You are on page 1of 336

Türkçe Terim ve Sözcükler

TTS—Dilbilim
1. Derleme

Aybars Erözden Betül Tarhan


YAL IN YAYINC IL IK
İstanbul - 2008
YALIN YAYINCILIK
Ordu Caddesi Özbek Çarşısı No: 25 / 41
(İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün Karşısında)
34452 - Beyazıt - İSTANBUL

Tel: (0212) 518 43 63 - (0212) 546 97 54


e-mail: yalinkitap@yahoo.com

Yayıncı Sertifika No: 0198-009911

Baskı: Yalın Yayıncılık Matbaası


Digital Printing System
Tel: (0212) 518 43 63

Türkçe Terim ve Sözcükler TTS - Dilbilim


1. Derleme
AYBARS ERÖZDEN - BETÜL TARHAN

ISBN: 978-605-9579-35-3
Birinci Basım: Ağustos - 2008

© Bu kitabın 5846 sayılı Kanun ile korunan bütün hakları yazarlarına aittir. İzinsiz olarak herhangi bir şekilde
çoğaltılması, basılması, kaynak gösterilmeksizin alıntılar yapılması yasaktır ve anılan Kanun gereği
kovuşturulur.

©All rights reserved

No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means
mechanical, electronic, photocopy, magnetic, tape or otherwise, without permission in writing from the writer.

ii
İçindekiler

Sunuş................................................................................................................................ iv

Terimlerin önemi üzerine .................................................................................................. iv

Kullanım Açıklamaları ...................................................................................................... vi

Taranan Yayınlar ............................................................................................................. vii

Kısaltmalar...................................................................................................................... viii

1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye ......................................................... 1

2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile ...................................................... 163

Bitirirken......................................................................................................................... 327

iii
Sunuş
Türkçe Terim ve Sözcükler (TTS) (―te-te-se‖ olarak okuyabiliriz) Dizinini hazırlama düşüncesi ilk
olarak Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yürüttüğümüz Yüksek Lisans
Programları sırasında başladı. Eğitim dilinin Türkçe olduğu üniversitede, yabancı dil (İngilizce)
öğretimi ve yabancı dil olarak Türkçe öğretimi alanlarında lisans üstü programların yürütülmesi
sırasında pek çok İngilizce terim ve sözcüğün Türkçe karşılıklarını derslerde doğru ve tutarlı
kullanma durumu —bir ―sorun‖ olmasa da— ayrı bir özen gerektirmekteydi. Ancak, sıra ilk Yüksek
Lisans Tezlerinin yazılmasına geldiğinde, doğru terimleri tutarlı kullanmanın önemi kendini iyice
hissettirmeye başlamıştı. Ayrı Danışmanlar tarafından yönetilse de, aynı programdan çıkan
Tezlerin dilinin tutarlı olması bir bakıma bir önkoşuldu. O nedenle, Tez Danışmanları olarak
aramızda 1 Türkçe terim ve sözcüklerle ilgili olarak ara sıra konuşmaya başlamıştık. Sonra, bunları
bir yerlere not etmeye başladık.
Bu arada, bizden önce bu konuda yapılmış olan çalışmaları, sözcük dizinlerini ve terim sözlüklerini
de incelemekteydik. Yabancı dildeki aynı sözcük / terim için değişik yerlerde değişik Türkçe
karşılıklar da karşımıza çıkmaktaydı. Bunları da hem Tez hazırlayan bilimde ustalaşma yolundaki
meslektaşlarımızla hem de kendi aramızda paylaşmaktaydık. 2002 yılında başlayan bu kişisel
çalışma, aradan geçen zaman ve yeni Tez yazımları ile, derli-toplu bir dizelge hazırlanmasının
gerekliliğini de gösterdi.
Bu amaçla, bir dizi yayın klavye üzerinden elle veya optik tarayıcı ile elektronik ortama aktarıldı.
Bu sözcüklerin üzerinden teker teker, harf harf geçilerek yazma yanlışlarının en aza indirilmesine
çalışıldı. Sonuçta, 14.698 sözlüksel girdiden (512.526 karakter) oluşan bir dizelge kullanıcıların
yararlanmasına hazır duruma getirildi.
TTS—Dilbilim Dizini, yayımlanmış olan dilbilim ve alt -dallarındaki terimlerin sözlüklerinden
derleme yoluyla oluşturulmuştur. Dizin, ―dilbilim alanındaki tü m Türkçe bilimsel terimler‖ savını
taşımamaktadır. Ancak, zaman içinde, diğer kaynakların da taranması ile yeni terimlerin de dizine
katılması düşünülmektedir. Ayrıca, uygulamalı dilbilim içinde yer alan dil öğretimi, kuşkusuz
eğitim bilimleri alan terimlerinin de dizine katılmasını gerektirmektedir. Bu terimler de
kaynaklardan derlenerek TTS—Dilbilim Dizininin sonraki baskılarına katılacaktır.
TTS—Dilbilim Dizini bir açıklamalı-sözlük değildir. Terimlerin yalnızca Türkçe karşılık önerileri
derlenmiş, ancak tanımları, açıklamaları ve örnekleri katılmamıştır. Bilimsel terimlerin tanımları ve
açıklamaları çok daha değişik bir çalışmayı gerektirmektedir. Varolan sözlüklerden tanım ve
açıklamaları buraya almak ise doğru olmayacak bir uygulama olurdu.

Terimlerin önemi üzerine


İnsanlığın yaşam deneyimi bireylerini birbirleriyle iletişim içinde bulunmaya iter. İnsanlar yeni
yeni şeyler bulduklarında bunları birbirleriyle paylaşma eğilimindedirler. Öteduyumsal yetiler bir
yana bırakılırsa, insanların bildiklerini birbirleriyle paylaşmaları ortak bir iletişim aracı üzerinden
gerçekleşebilir. İster varoluşçu, ister evrimci, ister dinsel bakış açısıyla yorumlansın, insanlar bir
biçimde beyinlerinde bir dil yetisi ile doğmakta ve bu yetiyi işleyerek algılama ve düşünme
biçimlerini de evirmektedirler. Değişik değerlendirmelere göre, dilin gelişmişliği oranında
düşünmenin de gelişmekteliğinden söz edilebilmektedir.
İnsanın yaşam serüveninde başına gelenleri ve bulduklarını aynı toplumun üyeleri ile paylaşma
eğilimi, insanı düşüncelerini aktarabilmek için ses-tabanlı bir iletişim yolunu geliştirmeye itmiştir
denebilir. Birincil işlevi gıda almak olan ağız ve soluk almak olan örgenler ikincil düzeyde, ama
insan için hiç de azımsanamayacak bir değerde, bu düşünceleri aktarmada kullanılmaktadır. Dil ne
denli gelişmişse, insanın düşüncesi de başkalarına o denli doğru ve eksiksiz aktarılabilir. Dil ne
denli gelişmişse, insan karmaşık düşünsel tartışmalarını o denli sağlam, belirsizlikten uzak ve
düzgün bir biçimde yapabilir.

1
Dr. Hülya Bartu, Dr. Nesrin Bakırcı-Toksöz, Dr. Aybars Erözden

iv
İnsan düşüncesinin bir insandan diğerine aktarılması işleminde sözcüklerin önemi tartışılamaz bile.
Kimi zaman sözcükler, yapılardan hatta işlevlerden bile daha iletişimsel bir görevdedir. Yaşam
deneyimi insanı yeni şeyleri bulma, yeni şeyleri düşünme ve yepyen i ussal kurgulamalara
yönelttiğinde, insanın sözcüklerle serüveni de değişmiştir. İnsan artık sözcükleri; doğadaki,
çevresindeki kavramların yansıtılması için değil, kendi yorduğu ussal kurgulamalarının yerine
geçirmek için kullanır olmuştur. Örneğin, ―ses birim‖ ses-dizisi, biçimsel açıdan bir sözcüktür. Ama
görevsel bakımdan bir terimdir. Tanımı, açıklaması ve örnekleriyle ussal karşılığı birkaç yazı
sayfası tutan bu dilbilim kavramı Türkçede sekiz seslik kısacık bir diziyle karşılanmaktadır. İnsan,
yaşam deneyiminde, terimler olduğu sürece düşünsel değerini koruyabilir. Bilimsel gelişimi de
düşüncelerini ve ussal kurgulamalarını en kısa yoldan karşılayan terimler ile sürebilir.
Bu konuda, Vardar şöyle değerlendirmede bulunmaktaydı:
Terimler ve bunların tanımları her bilim dalının kavramsal özünü oluşturur,
olguları dizgeleştirme düzeyini gösterir. Hangi alan söz konusu olursa olsun, her
türlü bilimsel yaklaşımın temeli terimlerden örülüdür. İster salt betimleyici
nitelikler taşısın, ister açıklayıcı özellikler içersin, olguların ayrımsız yığınını aşma
ereği güden her çaba tümü kapsayıcı, kendi içinde tutarlı, elden geldiğince yalın,
gerçeğe uygun olmak zorundadır ve bu amaca ancak terimler aracılığıyla
ulaşabilir. Özellikle bir “terim patlaması” çağında yaşadığımız düşünülecek
olursa, çağdaş bilim ve uygulayımın dilsel gerekleri daha iyi anlaşılır. (Vardar,
19802)
Bilimsel söylem evreninin temelini terimler oluşturur. Terim düzeni kurulduktan
sonra bilimsel ve uygulayımsal çeviri, birincil sorununu büyük ölçüde çözümlemiş
sayılır. (Vardar, 19833)

Türkçe kökenli terimlerin türetilmesine ilişkin de şu görüşleri belirtmekteydi 4:


Unutmamalıyız ki, terimler bilimsel yapıtların egemen öğeleridir, başlıca
odaklaşma noktalarıdır. Anadilinin öz kaynaklarından alınmış ya da üretilmiş
olmaları daha etkin bir bilim dilinin oluşmasını sağlar, kavramların gereğince
özümsenmesini büyük ölçüde kolaylaştırır. Bu bakımdan, ulusal dil bilinci genel
nitelikli sözcükler düzleminde olduğu gibi, özel uzmanlık terimleri konusunda da
başlıca kılavuzumuz olmalıdır. (Vardar, 19785)
Türkçemizin her türlü bilimsel ve uygulayımsal kavramı terimleştirebileceğinin
bilinci içinde şunu da belirtelim: Hangi alanda olursa olsun, bilimin saçtığı
aydınlık öncelikle terimlerdeki saydamlıkla orantılıdır. (…) Bu önerileri
benimseyecekler de olabilir, benimsemeyecekler de. Bu da son derece doğal.
Doğal olmayan, gereksinme duyulan kavramların karşılıklarını değil, kendilerini
yok saymak, bilim dilimizi bu kavramlara sımsıkı kapalı tutmaya kalkışmaktır.

2
VARDAR, Berke — Nükhet Güz, Erdim Öztokat, Mehmet Rifat, Osman Senemoğlu, Emel Sözer (1980), Dilbilim ve
Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu y. No. 471.
3
VARDAR, Berke (Yön.) (1983), XX. Yüzyıl Dilbilimi (Kuramcılardan Seçmeler), TDK, yayın no. 551; Multilingual
Yayınları (1999).
4
Bu konuda, bir baĢlangıç olarak, aĢağıdaki yayınlara ayrıca bakılabilir:
DEMĠRCAN, Ömer (2000), İletişim Ve Dil Devrimi, Yaylım y. No. 54.
KÖKSAL, Aydın, Yabancı Dille Öğretim, Öğretmen Dünyası y.
SARITOSUN, Nadiye — Suna Sonat (Yay.) (1995) Bilim Ve Öğretim Dili Olarak Türkçe, Ġstanbul Teknik
Üniversitesi Rektörlüğü, sayı 1568.
SĠNANOĞLU, Oktay, Bye-Bye Türkçe – Bir Nev-York Rüyası, Otopsi y.
TTK (1978), Bilim, Kültür Ve Öğretim Dili Olarak Türkçe, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, XXIII.Dizi—Sa.1, (ikinci baskı, 1994)
YEDĠYILDIZ, Bahaeddin (Ed.) (2003), Dil, Kültür Ve Çağdaşlaşma, Hacettepe Üniversitesi, Atatürk Ġlkeleri ve
Ġnkılap Tarihi Enstitüsü
YÜCEL, Tahsin (2000), Türkçenin Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet / Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.ġ.
5
VARDAR, Berke — Nükhet Güz, M.Rifat GüzelĢen, Erdim Öztokat, Osman Senemoğlu (1978), Başlıca Dilbilim
Terimleri, Ġstanbul Üniversitesi Yayınları No. 2462, Yabancı Diller Yüksek Okulu Yayınları No. 1.

v
Kimilerinde aşırı boyutlara varan bu türlü bir tutumun bilimsellikle bağdaşmasına
kuşkusuz olanak yoktur.(Vardar, 1980)
Her türlü bilimsel gerekçeye kapalı kalmayı erdem sayan, kendi anlayışlarını,
daha doğrusu alışkanlıklarını temel ölçüt olarak gören, bir düşünceye, bir söze,
bir terime “anlaşılmıyor” dediler mi tüm bilimsel işlevlerini yerine getirdiklerini
sanan kişiler bugüne değin olduğu gibi bundan sonra da kuşkusuz böyle bir çaba
göstermeyecekler. Bu nedenle sözümüz onlara değil. Çağdaş uygarlık düzeyine
her alanda ancak yoğun bir çaba gösterilerek ulaşılabileceğine inanan ve bunun
gereklerini yerine getirenler ise değindiğimiz güçlükleri aşacaklardır. Bundan da
kuşkumuz yok. (Vardar, 1983)

Kullanım Açıklamaları
Türkçe Terimler ve Sözcükler Dizini, kullanıcılara daha fazla işlevsellik sağlayabilmek amacıyla iki
bölümde düzenlenmiştir. Birinci bölüm kaynak dildeki terimler (örneğin ― needs analysis‖)
üzerinden giderek Türkçe karşılıklarına ulaştırmaya, ikinci bölüm ise Türkçe terimler (örneğin
―gereksinim çözümlemesi‖) üzerinden geriye doğru giderek o sözcüğün kaynak dildeki biçimine
ulaştırmaya çalışmaktadır. Başka bir örnekle, ―article‖ teriminin Türkçe karşılığı araştırılıyorsa,
kullanıcılar 1.Bölüme gitmeli; eğer ―tanımlık‖ teriminin hangi dildeki hangi sözcüğün Türkçe
karşılığı olduğu araştırılıyorsa kullanıcılar 2.Bölümden yararlanmalıdır.
Tüm terimler ve karşılıkları, abece dizilimine göre yerleştirilmiştir.

Bölümler ve içerikleriyle ilgili aşağıda kısa bir kılavuz açıklama yer almaktadır.

1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye


Bu bölümde sözlüksel bilgiler şu dizilim ve biçimlendirme temel alınarak işlenmiştir:

Buna göre,

sözlüksel birimi,
―İngilizce 6 bir terim olan semantic component’ın Türkçe karşılıkları olarak 2 sayılı yayında 7 anlam
bileşeni ve anlambilim bileşeni; 8 sayılı yayında anlambilimsel bileşen; 11 ve 19 sayılı yayınlarda
anlamsal bileşen önerilmektedir,‖ açılımıyla okunabilir.

6 Dil kısaltmaları için aşağıdaki ―Kısaltmalar‖ bölümüne bakınız.


7 Sayıların karşılık geldiği yayınlar için aşağıdaki ―Taranan Yayınlar‖ bölümüne bakınız.

vi
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile
Bu bölümde sözlüksel bilgiler şu dizilim ve biçimlendirme temel a lınarak işlenmiştir:

Buna göre,

sözlüksel birimi,
―Türkçe8 bir terim olan olumlu tümce, 11 ve 19 sayılı yayınlarda 9 İngilizce affirmative sentence; 11 ve
18 sayılı yayınlarda Almanca affirmativer Satz; 11 sayılı yayında eskiden Türkçede kullanılan müspet
cümle; 11 ve 19 sayılı yayınlarda Fransızca phrase affirmative; ve 2 sayılı yayında İngilizce positive
sentence terimlerinin karşılığı olarak önerilmiştir,‖ açılımıyla okunabilir.

Taranan Yayınlar
TTS—Dilbilim Dizinin derlenmesi için aşağıdaki yayınlar taranmıştır:
1 Özleştirme Kılavuzu, Türk Dil Kurumu, 1978.
2 KOCAMAN, Ahmet (1990), ―Dilbilim Terimleri Sözlü ğü,‖ Dilbilim Araştırmaları 1990, Hitit Yayınevi,
s.155-90.
3 KOCAMAN, Ahmet (1991), ―Dilbilim Terimleri — Ek 1 (Uygulamalı Dilbilim),‖ Dilbilim Araştırmaları
1991, Hitit Yayınevi, s.146-7.
4 OSAM, Necdet (2002), ―Ġngiliz Dili Eğitimi – Sınav Bilgisi Sözlükçesi, A Glossary of Testing in English
Language Teaching,‖ Dilbilim Araştırmaları 2002, s. 105-16.
5 DEMĠRCAN, Ömer (2003), Türk Dilinde Çatı, Papatya yayıncılık.
6 DEMĠRCAN, Ömer (2000), İletişim Ve Dil Devrimi, Yaylım yayıncılık, No. 54.
7 KOCAMAN, Ahmet — Necdet Osam (2000), Uygulamalı Dilbilim – Yabancı Dil Öğretimi Terimleri
Sözlüğü, Hitit Yayınları.
8 VARDAR, Berke (Yön.) (1983), XX. Yüzyıl Dilbilimi (Kuramcılardan Seçmeler), TDK, yayın no. 551;
Multilingual Yayınları (1999).
9 GÜNAY, V. Doğan (2003), Metin Bilgisi — 2ci Baskı, Multilingual Yayınları

8 Dil kısaltmaları için aşağıdaki ―Kısaltmalar‖ bölümüne bakınız.


9 Sayıların karşılık geldiği yayınlar için aşağıdaki ―Taranan Yayınlar‖ bölümüne bakınız.

vii
10 VARDAR, Berke — Nükhet Güz, M.Rifat GüzelĢen, Erdim Öztokat, Osman Senemoğlu (1978), Başlıca
Dilbilim Terimleri, Ġstanbul Üniversitesi Yayınları No. 2462, Yabancı Diller Yüksek Okulu Yayınları No.
1.
11 VARDAR, Berke — Nükhet Güz, Erdim Öztokat, Mehmet Rifat, Osman Senemo ğlu, Emel Sözer (1980),
Dilbilim ve Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu y. No. 471.
12 DEMĠRCAN, Ömer (1990), Yabancıdil Öğretim Yöntemleri, Ġstanbul.
13 DEMĠRCAN, Ömer (1996), Türkçenin Sesdizimi, Der Yayınevi.
14 TARHAN, Betül (2005), Kendi Kendine Dil Öğrenme Modeli Ve Türkçenin Yabancı Dil Olarak
Öğretimi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi
Tezli Yüksek Lisans Programı, YayımlanmamıĢYüksek Lisans Tezi.

15 KOCAMAN, Ahmet (1992), ―Toplumdilbilim Terimleri‖, Dilbilim Araştırmaları 1992, Hitit Yayınevi,
s.115-6.
16 BÜYÜKKANTARCIOĞLU Nalan (2001), ―Türk Dil Devrimine ve Türkçe Sözcük Üretimine Katkıları ile
Özcan BaĢkan‖, XV.Dilbilim Kurultayı Bildiriler (Yayınlayanlar: Ö.Demircan, A.Erözden), s.19-28.
17 VARDAR, Berke (1982), Dilbilimin Temel Kavram ve İlkeleri, TDK.
18 ERKMAN, Fatma (1987), Göstergebilime Giriş, Alan Yayıncılık, yayın no.79, Bilim Dizisi yayın no.18.
19 VARDAR, Berke — Nükhet Güz, Emel Huber, Osman Senemoğlu, Erdim Öztokat (1998), Açıklamalı
Dilbilim Terimleri Sözlüğü, ABC Kitabevi A.ġ .

Bu yayınlar, Türkçe kökenli sözcük ve terim türetme yolunda bilimsel tabanlı çalışmalar
olduklarından ve dizin içerdiklerinden öncelikli olarak seçilmiştir. Hiç kuşkusuz, daha başka pek
çok çalışma da bulunmaktadır. Bunların bir bölümüne ulaşı lmış olup elektronik ortama
aktarılmaları bir izlence içerisinde sürmektedir. Ayrıca, zaman içinde yayımlanacak olan sözlükler
ve sözlükçeler de düzenli olarak TTS Dizininin sonraki baskılarına katılacaktır.
Dilbilim ve alt-dallarında kullanılan terimlerden oluşmasa da, Türkçe kökenli sözcüklerle
anlatımda tutarlılığı sağlaması bakımından Türkçe genel sözvarlığının kimi sözcükleri de 1 sayılı
kaynaktan taranarak Dizine katılmıştır.
Yayınların yanlarındaki sayılar, Dizin içindeki yayın sayılarıdır.

Kısaltmalar
TTS—Dilbilim Dizininde yer alan dil kısaltmalarının açılımı aşağıdaki çizelgede verilmiştir:
Alm. Almanca
Fra. Fransızca
İng. İngilizce
İta. İtalyanca
T/e Türkçede eskiden kullanılan biçim
T/s Türkçe seçimlik terim
Y YTÜ Uygulamalı Dilbilim çevresi tarafından kullanılan terimler

viii
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

1
2
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

abréviation (Fra.) kısaltma (11, 19)


abridged clause (İng.) kısaltılmış tümcecik (2)
abrupt (Alm.) süreksiz (11, 19)
abrupt (İng.) ivedi (2); süreksiz (11, 19)
abrupt release (İng.) ivedi bırakma (2)
Absicht (Alm.) niyet (18)
absolu (Fra.) salt (19)
a- (T/e) karşı, karşıt, -dışı (Yun. önek) (1) absolut (Alm.) salt (19)
a posteriori (İng.) artçıl (Y) absolute (İng.) yalın (2); salt (19)
a posteriori syllabus (İng.) sonsal izlence (7) absolute adjective (İng.) yalın sıfat (2)
a posteriori test validation (İng.) ardıl sınav absolute case (İng.) yalın durum (2)
geçerlemesi (4) absolute construction (İng.) yalın kuruluş (2)
a priori (İng.) öncül (Y) absolute form (İng.) yalın biçim (2)
a priori test validation (İng.) öncel sınav absolute score (İng.) kesin sonuç, kesin not (4)
geçerlemesi (4) absorbe etmek (T/e) emmek, soğurmak (1)
ab- (T/e) -den, oradan (Lat. önek) (1) Absorption (Alm.) yutulma (19)
abad etmek (T/e) bayındırlaştırmak (1) absorption (Fra.) yutulma (19)
abad olmak (T/e) bayındırlaşmak (1) absorption (İng.) yutulma (19)
Abbreviation (Alm.) kısaltma (11, 19) abstract (İng.) soyut (2)
abbreviation (İng.) kısaltma (2, 11, 19) abstract noun (İng.) soyut ad (2, 7, 11)
aberasyon (T/e) sapınç (1) abstract term (İng.) soyut terim (2)
aberrant (Fra.) sapkın (19) abstraction (Fra.) soyutlama (9, 19)
aberrant (İng.) sapkın (19) abstraction (İng.) soyutlama (2, 18, 19)
abes (T/e) anlamsız, saçma, boş (1) abstraksiyonizm (T/e) soyutçuluk (1)
abessif (Fra.) yokluk durumu (11, 19) abstraktes Nomen (Alm.) soyut ad (11)
Abessiv (Alm.) yokluk durumu (11, 19) abstraktes Substantiv (Alm.) soyut ad (11)
abessive (İng.) -sız durumu (2); yokluk durumu Abstraktion (Alm.) soyutlama (18, 19)
(2, 11, 19)
Abstraktum (Alm.) soyut ad (19)
abgeleiteter Satz (Alm.) türemiş tümce (11, 19)
abstre (T/e) soyut (1)
abhängig (Alm.) bağımlı (11, 19)
Abstufung (Alm.) almaşma (11, 19)
Abhängigkeitsgrammatik (Alm.) bağımsal
absürd (T/e) saçma (1)
dilbilgisi (11, 19)
abus (T/e) somurtkan, asık (yüz) (1)
abıhayat (T/e) bengisu, ölmezlik suyu (1)
Abwandlung (Alm.) eylem çekimi (11)
abıru (T/e) yüzsuyu (1)
Abweichung (Alm.) sapma (11, 19)
abide (T/e) anıt (1)
acayip (T/e) şaşırtıcı, yadırgatıcı, şaşılası,
abidevi (T/e) anıtsal (1)
şaşılacak şey, olağanüstü (1)
abkürzendes Nennen (Alm.) kısaltma (11)
acayip karşılamak (T/e) yadırgamak (1)
Abkürzung (Alm.) kısaltma (11, 19)
accélération (Fra.) hızlandırma (9)
ablatif (Fra.) çıkma durumu (11, 19)
accent (Fra.) vurgu (9, 10, 17); şive (19)
ablatif (T/e) çıkma durumu (1)
accent (İng.) şive (7, 19); vurgu (2, 7, 8, 10, 13,
Ablativ (Alm.) çıkma durumu (11, 19) 19)
ablative (İng.) çıkma durumu (2, 11, 19) accent de mot (Fra.) sözcük vurgusu (8)
ablative absolute (İng.) yalın çıkma durumu (2) accent d‘intensité (Fra.) vurgu (11, 19)
Ablaut (Alm.) ünlü almaşması (11, 19) accent dynamique (Fra.) vurgu (11, 19)
ablaut (İng.) ünlü kaynaşması (2) accented (İng.) vurgulu (2)
Ableitung (Alm.) türetme (10, 11, 19); türev (11, accentuation (Fra.) vurgulama (11 ,19)
19)
accentuation (İng.) vurgulama (2, 11, 13, 19)
abluka (T/e) kuşatım, kuşatma (1)
accentué (Fra.) vurgulu (8, 17)
abluka etmek (T/e) kuşatmak (1)
accentuème (Fra.) vurgubirim (17, 19)
ablukaya almak (T/e) kuşatmak (1)
acceptabilité (Fra.) geçerlik (8, 19); geçerlilik
abnormal vowel (İng.) ara ünlü (2)
(11); kabul edilebilirlik (9)
abone (T/e) sürdürümcü (1) acceptability (İng.) benimsenirlik (16); geçerlik
abone etmek (T/e) sürdürümletmek (1) (8, 12); geçerlilik (11, 15, 19); kabuledilirlik
abone olmak (T/e) sürdürülmemek (1) (kabul edilirlik) (2, 7, 15)
abonman (T/e) sürdürümcü, sürdürüm (1)

3
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

acceptable (Fra.) geçerli (19) actant (İng.) eyleyen (2, 10, 11, 19)
acceptable (İng.) geçerli (8, 19) acte (Fra.) bölüm (9); perde (9)
accepting (İng.) onay (12) acte de discours (Fra.) söylem edimi (9)
access (İng.) edinebilirlik (8) acte de langage (Fra.) dil edimi (8)
accessibility (İng.) erişilirlik (2) acte de parole (Fra.) söz edimi (8, 11, 19)
accessibility hierarchy (İng.) erişilirlik aşaması acte illocutionnaire (Fra.) edimsöz edimi (9)
(2) acte locutionnaire (Fra.) düzsöz edimi (9)
accidence (İng.) büküm (2); bükün (11, 19) acte perlocutionnaire (Fra.) etkisöz edimi (9)
accidental gap (İng.) atlanmış aralık (13) acte prédictif (Fra.) buyurma edimi (9)
accidentalness (İng.) bükümlülük (2) acteur (Fra.) eden (9)
accommodation (İng.) tikel uyum (2); benzetme ACTFL (İng.) Amerikan Yabancı Diller Öğretimi
(15) Kurulu (4)
accommodative aspect (İng.) uyuşum actif (Fra.) etken (8)
görünüşü (2) action (Fra.) eylem (9); oluş (8)
accord (Fra.) uyum (11, 19) action (İng.) iş (2)
accretion (İng.) artış, birikim (2) action de parler (Fra.) konuşma (11)
acculturation (İng.) kültürel yenilenme (15); action orientation (İng.) eylem yöneltimi (14)
kültürlenme (7) action research (İng.) eylemli araştırma (7)
acculturation hypothesis (İng.) kültürlenme activation (İng.) etkinleştirme (2)
varsayımı (7) active (İng.) etken (2, 5)
accuracy (İng.) doğruluk (7) active approach to problem solving (İng.)
accusatif (Fra.) belirtme durumu (11, 17, 19) sorun çözmeye etkin yaklaşım (14)
accusative (İng.) belirtme durumu (2, 11, 19) active case (İng.) etken çatı (2)
accusative case (İng.) belirtme durumu (7) active language knowledge (İng.) etken dil
acele (T/e) tez, ivedi, tezelden, ivedilikle, bilgisi (7)
ivedilik (1) active storage (İng.) etkin biriktirim (2)
acele etmek (T/e) ivmek, telesmek (1) active subject (İng.) eyleyen özne (5)
aceleci (T/e) ivecen, telesik (1) active verb (İng.) etken eylem (2, 11, 19)
acemi (T/e) toy, ustalaşmamış, yetenek active vocabulary (İng.) etken sözvarlığı (7);
kazanmamış (1) etkin sözcük bilgisi (4)
aceze (T/e) düşkünler (1) active voice (İng.) düz çatı (5); etken çatı (2, 11,
achievement (İng.) başarı (4) 19)
achievement test (İng.) başarı sınavı (4, 7) activity (İng.) etkinlik (7)
acil (T/e) ivedi, gecikmeye gelmez, activity oriented (İng.) etkinlik yöneltimli (14)
geciktirilemez (1) actor (İng.) aracı-yapan, eden, etken özne,
acilen (T/e) ivedilikle (1) eyleyen özne, yapan (5)
aciz (T/e) güçsüzlük, beceriksizlik, actor-action-goal (İng.) eyleyen-iş- erek (2)
yeteneksizlik (1) actualisateur (Fra.) gerçekleştirici (11, 19)
âciz (T/e) güçsüz, beceriksiz (1) actualisation (Fra.) gerçekleşme,
âcizane (T/e) beceriksizce (1) gerçekleştirme (11, 19)
acknowledge (İng.) bildirme (12) actualisation (İng.) gerçekleşme,
acoustic (İng.) işitimsel (2) gerçekleştirme (2, 11, 19)
acoustic features (İng.) işitimsel özellikler (2) actualiser (İng.) gerçekleştirici (2, 11, 19)
acoustic filtering (İng.) işitimsel süzgeç (7) actuation (İng.) gerçekleşme (2)
acoustic image (İng.) ses-duyuntusu (16) acul (T/e) tez canlı, ivecen (1)
acoustic phonetics (İng.) işitimsel sesbilgisi (2, acute (İng.) tiz (2, 11, 19)
7) acute accent (İng.) tiz vurgu (2)
acoustic property (İng.) işitsel özellik (8) acuze (T/e) kocakarı (1)
acoustics (İng.) işitimbilim (2) açık tribün (T/e) açık sekilik (1)
acquisition (İng.) edinim (2, 7) ad- (T/e) -ya, (-e) doğru (Lat. önek) (1)
acrolect (İng.) üst lehçe (15) adabımuaşeret (T/e) görgü, davranış töresi (1)
achronistisch (Alm.) sürem dışı (19) adabüerkân (T/e) yol yordam, yol yöntem (1)
acronym (İng.) kısa ad (2) adale (T/e) kas (1)
acrophonetic writing (İng.) önresimli yazı (2) adalet (T/e) tüze (1)
act (İng.) edim (12) adap (T/e) yol yordam (1)
act of speech (İng.) konuşma edimi (8) adaptasyon (T/e) uyarlama (1)
actant (Fra.) eyleyen (8, 9, 10, 11, 19) adaptation (İng.) uyarlama (2)

4
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

adapte (T/e) uyarlanmış (1) adjectivation (Fra.) sıfatlaşma, sıfatlaştırma


adapte etmek (T/e) uyarlamak (1) (11, 19)
adapte olmak (T/e) uymak (1) adjectivation (İng.) sıfatlaşma (11);
adaptive testing (İng.) bilgisayar ortamlı sıfatlaştırma (2, 11)
sınama (4) adjective (İng.) nitem (2, 7); önad (2); sıfat (2, 7,
adaptör (T/e) uyarlaç (1) 10, 11, 19)
Adäquatheit (Alm.) uyarlık (19) adjective clause (İng.) sıfat tümceciği (2)
adavet (T/e) düşmanlık (1) adjectivisateur (Fra.) sıfatlaştırıcı (11, 19)
addetmek (T/e) saymak (1) adjectivisation (Fra.) sıfatlaşma, sıfatlaştırma
(11, 19)
Addition (Alm.) ekleme (11)
adjectivisation (İng.) sıfatlaşma, sıfatlaştırma
addition (Fra.) ekleme, katma (11, 19)
(11, 19)
addition (İng.) ekleme (2, 11, 19) adjectiviser (İng.) sıfatlaştırıcı (11, 19)
additive (İng.) ekleyici, eklemeli (2) Adjektiv (Alm.) sıfat (10, 11, 19)
additive adjunct (İng.) ekleyici belirtecimsi (2) Adjektivierung (Alm.) sıfatlaşma, sıfatlaştırma
additive bilingual education (İng.) eklemeli (11, 19)
ikidilli eğitim (7); ekleyici ikidilli eğitim (3) Adjektivierungsaffix (Alm.) sıfatlaştırıcı (11, 19)
additive bilingualism (İng.) kazançlı ikidillilik adjoint (Fra.) eklenti (19)
(12, 15) adjunct (İng.) asal belirtecimsi (7); asıl
additive clause (İng.) eklemeli tümcecik (2) belirtecimsi (3); belirtecimsi, zarfımsı (2);
addolunmak (T/e) sayılmak (1) eklem (7); eklenti (19)
address (İng.) seslenme (2) adjunction (İng.) bitiştirme (2); katma (11, 19)
address form (İng.) seslenme biçimi (7) Adjunkt (Alm.) eklenti (19)
addressee (İng.) gönderilen (2, 11, 19); Adjunktion (Alm.) ekleme, katma (11, 19)
seslenilen (2) adjustment (İng.) uyarlama (13)
addresser (İng.) gönderen (2, 11, 19); seslenen Adjuvant (Alm.) yardımeden (11)
(2)
adjuvant (Fra.) yardımeden (11)
adenit (T/e) akkan yangısı (1)
adli (T/e) tüzel (1)
adequacy (İng.) yeterlik (2); uyarlık (19)
adli kuvvet (T/e) yargı gücü (1)
adéquation (Fra.) uyarlık (19)
administration (İng.) uygulama (4)
adessif (Fra.) yakınlık durumu (11, 19)
adnominal (İng.) bitişik ad niteleyeni (2)
adessive (İng.) yakınlık durumu (2, 11, 19)
adoucissement (Fra.) yumuşama (11, 19)
Adessivus (Alm.) yakınlık durumu (11, 19)
adres (T/e) bulunak (1)
adet (T/e) sayı (1)
Adressant (Alm.) gönderen (11, 19)
âdet (T/e) görenek, töre, alışkı, alışkanlık,
Adressat (Alm.) gönderilen (11, 19)
aybaşı (1)
Adstrat (Alm.) yankatman (11, 19)
adet ismi (T/e) sayı adı (11)
adstrat (Fra.) yan katman (11)
adet sıfatı (T/e) sayı sıfatı (11)
Adstratum (Alm.) yankatman (11)
âdeta (T/e) neredeyse, bayağı, sanki (1)
adstratum (İng.) üst katman dili (2);
adi (T/e) düşük nitelikli, aşağılık, bayağı,
yankatman (yan katman) (11, 19)
olağan, sıradan (1)
adult education (İng.) yetişkin eğitimi (7, 14)
adil (T/e) doğru, haktanır (1)
adult language (İng.) yetişkin dili (2)
adilane (T/e) doğrulukla, tüzece (1)
adultomorphic (İng.) yetişkin odaklı (2)
adilik (T/e) bayağılık, düşüklük, aşağılık (1)
Adverb (Alm.) belirteç (11, 19)
adjacency pair (İng.) bitişik sözce (7, 15)
adverb (İng.) belirteç (2, 7, 10, 11, 13, 19); zarf
adjacency pairs (İng.) ardışık çiftler (12)
(2, 7)
adjectif (Fra.) sıfat (8, 10, 11, 19) Adverb der Art und Weise (Alm.) niteleme
adjectif démonstratif (Fra.) belirtme sıfatı (11); belirteci (11, 19)
gösterme sıfatı (19) Adverb der Zeit (Alm.) zaman belirteci (11)
adjectif déterminatif (Fra.) gösterme sıfatı (11); Adverb des Ortes (Alm.) yer belirteci (11, 19)
belirtme sıfatı (19)
adverb of manner (İng.) niteleme belirteci (11,
adjectif indéfini (Fra.) belgisiz sıfat (11, 19) 19)
adjectif interrogatif (Fra.) soru sıfatı (11, 19) adverb of place (İng.) yer belirteci (11, 19)
adjectif numéral (Fra.) sayı sıfatı (11, 19) adverb of quantity (İng.) ölçü belirteci (11, 19)
adjectif qualificatif (Fra.) niteleme sıfatı (11, 19) adverb of time (İng.) zaman belirteci (11, 19)
adjectival (İng.) sıfatlık (2) adverbe (Fra.) belirteç (8, 10, 11, 17, 19)
adjectivateur (Fra.) sıfatlaştırıcı (11, 19) adverbe de lieu (Fra.) yer belirteci (8, 11, 19)

5
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

adverbe de manière (Fra.) niteleme belirteci affixal stress (İng.) ek vurgusu (13)
(11, 19) affixation (İng.) ekleştirme (2)
adverbe de quantité (Fra.) ölçü belirteci (11, 19) affixe (Fra.) ek (10, 11, 17, 19)
adverbe de temps (Fra.) zaman belirteci (8, 11, affixe de formation (Fra.) yapım eki (11, 19)
19) affixing language (İng.) ekleyen diller (2)
adverbe démonstratif (Fra.) gösterme belirteci affricate (İng.) patlamalı-sızmalı (13); yarı
(11, 19)
kapantılı (2, 7, 11, 19)
adverbe interrogatif (Fra.) soru belirteci (11,
affrication (İng.) sızıcılaşma (13)
19)
adverbial (İng.) belirteçlik (2, 7) Affrikata (Alm.) yarı kapantılı (11, 19)
adverbial clause (İng.) belirteç tümceciği (2, 7) affriquée (Fra.) yarı kapantılı (11, 19)
adverbial expression (İng.) belirteç öbeği (2) afiş (T/e) ası (1)
afişe etmek (T/e) açıklamak, açığa vurmak (1)
adverbial modifier (İng.) belirteç niteleyeni (2)
adverbialisateur (Fra.) belirteçleştirici (11, 19) afişe fiyat (T/e) açıklanmış eder (1)
adverbialisation (Fra.) belirteçleşme, afiyet (T/e) sağlık, esenlik (1)
belirteçleştirme (19) aforizma (T/e) özlü söz (1)
adverbialisation (İng.) belirteçleşme, aforoz (T/e) toplumdışılama (1)
belirteçleştirme (19) aforoz edilmek (T/e) toplumdışılanmak (1)
adverbialiser (İng.) belirteçleştiren (2); aforoz etmek (T/e) toplumdışılamak (1)
belirteçleştirici (11, 19) agâh (T/e) bilgili, uyanık, öngörülü (1)
Adverbialisierung (Alm.) belirteçleşme, age and area theory (İng.) yaş ve alan kuramı
(2)
belirteçleştirme (19)
Agens (Alm.) eden (19)
Adverbialisierungssuffix (Alm.) belirteçleştirici
(11, 19) agent (Fra.) eden (19)
Adverbium (Alm.) belirteç (10, 11) agent (İng.) eden (19); kılıcı (2, 7); yapıcı (7)
Adverbsuffix (Alm.) belirteçleştirici (11) agent constraints (İng.) kılıcı sınırlaması (2)
adversative (conjunction) (İng.) çeliştirici agent noun (İng.) kılıcı ad (2)
(bağlaç) (2) agential noun (İng.) eden adı (19)
aerometre (T/e) havaölçer (1) agentive (İng.) kılgın (2)
af (T/e) bağışlama, görevden alma (1) agentive case (İng.) kılıcı durumu (7)
afaki (T/e) gelişigüzel, amaçsız, dereden agentive passive (İng.) kılgın edilgen yapı (2)
tepeden, nesnel (1) agglomerating languages (İng.) gövdeleyici
aferist (T/e) vurguncu, çıkarcı (1) diller (11)
afet (T/e) kıran, yıkım, çok güzel (kız, kadın) agglomerating languages (İng.) kümeleyici
(1) diller (2)
affective (İng.) duygusal (7, 12, Y); etkisel (2) agglutinated languages (İng.) bağlantılı diller
affective domain (İng.) duygusal alan (12, Y); (2)
etkisel alan (2) agglutinating languages (İng.) bitişimli diller
affective filter (İng.) duygusal süzgeç (12, Y) (10, 11, 19); bağlantılı diller (19); bitişken diller
(19)
affective filtering (İng.) duygusal süzgeç (7)
agglutinating language (İng.) bağlantılı dil (7)
affective learning (İng.) duygusal öğrenme (7)
Agglutination (Alm.) bitişim, bitişme (11, 19)
affective meaning (İng.) duygusal anlam (7);
agglutination (Fra.) bitişim (11, 17, 19); bitişme
etkisel anlam (2)
(11, 19)
affective reactions (İng.) etkisel karşıtlık (2)
agglutination (İng.) bağlantı (2); bitişim,
affective variable (İng.) duygusal değişken (7)
bitişme (11, 19)
affetmek (T/e) bağışlamak, görevden almak (1)
agglutinative (İng.) bağlantılı (2); bitişimli (8);
affıumumi (T/e) genel bağışlama (1)
yanaşık (16)
affinity (İng.) yakınlık (2) agglutinative languages (İng.) bitişimli diller
Affirmation (Alm.) olumluluk (11, 19) (10, 11, 19); bağlantılı diller, bitişken diller
affirmation (Fra.) olumluluk (11, 19) (19)
affirmation (İng.) olumluluk (2, 11, 19) agglutinierende Sprachen (Alm.) bitişimli diller
affirmative sentence (İng.) olumlu tümce (11, (10, 11, 19); bağlantılı diller, bitişken diller
19) (19)
affirmativer Satz (Alm.) olumlu tümce (11, 18) aggression (İng.) saldırganlık (12)
Affix (Alm.) ek (10, 11, 19) agnostik (T/e) bilinemezci (1)
affix (İng.) ek (2, 7, 10, 11, 19) agnostisizm (T/e) bilinemezcilik (1)
affix hopping (İng.) ek aktarımı (2) agorafobi (T/e) alan korkusu (1)
affixal order (İng.) ek dizimi (13) agraf (T/e) kanca (1)

6
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

agrafi (T/e) yazma yitimi (1) ait (T/e) -e değgin, -in ile, ...için, -e düşen,
agrammaticalité (Fra.) dilbilgisel aykırılık (11, ilgili (1)
19) ajan (T/e) görevli, aracı, gizli görevli, gizmen
agrammaticality (İng.) dilbilgisel aykırılık (11, (1)
19); dilbilgisi dışılık (2) ajanda (T/e) andaç (1)
Agrammatikalität (Alm.) dilbilgisel aykırılık (11, ajans (T/e) haber kurumu (1)
19) ajur (T/e) delikli işleme (1)
agrammatism (İng.) dilbilgisi dışındalık (2); akabinde (T/e) hemen sonra, ardından, ardı
dilbilgisi yitimi (11, 19) sıra, -dan sonra (1)
agrammatisme (Fra.) dilbilgisi yitimi (11, 19) akdetmek (T/e) sözleşme yapmak, antlaşma
Agrammatismus (Alm.) dilbilgisi yitimi (11, 19) yapmak, nikâh kıymak (1)
agrandise etmek (T/e) büyültmek (1) akıbet (T/e) son (1)
agrandisman (T/e) büyültme (1) akıl (T/e) us, bellek, öğüt (1)
agrandisman yaptırmak (T/e) büyülttürmek (1) akılcı (T/e) usçu (1)
agrandisör (T/e) büyülteç (1) akılcılık (T/e) usçuluk (1)
agraphia (İng.) yazma yitimi (7) akıldışı (T/e) usdışı (1)
agreement (İng.) uyum (2, 5, 11, 19); uzlaşım akim (T/e) kısır, verimsiz, sonuçsuz (1)
(16) akis (T/e) yankı, tepki, yansı (1)
aguş (T/e) kucak (1) akit (T/e) sözleşme, bağıt (1)
ağyar (T/e) yabancılar, eller (1) Akkusativ (Alm.) belirtme durumu (11, 19)
ahbap (T/e) arkadaş, tanış, biliş, gönüldeş (1) aklıselim (T/e) sağduyu (1)
ahdetmek (T/e) ant içmek (1) akli (T/e) ussal (1)
ahdi karip (T/e) yakınçağ (1) akliye (T/e) us sayrılıkları (1)
ahenk (T/e) dizem, ezgi, uyum (11); uyum, akompanye etmek (T/e) yanında bulunmak,
anlaşma (1) eşlik etmek, katılmak (bir çalgı ile), eşlik
ahenk kaidesi (T/e) ünlü uyumu (11) etmek (1)
ahenkli (T/e) uyumlu (1) akort (T/e) düzen (çalgı için), düzen verme
ahenksiz (T/e) uyumsuz (1) (çalgı için) (1)
aheste (T/e) yavaş, ağır (1) akort etmek (T/e) düzenlemek (çalgı için),
ahfat (T/e) torunlar, soy (1) düzen vermek (çalgı için) (1)
ahir (T/e) son (1) akraba (T/e) yakındaş, yakın (1)
ahiren (T/e) daha sonra, sonraki (1) akran (T/e) yaşıt (1)
ahit (T/e) antlaşma, sözleşme, ant, çağ (1) akromatopsi (T/e) renkkörlüğü (1)
ahitleşmek (T/e) antlaşmak (1) aks (T/e) dingil, eksen (1)
ahitname (T/e) yazılı antlaşma (1) aksam (T/e) bölümler (1)
ahize (T/e) almaç (1) aksam-ı kelam (T/e) sözcük türü (11)
ahkâm (T/e) yargılar (1) aksan (T/e) vurgu , söyleyiş (1)
ahlak (T/e) töre, aktöre, alışkanlık (1) aksesuar (T/e) eklenti, donatımlık (1)
ahlaki (T/e) törel (1) aksetmek (T/e) yansımak, yankılanmak,
ahmak (T/e) beyinsiz, bön (1) yayılmak (1)
ahmaklık (T/e) beyinsizlik, bönlük (1) aksettirmek (T/e) yansıtmak, duyurmak (1)
ahşap (T/e) ağaç, tahta (1) aksi (T/e) ters, inatçı, geçimsiz (1)
ahval (T/e) durum, durumlar (1) aksilik (T/e) terslik (1)
AI (İng.) yapay zeka (7) aksine (T/e) tersine (1)
aidat (T/e) ödenti, kesenek (1) aksiseda (T/e) yankı (1)
aidiyet (T/e) ilişkinlik, değginlik, iyelik öğesi (1) aksiyom (T/e) belit (1)
aidiyet lahikası (T/e) iyelik eki (11) aksiyon (T/e) eylem (1)
aigu (Fra.) tiz (8, 11, 17, 19) aksülamel (T/e) tepki (1)
aile-i kelimat (T/e) sözcük ailesi (11) Aktant (Alm.) eyleyen (10, 11, 19)
aim (İng.) amaç (7) aktif (T/e) etkin (Y); etkin, canlı, etken, etkili,
air condition (eir kondişin) (T/e) hava etken (1)
düzenleyici (1) aktifleştirici (T/e) etkinleştirici (1)
air stream mechanism (İng.) hava akış düzeni aktifleştirmek (T/e) etkinleştirmek (1)
(13) Aktionsart (Alm.) görünüş, kılınış (11, 19)
aire (Fra.) alan (10, 11, 19) aktionsart (İng.) kılınış (2)
air-stream mechanism (İng.) hava akış Aktiv (Alm.) etken çatı, etken eylem (11, 19)
düzeneği (2) aktivite (T/e) etkinlik, canlılık (1)

7
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

aktivizm (T/e) etkincilik (1) alfabe (T/e) abece (1)


Aktivum (Alm.) etken çatı, etken eylem (11) alfabetik (T/e) abecesel (1)
aktör (T/e) erkek oyuncu (1) algorithm (İng.) işlem (18); işlem süreci (2);
aktris (T/e) kadın oyuncu (1) işlemsel süreç (11, 19)
Aktualisator (Alm.) gerçekleştirici (11, 19) Algorithma (Alm.) işlem (18)
Aktualisierung (Alm.) gerçekleşme, algorithme (Fra.) işlemsel süreç (11, 19)
gerçekleştirme (11, 19) Algorithmus (Alm.) işlemsel süreç (11, 19)
aktüalite (T/e) güncellik, güncel olaylar (1) âli (T/e) yüce, yüksek, ulu (1)
aktüel (T/e) güncel (1) alien word (İng.) aktarma (11, 19); aktarma
akupunktur (T/e) iğne ile sağaltım (1) sözcük (2, 10); yabancı sözcük (2)
akustik (T/e) yankıbilim, yankıdüzeni, alienable (İng.) aktarılabilir (2)
yankılanım, sesdağılım (1) alienable possession (İng.) aktarılabilir iyelik
akut (T/e) ilerlemiş (sayrılık) (1) (2)
akuzatif (T/e) belirtme durumu (1) alienism (İng.) aktarılabilirlik (2); aktarım,
akü (akümülatör) (T/e) akımtoplar (1) aktarma (11, 19)
Akzent (Alm.) şive (19); vurgu (10, 11, 19) alivre (T/e) dalında satış (1)
Akzentuierung (Alm.) vurgulama (11, 19) allahaısmarladık (T/e) hoşça kal (1)
akzeptabel (Alm.) geçerli (19) allatif (Fra.) yöneliş durumu (19)
Akzeptabilität (Alm.) geçerlilik (11, 19) allative (İng.) -e yönelme durumu (2); yöneliş
âlâ (T/e) iyi, çok iyi, üstün (1) durumu (19)
alafranga (T/e) batılıca (1) Allativus (Alm.) yöneliş durumu (19)
alafrangalık (T/e) batılıcalık (1) Allegorie (Alm.) yerine (11, 19)
alaimisema (T/e) gökkuşağı (1) allégorie (Fra.) yerine (9, 11, 19)
alaka (T/e) ilgi, ilişki (1) allegory (İng.) yerine (11, 19)
alakadar etmek (T/e) ilgilendirmek (1) allgemeine Grammatik (Alm.) genel dilbilgisi
alakadar olmak (T/e) ilgilenmek (1) (11, 19)
alakalı (T/e) ilgili, ilişkili (1) allgemeine Sprachwissenschaft (Alm.) genel
alamet (T/e) belirti, iz, belirti (1) dilbilim (11, 19)
Alliteration (Alm.) ses yinelemesi (11, 19)
alameti farika (T/e) ayırtaç (1)
alliteration (İng.) ses yinelemesi (2, 11, 19)
alaminüt (T/e) çarçabuk, ayaküstü (1)
allitération (Fra.) sesyinelemesi (ses
alarm (T/e) tetikdur (1)
yinelemesi) (8, 11, 19); ünsüz yinelenmesi (9)
alaturka (T/e) doğuluca (1)
allitération vocalique (Fra.) ünlülü
alaturkalık (T/e) doğulucalık (1)
sesyinelemesi (8)
alayiş (T/e) gösteriş (1)
allochrone (İng.) uzatımlık (2)
albino (T/e) akşın (1)
allocutaire (Fra.) dinleyici (9)
alegori (T/e) yerine (1, 11)
allogism (İng.) belirtmelik (2)
alegorik (T/e) yerinel (1)
allogram (İng.) harfçik (2)
aleksi (T/e) okuma yitimi (1)
Allograph (Alm.) yazısal değişke (19)
alelacele (T/e) ivedilikle, çabucak, çarçabuk (1)
allograph (İng.) yazısal değişke (19)
alelade (T/e) sıradan, olağan (1)
allographe (Fra.) yazısal değişke (19)
alelusul (T/e) üstünkörü, gelişigüzel,
allokine (İng.) hareketlik (2)
yöntemine göre (1)
Allomorph (Alm.) biçimbirimsel değişke (11, 19)
âlem (T/e) eğlenti, el gün, evren (1)
allomorph (İng.) altbiçimbirim (7); biçimbirimcik
âlemşümul (T/e) evrensel (1)
(2, 7); biçimbirimsel değişke (11, 19); çevresel
alenen (T/e) açıkça, açıktan açığa (1)
biçim (13)
aleni (T/e) açık, ortada (1)
allomorphe (Fra.) biçimbirimsel değişke (11, 19)
alexia (İng.) okuma yitimi (7, 19)
allongement (Fra.) uzama (19)
Alexie (Alm.) okuma yitimi (19)
Allophon (Alm.) sesbirimsel değişke (11, 19)
alexie (Fra.) okuma yitimi (19)
allophone (Fra.) sesbirimsel değişke (11, 19)
aleyh (T/e) karşı, karşıt (1)
allophone (İng.) çevresel üye, sesbirim üyesi
aleyhinde bulunmak(konuşmak) (T/e)
(13); sesbirimcik (2, 7); sesbirimsel değişke
kötülemek (1) (11, 19)
aleyhinde olmak (T/e) karşı olmak, karşısında allophonic feature (İng.) çevresel özellik (13)
olmak (1) allophonic variant (İng.) sesbirimcik değişkeni
aleyhtar (T/e) karşıtçı, karşı görüşlü, karşı (2)
duran, karşıt (1) alloseme (İng.) anlambirimcik (2)
aleyhte rey (T/e) olumsuz oy, karşı oy (1)

8
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

Alloton (Alm.) titremsel değişke (11, 19) amalgamating languages (İng.) kaynaştırıcı
allotone (Fra.) titremsel değişke (11, 19) diller (2, 11, 19)
allotone (İng.) titremsel değişke (11, 19); ton amalgame (Fra.) karışım (11, 17, 19)
değişkesi (2) amalgamierende Sprachen (Alm.) kaynaştırıcı
Alltagssprache (Alm.) gündelik dil (11, 19) diller (11, 19)
Allusion (Alm.) anıştırma (19) âmâlık (T/e) görmezlik (1)
allusion (Fra.) anıştırma (19) amatör (T/e) özengen, özenci (1)
allusion (İng.) anıştırma (19) ambalaj (T/e) sarmaç (1)
almanak (T/e) yıllık (1) ambalaj yapmak (T/e) sarmaçlamak (1)
alpha coefficient (İng.) alfa katsayısı (4) ambale olmak (T/e) şaşkına dönmek, başı
alpha notation (İng.) indirgemeci yazım (2) şişmek (1)
Alphabet (Alm.) abece (10, 11, 19); alfabe (10, ambargo (T/e) engelleyim (1)
19) ambi- (T/e) (Lat. önek) ikisi (1)
alphabet (Fra.) abece (8, 10, 11, 17, 19); alfabe ambig (Alm.) belirsiz (19)
(10, 11, 19) ambigu (Fra.) belirsiz (19)
alphabet (İng.) abece (2, 7, 10, 11, 13, 19); Ambiguität (Alm.) belirsizlik (11, 19)
alfabe (2, 10, 11, 19) ambiguïté (Fra.) belirsizlik (11, 19)
alphabet phonétique (Fra.) sesçil abece (11, 19) ambiguity (İng.) belirsizlik (2, 7, 11, 12, 19)
alphabet phonétique international (Fra.) ambiguous (İng.) belirsiz (2, 7, 19)
uluslararası sesçil abece (19) amblem (T/e) belirtke (1)
alphabet reform (İng.) abece yenileyim (16) amboli (T/e) damar tıkanıklığı (1)
alphabetic method (İng.) abece yöntemi (7) ambulans (T/e) cankurtaran (taşıt) (1)
alphabetic writing (İng.) abece yazısı (2, 7) ameli (T/e) uygulamalı, kılgısal (1)
ALTE (İng.) Avrupa Dil Sınavı Uzmanları Birliği amelioration (İng.) anlam yücelmesi (16);
(4)
iyilenme (2)
alternance (Fra.) almaşım (9); almaşma (11, 19)
ameliyat (T/e) işlemce (1)
alternance vocalique (Fra.) ünlü almaşması
ameliye (T/e) işlem (1)
(11, 19)
alternant (İng.) değişken, seçenek (2) amenejman (T/e) düzenleyim (1)
American Council of Foreign Language
alternatif (T/e) seçenek, dalgalı akım (1)
Teaching (İng.) Amerikan Yabancı Diller
Alternation (Alm.) almaşma (2)
Öğretimi Kurulu (4)
alternation (İng.) değişim, seçenek (2);
American English (İng.) Amerikan İngilizcesi (2)
almaşma (19)
amfibi (T/e) yüzergezer (1)
alternative (İng.) eşil (11, 19)
amil (T/e) etken (1)
alternative assessment (İng.) eşdeğer
amir (T/e) buyurucu, baş (1)
değerlendirme (Y)
alternative forms (İng.) eşdeğer sınav (4) amiyane (T/e) sıradan, bayağıca (1)
alternative forms method (İng.) eşdeğer sınav amme (T/e) kamu (1)
yöntemi (4) amme davası (T/e) kamu soruncası (1)
alternative testing (İng.) eşdeğer ölçme (Y) amme hukuku (T/e) kamu türesi (1)
alternatör (T/e) dalgalı akım üreteci (1) amme idaresi (T/e) kamu yönetimi (1)
altruist (T/e) özgeci, özgecil (1) amnezi (T/e) bellek yitimi (1)
altruizm (T/e) özgecilik (1) amoral (T/e) aktöredışı (1)
alvéolaire (Fra.) dişyuvasıl (11, 17, 19) amoralizm (T/e) aktöredışıcılık (1)
Alveolar (Alm.) dişyuvasıl (11, 19) amortisman (T/e) sönüm (1)
alveolar (İng.) dişyuvasıl (2, 7, 11, 19); dilucu- amortisör (T/e) yumuşatmalık (1)
dişseti (13) amphi- (T/e) ikisi, ikili, çevrel, değirmi (Yun.
alveolar ridge (İng.) dişseti (13) önek) (1)
alveolo(-)palatal (İng.) damakönü (13) amphibologie (Fra.) ikizleme (19)
Alveo(-)palatal (Alm.) dişyuvasıl-damaksıl (11, amphibology (İng.) ikizleme (19)
19) ampirizm (T/e) deneycilik (1)
alveo(-)palatal (İng.) dişyuvasıl-damaksıl (2, amplificative (İng.) büyülten (2)
11, 19) amplifier (İng.) büyültücü (2)
alvéo(-)palatale (Fra.) dişyuvasıl-damaksıl (11, amplifikatör (T/e) yükselteç (1)
19) amplitude (İng.) genlik, titreşim genliği (13)
âmâ (T/e) görmez (1) amudufıkari (T/e) omurga, belkemiği (1)
Amalgam (Alm.) karışım (19) amuissement (Fra.) silinme (19)
amalgam (İng.) karışım (2, 11, 19) an- (T/e) değil, -olmayan, -sız (Yun. önek) (1)

9
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

an Stelle von (Alm.) yerine (18) analyse grammaticale (Fra.) dilbilgisel


ana- (T/e) geri, yine, yukarı, üste (Yun. önek) çözümleme (11, 19)
(1) analyse sémique (Fra.) anlam çözümlemesi
anacoluthe (Fra.) caymaca (9, 11, 19) (11); anlambirimcik çözümlemesi (19)
anacoluthon (İng.) caymaca (2, 11, 19) analyse syntagmatique (Fra.) dizimsel
anagram (İng.) çevrik söz (2); çevrikleme (11, çözümleme (19)
19) analyse textuelle (Fra.) metinbilimsel
Anagramm (Alm.) çevrikleme (11, 19) çözümleme (9)
anagramme (Fra.) çevrikleme (11, 19) analysis (İng.) çözümleme (2, 10, 11, 12, 19, Y);
anahtar (T/e) açar (1) çözümlenme (2)
Anakoluth (Alm.) caymaca (11, 19) analytic (İng.) çözümleyici (2, 19, Y)
anakronik (T/e) çağaşımsal (1) analytic approach (İng.) çözümsel yaklaşım (7)
anakronizm (T/e) çağaşım (1) analytic language (İng.) çözümlemeli dil (7)
analepse (Fra.) geriye sapım (9) analytic languages (İng.) çözümleyici diller (2,
analepse externe (Fra.) dış geri sapım (9) 11, 19)
analepse interne (Fra.) iç geri sapım (9) analytic scoring (İng.) çözümsel notlandırma
analfabet (T/e) okumaz yazmaz (1) (4)
analfabetizm (T/e) okumaz yazmazlık (1) analyticity (İng.) çözümleyicilik (2)
analitik (T/e) çözümleyici, çözümsel (1) analytique (Fra.) çözümleyici (19)
analiz (T/e) çözümleme (1, Y) analytisch (Alm.) çözümleyici (19)
analiz etmek (T/e) çözümlemek (1, Y) analytische Sprachen (Alm.) çözümleyici diller
analjezi (T/e) acı yitimi (1) (11, 19)
analjezik (T/e) ağrıkesici (1) anane (T/e) gelenek (1)
analogical (İng.) örneksemeli (2) ananevi (T/e) geleneksel (1)
analogical change (İng.) örneksemeli değişim Anapher (Alm.) önyinelem, yinelem (11);
(2) yineleme (19)
analogical creation (İng.) örneksemeli yapım anaphora (İng.) artgönderim (2, 7); önyinelem,
(2) yinelem (11, 19)
analogical extension (İng.) örneksemeli anaphore (Fra.) artgönderim (metinbilim) (9);
uzanım (2) önyinelem (şiir) (9, 11); yinelem (11, 19)
analogical languages (İng.) kalıplı diller (11, 19) anaphore mémorielle (Fra.) belleksel
analogical levelling (İng.) örneksemeli artgönderim (9)
düzenleme (2) anaphoric reference (İng.) artgönderim (2)
Analogie (Alm.) örnekseme (10, 11, 19) anaphorique (Fra.) artgönderimsel (9)
analogie (Fra.) örnekseme (9, 10, 11, 17, 19) anaptyctic (İng.) iç ünlü katımlı (2)
analogische Sprachen (Alm.) kalıplı diller (11, Anaptyxe (Alm.) sestürem (19)
19) anaptyxe (Fra.) sestürem (19)
analogist (İng.) örneksemeci (2) anaptyxis (İng.) iç ünlü katımı (2); sestürem
analogiste (Fra.) örneksemeci (17) (19)
analogiste (Fra.) kuralcı (ad) (17) anarchy (İng.) kargaşacılık, baştanımazlık (16)
Analogisten (Alm.) örneksemeciler (11, 19) anarşi (T/e) başsızlık, kargaşa (1)
analogistes (Fra.) örneksemeciler (11, 19) anarşik (T/e) kargaşalı (1)
analogists (İng.) düzenciler (16); anarşist (T/e) baştanımaz, kargaşacı (1)
örneksemeciler (11, 19) anarşizm (T/e) baştanımazlık, kargaşacılık (1)
analogy (İng.) örnekseme (2, 7, 10, 11, 12, 19) Anastrophe (Alm.) devrikleme (11, 19)
analoji (T/e) örnekseme, andırışma (1) anastrophe (Fra.) devrikleme (11, 19)
analysable (İng.) çözümlenebilir (2) anastrophe (İng.) devrikleme (11, 19)
Analyse (Alm.) çözümleme (10, 11, 19) anatomi (T/e) içyapı, yinbilim (1)
analyse (Fra.) çözümleme (8, 10, 11, 19) anchoring (İng.) madde ortaklaması (4)
analyse componentielle (Fra.) anlam ançüez (T/e) balık ezmesi (1)
çözümlemesi (11); bileşen çözümlemesi (19) androgogy (İng.) yetişkin bilimi (14)
analyse de discours (Fra.) söylem çözümlemesi anecdote (Fra.) kısa anlatı (9)
(9, 11, 19) anekdot (T/e) gülencek (1)
analyse distributionnelle (Fra.) dağılımsal anemi (T/e) kansızlık (1)
çözümleme (11, 19) anemik (T/e) kansız (1)
analyse du contenu (Fra.) içerik çözümlemesi anestezi (T/e) uyuşturma (1)
(11, 17, 19)

10
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

anestezi yapmak (T/e) uyuşturmak, ansiklopedist (T/e) bilgilikçi (1)


duyumsuzlaştırmak, bayıltmak (1) answer (İng.) yanıt (2, 11)
anestezik (T/e) uyuşturucu, duyumsuzlaştırıcı, answer key (İng.) yanıt anahtarı (4)
bayıltıcı (1) antanaclase (Fra.) cinas (9)
anfi- (T/e) ikisi, ikili, çevrel, değirmi (Yun. antant (T/e) antlaşma (1)
önek) (1) antant kalmak (T/e) uyuşmak, anlaşmak (1)
anfügende Sprachen (Alm.) bağlantılı diller, ante- (T/e) önce, -den önceki (Lat. önek) (1)
bitişken diller (19); bitişimli diller (10, 11, 19) antecedent (İng.) öncül (2, 7, 11, 19)
Angabe (Alm.) tümleyen (11, 19) antécédent (Fra.) öncül (11, 19)
angaje (T/e) bağımlı (1) anten (T/e) duyarga (1)
angaje etmek (T/e) bağlamak, tutmak (1) antepenult (İng.) sondan üçüncü (hece) (2)
angaje olmak (T/e) bağlanmak (1) antérieur (Fra.) ince (11, 19); ön (11, 17, 19)
angajman (T/e) bağlantı (1) anterior (İng.) ön (2, 13)
angarya (T/e) yüklenti (1) anterit (T/e) incebağırsak yangısı (1)
angewandte Linguistik (Alm.) uygulamalı antet (T/e) başlık (1)
dilbilim (10, 11, 19) antet koymak (T/e) başlık koymak (1)
Angleichung (Alm.) benzeşim (10, 11, 19) antetli (T/e) başlıklı (1)
ani (T/e) birden, ansızın, beklenmedik (1) Antezedent (Alm.) öncül (11, 19)
aniden (T/e) apansız (1) anthropological linguistics (İng.) insanbilimsel
animate (İng.) canlı (2, 11, 12, 19) dilbilim (2, 7)
animate noun (İng.) canlı adı (7, 8) anthropology (İng.) insanbilim (12)
animé (Fra.) canlı (11, 19) Anthroponymie (Alm.) kişi adları bilimi (19)
animizm (T/e) canlıcılık (1) anthroponymie (Fra.) kişi adları bilimi (19)
anjin (T/e) boğaz yangısı (1) anthroponymy (Fra.) kişi adları bilimi (19)
anket (T/e) soruşturma (1); sormaca (1, Y) anti- (T/e) karşı, karşıt, karşı koyan, -savar
Anlaut (Alm.) önses (11, 19) (Yun. önek) (1)
anleimende Sprachen (Alm.) bağlantılı diller, anticipation (Fra.) önceleme (9, 19)
bitişken diller (19); bitişimli diller (10, 11, 19) anticipation (İng.) beklenti (2); önceleme (19)
Anomal (Alm.) aykırı (11, 19) anticipation error (İng.) öncelenen yanlış (7)
anomal (Fra.) aykırı (11, 19) anticlimax (Fra.) alçalan kerteleme (9)
Anomalie (Alm.) aykırılık (11, 19) anti-entelektüalizm (T/e) aydın karşıtlığı (1)
anomalie (Fra.) aykırılık (11, 19) antifriz (T/e) donmaönler (1)
anomalist (İng.) aykırıkçılık (2) anti-grammatical (İng.) dilbilgisi karşıtı (2)
anomaliste (Fra.) aykırılıkçı (17) anti(-)mentalism (İng.) karşıanlıkçılık (11); karşı
Anomalisten (Alm.) aykırılıkçılar (11, 19) anlakçılık (2, 19)
anomalistes (Fra.) aykırılıkçılar (11, 19) antimentalisme (Fra.) karşıanlıkçılık (11, 17, 19)
anomalists (İng.) aykırıcılar (16); aykırılıkçılar Antimentalismus (Alm.) karşıanlıkçılık (11, 19)
(11, 19) antipati (T/e) sevimsizlik, soğukluk (1)
anomalous (İng.) aykırı (2, 11, 19); kuraldışı (12) antipatik (T/e) sevimsiz, soğuk (1)
anomaly (İng.) aykırılık (2, 11, 19) Antiphrase (Alm.) karşıtlama (19)
anomia (İng.) özel ad yitimi (7) antiphrase (Fra.) karşıtlama (11, 19)
anomie (İng.) dışlanmışlık (7) Antiphrasis (Alm.) karşıtlaşma (11)
anomy (İng.) dışlanmışlık (7) antiphrasis (İng.) karşıtlama (2, 11, 19)
anonim şirket (T/e) toplu ortaklık (1) antitez (T/e) karşısav (1)
anons (T/e) duyuru (1) Antithese (Alm.) karşıtlam (11, 19)
anons etmek (T/e) duyurmak (1) antithèse (Fra.) karşıtlam (9, 11, 19)
anormal (T/e) olağandışı, dengesiz, sapık (1) antithesis (İng.) karşı tez (2); karşıtlam (11, 19)
anormallik (T/e) olağandışılık, dengesizlik, Antizipation (Alm.) önceleme (19)
sapıklık (1) antoloji (T/e) derlence, derim, seçki (1);
anot (T/e) artıuç (1) dermece (Y)
Anrede (Alm.) seslenim, yönenme (19) antonomase (Fra.) adsayma (19)
anreihende Sprachen (Alm.) sıralayıcı diller (11, antonomasia (İng.) cins adlaştırma (2);
19)
adsayma (19)
Ansatzrohr (Alm.) ses yolu (11, 19) Antonomasie (Alm.) adsayma (19)
Anschluss (Alm.) ulama (11, 19) antonym (İng.) karşıtanlamlı (karşıt anlamlı)
ansiklopedi (T/e) bilgilik (1) (2, 7, 10, 11, 12)
ansiklopedik (T/e) bilgiliksel (1)

11
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

Antonym, antonym (Alm.) karşıtanlamlı (10, 11, apophtegme (Fra.) ulusöz (9)
19) Aposiopese (Alm.) kesinti (19)
antonyme (Fra.) karşıtanlamlı (10, 11, 17, 19) aposiopèse (Fra.) kesinti (19)
Antonymie (Alm.) karşıtanlamlılık (10, 11, 19) Aposiopesis (Alm.) kesinti (19)
antonymie (Fra.) karşıtanlamlılık (10, 11, 17, 19) aposiopesis (İng.) kesiklenme (2); kesinti (19)
antonymous (İng.) karşıtanlamlı (19) aposteriori (T/e) sonsal (1)
antonymy (İng.) karşıtanlamlılık (karşıt apostrophe (Fra.) okşayış (9); seslenim,
anlamlılık) (2, 10, 11, 19) yönenme (19)
antre (T/e) giriş (1) apostrophe (İng.) seslenim, yönenme (19)
antrenman (T/e) çalışım , alıştırma (1) apostrophy (İng.) iyelik belirtkesi (2)
antrenman yapmak (T/e) çalışmak, alıştırma apparational (İng.) olurluk görünüşü (2)
yapmak (1) appareil phonatoire (Fra.) ses aygıtı (8, 11, 19)
antrenör (T/e) çalıştırıcı (1) appareil vocal (Fra.) ses aygıtı (11, 17, 19)
antrenörlük (T/e) çalıştırıcılık (1) appellative (İng.) duyumsal (2)
antrepo (T/e) arayığımlık (1) appellative function (İng.) çağrı işlevi (19)
antrparantez (T/e) ayraç içinde, ayrıca, sırası Appellfunktion (Alm.) çağrı işlevi (11, 19)
gelmişken (1) application (İng.) uygulama (12)
Antwort (Alm.) yanıt (11, 19) applied (İng.) uygulamalı (2)
anxiety (İng.) kaygı (4, 7, 12) applied linguistics (İng.) uygulamalı dilbilim (2,
Anzeichen (Alm.) belirti (10, 11) 4, 7, 10, 11, 19, Y)
Aorist (Alm.) geniş zaman (11, 19) apport (Fra.) yükleyim (8)
aorist (İng.) geniş zaman (2, 11, 19); koşaç (7) Apposition (Alm.) koşuntu (11, 19)
aoriste (Fra.) geniş zaman (11, 19) apposition (Fra.) koşuntu (9, 11, 19)
apandisit (T/e) körbağırsak yangısı (1) apposition (İng.) eşleme (2, 7); koşuntu (11, 19)
apartman (T/e) bark (1) appositive (İng.) eşlemeli (2)
aperture (Fra.) açıklık derecesi (11, 19) appraisal (İng.) değerlendirme (4)
aperture (İng.) açıklık (2) appraisal programmes (İng.) değerlendirme
apex (İng.) dil ucu (2) programları (4)
Aphärese (Alm.) önses düşmesi (11, 19) appreciative comprehension (İng.) beğenisel
Aphäresis (Alm.) önses düşmesi (11) kavrayış (7)
aphasia (İng.) dil yitimi (12); söz yitimi approach (İng.) yaklaşım (7)
(sözyitimi) (2, 7, 11, 19) appropriateness (İng.) uygunluk (2, 7);
Aphasie (Alm.) sözyitimi (11, 19) yerindelik (7)
aphasie (Fra.) sözyitimi (söz yitimi) (8, 11, 17, approximate system (İng.) yaklaşık düzen (12)
19) apraksi (T/e) işlev yitimi (1)
aphérèse (Fra.) önses düşmesi (11, 17, 19) apriori (T/e) önsel (1)
apheresis (İng.) önses düşmesi (11, 19); önünlü apse (T/e) irinlenme (1)
düşmesi (2) apse yapmak (T/e) irinlenmek (1)
aphorisme (Fra.) özlü söz (9) apteshane (T/e) suodası, ayakyolu (1)
aphoristic (İng.) ilk ünlü düşmesi (2) aptitude (İng.) yatkınlık (12); yetenek (2, 4)
apical (İng.) dil ucu (dilucu) ünsüzü (2, 11, 19); aptitude test (İng.) yetenek sınavı (4, 7)
dil ucu sesi (7) Äquativus (Alm.) eşitlik derecesi (11, 19)
apicale (Fra.) dilucu ünsüzü (11, 19) äquipollente Opposition (Alm.) eş()öğeli
apico (İng.) dil ucu (2) karşıtlık (11, 19)
Apikal (Alm.) dilucu ünsüzü (11, 19) Äquivalenz (Alm.) eşdeğerlik (19)
apo- (T/e) uzak, -den uzak, -den ayrı (Yun. arabesk (T/e) girişik bezeme (1)
önek) (1) Arabic script (İng.) eski yazı (13)
apocope (Fra.) sonses düşmesi (11, 17, 19) araçlı geçişli (T/e) ettirgen çatı, ettirgen eylem
apocope (İng.) son ses (sonses) düşmesi (2, 11, (11)
19) aranje etmek (T/e) düzenlemek (1)
apodosis (İng.) sonuç tümceciği (2) aranjman (T/e) düzenleme (1)
Apokope (Alm.) sonses düşmesi (11, 19) araz (T/e) belirti, bulgu (1)
apolet (T/e) omuzluk (1) arazi (T/e) toprak (1)
apologue (Fra.) öğütlük (9) arbede (T/e) çatışma (1)
apophonie (Fra.) ünlü almaşması (11, 19) arbitraire (Fra.) buyrultusal (11, 17, 19);
apophony (İng.) ünlü almaşması (11, 19); ünlü buyrultusallık (11, 17, 19); nedensiz (8, 10, 11,
kaynaşması (2) 19); nedensizlik (8, 10, 11, 19)

12
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

arbiträr (Alm.) buyrultusal (11, 19); nedensiz aristokrasi (T/e) soyluerki (1)
(10, 11, 19) aristokrat (T/e) beysoylu (1)
arbitrariness (İng.) buyrultusallık (11, 19); arithmetic mean (İng.) matematiksel ortalama
nedensizlik (2, 10, 11, 18, 19); saymacalık (16) (4)
Arbitrarität (Alm.) buyrultusallık (11, 19); arkaik (T/e) eskicil (1)
nedensizlik (10, 11, 19) arkeolog (T/e) kazıbilimci (1)
arbitrary (İng.) buyrultusal (11, 19); nedensiz (2, arkeoloji (T/e) kazıbilim (1)
10, 11, 19); raslantısal (18) arma (T/e) ongun (1)
arbre (Fra.) ağaç (10, 11, 19) armalı (T/e) ongunlu (1)
archaic (İng.) eskil (2) armatür (T/e) donatı (1)
archaic words (İng.) köhne sözcükler (16) armoni (T/e) uyum (1)
archaism (İng.) eskil biçim (2, 11, 19); eskillik arozöz (T/e) sulamaç, sulama arabası (1)
(19) arrangement (İng.) düzenleme (2); düzenleyim
archaïsme (Fra.) eskil biçim (11, 19); eskillik (19) (16)
Archaismus (Alm.) eskil biçim (11, 19); eskillik arrondi (Fra.) yuvarlak (17)
(19) arrondissement (Fra.) yuvarlaklaşma (19);
archi vowel (İng.) üst ünlü (13) yuvarlaşma (11)
Ärchilexem (Alm.) üstsözlükbirim (11, 19) arşiv (T/e) belgelik (1)
archilexeme (İng.) üst()sözlükbirim (2, 11, 19) arter (T/e) atardamar (1)
archilexème (Fra.) üstsözlükbirim (11, 17, 19) arterit (T/e) atardamar bozukluğu (1)
archimonème (Fra.) üstanlambirim (17, 19) article (Fra.) tanımlık (8, 11, 17, 19)
archiphémème (Fra.) üstsesbirimcik demeti article (İng.) tanımlık (2, 7, 8, 11, 12, 19)
(17) articulate (İng.) eklemeli (2); eklemli (10, 11)
Archiphonem (Alm.) üstsesbirim (11, 19) articulated (İng.) eklemli (19)
archiphoneme (İng.) baş sesbirim, başsesbirim articulate speech (İng.) düzenli konuşma (2)
(13); üst sesbirim (üstsesbirim) (2, 11, 13, 19)
articulateur (Fra.) eklemleyici (11, 19)
archiphonème (Fra.) üstsesbirim (8, 11, 17, 19)
articulation (Fra.) eklemleme (8, 10, 11, 19);
Archisemem (Alm.) üstanlambirimcik demeti
eklemlenme (10, 11, 19); eklemlilik (8, 10, 11,
(11, 19)
17, 19)
archisememe (İng.) üst anlambirimcik (2); articulation (İng.) eklemleme (2, 7, 8, 10, 11,
üstanlambirimcik demeti (11, 19) 19); eklemlenme (10, 11, 18, 19); eklemlilik
archisémème (Fra.) üstanlambirimcik demeti (10, 11, 19); sesletim (13); söyleyiş (2, 7)
(11, 17, 19)
articulator (İng.) eklemleyici (2, 7, 11, 19)
ardiye (T/e) yığımlık (1)
articulatory phonetics (İng.) söyleyiş sesbilgisi
Area (Alm.) alan (10, 11, 19) (2, 7)
area (İng.) alan (2, 10, 11, 19) articulatory setting (İng.) söyleyiş konumu (2)
area linguistics (İng.) yercil dilbilim (2) articulé (Fra.) eklemli (8, 10, 11, 17, 19)
areal classification (İng.) yercil sınıflama (2) artificial intelligence (İng.) yapay zeka (2, 7)
areal types (İng.) yercil tipler (2) artificial language (İng.) yapay dil (2, 7, 11, 19)
areometre (T/e) yoğunlukölçer (1) artifisyel (T/e) yapma (1)
Argot (Alm.) argo (10, 11, 19) Artikel (Alm.) tanımlık (11, 19)
argot (Fra.) argo (10, 11, 17, 19) Artikulation (Alm.) eklemleme (10, 11, 19)
argot (İng.) argo (2, 15, 19) eklemlenme (10, 11, 18, 19); eklemlilik (10, 11,
Argument (Alm.) değini (19) 19)
argument (Fra.) değini (19); kanıtlama (9) Artikulationsart (Alm.) eklemleme biçimi (11,
argument (İng.) değini (19); katılan (5); öznelik 19)
(2) Artikulationsort (Alm.) eklemleme bölgesi (11,
argument adder (İng.) öge katan (5) 19)
argument adding (İng.) katılan ekleme, öge Artikulationspunkt (Alm.) eklemleme noktası
ekleme (5) (11, 19)
argument deleting (İng.) öge dışlayan (5) Artikulationsstelle (Alm.) eklemleme bölgesi
argument deletion (İng.) öge dışlama (5) (11, 19)
argument suppression (İng.) öge dışlama (5) Artikulationsweise (Alm.) eklemleme biçimi
(11, 19)
argument tracer (İng.) öge izleyen (5)
Artikulator (Alm.) eklemleyici (11, 19)
argumentatif (Fra.) kanıtlayıcı (9)
artikuliert (Alm.) eklemli (11, 19)
argumentative (İng.) tartışmalı (2)
artist (T/e) sanatçı, oyuncu (1)
arıza (T/e) aksaklık, bozukluk (1)
artistik (T/e) sanatla ilgili, sanatlı, sanatlıca (1)
arife (T/e) öngün (1)

13
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

arz (T/e) sunma, anlatma (bir oruna), aspect terminatif (Fra.) bitmeye yönelik
bildirme; yeryüzü; enlem (1) görünüş (9)
arz etmek (T/e) bildirmek, sunmak (1) aspects model theory (İng.) görünüş örnekçesi
arz ve talep (T/e) sunu ve istem (1) kuramı (2)
arzu (T/e) istek, dilek (1) aspectual (İng.) görünüşsel (2)
arzu etmek (T/e) istemek, dilemek (1) Aspekt (Alm.) görünüş (10, 11, 19)
arzuhal (T/e) dilekçe (1) Aspirata (Alm.) soluklu (11, 19)
asabi (T/e) sinirli, öfkeli (1) aspirate (İng.) soluklu (2, 11, 19)
asabilik (T/e) sinirlilik (1) aspirated (İng.) sert (13); soluklu (2); üflemeli (Y)
asabiyet (T/e) sinirlilik (1) aspiration (İng.) soluklama (2, 7); üfleme (13, Y)
asalet (T/e) soyluluk (1) aspiratör (T/e) emmeç (1)
asaleten (T/e) temelli, temellice, köklü, aspirée (Fra.) soluklu (11, 19)
köklüce (1) aspirierter Laut (Alm.) soluklu (11, 19)
asansör (T/e) iner çıkar (1) asri (T/e) çağdaş, çağcıl (1)
asap (T/e) sinir, sinirler (1) asrileşmek (T/e) çağdaşlaşmak, çağcıllaşmak
asarıantika (T/e) eski yapıtlar (1) (1)
asayiş (T/e) güvenlik (1) assertif (Fra.) savsözsel (9)
ascendant (Fra.) çıkışlı (8) Assertion (Alm.) önesürüm (19)
asemantical (İng.) anlamdışı (2) assertion (Fra.) savsöz (9); önesürüm (19)
asgari (T/e) en düşük, en az (1) assertion (İng.) belirtme (2); önesürüm (19)
asıl (T/e) kök, kaynak, gerçeklik, gerçek (1) assess (İng.) değerlendirmek (4)
asıllı (T/e) uyruklu (1) assessment (İng.) değerlendirme (4, 7)
asılsız (T/e) temelsiz, dayanaksız (söz), gerçek assessment criteria (İng.) değerlendirme
olmayan (1) ölçütleri (4)
asır (T/e) yüzyıl (1) assibilation (İng.) hışırtılaşma (2)
asi (T/e) başkaldıran, dikbaşlı (1) assigning new subject (İng.) yeni özneleme (5)
asil (T/e) soylu (1) Assimilation (Alm.) benzeşim (10, 11, 19)
asilzade (T/e) soylu (1) assimilation (Fra.) benzeşim (10, 11, 19)
asimetri (T/e) bakışımsızlık (1) assimilation (İng.) benzeşim (2, 7, 10, 11, 19);
asimetrik (T/e) bakışımsız (1) benzeşme (13)
asimilasyon (T/e) özümleme; benzeşme (1) assimilation labiale (Fra.) küçük ünlü uyumu
asimile etmek (T/e) özümlemek; benzeştirmek (11, 19)
(1) assimilatorische Umfärbung (Alm.) ünlü
asismik (T/e) depremsiz (1) uyumu (11)
asistan (T/e) yardımcı (1) associatif (Fra.) çağrışımsal (9, 10, 11, 19)
asli (T/e) birincil, köklü, baş (1) association (İng.) çağrışım (2); eski ve yeni
aspect (Fra.) görünüş (8, 9, 10, 11, 19) bilgilerin bağlanması (12)
aspect (İng.) görünüş (2, 7, 10, 11, 19) Association of Language Testers in Europe
aspect accompli (Fra.) bitmiş görünüş (9); (İng.) Avrupa Dil Sınavı Uzmanları Birliği (4)
bitmişlik görünüşü (11, 19) associationism (İng.) çağrışımcılık (12)
aspect duratif (Fra.) sürerlik görünüşü (11, 19); associative (İng.) çağrışımsal (2, 10, 11, 12, 19)
sürerlilik görünüş (9) associative field (İng.) çağrışımsal alan (2, 11,
aspect imperfectif (Fra.) bitmemişlik görünüşü 19)
(11, 19) associative learning (İng.) çağrışımsal
aspect inaccompli (Fra.) bitmemişlik görünüşü öğrenme (7)
(9, 11, 19) associative meaning (İng.) çağrışımsal anlam
aspect incohatif (Fra.) başlama görünüşü (9) (7)
aspect ingressif (Fra.) başlangıç görünüşü (19) assomptif (Fra.) varsayımlı (19)
aspect instantané (Fra.) bir an süren görünüş assonance (Fra.) ünlü yinelenmesi (9); yarım
(9) uyak (19)
aspect non-accompli (Fra.) bitmemişlik assonance (İng.) ünlü yinelemesi (2); yarım
görünüşü (9, 11, 19) uyak (19)
aspect parfait (Fra.) bitmişlik görünüşü (11, 19) Assonanz (Alm.) yarım uyak (19)
aspect perfectif (Fra.) bitmiş görünüş (9); assourdissement (Fra.) ötümsüzleşme (19);
bitmişlik görünüşü (11, 19) titreşimsizleşme (11, 19)
aspect resultatif (Fra.) sonuç görünüşü (19) Assoziationsfeld (Alm.) çağrışımsal alan (11)
aspect statif (Fra.) sınırsızlık görünüşü (9) assoziativ (Alm.) çağrışımsal (10, 11, 19)

14
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

assoziatives Feld (Alm.) çağrışımsal alan (19) attested (İng.) kanıtlanmış (2)
assumptive (İng.) varsayımlı (19) attested form (İng.) kanıtlı biçim (2)
asterisk (İng.) yıldız işareti (2) attitude (İng.) tutum (2)
asterisk (T/e) yıldız (1) attitude scale (İng.) tutum ölçeği (4, 7)
astronom (T/e) gökbilimci (1) attitude test (İng.) tutum sınavı (4)
astronomi (T/e) gökbilim (1) attitudinal (İng.) tutumcul (2)
astronot (T/e) uzayadamı (1) attitudinal disjunct (İng.) tutum ayırmacı (2)
asude (T/e) dingin, sessiz (1) attraction (İng.) çekicilik (2)
asuman (T/e) gökyüzü (1) attribute (İng.) niteleyici (2)
asyllabic (İng.) seslem dışı (seslemdışı) (2, 7) attribution (Fra.) katkı (9)
asymmetry (İng.) bakışımsızlık (2) attributive (İng.) niteleyen (2)
Asyndese (Alm.) kopukluk (19) attributive adjective (İng.) niteleme sıfatı (2, 7,
asyndète (Fra.) kopukluk (19) 19)
asyndetic (İng.) bağlaç dışı, bağlaçsız (2) attributive construction (İng.) niteleme öbeği
asyndetic coordination (İng.) bağlaç dışı (2)
sıralama (2) attributives Adjektiv (Alm.) niteleme sıfatı (11,
19)
asyndeton (İng.) bağlaç dışılık (2); kopukluk (19)
audio-active (İng.) etkin duyumsal (2)
asyntactic (İng.) sözdizimi dışı (2)
audio-lingual (İng.) dil duyumsal (2); İşitsel-
âşık (T/e) tutkun, vurgun; ozan (halk ozanı) (1)
Dilsel (12, Y)
aşikâr (T/e) açık, besbelli, ortada (1)
audiolingual method (İng.) dil işitim yöntemi
aşina (T/e) tanış, biliş, bilen, anlayan (1)
(7); İşitsel-Dilsel Yöntem (Y)
aşiret (T/e) oymak (1)
audio-memory (İng.) duyum belleği (2)
aşk (T/e) sevgi, sevi (1)
audio-visual (İng.) görsel-işitsel (3); İşitse-
atak (T/e) atılım, akın, saldırı (1)
Görsel (12)
atalet (T/e) tembellik, gevşeklik, uyuşukluk,
audiovisual aid (İng.) görsel, işitsel araç (7)
dinginlik (1)
audiovisual method (İng.) görsel, işitsel
atavizm (T/e) atacılık (1)
yöntem (7)
ateh (T/e) bunama, bunaklık (1)
audio-visuel (Fra.) görsel-işitsel (17)
ateh getirmek (T/e) bunamak (1)
auditeur (Fra.) dinleyici (8, 10, 11, 17, 19)
ateist (T/e) Tanrıtanımaz (1)
auditory (İng.) duyumsal (2)
ateizm (T/e) Tanrıtanımazlık (1)
auditory discrimination (İng.) duyumsal
atelic aspect (İng.) bitmemişlik görünüşü (2,
ayrımsama (7)
11, 19)
auditory- feedback (İng.) duyumsal geri iletim
atemporel (Fra.) geniş zaman (11); sürem dışı
(7)
(19)
auditory language (İng.) duyumsal dil (2)
atfen (T/e) dayanarak, göre (1)
auditory perception (İng.) duyumsal algılama,
atfetmek (T/e) yüklemek, yöneltmek,
işitsel algılama (7)
çevirmek (1)
auditory phonetics (İng.) duyumsal sesbilgisi
atf-ı beyan (T/e) koşuntu (11)
(2); işitimsel sesbilgisi (7)
athematic (İng.) gövdesiz (2)
augmentatif (Fra.) büyültme eki; büyültmeli
atıf yapmak (T/e) gönderme yapmak (1)
(11, 19)
atıl (T/e) işe yaramaz, iş göremez, süreduran augmentative (İng.) büyültme eki (2, 19);
(1)
büyültmeli (11, 19)
ati (T/e) gelecek (1)
aural (İng.) duyumsal (7)
atlas linguistique (Fra.) dil atlası (8, 10, 11, 19)
aural-oral method (İng.) duyumsal-sözel
atlet (T/e) yarışımcı (1)
yöntem (7)
atletik (T/e) yarışımcı yapılı (1)
Ausatmung (Alm.) soluk verme (11, 19)
atletizm (T/e) yarışımcılık (1)
Ausdruck (Alm.) anlatım (10, 11, 18, 19); deyim
atmosfer (T/e) havayuvarı (1) (11, 19)
atomism (İng.) atomculuk (2) Ausdrucksfunktion (Alm.) anlatımsallık işlevi
atomistic approach (İng.) atomcu yaklaşım (7) (11, 19)
atonale Silbe (Alm.) vurgusuz seslem (11, 19) Ausdrucksweise (Alm.) söyleyim (11, 19)
atone (Fra.) vurgusuz seslem (11) Ausgang (Alm.) gevşeme (11, 19)
atölye (T/e) işlik (1) Ausgangssprache (Alm.) kaynak dil (11, 19)
attainment (İng.) erişim (4) Auslassung (Alm.) eksilti (11, 19)
attainment test (İng.) erişim sınavı (4) Auslaut (Alm.) sonses (11, 19)
attention (İng.) dikkat (7) Ausruf (Alm.) ünlem (10, 11, 19)

15
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

Ausrufesatz (Alm.) ünlem tümcesi (11) avane (T/e) yardakçılar, kafadarlar (1)
Aussage (Alm.) sözce (10) avangard (T/e) öncü (1)
Aussagesatz (Alm.) bildirme tümcesi (11, 19) avans (T/e) öndelik (1)
ausserlinguistisch (Alm.) dilbilim dışı (19) avanta (T/e) çıkar (1)
aussersprachlich (Alm.) dil dışı (19) avantaj (T/e) çıkar, yarar, üstünlük (1)
Äusserung (Alm.) sözce (10, 11, 19); sözceleme avare (T/e) işsiz, aylak (1)
(10, 11, 19) avdet (T/e) dönüş (1)
Aussprache (Alm.) söyleyiş (11, 19) averaj (T/e) ortalama (1)
Ausstossung (Alm.) içses düşmesi, ses avoidance strategy (İng.) sakınmacı strateji (7)
düşmesi (11, 19) avukat (T/e) savunman (1)
Auswahl (Alm.) seçme (11, 19) axe du complexe (Fra.) karmaşık eksen (9)
auteur (Fra.) yazar (9) axe du neutre (Fra.) yansız eksen (9)
authenticity (İng.) gerçeklik (3, 7) axiologie (Fra.) değerbilim (17, 19)
auto- (T/e) kendi, kendine, kendiliğinden (Yun. axiomatic (İng.) belitsel (12)
önek) (1) axis (İng.) eksen (2)
automatic (İng.) özdevimli; kendiliğinden (Y); ayan (T/e) belli, açık (1)
özgüdümlü (16) ayan beyan (T/e) apaçık, açık seçik, besbelli (1)
automatic processing (İng.) kendiliğinden ayin (T/e) dinsel tören (1)
işlemleme, özdevinimli işlemleme (7) aynen (T/e) olduğu gibi (1)
automatic translation (İng.) bilgisayar çevirisi aynı (T/e) tıpkı, tıpkısı, özdeş, başkası değil,
(11); özdevimli çeviri (19) yine o (1)
automatische Übersetzung (Alm.) özdevimli ayni (T/e) nesnesel (1)
çeviri (19) ayniyet (T/e) tıpkılık, özdeşlik (1)
autonome (Fra.) bağımsız (11, 19) aysberk (T/e) buzdağı (1)
autonomous (İng.) özerk (2, Y) ayyaş (T/e) içkici (1)
autonomous learning (İng.) kendi kendine ayyuka çıkmak (T/e) göklere çıkmak,
öğrenme, bağımsız öğrenme (7) yükselmek, yayılmak. (1)
autonomous phoneme (İng.) özerk sesbirim (2) aza (T/e) üye (1)
autonomous syntax (İng.) özerk sözdizimi (2) azamet (T/e) ululuk, çalım, kurum (1)
autonomy (İng.) özerklik (14, Y) azami (T/e) en çok, en yüksek (olarak) (1)
Autonymie (Alm.) özadlılık (19) azap (T/e) ezinç (1)
autonymie (Fra.) özadlılık (19) azar (T/e) paylama (1)
autonymy (İng.) özadlılık (19) azarlamak (T/e) paylamak . (1)
autoportrait (Fra.) özbetimce (9) azarlanmak (T/e) paylanmak (1)
auxiliaire (Fra.) yardımcı eylem (8) azat (T/e) özgür bırakma (1)
auxiliary (İng.) yardımcı sözcük (2) azat etmek (T/e) özgür bırakmak (1)
auxiliary language (İng.) geçerli dil (15); ikincil azil (T/e) görevden alma (1)
dil (2); yardımcı dil (7, 15) azimet (T/e) gidiş (1)
auxiliary verb (İng.) yardımcı eylem (7, 11, 19) azletmek (T/e) görevden almak (1)
availability (İng.) kullanılabilirlik (19); yararlılık
(12)

back formation (İng.) art-yapım (2); geri


oluşum (7)
back vowel (İng.) art ünlü (2, 7)
background (İng.) artalan (Y)
background information (İng.) artalan bilgisi
(7, Y)
backing (İng.) artünlüleşme, kalınlaşma (2)
baby talk (İng.) bebek dili (2); bebek konuşması backlooping (İng.) geri bağlanma (2)
(7) backness harmony (İng.) büyük ünlü uyumu
back (İng.) art (2, 11, 13, 19); dil ardı (13); kalın (13)
(2, 11, 13, 19) backward downgrading (İng.) düzey
back chaining (İng.) geri zincirleme (7) gerilemesi (2)
back dating (İng.) geri tarihlendirme (2) backwash (İng.) ket vurma (4)

16
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

backwash conditioning (İng.) tepkisel base component (İng.) kök bileşeni (2); taban
koşullama (4) bileşeni (7)
badire (T/e) dar boğaz, dar geçit, sıkıntı (1) base form (İng.) kök biçim (2)
bagaj (T/e) taşınca, taşıncak, taşıncalık, yük (1) base phrase marker (İng.) taban dizilim
baget (T/e) çubuk (1) belirleyicisi (8)
bağ-fiil (T/e) ulaç (11) basic core vocabulary (İng.) temel sözvarlığı (2)
bağlantılı dil (T/s) bitişimli dil (17) basic English (İng.) temel İngilizce (7)
bahane (T/e) nedensi, sözde neden (1) basic string (İng.) taban zinciri (8)
bahar (T/e) ilkyaz (1) basilect (İng.) alt değişke (15); alt lehçe (2)
bahir (T/e) deniz (1) basiret (T/e) sağgörü (1)
bahis (T/e) konu, söz (1) basiretli (T/e) sağgörülü (1)
bahis mevzuu (T/e) söz konusu (1) basiretsiz (T/e) sağgörüsüz (1)
bahsetmek (T/e) söz etmek (1, Y) Basis (Alm.) taban (11, 19)
bahşetmek (T/e) eriştirmek, vermek (1) basis (İng.) altkatman (8); taban (2, 11, 19)
bahşiş (T/e) sevinmelik (1) basit (T/e) kolay, sıradan, yalın, yalınç (1)
baht (T/e) kut, yazgı, yazı (1) basit cümle (T/e) yalın tümce (11)
bahtiyar (T/e) mutlu (1) basit kelime (T/e) yalın sözcük (11)
bahtlı (T/e) akgünlü, akyazılı (1) basit zaman (T/e) yalın zaman (11)
bahtsız (T/e) karagünlü, karayazılı (1) basketbol (T/e) sepettopu (1)
bahusus (T/e) hele, özellikle, üstelik (1) başkâtip (T/e) başyazman (1)
bakaya (T/e) kalıntı (1) başkumandan (T/e) başkomutan (1)
baki (T/e) artan, kalan, kalımlı; ölümsüz (1) başmakale (T/e) başyazı (1)
bakir (T/e) bozulmamış, dokunulmamış, el başmuharrir (T/e) başyazar (1)
değmemiş, işlenmemiş (1) başşehir (T/e) başkent (1)
bakire (T/e) erden, kız, kız oğlan kız (1) başvekâlet (T/e) başbakanlık (1)
bakiye (T/e) kalanca (1) başvekil (T/e) başbakan (1)
bakliye (T/e) baklagiller (1) batıl (T/e) boş, dayanaksız, temelsiz (1)
balanced bilingual (İng.) dengeli ikidilli (7) batıni (T/e) içrek (1)
balans (T/e) denge (1) batonsale (T/e) tuzluçubuk (1)
balast (T/e) kırmataş (1) battery (İng.) takım (sınav) (4)
baliğ (T/e) bulan, erin, varan (1) battologie (Fra.) dizemli yineleme (9)
ballade (Fra.) balad (9) Baumdiagramm (Alm.) ağaç (10, 11, 19)
band (İng.) kuşak aralığı (4) bayi (T/e) satıcı, satış yeri (1)
band descriptor (İng.) kuşak tanımlayıcısı (4) baypas (bypass) (T/e) yangeçiş (1)
bandaj (T/e) kayış, sargı (1) bazen (T/e) ara sıra, arada, arada bir, kimi kez
bani (T/e) kuran, kurucu (1) (1); kimi zaman (Y)
bank (T/e) kanepe, sıra (1) bazı (T/e) birtakım (1); kimi (1, Y)
banliyö (T/e) çevre, dolaylık, yörekent (1) bazı bazı (T/e) ara sıra, arada bir, kimi kez (1)
banliyö treni (T/e) çevre treni, yörekent treni becayiş etmek (T/e) karşılıklı yer değiştirmek
(1) (1)
banyo (T/e) yıkama, yıkanma, yunak (1) bedava (T/e) emeksiz, karşılıksız, parasız (1)
banyo yapmak (T/e) yıkamak, yıkanmak (1) bedbaht (T/e) mutsuz (1)
bap (T/e) bölüm, kapı, konu (1) bedbin (T/e) karamsar, kötümser (1)
bar chart (İng.) sütunlu ölçek (4) bedbinlik (T/e) karamsarlık, kötümserlik (1)
baraj (T/e) bağlağı, büğet, engel, su bendi (1) beddua (T/e) ilenç, ilenme, kargış (1)
barbarism (İng.) biçimbilimsel yadsınlık (19); beddua etmek (T/e) ilenmek (1)
yadsınlık (11) bedel (T/e) karşılık, tutar (1)
barbarisme (Fra.) biçimbilimsel yadsınlık (19); bedelini tediye etmek (T/e) karşılığını ödemek
yadsınlık (11) (1)
Barbarismus (Alm.) biçimbilimsel yadsınlık (19); beden (T/e) gövde (1)
yadsınlık (11) bedeni (T/e) gövdesel (1)
bariz (T/e) açık, belirgin (1) Bedeutung (Alm.) anlam (10, 11, 18, 19)
barometre (T/e) basınçölçer (1) Bedeutungsbeschränkung (Alm.) anlam
baroque (Fra.) barok (9) daralması (11, 19)
base (Fra.) taban (11, 19) Bedeutungserweiterung (Alm.) anlam
base (İng.) kök (2); taban (2, 8, 11, 12, 19) genişlemesi (11, 19)
Bedeutungsfeld (Alm.) anlamsal alan (19)

17
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

bedeutungsgleich (Alm.) eşanlamlı (10, 11, 19) bereket (T/e) artağanlık, bolluk, verim (1)
Bedeutungsverbreitung (Alm.) anlam bereketli (T/e) artağan, verimli (1)
genişlemesi (11) bermutat (T/e) alışılageldiği gibi, alışıldığı gibi
Bedeutungsverengerung (Alm.) anlam (1)
daralması (11, 19) berrak (T/e) duru (1)
Bedeutungsverschiebung (Alm.) anlam bertaraf etmek (T/e) gidermek, ortadan
kayması (11, 19) kaldırmak (1)
Bedeutungswandel (Alm.) anlam değişimi (11, beschreibend (Alm.) betimlemeli (19); betimsel
19) (11, 19)
Bedeutungswechsel (Alm.) anlam değişimi (11, beschreibende Linguistik (Alm.) betimsel
19) dilbilim (11, 19)
Bedeutungszuordnung (Alm.) anlamlama (19) Beschreibung (Alm.) betimleme (11, 19)
bedingt werden (Alm.) koşullanma (18) bestimmt (Alm.) belgili, belirli (11, 19)
bedir (T/e) dolunay (1) bestimmte Vergangenheit (Alm.) belirli geçmiş
Befehlssatz (Alm.) buyrum tümcesi (11, 19) zaman (11, 19)
Begrenzung (Alm.) sınırlandırma (11, 19) Bestimmungsbeiwort (Alm.) belirtme sıfatı (11,
Begriff (Alm.) kavram (10, 11, 18, 19) 19)
Begriffsfeld (Alm.) kavramsal alan (11, 19) Bestimmungswort (Alm.) belirtme sıfatı (11);
Begriffsschrift (Alm.) kavramsal yazı (11, 19) tamlayan (11, 19)
Begriffswort (Alm.) soyut ad (19) beşaret (T/e) muştu (1)
Behauptung (Alm.) önesürüm (19) beşaşet (T/e) güleçlik (1)
behavior (behaviour) (İng.) davranış (4) beşuş (T/e) güleç (1)
behavioural objective (İng.) davranışsal amaç bet (T/e) çirkin, kötü (1)
(7) beter (T/e) daha kötü (1)
behaviourism (İng.) davranışçılık (2, 7) betimlemeli (T/s) betimsel (17)
behavitive (İng.) davranışsal (12) betimleyici sözce (T/s) gözlemleyici sözce (17)
behemehal (T/e) her durumda, kesinlikle, ne betonte Silbe (Alm.) vurgulu seslem (19)
yapıp yapıp (1) Betonung (Alm.) vurgu (10, 19); vurgulama (11,
beheri (T/e) her biri (1) 19)
beigeordneter Satz (Alm.) bağımlı sıralı tümce betonyer (T/e) betonkarar (1)
(11); eşbağımlı tümce (19) Beugung (Alm.) bükün (10, 11)
beis (T/e) sakınca (1) Bewusstsein (Alm.) bilinç (18)
bej (T/e) sazrengi (1) beyan (T/e) bildirme, söyleme (1)
Bejahung (Alm.) olumluluk (11, 19) beyan etmek (T/e) açıklamak, bildirimde
beka (T/e) kalım (1) bulunmak, bildirmek, söylemek (1)
bekâret (T/e) erdenlik (1) beyanat (T/e) demeç (1)
belde (T/e) kent (1) beyanname (T/e) bildirge, bildiri (1)
belebt (Alm.) canlı (11, 19) beyaz (T/e) ak (1)
belebtes Genus (Alm.) canlı (11, 19) beyhude (T/e) boşuna, boşyere, yararsızca (1)
bell-shaped curve (İng.) çan eğrisi (4) beynelmilel (T/e) uluslararası (1)
bémolisé (Fra.) bemolleşmiş (8, 11, 19) beyzi (T/e) söbe, yumurta biçimli (1)
benchmark (İng.) temel ölçü, temel ölçüt (4) bezeichnen (Alm.) gönderme (18)
bende (T/e) kul (1) Bezeichnende (Alm.) gösteren (18)
bene- (T/e) doğru, iyi (Yun. önek) (1) Bezeichnete (Alm.) gösterilen (18)
benefactive (İng.) çıkar görünüşlü (2) Bezeichnung (Alm.) anlamlama (18)
beneficiary (İng.) yararlanan (5) Beziehung (Alm.) bağıntı (18, 19); bağlantı,
Benennung (Alm.) adlandırma (11, 19) gönderme (18)
beraat (T/e) aklanma (1) bi- (T/e) için, ile, -maz, -sız, -siz, iki (Lat.
beraat etmek (T/e) aklanmak (1) önek), iki kez (Lat. önek) (1)
beraber (T/e) birlikte (1) bias (İng.) yanlılık (4)
berabere kalmak (T/e) başa baş gelmek, başa bibliyografya (T/e) kaynakça (1)
baş kalmak, yenişememek (1) bibliyoman (T/e) kitap delisi (1)
beraberlik (T/e) birliktelik (1) bibliyomani (T/e) kitap deliliği (1)
berat (T/e) akyazı (1) biblo (T/e) süslük (1)
berbat (T/e) çok kötü, kötü (1) bicultural (İng.) iki kültürlü (7)
berdevam (T/e) sürüp giden (1) biculturalism (İng.) iki ekinlilik (Y); iki
berduş (T/e) başıboş (1) kültürlülük (2, 7)

18
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

biçare (T/e) umarsız (1) binaen (T/e) dayanarak, -den dolayı, -den
bid (İng.) teklif (12) ötürü (1)
bidayet (T/e) başlama, başlangıç (1) binaenaleyh (T/e) bundan dolayı, dolayısıyla (1)
bidialect (İng.) iki lehçeli (2) binaire (Fra.) ikili (17, 19)
bidialectal (İng.) iki lehçeli (7) binär (Alm.) ikili (19)
bidialectism (İng.) iki lehçelilik (2, 15) binäre Opposition (Alm.) ikili karşıtlık (11, 19)
bigâne (T/e) ilgisiz, yabancı (1) binarism (İng.) ikicilik (2, 11, 19)
bigudi (T/e) sarmaç (1) binarisme (Fra.) ikicilik (11, 17, 19)
bihaber (T/e) bilgisiz, salıksız (1) Binarismus (Alm.) ikicilik (11, 19)
bihakkın (T/e) adamakıllı, iyice (1) binary (İng.) ikicil (2); ikili (2, 19)
bila- (T/e) -sız (1) binary choice item (İng.) ikiden seçimli madde
Bilabial (Alm.) çiftdudaksıl (11, 19) (4)
bilabial (Fra.) çiftdudaksıl (8) binary feature (İng.) ikili özellik (2); ikili özellik
bilabial (İng.) çift()dudaksıl (2, 7, 11, 19); (7)
çiftdudaksı (13) binary opposition (İng.) ikili karşıtlık (2, 11, 19)
bilabiale (Fra.) çiftdudaksıl (11, 19) Bindewort (Alm.) bağlaç (10, 11, 19)
bilabio-dental (İng.) çiftdudak-dişsil (2) Bindung (Alm.) ulama (11, 19)
bilahara (T/e) bundan sonra, sonradan, biolinguistics (İng.) biyo-dilbilim (2)
sonunda (1) biology (İng.) dirimbilim (12)
bilaistisna (T/e) ayrıksız (1) bipedal locomotion (İng.) iki-ayaklı hareket
(16)
bilakis (T/e) tersine (1)
biperva (T/e) çekinmeden, çekinmez,
bilanço (T/e) dengelem (1)
korkmadan, korkusuz, sakınmaz (1)
bilateral (İng.) iki yanlı (2)
birader (T/e) erkek kardeş, arkadaş (1)
bilateral opposition (İng.) iki yanlı (ikiyanlı)
biserial correlation (İng.) çift sıralı bağıntı (4)
karşıtlık (2, 11, 19)
bisiklet (T/e) çifteker (1)
bilaterale Opposition (Alm.) ikiyanlı karşıtlık
(11, 19) bit (İng.) ikil (2)
bilavasıta (T/e) doğrudan doğruya, dolaysız (1) bitap (T/e) bitkin, yorgun argın (1)
bilcümle (T/e) bütün, -in tümü (1) bitaraf (T/e) yan tutmayan, yansız (1)
Bilderschrift (Alm.) görüntüsel yazı (11, 19) bitaraflık (T/e) yansızlık (1)
Bildungselement (Alm.) yapım eki (11, 19) bittabi (T/e) doğal olarak (1)
bilfarz (T/e) diyelim ki, sayalım ki, sözgelişi, biuniqueness (İng.) eşleme (birebirlik) (2)
tutalım ki (1) biyografi (T/e) yaşamöyküsü (1)
bilfiil (T/e) edimli olarak, edimlice, gerçekten biyolog (T/e) dirimbilimci (1)
(1) biyoloji (T/e) dirimbilim (1)
bilhassa (T/e) özellikle (1) biyolojik (T/e) dirimbilimsel, dirimsel (1)
bililtizam (T/e) bile bile, bilerek ve isteyerek (1) biyonik (T/e) dirimkurgu, dirimkurgusal (1)
Bilingu(al)ismus (Alm.) ikidillilik (10, 11, 19) bizar (T/e) bezmiş, bıkmış, tedirgin (1)
bilingual (İng.) ikidilli (iki dilli) (2, 7, 8, 15) bizar olmak (T/e) bezmek, bıkmak (1)
bilingual education (İng.) ikidilli eğitim (7) bizatihi (T/e) kendiliğinden, kendisi (1)
Bilingual Method (İng.) İki-dilli Yöntem (12) bizzat (T/e) kendisi (1)
bilingual syntax measure (İng.) ikidilli sözdizim blade (İng.) dil palası (2); dil ucu (13)
ölçüsü (7) bleeding (İng.) aksatıcı, bozucu (2)
bilingualism (İng.) ikidillilik (iki dillilik) (2, 7, 10, bleeding order (İng.) bozucu kural sıralaması
11, 15, 19) (2)
bilingue (Fra.) ikidilli (8) bleeding rule (İng.) bozucu kural (2)
bilinguisme (Fra.) ikidillilik (10, 11, 19) blend (İng.) girişikler (16); kaynaşım (2);
bilistifade (T/e) yararlanarak (1) bulaşma (19)
biliterate (İng.) ikidilli okuryazar (3) blending (İng.) kaynaştırma (2); ünlü
bilmukabele (T/e) ben de, karşılık olarak, size kaynaşması (13)
de ... (1) blockage constraints (İng.) kısıtlama (2)
biloquial (İng.) iki lehçeli okuryazar (3) blocked (İng.) engelli (2)
bilumum (T/e) bütün (1) blocked vowel (İng.) engelli ünlü (2, 11, 19)
bimodal distribution (İng.) çift tepeli dağılım (4) blocking (İng.) engelleme (2)
bina (T/e) çatı (11); yapı (1) blok (T/e) topluluk (1)
bina etmek (T/e) kurmak (1) blokaj (T/e) bekletim, yığım (1)
bloke edilmek (T/e) bekletime alınmak (1)

