‬da ( ‫ ) قر‬gibi bir adamm mail elinden
gitmek demektir. Arapçada Türk fonetiğinin aksine olarak son
harfi (7,1) olan köklerimizin bir çoğundaki bu son harfler
başa geçtiğinden bu (kir) kökü ayni manada (‫ )رق‬de olmuş-
tur. kal kökünün (‫ اق‬٠ lâka ) olduğu gibi.
29
(٧390-‫ )وغد‬: Kötü, ahmak, deni, Siska. [Mazisi : (‫ وغد‬va-gude).
kötü kelimesi türkçede hem fena, hem de zayıflık manasına
gelir. « Ben gormiyeli çocuk kötülemiş»: zayıflamış. (Koyun-
lar, kışın kötüler» gibi. Arapçada dahi (kötü) kelimesinden
çıkan köklerde her iki manayı da anlatmaktadır. Bu kelimenin
Arap diline geçmiş doğru ve ters şekillerinden bir kaçını
goslereyim: (‫— كته‬kütte): Malin kötüsü.( ‫ كذ‬-kett) bir adama
kötülük etmek ve zayıf adam. Bu kökün tersi olan (‫ )متك‬fiili ki
müzarü(‫ ح‬-yetükk) dir: Ank ve ahmak olmak demektir.
(‫ يتوك‬- ‫ تألد‬٠ yetûk ) fiili de boyledir. (‫ — كتع‬kuta’) : Kötü - kötük :
Adî, zelil. (‫كتال‬-1٢‫ع‬٤•‫)ل‬: dirlik darlığı, geçimsizlik. (،‫كدو‬-
küdû’ ) : ot, soğuktan godülmek, kötülemek (‫ )اكدمم‬yer İçin vasıf
olarak : Ot bitirmez, deve İçin: Tüyü az. (‫كداده‬- küdade):
Tencerenin altında kalan tortu. (‫كدود‬kedûd) : baht], kötü adam.
(‫ —كدره‬kudre), (‫كدورة‬-küdûret: Bulanıklık, bir adama düş-
manhk ve kötülük yapmak. (‫كدو‬٠ keder) : Sıkıntı, İç karartısı,
(‫كدن‬-keden) de boyledir. (‫ —كدر‬kuduw): ot kötülemek,
gödük kalmak. (‫كدى‬-**٤•‫إز‬٧): Kokmiyan kötü miş. (‫ كديه‬-
kudye ) : kötülük, musibet. (‫ غت‬-‫•ع‬٤٤): Kötü olmak, kötüleş-
mek. ‫ وغد‬kelimesinin tersi olan ‫غب‬،‫ ونغ‬،‫ (دغوه‬kokleride : Bütün
fenalık, zayıflık, kir, pas, ahlâksızlık manalarına gelmektedir.

٠**

Altıncı şekilde (=—) gösterilen tasrif şekli, şekillerin en normali


ve en çok tesadüf edilenidir. Bu kökler, tasrif İçin son harfleri çiftleşen
yani arapçada (‫ )مضاعف‬adi verilen köklerdir, Türkçe köklerdeki sesliler
arapçaya geçerken başa alınmış veya(i — o—u) gibi vokallerimiz ‫ى‬-‫و‬
harflerinden birine çevrilmişse (‫ ))مثال‬ortada kalmışsa (‫ )اجوف‬sona geç-
mişse (‫ )ناقص‬şeklini ahrlar ki araplann (‫ )معتل‬dedikleri bu şekiller, bizim
vokallerin yerlerini değiştirmelerinden hâsıl olmuştur. Arap! arda sesli harf
yoktur. Yalnız konsonlar bir araya gelerek kökler teşekkül eder. Bizim
sesliler, onlarda)،،!،'! ‫ (محينوف‬veya (harfimed) adlan verilen harflerdir ki çok
kere konsonlaşır veya düşer. Mesela bizde bir vokal olan(u, o, ı)arap-
çada (v) olur ve hareke alan bir konson kıymetini gösterir. Ekseriya
( ٨ ‫ح‬٤‫ !ع‬gibi tamamiyle bir konsondan fark edilmez bir hale gelir. Bunlan
biraz sonra misalleriyle göstereceğim.
30
Arapların (‫ )اقسام سبعه‬dedikleri (‫ )معتالت‬dan birisi de (‫وز‬.‫ )مه‬denilen kök
şekilleridir ki bunlar da baştaki seslerimizin başa veya çokluk, tersine
çevrilerek ortaya veya sona alınmışlardır. Bunlan da bol örnekleriyle
arzedeceğim.
Arapçada muzaaflar, yani son harfi çift konsonlu olan kökler, eğer
bizdeki sar, sal, kaç, gez, kes gibi ortasında (a-e) seslisi bulunanlardan
alınmışsa bunların türkçe köklerle uygunlukları pek kolaylıkla sezilebilir.
Hele mazilerin*sonu duraklanarak okunursa biribirinden ayırt edilmiyecek
kadar biribirine benzerlikleri görülür. Esasen öbür sami dillerde de hal
boyledir : Bu dillerde, âsurca müstesna, fiil ve isim köklerinin son harf-
leri harekesizdir. Bunlar da muzaaf şekilleri tek harfli okunduğundan,
eğer kök tersine çevrilmemişse, türkçesinin aynidir; bununla beraber
dilciler, bunlan arap diline kiyasen üçlü saymakta ve bütün sami dil
köklerinin umumiyetle üçlü olması fikrini ileri sürmektedirler.
Araplar, köklerimizi üçleştirmek İçin ya böyle köklerin son harflerini
ikilemişler, yahut her iki konsonu da yani kökleri de çiftleştirmişler ki
bunlardan da dörtlü ana kökler çıkmıştır. Bunlan da biraz sonra aynca
göstereceğim.
Mazi sigasmm üçüncü şahsî şeklinde ve sonu duraklanarak :

(‫رص‬- sarr) - sar: Sârdı [bundan gelen(.?1;،’ - Sirar) : Sargi^Lsarr):


Biribirine sanlan ağaç.]

(‫—ص‬azz)-az: Az oldu. [(۶-ass): Misafire az ikram etti.]

( ‫سس دب‬ debb) ٠ deprenmek, debelenmek (‫داه‬- dabbe) : Teprenikli - Uy-


gurca kuran tercümesi - bu kelimenin ortaya (1) eklenerek
alnmış şekli(^îl۵) tir.

(‫زن‬،‫ظن‬ — zann) - san: Sandl.


)‫— حط‬ hatt) - at: Attı. [Gene bu kökten gelen )‫ (حت؛هت؛ حد‬kökleri
ayni manayadır.]
(‫أز‬- ezz) - ezdi, mahvetti. Bu kök, yara ve çıban azmak ta demektir.

(‫ أج‬- ece) - acı : Su, acı oldu. [ (‫ آجن‬- acin) de pis, acı su.]

(‫ شق‬- şak)-çak: Şimşek çaktı. [Divanda görüleceği üzere (ara çak-


mak) : Ara açmak demektir. Ayni manada gene bu kökten
çıkmış olan (‫ ثقاق‬- şikak) ara çakmak demektir.]
3
) ‫شك‬ — şekk( - ‫؟‬Duvarları bir hizaya çekmek, anasına,] ek : Çekti٠
babasına çekmek ‫ ت‬benzemek،[
) ‫ —قر‬karr) - kar : Karmak, katip karıştı rmak(،۶ - garr ، ‫ *زا‬- kar’ ،‫ قرف‬-
karf. Kelimeleri de boyledir.]
(‫خب‬- habb) - kaba Kabardı [deniz, ot ve saire.]
(‫ذر‬- zerr) - ser = serp : Yere serpti.

) ‫(غس؛عس؛يس‬-0‫ع‬Gezdi [Ecvef şekli olan :2 )‫(عاسن؛ هاس؛ جاس‬ de


boyledir.]
) ‫— (عظ؛ عص؛ عض‬ az : Azdj = şiddetlendi : [Ecvef şekli olan )‫ عاز‬،‫( عاح‬
de ayni manadadır.]
(‫قش‬-- kaşş) - kaşı : Kaşıdı [kaçmaktan da gelerek kaçtı manasına da
gelin )‫حش‬-‫ط‬0‫(؟وة‬, )‫ قشع‬- ‫وةحا‬٠( kökleri de kaçmaktandır.[
(‫ كب‬-kebb)-kapa: Kapadı, [yüzü koyun kapamak]

(‫سب‬ — sabb)-seb: Sebdi ‫ ت‬Sevdi [ (sevmek) dogu lehçelerinde(seb-


mek) tir. (sebuk) : Sevgili, ahbap, maşuka demektin]
(‫حم‬-sahh) - sağ : Sağlam oldu, sağlıkta oldu. [Bizde (sak) ve Ya-
kut lehçelerinde (sağ): Ayık, uyanıkta demektir. Bu manadan
alınmışı da (‫ حصا‬-saha) dır ki sağ ‫ ت‬ayık oldu demektir. ‫صاىح‬-
sahi: Sag = ayık, ‫ححيح‬- sahih : Sağ = sağlam demektir.]
(‫ — قص‬kass) - kes: Kesti.
,. (‫ ءق‬-- ‫ام‬1( - 3‫م‬: Akitti. [Rüzgâr yağmuru akıttı, kan akıttı :kurban
kesti.]
(‫ — نب‬sebb) - sab: Saplandı. [‫ وصب‬, ‫ امب‬, ‫ منب‬gibi birçok kok vardır ki
bizim (sap) kökünden alınmıştır.]
(‫—حل‬-hail)-gel Geldi. [Koşmak demek olan (yelmek) fiilinden de
,gelerek ayni manada da kullanılır. Arapçada (y-g) çok kere
)h) ile değişir.[ .,‫ن‬ ‫ ر‬٦،،
(‫عك‬ âkk)-eğ: Eğdi, [iki ve yak köklerinden de bu şekilde kök
çıkmıştır ki bir şeyi iki defa tekrar etmek ve sıcak, yakmak
demektin]
(‫ — قل‬kail) - kal : Kaldırmak, yükseltmek.

(‫در‬ — derr) - ter : (Derre) : Terledi [Radlofta görüleceği üzere taran-.


Cl lehçesinde (telemek)te: Terlemek demektin Arapçada da
(‫ تل‬- telle) terledi manasınadır. (‫ رص‬٠ tarr.a) : Biyiği terledi.
Arapçada bu kökümüzden ve kırğız ve Kazan lehçesinde taze-
lenmek manasına gelen (Tararmak) fiilinden alınmış birçok köklere
32
tesadüf ede riz, (‫تر‬- terr): Cehdfigayret, (‫در‬- derr) : Yüz taravet-
lenmek, (‫ )طراوت‬kelimesinin kökü olan (‫)طرى‬: Yaşlık, (‫)طر‬: Alin
terlemek. Taze demek olan (‫ )طريف‬ve göz yaşarmak manasına
gelen (‫ )طرف‬kökü de hep boyledir. Tüikçe (tel) farsçada (tar)
olduğu gibi (ter) kökümüz arapçada (‫طل‬- tall) da olmuştur ki be-
den rutubeti demektir. Anadoluda (döl) de (Öİ, hol) gibi rutubet
demektir, (dere) ve oluk, su arkı demek olan (tarnav) sözleri de
bu köklerin su ile bağlılığını gösterir. (‫ )زطوبت‬de ayni kökten-
dir. Arapçada (‫رف‬- ratb) yaş demektir. (0‫طرو‬- ٤•٣٧- ‫رطب‬-•3‫)ام‬
arapçada ( ‫نتور‬- fütûr) : Durmak, faaliyteten kalmak demektir.
Ayaklat im durdu dediğimiz manada (durmak) kökümüzden
gelen bu doğru kökün durmak ikamet etmek manasında olan
(‫ر دب‬-rutûb) şekli gibi ki arapçada pek çok köklerimizin
böyle hem doğru, hem tersine alınmış şekilleri vardır.]
Köklerimizden ortasında (o, u) seslileri olan köklerde, muzariler de
kendilerini gösterirler. Bunları da birkaç misal ile göstereyim.
(‫ب‬٠‫ — ي‬yaubb) - ob : ob - ar. [Obmak : Bir nevi su içmektir.
.‫دوان اللغات‬-‫أارصوف وبدى اى عب‬.
(‫ — يعن‬ya’unn)
- ön: ön olur.[( ‫ عنون‬- anun): önde giden deve,(‫عنون‬- unûn):
Ön olmak. (‫ )امامت‬kelimesi de bu köktendir ki muzarii (‫ يأم‬-
ya’umm) dur. (m : n), (‫ا نف‬-ünüf) şarabin burnu = önü (‫عنوان‬-
unvan) : Kitabin ön tarafı, mukaddemesi.]
(‫— حيق‬ya’hukkuk :Uklamak = anlamak, hakikate vâkıf olmak.
‫ يغن‬-- ٧•(‫اع‬22(, )‫ يغث‬- ya’guss) - kus :Yara kusar. (‫ )ب‬da kusar de-
mektir.
(‫—مبف‬yek), köpü:Köpüler [göpülemek: Seyrek dikişlerle şulala-
mak. Çok manasına gelen (küp) ten de alınarak :Toplamak,
çoğaltmak, (kap) kökünden de gelerek gözünü kapamak ma-
nasmada gelir.]
(‫تغص‬. - ya’fuzz) - boz : Bozar [mühürü bozmak ve izalei bikr mana-
larmda.]
(‫ يا‬- ye'sül!) - solu : Solur. [At koşmaktan solumak.]
(‫ ًامك‬- ye’kmm) - köm : Halk küme olmak [(‫''أو‬-küme): Küme de-
mektir. Bu kökün bizdeki (cum) şeklinden de arapçada sayısız
kokler çıkmıştır. (‫ ر‬-cumm), (‫ مجله‬- ‫تع‬1‫(عا‬, )‫ مجعد‬- ٥0•0‫(ة‬, )‫مجزه‬-
cUmze),(‫ جهور‬- cumhur) hep bu köktendir, bu kökün bizde
33
diğer bir söylenişinden (yummak) fiili vardır ki (cum) onun
(ey) değişmişidir. Yummak: Birşeyi toplamak, ağzını
yummak, elini yummak gibi. Eski kur’an tercümelerinde(^)
kelimesinin (yumğı) şeklinde tercümesi aslinin ne olduğunu
bize pek iyi olarak göstermektedir.
! (Cum) kökü kirgizcada (cam) şeklinde de söylenilir. Bu leh*
‫؟‬ede (Camramak) : Cemetmek demektir ki arapçada ayni kok-
‫؛‬ten gelen (,camaraCamradı demektir.
Aynca misalleriyle göstereceğim üzere türkçede (y) nin arap-
çada (‫ )ع‬ve (ş) olduğu pek çoktur. Bu fonetik değişmesiyle
doğan (‫ مشول‬٤ ‫ )معوم‬gibi kelimeler hep bir köktendir.
(‫تم‬.— ye’tümm) - tüm : Tüm olur. [Tüm : îürkçede (tam) ve bütün de-
mektir. (‫ )م) (ابن مهنا‬kelimesini (tümdü) diye tercüme ettiği
gibi bu kökümüzün yakutçada (tüm):Kamilen, tamamiyle
(tümük) : Hesabin yekûnunu yapmak, (tümüksir) : Toplantı yeri
şekillerinde dahi ayniyle mevcut olduğuna göre bize araplar-
dan geçmediği kafi olarak anlaşılır. (Tümen) sözü de bundan-
dır. Çağataycada (Tammak) : tamamlamak demektir.
)‫جمر‬- ye’curr)- cur : Curlamr.‫اللغات‬ ‫ جر مننعة » ديو!ن‬: ‫« جرلندى‬

(‫— يدك‬ ye’dükk) ٠ dok : Döker [ölünün üzerine toprak dökmek, yeri
toprakla düzeltmek.]
(‫در‬-٧‫ع‬1‫*تامل‬٣•( - ٤‫ع]ت‬: 1‫ت‬٣‫ع‬٤, çoğalır [ (3(‫ •ذريت‬bundandır.]
)‫ذر‬- ye'zü r)-sür :Sürer [ot İçin.[
(‫— يزر‬ ye'zürr) - sür : Sürer [tardetmek manasında, ayni kök (zor) ke-
limesinden de almarak zorlamak manasma da gelir■]
( ‫يصخ‬- ya’suhh) - sok: sokar. [Kuş gagasını devenin yarasma sokmak.]
(‫هيش‬- ye’hüşş) - uç : Sevinçten uçar.
( ‫يسح‬ - ye’buhh) - boğ : Sesi boğulur.
( ‫يعق‬ — ya’ukk) - ok : [Okmak : Çağatayca fırlatmak, atmak demektir.
Bu kök arapçada da oku göğe fırlatmak manasına gelir.

Ortada ( i -1 ) seslilerile söylenen köklerimizden almanlar :


( ‫بت‬ — ye’bitt) - bit : Bitirir. [Bitirmek ٥ sona erdirmek«‫واجمز‬ ‫بت‬ :8‫أ‬-
tirdi» - .-‫ان مهنأ‬
‫— )دل‬ ye’zill) - zil : Zilar [anadoluda buz yılmak ve ayak kaymak ye-
Tiirk Dili Bülteni — 3
34
rinde (zilmak) denilir. (z = y) derişmesi pek çoktur: Sözle-
mek = söylemek, buymak = Buzmak : Vücut donmak.]
(‫—غر‬ye’firr)-fır: Fırlar [ayni kok (p = f) değişmesiyle parlamak
kökünden de gelerek ayni manayı anlatır ki bu manada ter,
sine ahnmış şekli de (‫ رف‬-reff)dir. Bu kök fırlamak = pırla-
mak manasına da gelir,]
( ‫—بكت‬ye’kt)-git :Gider. [Söz kulağına gitmek, İşine gitmek. Bu
kok kötü kelimesinden de gelerek : Kötülük etmek te demektir.]
(‫يأن‬- ye’inn)-in :inler [bu kökün arapçada türlü türlü alınmış şe-
killeri vardır. Taranci lehçesinde (dalmak) ta inlemek, ulumak,
böğürmek demektir ki arapçada (‫ال‬-eli, ‫أدل‬-elil) şekillerinde
mastarlar doğurmuştur ki ayni manadadır. Muzah sigasi
)‫يأل‬-‫و‬٧‫ع‬١‫ز‬1‫رزم(ل‬

Muzaaf şeklindeki mastarların da arapçada tersine alınmış


kılıkları çoktur :
( ‫ — رص‬rass) - sar : sardı, sargın oldu.
( ‫ رف‬-- rnff) - par : parladı [birmek = vermekten de gelerek : verdi.]
(‫ — رس‬ress)-sor :sordu, [muzarii ٠. )‫رس‬,- ye’rüss).

(‫نس‬-ness) - son : sonda gitti [ön gibi son kelimesi de arapçaya bir
çok kelime halinde girmiştir. (‫ نص‬- nass) da her şeyin sonu
demektir. Bu kökten gelen fiilin muzarii de (ya’nuss) tur.
( ‫ ) ذنابالىشئ‬bir şeyin sonu demektir. ( 2(‫ ناس‬son demektir.]

(‫رب‬- rabb) " bir : birledi = topladı, [bir = bur sözümüz de arapça
( ‫ص‬- merr ) =(٠‫ )مع‬-farsçada (bâr) kelimesi gibi - (‫ فور‬- fevr) :
her şeyin önü, birincisi ( ٦٧1‫فريه‬-٤‫(ع]ا‬:•‫ع‬, (bir) türkçede de
nevi anlatır : bir ağaç vardır ki = bir nevi ağaç vardır ki...].
( ‫—رح‬rahh)-kar:kardı = karıştırdı [doğru alınmış şeklî (2*1-‫)[[قر‬
ve (‫)قرف‬dır. (kuru) kelimesinin gene böyle tersine alınmış
şekli (٤,j-ruhh)dur.]
)‫جع‬-‫ س‬acc)-çağ :çağırdı, [bu kökün )‫دعا‬،‫جهت‬،‫جأز‬،‫ (جهر‬şekillerinde
alınmış doğru kökleri de vardır.]
(‫فز‬- kazz) - sik : sıkıldı, sek:sekdi. sak :sakindi, [(^-kezz) kökü
de gene (sik) kökümüzden alınmıştır ki adımlan Siklamak,
eli sıkı ve sik == kati şey manalarına gelir. Gene bunun gibi
(‫ ^كزم‬zm) kökü (sik) sözümüzden alınmıştır. (‫كثا‬-kess):
35
) ‫كتل‬،‫كزكمث‬،‫(كتف‬ maddeleri de boyledir ki bir şeyin sik ‫ت‬
çok olmasıdır.
‫سب‬ — tebb) - bit : bitti, mahvoldu, [sumercede (bad) da : bitmek, ol-
mek demektir, arapçaya bu kökten de bir çok kelimeler gir-
miştir. Şu fiiller ondan alınmıştır: ( 0( ‫هات‬٤ ‫ فاد‬٤ ‫فات‬،‫ •باد‬fiiller hep
öldü demektir. [Bunlardan başka şeklî azçok değişmiş bir-
takım kökler daha vardır ki burada saymığa lüzum gör-
muyorum,]
‫ض‬ — cebb) - biç : biçti, kesti [doğru şekli olan (،٠-becc)de bu
manayadır]
(‫ — دف‬deff)-bit٠. İş bitti, hazır oldu.
(‫ —لك‬tekk)-kötü :kötüledi, [anadoluda bu fiil hem birisini terzil
etti, hem de zayıfladı manalarında kullanılır ki arapçasmda da
bu mana ortaklığı görülmektedir.
(‫ — خز‬hazz) - sok : süngü soktu [muzarii (‫ خبز‬- ya’huz) dur. Nasıl ki
(‫ )تك‬fiilinin muzari şekli de (1‫يتك‬-‫ر‬٧٤"٤‫ )اتا‬olduğu gibi.]
(‫ — زخ‬zahh) - kız, hız : kızdı, hiddet etti, deveyi hızlandırdı, ateş kızardı.
(‫ — سد‬sedd) - düz, tüs:düz olmak. Yolunu tusmek. Türdü ecel yo-
lunu tüstü atamın. I Mahdum Kulu-
[Bu kök (‫ —ز‬- setr-sütre) kökü gibi tilevutçe örtmek manasına
gelen (sudurlamak) tan da doğrudan doğruya alınmış olabilir.
Gene bu lehçede (suder) :(‫ خه‬- sutre) demektir.]
(‫سك‬-5‫اع‬٢1٤(-1=‫ة‬5:1>‫ة‬5٤‫تا‬. [kapının arkasına bir şey kösmek = ağaç
dayamak, muzarii (‫ يسك‬٠ ye’sukk) tür. Ayni kökün (kesmek) kö-
künden de alındığı görülür ki bir adamm kulağını kesmek
demektir.]![ )‫ مداكت‬،‫ (مت‬sözleri de (para kesmek) tabirinden
alınmadır. Arap fonetiğinde (z, s) gibi diş harflerinden önce
gelen (k,ka) harfleri çokluk, tersine dönmektedir.]
(‫ —ت‬şebb)- baş: başoldu, yükseldi. [(1(2‫شبا‬-‫ •طع؟‬bunun ayni
manada başka alınmış şeklidir. (‫ فيث‬- feyş) maddesi de ki mazisi
(fâş) şeklindedir. Başlık iddiasında bulunarak tefahur etmek,
kurulmaktır. Ayni köke bağlı (‫ فياش‬- feyyaş) : Bir kavmin ulu-
su,başı (‫فيشه‬-٤‫وع‬٥) : başın tepesi demektir.]
(‫—خ‬lecc)- gel: İşine geldi, devam etti (göl) de bu dilde tersine
dönerek ‫ خ‬- lücc) olmuştur. ( c = ge )

1‫ )؛‬Türkçede (sang) : ıa£ır da demektir. Bu manaya gore kok dofcru alınmış olur.
36
Arapçaya bu şekilde geçmiş isimlerde çoktur :
(‫ — دك‬dekk ) - dek » denk [ bu kökün tersine alınmışı olan (‫ ند‬, nidd)
densiz) sözümüzdeki (den) in aynidir.]
(‫غ‬. — bahh ) - bek = beğ : bir kavmin ulusu, beği.
)‫حز‬-1‫ة‬kez: bir kez )22 ])٠٠٢،٠‫(ض‬de boyledir.[
(‫ — رص‬sarr) - san: san bir kuş.
)‫فش‬-٤‫؟ع‬boş : boş, ahmak adam [ bu kökten gelen -)5 )‫ فشوش‬٤‫ا؟م‬0‫(؟‬
mastarı da boş yere iftihar etmek demektir. 1
(‫ — ير‬berr)- yer [ arapçada (b = y) değişmesi çoktur.
‫ = باىغ‬yağı, ‫ = بغس‬yağız, ‫ = بث‬yazmak = yaymak — Uygurca
kuran tercümesi — ‫ — برق‬barak = yaruk, ‫ = بغت‬yağış, .. gibi
tül kçede de bunun eşleri vardır: obke = öyke ]
(‫ — دبه‬debbe)- tepe == kum yığını [‫ — طف‬taff) da bu manayadır.]
(‫ — ر‬birr) - bir: vergi [ şark lehçelerinde birmek = vermektir.
Arapçada bu kökün mastarı olan (z birr )de birmek, bol
vermektir.
(‫ ال‬- ill) - il : aht. [Kuranda da ayni manada mevcut olan bu keli-
me divandada görüleceği üzere en eski turk kelimelerindendir.]
(‫كن‬- kinn) - kin [ (‫ مغد‬gimd) da kin demektir.]
(‫ — حب‬hubb ) - küp [ (‫ )خابيه‬de bu manayadır. ]
(‫ — قر‬kurr) kurbağa.
)‫ شع‬-‫ا؟‬çöğ [çöğ: güneşin şuaı demektir ki eski türkçede de -)""0
(çovak, şovak) tir.]
(‫—اس‬-üss) öz.
(‫ رض‬- zurr)- çor [Anadoluda hastalık, dert ve felakete (çor) denir.
Arapçada (‫ )ض‬harfi (k) ile değiştiği gibi (ç) ile de çokluk de-
ğişir (‫ )رضب‬: çarp, (‫ رضام‬- Ziram): çıra gibi.]
(‫ — خث‬huss)- koz : çörçöp [bak Divan (koz) - ‫ غثاء‬gusa) da boyledir.
(‫—حك‬kuhh): Kök, asil = halis [ (‫ حف‬kuhh ), (‫قبح‬-kuhah) da böy-
ledir. Arapçada (k = h) değişmesi pek çoktur.
(‫ — حق‬hakk ) : ak bu kök, şimdi söylediğim gibi ( k — h ) değişmesiyle
kakmak manasına bir mastardır. Bir adamın başına veya başka
yerine kakmak, vurmak demektir. Ayni kök ihtiyaç kak = kati
olmak demektir. Türkçede kak ‫ ت‬kağ = kat kökleri katilik
ifade eder.
Kak : Kurutulan kati meyva, gazap, hiddet.
37
Kaki :Haşin،
Kakaç» kakıt: Kadit,‫؛‬
Kakigkakim: gazap» tehevvür.
Kakız : Kahraman,
Kakımak : Gazap etmek, kahretmek, hiddet etmek.
Kakma : Defetme»
Arapçada ) ‫ عسكهحة‬،‫ قث ء عت‬،‫ قد؛ قس‬،‫ قت‬،‫ قه‬٠‫؛( لؤا‬harfleriyle başhyan köklerin
pek çoğu: Katilik ve bu mefhumdan doğan manalara gelmektedir, birkaç
örnek arzedeyim : Şimdi söylediğim (‫ حق‬- hakk ) kökü gibi (‫ ) اكح‬ve bu-
nun tersi olan (‫ )حك‬ve (٠‫كتمي‬٠‫) كب)كص‬, hep : Kakmak, itelemektir ‫ طب‬٠‫)خد‬
)‫ م حلك‬،‫ حك‬،‫ حكش‬،‫ م حكر‬،‫ م حكأ‬،‫ حقر‬kökleriyle ،‫ قهل‬،‫ حقل‬،٠‫ حقلز‬،.‫ حقلبه حقفز‬،‫ حقف‬،‫(حقط‬

) ‫قهر‬ ‫قخنء‬ kökleri hep (kak) kökumuzdendirr. Ayni fonetik


‫ حقز ئ‬،‫حقب‬
değişme ile ‫ ىح‬- kâhy ) birşey bozulup kokmak. (‫كه‬-kühtühû) : Onu
koktum = kokladım demektir. Diğer harflerle başhyan kökler de böyledir
ki saymakla tükenmez.

