You are on page 1of 126

ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU

TÜRK DİL KURUMU YA YINLARI: 708

YABANCI KELİMELERE J{ARŞILIKLAR

İKİNCİ KİTAP

ANKARA, 1998
5846 sayılı kanuna göre bu eserin bütün yayın, tercüme ve iktihas hakları
Türk Dil Kurumuna aittir.

Yabancı kelimelere karşılıklar- Ankara: Türk Dil Kurumu, 1998


2. c. ; 20 cm (Atatürk Kültür, Dil ,ve Tarih Yüksek
-

Kurumu Türk Dil Kurumu yayınları : 708

ISBN: 975.16-1034-6.

1. Sözlükler, Türk Dili I. k. a.

423.4
KOMiSYON

Başkan : Prof. Dr. Ahmet B.ERCİLASUN


Üyeler :Prof. Dr. Meliha ANBARCIOGLU
Prof. Dr. Sema BARUTÇU-ÖZÖNDER
Prof. Dr. Necat BİRİNCİ
"'

Prof. Dr. Ayten COŞKUNOGLU-BEAR


Prof. Dr. Nevzat GÖZAYDIN
Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ
Prof. Dr. İsmail PARLATIR
Prof. Dr. Saim SAKAOGLU
Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN
Prof. Dr. Hamza ZÜLFiKAR
Doç. Dr. Leyla KARAHAN
"'

A. Turan OFLAZOGLU

Uzmanlar : Betül EYÖVGE


Tuna IŞIK
İÇİNDEKİLER

SUNUŞ ........................................................... I

İKİNCİ KiTAP İÇ İN BİRKAÇ SÖZ .... . ............. XVII

YABANCI KELİMELERE KARŞILIKLAR .... . ..... 1

TÜRKÇE KARŞILIKLAR DiZİNİ ..................... 83


SUNU Ş

Türk Dil Kurumu, 12 Temmuz 1932'de Atatürk


tarafından .kurulmuş milli bir kuruluşumuzdur. Kuru­
mun amacı; "Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini
meydana çıkarmak, O'nu yeryüzü dilleri arasında değe­
rine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir." 1982 Anayasası­
nın 134. maddesiyle Türk Dil Kurumu, anayasal bir
kuruluş haline getirilmiş ve 1 1.8. 1983'te kabul edilen
2876 s ayı lı kanunla "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yük­
sek Kurumu" çatısı altına alınmıştır. 195 1'de değiştiri­
len amaç maddesi böylece yeniden, Atatürk'ün sağlı­
ğında tespit edilmiş olan yukarıdaki şekle döndürül­
müştür. Şu anda Türk Dil Kurumu; 20'si Başbakan baş­
kanlığındaki Yüksek Kurulca, 20'si Yükseköğretim Ku­
rulunca seçilmiş; büyük çoğunluğu üniversitelerimizin
Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinin öğretim üyelerin­
den oluşan 40 kişilik Bilim Kurulu ile çalışmalarını yü­
rü tınektedir.
Türk Dil Kurumunun görevlerini iki başlık al­
tında toplamak mümkündür : 1. Türk dili:J?i araştırmak,
2. Türk dilini yabancı etkilerden korumak ve geliştir­
mek.
Kuruluş tarihinden beri araştırmalar, bazen ya­
vaşlayarak, bazen hızlanarak devam etmektedir. Türkçe
Sözlük, Tarama ve Derleme Sözlük/eri, Eski Türk Ya­
zıt/arı, Divanü fCtgati't-Türk Tercümesi, Kutadgu Bilig,
Atabetü'l-Hakajık, Dede Korkut Kitabı gibi eserler,
1983'e kadar Kiırumun yüzünü ağartacak çalışmalardır.
1983'ten sonra da 70'i aşkın ilmi eser yayımlanarak
araştırma görevi yerine getirilmeye çalışılmıştır.
II

Son yıllarda sayısı hızla artan bilimsel yayınları­


mızı maalesef kamuoyuna fazla duyuramamaktayız.
Birkaç yıldan beri Türk Dil Kurumu önemli projeler de
üstlenmiştir. Bunlar, "Karşılaştırmalı Türk Lehçe ve
Şiveleri Sözlüğü ve Grameri Saha Araştırması", "Gök­
türk (Runik) Yazılı Belge, Yazıt ve.Anıtların Albümü",
" Tü rk iye Türkçesi Sözlükleri " proj eleridir. Lehçelerle
ilgili proje 1994'te başlamıştır; Türk dünyasından ve
Türkiye'den katılan. SO'ye yakın bilim adamıyla yürü­
tülmektedir. Sözlükler projesinde bir yandan tarihi söz­
lüklerimiz bugünün okuyucusu tarafından kullanılabile­
cek şekilde yayıma hazırlanacak, bir yandan tarihi me­
tinlerin tek tek taranmasıyla Batı Türkçesinin Tarihsel
Sözlüğü ortaya konacak, bir yandan da 20. yüzyılın me­
tinlere dayalı Büyük Türk Sözlüğü hazırlanacaktır. Bi­
lim daUarına ait terim sözlükleri, eş anlamlı, zıt anlamlı
kelime sözlükleri de bu projenin içindedir. Projeyle il­
gili çalışmalar 1993 'ten beri yürütülmektedir. Göktürk
yazılı metinlerle ilgili çalışma ise yeni başlamıştır; yurt
içi ve yurt dişı bilim adamlarıyla birlikte yürütülecektir.
"Türk dilini yabancı etkilerden korumak ve geliş­
tirmek" olarak belirlediğimiz ikinci görev de başından
beri Türk Dil Kurumunun yerine getirineye çalıştığı bir
görevdir. Ancak bu görevin yerine getirilmesinde görüş
farklılıkları ortaya çıkmış; uygulamalar kamuoyunda
büyük tartışmalara, hatta bölünmelere yol açmıştır.
Başlangıçta Atatürk de dilimizi, bütün yabancı
kökenli kelimelerden arındırmak istemişti. Birkaç yıl
'
bu yolu denedi. Ancak kısa zamanda bunun çıkmaz bir
yol olduğunu fark ederek 1935 güzünde, dilimize yüz­
lerce yıldan beri yerleşmiş olan kelimeleri atmaktan
vazgeçti. Bunun yerine bilim terimlerinin Türkçeleşti­
rilmesine hız verdi. Atatürk'ün ölümünden sonra maale­
sef tartışmalar dinrnedi, artarak· devam etti. Hele 1 960'-
III

tan sonra konu adeta bir kan davasına dönüştürüldü ve


toplum bu yüzden bölünmelere uğradı. Türetilen keli­
melerin çoğu sözlüklerde kaldı. Gençler çok defa yen i
kelimeyi öğrenmediği gibi eski kelimeyi de ö ğren eme ­

di . Bazen de b irkaç eski kelime için bir tek yen i kelime


kazandı. Böylece yeni nesillerin söz varlığı zenginleşe­
ceğine yoksullaştı. Kelime sayısının sı n ırl ılı ğına eği­
timdeki aksaklıklar da eklenince genç nesiller merarola­
rını doğru dürüst ifade edemez oldular; yazarke n ve ko­
nuşurken doğru cümle kuramaz hale ge ldi ler . Meşruti ­
yette ve Cumhuri yetin ilk yıllarında çeşitli arayışlada
zenginleşen üslubumuzu da yitirdik. Şimdi artık keli­
melerin kökenierin e ken d i m iz i h ap s ediyor ve üslOp en­
dişesi taşımıyoruz. Üslupta çeşitlilik, kıvraklık diye bir
kaygımız kalmadı.
1980'den sonra tartışmalar durulmuştur. Ancak
gelinen nokta hiç de iç açıcı değildir. Z engi n ve güzel
bir dilin yoksul ve çirkin kullanıcıları olduk. Genç ne­
sillerin dil ve kültür hafızasında ne Dede Korkut, Yu­
nus Emre ve Karacaoğlan var; ne de Fuzuli, Baki ve
Nedim. Ne Namık Kemal ve Tevfik Pikret var, ne de
Ab dülh ak Harnit ve Mehmet Akif. Halit Zi ya Hü se y in
,

Rahmi , Yakup Kadri, Refik Halit, Ömer S e yfet ti n . . .

Yahy a Kemal, Ahmet Haşim, Faruk Nafiz, Kemalettin


Kamu . . Reşat Nuri, Peyarn i S afa, Ahmet Hamdi, Sait
.

Faik, Kemal Tahir . . . Ahmet Muhip, Necip Fazıl, O rhan


Veli, Arif Nihat, Cahit S ıtkı. . . Bunların hiçbiri gençli­
ğimizin dil ve kültür hafızasında yoktur. Masallarımı­
zın, halk hikayelerimizin, türkü ve manilerimizin, ata­
sözü, bi l mece v e de yimle rimi z in zengin ve büyülü ha­
zinesinden de gençlerimiz yoksun. Sadece bugünkü
gençlerimiz değil, son birkaç neslin gençleri. Dilinin
zenginlik ve güzelliğinin farkında olmayan; dil da ğ ar ­

cığını edebi geçmişinin, hatta çok yakın geçmişinin


IV

eserleriyle, bu eserlerdeki kelime ve deyi �lerle dot­


durmayan; onlardaki binbir çeşit üslubun tadlna vara­
mayan; sadece sokakta konuşulan dille yetinen insanla­
rımızın; uzaydan gelen ses ve görüntü dalgalarıyla, ren­
garenk elbiseler içinde ve kendi kültür geçmişlerinin
zengin çağrışımlarıyla evlerimizin içine doluşan Avru­
palı ve Amerikalı yabancılara hayran bakışlada bak­
malarından ve onların kelimelerine özenmelerinden da­
ha tabii ne olabilir?
İçinde bulunduğumuz bu durumdan kurtulmanın
yolu önce eğitimden geçer.' Çocuklarımıza ve gençleri­
mize dilimizin zenginlik ve güzelliğini okul öğretecek­
tir. Çocuklarımız anca� okulda okuma alışkanlığı kaza­
nacaklar, edebi eserlerin tadına varmayı ancak okulda
öğreneceklerdir. Öyleyse Türk Dil Kurumu olarak biz
ne yapabiliriz?
Konunun, okuiun sınırlarını aşan ve bütün toplu­
mu ilgilendiren boyutları olduğu muhakkaktır. Kamu­
oyunun bu konuda belli bir dikkat ve şuur seviyesine
ulaşması şarttır. Hatta eğitim düzeninin, ana dilini en
iyi verecek şekilde belirlenmesi dahi kamuoyunun bi­
linçlenmesine bağlıdır. insanlarımızın, hiç değilse ço­
cuklarına İngilizce öğretme arzusu ölçüsünde bir rlu­
yarlığa sahip olmaları, eğitimde ana dilin istenilen sevi­
yede ele alınmasını sağlayabilir. O halde Türk Dil Ku­
rumunun yapması gereken; ana dili konusunda bir ka­
muoyu oluşturmak, insanlarımızda bir bilinç meydana
getirmek, bu yolda imkanları ölçüsÜnde çalışmaktır.
Tab ii ki, politikacılarımız ve basın yayın organlarımız
bu konuda daha fazla imkanlara s ahiptirler. Ancak on­
ları harekete geçirme görevi de bizimdir.
Türk Dil Kurumu, çok fazla zaman ve emek iste­
yen ve uzun vadede aynı amaca hizmet edecek bilimsel
'Çalışmalar yanında kamuoyu oluşturmak için de konfe-
V

ranslar, açık oturumlar, Türkçe ve edebiyat ö ğretm enle­


riyle görüşmeler düzenlemekte ; basın yayın organlarına
görüş bildirmekte; aylık Türk Dili der gisindeki yazı­
lad a konuyu canlı tutmaya çal ışm aktadır. Ancak dili­
mize son zaman l arda hızla girmekte olan yab ancı keli­
melere karşı sadece bu faaliyetleri yapmak yetersiz kal­
maktadır. Yabancı kelimelere karşı olduğumuzu söyle­
mek ve yazmak kafi gelmemektedir. Bu kelimelere kar­
şı somut tekliflerle kamuoyunun önüne çıkmak gerekir.
İşte bunu düşünen Türk Dil Kurumu bir Yabancı Keli­
meZere Karşılık Bulma Komisyonu olu ş turmu ştur Ko­ .

misyon, hazırlıklarını tamamladıktan sonra 18 Kasım


1993 tarihinde ilk toplantısını yaparak çalış m aya baş­
lamış ve 1994 Şubatından başlayarak bugüne kadar hiç
aksatmaksızın her ay 15-20 kelimenin karşılı ğını kamu­
oyun a duyurmuştur. Yabancı kelimeler, anlamları kar­ ,

şılıkları ve örnek cümleler içinde kul lan ılışlar ı her ay


,

Kurumumuzun yayın organı olan Türk Dili dergisinde


yayımlanmıştır. Basın yayın organlanmız ise açıklama
ve örnekleri çoğunlukla almamışlar,' sadece kelimeleri
ve karşılıklarını liste halinde vermişl,erdir. İlk listeden
bu yana iki yıllık zaman geçmiş ve bugüne kadar 568
kelimeye karşılık tekli f edilmiştir. Henüz yaygın bir
şekilde kullanılmaya başlanmasa bile bu kelime ler ge­
niş bir kesimin ilgisini ç ekm ekte ve aranmaktad ı r On­
.

l arı gazete· ve dergi köşelerinden kurtarmak, aranınca


bulunacak toplu bir yayın ha line getirmek bir ihtiyaç
olarak kendini gösterdi. Elinizdeki kitapçık işte bu ihti­
yaçtan doğdu.
Tekliflerimiz üzerinde iki yıl içinde çok şey yazı­
lıp söyl en di Olumlu ve olumsuz tepkiler gördük; pek
.

çok eleştiriye muhatap olduk. Eleşti rllerin çoğu, konu­


yu tam olarak anlatam ayış ımızdan, tekliflerimizin basın
yayın organlarına eksik olarak yan s ı yı ş ından kayn ak -
VI

lanmıştır. Bu eleştirilere zaman zaman gazete ve dergi­


lerde, rad y o ve tele v i zyo nl arda ce v apl ar verdik; kendi .

dergimizde cevaplar yayımladık. İki yıllık çalışma, ka­


muoyunun hangi konularda tereddütleri ve soruları ol­
duğunu da bize gösterdi. Elinizdeki kitapçık aracılığıyla
bu eleştiri, tereddüt ve sorulara da toplu olarak cevap
verme imkanı doğmuş bulunuyor. Böylece anlatamadı­
ğimız veya kamuoyuna ulaştıramadığımız hususlan da
burada ele alabileceğiz. Bunları madde madde kamuo­
yuna açıklamayı uygun buluyoruz.
1. Teklif ettiğimiz kelimelerle asla kamuoyunu
zorlamıyoruz. Ne kanun bize böyle bir zorlama yetkisi
vermiştir, ne de bizim böyle bir niyetimiz vardır. Zor­
lamanın işi daha da güçleştireceğine, toplumda bölün­
me ve kavgalara yol açacağına inanıyoruz. Nitekim bu­
nun tecrübesini uzun yıllar hep birlikte yaşadık. Biz ka­
muoyunu ana dili konusunda duyarlı olmaya çağırıyor,
toplumda bir bilinç oluşturmaya çalışıyor ve insanımı­
zın önüne somut tekliflerle çıkarak bu bilincin oluştu­
rolacağına inanıyoruz.
2. Eleştiriterin bir kısmı bizim kullandığımız ve
bazen de teklif ettiğimiz kelimelere yönelmiştir. Keli­
meleri kökenleriyle değerlendirmek, toplumda maalesef
yanlış bir tutum olarak benimsenmiştir. Bu tutum da
yıllarca 'yürütülen yanlış dil politikasından kaynaktan­
mıştır. Bizden başka hiçbir millet; yüzlerce yıldan beri
kullandığı, köylerde yaşayan insaniarına kadar ulaşmış,
halk edebiyatı ürünlerine ve deyimlerine sinmiş, yüz­
lerce yılın çağrışım yükünü taşıyan kelimeleri, sadece
kökenierine bakarak yabancı diye damgalamaz. Bu tür
kelimeler bizim malımızdır. Dil bilimine göre de keli­
melerin bir dilin malı olup olmadığının ölçüsü, köken
değil kullanımdır. İşte bu anlayışla biz yüzlerce yıl ön­
ce Çin, Soğdak, Fars, Arap, Rum, İtalyan, Rus ve Bal-
VII

kan dillerinden dilimize girmiş bulunan ve bugün de


canlı olarak kullanılan inci, mantı, kent, kamu, duvar,
pencere, kitap, şart, hayat, sınır, temel, pide, iskele,
masa, portaka l, vişne, çete gibi ke l i me l eri kökenieri ne
,

olursa olsun bizim malımız sayarız. Onları hem yazıla­


rımızda hem de yeni kavrarnlara karşılık ararken kulla­
nırız. Son iki yüz yılda dilimize batıdan girm i ş elektrik,
atom, demokrasi gibi kelimeler de böyledir. Dilimizin
kurallarına aykırı olarak t üretilmi ş kelimeler bile, eğer
halkın diline iyice yerleşmişse, kavram kargaşasına yol
açmıyor ve birkaç ayrı kavram yerine kullanılmıyorsa
artık dilimizin malı olmuşlardır. Kural, önem, bağım­
sızlık, bilinç gibi kelimeler böyledir. Tabii bu, yanlış
türetmeyi hoş karşılamak ve bunun devam etmesini
isternek anlamını taşJma,z. Bu sadece halkın malı olmuş
kelimeler, dilin de malıdır anlayışının tabii bir sonucu­
dur. Bu anlayışın toplumda uzlaşma sağlayacağına ina­
nıyoruz. Tabii yazarların ve dili ku l l an anların kelime
seçimi kendi tercihlerine kalmıştır. Seçtikleri kelime­
lerden ötürü insanların kınanmasını doğru bul mayı z.
O halde biz hangi kelimelere karşılık arıyoruz?
Biz, dilimizde eskiden beri kullanılmakta olan kelime­
lere değil; son yıllarda Türkçeye girmekte olan kdi­
melere karşılık arıyoruz. Bunların büyük bir kısmı son
birkaç yıldır basın yayın organlarıri:uzda kullanılıyor . .

Bir kısmı belki de 5- 1O yıldan beri. Hatta bir k ı s mı n ı


15-20 yıl, belki biraz daha geriye götürebiliriz. Ancak
bunların hiçbiri, en ücra köyümüzdeki halk kitlelerine
kadar yayılmamış, belki bundan da önemlisi, he nü z
m anil e rimize dey i m i e ri m i ze gire rek kültürümüzün ma­
,

lı olmamıştır. Özellikle televizyonlarda, t anı n mı ş poli­


tikacılarımızın ağzında, iş yerlerinin tabelalarında kul­
lanılan bazı yabancı kelimeler birdenbire yaygınlık ka­
zanıyor; gazetelerimiz ve şehirlerdeki insanlarımız tara-
vın

fından sıkça kullanılıyor. Son yılların ürünü olan bu ke­


limeler, henüz dilimize tam olarak yerleşmiş ve kültü­
rüroüze mal olmuş sayılmazlar. Onlara karşılık bulur­
sak ancak şimdi bulabiliriz. Halkta oluşacak şuur, bun­
ların Türkçelerinin kullanılmasını ve . yaygınlaşmasını
sağlayabilir. Şu halde bizim ölçümüz, kelimelerin do­
ğudan (Arapça, Farsça, Çince) veya batıdan (İtalyanca,
Fransızca vb.) girmesi değil; eskilik-yenilik ve dilimize
tam olarak yerleşip yerleşmemedir.
3. Amacımız dili yoksullaştırmak değil, zengin­
·leştirmektir. Dilimizin malı olmuş kelimelere bunun
için dokunmuyoruz. Ancak bir istila halinde ve bazen
kendi kural ve imlalarıyla Türkçeye girmekte olan yeni
kelimelerin dilimizi mutlaka zenginleştireceğini ileri
süremeyiz. Bu tür kelimelerin belli bir ölçüyü aşması,
dilin önünü tıkamakta ve kendi imkanlarıyla gelişmesi­
ni önlemektedir. Osmanlı Tü rkç es i döneminde bunun
acı tecrübesini yaşadık. Bugün o döneı.ni eleştiriyoruz.
Aynı hatayı tekrarlamamalı; o gün de, bugün de daha
çok aydın dilinde görünen özentinin önüne geçmeliyiz.
Ancak hiç kimseyi dil i n i n veya kaleminin ucuna geli­
vermiş kelimeyi kullanmaktan alıkoyamayız. Herkes
meramını en güzel ve güçlü şekilde ap iatacak kelimeyi
kullanır. Biz insanlarımızın önüne, q'ilimizin imkanla­
rından yararlanarak milli ve yerli seçenekler de koyu:..
yoruz. Dildeki ince anlam farklarını, çalarları (nüansla­
rı) ortadan kaldıracak bir tutumu asla benimsemiyoruz.
4. Bize yöneltilen eleştirilerden biri de dilimizde
mevcut veya daha önce başkalan tarafından türetilmiş
kelimeleri karşılık olarak göstermemizdir.
Biz dilimizi yaban otu gibi sarm akta olan keli­
melere karşı bir hareket başlattık. Bu kelimelerin hepsi,
dilimizde karşılıkları olmayan, yepyeni kavramları an­
latmıyor. Birçoğunun dilimizde zaten karşılığı var veya
IX

önceden bir karşılık bulunmuş. Antre-giriş; argüma n ­


delil, kanıt; baz-temel, taban; branş -da l, şube, kol; de­
partm a n-bölüm ; ka os -kargaşa; korner vuruşu-köşe vu­
ruşu�· kriter-ölçüt, kıstas; oportünist-fırsatçı;· prodüksi ­
yon-yapılJl: sezon-mevsim; star-yıldız; şov-gösteri giqi.
B iz yabancı kelimeleri ve karşılıklannı, bu sunuşun ar­
kasında yer alan yazıyla birlikte kamuoyuna duyurduk.
Başlangıçta .birkaç ay bu yazıyı da basın yayın organla­
rına gönderdik ve dergimizde yayımladık. Orada " .. . .
dilimize yeni girmiş veya girmekte olan kelime/ere karşı
bazen yeni bir kelime bulunmakta, bazen de sözlüğü­
nıüzde var o lan karşı l ıkla r belirlenmektedir. " diyerek
bu hususu daha baştan ifade etmiştik. İnsanlarımız,
Türkçede karşılıkları olan yabancı kelimeleri de maale­
sef kullanıyorlar. Hatta bazen onların Türkçede bir kar­
şılığı olabileceği dahi aklımıza gelmiyor. Bu bakımdan
dilimizde mevcut karşılıkları da hatırlatınayı uygun
bulduk. Bu karşılıkların bir kısmı bizden önce türetil­
miş ve teklif edilmiş olabilir. Biz senin-benim kavga­
sında değiliz. Güzel ve doğru bir teklif, benimsenirse
hepimizin malı olur. Tekliflerinin benimsenmesi in­
sanları üzmez, memnun eder.
5. Bir kavrama iki kelimelik karşılıklar bulmamız
da eleştirilmektedir. Özellikle kavramın karşılığı batı
dill erinde tek kelime ise. bizim de on� ara tek kelimelik
karşılıklar bulmamız istenmektedir.
Kavramları, tek kelime yanında birden fazla ke­
limeyle de karşılamak bütün dillerin başvurduğu hir
yoldur. Hem de sık sık başvurulan bir yol. İngilizcedeki
şu kelimelere bakalım: boot-hook (çekecek) , to make
rest (dinlendirmek), self-sacrificing (fed akar), shoe­
maker (kunduracı), to turn purple (morarmak), flower­
pot (saksı), eyebrow (k aş ) , water-nıelon (karpuz) , gap­
toothed (dişlek). İ şte Fransızcadan da birkaç örn ek :
X

prendre le change (aldatılmak), devenir violet (morar­


mak), vers le soir (akşamleyin), contre remboursement
(ödemeli), non pointu (küt), pomme de terre (patates).
Atmaneada birkaç kelimeden yapılmış upuzun sözler
olduğunu herhangi bir Alman gazetesini .elimize alır
almaz görürüz. İşte Alınaneada bizim kepçe kelimesi:
Schöpf-löffel. Şu Türkçe kelimelerin İngilizce, Alman­
ca, Fransızca karşılıkianna bakalım.

kaynana : roother-in-law Schwiegermutter belie-mere


kaynata : father-in-law Schwiegervater beau-pere
sabahlamak : to sit up all die Nacht über passer la
night autbleiben nuit a
sabahlık : dressing gown Morgenkleid robe de
ch arnbre
sabunluk : soap dish Seifenschale porte-
savonette
manav : fruit seller Obst-und marchand
Gemüsehandler de legumes
et de fruits

Örneklerden de görüldüğü gibi bizim tek keli­


meyle karşıladığımız pek çok kavramı İngilizce, Al­
manca, Fransızca iki veya daha fazla kelime ile karşı­
lamaktadır. Buraya ancak birkaçını aldığımız bu ör­
neklerin sayısını binlerle ifade etmek mümkündür. Ba­
zen bizde tek kelimeyle karşıtanan kavramlar onlarda
iki kelimeyle, bazen bizde iki kelimeyle karşılanan kav­
ramlar onlarda tek kelimeyle karşılanır. Bu konuda bü­
tün dillerin birbirine uyması zarureti yoktur. Tipik .bir
örnek verelim. Göz kapağı ile kaş arasında organ olmak
bakımından hiç fark yoktur; ama biri için tek kelime,
diğeri için iki kelime kullanıyoruz. Buna karşılık İngi­
lizcede kaş için iki kelime (eyebrow) kullanılıyor.
Türkçede belirtisiz isim tamlamaları (duvar kağı­
dı, tulum peyniri, elmacık kemiği, işaret parmağı), sıfat
XI

tamlamaları (kuru fasulye, beyaz peynir, karayazı, baş


parmak), isnat grupları (gözü açık, eli ağır, başı dik,
gönlü geniş) ve birleşik fıiller (zikretmek, hasta olmak,
göz atmak, kulak vermek) b aş t a olmak üzere kelime
grupları, yeni kelime yapımında en az türetme kadar
kullanılir. Diğer dillerde olduğu gibi bizim dilimizde de
bunun binlerce ö rn eği vardır. Dilde mevcut olan bu yol
vaktiyle ihmal edildiği ve tek kelimede ısrar edildiği
için ister istemez uydurma ve dilin kurallarını zorlama
yoluna gidilmişti. Elbette öncelikle, tek kelimelik kar-.
şılıklar bulmaya çalışıyoruz; ancak bu mümkün olma­
dığı zaman zorlama yerine iki kelim eye baş vuru yoruz.
··6. Farklı kavramları aynı kelimelerle karşılama­
mız da eleştiriler arasında yer alıyor. Aslında bundan
kaçınıyor ve bu yola çok seyrek başvuruyoruz. Söz ge­
lişi Fransızca valeur karşılığı olan değer kelimesini b i z
kotasyon karşılı ğ ında da teklif ettik. Burada bir karışma
söz konusu olamaz; çünkü kofasyon daima döviz ile
birlikte kullanılır. "Merkez Bankası döviz değerlerini
yüksek açıkladı " dersek bu rad aki "değer i n valeur de­
"

ğil kofasyon karşı lı ğında olduğu hemen anlaş ı lır Du­


, .

rum kel imes i n i de hem pozisyon, hem de (karş ı laşma


henüz bitmemişse) skor karşılığında gös t erdik. Bu kav­
ramlar için durum dilimizde z aten kullanılmaktadır.
Bu konuda şunu da unutmamak gerekir Farklı .

kavramların aynı kelimeyle karşılanmas ı bütün dillerde


,

çok sık rastlanan bir durumdur. Bütün dillerin sözlükle­


rinde kelimelerin farklı anlamları "1, 2, 3 . " şeklinde
..

veya noktalı virgüllerle ayrılarak tek tek gös terilmiş tir .