19
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

bloke etmek (T/e) bekletime almak (1) breath group (İng.) soluk kümesi (2, 7)
bloksuz (T/e) bağlantısız (1) breathy (İng.) soluklu (2)
Bloom‘s taxonomy (İng.) Bloom sınıflaması (7) bref (Fra.) kısa (8, 11, 17, 19)
Bloomfieldian (İng.) Bloomfield’ci (2) breiter Vokal (Alm.) geniş ünlü (11, 19)
bloqué (Fra.) engelli (8, 11, 17, 19) breve (İng.) kısa (2)
blöf (T/e) kandırmaca, kuru sıkı (1) bridge letter (İng.) köprü harf (2)
blöf yapmak (T/e) kandırmaca yapmak, kuru brièveté (Fra.) kısalık (11, 19)
sıkı atmak (1) brifing (T/e) özetlem, özetleyim (1)
bobin (T/e) sarımlık (1) broad transcription (İng.) ayrıntısız çevriyazı
body language (İng.) beden dili (7) (2)
boğumlu (T/s) eklemli (17) broad vowel (İng.) yayvan ünlü (2)
boğumluluk (T/s) eklemlilik (17) Broca‘s area (İng.) Broca bölgesi (7)
boks (T/e) yumrukoyunu (1) brode (T/e) işleme (1)
boksör (T/e) yumrukoyuncusu (1) broken (İng.) aksamalı (2); bozuk (2)
bombardıman (T/e) bombalama, topa tutma (1) bröve (T/e) uzluk belgesi (1)
bombe (T/e) kabarıklık, şişkinlik (1) bruit (Fra.) gürültü (11, 17, 19)
bombeli (T/e) kabarık, şişkin (1) brülör (T/e) yakar, yakarlık, yakmaç (1)
bonbon (T/e) şekerleme (1) brüt (T/e) kesintisiz (1)
bone (T/e) başlık (1) bu cihetle (T/e) bu nedenle (1)
bonkör (T/e) eliaçık, iyiliksever (1) bu cümleden (olarak) (T/e) bu arada, bunların
bonservis (T/e) iş başarı belgesi, iyi iş belgesi arasında (1)
(1) bu suretle (T/e) böylece, böylelikle (1)
bordür (T/e) kıyı süsü, su (bir şeyin kenarına buccal (İng.) ağızsı (2)
koşut olarak yapılan süs) (1) Buchstabe (Alm.) harf (11); yazaç (19)
borrow (İng.) aktarma, ödünçleme (2) buffer question (İng.) ara soru (4)
borrowed word (İng.) aktarma (11, 19); buhar (T/e) buğu (1)
aktarma sözcük (10) buhran (T/e) bunalım, bunluk (sayrılıkta) (1)
borrowing (İng.) aktarım (2, 7, 10, 11, 19); buhur (T/e) tütsü (1)
aktarma (19) buket (T/e) çiçek bağlamı (1)
botanik (T/e) bitkibilim (1) bukle (T/e) büklüm, kıvrım (1)
Botschaft (Alm.) bildiri (18) buldozer (T/e) yoldüzler (1)
bottom up processing (İng.) tabandan yukarı buluğ (T/e) ergenlik (1)
işlemleme (7) bulvar (T/e) genyol (1)
bottom-up process (İng.) tabandan yukarı bunching (İng.) derleniş (2); yığılma (4)
işlemleme (3) bundle (İng.) demet (2)
bound (İng.) bağımlı (2, 13) bundle of distinctive features (İng.)
bound form (İng.) bağımlı biçim (7, 8, 11, 19) sesbirimcik demeti (19)
bound morpheme (İng.) bağımlı biçimbirim (7) burç (T/e) dönence (1)
boundary symbol (İng.) kenar simgesi (2) burjuva (T/e) kentsoylu (1)
boundedness (İng.) bağımlılık (2) burjuvazi (T/e) kentsoylular, kentsoylular sınıfı
boustrephedon (İng.) ters dönmeli yazı (2) (1)
bow-wow theory (İng.) yansıma kuramı (2) burlesque (Fra.) bürlesk (9)
boykot (T/e) direniş (1) burs (T/e) öğrenimlik (1)
braces (İng.) çevirtmeli ayraç (2) burst (İng.) patlama (2)
bracketing (İng.) ayraçlama (2, 8, 11, 19) buse (T/e) öpücük, öpüş (1)
brain (İng.) beyin (7) butlan (T/e) çürüklük, geçersizlik (1)
brain storming (İng.) beyin cimnastiği (7) buut (T/e) boyut (1)
brakisefal (T/e) kısakafalı (1) bühtan (T/e) kara çalma (1)
branching (İng.) dallama (2); dallanma (Y) Bünder distinktiver Merkmale (Alm.)
branching programme (İng.) dallama izlencesi sesbirimcik demeti (19)
(7) bünye (T/e) yapı (1)
branching programming (İng.) seçenekli büro (T/e) iş odası, işevi (1)
güdüm (12) bürokrasi (T/e) genörgüt (1)
branş (T/e) dal, kol (1) bürokrat (T/e) genörgütçü (1)
bravo (T/e) yaşa! (1) bürokratik (T/e) genörgütsel (1)
break (İng.) durak (8) bütçe (T/e) geçinge (1)
breaking (İng.) ses kırılması (2)

20
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

büyük ahenk kaidesi (T/e) büyük ünlü uyumu bypass (T/e) yangeçiş (1)
(11)

cardinal vowels (İng.) temel ünlüler (13)


caret (İng.) içboşluk simgesi (2)
caretaker speech (İng.) bakıcı dili (12); bakıcı
konuşması (3, 7)
cari (T/e) yürürlükte olan (1)
caritive (İng.) -sız durumda (2)
carré sémiotique (Fra.) göstergebilimsel
cacography (İng.) aykırı yazım (2) dörtgen (9, 11)
cacology (İng.) ses binişmesi (2) carte linguistique (Fra.) dil haritası (11, 19)
cacophonie (Fra.) kakışma (11, 19) Cartesian linguistics (İng.) Dekart’çı dilbilim (2)
cacophony (İng.) kakışma (11, 19) cas (Fra.) durum (8, 10, 11, 19)
cacuminal (Fra.) üstdamaksıl (8) case (İng.) durum (2, 7, 10, 11, 12, 19)
cacuminal (İng.) üst damaksıl (üstdamaksıl) (2, case ending (İng.) durum takısı (2); takı (11, 19)
11, 19) case grammar (İng.) durum dilbilgisi (2, 7, 11,
cacuminale (Fra.) üstdamaksıl (11, 19) 19)
cadde (T/e) anayol (1) case reliability estimate (İng.) olgu güvenirlik
cadence (Fra.) içdizem (8) ölçüsü (4)
cadence (İng.) ses dalgalanması (2) case study (İng.) olgu çalışması (7)
caesura (İng.) dize durağı (2) case suffixes (İng.) durum ekleri (5)
cahil (T/e) bilgisiz, görgüsüz, okumamış, toy case vide (Fra.) boş alan (11, 19)
(1) castless noun (İng.) cansız ad (2)
cahillik (T/e) bilgisizlik, görgüsüzlük, toyluk (1) casual speech (İng.) teklifsiz konuşma (2)
cahillik etmek (T/e) düşüncesizlik etmek (1) casus (T/e) çaşıt, gizci (1)
caiz (T/e) doğru, uygun (1) CAT (İng.) bilgisayar uyarlamalı sınav (4)
calembour (Fra.) ündeş (9, 11, 19) catachrèse (Fra.) kaydırma (11, 19)
calibration (İng.) madde zorluk saptaması, catachresis (İng.) kaydırma (19); kaydırmaca (2,
ölçünleştirme (4) 11)
CALL (İng.) bilgisayar destekli dil öğrenimi (7) cataphora (İng.) öngönderim (2, 7); önyinelem
call language (İng.) çığlık dili (16) (19)
calligraphy (İng.) güzel yazı, yazma becerisi (2) cataphore (Fra.) öngönderim (9); önyinelem (19)
calque (Fra.) öyküntü (11, 19) cataphoric (İng.) öngönderimle ilgili (2)
calque (İng.) ödünçleme alıntı (3); öyküntü (19) cataphorique (Fra.) öngönderimsel (9)
CALT (İng.) bilgisayar destekli sınav (4) catch (İng.) gırtlaksı kapantılı (2)
camia (T/e) topluluk (1) categorial (İng.) ulamsal (11, 19)
canal (Fra.) oluk (10, 11, 17, 19) categorial component (İng.) ulamsal bileşen
canal physique (Fra.) fiziki kanal (9) (11, 19)
canal vocal (Fra.) ses yolu (11, 19) categorial difference (İng.) ulamsal ayrım (13)
candidate (İng.) aday (4) categorial subcomponent (İng.) ulamsal
canhıraş (T/e) yürek parçalayıcı (1) altbileşen (8)
cani (T/e) kıyacı (1) categorial suffixes (İng.) ulamsal ekler (5)
canip (T/e) yan (1) categorial tracing (İng.) ulamsal izleme (5)
canonical (İng.) temel biçim (2) categorical component (İng.) küme bileşeni (2)
canonical form (İng.) temel biçim (7) catégorie (Fra.) ulam (8, 11, 17, 19)
canonique (Fra.) birbirini karşılıklı olarak catégoriel (Fra.) ulamsal (11, 19)
varsayar (9) categories of communicative function (İng.)
cant (İng.) argo, ayaktakımı dili (2) iletişimsel işlem kümeleri (7)
capital letter (İng.) büyük harf (2) categorisation (İng.) kümeleme (2)
car pool (İng.) araba imecesi (16) category (İng.) küme (2, 7); ulam (2, 7, 8, 10, 11,
cardinal (İng.) asal (2) 19, Y)
cardinal number (İng.) asal sayı (2, 7) category symbol (İng.) küme simgesi (2)
catena (İta.) zincir (8)
cardinal sound (İng.) asal ses (2, 11, 19)
cardinal vowel (İng.) asal ünlü (2); temel ünlü catenative (İng.) koşaç (2)
(7) causality (İng.) nedensellik (2)

21
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

causative (İng.) ettirgen (2, 5); neden olan, centum language (İng.) ‘k’ sesli dil (2)
sağlayıcı (5) cenup (T/e) güney (1)
causative aspect (İng.) ettirgen görünüş (2) cephe (T/e) alnaç, önyüz, savaş bölgesi, yan
causative embedding (İng.) ettirgen ekleme (5) (1)
causative verb (İng.) ettirgen eylem (7, 11, 19) cerahat (T/e) irin (1)
causative voice (İng.) ettirgen çatı (2, 11, 19) cerbeze (T/e) dillilik, girginlik (1)
causativisation (İng.) ettirgenleme (5) cerbezeli (T/e) dilli, girgin (1)
causer (İng.) etkileyen, ettiren, neden olan, cerebral (İng.) üstdamaksıl (2, 11, 19)
sağlayan, yaptıran, zorlayan (5) cérébrale (Fra.) üstdamaksıl (11, 19)
causing (İng.) ettirme (5) cereyan (T/e) akım, akıntı (1)
causing agent (İng.) neden olan (5) cereyan etmek (T/e) olagelmek, sürmek,
cavité buccale (Fra.) ağız boşluğu (11, 19) yapılmak (1)
cavity (İng.) boşluk (2) cereyanlı (T/e) akımlı, akıntılı (1)
cazibe (T/e) albeni, alımlılık, çekicilik, çekim (1) cerh (T/e) çürütme, yaralama (1)
cazip (T/e) çekici (1) cerh etmek (T/e) çürütmek, yaralamak (1)
CBT (İng.) bilgisayar odaklı dil sınavı (4) cerrah (T/e) yarman (1)
CD (İng.) yoğun teker (Y) Certificate in English Proficiency (İng.)
cebir (T/e) güç (1) İngilizce Yeterlik Belgesi (4)
cebren (T/e) gücem ile, güç kullanarak (1) cesamet (T/e) büyüklük, irilik (1)
cedilla (İng.) harf altı simgesi (2) cesametli (T/e) iri, kocaman (1)
cefa (T/e) sıkıntı, üzgü (1) cesaret (T/e) yüreklilik (1)
cehalet (T/e) bilgisizlik, bilmezlik (1) cesaret etmek (T/e) göze atmak, gözüne
cehennem (T/e) tamu (1) yedirmek (1)
ceiling effect (İng.) tavan etkisi (4) cesaret vermek (T/e) yüreklendirmek (1)
celallenmek (T/e) öfkelenmek (1) cesaretlendirmek (T/e) yüreklendirmek (1)
celp (T/e) çağrı belgesi, getirme (1) cesaretli (T/e) yürekli (1)
celp etmek (T/e) çağırmak, getirmek, kendine cesaretsiz (T/e) yüreksiz (1)
çekmek (1) cessative aspect (İng.) duruk görünüş (2)
celpname (T/e) çağrı belgesi (1) ceste ceste (T/e) azar azar (1)
celse (T/e) oturum (1) cesur (T/e) yürekli (1)
cem etmek (T/e) toplamak, yığmak (1) césure (Fra.) durak (9)
cemaat (T/e) topluluk (1) cet (T/e) dede (1)
ceman (T/e) toplam olarak, toplamı (1) cetvel (T/e) çizelge (1)
cemi (T/e) bütün (1); çoğul (11); çoğul, hepsi, cevaben (T/e) yanıt olarak (1)
toplama (1) cevabi (T/e) yanıtsal (1)
cemiyet (T/e) dernek, topluluk, toplum (1) cevap (T/e) karşılık, yanıt (1, 11, Y)
cenah (T/e) kanat, yan (1) cevap vermek (T/e) yanıtlamak (1)
cenematics (İng.) boşbirim bilgisi (2) cevaplandırmak (T/e) yanıtlandırmak (1)
ceneme (İng.) boşbirim (2, 11, 19) cevelan (T/e) dolaşma (1)
cénème (Fra.) boşbirim (8, 11, 19) cevher (T/e) töz, yetenek (1)
cenetics (İng.) sesbilim bilgisi (2) cevheri fiil (T/e) ekeylem (11)
cengaver (T/e) savaşçı (1) cevir (T/e) üzgü (1)
cenin (T/e) dölüt (1) cevval (T/e) canlı, cıvıl cıvıl, devingen, işlek (1)
cenini sakıt (T/e) düşüt (1) cezaevi (T/e) suçlularevi (1)
cenk (T/e) savaş (1) cezbe (T/e) coşku (1)
cennet (T/e) uçmak (1) cezir (T/e) kök (11)
centilmen (T/e) çelebi, görgülü, ince (1) chain (İng.) yatay eksen (2)
central (İng.) orta (13) chain drill (İng.) zincirleme alıştırma (2)
central meaning (İng.) çekirdek anlam (16); chaîne (Fra.) zincir (8)
temel anlam (2) chaîne de la parole (Fra.) söz zinciri (8)
central tendency (İng.) eğilim (4); odaksal chaîne parlée (Fra.) söz zinciri (8, 11, 17, 19)
eğilim (7) champ (Fra.) alan (10, 11, 17, 19)
central vowel (İng.) orta ünlü (2) champ associatif (Fra.) çağrışımsal alan (11, 19)
centralisation (İng.) ortalanma, yansızlaşma (2) champ conceptuel (Fra.) kavramsal alan (11,
centralized (İng.) ortalanmış, yansızlaşmış (2) 17, 19)
centrifuge (Fra.) merkezkaç (8) champ lexical (Fra.) sözlüksel alan (11, 17, 19)
centripède (Fra.) merkezcil (8)

22
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

champ notionnel (Fra.) kavramsal alan (11, 17, cilve (T/e) kırıtma (1)
19) cimri (T/e) elisıkı (1)
champ sémantique (Fra.) anlamsal alan (11, 17, cinas (T/e) ündeş (11)
19) cinayet (T/e) kıya, öldürüm (1)
champs lexicaux (Fra.) sözlüksel alan (9) cinétisme (Fra.) devimsellik (8)
champs sémantique (Fra.) anlamsal alan (9) cinnet (T/e) delilik (1)
change (İng.) değişim (2, 10, 11, 19); ses cins ismi (T/e) cins adı (11)
değişimi (2) cinsi (T/e) cinsel (1)
changement (Fra.) değişim (8, 10, 11, 17, 19) cinsiyet (T/e) cinsellik (1)
changement de sens (Fra.) anlam değişimi (17) circonstant (Fra.) tümleyen (11, 19)
changement phonétique (Fra.) ses değişimi (9, circuit de la parole (Fra.) söz çevrimi (8)
11, 17, 19)
circularity (İng.) değirmisellik (2)
changement sémantique (Fra.) anlam değişimi
(11, 17, 19)
circum- (T/e) çevreleyerek (Lat. önek) (1)
changements phonétiques (Fra.) ses circumflex accent (İng.) inceltme-uzatma
değişimleri (8) vurgusu (2)
channel (İng.) kanal (7); oluk (2, 7, 10, 11, 16, 19, circumlocution (İng.) dolaştırma (2); dolaylama
Y) (8)
check up (T/e) sağlık yoklaması (1) circumstantial element (İng.) tümleyen (19)
checked (İng.) engelli (11, 19) ciro (T/e) döndürüm (1)
checked syllable (İng.) engelli hece (2) ciro etmek (T/e) döndürümlemek (1)
checked vowel (İng.) engelli ünlü (11, 19) citation form (İng.) alıntı biçimi (2)
check-up (İng.) tüm-denet (16) civan (T/e) genç (1)
chenal vocal (Fra.) ses yolu (11, 17, 19) civar (T/e) dolay, yöre (1)
chest pulse (İng.) göğüs atışı (13); vurgulu claquante (Fra.) şaklamalı (11, 19)
soluk (2) claquement (Fra.) şaklamalı (11, 19)
child language (İng.) çocuk dili (2, 7, 19) class (İng.) küme (2, 7, 12); sınıf (2, 11, 19)
child language acquisition (İng.) çocuğun dil class dialect (İng.) küme lehçesi (2)
edinimi (2) class language (İng.) katman dili (15)
Chi-square (İng.) ki kare formülü (7) classe (Fra.) sınıf (11, 19)
choice (İng.) dikey eksen (2); seçme (2, 11, 19) classeme (İng.) kümebirim (2)
choix (Fra.) seçme (11, 17, 19) classème (Fra.) sınıfbirim (19)
Chomskian (İng.) Chomky’ci (2) classical analysis (İng.) geleneksel çözümleme
Chomskian linguistics (İng.) Chomsky’ci (4)
classical reliability (İng.) geleneksel güvenirlik
dilbilim (7)
(4)
choral repetition (İng.) toplu yineleme (7)
classical reliability theory (İng.) geleneksel
chrone (İng.) sürebirim (2)
güvenirlik kuramı (4)
Chronem (Alm.) sürebirim (19)
classical test theory (İng.) geleneksel sınav
chroneme (İng.) sürebirim (19); ünlü ses
kuramı (4)
uzunluğu (2) classification (Fra.) sınıflandırma (11, 17, 19)
chronème (Fra.) sürebirim (17, 19)
classification (İng.) sınıflama (12); sınıflandırma
chronogénèse (Fra.) süremoluş (8) (2, 11, 19)
chronologie (Fra.) süredizim (9); süredizin (8) classification typologique (Fra.) türsel
chronologique (Fra.) süredizimsel (9) sınıflandırma (17)
chronology (İng.) zaman dizini (2) classifier (İng.) sınıflandırıcı (2); sınırlayıcı (7)
chronothése (Fra.) süremtür (8) classroom discourse (İng.) sınıfiçi söylemi (7)
chuintante (Fra.) hışırtılı (8, 11, 19) classroom interaction (İng.) sınıfiçi etkileşim (7)
chunk of information (İng.) bilgi birimi (12) classroom management (İng.) sınıf içi (sınıfiçi)
chunking (İng.) bölmeleme (3); bölümleme (7) yönetimi (3, 7)
chute (Fra.) ses düşmesi (11, 19) classroom observation (İng.) sınıfiçi gözlem (7)
cidar (T/e) çeper (1) classroom studies in SLA (İng.) ikinci dilde
cidden (T/e) gerçekten (1) sınıfiçi dil edinim incelemeleri (7)
ciddi (T/e) ağırbaşlı, gerçek, önemli, sağlam, classroom tasks (İng.) sınıfiçi etkinlikleri (7)
sıkı (1) classroom technique (İng.) derslik tekniği (2)
cihanşümul (T/e) evrensel (1) clausal coordination (İng.) tümcecik
cihaz (T/e) aygıt (1) sıralanması (2)
cihet (T/e) yan, yön (1)

23
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

clause (İng.) önerme (11, 19); tümcecik (2, 7, co-functional suppression (İng.) ikil dönüşlü
12); yantümce (8) gizil (5)
clause marker (İng.) tümcecik belirleyeni (2) cognate (İng.) eş asıllı (eşasıllı) (2, 7); eşdeş
clear (İng.) ince (13, Y) (12)
clear ‗l‘ (İng.) dişetsi ‘l’ sesi (2) cognate languages (İng.) akraba diller (2, 11,
clear-l (İng.) ince-l (13, Y) 19)
cleft sentence (İng.) ayrık tümce (2, 7) cognate method (İng.) eşdeşler yöntemi (3)
clic (Fra.) şaklamalı (11, 19) cognates (İng.) sürgen (16)
click (İng.) şaklama (2, 11); şaklamak (19) cognitif (Fra.) bilisel (17); bilişsel (9)
click languages (İng.) şaklamalı diller (2, 11, 19) cognition (İng.) bilişsel (7)
client (İng.) danışan kişi (12) cognitive (İng.) bilişsel (2)
climate (İng.) hava, ortam (7) cognitive approach (İng.) bilişsel yaklaşım (7)
cline (İng.) ölçümlü (2) cognitive code approach (İng.) bilişsel düzenek
clinical linguistics (İng.) düzeltmeci dilbilim (2) yaklaşımı (7)
clipped word (İng.) kırpma sözcük (2) cognitive code learning (İng.) bilişsel dil
clipping (İng.) kısaltma (11, 19); sözcük kırpımı öğrenme (3)
(2) cognitive development (İng.) bilişsel gelişme
clippings (İng.) kırpmalar (16) (7)
CLL (İng.) Danışmanlı Dil-Öğrenme (12); cognitive field theory (İng.) bilişsel alan
kuramı (12)
topluluk danışmalı dil öğrenimi (7)
close (İng.) dar (13); kapalı (2, 11, 13, 19) cognitive function (İng.) bilişsel işlev (2)
cognitive meaning (İng.) bilişsel anlam (7)
closed (İng.) kapalı (11, 19)
closed class (İng.) kapalı küme (2, 7) cognitive method (İng.) bilişsel yöntem (7)
closed set (İng.) kapalı dizi (2, 7); sınırlı dizi (2) cognitive process (İng.) bilişsel işlem (7)
closed syllable (İng.) kapalı hece (13) cognitive psychology (İng.) bilişsel ruhbilim (7)
closed vowel (İng.) kapalı ünlü (2) cognitive science (İng.) biliş bilimi (7)
cognitive strategy (İng.) bilişsel strateji (7)
closing (İng.) darlaşma (13)
closing consonant (İng.) kapatıcı ünsüz (13) cognitive style (İng.) bilişsel biçem (7)
closure (İng.) kapalılık (11, 19); kapanıklık (2); cognitive variable (İng.) bilişsel değişken (7)
coğrafi dilbilim (T/s) uzamsal dilbilim (17)
kapanma (11, 19)
cloze (İng.) çıkartmalı (2, 4) coherence (İng.) bağdaşıklık (2, 7); tutarlılık (12,
19)
cloze procedure (İng.) çıkartmalı işlem (4, 7)
cohérence (Fra.) tutarlılık (9, 19)
cloze test (İng.) çıkartmalı sınav (4, 7)
cohesion (İng.) bağdaşıklık (Y); bağlaşıklık (2, 7);
clozentropy (İng.) çıkartmalı yöntem (4, 7)
bağlaşım (12); birlik (12); içsel bağlılık (18);
cluster (İng.) demetçik (2, 7)
ilişim (12); tutarlılık (16); uyumluluk (19)
coalescence (Fra.) derilme (11, 19)
cohésion (Fra.) bağdaşıklık (9); uyumluluk (19)
coalescence (İng.) kaynaşım (2)
cohésion textuelle (Fra.) metinsel bağdaşıklık
coalescent assimilation (İng.) bütünleştirici (9)
benzeşim, kaynaşık benzeşim (2) co-hyponym (İng.) eşaltanlamlık (2)
coarticulation (İng.) eşsöyleyiş (2) cohyponyme (Fra.) yanaltanlamlı (17)
coctail party phenomenon (İng.) seçmeli cohyponymie (Fra.) yanaltanlamlılık (17)
dinleme (2) coinage (İng.) söz yapım (2)
coda (İng.) hece sonu, uç ünsüz (2) coïncidence (Fra.) eşzamanlılık (9)
Code (Alm.) şifre (18) coined word (İng.) yeni yapım sözcük (2)
code (Fra.) düzgü (8, 10, 11, 17, 19) colateral clause (İng.) yan tümcecik (2)
code (İng.) bilinti (16); düğüm (2); düğüm-düzen collation (İng.) derleme (2)
(16); düzenek (2, 7, 15); düzgü (10, 11, 12, 19, collective noun (İng.) topluluk adı (2, 7, 11, 19)
Y); şifre (18) colligation (İng.) küme söz (2)
code selection (İng.) düzenek seçimi (7) collocate (İng.) birlikte bulunmak (2)
code switching (İng.) dil değiştirme, dil collocation (Fra.) eşdizimlilik (11, 19)
kaydırma (2); düzenek değiştirimi (15); collocation (İng.) birlikte kullanım (12, 13);
düzenek kaydırma (2, 7)
birliktelik (2, 7); eşdizimlilik (2, 7, 11, 19)
codification (İng.) dürümleme (16)
collocative (İng.) eşkonumsal (12)
coefficient (İng.) katsayı (4)
colloquial speech (İng.) gündelik dil (2, 7, 11,
co-énonciateurs (Fra.) ortak sözceleme 19)
özneleri (9) colloquialism (İng.) gündelik anlatım (2)
co-functional (İng.) işteş (5) co-locuteurs (Fra.) ortak vericiler (9)

24
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

colonizing language (İng.) sömürgeci dil (2) communicative approach (İng.) iletişimsel
colour term (İng.) renk terimi (2) yaklaşım (3, 7)
combinaison (Fra.) bağdaşım (9); birleşim (8, 9, communicative competence (İng.) iletişim
10, 11, 17, 19); birleştirim (17, 8) edimi (7); iletişim edinci (4); iletişim yetisi (2,
combination (İng.) birleşim (2, 8, 10, 11, 19) 15); iletişimsel edinç (12, Y)
combinatorial relations (İng.) birleşim ilişkileri communicative ellipsis (İng.) iletişimsel eksilti
(2) (15)
combinatory variant (İng.) birleşimsel değişke communicative event (İng.) iletişim olayı (15);
(11, 19) iletişimsel olay (12)
combinatory variants (İng.) birleşimsel değişke communicative factor (İng.) iletişim etmeni
(2) (12)
combinazione (İta.) birleştirme (8) communicative function (İng.) iletişim işlevi (2,
comédie (Fra.) komedi (9) 15); iletişimsel işlev (7, Y)
comédien (Fra.) oyuncu (9) communicative interference (İng.) iletişimsel
comissive (İng.) yükümlülük getiren (12) girişim (7)
comitatif (Fra.) birliktelik durumu (11, 19) communicative language (İng.) iletişim dili (4)
comitative (İng.) birliktelik durumu (11, 19); communicative language teaching (İng.)
eşlik durumu (2) iletişimsel dil öğretimi (7)
command (İng.) buyurma (2) communicative methodology (İng.) iletişimsel
comment (İng.) yorum (12, 19); yüklemlik (2) yöntembilim (7)
comment clause (İng.) ek bilgi tümceciği (3) communicative syllabus (İng.) iletişimsel
commentaire (Fra.) yorum (19) izlence (7)
commissive (İng.) üstlenme, yüklenme (2) communicative test (İng.) iletişim odaklı dil
common case (İng.) çekimsiz ad (2) sınavı (4)
common core (İng.) ortak öz (2, 7) communicative testing (İng.) iletişimsel
common denominator (İng.) ortak payda (18) sınama (7)
common gender (İng.) ortak cins (2) community language (İng.) topluluk dili (7)
common language (İng.) ortak dil (2, 11, 19); community language learning (İng.) danışmalı
ölçünlü dil (2) dil öğretimi, topluluk danışmalı dil öğrenimi,
common noun (İng.) cins ad (2); cins adı (8, 11, topluluk odaklı dil öğretimi (7); Danışmanlı
19); tür adı (19) Dil-Öğrenme (12)
common voice (İng.) etken çatı (2) commutation (Fra.) değişim (11, 17, 19);
communauté linguistique (Fra.) dilsel topluluk değiştirim (8, 10, 17, 19)
(8, 11, 19) commutation (İng.) değişim (2, 11, 19);
communication (Fra.) bildirim (10, 11, 17); değiştirim (2, 10, 11, 19)
bildirişim (8, 10, 11, 17); iletim (19); iletişim commutation test (İng.) yerine koyma testi (2)
(19) commutazione (İta.) değiştirim (8)
communication (İng.) bildirim (10, 11) compact (Fra.) yoğun (8, 11, 17, 19)
bildirişim (2, 7, 8, 10, 11, 15, 16, 18); iletim (19); compact (İng.) yoğun (2, 11, 19)
iletişim (2, 7, 15, 18, Y) compact disc (İng.) yoğun teker (Y)
communication channels (İng.) iletişim comparaison (Fra.) karşılaştırma (9, 10, 11, 17,
kanalları (15) 19)
communication différée (Fra.) gecikmiş iletişim comparatif (Fra.) artıklık derecesi (11, 19);
(9) karşılaştırmalı (10, 11, 19)
communication ethnography (İng.) bildirişim comparatisme (Fra.) karşılaştırmacılık (11, 19)
etnografisi (15) comparatist (İng.) karşılaştırmacı (10)
communication immédiate (Fra.) doğrudan comparatiste (Fra.) karşılaştırmacı (10, 11, 19)
iletişim (9) comparative (İng.) artıklık derecesi (11, 19);
communication retardée (Fra.) gecikmiş karşılaştırmalı (2, 10, 11, 19)
iletişim (9) comparative clause (İng.) karşılaştırmalı
communication strategy (İng.) iletişim tümcecik (7)
stratejisi (7) comparative degree (İng.) üstünlük derecesi
communication system (İng.) iletişim dizgesi (2, 7)
(2) comparative grammar (İng.) karşılaştırmalı
communication transitive (Fra.) geçişli iletişim dilbilgisi (2, 19)
(9) comparative historical linguistics (İng.)
communicative (İng.) iletişimsel (12, 15) karşılaştırmalı tarihsel dilbilim (7)
communicative act (İng.) iletişim edimi (15)

25
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

comparative linguist (İng.) karşılaştırmacı (11, complex sentence (İng.) karmaşık tümce (2, 7)
19) complex symbol (İng.) karmaşık simge (2)
comparative linguistics (İng.) karşılaştırmalı component (İng.) bileşen (2, 8, 11, 19); bileştirici
dilbilim (2, 7, 19) (10)
comparative philology (İng.) karşılaştırmalı componente (İta.) bileşen (8)
dilbilim (11); karşılaştırmalı filoloji (2) componential analysis (İng.) anlam
comparative stylistics (İng.) karşılaştırmalı çözümlemesi (11); bileşen çözümlemesi (2, 7,
biçembilgisi (2) 19)
comparativism (İng.) karşılaştırmacılık (11, 19) composant (Fra.) bileşen (8, 11, 17, 19);
comparativist (İng.) karşılaştırmacı (10) bileştirici (10)
comparativiste (Fra.) karşılaştırmacı (11, 19) composante (Fra.) bileşen (11, 17, 19)
comparé (Fra.) karşılaştırmalı (10, 11, 19) composante catégorielle (Fra.) ulamsal bileşen
comparison (İng.) karşılaştırma (10, 11, 19) (11, 19)
compatibilité (Fra.) uyuşum (8); bağdaşma (19) composante phonologique (Fra.) sesbilimsel
compatibility (İng.) bağdaşma (2, 19); uzlaşma bileşen (11, 19)
(2) composante pragmatique (Fra.) edimsel
compatible (Fra.) bağdaşık (19) bileşen (11, 19)
compatible (İng.) bağdaşık (19) composante sémantique (Fra.) anlamsal
compatible mode (İng.) uzlaştırıcı kip (2) bileşen (11, 19)
compellative (İng.) çağırma (2) composante syntaxique (Fra.) sözdizimsel
compensatory (İng.) denkleştirici, ödünleyici bileşen (11, 19)
(2) composante transformationnelle (Fra.)
compensatory instruction (İng.) ödünleyici dönüşümsel bileşen (11, 19)
öğretim (7) composé (Fra.) bileşik (8, 17); bileşik sözcük (11,
compensatory lengthening (İng.) giderici 19)
uzatma, kayıp giderici uzatma (13) composition (Fra.) bileşim (8, 17); bileştirme
(10, 11, 17, 19)
competence (İng.) dil örgüsü (16); edinç (4, 7, 8,
10, 11, 19); yeti (edinç) (2)
composition (İng.) bileştirme (2, 10, 11)
compétence (Fra.) edinç (9, 11, 17, 19) composition (İng.) bileştirme (19); birleşim (2);
competency in English (İng.) İngilizce edinci (4) yazama (2); yazma (7)
competency-based (İng.) edinç odaklı (4) composition test (İng.) yazma sınavı (4)
compound (İng.) bileşik sözcük (11, 19); birleşik
competition examination (İng.) yarışma sınavı
(4) (2); eş-bağlamlı (12)
complement (İng.) tümleç (2, 7, 10, 11, 19) compound bilingualism (İng.) karma ikidillilik
(7)
complément (Fra.) tümleç (8, 10, 11, 19)
compound bilinguals (İng.) eşleyici ikidilli (2)
complément d‘attribution (Fra.) katkı tümleci
(9) compound noun (İng.) birleşik ad (2)
complément direct (Fra.) dolaysız tümleç (8, compound rule (İng.) bileşik sözcük vurgusu,
11, 19); nesne (11, 19) tamlama vurgusu (13)
complément d‘objet direct (Fra.) nesne (11) compound sentence (İng.) bileşik tümce (11,
complément indirect (Fra.) dolaylı tümleç (11, 19); birleşik tümce (2, 7)
19) compound tense (İng.) bileşik zaman (11, 19)
complementarity (İng.) bütünleyicilik (2) compound tone (İng.) bileşik ton (13)
complementary (İng.) bütünleyici (2) compound word (İng.) bileşik sözcük (11, 19);
complementary distribution (İng.) bütünleyici birleşik sözcük (7)
dağılım (2, 11, 13, 16, 19) comprehensible input (İng.) algılanabilir girdi
complementation (İng.) tümleme (2) (12); anlaşılabilir girdi (7)
complementiser (İng.) tümleyici (2) comprehension (İng.) anlama (2, 4, 7); kavrama
complementiser object (İng.) tümleyici nesne (2, 4, 7); içlem (19)
(2) comprehension approach (İng.) anlama
complete (İng.) eksiksiz (2) yaklaşımı (7, 12); Anlama-Öncelikli Yaklaşım
complete aspect (İng.) bitmişlik görünüşü (2, (12); İçlemleme Yaklaşımı (12)
11, 19) comprehensive (İng.) anlaşılabilir (12)
complete feedback (İng.) eksiksiz geri iletim (2) computational linguistics (İng.) bilgisayar
completion item (İng.) tamamlama maddesi (4) dilbilimi (2); bilgisayarlı dilbilim (7)
complex (İng.) karmaşık (2) computer adaptive test (İng.) bilgisayar
complex form (İng.) karmaşık biçim (8) uyarlamalı sınav (4)
complex segment (İng.) karmaşık parça (2)

26
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

computer assisted instruction (İng.) bilgisayar congruence of levels (İng.) düzey uyumu (2)
destekli öğretim (2) conjoin (İng.) sıralama (2)
computer assisted language instruction (İng.) conjoined (İng.) sıralanmış (2)
bilgisayar destekli öğretim (7) conjoining (İng.) sıralanış (2, 7)
computer science (İng.) bilgisayar bilimi (2) conjoint (Fra.) bitişke (19)
computer-assisted instruction (İng.) bilgisayar conjonction (Fra.) bağlaç (8, 10, 11, 17, 19);
destekli öğretim (12) birleştirme (11, 19)
computer-assisted language testing (İng.) conjonction de coordination (Fra.) düzenleme
bilgisayar destekli sınav (4) bağlacı (9)
computer-based language testing (İng.) conjonction de subordination (Fra.) bağıntı
bilgisayar odaklı dil sınavı (4) bağlacı (9)
con- (T/e) birlikte, ile (Lat. önek) (1) conjugaison (Fra.) çekim (11, 19); eylem çekimi
co-narrateur (Fra.) ortak anlatıcı (9) (10, 11, 17, 19)
conative function (İng.) çağrı işlevi (2, 11, 19) conjugate (İng.) çekim (eylem) (2)
concatenation (İng.) ardışıklık (2); zincirlenme conjugation (İng.) çekim (7, 11, 19); eylem
(19) çekimi (10, 11, 19)
concaténation (İng.) zincirlenme (19) conjunct (İng.) bağlaçlık (2, 7); bitişke (19)
concept (Fra.) kavram (8, 10, 11, 19) conjunction (İng.) bağlaç (2, 7, 10, 11, 13, 19);
concept (İng.) kavram (7, 10, 11, 18, 19) bağlama (12); birleştirme (11, 19)
conceptual (İng.) kavramsal (5) conjunctions (İng.) belirgeçler (16)
conceptual field (İng.) kavram alanı (2); conjunctive ordering (İng.) sıralı düzen (2)
kavramsal alan (11, 19) connected discourse (İng.) bağıntılı söylem (2)
conceptual meaning (İng.) kavramsal anlam (7) connected speech (İng.) bağlantılı konuşma (2)
conceptual memory (İng.) kavram belleği (2) connected with lexicon (İng.) sözlüksel (5)
conceptual relational network (İng.) kavram connected with subject (İng.) öznel (5)
ilişkileri ağı (2) connecteur (Fra.) bağıntı öğesi (9); bağıntılayan
conceptualisation (Fra.) kavramlaştırma (9) (9, 19)
conceptualisation (İng.) kavramlaştırma (2) connecteur logique (Fra.) mantıksal
conceptuel (Fra.) kavramsal (17) bağıntılayan (9)
concessive conjunction (İng.) ödünleyici connection (İng.) bağımlılık (11); bağıntılama
bağlama (2) (19); bağlama (2); ulama (2, 11, 19)
concord (İng.) uyum (2, 5, 7, 11, 19) connective (İng.) bağlayıcı (2, 7); bağıntılayan
concordance (Fra.) bağlamlı dizin, uygunluk (19)
(11, 19) connectivity (İng.) bağlaşım (12); bağlayıcılık (2)
concordance (İng.) bağlamlı dizin (11, 19); connector (İng.) bağlayıcı (2)
tanıklı dizin (2, 7); uygunluk (11, 19) connexion (Fra.) bağımlılık (8); bağıntılama (19)
concrete noun (İng.) somut ad (7, 11, 19) connexité (Fra.) yakınlık (19)
concrete term (İng.) somut ad (2) connexity (İng.) yakınlık (19)
concurrent validity (İng.) örtüşmeli geçerlik (4) connotation (Fra.) yananlam (9, 10, 11, 17, 19)
condition (İng.) koşul, şart (2) connotation (İng.) yananlam (yan anlam) (7,
conditional (İng.) koşullu (2) 10, 11, 12, 18, 19)
conditional clause (İng.) koşul tümceciği (7); connotative (İng.) yan anlamla ilgili (2)
koşullu tümcecik (2) connotatore (İta.) yananlamlayıcı (8)
conditional mood (İng.) koşul kipi (2) conscience (İng.) bilinç (18)
conditioned (İng.) koşullandırılmış (12) conscious knowledge (İng.) bilinçli bilgi (7)
conditioned response (İng.) koşullu tepki (7) consciousness raising (İng.) bilinç yükseltme
conditioned variants (İng.) koşullu değişken (2) (7)
conditioning (İng.) koşullandırma (2); consequential validity (İng.) sonuç geçerliği,
koşullanma (18) sonuçsal geçerlik (4)
conduit vocal (Fra.) ses yolu (11, 19) consistency (İng.) tutarlılık (4)
confidence interval (İng.) güven aralığı (4) consonance (İng.) sonünsüz benzerliği (2)
configuration (İng.) düzenleme (2) consonant (İng.) selensiz (11, 19); ünsüz (2, 8,
10, 11, 19)
confix (İng.) saltek (19)
consonant cluster (İng.) ünsüz kümesi (7)
confixation (Fra.) saltekleme (19)
consonant deletion (İng.) ünsüz silimi (13)
confixation (İng.) saltekleme (19)
consonant doubling (İng.) ünsüz ikilemesi (13)
confixe (Fra.) saltek (19)
consonant harmony (İng.) ünsüz uyumu (2, 11,
congruence (İng.) çakışma, uyum (2) 13, 19)

27
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

consonant intensity (İng.) ünsüz yeğinliği (13) contact language (İng.) ilişki dili (15)
consonant length (İng.) ünsüz uzunluğu (13) contact vernacular (İng.) yerli iletişim dili (2)
consonant loss (İng.) ünsüz silimi (13) contagion (İng.) bitişim (2)
consonant mutation (İng.) ünsüz değişimi (11, contagious (İng.) bitişik (2)
19) contamination (Fra.) bulaşma (11, 19)
consonant shift (İng.) ünsüz kayması (2) contamination (İng.) bulaşma (11, 19); etkileşim
consonantal (İng.) ünsüz (11, 13, 19); ünsüzle (2)
ilgili (2) content (İng.) düşünüm (16); içerik (2, 10, 11,
consonantal harmony (İng.) ünsüz uyumu (13) 18, 19)
consonantalisation (İng.) ünsüzleşme (2) content analysis (İng.) içerik çözümlemesi (4,
consonante (Fra.) selensiz (11, 19) 11, 19)
consonantique (Fra.) ünsüz (11, 19); ünsüz olan content based instruction (İng.) içerik odaklı
(8, 17) öğretim, içerik temelli öğretim (7)
consonantism (İng.) ünsüz bilgisi (2) content schema (İng.) deneyim örgüsü (12)
consonant-vowel harmony (İng.) ünsüz-ünlü content validity (İng.) içerik geçerliği (4, 7)
uyumu (13) content word (İng.) içerikli söz (2); içerikli
consonne (Fra.) ünsüz (8, 10, 11, 17, 19) sözcük (7)
consonne apicale (Fra.) dilucu ünsüzü (8) contenu (Fra.) içerik (8, 10, 11, 17, 19)
consonne double (Fra.) çift ünsüz (11) contenuto (İta.) içerik (8)
consonne douce (Fra.) yumuşak ünsüz (11, 19) context (İng.) bağlam (2, 7, 10, 11, 13, 15, 19, Y);
consonne forte (Fra.) sert ünsüz (11, 19) çevre (13); gergef (16); sınırlı bağlam (2)
consonne géminée (Fra.) çift ünsüz (11); ikiz context free (İng.) bağlamdan bağımsız (2)
ünsüz (19) context of situation (İng.) durum bağlamı (2, 7,
constant (İng.) değişmez (2) 15); durumsal bağlam (12)
constant opposition (İng.) sürekli karşıtlık (2, context of utterance (İng.) sözce bağlamı (2)
11, 19) context restricted (İng.) bağlamla sınırlı (2)
constatif (Fra.) betimleyici, gözlemleyici (11, context sensitive (İng.) bağlam duyarlı (2)
19) contexte (Fra.) bağlam (8, 9, 10, 11, 17, 19)
constative (İng.) betimleyici (2, 11, 19); betimsel context-free (İng.) bağlamdan bağımsız (8, 11,
(7); gözlemleyici (11, 19); saptayıcı (2, 7) 19)
constituant (Fra.) kurucu (10, 11, 19) context-restricted (İng.) bağlama bağlı (11, 19)
constituant immédiat (Fra.) dolaysız kurucu context-sensitive (İng.) bağlama bağlı (11, 19)
(11, 17, 19) contextual (İng.) bağlamsal (12)
constituent (İng.) kurucu (2, 7, 8, 10, 11, 19) contextual meaning (İng.) bağlamsal anlam (7)
constituent analysis (İng.) kurucu çözümleme contextualisation (İng.) bağlamlama (2)
(2) contextuel (Fra.) bağlamsal (17)
constituent sentence (İng.) kurucu tümce (11, contiguïté (Fra.) bitişiklik (8)
19)
continu (Fra.) sürekli (11, 17, 19)
constituent string (İng.) kurucudizi (2)
continuant (İng.) sürekli (2, 11, 13, 19)
constituent structure (İng.) kurucu yapı (2)
continuous (İng.) sürekli (2, 7)
constitutive (İng.) belirleyici, temel (2)
continuous variable (İng.) sürekli değişken (4)
constraint (İng.) sınırlama (2)
continuum (İng.) süreklilik (2)
constricted (İng.) daralmış (2)
contour tone (İng.) kayan ton (13)
constriction (Fra.) daraltı (11, 19)
contra (İng.) karşı (12)
constriction (İng.) daraltı (2, 11, 19)
contra- (T/e) karşı (Lat. önek) (1)
constrictive (Fra.) daraltılı (8, 11, 19); daraltılı
contraction (Fra.) derilme (11, 19)
(ad) (17)
contraction (İng.) derilme (2, 11, 19)
constrictive (İng.) daraltılı (2, 11, 19)
contraction (İng.) kaynaşma (2, 13)
construct (İng.) kurgu (4)
contradiction (Fra.) çelişiklik (9)
construct under-representation (İng.) kurgusal
contradiction (İng.) çelişme (12)
yetmezlik (4)
contraire (Fra.) karşıt (19)
construct validity (İng.) kurgusal geçerlik (4);
contrajunction (İng.) aykırı bağlama (2)
kurgusal geçerlilik (7, Y)
contrariété (Fra.) karşıtlık (9)
constructed-response item (İng.) kurgu- yanıt
contrary (İng.) karşıt (19)
maddesi (4)
construction (Fra.) kuruluş (11, 19) contrast (İng.) aykırılık (2, 10, 11, 19)
construction (İng.) kuruluş (2, 8, 11, 18, 19) contraste (Fra.) aykırılık (10, 11, 19)
contrastif (Fra.) ayrımsal (11); karşıtsal (10, 19)
contact (Fra.) bağıntı (9)

28
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

contrastive (İng.) ayrımsal (2, 11); karşıtsal (2, coordinate (İng.) ayrı-bağlamlı (12); sıralı,
7, 10, 13, 19) yanaşık merkezli (2)
contrastive analysis (İng.) karşıtsal çözümleme coordinate conjunction (İng.) sıralama bağlacı
(2, 7) (2)
contrastive function (İng.) ayırıcı işlev (13) coordinate construction (İng.) yanaşık
contrastive function deletion (İng.) karşıtsal merkezli yapı (2)
işlev silme, karşıtsal öge silme (13) coordinate sentence (İng.) bağımlı sıralı tümce
contrastive hypothesis (İng.) karşıtsallık (11); eşbağımlı tümce (19)
varsayımı (7) coordination (Fra.) eşbağımlılık (19)
contrastive linguistics (İng.) ayrımsal dilbilim coordination (İng.) eşbağımlılık (19); eşgüdüm,
(11); karşıtsal dilbilim (2, 19) eşuyum (16); sıralama (2)
contrastive stress (İng.) karşıtsal vurgu (13) coordinator (İng.) sıralayıcı (2)
contrastive study (İng.) karşıtsal inceleme (2) copula (İng.) koşaç (2, 7, 11, 19)
contre-sujet (Fra.) karşıt-özne (8) copulative (İng.) cevher fiil (16)
contriction (Fra.) daraltı (17) copule (Fra.) koşaç (8, 11, 19)
control (İng.) denetim (7) copy (İng.) benzer yazım, örnek (2)
control group (İng.) denet kümesi (Y); core (İng.) çekirdek (2, 11, 19); öz (2)
denetleme kümesi (7) core grammar (İng.) ortak dilbilgisi, özek
controlled practice technique (İng.) denetimli dilbilgisi (12)
alıştırma tekniği (7) core syllable (İng.) çekirdek hece (13)
convention (Fra.) uzlaşım (19) co(-)reference (İng.) eşgönderge (2, 11); eş(-
convention (İng.) uzlaşım (19); uzlaşma (2, 18) )gönderim (12, 19); eş gönderme (12)
conventional (İng.) saymaca (10, 11, 19); coréférence (Fra.) eşgönderge (11); eşgönderim
uzlaşımsal (2, 19) (19); ortak gönderge (9)
conventional sign (İng.) belirtge (16) co-referential (İng.) eşgönderimli (2)
conventionalists (İng.) uzlaşımcılar (16) corona (İng.) dil tacı (13)
conventionnel (Fra.) saymaca (8, 10, 11, 17, 19); coronal (İng.) taçsı (13)
uzlaşımsal (19) corpus (Fra.) bütünce (9, 10, 11, 17, 19)
convergence (Fra.) yöneşme (19) corpus (İng.) bütünce (2, 8, 10, 11, 19); verilik (2)
convergence (İng.) çakışma (2); dil benzeşmesi corpus linguistics (İng.) bütünce dilbilimi (7)
(15); geçişme (2); yöneşme (19) correct (İng.) doğru (7)
convergent validity (İng.) uyuşum geçerliği (4) correcting process (İng.) onarımsal işlem (5)
conversation (Fra.) söyleşi (9) correction for guessing (İng.) kestirim
conversation analysis (İng.) konuşma düzeltmesi (4)
çözümlemesi (7) corrélat (Fra.) bağlaşık (19)
conversational analysis (İng.) konuşma correlate (İng.) bağlaşık (19)
çözümlemesi (15) corrélatif (Fra.) bağlılaşık (11, 19)
conversational implicature (İng.) konuşma correlation (İng.) bağdaşıklık (2); bağıntı (2, 4,
sezdirimi (2) 7); bağlılaşım (8, 11, 19); eşdeşleme (7)
conversational maxim (İng.) konuşma ilkeleri corrélation (Fra.) bağlılaşım (8, 17, 19)
(2) correlation coefficient (İng.) bağıntı katsayısı
converse (Fra.) evrişik (17, 19) (4, 7); eşdeşleme (7)
converse (İng.) evrik (12); evrişik (19); ters (12) correlative (İng.) bağıntılayıcı, bağlaşık (2);
converseness (İng.) karşıtsallık (2) bağlılaşık (11, 19)
conversion (Fra.) evrişim (19) correspondence (İng.) çakışma, örtüşme,
conversion (İng.) dönüşme (2); evrişim (19) uyuşum (2)
converted score (İng.) dönüştürülmüş not, co-selection in conversation (İng.) konuşmada
dönüştürülmüş sonuç (4); işlemlenmiş sonuç ortak seçim ilkesi (15)
(4)
cost (İng.) yalınlık ederi (2)
cooccurrence (Fra.) birliktelik (11, 19)
co-text (İng.) eş bağlam, iç bağlam, iç metin
cooccurrence (İng.) birliktelik (11, 19) (2)
co-occurrence (İng.) eşdizimlilik (2) Council of Europe (İng.) Avrupa Konseyi (7)
co-occurrence restrictions (İng.) eşdizimlilik counselling (İng.) danışmanlık (12)
sınırlaması (2) counselling learning (İng.) danışmacı öğrenim
co-operative function (İng.) işteşlik (5) (7); danışmanlı öğrenim (3)
cooperative principle (İng.) işbirliği ilkesi (2, 7) counsellor (İng.) danışman (12)
countable (İng.) sayılabilir (2)

29
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

countable noun (İng.) sayılabilir ad (7) cultural deprivation (İng.) kültürel yoksunluk
counter (İng.) aykırı, karşı (2); direnme (12) (7); kültürel yoksunluk kuramı (15)
counter example (İng.) karşı örnek (2) cultural diffusion (İng.) kültürel dağılma (2)
counter intuitive (İng.) sezgiye karşı (2) cultural language (İng.) uygarlık dili (2, 11, 19)
counter-argument (İng.) karşıt-sav (16) cultural overlap (İng.) kültürel örtüşme (2)
coup de glotte (Fra.) gırtlak vuruşu (11, 19) cultural pluralism (İng.) kültürel çoğulculuk (7,
coupe (Fra.) kesit (8) 15)
coupe par le travers (Fra.) enine kesit (8) cultural relativism (İng.) kültürel görecelik (7)
coupure (Fra.) kesme (8) cultural systems (İng.) kültürel dizgeler (15)
courant de conscience (Fra.) bilinç akımı cultural transmission (İng.) kültürel aktarım (2,
tekniği (9) 15)
course density (İng.) içerik yoğunluğu (7) culture (İng.) ekin (Y); kültür (7, 18)
course design (İng.) ders deseni (7) culture shock (İng.) kültür çarpması (7)
covariance (Fra.) eşdeğişirlik (11, 17, 19) culture-fair test (İng.) kültür uyumlu sınav (4)
co(-)variance (İng.) eşdeğişirlik (2, 3, 11, 19) cuneiform (İng.) v-biçimli yazı (2)
coverage (İng.) anlam genişliği (12) curiosité (Fra.) merak (9)
covered (İng.) dar (2) curriculum (İng.) genel öğretim programı (12);
covert (İng.) örtülü, sezdirimli (2) izlence (4, 7); müfredat (7); öğrence (Y)
cömert (T/e) eliaçık (1) curriculum development (İng.) izlence
CPE (İng.) İngilizce Yeterlik Belgesi (4) geliştirmesi (7)
crasis (İng.) ünlü göçüşmesi (2) cursive aspect (İng.) oluş görünüşü (2)
cursive writing (İng.) yalın yazı (2)
creaky (İng.) boğuk (2)
creative construction hypothesis (İng.) yaratıcı curtailed word (İng.) kırpıntı sözcük (2)
oluşturum varsayımı (3) cut off score (İng.) kopma sayısı (4)
creative construction hypothesis theory (İng.) cut-score (İng.) kopma değeri (4)
yaratıcı oluşturma kuramı (7) cühela (T/e) bilgisizler (1)
créativité (Fra.) yaratıcılık (19) cümle (T/e) bütün, hep (1); tümce (1, 11, Y)
creativity (İng.) yaratıcılık (2, 19) cümle-i asliye (T/e) temel tümce (11)
creole (İng.) kırma dil (2, 7, 12, 15) cümle-i mutanza (T/e) aratümce (11)
creolisation (creolization) (İng.) dil yozlaşması cümleten (T/e) hep birlikte (1)
(2); dilde yerlileşme (15) cümudiye (T/e) buzul (1)
crest of sonority (İng.) hecesel (2) cüret (T/e) ataklık, yüreklilik (1)
criteria (İng.) ölçüt (2) cüretkâr (T/e) atak, yürekli (1)
criterion (İng.) ölçüt (4) cüretli (T/e) atak, yürekli (1)
criterion referenced test (İng.) ölçüt bağımlı cürmü meşhut (T/e) suçüstü (1)
sınav (7) cüruf (T/e) dışık, maden posası (1)
criterion-referenced test(ing) (İng.) ölçüt cürüm (T/e) suç (1)
bağımlı sınav (bilim) (4) cüsse (T/e) gövde, yapı (1)
criterion-related validity (İng.) ölçütsel cüsseli (T/e) gövdeli, iri yapılı, iriyarı (1)
geçerlik (4) cüz (T/e) böle, tike (1)
critical comprehension (İng.) eleştirel kavrayış cüzi (T/e) az, azıcık, tikel (1)
(7) cüziyet (T/e) tikellik (1)
critical linguistics (İng.) eleştirel dilbilim (7) CVC (İng.) ünsüz-ünlü-ünsüz dizisi (2)
critical period hypothesis (İng.) eşik dönemi CV-Phonology (İng.) YO-sesdizimi, ZÜ-
varsayımı (7); kritik dönem varsayımı (3) sesdizimi (13)
critique littéraire (Fra.) yazın eleştirisi (9) CV-tier (İng.) YO-katı (13)
Cronbach‘s alpha (İng.) alfa katsayısı (4) cybernetics (İng.) güdümbilim (2, 11, 19);
cross sectional method (İng.) çapraz kesişimli sibernetik (18)
çalışma, çapraz kesişimli yöntem (7) cybernetics system (İng.) güdümbilim dizgesi
cross validation (İng.) çapraz geçerleme (4) (2)
cross-over (İng.) ad-dönüşüm sınırlaması, cybernétique (Fra.) güdümbilim (11, 19)
geçişimsizlik (2) cycle (İng.) dizilim, dolanım (2)
cross-reference (İng.) çapraz-gönderim (12) cyclical (İng.) dolanımsal (2)
c-test (İng.) çıkartmalı sınav (4) cyclical approach (İng.) binişik yaklaşım (3);
cue (İng.) ipucu (4, 7); ipucu verme (12) sarmal yaklaşım (3, 7)
culminative function (İng.) yücelim işlevi (19) cyclical syllabus (İng.) döngüsel izlence (Y)
cultural (İng.) ekinsel (Y); kültürel (2) cynical (İng.) kuşkucul (16)

30
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

çarnaçar (T/e) ister istemez (1)


çehre (T/e) yüz, görünüş (1)
çek (T/e) ödene (1)
çekap (T/e) sağlık yoklaması (1)
çember (T/e) döngü (1)
çenebaz (T/e) geveze, çalçene (1)
çeşni (T/e) tadım, tadımlık, tat (1)
çare (T/e) çıkar yol (1) çifte (T/e) ikili (1)
çare (T/e) umar (1) çiklet (T/e) sakız (1)
çaresiz (T/e) umarsız, ister istemez, onulmaz çile (T/e) sıkıntı (1)
(1) çini (T/e) sırlıtaş (1)
çaresiz kalmak (T/e) umarsız kalmak, çıkar yol
bulamamak (1)

dark ‗l‘ (İng.) art çıkarımlı ‘l’ (2)


dark vowel (İng.) art ünlü (2)
darphane (T/e) para basımevi (1)
darülaceze (T/e) düşkünler yurdu (1)
data (İng.) veri (2)
datif (Fra.) yönelme durumu (11, 19)
datif (T/e) yönelme durumu (1)
dâhi (T/e) öke (1) Dativ (Alm.) yönelme durumu (11, 19)
dahil (T/e) içinde, ...ile birlikte (1) dative (İng.) yönelme durumu (2, 11, 19)
dahil olmak (T/e) katılmak, girmek, içinde Dauer (Alm.) süre (10, 11, 19); uzunluk (11, 19)
olmak (1) dauernd (Alm.) sürekli (11, 19)
dahile (T/e) önek (11) daughter adjunction (İng.) yakın bitiştirme (2)
dahili (T/e) iç, içsel (1) daughter language (İng.) yavru dil (2)
dâhilik (T/e) ökelik (1) daüssıla (T/e) yurtsama, yurt özlemi (1)
dahiliye (T/e) içişleri, iç sayrılıkları (1) dava (T/e) sorunca, sorun (1)
dahil olmak (T/e) karışmış olmak (bir işe), dava açmak (T/e) sorunca açmak (1)
karışmak (1) davacı (T/e) soruncacı (1)
daim (T/e) sürekli (1) davalı (T/e) soruncalı (1)
daim etmek (T/e) sürekli kılmak daimi sürekli davet (T/e) çağrı (1)
(1) davet etmek (T/e) çağırmak (1)
daima (T/e) her zaman, sürgit (1) davetiye (T/e) çağrılık, çağrı belgesi (1)
daimi olmak (T/e) sürekli olmak (1) davetli (T/e) çağrılı (1)
dair (T/e) - üzerine, -e değgin, ilişkin (1) de- (T/e) -dan, ayrılarak (Lat. önek) (1)
daire (T/e) değirmi , evirmelik (devlet işlerinin
dead language (İng.) ölü dil (2, 11, 19)
görüldüğü yer), katev, katkonut (1) débit (Fra.) konuşma şekli (9)
dairei fasit (T/e) kısırdöngü (1)
debriyaj (T/e) kavrama (1)
daktilo (T/e) yazıncak (yazı makinesi),
decision procedure (İng.) karar işlemi (2)
yazıncakçı (yazı makinesiyle yazan) (1)
déclaratif (Fra.) bildirim (9)
dalalet (T/e) sapınç (1)
declarative mood (İng.) bildirme kipi (2)
dalalete düşmek (T/e) sapınca düşmek (1)
declarative sentence (İng.) bildirme tümcesi (2,
damat (T/e) güvey (1) 7, 11, 19)
damper (T/e) döker (1) declension (İng.) ad çekimi (2, 10, 11, 19); çekim
damping (İng.) ses dağılması (2) (11, 19)
damping (T/e) düşürüm (1) déclinaison (Fra.) ad çekimi (10, 11, 19); çekim
dangling modifier (İng.) aykırı niteleyen (2) (11, 19)
dar sait (T/e) dar ünlü (11) decline (İng.) çekimleme (2)
dar sesli (T/e) dar ünlü (11) décodage (Fra.) çözme (17, 19)
darbe (T/e) vuruş, düşürüm (askeri darbe ve decode (İng.) düğüm çözme (2)
hükümet darbeleri için) (1) decoder (İng.) almaç (16)
darbımesel (T/e) atasözü (1)

31
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

decoding (İng.) çözme (19); çözümleme (12, 16); deforme olmak (T/e) biçimsizleşmek,
düzenek çözme (7) bozulmak (1)
decomposition (İng.) ayrıştırma (2) defroster (T/e) buzçözer (1)
decreolization (İng.) ölçünleşmeye yönelme degeminition (İng.) tekleşme (2)
(15) degeneration (İng.) yozlaşma (2)
dedektif (T/e) izlemci (1) degree (İng.) derece (2); karşılaştırma (19)
dedektiflik (T/e) izlemcilik (1) degree of stress (İng.) vurgu derecesi (13)
de-dialectalization (İng.) ölçünleşme (2) deha (T/e) öke, ökelik (1)
dédoublement (Fra.) ikilenme (8) Dehnung (Alm.) uzama (19)
deduction (İng.) tümdengelim (2, 12) dehşet (T/e) korku, ürkü (1)
déduction (Fra.) tümdengelim (9) dehşetengiz (T/e) ürkünç, korkunç (1)
deductive learning (İng.) tümdengelimsel dehşetli (T/e) korkunç (1)
öğrenme (7) deictic (İng.) gösterici (2, 11, 19); gösterimsel (7)
dedüksiyon (T/e) tümdengelim (1) deictic function (İng.) gösterici işlevi (2)
deep (İng.) derin (12) deictic word (İng.) gösterici sözcük (2)
deep end strategy (İng.) dipsiz kuyu stratejisi déictique (Fra.) belirleyici (9); gösterici (11, 17,
(7) 19)
deep grammar (İng.) derin yapı bilgisi (2) deiktischer Ausdruck (Alm.) gösterici (11)
deep structure (İng.) derin yapı (2, 7, 8, 11, 19); Deixis (Alm.) gösterim (11, 19)
dip yapı (13, 16) déixis (Fra.) gösterim (9, 11, 19)
de-etymologisation (İng.) kökensizleştirme (2) deixis (İng.) gösterim (2, 11, 12, 19)
defa (T/e) kez, yol (1) déixis négatif (Fra.) olumsuz gösterim (9)
defans (T/e) savunma (1) déixis positif (Fra.) olumlu gösterim (9)
defansif (T/e) savunmalı (1) dejenerasyon (T/e) soysuzlaşma, yozlaşma (1)
default (İng.) yoksama (2) dejenere (T/e) soysuz, yoz, bozulmuş, bozuk
defect (İng.) eksiklik (2) (1)
défectif (Fra.) eksikli (19); eksiltili (11) dejenere olmak (T/e) soysuzlaşmak,
defective (İng.) eksikli (11, 19) yozlaşmak, bozulmak (1)
defective verb (İng.) eksikli eylem (2) dejenereleşmek (T/e) soysuzlaşmak,
defective writing (İng.) eksikli yazı (2) yozlaşmak (1)
defekt (T/e) eksiklik, bozukluk (1) deklarasyon (T/e) bildiri, açıklama, mal
defektiv (Alm.) eksikli (11, 19) bildirimi (1)
deferred preposition (İng.) ertelemeli ilgeç (2) deklarativer Satz (Alm.) bildirme tümcesi (11,
defetmek (T/e) savmak, kovmak (1) 19)
deficiency theory (İng.) eksiklik kuramı (3) deklare etmek (T/e) bildirmek, açıklamak,
defile (T/e) giysi gösterisi (1) bildirimde bulunmak (1)
defin (T/e) (ölüyü) gömme (1) Deklination (Alm.) ad çekimi (10, 11, 19); çekim
define (T/e) gömü (1) (11, 19)
défini (Fra.) belgili, belirli (11, 19) Dekodierung (Alm.) çözme (19)
defining vocabulary (İng.) tanımlayıcı dekolte (T/e) açık saçık (1)
sözvarlığı (7) dekor (T/e) bezem (1)
definit (Alm.) belgili, belirli (11, 19) dekorasyon (T/e) bezemleme (1)
definite (İng.) belgeli (2); belirli (2, 11, 19); dekoratif (T/e) bezemsel (1)
belgili (11, 19); belirtili (5) dekoratör (T/e) bezemci (1)
definite article (İng.) belirli tanımlık (2, 7) dekore etmek (T/e) bezemlemek (1)
definiteness (İng.) belirlilik (2) delabialisation (İng.) düzleşme (2, 11, 19)
Definition (Alm.) tanım (11, 19) délabialisation (Fra.) düzleşme (11, 19)
definition (İng.) tanım (2, 11, 19, Y); tanımlama delalet (T/e) kılavuzluk, aracılık (1)
(12) délatif (Fra.) iniş durumu (11, 19)
définition (Fra.) tanım (11, 19) delative (İng.) iniş durumu (2, 11, 19)
deflasyon (T/e) inginlik (1) Delativus (Alm.) iniş durumu (11, 19)
deflection (İng.) çekim yitimi (2) delayed feedback (İng.) gecikmeli geri iletim
defnetmek (T/e) gömmek, toprağa vermek (1) (2)
deformasyon (T/e) biçimsizleşme, delayed oral practice (İng.) geciktirilmiş sözlü
biçimsizlenme, biçimsizleştirme (1) alıştırma (12)
deformation (İng.) bozulma (2) delayed release (İng.) gecikmeli (13)
deforme (T/e) biçimsizleşmiş, bozulmuş (1) delayed speech (İng.) gecikmeli konuşma (2)

32
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

delegasyon (T/e) seçilmenler, seçilmenler Denotatum (Morris’te) (Alm.) somut gönderge


kurulu (1) (18)
delege (T/e) seçilmen (1) dénouement (Fra.) çözüm (9)
Deletion (Alm.) silme (11, 19) Dental (Alm.) dişsil (11, 19)
deletion (İng.) dışlama (5); düşme, ses düşmesi dental (İng.) dilucu-dişardı (13); dişsi (2); dişsil
(13); silim (12); silme (2, 11, 13, 19); çıkarma (2) (2, 11, 19)
deletion transformation (İng.) silme dönüşümü dentale (Fra.) dişsil (8, 11, 19)
(2) Dentilabial (Alm.) dişsil-dudaksıl (11)
deliberate speech (İng.) özenli konuşma (2) dentilabial (İng.) dişsil-dudaksıl (11)
delicacy (İng.) ayrıntılaşma (2); ayrıntılılık (12) dentilabiale (Fra.) dişsil-dudaksıl (11, 19)
delil (T/e) kanıt, tanıt, ipucu (1) deontic modality (İng.) yükümlülük kipi (2)
delimitation (İng.) sınırlandırma (2, 11, 19) deontoloji (T/e) ödevbilim, ödevbilgisi (1)
délimitation (Fra.) sınırlandırma (11, 19) depalatalisation (İng.) damaksıllık yitimi (2)
delta (T/e) çatalağız (1) departman (T/e) bölüm (1)
demagog (T/e) sözavcısı (1) dépendance (Fra.) bağımlılık (19)
demagogue (İng.) halk tavcısı (16) dépendant (Fra.) bağımlı (11, 19)
demagoji (T/e) sözavcılığı (1) dépendant du contexte (Fra.) bağlama bağlı
démarcatif (Fra.) sınırlayıcı (11, 17, 19) (11, 19)
demarcation (İng.) sınırlama (2) dependence (İng.) bağımlılık (2)
demarcative (İng.) sınırlayıcı (2, 11, 19) dependency (İng.) bağımlılık (19)
demet (T/e) bağlam, çiçek bağlamı (1) dependency grammar (İng.) bağımsal dilbilgisi
(2, 7, 11, 19)
democracy (İng.) tabandan-gelmecilik (16)
Dependens (Alm.) bağımlı (11, 19)
demografi (T/e) nüfusbilim (1)
dependent (İng.) bağımlı (11, 19)
demonstrasyon (T/e) gösteri (1)
dependent clause (İng.) bağımlı tümcecik (2, 7)
démonstratif (Fra.) tanıtlayıcı (9)
dependent variable (İng.) bağımlı değişken (4,
Demonstrativadjektiv (Alm.) gösterine sıfatı
7)
(11, 19)
Dependenz (Alm.) bağımlılık (19)
Demonstrativadverb (Alm.) gösterme belirteci
(11, 19) Dependenzgrammatik (Alm.) bağımsal
demonstrative (İng.) gösterme (2, 7) dilbilgisi (11, 19)
demonstrative adjective (İng.) gösterme déplacement (Fra.) kayma (17)
nitemi (2); gösterme sıfatı (2, 11, 19) déplacement sémantique (Fra.) anlam kayması
demonstrative adverb (İng.) gösterme belirteci (11, 19)
(11, 19) deplasman (T/e) değiştirmece (1)
demonstrative pronoun (İng.) gösterme adılı depo (T/e) koruncak (1)
(2, 11, 19) depo etmek (T/e) yığmak, toplamak,
Demonstrativpronomen (Alm.) gösterme adılı biriktirmek (1)
(11, 19) deponent verb (İng.) edilgen görünüşlü eylem
demoralizasyon (T/e) içgücü bozumu, içgücü (2)
yitimi (1) depozit (T/e) önödence (1)
demoralize etmek (T/e) içgücünü bozmak, depozito (T/e) önödence (1)
içgücünü yitirmek (1) depresyon (T/e) çöküntü (1)
demoralize olmak (T/e) içgücü bozulmak, deprivation (İng.) yoksunluk (15)
içgücünü yitirmek (1) depth hypothesis (İng.) derinlik varsayımı (2)
demotic script (İng.) yalın kil yazısı (2) derbeder (T/e) başıboş, dağınık (1)
denasalisation (İng.) burunsuluk yitimi (2) dercetmek (T/e) yazmak, yazıya geçirmek (1)
deni (T/e) alçak (1) derdest etmek (T/e) yakalamak, tutmak (1)
Denominal (Alm.) addan türeme biçim (11, 19) derece (T/e) aşama, basamak, kerte (1)
dénominal (Fra.) addan türeme biçim (11, 19) derhal (T/e) çabucak, birden (1)
dénominatif (Fra.) addan türeme biçim (11, 19) Derivat (Alm.) türev (11, 19)
denominative (İng.) addan türeme biçim (2, 11, Derivation (Alm.) türetme (11, 19)
19) derivation (İng.) türetme (2, 5, 8, 10, 11, 13, 19)
Denominativum (Alm.) addan türeme biçim dérivation (Fra.) türetme (10, 11, 17, 19)
(11, 19) derivational affix (İng.) yapım eki (2, 11, 19)
Denotation (Alm.) düzanlam (10, 11, 18, 19) derivative (İng.) türemiş sözcük (2); türev (2,
denotation (İng.) düzanlam (2, 10, 11, 18, 19) 11, 19)
dénotation (Fra.) düzanlam (9, 10, 11, 17, 19) dérivé (Fra.) türev (11, 17, 19)
denotative (İng.) düzanlamsal (2) derived (İng.) türemiş (19); türev (11)

33
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

derived form (İng.) türemiş biçim (2) destinataire (Fra.) gönderilen (9, 11, 19);
derived sentence (İng.) dönüşmüş tümce (2); gönderilen (kendisine bildiri) (17); gönderilen
türemiş tümce (11, 19) (kendisine bir şey) (8)
derman (T/e) güç, dinçlik, em, umar (1) destinateur (Fra.) gönderen (9, 11, 17, 19)
dermeyan etmek (T/e) ortaya koymak (1) destinative (İng.) amaç çekim (2)
derpiş etmek (T/e) öngörmek, gözönünde deşarj (T/e) boşalma, içini dökme, boşalma
tutmak, gözönünde bulundurmak (1) (akü) (1)
dershane (T/e) derslik (1) deşarj olmak (T/e) boşalmak, içini dökmek,
dert ortağı (T/e) acıdaş (1) boşalmak (akü) (1)
deruhte etmek (T/e) üzerine almak, deşifre etmek (T/e) çözmek, sökmek (1)
üstlenmek, yüklenmek (1) deşifre olmak (T/e) kimliği anlaşılmak, kimliği
derun (T/e) iç (1) açığa çıkmak, kimliği belli olmak (1)
derya (T/e) deniz, engin deniz (1) detant (T/e) yumuşama (1)
désarrondissement (Fra.) düzleşme (11, 19) detay (T/e) ayrıntı (1, Y)
descendant language (İng.) kardeş dil (2) detektör (T/e) bulucu (1)
descending diphthong (İng.) alçalan ikil ünlü détente (Fra.) gevşeme (11, 19)
(2) deterioration (İng.) yozlaşma, kötüleşme (2)
descriptif (Fra.) betimlemeli (19); betimsel (8, deteriorativ (Alm.) aşağılayıcı (11)
10, 11, 17, 19) deterjan (T/e) arıtıcı (1)
description (Fra.) betimleme (8, 9, 11, 19) Determinant (Alm.) belirleyen, tamlayan (19)
description (İng.) betimleme (2, 11, 19, Y) determinant (İng.) belirleyen (2, 11, 19);
descriptive (İng.) betimlemeli (19); betimsel (10, tamlayan (2, 11, 19)
11, 19) déterminant (Fra.) belirleyen (9, 11, 19);
descriptive adequacy (İng.) betimleme belirtici, belirten (8); tamlayan (11, 19)
yeterliği (2) Determinante (Alm.) belirleyen, tamlayan (11)
descriptive assessment (İng.) betimleyici Determinat (Alm.) belirlenen, tamlanan (11, 19)
değerlendirme (4) determinate knowledge (İng.) temel bilgi (2)
descriptive grammar (İng.) betimlemeli
determinated (İng.) tamlanan, belirlenen (11)
dilbilgisi (2, 7)
Determination (Alm.) belirleme (11, 19)
descriptive linguistics (İng.) betimlemeli
determination (İng.) belirleme (11, 19);
dilbilim (2); betimsel dilbilim (8, 11, 19)
belirlenen, tamlanan (11)
descriptive statistics (İng.) betimleyici değerler
détermination (Fra.) belirleme (11, 19)
(4)
descriptivism (İng.) betimleyicilik (2, 11, 19) determinative (İng.) tamlayan (2)
descriptivisme (Fra.) betimleyicilik (11, 19) determinative adjective (İng.) belirtme sıfatı
(11, 19)
descriptor (İng.) tanımlayıcı (4)
determinative group (İng.) tamlama (11, 19)
deselection (İng.) ayıklanma (16)
determinatum (İng.) belirlenen, tamlanan (2,
désidératif (Fra.) dilek-koşul (11); dilek-koşul 19)
kipi (19) déterminé (Fra.) belirlenen, tamlanan (11, 19);
desiderative (İng.) dilek koşul (2); dilek-koşul belirtilen (8)
kipi (11, 19) determiner (İng.) belirleyen (2); belirleyici (7, 8)
Desiderativum (Alm.) dilek-koşul kipi (11, 19) determinist (T/e) belirlenimci (1)
design (İng.) tasarım (12) determinizm (T/e) belirlenimcilik (1)
design (T/e) çizit, tasarçizim (1) deuxième articulation (Fra.) ikinci eklemleme
Designatum (Alm.) kavramsal gösterilen (18) (11); ikinci eklemlilik (8, 17, 19)
désinence (Fra.) çekim eki (11, 19) deva (T/e) em, umar (1)
désinence personnelle (Fra.) kişi eki (11, 19) devalüasyon (T/e) değer düşürümü (1)
desise (T/e) düzen, oyun (1) devalüe olmak (T/e) (para) değeri düşmek (1)
Deskription (Alm.) betimleme (11, 19) devam (T/e) sürek, sürüp gitme, sürme (1)
deskriptiv (Alm.) betimlemen (19); betimsel (10, devamlı (T/e) sürekli (1)
11, 19)
developman (T/e) gelişme, geliştirme (1)
deskriptive Linguistik (Alm.) betimsel dilbilim
developmental linguistics (İng.) gelişimsel
(11, 19)
dilbilim (2)
Deskriptivismus (Alm.) betimleyicilik (11, 19)
developmental psycholinguistics (İng.) gelişim
despot (T/e) buyurgan (1)
ruh-dilbilimi (12)
dessas (T/e) düzenci, oyuncu (1)
deveran (T/e) dolaşım (1)

34
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

Deverbal (Alm.) eylemden türeme biçim (11, dialect atlas (İng.) lehçe atlası (2)
19) dialect borrowing (İng.) lehçe ödünçlemesi (2)
déverbal (Fra.) eylemden türeme biçim (11, 19) dialect geography (İng.) lehçe coğrafyası (2)
déverbatif (Fra.) eylemden türeme biçim (11, dialectalisation (İng.) lehçeleşme (2, 15)
19) dialecte (Fra.) lehçe (8, 10, 11, 17, 19)
deverbative (İng.) eylemden türeme biçim (11, dialectologie (Fra.) lehçebilim (8, 10, 11, 17, 19)
19)
dialectology (İng.) lehçebilim (2, 10, 11, 15, 19)
Deverbativum (Alm.) eylemden türeme biçim
(11, 19)
Dialekt (Alm.) lehçe (10, 11, 19)
deviance (İng.) sapma (2, 19) Dialektologie (Alm.) lehçebilim (10, 11, 19)
deviant (İng.) sapkın (8); sapmalı (2) dialinguistic (İng.) değişke dilbilimi (2)
deviation (İng.) anlam sapması (12); sapma (4, dialogue (Fra.) söyleşim (9)
11) dialogue (İng.) ikili konuşma (2, 7)
device (İng.) düzenek (2) diaphone (İng.) sesçil değişke (2)
devingen eşsürem (T/s) devimsel eşsürem (17) Diärese (Alm.) ikilenme (11, 19)
devir (T/e) dönüş, dönme, aktarılma, çağ, evre diary studies (İng.) günce çalışması (7)
(1) diasystem (İng.) değişke dizgesi (2)
devlet (T/e) erkyurt (1) diathèse (Fra.) çatı (8, 19)
devoicing (İng.) ötümsüzleşme (2, 13, 19, Y); Diathesis (Alm.) çatı (10, 11)
titreşimsizleşme (11, 19) diatype (İng.) kullanım değişkesi (2)
dévoisement (Fra.) titreşimsizleşme (11, 19); dichotomous scoring (İng.) hep-hiç
ötümsüzleşme (19) notlandırma (4)
devre (T/e) dönem, çevrim (elektrik, telsiz dichotomously scored (İng.) hep-hiç
için) (1) notlandırma (4)
devretmek (T/e) aktarmak, dönmek (1) dichotomy (İng.) ikili yapı (2)
devriye (T/e) kol, karakol, dönüm (1) dictation (İng.) yazım (4)
dezavantaj (T/e) yitirim, çıkar yitirimi, yarar dictatorship (İng.) buyrukçuluk (16)
yitirimi (1) diction (Fra.) söyleyim (11, 19)
DIF (İng.) ayırdedici madde işleyişi (4) diction (İng.) söyleyim (2, 11, 19)
dia (İng.) değişke (2) dictionary (İng.) sözlük (2, 10, 11, 19)
dia- (T/e) arasından (Yun. önek) (1) dictionnaire (Fra.) sözlük (8, 10, 11, 17, 19)
diachronic (İng.) artsüremli (2, 10, 11, 19, Y); dicton (Fra.) özdeyiş (9)
artzamanlı (art zamanlı) (2, 10, 18) didactique (Fra.) öğretici (9)
diachronic linguistics (İng.) artsüremli dilbilim didaktik (T/e) öğretici (1)
(2, 11, 19); artzamanlı dilbilim (7) didascalie (Fra.) sahne belirleyicileri (9)
Diachronie (Alm.) artsürem (11, 19); diégétique (Fra.) öyküsel (9)
artsüremlilik (10, 19); artzamanlılık (10) diérèse (Fra.) ikilenme (11, 19)
diachronie (Fra.) artsürem (11, 17, 19); dieresis (İng.) ikilenme (11, 19)
artsürem, artsüremlilik (8, 10); artzamanlılık diésé (Fra.) diyezleşmiş (8, 11, 19)
(10) difference (İng.) fark (18)
diachronique (Fra.) artsüremli (10, 17, 19); différence (Fra.) ayrılık (8, 17)
artzamanlı (10) difference theory (İng.) ayrılık kuramı (3, 15)
diachronisch (Alm.) artsüremli (10, 11, 19); differenciation (İng.) ayrımlaşma (10, 11, 19)
artzamanlı (10, 18) différenciation (Fra.) ayrımlaşma (10, 11, 17, 19)
diachronische Sprachwissenschaft (Alm.) différent (Fra.) ayrı (8)
artsüremli dilbilim (11, 19) differential (İng.) ayrımsal (10, 11, 19); karşıtsal
diachrony (İng.) artsürem (11, 19); artsüremlilik (10)
(10, 19); artzamanlılık (10) differential analysis (İng.) ayrımsal çözümleme
diacritic (İng.) harfçik (7) (2)
diacritic mark (İng.) harfçik (2) differential item functioning (İng.) ayırdedici
diaeresis (İng.) tını değişimi işareti (2) madde işleyişi (4)
diagnosis (İng.) tanılama (4) differential linguistics (İng.) ayrımsal dilbilim
diagnostic (İng.) tanılayıcı (2) (11, 19)
diagnostic test (İng.) tanılayıcı sınav (4) différentiel (Fra.) ayrımsal (8, 10, 11, 17, 19);
diagnostic tests (İng.) bulgulayıcı sınav (7) karşıtsal (10)
dialect (İng.) ağız (7, 13); lehçe (2, 8, 10, 11, 15, differentiell (Alm.) ayrımsal (10, 11, 19);
19, Y) karşıtsal (10)
dialect area (İng.) lehçe alanı (2)

35
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

differentielle Linguistik (Alm.) ayrımsal dilbilim diphthong (İng.) çift ünlü (2, 7); ikil ünlü (2); ikili
(11, 19) ünlü (11, 19); kayan ünlü (13, Y)
Differenz (Alm.) fark (18) Diphthongierung (Alm.) ikili ünlüleşme (11, 19)
Differenzierung (Alm.) ayrımlaşma (10, 11, 19) diphthongisation (İng.) ikili ünlüleşme (2, 11,
difficulty (İng.) güçlük (4) 19); kayan ünlüleşme (13, Y)
difficulty index (İng.) güçlük belirtkesi, güçlük diphtongaison (Fra.) ikili ünlüleşme (11, 19)
endeksi (4) diphtongue (Fra.) ikili ünlü (8, 11, 19)
diffus (Alm.) dağınık (11, 19) diploma (T/e) yetki belgesi (1)
diffus (Fra.) dağınık (8, 11, 17, 19) dips (İng.) tarihlendirme formülü (2)
diffuse (İng.) dağınık (2, 11, 19) diptote (İng.) eksik çekimli ad (2)
diffusion (İng.) dağılma (2) dirayet (T/e) yetenek, beceriklilik, seziş (1)
difteri (T/e) kuşpalazı (1) direct (İng.) dolaysız (2, 12, Y); düzvarım (2)
diftong (T/e) ikili ünlü (11) direct case (İng.) dolaysız durum (2)
diftonglaşma (T/e) ikili ünlüleşme (11) direct discourse (İng.) dolaysız söylem (2)
difüzör (T/e) yayıcı (1) Direct Method (İng.) Dolaysız Yöntem (12, Y);
difüzyon (T/e) yayım (1) düzvarım yöntemi (2, 7)
digital (İng.) rakamlı (16) direct object (İng.) dolaysız nesne (7); dolaysız
diglossia (İng.) dilsel ikilik (12, Y); iki tümleç (8, 11, 19); nesne (11, 19)
değişkelilik (15); iki değişkenli dil (7); ikidillilik direct speech (İng.) dolaysız anlatım (2, 7, 11,
(iki dillilik) (2, 10, 11, 19) 19)
Diglossie (Alm.) ikidillilik (10, 11, 19) direct test (İng.) dolaysız sınav (4)
diglossie (Fra.) ikidillilik (10, 11, 19) directed-response (İng.) yönlendirilmiş yanıt
digraph (İng.) iki harf (2) (4)
diğer (T/e) öbür, başka, öteki (1) directed-response item (İng.) yönlendirilmiş
diğer taraftan (T/e) öte yandan (1) yanıt maddesi (4)
dikkate almak (T/e) gözönünde tutmak, directif (Fra.) buyruk (9)
gözönünde bulundurmak (1) directive (İng.) yöneltme (12)
dikkate şayan (T/e) ilgi çekici, ilgiye değer (1) directive construction (İng.) yönlendirmeli yapı
dikkatini çekmek (T/e) ilgisini çekmek, (2)
uyarmak (1) directive function (İng.) yönlendirici işlev (2)
diksiyon (T/e) söylem (1); söyleyim (11) director (İng.) yönlendirici (2)
diksiyoner (T/e) sözlük (1) direksiyon (T/e) yönelteç (1)
dikta (T/e) buyurma (1) direkt (T/e) dolaysız, doğru, doğrudan,
diktatör (T/e) buyurgan (1) doğruca, doğrudan doğruya (1, Y)
diktatörlük (T/e) buyurganlık (1) direkte Rede (Alm.) dolaysız anlatım (11, 19)
dikte (T/e) yazdırma, yazdırım, yazım (1) direktes Objekt (Alm.) dolaysız tümleç (11, 19);
dikte etmek (T/e) söyleyip yazdırmak, nesne (19)
benimsetmek gücünü) (1) direktif (T/e) yönerge, yönerme (1)
dilation (İng.) uzak benzeşim (2) direktör (T/e) yönetmen (1)
dilbaz (T/e) konuşkan (1) direktörlük (T/e) yönetmenlik (1)
dilber (T/e) güzel (1) dis- (T/e) kötü, güç, bulunmaz (Yun. sonek) (1)
dilemma (T/e) ikilem (1) disambiguation (İng.) açıklaştırma (2)
dimağ (T/e) beyin (1) disappearance (İng.) ses düşmesi (11, 19)
dimensionality (İng.) boyutluluk (4) discontinu (Fra.) kesintili (17, 19); süreksiz (11,
17, 19)
diminutif (Fra.) küçültmeli (11, 19)
discontinuité (Fra.) kesintililik (17, 19)
diminutiv (Alm.) küçültmeli (11, 19)
discontinuity (İng.) süreksizlik (2); kesintililik
diminutive (İng.) küçültmeli (2, 11, 19) (19)
diminutive suffix (İng.) küçültme eki (2, 11, 19) discontinuous (İng.) süreksiz (2); kesintili (19)
dinamik (T/e) canlı, devimbilim , devimsel, discontinuous constituent (İng.) süreksiz
devimbilimsel, devingi (1); devingen (1, Y) bileşen (2)
dinamizm (T/e) canlılık (1); devingenlik (1, Y) discours (Fra.) söylem (8, 9, 10, 11, 17, 19)
ding dong theory (İng.) doğuştancı kuram (2) discours direct (Fra.) dolaysız anlatım (11, 19)
dini (T/e) dinsel (1) discours indirect (Fra.) dolaylı anlatım (11, 19)
dinomic (İng.) iki kültürlü (12) discours indirect libre (Fra.) serbest dolaylı
dipendenza (İta.) bağımlılık (8) anlatım (9)
dipfriz (T/e) donduraç (1) discours rapporté (Fra.) aktarılan söylem (9)
Diphthong (Alm.) ikili ünlü (11, 19)

36
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

discourse (İng.) dilce (16); söylem (2, 7, 8, 10, distinctive (İng.) anlam ayırıcı (13); ayırıcı (2, 8,
11, 13, 19) 11, 10, 18, 19)
discourse analysis (İng.) dilce çözümlemesi distinctive feature (İng.) ayırıcı özellik (2, 8, 11,
(16); söylem çözümlemesi (2, 7, 11, 12, 19) 13, 19); sesbirimcik (19)
discourse competence (İng.) söylem edinci (4) distinctive feature deletion (İng.) ayırıcı özellik
discourse construction (İng.) dilce kurması (16) yitimi (13)
discovery learning (İng.) bularak öğrenme (12) distinctive feature loss (İng.) ayırıcı özellik
discovery procedure (İng.) bulgulama işlemi (2) yitimi (13)
discret (Fra.) ayrık (8, 10, 11, 17, 19) distinguisher (İng.) anlam ayırıcı (2)
discrete (İng.) ayrık (8, 10, 11, 19); kesintili (10) distinktiv (Alm.) ayırıcı (10, 11, 18, 19)
discrete item (İng.) parça birimli madde, distinktives Merkmal (Alm.) ayırıcı (10); ayırıcı
bağımsız madde (4) özellik (11); sesbirimcik (19)
discrete point approach (İng.) parça birimli distique (Fra.) koşa (9)
yaklaşım, bağımsız yaklaşım (4) distractor (İng.) çeldirici (4)
discrete unit (İng.) ayrık birim (2) Distribution (Alm.) dağılım (10, 11, 19)
discrete variable (İng.) tam sayılı değişken (4) distribution (Fra.) dağılım (10, 11, 17, 19)
discrete-point testing (İng.) parça odaklı distribution (İng.) dağılım (2, 4, 8, 10, 11, 19)
sınama, ayrık nitelikli sınama (4) distribution complémentaire (Fra.) bütünleyici
discrétion (Fra.) ayrıklık (10) dağılım (11, 19)
discriminability (İng.) ayırabilirlik (4) distribution(n)alisme (Fra.) dağılımcılık (11, 17)
discriminant validity (İng.) ayırıcı geçerlik, distribution(n)aliste (Fra.) dağılımcı (11)
ayıran geçerlik (4) distributional (İng.) dağılımsal (8, 10, 11, 19)
discrimination (İng.) ayırıcılık (4) distributional analysis (İng.) dağılımsal
discrimination index (İng.) ayırıcılık göstergesi çözümleme (11, 19)
(4) distributional linguistics (İng.) dağılımsal
discursif (Fra.) söylemsel (10) dilbilim (11); dağılımcı dilbilim (19)
disharmony (İng.) uyumsuzluk (13) distributional numeral (İng.) üleştirme sayısı
disiplin (T/e) sıkıdüzen, düzenbağı, düzence (1) (2)
disjonction (Fra.) ayrılaşım (8); ayrışım (9) distributionalism (İng.) dağılımcılık (2, 11, 19);
disjunct (İng.) tümce belirteci (3) dağılımsalcılık (10)
disjunction (İng.) ayırma (2) distribution(n)alisme (Fra.) dağılımcılık (10, 19)
disjunctive (İng.) ayrıştırıcı (2) Distributionalismus (Alm.) dağılımcılık (10, 11,
diskalifiye etmek (T/e) yarış dışı bırakmak (1) 19)
diskontinuierlich (Alm.) kesintili (19) Distributionalist (Alm.) dağılımcı (10, 11, 19)
diskontinuität (Alm.) kesintililik (19) distributionalist (İng.) dağılımcı (10, 11, 19)
diskret (Alm.) ayrık (10, 11, 19); kesintili (10) distribution(n)aliste (Fra.) dağılımcı (10, 19)
diskur (T/e) söylev (1) distributionell (Alm.) dağılımsal (11, 19)
Diskurs (Alm.) söylem (10, 11, 19) distributionelle Linguistik (Alm.) dağılımsal
Diskursanalyse (Alm.) söylem çözümlemesi dilbilim (11, 19)
(11, 19) Distributionen (Alm.) dağılımsal (10)
dispanser (T/e) bakımevi (1) distributionnel (Fra.) dağılımsal (10, 11, 17, 19)
displaced speech (İng.) zamandışı konuşma (2) Distributionsanalyse (Alm.) dağılımsal
displacedness (İng.) ayrıklık (16) çözümleme (11, 19)
disponibilité (Fra.) kullanılabilirlik (11, 19) distrübütör (T/e) dağıtıcı, dağıtımcı, toptancı
disponibility (İng.) kullanılabilirlik (2, 11) (1)
Dissimilation (Alm.) ayrışım (10); ayrılım (11, 19) disyllabic (İng.) iki heceli (2)
dissimilation (Fra.) ayrılım (11, 17, 19); ayrışım disyllable (Fra.) ikili seslem (9)
(10) divanıâli (T/e) yüce yargılık (1)
dissimilation (İng.) ayrılım (11, 19); ayrışım (10); divergence (İng.) ayrışma (2)
benzeşmeme, ayrılma (13); benzeşmezlik (2) divergent validity (İng.) uzaksak geçerlik (4)
dissociation (Fra.) ayırma (8) division into tone groups (İng.) bilgi birimlerine
dissonance (İng.) ses bozuşması (2) ayırma (13)
distant assimilation (İng.) uzak benzeşim (2) diyagram (T/e) çizge (1)
distinct (Fra.) ayrık (8) diyalektik (T/e) eytişim (1, Y); (1, Y)
distinct (İng.) ayırıcı (8) diyet (T/e) besidüzen (1)
distinctif (Fra.) ayırıcı (8, 10, 17, 19); belirgin (11) diyetetik (T/e) besibilim, besibilimsel (1)
distinction (Fra.) ayrım (8) diyetisyen (T/e) besibilimci (1)

37
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

dizanteri (T/e) kanlı sürgün (1) dramatik (T/e) üzgüsel, üzünçlü (1)
dizayn (T/e) çizit, tasarçizim (1) drame (Fra.) dram (9)
dizayncı (T/e) çizitçi, tasarçizimci (1) dren (T/e) akaç (1)
dizel (T/e) içten yanmalı (1) drenaj (T/e) akaçlama (1)
dodécasyllabe (Fra.) on ikili seslem (9) drift (İng.) lehçeleşme (2)
doer (İng.) aracı-yapan, yapan (5) drill (İng.) alıştırma (2, 7)
doktrin (T/e) öğreti (1) Druckakzent (Alm.) vurgu (11, 19)
doküman (T/e) belge (1) Drucksilbe (Alm.) vurgulu seslem (11)
dokümantasyon (T/e) belgeleme (1) dua (T/e) yakarı, yakarış (1)
dokümanter (T/e) belgesel (1) Dual (Alm.) ikil (11, 19)
dolikosefal (T/e) uzunkafalı (1) dual (İng.) ikil (2, 11, 19)
domain (İng.) alan (2, 4, 15) Dualis (Alm.) ikil (11)
domain oriented (İng.) alan odaklı (4) dualism (İng.) ikicilik (2)
domain-referenced test (İng.) alan odaklı sınav dualistic theory (İng.) ikil ilişki kuramı (2)
(4) duality (İng.) ikilik (2)
dominant (T/e) başat (1) duality of patterning (İng.) ikili örüntüleme (2)
dominant language (İng.) baskın dil (15) Dual-Language Method (İng.) İki-dilli Yöntem
domination (İng.) yönetim, egemenlik (2) (12)
done (T/e) veri (1) dubitative (İng.) söylenti kipi (2)
doping (T/e) güç katımı (1) dublaj (T/e) sözlendirme (1)
Doppelform (Alm.) eşil (11, 19) dubleks (T/e) ikikatlı (1)
Doppelgliederung (Alm.) çift eklemleme (11); Dublette (Alm.) eşil (11, 19)
çift eklemlilik (11, 19) dublör (T/e) yedek oyuncu (1)
Doppelkonsonant (Alm.) çift ünsüz (11); ikiz duçar olmak (T/e) uğramak, tutulmak (1)
ünsüz (19) duel (Fra.) iki (11, 19)
Doppelsinn (Alm.) belirsizlik (11, 19) duhuliye (T/e) girmelik, girimlik (1)
Dorsal (Alm.) dilüstü ünsüzü (11, 19) dummy element (İng.) dışlak öğe (2)
dorsal (İng.) dilüstü ünsüzü (2, 11, 19) dumura uğramak (T/e) körelmek (1)
dorsale (Fra.) dilüstü ünsüzü (11, 19) dunkel (Alm.) pes (11, 19)
dorso alveolar (İng.) art dişyuvasıl (2) duplication (İng.) ikizleşme (13)
dorso velar (İng.) dilardı damaksıl (2) duration (İng.) süre (2, 8, 10, 11, 13, 19);
dorsum (İng.) dilardı (2) süreklilik (13); uzunluk (11, 19)
dosya (T/e) dizeç (1) durative (İng.) sürerlik görünüşü (2)
dot chart (İng.) nokta grafiği (4) durative Aktionsart (Alm.) sürerlik görünüşü
double articulation (Fra.) çift eklemleme (11); (11, 19)
çift eklemlilik (8, 11, 17, 19) durative aspect (İng.) sürerlik görünüşü (11, 19)
double articulation (İng.) çift eklemleme (2, 11); durative verb (İng.) sürerlik eylemi (11, 19)
çift eklemlilik (11, 18, 19, Y); iki düzeyli durée (Fra.) süre (10, 11, 19)
yapılanma (2) düalizm (T/e) ikicilik (1)
double bar junction (İng.) yükseltme durağı (2) dükkân (T/e) satışlık (1)
double comparison (İng.) çifte karşılaştırma (2) dünya (T/e) yeryuvarlağı, çevre, ortam (1)
double consonant (İng.) çift ünsüz (2, 11) dürbün (T/e) ırakgörür (1)
double cross juncture (İng.) alçalan durak (2) dürüst (T/e) doğru, güvenilir (1)
double negative (İng.) ikili olumsuz (2) düstur (T/e) genel kural, başyasa, yasalar
double vowel (İng.) çift ünlü (2) dergisi, düzgü (1)
doublet (Fra.) eşil (11, 19) düyan (T/e) borçlar (1)
doublet (İng.) çiftçik (2); eşil (11, 19) dvanda compound (İng.) eşleyici bileşik (2)
doublets (İng.) eşdeş (16) dydic (İng.) ikil (2)
doubling (İng.) çiftleme (2); ikizleşme (13) dynamic (İng.) devingen (12); devimsel (19)
doubly reflexive (İng.) ikil dönüşlü (5) dynamic accent (İng.) dinamik vurgu (2)
downgrading (İng.) düzey indirgeme (2) dynamic linguistics (İng.) zaman boyutlu
downward comparison (İng.) azaltıcı dilbilim (2)
karşılaştırma (2) dynamique (Fra.) devimsel (8, 19)
dömifinal (T/e) yarıson (1) dynamique temporelle (Fra.) süremsel
döviz (T/e) yabancı para, özyazı (1) devingenlik (8)
dram (T/e) üzgü, üzünç (1) dynamisch (Alm.) devimsel (19)
dramatic dialect (İng.) oyun lehçesi (2)

38
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

dys- (T/e) kötü, güç, bulunmaz (Yun. sonek) dyslexia (İng.) okuma güçlüğü (2)
(1) dysphasia (İng.) söz yitimi (2)
dysarthria (İng.) bozuk eklemleme (2) dysphonia (İng.) bozuk sesletim (2)
dyslalia (İng.) bozuk söyleyiş (2)

écriture syllabique (Fra.) seslemsel yazı (11, 19)


eçhel (T/e) pek bilgisiz (1)
eda (T/e) alım, anlatış yolu, davranış, ödeme,
yerine getirme (1)
eda etmek (T/e) ödemek, yerine getirmek (1)
edalı (T/e) ince çalımlı (1)
edat (T/e) ilgeç (1, 11)
e- (T/e) -dan, oradan (Lat. önek) (1) edat-ı haber (T/e) koşaç (11)
EAP (İng.) akademik amaçlı İngilizce (4, 7) edebi (T/e) yazınsal (1)
ear-training (İng.) kulak eğitimi (2) edeb-i kelam (T/e) örtmece (11)
ebat (T/e) boyutlar (1) edeb-i lisan (T/e) yazın dili (11)
ebedi (T/e) bengi, ölümsüz, sonsuz (1) edebiyat (T/e) yazın (1, Y)
ebedilik (T/e) ölümsüzlük, sonsuzluk (1) edebiyatçı (T/e) yazıncı (1)
ebediyen (T/e) sonsuza değin (1) edep (T/e) saygıbilirlik (1)
ebediyet (T/e) sonsuzluk (1) edepli (T/e) saygıbilir (1)
Ebene (Alm.) düzey (10, 11, 19) edepsiz (T/e) saygıbilmez (1)
ebeveyn (T/e) ana baba (1); ana-babalar (Y) edepsizlik (T/e) saygıbilmezlik (1)
ebleh (T/e) alık (1) edip (T/e) yazar (1)
écart (Fra.) sapma (9, 11, 19) edisyon (T/e) basım (1)
écart de dialecte (Fra.) yerel dil kullanımına edisyonkritik (T/e) eleştirel basım (1)
dayalı sapma (9) editing (İng.) düzeltim (4); düzeltme,
écart graphologique (Fra.) yazı ile ilgili sapma düzenleme (2)
(9) édition critique (Fra.) eleştirmeli yayım (9)
écart historique (Fra.) tarihsel sapma (9) editör (T/e) yayımcı (1)
écart lexical (Fra.) sözcüksel sapma (9) editörlük (T/e) yayımcılık (1)
écart morphologique (Fra.) biçimbirimsel educational linguistics (İng.) eğitim dilbilimi
sapma (9) (2); eğitimsel dilbilim (7)
écart sémantique (Fra.) anlamsal sapma (9) Educational Testing Service (İng.) Eğitimsel
écart syntaxique (Fra.) sözdizimsel sapma (9) sınama hizmetleri (4)
ecdat (T/e) atalar, dedeler (1) edvar (T/e) çağlar (1)
echo question (İng.) yansıma soru (2) efemine (T/e) kadınsı (1)
echo word (İng.) yansımalı sözcük (2) effacement (Fra.) silme (11, 19)
echoic word (İng.) yansıma (5, 13) effector (İng.) etkileyen (5)
eclectic (İng.) seçmeci (12, Y); seçmeli (2) efficiency (İng.) etkinlik (2)
eclectic method (İng.) seçmeli yöntem (3, 7) efkâr (T/e) düşünceler, kaygı, tasa (1)
eclecticism (İng.) seçmecilik (2, 7, Y) efkârıumumiye (T/e) kamuoyu (1)
éclectisme (Fra.) seçmecilik (17) efkârlı (T/e) düşünceli, tasalı (1)
eclipsis (İng.) silikleşme (2) EFL (İng.) yabancı dil olarak İngilizce (7)
ecnebi (T/e) yabancı (1) efor (T/e) çaba, güç (1)
ecology of language (İng.) dil çevrebilimi (2) efrat (T/e) bireyler (1)
ECPE (İng.) İngilizce yeterlik sertifika sınavı (4) efsane (T/e) söylence (1)
ecphoneme (İng.) ünlem işareti (2) efsanevi (T/e) söylencesel (1)
économie du langage (Fra.) dilsel tutumluluk efsun (T/e) büyü (1)
(19)
egocentric (İng.) benlikçi (2)
écriture (Fra.) yazı (8, 10, 11, 17, 19)
ego-centric (İng.) benmerkezli (12)
écriture idéographique (Fra.) kavramsal yazı
egocentric speech (İng.) benmerkezci
(11, 17, 19)
konuşma (7)
écriture phonétique (Fra.) sesçil yazı (11, 17,
19) egoist (T/e) bencil (1)
écriture pictographique (Fra.) görüntüsel yazı egoistlik (T/e) bencillik (1)
(11, 17, 19) egoizm (T/e) bencillik (1)

39
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

egosantrik (T/e) benözekçil (1) ekseri (T/e) çoğu, çokluk (1)


egosantrist (T/e) benözekçi (1) ekseriya (T/e) çoğunlukla (1)
egosantrizm (T/e) benözekçilik (1) ekseriyet (T/e) çoğunluk (1)
EGP (İng.) genel amaçlı İngilizce (7) ekskavatör (T/e) kazaratar, kazmaç (1)
egressive (İng.) dış çıkışlı (2) ekspansiyon (T/e) yayılım (1)
egressive air stream mechanism (İng.) çıkışlı ekspansiyonist (T/e) yayılımcı (1)
hava akış düzeni (13) ekspansiyonizm (T/e) yayılımcılık (1)
egzersiz (T/e) alıştırma (1) eksper (T/e) bilirkişi, uzman (1)
egzistansiyalist (T/e) varoluşçu (1) eksport (T/e) dışsatım (1)
egzistansiyalizm (T/e) varoluşçuluk (1) ekspres (T/e) beklemesiz (tren), özelulak
egzo-(exo-) (T/e) dış, dışında (Yun. önek) (1) (mektup) (1)
egzogami (T/e) dışevlilik (1) ekspresyon (T/e) deyim (1)
egzotik (T/e) yabancıl (1) ekspresyonist (T/e) dışavurumcu (1)
egzotizm (T/e) yabancıllık (1) ekspresyonizm (T/e) dışavurumculuk (1)
ehemmiyet (T/e) önem, önem vermek, ekstra (T/e) birinci, eşi benzeri yok, eşsiz, üste
önemsemek (1) olarak, üstün (1)
ehemmiyetli (T/e) önemli (1) ekstra- (extra-) (T/e) -dışı, -üstü (Lat. önek)
ehemmiyetsiz (T/e) önemsiz (1) (1)
ehli (T/e) evcil (1) ekstre (T/e) özüt (1)
ehlihibre (T/e) bilirkişi (1) ekstrem (T/e) uç, uzak (1)
ehlileşmek (T/e) evcilleşmek (1) ekvator (T/e) eşlek (1)
ehlivukuf (T/e) bilirkişi (1) elaborated code (İng.) geniş düzenek (15);
ehliyet (T/e) yeterlik, yeterlik belgesi (1) incelikli düzenek, özenli dil (2); işlenmiş dil
ehliyetname (T/e) yeterlik belgesi (1) (12, Y)
ehven (T/e) ucuz, yeğ (1) elan (T/e) daha, şimdiki durumda (1)
Eigenname (Alm.) özel ad (11, 19) elastiki (T/e) esnek (1)
Eigenschaftswort (Alm.) sıfat (10, 11, 19) elastikiyet (T/e) esneklik (1)
Einbettung (Alm.) yerleşim (19); yerleşme (11, élatif (Fra.) çıkış durumu (11, 19)
19); yerleştirme (11)
Elativ (Alm.) çıkış durumu (19)
einfacher Satz (Alm.) yalın tümce (11, 19) elative (İng.) çıkış durumu (2, 11, 19)
einfaches Tempus (Alm.) yalın zaman (11, 19) Elativus (Alm.) çıkış durumu (11)
einfaches Wort (Alm.) yalın sözcük (11) ELBA (İng.) İngilizce sınav takımı (4)
Eingrenzung (Alm.) sınırlandırma (11, 19) elbet (T/e) hiç kuşku yok, kuşkusuz (1)
Einheit (Alm.) birim (10, 11, 19) elbette (T/e) hiç kuşku yok, kuşkusuz (1)
Einschub (Alm.) içtüreme (11, 19) elbise (T/e) giysi (1)
einsilbige Sprachen (Alm.) tekheceli diller (11, elektrifikasyon (T/e) elektrik verme,
19) elektriklendirilme, elektriklendirme (1)
ejective (İng.) gırtlak duraklı (2) elem (T/e) acı, üzüntü (1)
ek- (T/e) dış, dışarı (Yun. önek) (1) eleman (T/e) çalışman, görevli, öğe (1)
ekâbir (T/e) kodaman (1) eleman (T/e) öge (Y)
ekalliyet (T/e) azınlık (1) Element (Alm.) öğe (19)
ekarte etmek (T/e) uzaklaştırmak, yok etmek element (İng.) öğe (2, 19, Y)
(1) élément (Fra.) öğe (8, 19)
ekber (T/e) en büyük (1) élément formateur (Fra.) oluşturucu öğe (8)
ek-fiil (T/e) ekeylem (11) elevation (İng.) yüceltme (2)
ekip (T/e) takım (1) elhamdülillah (T/e) Tanrı’ya şükür (1)
eklektizm (T/e) seçmecilik (1) elicitation (İng.) bilgi alan (12); çıkartım (2);
eko (T/e) yankı (1) söyletim (2, 7)
ekol (T/e) okul (1) elicitation procedure (İng.) söyletim işlemi (7)
ekoloji (T/e) çevrebilim (1) elicited imitation (İng.) söyletimli öykünme (7)
ekolojik (T/e) çevrebilimsel (1) eliciting (İng.) bilgi alma (12)
ekolu (T/e) yankılı (1) elifba (T/e) abece (11)
ekonomi (T/e) tutum, tutumbilim (1) elim (T/e) acı, acıklı, acınacak (1)
ekosuz (T/e) yankısız (1) elimine etmek (T/e) elemek (1)
ekran (T/e) görüntülük (1) elimine olmak (T/e) elenmek (1)
eks- (ex-) (T/e) -dan, oradan (Lat. önek) (1) Elision (Alm.) sonünlü düşmesi (11); sonünlü
eksantrik (T/e) ayrıksı , dışmerkezli (1) silinmesi (19)