Şimdi yedinci şekle geçiyorum : ‫ه‬:‫ب‬


Demin de söylediğim üzere iki konsonlu köklerimizin arapçada üçleş-
mesi İçin başa» gösterdiğim harflerden biri eklenerek te tasrif olunur:
(‫ — رذوح‬ru'zûh) - sok: Süngü sokmak [bunun gibi (‫ )رسوخرصوخ‬da: so-
kulmak» soğulmak yere saplanıp kalmaktır، Demin gösterdiğim
(‫ )ييسوخئ يسوغ ثوغ‬fiilleri de ayni kökten tasrif olunmuş şeylerdir.]
(1‫رفت‬--٤٣٤٤٤(-٤‫م‬. ufatmak. [Birtakım köklerde olduğu gibi bunda
da (r) baştaki seslinin yerini tutmaktadır، )‫ رزف‬-‫ح‬421‫ا‬٤ (, ‫رصاكس‬
rakis): öküzde olduğu gibi. Ayni kök, baştaki vokal düşdükı
ten» sonra son harfi tekrar edilerek te tasrif edilmiştir: ‫آت‬-fett)
ufatmak; (ufat) kelimesi pek çok eşlerinde olduğu gibi vokalin
hemze haline aşağya geçmesiyle de alınmıştır; (‫ خطأ‬- fat’ )
ayniyle (‫ كأ‬- tan’ ) : Utan kelimesinde olduğu gibi ].
(‫رأد‬-]٤‫)ه‬. ot [ arapçada (o, u) sesieri bugün dahi yapıldığı üzere
çok kere ( a — e) seslerine çevrilir. Demin gösterdiğim (‫باد‬- but,
‫*اح‬-—-tok) köklerinde olduğu gibi.]
(‫رير‬-]‫ع‬٠٧٦) yar: tükrük [eskiden tükrük yerinde bu kelime kullam-
lirdi. Bak divan. Bugün dahi anadoluda kullanılmaktadır،]
(‫ — روص‬ra’vs) - us : uslanmak [ (‫ اىص‬- asy) da böyledir. (‫حصافت‬-‫( )حىص‬us)
dan alınmıştır.] ،
38
(2•0-(*30]-‫ربق‬: bağlamak. [(‫ اقه‬- bâk’a) da: bağlam demektir.
Arapçada başa gelen (r) lann bir takımı meçhul ‫؛؛‬ilerdeki
(1-n) ekleridir. Bunlar, ayni harflerle kelimelerin başlarına gel-
dikleri gibi bunların değişmişi olan (r) ile başa geçe1 ‫؛‬er. İşte
bu misal ile bundan evvelkisi de boyledir. Bunlan en son
şekli izah ederken göstereceğim.
(‫ معل‬-m١al)-al: almak, alıp kaçmak [(‫ ملأ‬-lern’) bunun tersine dön-
muşü veya vokali düşmüşütür. Bu kök ayni zamanda (yel-
mek ‫ ت‬koşmak) ta demektir. (‫ حغ‬y) .]٠
‫ — )معط‬ma't)-at: kadın çocuğunu, hayvan tüyünü
attı demektir.].
(‫ — مأر‬me’r) - er : yara ermek.
(‫مأج‬-•‫ع‬٠٤(-٥‫اع‬: acı su.
(1‫معج‬-•3‫ة‬٠٤(-‫مة‬: acımak, ıstırap [ (‫ )وأج‬de boyledir,]
(0‫مأن‬-10‫ع‬17(-‫ة‬: anuklamak ‫ ت‬hazırlamak, anlatmak, bildirmek, dü-
şünmek [an, türkçede : İdrâk, zekâ tefekkür manalarına gelir].
(‫ — عزاق‬me’zk) - sik : sıkmak.
(‫ — مسك‬me١sek) - sik : sıkmak [bundan gelen (‫ مسيك‬- mesik), (‫سبث‬٠- mis-
sik): sıkı ‫ ت‬bahil adam demektir.]
(‫ — مئق‬me'şk) - çek ٠. çekmek [bu kök (şak) gibi yaramak manasına
da gelir ki başta (m) nin zait olduğuna bir tanıktır.]
(٤13"‫منت‬-0‫)ع‬- ten: Sirt [ten türkçedir. Bunu farsça sanmak çok
yanlıştır. (٤0-‫ )••طن‬da: beden demektir(‫ دن‬-beden)inde(bud)
gibi (ten) ile de bağlılığı görülebilir.]
(‫ — زج‬me٠zc) - saç : saçmak, karıştırmak (Anadoluda İçine tuz. biber
karıştırmak yerinde saçmak sözü kullanılır.]
(‫ — مكث‬me’ks) - ‫كذ‬: ekleşmek (‫)كذماك‬: meksetmekdir. Bak Divanul-
lügat [nasıl ki gene bu kitapta (‫(بعث‬: )‫ )اذماك‬diye gösterilmek-
tedir. (.‫ث‬-‫(ذ‬٦
‫)معر‬-mat)-ter: alin terlemek [birçok eşlerini demin göstermiştim.]
(‫ — مل‬mell) : bu kök, türkçe bir vokalle başhyan birçok köklerimi-
zin birleşik bir şeklidir. Hafifçe bağlamak, iliştirmek yerinde :
ilmek ; kızmak, ışınmak yerinde : ıhmak =yılımak, yorulmak,
usanmak yerinde : olunmak = yihnmak [Divan 1-177]; koşmak
manasında yilmek; uzamak, temadi etmek yerinde : ulanmak
gibi (1) konsonlu köklerimizin başlarındaki vokaller düşerek
bir (m) eklenmesiyle ahnmış bu kelime, söylediğim bütün bu
manaları anlatmaktadır.
39
Ayni koke bağlı olarak görülen (‫ )مة‬kelimesi de gene ayni manaya
gelen (il) gelimemizdendir ki ceminde (‫ ملل‬- milel) şeklinde (‫ )ة‬düşmek*
tedir. Arapçada din, yol manasına gelen bu kelimenin diğer bir şekli de
(‫حنله‬- nihle) dir ki ayni kelimeden alınmıştır, (ülke) sözümüzün(â), ilik
[Uygurca kuran tercümesi - İstanbul] sözümüz (‫ملك‬-melik, ‫مبك‬-melik) ol-
dugu gibi.. ٠
Arapçada başına (m) eklenen kelimelerin sonlarına (‫)ة‬ eklendiği de
görülmektedir.
(od = ‫ مدة‬- müddet). (az = ‫ة‬٠‫ ح‬- mezzet), (an - ‫ حة‬- minnet, ‫ من‬- menn) :
yaptığı iyiliği amp durmak. [Ayni kelime hazır manasına gelen (amk) sözü-
müzün kökünden de ahnarak hazırhk manasına da gelir,] ; (iri - ‫سة‬٠- mirre) :
kuvvet, şiddet [turkçede (er, erece, irece, kuvvetli şeci demektir,] Ayni
kelime ip (örmek) fiilinden de gelerek ipin örgüsü, kati da demektir,
(‫ذصب‬ —na’sb)-sap٠. saplamak, dikmek.
(‫بت‬ — nebt) - bit ٠. bitmek [bu kökün eskiden hem bitmek hem de
(bütmek) şeklinde kullanıldığı anlaşılmaktadr(^۵,٠^İ£^) de
görüldüğü üzere (bütmek) şeklinin mevcut olduğunu bu fiilin
muzariinde (‫ نبت‬- yenbut) olması da gösterir. Divanda da (büt-
m ek) : sabit olmak diye gösterilmektedir ki arapçada zahir
ve sabit olmak, içinden çıkmak manalarına gelen (‫ سو‬- •‫ت•ت‬٢٨)
mastarının da bundan geldiğini sanıyorum. (‫ داد‬- bedad) keli-
mesi de zuhur manasınadır. Bununla beraber (0‫ميد‬- •1‫ )سوع‬de
bitmek demektir ki muzarii (‫ ب‬-ye’mîd) tir (b = m)Aynı kö-
ke telâffuzca çok yakın olan (‫عدى‬-meda), (32‫ ميداء‬- 00‫ )وع‬da
bitim = son demektir,]
(‫— نفل‬ na’kl) - kal : kaldırmak.
(‫—كغ‬ne'şg)-çağ: çağlamak.
(102 - (112‫ نبذ‬-‫مع‬: ahdi bozmak,
)‫ بش‬-•‫"ع‬15(-00‫؟‬: boşaltmak [kuyu ve kabir İçin )‫(نبث‬ de böyledir.[
(‫ — نفد‬ne’fd)-bit: bitmek, tükenmek.
(‫صاب‬: — ni’sab) - sap : her şeyin sapı.
)‫— نقاب‬ ni’kab) - kap : peçe [tuhfetüzzekiye’de (kap( :)‫ (نقاب‬karşılığı ola-
rak gösterilmektedir.]
‫صو‬ — nu’sul) - sol : boya solmak [bak (Lisanülarap) ],
40
‫نست‬ — at)-at: on gelen at (arapçada On kelimesi birçok kelimeler-
de prefiks olarak gelir. Bu kelimede de böyle olduğunu sam-
yorum.]
‫طرت‬ — fl'trat : turut : türetmek [Yakutça turut: halketmek demektir.
Bu kökten gelen (‫ فطر‬- fı’tre) : türe demektir. (٠‫ معلر‬- mutarra) d
âdet, türe manasınadır.]
(‫— فتور‬ futûr) - dur : Durmak, faaliyetten kalmak, kesiklik.
(‫— مخر‬ fecr) - car ; carmak == yarmak [Radlofta görüleceği üzere Kırgız
lehçesinde (carmak) hem ziya ve hem de tomurcuk İçin kul-
lamlan bir fiildir ki arapçada da ayni manalarda kullanıldığı
görülür.]
(‫_ش‬ fetn)-tan: Tanlamak, hayret etmek, [‫"؛‬tali da tanlamaktir.
)‫(ل‬-‫[ل* ن‬
(‫ فأد‬-fe’d)-od:Eti otta = ateşte kebap etmek, ekmeği ateşe, Sicak
küle gömmek (öd) den de alındığına göre de bir adamın
ödünü koparmak = korkutmak.]
(‫—فلس‬fa’hs)-eş-Emek, bahsi araştırmak, deşelemek [‫ فئ‬،‫ حمث‬kök-
leri de böyledir. Ayni manada olan (‫ جبمش‬- behş) ile yağmur
yeri sıyırmak, eşmek demek olan (‫مأش‬- 01‫(وع‬, )‫حمش‬-mehş) de
köke daha yakin olarak alınmış kelimelerdir. Divanda
> ‫ ل انك أىف اشلدىاىان بته قد حمث وكدلك لك ىشئ حمثته‬sözündeki (üşelmek(
menfi bahis fiilinin karşılığı olarak görülmektedir. (‫ )حبث‬keli-
mesinin eşmekten alındığını kuvvetle tamklandıran bir delil de:
(‫سش‬- •‫ع‬04‫ )و‬kelimesinin de ayni manaya gelmesidir ki (deş)
kökümüzden alınmıştır. Eşmek ‫ ل‬deşmek arapçada (d = c)
١ değişmesinin bir örneği de (‫ جمث‬- •‫ )وعع‬kelimesidir ki bu da
(‫ )ندت‬gibi deşmek = (‫ )حمث‬manasınadır. (‫ )اقرب املوازد‬de «‫هوينتش‬
(yentişu) 19‫وينتفمنلكعمل‬٠ 5‫ة‬2‫>اعه]تا‬: )‫نتشن‬- •‫( •)ع‬deş) kökümüz-
dendir.
Radlofta görüleceği üzere (taş, teş) de tış, dışarıdır. Deşmek:
Bir şeyi dışarıya çıkarmak demektir. Arapçada bu kökümüz-
den de sayısız kökler çıkarmıştır. (‫ )حمث‬manasına geldiğini
söylediğim bu (‫ )تث‬kökü ele batan bir dikeni dışarıya çıkar-
makta demektir. Bu kökten gele» (‫ انتاش‬-İntaş) da Kamus ter-
cumesinin yazdığına göre « nebat, yeraltında henüz etrafa
filiz sürmeksizin taşraya uç vermektir.»
4
( ‫ غتش‬-٤‫ع‬٤‫)و‬ kökü ile (‫ )تفتيش‬de grene deşmek kokümuzdendir ki bir
şeyi deşeleyip araştırmaktır. )‫ (حفص‬gribi )‫ دحص‬،‫ (دحس‬kelimeleri
de: Deşmek demektir ki sesli, ortada (‫ )ح‬olmuştur.
(‫فقر‬- fakr) ٠ kir : Kırmak. [ Bu kökten gelen (‫فقر‬-fakir): Belkemiği
veya burnu kırık demektir. Ayni madde de gösterilen (‫" فقره‬
fukra) ٠ yakınlık demektir ki Radlofta görüleceği üzere ayni
manada olan (kur) kökümüzün başına bir (f) eklenerek ahn-
rnışıdır.(٧^ - kurb ) da sonuna eklenti alarak dolmuştur.]

Köklerin başlanna eklenen bu (f) harfleri (v) gibi çokluk, bir ekin
başa alınmışı veya bir vokalin konsonlaşmışdır. Gerek önce geçen bir
çok örnekleri gerek son şekilde aynca izah edeceğim misalleriyle bu
hususta daha çok aydınlayacağımızı sanıyorum. Bunun İçin burada başa
(v) harfi getirilerek doğan köklerden örnek getirmiyeceğim; yalmz (v) nin
değişmişi olan (b) ile başhyan birkaç misali göstereyim :
(‫ جمر‬bahr)-yar: Yarmak [arapçada (‫ج‬-‫(ح‬1‫ •ن‬başta olduğu gibi
sonda ve ortada da (y) nin değişmişi olduğunu söylemiştim.
Bak: Divan: (‫(يرتو‬,)‫ رى‬-bery)de bu köktendir; yalmz (y) sona
geçmiştir.
(‫ بعد‬- bu’d) - üt : Uzaklaşmak [ütmek : Geçmek, uzaklaşmaktır, (öte)
sözümüz de bundandır. Biraz evvel gösterdiğim (‫عدو‬-•٧
101٧20-‫ )عد وا ن‬kökü de bunun aynidir; bununla beraber bu kö-
kün Sumerce: Uzakta bulunmak manasına gelen (bad) kökü■-
den alınmış olması ihtimali de vardır. Bir vokalle başhyan
köklerdeki bu seslilerin (v) veya (b) ye tahavvül ederek başa
geçmesi vardır : Ermek = varmak = barmak gibi. Aba = ba-
ba, aş = baş, al = bal: Tann adlan da boyledir. Bizde (alu-
ahk kelimelerinin Yakut dilinde (bal) şekli de vardır ki ahmak-
hk, şaşkınlık manalarım anlatan birçok üremeleri vardır (baliy,
balmat) bunlardandır. Arapçada bu kökten gelen :
‫ — بعل‬baal )- alu : Alıkhk, şaşırma âciz kalma ((‫بعذلة‬-‫ )بعل‬kelimeleri
gibi (٣1‫( بلحئبلهئ بالهةئ بلدئالدة‬1‫اةح‬1‫ ع‬de şaşkınlık, ve hamakat ma-
nasmadır ki hep (bal) kökünden gelmiştir. Yakutça ahmak ma-
nasma: (Balmat) arapçaya (‫بلمت‬-‫ )بادم‬şeklinde bir metatezle gir-
miştir. Yakutça (ba‫ )؛‬kökü aciz ve alık olma manasında kulia-
nıldığı gibi gene türkçede bunun (b) siz şekli olan alu : Aciz
ve ahk manalarına gelmektedir, «al bastı» sözümüzde de anla-
şıldığına göre (ala, alu, alad) Sumercede de şer ve ateş tan-
nsı demektir, alıkoymak, aldamak al etmek sözleri hep bun-
42
dandir. Eski tann adlarından birçoğu hile, şer anlamlariyle
de alâkadardır. Alu ve ahk, aluğ sözlerimizin Arap diline türlü
türlü şekillerde geçtiği görülmektedir. Hile manasına olan (al)
gibi (alıkoymak) daki (al) ile de bağlılığı olan bu kok, arap-
çaya basit olarak (‫عال‬-٨‫ا‬.‫ )ع‬şeklinde geçmiştir ki aciz bıraktı,
alıkoydu demektir, (‫ عاله‬٠âle): Fakruihtiyaç. Bak ٠. )‫»اج العروس‬-). De-
min bu kökün hile manasında kullanıldığını da söylemiştim.
Gene bu dile (‫أال‬- ela) şeklinde geçen bu kök te: Alikonul-
mak, âciz bırakılmak demektir ki mastarı (‫ ألو‬- elv, ülüw)
şekiilerindedir. Ayni kökün başına (r) eklenerek alman (‫ رعل‬-
raâ! ) de ahmaklık manasınadır. (Alu) kelimesinin (ahk : aluğ)
şekillerinde ekli olarak geçmişi de pek çoktur. Bunların bir
kısmını size gösterirsem arapçanm nekadar yapmacık ve uy-
dmma birdi! olduğunu anlatmağa yetişir. Bunlardan ashna en
yakm olarak alınmışı:
(‫عاله‬-aiih) dir. Arapçada (k — g)nin (h) ile değiştiği pek çok-
tur. (‫ أله‬- elih.e) fiili de ahk olmak manasınadır. Başına bir
(v) eklenerek kullanılan (‫ و اه‬- valih ) de boyledir. Lisanülarapta
görüleceği üzere (‫ألق‬- alk) ahk etmekcinnet ٧€)‫ او'ق‬- ulika) fiili
de ahk olmak manasınadır. (‫ الوق‬٠ elvak ) , (‫ ولق‬- evlak), (‫ اليغ‬-
elyag), (‫اولع‬- evla’) başa bir (m)eklenerek ahnan (‫حل)«(مأرق‬١‫)م‬
Sifatlariyle ( ‫ ملع‬- mela’ ) fiili ve tersine ahnan (‫لعوق‬- leuk, ‫ لغعه‬-
lûkaa, ‫ لقاعه‬- lukkaa) kelimeleri hep ( ahk - aluğ ) dan alınmıştır.
‫ قعه‬-lûkaa) kelimesinin başındaki (‫ لق‬- 1‫ام‬٤) harflerinin önüne
*‫ء‬ a ) harfini getirirsek ne olur (‫عهلق‬- aluk) değil mi? Bunlar
Arap dilinde binlerce ve binlerce eşi bulunan tersine dönme-
lerdir ki bunlan daha kandıracak bir şekilde izah edeceğim.
Bu kelimenin daha tuhaf bir şekilde tersine çevrilmişi: (‫ بلك‬-
avkel ) dir ki : Ahmak = ahk demektir.. (‫ هوق‬- lahvak ) da bnnun
başka bir çeşididir. Alıklıktan dolayı sözü anhyamamak mana-
Sina galen (^‫؛‬-kalia) fiiii de gene bizim (alık) tan alındığında
şüphe yoktur. (‫(ولع‬, )‫(هلع‬.)‫ )هع‬kökleri de ayni kelimemizden
alınmıştır. îürkçede (almak) fiili de dahil olduğu halde،sayısız
kelimeler doğuran bu İlâhî kelimenin (Alkmak) şeklinde de bir
fiili vardır ki mahv ve ifna etmek, berbat etmek demektir.
Alakmak : ihtilâf ve münazaa, allakbullak olmak. Altüst, kar­
43
makarışık olmak, allak; Aldatan, güvenilmez hilekâr adam de-
mektir. Bu (alkmak -alakmak) fiillerinin arapçaya geçen bazı
şekillerini de gösterirsem iddiamm doğruluğunu daha kuvvetle
ispat etmiş olurum :
Arapçada (‫علق‬- ‫ )ة*زاة‬fiili bir adamm kanma girmek demektir.
(‫تتاه‬:‫(علقدمفالن‬, )‫ )علوق‬- aluk) : Ölüm (‫ عالته‬-alaka) ölüm, (‫ علق‬- alak):
Husumet (‫حلق‬-halk) yıl fena giderek halkı felakete uğratmak
(1‫ هلك‬- 1‫عإع‬٤) : Kurak yıl, (‫حاوقة‬٤ ‫اتإة (حالقة‬11, )‫الك‬٨٤‫علاكء‬-1‫ع‬1‫ا‬٢‫)ة‬:
Ölüm, yok olma. (‫ ىط‬- hülük): ölüler = öuk. Bu kelimenin
(Ölük) ten gelmiş olması da muhtemeldir. Esasen (öl) ve (al)
kökleri biribirine bağlıdır. Arapçada )‫ ئلك‬٤ ‫ عالك‬،‫ (هالك‬ayni ma-
nayadir. (‫ )قلع‬: Kökünden sökmek, halkı zülüm ile berbat et-
mek. Hilekâr manasına gelen (allak) arapçada (‫قالع‬- kâllâ’)
olmuştur ki ayni manayı anlatmaktadır.
Doğu lehçelerinde (alkım) ve (alkum) arapça (121-‫ )*حلق‬ve
(‫ حلفوم‬- hûlkum) kelimelerinin anasıdır. Onun da yiyecekleri
yeyip yok ettiğinden alınmış olması akla gelebilir, ölüm almak,
kuş almak, alıcı kuş, ağacın başını almak sözlerimizdeki al-
mak = yok etmek manasına yakm sözlerdir. Bu kelimenin
başka bir şekü olan (yolmak) ta otu sökmek (‫ )قلع‬etmektir.
Başın saçlerını tıraş etmek demek olan (yolug) da arapçada
)‫جنق‬،‫ (حلق‬şeklindedir. Arapçada )‫عاذ (حلقوم‬0‫ن•*ذ‬0‫ة‬5‫عطع‬1٦••1‫ة‬-
şılmıyan bir (‫ م‬halkame) fiili vardır ki adeta (alkıma) fiilinin
kendisidir. Bu fiil, bir şeyi yutmak manasınadır. Bu misallerle
değerli arkadaşlarıma daha fazla inan verebildiğimi sanıyorum.
Arapçada (‫ )عالقه‬kelimesi hem sevgi, hem de husumet manala-
rina geldiğinden bunu azdaddan addederler. Araplar böyle
manaca biribirine zıt kelimeleri tophyan birtakım diksiyoner de
yazılmışlardır ki bunlardan dört tanesi bir arada Beyrutta ba-
silmiştir. Bütün bu lügatlerde bu gelimenin zıt manaya gelme-
sinin sebebi izah olunamamıştır. Esasen (azdat) adi verilen
bu çeşit kelimelerin arapçada nasıl zuhûr ettiğini lûgatçilar bir
türlü anhyamamışlar, türlü türlü tahminlere kalkışmışlardır.
Bunların en basit İzahı: Ayni fonotikte bulunan ve başka baş-
ka manalara gelen iki Türk kökünün arapça bir kökte tasrif
edilmesidir.
Alakmak; Söylediğim üzere ihtilaf, münazaadır. Ihkmak ise
bugün Anadoluda da kullanıldığı üzere bir sevgiliye bağlanmak
44
ve tutulmaktır. İçim ılıktı demek : Ona baklandım demektir.
Esasen bugün (ilmek-ilik) şeklinde söylenen Türk kökü eski-
den (ılmak-ülk) şeklinde idi - Bak divan -.
İşte arapçada ilgi, sevgi, husumet manalarına gelen (‫ )علق‬mad-
desinden çıkan (‫ )عالقه‬mn bu üç manayı anlatması bundan ileri
gelmiştir.
Bunun uzum misallerini yazmakta olduğum kitaba bırakıyorum.
(‫— بقت‬ bak- kat :Katmak, karıştırmak. [ (‫ )قت‬kökü de böyledir. Na-
sil ki bir adamı kötülemek yerinde hem (‫ )كت‬hem de (‫)بكت‬
kullanılmıştır. (‫)كنت‬-ket): Kötü demektir.
***
Sekizinci şekil (,-)—) ortaya bir harf eklenmek yoliyle
tasrif edilen kökler ve kelimeler:Arapçada ortaya eklenmek
yoliyle yapılan tasrif daha azdır. Bunlardan bir kısmı biraz
sonra göstereceğim üzere türkçe son eklerin ortaya geçmesiyle
doğmuştur. Büyük bir kismida vokallerin konsoniaşmasiyle,
demin gösterdiğim boğaz sesleriyle yarim sesli sayılan (1 - r)
harflerinden birinin ortaya geçmesiyle olmuştur. Bunlar İçin de
baz، örnekler göstereyim:
(‫قعب‬-ka’b) : kap [ ( ‫ جعبه‬- ca;be ) de böyledir ].
(‫ — زعق‬za'k) — sok: akrep sokmak■
) ‫ هير‬- yer[ ( ;;Jyerr) : kati ve sert olmak demektir:(yeh٢.[
( ‫ — عهد‬ahd)- ada: adamak (‫ )وعد‬kelimesinin de böyle olduğunu söyle-
miştim. (‫عقد‬- akd ) kelimesi de birçok manalariyle beraber
( ‫ )عهد‬etmek manasınadır ki(adak) sözümüzün ،tersine don-
müştür.
, ) ‫ وجبت‬: ‫ ( عتقتا ملين هيلع‬sözündeki ) ‫ ( عتق‬maddesi (adak) m ken
disidir.
( ‫دحل‬--431‫ )ا‬- del: delmek, kuyuya bir delik açmak, delik ve oyuk.
( ‫ث‬-‫د‬-‫ )ت‬degişmesile doğan ve ayni "manaya ‫ د‬bağlı
‫ تلغ ؛‬،‫ ثلع‬،‫ ثمل‬،‫ ثلب‬،‫ ح ثل‬kelimeleri de böyledir. Nitekim (top) ko-
kude ( ‫ ثب‬- sübe ) olmuştur.
(‫بعج‬-ba’c) <biç [ ( ‫خ‬. - bec) de buTmanayadir. ‫ل‬
‫)هبز‬- behz) - boz :düşmanı bozmak [(‫ يزو‬- bezv : (düşmanı bozmak,
(‫ زث‬- bezi ) : şarap küpünün ağzındaki çamuru bozmak ].
)‫ دهق‬،‫دحك‬--4‫اع‬1‫ ( ا‬: döğ döğmek, sahk etmek [ döğmek fiilinin eski
45
şekli (tokmak) tir (‫دق‬- dakk) da bir şeyi dökmek, ufaltmaktır.
( 1‫ دح‬- ‫امع‬:) kafaya vurmak demektir. (‫ — دمهقه‬dahmaka) :
tokmak fiilinin olduğu gibi alınmışıdır]
(31‫حجل‬-‫(ال•ع‬-‫ي‬: yere çalmak.
( ‫ — دهس‬dehs): düz.
(‫زهوق‬-2‫ماال‬+٤(‫ ؛‬sik: ilik ve kemik sımsıkı olmak.
‫م‬١

‫دعس‬-‫ )دحص‬-deş: deşmek.


(‫ — جهد‬cehd ): cete kirgizca gayret manasınadır (‫جد‬- ceddf) bunun
doğru alınmışıdır]
(‫هبظ‬-bahz ) : bas. ( ‫بض‬. ) da boyledir.
(21•-‫)بعل‬: bal bel [bal = Al tann, Yenisey yazılarında geçen
Turk tannlanndandır.]
( ‫خط‬-*‫اة‬٦٤) : [ (kıt kepmemizi arapça (‫ )حتط‬bozuntusu saymak çok
yanlıştır (Kıt) kelimesi Elidrak’de az manasında gösteıilmekte-
dir.' Araplar hem (kıt) hem ( kak = ) kelimelerimizi (‫)خط‬
kökünde toplamışlardır. (‫ )خط‬hem yahmur kıt olmak hem yıl
kati olmak demektir. ( ‫ قاحط‬- kahit, ‫رط‬-- kah ) : kati yıl mana-
sinadir. (Kıt) kökümüzün, bahil manasına gelen (kız), kısır, kıs-
kanmak, kısa sözleriyle de bağlılığı vardır.
Araplar (kıt) kökümüzü başka şekillerde de dillerine almışlar-
dır. ( ‫ قت‬. katt) : birşeyi kit, az yapmak, (‫ ترت‬-katr) : ailesine
kıt harcamak, ( ‫ حت‬- hitr ). kıt, ( ‫ خيت‬-hit) : bir nesneye nok-
san irişmek, azalmak, kitalmak. ( ‫ ختيت‬- hatît) : kıt ‫ذ(خسيس ) د‬
nasıl ki (kisa) sözümüz de bunun gibi ( ‫ كعيص‬- kesîs ) de ol-
muştür. ]
( ‫ — بعك‬baâk ) - pek = bek ] kati ve sik olmak. [ ‫ الن العرب‬ve ‫تاج العروس‬-
da görüleceği üzere ( ‫حن‬: . bekk ): vücudun pekliği ve kavi
olması demektir. Türkçede gözü pek, pek güzel sözlerimizdeki
(pek) ile bunun başka bir söylenişi olan ayni manadaki (bek)
bir kavmin ulusu ve kuvvetlisi demek olan (bek) in aynidir.]
Bu kelimelerin ortasındaki boğaz sesleri olan ( * ،‫ع‬،‫ )ح‬harfleri
türkçe köklerdeki vokallerin yerini tutan ve tasrifte hareke
ve sükûn alabilen konsonlaşmış harflerden başka değildir.

Şunlar da yarim sesli sayılan harflerin eklenmesiyle tasrif olunanlardır :


( ‫ — خلط‬halt) - kat : katmak [ Çağataycada (kaltagay) -.karışık, mah-
lût demektir. ]
46
(‫علد‬- aid ) - kat = kati.
(‫ — خلب‬halb) - kap : kapmak.
(‫ ةلد‬- ka‫؛‬d)٠akt: ipin kati.
(‫ لت‬-0‫ع‬1‫ع‬٤( - 0‫ز‬٤: bitmek, arkası kesilmek ( ‫برت‬،‫ ) بت‬kökleri de
boyledir.
(‫معد‬- a٢d)-at: atmak, [taşı uzağa atmak manasına göre (iratmak)
tan da olabilir.]
)‫ خرش‬- har‫(؟‬-kaşı: kaşımak ])‫ (مخث‬m) eklenmişidir( 45.[
(‫ — قلوص‬kulus) kus : kusmak.
(‫ — ظرقة‬turka) - toka :âdet. [Uygurca (toka, toku) ٠. adet demektir. Bu
kelimenin (türe = türük) ten alınmış olması da muhtemeldir.]
!‫ق‬.‫ — غ‬arak)-ak: tulumdan su sızıp akmak.

Şunlar da ek harfleriyle alınmışlarından bir iki örnek :


(‫— جرب‬ cebz)- kes : kesmek [ (‫ )جز‬de böyledir. c = k, (z s) bu
kökün ayrı manada olan (‫ )جب‬ile de bağlılığ! görülebilir.]
‫صفدق ا‬ ،‫ — سفدق‬sefik ) - sik.

(‫— قيف‬kifr) - kir : çöl, boş ova.


Ortada zait görülen birtakım (l)lerin türkçâe meçhul, mutavaat eki
olan (1) veyahut isimlerden fiil teşkiline yarayan (le-la) olduklarım
biraz sonra göreceğiz.