Mesel§. Redhouse'dan fire fiilinin anlamlarına bakalım:


tutuşturmak; pişirmek; harekete getirmek; t eşvi k etmek;
patlatmak; püskürtmek; tutuşmak; kızmak; ateş etmek.
Bunlar farklı kavramlardır ama hepsi de fire kelime­
siyle karşılanmıştır. Türkçe Sözlük'te bakmak fiilinin 15
XII

anlamı sıralanmıştır. Yine de biz bu yola bugüne kadar


çok az başvurduk.- Tam tersine tek kelimenin farklı an­
lamlarına farklı karşılıklar teklif ettiğimiz örnekler çok
daha fazladır. Mesela versiyon bir yazmanın varyantıa­
rını ifade ediyorsa n üsha, bir fılmin varyantıarını ifade
e d iyorsa biçimierne ile karşılanmıştır. Sofistike sözünün
felsefedeki anlamı için yanıltıcı, tekno l oj ideki anlamı
için karmaşık, aşağı layıc ı anlamı içi n bilmiş karşılıkları
teklif edilmiştir. "By-pass"ın tıptaki karşılığı için damar
aktarma, siyasetteki karşılığı için devre dışı bırakma
terimlerini öne sürdük. B öylece bu rada da dilin zengin­
liğini göz önünde bulundurduk.
7. Yeni karşılıklar bulmada Türk lehçelerinden de
faydalanıyoruz. Son yıllarda Türk dünya s ının önümüz­
de açılmış bulunması, bütün alanlarda olduğu gibi e l­
bette dil alanında da karşılıklı etkilere yol açacaktır.
Daha şim d iden Türkiye Türkçesindeki bazı kelimeler
Türk dünyasında kullanılmaya başlanmıştır. Türk boy­
larından bazıları Rusça samalyot kelimesi yerine uçak
kelimesini kullanıyorlar. Azerbaycan'da çizgi film ke­
limesi de kullanılmaya başlandı. Eğer onların Rusça
sözler yerine daha fazla Türkçe kelime kullanmalarını
istiyo rsak biz de onların bazı güzel kelimelerini kul ­
lanm alı yız . Söz gelişi açar kelimesi Azerbayc an'da
(Anadolu'da da) anahtar yerine kullanılan çok güzel bir
kelimedir. Yi n e Azerbayc an 'da pla.i yerine çimerlik kul­
lai u lmaktadı r. Yabancı kelimelere karşılıklar ararken
yanıbaşımızda duran bu zengin hazineden niçin fayda­
lanmayalım? Üstelik kardeşlerimizin kelimeleri bizim
de kelimelerimiz sayılmaz mı? Bu düşüncelerle erk
(ko n d i syo n ) , uriın (slogan), çalar (nüans), dalan (lobi),
iilüş (kota), orun (class) g ib i keli mele ri Türk le hçele ­
rinden seçtik ve görüldüğü gibi tamamen yabancı olan
sözlere karşılık olarak teklif ettik. Az da olsa eleştiril e -
XIII

rin bir kısmı -muhtemelen lehçelerden alındığı bilin­


meksizin- bu kelimelere yöneltilmiştir. Hem llişkileri­
mizin karşılıklı olarak gelişmesi için, hem de dilimizi
kendi kaynaklarıyla zenginleştirrnek için bu yolun doğ­
ru ve uygun olduğunu düşünüyoruz. Bize tamamen ya­

bancı olan dillerden bile kelime alırken kardeş lehçe­


lerden kelime almayı gayet tabii buluyoruz.
8. Yabancı dillerden kelime almanın normal ol­
duğunu ileri sürenler de var. Bu görüşte olanlar bizim
çabamızı boşuna buluyorlar. Bunlardan bir kı s m ı ise
batıdan giren kelimelerin önünde durulamayacağını dü­
ş ünüyo rl ar.
Diller arasındaki etkileşimi biz de kabul ediyoruz.
Bütün dillerde alıntı kelimeler olduğu gibi bizim dili­
mizde de olacaktır. Ancak bu gerçeklik, dilimizin ka­
pılarını yabancı etkilere sonuna kadar açmak ve yaban­
cdaşmaya karşı tedbir almamak anlamına gelmez. Et­
kilenmenin bugün olduğu gibi çok ileri derecelere var­
ması; dilimizin kendi kaynaklarından kendi kurallarıyla
gelişmesi imkanını ortadan kaldırabileceği gibi mille­
timizin kendine güvenini de sarsabilir. Nitekim 17. ve
18. yüzyıllarda böyle bir dönem yaşadık. Birçok yazar
ve şairimiz, dilimizde. ay, güneş, yıldız, gece, gündüz,
göz, yanak, dudak gi bi güzel Türkçe kelimeler varken
bunların miih, kamer; hurşid, şems; sitiire, necm; şeb,
leyl; ruz, nehiir; çeşm, ayn; ruh, iziir; leb, şefe gibi
Farsça ve Arapçalarını kullanmışlardır. Yalnız bunları
kullanınakla da kalmamışlar miih-z nev (yeni ay),
encüm (yıldızlar), çeşm-i siyah (kara göz), nurü'l-ayn
(göz ışığı), gül-iztir (gül yanaklı), şeker-/eb (şeker du­
daklı) gibi Farsça ve Arapça kurallara göre yapılmış
türev ve birleşiklerini de kullanmışlardır. Böylece dili­
mizin kendi yapısı içinde gelişmesini önlemişlerdir.
Bugün giren kelimeler de tek başlarına girmekle kalmı-
XIV

yorlar; by-pass, check-up gibi kalıp halinde girenler;


flower center, trade center, hipermarket, mega-show,
Hotel Bonjour şeklinde tamlama olarak girenler de var.
Artık "Otomobil in, at h ı rs ızlığı out " gibi yarı Türkçe,
yan İngilizce cümleler; "distribütör tarafindan düzen­
lenen test drive ve piknik" gibi tuhaf ifadelerle her gün
karşılaşır olduk. Atalarımızın 300 yıl önce yaptığını
eleştiriyorduk; şimdi aynı işi biz yapıyoruz. 100 yıl
sonra çocuklarımız da bizi eleştirmeyecekler mi? Belki
de Türkçeyi tatiıa�en unutaeaklar ve eleŞtirmeyecekler.
Eğer buna razıysak dilimizi yabancı etkilere sonuna
kadar açabilirlz. Biz etkilenmenin bir ölçüde· kaçınıl­
maz olduğunu; fakat şiddetle esen yabancı rüzgarlara
karşı demokratik ve milli bir direnişin de mümkün ve
şart olduğunu düşünüyoruz. Atatürk'ün "Milll his ile
dil arasında ki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin
olması milli hissin inkişafinda başlıca müessirdir. "
sözlerindeki düşünceden ve dilin vatan olduğu fikrin­
den yola çıkarak Türk dilini koruyup geliştirmenin milli
bir görev olduğunu ka�ul ediyoruz. "Yabancı etkilere
evet, millf direnişe hayır " şeklinde özetleyebileceğimiz
görüşlere katılmamız mümkün değildir. Biz Türkçe ile
Tü rk olarak yaşamaya devam etmek azim ve kararında­
yız. Bu, zihnimizde bir ülkü, gönlümüzde bir aşktır. İşte
yabancı kelimelere karşılıklar bu ülküyle aşkın ve el­
bette ilmi ve mesleki birikimimizin sonucu olarak orta­
ya çıkıyor. Yine de ileri sürdüğümuz her kelimenin
yüzde yüz doğru olduğunu; hiç hata yapmadığımızı
iddia etmiyoruz. Elbette her insan ve kurul gibi bizim
de yanlışlanmız oluyor. Hata yapmamanın tek yolu
vardır: Hiç iş yapmamak. Fakat en büyük hata çalış­
mamak değil midir? O halde hata yapabileceğimizi da­
ha baştan kabul ediyor ve okuyucularımızın bizi. uyar­
malarını istiyoruz. Nitekim konuya duyarlı ve bilinçli
xv

okuyucularımızdan üÇünÜn uyarılarını dikkate alarak


diskjokey, dizayn, kamplikasyon ve sendrom ke l i me le ­
rine verdiğimiz karşılıkları düzelttik.
9. Tekliflerimizin kamuoyunda kabul görüp gör­
mediği de merak edilen konular arasındadır. Basın ya­
yın organlarımız, zaman z aman eleştirseler de, bazen
alaylı bir dille verseler de tekliflerimizi kamuoyuna
duyuruyorlar. TRT, her ay bütün birimlerine karşılıkla­
rımızı ulaştırıyor. Ancak bunların duyumldukları oran­
da kullanılmaya başlandıklarını söyleyemeyiz. Yeni
kelimelerin tutunması, işin tabiatı g ereği kolay değildir.
Ayrıca unutulmamalıdır ki, biz modaya ve bu modayı
hızla yayan iletişim araçlarına karşı bir hareket yürütü­
yoruz. Kelimelerimizin tutunması için en azından bu
moda ölçüsünde propaganda araç ve imkanlarına sahip
olmamız gerekir. Biz buna sahip değiliz. Fakat halkı­
mızm gençlerimizin ve aydınlarımızın bilinçleneceğine
,

ve bir karşı akım yarataeağına inanıyoruz. Aynı güçte


bir akım doğduğu zaman toplumsal gelişme bir kırı lm a
noktasına gelecek ve Türkçe kelimelere karşı hızlı bir
eğilim başlayacaktır. Bu kırılma noktasına ulaşıncaya
kadar hareket hissedilmeyecek ölçüde yavaş yürür. İh­
tiHiller dışında toplumdaki bütün so syal ge li şmel er bu
şekilde oluşur. Hareketi başlatmamızın üzerinden daha
bir yıl geçmeden konu, basın yayın organlarında sık sık
tartışılır, hale gelmiştir. Bazı gazete ve dergilerimiz
Türkçe üzerinde bir duyarlık gösterme gereğini duy­
muşlar, hatta bazıları dil köşeleri açmışlardır. Tab ii ki
bu sadece bizim hareketimizle bağlı değildir. Ancak
konunun az da olsa güncelleştirilmesinde bizim karşı­
lıklarımızın da rolü vardır. Esasen önemli olan bizim
başarımız değil, konunun bir dava olarak benimsenmesi
ve yayılmasıdır.
Belirttiğimiz karşılıklardan daha önce dilimizde
XVI

var olanlar, bazı basın yayın organlannda ve özellikle


TRT'de daha sık kullanılıyor. Hiç olmazsa bunlann
hızla yayılmakta olan yabancı karşılıklarında bir du­
raklama vardır. Spor terimlerinde TRT öteden beri
Türkçe karşılıkları tercih etmektedir. ·Tamamen yeni
olan tekliflerimizden de bazılan -az da olsa- kullanılır
olmuştur. Bunları zaman zaman Türk Dili dergisinde
yayımlıyoruz. Kartlarınafaks yerine belgegeçer yazdı­
ran ve bunu bize haber veren kimseler de vardır.
Biz kolay bir yol üzerinde yürümediğimizi biliyo­
ruz. Çetin yollar yürekli ve inançlı insanlar . ister. Çetin
yollar azim ve sehat ister. Başlangıçta da belirttiğimiz
gibi konu, başta Milll Eğitim ve basın yayın organları
olmak üzere geniş kesimleri, hatta bütün toplumu ilgi­
lendiren çok boyutlu bir konudur. Asla kendi kendisiyle
sınırlı değildir; sosyoloji, psikoloji, tarih, din, edebiyat,
müzik, hukuk vb. bütün bilim ve sanat dallarıyla ilgili­
dir. Dolayısıyla toplumlın her kesiminin konuya duyarlı
davranması gerekmektedir. Şiz "milli şuur"un dil konu­
sunda en önemli belirleyici olduğuna ve gereken· "milli
şuur"un mutlaka kendisini göstereceğine inanıyoruz.

Prof. Dr. Ahmet B. ERCiLASUN


Türk Dil Kurumu Başkanı
İKİNCİ KİTAP İÇİN BİRKAÇ SÖZ

1993 yılı sonunda çalışmaya başlayan Yabancı


KelimeZere Karşılık Bulma Komisyonumuz yeni karş ı ­
lıklar bulmaya devam ediyor. Birinci kitabımızın ya­
yımlandığı 1995 yılına kadar 568 kelimeye karşılık
teklif edilmişti Bunlar, Yabancı KelimeZere Karşılıklar
.

kitabımızın birincisinde yer almaktadır. 1995'ten bu ya­


na 422 kelimeye daha karşılık bulunmuş ve kamuoyuna
duyurulmuştur İşte bu 422 kelime de elinizdeki ikinci
.

kitapta yer almıştır. Böylece Kurulumuzun karşılık bul­


duğu kelime sayısı 990'a ulaşmıştır.
Yabancı kelimelere karşılık bulmamızın gerek­
çelerini, eleştirileri ve eleştirilere cevaplarımızı kitabın
Sunuş bölümünde belirtmiştik. Konuyla ilgilenen oku­
yucuların bu bölümü dikkatle o kumalan yerinde olur.
Türkçeyi korumak ve geliş tirmek hepimizin görevidir.
Bu görev toplumca benimsenirse başanya ulaşılabilir.
Biz yurttaşlarımızın bütün milli konularda olduğu gib i
dil konusunda da gerekli duyarlığı gö st ereceğinden
emin bulunuyoruz.

29 Nisan 1998

Prof. Dr. Ahmet B. ERCiLASUN


Türk Dil Kurumu B aşkanı
YABANCI KELİMELERE KARŞILIKLAR

Bizi biz yapan, bizi bir millet haline getiren en


önemli un s u run dil olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu ba­
kımdan dilimizin üzerine titremek, onu yabancı keli­
melerin istilasından korumak, onun serpilip gelişmesini
sağlamak Türk dilini kullanan herkesin görevidir.
Özellikle dil bilginleri, yazar ve şairler, mesleklerinin
en önemli vasıtası olarak dili kullanan basın yayın
mensupları bu konuda daha duyarlı ve dikkatli olmak
zorundadır. Devlet adamlarımızın ve siyasilerimizin de
örnek alınacak bir tutum içinde olmaları beklenir.
Bu önemli gerçekiere rağmen son zamanlarda
dilimize karşı genel bir duyarsızlık ve umursamazlık
gözlenmektedir. İmla ve dil yanlışlan, teHiffuz hataları
her gün gözlerimize batınakta, kulaklarımızı tırmala­
maktadır. Bunlar yetmiyormuş gibi batıdan giren ke­
limeler dilimizi yaban otu gibi sarmakta, dilimizin gü­
zel kelimelerini unutturmakta ve kovmaktadır. Gün
geçmiyor ki batının yeni bir kelimesi radyolarımızda,
televizyonlarımızda, gazete ve dergilerimizde arzıen­
dam etmesin. Oralardan insanlarımıza ve özellikle
gençlerimize sirayet eden bu kelimeler salgın bir has­
talık gibi her tarafı sarmakta, bir yandan dilimizi
zayıftatırk en, bir yandan da onun güzelliğini bozmak­
tadır. 11.8.1983 tarih ve 2876 sayılı "Atatürk Kültür,
Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanunu "nun 37. m adde ­
si, Türk Dil Kurumuna "bütün bilim, sanat ve teknik
terim ve kavramlarını karşılayacak Türkçe terim ve
kavramların bulunmasına yönelik araştırma ve incele­
melerde bulunmak, milli varlığımızın temel unsurla­
rından biri olan Türk dilinin kuşaklar arasında birleşti-
2

rici ve bütünleştirici özelliklerini göz önünde tutarak,


yeni nesillerde Türk dili sevgisini ve bilincini kökleşti­
recek, geliştirecek ve yaygın hale getirecek ber türlü
tedbirleri almak, araçlan hazırlamak, bunları kamu
kurum ve kuruluşları. ile resmi, özel eğitim-öğretim
kurumlan ve kuruluşlarınİn, basım ve yayım organları­
nın hizmet ve yararına sunmak, bu konuda gerekli her
türlü iş birliğinde bulunmak" görevlerini vermiştir.
Kanunun yüklediği bu görevler yanında Türk di­
line karşı hassasiyet içinde olmamız gerektiğini de
dikkate alarak Kurumumuz bazı tedbir ve faaliyetleri
kararlaştırmış bulunmaktadır. Bunlardan biri Yabancı
Kelime/ere Karşılık Bulma Komisyonu'nun kurulması­
dır. Türk dili ve edebiyatı uzmaniarindan oluşturulan
komisyon, isteyen Bilim Kurulu üyelerimizin de katıl­
masıyla, her ay toplanmakta, önceden tespit edilip
üzerinde çalışılmış ke�imeler için teklif edilen karşı­
lıklan tartışmakta ve görüşmeler sonunda bir veya
birkaç karşılık üzerinde anlaşmaya varmaktadır. Böy­
lece dilimize yeni girmiş veya girmekte olan kelimele­
re karşı bazen yeni bir kelime bulunmakta, bazen de
sözlüğümüzde var olan karşılıklar belirlenmektedir.
Komisyonca kabul edilen ve üzerinde anlaşmaya varı­
lan kelimeler her ay dergimizde yayımlanacak; ayrıca
ilgili kurumlara ve basın yayın organlarına-
gönderile-
cektir.
İlgili kuruluşlanrt'�""''ôasın yayın organlarımızın,
yazar ve şairlerimizi)1, öğretmenlerimizin, Atatürk'ün
deyişiyle dilimizi "kutsal bir hazine" sayan bütün ay­
dınlarımızın konuya hassasiyetle eğileceklerinden emi­
niz.
3

agresif : Fransızca agressif. Dilimizde b i r psi­


koloj i terimi olarak "saldırgan, mütecaviz" anlamların­
da kullanılan agresif kelimesine karşılık olarak Kuru­
lumuz, saldırgan sözünün uygun olduğuna karar ver­
miştir. Ayrıca yerine göre mütecaviz, girişken v e yır­
tıcı sözleri de kullanılabilir.
akualand : Fransızca aqual and. Latince "su" an­
lamındaki aqua s özü ile, "kara, toprak, yer, memleket"
anlamındaki land sözünden yapılmış birleşik bir keli­
medir. Bir tür havuz anlamındadır. Kurulumuz, bu
kelime için su bahçesi karşılığının kullanılmasını öner­
me k tedi r Ö rnek: Sıcaktan bunalmca kendisini su bah­
.

çesine atan bir turist, Pamukkale görüntüsündeki ha­


vuzda serinierken adeta kendinden geçmiş.
akustik : Fransızca acoustique. "Fizik biliminin
konusu ses olan kolu; kapalı bir yerde seslerin dağılım
biçimi" anlamlarında olan bu kelime için Kurulumuz,
kul lan ım yerlerine göre yankı bilimi veya yankılamın
karşılıklarının uygun olduğu görüşündedir. Örnek: De­
nizli'de nikah salonunun gerekli yankılanım düzeni
sağlanarak oda tiyatrosu haline getirilmes inden sonra
Nisan ayı başmda da 3500 kişilik bir açık hava tiyatro­
su tamamlanarak hizmete girdi.
alivre : Fransızca a livre. Fransızcadan Türkçeye
geçmiş bir bankacılık terimidir. Genel olarak sonradan
teslim veya vadeli satış· anlamlarındadır. Anlaşmanın
yapıldığı sırada bulunmayan fakat teslim zamanında
sağlanması mümkün olan her türlü mal. üzerine yapılan
satış işlemi diye de tanımlanır. Türkçe Sözlük 'te bu söz
"Ürün daha tarladayken yetiştiği zaman teslim edilmek
üzere önceden pey verile rek yapılan satış" olarak
tanımlanmıştır. Kurulumuz bu söz için önceden satış
karşılığını önermektedir. Örnek: Tüketici finans şir-
4

ketleri kurulmaya başlandı. Aralıktan itibaren önceden


satış ve kredili hisse senedi alım ve satımına izin
verildi.
alınanak : Fransızca alman ac he Bu kelimenin
.

anlamı, "yılın gün, hafta, ay gibi bölümlerinden başka,


bayram, yıl dönümü gibi belli günleri ve birtakım
astronomi , meteoroloji, istatistik bilgilerini gösteren ki­
tap biçimindeki takvim"dir. Bu söz için dilimizde kul­
lan ı lmakta olan yıllık kelimesi Kurulumuzca da be­
n i msenmişt ir .
amortisman : Fransızca amortissement. Türkçe
Söz lük te yer alan "taşınmaz malların aşınınalarma
'

karşılık olarak yıllık kardan ayrılan belirli pay" anla­


mındaki amortisman için aşınma payı veya yıp r a n m a
payı karşılıkları önerilmiştir. Örnek: Uçakların aşınma
(yıpranma) payları büyük mebltiğlara ulaşıyor.
ampirik : Fransızca empirique. "Bir kurama de­
ğil de yalnızca deneye, gözleme dayanan" anlamında
sıfat olarak kullanılan bu söze karşılık olarak Kurulu­
muz, deneye dayalı kelimesini önermektedir A mp i ri k
. ·

kelimesiyle kökteş olan ampirist ve ampirizm sözleri


de dilimizde zaman zaman ku l l anılmakt adır Kurulu­
.

muz, bu sözlerden arnpirisı için deneyci, ampirizm


sözü için de deneyeilik kelimelerinin uygun birer
·

karşılık olduğu görüşündedir. Örnekler: Eldeki deneye


dayalı belgeler iki· grupta toplanabilir. Bu alandaki
deneye dayalı araştırmalar bir hayli az.
anakronizm : Fransızca an ach roni sme Bu söz.

"tarihe aykırılık, çağa uymama" anlamlarında dilimiz­


de kullanılmaktadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık
olarak tarih yanılgısı sözünü önermektedir.
anehorman : İngilizceden dilimize giren bu te­
rim "ana haber sunucusu" anlamındadır. Kurulumuz bu
sözün yabancı . dildeki karşılığı olan ana haber su-
5

nucusu teriminin aynen kullanılmasını uygun bul­


muştur. Örnek: Kanal 7 Ana Haber Bültenleri "Sekiz
Yıl Ana Haber Bültenleri " olarak devam ediyor. Bu
arada Ahmet Hakan da "yılmaz savunucu " o larak ana
haber sunucusu görevini başarı ile sürdürüyor.
anekdot : Fransızca anecdote. "Kısa, özlü anla­
tımı olan güldürücü hikaye, fıkra" şeklinde tanımladı­
ğımız bu söz de dilimizde bir süreden beri kullanılan
bir edeb i yat terimidir. Kurulumuz, anekdot için fıkra
ve hikayecik sözlerinin uygun birer karşılık olduğu
görüşünde birleşmiştir. Örnekler: İngilizlerin dilinden
düşmeyen BBC ile ilgili bir fıkra vardır. Dün geeeki
eğlenceyle ilgili bir hikayeciğiniz var mı?
anomali : Fransızca olan bu söz dilimizde genel
anlamda "belli bir ölçüye, belli bir kurala uymama
durumu" , psikoloj ide ise "hastalık niteliğinde olma­
makla birlikte normalden , belirgin ölçüde sapma
gösterme" anlamındadır. Bu söz için Kurulumuz aykı­
rılık karşılığını önermektedir.
antet : Fransızca en-tete. "Kağıt veya zarf üzeri­
ne basılmış ad, adres, başlık" anlamında olan bu söze
karşılık olarak zaten kullanılmakta olan başlık sözü
Kurulumuzca da benimsenmiştir. Dilimizde antetli ve
antetsiz biçimlerinde de geçen bu kelimenin yeri ne
baŞlıklı ve başlıksız karşılıkları kullanılmalıdır.
antikite : Fransızca antiqutie. "Tarihte ilk çağ,
antik devir" anlamıyla dilimizde yaygın olarak kull anı­
lan bu kel ime için Ku ru lu mu z da ilk çağ karşılığını
kabul etmiştir. Kelimenin soyut anlamındaki kullanı­
mına karşılık olarak i se eskilik s ö zü uygundur. Örne k :
Yüz yıldan beri Orta Doğu 'da ve Mısır 'da yürütiilen
kazılar, tarihf ufkumuzu genişletmiş ve ilk çağın sınır­
larını binlerce yıl geriye çekmiştir.
6

aperitif : Fransızca aperitif. Dilimizde "İştahı


açmak için yemekten önce içilen içki" anlamında kul­
lanılan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, ön iÇki
s özünü önermektedir. Örnek: 6ğle yemeğinden önce
birer ön içki alsak daha iyi olmaz mı ?
arboretum : Latince. "Örnek olabilecek çeşitli
ağaçların ve bitkilerin bilimsel amaçlarla yetiştirildiği
alan" anlamında dilimizde de kullanılan bu söz için
Kurulumuz, ağaç parkı kelimesinin uygun bir karşılık
olduğunda birleşmiştir.
arketip : Fransızca archetype. İlk örnek, asıl
numune, özgün model. Bu söz sanatın çeşitli kollarında
da kullanılır. "ileriki dönemlerde geliştiği bilinen bir
mimari ögenin henüz en yetkin biçimine ulaşmamış ilk
örneği" anlamında da dilimizde geçmektedir. Bu söz
için Ku ru l u muz ilk örnek kelimesinin uygun bir kar­
,

şılık olduğu kanaatindedir. Örnek: A n cak iyi bir öykü


kurmak için bir tek ilk örneğin ele alınması, bunun
geliştirilmesi yeterlidir.
aroma : Fransızca aroma. "Bitki özlerinden veya
yağlarından elde edilen hoş koku. " Dilimizde bu söze
yakın anlamda "rayiha" kelimesi de vardır. Kurulumuz,
aroma i ç in hoş koku sözünün uygun bir karşılık oldu­
ğunda birleşmiştir. Aynı kelimeye dayanan aromatik
için de sıfat tamlaması biçiminde olan hoş kokulu
sözü kullanılmalıdır. Örnekler: Hoş kokulu suyla doZ­
duru/an bir kap, mum alevinin üzerine yerleştiriliyor.
Hoş kokulu buharı soluyan kişi, yepyeni bir insan
·

olarak ayağa kalkıyor.


arometrapi : Fransızca kökenli olan bu kelime
aroma (güzel koku) ve the rapie (tedavi) kelimelerin­
den oluşmaktadır. · Daha önce thalassotherapie kelime­
sine deniz tedavisi karşılığını teklif eden Kurulumuz,
arometrapi i ç in de ko·ku tedavisi kelimesini önermek -
7

tedir. Ö rnek: Firma, gün lük cilt bakım ürünlerinden,


onarım ve yenileme set/erine; koku tedavisi ürünlerin­
den renkli kozmetik ürünlerine varıncaya kadar geniş
bir ürün yelpazesine sahip.
artİkülasyon : Fransızca articulation . Dil bili­
minde kullanılan bu terim için Kurulumuz, bazı dilcile­
rin de benimsediği boğumlanma kelimesinin uygun
bir karşılık olduğunda görüş birliğine varmıştır. Örnek:
Güzel konuşma derslerinde ses bilgisine ağırlık veril­
mekte boğumlanma konuları üzerinde durulmaktadır.
asparagas : "Makaraya sarmak, çapraz iki sırığa
germek, eziyet etmek" anlamlarına gelen isp an yo l c a
aspar kelimesine dayanan bu söze Kurulumuz, dil i ­
mizde kullanılan örnek cümleleri d e göz önüne alarak
şişirme haber karşılığını önermiştir.
avangart : Fransızca av an t g arde "Bir hareketi,
- .

bir düşünce akımını başl atan, kendisinden sonra ge­


lenlere öğretisi ile yol gösteren ·kimse" anlamındaki bu
sözün yerine Kurulumuz, öncü kel imes i ni önermekte­
di r . Ö rnekler: Sanatçının sürekli öncü konumunda yer
alma gereği, yaratıcılığın sınırlarını zorluyor. 1 985
yılında Pekin 'de yasaklanan, daha sonra sınırlı bir
biçimde sergilenen öncü/erin ürünleri, Çin 'in batıya
dönüşünün bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
avans : Fransızca avance. "Alacağına sayılmak
üzere önceden yapılan ödeme" anlamıyla dilimizde
kullanılmaktadır. Kurulumuz, avans için ön del i k sö­
zünün uygun bir karşılık olduğunu kararlaştırmıştır.
Örnek: MüfettiŞiere göreve gitmeden önce bir miktar
öndelik verildi.

avans çekmek : öndelik çekmek.


avans vermek : öndelik vermek.
badminton : İngilizceden dilimize bir spor teri­
mi olarak geçen bu söz, "bir kortta, iki ki ş i veya ikişer
8

kişilik iki takım arasında özel olarak yapılmış bir topu


ağın üzerinden aşırarak raketle oynanan oyun" anla­
mındadır. Kurulumuz, bu söz için tüylü top ke l im esi n i
önermektedir.
bandrol : Fransızca banderole. Bu söz dilimizde
birkaç anlamda kullanılmaktadır: ! .Devletçe verginin
kesildiğini gösteren etiket. 2.Paket veya şişelerin
ağzına konulan şerit veya etiket. 3 .Bayrak direğinin
tepesine süs olarak konulan uzun, kumaş şerit, Daha
çok vergilendirme işlemi ile ilgili olarak kullanılan bu
söz iç in Ku ru l u mu z denetim pulu veya denetim bağı
,

karşılıklarını önermiştir.
bariyer : Fransızca barriere. Dilimizde "herhangi
bir yolu kapamak için yapılmış engel; yol kenarlann­
daki korumalık" anlamlarına gelen bu söze karşılık
ol arak Kurulumuz da engel kelimesini kabul etmiştir.
Ö rne kl er : Kapıya geldim, yoldan bahçeye geçecek bir
engel yoktu. Araç engellere çarptıktan sonra durdu.
bearish : İngilizceden Türkçeye geçen bir eko­
nomi terimidir. Bu kelime "ayı" anlamına gelen bear
kelimesinden türetilmiştir. Borsada "fıyat indirilmesine
sebep olacak eğilim, fıyat düşürücü özellik" anlamla­
rında .k u llanılmaktadır. Bearish sözü ile b i rl i k te bııllish
s özü de geçmektedir. Bearish satış ağırlıklı piyasa
bullish alıcı ağırlıklı piyasa için kullanılmaktadır.
Kurulumuz bearish i çin düşen (piyasa), bullish
için de yükselen (piyasa) karşılıklarını ö n e rmek te dir.
birth travma : doğum incinmesi.
black top ! İngilizcede "asfalt, asfalt yol, asfalt
ile kaplamak" anlamında geçer. Son zamanlarda bir
spor dalına verilen bu ad için Kurulumuz, sokak
hasketbolu kelimesinin uygun bir karşılık olduğunu
kararlaştırmıştır. Örnek: Üç yıl önce Amerika 'da başla ­

yan ve şu ana kadar bir milyon kişinin yer aldığı sokak


9

hasketbolu üçe üç Açık Hava Basketbol Turnuvası,


Almanya, İtalya, İspanya, Yunanistan ve Fransa 'dan
sonra 26-28 Haziran tarihleri arasında Türkiye 'de ilk
kez oynanacak.
blender : İngilizce blender. Dilimizde değişik
"

malzemelerin birbirine karıştırılmasına, k esil ip ufal an ­


masina yarayan alet" anlamında kullanılan bu söze
karşılık olarak Kurulumuz karıştırıcı kel i mesini
önermektedir. Örnek: Karıştırıcı, besinleri doğrayan,
parçalayan, karıştıran mutfaktaki üçüncü elinizdir.
boarding cart : İngilizce b o ardi n g cart. Hav a
alanlarında kullanılan bu ulaşım terimi için Kurulu­
muz, uçuş karh sözünün u ygun bir karşılık olduğunda
birleşmiştir. Örnek: Yolcular uçağa binerken uçuş
kartlarını ilgililere göstermek zorundadır.
bodyguard : İngilizce bodyguard. D i l i m i zde
"muhafız, fedai, ko rumac ı anlam ın da yab an c ı imlası­
"

nı da koruyarak kullanılan bu sözün yerine Kurulumuz,


zaten var olan koru ma kelimesini benimsemiştir. Ay­
rıca bodyguardlık şeklindeki kullanımına karşılık ola­
rak da korumalık sözü kabul edilmiştir. Örnekler: Fut­
bolcuların çalışma alanına birer koruma ile geldikleri
görüldü. En az bir yabancı dil bilen üniversiteli genç
kızlar arasında korumalık gözde mesleklerden biri
haline geldi.
brick game : İngilizceden dilimize geçen ve bir
tür oyun adı olan bu kelime için Kurulumuz tuğla ,

oyunu sözünü karşılık olarak önermektedir. Örnek:


Elektronik eşya p(lzarlama şirketleri, müşterilerine cep
televizyonu yerine sadece tıraş makinesi ve tuğla oyunu
cihaziarı gönderiyorlar.
bungee-jumping : bancii (Maldiv dilinde geçen
ses yansımalı kelime) + İngilizce jumping (atl ama) .
Ülkemizde son yıllarda yaygınlaşan bir spor türü o l an
lO

bungee-juınping için Kurulumuzun teklif etti ği karşılık


zıpzıp atlama'dır.
cash cart : İngilizceden dilimize geçen bu keli -­

me bankacılık alanında kullanılmaktadır. "Nakit, peşin


para almak için, para çekmek için kullanılan kart"
demekt ir . Kurulumuz bu söz için nakit kartı karşılığı­
nı önermektedir. Örnek: Yapı Kredi ve diğer üç banka
nakit kartları piyasaya sürmek için bizimle iş birliği
yapmayı kabul etti.
easting : İngilizce casting. Türkçede sinema ala­
nında kullanılan ve "bir filmdeki karakterleri caniandı­
racak oyuncuları seçme işi" anlamına gelen easting için
Kurulumuz, oyuncu seçimi ve deneme çekimi karşı­
lıklarını önermektedir. Örnekler: Ağır Roman Türk si­
neması açısından beklentileri karşılayacak düzeyde
değil. Özellikle oyuncu seçimi hatalı. Ünlü manken
Paris 'te Metropolitan Ajans 'ın deneme çekimlerine ka­
tılacak.
charter : İngilizce charter. Latince kökenli olan
ve çeşitli anlamlarda kullanılan bu kelime Tü rkç e ye bir
ulaşım terimi olarak geçmiştir. Kurulumuz bu söz için
dolmuş veya dolmuş uçak kelimelerinin uygun karşı­
lıklar olduğunu tespit etmiştir. Örnek: Türk Hava Yol­
ları yetkilileri, talep olduğu takdirde dolmuş uçak
seferlerine başlanabileceğini bildirdi.
check-in : İngilizceden dilimize girmiş olan bu
söz, "otel veya uçak defterine kaydolmak" anlamında­
dır. Kurulumuz, bu söz için giriş işlemi karşılığının
uygun olacağı görüşündedir. Gene bu alanda kullanıl­
makta olan c he c k ou t için de çıkış işlemi karşılığını
-

önermektedir. Örnek: Anneanne ve tor un saat 06. 05 'te-


ki TK 203 sefer sayılı THY uçağına binrnek üzere


Dalam(ln Hava Limanına geldiler ve giriş işlemi yap­
tırdılar.
ll

check-point : imlası ve telaffuzu ile İngilizceden


alınıp Türkçeye yerleştirilmeye çalışılan sözlerden biri
de check-point'tir. "Kontrol yapılan, denetleme yapılan
yer" anlamındaki bu kelime için Kurulumuz, denetim
noktası sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleş­
miştir. Örnek: Birleşmiş Milletler gücüne ait denetim
n oktas ı nda yığı ldıla r
.

cheese cake : İngili zce cheese cake. Kurulumuz,


"peynirli kek" anlamındaki bu İngilizce kelimenin
Tü rkç ed e de y i n e peynirli kek sôzüyle karşılanmasının
uygun olduğu görüşündedir. Örnek: Bu pastahanenin
peynirli keki oldukça lezzetli.
elip, elip kart : İngilizceden Türkçeye geç en bu
kelimede yer alan elip "kırpmak uçlarını kesmek, kısa
kesmek" anlamlarına gelen bir fıildir. İsim olarak da
kullanılan bu söz "kesme işi" demektir. Bu söz şimdi
de kart kelimesiyle birlikte bir bankac.ılık terimi olarak
karşımıza çıkmaktadır. Kişiyle ilgili birçok bilgileri de
taşıyan bu kart için Kurulumuz varlık kartı karşılığını
önermektedir. Örnekler: Ödeme sistemlerinde bir dev­
rim e yol açacak varlık kartları tekn oloj in in yeni bir
ürün ü olacaktır. Varlık kartına pasaport, nüfus cüzdanı
gibi kimlikle ilgili b ilgiler de yükleneb ilecektir.
cohabitation : Fransızcadan dilimize giren bu
söz "birlikte oturma, bir arada yaşama" anlamlarını
taşımaktadır. Kurulumuz bu kelimeye birlikte yaşama
karşılığını uygun görmektedir. Örnek: Türkiye bu iki
siyasetçiden de sonuna kadar yararlanmak zorunda.
Yapab ilecekleri en iyi şey, bir birlikte yaşama proto­
kolü yapıp, . işlerine devam etme/eridir.
colorist : Fransızca c o l o ris te "Resimleme s an a
. ­

tında ışığı gölgeyi ve biçimleri renk yoluyla veren


ressam, renkçi" anlamında olan ve tekstil alanında
kullanılan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz,
12

renk uzmanı s ö zünü önermektedir. Örnek: Çerkez ­

köy'deki yeni kurulan kumaş boya ve baskı fabrikamı­


zın Araştırma ve Geliştirme Bölümünde çalıştırı /m ak
üzere renk uzmanları alınacaktır.
corner : İngilizce kökenl i olan bu kelime dil i m i ­
ze korner biçiminde köşe anlamıyla daha çok b i r spor
ter imi olarak girmişti. Bu s e fer de bayi anlamıyla ve
corner imlasıyla dilimize mal edilmeye çalışılıyor.
Kurulumuz, Türkç ede yaygın olarak kullanılan bayi
sözünün s öz konusu corner kelime s in i karşılayabile­
ceği görüşündedir.
Bu kelime, ayrıca corner vermek biçiminde de
çeşitli yayınlarda geçmektedir. Bu durumda da Kuru ­
lumuzun öneri si bayilik vermek şeklindedir. Örnek:
Günlük üretim kapasitelerinin on bbı çift olduğunu
belirten firma yetkilisi, şu ana kadar 80 b ayilik ver­
diklerini ve bu yılın sonuna kadar Türkiye genelinde
150 'nin üzerinde bayilik vermeyi hedeflediklerini söy­
ledi.•

crash-test : İngilizce crash-test. Otomobil sana­


yiinin geli şmesiyle ortaya çıkan yeni terimlerden
biridir. "Çarpmayı denemek" anlamında kullanılan bu
söz için Kurulumuz, çarpmak ve sınamak fi i l l e ri n in
birleşmesiyle oluşturulmuş çarpsına kelimesini öner­
mi ştir Ö rnek: Avrupa 'nın tanınmış otomobil dergile­
.

rinden birinin düzenlediği çarpsınada en güvenilir


otomobil olma unvanını Mercedes 'In yen i E serisi 320
modeli aldı.
· çip : Fransızca chip. Bilgisayar alanında kulla­
nılan bu söz için Kurulumuzun önerisi yonga'dır. Ör­
nek: Rob ert Rice 'in son zamanlardaki en başarılı gi­
rişimi, bilgisayar yongaları üreten Inter firm asıyla söz­
leşme imzalamasıdır.
13

dansin g İngilizce dancing. Türkçe Sözlük' te


"dans etmek için gidilen halka açık yer" şeklinde ta­
nımlanan bu kelime için Kurulumuz, danslık karşılığı­
m teklif etmektedir. Örnek: Çeşme n in Ayayo rgi Ko­
'

yu 'nda kurulan Fly Inn, beş bin kiş i lik danslığıyla


gençlerin sevdiği bir mekan.
dealing : İngilizce olan bu kelime "i ş alış veriş,
,

muamele" anlamlarına gelir. Bir bank ac ıl ı k terimi


o l arak "para piyasalarında alım satım yapma işi" an­
lamındadır. Kurulumuz bu terim i<(in satım sözünü
önerm i şti . (b k Yabancı KelimeZere Karşılık/ar, s.2 1 ).
.

dealing room : İngilizceden Türkçeye geçen bu


s ö zün dealing kısmı daha önce ele alınmıştı. Kurulu­
muz bu kelime i ç i n satış odası veya satış işlem odası
,

karşılıklarını önermektedir. Örnek: Fon Yönetimi Mü­


dürlüğüne bağlı olarak hizmet veren satış işlem odası
banka şubeleriyie· en çok haberleşen birimdir .

deep-freeze : İngilizce deep freeze. B ozu lm a


"

ihtimali olabilecek yiyecekleri çok düşük derecelerde


dondurarak uzun süre saklamak için kullanılan bir tür
buzdolabı" anlamında dilimize geçen bu söz için Ku­
rulumuz, derin dondurucu sözünün uygun bir karşılık
olduğuna karar vermiştir. Örnek: Hazırladığım köf­
teleri ihtiyaca göre derin dondurucudan çıkarıp çı­
karıp pişiriyorum.
dejenerasyon : Fran s ı z c a d egeneratio n "Soy­.

suzlaşma, soyunun özelliklerini kaybetme" anlamların­


da dilimizde kullanılan bu söz içip. Kurulumuz, yoz­
laşma kelimesinin uygun bir karşılık olduğu görüşün­
dedir. Buna bağlı olarak dilimizde kullamlan dej e ne r e
için yozlaşmış, dej enere etmek i çi n yozlaştırm ak ,

dej enere olmak, dejenerasyona uğramak içinse


yozlaşmak s ö zl eri rahatlıkla kullanılabilir. Örnek: Yüz­
yıllar boyunca gittikçe yozlaşan ve milli olmaktan
14

uzaklaşan değerlerimiz, artık özüne, aslına kavuşma/ı­


dır.
dekoder : Fransızca decodeur. "Şifre çözücü"
anlamındaki bu kelime için Kurulumuz, çözücü keli­
mesinin uygun bir karşılık olduğu kararına varmıştır.
Örnek: Çözücülerbıizi Karum 'daki Bosch bayiinden
alabilirsiniz.
dekolte : Fransızcadan dilimize geçen deco llete
kelimesi Türkçe Sözlük' te, " ! .Kollarının, göğüs ve
sırtının bir kısmı açık kadın giysisi. 2.Açık. " şeklinde
anlamlandırılmıştır. Kurulumtız bu söz için açık veya
açık giysi kelimelerinin uygun birer karşılık olduğunda
birleşmiştir. Örnek: Baloda türbanlı hanımların yanı
sıra açık giysili hanımlar da vardı.
dekont : Fransızca decompte. Dilimizde sık
kullanılan bu söz, "ödenmiş veya ödenecek olan he­
sapların dökümü, kapatılan bir hesaptan yapılacak
·

indirme" anlamlarında geçer. · Kurulumuz, hesap bel­


. gesi sözünün dekont yerine kullanılabilecek uygun bir
karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Ödemeyi yap­
tıktan sonra hesap belgesini bankadan almayı unutma-
yın.
destİnasyon : Fransızcadan dilimize geçen, "gi­
dilecek yer; gönderilen yer, hedef' anlamındaki bu ke­
limenin iki ayrı kullanımı için Kurulumuz (b iletierde)
varış yeri ve (ticarette) hedef karşılıklarının kullanıl ­
masını uygun bulmuştur.
dezenformasyon : Latince desinformation . Di­
limize "kasten yanlış· haber yayarak gerilim yaratma
yöntemi, tahrikçilik" anlamlarında Fransızcadan giren
bu söze Kurulumuz, yanıltma haber ve bilgi çarpıt­
ma karşılıklarını teklif etmektedir. Örnek: Bazı siyasi­
ler günümüzün moda sözü olan bilgi çarpıtma yönte­
miyle göz boyama taktiğini sürdürmektedir/er . ·
15

diaspora : Fransızca diaspora. Sürgünde n sonra


"

Yahudilerin dünyanın çeşitli yerlerine yayılması " anla­


mına gelen bu söz günümüzde başka tehcir ve göç
olayları için de kullanılmaktadır. Kurulumuz, bu söz
için kopunto karşılığını önermektedir. Örnekler: Yahu­
dilerden Çiniilere kadar dünya, sayısız kopuntu grup­
lari nı barındırır. Bütün kopuntuların ortak özelliği ise,
terk edilen yurdun efsaneye dönüştürülmesinde odakta-
ş ır.
dublaj : Fransızca doublage. Daha çok bir sine­
ma terimi olarak dilimize geçen bu söz, "çekilmiş bir
filmi sonradan seslendirme, yabancı dilde çekilmiş bir
filmi yerli dile çevirme" anlamlarında kullanılır. Ku­
rulumuz, bu kelime için seslendirme sözünün uygun
bir karşılık olduğu görüşündedir. Dublaj yanında dili­
mizde aynı köke dayanan dubHij cı ve dubUij cılık
kelimeleri de vardır. Bu sözler de seslendirme önerisi­
ne bağlı olarak seslendirİcİ ve seslendiricilik şeklinde
karşılanmalı dır.
editör : Fransızca editeur. "Bir kitabı basım evi­
ne gidecek bir biçimde hazırlayan kimse, yayıma ha­
zırlayan" anlamında dilimize geçen bu kelime için
Kurulumuz, yayımiayan ve yayımcı kelimelerinin uy­
gun birer karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Bir
derginin maksada uygun bir biçimde çıkarılmasında
yayımcının (yayımlayanın) rolü büyüktür.
egale etmek : Fransızca egale. "Etmek" yardımcı
fiiliyle birlikte "eşitleme, derecesine ulaşma, eşit duru­
ma getirme" anlamında kullanılan bu sözün Kurulu­
muz, eşitlemek fiiliyle karŞılanabileceğini düşünmek­
tedir. Örnek: A tatürk Stadı A tletizm Salonu 'nda yapı­
lan yarışmaların son gününde 50 metre (B) yıldızlarda
Şehnaz Taş kendisine ait olan 6. 8 '/ik rekoru bir kez
daha eşit/edi.
16

eksantrik : Fransızca excentrique. Dilimizde


yaygın olarak "alışılagelmiş eğilimlere, töre ve davra­
nışlara aykırı tutumu olan acayip, garip" anlamlannda
kullanılan bu söz için Kurulumuz, genel anlamda
uçrak kelimesini önermektedir. İnsanın genel nitelikle­
rini anlatmak için dilimizde var olan tuhaf, garip,
acayip kel imelerinin duruma göre eksantrik sözü
yerine kullanılabileceği unutulmamalıdır.
ekspedisyon : Fransızcadan dilimize giren ve
"gezi, gezinti, sefer" anlamındaki bu kelimeye karşılık
olarak Kurulumuz, dilimizde zaten var olan sefer
kelime si ni n kullanılması gerektiği görüşündedir Ö r­
.

nek: Balıkesir-İstanbul Dağcılık Kulübü tarafından dü­


zenlenen Kazdağı seferi, geçtiğimiz hafta sonu yapıldı.
eksper : Franslzca ekspert. "Belirli bir konudan
veya alandan i yi anl ayan iyiyi, kaHteliyi seçebilen
,

uzman" anlamında dilimizde kullanılan bu kelime tü­


tün eksperi, sigorta eksperi biçimlerinde sıkça kullanı­
lır. Bu söz için Kurulumuz, uzman sözünü kabul et­
miştir. Örnek: Gazetenin sigortadan para almasını
sağlayan raporun altında uzman olarak onun imzası
bulunuyordu.
ekspertiz : Fransızca ekspertise. "Uzmanlarca
( eksperlerce) yapılan inceleme, keşif, muayene" anla­
mında ticari hayatta kullanılan bu kelimeye karşılık
olarak Kurulumuz uzman incelemesi sözünü öner­
mektedir.
Ekspertiz raporu tamlamasında da bu söz yer
almaktadır. Bunun içinse önerimiz uzman raporu dur ' .

Ö rnek: Uzman raporlarında hasarın kısmi olduğu,


hatta bazı makinelerde hiç hasar bulunmadığı belirtili­
yordu.
ekstrem : Fransızca extreme. Bu Fransızca keli­
me dilimizde uzun zamandan beri kullanılagelmek-
17

tedir. Kurulumuz ekstrem sözü yerine, aşırı veya uç


kelimelerinin uygun birer karşılık olduğu görüşünde­
dir.
e-mail : İngilizce electronic mail . "B ilgisayarlar
ve-ya bir ağ içindeki belli gönderim merkezleri arasında
elektronik bilgi iletişimi" anlamındaki bu kelime için
basİn yayın organlarında bir kısım yaz arlar e-posta
terimini kullanmaktadırl a r Kurulumuz bu kelime iç in
.

elektronik mektup tan kısaltılan elmek sözünün uygun


'

bi r karşılık olduğu görüşündedir. Örnek: Geliştirilen


bu sistemle otomobil kendi yönünü kendisi bulmakla
kalmayıp sürücüsüne gelen elmekleri sesli olarak
okuyor.
enformasyon : Fransızca information. "Danış­
ma, tanıtma, haber alma, haberleşme" anlamlarında
Türkçede kullanılan bu kelimeye Kurulu muz bilgilen­
,

dirme karş ı lığını teklif etmektedir. Örnek: Türkiye


Internet bilgilendirmesinde oldukça ileri bir seviyede .

enjeksiyon : Fransızca i nj ecti on Tıp alanında


.

"iğne yapma, iğne vurma" anlamına gelen bu söz,


dilimizde "sokma, sürme, akıtma, katma" gibi değişik
anlamlarda da kullanılmaktadır. Kurulumuz bu sözün
,

ekonomideki anlamı i ç in alatma k arşıl ı ğı n ı önermek­


tedir. Bunun dışında tıptaki kullanım z �ten iğne yap­
ma, iğne vurma biçiminde karşıianmış · ve dile yerleş­
miştir. Örnekler: Borsanın gerilerneye başladığı or­
tamda, piyasaya önemli ölçüde para akıtması yapıldı.
PiyasaZara bu hafta yaklaşık 30 trilyon lira akıtılacak.
enstalasyon : Fransızca installation . Dilimizde
son zamanlarda sık kullan ı lmaya başlayan bu s öz daha
çok "tesis etme, döşeme, yerleştirme" anlamıyla geç­
mektedir. Kurulumuz bu söz içi n yerleştirme karşılı­
ğını öneİmiştir. Örnek: Sanatçı, 1968 'den bu yana yer­
leştirme tekniği ile çalışmalar üretmeye başladı.
18

epikriz : İngilizce epicrisis. Tıp alanında kulla­


nılan bir terim olan bu kelime için Kurulumuz, çıkış
özeti karşılığının kullanılmasını önermektedir. Örnek:
Nöroloji servisi Şefi Prof. Dr. H. Forta 'nın da imzası ­
nın bulunduğu çıkış özetinde, yüzünün sağ tarafı ile
sağ hacağındaki uyuşma nedeniyle servise yatırılan
sanatçının gırtlak kanseri tedavisi gördüğü de belirtili-
yor.
episot : Fransızca episode. "Bir roman veya hi­
kayede ikinci derecede bir olay" anlamında dilimizde
kullanılan bu söze karşılık olarak Kurulumuz, dilim
kelimesini önermiŞtir. Örnek: Oyunun dokuzuncu dili­
mindeki konuşmaları daha canlı bir biçimde değiştir­
miş.
eskalasyon : Fransızca escalation. Türkçede da­
ha çok "fiyatlarla ilgili olarak yükseltme, artırma" an­
lamlarında kullanılan bu söz için Kurulumuz, tırmanış
karşılığını önermektedir.
�skort : Fransızca escort Bu s ö z "koruma, mu­
hafız takımı" anlamındadır. Dilimizde ise daha çok
"güvenlik amacıyla ilgiliyi takip eden araç" anlamında
kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söze karşılık olarak
koruma aracı kelimesini önermektedir. Örnek: Tören
alanına hareket eden başbakana koruma araçları eşlik
etti.
esoterik : İngilizce esoteric. Daha çok astroloj i
alanında kullanılan bu kelime belirli bir grup tarafından
anlaşılan veya onlara hitap eden "özel, anlaşılması zor,
gizli her türlü bilgi " ·anlamındadır. Kurulumuz, bu
sözün sıfat ve isim olarak kullanıldığını göz önünde
bulundurarak, isim durumunda (bir akımı, bir dalgayı
ifade edecekse) gizlem, sıfat durumunda i s e gizlemli
kelimelerini önermektedir. Örnekler: İnsanların doğu­
munda yıldızların çizdiği tabioyu esas alarak hayatı
19

yorumlayan astroloji, insanların en yakından takip


ettiği gizlem dalıdır. Batı insanının Uzak Doğu 'nun
gücünü doğadan alan gizleme yani sihirli yön temlere
olan merakının gün geçtikçe arttığı belirlendi. .-
esp ionn a ge : Batı dillerind en dilimize g e ç en ve
arad� bir kullanılmaya b a ş lan an bu s ö z yerine Kuru l u ­
muz, casusluk veya çaşıtlık kel i m el e r i n i n uygun b i re r
karşılık olduğu görüşündedir.
Dilimizde bu sözün yanında bir de kontrespi­
yonaj kelimesi bulunmaktadır. Bu söze karşılık olarak
ise karşı casusluk kelimesi kullanılmalıdır. Örnek:
Onun, örgütün müsteşar yardımcılığına veya Karşı Ca­
susluk Dairesi Başkanlığına atanacağı öğren i ldi.
establishment : İn gili z c e establ ishment (kurum,
müessese, mağaza; ileri gelenler) . Gazetelerde s ı kç a
rastladığı mı z establi shment, her ne kadar kuru m ileri ,

gelenler, seçkinler, egemen güçler, kodamanlar


an laml arın ın hepsini içeriyorsa da bazı yazarların ke­
limeyi tam olarak hangi anlamıyla kullandıkları an­
laşılaıri.amaktadır. Dolayısıyla han gi anlam k as ted i l i -

yorsa o kel ime söylenmel idir. .


estamp : Fransızca estampe. "Metal , tahta vb.
maddeler üzerine kazıldıktan sonra basılan resim" an­
lamına gelen bu kelime için Kurulumuzun ö n eri s i
oyma bas kı dır Örnek: Oyma baskı tekniği, XV. yüz­
' .

yılın başında tahta ve bakır üzerine gravür şeklinde or­


taya çıkmıştır.
eşelmobil : Fransızca ec h el l mobille. Dilimi zde
"üretilen mal ve değerlerin iniş çıkışına göre tespit
edilen ücret ·ödeme s i s tem i " anlamında kullanılan bu
söze karşılık olarak Kuru lumuz değişken ölçü karşılı­
,

ğ ı n ı önermektedir. Örnek: Bu yı lın bütçesinin denk bir


bütçe olacağını ileri süren bakan, çalışanların maaşla­
rının dolar üzerinden sabit olarak değişken ölçü siste-
20

miyle ödeneceğini bildirdi.


etap : Fransızca etape. "Bir yarışın belirli bir
uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri" anlamına
gelen bu söze karşılık olarak Kurulumuz, kullanım
yeri ne g öre adım, basamak, spord a ise konak keli­
melerini teklif etmektedir.
Euro : Avrupa Birliği 'nin ortak para birimi. Ku­
rulumuz bu kelimenin Türkçe telaffuzunda o rt ay a çı­
kacak olan sorunları göz önüne alarak A vro söyleyişini
benimsemiştir.
eyeliner : İngilizce eye- liner . Göz ve hat anlam­
lar ina gelen ve iki sözden oluşan bu birleşik kelime bir
kozmetik terimi olarak dilimize girmiştir. Kurulumuz,
bu yabancı kelimenin göz kalemi sö züyl e k arşı l anma­
sını önermektedir.
factoring : İngilizce factoring. "İhracatçının ih­
racattan doğan alacaklarının büyük bir bölümünün
malın yüklenmesinden hemen sonra, kalan kısmının ise
para malı alandan tahsil edildiğinde bir aracı banka
tarafından ödenmesini sağlayan kredi veya yatırım
tekniği ." Kurulumuz factoring sözüne karşılık olarak
kullanım yerine göre aracı (kurum veya şirket) ve
aracılık s özlerin i önermektedir. Örn e kl e r: Bankanın
sahibi, aracılık alanında faaliyet gösteren 1 O milyar
lira sermayeli bir şirket kurdu. Banka, aracı şirketlerin
hesaplarına müdahale edemiyor.
fauna : Latince. "Belirli bir bölgede yetişen her
türlü hayvanın hepsi" anlamında kullanılan bu söz i çin
daha önce "direy" sö zü önerilmiş, ancak tutunamamış­
tır. Kurulumuz , bu ayki toplantısında fauna sözüne
karşılık olarak hayvan varlığı ke li mesin i önermiştir.
Örn ek: Van Gölü çevresinin . hayvan varlığı çeşitlilik
gösterir.
fermantasyon : Fransızca fermantation sözü
21

"mayalanma" demektir. Organik maddelerin bazı mik­


roorganizmalarca salgılanan enzimler etkisiyl e uğra­
dığı değişikliktir. Bu söz için Kurulumuz, dilimizde za­
ten var olan mayalanma s ö zünün kullanılmasını öner­
mektedir. Örnek: Yoğurtta bulunan süt şekerinin, mi­
dede mayalanmaya uğramadan bağırsaklara geçtiği ve
kokuşma yapan mikroorganizmaların gelişmesini en­
gelleyerek insan ömrünü uzattığı bildirildi.
figürasyon : Fransızca figurati o n . B ir şe yi be­
"

lirli bir şekle sokma, hareketi fıgürlerle sunm a sem­ ,

bollerle anlatma" anlaml arında olan bu kelime için


Kurulumuz, biçimierne karşılığını ö n erm i şt ir.
filibustering : B i r p o l i ti k a terimi olan ve
İn gi li z ceden dilimiz e giren fılibuster, "bir k anu nun ka­
bul edilmesini önlemek için, konuyla hiç i lg i s i olma­
yan konu şmal ar yaparak kürsüyü i şg al etmek" an l amı n ı
taşımaktadır. Dilimizde bu tür d avran ış lar için engel­
l eme kelimesi kullanılmaktadır. Kurulumuz, engelleme
k arşılığını n uygun olacağı görüşündedir. Örnek: ABD
Senatosunun en meşhur engelleme örneklerinden ilki
1 935 yılında Franklin Roosevelt 'in başkanlığı sırasın­
da yaşanmış.
filtre : Fransızca filtre. "Karışmış halde bulunan
maddeleri birbirinden ayırmaya yarayan alet, süzgeç
veya obj ektifin önüne takılan ve renk tonlarını ayarla­
maya yarayan cam" anlamındaki bu söz için Kurulu­
muzun önerisi, süzek'tir. Örnekler: Çay makinemiz üs­
tün Swiss Go/d süzeği ile son derece ekonomik ve
kullanışlıdır. Baca bağlantısı olmayan ev/er için kar­
bon süzek takabi/me imkanı vardır.
finansman : Fransızca financement. Ekonomi
.
alanında kullanılan bu söz, "bir girişimin i şleyebilmesi,
üretHebilmesi için gerekli olan para ve krediyi sağlama
işi" olarak tanımlanır. Kurulumuz bu söz için, para
22

desteği karşılığını önermiştir. Ancak bu alanda finans­


man sözünden başka fin an s finansör, finansal, finanse
,

etmek, finanse edilmek gibi başka kullanımlar da var­


dır. Kurulumuz, bu sözler için de aşağıdaki karşılıkları
Önermektedir:
finans : maliye, mali işler, para işleri.
finansal : mali.
finanse edilmek : parayla (paraca) desteklen-
mek.
finanse etmek : parayla (paraca) desteklemek.
finansör : para destekçisi, mali destekçi.
Örnekler: Türkiye 'nin sorumlulukları söz konusu
olduğunda projelerin para desteği aksatılmadan kar­
şılanaçaktır. Yabancı şirket 3 milyarı bulan para des­
teğini temin etti. Biz şirketin en büyük para destekçi­
siydik.
fizyoterapi : Fransızcadan dilimize giren, "has­
talıkları su, ışık, ısı, hava ve elektrik gibi fıziksel
yöntemlerle tedavi " anlamındaki fizyoterapi için Ko­
mi s y o nu mu z fizik tedavi karşılığının kullanılmasını
uygun bulmaktadır.
fizyoterapist : fizik tedavi uzmanı.
flash-back : İngilizceden imHisı ve teJaffuzu ile
dilimize mal edilmeye çalışılan ve "geçmişteki bir
olayı, gösterilen olay arasında yeniden veren sinema
çekimi" anlamına gelen bu kelime için Kurulumuz,
geriye dönüş s özünü önermektedir ve bunun flash­
back'ı karşıtayacağı kanaatindedir. Örnek: Önceki gün
ekranda şu "Yukarıdakiler "i izlerken birden zihnimde
bir geriye dönüş olayı yaşadım.
flora : Latince. "Belirli bir bölgede yetişen bit­
kilerin hepsi, bitki örtüsü" anlamında kullanılan bu söz
için daha önce "bitey" kelimesi önerilmiş, ancak
tutunamamıştır. Kurulumuz, flora için bitki varlığı
23

sozunun uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir.