40
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

elision (İng.) düşme, ses düşmesi (13); son ses emphase (Fra.) tumturak (11, 19)
düşmesi (2); sonünlü düşmesi (11); sonünlü emphasis (İng.) pekiştirme (5); tumturak (11,
silinmesi (19) 19); vurgu (2)
élision (Fra.) son ünlü düşmesi (11); sonünlü emphatic (İng.) tumturaklı, vurgulu (2)
silinmesi (19) emphatic stress (İng.) pekiştirme vurgusu (13)
elit (T/e) seçkin (1) emphatic syllable (İng.) pekiştirici parça (13)
Ellipse (Alm.) eksilti (11, 19) emphatique (Fra.) tumturaklı (9)
ellipse (Fra.) eksilti (9, 11, 17, 19) empirical (İng.) deneysel (7)
ellipse (İng.) eksilti (11) empirical validity (İng.) deneysel geçerlik (7);
ellipsis (İng.) düşüm (5, 12); eksilti (2, 19); gözlemsel geçerlik (4)
eksiltililik (16); eksiltme (7); silme (13) empiricism (İng.) deneycilik (2); deneyselcilik
ellipted (İng.) eksiltili (2) (7)
elliptic (İng.) düşümlü (13) empiricist (İng.) gözlemci (12)
elliptical (İng.) eksiltili (2, 11, 19) empirique (Fra.) görgül (8)
elliptique (Fra.) eksiltili (9, 11, 19) emploi (Fra.) kullanım (10, 11, 17, 19)
elliptisch (Alm.) eksiltili (11, 19) empresyonist (T/e) izlenimci (1)
elocution (İng.) konuşma eğitimi (2) empresyonizm (T/e) izlenimcilik (1)
éloge (Fra.) övgü (9) emprunt (Fra.) aktarım (10, 11, 19); aktarma
ELTS (İng.) İngilizce Dil Sınavı Hizmetleri (4) (10, 17, 11, 19)
elyaf (T/e) telcikler (1) empty morph (İng.) boş biçimbirimcik (2)
elzem (T/e) geçilmez, pek gerekli (1) empty position (İng.) boş alan (11, 19)
emanet (T/e) saklam (1) empty slot (İng.) boş alan (11, 19)
emanet yeri (T/e) saklamlık (1) empty word (İng.) boş sözcük (2)
emanetçi (T/e) saklamcı (1) emretmek (T/e) buyurmak (1)
emare (T/e) belirti, ipucu, iz (1) emrivaki (T/e) oldubitti, olupbitti (1)
emaye (T/e) sırlı (1) emsal (T/e) benzer (1)
embed (İng.) içe yerleştirmek, içkinlemek (2) emsile (T/e) dizi (11)
embedded (İng.) içeyerleşik (2) emtia (T/e) mallar (1)
embedded clause (İng.) içe yerleşik tümcecik emülsiyon (T/e) sütsü (1)
(2) enabling skills (İng.) alt beceriler (7)
embedding (İng.) giriştirme (5); içe yerleştirme Enallage (Alm.) değişikleme (19)
(2); yerleşme (19); yerleştirme (11) enallage (İng.) değişikleme (19)
emboîtement (Fra.) yerleşme (11); yerleşim (19) énallage (Fra.) değişikleme (19)
embrayeur (Fra.) söylemsel öge (9, 17) encam (T/e) işin sonu, son (1)
emektar (T/e) emeği geçmiş, emek vermiş (1) enchâssement (Fra.) yerleştirme (9, 11);
emel (T/e) umunç (1) yerleşme (19)
émetteur (Fra.) verici (10, 11, 17, 19) enclisis (İng.) ulama (2)
emic/etic (İng.) işlev / biçim (2) enclitic (İng.) sonu bağlımlı (2); sonasığınık (19)
emin (T/e) güvenilir, inanılır (1) enclitique (Fra.) sonasığınık (19)
emin olmak (T/e) inanmak, iyice bilmek (1) encodage (Fra.) düzgüleme (17, 19)
emir (T/e) buyruk, komut (1) encode (İng.) düğümleme, düzenekleme (2)
emir cümlesi (T/e) buyrum tümcesi (11) encoder (İng.) eşgeçerlilik, iletmeç (16)
emir siygası (T/e) buyrum kipi (11) encoding (İng.) düzenekleme (7); şifreleme (12);
emisyon (T/e) kâğıt para çıkarma, yayım düzgüleme (19)
(radyo, televizyonda) (1) endam (T/e) boy bos (1)
emniyet (T/e) güven, güvenlik (1) endaze (T/e) ölçü (1)
emniyet amiri (T/e) güvenlik yöneticisi (1) endearments (İng.) sevecenlikli sözcükler (16)
emniyetli (T/e) güvenilir (1) ender (T/e) pek az, pek seyrek (1)
emotion (İng.) duygulanım (12) endikasyon (T/e) belirti (1)
emotive (İng.) duygusal (2) endikatör (T/e) gösterge (1)
emotive meaning (İng.) duygusal anlam (7) ending (İng.) bitim (2, 11, 19); çekim eki (2, 11,
empermeabl (T/e) geçirimsiz (1) 19)
emperyalist (T/e) elkoyucu, yayılımcı (1) endirekt (T/e) dolaylı (1)
emperyalizm (T/e) elkoyuculuk, yayılımcılık (1) endişe (T/e) kaygı, kuşku, tasa (1)
Empfänger (Alm.) alıcı (10, 11, 18, 19) endişe etmek (T/e) kaygılanmak (1)
Empfindungswort (Alm.) ünlem (11, 19) endo- (T/e) iç, içinde (Yun. önek) (1)
Emphase (Alm.) tumturak (11, 19) endocentric (İng.) içözeksel (19); ortalı (12)

41
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

endocentric compound (İng.) başlı bileşik English Language Testing Service (İng.)
sözcük (13) İngilizce Dil Sınavı Hizmetleri (4)
endocentric construction (İng.) içmerkezli yapı English medium school (İng.) İngilizce eğitim
(2) yapan okul (7); Öğretim Dili İngilizce olan
endocentrique (Fra.) içözeksel (19) Okul (3)
endogami (T/e) içevlilik (1) English Placement Test (İng.) İngilizce
endokrinoloji (T/e) içsalgıbilim (1) yerleştirme sınavı (4)
endophasia (İng.) inilti dil (2) English Proficiency Test Battery (İng.) İngilizce
endophore (Fra.) içgönderim (9) yeterlik sınav takımı (4)
Endozentrisch (Alm.) içözeksel (19) English through actions (İng.) eylemlerle
Endung (Alm.) bitim (11, 19); çekim eki (11, 19) İngilizce (12)
endüljans (T/e) hoşgörürlük (1) engram (İng.) bellek yazım (2)
endüstri (T/e) işleyim (1) enjambement (Fra.) artlama (9)
endüstriyel (T/e) işleyimsel (1) enjeksiyon (T/e) iğne vurma, iğne yapma (1)
enerji (T/e) çaba, erk, güç (1) enjekte etmek (T/e) iğne ile vermek, iğne
enerjik (T/e) gürel, güreli (1) vurmak (1)
enfeksiyon (T/e) bulaşım (sayrılık), bulaşma enjektör (T/e) iğne (1)
(sayrılık) (1) enkaz (T/e) yıkıntı (1)
enfes (T/e) çok güzel, en güzel (1) enklitisch (Alm.) sonasığınık (19)
enflasyon (T/e) şişkinlik (1) énoncé (Fra.) sözce (8, 10, 11, 17, 19)
enflüanza (T/e) göğüs ingini, paçavra sayrılığı énoncé constatif (Fra.) betimleyici sözce (9);
(1) gözlemleyici sözce (17)
enformasyon (T/e) danışma (1) énoncé de faire (Fra.) edim sözcesi (11)
enformatik (T/e) bilgisayım (1) énoncé d‘état (Fra.) durum sözcesi (11)
enfraruj (T/e) kızılötesi (1) énoncé élémentaire (Fra.) temel sözce (11)
enfrastrüktür (T/e) altyapı (1) énoncé performatif (Fra.) edimsel sözce (9);
enfüsi (T/e) öznel (1) gerçekleştirici sözce (17)
Enge (Alm.) daraltı (11, 19) énonciataire (Fra.) sözcelenen özne (9)
Engelaut (Alm.) daraltılı (11, 19) énonciateur (Fra.) sözceleme öznesi,
enger Vokal (Alm.) dar ünlü (11, 19) sözceleyen (9)
English as a Foreign Language (İng.) Yabancı enonciation (İng.) sözceleme (11)
Dil olarak İngilizce (3, 7) énonciation (Fra.) sözceleme (10, 11, 17, 19)
English as a Second Language (İng.) İkinci Dil énonciation énoncée (Fra.) sözcelenmiş sözce
olarak İngilizce (3, 7) (9)
English as an International Language (İng.) ensemble (Fra.) küme (8)
Uluslararası Dil olarak İngilizce (3, 7) enstantane (T/e) çabucak (1)
English for Academic Purposes (İng.) enstrüman (T/e) çalgı (1)
Akademik Amaçlı İngilizce (3, 4) enstrümantalizm (T/e) araççılık (1)
English for Academic Purposes test (İng.) Entähnlichung (Alm.) ayrışım (10); ayrılım (11,
Akademik amaçlı İngilizce sınavı (4) 19)
English for General Purposes (İng.) Genel entailment (İng.) gerektirim (2, 3); gerektirme
Amaçlı İngilizce (3, 7) (12)
English for Occupational Purposes (İng.) entari (T/e) giysi (1)
Meslek Amaçlı İngilizce (4, 7) entelektüalizm (T/e) aydıncılık (1)
English for Occupational Purposes test (İng.) entelektüel (T/e) aydın (1)
Meslek amaçlı İngilizce sınavı (4) enteresan (T/e) ilgi çekici, ilginç (1)
English for science and technology (İng.) bilim enterese etmek (T/e) ilgilendirmek (1)
ve teknoloji amaçlı İngilizce (7); Teknoloji enterkonnekte (T/e) bağlantılı (1)
Dili olarak İngilizce (3) enterkonnekte sistem (T/e) bağlantılıdizge (1)
English for Special Purposes (İng.) Özel Amaçlı entern (T/e) yetişici (1)
İngilizce (3, 7) enternasyonal (T/e) uluslararası (1)
English for Specific Purposes (İng.) Belirli enternasyonalizm (T/e) uluslararasıcılık (1)
Amaçlı İngilizce (3); Özel Amaçlı İngilizce (4) enterne etmek (T/e) gözaltına almak (1)
English for Specific Purposes test (İng.) Özel enternlik (T/e) yetişicilik (1)
amaçlı İngilizce sınavı (4) entertip (T/e) tümdizer, tümdizim (1)
English Language Battery (İng.) İngilizce sınav entità (İta.) kendilik (8)
takımı (4) entité (Fra.) kendilik (8)

42
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

entity (İng.) varlık (2, 5) épithète (Fra.) belgeç (11, 19); sanlık (19); sanlık
Entlehnung (Alm.) aktarım (10, 11, 19); aktarma sıfatı (8)
(11, 19) Epitheton (Alm.) belgeç (11, 19); sanlık (19)
entrance test (İng.) giriş sınavı (4) épizeux (Fra.) sözcük yinelemesi (9)
entrika (T/e) dolap, düzen, oyun (1) eponym (İng.) kişi kökenli (2)
entrika çevirmek (T/e) dolap çevirmek (1) EPT (İng.) İngilizce yerleştirme sınavı (4)
entrikacı (T/e) düzenci (1) EPTB (İng.) İngilizce yeterlik sınav takımı (4)
entrophy (İng.) bilgi yitimi (2) equate (İng.) eşitlemek (4)
Entrundung (Alm.) düzleşme (11, 19) équatif (Fra.) eşitlik derecesi (11, 19)
entry (İng.) madde başı (2) equating (İng.) eşitleme (4)
Entwicklung (Alm.) evrim (11, 19) equational sentence (İng.) eşitlemeli tümce,
enunciation (İng.) sözceleme (2, 10, 19) eşlemeli (2)
envai türlü (T/e) çeşit çeşit, türlü türlü (1) equative (İng.) eşitlik derecesi (11, 19); eşitlik
envanter (T/e) döküm (1, Y) eki (2)
envestisman (T/e) yatırım (1) equi NP deletion (İng.) eş ad silinmesi (2)
environment (İng.) çevre (2, 8, 10, 11, 19); equipollent (İng.) eş değerli karşıtlık (2)
ortam (2) equipollent opposition (İng.) eş ağırlıklı
environmental conditioning (İng.) çevre karşıtlık (2); eş()öğeli karşıtlık (11, 19)
koşullaması (2) equivalence (İng.) eşdeğerlik (2, 4, 19)
environnement (Fra.) çevre (10, 11, 17, 19) équivalence (Fra.) eşdeğerlilik (8); eşdeğerlik
EOP (İng.) meslek amaçlı İngilizce (4, 7) (19)
epanalepsis (İng.) vurgulama adılı (2) equivalence coefficient (İng.) eşdeğerlik
épanorthose (Fra.) dönüş (9) katsayısı (4)
Epenthese (Alm.) içtüreme (11, 19) equivalent forms (İng.) eşdeğer biçimli
épenthèse (Fra.) iç türeme (9, 11, 19); içses sınavlar (4)
türemesi (17) equivocation (İng.) eşbiçimli (2)
epenthesis (İng.) iç()türeme (2, 11, 19); ünlü erect posture (İng.) dik-duruş (16)
türemesi (13) Ergänzung (Alm.) tümleç (11, 19)
ephemeral word (İng.) geçici sözcük (2) ergatif (Fra.) eden durumu (19)
epi- (T/e) üst, üstünde, üzerinde (Yun. önek) Ergativ (Alm.) eden durumu (19)
(1) ergative (İng.) eş işlevsel (2); işsel (13); eden
epicene (İng.) ortak cinsli (2) durumu (19)
epidemi (T/e) salgın, salgın sayrılık (1) ergonomi (T/e) işbilim (1)
epiglottis (İng.) küçük dil (2) erkân (T/e) büyükler, ileri gelenler (1)
epigrafi (T/e) yazıtbilim (1) erkânıharbiyeiumumiye (T/e) genelkurmay (1)
epigrahy (İng.) yazıt inceleme (2) erotik (T/e) kösnül (1)
épigramme (Fra.) iğneleme (9) erotizm (T/e) kösnüllük (1)
épigraphe (Fra.) baş söz (9) erozyon (T/e) aşınma (1)
epigraphy (İng.) eski yazı bilgisi (2) error (İng.) yanılgı (Y); yanlış (7)
epik (T/e) koçaklamalı (1) error analysis (İng.) yanılgı çözümlemesi (Y);
epilog (T/e) sondeyiş (1) yanlış çözümlemesi (2, 7)
epiphora (İng.) sondan yineleme (2) error correction (İng.) yanlış düzeltme (7)
epiphore (Fra.) son yinelem (9) error evaluation (İng.) yanlış değerlendirme (7)
episemem (İng.) birim anlam (2) error of measurement (İng.) ölçüm hatası (4)
épisode (Fra.) oluntu (9) error variance (İng.) hata dağılımı (4)
episodic memory (İng.) benlik belleği (2) erste Gliederung (Alm.) birinci eklemleme (11,
epistemic modality (İng.) düz kiplik (2) 19)
epistemology (İng.) bilgi kuramı (2) Erweichung (Alm.) yumuşama (11, 19)
epistemoloji (T/e) bilgi kuramı (1) Erweiterung (Alm.) yayılım (11, 19)
épistrophe (Fra.) son yinelem (9) Erzählprogramm (Alm.) anlatı izlencesi (11)
Epithese (Alm.) sontüreme (19) erzak (T/e) yiyecek (1)
épithèse (Fra.) sonses türemesi (17); esaret (T/e) tutsaklık (1)
sontüreme (11, 19) esas (T/e) ana, asal, temel (1)
Epithesis (Alm.) sontüreme (11) esasen (T/e) başından, doğrusu, doğrusunu
epithesis (İng.) son()türeme (2, 11, 19) isterseniz, gene, kökünden, nasıl olsa (1)
epithet (İng.) belgeç (11, 19); nitem, tamlayan esasi (T/e) asal (1)
(2); sanlık (19) esaslı (T/e) etkili, geniş ölçüde, güzel, köklü (1)

43
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

esassız (T/e) doğru olmayan, köksüz (1) ethnography of speaking (İng.) konuşma
esatir (T/e) söylenceler (1) kullanım bilgisi (2)
esbabı mucibe (T/e) gerekçe (1) ethno(-)linguistics (İng.) budundilbilim (2, 11,
esef (T/e) acınma, yerinme (1) 15, 19); budun dilbilimi (12)
esef verici (T/e) üzücü (1) Ethnolinguistik (Alm.) budundilbilim (11, 19)
eser (T/e) yapıt (1) ethnolinguistique (Fra.) budundilbilim (11, 17,
esir (T/e) tutsak (1) 19)
eskiz (T/e) taslak (1) ethnology (İng.) budunbilim (15)
eskrim (T/e) kılıçoyunu (1) ethnomethodology (İng.) budun yöntembilim
ESL (İng.) ikinci dil olarak İngilizce (7) (3); budunyöntembilimi (7); etkileşim
esmer (T/e) buğdayrengi, yağız (1) yöntembilimi (15)
esna (T/e) an, sıra (1) etik (T/e) törebilim, törel (1)
esnasında (T/e) sırasında (1, Y) etimoloji (T/e) kökenbilim (1)
esophageal cavity (İng.) yemek borusu etnik (T/e) budunsal (1)
boşluğu (2) etnograf (T/e) budunbetimci (1)
ESP (İng.) Özel Amaçlı İngilizce (4) etnografya (T/e) betimsel budunbilim (1)
espas (T/e) aralık (1) etnolog (T/e) budunbilimci (1)
espase (T/e) aralıklı (1) etnoloji (T/e) budunbilim (1)
espressione (İta.) anlatım (8) etol (T/e) omuz atkısı (1)
espri (T/e) bulucuk (1) etraf (T/e) çevre (1)
esprit (Fra.) nükte (9) etraflı (T/e) ayrıntılı, eksiksiz (1)
esrar (T/e) giz, gizem (1) être de langue (Fra.) dil varlığı (8)
esrarengiz (T/e) gizemli (1) ETS (İng.) Eğitimsel Sınama Hizmetleri (4)
esrarlı (T/e) gizemli (1) etüt (T/e) araştırma, inceleme, ön çalışma (1)
essay test (İng.) yazılı sınav (4) etymological (İng.) kökenbilimsel (2)
essif (Fra.) koşul durumu (11, 19) Etymologie (Alm.) kökenbilim (10, 11, 19)
essive (İng.) koşul durumu (11, 19); yerleşiklik étymologie (Fra.) kökenbilim (10, 11, 17, 19)
durumu (2) étymologie populaire (Fra.) halk kökenbilimi
Essivus (Alm.) koşul durumu (11, 19) (17, 19); köken yakıştırma (19); yanlış
EST (English for Science and Technology) kökenleme (11); yerlileştirme (19)
(İng.) bilim ve teknoloji amaçlı İngilizce (7) étymologique (Fra.) kökenbilimsel (17)
EST (Extended Standard Theory) (İng.) etymology (İng.) köken()bilgisi (2, 7);
Genişletilmiş Standart Kuram (12) kökenbilim (2, 10, 11, 19, Y)
estetik (T/e) güzelduyu, güzelduyubilim, Etymon (Alm.) köken (10, 11, 19)
güzelduyusal (1) etymon (İng.) köken (2, 10, 11, 19)
estetikçi (T/e) güzelduyucu (1) étymon (Fra.) köken (10, 11, 19)
estetisyen (T/e) güzelduyucu (1) eu- (T/e) gerçek, iyi (Yun. önek) (1)
estetizm (T/e) güzelduyuculuk (1) euphemism (İng.) örtmece (11, 16, 19)
estimates (İng.) ölçüler (4) euphémisme (Fra.) örtmece (11, 19)
esvap (T/e) giysi (1) Euphemismus (Alm.) örtmece (11, 19)
eşantiyon (T/e) örneklik (1) Euphonie (Alm.) akışma (11, 19)
eşarp (T/e) başörtü (1) euphonie (Fra.) akışma (11, 19)
eşel mobil (T/e) oynak ölçü (1) euphony (İng.) akışım (2); akışma (11, 19)
eşkâl (T/e) biçimler, kılık, taslaklar (1) euphorique (Fra.) esenlikli (9)
eşraf (T/e) ileri gelenler (1) evaluation (İng.) değerlendirme (4, 7, 12)
eşya (T/e) nesne (1) evaluation of coursebooks (İng.) ders kitabı
etap (T/e) aşama (1) değerlendirme (7)
état de langue (Fra.) dil durumu (8, 17) evaluation of curricula (İng.) izlence sınaması
(7)
état de langue (İng.) geçici lehçe (2)
evaluation of materials (İng.) araç gereç
ethics (İng.) ahlak, etik (4)
ethnocentric (İng.) budun merkezli (7) değerlendirme (7)
evaluation procedure (İng.) değerlendirme
ethnographic linguistics (İng.) budunbetimsel
işlemi (2)
dilbilim (2)
evaluative comprehension (İng.)
ethnography (İng.) budunbetim (15);
değerlendirmeci kavrayış (7)
budunbilgisi (12)
event (İng.) olay (2)
ethnography of communication (İng.) iletişim
evham (T/e) kuruntu(lar), kuşku(lar) (1)
budunbetimi (15)

44
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

evhamlı (T/e) kuruntulu, kuşkulu (1) exonormative (İng.) ölçündışı dil (3)
evkaf (T/e) bağlıbağışlar (1) exophasia (İng.) dış sesleme (2)
evla (T/e) daha iyi, yeğ (1) exophora (İng.) dış gönderim (2)
evlat (T/e) çocuk(lar) (1) exophore (Fra.) dışgönderim (9)
evleviyetle (T/e) öncelikle (1) exorde (Fra.) söylev başlangıcı (9)
evliya (T/e) eren, ermiş, yatır (1) exozentrisch (Alm.) dışözeksel (19)
evocative (İng.) çağrışımcı (2) Expansion (Alm.) yayılım (11, 19)
evocatory (İng.) çağrışımsal (2) expansion (Fra.) yayılım (11, 19)
évolutif (Fra.) evrimsel (10, 11, 17, 19) expansion (İng.) yayılım (2, 11, 19)
Evolution (Alm.) evrim (10, 11, 19) expectancy (İng.) beklenirlik (12)
evolution (İng.) evrim (10, 11, 19) expectancy theory (İng.) beklenti kuramı (7)
évolution (Fra.) evrim (10, 11, 19) expended meaning (İng.) genişlemeli anlam (2)
évolution linguistique (Fra.) dilsel evrim (8) experiential (İng.) deneyimsel (2)
evolutionary (İng.) evrimsel (10, 11, 19) experimental (İng.) deneyli/araçlı (2)
evolutionary linguistics (İng.) evrimci dilbilim experimental group (İng.) deney kümesi (Y)
(2) experimental method (İng.) deneyimsel
evolutionistisch (Alm.) evrimsel (10) yöntem (7)
evolutiv (Alm.) evrimsel (11, 19) experimental phonetics (İng.) deneyli sesbilgisi
evolutive linguistics (İng.) evrimsel dilbilim (11, (2)
19) Expiration (Alm.) soluk verme (11, 19)
evolutive Sprachwissenschaft (Alm.) evrimsel expiration (Fra.) soluk verme (11, 19)
dilbilim (11, 19) expiration (İng.) soluk verme (11, 19)
evsaf (T/e) nitelik(ler) (1) expiratory accent (İng.) soluk vurgusu (2)
evvela (T/e) ilk önce, ilkin, önce (1) explanation (İng.) açıklama (12)
evveliyat (T/e) önceleri, öncesi (1) explanatory adequacy (İng.) açıklama
exact word method (İng.) tam sözcük yöntemi yeterliği, açıklayıcı yeterlik (2)
(7) explétif (Fra.) dolgu (19)
examination (İng.) sınav (4, Y) expletiv (Alm.) dolgu (19)
examination board (İng.) sınav kurulu (4) expletive (İng.) dolgu (19); dolguluk (2)
Examination for the Certificate of Proficiency explicatif (Fra.) açıklayıcı (9)
in English (İng.) İngilizce yeterlik sertifika explicit knowledge (İng.) açık bilgi (7)
sınavı (4) explicit learning (İng.) açık öğrenme (12)
examinee (İng.) sınava giren (4) explicit performative (İng.) açık edim sözcüğü
exception (İng.) kuraldışı (2) (3)
exchange (İng.) değişim (3, 12) explicite (Fra.) belirtik (9)
exclamation (Fra.) haykırma (9); ünlem (8) explicitness (İng.) açıklık (2)
exclamation (İng.) ünlem (2, 7) Explosion (Alm.) dış patlama (11, 19)
exclamative (İng.) ünlemlik (2) explosion (Fra.) dış patlama (11, 19)
exclamatory (İng.) ünlemle ilgili (2) explosion (İng.) dış patlama (11, 19); kapantılı,
excrescent (İng.) iç türemeli (2) patlamalı (2)
excrescent consonant (İng.) içtüremeli ünsüz Explosiv (Alm.) dış patlamalı (11, 19)
(2) explosive (Fra.) dış patlamalı (11, 19)
exercitive (İng.) yaptırımcıl (12) explosive (İng.) dış patlamalı (11, 19)
exhalation (İng.) soluk verme (2) Explosivlaut (Alm.) dış patlamalı (11, 19)
exhaustiveness (İng.) kapsamlılık (2) exponence (İng.) gerçekleşme, üs (2); taşıyıcı
exhortative (İng.) özendirme kipi (2) (12)
existential sentence (İng.) varoluşsal tümce (2) exposition (Fra.) serim (9)
exit test (İng.) bitirme sınavı (4) expositive (İng.) açıklayıcı (12)
exocentric (İng.) dışözeksel (19); ortasız (12) expressif (Fra.) anlatımsal (11, 19)
exocentric compound (İng.) başsız bileşik expressing emotional attitudes (İng.) duygusal
sözcük (13) eğilimleri açıklamak (12)
exocentric construction (İng.) dışmerkezli yapı expressing intellectual attitudes (İng.)
(2) düşünsel tutumları açıklamak, ussal
exocentrique (Fra.) dışözeksel (19) tutumları açıklamak (12)
exogeneus (İng.) dış belirlemeli (2) expressing moral attitudes (İng.) ahlaki
exoglossic (İng.) anadil dışı (3) tutumları açıklamak (12)
exolinguistics (İng.) üstdilbilim (2) expression (Fra.) anlatım (8, 10, 11, 17, 19)

45
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

expression (İng.) anlatım (2, 10, 11, 18, 19); extinct language (İng.) ölü dil (2)
deyiş (8) extra- (ekstra-) (T/e) -dışı, üstü (Lat. önek) (1)
expressiv (Alm.) anlatımsal (11, 19) extradiégétique (Fra.) dışöyküsel (9)
expressive (Fra.) anlatımsal (9, 19) extra(-)linguistic (İng.) dil()dışı (7, 19); dilbilim
expressive (İng.) anlatımsal (11) dışı (19)
expressive function (İng.) anlatım işlevi (2); extra-linguistique (Fra.) dil dışı, dilbilim dışı
anlatımsallık işlevi (11, 19) (19)
extended response (İng.) uzun yanıt (4) extralinguistic features (İng.) dildışı özellikler
Extended Standard Theory (İng.) Genişletilmiş (2)
Standart Kuram (12) extrapolation (İng.) kestirim (4)
Extension (Alm.) kaplam (19) extraposition (İng.) dışa kaydırma kuralı (2)
extension (Fra.) kaplam (19) extraversion (İng.) dışadönüklük (7)
extension (İng.) kaplam(2, 19); uzanım (2) extrinsic motivation (İng.) dışsal güdüleme (7)
extension of meaning (İng.) anlam genişlemesi extrinsic ordering (İng.) dış sıralama (2)
(2) extroversion (İng.) dışa dönüklük (12)
extension sémantique (Fra.) anlam eyyam (T/e) günler (1)
genişlemesi (11, 19) eza (T/e) sıkıntı, üzgü (1)
extensional meaning (İng.) uzanımsal anlam ezberlemek (T/e) bellemek (1)
(2) ezcümle (T/e) başlıca, örnek olarak (1)
extensive reading (İng.) yaygın okuma (7, 12) ezel (T/e) öncesizlik (1)
external adequacy (İng.) dış yeterlilik (2) ezeli (T/e) eski, öncesiz (1)
external argument (İng.) dışsal katılan (5) eziyet (T/e) sıkıntı, üzgü (1)
external force (İng.) dıştan zorlama (5) eziyetli (T/e) üzgülü (1)
external meaning (İng.) dışanlam (2) eziyetsiz (T/e) üzgüsüz (1)
external subject (İng.) dışsal özne (5) ezkaza (T/e) yanlışlıkla (1)
external validity (İng.) dışsal geçerlik (4)

factive (İng.) olgu adılı (2)


factivity (İng.) olgusallık (2)
factor (İng.) değişken (4); etken (Y); etmen (4, Y)
factor analysis (İng.) etken çözümlemesi (7);
etmen çözümlemesi (4)
factuality (İng.) gerçeklik (12)
facultative variant (İng.) seçmeli değişken (2)
faal (T/e) çalışkan (1) fading (İng.) alçalmalı (2)
faal (T/e) etkin (1) fahiş (T/e) aşırı, ölçüdışı (1)
faaliyet (T/e) çalışkanlık, çalışma (1); etkinlik (1, fahişe (T/e) orospu, satılık kadın (1)
Y) fahri (T/e) onursal (1)
faaliyet göstermek (T/e) çalışmak, etkinlik faide (T/e) yarar (1)
göstermek (1) faikiyet (T/e) üstünlük (1)
fable (Fra.) öykünce (9) fail (T/e) eden (1); özne (1, 11); yapan (1)
fabrika (T/e) üretimlik (1) failure (İng.) başarısızlık (4)
fabrikasyon (T/e) yapım (1) faire cognitif (Fra.) bilişsel eylem (9)
face to face interaction (İng.) yüzyüze fairness (İng.) eşitlik, tarafsızlık, uygunluk (4)
etkileşim (7) fait de discours (Fra.) söylem olgusu (8)
face validity (İng.) görünüş geçerliği (4, 7); fait de langue (Fra.) dil olgusu (8)
öznel geçerlilik (7) faiz (T/e) artar, ürem (1)
face-to-face test (İng.) yüz-yüze sınav (4) fakat (T/e) ancak, yalnız (1)
Fachausdrücke (Alm.) terimce (11) fakir (T/e) yoksul (1)
facia (T/e) acıklı olay, ağlatı (1) fakirhane (T/e) bakımyurdu (1)
facility (İng.) kolaylık (4, 12)
faks (T/e) belgegeçer (Y)
facility value (İng.) kolaylık-zorluk değeri (4) faksimile (T/e) tıpkıbasım (1, Y)
fact (İng.) olgu (2)
Faktitiv (Alm.) ettirgen çatı, ettirgen eylem (11,
factif (Fra.) olu durumu (11) 19)
factitive verb (İng.) ettirgen eylem (2, 11, 19) Faktitivum (Alm.) ettirgen çatı (11, 19), ettirgen
factitive voice (İng.) ettirgen çatı (11, 19) eylem (11)

46
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

Faktivus (Alm.) olu durumu (11) fasit daire (T/e) kısırdöngü (1)
faktör (T/e) etken (1, Y); etmen (Y) fason (T/e) biçim, kesim (1)
fakultative Transformation (Alm.) seçimlik faş etmek (T/e) açığa vurmak, açıklamak (1)
dönüşüm (11, 19) fatura (T/e) satımca, satımlık (1)
fal (T/e) bakı (1) faucalisation (İng.) sertleştirme (2)
falcı (T/e) bakıcı (1) fauna (T/e) direy (1)
fall (İng.) düşen perde (13) favourite sentence (İng.) eksiksiz tümce (2)
fallacy (İng.) yanıltmaca (2) fax (İng.) belgegeçer (Y)
falling (İng.) alçalan (2) fay (T/e) kırık (1)
falling / rising (İng.) alçalan / yükselen (2) fayans (T/e) sırlıtaş (1)
false beginner (İng.) eksik başlangıçlı öğrenci fayda (T/e) yarar (1, Y)
(3, 7) faydalanmak (T/e) yararlanmak (1, Y)
false cognate (İng.) yanıltıcı eş asıllı (2); yanlış faydalı (T/e) yararlı (1)
kökteş (7); yanıltıcı eşdeş (3) faydasız (T/e) yararsız (1)
falso (T/e) yanlış davranış, yanlışlık, yanlış (1) faz (T/e) evre (1)
familiar form (İng.) gündelik biçim, içtenlikli fazilet (T/e) erdem (1)
biçim (2) faziletli (T/e) erdemli (1)
famille de langues (Fra.) dil ailesi (10, 11, 17, fazla (T/e) artmış, aşırı çok, aşkın, gereğinden
19)
çok, gereksiz, yersiz (1)
famille de mots (Fra.) sözcük ailesi (11, 19) FCE (İng.) Birinci Düzey İngilizce Yeterlik
family language (İng.) aile dili (15) Belgesi (4)
family of languages (İng.) dil ailesi (11, 19) feature (İng.) belirti (19); özellik (2, 8, 10, 11, 19)
family of words (İng.) sözcük ailesi (11, 19) feature cavity (İng.) ayırıcı özellik (2)
family terms (İng.) akrabalık terimleri (2) feature loss (İng.) ayırıcı özellik yitimi, özellik
family tree (İng.) dil akrabalığı ağacı (2) yitimi (13)
fanatik (T/e) bağnaz (1) fecaat (T/e) çok acıklı (1)
fanatizm (T/e) bağnazlık (1) feci (T/e) çok acıklı, yürekler acısı (1)
fani (T/e) ölümlü (1) fecir (T/e) güner (1)
fantastique (Fra.) düşlemsel (9) feda etmek (T/e) gözden çıkarmak, kıymak (1)
fantezi (T/e) düşlem, süslü (1) fedakâr (T/e) özverili (1)
faraza (T/e) diyelim ki, sözgelişi, tutalım ki (1) fedakârlık (T/e) özveri (1)
faraziye (T/e) varsayım (1) federal (T/e) birleşik (1)
farbala (T/e) fırfır (1) federasyon (T/e) birlik (1)
farenjit (T/e) yutak yangısı (1) federe (T/e) birlikteş (1)
farika (T/e) ayırtaç (1) feedback (İng.) geri iletim (2); geri-bildiri (16);
fark (T/e) ayrım (1, Y); başkalık, değişiklik (Y) geribildirim (geri bildirim) (4, 12); geriiletim
fark edilmek (T/e) ayrımsanmak (1) (7); geri-itilim, ters-iti (16)
fark etmek (T/e) ayırdına varmak (Y); feeding rule order (İng.) destekleyici kural
ayrımlanmak, ayrımsamak (1) sıralaması (2)
fark etmez (T/e) aynı şey, değişmez, önemi felaket (T/e) çok kötü, karayıkım (1)
yok, önemli değil (1) felç (T/e) inme (1)
farkındalık (T/e) bilinçlilik (Y) felçli (T/e) inmeli (1)
farklı (T/e) ayrımlı (1) Feld (Alm.) alan (10, 11, 19)
farklılaşmak (T/e) ayrımlılaşmak (1) Feldtheorie (Alm.) alan kuramı (19)
farmakoloji (T/e) embilim (1) felicity conditions (İng.) gerçekleşme kuralları
farz (T/e) başkoşul, boyun borcu, çok gerekli, (2, 7)
varsayma, zorunlu (1) feminin (Alm.) dişil (10)
farz etmek (T/e) varsaymak (1) féminin (Fra.) dişil (10, 11, 17, 19)
farzımuhal (T/e) tutalım ki (1) feminine (İng.) dişil (2, 10, 11, 19, Y)
fascism (İng.) bindirmecilik, tepedencilik, Femininum (Alm.) dişil (10, 11, 19)
tepeden-inmecilik (16) fena (T/e) çok, kötü, üzücü (1)
fasıl (T/e) bölüm (1) fenalaşmak (T/e) kötüleşmek (1)
fasıla (T/e) ara, aralık (1) fenalık (T/e) kötülük (1)
fasılalı (T/e) aralı, aralıklı (1) fenomen (T/e) görüngü (1, Y); olay (1)
fasılasız (T/e) ara vermeden, aralıksız (1) fenotip (T/e) soyserim (1)
fasih (T/e) açık, anlaşılır, düzgün (1) feodal (T/e) derebeyi (1)
fasikül (T/e) böle (1) feodalite (T/e) derebeylik (1)

47
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

feodalizm (T/e) derebeylik (1) figurativ (Alm.) değişmeceli (11, 19)


fer (T/e) aydınlık, parlaklık (1) figurative (İng.) değişmeceli (11, 19)
feragat (T/e) el çekme (1) figurative language (İng.) değişmeceli dil (2)
feragat etmek (T/e) el çekme (1) figure (Fra.) beti (11, 19); değişmece (10, 11, 17,
ferah (T/e) geniş, iç açıcı (1) 19)
feraset (T/e) anlayış, seziş (1) figure (İng.) beti (11, 19); değişmece (10, 11, 19);
ferasetli (T/e) anlayışlı, ince (1) figür (18)
ferdi (T/e) bireysel, kişisel (1) figuré (Fra.) değişmeceli (19)
ferdiyetçilik (T/e) bireycilik (1) figure de construction (Fra.) kuruluşla ilgili beti
fer-i fiil (T/e) eylemsi, ortaç (11) (9)
feribot (T/e) taşıt gemisi (1) figure of speech (İng.) söz sanatı (2, 7)
ferman (T/e) buyruk (1) figures de rhétorique (Fra.) sözbilim betileri (9)
fermantasyon (T/e) mayalanma (1) fihrist (T/e) dizin (1)
fermé (Fra.) kapalı (8, 11, 17, 19) fiil (T/e) edim (1); (1, 11)
fermejüp (T/e) çıtçıt (1) fiil cezri (T/e) eylem kökü (11)
fermeture (Fra.) kapalılık, kapanma (11, 19) fiil cümlesi (T/e) eylem tümcesi (11)
fermuar (T/e) kapayıcı (1) fiil gövdesi (T/e) eylem gövdesi (11)
fersah fersah (T/e) bol bol, pek çok (1) fiil tasrifi (T/e) eylem çekimi (11)
fert (T/e) birey (1) fiilen (T/e) eylemli olarak (1)
feryat (T/e) çığlık, haykırış (1) fiili (T/e) edimsel, eylemsel (1)
fesat (T/e) arabozucu, bozukluk, kargaşalık, fiil-i cevheri (T/e) ekeylem (11)
karışıklık, karıştırıcı (1) fiil-i iane (T/e) yardımcı eylem (11)
fesatçı (T/e) arabozucu (1) fiil-i istimrari (T/e) sürerlik eylemi (11)
fesatçılık (T/e) arabozuculuk (1) fiilimsi (T/e) eylemsi (11)
feshetmek (T/e) bozmak, dağıtmak, kaldırmak fikir (T/e) düşün (1); düşünce (1, Y)
(1) fikir hürriyeti (T/e) düşün özgürlüğü, düşünce
festival (T/e) şenlik (1) özgürlüğü (1)
fetiş (T/e) tapıncak (1) fikri (T/e) düşünsel (1)
fetişist (T/e) tapıncakçı (1) fikrisabit (T/e) saplantı (1)
fetişizm (T/e) tapıncakçılık (1) fiksiyon (T/e) imge (1)
feveran (T/e) köpürme, öfkelenme, taşma (1) fiktif (T/e) imgesel (1)
feveran etmek (T/e) öfkelenmek, sinirlenmek filhakika (T/e) doğrusu, gerçekten (1)
(1) filiz (T/e) sürgün (1)
fevk (T/e) üst, yukarı (1) filler class (İng.) tümleyici küme (2)
fevkalade (T/e) olağanüstü (1) filoloji (T/e) örütbilim (1)
fevri (T/e) taşkınca (1) filolojik (T/e) örütbilimsel (1)
feyizli (T/e) bol, verimli (1) filter (İng.) süzgeç (12, Y)
feyz (feyiz) (T/e) gürlük, verimlilik (1) filtre (T/e) süzek, süzgeç (1)
feza (T/e) uzay (1) filtreli (T/e) süzekli (1)
fezleke (T/e) özet (1) filvaki (T/e) gerçekte, gerçekten (1)
fıtrat (T/e) yaradılış (1) final (T/e) sonlama (1)
fıtri (T/e) doğuştan, yaradılıştan (1) Final form (İng.) bitmiş sınav, hazırlanmış
fictif (Fra.) kurmaca (9) sınav (4)
fiction (İng.) kurmaca (2, 12) final glide (İng.) gevşeme (11, 19)
fictional (İng.) kurmaca (12) final phoneme (İng.) sonses (11, 19)
fidye (T/e) kurtarmalık (1) finanse etmek (T/e) akçalamak (1)
field (İng.) alan (2, 10, 11, 19) finansman (T/e) akçalama, akçalama (1)
field dependent (İng.) alan bağımlı (3, 7) finding out emotional attitudes (İng.) duygusal
field independent (İng.) alan bağımlı (7) eğilimleri öğrenmek (12)
field of discourse (İng.) söylem alanı (2) finding out intellectual attitudes (İng.)
field of occupation (İng.) uğraş alanı (16) düşünsel tutumları öğrenmek (12); ussal
field theory (İng.) alan kuramı (2, 7, 19) tutumları öğrenmek (12)
field work (İng.) alan çalışması (2, 12) finding out moral attitudes (İng.) ahlaki
field-specific test (İng.) alan bağımlı sınav (4) tutumları öğrenmek (12)
Figur (Alm.) beti (11, 19); değişmece (10, 11, 19); finiş (T/e) bitiş, bitme (1)
figür (18) finite (İng.) bitimli (13)
figura (İta.) beti (8) finite state grammar (İng.) sonlu dilbilgisi (2)

48
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

finite verb (İng.) çekimli eylem (2, 7) focalisation (Fra.) odaklaşma (19); odaklayım
firak (T/e) ayrılık (1) (9)
firar (T/e) kaçış, kaçma, kurtulma (1) focalisation (İng.) odaklaştırma (19)
firari (T/e) kaçak (1) focus (Fra.) odak (19)
firkat (T/e) ayrılık, ayrılış (1) focus (İng.) odak (12, 13, 19)
first articulation (İng.) birinci eklemleme (2, focusing (İng.) odaklama (5, 13)
11); birinci eklemlilik (19) focusing particles (İng.) odaklayıcı (13)
First Certificate in English (İng.) Birinci Düzey focussing (İng.) odak seçimi (13)
İngilizce Yeterlik Belgesi (4) Fokus (Alm.) odak (19)
first infinitive (İng.) ana eylemlik (2) Fokusierung (Alm.) odaklaştırma (19)
first language (İng.) ilk dil (7) folk etymology (İng.) benzetim kökenlemesi
first language (İng.) yerli dil (2) (2); halk kökenbilimi (19); köken yakıştırma
first language acquisition (İng.) ilk dil edinimi (19); yakıştırma (16); yanlış kökenleme (11);
(7) yerlileştirme (2, 19)
first order language (İng.) konu dil (2) folklor (T/e) halk oyunu, halkbilgisi (1)
first person (İng.) birinci kişi (2) follow-up (İng.) sürdürme (12)
first possessive (İng.) birincil iyelik (2) fon (T/e) anapara, dipyüzey (1)
fit (İng.) uyarlık, uygunluk (4) fonction (Fra.) görev (10, 19); işlev (8, 10, 11, 17,
fit statistics (İng.) uyarlık değerleri (4) 19)
fitne (T/e) geçimsizlik, karışıklık (1) fonction appellative (Fra.) çağrı işlevi (19)
fixation (İng.) kemikleşmiş biçim (2) fonction associative (Fra.) çağrışımsal bağıntı
fixed accent (İng.) durağan vurgu (2) (17)
fixed choice (İng.) belirlenmiş, seçme (4) fonction cognitive (Fra.) bilisel işlev (17)
fixed ration (İng.) belirlenmiş, sabit oranlı (4) fonction conatif (Fra.) çağrı işlevi (9)
fixed stress (İng.) durağan vurgu (7) fonction conative (Fra.) bilisel işlev (8); çağrı
fixed word order (İng.) değişmez sözcük dizilişi işlevi (11, 17, 19)
(2) fonction culminative (Fra.) yücelim işlevi (8, 17,
fiyaka (T/e) çalım, gösteriş (1) 19)
fiyat (T/e) eder (1) fonction de situation (Fra.) durum işlevi (9)
fizibilite (T/e) uygulanabilirlik, yapılabilirlik (1) fonction délimitative (Fra.) sınırlandırma işlevi
(8)
flap (İng.) çarpmalı (13); titrek (2)
fonction démarcative (Fra.) sınırlayıcı işlev (17)
flapped (İng.) titrek (11, 19)
fonction dénotative (Fra.) düzanlam işlevi (9);
flashcard (İng.) bilgi kartı (7)
düzanlamsal işlev (17)
flat (İng.) bemolleşme (2); bemolleşmiş (11, 19);
fonction différentielle (Fra.) ayrımsal işlev (8)
düz (13)
fonction distinctive (Fra.) ayırıcı işlev (8, 17)
flatness harmony (İng.) küçük ünlü uyumu (13)
fonction émotive (Fra.) coşku işlevi (8, 17);
flection (İng.) büküm (2); bükün (11, 19)
duyusal işlev (9)
flektierende Sprachen (Alm.) bükünlü diller (10,
fonction expressive (Fra.) anlatımsal işlev (8);
11, 19)
anlatımsallık işlevi (9, 11, 19)
FLES (İng.) ilköğretim düzeyinde yabancı dil (7)
fonction linguistique (Fra.) dilbilim işlevi (9)
Flexion (Alm.) bükün (11, 19)
fonction métalinguistique (Fra.) üst(-)dil işlevi
flexion (Fra.) bükün (10, 11, 17, 19)
(8, 9, 11, 17, 19)
flexion (İng.) büküm (2); bükün (10) fonction phatique (Fra.) ilişki işlevi (8, 9, 11, 17,
flexional ending (İng.) büküm eki (2) 19)
flexional language (İng.) bükümlü dil (2) fonction poétique (Fra.) sanat işlevi (11); şiirsel
flexional languages (İng.) bükünlü diller (11, işlev (9); yazın işlevi (19); yazınsal işlev (8, 11,
19) 17, 19)
Flexionsendung (Alm.) çekim eki (11, 19) fonction référentielle (Fra.) gönderge işlevi (8,
floating element (İng.) artık öge (2) 9, 11, 17, 19); gösterim işlevi (19)
floor effect (İng.) alt kümelenme (4) fonction représentative (Fra.) gösterim işlevi
fluctuation (Fra.) dalgalanma (19) (17)
fluctuation (İng.) dalgalanma (19) fonction symbolique (Fra.) simgesel işlev (17)
fluency (İng.) akıcılık (2, 7) fonction vocative (Fra.) seslenme işlevi (9)
fobi (T/e) korku, korkuntu (1) fonctionnalisme (Fra.) görevselcilik (10, 19);
focal area (İng.) odak bölgesi (2) işlevselcilik (10, 11, 17, 19)
focal movement (İng.) yükleme yanaşma (13) fonctionnaliste (Fra.) işlevselci (11, 19);
görevselci (19)

49
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

fonctionnel (Fra.) görevsel (10, 19); işlevsel (10, Formalismus (Alm.) biçimcilik (11, 18, 19)
11, 17, 19) formalist (T/e) biçimci (1)
fonctionnement (Fra.) işleyiş (8, 17) formalite (T/e) gerekli işlem (1)
fonem (T/e) sesbirim (1) formality (İng.) resmilik (2)
fonetik (T/e) sesbilgisi (1); sesbilim (1, Y) formalizm (T/e) biçimcilik (1)
fonksiyon (T/e) görev (1); işlev (1, Y) Formans (Alm.) yapım eki (11, 19)
fonograf (T/e) sesyazar (1) Formant (Alm.) biçimlendirici (11, 19)
fonoloji (T/e) sesbilim (1); sesdizim (Y) formant (Fra.) biçimlendirici (8, 11, 19);
foot (İng.) ayak (2, 13) oluşturucu (10, 11, 19)
force of breath (İng.) soluk baskısı (13) formant (İng.) biçimlendirici (2, 11, 19);
forced performance (İng.) ettirilme (5) biçimleyici (13)
forced-choice item (İng.) zorunlu yönlendirici formasyon (T/e) oluşum, yetişim (1)
madde (4) Formatierung (Alm.) biçimselleştirme (11)
forcing (İng.) zorlama (5) formation de mots (Fra.) sözcük yapımı (11, 19)
foreign language (İng.) yabancı dil (2, 7) Formativ (Alm.) oluşturucu (10, 11, 19)
foreign language teaching (İng.) yabancı dil formative (İng.) oluşturucu (8, 10, 11, 19);
öğretimi (7) oluşturucu öğe (2)
foreign languages in the elementary school formative assessment (İng.) biçimlendirici
(İng.) ilköğretim düzeyinde yabancı dil (7) değerlendirme (4)
foreign vs. second language learning (İng.) formative evaluation (İng.) biçimlendirici
yabancı dil/ikinci dil öğrenimi (7) değerlendirme (4); izlemsel değerlendirme
foreigner talk (İng.) yabancı konuşması (7, 12) (7)
foreignism (İng.) yabancı sözcük (2) formative test (İng.) izleme sınavı (4, 7)
forklift (T/e) kaldırmaç (1) forme (Fra.) biçim (8, 10, 11, 17, 19)
forlorn element (İng.) tümleyici öğe (2) forme libre (Fra.) bağımsız biçim (11, 19)
Form (Alm.) biçim (10, 11, 18, 19) forme liée (Fra.) bağımlı biçim (11, 19)
form (İng.) biçim (2, 4, 7, 8, 10, 11, 18, 19, Y); forme vectrice (Fra.) yönlendirici biçim (8)
yapı (4) formel (Fra.) biçimsel (10, 11, 17, 19)
form (T/e) biçim (1, Y) Formenlehre (Alm.) biçimbilim (10, 11, 19);
form class (İng.) eşbiçim kümesi (2) bükün (10, 11)
form word (İng.) biçim sözcük, yapı sözcüğü form-focus (İng.) yapı odaklı (7)
(2) formless language (İng.) yalınlayan dil (2)
forma (İta.) biçim (8) forms of address (İng.) seslenme biçimleri (7);
formal (Alm.) biçimsel (10, 11, 19) seslenmelik (2)
formal (İng.) biçimsel (2, 10, 11, 19) Formsprachen (Alm.) biçimleyici diller (11, 19)
formal (T/e) biçimsel (Y) formula (İng.) deyim (11, 19)
formal code (İng.) resmi düzenek (7) formulae (İng.) deyimce (2)
formal grammar (İng.) biçimci dilbilgisi (2); formül (T/e) çözüm yolu (1)
biçimsel dilbilgisi (2, 11, 19); kurallı dil, formüle etmek (T/e) biçimlendirmek (1)
ölçünlü dil (15) fors (T/e) güç (1)
formal language environment (İng.) resmi forslu (T/e) güçlü, sayılır, sözü geçen (1)
öğrenme ortamı (7) Fortis (Alm.) sert ünsüz (11, 19)
formal languages (İng.) biçimleyici diller (11, fortis (İng.) sert (13); sert ünsüz (2)
19) forum (T/e) toplutartışma (1)
formal schema (İng.) deneyim örgüsü (12) forvet (T/e) akıncı (1)
formal speech (İng.) resmi konuşma (2, 7) fos (T/e) boş (1)
formal test (İng.) resmi sınav (4) fosil (T/e) taşıl (1)
formal universal (İng.) biçimsel tümel / fosseptik (T/e) çürütme çukuru (1)
genelce (2) fossilisation (İng.) yer etme (12)
formal voice (İng.) biçimsel çatı (5) fossilized form (İng.) kemikleşmiş biçim (2)
formale Grammatik (Alm.) biçimsel dilbilgisi fotokopi (T/e) tıpkıçekim (1, Y)
(11, 19)
fotometre (T/e) ışıkölçer (1)
formalisation (Fra.) biçimselleştirme (11, 17, 19)
fotosel (T/e) ışıkgözü (1)
formalisation (İng.) biçimselleştirme (2, 11, 19)
fotosfer (T/e) ışıkyuvarı (1)
Formalisierung (Alm.) biçimselleştirme (19)
four phase drill (İng.) dört aşamalı alıştırma (7)
formalism (İng.) biçimcilik (2, 11, 18, 19)
four skills (İng.) dört beceri (7)
formalisme (Fra.) biçimcilik (11, 19)

50
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

fourier analysis (İng.) dalga bileşeni fronting (İng.) ön ünlüleşme (2)


çözümlemesi (2) fronto-palatal (İng.) öndamak ünsüzü (2)
Fragefürwort (Alm.) soru adılı (11) frozen speech (İng.) donuk konuşma (2)
Fragepartikel (Alm.) soru eki (11, 19) fuaye (T/e) aragezinek, gezinek (1)
Fragepronomen (Alm.) soru adılı (11, 19) fuel oil (İng.) yağ-yakıt (16)
Fragesatz (Alm.) soru tümcesi (11, 19) fuel-oil (T/e) yağyakıt (1)
Fragewort (Alm.) soru sıfatı (11, 19) Fuge (Alm.) kavşak (11, 19)
fraksiyon (T/e) bölüngü (1) fuhuş (T/e) orospuluk (1)
frame (İng.) bitirici (12); çerçeve, öğe (2) fuhuş yapmak (T/e) orospuluk yapmak (1)
framework (İng.) çatı (2) fukara (T/e) yoksul (1)
Français fondamental (Fra.) temel Fransızca (7) fukaralık (T/e) yoksulluk (1)
frapan (T/e) gözalıcı (1) full reduplication (İng.) tam ikileme (13)
frapanlık (T/e) gözalıcılık (1) full sentence (İng.) tam tümce (2)
free (İng.) bağımsız (2, 11, 13, 19) full stop (İng.) nokta, tam durak (2)
free alternant (İng.) bağımsız seçenek (2) full verb (İng.) asıl eylem (2, 7)
free composition (İng.) serbest yazma (7) full word (İng.) içerik sözcüğü (2)
free form (İng.) bağımsız biçim (2, 7, 8, 11, 19) fultaym (full time) (T/e) tümgün (1)
free practice (İng.) serbest alıştırma (7) function (İng.) görev (2, 10, 19); işlev (2, 8, 10,
free translation (İng.) bağımsız çeviri (7); 11, 12, 15, 18, 19)
serbest çeviri (2) function marker (İng.) işlev izleyen (5)
free variant (İng.) bireysel değişke (11, 19); function word (İng.) işlevsel sözcük, yapısal
özgür değişke (19) sözcük (7)
free variation (İng.) bağımsız değişim (2, 7, 13); functional (İng.) görevsel (10, 19); işlevsel (2,
özgür değişke (8); seçmeli (13) 10, 11, 19)
free vowel (İng.) engelsiz ünlü (2, 11, 19) functional category (İng.) işlevsel küme (2)
free word order (İng.) serbest sözcük dizilişi (2) functional change (İng.) işlevsel değişim (2)
frei (Alm.) bağımsız (11, 19) functional linguistics (İng.) işlevsel dilbilim (2,
freie Form (Alm.) bağımsız biçim (11, 19) 7, 11, 19); görevsel dilbilim (19)
freie Variante (Alm.) bireysel değişke (11); functional load (İng.) işlevsel ağırlık (2)
özgür değişke (19) functional mark (İng.) edimsel iz (5)
freier Vokal (Alm.) engelsiz ünlü (11, 19) functional paradigm (İng.) işlevsel çekim (12)
fren (T/e) durduraç (1) functional sentence perspective (FSP) (İng.)
frenlemek (T/e) durdurmak, engellemek (1) işlevsel tümce yaklaşımı (2)
fréquence (Fra.) sıklık (11, 19) functional syllabus (İng.) işlevsel izlence (2, 7)
frequency (İng.) ses frekansı (13); sıklık (2, 7, functional variety (İng.) işlevsel değişke (15)
11, 12, 19, Y); titreşim sıklığı (13) functionalism (İng.) görevselcilik (10, 19);
frequency analysis (İng.) sıklık çözümlemesi (2) işlevselcilik (2, 7, 10, 11, 19)
frequency aspect (İng.) sıklık görünüşü (2) functionalist (İng.) işlevselci (11, 19); görevselci
(19)
frequency count (İng.) sıklık sayımı (2)
functional-notional (İng.) işlevsel-kavramsal
frequency distribution (İng.) sıklık dağılımı (4)
(3, 12)
frequency of occurrence (İng.) kullanım sıklığı
functions of language (İng.) dilin işlevleri (7)
(2)
functor (İng.) bağımlı yapı biçimi (2)
Frequenz (Alm.) sıklık (11, 19)
fundamental frequency (İng.) temel frekans
fricative (Fra.) sürtüşmeli (8, 11, 19)
(13)
fricative (İng.) sızıcı (2); sızmalı (13); sürtünmeli
Funktion (Alm.) görev (10, 19); işlev (10, 11, 18,
(2, 7); sürtüşmeli (11, 19) 19)
friction (İng.) sürtünme (2) funktional (Alm.) görevsel (10, 19); işlevsel (10,
frictionless (İng.) sürtünmesiz (2) 11, 19)
frigorifik (T/e) soğutmalı (1) Funktionalismus (Alm.) görevselcilik (10, 19);
frijider (T/e) soğutucu (1) işlevselcilik (10, 11, 19)
Frikativ (Alm.) sürtüşmeli (11, 19) Funktionalist (Alm.) görevselci (19); işlevselci
friksiyon (T/e) ovma, ovuşturma (1) (11, 19)
front (İng.) dil önü (13); ince (2, 11, 13, 19); ön funktionell (Alm.) görevsel (10, 19); işlevsel (10,
(2, 11, 13, 19) 11, 19)
front vowel (İng.) damaksıl (11); ince (2); ince funktionelle Linguistik (Alm.) görevsel dilbilim
ünlü (13); ön ünlü (2) (19); işlevsel dilbilim (11, 19)
frontal (İng.) önleşmeyle ilgili (2) funzione segnica (İta.) gösterge işlevi (8)

51
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

fused compound (İng.) açık bileşik (2) Futurum (Alm.) gelecek zaman (11)
Fusion (Alm.) kaynaşma (19) fuzuli (T/e) gereksiz, yersiz (1)
fusion (Fra.) kaynaşma (19) fuzuli işgal (T/e) koltuk kapmaca, zorla oturma
fusion (İng.) kaynaşma (2, 19) (1)
fusional languages (İng.) kaynaşmalı / bükünlü fücceten (T/e) ansızın, birdenbire (1)
diller (2) füru (T/e) ayrıntılar, çocuklar, dallar, kollar,
futbol (T/e) ayaktopu (1) torunlar (1)
futhork (İng.) biçim yazı (2) Fürwort (Alm.) adıl (10)
Futur (Alm.) gelecek zaman (11, 19) füsun (T/e) büyü (1)
futur (Fra.) gelecek zaman (11, 19) füsunkâr (T/e) büyüleyici (1)
future (İng.) gelecek (2, 7); gelecek zaman (11, fütursuz (T/e) korkusuz, umursamaz (1)
19) fütürist (T/e) gelecekçi (1)
future in the past (İng.) geçmişte gelecek (2) fütürizm (T/e) gelecekçilik (1)
future perfect (İng.) gelecekte bitmişlik (2, 7) füze (T/e) uçul (1)
future tense (İng.) gelecek zaman (2)

gap-filling (İng.) boşluk doldurma (4)


garabet (T/e) şaşılasılık (1); yadsınlık (11)
garaj (T/e) arabalık (1)
garanti (T/e) güvence (1)
garantör (T/e) güvenceci (1)
garaz (T/e) amaç, erek, hınç (1)
gardırop (T/e) giysi dolabı, giysilik (1)
g factor (İng.) g etmeni (4) garip (T/e) acınası (kişi), kimsesiz, şaşılası,
gabi (T/e) anlayışsız (1) şaşırtıcı, yalnız, yersiz yurtsuz (1)
gaddar (T/e) acımasız, kıyıcı, kıyıncı (1) gark etmek (T/e) boğmak (bir şeye) (1)
gadir (T/e) kıygı, kıyın (1) gark olmak (T/e) boğulmak (bir şeye),
gafil (T/e) aymaz (1) gömülmek (bir şeye) (1)
gaflet (T/e) aymazlık, dalgı (1) garnitür (T/e) süslenti (1)
gaile (T/e) dert, sıkıntı (1) garp (T/e) batı (1)
gaip (T/e) bulunmayan, görünmeyen, garplı (T/e) batılı (1)
görünmezlik (1) gasbetmek (T/e) kapmak, zorla almak (1)
gaita (T/e) dışkı (1) gaseyan (T/e) iç bulantısı, kusma (1)
galat (T/e) bozuk, yanlış (söz) (1) gasp (T/e) zorla alına (1)
galatıhis (T/e) yanılsama, yanıltı (1) gastroentrolog (T/e) sindirim sayrılıkları
galatımeşhur (T/e) yaygın yanlış (1) uzmanı, sindirimbilimci (1)
galebe (T/e) üstünlük, yengi (1) gastroentroloji (T/e) sindirim sayrılıkları dalı,
galeri (T/e) sergilik, sergiyeri (1) sindirimbilim (1)
galeyan (T/e) coşma, kaynama, kaynaşma (1) gatekeeping test (İng.) seçme sınavı (4)
galeyana getirmek (T/e) coşturmak (1) Gattungsname (Alm.) cins adı (11); tür adı (19)
galiba (T/e) anlaşılan, görünüşe bakılırsa, Gaumenlaut (Alm.) damaksıl (11, 19)
görünüşe göre (1) Gaumensegellaut (Alm.) artdamaksıl (11, 19)
galibiyet (T/e) yenginlik (1) Gaunersprache (Alm.) argo (11, 19)
galip (T/e) yengin (1) gaybubet (T/e) bulunmayış, yokluk (1)
galiz (T/e) çirkin, iğrenç, kaba (1) gaye (T/e) amaç, erek (1)
galsame (T/e) solungaç (1) gayet (T/e) çok, pek, pek çok, son derece (1)
gam (T/e) dizi , kaygı, tasa, üzüntü (1) gayr (T/e) başkası, özge (1)
game (İng.) oyun (7) gayret (T/e) çaba (1)
gamlanmak (T/e) kaygılanmak, tasalanmak (1) gayretli (T/e) çaba gösteren (1)
gamlı (T/e) kaygılı, tasalı (1) gayri ahlaki (T/e) aktöredışı (1)
gammaz (T/e) çekiştirici, dedikoducu, kovcu (1) gayri hukuki (T/e) türedışı (1)
gammazlamak (T/e) çekiştirmek, kovlamak (1) gayri ihtiyari (T/e) düşünmeden, elinde
gamsız (T/e) kaygısız, tasasız, üzüntüsüz (1) olmayarak, istemeksizin (1)
gamsızlık (T/e) kaygısızlık, tasasızlık (1) gayri ilmi (T/e) bilimdışı (1)
ganimet (T/e) savaş kazancı, savaş vurgunu (1) gayri iradi (T/e) istençdışı, istençsiz (1)
gap (İng.) boşluk (12)

52
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

gayri kanuni (T/e) yasadışı (1) generalized transformation (İng.) genellemeli


gayri kıyasi (T/e) kuralsız (11) dönüşüm (2)
gayri menkul (T/e) taşınmaz (mal) (1) generate (İng.) oluşturma, üretme (2); üretmek
gayri meşru (T/e) evlilikdışı, töreye aykırı, (7)
yasaya aykırı, yolsuz (1) génératif (Fra.) üretici (10, 11, 17, 19)
gayri muntazam (T/e) düzensiz, gelişigüzel (1) generation (İng.) üretme (2)
gayri müteaddi (T/e) geçişsiz (11) generativ (Alm.) üretici (10, 11, 19)
gayri safi (T/e) katışık, kesintisiz (1) generative (İng.) üretici (2, 8, 10, 11, 19);
gayri sarih meful (T/e) dolaylı tümleç (11) üretimsel (2, 12, Y)
gayri şef evi sait (T/e) düz ünlü geniş (11) generative grammar (İng.) üretici dilbilgisi (2,
gayri tabii (T/e) doğadışı, olağandışı (1) 7, 8, 11, 19)
gaz (T/e) uçuntu (1) generative Grammatik (Alm.) üretici dilbilgisi
(11, 19)
gazal (T/e) ceren (1)
Generative Linguistics (İng.) Üretimsel Dilbilim
gazap (T/e) kızgınlık, öfke (1) (13)
Gebrauchsfunktion (Alm.) kullanım işlevi (18) generative Phonologie (Alm.) üretici sesbilim
gebundene Form (Alm.) bağımlı biçim (11, 19) (11, 19)
Gedächtnis (Alm.) bellek, hafıza (18) generative phonology (İng.) üretici sesbilgisi
gedeckter Vokal (Alm.) engelli ünlü (11, 19) (2, 19); üretici sesbilim (11); üretimsel
Gegenstandswort (Alm.) ad (11, 19) sesdizim (13)
Gegenwart (Alm.) şimdiki zaman (11, 19) generative semantics (İng.) üretici anlambilim
gehemmt (Alm.) engelli (11, 19) (2, 7, 11, 19)
gemeinsamer Nenner (Alm.) ortak payda (18) generative Semantik (Alm.) üretici anlambilim
Gemeinsprache (Alm.) ortak dil (11, 19) (11, 19)
geminate (İng.) ikizleşme (2) generative transformational grammar (İng.)
geminate consonant (İng.) çift ünsüz (13); ikiz üretimsel dönüşümlü dilbilgisi (7)
ünsüz (19) generative Transformationsgrammatik (Alm.)
Gemination (Alm.) ikileme (19) üretici - dönüşümsel dilbilgisi (10, 11, 19)
gemination (İng.) ikileme (19); ikizleşme (13); generic reference (İng.) genelleyici gönderim
(7)
ünsüz ikileşmesi (2)
gémination (Fra.) ikileme (19) generic term (İng.) genel terim, kapsayıcı
terim (2)
gen (T/e) buyrut (1)
generous plural (İng.) yinelemeli çoğul (2)
gender (İng.) cins (2, 7, 10, 11, 19); tür (12)
genetic (İng.) genetik (18); kalıtımsal (2, 18)
gender noun (İng.) cins adı (2)
génétique (Fra.) oluşumculuk (9)
genealogical (İng.) kalıtımsal (2)
genetisch (Alm.) genetik (18); kalıtımsal (18)
genealogical classification (İng.) akrabalık
Geneva School (İng.) Cenova Okulu (2)
sınıflandırması, kalıtımsal sınıflama (2)
genealoji (T/e) soyağacı, soybilim (1) geniş sait geniş ünlü (T/e) (11)
geniş sesli (T/e) geniş ünlü (11)
general (İng.) genel (2)
general grammar (İng.) genel dilbilgisi (2, 11, génitif (Fra.) tamlayan durumu (11, 19)
19) Genitiv (Alm.) tamlayan durumu (11, 19)
general language proficiency (İng.) genel dil genitive (İng.) tamlayan durumu (2, 11, 19)
yeterliği (4) genitive case (İng.) iyelik durumu (7)
general linguistics (İng.) genel dilbilim (2, 11, genosit (T/e) soykırım, soykırımı (1)
19) genotip (T/e) soyyapı (1)
general proficiency test (İng.) genel yeterlik genre (Fra.) cins (8, 10, 11, 17, 19)
sınavı (4) genre (İng.) tür (7)
general purpose English (İng.) genel amaçlı Genus (Alm.) cins (10, 11, 19); çatı (11)
İngilizce (7) Genus Verbi (Alm.) çatı (19)
general test (İng.) genel sınav (4) geographical (İng.) yercil, yöresel (2)
generalisation (İng.) genelleme (12); geographical classification (İng.) yercil
genelleşme (19) sınıflama (2)
généralisation (Fra.) genelleme(17); geographical linguistics (İng.) yercil dilbilim (2)
genelleşme (17, 19) géographie linguistique (Fra.) dilbilimsel
Generalisierung (Alm.) genelleşme (19) coğrafya (11, 19); uzamsal dilbilim(19)
generalizability theory (İng.) genelleme géolinguistique (Fra.) uzamdilbilim (17)
kuramı (4) Geräusch (Alm.) gürültü (11, 19)
generalization (İng.) genelleme (2, 7) gerçi (T/e) - ise de, her ne kadar (1)

53
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

geringste Anstrengung (Alm.) en az çaba Glossem (Alm.) dilbirim (11, 19)


yasası (11) glossematics (İng.) glosematik (11, 19); Yeni-
Germanic (İng.) German (2) Saussure’cü dilbilimi (2)
Germanic linguistics (İng.) Germen dilbilimi (2) Glossematik (Alm.) glosematik (11, 19)
Germanic sound shift (İng.) Germen ses glossématique (Fra.) glosematik (8, 11, 19)
kayması (2) glosseme (İng.) dilbirim (2, 11, 19)
gérondif (Fra.) ulaç (9, 11, 19) glossème (Fra.) dilbirim (11, 19)
gerund (İng.) ulaç (2, 7, 11, 19) glossogram (İng.) damak çizim (2)
gerundeter Vokal (Alm.) yuvarlak ünlü (11, 19) glossolalia (İng.) büyü dili (2)
gerundial clause (İng.) ayrık tümleç (2) glossology (İng.) dilbilim (eski) (2)
Gerundium (Alm.) ulaç (11, 19) glotis (T/e) ünlek (1)
gerundive (İng.) ortaç (2) Glottal (Alm.) gırtlaksıl (11, 19)
geschlossen (Alm.) kapalı (11, 19) glottal (İng.) gırtlaksıl (2, 11, 19)
geschriebene Sprache (Alm.) yazı dili (11, 19) glottal catch (İng.) gırtlak vuruşu (2, 11, 19)
gespannt (Alm.) gergin (11, 19) glottal stop (İng.) gırtlak ünsüzü (13); gırtlak
gespannter Konsonant (Alm.) sert ünsüz (11) vuruşu (11); gırtlaksı kapantı (7); gırtlaksı
gesprochene Sprache (Alm.) konuşma dili (19); patlamalı (2, 7)
sözlü dil (11, 19) glottale (Fra.) gırtlaksıl (11, 19)
gesture (İng.) işaret dili (2); jest (12) glottalisation (İng.) gırtlaksıllaşma (2)
Gestalt psychology (İng.) Geştalt ruhbilimi (7) glottalisé (Fra.) gırtlaksıllaşmış (8)
getr (T/e) tozluk (1) glottalized (İng.) gırtlaksıllaşmış (2)
getting things done (İng.) birine bir iş glottis (İng.) gırtlak (13); ses telleri açıklığı (2);
yaptırmak (12) ses telleri arası (13)
ghost form (İng.) aldatıcı biçim (2) Glottochronie (Alm.) dil tarihlemesi (11)
gıda (T/e) besin, yiyecek (1) Glottochronologie (Alm.) dil tarihlemesi (19)
gına (T/e) bıkma, usanma (1) glottochronologie (Fra.) dil tarihlemesi (11, 19)
gıpta etmek (T/e) imrenmek (1) glottochronology (İng.) dil tarihlemesi (11, 19);
gıyaben (T/e) uzaktan, yokluğunda (1) dil tarihlendirmesi (2)
gıyabında (T/e) arkasından, yokken (1) glottogonic linguistics (İng.) köken dilbilimi (2)
gıyabi (T/e) görüşmeden, yokken (1) glottology (İng.) (eski) dilbilim (2)
gıyap (T/e) bulunmama, yitiklik, yokluk (1) glottopolitics (İng.) kurumsal dilbilim (2)
gingival (İng.) dişyuvasıl (11, 19) GLP (İng.) genel dil yeterliği (4)
gipfelbildende Funktion (Alm.) yücelim işlevi gnomic present tense (İng.) geniş şimdiki
(19) zaman (2)
girdap (T/e) burgaç (1) goal (İng.) erek (2, 7); etkilenen (5)
girift (T/e) çapraşık, dolaşık, girişik, karışık (1) goal directedness (İng.) amaç yönetimlilik (14)
giriftar olmak (T/e) düşmek, tutulmak, goal oriented (İng.) hedef yöneltimli (14)
uğramak, yakalanmak (1) good language learner studies (İng.) başarılı
girizgâh (T/e) giriş, girişlik (1) öğrenci incelemeleri (7)
gist (İng.) öz (2) gourmet (İng.) damak titizi (16)
given (İng.) bilinen, eski (2) governed (İng.) yönetilen (2)
given information (İng.) bilinen, eski bilgi (5); governing (İng.) yöneten (2)
verilmiş bilgi (13) governing item (İng.) yönetici (11, 19)
given-new information (İng.) eski-yeni bilgi (7) government (İng.) yönetme (2, 7, 11, 19)
glass tunnel (İng.) cam geçit (14) gradable (İng.) aşamalanır (7)
glide (İng.) akıcı, kayıcı (13); yarı ünlü (2, 11, 19) gradable adjective (İng.) aşamalanır sıfat (7)
Gliederung (Alm.) eklemlenme (18) gradation (Fra.) kerteleme (9)
global assessment (İng.) genel değerlendirme gradation (İng.) almaşma (11, 19); aşamalama
(4) (7); derecelendirme (2)
global error (İng.) kapsamlı yanlış (3, 7) gradation descendante (Fra.) alçalan
global learning (İng.) bütüncü öğrenme (3); kerteleme (9)
bütünsel öğrenme (7) grade (İng.) not, puan (4)
global pattern (İng.) genel düzen (2) graded antonymy (İng.) aşamalı karşıt
global rating (İng.) genel sınıflandırma (4) anlamlılık (2)
global scoring (İng.) notlandırma (4) graded objectives (İng.) aşamalı hedefler (4)
gloss (İng.) açımlama, yorum (2) graded reader (İng.) basamaklı okuma kitabı
glossary (İng.) sözlükçe (2) (7)

54
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

grading (İng.) aşamalama (7); dereceleme (2); grammatical interference (İng.) dilbilgisel
sıralanma (12) girişim (15)
gradual (İng.) aşamalı (2) grammatical item (İng.) dilbilgisel öğe (2, 8)
grafik (T/e) çizenek, çizge (1) grammatical meaning (İng.) dilbilgisel anlam
grafoloji (T/e) yazıbilim (1) (2, 7)
gramatikal (T/e) dilbilgisel (1) grammatical morpheme (İng.) biçimbirim (11,
gramer (T/e) dilbilgisi (1, 11) 19); dilbilgisibirim (19)
grammaire (Fra.) dilbilgisi (8, 10, 11, 17, 19) grammatical subject (İng.) dilbilgisel özne (2)
grammaire comparée (Fra.) karşılaştırmalı grammatical syllabus (İng.) dilbilgisel izlence,
dilbilgisi (17, 19); karşılaştırmalı dilbilim (11) yapısal izlence (7)
grammaire de(s) dépendances (Fra.) bağımsal grammatical unit (İng.) dilbilgisel birim (2)
dilbilgisi (11, 19) grammatical word (İng.) yapısal sözcük (7)
grammaire de discours (Fra.) söylem dilbilgisi grammaticalisation (Fra.) dilbilgiselleşme (11,
(9) 19)
grammaire de texte (Fra.) metin dilbilgisi (9) grammaticalisation (İng.) dilbilgiselleşme (2,
grammaire des cas (Fra.) durum dilbilgisi (11, 11, 19)
19) grammaticalité (Fra.) dilbilgisellik (9, 11, 19)
grammaire formelle (Fra.) bağımsal dilbilgisi grammaticality (İng.) dilbilgisel doğruluk (12);
(11); biçimsel dilbilgisi (19) dilbilgisellik (2, 11, 19)
grammaire générale (Fra.) genel dilbilgisi (11, grammaticalness (İng.) dilbilgisellik (8)
17, 19) Grammatik (Alm.) dilbilgisi (10, 11, 18, 19)
grammaire générative (Fra.) üretici dilbilgisi Grammatikalisierung (Alm.) dilbilgiselleşme
(11, 19) (11, 19)
grammaire générative transformationnelle Grammatikalität (Alm.) dilbilgisellik (11, 19)
(Fra.) üretici – dönüşümsel dilbilgisi (10, 11, grammatisch (Alm.) dilbilgisel (10, 11, 19)
17, 19) grammatisches Morphem (Alm.) biçimbirim
grammaire normative (Fra.) kuralcı dilbilgisi (11)
(17) grammatology (İng.) yazı bilgisi (2)
grammaire stratificationnelle (Fra.) katmansal Grammem (Alm.) biçimbirim (11)
dilbilgisi (19) grammeme (İng.) dilbilgisel birim (2);
grammaire traditionnelle (Fra.) geleneksel dilbilgisibirim (19)
dilbilgisi (8) grammème (Fra.) biçimbirim (11); dilbilgisibirim
grammaire transformationnelle (Fra.) (17, 19)
dönüşümsel dilbilgisi (8, 11, 19) grammetrics (İng.) yazar dili bilgisi (2)
grammar (İng.) dil düzeneği (16); dilbilgisi (2, 7, graph (İng.) yazıbirimlik (2)
8, 10, 11, 18, 19) Graphem (Alm.) yazıbirim (19)
grammar teaching (İng.) dilbilgisi öğretimi (7) grapheme (İng.) yazbirim (2, 7, 19)
grammar test (İng.) dilbilgisi sınavı (4) graphème (Fra.) yazıbirim (9, 17, 19)
grammar translation method (İng.) dilbilgisi- graphemics (İng.) yazıbilim (2)
çeviri yöntemi (7) Graphemvariante (Alm.) yazısal değişke (19)
grammarian (İng.) dilbilgici, dilbilgisi uzmanı graphetics (İng.) yazı bilgisi (2)
(2)
graphic substance (İng.) yazım kök (2)
grammatical (Fra.) dilbilgisel (10, 11, 17, 19)
graphics (İng.) yazı bilgisi (2)
grammatical (İng.) dilbilgisel (2, 7, 8, 10, 11, 19)
graphonomy (İng.) yazı bilgisi (2)
grammatical ambiguity (İng.) dilbilgisel
grave (Fra.) pes (8, 11, 17, 19)
belirsizlik (2, 7)
grave (İng.) pes (2, 11, 19)
grammatical analysis (İng.) dilbilgisel
grave accent (İng.) peslik vurgusu (2)
çözümleme (11, 19); dilbilgisi çözümlemesi (2)
great ape (İng.) büyük-maymun (16)
grammatical category (İng.) dilbilgisel küme
Great English Vowel Shift (İng.) İngilizce
(2); dilbilgisi kümesi (2, 7)
Büyük Ünlü Kayması (2)
grammatical competence (İng.) dilbilgisi edinci
Grenzsignal (Alm.) sınırlayıcı (11, 19)
(4); dilbilgisi yetisi (2)
grev (T/e) bırakım, işbırakımı (1)
grammatical consciousness raising (İng.)
grevci (T/e) bırakımcı, işbırakımcı (1)
dilbilgisi bilincini yükseltme (7)
greyder (T/e) yerdüzler (1)
grammatical dependency (İng.) dilbilgisel
greyfurt (T/e) altıntop (1)
bağımlılık (2)
grammatical function (İng.) dilbilgisel işlev (7) gri (T/e) boz, külrengi (1)
grammatical gender (İng.) dilbilgisel cins (2) Grimm‘s Law (İng.) Grimm Yasası (2)

55
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

groove (İng.) oluklu (2) guessing (İng.) kestirme (4)


grotesque (Fra.) grotesk (9) gufran (T/e) yarlıgama (1)
grounding (İng.) odaklama (3) gurbet (T/e) yadel (1)
group (İng.) öbek (2, 11, 19) gurbetçi (T/e) yadelci (1)
group accent (İng.) öbek vurgusu (2) gurup (T/e) gün batımı (1)
group genitive (İng.) öbek iyeliği (2) gurur (T/e) benlik, burun büyüklüğü,
group language (İng.) küme dili (15) büyüklenme, kasıntı, kurum, övünç,
group of phones (İng.) ses kümesi, ses öbeği şişinme (1)
(18) gururlu (T/e) benliğine düşkün, benlikçi, burnu
group test (İng.) küme sınavı (4) büyük, kasıntılı, kurumlu, övünçlü (1)
group work (İng.) küme çalışması (7) gusto (T/e) beğeni (1)
groupe (Fra.) öbek (8, 11, 19) Guttural (Alm.) boğazsıl (11, 19)
groupe de langues (Fra.) dil öbeği (11, 19) guttural (Fra.) boğazsıl (11, 19)
groupe déterminatif (Fra.) tamlama (11, 19) guttural (İng.) boğazsıl (2, 11, 19)
grouping (İng.) sınıflama, sınıflandırma (18) gümrah (T/e) bol, çok, gür, sık (1)
Grundlage (Alm.) taban (11) günah (T/e) suç, yazık (1)
Grundwort (Alm.) tamlanan (11) günahkâr (T/e) suçlu, yazıklı (1)
grup (T/e) küme (1, Y); öbek, takım, topluluk, güney kutbu (T/e) güney yerucu (1)
yığın (1) güruh (T/e) toplaşım (1)
Gruppe (Alm.) öbek (11, 19) güya (T/e) denildiğine göre, -miş gibi, sanki,
Gruppierung (Alm.) sınıflama, sınıflandırma sözde (1)
(18) güzergâh (T/e) yol boyu, yol üstü (1)
G-theory (İng.) genelleme kuramı (4) güzide (T/e) seçilmiş, seçkin, seçme (1)
guatr (T/e) boğazlak, bukuk (1) gyngival (İng.) dişyuvasıl (2)
gudde (T/e) bez, beze (1)

hademe (T/e) odacı (1)


hademelik (T/e) odacılık (1)
hadım (T/e) enenmiş (erkek) (1)
hadım etmek (T/e) enemek (1)
hadise (T/e) olay (1)
hadiseli (T/e) olaylı (1)
hadisesiz (T/e) olaysız (1)
habaset (T/e) kötülük (1) hadsiz hesapsız (T/e) sınırsız, ölçüsüz, sayısız
haber (T/e) salık, duyuk (1); yüklem (11) (1)
haber cümlesi (T/e) bildirme tümcesi (11) hafakanlar basmak (T/e) bunalmak (1)
haber siygası (T/e) bildirme kipi (11) hafıza (T/e) bellek (1, Y)
haberleşme (T/e) bildirişme, yazışma (1) hafi (T/e) gizli, saklı (1)
habis (T/e) kötü, kötücül (1) hafif (T/e) yeğni, yeğnil, kolay, hoppa (1)
habit (İng.) alışkanlık (7, 12) hafifçe (T/e) yavaşça, yeğnice, yeğnilce (1)
habit formation (İng.) alışkanlık oluşturma (2) hafifletici (T/e) dindirici, kolaylaştırıcı,
habitual aspect (İng.) alışkanlık görünüşü (2) yeğnilleştirici (1)
hacet (T/e) gerek, gereklik (1) hafiflik (T/e) yeğnilik, yeğnillik, hoppalık (1)
hacim (T/e) oylum (1, Y) hafifmeşrep (T/e) hoppa (1)
hacimli (T/e) oylumlu (1) hafiye (T/e) gizli görevli (1)
hacir (T/e) kısıt (1) hafriyat (T/e) kazı, kazılar (1)
hacir altına almak (T/e) kısıtlamak (1) haftaym (T/e) ara (1)
haciz (T/e) el koyma (1) hail (T/e) engel (1)
haciz koymak (T/e) el koymak (1) hain (T/e) satkın, kötü (1)
had (T/e) aşama (1) haiz (T/e) ...olan (1)
hâd (T/e) aşırı, evegen, çabuk ilerleyen Hak (T/e) Tanrı (1)
(sayrılık) (1) hak (T/e) tüze, kazanım, pay, sağpay (1)
had safha (T/e) gergin evre, ileri evre, gergin hâk (T/e) toprak (1)
dönem (1) hak etmek (T/e) kazanımlamak, –e değer
haddinden fazla (T/e) gereğinden çok (1) olmak (1)
haddini aşmak (T/e) aşırı gitmek (1) hak sahibi (T/e) kazanımlı, sağpaylı (1)

56
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

hakaret (T/e) aşağılama, aşağısama (1) hammadde (T/e) işlenmemiş özdek (1)
hakaret etmek (T/e) aşağılamak, aşağısamak hançere (T/e) gırtlak (1)
(1) hançere samiti (T/e) gırtlaksıl (11)
hakem (T/e) yargıcı (1) handiadyoin (İng.) ikileme (2)
hakem heyeti (T/e) yargıcılar kurulu (1) handikap (T/e) engel (1)
hakemlik (T/e) yargıcılık (1) hane (T/e) ev (1)
hakeza (T/e) öyle, onun gibi (1) hanende (T/e) okuyucu, şarkıcı (1)
hakikat (T/e) gerçek, gerçeklik (1) hapaxépie (Fra.) seslem yutumu (11, 19)
hakikaten (T/e) gerçekten (1) hapishane (T/e) suçlularevi (1)
hakiki (T/e) gerçek (1) haplography (İng.) tekleşmeli yazım (2)
hakim (T/e) bilge (1) Haplologie (Alm.) seslem yutumu (11, 19)
hâkim (T/e) egemen, yargıç (1) haplologie (Fra.) seslem yutumu (11, 19)
hâkimiyet (T/e) egemenlik, başatlık (1) haplology (İng.) hece düşmesi, ünlü düşmesi
hâkimlik (T/e) yargıçlık (1) (13); hece yitimi (2, 13); seslem yitimi (2);
hakir (T/e) aşağı görülen, değersiz (1) seslem yutumu (11, 19)
hakir görmek (T/e) aşağı görmek (1) harabe (T/e) ören, örenlik (1)
hakketmek (T/e) kazımak, oymak (1) harangue (Fra.) aytam (9)
hakkında (T/e) üzerine, için (1) harap (T/e) yıkık, yıkkın (1)
haklı (T/e) doğru, yerinde (1) hararet (T/e) ısı, susama (1)
hal (T/e) durum (1, 11); şimdiki zaman (11) hararetli (T/e) coşkun, ateşli (1)
hal (-lli) (T/e) çözme, eritme, çözüm (1) harcırah (T/e) yolluk (1)
hal çaresi (T/e) çözüm yolu (1) hard (İng.) sert (2)
hal tercümesi (T/e) özgeçmiş, yaşamöyküsü (1) hard palate (İng.) sertdamak (sert damak) (2,
hal zarfı (T/e) niteleme belirteci (11) 13)
hâlâ (T/e) şimdi, bile (1) hardware (İng.) donanım, donanım (2)
halas (T/e) kurtuluş (1) harekât (T/e) eylemce (1)
halaskâr (T/e) kurtarıcı (1) hareket (T/e) davranış, devinme, deviniş (1);
halavet (T/e) tatlılık, sevimlilik (1) devinim (1, Y)
halbuki (T/e) oysa (1) hareketli (T/e) canlı (1); devinimli (1, Y)
Halbvokal (Alm.) yarı ünlü (11, 19) hareketsiz (T/e) devinimsiz (1, Y); durgun,
hale (T/e) ağıl, ayla (1) dingin (1)
halef (T/e) ardıl (1) harf (T/e) yazaç (1)
halel vermek (T/e) sarsmak, bozmak (1) harf-i tarif (T/e) tanımlık (11)
halen (T/e) şimdi, bugün, şu sırada (1) harfiyen (T/e) değiştirmeksizin (1)
haleti ruhiye (T/e) ruhsal durum (1) haricen (T/e) dışardan, dıştan (1)
half close vowel (İng.) yan kapalı ünlü (2) harici (T/e) dış, dıştan olan, dışıl (1)
half open (İng.) orta (13) hariciye (T/e) dışişleri, dış sayrılıkları (1)
halife (T/e) dinbaşkanı (İslam’da), ardıl (lonca hariciyeci (T/e) dışişleri görevlisi, dış
ve tarikatlarda) (1) sayrılıkları uzmanı (1)
halihazırda (T/e) şimdiki durumda, bugünkü hariç (T/e) dış, dışarı, -ın dışında, -den başka
durumda (1) (1)
halim selim (T/e) yumuşak, uysal (1) harika (T/e) çok güzel, olağanüstü (1)
halis (T/e) katkısız, katışıksız (1) harikulade (T/e) eşsiz, benzersiz, olağanüstü
(1)
halis muhlis (T/e) öz, katışıksız, eksiksiz (1)
haris (T/e) açgözlü, gözü doymaz (1)
halisane (T/e) özdenlikle, açıkyürekle (1)
harmoni (T/e) uyum (1)
halita (T/e) alaşım (1)
Harmonie (Alm.) uyum (11, 19)
halletmek (T/e) çözmek, çözümlemek (1)
harmonie (Fra.) uyum (11, 19)
halo effect (İng.) olumsuz etki (4)
harmonie consonantique (Fra.) ünsüz uyumu
Haltung (Alm.) duralama (11, 19)
(11, 19)
ham (T/e) çiğ, olgunlaşmamış, işlenmemiş (1)
harmonie labiale (Fra.) küçük ünlü uyumu (11,
hamakat (T/e) beyinsizlik, bönlük (1) 19)
hamal (T/e) taşıyıcı, yükçü (1) harmonie palatale (Fra.) büyük ünlü uyumu
hamam (T/e) ısıdam, yunak, sıcak (1) (19)
hamasi (T/e) koçaklamalı (1) harmonie vocalique (Fra.) büyük ünlü uyumu
hami (T/e) koruyucu (1) (11); ünlü uyumu (11, 17, 19)
hamile (T/e) gebe, yüklü (1) harmony (İng.) uyum (2, 11, 13, 19)
hamle (T/e) atılım, saldırış (1)

57
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

harp (T/e) savaş (1) hayatiyet (T/e) yaşam gücü, yaşama gücü,
hars (T/e) ekinç, ekin (1) canlılık, dirimsellik (1)
has (T/e) özgü, katışıksız, arı, som (1) hayıflanmak (T/e) acınmak, üzülmek,
has isim (T/e) özel ad (11) yerinmek (1)
hasar (T/e) bozulgu, yıkılgı (1) hayır (T/e) iyilik, yardım (1)
hasbıhal (T/e) söyleşi, görüşme, konuşma (1) hayırdua (T/e) iyi dilek (1)
hasebiyle (T/e) dolayısıyla, -den ötürü (1) hayırdua etmek (T/e) iyi dilekte bulunmak (1)
haset (T/e) kıskançlık, çekemezlik (1) hayırsever (T/e) yardımsever (1)
haset etmek (T/e) kıskanmak, çekememek (1) hayli (T/e) oldukça çok (1)
hasıl (T/e) ürün, verim (1) hayret etmek (T/e) şaşırmak, şaşakalmak,
hasılat (T/e) gelir, kazanç, ürün (1) şaşmak (1)
hasılı (T/e) kısacası (1) haysiyet (T/e) onur, saygınlık (1)
hasis (T/e) elisıkı (1) haysiyet divanı (T/e) onur kurulu (1)
hasret (T/e) özlem (1) haysiyetli (T/e) onurlu, saygın (1)
hassas (T/e) duygulu, duygun, duyarlı (1) haysiyetsiz (T/e) onursuz (1)
hassasiyet (T/e) duygululuk, duygunluk, hayvani (T/e) hayvansal, hayvanca (1)
duyarlık (1) hazan (T/e) güz (1)
hassaten (T/e) özellikle (1) hazar (T/e) barış (1)
hasta (T/e) sayrı (1) hazf ü takdir (T/e) eksilti (11)
hastalık (T/e) sayrılık (1) hazım (T/e) sindirim, sindirme (1)
hastane (T/e) sayrılarevi (1) hazif (T/e) eksilti (11)
haşarı (T/e) yaramaz (1) hazin (T/e) acıklı, dokunaklı (1)
haşerat (T/e) böcekler (1) hazmetmek (T/e) sindirmek (1)
haşere (T/e) böcek (1) hazne (T/e) birikimlik (1)
haşin (T/e) sert, kırıcı (1) hazzetmek (T/e) hoşlanmak (1)
haşmetli (T/e) görkemli (1) head (İng.) baş sözcük (2, 7); tamlayan (2, 7)
haşv-i melih (T/e) söz uzatımı (11) hearer (İng.) dinleyici (8)
hat (T/e) çizgi, yol, geçek (1); yazı (1, 11) hearing (İng.) duyma (2)
hata (T/e) yanılgı (1, Y); yanılma, yanlış, heavy stress (İng.) birincil vurgu (2)
yanlışlık, yanlış davranış (1) heba etmek (T/e) boş yere tüketmek, yele
hatır (T/e) gönül (1) vermek (1)
hatıra (T/e) anı (1) heba olmak (T/e) boşa gitmek (1)
hatıra defteri (T/e) anılık (1) hece (T/e) seslem (1)
hatırat (T/e) anılar (1) hedef (T/e) erek (1)
hatırlamak (T/e) anımsamak (1, Y) heder olmak (T/e) boşa gitmek (1)
hatmetmek (T/e) bitirmek, sona erdirmek (1) hediye (T/e) armağan (1)
hatta (T/e) bile, üstelik (1) hela (T/e) ayakyolu, suodası (1)
Hauptsatz (Alm.) temel tümce (11, 19) helak olmak (T/e) bitkin düşmek (1)
hauteur (Fra.) yükseklik (8, 11, 19) helecan (T/e) çarpıntı, yürek çarpıntısı (1)
havai (T/e) hoppa, değersiz, boş, tutarsız (1) helezon (T/e) sarmal yay (1)
havai hat (T/e) tel yol (1) helezoni (T/e) sarmal (1)
havale (T/e) gönderim (1) hell (Alm.) tiz (11, 19)
havali (T/e) yöre, dolay, çevre (1) helper (İng.) yardımeden (11)
havi olmak (T/e) kapsamak (1) hemcins (T/e) türdeş (1)
havza (T/e) bölge, yöre (1) hemdert (T/e) acıdaş (1)
hayâ (T/e) utanç, utanma (1) hemen (T/e) gecikmeden, çabucak (1)
hayal (T/e) düş, imge, görsü (1) hemfikir (T/e) düşündeş, oydaş (1)
hayal etmek (T/e) düşlemek, kurmak (1) hemi- (T/e) yarı, yarım (Yun. önek) (1)
hayalet (T/e) düşgörüntü, hortlak (1) hémistiche (Fra.) yarım dize (9)
hayalperest (T/e) düşkurucu (1) hemşeri (T/e) yerdeş, ildeş (1)
hayâsız (T/e) utanmaz, sıkılmaz (1) hemşire (T/e) kızkardeş, bacı, sayrı bakıcı (1)
hayat (T/e) yaşam, dirim (1) hemze (T/e) gırtlak vuruşu (11)
hayat memat meselesi (T/e) ölüm kalım hentbol (T/e) eltopu (1)
sorunu (1) henüz (T/e) daha, şimdi (1)
hayat standardı (T/e) yaşam düzeyi (1) hercai (T/e) yeltek, gelgeç, yanardöner (1)
hayati (T/e) yaşamsal, dirimsel (1)

58
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

hercümerç (T/e) altüst, karmakarışık, hidrofor (T/e) subasar (1)


darmadağınık, allak bullak (1) hidrografi (T/e) subilgisi, su varlığı (1)
here and now principle (İng.) yakın çevre ilkesi hidroloji (T/e) subilim (1)
(7) hidrosfer (T/e) suküre (1)
hermeneutic (İng.) yorumsama, yorumbilim (2) hierarchy (İng.) aşama (2)
herméneutique (Fra.) yorumbilgisi (9) hierarchical structure (İng.) aşamalı yapı (2)
herze (T/e) saçma, saçma söz (1) hierarchic (İng.) derecelenebilir (12)
hesabi (T/e) elisıkı (1) Hierarchie (Alm.) sıralıdüzen, hiyerarşi (18)
hesaplı (T/e) ölçülü (1) hiérarchie (Fra.) sıralıdüzen (9)
hesapsız (T/e) ölçüsüz, çok (1) hierarchy (İng.) sıralıdüzen, hiyerarşi (18)
hesitation form (İng.) duraksamalı biçim (2) hieratic script (İng.) resim yazısı ile ilgili (2)
hetero- (T/e) başka (Yun. önek) (1) hieroglyphic (İng.) resim yazı (2)
heteroclite (İng.) çok çekimli (2) high (İng.) üst, tiz (2); yüksek (2, 13)
heterogen (T/e) ayrı cinsten (1) high / falling (İng.) yükselen / alçalan (2)
heterograph (İng.) ayrı yazımlı (2) high variety (İng.) saygın değişke (3); üst
heterography (İng.) ayrı yazım (2) değişke (7, 15)
heterojen (T/e) ayrı cinsten (1) high vowel (İng.) yüksek ünlü (11, 19)
heterpohemy (İng.) sürçme (2) higher order skill (İng.) üst (basamak) beceri
heuristics (İng.) bulgulama (12, Y); bulgulayıcı (4)
işlem (3); nedenleme işlemleri (7) higrometre (T/e) nemölçer (1)
heves (T/e) istek (1) hikâye (T/e) öykü (1)
heveslenmek (T/e) istek duymak, özenmek (1) hikâyeci (T/e) öykücü (1)
hevesli (T/e) istekli (1) hilaf (T/e) ters, karşıt, aykırı, yalan (1)
heyecan (T/e) yürek oynaması, coşku, coşuntu hilafı hakikat (T/e) gerçeğe aykırı (1)
(1) hilafsız (T/e) doğru, doğru olarak (1)
heyelan (T/e) toprak kayması (1) hilal (T/e) ayça (1)
heyet (T/e) kurul (1) hile (T/e) düzen, dolap, aldatma (1)
heyhat (T/e) yazık, ne yazık! (1) hilebaz (T/e) düzenci (1)
heykel (T/e) yontu, anıt (1) hilekâr (T/e) dolapçı (1)
heykeltıraş (T/e) yontucu (1) Hilfsverbe (Alm.) yardımcı eylem (11, 19)
hezeyan (T/e) sayıklama, saçmalama (1) hilkat (T/e) yaradılış (1)
hezimet (T/e) bozgun, bozgunluk (1) himaye (T/e) koruma, esirgeme, kayırma (1)
hıfz etmek (T/e) saklamak, korumak (1) himmet (T/e) yardım (1)
hınzır (T/e) domuz (1) hinter (Alm.) art, kalın (11, 19)
hıragana (İng.) bir tür Japon yazısı (2) Hintergaumenlaut (Alm.) artdamaksıl (11)
hırs (T/e) açgözlülük, doymazlık, öfke, kızgınlık hinterlant (T/e) içbölge, arkabölge (1)
(1) hinweisender Ausdruck (Alm.) gösterici (11, 19)
hırslanmak (T/e) öfkelenmek, kızmak (1) hiper- (T/e) aşırı, yüksek (Yun. önek) (1)
hısım (T/e) kandaş, yakın (1) hipertansiyon (T/e) kan basıncı yüksekliği (1)
hışım (T/e) öfke (1) hipo- (T/e) alt, altında, düşük (Yun. önek) (1)
hıyanet (T/e) satkınlık (1) hipodrom (T/e) koşu alanı (1)
Hiat (Alm.) ünlü boşluğu (11, 19) hipopotam (T/e) suaygırı (1)
hiatus (Fra.) ünlü boşluğu (11, 19) hipotez (T/e) varsayım (1, Y)
hiatus (İng.) ünlü boşluğu (2); ünlü boşluğu (11, his (T/e) duygu, sezgi (1)
19)
hislenmek (T/e) duygulanmak (1)
hibe (T/e) bağış (1)
hisli (T/e) duygulu, içli (1)
hibe etmek (T/e) bağışta bulunmak,
hisse (T/e) pay (1)
bağışlamak (1)
hissedar (T/e) paydaş (1)
hicap (T/e) utanma, utanç (1)
hissetmek (T/e) duymak, duyumsamak,
hiciv (T/e) taşlama, yergi (1)
sezmek, sezinlemek (1)
hicran (T/e) ayrılık acısı (1)
hissettirmek (T/e) duyumsatmak, sezinletmek
hicret (T/e) göç, göçme (1)
(1)
hicviye (T/e) yergi, taşlama (1) hissi (T/e) duygusal (1)
hiddet (T/e) öfke, kızgınlık (1) hissikablelvuku (T/e) önsezi (1)
hiddetlenmek (T/e) öfkelenmek, kızmak (1) hissiselim (T/e) sağduyu (1)
hiddetli (T/e) öfkeli, kızgın (1) hissiyat (T/e) duygular, sezişler (1)
hidrofil (T/e) sucul (1) hissiz (T/e) duygusuz (1)

59
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

histogram (İng.) dağılım eğrisi (4) homo neanderthalensis (İng.) mağaracı-


histoire (Fra.) öykü (9) insansı (16)
Histoire (Fra.) tarih (9) homo sapiens (İng.) bilge-insansı, tam-insan
histoire des idées (Fra.) düşünce tarihi (9) (16)
histoire littéraire (Fra.) yazınsal tarih (9) homogen (T/e) benzeşik, bağlaşık, türdeş (1)
histoloji (T/e) dokubilim (1) homogram (İng.) eşyazım (2)
historic(al) (İng.) tarihsel (10, 11, 19) homograph (Alm.) eşyazımlı (11, 19)
historic present (İng.) tarihsel şimdiki zaman homograph (İng.) eşyazımlı (2, 11)
(7) homographe (Fra.) eşyazımlı (11, 19)
historical grammar (İng.) tarihsel dilbilgisi (2) homographic (İng.) eşyazımlı (19)
historical linguistics (İng.) tarihsel dilbilim (2, Homographie (Alm.) eşyazımlılık (11, 19)
7, 11, 19) homographie (Fra.) eşyazımlılık (11, 19)
historical present (İng.) öyküleme zamanı (2) homographs (İng.) eşyazımlılar (7)
historicism (İng.) tarihselcilik (2) homography (İng.) eşyazımlılık (2, 11, 19)
historique (Fra.) tarihsel (10, 11, 17, 19) homoionym (İng.) yakın anlamlı (2)
historisch (Alm.) tarihsel (10, 11, 19) homojen (T/e) benzeşik, bağlaşık (1); türdeş (1,
historische Sprachwissenschaft (Alm.) tarihsel Y)
dilbilim (11, 19) homonym (Alm.) eşadlı (10, 11, 19)
historisch-vergleichende Sprachwissenschaft homonym (İng.) eş sesletimli (12); eş yazımlı
(Alm.) karşılaştırmalı dilbilim (19) (12); eşadlı (2, 10, 11); eşbiçimli (12)
hitabe (T/e) söylev (1) homonyme (Fra.) eşadlı (10, 11, 17, 19)
hitaben (T/e) söyleyerek (birine) (1) Homonymie (Alm.) eşadlılık (10, 11, 19)
hitam (T/e) son, bitim (1) homonymie (Fra.) eşadlılık (8, 9, 10, 11, 17, 19)
hitap etmek (T/e) seslenmek, söz yöneltmek homonymous (İng.) eşadlı (19)
(1) homonyms (İng.) eşadlılar (7)
hiyerarşi (T/e) aşama sırası, aşama, aşama homonymy (İng.) eşadlılık (2, 7, 8, 10, 11, 19)
düzeni (1); sıralıdüzen (18) homorganic sound (İng.) eşçıkışlı ses (2)
hiyeroglif (T/e) resimyazı (1) homophon (Alm.) eşsesli (11, 19)
hiza (T/e) düzdizim (1) homophone (Fra.) eşsesli (11, 19)
hizaya gelmek (T/e) yola gelmek (1) homophone (İng.) eşsesli (2, 7, 11)
hizaya getirmek (T/e) yola getirmek (1) homophonic clash (İng.) eşsesli çatışma (2)
hizip (T/e) bölüntü (1) Homophonie (Alm.) eşseslilik (11, 19)
hizmet (T/e) görev, iş (1) homophonie (Fra.) eşseslilik (9, 11, 19)
hobi (T/e) düşkü (1) homophonous (İng.) eşsesli (19)
hodbin (T/e) bencil (1) homophony (İng.) eşseslilik (2, 11, 19)
hodkâm (T/e) bencil (1) homoseksüel (T/e) eşcinsel (1)
hodpesent (T/e) benbenci (1) homoseksüellik (T/e) eşcinsellik (1)
hoher Vokal (Alm.) yüksek ünlü (11, 19) honorific form (İng.) saygılı biçim (2)
hold (İng.) durak (2) honorifics (İng.) incelikli anlatım biçimleri (3,
holding (T/e) genortaklık (1) 15); saygılık (7)
holistic approach (İng.) bütüncü yaklaşım (7) hoparlör (T/e) sesyayar (1)
holistic assessment (İng.) bütünsel hor bakmak (T/e) değersiz saymak, küçük
değerlendirme (4) görmek (1)
holistic learning (İng.) bütünsel öğrenme (7) hortatory (İng.) istek kipi (2)
holistic scoring (İng.) bütünsel notlandırma (4) hostes (T/e) konukçu (1)
holophrase (İng.) tek sözcük (7); tümce söz (2) hoşnut etmek (T/e) sevindirmek (1)
holophrasis (İng.) tümce sözcük (2) Höhe (Alm.) yükseklik (11, 19)
holophrastic language (İng.) tümce sözcük Hörer (Alm.) dinleyici (10, 11, 19)
dönemi (2) hububat (T/e) tahıl (1)
home language (İng.) aile dili (2) hudut (T/e) sınır (1)
homeo- (T/e) benzer, eş, özdeş (Yun. önek) (1) hukuk (T/e) türe (1)
hominid (İng.) insanımsı (16) hukuki (T/e) türel (1)
hominoid (İng.) maymınsan (16) hulasa (T/e) özet, öz, kısacası (1)
homo (İng.) insansı (16) hulul (T/e) geçme, girme (1)
homo- (T/e) benzer, eş, özdeş (Yun. önek) (1) humanism (İng.) insancıllık (2, 7, Y)
homo erectus (İng.) dik-insansı (16) humanistic (İng.) insancıl (12, Y)

60
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

humanistic approach (İng.) insancıl yaklaşım Hypallage (Alm.) değişleme (19)


(7, 12, Y) hypallage (Fra.) değişleme (19)
humanistic education (İng.) insancıl eğitim (Y) hypallage (İng.) değişleme (19)
humoristique (Fra.) gülmeceye dayalı (9) hyped urbanism (İng.) kentli dil biçimi (2)
humour (Fra.) gülmece (9) hyper form (İng.) aşırı düzeltilmiş biçim (2)
hunhar (T/e) kana susamış, kan dökücü (1) hyperbate (Fra.) aşırı devriklik (19)
hurafe (T/e) boş inanç (1) Hyperbaton (Alm.) aşırı devriklik (19)
husumet (T/e) yağılık, düşmanlık (1) hyperbaton (İng.) aşırı devriklik (19)
husus (T/e) konu, iş, özellik, yön (1) Hyperbel (Alm.) abartma (11, 19)
hususi (T/e) özel (1) hyperbole (Fra.) abartma (9, 11, 19)
hususi ahenk kanunu (T/e) küçük ünlü uyumu hyperbole (İng.) abartma (2, 11, 19)
(11) hypercorrection (İng.) aşırı düzeltim (7, 15);
hususiyet (T/e) özellik, yakınlık (1) aşırı düzeltmecilik (2)
huşunet (T/e) sertlik, kabalık, kırıcılık (1) hyperonym (Alm.) üstanlamlı (19)
huzme (T/e) demet (1) hyperonyme (Fra.) üstanlamlı (17, 19)
huzur (T/e) erinç, gönül esenliği, dirlik Hyperonymie (Alm.) üstanlamlılık (19)
düzenlik, kat, yan, ön (1) hyperonymie (Fra.) üstanlamlılık (17, 19)
huzurevi (T/e) yaşlılaryurdu (1) hypéronymie (Fra.) üstanlam (9)
huzursuzluk (T/e) erinçsizlik, tedirginlik (1) hyperonymous (İng.) üstanlamlı (19)
hüccet (T/e) belgit, tanıt (1) hyperonymy (İng.) üstanlamlılık (19)
hücre (T/e) göze, odacık (1) hypo- (T/e) alt, altında, düşük (Yun. önek) (1)
hücum (T/e) akın, saldırı, üşüşme (1) hypochoristic form (İng.) küçültme biçimi (2)
hücumbot (T/e) saldırıteknesi (1) hypocoristic (İng.) okşamalı (19)
hükmen (T/e) yargıcı kararıyla (1) hypocoristique (Fra.) okşamalı (19)
hükmi (T/e) tüzel (1) hypokoristisch (Alm.) okşamalı (19)
hükmi şahıs (T/e) tüzelkişi (1) hyponym (İng.) alt()anlamlı (12, 19); altanlamlık
hükmi şahsiyet (T/e) tüzelkişilik (1) (2)
hüküm (T/e) yargı (1) hyponyme (Fra.) altanlamlı (17, 19)
hükümsüz (T/e) geçersiz (1) Hyponymie (Alm.) altanlamlılık (11, 19)
hülya (T/e) tatlı düş (1) hyponymie (Fra.) altanlamlılık (11, 17, 19)
hümanist (T/e) insancı, insancıl (1) hyponymous (İng.) altanlamlı (19)
hüner (T/e) beceri (1) hyponymy (İng.) altanlamlık (2); altanlamlılık
hünsa (T/e) erselik, er-dişi (1) (11, 19)
hür (T/e) özgür (1) hypotactic clause (İng.) bağımlı tümcecik (2)
hürmet (T/e) saygı (1) Hypotaxe (Alm.) bağlılık (19)
hürmet etmek (T/e) saymak (1) hypotaxe (Fra.) bağlılık (19)
hürriyet (T/e) özgürlük (1) hypotaxis (İng.) bağlaçlı birleşim (2); bağlılık
hüsnühal kâğıdı (T/e) iyi durum belgesi, (19)
durum belgesi (1) hypothesis (İng.) varsayım (2, 4, 7)
hüsnüniyet (T/e) sağistem, iyi dilek (1) hypothesis formation (İng.) varsayım
hüsran (T/e) düşyıkımı, yoksunluk (1) oluşturma (7)
hüviyet (T/e) kimlik (1) hypothesis testing (İng.) varsayım sınaması
hüzün (T/e) üzgünlük, üzüntü (1) (4); varsayımı sınama (7)
hybrid language (İng.) melez dil (2) hypothetical (İng.) varsayımlı (19)
hybrid word (İng.) melez sözcük (2) hypothétique (Fra.) varsayımlı (19)
Hydronymie (Alm.) akarsu adları bilimi (19) hypothetisch (Alm.) varsayımlı (19)
hydronymie (Fra.) akarsu adları bilimi (17) hypothetical clause (İng.) varsayımsal
hydronymy (İng.) adbilim (2); akarsu adları tümcecik (2)
bilimi (19)