***

Dokuzuncu şekil (+“) köklerimizin sonlarına yukarıda gösterdiğim


harflerden bilinin eklenmesiyle üçleştirilen kelimelerdir. Bunların büyük
bir kısmı türkçe mastar, Sifat eklerinin birlikte tasrifinden doğmuş şeyler
bir kısmı da kökü üçleştirmek İçin ulunmış analojik eklerdir.
Dördüncü şekilde gösterdiğim örnekler, yani ortadaki seslinin sona
geçerek tasrif edilmiş şekilleri bunun misalleridir. Mesela : (bak) kökü-
müz arapçada (^-baka) şeklini almıştır. Burada bir sesli gibi görünen
bu zait harf, icabmda vokal alan bir konson gibidir. Bu fiilin mastan
(‫تاوه‬-bakavet) tir. üstün bir sesle harekelenen (v) burada zait bir
harf gibidir. Arapçadada (٧) gibi sonu (b, f) ile eklenmiş kelimeler
çoktur. Bunlar, ya bu söylediğim (٧) nin değişmiş, yahut demin söyle-
diğim (söylev, alav, soru) gibi kelimelerdeki eklerin birlikte tasrifinden
hasıl olmuş şekillerdir.
47
Sona (m - n) eklenerek üçleştirilen kökler de çoktur. Bunlar da
(aim, satım - gelin, oyun) gibi kelimelerdeki ek harflerinin beraber tas-
rifinden dolmuştur.
(1-r) harfleri de boyledir; bununla beraber bu harflerin sırf kökü
tasrife uygun ÜÇİÜ bir hale getirmek İçin analojik bir şekilde eklenmişi
de çoktur. Bunları yazacağım örneklerden anlayabiliriz, Birkaç örnek :
‘ ‫كسع‬ — kes. f ) - kes : kesmek [ (‫ )خسف‬de böyledir. Arapçada (kes)
koünden yüze yakm kök çıkmıştır.]
(‫ — ترف‬kar. f)- kar: karmak, karıştırmka(‫ ز‬- karr)da böyledir.
‫ — عحنغ‬at. f ) - at : atmak. [ (‫ )عاطفت‬: kalbin atmasidir. Türkçede dahi
bu kelimenin atmak yerinde kullanıldığı vardır. Kabahati bana
atfetti = attı).
(‫— خثغ‬haş.f)-kaç; kaçmak, süratle yürümek.
(‫خلف‬-131. ٤(-**‫ ا‬: kalmak. Yerine kalmak, geriye kalmak.
(‫ ععمف‬- as. f) - es: rüzgâr şiddetle esmek.
(‫ جمغ‬- acf)-aç٠. kendini aç bırakmak. [ ayni kökün : hayvani zayıf-
latmak ve (‫ ئف‬- acef) kelimesinin de hayvanin zayıflaması
manalarına crelmesi açlıkla ilişiklidir. (‫ جمف‬-acef)arapçada: mut-
lak zayifhk, beden nehafeti de demektir. Gerçi biz zayıf
adama aç demeyiz; fakat Yakutcada (aç) kökü açlık gibi
zayifhk manasına da gelir. Bu dilde ( aççık ) aç manasına
geldiği gibi za٦٩f, nahif de demektir. Ayni kelimelerden çıkmış
(‫عش‬-‫ )ووة‬kökü de vücut zayıflamak manasında dır; mastan
(‫ عهاشة‬- aşaşe ‫ ر‬dir. (‫ جمو‬- acv) kökü de kadm çocuğunu aç
bırakmak, emzirmesini geciktirmek demektir. Arapçada (‫)احاج‬
kelimesinin kökü olan (‫ )حاج‬fiili de bundan geldiğini sam-
yorum. (‫ )حاجت‬: fakirlik ve dilenmek manalarına da gelir.
Lûgatçiler (‫ جمز‬- acz) kelimesini tefsir ederken (‫ اى ضعف‬: ‫)جمزعنه‬
dediklerine bakılırsa bu kökün de ayni (aç) kökümüzle bağlılığı
anlaşılır. Bu kökten gelen ( ‫ جموز‬- acuz) un bir çok manalan
arasında : (aç, açlık) a da tesadüf ediyoruz.
(‫ — عف‬as.f ) - az : azmak [her manasiyle].
( ‫ — ز غف‬zag.f ) - sok : sokmak, süngü sancmak.
( ‫ — بس‬say.f ) - say : yaz [Yakutça (say = yay == yaz) dır.]
(‫ازم‬- eri )-ör: örmek.
(‫ اإزم‬ez.m)-ez-.ezmek ezgin bir hale getirmek.
48
( ‫برم‬ — ber٠m ) - bur : burmak 2 ٢> ‫ ردى‬: ‫برم‬- Tuhfei Zekiye] .
‫عطب‬ ،‫ عظم‬-( -azmak = büyümek [azmak turkçemizde de büyümek :22
manasına gelir. (Azman), geviş ağzımda azdı, otlar azmış. ٠
sözlerimizde olduğu gibi.]
— suru.m ) - sürü [(‫رسبة‬- surbe ) ddmanayadir.]
( ‫رصم‬
(‫—كدم‬kedm)-gedmek. ‫كدمة‬-kedme: gedik. (‫ كدح‬- kedh ) de : kedmek
de٠mektir.
)‫— ر‬ bez.r(٠- bez ‫;؛‬tohum [Tuhfei Zekiye[.
(‫ اذ‬-İs.r)- iz [arapçada (‫ )ث‬harfinin (z) ile değiştiği pek çoktur.
Şu da öyledir:
( ‫ أن‬- üs.r ) - üz = Oz : yağ. Demin (üz) ün yağ olduğunu söylemiştim.
( 5‫ ارش‬- ‫ت‬٣) İçin de Lisanülarebe bak.
( 1‫ — ىك‬ek.r )> ek : ekmek 3 ziraat. [Mançu dilinde bu kök (ak) şeklin-
dedir. Çuvaşça (akula) arapça ( ‫ ) حقله‬olmuştur. Bak: Aşmarin.
Çuvaş lügati.
)‫صري‬-5].](-‫ماى‬1.
(‫عفر‬- ak.r) - ak = beyaz.
(‫ ر‬- kam.r ) - kammak = göz kamaşmak [kamaşmanın eski şekli
:(kammak)tir. Bak: Divanüllûgat].
(3٤-(3‫عرت‬-٤.٤: sünkü alastiki atmak.
(3٤(-٤.1•-‫ عتل‬atmak, hapse atmak.
(‫خك‬--keş .'r ) - kaç; korkup kaçmak.
( ‫ — اخ‬kat.r) - kıt, kat: nafakayı kıt yapmak, bir şeyi :bir şeye
katmak.
(135-‫ )[قرص‬- kas: [bir nesneyi kasmak manasınadır ki uzatıp sün-
٠-' dürmek mukabilidir - Kamus tercümesi-].
( ‫ ترص‬-*15‫ )[ة‬- kisa : kısa olmak. [ (kısa) sözümüz arapçaya türlü şe-
killerde geşmîştir. ( ‫ ) قصرب‬kelimesinin ince şekli olan (‫)كصري‬-
de ayni manayadır, (kısa) kelimesinin kökü olan (kıs) ki (kıt)
kokiyle bağlılığı vardır. Arapçada muzaaf ‫؛‬eklinde (‫ )كص‬ve
nakıs şeklinde de (‫ ) يك‬olarak gene bu manayı anlatmaktadır.
( ‫ كيص كصيص‬- kis, ‫ كيص‬keyyis ) hep: kisa adam demektir.
Kendi dilimizde de olduğu gibi bazan ince kökler kalın ve
kaim kökler ince de söylenir. Araplar ( kes ) kökümüzü
) ‫ قصب‬,‫ قصل‬٤‫ ( قص‬yaprak kaim da söyledikleri gibi (kıs) kökü-
müzü de hem kaim hem de bu şekilde ince olarak dillerine
49

alınışlardır. Bunun sayisiz meallerinden biri de (kız) kelimesidir


ki Divanda gdriilecegi üzere bahii adam demektir, (Kıskanmak)
bundandır. Araplar bu (kız) kökünü de (kısa) da olduğu gibi
( ‫كبص‬- kis ) diye almışlardır ki ayniyle bahil, hasis adam de*
mektir.
( ‫ جمر‬- ac٠r): Kaç: Kaçmak ( ‫ع‬-‫ [ ) ق‬kökün ayni manada (‫عاجر‬-
acara) şeklinde mezit fiili de vardı:. )‫ مج‬،‫ل‬٤( kökleri de bun*
dandır.
(‫ مكر‬- mek.r)-meke: Hile. [Altay Televüt lehçelerinde: (Meke): Hile
demektir].
(3‫قدر‬-1٤2‫م‬1.1(:]‫ك‬٤, derece. [Kat, türkçede : Derece, mertebe, misal
manalarına da gelir. Bir kat daha inandım == bir derece daha.ı
Gözümde birkat daha yiikseldi == bir mertebe daha.. Bu, onun
üç kati = mikdar. Araplar, bu kelimemizi doğrudan doğruya
(‫قاد‬- kat, ‫ قيد‬- kayd )diye de almışla٢dır ki ayni manadadır.
(‫ — قنوب‬kunu .b ) - kon: Konmak.
(‫ — حزب‬haz . b) ez: Ezmek, tazyik ve tenkil etmek.
(1]3-(‫معب‬-3:[.‫ا‬: An su. [Ari kelimesi arapçaya doğru ve ters ola-
rak pek çok şekilde geçmiştir. (‫ * عارى‬ârî ve ‫ عرص‬- ari )de böyledir.
(٠ (0.:‫قتب‬-1٢‫ أة‬kati: Sert [ bu kökten pek çok kelime çıkmıştır.
(‫= عاىل‬âtî )‫هاس) و‬- kasi ) t == s, ( ‫ قسب‬- kasip ) bunlardan-
dır.
(‫ — قطب‬kat.b) - kat: Şaraba su katmak arapçada [ (‫ قتل‬- kati) de şa-
raba su katmak demektir. Arap lûgatçıiarı bunun katmaktan
geldiğini bilmediklerinden öldürmek demek olan ( ‫ ) قتل‬ile bunu
karıştırmış ve uzun tevillere kalkışmışlardır. (Katmak) fiilimizin
kökü olan (‫ تت‬- katt) ve bunun ( ‫ ) فعل‬vezninde mastarı olan
( ‫ ) قنيت‬de katmak manasiyle alakadardır. ( ‫ ) قطب‬kökünün
tersi olan yani ek harfinin başa geçmişi olan ( ‫ بقت‬- bakt)ile
( ‫ قرن‬- katr ) kelimelerinin de katmak, karıştırmak demek oldu-
gunu söylemiştim.
(‫ ثفل‬- 5‫[ت‬.!) - çöp: Dibe çöken çör çöp. Divan’da üzüm çopü demek
olarak gösterilen (çöp) ve ayni manada (cibra) gibi (çepel) ve
(çapak) sözleri türkçe ayni köke bağlı sözleidir. (Köpük) sö*
2Ü de bununla ilgilidir. Arapça : ( ‫ با‬-sübei ) , ( ‫ل‬-— - sufl) söz-
leri gibi ( ‫جغاف‬- cufafe ) (‫ جنات‬- cufal) ayni kökten alınmıştır.
Tur* Dili Bijkeni — 4
50
( ‫جباب‬ - cubab ) : Hem işe yaramiyan çörçöp hem de köpük
demektir.( ‫ ) ث‬arapçada ( s == ş ) değişmişi olarak ta görülür.
Nitekim: ( ‫ ثبق‬: sebk) ( ‫ ) سبق‬gibi: Çabuk olmak demektir.
( ‫ ) جغل‬de: Çabukluktur. Farsça (‫ ) جامك‬da bizim ( çabuk ) tan
alınmıştır. Divalda (şap) çabuk demektir.
(‫—ممت‬san.em) - sin [ eski kaynaklarda (sn): Sanem demektir.
Doğru ve ters şekliyle Arap diline bundan birçok kelime geç-
miştir. (‫ نصمه‬،‫زون‬.‫ثن‬١: ‫ وثن‬.‫ )عنث‬bunlardandır. (‫ى‬- -senn) : Sin =
suret yapmak demektir. (‫ )سن‬ayni zamanda: Sanlamak,
methüsena etmektir. ( ‫ ثناء‬- sena’ ) da bundandır.
( ‫غمت‬-gan. om) - kon : Koyun [(kon) : Koyunun eski şeklidir. Arap-
çada (‫ قنوه‬- kun. ve ) : Dişi koyun demektir].
( ‫ — طغوه‬tag. ve )-ağ.
(‫مطار‬- tam.ari) - tam. [( ‫ طاع‬- tamih ) : Yüksek yer (‫مط‬- tamm),
( ‫ مطى‬- tamy ) de yükselmek demektir.]
(٠‫در‬-‫س‬3‫از‬.]٥)- dip.

Onuncu şekil ister ortada (r, 1, n) gibi bir harf buluna-


rak üç konsonlu basit kok olsun isterse sonu ekli olarak üç konsonu
taşıyan müştak köklerimiz olsun bunların arapçaya dosdoğru olarak geç-
mesini gösterir.
Arapçada bu şekilde geçmiş kelimeler, sayilamiyacak kadar çoktur.
Bunlardan bazı örnekler göstereyim :
(‫اروك‬- ürûk ) ٠ örük: ikamet [bak Divanüllûgat.]
١) ‫ دلوك‬- dülûk ) - dolun : Gün dolunmak [nğ==k bu değişme arabçada
çoktur dering = ( ‫ دركه‬٠ dereke ) gibi. ]
( ‫ت‬٠‫ا‬ — emt) - emit: Emitmek ٠ eğilmek - Divanüllûgat -
(‫ — غمن‬gunm) - konum : Bir şeye konmak, kolaylıkla elde etmek.
(‫ — قبض‬kazb ) - kavza: Kavzamak = kabzam ak, kabsamak [(‫ حبس‬،‫بث‬: )
de boyledir. 0
(‫ — شغر‬şagr ) - çıkar: Çıkarmak. ( ‫ ثغا ز‬- şıgar ) da çıkarmaktır. ٠ L‫؛‬-
sanülarap -
( 0‫جهي‬--•‫ع‬٣) - çağır : Çağırmak.
(‫ — سفر‬sefr) süpür: Süpürmek.
(‫شور‬-tumûr)- tomur: Yara tomurmak.
‫ه‬

‫حتلور‬-‫ ا‬kutur)- götür : Götürmek.


‫ — عهور‬uhur ) - uğur Uğurlamak, bir kadının uğurluğuna gelmek - Ka-
mus tercümesi -
( ‫طغر‬-13‫ )•و‬- tugur: Tuğrumak: Doğruca gelmek - bak Divan- (‫)دغص‬
de bu manayadır.
( ‫ضهي‬-••‫ا‬٦‫ )م‬- sağrı = st.
‫~ حذر‬haşr) -üşür: üşürmek.
(‫جر‬ — camr) -camra: Camramak = cemetmek. Kırgız lehçesi.
(‫غر‬ — bakr,‫ ر‬- bakar) : Bakray: Afallamak, bakraymak: Kırgız leh-
çesinde baka kalmak, şaşırmak, afallamak demektir. Bu kökün
ters alınmış şeklide ( ‫ برق‬- barak ) tir. Sart lehçesinde
(bahraymak) şeklinde olan bu kelime, arapçaya (‫هبر‬- beher)
( ‫مسور‬. - buhur ) diye geçmiştir ki taaccüb ve hayret manası-
nadir.
( ٠‫م‬— akr ) - akan : Yukan [ Çuvaşça yukan sözümüzün (akan) şek-
linde olduğunu söylemiştim. ]
‫ ~'ساح‬mizah) - mazak = alay, istihza [ Küer ve Kırgız lehçelerinde.,
mazahtamak : Alay etmek, üçlü mastan (‫منح‬- mazh ).]
‫— حراح‬ berah ) - birak : Birakmak [Yakutçada (barah, birah) ، sonlan
(hl) ile- ve bizde (birak) kelimeleri arapçada birtakım keime-
1er doğurmuştur:
)‫فراغ‬--٤‫ة!ع‬٤(( )‫امراق‬-‫ام*از‬٤(3 )‫فراق‬-٤‫« (*م••ا‬ )‫ (افراق‬:
Hastalık bırakmak, develeri mer’ada serbest bıramak. Bunlardan
(‫ )فرق‬maddesinin ayırmak ve ayrılmak manalarına gelen müş-
taklan Sumercede ve türkçenin eski kaynaklarında mevcut
olan (par) kökünden doğmuştur ki arapçada bu hece ile
başhyan ve kesmek, ayırmak, parçalamak manalarına gelen
sayısız kökler vardır. ]
(‫ضق‬ — tibk) - tobık : Birikinti, halk yığını [Divanullûgat’m yazdığına
göre (top) kelimesinin asli(tobık) tir. (Çöp-çubuk) gibi.)
(‫دبا‬ — debi)- topla: Toplamak, biriktirmek ve lokmayı toplayıp büyük
almak. - Kamus tercümesi- [Bu kökten çıkan (0‫ دبله‬-•0‫ )ا‬:
Toplu şey. Birikinti demektir. ( ‫ دبكه‬- debkele)de bir şeyi topik-
lamak ٠ toplamaktır. Arapçada (d = c) mübadelesinin birkaç
misalini söylemiştim. (‫ — جبلة‬cuble) de arapçada halk yığını :
Topluluk demektir.]
52
(‫— طرق‬ tark) - duruk: Durgun ve pis, irkilmiş su٠ [Bu manada
(‫ )مطروق‬da denilir ki ayni zamanda zekâca ve vücûtça dur-
gun adam da demektir.]
(‫ دسق‬-‫ىع‬21٢( -1‫وم‬1‫ ا‬havuz taşıncıya kadar dolmak - Kamus tercu-
mesi-(s = ş).
(‫عق‬- azık) azık : Azgmhk ( ‫ — عذحانة‬azkane ) : Azgm, edepsiz kadın
(‫ — عدو‬azık ) : uz ; mahir adam, (‫ )حاذق‬da böyledir.
(‫ — عثق‬aşk)-aşukmak: iştiyak duymak [Divana bak.]

(‫— طنب‬ taleb ) - tilemek: [Tüevütçe (tilpinmek) : Talep etmek demek-


tir.] Bu kelime (tilev = dilek) şeklinden de çıkmış olabilir.
(‫ — تط‬art)- yırt: Yırtmak [tüi’kçede yirmek ve yırtmak gibi arapçada
da ( ‫)جع — عرط‬: Koklet i de yirmek = tayip, hetki ırz mana-
lanna da gelir. (‫ هرط‬،‫ )شت‬kelimeleri de başka şekilleridir.
Dilimizde ( r, 1 ) gibi yarim sesli sayılan kelimelerden sonra
bazan bir (t) gelir: Sür-sürt, ör - ört, fır-fırt gibi. Arapçada
fırlama manasına gelen (٦‫ )ل‬kökü gibi : Elden kurtulmak.
firtmak, akil firtmak manalarında da : )‫ فلت‬،‫ فرت‬،‫ (فرط‬kökleri
kullanılır.]
(‫ — حول‬havi) - avul : Avlu,
(‫عقمي‬- akim ) - akin: Şiddetli harp. [(‫فه‬-‫ — ؛‬basika) da felaket demek-
tir ki baskın olacaktır. ]
(‫مط‬- tu’m): tohum. Kuşlara, avlamak İçin bahklara atılan hubu-
bat -Tacülarus-
Tuhfei Zek yede görüleceği üzere (tokun) ve bütün anadoluda
halk tarafından söylenen (tahıl, tahal, tohum) hububat demek-
tir. Gene anadoluda yemek yerinde (tıkmak) ta kullanılır.
«Çocuğa çok tıktırmayınız; sonra hastalanır, bir tikim ekmek»
sözlerinde olduğu gibi. Divanüllugat ve Tuhfei Zekiye
gioi birçok eski kaynaklarda lokma yerinde gösterilen (diki-
tiki, tiki, tike) de bu kelimenin öz türkçe olduğunda şüphe
bırakmaz saninm. Tohumluk yerinde kullanılan (toyumli k.
togar) sözleri de boyledir. İşte türkçe tıkmak, tokmak toy,
mak sözlerimizden arapçada birçok kökler türemiştir. Bun
lardan bazılarım sayayım:
(‫مط‬- t’um ) ’ ( ‫ ث■ م‬- taam ) : Yemek, ( ‫طع‬- ta”) : Yalamak,
( ‫طعب‬- 1٥٠‫ا‬,) : Lezzet. ( ‫ دص‬- dahs ) : hububat toklaşmak ,
dolgunlaşmak : ( ٦1‫ دخن‬- ‫)االل‬: Dan. ( ‫ د‬- dakar ) : Çok
١‫؟‬ 3
tlkmak. ( ‫ ختمه‬- tuhme ) : Tuhmalamak, ( ‫ تاخ‬- tahh ) : kto.
( ‫ دقسه‬- dukse ) : Mercimek neviden dir tahıl. (‫دىق‬- daka ) :
Köşeğin çok süt emmekten İçinin bozulması (‫دوقله‬:‫ع‬٦1‫ة‬1‫)ع‬:
Alıp yemek, ( ‫ دؤوق‬- duûk ) : Deve köşeğinin tuhmalamasi ve
yemek, tatmak - ( ‫ ذوق‬- zevk )(‫ )طعم‬kelimesi gibi (tikim )
dan çıkarv( ‫ )قولن‬kökü de bir şeyin tadını tatmak demektir
ki köKÛn tersine akmış şeklidir.
Farsçada da ( ‫ ) دامخ‬: Rızık ve nasip demektir.
‫سبه‬— sebih ) - sapık [ kök incelmiştir. ( ‫ ) سفيه‬de arapçada : Sapık,
akli az demektir. Kalin şekli olan ( *»k - sabe ) de: Sapıklk
demektir. 1
‫ — حرب‬serb ) - serp : Tulumdan su serpilip akmak [ bunun gibi
)‫ رصف‬،‫رسف‬٠ ‫ (زرب‬maddeleri de bu kökle ilişiklidir.[
‫ — عهد‬ahd) - : Oht : Vakit [ LJygurcada (ok): An, zaman manasınadır.
Eski kaynaklarda (oht): Zaman manasında kullanılmaktadır.
Süheyl ve Nevbaharda ( vakit ) kelimesiyle kafiye yapılan bu
kelime arapçada )‫عهد‬٠ ‫اتت‬،‫ (وقت‬٦‫ ع‬baştaki vokalin, biraz sonra
birçok örneklarini göreceğimiz üzere (‫هتأ‬- het’ ) şekillerinde
kelimeler yaratmıştır. ( ‫ ) عهد‬in cemi olan ( ‫ عهود‬- uhûd ) bu
(aht’)m dosdoğru alınmışıdır. Arapların cemi mükesser dedik-
leri sigalarm bir kısmı türkçe kelimelerimizin aynidir. Bunlar
umumîlik ifade ettiği İçin bunlardan sonraları bir müfret sigasi
da *çıkarılmıştır. Nasıl ki ( ‫ فراديس‬- feradis ) şeklinde bu dile
geçen (paradis) cem sayılarak bundan ( ‫ فردوس‬- ]‫ة‬1٢3‫ع‬٧5(٥‫عوز‬
bir müfret çıkarılmıştır. Yakutça (otan): Yurt, oba demektir.
Bunu ( ‫ اوطان‬-3٧1‫ة‬٦ (٥‫ز‬٧• cem olarak alırken (vatan) diye de
bir müfret sigasi çıkarmışlardır. Nasıl ki Sumerce ( udun )
ocak ve furun demektir. Araplar bunu da cemi olarak (‫اتن‬-
utun ) diye almış ve müfret olarak la ( ٤٤01‫اون‬-‫ )ع‬şeklini
kullanmışlardır. ]
٩ ‫س‬ —sadaka ) - sataga : Sadaka. [Yakutça (satağa: ölü gömenlere
verilen kurban parçalarına denir. Pekarski, bunun dağıtmak,
parçalamak manasına gelen (satay) dan geldiğini yazar.]
(‫حنله‬ — hakla ) - akola: Mümbit tarla [ Çuvaşçada (ak) bizde (ek) kö٠
kü gibi ziraat manasınadır. (Akala) : Tarlayı sapanla sürmektir.
-BakAşmarin]
‫ة‬4

( ‫كول‬-‫ت‬ külûl ), ( ‫ الل‬٠ kelâl ) - kulun : Yorulmak [ bak “ Divanullugat -


(kulunmek) ]
( 39-‫)•عسن‬ - uzun : Uzun boylu olmak.
( ‫ق‬.‫ع‬ — ark ) - ank : Ank = zayıf olmak.
(121‫قلف‬-٤٤‫ة‬٢) - kalki: Yiirek kalkimak, ve kalkmak, hareket ve ıstırap,
(3151*-‫ )قلخ‬da-. Kükreyip kalgıyan deve.
)‫ طخمه‬،‫ حطمه‬: t ahme) - takim.

(‫نكه‬. —birke) - birik: Su biriken yer. [irikmek şeklinde de kullanılan


bu kelimenin ( ‫ وراد‬- vurk ) , (‫ ورك‬- verik) , (‫ علك‬- âkı ),(‫عكرب‬-
ikbir ), ( ‫ كعر‬- kü’bür) kılıklarında da alınmışları vardır.]
( ‫— برد‬ ard) - art: Boyun, arka. Tersi olan ( ‫ردع‬ ) da bu manadadır.
> ‫دروانالغات‬-‫ الرقبه‬: ‫ تعرالقفا؛ الن ازت‬: ‫ < ارت جس‬bu kelimenin zıddı
olan (ön) ki eski şekli (önğ) dür. Arapçada ( ‫ عنق‬- unk )
olmuştur ki her şeyin önü demektir. (önğ) kelimesine
benziyen (Or ‫ ئ‬od = ort ) sözleri gibi (ser = sep ٠ serp)
şekilleri de arapça da ayn ayn kökler çıkarmıştır:
( Serp ) ten : ( ‫رب‬-- - sereb ) : Tulumdan su sızıp serpilmek (‫رف‬- -
serf ) : Serpmek, saçmak, akıp gitmek, ( sepmek ) den de
)‫ سف‬٠ süffe ) meçhul şekilde: Sepilmek, serpilmek ،‫ سفك‬،‫(ثفل‬
) ‫ سغح؛ سىف‬de ayni köktendir (sermek) den )‫ نرت‬،‫ نرش‬،‫ رش‬،‫ ذرو‬،‫( ذر‬
kökleri de hep sermek ve savurmak manalarına gelmektedir.
( ‫ق‬.‫ ) آلكا‬manasına gelen ( ‫ حنك‬- hanek ) da ( ‫ ) آنلكامق‬dan
alınmıştır.>‫ ش‬،‫ عىن‬،‫ (مأن‬kökleri yalmz (n) telâffuziyle alınmıştır,
(‫)عنق‬ kelimesi üzerine bir noktayı hatırlatmak isterim : Türk٠
çede olduğu gibi arapçada da bir kelimenin turlu söylenişleri
' türlü kelimelerin doğmasına sebep olmuştur. Yakutçada (an)
şeklinde söylenen (ön) eski türkçede ve bugün Anadoluda
(önğ) şeklinde söylenmektedir. Sondaki (nğ) bir harf gibi telâffuz
olunarak (k) şeklini de ahr. Türkçede (önğ) ‫( آ‬ok), (ön) ayni
manayadır. (ökdem) : önde giden gayretli, cesur, atılgan
demektir.
Arapçada birinci şekil: (‫عذق‬- unk ) olmuştur ki hem ( önğ )
hem de boyun demektir. Ayni manada olan (unuk) : 'Ruesa =
öndekiler demektir. Bunun ince şekli olan ( ‫ عنك‬- unk) ta
gecenin önü, asil kap! = evin önü demektir, (an) Yakutçada
da hem mebde' = ön hem de kapı manasına gelir, ikinci şekil
55
( ökdem ) kelimesinden çıkan ve biraz sonra izah edeceğim.
)‫ اكتاء‬،‫ كدم‬،‫ (اقدم‬ve bunlardan vokalleri düşmüş olan
) ‫قدام‬ ،‫( قدم‬gibi kelimelerdir,
Üçüncü şekil ise demin izah ettiğim (‫ عن‬- ann) kökünden çık-
mış kelimelerdir. Onlardan başka şunlar da ayni kökten gelen
sözlerdir:
( ‫ عنتوت‬-*untut ) : Herşeyin evveli.
(‫ — عنبب‬unbüb) : Selin önü, cemaatin ilk kafilesi.
( ‫ حعند‬aned ) : ön, yan ( ‫ عنو‬- ınv )‫عنا) و‬- ana ) da boyledir.
( ‫ سعند‬ind): Ön, yan. Bunun (‫ عند‬- und) şekli de vardır. Arapça-
da ( d — ge ) değişmesi çoktur. Öngölük manasına gelen
(‫عند‬- ‫ ) عنك‬maddeleri gibi gene ön, yan manalarına da gelen
( ‫ عند‬-‫ ) عنك‬köklerinin varlığı bunun en kuvvetli delilidir.
( ‫ — عندد‬unded ) : Kadim (‫ عذق‬٠ unuk) da bu manayadır. Türkçede
(öğdin) de böyle demektir. Türkçede (önüt) de: Evvel demektir.
(‫ ) ص عنفر‬: Asil. Türkçede (öndü) de : Kaide, usul demektir.
(‫ — عنفو‬unfüvv ) Gençliğin önü.
(٧21‫عنوان‬-‫)مب‬: Kitabin dibacesi, önü.
(‫ — عنو‬unvv ): Öne çıkarmak, izhar, (öamek)de türkçede öne
çıkmak, zahir olmak demektir.
Türkçede baş, burun, ağız kelimeleri, ilk, ön manalarına da gelir:
Aybaşı, şiraburnu, kapının ağzı, süt ağızı gibi.
Arapçada da ayni kullanışı görmekteyiz. Burun manasına gelen
( ‫ أل*( انغ‬cemi (‫ اوف‬- unuf ) da gelir, herşeyin önü manasın-
da da kullanılmaktadır. Bu kelimenin öbür sami dillerden Asûr,
İbrani ve Aram dillerindeki söylenişinde ortada (n) harf olma-
'inakla beraber arapçada (‫ عناف‬٠ unaf): Burnu uzun kelimesile
( ‫ ) امن‬in: Her şeyin önü, evveli manasına da gelmesi bunun da
(ön) ile bir bağhhk ihtimalini gözönüne getirmektedir, (ön)
sözümüz arapçada birçok köklerle birleşerek kaynaşma kökler
de doğurmuştur.
‫ — د‬duhul ) - tikli : Tıkılmak = girmek [ Cenup vilâyetlerde girmek
yerinde tıkılmak sözü kuilamhr.
) ‫ دغن‬، ‫ ( د تل‬da bu manayadır. [
‫ض‬-darb) - çarp: Çarpmak, vurmak ( ،‫ رضبان‬-daraban) = çar-
pin. Bu kelimenin ) ‫ رجفان‬،‫ (زجف‬şeklinde başka alınmışları da
vardır ki ortadaki (r) başa geçmiştir.
56
)‫عصش‬---••‫(؟‬: Karşı : Köşk [Divanullugat ve Radlofta görüleceği üzere
Uygurca (karşı) : Köşk, kâşane demektir. Bunun ( ‫ ترص‬،‫) عصميش‬
şekillerinde alınmışları da vardır. ]
( ‫ افد‬-‫ع‬٤‫ )هع‬- evedi, ( ‫ ) حغد‬de bu manayadır,
( ‫ — يرقع‬bu• ku ) ٠ burgu. 1 ( ‫ ر نس‬٠ burnus ),(.‫برد‬- burde ) de ay-
ni köktendir.]
(‫ — غذى‬gaziyye ) - kuzu
( ‫ — صزى‬sara ) bozulmuş, sararmış su. [ Mazisi ( ‫ رى‬- sariye ) dir ki
sararmak demektir. - [ - ‫املخصص‬
5‫ دخنس‬-•‫ا‬3•‫ ))ع‬- tıknaz. [ «Dikilip kalmak» sözümüzde kullanılan bu
fiilden çıkma daha birçok kelime vardır. (5 111•‫دخىي‬-•‫)ل‬:
tikis = ( ‫ دخس‬- dahs ) ) .
(‫معىب‬- arabiyy ) - arpa٠٠
‫خلق‬-113‫ )*) ا‬- kliig ( ‫ ) غلغة‬de boyledir.
(‫ — حانق‬halik) - kalik : Hava [ Bak Lisanularap ]٠
‫)خلقاء‬- halka' ) - kalga : Gök [turkçede (kalık) hava ve gök demek-
tir. Bunun Mançu dilindeki şekli (kalga) dır. ( ‫ ) خلفاء‬turkçede
olduğu gibi (alin) da demektir.
(‫خلق‬-halak) - kahk: Eski, köhne. [Bütün anadoluda (kalak - kahk)
bu manayadır.]
(‫ — عرا‬ara ) - ara: Arahk [ ( ‫ جرا‬- hara ) da boyledr. ( ‫ ) حترى‬araş-
tirmak. ]
(‫عادق‬-‫مة‬1‫ )=ار‬atak: Sözü düşünmeden salip salip atan adam.
(‫ — بط‬bast ) - basut: Ihsan, yardim, [ Uygurca. Bak -Divanullugat- ].
(‫براة‬--sarat) - Sirt: Tepe, yüksek yer. [ Yakutçada (sır), (sar) : Kar-
‫؛‬al, (sart) da bir nevi kartaldır. - Pekarski - ].
( ‫فشء‬-1•‫او‬٠ ) - kaçığa : Halkın kaçıp dağılması.
(‫كثح‬- keşh)-geçi£.

(‫—ح‬tala’) - dolug: Dolmak.


(‫—قصع‬kasa') - kisa: Kisahk, çocuğunun cüce kalması.

(‫تبع‬- teb') - tepgi : Hayvanin ayağı tepmek.