·

Örnek: Türkiye 'deki dağların bitki varlığı üzerinde


çeşitli araştırmalar yapılmış, büyük bir bölümü de
yayımlanmıştır.
forex : İngilizce "for an exchange" sözünün kı­
saltılmış şekli olan bu kelime "yabancı para" anlamın­
dadır. Forex şeklinde kullanılması dilimize aykırıdır.
Türkç e mi z de zaten döviz ve yabancı para karşılıkları
bulunmaktadır.
format : İngilizce fo rm at "Boyut, öl çü, kitap
.

boyutu, anlamında dilimizde kullanılan bu söz için


Kurulumuz, boyut veya çokluk ekiyle boyutlar keli­
me le rini önermektedir. Örnekler: Masrafı ve maliyeti
düşünerek daha ucuz boyutları seçiyor/ar. Gazetenin
bu boyutlarla çıkması ek masraflar gerektiriyor.
formel-enformel : Fransızcadan dilimize giren
ve genellikle eğitim alanında kullanılan bu kelimeler­
den formel, "resmi, usule uygun; biçimsel, şekli" anla­
mını taşımaktadır. Kurulumuz bu söz için biçimsel
veya şekli karşılığının uygun olacağı görüşündedir.
"en-" ön ekiyle kurulmuş olan "enformel " içinse bi­
çimsel (veya şekli) olmayan ve eğitim alanındaki
kullanımı için de resmi olmayan eğitim karşılıkların­
da görüş birliğine varılmıştır. Örnekler: Bilim Merkezi
bir müze değil, biçimsel anlamda okul da değil; ama
gerçek anlamda bir öğrenme merkezi. Günümüzde okul
dışı resmf olmayan eğitim giderek daha fazla önem
kazanıyor.
forward : İngilizce forward. Bankacılıkta "va­
deli işlemler için uygulanacak olan döviz kuru" anla­
mına gelen bu kelime için Kurulumuz, vadeli döviz
ticareti sözünü önermektedir. Örnekler: Vadeli döviz
ticareti konusunda çok şey söylendi ve. yazıldı. Merkez
Bankasının vadeli döviz ticareti işlemlerine başlaması,
24

piyasadaki kurlar üzerinde baskıyı azalttı.


fotokopi : Fransızca photocopie . Bu s�z, Türkçe
Söz lük te "bir yazı, kitap veya biçimin fotoğraf yoluyla
'

kopyasını çıkarma, tıpkıçekim" şeklinde tanımlanmış­


tır. Kurulumuz bu . söz için daha önce önerilmiş olan
.
tıpkıçekim kelimesinin uygun bir karşılık olduğu gö­
rüşündedir.
fragman : Fransızca fragment Bir sinema teri mi
olan bu kelimeyi Türkçe Sözlük, "bir sinemada bir
sonraki programı, filmi tanıtmak için o programdaki
filmden gösterilen örnek parçalar, tanıtma filmi"
şekljnde tanımlamaktadır. Kurulumuz, bu kelimeye
karşılık olarak günlük konuşma dilinde de sıkça geçen
parça sözünün kullanılmasına karar vermiştir. Örnek:
Seyirci parçaya bakarak gelecek film hakkında bilgi
sahibi olur.
free-shop : İngilizce free shop. Özgün imlasıyla
dilimize giren bu söz için Kurulumuz, gümrüksöz
mağaza karşılığını önermektedir. Örnek: Esenboğa
Hava Limanındaki gümrüksüz mağazalardan dostları ­
ma çeşitli hediyeler aldım.
gardıfren : Fransızca garde-frein. Fransızcadan
dilimize geçmiş ulaşımla ilgili bir sözdür. "Trenlerde
vagon frenlerini işleten kimse" anlamına gelen bu söze
karşılık olarak Kurulumuz, fren görevlisi veya frenci
kelimelerini önermektedir.
garnitür : Fransızca gamiture. Uzun zamandan
beri dilimizde varlığını sürdüren garnitür sözü, yalnız
et ve balık gibi asıl yemeğin yanını süslemek veya ta­
mamlamak için eklenen sebze, patates gibi yiyecekler
anlamına gelmez. Bu söz, herhangi bir şeyi ona uygun
nitelikte tamamlayan nesneler için de kullanılır.
Kurulumuz, bu söz için iki karşılık önermektedir:
Yiyecek söz konusu olduğunda yanlık, giyecek ve
25

benzeri şeyler söz konusu olduğun da bezenti. Örnek­


ler: Özellikle yaz aylarında yanlıkların çabuk bozuldu­
ğunu unutmayalım. Şu yemeğe biraz da yanlık katalım.
grado : İtalyancadan dilimize giren bu kelimeyi
Türkçe Sözlük şu şekilde tanımlamaktadır: 1 . kim. B ir
sıvın ı n içindeki alkol derecesi. 2. mec. Derece . Kuru­
lumuz bu kelimenin kimya alanı ndaki kullanımı için
derece; mecazi anlamdaki kullanımı i çin de düzey,
seviye karşıl ıklarının uygun olacağı görüşünde birleş­
miştir. Örnek: Uran, başkentteki eylemin anlamını
vurguluyor. Bu uran aynı zamanda sekiz yıllık temel
eğitime karşı çıkan kafanın düzeyini de vurguluyor.
gurme : Fransızca gou rmet . "Yemekten ve içki­
den an layan , bunların tadına varabilen kimse" anla­
mında dilimizde kullanılan bu kelimeye karşılık olarak
Ku ru l u mu z tatbilir sözünü benimsemiştir. Örnek: Etap
Marmara Oteli 'nde düzenlenen yemekte ünlü tatbilir
ustaları bir araya geldiler.
bandiing : İn gilizceden dilimize geçen bu söz
daha çok havacılık alanında kullanılmaktadır. Kurulu­
muz bandiing kelimesine karşılık olarak dilimizde
kullanılmakta olan yer hizmetleri s özü nü n kabul
edilmesini kararlaştırmıştır. Örnek: Hava şirketi, müş­
terilerine daha iyi hizmet verebilmek için bu yılın Mart
ayından itibaren A tatürk Hava A lanında yer hizmetle­
rini kendi bünyesinde yapmaya başlayacak.
happy-hour : İngilizce happy (mutlu, neşe l i) ve
·

hour (saat) sözlerinden oluşan bu birleşik kelime


Türkçede "çeşitli mağ azalarda ve barlarda günün
belirli saatlerinde yapılan fıyat indirimi" anlamında
kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söz için indirim
saatleri karşılığını teklif etmektedir.
hedging : İngilizce hedge fiilinden türetilmiş
olan bu kelime bir bankacılık terimi olarak kullanıl-
26

maktadır. Bu söz "bir malda veya bir menkulde gele­


cekte ortaya çıkacak fıyat değişikliklerine karşı ko­
runmak amacıyla vadeli bir sözleşme yapılması"
anlamındadır. Kurulumuz hedg in g için d i l i mi z de var
olan koruma kelimesinin kullanılmasını önermektedir.
Örnekler: Beliren herhangi bir riski düşürm ek için bir
başka araca yatırım yapma bir tür korumadır Sernine­
.

rin konuları n ı, en uygun döviz yöntemi politikasının


oluşturulması, döviz devri ve koruma oluşturacaktır.
high-tech : Dilimize batı dillerinden geçen bu
söz bir kısaltına yapısında olup "yüksek seviyede
uygulanan teknoloji" anlamındadır. Kurulumuz, bu söz
yerine yüksek teknoloji veya ileri teknoloji kelimele­
rinin kullanılması görüşündedir. Örnek: Mimarlık ola­
rak yüksek teknolojiye (ileri teknolojiye) sahip olan
mağaza, üç kata bölünmüş. .
hijyen : Sağlıkla ilgili olarak Fransızcadan dili­
mize girmiş olan bu söz "sağlık bilgisi ve sağlık koru­
ma" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz, bu sözün
��ağlık bilgisi ve sağlığa uygunluk kelimeleriyle karşı­
lanabileceği görüşünde birleşmiştir.
hijyenik : sağlığa uygun, sağlıklı, s ı hhi .

hinteriand : Almancadan dilimize giren bu ke­


lime "iç bölge, art bölge" anlamını taşımaktadır. Ku­
rulumuz, daha önce de önerildiği gibi art b öl g e karşılı­
ğının kullanılmasını uygun görmektedir. Örnek: İzmir
aynı zamanda yalnız Türkiye veya Akdeniz çevresinde
değil belki de dünya'da art bölgesi en geniş ve en güzel
yerleşim birimidir.
IQ : İngilizce Intelligence quotient kelimelerinin
kısaltınası o lan ve "zeka bö lümü ölçülmüş zeka dere­
,

cesini gösteren rakam" anlamında dilimizde kullanılan


IQ için, okuyucularımızdan sayın Türk er Bı yıkoğlu' ­
nun teklif ettiği zeki düzeyi (kısaltması : ZD) karşılığı
27

Kurulumuzca da benimsenmiştir. Örnek: Aslında b u ki­


tabı alıp okuyanların zeka düzeyi 40 'tan çok daha
düşük.
ıskonto : İtalyanca sconto. Ticaret hayatımızda
kullanılan bu söz için Kurulumuz indlirim kel i mesin in
uygun bir karşılık olduğunu belirlemiştir. Ticari senet­
ler söz konusu olduğunda ıskonto karşılığı olarak kır­
dırma sözünün kullanılabileceği Kurulumuzca öneril­
mektedir. Örnekler: Mal sahibi pazarlıkta bize epeyce
bir. indirim yaptı. Senetler bankalara kırdırmalı olarak
s atılacak.
ice-tea : İngilizce özgün im H i sı yl a dilimizde kul­
lanılan bu söz, "soğuk ikram edilen bir tür çay" anla­
mındadır. Kurulumuz bu söz için budu çay kelimesi­
nin uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir.
ideflks : Fransızcadan dilimize geçen ve "kişinin
etkisinden kendisini kurtaramadığı yersiz, saçma
düşünce, sabit fikir" anlamına gelen bu sözün sapiantı
veya sab it fikir kelimeleriyle karş ılanması Kurulu­
muzca uygun görülmüştür.
idol : Fransızca idole. "İnsanın kayıtsız şartsız
bağlandığı, tapareasma sevdiği şey, nesne" anlamında­
ki bu söz dilimizde daha çok "kendilerine karşı duyu­
lan aşırı sevginin bir ifadesi olarak yapılan, insan veya
insanüstü güçlere sahip olduğuna inanılan cisim, hey­
kel, tanrıça" anlamında kullanılır. Kurulumuz idol ye­
rine dilimizde var olan put veya mini p ut kelimeleri­
nin kullanılabileceği görüşündedir. Örnek : Sonuçta he- .
pirniz bize bu hayat kültürünü veren putlarımıza (mini
putlarımıza) sadığız.
iliüstrasyon : Fransızca i l l ustrati on . Bu söz di l i ­
mize "resimle süsleme" veya "kitap içindeki bir yazıyı
açıklayan veya süsleyen resim" anlamlarıyla geçmiştir.
Yabancı Kelimelere Karşılık Bulma Kurulu bu ayki
28

toplantısında iliüstrasyon için bezerne ve resimierne


sözlerini önermiştir. Aynı kökten gelen illüstratör
kelimesine karşılık olarak ise Kurulumuz, bezeyici ve
resimleyici sözlerinin uygun olduğu görüşündedir. Bu
arada dilimizde zaman zaman kullanılan ve yukarıdaki
Fransızca kelimelerle kökteş olan illüstratif sözü var-:­
dır. Bunun için de önerimiz bezekli'dir.
illüzyon : Fransızca illusion. Yanlış algılama ve
duyu yanılması. Eskiden bu kavram galatıhis s özü y l e
karşılanırdı. V ar olan nesne veya canlı yı yanlış veya
değişik olarak algılama demektir. Bu söz için Kurulu­
muz, dilimizde zaten var olan göz bağcılık kelimesinin
kullanılmasını önermekle birlikte, geçeceği yere göre
yanılsama, yanılmaca sözlerinin de bu kavramı kar­
şılayacağını belirtmektedir. Örnek: Deniz altı dünyası­
nın zengin ve şaşırtıcı hayatında renkli yanılsamalar
üreten desenler insanı çeşitli yorumlara götürüyor.
illüzyonist : Fransızcadan dilimize geçen ve il­
lüzyon kelimesiyle kökteş olan bu isim dilimizde doğ­
rudan göz bağcı sözüyle karşılanmıştır. Bu sebeple
Kurulumuz da bu söz için göz bağcı kelimesinin
kullanılmasını önermektedir.
indikatör : Fransızca indicateur. "Gösterici , be­
lirtici, haber verici, kılavuz ve gösterge" anlamlarını ta­
şıyan bu söz için Kurulumuz gösterge karşılığını
önermektedir.
iniine skate : İngilizce olan bu söz line ç izgi ,
"

hat", skate "paten" kelimelerinden oluşmaktadır. In i s e


"içinde" ahiarnını veren İngilizce bir şekildir. Bu söz
özel olarak yapılmış ayakkabıların altına yerleştirilmiş
krampona benzeyen bir sıra tekerlekle kayılarak yapı­
lan bir spor dalının adıdır. Kurulumuz bu söz için
kaykaç kelimesini türetmiştir. Örnekler: Ankara 'da
yaşları 14-20 arasında değişen 15 kadar genç, kaykaç
29

adlı spordan büyük zevk alıyorlar.


insider : İngilizceden dilimize geçen bu söz, bir
bankacılık terimi olup "içinde bulunduğu konum se­
bebiyle bir şirket hakkında halkın bilmediği ancak
şirket hisse senetlerinin fiyatlarını etkileyebilecek has­
sas . bilgilere sahip olan kişi" anlamına gelir. . Kurulu­
muz bu s ö z için dilimizde zaten var olan iç hissedar
kelimesinin uygun bir karşılık olduğunu kabul etmiştir.
Ö rnek: B ilginin hemen kara dönüş tü rü ldüğü para piya­
sasında iç hissedarlık iddiaları son zamanlarda arttı.
irredantizm : Fransızca irredentisme . Fransız­
cadan dilimize giren bu kelime "dil, gelenek, görenek
ve çeşitli kültür değerleri bakımından bir birlik göster­
diği halde, ana yurt dışında kalmış halkın yaşadığı top­
rakları ana yurt sınırları içine almak düşüncesini temel
alan akım" olarak tanımlanabilir. Kurulumuz, bu söz
için kurtarırncılık sözünün uygun bir karşılık oldu­
ğunda birleşmiştir. Bu kelimenin kullanılışma F.R.
Atay'ın Çankaya adlı eserinden alınan şu cümleyi
·

örnek olarak verelim: Mustafa Kemal 'in düşündüğünün


tam aksine ihtilalci/er, halkı kazanmak için çoktan
kaybettiğimiz Girit 'i Yunanistan ' ci vermemek, Bosna­
Hersek 'i Avusturya-Macaristan İmparatorluğu 'ndan
geri almak, Qulgaristan 'ı tanımamak gibi bir kur­
tarırncılık edebiyatı tutturmuş/ardı.
irrite etmek : Fransızca "irrit€" ismine "etmek"
yardımcı fiili getirilerek yapılan bu söz, "tahrik etmek,
sinirlendirmek, kızdırmak, tahriş etmek" gibi anlam­
larda ·kullanılmaktadır. Kurulumuz bu sözün, kızdır­
mak kelimesiyle karşılanacağı görüşündedir. Yerine ve
kullanımına göre ötkelendirmek, sinirlendirmek fiil­
Ieri de irrite etmek için uygun karşılıklardır.
Bu sözün irrite edici biçimindeki kullanımına da
rastlanmaktadır. Bu durumda irrite edici ye rine kızdı-
30

rıcı, öfkelendirici, sinirlendirici kelimeleri kullanıl­


malıdır. Örnek: Son olarak durup dururken başlattığı
bu yeni adet olağanüstü kızdıncıdır (öjkelendiricidir,
sinirlendiricidir) .
izoUisyon : Fransızca isolation. "Elektrik akımı­
nın olumsuz etkilerini önlemek için iletkeni kauçuk,
lastik, porselen gibi maddelerl e kaplama, tecrit etme;
ısının gereksiz yerlere dağılmasını önlemek, ses ve
gürültüterin belli bir alanda kalmasını sağlamak ama­
cıyla yapıda birtakım önlemler alma" anlamlarında kul­
lanılan bu söze karşılık olarak, daha önceden yalıtma
ve yalıtım kelimeleri önerilmiştir. Kurulumuzun da
kabul ettiği bu Türkçe karşılıkların yerine son zaman­
larda sık sık İzolasyon kelimesinin kullanıldığı görül­
mektedir. Ayrıca sözün izoHitör şeklindeki türevine
karşılık olarak, yine daha önceden teklif edilmiş olan
yalıtkan kelimesi kullanılmalıdır. Dilimizde izole et­
mek biçiminde de kullanılan bu söz, "tek başına bı­
rakmak, soyutlamak, yalnızlığa terk etmek" anlamına
da gelir. Kelimenin bu anlamı için teklifımiz: soyut­
lamak. Örn ekler: Binanın yalıtımı işinde çeşitli plastik
maddeler kullanılacak. · Şirket, Sanayi Bakanlığının
onayladığı yetki anlaşması ilkelerine uygun olarak
tesislerinde, yalıtırnda kullanılacak polistiren levlıa
üretimine başlayacak. Bazı ülkeler kendilerini dünya­
dan soyutlamışlardır.
jakuzi : "Yıkanmak, sağlıklı kalmak amaçlarıyla
evlere yerleştirilen bir tür havuz" anlamındaki bu söze
karşılık olarak Kurulumuz, s ağlık havuzu kelimesinin
uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Nor­
veç 'ten gelecek viila/arın buhar/ı hamarnı ve sağlık
havuzu yokmuş. "
jalfizi : Fransızca jalouise. " Ş erit biçiminde me­
tal veya pHistik levhalardan yapılmış, perde gibi pence-
31

relere takılan düzen" anlamında olan bu söz i çi n Ku­


rulumuz, şerit perde karş ı l ığını önermektedir. Örnek:
Pencere/ere takılan şerit perdeleri temizlemek gerçek­
ten zor.
jenerasyon : Fransızca generation "Doğuş, soy,
.

nesil" anlamlarına gelen bu söz bitki ve hayvan üre­


meleri için de kullanılır. Kurulumuz, jenerasyon sözü­
ne gerek bulunmadığı; kuşak, nesil ke li mele rinin ye­
terli olduğu görüşündedir. Örnekler: Onu bizden önce!ô
kuşak daha iyi tanımış. Sun 'f ışık altında büyüyen
fare/ere ilk nesilde hiçbir şey olmuyor. Dördüncü
nesilden sonrafare/erin güçsüzleşfiği gözleniyor.
jenerik : Fransızca generique . Dilimizde daha
çok sinema alanında kullanılan bu söz "bir fılmde
emeği ge çeni erin adlarını, fılmin yapım ı yla il gi li bil­
gi leri içine alan ve fılmin baş ında (bazen sonunda)
sunulan liste" anlamındadır. Kurulumuz bu söz için ,

tanıtımlık veya tanıtma yazısı karşı lıkları n ı öner­


mektedir. Örnek: FiZmin tanıtımlığını kaçırmış, ortala­
rında bir yerde seyretmeye başlamıştım.
joysti ck : İngilizce j oystick. Bilgisayar alanında
ve uçaklarda "kumanda kolu" anlamında ku llan ı lan bu
söz için Kurulumuz, yönetme kolu kelimesini karşılık
olarak önermiştir. Örnek: Pilotlar, bu uçakta direksi­
yon benzeri kumanda yerine koltuklarının-yanında bu­
lunan yönetme kolunu kullanıyorlar.
kadük : Fransızca caduc. "Değerini önemini yi ­
tirmiş, eskimiş" anlamında olan bu kelime kadük o l ­
mak biçiminde de dilimizde kullanılmaktadır. Kurulu ­

muz, kadük sözüne karşılık olarak düşmüş· keli -mes ini,


önermektedir.
kadük olmak : düşmek, düşmüş olmak.
Örnekler: Aylardır sırada bekletilen kanun teklif
ve tasarılarını görüşmeye başlayarak seçim teklifini
32

düşmüş htile getirecek. Süresinde görüşülmediği için


teklifimiz düşmüş oldu.
kalifikasyon : Fransızca qualifıcation. "Ustalık
kazanma,_ vasıflı, nitelikli olma" anlamlannda dilimiz­
de kullanılan bu söz içiri Kurulumuzun önerisi nitelik­
Iilik, vasıflılık'tır. Sıfat olarak geçen kalifiye i ç i ns e
nitelikli, vasıflı sözleri uygun birer karşılıktır. Örnek:
Bu ünlü şirketin nitelikliliğinden (vasıflılığından) kolay
kolay vazgeçilemez.
kalitatif : Fransızca qual itatif. Fransızcadan di­
limize geçen bu söz, kaliteye ilişkin, kaliteye dair
anlamlarıyla sıfat olarak yer yer kullanılmaktadır. Ka­
lite (Fransizca qualite) dilimizde nitelik kelimesiyle
karşılanır. Buna bakarak kalitatif i ç i n , niteleyici karşı­
lığını öneriyoruz. Örnek: Niteleyici araştırma, küçük
denek grupları ile yapılan söyleşileri kapsıyor.
kantitatif : Fransızca quantitatif. Fransızcadan
di limize geçen bu söz "kemiyete, niceliğe ilişkin,
niceliğe dair" anlamlanyla sıfat olarak zaman zaman
kullanılmaktadır. Fransızca quantite dilimizde nicelik
diye karşılanmıştır. Dolayısıyla Kurulumuz, kantitatif
kelimesinin karşılığı olarak niceleyici sözünü öner­
m ek te di r. Örnek: Niteleyici araştırma konusunda uz­
man ve deneyim sahibi olan firma, niceleyici araştır­
malar konusunda da· her türlü ihtiyaca cevap ve rece k
bir yapıya sahip.
kartvizit : Fransızca carte de visite. İki sözden
oluşan bu Fransızca kelimenin Türkçedeki kullanımı
epeyce yaygındır. Son dönemlerde daha sık kullanıl­
maya başlanan bu kelime için Kurulumuz, tanıtma
kartı sözünü önermiştir. Örnek: Mağazanın bu zengin
tanıtma kartı, gelişmiş ülkelerde siyasetin ve kültürün
nasıl vasıflı eleman larca yürütüldüğünün bir gösterge­
sidir
33

kemoterapi : Tıp alan ı n da kull an ı l an v e kimya


"

ile tedavi" anlamına gelen bir terimdir. Kurulumuz bu


kelimeye karş ı l ı k olarak kimyasal (kimyevi) tedavi
sözünün uygun olacağı görü şünde di r : Ö rnek: Uzman­
lar şimdi içerik ve etki açısından kafeine benzeyen ,

ancak sinir sistemi üzerinde etkili olmayacak, yapay


bir m adde üzerinde çalışıyorlar. Söz konusu m addenin
bulunması halinde hem ışın tedavisi, hem de kimyasal
tedavi süreci daha etkili hiile getirilebilecek.
kitsch :_ Almanca kitsch. Bu söz de özgün imla­
sıyla dilimizde ku l lan ılm aya b a ş l an an sözlerdendir. Al­
m anca Türkç e Sözlük bu kelimeyi "ilkel yollardan duy­
-

guları harekete ge çirm ek iste yen sözde sanat eseri ;


sanat değeri olmayan de ğers i z eser, bayağı şey, zevk­
sizlik" şeklinde tanımlamaktadır. Kurulumuz, b u söze
karşılık olarak bayağı, bayağılık, zevksizlik kelimele­
rini n uygun olduğu görüşündedir. Ö rn ek : Görüntüsün­
den ve dilinden bayağılık akıyor, emme basma tulum­
balar bile ondan daha estetik.
klon : İn gilizc ed en dilimize girmiş olan ve bitki
bilimi i le h ayvan bilimi alanlarında kullanılmakta olan
bu kelime, "bölünen bir bitkiden meydana gelen bitki­
ler; özel bir işlem ile nüvesi faal duruma getirilmiş
hücre lerden mey dana gelen ve birbirine benzeyen
canlılar grubu" anlamını taşımaktadır. Kurulumu z bu
kelime için kopyalama k arşılı ğı n ı n uygun olduğu
görüşündedir: Örnek: En s titün ün deneylerinde dünyaya
gelen hayvanların, normalden neredeyse iki mis li bü­
yük olduğunu söyleyen yetkili, kopyalanan koyunların
4, 5 yerine 9 kilo geldiğini açıkladı.
klonlamak : kopyalamak.
kokpit : İngilizce c oc kp i t . Pilot k abi n i . "Gemile­
rin kıç tarafında bulunan alçak güverte anlamına da
"

ge l ir . Bu söze karşılık olarak Kurulumuz p i l ot köşkü


34

kelimesini önermektedir. Ö rn e k : Konuk devlet başkanı


törenden sonra bir süre F-1 6'nın pilot köşkünde otur­
du.
koUij : Fransızc a co l l age "Elde bulunan her türlü
.

basılı malzemenin bir yüzey üzerine yeni bir kompo­


zisyon oluşturacak şekilde yapıştınlmasıyla elde e d ilen
bir tür resim sanatı tekniği. " Kurulumuz, kesyap ke­
limesinin kolilj için uygun bir karşılık olduğunda bir­
leşmiştir. Örnekler: Sanatçının resimlerindeki figürler
kesyap tekniği ile resme aktarılmıştır. Ödül töreninde
öğrenciler, bir kesyap çalışması sergi/eyerek davetli­
lerce alkışlandılar.
kombinasyon : Fransızca combinaison . Dilimiz­
de "Bir işi başanya ulaştırmak için alınan önlemler,
düzenleme" anlamında kullanılan bu s ö ze karşılık ola­
rak Kurulumuz, birleşim ke li m e sini önermektedir. Ör­
nekler: Tablo birçok canlı renk birieşimine sahipti.
Rejimi daha da yıpratmadan bazı birleşim önerileri
değerlendirilmelidir.
kombine : Fransızcadan dilimize girmiş· olan bu
kelime g en el dilde "birleştirmek, karıştırmak, bir araya
g eti rm ek anlamlarını taş ı maktad ı r . Ayrıca askerlik,
"

sinema, tiyatro ve spor alanlannda da kullanılmakta


olan bir teri mdi r Kurulumuz kelimenin genel dildeki
.

kullanımı iç in birleşik vey a toplu karşılıklarını öner­


mektedir. Ayrıca sinema, tiyatro ve sp o rd ak i kombine
bilet için; toplu bilet, spordaki kullanımları için
kombine akın, kombine yarış ve kombine savunma
için ; toplu akın, toplu yarış ve toplu savunma karşı­
lıklarının kullanılmasını uygun görmektedir. Örn e k :
Mersin Termik Santralinin iyileştirilmesi, sanıralin ka­
pasitesini artırmak amacıyla doğal gaza çevrim/i bir­
leşik yakıt sistemli olarak yapılacak.
konjonktivite : Fransızca conjonctivite. Tıp da-
35

lında kullanılan bir terimdir ve "gözde katılgan zar


iltihabı, · göz ingini" anlamlannda geçer. Kurulumuz,
tarihi metinlerimizde geçen ve iltihap anlamına gelen
"yangı" kelimesinden yararlanarak göz yangısı sözünü
karşılık olarak önermektedir. Örnek: Farkında olma­
dan gözümüze kaçan bir cisim göz yangısına sebep
olabilir.
konsorsiyum : Fransızca consortium . "Ulusl ar
arası kuruluşların ve bazı hü k umeti erin iktisadi ve mall
yardımları yürütmek üzere oluşturdukları ortaklık" an­
lamında kullanılan bu söze Kurulumuz, şirketler
birliği karşılığını önermektedir. Örnekler: Bossa 'nın
halka arzına Finansbank liderliğinde 15 üyeli bir
şirketler birliği aracılık edecek. Türk firmalarının
şirketler birliği oluşturmaları hdlinde doğal gaz hat­
tından 300-400 milyon dolarlık bir pay almalarının
mümkün olabileceği kaydediliyor.
konstellasyon : İngilizce constellation (takımyıl­
dız, burç) . Türkçede bu söze karşılık olarak zaten ta­
kımyıldız kelimesi vardır . . Kurulumuz kelimenin me­
cazi anlamdaki kullanılışma karşılık olarak is e kü­
melenme sözünü tekl if etmektedir.
konstrüksiyon : Fransızca construction. "Bir ya­
pıda taşıyıcı nitelikte olan bütün imalat veya bir inşa­
atta bir araya gelip yapıyı oluşturan ögeler bütünü "
anlamlarında geçen bu sözy, daha önce önerilmiş olan
yapı kelimesi uygun bir karşılıktır. Örnekler: Şirketi­
miz, sağlıklı bir uyku için sağlam çelik yapı ve dolgu
malzemesiyle beslenmiş yatakları piyasaya Ç ıkaracak.
Bu gökdelenleri çelik yapı ayakta tutuyor.
konteyner : İngilizce c on tai ner Bu kel ime Türk­
.