Identifikation (Alm.) belirleme (11, 19)


Ideographie (Alm.) kavramsal yazı (19)
Idiolekt (Alm.) bireysel dil (19)
IELTS (İng.) Uluslararası İngilizce Sınama
Sistemleri / Yöntemleri (4)

61
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

Ikon (Alm.) görüntüsel gösterge (11, 18, 19) International English Language Testing
Illativus (Alm.) giriş durumu (11, 19) Systems (İng.) Uluslararası İngilizce Sınama
Illokution (Alm.) edim söz (11, 19) Sistemleri / Yöntemleri (4)
ILTA (İng.) Uluslararası İngilizce Sınav Birliği / Interpret (Morris‘te) (Alm.) yorumlayan (18)
Derneği (4) Interpretant (Morris‘te) (Alm.) yorumlama işi
Image (Alm.) hayal, imaj, imge (18) (18)
Immanenz (Alm.) içkinlik (11, 19) Interpretation (Alm.) yorum (11); yorumlama
Imperativ (Alm.) buyrum kipi (11, 19) (19)
Imperativsatz (Alm.) buyrum tümcesi (19) Interpunktion (Alm.) noktalama (11, 19)
Implosion (Alm.) iç patlama (11, 19) Interrogativadverb (Alm.) soru belirteci (11, 19)
Implosiv (Alm.) iç patlamalı (11, 19) Intonation (Alm.) titremleme (10, 11, 19)
Inchoativ (Alm.) başlamalı (19) Intonem (Alm.) titremlemebirim (11, 19)
Indefinit (Alm.) belgisiz, belirsiz (11) Inversion (Alm.) devriklik (19)
Index (Alm.) belirti (19); dizin (11, 19) IP (İng.) öğe ve işlem (2)
Indic linguistics (İng.) Hint dilleri (2) IPA (International Phonetics Alphabet) (İng.)
Indikativ (Alm.) bildirme kipi (11, 19) Uluslararası Ses Abecesi (2)
IPA (International Phonetics Association)
Individuenvariable (Alm.) bireysel değişke (19)
(İng.) Uluslararası Sesletim Derneği (7);
Indiz (Alm.) belirti (18); belirtici (11, 19)
Uluslararası Sesbilim Derneği (Y)
Indo-European languages (İng.) Hint-Avrupa
ırgat (T/e) tarım işçisi (1); işçi (1)
dilleri (7)
ırk (T/e) anasoy (1)
Indo-European linguistics (İng.) Hint-Avrupa
ırkçı (T/e) anasoycu (1)
Dilbilimi (2)
ırkçılık (T/e) anasoyculuk (1)
Inessivus (Alm.) içindelik durumu (11, 19)
ırki (T/e) anasoycul (1)
Infinitiv (Alm.) eylemlik (11, 19)
IRT (İng.) madde-yanıt kuramı (4)
Infix (Alm.) içek (11, 19)
ıskat (T/e) düşürme (1)
Informant (Alm.) denek (11, 19)
ıskonto (T/e) indirim, kırma (1)
Information (Alm.) bilgi (10, 11, 19)
ıslah (T/e) düzeltme, yola getirme (1)
Inhalt (Alm.) içerik (10, 11, 18, 19)
Inhaltsanalyse (Alm.) içerik çözümlemesi (11, ıslah etmek (T/e) düzeltmek, yola getirmek (1)
19) ıslah olmak (T/e) düzelmek, yola girmek (1)
Inkompatibilität (Alm.) bağdaşmazlık (19) ıslahat (T/e) düzeltmeler, iyileştirmeler (1)
Inlaut (Alm.) içses (11, 19) ıslahevi (T/e) eğitmeyurdu (1)
Instrumentalis (Alm.) araç durumu (11, 19) Isolierende Sprachen (Alm.) ayrışkan diller (10)
Integration (Alm.) bütünleşme (11, 19) Isomorphie (Alm.) eşbiçimlilik (10, 11, 19)
Intension (Alm.) içlem (19) Isotopie (Alm.) yerdeşlik (10, 11, 19)
Intensität (Alm.) yeğinik (11, 19) ıspazmoz (T/e) çırpınma, titreme (1)
Intensitätsbetonung (Alm.) vurgu (11, 19) ısrar (T/e) ayak direme, bekinme, dayatma,
Intensivum (Alm.) pekiştirmeli (11, 19) direnme, üsteleme, üstünde durma (1)
Intention (Alm.) niyet (18) ıstampa (T/e) damga, damga kutusu (1)
Interdentalis (Alm.) peltek dişsil (11, 19) ıstılah (T/e) terim (1, 11)
Interferenz (Alm.) girişim (10, 11, 19) ıstırap (T/e) acı, sıkıntı, üzüntü (1)
Interjektion (Alm.) ünlem (10, 11, 19) ıtır (T/e) güzel koku (1)
Intermediärstruktur (Alm.) ara()yapı (11, 19) ıtnab-ı makbul (T/e) dolaylama (11)
International English Language Testing ıttıla (T/e) bilgi, bilme, öğrenme (1)
Association (İng.) Uluslararası İngilizce Sınav
Birliği / Derneği (4)

iade (T/e) geri verme (1)


iade etmek (T/e) geri çevirmek, geri
göndermek, geri vermek (1)
iadeli (T/e) dönel (1)
iadeli taahhütlü (T/e) dönel alındılı (1)
iamb (İng.) kısa-uzun hece ölçüsü (2)
iambic pentameter (İng.) beşli ölçü (13)
i hali (T/e) belirtme durumu (11) iane (T/e) para yardımı, yardım, yardımlık (1)
iade (T/e) geri çevirme (1)

62
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

iaşe (T/e) yedirip içirme (1) ideal (İng.) ülküsel (16)


ibadet (T/e) tapınış, tapınma (1) ideal (T/e) ülkü (1, Y); ülküsel (1, Y)
ibadet etmek (T/e) kulluk etmek, Tanrı’ya ideal self (İng.) ideal benlik (14)
tapmak, tapınmak (1) ideal speaker-hearer (İng.) düşsel konuşucu-
ibadullah (T/e) bol, pek bol, Tanrı kulları (1) dinleyici (2); ideal konuşan-dinleyen (7);
ibare (T/e) deyiş (1) ülküsel konuşucu-dinleyici (8, 11, 19)
ibaret (T/e) ancak, -dan oluşan, yalnız (1) idealer Sprecher/Hörer (Alm.) ülküsel
ibate (T/e) barındırma (1) konuşucu-dinleyici (11, 19)
iblağ etmek (T/e) -e çıkarmak, ulaştırmak (1) idealist (T/e) ülkücü (1, Y)
ibra (T/e) aklama, aklanma, temize çıkarma (1) idealization (İng.) arıtma (2)
ibra edilmek (T/e) aklanmak (1) idealizm (T/e) ülkücülük (1)
ibraz etmek (T/e) ortaya koymak (1) ideation (İng.) düşünsel (3)
ibret (T/e) öğütörnek (1) idéation (Fra.) düşünleme (8)
ibret almak (T/e) ögütlenmek (1) ideational (İng.) düşünsel (2, 12)
ibret olmak (T/e) ders olmak (1) idefiks (T/e) saplantı (1)
icabet etmek (T/e) (çağrıya) uymak (1) identical (İng.) özdeş (2, 12)
icabına bakmak (T/e) gereğini yerine getirmek identification (Fra.) belirleme (11, 17, 19)
(1) identification (İng.) belirleme (11, 19)
icabında (T/e) gereğinde, gerekince, gerekirse identik (T/e) özdeş (1)
(1) identité (Fra.) özdeşlik (8)
icap (T/e) olumluluk (11) ideogram (İng.) düşünyazı, sözyazı (2)
icap etmek (T/e) gerekmek (1) ideograph (İng.) kavram yazı (13)
icat (T/e) bulma, türetme, uydurma, yaratma ideographic writing (İng.) kavramsal yazı (11)
(1)
ideography (İng.) düşün yazım, söz yazım (2);
icat etmek (T/e) bulmak, türetmek, uydurmak,
kavramsal yazı (19)
yaratmak (1) ideolog (T/e) düşüngücü (1)
icbar (T/e) gücem (1)
ideoloji (T/e) düşüngü (1)
icbar etmek (T/e) gücemlemek (1)
ideolojik (T/e) düşüngüsel (1)
icon (İng.) görüntüsel gösterge (11, 18, 19) idiolect (İng.) birey()dil (2, 7); bireysel dil (19)
icône (Fra.) görüntüsel gösterge (9, 11, 17, 19)
idiolecte (Fra.) bireysel dil (19)
iconic (İng.) görüntüsel (8)
idiom (İng.) deyim (7)
iconic sign (İng.) benzetge (16); görüntüsel idiomatic (İng.) deyimsel (2)
gösterge (2)
idiomatic usage (İng.) deyimsel kullanım (2)
iconography (İng.) görüntü yazı (2)
idiomatology (İng.) dil özelliği bilgisi (2)
icra etmek (T/e) yapmak, yerine getirmek,
idiophone (İng.) düşün ses (2)
yürütmek (1)
idman (T/e) alıştırma (1)
icraat (T/e) iş yapımı, yapılan işler (1)
idrak (T/e) algı, anlayış (1)
ictus (İng.) vurgulu hece (2)
idrak etmek (T/e) anlamak, erişmek,
içtihat (T/e) anlayış, görüş, kavrayış, özel
kavramak (1)
görüş (1)
idraksiz (T/e) algısız, anlayışsız (1)
içtima (T/e) toplanma, toplantı (1)
idrar (T/e) sidik (1)
içtimai (T/e) toplumsal (1)
ifa (T/e) yerine getirme (1)
idame (T/e) sürdürme (1)
ifa etmek (T/e) yapmak, yerine getirmek (1)
idare (T/e) çekip çevirme, tutum, yönetim,
ifade (T/e) anlatı (Y); anlatım (1, Y); deyiş,
yönetme (1)
olayanlatım, söyleyiş, söz (1); sözce (11)
idare etmek (T/e) yönetmek (1)
ifade etmek (T/e) aktarmak (Y); anlatımlamak
idare heyeti (T/e) yönetim kurulu (1)
(1); anlatmak (1, Y); belirtmek (1); dile
idareci (T/e) yönetici (1)
getirmek (Y); göstermek, söylemek (1)
idarehane (T/e) yönetim yeri (1)
ifade vermek (T/e) bildiğini söylemek, sorguyu
idareimaslahat (T/e) geçiştirme, yanıtlamak (1)
geçiştirmecilik, iş geçiştirme (1) ifadesi alınmak (T/e) sorgulanmak, sorgusu
idari (T/e) yönetimsel (1) yapılmak, sorguya çekilmek (1)
iddia (T/e) sav (1) if-clause (İng.) koşul tümceciği (2)
iddia etmek (T/e) ileri sürmek, savlamak (1) iffet (T/e) sililik (1)
iddianame (T/e) savlık (1) iffetli (T/e) sili (1)
iddiasız (T/e) kendi çapında, önemsiz (1) iffetsiz (T/e) silisiz (1)
ide (T/e) düşünce (1) iflas (T/e) batkı, batkınlık, değerden düşme (1)

63
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

ifrat (T/e) aşırılık, taşkınlık (1) ihtisas (T/e) duygu, duyma, uzmanlaşma,
ifrata kaçmak (T/e) aşırı gitmek (1) uzmanlık (1)
ifrazat (T/e) salgılar (1) ihtişam (T/e) görkem (1)
ifşa (T/e) açığa vurma (1) ihtiva (T/e) kapsama (1)
ifşa etmek (T/e) açığa vurmak, dile vermek, ihtiva etmek (T/e) içine almak, kapsamak (1)
ortaya dökmek (1) ihtiyaç (T/e) gerekseme, gereksinme,
ifşaat (T/e) açığa vurma, dile verme, ortaya yoksulluk (1); gereksinim (1, Y)
dökme (1) ihtiyaç duymak (T/e) gereksinmek (1)
iftihar (T/e) kıvanç, kıvanma, övünç, övünme ihtiyar (T/e) seçme, yaşlı (1)
(1) ihtiyar etmek (T/e) seçmek, yeğ tutmak (1)
iftihar etmek (T/e) kıvanç duymak, kıvanmak, ihtiyar heyeti (T/e) köy kurulu (1)
övünç duymak, övünmek (1) ihtiyari (T/e) isteğe bağlı, seçmeli (1)
iftira (T/e) kara çalma, suç yükleme (1) ihtiyat (T/e) sakınma, sakıntı, yedek (1)
iftira etmek (T/e) kara çalmak, suç yüklemek ihtiyatlı (T/e) ölçülü, sakıngan, sakıntılı (1)
(1) ihtiyatlı davranmak (T/e) ölçülü davranmak,
iğfal (T/e) aldatma, ayartma, baştan çıkarma uyanık olmak (1)
(1)
ihtiyatsız (T/e) sakıntısız (1)
ihale (T/e) üsterme (1)
ihtizaz (T/e) titreşim, titreşme (1)
ihanet (T/e) adam satma, aldatma, kötülük,
ihya etmek (T/e) canlandırmak, diriltmek,
yurt satma (1)
mutluluk vermek (1)
ihbar (T/e) bildirilme, bildirme, ele verme (1)
ikame (T/e) yerine geçme, yerine koyma (1)
ihbar etmek (T/e) -e bildirmek, ele vermek (1)
ikamet etmek (T/e) eğleşmek, kalmak,
ihbarcı (T/e) bildiren (1)
oturmak (bir yerde), yerleşmek (1)
ihbarname (T/e) bildiri, bildirim, bildirimlik (1)
ikametgâh (T/e) barınak, konut (1)
ihdas etmek (T/e) kurmak, ortaya çıkarmak (1)
ikametgâh ilmühaberi (T/e) konut belgesi (1)
ihlal (T/e) bozma, uymama (1)
ikaz (T/e) uyarı, uyarma (1)
ihlal etmek (T/e) bozmak, uymamak (1)
ikaz etmek (T/e) uyarmak (1)
ihmal (T/e) boşlama, savsama (1)
ikbalperest (T/e) gündüşkünü (1)
ihmalkâr (T/e) savsak (1)
ikbalperestlik (T/e) gündüşkünlügü (1)
ihracat (T/e) dışsatım (1)
ikmal (T/e) bitirme, bütünleme, tamamlama (1)
ihracatçı (T/e) dışsatımcı (1)
ikmal etmek (T/e) bitirmek, bütünlemek,
ihraç (T/e) çıkarma, dışarıya mal satma,
tamamlamak (1)
dışsatımlama (1)
ikmal imtihanı (T/e) bütünleme sınavı (1)
ihraç etmek (T/e) çıkarmak, dışarı satmak,
ikmale kalmak (T/e) bütünlemeye kalmak (1)
dışsatımlamak (1)
ikna (T/e) inandırma, kandırma (1)
ihsan (T/e) bağış (1)
ikna etmek (T/e) inandırmak, kandırmak (1)
ihsas (T/e) sezdirme (1)
ikon (T/e) put (1)
ihtar (T/e) uyarma (1)
ikrah etmek (T/e) iğrenmek, tiksinmek (1)
ihtar etmek (T/e) uyarıda bulunmak, uyarmak
ikram (T/e) ağırlama, çıkarma, indirme
(1)
ihtifal (T/e) anma töreni (1) (ederde), sunma, tutma (1)
ihtikâr (T/e) vurgun, vurgunculuk (1) ikram etmek (T/e) ağırlamak, çıkarmak,
ihtilaç (T/e) çırpınma (1) indirmek (ederde), sunmak, tutmak (1)
ikrar etmek (T/e) açıkça söylemek (1)
ihtilaf (T/e) anlaşmazlık, aykırılık, ayrılık,
ikraz (T/e) ödünç (verme) (1)
uyuşmazlık (1)
ihtilal (T/e) ayaklanma, devrim, kargaşalık, iktibas (T/e) aktarma, alıntı (1)
tüm değişim (sanatta) (1) iktibas etmek (T/e) aktarmak, alıntılamak,
ihtilat (T/e) karışma (sayrılık için) (1) almak (1)
ihtimal (T/e) belki, ola ki, olabilirlik (1); olasılık iktidar (T/e) erk, güç, yetenek (1)
(1, Y) iktidarsızlık (T/e) güçsüzlük, yeteneksizlik (1)
ihtimam (T/e) bakım, özen (1) iktifa etmek (T/e) yetinmek (1)
ihtimam göstermek (T/e) özen göstermek, iktisap etmek (T/e) edinmek, elde etmek,
özenle bakmak, özenmek (1) kazanmak (1)
ihtiram (T/e) saygı (1) iktisat (T/e) tutum, tutumbilim (1)
ihtiras (T/e) aşırı istek, doymazlık, tutku (1) iktisat etmek (T/e) artırmak (1)
ihtisar (T/e) kısaltma (11) iktiza etmek (T/e) gerekmek (1)
ila (T/e) - arasında, değin, dek (1)
ilaç (T/e) em (1)

64
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

ilah (T/e) Tanrı (1) iltisaki limanlar (T/e) bitişimli diller (11)
ilahe (T/e) Tanrıça (1) iltizami (T/e) bile bile, bile bile yapılan, bile
ilahi (T/e) Tanrısal (1) isteye (1)
ilahiyat (T/e) Tanrıbilim (1) iltizami siyga (T/e) istek kipi (11)
ilam (T/e) yargı belgesi, yargı bildirisi (1) ima (T/e) anıştırma, dolaylı anlatım, dolaylı
ilan (T/e) duyuru (1) anlatma (1)
ilan etmek (T/e) duyurmak (1) ima etmek (T/e) belirtmek, dokundurmak,
ilanen (T/e) duyuru yoluyla (1) dolaylı anlatmak, sezdirmek (1)
ilanı harp (T/e) savaş açma (1) image (Fra.) imge (9)
ilanihaye (T/e) sonsuza dek, sonuna dek (1) image (İng.) hayal, imaj, imge (18)
ilave (T/e) ek (1) image acoustique (Fra.) işitim imgesi (8, 17)
ilave etmek (T/e) eklemek (1) image auditive (Fra.) duyma imgesi (8)
ilaveten (T/e) ek olarak (1) image mentale (Fra.) anlıksal imge (17)
ilelebet (T/e) sonsuzca, sonsuzlayın, image verbale (Fra.) söz imgesi (8)
sonsuzluğa değin (1) imagination (Fra.) imgelem, imgeleştirme (9)
iletişim (T/s) bildirişim (17) imaginative function (İng.) düşleme işlevi (2)
ilga (T/e) bozma, ortadan kaldırma, imaj (T/e) benzetme, görüntü, imge (1)
yürürlükten kaldırma (1) imajinasyon (T/e) imgelem (1)
ilhak (T/e) bağlama, katma (1) imal (T/e) işleme, yapım, yapma (1)
ilhak etmek (T/e) bağlamak, katmak (1) imal etmek (T/e) yapmak (1)
ilham (T/e) esin, içe doğma (1) imalat (T/e) yapım (1)
ilham almak (T/e) esinlenmek (1) imalatçı (T/e) yapımcı (1)
ilim (T/e) bilim (1) imalatçılık (T/e) yapımcılık (1)
ilkah (T/e) aşı, aşılama, dölleme (1) imalathane (T/e) yapımlık, yapımevi (1)
ilkbahar (T/e) ilkyaz (1) imale (İng.) uzatma (13)
illatif (Fra.) giriş durumu (11, 19) imale (T/e) uzatma (13)
illative (İng.) giriş durumu (2, 11, 19) imalı (T/e) dokundurucu, örtülü, üstü kapalı (1)
illegal (T/e) yasadışı (1) iman (T/e) inan, kutsal inanç (1)
illet (T/e) bozukluk, sayrılık (1) imar (T/e) yapıdüzen (1)
ill-formed (İng.) bozuk yapılı (2) imar etmek (T/e) bayındırlaştırmak (1)
illocution (Fra.) edim()söz (9, 11, 17, 19) imbik (T/e) damıtıcı (1)
illocution (İng.) anlatımsal güç (16); edim()söz imdat (T/e) yardımına yetişme, yeter!, yetişin!
(2, 7, 11, 19) (1)
illocutionary act (İng.) edimsel eylem (2); imha (T/e) yok etme (1)
edimsöz edimi (7); sözel edim (12) imha etmek (T/e) yok etmek (1)
illusion (İng.) yanılsama (2) imitation (İng.) öykünme (2, 7); taklit (2)
illüzyon (T/e) görüntü (1) imitative word (İng.) yansımalı sözcük (2)
illüzyonist (T/e) gözbağcı (1) imkan (T/e) olanak (Y)
ilmi (T/e) bilimsel (1) imkân (T/e) olanak (1)
ilmi belagat (T/e) sözbilim (11) imkânsız (T/e) olanaksız (1)
ilm-i evzan (T/e) ölçübilim (11) imla (T/e) yazım (1, 11, Y)
ilmiye (T/e) sarıklılar (1) immanence (Fra.) içkinlik (11, 17, 19)
ilmühaber (T/e) alındı, durum belgesi (1) immanence (İng.) içkinlik (2, 11, 19)
iltibas (T/e) andırışma, benzeşim, karışıklık, immanent (Alm.) içkin (11, 19)
karıştırılma (1) immanent (Fra.) içkin (11, 17, 19)
iltica (T/e) sığınma (1) immanent (İng.) içkin (11, 19)
iltica etmek (T/e) sığınmak (1) immediate (İng.) birincil (2)
iltifat (T/e) gönül okşama (1) immediate constituent (İng.) birincil kurucu (2);
iltihak (T/e) katılma (1) dolaysız kurucu (8, 11, 19); bitişik kurucu (12)
iltihak etmek (T/e) katılmak (1) immediate speech (İng.) zamandaş konuşma
iltihap (T/e) yangı (1) (2)
iltihaplanmak (T/e) yangılanmak (1) immersion (İng.) daldırma (12)
iltihaplı (T/e) yangılı (1) immersion programme (İng.) yabancı dilde
iltihapsız (T/e) yangısız (1) eğitim (7)
iltimas (T/e) arka, dilek, kayırma (1) immigrant language (İng.) göçmen dili (2)
iltisak (T/e) bitişme, yapışma (1) immotivation (Fra.) nedensizlik (17)
iltisaki (T/e) bitişken (1) immotivé (Fra.) nedensiz (8, 11, 17, 19)

65
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

immotiviert (Alm.) nedensiz (11) in contrast (İng.) karşıt (13)


impact (İng.) etki (4) in fieri (Fra.) oluşum içinde (8)
imparting factual information (İng.) bilgi in lieu of (İng.) yerine (18)
vermek (12) inaccentué (Fra.) vurgusuz (8, 17)
impératif (Fra.) buyrum kipi (8, 11, 17, 19); inactive voice (İng.) edilgen çatı (2)
buyurma (9) inagressive (İng.) başlatmalı (2)
imperative (İng.) buyrum (7); buyrum kipi (2, inanimate (İng.) cansız (2, 11, 19)
11, 19) inanimate (gender) (İng.) cansız (11, 19)
imperative sentence (İng.) buyrum tümcesi inanimate noun (İng.) cansız ad (7)
(11, 19) inanimé (Fra.) cansız (11, 19)
imperativer Satz (Alm.) buyrum tümcesi (11) inanimé (genre) (Fra.) cansız (19)
imperfect (İng.) hikaye bileşik zaman (2)
inat (T/e) ayak direme, direnme (1)
imperfect aspect (İng.) bitmemişlik görünüşü inat etmek (T/e) ayak diremek, direnmek (1)
(11, 19)
inayet (T/e) kayra (1)
imperfective aspect (İng.) bitmemişlik
inborn (İng.) doğaçtan (16)
görünüşü (2, 11, 19)
incapsulating language (İng.) geçişimli dil (2)
imperfektive Aktionsart (Alm.) bitmemişlik
incapsulation (İng.) geçişim (2)
görünüşü (11, 19)
impermutable (Fra.) değişişiz (8) inceptive aspect (İng.) başlamalı görünüş (2)
inchoatif (Fra.) başlamalı (19)
impersonal (İng.) kişisiz (11, 19)
impersonal construction (İng.) kişidışı yapı (7) inchoative (İng.) başlamalı (19); başlamalı
impersonal passive (İng.) kişisiz edilgen (5) görünüş (2)
incidence (Fra.) uygulanım (8)
impersonal verb (İng.) kişisiz eylem (2)
incidence externe (Fra.) dış uygulanım (8)
impersonnel (Fra.) kişisiz (11, 19)
incidence interne (Fra.) iç uygulanım (8)
implication (Fra.) içerme, örtükleşme (9)
incidence précoce (Fra.) erken uygulanım (8)
implication (İng.) sezdirim (2, 7)
incidence tardive (Fra.) geç uygulanım (8)
implicational scaling (İng.) sezdirim ölçeği (4);
incisé (Fra.) aratümce (11, 19)
sezdirimsel ölçekleme (7)
implicature (İng.) ima (12); sezdiri (2) included (İng.) bağımlı (2)
implicit (İng.) örtük (2, 7) inclusion (İng.) altanlamlık, kapsam (2)
implicit knowledge (İng.) örtük bilgi (7) inclusive (İng.) kapsamlı (2, 7)
implicit learning (İng.) içsel öğrenme, örtük incohative verb (İng.) başlamalı eylem (7)
öğrenme (12) incompatibilité (Fra.) bağdaşmazlık (19)
implicite (Fra.) örtük (9) incompatibility (İng.) bağdaşmazlık (2, 19)
implicite culturelle (Fra.) kültürel örtüklük (9) incomplete verb (İng.) eksik eylem (2)
implosion (Fra.) iç()patlama (11, 19) incompleteness (İng.) eksiltililik (16)
implosion (İng.) iç()patlama (11, 19); inconsistency (İng.) tutarsızlık (12)
içpatlamalı (2) incorporating conjunction (İng.) geçişimli
implosive (Fra.) iç()patlamalı (11, 19) bağlaç (2)
implosive (İng.) iç()patlamalı (2, 11, 19) incorporating language (İng.) geçişimli dil (2);
import (T/e) içalım (1) gövdeleyici dil (19)
impressionistic assessment (İng.) izlenimsel incorporation (İng.) geçişim (2)
değerlendirme (4) indeclinable (İng.) çekimsiz (2, 11, 19)
improper compound (İng.) çekimli bileşik (2) indéclinable (Fra.) çekimsiz (11, 19)
improper speech (İng.) bozuk konuşma (2) indéfini (Fra.) belgisiz, belirsiz (11, 19)
impulse (İng.) dürtü (2) indefinit (Alm.) belgisiz, belirsiz (19)
imsak (T/e) oruçlanma (1) indefinite (İng.) belgisiz, belirsiz (2, 11, 19);
imsakiye (T/e) oruç çizelgesi (1) belirtisiz (5)
imtihan (T/e) sınama, sınav (1) indefinite adjective (İng.) belgisiz sıfat (11, 19)
imtihan etmek (T/e) sınamak, sınavdan indefinite article (İng.) belirsiz tanımlık (2, 7)
geçirmek (1) indefinite pronoun (İng.) belgisiz adıl (11, 19);
imtina etmek (T/e) çekinmek, kaçınmak, belirsiz adıl (7)
sakınmak (1) indeks (T/e) dizin (1, Y)
imtiyaz (T/e) ayrıcalık (1) indépendant du contexte (Fra.) bağlamdan
imtizaç etmek (T/e) bağdaşmak, uyuşmak (1) bağımsız (11, 19)
in- (T/e) değil, iç, içinde, olmayan (Lat. önek) independent (İng.) bağımsız (2)
(1) independent clause (İng.) bağımsız tümce (11,
19); bağımsız tümcecik (2, 7)

66
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

independent variable (İng.) bağımsız değişken infant language (İng.) çocuk dili (19)
(4, 7) infantilisation (İng.) çocuksulaşma (12)
index (Fra.) dizin (11, 19) infaz (T/e) uygulama, yerine getirme, yürütme
index (İng.) belirti (2, 10, 11, 19); dizin (2, 11, 19, (bir yargıyı) (1)
Y) infelicity (İng.) geçmezlik (2)
indexical expressions (İng.) kişi özellikli inference (İng.) çıkarım (2, 4, 12)
anlatımlar (15) inférence (Fra.) çıkarsama (9)
indi (T/e) kendince (1) inférence contextuelle (Fra.) bağlamsal
indicateur syntagmatique (Fra.) dizimsel çıkarım (9)
belirtici (11, 19) inférence linguistique (Fra.) dilsel çıkarım (9)
indicatif (Fra.) bildirme kipi (11, 17, 19) inférence situationnelle (Fra.) durumsal
indicative (İng.) bildirme (7); bildirme kipi (11, çıkarım (9)
19)
inferencing (İng.) çıkarımsal (7)
indicative mood (İng.) bildirme kipi (2)
inferential aspect (İng.) çıkarım görünüşü (2)
indice (Fra.) belirti (9, 10, 11, 17, 19); belirtici
inferential comprehension (İng.) çıkarımsal
(11, 19)
indice (İng.) belirten (2); belirtici (11, 19); dizin kavrayış (7)
(2) inferential statistics (İng.) çıkarımsal değerler
(4)
indice d‘énonciation (Fra.) sözceleme belirtisi
(9) inferior comparison (İng.) azaltıcı karşılaştırma
(2)
indigeneous languages (İng.) yerli dilleri (2)
infial (T/e) içerleme, kızgınlık (1)
indinde (T/e) (bir kimseye) göre, katında,
infial göstermek (T/e) tepki göstermek (1)
yanında (1)
indirect (İng.) dolaylı (2, 5, Y) infilak (T/e) patlama (1)
indirect discourse (İng.) dolaylı söylem (2) infilak etmek (T/e) patlamak (1)
indirect object (İng.) dolaylı nesne (2, 7); dolaylı infinite verb form (İng.) sınırlamasız eylem
tümleç (5, 11, 19) biçimi (2)
indirect question (İng.) dolaylı soru (2, 7) infinitif (Fra.) eylemlik (11, 19)
indirect speech (İng.) dolaylı anlatım (2, 11, 19) infinitive (İng.) eylemlik (2, 7, 11, 19)
indirect speech act (İng.) dolaylı sözeylem (3, infit (İng.) uyumsuzluk (4)
7) infix (İng.) içek (2, 7, 11, 19)
indirect test (İng.) dolaylı sınav (4) infixé (Fra.) içek (11, 19)
indirekte Rede (Alm.) dolaylı anlatım (11, 19) infixing (İng.) içekleme (2)
indirektes Objekt (Alm.) dolaylı tümleç (11, 19) inflected (İng.) kaynaşık (16)
individual (İng.) birey (15) inflected language (İng.) bükümlü dil (2)
individual test (İng.) bireysel sınav (4) inflected languages (İng.) bükünlü diller (10)
individual variant (İng.) bireysel değişke (2, 19) inflection (İng.) büküm (2); çekim (7)
individualisation (İng.) bireyselleşme (7) inflective (İng.) bükünlü (8)
individualised (İng.) bireyselleştirilmiş (12) inflexible (İng.) bükümlü (2)
individualized instruction (İng.) bireyselleşmiş inflexion (İng.) bükün (11, 19)
öğretim (7) inflexion vocalique (Fra.) tını değişimi (11, 19)
individualized teaching (İng.) inflexional languages (İng.) bükünlü diller (11,
bireyselleştirilmiş öğretim (3) 19)
individually guided education (İng.) bireysel inflexional suffix (İng.) çekim eki (2)
yönelimli öğretim (14) inform (İng.) bilgi verme (12)
individuelle Variante (Alm.) bireysel değişke informal (İng.) ölçüsüz (15)
(11, 19) informal language (İng.) ölçü-çevresi dil (16)
individüalist (T/e) bireyci (1) informal speech (İng.) resmiyet dışı konuşma
individüalizm (T/e) bireycilik (1) (7)
individüel (T/e) bireysel (1) informal test (İng.) resmi olmayan sınav (4)
induced error (İng.) öğretim kaynaklı yanlış (3, informant (İng.) bilgi veren (2); denek (2, 11,
7) 19); kaynak kişi (12)
induction (İng.) tümevarım (12) informateur (Fra.) bilgileyen (9); denek (11, 19)
inductive (İng.) tümevarımsal (2) informatif (Fra.) bilgi verici (9)
inductive learning (İng.) tümevarımlı öğrenme, information (Fra.) bilgi (10, 11, 17, 19)
tümevarımsal öğrenme (7) information (İng.) bilgi (2, 10, 11, 12, 19)
inessif (Fra.) içindelik durumu (11, 19) information distribution (İng.) bilgi dağılımı
inessive (İng.) içindelik durumu (2, 11, 19) (13); bilgileme (5)

67
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

information filter (İng.) bilgisel süzgeç (5) innate (İng.) doğuştan (2, 7)
information filtering (İng.) bilgi eksiltme (5) innateness hypothesis (İng.) doğuştanlık
information focus (İng.) bilgi odağı (13) varsayımı (3)
information gap (İng.) bilgi boşluğu (4, 7, Y) innatism (İng.) doğuştanlık (2)
information load (İng.) bilgi yükü (13) innatist hypothesis (İng.) doğuştanlık
information processing (İng.) bilgi işlemleme varsayımı (7)
(7) inner (İng.) iç (2)
information structure (İng.) bilgi dağılımı (12); inner closure (İng.) iç kapanım (2)
bilgi yapısı (13) inner criteria (İng.) iç ölçütler (12)
information theory (İng.) bilgi iletim kuramı inner form (İng.) iç biçim (2)
(bilgi-iletim kuramı) (2, 7, 16) innovation (İng.) yenilenme, yenilik (2)
information transfer (İng.) bilgi aktarımı (7) innovation management in language
informational (İng.) bilgisel (5) teaching (İng.) dil öğretiminde yenilik
informative (İng.) bildirme (12); bildirsel (16) yönlendirme (7)
informative function (İng.) bilgisellik işlevi (7) inordinated adjective (İng.) birincil sıfat (2)
informativity (İng.) bilgilendiricilik (12); inorganic feature (İng.) kökendışı özellik (2)
bilgisellik (2) input (İng.) girdi (2, 7, 12); giri (16)
ingressive air stream mechanism (İng.) girişli input (T/e) girdi (1, Y)
hava akış düzeni (13) input hypothesis (İng.) girdi varsayımı (7, Y)
ingressive Aktionsart (Alm.) başlangıç insaf (T/e) acı!, acıma (1)
görünüşü (19) insaflı (T/e) acımalı (1)
ingressive aspect (İng.) başlangıç görünüşü insafsız (T/e) acımasız (1)
(19) insan (T/e) kişi (1)
inhalation (İng.) soluk alma (2) insertion (İng.) aralama (12); içleme (2)
inhärent (Alm.) içsel (19) insicam (T/e) bağdaşım, tutarlık (1)
inherent (İng.) içsel (19) insiraf (T/e) bükün (11)
inhérent (Fra.) içsel (19) insirafi (T/e) bükülgen (1)
inherent property (İng.) içkin özellik (8) insiyaki (T/e) içgüdülü, içgüdüsel (1)
inhibition (İng.) ileriye dönük engelleme (7); insiyatif (T/e) girişim, girişimgücü, ilkgirişim (1)
ket vurma (4) inspiration (İng.) soluk alma (2)
inhiraf (T/e) sapma, yoldan çıkma (1) instantaneous release (İng.) gecikmesiz
inhisar (T/e) tekel (1) bırakım (2)
inhisar etmek (T/e) dışarı çıkmamak, institutional linguistics (İng.) kurumsal dilbilim
sınırlamak, yalnız...için olmak (1) (2)
inhisarcı (T/e) tekelci (1) instructif (Fra.) buyurucu (9)
inhitat (T/e) çökme, gerileme (1) instruction (İng.) yönerge (7)
inikâs etmek (T/e) yansımak (1) instructional objective (İng.) öğretim hedefi (7)
initial (İng.) başlangıç, ilk, ön (2) instrument(al) (İng.) araç (5)
initial glide (İng.) baştaki yarı ünlü (2) instrumental (Fra.) araç durumu (11, 19)
initial phoneme (İng.) önses (11, 19) instrumental (İng.) araç durumu (2, 11, 19)
initial symbol (İng.) başlangıç simgesi (8) instrumental case (İng.) araç durumu (7)
initiation (İng.) başlatma (2, 12) instrumental function (İng.) araç işlevi (7);
initiative in autonomous learning (İng.) özerk araçlık işlevi (2)
öğrenmede kişisel girişim (14) instrumental motivation (İng.) araç
initiator (İng.) başlatıcı (2) güdülemesi (7); araçlık güdülenmesi (3);
injonctif (Fra.) buyrumsal (9) araçsal güdülenme (Y)
inkâr (T/e) varlamama, yadsıma (1) instrumental phonetics (İng.) araçlı sesbilgisi
inkâr etmek (T/e) varlamamak, yadsımak (1) (2)
inkılap (T/e) devrim, dönüşme, dönüşüm (1) instrumentative verb (İng.) araçlık eylem (2)
inkılapçı (T/e) devrimci (1) inşa (T/e) kurma (1); kuruluş (11); yapma (1)
inkıraz (T/e) batma, çöküş, dağılma (1) inşa etmek (T/e) kurmak, yapmak (1)
inkıta (T/e) kesilme, kesinti (1) inşaat (T/e) yapı, yapı işleri, yapı kurma,
inkıtaa uğramak (T/e) (arkası) kesilmek (1) yapım (1)
inkisar (T/e) ilenç, ilenme, kırılma (1) inşaatçı (T/e) yapı kurucu (1)
inkişaf (T/e) açılma, gelişim, gelişme (1) inşai siyga (T/e) isteme kipi (11)
inkorpori(er)ende Sprachen (Alm.) gövdeleyici intake (İng.) algılamalı girdi (7); alım (12)
diller (11, 19) integral (T/e) tümlev (1)

68
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

integrated (İng.) bütüncül (2); bütünleşmiş (19) interjection onomatopéique (Fra.) yansıma
integrated approach (İng.) bütüncül yaklaşım ünlemi (9)
(7) interjective sentence (İng.) ünlem tümcesi (11,
Integrated Approach (İng.) Birleşik Yaklaşım 19)
(12) interlanguage (İng.) ara dil (2, G, 7, 12, Y);
integration (İng.) bütünleşme (11, 19) yapma dil (2)
intégration (Fra.) bütünleşme (11, 19) interlevel (İng.) ara düzey (2)
integrative motivation (İng.) bütünleşme interlingual (İng.) diller arası (12)
amaçlı güdülenme (3); bütünleyici interlingual error (İng.) aradil yanlışı (7); dil
güdülenme (7) aktarım yanlışı (3)
integrative test (İng.) bütünlükçü sınav (4) interlingual interference (İng.) dillerarası
intégré (Fra.) bütünleşmiş (19) girişim (15)
integriert (Alm.) bütünleşmiş (19) interlinguistics (İng.) dillerarası inceleme (2)
intelligence (İng.) anlak, zeka (7) interlocuteurs (Fra.) karşılıklı konuşucular (9)
intelligence test (İng.) zeka sınavı (4) interlude (İng.) ara ünsüz kümesi (2)
intelligibilité (Fra.) anlaşılabilirlik(19) intermediate structure (İng.) ara yapı (11, 19)
intelligibility (İng.) anlaşılabilirlik (2, 4, 19) intermediate vowel (İng.) ara ünlü (2)
intensif (Fra.) pekiştirmeli (11, 19) internal (İng.) iç (2)
intensifier (İng.) pekiştirici (2, 7) internal adequacy (İng.) iç yeterlilik (2)
intension (Fra.) içlem(19) internal change (İng.) iç değişim (2)
intension (İng.) içerim (2); içlem (19) internal consistency (İng.) iç tutarlılık (4)
intensionality (İng.) amaca uygunluk (12) internal consistency measures (İng.) iç
intensité (Fra.) yeğinlik (11, 19) tutarlılık ölçüleri (4)
intensity (İng.) ses şiddeti (13); yeğinlik (2, 11, internal consistency reliability (İng.) iç
19) tutarlılık güvenirliği (4, 7)
intensity accent (İng.) yeğinlik vurgusu (2) internal hiatus (İng.) iç geçiş (2)
intensive (İng.) pekiştirmeli (2, 11, 19) internal inflection (İng.) iç büküm (2)
intensive language course (İng.) yoğun dil internal loan (İng.) iç ödünçleme (2)
öğretim kursu (3) internal modification (İng.) iç niteleme (2)
intensive pronoun (İng.) dönüşlü adıl (2) internal open juncture (İng.) iç aralık (2)
intensive reading (İng.) yoğun okuma (7, 12) internal phoneme (İng.) içses (11, 19)
intention (İng.) niyet (18) internal reconstruction (İng.) içten yeni kurum
intentional meaning (İng.) amaçlanan anlam (2)
(2) internal subject (İng.) içsel özne (5)
intentionality (İng.) amaçlılık (16); niyetlilik (2) internalize (İng.) içselleştirmek (2, Y);
inter- (T/e) arası (Lat. önek) (1) oturuşmak (2)
interaction (İng.) etkileşim (12) internalized (İng.) oturuşmuş (2)
interaction analysis (İng.) etkileşim international phonetic alphabet (İng.)
çözümlemesi (7) uluslararası sesçil abece (7, 19)
interaction hypothesis (İng.) etkileşim international phonetic association (İng.)
varsayımı (7) uluslararası sesletim derneği (7)
interchangeability (İng.) değiş-tokuşluluk (16) internationales phonetisches Alphabet (Alm.)
interchangeable (İng.) değişimsel (16) uluslararası sesçil abece (19)
interchangibility (İng.) değiştirilebilirlik (2) interpersonal (İng.) kişilerarası (3); kişiler-arası
intercostal muscles (İng.) göğüs kasları (13) (12)
interdental (İng.) dişarasıl (7); peltek dişsil (2, interpersonal function (İng.) kişi etkileşimli
11, 19) işlev, kişi temelli işlev (7)
interdentale (Fra.) peltek dişsil (11, 19) interpretable (İng.) yorumlanabilir (11, 19)
interface (İng.) karışmalı (7) interprétable (Fra.) yorumlanabilir (11, 19)
interface position (İng.) karışmalı tutum (7) interpretation (İng.) çevirme (2); yorum (2, 11);
interference (İng.) diller arası çatışma (12); yorumlama (7, 19)
girişim (2, 7, 10, 11, 15, 19) interprétation (Fra.) yorum (11); yorumlama
interférence (Fra.) girişim (10, 11, 19) (19)
interim grammar (İng.) ara dilbilgisi (7) interpretative (İng.) yorumlayıcı (8)
interjected clause (İng.) ara tümcecik (2) interpreter (İng.) çevirmen (2)
interjection (Fra.) ünlem (9, 10, 11, 19) interpretierbar (Alm.) yorumlanabilir (11, 19)
interjection (İng.) ünlem (2, 7, 10, 11, 19) interpretive (İng.) yorumsal (12)

69
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

interpretive error (İng.) yorumsal yanlış (7) intizamsızlık (T/e) düzensizlik (1)
interpretive semantics (İng.) yorumlayıcı intonation (Fra.) titremleme (8, 9, 10, 11, 17, 19)
anlambilim (7) intonation (İng.) ezgi (2, 13, Y); ezgileme işlemi
inter-rater reliability (İng.) hakemlerarası (13); titremleme (8, 10, 11, 19); tonlama (13)
güvenirlik (4) intonation pattern (İng.) ezgi düzeni (2, 7)
interrogation (İng.) soru (2) intonation test (İng.) ezgi sınavı (4)
interrogation mark (İng.) soru işareti (2) intoneme (İng.) titremlemebirim (11, 19)
interrogative (İng.) soru (2) intonème (Fra.) titremlemebirim (11, 17, 19)
interrogative adjective (İng.) soru sıfatı (2, 11, intra- (T/e) içinde, sırasında (Lat. önek) (1)
19) intradiégétique (Fra.) içöyküsel (9)
interrogative adverb (İng.) soru belirteci (11, intragroup communication (İng.) kümeiçi
19); soru zarfı (2) iletişim (7)
interrogative particle (İng.) soru eki (11, 19) intralingual (İng.) dil-içi (12)
interrogative pronoun (İng.) soru adılı (2, 7, 11, intralingual error (İng.) diliçi yanlış (3)
19) intralingual skills (İng.) diliçi beceriler (7)
interrogative sentence (İng.) soru tümcesi (2, intralinguistic (İng.) dil içi özellik (2)
7, 11, 19)
intralinguistic features (İng.) diliçi özellikler (2)
interrogative word (İng.) soru sözcüğü (2)
intralinguistic interference (İng.) diliçi girişim
interrupted (İng.) kesintili (2)
(15)
intertexte (Fra.) metinlerarası (9) intransitif (Fra.) geçişsiz (8, 11, 19)
intertextual connection (İng.) metinsel intransitiv (Alm.) geçişsiz (11, 19)
bağlama (5) intransitive (İng.) geçişsiz (5, 11, 19)
intertextualité (Fra.) metinlerarasılık (9) intransitive passive (İng.) geçişsiz edilgen (5)
intertextuality (İng.) metinlerarası (2); intransitive verb (İng.) geçişsiz eylem (2, 7)
metinlerarasılık (12) intransitivisation (İng.) geçişsizleme (5)
interval (İng.) aralık (4)
intra-rater reliability (İng.) değerlendirme
interval scale (İng.) aralık ölçüsü (4)
geçerliği (7); tek hakem güvenirliği (4)
intervention (Fra.) araya girme (9) intrigue (Fra.) dolantı (9)
interview (Fra.) görüşme (9)
intrinsèque (Fra.) içsel (8)
interview (İng.) görüşme (2, 4) intrinsic motivation (İng.) içsel güdüleme (7)
intervocalic (İng.) ünlülerarası (2, 11, 19) intrinsic ordering (İng.) doğal sıralanma (2)
intervocalique (Fra.) ünlülerarası (11, 19) intrinsic programming (İng.) seçenekli güdüm
intervokalisch (Alm.) ünlülerarası (11, 19) (12)
intiba (T/e) izlenim (1) introductory adverb (İng.) bağlaç görevli zarf
intibah (T/e) uyanış, uyanma (1) (2)
intibak (T/e) uyarlanma, uyma (bir duruma ya introflexion (İng.) ünlü kayması (2)
da çevreye), uyum (1) introversion (İng.) içedönüklük (7)
intibak etmek (T/e) kendini alıştırmak, uygun intrusion (İng.) ekleme (2)
gelmek, uymak (1) intrusive (İng.) eklemeli (2)
intifa (T/e) yararlanma (1) intuition (Fra.) sezgi (9)
intihap (T/e) seçim, seçme (1) intuition (İng.) sezgi (2)
intihar (T/e) kendine kıyma, kendini öldürme invariable (Fra.) değişimsiz (19)
(1) invariable (İng.) değişimsiz (19)
intikal (T/e) geçiş, geçme, göçme, göçüş (1) invariable word (İng.) değişmez sözcük (2)
intikal etmek (T/e) anlamak, el değiştirmek, invariance (İng.) değişmezlik (2)
geçmek, kavramak, yer değiştirmek (1) inventory (İng.) döküm (2, Y)
intikam (T/e) öç (1) inverse derivation (İng.) ters türetim (2)
intikam almak (T/e) öç almak (1) inverse spelling (İng.) ters yazım (2)
intimacy (İng.) yakınlık (2) inversion (Fra.) devriklik (9, 19)
intimate speech (İng.) yakın konuşma (2) inversion (İng.) devrik dizim (13); devrikleşme
intisap etmek (T/e) bağlanmak, birinin adamı (2); devriklik (19)
olmak, girmek (bir işe), kapılanmak (1) inversive languages (İng.) tersinir diller (11, 19)
intişar etmek (T/e) çıkmak, yayılmak, inversive Sprachen (Alm.) tersinir diller (11, 19)
yayımlanmak (1) inverted (İng.) devrik (2)
intizam (T/e) çekidüzen, düzen, düzgünlük (1) inverted sentence (İng.) devrik tümce (13)
intizamlı (T/e) düzenli (1) investment (İng.) yatırım (12)
intizamsız (T/e) düzensiz (1) inzibat (T/e) düzenbağı, sıkıdüzen (1)

70
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

inziva (T/e) çekilgi, çekilgin yaşama (1) ism-i tasgir (T/e) küçültmeli (11)
ipnotize etmek (T/e) uyutmak (1) isnat (T/e) suç yükleme, suçlama, üstüne
ipnotizma (T/e) uyutmaca (1) atma, yükleme (1)
ipnoz (T/e) uyutum (1) isnat etmek (T/e) üstüne atmak, yüklemek (1)
ipotek (T/e) tutu (1) iso (İng.) eş (2)
iptal (T/e) bozma, geçersiz sayma (1) iso- (T/e) eşdeğerli, eşit (Yun. önek) (1)
iptal etmek (T/e) bozmak, geçersiz saymak (1) isochronie (Fra.) eşsürerlik (8)
iptida (T/e) başlangıç, önce, önceleri (1) isochronism (İng.) eşsöylemli (2)
iptidai (T/e) ilkel (1) isogloss (İng.) eşdillilik çizgisi (2); lehçe sınır
iptila (T/e) düşkünlük, tutkunluk (1) çizgisi (15)
irade (T/e) buyrum, istem, istenç (1) isoglosse Linie (Alm.) eşdillilik çizgisi (11, 19)
iradi (T/e) buyrumlu, istemli, istençsel (1) isoglottic line (İng.) eşdillik çizgisi (2, 11, 19)
irat (T/e) gelir (1) isograde (İng.) eş söylemli (2)
irca (T/e) çevirme, döndürme, indirgeme (1) isograph (İng.) eşdillilik dizgisi (2)
ironie (Fra.) alay (9) isolable (Fra.) yalıtılabilir (19)
ironique (Fra.) alaycı (9) isolatable (İng.) yalıtılabilir (19)
irrasyonel (T/e) usdışı (1) isolate (İng.) parça sözcük, parça tümce (2)
irregular (İng.) kuralsız (11, 19) isolated area (İng.) ayrı bölge (2)
irregular verb (İng.) düzensiz eylem (2, 7) isolated opposition (İng.) tekil karşıtlık (2, 11,
irregularity (İng.) düzensizlik (2); kuraldışılık (8); 19)
kuralsızlık (2) isolating (İng.) ayrışkan (8)
irrégulier (Fra.) kuralsız (11, 19) isolating language (İng.) yalınlayan dil (7);
irrelevant (İng.) bağıntısız (2) ayrışkan diller (10, 11, 19); yalınlayan diller
irs (T/e) kalıtım (1) (2)
irsal (T/e) gönderme (1) isolative (İng.) ayrışık (16)
irsi (T/e) kalıtımsal (1) isolect (İng.) eşlehçe (2)
isolex (İng.) eşsözcük çizgisi (2); sözcük sınır
irsiyet (T/e) kalıtım, soyaçekim (1)
irtibat (T/e) bağlantı (1) çizgisi (15)
isolierbar (Alm.) yalıtılabilir (19)
irtica (T/e) gericilik (1)
isolierende Sprachen (Alm.) ayrışkan diller (11,
irticalen (T/e) doğaçtan (1)
19)
irtifa (T/e) yükseklik, yükselti (1)
isolierte Opposition (Alm.) tekil karşıtlık (11, 19)
irtihal (T/e) ölüm (1)
isomerism (İng.) eş-yapılılık (16)
irtihal etmek (T/e) ölmek (1)
isomorph (Alm.) eşbiçimli (19)
irtikâp (T/e) para yeme, suç işleme, yiyicilik (1)
isomorph (İng.) biçimbirim sınır çizgisi (15); eş
irtişa (T/e) yemece (1)
biçimbirim (2)
isabet (T/e) çarpma, dokunma, düşgelme, isomorphe (Fra.) eşbiçimli (19)
düşme, vurma, yanılmazlık, yerindelik (1) isomorphic (İng.) eşbiçimli (19)
isabet almak (T/e) vurulmak, yaralanmak (1)
isomorphic line (İng.) eşbiçimbirim çizgisi (2)
isabet etmek (T/e) (para) çıkmak, çarpmak,
isomorphism (İng.) eşbiçimcilik (2); eşbiçimlilik
değmek, düşmek (1) (10, 11, 19)
isabetli (T/e) uygun, yerinde (1) isomorphisme (Fra.) eşbiçimlilik (8, 9, 10, 11, 19)
isabetsiz (T/e) uygunsuz, yersiz (1) isophone (İng.) eşsöyleyiş çizgisi (2); ses sınır
ishal (T/e) ötürük, sürgün (1) çizgisi (15)
isim (T/e) ad (1, 11) isopleth (İng.) eşsöylemli (2); sosyo-kültürel
isim cezri (T/e) ad kökü (11) kullanım çizgisi (15)
isim cümlesi (T/e) ad tümcesi (11) isoseme (İng.) anlambirimcik sınır çizgisi (15);
isim tasrif lahikası (T/e) takı . (11) eşanlambirim (2)
isim tasrifi (T/e) ad çekimi, çekim (11) isosyllabism (İng.) eş hecelilik (2)
isim-fiil (T/e) eylemlik (11) isosyntagmatic line (İng.) eşdizim çizgisi (2)
iskân (T/e) yerleşme, yerleştirme, isotonic line (İng.) eşezgi çizgisi (2)
yurtlandırma, yurtlanma (1) isotopie (Fra.) yerdeşlik (10, 11, 17, 19)
iskele (T/e) yanaşlık (1) isotopie énonciative (Fra.) sözcelemsel
ism-i cami (T/e) topluluk adı (11) yerdeşlik (9)
ism-i cemi (T/e) topluluk adı (11) isotopie lexicale (Fra.) sözlüksel yerdeşlik (9)
ism-i cins (T/e) cins adı (11) isotopie narrative (Fra.) anlatısal yerdeşlik (9)
ism-i has (T/e) özel ad (11)

71
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

isotopie phonétique (Fra.) sese dayalı istihlak etmek (T/e) tüketmek (1)
yerdeşlik (9) istihsal (T/e) çıkarma, üretim, üretme (1)
isotopie prosodique (Fra.) bürünsel yerdeşlik istihsal etmek (T/e) çıkarmak, elde etmek,
(9) üretmek (1)
isotopie sémantique (Fra.) anlamsal yerdeşlik istihza (T/e) gizli alay (1)
(9) istikamet (T/e) doğrultu, yön (1)
isotopie syntaxique (Fra.) sözdizimsel istikbal (T/e) gelecek (zaman) (1); gelecek
yerdeşlik (9) zaman (11); karşılama (1)
isotopy (İng.) yerdeşlik (10, 11, 19) istiklal (T/e) bağımsızlık (1)
ispat (T/e) kanıt, tanıt (1) istikra (T/e) tümevarım (1)
ispat etmek (T/e) kanıtlamak, tanıtlamak (1) istikrar (T/e) durulma, kararlılık (1)
israf (T/e) savurganlık, tutumsuzluk (1) istikrar bulmak (T/e) durulmak (1)
israf etmek (T/e) gereksiz tüketim yapmak, istikraz (T/e) borçlanma (1)
savurganlık etmek (1) istila (T/e) akın, basma, bürüme, kaplama,
istalagmit (T/e) dikit (1) salgın, yayılma (1)
istalaktit (T/e) sarkıt (1) istila etmek (T/e) basmak, bürümek,
istasyon (T/e) duralga, yayaç (radyo istasyonu kaplamak, yayılmak (1)
için), yer (1) istilacı (T/e) saldırgan, saldırıcı (1)
istatistik (T/e) sayıbilim, sayılama, sayısal (1) istimal etmek (T/e) kullanmak (1)
istatistikçi (T/e) sayılama uzmanı, sayılamacı istimlak (T/e) kamulaştırma (1)
(1)
istimlak etmek (T/e) kamulaştırmak (1)
isteri (T/e) sinir tutsaklığı (1)
istinaden (T/e) dayanarak, dayanılarak,
isterik (T/e) sinir tutsağı (1)
güvenerek, güvenilerek (1)
istiane (T/e) yardım dileme (1)
istinat (T/e) dayanma, yaslanma, yaslanmak
istiane etmek (T/e) yardım dilemek (1) (1)
istiap (T/e) içine alma, içine sığdırma (1) istinat etmek (T/e) dayanmak (1)
istiare (T/e) eğretileme, eğretileme (1) istinatgâh (T/e) dayanak (1)
istiare-i temsiliye (T/e) yerine (11) istinkâf etmek (T/e) çekinmek, geri durmak (1)
istibdat (T/e) baskı yönetimi (1) istinsah (T/e) yazılış, yazıya geçirme, yazma
isticvap (T/e) sorgu, sorguya çekme (1) çekme (1)
istida (T/e) dilekçe (1) istinsah etmek (T/e) yazma çekmek (1)
istidaname (T/e) dilekçe (1) istintak (T/e) sorgu (1)
istidat (T/e) eğilim, yatkınlık, yetenek (1) istintak edilmek (T/e) sorgulanmak, sorguya
istidlal (T/e) çıkarım (1) çekilmek (1)
istif (T/e) dizme, yığın (düzgün), yığma (1) istintak etmek (T/e) sorgulamak, sorguya
istif etmek (T/e) yığmak (1) çekmek (1)
istifa (T/e) çekilme (işinden) (1) istirahat (T/e) dinlenme (1)
istifa etmek (T/e) çekilmek (1) istirahat etmek (T/e) dinlenmek (1)
istifade (T/e) yarar (1) istirham (T/e) dileme, yalvarma (1)
istifade etmek (T/e) yararlanmak (1) istirham etmek (T/e) dilemek, yalvarmak (1)
istifham (T/e) soru (1) istiskal (T/e) kovar gibi olma, kovumsama,
istifham cümlesi (T/e) soru tümcesi (11) soğuk davranma (1)
istifham lahikası (T/e) soru eki (11) istiskal etmek (T/e) kovumsamak, soğuk
istifham sıfatı (T/e) soru sıfatı (11) davranmak (konuğa), yüz vermemek (1)
istifham zamiri (T/e) soru adılı (11) istismar (T/e) çıkar sağlama, sömürme (1)
istifham zarfı (T/e) soru belirteci (11) istismar etmek (T/e) çıkar sağlamak,
istifrağ etmek (T/e) kusmak (1) sömürmek (1)
istihale (T/e) başkalaşım, başkalaşma, biçim istismarcı (T/e) çıkarcı, sömürücü (1)
değiştirme (1) istisna (T/e) ayrallık, ayrıksılık, ayrılık,
istihbarat (T/e) danışma, giz toplama, gizli kuraldışı(lık) (1)
araştırma, salık alma (1) istisnai (T/e) ayral, ayrı, ayrıksı, kuraldışı
istihdam (T/e) çalıştırma (1); çiftleme (11) (durum) (1)
istihdam etmek (T/e) çalıştırmak, kullanmak istisnasız (T/e) ayralsız, ayrıksız (1)
görevde) (1) istişare (T/e) danışma (1)
istihfaf (T/e) küçümseme (1) istişare etmek (T/e) danışmak (1)
istihkak (T/e) hak ediş, kazanım sağlama (1) istişare heyeti (T/e) danışma kurulu (1)
istihlak (T/e) tüketim (1) istizah (T/e) açıklama isteme, gensoru (1)

72
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

isyan (T/e) ayaklanma, başkaldırma, karşı item ordering (İng.) madde düzenlemesi (4)
gelme (1) item pool (İng.) madde havuzu (4)
isyancı (T/e) başkaldıran, başkaldırıcı (1) item reliability (İng.) madde güvenirliği (4)
isyankâr (T/e) başkaldırıcı (1) item response theory (İng.) madde yanıt
işaret (T/e) belirti (1); gösterge (11, Y); im (1, Y) kuramı (4); öğe yanıt kuramı (7)
işaret etmek (T/e) belirtmek (1); göstermek (Y) item writing (İng.) madde yazımı (4)
işaret sıfatı (T/e) gösterme sıfatı (11) itératif (Fra.) yinelemeli (eylem bakımından)
işaret zamiri (T/e) gösterme adılı (11) yapı (9); yinelemesel (19)
işaret zarfı (T/e) gösterme belirteci (11) iterativ (Alm.) yinelemesel (19)
işgal (T/e) ele geçirme, kaplama, tutma (1) iterative (İng.) yinelemesel (19)
işgal etmek (T/e) ele geçirmek, işten iterative aspect (İng.) yinelemeli görünüş (2)
alıkoymak (birini), uğraştırmak (1) itfa (T/e) borç kapama, söndürme (1)
işkence (T/e) kıyınç (1) itfaiye (T/e) yangın söndürme örgütü (1)
işporta (T/e) sergi (1) itfaiyeci (T/e) yangın söndürümcü (1)
işportacı (T/e) sergici (1) ithaf (T/e) adına armağan etme, adına sunma
işret (T/e) içki (1) (1)
iştah (T/e) yiyesi (1) ithaf etmek (T/e) adına sunmak (1)
iştigal (T/e) çalışma, uğraş, uğraşma (1) ithal (T/e) dışalım, sokma (1)
iştigal etmek (T/e) çalışmak, uğraşmak (1) ithal etmek (T/e) dışalımlamak, dışardan
iştikak (T/e) türeme (1); türetme (11); türeyiş (1) getirtmek, getirmek (1)
iştikak etmek (T/e) türemek (1) ithalat (T/e) dışalım (1)
iştirak (T/e) birlik, katılma, ortaklık (1) ithalatçılık (T/e) dışalımcılık (1)
iştirak etmek (T/e) katılmak, ortak olmak, itham (T/e) suçlama, suçlandırma, suçlu
paylaşmak (1) görme (1)
iştiyak (T/e) göreceği gelme, özlem (1) itibar (T/e) saygınlık, sayma (1)
işvebaz (T/e) kırıtkan (1) itibar etmek (T/e) değer vermek, saygı
ita (T/e) verme (1) göstermek, saymak (1)
ita emri (T/e) verile, verilesi (1) itibar görmek (T/e) ağırlanmak, saygı görmek,
itaat (T/e) boyun eğme, söz dinleme, uyma (1) sayılmak (1)
itaat etmek (T/e) boyun eğmek, söz dinlemek, itibar sahibi (T/e) saygın, sözü geçen kimse (1)
uymak (1) itibaren (T/e) - den beri, -den sonra (1); -den
itaatli (T/e) boyun eğer, söz dinler (1) başlayarak (1, Y)
itaatsiz (T/e) boyun eğmez, söz dinlemez (1) itibari (T/e) görece, saymaca (1)
italic (İng.) eğik yazı (2) itibariyle (T/e) bakımından (1)
item (İng.) madde (4); öğe (2) itidal (T/e) ılımlılık (1)
item analysis (İng.) madde çözümlemesi (4, 7); itidalli (T/e) ılımlı, ölçülü (1)
öğe çözümlemesi (2) itikat (T/e) inanç (1)
item and arrangement (İng.) öğe düzenleme itilaf (T/e) anlaşma, uygunluk, uyuşma (1)
(2) itimat (T/e) güven, güvenç, güvenirlik (1)
item and process (İng.) öğe-işlem (2) itimat etmek (T/e) güvenmek, inanmak (1)
item arrangements (İng.) madde düzenlemesi itimatlı (T/e) güvenilir (1)
(4) itimatname (T/e) güven mektubu, güvencelik,
item bank (İng.) madde bankası (4) güvenmelik (1)
item bias (İng.) madde taraflılığı (4) itimatsızlık (T/e) güvensizlik (1)
item calibration (İng.) madde ölçünleştirmesi itina (T/e) özen (1)
(4) itina etmek (T/e) özenmek (1)
item characteristic curve (İng.) madde özellikli itinalı (T/e) özenli (1)
eğri (4) itinasız (T/e) özensiz (1)
item characteristic function (İng.) madde işlev itinasızlık (T/e) özensizlik (1)
özelliği (4) itiraf (T/e) açınma, evetleme, gizaçım,
item dependence (İng.) bağımlı madde (4) gizdöküm (1)
item difficulty (İng.) madde zorluğu (4, 7) itiraf etmek (T/e) açınmak, evetlemek,
item discrimination (İng.) madde ayırıcılığı (4) gizaçımlamak, gizdökümlemek (1)
item equating (İng.) madde eşitlemesi (4) itiraz (T/e) diyecek, karşı çıkış, takışma (1)
item facility (İng.) madde kolaylığı (4); madde itiraz etmek (T/e) karşı çıkmak, takışmak (1)
zorluğu (7) ittifak (T/e) bağlaşıklık, bağlaşma, oybirliği,
item independence (İng.) bağımsız madde (4) sözleşme (1)

73
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

ittifak etmek (T/e) bağlaşıklık kurmak, izam (T/e) büyükseme, büyütme (1)
bağlaşmak, birleşmek (1) izam etmek (T/e) büyük göstermek, büyütmek
ittifakla (T/e) oybirliğiyle (1) (1)
ittihat (T/e) birleşme, birlik (1) izan (T/e) anlayış, kavrayış (1)
ittihat etmek (T/e) birleşmek, birlik kurmak (1) izdiham (T/e) yığılışma, yığışma (1)
ittihaz (T/e) edinme, kullanma (1) izdivaç (T/e) evlenme (1)
ittihaz etmek (T/e) almak, saymak, tutmak (1) izhar (T/e) belirtme, gösterme (1)
izafe (T/e) bağlama (bir şeye, duruma) (1) izhar etmek (T/e) belirtmek, göstermek (1)
izafe etmek (T/e) bağlamak (1) izin (T/e) olur (1)
izafet (T/e) bağıntı, görece, ilgi (1) izmihlal (T/e) çökme, dağılma, yıkılma (1)
izafet terkibi (T/e) ad tamlaması (11) izo- (T/e) eşdeğerli, eşit (Yun. önek) (1)
izafeten (T/e) -e bağlayarak (1) izobar (T/e) eşbasınçeğrisi (1)
izafi (T/e) bağıntılı, görece, göreceli, göreli (1) izolasyon (T/e) yalıtım (1)
izafiyet (T/e) bağıllılık, bağıntı, bağıntılılık, izolatör (T/e) yalıtkan (1)
görelik (1) izole (T/e) yalıtılmış, yalnız (1)
izah (T/e) açıklama (1) izole bant (T/e) yalıtım sargısı (1)
izah etmek (T/e) açıklamak (1) izole etmek (T/e) ayırmak (başkalarından),
izahat (T/e) açıklamalar (1) yalıtmak (1)
izahat vermek (T/e) açıklama yapmak (1) izoterm (T/e) eşsıcaklıkeğrisi (1)
izale (T/e) giderme, yok etme (1) izzetinefis (T/e) onur, özsaygı (1)
izale etmek (T/e) gidermek, yok etmek (1) izzetü ikram (T/e) ağırlama (1)
izaleyişüyu (T/e) ortaklığı bozma, ortaklığı
giderme (1)

junctive (İng.) bağlayıcı (2, 11, 19)


junctural assimilation (İng.) geçişsel uyuşma
(13)
junctural ease (İng.) geçişsel uyuşma (13)
juncture (İng.) kavşak (2, 7, 11, 13, 19)
Junggrammatiker (Alm.) yenidilbilgiciler (11,
19)
jamming (İng.) ünsüz atımı (2) Junktion (Alm.) bağlama (11, 19)
janr (T/e) tür (1) Junktiv (Alm.) bağlayıcı (11, 19)
jargon (İng.) uğraş dil (2); uğraş dili (7) Junktur (Alm.) kavşak (11, 19)
jartiyer (T/e) çorapbağı (1) jupon (T/e) içetek (1)
jenerasyon (T/e) kuşak, soy (1) jurnal (T/e) giziletim (1)
jeneratör (T/e) üreteç (1) jurnal etmek (T/e) ele vermek, giziletimlemek
jenerik (T/e) kimdenlik (1) (1)
jenotip (T/e) soyyapı (1) jurnalcı (T/e) giziletimci (1)
jeolog (T/e) yerbilimci (1) jurnalcılık (T/e) giziletimcilik (1)
jeoloji (T/e) yerbilim (1) jussive mood (İng.) yumuşatıcı kip (2)
jeolojik (T/e) yerbilimsel (1) juxtaposed compound sentence (İng.)
jest (T/e) davranış (1) bağımsız sıralı tümce (2)
jeton (T/e) atmalık (1) juxtaposed sentence (İng.) bağımsız sıralı
jigolo (T/e) tutma erkek (1) tümce (11, 19)
jigsaw principle (İng.) bulmaca ilkesi (7) juxtaposierter Satz (Alm.) bağımsız sıralı
jile (T/e) yelek (1) tümce (11, 19)
jimnastik (T/e) beden eğitimi (1) juxtaposing languages (İng.) sıralayıcı diller (2,
11, 19)
jips (T/e) alçıtaşı (1)
juxtaposition (Fra.) sıralanma (9)
jointure (Fra.) kavşak (11, 19)
juxtapositional assimilation (İng.) yakın
joncteur (Fra.) bağlayıcı öge (9)
benzeşim (2)
jonctif (Fra.) bağlayıcı (8, 11, 19)
juxtapositional dissimilation (İng.) yakın
jonction (Fra.) bağlam (9); bağlama (8, 11, 19)
benzemezlik (2)
joncture (Fra.) kavşak (11, 19)
jübile (T/e) kutlama töreni (1)
journalese (İng.) gazete dili (2)
jüri (T/e) seçiciler kurulu, yargıcılar kurulu (1)
junction (İng.) bağlama (2, 11, 19)

74
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

kafile (T/e) alay, takım, yolcu topluluğu (1)


kafiye (T/e) uyak (1, 11)
kafiyeli (T/e) uyaklı (1)
kafiyesiz (T/e) uyaksız (1)
kahır (T/e) büyük acı, güç, üzüntü (1)
kâhil (T/e) erişkin (1)
kâhin (T/e) önbilici (1)
kabahat (T/e) suç (1) kahpe (T/e) dönek, orospu, satılık kadın,
kabahatli (T/e) suçlu (1) yolsuz kadın (1)
kabız (T/e) peklik (1) kahraman (T/e) başkişi (romanda, tiyatroda
kabızlık (T/e) peklik, peklik çekme durumu (1) vb.), yiğit (1)
kabil (T/e) bu gibi, bu türlü, olabilir, olanaklı kahretmek (T/e) çok üzmek, ezmek, içlenmek,
(1)
ilenmek (1)
kabile (T/e) boy, oymak (1) kahrolmak (T/e) çok üzülmek (1)
kabili kıyas (T/e) karşılaştırılabilir (1) kaide (T/e) altlık (1); kural (1, 11); taban (1)
kabiliyet (T/e) yetenek (1) kaim (T/e) geçen (başka bir şeyin yerine) (1)
kabiliyetli (T/e) yetenekli (1) kâinat (T/e) evren (1)
kabiliyetsiz (T/e) yeteneksiz (1) Kakophonie (Alm.) kakışma (11, 19)
kabiliyetsizlik (T/e) yeteneksizlik (1) Kakuminal (Alm.) üstdamaksıl (11, 19)
kabine (T/e) bakanlar kurulu, odacık (1) kâkül (T/e) kırkma (1)
kabir (T/e) gömüt (1) kalben (T/e) gönülden, içten, yürekten (1)
kabotaj (T/e) gemi işletimi (bir ülkenin kendi kalbi (T/e) içten gelen), yürekten (1)
sularında) (1) kale almamak (T/e) önem vermemek (1)
kabristan (T/e) gömütlük (1)
kalemtıraş (T/e) açacak (1)
kabul (T/e) olurlama, onama, varlama,
kalifiye (T/e) nitelikli, usta (işçi), yetişmiş (1)
varsayma (1)
kalite (T/e) nitelik (1)
kabul etmek (T/e) olurlamak, onamak,
kaliteli (T/e) nitelikli (1)
varlamak, varsaymak (1)
kalitesiz (T/e) niteliksiz (1)
kabullenmek (T/e) benimsemek, üstüne almak
kallavi (T/e) kocaman (1)
(1)
kâbus (T/e) karabasan (1) kalori (T/e) ısın (1)
kabza (T/e) sap, tutak (1) kalorifer (T/e) ısıtaç (1)
kabzımal (T/e) aracı manav (1) kaloriferci (T/e) ısıtaççı (1)
kadar (T/e) değin, dek, denli (1) kalorimetre (T/e) ısınölçer (1)
kadastro (T/e) yeryazım (1) kalp (T/e) duygu, düzmece, yürek (1)
kadavra (T/e) ölük, ölüyin (1) kalpsiz (T/e) duygusuz (1)
kadem (T/e) ayak (1) kamer (T/e) ay (1)
kademe (T/e) basamak (1) kamera (T/e) alıcı (1)
kademhane (T/e) ayakyolu, su odası (1) kameraman (T/e) alıcı yönetmeni (1)
kademli (T/e) uğurlu (1) kamet (T/e) boy (1)
kademsiz (T/e) uğursuz (1) kâmil (T/e) erişkin, yetkin (1)
kader (T/e) alınyazısı, yazgı (1) kâmilen (T/e) büsbütün, toptan (1)
kadercilik (T/e) yazgıcılık (1) kamp (T/e) dinlenek, dinlenme yeri, toplanak,
kadim (T/e) eski (1) yaka, yan (1)
kampanya (T/e) alımsatım dönemi, çalışım (1)
kadir (T/e) değer (1)
kampus (T/e) yerleşim alanı, yerleşke (1)
kadirşinas (T/e) değerbilir (1)
kamuflaj (T/e) alalama, gizleme, örtme (1)
kadirşinaslık (T/e) değerbilirlik (1)
kamufle etmek (T/e) alalamak, gizlemek (1)
kadro (T/e) takım, tasar yeri, yer (1)
kamus (T/e) sözlük (1)
kadük olmak (T/e) düşmek, geçerliği
kamyon (T/e) yüklet (1)
kalmamak (1)
kafa (T/e) baş, düşünüş (1) kamyoncu (T/e) yükletçi (1)
kafalı (T/e) anlayışlı, bilgili, kavrayışlı (1) kamyonet (T/e) yükletçe (1)
kafasız (T/e) anlayışsız, bilgisiz, kavrayışsız (1) Kana (İng.) Japon hece yazısı (2)
kâfi (T/e) yeter, yeterli (1) kanaat (T/e) kanı (1)
kâfi gelmek (T/e) yetmek (1) kanaatkâr (T/e) kanık, tokgözlü, yetingen (1)

75
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

Kanal (Alm.) oluk (10, 11, 19) kasıtlı (T/e) bile bile, isteyerek (1)
kanal (T/e) ark, suyolu, yol (1) kasis (T/e) çukur, çukurluk (1)
kanalizasyon (T/e) arkdüzen, pislikarkı (1) kasten (T/e) bile bile, isteyerek (1)
kanalize etmek (T/e) yönlendirmek (1) kastetmek (T/e) demek istemek (1)
kangren (T/e) çürükçe (1) kasti (T/e) bile bile, isteyerek (1)
kangrenleşmek (T/e) çürükçeleşmek (1) Kasus (Alm.) durum (10, 11, 19)
kani (T/e) inanmış, kanmış (1) Kasusgrammatik (Alm.) durum dilbilgisi (11, 19)
kanun (T/e) yasa (1) kasvet (T/e) sıkıntı (1)
kanuni (T/e) yasal (1) kasvetli (T/e) iç sıkıcı, sıkıntılı (1)
kanunlaşmak (T/e) yasalaşmak (1) kâşif (T/e) bulan (1)
kanunsuz (T/e) yasadışı (1) kaşkol (T/e) atkı, boyun atkısı (1)
kânunuevvel (T/e) aralık (ayı) (1) kata- (T/e) alt, aşağı, aşağıya (Yun. önek) (1)
kânunusani (T/e) ocak (ayı) (1) Katachrese (Alm.) kaydırma (11, 19)
kaos (T/e) kargaşa (1) katakana (İng.) Japonca yabancı sözcük
kapalı tribün (T/e) kapalı sekilik (1) çevriyazısı (2)
kaparo (T/e) güvenmelik, pey akçesi (1) Katapher (Alm.) önyinelem (19)
kapasite (T/e) alabilirlik, sığa (1) katarakt (T/e) akbasma, aksu (1)
kapital (T/e) anamal, anapara (1) kategori (T/e) ulam (1, 11, Y)
kapitalist (T/e) anamalcı (1) kategorial (Alm.) ulamsal (11, 19)
kapitalizm (T/e) anamalcılık (1) kategoriale Komponente (Alm.) ulamsal
kapitone (T/e) köpülenmiş (1) bileşen (11, 19)
kapitülasyon (T/e) yabancı ayrıcalığı (1) Kategorie (Alm.) ulam (10, 11, 19)
kaporta (T/e) doğrultma (1) kategorik (T/e) açık, kesin (1)
kaportacı (T/e) doğrultmacı (1) Kategorisierung (Alm.) sınıflama, sınıflandırma
kapris (T/e) kapılgı (1) (18)
kaprisli (T/e) kapılgın (1) kategorize etmek (T/e) ulamlamak (Y)
kâr (T/e) kazanç (1) katetmek (T/e) kesmek, yol almak (1)
karabet (T/e) yakınlık (1) kati (T/e) kesin (1)
karakter (T/e) özyapı (1) katil (T/e) öldüren, öldürücü, öldürüm (1)
karakteristik (T/e) ayırtkan, özyapısal (1) katileşmek (T/e) kesinleşmek (1)
karakterize etmek (T/e) ayırtkanlaştırmak, kâtip (T/e) yazman (1)
ayırtkanlık vermek, belirlemek, katiplik (T/e) yazmanlık (1)
özgünleştirmek (1) katiyen (T/e) hiçbir zaman, kesinlikle (1)
karaktersiz (T/e) dönek, kişiliksiz, törebilmez katiyet (T/e) kesinlik (1)
(1) katletmek (T/e) öldürmek (1)
karar (T/e) durma, düzenlilik, oranlama, ölçü, katliam (T/e) kırım, toptan öldürme (1)
yargı sonucu (1) katot (T/e) eksiuç (1)
karbüratör (T/e) karaç (1) Kausativ (Alm.) ettirgen çatı, ettirgen eylem
Kardinallaut (Alm.) asal ses (11, 19) (11, 19)
kare (T/e) dördül (1) Kausätivum (Alm.) ettirgen çatı, ettirgen
kargo (T/e) yük (1) eylem (11)
kari (T/e) okur, okuyucu (1) kavi (T/e) dayanıklı, güçlü (1)
karikatür (T/e) gülüntübetim, gülüntüçizim (1) kavim (T/e) budun (1)
karikatürist (T/e) gülüntüçizimci (1) kavis (T/e) eğmeç, yay (1)
karikatürize etmek (T/e) gülünçleştirmek, kavmi (T/e) budunsal (1)
gülüntübetimlemek, gülüntüçizimlemek (1) kaybetmek (T/e) yitirmek (1)
karine (T/e) belirti, ipucu (1) kaybolmak (T/e) yitmek (1)
karine ile anlamak (T/e) sözün gelişinden kaydetmek (T/e) ses almak, yazmak (1)
anlamak (1) kaydıhayat (T/e) yaşamca (1)
kârlı (T/e) kazançlı (1) kaydıhayat şartıyla (T/e) yaşadığı sürece (1)
karo (T/e) dördültaş (1) kaydolmak (T/e) yazılmak (1)
karyola (T/e) yataklık (1) kayınpeder (T/e) kaynata (1)
kasaba (T/e) ilçe (1) kayınvalide (T/e) kaynana (1)
kasap (T/e) etçi (1) kayıp (T/e) yitik (1)
kaset (T/e) kutucuk (1) kayıt (T/e) (bir yere) geçirme, ses alma,
kaset-teyp (T/e) kutucuklu sesalıcı (1) yazma (1)
kasıt (T/e) amaç, istek (1) kaza (T/e) ilçe, yargı, yargılama (1)

76
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

kazaen (T/e) bilmeyerek, istemeyerek, key-word (İng.) anahtar sözcük (19)


yanlışlıkla (1) keza (T/e) yine (1)
kazai (T/e) yargısal (1) kınnap (T/e) sicim (1)
kazara (T/e) bilmeyerek, istemeyerek, kıraat (T/e) okuma (1)
yanlışlıkla (1) kırmızı (T/e) al (1)
kaziye (T/e) önerme (1, 11) kısa dönemli hafıza (T/e) kısa erimli bellek (Y)
kazurat (T/e) dışkı (1) kısım (T/e) bölüm (1)
keder (T/e) acı, üzüntü (1) kısmi (T/e) bölümsel, tikel (1)
kederlenmek (T/e) üzülmek (1) kısmi seçim (T/e) ara seçimi, yenileme seçimi
kederli (T/e) acılı, üzüntülü (1) (1)
kefalet (T/e) yükümlenme (1) kıstas (T/e) ölçüt (1)
kefaletname (T/e) yükümlenme belgesi (1) kıvam (T/e) koyuluk, yoğunluk (1)
kefil (T/e) yükümcü (1) kıyafet (T/e) giyim, giysi (1)
kefil olmak (T/e) yükümlenmek (1) kıyas (T/e) karşılaştırma (1, Y); oranlama (1);
kehanet (T/e) önbili (1) örnekseme (11); örnekseme (1)
kehkeşan (T/e) samanuğrusu (1) kıyasi (T/e) kurallı (11)
Kehlkopfverschluss (Alm.) gırtlak vuruşu (11, kıyaslamak (T/e) karşılaştırmak, oranlamak,
19) örneksemek (1)
Kehllaut (Alm.) gırtlaksıl (11, 19) kıymet (T/e) değer (1)
kelam (T/e) söz (1, 11) kıymetlendirmek (T/e) değerlendirmek (1)
kelime (T/e) sözcük (1, 11, Y) kıymetli (T/e) değerli (1)
kelime hazinesi (T/e) sözcük dağarcığı, sözlük kıymettar (T/e) değerli (1)
(11) kibar (T/e) ince, incelikli (1)
kem (T/e) kötü (1) kibarca (T/e) incelikle (1)
Kemalizm (T/e) Atatürkçülük (1) kibir (T/e) büyüklenme (1)
kemiyet (T/e) nicelik (1) kibirlenmek (T/e) büyüklenmek (1)
kenar (T/e) kıyı (1) kibirli (T/e) büyüklenen, büyüklenmiş (1)
Kendall‘s coefficient of concordance (İng.) kifayet (T/e) yeterlik (1)
Kendall uyum katsayısı (4) kifayet etmek (T/e) yetmek (1)
Kenem (Alm.) boşbirim (11, 19) kifayetli (T/e) yeterli (1)
kepaze (T/e) gülünç ve değersiz, utanmaz (1) kifayetsiz (T/e) yetersiz (1)
kepazelik (T/e) utanmazlık (1) kinayeli (T/e) iğneli (söz), üstü örtülü (1)
kerahat (T/e) iğrençlik (1) Kindersprache (Alm.) çocuk dili (11, 19)
kere (T/e) kez, yol (1) kine (İng.) sözdışı biçimcik (2)
kerhane (T/e) genelev (1) kinematic code (İng.) eylem düzgüsü (12)
kerim (T/e) eliaçık (1) kineme (İng.) sözdışı biçim (2)
Kern (Alm.) çekirdek (11, 19) kinemics (İng.) sözdışı iletişim bilgisi (2)
kernel (İng.) çekirdek (2, 11, 19) kinesics (İng.) sözdışı iletim (2); sözdışı iletişim
kernel sentence (İng.) çekirdek tümce (2, 8, 11, (7)
19) kinetic consonant (İng.) uzatmasız ünsüz (2)
Kernsatz (Alm.) çekirdek tümce (11, 19) kinetik (T/e) devimsel (1)
kerrat cetveli (T/e) çarpım çizelgesi (1) kinship terms (İng.) akrabalık terimleri (2)
kesafet (T/e) yoğunluk (1) kisve (T/e) kılık (1)
kesif (T/e) yoğun (1) kitabe (T/e) yazıt (1)
keşfetmek (T/e) bulmak (1) kitle (T/e) öbek, yığın (1)
keşide (T/e) çekiliş (1) Klammerdarstellung (Alm.) ayraçlama (11, 19)
keşif (T/e) bulgu, buluş (1) Klammerung (Alm.) ayraçlama (11, 19)
KET (İng.) Anahtar İngilizce Sınavı (4) klan (T/e) sop (1)
ketum (T/e) ağzısıkı (1) Klangfarbe (Alm.) tını (11, 19)
key (İng.) anahtar (4); biçem düzlemi (2); çözgü, klasifikasyon (T/e) sınıflama, sınıflandırma (1)
çözücü (12); davranca (7) klasik (T/e) basmakalıp, kökleşik, kuralcı (1)
Key English Test (İng.) Anahtar İngilizce Sınavı klasör (T/e) sıralaç (1)
(4) Klasse (Alm.) sınıf (11, 19)
keyfi (T/e) buyrultusal (11); isteğince, yasadışı, Klassem (Alm.) sınıfbirim (19)
yasasız (1) Klassifikation (Alm.) sınıflandırma (11, 19)
keyfilik (T/e) buyrultusallık (11)
Klassifizierung (Alm.) sınıflandırma (11, 19)
keyfiyet (T/e) nitelik (1)
klik (T/e) bölek (1)

77
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

klikçi (T/e) bölekçi (1) kompatibel (Alm.) bağdaşık (19)


klikçilik (T/e) belekçilik (1) Kompatibilität (Alm.) bağdaşma (19)
klikleşmek (T/e) bölekleşmek (1) kompetan (T/e) uzman (1)
klima cihazı (T/e) hava düzenleyici (1) Kompetenz (Alm.) edinç (10, 11, 19)
klinik (T/e) bakımevi (1) komple (T/e) dolu, eksiksiz, takım, tükel (1)
klişe (T/e) basmakalıp, kalıplaşmış (1) kompleks (T/e) karmaşa , karmaşık, toplanca
Knacklaut (Alm.) gırtlak vuruşu (11, 19) (1)
Knoten (Alm.) düğüm (11, 19) komplementäre Distribution (Alm.) bütünleyici
knowledge (İng.) bilgi (2, 4, 7) dağılım (11, 19)
knowledge of state (İng.) durum bilgisi (2) komplikasyon (T/e) yan etki (1)
koalisyon (T/e) ortakyönetim (1) komplike (T/e) dolaşık, karışık (1)
Kode (Alm.) düzgü (10, 11, 19); şifre (18) kompliman (T/e) koltuklama, okşarövgü (1)
Kodierung (Alm.) düzgüleme (19) kompliman yapmak (T/e) koltuklamak,
Kohärenz (Alm.) tutarlılık (19) okşarövgülemek, övgülemek (1)
Kohäsion (Alm.) içsel bağlılık (18); uyumluluk komplo (T/e) gizdüzen (1)
(19) komplocu (T/e) gizdüzenci (1)
koine (İng.) uzlaşma dili (2); yerel-ölçünlü (15) Komponente (Alm.) bileşen (11, 19); bileştirici
koleksiyon (T/e) derlem (1) (10)
koleksiyoncu (T/e) derlemci (1) Komponentenanalyse (Alm.) bileşen
kolektif (T/e) ortaklaşa (1) çözümlemesi(19)
kolektivizm (T/e) ortaklaşacılık (1) Kompositum (Alm.) bileşik sözcük (11, 19);
kolektör (T/e) toplaç (1) tamlama (11)
Kollektivum (Alm.) topluluk adı (11, 19) kompozitör (T/e) besteci (1)
Kollokation (Alm.) eşdizimlilik (11, 19) komprador (T/e) işbirlikçi, sömürü işbirlikçisi
(1)
kolokyum (T/e) konuşu (1)
kompresör (T/e) sıkaç, sıkmaç (1)
koloni (T/e) sömürge, topluluk (yabancı
kompüter (T/e) bilgisayar (1)
ülkeden) (1)
komünikasyon (T/e) iletişim (1)
koloniyalist (T/e) sömürgeci (1)
komütatör (T/e) çevirici (1)
kolye (T/e) boyuncak (1)
kon- (T/e) birlikte, ile (1)
komando (T/e) (askerlikte) akıncı (1)
konative Funktion (Alm.) çağrı işlevi (19)
kombina (T/e) tümleşke (1)
kondansatör (T/e) yoğunlaç, yoğunlaştırıcı (1)
Kombination (Alm.) birleşim (10, 11, 19)
kondansör (T/e) yoğuşturucu (1)
kombinatorische Variante (Alm.) birleşimsel
kondisyon (T/e) tümdurum (1)
değişke (11, 19)
kombinezon (T/e) bileşim, düzen, iç gömleği konfederasyon (T/e) genbirlik (1)
(kadın için) (1) konfeksiyon (T/e) hazır giyim (1)
komedi (T/e) güldürü (1) konfeksiyoncu (T/e) hazır giyimci (1)
komedyen (T/e) güldürücü (1) konferans (T/e) konuşma, toplantı (1)
komik (T/e) güldürücü, gülünç (1) konferansçı (T/e) konuşmacı (1)
komisyon (T/e) aracılık akçası, yarkurul, konfeti (T/e) saçı (1)
yüzdelik (1) Konfix (Alm.) saltek (19)
komisyoncu (T/e) aracı, yüzdeci (1) Konfixation (Alm.) saltekleme (19)
Komitativus (Alm.) birliktelik durumu (11, 19) konfor (T/e) gönence (1)
Kommentar (Alm.) yorum (19) konforlu (T/e) gönenceli (1)
Kommunikation (Alm.) bildirim (10, 11, 19); konformist (T/e) uydumcu (1)
bildirişim (10, 11, 18, 19); iletim (19); iletişim konformizm (T/e) uydumculuk (1)
(18, 19) kongre (T/e) kurultay (1)
Kommutation (Alm.) değişim (11, 19); Kongruenz (Alm.) uyum (11, 19)
değiştirim (10, 11, 19) Konjugation (Alm.) çekim (11, 19); eylem
kompakt (Alm.) yoğun (11, 19) çekimi (10, 19)
Komparation (Alm.) karşılaştırma (10, 11, 19) Konjunkt (Alm.) bitişke (19)
Komparatist (Alm.) karşılaştırmacı (10, 11, 19) Konjunktion (Alm.) bağlaç (10, 11, 19);
Komparatistik (Alm.) karşılaştırmacılık (11, 19) birleştirme (11, 19)
Komparativ (Alm.) artıklık derecesi (11, 19) Konjunktiv (Alm.) isteme kipi (11, 19)
komparativ (Alm.) karşılaştırmalı (10, 11, 19) Konkatenation (Alm.) zincirlenme (19)
Komparativist (Alm.) karşılaştırmacı (10) konkasör (T/e) taşkıran (1)
kompartıman (T/e) bölme (1) konkav (T/e) içbükey (1)

78
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

Konkordanz (Alm.) bağlamlı dizin, uygunluk kontraslı (T/e) çatışkılı (1)


(11, 19) Kontrast (Alm.) aykırılık (10, 11, 19)
konkre (T/e) açık, somut (1) kontrastiv (Alm.) ayrımsal (11); karşıtsal (10, 19)
Konkretum (Alm.) somut ad (19) kontrastive Linguistik (Alm.) ayrımsal dilbilim
konkretes Substantiv (Alm.) somut ad (11) (11); karşıtsal dilbilim (19)
konkurhipik (T/e) at yarışı (1) kontrat (T/e) sözleşme (1)
Konnektiv (Alm.) bağıntılayan (19) kontrol (T/e) denetim (1, Y); denetleme (1)
Konnexion (Alm.) bağımlılık (11); bağıntılama kontrol etmek (T/e) denetlemek (1)
(19) kontrolör (T/e) denetçi (1)
Konnexität (Alm.) yakınlık (19) konveks (T/e) dışbükey (1)
Konnotation (Alm.) yananlam (10, 11, 18, 19) Konvention (Alm.) uzlaşım (19); uzlaşma (18)
konsantrasyon (T/e) derişme, kendini iyice konventional (Alm.) saymaca (10, 11, 19);
verme (1); yoğunlaşma (1, Y) uzlaşımsal (19)
konsantre (T/e) derişik, yoğun, yoğunlaşmış, konventionell (Alm.) saymaca (10, 11, 19);
yoğunlaştırılmış (1) uzlaşımsal (19)
konsantre olmak (T/e) kendini iyice vermek, Konvergenz (Alm.) yöneşme (19)
yoğunlaşmak (bir şey üzerinde) (1) konvers (Alm.) evrişik (19)
konsensüs (T/e) anlaşım (1) Konversion (Alm.) evrişim (19)
konser (T/e) dinleti (1) konvoy (T/e) katar (1)
konservatör (T/e) tutucu (1) Kookkurrenz (Alm.) birliktelik (11)
konserve (T/e) saklanca (1) kooperatif (T/e) birleşke (1)
konservelik (T/e) saklancalık (1) kooperatifçi (T/e) birleşkeci (1)
konson (T/e) ünsüz (1) kooperatifçilik (T/e) birleşkecilik (1)
Konsonant (Alm.) selensiz (11, 19); ünsüz (10, koordinasyon (T/e) eşgüdüm (1)
11, 19)
Koordination (Alm.) eşbağımlılık (19)
konsonant (T/e) ünsüz (1)
koordinatör (T/e) eşgüdümcü (1)
Konsonantenharmonie (Alm.) ünsüz uyumu
(11, 19)
koordine (T/e) bağlantılı, eşgüdümsel (1)
konsonantisch (Alm.) ünsüz (11, 19) koordine etmek (T/e) eşgüdümlemek (1)
konsorsiyum (T/e) yardım yürütüm birliği (1) koordinierter Satz (Alm.) bağımlı sıralı tümce
(11); eşbağımlı tümce (19)
konstante Opposition (Alm.) sürekli karşıtlık
(11, 19) Kopula (Alm.) koşaç (11, 19)
konstativ (Alm.) betimleyici, gözlemleyici (11, kopya (T/e) eşlem (1)
19) Koreferenz (Alm.) eşgönderge (11); eşgönderim
Konstituente (Alm.) kurucu (10, 11, 19) (19)
Konstituentensatz (Alm.) kurucu tümce (11, 19) koridor (T/e) geçenek (1)
Konstriktion (Alm.) daraltı (11, 19) Korpus (Alm.) bütünce (10, 11, 19)
Konstriktiv (Alm.) daraltılı (11, 19) korrekt (T/e) doğru (1)
Konstruktion (Alm.) kuruluş (11, 19) Korrelat (Alm.) bağlaşık (19)
konstrüksiyon (T/e) kurgu, yapı (1) Korrelation (Alm.) bağlılaşım (11, 19)
konsültasyon (T/e) danışım (1) korrelativ (Alm.) bağlılaşık (11, 19)
kontak (T/e) değme, dokuntu, sürtünüm (1) kortej (T/e) tören alayı (1)
kontak kurmak (T/e) ilişki kurmak (1) kostüm (T/e) giysi (1)
Kontamination (Alm.) bulaşma (11, 19) koton (T/e) pamuklu (1)
kontekst (T/e) bağlam (1) kotra (T/e) yelkenli (1)
Kontext (Alm.) bağlam (10, 11, 19) Kovarianz (Alm.) eşdeğişirlik (11, 19)
kontextabhängig (Alm.) bağlama bağlı (11, 19) kozmetik (T/e) sürümlük (1)
kontextfrei (Alm.) bağlamdan bağımsız (11, 19) kozmik (T/e) evrensel (1)
kontextsensitiv (Alm.) bağlama bağlı (11, 19) kozmogoni (T/e) evrendoğum (1)
kontextunabhängig (Alm.) bağlamdan kozmoloji (T/e) evrenbilim (1)
bağımsız (11, 19) kozmonot (T/e) uzay adamı (1)
konteynerizasyon (T/e) kaplaşma, kaplaştırma kozmos (T/e) evren (1)
(1) kör (T/e) görmez (1)
konteynir (T/e) kap (1) kramp (T/e) kasınç (1)
kontra- (T/e) karşı, karşıt (Lat. önek) (1) krater (T/e) yanardağ ağzı (1)
Kontraktion (Alm.) derilme (11, 19) kravat (T/e) boyunbağı (1)
konträr (Alm.) karşıt (19) kreasyon (T/e) yaratı, yaratım, yaratma (1)
kontras (T/e) çatışkı, karşıt (renk), karşıtlık (1) Kreativität (Alm.) yaratıcılık (19)

79
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

kreatör (T/e) yaratıcı (1) kursiyer (T/e) alışman (1)


kredi (T/e) saygınlık, verenek (1) kurtosis (İng.) dikey çarpıklık (4)
kreş (T/e) çocuk yuvası, yuva (1) kurye (T/e) özel ulak (1)
kriko (T/e) kaldırıcı (1) kurz (Alm.) kısa (11, 19)
kriminoloji (T/e) suçbilim (1) kurze Silbe (Alm.) kısa seslem (11, 19)
kriter (T/e) ölçüt (1) Kurzwort (Alm.) kısaltma (19)
kritik (T/e) çekinceli, dönüşül, eleştirel s., kutsi (T/e) kutsal (1)
eleştiri, eleştirmen, korkulu, sonul (1) kutsiyet (T/e) kutsallık (1)
kritisizm (T/e) eleştirimcilik (1) kutup (T/e) uç, yerucu (1)
kriz (T/e) bunalım (1) kutur (T/e) çap, köşegen (1)
kroki (T/e) taslak (1) kuvvet (T/e) güç (1)
kromozon (T/e) soyaktaran (1) kuzey kutbu (T/e) kuzey yerucu (1)
kronik (T/e) süreğen (1) küçük ahenk kaidesi (T/e) küçük ünlü uyumu
kronikleşmek (T/e) süreğenleşmek (1) (11)
kronoloji (T/e) süredizin (1) küfretmek (T/e) sövmek (1)
kronometre (T/e) süreölçer, şaşmaz (1) küfür (T/e) sövgü (1)
kros (T/e) kır koşusu (1) küfürbaz (T/e) ağzıbozuk (1)
kruvaze (T/e) çapraz (1) kül (T/e) bütün, tüm (1)
kuartet (T/e) dörtlü (1) külfet (T/e) ağırlık, sıkıntı, yük (1)
kudret (T/e) erk, güç (1) külfetli (T/e) sıkıcı, yorucu (1)
kudretli (T/e) gücü yüksek, güçlü (1) külfetsiz (T/e) kolay, sıkıntısız (1)
kulis (T/e) görünçlük arkası (1) külli (T/e) tümel (1)
kullanımbilim (T/s) edimbilim (17) külliyât (T/e) tümeller (11)
Kultur (Alm.) kültür (18) külliyet (T/e) bütünlük, tümlük (1)
Kultursprache (Alm.) uygarlık dili (11, 19) külliyetli (T/e) çokça, pek çok (1)
kumanda (T/e) komut, komuta (1) külot (T/e) don (1)
kumanda etmek (T/e) komuta etmek, kült (T/e) tapınç (1)
yönetmek (1) kültür (T/e) ekin (1, Y); ekinç (1)
kumandan (T/e) komutan (1) kültürel (T/e) ekinçsel (1); ekinsel (1, Y)
kumanya (T/e) azık (1) kümülüs (T/e) kümebulut (1)
kumpanya (T/e) alışım, ortaklık, topluluk (para künstliche Sprache (Alm.) yapay dil (11, 19)
için) (1) küre (T/e) yuvar, yuvarlak (1)
kundura (T/e) ayakkabı (1) kürevi (T/e) toparlak, yuvarsal (1)
kup (T/e) (terzilikte) kesim (1) Kürze (Alm.) kısalık (11, 19)
kupür (T/e) kesik (1) küsuf (T/e) güneş tutulması (1)
kur (T/e) alışım, geçerdeğer (para için), küşat (T/e) açılış (1)
öğrence (1) kütle (T/e) küme, yığın (1)
kur yapmak (T/e) gönlünü çelmeye çalışmak, kütüphane (T/e) kitaplık (1)
severlenmek (1) küvet (T/e) yunak teknesi (1)
kura (T/e) adçekimi (1) Kybernetik (Alm.) güdümbilim (11, 19);
kurander (T/e) hava akımı (1) sibernetik (18)
Kurder-Richardson formulae (İng.) Kurder- kymograph (İng.) söz yazım (2)
Richardson formülü (4)
kurs (T/e) alışım, öğrence (1)

labial (İng.) dudak (13); dudaksıl (2, 7, 11, 19)


Labial Assimilation, Labialassimilation (Alm.)
küçük ünlü uyumu (11, 19)
labial assimilation (İng.) küçük ünlü uyumu (2,
11, 19)
labial harmony (İng.) küçük ünlü uyumu (11,
19)
LAB (İng.) Dil Yeteneği Takımı (4) labiale (Fra.) dudaksıl (8, 11, 19)
labelled bracketing (İng.) adlanmış ayraç (2) Labialharmonie (Alm.) küçük ünlü uyumu (11,
labelling (İng.) etiketleme (8) 19)
Labial (Alm.) dudaksıl (11, 19)

80
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

labialisation (Fra.) dudaksıllaşma (11, 19); langagier (Fra.) dilsel (10, 11, 17, 19)
dudaksıllaştırma (19) Länge (Alm.) süre (10, 11, 19); uzunluk (11, 19)
labialisation (İng.) dudaksıllaşma (2, 11, 13, 19); lange Silbe (Alm.) uzun seslem (11, 19)
dudaksıllaştırma (19); yuvarlaklaşma (13) language (İng.) dil (2, 7, 8, 10, 11, 15, 18, 19);
Labialisierung (Alm.) dudaksıllaşma (11); dil()yetisi (10, 11, 18, 19)
dudaksıllaştırma (19) language ability (İng.) dil becerisi, dil yetisi (4)
labialization (İng.) dudaksıllaşma (7) language achievement (İng.) dilsel gelişim,
Labiodental (Alm.) dişsil-dudaksıl (11, 19) dilsel kazanım (7)
labio-dental (Fra.) dudaksıl-dişsil (17) language acquisition (İng.) dil edinimi (2, 7)
labio-dental (İng.) altdudak-üstdişsi (13); diş- language acquisition device (İng.) dil edinim
dudak ünsüzü (2); dişsil-dudaksıl (11, 19) aracı (12); dil edinim düzeneği (2, 7); dil
labiodentale (Fra.) dişsil-dudaksıl (11, 19) edinim aygıtı (Y)
Labiopalatal (Alm.) dudaksıl-damaksıl (11, 19) language and parole (İng.) dil ve söz (7)
labio-palatal (İng.) dudaksıl-damaksıl (11, 19) language and power (İng.) dil ve güç (7)
labiopalatale (Fra.) dudaksıl-damaksıl (11, 19) language aptitude (İng.) dil yeteneği (7)
labiovélaire (Fra.) dudaksıl-artdamaksıl (11) Language Aptitude Battery (İng.) Dil Yeteneği
Labiovelar (Alm.) dudaksıl-artdamaksıl (11, 19) Takımı (4)
labio-velar (İng.) dudaksıl-artdamaksıl (2, 11, language aptitude test (İng.) dil yeteneği testi
19) (3)
labirent (T/e) dolangaç (1) language attitude (İng.) dilsel tutum (7, 15)
laborant (T/e) yardeneyci (1) language barrier (İng.) dil engeli (2, 15)
laboratuvar (T/e) deneylik (1) language boundary (İng.) dil sınırı (2)
lâche (Fra.) gevşek (8, 11, 17, 19) language change (İng.) dil değişimi (2); dilde
LAD (İng.) dil edinim düzeneği (7) değişme (7)
ladini (T/e) dindışı (1) language contact (İng.) dil ilişkisi (15)
laedriye (T/e) bilinemezcilik (1) language device (İng.) dil düzeneği (2)
laf (T/e) söz (1) language economy (İng.) dilsel tutumluluk (19);
lafazan (T/e) geveze (1) tutumluluk ilkesi (11)
lag (İng.) ilerletici benzetme (2) language ego (İng.) dil benliği (3)
lağvetmek (T/e) kaldırmak (1) language experience approach (İng.) dil
lağvolmak (T/e) kaldırılmak (1) deneyimi yaklaşımı (7)
lahika (T/e) bitim (11); ek (1, 11); sonek (11) language family (İng.) dil ailesi (2)
lahika-i mukaddime (T/e) önek (11) language for special purposes (İng.) özel
lahza (T/e) kıpma (1) amaçlı dil (7)
lahzada (T/e) çabucak (1) language for specific purposes (İng.) belirli
lakap (T/e) takma ad (1) amaçlı dil (12, Y)
lakaydi (T/e) aldırışsızlık, aldırmazlık, ilgisizlik Language for Specific Purposes test(ing) (İng.)
(1) Özel Amaçlı Sınav (sınavbilimi) (4)
lakayt (T/e) aldırışsız, aldırmaz, ilgisiz (1) language functions (İng.) dilsel işlevler (7)
lalettayin (T/e) düşgele, gelişigüzel, herhangi language lab(oratory) (İng.) dil deneyliği (2, 3,
bir (1) 7)
lallation (İng.) ünlü edinim aşaması (2) language learning (İng.) dil öğrenimi (2); dil
lamba (T/e) ışıtaç (1) öğrenme (7)
lambdacism (İng.) ‘l’leşme (2) language loss (İng.) dil yitimi (15)
lamdiaism (İng.) ‘l’leşme (2) language loyalty (İng.) dilsel bağlılık (7); dilsel
laminal (İng.) dil palası seslemesi (2) dayanışma (15)
lanet (T/e) çok kötü, ilenç, ilenme, kargış (1) language maintenance (İng.) dil sürdürümü
(15)
lanet etmek (T/e) kargımak, kargışlamak (1)
language pedagogy (İng.) dil eğitimi (7)
lanetleme (T/e) kargıma, kargışlama (1)
language planning (İng.) dil planlaması (2, 7,
lanetli (T/e) kargışlı (1)
15)
lang (Alm.) uzun (11, 19)
language policy (İng.) dil siyasası (7)
langage (Fra.) dil (8, 10, 11, 17, 19); dil()yetisi (2,
language proficiency (İng.) dil düzenlemesi (3);
8, 10, 11, 17, 19)
dil yeterliği (4, 7)
langage enfantin (Fra.) çocuk dili (11, 19)
language proficiency test (İng.) dil yeterlik
langage objet (Fra.) konudil (8, 10, 11, 17, 19)
sınavı (4)
langage scientifique (Fra.) bilim dili (11, 19)
langage verbal (Fra.) sözel dil (9)

81
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

language programme evaluation (İng.) dil langue officielle (Fra.) resmi dil (11, 19)
izlence değerlendirmesi (4) langue orale (Fra.) konuşma dili (19); sözlü dil
language reform (İng.) Dil Devrimi (13) (11, 17, 19)
language salad (İng.) dil çorbası (12) langue parlée (Fra.) konuşma dili (17, 19); sözlü
language shift (İng.) dil değiştirimi (15) dil (11, 17, 19)
language skills (İng.) dil becerileri (7) langue poétique (Fra.) şiir dili (17)
language standardisation (İng.) dilde langue polysynthétique (Fra.) çokbireşimli dil
ölçünleşme (2) (17)
language switching (İng.) dil değiştirimi (15) langue populaire (Fra.) halk dili (17)
language teaching (İng.) dil öğretimi (2, 7) langue scientifique (Fra.) bilim dili (11)
language teaching methodology (İng.) dil langue source (Fra.) kaynak dil (11, 19)
öğretim yöntembilimi (7) langue spéciale (Fra.) özel dil (11, 19)
language tester (İng.) dil sınavı hazırlayıcısı (4) langue spécialisée (Fra.) özel dil (11)
language testing (İng.) dil sınav bilgisi, dil langue standard (Fra.) ölçünlü dil (9, 19)
sınavbilimi (4); dil sınavı (7) langue synthétique (Fra.) bireşimli dil (17)
language tests (İng.) dil sınavları (4) langue vivante (Fra.) yaşayan dil (11, 19)
language transfer (İng.) dil aktarımı (7) langues à clics (Fra.) şaklamalı diller (11, 19)
language treatment (İng.) dil kullanım langues agglutinantes (Fra.) bağlantılı diller
düzenlemesi (3); dil sağaltımı (7) (19); bitişimli diller (10, 11, 19); bitişken (19)
language universal (İng.) dil genelcesi (7) langues amalgamantes (Fra.) kaynaştırıcı diller
language universals (İng.) dil tümelleri / (11, 19)
genelceleri (2) langues analogues (Fra.) kalıplı diller (11, 19)
language variation (İng.) dil değişkesi (7) langues analytiques (Fra.) çözümleyici diller
(11, 19)
language variety (İng.) dil değişkesi (2); dil türü
(12)
langues atomiques (Fra.) tekheceli diller (11);
Language-Control Method (İng.) Güdümlü-Dil tekseslemli diller (19)
Yöntemi (12) langues flexionnelles (Fra.) bükünlü diller (10,
11, 19)
language-learner language (İng.) dil-öğrencisi
langues formatives (Fra.) biçimleyici diller (11,
dili (12) 19)
langue (Fra.) dil (8, 10, 11, 17, 19) langues incorporantes (Fra.) gövdeleyici diller
langue (İng.) dil (7); dil dizgesi (2); toplumsal dil (11, 19)
(16); yeti (7) langues inversives (Fra.) tersinir diller (11, 19)
langue agglutinante (Fra.) bitişimli dil (17) langues isolantes (Fra.) ayrışkan diller (10, 11,
langue analytique (Fra.) çözümleyici dil (17) 19)
langue artificielle (Fra.) yapay dil (11, 17, 19) langues juxtaposantes (Fra.) sıralayıcı diller
langue cible (Fra.) erek dil (11, 19) (11, 19)
langue commune (Fra.) ortak dil (11, 17, 19) langues mixtes (Fra.) karma diller (11)
langue courante (Fra.) gündelik dil (11, 19) langues monosyllabiques (Fra.) tek-heceli
langue d‘arrivée (Fra.) erek dil (11, 19) diller (11); tekseslemli diller (19)
langue de civilisation (Fra.) uygarlık dili (11, 19) langues parentes (Fra.) akraba diller (11, 17, 19)
langue de départ (Fra.) kaynak dil (11, 19) langues polysynthétiques (Fra.) çokbireşimli
langue de spécialité (Fra.) özel dil (11, 19) diller (11, 19)
langue écrite (Fra.) yazı dili (11, 17, 19); yazılı langues synthétiques (Fra.) bireşimli diller (11,
dil (17) 19)
langue étrangère (Fra.) yabancı dil (8) Längung (Alm.) uzama (19)
langue flexionnelle (Fra.) bükünlü dil (17) lanse etmek (T/e) çıkarmak, ortaya atmak (1)
langue isolante (Fra.) ayrışkan dil (17) lapse (İng.) sürçme (7, Y)
langue littéraire (Fra.) yazın dili (11, 19); larenjit (T/e) gırtlak yangısı (1)
yazınsal dil (17) large (Fra.) geniş (11)
langue maternelle (Fra.) anadili (8, 10, 11, 17, Lärm (Alm.) gürültü (11)
19) Laryngal (Alm.) gırtlaksıl (11, 19)
langue mère (Fra.) karma dil (19) laryngale (Fra.) gırtlaksıl (11, 19)
langue mixte (Fra.) anadil (10, 11, 17, 19) laryngalisation (Fra.) gırtlaksıllaşma,
langue morte (Fra.) ölü dil (11, 19) gırtlaksıllaştırma (19)
langue nationale (Fra.) ulusal dil (11, 17, 19) Laryngalisierung (Alm.) gırtlaksıllaşma,
langue naturelle (Fra.) doğal dil (11, 17, 19) gırtlaksıllaştırma (19)
langue objet (Fra.) konudil (19)