( 11* 01‫قدح‬-*‫ )ة‬- kadah = kitak.
(‫— اق‬ayk) - ayak : Hayvanin ayağı.
(‫علة‬-•1‫)عا‬- ilti : iki kardeş kanlan. [ sonunda (ö) okunursa koke
daha yakm olduğu görülür ]
(‫— ميس‬ meys) - mayis : [ Mayismak, Kirgizca : Salina salma yürümek-l
(‫سبل‬--‫)اعاىع‬- sepele: Yağmur sepelemek ٠ kesteli -.
( ‫ — صواع‬Suva’ ) - suvak: Su kabi
(‫— مواخ‬su١;ah) - suvak : Suvak ‫ ت‬bataklık yer.
( ‫ — ظذ‬ganiz ) : geniz.
(5‫ قسسو‬-*‫)زه‬: Göğüs: Göğüslü = göğsü çıkık olmak.
(‫ — مبخذق‬buhnak ) - buğmak, gerdanlık.
(‫ — بلغني‬bulagin ) - bul gak : Fitne, ihtilal, ‫؛‬ğtişaş,
(‫ — برعوم‬burûm ) - boğum.
(‫—دما'ق‬dumshk) - domalak ; Yuvarlak taş. ‫ أ‬Turçede bunun domahk
şekli de vardır ki arapça ( ‫ دملوثد‬aumiûk ) ; Buna yakındır.
(‫ دملك‬- tedemlûk ) : Meme domalmak. Arapçada kavunun adi
) ‫ طبخ‬- tibbîh ) ve ‫ بعليخ؛‬- bıttıh )[l]dir ki (topak) sozundendir.
Elma da ( ‫ نغاح‬- tuffah ) dır ki 0 da (topak) dan başka bir
şey değildir. Vaktiyle bunların topak olduğundan bu adla
anıldıkları anlaşılmaktadır. (‫معلبح‬- mutabbih ) : Toparlak yüzlü
çocuk demektir. 1
(‫ — مطراق‬mitrak ) - mıtrak: Misli, gibi. [Turkçemizde ( tatlımtırak ) taki
(mıtrak)ın aynidir. Ayni manada Arapça (‫مثل‬- misi ) kelime-
sinde gene bizim (ekşimsi) sözümüzdeki (misi) den alınmış olsa
gerektir Yine bunun gibi *denizsi birgol» sözümüzde benzerlik
anlatan (si)de arapçada ayni manada ve (‫ ' ص‬siyy ),eklinde
bir isim olarak görülmektedir ( ‫ سبان‬- siyyan ) bundandır.]
(‫سكوك‬-- samakuk ): Sümük gibi yapışık şey.
( ‫ — بعلحاء‬batha ‫ بعطيحا‬batiha ) - batak.
Arapçada bunlar gibi ashna yakm sayısız kelimeler vardır. Bunlan
burada sayıp dökmeğe imkan yoktur.
*
Şimdi son şekle geçiyoruz: ( >< )
Dil bilgisinde (metathèse) adi verilen bir hâdise vardır ki kelimeler-
deki sesli veya sessiz harflerin yerlerini değiştirmesi veya kelimenin ta-
mamiyle tersine dönmesidir. Araplar buna (kalp) adim verirler.
Her dilin kendi bünyesi dahilinde az çok vukubulan bu telâffuz
değişmesi semitik dillerde pek çoktur. Bu dil zümresine ait ayni kelime:
lerden bir kısmının da Turk köklerine göre birinde doğru söylenen
öbürüsünde ters telaffuz olunmaktadır, metathèse hâdisesi, en çok bir
dile başka bir dilden alman kelimelerin fonatik karakterine uymamasın-
(Ij Eski Mısır di; i :ide (Badduk..■) oimasj bu duştincry‫ ؛‬Zftfd u^ratamuz.
58
dan yahutta kelimeleri teşkil eden ilk ve en basit unsurların, henüz ek
haline geçmeden, veyahut ayni manaya gelen söz köklerinin birlikte ve
altost söylenmesinden ileri gelir.
İşte Arap dili de diğer eşleri gibi kelimelerimizi tasrif ve tasarruf
ederken onlan dosdoğru aldığı gibi tersine de çevirerek kendisine mal
etmiştir.
örneklerinde görüleceği üzere bu ters çevrilme hadisesi bazan bir
kelimenin birçok şekilde altüst edilmesiyle de olmuştur. Hele dörtlü
köklerde bir kelimenin dört, beş şekilde kalbedilmesiyle dile ayni manada
başka başka kelimelerin girmesine sebep olmuştur.
Arap dilinde bu hâdisenin sayilamiyacak kadar çok olması onun
orijinal bir dil olmadığının en büyük tanıklarından biridir.
Arap lûgatçıları çok eskiden (kalp) hakkında ayn eserler bile yazmış,
bunun neden ileri geldiği hakkında uzun mütalealar yürütmüşlerse de ha-
kikati anlamaktan çok uzak kalmışlardır.
(Kalp) hâdisesi, arapçada ya kelimenin tam tersine dönmesi, yahut
kelime harflerinin yerini değiştirmesi, ycihut ta, türkçe eklerin ortaya veya
başa geçmesi şeklinde görülür. Bunlan Sirasiyle göstereceğim. Tam ter-
sine geçen kelimeleiden:
(‫نغب‬-‫س‬5•2‫ ) ط‬- boğaz : Boğazlamak ( ‫ " ذباح) ا (ذخ‬zebah)da bunun
başka bir şeklidir. (‫ )ذع‬kelimesi ayni zamanda sakal boğaza
doğru bitmek, ( ‫ ذباح‬- zubah ) : Boğaz hastalığı demekiir.
( ‫ ( ثغب‬٧‫ )ذع)ع‬kelimelerinin (boğaz) sözümüzün tersine ah-
narak çekildiğini arkadaşlarım uzak görmesin. Dün, sürgün
kelimemizi( ‫ رسلكه‬- serkele ) diye çeken araplarm bunu bir iki
bin yıl once alarak bu şekle soktuklarından hiç şüphe etme-
melidir. Bu kelimelerin (boğaz) sözünden alınmış olduğunu kuv-
vetlendirecek bir tamkda ( ‫ قفينه‬- kafine): Gibi ( ‫ تفيه‬- kafiyye)
kelimelerinin de: Kafası gövdesinden ayrılacak derecede boğaz-
' lanan kurbana denilmesidir. (‫قفن‬- kafn) de arapçada ( ‫) قنا‬
demektir. Istanbuldaki Uygurca kur’an tercümesinde: (‫)ذجه‬:
(Boğazlağu) diye teicüme edilmektedir.
(‫ — جلغ‬calg) - kılıç: Kılıçlamak, kılıçla vurmak. ( ‫ جلح‬- celh ) : Kılıçla
etini koparmak ( ‫ شلخ‬- şelh ) de ayni, manayadır. Bu kelimeleri
ters okursak kökün doğrusu meydana çıkar: )‫ حلمله‬،‫ غلج‬،‫(غلج‬.
Bunlardan ( ‫ خلج‬- hale ) kökü de bir adama kılıçla vurmak
demektir ki kökün dosdoğru olarak alınmış kılığıdır. Bu kök-
lerin (çalmak) fiilile bağlılığı da körülebiiirsede kelimelerin kul-
lanıhş şekli bu ihtimali zayıflatmaktadır. Araplar kılıç gibi kamçı,
kırbaç, balta kelimelerimizi de tasrif etmişlerdir. (Kamçı) dan
59
) ‫ مشق‬٠ meşk ( ) ‫ع‬-‫(؟‬, ) kırbaç ) tan )‫= و)( رشقه‬ş ) şek-
linde fiiller yapmışlardır ki : Kamçılamak ve kırbaçlamak de-
mektir.
(‫ )مشق‬kökü ayni zamanda (kumuşmak) fiilimizin gene tersine
dönmüşüdür ki : Bir İŞİ şevk ve süra’tle yapmak demektir. - Di-
vanüllugat ٠ bu kelimenin başka bir şekli olan (‫(مشق‬04‫ ة‬boy-
ledir. (‫ )مكش‬bunun doğru alınmış ve incelmiş şeklidir. (‫ناس‬-
kumas) da deve zıplayıp koşmak demektir.
( ‫ ) رشقه‬da kırbaçlamak manasına geldiği gibi eti parça parça
etmek te demektir ki (paı ça) kelimesinin gene doğru olarak
tasrif edilmiş şeklidir. Ayni manada ( ‫ )شربقه‬de gene bunun ter-
sine alınmıştır.
( ‫ ) مبالطه‬: Kılıç veya değnekle vuruşmak demektir. Bunun mazi
şekli ( ‫ ب’ط‬- balata ) dır ki Yakutçada dahi mevcut olduğu
üzere öz türkçe bir kelimemiz olan (balta) dan alınmıştır.
( ‫با لد ه‬. ) de ayni manadadır. Araplar (balta) mn hakiki mana-
sim unuttuklarından değnekle vuruşmak İçin de bu kelimeyi
kullanmışlardır. Bunun misali 0 kadar çoktur ki sayılmakla
tükenmez. -
Mesela şimdi söylediğim ( ‫ ) حلجل‬kelimesini: Kılıçlamak manasında
aldıkları halde noktasız ( ‫ ) حلج‬kelimesini : Değnekle vurmak diye tefsir
etmişlerdir. ( ‫ لطس‬-lats ) : Taşlamak manasında gösterildiği halde elile
vurmak manasında da izah edilmiştir. [ (taş) Yakutçada (tas) dır. ] Bunun
başka bir örneği de: (Baldır) kelimesidir ki divanda görüldüğü üzere :
Dağ burnu demektir. Dağın yüksek, sivri çıkıntısıdır. Araplar bu kelime-
mizi de ( ‫ طربل‬- tirbal )[bu kelimeyi de ters okuyahm : (‫طر‬- ‫ ض بال‬bal -
tir) turkçesinin tersine dönmüş olduğunda hiç şüphe var mi?] şekline
sokmuşlar ve bunun ne demek olduğunu kat’ı surette kestirememişlerdir.
İşte en eski kaynaklardan ( ‫) الن العرب‬, bakiniz manası İçin ne diyor:
«Yapılmış nişan, alamet, bazılarına göre: Her yüksek bina, bazılarınca
da dağ veya duvardan uzunluğuna olan her çıkıntı, hurma ağacından
yapılmış gölgelik vesaire.... »
Peygamberin «meyilli bir tırbalm = baldırın yanından geçerken ça-
buk yürüyün» manasındaki hadisinde de geçen bu kelimenin arap lügat-
lerinde manası türlü türlü tefsir edildiği halde bunun kullanışından beş
asır sonra yazılmış bir Türk sözlüğünde bunun (dağ burnu) manasında
açık ve tereddütsüz gösterilmesi dilimizin nasıl orijinal olduğunu ispat
eder samnm. Sonra ( ‫ ) رشب ل‬kelimesinin başka bir şekli olan (‫ رطيل‬-
bırtîl) de: Sert ve sivri yapılı olan o taş veya demirdir ki insan elinden
60
çıkmış olmayıp yaradılışta bu şekilde ola., bununla değirmentaşı İşler-
1er... O, bir arşın kadar taştır, o, kazmadır, o, büyük, mustatil bir taşa
denir ki deve boynunu ona benzetirler...
Görülüyor ki (baldır) ve gene Divanda (balta) manasında yazılan
(baldu) arapçada bi ibirine karıştırılmıştır. (Dağ burnu) manasındaki bir
kelimemiz türlü türlü manalarda kullanılmış veya bu mana’ara geldiği
sanılmıştır.
(Burun) kelimesi de boyledir. Şark lehçelerinde (murun) diye de soy-
lenilen bu kelinie arapçada ( ‫ مارن‬- marin ) şeklini almıştır. Arap kamus-
lannda bu kelime burun manasında gösterilmekle beraber, burunun ucu-
nu, yumşak yerimi, neresi olduğu hakkında türlü türlü rivayetler nak-
!edilmiştir.
Arap sözcüklerinde ÜÇİÜ bir kökten çıktjğı sanılan bir sürü kelimenin
manaları arasında bir münasebet aiamak İçin lûgatçılarm çektikleri sıkıntı
o kadar büyük, yaklaştırmaları o kadar gülünç ve uzaktır ki bunların
manaca ve yapıca ayn başka başka Türk kök ve kelimelerinden geldik-
lerini bilmediklerinden onlan mazur görmek lâzımdır. Demin (alaka) ke-
limesinin türiü manalara gelmesinin sebebini izah etmiştim. Bunun gibi
(‫ )بلغ‬maddesinde görülen( ‫ ' بلوغ‬bulûğ ) : Bulgu : buluğ, ( ‫ ( بليغ‬: 13‫ذ‬-
lik, ( ‫ بلغ‬- balig ) : Büyümek, yetişmek manasında Yakutça (bal) kökünden
[ gençlik taraveti demek olan (‫بإه‬- belle) de bundandır,] ( ‫باغه‬. ) Mazisi
(‫ ه‬- balaga ) gene Yakutça: Arttırmak, haddinden fazla yapmak,
mübalâğa etmek manasında bizim ( bol ) kökü ile birleşen (balgit) [bu
kökten geldiğinde şüphe birakmiyan bir tamk ta ( ‫ ) باغح= بالط‬fiillerinin
ayni manaya gelmesidir. Nasıl ki şehir manasına gelen türkçe (balığ-balık)
ta ( ‫ باه‬- beled, ‫ بالط‬- balat )‫ باحل ) و‬- balih )‫ بلخ ) و‬- balh ),( ‫ باق‬- balak)
kılıklarına girmiştir, ] kelimesinden çıkmıştır.
A’aplar bu söylediğim kelimeleri biribirine yaklaştirabildikleri halde
(belagat) kelimesinin cemi olduğunda tereddüt ettikleri : Müzevirlik, mu-
nahkilk manasındaki ( ‫ بالعات‬- be’iâğat ) sözünün nereden çıktığını bir
türlü anlıyamamışlardır. Halbuki bu kelime de gene Yakutçada birçok
şekilleri bulunan ve ayniyle müzevirlik, munafıkhk manalarına gelen
(baliy) kelimesinden gelmiştir. Bu kelimelerin kökleri ve müştakları türk
lehçeleri sözlüklerinde yaşayıp durduğu halde arap sözlüklerinde bunlarm
hâlâ bir kökten geldiği sanılmaktadır. Bunun aksine olarak ayni köke
bağlı birçok kelimelerimiz ayn ayn kok halinde gösterilmiş ve bunların
biribirine bağlılığı hiç düşünülememiştir.
Meselâ (bil) kökümüzden çıkan şu köklere bakin :(‫بل‬-beli ) : Bir
nesneyi bilmek ve âşinâ olmak, [tasrif şeklinde : ‫بللت‬-1‫ع‬1 111 ‫ت‬. Ben bil.
61
dim■] (‫ بلو‬- belv, ‫ملوا‬, -bilve ) : Sınamak, 'haberdar olmak [ Yakutçada-
bilmek : Tahkik etmek, bir şeyin üzerinde tecrübe etmek manasına da
gelir. Pekarski‫ [ا‬, ) ‫ ي‬- belîğ ) : ( bilik ٠ bilig ) bunun başka şekli olan
( ‫ لبيف‬- lebik ‫ بق‬- lebik ) : bilik, maharetli, her şeyi bilir, anlar,
ayni manada ( ‫ ستع‬belta’ ) ( ‫ بلبت‬- bililt )‫ ت‬Çok bilen. !Bu kökten olan
( ‫ بلبت‬- belit ) te akilli, bilgili, güzel konuşur demektir. ], ( ‫ نبيل‬- nebii ):
bilnü = bilen : AkıHı, fazietli. ] Bu kökten gelen ( ‫ نبل‬- nebi ) 4٠;-nuble
bilmek demektir - ‫ ذسان!عرب‬- bu kelimeieide başa bir harf eklenmiş veya
sonda bir ek harfi başa geçmiştir. ( ‫ ) بل‬kökünün (bil)den geldiğinin
en kuvvetli tanığı ayni kökte gösterilen ( ‫ دل‬- nebel ) = bala : Çocuk,
küçük, ( ‫ بيا‬- nebil ) = balm ٠ (şişmek, kabarmak, ballagar: Şişman :
Yakutça. Anadoluda balarmakta bu manadadır.) iri, şişman, (‫نبله‬- nuble) :
Bölek,belek: Hediye kelimelerinin de başlarına birer (n) eklenmiş alma-
sidir.] Tülkçe (bil) .kökünden çıktığı halde ayn ayrı birer kök sanılan
bu kelimelerin hangi koke dayandığı ne eski zamanlarda, ne de şimdi
arap dilcilerince malûm değildir. Bununla beraber bizim de kolaylıkla
karşılaştıramıyacağımız öyle fonetik değişmelerle alınmış şekiller vardır
ki arap dilini toplıyan eski lûgatçıların bunu anlamarma İmkân
yoktur.
Meselâ gene (bilmek) sözümüze ait bir kelimeden bahsedeyim :
(‫ملح‬- milh): (lisanularap) ta görüleceği üzere hem ilim, hem de
âlim demektir. Gerek (b = m) gerek (hge) değişmelerinin birtakım
örneklerini gösterdiğim üzere bu söz, bizim de hem bilgi, hem de bilen
manasındaki (bilik) kelimemizin fonetik değişmişinden başka değildir.
( ‫ — شغب‬şagb ) - boğuş : Boğuşturmak.
) ‫رشف‬-‫؟‬karış : Karıştırmak [mazisi -(+•3٣ ) ‫رشق‬- ‫ةي‬٣1‫ا‬٤3(41]. ٨•••-
çaya müşareket şeklinde geçmiş birtakım kökler vardır. ]
( ‫— رشغ‬Z şer’, ‫ — رشوع‬şuru١ ) - giriş : Girişmek ( ge = ‫ رشثد ) (ع‬- şe-
rike ) de girişmek, şa k lehçesiyle kirişmektir (‫ )جشر‬de böy٠
ledir. ( ‫غتاخ‬-٤1‫ )وةو‬Koşuşmak, (‫ تشاخز‬،‫ )خشز‬: Kızışmak,
( ‫ ) ثشدخ‬tokuşmak, tokuşturmak. ( ‫حص‬- ) : Katıştırmak gibi.
Arap dilinin nasıl düzme bir dii olduğunu gOsteimek İçin size
(karışmak) fiilinden çıkan kelimeleri sayarsam bana hak verirsiniz
sanmm.
Bilirsiniz ki (karışmak) fiilinin basit kökü (karmak) tir. Bu basit fiilin
arapçaya (‫ قرت‬- karr ) ve ( ‫ قرف‬- kaif ) diye geçtiğini bi: az evvel söyle-
miştim. Şimdi de bunun ( karış ) müşareket şeklinde geçen kelimeleri
görelim.
62
)Karış) kelimesinin arapçaya geçmiş doğru kılığı ) ‫ قرع‬- kar‫( ؟‬
tir ki birtakım nesneleri şuradan buradan tophyarak bir araya getirmek,
birbirine karıştırmaktır. Bu kökten çıkmış ( ‫ ) نقرش‬: Halk bir araya top-
lanmak (‫(تقريش‬, )‫ )حتريش‬gibi ortalığı karıştırmak, halkı birbirine dû-
şürmektîr. ( ‫ ) ترش‬kökünün tersine dönmüşü olarak şimdi söylediğim
(‫) رشف‬ta: Bir şey karışmak veyahut ortahk karışmak demektir, -bak:
Lisanularap (k = c) değişmesiyle söylenen ( ‫ ) رشج‬maddesi de: (‫)قرش‬
gibi toplamak, birbirine katmak, şaraba su karıştırmak, ve bir adamı
bir işe teşrik etmek = karıştırmaktır. Arapçada (k c) değişmesi pek
çoktur : ( 04‫جد‬-‫ )ع‬: Kati olmak, ( ٤٥04-‫)جد‬: Kut = tali; (‫بدل‬-
cedl) : ipi katlamak; ( ‫جفاء‬-‫ع‬٤1‫ )ة‬: Elbise kaba olmak muaşerette
kabalık ( ‫ ) جوز‬: Koz, ( ‫ جوز ق‬- cevzak ) = kozak gibi.
( ‫ رشكذ‬-‫]زى‬1٤‫ع‬٤) kelimesi de (ka=ke) değişmesiyle doğmuştur ki:
karışmak demektir. Lisanülarap sahibi ( ‫ ) رشكة‬gibi ( ‫ رشكة‬- şeriket )
kelimesini : ‫ خماطةالغريكني‬٠ diye izah etmektedir. (‫ )رشكة‬maddesinden
üreyen kelimelerin pek çoğu bunun doğrudan doğruya ( karışmak ) fii-
linden çıktığını apaçık gösteriyor. Bu kök, hısım ve akraba olup bir-
birine karışmak manasına da geldiği gibi gene bu kökten ( ‫ ) افتعال‬mas-
tan olan (‫ ) اشرتاك‬hem kullandığımız manada hem de İş karışmak =
Müşkülleşmek manasına da gelir. Radlofta görüldüğü üzere (kirişmek) :
müştereken bir işe girmek demektir. Girişmek ile kanşmak ayni şeyler
olmakla beraber bu kökün karışmaktan geldiğinde şüphe yuktur.
( ‫ شغر‬- şagr ) kökü de boyledir. ( ‫ ) اشتغار‬: Develer birbirine karış-
mak, hesap kanşmak, İş karmakarışık olmak. Bunlar gibi ( ‫ ( مهش‬, )،‫رخت‬
‫ ا ارتقاش‬, ) ‫ ( غرس‬, ) ‫ ( غلث‬, ) ‫( رغش‬, ) ‫( غرث ) و (خرث‬,) ‫ و ( لقث‬köklerin-
den başka ) ‫ قرمشه‬،‫ خرمشه‬،‫ع(خربش‬: Karmaş, çormaş etmek demektir.
( Karmak, kanşmak ) fiilleri gibi (karıştırmak) ta arapçada ( ‫درشغه‬-
derşaka) kılığında bu dilde tasrif olunmuştur. Lisanülârab’m yazdığına
göre ( ‫ ) درشقه‬: Karıştırmaktır,
Ortadan (r) harfi düşerek doğan ( ‫ غث‬- gaşş ) ta karıştırmaktır.
( ‫ ) غثيت‬te boyledir. ( ‫ ) غتشاغ‬: ortahk kanşmak.
( ‫ ) معارشة‬sözü de boyledir. Mazisi ( ‫ عارش‬- âşara ) şeklinde olan bu
kelimeyi lügatler: Kanşmak manasında gösterirler. Bundan gelen (‫)عشرية‬
te birbirine kanşan halk ve akraba demektir. ^ = ٤)tebadülü bugün
dahi araplarda çoktur. Demin, bugünkü araplann (kazma) ya ( ‫ ازمه‬-
azma ) dediklerini söylemiştim.
63
، ‫( رشت‬ maddesinin ( girişmek ) ten de alınarak kullanılan ) ‫(مشا كره‬
ki mazisi ( f ‫ شا‬-şâkere ) dir «Hail hani» göze girişmek demek olduğu-
nu Kamus tercümesinde yazar. Bu ifadelerimi daha ziyade huvvetlendire-
cek bir nokta daha var : (yalan) in tiirkçede (katmak) söziyle ifade şek-
lini arapçada da görürüz, (katirma) Kırgız lehçesinde : Yalan demek ol-
dugu gibi arapçad،! da ) ‫ ؛ت‬- katt )kelimesi de ) ‫ ! قرت‬maddesi gibi hem
katip karıştırmak hem de söze yalan katarak koguculuk etmektir.
( ‫ شغ‬- şukar ), ( ‫ تغارى‬- şukara ) da arapçada : Yalan demektir.

Arapçada ( ‫ تش‬- kaşr )maddesi: Bir şeyin kabuğunu sıyırmak


demektir. Divanüllugatte de şunu yazar: « ‫ اعاىت ىفقرشاالرخ‬: ‫«قرشدى‬.
Arapçaya (karmak) fiilinin ( ‫ ) ترف‬şeklinde geçmesi gibi bu fiilin basit
şekli olup gene ) ‫ قرف‬،‫ قرم‬١ kılıklarına giren bu kelimenin kökü de (kir)dir:
، - ‫ دوان االغات‬- ‫ فحشر!أرخ وغريها‬: ‫« قردى‬

Gene arapçada ( ‫ كذ‬- kereş ) maddesi: Kamus tercümesinin yazdı-


ğma göre: Deri kırışmaktır. « 1 ‫ تكرش وجهه‬: Yüzü kırıştı demektir.
Arapçada birtakım örneklerini gördüğümüz üzere biribirine yakın
fonatikle söylenen türlü sözlerimiz manaca biribirine hiç münasebeti ol-
madığı halde ayni kök halinde tasrif edildiğinden bir kökün birçok ma-
nalara delalet ettiği görülür. Lugatçilerin (elfazi müştereke) adim ver-
dikleri bu kelimelerin türlü manalar anlatmasının sır ve hikmeti budur;
fakat bunu lugatçiler, bittabi, anlayamamışlar ve uzun tahlillere girişmiş-
lerdir.
Meselâ bir: (‫ )عكت‬maddesi vardır. Bu madde (öküş) den alınarak :
Çoğalmak, (eğiş) ten alınarak : Saç vesaire kıvrışık ve sarmaşık olmak; üşük
den gelerek: kopekler öküzün etrahna üşüşmek manalarında kullanılmak-
tadır. Anadoluda bir şeyin eğri büğrü olmasına (eğiş büğüs) derler. Bunun
arapçasi da ، ‫ عكت‬- akış ‫[!]؛‬tir. ) ‫ ( حكش‬maddesi de boyledir. [
( ‫غفش‬-‫م‬3‫ )وم‬- çapak : Göz çapağı [ ( ‫ = غفص‬gafas ) ta boyledir,
arapçada ‫ ( تر ؛‬gibi 1 ‫ ا ى‬harfi de(ç)ve(ş) ile pek çok değişir. [
(‫— رىف‬rukiyy) - yukaıı: Yükselmek. Mazisi ‫ رىف‬- rakiye ) dir. ]
(‫ — مسكه‬meseke ) - kesme : Kesme kuyu -Kesteli -
(‫— رك‬rekz) - seğrî : Göz segrimek,
(‫برخ‬- barh ) - kopar: Etini koparmak [ bunun incelmiş; fakak doğru
alınmış şeklî ( ‫ حرب‬- hebr ١ dir. (Hebera): Kopardı demektir, 1
[1] Bu söz, bir işe yalamaz, kalp adam manasına da ‫؛‬reiir ki bunun da (eşek) ten
jeidigini sanıyorum.
64

(1‫ رجه‬- ]‫ )اعع‬- geçir: Bir şeye diş geçirmek.


Ya im méthatèse’!e alınanlardan birkaç örnek:
( ‫ — مكس‬meks ) ٠ kesim : Vergi.
( 4‫ ركود‬-]‫ )قاا‬- duruk : Durgunluk. ( ‫) راكد‬: Duruk.
(‫حطيل‬--0‫اة‬1‫ )ا‬- doluk. [(‫ تلح‬- tela’ ) da bunun doğru şeklidir. ( ‫حطل‬
( doluk ) tan alındığı gibi ( ‫ حطال‬- tıhâl ) da (tilak = dalak)-
tan alınmıştır.]
(‫—بد‬-lübed ) - toplu, yığılmış halk.
( ‫فيب‬-1‫ة‬11‫ )ا‬Bakni ( ‫ ) جميب‬de bunun fonetik değişmişidir.
(‫نىص‬-‫ نيص‬-•‫ة‬5:7٧٦٧‫ )ع‬- savin : Güzide , ( ٠‫) ناقر‬:Kiran , ( ‫ ناجخ‬٠ nacih ) -
çağan [ çağmak = çavmak : çağlamak.]: Çağlayan sel.
( ‫ز ان‬- zekin ) - saknu - Kelile ve dlmne tercümesi - ( ‫ زكن‬-
zeken ) de böyledir ki bunlarda (n) başa alınmamıştır. Sondaki
(n) lenn başa geçmesi çoktur. Şunlar da başka örnekler:
sanç : Süngü sançmak sokmak [ sancak bundandır. Bu
(‫— جك‬nesc ) ٠
kökün ( ‫ زج‬- zecc ) şekli de vardır ki ortasından ( n ) düş
müştür.]
(_.٣,nehr) - erne =- arna: Irmak.

(‫— نعره‬ na’ra , ‫ نعري‬- nair ) - oran: Harpte sesle parola.


)‫— يبض‬ mahiz ) - kımız. ])‫ محزه‬- hümze, ‫ *اض‬،‫ حلض‬،‫قارس‬ -kumaris(,
( ‫ خميص‬- mahis) da böyledir.

(‫— حلامب‬ hatem) - tamga . [ evvelce bu kelimenin aslma daha yakın


başka bir kökten geldiğini sanmıştım; fakak araştırmalarım
neticesinde bunun (tamga) dan alınmış olduğuna kani oldum.
Eski kuran tercümelerinden ( hatem ) kelimesi ( tamga ) ile
tercüme edildiği gibi ( ‫ داماء طابع‬- de’mâ )‫ داءعد‬- dâmia gibi bir
takım eşleri de bunu kuvvetlendirmektedir. Arapçada (‫)خمت‬
kelimesinin ) ‫ام‬:‫ يخ‬،*;* ،‫ ( خو تا م‬şekilleri de vardır ki aslına daha
yakindir. ( ‫خا‬- ٠ ‫ ت‬---‫) خا‬.Divanuiugatm yazdığına göre (tam-
ga) hem bildiğimiz baskı âleti, hem ce büyük ırmak demek-
tir. A apçada deniz manasındaki( ‫ ءمض‬- gitamm ), (‫ * خضم‬hidamm)
da böyledir. ( ‫ خصام‬- hıtâm ) devenin burnuna veya yüzüne ba*
sılan tamgadi!. Bir şryinsona ermesi manasma gelen ( ‫خام‬-
hitam) ve bununla alâkası bulunan ) ‫ حله‬،‫ ( خمت‬gibi soziei Uy-
gurca (ket, kit ) sözlerindendir ki aym manadadır. Şark ıen-
65

çelerinde arka manasına da gelen bu kelimeler, gene arapçada


( ‫كتف‬- ketf, ‫ كتف‬- kitf ) olmuştur.
(‫رحيق‬- arak = arag, araki [ araki, arag en eski ve yaygın
bir tiirkçedir. Altay, Telefit, Kazan, Baraba, Tobul, Kırım leh-
çelerinde; (Araki) Mogolca : (Araga), Mançu dilinde: Araki,
Koybai, Lebet, Kaç, Şor lehçelerinde: Araga.
Bu kelime‫ ؟‬arapçaya ) ‫ عرق‬- arak ( , ) ‫ زحيق‬، ‫ رهيق‬، ‫راح‬
‫ عقار‬- ukar, ‫ زحاق‬٠ ruhak ) şekillerine de girmiştir. Rus Coğrafya
Cemiyeti yazılan c. Andriyanuv’un 34 Cinasin Turkleri haya-
tmda (ayran) makalesi 489524).
( ‫ — ادح‬medh ) - makta : Maktamak = metetmek. [Bütün eski kaynak-
larda (maktamak) metetmek manasınadır.
Mogolca : Magtagal : Medh, sena.
Yakutça -. Mahtap : « «, ihtiram.
Büryatça : Magal,mağta:<< «.
Mançu dilinde; Maktambi : « «.
Yakutça : Mahtaba : Şükür, hamt.
Şorlehçesinde; Pak٠mak: Medhü sena.
Şorlehçesinde: Paktamak: Medh ve teşhir etmek, iftihar et-
mek.
Arapçada ( ‫ ) خفر‬bundadır. Arapların bir koku tekrar ederek
söyledikleri çoktur. ( ‫) خفغخه‬da böyledir ki : batıl şeylerle öğün-
mek, kendini metetmek, (‫)حمه‬: Sevgisini, hürmetini izhar et-
mek, ( ‫ ع‬- bahh ): Medh esnasında söylenen sözdür: Peh,
peh! ( ‫ خمخبه‬٠ bahbaha ). Pehpelemek (‫مخ‬- hamm): Kökün ter-
sine alınmış şeklidir.
Keresteciyan’m yazdığına gore: (Maktu) latincesi ayni manaya
gelir ki oraya da türkçeden girdiğinde şüphe yoktur.
( ‫ ) مدح‬gibi ( ‫( ع (محذ‬maktamak) sözünün başka bir şeklidir.
Zamahşeri bu iki kelimenin biribirine kardeş olduklarım
yazar.
(‫ — نقاتن‬takass ) - satka; satkamak = takas yapmak [bak Divan 3٠214)
(‫ وتريه‬- vetire) - tirev: Tirek == di'ek [direk kelimesi muhtelif şekiller-
de bu dile geçmiştir, ( ‫ ) طربقه‬bunlardan biridir.
( ‫ — وجزيه‬vecize ) - cizev : Kısa. (k = c, sa ‫ ت‬z ].
( ‫وسيله‬--‫عع‬1‫ ( •إ‬٠ Siltav r .1 ‫وسيست = سيلت ب و‬
‫ فثق‬-٤‫ ) )اىع‬- kapış . [Kapıştırmak, Anadoluda: Mütehalikane yemek
demektir. Bunun doğru şekli olan (‫ ) قفش‬de bu manayadır.]
TiirkDİli Bülteni — 5
6‫ة‬

(‫— سكر‬ sekr ) - sirke■ [Dogru şeklî de bu manayadır: (‫ رسقع‬-surku' ‫ و‬:


Sirke].
(٤( ٠3‫رقوء‬-‫اس‬٠kuruğ: Kan ve yaş kurumak. [ ( ‫رخ‬- ruhh ) kelimesi-
nin de bu kökten geldiğini söylemiştim. Bunun doğru alınmış
şekli ( ‫ قرور ه‬- kururet ١ ‫ قرة‬- kurre ) dir ki göz yaşı kurumak
demektir. ]
(‫ نسغ‬- nusg ) - sunak = ağaç kesildiği zaman çıkan su. [Babus’ta ru-
tubet. sızıntı manasında gösterilen (sunak) arapçada ter mana-
Sinda ( ‫ نسيغ‬-nesîg ) da olmuştur.
(‫لدن‬- ledun, ‫ لدن‬- ledn ) - dölek = dolen : Mülayim. Dölenmek: MU
lâyım olmak manasına geldiği gibi : Tevakkuf etmek, eğleşmek,
sakin olmak manalarında da kullanılır. Bundan da )‫ تلدن‬،‫( تلدين‬
filleri çıkmıştır ki ayni manadadır.
( ‫ — قلز‬kilizz ) - kızıl : Bakir.
( ‫جرو‬-‫معع‬٣٧, ‫ جرو‬- cirv ) - yavri [c = y. savurmak manasına gelen :
( 4(‫ ذرو‬- 2‫ع‬٣٧• böyledir].
( ‫ — ود‬leved ) - delu = deli [ ‫ داله‬- dâlih ve ( ‫ تاله‬- talih ) de : Deli de-
mektir. Divanda görüleceği üzere ( ‫ تلبه‬tilbe): Deli demektir.
Bundan da ( ‫ تبل‬- tebl ) maddesi çıkmıştır ki aşk vesaire
bir adamm aklını almak = tilbe etmektir. ) ‫ ابسال‬،‫( سالء‬
kelimelerinin mufredi olan ( ‫ سيل‬- bedii ) de böyledir.
Biraz önce de söylediğim üzere türkçede mutavaat eki ola k fiil
köklerinin sonuna gelen (1, n) ile isimlerden fiil teşkiline yanyan (le-la)
edatları Arap diline çokluk başa ve sona, bazan de ortaya alınmış ola-
rak görülür. Bu hal, Arap dilinin orijinal bir dil olmayıp tamamiyle te-
şekkül ve inkişaf etmiş başka bir dilin tasrif ve tasarruf edilmiş bir şekli
olduğunu açıkça gösterir. Davamızı tanıklatacak bu şekillerden de bazı
örnekler gösteıeceğim.
Başa eklenenlerden :
(٠0•1--‫ )المئ‬- emle : Emlemek = tedavi etmek.
(‫هلث‬-1‫اااع‬٤) - ekle: Eklemek [ ( ‫ (حلك‬4٥‫ ملط‬manayadır. ]
)‫ لدث‬،‫ لدس‬،‫طث‬: ( - taşla : Taşlamak. [Yakutçada (taş) (tas) dır. Bunun
(f)siz şekli olan ( ‫ )دث‬de : Taş atmak demektir. ( 42 (‫طث‬
bununla ilgilidir. ( ‫ طث‬-‫)دث‬: Düşmekten de gelerek : Yağ-
mur düşmek gök, yağmur düşürmek manalarına da gelir.
( ‫ ) رىي‬de (‫ )لدس‬gibi : Taşlamaktır.] (‫) نطش‬: Vücudun kuv-
vetli ; taş gibi olması demektir.
( ‫ ذغز‬- lagz ) - gizle - mek.
67

(‫— للمن‬levek) - gevele - mek ( ‫ ( لوج‬4‫ ع‬böyledir. (c = k).