çe Sözlük'te "ticaret eşyalarını taşımak için uluslar


arası standartiara göre yapılmış büyük sandık" şeklinde
tanımlanmaktadır. Kurulumuz bu kelimeye karşı lık
36

olarak taşımalık sözünü önermektedir. Örnek: Yurt dı­


şından gelirken ev eşyasını bir taşımalık kiralayarak
Sirkeci 'ye kadar getirmişti.
korelasyon : Fransızca correlation. İki bağlılaşık
kavram arasındaki ilişki. Organizmanın değişik yapı,
özellik ve olaylarında görülen karşılıklı ilgi . Bu söz son
yıllarda para piyasasında çok geçmektedir. Kurulumuz,
dilimize Fransızcadan geçen bu sözün karşılığının
ilgileşim olması gerektiğini kararlaştırmıştır. Örnek:
Türkiye hisselerinin riski, diğer ülkelerdeki riskle dü­
şük bir ilgileşim göstermediğinden bu risk priminin de
fazla aşırı olması gerekmiyor.
kreditör : Fransızca creditor. "Sağladığı bir kre­
di, mal veya hizmet karşılığında bir para ödenmesini ·
veya bir yükümlülüğün yerine getirilmesini istemeye
hakkı olan taraf; ödünç veren (banka) " anlamlarında
dilimize geçen bu kelime için Kurulumuz, kredi açıcı
karşılığını önermektedir. Örnekler: Kredi açıcı ülkeler
gerekli gördükleri takdirde Bosna 'nın imarı n a katıla­
caklar. Toplam tutarın 800 milyon dolarlık bölümü 36
kredi açıcı kuruluş tarafından dış borç yoluyla karşıla­
nacak.
krematoryum : Fransızca cn!matorium. "Ölüle­
rin yakıldığı yer" anlamında dilimize geçen bu kelime
için Kurulumuzun önerisi yakmalık'tır. Örnek: Ameri­
ka 'nın San Antonio eyaZetindeki Woodlawn Mezarlığı '- .
nın yakmalığında çalışan görevliler, 181 kiloluk bir
cesedi yakmak isteyince yangın çıktı.
kripto : Yunanca kryp to s (saklı) . Yunancadan
diğer dillere ve dilimize geçen bu söz "gizli, kapalı,
muammalı " anlamını taşımaktadır. Komisyonumuz,
Türkçedeki kullanımı için şifreli yazı, saklı yazı
karşılıklarının uygun olacağı görüşünde birleşmiştir.
· Örnek: AB il ikelerindeki çok sayıdaki büyük elçi, Anka-
37

ra ya değişiklik beklemedikleri konusunda uyarı mek ­


tupları ve saklı yazılar gönderdiler.
kulvar : Fı:ansızcadan di l imiz e giren bu söz,
Türkçe Sözlük' te "bazı yanşlarda koşu cu veya yüzücü­
nün ko ştuğu, yüzdüğü yanş şeridi " an l am ınd adır .
Kurulumuz bu kel i m en i n spordaki ku Hanım ı i çin şerit,
mecaz anlamındaki kullanımları için de yol ve çizgi
karş ı lı kl annı n uygun olacağı görüşündedir. Örnek: Sir
Paul Mc Cartney, artık klôsik müzik yolunda koşuyor.
kupür : Fransızca coupure. Daha çok gazete v e
dergilerden kesilmiş yaz ı lar için ku l l anı lan bu kelime­
ye karşılık olarak Kurulumuz, kesik · s öz ü n ü n uygun
olduğu görü ş ündedir . B il in d i ği gibi kupür, b anka cı l ı kt a
"bir tahvilin parçalan, standart banknot d eğ e r i n i n al­
tında değer taşıyan kıymetli k ağı t " anlamında kulla­
nılmaktadır. Kesik sözü bu an l am için de kul l an ı l m a l ı ­
dır. Ö rnekler: Kesikierin bölünmesi ortakların aleyhine
olabilir. Hisse senetlerin in mevcut kesikleri daha küçük
kesikiere bölünecek. ·

küratör : İn g i li zc e d en (curator) dilimize. giren


bu kelime "müze veya kü tüph an e müdürü" an l am ı n d a­
dır. Kurulumuz, bu gö re v in aynı z am an d a koruyucu ve
kollayıc ı özelliğini vurgulayarak, bu söze karşı kolla­
yıcı karş ı lı ğ ın ın kullanılmasını önermektedir. Ö rn ek :
Janice Blackburn 'ın kol/ayıcılığını yaptığı çağdaş de­
koratif sanat sergisi 6 Şubat tarihinde açılacak.
Iabtop : İn gi l iz c e I ab ve top kelimelerinden olu­
şan bu s ö z , küçük, ta Ş ı nab i l i r, her ortamda kullanılabi­
len bi r tür bi lg i s ayarı n adıdır. Kuru lumuz , bu kelimeye
karşılık olarak dizüstü s özünün uygun olduğunda bir­
leşmiştir. Aslı dizüstü bilgisayarı o l an bu taml am an ın
zamanla, ya l n ı z c a dizüstü şe kli n d e tek başına bu bil­
gi s ayar türünü an l at arak yaygınlaşacağı beklenmek­
tedir. Örnek: Dizüstü bilgisayarı için ilk taksiti ya-
38

tırdım, şimdi Mercury PC kampanyasına katılacağım.


laser-disc : İngilizceden dilimize geçen ve sine­
ma alanında kullanılan bu kelimeye karşılık olarak
Kurulumuzun önerisi ışıklı teker'dir. Örn e k : Ünlü
Amerikalı şarkıcının 1 994 y ılı nda verdiği konseri
Alesanatta ışıklı tekerden izleyebilirsiniz.
fiberasyon : Fransızca liberation. "B ir yüküm­
lülükten kurtulma, özgürlüğe kavuşma" anlamlarında
olan bu söz, Türkçede daha çok bir ekonomi terimi
olarak kullanılır. "ithalatı serbest ·bırakma, sınırlamala­
rı kaldırma" demektir. Bu �öz için Kurulumuz, genel
anlamıyla serbestlik, ticaretteki anlamıyla da dış ti­
caret serbestliği karşılıklarını önermektedir. Örnek:
Bu çok önemli bir karardır ve Türkiye 'de dış ticaret
serbestliğine geçişin ilk basamağıdır .

lifting : İngilizce lifting. Bizde daha çok tıp ala­


nında estetik terimi olarak kullanılan bu söz için ger­
dirme kelimesi önerilmiştir. Örnek: Geçtiğimiz gün­
lerde Berlin 'de düzenlenen ve dünyanın en önde gelen
estetik cerrahiarını bir araya getiren toplantıların ana
gündemini gerdirm e konusu oluştu rdu . -�

limit : Fransızca limite. "Bir şeyin nicelik bakı­


mından erişebileceği en son nokta veya yer. " Matema­
tikte ise "değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar
yaktaşabildiği durağan büyüklük" anlamlarında olan bu
söz için Kurulumuz, yerine göre uç, sınır ve üst sınır
,

kelimelerinin kullanılabileceğini kararlaştırmıştır. Ör­


nekler: Bazı ülkelerde demokrasinin sınırları giderek
daha yaygın biçimde tartış ılmaya başlıyor. Bankalar ,

müşterileriyle yapacakları sözleşmelerde onların, çekin


üzerinde üst sınır belirtilmemişse çekte yazılı bütün
meblağı ödemekten, üst sınır belirtilmişse bu sınıra
kadar ödemede bulunmaktan sorumlu tutulmaZarın ı
öngörüyor.
39

link İngilizce link. Dilimizde bir bilgisayar te­


:

rimi olarak "halka, bağ, bağlantı, iletişim dizgesi bir­


liği, anlamlarında kullanılan link kelimesine karşılık
olarak Kurulumuz, ilişim sözünü önermektedir. Örnek :
İlişim hatlarında ortaya çıkan arıza sebebiyle yayma
ara verilmiştir.
lisans : Fransızca licence. Bu söz dilimizde genel
olarak "dört yıl süren üniversite veya yüksek okul
öğrenimi" anlamında kullanılır. Bunun yanı sıra ticari
alanda da lisans sözü geçmektedir. Yu rd a mal sokma
"

veya yurttan mal çıkarma izni ; yabancı bir fırmanın


malını yurtta üretme izni; sporcuların federasyondan
aldığı resmi belge" anlamlarıyla Tütkçede geniş bir
kullanım alanı bulmuş olan bu kelime için Kurulumuz
yetki belgesi karşılığını önermiştir. Ticaret ve spor
alanında lisans yerine izin bel gesi eğitimde ise yet­
,

kinlik kullanılmalıdır.
Kurulumuz, bu sözün ithal lisansı, ihraç lisansı,
lisans tezi, ön lisans, yük s ek lisans biçimlerinde de
kullanıldığını tespit etmiş, bunlar için de ithal izni,
ihraç izni, bitirme tezi, ön yetkinlik, üst yetkinlik
tamlamalarının uygun birer karşılık olduğunda birleş­
miştir.
lokal : Fransızca local . Dilimizde d a h a çok "bir
demek veya kuruluş üyelerinin buluşup oturduğu yer"
anlamında kullanılan lokal, coğrafya ve tıp terimi
olarak da geçer. Kurulumuz, lokal sözüne karşılık
olarak yerel ve mahalli kelimelerinin uygun olduğunu
kabul etmiştir. Tıptaki kullanımı için de lokal anestezi
karşılığında sın ırlı uyuşturma sözü önerilmiştir. Bun­
ların dışındaki anlamlar için Kurulumuzun önerileri,
ev, eğlence evi eğlence ye ri di r Örnek: Amerikan
, ' .

Koleji, bu yılki geleneksel gecesini Bizim Tepe eğlence


evinde (eğlence yerinde) yaptı.
40

lokalize : Fransızca localise. Lokalize etmek,


lokalize olmak biçiminde birleşik fiilierde kullanılan
bu kelime için Kurulumuz, fiil olarak s ın ı rla m ak,
sınırlandırmak, isim kullanımı i ç in is e s ı nı rl a n dırıl­
mış sözlerini ö nerm i ştir. Örnekler: Bu iki kuruluşun
taşıdığı yolcu sayısı azalmadı ama bir ölçüde sınır/an­
dı. Merkez Bankası IMF'ye verdiği gösterge niteliğin­
deki aylık ortalama üst sınırlar ile kur sepetinin değeri
arasındaki farkı sınırlandırdı.
maksimalist : dorukçu yakl aşım , aşırı.
maksimizasyon : Fransızca maximisation (aza­
mileştirme) . Dilimizde ekonomi alanında kullanılan bu
söze karşılık olarak Kurulumuz, en üst seviyeye çı­
karma ve dorukl aş tırm a kelimelerini önermektedir.
maksimize etmek : en üst seviyeye çı kar m a k,
· doruklaştırmak.
maksimum (maksimal) : doruk, doruk nokta­
sı, en çok, en üst, en yüksek.
maksimum düzey : en üst düzey.
manipüUisyon : Fransızca manipulation .. Dah a
. çok ticari hayatta kullanılan bu söz piyas ad a canlanma
"

havası yaratmak, sermaye kesimini ti c arete t e şvik et­


mek ve piyasayı etkilemek amacıyla sun 'i olarak men­
kul kıyınet alım satımı yapmak" anlamındadır. Kuru­
lumuz bunun için hileli yönlendirme, hileyle yönlen­
dirme karşılıklarını önermektedir. Manipülasyon ay­
rıca insan için "ustalıkla yapmak, idare etmek" anla­
mında da kullanılır. Bu durumda güdümleme sözü bu
kavram ı karşılar. Sözün manipüle etmek şeklindeki
kullanımına karşılık olarak ekonomide hileyle yönlen­
dirmek, insan için is e güdümlemek kelimeleri kulla­
nılabilir. Örnekler: Uzman, bu konuda "şirketlerin hi­
leli yönlendirme yapmamaları için SPK özerk olmalı­
dır. " dedi. Borsayı hileyle yönlendirmek isteyenlere,
41

burasının bir kumarhane olmadığını hatırlatmalıyız.


maraton : Fransızca m arath o n 42. 1 95 metrelik
.

en uzun yaya koşusu demek olan bu söz Kuru lu mu z ca ,

uzun koşu olarak karşılanmıştır. Aynı köke dayanan


maratoncu sözü ise uz u n koşucu diye karşılanır.
marketing : İngilizce marketing. Ticari h ayatı­
m ı zda sık geçmeye başlayan "pazarlama hakkında ge­
rekli bil gi ye sahip olma; uygun mal, uygun hizmet,
u ygun fıyat ilkelerinden hareketle satış yapma, hizmet
sunma" anlamlarında kullanılan bu söz için Kurulu­
muz, pazarlama teriminin uygun bir karşılık olduğun­
da birleşmiştir. Örnek: Şirket bünyesinde görevlendi­
rilecek olan elemanlara pazarlama konusunda eğitim
verilecek.
market maker : İngilizceden dilimize giren ve
borsa alanında kullanılan bu terim "piyasa oluşturan,
pazar hazırlayan" · anlamındadır. Bu söz için Kurulu­
muz piyasa ku ru cu karşılığının kullanılmasını öner­
mektedir. Örnek: Vadeli işlemler piyasasında, piyasa
kurucuları da· bulunacaktır.
meditasyon : Fransızca meditation. "Düşünceye
dalına, tasarlama, kurma anlamına gelen bu söz için
"

Kurulumuz, derin düşünme sözünü önermektedir.


Örnekler: Uzak Doğu 'da binlerce yıldır uygulanan de­
rin düşünme yöntemi, modern çağın gerginfiğiyle baş
etmeye çalışanların kurtarıcısı oldu. Avrupa 'nın ç oğu
ülkesindeki genç ve orta kuşak insanlar, derin düşün­
ceyle negatif enerjiden kurtuluyorlar.
megapol : Yun anc a megalopolis. Dilimizde " nü­
fus artışı yüzünden şehirlerin yayılarak birbirine bitiş­
ınesiyle meydana gelen yerleşme alanı, birleşik şehir"
anlam ında kullanılan bu söz için Kurulumuz, dev şehir
sözünü önermektedir. Şehir kelimesinin Anadolu'da
"şar" biçiminde kısaltıldığı ve çeşitli yerleşim yerleri-
42

'nin adında da bulunduğu hatırlanırsa, dev şehir yanında


dev şar sözünün de kullanılabileceği bazı Kurul üyele­
rince ifade edi lm i şti r.

mega store : Bu kelime Yunanca köken l i mega


"büyük, bir birimin milyon katı " ve Amerikan İngiliz­
cesinde geçen "dükkan" anlamındaki s to re sözlerinden
oluşmaktadır. Kurulumuz bu söz için büyük mağaza
sözünü önermiştir. Örnek: 25. yılını kutlayan Beymen
"koşulsuz müşteri mutluluğu " anlayışı çerçevesinde
Suadiye 'de büyük bir mağaza açıyor.
metamorfoz : Fransızca metamorphose. Çeşitli
bilim dallarında geçen bu söz için Kurulumuzun öneri­
si başkalaşma veya değişme'dir. Örnek: Onun ortaya
koyduğu başkalaşma (değişme) insanı şaşkınlığa dü­
şüren türdendir.
Aynı kökten isim o l arak kullanılan metamor­
fizm ise başkalaşım veya değişim kelimeleriyle kar­
şıianmalıdır.
metraj : Fransızca metrage. Dilimizde "metre
o l ar ak uzunluk, metre ile ölçüm" anlamlarında giqerek
.

s ık kulla11ılmaya başlanan bu söz için Kurulumuz,


uzunluk karşılığını önermektedir. Bilindiği gibi bu
kelime daha çok s i nem a alanında kısa metrajlı film,
uzun metrajlı film şekillerinde geçmektedir. Bu
durumda i s e kısa süreli film ve uzun süreli film den­
me s i gere kme ktedi r Ö rnek: Atatürk Kültür Merkezinde
.

gösterilecek kısa süreli filmierin ilgi top/ayacağı tah­


min ediliyor.
mikser : İn gi li z ce mixer. "Çeşitli yiyecek mad­
delerini karıştı rm aya yarayan elektrikli alet, k arı ş tırıcı
,

harç karma aleti , karm aç . Kurulumuz, bu söz için


"

temel işlevden hareket · ederek çırpıcı k arş ıl ı ğı nı öner­


miştir.
minimize etmek : Fransızca minimiser (küçült-
43

rnek, ufaltmak, önemsiz gibi göstermek) ve Türkçe


etmek yardımcı fiilinden oluşan ve bil gisayar ile ilgili
olarak gündeme gelen bu söz, Kurulumuzca en aza
indirmek şekl i nde karşılanmaktadır. Örnek: MMX
teknolojisi, el bilgisayarlarında ek yer ve yük tutan
donanım/ara olan gereksinimi en aza indirmeye çalışı­
yor.
mizanpaj : Fransı zca mise en pages. "Gazete,
dergi gibi yayınlarda sayfa düzeni" anlamında dilimiz ­

de uzun bir süreden beri kullanılan bu söze karşılık


olarak Kurulumuz, sayfa düzeni sözünün kullanılma­
sının uygun olacağını kararlaştınnıştır. Örnek: Kitabın
sayfa düzeni özenle yapılmış, resimler ve çizimler ge­
rektiği yerlere konulmuŞtur.
modem : Fransızca modulateur-demodu-latuer
kelimelerinin kısaltınası olan modem, "uzak yerleşim­
Iere çeşitli iletişim sinyalleri ile bilgi göndenneyi
sağlayan cihaz" anlamındadır. Kurulumuz, bu kelime
için çevirge sözünü önermektedir. Örnek: Fazladan bir
'"ücret ödemeden kullanılabilecek odaların bu bölümün­
de büyük boy masa, lamba, belgegeçer ve çevirge
bağlantısı olan bir çalışma koltuğu bulunacak.
Morlernin faks modem, voice modem gibi türle­
ri de bulunmaktadır. Bunlar için de Kurulumuz,
belgegeçer çevirgesi, ses çevirgesi karşılıklarını
önermektedir.
modül : Fransızcadan (module) dilimize giren bu
kelime bir mimarlık teri m i olarak, "bir yapının çeşitli
bölümleri arasında orantıyı sağlamak için kullanılan
ölçü birimi" anlamını taşı m aktadır Ayrıca, "bir uzay ·
.

taşıtının yap ısı içinde yer alan ve kendi başına hareket


edebilen bağımsız bölüm" anlamını da yüklenmiştir.
Kurulumuz modül kelimesi için parça karşılığını
önermektedir. Kelimenin uzaydaki kullanımı için de
44

yine parça sozunun uygun olacağı görüşündedir.


Örnek: Bu yeni biçimlerin, yer değiştirme özgürlüğü
bulunan parçalı bir sistemde yüzeyler üzerinde sırala­
n ışı F. Özgür 'ün temel kaygısını o luşturuyor.
modüler sistem : parçalı sistem.
monetarist : Fransızca monetarist. "Parayla ilgi­
li" anlamındaki bu söz, Türkç e ye monetarizm b içimin­
de de gi rm i ş ti r. Kurulumuz, " eko no mi k dengeleri ku­
ran en önemli unsurun para olduğunu savunan akım"
anlamındaki monetarizm sözü için paracılık, mone­
tarist için de paracı karş ı l ıkların ı önerriıektedir. Örnek:
Paracı ekonomi modasının hayal kırıklık/arından birini
daha yaş ıyo ruz.
monitör : Fransızca qıo niteur. Bu ,kelime Türkçe
Sözlük'te " l .Her türlü ç al ışm al ard a yetiştirici: Beden
eğitimi moni törü . 2 . Te l evi zyond a görüntü ile sesin
niteliğini eşleme, görüntü seçimini gerçekleştirme,
görüntüyü yayım l am a gibi işlerin denetlenmesinde
kullanılan alet." anlamlarında geçmektedir. Kurulumuz
bu söze karşılık olarak spor alanında yetiştirici, ekran
için de mini gösterici kelimelerini teklif e tmektedir.
Ö rnekler: Beden eğitimi yetiştiricisi. Kayak yetiştirici­
si. Mini göstericiler sayesinde arka koltuktaki yolcular
da seyahat esnasında film seyredebiliyor.
montaj : Fransızca montage. Dilimizde genel
o larak "bir bütünü o luşturm ak için p arç a la rı t akıp
b i rl eşt i rme işi" anlamında kullanılan bu söz, sinemacı­
lık alanında da "bir tilmin değişik zaman ve yerl erde
çekilen bölümlerinin bir bü tünlü k kuracak biçimde
b irl eş ti rilme s i işi" anlamında geçer. Kurulumuz bu sö­
ze karş ıl ı k olarak takyap . ve kurgu sö z l e ri ni n uygun
birer karşılık olduğu görüşünde birleşmiştir. Örnek:
Parçayı yenisiyle değişiirirken takyapını yetkili servise
yaptırınız.
45

Bu Fransızca söz dilimizde montaj masası, mon­


taj odası, fotomontaj , monte etmek, montaj cı b i çi ml e ­
rinde de kullanılmaktadır. Bunlardan montaj masası
ile montaj odası kelimel eri, kurgu masası ve kurgu
odası sözleriyle karşılanmaktadır. Bu duru m da foto­
montaj ' ın karşılığı ise fotokurgu olur. Monte etmek
için dilimizde bulunan kurmak fiili çaba gösterildiği
takdirde rahatlıkla bu sözün yerini tutar. Kuru lumuz ,
monte etmek karşılığı ol arak kurmak yanında yerine
göre yerleştirmek fiilinin de kullanılabileceği görü­
şündedir. "İşi yapan servis elemanı veya uzman" an­
lamındaki montaj cı kelimesi için ise önerimiz kulla­
nım alanına göre takyap çı ve y a kurgıtJcu'dur.
Bu arada unutmamak gerekir ki, söz konusu bir
yab anc ı söz basında, burada beliı1ilen karşılıkları
dışında çok değişik anlamlarda da kullanıl abi l iyor .
Halbuki bu tür kullanımlar için dilimizde pek çok
ke l i me vardır. Bu yolu se çm eyi p kolaya yönelenler
aşağıdaki örneklerde görüldüğü gibi montaj sözünü
tercih etmekte böylece montaj sözü anl arnca -hiç
gereği yokken- dallanmaktadır.
Banker sözü, lügatiere monte ediliyor. Uydu ya­
yın/arını izleyebilmek için balkana veya pencereye
çanak anten monte etmek yeterli.
Gazetelerden derlediğimiz bu örneklerin ilkinde
monte edilmek sözünün yerine girmek, i kinc i sinde ise
takmak, yerleştirmek fiilierinden birini ku l l an mak ge­
rekir.
mo�tör : Fransızca monteur kelimesi "takıp ku­
ran, ustabaşı, bir bütünü meydana getiren çeşitli par­
çaları birleştiren uzman" anlamlarına gelir. Kurulumuz,
bu söz için takyapçı veya kullanımına göre takyap
ustası karşılı k l arını önermektedir. Ö rn ek : Bayiler bir
mühendis veya mimar, teknik - ressam ve bir takyapçı
46

istihdam etmek zorundadır.


motto : İtalyanca motto. "İğneleyici söz, özlü
söz, parola" anlamlarında kullanılan bu kelimeye kar­
şı lık olarak Kurulumuz, ilke söz ke l i me s i ni önermek­
tedir. Örnek: Batıda müzik ve gösteri dünyasının bir
ilke sözü vardır: Gösteri sürmek zorundadır.
navigatör : Fransızca navigateur. "Uzun yolcu­
luklar yapmış gemici veya usta gemici" anlamına gelen
bu söz dilimizde "bir tür yönlendirme aracı" anlamında
kullanılmaktadır. Kurulumuz, kelimenin bu anlamı için
yönleyici karşılığını önermektedir. Örnek: 1 995 'in Ma­
yıs ayından başlayarak Almanya 'da Mercedes Benz 'in
S serisi araçlarından alanlar, isterlerse otomobillerine
elektronik yönleyici de taktırabilirler.
new age : İngilizce new (yeni) + age (yaş, çağ,
devir). Dilimizde son zamanlarda bir müzik türünün
adı olarak kullanılmaya başlanan bu kelime için Kuru­
lumuz, çağcıJ · müzik karşılığını önermektedir. Örnek:
Türk kökenli çağcıl müzik ustası, ilk albümüyle Alman­
ya 'dan sonra Amerika ya açılıyor.
new wave : İngilizce new (yeni) + wave (da1 ga).
"Herhangi bi r ü1kede be1irli bir dönemde birdenbire
ortaya çıkan genç yönetmenler topluğu" anlamındaki
bu kelime bir akım adı olarak dilimizde kullanılmaya
başlandığı zaman Türk sinema eleştirmenleri yeni
dalga karşılığını bulmuşlar. Zamanla bu güzel karşılı­
ğın unututarak yerine new wave sözünün kullanılması­
nı anlamak mümkün değildir. Kurulumuz da bu karşı-
·

lığı beni m s eme kted i r


.

nod : İngilizce node (düğüm). Daha çok tıp ve


bilgisayar alanlarında kullanılan bu terim, dilimizde de
"düğüm" anlamındadır. Kurulumuz bu kelimenin bil­
gisayar alanındaki kullanımına karşılık olarak düğüm,
tıp alanındaki kullanımına karşılık olarak ise yerine gö-
47

re yumru veya düğüm kelimelerini kabul etmiştir. Ör­


nek: Bazı şubeZerimizde telekomünikasyon ara birimle­
ri dediğimiz düğüm üniteleri var.
nodül : düğümcük, yumrucuk.
nosyon : Fransızca notion . "Temel bi l gi gerekli
,

bilgi" anlamlarına g e len bu s ö z için Kurulumuz kav�


rayış sözünü ö nerm i ştir Örnekler: Benim size vermek
.

istediğim matematik kavrayışıdır. Matematik kavrayışı;


düşüncenin gelişmesi için gereklidir.
notebook : İngilizce olan bu söz, bu defa da bil­
gisayar terimi olarak Türkçeye girmektedir. Kurulu­
muz bu söz için el bilgisayarı karşılı ğ ı n ı önermektedir.
Örne k: Escort Computer, Romanya �ya çeşitli bilgisa­
yarlar ve el bilgisayarlarından oluşan bir ihracat
gerçekleştird�.
nötr : yansız, tarafsız.
nötralizasyon : Fransızca neutralization . "Asit
veya alkali niteliğini yok etme ; etki si z hal e ge ti rme "
.

Bu söze karşılık olarak Kurulumuz kullanım yerine


göre yansızlaştırma, tarafsızlaştırma, etkisizleştir­
,

me kelimelerini kabul etmişti r .

nötralize : Fransızca n eutraliz c� Yukarıda geçen


.

nötralizasyon ke lime s i yl e kökteş olan bu k e l im e dili­


mizde daha çok nötralize etmek şeklinde geçmektedir.
Kurulumuz, nötralize için yansızlaştırılmış, taraf­
sızlaştırılmış, etkisizleştirilmiş ; nötralize etmek için
is e yansızlaştırmak, tarafsızlaştırmak, etkisizleştir­
mek kelimelerini önermektedir. Örnek: Bu bölgede
partinin çıkaracağı milletvekili öteki partinin oylarını
etkisizleştirecektir.
obsesif : takınçlı.
obsesyon : Fransızca obsession. Bir psikoloj i te­
rimi olarak dilimizd e "bilince takılarak korku ve buna­
lım yaratan, kişinin çabalarına karşı kurtulamadı ğı
48

düşünce, sürekli endişe, sabit fikir" anlamlannda kul­


lanılmaktadır. Kurulumuz obsesyon kelimesine kar­
şılık olarak takınç kelimesinin kabul edilmesini uygun
bulmuŞtur.
oditoryum : Fransızca auditorium. "Eski Ro­
ma'da şairlerin eserlerini dinlemek için toplanılan yer"
anlamındaki bu kelime, günümüzde konferansiara
elverişli salonlar, radyo evlerinde konser veya temsilie­
rin izlendiği yerler için kullanılmaktadır. Kurulumuz
bu söze karşılık olarak dinleme salonu kel imesini
kabul etmiştir. Örnek: Yıldız Teknik Üniversitesi din­
leme salonunda yapılacak olan toplu çalışma bugün
1 4. 3 0 'da başlayacak.
off shore : İngilizceden dilimize geçen bu söz bir
bankacılık terimidir. "Kıyıdan uzak, kıyıdan esen" an­
lamına gelen 'bu söz, bankacılıkta : "Bir ülkede yabancı
paralada yapthin bankacılık veya bir ülkede vergi
mevzuatı, kambiyo sınırlamaları dışında faaliyetini
sürdüren bankacılık" şeklinde tanımlanabilir. Kuru­
lumuz, bu söz için kıyı bankacılığı karşılığını öner­
mektedir.
off the record : İngilizce off the record. İngi­
lizceden d i l i m i ze geçen bu sözü özellikle gazete sü­
tunlarında tercih edenler, " yayımlanamaz, açıklana­
maz, kayıt dışı" anlamlarında _ kullanmaktadırlar. Ku­
ru lu muz bu kelime için yayın dışı sözünü önermekte­
dir. Ö rnek: Yazar bu açıklamayı yayın dışı, yani ya­
yımlanmaması kaydıyla yapmıştır.
oligopol : Fransızca oligopole. "Birkaç satıcının
tekelinde bulunan piyasayla ilgili" anlamına gelen bu
söz için Kurulumuz, takım tekeli karşılığını önermek­
tedir. Ayrıca bu sözün oligopolleşme şeklinde kullanı­
lan fii l biçimine karşılık olarak da takım c a tekelleşme
denilmelidir. Örnek: Bankacılık sisteminde giderek hız-
49

!anan ve devletçi ağırlıkta/d takımca tekelleşmeye


kimse değinmiyor .

ombudsman : İngilizceden dilimize giren bu ke­


lime, "Parlamento tarafından görevlendirilen, vatan­
daşlan resmi makamların keyfi ve yasa dışı davranış­
Ianna karşı korumakla görevli kişi ve kurum, kamu
denetçisi" anlamındadır. Kurulumuz bu terim iç i n ka­
mu denetçisi karşılığının kullanılmasını önermektedir.
Örnek: Kamu denetçisi kurumlarda iki önemli özellik
bulunur. Anayasal bağımsızlık ve çok geniş bir araş­
tırma yapma hakkı.
0/N : Bu söz de bir kısaltmadır. Over night. Da­
ha önceki çalışmalanmızda ovemight için gecelik, bir
gecelik karşılıklan önerilmişti . (Bk. Yabancı Kelime­
/ere Karşılıklar s. 5 1 ) Örnek: Hafta boyunca . ortalama
yüzde 70'lerde olan gecelikler yüzde 60'lara kadar ge­
riledi.
on screen : İngilizce olan bu söyleyiş de daha
çok borsayla ilgili işlemlerde geçmektedir. Screen bi­
lindiği gibi ''ekran" anlamındadır. Kurulumuz, bu söz
yeri ne ekranda kelimesinin kullanılmasını önermekte­
dir. Örnek: Ekranda hisse senedi ve tahvil borsası res­
men başlatıldı.
optimal : Fransızca optimal . Dilimizde dah a çok
bir ekonomi terimi olarak kullanılan bu kelime "en iyi,
en yüksek, en uygun" anlamlarındadır. Kurulumuz da
bu s öz için· en uygun karşılığını benimsemiştir. Op­
timal sözü yanında aynı kökten gelen optimum keli­
mesi de dilimizde kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söz
için de uygun değer karşılığının benimsenmesine ka­
rar vermiştir. Örnek: Türk tarım işletmeleri küçük
oluşları sebebiyle ekonomik yönden en uygun ölçünün
çok uzağındadırlar.
50

optimizasyon : Fransızca optimisation. Türkçede


"mümkün olan en iyi duruma getirme" anlamında kul­
lanılan bu kelime için Kurulumuz da en uygun duru­
ma getirme karşılığını benimsemiştir.
optimize etmek : en uygun duruma getirmek.
Ö rn ek: MMX teknolojisi, aralarznda Internet iletişimi
ve sunu amaçlı geliştirilmiş renk kalitesi, grafik ses ve
görünümün yer aldığı multimedya uygulamalarını en
uygun duruma getirmek üzere tasarlandı.
op !imizm : Fransızca optimisme. Dilimize bir
felsefe terimi olarak "her şeyi en iyi yanından gören,
her durumda iyi bir çıkış yolu uman dünya görüşü,
iyimserlik, nikbinlik" anlamında geçen bu söze karşılık
olarak Kurulumuz, daha önceden teklif edilmiş olan
iyimserlik kelimesinin uygun olduğu görüşündedir.
Ayrıca bu sözün op timist şeklindeki türevine karşılık
olarak iyimser kelimesi kullanılmalıdır. Örnek: Cemil
Özeren, Ayna grubu söz konusu olduğunda Güleryüz
kadar iyimser bir yaklaşım sergileyemiyormuş.
oryaritasyon : Fransızca orientation. "Yönelme ;
çevre şartlarına uydurma veya uyma, alışma; yeni bir
çevreye alıştırma programı" anlamındaki bu Fransızca
kelime için Kurulumuz, alıştırma ve uyum karşılıkla­
nnı önermektedir. Örnek: Akademi İstanbul, öğrencile­
ri için ABD 'de alışfırma (uyum) gezileri de düzenliyor.
otomasyon : Fransızca automation. Endüstride,
yönetirnde ve bilimsel çalışmalarda insan aracılığı ve
müdahalesi olmadan işlerin kendiliğinden yürümesi.
Bu söz için Kl,Jrulumuz, kendiişlerlik karşılığını öner­
mektedir. Aynı köke dayanan otomatik s özü içinse
Kurulumuz, kendiişler kelimesinin uygun bir karşılık
olduğunu kararlaştırm�ştır. Örnek: Kar artışında bilgi­
sayarla sağlana n kendiişlerliğin katkısı olduğunu
· söyledi.
51

otoprodüktör : Yunanca autos "kendi kendine"


ve İngilizce p ro du c er "üretici, yapımcı" biçim i nde
kurulan bu birleşik kelime "kendi kendine üreten" anla­
m ı nda kullanılmaktadır. Kurulumuz bu kelimeye kar­
şılık olarak kendiüretir s ö z ü nü önermektedir. Örnek:
Enerji Bakanlığına başvuruda bulunup kendiüretir ol­
mak isteyenlere 1999 yılının sonuna kadar gaz verile­
meyecek. .
otorizasyon : Fransızcadan dilimize giren ve ge­
nellikle bankacılık terimi olarak ku�lanılan biı söz;
"izin, izin verme; yetki, yetkililik; izin belgesi " anlamı­
nı taşımaktadır. Komisyonumuzun bu söze önerdiği
karş ı l ı k yetkilendirme' dir. Ö rn e k : Başımdan aşağı
kaynar sular dökülmüş bir h a lde İş Bankasının A nka­
,

ra 'daki kredi kartları merkezini aradım. Karşıma yet­


kilendirme görevlilerinden Uğurhan Çelik çıktı.
outlet center : İngilizce " dışarı aç ı l an delik, ka­
pı, yo l , ağız ve (mal için) pazar, satış alanı" anlamın­
daki outlet kelimesi ile "merkez ve orta" anlamındaki
centre 'den kurulmuş birl eşik bir kelimedir. Kurulumuz
bu birleşik söz için fabrikadan satış merkezi karşıl ı ­