82
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

laryngeal (İng.) gırtlak ünsüzü (2); gırtlaksıl (2, left branching (İng.) sola dallanma (2)
11, 19) left hemisphere (İng.) sol yarıküre (7)
laryngealisation (İng.) gırtlaksıllaşma, left-branching construction (İng.) soladallanan
gırtlaksıllaştırma (19) kuruluş (8)
larynx (İng.) gırtlak (2, 13) legal (T/e) yasal (1)
Lateral (Alm.) yanünsüz (11, 19) leh (T/e) -den yana, yarar (1)
lateral (İng.) yan (13); yan()ünsüz (2, 11, 19) lehine olmak (T/e) yanında olmak (1)
lateral consonant (İng.) yan ünsüz (13) Lehngut (Alm.) aktarım (10, 11, 19); aktarma
latérale (Fra.) yanünsüz (8, 11, 19) (11, 19)
latife (T/e) şaka (1) Lehnübersetzung (Alm.) öyküntü (11, 19)
Latinate grammar (İng.) Latince türü dilbilgisi Lehnwort (Alm.) aktarma (10, 11, 19); aktarma
(2) sözcük (10)
laubali (T/e) saygıbilmez, senlibenli (1) lehte oy vermek (T/e) -den yana oy vermek (1)
Laut (Alm.) ses (10, 11, 18, 19) leitmotiv (Fra.) ana izlek, yönetici örge (9)
Lautbildung (Alm.) sesleme (19) leksikolog (T/e) sözlükbilimci (1)
Lautgruppe (Alm.) ses kümesi, ses öbeği (18) leksikoloji (T/e) sözlükbilim (1, 11)
Lautkette (Alm.) söz zinciri (11, 19) lektör (T/e) okutman (1)
Lautlehre (Alm.) sesbilgisi (11, 19) lenf (T/e) akkan (1)
Lautmalerei (Alm.) yansıma (10, 11, 19) length (İng.) süre (2, 10, 11, 19); uzunluk (2, 11,
Lautrohr (Alm.) ses yolu (11, 19) 13, 19)
Lautschrift (Alm.) sesçil yazı (11, 19) lengthening (İng.) uzama (19); uzatma (13)
Lautverschiebung (Alm.) ünsüz değişimi (11, lengüist (T/e) dilbilimci (1)
19) lengüistik (T/e) dilbilim (1, 11); dilbilimsel (1)
Lautversetzung (Alm.) göçüşme (10, 11, 19) Lenis (Alm.) yumuşak ünsüz (11, 19)
Lautwandel (Alm.) ses değişimi (11, 19) lenis (İng.) yumuşak (13); yumuşak ünsüz (2,
Lautwechsel (Alm.) almaşma (19); ses değişimi 11, 19)
(11, 19) lenition (İng.) gevşeme, yumuşama (2)
lavabo (T/e) el yunağı (1) lénition (Fra.) sızıcılaşma (11)
law in linguistics (İng.) dil yasası (2) lento form (İng.) tüm biçim (2)
lax (İng.) gevşek (2, 11, 19) LES (İng.) sınırlı İngilizce konuşuru (7)
layered (İng.) katmanlı (2) lesson plan (İng.) ders planı (7)
layering (İng.) eşdüzeyleme (2) letter (İng.) harf (2, 11, 13); yazaç (19)
layık (T/e) değer, yaraşır (1) lettre (Fra.) harf (11); yazaç (8, 19)
layiha (T/e) tasarı (1) levazım (T/e) gereçler, yiyim kuşam (1)
lazım (T/e) geçişsiz (11); gerek, gerekli (1) level (İng.) düzey (2, 4, 7, 10, 11, 19, Y)
LCT (İng.) Dinleme-algılama sınavı (4) level skipping (İng.) düzey atlama (2)
LD (İng.) sözcük yoğunluğu (4) level tone (İng.) düz ton (13)
learnability (İng.) öğrenilebilirlik (2, 7, 12) levelling (İng.) düzeylenme, kurallaşma (2)
learned word (İng.) yazın biçim (2) levye (T/e) kanırtmaç (1)
learner (İng.) öğrenici (7) Lexem (Alm.) sözlükbirim (10, 11, 19)
learner centered instruction (İng.) öğrenci lexem (İng.) sözlükbirim (10)
merkezli öğretim (7) lexeme (İng.) sözcükbirim (7); sözlük()birim (2,
learner centeredness (İng.) öğrenci merkezlilik 11, 19)
(7); öğrenci odaklılık (7, Y) lexème (Fra.) sözlükbirim (10, 11, 17, 19)
learner training (İng.) öğrenci eğitimi (7) lexeme stratum (İng.) sözlükbirim katmanı (2)
learning oriented (İng.) öğrenme yöneltimli lexical (Fra.) sözlüksel (17)
(14) lexical (İng.) sözlüksel (5)
learning styles and strategies (İng.) öğrenme lexical ambiguity (İng.) sözcük belirsizliği (2);
biçem ve stratejileri (7) sözcüksel belirsizlik (7)
least effort (İng.) en az çaba yasası (11) lexical argument (İng.) sözlüksel katılan (5)
least effort law (İng.) en az çaba yasası (2) lexical arguments (İng.) doğal katılan (5)
lebalep (T/e) ağzına değin, silme (1) lexical causative (İng.) sözlüksel ettirgen (5)
lebende Sprache (Alm.) yaşayan dil (11, 19) lexical cohesion (İng.) sözcüksel ilişim (12)
leblos (Alm.) cansız (11, 19) lexical cycle (İng.) sözcük dizilimi, sözcük
lect (İng.) değişke (2); işlevsel değişke (15) dolanımı (2)
lecteur (Fra.) okuyucu (9) lexical density (İng.) sözcük yoğunluğu (4)
Leerstelle (Alm.) boş alan (11, 19)

83
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

lexical diffision (İng.) dil değişiminde yayılım lider (T/e) önder (1)
(15) liderlik (T/e) önderlik (1)
lexical entry (İng.) madde başı (7) lien cohésif (Fra.) bağdaşıklık ilişkisi (9)
lexical field (İng.) anlam alanı (7); sözlüksel lif (T/e) telcik (1)
alan (2, 11, 19) lig (T/e) küme (1)
lexical interference (İng.) sözcüksel girişim (15) ligature (İng.) birleştirmeli yazım (2)
lexical item (İng.) sözcük (2) light (İng.) hafif vurgulu (2)
lexical meaning (İng.) sözcüksel anlam (7); ligne d‘isoglosse (Fra.) eşdillilik çizgisi (11, 19)
sözlük anlamı (2) ligne de connection (Fra.) bağlama çizgisi (8)
lexical morpheme (İng.) sözlükbirim (11) ligne vectrice (Fra.) yön çizgisi (8)
lexical recurrence (İng.) sözcük yinelemesi (2) Likert Scale (İng.) Likert ölçeği (4)
lexical stress (İng.) sözcük vurgusu (2) likit (T/e) sıvı (1)
lexical stress shift (İng.) sözcük vurgusu limit (T/e) sınır, uç (1)
değişimi (13) limitation (İng.) sınırlama (2)
lexical syllabus (İng.) sözcük temelli izlence (7) limited English speaker (İng.) sınırlı İngilizce
lexical unit (İng.) sözlüksel birim (11, 19) konuşuru (7)
lexicalisation (Fra.) sözlükselleşme (19); line chart (İng.) çizgi grafiği (4)
lexicalisation (İng.) sözcükleştirme (2); linea del contenuto (İta.) içerik çizgisi (8)
sözlükselleşme (19) linea dell‘espressione (İta.) anlatım çizgisi (8)
lexicalizing (İng.) sözcükleşme (5) linéaire (Fra.) çizgisel (8, 10, 11, 17, 19)
lexicographer (İng.) sözlükbilimci (2, Y); linear (Alm.) çizgisel (10, 11, 19)
sözlükçü (Y) linear (İng.) çizgisel (2, 10, 11, 19, Y); doğrusal
lexicographie (Fra.) sözcükbilgisi (10); (12, Y)
sözlükbilgisi (11, 17, 19); sözlükçülük (10) linear programme (İng.) çizgisel izlence, düz
lexicography (İng.) sözcükbilim (10); izlence (7)
sözlükbilgisi (11, 19); sözlükbilgisi, linear regression (İng.) doğrusal eğilim (4)
sözlükçülük (2); sözlükbilim (7, Y); linear relationship (İng.) doğrusal bağıntı,
sözlükçülük (10, Y) doğrusal ilişki (4)
lexicologie (Fra.) sözcükbilim (10); sözlükbilim linear script (İng.) çizgisel abece yazısı (2)
(8, 11, 17, 19) linear syllabus (İng.) çizgisel izlence (Y)
lexicology (İng.) sözcük bilgisi (2); sözcükbilim linearisation (İng.) çizgiselleşme (2)
(7, 10, Y); sözlükbilim (11, 19) Linearität (Alm.) çizgisellik (10, 11, 19)
lexicométrie (Fra.) sözlükölçüm (17)
linéarité (Fra.) çizgisellik (8, 10, 11, 17, 19)
lexicon (İng.) konu sözlüğü (12); sözlük (2, 7, 8, linearity (İng.) çizgisellik (2, 10, 11, 19);
11, 19)
doğrusallık (4)
lexie (Fra.) sözlüksel birim (11, 19)
lingo (İng.) altdil, argo (2)
lexikalische Einheit (Alm.) sözlüksel birim (11,
19) lingua (İta.) dil (8)
lexikalisches Morphem (Alm.) sözlükbirim (11) lingua franca (İng.) geçer dil (3); geçerli dil (7,
Lexikalisierung (Alm.) sözlükselleşme (19) 15); ortak iletişim dili (2); uluslararası dil (12)
Lexikographie (Alm.) sözcükbilgisi (10); linguaggio (İta.) dil yetisi (8)
sözlükbilgisi (11, 19); sözlükçülük (10) lingua-oggetto (İta.) konudil (8)
Lexikologie (Alm.) sözcükbilim (10); sözlükbilim linguist (İng.) dilbilimci (2, 8, Y); dilci (Y)
(11, 19) linguistic (İng.) dilbilimsel (2, 10, 11, 19, Y);
Lexikon (Alm.) sözlük (10, 11, 19) dilsel (2, 10, 11, 19, Y)
lexique (Fra.) sözlük (10, 11, 17, 19) linguistic acculturation (İng.) dilsel kültür
lexis (İng.) sözcük (7); sözcük düzlemi (2) yenilenmesi (15)
lexotactics (İng.) sözcük birim düzenlemesi (2) linguistic analysis (İng.) dil çözümlemesi (2);
leyli (T/e) yatılı (1) dilbilimsel çözümleme (7)
leyli meccani (T/e) parasız yatılı (1) linguistic anthropology (İng.) insanbilimsel
lezzet (T/e) tat (1) dilbilim (2)
liaison (Fra.) ulama (11, 19) linguistic area (İng.) dil alanı (2)
liaison (İng.) geçiş sesleri (13) linguistic atlas (İng.) dil atlası (2, 11, 19)
liason (İng.) ulama (2) linguistic change (İng.) dil değişimi (2)
libas (T/e) giysi (1) linguistic chart (İng.) dil haritası (11, 19)
liberal (T/e) erkin, özelgirişimci, özgür (1) linguistic community (İng.) dilsel topluluk (2,
11, 19)
liberalizm (T/e) erkincilik, özelgirişimcilik,
özgürlükçülük (1)

84
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

linguistic competence (İng.) dil yetisi (2, 7); linguistique fonctionnelle (Fra.) işlevsel
dilsel edinç (4, 12, Y) dilbilim (8, 11, 17, 19); görevsel dilbilim (19)
linguistic context (İng.) dil bağlamı (2) linguistique générale (Fra.) genel dilbilim (8,
linguistic demography (İng.) dil kullanıcılarının 11, 17, 19)
incelenmesi (2) linguistique géographique (Fra.) uzamsal
linguistic determinism (İng.) dilsel dilbilim (17)
belirlemecilik (2) linguistique historique (Fra.) tarihsel dilbilim
linguistic family (İng.) dil ailesi (11, 19) (8, 11, 17, 19)
linguistic form (İng.) dilsel biçim (2) linguistique interne (Fra.) iç dilbilim (17)
linguistic geography (İng.) dil coğrafyası (2); linguistique quantitative (Fra.) nicel dilbilim
(11, 17, 19)
dilbilimsel coğrafya (11, 19); uzamsal dilbilim
(19) linguistique sociale (Fra.) toplumsal dilbilim
(17)
linguistic group (İng.) dal öbeği (11, 19); dil
linguistique statique (Fra.) dural dilbilim (8, 11,
öbeği (2)
19)
linguistic level (İng.) dil düzeyi (2, 11, 19)
linguistique structurale (Fra.) yapısal dilbilim
linguistic method (İng.) dilbilim yöntemi (7) (8, 11, 17, 19)
linguistic minority (İng.) dilsel azınlık (15) linguistique synchronique (Fra.) eşsüremli
linguistic norm (İng.) dilsel ölçün (2) dilbilim (8, 11, 17, 19)
linguistic performance (İng.) dil kullanımı (2) linguistique textuelle (Fra.); betiksel dilbilim
linguistic philosophy (İng.) dil felsefesi (2) (19); metin dilbilimi (9)
linguistic relativity (İng.) dilsel görecelik (7, 12, linguistique transphrastique (Fra.) tümceötesi
15); dilsel görelilik (2) dilbilim (9)
linguistic revolution (İng.) dil devrimi (2, 11, 19) linguistisch (Alm.) dilbilimsel (10, 11, 19); dilsel
linguistic sciences (İng.) dil bilimleri (2) (10)
linguistic semantics (İng.) dilsel anlambilim (2) linguostylistics (İng.) dilbiçembilgisi (2)
linguistic sign (İng.) dil göstergesi (2) linking (İng.) geçiş sesleri (13)
linguistic skill (İng.) dil becerisi (2) linking morpheme (İng.) bağlayıcı biçimbirim
linguistic variety (İng.) dilsel değişke (15) (2)
linguistics (İng.) dilbilim (2, 7, 10, 11, 18, 19) linking verb (İng.) bağlayıcı eylem (7); ilgi
linguistics and language teaching (İng.) eylemi (2)
dilbilim ve dil öğretimi (7) linking words (İng.) kenet-sözcükler (16)
Linguistik (Alm.) dilbilim (10, 11, 18, 19) lip (İng.) dudak (13)
linguistique (Fra.) dilbilim (8, 10, 11, 17, 19); lip reading (İng.) dudak okuma (7)
dilbilimsel (10, 11, 17, 19); dilsel (10, 11, 17, 19) lip rounding (İng.) yuvarlaklaştırma (2)
linguistique appliquée (Fra.) uygulamalı lip spreading (İng.) yayvanlaşma (2)
dilbilim (10, 11, 17, 19) Lippenlaut (Alm.) dudaksıl (11, 19)
linguistique comparative (Fra.) karşılaştırmalı Lippenzahnlaut (Alm.) dişsil-dudaksıl (11, 19)
dilbilim (11, 17, 19) lips (İng.) dudaklar (13)
linguistique comparée (Fra.) karşılaştırmalı liquid (İng.) akıcı (2, 11, 13, 19); sızıcı (2)
dilbilim (17) Liquidae (Alm.) akıcı (11, 19)
linguistique contrastive (Fra.) ayrımsal dilbilim liquide (Fra.) akıcı (8, 11, 19)
(11); karşıtsal dilbilim (19) lisan (T/e) dil (1, 11)
linguistique de position (Fra.) konum dilbilimi lisaniyat (T/e) dilbilim (11)
(8) lisping (İng.) peltekleşme (2)
linguistique descriptive (Fra.) betimsel dilbilim liste (T/e) dizelge (1, Y)
(8, 11, 17, 19) listelemek (T/e) dizelgelemek (1, Y)
linguistique diachronique (Fra.) artsüremli listener (İng.) dinleyici (10, 11, 19)
dilbilim (8, 11, 17, 19) listening (İng.) dinleme (2, 7)
linguistique différentielle (Fra.) ayrımsal
Listening Comprehension Test (İng.) Dinleme-
dilbilim (11, 17, 19)
algılama sınavı (4)
linguistique distributionnelle (Fra.) dağılımsal
literacy (İng.) okuryazarlık (7, 15)
dilbilim (11, 17, 19)
literal (İng.) bağımlı (2)
linguistique dynamique (Fra.) devimsel dilbilim
literal comprehension (İng.) düz kavrayış (7)
(8)
linguistique évolutive (Fra.) evrimsel dilbilim literal translation (İng.) bağımlı çeviri (2)
(11, 17, 19) literary language (İng.) yazın dili (2, 11, 19)
linguistique externe (Fra.) dış dilbilim (17) literature teaching (İng.) yazın öğretimi (7)
Literatursprache (Alm.) yazın dili (11, 19)

85
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

literatür (T/e) yazın (1, Y); yazınlık (“bir konuyla logogram (İng.) resim yazı belirtkesi (2)
ilgili kaynakların tümü” anlamında) (1) logography (İng.) resim yazı (2)
litografi (T/e) taşbaskı (1) logo-syllabic (İng.) resim-hece yazısı (2)
litografya (T/e) taşbaskı (1) loi du moindre effort (Fra.) en az caba yasası
litoloji (T/e) taşbilim (1) (11, 17)
litosfer (T/e) taşküre (1) lojman (T/e) konut, kurum konutu (1)
litote (Fra.) arıksayış (11, 19) lokal (T/e) dernek evi, ev, yer, yerel (1)
Litotes (Alm.) arıksayış (11, 19) Lokaladverb (Alm.) yer belirteci (11, 19)
litotes (İng.) arıksayış (11, 19) Lokalis (Alm.) kalma durumu (11)
little language (İng.) çocuk dili (2, 11) lokalize etmek (T/e) yerelleştirmek (1)
liturgical language (İng.) dinsel iletişim dili (2) Lokalsprache (Alm.) ağız (10, 11, 19)
liva (T/e) sancak, tugay, tuğgeneral (1) lokanta (T/e) doyumevi, doyunak (1)
live test (İng.) kullanılan sınav, yüz-yüze sınav Lokativ (Alm.) kalma durumu (11, 19)
(4) lokavt (T/e) işkapatımı (1)
living language (İng.) yaşayan dil (2, 11, 19) lokomotif (T/e) çekit (1)
liyakat (T/e) değimli, yararlık, yaraşık, Lokution (Alm.) düz söz (11, 19)
yaraşırlık (1) long (Fra.) uzun (8, 11, 17, 19)
liyakatsiz (T/e) değimsiz, yaraşıksız (1) long (İng.) uzun (2, 11, 13, 19)
loading (İng.) yükleme (4) long consonant (İng.) uzun ünsüz (2)
loan (İng.) aktarma, alıntı (2) long syllable (İng.) uzun hece (13); uzun seslem
loan shift (İng.) yerlileştirme (2) (11, 19)
loan(-)word (İng.) aktarma (11, 19); aktarma long term memory (İng.) uzun erimli bellek (7,
sözcük (2, 7, 10) Y)
local dialect (İng.) ağız (2, 19); bölge ağzı (2) long vowel (İng.) uzun ünlü (2, 13)
local independence (İng.) bölgesel bağımsızlık, longueur (Fra.) uzunluk (11, 19)
yerel bağımsızlık (4) loss (İng.) düşme (13); yitim (2)
local language (İng.) ağız (10, 11) loss of voicedness (İng.) titreşimsizleşme (11,
local pronunciation (İng.) yöresel sesletim (13) 19); ötümsüzleşme (19)
local use (İng.) yöresel kullanım (15) loudness (İng.) ses yüksekliği (13)
local variety (İng.) yöresel değişke (15) low stakes (İng.) ikincil değerli sınav (4)
localism (İng.) yöresel dilce (2) low variety (İng.) alt değişke (7, 15)
locatif (Fra.) kalma durumu (11, 19) low vowel (İng.) alçak ünlü (2, 11, 19); kalın
location (İng.) uzam, yer (2) ünlü (2)
locative (İng.) kalma durumu (2, 11, 19); yerlik lower lip (İng.) altdudak (13)
(2) Lozanov method (İng.) esinlemeli yöntem (3);
locative case (İng.) kalma durumu (7) Lozanov yöntemi (7)
locus (İng.) çıkak (2) Löschung (Alm.) silme (11, 19)
locuteur (Fra.) konuşan (9); konuşucu (8, 10, 11, LSP (İng.) özel amaçlı dil (4, 7)
17, 19) lungs (İng.) akciğerler (13)
locuteur-auditeur idéal (Fra.) ülküsel lügat (T/e) söz, sözcük, sözlük, sözlük (1)
konuşucu-dinleyici (11, 19) lüks (T/e) gösteriş, gösterişli (1)
locution (Fra.) deyim (11, 19); düz()söz (11, 17, lütfetmek (T/e) alçakgönüllülük göstermek,
19) bildirmek, söylemek, vermek (1)
locution (İng.) deyim (11, 19); düz()söz (2, 11, lütuf (T/e) iyilik (1)
19); salt dilsel anlam (16) lüzum (T/e) gerek, gereklilik, gereklik (1)
locutionary act (İng.) düzsöz (7); düzsöz eylemi lüzumlu (T/e) gerekli (1)
(2); sözeylem (12) lüzumsuz (T/e) gereksiz (1)
loder (T/e) yükler (1) lüzumu halinde (T/e) gerekirse (1)
logical subject (İng.) mantıksal özne (7); örtülü lyrique (Fra.) içsel (9)
gerçek özne (2)
logistic curve (İng.) lojistik eğri (4)

86
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

mahfuz (T/e) korunaklı, saklı (1)


mahir (T/e) becerikli, usta (1)
mahiyet (T/e) içyüz, nitelik (1)
mahkeme (T/e) yargıevi, yargılık (1)
mahkûm (T/e) yargılı (1)
mahlas (T/e) seçme ad (1)
mahluk (T/e) yaratık (1)
maada (T/e) -den başka (1) mahmul (T/e) yüklem (11)
maaile (T/e) ailece, ailecek (1) mahpus (T/e) tutuklu (1)
maalesef (T/e) ne yazık ki (1) mahpushane (T/e) tutukevi (1)
maalmemnuniye (T/e) seve seve (1) mahreç (T/e) çıkak (1); eklemleme bölgesi,
maarif (T/e) eğitim (ulusal) (1) eklemleme noktası (11); kaynak (1)
maarif vekâleti (T/e) eğitim bakanlığı (1) mahrek (T/e) yörünge (1)
maaş (T/e) aylık (1) mahrem (T/e) gizli, içrek, sırdaş (1)
maatteessüf (T/e) ne yazık ki (1) mahremiyet (T/e) gizlilik (1)
maazallah (T/e) Tanrı esirgesin, Tanrı korusun mahrum (T/e) yoksun (1)
(1)
mahrumiyet (T/e) yoksunluk (1)
mabat (T/e) arka, geri (1)
mahsuben (T/e) -e sayarak (1)
mabet (T/e) tapınak (1)
mahsul (T/e) ürün (1)
machine translation (İng.) bilgisayarlı çeviri (7);
mahsulat (T/e) ürünler (1)
makineli çeviri (2)
mahsur (T/e) kuşatılmış, sarılmış (1)
macro structure (İng.) büyük ölçekli yapı (7)
mahsus (T/e) bile bile, özellikle, özgü (1)
macrolinguistics (İng.) büyük ölçekli dilbilim
mahv (T/e) yıkım, yok olma (1)
(7); geniş oylumlu dilbilim (2)
mahvetmek (T/e) bozmak, yıkmak, yok etmek
macron (İng.) uzun ünlü belirtkesi (-) (2) (1)
macro-skill (İng.) büyük ölçekli beceri (4) mahzuf (T/e) eksiltili (11)
macrostructure (Fra.) büyük yapı (9) mahzun (T/e) üzgün, üzüntülü (1)
macrostructure (İng.) büyük ölçekli yapı (2) mahzur (T/e) engel, sakınca (1)
macrostructure sémantique (Fra.) anlamsal mahzurlu (T/e) engelli, sakıncalı (1)
büyük yapı (9) maimukattar (T/e) damıtık su (1)
madde (T/e) başlam (yasa, sözlük vb.), öğe, main clause (İng.) ana tümcecik (7); temel
özdek (1) tümce (2, 11, 19)
maddeci (T/e) özdekçi (1) main verb (İng.) temel eylem (8)
maddecilik (T/e) özdekçilik (1) maişet (T/e) dirlik, geçim (1)
madde-i asliye (T/e) gövde (11) maiyetinde (T/e) yanında (1)
maddeten (T/e) özdekçe (1) majüskül (T/e) büyük (harf) (1)
maddi (T/e) özdeksel (1) makabline şamil (T/e) öncesini kapsayan (1)
madeni (T/e) madensel (1) makale (T/e) düşünyazı (1); yazı (1, Y)
madun (T/e) ast (1) makam (T/e) orun (1)
mafsal (T/e) eklem (1) makara (T/e) sarımlık (1)
mağaza (T/e) satımevi (1) makat (T/e) kıç (1)
mağdur (T/e) kıygın (1) makber (T/e) gömüt, sin (1)
mağduriyet (T/e) kıygınlık (1) makbul (T/e) beğenilen, geçer, geçerli, uygun
mağfiret (T/e) yarlıgama (1) (1)
mağfiret etmek (T/e) yarlıgamak (1) makbuz (T/e) alındı (1)
mağlubiyet (T/e) yenilgi (1) maket (T/e) taslak, yapı (1)
mağlup (T/e) yenik (1) makro (T/e) genil (1)
mağlup etmek (T/e) yenmek (1) maksat (T/e) erek, istek (1)
mağrur (T/e) benliğine düşkün, benlikçi, burnu maksatlı (T/e) bir amaca yönelik (1)
büyük, kasıntılı, kurumlu, övünçlü (1) maksi (T/e) uzun (1)
mahalli (T/e) yörel, yöresel (1) maksimum (T/e) en çok, en yukarı, en yüksek
maharet (T/e) uzluk (1) (1)
maharetli (T/e) becerikli, usta (1) makta (T/e) kesit (1)
mahdum (T/e) oğul (1) maktu (T/e) kesin (eder) (1)
mahdut (T/e) sayılı, sınırlı (sayıca) (1) maktul (T/e) öldürülen (1)
mahfaza (T/e) kap, koruncak (1) makul (T/e) usa uygun (1)
mahfazalı (T/e) koruncaklı (1) makule (T/e) ulam (11)

87
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

makyaj (T/e) süslem, yüzbakımı, yüzboyama marazi (T/e) sayrıl (1)


(1) margin (İng.) hece yanı (13); uç (2)
malapropism (İng.) bozuk kullanım (2) margin of security (İng.) güvenlik alanı (2)
malarya (T/e) sıtma (1) marginal area (İng.) uzak bölge (2)
malformation (İng.) bozuk oluşum (2) marginal meaning (İng.) çevresel anlam (16)
malihulya (T/e) karakaygı (1) marifet (T/e) bilgi (1)
malik (T/e) iye (1) mark (İng.) belirti (10, 11)
malikâne (T/e) yurtluk (1) mark of correlation (İng.) bağdaştırma
maliyet (T/e) elde ediliş değeri (1) belirtkesi (2)
maliyet fiyatı (T/e) kazançsız eder (1) marka (T/e) bellik (1)
malul (T/e) eksin (1) marked (İng.) belirtili (2, 10, 11, 13, 19)
malulen (T/e) eksinlik nedeniyle, işgörmezlik marked suppressive argument (İng.) izlenen
nedeniyle (1) öge (5)
maluliyet (T/e) eksinlik (1) markedness (İng.) belirtisellik (7)
malum (T/e) bilinen (1) marker (İng.) belirti (19); belirtici (2);
malum bina (T/e) etken çatı (11) değerlendirici, notlandırıcı (4)
malum fiil (T/e) etken eylem (11) marketing (T/e) pazarlama (1)
malumat (T/e) bilgi (1, 11) markiert (Alm.) belirtili (19)
malzeme (T/e) gereç (1, Y) marking (İng.) izleme (5)
mamafih (T/e) bununla birlikte (1) marking scheme (İng.) değerlendirme ölçütleri
mamul (T/e) yapılmış (1) (4)
mamulat (T/e) yapım (1) marquant (Fra.) belirtici (8)
mamur (T/e) bayındır (1) marque (Fra.) belirti (8, 10, 11, 17, 19)
mana (T/e) anlam (1, 11, Y) marqué (Fra.) belirtili (10, 11, 17, 19)
manalı (T/e) anlamlı (1) marqueur (Fra.) belirtici (9)
manasız (T/e) anlamsız (1) marqueur syntagmatique (Fra.) dizimsel
manen (T/e) içsel olarak, tinsel bakımdan, belirtici (11, 19)
tinsel yönden (1) marşandiz (T/e) yük katarı (1)
manevi (T/e) tinsel (1) maruf (T/e) bilinen, tanınmış, ünlü (1)
manevi evlat (T/e) büyütmelik (kız için), maruz kalmak (T/e) karşılaşmak, uğramak (1)
oğulluk (erkek için) (1) maruzat (T/e) diyecek, söylenecek (1)
maneviyat (T/e) doğaüstü güç, yürek gücü (1) masaj (T/e) ovma, ovuşturma (1)
mani (T/e) engel, önleyici (1) masal (T/e) öyküce, öykücük (1)
mani olmak (T/e) engellemek (1) maschinelle (Sprach—) Übersetzung (Alm.)
mania (İng.) tutkulu davranış (16) bilgisayar çevirisi (11)
manialı (T/e) engelli (1) masculin (Fra.) eril (10, 11, 17, 19)
manifestante (İta.) gerçekleştiren (8) masculine (İng.) eril (2, 10, 11, 19, Y)
manifestato (İta.) gerçekleştirilen (8) maskulin (Alm.) eril (10)
manifesto (T/e) bildiri, gemi bildirgesi, yük Maskulinum (Alm.) eril (10, 11, 19)
bildirgesi (1) maslahat (T/e) iş (1)
maniple (T/e) kesmeç (1) maslahatgüzar (T/e) işgüder (1)
manipulated variable (İng.) kontrollü değişken masör (T/e) ovucu (1)
(4) masraf (T/e) gider (1)
manipulation (Fra.) eyletim (9, 11) mass media (İng.) toplu bildirişme araçları (16)
manipulation (İng.) eyletim (2, 11) mass noun (İng.) kütle adı (2, 7)
manivela (T/e) kaldıraç (1) masse parlante (Fra.) konuşan topluluk (8)
manner of action (İng.) kılınış (11, 19) mastar (T/e) eylemlik (1, 11)
manner of articulation (İng.) çıkış biçimi (13); mastery (İng.) yeterlik (4)
eklemleme biçimi (2, 7, 11, 19) mastery system (İng.) özümleme yöntemi (3,
manner of discourse (İng.) söylem biçimi (2) 12)
manometre (T/e) basıölçer (1) masum (T/e) suçsuz (1)
mansiyon (T/e) anmalık (1) masumiyet (T/e) suçsuzluk (1)
manşet (T/e) başlık, üst başlık (1) masuniyet (T/e) dokunulmazlık (1)
manşon (T/e) bağlantı, ellik (1) maşuk (T/e) (erkek) sevgili (1)
manzara (T/e) görünüm, görünüş (1) maşuka (T/e) (kadın) sevgili (1)
mapping (İng.) çakıştırma (2) mat (Fra.) boğuk (8, 11, 17, 19)
maraz (T/e) sayrılık (1) mat (T/e) donuk (1)

88
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

matador (T/e) boğa güreşçisi (1) measurement (İng.) ölçme (4)


matbaa (T/e) basımevi (1) measurement error (İng.) ölçme hatası (4)
matbaacı (T/e) basımcı (1) measurement of SL proficiency (İng.) ikinci dil
matbaacılık (T/e) basım işletmeciliği, yeterliliğinin ölçülmesi (7)
basımcılık (1) measures of central tendency (İng.) merkeze
matbu (T/e) basılı, basılmış, basma (1) eğilim ölçüleri (4)
matbuat (T/e) basın (1) measures of dispersion (İng.) yakınsak-
matched guise (İng.) eşlemeli kayıt (15) uzaksak dağılım ölçüleri (4)
matched guise technique (İng.) örtük meblağ (T/e) tutar (1)
eşleştirmeli teknik (7) mecal (T/e) güç (1)
matem (T/e) yas (1) mecalsiz (T/e) argın (1)
matemli (T/e) yaslı (1) mécanisme (Fra.) düzenek (8, 17)
materia (İta.) özdek (8) mecaz (T/e) değişmece (11)
material (İng.) gereç (7, Y) mecaz-ı mürsel (T/e) düz değişmece (11)
materials evaluation (İng.) araç gereç mecazi (T/e) değişmeceli (11)
değerlendirme (7) mecbur (T/e) gücemli, zorunda olan, zorunlu
materyal (T/e) gereç (1, Y) yükümlü (1)
materyalist (T/e) özdekçi (1) mecburen (T/e) gücemli olarak, zorunlu olarak
materyalizm (T/e) özdekçilik (1) (1)
mathematical linguistics (İng.) matematiksel mecburiyet (T/e) gücemlilik, yükümlülük,
dilbilim (2) zorunluluk (1)
matine (T/e) gündüz gösterisi (1) meccanen (T/e) parasız olarak (1)
matkap (T/e) delgi (1) meccani (T/e) parasız (1)
matriarkal (T/e) anaerkil (1) mechanical drill (İng.) biçim alıştırması (7)
matrix S (İng.) ana tümce (2) mechanical encoding device (İng.)
matrix sentence (İng.) ana tümce (11, 19) dönüştürmeç (16)
Matrixsatz (Alm.) ana tümce (11, 19) mechanical translation (İng.) bilgisayar çeviri /
matronymic (İng.) anne kökenli (ad) (2) makineli çeviri (2); bilgisayar çevirisi (11)
matuf (T/e) yönelik, yöneltilmiş (1) mechanism (İng.) düzenek (2); düzenge (16)
maxim (İng.) ilke (2) mechanist (İng.) karşıanlıkçı (8)
maxim of manner (İng.) tarz ilkesi (2) mecmu (T/e) toplam (1)
maxim of quality (İng.) nitelik ilkesi (2) mecmua (T/e) dergi (1)
maxim of quantity (İng.) nicelik ilkesi (2) mecra (T/e) akak, akarsu yatağı (1)
maxim of relation (İng.) bağıntı ilkesi (2) meçhul (T/e) bilinmeyen (1)
maxime (Fra.) sağsöz (9) meçhul bina (T/e) edilgen çatı (11)
maya (T/e) çalacak (1) meçhul fiil (T/e) edilgen eylem (11)
mayi (T/e) sıvı (1) medar (T/e) dönence (1)
mazeret (T/e) bağışlatıcı neden, engel, engellik medarı iftihar (T/e) övünce (1)
(1) meddücezir (T/e) gelgit, kabarma alçalma (1)
mazhar olmak (T/e) erişmek (1) medeni (T/e) uygar (1)
mazhariyet (T/e) ergi (1) medeni kanun (T/e) yurttaşlar yasası (1)
mazi (T/e) geçmiş zaman (11) medenileşmek (T/e) uygarlaşmak (1)
mazmun (T/e) anlam, içerik, kavram (1) medenilik (T/e) uygarlık (1)
maznun (T/e) sanık (1) medeniyet (T/e) uygarlık (1)
M-C (İng.) çoktan seçmeli (4) medeniyet lisanı (T/e) uygarlık dili (11)
meal (T/e) anlam, kavram (1) medeniyetsiz (T/e) uygarlaşmamış (1)
mealen (T/e) anlamca (1) medet (T/e) yardım (1)
mean (İng.) ortalama (4) Media (Alm.) kanal (18)
mean length of utterance (İng.) ortalama media in language teaching (İng.) dil
sözce uzunluğu (7) öğretiminde kitle iletişim araçları (7)
meaning (İng.) anlam (2, 7, 8, 10, 11, 18, 19) mediae (İng.) ötümlü patlamalı (2)
meaning potential (İng.) olası anlam (7) median (İng.) medyan, orta değer (4)
meaningful (İng.) anlamlı (2) médiate (Fra.) dolaysız (8)
meaningful drill (İng.) anlamlı alıştırma (7) mediating causer (İng.) aracı ettiren (5)
meaningful learning (İng.) anlamlı öğrenme (7, mediation theory (İng.) aracılık kuramı (7)
12) mediator (İng.) aracı (5)
means (İng.) aracı (18) Medieval linguistics (İng.) ortaçağ dilbilimi (2)

89
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

mediopalatal (İng.) orta damaksıl (2) mémorisation (Fra.) belleğe yerleştirme (9)
medium (İng.) kanal (18); orta (11, 19); ortam (2) memory (İng.) bellek (2, 7, 18, Y); hafıza (18)
medium of instruction (İng.) öğretim dili (3, 7) memur (T/e) görevli (1)
medyun (T/e) borçlu, verecekli (1) memuriyet (T/e) görev (1)
meek form (İng.) iğneleyici biçim (2) menajer (T/e) yönlemci (1)
mefhum (T/e) kavram (1, 11) mendebur (T/e) sümsük, sünepe (1)
mefkûre (T/e) ülkü (1) mendirek (T/e) dalgakıran (1)
mefluç (T/e) inmeli (1) menetmek (T/e) engel olmak, yasak etmek (1)
mefruşat (T/e) döşeme, döşemelik (1) menfaat (T/e) çıkar, yarar (1)
meftun (T/e) gönül vermiş, tutkun, vurulmuş menfaatperest (T/e) çıkarcı (1)
(1) menfi (T/e) olumsuz (1)
meftuniyet (T/e) tutkunluk (1) menfi cümle (T/e) olumsuz tümce (11)
meful (T/e) tümleç (11) menfi lahikası (T/e) olumsuzluk öğesi (11)
mefulünanh (T/e) çıkma durumu (11) menfur (T/e) iğrenç (1)
mefulünbih (T/e) belirtme durumu (11) mengene (T/e) sıkmaç (1)
mefulünbih gayri sarih (T/e) nesne (belirtisiz) mensubiyet (T/e) -den oluş, ilişkinlik (1)
(11) mensup (T/e) bağlı, -den, ilişkili (1)
mefulünbih sarih (T/e) nesne (belirtili) (11) menşe (T/e) kaynak, kök (1); köken (1, Y)
mefulünfih (T/e) kalma durumu (11) menşe bilgisi (T/e) kökenbilim (11)
mefulünileyh (T/e) yönelme durumu (11) menşeli (T/e) kaynaklı (1)
megafon (T/e) sesborusu (1) mentalism (İng.) anlıkçılık (2, 11, 19); usçuluk (7)
megaloman (T/e) büyüklük delisi (1) mentalisme (Fra.) anlıkçılık (11, 17, 19)
megalomani (T/e) büyüklük deliliği (1) Mentalismus (Alm.) anlıkçılık (11, 19)
mehaz (T/e) kaynak (1) mentalist (İng.) anlıkçı (8); ussal (12)
mehrdeutig (Alm.) çokanlamlı (11, 19) menü (T/e) yemek çizelgesi (1)
Mehrdeutigkeit (Alm.) çokanlamlılık (11, 19) mephas-ı esvat (T/e) sesbilgisi (11)
mekân (T/e) uzay, yer (1) mera (T/e) otlak (1)
mekân zarfı (T/e) yer belirteci (11) merak (T/e) düşkünlük, istek, kaygı, öğrenme
mekanizma (T/e) düzenek (1) isteği, sorak (1)
mektep (T/e) okul (1) merak etmek (T/e) kaygılanmak, soraklanmak
MELA (İng.) Michigan İngilizce Dil Sınavı (4) (1)
MELAB (İng.) Michigan İngilizce Değerlendirme meraki (T/e) sorakçı (1)
Takımı (4) meraklandırmak (T/e) kaygılandırmak,
melal (T/e) bezginlik, usanç, üzgü (1) soraklandırmak, tasalandırmak (1)
melankoli (T/e) karakaygı (1) meraklanmak (T/e) kaygılanmak,
meleke (T/e) alışıklık, yatkınlık, yeti (1) soraklanmak, tasalanmak (1)
mélioratif (Fra.) yükseltici (11, 19) meraklı (T/e) düşkün (bir şeye), istekli (bir
melioration (İng.) iyilenme (2) şeye), soraklı (1)
meliorativ (Alm.) yükseltici (11, 19) meraksız (T/e) aldırışsız (1)
meliorative (İng.) yükseltici (11, 19) meram (T/e) amaç, diyesi, erek, etmek üstüne
mellow (İng.) boğuk (2, 11, 19) düşmek (1)
melodi (T/e) ezgi (1) meramını anlatmak (T/e) diyesini anlatmak (1)
melodics (İng.) ezgi bilgisi (2) merasim (T/e) tören, yol yordam (1)
Melodie (Alm.) ezgi (11, 19) merbutiyet (T/e) bağlılık, ilişkinlik (1)
mélodie (Fra.) ezgi (11, 17, 19) merger (İng.) kaynaştırıcı (2)
melody (İng.) ezgi (2, 11, 19) merhale (T/e) aşama, evre (1)
melun (T/e) kargışlanmış (1) merhamet (T/e) acıma (1)
melül (T/e) bezgin, boynu bükük, üzgün (1) merhamet etmek (T/e) acımak (1)
memat (T/e) ölüm (1) merhametli (T/e) acımalı, yufka yürekli (1)
memba (T/e) kaynak, pınar (1) merhametsiz (T/e) acımasız (1)
membro (İta.) üye (8) merkep (T/e) eşek (1)
memleket (T/e) ülke, yer yurt (1) Merkmal (Alm.) belirti, özellik (10, 11, 19)
memnu (T/e) yasak (1) merkmallos (Alm.) belirtisiz (10, 11, 19)
memnun (T/e) kıvançlı, sevinçli (1) merkmaltragend (Alm.) belirtili (10, 11, 19)
memnuniyet (T/e) kıvanç, sevinç (1) mersi (T/e) sağ ol (1)
memnunluk (T/e) kıvanç, kıvanma (1) mersiye (T/e) ağıt (1)
memorandum (T/e) andıç (1) mert (T/e) sözünün eri, yiğit (1)

90
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

mertçe (T/e) erkekçe, yiğitçe (1) metanetli (T/e) dayancalı (1)


mertebe (T/e) aşama, basamak, evre (1) Metapher (Alm.) eğretileme (10, 11, 19)
mertlik (T/e) erkeklik, yiğitlik (1) metaphony (İng.) ünlü atlaması (2)
merveilleux (Fra.) olağanüstü (9) metaphor (İng.) eğretileme (2, 7, 10, 11, 19, Y)
mesabesinde (T/e) değerinde, yerinde (1) métaphore (Fra.) eğretileme (8, 9, 10, 11, 17, 19)
mesafe (T/e) ara, uzaklık (1) metaphoric (İng.) eğretilemeli (11)
mesaha (T/e) yüzölçümü (1) metaphorical (İng.) eğretilemeli (8, 11, 19)
mesaj (T/e) bildiri, bildiri (1); ileti (Y) métaphorique (Fra.) eğretilemeli (11, 19)
mesamat (T/e) gözenekler (1) metaphorisch (Alm.) eğretilemeli (11, 19)
mesame (T/e) gözenek (1) metaphrase (İng.) aktarma (2)
mesane (T/e) sidiktorbası (1) métarègle (Fra.) üstkural (9)
mesela (T/e) örneğin, sözgelişi (1) metasemiologica (İta.) üstgöstergebilim (8)
mesele (T/e) sorun (1) metasemiotica (İta.) üstdil (8)
mesire (T/e) gezi, gezi yeri, gezinti yeri (1) métasémiotique (Fra.) üstgöstergebilim (17)
mesken (T/e) konut (1) Metasprache (Alm.) üstdil (10, 11, 19)
meskûn (T/e) oturulan, şenelmiş (1) metasprachliche Funktion (Alm.) üstdil işlevi
meslek (T/e) iş, uğraş, uğraşı (1) (11, 19)
meslektaş (T/e) koldaş, uğraştaş (1) Metathese (Alm.) göçüşme (19)
mesnet (T/e) dayanak (1) métathèse (Fra.) göçüşme (9, 10, 11, 17, 19)
mesolect (İng.) orta lehçe (15) Metathesis (Alm.) göçüşme (10, 11)
message (Fra.) bildiri (8, 9, 11, 17, 19); ileti (19) metathesis (İng.) göçüşme (2, 7, 10, 11, 13, 19);
message (İng.) bildirge (16); bildiri (2, 10, 11, 16, ses aktarımı (2); yer değişme (13)
18, 19); ileti (2, 19, Y) meter (İng.) ölçü (2, 11); ölçü (şiirde) (13)
message focus (İng.) ileti odaklılık (7) metfun (T/e) gömülü (1)
mesul (T/e) sorumlu (1) methal (T/e) giriş (1)
mesuliyet (T/e) sorum, sorumluluk (1) methaldar (T/e) girmiş, ilgisi olmuş, karışmış
mesuliyetli (T/e) sorumlu (1) (bir işe) (1)
mesut (T/e) mutlu (1) methetmek (T/e) övmek (1)
meşakkat (T/e) güçlük, sıkıntı (1) methiye (T/e) övgü (1)
meşgale (T/e) iş güç, uğraş (1) method (İng.) yöntem (2, 7, Y)
meşgul etmek (T/e) oyalamak, uğraştırmak (1) methodology (İng.) yöntembilim (7)
meşguliyet (T/e) iş güç, uğraş, uğraşı (1) metin (T/e) betik (11); dayancalı (1)
meşhur (T/e) ünlü (1) metodik (T/e) yöntemli, yöntemlice (1)
meşime (T/e) döleşi, etene, son (1) metodoloji (T/e) yöntem (Y); yöntembilim (1, Y)
meşkûk (T/e) su götürür (1) metonymical (İng.) düzdeğişmeceli (11, 19)
meşru (T/e) törel, yasal, yasalı, yasaya uygun Metonymie (Alm.) düzdeğişmece (10, 11, 19)
(1) métonymie (Fra.) düzdeğişmece (9, 10, 11, 17,
meşrubat (T/e) içit (1) 19)
meşum (T/e) uğursuz (1) métonymique (Fra.) düzdeğişmeceli (11, 19)
met (T/e) kabarma (1) metonymisch (Alm.) düzdeğişmeceli (11, 19)
meta- (T/e) ötesi, sonra (Yun. önek) (1) metonymy (İng.) ad aktarımı (2);
meta cognition theory (İng.) üstbiliş kuramı (7) düz()değişmece (2, 10, 11, 19)
méta narrateur (Fra.) üst anlatıcı (9) metot (T/e) yöntem (1)
metaanalysis (İng.) ek kaynaşması (2) metotlu (T/e) yöntemli (1)
metafizik (T/e) doğaötesi, fizikötesi (1) metotsuz (T/e) yöntemsiz (1)
métalangage (Fra.) üstdil (10, 11, 17, 19) metre (İng.) ölçü (19)
metalanguage (İng.) üstdil (2, 7, 10, 11, 19) mètre (Fra.) ölçü (9, 11, 19)
métalangue (Fra.) üstdil (10, 11, 19) metres (T/e) kapatma, oynaş (1)
Metalepse (Alm.) öteleme (19) metrics (İng.) ölçübilim (11, 19); ölçübirim (2)
métalepse (Fra.) öteleme (11, 19) Metrik (Alm.) ölçübilim (11, 19)
Metalepsis (Alm.) öteleme (11) métrique (Fra.) ölçübilim (11, 19)
metalepsis (İng.) öteleme (11, 19) metro (T/e) altulaşım, altulaşım taşıtı (1)
metalinguistic function (İng.) üstdil işlevi (2, metronymic (İng.) düzdeğişmeceli (2)
11, 19) metruk (T/e) bırakılmış, kullanılmayan (1)
metalinguistics (İng.) üstdilbilim (2) Metrum (Alm.) ölçü (11, 19)
metalinguistik (T/e) üstdilsel (Y) mevcudiyet (T/e) var olma, var oluş, varlık (1)
metanet (T/e) dayanca (1) mevcudu kalmamak (T/e) tükenmek (1)

91
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

mevcut (T/e) bulunan, var olan (1) microteaching (İng.) küçük ölçekli öğretim (7)
mevduat (T/e) yatırga (1) mid vowel (İng.) orta ünlü (2)
mevki (T/e) durum, orun, yer, yerlik middle verb (İng.) orta (eylem) (5)
(taşıtlarda) (1) miğfer (T/e) çelik başlık, tolga (1)
mevkuf (T/e) tutuklu (1) mihenk (T/e) denektaşı (1)
mevkufhane (T/e) tutukevi (1) mihmandar (T/e) kılavuz (1)
mevkufiyet (T/e) tutukluluk (1) mihnet (T/e) sıkıntı (1)
mevsuf (T/e) tamlanan (sıfat tamlamasında) mihver (T/e) eksen (1)
(11) mikro (T/e) minil (1)
mevzi (T/e) konalga, yer (1) mikrofon (T/e) sesbüyütür (1)
mevzii (T/e) bölgesel, yer yer, yerel (1) mikser (T/e) çırpıcı, karmaç (1)
mevzilenmek (T/e) konalgalanmak, konalgaya miktar (T/e) nicelik, ölçü, sayı, tutam (1)
girmek (1) miktar zarfı (T/e) ölçü belirteci (11)
mevzu (T/e) konu (1) mikyas (T/e) ölçek, ölçü (1)
mevzuat (T/e) yürütmelik, yürütümce (1) mil (T/e) dingil (1)
mevzubahis (T/e) söz konusu (1) mild (Alm.) boğuk (11, 19)
meyan (T/e) ara (1) militan (T/e) vuruşkan (1)
meydan (T/e) alan (1) millet (T/e) ulus (1)
meydana gelmek (T/e) oluşmak, ortaya çıkmak milletlerarası (T/e) uluslararası (1)
(1) milli (T/e) ulusal (1)
meyil (T/e) eğilim, eğim (1) milli hareket (T/e) ulusal direniş, ulusal eylem
meyilli (T/e) eğilimli, eğimli, eğinik (1) (1)
meyletmek (T/e) eğilim göstermek, eğilmek (1) millileştirmek (T/e) ulusallaştırmak (1)
meymenet (T/e) uğur (1) milliyet (T/e) ulusallık, ulusçuluk (1)
meymenetsiz (T/e) uğursuz (1) milliyetçi (T/e) ulusçu (1)
meyyal (T/e) eğilimli (1) milliyetçilik (T/e) ulusçuluk (1)
mezar (T/e) gömüt (1) milliyetperver (T/e) ulussever (1)
mezarcı (T/e) gömütçü (1) mimetic word (İng.) yansıma aktarmalı sözcük
mezarlık (T/e) gömütlük (1) (2)
mezat (T/e) artırma, artırmalı satış (1) mimétique (Fra.) öykünmeci (9)
mezbaha (T/e) kesimevi (1) mimicry-memorisation (İng.) yineleme-
meziyet (T/e) nitelik, özellik, üstünlük (1) ezberleme (12)
meziyetli (T/e) üstün nitelikli (1) mim-mem method (İng.) düzyinelem yöntemi
mezkûr (T/e) adı geçen (1) (7)
mezun (T/e) bitirmiş, yetkili (1) mini (T/e) küçük (1)
mezun olmak (T/e) bitirmek (okulu) (1) minimal contrast (İng.) en küçük karşıtlık (2)
mezuniyet (T/e) bitirme (okulu), yetki (1) minimal pair (İng.) az ayrımlı çift (3); en küçük
mıknatıs (T/e) demirkapan (1) çift (2, 7, 11, 19); tek-ayrımlı çift (13); yalın çift
mıntıka (T/e) bölge (1) (12, 13)
mısdak (T/e) ölçüt (1) Minimalpaar (Alm.) en küçük çift (11, 19)
mısra (T/e) dize (1) minimum competence testing (İng.) en alt
mızrak (T/e) kargı (1) düzey edinç sınavı (4)
mızrap (T/e) tezene (1) minimum free form (İng.) en küçük bağımsız
Michigan English Language Assessment (İng.) biçim (2)
Michigan İngilizce Dil Sınavı (4) miniskül (T/e) küçük (harf) (1)
Michigan English Language Assessment minkale (T/e) iletki (1)
Battery (İng.) Michigan İngilizce minnet (T/e) gönül borcu (1)
Değerlendirme Takımı (4) minnettar (T/e) gönül borçlusu (1)
Michigan Test of English Language minor sentence (İng.) ikincil tümce (2)
Proficiency (İng.) Michigan İngilizce Yeterlik minority language (İng.) azınlık dili (2, 7)
Sınavı (4) minval (T/e) biçim, yol (1)
micro skill (İng.) küçük ölçekli beceri (4) mi-occlusive (Fra.) yarı kapantılı (11)
micro skills (İng.) alt beceriler (3) miras (T/e) kalıt (1)
micro teaching (İng.) küçük ölçekli öğretim (3) misafir (T/e) konuk (1)
microlinguistics (İng.) düzdilbilim (düz dilbilim) misafirhane (T/e) konukevi (1)
(2, 7) misafirlik (T/e) konukluk (1)
microstructure (Fra.) küçük yapı (9) misafirperver (T/e) konuksever (1)

92
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

misafirperverlik (T/e) konukseverlik (1) model data fit (İng.) model-veri uyumu (4)
misal (T/e) örnek (1) modèle (Fra.) örnek (11); örnekçe (19)
misapprehension (İng.) yanlış anlama (12) Modell (Alm.) model (18); örnek (11); örnekçe
Mischsprache (Alm.) karma dil (19) (19)
Mischsprachen (Alm.) karma diller (11) modelling (İng.) örnekleme (7)
mise en abyme (Fra.) erken anlatma (9) moderation (İng.) özdenetim (4)
misfit (İng.) uyumsuzluk (4) modern (T/e) çağcıl, çağdaş, yeni (1)
miskin (T/e) mıymıntı, uyuşuk (1) Modern Language Aptitude Test (İng.) Çağdaş
missing -link (İng.) kayıp-halka (16) Dil Yetenek Sınavı (4)
mistake (İng.) hata, yanılma (7); yanlış (7, Y) modernleşme (T/e) çağcıllaşma, çağdaşlaşma,
mistik (T/e) gizemci (1) yenileşme (1)
mistisizm (T/e) gizemcilik (1) modernleşmek (T/e) çağcıllaşmak,
misyoner (T/e) dinyayar, dinyayıcı (1) çağdaşlaşmak, yenileşmek (1)
miting (T/e) açık hava toplantısı (1) modificateur (Fra.) değiştirici (19)
mitli lisan (T/e) ulusal dil (11) modification (İng.) niteleme (2)
mitoloji (T/e) söylencebilim (1) modified speech (İng.) değiştirilmiş konuşma
(7)
mitolojik (T/e) söylencebilimsel (1)
modifier (İng.) değiştirici (19); niteleyici (2, 7);
Mittel (Alm.) aracı (18)
tümleyen (11)
mittel (Alm.) orta (11, 19)
Modifikator (İng.) değiştirici (19)
mixed (İng.) karma (2)
Modistea (İng.) ortaçağ dilcileri (2)
mixed language (İng.) karma dil (2, 19)
modular (İng.) birimsel (2)
mixed languages (İng.) karma diller (11)
modulation (İng.) kipleme (2)
mizaç (T/e) yaradılış (1)
Modus (Alm.) kip (10, 11, 19)
mizah (T/e) gülmece (1)
modülasyon (T/e) değişme , değişinim, geçiş
mizanpaj (T/e) sayfa düzeni (1)
(makamdan makama) , gezinme
mizansen (T/e) düzmece oyun, görünçlüğe
(makamlarda) (1)
koyma, görünçlükleme (1)
mola (T/e) ara, dinlenme (1)
MLAT (İng.) Çağdaş Dil Yetenek Sınavı (4)
momentary aspect (İng.) anlık görünüş (2)
MLU (İng.) ortalama sözce uzunluğu (7)
monarşi (T/e) tekerklik (1)
mobile stress (İng.) değişken vurgu (2)
Monem (Alm.) anlambirim (10, 11, 19)
mod (İng.) kip (Y)
moneme (İng.) anlambirim (2, 10, 11, 19);
modal (Alm.) kipsel (19)
biçimbirim (2)
modal (Fra.) kipsel (8, 19)
monème (Fra.) anlambirim (8, 10, 11, 17, 19);
modal (İng.) kılgısal (5); kip (2); kiplik (7);
biçimbirim (11)
kiplikbirim (2); kipsel (8)
monème grammatical (Fra.) biçimbirim (11)
Modaladverb (Alm.) niteleme belirteci (11, 19)
monème lexical (Fra.) sözlükbirim (11)
modalisateur (Fra.) kipselleştirici (19)
mongrel word (İng.) melez sözcük (2)
modalisation (Fra.) kipleştirme (2, 11);
monist (T/e) tekçi (1)
kipselleştirme (11, 19)
monitor (İng.) düzelti (12)
modalisation (İng.) kipselleştirme (11, 19)
monitor hypothesis (İng.) denetleme varsayımı
Modalisator (Alm.) kipselleştirici (19) (7)
modaliser (İng.) kipselleştirici (19) monitor model (İng.) denetleme örnekçesi (7);
Modalisierung (Alm.) kipleştirme (11); düzeltili yöntem (3)
kipselleştirme (11, 19) monitoring (İng.) denetleme, düzenleme (2)
Modalität (Alm.) kiplik (11, 19) monizm (T/e) tekçilik (1)
modalité (Fra.) kiplik (9, 11, 17, 19) mono- (T/e) (Yun. önek) tek (1)
modality (İng.) kiplik (2, 11, 19, Y); kipsellik (7) monoblok (T/e) tekgövde (1)
mode (Fra.) kip (9, 10, 11, 17, 19) monoculturual (İng.) tekekinli (Y)
mode (İng.) kip (2, 11, 19, Y); mod, üst değer (4) monoculturualism (İng.) tekekinlilik (Y)
mode d‘articulation (Fra.) eklemleme biçimi monogam (T/e) tekevli (1)
(11, 19)
monogami (T/e) tekevlilik (1)
mode of articulation (İng.) söyleyiş biçimi (2)
monogenesis theory (İng.) tek kaynak kuramı
mode of communication (İng.) iletişim tarzı (15)
(2)
mode signifying (İng.) belirleme kipleri (2) monoglot (İng.) tek dilli (2)
model (İng.) model (18); örnek (2, 11); örnekçe monografi (T/e) tekyazım (1)
(7, 19)
monolingual (İng.) tek()dilli (2, 7, Y)
model (T/e) benzer, biçim, örnek (1)

93
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

monolingualism (İng.) tekdillilik (2, 7, 19, Y) morphème (Fra.) anlambirim (10); biçimbirim
Monolingualismus (Alm.) tekdillilik (19) (8, 10, 11, 17, 19)
monolinguisme (Fra.) tekdillilik (19) morpheme acquisition studies (İng.)
Monolinguismus (Alm.) tekdillilik (19) biçimbirim edinim çalışmaları (7)
monologue (Fra.) iç konuşma (9) morphème grammatical (Fra.) biçimbirim (11)
monologue (İng.) tekil konuşma (2) morphème zéro (Fra.) sıfır biçimbirim (11, 19)
monomorphemic (İng.) tek biçimbirimli (2) morphemic (İng.) biçimbirimsel (8)
monopersonal verb (İng.) kişisiz eylem (2) morphemic analysis (İng.) biçimbirimsel
monophonématique (Fra.) teksesbirimli (8) çözümleme (2)
monophthong (İng.) tek ünlü (2) morphemics (İng.) biçimbilgisi (2)
Monophthongierung (Alm.) tek()ünlüleşme (11, morpho- phoneme (İng.) üst sesbirim (13)
19) Morpho(pho)nemik (Alm.) biçimbilimsel
monophthongisation (İng.) tek ünlüleştirme sesbilim (11)
(2); tekünlüleşme (11, 19) Morpho(pho)nologie (Alm.) biçimbilimsel
monophtongaison (Fra.) tekünlüleşme (11, 19) sesbilim (11)
monopol (T/e) tekel (1) morphographemics (İng.) yazınbiçimsel (2)
mono-reflexive (İng.) biril dönüşlü, tekil- morphologic (İng.) biçimbilimsel (8)
dönüşlü (5) morphological (İng.) biçimbilgisel (2);
monosemic (İng.) tekanlamlı (10, 11, 19) biçimbilimsel (11, 19); biçimdizimsel (Y)
Monosemie (Alm.) tekanlamlılık (11, 19) Morphologie (Alm.) biçimbilim (11, 19);
monosémie (Fra.) tekanlamlılık (10, 17, 19) yapıbilgisi (19)
monosémique (Fra.) tekanlamlı (10, 11, 17, 19); morphologie (Fra.) biçimbilim (8, 10, 11, 17, 19);
tekanlamlılık (11) yapıbilgisi (19)
monosemisch (Alm.) tekanlamlı (11, 19) morphologique (Fra.) biçimbilimsel (11, 17, 19)
monosemy (İng.) tek()anlamlılık (2, 10, 11, 19) morphologisch (Alm.) biçimbilimsel (11, 19)
monosyllabic (İng.) tek hecelilik (2) morphology (İng.) biçim()bilgisi (2, 7, 13);
monosyllabic languages (İng.) tekheceli diller biçimbilim (8, 10, 11, 19); biçimdizim (13, Y);
(11); tekseslemli diller (19) yapı()bilgisi (2, 19)
monosyllable (İng.) tek hece (2) morphoneme (İng.) ses biçimbirim (2)
monosystemic (İng.) tek dizgeli (2) Morphonemik (Alm.) biçimbilimsel sesbilim (19)
monoteist (T/e) tektanrıcı (1) Morphonologie (Alm.) biçimbilimsel sesbilim
monoteizm (T/e) tektanrıcılık (1) (19)
monotip (T/e) tekdizer, tekdizim (1) morphonologie (Fra.) biçimbilimsel sesbilim
(11, 19)
monoton (T/e) tekdüze (1)
morphonology (İng.) biçimbilimsel sesbilim (19)
monotonluk (T/e) tekdüzelik (1)
morphophoneme (İng.) biçimsel sesbirim (13);
montaj (T/e) kurgu, kurma, kurtak (1)
sesbiçimbirim (2); üst sesbirim (13)
montajcı (T/e) kurtakçı (1)
morphophonemics (İng.) biçimbilimsel sesbilim
monte etmek (T/e) kurmak, kurup takmak (1)
(11, 19); ses biçimbilgisi (2)
mood (İng.) kip (2, 7, 10, 11, 12, 19)
Morphophonemik (Alm.) biçimbilimsel sesbilim
mora (İng.) bürünbirimcik (2); seslemaltı (19) (19)
moral (T/e) gönülgücü, içgüç (1) Morphophonologie (Alm.) biçimbilimsel
moralizm (T/e) aktörecilik (1) sesbilim (19)
moralman (T/e) içgücü bakımından, içgücü morphophonologie (Fra.) biçimbilimsel
yönünden (1) sesbilim (11, 19)
More (Alm.) seslemaltı (19) morpho(-)phonology (İng.) biçimbilimsel
more (Fra.) seslemaltı (19) sesbilim (2, 11, 19); biçimsel sesdizimi (13)
morfem (T/e) biçimbirim (1) morphotactics (İng.) biçim dizgesi (2)
morfoloji (T/e) biçimbilim (1); biçimdizim (Y); mot (Fra.) sözcük (8, 10, 11, 17, 19)
yapıbilim (1) mot clé (Fra.) anahtar sözcük (19)
morfolojik (T/e) biçimsel (Y) mot composé (Fra.) bileşik sözcük (11, 17, 19)
Morph (Alm.) biçim (11, 19) mot d‘emprunt (Fra.) aktarma (11, 19); aktarma
morph (İng.) biçim (11, 19); biçimlik (2) sözcük (10)
morphe (Fra.) biçim (11, 19) mot plein (Fra.) dolu sözcük (8)
Morphem (Alm.) anlambirim (10, 11); biçimbirim mot simple (Fra.) yalın sözcük (11, 19)
(10, 11, 19) mot vide (Fra.) boş sözcük (8)
morpheme (İng.) anlambirim (10, 11); mother tongue (İng.) anadili (2, 7, 10, 11, 19)
biçimbirim (2, 7, 8, 10, 11, 13, 19, Y)

94
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

mother tongue interference (İng.) anadilden mucip olmak (T/e) gerektirmek, neden olmak
aktarım (12) (1)
motif (Fra.) örge (9) mucit (T/e) türetmen, yaratıcı (1)
motif (T/e) örge (1) mucize (T/e) tansık (1)
motivated (İng.) nedenli (2, 10, 11, 18, 19) mudi (T/e) para yatıran, yatırımcı, yatırman (1)
motivation (Fra.) nedenlilik (8, 10, 11, 17, 19) mufassal (T/e) ayrıntılı (1)
motivation (İng.) dürtü (2); güdüleme (4, 7); mugaddi (T/e) besleyici (1)
güdülenme (12, Y); nedenlilik (2, 10, 11, 19) mugalata (T/e) yanıltmaca (1)
motivation relative (Fra.) görece nedenlilik (17) mugayeret (T/e) aykırılık, uymazlık (1)
motivation secondaire (Fra.) ikincil nedenlilik mugayir (T/e) aykırı, uymaz (1)
(17) muğber (T/e) gücenik, küskün (1)
motive (İng.) dürtü (2) muğlak (T/e) anlaşılmaz, çapraşık (1)
motivé (Fra.) nedenli (10, 11, 17, 19) muhabbet (T/e) dostça konuşma, sevgi (1)
motiviert (Alm.) nedenli (10, 11, 18, 19) muhabere (T/e) bildirişme, yazışma (1)
Motiviertheit (Alm.) nedenlilik (10, 11, 19) muhabere etmek (T/e) haberleşmek, yazışmak
Motivierung (Alm.) nedenlilik (10, 11) (1)
motor actions (İng.) devinsel eylemler (12) muhabir (T/e) bildirmen (1)
motor (İng.) devinsel (12) muhaceret (T/e) göç, göçme (1)
motor phonetics (İng.) söyleyiş dilbilimi (2) muhacim (T/e) saldırıcı (1)
motto (İng.) sav-söz (16) muhacir (T/e) göçmen (1)
Mouillierung (Alm.) damaksıllaşma (11, 19); muhafaza (T/e) koruma, saklama (1)
damaksıllaştırma (19) muhafaza etmek (T/e) korumak, saklamak (1)
mouillure (Fra.) damaksıllaşma (11); muhafazakâr (T/e) tutucu (1)
damaksıllaştırma (19) muhafız (T/e) kolcu, koruyucu (1)
mouth (İng.) ağız (13) muhakeme (T/e) usa vurma, yargılama (1)
mouth cavity (İng.) ağız boşluğu (2, 11, 19) muhakeme etmek (T/e) usa vurmak,
movable stress (İng.) değişken vurgu (2) yargılamak (1)
move (İng.) altsözce (7); çıkış, katılım (12) muhakkak (T/e) kesinlikle (1)
moyen (Fra.) orta (11, 19) muhalefet (T/e) aykırılık, karşıtçılık (1)
moyen réciproque (Fra.) işteş çatı (11, 19) muhalif (T/e) aykırı, karşı, karşıt, karşıtçı (1)
mozaik (T/e) silmetaş (1) muharebe (T/e) savaşma, vuruşma (1)
mozaikçi (T/e) silmetaşçı (1) muharip (T/e) savaşçı (1)
MTELP (İng.) Michigan İngilizce Yeterlik Sınavı muharrir (T/e) yazar (1)
(4) muharrirlik (T/e) yazarlık (1)
muadele (T/e) denklem (1) muhasara (T/e) kuşatma, sarma (1)
muadil (T/e) denk, eşdeğer, eşit (1) muhasebat (T/e) saymanlık işleri (1)
muaf (T/e) bağışık (1, Y) muhasebe (T/e) saymanlık (1)
muafiyet (T/e) bağışıklık (1, Y) muhasebeci (T/e) sayman (1)
muaflık (T/e) bağışıklık (1, Y) muhasebecilik (T/e) saymanlık (işi) (1)
muahede (T/e) antlaşma (1) muhbir (T/e) eleverici (1)
muaheze (T/e) çıkışma, kınama, paylama (1) muhit (T/e) çevre (1)
muahhar (T/e) daha sonraki, sonraki (1) muhtaç olmak (T/e) gereksemek, gereksinmek
muallak (T/e) asıda kalmış, asılı, askıda (1) (1)
muallim (T/e) öğretmen (erkek) (1) muhtar (T/e) özerk (1)
muallime (T/e) öğretmen (kadın) (1) muhtariyet (T/e) özerklik (1)
muamelat (T/e) işlemler (1) muhtasar (T/e) kısa, kısaltma (1)
muamele (T/e) davranış, davranma, işlem (1) muhtasaran (T/e) kısaca, kısaltarak (1)
muamma (T/e) anlaşılmaz (iş), bilmece, muhtekir (T/e) vurguncu (1)
yanıltmaca (1) muhtelif (T/e) çeşitli (1)
muasır (T/e) çağdaş (1) muhtelit (T/e) karma (1)
muaşeret adabı (T/e) görgü, davranış töresi (1) muhtemel (T/e) olası, olası (1)
muavin (T/e) yardımcı (1) muhterem (T/e) saygıdeğer, sayın (1)
muayene (T/e) yoklama (1) muhteris (T/e) tutkulu (1)
muayyen (T/e) belgili (11); belirli (1, 11) muhteşem (T/e) görkemli (1)
muazzam (T/e) büyük, kocaman (1) muhteva (T/e) içerik (1, 11); kapsam (1)
mucibince (T/e) gereğince (1) muhteviyat (T/e) içerik, içindekiler (1)
mucip (T/e) gerekçe (1) muhtıra (T/e) son uyarı (1)

95
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

muin (T/e) yardımcı (1) multiple choice test (İng.) çoktan seçmeli
mukabele (T/e) karşılama, karşılık verme (1); sınav (4)
karşıtlam (11) multiple correlation (İng.) çoklu bağıntı (7)
mukabele etmek (T/e) karşılık vermek (1) multiple language acquisition (İng.) çoklu dil
mukabil (T/e) karşı, karşılık (1) edinimi (7)
mukaddeme (T/e) önsöz (1) multiple meaning (İng.) çoğul anlam (2)
mukadderat (T/e) alınyazısı, yazgı (1) multiple register (İng.) çok kesitli yöntem (3)
mukaddes (T/e) kutsal (1) multiple-branching construction (İng.)
mukaddesat (T/e) kutsal kavramlar, çokdallanan kuruluş (8)
kutsallıklar (1) multiple-choice item (İng.) çoktan seçmeli
mukaddesatçı (T/e) kutsalcı (1) madde (4)
mukâllit (T/e) benzetçi, öyküncü, yansılayıcı (1) multiple-choice question (İng.) çoktan seçmeli
mukarrer (T/e) kesinleştirilmiş, saptanmış (1) soru (4)
mukattar (T/e) damıtık, damıtılmış (1) multiple-regression analysis (İng.) çok boyutlu
mukavele (T/e) sözleşme (1) düzgün doğrusal çözümleme (4)
mukavelename (T/e) sözleşme belgiti (1) multiple-trait scoring (İng.) çok boyutlu
mukavemet (T/e) dayanma, direnç, direniş, notlandırma (4)
direnme (1) multisyllable (İng.) çok heceli (2)
mukavemet etmek (T/e) dayanmak, direnmek munafık (T/e) arabozan (1)
(1) munafıklık (T/e) arabozanlık, arabozuculuk (1)
mukavemetli (T/e) dayanıklı, dirençli (1) Mundart (Alm.) ağız (10, 11, 19)
mukavim (T/e) dayanıklı, dirençli (1) Mundhöhle (Alm.) ağız boşluğu (11, 19)
mukayese (T/e) karşılaştırma (1, 11, Y) Mundraum (Alm.) ağız boşluğu (11, 19)
mukayese derecesi (T/e) artıklık derecesi (11) munis (T/e) cana yakın (1)
mukayeseli (T/e) karşılaştırmalı (1, 11, Y) muntazam (T/e) derli toplu, düzenli, düzgün (1)
mukayeseli gramer (T/e) karşılaştırmalı muntazaman (T/e) düzenli olarak (1)
dilbilgisi (11) muntazır (T/e) bekleyen, gözleyen (1)
mukayyet (T/e) bağlı, yazılı (1) munzam (T/e) ek, ekleme, eklenmiş, katılmış,
mukim (T/e) oturan (1) katma (1)
mukni (T/e) inandırıcı (1) murabba (T/e) dördül (1)
mukriz (T/e) ödünç veren (1) muradına ermek (T/e) dileği gerçekleşmek,
muktebes (T/e) alıntılanmış (1) ereğine varmak (1)
muktedir (T/e) erkli, gücü yeter (1) murafaa (T/e) duruşma (Yargıtay’da) (1)
muktedir olmak (T/e) gücü yetmek (1) murahhas (T/e) delege (1)
muktesit (T/e) tutumlu (1) murahhaslık (T/e) delegelik (1)
muktezi (T/e) gerekli (1) murakabe (T/e) denet, denetim, denetleme (1)
multicultural (İng.) çok ekinli (Y) murakabe etmek (T/e) denetlemek (1)
multicultural education (İng.) çokkültürlü murakıp (T/e) denetçi, denetleyici (1)
eğitim (7) murakıplık (T/e) denetçilik (1)
multicultural society (İng.) çok kültürlü toplum murat (T/e) dilek, istek (1)
(15) murdar (T/e) kirli, pis (1)
multiculturalism (İng.) çok ekinlilik (Y) murdarilik (T/e) omurilik (1)
multidimensional syllabuses (İng.) çokboyutlu muris (T/e) kalıt bırakan, kalıtçı (1)
izlence (7) musahabe (T/e) konuşma, söyleşi (1)
multidimensionality (İng.) çok boyutluluk (4) musahhih (T/e) düzeltici, düzeltmen (1)
multilateral opposition (İng.) çok()yanlı musahhihlik (T/e) düzelticilik, düzeltmenlik (1)
karşıtlık (2, 11, 19) mustarip (T/e) acı çeken (1)
multilaterale Opposition (Alm.) çokyanlı mustatil (T/e) dikdörtgen (1)
karşıtlık (11, 19) muta (T/e) veri (1)
Multilingu(al)ismus (Alm.) çokdillilik (10, 11, 19) mutaassıp (T/e) bağnaz (1)
multilingual (İng.) çokdilli (7, Y) mutabakat (T/e) uygunluk (11); uyum (1, 11)
multilingualism (İng.) çok()dillilik (2, 10, 11, 15, mutabakat (T/e) uyuşma (1)
19, Y)
mutabık (T/e) uygun, uyuşmuş olan (1)
multilinguisme (Fra.) çokdillilik (10, 11, 19)
mutalion (İng.) ünsüz atlaması (2)
multilogue (İng.) çok kişili konuşma (2)
mutantan (T/e) görkemli (1)
multiple choice item (İng.) çoktan seçmeli
mutarıza (T/e) ayraç (11)
madde (7)
mutasavver (T/e) düşünülmüş (1)

96
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

mutasyon (T/e) değişinim (1) mübadele (T/e) değiş tokuş (1)


mutasyonizm (T/e) değişinimcilik (1) mübalağa (T/e) abartı, abartma (1)
mutat (T/e) alışılan, alışılmış (1) mübalâğa (T/e) abartma (11)
mutation (İng.) değişinim, sıçrama (16); tını mübalağa etmek (T/e) abartmak (1)
değişimi (11, 19) mübalağacı (T/e) abartmacı (1)
mutation consonantique (Fra.) ünsüz değişimi mübalağalı (T/e) abartmalı (1)
(11, 19) mübarek (T/e) kutlu, kutsal, uğurlu (1)
mutavaat (T/e) dönüşlü çatı (11) mübayenet (T/e) ayrılık, başkalık, karşıtlık (1)
mutavaat fiili (T/e) dönüşlü eylem (11) mübrem (T/e) gerekli, kaçınılmaz (1)
mutavaat zamiri (T/e) dönüşlü adıl (11) mücadele (T/e) savaşım (1)
mutavassıt (T/e) aracı, orta s., ortalama (1) mücadele etmek (T/e) savaşmak, uğraşmak (1)
muteber (T/e) geçerli, güvenilir, saygın (1) mücadeleci (T/e) savaşımcı, uğraşmacı (1)
mutedil (T/e) ılımlı, ölçülü (1) mücavir (T/e) komşu, yakın (1)
mutena (T/e) özenli, seçkin (1) mücbir (T/e) gücemsel (1)
muti (T/e) eslek, uysal, yumuşak başlı (1) mücehhez (T/e) donanmış, donatılmış (1)
mutlak (T/e) salt (1) mücehhez olmak (T/e) donanmış olmak,
mutlak ekseriyet (T/e) salt çoğunluk (1) donatılmış olmak, taşımak (1)
mutlaka (T/e) kesinlikle, yüzdeyüz (1) mücella (T/e) parlatılmış (1)
mutlakiyet (T/e) saltçılık (1) mücellit (T/e) ciltçi (1)
mutmain (T/e) gönlü kanmış (1) mücerret (T/e) soyut (1)
muttali (T/e) öğrenmiş (1) mücerret hali (T/e) yalın durum (11)
muttarit (T/e) düzenli, tekdüze (1) mücerret isim (T/e) soyut ad (11)
muttasıl (T/e) ara vermeden, biteviye (1) mücmel (T/e) kısa, özetli (1)
Muttersprache (Alm.) anadili (10, 11, 19) mücrim (T/e) suçlu (1)
mutual intelligibility (İng.) karşılıklı müdafaa (T/e) savunma, savunu (1)
anlaşılabilirlik (15); karşılıklı bildirişme (16) müdafaa etmek (T/e) savunmak (1)
muvacehesinde (T/e) karşısında (1) müdafi (T/e) savunucu (1)
muvafakat (T/e) onama, uygun görme (1) müdahale (T/e) el atma, karışma (1)
muvafakat etmek (T/e) onamak, uygun müdahale etmek (T/e) karışmak (1)
görmek (1) müdavi (T/e) bakan (sayrıya), sağaltan (1)
muvaffak (T/e) başarılı (1) müdavim (T/e) (bir yere) sürekli gelen (1)
muvaffak olmak (T/e) başarılı olmak, müddeiumumi (T/e) savcı (1)
başarmak (1) müddeiumumilik (T/e) savcılık (1)
muvaffakiyet (T/e) başarı, başarılılık (1) müddet (T/e) süre (1)
muvaffakiyetli (T/e) başarılı (1) müdire (T/e) (kadın) yönetmen (1)
muvaffakiyetsiz (T/e) başarısız (1) müdür (T/e) (erkek) yönetmen (1)
muvafık (T/e) uygun (1) müdüriyet (T/e) yönetmenlik (1)
muvakkat (T/e) geçici (1) müebbet hapis cezası (T/e) yaşam boyu
muvakkaten (T/e) geçici olarak (1) tutukluluk (1)
muvasala (T/e) ulaşım (1) müeccel (T/e) ertelenmiş (1)
muvazaa (T/e) danışık, danışıklı iş, danışıklılık müellif (T/e) yazar (1)
(1) müemmen (T/e) sağlanmış (1)
muvazaalı (T/e) danışıklı (1) müennes (T/e) dişil (1, 11)
muvazene (T/e) denge (1) müessese (T/e) kuruluş, kurum (1)
muvazeneli (T/e) dengeli (1) müessif (T/e) üzücü (1)
muvazenesiz (T/e) dengesiz, ölçüsüz (1) müessir (T/e) etkili (1)
muvazi (T/e) koşut (1) müessir olmak (T/e) etkilemek, etkili olmak (1)
muvazzaf (T/e) görevli, ödevli (1) müessis (T/e) kurucu (1)
muvazzaf hizmet (T/e) askerlik görevi (1) müeyyide (T/e) yaptırım, yaptırma gücü (1)
muvazzaf subay (T/e) sürekli subay (1) müfettiş (T/e) denetçi, denetmen (1)
muzaf (T/e) tamlanan (ad tamlamasında) (11) müfettişlik (T/e) denetçilik (1)
muzaffer (T/e) utkun (1) müflis (T/e) batkın (1)
muzafferiyet (T/e) utku, yengi (1) müfredat (T/e) ayrıntılar (1); öğretmelik (1)
muzafünileyh (T/e) tamlayan (ad müfredat programı (T/e) öğretim izlencesi (1)
tamlamasında) (11)
müfret (T/e) tekil (1, 11)
muzari (T/e) geniş zaman (11)
müfrit (T/e) aşırı (1)
muzip (T/e) takılgan (1)

97
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

müfteri (T/e) karaçalan, karaçalıcı (1) münebbih (T/e) uyandırıcı, uyarıcı (1)
mühendis (T/e) ölçmen (1) müneccim (T/e) yıldızbilimci (1)
mühim (T/e) önemli (1) müneccimlik (T/e) yıldızbilimcilik (1)
mühimmat (T/e) savaş gereçleri (1) münekkit (T/e) eleştirici, eleştirmen (1)
mühimsemek (T/e) önemsemek (1) münevver (T/e) aydın, aydınlatılmış (1)
müjde (T/e) muştu (1) münezzeh (T/e) arı, uz (1)
müjdelemek (T/e) muştulamak (1) münfail (T/e) alınmış, gücenmiş, kırgın (1)
mükâfat (T/e) ödül (1) münferiden (T/e) tek başına olarak (1)
mükâfatlandırmak (T/e) ödüllendirmek (1) münferit (T/e) ayrı ayrı, tek tek (1)
mükâleme (T/e) konuşma (1) münfesih (T/e) bozulmuş, dağılmış (1)
mükellef (T/e) gösterişli, özenli, yükümlü (1) münhal (T/e) açık, boş (1)
mükellefiyet (T/e) yükümlülük (1) münharif (T/e) çarpık, sapmış (1)
mükemmel (T/e) eksiksiz, tükel, yetkin (1) münhasır (T/e) sınırlanmış, yalnız ...-e ayrılmış
mükemmelen (T/e) eksiksiz olarak, yetkin (1)
olarak (1) münhasıran (T/e) özellikle, yalnız (1)
mükerrer (T/e) yinelemeli, yinelenmiş (1) münkir (T/e) Tanrı’yı yadsıyan, yadsıyan (1)
mükerreren (T/e) yinelemeli olarak, münteşir (T/e) yayımlanan (1)
yinelemeyle (1) münzevi (T/e) çekilgin (1)
mükrim (T/e) ağırlayıcı, konuksever (1) müphem (T/e) belgisiz (11); belirsiz (1, 11)
müktesep (T/e) kazanılmış (1) müphem (T/e) üstü kapalı (1)
mülahaza (T/e) düşüntü (1) müphem zamir (T/e) belgisiz adıl (11)
mülahazat (T/e) düşüntüler (1) müpteda (T/e) özne (11)
mülakat (T/e) görüşme (1) müptedi (T/e) başlayıcı, yeni başlayan (1)
mülayim (T/e) yumuşak yaradılışlı (1) müptela (T/e) düşkün, tutkun (1)
mülazım (T/e) teğmen (1) müptela olmak (T/e) tutkun olmak, tutulmak
mülevves (T/e) iğrenç, kirli, kötü (1) (1)
mülga (T/e) kaldırılan (varlığı), kapatılan (1) müptezel (T/e) bayağı, orta malı (1)
mülhak (T/e) bağlı, ekli, katılmış (1) müracaat (T/e) başvuru, danışma (1)
mülhem (T/e) esinlenmiş (1) müracaat etmek (T/e) başvurmak (1)
mülkiyet (T/e) iyelik (1); iyelik öğesi (11) müracaatçı (T/e) başvurucu (1)
mülkiyet lahikası (T/e) iyelik eki (11) müradif (T/e) anlamdaş, eşanlamlı (1)
mülteci (T/e) sığınan, sığınık (1) mürai (T/e) iki yüzlü (1)
mültefit (T/e) güler yüz gösteren (1) mürailik (T/e) iki yüzlülük (1)
mümarese (T/e) alışma, el yatkınlığı, yatkınlık mürebbi (T/e) eğitici, eğitmen, yetiştirici (1)
(1) müreccah (T/e) yeğ (tutulan) (1)
mümasil (T/e) andıran, benzeş (1) müreffeh (T/e) gönençli (1)
mümbit (T/e) bitek, verimli (1) mürekkep (T/e) bileşik, -den oluşan, yazıboya,
mümeyyiz (T/e) ayırtman (1) yazısıvı (1)
mümin (T/e) inançlı (1) mürekkep cümle (T/e) bileşik tümce (11)
mümkün (T/e) olabilir (1); olanaklı (1, Y) mürekkep kelime (T/e) bileşik sözcük (11)
mümkün mertebe (T/e) elden geldiğince, mürekkep siyga (T/e) bileşik zaman (11)
olabildiğince (1) mürettip (T/e) dizgici, dizmen (1)
mümtaz (T/e) seçkin (1) mürettip hatası (T/e) dizgi yanlışı (1)
münakalat (T/e) ulaştırma (1) mürettiphâne (T/e) dizgiodası (1)
münakale (T/e) aktarma, ulaşım (1) mürettiplik (T/e) dizgicilik, dizmenlik (1)
münakaşa (T/e) tartışma (1) mürit (T/e) izdeş (1)
münakaşa etmek (T/e) tartışmak (1) mürsel mecaz (T/e) düzdeğişmece (11)
münasebet (T/e) ilişki (1) mürteci (T/e) gerici (1)
münasebetli (T/e) ilişkili (1) mürtekip (T/e) yiyici (1)
münasebetsiz (T/e) ters, uyumsuz (1) müruruzaman (T/e) süreaşımı (1)
münasip (T/e) uygun (1) mürüvvet (T/e) iyilikseverlik, kişilik, yiğitlik (1)
münavebe (T/e) sıra (1) müsaade (T/e) elverişlilik, olur (1)
münavebe ile (T/e) sıra ile (1) müsaade almak (T/e) olur almak (1)
münazaa (T/e) çekişme, kavga (1) müsaade etmek (T/e) olurlamak (1)
münazara (T/e) tartışı, tartışım (1) müsaade vermek (T/e) olur vermek (1)
müncer olmak (T/e) sonuçlanmak (1) müsabaka (T/e) yarışma (1)
münderecat (T/e) içindekiler (1) müsabık (T/e) yarışmacı (1)

98
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

müsademe (T/e) çarpışma (1) müşareket (T/e) işteş çatı (11); ortaklaşma,
müsadere (T/e) gücemsel alım (1) ortaklık (1)
müsait (T/e) uygun (1) müşareket fiili (T/e) işteş eylem (11)
müsamaha (T/e) göz yumma, hoşgörü (1) müşarünileyh (T/e) adı anılan, adı geçen
müsamahakâr (T/e) hoşgörülü, hoşgörür (1) (orunu yüksek kimse için) (1)
müsamahakârlık (T/e) hoşgörürlük (1) müşavere (T/e) danışım (1)
müsavat (T/e) denklik, eşitlik (1) müşavir (T/e) danışman (1)
müsavat derecesi (T/e) eşitlik derecesi (11) müşavirlik (T/e) danışmanlık (1)
müsavi (T/e) denk, eşit (1) müşekkel (T/e) gösterişli, iri (1)
müsebbip (T/e) neden olan, yol açan (1) müşerref olmak (T/e) onur duymak,
müseccel (T/e) kütüğe geçirilmiş (1) onurlanmak (1)
müseddes (T/e) altıgen (1) müşfik (T/e) sevecen (1)
müsekkin (T/e) yatıştırıcı (1) müşkül (T/e) güç, güçlük (1)
müselles (T/e) üçgen (1) müşkülat (T/e) güçlük(ler) (1)
müselsel (T/e) ardı ardına gelen (1) müşkülpesent (T/e) güç beğenen, titiz (1)
müsemma (T/e) ad verilmiş (1) müştak (T/e) göresi gelen, özlemiş (1); türev (1,
müshil (T/e) içsürdürücü (1) 11)
müskirat (T/e) içkiler (1) müştakkunminh (T/e) köken (11)
müsmir (T/e) sonu lu, verimli, yararlı (1) müşteki (T/e) yakınıcı (1)
müsnedünileyh (T/e) özne (11) müştemilat (T/e) eklentiler (1)
müsnet (T/e) yüklem (11) müşterek (T/e) elbirlikli, ortak, ortaklaşa (1)
müspet (T/e) olumlu (1) müştereken (T/e) ortaklaşa (1)
müspet cümle (T/e) olumlu tümce (11) müşteri (T/e) alıcı (1)
müsrif (T/e) savurgan, tutumsuz (1) mütalaa (T/e) düşünce, irdeleme, okuma (1)
müstacel (T/e) ivedi (1) mütalaa etmek (T/e) düşünmek (üzerinde),
müstaceliyet (T/e) ivedilik (1) okumak (1)
müstafi (T/e) (işten) çekilmiş (1) mütareke (T/e) (silah) bırakışma, ateşkes (1)
müstahak (T/e) kazanımlı, kazanmış (1) müteaddi (T/e) geçişli (11)
müstahsil (T/e) üretici (1) müteaddit (T/e) birçok, çok (1)
müstakbel (T/e) gelecek s., gelecekteki (1) müteaffin (T/e) kokuşuk, pis kokulu (1)
müstakil (T/e) bağımsız (1) müteahhit (T/e) yüklenici (1)
müstakil cümle (T/e) bağımsız tümce (11) müteakıben (T/e) ardı sıra, arkadan, sonra (1)
müstakim (T/e) doğru (1) müteakıp (T/e) ardı sıra gelen, ardıl, arkadan
müstamel (T/e) kullanılmış (1) gelen, -den sonra (1)
müstantik (T/e) sorgu yargıcı (1) müteallik (T/e) ilgili, ilişkin (1)
müstear (T/e) takma (ad) (1) müteammim (T/e) genelleşmiş, yaygın (1)
müstefit olmak (T/e) yararlanmak (1) mütearife (T/e) belit (1)
müstehcen (T/e) açık saçık (1) mütebaki (T/e) geri kalan, kalan (1)
müstehlik (T/e) tüketici (1) mütebasbıs (T/e) yaltakçı, yaltaklanan (1)
müstehzi (T/e) alaycı (1) mütebeddil (T/e) değişen, dengesiz (1)
müstekreh (T/e) iğrenç (1) mütebessim (T/e) güleç, gülümseyen (1)
müstemleke (T/e) sömürge (1) mütecanis (T/e) eşadlı (11); tek cinsten, türdeş
(1)
müstemlekeci (T/e) sömürgeci (1)
mütecanis lafız (T/e) eşadlı (11)
müsteniden (T/e) dayanarak (1)
mütecaviz (T/e) aşkın, -den çok, saldırgan (1)
müstensih (T/e) yazmaca (1)
mütecessis (T/e) soraklı (1)
müsterih (T/e) içi esen, kaygısız (1)
mütedavil (T/e) döner, geçen, geçer (1)
müstesna (T/e) ayrıcalıklı (1)
mütedeyyin (T/e) dindar (1)
müsteşrik (T/e) doğubilimci (1)
müteessir (T/e) etkilenmiş, üzgün, üzülmüş (1)
müstevi (T/e) düz, düzlem (1)
müteessir olmak (T/e) etkilenmek, üzülmek (1)
müsvedde (T/e) karalama, yazı taslağı (1)
mütefekkir (T/e) düşünür (1)
müşabehet (T/e) benzerlik, benzeşlik (1)
müteferrik (T/e) ayrı ayrı, dağınık (1)
müşabih (T/e) benzer, benzeş (1)
mütehammil (T/e) dayanıklı (1)
müşahede (T/e) görme, gözlem (1)
müteharrik (T/e) devingen (1)
müşahhas (T/e) somut (1)
mütehassıs (T/e) uzman (1)
müşahhas isim (T/e) somut ad (11)
mütehassis olmak (T/e) duygulanmak (1)
müşahit (T/e) gözlemci (1)
mütehavvil (T/e) değişik, değişken (1)

99
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

mütehayyir (T/e) şaşakalmış, şaşmış (1) müteşair (T/e) ozanımsı (1)


müteheyyiç (T/e) coşkulu, coşkuya kapılmış (1) müteşebbis (T/e) girişimci (1)
mütekabil (T/e) karşılıklı (1) müteşekkil (T/e) oluşan, oluşmuş (1)
mütekait (T/e) emekli (1) mütevali (T/e) art arda gelen (1)
mütekâmil (T/e) gelişmiş, olgunlaşmış (1) mütevazi (T/e) alçak gönüllü (1)
mütekâsif (T/e) derişik, koyulaşmış, sıklaşmış, müteveccih (T/e) ...yönelmiş, dönük,
yoğunlaşmış (1) yönelerek (1)
mütemadi (T/e) kesiksiz, sürekli (1) müteveffa (T/e) sonsuzluğa göçen (kişi) (1)
mütemadiyen (T/e) ara vermeksizin, sürekli (1) mütevellit (T/e) -den doğmuş, ileri gelmiş (1)
mütemayil (T/e) eğilimli (1) müteyakkiz (T/e) uyanık (1)
mütemayiz (T/e) kendini gösteren, sivrilen (1) müthiş (T/e) korkunç, şaşılacak (şey) (1)
mütemerkiz (T/e) derişik, toplanmış (1) müttefik (T/e) bağlaşık (1)
mütemmim (T/e) tümleç (11) müttefikan (T/e) elbirliğiyle, oybirliğiyle (1)
mütenakıs (T/e) çatışık, çelişik (1) müttehit (T/e) birleşik (1)
mütenasip (T/e) orantılı, uygun (1) müvesvis (T/e) işkilli, kuruntulu (1)
mütenavip (T/e) almaşık (1) müvezzi (T/e) dağıtıcı (1)
mütenazır (T/e) bakışımlı (1) müzakere (T/e) danışma, görüşme, sözlü sınav
mütenebbih (T/e) uslanmış (1) (1)
mütenevvi (T/e) çeşitli, türlü (1) müzakere etmek (T/e) görüşmek (1)
müteradif (T/e) eşanlamlı (1, 11) müzayaka (T/e) darlık, sıkıntı (1)
müterakim (T/e) birikmiş (1) müzayede (T/e) artırma (1)
mütercim (T/e) çevirici, çevirmen (1) müzekker (T/e) eril (1, 11)
mütereddi (T/e) soysuzlaşmış (1) müzevir (T/e) arabozan (1)
mütereddit (T/e) duraksamalı, ikircimli (1) müzeyyen (T/e) bezenmiş, süslenmiş (1)
mütesanit (T/e) dayanışık (1) müziç (T/e) sıkıcı, tedirgin edici (1)
müteselli (T/e) avunmuş (1) müzikolog (T/e) müzikbilimci (1)
müteselli olmak (T/e) avunmak (1) müzmin (T/e) süreğen (1)
müteselsil (T/e) birbiri ardından, dayanışmalı müzminleşmek (T/e) süreğenleşmek (1)
(1) mythe (Fra.) söylence (9)

nakavt etmek (T/e) oyundışı etmek (1)


nakden (T/e) para olarak (1)
nakdi (T/e) paraca, parasal (1)
nakıs (T/e) eksi , eksik (1)
nakış (T/e) bezek, işlenge (1)
nakil (T/e) aktarım, iletim (1)
nakit (T/e) akça, para (1)
Nachricht (Alm.) bildiri (10, 11, 18); ileti (19) naklen (T/e) aktararak, ileterek (1)
Nachstellung (Alm.) ilgeç (10, 11, 19) naklen yayın (T/e) iletimli yayın (1)
naçar (T/e) umarsız (1) nakletmek (T/e) aktarmak, iletmek, taşımak
naçiz (T/e) değersiz (1) (1)
naçizane (T/e) değersiz (olarak), önemsiz (1) nakli mazi (T/e) belirsiz geçmiş zaman (11)
nadide (T/e) az görülen, çok değerli, nakliyat (T/e) taşımacılık (1)
görülmemiş (1) nakliyeci (T/e) taşımacı (1)
nadir (T/e) az, az bulunur (1) nakliyecilik (T/e) taşımacılık (1)
nadiren (T/e) seyrek, seyrek olarak (1) nakzetmek (T/e) bozmak (1)
nafaka (T/e) geçimlik, geçinmelik (1) nam (T/e) ad, ün (1)
nafıa (T/e) bayındırlık (1) namağlup (T/e) yenilmemiş, yenilmeyen,
nafi (T/e) yararlı (1) yenilmez (1)
nafile (T/e) boşuna (1) namahdut (T/e) sınırsız (1)
nağme (T/e) ezgi (1) Namenkunde (Alm.) adbilim (10, 11);
nahiv (T/e) sözdizim (11); sözdizimi (1); özeladbilim (19)
tümcebilim (11) naming (İng.) adlandırma (2, 11, 19)
nahiye (T/e) bölge, bucak (1) namüsait (T/e) elverişsiz (1)
nahoş (T/e) kötü, tatsız, yakışıksız (1) namütenahi (T/e) sonsuz (1)
nail olmak (T/e) erişmek, kavuşmak (1) namzet (T/e) aday (1)

100
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

nankör (T/e) iyilikbilmez (1) native language (İng.) anadil (7); anadili (2, 10,
narenciye (T/e) turunçgiller (1) 11, 19)
narıbeyza (T/e) akkor (1) native speaker (İng.) anadil konuşuru (7);
narrataire (Fra.) anlatılan (9) anadili konuşmacısı (2)
narrateur (Fra.) anlatan (9) native speaker (İng.) doğal konuşucu (8)
narrateur extradiégétique (Fra.) dışöyküsel native word (İng.) yerli sözcük (2)
anlatıcı (9) nativisation (nativization) (İng.) özleştirme
narrateur intradiégétique (Fra.) içöyküsel (13); yerlileştirme (3)
anlatıcı (9) nativist (İng.) doğuştancı (12)
narratif (Fra.) anlatısal (9) nativistic theory (İng.) dil kökeni kuramı (2)
narration (Fra.) anlatma (9) nativizm (T/e) doğuştancılık (1)
narration antérieure (Fra.) öncesel anlatma (9) natuk (T/e) dilli, iyi konuşan (1)
narration circulaire (Fra.) çevrimsel anlatma (9) natural approach (İng.) doğal yaklaşım (7)
narration elliptique (Fra.) eksiltili anlatma (9) natural gender (İng.) doğal cins (2)
narration intercalée (Fra.) katımsal anlatma (9) natural language (İng.) doğal dil (2, 8, 11, 19)
narration simultanée (Fra.) eşsürel anlatma (9) natural language environment (İng.) doğal
narration ultérieure (Fra.) artsürel anlatma (9) öğrenme ortamı (7)
narrative (İng.) anlatı (2) Natural Method (İng.) Doğal Yöntem (12)
narrative program (İng.) anlatı izlencesi (11) natural order hypothesis (İng.) doğal düzen
narratives Programm (Alm.) anlatı izlencesi varsayımı (3); doğal sıra varsayımı (7)
(11) naturalism (İng.) doğalcılık (2)
narrativité (Fra.) anlatssallık (9) naturalists (İng.) doğalcılar (16)
narrativité généralisée (Fra.) genelleşmiş natür (T/e) doğa (1)
anlatısallık (9) natüralist (T/e) doğalcı (1)
narratologie (Fra.) anlatıbilim (9) natüralizm (T/e) doğalcılık (1)
narrow (İng.) dar (2) natürel (T/e) doğal, doğuştan (1)
narrow transcription (İng.) ayrıntısız çevriyazı natürist (T/e) doğacı (1)
(2) natürizm (T/e) doğacılık (1)
narrow vowel (İng.) dar ünlü (11, 19) natürliche Sprache (Alm.) doğal dil (11, 19)
narrowing of meaning (İng.) anlam daralması natürmort (T/e) ölüdoğa (1)
(2) nazar (T/e) bakış (1)
Nasal (Alm.) genizsil (11, 19) nazar değmek (T/e) göz değmek, göze gelmek
nasal(e) (Fra.) genizsil (8, 17, 19) (1)
nasal (İng.) geniz (13); genizsi (2, 7); genizsil (11, nazaran (T/e) göre (1)
19) nazari (T/e) kuramsal (1)
nasal cavity (İng.) burun boşluğu (2); geniz nazariyat (T/e) kuramlar (1)
boşluğu (13) nazır (T/e) bakan, -e bakan (1)
nasal consonant (İng.) geniz ünsüzü (13); nazire (T/e) benzeş (1)
genizsi ünsüz (2) ne- (T/e) -almayan, -değil (Lat. önek) (1)
nasal passage (İng.) geniz yolu (13) nebat (T/e) bitki (1)
nasal vowel (İng.) genizsi ünlü (2) nebati (T/e) bitkisel (1)
nasale (Fra.) genizsil (11) Nebenbedeutung (Alm.) yananlam (10, 11, 19)
Nasalierung (Alm.) genizsilleşme (11, 19); Nebensatz (Alm.) yantümce (11, 19)
genizsilleştirme (19) nebülöz (T/e) bulutsu (1)
nasalisation (Fra.) genizsilleşme (11, 19); necat (T/e) kurtuluş (1)
genizsilleştirme (19) nécessitatif (Fra.) gereklik kipi (11, 19)
nasalisation (İng.) genizsileşme (2, 13);
necessitative (İng.) gereklik kipi (11, 19);
genizsilleşme (11, 19); genizsilleştirme (19)
gereklilik kipi (2)
nasalized vowel (İng.) geniz ünlüsü (2)
nedamet (T/e) yerinme (1)
Nasenlaut (Alm.) genizsil (11, 19)
needs analysis (İng.) gereksinim çözümlemesi
nasihat (T/e) öğüt (1)
(2, 3, 7, 12, Y); gereksinim saptanması (2)
nasip (T/e) yazgı payı (1) nefes (T/e) soluk (1)
naşi (T/e) dolayı, ötürü (1) nefi (T/e) olumsuzluk (11)
naşir (T/e) saçan, yayan, yayımcı, yayımlayan nefi edatı (T/e) olumsuzluk öğesi (11)
(1)
nefis (T/e) özvarlık (1)
national language (İng.) ulusal dil (2, 3, 7, 11,
19) nefret (T/e) iğrenme, tiksinme (1)
Nationalsprache (Alm.) ulusal dil (11, 19) nefret etmek (T/e) iğrenmek, tiksinmek (1)

101
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

negatif (T/e) eksi (eksi değer) , eksi yük, eksi neticede (T/e) sonuç olarak, sonunda (1)
yüklü, kara (resimde), olumsuz, yok gebelik neticelenmek (T/e) sonuçlanmak (1)
testi) (1) network (İng.) ağ (7)
Negation (Alm.) olumsuzluk (11, 19) Neubildung (Alm.) yeni sözcük (11, 19)
negation (İng.) olumsuzluk (2, 11, 19) neurolinguistics (İng.) beyin dilbilimi (3);
négation (Fra.) olumsuzluk (11, 19) beyindilbilim (7, Y); sinirdilbilim (19)
negation particle (İng.) olumsuzluk eki (11, 19) Neurolinguistik (Alm.) sinirdilbilim (19)
negative (İng.) olumsuz (2) neurolinguistique (Fra.) sinirdilbilim (19)
negative correlation (İng.) olumsuz bağıntı, neuter (İng.) yansız (2, 10, 11, 19)
olumsuz eşdeşleme (4) neutral (Alm.) yansız (10)
negative particle (İng.) olumsuz eki (2) neutral vowel (İng.) doğal ünlü (13)
negative politeness (İng.) uzaksak incelik (7) neutralisable opposition (İng.) yansızlaşabilir
negative pronoun (İng.) olumsuz adıl (7) karşıtlık (11, 19)
negative question (İng.) olumsuz soru (7) Neutralisation (Alm.) yansızlaşma (10, 11)
negative sentence (İng.) olumsuz tümce (11, neutralisation (Fra.) yansızlaşma (10, 11, 17, 19)
19) neutralisation (İng.) düzlenme (13);
negative transfer (İng.) olumsuz aktarım (7) yansızlaşma (2, 7, 10, 11, 13, 19)
negatively skewed distribution (İng.) sola neutralisierbare Opposition (Alm.)
çarpık dağılım (4) yansızlaşabilir karşıtlık (11, 19)
negativer Satz (Alm.) olumsuz tümce (11, 19) Neutralisierung (Alm.) yansızlaşma (19)
negotiated syllabus (İng.) uzlaşmalı izlence (12) neutre (Fra.) yansız (10, 11, 19)
negotiation of meaning (İng.) anlam Neutrum (Alm.) yansız (10, 11, 19)
söyleşmesi (7) nevale (T/e) yiyecek (1)
nehari (T/e) gündüzcü, yatısız (1) nevi (T/e) çeşit, tür (1)
nehir (T/e) ırmak (1) nevi şahsına münhasır (T/e) kendine özgü (1)
nekahet (T/e) sayrılık ertesi dönemi (1) nevroloji (T/e) sinirbilim (1)
nema (T/e) büyüme, gelişme, ürem (1) nevroz (T/e) sinirce (1)
neo- (T/e) yeni (Yun. önek) (1) new information (İng.) yeni bilgi (5, 13)
néogrammairiens (Fra.) yenidilbilgiciler (11, 19) nexus index (İng.) bükümlü dil (2)
neogrammarian(s) (İng.) yenidilbilgici(ler) (2, nezafet (T/e) temizlik (1)
11, 19) nezaket (T/e) incelik (1)
neologism (İng.) yeni sözcük (2, 11, 19); nezaketen (T/e) incelikle (1)
yeniyapım (7) nezaketsiz (T/e) kaba (1)
néologisme (Fra.) yeni sözcük (11, 19) nezaketsizlik (T/e) kabalık (1)
Neologismus (Alm.) yeni sözcük (11, 19) nezaret (T/e) gözaltı (1)
neolojizm (T/e) yenitüreti, yenitüretim (1) nezarete almak (T/e) gözaltına almak (1)
nesep (T/e) soy (1) nezd (T/e) kat, yan (1)
nesiç (T/e) doku (1) nezle (T/e) dumağı, ingin (1)
nesil (T/e) döl (hayvan için), kuşak (insan için) nicht-integriert (Alm.) bütünleşmemiş (19)
(1)
nicht-konsonantisch (Alm.) ünsüz olmayan (11,
nesir (T/e) düzyazı (1)
19)
nested construction (İng.) yuvalı kuruluş (8) nicht-markiert (Alm.) belirtisiz (19)
nesting (İng.) yerleşme (2, 11); yerleşim (19); nicht-spitz (Alm.) diyezleşmemiş (11, 19)
yuvalanma (8) nicht-tief (Alm.) bemolleşmemiş (11, 19)
nesting of construction (İng.) kuruluşların
nicht-vokalisch (Alm.) ünlü olmayan (11, 19)
örgütlenmesi (2)
nida (T/e) ünlem (1, 11)
neşcen (T/e) yayın yoluyla (1)
nida cümlesi (T/e) ünlem tümcesi (11)
neşe (T/e) sevinç (1)
niedriger Vokal (Alm.) alçak ünlü (11, 19)
neşeli (T/e) sevinçli, şen (1)
nifak (T/e) arabozukluğu, karıştırıcılık (1)
neşir (T/e) yayım (1)
nigori mark (İng.) ötümlü ünsüz işareti (2)
neşredilmek (T/e) yayımlanmak (1)
nihai (T/e) kesin, son, sona eriştiren (1)
neşretmek (T/e) yayımlamak, yaymak (1)
nihayet (T/e) son, sonunda (1)
neşriyat (T/e) yayım (1)
nihayetsiz (T/e) sonsuz, uçsuz bucaksız (1)
neşvünema (T/e) gelişme, yetişme (1)
nihilist (T/e) hiççi (1)
net (T/e) açık, belirgin, kesintili (1)
nihilizm (T/e) hiççilik (1)
netameli (T/e) tekinsiz (1)
nikbin (T/e) iyimser (1)
netice (T/e) sonuç (1)
nikbinlik (T/e) iyimserlik (1)