(‫ — هلف‬lehf ) - ofla - mak.
(‫— لعط‬la’t ) - atla - mak, otla - mak.
) ‫ لعب‬-13‫ ( •ز‬- yibla - mak = oynamak [Divanüllûgat[،
( ‫ — لف‬lahf ) ٠ kapla - mak ( 1 ( ‫ •لفق‬bunun tam tersine çevrilmişidir. ]
(‫ح‬- lahh ) - kok ula - mak. ( 1+ 1‫خ‬-٢)
)‫لدغ‬-ledg• ( ٠ dağla - mak ] ) ‫ لذع‬،‫ لتغ‬،‫ علط‬،‫ ( لعط‬başka şekille •4-
ridir. (Dağ) Kâşgarînîn yazdığına gore farsça değil öz türkçe٠
din ( ‫ دغف‬،‫ ) داغ‬fiilleri de : Ateş, Sicak dağlamak demektir.
(‫ — لقص‬lakas) - kısal - mak.
(٤4*‫لكد‬-1‫)ع‬- dökül - mek. üstüne birşey dökülüp lekelenmek.
(11‫خلن‬-1‫ ) •ة‬- anla - mak, ünle - mek, yaml - mak, yönel - mek
)‫حخ‬9٧(.
(٤( ٠00‫ لتوب‬-1‫ ت‬topla - mak: Elbisesini toplamak.
(‫ — امط‬lutf) - tapla - mak.
(‫حلج‬-lahac)- ‫؟‬ak -mak: Yüzük parmağa, kılıç kınına saplanıp
kalma. [ ( ‫ جخل‬- hacel ) fili de böyledir. Mazisi (‫ جخا‬- ha-
cile). Anadoluda «yerinden ayrılmadı, utancından kimildaya-
madi, yerinde çakıldı kaldı » derler. ]
(‫— بس‬lays) - yasla - mak.
(‫ لفأ‬-1‫ع‬٤)) - üflemek [Lisanularap]

Oltaya eklenenlerden:
(‫جلب‬--‫ع‬٥‫ )ا•إ‬- cabala - mak
(‫علط‬ alt)-dağla-mak [ ‫غ‬-‫]ع‬.
) ‫ جلع‬،‫ جلح‬،‫ جله‬،‫ جىل‬،‫ ( جلو‬açıl - mak [ vokalin sona geçmesile[.
(‫ ين زحلان‬zelehan ) - hızlan - mak.
(‫— طر‬alez ) - özle - mek = iştiyak - ‫ اقرب املوازد‬-.[Bu kelime, ayni
zamanda (ıhz) sözümüzden de gelir ki: Hasta, mustarip olmak,
acı ve ağrı duymak demektir. Anadoluda dermansız, zayıf ve
mustarip hastaya (ıhz) dedikleri gibi «karnim iliz iliz ağrıyor»
da derler. Bu kelimeden çıkan ( ‫ علوز‬- illevz ) de : karin ağ-
rısı demaktir.
Arap lûgatçileri hem (özle) hem de (iliz) dan çıkan bu keli-
menin manalarım biribi ine karıştırmış ve özlemek = iştiyak
mânâsının nereden geldiğini anhyamamışlardır. ]
( ‫ — قلوم‬kulus) - kısalmak, mazisi ( ‫ تلص‬- kalasa)■
68

(‫قلد‬- kald ) - katla - mak.


(‫ — ساق‬selak) - sağal “ mak [yara iyi olmak ]
(‫زله‬- zeleh ) - üzül - mek [ ( ‫ حزن‬- hüzün ) de ayni kelimedendir. ]
Sona eklenenlerden:
(‫ — حصل‬sahel ) - kısıl - mak : Ses kısılmak ( ‫ح‬-‫)ق‬ ayni manada
(sıkılmak) tan da doğru alınmış olabilir.
(‫ — ذبوا‬zubty) - bozul - mak, büzülmek.
(‫دخول‬-duhûl) ٠ tıkıl - mak, [ (‫ ددل‬- dahi ): dar bir deliğe tıkılmak.]
(‫عتل‬- atel ) - atıl - mak: Şerre atılmak.
( ‫ — جأل‬ceel ) - çoğal - mak [ ٠ : ge . ٦
‫ — ) جأان‬ceelân ) - eğil - mek mazisi [ (‫ جئل‬- ceil ) = eğil ] [c ge ].
(‫ل‬١‫ —ك‬kesel) - kesil - mek: Kuvveti kesilmek.
( ‫حدل‬ — hadi ) - ati! - mak.
( ‫ — حفن‬hafi ) - kaplamak : Sel dereyi kaplamak.
(‫محله‬- hamle ) - yumul - mak. [Anadoluda hamle etti yerinde «üzerine
yumuldu» derler.]
(‫صل‬- sail) - sula - mak: Bir şeyin su ile tozunu, toprağını temizlemek.
[ muzarii : Ya. Sull]
(‫دبل‬- debi) - topla - mak
(‫ دلك‬-4‫اع‬٤٥‫ )إ‬- tükelle - mek : Toplamak.
( 21‫ عزل‬-‫ ) ل‬- üzül - mek [ ( ‫ هزال‬- hüzâl ) da böyledir. üzülmek =
zayıflamak. ‫ زعل‬- zail: Karin açlıktan üzülmek.]
(‫ — طل‬tamel ) - damla - mak: Elbiseye kan vesaire gibi bir şey dam-
lamak.
Bütün semitik dillerde müşterek köklerden biri de ( ‫ دم‬- dem ) :
Kan kelimesidir. İbranî, Süryânî, Habeş dillerinde de hemen ayni telaffuzla
söylenen bu kelimenin Asurca şekli (damu) dır. Gene bu dilde (damamu):
Ağlamak, (damğaminu) : Göz çapaklanmak demektir. [1]
Türkçede (damlamak) yerinde eskiden (dammak) şeklî de kullanılırdı.
Divanda ve başka eski kaynaklarda görüleceği üzere :
Tammak : Damlamak.
Su tamgirmak : Buz eriyip su damlamaya başlamak.
Yağ tammmak : Başına yağ sürünmek.
Tamışmak : Sular, buz gibi şeylerden damlayıp akmak. -
Yağmur tamçurmak : Yağmur çisemek.
Tamturmak : Damlatmak.
U] Lexique Assyrien - Ant. SaubiD.
- 69 -

Tamuzmak : Damlatmak, tamzum : Damla.


Tamşirmak : Damlatmak.
Tamındı su : Damlamadan, sızmadan hasıl olan su.
Tamağ Nezle.
Tam : Yağmur damlası -Elidrak-
Tamşı, tamcı, Çağa-
tayca ٠ Damla.
Tamışmak Damla damla İçmek.
Tamka, Uygurca Damla.
Kan tamuşmak Kan damlamak.
Tamşı, Kırgızca Damla.
Tammuk, Yakutça Damla.
Tama, Koybalca Punar
Tam mala Damlamak.
Tamulamak İrmağa set yapmak. - Divan -
Taman Kâşgardan geçen bir Irmak.
Tamağ Orhun yazılarında mukaddes bir ırmak adi.
Tim Rutubet ،Kırgız ve Kazanca.
Tumlak, Çuvaşça Damla, tumla : Damlamak, akmak.
Bütün Türk lehçelerinde damlamak, akmak manasında kullanılan
(tam, dam) kökümüz öbür semitik diller gibi arap diline de sayısız kök
halinde girmiştir. Bunlardan ashna yakm olanlarım göstereceğim.
(‫دم‬,dem): Kan [ash (demv — demy) sanılan bu kokun (demm)
şekli de vardır. Bunun ( ‫ ‘ دمًا‬dema) şeklinde bir de mastan
vardır ki: Yaradan kan damlamak demektir.
îürkçede de (tamurmak) : Kan damlamak demektir. Divanin ( burnu
tamurgan) sözündeki (tamurgan) kelimesi çok kanayan manasmdadır.
Burundan damhyan daima kan değildir. Bunun mutlak olarak çok kanayan
manasım anlatması bu fiilin kanamak manasına geldiğini gösterir.
Arapçada (‫ )دم‬gibi ( ‫ ى'ارت‬- tamur ) da kan demektir.
( 3•0•‫دم‬-‫سس‬1‫ ) ع‬: bir şeye boya sürmek, gözün dışına ilâç sürmek ==
damlatmak.
( 1•8*-‫)•مط‬: Kaba su koymak.
(«.‫د‬-dime): Devamlı yağmur. [ Çağataycada (timmak) şekli de
vardır. Bu fiilin mazisi ( ‫ دام‬- dame ) dir.
( 0‫ دمع‬-‫عه‬٠): Gözden yaş damlamak, göz yaşı [( ‫ دامع‬- damı’ ) su
sızan damlayan yer. ( ‫ ) وم دامع‬: Yağmurlu gün.
(‫—يلبث‬-tams): Tamçı ‫ آ‬tamşı ٠٠ Kan, kadın âdet görmek, izalei bikr.
10

(08•4 - ‫ دخ‬-4‫ا•ه‬, ‫)دمغ‬: Baş yarmak.


(‫— همل‬tamag): Göz çapaklanmak.
(‫ — مضخ‬da h = zamh ) : Vücuduna damliyacak derecede kokulu şey
sürmek.
(‫ —دغ‬dammaga ) [ mastarı ( 1( ‫تدميغ‬: Tiridi yağ ile ıslatmak.
( ‫ — مطع‬tamçiaa ) [ mastan ( ‫ ] ) تمطيع‬Damla yavaş yavaş inmek.
(‫مطله‬-٤••11‫)ع‬: Havuzun dibinde kalan az ve bulanık su.
(‫ مطو‬- tumuvv) mazisi ‫ مطاا‬-tama]: Su kabarmak (‫ مط‬-
timm ) : Su. [Koybalca (tama) nin memba demek olduğunu
söylemiştim. (‫داماء‬- de’mâ' ): Deniz (tamga) dan alman (‫ غطم‬-
gitamm ) , ( ‫ خضم‬- hidamm ) da boyledir.
Daha bunlardan başka birçok kökler vardır ki başa, ortaya harflerin
eklenmesi ve kökün tersine çevrilmesile bu dile girmiştir. Bunlan sayıp
dökmiye lüzum görmiyorum.
Türkçenin en öz ve eski bir kökünün bütün semitik dillerde bu kadar
derin izler bırakması Ural ve Altayik dillerle semitik diller arasındaki
yakınlığı göstermeğe en kuvvdtli bir tamk sayılabilir.
(1•‫صةل‬--5‫إو‬٢) - Sikla I nmak : Sımsıkı olmak.
( ‫ — عقل‬akil ) - ukla - mak : Taakkul etmek. (‫ )حق‬kökü de boyledir.]
(‫ — عطل‬atal ) - etli: Etli = iri yan olmak. 1 ( ‫ ) عطالت‬kelimesi ( ‫) معطن‬
gibi (yatmak) kokündendir. 1
Başta ve sondaki (r), (n) harflerinin çoğu bu (1) nin değişmişidir,
(n) bazan başta, ortada ve sonda mutavaat eki olarak görülür:
Başta:
، )‫— نأش‬ ne’ş ) : üşen - mek.
(‫— نتخ‬neth): Dokun ٠ mak. [Gözü dokunmak ‫ دخ‬٠ nedh, (^-nakd)
da boyledir.]
( ‫ ثرت‬- netr) : Diren - mak.
(235‫نثط‬-٤): Taşın ٠ mak. Nakli mekân etmek.
(‫نشد‬-neşd) : Düşün - dürmek.
( ‫ — نكد‬nekd) : Duken - mek = tükenmek : Dirlik darlığı, kuyunun
suyu azalmak [ayni kelimenin (m = n) değişmesiyle doğmuş
şekli olan ( 43(04‫ مكود‬- •‫اة‬: Devenin südü azalmak tüken-
mektir,]
( ٤1‫ نتق‬-•‫ع‬٤): Tikan-mak: Nefes daralmak.
71

(310•-‫)خنب‬: Kapan - mak, cevap vermemek.


Ortada ve sonda:
(‫ — انس‬enes) - ısın - mak, unsiyet etmek [mazisi: ‫أنس‬ - enis],
(‫ — خنس‬hans, ‫ خناس‬- hinas) sakin - mak.

( ‫—زتأ‬ zen'), sığın-mak (z = s) değişmesinin başka örneğini de


görmüştük. Bu kelimenin yükselmek manasına da gelmesi
(uzanmak ‫ د‬yükselmek) kökündendir.
( ‫ءلن‬- alen) : Onlemek. [<‫ ش‬-lahn)gibi. [(4(‫نادى‬-•*0‫( •و‬unde-
mek) tendir.
( ‫ — طنأ‬tan’ ) - utan - mak.
( ‫كوئع‬- künü’) - yükün - mek [ ‫ )ركوع ) ى = ع‬da ayni kelimedendir.
Yalnız (r = n) değişmesi olmuştur.]
( ‫ — رضبان‬daraban ) - çarpın - mak. [ ( ‫ ) رجغان‬kelimesinin de böyle ol-
duğunu söylemiştim ]
( ‫ ) لعن‬- la’n ) - ilen - mek [(İlenç) sözümüzün (ahnç) şekli de var dır.
Bu kök, Çuvuşca ayni manada (ilgan) dan da gelmiş ola-
bilir.]
( ‫ — حصن‬hisn, hasn ) - sakin - mak : Kadm fenalıktan kaçınmak, [demin
gösterdiğim ‫ خنس‬kökü de bunun başka bir çeşididir.]
( ‫زكن‬-zeken)-sağın-mak :zan ve tahmin etmek, teferrüs etmek.
( ‫ ذهن‬zihn ) de bu kökle ilgilidir.
(‫ — سكون‬sükûn) - sekni - mek [sekitmek te (teskin) etmek manasınadır.]
(‫اذن‬-ezen,‫اذن‬ -izn: izen-mak: Bilmek. Baraba lehçesinde (izen-
mek : Anlamak manasına da gelir. Bak - Radlof.
(‫ — قبون‬kubûn) - kapın - mak. Koşup çabalamak. [Kopmak ta bunun-
la ilgilidir. ( ‫— قبني‬kabin) : kapmıp çabalayan. ( ‫ — كبون‬kübûn,
‫ — كنب‬kebn) da boyledir.]
Türkçe mutavaat ekleri olan (1‫ و‬n) harfleri arap dilinin köklerinde
gelişi güzel baş, orta ve sonlara gelerek ÜÇİÜ kökler yarattığı gibi
( ‫ )انقعال‬vezninde mezit mastarlar da vücude getirmiştir. ‫ انفعال‬deki (in)
söylediğim arapça kelimelerin baş, orta ve sonlarına gelen (n) lerin ayni
görülmektedir.
Uzun araştırmalarımdan çıkan bir hakikat te arap dilinin (mehmuz)
denilen köklerindeki hemzelerin ekseriya, baştaki seslilerimizin ortaya
veya sona geçmiş şekillerinden ibaret bulunmasıdır. Arap dilinde başta-
ki vokallerimiz ya bir boğaz sesine çevı ilir yahutta kelimenin ortasına
veya sonuna hemze veya hurufu illetten biri ve yahutta diğer boğaz
72

sesleri halinde geçer، Vokallerin sona geçmesi Sumer dilinde de görül"


mektedir. Bir vokalle başlayan tek konsonlu yani (ab = ba), (ar = ra)
gibi tek heceli köklerden bir çoğunun ters şeklinde de ayni manayı an-
latmasi bu hadisenin çok eski olduğunu göstermektedir. Bununla bera-
ber asil şeklin vokalle başlayanı olup konsonun başa geçmiş şekli ori-
jinal sayılmamaktadır, ihtimal ki bu şekilde konuşanlar hakikî Sumerler,
değillerdi. Dille، fonetik karakterlerini ihmal edemezler. Demin de soy-
lediğim gibi türkçede (r) ile başlayan kelime olmadığından, başka bir
tabirle, turk, baştaki (r) harfini bir vokalle beraber söylediğinden dili
bozulmamış tülkler, yabancı dillerden geçmiş bu harfle başlayan kelime-
lere çok kere, bir vokal eklerler.
Farsça (çaryek) sözünün gene türkçeye bir metatezle geçmiş şekli
olan (çeyrek) manasında arapça (‫ع‬.‫ — ر‬rubu’) kelimesini halk (urup)
diye söyler. Eski ölçülerimizden arşının dörtte birine, gene eski mecidiye
gümüş paramızın bir çeyreğine (urup) denilirdi.
Eğer bu (urup) sözü türkçe eski bir kelime olup ta araplar bunu
bizden almış olsalardı bunu (arı)yı ( 21*-‫))رائع‬, (otur) sözümüzü ( ‫رتوء‬
— rutû' ) - (ör = uör)ü (‫روح‬-rûh) yaptıklar! gibi bunu da (rubu’)
yaparlardı.
Arapçada (y) ile başlayan kökler, pek azdır. Bizim (y) ile başlayan
köklerimiz de ayniyle böyle olur. Başta olduğu gibi ortada ve sonda
görülen ( ‫ع‬، ٨،‫ )ح‬harflerinin pek çoğu (y) harfinin değişmesidir. Hint
Avrupai dillerin sözlüklerinde olduğu gibi arap dilinin Kamuslarında da
(y) ile başlayan köklerin pek az olduğunu biliriz. Arapçada (y> ile baş-
layan kökler, diğer harflerle başlayan köklere nazaran yüzde beşi, altı-
yi geçmez. Arap dilinin bize zıt karakterlerinden biri de : bizde (1 - r)
ile başlayan kelime, ya hiç yok veya yok denecek kadar az iken bu dilde
köklerin en çoğunu bunlar teşkil eder، Sonu (1 " r) harfleriyle başlayan
köklerimizin bu dile geçmiş olanlan bile çok kere tersine dönerek bu
harfleri başına gelir. Bütün bunlar, arap dilinin orijinal bir turk dilinin
başka yolda gelişmiş, genişlemiş bir şekli değil, inkişaf etmiş bir dilin
ezilip bozulmuş bir örneği olduğunu göstermektedir.
Şimdi size baştaki vokallerle (y) lerin bu dilde nasıl (metathese)ler
yaptığını bazı örnekleriyle göstereceğim,
Tüfkçe kök ve kelimelerimizden arapçamn en basit şekli sayılan
ÜÇİÜ kökleri doldurabilecek olanları bu dile alınırken, ekseriya, orta ve-
ya sona bir hemze halinde geçirilerek tasrif olunmuştur:
let’)- itele - mek.
(‫ لتًا‬-
(‫رأ‬. —ber')-abra-mak = icat etmek-Tuhfei Zekiye -.
3

( ‫ضنأ‬ — tan’ ) - utan - mak.


( ‫ — فضأ‬fat’ ) - ufat - mak.
(‫ي‬-hece')-ak-mak: ‫؟‬ok acıkmak bu kelimenin doğrudan doğ-

ruya (acığ) dan gelmiş olması da muhtemeldir. Mazisi: ( ‫جمى‬


hecie) ٥ anuk : Mazisi (:^*-henüe) gibi.
( ‫ءا‬ - lef’ ) - üfle - mek - Lisanülarap -.
‫سام‬- se’m) - usan - mak. (m = n).
‫ رلوا‬-rutü')-otur-mak. [(2•(•43‫عدون‬-‫ ما‬böyledir (r = n)]٠
‫نان‬-ne’t ) ٠ ötün - mek : Niyaz etmek, yalvarmak, [Kazan lehçesinde
(ötnü): Yalvarmak demektir].
‫ىك‬-*‫ع‬5((-‫مع‬5‫]ع‬1‫ ي=ت‬1 )‫)كسم‬de enseden gitmektir.]
) ،‫ — ردا‬lika’ ) - ulak - mak ‫ ت‬kavuşmak. [Bir takım lehçelerde yoluk-
mak şekli de bulunan bu kelimemizin arapçada (‫لقيا‬-1‫و!ع‬٧‫وه‬
‫ لق‬- lukiyy) gibi bir çok şekilleri de vardır.]
0٤20-("٤11-(‫[ بسن‬Yakutçada yurt, koyun ağılı manasınadır ki arap-
çada da ayni manalara gelir. Bunun doğru alınmış şekli
(‫) وطن‘اوالن‬dır. (*‫طن‬-tin')ayni zamanda, türkçede olduğu
gibi ruh manasından bedende kalan can manasma da gelir.
Nasıl ki (‫طن‬-Un )da ten demektir.]
(‫؛‬.‫؛‬-kay’)-okl-mak :Kusmak, İç bulanmak. [Divanüllûgatte görül-
düğüne göre (okimak) : Ayni manayadır. Bugün Anadoluda
kullanılan öğümek ve öğürmek te bununla ilişiklidir. Bu ke-
limenin arapçaya doğru geçmiş şekli:(‫أىف‬-aky)dır٠]
) ‫ برث‬-‫زا‬1]( - ٥0]1 :٢7٧‫ وا‬çukur ٠ Divan - Doğru alınmış şekli )‫حفره‬
hufre) (‫وع‬.-bû’)da (r)nin düşmesiyle çıkmıştır. (‫ )حفر‬gibi
(‫(فار‬٥• obn kazmak demektir.]
(‫لتأ‬- lef ) - alda : Hakkim kesmek, aldatmak [(‫دأل‬- de’1, ‫ دءل‬- da'1 ) da:
Aldamak == aldatmak demektir. [Bu kelimelerin doğru alınmış
şekli ( ‫أك‬-eit) dir ki ayni manayadır. Uygurca (Altağ) ve
Lehcei Tataride ayni manada görülen (aldav) : Hile ve hud’a
demektir. (‫ )املت‬kökünün (t = s) değişmesiyle kullanılan (‫ألس‬
els) sekli de :Hıyanet, hakki yemek demektir.
Türkçede vokallerin başına bir prefiks olarak gelen (k) harfi
vokalin kalın söylenişi olduğu gibi kelimenin anlattığı manaya
kuvvet ve şiddet te verir : (ar ‫ ئ‬an : halis -- kar), (or == ort :
ateş — kor), (yir = İ٢— kir), (urmak = bir şeyi yapmak, faa-
74

liyet sarfetmek, = sofrayı kurmak (Divan)-kurmak), (ab ev


-kap), (in,km), azmak —kaz, kazak ( = ‫ا‬٠‫)خ‬, (aş —kaş
dağın tepesi), (an = İdrâk, anlamak — kanmak), (el —kol),
(abimak ‫ ع‬yapmak = kapamak), (atmak —katmak), (aşmak
— kaçmak), (ağmak = akmak —kakmak ٠ kalkmak), (abart-
mak = kabartmak), (irmek = yirmek — kırmak)....
Iştç bu (altağ) daki (alt) kirgizcada (kalt) şeklinde ve hud’a
manasınadır. Nitekim arapçada ayni manada ( ‫ختل‬- 11‫ )الة‬ol-
muştur. )‫ الس‬،‫ (الت‬gibi ) ‫خلس‬،‫(ختل‬3‫ ع‬-böyledir. Bununla be
raber ) ‫ خدع‬،‫ ( ختل‬köklerinin ayni manaya gelmesine bakılırsa
bunların ayni kokten çıkmış ulması ihtimali de gözönünde
tutulabilir. ( 0042‫خدعه‬-1‫ )م‬Çağatayca ayni manada kullanılan
(kutak) sözünden alınmıştır. Sonundaki (8) ,(‫ )ه‬vokalinin
(taifnis) yerine geçmiş şeklidir. Arapçada (1•٩- ‫(ت‬1‫ •ع‬bir
çoğu böyledir.
Aldamak fiilinin tersine dönmüş bir şekli olduğunu söylediğim
( ‫ دأل‬- de’1 ) : Acele etmek manasına gelen (alat, alad)) sözle-
rimizin de gene tersine alınmış şekli olarak ayni manaya de-
lâlet etmektedir ki türkçe köklerimizle olan uygunluklarına
bu da en büyük bir tanıktır. Bunun gibi ) ‫ دءل‬،‫ (دحل‬sözleri
de hem aldamak hem aladı = acele manalarına gelmektedir.
( ‫لكأ‬ — lek’ ) ٠ eğle : eğlenmek = eğleşmek : ikamet.
Baştaki vokallerin sona hemze gibi ( ‫ى‬،‫او‬١ harfleri halinde geçtiği
de çoktur. Demin bir çok örneklerini söylediğim gibi nakislann bir
kısmı turk köklerinin Ortalarındaki seslilerin sona geçmesiyle doğduğu
gibi bir kısmı da baştakilerin sona almmasiyle türemiştir. Bir iki örnek:
. ■) ‫ قرا‬- kara ) :Arka. ]) ‫ ارك‬،‫ (آخر‬, ) ‫ ( ا كرى‬sözleri de bu kelimemizle
alakadardır. (Arka) sözümüz ayni manada Asurcada da
(arka )dır.]
( ‫ — رطا‬rata ) : Orta. [Türkçede olduğu gibi arapçada da halk de-
mektir. ( 02 (‫ طرا‬böyledir. Bunun doğru alinmiş şekli :(‫اراكع‬-
erta’) dır.]
(‫—وى‬neva ):evin: dane [bunun (eb = ebin) şekli de vardır ki
arapçada ( ‫حب‬- 1•‫اا‬, ‫حبه‬-11•0‫ )عا‬olmuştur.]
(‫لىل‬-laza ) : alaz = yalaz
( ‫شائ‬-- şea )-aş: aştı.

(‫لثا‬-leşâ ) - alça : alçadı : yüksek iken düştü = zelil oldu.


75

( ‫ ثرى‬-••٩ ( :‫ذ‬2=‫ع‬5‫ع‬٤ ])‫)ار‬ kelimesinin tersine dönmüşüdür.


-‫الن العرب‬-[
)‫ردى‬- rada)- art :ziyade- ‫ذيل اترب املوارد‬٠ ]) ‫روه‬-]•٤٧٤( de boydir
( ‫أردى‬-٥٤0٩(: •*‫]بر‬ demektir.