ğının ku l l anı l mas ın ı önermektedir. Örnek: Türkiye 'ye


Amerikan tarzı bir alış veriş merkezi daha kazandıran
Bayraktar Ho/dingin Yönetim Kurulu BaŞkanı, İz­
mit 'teki Bayraktar Fabrikadan Satış Merkezinin yanın­
da beş yıldız/ı bir otel yapıyor.
outsider : dış hissedar.
padok : Fransızca ve İngilizcede p addoc k biçi­
minde geçen bu söz dilimizde "yarış atlarının yedekte
gezdirildiği yer" anlamında kullanılm aktad ı r Kurulu­
.

muz, bu söz i ç i n at gezdirmeliği kelimesini önermek­


te d i r . Örnek: Sizleri at gezdirmeliği görüntüleriyle baş­
başa bırakıyoruz.
pankart : Fransızca pancarte. "Toplantı ve gös-
52

terilerde taşınan, üzerinde benimsenen amacın yazıldı­


ğı karton veya bez" anlamında dilimizde sık kullanılan
bu söz için Kurulumuz, uranlık kelimesini önermekte­
dir. Örnek: Sendika yetkilileri, oturdukları masanın
arkasına "Özelleştirme gerçek anlamında yapılırsa gü­
zelleştirme olur" uranlığını asmışlardı.
paparazzi : İtalyanca olan paparazzo kelimesi
"meşhurların peşinde dolaşan fotoğrafçı" anlamındadır.
Kurulumuzda ele alınan bu söze karşılık olarak olay
fotocu kelimesi önerilmiştir. Örnek: Açılışta manken­
ler çoğunluktaydı. Bunların arasında dolaşan ve elinde
kameraları bulunan olay fotocu/ar çok eğlendiler.
paparazzilik : olay fotoculuk.
paraf : Fransızca paraphe. "Kısa imza" anlamın­
daki bu · kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, imce
sözünü benimsemiştir.
parafe etmek : imeelemek. Örnek: Bosna 'da
beş yıldan beri devam eden savaşı sona erdiren anlaş­
manın imcelenmesinden sonra başkent Saraybosna 'da
şenlikler düzenlendi. Bu sözün türevleri de aşağıda ol­
duğu gibi karşılanabilir.
paratlı : imceli.
parafsız : imcesiz.
par�ur : Fransızca parcours. "Bazı yarış ve ko­
şularda yarışmaların yapıldığı yol " anlamıyla dilimize
geçen parkur sözü Kurulumuzca, koşu yolu veya
koşmalık kelimeleriyle karşılanmıştır. Örnek: Israrla
koşmak is teyen Öztürk'e Atletizm Federasyonu yetkili­
leri tarafindan "ceza/ı atietierin yarışmaya katılması
halinde polis gücü ile koşu yolundan (koşmalıktan)
çıkartılabileceği " şeklindeki yönetmelik maddesi ha­
tır/atıldı.
partikül : Fransızca particule. Bir fizik terimi
olan bu kelime, Nükleer Enerji Terimleri Sözlüğü n de
'
53

"maddenin veya enerjinin en küçük parçası; parçacık"


olarak tanımlanmaktadır. Kurulumuz bu söz için, par­
ç a cık karşılığını uygun görmektedir. Örnek: Ece Ay­
han 'ın yazdıkları da, şiirleri gibi kimi zaman dalga
,

boyları kısa ya da uzun ti treşimler yaratıyor, kimi


zaman da parçacık olarak çarpıyor ve acı tıyor.
pasör : Fransızca passeur. S porun vol e yb ol da­
lında kullanılan bu söz, "ikinci topları, küt inicilerin
(çivile yicilerin) vurahileceği biçimde ağ üstüne yük­
selten ve bazı taktik durumlar dışında ön bölgenin
ortasında duran oyuncu" demektir. Ku ru lumu z bu s ö z
için pasçı karşılığını önermektedir. Bunun için yerine
göre pasveren de denebilir. Örnek: Galatasaray maç
boyunca, Monaco 'nun güç lu pasçı /arını kilitlemeye,
görev yapamaz hale ge tirm eye çalıştı.
patchwork : İngilizceden özgün imlasıyla Türk­
çe ye geçen bu kelime "kumaş artıklarından dikilmiş
yorgan; uydurma iş, yama işi" anlamındadır. Kurulu­
muz, bu söze karşılık olarak dilimizde zaten kullanıl­
makta olan kırkyama ve yama işi kel imel erin i ben im­
semiştir. Örnek: Yeni açılan merkezde batik, el sanat­
ları ve kırkyama (yama işi) kursları verilecek.
paten : Fransızca patin. Tabanına kaymak için
dar, uzun bir çelik takılan, buz üstünde kaymayı sağla­
yan bir tür ayakkabı. Düz yerlerde kaymak için altına
tekerlek takılan türüne de paten denir. Kurulumuz pa­
ten yerine kaymalık kelimesinin kullanılmasını öner­
mekted i r Örnek: Kaymatıklarını kapar kapmaz buz sa-
.

hasına koştu.
·

pedal : Fransızca pedale. Bir araçta, bir makine­


de ayak yardımıyla dönmeyi veya hareketi sağlayan
düzen. Bu söz için Kıbrıs'ta yaygın olarak kullanılan
ayakça ke l ime si Kurulumuzca da kabu l e di l m i ştir
.
54

pergola : İtalyancadan dilimize geçmiş olan bu


söz, "sütunlar üstüne yay şeklinde tahtalar yerleştirerek
tırmanıcı bitkilere destek ve çatı olacak şekilde yapılan
çardak" anlamındadır. Komisyonumuz, bu söz için
çardak karşılığının kullanılmasını uygun bulmaktadır.
Örnek: Halka açık park alanı yeşillendirilecek, süs
havuz/arı, küçük bir antik tiyatro, çardak/ı oturma ve
dirılenme yerleri ve halka açık yer altı tuvafetleri
yapılacaktır.
periferi : Fransızca peripherie. "Çevre; dış yüzey
veya kenar" anlamlarını taşımaktadır. Kurulumuz, bu
söz içi n kıyı, çevre karşılıklarını önermektedir. Örnek:
Bu yazı, bir genç kızın güzelliğine duyulan heyecandan
yıllar içinde dostluğa, arkadaşlığa ve nihayet başarının
akışına uzanan serüveni yansıtır. Ku/in 'in yaşam çev­
resinden alınmış gözlemlerdir.
perküsyon : Fransızca percussion . Dilimizde
"vurularak çalınan müzik aletleri" anlamında kullanı­
lan bu kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, vurmalı
(çalgı) sözünün uygun olduğu görüşündedir. Örnek:
Pazar geceleri vurmalı çalgı ustalarını da dinleyebilir­
siniz.
pesimizm : Fransızca pessimisme. Dilimizde op­
timizm kelimesinin zıt anlamiısı olarak felsefe alanında
kullanılan ve "her şeyi en kötü yanından ele alan, her
durumu karanlık gören ve hep en kötüyü bekleyen
dünya görüşü" anlamına gelen bu kelime için Kurulu­
muz, daha önceden teklif edilmiş olan kötümserlik
karşılığının kullanılması gerektiği görüşündedir. Bu
sözün p esimist şeklindeki türevine karşılık olarak
kötümser kelimesi kullanılmalıdır.
pUijirizm : Fransızca plagiarism. "Bir başkasının
eserini kendisininmiş gibi aşırıp yayımlama, intihal
etme." Hukuk dilin de daha çok "intihal '' şeklinde geçen
55

bu söz için Kurulumuz, aşırma veya intihal sözlerinin


uygun · birer karşılık olduğunda birleş m i ş t ir Örnek
.

Hasan Ekinci ülkemizdeki aşırma (intihal) olaylarını


üç başlık altında toplamış: kaba yağma/ama, ince
yağma/ama, çok ince yağma/ama. Bir de bizde bilim
ilerlemiyor, buluş yapamıyoruz denir; baksamza
aşırma (intihal) işinde ne buluşlar yapmışız.
planetaryum : Fransızca planetarium. Bir gök
bilimi terimi olan bu söz, dilimizde, "yıldızları ve
güneş sistemini hareket halinde canlandıran cihaz, bu
cihazın iç inde bulunduğu bina" anlamında kullanılır.
Kurulumuz, planetaryum için gök evi karş ıl ı ğın ı öner­
mektedir.
planton : Fransızcadan Türkçe ye geçen , "görev­
li, bir yerde nöbetçi memur" anlamlarına gelen bu
·

sözün dilimizde var olan emir eri ke limesi yle karşı­


lanm as ı Kurulumuzca uygun görül mü ştür .

plasiyer : Fransızca placier. Dilimizde ticaret


alanında "tellal, simsar, aracı, . tem s i lc i gezgin satıcı"
,

gibi anlamlarda kullanılan bu kelime için Kurulumuz,


gezgin satıcı sözünün uygun bir karş ı l ı k olduğunda
birleşmiştir. Örnek: Oto ehliyetli, askerliğini yapmış
20-30 yaşları arasında konusunda tecrübe/i gezgin
satıcılar aranıyor.
plonjon : Fransızca plongeon . Dilimizde daha
çok spor alanında kullanılan bu söz, futbolda "kaleci­
nin tutmak ve çelrnek amacıyla uçarak topa uzanması"
anlamına gelir. Voleybolda da "uçarak topa ulaşma,
yet i şm e top kurtarma" demektir. Kurulumuz bu söz
,

için dalış kelimes ini önermektedir. Örnek: Hakan 'ın


sert şutunu kaleci Viktor dalışla engelledi.
podyiım : Fransızca podium. "Atletizm yarış­
mal arı n d a derece alan atletterin veya giysileri sergile­
mek i ç in mankenterin çıktıkları merdivenli yük s ekç e
56

yer" anlamındaki bu söz için Kurulumuz, çıkmalık


sözünü önermiştir. Örnek: Çıkmalıkların başarılı man­
kenlerinden Canan Mutluer iş kadını olmaya karar
verdi.
poligon : Fransızca polygone. Bu kelime dili­
mizde matematikte "dörtten fazla açısı olan düz şekil"
ve atıcılıkta "�teşli silahlarla atış eğitimi yapılan yer"
anlamlarına gelmektedir. Matematikte poligona karşı­
lık olarak çokgen kelimesinin kullanımı yaygınlaşmış­
tır. Kurulumuz, bu sözün atıcılıkta atış alanı kelime­
siyle karşılanması görüşünde birleşmiştir.
popülasyon : Fransızca population . "Nüfus,
·

topluluk, bir bölgede belirli bir türden bireylerin top­


lamı" anlamlanndaki bu kelimeye karşılık olarak
Kurulumuz, dilimizde zaten var olan nüfus sözünü
benimsemiştir. Son zamanlarda hayvan, bitki, leylek
popülasyonu şeklindeki kullanımlar yaygınlaşmıştır.
Bu kullanışiarda ise varlık denilmesi uygun olur..
Örnek: Yetkililer, Ankara 'nın son leylek varlığının
bulunduğu çiftliğin giderek artan sanayi, ulaşım ve
konut baskısı ile karşı karşıya kaldığına dikkat çektiler.
postülat : Latince postulatum. Mantık ve mate­
matik alanında kullanılan bu söz, bir bilimin kurulu­
şunda temel görevi görmekle birlikte aksiyondan daha
az olan ve tanımlanmayan ilkel gerçek olarak tanım­
lanmaktadır. Bu söz için Kurulumuz, ön doğru keli­
mesini önermektedir. Örnek: Hangi partiden, hangi
siyasi görüşten, hangi dinden veya mezhepten olursa
olsun, değişmez ön doğru olarak bütün insanlarımızın
Türkiye 'yi sevmek dürtüsünden yola çıktığı konusunda
kuşku duymayız.
·printer : İngilizce printer. Bilgisayar alanında
kullanılan bu makine için Kurulumuz, yazıcı sözünün
uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek:
57

Şirket, 1 5 Nisan-30 Mayıs tarihleri arasında düzenle­


diği kampanyada bin iki yüz bilgisayar ve yazıcı sattı.
projeksiyon : Fransızca proj ection . Bu söz dili­
m i zde daha çok " saydam veya s ayd am o l m ayan re­
simleri bir perdeye yansıtma" anlam ınd a kullanılır.
Ayrıca sosyoloj ide "bireyin başarısızlıklarının veya
kabul görmeyen davranışlarının sorumluluğunu baş­
kalarına yükleyerek kendini saklamaya çalışması
şeklinde ortaya çıkan bir savunma türü" olarak geçer.
Bu söz ekonomi alanında da "ileriye dönük tahmin,
kestirme" anlamlarında kullanılmaktadır. Kuru lumuz,
proj eksiyon kelimesine karşılık olarak matematikte iz
düşümü, ekonomide kestirim, fizikte ve sahnede yan­
sıtım karşılıklarını önermektedir. Örnekler: Şirket,
1 993 yılı başında yapılan kfır kestiriminde yıl sonu için
1 00 milyar liralık hedef belirledi. Bayilere ayrıca
tanıtımı yapılan telefonlarla ilgili video yansıtımları
izletildi.
projektör : Fransızca proj ecteur. "Bir kaynağın
ışığını çok şiddetli bir veya birkaç demet halinde uzağa
iletıneye yarayan alet. " Kurulumuz, bu kelime için
ışıldak sözünün uygun bir karşılık olduğUn d a b i rle ş ­
miştir. Daha önce de bu anlamda kullanılan ışıldak
sözü dilimizde proj e ktör b içi m in e yen i mec az anl aml ar
yükletilerek yeniden kullanılmaya ba ş lan dı Örnek:.

Yalnızca medya ışı/daklarının üzerine tutulması duru­


munda partililerin bazı cazibelerini daha baştan yi­
tirmiş olabileceklerini hatırlatmak istiyorum.
proses : İngilizce process. "Aralarında birlik
olan veya belli bir düzen içinde tekrarlanan , il e rl eye n ,

gelişen olay veya hareketler dizisi" an lam ı na gelen bu


söz için bugün eskimiş olan vetire sözü d i l im izde kul­
lanılmıştır.
Günümüzde proses biçiminde yayılan bu yabancı
58

kökenli kelimeye karşılık olarak daha önce önerilmiş


süreç sözünün uygun bir karşılık olduğunda Kurulu­
muz göıii ş birliğine varmıştır. Örnekler: Saçlar bir ay­
da uzunluğunun yarısı kadar uzayabilir. Saçlarınıza.
renk veren pigmentlerin renk değiştirme süreci bu
zamanla sınırlıdır. Eğitim sürekli ilerleyen bir süreç
olmak zorundadır.
prospektüs : Fransızca prospectus. "Tarife, ta­
nıtmalık, bir şeyden nasıl yararlanılacağıyla ilgili
bilgiler vermek için yazılmış tanıtma yazısı" anlamın­
d aki bu kelimeye Kurulumuz, tanıtmalık, tarife söz­
lerinin uygun birer karşılık olduğu görüşünde birleş­
miştir. Örnekler: Toplumumuzda, ilaçların tanıtmalık­
/arını okumak gibi bir alışkanlık yok. Kullanmadan ön­
ce tarifeyi okuyunuz.
protez : Fransızca prothese. Fransızcadan Türk­
çeye geçen bu kelimeyi Türkçe Sözlük, " I .Eksik bir
organın yerini tutmak, bir organın sakatlığını örtrnek
amacıyla yapılan yapma organ. 2.Bu amaçla yapılıp
kullanılan organ veya parça" şeklinde tanımlamaktadır.
Bu kel ime Türkçede bir gramer terimi olarak da kulla­
nılmıştır. Kurulumuz bu söz için takma kel i mes ini
önermektedir. Gramerdeki kullanımı için de ilişme uy­
gun bir karşılıktır. Örnek: Türk doktor/arı, takma ha­
cak ameliyatlarında oldukça başarı/ıdır/ar.
puzzle : İngilizce puzzle. Özgün imlasıyla basın­
da yer almaya başlayan bu söz, "bilmece, muamma"
anlamlarına gelmektedir. Kurulumuz geçtiği ö rn ek
cümleleri göz önüne alarak bu söz için yapboz sözünü
önermektedir. Örnekler: Bu yapbozun parçalarını bir­
leştlrdiğimizde ortaya çıkan şey, Mısır'ın tıpkı Filistin­
liler gibi Ürdün-İsrail Anlaşması 'ndan rahatsız oldu­
ğudur. Sorunların hemen hepsi bir yapbozun parçaları
olarak iç içe geçmiştir.
59

radikal : Fransızca radic al . Dilimizde "kökten ,


temel den" anlamlannın yanı sıra "bilimde, d ind e , si­
yasette esasa dönük yenilikler yapma eğiliminden yana
olan" anlamında da kullanılan bu sözün b ir başka
anlamı da felsefede "yaşama b içim l eri n i, yaşama i l iş ­
kilerini eleştirip kö kten d eği ştirme e ği l imi nde olan
k i ms e"dir. Bu söze k arşı l ık olarak .Kurulumuzun
önerisi kullanıma göre köklü, kökten ve köktenci' di r .
Örnekler: Birtakım köklü tedbirler alındı. Türk halkı,
Türk basınındaki köklü değişime yabancı kalmamalı.
Köktenci bir çizgide olmasına rağmen dinf içerikli
örgütsel ilişkilerden kaçınıyor.
Bu arada belirtmemiz gerek en bir husus vardır.
Daha önce teklif edilen fundamentalizm karşılığı
kök ten cili k ve fundamentalist karşılığı kök tenc i top­
lumumuzda yaygın olarak kullanılışı dikkate alınarak
köktendincilik ve köktendinci � eklinde d e ğiştirilmi ş -
ti r .
radikalizm : Bu sözün bir akı m adı olarak dili­
mizde köktencilik ş ekli n d e karşılanması Kurulumuzca
benimsenmiştir.
rad yote rap i : Tıp alanında kullanılmakta olan bu
teri m Fransızcadan dilimize girmiştir. Tü rkçe Sözlük 'te
"X ış ı o l an nı n b iyol oj i k e tkisi n e d a y an an tedavi yönte­
mi" olarak tanımlanan radyoterapi k (� lim esine önerilen
k ar ş ı l ı k ışın tedavisi' dir. Örnek: Uzmanlar şimdi içerik
ve etki açısından kafe in e benzeyen, ancak sin ir sistem i
üzerinde etkili olmayacak, yapay bir madde üzerinde
çalışıyorlar. Söz konusu maddenin bulunması halinde
hem ışın tedavisi, hem de kimyasal tedavi süreci daha
etkili htile getirilebilecek
radyoterapist : ışın tedavi uzmanı.
ra mborsman : Fransızca remboursement (öde­
me) . Türkçede daha çok b ankac ı l ık alanında kullanılan
60

bu söz iç i n Kurulumuz, ödeme ve geri ödeme karşı­


lıklarını uygun bulmuştur.
raportör : Fransızca rapporteur. "Bir birleşimin
verdiği kararların gerekçesini kaleme alıp bir kurul
karşısında . savunan görevli üye" anlamında dilimizde
kullanılan bu söz için Kurulumuz rapor yazıcı kelime­
sini kabul etmiştir. Örnek: Rapor yazıcılarının hazırla­
dığı savunma, mahkemeyi bağlayıcı bir nitelik taşımı­
yor.
rasyo : İngilizce ratio'dan dilimize g iren bu ke­
lime "nispet, oran" anlamındadi.r. Kurulumuz bu söz
için oran karşılığını önermektedir. Örnek: Orta ve
uzun vadede 57. 000-60. 000 hedefimizi halen korudu­
ğumuz hissede, kar-zarar oranının yüksek olm as ı bir
avantajdır.
realizasyon : Fransızcadan dilimize geçen bu
kelime; "gerçekleştirme, gerçekleşme" anlamı yanında,
bir bankacılık terimi olarak "paraya çevirme, varlığı
nakde dönüştürme s ürec i " anlamını da taşımaktadır.
Kurulumuz bu sözün gün lük hayattaki kullanımı için
gerçekleştirme; bankacılık alanındaki kullanımı için
ise kir amaçlı satış karşılıklarını önermektedir. Ör­
nek: Bu senette önümüzdeki günlerde kar amaçlı
.

satışlar başlayabilir.
reasürans : Fransızca reassurance. "Bir s igorta
ortaklığının sigorta ettiği paranın bir bölümünü olabi­
lecek zarara karşı, başka bir ortaklığa yeniden sigorta
ettirmesi işi" anlamına gelen bu söz için Kuru lumuz ,

ikili sigorta kelimesinin uyglin bir karşılık olduğunda


birleşmiştir. Ayrıca bu söz ticari hayatta reasürans
şirketi, reasüre etmek biçimlerinde de geçmektedir.
Kurulumuz, reasürans şirketi için ikili sigorta şirketi,
reasüre etmek için de ikili sigorta yapmak karşılıkla­
rını önermektedir. Örnekler: Yabancı ikili sigorta
61

şirketlerinin satışa çıkardığı makinelerin ihalesinden


yurt içinde hiçbir fırma haberdar edilmedi. Sigortalar,
riskli gördükleri varlıklarını yurt dışındaki güçlü
kuruluşlara ikili sigorta yaparak güçlerini sağlamlaş­
tırdılar.
reel : Fransızca reel, "gerçek". anlamında bi r ke­
l imedir Bu sözün bankacılık alanındaki ku l lan ım ı da;
.

reel kftr, reel mal ve hizmet olarak gerç ek anl am ın ı ta­


şı m akt adır . Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak di­
limizde zaten kullanılmakta olan gerçek sözünü öner­
mektedir. Örnek: Şirket, gerçek olarak enflasyo n un al­
tında bir karlılığa ulaşabildi.
reenkarnasyon : Fransızca reincarnatio n . Fran­
s ı zcadan dilimize geçen bu söz, "ruhun bir bedenden
başka bir bedene geçerek varlı ğın ı sürdürmesi inancı"
anlamına gelir. Dilimizde bu kavram eskiden tenasüh
sözüyle karş ı l anırdı .
Kurulumuz, bu kelime için önerilmiş v e oldukça
da tutunmuş ol an ruh göçü s ö zünün uygun bir karşılık
olduğunda birleşmiştir. Örnek: Onun gizeme, ruh gö­
çüne karşı büyük bir ilgi duyduğUnu biliyorduk.
reeskont : Fransızca reescompte. Genel olarak
"mükerrer ıskonto, ıskonto edilmiş bir sene din iki nci
kez ıskonto edilmesi" anlamına gelen bu söz için
·.

Kurulumuz, ikinci kırdırma k arş JL l ı ğın ı önermektedir.


Örnek: Zora düştüğünü belirten banka, Merkez Banka­
sına gidip ikinci kırdırma kredisi alabilir.
referandum : Fransızca referandum. "Halkın si­
ya si ve top lums al sorunlar karşısında olumlu veya
o lumsuz görüşlerini almak için başvurulan oylama"
anlamında kullanılan bu s ö z için Kurulumuz, halk
oyl a m a sı sözünün uygun b ir karşılık olduğunu karar­
l aşt ırm ış tı r Referandum yapmal< biçimindeki kulla­
.

nım için .de halk oylaması yapmak, halk oyl amasına


62

gitmek karşılıklarının kullanılması uygun olur. Örnek:


İtalya 'da önceki gün yapılan halk oylamasının sonuç­
ları eski başbakana derin bir nefes aldırdı.
referans : Fransızcadan (reference) dilimize ge­
çen bu söz "gönderme, iletme, y ol lam a ; kayn ak ; güven
tanıklığı; yeterlik b el ge si " anlamını taşımaktadır. Ku­
ru l u muz referans mektubu için tavsiye mektubu;
ilim alanındaki kullanımı için kaynak, kaynak gös­
terme; borsadaki referans çizgisi kullanımı i çin de
gösterge çizgisi karşı l ı klarını önermektedir. Örnek:
Genellikle 100 gösterge çizgisi yukarı kestiğinde
eğilimin yukarı doğru döndüğü teyit edilmiş olur.
reflektif : Fransızcadan dilimize gi ren bu söz,
·

" aksettiren, aksedici ; aksettirilmiş" anlamlarını taşı­


maktadır. Kurulumuz, bu kelime için yansıtıcı karşılı­
ğını ö n ermektedir. Ö rnek: Avrupa Birliği 'ne girme
aşamasında olduğumuz bir dönemde yapılan bu deği­
şiklik, sürücülerin de emniyetini artırıyor. Bu pltıkala­
rın bir özelliği, üzerine ışık gelince yansıtıcı yapısıyla
'
hemen fark edilmesi.
regülasyon : Fransızca regu lati o n . " Hukuksal
düzenleme, talimat. Şirket, dernek ve benzeri kurumla­
rın kuruluş . ve i ş leyi şlerini düzenleyen kuralların tümü.
Menkul kıyınet satın almak için bankalar t ar afınd an
verilecek kredileri düzenleyen yönetmelik. " Benzeri
ç eş itli anlamlarda dilimizde geçen bu kelime için
Kurulumuz, zaten dilimizde var olan tüzük, yönetme­
lik kelimelerinin kullanılmasını önermektedir. Örn ek­
ler: 1 969 yılında sektörde hizmet veren kuruluşların
standartlarını belirlemek amacıyla devlet tarafından
ilk yönetmelik yayımlanmıştır. Şirket, 1980 yılında
ayakta kalabilmek için yönetmelikle belirlenen asgarı
teçhizat ve personel sınırlamasına uymak zorunda
kalmıştır.
63

regülatör : Fransızcadan (regulateur) di1 imize


geçen bu söz, daha çok fizik alanında "bir makinenin
görevini istenilen ölçüde tutup ayari ayabilen araç "
anlamında kullanılmaktadır. Bunun dışında mecaz
anlamlarda da kullanıldığına tanık oluyoruz. Kurulu­
muz, regüHitör için düzenleyici kelimesini önermiştir.
Örriekler: Şirketimize su hasmeını ayarlayan düzenle­
yiciler alınacaktır. Dövizdeki belirsizlik ortamında
banka, düzenleyici görevini üstlendi .

rekreasyon : Fransızca recreation . "Dinlenme,


eğlenme, hoş vakit geçirme" temel anlamlarında dili­
mizde geçen bu söz için Kurulumuz, eğlenmek ve .
.

dinfenrnek fiili erinden yararl an arak eğlendbılen alanı


kelimesinin uygun bir karşılık olduğunu kararlaştır­
mıştır. Örnek: Gürsoy, iki yüz bin metrekarelik eğlen­
din/en alanı içinde çay bahçeleri ve lokantaların yer
alacağını söyledi.
remix : İngilizce. "Karıştırmak" anlam ı n daki İn­
gilizce mix fi iliyle re- ön ekinden oluşan bu söz, dili­
mizde daha çok sinema ve müzik alanında kullanıl ­
maktadır. Sinemada, görüntü v e ses söz konusu edildi­
ğinde, ilk çekimin son görüntülerinin (sesin) yavaş
yavaş güçsüzleştirilmesi, ikinci çekimin ilk görüntüle­
rinin (sesin) gittikçe güçlendirilmesi ve bu arada belli
bir noktada iki çekimin de görüntülerinin (seslerinin)
üst üste gelmesi, ardından ikinci çekimin görüntüleri­
nin (seslerinin) belirginleşmesi tekniği ; müzikte ise bir
parçanın yeniden ele alınması ve metodiye sadık
kalınarak değişik ritmierde çalınması anlamlarındadır.
Kurulumuz, bu sözün her iki alanda ku l l anımı için de
bindirim kel i me s in i önermektedir. Örnek: Yaklaşık bir
yıldır Best FM'de üretim müdürlüğü yapan Gündüz,
birçok Türk pop şarkısına bindirim yapmış.
64

repo : Repurchase Agreement. "Geri alım vaadi


ile satım" anlamındaki bu söz, bir kısaltına olarak rep o
şeklinde dilimize yerleşmiştir. Bu durum göz önüne
alındığında, kelimenin aynı biçimde kullanılmasının
çok yaygın olması sebebiyle uygun olacağı düşünül­
mektedir.
retros pektif : Fransızca retrospective. "Geçmişi
hatırlayan, geçmişi ele alan; geriye dönük" anlamlarına
gel e n bu kelime Türkçede daha çok tıp ve sanat alanın­
da kullanılmaktadır. Tıptaki kullanımı için Dr. Özer
Tümer'in teklif ettiği geriye dönük karşılığı Kurulu­
muzca da benimsenmiştir. Kelimenin sanat alanında
resim sergisi için kullanılan anlamına karşılık olarak
ise Kurulumuz, aslında bir deyim olan ve kullanıldıkça
terim olarak yaygınlaşması ümit edilen dünden bugü­
ne sözünü teklif etmektedir. Örnek: Sanatçı, 1 941 yı­
lında New York 'ta ilk büyük dünden bugüne resim
sergisini açmış.
reverse rep o : İngilizcede "ters çevirme, tersine
hareket ettirme, tersine dönme" anlamlarını taşıyan .
reverse kelimesi, birleşik söz olarak reverse repG
kelimesini oluşturmuş, ters repo biçiminde dilimizde
kullanılmaktadır. Örnek: Merkez Bankasının salı, Çar­
şamba ve perşembe günlerine denk getirdiği toplam 6
trilyonluk ters repo ödemesi piyasayı rahatlattı.
rezidans : Fransızcadan (residence) dilimize gi­
ren bu kelime "konut, ikametgah, mesken" anlamların-:
dadır. Kurulumuz bu kelime için konut karşılığını
önermektedir. Konut kelimesinin mesken anlamı dı­
şında; "elçi, ataşe ve yüksek dereceli devlet memurla­
rının oturmaları için ayrılmış yer" anlamı da vardır.
Örnek: Paris 'te gördüğümüz en büyük kalahalık Büyük
Elçi Tansuğ Bleda 'nın büyük elçilik konutunda ver­
dikleri davet oldu.
65

rezonans : F ransız c a re s on an c e Türkçede tıp ve


.