102
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

nimet (T/e) ergi, iyilik, kutsal verim (1) nominalisation (Fra.) adlaşma, adlaştırma (11,
nisaiye (T/e) kadın sayrılıkları (1) 19)
nisaiyeci (T/e) kadın sayrılıkları uzmanı (1) nominalisation (İng.) adlaşma (5, 11, 19);
nisap (T/e) yetersayı (1) adlaştırma (2, 7, 11, 19)
nispet (T/e) bağıntı, oran, ölçü (1) nominalisational suffix (İng.) adlaştırıcı (11)
nispet zamiri (T/e) ilgi adılı (11) Nominalisierung (Alm.) adlaşma, adlaştırma
nispeten (T/e) bir ölçüde, göre, oldukça (1) (11, 19)
nispi (T/e) bağıl, bağıntılı, görece, göreli (1) Nominalisierungssuffix (Alm.) adlaştırıcı (11,
19)
nişan (T/e) belirti, bellik, im, iz (1)
nominalism (İng.) adcılık (2)
niveau (Fra.) düzey (10, 11, 17, 19)
nominalist (T/e) adcı (1)
niveau de langue (Fra.) dil düzeyi (11, 17, 19)
nominalizer (İng.) adlaştırıcı (11, 19)
niveau figuratif (Fra.) betisel düzey (9)
nominalizing (İng.) adlaştırma (5)
niveau narratif (Fra.) anlatışa! düzey (9)
nominalizm (T/e) adcılık (1)
niveau thématique (Fra.) izleksel düzey (9)
Nominalsatz (Alm.) ad tümcesi (11, 19)
niyaz etmek (T/e) yakarmak (1)
Nominalstamm (Alm.) ad gövdesi (19)
niza (T/e) bozuşma, çekişme, kavga (1)
Nominalwurzel (Alm.) ad kökü (11, 19)
nizam (T/e) düzen, yol (1)
nominatif (Fra.) yalın durum (11, 19)
nizami (T/e) yasaca, yasal (1)
nominatif (T/e) yalın (1)
nizamname (T/e) tüzük (1)
nomination (Fra.) adlandırma (11, 19)
noa word (İng.) örtmece, tabu (2)
nomination (İng.) ad belirtme (12)
node (İng.) düğüm (2, 11, 19)
Nominativ (Alm.) yalın durum (11, 19)
noeme (İng.) dilbilim anlamı (2)
nominative (İng.) yalın durum (2, 11, 19)
noeud (Fra.) düğüm (8, 9, 11, 19)
nomonklatür (T/e) adlık, adlık dizgesi (1)
noeud central (Fra.) özeksel düğüm (8)
non- (T/e) -değil, -olmayan (Lat. önek) (1)
noeud de l‘action (Fra.) eylemin düğümü (9)
non arrondi (Fra.) düz (17)
noeud verbal (Fra.) eylemsel düğüm (8)
non finite (İng.) çekimsiz sözcük (2)
noise (İng.) engel (2); gürültü (2, 11, 19)
non standard (İng.) ölçün dışı (2)
noksan (T/e) eksik, eksiklik (1)
non-acceptable (İng.) kabul edilemez (12)
nokta (T/e) benek, dura (1)
non-animé (Fra.) cansız (11, 19)
noktai nazar (T/e) bakış açısı (1)
non-anterior (İng.) art (2)
noktalama (T/e) duralandırma (1)
non-aspirated (İng.) üflemesiz (13)
noktalı virgül (T/e) duralı çeke (1)
non-bémolisé (Fra.) bemolleşmemiş (8, 11, 17,
nom (Fra.) ad (8, 10, 11, 17, 19) 19)
nom abstrait (Fra.) soyut ad (11, 19) non-bloqué (Fra.) engelsiz (8, 11, 19)
nom collectif (Fra.) topluluk adı (11, 19) non-causative and non-suppressive voice
nom commun (Fra.) cins adı (11, 19); tür adı (19) (İng.) eksiz çatı (5)
nom concret (Fra.) somut ad (11, 19) nonce word (İng.) özel sözcük (2)
nom d‘agent (Fra.) eden adı (19) non(-)consonantal (İng.) ünsüz dışı (2); ünsüz
nom de nombre (Fra.) sayı adı (11, 19) olmayan (11, 19)
nom propre (Fra.) özel ad (11, 19) non-consonantique (Fra.) ünsüz olmayan (8,
nomad (T/e) göçebe (1) 11, 17, 19)
nombre (Fra.) sayı (8, 10, 11, 17, 19) non(-)continuant (İng.) süreksiz (2, 11, 19)
Nomen (Alm.) ad (10, 11, 19) non-defining clause (İng.) tanımlayıcı olmayan
Nomen agentis (Alm.) eden adı (19) tümcecik (7)
nomenclature (İng.) terimbilgisi (2) non-diésé (Fra.) diyezleşmemiş (8, 11, 19)
Nominalstamm (Alm.) ad gövdesi (11) nondistinctive feature (İng.) ayırıcı olmayan
nominal (İng.) ad kökenli (2, 7) özellik (2)
nominal (T/e) saymaca (1) non-favourite sentence (İng.) eksikli tümce (2)
nominal clause (İng.) ad öbeği (2) non-finite (İng.) bitimsiz (13)
nominal function (İng.) ad işlevi (2) non-finite verb (İng.) çekimsiz eylem (7)
nominal root (İng.) ad kökü (11, 19) non(-)flat (İng.) bemolleşmemiş (11, 19)
nominal scale (İng.) sınıflama ölçeği (4) non-glottalisé (Fra.) gırtlaksıllaşmamış (8)
nominal sentence (İng.) ad tümcesi (2, 11, 19) non-integrated (İng.) bütünleşmemiş (19)
nominal stem (İng.) ad gövdesi (11, 19) non-intégré (Fra.) bütünleşmemiş (19)
nominalisateur (Fra.) adlaştırıcı (11, 19) noninterface (İng.) karışmasız (7)

103
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

noninterface position (İng.) karışmasız tutum notional grammar (İng.) kavramsal dilbilgisi (2,
(7) 7)
non-linguistic (İng.) dil dışı (2) notional syllabus (İng.) kavramlar izlencesi (2);
non-marqué (Fra.) belirtisiz (10, 11, 17, 19) kavramsal izlence (3, 7, Y)
non-past (İng.) geçmiş dışı (7) notionnel (Fra.) kavramsal (17)
non-past tense (İng.) geçmiş dışı zaman (2) Notwendigkeitsform (Alm.) gereklik kipi (11,
non-reflexive (İng.) dönüşsüz (5) 19)
non-reflexive suppressive (İng.) dönüşsüz gizil noun (İng.) ad (2, 8, 10, 11, 19)
(5) noun clause (İng.) ad tümceciği (7)
nonrestrictive (İng.) geniş (15) noun phrase (İng.) ad dizilimi (8); ad öbeği (2, 7)
non-restrictive (İng.) sınırlamasız (2, 7) nouvelle (Fra.) kısa öykü (9)
nonsense form (İng.) anlamsız biçim (2) noyau (Fra.) çekirdek (11, 19)
non-sharp (İng.) diyezleşmemiş (11, 19) nöbet (T/e) keşik, sıra (1)
non-significant (İng.) özelliksiz (2) nötr (T/e) yansız (1)
non-standard language (İng.) ölçü-altı dil (16) nötralizasyon (T/e) etkisizleştirme,
nonstandart (İng.) ölçünsüz (15) yansızlaştırma (1)
non-standard (İng.) ölçündışı (7) nötralize etmek (T/e) yansızlaştırmak (1)
non-strident (İng.) boğuk (2, 11) NP (İng.) ad öbeği (7)
nonsuppressed expression (İng.) açık anlatım nuclear syllable (İng.) çekirdek hece (13)
(5) nucleus (İng.) çekirdek, hece çekirdeği (13)
non-syllabic (İng.) hece dışı (2) nucléus (Fra.) çekirdek (8, 11, 19)
non-text (İng.) metindışılık (2) nuisance variable (İng.) etkileyici değişken (4)
non-verbal (İng.) sözel olmayan (7) Nukleus (Alm.) çekirdek (11, 19)
non-vocalic (İng.) ünlü olmayan (11, 19) Nullmorphem (Alm.) sıfır biçimbirim (11, 19)
non-vocalique (Fra.) ünlü olmayan (8, 11, 17, Nullphonem (Alm.) sıfır sesbirim (19)
19) numaratör (T/e) sayıcı (1)
non-voisé (Fra.) titreşimsiz (8, 11, 17, 19); number (İng.) sayı (2, 10, 11, 19)
ötümsüz (19) numeral (İng.) sayı adı (11, 19)
Norm (Alm.) kural (10, 11, 19); norm (18) numeral adjective (İng.) sayı sıfatı (11, 19)
norm (İng.) kural (2, 10, 11, 19); norm (7, 18); Numerale (Alm.) sayı adı (11, 19)
ölçün (7) Numerus (Alm.) sayı (10, 11, 19)
norm (T/e) düzgü, kural, ölçü, örnek (1) numune (T/e) örnek (1)
normal (İng.) olağan (13) numunelik (T/e) göstermelik, örneklik (1)
normal (T/e) düzgülü, olağan (1) nur (T/e) aydınlık, ışık (1)
normal curve (İng.) düzgün dağılım eğrisi (4) nurani (T/e) aydınlık, ışıklı (1)
normal distribution (İng.) düzgün dağılım (4) nursery language (İng.) çocuk / bebek dili (2);
normal stress (İng.) olağan vurgu (13) çocuk dili (11)
normal subject (İng.) içsel özne (5) nutuk (T/e) söylev (1)
normatif (Fra.) kuralcı (11, 17, 19) nüans (T/e) ayırtı (1)
normatif (T/e) kuralcı (1) nüfuz (T/e) içine geçme, sinme, sözügeçerlik
normativ (Alm.) kuralcı (11, 19) (1)
normative (İng.) kuralcı (11, 19) nüfuz etmek (T/e) etkili olmak, içine geçmek
normative grammar (İng.) kuralcı dilbilgisi (7) (1)
normative linguistics (İng.) kuralcı dilbilim (2) nüfuzlu (T/e) sözügeçer (1)
norme (Fra.) kural (10, 11, 17, 19) nükleer (T/e) çekirdeksel (1)
norm-referenced test (İng.) ölçün temelli sınav nüksetmek (T/e) depreşmek (1)
(7) nükte (T/e) bulucuk (1)
norm-referenced test(ing) (İng.) düzgü odaklı nüktedan (T/e) bulucukçu (1)
sınav (4) nümayiş (T/e) gösteri (1)
nostalji (T/e) yurt özlemi, yurtsama (1) nüsha (T/e) elyazması, eşlem, sayı, tane,
nosyon (T/e) kavram (1) yazma (1)
not (T/e) değer (1) nüve (T/e) çekirdek (1)
notion (Fra.) kavram (10, 11, 19) nüzul (T/e) inme (1)
notion (İng.) kavram (10, 11, 12, 19)

104
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

occlusion (Fra.) kapantı (11, 19)


occlusive (Fra.) kapantılı (11, 17, 19)
occlusive (İng.) kapantılı (2, 11, 19)
occupation-specific test (İng.) meslek odaklı
sınav (4)
Oceanic linguistics (İng.) Okyanus dilleri bilimi
(2)
obelisk (T/e) dikili taş (1) odyovizüel (T/e) gör-işit (1)
Oberflächenstruktur (Alm.) yüzeysel yapı (11, odyovizüel metot (T/e) gör-işit yöntemi (1)
19) off glide (İng.) yan ünlü bitişi, yarı ünlü (2)
obje (T/e) nesne (1) offen (Alm.) açık (11, 19)
object (İng.) konu (2); nesne (2, 5, 7, 8, 11, 19); off-glide (İng.) gevşeme (11, 19)
tümleç (8) official language (İng.) resmi dil (2, 3, 7, 11, 19)
object deletion (İng.) nesne silimi (5); nesne offizielle Sprache (Alm.) resmi dil (11, 19)
silme (2); tümleç silmesi (8) ofis (T/e) işyeri (1)
object language (İng.) konu()dil (2, 10, 11, 19) ofset (T/e) çıkartmabaskı (1)
object raising (İng.) düzey çıkma (5) okey (T/e) oldu (1)
objective (İng.) amaç, hedef (7) okeylemek (T/e) oldulamak (1)
objective case (İng.) nesne durumu (2) old information (İng.) bilinen (5)
objective item (İng.) nesnel madde (4) oligarşi (T/e) takımerki (1)
objective pronoun (İng.) nesnel adıl (5) omits (İng.) yanıtlanmamış (4)
objective scoring (İng.) nesnel notlandırma (4) on glide (İng.) yarı ünlü başlangıcı (2)
objective test (İng.) nesnel sınav (4, 7) ondüle (T/e) dalgalı, kıvırcık, kıvrık, kıvrılmış
objectives (İng.) amaçlar (7) (1)
objectivisation (İng.) nesneleşme (5) one place predicate (İng.) bir adlı yüklem (2)
objectless (İng.) nesnesiz (5) one-parameter model (İng.) tek ölçütlü model
object-lesson technique (İng.) araçlı-ders (4)
uygulaması (12) one-tailed test (İng.) tek kuyruklu sınama (4)
Objekt (Alm.) nesne (11, 19); tümleç (10, 11, 19) Onomasiologie (Alm.) adbilim (11, 19)
objektif (T/e) çeker (fotoğrafçılık), mercek, onomasiologie (Fra.) adbilim (11, 19)
nesnel (1) onomasiologique (Fra.) adbilimsel (17)
objektivizm (T/e) nesnelcilik (1) onomasiology (İng.) adbilim (11, 19)
Objektsprache (Alm.) konudil (10, 11, 19) onomastics (İng.) adbilim (2, 10, 11);
objet (Fra.) nesne (11, 19) özeladbilim (19)
objet modal (Fra.) kipsel nesne (9) Onomastik (Alm.) adbilim (11); özeladbilim (19)
objet valeur (Fra.) değer nesne (9) onomastique (Fra.) adbilim (10, 11); özeladbilim
obligasyon (T/e) yükümlülük (1) (19)
obligative mood (İng.) yükümlülük kipi (2) onomathesia (İng.) adlandırma (2)
obligatorische Transformation (Alm.) zorunlu onomatology (İng.) adbilim (2)
dönüşüm (11, 19) onomatope (T/e) yansıma (1)
obligatory rules (İng.) zorunlu kurallar (2) onomatopée (Fra.) yansıma (8, 10, 11, 17, 19)
obligatory transformation (İng.) zorunlu onomatopeic word (İng.) yansımalı sözcük (2);
dönüşüm (2, 11, 19) yankı-sözcük (16)
obliger (İng.) zorlayıcı (5) onomatop(o)eia (İng.) yansıma (2, 5, 10, 11, 13,
oblique case (İng.) yalın dışı durum (2) 19); yansımalı sözcük (7)
observasyon (T/e) gözlem (1) Onomatopoie (Alm.) yansıma (11, 19)
observation (İng.) gözlem (2) onset (İng.) hece başlangıcı (2)
observational adequacy (İng.) gözlem yeterliği ontogeny (İng.) birey dil tarihçesi (2)
(2) ontoloji (T/e) varlıkbilim (1)
observatuvar (T/e) gözlemevi (1) opacity (İng.) geçirimsizlik (2)
observed score (İng.) gözlemlenmiş sonuç (4) opaque (İng.) geçirimsiz (2)
obskürantist (T/e) karanlıkçı (1) open (İng.) açık (2, 11, 13, 19); geniş (13)
obskürantizm (T/e) karanlıkçılık (1) open class (İng.) açık küme (7)
obstruent (İng.) duraklamalı ünsüz (2) open class word (İng.) içerik sözcüğü (2)
obstrüksiyon (T/e) engelleme (1) open ended question (İng.) açık uçlu soru (7)
obviate (İng.) özne dışı üçüncü kişi (2) open expression (İng.) açık anlatım (5)
occlusif (Fra.) kapantılı (8) open juncture (İng.) açık geçiş (2)

105
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

open set (İng.) açık uçlu dizi (7) Oral (Alm.) ağızsıl (11, 19)
open syllable (İng.) açık hece (13) oral (Fra.) ağızsıl (8, 17)
open-ended question (İng.) açık uçlu soru (4) oral (İng.) ağız (13); ağızsı (2); ağızsıl (11, 19);
opening (İng.) açıklık, açıklık derecesi, açılma sözel (7)
(11, 19); açış (12); genişleme (13) oral approach (İng.) sözel yaklaşım (7)
operant conditioning (İng.) yönlendirici oral cavity (İng.) ağız boşluğu (2, 13)
koşullama (7) oral culture (İng.) sözel kültür (7)
operasyon (T/e) eylemce (harekât), işlemce oral interview (İng.) konuşma sınavı, mülakat
(ameliyat), işlem (1) (4)
opératoire (Fra.) işlemsel (17) oral literature (İng.) sözlü edebiyat (2)
operator (İng.) ilk işlemci (7) Oral Method (İng.) Sözlü Yöntem (12)
operatör (T/e) işletmen (uygulayım), yarman oral passage (İng.) ağız yolu (13)
(1) Oral Proficiency Interview (İng.) Konuşma
OPI (İng.) Konuşma Yeterlik Sınavı (4) Yeterlik Sınavı (4)
oportünist (T/e) günoğlu (1) orale (Fra.) ağızsıl (11, 19)
oportünizm (T/e) günoğluculuk (1) orateur (Fra.) aytaç (9)
Opponent (Alm.) karşıçıkan (11) Oratio obliqua (Alm.) dolaylı anlatım (11, 19)
opponent (İng.) karşıçıkan (11); karşıtdaş (16) Oratio recta (Alm.) dolaysız anlatım (11, 19)
opposant (Fra.) karşıçıkan (11) oratoire (Fra.) aytamlık (9)
Opposition (Alm.) karşıtlık (10, 11, 19) oratorical speech (İng.) söylev türü konuşma
opposition (Fra.) karşıtlık (8, 10, 11, 17, 19) (2)
opposition (İng.) karşıtlık (2, 7, 10, 11, 19) order (İng.) düzen (2, 11, 19); takım (19)
opposition bilatérale (Fra.) ikiyanlı karşıtlık (8, order marker (İng.) konumlayıcı (5)
11, 19) order of acquisition (İng.) edinim sırası (7)
opposition binaire (Fra.) ikili karşıtlık (11, 19) order of informativity (İng.) bilgi düzeni (2)
opposition constante (Fra.) sürekli karşıtlık (8, ordering of rules (İng.) kural sıralaması (2)
11, 19) ordinal number (İng.) sıra sayısı (2, 7)
opposition équipollente (Fra.) eş()öğeli ordinal scale (İng.) sıralama ölçeği (4)
karşıtlık (8, 11, 19) ordinary language (İng.) gündelik dil (2)
opposition graduelle (Fra.) dereceli karşıtlık (8) Ordnung (Alm.) düzen (11, 19); takım (19)
opposition isolée (Fra.) tekil karşıtlık (8, 11, 19) ordre (Fra.) düzen (11, 19); takım (19)
opposition multilatérale (Fra.) çok(-)yanlı ordre accusé (Fra.) belirgin düzen (8)
karşıtlık (8, 11, 19) ordre de procès (Fra.) kılınış (11, 19)
opposition neutralisable (Fra.) yansızlaşabilir ordre mitigé (Fra.) ılımlı düzen (8)
karşıtlık (8, 11, 19) organes de la parole (Fra.) ses örgenleri (8, 11,
opposition phonologique (Fra.) sesbilimsel 19)
karşıtlık (8) organizasyon (T/e) düzen, düzenleme, örgüt,
opposition privative (Fra.) eksik öğeli karşıtlık örgütleme (1)
(8, 11, 19) organizatör (T/e) düzenleyen, düzenleyici,
opposition proportionnelle (Fra.) orantılı örgütçü, örgütleyici (1)
karşıtlık (8, 11, 19) organize etmek (T/e) düzenlemek, kurmak,
opposition supprimable (Fra.) silinebilir örgütlemek (1)
karşıtlık (8) organs of speech (İng.) konuşma aygıtı (2); ses
optatif (Fra.) istek kipi (11, 19) aygıtı (11); ses örgenleri (8, 11, 19)
Optativ (Alm.) istek kipi (11, 19) oriented (İng.) yöneltimli (14)
optative (İng.) istek kipi (11, 19) origin of language (İng.) dil kökeni (2)
optative mood (İng.) istek kipi (2) orijin (T/e) kaynak, köken (1)
optimal distribution (İng.) dağılımsal denge orijinal (T/e) değişik (1); özgün (1, Y)
(13)
orijinalite (T/e) değişiklik, özgünlük, yenilik (1)
optimist (T/e) iyimser (1)
Orkhun Inscriptions (İng.) Orhun Yazıtları (13)
optimizm (T/e) iyimserlik (1)
ornitolog (T/e) kuşbilimci (1)
optimum age hypothesis (İng.) uygun yaş
ornitoloji (T/e) kuşbilim (1)
varsayımı (7)
Oronymie (Alm.) dağ adları bilimi (19)
optional rule (İng.) seçimli kural (2)
oronymie (Fra.) dağ adları bilimi (19)
optional transformation (İng.) seçimlik
oronymy (İng.) dağ adları bilimi (19)
dönüşüm (11, 19)
orthoepy (İng.) ölçünlü söyleyiş (2)
oraison funèbre (Fra.) ağıt söylevi (9)
orthographe (Fra.) yazım (10, 11, 17, 19)

106
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

Orthographie (Alm.) yazım (10, 11, 19) otomasyon (T/e) özdevinim (1)
orthography (İng.) yazı (7); yazım (10, 11, 13, otomatik (T/e) özdevimli (1)
19) otomatizm (T/e) özdevim (1)
orthographic word (İng.) yazımsal sözcük (2) otomotiv (T/e) özgidimli (1)
orthography (İng.) yazım (2) otonom (T/e) özerk (1)
Orthophonie (Alm.) sağsöyleyiş, sözdüzeltim otonomi (T/e) özerklik (1)
(19) otopsi (T/e) gözlegörü (1)
orthophonie (Fra.) doğru sesleme (8); otorite (T/e) sözdinletirlik, sözügeçerlik, yetke,
sağsöyleyiş, sözdüzeltim (19) yetkili, yetkili kişi, yüksek yetkili (kişi)
orthophony (İng.) sağsöyleyiş, sözdüzeltim (19) (bilimde), yüksekgörevli (yönetim ve
Ortsadverb (Alm.) yer belirteci (11, 19) siyasal yaşamda) (1)
oryan (T/e) doğu (1) otoriter (T/e) baskılı, baskın, sözdinletir,
oryantal (T/e) doğulu, doğusal (1) sözügeçer, yetkili (1)
oryantalist (T/e) doğubilimci (1) Ottoman Poetry (İng.) Divan Şiiri (13)
oryantalistik (T/e) doğubilim (1) Ottoman script (İng.) eski yazı (13)
oryantalizm (T/e) doğubilim (1) Ottoman Turkish (İng.) Osmanlıca (13)
oryantasyon (T/e) yön, yöneltme, outer closure (İng.) dış kapamalı (2)
yönlendirme, yönlenme (1) outfit (İng.) ölçüt dışında olan (4)
oryantasyon merkezi (T/e) yönlendirme output (İng.) çıkı, çıkım (16); çıktı (2, 7)
merkezi (1) output (T/e) çıktı (1)
oscillograph (İng.) ses dalgaları yazım aygıtı (2) ouvert (Fra.) açık (8, 11, 17, 19)
osmoz (T/e) geçişme (1) ouverture (Fra.) açıklık, açılma (11, 19)
ostensive definition (İng.) gösterimsel tanım oval (T/e) söbe, yumurtamsı (1)
(2)
overcorrection (İng.) aşın düzeltmecilik (2)
oşinograf (T/e) denizbilimci (1)
over-extension (İng.) aşırı genişletme (7)
oşinografi (T/e) denizbilim (1)
overgeneralisation (İng.) aşırı genelleme (2)
otantik (T/e) gerçek, sağlam (1)
overgeneralization (İng.) aşırı genelleme (3, 7)
oto- (T/e) kendi, kendiliğinden, kendine (Yun.
overlapping (İng.) örtüşen (2)
önek) (1)
over-regularization (İng.) aşırı kurallaştırma (7)
otoban (T/e) hızyolu (1)
overt (İng.) açık (2)
otobiyografi (T/e) özgeçmiş, özyaşam öyküsü
(1)
overtone (İng.) yan anlam (2)
otodidakt (T/e) özöğrenimli (1) oxytone (İng.) sondan vurgulu (2)
otokrasi (T/e) saltıkçı yönetim, saltıkçılık (1) oxytone language (İng.) sondan vurgulu dil (2)
otokrat (T/e) saltıkçı (1) oynaklanma (T/s) eklemlenme (11)
otokritik (T/e) özeleştiri (1)
otokton (T/e) yerli (1)

Öffnung (Alm.) açıklık, açılma (11, 19)


Öffnungsgrad (Alm.) açıklık derecesi (11, 19)
ömür (T/e) yaşam (1)
örf (T/e) gelenek, töre (1)
örfi (T/e) geleneksel (1)
örfi idare (T/e) sıkıyönetim (1)
özür (T/e) bağışıt, eksiklik, engel (1)
ö- (T/e) gerçek, iyi (Yun. önek) (1)
ödem (T/e) şişlik, yangısız şiş (1)

paha (T/e) değer, eder (1)


pair work (İng.) ikili çalışma (7, 12)
paire minimale (Fra.) en küçük çift (11, 19)
paired associate (İng.) çağrışım çifti (12)
paired-associate learning (İng.) eşleşmeli
çağrışımsal öğrenme (7)
pak (T/e) arı, temiz (1)

107
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

pakt (T/e) antlaşma (1) parabole (Fra.) mesel (9)


palaeography (İng.) eski yazı bilimi (2) paradigm (İng.) dizi (10, 11, 18, 19); örnekçe (7);
Palatal (Alm.) damaksıl (11, 19) örneklem (2); paradigma (18, 19)
palatal (Fra.) damaksıl (8) Paradigma (Alm.) dizi (10, 11, 18, 19);
palatal (İng.) damaksı (13); damaksıl (2, 7, 19); paradigma (18, 19)
dilönü-sertdamak (13) paradigma (İta.) dizi (8)
palatal fricative (İng.) hışırtılı (11, 19) paradigmatic (İng.) çekimsel (12, 16); dizisel (2,
palatal harmony (İng.) büyük ünlü uyumu (11, 10, 11, 19); düşey (12); örneksemeli (16);
19) seçimsel (12)
palatal vowel (İng.) damaksıl (11) paradigmatic axis (İng.) dikey eksen (2)
palatale (Fra.) damaksıl (8, 11, 19) paradigmatic relation (İng.) dizisel bağıntı (11,
Palatalharmonie (Alm.) büyük ünlü uyumu (11, 19)
19) paradigmatic relations (İng.) yatay ilişkiler (7)
palatalisation (Fra.) damaksıllaşma (11, 19); paradigmatics (İng.) dizibilim (11, 19)
damaksıllaştırma (19) Paradigmatik (Alm.) dizibilim (11, 19)
palatalisation (palatalization) (İng.) paradigmatique (Fra.) dizibilim (11, 19); dizisel
damaksıllaşma (2, 7, 11, 19); (9, 10, 11, 17, 19)
damaksıllaştırma (19) paradigmatisch (Alm.) dizisel (10, 11, 19)
palatalised (İng.) damaksıllaşmış (2) paradigmatische Relation (Alm.) dizisel bağıntı
Palatalisierung (Alm.) damaksılaşma (11, 19); (11, 19)
damaksıllaştırma (19) paradigme (Fra.) dizi (10, 11, 17, 19); paradigma
palatal-l (İng.) ince-l (13) (19)
palate (İng.) damak (2, 13) paradoks (T/e) aykırıkanı, yanıltmaç (1)
palatogram (İng.) damak çizim (2) paragogue (İng.) son ses eklemeli (2)
palatography (İng.) damaksıl söyleyiş bilgisi (2) paragraf (T/e) bölümce (1)
paleo- (T/e) eski (Yun. önek) (1) paragraph (İng.) bölümce (7); bölüntü (2)
paleografi (T/e) eskiyazı bilgisi (1) paralanguage (İng.) öte dil (2)
paleontoloji (T/e) taşılbilim (1) paralel (T/e) enlem (1); koşut (1, Y)
palillogie (Fra.) sözcük yinelemesi (9) paralellik (T/e) benzerlik (1); koşutluk (1, Y)
palindrome (İng.) ikil okumalı sözcük (2) paralinguistic (İng.) dilötesi (2, 7)
palyatif (T/e) etkisiz, geçici (1) paralinguistic features (İng.) ötedil özellikleri
(2)
pamphlet (Fra.) yergilik (9)
paralitik (T/e) inmeli (1)
pan- (T/e) bütün, tüm (Yun. önek) (1)
paralizi (T/e) inme (1)
panchronic (İng.) tümsüremli (19)
parallel form (İng.) eşdeğer biçim (4)
Panchronie (Alm.) tümsürem (19)
parallel form reliability (İng.) eşdeğer biçim
panchronie (Fra.) tümsürem (19)
güvenirliği (4)
panchronique (Fra.) tümsüremli (19)
parallelism (İng.) koşutluk (2)
panchronisch (Alm.) tümsüremli (19)
parametre (T/e) değişken, değiştirgen,
panchrony (İng.) tümsürem (19)
evrendeğer (1)
pandialectal (İng.) tüm lehçesel (2)
parametric linguistics (İng.) bileşke dilbilimi (2)
pandül (T/e) sarkaç (1)
parankima (T/e) özekdoku (1)
panel (T/e) toplugörüşme (1)
paranoya (T/e) yansıtımca (1)
panik (T/e) ürkü (1)
parantez (T/e) ayraç (1, 11)
pankart (T/e) duyurumluk (1)
Paraphrase (Alm.) açımlama (11, 19)
panorama (T/e) toplu görünüm (1)
paraphrase (Fra.) açımlama (11, 19)
pansiyon (T/e) barınak (1)
paraphrase (İng.) açımlama (2, 7, 11, 12, 13, 19);
pansiyoncu (T/e) barınakçı (1)
eş-anlatım (12); eşsöz (12)
pansiyonculuk (T/e) barınakçı (1)
Paraphrasierungstransformation (Alm.)
pansiyoner (T/e) barınıcı (1)
açımlamalı dönüşüm (11, 19)
pant- (T/e) bütün, tüm (Yun. önek) (1)
paraphrasing transformation (İng.) açımlamalı
panteist (T/e) kamutanrıcı (1)
dönüşüm (11, 19)
panteizm (T/e) kamutanrıcılık (1) paraplasm (İng.) yeni yapım sözcük (2)
panter (T/e) pars (1) parasitic (İng.) iç türemeli (2)
panto- (T/e) bütün, tüm (Yun. önek) (1) parasynthesis (İng.) türetme ekli yapı (2)
papyekuşe (T/e) kaymakkâğıt (1)
Parataxe (Alm.) yanaşık sıralam (19)
para- (T/e) boyunca, çevresinde, doğru , karşı, parataxe (Fra.) yanaşık sıralam (19)
ötesinde, üstünde, yanında (Yun. önek) (1)

108
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

parataxis (İng.) bağlaçsız birleşim (2); yanaşık particularité (Fra.) özellik (8)
sıralam (19) particule (Fra.) ilgeç (10, 11, 17, 19)
paratexte (Fra.) metin dışı (9) particule de négation (Fra.) olumsuzluk öğesi
paratoner (T/e) yıldırımlık, yıldırımsavar (1) (11, 19)
parazit (T/e) asalak, ekti (1) particule interrogative (Fra.) soru eki (11, 19)
parazitoloji (T/e) asalakbilim (1) particle (İng.) parçacık (7)
parcours génératif (Fra.) genel izlem (9) partie du discours (Fra.) sözcük türü (11, 19)
parça (T/e) bölecik (1) Partikel (Alm.) ilgeç (10, 11, 19)
pardesü (T/e) yağmurluk (1) partisip (T/e) ortaç (1)
pardon (T/e) bağışlayın, bağışlayınız (1) partitive (İng.) parçacıl tanımlık (2)
parent language (İng.) anadil (2) partizione (İta.) bölümleme (8)
parenté linguistique (Fra.) dil akrabalığı (17) Partizip (Alm.) ortaç (11, 19)
Parenthese (Alm.) ayraç (19) Partizipium (Alm.) ortaç (11)
parenthèse (Fra.) ayraç (11, 19) parts of speech (İng.) sözcük türü (7)
Parenthesis (Alm.) ayraç (11) part-score analysis (İng.) bölümsel sonuç
parenthesis (İng.) ayraç (2, 11, 19) çözümlemesi (4)
parenthetical clause (İng.) ara()tümce (2, 11, pasaj (T/e) bölüm, geçit, parça (yazıda) (1)
19) pasaport (T/e) geçiş belgesi, geçişlik (1)
parenthétisation (Fra.) ayraçlama (11, 19) pasif (T/e) edilgen (1, Y); edilgin (Y); etkisiz,
park (T/e) durguluk, gezilik (1) eylemsiz (1)
parkur (T/e) yarışyolu (1) pasifikasyon (T/e) barışlandırma (1)
parler (Fra.) ağız (10, 11, 17, 19) pasigraphy (İng.) genel geçer yazım (2)
parodi (T/e) gülünçleme (1) paso (T/e) yol kimliği (1)
parole (Fra.) konuşma (11, 19); söz (8, 10, 11, 17, pass mark (İng.) başarı notu, geçiş notu (4)
19) passage item (İng.) metin maddesi (4)
parole (İng.) kişisel söz (16); söz (2, 8, 10) passé (Fra.) geçmiş zaman (11, 19)
paromasis (İng.) ses benzeşimi (2) passé défini (Fra.) belirli geçmiş zaman (11, 19)
paronomase (Fra.) ses()benzeşimi (9, 11, 19) passé indéfini (Fra.) belirsiz geçmiş zaman (11,
paronomasia (İng.) kökteşleme (2); ses 19)
benzeşimi (19) passé indéterminé (Fra.) belirsiz geçmiş
Paronomasie (Alm.) sesbenzeşimi (11, 19) zaman (11, 19)
paronomasis (İng.) sesbenzeşimi (11) passé simple (Fra.) belirli geçmiş zaman (9, 11,
paronomastique (Fra.) sesbenzeşimsel (8) 19)
paronym (İng.) eş köklü sözcük (2) passif (Fra.) edilgen (8, 17)
paronyme (Fra.) okşar (19) Passiv (Alm.) edilgen çatı, edilgen eylem (11,
Paronymie (Alm.) okşarlık (19) 19)
paronymie (Fra.) okşarlık (19) passive (İng.) edilgen (2, 5, 7)
Paronymon (Alm.) okşar (19) passive language knowledge (İng.) edilgen dil
paronymous (İng.) okşar (19) bilgisi (7)
paronymy (İng.) okşarlık (19) passive verb (İng.) edilgen eylem (11); edilgen
paroxytone (İng.) sondan önce vurgulu (2) çatı (19)
passive vocabulary (İng.) edilgen sözcük bilgisi
parsel (T/e) yerbölüm (1)
(4); edilgen sözvarlığı (7)
parsellemek (T/e) yerbölümlemek (1)
passive voice (İng.) edilgen çatı (2, 11, 19)
parsing (İng.) çözümleme (2)
passivisation (İng.) edilgenleştirme (2)
part of speech (İng.) sözcük türü (2, 11, 19)
Passivum (Alm.) edilgen çatı, edilgen eylem
part taym (part time) (T/e) yarım gün
(11)
(çalışma) (1) past (İng.) geçmiş (2); geçmiş zaman (11, 19)
parte (İta.) bölüm (8)
past definite (İng.) belirli geçmiş zaman (11,
parti (T/e) bölüm, eğlence, eğlenti, kazanç, 19)
vurgun, yöndeşlik (1) past indefinite (İng.) belirsiz geçmiş zaman
partial assimilation (İng.) yaklaşık benzeşim (2) (11, 19)
partial devoicing (İng.) yarı ötümsüzleşme (13) past participle (İng.) geçmiş zaman ortacı (2)
partial recurrence (İng.) parçalı yineleme (2) past perfect (İng.) belirli geçmiş zaman (11,
participant (İng.) katılan (2); katılımcı (7) 19); geçmişte geçmiş zaman (2)
participe (Fra.) ortaç (9, 11, 17, 19) past tense (İng.) geçmiş zaman (2, 7, 8)
participle (İng.) eylemsi (12); ortaç (2, 7, 11, 19) pastiche (Fra.) benzek (9)
particle (İng.) ilgeç (2, 10, 11, 19); parçacık (2) pastoral (T/e) çobanlama (1)

109
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

paten (T/e) kayakça, kayakkabı (1) pejorative (İng.) aşağılayıcı (2, 11, 19);
patent (T/e) buluşbelgesi, tekel (1) küçültücü (2)
patetik (T/e) dokunaklı (1) pen- (T/e) neredeyse (Lat. önek) (1)
path analysis (İng.) ilişki çözümlemesi (4) pense (T/e) kıskaç (1)
pathétique (Fra.) dokunaklı (9) pensée créative et globale (Fra.) yaratıcı ve
patient (İng.) erek (2); etkilenen (5, 13); katılan genel düşünce (9)
(2) pentür (T/e) boyam, boyar (1)
patient deletion (İng.) etkilenen silimi (5) per- (T/e) aracılığıyla (Lat. önek) (1)
patika (T/e) keçiyolu (1) perakende (T/e) azar azar (yapılan, satılan),
patinaj (T/e) kayakça ile kayma, kayma (1) tekten (1)
patois (Fra.) ağız (8, 11); taşra ağzı (19) perakendeci (T/e) tektenci (1)
patois (İng.) yerellehçe (2); taşra ağzı (19) percentile (İng.) yüzde (4)
patriarkal (T/e) ataerkil (1) percentile band (İng.) yüzde aralığı (4)
patron (T/e) başçı, biçintilik, işveren (1) percentile rank (İng.) sınıflama yüzdesi (4)
patronymic (İng.) baba kökenli ad (2) perception (İng.) algılama (2, 7)
pattern (İng.) örgü (8, 12); örüntü, yapı (2) peregrenism (İng.) yabancı sözcük (2)
pattern (T/e) biçit (1) perestiş etmek (T/e) tapınmak, tapmak (1)
pattern drill (İng.) yapı alıştırması (2) perestişkâr (T/e) tutkun, vurgun (1)
pattern practice (İng.) kalıp alıştırması, örüntü perfect (İng.) bitmişlik (7)
alıştırması (7); örgü alıştırması (12) perfect aspect (İng.) bitmişlik görünüşü (11, 19)
Pause (Alm.) durak (10, 11, 19) perfect tense (İng.) bitmişlik zamanı (2)
pause (Fra.) ara verme (9); durak (8, 10, 11, 19) perfective aspect (İng.) bitmişlik görünüşü (2,
pause (İng.) durak (2, 10, 11, 13, 19) 7, 11, 19)
pausing (İng.) duraklama (7) perfeksiyonist (T/e) yetkinci (1)
payan (T/e) sınır, son (1) perfeksiyonizm (T/e) yetkincilik (1)
paybent (T/e) ayakbağı, köstek (1) Perfekt (Alm.) belirli geçmiş zaman (11, 19)
paye (T/e) aşama, derece (1) perfektive Aktionsart (Alm.) bitmişlik görünüşü
paye vermek (T/e) değer vermek (1) (11, 19)
payidar (T/e) durucu, kalımlı, sürekli (1) Perfektum (Alm.) belirli geçmiş zaman (11)
payimal (T/e) ayak altında kalmış, çiğnenmiş performance (Fra.) edim (9, 10, 11, 17, 19)
(1) performance (İng.) dil kullanımı (2, 15); edim (2,
payitaht (T/e) başkent (1) 4, 7, 8, 10, 11, 19); söz dökümü (16)
payplayn (pipe-line) (T/e) boru yolu (1) performance objective (İng.) edimsel erek (7)
peak (İng.) hece ortası (13) performance test (İng.) edim sınavı (4)
peak of prominence (İng.) hece doruğu (2) performans (T/e) başarım (1, Y); edim (Y)
pedagog (T/e) eğitbilimci, eğitimci (1) Performanz (Alm.) edim (10, 11, 19)
pedagogical grammar (İng.) eğitim amaçlı performatif (Fra.) edimsel (9, 19); edimsel
dilbilgisi (2); öğretimsel dilbilgisi (7) gerçekleştirici (11); gerçekleştirici (19)
pedagoji (T/e) eğitbilim, eğitim (1) performativ (Alm.) edimsel, gerçekleştirici (11,
pedal (T/e) ayaklık (1) 19)
peder (T/e) baba (1) performative (İng.) edimsel (2, 5, 7, 19); edimsel
pederşahi (T/e) ataerkil (1) gerçekleştirici (11); gerçekleştirici (19)
pedigree theory (İng.) dil ailesi kuramı (2) performatives (İng.) sözedimler (12)
pedolog (T/e) çocukbilimci (1) pergel (T/e) yayçizer (1)
pedoloji (T/e) çocukbilim (1) peri- (T/e) çepeçevre, çevresinde (Yun. önek)
(1)
peer group (İng.) akran kümesi (2, 7); yaşıt
période (Fra.) sıralama (9)
kümesi (2); yaşıtlar kümesi (15)
peripatetizm (T/e) gezimcilik (1)
peer teaching (İng.) akran öğretimi (7); arkadaş
péripétie (Fra.) beklenmedik olgu (9)
kümesi içinde öğretim (3)
pehlivan (T/e) güreşçi (1) Periphrase (Alm.) dolaylama (11, 19)
pejmürde (T/e) dağınık, eski püskü, yırtık périphrase (Fra.) dolaylama (9, 11, 19)
pırtık (1) periphrasis (İng.) dolaylama (2, 11, 19)
pejoratif (T/e) yermeli (1) périssologie (Fra.) kıtık (9)
péjoratif (Fra.) aşağılayıcı (11, 19) perişan (T/e) acınsı, dağınık, darmadağın,
pejoration (İng.) anlam kötülenmesi (2) ezgin (1)
pejorativ (Alm.) aşağılayıcı (11, 19) periton (T/e) karınzarı (1)
peritonit (T/e) karınzarı yangısı (1)

110
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

periyodik (T/e) aralıklı, dönemsel, sürekli, peşin hüküm (T/e) önyargı (1)
sürekli yayın (1) peşinat (T/e) öndelik (1)
perlocution (Fra.) etki()söz (9, 11, 17, 19) peşpeşe (T/e) birbiri ardından (1)
perlocution (İng.) etki()söz (2, 11, 19); PET (İng.) Başlangıç Düzeyi İngilizce Sınavı (4)
yaptırımsal etki (16) petroglyph (İng.) eski taş yazısı (2)
perlocutionary act (İng.) etkisöz (7); söz ile petrol (T/e) akaryakıt, yeryağı (1)
etkileme (12) peyda etmek (T/e) edinmek, ortaya çıkarmak
Perlokution (Alm.) etki()söz (11, 19) (1)
permissive aspect (İng.) kalıcılık görünüşü (2) peyda olmak (T/e) ortaya çıkmak (1)
permutable (Fra.) değişili (8) peyderpey (T/e) azar azar, bölüm bölüm (1)
Permutation (Alm.) değişi (10, 11, 19); değiştiri peygamber (T/e) yalvaç (1)
(11, 19) peyk (T/e) uydu (1)
permutation (Fra.) değişi (10, 11, 17, 19); peyman (T/e) ant (1)
değiştiri (11, 19) peymane (T/e) içki bardağı (1)
permutation (İng.) değişi (10, 11, 19); değiştiri peyzaj (T/e) kır resmi (1)
(11, 19); yer değiştirme (2) Phänomen (Alm.) görüngü (18)
peron (T/e) yanaşlık (1) phantom word (İng.) yanıltıcı biçim (2)
persistence in autonomous learning (İng.) Pharyngal (Alm.) boğazsıl (11, 19)
özerk öğrenmede ısrar (14) pharyngale (Fra.) boğazsıl (11, 19)
persistence in overcoming obstacles (İng.) pharyngalisation (Fra.) boğazsıllaşma,
engellerin üstesinden gelmek için ısrar (14) boğazsıllaştırma (19)
Person (Alm.) kişi (10, 11, 19) Pharyngalisierung (Alm.) boğazsıllaşma,
person (İng.) kişi (2, 10, 11, 19) boğazsıllaştırma (19)
person discriminability (İng.) birey pharyngeal (İng.) boğazsıl (2, 11, 19); yutak (13)
ayırdedilebilirliği (4) pharyngeal cavity (İng.) gırtlak boşluğu (2);
person oriented elaborated code (İng.) kişi yutak boşluğu (13)
yönelimli geniş düzenek (15) pharyngealisation (İng.) boğazsıllaşma,
personal ending (İng.) kişi eki (2, 11, 19) boğazsıllaştırma (19)
personal pronoun (İng.) kişi adılı (7, 11, 19) pharynx (İng.) yutak (13)
personal responsibility orientation model phase of articulation (İng.) söyleyiş aşaması (2)
(İng.) kişisel sorumluluk yöneltimi modeli (14) phatic (İng.) ilişkisel (2); söz açıcı (12)
Personalendung (Alm.) kişi eki (11, 19) phatic communion (İng.) ilişki işlevi (7)
personality factor (İng.) kişilik etmeni (12) phatic function (İng.) ilişki işlevi (2, 11, 19)
personality test (İng.) kişilik sınavı (4) phatische Funktion (Alm.) ilişki işlevi (11, 19)
personality variables (İng.) kişisel değişkenler phème (Fra.) sesbirimcik (10, 11, 17, 19)
(7) phememe (İng.) birimcil (2)
Personalpronomen (Alm.) kişi adılı (11, 19) phémème (Fra.) sesbirimcik demeti (10, 11, 17,
personel (T/e) görevliler (1) 19)
personne (Fra.) kişi (10, 11, 19) phenomen (İng.) görüngü (18)
personnification (Fra.) kişileşme (9) phenomenon (İng.) görüngü (2)
perspektif (T/e) görünge (1) Philologie (Alm.) betikbilim (10, 11, 19)
pertavsız (T/e) büyüteç (1) philologie (Fra.) betikbilim (10, 11, 17, 19)
pertinence (Fra.) ayırıcılık (10, 11); belirginlik (8, philologie comparée (Fra.) karşılaştırmalı
10, 11, 17, 19) betikbilim (17)
pertinent (Fra.) ayırıcı (10); belirgin (8, 10, 17, philology (İng.) betikbilim (8, 10, 11, 19); dilcilik
19)
(2); filoloji (2, 7)
peruk (T/e) takma saç (1)
philosophical grammar (İng.) kavramsal
peruka (T/e) takma saç (1)
dilbilgisi (2)
perva (T/e) çekinme, korku, sakınma (1)
philosophy (İng.) düşünbilim (16)
pervasız (T/e) çekinmesiz, korkusuz,
philosophy of language (İng.) dil felsefesi (2)
sakınmasız (1)
phobia (İng.) ürküntülü davranış (16)
peryot (T/e) süre aralığı (1)
Phon (Alm.) ses (19)
pesimist (T/e) karamsar, kötümser (1)
phonaesthetics (İng.) ses simgeciliği (2)
pesimizm (T/e) karamsarlık, kötümserlik (1)
Phonation (Alm.) sesleme (10, 11, 19)
pespaye (T/e) alçak, soysuz (1)
phonation (Fra.) sesleme (8, 10, 11, 17, 19)
peş (T/e) arka (1)
phonation (İng.) sesleme (2, 10, 11, 19); ünleme
peşin (T/e) ön, önceden, önden (1) (13)

111
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

phone (Fra.) ses (19) phonics (İng.) ses okuma bilgisi (2)
phone (İng.) selenli (11); ses (18, 19); phonique (Fra.) sesli (17); sessel (8)
sesbirimcik (2) phonogram (İng.) ses yazım birimi (2)
Phonem (Alm.) sesbirim (10, 11, 19) phonography (İng.) ses yazımcılığı (2)
phonematic unit (İng.) büründışı birim (2) phonologic (İng.) sesbilimsel (8)
phonematics (İng.) sesbirimbilim (2, 10, 11, 19) phonological (İng.) sesbilimsel (2, 10, 11, 19)
Phonematik (Alm.) sesbirimbilim (10, 11, 19) phonological component (İng.) sesbilgisi
phonématique (Fra.) sesbirimbilim (10, 11, 17, bileşeni (2); sesbilimsel bileşen (2, 8, 11, 19)
19) phonological feature (İng.) sesbirimcik (10, 11)
phoneme (İng.) birimses (16); sesbirim (2, 7, 8, phonological transcription (İng.) sesbilimsel
10, 11, 13, 19) çevriyazı (11, 19)
phonéme (Fra.) sesbirim (8, 9, 10, 11, 17, 19) Phonologie (Alm.) sesbilim (10, 11, 18, 19)
phonème final (Fra.) sonses (11, 19) phonologie (Fra.) sesbilim (8, 9, 10, 11, 17, 19)
phonème initial (Fra.) önses (11, 19) phonologie descriptive (Fra.) betimsel sesbilim
phonème intérieur (Fra.) içses (11, 19) (8)
phonème zéro (Fra.) sıfır sesbirim (19) phonologie générative (Fra.) üretici sesbilim
phonemic (İng.) sesbirimsel (2) (11, 17, 19)
phonemic analysis (İng.) sesbirim phonologie synchronique (Fra.) eşsüremli
çözümlemesi (7) sesbilim (8)
phonemic features (İng.) sesbirimsel özellikler phonologique (Fra.) sesbilimsel (8, 10, 11, 17,
(13) 19)
phonemic representation (İng.) sesbirimsel phonologisch (Alm.) sesbilimsel (10, 11, 19)
gösterim (8); sesbirimsel yazım (13) phonologische Komponente (Alm.) sesbilimsel
phonemics (İng.) sesbilim (2, 11, 19); bileşen (11, 19)
sesbirimbilgisi (7); sesbirimbilim (10, 11, 19); phonologische Transkription (Alm.) sesbilimsel
yazımbilim, yazımsal sesdizimi (13) çevriyazı (11, 19)
Phonemik (Alm.) sesbirimbilim (11, 19) phonologisches Merkmal (Alm.) sesbirimcik
phonémique (Fra.) sesbirimbilim (11) (10, 11)
phonetic (İng.) sesbilgisel (2, 10, 11, 19); sesçil phonologist (İng.) sesbilim uzmanı (2)
(8, 10, 11, 13, 19) phonology (İng.) görevsel sesbilim (2); sesbilim
phonetic alphabet (İng.) sesçil abece (11, 19); (7, 8, 10, 11, 18, 19); sesdizim (13, Y)
sesçil alfabe (2) phonometrics (İng.) sesbilimsel çözümleme (2)
phonetic change (İng.) ses değişimi (11, 19); phono-morphology (İng.) sesbiçim bilgisi (2)
sesel değişim (13) phonostylistics (İng.) ses biçembilgisi (2)
phonetic law (İng.) ses yasası (2) phonotactics (İng.) sesbirim dizge bilgisi (2)
Phonetic Method (İng.) Sesbilimsel Yöntem (12) phrasal stress (İng.) tamlama vurgusu (13)
phonetic notation (İng.) sesçil yazım (2) phrasal verb (İng.) öbeksi eylem (7)
phonetic script (İng.) sesçil simge (7) phrase (Fra.) tümce (8, 10, 11, 17, 19)
phonetic symbols (İng.) sesçil simge (7) phrase (İng.) deyim (11); dizilim (8); öbek (2, 7,
phonetic transcription (İng.) sesçil çevriyazı (2, Y)
11, 19) phrase affirmative (Fra.) olumlu tümce (11, 19)
phonetical (İng.) sesçil (8) phrase assertive (Fra.) bildirme tümcesi (11)
phoneticial (İng.) sesbilgisi uzmanı (2) phrase composée (Fra.) bileşik tümce (11, 19)
phonetics (İng.) sesbilgisi (2, 7, 8, 10, 11, 13, 19); phrase constituante (Fra.) kurucu tümce (11,
sesbilim (13, Y) 19)
Phonetik (Alm.) sesbilgisi (11, 19) phrase déclarative (Fra.) bildirme tümcesi (11,
phonétique (Fra.) sesbilgisel (8, 10, 11, 19); 19)
sesbilgisi (8, 9, 10, 11, 17, 19); sesçil (8, 10, 11, phrase dérivée (Fra.) türemiş tümce (11, 19)
17, 19) phrase elliptique (Fra.) eksiltili tümce (8)
phonetisch (Alm.) sesbilgisel (10, 11, 19); sesçil phrase énonciative (Fra.) bildirme tümcesi (11,
(10, 11, 19) 19)
phonetische Transkription (Alm.) sesçil phrase exclamative (Fra.) ünlem tümcesi (11,
çevriyazı (11, 19) 19)
phonetische Umschrift (Alm.) sesçil yazı (11, phrase impérative (Fra.) buyrum tümcesi (11,
19) 19)
phonetisches Alphabet (Alm.) sesçil abece (11, phrase interjective (Fra.) ünlem tümcesi (11,
19) 19)
phonic (İng.) sesçil (2)

112
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

phrase interrogative (Fra.) soru tümcesi (11, place of articulation (İng.) çıkak, çıkış noktası
19) (7); çıkış yeri (13); eklemleme noktası (2)
phrase matrice (Fra.) ana()tümce (11, 19) placement (İng.) yerleştirme (4)
phrase négative (Fra.) olumsuzluk tümcesi (11); placement test (İng.) yerleştirme sınavı (4, 7)
olumsuz tümce (19) plaj (T/e) çimerlik, kumla (1)
phrase nominale (Fra.) ad tümcesi (11, 19) plan (Fra.) düzlem (17)
phrase noyau (Fra.) çekirdek tümce (11, 19) plan (İng.) tasarım (2)
phrase nucléaire (Fra.) çekirdek tümce (11, 19) plan (T/e) tasar (1)
phrase simple (Fra.) yalın tümce (11, 19) plan d‘appel (Fra.) çağrı düzlemi (8)
phrase structure (İng.) öbek yapısı (2) plan expressif (Fra.) anlatımsal düzlem (8)
phrase structure grammar (İng.) öbek yapısı plan représentatif (Fra.) gösterim düzlemi (8)
dilbilgisi (7) plane (İng.) düzlem (2)
phrase verbale (Fra.) eylem tümcesi (11, 19) planet (T/e) gezegen (1)
phrastic (İng.) tümcesel (2, 11) plantasyon (T/e) ekimlik (1)
phrastique (Fra.) tümcesel (11, 19) plasenta (T/e) döleşi (1)
phrastisch (Alm.) tümcesel (11, 19) plasman (T/e) yatırım (1)
phylogeny (İng.) dil dizgesi tarihçesi (2) plaster (T/e) yara bandı (1)
Piagetian developmental stages (İng.) Piaget plastik (T/e) yoğruk, yoğrumsal (1)
gelişim basamakları (7) platform (T/e) düzlük , seki, taban, tasarılar,
piano del contenuto (İta.) içerik düzlemi (8) tasarılar, temel düşünceler (1)
piano dell‘espressione (İta.) anlatım düzlemi platokurtic distribution (İng.) basık dağılım (4)
(8) Platt (Alm.) taşra ağzı (19)
pictogram (İng.) resim yazı (2) playboy (İng.) sefa çapkını (16)
pictographic writing (İng.) görüntüsel yazı (11, plene writing (İng.) eksik yazım (2)
19)
pleonasm (İng.) söz uzatımı (2, 11, 19)
pictorial test (İng.) resimli sınav (4)
pléonasme (Fra.) söz uzatımı (11, 19); sözcük
pidgin (İng.) çalık dil (12); karma dil (2, 7, 12);
arttırımı (9)
karma diller (11)
Pleonasmus (Alm.) söz uzatımı (11, 19)
pidginization (pidginisation) (İng.)
Plerem (Alm.) dolubirim (11, 19)
karmalaşma (7); yalınlaşma (12)
plerem (İng.) dolu birim (2)
pidginize (İng.) karmalaşmak (2, 15)
plereme (İng.) dolubirim (11, 19)
piece of information (İng.) bilgi-birim, bim (16)
plérème (Fra.) dolubirim (11, 19)
piknik (T/e) (yemekli) kır gezisi (1)
plexity (İng.) çok zamanlılık (2)
pilot (T/e) uçman (1)
plosion (İng.) içpatlama (11, 19); patlama (2)
pilot test (İng.) deneme çalışması, deneme
Plosiv (Alm.) patlamalı (19)
sınavı (4)
pilotluk (T/e) uçmanlık (1) plosive (Fra.) patlamalı (19)
plosive (İng.) içpatlamalı (11, 19); patlamalı (2,
pingpong (T/e) masatopu (1)
13, 19)
pinti (T/e) kısmık (1)
pluperfect tense (İng.) hikaye bileşik zamanı
pipe-line (payplayn) (T/e) boru yolu (1) (2)
piraye (T/e) bezek, süs (1) Plural (Alm.) çoğul (10, 11, 19)
pirüpak (T/e) arı, lekesiz, tertemiz (1) plural (Alm.) çoğul (10)
pist (T/e) inişlik (uçaklar için), oyunluk (dans plural (İng.) çoğul (2, 10, 11, 19)
için), yarışlık (buz vb.) (1) pluraliser (İng.) çoğullaştırıcı (2)
pişdar (T/e) öncü (1) pluricultural (İng.) çoğul ekinli (Y)
pişva (T/e) önder (1) pluriculturalism (İng.) çoğul ekinlilik (Y)
pitch (İng.) perde (13); yükseklik (2, 11, 19) pluriel (Fra.) çoğul (8, 10, 11, 17, 19)
pitch change (İng.) perde değişimi (13) plurilingual (İng.) çoğuldilli (Y)
pitch level (İng.) ses yükseklik düzeyi (7) plurilingualism (İng.) çoğuldillilik (Y);
pitch of voice (İng.) ses perdesi (13) çok()dillilik (2, 19)
pitch range (İng.) ses yükseklik düzeyi (7) Plurilingualismus (Alm.) çokdillilik (19)
pitoresk (T/e) canlı, çekici, gözalıcı, gözalıcılık plurilinguisme (Fra.) çokdillilik (10, 11, 19)
a., güzel görünümlü, ilginç, özgün, Plurilinguismus (Alm.) çokdillilik (19)
özgünlük, renklemeli (1) plus juncture (İng.) sözcük ayırma aralığı (2)
pivot grammar (İng.) eksen dilbilgisi (7) plüralist (T/e) çoğulcu (1)
pivot structure (İng.) mihver yapı (2) plüralizm (T/e) çoğulculuk (1)
piyes (T/e) oyun (1) plütokrasi (T/e) varsılerki (1)

113
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

plütokrat (T/e) varsılerkçi (1) polysynthetic (İng.) geçişimli (2)


pnömoni (T/e) satlıcan (1) polysynthetic languages (İng.) çokbireşimli
podyum (T/e) seki (1) diller (11, 19)
Poetik (Alm.) yazınbilim (19) polysynthetische Sprachen (Alm.) çokbireşimli
poetic function (İng.) sanat işlevi (11); yazınsal diller (11, 19)
işlev (2, 11, 19); yazın işlevi (19) polytone (İng.) çok tonlu (2)
poetics (İng.) yazınbilim (2, 19) polyvalence (İng.) anlamsal çok değerlilik (2)
poétique (Fra.) yazınbilim (8, 19) ponctuation (Fra.) noktalama (11, 19)
poetische Funktion (Alm.) sanat işlevi (11) pongid (İng.) maymunumsu (16)
yazın işlevi (19); yazınsal işlev (11, 19) pooh pooh theory (İng.) ünlem kuramı (2)
point d‘articulation (Fra.) eklemleme noktası pop quiz (İng.) anlık sınama, anlık sınav (4)
(11, 19) popular etymology (İng.) halk kökenlemesi (2)
point of articulation (İng.) boğumlama noktası population (İng.) evren (4, Y); kitle (4)
(2); eklemleme noktası (11, 19) popüler (T/e) sevilgen, tutulan, yayılgan (1)
point-biserial correlation (İng.) nokta çift sıralı pornografi (T/e) açık saçık yayın (1)
eşdeşleme (4) portatif (T/e) sökülüp takılır, taşınabilir, taşınır
polar (İng.) kutupsal (12) (1)
polarizasyon (T/e) uçlaşma (1) portfolio (İng.) dosya (4)
polemik (T/e) kalem tartışması, söz güreşi, portfolio assessment (İng.) dosya
tartışı, yazılı tartışma (1) değerlendirmesi (4)
polemik yapmak (T/e) söz güreştirmek (1) portmanto (T/e) askı, askılık (1)
polémique (Fra.) kalem kavgasına yatkın (9) portmanteau word (İng.) kaynaşım sözcük (2)
poli- (T/e) çok (Yun. önek) (1) portrait (Fra.) betimce (9)
polifoni (T/e) çokseslilik (1) Position (Alm.) yer (18)
poligam (T/e) çokevli (1) position (İng.) yer (18)
poligami (T/e) çokevlilik (1) positional variant (İng.) koşullu değişken (2)
poligon (T/e) atış yeri, çokgen (1) positioner (İng.) konumlayıcı (5)
polisaj (T/e) parlatma (1) positioning (İng.) konumlama (5)
polite form (İng.) incelikli biçim (2) positionnement (Fra.) konumlanma (9)
politeist (T/e) çoktanrılı (1) positive contributer for realising (İng.)
politeizm (T/e) çoktanrıcılık (1) sağlayan (5)
politeness (İng.) incelik (7) positive correlation (İng.) olumlu bağıntı,
politik (T/e) siyasal (1, Y) olumlu eşdeşleme (4)
politika (T/e) siyasa (1, Y) positive degree (İng.) yalın durum (2)
poly- (T/e) çok (Yun. önek) (1) positive sentence (İng.) olumlu tümce (2)
polygenesis theory (İng.) çok kökenlilik kuramı positively cause (İng.) sağlama (5)
(2) positively skewed distribution (İng.) sağa
polyglot (İng.) çok dilli (2) çarpık dağılım (4)
polylingualism (İng.) çok dillilik (2) positivism (İng.) olguculuk (2)
polylogue (İng.) çoklu konuşma (2) possessif (Fra.) iyelik öğesi (11, 19)
polyphonématique (Fra.) çoksesbirimli (8) possessing a subject (İng.) özde özneli (5)
polyphonie (Fra.) çokseslilik (9) possessing an object (İng.) özde nesneli (5)
polyphony (İng.) çok seslilik (2) Possessiv (Alm.) iyelik öğesi (11, 19)
polyptoton (İng.) sözcük türü kaydırması (2) possessive (İng.) iyelik (2); iyelik öğesi (11, 19)
polysem (Alm.) çokanlamlı (10, 11, 19) possessive case (İng.) iyelik durumu (2)
Polysemie (Alm.) çokanlamlılık (10, 11, 19) possessive suffix (İng.) iyelik (7); iyelik eki (11,
polysémie (Fra.) çokanlamlılık (9, 10, 11, 17, 19) 19)
polysémique (Fra.) çokanlamlı (10, 11, 17, 19) Possessivsuffix (Alm.) iyelik eki (11, 19)
polysemous (İng.) çokanlamlı (10, 11, 19) post- (İng.) art (12)
polysemy (İng.) çok anlamlı (12); post- (T/e) art, sonra (Lat. önek) (1)
çok()anlamlılık (2, 7, 10, 11, 19) post predicate constituents (İng.) devrik dizim
polysyllabic (İng.) çokheceli (7) (13)
polysyllable (İng.) çok heceli (2) post predication (İng.) anlamlanabilir devriklik
Polysyndese (Alm.) çokbağlaçlılık (11) (13)
polysyndète (Fra.) çokbağlaçlılık (11, 19) post test (İng.) art sınav (7)
Polysyndeton (Alm.) çokbağlaçlılık (11, 19) postalvéolaire (Fra.) artdişyuvasıl (8)
polysyndeton (İng.) çok()bağlaçlılık (2, 11, 19) postérieur (Fra.) art (11, 17, 19); kalın (11, 19)

114
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

postfix (İng.) sonek (2) präskriptiv (Alm.) kuralcı (11, 19)


postmodifier (İng.) sonlamalı niteleyen (7) Präsupposition (Alm.) önvarsayım (11, 19)
Postpalatal (Alm.) artdamaksıl (11, 19) Präterition (Alm.) sözaçmazlık (11, 19)
post-palatal (Fra.) artdamaksıl (19) pratik (T/e) evirgen, kılgı, kılgılı, uygulama,
postpalatale (Fra.) artdamaksıl (8, 11, 19) uygulamalı, uygun (1)
Postposition (Alm.) ilgeç (11, 19) pre- (İng.) ön (12)
postposition (Fra.) ilgeç (10, 11, 17, 19) pre- (T/e) ön (Lat. önek) (1)
postposition (İng.) edat (7); ilgeç (2, 10, 11, 19); pre assessment (İng.) ön değerlendirme (4)
son takı (2) pre-article (İng.) tanımlık öncesi (2)
post-predicate (İng.) devrik (5) pre-base (İng.) önek (2)
post-predication (İng.) devrik dizim (13) pre-coordinator (İng.) ilk bağlaç (2)
postrestant (T/e) beklerulak (1) predental cavity (İng.) diş-dudak arası boşluğu
post-session (İng.) art oturum (12) (13)
post-test (İng.) art sınav (4) predeterminer (İng.) ön belirleyen (7); ön
potansiyel (T/e) gizilgüç (1, Y) belirleyici (2)
potansiyel … (T/e) gizil … (Y) prédicat (Fra.) yüklem (8, 10, 11, 17, 19)
potentiality (İng.) gücüllük (2) predicate (İng.) yüklem (2, 7, 8, 10, 11, 13, 19)
power test (İng.) güç sınavı, yeterlik sınavı (4) predicate attraction (İng.) yüklemsel çekim
poz (T/e) duruş (1) (13)
pozisyon (T/e) durum, konum (1) predicate noun (İng.) yüklemcil ad (2)
pozitif (T/e) ak (fotoğrafçılıkta), artı , artı , artı predication (İng.) yüklemleme (2, 19)
yük , artı yüklü , doğal (türe), geçerli (türe) prédication (Fra.) belirleme (9); yüklemleme
(19)
, olgucu , olgul, olumlu, tanıtlı, var (gebelik
predicative verb (İng.) ek()eylem (2, 11, 19)
testi), yazılı (türe) (1)
predicative attraction (İng.) yükleme
pozitivizm (T/e) olguculuk (1)
yanaşma, yüklemsel çekim (13)
practical (İng.) kılgısal (8)
predicatoid (İng.) yüklemsi (11, 19)
practicality (İng.) uygulanabilirlik (4)
prédicatoïde (Fra.) yüklemsi (11, 19)
practice (İng.) alıştırma (12)
prédictif (Fra.) önceden haber verici (9)
practice effect (İng.) uygulama etkisi (4)
prediction (İng.) kestirim (Y)
Prädikat (Alm.) yüklem (10, 11, 19)
predictive validity (İng.) kestirim geçerliği (4);
Prädikation (Alm.) yüklemleme (19)
kestirimsel geçerlik (7, Y)
prae- (T/e) ön (Lat. önek) (1)
predictor (İng.) kestirici (4)
praeter- (T/e) -den çok, -in çevresinde (Lat.
prefabrike (T/e) kurma, takma (1)
önek) (1)
prefix (İng.) önek (2, 7, 11, 13, 19)
Präfix (Alm.) önek (11, 19)
préfixe (Fra.) önek (11, 19)
pragma linguistics (İng.) edimbilim (19)
prefixing language (İng.) önekli dil (2)
Pragmalinguistik (Alm.) edimbilim (19)
prehistorik (T/e) tarihöncesi (1)
pragmalinguistique (Fra.) edimbilim (19)
Preliminary English Test (İng.) Başlangıç
pragmatic (İng.) edimsel (5)
Düzeyi İngilizce Sınavı (4)
pragmatic competence (İng.) edimbilim yetisi
preliteracy (İng.) yazı öncesi dönem (2)
(7); edimsel edinç, kullanım edinci (4)
première articulation (Fra.) birinci eklemleme
pragmatic component (İng.) edimsel bileşen
(11, 19) (11); birinci eklemlilik (8, 17, 19)
pragmatic test (İng.) edim sınavı (4) premodification (İng.) ön niteleme (2)
pragmatic translation (İng.) kullanımsal çeviri premodifier (İng.) önniteleyen (7)
(2) prensip (T/e) ilke (1)
pragmatics (İng.) bağlamsal dilbilim (16); prepalatal (İng.) öndamaksıl (2, 11, 19)
edimbilim (2, 7, 11, 15, 12, 18, 19); prépalatal (Fra.) öndamaksıl (8)
kullanımbilgisi (2) prépalatale (Fra.) öndamaksıl (11, 19)
Pragmatik (Alm.) edimbilim (11, 18, 19) preposition (İng.) ilgeç (2, 10, 11, 19)
pragmatique (Fra.) edimbilim (9, 11, 17, 19) préposition (Fra.) ilgeç (8, 10, 11, 17, 19)
pragmatische Komponente (Alm.) edimsel prepositional phrase (İng.) ilgeç öbeği (7)
bileşen (11, 19) pres (T/e) sıkacak, sıkıştırıcı (1)
pragmatist (T/e) yararcı (1) prescriptif (Fra.) kuralcı (11, 19)
pragmatizm (T/e) yararcılık (1) prescriptive (İng.) kuralcı (2, 11, 19)
Präposition (Alm.) ilgeç (10, 11, 19) prescriptive grammar (İng.) kural koyucu
Präsens (Alm.) şimdiki zaman (11, 19) dilbilgisi (12); kuralcı dilbilgisi (7)

115
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

prescriptivism (İng.) kuralcılık (2) privative opposition (İng.) eksik()öğeli karşıtlık


prese (T/e) sıkıştırılmış (1) (2, 11, 19)
present (İng.) şimdiki zaman (7, 11, 19) privilege of occurrence (İng.) bulunma
présent (Fra.) şimdiki zaman (11, 19) ayrıcalığı (2)
present participle (İng.) durum ortacı (2) prizma (T/e) biçme (1)
present tense (İng.) şimdiki zaman (2) pro- (T/e) -için (Lat. önek), için, ön, önce,
presentation, practice, production (İng.) sunu, önde, üstünde, yerine (Yun. önek) (1)
alıştırma, üretim (7) probabilistic model (İng.) olasılık modeli (2, 4)
pre-session (İng.) ön oturum (12) probability (İng.) olasılık (7)
presupposition (İng.) önsayıltı (2, 7); probability theory (İng.) olasılık kuramı (4)
önvarsayım (11, 19); varsayım (12 probabilizm (T/e) olasıcılık (1)
prestige dialect (İng.) saygın lehçe (2) problem (T/e) çözgü (1); sorun (1, Y)
prestij (T/e) etki, saygınlık (1) problem solving (İng.) sorun çözme (7)
présupposé (Fra.) önvarsayıltı (9) procedimento (İta.) uygulama süreci (8)
présupposition (Fra.) önvarsayım (9, 11, 17, 19) procedural (İng.) çok-işlemli (12)
pre-teaching (İng.) ön öğretim (7) procedural approach (İng.) işlemci yaklaşım (2)
prétention (Fra.) söz()açmazlık (9, 11, 19) procedural syllabus (İng.) işlemci izlence (7);
preter- (T/e) -den çok, -in çevresinde (Lat. işlemsel izlence (12)
önek) (1) procedure (İng.) işlem (2); uygulama (12)
preterite (İng.) geçmiş zaman (2) procès (Fra.) oluş (8, 9, 11, 19)
preterition (İng.) söz()açmazlık (2, 11, 19) procès itératif (Fra.) düzenli yinelenen oluş (9)
pre-test (İng.) önsınav (ön sınav) (4, 7) procès ponctuel (Fra.) noktasal oluş (9)
pre-test post-test design (İng.) ön-ardıl sınav procès répétitif (Fra.) yinelenen oluş (9)
tasarımı (4) process (İng.) oluş (2, 11, 19); süreç (2)
prevantoryum (T/e) önleyimevi (1) process oriented (İng.) süreç yönelimli (2)
preventive (İng.) engellemsel (16) process syllabus (İng.) görev dağılımlı izlence
prevocalic (İng.) ünsüz öncesi (2) (7)
prezante etmek (T/e) sunmak, tanıştırmak, process writing (İng.) süreç odaklı yazma (7)
tanıtmak (1) processo (İta.) süreç (8)
prezervatif (T/e) koruyucu (1) processus (Fra.) süreç (9)
prim (T/e) düşerlik (1) proclitic (İng.) önesığınık (19); vurgusuz sözcük
(2)
primary accent (İng.) asıl vurgu, birincil vurgu
(2) proclitique (Fra.) önesığınık (19)
primary causer (İng.) üst-ettiren (5) production processes (İng.) üretici işlemler (7)
primary distinction (İng.) üst-ayrım (5) production stage (İng.) üretme aşaması (7)
primary language (İng.) asıl dil (7) production test (İng.) üretici sınav, üretim
primary trait scoring (İng.) ana boyutlu sınavı, üretken sınav (4)
notlandırma (4) productive (İng.) işlek (2); üretimsel (Y); üretken
(2)
primates (İng.) başparmaklılar (16)
productive skill (İng.) üretken beceri (7)
prime actant (Fra.) birinci eyleyen (8)
productive skills (İng.) üretken beceriler (4)
primitif (T/e) ilkel (1)
productivité (Fra.) üretkenlik (19)
primitive language (İng.) anadil (10, 11, 19)
productivity (İng.) üretkenlik (2, 19)
principal (İng.) temel (2)
product-process (İng.) sonuç-süreç (7)
principal branching direction (İng.) ana
product-process distinction (İng.) ürün-işlem
dallanma yönü (12)
principe d‘économie (Fra.) tutumluluk ilkesi ayrımı (3)
(11) Produktionsregeln (Alm.) yeniden yazım
principe du moindre effort (Fra.) en az çaba kuralları (11, 19)
ilkesi (19) prodüksiyon (T/e) üretim, yapım (1)
principle of the least effort (İng.) en az çaba prodüktif (T/e) verimli (1)
ilkesi (19) Produktivität (Alm.) üretkenlik (19)
Prinzip des gereingsten Aufwandes (Alm.) en prodüktivite (T/e) üretkenlik, verimlilik (1)
az çaba ilkesi (19) prodüktör (T/e) yapımcı (1)
private Opposition (Alm.) eksik öğeli karşıtlık profesyonel (T/e) uğraşman (1)
(11, 19) proffer (İng.) istek (12)
privative affix (İng.) yoksunluk eki (2) proficiency (İng.) yeterlik (4, 7)
proficiency scale (İng.) yeterlik ölçütü (4)

116
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

proficiency test (İng.) yeterlik sınavı (4, 7) pronom indéfini (Fra.) belgisiz adıl (11, 19)
profil (T/e) yanay, yandan görünüş (1) pronom interrogatif (Fra.) soru adılı (11, 19)
profile (İng.) görünüm (4); profil (7) pronom personnel (Fra.) kişi adılı (11, 19)
profiling (İng.) görünüş (4) pronom réfléchi (Fra.) dönüşlü adıl (11, 19)
proform (İng.) önbiçim (2) pronom relatif (Fra.) ilgi adılı (11, 19)
pro-form (İng.) ön biçim (7) Pronomen (Alm.) adıl (10, 11, 19)
prognosis (İng.) kestirim ölçeği (4) pronominal (İng.) adılla ilgili (2)
prognostic test (İng.) kestirim sınavı (4) pronominalisation (Fra.) adıllaş(tır)ma (11, 19)
program (T/e) izlence (1) pronominalisation (İng.) adıllaşma (11, 19);
programme evaluation (İng.) izlence adıllaştırma (2, 11, 19)
değerlendirmesi, program değerlendirmesi Pronominalisierung (Alm.) adıllaş(tır)ma (11,
(4) 19)
programme narratif (Fra.) anlatı izlencesi (9, pronominalize (İng.) adıllamak (5)
11) prononciation (Fra.) söyleyiş (10, 11, 17, 19)
programme narratif d‘usage (Fra.) pronoun (İng.) adıl (2, 7, 8, 10, 11, 13, 19); ilgi
kullanımdaki anlatı izlencesi (9) adılı (2)
programme narratif de base (Fra.) temel anlatı pronouns of address (İng.) seslenme adılları
izlencesi (9) (15)
programmed (İng.) güdümlü (12) pronunciation (İng.) sesletim (7, 13, Y); söyleyiş
programmed learning (İng.) güdümlü öğrenme (2, 7, 10, 11, 19)
(12); programlı öğrenme (7) prop word (İng.) gönderimli sözcük (2)
progress test (İng.) gelişim sınavı (4, 7) propaganda (T/e) yaymaca (1)
progression thématique (Fra.) izleksel gelişme propagandist (T/e) yayman (1)
(9) proparalepse (Fra.) son türeme (9)
progressive (İng.) ilerleyici (13); sürekli (2, 7) proparoxytone (İng.) sondan üçüncü hecesi
progressive aspect (İng.) süreklilik görünüşü vurgulu (2)
(2) proper adjective (İng.) özel ad sıfatı (2)
progressive assimilation (İng.) ilerletici proper noun (İng.) özel ad (7, 11, 19)
benzeşim, ilerleyici benzeşme (2) proportional opposition (İng.) orantılı karşıtlık
progressive harmony (İng.) ilerleyici uyum (13) (11); orantısal karşıtlık (19)
prohibitif (Fra.) yasaklayıcı (19) proportionelle Opposition (Alm.) orantılı
prohibitive (Alm.) yasaklayıcı (19) karşıtlık (11, 19)
prohibitive (İng.) yasaklayıcı (2, 19) Proposition (Alm.) önerme (11, 19)
proje (T/e) tasarı (1) proposition (Fra.) önerme (11, 19); tümce (19);
projection (İng.) bağdaştırma (16); izdüşüm (12) tümcecik (9)
projective rules (İng.) yönlendirme kuralları (2); proposition (İng.) önerme (2, 7, 11, 19)
izdüşüm kuralları (19) proposition coordonnée (Fra.) bağımlı sıralı
proklitisch (Alm.) önesığınık (19) tümce (11); eşbağımlı tümce (19)
projeksiyon (T/e) gösterim , iz düşüm (1) proposition incidente (Fra.) aratümce (11, 19)
Projektionsregeln (Alm.) izdüşüm kuralları (19) proposition indépendante (Fra.) bağımsız
projektör (T/e) gösterici, ışıldak (1) tümce (11, 19)
prolative (İng.) ‘ile’ anlatım (2) proposition juxtaposée (Fra.) bağımsız sıralı
Prolepse (Alm.) önleme (11, 19) tümce (11, 19)
prolepse (Fra.) önleme (9, 11, 19) proposition principale (Fra.) temel tümce (11,
prolepsis (İng.) beklenti özne (2); önleme (11, 19)
19) proposition subordonnée (Fra.) yan tümce (11,
proleter (T/e) emekçi (1) 19)
proleterya (T/e) emekçi sınıf (1) propositional verb (İng.) önermesel eylem (7)
prolixité (Fra.) söz uzatımı (9) proscriptive grammar (İng.) kuralcı dilbilgisi (2)
prolog (T/e) öndeyiş (1) prose (İng.) düzyazı (2)
prominence (İng.) belirginlik (2); önceleme (7) prosedeme (İng.) bürünbirim (2)
promodifier (İng.) ön niteleyici (2) prosedür (T/e) yol, yöntem (1)
prompt (İng.) yönlendirici (4) proses (T/e) süreç (1)
prompting (İng.) yöneltimli (7) prosiopesis (İng.) önçıkarımlı sözcük (2)
pronom (Fra.) adıl (8, 10, 11, 17, 19); relatif ilgi Prosodem (Alm.) bürünbirim (10, 11, 19)
adılı (9) prosodèmatique (Fra.) bürünbirim (10, 11, 17);
pronom démonstratif (Fra.) gösterme adılı (11, bürünbilim(sel) (19)
19)

117
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

prosodeme (İng.) bürünbirim (10, 11, 13, 19) pseud(o)- (T/e) aldatıcı, düzmece, yalancı
prosodème (Fra.) bürünbirim (10, 11, 17, 19) (Yun. önek) (1)
prosodic (İng.) bürünsel (10, 11, 19); pseudo- (İng.) sözde- (12)
bürünbilimsel (19) pseudo-cleft sentence (İng.) sözde ayrık tümce
prosodic analysis (İng.) bürünsel çözümleme (7)
(2) pseudo-passivity (İng.) sözde-edilgenlik (12)
prosodic feature (İng.) bürünsel özellik (7) psikanalist (T/e) ruhçözümcü (1)
prosodic features (İng.) bürünsel özellikler (13) psikanalitik (T/e) ruhçözümsel (1)
prosodic phonology (İng.) bürünsel sesdizimi psikanaliz (T/e) ruhçözümü (1)
(13) psikolog (T/e) ruhbilimci (1)
Prosodie (Alm.) bürün (10, 11, 19); bürünbilim psikoloji (T/e) ruhbilim (1, Y); ruhsal durum (Y)
(10, 11, 19) psikolojik (T/e) ruhbilimsel (1, Y); ruhsal (Y)
prosodie (Fra.) bürün (11, 17, 19); bürünbilgisi psittacism (İng.) papağanlık (19)
(9); bürünbilim (10, 11, 17, 19) psittacisme (Fra.) papağanlık (19)
prosodique (Fra.) bürünsel (8, 10, 11, 17, 19); Psittakose (Alm.) papağanlık (19)
bürünbilimsel (19) psöd(o)- (T/e) aldatıcı, düzmece, yalancı (Yun.
prosodisch (Alm.) bürünsel (10, 11, 19); önek) (1)
bürünbilimsel (19) psycholinguistics (İng.) davranışsal dilbilim
prosody (İng.) bürün (2, 7, 10, 11, 13, 19); (16); psikodilbilim (7); ruhdilbilim (2, 7, 10, 11,
bürünbilim (2, 10, 11, 19) 19, Y)
prospectif (Fra.) öngörümlü (8, 19) Psycholinguistik (Alm.) ruhdilbilim (10, 11, 19)
prospection (Fra.) gelecekten haber verme (9) psycholinguistique (Fra.) ruhdilbilim (10, 11, 17,
prospective (İng.) öngörümlü (19) 19)
prospektiv (Alm.) öngörümlü (19) psychological tests (İng.) psikolojik sınavlar (4)
prospektüs (T/e) tanıtmalık (1) psychology (İng.) ruhbilim (7)
prosthesis (İng.) ön türeme (2) psychometrics (İng.) psikometri (4)
prosthetic (İng.) öne ekleme (2) psychophonetics (İng.) işitimsel sesbilgisi (2)
protasis (İng.) koşul tümceciği (2) psycho-systématique (Fra.) anlıksal dizgebilim
protective sound (İng.) koruma sesi (13) (8)
protensity features (İng.) ayırıcı özellikler (2) puan (T/e) benek, sayı (1)
Prothese (Alm.) öntüreme (11, 19) puanlı (T/e) benekli, sayılı (1)
prothèse (Fra.) önses türemesi (17); öntüreme public language (İng.) halk dili (15)
(9, 11, 19) pulmonic cavity (İng.) akciğer boşluğu (2)
prothesis (İng.) ön()türeme (2, 11, 19) pun (İng.) sözcük oyunu (2); ündeş (11, 19)
proto (İng.) ön (2) punched stencil key (İng.) delikli anahtar (4)
proto- (T/e) birinci, ilk (Yun. önek) (1) punctual aspect (İng.) anlık görünüşü (2)
proto-hominid (İng.) ön-insanımsı (16) punctuation (İng.) noktalama (2, 19)
protokol (T/e) sözleşme tutanağı, törendüzen pur (Fra.) arı (19)
(1) pure test (İng.) arı (19)
proto-syllabus (İng.) ana izlence (12) pure test (İng.) özlü sınav (4)
prototip (T/e) ilk örnek, temel örnek (1) pure vowel (İng.) tek ünlü (2)
prova (T/e) deneme, denenme, sınama (1) purification (İng.) sözcük tazeleyim,
pro-verb (proverb) (İng.) öneylem (2, 7) yerlileştirme (16)
proverbe (Fra.) atalar sözü (9) purification of language (İng.) dilin
providansializm (T/e) kayracılık (1) özeleştirilmesi (2)
provincialism (İng.) taşra ağzı (2) purism (İng.) özleştirmecilik (2)
provokasyon (T/e) kışkırtma (1) purport (İng.) anlam, kavram (2)
provokatör (T/e) kışkırtıcı (1) putative (İng.) varsayımsal (2)
proxemics (İng.) konuşma uzaklığı bilgisi (3); pülverizatör (T/e) püskürteç, püskürtücü (1)
uzaklık incelemesi (7) pür azamet (T/e) olanca kurumuyla (1)
proxémique (Fra.) yakınlık derecesi (9) pür hiddet (T/e) çok öfkeli, öfkeyle (1)
proximate (İng.) yakın (2) püre (T/e) ezme (1)
prozodi (T/e) bürün (11) pürtelaş (T/e) yel yepelek (1)
prömiyer (T/e) açılış, ilk oyun (1)

118
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

quantifier (İng.) niceleyen (7); niceleyici (19);


nicelik sözcüğü (2)
Quantifikator (Alm.) niceleyici (19)
Quantität (Alm.) nicelik (19)
quantitative (İng.) nicel (Y)
quantitative data (İng.) niceliksel veri (4)
quantitative linguistics (İng.) nicel dilbilim (2,
quadrisyllabic (İng.) dört heceli (2) 11, 19)
qualificative adjective (İng.) niteleme sıfatı (2, quantitative Linguistik (Alm.) nicel dilbilim (11,
11) 19)
qualifier (İng.) niteleyen (7); niteleyici (2) Quantitätsadverb (Alm.) ölçü belirteci (11, 19)
qualifikatives Beiwort (Alm.) niteleme sıfatı quantité (Fra.) nicelik (19)
(11, 19) quantity (İng.) nicelik (2, 19)
qualifying conjunction (İng.) yan tümce Quantor (Alm.) niceleyici (19)
bağlacı (2) question (İng.) soru (2, 4)
Qualität (Alm.) nitelik (19) question tag (İng.) soru eklentisi (7)
qualitative (İng.) nitel (Y) question word (İng.) soru sözcüğü (2, 7)
qualitative data (İng.) niteliksel veri (4) questionnaire (İng.) anket (2); sormaca (2, Y)
qualité (Fra.) nitelik (19) questions (İng.) soru (7)
quality (İng.) nitelik (2, 19) quinquessyllable (İng.) beş heceli sözcük (2)
quantifiable noun (İng.) kütle adı (2) quiz (İng.) anlık sınama (4)
quantificateur (Fra.) niceleyici (19) quotation mark (İng.) tırnak işareti (2)
quantification (Fra.) niceleme (9)
quantification (İng.) niceliksel (4)

radikalizm (T/e) köktencilik (1)


radyasyon (T/e) ışıma, ışınım (1)
radyatör (T/e) ısısavar (otoda), ısıyayar (1)
radyoaktif (T/e) ışınetkin (1)
radyoaktivite (T/e) ışınetki (1)
radyometre (T/e) ışınölçer (1)
raf (T/e) terek (1)
r lingual (Fra.) dil r’si (8) rafine (T/e) arıtılmış yağ, inceyağ (1)
r uvulaire (Fra.) küçükdil r’si (8) rafineri (T/e) arıtımevi, arıtımyeri (1)
Rab (T/e) Tanrı (1) rağbet (T/e) istek (1)
rabıt (T/e) bağ (1); bağlaç (11); bağlantı (1) rağbet etmek (T/e) istek göstermek, tutmak (1)
rabıt sıygası (T/e) ulaç (11) rağmen (T/e) karşın (1, Y)
rabıtalı (T/e) düzgün, tutarlı (1) rahim (T/e) dölyatağı (1)
rabıtasız (T/e) birbirini tutmaz, düzensiz, raising to subject (İng.) öznel konuma geçme
tutarsız (1) (5)
raccourcissement (Fra.) kısaltma (11, 19) raket (T/e) vuraç (1)
raci olmak (T/e) dayanmak, dokunmak, rakım (T/e) yükseklik (1)
dönmek (1) raksetmek (T/e) oynamak (1)
racine (Fra.) kök (10, 11, 19) ralenti (Fra.) yavaşlama (9)
racine nominale (Fra.) ad kökü (11, 19) ramification (İng.) alt bölümleme (2)
racine verbale (Fra.) eylem kökü (11, 19) rampa (T/e) yokuş (1)
radde (T/e) kerte (1) randevu (T/e) buluşma, buluşum (1)
raddelerinde (T/e) sıralarında, sularında (1) randevu almak (T/e) gün almak (1)
radiation (İng.) anlam yaygınlaşması (2) randevucu (T/e) buluşturucu (1)
radical (Fra.) köken (8, 10, 11, 17, 19) randevuculuk (T/e) buluşturuculuk (1)
radical (İng.) köken (2, 8, 10, 11, 19) randevuevi (T/e) buluşumevi (1)
radical languages (İng.) tek()heceli diller (2, randıman (T/e) verim (1)
11); tekseslemli diller (19) randımanlı (T/e) verimli (1)
Radikal (Alm.) köken (10, 11) random sampling (İng.) düzensiz örneklem,
radikal (T/e) köklü (1) gelişigüzel örneklem (4)
radikalist (T/e) köktenci (1) range (İng.) aralık (4); yaygınlık (12)

119
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

range of scores (İng.) taban-tavan aralığı (4) reading comprehension test (İng.) okuma
Rangordnung (Alm.) hiyerarşi, sıralıdüzen (18) anlama sınavı (4)
rank (İng.) düzey (2, 12) reading method (İng.) okuma yöntemi (7)
rank bound (İng.) düzey bağımlı (2) reading rhythm (İng.) okuma ritmi (13)
rank scale (İng.) aşamalı düzey (2) reading vocabulary (İng.) okumalık sözvarlığı
rank score (İng.) sınıflandırılmış puan (4) (7)
rank shift (İng.) düzey kayması (2) ready-made utterances (İng.) hazır sözceler (2)
rantabilite (T/e) gelir sağlarlık, verimlilik (1) reaksiyon (T/e) tepki, tepkime (1)
rantabl (T/e) gelirli, verimli (1) reaksiyoner (T/e) gerici, tepkici (1)
rapor (T/e) sağlık yazanağı, yazanak (1) reaktif (T/e) ayıraç, tepkin (1)
raportör (T/e) sözcü, yazanakçı (1) realia (İng.) gerçek nesneler (7)
rapport (Fra.) bağıntı (8, 10, 11, 17, 19) realisation (İng.) gerçekleşme (2)
rapport associatif (Fra.) çağrışımsal bağıntı (8) réalisation (Fra.) gerçekleşme (8)
rapport de contiguité (Fra.) bitişiklik bağıntısı realism (İng.) gerçekçilik (2)
(17) realist (T/e) gerçekçi (1)
rapport de contraste (Fra.) aykırılık bağıntısı realite (T/e) gerçek, gerçeklik (1)
(17) realization (İng.) gerçekleşme (7)
rapport paradigmatique (Fra.) dizisel bağıntı realizm (T/e) gerçekçilik (1)
(11, 17, 19) reanimasyon (T/e) canlandırma (1)
rapport syntagmatique (Fra.) dizimsel bağıntı recall cluster (İng.) bilgi birimi (12)
(8, 11, 17, 19)
recall item (İng.) çağrıştırıcı madde, hatırlatıcı
raptetmek (T/e) iliştirmek, tutturmak (1)
madde (4)
rasat (T/e) gözlem (1)
received pronunciation (İng.) benimsenmiş
rasathane (T/e) gözlemevi (1)
sesletim (7); ölçünlü söyleyiş (2)
Rasch analysis (İng.) Rasch çözümlemesi (4) receiver (İng.) alıcı (2, 10, 11, 18, 19)
rasgele (T/e) düşgele (1) récepteur (Fra.) alıcı (10, 11, 17, 19); dinleyici
raslantı (T/e) düşgelim (1) (10)
rast gelmek (T/e) düşgelmek (1) réception (Fra.) algılama (9)
rastlamak (T/e) düşgelmek (1) reception learning (İng.) hazırcı öğrenme (12)
rastlantısal (T/e) düşgelimsel (1) receptive (İng.) algısal (Y)
rastlantıyla (T/e) düşgele (1) receptive skills (İng.) algılayıcı beceriler (4);
rasyonalist (T/e) usçu (1) alımlayıcı beceriler (7)
rasyonalizm (T/e) usçuluk (1) receptive test (İng.) algılama sınavı (4)
rasyonel (T/e) ölçülü, ussal (1) recessive stress (İng.) ilk hece vurgusu (2)
rater (İng.) notlandırıcı (4) Rechtschreibung (Alm.) yazım (10, 11, 19)
rater training (İng.) notlandırıcı eğitimi (4) reciprocal (İng.) işteş (2, 5); karşılıklı (5)
rating scale (İng.) notlandırma ölçeği (4) reciprocal assimilation (İng.) karşılıklı
ratio scale (İng.) oran ölçeği (4) benzeşme (2)
rational cloze (İng.) nesnel çıkarım, ussal reciprocal middle (İng.) işteş çatı (11, 19)
çıkarım (4) reciprocal pronoun (İng.) işteş adıl (7)
rational equivalence (İng.) nesnel eşdeğerlik, reciprocal reflexive (İng.) ikil dönüşlü (5)
ussal eşdeğerlik (4) reciprocal suppression (İng.) ikil dönüşlü gizil
rational grammar (İng.) akılcı dilbilgisi (12) (5)
rational validity (İng.) içerik geçerliği (4) reciprocal verb (İng.) işteş eylem (2, 7, 11, 19)
rationalism (İng.) akılcı (2) récit (Fra.) anlatı (9)
ravi (T/e) duyultucu (1) récit diégétique (Fra.) öyküsel anlatı (9)
raw scores (İng.) ham puanlar (4) récit mimétique (Fra.) öykünmeci anlatı (9)
rayiç (T/e) sürümdeğer (1) recognition item (İng.) hatırlanan madde (4)
rayiç fiyat (T/e) sürümdeğer ederi (1) recomposition (İng.) ödünçlü yapım (2)
re- (T/e) yeniden, yine (Lat. önek) (1) reconstruction (Fra.) yeniden oluşturum (19)
reaction (İng.) tepki (12) reconstruction (İng.) yeni kurum (2); yeniden
readability (İng.) okunurluk (2, 4, 7) oluşturum (19)
reading (İng.) okuma (2, 7) rection (Fra.) yönetme (11, 19)
reading approach (İng.) okuma yaklaşımı (7) rection (İng.) yönetme (2)
reading comprehension (İng.) okuduğunu recurrence (İng.) yineleme (2)
anlama (7) récursif (Fra.) yinelemeli (11, 19); yinelenmeli
(8)

120
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

recursive (İng.) yinelemeli (2, 11, 19) referential appropriateness (İng.) gönderim
redaksiyon (T/e) yayındüzen, yazıdüzen (1) uygunluğu (2)
redaktör (T/e) yayındüzenci, yazıdüzenci (1) referential function (İng.) gönderge işlevi (2,
redaktörlük (T/e) yayındüzencilik, 11, 19); gösterim işlevi (19)
yazıdüzencilik (1) referential meaning (İng.) gönderimsel anlam
reddetmek (T/e) geri çevirmek, tepmek (1) (2)
Rede (Alm.) söylem (10, 11, 19); söz (10, 11, 18, référentiel (Fra.) göndergesel (10, 11, 19)
19) referentiell (Alm.) göndergesel (10, 11, 19)
Redeerwähnung (Alm.) dolaylı anlatım (11, 19) référentielle (Fra.) göndergesel (9)
Redekunst (Alm.) söyleyim (11, 19) referentielle Funktion (Alm.) gönderge işlevi
Redensart (Alm.) deyim (11, 19) (11); gösterim işlevi (19)
redif (T/e) döner uyak (1) Referenz (Alm.) gönderge (18); gönderme (11);
redondance (Fra.) artıkbilgi (10, 11, 17, 19) gönderim (19)
redoublement (Fra.) ikileme (9, 11, 19) reflection (İng.) yansıtma (12)
reduced (İng.) daraltılmış (2) refleks (T/e) tepke , yansı (1)
reduction (İng.) daralma (2) reflektör (T/e) yansıtıcı (1)
redundancy (İng.) artıkbilgi (8, 10, 11, 19); reflex (İng.) dönüş (2)
artıklık (2, 5, 7, 16) Reflexiv (Alm.) dönüşlü çatı (11, 19)
redundant (İng.) artık (2, 13) reflexivation (İng.) dönüşlüleşme (19);
redundant information deletion (İng.) artık dönüşlüleştirme (11, 19)
bilgiyi silme (5) reflexive (İng.) dönüşlü (5); dönüşlü çatı (11,
Redundanz (Alm.) artıkbilgi (10, 11, 19) 19); öze-dönüşlü (5)
reduplication (İng.) ikileme (2, 11, 13, 19); reflexive pronoun (İng.) dönüşlü adıl (2, 7, 11,
pekiştirme (13) 19)
réduplication (Fra.) ikileme (11, 19) reflexive suppression (İng.) dönüşlü gizil (5)
Reduplikation (Alm.) ikileme (11, 19) reflexive verb (İng.) dönüşlü eylem (7, 11, 19)
Reduplizierung (Alm.) ikileme (11) reflexives Verb (Alm.) dönüşlü eylem (11, 19)
redüksiyon (T/e) indirgeme (1) Reflexivierung (Alm.) dönüşlüleşme (19);
redüktör (T/e) indirgeç (1) dönüşlüleştirme (11, 19)
réécriture (Fra.) yeniden yazım (10, 11) reflexivisation (İng.) dönüşlüleştirme (2)
reel (T/e) doğru, gerçek (1) réflexivisation (Fra.) dönüşlüleşme (19);
refah (T/e) bolluk, geçim genişliği, gönenç (1) dönüşlüleştirme (11, 19)
refakat (T/e) arkadaşlık, eşlik (1) Reflexivpronomen (Alm.) dönüşlü adıl (11, 19)
referandum (T/e) halkoylaması (1) reform (T/e) düzeltim (1)
referans (T/e) başvuru (yapıt, kitap vb. için), Reform Movement (İng.) Devrim Hareketi (12)
iyi çalıştı belgesi, yeterlik belgesi (1) reform school (İng.) reform okulu (7)
reference (İng.) gönderge (18); gönderim (2, 19); reformist (T/e) düzeltimci (1)
gönderme (11, 12, 18) refüze etmek (T/e) geri çevirmek, istememek
référence (Fra.) gönderge (8, 9); gönderim (8, (1)
19); gönderme (11)
Regel (Alm.) kural (10, 11, 19)
référence anaphorique (Fra.) artgönderimsel regelmässig (Alm.) kurallı (11, 19)
gönderge (9) Regens (Alm.) yönetici (11, 19)
référence déictique (Fra.) belirleyici gönderge regimen (İng.) yönetme (2)
(9) région d‘articulation (Fra.) eklemleme bölgesi
reference group (İng.) gönderge kümesi (4) (11, 19)
Referent (Alm.) gönderge (10, 11, 19) region of articulation (İng.) eklemleme bölgesi
(11, 19)
referent (İng.) gönderge (2, 10, 11, 19)
regional accentuation (İng.) yöresel vurgu (2)
réfèrent (Fra.) gönderge (10, 11, 17, 19);
regional dialect (İng.) bölgesel lehçe (7);
gönderme (9)
yöresel lehçe (2)
réfèrent détaché (Fra.) ayrık gönderge (9)
regional language (İng.) bölge dili (7)
réfèrent réel (Fra.) gerçek gönderge (9)
régissant (Fra.) yöneten (8); yönetici (11, 19)
réfèrent situationnel (Fra.) durumsal gönderge
(9)
register (İng.) dil türü, sicil (12); kesit (2, 7, 15);
réfèrent sui-référentiel (Fra.) kendi üzerine özel değişke (7)
gönderge (9) register tone (İng.) seken ton (13)
réfèrent textuel (Fra.) metin içi gönderge (9) règle (Fra.) kural (8, 10, 11, 17, 19)
referential (İng.) göndergesel (10, 11, 19) règles de projection (Fra.) izdüşüm kuralları
(19)

121
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

règles de réécriture (Fra.) yeniden yazım Relational Grammar (İng.) İlişkisel Dilbilgisi (5)
kuralları (11, 19) relational structuring (İng.) ilişkisel çatılama
règles de sélection (Fra.) seçme kuralları (11, (5)
19) Relativ (Alm.) görece (19)
regression (İng.) düzgün doğrusal (4) relative (İng.) görece (19)
regression analysis (İng.) düzgün doğrusal relative clause (İng.) ilgi tümceciği (2); ilgi
çözümleme (4); sayısal çözümleme (7) yantümcesi (8)
regression line (İng.) düzgün doğrusal çizgi (4) relative clause (İng.) sıfat tümceciği (7)
regressive (İng.) geriletici (2) relative pronoun (İng.) ilgi adılı (7, 11, 19)
regressive assimilation (İng.) gerileyici relativisation (İng.) sıfatlaştırma (2)
benzeşim (2) Relativität (Alm.) görecelik (18)
regular (İng.) düzenli (13); kurallı (2, 11, 19) relativity (İng.) görecelik (18); görelilik (2)
regular verb (İng.) düzenli eylem (7) Relativpronomen (Alm.) ilgi adılı (11, 19)
regulation (İng.) düzenleme (2) release (İng.) bırakım (2)
regulative (İng.) düzenleyici (2) relevance (İng.) ayırıcılık (10, 11); belirginlik (8,
régulier (Fra.) kurallı (11, 19) 10, 11, 19)
regülatör (T/e) düzengeç, düzenleç, relevance theory (İng.) bağıntı kuramı (7)
düzenleyici (1) relevant (Alm.) belirgin (19)
regüle etmek (T/e) düzenlemek (1) relevant (İng.) ayırıcı (10); bağıntılı (2); belirgin
rehabilitasyon (T/e) esenleştirme, (8, 19)
saygınlaştırma, yeniden saygınlaştırma (1) Relevanz (Alm.) ayırıcılık (10, 11); belirginlik (19)
rehber (T/e) kılavuz (1) relexification (İng.) yeniden sözcükleşme (2,
rehberlik (T/e) kılavuzluk (1) 15)
rehin (T/e) tutu (1) reliability (İng.) güvenirlik (4, 7)
rehine (T/e) tutu (insan için) (1) reliability co-efficient (İng.) güvenirlik
Reibelaut (Alm.) sürtüşmeli (11, 19) katsayısı (4)
Reihe (Alm.) sıra (11, 19) relic area (İng.) eski lehçe bölgesi (15); uzak
Reim (Alm.) uyak (11, 19) bölge (2)
remaining definite (İng.) belirtili kalma (5)
rein (Alm.) arı (19)
remedial (İng.) onarımsal (16)
reinforcement (İng.) pekiştirme (2, 7, 12)
remedial grammar (İng.) düzeltmeci dilbilgisi
reis (T/e) başkan (1)
(7)
reisicumhur (T/e) cumhurbaşkanı (1)
remedial teaching (İng.) düzeltici öğretim (12)
reiteration (İng.) yineleme (2)
remiz (T/e) simge (1)
reject (İng.) red (12)
remote area (İng.) uzak alan (2)
rejet (Fra.) bitirme (9)
rencide (T/e) incinmiş (1)
rejim (T/e) düzen (akarsu için), yönetim biçimi
rencide etmek (T/e) incitmek, kırmak (1)
(1)
rençper (T/e) işçi, tarım işçisi (1)
rejisör (T/e) yönetmen (1)
rende (T/e) yontar (1)
rekabet (T/e) yarışma (1)
rendelemek (T/e) yontarlamak (1)
reklam (T/e) tanıtım (1)
reklamcı (T/e) tanıtıcı (1) rendement fonctionnel (Fra.) işlevsel verim (8)
repair (İng.) onarım (13)
reklamcılık (T/e) tanıtıcılık (1)
repeated (İng.) kesikli (13)
rekolte (T/e) toplam ürün (1)
Rekonstruktion (Alm.) yeniden oluşturum (19) repertoire (İng.) gösteri dağarcığı (16)
repertuar (T/e) dağar, dağarcık (1)
rekor (T/e) erişim (1)
rekortmen (T/e) erişmen (1) répétitif (Fra.) yinelemeli (söylem bakımından)
yapı (9)
Rektion (Alm.) yönetme (11, 19)
repetition (İng.) kesiklilik (13); yineleme (12)
rekursiv (Alm.) yinelemeli (11, 19)
répétition (Fra.) yinelem (9)
related languages (İng.) akraba diller (2)
repetition drill (İng.) yineleyici alıştırma (7)
relatif (Fra.) görece (19)
repetitive (İng.) yineleme (13); yinelemeli (2)
relatif (T/e) bağıntılı, görece (1)
replacive morph (İng.) yer tutan biçimlik (2)
Relation (Alm.) bağıntı (10, 11, 19)
reply (İng.) karşılık (12)
relation (Fra.) bağıntı (8, 10, 11, 17, 19); bağlantı
(17) réponse (Fra.) yanıt (11, 19)
relation (İng.) bağıntı (2, 8, 10, 11, 18, 19); reported question (İng.) dolaylı soru (2)
bağlantı (18) reported score (İng.) işlemlenmiş puan (4)
relational (İng.) ilişkisel (12) reported speech (İng.) dolaylı anlatım (2, 7, 11)

122
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

reporting (İng.) işlemleme (4) retesting method (İng.) yeniden sınama


representation (İng.) gösterim (8); gösterme, yöntemi (4)
simgeleme (2) réticence (Fra.) kesme (9)
représentation (Fra.) betimleyim (9) retired test (İng.) kullanımdışı kalmış sınav (4)
representative sample (İng.) seçkileyici retorik (T/e) sözbilim (1)
örneklem, tanımlayıcı örneklem (4) retour en arrière (Fra.) geriye dönüş (9)
reprint (T/e) eşbaskı (1) retracted (İng.) artdamaksıllaşmış (2)
reprodüksiyon (T/e) özdeşbaskı (1) retro- (T/e) geri (Lat. önek) (1)
re-run (İng.) yeniden istek (12) Retroflex (Alm.) üstdamaksıl (11, 19)
research (İng.) araştırma (7) retroflex (İng.) üstdamaksıl (2, 11, 19)
research methodology for LL (İng.) dil rétroflexe (Fra.) üstdamaksıl (11, 19)
öğrenimi için araştırma yöntembilimi (7) retroflexion (İng.) üstdamaksıllaşma (2)
réseau lexical (Fra.) sözlüksel ağ (9) retrogressive assimilation (İng.) geriletici
resemblance (İng.) benzerlik (2) benzeşim (2)
resen (T/e) kendi başına (1) rétrospectif (Fra.) artgörümlü (8, 19)
resepsiyon (T/e) karşılama, törençağrı (1) rétrospection (Fra.) geriye dönüş (9)
reseptör (T/e) almaç (1) retrospective (İng.) artgörümlü (2, 19)
reserve capacity (İng.) yedek ussal sığa (12) retrospektiv (Alm.) artgörümlü (19)
resonance (İng.) tınlama (2, 13) retuş (T/e) düzeltme (1)
resonance cavity (İng.) tınlama boşluğu, reva (T/e) uygun, yakışır (1)
titreşim boşluğu (13) revaç (T/e) geçerlik, sürüm (1)
resonance chamber (İng.) tınlama boşluğu, revalüasyon (T/e) değer yükseltimi (1)
titreşim boşluğu (13) revalüe etmek (T/e) değerini yükseltmek (1)
resonant (İng.) tınlayıcı (2) réversibilité (Fra.) geriye dönüşlülük (8)
résonateur (Fra.) tınlatıcı (11, 19) review of literature (İng.) artalan taraması,
Resonator (Alm.) tınlatıcı (11, 19) yazın taraması (Y)
resonator (İng.) tınlatıcı (2, 11, 19) revir (T/e) bakım odası (1)
resourcefulness in autonomous learning (İng.) revival form (İng.) eskil biçim (2)
özerk öğrenmede beceriklilik (14) revizyon (T/e) bakım, gözden geçirme,
respiratory system (İng.) solumun aygıtı (2) saptırım (1)
respondent (İng.) yanıtlayan (2) revizyonist (T/e) saptırımcı (1)
responding (İng.) yanıt (12) revizyonizm (T/e) saptırımcılık (1)
response (İng.) tepki (8, 12); yanıt (2, 4, 11, 19) revnak (T/e) göz alıcılık, parlaklık (1)
response validity (İng.) yanıt geçerliği (4) révolution linguistique (Fra.) dil devrimi (11,
restorasyon (T/e) onarım (1) 17, 19)
restore etmek (T/e) onarmak (1) rewrite rules (İng.) yeniden yazım kuralları (2)
restricted code (İng.) kaba düzenek (2); kısıtlı rewriting (İng.) yeniden yazım (8)
dil (12, 15, Y); kısıtlı düzenek (15); sınırlı rewriting rules (İng.) yeniden yazım kuralları
düzenek (2) (11, 19)
restriction (Fra.) daralma (17) rey (T/e) oy (1)
restriction de champ (Fra.) alan sınırlaması (9) reyon (T/e) bölüm (1)
restriction of meaning (İng.) anlam daralması rezerv (T/e) biriki, yatak (1)
(2) rezervasyon (T/e) yer ayırtımı (1)
restriction de sélection (Fra.) seçme rezerve (T/e) ayırtım (1)
kısıtlaması (19) rezervuar (T/e) biriktirici (1)
restriction sémantique (Fra.) anlam daralması rezil (T/e) alçak, aşağılık (1)
(11, 19) rezione (İta.) yönetme (8)
restrictive (İng.) sınırlayıcı (2) reziprokes Medium (Alm.) işteş çatı (11, 19)
resul (T/e) yalvaç (1) reziprokes Verb (Alm.) işteş eylem (11, 19)
resultative Aktionsart (Alm.) sonuç görünüşü rezistans (T/e) direnç (1)
(19) rezonans (T/e) seselim (1)
resultative aspect (İng.) sonuç görünüşü (19) Rhema (Alm.) yorum (19)
results (İng.) sonuçlar (4) rhematics (İng.) anlam felsefesi (2)
reşit (T/e) ergin (1) rheme (İng.) anlam odağı (2); yorum (12, 19)
retension (İng.) duralama (2) rhème (Fra.) anlam odağı (9); yorum (19)
retention (İng.) duralama, kapantı (11, 19) rhetoric (İng.) sözbilim (2, 11, 12, 19)