Bu kelimeler İçinde )‫ لشا‬،‫ لىل‬،‫رطا‬،‫ (ردى‬gibilerden baştaki voklleria


düşmüş olması ihtimali de gözönünde tutulabilir. Arapçada (l,r) ile baş-
layan köklerden bir kısmı evvelce de söylediğim gibi türk köklerinden
son harfi bunlardan biri olanların tersine dönmüşü, bir kısmı da başta
vokalin düşmesiyle çıkmış kelimelerdir. Başta vokalin düşmesi yalmz
(1, r) ile başlayanlara münhasır değildir. Başka harflerle başlayan kok-
lerde de bu düşme hâdisesi çoktur:
( 22‫غز‬--‫)ع‬: Hem oğuz kavmi hem de ağız ve avurt. (‫غالم‬-‫ع‬01‫)•ة‬:
Oğlan [bu mana ile ilgili (‫ )غلن‬maddesi de vardır. ( ‫غىص‬-‫ساع‬٣-
riye) : Uğradı, (✓garra) : Ağardı. ( ‫ثر‬،‫)ثرا‬: asru (‫ فت‬- ]‫ع‬٤٤(:٠
Ufatmak ( ‫ صف‬- saff ) : Yasav ( ‫ وزق‬- varak ) : yaprak ‫( ئ‬berk)
(•‫مغر‬-magre): Yamgur [Divanda görüleceği üzere] (yağmu-
run) başka bir söylenişi gibi].
Başında vokal bulunup üç harfi dolduramiyan köklerimiz
gene böyle bir hemze halinde bu dile geçerken ikili gökleri-
mize eklendiği gibi bunlara da malûm harflerden birisi ekle-
nerek tasrif olunmuştur:
(‫— وشأ‬ve. ş’)-İş: işlemek, [mendil ve saire işlemek (‫ ومث‬،‫ )وش‬de
boyledir].
( ‫وما‬- ve.m’)٠ im: imlemek = İşaret yapmak [bu kökün (‫ )افعال‬şekli
ashnm doğru alınmışıdır: (‫الد‬-imâ’), ( 12•‫امال‬-‫ )ذ‬da imle-
inektendir].
( 01• (٧٤.0‫وجا‬-٠: Acıtmak [baştaki (v) sondaki saitin başa geçmişi-
dir. (42 (1‫لعج‬-٩٣ bulunan ayni manada doğru alınmışıdır].
( ‫وام‬--٧‫(•ع‬-‫ع‬٧. [sıcak, mahfuz ev].
(١‫مص‬-•‫ع‬٠٣٠(-‫ ت]ع‬erkek.
( ١٣*-me.r’)-eri: yemek midede erimek.
)‫شان‬-‫•و‬12(-1‫و‬
(٠‫مال‬-mele’)-ulu [ulu kelimemiz de arapçaya birçok şekillerde geç-
miştir: ‫ عملو‬- uluvv, ‫ عاىل‬،‫اولوا‬-‫مل‬0, ‫ وىل‬- ٧‫رناع‬, tersine alınmış bir
şeklide )‫وعول‬-٧٦‫*م‬1(4‫ ا*رسا‬eşraf demektir. )*‫مىل‬-mel‫ (’؛‬de
boyledir].
76

(١^-me.s١):Üz = yağ:Ekmeği yağa bulamak. ( ‫حث‬2( )‫ )مأ‬de


böyledir. [Demin ( 5‫ أثر‬- ‫ت‬٣) kelimesinin yağ olduğunu söyle-
miştim. ( 2‫ )حت‬değişmesini tanıklatacak sayısız kelimelerden
biri de ( 55‫ اث‬- ‫ )ع‬kelimesidir ki ot azmak = fazla büyümek
demektir. (‫ءمظ‬-‫ )عمظت‬kelimelerinin de bundan olduğunu ay-
dinlatacak diğer bir tamk ta bu kökün ayni zamanda büyük
manasına da gelmesidir].
(‫— رنًا‬re.n’)-ün: Seslenmek [irlamak gibi irnak şekli de vardır. Bu,
na göre (r) bundandır].
( ‫رام‬-re’.m)-ör: ürmek [( ‫ رف‬- ٤‫مع‬٧ ) de böyledir.
(;٦“be’٠r)-ebi: ebimek: gizlemek, kapamak - Divanüllûgat -
- ve.b’) de ayni manayadır. [Buradaki zait harflerde son-
( ‫وبا‬
daki (İ)nin yerine gelmiş ve kelimeyi üçleştîrmiştir].
(2‫رزأ‬-‫ح‬٤‫ع‬.2٠(-‫ه‬: Azaltmak, eksiltmek [ ‫اطآ‬-la.za’da az demektir.
(5‫غأو‬-5٤٧ (-‫ة‬: Aşmak, ileri geçmek [(‫ درأ‬٠ şev’) de bu manayadır,
( 1 ( ‫ •نثا‬boyledir].
(‫ — زأى‬ze’y ) - az î Azmak = azamet, [demin söylediklerimden başka
)‫ عسف‬،‫ عىص‬،‫ عثوم ءسو‬،‫( عثل‬ maddeleri de hep bu köktendir[.
( ‫بسأ‬ - be. s' i - IS : ıslanmak = dost olmak. [ ( ‫ ) انبت‬kelimesinin kö٠
kü olan (‫ (أنس‬1‫ ا‬mazisi (5‫أنس‬-‫ )ذ•ع‬dir, gene (ısın) kökün-
dendir, (isin) kökünün tam tersi olarak kullanılan (‫ نسء‬-nis') de
görüşüp kaynaşan eş, dost demektir],
Bu kabil kelimelerin sayısız örnekleri vardır. Bunları basılan (Arap
dilinde Türkçe) adil etüdümde görebilirsiniz.
' .‘Baştaki vokallerin orta veya sona hemze halinde geçmesi gibi
( ‫ع‬٤ ٨، -) gibi boğaz seslerinden biri halinde de geçtiğini söylemiştim.
Şimdi de bunlara birkaç örnek göstereyim.
Mazi üçüncü şahıs halinde :
( 2٣1-(•‫راع‬-٤, üre: arıdı, üredi.
) ‫ وجع‬- vecaa ) - acı: Acımak ]‫معج ا‬ ‫(لعج؛‬ köklerinin de bundan oldu-
ğunu söylemiştim] .
Şunlar da ayni şekildedir :
( ‫ سع‬- nis' ) : Esin, (‫نوع‬- - sünû’ ١ : Uzun olmak [ (‫ ) نسوع‬kökün tam
tersidir ki ayni manayadır. Bundan başka bizim (uzun) arap
dilinde (‫ن‬-‫ عو‬-avsen ), ‫ )ب؛‬de olmuştur. Bu kelimelerden
bazilan türkçede uzamak manasına gelen (siinmek) kelimesin،
den de doğru şekilde gelmiş olabilir. Konyada “çocuğun bo-
yu sundu« derler; uzadı demektir].
( ‫ رشع‬-5‫ ا]ع‬١: İç, aç, İş, eş köklerinden ayni manalarda...
) ‫ — جرع‬car’ ) - İç : yudum yudum İçmek, ] )‫ (نشع؛ جمع‬kökleri de ( İç (
kökumuzdendir].
( ‫ سكرع‬ker’ ) - irk : ٠ir kilmiş su, erkeğe düşkünlük.
( ‫رقعه‬ — ruka ) - uruk : asil, kök [doğru olarak geçen ( ‫ عرق‬- irk ) keli-
mesi de bundandır].
( ‫ “ وشع‬veş’ ) - aş : dağı aşmak.
( ‫ — مشع‬meş’ )-aş: Aşırmak.
‫ — بمل؛‬bel’ ) - obla : Oblamak : yutmak,
(‫ ردحه‬- redha ) - örtü [ ( ‫ طعره‬- tahra ),( ‫ ردا‬- rida’) da bunun başka
şekilleridir.]
( ‫ كفح‬- kefh ) - öpük : öpmek.
(‫ماحل‬-salih )-uslu, ash == faydah. [araplar (‫ )صاح‬maddesinin hem
bir adama yarayış'ı, uslu olmak hem yağmur asil = nanfi ol-
mak manalarım birbirine yaklaştırmak İçin çok uğraşmışlardır.
Halbuki size demin birtakım örneklerini gösterdiğim üzere bu
kelimede fonetikçe birbirine yakın olan (as - us) sözlerinden
ayni kök olarak tasrif edilmiştir. Dilimizde de “falan salâhı
hal kesbetti„ deriz ki: Uslandı demektir. Bu kelimenin hem
böyle (‫ )صاح‬hem de (‫صلوح‬-5•‫ا‬0‫ )ا‬ve (00‫صلوح‬-5‫ )اما‬şekilleri
vardır ki (uslu) demektir, (us) kökünün arapçaya birtakım
şekillerde de geçtiğini söylemiştim.
( ‫قراح‬-karah )‫قرع) و‬- karîh ) - auk = arığ: An su.
[( ‫( زاى‬, ‫ رواف ا‬- ravak ), ‫ راق‬١) ‫ريق‬-rayyik) hep bunun
Başka şekillerde alınmışıdır. ]
( 00]-‫ ) زوح‬- üör [ Yakutça ruh demektir.]
(‫ طر ح‬-tarh) - at : atmak. [ ( ‫ تطع‬- nat’ ‫؛‬: Bir şeyin rengi atmak. ]
(‫حب‬-labah ) - alp : Şeci’. [ad- leb = ‫]حبل‬
Bu misaller arasmda kapıyı örtmek manasındaki ( ‫ رد‬- redd ) keli -
mesi gibi. ( ‫ زدحه‬- rüdha ) , ( ‫رداء‬- rida1 ‫ر‬, ) ‫ صلوح‬- suluh ) gibileri baş-
tan vokalleri düşmüş (örtük), (uslu) gibi kelimelerimizin doğru alınmış
şekli olarak ta mütalaa edebiliriz. Nitekim arapçada ( ‫ زج‬- retc ) keli -
mesi de (örtük), kelimesinin vokali düşürülerek alınmış şeklidir ki bunun
vokalli olarak ( ‫ ازتا ب‬- irtac ) kılığı da vaıdır. (c g, k) değişmesiyle
78

■alman bu mastann mazisi meçhul şeklinde ( ‫ ارج‬- ürtice ) diye de kulla•


mlmasındanda anlaşılır ki bu fiil (örtüğ) kelimemizin doğrudan doğruya
tasrif edilmiş şeklinden başka değildin
Türkçede (ulu, an, ath, azı) gibi sözlerimizin ashnda (uluğ, anğ,
atlığ, azığ) olduğu malumdur.
Sonda bulunan ) ‫ق‬، ‫ح‬،‫غ‬،‫ع‬،٨ ،‫ح‬،‫( ى‬harflerinin birtakımı da türkçe
köklerin sonupa gelen (g, k) ekleridir• Bunlar ya Sifat halinde yahutta
demin dediğim gibi’ ismi mastar şeklinde kullanılan müştak türkçe ksli-
melerin olduğu gibi tasrifinden doğmuş köklerdir.
(٥1‫جالء‬-‫ )"ع‬- çalığ: Yere çalmak.
( ‫جزء‬-- cüz' ) - kesük : Parça.
(‫خاىل‬-1٦‫زلة‬٠) - kahk : Kahk deve.
( ‫كرى‬-‫زى]ذماح‬٠ ) - girişik: Biribirine sarmış.
(‫ — حشك‬haşk = haşek ) , ( ‫ حشوك‬- huşuk ) “ üşük : Hucum, tecemmu,
izdiham. ( ‫ حشود‬٠ huşud ), ( ‫ حث‬- haşş ), - müzarii ( ‫ حمش‬- ye -
huşş ) , ( ‫ حثرس‬٠ haşr ) - üşür - mek, ( ‫ عوش‬- hevş) müzarii
( ‫ بوش‬- ye ٠ hûş ) ( ‫ ) متهوش‬hep ayni köklerdendir.
( ‫كثح‬-*‫ )اوع‬- geçik: Sudan geçmek.
(‫جرح‬- cerh) - yank [ (‫ ) رشح ورشق‬kökleri de boyledir.]
(‫—دوح‬bedûh) - bedük == büyük [bak Divanülûgat.]
(‫بزح‬٠ cezh) - kesik f ( ‫ ) جزؤ‬de bunun aynidir.
(‫—رح‬-sedh ) - yahk [bir nesneyi yer üzere yatmp ve yayıp uzat-
mak. - Kamus tercümesi - s = y ( ‫ ) سطح‬da bir manasiyle bunun
aynidir. ( ‫ ) سطيح‬: sırtı üstü yatıp kolay kolay kalkamiyan
yatık = yatalak adam. ]
, )‫رسح‬-5‫•م‬salık: Yabanda salma otlayıp gezen mevaşi - Kamus - ) 1
tercümesi - (r = 1).
(1‫رسح‬-5‫ )ت•ة‬- yürük: Koşar at [turkçemizde: yürük, yüğrük at
denir. (‫ )رسعة‬kelimesi de bunun başka bir çeşididir. (s==y)].
(‫مالح‬-silah ) - sahk [eski kaynaklarda (salık, salak) silâh yerinde
kullanılır. Farscada ( ‫ ) سازيع‬olmuştur.]
Gene türkçede (salma, saldırma) yassı namlılı birtakım bıçaklara
denir.
Arapçada bu kökle bağlılığı olan şu kelimeleri de bir gözden geçi-
relim : (‫ سلوق‬- selûkî, ‫ صلت‬- salt, ٠‫ صل‬- sill, ‫ بل‬- saylem , ‫* شلحا‬şelha’) ‫ن‬
Kılıç. Bunlardan ( ‫ )سملوق‬: gûya Yemen’de (‫• (سلوق‬4‫ زاا•م‬yerde yapılan
- ٦٩ —
kılıç demekmiş. Arap kamuslarında bu gibi sözlerin, çokluk, yaklaştırma
olduğunu görüyoruz.
( ‫ سلوف‬- selûf ) : Uzun sungu temreni, ( ‫ نصل‬- nasl ) : Kılıç, bıçak
namlusu [(‫ منعل‬- munsul)da kılıç demek. ],(‫ مده‬- sulme): mı^fer (‫شلط‬-
ş alt, ‫ شلطاء‬- şalta’ ) : Bıçak, ( ‫ شلقاء‬- şık'): Bıçak , (‫ىع سلط‬1‫ا‬٤) :Düz ve
pruzsuz kılıç namlusu.
(‫سل‬- seli ): Kıhç çekmek, (‫ ض‬-şell): Kılıçla defetmek. Görülü-
yor ki (sal, çal) köklerimize bağlıhği olan bu kelimeler, arapçada silâh
manasında birçok kelimeler doğurmuştur. (Kil, sal,yal, dal) kökleri türk-
çede çıplaklık, parlaklık,düzlük ifade eder. (‫ صاجت‬،‫وف‬+‫صلة سا‬-‫ا‬-‫)ًا‬gibi
kelimeler de köklerimizin asillarini görüyoruz.
(Dal kılıç) sözümüzü de ayni manada (‫ دالق‬- dâlık) kelimesinde se,
zebiliriz.
(‫ — احك‬aksah ) - aksak [ bu sıfattan sûlâsî bir mastar çıkarılarak (‫)كسح‬
şeklinde tasrif olunmuştur.]
(‫— به‬sefih) - sabık. [Demin bunu izah etmiştim.]
(‫—أله‬eleh) - alık. [Ahk olmak, ( 4 (‫( •عاه‬alık)tır.]
(‫عتيه‬- atih) - atak,
( ‫قشع‬-*•‫؟‬٠) - kaçığ: Panik.
(‫قانع‬- kani’ ) 1 kamk. ( ‫ قنح‬- kanh ) da (kanığ) dandir. ]
<‫ —خ حل‬harf ) - kink. Vücüt kesikliğinden mütevellit kırgınlık ](‫)زدعة‬:
Kırgın, oynak kadın.]
(‫تلع‬-teli’ ) - doluk = dolu [ ( ‫ طالع‬- tılâ١ ) da boyledir.]
(‫ بلوغ‬- bulûğ ) - bulûğ. [.. ٠ a baliğ oldu ==.. . 1 buldu.]
( ‫ جلغ‬-•‫ه‬1‫ )ع‬çahğ : Kılıç çalmak.
( 2‫ دبغ‬-4‫ )ع‬- sepiğ [ d = s. (‫سنب‬- sibt): Sepilenmiş deri.]
(‫ ن—بب‬batag ) mazisi ( ‫ بطغ‬batığa): Batik = kirli ve bulaşık olmak.
[ Anadoluda (batmak) doğrudan doğruya kirlenmek, mulevves
olmak manasında kullanılır : « Evin İÇİ pek batmış, çocuk üs-
tünü başını batırmış » gibi bu kelimenin ince şekli olan (‫) بسغ‬
de ayni manadadır. ]
(‫ سبوغ‬-5‫)وثات‬: Söbü = uzun olmak, [Türkçede sap. seb) kelimeleri
uzunluk anlattığı gibi bu manada alınmış sopa gibi silah ma-
nasma da gelir. Yakutçada (seb) silah demekti. Kelimenin bu
manasile de (‫ )سافة‬zırh demektir. Cebe, sapan, siper... Hep
ayni kelimenin türlü şekil ve mana almış kılıklarıdır.]
2‫رسوغ‬--5‫ال‬٣‫)ل‬: Sürük = sürgün : Asmanın uzun sürgünleri.
80

( 2358-‫ )رسغ‬- sahk: Salikhk, sölpüklük, (l = r)


( ‫ — رصاغ‬rısâg ١ - sargı [ bu iki kelimede (, ) başa geçmiştir. ]

) - ahk = ahmak
(‫اليغ‬-elyag
) ‫ أزوح‬-‫ة‬2‫س (اس‬2‫اة‬: Gecikmek, arkada kalmak ) ‫ ىفاال‬.‫االبطا‬ :‫( ازقلق‬
- Divan -
) ‫سع‬- bedih( ٠ bed ak = büyük. ]‫ باذخ مل‬،‫ ( سوخ‬de böyledir.[

) ‫— جلخ‬celK ) - doluk [ c = d ] : Su dereyi doldurmak، Bu kelime


(çalkanmak) tan da gelmiş olabilir.
( ‫ — سيخ‬sırtını domaltmak) [topak = eski şekli: (tobik) tan.]
( 11‫ دلوخ‬-4‫) ما!ما‬: Doluk: Dolgun vücutlu olmak. [^١۵-deluh):Meyva-
SI dolu olan ağaç. ]
( 50‫ فسخ‬-٤‫ )ع‬: Bozuk : Bozmak: Akil bozuk, [ ( ‫ )حم‬de: Bozmak,başka
bir şekle sokmak demektir.]
( ‫ — قلخ‬kalh, ‫ قليخ‬- kalih) : Kalgı : Deve kalgımak ‫ د‬kükremek [Türk-
çede kalkımak: Hoplamak, zıplamak, kuvvetli hareket mana-
sinadir. (‫ )حركة‬kelimesinin kökü olan ( kerkmek ) mastannm
daha kaim bir şeklidir. Bunun arapçada ashna daha yakm
şekli ‫ قلق ا‬٠ kalak ) tir ki aynile: Kalkımak, yürek hoplamak de-
mektir,]
( 1‫آرق‬-‫ )*مة‬- ayık [ r = y mübadelesi olmuştur. Araplar, bu kelimeyi
de sıfat olarak aldıktan sonra ( erak ) diye bundan mastar
çıkarmışlardır.]
( ‫؟ — رشوف‬uruk ),( ‫رشق‬ - şarak ) - yaruk = ışık, nur: Parlamak, ışılamak.
(‫بطاقه‬ - bitaka) - bitik. Pusla, yafta, etiket.
(‫حلق‬- ‫)جلق‬ - yülüğ: Tıraş. [Bak divanüllûgat].
,( ‫ حذلقه‬-hazlaka) - Uzluk: Maharet, hazakat göstermek = taslamak.
(1‫خلق‬--1‫ا‬3‫اا‬٢): kılık, huy, seciye [Kılık: ‫ اخللق‬- elidrak].
(‫خلق‬-1‫ااة‬, ^-hilkat): Kılıg: Yaratmak, yapmak.

(‫خلق‬ -halak) - kalak-kahk = eski, [bütün anadoluda kullanılır.]


(‫— حالق‬ halik ) ٠ kahk: Hava [Lisanülarap’ta (‫ )حتليق‬: Yalnız hava dahi-
linde yükselmek manasında gösterilmektedir.]
— halka’) - kalga: Kök [Uygurca (kahk) ve mançu dilinde <kalga)
( ‫خلقاء‬
kök demektir. Türkçe alin manasına da gelen bu kelime arap-
çada da ayni manayı da anlatır.
( ‫ — دمق‬dasak ) - taşık : Su taşkın olmak, havuz dolup taşmak.
8

( ‫ءادق‬ --511**( -‫ة‬٤*‫ ا‬: Düşünmeden söyleyip atan [Kamus tercümesinin


yazdığına gore mazisi ( ‫ ءدق‬- addaka ) şeklinde olan ( ‫ ) متديق‬da
( mücerret rey hudile zan ve tahmin ederek söz atmak )
demektir.]
( ‫ طق‬- ılık, ‫عالقه‬- 2‫ا‬5*5( - 111‫*ا‬-‫*ازاز‬, Biraz once söylediğim uzere
(ilişmek) sözünün kökü olan (il): Eskiden kahn da soyleni-
lirdi. [Demin bu kelime hakkında izahtta bulunmuştum, tekrar
etmiyeyim.]*
(‫بيق‬.-lebîk)-bi!ik٠
‫ — ) رضق‬tark ) - duruk: Duruk su.
( ‫حسك‬-!‫ة‬50‫(ا‬, )‫حا اك‬- husake) ٠ küsük: Gazab١ kin “‫ غغب‬: Kusti„ -

‫ امن ميا‬-١ ‫حسف‬ - hasef ) de bu kokdendir.


Arapçada boğaz harfleri ad) verilenlerden ٤٠٨٠-) harfleri kelime-
lerin gerek baş gerekse orta ve sonlarında (y) nin değişmişi olarak ta
görülür. Esasen türkçede baştaki vokallerin (y) ile de değişmesi pek
çoktur. Muhtelif lehçelerde (a) nin (y) olduğunu görürüz. Yukarda bizim
(yukan) sözümüzün Çuvaş dilinde (akan) olduğunu söylemiştim. Bunun
gibi Istanbul ve anadoluda kullanılan kelimelerin birçoğu da boyledir.
Bunun İçin bu harflerin (y) olduğu gibi (a) ve (i) vokallerinin de değiş-
mişi olabilir.
Arapçada fonetik değişmeler, en çok dikkate değer bir meseledir.
Biz bunu uzun araştırma ve karşılaştırmalarla tesbit ettik. Bunlar arap
dilinin etimolojisine ait hazırlamakta olduğum kitabin mukaddemesinde
uzun boylu görülecektir. Burada yalmz (y) nin fonetik değişmeleri
hakkında bir fikir vermek isterim,
)y) arapçada )‫ع‬,‫ج‬9-9٨,٤9 5,‫؟‬,‫ذ‬9*‫ب‬2,1,‫ (ط‬harfleriyle değişiklik
göstermektedir. Bunlardan en çok değişeni ( ‫ع‬9 ‫ح‬9 ‫ج‬, ٨9‫ )ش‬harfleridir.
Türlü türlü* arap kabileleri baştaki (y) leri türlü harflere çevirmelerinden
ayni kökten birçok kök üremesine sebep olmuşlardır. Esasen arapçada
fonetik değişme, dilin genişlemesine pek büyük yardim etmiştir. Mesela
arabm en güç soyliyebıleceği, belki de soyliyemiyeceği bir türkçe kök:
yaymak., (yay) kökünü arap, muzari yaparken ona bir (y) daha ekle-
yecek üç (y) den ibaret bir kelimeyi söyleyecek, buna İmkân yoktur;
onun İçin bu (yay) kökümüzü mazi şekillerinde ) ‫عاع‬،‫ باع‬،‫ شاع‬،‫ ( ذلع‬kılık-
larina koyarak tasrif etmiştir.
Türk kabileleri de baştaki (y) yi başka harflere çevirmişlerdir. Bu
harf Yakutlarda (s) Kazan ve Kırgız lehçelerinde (c) olarak görülür. Bizde
yurumek Yakutlarda (sır) ve Kazan lehçesinde (cöü)dür. Arapçada
Turk Dili Bülteni — 6
82

( ‫سري‬- seyr), bunun tersi olan ‫ ريس ا‬،‫ ( روس‬, ‫;ق ا‬- ٠ sûra, ‫رايت‬- - sirayet )
[Yakutça (sırtı): Gidiş, hareket, tabiat demektir ki arapçada (‫ يرة‬- siyret)
olmuştur, tbni Mühennada“‫?؛‬،٩٠ : ‫ „ السري‬diye gösterilmiştir.[, ) ‫جرى‬- ٤‫و]ع‬٧( ,
( 3•‫جريان‬-‫ )وع]عع‬ve bunun tersi olan ( ‫ رواج‬- ٣3٧2‫ )ع‬muzarii: Yerûc [Ba,
busta bunun ismi faili olon ( ‫ج‬-‫ را‬١ : Geçer akça diye tercüme edilmek-
tedir.[ )‫ رشى‬- ‫؟‬ery)- mazisi )‫رشى‬-‫]ع؟‬19٧‫(ع‬: Damarlara kan yürümek, at
fazla yürümek. Bundan gelen (٩‫؛‬-şeriyye)de: Siyret, tabiat: Gidişat
demektir. ( ‫مهع‬،‫حرع‬-) kökleri de gene (yürük) kelimesinden alınmıştır.
Yürümek türkçemizde de sürat ifade eder: Yürük at, damar kesilince
kan yürüdü gibi.
Şu örnekler de (y) nin türlü harflerle değişmişleridir.
( ‫عاغ‬-‫ )عوة‬- yaşa: Yaşadı, [(yaşama)nin (aşamak) ile alâkası vardır.
Bu kökten gelen ‫)اعاشه‬: Aşatmak demektir.]
( atik)-yetik: Yetişmiş kız.
( 9٧1-(‫عرم‬-‫م‬: Yirmek [(‫ )عري‬kökü de boyledir.]
( 0‫علوب‬-‫ال‬1‫ )ل‬- yol: Yolmak,
( ‫ — عةو‬afv )-yap: Yapmak ‫ ت‬Kapamak [yapmak: Eskiden kapamak
manasınadır. ،‘Eski defterleri kapayalım, sözümüzde de bu
mananın yaşadığı görülür. Esasen(?) m muradifi olan (‫)غغر‬
kökü de kapamaktan gelir.]
( ‫ — عن‬ann) - yan: Yan çevirmek ‫ د‬İ’raz etmek.
(‫— جبان‬cebban)-yaban: Sahra[Bak Divanüllûgat, -yabanğ].
( ‫ — جر‬cerr ) yar: Köşeğin dilini yarmak.
( ٧-(00‫جنب‬-‫ ••ع‬ve yanmak = aşık olmak.
( ‫ — جش‬ceşş) • yaş: Göz yaşarmak.
( ‫ججر‬-•‫•و•و (*عوع‬٣: Bahar mevsiminde yetişen sebze: Yeşillik.
(‫جلول‬-‫شاتاع‬1(-٧0‫ا‬: Yola gitmek. [Kazan ve Kırgız lehçelerinde baş-
taki (y) lerin çokluk, (c) olduğu malûmdur.]
( ‫ — حنك‬hanek) - yanak ٠ E idrak, [bunun tü kçede (enek)şekü de vardır.]
(‫ — حدى‬hada ) -yat: Yatmak.] (‫ىكإ‬,‫ )خبل‬kökleri de bundandır.]
( ‫ — حدو‬hadv) - yed :Yedmek.
( ‫ — حاد‬hadd ) - yiti: Keskin - Elidrak
(‫—حل‬hail )-yelmek: Koşmak.
( ‫ — تو‬nahv ) - yön [ortada.]
( ‫ رحئ‬--]‫؟ع‬11( -٧2‫[ة؟‬, yeşer: Yaşarmak, yeşermek, [sonda].
83

(‫—ح‬naht )-yont: Yontmak.


( ‫ — قارح‬karh ) - kari; Kan at. [bak Divanüllûgat.]
( ‫— شدف‬şark) - yaruk; Işık [ayni kök koyunun kulağını yarmak ta de-
mektir.]
)‫شن‬-‫ع؟‬00(-٧3•: •‫ع‬٧‫ ع‬susuzluktan yanmak [susuzluk manasına
gelen kelemelerin bir çoğu (yan) kökünün türlü şekillerde
alınmasından çıkmıştır.]
(٧3-(٤]90‫رش‬-‫[سس‬: Yarmak [bu kök (neşr) gibi ayni manada (ser-
mek) ten de gelir.(,.^) de böyledir.
) ‫مع؟سسشنق‬0‫ (»اا‬- yamk٠c? ‫(؛ف‬: Yanik kalp.
— hemalil) - yamalı [ (‫ غرل‬- hemel) de beyledir.]
‫ — *^^ يهء‬hert)-yirt: Yırtmak.
(^-herr)-yîr: Aş yirmek [muzarii (,yehrir) ].
(‫— هك‬hek)-yık: Kuyu yıkılmak.
(*‫— دان‬dalih)-deli[^’.dâli),^l٥) ve (‫ )دال‬da böyledir. (deli)
kelimesinin (deliğ) gibi bir şekli varsa sondaki (H)ı bunun
kalmışı demektir.
Baştaki (y) lerin bazan değişmiyerek kelimenin ortasına geçtiği de
vardır:
(‫ريق‬- rayk) - yaruk: Yarumak, parlamak. [Bunun (‫رشق‬٠‫ ) رق‬şeklinede
girdiğini söylemiştim.]
(‫ — غيث‬gays)-yağış.[arapçada(‫)ث‬çok kere(ş)ile değişir.(Yaruk)(b=y)
değişmesiyle (‫ )برف‬olduğu gibi (yağış) ta (29‫ بغت‬- ‫ )ةا‬şekline
dahi girmiştir. (1215-‫ )قعيث‬ta: Bol yağmur demektir. (b = y)
değişmesinin bir takım örneklerini göstermiştim. Bunun başka
bir örneği de (‫ )ىغ‬maddesidir ki hem yağılık ‫ ت‬düşmanlık
hem de yağdırmak demektir.]
(‫مبث‬-meys)-yumşa: Yumşamak. (buradada (5‫ت‬-‫ )ح‬değişmesi var-
dır.]
( ‫ خيث‬-‫س‬139٧5( - *3‫ا‬1‫؟‬: Eline İş yakışmak.
‫ — رين ا‬reyn) - yirin = iğrenmek.
( ‫ — غري‬gayr) - yağur: Yağdırmak.
‫ — غيل‬gayl)-yağlı [ ( ‫ تغني‬- tagayyul) hak vaya mal yığılmak, çoğalmak.
(‫غيله‬- gile) de yağlı, şişman kadın veya çocuk demektir.
( ‫ غيله‬- gayle) - yulak == memba, akarsu.]
( ‫ذل‬-kil)-yıkıl: Duvar yıkılmak.
84

— niyyet) - yönet.
‫يت مل‬
(٠‫— خل‬hayl)٠ yılkı: At sürüsü.
( ‫ زغ‬-2‫اع‬٧2( - ٧32‫اكس‬. [az:nak, yazmak (yanmak) gibi yoldan çıkmak
ve meyletmek demektir.]
(‫—دين‬dîn)-yanud. [(yanud) eski kaynaklarda görüldüğüne göre:
ceza, cevap, ivaz, ücret manalanndadır. (Yanmak): Geri don-
mek demektir. (Yana, yine, gene) bundandır, (yanku) geri
dönen ses. Bu kökten sayısız kelimeler çıkmıştır.
Yapılan iyilik veya fenalığın insana gerek dünyada gerek ahrette
geri dönmesi itikadı bir çok dinlerin esasini teşkil eder. Bunun İçin eski
kuran tercümelerinde (yanmak) kökünden gelen (yanut = yanud): Muka-
bele, mükafat, mucazat, sevap, günah, muhasebe karşılığı olarak gös-
terilmektedir.
Evkaf müzesindeki eski kuran tercümesinde (‫(ومالدين‬5‫ة‬2‫“ تا‬yanud günü٣
diye türkçeye çevrilmektedir.
Şu kelimeleri de bir gözden geçirelim: Yanlış, yanlık, yamr; Hata;
yanut, hediye Karayim lehçesinde-; yanmak; tehdit etmek, yangara: Al-
tay ve Aladağ türkçesi lügatinde: (erlik) tanrmin âyin öğrettiği ilk şaman.
Bir çok lehçelerde geri dönmek manasına gelen (yanmak) şor, sagay,
koybal, Kaç lehçelerinde (nanmak) olmuştur. (Nanmak) Kırgız lehçesin-
sinde de: inanmak demektir. Esasen (yan) Altay lehçelerinde; Din ve
akide demektir. Ayni kelime Uygurca: örf, adet, usul yerinde kullanıl-
mıştır. Kelimeler arasındaki bu uygunluklar (yanud) sözünün diğer eşleri
gibi )‫ ديانة‬، ‫ (دين‬şekillerine girdiğini pek açık olarak göstermektedir,
Bunu daha ziyade aydınlatacak bir delil de (din) ve (yanud) kelime-
lerinin anlattığı manalar biribirinin ayni olmasıdır: (din) arapçada:
mukabele, ceza, günah, sevap, usul, adet, hal, ahlak manalarına gelmek-
tedir. Ayni köke bağlı olan <‫ دن‬- deyn) de gene boyledir ki geri
verilecek borç demektir. Bunun başka bir şekli de (‫ دنه‬- dîne) dir.
(‫ دين‬- deyn) : Hem borç ile birşey vermek hem mukabelede bulunmak =
birşeye karşılık vermek, hem de bir dine girmek demektir. Yakut
dilinde baştaki (y) leri (s) şeklinde görüyoruz. Başka lehçelerde (yan) da
bu dilde san olmuştur ki: Akil, tefekkür, vicdan, ahlak demektir.
. Pekarski -,
Arapçada sevap, günah, ölüm gibi manalar anlatan birtakım keli-
meler vardır ki bunlarda (yanut) sözünün başka başka şekillerde
alınmışı olarak görülmektedir. Bunlan burada uzun boylu anlatmağa
vakit müsait değildir.
85