fizik alanlarında kullanılan bu kelime Türkçe Sözlük' te,


"düzgün itmelerin etkisi yle bir salınım genliğinin ar­
tışı" şeklinde tanımlanm ıştır Kurulumu z bu ke l im e ye
.

karşılık olarak tınlaşım sözünün kullanılmasına kar ar


vermiştir. Örn ek : Bu virüs ancak beynin manyetik tın­
laşım yöntemiyle görüntülenmesi sonucunda teşhis
edilebiliyor.
ribaunt : İngi l izce rebound. "B asketbolda, oyun­
cuları n çemb er altında p otad an veya ç emb e rde n dönen
,

topu sıçrayıp kapması ; çarpıp dönen topa sahip o l m a s ı "

anlamında kullanılan bu söze Kurulumuz, dönen top


karşılığını önermektedir. Bu sözle ilgili o larak dilimiz­
de ribaunta çıkmak, ribaunt almak, ri baunt mücadelesi
gibi kelime grupları da !üretilmiştir. Bu ş ekil l e r için
Kurulumuz, aş ağıdaki kar şıl ık l an gö s te rmekte d ir :
ribaunta çıkmak : dönen topa çıkmak.
ribaunt almak : dönen topu kapmak.
ribaunt mücadelesi : dönen top mücadelesi.
ritüel : Fransızca rituel. Bu söz " ayine, törene
ait, merasimle ilgili" anlamlarıyla dilimizde b azı köşe
yazarlarınca kullanılmaktadır. Bu kelimenin ayinle
ilgili sözüyle karşılanmasında Kurulumuz görüş birli­
gine varmıştır. Örnek: Sanatçı, Ferhat ile Şirin 'i yöre­
sel renklerin hakim olduğu ayinle ilgili bir yaklaşımla
işliyo r
.

rodaj : Fransızca rodage. Bu söz, "yavaş yavaş


çalıştırarak alıştırma, oturtma, uygunlaş tırm a anla­
"

mındadır. Kurulumuz bu Fransızca söz için alıştırma,


alışfırma dönemi k arşılıkl arını önermektedir. Örnek:
Orta yaşlı madam, tam bir futbol hastası ve fanatik
Sion taraftarı. "Lig/er başlayalı altı hafta oldu, takımın
alışfırma dönemi bitmedi " diyor.
66

royalty : İngilizceden dilimize geçen bu kelime


"bir mucide, bir yazara veya bir yayımcıya buluşunun
veya kitabının karşılığında ödenmesi gereken para,
patent hakkı" anlamındadır. Kurulumuz, bu kelimeye
karşılık olarak zaten dilimizde var olan telif hal{kı
sözünün kullanılmasını kararlaştırmıştır.
röveşata : "Futbolda, gövdeyi sırtüstü veya yan
devirerek, topa baş hİzasında ayakla makas yaparak
vurma" anlamında olan bu söz için Kurulumuz, ma­
kaslama ve makasiama vuruş kelimeleri ni önermek­
tedir. Örnek: Sağ kanattan Uğur'un yaptığı ortaya,
kaleye arkası dönük durumda olan -Arif, müke"! mel bir
makasiama yaparak üçüncü golü attı.
salvo : İtalyanca salvo. Bu askeri terim dilimizde
genellikle "top ile yapılan ateş" anlamında kullanılır.
Kurulumuz bu kelime için yaylım ateş sözünün u ygun
bir karşılık olduğunu belirtmektedir. Örnek: Ben düş­
man donanmatarının göğüslerimize açtıkları yaylım
ateşleri de gördüm.
sanİtasyon : Fransızcadan dilimize giren bu söz
bir tıp terimi olarak "halk sağlığını korumak ve hastalı­
ğı önlemek için tasarlanan önlemler ve bunların uy­
gulanması " anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz,
bu sözün sağlık koruma kelimesiyle karşılanacağı
görüşündedir. Örnek: Gökdemir, yaptığı yazılı açıkla­
mada, UNICEF 'in ödüle layık görülmesinin nedenini ·
şöyle açıkladı: Dünya çocuklarının sağlıklı büyümele­
rini hedef alması ve Türkiye 'de de çocukların sağlık,
beslenme ve eğitim konularından başka nüfus kontro­
lü, çevre ve sağlık koruması konularında da etkin
faaliyetlerde bulunması ve bu faaliyetleriyle ulu önder
A tatürk 'ün çocuklara verdiği önemi pekiştirmesi. . .
santrifüj : Fransızca centrifuge. "Bir karışımın
taşıdığı çökebilir ögeleri, parçacıkları ayırıp çöktür-
67

mekte kullanılan laboratuvar aleti an lam ı ndaki bu


ıu

söze karşılık olarak Kurulumuz, daha önceden· teklif


edilmiş olan meırkezkaç kelimesinin uygun olduğu
görüşündedir. Örnek: Bu işlem m erkezkaç/ı makineler­
de yapılabilir.
sauna : Fransızca sauna. Fince asıllı olan bu ke­
lime "terlemek, sağlıklı kalmak ve yıkanmak amacıyla
özel olarak düzenlenmiş bir tür hamam" anlamındadır.
Bu söz için Kurulumuz, bobarlı hamam kelimesini
önermektedir.
self-determinasyon : Fransızca self determina­
tion. "Bir ulusun kendi geleceğini yine kendisinin tayin
etmesi" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz, gele­
ceklil<. lıakkı karşılığını önermektedir.
senkronizasyon : Fransızca synchronisation .
Türkçede sinema ve televizyon alanında kullanılan bu
terimi Türkçe Sözlük şu şekilde tanımlamaktadır:
" l .Eşleme işi. 2.sin. Görüntü ve ses kuşakları ara sınd a
­

ki bağ." Kurulumuz da bu söze karşılık olarak dili­


mizde zaten var olan ve kullanılan e ş i e rne kel imesini
benimsemiştir.
senkronize etmek : eşlemek.
Bu arada unutmamak gerekir ki, yabancı bir ke­
lime basında, burada belirtilen karşılıkları dışında çok
değişik anlamlarda da kullanılabiliyor. Halbuki bu tür
kullanımlar için dilimizde pek çok kelime vardır. Bu
yolu seçmeyip kolaya yönelenler aşağıdaki örneklerde
görüldüğü gibi Türkçe karşılığı olduğu halde hiç gereği
yokken yabancı kelimeleri kullanmakta ve bu yabancı
kelimelerin yaygınlaşmasına sebep olmaktadırlar.
Minicik bebekler henüz senkronize yüzme figürle­
ri yapmasalar da suda batmadan kalabiliyorlar. lfçuş
tarijeleri senkronize edilerek İs tan b ul ve Zurih 'teki
bağlantılar güçlendirilecektir.
68

Gazetelerden derlediğimiz bu örneklerin i lki n de


senkronize sözünün yerine uygun, ikincisinde is e uy­
gun/aşmak, uyum içinde olmak karşılıklarının kulla­
nılması gerekir.
Senkronizasyon kelimesinin Türkçede dil bili mi
alanında kullanılan pek çok türevi vardır. Kurulumuz,
bu sözlere karşılık olarak daha önceden teklif edilmiş
ve yaygınlaşmış karşılıkların benimsenmesine karar
vermiştir.
senkron : eş zaman.
senkroni : eş zamanlılık.
senkronik : eş zamanlı.
senkronizm : eş zamanlılik.
sensor : İngilizce sensor. "Alıcı alet, sezici, al­
gılayıcı" anlamlarında İngilizceden dilimize giren bu
kelime, gazetelerde Fransızca telaffuzuyla sensör şek­
linde yanlış olarak kullanılmaktadır. Kurulumuz bu
kelimeye karşılık olarak, kesrnek fiilinden türetilen ke­
ser örneğinden yararlanarak duymak fiilinden duyar
sözünü oluşturmuştur. Örnek: TSE bu yıl üretilen doğal
gaz soba/arına duyar denilen parçanın takı/masını zo­
runlu kıldı.
shape master : İngilizceden dilimize geçen ve
sağlıkla ilgili bir spor dalını temsil eden bu söze karşı­
lık olarak Kurulumuz, güçlendirme kelimesini öner­
mektedir. Örnek: Fitn ess Club açıldı. Tıbbi kontrol
altında kişiye özel egzersiz/er, deniz tedavisi, su içi
masajı, aerobik, güçlendirme, germe, gevşeme egzer­
sizleri yapılır.
shower screen : İngilizce olan bu kelimeye kar­
şılık olarak Kurulumuz duş kabini ve banyo kabini
kelimelerini teklif etmektedir. Dilimizde bir marka adı
o lan "duşakabin" şekli yaygınlaşmıştır. Yapı olarak
yanlış olan bu kelimenin yerine yukandaki kelimeler
69

uygun göıiilmüştür. Örnek: Dairesine yeni model duş


kabini (banyo kabini) koydurmuş.
·

simülasyon : Fransızca simulation . "Takl it etme,


taklidini yapma" anl am ındaki bu söz son dönemlerde
bilgisayar ve iletişim terimi olarak duyulmaya ve
kullanılmaya başlandı. Kurulumuz, bu söz için b en ze ­
tim kelimesini önermiştir.
Kök bakımından aynı olan simülatör sözü için
de benzetimlik uygun bi r k arşı l ık olarak seçilmiştir.
Örnek: Benzetimlik aynı uçaktaymış izlenimini verir­
ken, pilot da havadaymış gibi uçacak.
Ayrıca gazetelerde bu sözün simülasyon sine ­
ması ş ekli n de b i r b aşk a kullanımına daha ras tl amakt a­
yız. Bu durumda da ku l l anı l ac ak karşılık benzetim
sineması'dır. Örnek: Seyredenlerin kendilerini perde­
nin içinde h issedec ek/eri b enzetim sinemaları Tatilya '­
nın bir başka yönü.
sinerji : Fransızcadan (synergie) dilimize giren
bu kelime "birlikte Çalışma, (organlarda) iş birliği gö­
revdeşlik" anlamlarını taşımaktadır. Kurulumuz bu ke­
lime için daha önce d.e önerilmiş olan görevdeşlik
karş ı l ı ğı nın kullanılmasını uygun gö:nnektedir. Ö rnek:
Besicilikle uğraşıyoruz. Fabrikaların atıklarını doğal
yem olarak kullanıyoruz. Bu bir görevdeş/ik yaratıyor.
sirkülasyon : Fransızca circulation. Genel ol arak
" hava ve paranın dolaşımı " anlamında dilimizde kulla­
nılan bu söz çek, senet, bono veya para piyasasında
daha s ı k geçmektedir. Kurulumuz, sirkülasyon için
dolaşım sözünün uygun bir karşılık olduğunu kabul
etmiş ve hava dolaşımı, para dolaşımı biçimlerinde
kullanılabileceği görüşüne varmıştır.
sirküler : Fransızca circulaire sözü geldiği dilde
"yuvarlak, değirmi" gibi anlamları yanın d a "sonunda
çıkış no kt as ın a dönen" anlamında da kullanılır. Bu söz
70

bizde daha çok "genelge" anlamıyla kullanılmaktadır.


Kurulumuz, Türkçedeki kullanımlarına göre sirküler
sözünün genel · anlamda genelge, toplantılar için yapı­
lan çağrı anlamında ise duyurum şeklinde karşılanma­
sına karar vermiştir. Bunların dışında Türkçede sirkü­
Jer, imza sirküleri biçiminde de geçer. Hukuki ve
ticari bir terim olduğunu göz önüne alan Kurulumuz,
bu durumda da imza belgesi sözünün kullanılmasını
uygun bulmuştur. Örnekler: Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığı başlıklı genelgede başkanın 4- 7 Ağustos
d
tarihleri arasında izinli oluğu bildiriliyordu. Kurulta­
yın birinci duyurumunu gönderdik. ihale için başvuru­
da bulunacak kuruluşların dosyalarında noter tasdik/i
imza belgesi de bulunacaktır.
sit-com : İngilizce situation comedy kelimeleri­
nin kısaltınası olarak sit-com şeklinde ve "bir duru­
mun, güldürücü bir şekilde o:Yunlaştırılması" anlamın­
da Türkçeye giren bu kelimeye karşılık olarak Kuru­
lumuz, önceden de dilimizde kullanılan fakat yaygınlık
kazanmamış olan durum güldürüsü kelimesini teklif
etmektedir (kısaltması: durgül) . Örnek: Adı henüz ke­
sinleşmeyen dizi Altın Kızlar gibi. durum güldürüsü tar-
zında olacak.
skala : İtalyanca scala. Türkçe Sözlük'te "bir bes­
tede kullanılabilecek aynı türden sesler kümesi; ge­
nellikle ölçü aletlerinde gösterge çizelgesi; sekiz no­
tanın kalın sesten ineeye veya inceden kalma gitmek
üzere . sıralanmış dizisi" şeklinde geçen skala sözü di­
limizde "dizi, sıra" anlamında kullanılmaktadır. Kuru­
lumuz bu söz için yelpaze ve gösterge çizelgesi söz­
lerini önermektedir. Ö rnek: Müziği bir esin kaynağı
olarak kullanan sanatçı, yağlı boyanın bütün imkanla­
rını zorlayarak zengin bir renk yelpazesi yarattı.
skeç : İngilizce sketch. İngilizceden dilimize ge-
71

çen bu söz "daha çok radyoda yayımlanmak üzere ha­


zırlanmış genellikle güldürü niteliğinde kısa ve sürük­
leyici oyun" anlamında kullanılır. Kurulumuz bu keli­
me i ç i n oyun � sözünü önermekt e d i r . Ö rn ek : Bu oyun­
eada ülkemizdeki iş isteme yolları ele alınıyor .

. smaç : İngilizce sm ash "Voleybol, tenis, masa


.

tenisi, hentbol gibi oyunlarda, rakip alana veya kal eye


indirilmek s u ret iy l e topa yük s e kten sertçe ve d i k bir
,

biçimde vurma" anlamında olan bu söze ka rş ı l ık olarak


Kurulumuz, çivileme ve küt inme sözlerinin u ygun
olduğu görüşün dedir. Örnek: Takıma yeni alınan oyun­
cu, mükemmel çivitemeleri (küt inmeleri) ile dikkat
çekti.
smaçör : çivileyici, ){Üt inici.
snobizm : züppelik.
snop : İngilizceden dilimize giren bu kelime
Türkçe Söz lük te "seçkin görünmek için, bazı çevreler­
'

deki düşünceleri benimseyen, hayranlık duyan ve onlar


gibi davranmaya özen en (kimse), züppe" şeklinde ta­
nımlanmaktadır. Kurulumuz, bu kelime için dilimizde
kullanılmakta olan züppe karşılığının uygun olduğu
görüşünd edir.
solaryum : Fransızca solarium. Latinceden Fran­
sızcaya geçmiş olan bu kelime "hastalıkların güneş
ışınlarıyla tedavi edildiği yer" anlamındadır. Kurulu­
muz bunun i ç in güneş odası s özünü önermektedir.
Örnek: Açık ve kapalı yüzme havuz ları, tenis " kor.tları
ve güneş odası ile. . .
spontane : Fransızca spontane. Dilimizde daha
çok "kendiliğinden olan, kendiliğinden oluşan veya
anında yapılan" anlamında kullanılan bu kelimenin
yeri ne Kurulumuz, kendiliğinden sözünü önermekte­
d i r Bu kel i mey l e birlikte gelmek, olmak v e y a uygun
.

bir fıil (kendiliğinden gelmek, kendiliğinden ol m ak)


72

kullanılabilir. Örnek: Benim için sunuculukta "merha­


ba "dan sonrası kendiliğinden gelir.
spread : İngilizceden bir ekonomi terimi olarak
dilimize giren bu kelime "mevduat faizleriyle kredi
faizleri arasında meydana gelen fark" şeklinde tanım­
lanır. Bir başka anlamıyla borsada alım ve satım fıyat­
ları arasındaki farktır. Bu fark bir kıymetli evrakın
değeri ile piyasa fiyatı arasında da olabilir. Kurulumuz,
bu söz için doğrudan fark karşılığının kullanılmasını
önermektedir. Tütünbank Bülteni ' nden aldığımız şu
cümle bir tanım niteliğindedir: Spread döviz-efektif
alım ve satım fiyatları arasında oluşan farktır. (Sayı : 5 ,
1 996) Bu cümle, "Döviz efektif alım ve satım fiyatları
arasında oluşan duruma fark denir. " biçiminde ifade
edilebilir.
s p rint : İngilizce sprint. Atletizmde "kısa mesa­
feli sür'at koşusu" demek olan bu kelime için Kurulu ­
muz, kısa koşu sözünün uygun bir karşılık olduğunu
belirtmektedir. Bu sözün sprinter biçiminde bir de tü­
revi vardır. Kısa mesafe koşucusu anlamına gelen bu
söz için de önerimiz kısa koşucu'dur. Örnekler: Kilosu
uygun olan atlet bu kısa koşuda kazanır. Dünyanın en
ünlü kısa koşuc.usu olan Cari Lewis, Bareelona Olim­
piyatlarında yüz metreyi koşamayacak.
·squash : İngilizcedeki özgün imlasıyla dilimizde
kullanılmaya başlanan bu söz bir spor terimidir. "Özel
bir odada tek veya çift kişiyle oynanan, topu bir raketle
duvardaki belirli bölgeye atıp, dönüşte çizgilerle belir­
lenmiş oyun alanına düşürme esasına dayanan bir
oyun" anlamındaki bu sözün yerine Kurulumuz, duvar
topu tamlamasının kullanılmasını önermektedir. Ör­
nek: Bankanın üstün teknolojiyle donatılmış spor ala­
nında duvar topu oynama imkanı da var.
73

stand-up : İngilizce orij inal imlasıyla Türkçeye


giren bu kelime "ayakta durmak, ayağa kalkmak"
anlamlarındadır. Dilimizde son dönemlerde stand-up
komedyenler şeklindeki kullanışıyla yaygınlaşan bu
kelimeye Kurulumuz, sözçatar karşılığını teklif et­
mekted ir Ö rnek: · Sözçalarlar Türkiye 'de konu sıkıntısı
.

çekmiyorlar .

stant : İn gilizc e stand. Dilimize "tezgah, k it ap


sergilenen alan, teşhir yeri" anlamlarıyla geçen bu
kelimeye karşılık olarak Kurulumuz, sergilik kelime­
sini önermiştir. Örnekler: Türkiye 'de sekizinci kez
düzenlenen Uluslar Arası Eğitim Fuarına 35 sergilik
ile katılan üniversiteler adeta görücüye çıkmış/ardı.
Dekorasyon A ksesuar Fuarının bir sergifiğinde man­
kenlik yapan Demet Yoruç, gece boyunca tüm dikkatle­
ri üzerine çekti.
statüko : Fransızca olan ve uzun zamandan beri
Türkçede kullanılan statüko (statuquo) " yürürlükte
bulunan anlaşmalara göre olması gereken veya süre­
gelen durum" anlamındadır. Bu söz için Kurulumu z
mevcut durum ve var ol an durum karşılıklarını teklif
etme kted i r.

step : İngilizce step. Bu sözün basketbolda, bi r


"

oyuncunun elinde top olduğu halde, topu yerde zıplat­


madan bir adımdan fazla yürümesi" anlamındaki
kullanımı için Kurulumuz, hatalı yürüme sö zün ü kar­
şılık olarak önermektedir. Ayrıca bu söz doğrudan bir
spor terimi olarak da kullanılmaktadır. Bu durumda ise
step için önerdiğimiz karşılık inmek ve çıkmak fiil­
Ierinden oluşturulan inçık'tır. Spor dışında s tep by
step biçiminde geçen kelimenin adnm adım şeklinde
karşılığının bulunduğunu ve kullanıRdığını hatırlatma­
mız gerekir. Örnek: Parti adım adım iktidar olma he­

sabı yapıyor.
74

steril : Fransızca steril. "Verimsiz, kısır" veya


"her türlü mikroptan arınmış" anlamında kullanılan bu
s ö z için Kurulumuz, arınık kelimesinin tıptaki anlamı­
na uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Kelime­
nin öteki anlamları içinse verimsiz sözü kullanılmalı­
dır. Örnek: Numune et, market yöneticilerinin de bilgisi
altında arınıle kap içinde alındı .

sticker : İngilizceden dilimize giren ve özgün


imHisıyla kullanılan bu kelime "etiket, yapıştırılan şey"
anlamındadır. Kurulumuz, l?u kelimeye karşılık olarak
dilim i zde zaten var olan çıkartma s ö z ü n ü n kulla­
nılmasını önermektedir. Örnek: Arabanın arkasına üni­
versitenin adını çıkartma olarak yapıştı rm ış.
stopaj : Fransızca stoppage (yırtığı, söküğü ör­
me). Bu s ö z Türkçeye bir ticaret terimi olarak geçmiş­
,

tir. "Kanunun öngördüğü ölçüde yapılan kesintilerden


ilgiliye yıl sonunda ödenen miktar" anlamında kulla­
nılan bu söz için Kurulumuz, ön kesinti karşılığını
önermektedir. Örnekler: Ön kesinti gelirlerinden yüzde
iiç ek vergi alınacak. Vergi kara rna m esi çıktıktan son­
ra tarı m ürünlerinde brüt hasılat üzerinden alınan ön
kesinti vergisi iki buçuk kat artacak.
stop-loss : İngilizceden orij inal imlasıyla dilimi­
ze giren ve bankacılık alanında kullanılan bu terim,
"fiyat düşüşü sonucu daha fazla kaybı önlemek ama­
cıyla yapılan işlemler" olarak tanımlanmaktadır. Ku­
rulumuz, bu söz için zarar kesme karşılığını öner­
mektedir. Örnek: Böyle durumlarda hisselerin zarar
kesme fiyatları tespit edilip, bu seviyelerden alım
yapılabilir .

strapless : İngilizce strap (kayış, şerit, atkı, bant)


+ less (son ek -siz). Kurulumuz strapless kelimesine

karşılık olarak askısız sözünü benimsemiştir. Örnek:


75

Askısız kıyafetler bu yılın. yaz modasında sıkça karşımı­


za çıkacak.
stretching : İngilizceden dilimize geçen bu söze
karşılık olarak Kurulumuz, germe sözünü önermekte­
dir. Örnek: Fitness Club açıldı. Tıbbf kontrol altında
kişiye özel egzersizler, deniz tedavisi, su içi masajı,
aerobik, güçlendirme, germe, gevşeme egzersizleri
yapılır.
süpervizör : Fransızca superviseur. "Bir iş ye­
rinde denetleme ve kontrol işini yapan üst düzey
yönetici, denetleyici " anl amındaki bu kelime için Ku­
ru lumuz üst denetçi sözünü önermektedir. Örnek: Şir­
,

ketimize yüksek öğrenim görmüş yabancı dil bilen üst


denetçiler alınacaktır.
swap : İngilizceden dilimize geçen bu bankacılık
terimi "kar etme veya kur farklılıklanndan korunma
amacıyla farklı vadeler itibarıyla döviz alınıp s atılma­
sı" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz bu söz için
takaslama kelimesini önermektedir. Örnekler: Hüku­
met üçlü emz ik stratejisini uygulamaya koydu. Takas­
lama yolu ile bankalarda. biriken parayı, faiz ve borsa
yoluyla da piyasalardaki otuz trilyonluk başıboş parayı
kontrol altına alıyor. .

swift : İngilizce swift (çabuk, hızlı, sür' atli). Son


yı llarda daha çok bankacılık alanında kullanılan bu
kelime için Türkçede zaten hızlı sözü bulunmaktadır.
Dolayısıyla swift sözünün kullanılmasına hiç gerek
yoktur. Örnek: 1995 yılında şube/erimizden muhabir
bankalara hızlı mesaj gönderilmesi sağlanmıştır.
şutör : İngilizce shoot " atmak" fiilinden shooter.
Bir spor terimidir. Futbolda "topa sert ve ant bir ayak
darbesiyle vuralıilen oyuncu " demektir. B asketbolda da
ku l l anı l ır. Kurulumuz bu sözün yerine futbolda vurucu
kelimesini önermiştir. Basketbol oyunu söz konusu ol-
76

duğunda bu durumda da atıcı uygun bir karş ı lı ktı r .


Örnekler: O, günümüz futbolunun en iyi vurucuların­
dan biridir. Efes 'in herhangi bir savunmaya karşı oyu­
nunu hızlı aynaması da lazım, çünkü çok iyi atıcı/arı
var.
tabloid : İngilizce olan bu söz dilimizde "siyasi
ve sosyal meseleleri tek bir haberle veren bir tür g aze­
te" anlamında kullanılmaktadır. Bu söze Kurulumuz
küçük gazete karşılığını önermektedir. Örnek: Gazete­
ciler, Washington gibi ciddf işlerin yapıldığı başkentte
küçük gazetenin büro açmasını dünyanın sonu olarak
görüyorlar.
tandans : İngilizce te n den cy. "Belli bir yöne ve­
ya duruma meyletme, eğilme istidadı gösterme" anla­
mında dilimizde kullanılan bu söz için Kurulumuz,
eğilim sözünün uygun bir karşılık olduğunda birleş­
miştir. Örnek: O, çevresinde daha çok çevreci eğili­
miyle tanınır.
tefe : Bu söz de tüfe gibi bir kısaltmadır. Toptan
eşya fiyatlan endeksi. Bu kavram ya bu kısaltınayla ve­
ya toptan eşya fiyatları göstergesi sözüyle karşılanır.
telekomand : Fransızca telecommande. "Uzak­
tan kumanda" anlamına gelen bu söze karşılık olarak
Ku rul umuz , uzaktan kornot kelimesini önermektedir.
terapi : Fransızca therapie. "Hastalık, sakatlık,
bozukluk gibi rahatsızlıklann herhangi bir yöntemle
tedavisi" anlamına gelen bu söz için Kurulumuz,
tedavi kelimesinin u'y gun olduğunda birleşmiştir.
terapist : tedavi uzmanı.
termoterapi : Fransızcadan dilimize geçen ve tıp
alanında kullanılan bu terim "ısı ile yapılan tedavi"
anlamındadır. Kurulumuz bu kelimeye karşılık olarak
ısı te d avi s i sözünün kullanılmasının uygun olacağı
kanaatindedir.
77

thalassotherapie : Fransızcadan dilimize geçen


bu birleşik söz, thalassa (Yunanca "deniz") ve the r ap i a
(Yunanca "tedavi") kelimelerinden olu şmaktadır "Gü­ .

ne ş i n denizin ve kurnun 'insan vücu du üzerinde yaptığı


,

olumlu etkiyle sağlanan iyileşme" anlamındadır. Ku­


rulumuz bu kelimeye karşılık olarak deniz tedavisi
sözünü önermektedir. Örnek: Fitness Club açı idı. Tıbbi
kontrol altında kişiye özel egzersizler, deniz tedavisi,
su içi masajı, aerobik, güçlendirme, germe, gevşeme
egzersizleri yapılır.
topless : İngilizce topless . Bir süreden be ri basın
ve yayın organlarınca kullanılan ve "üstsüz" an lam ı na
gelen bu kelime için Kurulumuz d a üstsöz k arş ılı ğını
benimsemiştir. Örnek: Üstsüz güneşlenen turistler ta­
tilin keyfini çıkardılar.
transfigürasyon : Fran s ı zca transfiguration . " Ş e­
k i l ve görünüşünü d eğişti rme i Ş i" anlamındaki bu ke­
limeye karşılık olarak Kurulumuz biçim değişimi sö­
zünü önermektedir. Örnek: Çalışmalarınızda biçim de­
ğişimi çok belirgin, mozaik ile bu değişim arasında
nasıl bir ilişki kuruyorsunuz ?
transparan : İngi l i zc e transparency. "Şeffaf,
saydam, ışığa tutunca arka s ı n d aki görülebilen" anlam­
larındaki bu kelime için Kurulumuz saydam veya
şeffaf s ö zl erini önermektedir. Çeşitli ince giysiler için
içgösterir yerine göre uygun bir karşılıktır. Örnek:
Hülya, konserin ikinci bölümünde siyah, içgösterir bir
tuvaleıle sahneye geldi.
transplanıasyon : Fransızca transpl antati on .
"Hasta organın veya dokunun sağlam organ veya
dokuyl a değiştirilmesi, yenilenmes i işi" olarak dilimiz­
de sıkça geçen bu söz, "bitkilerin bir yerden başka bir
yere nakli" anlamında da kullanılır. Kurulumuz bu ke­
lime i çi n organ nakli vey a organ aklarımı sözlerini
78

önermektedir. Transplantasyonda eğer doku söz ko· ­

nusu ise d.,oku nakli vey a doku aktarımı sözleri kul­


lanılabilir. Organın adı geçiyorsa bu durumda nakil
sözü yeterlidir: Deri nakli, kalp nakli, böbrek nakli
gibi . Bitki biliminde i s e bitki nakli ve bitki aktarımı
transplantasyon için uygun karşılıklardır. Örnekler: İlk
kalp naklini Dr. Christian Bernard gerçekleştirmişti.
Doktorlar yaptıkları deneylerde küçük Angelina 'nın
dokularının ablasına uyduğunu, bunun doku nakli için
sevindirici bir sonuç olduğunu söylediler.
travma : Fransızca traum a " 1 . tıp. B ir doku ve­
.

ya organın yapısını veya biçimini bozan ve dıştan


mekanik bir tepki sonucu oluşan yerel yara. 2. psikol.
Canlı üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili
yaralanma belirtileri bırakan yaşantı." Kurulumuz,
kelimenin hptaki somatik hastalıklar iÇin kullanımına
karşılık olarak vuruk ve ineinme kelimelerini , p s i ko­
loj ide kullanımı içinse sarsıntı sözünü teklif etmekte­
dir. Örnekler: Parmaklarını kontrol edebilen kişinin
muhtemelen boynunda ciddt bir vuruk (incinme) söz
konusu olmayacaktır.. Ünlü bilim adamı, ölüm rehber­
liği hizmetlerinden derin endişe ve bıkkınlıktan - dolayı
ciddi bir şekilde sarsıntı yaşayanların da yararlanabi­
leceğini düşünüyor.
Basındaki bir kısım yazarlar, 'fYediği travmanın
sersemliğini henüz üzerinden atamamış bir muhalefet
görüntüsü söz konusu" örneğinde görüldüğü gibi
travma kelimesini yanlış olarak kullanmaktadırlar. Bu
cümlede travma yerine darbe denmesi gerekirdi .
travmatoloji . : vuruk bilimi.
trekking : İngilizce trekking. "Göç, arabalarta
bir yerden bir yere seyahat etme" anlamında batıda kul­
lanılmış olan bu k.e lime, dilimize "spor amacıyla dağ­
larda yapılan yürüyüş" anlamında geçmiştir. Kurulu-
79

muz bu söz için aağ yürüyüşü sozunu ön ermi ş tir .