123
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

rhetorical question (İng.) tümce değerli soru Romance linguistics (İng.) Romen dilleri bilimi
(3, 7) (2)
Rhetorik (Alm.) sözbilim (11, 19) romantik (T/e) duygusal (1)
rhétorique (Fra.) sözbilim (9, 11, 19) romantiklik (T/e) duygusallık (1)
rhotacism (İng.) ‘r’leşme (2) root (İng.) dil kökü (13); kök (2, 10, 11, 19)
rhotic area (İng.) r-söyleyişli lehçe bölgesi (15) root creation (İng.) kök yapımı (2)
rhyme (İng.) uyak (2, 11, 19) root inflected language (İng.) kök çekimli dil
rhythm (İng.) dizem (2, 11, 19); düzgü (16); ritim (2)
(13) rotasyon (T/e) döngü (1)
Rhythmus (Alm.) dizem (11, 19) rotatif (T/e) dönerbasar (1)
rızası olmak (T/e) gönlü olmak (1) rote learning (İng.) ezbere öğrenme (7, 12)
riayet etmek (T/e) uymak (1) rote memorization ability (İng.) yineleme
rical (T/e) büyükler (1) öğrenim yetisi (4)
riddle (İng.) bilmece (5) round (İng.) yuvarlak (2, 13)
right-branching construction (İng.) rounded (İng.) yuvarlak (13)
sağadallanan kuruluş (8) rounded vowel (İng.) yuvarlak ünlü (2, 11, 19)
rime (Fra.) uyak (9, 11, 19) rounding (İng.) yuvarlaklaşma (2, 11, 13, 19)
rime croisé (Fra.) çapraz uyak (9) routine (İng.) kalıp söz (3)
rime en écho (Fra.) yankı uyak (8) rölativite (T/e) bağıntı (1)
rime féminin (Fra.) açık uyak (9) rölativizm (T/e) bağıntıcılık (1)
rime masculin (Fra.) kapalı uyak (9) rölyef (T/e) kabartma (1)
rime plat (Fra.) düz uyak (9) rönesans (T/e) yenidendoğuş (1)
rimes embrassées (Fra.) sarmal uyak (9) röportaj (T/e) görüşüm (1)
rise (İng.) çıkan perde (13); yükselme (2) röprezantan (T/e) tanıtmacı (1)
rise-fall (İng.) inip-çıkan, yükselen-alçalan (2) röprodüksiyon (T/e) özdeşbaskı (1)
rising (İng.) yükselen (2) rötar (T/e) gecikme (1)
risk (T/e) çekince (1) rötarlı (T/e) gecikmeli (1)
rite (Fra.) kuttöre (9) rötuş (T/e) düzeltme (1)
ritim (T/e) dizem (1); tartı (Y); tartım (1) rötuş yapmak (T/e) düzeltmek (1)
ritmik (T/e) dizemli, dizemsel, tartımlı, RP (İng.) benimsenmiş sesletim (7)
tartımsal (1) rubric (İng.) yönerge (4)
ritual (İng.) törensel (2) ruhi (T/e) ruhsal (1)
ritual utterance (İng.) törensel sözce (2) ruj (T/e) dudak boyası (1)
rivayet (T/e) duyultu (1) rule (İng.) kural (2, 4, 7, 8, 10, 11, 19)
rivayet etmek (T/e) duyultulamak (1) rule writing (İng.) kural yazımı (13)
riya (T/e) ikiyüzlülük (1) rule-governed behaviour (İng.) kurala dayalı
riyakâr (T/e) ikiyüzlü (1) davranış (3)
riyaset (T/e) başkanlık (1) Rundung (Alm.) yuvarlaklaşma (11, 19)
riziko (T/e) çekince (1) rune (İng.) eski Germen yazısı (2)
role (İng.) rol (2, 15) rutubet (T/e) yaşlık (1)
role play (İng.) rol yapma (7) rückbezügliches Fürwort (Alm.) dönüşlü adıl
roll (İng.) çarpmalı (13) (11, 19)
Roman alphabet (İng.) Romen abecesi (2) rüsum (T/e) vergiler (1)
roman épistolaire (Fra.) mektup roman (9) rüşt (T/e) erginlik (1)
roman pittoresque (Fra.) renklemeli roman (9) rüşvet (T/e) yedirmelik (1)
rythme (Fra.) dizem (9, 11, 19)

sabıka (T/e) önsuç (1)


sabıkalı (T/e) önsuçlu (1)
sabır (T/e) dayanç, katlantı (1)
sabırlı (T/e) dayançlı, katlantılı (1)
sabırsız (T/e) dayançsız, katlantısız (1)
sabırsızlık (T/e) dayançsızlık, katlantısızlık (1)
sabit (T/e) durağan, tanıtlanmış (1)
saadet (T/e) mutluluk (1) sabitleşmek (T/e) durağanlaşmak (1)
sabık (T/e) eski, önceki (1) sabotaj (T/e) baltalama, kundaklama (1)

124
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

sabotajcı (T/e) baltalayıcı, kundakçı (1) Sanktion (Alm.) yaptırım (11)


sabote etmek (T/e) baltalamak, kundaklamak sansasyon (T/e) çarpınç, yürek oynatma (1)
(1) sansasyonel (T/e) çarpınçlı, yürek oynatıcı (1)
sabretmek (T/e) dayanmak, katlanmak (1) sansür (T/e) sıkıdenetim (1)
sada (T/e) ses (11) sansür etmek (T/e) kırpmak, sıkıdenetimden
sadaka (T/e) acımalık (1) geçirmek (1)
sadakat (T/e) bağlılık (1) sansürcü (T/e) sıkıdenetimci (1)
sadakatli (T/e) bağlı (1) santral (T/e) özek (merkez karşılığı), özeklik,
sade (T/e) arı, gösterişsiz, yalın (1) özeksel (1)
sadece (T/e) ancak, yalnız (1) santrfor (T/e) orta akıncı (1)
sadede gelmek (T/e) konuya dönmek (1) santrfüj (T/e) merkezkaç (1)
sadeleşme (T/e) özleşme, yalınlaşma (1) Sapir-Whorf hypothesis (İng.) Sapir-Whorf
sadeleşmek (T/e) özleşmek, yalınlaşmak (1) kuramı (2); Sapir-Whorf varsayımı (7, Y)
sadeleştirmek (T/e) özleştirmek, yalınlaştırmak sarahat (T/e) açıklık (1)
(1) sarahaten (T/e) açıkça, açıklıkla (1)
sadık (T/e) bağlı (1) sarf (T/e) biçimbilim (11, Y); dilbilgisi (1)
sadır olmak (T/e) çıkmak (1) sarf etmek (T/e) kullanmak, ödemek,
safha (T/e) aşama, evre (1) tüketmek, vermek (1)
safi (T/e) katkısız (1) sarf ü nahiv (T/e) dilbilgisi (11)
saha (T/e) alan (1) sarfınazar etmek (T/e) bırakmak, bir yana
sahi (T/e) gerçekten be. (1) bırakmak, den geçmek (1)
sahici (T/e) gerçek (1) sarfiyat (T/e) gider (1)
sahiden (T/e) gerçekten (1) sâri (T/e) bulaşıcı (1)
sahip (T/e) ıs, iye (1) sarih (T/e) açık (1)
sahne (T/e) görünçlük (1) Satellit (Alm.) uydu (19)
sahra (T/e) çöl (1) satellite (Fra.) uydu (19)
sahte (T/e) düzmece (1) satellite (İng.) uydu (19)
sahtekâr (T/e) düzmeci (1) satem languages (İng.) ‘s’ sesli diller (2)
saika (T/e) güdü, neden (1) sathımail (T/e) eğik düzey (1)
sair (T/e) başka, öteki (1) sathi (T/e) üstünkörü, yüzeysel (1)
sairfilmenam (T/e) uyurgezer (1) satıh (T/e) yüzey (1)
saisie (Fra.) kavrama edimi (8) satir (T/e) yergi (1)
sait (T/e) ünlü (11) satire (Fra.) taşlama (9)
sakıt olmak (T/e) düşmek (1) satirik (T/e) yergisel (1)
sakil (T/e) ağır, çirkin (1) satisfy (İng.) karşılama (12)
sakin (T/e) dingin, durgun, oturan, sessiz (1) Satz (Alm.) tümce (10, 11, 19)
sakinleşmek (T/e) yatışmak (1) Satzanalyse (Alm.) dilbilgisel çözümleme (11,
salahiyet (T/e) yetki (1) 19)
salahiyetli (T/e) yetkili (1) Satzaussage (Alm.) yüklem (10, 11, 19)
salahiyettar (T/e) yetkili (1) Satzgegenstand (Alm.) özne (10, 11, 19)
salamanje (T/e) yemek odası (1) Satzglied (Alm.) önerme (11, 19)
salim (T/e) esen, sağlam (1) Satzlehre (Alm.) tümcebilim (10, 11, 19)
salimen (T/e) sağ ve esen olarak (1) Satzparenthese (Alm.) ayraç (11)
samimiyet (T/e) içtenlik (1) Satzteil (Alm.) önerme (11, 19)
samit (T/e) ünsüz (11) Satzzeichensetzung (Alm.) noktalama (11)
Sammelname (Alm.) topluluk adı (11, 19) Sauglaut (Alm.) şaklamak (11); şaklamalı (19)
sample (İng.) örnek (4) Saussurean linguistics (İng.) Saussure’cü
sampling (İng.) örnekleme (4) dilbilim (2)
sampling distribution (İng.) örneklem dağılımı savt (T/e) ses (11)
(4) savt-ı taklidi (T/e) yansıma (11)
sampling error (İng.) örnekleme yanlışı (4) savti (T/e) sesçil (11)
sanat işlevi (T/s) yazınsal işlev (17) savti şedde (T/e) vurgu (11)
sanatoryum (T/e) sağaltımevi (1) savtiyat (T/e) sesbilgisi (11)
sanction (Fra.) yaptırım (9, 11) say (T/e) çalışma, emek (1)
sanction (İng.) yaptırım (11) saye (T/e) gölge (1)
sandhi (İng.) birleşimli biçim (2) sayesinde (T/e) yardım ve yol göstericiliği ile,
saneme (Fra.) anlambirimcik demeti (17) yardımıyla (1)

125
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

sayfiye (T/e) yazlık (1) scoring (İng.) notlandırma (4)


sa‘y-i ekal kanunu (T/e) en az çaba yasası (11) screening test (İng.) tarama sınavı (4)
saying (İng.) deyim (2) script (İng.) yazı (2, 10, 11, 19)
saynsfikşın (T/e) bilimkurgu (1) scripteur (Fra.) yazan (9)
saz (T/e) çalgı (1) SD (İng.) yapısal tanımlama (2)
SC (İng.) yapısal değişim (2) seans (T/e) kez, oturum, oynatım (sinemada),
scale (İng.) ayırıcı (12) süre (1)
scale and category grammar (İng.) dizgeci sebat (T/e) direşim, direşme (1)
dilbilgisi (2) sebat etmek (T/e) direşkenlik göstermek,
scaled score (İng.) ölçülmüş not, ölçülmüş direşmek (1)
sonuç, sınıflandırılmış not, sınıflandırılmış sebatkâr (T/e) direşken (1)
sonuç (4) sebatlı (T/e) direşken (1)
scaled score equating (İng.) sınıflandırılmış sebebiyet vermek (T/e) neden olmak, yol
sonuç eşitlemesi (4) açmak (1)
scaling (İng.) ölçme, sınıflandırma (4) sebep (T/e) neden (1, Y)
scanning (İng.) tarama (7) sebze (T/e) göveri, yeşillik (1)
scène (Fra.) sahne (9) seciye (T/e) özyapı (1)
Schallnachahmung (Alm.) yansıma (10, 11, 19) second actant (Fra.) ikinci eyleyen (8)
Schaltsatz (Alm.) aratümce (11, 19); ayraç (11) second articulation (İng.) ikinci eklemleme (2,
scharf (Alm.) keskin (11, 19) 11); ikinci eklemlilik (19)
Schema (Alm.) taslak (11, 19) second language (İng.) ikinci dil (2)
schema (İng.) bütüncül düzen, deyimce (2); second language acquisition (İng.) İkinci Dil
düşünsel çerçeve kuramı (7) Edinimi (4, 7)
schéma (Fra.) çizge (9); taslak (11, 19) second language acquisition testing (İng.)
schéma actantiel (Fra.) eyleyen çizgesi (9) ikinci dil edinimi sınavı (4)
schema linguistico (İta.) dil taslağı (8) second order language (İng.) üst dil (2)
schema map (İng.) bilişsel harita (12) second order nominals (İng.) ikinci sıradan ad
schema theory (İng.) şema kuramı (12) (2)
schématique (Fra.) çizgesel (9) second person (İng.) ikinci kişi (2)
scheme (İng.) düşünsel çerçeve kuramı (7); second possessive (İng.) ikinci iyelik (2)
söylem derin yapısı (3); taslak (11, 19) secondary articulation (İng.) ikincil
Schliessung (Alm.) kapalılık, kapanma (11, 19) boğumlama (2)
Schlüsselwort (Alm.) anahtar sözcük (19) secondary feature (İng.) ikincil özellik (2)
Schnalzlaut (Alm.) şaklamak (11); şaklamalı (19) seconde articulation (Fra.) ikinci eklemlilik (8)
Schnalzlautsprachen (Alm.) şaklamalı diller seçim (T/s) seçme (17)
(11, 19) seda (T/e) ses (1)
scholastic aptitude test (İng.) akademik sedalı (T/e) sesli, ünlü (1)
yetenek sınavı (4) sedasız (T/e) sessiz, ünsüz (1)
scholasticism (İng.) Skolastik felsefe (2) sedatif (T/e) yatıştırıcı (1)
Schrift (Alm.) yazı (10, 11, 19) sedimantasyon (T/e) çökelme (1)
Schriftsprache (Alm.) yazı dili (11, 19) seeking factual information (İng.) bilgi
schwa (İng.) ‘ı’ sesi (2); doğal ünlü (13) edinmek (12)
Schwächung (Alm.) silinme (19) sefahat (T/e) eğlence düşkünlüğü (1)
Schwankung (Alm.) dalgalanma (19) sefalet (T/e) yoksulluk (1)
Schwund (Alm.) ses düşmesi (11, 19) sefaret (T/e) büyükelçilik, elçilik (1)
science of translation (İng.) çeviribilim (2, 11, sefarethane (T/e) büyükelçilik, elçilik (1)
19) sefer (T/e) kez, savaş, savaşa gidiş, yolculuk
science-fiction (T/e) bilimkurgu (1) (1)
scientific language (İng.) bilim dili (2, 11, 19) sefih (T/e) uçarı (1)
scope (İng.) kapsam (4) sefil (T/e) alçak, yoksul (1)
scorability (İng.) notlandırılabilirlik (4) sefine (T/e) gemi (1)
score (İng.) not, puan (4) sefir (T/e) büyükelçi, elçi (1)
score equating (İng.) not eşitlemesi, not sefire (T/e) büyükelçi (kadın), büyükelçi eşi,
eşleştirmesi (4) elçi (kadın), elçi eşi (1)
scorer (İng.) notlandırıcı (4) Segment (Alm.) parça (10, 11, 19)
scorer reliability (İng.) notlandırıcı güvenirliği segment (Fra.) parça (10, 11, 17, 19)
(4) segment (İng.) parça (2, 8, 10, 11, 13, 19)

126
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

segmentai (Fra.) parçasal (10, 19) self-direction (İng.) özyönlendirme (14)


segmental (Alm.) parçasal (10, 11, 19) self-education (İng.) özeğitim (14)
segmental (Fra.) parçasal (11, 19) self-efficacy (İng.) özyeterlilik (14)
segmental (İng.) parçasal (10, 11) self-embedded construction (İng.) özyerleşik
segmental analysis (İng.) parçacıl çözümleme kuruluş (8)
(2) self-esteem (İng.) kendine verilen değer, öz-
segmental phoneme (İng.) parça sesbirim (13); beğeni (12)
parçacıl sesbirim (2) self-evaluation (İng.) özdeğerlendirme (14)
Segmentation (Alm.) bölümleme (10) self-monitoring (İng.) özizleme (14)
segmentation (Fra.) bölümleme (10, 11, 17, 19); self-reaction (İng.) öztepki (14)
kesitleme (19) self-reflection (İng.) özyansıtma (14)
segmentation (İng.) bölümleme (2, 10, 11, 19); self-regulation (İng.) özdüzenleme (14)
kesitleme (19) self-startedness (İng.) öz başlatmalılık (14)
Segmentierung (Alm.) bölümleme (11, 19); Sem (Alm.) anlambirimcik (10, 11, 19)
kesitleme (19) sema (T/e) gök, gökyüzü (1)
sehven (T/e) yanlışlıkla (1) Semanalyse (Alm.) anlam çözümlemesi (11);
Seitenlaut (Alm.) yanünsüz (11, 19) anlambirimcik çözümlemesi (19)
sekreter (T/e) yazman (1) Semantem (Alm.) kavrambirim (19)
sekreterlik (T/e) yazmanlık (1) semanteme (İng.) kavrambirim (19); kökanlam
seks (T/e) cinsellik (1) (2)
seksapel (T/e) cinsel çekicilik (1) sémantème (Fra.) içerikbirim (8); kavrambirim
seksiyon (T/e) bölüm (1) (19)
seksoloji (T/e) cinslikbilim (1) semantic (İng.) anlambilimsel (10, 11, 19);
sekte (T/e) durgu, durma (1) anlamsal (8, 10, 11, 18, 19)
sektör (T/e) bölüm, kesim (1) semantic analysis (İng.) anlam çözümlemesi (2)
selam (T/e) esenleme (1) semantic axis (İng.) anlam ekseni (2, 11)
selamet (T/e) esenlik (1) semantic change (İng.) anlam değişimi (11, 19);
selametlemek (T/e) uğurlamak (1) anlam değişmesi (2)
selamlaşmak (T/e) esenleşmek (1) semantic component (İng.) anlam bileşeni,
selaset (T/e) akıcılık (1) anlambilim bileşeni (2); anlambilimsel
selected response (İng.) seçilmiş yanıt (4) bileşen (8); anlamsal bileşen (11, 19)
selected test (İng.) seçme sınavı (4) semantic differential (İng.) anlam ayırtmacı (7)
selection (İng.) seçme (11, 19) semantic distinguisher (İng.) anlam ayırıcı (2)
sélection (Fra.) seçme (11, 17, 19) semantic extension (İng.) anlam genişlemesi
(11, 19)
selection of focus (İng.) odak seçimi (13)
semantic field (İng.) alan örgüsü (16); anlam
selection rules (İng.) seçme kuralları (11, 19)
alanı (2, 18); anlamsal alan (11, 19)
selectional restriction (İng.) seçme kısıtlaması
(19) semantic field theory (İng.) anlam alanı kuramı
(2)
selectional rules (İng.) seçme kuralları (2)
semantic marker (İng.) anlam belirleyeni (2)
selef (T/e) öncel (1)
semantic pair (İng.) anlam çiftleri (2)
Selektion (Alm.) seçme (11, 19)
semantic range (İng.) anlam uzamı (2)
Selektionsbeschränkung (Alm.) seçme
semantic relations (İng.) değintiler (16)
kısıtlaması (19)
semantic restriction (İng.) anlam daralması (2,
Selektionsregeln (Alm.) seçme kuralları (11, 19)
11, 19)
selektör (T/e) seçici (1)
semantic shift (İng.) anlam kayması (2)
self assessment (İng.) bireysel değerlendirme
semantic transfer (İng.) anlam kayması (11, 19)
(4)
semantic triangle (İng.) anlam üçgeni (2)
self determinasyon (T/e) özbelirlenim (1)
semantic value (İng.) anlam değeri (2)
self embedded (İng.) özde yerleşik (2)
semanticity (İng.) anlamsallık (2)
self servis (T/e) kendin seç (1)
semantico-grammatical categories (İng.)
self-directed (İng.) kendi-güdümlü (12)
anlam-dilbilgisi kümeleri (7)
self-directed learning (İng.) özyönetimli
semantics (İng.) anlambilim (2, 4, 7, 8, 10, 11,
öğrenme (14)
18, 19)
self-directed learning readiness scale (İng.)
Semantik (Alm.) anlambilim (10, 11, 18, 19)
özyönetimli öğrenme hazırlık ölçeği (14)
semantik (T/e) anlambilim, anlambilimsel s.,
self-directed, self-management (İng.)
anlamsal (1)
özyönetim (14)

127
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

sémantique (Fra.) anlambilim (8, 10, 11, 17, 19); Semiose (Alm.) göstergesel işlev (19)
anlambilimsel (10, 11, 19); anlamsal (8, 10, 11, Semiosis (Alm.) gösterme süreci (18)
17, 19) sémiosis (Fra.) göstergesel işlev (19)
sémantique générative (Fra.) üretici semiosis (İng.) göstergesel işlev (19); gösterme
anlambilim (11, 17, 19) süreci (18)
semantisch (Alm.) anlambilimsel (10, 11, 19); semiotic (İng.) göstergebilimsel, göstergesel
anlamsal (10, 11, 18, 19) (10, 11, 19)
semantische Achse (Alm.) anlam ekseni (11) semiotic square (İng.) göstergebilimsel
semantische Komponente (Alm.) anlamsal dörtgen (11)
bileşen (11, 19) semiotica (İta.) göstergebilim (8)
semantisches Feld (Alm.) anlam alanı (18); semiotica connotativa (İta.) yananlam dili (8)
anlamsal alan (11, 19) semiotica denotativa (İta.) düzanlam dili (8)
Semasiologie (Alm.) kavrambilim (11, 19) semiotical (İng.) göstergebilimsel, göstergesel
sémasiologie (Fra.) kavrambilim (11, 19) (10, 11, 19)
sémasiologique (Fra.) kavrambilimsel (17) semiotics (İng.) göstergebilim (2, 7, 10, 11, 18,
semasiology (İng.) kavrambilim (2, 11, 19) 19)
sematology (İng.) anlambilim (2) Semiotik (Alm.) göstergebilim (10, 11, 18, 19)
semavi (T/e) göksel (1) sémiotique (Fra.) göstergebilim (9, 10, 11, 17,
sembol (T/e) gösterge (Y); simge (1, 18, Y) 19); göstergebilimsel, göstergesel (10, 11, 19)
sembolik (T/e) simgesel (1) sémiotique littéraire (Fra.) yazınsal
sembolist (T/e) simgeci (1) göstergebilim (9)
sembolizm (T/e) simgecilik (1) semiotisch (Alm.) göstergebilimsel,
seme (İng.) anlambirimcik (2, 10, 11, 19) göstergesel (10, 11, 19)
sème (Fra.) anlambirimcik (10, 11, 17, 19) semiotisches Viereck (Alm.) göstergebilimsel
Semem (Alm.) anlambirimcik (10); dörtgen (11)
anlambirimcik demeti (11, 19) semi-reduplication (İng.) pekiştirme (5)
sememe (İng.) anlambirimcik demeti (2, 10, 11, Semivokal (Alm.) yarı ünlü (11, 19)
19) semi-vowel (İng.) yarı ünlü (2, 11, 19)
sémème (Fra.) anlambirimcik demeti (10, 11, semi-voyelle (Fra.) yarı ünlü (8, 11, 19)
19) semology (İng.) göstergebilim (2)
sememic stratum (İng.) anlam katmanı (2) semotactics (İng.) anlambirim bilgisi (2)
sememics (İng.) anlambirim bilgisi (2) sempati (T/e) duygudaşlık , sevgi, yakınlık (1)
Semeologie (Alm.) göstergebilim (10, 11) sempatik (T/e) canayakın, duygudaş, sevimli
semi- (T/e) yarı, yarım (Lat. önek) (1) (1)
semi consonant (İng.) yarı ünsüz, yarı-ünsüz sempatizan (T/e) duygudaş (1)
(13) sempozyum (T/e) bilimsel sunuşma (1)
semi reduplication (İng.) yarı ikileme (13) semt (T/e) kentbölgesi (1)
semi vowel (İng.) yarı ünlü, yarı-ünlü (13) senarist (T/e) oyun yazarı (1)
semic analysis (İng.) anlam çözümlemesi (11); Sender (Alm.) gönderici (18); verici (10, 11, 18,
anlambirimcik çözümlemesi (19) 19)
semi-consonant (İng.) yan ünsüz, yarı ünsüz sender (İng.) gönderici, verici (18)
(2) sendrom (T/e) belirgi (1)
semi-consonne (Fra.) yarı ünsüz (8) sene (T/e) yıl (1)
semi-direct test (İng.) yarı-dolaylı sınav (4) senei devriye (T/e) yıldönümü (1)
semilingualism (İng.) yarımdillilik (7) senei kebise (T/e) artıkyıl (1)
seminer (T/e) topluçalışım (1) senet (T/e) belgit (1)
semiologia (İta.) göstergebilim (8) senkron (T/e) eşzaman (1)
semiological (İng.) göstergebilimsel, senkroni (T/e) eşzamanlılık (1)
göstergesel (10, 11, 19) sens (Fra.) anlam (8, 10, 11, 17, 19)
Semiologie (Alm.) gösterge demeti (10); sens référentiel (Fra.) göndergesel anlam (17)
göstergebilim (11, 18, 19) sense (İng.) anlam (10, 11, 19); içlem (2)
sémiologie (Fra.) gösterge (8); göstergebilgisi sense realism (İng.) duyusal gerçeklik (12)
(9); göstergebilim (8, 10, 11, 19) sense relations (İng.) içlem ilişkileri (2)
sémiologique (Fra.) göstergebilimsel (10, 11, sensitive to voice (İng.) çatı duyarlı (5)
19); göstergesel (10, 11, 17, 19) sentaks (T/e) sözdizim , sözdizimi (1)
semiologisch (Alm.) göstergebilimsel (11, 19) sentence (İng.) tümce (2, 7, 8, 10, 11, 19)
semiology (İng.) göstergebilim (2, 10, 11, 19) sentence adverbial (İng.) zarf tümcesi (2)

128
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

sentence combining (İng.) tümce birleştirme seviye (T/e) düzey (1, Y)


(7) seviyeli (T/e) saygıdeğer, saygın (1)
sentence compound (İng.) bileşik tümce (2) seviyesiz (T/e) bayağı (1)
sentence connector (İng.) tümce bağlacı (2) sevk (T/e) gönderme (1)
sentence method (İng.) tümce yöntemi (7) sevketmek (T/e) göndermek, yollamak (1)
sentence of statement (İng.) bildirme tümcesi sevkıtabii (T/e) içgüdü (1)
(11, 19) sevkıyat (T/e) gönderme, yollama işi (1)
sentence pattern (İng.) tümce kalıbı (7, 12) seyahat (T/e) gezi, yolculuk (1)
sentence stress (İng.) tümce vurgusu (2, 13) seyahatname (T/e) geziyazısı (1)
sentence word (İng.) tümce değerli sözcük (2) seyelan (T/e) akıntı, akma (1)
sentential (İng.) tümcesel (11, 19) seyirci (T/e) izleyici (1)
sentetik (T/e) bireşimli (1) seylap (T/e) su baskını, taşma (1)
sentez (T/e) bireşim (1) seyran (T/e) gezinme, gezme (1)
septik (T/e) kuşkucu (1) seyretmek (T/e) izlemek (1)
septisizm (T/e) kuşkuculuk (1) seyrüsefer (T/e) gidişgeliş (1)
sequence (İng.) dizi (2); diziliş (8) seyyah (T/e) gezgin (1)
séquence (Fra.) diziliş (8, 11, 17, 19); kesit (9) seyyal (T/e) akışkan (1)
séquence isotope (Fra.) yerdeş kesit (9) seyyanen (T/e) eşit olarak (1)
sequence of tenses (İng.) zaman uyumu (2) seyyar (T/e) gezginci, gezici, taşınabilir (1)
sequence of words (İng.) sözcükler katarı (16) seyyare (T/e) gezegen (1)
sequencing (İng.) dereceleme, sıralama (2, 7) sezon (T/e) sürem (1)
Sequenz (Alm.) diziliş (11, 19) SFA (İng.) anlam özelliği çözümlemesi (2)
ser (T/e) baş (1) shaping (İng.) yönlendirme (12)
serap (T/e) ılgım, yalgın (1) shared knowledge (İng.) ortak yaşantı (16)
serapa (T/e) baştan başa, büsbütün (1) sharp (İng.) diyezleşmiş (2, 11, 19)
serbest (T/e) bağımsız, özgür (1) sheltered classroom approach (İng.) örtük sınıf
serbesti (T/e) özgürlük (1) yaklaşımı (12)
serdetmek (T/e) ileri sürmek (1) short (İng.) kısa (11, 19)
serhat (T/e) sınır (boyu) (1) short answer question (İng.) kısa yanıtlı soru
seri (T/e) dizi, hızlı, sıra (1) (4)
serial learning (İng.) dizisel öğrenme (7) short syllable (İng.) kısa hece (2, 13); kısa
série (Fra.) diziliş (8); sıra (11, 19) seslem (11, 19)
series (İng.) sıra (11, 19) short term memory (İng.) kısa erimli bellek (2,
Series Method (İng.) Diziler Yöntemi (12) 7, Y)
serkeş (T/e) başkaldıran, kafatutan (1) shortened genitival construction (İng.)
serlevha (T/e) başlık (yazıda) (1) belirtisiz tamlama (2)
sermaye (T/e) anamal, anapara (1) shortening (İng.) kısalma (2); kısaltma (13)
sermayedar (T/e) anamalcı (1) shortness (İng.) kısalık (11, 19)
sermest (T/e) esrik (1) sıfat (T/e) önad (1)
sermuharrir (T/e) başyazar (1) sıfat terkibi (T/e) sıfat tamlaması (11)
sermürettip (T/e) başdizgici, başdizici (1) sıhhat (T/e) sağlık (1)
serpuş (T/e) başlık (1) sıhhatli (T/e) sağlıklı (1)
sert samit (T/e) sert ünsüz (11) sıhhiye (T/e) sağlık işleri (1)
sert sessiz (T/e) sert ünsüz (11) sıhhiyeci (T/e) sağlık görevlisi (1)
sertifika (T/e) belge, bitirme belgesi, bitirmelik sıklet (T/e) ağırlık, sıkıntı (1)
(1) sıla (T/e) kavuşma, ulaşma (1)
servet (T/e) varlık (1) sınıf (T/e) derslik (1)
serzeniş (T/e) başa kakma (1) sır (T/e) giz (1)
ses cihazı (T/e) ses aygıtı (11) sırf (T/e) büsbütün, salt, tümüyle, yalnız (1)
ses organları (T/e) ses örgenleri (11) sıyanet (T/e) koruma (1)
sesli (T/e) ünlü (11) sıyga (T/e) kip (1)
session (İng.) oturum (12) sibernetik (T/e) güdümbilim (1)
sessiz (T/e) ünsüz (11) Sibilant (Alm.) ıslıklı (11, 19)
sessizlerin benzeşmesi (T/e) ünsüz benzeşmesi sibilant (İng.) ıslıklı (11, 19); ıslıklı ünsüz (2);
(11) sızmalı (13)
set (İng.) küme (8) sich beziehen auf (Alm.) gönderme (18)
setting (İng.) konum (7); ortam (Y) sicil (T/e) kütük (1)

129
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

sifflante (Fra.) ıslıklı (8, 11, 19) similarité (Fra.) benzerlik (17)
sight vocabulary (İng.) görüntüsel sözvarlığı (7) simile (İng.) benzetme (2)
sign (İng.) gösterge (2, 10, 11, 13, 19) simple form (İng.) yalın biçim (2); yalın sözcük
Signal (Alm.) belirtke (11, 19) (11)
signal (Fra.) belirtke (8, 9, 11, 17, 19) simple noun (İng.) yalın ad (2)
signal (İng.) belirtke (2, 7, 8, 11, 19); devitge (16) simple past (İng.) di’li geçmiş (2)
signary (İng.) yazım dizgesi (2) simple perfect (İng.) yalın bitmişlik (2)
signe (Fra.) gösterge (8, 9, 10, 11, 17, 19) simple sentence (İng.) yalın tümce (2, 7, 8, 11,
signe (İng.) gösterge (18) 19)
signe artificiel (Fra.) yapay gösterge (17) simple tense (İng.) yalın zaman (11, 19)
signe naturel (Fra.) doğal gösterge (17) simple tone (İng.) yalın ton (13)
signe visuel (Fra.) görse! gösterge (9) simple vowel (İng.) yalın ünlü (2)
signifıé (Fra.) gösterilen (8) simple word (İng.) yalın sözcük (19)
signifiant (Fra.) gösteren (8, 9, 10, 11, 17, 19) Simplex (Alm.) yalın sözcük (11, 19)
signifiant (İng.) gösteren (2) simplification (İng.) yalınlaştırma (7)
significans (İng.) gösteren (2, 18) simplified code (İng.) yalınlaştırılmış düzenek
(7)
significance (İng.) anlam (2, 8)
simplified reader (İng.) basitleştirilmiş okuma
significance testing (İng.) sayısal sınavbilgisi,
kitabı (7); yalınlaştırılmış okuma kitabı (3)
verisel sınavbilgisi (4)
simsar (T/e) aracı (1)
significant (İng.) anlamlı (2)
simulated (İng.) benzeşik (2)
signification (Fra.) anlam (8, 10, 11, 17, 19);
simulation (İng.) benzeşim (2); benzeşim
anlamlama (11, 17, 19); anlamlandırma (9)
alıştırması (3); benzetim (7); benzeylem (16);
signification (İng.) anlam (10, 11, 19);
benzetleme (Y)
anlamlama (2, 7, 11, 18, 19)
simulator (İng.) benzetgeç (16)
significatum (İng.) gösterilen (2, 18)
simultané (Fra.) süremdeş (8)
significs (İng.) göstergebilim (2)
simultaneous bilingualism (İng.) andaş
signifié (Fra.) gösterilen (8, 9, 10, 11, 17, 19)
ikidillilik (15)
signified (İng.) gösterilen (2, 10, 11, 18, 19);
simultaneous interpretation (İng.) eşzamanlı
gösterilge (16)
çeviri (7)
signifier (İng.) gösteren (2, 10, 11, 19)
simultaneous interpreting (İng.) eşzamanlı
Signifikant (Alm.) gösteren (10, 11, 19)
çeviri (2)
Signifikat (Alm.) gösterilen (10, 11, 19)
simülasyon (T/e) öykünüm (1)
Signifikation (Alm.) anlamlama (11, 18, 19)
sin (T/e) birlikte (Yun. önek) (1)
Signifikatum (Alm.) kavramsal gösterilen (18)
sine (T/e) göğüs (1)
signs (İng.) gösterge (7)
sine- (T/e) -siz (Lat. önek) (1)
sigorta (T/e) korunç (1)
sinematik (T/e) devimbilim (1)
sihir (T/e) büyü (1)
sinerji (T/e) görevdeşlik (1)
sihirbaz (T/e) büyücü (1)
sing sing theory (İng.) müzik kökenli dil
sihirbazlık (T/e) büyücülük (1)
kuramı (2)
sihirli (T/e) büyülü (1)
single bar junction (İng.) duraklama aralığı (2)
silahşor (T/e) savaşçı (1)
single base (İng.) tek tabanlı (2)
Silbe (Alm.) hece (10); seslem (11, 19)
Singular (Alm.) tekil (10, 11, 19)
Silbendissimilation (Alm.) seslem yutumu (11)
singular (İng.) tekil (2, 10, 11, 19)
Silbenschichtung (Alm.) seslem yutumu (11,
singulary transformation (İng.) tekli dönüşüm
19)
(2)
Silbenschrift (Alm.) seslemsel yazı (11, 19)
singulatif (Fra.) tekli yapı (9)
silbisch (Alm.) seslemsel (19)
singulative (İng.) tekil ekleyici (2)
silency (İng.) silinme (19)
singulier (Fra.) tekil (10, 11, 17, 19)
silent reading (İng.) sessiz okuma (7)
Sinn (Alm.) anlam (10, 11, 18, 19)
silent stress (İng.) sessiz vurgu (2)
sinni sait (T/e) düz ünlü (11)
Silent Way (İng.) Sessiz Yol (12); sessiz yöntem
sinni samit (T/e) dişsil (11)
(3, 7)
sinonim (T/e) eşanlamlı (1)
siluet (T/e) karaltı (1)
sipariş (T/e) ısmarlama (1)
sim (T/e) gümüş (1)
siper (T/e) dulda, koruyucu engel, kuytu (1)
sim- (T/e) birlikte (Yun. önek) (1)
siperisaika (T/e) yıldırımlık, yıldırımsavar (1)
simetri (T/e) bakışım (1)
sirayet (T/e) bulaşma, geçme (1)
simetrik (T/e) bakışımlı (1)

130
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

sirayet etmek (T/e) bulaşmak, geçmek (1) slack vowel (İng.) gevşek ünlü (2)
sirkat (T/e) çalma, hırsızlık (1) slang (İng.) argo (2, 10, 11, 19)
sirkum- (T/e) çevreleyerek (Lat. önek) (1) slender vowel (İng.) ön ünlü (2)
sirkülasyon (T/e) dolaşım (1) slip of tongue (İng.) dil sürçmesi (2)
sirküler (T/e) genelge (1) slogan (T/e) çarpıcı söz, sav-söz (1)
sirrus (T/e) saçakbulut (1) slope (İng.) eğim (4)
sismik (T/e) sarsıntısal (1) slopes (İng.) hece ucu öğeler (2)
sismograf (T/e) depremyazar (1) slot (İng.) yapısal boşluk (2)
sismoloji (T/e) deprembilim (1) smaç (T/e) çivileme (1)
sistem (T/e) dizge (1, 11, 18, Y); yol, yöntem (1) snack-bar (T/e) sunumluk (1)
sistematik (T/e) dizgeli (1); dizgesel (1, Y) snek bar (T/e) sunumluk (1)
sistemli (T/e) dizgeli, düzenli (1) social (İng.) sosyal (18); toplumsal (15, 18)
sistemsiz (T/e) dizgesiz, düzensiz (1) social accentuation (İng.) toplumsal vurgu (2)
sister adjunction (İng.) yakın bitiştirme (2) social appropriateness (İng.) toplumsal
sister language (İng.) kardeş dil (2) uygunluk (2)
sitayiş (T/e) övme, övüş (1) social context (İng.) toplumsal bağlam (7)
site (Fra.) görünüm (9) social dialect (İng.) topluluk lehçesi (2);
Situation (Alm.) durum (19) toplumsal lehçe (7)
situation (Fra.) durum (19) social distance (İng.) toplumsal uzaklık (7)
situation (İng.) durum (2, 19); konum (2) social function (İng.) toplumsal işlev (7)
situation de communication (Fra.) bildirişim social meaning (İng.) toplumsal anlam (15)
durumu (9) social mobility (İng.) toplumsal hareketlilik (15)
situation de l‘énonciation (Fra.) sözceleme social stratification (İng.) toplumsal
durumu (9) katmanlaşma (15)
situation initiale (Fra.) başlangıç durumu (9) socialization (İng.) toplumsallaşma (15)
situation of utterance (İng.) sözce konumu (2) socializing (İng.) insanlar arasında ilişki
situational (İng.) durumsal (12, Y) kurma, toplumlaştırma (12)
situational language teaching (İng.) durum sociolect (İng.) katman dilcesi (3); topluluk dili
dayanaklı öğretim (7); Durum Merkezli Dil (2, 19); toplumsal değişke (15)
Öğretimi (3); Durumsal Dil Öğretimi (Y) sociolecte (Fra.) topluluk dili (19); toplumsal
situational meaning (İng.) durumsal anlam (2) kullanım (17)
situational syllabus (İng.) durumsal izlence (7, sociolectology (İng.) toplumsal değişkebilim
Y) (15)
situational teaching (İng.) durum temelli sociolinguistic competence (İng.) toplumsal dil
öğretim (4) yetisi (4)
situationality (İng.) duruma uygunluk (2); sociolinguistics (İng.) toplum()dilbilim (2, 7, 10,
durumsallık (12) 11, 15, 19, Y)
situationnalité (Fra.) yerlemleme (9) sociolinguistics in ELT (İng.) dil öğretiminde
siyah (T/e) kara (1) toplumdilbilimi (7)
siyasi (T/e) siyasal (1) sociolinguistique (Fra.) toplumdilbilim (10, 11,
siyga (T/e) kip (11) 17, 19)
siyga-i temenni (T/e) dilek-koşul kipi (11) sociologie de la littérature (Fra.) yazın
toplumbilimi (9)
skandal (T/e) utanca (1)
sociology of language (İng.) dil toplumbilimi (7,
sketch (Fra.) skeç (9)
15)
skewed distribution (İng.) eğimli dağılım,
sociometric perception test (İng.) sosyometrik
eğimsel dağılım (4)
algılama sınavı (4)
skewness (İng.) eğimlilik (4)
sofizm (T/e) bilgicilik (1)
ski (T/e) kayak (1)
soft (İng.) yumuşak (2)
skill (İng.) beceri (2, 4)
soft consonant (İng.) yumuşak ünsüz (11, 19)
skill getting activities (İng.) beceri kazandırıcı
soft palate (İng.) yumuşak damak (13)
çalışmalar (4)
soft sign (İng.) damaksıllaşma belirtkesi (2)
skill using activities (İng.) beceri kullandırıcı
softening (İng.) yumuşama (11, 19)
çalışmalar (4)
soft-g (İng.) yumuşak-g (13)
skills (İng.) beceriler (7)
software (İng.) yazılım (2, 7)
skimming (İng.) özarama (7)
sohbet (T/e) söyleşi (1)
skrayper (T/e) kazıcı (1)
SLA (İng.) ikinci dil edinimi (4, 7)

131
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

solecism (İng.) aykırıcılık (2); sözdizimsel sound source (İng.) ses kaynağı (2)
yadsınlık (19) sound spect(r)ograph (İng.) sesyazar (2)
solécisme (Fra.) sözdizimsel yadsınlık (19) sound symbolism (İng.) ses simgeciliği (2)
Solözismus (Alm.) sözdizimsel yadsınlık (19) sound system (İng.) ses dizgesi (2)
soliciting (İng.) isteme (12) sound wave (İng.) ses dalgası (7)
solid compound (İng.) birincil bileşik sözcük (2) source (İng.) kaynak (2, 7)
solidarietà (İta.) dayanışma (8) source feature (İng.) ayırıcı özellik (2)
solidarite (T/e) dayanışma (1) source language (İng.) kaynak dil (2, 7, 11, 19)
solidarizm (T/e) dayanışçılık (1) sourd (Fra.) ötümsüz (19); titreşimsiz (8, 11, 17,
soliloquy (İng.) kendilik konuşma (2) 19)
solipsizm (T/e) tekbencilik (1) sous-catégorie (Fra.) altulam (8, 11, 19)
solüsyon (T/e) çözelti, çözüm, eriyik (1) sous-ensemble (Fra.) altküme (8)
sommaire (Fra.) özetleme (anlatıcının yaptığı) sous-entendu (Fra.) sezdirim (9)
(9) SOV language (İng.) ÖNE/özne nesne eylem
sommet (Fra.) doruk (8) dili (7)
son (Fra.) ses (8, 10, 11, 17, 19) sozial (Alm.) sosyal, toplumsal (18)
son cardinal (Fra.) asal ses (11, 19) Soziolekt (Alm.) topluluk dili (19)
Sonant (Alm.) selenli (11, 19) Soziolinguistik (Alm.) toplumdilbilim (10, 11, 19)
sonant (İng.) ötümlü (2); selenli (11, 19) sömestr (T/e) yarıyıl (1)
sonante (Fra.) selenli (11, 19) space (İng.) aralık, uzam (2)
Sondersprache (Alm.) ağız (10, 11, 19); özel dil Spannung (Alm.) gerilme (11, 19)
(11, 19) speaker (İng.) konuşucu (2, 8, 10, 11, 19)
sonnet (Fra.) sone (9) speaking (İng.) konuşma (2)
sonogram (İng.) sesyazımı (2) speaking test (İng.) konuşma sınavı (4)
sonograph (İng.) ses yazım cihazı (2) special language (İng.) özel dil (2)
sonorant (İng.) tınılı (13); titreşimli (2) special languages (İng.) özel diller (7)
sonore (Fra.) ötümlü (19); titreşimli (8, 11, 17, special parlance (İng.) özel dil (15)
19) special purpose testing (İng.) özel amaçlı sınav
sonorisation (Fra.) ötümlüleşme (19); (7)
titreşimlileşme (11, 19) specialisation (İng.) özelleşme (2, 19)
sonorisation (İng.) ötümlüleşme (19); spécialisation (Fra.) özelleşme (17, 19)
titreşimlileşme (11, 19) specific objectivity (İng.) belirli özellikler (4)
Sonorisierung (Alm.) ötümlüleşme (19); specific question (İng.) özel nitelikli sora (7)
titreşimlileşme (11, 19) specifications (İng.) tanımlayıcı özellikler (4)
Sonorität (Alm.) ötümlülük (19); titreşimlilik (11, spectacle (Fra.) gösteri (9)
19)
spect(r)ogram (İng.) izge yazı (13); ses yazımı
sonorité (Fra.) ötümlülük (19); titreşimlilik (11, (2)
19)
spectral analysis (İng.) ses yazımı
sonority (İng.) ötümlülük (19); titreşimlilik (2,
çözümlemesi (2)
11, 19)
spectrum (İng.) izge (13)
sortal universal (İng.) düzenleyici tümel (2)
speculative grammar (İng.) düşünsel dilbilgisi
sostanza (İta.) töz (8)
(2); kurgusal dilbilgisi (12)
sosyal (T/e) toplumsal (1, 18, Y)
speech (İng.) konuşma (2, 8, 11, 19); söylem (10,
sosyal statü (T/e) toplumdurum (1)
11, 19); söz (2, 10, 11, 18, 19); sözlü dil (8)
sosyalist (T/e) toplumcu (1)
speech act (İng.) söz edimi (11, 19); sözeylem
sosyalizasyon (T/e) toplumsallaştırma (1) (2, 7, 15)
sosyalizm (T/e) toplumculuk (1) speech chain (İng.) söz zinciri. (11, 19)
sosyolog (T/e) toplumbilimci (1) speech community (İng.) dil toplumu (12);
sosyoloji (T/e) toplumbilim (1) dilsel()topluluk (2, 8, 11, 15, 19); konuşma
sosyometri (T/e) uyumölçüm (1) topluluğu (7)
sound (İng.) ses (2, 8, 10, 11, 19) speech defect (İng.) konuşma kusuru (2, 7)
sound change (İng.) ses değişikliği (7) speech disorder (İng.) konuşma bozukluğu (2)
sound discrimination (İng.) anlamlı ayrıştırma, speech errors (İng.) konuşma yanlışı (7)
sağlıklı ayrıştırma (4) speech event (İng.) dil olayı (12); konuşma
sound echoism (İng.) ses yansıtmacılığı (2) olayı (2, 7)
sound law (İng.) ses yasası (2) speech functions (İng.) konuşma işlevleri (7)
sound shift (İng.) ses kayması (2)

132
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

speech organs (İng.) konuşma organları (2); ses split-half reliability (İng.) iki yarılı geçerlik,
organları (13) yarıya bölümlü geçerlik (4)
speech pathology (İng.) konuşma bozukluğu spoken language (İng.) konuşma dili (2, 19);
(7); konuşma bozukluğu bilgisi (2) sözlü dil (11, 19)
speech perception (İng.) konuşma algılaması spoken-written discourse (İng.) sözlü-yazılı
(7) söylem (7)
speech repertoire (İng.) konuşma dağarı (7) spoonerism (İng.) karmacılık (2); tersinleyici
speech rhythm (İng.) konuşma ritmi (7) yanlış (7)
speech situation (İng.) konuşma ortamı (7) sporadic sound change (İng.) koşulsuz ses
speech stretcher (İng.) konuşma yavaşlatma değişimi (2)
cihazı (2) spot (T/e) benek, benekçik (1)
speech styles (İng.) konuşma biçemi (7) Sprachatlas (Alm.) dil atlası (11, 19)
speech synthesis (İng.) konuşma bireşimi (7); Sprache (Alm.) dil (10, 11, 18, 19); dilyetisi (11,
yapay konuşma (2) 19)
speech therapy (İng.) konuşma sağaltımı, Sprache der Wissenschaft (Alm.) bilim dili (11)
konuşma tedavisi (2); konuşma sağaltımı (7) Sprachebene (Alm.) dil düzeyi (10, 19)
speech variety (İng.) konuşma değişkesi (7) Sprachebene (Alm.) dil düzeyi (11)
speech-form (İng.) konuşma biçimi (8) Sprachfähigkeit (Alm.) dilyetisi (11, 19)
speed reading (İng.) hızlı okuma (7) Sprachfamilie (Alm.) dil ailesi (11, 19)
speed test (İng.) hız sınavı (4) Sprachgebrauch (Alm.) kullanım (10, 11, 19)
spektroskop (T/e) yayılgıölçer (1) Sprachgemeinschaft (Alm.) dilsel topluluk (11,
spekülasyon (T/e) kurgu , vurgun (1) 19)
spekülatif (T/e) kurgusal , vurguncul, Sprachgeographie (Alm.) dilbilimsel coğrafya
vurgunsal (1) (11, 19); uzamsal dilbilim (19)
spekülatör (T/e) vurguncu (1) Sprachgruppe (Alm.) dil öbeği (11, 19)
spelling (İng.) yazım (2, 10, 11, 13, 19) Sprachkarte (Alm.) dil haritası (11, 19)
spelling book (İng.) Yeni Yazım Kılavuzu (13) sprachlich (Alm.) dilsel (10, 11, 19)
spelling pronunciation (İng.) yazıma dayalı Sprachökonomie (Alm.) dilsel tutumluluk (19);
söyleyiş (2) tutumluluk ilkesi (11)
sperma (T/e) atmık, belsuyu (1) Sprachrevolution (Alm.) dil devrimi (11, 19)
spesifik (T/e) özgül (1) Sprachvermögen (Alm.) dilyetisi (18)
spesiyalist (T/e) uzman (1) Sprachwissenschaft (Alm.) dilbilim (10, 11, 19)
spesiyalite (T/e) özellik, uzmanlık (1) spread vowel (İng.) yaygın söylenişli ünlü (2)
Spezialisierung (İng.) özelleşme (19) Sprechakt (Alm.) söz edimi (11, 19)
spiker (T/e) konuşucu (1) Sprechapparat (Alm.) ses aygıtı (19)
spiral (İng.) dönel (12) Sprechen (Alm.) konuşma (11, 19); söz (10, 11,
Spiral Approach (İng.) Dönel Yaklaşım (12) 19)
spiral approach (İng.) sarmal yaklaşım (4, 7) Sprecher (Alm.) konuşucu (10, 11, 19)
spiral syllabus (İng.) dönel izlence (12) Sprechorgane (Alm.) ses aygıtı (11); ses
Spirans (Alm.) sızıcı (11, 19) örgenleri (11, 19)
spirant (İng.) sızıcı (11, 19); sızmalı (2) Sprechtakt (Alm.) dizem (11, 19)
spirante (Fra.) sızıcı (8, 11, 19) sprey (T/e) püskürteç (1)
spirantisation (Fra.) sızıcılaşma (11, 19) squatter (İng.) toprak-konducu (16)
spirantisation (İng.) sızıcılaşma (11, 19) S-R theory (İng.) uyaran-tepki kuramı (7)
Spirantisierung (Alm.) sızıcılaşma (11, 19) ST (İng.) Standart Kuram (12)
spiritualist (T/e) tinselci (1) stability coefficient (İng.) sabit katsayı (4)
spiritualizm (T/e) tinselcilik (1) stabilizasyon (T/e) dengeleme (1)
spitz (Alm.) diyezleşmiş (11, 19) stabilize etmek (T/e) dengelemek (1)
split (İng.) ayrık (2) stabilize yol (T/e) sıkıştırma yol (1)
split clause (İng.) ayrık tümcecik (2) stagflasyon (T/e) duruk şişkinlik (1)
split half coefficient (İng.) iki yarı katsayısı, staging (İng.) dereceleme (2)
yarıya bölümlü katsayı (4) staj (T/e) yetişim (1)
split half method (İng.) yarıya bölme yöntemi stajyer (T/e) yetişmen (1)
(4) stajyerlik (T/e) yetişmenlik (1)
split harmony (İng.) ayrık uyum (13) stakeholders (İng.) sınav kullanan, sınava
split infinitive (İng.) ayrık eylemlik (2) giren (4)
split intransitivity (İng.) ayrık geçişsizlik (5) Stamm (Alm.) gövde (10, 11, 19); köken (10)

133
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

stammer (İng.) kekeleme (2) status (İng.) konum (7, 15)


Stammwort (Alm.) köken (11, 19) statü (T/e) tüzük (1)
standard (İng.) ölçün (4, 7); ölçünlü (15); ölçünlü statüko (T/e) sürerdurum (1)
dil (2) statükocu (T/e) sürerdurumcu (1)
standard achievement test (İng.) ölçünlü Stellvertretung (Alm.) ornatma (11)
başarı sınavı (4) stem (İng.) gövde (2, 7, 10, 11, 19); kök (4)
standard deviation (İng.) ölçünlü sapma (4) stem inflected language (İng.) gövde çekimli
Standard English (İng.) ölçünlü İngilizce (Y) dil (2)
standard language (İng.) ölçü dil (13); ölçü dili, stemma (Fra.) oluşum ağacı (8)
ölçünlü dil (Y); ölçünlü dil (19); ulusal örnek stemma (İng.) gövdelik (2)
kullanım (16) stenograf (T/e) imyazar, imyazımcı (1)
standard pronunciation (İng.) ölçü sesletim stenografi (T/e) imyazım (1)
(13) step (T/e) bozkır (1)
standard score (İng.) ölçünlü sonuç (4) stepne (T/e) yedek teker (1)
standard setting (İng.) ölçünlü konum (4) stereotyped (İng.) basmakalıp (2)
Standardsprache (Alm.) ölçünlü dil (19) Stil (Alm.) biçem (19); deyiş (10, 11, 19)
Standard Theory (İng.) Standart Kuram (12) stil (T/e) biçem (1, Y)
Standard Turkish (İng.) ölçünlü Türkçe (Y) Stilistik (Alm.) biçembilim (19); deyişbilim (10,
standardisation (İng.) ölçünleme (2) 11, 19)
standardised score (İng.) ölçünlendirilmiş stilistik (T/e) biçembilim, toplubiçem (1)
sonuç (4) stilizasyon (T/e) biçemleme (1)
standardised test (İng.) ölçünlendirilmiş sınav stilize etmek (T/e) biçemlemek (1)
(4) Stimme (Alm.) ses (10, 11, 19)
standardization (İng.) ölçünleşme (15); stimmhaft (Alm.) ötümlü (19); titreşimli (11, 19)
ölçünleştirme (7) Stimmlippen()verschluss (Alm.) gırtlak vuruşu
standardize etmek (T/e) ölçünlemek (1) (11, 19)
standardized test (İng.) ölçünleştirilmiş sınav stimmlos (Alm.) ötümsüz (19); titreşimsiz (11,
(7) 19)
standart (T/e) ölçün (1, Y) Stimmverstärkung (Alm.) yeğinlik (11, 19)
standart (T/e) ölçünlü (1, Y) Stimulus (Alm.) uyaran (19)
standard deviation (İng.) ölçünlü sapma, stimulus (Fra.) uyaran (19)
standart sapma (7) stimulus (İng.) uyaran (7, 8, 19); uyarı (4);
standard English (İng.) ölçünlü İngilizce (7) uyarıcı (12)
standard error of measurement (İng.) ölçünlü stimulus-response (İng.) uyaran-tepki (2, 7)
hata ölçümü (4) Stoff (Alm.) töz (10, 11, 19)
standard language (İng.) ölçünlü dil (7) Stoffname (Alm.) somut ad (11, 19)
standard variety (İng.) ölçünlü değişke (7) stok (T/e) yığım (1)
star (T/e) yıldız (1) stok etmek (T/e) yığımlamak (1)
starred form (İng.) yıldız işaretli biçim (2) stokaj (T/e) yığımlama (1)
starter (İng.) başlatıcı (12) stokçu (T/e) yığımcı (1)
statement (İng.) düztümce (düz tümce) (2, 7); stokçuluk (T/e) yığımcılık (1)
sözce (10) stop (İng.) durak (7); gırtlak vuruşu (19);
static (İng.) dural (10, 11, 19) kapantı (11, 19); kapantılı (2, 7, 11, 19);
static linguistics (İng.) dural dilbilim (11, 19); patlamalı (13)
sayısal dilbilim (2) stop (T/e) dur (1)
statik (T/e) duruk (1) stop etmek (T/e) durmak (1)
statique (Fra.) durağan (17); dural (8, 10, 11, 17, Störung (Alm.) gürültü (11, 19)
19) stratal (İng.) katmanlık (2)
statisch (Alm.) dural (10, 11, 19) strategic competence (İng.) yol-yordam yetisi
statische Sprachwissenschaft (Alm.) dural (4, 7)
dilbilim (11, 19) strategy (İng.) strateji, yol yordam (7)
statistical significance (İng.) sayısal anlamlılık strateji (T/e) gengüdüm, ordugüdüm (1)
(7) stratejik (T/e) gengüdümsel, ordugüdümsel (1)
statistics in AL research (İng.) uygulamalı stratification (İng.) katmanlaşma (2)
dilbilim araştırmalarında sayıbilim kullanımı stratificational grammar (İng.) katmansal
(7)
dilbilim (19)
stative (İng.) durum anlatan (2)
stratified sampling (İng.) katmanlı örneklem (4)
stative verb (İng.) durum eylemi (7)

134
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

Stratifikationsgrammatik(Alm.) katmansal structuration (Fra.) yapılaştırma (17)


dilbilgisi (19) structure (Fra.) yapı (8, 10, 11, 17, 19)
stratosfer (T/e) katyuvarı (1) structure (İng.) yapı (2, 4, 7, 8, 10, 11, 12, 18, 19)
stratum (İng.) katman (2) structure de surface (Fra.) yüzeysel yapı (11,
stratus (T/e) katmanbulut (1) 17, 19)
strength of linkage (İng.) bağlama sağlamlığı structure intermédiaire (Fra.) ara yapı (11, 19)
(2) structure profonde (Fra.) derin yapı (11, 17, 19)
stress (İng.) vurgu (2, 7, 11, 13, 19) structure superficielle (Fra.) yüzeysel yapı (11,
stress accent (İng.) yoğunluk vurgusu (2) 17, 19)
stress group (İng.) vurgu kümesi (2) structuring (İng.) kuruş (12)
stress mark (İng.) vurgu işareti (2) Struktur (Alm.) yapı (10, 11, 18, 19)
stress movement (İng.) vurgu kaydırma (13) Strukturalismus (Alm.) yapısalcılık (10, 11, 18,
stress movements (İng.) vurgu oynamaları (13) 19)
stress pulse (İng.) vurgu atışı (13) Strukturalist (Alm.) yapısalcı (10, 11, 19)
stress timed rhythm (İng.) vurgu zamanlı ritim strukturell (Alm.) yapısal (10, 11, 19)
(7) strukturelle Linguistik (Alm.) yapısal dilbilim
stressed (İng.) vurgu (10, 13) (11, 19)
stressed … (İng.) vurgu alan ek (13) Strukturierung (Alm.) kuruluş (18)
stressed syllable (İng.) vurgulu hece (13); strüktür (T/e) yapı (1)
vurgulu seslem (11, 19) strüktüralist (T/e) yapısalcı (1)
stress-timed language (İng.) vurgu zamanlı dil strüktüralizm (T/e) yapısalcılık (1)
(2) strüktürel (T/e) yapısal (1)
stress-timed rhythm (İng.) vurgu süreli ritim student autonomy (İng.) öğrenci özerkliği (7)
(13) student centred learning (İng.) öğrenci
stricture (İng.) kısıtlama (2) merkezli öğretim, öğrenci odaklı öğretim (7)
strident (Fra.) keskin (8, 11, 17, 19) student-centered education (İng.) öğrenci
strident (İng.) keskin (2, 11, 19); sızmalı (13) merkezli eğitim (3)
string (İng.) dizi (2); diziliş (11, 19); zincir (8) study skills (İng.) araştırma becerileri (7);
strip-tease (İng.) soyun-dökün (16) öğrenim becerileri (3)
striptiz (T/e) soyunma gösterisi (1) Stufenwechsel (Alm.) almaşma (11)
striptizci (T/e) soyunma göstericisi (1) style (Fra.) biçem (19); deyiş (10, 11, 19)
strong (İng.) şiddetli (13) style (İng.) biçem (2, 7, 8, 12, 19, Y); biçim (4);
strong adequacy (İng.) güçlü yeterlik (2) deyiş (2, 10, 11, 19)
strong consonant (İng.) sert ünsüz (2, 11, 19) style shift (İng.) biçem kaydırma (7)
strong form (İng.) tam biçim (7) stylistic appropriateness (İng.) biçem
strong verb (İng.) kurallı çekim (2) uygunluğu (2)
strophe (Fra.) bağlam (9) stylistics (İng.) biçembilgisi (2, 7); biçembilim
structural (Fra.) yapısal (8, 10, 11, 17, 19) (19); deyişbilim (10, 11, 19)
structural (İng.) yapısal (2, 8, 10, 11, 19) stylistique (Fra.) biçembilim (9, 19); deyişbilim
structural ambiguity (İng.) yapısal belirsizlik (2) (10, 11, 17, 19)
structural description (İng.) yapısal betimleme stylostatistics (İng.) sayısal biçembilgisi (2)
(7); yapısal tanımlama (2) sual (T/e) soru (1)
structural equating model(l)ing (İng.) yapısal sual-i mukaddere cevap (T/e) önleme (11)
eşleştirme modeli (4) suare (T/e) gece gösterisi (1)
structural linguistics (İng.) yapısal dilbilim (2, suasion (İng.) birine bir iş yaptırmak (12)
7, 8, 11, 13, 19) sub- (T/e) alt (Lat. önek) (1)
structural meaning (İng.) yapısal anlam (2) subcategorisation (İng.) altbölümleme (2)
structural modelling (İng.) yapısal modelleme subcategory (İng.) altulam (11, 19)
(4) subclause (İng.) yan tümce (2)
structural phoneme (İng.) yapısal sesbirim (13) subcomponent (İng.) altbileşen (8)
structural phonology (İng.) yapısal sesdizim sub-concept (İng.) alt kavram (5)
(13) sub-contrariété (Fra.) alt karşıtlık (9)
structural syllabus (İng.) yapısal izlence (3, 7, Y) subdialect (İng.) ağız (2)
structural word (İng.) yapı sözcüğü (2) sub-distinction (İng.) alt-ayrım (5)
structuralism (İng.) yapısalcılık (10, 11, 18, 19) sub-form (İng.) alt-biçim (5)
structuralisme (Fra.) yapısalcılık (10, 11, 17, 19) sub-function (İng.) alt işlev (5)
structuralist (İng.) yapısalcı (10, 11, 19) subject (İng.) konu (7); özne (2, 5, 8, 10, 11, 19)
structuraliste (Fra.) yapısalcı (10, 11, 19)

135
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

subject as goal (İng.) etkilenen özne (5) substitution lexicale (Fra.) sözcüksel değiştirim
subject deletion (İng.) özne silimi (5) (9)
subject demotion (İng.) düzey düşme (5) substitution table (İng.) değiştirim çizelgesi (7)
subject variable (İng.) konu değişkeni (4) Substrat (Alm.) altkatman (11, 19)
subjectif (Fra.) öznel (9) substrat (Fra.) altkatman (11, 19)
subjective case (İng.) özne durumu (2) substrate (İng.) alt katman (2)
subjective item (İng.) öznel madde (4) Substratum (Alm.) altkatman (11)
subjective scoring (İng.) öznel notlandırma (4) substratum (İng.) alt()katman (11, 15, 19)
subjective test (İng.) öznel sınav (4); öznel test substring (İng.) alt dizi (2)
(7) sub-system (İng.) düzencik (16)
subjectively scored (İng.) öznel notlandırma (4) subter- (T/e) alt (Lat. önek) (1)
Subjekt (Alm.) özne (10, 11, 19) sub-term (İng.) alt-terim (5)
subjonctif (Fra.) isteme kipi (8, 11, 19) subtest (İng.) alt sınav birim (7)
subjunctive (İng.) isteme kipi (7, 11, 19) sub-test (İng.) alt sınav (birimleri) (4)
subjunctive mood (İng.) istek kipi (2) subtractive bilingual (İng.) çıkarmalı ikidilli (7)
Subjunktiv (Alm.) isteme kipi (11, 19) subtractive bilingualism (İng.) kayıplı ikidillilik
Subkategorie (Alm.) altulam (11, 19) (12, 15)
sublatif (Fra.) yükselme durumu (11, 19) succession (İng.) ardışıklık (2)
sublative (İng.) yükselme durumu (2, 11, 19) Suffix (Alm.) sonek (11, 19)
Sublativus (Alm.) yükselme durumu (11, 19) suffix (İng.) sonek (2, 7, 11, 19)
submersion (İng.) batırma (12) Suffix des Kasus (Alm.) takı (11, 19)
sub-morpheme (İng.) ara biçim (5) suffixe (Fra.) sonek (11, 17, 19)
subordinate (İng.) niteleyen, tümleyen (2) suffixe de cas (Fra.) takı (11, 19)
subordinate clause (İng.) bağımlı tümcecik (7); suffixe diminutif (Fra.) küçültme eki (11, 19)
yan()tümce (2, 11, 19) suffixe possessif (Fra.) iyelik eki (11, 19)
subordinating conjunction (İng.) yan tümce suffixeme (İng.) ekbirim (5)
bağlacı (2); yantümce bağlacı (7) suffixeme of causativisation (İng.) ettirgenlik
Subordination (Alm.) bağımlanma (19) ekbirimi (-Dlr) (5)
subordination (Fra.) bağımlanma (19) suffixes (İng.) tutaçlar (16)
subordination (İng.) bağımlanma (19); yan suffixing (İng.) sonekleme (8)
tümceleme (2) suffixing languages (İng.) son eklemeli diller
subordinator (İng.) bağımlayıcı (7); yan tümce (2)
bağlacı (2) suflör (T/e) fısıldayıcı (1)
subordonné (Fra.) bağımlı (11) suggest (İng.) esinleme (12)
subordonnée (Fra.) bağımlı (8) Suggestopaedia (Suggestopedia) (İng.)
subordonnée indirecte (Fra.) dolaysız bağımlı Esinlemeli Yöntem (3, 12, Y); öneri yöntemi,
(8) telkin yöntemi (7)
subset (İng.) ikincil dizi (2) suhunet (T/e) ısı, sıcaklık (1)
sub-skills (İng.) alt beceriler (4) suiistimal (T/e) kötüye kullanma, yolsuzluk (1)
substance (Fra.) töz (8, 10, 11, 17, 19) suikast (T/e) öldürüm girişimi (1)
substance (İng.) töz (2, 10, 11, 19) suikastçı (T/e) öldürüm girişimcisi (1)
substandard (İng.) ölçünaltı (ölçün altı) (2, 7) suite (Fra.) diziliş (8)
substantif (Fra.) ad (8, 10, 11, 17, 19) sujet (Fra.) özne (10, 11, 17, 19)
Substantiv (Alm.) ad (10, 11, 19) sujet de renonciation (Fra.) sözceleme öznesi
substantive (İng.) ad (2, 7, 10, 11, 19) (9)
substantive noun (İng.) asal ad (2) sujet d‘état (Fra.) durum öznesi (9)
substantive universal (İng.) asıl tümel (2) sujet écoutant (Fra.) dinleyen birey (8)
substantive verb (İng.) ekeylem (11, 19) sujet parlant (Fra.) konuşan birey (8)
Substanz (Alm.) töz (10, 11, 19) sukut (T/e) düşme (1)
substitute (İng.) değiştirmelik (8) sukutu hayal (T/e) düş kırıklığı (1)
Substitution (Alm.) değiştirim, ornatma (11, 19) sulh (T/e) barış (1)
substitution (Fra.) değiştirim (9, 11); ornatma sulh olmak (T/e) uzlaşmak (1)
(11, 19) sulhperver (T/e) barışçı, barışsever (1)
substitution (İng.) değiştirim (2, 8, 11); ornatma sulta (T/e) yetke (1)
(11, 19); yerine geçme (12) sumen (T/e) el altlığı (1)
substitution drill (İng.) değiştirim alıştırması (2) summary (İng.) özet (4)
summary cloze (İng.) özet çıkartmalı (4)

136
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

summative assessment (İng.) genel sureta (T/e) görünüşte, yalandan (1)


değerlendirme, özetleyici değerlendirme (4) surface (İng.) yüzey (12)
summative evaluation (İng.) sonuç özetleyici surface structure (İng.) yüzey yapı (2, 7, 13, 16);
sınav (7) yüzeysel yapı (8, 11, 19)
suni (T/e) yapay (1) surface text (İng.) yüzey metin (2)
supap (T/e) kapaç (1) survival (İng.) öte-yaşama (16); yaşamsal (12);
super- (T/e) üst (Lat. önek) (1) yaşayakalma (16)
super category (İng.) üst-ulam (5) survival language (İng.) yaşamsal dil (7)
super causer (İng.) üst-ettiren (5) survival of the fittest (İng.) güçlü egemenliği
super stratum (İng.) üst katman (2) (16)
superessif (Fra.) üstündelik durumu (11, 19) sustained juncture (İng.) duraklama aralığı (2)
superessive (İng.) üstündelik durumu (2, 11, 19) sutyen (T/e) göğüsbağı (1)
Superessivus (Alm.) üstündelik durumu (11, 19) suvanyör (T/e) bakımcı (1)
superfix (İng.) bürün özellikleri (2) sübjektif (T/e) öznel (1)
superlatif (Fra.) üstünlük derecesi (11, 19) sübjektivite (T/e) öznellik (1)
Superlativ (Alm.) üstünlük derecesi (11, 19) sübjektivizm (T/e) öznelcilik (1)
superlative (İng.) enüstünlük (7); üstünlük süblimleşme (T/e) uçunma (1)
derecesi (11, 19) sübut (T/e) gerçekleşme, tanıtlama (1)
superlative degree (İng.) en üstünlük derecesi sübvansiyon (T/e) destek akça, para yardımı
(2) (1)
superordinate (İng.) altanlamlık (2); sübvansiyonel (T/e) yardımsal (1)
üstanlamlık (7) süfli (T/e) alçak, aşağılık (1)
superstition (İng.) yoz-inanç (16) sühulet (T/e) kolaylık (1)
superstrat (Fra.) üstkatman (11, 19) sühunet (T/e) sıcaklık (1)
Superstrat (Alm.) üstkatman (19) sükse (T/e) gösteriş (1)
Superstratum (Alm.) üstkatman (11) sükse yapmak (T/e) ilgi çekmek (1)
superstratum (İng.) üst()katman (15, 19) sükûnet (T/e) dinginlik, dinme, durgunluk,
superstructure (Fra.) üstyapı (9) suskunluk, susuntu (1)
supine (İng.) sınırlı ad eylem (2) sükût (T/e) sessizlik, susma (1)
supleman (T/e) ek (1) sülale (T/e) soy sop (1)
suples (T/e) esneklik (1) süper (T/e) en büyük, en güçlü, en iyi, en
suppletion (İng.) değişik biçimlenme (2) üstün, üstün (1)
suppletive (İng.) değişik biçim (2) süper- (T/e) üstün (Lat. önek) (1)
support (Fra.) dayanca (8) sürat (T/e) hız (1)
supposition (Fra.) varsayma (9) sürmenaj (T/e) beyin bitkinliği (1)
suppression (Fra.) silme (11, 19) sürpriz (T/e) şaşırtı (1)
suppression (İng.) dışlama, gizilleme (5) sürrealist (T/e) gerçeküstücü (1)
suppressive (İng.) gizil (5) sürrealizm (T/e) gerçeküstücülük (1)
suppressive argument marking (İng.) gizil öge süspansiyon (T/e) asıltı (1)
izleme (5) süvari (T/e) atlı (1)
suppressive expression (İng.) gizil anlatım (5) SVO language (İng.) ÖEN dili (7)
suppressive process (İng.) gizil işlem (5) syllabary (İng.) hece yazı (13); hece yazımı (2)
suppressive voice (İng.) gizil çatı (5) syllabation (Fra.) seslemleme (11, 17, 19)
suprasegment (İng.) bürün (13) syllabe (Fra.) hece (10); seslem (8, 9, 11, 17, 19)
suprasegmental (Alm.) parçaüstü (10, 11, 19) syllabe accentuée (Fra.) vurgulu seslem (11, 19)
suprasegmental (Fra.) parçalarüstü (9); syllabe atone (Fra.) vurgusuz seslem (11, 19)
parçaüstü (8, 10, 11, 17, 19) syllabe brève (Fra.) kısa seslem (11, 19)
suprasegmental (İng.) parça()üstü (10, 11, 19); syllabe inaccentuée (Fra.) vurgusuz seslem
parçalarüstü (Y) (11, 19)
suprasegmental phoneme (İng.) bürünbirim, syllabe longue (Fra.) uzun seslem (11, 19)
parçalar üstü sesbirim (13) syllabic (İng.) hecesel (2); seslemsel (19)
suprasegmentals (İng.) parçalarüstü (7) syllabic consonant (İng.) hece ağırlıklı ünsüz
supra-segmentals (İng.) birim-üstü özellikler (2); hecesel ünsüz, yarı ünsüz (13)
(16) syllabic length (İng.) hece süresi (13)
surat (T/e) yüz (1) syllabic meter (İng.) hece ölçüsü (13)
surd (İng.) süreksiz ünlü (2) syllabic peak (İng.) hece doruğu (2)
suret (T/e) biçim, görünüş, yol (1)

137
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

syllabic pulse (İng.) hece atışı, hece kasılması synchronie dynamique (Fra.) devimsel
(13) eşsürem (17)
syllabic reduplication (İng.) hecesel ikileme synchronique (Fra.) eşsüremli (8, 10, 11, 17, 19);
(13) eşzamanlı (10)
syllabic writing (İng.) hece yazısı (2, 7); synchronisch (Alm.) eşsüremli (10, 11, 19);
seslemsel yazı (11, 19) eşzamanlı (10, 18)
syllabication (İng.) seslemleme (11, 19) synchronische Sprachwissenschaft (Alm.)
Syllabierung (Alm.) seslemleme (11, 19) eşsüremli dilbilim (11, 19)
syllabification (İng.) heceleme (2, 5, 7) synchrony (İng.) eşsürem (2, 11, 19);
syllabique (Fra.) seslemsel (17, 19) eşsüremlilik (10, 11, 19); eşzamanlılık (10)
syllable (İng.) hece (2, 7, 10, 13); seslem (2, 7, 8, syncope (Fra.) içses düşmesi (11, 17, 19)
11, 13, 12, 19); soluk-vurgusu, soluk-vuruşu syncope (İng.) iç()ses düşmesi (2, 11, 19)
(16) syncretism (İng.) ayrımsızlaşma (19); kaynaşık
syllable coda (İng.) hece bitişi (13) çatı (2)
syllable core (İng.) hece doruğu (13) syndesis (İng.) çok bağlaçlılık (2)
syllable node (İng.) hece düğümü (13) syndetic construction (İng.) çok bağlaçlı yapı
syllable onset (İng.) hece açışı başlangıç (13) (2)
syllable peak (İng.) hece çekirdeği (13) syndeton (İng.) bağlaçlı yapı (2)
syllable structure (İng.) hece yapısı (13) syndoche (İng.) kapsamlayış (2)
syllable structure conditions (İng.) hece yapısı synecdoche (İng.) kapsamlayış (11, 19)
koşulları (13) synecdoque (Fra.) kapsamlayış (9, 11)
syllable types (İng.) hece türleri (13) Synekdoche (Alm.) kapsamlayış (11, 19)
syllable-timed rhythm (İng.) hece süreli ritim synérèse (Fra.) birlenme (11)
(13) syneresis (İng.) birlenme (2, 11, 19); ünlü
syllable weight (İng.) hece ağırlığı (13) çatışması (2)
syllabogram (İng.) hece yazısı (2) synesis (İng.) anlam bağıntılı uyum (2)
syllabography (İng.) hece yazım bilgisi (2) Synkope (Alm.) içses düşmesi (11, 19)
syllabus (İng.) izlek (4); izlence (12, Y) Synkretismus (Alm.) ayrımsızlaşma (19)
syllabus design (İng.) izlence deseni (7) synonym (Alm.) eşanlamlı (10, 11, 19)
syllabuses (İng.) izlenceler (7) synonym (İng.) anlamdaş (2); eşanlamlı (eş
Syllemma (Alm.) dizimbirim (19) anlamlı) (2, 7, 10, 11, 12)
syllemma (İng.) dizimbirim (19) synonyme (Fra.) eşanlamlı (10, 11, 17)
sylemme (Fra.) dizimbirim (19) Synonymie (Alm.) eşanlamlılık (10, 11, 19)
Syllepse (Alm.) çiftleme (11, 19) synonymie (Fra.) eşanlamlılık (9, 10, 11, 17)
syllepse (Fra.) çiftleme (11, 19) synonymous (İng.) eşanlamlı (10, 19)
syllepsis (İng.) çiftleme (11, 19); çiftleşme (2) synonymy (İng.) anlamdaşlık (2); eşanlamlılık
sym- (T/e) birlikte (Yun. önek) (1) (2, 10, 11, 19)
Symbol (Alm.) sembol (18); simge (10, 11, 18, syntactic (İng.) sözdizimsel (2, 10, 11, 19);
19) tümcebilimsel (10, 11, 19)
symbol (İng.) sembol (18); simge (2, 8, 10, 11, syntactic component (İng.) sözdizimi bileşeni
18, 19)
(2); sözdizimsel bileşen (8, 11, 19)
symbole (Fra.) simge (8, 9, 10, 11, 17, 19) syntactic position (İng.) dizimsel konum (5)
symbolic (İng.) simgesel (10, 11, 19)
syntactic stress rule (İng.) sözdizimsel vurgu
symbolique (Fra.) simgesel (10, 11, 17, 19) (13)
symbolisch (Alm.) simgesel (10, 11, 19) syntactic structure (İng.) sözdizimi yapısı (7)
symmetrical (İng.) bakışımlı (2) syntactic suffixes (İng.) dizim ekleri (5)
syn- (T/e) birlikte (Yun. önek) (1) syntagm (İng.) dizim (2, 10, 11, 18, 19);
synaesthesia (İng.) ses anlamlama simgeciliği sentagma (19)
(2) Syntagma (Alm.) dizim (10, 11, 18, 19);
Synäresis (Alm.) birlenme (19) sentagma (19)
synchronic (İng.) eşsüremli (2, 10, 11, 19); syntagmatic (İng.) dizimsel (2, 10, 11, 12, 19);
eşzamanlı (2, 10, 18) dizisel, zincirleme (12)
synchronic linguistics (İng.) eşsüremli dilbilim syntagmatic analysis (İng.) dizimsel
(2, 11, 19); eşzamanlı dilbilim (7) çözümleme (19)
Synchronie (Alm.) eşsürem (11, 19); syntagmatic axis (İng.) yatay eksen (2)
eşsüremlilik (10, 11, 19); eşzamanlılık (10) syntagmatic indicator (İng.) dizimsel belirtici
synchronie (Fra.) eşsürem (8, 11, 17, 19); (19)
eşsüremlilik (8, 10, 11, 19); eşzamanlılık (10)

138
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

syntagmatic marker (İng.) dizimsel belirtici (11, Synthematik (Alm.) birleşkebilim (19)
19) synthématique (Fra.) birleşkebilim (17)
syntagmatic relation (İng.) dizimsel bağıntı (11, synthème (Fra.) birleşkebirim (11, 17)
19) syntheme (İng.) birleşkebirim (19)
syntagmatic relations (İng.) dizimsel ilişkiler (7) Synthese (Alm.) bireşim (19)
syntagmatics (İng.) dizimbilim (11, 19) synthèse (Fra.) bireşim (9)
Syntagmatik (Alm.) dizimbilim (11, 19) synthesis (İng.) bireşim (2, 19); bireştirme (12)
syntagmatique (Fra.) dizimbilim (11); dizimsel synthetic (İng.) bireşimli (19); bireşimsel (2)
(9, 10, 17); dizimsel (11) synthetic approach (İng.) bireşimsel yaklaşım
syntagmatisch (Alm.) dizimsel (10, 11, 19) (7)
syntagmatische Analyse (Alm.) dizimsel synthetic languages (İng.) bireşimli diller (7, 11,
çözümleme (19) 19)
syntagmatische Markierung (Alm.) dizimsel synthetisch (Alm.) bireşimli (19)
belirtici (11, 19) synthetische Sprachen (Alm.) bireşimli diller
syntagmatische Relation (Alm.) dizimsel (11, 19)
bağıntı (11, 19) System (Alm.) dizge (11, 18, 19); sistem (18);
syntagme (Fra.) dizim (8, 9, 10, 11, 17) tümcebilim (10)
syntagme déterminatif (Fra.) tamlama (11) system (İng.) dizge (2, 8, 10, 11, 12, 18, 19, Y);
syntagme nominal (Fra.) ad dizimi (9) sistem (18)
syntagmeme (İng.) dizimbirim (2) systematic error (İng.) dizgesel hata (4)
syntaktisch (Alm.) sözdizimsel (10, 11, 19); systematic validity (İng.) dizgesel geçerlik (4)
tümcebilimsel (11, 19) systématique (Fra.) dizgebilim (8)
syntaktische Komponente (Alm.) sözdizimsel système (Fra.) dizge (8, 10, 11, 17)
bileşen (11, 19) systemic (İng.) dizgesel (10, 11, 19)
Syntax (Alm.) sözdizim (10, 11, 18, 19); systemic grammar (İng.) dizgeci dilbilgisi (2, 7);
tümcebilim (11, 19); tümcebilimsel (10) dizgesel dilbilgisi (12)
syntax (İng.) sözdizim (8, 10, 11, 18, 19); systemic linguistics (İng.) dizgeci dilbilim (3, 7)
sözdizimi (2, 7, 13); tümcebilim (10, 11, 19) systemic-functional grammar (İng.) dizgesel-
syntaxe (Fra.) sözdizim (8, 10, 11, 17); işlevsel dilbilgisi (12)
tümcebilim (10, 11, 17) systémique (Fra.) dizgesel (10, 11)
syntaxe narratif (Fra.) anlatısal sözdizim (9) systemisch (Alm.) dizge (10); dizgesel (11, 19)
syntaxique (Fra.) sözdizimsel (10, 11, 17); systems approach (İng.) dizge yaklaşımı (7)
tümcebilimsel (10, 11) systems network (İng.) ilişkiler ağı (12)
Synthem (Alm.) birleşkebirim (19)
synthematics (İng.) birleşkebilim (19)

şahika (T/e) doruk (1)


şahit (T/e) tanık (1)
şahsen (T/e) kendi (1)
şahsi (T/e) kişisel, özel (1)
şahsiyat (T/e) kişilik (1)
şahsiyet (T/e) kimse, kişi, kişilik (1)
şaibe (T/e) karadamga, kir, leke (1)
şablon (T/e) kipörnek (1) şaibeli (T/e) karadamgalı (1)
şadan (T/e) sevinçli (1) şair (T/e) ozan (1)
şafak (T/e) alaca karanlık, tan ağartısı (1) şairane (T/e) ozansı (1)
şaft (T/e) dingil (1) şairlik (T/e) ozanlık (1)
şahadet (T/e) tanıklık (1) şaki (T/e) soyguncu, yolkesen (1)
şahadetname (T/e) belge, yetki belgesi (1) şakirt (T/e) çırak, öğrenci (1)
şahadetparmağı (T/e) göstermeparmağı (1) şakul (T/e) çekül (1)
şahane (T/e) çok güzel (1) şakuli (T/e) düşey (1)
şahap (T/e) ağma, akanyıldız (1) şal (T/e) bürgü (1)
şaheser (T/e) başyapıt (1) şalter (T/e) akım çevirgeci, çevirgeç (1)
şahıs (T/e) kimse (1); kişi (1, 11) şamandıra (T/e) yüzertop (1)
şahıs lahikası (T/e) kişi eki (11) şamil (T/e) geniş alanlı, içine alan, kapsayan,
şahıs zamiri (T/e) kişi adılı (11) yaygın (1)

139
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

şamil olmak (T/e) içine almak, kapsamak (1) şehvet (T/e) kösnü (1)
şampiyon (T/e) yarışbaşı (1) şehvetli (T/e) kösnük, kösnülü (1)
şampiyona (T/e) başyarış (1) şek (T/e) kuşku (1)
şan (T/e) ün (1) şekavet (T/e) soygunculuk, yol kesme (1)
şanjan (T/e) yanardöner (1) şekil (T/e) biçim (1, Y)
şanjman (T/e) hız kutusu (1) şekilbilgisi (T/e) yapıbilim (1)
şanlı (T/e) ünlü (1) şekilbilim (T/e) biçimbilim (1)
şans (T/e) akyazı, akyıldız, düşgelim, uğur, şekilci (T/e) biçimci (1)
yıldız (1) şeklen (T/e) biçimce, biçime uyarak (1)
şanslı (T/e) akyıldızlı, yıldızı parlak (1) şeklinde (T/e) biçiminde (Y)
şanssız (T/e) yıldızıkara (1) şekliyat (T/e) biçimbilim (11)
şantaj (T/e) gizsömürü, gözkorkutum (1) şekva (T/e) sızlanma, yakınma (1)
şantajcı (T/e) gizsömürücü, gözkorkutumcu (1) şelale (T/e) çağlayan, çavlan (1)
şantiye (T/e) yapı alanı (1) şema (T/e) çizem (1)
şarampol (T/e) kıyı çukuru, yan çukur (1) şematik (T/e) çizemsel (1)
şarbon (T/e) karakabarcık (1) şenaat (T/e) alçaklık, kötülük, tiksinçlik (1)
şarj (T/e) doldurma, yükleme (1) şeni (T/e) alçakça, utanç verici (1)
şarj etmek (T/e) doldurmak, yüklemek (1) şer (T/e) kötülük (1)
şark (T/e) doğu (1) şerait (T/e) koşullar (1)
şarkiyat (T/e) doğubilim (1) şerare (T/e) kıvılcım (1)
şarklı (T/e) doğulu (1) şeref (T/e) onur, övünme, ululuk, üstünlük (1)
şarlatan (T/e) ağzı kalabalık, çığırtkan (1) şeref azası (T/e) onur üyesi (1)
şart (T/e) koşul (1) şeref misafiri (T/e) onur konuğu (1)
şartname (T/e) koşul bildirimliği (1) şerefbahş (T/e) onurlandırıcı (1)
şasi (T/e) çatkı (1) şereflendirmek (T/e) onurlandırmak (1)
şaşaa (T/e) görkem, parıltı, parlaklık (1) şereflenmek (T/e) onurlanmak (1)
şaşaalı (T/e) görkemli, parıltılı (1) şerefli (T/e) onurlu (1)
şatafat (T/e) gösteriş, süs (1) şerefsiz (T/e) alçak, onursuz (1)
şatır (T/e) cıvıl cıvıl, şen (1) şerh (T/e) açımlama (1)
şavk (T/e) ışık (1) şerh etmek (T/e) açımlamak (1)
şavkımak (T/e) ışık saçmak, parlamak (1) şerik (T/e) ortak (1)
şayan (T/e) -e değer, -ecek (1) şerir (T/e) kötülükçü (1)
şayeste (T/e) değer, yakışır, yaraşır (1) şerm (T/e) utanç, utanma (1)
şayet (T/e) eğer, ise, ola ki, olur ki (1) şetaref (T/e) sevinç (1)
şayi olmak (T/e) dillere düşmek, yayılmak (1) şevk (T/e) istek (1)
şayia (T/e) duyultu (1) şevket (T/e) ululuk (1)
şeamet (T/e) uğursuzluk (1) şey (T/e) nesne (1)
şebeke (T/e) ağ, gizli toplaşım, öğrenci kimliği şeyda (T/e) çılgın, deli, düşkün, şaşkın (1)
(1) şiar (T/e) belgi (1)
şebnem (T/e) çiy (1) şiddet (T/e) yeğinlik (1, 11); yüksek güç (1)
şecaat (T/e) koçaklık, yiğitlik, yüreklilik (1) şifa (T/e) iyileşme, onma (1)
şecere (T/e) soyağacı (1) şifa bulmak (T/e) iyileşmek, onulmak (1)
şedde (T/e) çift ünsüz (11) şifahen (T/e) ağızdan, sözle, sözlü olarak (1)
şedit (T/e) çetin, sert, sıkı (1) şifahi (T/e) sözlü (1)
şef (T/e) baş, başbuğ, başkan, önder (1) şifre (T/e) gizyazı (1)
şefevi sait (T/e) yuvarlak ünlü (11) şifrelemek (T/e) gizyazılamak (1)
şefevi samit (T/e) çiftdudaksıl, dudaksıl (11) şifreli (T/e) gizyazılı (1)
şefevi sinni (T/e) dişsildudaksıl (11) şiir (T/e) koşuk (1)
şeffaf (T/e) saydam (1) şikâyet (T/e) etmek sızlanmak, sızlanma,
şeffaflaşmak (T/e) saydamlaşmak (1) yakınma, yakınmak (1)
şefkat (T/e) sevecenlik (1) şike (T/e) danışıklı dövüş (1)
şefkatli (T/e) sevecen (1) şilep (T/e) yük gemisi (1)
şefkatsiz (T/e) katıyürekli (1) şimal (T/e) kuzey (1)
şehevi (T/e) kösnül (1) şimendifer (T/e) demiryolu (1)
şehir (T/e) kent (1) şimiotaksi (T/e) kimyagöçümü (1)
şehsuvar (T/e) binici (1) şimiotropizm (T/e) kimyadoğrulumu (1)
şehvani (T/e) kösnül (1)

140
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

şirket (T/e) ortaklık (1) şule (T/e) alev (1)


şirret (T/e) geçimsiz, kavgacı, kötülük (1) şura (T/e) danışma kurulu (1)
şiryan (T/e) atardamar (1) Şurayıdevlet (T/e) Danıştay (1)
şive (T/e) ağız (1, 11) şuur (T/e) bilinç (1)
şizofreni (T/e) erkenbunama (1) şuurlu (T/e) bilinçli (1)
şofben (T/e) ısıtıcı, ısıtmaç (1) şuursuz (T/e) bilinçsiz (1)
şoför (T/e) sürücü (1) şümul (T/e) alan, değinti, kapsam (1)
şoke etmek (T/e) şaşkınlığa uğramak (1) şümullü (T/e) geniş kapsamlı (1)
şoke olmak (T/e) şaşırmak, şaşkına dönmek (1) şüphe (T/e) işkil (1); kuşku (1, Y)
şov (T/e) gösterim (1) şüpheci (T/e) kuşkucu (1)
şöhret (T/e) ün (1) şüphecilik (T/e) kuşkuculuk (1)
şöhretli (T/e) tanınmış, ünlü (1) şüphelenmek (T/e) kuşkulanmak (1)
şömine (T/e) ocak (1) şüpheli (T/e) kuşkulu (1)
şua (T/e) ışın (1) şüphesiz (T/e) kuşkusuz (1)
şua huzmesi (T/e) ışın demeti (1) şürekâ (T/e) işbirlikçiler, ortaklar (1)
şube (T/e) bölüm, dal, kol (1) şüyu (T/e) yayılma (1)
şuhudî mazi (T/e) belirli geçmiş zaman (11) şüyu bulmak (T/e) duyulmak, yayılmak (1)

tabi cümle (T/e) yantümce (11)


tabi olmak (T/e) bağımlı olmak, uymak (1)
tabiat (T/e) doğa (1)
tabiatüstü (T/e) doğaüstü (1)
tabii (T/e) doğal (1, Y); kuşkusuz (Y)
tabii afet (T/e) doğal kıran, doğal yıkım (1)
tabii ki (T/e) kuşkusuz (Y)
taaccüp (T/e) şaşma (1) tabiilik (T/e) doğallık (1)
taaccüp etmek (T/e) donakalmak, şaşakalmak, tabiiyet (T/e) bağım, bağımlılık, uyruk (1)
şaşmak (1) tabir (T/e) deyim (1, 11); düş yorma, yorma
taaffün (T/e) kokuşma (1) (düş) (1)
taaffün etmek (T/e) kokuşmak (1) tabir etmek (T/e) … adı vermek, demek,
taahhüt etmek (T/e) yükümlenmek (1) yormak (düş) (1)
taahhütlü (T/e) alındılı (1) table (İng.) çizelge (Y)
taahhütname (T/e) yüklemlik, yükümlülük table of specifications (İng.) belirtke tablosu (4)
belgesi (1) tablo (T/e) çizelge (Y)
taalluk (T/e) ilgili (1) taboo (İng.) tabu (2)
taalluk etmek (T/e) ilgilendirmek, ilgili olmak, tachygraphy (İng.) çabuk yazım (2)
ilişiği bulunmak, ilişiği olmak (1) tacil etmek (T/e) çabuklaştırmak,
taallukat (T/e) ilgililer, yakınlar (1) ivedileştirmek (1)
taam (T/e) yemek (1) tacir (T/e) satımcı (1)
taammüden (T/e) bile bile, tasarlayıp kurarak tacit knowledge (İng.) örtük bilgi (2)
(1)
taciz (T/e) tedirgin etme (1)
taammüm (T/e) genelleşme, yayılma (1)
taciz etmek (T/e) tedirgin etmek (1)
taannüt (T/e) ayak direme, direnme (1)
tactics (İng.) düzen bilgisi (2)
taarruz (T/e) saldırı, saldırma, sataşma (1)
tadat (T/e) sayım, sayma (1)
taarruz etmek (T/e) saldırmak, sataşmak (1)
tadil (T/e) değişiklik, değiştirme (1)
taassup (T/e) bağnazlık (1)
tadil etmek (T/e) değişiklik yapmak,
taba (T/e) tütünrengi (1)
değiştirmek (1)
tababet (T/e) doktorluk (1)
tadilat (T/e) değişiklik, değiştirme (1)
tabak (T/e) sepici (1)
tadiye (lazım‘dan) (T/e) oldurgan çatı,
tabaka (T/e) kat, katman (1)
oldurgan eylem (11)
tabakhane (T/e) sepi yeri (1)
tadiye (müteaddi‘den) (T/e) ettirgen çatı,
tabasbus (T/e) yaltaklanma (1)
ettirgen eylem (11)
tabetmek (T/e) basmak (1) tafsilat (T/e) ayrıntılar (1)
tabı (T/e) bası, baskı (1) tafsilat vermek (T/e) ayrıntılarıyla anlatmak,
tabi (T/e) bağımlı, bağlı, basan, basıcı, ayrıntılı anlatmak (1)
basımcı, uyruk (1)

141
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

tag (İng.) eklenti (7) tahmil (T/e) ödeme, yükleme, yükletme (1)
tag question (İng.) eklenti soru (2, 7) tahmin (T/e) kestirme, oranlama, sanı, sanma
tagma (İng.) dilbirimcik (2) (1)
Tagmem (Alm.) dizilimbirim (19) tahmin etmek (T/e) kestirmek, oranlamak,
tagmeme (İng.) dilbirim (2); dizilimbirim (19) sanmak (1)
tagmemic (İng.) dizimbirimsel (3) tahminen (T/e) aşağı yukarı, oranla (1)
tagmemic analysis (İng.) dilbirim çözümlemesi tahmini (T/e) kestirmece, oranlamaya dayanan
(2) (1)
tagmemics (İng.) dilbirim bilgisi (2, 7); tahribat (T/e) yıkım, yıkıntılar (1)
dizilimbirim (19); dizimbirim (12) tahrif (T/e) bozma, değiştirme, kalem
Tagmemik (Alm.) dizilimbilim (19) oynatma (1)
tağyir (T/e) değiştirme (1) tahrif etmek (T/e) değiştirmek, kalem
tağyir etmek (T/e) değiştirmek (1) oynatmak (1)
tağyir ve tebdil (T/e) değiştirme (1) tahrifat (T/e) bozma, değiştirme, kalem
tahaffuz (T/e) barınma, korunma (1) oynatma (1)
tahaffuz yeri (T/e) barınak, korunak, sığınak tahrik (T/e) kımıldatma, kışkırtma, uyandırma
(1) (1)
tahakkuk (T/e) gerçekleşme (1) tahrik etmek (T/e) kışkırtmak, uyandırmak (1)
tahakkuk etmek (T/e) anlaşılmak, doğru tahrikamiz (T/e) kışkırtıcı, kızıştırıcı,
çıkmak, gerçekleşmek, ortaya çıkmak (1) körükleyici (1)
tahakküm (T/e) baskı (1) tahril (T/e) çizgi (1)
tahakküm etmek (T/e) baskı altına almak, tahrip (T/e) kırıp dökme, yıkma (1)
baskıya almak (1) tahrip etmek (T/e) kırıp dökmek, yıkmak (1)
tahammül (T/e) dayanca, dayanma, katlanma tahripkâr (T/e) yıkıcı (1)
(1) tahrir (T/e) yazma (1)
tahammül etmek (T/e) çekmek, dayanmak, tahrirat (T/e) yazı, yazı işleri (1)
götürmek, kaldırmak, katlanmak (1) tahriren (T/e) yazı ile, yazılı olarak (1)
tahammül fersa (T/e) çekilmez, dayanılmaz (1) tahriri (T/e) yazılı (1)
tahammür (T/e) ekşime, mayalanma (1) tahriş (T/e) azdırma, kurcalama, yakıp
taharet (T/e) temizlenme, temizlik (1) kaşındırma (1)
taharri (T/e) arama, araştırma (1) tahriş etmek (T/e) kaşındırmak (teni) (1)
tahassür (T/e) özlem, özleyiş (1) tahsil (T/e) alma (para), öğrenim, toplama (1)
tahassüs (T/e) duygulanım, duygulanma (1) tahsil etmek (T/e) öğrenmek, toplamak (para,
tahattur (T/e) anımsama (1) vergi) (1)
tahattur etmek (T/e) anımsamak (1) tahsilat (T/e) para alımı (1)
tahavvül (T/e) değişim, değişme, dönüşme, tahsildar (T/e) alımcı, vergici (1)
dönüşüm (1) tahsin (T/e) beğenme, övme (1)
tahayyül (T/e) imgeleme (1) tahsis (T/e) ayırma, bağlama (aylık) (1)
tahdit (T/e) çevreleme, daraltma, sınırlama (1) tahsis etmek (T/e) ayırmak, bağlamak (aylık)
tahfif (T/e) azaltma (1) (1)
tahkik (T/e) soruşturma (1) tahsisat (T/e) ödenek (1)
tahkik etmek (T/e) doğruyu araştırmak, tahtelarz (T/e) yeraltı (1)
soruşturmak (1) tahtelbahir (T/e) denizaltı (1)
tahkikat (T/e) soruşturmalar (1) tahteşşuur (T/e) bilinçaltı (1)
tahkim (T/e) berkitme, pekiştirme, tahvil (T/e) çevirme, değiştirme, dönüştürme
sağlamlaştırma (1) (1)
tahkir (T/e) aşağılama, onur kırma (1) tahvil etmek (T/e) çevirmek, değiştirmek,
tahkir etmek (T/e) aşağılamak, onur kırmak (1) dönüştürmek (1)
tahkiye (T/e) anlatış düzeni (1) tailored test (İng.) bilgisayar ortamlı sınama (4)
tahlil (T/e) çözüm, çözümleme, yorum (1) takaddüm (T/e) önce davranma, önce gelme,
tahlil etmek (T/e) çözümlemek, yorumlamak öncelik (1)
(1) takaddüm etmek (T/e) önce davranmak, önce
tahlis (T/e) kurtarma (1) gelmek, önce olmak (1)
tahlisiye (T/e) can kurtarma, cankurtaran takallüs (T/e) kasılma (1)
(sandal, simiti vb.) (1) takarrüp (T/e) yaklaşma, yanaşma (1)
tahliye (T/e) boşaltma, salıverme (1) takarrür (T/e) kararlaşma (1)
tahliye etmek (T/e) boşaltmak, salıvermek (1)

142
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

takarrür etmek (T/e) karar kılmak, talebelik (T/e) öğrencilik (1)


kararlaşmak (1) talep (T/e) istem (1)
takas (T/e) değiş tokuş, ödeş (1) talep etmek (T/e) istemde bulunmak, istemek
takat (T/e) güç (1) (1)
takaza (T/e) başa kakma (1) talepname (T/e) istek kâğıdı, istem belgesi,
takbih (T/e) kınama (1) istemelik (1)
takdim (T/e) sunma, tanıtma (1) tali (T/e) ikincil (1)
takdim etmek (T/e) sunmak, tanıtmak (1) tali cümle (T/e) yantümce (11)
takdim tehir (T/e) ön son değişimi (1) talih (T/e) kut (1)
takdimci (T/e) sunucu, tanıtmacı (1) talik (T/e) erteleme (1)
takdimcilik (T/e) sunuculuk (1) talik etmek (T/e) bağlamak, bırakmak,
takdir (T/e) alınyazısı, alkış, anlama, ertelemek, sonraya bırakmak (1)
beğenme, değer biçme, değerlendirme, talil (T/e) tümdengelim (1)
önemini anlama, yazgı (1) talim (T/e) alıştırı, alıştırma, askerlik öğrenimi,
takdir etmek (T/e) alkışlamak, anlamak, öğretim, yetiştirme (1)
beğenmek, değer biçmek, değerlendirmek, talimat (T/e) yönerge (1)
önemini anlamak (1) talimatname (T/e) yönetmelik (1)
takdirname (T/e) başarı belgesi (1) talip (T/e) istekli, isteyen (1)
takdis (T/e) kutsama, ululama (1) talip olmak (T/e) istemek (1)
takdis etmek (T/e) kutsamak, ululamak (1) taltif (T/e) gönül okşama, ödüllendirme (1)
takı-fiil (T/e) ekeylem (11) taltif etmek (T/e) gönlünü okşamak,
takibat (T/e) kovuşturma (1) ödüllendirmek (1)
takip (T/e) gütme, izlem, izleme, kovalama, tam (T/e) bütün, eksiksiz, tüm (1)
kovuşturma (1) tamah (T/e) açgözlülük (1)
takip etmek (T/e) ...den sonra gelmek, tamah etmek (T/e) açgözlülük etmek, çok
izlemek (1) istemek (1)
takipçi (T/e) izlemci (1) tamahkâr (T/e) açgözlü (1)
takipçilik (T/e) izlemcilik (1) tamam (T/e) bütün, eksiksiz, tüm (1)
taklidi (T/e) benzetlemeli, öykünmeli (1) tamamen (T/e) büsbütün, tümü ile (1)
taklit (T/e) benzet, öykünme, yansılama (1) tamber (İng.) ton (2)
taklit etmek (T/e) benzetlemek, öykünmek, tamik (T/e) derinleştirme (1)
yansılamak (1) tamik etmek (T/e) derinine gitmek,
taklitçi (T/e) benzetçi, öykünücü, yansılayıcı (1) derinleştirmek (1)
takoz (T/e) kıskı (1) tamim (T/e) genelge, genelleme, genelleştirme
takriben (T/e) aşağı yukarı, yaklaşık olarak (1) (1)
takribi (T/e) yaklaşık (1) tamir (T/e) onarım, onarma (1)
takrir (T/e) anlatış, anlatma, önerge (1) tamir etmek (T/e) onarmak (1)
takriz (T/e) beğence (1) tamirat (T/e) onarım, onarma (1)
taksi (T/e) taşınca (1) tamirci (T/e) onarıcı (1)
taksim (T/e) bölme, bölü, bölüştürme, tamirhane (T/e) onarım işliği (1)
gezinme , gezinti (1) tampon bölge (T/e) ara bölge (1)
taksim etmek (T/e) bölmek, bölüştürmek (1) tampon devlet (T/e) ara devlet (1)
taksimat (T/e) bölüntüler (1) tandans (T/e) eğilim (1)
taksimetre (T/e) taşınca sayacı (1) tank (T/e) birikimlik (1)
taksirat (T/e) suçlar (1) tannan (T/e) çınlayan (1); selenli (11); tınlayan
taksit (T/e) bölünç (1) (1)
Takt (Alm.) dizem (11, 19) tansiyon (T/e) gerginlik, kan basıncı (1)
takt (T/e) den, denlilik, sezinç (1) tantana (T/e) görkem (1)
takt sahibi (T/e) denli, sezinçli (1) tanzifat (T/e) temizleme, temizlik işleri (1)
taktik (T/e) yönlem (1) tanzim (T/e) düzene koyma, düzenleme (1)
taktir (T/e) çekme (imbikten), damıtma (1) tanzim etmek (T/e) düzenlemek (1)
taktir etmek (T/e) damıtmak (1) tape recorder (İng.) kaset çalar (2)
takvim (T/e) gün bilgisi, sürelge (1) tape-mediated test (İng.) kaset aracılı sınav (4)
takviye (T/e) berkitme, pekiştirme (1) tapon (T/e) kalık, kötü nitelikli (1)
takviye etmek (T/e) berkitmek, pekiştirmek (1) taraf (T/e) bölge, bölüm, yan, yön (1)
talak (T/e) boşama, boşanma (1) tarafgir (T/e) yantutar, yantutucu (1)
talebe (T/e) öğrenci (1) taraflı (T/e) yandaş, yanlı (1)

143
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

tarafsız (T/e) yansız (1) task based teaching (İng.) görev temelli
taraftar (T/e) yandaş (1) öğretim (7)
tarassut (T/e) gözetleme (1) task syllabus (İng.) görev temelli izlence (7)
tarassut etmek (T/e) gözetlemek (1) task-based syllabus (İng.) görevsel izlence (12)
taravet (T/e) körpelik (1) task-oriented (İng.) görev temelli (4)
target language (İng.) erek dil (2, 7, 11, 19, Y); tasks (İng.) etkinlik, görev, ödev (7)
hedef dil (4) task-syllabus (İng.) görev dayanaklı izlence (3)
target test population (İng.) hedef sınav kitlesi tasmim (T/e) tasarlama, tasımlama (1)
(4) tasmim etmek (T/e) tasarlamak, tasımlamak
tarh (T/e) çıkarma, koyma (vergi) (1) (1)
tarh etmek (T/e) çıkarmak, indirmek, salmak tasnif (T/e) bölümleme, sınıflama (1)
(vergi) (1) tasnif etmek (T/e) bölümlemek, sınıflandırmak
tarif (T/e) tanım (1, 11); tanımlama (1); (1)
betimleme, tanımlama (Y) tasrif etmek (T/e) çekimlemek , çekmek (1)
tarif etmek (T/e) tanımlamak (1) tasrif lahikası (T/e) çekim eki (11)
tarife (T/e) eder çizelgesi, ederlik, kalkış-varış tasrifi lisanlar (T/e) bükünlü diller (11)
(çizelgesi) (1) tasrih (T/e) açık söyleme, belirtme (1)
tarih (T/e) gün (1) tasrih etmek (T/e) açık söylemek, belirtmek (1)
tarihi (T/e) tarihsel (1, 11) tasvip (T/e) onama, onay, uygun bulma (1)
tarik (T/e) yol (1) tasvip etmek (T/e) onamak, uygun görmek (1)
tarikiyle (T/e) yoluyla (1) tasvir (T/e) betim (1); betimleme (1, 11);
tariz (T/e) dokundurma, taşlama (1) betimlenme, resim (1)
tart (T/e) atma, kovma (1) tasviri (T/e) betimsel (1)
tart etmek (T/e) atmak, kovmak (1) taşeron (T/e) ikinci üstenci (1)
tarumar (T/e) dağınık, darmadağın (1) tatbik (T/e) kılgı , uygulama (1)
tarumar etmek (T/e) darmadağın etmek (1) tatbik etmek (T/e) uygulamak (1)
tarz (T/e) biçim, yol (1) tatbikat (T/e) uygulama (1)
tasallut (T/e) sarkıntılık, sataşma (1) tatbikatçı (T/e) uygulayıcı (1)
tasallüp (T/e) katılaşma (1) tatbiki (T/e) kılgısal , uygulamalı (1)
tasannu (T/e) yapmacık (1) tatil (T/e) dinlence (1)
tasarruf (T/e) artırım, biriktirme, kullanım (1) tatmin (T/e) doyum, doyurma (1)
tasarruf etmek (T/e) artırmak, biriktirmek (1) tatmin etmek (T/e) doyumsatmak, doyurmak
tasavvuf (T/e) İslam gizemciliği (1) (1)
tasavvur (T/e) göz önüne getirme, tasarım (1) tatmin olmak (T/e) doyumlanmak,
tasavvur etmek (T/e) aklından geçirmek, doyumsamak (1)
düşünmek, göz önüne getirmek, tasarlamak tatminkâr (T/e) doyurucu, gönül kandırıcı (1)
(1) Tautologie (Alm.) eşsöz (19)
tasdik (T/e) doğrulama (1); olumluluk (11); tautologie (Fra.) ikili yineleme (9)
onay, onaylama (1) tautology (İng.) eşsöz (2, 19); gereksiz
tasdik etmek (T/e) doğrulamak, onamak, yineleme (3, 12)
onaylamak (1) tautophony (İng.) uyaklı söz (2)
tasdikli (T/e) doğrulanmış, onaylı (1) tavassut (T/e) aracılık, araya girme (1)
tasdikname (T/e) doğrulama belgesi, tavassut etmek (T/e) aracılık etmek, araya
onamalık, onaylamalık (1) girmek (1)
tasfiye (T/e) arılaştırma, ayıklama, özleştirme tavır (T/e) durum, tutum (1)
(1) taviz (T/e) ödün, ödünleme (1)
tasfiyehane (T/e) arıtımevi (1) taviz vermek (T/e) ödün vermek (1)
tasgir (T/e) küçültme (1) tavsif (T/e) nitelendirme (1)
tasgir lahikası (T/e) küçültme eki (11) tavsifi sıfat (T/e) niteleme sıfatı (11)
tashih (T/e) doğrultma, düzeltme (1) tavsiye (T/e) öğütleme, salık verme (1)
tashih etmek (T/e) düzeltmek (1) tavzih (T/e) açıklama, aydınlatma (1)
task (İng.) görev (4) Taxem (Alm.) düzenbirim (19)
task based hypothesis (İng.) görev temelli taxeme (İng.) dilbilgisel özellik (2); düzenbirim
varsayım (7) (8, 19)
task based syllabus (İng.) görev temelli izlence taxinomique (Fra.) sınıflandırmacı (17)
(7) taxonomic (İng.) sınıflamacı (7); sınıflandırmacı
(8, 19); sınıflayıcı (12)

144
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

taxonomic linguistics (İng.) sınıflamacı dilbilim tebdilihava (T/e) havadeğişimi (1)