Yalnız müsaadenizle (din) in (yanud) tan alındığını bir kat daha


kuvvetlendirecek bir kelimeden bahsedeyim. (Yanmak) kelimesinin geri
dönmek manasına geldiğini söylemiştim. Divanda bu fiilin istifrağ etmek
manasına da ge’di'ği görülmektedir ki o da bir nevi geri dönmektir.
Bundan yapılan isim, gene Divanda görüleceği üzere (yanug) dur.
(Yanud) ayni manada (din) şeklinde arapçaya geçerken (yanug)un
da ayni manada gene bu dile girmesi pek tabiî olurdu. İşte arapçada
(‫ غني‬- gayn) mastarı da ayni manaya gelmekte ve adet, borç demek
olan (‫ دينه‬- dine) gibi (‫ غينه‬- gine) de ölüden çıkan kazurat ve san su
manalarım da anlatmaktadır. (‫ )غني‬bundan başka, bildiğimiz yanmak
kökünden de gelerek, susuzluktan yanmak ta demektir. 1 ‫ = غيان‬yanugl
(‫ )دين‬kelimesiyle türkçede bağlılığını sana bileceğimiz bir kelime
daha vardır ki o da: (tuym) , (tayun) sözleridir. (Tayin) Divanda da
görüleceği üzere: Din adami (kadi, müftü) demektir.
Pekarskinin Yakut lügatinde yazdığına gö e: (toyon) : Ulu, tann, hâ-
kim, riyaset, hakimiyet, muhakeme demektir. (Toyat): Hükümetçe muvaz?
zaf memur.
Arapçada (‫دين‬-deyyin) : Dindar ve (‫ " ديان‬deyyan) : Kadi, hakim,
müdîriumur, (‫ دتونة‬- ‫ع‬٧0‫ع•ل‬٤): Hüküm, kaza manalannadır.
Arapça bir kökün türlü türlü manalar anlatmasının sebebini arzet*
miştim. İşte bir taraftan (yanud) öbür taraftan (toyon) bu kök üzerinde
birleşerek ayni manalan anlatmaya amil olmuştur.
Arap dilinde baştaki (y) lerin sona geçmesinin türkçede de örnekleri
vardır. Meyletmek manasında kirgizca (mayirmak), Anadoluda (yamir-
mak) yamilmak şeklinde kullanılır. (Yamn, yumru) da bundandır. Divanda
(3 -142) tenbellikten yere yapıştı = kendinii fazla verdi manasında
(mayışmak kelimesinin yamaşmak (bugün Anadoluda yamışmak ‫؟‬ekli
kullanılır.) Kılığının bulunduğu da yazılmaktadır. Eğrilmek yay gibi
olmak manasında (meyrilmek), ve gene bu manalara gelen (mayirmak,
mayismak, mayışmak) kelimelerinin kökü olan (mey = may) arapçada
)‫ ميل‬،‫ ميس‬،‫ ميد» ميط‬،‫ (ميح‬köklerini çıkarmıştır ki hep (meyil) manasınadır,
Arap dilinde ayni peygamberin adi olarak söylenen (‫وع‬- : ‫)عيىس) عيسو‬
kelimeleri de bunun açık örneklerinden biridir,
Arap dilinin aslî bir dil olmadığını gösteren en büyük tanıklardan
biri de birçok kelimelerimizin mezit vezinlere intibak etmesidir. Dem n
okuduğum tezde de İşaret ettiğim üzere semitik dillerle uğıaşan doğu
ve bati dil bilginlerinden hiç birisinin gözüne çarpmiyan bir hakikat
var dır ki o da: Mezit vezinlerden bir çoğu sülâsilerden çıkmamış, bilâkis.
86

sûlâsi, aslî sayılan kökler, sonraları bu mezit kelimelerden doğuver-


mıştir. Arapçada mezit mastarları yaratan kelimelerimiz bazılarında mazi
bazılarında mastar şekillerinde kendilerini daha açık göstermektedir.
Bunlardan da bazı örnekler arzedeyim:
Mazi şeklinde:
(‫ — قرش‬karraşa) - kanş: Karıştırdı.
(‫ — خوش‬havvaşa) - kavşa٠. Kavşadı.
(‫ — قعوش‬ka’vaşa) - kağşa: Kağşadı [Lisanülarap].
(‫ — دغوش‬dagvaşa) - döğüş: Döğüştii [(‫ )تداغش‬te boyledir].
(‫ — اردف‬ardefe) - arda: Ardadi [Babus lügati].
(‫ — سري‬seyyere) - sıyır: Atin çulunu sıyırdı.
(‫قور‬-kavvara)-kıvır: Yılan kıvrıldı.
(‫جرر‬- cevvere)-çevir: Çevirdi. [<‫ )جتور‬: Yatakta, sağa, sola çevril-
mek, ‫ جوار‬- civar): Kafiyeyi bir harften başka bir harfe
çevirmek].
(‫كرش‬- kerreşe) - kırış: Kırıştırdı. [(‫ )تكرخ‬yûz kırışmak.]
(‫ يعر‬- kasara) - kısar: Kısalttı. Divanda: (kisurdu), Elidrak haşiyesinde
(kısardı)].
(‫ — اسمل‬esleme) - esle: Esledi = itaat ve inkiyat gösterdi.
(٠٢ ‫ — اذ‬ezkere) - isker: Hatırlattı [Kazanca ve Çağataycada (iskermek)
ayni manaydir].
(‫اخطر‬-ahtara)-andır: Hatırlattı. [Sumerce (Ah) Yakutçada (ahtar)
tahattur ve akil etmek demektir].
(‫ — امغم‬ugrime) - uğra: Uğradı = giriftar oldu, [Başta vokalin düşme-
siyle doğan (‫ غىص‬-٤‫مل‬٣*‫و‬٧‫(ع‬, )‫ى‬.‫ غ‬- 9‫]]د‬٧‫ )ع‬şekilleri de ayni
) , kelimemizden alınmıştır. (‫ )اقرافئ اقراع‬da boyledir. (‫ )امعورى‬da
ayni kokdendir.
(‫ — غرب‬gabbere) - kopar: Toz kopardı - münteha
(‫ — انث‬ensere) - anğsırdı = aksırdı.
‫ — أ اكس‬ekase) ٠ eksu) eksiltti. [Divanda görüleceği üzere eksilmenin
eski şekli (eksume) dir ki bundan )‫ ااكسه‬،‫ (اباكس‬-mezit mastar
lan ve sülâsî olarak aynca )‫ عص‬،‫ مكس‬،‫كوس‬،‫ (وكس‬küklerie de
çıkmıştır.]
(‫ — اطىل‬atla) - atıl: atılıp öldü.
(‫ — ازدى‬erdâ) - ört: örttü, kapadı. [Ayni kelime attı da demektir].
(‫ — دحرج‬dahrece) - tekre-, tekerledi : yuvarladı. [Tekre, Divanda görü- .
8

lecegi üzeredaire, çevre = tekerlek demektir- Sonundaki (e) (c)


olmuştur. Sade - sazec, niimune ٠ enmuzec, piruze - firuzec) ol-
duğu gibi. Gene arapçada (‫ )دهكره‬mastan da: taş, tekerlenmek,
yuvarlanmak demektir. (‫)متدهكر‬: dekerlenici -Babus-
(‫ارار‬- erare) - eri; eritti.
(‫ — مشر‬şemmere) - çemre: çemredi, elbisesini topladı.
(‫ — بلعك‬bel’ake) -*belik ٠ bölük : eti parçalamak [(bölük) anadoluda
(belik) diye kullandır. (‫ بذت‬- belt = belet) te bir şeyi bölmek
demektir. Mazisi: (belite) parça ve ayrılık manasına gelen
(‫ بلده‬- belde) kelimesi de böyledir.]
1‫احىص‬-215•(: 53٧•‫ل‬. Pekarski lügatinde görüleceği üzere Yakutça
ahsa - ahsi): saymak demektir. Bu fiilin de sülâsî kökü yoktur.
Bunun gibi birçok Yakutça ekli ve müştak kelimeler arapçada
kıyasî ve mezit mastarlar şekline girmiştir. Bunlardan bir
kısmının sülâsî kökü yoktur. Bir kısmı da bir mezit mastar
şeklinde arapçaya geçtikten sonra ondan sülâsî kökler ve
türlü müştaklar çıkarılmıştır.
( ‫ — ار مغن‬irmagelle) : Gözyaşı mütemadiyen aktı. Irmak kelimesinden
alman bu fiilin ‫ )ازمعا) ارهعن‬kılıkları da vardır.
( ‫ اقزل‬-‫اة‬2‫ع‬1‫ع‬: ٨‫ا‬53‫ه‬. (aksak) sözümüzün bu dile ‫حك‬I şeklinde
de geçmiş olduğunu söylemiştim. Görüldüğü üzere arapçadaki
ÜÇİÜ köklerin birçoğu böyle sıfatlardan ve isimlerden çıkmış
başlarındaki vokaller düşürülerek tasrif olunmuştur. Arapçada
ayni manaya geleni ‫ فعا = فعل‬٠ faale = efale ) hakkında
. ‫ذوع؟س!عوهنكتاب فعا وافعل‬٤ fiilleri ihtiva eden birkaç kitap
bile yazılmıştır.
Mastar şeklinde:
(‫اكدار‬-‫ لب‬indâr١-indir: indirmek, hesaptan bir şey tenzil etmek.
[ (‫ )ندز‬kökü sonradan çıkmıştır.]
(‫ امنجام‬-‫ع•ز م‬33( - ‫ومز‬: İnç bulmak: Kesbi sükûnet etmek.
(‫ ل ابار‬icar) - İçir: içirmek, süngü sokmak [anadoluda bu manada
da: "karnına kamayı bir İçirmiş ki..„ derler.]
(‫ — اشتياء‬İştiya’ ) - İşit : işitmek. ( ‫ — اسنع‬istîmâ’)da böyledir.
(‫اقدام‬- ikdam ) - oktem : öktemlik etmek [ (‫ )اقتحام‬da bunun başka
bir şekli görünmektedir, (،1^ — kuddam): ulu, şerefli insan
demektir. ( ‫ — مقدام‬mikdam)da oktem manasınadır.
Araplar biı çok kelimelerde yaptıkları gibi (okdem) den
)‫—ادم‬akdeme )fiili gibi, vokalini düşürerek )‫ — ؛دم‬kade-
88

me) fiilini de çıkarmışlardır. ( ‫ادم‬-kadm), ( ‫ قدوم‬- kudum) :


ön ve Öktem olmak demektir. Türkçede (ogdin, ögdüm) : mu٠
kaddem, evvel demektir. Arapçada (‫قدم‬٠ kudum): hem ögcûl
olmak hem de bahadır olmak demektir. Demin söylediğim
(‫ قدام‬- kuddam) da ulu, şerefli manasına geldiği gibi ayni
kelimenin ön taraf manasına da kullanılması da boyledir. Her
İşte on olmanın icap ettiği butun vasıflar bu kelimelerin ma-
nalarmda gömmektedir. Bu kökün ince yani turk ashna daha
yakm olan şekli de (‫كدم‬- küdem) dir ki bu da vokali düşmüş
(öktem) sözümüzle manaca birdir.
(öktem) gibi (ökte) sözü de kahraman, kudretli manasınadır.
Bundan da (‫اكء‬l-iktâ') şeklinde sülâsisî olmayan bir mas-
tar çıkmıştır ki düşmana galebe çalmak demektir].
(‫ارساب‬-‫وز‬٧‫ر‬3‫(ا‬-‫[ز‬: irmek = ermek.
(‫ — اذى‬ezra) : Azri == ayn : ayırmak, kesip atmak. [Lisanul-arap] in
yazdığına göre bu fiilin mastarı olan (‫ اذراء‬- izra’) bir şeyi ke-
sip atmak ve ayırmak, kılıcı vurup başını gövdeden ayırıp
atmak demektir. Bizim bugün (y) olarak söylediğimiz harf,
Divanin; mukaddemesinde izah ettiği üzere birtakım türk lehçe-
lerinde (‫ )ذ‬ve bazılarında (‫ )ز‬diye söylenirdi. Divanda bunun
sayısız örnekleri vardır:
Azak = ayak, azig = ayı, tozmak = toymak, aznlmak = ay-
nlmak... gibi. Kelimenin ilk harfinde göremediğimiz bu fone-
tik değişmeye göre söylenen kelimelerden biri de gene Di-
vanda bulunan (‫ اذرى‬- azri) kelimesidir. Divan bu kelimeyi şu
şekilde izah eder :
: ‫ ولك ىش ء له شعبتان فهو‬. ‫ الرب ينق‬،1 ‫سزى‬ ‫ املدرى وهو الذى‬: ‫ اذرى‬٠
-1 - 113 - »‫( اذرى ) ومنه قال لملا نسان ؟ ( اذرى بتلغ ) اى منفرج اغخذين‬
(‫)اذرى‬ uyurtlemek İçin buğday savrulan dirgendir, iki bu-
dakh ve çatal her şeye 8‫ »!ذزى‬adi verilir; bundan dolayı in-
sanlar İçin de ،‫ ءادرى بنلغ‬: ayn butlu denilmektedir,
Divanin bu İzahını gördükten sonra (‫ )اذرى‬nin arapçasi ola-
rak gösterdiği (1](٣3•001-.‫ •ذرى‬ismi alet şekline sokulmuş
ayni kelimeden başka olmadığı anlaşılabilir. Bunu kuvvetlendi-
ren başka bir tamk ta (‫ )مذرى‬kelimesinin gene arapçada but
başlarına da itlak olunmasıdır.
»‫ رصف االلتة‬: ‫ «املذرى‬- iisanülarap
»‫ اتذروان‬: adamın iki kaynağının uçlar،na denir.» * Kamus ter-
cümesi-.
— 89

Gene arapçada (‫املدراة‬, ‫ )اندزى‬kelimeleri de keçeleşmiş saçlan


ayırmağa mahsus kaba tarağa denilir ki türkçe (azakatak) de-
ğişmesinde olduğu gibi (‫ )مذرى‬sözünün fonetik değşmesinden
başka değildir. Araplar, yaba ve dirgen manasına gelen (‫)مذرى‬
ile kalça başlarına söylenen ayni kelime arasındaki munasebe-
ti bir türlü anlayamamışlardır. Lisanülarap, bu münasebeti
izah içîn’boşuna nefes tüketmiştir.
Bu kelimenin sülâsîsi olan (‫ ذرى‬- zery) de bir şeyi parçalamak, ayır-
mak manasına geldiği gibi gene başa bir (m) eklenerek kullanılan (‫ مذر‬-
mezzere) fiili de ayırmak demektir. Şuraya buraya dağıldılar, ayrıldılar
yerinde kullanılan: «2‫ تفرقواشذر مذر‬sözündeki (mezere)de boyledir. Araplar,
türk sözlerini işittikleri ve söyleyebildikleri gibi aldıklarından bunlann
orjinlerini bilememekte haklidırlar.
Nasıl ki Münferit, başka, ayn manalarında eskiden kullanılan (ayrık)
sözümüzü de (‫ غري‬- gayr) şekline sokmuşlardır ki eski kuran tercümelerin-
de (ayruk) diye tercüme edilmektedir.
Divanda da (azruk) ayruk: (‫ )غري‬manasında gösterilir. Bir otun adi
olan aynk sözümüzün Divandaki (aznk) şekli de arapçaya (^,ızhır)
olarak geçmiştir.
( ‫ارشاد‬— İrşad ) - iriştir : iriştirmek. ‫ناد‬: :‫ رش‬kelimeleri sonradan çık-
mıştır.
(‫ ) از اخه = ازاحه‬- uzak‫ ؛‬uzak etmek, uzaklaştırmak, ( ‫ زوح‬- zeh١ kökü de
uzak olmak manasında bu mezit kelimeden çıkmıştır. (‫ قصو‬- kasv,
‫ قصو‬- kusuvv ) kökleri de bizim (uzak) kelimesinden çıkmıştır.
Baştaki vokal, sayısız eşlerinde olduğu gibi sona geçmiştir.
‘ ‫ م‬Gene (üzak) sözümüz bu dilde )‫ احساق‬،‫ ( ازهاق‬mezit mastar-
larını da doğurmuştur ki: Uzak etmek demektir. Bu kelimelerin
kökleri olan ) ‫ ( زهق؛ حسق‬maddelerinin ortalarindaki ) - ‫؛‬٨(
baştaki vokallerin yerini tutmaktadır ) ‫ حسوق‬- shuk ) da :uzak
olmak demektir. ( ‫ عران‬- Iran ). Iraklıktır.
(‫— اباق‬ilsak) ٠ ıslak : Islak olmak. [ Bundan da ( ‫ ) ئق‬diye bir kök
çıkmıştır. ]
(5‫الصاق‬-‫ )*•از‬- İlişik : iliştirmek, bitiştirmek. [ Demin de söylediğim
gibi ilmek fiili eskiden ilmak şeklinde de kullanıl]■ di. - Bak
Divanullûgat - bu kökün gerek ince gerek kaim şekillerinden
çıkan ) ‫صق‬٠‫ق‬- ،‫لزق‬،‫س‬- ‫ز‬- ■‫ ( زازل‬gibi ayni manada olan
90

köklerinin başından vokal düşmüştür. ( ‫) لزازم الزأمم السام الزاق‬


) ‫ ( الساق؛ ااعساف اتعاص‬gribi mastarlar bunun aslma daha yakin•
olanlarıdır.]
Hindu avrupaî dillerde olduğu gibi semitik dillere bizden geçen
baş harfi vokalli kelimelerden çok kere bu vokaller düşmüş
görülür. Arapçada (1, r) harflerde başhyan köklerden birkismi
boyjedir. Farsçada da (r) ile başhyan kelimelerden pek çoğunun
vokali düşmüş bir türkçe kelime olduğu ap açık görülür.
(‫اقورار‬-‫ز‬1٤٧1٤‫ة‬٣) - arik : Arıklamak
(‫اراق‬-ibrak) - birak ٠ mak.
(‫'مخ‬٠‫ آل تأيط‬ta.attur ) - otur * mak = eğleşmek.
(‫مطق‬-٤••0‫ة‬٤٤‫ام‬ ) - damak : Damak şakırdatmak.
(٤4%5*‫اسقاء‬-‫ )س‬- oskar - mak. [ Balkar metinlerinden. ]
)‫الة‬،‫اا‬ ikamet): Eğleşmek = ıhmak,. [Anadoluda: ،،İhtım, kaidim„ derler
ki: Yerimde kaldım, yerleştim demektir. Deveyi ıhtırmak ta
boyledir. Sumercede ( ıh - ık) kökleri de ikamet manasınadır,
eğleşmek, ıhmak sözlerimizdeki (eğ, ıh) köklerimiz arapçada:
durmak, oturmak, ikamet manalarında sayısız kelimeler
çıkarmıştır, doğrudan doğruya ikamet manasına gelen:
)‫ اقهد‬،‫ افعندد‬،‫ اقعد ء اىق‬،‫ طكف‬.‫ ءك‬:‫ (عث‬fiilleri bunlardan bir kaçıdır,

(‫اواده‬-1•30‫ )ع‬- irde ٠ mek [Meta Incili tercümesi: irdemek = iste-


mek, Divanüllûgatte: Irtemek. Ayni manadaki (‫ ارتاد‬- irtade )
ve ( ‫ ارتاغ‬- İrtâga ) da boyledir. Kırgız ve Kara Kırkız lehçe-
lerinde : izdemek : Bizde istemektir.
( ‫امطاح‬ — itmak ) -atmak : Göz atmak. [ Kokile sayısız ve türlü türlü
، ، kökler doğuran (atmak) fiili mastar halinde de bu dile girmiş
ve tast if olunmuş görünmektedir. Arap dilinde bunun bazi eş-
lerine tesadüf edilebilir :
(‫— امشاع‬ İşma’) - ışımak, ışık vermek.
( ‫سمتاع‬١-5‫ة•ذا‬٠ ) - işitmek, kulak vermek. îürkçede (is): His demék-
tir. Eskiden her duyulan şey bu kökle ifade edilmiştir. Ana-
doluda işittim yerine çokluk, duydum derler. îürkçede ( as-
lamka: Istima, demektir. ‫ اشتيا ء ؛‬١ kelimesininde işitmek de-
mek olduğunu söylemiştim.
(‫ اماح‬- ismah ) - usmak = uslanmak, hayvan serkeşliği bırakmak.
[Usuymak, usukmak bizde de uslanmak demektir.]
91

(‫— ارماخ‬irmah ) - irmek = ermek = hurma yeşil düşüp ermek. ( ‫) اماق‬


kelimesi de Lisanülarab’m yazdığına göre hurma büyüdükten
sonra yere düşmek, deri yumuşayarak tüyleri yolunacak bir
hale gelmektir. [Mazisi ( ‫ ارحخ‬- armaha ) olan bu fiilin bir ma-
nasida : Armak : Yorulmak, aciz, bitap düşmek demektir ki
türkcesinin aynidir. 1 ( ‫ ارمق‬٠ irmakka ) fiilide arıklamak, za-
iflamak demektir.
(‫— امماق‬ismak) mazisi (asmak) - azmak : Bozulmak. Kamus müter-
cimi bunu: « Suyun veya sütün tadı azıtmak» diye anlatmak-
tadır.
(‫— افاح‬ikmah ) - akmak = ağmak î Yükselmek: Baş yukarıya doğru
ağmak, başını kaldırmak, burnu yukarıda olmak 5= kibir ve
azamet göstermek [ Çuvaşçada (ak) ve bizde (ağ) kökü yük-
selmek manasım anlatır. (Yukan) sözümüzün Çüvaşçada (akan)
olduğunu söylemiştim. Fiilin mazisi ( ‫ احق‬- akmaha) dır. Bu
fiilin ince şekli olan ( ‫ ا حك‬٠ ekmaha ) da ayni manayadır. ]
( 2•0‫املاع‬-‫) ا‬: Almak: Bir şeyi kapıp almak (‫ املاء‬- ilma' ) da böyle-
dir ki bir şeyin hepsini birden almak veyahut kap bir şeyi
almak = istiap etmek demektir.
( ‫ — اقاع‬ikma’ ) mazisi ( ‫ اقع‬- akma’a ) : Akmak : Bir nesne yutkunmak-
sızın boğazdan (akıp) gitmek manasınadır. - Kamus tercümesi -
[Ayni kelime eskiden (akmak( şekli de olan (eğmek) kelime-
sinden de gelerek hasma boyun eğdirmek te demektir. ( ‫) معك‬
de bununla ilgilidir. ] Bu gibi mastarlardan birkismida vokali
düşerek girmiştir. Mazi şekillerinde: ( ‫ ثق‬şamak ) - aşmak:
Aşğın ve taşgın olmak = delicesine hareket etmek (910 (‫سدق‬:
bunun ince şekli olan ( ‫ أ مسن‬: yükselmek; yükseltmek, ( ‫) زح‬:
azmak, azamet ( ‫ و مثخ‬de ayni köktendir ki : Aşmak demektir.
(‫ )مصح‬: Işımak: Çehreye güneş dokunmak, güneş çalmak (‫)خع‬:
Akmak = ağmak : Aksamak.
( ‫ )اق‬: Yalamak: Yazıyı yazıp yalamak ( ‫ ااق‬- lemak ) bir ya-
lamtik şey rubailerden ‫مقه ؛‬- - dehmaka ) da (tokmak) : Buğ-
dayı döğmek demektir. [Şimdiki döğmek kelimesinin eski
şeklidir ki (tokmak) bundandır. Ve arapça( ‫ ذق‬- dakk ) kelime-
si de bunun kokündendir. ]
‫ جملحه ا‬- celmaha ):Yolimek başı tıraş etmek. Bundan gelen
(yölgüç) : Ustura demektir. Arapçada ( s, c, h = y ) değişme-
92

sile alman ‫ سلق ا‬،‫ جلق‬٤‫اق‬- ( de bu manayadır «kılı almağ ve


yolmak» sözümüzde bundadır. ( ‫ جملحه‬١ gribi ( 3‫ صملمعه‬٤‫ل (صملحه‬
ayni manayadır.
Sonlan ( ‫ ء‬٤ ‫ )ه‬olanlardan bir kısmı da gene böyle (mek, mak)
ekli mastarlardan çıkmıştir. Bir kısmı da bu eklerin tersine
alınmış şekillerinden dolmuştur ki ( ‫ ( جملحه‬٢ıin ayni manada
başka bir şekli olan ( ‫ ) مجملحه‬bunlardan biridir.
Hava açmak ve asma dallarım kerevete kaldmp asmak mana-
lannda ( ‫ ) امحش‬ve ( ‫ ) ازح‬kelimelerinde de böyle sanıyorum.
[Doğru şekilleri olan ( ‫ = امشح‬açmak, ‫ = زح‬asmak ) asmak
kelimeleri lügatler de yoktur.]
(Mek, mak) ekli mastar şekillerinin nekadar eski olduğunu
tayin etmek güç olmakla beraber, bunun Arap dilinin toplan-
dığı zamanlarda dahi mevcut olduğunu kabul etmek lâzımdır.
(Divanüllûgat) te bu şeklin eski atalardan kalma söz ve şiir-
lerde de go ülmesi bize bu hükmü verdirmektedir. Esasen bu
nevi mastarlar, muhaverede çok kullanılmaz; bunların yerine
alim, satım, kaygı, duygu, ahş veriş gibi ismi mastar şekilleri
söylenir; demin Arap dilinin tasrifinde kullanılan ek harfleri
izah ederken de söylediğim gibi Kazancanm (sorav, söylev) ve
eski uygurcanm (kılık, kelig) şekilleri arapçaya daha çok gir-
miş ve tas if edilmiştir. Gerek bu şekiller olsun gerek (mek,
mak ) la sonlanan m astatlar olsun Arap diline girerek kökte
dahilmiş gibi tasrif edilmiş olduğunda biz bir an tereddüde
mahal gormiyoruz.
Görülüyor ki sülâsî birer kökten üretildiğini sandığımız birta-
kim mezit kelimeler, türkçe kelimelerimizin hemen olduğu gibi
alınmasından doğmuş şeylerden başka değildir. Bu kelimeler,
evvelâ mezit şekillerinde girmiş, sonra bunlardan sülâsî kökler
çıkmıştır.
‫ ؤ‬diye kadar hiçbir dil bilgini tarafından düşünülmemiş bir
hakikati kolay kolay kavrayamiyanlar olabilir; fakat Sami di-
ilerin tâ Sumerlerden beri aldıkları kelimeleri ne şekillere koy-
duklannnı ince bir eleyişle araştıranların buna kanacaklarına
derin bir güvenle inanivorum. -
Size gene inanılması güç bir hakikatten daha bahsedeceğim.
Bilirsiniz ki Arap dilinde (‫حمت‬- naht ) adi verilen bir dil ameliyesi
daha vat dır. Arapiar iki veya daha fazla kelimeleri yontarak biribirine ٠
03

birleştirir ve bunlardan bir tek kok çıkarır ve bunlan bir tek kok gibi
tasrif ederler. Bu ameliye, Arap dilcilerince yalnız dörtlü köklerde ola,
bilir sanılırdı. Onlar, ûçlu kökler arasında böylesinin bulunduğunu göre-
miyor ve böyle bir şeyi sanmıyorlardı. Bunu ilk önce sezen Corci Zey-
dan olmuştur. Bu zat, böyle bir sezinti ve tahminde bulunmakla beraber
Arap dilinin türkçe ile münasebetini bilmediği İçin tahminleri, kuru bir
düşünce ve hayal sahasını geçmemiştir. Araplar, Türklerle temaslarında
ağızlarından işittikleri kelimeleri türlü türlü şekillerde aldıkları gibi bir
mütememmim ve meful ile birleşmiş fiilleri de bir kelime sanarak bir
kök halinde dillerine sokmuşlardır. Bunların mürekkep ve ayn ayn iki
kelimenin birleşmişi olduğundan haberleri olmamıştır, ve bugün dahi
yoktur.
Arap diline en çok gecen kelimelerden biri (su ‫ ت‬sup) kelimeleri-
dir. Arapçada bu kökle bağlılığı olan yüzlerce kök - kelime değil - türe-
miştir. Bunlar ya yalnız ( su = sup ) kelimelerinin kendisi, yahutta başka
bir kökle birleşmişidir. (Su) ve bunun eski şekli olan (sup) sözümüzün
arapçaya düz olarak geçmişlerinden :
(‫مرب‬-sir): Su (‫ صائر ه‬- saire ) : Yağmur (‫امعه‬- ‫؛‬: Su kaynaği. Ça-
gatayca (siri): Memba demektir,
(‫صله‬- suie ) : Su artığı.
( ‫صوله‬-‫عاتاع‬, ‫صالله‬- sulal ) : Su ile temizlenmiş buğday vesaire. [Bunlar
(sulamak) kelimesinden çıkmıştır. Fiil( ‫ صل‬- sell )müzarii(^. -
ya.sull): Bir şeyisulamak = su ile temizlemek. ( ‫ صوث‬- savvele)
fiili de bir şeyi su il yıkayıp tozunu taprağını çıkarmak mana-
sma gelen ( ‫ ) تصوءيا‬mastanndandir. ( ‫ مصول‬- musul ) da peynir
veya sütten suyun ayrılması veya bunlan ayırmak. (‫ص‬-mess):
Vücude su dokunmak = sıvışma, ( ‫ مسوس‬- mesûs ) : Su de-
mektir.]
( ‫حبه‬- — suhbe, ‫ حسا ه‬- suhabe, ‫حيبه‬- - suheybe ) : Havuz veya derenin
dibinde kalan su, (‫ صبه‬- subbe, ‫ صباه‬- subabe, ‫ صفوم‬- sifve)
٠ L’sanülarap [ ( sup ) ksiimeleri de bu manayadır.
( ‫يب‬- — sîyb ) : Su mecrası. ( ‫ ى‬- sube ) : Havuzun ortası.
(‫صفن‬ sufn ) : Su - Lisanülarap - [(sup) kelimesinin sonuna bir (n)
eklenmiştir. ]
(5-‫)*•ثعب‬: Akan su, su akan yer.
( ‫ — ثغبان‬sugban ) : Su akan yerler,
(٠0•5-‫)سعب‬: Kivamli akan her şey ( ‫) انسعاب‬. Su akmak.
94

( 55٧0-‫)سوب‬: Yagmur yağmak, suyu dökmek.