Ö rnek: Turizm Bakanlığının düzenlediği dağ yürüyüşü


Kayseri 'nin Yahya/ı ilçesinde sona erdi.
triyaj : Fransızca triage. "Seçme, ayırma, eleme"
anlamlarını taşıyan bu söz, bankacılık ve dem ir yolları
alanında kullanılmaktadır. Kelimenin bartkacılıktaki
kullanımı "ticari değeri olmayan senetierin incelenip
ayıklanması" anlamını taşimakta; demir yollanndaki
kullanımı ise " çeş itli yönle rden gelen yük vago n l arının
gidiş yönlerine göre ayrıldığı, yeni katarların oluşturu­
lup sevk ed il d i ği üç yol demetinden oluşan gar" anla­
mındadır. Komisyonumuz, bankacılıktaki kullanımı
için ayırma, eleme; demir yo l l arınd aki ku l l anım ı i ç in
de üçlü alan karşıl ıklarını önermektedir. Örnek: Bele­
diye tarafından İstanbul Metrosunun üçlü alanının,
Ayazağa kampusunda bulunan Kanlı Kavak Vadisi
olarak belirlenmesi, İTÜ yetkililerinin tepkilerine yol
açtı.
tüfe : Bu söz bir kısaltmadır. Tüketici fıyatları
endeks i . Bu kavram ya bu kısaltmasıyla veya Tüketici
fıyatları göstergesi s özüyl e karşılan ı r. Daha önc e en­
deks kelimesi ele alınmış bu anlamıyla endeks yeri n e
gö ste rge sözü ö n eri lm iş ti r (Bk. Yabancı Kelime/ere
Karşılık/ar, s . 28).
türbülans : Fransızca turbulence. Bu söz dili­
mi z de iki anlamda kullanılmaktadır. Bunlardan biri
"gaz ve sıvı maddelerin gird ap ş ekl i nde oluşturdukları
akıntı bi ç i m i " ikinci anlamı ise "huzursuzluk, rahat­
,

sızlık, kargaşa " d ır . Kurulumuz bu Fransızca söz için


burgaç ve hava burgacı kelimelerinin uygun birer
karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnekler: Paris seferi­
ni yapan yolcu uçağının hava burgacına girmesi so­
nucu yaralanan hostes önceki akşam İstanbul'a ge­
tirildi. Biz, kısa dönemli giriş çıkışları, burgaç/arı çok
80

büyütüyor, gelişmemizi görmeden çöküyoruz diyoruz.


undereover : İngilizce under (altında, aşağısın­
da) + cover (kapamak, örtmek) . Dilimize İngilizceden
"gizli, üzeri örtülü" anlamında geçen bu kelimeye kar- ·
�ılık olarak Kurulumuz, örtülü kelimesini önermekte­
d ir . Örnek: Her devletin bdzı örtülü operasyonları var­
dır.
underground : İngilizce u nderground "Yeral­
.

tında, gizli olarak; yeraltı treni, metro" anlamındaki bu


kelime sanatın çeşitli dallarında kullanılmaktadır.
Kurulumuz, "geleneklerden ve çağdaş cereyanlardan
uzaklaşan sanat" anlamıyla dilimize geçen under­
ground sanat için yeraltı sanatı, underground mü­
zik için yeraltı müziği, underground sinema içinse
yeraltı sineması karşılıklarının uygun olduğu görü­
şündedir. Örnekler: Yeraltı sineması, yapımda ve yö­
netimde Amerikan geleneksel sinemasının tüm sınırla­
rını zorlayan bir tutumu yansıtır. Barda çarşamba ve
cumartesi geceleri yeraltı müziği yapılıyor.
ültimatom : Fransızca ultimatum. "Bir devletin
başka bir devlete yerdiği ve hiçbir tartışmaya yer
bırakmaksızın tanıdığı sürede isteklerinin yerine geti­
rilmesini istediği nota" anlamına gelen bu söz için
Kurulumuz kesin uyarı karşılığını önermektedir. Bu ·

söz son zamanlarda kuruluşlar veya partiler arasında da


kullanılmaya başlanmıştır. Örnek: Krajina Sırplarının
lideri Borislav Mikeliç, Boşnak ve Hırvatlara kesin
uyarı verdi.
valör : Fransızca valeur. "Faizin başlangıcına
es�s olan tarih" anlamında bir ticaret terimi olarak dili­
mizde sık kullanılan bu söz için Kurulumuz, geçerlilik
karşılığını önermektedir.
vantilatör : Fransızca ventilateur. "Kapalı bir ye­
rin sıcak ve durgun havasını dalgalandırarak esinti
81

sağlayan veya belli bir ortama temiz hava üfleyen alet"


anlamında yaygın olarak kullanılan bu söz için Kuru­
lumuz, birçok öneri arasından yelveren ve estireç
kelimelerinin uygun birer karşılık olduğunda birleş­
miştir. Örnek: Çifte kademeli, döner başlıklı masa yel­
vereni, aradığınız serinliğin kaynağı oldu.
viraj : Fransızca virage Uzunca bir sü rede n beri
.

dilimizde kullanılan bu söz için halk ağzında çeşitli


karşılıklar bulunmaktadır. Hatta Kıbns'ta viraj yeri n e
hüküm denildiğini biliyoruz. Kurulumuz, bu söz için
dönemeç kelimesinin uygun bir karşılık olduğunda
birleşmiştir.
virman : Fransızca virement. Daha çok b an�acı­
lık alanında kullanılan · bu söz, "nakit kullanmadan
hesaptan hesaba yapılan para transferi veya bir hesap­
tan bir başka banka hesabına para aktarma" anlamla­
rındadır. Kurulumuz, virman sözüne karşılık olarak ak­
tanm kelimesini önermektedir. Örnek: Banka kartınız­
la şirketiniz adına dilediğiniz an para yatırabilir, çe­
kebilir, hava/e ve aktarım yapabilir, şirketin . hesap
bakiyesine ulaşabilirsiniz.
volatilite : Fransızcadan dilimize geçen ve b azı
gazetelerde köşe yazarlannın bir ekonomi terimi olarak
kullandığı bu sözün yerine Kurulumuz, belirsizlik hali
kelimesinin kullanılabileceği görüşündedir. Örnekler:
Uluslar arası piyasalar geçen haftayı son iki yılın
Türkiye 'sine benzer bir halde geçirdiler. Belirsizlik hali
yüksekti,· hareketler, temel ekonomik göstergelerden
çok psikolojiden etkilendi. Bu hafta yaşayacağımız kriz
günlerinde bir gün diğerine göre çok değişik olabile­
cek. Diğer bir söyleyişle belirsizlik hali yüksek, tahmin
yapmak güç olacak.
volörn : İngilizce volume. Di li miz de daha çok
"hacim veya miktar" anlamıyla kullanılan bu söz,
82

müzikte de "sesin alçaklığı veya yüksekliği" anlamla­


rında geçer. Kurulumuz bu söz için genel anlamda
hacim, müzikte ise yoğunluk, ses yo ğunlu ğu kelime­
lerini önermektedir. Basım işlerinde de bu kelimenin
ara sıra geçtiği görülmektedir. Bu durumda da kulla­
nımda olan cilt s özü tercih edilmelidir. Örnek: Dış ül­
kelerden alınan mallar arasında otomobil parçaları
büyük bir hacim tutuyor.
workout : İngilizceden dilimize giren bu kelime,
İngilizcede "idman, antrenman; deneme çalışması" an­
lamlarını taşımaktadır. Türkçemizde bu kelimenin ye­
rine kullanılabilecek ve aynı anlamın yüklenebileceği
alıştırma, idman, antrenman gibi kelimeler vardır.
Kurulumuz, bunlardan birinin kullanılabileceği görü­
şündedir. Örnek: Esem Spor Giyim 'in Türkiye temsil­
ciliğini yaptığı . spor markası Adidas 'tan her yaştan
·
bayan sporcuya bir alıştırma (an trenman ) ayakkabısı.
workshop : İngilizceden dilimize geçen bu soz,
"çalışma yeri, işlik, atölye" anlamlarındadır. Dilimizde
"bilgi ve fikir üretme" anlamıyla kullanılan bu söz için
Kurulumuz, fikir üretme veya fikir üretme toplantısı
kelimelerinin uygun birer karşılık olduğunda birleş­
miştir. Örnek: Fikir üretme toplantısının amacı, sınırlı
sayıdaki si�ir bilimeiye zengin bilgisayar desteğiyle
kendilerinin uygulama yapabileceği lô.boratuvar ko­
şullarında yoğun kurs vermek ve özgür bir yöntem
tartışması ortamı sağlamak.
TÜRKÇE KARŞILIKLAR DİZİNİ

-A-

acayip : Eksantrik
açık : Dekolte
açık giysi : Dekolte
adım : Etap
adım adım : Step by step
ağaç parkı : Arbareturn
akıtma : Enjeksiyon
aktarım : Virman
alışfırma : Workout
alışfırma : Oryantasyon
alıştırma : Rodaj
alışfırma dönemi : Rodaj
ana haber sunucusu : Anehorman
antrenman : Workout
aracı (kurum veya şirket)
·
: Factoring
aracılık : Factori ng
arını k : Steril
art bölge : Hinteriand
askısız : Strapless
aşınma payı : Amortisman
aşırı : Ekstrem
aşırı : Maksimali st
aş ırma : Plajirizm
at gezdirmeliği : Padok
atı cı : Şutör
atış alanı : Poligon
Avro : Euro
84

ayakça : Pedal
ayırma : Triyaj
ayinle ilgili : R itüel
aykırılık : Anomali

- B -

banyo kabini : Shower screen


basamak : Etap
başkalaşım : Metamorfizm
başkalaşma : Metamortoz
başlık : Antet
başlıklı : Antetl i
başlıkSIZ : Antetsiz
bayağı : Kitsch
bayağılık : Kitsch
bayi : Comer
bayilik vermek : Comer vermek
belgegeçer çevirgesi : Faks modem
belirsizlik hali : Volatilite
benzetim : Simülasyon
benzetimlik : Simülatör
benzetim sineması : S imülasyon
sineması
bezekli : İllüstratif
bezerne : İliüstrasyon
bezenti : Garnitiir
bezeyici : İllüstratör
biçim değişimi : Transfigürasyon
biçimierne : Fi gürasyon
biçimsel : Formel
biçimsel olmayan : Enformel
bilgi çarpıtma : Dezenformasyon
85

bilgilendirme : Enformasyon
b indirim : Remix
bir gecelik : 0/N (Over
night)
birleşik : Kombine
birleşim : Korobinasyon
birlikte yaşama : Cohabitation
bitirıne tezi : Lisans tezi
bitki aktarımı : Transplantasyon
bitki nakli : Transplantasyon
b itki varlı ğı : Flora
boğumlanma : Artikül asyon
boyut : Format
boyutlar : Format
buharlı hamam : S auna
burgaç : Türbül ans
buzlu çay : Ice-tea
h üküm : Viraj
büyük mağaza : Mega store

- C -

casusluk : Espionnage
cilt :: Volüm

-ç-

çağcıl müzik : New age


çardak : Pergola
çarpsına : Crash-test
çaşıtlık : Espionnage
çevirge : Modem
çevre :: Periferi
86

çıkartma : Sticker
çıkış işlemi : Check-out
çı kış özeti : Epikriz
çıkmalık : Podyum
çırpı cı : Mikser
çivileme : Smaç
çivileyici : Smaçör
çizgi : Kulvar
çokgen : Poligon
çözücü : Dekoder

- D -

dağ yü rüyü ş ü · : Trekking


d alış : Plonjon
da n slık : Dansing
değişim : Metamorfızm
değişken ölçü : Eşelmobil
değişme : Metamorfoz
deneme çekimi : easting
denetim bağı : B androl
denetim noktası : Check-point
denetim pulu : B androl
deneyci : Ampirist
deneyeilik : Ampirizm
deneye d ayal ı : Ampirik
deniz tedavisi : Thalassotherapie
derece : Grado
derin dondurucu : Deep-freeze
derin d ü ş ünme : Merlitasyon
d ev ş ar : Megapot
dev şehir : Megapot
dış hissedar : Outsider
87

dış ticaret s e rb estliği : Liherasyon


dilim : Episot
dinleme salonu : Oditoryum
dizüstü : Lahtop
dizüstü bilgisayarı : Lahtop
doğum ineinmesi : Birth travma
doku aktarımı : Transplantasyon
doku nakli : TranspHintasyon
dolaşım : S irkül asyon
dolmuş : Charter
dolmuş uçak : Charter
doruk : Maksimum
(maksimaH
dorukçu yaklaşım : Maksimal i st
doruklaştırma : Maksimizasyon
doruklaştırmak : Maksi mize
etmek
doruk noktası : Maksimum
(maksimal)
dönemeç : Viraj
dönen top : Rihaunt
dönen topa çıkmak : Rihaunta çıkmak
dönen top mücadelesi : Rihaunt
mücade l esi
dönen topu kap m ak : Rihaunt alm ak
döviz : Forex
durgül : Sit-com
durum güldürüsü : Sit-com
duş kabini : Shower screen
duvar topu : Squash

duyar : Sensor
duyurum : S irkül�r
düğüm : Nod
düğümcük : Nodül
88

dünden bugüne : Retrospektif


düşen (p iyasa) : Bearish
düşmek : Kadük olmak
düşmüş : Kadük
düşmüş ol m ak : Kadük olmak
düzenleyici : Regülatör
düzey : Grado

• E.

egemen güçler : Establishment


eğilim : Tandans
eğlence evi : Lokal
eğlence yeri : Lokal
eğlendinlen alanı : Rekreasyon
ekranda : On screen
el bilgisayarı : Notebook
eleme : Triyaj
elmek : E-mail
emir eri : Planton
en aza indirmek : Minimize etmek
en çok : Maksimum
(maksim al )
engel : B ariyer
en gelleme : Filibus ter ing
en uygun : Optimal
en uygun duruma getirme : Optimizasyon
en uygun duruma getirmek : Optimize etmek
en üst : Maksimum
(maksimal)
en üst düzey : Maksimum
dü zey
en üst seviyeye çıkarma : Maksimizasyon
89

en üst s eviyeye çıkarmak : Maksimize


etmek
en yüksek : Maksimum
(maksimal)
e-posta : E-mail
eskilik : Antikite
esti re ç : V antilatör
eşitl em ek : Egale etmek
eşierne : Senkronizasyon
e şi e m ek : Sen kroni ze
etmek
eş zaman : S enkron
eş zamanlı : Se n kronik
eş zamanlılık : Se n kro n i
eş zamanlılık : Senkronizm
etkisizleştirilmiş : Nötralize
etkisizleştirme : N ötralizasyon
etkisizleştirmek : Nötralize etmek
ev : Lokal

-F-

fabrikadan satış merkezi : Outlet center


fark : S p re a d
fıkra : A n ek d ot
fikir üretme : Wo rks hop
fikir üretme toplantısı : Workshop
fizik tedav i : Fizyoterapi
fizik tedavi uzmanı : Fizyoterapist
fotokurgu : Fotomontaj
frenci : Gardıfren
fren görevlisi : Gardıfren
90

- G-

garip : Eksantrik
gecelik : 0/N (Over
night)
geçerlilik : Valör
geleceklik hakkı : Self-
determinasyon
genelge . : Sirküler
ge rçek : Reel
gerçekleştirme : Realizasyon
gerdirme : Lifting
geri ödeme : Rambursman
geriye dönük : Retrospektif
geriye dönüş : Fl ash-back
germe . : Stretchi ng
gezgin satıcı : PHisiyer
giriş i şlemi : Check-in
giriş ken : Agresif
gizlem : Esoterik
gizlemli : Esoterik
gök evi : Planetaryum
görevdeşlik : S inerji
gösterge : Endeks
gösterge : indikatör
gösterge çizelgesi : Skala
gösterge çizgisi : Referans çizgisi
göz bağcı : İl lüz yon i st
göz bağcılık : İllüzyon
göz kalemi : Eyeliner
göz yangısı : Konj onktivite
güçlendirme : Shape master
güdüml e me : Manipülasyon
güdümlemek : Manipüle etmek
91

gümrüksüz mağaza : Free-shop


gü n e ş odası : Solaryum

• H -.

hacim : Volüm
halk oylaması : Referandum
halk oylamasına gitmek : Referandum
yapmak
halk oylaması yapmak : Referandum
yapmak
hatalı yürüme � Step
h ava burgacı : Türbülans
hava dolaşımı : S irkülasyon
hayvan varlığı : Fauna
hedef : Destİn asyon
hesap belgesi : Dekont
hızlı : S wift
hikayeCik · : Anekdot
hileli yönlendirme : Manipülasyon
hileyle yönlendirme : Manipülasyon
hileyle yönlendirmek : Manipüle etmek
hoş koku :: Aroma
hoş kokulu :: Aromatik

-I.

ısı tedavisi : Termoterapi


ışıklı teker : Laser-disc
ışıldak : Projektör
ışın tedavisi : Radyoterapi
ışın tedavi uzmanı : Radyoterapist
92

·- i -

içgösterir : Transparan
iç hissedar : In sider
idrnan : Workou t
i ğn e vu rma : Enjeks i yon
iğne yapma : Enjeksiyon
ihraç izni : ihraç lisansı
ikili sigorta : Reasürans
ikili sigorta şirketi : Reasürans şirketi
ikili sigorta yapmak : Reasüre etmek
ikinci lordırma : Reeskont
ileri- gelenler : Establishment
il eri teknoloji : H i gh tec h
-

il gileşi m : KoreHisyon
ilişim : Link
iliş me : Protez
ilk ç a ğ : Antikite
ilke s öz : Motto
ilk örnek : Arketip
imce : Paraf
imc elemek : Parafe etmek
imceli : Paratlı
imcesiz : Parafs ı z
imza belgesi : İmza sirkü,leri
ineinme : Travma
in çık : Step
indirim : Iskonto
indirim saatleri : Happy hour
intihal : Plajirizm
ithal izni : ithal lisansı
iyimser : Optimist
iyimserlik : Optimizm
iz düşümü : Projeksiyon
93

izin belge si : Lisans

-K-

kamu denetçisi : Ombudsman


kar amaçlı satış : Real izasyon
karıştırıcı : Blender
karşı casusluk : Kontrespiy o n aj
kavrayış : Nosyon
k ay ka ç : !nline skate
kaymalık : Paten
kaynak : Referans
kaynak göste rme : Referans
kendiişler : Otomatik
kendiişlerlik : Otomasyon
kendiliğinden : S p o nt an e
kendiüretir : Otoprodüktör
kesik : Kupür
kesin uyan : Ü lt i m at o m

ke s ti ri m : Projek s i y on
kesyap : Kolaj .
kı rdırma : Iskonto
kırkyama : Patchwork
kısa koşu : Sprint
kısa koşucu : Sprinter
kısa süreli film : Kısa metraj lı
film
kıyı : Periferi
kıyı bankacılığı : Off shore
kızdıncı : İrrite edici
kızdırmak : İrrite etmek
kimyasal (kimyevi) tedavi : Kemoterapi
kodamanlar : Establishment
94

koku tedavisi : Arometrapi


kollayıcı : Küratör
konak : Etap
konut : Rezi dans
kopuntu : Diaspora
kopyalama : Klonlama
kopyalamak : Klonlamak
koruma : Bodyguard
koruma : Hedgi.n g
koruma aracı : Es ko rt
korumalık : Bodyguardlık
· ·

koşmalık : Parkur
koşu yolu : Parku r
köklü : Radikal
kökten : Radikal
kökten ci : Radikal
köktencilik : Radikalizm
köktendinci : Fundamentalist
köktendincilik : Fundamentalizm
kötümser : Pesimist
kötümserlik : Pesimizm
kredi açıcı : Kreditör
kurgu : Montaj
kurgucu : Montaj c ı
kurgu masası : Montaj masası
�urgu odası : Montaj odası
kurmak : Monte etmek
kurtarırncılık : İrredantizm
kurum : Establi s h ment
kuşak : Jenerasyon
küçük gazete : Tabloid
kümelenme : Konstellasyon
küt inici : S m açö r
küt inme : Smaç
95

- M -

mahalli : Lokal
makasiama : Röveşata
makasiama vuruş : Röveşata
mali : Finansal
mali destekçi : Finansör
mali işler : Finans
maliye : Finans
mayalanma : Fermantasyon
merkezkaç : Santrifüj
mevcut durum : Statüko
mini gösterici : Moni tör
mini put : İdol
mütecr.ıviz : Agresif

• N-

nakit kartı : Cash cart


nes i l : Jenerasyon
niceleyici : Kantitatif
ni celik : Quarit i te
niteleyici : Kalitatif
nitelik : Kal ite
nitelikli : Kal ifiye
niteliklilik :: Kal ifikasyon
nüfus : Popülasyon

-o-

olay fotocu : Paparazzi


olay fotoculuk : Paparazzilik
oran : Rasyo
96

o rga n a kta rımı : Transplantasyon


organ nakli : Transplantasyon
oyma baskı : Estamp
oyunca : Skeç
oyuncu seçimi : easting

- Ö -

ödeme : Rambuı·sman
öfkelendirici : İrrite edici
öfkelendirmek : İrrite etmek
önceden satış : Alivre
öncü : Avangart
öndelik : Avans
öndelik çekmek : Avans çekmek
öndelik vermek : Avans vermek
ön doğru : Postülat
ön içki : Aperitif
ön kesinti : Stopaj
ön yetkinlik : Ö n lisans
örtülü : Urtdereover

- P -

paraca desteklemek : Finanse etmek


paraca desteklenmek : Finanse edilmek
paracı : Monetarist
paracılık : Monetarizm
para desteği : Finansman
para destekçisi : Finansör
para dolaşımı : Sirkülasyon
para işleri : Finans
97

parayla desteklemek : Finanse etmek


parayla desteklenmek : Finanse edi lmek
par�a : Fragman
parça : Modül
parçacık : Partikül
parçalı sistem : Modüler si stem
pas çı : Pasör
pasveren : Pasör
pazarl a ma
. : Marketing
peynirli kek : Cheese cake
p ilot köşkiiı : Kokpit
piyasa kurucu : Market maker
put : İdol

- R.

rapor yazıcı : Raportör


renk uzmanı : Colorist
resimierne : İ llüstrasyon
res i mleyici : İllüstratör
resmi olmayan eğitim : Enformel eğitim
ruh göçü : Reenkarnasyon

-S-

sabit fikir : İde fık s


sağlığa uygu n : Hij yenik
sağlığa uygunluk : Hij yen
sağlık bilgisi : Hijyen
sağlık havuzu : Jakuzi
sağl ık koruma : S anİtasyon
sağlıklı : Hij yenik
98

saklı yazı : Kri pto


saldırgan : Agresif
sapiantı : İ d e fı k s
sarsıntı : Trav m a
satım : D e al i n g
saQş işlem odası : De aling room
s atı ş o d a sı : D ealin g room
saydam : Transparan
sayfa düzeni : Mizanpaj
seçkinler : Establishment
sefer : Ekspedisyon
·serbestlik : Lib era s yo n
sergilik : S t an t
ses çevirgesi : Voice modem
seslendirici : Dublaj cı
seslendiricilik : Dublaj cılık
seslendirme : Dublaj
ses yoğunluğu : Volüm
seviye : Grado
sihhi : Hij yenik
sınır : Limit
sınırlamak : Lokallze olmak
sınırlandırılmış : Lokalize
sınırlandırmak : Lokalize etmek
sınırlı uyuşturma : Lokal anestezi
sinirlendirici : İrrite edici
sinirlendirmek : İrrite etmek
sokak hasketbolu : Black top
soyutlamak : izole etmek
s öz çatar : Stand-up
komedyen
su bahçesi : Akualand
süreç : Proses
süzek : Fi ltre
99

- Ş-

şeffaf : Tran sp ar an
şekli : Formel
şekli o lmaya n : Enformel
şerit : Kulvar
şerit perde : J al üzi
şifreli yazı : K ri p t o

şirketler birliği : Konsorsi yum


şişirme haber : Asparagas

-T-

takaslama � Swap
takımca tekelleşme : Oligopolleşme
takım tekeli : Oligopol
takımyıldız : KonstelH isyon
takın ç : Obse s yo n
takınçlı : Ob s e s if
takma : Protez
takyap : Montaj
takyapçı : Montaj cı
takyap çı : Mon t ö r
takyap ust�sı : M o nt ö r ·

tanıtımlık : Jenerik
tanıtma kartı : Kartvi z i t
tanıtmalık : P ro sp ektü s
tanıtma yazısı : Jenerik
tarafsız : Nötr
tarafsızlaştırılmış : Nötnılize
tarafsıziaştırma : Nötral izasyon
tarafsızlaştırmak : Nötralize etmek
tarife : Prospektüs
1 00

tarih yanılgısı : Anakronizm


taşımalık : Konteyner
tatbilir : Gurme
tavsiye mektubu : Referans
mektu bu
tedavi : Terapi
tedavi uzmanı : Terapist
telif hakkı : Royalty
ters repo : Reverse repo
tınlaşım : Rezonan s

tı pkıç ekim : Fotokopi


tır man ı ş : EskaHisyon
toplu : Kombine
topl u akın : Kombine akın
toplu bilet : Konibine bilet
toplu savunma : Komb i ne
savunma
toplu yarış : Kombine yarış
tuğla oyunu : Brick game
tuhaf : Eksantrik
tüylü top : Badminton
tüzük : Regü H isyon

. u.

uç : Ekstrem
uç : Li mit
uçrak : Eksantrik
uçuş kartı : Boarding cart
uranlık : Pankart
uygun değer : Optimu m

uyum : Oryantasyon
uyuşturma : Anestezi
101

uzaktan kornot : Telekomand


uzman : Eksper
uzman incelemesi : Eks pert iz
uzman raporu : E k spe rti z raporu
uzun koşu : Maraton
uzun koşucu : Maratoncu
uzuniuk : Metraj
uzun sü rel i film : Uzun metraj lı
film

-ü.

ü çlü alan : Triyaj


üst denetç i : Süpervizör
üst sınır : Limi t
üstsöz : Topless
üst yetkinlik : Yüksek li san s

-V-

vadeli döviz ticareti ! Forward


varış yeri : Desti nasyon
v a r lı k : Popül asyon
varlık kartı : Cl ip cart
var olan durum : Statüko
vasıflı : Kalifiye
vasıflılık : Kalifikasyon
verimsiz : S teri l
vurm al ı (çalgı) : Perkü s yon
vurucu : Şutör
vuruk : Travma
vuruk bilimi : Travmatoloj i
1 02

. y.

yabancı para : Forex


yakmalık : Krematoryum
yalıtım : İzolasyon
yalıtkan : İzolatör
yalıtma : İzolasyon
yama işi : Patchwork
yanılma ca : İllüzyon
yanılsama : İllüzyon
yanıltına haber : Dezenformasyon
yankı bilimi : Akustik
yankılamın : Akustik
yanlık : Garnitür
yansıtıcı : Reflektif
yansıtım : Projeksiyon
yan s ız : Nötr
yansızlaştırılmış : Nötral ize
yansıziaştırma : N ötralizasyon
yansızlaştırmak : Nötralize etmek
yapboz : Puzzle
yapı : Konstrüksiyon
yayımcı : Editör
yayımiayan : Editör
yayın dışı : Off the record
yaylım ateş : S alvo
yazıcı : Printer
' yelpaze : Skala
yelveren : Vantilatör
yeni dalga : new wave
yeraltı müziği : Unde r gro u n d

müzik
yeraltı sanatı : Underground
sanat
1 03

yeraltı sineması : Underground


s in e m a
yerel : Lokal
yer hizmetleri : Handling
yerleştirme : En staH is yon
yerleştirmek : Monte etmek
yetiştirici : Monitör
yetki belgesi : Lisans
yetki l end i rme : Otorizasyon
yetkinlik : Lisans
yıllık : Alınanak
yıpranma payı : Amorti sman
yırtı c ı : A gres if
yo ğ unluk : Volüm
yol : Kulvar
yon ga : Çi p
yozlaşma : Dej enerasyon
yozlaşmak : Dej enere olmak
yozlaşmış : Dejenere
yozlaştırmak : Dejenere etmek
yönetme kolu . : J o ys t i ck

yön e tmeli k : Regül asy o n


yöılley i ci : Navi gatör
yumru : Nod
yumrucuk : Nodül
yüksek tekn oloj i : Hi gh-tech
yükselen (piyasa) : Bul l i sh

. z.

zara r kes me : Sto p-1 oss


ze k a düze yi (ZD) : IQ
zevksizlik : K i t s ch
1 04

zıpzıp atlama : Bungee--jumping


züpp e : Snop
züppelik : Snobizm

You might also like