(‫ رسب‬-5‫ )•ع‬su akmak ( ‫عرب‬- - sereb ) : Akar su.
(‫وزوب‬-٦‫ة‬2‫)•ث‬: Su akmak.
( ‫ — ذوب‬zevb ) : Eriyip akmak.
( ‫ — صبوه‬sahve ) : Su kaynağı.
( ‫ — سيله‬siyle ) : Su kaynağı.
(‫صاثه‬-5‫عة‬: Doğan çocuğun başında ve vücudundaki islakhki Bun-
dan gelen ( ‫ آعليي‬-tasyf ١ mastarı da başı ıslatmak demektir.
(‫موص‬-••٢٤): yıkamak.
(İçmek )kelimesi de arapçaya türlü şekillerde geçmiştir. ( ,(‫ جمى‬- ‫عة‬٧
‫ ) جمو‬- acv ): içirmek, ( ‫ عا‬- aca) : Çocuk süt gibi şeyler İçmek. [ Mazisi :
)‫جمى‬-2٣17‫[(ع‬.
( ‫ — اميجاز‬icar ) : içirmek.
( 08‫جمع‬-•٤): Hurma üzerine su İçmek. [Kök, tersine çevrilmiştir.
Arapların koyunlara su içirmek İçin söyledikleri ( ‫ىجئ ىج‬- ci' ci’ )
sözü de vokalin tersine dönmüşüdür = İç, İç.]
) ‫ وشع‬،‫ نشع‬،‫ جرع‬،‫( حترع‬: Bütün bu köklerde baştaki sesli )‫ (ع‬halinde
sona geçmiştir. Bunlarda İçmek manalarım anlatırlar. « ‫جاء باهلى‬
‫ » واجلى‬atalar sözündeki ( ‫ ىجئ‬٠ cî١ ) de İçecek manasınadır.
Öteki de : Yemektendir.
Arapçaya ( su- sup ) ve (İç) kökleri böyle ayn ayn girdiği gibi
kaynaşmış ve karışmış olarak ta geçmiştir.
( ‫ تأج‬,‫) ذأج‬:Su İçmek.[ ( su - İç) köklerinin olduğu gibi kaynaşmasiyle..
( ‫ ) سأد‬da boyledir. (c = d) ]. 2
( 0‫ ذج‬-2‫ع‬٢): Su İçmek. [(İç) ten vokalin duşmesile ( ‫ ) ذوج زه‬kök-
leri de boyledir.]
)‫جأذ‬،‫جأز‬،‫(جأص‬: Su İçmek. [ (İç) kökü başta tersine dönmüş bir şekilde.[

(‫ ) عذج‬: Su İçmek ٠. [(Su) kökü (İç) kökünün ortasına ge-


çerek. ]
)‫ لذج‬،‫( ذجل‬: Su İçmek [ bu köklerde başka şekilde geçmiştir.[
Bunların bir tesrdüf eseri olmadığını gösterecek kuvvetli tanıklar
vardır: Türkçede İçmek manasında (obmak) diye başka bir kelime daha
olduğunu söylemiştim. Bu kökümüz de arzettigim gibi, arapçada :
(‫ — عب‬abb), (‫علف‬-), başa bir (n) eklenerek (‫ أف‬- 0‫ع‬٨٤(‫ و‬ve ayni
kökün tersine donmesile (fl-.fe’m) kılıklarında kökler doğur-
muştur. [f==p] bununla beraber fsüTİç) kökleri gibi (su+ob)
95

köleri de kaynaşmış olarak ( ‫ ما ب‬- saeb ), (‫سأب‬- ٤‫ه‬0(, )‫حسب‬-

sehb), «5-‫زاب‬-2‫ع‬٧0(, )‫زعب‬-23٠1(. ) ‫•صام‬,•) [b ‫ ت‬m ]şekille-


rinde arap diline geçmiştir ki çok su İçmek demektir. Esasen
(obmak)ta suyu öper gibi kuvvetle içmeğe denir. Anadoluda
suyu yere çeken düdenlere = büyük gözlere : Obruk adi ve-
rili. (Oblamak): Bir şeyi yutmak demektir ki arapçaya (‫)بلع‬
şek!inde٠ geçmiş olduğunu söylemiştim. (Su ‫ ب‬ob) köklerimiz
arapçaya dörtlü kök şeklinde ve (‫ )حب‬kılığında da geçmiştir.
(l)nin köklere zait olarak ulandığının birçok örneklerini ver-
miştim.
(Akmak) kökümüz araoçaya türlü şekillerde geçmiştir.
(‫ — عفو‬akv) (mazisi ‫ ءقأ‬- aka): kuyu kazıp bir tarafından su akıtmak.
( ‫ — ءق‬akk ) : Rüzgâr yağmuru akıdıp indirmek.

( ٤*1- ‫)عيق‬: Su hissesi : Bir bahçeye akan su mikdfiri, ık, Çağatayca :


ceryan, ıkhk : seyyal demektir.
(‫ — معق‬arak): Akan her şey.
(‫ اوقه‬-‫)ة=اث‬: İçine su akan çukur.
(‫عقيق‬-•‫ا]حا‬٤): Akıntı.
( 34 1•‫اقاد‬-1‫)حا‬: Akıtmak. [Mazisi: ( ‫ از‬-akmede) (‫ " ذض‬da'k)da böy-
ledir ki tadiye edatı olan (t) (4) şeklinde başa geçmeştir.
- ‫ املخصص‬- 1

(Akmak) kökü düz olarak bu dile bu şekillerde girdiği gibi (su) ile
kaynaşarak ta birçok kökler doğurmuştur :
(1‫حسق‬-5•‫)**ا‬: Bir şeyin üzerine su akıtmak suretile ıslatmak I Lisa-
nülarap-.
(^-zahh): Su akmak. ‫ نضح) ا‬.‫ ) نضخ‬kökleri de böyledir.]
( ‫شق‬-‫•ع‬0‫إ‬٤): Irmaktan su harıl hani akmak.
(^-sa,): Su şiddetli akmak-‫اهرب الوارد‬-] )‫ )ى'ع‬fiili de su akti
demektir.‫حدث‬5‫ ااتاةحاع‬.
( ‫ — مقس‬maks ) : Su akmak. [Ak, öz, az gibi köklerdeki seslilerin düşe-
rek yerine ek harflerinden birinin geldiğini birinci şekilde
misalleriyle göstermiştim. (Su ‫ ب‬İç) te ( ‫ )ذجل لذج‬olduğu gibi
(su ‫ ب‬ak)ta da (‫ )مقص‬olmuştur.
ikinci şekilde gösterdiğim üzere gene böyle bir sesliyle başlı-
yan tek konsonlu kelimeleiden vokal düşerek konsonun İkileş-
tirilmesi ve vokal yerine bir ek harfinin ilâvesilye kökler

doğduğu gibi ( İç - ‫ = ج‬c c) olarak ve başa ( ‫ = ن‬su ) ek-


lenmesiyle ( su - İç) =(‫ )ذج‬şekline girdiği gibi (su - ak) ta
ayni şekilde ( ‫ ) ثد‬olmuştur. Nasıl ki doğru şekillerinden (‫)حق‬
olmuştur; (su-ıç) ten de ( ‫ ذأج‬،‫ ) ثأب‬köklerinin çıktığı gibi.. ]
(1٤•2-‫)زامهق‬: Şiddetli akan su. Mazisi : ( ‫ زهق‬٠ zahak ) ‫ ت‬su - ak.
-0•53‫ا‬٢٩): Su kaynayıp akmak. (Su-bünğ-ak) köklerinin
( ‫بعثقه‬
kaypaşmasiyle doğmuş dörtlü bir köktür. Anadoluda kullanıl-
dığı ve Babus lügatinde görüldüğü üzere bunğlemek, büngül-
demek : Su, kaynayıp akmak demektir. (0‫ نبع‬٤‫ا (بع‬٢‫عا*اة‬11‫ال‬-
dandir. ( ‫ ) الحول والتوة‬sözünü ( ‫ حوقله‬- havkale ) ve güneş doğ-
du adim ( ‫ كشتغدى‬- ktagada ) - Bak Kamus tercümesi - kılı-
ğına koyan araplar (bünğ, su, ak ) köklerini birleştirerek
( ‫ ) يعثقم‬yapmış olmaları çok görülmemelidir. Arapça ( ‫ حمبر م‬-
muhamrem ) diye bir kelime vardır ki bunun (‫ رمان‬- ‫حب‬-‫)ماء‬
kelimelerinden alınmış olduğunu lûgatçile’1 söylemektedir. Bun-
dan da ( ‫ حرب ه‬- habreme ) fiilini çıkarmışlardır. Nasıl ki
( ‫ الدار‬- ‫عبد‬- ‫ )ىت‬dan da ( ‫ بعبدر‬- beabder ) sözünü çıkarttıkları
gibi.
Su kelimesi daha birçok kök ve kimelerle de birleşerek türlü türlü
kökler yaratmıştır.
( 5‫ قيص‬-‫)طة*ا‬. Suyu kapamak.
(‫— أللص‬kalış): Kalkan su. [‫نل‬-kail Kaldırmak, yükseltmek].
( 0"‫ زعب‬-2‫)ة‬: Dereyi su doldurup kaplamak. [(۴٩j-va’b) : mutlak
kaplamak].
(‫ — ذل‬zel’): Kuyudan su almak, [(al) kökü tersine çevrilmiştir.
)‫مملم‬،‫ع(مالئ‬:‫[ذا‬.
(‫سأر‬--٤‫ع‬٠٤): Su arttırmak.
(‫— دئق‬desk): Su dökmek (su), (dök) kökünün arasına gelmiştir.
(Su-İç) köklerinin (‫ )عدج‬olduğu gibi.
)،‫ — مبور‬Sunbure) : Su borusu.
(‫زءاق‬-2‫اةا‬- ‫)ذءاق‬: ağu = acı su. [Arapça bir (‫ )اعقاف‬mastarı var-
dır ki bir şeyi acı kılmak demektir. Mazisi ( ‫اعق‬-aakka),
(£‫؛‬l٠-nakı’)da: Au ve (‫عق‬-*‫)**ا‬: acı demektir].
(‫— ‘ملز‬nakiz) : An tatil su. [(nak-su) dan kaynaşmış görülmekte-
dir. (‫ خبص‬-nakis) da tatil, nak su demektir. Bundan gelen
97

(‫ص‬ nakusa) fiili de: Su tatil ve an olmak demektir. Türk-


çede Kırgız lehçesinde (nak) = ak : Halis, an demektir. Arapça
( ‫تىف‬-naki), ‫لقح‬-nakh, ‫لقن‬-nakz, -ii-nakd sag para, ‫ ساح‬-
nukah : Halis, ‫ نقع‬- nak’ ,(‫قه‬- nakah ‫ )ذقاعةخ‬: Saflaşmak [(sih-
hat)in de (sag■) dan geldiğini unutmamalıdır.] (‫نقف‬-‫امو‬٤)
şsrabı*tasfiye etmek (‫«اق‬٠-nak): Elde çıkan beyaz sivilce,
(‫ وق‬- •‫ع‬٧‫اة‬٤( : •‫ •••ع‬beyazlık gibi birçok kökler hep bu
(nak) kökümüzden çıkmıştır].
) ‫ — جمس‬becs ) : Su, yeri yarmak :)‫؛)]■(جب'ى‬.■ becc ) kökünün
aynca biçmek, yarmak demek olduğunu söylemiştim.
( ‫ جسس‬- secs ) : Pis su = ( ‫ ىل‬i- ‫ج‬- ) yahut : ( ‫ ب جس‬vT ) ٠ ] )‫ج‬- - secc ) :
pislemek demektir. )‫ منجشه‬، ‫ جس‬،‫ (جس‬kelimeleri de bununla
ilgilidir. ( ‫جس‬- ) kelimesinin hayvanatın çışlediği pislenmiş
su manasına geldiğin (1‫ (هذ يب االشاظ‬135]‫ ز‬etmektedir].
( ‫ رسوب‬-5‫مط•ا‬, ‫تضوب‬-]‫با‬2‫)طنا‬: Su opmak = yere geçmek.
(05‫داوس‬-‫)اماهس‬: Su dolup taşmak ( 2•1‫ دظ‬. 4‫ )ع‬da böyledir. (.‫طلوث‬-
tulûs): Su akmak demektir. ‫تيح)؛‬-tela'), ( ‫ دخ‬- delah ) kök-
!erinin doluk tan geldiğin söylemiştim].
El, dil, göz gibi tek heceli kelimelerimizle bunlarla kaynaşarak
doğan köklere örnekler neşrolunan etüdümde gösterildiğinden bunlarla
sözü uzatmak istemiyorum ; yalnız enteresan iki kelimeyi de söylemekten
geçmiyeceğim. (Ak) sözümüz arapçaya ( ‫ يقق‬- ٧•‫اا‬٤(, ) ‫ عقر‬- ‫إة‬٢٣(, ‫*اق‬٠ -
lehak) şeklinde birçok basit kök olarak geçtiği gibi (ap ak ) sözümüz de
bu dile ( ‫ امهق‬- amhak ) kılığında girmiştir ki: Ap ٠ ak ٥ bembeyaz demektir.
Daha tuhafı Yakutça ahmak manasında mürekkep bir kelime olan (ah-
mah) kelimesi de - Pekarski: l-205,önce (‫ )ردف‬şeklinde girdikten sonra
bundan da ( ‫ لدق‬- humk ) , ( ‫ ) حافة‬şekillerinde mastarlar çıkmıştır. Arap
dilinin birçok kelimeleri hep böyle teşekkül etmiştir. Bunu İnkâra İmkân
yoktur. Yakutçada bizim boy bos gibi ayni manada çift olarak söylenen
(ah-mah) sözünün ikinci parçası olan (mah) arapçaya gene (٧1٢•110-‫)موق‬
şeklinde de geçmiştir ki: Ahmahhk demektir. Mazisi (‫ )ماق‬tir. Anadolu-
nun birçok yerlerinde ( mamak ) ahmak demektir.
( ‫ مهق‬- himakk ) : ( ‫ ) الدف‬kelimesinin başından vokal düşürülerek alınmış
şeklidir.
Arapçada iki kökten kaynaşmış ÜÇİÜ kökler olduğu gibi mezit veya
dörtlü kökler halinde doğanlar da çoktu‫ ؛‬. B;r iki örnek te bunlardan
gösterelim:
Tiirk Dili Bülteni — 7
- 98

) ‫عودقه‬-•٦٣13‫(•ا‬: Avtakan : Et takılan bir ‫؟‬engeldir ki yırtıcı hayvan-


lar eti kaparken ağızlarına takılarak avlanırlar. (‫ )طاق‬kökü
arapçaya biçok kök halinde geçmiştir. ( 12(1٧3‫عواف‬-٤ yalnızca
av demektir.
(‫رسج‬-٣5٥]]‫)عع‬: Saç ör-dü٠
(E--maşata): Baş daıa-dı. (‫—جر‬-saccere) de: Saç ördü demektir.
( ‫اقطر‬-iktarra): Ot kuru-du.
( 12‫افتائت‬-‫امز‬٤): Fit at. [Kamus tercümesinde (yalan atmak) diye tefsir
edilmektedir. Bu mezit mastarın sülâsisi yoktur. )،‫ افرتا‬،‫ اقت‬،‫فتنه‬
‫ (افك‬kelimeleri hep (fit)ten çıkmıştır = avut،[
( ‫ — اتيوار‬istivar) : Üstüne var. [Adamcıl deve bir kimsenin üstüne yapınıp
davranmak - Kamus Tercümesi -
( 1‫ رسدوخ‬-5‫ا‬٣•4‫)ذ‬: Su dok: Üstüne su dökülen hurma.

Arapçada asli sayılan dörtlü köklerden bir takımı köklerimizin tek،


ranndan doğmuştur:
(‫) فرفره‬: Para para etmek.
(‫كنكته‬: Yavaş yavaş gitmek (‫)كت‬de boyledir.
(‫)نكرك‬: Sik sik adim atmak,
( ‫زلزله‬ ) : Sürekli sallamak.
( ‫ ) رنره‬: Titremek, dir dır etmek = gevezelenmek.
Tersine alınmışlarından:
(‫)لصلصه‬: Bir kazığı çıkarmak İçin sürekli sallamak.
(‫)دغدغه‬: Gıdıklamak. ٠
‫ ) ) كشكثه‬: Kuyunun suyunu çeke çeke bitirmek.
)‫(زغزغه‬:3‫ذ‬2‫*ع*•عا‬.
٠ Doğrudan doğruya ahnmış dörtlü köklerden :
( ‫) طلفحه‬: Ufatmak.
) ‫ طرخنه‬،‫ طرخته‬،‫رطعه‬- ،٠ ‫( دعرس‬:Seğirtmek = koşmak.
( ‫ ) قعرطه‬: Yikdir-mak..
( ‫) درشقه‬: Karıştır-mak.
( ‫) جدر ه‬: Çökert-mek.
) ‫( دجعا‬:
( ‫)حهرجه‬: Hışırda-mak (c = d).
( ‫برمشه‬ ) : Buruş-turmak.
( ‫درقله‬ ) : Koldura-mak = oynamak, kımıldayıp durmak,
( ‫بغز‬ ): Bağnş٠mak ( ‫ )ثح و‬.
99

( ‫دنكسه‬ ): Gizden-mek ‫ ت‬gizlenmek


) ‫ طملسه‬،‫ه‬-‫ در‬،‫ رسه‬،‫ طرسأل‬،‫ درسه‬،‫ طركه‬،‫ (رن‬: Somurt-mak ]،‫مسود‬،‫(مصوت‬
(‫مسوط‬ da somutmak demektir, ]
Sözü bitirmeden evvel, müsaadenizle, arapçaya Sumerceden geçen
kelimelerin de ayni tasrife tâbi olduklarım göstermek İçin birkaç örnek
vereyim, Araplar, Sumerlerden aldıkları kelimeleri de ayniyle gösterdi-
ğim türlü şekillere uydurarak dillerine almışlardır■
Sami dillerle Sumercenin münasebetini göstermek İçin garp dilcileri
tarafından birtakım eserler vücude getirmiştir; fakat bu bilginler, bilhassa,
Arap dilinin tasrif makanizmasma iyice vakıf olmadıkları İçin buluşları
pek mahdut kalmışrır.
Sumerce tek heceli basit köklerin arapçaya ayni makanizma ile ge-
ÇİŞİ, çok eskiden tasrifi bir semitik dilin varlığını göstermektedir. Sami-
1er, bugün ve dün, Türk köklerini nasıl tasrifleştirmişlerse Sümerlerle
kaynaşıp karışmalarında da gene ayni ameliyeyi yaparak birçok Sumerce
kelimelerle dillerini doldurmuşlardır. Sumercede ( ak = âk ) yemek de-
mektir. [ Kuran tercümelerinde (yıg), garp lehçesinde (ye, yi ) İbranî
dilinde (akel), Asurca ( akâlü ) şeklinde görülen bu kok, Arap dilinde
( 1‫ الك‬- ‫ )اع‬olmuştur. ( ak - âk ) kökü ( ‫ عاك‬- âke ) şeklinde de dosdoğru
olarak arapçaya girmiştir ki mastan ( ‫ عواد‬- avk ) tir. ‫ رجعت‬:‫ا ط كت املرأة‬
٠ . .‫اىل بيهتا فالكت‬ ayni mastar, bir adam, maişetini = ekmeğini kazanmak
ta demektir.
Esasen birçok dillerde bir vokalle başhyan ( c, ç, s, ş, z, k ) kon-
sonlariyle birleşmiş müşterek bir köke dayanan bu ( ak - âk ) kökü biraz
evvel arzettiğim gibi Çuvaşça ( ak ) ve bizde ( ek ) kökünün kendisidir.
Eskiden (ebmek, etmek) şekli de bulunan (ekmek) ile ziraat manasına
gelen (ekmek) biribirinin aynidir.
( ak - âk ) kökü, atmaktan (‫معد‬- ard ) , akmaktan ( ‫ معق‬- arak )şek-
linde fiiller çıktığı gibi ortasına bir ( r, 1 ) eklenerek :
( ‫ — عرق‬ark ) : Kemiğin üzerindeki eti yemek.
( ‫مةحعرك‬٢). Davar ot yemek.
( ‫علك‬-‫)[اة‬: Kğzmda çiğnemek, gevelemek.
( ‫يالق‬-alak): bir tikim yemek. ( (‫ ااكل‬- ukal, ‫ الف‬- lemak ) ta bu ma-
nayadir. ]
Sona harf ekleneek :
)‫( الك‬:Yemek.‫ ؛‬Bunun tersine dönmüşü olan ) ‫لمك‬ -lek') te ye-
mek demektir, ]
‫د‬00 —

)‫(عقر‬ Eşek b‫؛‬r şeyi yemek. [ Bunun tersiue dönmüşü olan )‫ قعر‬- *)•٨](
da yemek demertir. Lûg،‫؛‬tç‫؛‬lerin bu kökü dip manasına gelen
(‫ )قعر‬dan sanarak tiridi dibinden yemek manasına almalan
sayısız örneklerinde görüldüğü üzere İndî bir te’vilden başka
degiidir. ) ‫ قأب‬،‫ قبأ‬،‫ قعر‬،‫ عقر‬،‫ق‬.‫ ( غ‬hep: Yemek manasına ve
ayni göktendir. ]
(‫هذم‬-hakim): Çok yiyip çok açıkan - ‫ لسان العرب‬-
Sumer dilinde bir vokalle başhyan basit köklerden pek çoğunun bu
vokalleri konsandan sonra da geldiği halde ayni mana anlatlr Türk kök-
lerinde de birçok örneklerini gösterdiğim üzere baştaki vokalin hemze
veya bir boğaz sesi halinde sona geçmiş şekillerinden :
)‫اكر‬- ke’r) : yemek ‫ اىن يصيب مهناما اخذًا‬: ‫ انيك ر الرجل من الطعام‬: ‫* والك ر‬
»-‫ ج ب االخاظ‬٠ ‫واما الكا‬
(1٦٧٤•1-٠‫ )قهو‬Gereği gibi tokluk. («٠"‘-kihe): Süt, kahve):
şarap. Bu kelimelerin fiili olan (ı/‫|؛‬-akha) devamlı şarap İçti
demektir].
(٠٥-kah): Yemeğe çağrılınca derhal koşmak: Acıkmak.
Başa harf eklenerek :
(^-nehk): Adam akıllı yemek [mastarı: (‫جتاكه‬-nehake)dir].
( ‫ نأج‬-••٠٥): Kuvvetsiz yemek, (c = k).
( ‫ — فاكهه‬fakihe ) : Meyvenin envai ٠ yemiş.
Sumerce : (uşu) : gün batması, (usan) : Akşam demektir. Bu kelime-
lerde arapçaya :
)‫ عفاء‬-*‫و‬3٠ ‫ عىخ‬- ‫اصيل) و (وونوج‬-‫ىة‬11, ‫اسيالن‬-‫د‬3‫او‬30, ‫اصبالل‬-0537٧131(,
( ‫سعو‬ - sa’v, ‫ سعو‬- si’v, ‫ سعواء‬٠ si’vâ’, ‫ سوا ع‬- suva* ) şekillerinde gir-
miştir. (55‫مساء‬-]1‫ع‬٠) kelimesi (usan) sözünün tersine dönüşü-
dür. Nasıl ki türkçede (usan) fiili de ( ‫ سأم‬-‫رععع‬, ‫ سا م‬- seâm )
olmuştur ki: Bıkmak, usanmak demektir.
Sumercede (ur) : aslan da demektir. Bu kelimede arapçaya birçok
şekiller de geçmiştir :
(‫— م‬hurr), (^‫^؛‬-hurahir), ( ٠‫عرو‬-‫]م‬٢٧‫(ع‬, ) ‫عارن‬-‫(مز]ج‬, )‫مهه‬-
herime).
Bizdeki (aslan) kelimesi de sayısız kökler halinde geçtiği gibi:
( ‫ — هرس‬heris, ‫ اس‬.‫ ه‬- herras, ‫ عرس‬- aris, ‫ عرزم‬- arzem ) hep (ars - arslan)
kelimelerinden çıkmıştır.
Türkçede olduğu gibi Sumerce köklere de birer ek harfi İlâve olu-
nar ak tasrif olunmuşlardır:
-101
(‫ناس‬-•••)- as: Sumerce: Adam.
( ‫ور‬-nevr)-ur :Sumerce: Çiçek.
(‫ننم‬-neam)-am: Sumerce: Sığır.
( ‫ — محس‬nahs ) - as : Sumerce lanet, şeamet [ ( ‫ حساس‬- h usas ) da bu ma-
nayadir. Nasil ki Sumerce uyku demek olan (usa) da hem*.
( ‫ ناس‬- naus ) hem de : ( ‫ حات‬٠ hisas ) şeklinde arapçaya gir-

miştir. (5‫ وس‬- ٧‫ )••م‬de böyledir].


Bunun başka bir örneği de (as) Sumercede: Yakmak, kebap yap-
mak ta demektir. Bu manada arapçada ( ‫حس‬- hass): Eti ateşte kızart-
mak, soğuk, ekini yakmak demektir. (‫ عحاس‬- nehas ) da : ateş demektir.*
Gene Sumercede (azu, uzu, us 1 su ) : Sahir ve kahin demektir.
Arapçaya gerek bu kelimeler, gerekse, bunlann bizde ve başka Turk
lehçelerinde (ozan, oran) diye söylenen şekilleri türlü kök ve kelime
halinde geçmişlerdir:
(01‫لزى‬-1‫ة‬21(: 1‫ •ةك‬demektir. ‫بران‬-hazza’): Yıldızlardan ahkam
çıkaran kahin. ( ‫حزو‬-hazv): Kehanet.
( ‫عاضه‬ — azih)٠٠ Sihirbaz. (201•‫)عضه‬: Sihir, (٠‫*غا‬-izah): Şiir.
( 221‫ عزيغ‬-٤): Cinlerin sesi. (2200-‫)عزوف‬: Kadm ve çalgıdan çekin-
gen adam.
(‫حعلى‬-1‫ة‬22‫را‬٧): Halkın büyük görüp itibar ettiği adam.
( 223 - ‫)غرى‬: Aziz ve yüksek adam, bir put adi. [Tannnm adlarmdan
biri olan (‫)مرز‬de bunlardandır.]
32‫عنوى‬-٧•) : Ant sözü.
(٠‫عوذ‬-‫م‬2‫)ع‬: Afsun, musta. [(٠‫عذر‬-2٥‫ا‬4‫ع‬ bu manayadır.]
)‫ايزاع‬-12‫ه‬1(: 1‫*ا‬2•.
(‫وازع‬-٧•*‫)"ا‬: Halkı fenahktak mennden. (٧2 - ‫)واعط‬: Halka öğüt
* veren. Mastarı ( ‫ عظه‬- iza ). ( ‫ ) وب‬de böyledir ki bundan gelen
(4(٨•5-‫ •ايماه‬ayni manaya gelir.
(‫عصسي‬- asb) : Tannnm bir şeyi farzetmesi. (‫عصابه‬-1‫ )ع•م‬:Sank. (‫(لعصب‬٠
Sank sarmak, dinine karşı koyu düşkünlük.
(٠‫أسو‬--35‫)ع‬: imam, kendisine uyulan bir din adamı. Felâkete uğ-

rayan bir adamı sabra davet İçin söylenen sözler. ( ٠‫صا‬٠ aza’)
da boyledir ki turkçesi (aza) dır.
(‫آسى‬ —âsi): Hekim, [ eskiden şair, kâhin, hekim hep ayni adamlardı.]
(22-‫)عوض‬: And İçme İçin kullanılan bir kelime - Lisanülarap-, bir
put adi.
‫ض‬ 102 —
(210‫ءازم‬-‫)ه‬: Efsuncu. ( ‫)رن‬: Efsun. (‫عتمه‬-‫ه‬2•‫)ع‬: Tahh hakla-
nndan birisi (‫)عضاث‬: Tannnm farz kıldığı şeyler.
(‫عاسل‬-45‫)ل‬:Tannnm buyruklarına yarar İş yapan» halkça büyük
tanınan, methü sena edilen.
(221-‫)عنر‬: Birini kınamak, din buymklanm öğretmek. [Bu kelime,
Yakutça şerir ruh manasina gelen (aza) ile ilgilidir. Turkçede
azarlamak, farsçada (âzar), arapça (tazir şir’i) bundandır ki
mazisi ( ‫برر‬-azzara) dır. Şeytânın adi olan (‫ )عزازيل‬ile insani
aldatan şeytanlar demek olan (‫ ازاز‬- uzzaz) ve şeytan bir adamı
azdırmak manasına gelen (‫ أز‬- ‫م‬22(4‫ ع‬bundandır. Din ulula-
rinin bir vazifesi de dinin emrine uymayanları azarlamaktı. ]
Oğuzlann eskiden din ulusu yerinde kullandiklan (ozan) da türlü
şekillerde bu dile geçmiştir. (Ozan) eski zamanlarda din ulusunun adi
iken gitgide şair, geveze, yalancı gibi manalarda de kullamlmıştir.
Türkün diniyat tarihinde hayır İlâhlarının, şer tannsi ve iyi ruhların şerir
ruhlar yetinde kullanıldığı da görülmektedir. Bunların burada İzahı uzun
sürecek olan birçok sebepleri vardır. (Ozan)m muhtelif manalarında
alınmış şekillerinden de bir kaçmı sayahm ;
(‫— غنون‬ızûn): Kuranda (‫ )طه‬nm cemi sayılan ve ( ‫طين‬-ızîn) şek-
linde manası iyice anlaşılmıyan kelimelerdendir ki tefsircilerden birkismi
bunu :Sihir, efsane manasında gösterirler. Ankara kütüphanesindeki eski
kuran tercbesinde (ozancı) kalimesiyle gösterilmesi kelimenin aslim bize
anlatmaktadır. (Ozan) türkçe de hem: Şair hem de masal, destan ma٠
nalannda kullandır. Tercümede (ozancı) şejdinin görülmesi de bunun
sihir ve efsun manasına da geldiğini'gösterir.
(‫ اذان‬-‫ع‬2‫)•م‬: Ozan. Bu kelime islâmdan önce cahiliyet şairlerinin

^urlerindede kullanılmıştır. Şu müştakı an da bunun (0235) kelimesiyle


oi bağlılığım gösterir :
( ‫ ) قأذن‬: Tannya ant İçmek. ( ‫ أذين‬- ezin ) : Ozan , müezzin .

(‫ اذن‬- ezen): Bir şey hoşa gidip onu dinlemek. (‫ ايذان‬- izan):
Dinî telkinlerde bulunmak. ( ‫) تأذن‬: Bir kavmin ulusu, halkı teh-
dit ve fenahktan menetmek.
(‫عنطوان‬ -،unzuvan): Halkı teşhir ile biribirine düşören adam.

(1‫عنزعافى‬-‫م‬23‫)م‬: memnu işlerden kendini koruyan. ٠


‫— )حسى‬husna): Hüsnü hatime: son gürlük, cennet, tannnm yüzünü
özden temaşa. (‫حسات‬- hesenat); Beş vakit namaz (‫اتبعوا احن‬
‫ )ماازل البكم‬ayetindeki ( ‫ ) احن‬de böyledir. ismi tafdilşeklinde
-103-

görülen bu kelime, ozan’m kendisidir. ( ‫ ) ذلمك ازك لمك‬ayetin-


deki ( ‫ ازك‬- ezka)nm türkçede - Bak Divanüllûgat - güzel
manasına gelen (ezku) nün kendisi olduğu gibi. (‫)زك‬: Bunun
vokali düşmüş şeklidir. (Ezku) bizim türkçede ( eyi - eyü )
olmuştur. (Aksak) tan gelen ( ‫ اكسح‬- aksah ) gibi ( aşuk ) tan
alınn»ş olan ve uzun boylu manasına gelen ( ‫ اشوق‬- aşvak )
hep bu şekilde girmiş kelimelerdir. Sarmaşık demek olan
( ‫ " عشقه‬aşaka ) da bunun başka bir şeklidir.
(‫— أوزن‬ evzen ) : Bir kavmin en şereflisi, ileri geleni, şiir ölçüsü mana-
Sina gelen ( ‫ ورن‬- vezn ) ve bunun cemi olarak bilinen (‫' اوزان‬
evzan ) hep bizim ( ozan) dan çıkmıştır. Esasen ( ‫ ) وزن‬: Hem
şiir ölçüsü hem de şiir söylemek, bir şeyı oranlaman ve iyi
rey sahibi olmak ta demektir. ( ‫ حسان‬- hassan ) ve (210•-‫)أذين‬
Arap şairlerinin adi. (Ozan) sözümüzün arapçaya vokali sona
ve ortaya geçmiş birtakım şekilleri de vardır ki bunlarla sözü
uzatmıyacağım.

Çok değerli arkadaşlarım,


Görüyorsunuz ki Arap dili çok eski zamanlardanberi türlü Türk
lehçelerinin tasrif ve tasarrufundan doğmuştur. Dünyada en yaygm diller-
den sayılan arapça, türkçemizin hemen hemen tasriflermiş daha doğrusu
ezilmiş, bozulmuş bir şeklinden başka değildir.
Tarihin en eski varlığı olan bizler, bütün dünyaya dil vermiş, mede-
niyet vermişiz; bununla nekadar öğünsek yeri vardır.
Bununla beraber dünya dillerine kaynak olduğu halde asırlarca be-
nimsenmiyen, yüz üstü bırakılan köklü, zengin dilimizi biz ne zaman dun-
yaran en yüksek dili haline getirebilirsek, asil o zaman öğünmekte hakli
olacağız.
Büyük önderimiz bize ön oldukça o günü de pek yakmda görece-
ğimize ben candan inanıyorum. 1

You might also like