(2) tebellüğ (T/e) bildiriyi alma (1)
Taxonomie (Alm.) sınıflandırma (19) teberru (T/e) bağış (1)
taxonomisch (Alm.) sınıflandırmacı (19) teberru etmek (T/e) bağışta bulunmak (1)
taxonomy (İng.) sınıflandırma (19); sınıflama (2) tebessüm (T/e) gülümseme (1)
tayf (T/e) görüntü, yayılgı (1) tebessüm etmek (T/e) gülümsemek (1)
tayın (T/e) er azığı (1) tebligat (T/e) bildiri (1)
tayin (T/e) atama, belirleme (1) tebliğ (T/e) bildiri (1)
tayin etmek (T/e) atamak, belirlemek (1) tebliğ etmek (T/e) bildirmek (1)
tayin olmak (T/e) atanmak, belirlenmek (1) tebrik (T/e) kutlama (1)
tayin olunmak (T/e) atanmak, belirlenmek (1) tebrik etmek (T/e) kutlamak (1)
tayin sıfatı (T/e) belirtme sıfatı (11) tebriye (T/e) aklama, temize çıkarma (1)
tayinli izafet terkibi (T/e) belirtili tamlama (11) tecahül (T/e) bilmezlenme (1)
tayinsiz izafet terkibi (T/e) belirtisiz tamlama tecanüs (T/e) birörneklik, türdeşlik (1)
(11) tecavüz (T/e) saldırı (1)
tayip (T/e) kınama (1) tecavüz etmek (T/e) aşmak, geçmek,
tayyare (T/e) uçak (1) saldırmak, sataşmak (1)
tayyare meydanı (T/e) havaalanı (1) tecavüzkâr (T/e) saldırgan, saldırıcı, sataşkan
tazammun (T/e) kapsama (1) (1)
tazarru (T/e) yakarış (1) tecdit (T/e) yenileme (1)
tazim (T/e) saygı gösterme, ululama (1) tecdit etmek (T/e) yenilemek (1)
tazim etmek (T/e) saygı göstermek, ululamak teceddüt (T/e) yenilik (1)
(1) teceddütperver (T/e) yenilikçi (1)
taziye (T/e) başsağlığı dileme (1) tecelli (T/e) alınyazısı, belirme, görünme (1)
tazmin (T/e) zararı ödeme (1) tecerrüt (T/e) sıyrılma, soyutlanma (1)
tazmin etmek (T/e) karşılamak, ödemek, tecessüm (T/e) belirme, canlanma (1)
zararı ödemek (1) tecessüm etmek (T/e) belirmek, canlanmak (1)
tazminat (T/e) ödence (1) tecessüs (T/e) gizli sorak (1)
tazyik (T/e) basınç, baskı (1) technical (İng.) teknik (2)
teachability hypothesis (İng.) öğretilebilirlik technique (İng.) işlem (12); teknik (7); yordam
varsayımı (7) (16, Y)
teacher (İng.) öğretmen (7) techniques (İng.) teknik (7)
teacher centered instruction (İng.) öğretmen tecil (T/e) erteleme (1)
merkezli öğretim (7) tecil etmek (T/e) ertelemek, geri bırakmak,
teacher education (İng.) öğretmen eğitimi (7) sonraya bırakmak (1)
teacher talk (İng.) öğretmen dili (12); öğretmen tecrit (T/e) ayırma, soyutlama, yalıtma (1)
konuşması (7) tecrit etmek (T/e) ayırmak, soyutlamak,
teacher training (İng.) öğretmen eğitimi (7) yalıtmak (1)
teaching (İng.) öğretim (7) tecrübe (T/e) deneme, deney (1); deneyim (1,
teaching integrated skills (İng.) bütünleşik Y); görgü, sınak, sınama (1)
beceri öğretimi (7) tecrübeli (T/e) deneyimli, görgülü, görmüş
teaching listening (İng.) dinleme öğretimi (7) geçirmiş, sınaklı (1)
teaching reading (İng.) okuma öğretimi (7) tecrübesiz (T/e) deneyimsiz, sınaksız (1)
teaching speaking (İng.) konuşma öğretimi (7) tecrübi (T/e) deneysel (1)
teaching writing (İng.) yazma öğretimi (7) teçhiz etmek (T/e) donatmak (1)
teaching young learners (İng.) küçüklere dil teçhizat (T/e) donatı (1)
öğretimi (7) tedai (T/e) çağrışım (1)
teamül (T/e) tepkime , yapılageliş (1) tedarik (T/e) araştırıp bulma, sağlama (1)
tearuz (T/e) çatışma (1) tedarik etmek (T/e) araştırıp bulmak,
teati (T/e) alıp verme, verişme (1) sağlamak (1)
tebaa (T/e) uyruk (1) tedavi (T/e) iyileştirme, otama, sağaltma (1)
tebahhur etmek (T/e) buğulaşmak, uçmak (su) tedavül (T/e) geçerlik, sürüm (1)
(1) tedbir (T/e) önlem (1, Y)
tebarüz etmek (T/e) belirmek (1) tedbirli (T/e) önlemli (1)
tebarüz ettirmek (T/e) belirtmek (1) tedbirsiz (T/e) önlemsiz (1)
tebdil (T/e) değiştirme (1) tedfin (T/e) gömme (1)
tebdil etmek (T/e) değiştirmek (1) tedhiş (T/e) korkusalma, ürkütme, yıldırma (1)

145
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

tedhişçi (T/e) korku salıcı, yıldırman (1) tekâsüf (T/e) derişme, yoğunlaşma (1)
tediye (T/e) ödeme (1) tekaüdiye (T/e) emekli aylığı (1)
tediye etmek (T/e) ödemek (1) tekaüt (T/e) emekli, emeklilik (1)
tedricen (T/e) azar azar, giderek, yavaş yavaş tekaüt olmak (T/e) emekliye ayrılmak (1)
(1) tekdir (T/e) azar, azarlama, paylama (1)
tedrici (T/e) aşama aşama, aşamalı, basamak tekdir etmek (T/e) azarlamak, paylamak (1)
basamak, basamaklı, kerte kerte, kerteli (1) tekeffül etmek (T/e) üzerine almak,
tedris (T/e) öğretim, öğretme (1) yükümlenmek (1)
tedrisat (T/e) öğretim (1) tekellüf (T/e) gösteriş, özeniş (1)
teemmül etmek (T/e) düşünmek (1) tekellüm (T/e) konuşma (1, 11); söyleme (1)
teessüf (T/e) üzüntü, yazıklanma (1) tekemmül etmek (T/e) olgunlaşmak,
teessüf ederim (T/e) yazıklar olsun (1) yetkinleşmek (1)
teessüf etmek (T/e) acımak, üzülmek (1) tekerrür (T/e) yinelenme (1)
teessür (T/e) üzülme, üzüntü (1) tekerrür etmek (T/e) yine olmak, yinelenmek
teessüs (T/e) kökleşme, kurulma, yerleşme (1) (1)
teessüs etmek (T/e) kökleşmek, kurulmak, tekevvün (T/e) doğuş, oluş, oluşma, var olma
yerleşmek (1) (1)
teeth (İng.) diş, dişler (13) tekiden (T/e) üsteleyerek (1)
teeth ridge (İng.) dişseti (13) tekidi (T/e) pekiştirmeli (11)
tefekkür (T/e) düşünme, düşünüş (1) tekit (T/e) pekiştirme, pekitme, üsteleme (1)
tefekküre dalmak (T/e) düşünceye dalmak (1) tekit etmek (T/e) pekiştirmek, pekitmek,
teferruat (T/e) ayrıntı, ayrıntılar (1) üstelemek (1)
teferruatlı (T/e) ayrıntılı (1) teklif (T/e) öneri, önerme (1)
teferrüç (T/e) gezinti (1) teklif etmek (T/e) öne sürmek, önermek (1)
tefessüh etmek (T/e) bozulmak, kokuşmak (1) tekmil (T/e) bütün, tüm (1)
TEFL (İng.) İngilizcenin yabancı dil olarak tekmil etmek (T/e) bitirmek, tümlemek (1)
öğretimi (7) teknik (T/e) uygulayım, uygulayımsal s., yol,
tefrik (T/e) ayırma (1) yöntem (1)
tefrik etmek (T/e) ayırmak, ayırt etmek (1) tekniker (T/e) uygulaman (1)
tefrika (T/e) sürmece (1) teknisyen (T/e) uygulaman (1)
tefriş etmek (T/e) döşemek (1) teknokrasi (T/e) uygulayımcıerki (1)
tefsir (T/e) yorum, yorumlama (1) teknokrat (T/e) uygulayımcı (1)
tefsir etmek (T/e) yorumlamak (1) teknoloji (T/e) uygulayımbilim (1)
teftiş (T/e) denetim, denetleme (1) tekrar (T/e) gene, yine (1); yineleme (1, Y)
teftiş etmek (T/e) denetlemek (1) tekrar etmek (T/e) yinelemek (1, Y)
tegafül etmek (T/e) anlamaz görünmek, tekrarlamak (T/e) yinelemek (1)
anlamazlıktan gelmek (1) tekrarlanmak (T/e) yinelenmek (1)
tehdit (T/e) göz korkutma, gözdağı (1) teksif (T/e) sıklaştırma, yoğunlaştırma (1)
tehdit etmek (T/e) gözdağı vermek, gözünü teksif etmek (T/e) sıklaştırmak,
korkutmak (1) yoğunlaştırmak (1)
tehevvür (T/e) kızma, öfke (1) teksir (T/e) çoğaltma (1)
teheyyüç (T/e) coşma (1) teksir etmek (T/e) çoğaltmak (1)
tehir (T/e) erteleme, gecikme, geciktirme (1) teksir kâğıdı (T/e) çoğaltma kağıdı (1)
tehir etmek (T/e) ertelemek, geciktirmek (1) tekst (T/e) örüt (1)
tehlike (T/e) çekince (1) tekstil (T/e) dokuma, dokumacılık (1)
tehlikeli (T/e) çekinceli (1) tektonik (T/e) kaymaoluşum, kaymaoluşumsal
tehyiç etmek (T/e) coşturmak (1) s. (1)
teizm (T/e) Tanrıcılık (1) tekzip (T/e) yalanlama (1)
tekabül (T/e) karşılama (1) tekzip etmek (T/e) yalanlamak (1)
tekabül etmek (T/e) karşılamak, karşılık olmak telaffuz (T/e) sesletim (Y); söylem, söyleniş (1);
(1) söyleyiş (1, 11)
tekâmül (T/e) evrim (1, 11); gelişim, gelişme, telaffuz etmek (T/e) ağzından çıkarmak (1);
olgunlaşma (1) sesletmek (Y); söylemek (1)
tekâmül etmek (T/e) gelişmek, olgunlaşmak (1) telafi (T/e) karşılama, ödünleme , yerini
tekâmül nazariyesi (T/e) evrim kuramı (1) doldurma (1)
tekâpu (T/e) dalkavukluk, etek öpme, kavuk telafi etmek (T/e) karşılamak, ödünlemek ,
sallama (1) yerini doldurmak (1)

146
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

telakki (T/e) anlayış, görüş, kavrayış (1) temizlemek (T/e) arıtmak (1)
telakki etmek (T/e) . . . olarak düşünmek, temizlenmek (T/e) arınmak (1)
anlamak, saymak (1) temkin (T/e) ağırbaşlılık, sakınım (1)
télécommunication (Fra.) uzbildirişim (17) temkinli (T/e) ağırbaşlı, ölçülü, sakınımlı (1)
telef etmek (T/e) eskitmek, kırmak, öldürmek, tempo (T/e) dizem (ritim), uyumvuruş (1)
yıpratmak, yok etmek (1) temporal (İng.) zaman (2)
telef olmak (T/e) yok olmak (1) temporal adjunct (İng.) zaman zarflığı (2)
telefat (T/e) can ve mal kaybı, yitik (1) Temporaladverb (Alm.) zaman belirteci (11, 19)
telekinezi (T/e) ötedevim (1) Tempus (Alm.) zaman (11, 19)
telekomünikasyon (T/e) uziletişim (1) temps (Fra.) zaman (10, 11, 17)
teleks (T/e) uzçektirim (1) temps composé (Fra.) bileşik zaman (11)
telemekanik (T/e) uzaktarım (1) temps opératif (Fra.) işlemsel zaman (8)
telemetre (T/e) uzaklıkölçer (1) temps simple (Fra.) yalın zaman (11)
teleobjektif (T/e) uzakçeker (1) Tempus (Alm.) zaman (10)
teleoloji (T/e) erekbilim (1) temrin (T/e) alıştırma (1)
telepati (T/e) öteduyum (1) temsil (T/e) gösteri, oyun, özümleme (1)
telescoped word (İng.) kaynaşık sözcük (2) temyiz (T/e) ayırt etme (1)
teleskop (T/e) ırakgörür (1) temyiz etmek (T/e) ayırt etmek, Yargıtay’a
televizyon (T/e) uzgöreç (1) iletmek (1)
telgraf (T/e) uzyazdırım (1) ténacité (Fra.) direngenlik (9)
telic aspect (İng.) bitmişlik görünüşü (2, 11, 19) tenafür (T/e) kakışma (11)
telif (T/e) yazma (kitap) (1) tenakuz (T/e) çelişki, çelişme, tutmazlık (1)
telif etmek (T/e) bağdaştırmak, uzlaştırmak, tenasül (T/e) üreme (1)
yazmak (kitap) (1) tenasüp (T/e) oran, orantı (1)
telin etmek (T/e) kargımak (1) tendu (Fra.) gergin (8, 11, 17)
telkin (T/e) aşılama, esinleme (1) teneffüs (T/e) solunum (1)
telkin etmek (T/e) aşılamak, esinlemek (1) teneffüs etmek (T/e) hava almak, soluk almak,
telmih (T/e) anıştırma (1) solumak (1)
tema (T/e) izdem (1) tenevvü (T/e) çeşitlenme, çeşitlilik (1)
temas (T/e) değini, değme, dokunma, tenezzül (T/e) alçakgönüllülük gösterme,
görüşme, ilişki (1) alçalma (1)
temas etmek (T/e) değinmek, değmek, tenezzül etmek (T/e) alçakgönüllülük
dokunmak, görüşmek (1) göstermek, alçalmak (1)
temasa geçmek (T/e) görüşmek, ilişki kurmak tenha (T/e) boş, ıssız (1)
(1) tenis (T/e) alantopu (1)
temaşa (T/e) görünç (1) tenkit (T/e) eleştiri, eleştirme (1); noktalama
temaşa etmek (T/e) görünçlemek (1) (11)
temayül (T/e) eğilim, yönseme (1) tenkit etmek (T/e) eleştirmek (1)
temayül etmek (T/e) eğilmek, eğinmek, tenkitçi (T/e) eleştirici, eleştirme, eleştirmeci
yönsemek (1) (1)
temayüz etmek (T/e) kendini göstermek, tenor (İng.) söylem biçemi (2)
seçkinleşmek, sivrilmek (1) tense (İng.) eylem zamanı (7); gergin (2, 11, 19);
tembel (T/e) eringen, üşengeç, üşengen (1) zaman (2, 10, 11, 12, 19)
tembih (T/e) uyandırma, uyarma (1) tenseness (İng.) gerginlik (2)
tembih etmek (T/e) uyandırmak, uyarmak (1) tension (Fra.) gerilme (9, 11)
temdit (T/e) uzatma (1) tension (İng.) gerilme (11, 19)
temdit etmek (T/e) sürdürmek, uzatmak (1) tensip etmek (T/e) uygun görmek, yerinde
temeddün (T/e) uygarlaşma (1) görmek (1)
temenni (T/e) dilek, dileme (1) tente (T/e) gölgelik (1)
temenni etmek (T/e) dilemek (1) tenue (Fra.) duralama (11)
temerküz (T/e) toplama, yığışma (1) tenvir (T/e) aydınlatma (1)
temettü (T/e) kazanç (1) tenvirat (T/e) aydınlatma (1)
temin (T/e) sağlama (1) tenzih (T/e) arılama (1)
temin etmek (T/e) elde etmek, güvence tenzih etmek (T/e) -den uzak görmek, -den
vermek, sağlamak (1) uzak tutmak (1)
teminat (T/e) güvence (1) tenzilat (T/e) indirim (1)
teminat vermek (T/e) güvence vermek (1) tenzilatlı (T/e) indirimli (1)

147
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

teokrasi (T/e) dincierki (1) terminologie (Fra.) terimbilim (11, 17); terimce
teokratik (T/e) dincierkil (1) (11)
teoloji (T/e) Tanrıbilim (1) terminology (İng.) terimbilgisi (2, 7); terimbilim,
teolojik (T/e) Tanrıbilimsel (1) terimce (11, 19); terimler dizelgesi (2)
teori (T/e) kuram (1, Y) Terminus (Alm.) terim (10, 11, 19)
teorik (T/e) kuramsal (1) termometre (T/e) sıcakölçer (1)
teorikman (T/e) kuramca (1) termostat (T/e) ısıdenetir (1)
teorisyen (T/e) kuramcı (1) terör (T/e) korkutma, yıldırı, yıldırma, yılgı (1)
teradüf (T/e) eşanlamlılık (11) territorial dialect (İng.) yöresel lehçe (2)
terakki (T/e) gelişme, ilerleme, yükselme (1) tertiary stress (İng.) üçüncül vurgu (2)
terakkiperver (T/e) ilerici (1) tertibat (T/e) düzen, düzenleniş (1)
teraküm (T/e) birikme (1) tertip (T/e) dizgi, düzen, düzenleme,
terbi (T/e) dördün , dörtleme (1) düzenleniş, kuruluş, yol (1)
terbiye (T/e) eğitim, görgü (1) tertip etmek (T/e) dizmek, düzen vermek,
terbiyeci (T/e) eğitimci (1) düzenlemek, düzmek, kurmak, tasımlamak
(1)
terbiyevi (T/e) eğitici, eğitimsel, eğitsel (1)
tertipli (T/e) düzenli (1)
tercih (T/e) seçme, üstün tutma, yeğleme (1)
tertipli cümle (T/e) bağımlı sıralı tümce (11)
tercih etmek (T/e) seçmek, üstün tutmak,
tertipsiz (T/e) düzensiz (1)
yeğlemek (1)
tercüman (T/e) çevirici, çevirmen, dilmaç (1) terzi (T/e) dikici (1)
tercüme (T/e) çeviri (1, 11); çevirme (1) tesadüf (T/e) düşgelim, rastlantı (1)
tesadüf etmek (T/e) düşgelmek, karşılaşmak,
tercüme etmek (T/e) çevirmek (1)
tercümeihal (T/e) özgeçmiş, yaşamöyküsü (1) rast gelmek, rastlamak (1)
tesadüfen (T/e) düşgele, rastlantıyla (1)
tereddi (T/e) soysuzlaşma, yozlaşma (1)
tesadüfi (T/e) düşgelimsel, rastlantısal (1)
tereddüt (T/e) duraklama, duraksama, ikircik,
tesanüt (T/e) dayanışma (1)
kararsızlık (1)
tereddüt etmek (T/e) duraklamak, tescil etmek (T/e) kütüğe geçirmek (1)
duraksamak, ikirciklenmek (1) teselli (T/e) avunç, avunma, avuntu (1)
tereke (T/e) bırakıt (1) teselli etmek (T/e) avutmak (1)
terennüm etmek (T/e) okumak (şarkı, türkü), teselsül etmek (T/e) arka arkaya gelmek (1)
şakımak (1) teshin (T/e) ısıtma (1)
terfi (T/e) yükselme (1) teshin etmek (T/e) ısıtmak (1)
terfi etmek (T/e) yükselmek (yeri ya da aylığı) teshir etmek (T/e) büyülemek, ele geçirmek,
(1) kendine bağlamak (1)
terhis (T/e) görev bitimi (1) tesir (T/e) etki (1)
terk (T/e) ayrılma, bırakma (1) tesir etmek (T/e) dokunmak, etkilemek,
terk etmek (T/e) ayrılmak, bırakmak (1) etkilendirmek, işlemek (1)
terkip (T/e) bileşim, takım (1); tamlama (1, 11) tesirli (T/e) etkili (1)
terkip etmek (T/e) bileştirmek, oluşturmak (1) tesirsiz (T/e) etkisiz (1)
term (İng.) terim (2, 10, 11, 19) tesis (T/e) düzen, kurum (1)
terme (Fra.) terim (10, 11, 17) tesis etmek (T/e) kurmak (1)
terminoloji (T/e) terimler dizgesi (1) tesisat (T/e) döşem, kurumlar (1)
termik (T/e) ısıl (1) tesisatçı (T/e) döşemci (1)
terminaison (Fra.) bitim (11) teskin (T/e) yatıştırma (1)
terminal (T/e) duralga (1) teskin etmek (T/e) dindirmek, yatıştırmak,
terminal behaviour (İng.) istendik davranış (4) yumuşatmak (1)
terminal juncture (İng.) sonlayıcı aralık (2) TESL (İng.) İngilizce’nin ikinci dil olarak
terminal stress (İng.) sonlama vurgusu (2) öğretimi (7)
terminal string (İng.) bitim zinciri (8); sonuç teslim etmek (T/e) doğru bulmak, eline
dizgisi (2) vermek, vermek (yerine), yatırmak (1)
terminasion (Fra.) bitim (17) teslim olmak (T/e) baş eğmek (1)
terminated (İng.) bitmiş (8) teslimiyet (T/e) boyun eğme (1)
terminatif (Fra.) varış durumu (11) tesmiye binnakis (T/e) karşıtlama (11)
termination (İng.) çekim eki (2, 11, 19) tesmiye etmek (T/e) ad koymak, ad vermek,
terminative (İng.) varış durumu (11, 19) adlandırmak (1)
Terminativus (Alm.) varış durumu (11, 19) tesniye (T/e) ikil (11)
Terminologie (Alm.) terimbilim, terimce (11, 19)

148
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

TESOL (İng.) İngilizcenin başka dil test-retest coefficient (İng.) sınama-yeniden


konuşurlarına öğretilmesi (7) sınama katsayısı (4)
tespit (T/e) saptama (1, Y); tutturma (1) tests (İng.) sınav, test (7)
tespit etmek (T/e) oturtmak (1); saptamak (Y, 1) tesviye (T/e) düzeçleme, düzleme (1)
test (İng.) sınav (4); ölçüm, sınama (Y); yoklama tesviye aleti (T/e) düzeç (1)
(1) tesviye etmek (T/e) düzlemek, ödemek (1)
test administration (İng.) sınav yönetimi (4) tesviyeci (T/e) düzlemeci (1)
test analysis (İng.) sınav çözümlemesi (4) teşbih (T/e) benzeti, benzetme (1)
test anxiety (İng.) sınav kaygısı, sınav korkusu teşebbüs (T/e) girişim, girişme (1)
(4) teşebbüs etmek (T/e) el atmak, girişmek,
test battery (İng.) sınav kümesi (2); sınav kalkışmak, yeltenmek (1)
takımı (4, 7) teşebbüse geçmek (T/e) girişmek (1)
test bias (İng.) sınav yanlılığı (4) teşebbüsü şahsi (T/e) özel girişim (1)
test content (İng.) sınav içeriği (4) teşekkül (T/e) kurulma, kuruluş, oluşma,
test equating (İng.) sınav eşitlemesi (4) oluşum, örgüt (1)
test equivalence (İng.) sınav eşdeğerliği (4) teşekkül etmek (T/e) kurulmak, olmak,
test etmek (T/e) ölçmek, sınamak (Y) oluşmak (1)
test fairness (İng.) sınav eşitliği, sınav teşekkür (T/e) sağ ol, var ol (1)
yansızlığı (4) teşerrüf etmek (T/e) onur duymak,
test form (İng.) eşdeğer sınav (4) onurlanmak (1)
test format (İng.) sınav biçemi (4) teşhir (T/e) gösterme, sergi, sergileme (1)
test handbook (İng.) sınav elkitabı (4) teşhir etmek (T/e) dile düşürmek, göstermek,
test item (İng.) sınav maddesi (4, 7) sergilemek (1)
test length (İng.) sınav uzunluğu (4) teşhir hastalığı (T/e) göstermecilik (1)
test maintenance (İng.) sınav sürdürümü (4) teşhirci (T/e) göstermeci (1)
test manual (İng.) sınav elkitabı (4) teşhircilik (T/e) göstermecilik (1)
test method (İng.) sınav yöntemi (4) teşhis (T/e) tanı, tanılama (1)
Test of English as a Foreign Language (İng.) teşhis etmek (T/e) seçmek, tanılamak
Yabancı Dil Olarak İngilizce Sınavı (4) (sayrılığı), tanımak (1)
Test of English for International teşkil etmek (T/e) demek olmak, kurmak,
Communication (İng.) Uluslararası İletişim oluşturmak, sayılmak (1)
Dili Olarak İngilizce Dil Sınavı (4) teşkil lahikası (T/e) yapım eki (11)
test of written English (İng.) İngilizce yazma teşkilat (T/e) kuruluş, örgüt (1)
sınavı (4) teşkilatçı (T/e) örgütçü (1)
test purpose (İng.) sınama amacı (4) teşkilatçılık (T/e) örgütçülük (1)
test reliability (İng.) sınav güvenirliği (4) teşkilatlandırmak (T/e) örgütlemek (1)
test results (İng.) sınav sonuçları (4) teşkilatlanmak (T/e) örgütlenmek (1)
test rubric (İng.) sınav yönergesi (4) teşkilatlı (T/e) örgütlü (1)
test security (İng.) sınav güvenliği (4) teşmil (T/e) yayılma, yayma (1)
test specifications (İng.) sınav tanımlamaları teşmil etmek (T/e) içine aldırmak, kapsatmak,
(4)
yaymak (1)
test taker (İng.) sınanan, sınava giren (4)
teşne (T/e) istekli (1)
test taker characteristics (İng.) adayın
teşne olmak (T/e) çok istemek, özlemek (1)
özellikleri, sınananın özellikleri (4)
teşrif (T/e) buyurma, onurlandırma (1)
test taker feedback (İng.) sınananın geri
teşrif etmek (T/e) buyurmak, onurlandırmak
bildirimi (4) (1)
test type (İng.) sınav türü (4) teşrifat (T/e) törencilik, törendüzen, törensellik
test user (İng.) sınav kullanan, sınava giren (4) (1)
test version (İng.) eşdeğer sınav (4) teşrii (T/e) yasal (1)
test wiseness (İng.) sınav deneyimi (4) teşrik etmek (T/e) ortak etmek, yanına katmak
testee (İng.) sınanan (4, Y); sınava giren (4) (1)
testing (İng.) sınama (7); sınav (2, 7); ölçme (Y) teşriki mesai (T/e) işbirliği (1)
testing objective (İng.) sınama amacı (4) teşrinievvel (T/e) ekim (ayı) (1)
testing point (İng.) sınama hedefi, sınama teşrinisani (T/e) kasım (ayı) (1)
noktası (4) teşvik (T/e) isteklendirim, kışkırtma, özendirim
test-retest (İng.) sınama-yeniden sınama (4) (1)

149
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

teşvik etmek (T/e) isteklendirmek, kışkırtmak, Textlinguistik (Alm.) betiksel dilbilim (11, 19)
özendirmek (1) textologie (Fra.) metinbilim (9)
teşyi (T/e) geçirme, uğurlama (1) text-presented knowledge (İng.) metin çıkışlı
teşyi etmek (T/e) geçirmek, uğurlamak (1) bilgi (2)
tetabu-ı izafat (T/e) zincirleme ad tamlaması textual (İng.) betiksel, metinsel (12)
(11) textual appropriateness (İng.) metinsel
tetanos (T/e) kazıklıhumma (1) uygunluk (2)
tetebbu (T/e) araştırma, irdeleme (1) textual function (İng.) metin işlevi (3); metinsel
tetebbu etmek (T/e) araştırmak, irdelemek (1) işlev (7)
tetkik (T/e) araştırma, inceleme (1) textualité (Fra.) metinsellik (9)
tetkik etmek (T/e) araştırmak, incelemek (1) texuality (İng.) metinsellik (2)
tevakkuf (T/e) duraklama, durma, eğleşme (1) teyakkuz (T/e) uyanıklık (1)
tevarüs etmek (T/e) kalıt almak, kalmak teyit (T/e) doğrulama, sağlamlaştırma (1)
(kendisine) (1) teyit etmek (T/e) doğrulamak,
tevatür (T/e) söylenti, yaygın söylenti (1) sağlamlaştırmak (1)
tevazu (T/e) alçakgönüllülük, gösterişsizlik (1) teyp (T/e) sesalıcı (1)
tevcih etmek (T/e) çevirmek, vermek (nişan, tez (T/e) bitirme araştırması, çabuk, sav (1)
unvan vb.), yöneltmek (1) tezahür (T/e) belirme, belirti, görünüm (1)
tevdi etmek (T/e) eline bırakmak, vermek, tezahür etmek (T/e) belirmek, görünmek,
yatırmak (1) gözükmek (1)
tevdiat (T/e) yatırım (1) tezahürat (T/e) belirme, belirti, gösteri (1)
teveccüh etmek (T/e) yönelmek (1) tezat (T/e) çelişki, karşıtlık (1)
teveccüh göstermek (T/e) gönlünü okşamak, tezhip (T/e) yaldız işi süsleme, yaldızlama (1)
güler yüz göstermek (1) tezvir (T/e) yalan dolan (1)
tevellüt (T/e) doğma, doğum, doğum tarihi, tezyin (T/e) bezek, bezeme, süsleme (1)
ileri gelme (1) tezyinat (T/e) bezek, bezeme, süsleme (1)
tevellütlü (T/e) doğumlu (1) tezyini (T/e) bezeksel, bezemelik, süslemelik
tevessül etmek (T/e) başvurmak, girişmek (1) (1)
tevhit (T/e) birleştirme, tektanrıcılık (1) TG grammar (İng.) üretici dönüşümlü dilbilgisi
tevil (T/e) çevirme (sözü), değiştirme (sözü), (2); üretimci dönüşümsel dilbilgisi (7)
döndürme (sözü) (1) Thema (Alm.) konu (19)
tevil etmek (T/e) çevirmek (sözü) (1) thematic (İng.) izleksel (12)
tevkif (T/e) tutuklama (1) thématique (Fra.) izlekçilik (9)
tevkif etmek (T/e) alıkoymak, durdurmak, thematisation (İng.) odaklama (2)
tutuklamak (1) theme (İng.) etkilenen (13); izlek (2, 5, 13, 12);
tevkifhane (T/e) tutukevi (1) konu (19); öznelik (7)
tevsi (T/e) genişletme (1) thème (Fra.) gövde (10, 11); izlek (9)
tevsi etmek (T/e) genişletmek (1) thème nominal (Fra.) ad gövdesi (11)
tevsik (T/e) belgeleme (1) thème verbal (Fra.) eylem gövdesi (11)
tevsik etmek (T/e) belgelemek, belgeye theme-rheme (İng.) öznelik-yüklemlik (2)
bağlamak (1) theoretical grammar (İng.) kuramsal dilbilgisi
tevzi (T/e) dağıtım, dağıtma (1) (2)
tevzi etmek (T/e) dağıtmak, üleştirmek (1) theoretical linguistics (İng.) kuramsal dilbilim
tevziat (T/e) dağıtım, dağıtma (1) (2)
Text (Alm.) betik (11, 19) théorie de texte (Fra.) metin kuramı (9)
text (İng.) betik (11, 19); metin (2, 4, 7) théorie des ondes (Fra.) dalga kuramı (11)
text grammar (İng.) metindilbilgisi (7) theory (İng.) kuram (7)
text linguistics (İng.) betiksel dilbilim (19); theory of evolution (İng.) gelişim kuramı (16)
metin dilbilim (12) theory of meaning (İng.) anlam kuramı (2)
text structure world structure theory (İng.) theory of mutation (İng.) dönüşüm kuramı (16)
metin yapısı evren yapısı kuramı (2) thermodynamics (İng.) ısıl-devingenlik (16)
text type (İng.) metin türü (2) thesaurus (İng.) kavram dizini (2); kavramlar
text types (İng.) metin türleri (7) dizimi (7)
textbook evaluation (İng.) kitap değerlendirme third person (İng.) üçüncü kişi (2)
(7) three parameter model (İng.) üç ölçütlü model
texte (Fra.) betik (8, 11) (4)
textlinguistics (İng.) metindilbilim (2, 7) three place verb (İng.) üç tümleçli eylem (2)

150
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

threshold hypothesis (İng.) eşik varsayımı (7) tongue (İng.) dil (2, 13)
threshold level (İng.) eşik düzeyi (2, 3, 4, 7, 12) tongue slip (İng.) dil sürçmesi (2)
tıbbi (T/e) sağlıkbilimsel (1) Tonhöhe (Alm.) yükseklik (11, 19)
tımarhane (T/e) us sayrılıkları evi (1) tonic (İng.) vurgulu (2)
tınnet (T/e) tını (11) tonlama (T/e) ezgi (Y); titremleme (11)
tıp (T/e) sağlıkbilim (1) Tonstärke (Alm.) yeğinlik (11, 19)
tıynet (T/e) yaradılış (1) top causer (İng.) üst-ettiren (5)
ticaret (T/e) alım satım, satımcılık, tecim (1) top down process (İng.) tepeden aşağıya
ticarethane (T/e) tecimevi (1) işlemleme (3)
ticari (T/e) tecimsel (1) top down processing (İng.) yukardan aşağı
tief (Alm.) bemolleşmiş (11, 19) işlemleme (7)
Tiefenstruktur (Alm.) derin yapı (11, 19) topic (İng.) konu (2, 5, 7, 19)
tiefer Vokal (Alm.) alçak ünlü (11, 19) topic oriented elaborated code (İng.) konu
tiers actant (Fra.) üçüncü eyleyen (8) yönelimli geniş düzenek (15)
tifdruk (T/e) oygubaskı (1) topic sentence (İng.) konu tümcesi (7)
tight (İng.) gergin (2) topicalisation (Fra.) konulaştırım (19)
tilde (İng.) genizsileşme (2) topicalisation (İng.) konulaştırım (19);
Tilgung (Alm.) silme (11, 19) odaklama (2)
timbre (Fra.) tını (8, 11) topic-comment (İng.) öznelik-yüklemlik (2)
timbre (İng.) tını (2, 11, 19) Topikalisierung (Alm.) konulaştırım (19)
time (İng.) zaman (2, 10) topique (Fra.) konu (19)
timeless (İng.) geniş (11); süre dışı (19) topografik (T/e) yerbetimsel (1)
timsal (T/e) simge (1) topografya (T/e) yerbetim (1)
tiner (T/e) inceltici (1) topografyacı (T/e) yerbetimci (1)
tip (İng.) dil doğrusu (13) toponomy (İng.) yer adları bilgisi (2)
tipo (T/e) düzbaskı (1) Toponymie (Alm.) yer adları bilimi (19)
tipografi (T/e) düzbaskı (1) toponymie (Fra.) yer adları bilimi (19)
tipografya (T/e) düzbaskı (1) toponymy (İng.) yer adları bilimi (19)
tiraj (T/e) baskı sayısı (1) topyekûn (T/e) bütün, toplu, toptan (1)
tirbuşon (T/e) burmaç (1) toreador (T/e) boğa güreşçisi (1)
tizreftar (T/e) çabuk gider (1) torpil (T/e) arka, bomba, kayırıcı (1)
tmesis (İng.) sözcük aralama (2) total (T/e) tüm (1)
TOEFL (İng.) Yabancı Dil Olarak İngilizce Sınavı total assimilation (İng.) tam benzeşim (2)
(4) Total Physical Response (İng.) Bütüncül
TOEIC (İng.) Uluslararası İletişim Dili Olarak Fiziksel Tepki yöntemi (3, 7); Tüm Bedensel
İngilizce Dil Sınavı (4) Katılım, Tüm Bedensel Tepki (12)
token (İng.) örnekçe (2); türce (7) totaliter (T/e) bütüncül, erktekelci (1)
tolerance of ambiguity (İng.) belirsizlik tote Sprache (Alm.) ölü dil (11, 19)
hoşgörüsü (7) totem (T/e) ongun (1)
tolerans (T/e) hoşgörü, oynama payı (1) totemizm (T/e) ongunculuk (1)
Ton (Alm.) titrem (10, 11, 19) töhmet (T/e) suçlama (1)
ton (Fra.) titrem (8, 10, 11, 17) trace theory (İng.) iz kuramı (12)
ton (T/e) titrem (ses) (1) trachea (İng.) soluk borusu (2)
tonal quality (İng.) ses niteliği (2) trade language (İng.) ticaret dili (2, 15)
tonalité (Fra.) tonlama (9) traditional grammar (İng.) geleneksel dilbilgisi
tone (İng.) ses perdesi (8); titrem (10, 11, 19); (2, 7, 8)
ton (2, 7, 13) traduction (Fra.) çeviri (10, 11, 17, 19)
tone change (İng.) ton değişimi (13) traduction automatique (Fra.) bilgisayar
tone group (İng.) ezgi birimi (13) çevirisi (11); özdevimli çeviri (17, 19)
tone languages (İng.) ton dilleri (13) traductologie (Fra.) çeviribilim (11, 17, 19)
tone length (İng.) ton uzunluğu (13) trafik (T/e) gidişgeliş (1)
tone selection (İng.) ton seçimi (13) tragédie (Fra.) tragedya (9)
tone unit (İng.) ezgi birimi (13); tonbirim (7) Träger (Alm.) taşıyıcı (18)
Tonem (Alm.) titrembirim (11, 19) trait (Fra.) özellik (8, 10, 11, 17, 19)
toneme (İng.) tirembirim (11, 19); tonbirim (2) trait (İng.) boyut (4)
tonème (Fra.) titrembirim (11, 17, 19) trait distinctif (Fra.) ayırıcı özellik (11, 17, 19)
tonetics (İng.) ton bilgisi (2) trajedi (T/e) ağlatı (1)

151
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

trajik (T/e) ağlatıcı, ağlatısal (1) transformational component (İng.) dönüşüm


traktör (T/e) çeker (1) bileşeni (2, 7); dönüşümsel bileşen (8, 11, 19)
trampa (T/e) değiş tokuş (1) transformational cycle (İng.) dönüşüm
trampa etmek (T/e) değiş tokuş etmek (1) dolanımı (2)
tramplen (T/e) sıçrama tahtası (1) transformational generative grammar (İng.)
tranformationalism (İng.) dönüşümcülük (11) dönüşümlü üretimsel dilbilgisi (7); üretici –
trankilizan (T/e) yatıştırıcı (1) dönüşümsel dilbilgisi (10, 11, 19)
trans- (T/e) arasından (Lat. önek), enine (Lat. transformational grammar (İng.) dönüşümsel
önek), öte (Lat. önek) (1) dilbilgisi (11, 19)
transaction (İng.) işlem (12) transformational-generative (İng.) dönüşümlü-
transactional factors (İng.) karşılıklı edimsel üretimsel (13)
etmenler (12) transformationalism (İng.) dönüşümcülük (10,
transandan (T/e) aşkın (1) 19)
transandans (T/e) aşkınlık (1) transformationalisme (Fra.) dönüşümcülük (10,
19)
transandantal (T/e) deneyüstü (1)
Transformationalismus (Alm.) dönüşümcülük
transandantalizm (T/e) deneyüstücülük (1)
(10, 11, 19)
transcription (Fra.) çevri()yazı (10, 11, 17, 19) Transformationalist (Alm.) dönüşümcü (11, 19)
transcription (İng.) çevriyazı (7, 10, 11, 19, Y) transformationalist (İng.) dönüşümcü (10, 11,
transcription phonétique (Fra.) sesçil çevriyazı 19)
(11, 19) transformationaliste (Fra.) dönüşümcü (10, 19)
transcription phonologique (Fra.) sesbilimsel transformationell (Alm.) dönüşümsel (10, 11,
çevriyazı (11, 19) 19)
transfer (İng.) aktarım (7, 15, 12) transformationelle Grammatik (Alm.)
transfer (T/e) aktarım, aktarma (1) dönüşümsel dilbilgisi (11, 19)
transfer etmek (T/e) aktarmak (1) transformationelle Komponente (Alm.)
transféré (Fra.) aktarılmış (8) dönüşümsel bileşen (11, 19)
transférende (Fra.) aktarılacak (8) transformationnel (Fra.) dönüşümsel (8, 10, 11,
transferred meaning (İng.) eğretilemeli anlam 17, 19)
(2) Transformationsteil (Alm.) dönüşümsel bileşen
transform (İng.) dönüşme (2) (11, 19)
transformasyon (T/e) değişim, dönüşüm (1) transformatör (T/e) dönüştürücü (1)
Transformation (Alm.) dönüştürüm (11, 19); transformizm (T/e) dönüşümcülük (1)
dönüşüm (10, 11, 19) transit (T/e) düzgeçiş, geçiş (1)
transformation (Fra.) dönüştürüm (9, 11, 17, transitif (Fra.) geçişli (11, 19)
19); dönüşüm (8, 9, 10, 11, 17, 19) transitional sound (İng.) geçiş sesi (2)
transformation (İng.) dönüştürüm (11, 19); transitiv (Alm.) geçişli (11, 19)
dönüşüm (2, 5, 8, 10, 11, 12, 19) transitive (İng.) geçişli (2, 5, 11, 19)
transformation affixale (Fra.) eksel dönüşüm transitive verb (İng.) geçişli eylem (2, 7, 8)
(11, 19) transitivisation (İng.) geçişlileme (5)
transformation component (İng.) dönüşüm transitivised (İng.) oldurgan (5)
bileşeni (2) transitivité (Fra.) geçişlilik (9)
transformation drill (İng.) dönüşüm alıştırması transitivity (İng.) geçişlilik (2, 7)
(7)
transkripsiyon (T/e) çeviriyazı (1); çevriyazı (11,
transformation facultative (Fra.) seçimlik Y)
dönüşüm (11, 19) Transkription (Alm.) çevriyazı (10, 11, 19)
transformation obligatoire (Fra.) zorunlu translatif (Fra.) aktarıcı (8, 11, 19); oluş durumu
dönüşüm (11, 19) (19)
transformation paraphrastique (Fra.) Translation (Alm.) aktarma (11, 19)
açımlamalı dönüşüm (11, 19) translation (Fra.) aktarım (8); aktarma (11, 19)
transformation rules (İng.) dönüşüm kuralları translation (İng.) aktarma (11, 19); çeviri (2, 7,
(2) 10, 11, 19)
transformation(n)alisme (Fra.) dönüşümcülük translation in LT (İng.) dil öğretiminde çeviri (7)
(11, 19)
translation method (İng.) gramer-çeviri
transformation(n)aliste (Fra.) dönüşümcü (11,
yöntemi (2)
19)
Translativ (Alm.) aktarıcı, oluş durumu (11, 19)
transformational (İng.) dönüşümsel (8, 10, 11,
19) translative (İng.) aktarıcı, oluş durumu (11, 19)

152
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

translit(t)ération (Fra.) harf çevirisi (11); yazaç truth value (İng.) doğruluk değeri (2)
çevirisi (19) t-score (İng.) t değeri (7)
Transliteration (Alm.) harf çevirisi (11); yazaç t-test (İng.) t sınavı (t-sınavı) (4, 7)
çevirisi tufeyli (T/e) asalak, ekti (1)
transliteration (İng.) çevri-yazım (16); harf tuhaf (T/e) yabansı (1)
çevirisi (2, 11); yazaç çevirisi tuhafına gitmek (T/e) yabansımak (1)
transmission (İng.) bildirim (16) tul (T/e) boy, boylam , uzunluk (1)
transmitter (İng.) verici (10, 11, 19) tul dairesi (T/e) boylam (1)
transmutation (İng.) işlev değişimi (2) tulu (T/e) doğuş gökcisimleri için) (1)
transparent (İng.) saydam (2) tulu etmek (T/e) doğmak gökcisimleri için) (1)
transphrastique (Fra.) tümce ötesi (11, 19) t-unit (İng.) t birimi (t-birimi) (4, 7)
transphrastisch (Alm.) tümce ötesi (11, 19) t-unit (İng.) (4)
transplantasyon (T/e) aktarım (1) tur (T/e) dolaşı, dönü (1)
transport (T/e) taşımacılık (1) tur atmak (T/e) dolaşmak (1)
transportasyon (T/e) taşınım, ulaştırma (1) turcologist (İng.) türkçebilimci (16)
transsentential (İng.) tümce ötesi (11, 19) turcology (İng.) türkçebilim (16)
travers (T/e) tabanlık (1) turist (T/e) gezgin, gezmen (1)
tree(-)diagram(me) (İng.) ağaç (10, 11, 19); turistik (T/e) gezimsel (1)
dizim ağacı (2, 7); yapı ağacı (8) turizm (T/e) gezim (1)
trema (İng.) umlaut işareti (2) Turkish alphabet (İng.) Yeni Türk Alfabesi (13)
trençkot (T/e) yağmurluk (1) Turkish consonants (İng.) Türkiye Türkçesi
tri- (T/e) üç (Lat. önek) (1) ünsüzleri (13)
trial (İng.) deneme (4) Turkish Linguistic Society (İng.) Türk Dil
trial and error (İng.) sınama-yanılma (12) Kurumu (13)
tribün (T/e) sekilik (1) Turkish vowels (İng.) Türkiye Türkçesi ünlüleri
trigraph (İng.) üç harfli küme (2) (13)
triko (T/e) örgü, örme (1) turn taking (İng.) konuşma sırası (2, 7)
trikotaj (T/e) örme, örmecilik (1) turne (T/e) dolaşı (1)
trikotajcı (T/e) örgücü (1) turnike (T/e) çevirgeç, döner geçit (1)
trill (İng.) akıcı ünsüz (2); çarpmalı (13); titrek turns at talking (İng.) konuşma sırası (15)
ünsüz (2) tuvalet (T/e) ayakyolu, giysi, suodası, süs,
trilled (İng.) titrek (11, 19) süslenme (1)
triphton (İng.) üçlü ünlü (2) tüccar (T/e) satımcı, tecimci (1)
triplication (İng.) üçleme (13) tünel (T/e) içgeçit (1)
triportör (T/e) üçteker (1) Türkiyat (T/e) Türklükbilim (1)
triptik (T/e) gir-çık belgesi (1) Türkolog (T/e) Türklükbilimci (1)
trisyllabe (Fra.) üçlü seslem (9) Türkoloji (T/e) Türklükbilim (1)
trisyllabic (İng.) üç heceli (2) TWE (İng.) İngilizce yazma sınavı (4)
trivial (Alm.) eğlencelik (18) two place verbs (İng.) iki adlı eylemler (2)
trivial (İng.) eğlencelik (18) two-parameter model (İng.) iki ölçütlü model
triyo (T/e) üçlü (1) (4)
trop (Fra.) değişmece (9) two-tailed test (İng.) çift kuyruklu sınama, iki
Trope (Alm.) değişmece (10, 11) kuyruklu sınama (4)
trope (Fra.) değişmece (10, 11, 17, 19) type (İng.) tür (7)
trope (İng.) değişmece (2, 10, 11, 19) type 1 error (İng.) 1. tür hata (4)
tropizm (T/e) doğrulum (1) type 2 error (İng.) 2. tür hata (4)
Tropus (Alm.) değişmece (10, 11, 19) type and token (İng.) örnek ve örnekçe (2)
trotuar (T/e) kaldırım, yaya kaldırımı (1) typological classification (İng.) biçim
true beginner (İng.) yeni başlayan (7) sınıflaması (2)
true false item (İng.) doğru yanlış madde (7); Typologie (Alm.) tipbilimsel sınıflandırma (19);
doğru-yanlış maddesi (4) tiplendirme (11)
true score (İng.) gerçek sonuç (4) typologie (Fra.) tipbilimsel sınıflandırma (19);
trup (T/e) kol, takım (1) tiplendirme (11)
truth conditional semantics (İng.) doğruluk typology (İng.) tipbilimsel sınıflandırma (19);
koşullu anlambilim (2) tiplendirme (2, 7, 11)
truth conditions (İng.) doğruluk koşulları (2)

153
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

unaspirated (İng.) üflemesiz (2)


unbelebtes Genus (Alm.) cansız (11, 19)
unbestimmt (Alm.) belgisiz, belirsiz (11, 19)
unbestimmte Vergangenheit (Alm.) belirsiz
geçmiş zaman (11, 19)
unbestimmtes Adjektiv (Alm.) belgisiz sıfat (11,
19)
UCLES (İng.) Cambridge Üniversitesi Yerel unbestimmtes Beiwort (Alm.) belgisiz sıfat (11,
Sınav Kurulu (4) 19)
ufki (T/e) yatay (1) unbestimmtes Fürwort (Alm.) belgisiz adıl (11,
ufuk (T/e) çevren, gözerimi (1) 19)
ufunet (T/e) kokuşma, pis koku, yangı (1) unbestimmtes Pronomen (Alm.) belgisiz adıl
ufunetlenmek (T/e) irinlenmek (yara için) (1) (11, 19)
uhdesinden gelmek (T/e) başarmak, becermek unbetonte Silbe (Alm.) vurgusuz seslem (11,
(1) 19)
ukala (T/e) bilgiç (1) unbounded noun (İng.) kütle adı (2)
ukde (T/e) düğüm (1) unchecked (İng.) engelsiz (2, 11, 19)
ulema (T/e) bilginler (1) unconditioned (İng.) koşullandırılmamış (12);
ultimate constituent (İng.) sonuncul bileşenler, koşulsuz (2)
sonuncul kurucu (2) unconscious knowledge (İng.) bilinçsiz bilgi (7)
ultra- (T/e) -den çok (Lat. önek), -in üstünde uncountable (İng.) kütle (2, 7); kütle adı (2)
(Lat. önek) (1) uncountable (İng.) sayılamaz (7)
ulum (T/e) bilimler (1) undeklinierbar (Alm.) çekimsiz (11, 19)
ulvi (T/e) yüce (1) under achiever (İng.) az başarılı, yavaş
umde (T/e) ilke (1) öğrenen (4)
Umformung (Alm.) dönüştürüm (11, 19); underlying structure (İng.) derin yapı (2, 7);
dönüşüm (10, 11, 19) temeldeki yapı (2)
Umgangssprache (Alm.) gündelik dil (11, 19) understood (İng.) örtük (2)
Umgebung (Alm.) çevre (10, 11, 19) ungehemmt (Alm.) engelsiz (11, 19)
Umkehrung (Alm.) devriklik (19) ungerundeter Vokal (Alm.) düz ünlü (11, 19)
Umlaut (Alm.) tını değişimi (11, 19) ungespannt (Alm.) gevşek (11, 19)
umlaut (İng.) tını değişimi (2) ungradable (İng.) tek boyutlu (2)
umran (T/e) bayındırlık (1) ungraded antonymy (İng.) aşamasız karşıt
Umschreibung (Alm.) açımlama (11, 19) anlamlılık (2)
Umstandswort (Alm.) belirteç (10, 11, 19) ungrammatical (İng.) dilbilgisi dışı (2)
umum (T/e) bütün, genel, kamu, tüm (1) unicultural (İng.) bir ekinli (Y)
umumhane (T/e) genelev (1) uniculturalism (İng.) bir ekinlilik (Y)
umumi (T/e) genel (1) unidimensionality (İng.) tek boyutluluk (4)
umumi ahenk kanunu (T/e) büyük ünlü uyumu unilingual (İng.) bir dilli (Y); tek dilli (2)
(11) unilingualism (İng.) bir dillilik (Y); tekdillilik (19)
umumi kâtip (T/e) genel yazman (1) Unilingu(al)ismus (Alm.) tekdillilik (19)
umumi lisaniyat (T/e) genel dilbilim (11) unilingue (Fra.) tekdilli (8)
umumileştirmek (T/e) genelleştirmek (1) unilinguism (Fra.) tekdillilik (19)
umumiyet (T/e) genellik (1) unintentional transmission (İng.) bilinim (16)
umumiyetle (T/e) genellikle (1) union language (İng.) birlik adı (2)
umummüdür (T/e) genel müdür (1) unit (İng.) birim (2, 4, 10, 11, 12, 19)
umunu lengüistik (T/e) genel dilbilim (11) unit credit system (İng.) birim kredi dizgesi (7);
umur (T/e) görevler, işler (1) birim-kredi sistemi (4)
unabhängiger Satz (Alm.) bağımsız tümce (11, unit noun (İng.) sayılabilir ad (2)
19) unitary competence hypothesis (İng.) birleşik
unacceptable (İng.) kabul edilemez (2, 7) edinç varsayımı (4)
unaccusative (İng.) öznesi yüklem öbeğinde unité (Fra.) birim (8, 10, 11, 17, 19)
olma (5) unité d‘effet (Fra.) gerçekleşmiş birim (8)
Unaccusative Hypothesis (İng.) nesnesizlik unité distinctive (Fra.) ayırıcı birim (17)
varsayımı (5) unité prosodique (Fra.) bürünbirim (8)

154
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

unité significative (Fra.) anlamlı birim (17) unvan (T/e) san (1)
universal (İng.) evrensel (2); genelce (2, 7) unveränderlich (Alm.) değişimsiz (19)
universal grammar (İng.) evrensel dilbilgisi (2, unvoiced (İng.) ötümsüz (2)
7, 8, 12) upgrading (İng.) düzey yükseltme (2)
universal test (İng.) evrensel sınav (4) upper teeth (İng.) üstdişler (13)
Universalien (Alm.) tümeller (10, 11, 19) uptake (İng.) edimsel çıkarım (7)
universals (İng.) genelce (2); genelceler (16); upward comparison (İng.) üstünlük
tümel (2); tümeller (10, 11, 12, 19) karşılaştırması (2)
universaux (Fra.) tümeller (10, 11, 17, 19) Ural-Altaic linguistics (İng.) Ural-Altay dilbilimi
universaux du langage (Fra.) dil tümelleri (8) (2)
universe of discourse (İng.) söylem evreni (2) urban dialectology (İng.) kent lehçebilimi (15)
University of Cambridge Local Examinations urban language (İng.) kent dilleri (15)
Syndicate (İng.) Cambridge Üniversitesi Yerel urbanism (İng.) kent dil özelliği (2)
Sınav Kurulu (4) Ursprache (Alm.) anadil (10, 11, 19)
unmarked (İng.) belirtisiz (2, 7, 10, 11, 13, 19) usage (Fra.) kullanım (8, 10, 11, 17, 19)
unmarked focus (İng.) olağan odak (13) usage (İng.) kullanılış (7); kullanım (2, 10, 11,
unmittelbare Konstituente (Alm.) dolaysız 19); yapı (7)
kurucu (11, 19) usare (T/e) özsu (1)
unmotivated (İng.) nedensiz (2, 10, 11, 18, 19) use (İng.) kullanım (7); kullanma (2)
unmotiviert (Alm.) nedensiz (18, 19) using suppressive voice (İng.) edilgen anlatım
unpersönlich (Alm.) kişisiz (11, 19) (5)
unproductive (İng.) işlek olmayan (2) usul (T/e) yol, yöntem (1)
unproductive system (İng.) kısır düzen (16) usulsüz (T/e) yasa dışı (1)
unregelmässig (Alm.) kuralsız (11, 19); sapkın utility function (İng.) kullanım işlevi (18)
(19) utterance (İng.) söz (10); sözce (2, 5, 7, 8, 10, 11,
unrounded (İng.) düz (2, 13) 13, 19)
unrounded vowel (İng.) düz ünlü (11, 19) uvertür (T/e) başlantı, giriş (1)
unrounding (İng.) düzleşme (2, 11, 13, 19) uvula (İng.) küçük dil (2, 13)
unstressed (İng.) vurgusuz (2) uvulaire (Fra.) küçükdil ünsüzü (11, 19)
unstressed syllable (İng.) vurgusuz hece (13); Uvular (Alm.) küçükdil ünsüzü (11, 19)
vurgusuz seslem (11, 19) uvular (İng.) küçük()dil ünsüzü (2, 7, 11, 19)
unsur (T/e) öğe (1) uz tasımsal (T/s) saymaca (17)
unsyllabic (İng.) selensiz (11, 19) uzun dönemli hafıza (T/e) uzun erimli bellek (Y)
unsystematic error (İng.) düzensiz yanlış (4) uzuv (T/e) organ, üye (1)
unusual (İng.) yabanıl (16)

ültramodern (T/e) çağüstü (1)


ültraviyole (T/e) morötesi (1)
ümit (T/e) umut (1)
ümit etmek (T/e) ummak (1)
ümitlendirmek (T/e) umutlandırmak (1)
ümitlenmek (T/e) umutlanmak (1)
ümitli (T/e) umutlu (1)
Übereinstimmung (Alm.) uyum (11) ümitsiz (T/e) umutsuz (1)
Übersetzung (Alm.) çeviri (10, 11 ,19) ümitvar (T/e) umutlu (1)
Übersetzungswissenschaft (Alm.) çeviribilim ümmi (T/e) okumamış (1)
(11, 19)
ünite (T/e) birim, birlik (1)
ücret (T/e) çalışmalık, emeklik (1)
üniversel (T/e) evrensel (1)
ülfet (T/e) alışma, dostluk, görüşme, tanışma
(1)
ünsiyet (T/e) alışkanlık, arkadaşlık, tanışıklık
(1)
ülfet etmek (T/e) alışmak, dostluk etmek,
üryan (T/e) çıplak, yalın (1)
görüşmek, tanışmak (1)
üs (T/e) konumluk (1)
ülser (T/e) oyulgan (1)
üslup (T/e) anlatı, biçem (1); deyiş (11)
ültimatom (T/e) sonuyarı (1)
üstat (T/e) usta (1)
ültra- (T/e) -den çok (Lat. önek), -in üstünde
(Lat. önek) (1)

155
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

variety (İng.) ağız (13); değişke (7, 15)


variety in language (İng.) dil değişkesi (2)
varis (T/e) kalıtçı (1)
varoş (T/e) dolaylık (1)
varyasyon (T/e) çeşitleme (1)
vasat (T/e) orta, ortam (1)
vasati (T/e) ortalama (1)
vacip (T/e) gerekli (1) vasıf (T/e) nitelik (1)
vade (T/e) erim, süre (1) vasıflandırmak (T/e) nitelendirmek (1)
vadeli (T/e) erimli, süreli (1) vasıflanmak (T/e) nitelenmek (1)
vadesiz (T/e) süresiz (1) vasıflı (T/e) nitelikli (1)
vadi (T/e) koyak (1) vasıfsız (T/e) niteliksiz (1)
vague (İng.) bulanık (2) vasıl olmak (T/e) ulaşmak, varmak (1)
vahdet (T/e) birlik (1) vasıta (T/e) aracı, araç (1)
vahim (T/e) ağır, korkulu (1) vatan (T/e) yurt (1)
vahşi (T/e) yabanıl (1) vatandaş (T/e) yurttaş (1)
vaka (T/e) olay, olgu (1) vatani (T/e) yurtsal (1)
vakar (T/e) ağırbaşlılık (1) vatanperver (T/e) yurtsever (1)
vakfiye (T/e) bağlıbağış belgiti (1) vaveyla (T/e) çığlık (1)
vakıf (T/e) bağlıbağış, bağlıbağış kurumu (1) vazıh (T/e) açık, belli (1)
vaki (T/e) olmuş (1) vazııkanun (T/e) yasa koyucusu (1)
vakur (T/e) ağırbaşlı (1) vazife (T/e) görev, ödev (1)
valence (Fra.) birleşim değeri (8, 11, 19) vazifelendirmek (T/e) görevlendirmek (1)
valence (İng.) birleşim değeri (2, 11, 19) vazifeli (T/e) görevli (1)
valency (İng.) uydu (2) vaziyet (T/e) durum, konum (1)
Valenz (Alm.) birleşim değeri (11, 19) vazo (T/e) çiçeklik (1)
valeur (Fra.) değer (8, 10, 11, 17, 19) vebal (T/e) yazık (1)
vali (T/e) ilbay (1) vecibe (T/e) boyun borcu, ödev, zorunlu görev
valid (İng.) geçerli (4) (1)
validation (İng.) geçerleme (4) vecize (T/e) özdeyiş (1)
validity (İng.) geçerlik (2, 4, 7) veçhile (T/e) ...nedenle (1)
value (İng.) değer (2, 7, 10, 11, 19); değerlik (5) vefa (T/e) sevgide bağlılık (1)
vantilatör (T/e) üfleç, yelvuran (1) vefat (T/e) ölüm (1)
Variable (Alm.) değişken (10, 11, 19) vefat etmek (T/e) ölmek (1)
variable (Fra.) değişken (8, 19) vehicle (İng.) taşıyıcı (18)
variable (İng.) değişken (2, 4, 7, 19) vehim (T/e) kuruntu (1)
variance (İng.) dağılım (7); değişme (4) vehmetmek (T/e) kuruntulanmak (1)
variant (İng.) değişke (2, 10, 11, 19); değişken vekâlet (T/e) yerine bakarlık, yetkideşlik (1)
(7) vekâlet vermek (T/e) yetkideşlik vermek (1)
Variante (Alm.) değişke (10, 11, 19) vekâleten (T/e) yetkideş olarak (1)
variante (Fra.) değişke (8, 10, 11, 19) vekâletname (T/e) yetkideşlik belgesi (1)
variante (İta.) değişke (8) vekil (T/e) yardımcı, yerine bakan, yetkideş (1)
variante combinatoire (Fra.) birleşimsel vélaire (Fra.) artdamaksıl (8, 11, 19)
değişke (8, 11, 17, 19) Velar (Alm.) artdamaksıl (11, 19)
variante contextuelle (Fra.) bağlamsal değişke velar (İng.) artdamaksıl (2, 7, 11, 19); dilardı-
(17)
yumuşakdamaksı (13)
variante facultative (Fra.) istemli değişke (8)
velarisation (İng.) artdamaksıllaşma (2)
variante générale (Fra.) genel değişke (8)
velarised (İng.) artdamak çıkışlı (2)
variante individuelle (Fra.) bireysel değişke (8,
velarized (İng.) kalın (13)
11, 17, 19)
variante libre (Fra.) özgür değişke (17, 19) velar-l (İng.) kalın-l (13)
Variation (Alm.) değişkenlik (11, 19) velev (T/e) ister, isterse, olsa da (1)
variation (Fra.) değişkenlik (11, 17, 19) velhasıl (T/e) sözün kısası (1)
variation (İng.) değişkenlik (11, 19) veli (T/e) eren, ermiş (1)
varidat (T/e) gelir(ler) (1) velic closure (İng.) art damak kapanmalı (2)

156
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

velum (İng.) artdamak (2, 7); yumuşak damak verbid (İng.) eylemsi (2)
(13) Verbum (Alm.) eylem (11, 19)
velut (T/e) doğurgan, verimli (1) Verbum Durativum (Alm.) sürerlik eylemi (11,
velvele (T/e) bağrışma, gürültü (1) 19)
veraset (T/e) kalıtım, soyaçekim (1) Verbum Prädikativum (Alm.) ekeylem (11, 19)
Verb (Alm.) eylem (11, 19) Verbum Substantivum (Alm.) ekeylem (11, 19)
verb (İng.) eylem (2, 7, 8, 10, 11, 19) Verbuni (Alm.) eylem (10)
verb affixation transformation (İng.) eksel verdictive (İng.) karar bildiren (12); yargısal (2)
dönüşüm (11, 19) Verdoppelung (Alm.) ikileme (11, 19)
verb of predicate (İng.) ek eylem (2) Vereinbarung (Alm.) uzlaşma (18)
verb of predication (İng.) ekeylem (11) Verfügbarkeit (Alm.) kullanılabilirlik (11, 19)
verb phrase (İng.) eylem dizilimi (8); eylem Vergangenheit (Alm.) geçmiş zaman (11, 19)
öbeği (2, 7) Vergleich (Alm.) karşılaştırma (19)
Verbaffigierungstransformation (Alm.) eksel vergleichende Grammatik (Alm.)
dönüşüm (11, 19) karşılaştırmalı dilbilgisi (11)
verbal (İng.) eylemsi, sözel (2) vergleichende Sprachwissenschaft (Alm.)
verbal adjective (İng.) sıfat fiil (2) karşılaştırmalı dilbilim (11)
verbal auxiliary (İng.) yardımcı eylem (8) vergrössernd (Alm.) büyültmeli (11, 19)
verbal behaviour (İng.) sözel davranış (12) Vergrösserungssuffix (Alm.) büyültme eki (11,
verbal deficit hypothesis (İng.) sözel eksiklik 19)
kuramı (3, 7) véridictoire (Fra.) doğrulayıcı (9)
verbal deprivation (İng.) sözel yoksunluk (15) verit (T/e) toplardamar (1)
verbal learning (İng.) sözel öğrenme (7) Verkettung (Alm.) zincirlenme (19)
verbal memory (İng.) sözel bellek (12) Verkleinerungssuffix (Alm.) küçültme eki (11,
verbal noun (İng.) ad fiil (2) 19)
verbal repertoire (İng.) sözel dağarcık (7) Verlust der Stimmhaftigkeit (Alm.)
verbal root (İng.) eylem kökü (11, 19) ötümsüzleşme (19); itreşimsizleşme (11, 19)
verbal sentence (İng.) eylem tümcesi (11, 19) vernacular (İng.) ana dili (2, 7); ortak dil (2);
verbal stem (İng.) eylem gövdesi (11, 19) yerli dil (15)
Verbalabstraktum (Alm.) eylemden türeme Verneinung (Alm.) olumsuzluk (11, 19)
biçim (11, 19) Verneinungspartikel (Alm.) olumsuzluk öğesi
(11, 19)
verbaler Satz (Alm.) eylem tümcesi (11, 19)
Verquickung (Alm.) karışım (11)
verbalisation (İng.) eylemleştirme, sözelleşme
(2) vers (Fra.) dize (8, 9)
Verbalstamm (Alm.) eylem gövdesi (11, 19) vers libre (Fra.) serbest şiir (9)
Verbalwurzel (Alm.) eylem kökü (11, 19) Verschluss (Alm.) kapalılık, kapantı (11, 19)
verbe (Fra.) eylem (8, 10, 11, 17, 19) Verschlussdauer (Alm.) duralama (11, 19)
verbe actif (Fra.) etken eylem (11, 19) Verschlusslaut (Alm.) dış patlamalı, kapantılı
(11, 19)
verbe appréciatif (Fra.) beğenme/
Verschmelzung (Alm.) karışım (19)
beğenmemeyi gösteren eylem (9)
verse (İng.) koşuk, nazım (2)
verbe approximatif (Fra.) yakınlık eylemi (9)
versification (Fra.) koşuklama (9)
verbe auxiliaire (Fra.) yardımcı eylem (11, 19)
versification métrique (Fra.) ölçülü koşuk (9)
verbe auxilié (Fra.) destekli eylem (8)
versification rythmique (Fra.) dizeli koşuk (9)
verbe causatif (Fra.) ettirgen eylem (11, 19)
versification syllabique (Fra.) seslemli koşuk
verbe d‘action (Fra.) hareket eylemi (9)
(9)
verbe de processus (Fra.) süreç eylemi (9)
version (İng.) çeşit, tür (4)
verbe d‘état (Fra.) durum eylemi (9)
Versmass (Alm.) ölçü (11, 19)
verbe duratif (Fra.) sürerlik eylemi (11, 19);
Verständlichkeit (Alm.) anlaşılabilirlik (19)
sürerlilik eylemi (9) Verstummen (Alm.) silinme (19)
verbe factitif (Fra.) ettirgen eylem (11, 19)
vertical equating (İng.) dikey eşitleme (4)
verbe hatif (Fra.) tezlik eylemi (9)
verwandte Sprachen (Alm.) akraba diller (11,
verbe modal (Fra.) kipsel eylem (9) 19)
verbe passif (Fra.) edilgen eylem (11, 19) vesaire (T/e) ve başkaları, ve benzerleri (1)
verbe prédicatif (Fra.) ekeylem (11, 19) vesait (T/e) araçlar (1)
verbe pronominal (Fra.) dönüşlü eylem (11, 19) vesayet (T/e) korumanlık (1)
verbe réciproque (Fra.) işteş eylem (11, 19) vesika (T/e) belge (1)
verbe substantif (Fra.) ekeylem (11, 19) vesile olmak (T/e) sağlamak, yol açmak (1)

157
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

vestiyer (T/e) askıyeri (1) vocabulary teaching (İng.) sözcük öğretimi (7)
vesvese (T/e) işkil (1) vocabulary test (İng.) sözcük sınavı (4)
vesveseli (T/e) işkilli (1) vocal (Fra.) sesli (8, 17)
vetire (T/e) süreç (1) vocal (İng.) sesle ilgili (2)
veto (T/e) olmaz (1) vocal apparatus (İng.) ses aygıtı (19)
veto etmek (T/e) olmazlamak (1) vocal bands (cords) (İng.) ses telleri (2)
veya (T/e) ya da (1) vocal cords (İng.) ses telleri (7, 13)
vezin (T/e) ölçü (1, 11) vocal harmony (İng.) ses uyumu (18)
Vibrant (Alm.) titrek (11, 19) vocal tract (İng.) ses aygıtı (2, 7); ses yolu (11,
vibrant (İng.) titremli (2) 13, 19)
vibrante (Fra.) titrek (11, 17, 19) vocalic (İng.) ünlü (11, 13, 19)
vibrasyon (T/e) titreşim (1) vocalic alternation (İng.) ses kaynaşması (2);
vibration (İng.) titreşim (2, 13) ünlü almaşması (11, 19)
vibratör (T/e) sarsaç (1) vocalique (Fra.) ünlü (11, 19); ünlü olan (8, 17)
vicahen (T/e) yüzlemece, yüzüne karşı (1) vocalisation (Fra.) ünlüleşme (11, 19)
vicdan (T/e) duyunç, törel bilinç (1) vocalisation (İng.) ötümlüleşme (2); ünlüleşme
vicdanlı (T/e) duyunçlu (1) (2, 11, 19)
vice- (T/e) yerine (Lat. önek) (1) vocalised (İng.) ötümlü (2)
vicious circle (İng.) kapalı döngü (16) vocatif (Fra.) seslenme (9); seslenme durumu
(8, 11, 19)
vidanjör (T/e) boşaltıcı (1)
vocational slang (İng.) ağız (10, 11, 19); özel dil
video in LT (İng.) dil öğretiminde video (11, 19)
kullanımı (7) vocative (İng.) seslenme durumu (2, 11, 19);
vikaye (T/e) esirgeme, koruma (1) seslenmelik (2)
vilayet (T/e) il, ilbaylık (1) vocoid (İng.) ünlü (2)
viraj (T/e) dönemeç (1) voice (İng.) çatı (7, 10, 11, 12, 19); ötüm (2, 7,
viran (T/e) yıkık (1) 13); ses (10, 11, 19)
viran olmak (T/e) yıkılmak (1) voice marked by a suffix (İng.) ekli çatı (5)
virane (T/e) yıkıntı (1) voice reduplication (İng.) çatısal ikileme (5)
virgül (T/e) çeke (1) voice suffixes (İng.) çatı ekleri (5)
virtualité (Fra.) gücüllük (9) voice with no deleted arguments (İng.) düz
virtuel (Fra.) gücül (9) çatı (5)
virtuème (Fra.) gücülbirim (17, 19) voiced (İng.) ötümlü (2, 13, 19); titreşimli (11, 19)
vis- (T/e) yerine (Lat. önek) (1) voiceless (İng.) ötümsüz (2, 13, 19); titreşimsiz
visal (T/e) kavuşma (1) (11, 19)
visible speech (İng.) konuşma sesleri voicing (İng.) ötümlüleşme (2, 13, 19);
çizimlemesi (2) titreşimlileşme (11, 19)
vision avec (Fra.) birlikte görü (9) voisé (Fra.) ötümlü (19); titreşimli (8, 11, 17, 19)
vision du dehors (Fra.) dışarıdan görü (9) voisement (Fra.) ötümlülük (19); titreşimlileşme
vision par derrière (Fra.) arkadan görü (9) (11, 19); titreşimlilik (11, 19)
visual (İng.) görsel (18) voix (Fra.) çatı (8, 10, 11, 19); ses (10, 11, 19)
visual perception (İng.) görsel algılama (7) voix active (Fra.) etken çatı (11, 19)
visuell (Alm.) görsel (18) voix causative (Fra.) ettirgen çatı (11, 19)
vites (T/e) hız (1) voix factitive (Fra.) ettirgen çatı (11, 19)
vites kutusu (T/e) hız kutusu (1) voix passive (Fra.) edilgen çatı (11, 19)
vitrin (T/e) görümlük, sergen (1) voix pronominale (Fra.) dönüşlü çatı (11, 19)
viyabilite (T/e) geçilirlik, öndöşem (kent voix réfléchie (Fra.) dönüşlü çatı (11, 19)
düzenlenmesi alanında), yaşayabilirlik (1) Vokal (Alm.) ünlü (10, 11, 19)
viyadük (T/e) aşıt, kuruköprü (1) vokal (T/e) ünlü (1)
vize (T/e) görüldü (1) Vokalharmonie (Alm.) ses uyumu (18); ünlü
vizite (T/e) görüm, görümlük (1) uyumu (11, 19)
vizör (T/e) bakaç (1) Vokalisation (Alm.) ünlüleşme (11)
vocable (Fra.) sözcük (8) vokalisch (Alm.) ünlü (11, 19)
vocabulaire (Fra.) sözcük dağarcığı (10, 11, 19); Vokalisierung (Alm.) ünlüleşme (19)
sözlük (11, 17, 19) Vokativ (Alm.) seslenme durumu (11, 19)
vocabulary (İng.) sözcük (4); sözcük dağarcığı volan (T/e) düzenteker (1)
(10, 11, 19); sözlük (19); sözvarlığı (2, 7, Y) voleybol (T/e) uçantop (1)

158
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

volition (İng.) istem (2) vox (İng.) ses (2)


volkan (T/e) yanardağ (1) vox nihili (İng.) düşlem sözcük (2)
Volksetymologie (Alm.) halk kökenbilimi (19); voyelle (Fra.) ünlü (8, 10, 11, 17, 19)
köken yakıştırma (19); yanlış kökenleme voyelle arrondie (Fra.) yuvarlak ünlü (11, 19)
(11); yerlileştirme (19) voyelle basse (Fra.) alçak ünlü (11, 19)
Vollverschlusslaut (Alm.) kapantılı (11, 19) voyelle entravée (Fra.) engelli ünlü (11, 19)
voltaj (T/e) gerilim (1) voyelle étroite (Fra.) dar ünlü (11, 19)
volume (İng.) oylum (2, Y), yükseklik (2) voyelle haute (Fra.) yüksek ünlü (11, 19)
volunteer (İng.) özengen (16) voyelle large (Fra.) geniş ünlü (11, 19)
vorder (Alm.) ince, ön (11, 19) voyelle libre (Fra.) engelsiz ünlü (11, 19)
Vorderpalatal (Alm.) öndamaksıl (11, 19) voyelle nasale (Fra.) geniz ünlüsü (8)
Vorgang (Alm.) oluş (11, 19) voyelle non-arrondie (Fra.) düz ünlü (11, 19)
Vorwort (Alm.) ilgeç (11) voyelle orale (Fra.) ağız ünlüsü (8)
vowel (İng.) ünlü (2, 7, 8, 10, 11, 13, 19) VP (İng.) eylem öbeği (2)
vowel assimilation (İng.) ötüm uyumu (13) vraisemblance (Fra.) gerçeğe benzerlik (9)
vowel change (İng.) ünlü değişimi (13) vuku bulmak (T/e) olmak, oluşmak (1)
vowel cluster (İng.) ünlü kümesi (2) vukua gelmek (T/e) olmak, oluşmak (1)
vowel gradation (İng.) ünlü almaşması (2, 11, vukuat (T/e) olay (1)
19) vukuf (T/e) bilgi, bili (1)
vowel harmony (İng.) ünlü uyumu (2, 7, 11, 13, vulgar (İng.) kaba (2)
19) vulgarism (İng.) kaba kullanım (2)
vowel length (İng.) ünlü uzunluğu (7, 13) vuslat (T/e) kavuşma (1)
vowel mutation (İng.) ünlü değişimi (2) vuzuh (T/e) açıklık, aydınlık (1)
vowel quadrilateral (İng.) ünlü dörtgeni (13) vücut (T/e) yin (1)
vowel reduction (İng.) ünlü azaltımı (2)
vüçup siygası (T/e) gereklik kipi (11)
vowel shift (İng.) ünlü kayması (2) vüsat (T/e) genişlik (1)
vowel shortening (İng.) ünlü kısalması (13)

whisper (İng.) fısıltı (2)


whispered vowel (İng.) fısıltılı ünlü (2)
whistle speech (İng.) fısıltılı konuşma (2)
whistling consonant (İng.) ıslıklı ünsüz (2)
whole word method (İng.) bütüncül sözcük (7)
Whorfian hypothesis (İng.) Whorf görelilik
varsayımı (2); Whorf varsayımı (7)
Wandel (Alm.) değişim (10, 11, 19); evrim (19) wh-questions (İng.) neden soruları, wh-
washback (İng.) ket vurma (4) soruları (4)
washback effect (İng.) ket vurma etkisi (4) wide (İng.) geniş (11)
wave form (İng.) dalga biçimi (2) wide vowel (İng.) geniş ünlü (2, 11, 19)
wave theory (İng.) dalga kuramı (2, 11, 19) widening of meaning (İng.) anlam genişlemesi
waystage (İng.) iş görme (12) (2)
weak … (İng.) vurgu almayan ek (13) willkürlich (Alm.) nedensiz, raslantısal (18)
weak adequacy (İng.) zayıf yeterlik (2) Willkürlichkeit (Alm.) nedensizlik (18)
weak form (İng.) vurgusuz biçim (2, 7) wing brackets (İng.) çevirtmeli ayraç (2)
weak stress (İng.) zayıf vurgu (2) Wissenschaftssprache (Alm.) bilim dili (19)
weak verb (İng.) düzenli eylem (2) with objective subject (İng.) nesnel özneli (5)
weakening (İng.) silinme (19) with single argument (İng.) tek katılanlı (5)
Wechsel (Alm.) almaşma (11) with subject as actor (İng.) yapan özneli (5)
weicher Konsonant (Alm.) yumuşak ünsüz (11, Wohlklang (Alm.) uyum (11, 19)
19) word (İng.) sözcük (2, 7, 8, 10, 11, 19)
weighting (İng.) ağırlıklandırma (4) word and paradigm (İng.) sözcük çekimi
Wellentheorie (Alm.) dalga kuramı (11, 19) yaklaşımı (2)
well-formed (İng.) doğru biçimlenmiş (2) word association (İng.) sözcük çağışımı (7)
Wert (Alm.) değer (10, 11, 19) word boundary (İng.) sözcük sınırı (2)
Wertigkeit (Alm.) birleşim değeri (11, 19) word class (İng.) sözcük kümesi (7); sözcük
wh question (İng.) wh- sorusu (7) türü (2, Y)

159
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

word count (İng.) sözcük sayımı (2) Wortbildung (Alm.) sözcük yapımı (11, 19)
word for word (İng.) sözcüğü sözcüğüne (2) Wortfamilie (Alm.) sözcük ailesi (11, 19)
word formation (İng.) sözcük yapımı (2, 7, 11, Wortfeld (Alm.) sözlüksel alan (11, 19)
19) Wortfügung (Alm.) kuruluş (11, 19)
word frequency (İng.) sözcük sıklığı (2, 7) Wortgeschichte (Alm.) kökenbilim (11)
word frequency count (İng.) sözcük sıklığı Wortironisierung (Alm.) karşıtlama (11, 19)
sayımı (3); sözcük sıklık sayımı (4) Wortschatz (Alm.) sözcük dağarcığı, sözlük (11,
word group (İng.) sözcük kümesi (2) 19)
word list (İng.) sözcük dizelgesi (7) Wortspiel (Alm.) ündeş (11, 19)
word method (İng.) sözcük yöntemi (7) Wörterbuch (Alm.) sözlük (10, 11, 19)
word order (İng.) sözcük dizilişi, sözcük düzeni writing (İng.) yazı (2, 7, 8, 10, 11, 13, 19); yazma
(2); sözcük sırası (7) (2)
word stock (İng.) sözlük (11) writing system (İng.) yazı dizgesi (7)
word stress (İng.) sözcük vurgusu (2, 13) writing test (İng.) yazma sınavı (4)
world English (İng.) dünya dili İngilizce (7) written language (İng.) yazı dili (11, 19)
world knowledge (İng.) gerçek dünya bilgisi (2) Wurzel (Alm.) kök (11, 19); köken (10, 11, 19)
world view (İng.) dünya görüşü (12) Wurzelsprachen (Alm.) tek heceli diller (11);
Wort (Alm.) sözcük (10, 11, 19) tekseslemli diller (19)
Wortart (Alm.) sözcük türü (11, 19)

xerokopie (T/e) kuruçekim (1)


x-square (İng.) ki kare (Chi square) (4)

yekta (T/e) eşsiz, tek (1)


yekten (T/e) birden, birdenbire, durup
dururken (1)
yekûn (T/e) toplam (1)
yemekhane (T/e) yemekyeri (1)
yemin (T/e) ant (1)
yemin etmek (T/e) ant içmek (1)
yabani (T/e) yabanıl (1) yes-no question (İng.) evet-hayır seçenekli
yâd etmek (T/e) anmak (1) soru, evet-hayır sorusu (4); seçenekli soru
yadigâr (T/e) andaç (1) (3, 7)
yahut (T/e) ya da (1) yes-no test (İng.) evet-hayır seçenekli sınavı
yani (T/e) demek, demem şu, şu demek ki (1) (4)
yâr (T/e) sevgili (1) yetim (T/e) babasız (1)
yâran (T/e) arkadaş, yakın (1) yevmiye (T/e) gündelik, her gün (1)
yardımcı fiil (T/e) yardımcı eylem (11) yevmiye defteri (T/e) gündelik defter (1)
yâren (T/e) arkadaş (1) yevmiyeci (T/e) gündelikçi (1)
yârenlik (T/e) arkadaşlık (1) yield (İng.) kazanım (4)
yayık vokal (T/e) düz ünlü (11) YLE (İng.) Cambridge Üniversitesi Çocuklar için
yediemin (T/e) güvenilir kişi (1) İngilizce Sınavı (4)
yegâne (T/e) biricik, eşsiz, tek (1) yo-he-ho theory (İng.) zorlamacı dil kökeni
yeis (T/e) karamsarlık, umutsuzluk, üzüntü (1) kuramı (2)
yek (T/e) bir (1) Young grammarians (İng.) Genç dilbilgiciler (2)
yekdiğeri (T/e) birbiri (1) Young Learners English (İng.) Cambridge
yeknesak (T/e) tekdüze (1) Üniversitesi Çocuklar için İngilizce Sınavı (4)
yeknesaklık (T/e) tekdüzelik (1) yübuset (T/e) peklik (1)
yekpare (T/e) tek parça (1)

160
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

zariflik (T/e) incelik (1)


zaruret (T/e) sıkıntı, yoksulluk, zorunluk (1)
zaruri (T/e) kaçınılmaz, zorunlu (1)
zat (T/e) kişi, öz (1)
zat işleri (T/e) özlük işleri (1)
zati (T/e) özel (1)
zatülcenp (T/e) satlıcan (1)
z score (İng.) z puanı (4) zatürree (T/e) batar (1)
z score (İng.) z sonucu (7) zaviye (T/e) açı, köşe (1)
zaaf (T/e) düşkünlük, güçsüzlük (1) zayıf (T/e) arık, çelimsiz, güçsüz, kötü,
zabıt (T/e) tutanak (1) yetersiz (1)
zabıt kâtibi (T/e) tutanakçı (1) zayi (T/e) yitik (1)
zabıtname (T/e) tutanak (1) zayi etmek (T/e) yitirmek (1)
-zade (T/e) oğul (1) zayiat (T/e) yitik, yitikler (1)
zafer (T/e) utku (1) zebun (T/e) düşkün (1)
za‘f-ı suri (T/e) arıksayış (11) zedelemek (T/e) berelemek (1)
zafiyet (T/e) arıklık, güçsüzlük (1) zehap (T/e) sanı (1)
zahir (T/e) açık, belli, görünüşe göre, zehir (T/e) ağı (1)
görünüşte (1) zehirlemek (T/e) ağılamak (1)
zahirde (T/e) görünüşte (1) Zeichen (Alm.) gösterge (10, 11, 18, 19)
zahire (T/e) aşlık (1) Zeichensetzung (Alm.) noktalama (19)
zahiren (T/e) görünüşte (1) Zeichenkürzung (Alm.) kısaltma (11, 19)
zahiri (T/e) görünen, görünürdeki, sözde, Zeigefürwort (Alm.) gösterme adılı (11, 19)
yapmacık (1) Zeit (Alm.) zaman (10)
Zahladjektiv (Alm.) sayı sıfatı (11, 19) Zeitadverb (Alm.) zaman belirteci (11, 19)
Zahlwort (Alm.) sayı adı (11, 19) Zeitform (Alm.) zaman (10, 11, 19)
zahmet (T/e) güçlük, sıkıntı, yorgunluk (1) Zeitgeist (Alm.) çağın kendine özgü anlayışı,
zahmetli (T/e) sıkıntılı, yorucu (1) çağın kendine özgü havası, Zeitgeist (18)
zahmetsiz (T/e) emeksiz, sıkıntısız (1) Zeitgeist (İng.) Zeitgeist (18)
Zahnlaut (Alm.) dişsil (11, 19) Zeitwort (Alm.) eylem (11)
zail olmak (T/e) ortadan kalkmak, yok olmak zekâ (T/e) anlak (1)
(1)
zeki (T/e) varışlı (1)
zait (T/e) artı , gereksiz (1)
zelzele (T/e) deprem, yersarsıntısı (1)
zalim (T/e) acımasız, kıyıcı (1)
zem (T/e) kötüleme, yerme (1)
zalimlik (T/e) acımasızlık, kıyıcılık (1)
zemheri (T/e) karakış (1)
zam (T/e) artırım, bindirim (1)
zemin (T/e) dayanak, taban, temel (1)
zaman zarfı (T/e) zaman belirteci (11)
zemmetmek (T/e) kötülemek, yermek (1)
zamanaşımı (T/e) süreaşımı (1)
zengin (T/e) varlıklı, varsıl (1)
zamir (T/e) adıl (1, 11, Y)
zenginlik (T/e) varlıklılık, varsıllık (1)
zamir-i fiili (T/e) kişi eki (11)
Zerebral (Alm.) üstdamaksıl (11, 19)
zamlı (T/e) bindirimli (1)
zero (İng.) boş, sıfır (2)
zampara (T/e) çapkın (1)
zero article (İng.) tanımlıksız (7)
zamparalık (T/e) çapkınlık (1)
zero modification (İng.) nitelemesiz (2)
zan (T/e) karakuşku, sanı (1)
zero morph (İng.) boş biçimbirim (2)
zanlı (T/e) sanık (1)
zero-morpheme (İng.) sıfır biçimbirim (11, 19)
zannetmek (T/e) sanmak (1)
zero-phoneme (İng.) sıfır sesbirim (19)
zapt etmek (T/e) tutmak, yazıya geçirmek,
zerre (T/e) tozan (1)
zorla almak (1)
zerzevat (T/e) göveri (1)
zapturapt (T/e) düzence, sıkıdüzen (1)
Zeugma (Alm.) ilişkilendirme (19)
zarafet (T/e) incelik (1)
zeugma (Fra.) ilişkilendirme (19)
zarar (T/e) dokunca (1)
zeugma (İng.) ilişkilendirme (19)
zararlı (T/e) dokuncalı (1)
zeugme (Fra.) eksik kapsama (9); ilişkilendirme
zararsız (T/e) dokuncasız (1) (19)
zarf (T/e) belirteç (1, 11) zevahir (T/e) dışyüz, görünür, görünüş (1)
zarf-fiil (T/e) ulaç (11) zeval (T/e) yok edilme, yok olma (1)
zarfında (T/e) içinde (1) zevalsiz (T/e) kalımlı (1)
zarif (T/e) ince (1) zevat (T/e) kişiler (1)

161
1. Bölüm: Kaynak Dilden Türkçeye

zevce (T/e) eş, karı (1) ziyafet (T/e) şölen, toy (1)
zevç (T/e) eş, koca (1) ziyan (T/e) dokunca (1)
zevk (T/e) beğeni, eğlence, eğlenme, tat (1) ziyaret (T/e) görüşme (1)
zeyil (T/e) ek (1) ziyaret etmek (T/e) görüşmek (1)
zıddiyet (T/e) karşıtlık (1) ziyaretçi (T/e) görüşmeci (1)
zımnen (T/e) dolaylıca, örtülü, üstü örtülü ziynet (T/e) bezek, süs, süs takısı (1)
olarak (1) Zoo semiotics (İng.) hayvan haberleşme bilimi
zırnık (T/e) sıçanotu (1) (2)
zıt (T/e) karşı (1); karşıt (1, Y) zooloji (T/e) hayvanbilim (1)
zıtanlamlı (T/e) karşıtanlamlı (11) zor (T/e) baskı, çetin, güç, güçlük, sıkıntı (1)
zıya-ı kelam (T/e) sözyitimi (11) zufällig (Alm.) raslantısal (18)
Zielsprache (Alm.) erek dil (11, 19) zuhur (T/e) baş gösterme, ortaya çıkma (1)
zihaf (İng.) kısaltma (13) zuhur etmek (T/e) baş göstermek, ortaya
zihaf (T/e) kısaltma (13) çıkmak (1)
zihin (T/e) anlayış, kavrayış, us gücü (1) zulmet (T/e) karanlık (1)
zihniyet (T/e) anlayış, düşünce, düşünüş (1) zulmetmek (T/e) kıyıcılık etmek (1)
zikretmek (T/e) adını anmak, belirtmek, zulüm (T/e) ezinç, kıyıcılık (1)
söylemek (1) zusammengesetzter Satz (Alm.) bileşik tümce
zikr-i cüz irade-i kül (T/e) kapsamlayış (11) (11, 19)
zikr-i kül irade-i cüz (T/e) kapsamlayış (11) zusammengesetztes Tempus (Alm.) bileşik
zikr-i lazım irade-i melzum (T/e) öteleme (11) zaman (11, 19)
zikr-i melzum irade-i lazım (T/e) öteleme (11) zusammengesetztes Wort (Alm.) bileşik sözcük
(11, 19)
zillet (T/e) alçalma (1)
Zusammensetzung (Alm.) bileştirme (10, 11,
zinde (T/e) canlı, dinç, diri (1)
19); tamlama (19)
zinhar (T/e) olmaya ki, sakın (1)
Zusammenziehung (Alm.) derilme (11, 19)
Zipf‘s law (İng.) dilde tutumluluk yasası, Zipf
zül (T/e) alçalma (1)
yasası (2)
zümre (T/e) bölük, takım (1)
zira (T/e) ...-diği için (1)
zürriyet (T/e) döl (1)
ziraat (T/e) tarım (1)
Zweideutigkeit (Alm.) ikizleme (19)
zirai (T/e) tarımsal (1)
zweifache Gliederung (Alm.) çift eklemlilik (18)
ziraks (T/e) kuruçekim (1)
Zweisprachigkeit (Alm.) ikidillilik (10, 11, 19)
zirve (T/e) doruk (1)
zweite Gliederung (Alm.) ikinci eklemleme (11);
Zischlaut (Alm.) hışırtılı (11, 19)
ikinci eklemlilik (19)
Zitterlaut (Alm.) titrek (11, 19)
Zwischensatz (Alm.) ayraç (11)
ziya (T/e) aydınlık, ışık (1)
Zwischenstruktur (Alm.) ara yapı (11, 19)
ziyade (T/e) daha çok (1)
ziyadesiyle (T/e) pek çok (1)

162
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

163
164
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

açık aleni (T/e) (1); aşikâr (T/e) (1); ayan (T/e) (1);
bariz (T/e) (1); fasih (T/e) (1); kategorik (T/e) (1);
konkre (T/e) (1); münhal (T/e) (1); net (T/e) (1);
offen (Alm.) (11, 19); open (İng.) (2, 11, 13, 19);
ouvert (Fra.) (8, 11, 17, 19); overt (İng.) (2);
sarih (T/e) (1); vazıh (T/e) (1); zahir (T/e) (1)
açık anlatım nonsuppressed expression (İng.)
1. tür hata type 1 error (İng.) (4)
(5); open expression (İng.) (5)
2. tür hata type 2 error (İng.) (4)
açık bileşik fused compound (İng.) (2)
abartı mübalağa (T/e) (1)
açık bilgi explicit knowledge (İng.) (7)
abartma Hyperbel (Alm.) (11, 19); hyperbole
açık edim sözcüğü explicit performative (İng.)
(Fra.) (9, 11, 19); hyperbole (İng.) (2, 11, 19); (3)
mübalağa (T/e) (1); mübalâğa (T/e) (11) açık geçiş open juncture (İng.) (2)
abartmacı mübalağacı (T/e) (1) açık hava toplantısı miting (T/e) (1)
abartmak mübalağa etmek (T/e) (1) açık hece open syllable (İng.) (13)
abartmalı mübalağalı (T/e) (1) açık küme open class (İng.) (7)
abece alfabe (T/e) (1); Alphabet (Alm.) (10, 11, açık öğrenme explicit learning (İng.) (12)
19); alphabet (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); alphabet açık saçık dekolte (T/e) (1); müstehcen (T/e) (1)
(İng.) (2, 7, 10, 11, 13, 19); elifba (T/e) (11) açık saçık yayın pornografi (T/e) (1)
abece yazısı alphabetic writing (İng.) (2, 7) açık seçik ayan beyan (T/e) (1)
abece yenileyim alphabet reform (İng.) (16) açık sekilik açık tribün (T/e) (1)
abece yöntemi alphabetic method (İng.) (7) açık söyleme tasrih (T/e) (1)
abecesel alfabetik (T/e) (1) açık söylemek tasrih etmek (T/e) (1)
acı elem (T/e) (1); elim (T/e) (1); ıstırap (T/e) (1); açık uçlu dizi open set (İng.) (7)
keder (T/e) (1) açık uçlu soru open ended question (İng.) (7);
acı çeken mustarip (T/e) (1) open-ended question (İng.) (4)
acı yitimi analjezi (T/e) (1) açık uyak rime féminin (Fra.) (9)
acı! insaf (T/e) (1) açıkça alenen (T/e) (1); sarahaten (T/e) (1)
acıdaş dert ortağı (T/e) (1); hemdert (T/e) (1) açıkça söylemek ikrar etmek (T/e) (1)
acıklı elim (T/e) (1); hazin (T/e) (1) açıklama deklarasyon (T/e) (1); explanation
acıklı olay facia (T/e) (1) (İng.) (12); izah (T/e) (1); tavzih (T/e) (1)
acılı kederli (T/e) (1) açıklama isteme istizah (T/e) (1)
acıma insaf (T/e) (1); merhamet (T/e) (1) açıklama yapmak izahat vermek (T/e) (1)
acımak merhamet etmek (T/e) (1); teessüf açıklama yeterliği explanatory adequacy
etmek (T/e) (1) (İng.) (2)
acımalı insaflı (T/e) (1); merhametli (T/e) (1) açıklamak afişe etmek (T/e) (1); beyan etmek
acımalık sadaka (T/e) (1) (T/e) (1); deklare etmek (T/e) (1); faş etmek
acımasız gaddar (T/e) (1); insafsız (T/e) (1); (T/e) (1); izah etmek (T/e) (1)
merhametsiz (T/e) (1); zalim (T/e) (1) açıklamalar izahat (T/e) (1)
acımasızlık zalimlik (T/e) (1) açıklanmış eder afişe fiyat (T/e) (1)
acınacak elim (T/e) (1) açıklaştırma disambiguation (İng.) (2)
acınası (kişi) garip (T/e) (1) açıklayıcı explicatif (Fra.) (9); expositive (İng.)
acınma esef (T/e) (1) (12)
acınmak hayıflanmak (T/e) (1) açıklayıcı yeterlik explanatory adequacy
acınsı perişan (T/e) (1) (İng.) (2)
açacak kalemtıraş (T/e) (1) açıklık aperture (İng.) (2); explicitness (İng.) (2);
açar anahtar (T/e) (1) opening (İng.) (11, 19); ouverture (Fra.) (11, 19);
açgözlü haris (T/e) (1); tamahkâr (T/e) (1) Öffnung (Alm.) (11, 19); sarahat (T/e) (1); vuzuh
açgözlülük hırs (T/e) (1); tamah (T/e) (1) (T/e) (1)
açgözlülük etmek tamah etmek (T/e) (1) açıklık derecesi aperture (Fra.) (11, 19);
açı zaviye (T/e) (1) opening (İng.) (11, 19); Öffnungsgrad (Alm.)
(11, 19)
açığa vurma ifşa (T/e) (1); ifşaat (T/e) (1)
açıklıkla sarahaten (T/e) (1)
açığa vurmak afişe etmek (T/e) (1); faş etmek
açıktan açığa alenen (T/e) (1)
(T/e) (1); ifşa etmek (T/e) (1)
açıkyürekle halisane (T/e) (1)

165
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

açılış küşat (T/e) (1); prömiyer (T/e) (1) (İng.) (11, 19); onomastics (İng.) (2, 10, 11);
açılma inkişaf (T/e) (1); opening (İng.) (11, 19); Onomastik (Alm.) (11); onomastique (Fra.) (10,
ouverture (Fra.) (11, 19); Öffnung (Alm.) (11, 11); onomatology (İng.) (2)
19) adbilimsel onomasiologique (Fra.) (17)
açımlama gloss (İng.) (2); Paraphrase (Alm.) (11, adcı nominalist (T/e) (1)
19); paraphrase (Fra.) (11, 19); paraphrase adcılık nominalism (İng.) (2); nominalizm (T/e)
(İng.) (2, 7, 11, 12, 13, 19); şerh (T/e) (1); (1)
Umschreibung (Alm.) (11, 19) adçekimi kura (T/e) (1)
açımlamak şerh etmek (T/e) (1) addan türeme biçim Denominal (Alm.) (11, 19);
açımlamalı dönüşüm denominative (İng.) (2, 11, 19);
Paraphrasierungstransformation (Alm.) (11, Denominativum (Alm.) (11, 19); dénominal
19); paraphrasing transformation (İng.) (11, (Fra.) (11, 19); dénominatif (Fra.) (11, 19)
19); transformation paraphrastique (Fra.) (11, ad-dönüşüm sınırlaması cross-over (İng.) (2)
19) adı anılan müşarünileyh (T/e) (1)
açınma itiraf (T/e) (1) adı geçen mezkûr (T/e) (1)
açınmak itiraf etmek (T/e) (1) adı geçen (orunu yüksek kimse için)
açış opening (İng.) (12) müşarünileyh (T/e) (1)
ad Gegenstandswort (Alm.) (11, 19); isim (T/e) adı vermek tabir etmek (T/e) (1)
(1, 11); nam (T/e) (1); nom (Fra.) (8, 10, 11, 17, adıl Fürwort (Alm.) (10); pronom (Fra.) (8, 10, 11,
19); Nomen (Alm.) (10, 11, 19); noun (İng.) (2, 8, 17, 19); Pronomen (Alm.) (10, 11, 19); pronoun
10, 11, 19); substantif (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); (İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 13, 19); zamir (T/e) (1, 11,
Substantiv (Alm.) (10, 11, 19); substantive Y)
(İng.) (2, 7, 10, 11, 19) adılla ilgili pronominal (İng.) (2)
ad aktarımı metonymy (İng.) (2) adıllamak pronominalize (İng.) (5)
ad belirtme nomination (İng.) (12) adıllaş(tır)ma pronominalisation (Fra.) (11,
ad çekimi declension (İng.) (2, 10, 11, 19); 19); Pronominalisierung (Alm.) (11, 19)
déclinaison (Fra.) (10, 11, 19); Deklination adıllaşma pronominalisation (İng.) (11, 19)
(Alm.) (10, 11, 19); isim tasrifi (T/e) (11) adıllaştırma pronominalisation (İng.) (2, 11,
ad dizilimi noun phrase (İng.) (8) 19)
ad dizimi syntagme nominal (Fra.) (9) adına armağan etme ithaf (T/e) (1)
ad fiil verbal noun (İng.) (2) adına sunma ithaf (T/e) (1)
ad gövdesi nominal stem (İng.) (11, 19); adına sunmak ithaf etmek (T/e) (1)
Nominalstamm (Alm.) (11, 19); thème adını anmak zikretmek (T/e) (1)
nominal (Fra.) (11) adlandırma Benennung (Alm.) (11, 19); naming
ad işlevi nominal function (İng.) (2) (İng.) (2, 11, 19); nomination (Fra.) (11, 19);
ad koymak tesmiye etmek (T/e) (1) onomathesia (İng.) (2)
ad kökenli nominal (İng.) (2, 7) adlandırmak tesmiye etmek (T/e) (1)
ad kökü isim cezri (T/e) (11); nominal root adlanmış ayraç labelled bracketing (İng.) (2)
(İng.) (11, 19); Nominalwurzel (Alm.) (11, 19); adlaşma nominalisation (Fra.) (11, 19);
racine nominale (Fra.) (11, 19) nominalisation (İng.) (5, 11, 19);
ad öbeği nominal clause (İng.) (2); noun Nominalisierung (Alm.) (11, 19)
phrase (İng.) (2, 7); NP (İng.) (7) adlaştırıcı nominalisateur (Fra.) (11, 19);
ad tamlaması izafet terkibi (T/e) (11) nominalisational suffix (İng.) (11);
ad tümceciği noun clause (İng.) (7) Nominalisierungssuffix (Alm.) (11, 19);
ad tümcesi isim cümlesi (T/e) (11); nominal nominalizer (İng.) (11, 19)
sentence (İng.) (2, 11, 19); Nominalsatz (Alm.) adlaştırma nominalisation (Fra.) (11, 19);
(11, 19); phrase nominale (Fra.) (11, 19) nominalisation (İng.) (2, 7, 11, 19);
ad verilmiş müsemma (T/e) (1) Nominalisierung (Alm.) (11, 19); nominalizing
ad vermek tesmiye etmek (T/e) (1) (İng.) (5)
adam satma ihanet (T/e) (1) adlık nomonklatür (T/e) (1)
adamakıllı bihakkın (T/e) (1) adlık dizgesi nomonklatür (T/e) (1)
aday candidate (İng.) (4); namzet (T/e) (1) adsayma antonomase (Fra.) (19); antonomasia
adayın özellikleri test taker characteristics (İng.) (19); Antonomasie (Alm.) (19)
(İng.) (4) ağ network (İng.) (7); şebeke (T/e) (1)
adbilim hydronymy (İng.) (2); Namenkunde ağaç ahşap (T/e) (1); arbre (Fra.) (10, 11, 19);
(Alm.) (10, 11); Onomasiologie (Alm.) (11, 19); Baumdiagramm (Alm.) (10, 11, 19); tree(-
onomasiologie (Fra.) (11, 19); onomasiology )diagram(me) (İng.) (10, 11, 19)

166
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

ağı zehir (T/e) (1) Akademik Amaçlı İngilizce EAP (İng.) (4, 7);
ağıl hale (T/e) (1) English for Academic Purposes (İng.) (3, 4)
ağılamak zehirlemek (T/e) (1) Akademik amaçlı İngilizce sınavı English for
ağır aheste (T/e) (1); sakil (T/e) (1); vahim (T/e) Academic Purposes test (İng.) (4)
(1) akademik yetenek sınavı scholastic aptitude
ağırbaşlı ciddi (T/e) (1); temkinli (T/e) (1); vakur test (İng.) (4)
(T/e) (1) akak mecra (T/e) (1)
ağırbaşlılık temkin (T/e) (1); vakar (T/e) (1) akanyıldız şahap (T/e) (1)
ağırlama ikram (T/e) (1); izzetü ikram (T/e) (1) akarsu adları bilimi Hydronymie (Alm.) (19);
ağırlamak ikram etmek (T/e) (1) hydronymie (Fra.) (17); hydronymy (İng.) (19)
ağırlanmak itibar görmek (T/e) (1) akarsu yatağı mecra (T/e) (1)
ağırlayıcı mükrim (T/e) (1) akaryakıt petrol (T/e) (1)
ağırlık külfet (T/e) (1); sıklet (T/e) (1) akbasma katarakt (T/e) (1)
ağırlıklandırma weighting (İng.) (4) akciğer boşluğu pulmonic cavity (İng.) (2)
ağıt mersiye (T/e) (1) akciğerler lungs (İng.) (13)
ağıt söylevi oraison funèbre (Fra.) (9) akça nakit (T/e) (1)
ağız dialect (İng.) (7, 13); local dialect (İng.) (2, akçalama finansman (T/e) (1); finansman (T/e)
19); local language (İng.) (10, 11); (1)
Lokalsprache (Alm.) (10, 11, 19); mouth (İng.) akçalamak finanse etmek (T/e) (1)
(13); Mundart (Alm.) (10, 11, 19); oral (İng.) (13); akgünlü bahtlı (T/e) (1)
parler (Fra.) (10, 11, 17, 19); patois (Fra.) (8, 11); akıcı glide (İng.) (13); liquid (İng.) (2, 11, 13, 19);
Sondersprache (Alm.) (10, 11, 19); subdialect Liquidae (Alm.) (11, 19); liquide (Fra.) (8, 11, 19)
(İng.) (2); şive (T/e) (1, 11); variety (İng.) (13); akıcı ünsüz trill (İng.) (2)
vocational slang (İng.) (10, 11, 19) akıcılık fluency (İng.) (2, 7); selaset (T/e) (1)
ağız boşluğu cavité buccale (Fra.) (11, 19); akılcı rationalism (İng.) (2)
mouth cavity (İng.) (2, 11, 19); Mundhöhle akılcı dilbilgisi rational grammar (İng.) (12)
(Alm.) (11, 19); Mundraum (Alm.) (11, 19); oral akım cereyan (T/e) (1)
cavity (İng.) (2, 13) akım çevirgeci şalter (T/e) (1)
ağız ünlüsü voyelle orale (Fra.) (8) akımlı cereyanlı (T/e) (1)
ağız yolu oral passage (İng.) (13) akımtoplar akü (akümülatör) (T/e) (1)
ağızdan şifahen (T/e) (1) akın atak (T/e) (1); hücum (T/e) (1); istila (T/e) (1)
ağızsı buccal (İng.) (2); oral (İng.) (2) akıncı forvet (T/e) (1)
ağızsıl Oral (Alm.) (11, 19); oral (Fra.) (8, 17); oral akıncı (askerlikte) komando (T/e) (1)
(İng.) (11, 19); orale (Fra.) (11, 19) akıntı cereyan (T/e) (1); seyelan (T/e) (1)
ağlatı facia (T/e) (1); trajedi (T/e) (1) akıntılı cereyanlı (T/e) (1)
ağlatıcı trajik (T/e) (1) akışım euphony (İng.) (2)
ağlatısal trajik (T/e) (1) akışkan seyyal (T/e) (1)
ağma şahap (T/e) (1) akışma Euphonie (Alm.) (11, 19); euphonie
ağrıkesici analjezik (T/e) (1) (Fra.) (11, 19); euphony (İng.) (11, 19)
ağzı kalabalık şarlatan (T/e) (1) akkan lenf (T/e) (1)
ağzıbozuk küfürbaz (T/e) (1) akkan yangısı adenit (T/e) (1)
ağzına değin lebalep (T/e) (1) akkor narıbeyza (T/e) (1)
ağzından çıkarmak telaffuz etmek (T/e) (1) aklama ibra (T/e) (1); tebriye (T/e) (1)
ağzısıkı ketum (T/e) (1) aklanma beraat (T/e) (1); ibra (T/e) (1)
ahlak ethics (İng.) (4) aklanmak beraat etmek (T/e) (1); ibra edilmek
ahlaki tutumları açıklamak expressing (T/e) (1)
moral attitudes (İng.) (12) aklından geçirmek tasavvur etmek (T/e) (1)
ahlaki tutumları öğrenmek finding out moral akma seyelan (T/e) (1)
attitudes (İng.) (12) akraba diller cognate languages (İng.) (2, 11,
aile dili family language (İng.) (15); home 19); langues parentes (Fra.) (11, 17, 19);
language (İng.) (2) related languages (İng.) (2); verwandte
ailece maaile (T/e) (1) Sprachen (Alm.) (11, 19)
ailecek maaile (T/e) (1) akrabalık sınıflandırması genealogical
ak beyaz (T/e) (1) classification (İng.) (2)
ak (fotoğrafçılıkta) pozitif (T/e) (1) akrabalık terimleri family terms (İng.) (2);
akaç dren (T/e) (1) kinship terms (İng.) (2)
akaçlama drenaj (T/e) (1) akran kümesi peer group (İng.) (2, 7)

167
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

akran öğretimi peer teaching (İng.) (7) 11, 17, 19); domain (İng.) (2, 4, 15); Feld (Alm.)
aksaklık arıza (T/e) (1) (10, 11, 19); field (İng.) (2, 10, 11, 19); meydan
aksamalı broken (İng.) (2) (T/e) (1); saha (T/e) (1); şümul (T/e) (1)
aksatıcı bleeding (İng.) (2) alan bağımlı field dependent (İng.) (3, 7); field
aksu katarakt (T/e) (1) independent (İng.) (7)
akşın albino (T/e) (1) alan bağımlı sınav field-specific test (İng.) (4)
aktararak naklen (T/e) (1) alan çalışması field work (İng.) (2, 12)
aktarıcı translatif (Fra.) (8, 11, 19); Translativ alan korkusu agorafobi (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); translative (İng.) (11, 19) alan kuramı Feldtheorie (Alm.) (19); field
aktarılabilir alienable (İng.) (2) theory (İng.) (2, 7, 19)
aktarılabilir iyelik alienable possession (İng.) alan odaklı domain oriented (İng.) (4)
(2) alan odaklı sınav domain-referenced test
aktarılabilirlik alienism (İng.) (2) (İng.) (4)
aktarılacak transférende (Fra.) (8) alan örgüsü semantic field (İng.) (16)
aktarılan söylem discours rapporté (Fra.) (9) alan sınırlaması restriction de champ (Fra.) (9)
aktarılma devir (T/e) (1) alantopu tenis (T/e) (1)
aktarılmış transféré (Fra.) (8) alaşım halita (T/e) (1)
aktarım alienism (İng.) (11, 19); borrowing alay ironie (Fra.) (9); kafile (T/e) (1)
(İng.) (2, 7, 10, 11, 19); emprunt (Fra.) (10, 11, alaycı ironique (Fra.) (9); müstehzi (T/e) (1)
19); Entlehnung (Alm.) (10, 11, 19); Lehngut albeni cazibe (T/e) (1)
(Alm.) (10, 11, 19); nakil (T/e) (1); transfer (İng.) alçak deni (T/e) (1); pespaye (T/e) (1); rezil (T/e)
(7, 15, 12); transfer (T/e) (1); translation (Fra.) (1); sefil (T/e) (1); süfli (T/e) (1); şerefsiz (T/e) (1)
(8); transplantasyon (T/e) (1) alçak gönüllü mütevazi (T/e) (1)
aktarma alien word (İng.) (11, 19); alienism alçak ünlü low vowel (İng.) (2, 11, 19);
(İng.) (11, 19); borrow (İng.) (2); borrowed word niedriger Vokal (Alm.) (11, 19); tiefer Vokal
(İng.) (11, 19); borrowing (İng.) (19); emprunt (Alm.) (11, 19); voyelle basse (Fra.) (11, 19)
(Fra.) (10, 17, 11, 19); Entlehnung (Alm.) (11, alçakça şeni (T/e) (1)
19); iktibas (T/e) (1); Lehngut (Alm.) (11, 19); alçakgönüllülük tevazu (T/e) (1)
Lehnwort (Alm.) (10, 11, 19); loan (İng.) (2); alçakgönüllülük gösterme tenezzül (T/e) (1)
loan(-)word (İng.) (11, 19); metaphrase (İng.) alçakgönüllülük göstermek lütfetmek (T/e)
(2); mot d'emprunt (Fra.) (11, 19); münakale (1); tenezzül etmek (T/e) (1)
(T/e) (1); transfer (T/e)(1); Translation (Alm.) alçaklık şenaat (T/e) (1)
(11, 19); translation (Fra.) (11, 19); alçalan falling (İng.) (2)
translation (Ġng.) (11, 19) alçalan / yükselen falling / rising (İng.) (2)
aktarma sözcük alien word (İng.) (2, 10); alçalan durak double cross juncture (İng.) (2)
borrowed word (İng.) (10); Lehnwort (Alm.) alçalan ikil ünlü descending diphthong (İng.)
(2)
(10); loan(-)word (İng.) (2, 7, 10); mot
alçalan kerteleme anticlimax (Fra.) (9);
d'emprunt (Fra.) (10)
gradation descendante (Fra.) (9)
aktarmak devretmek (T/e) (1); ifade etmek
alçalma tenezzül (T/e) (1); zillet (T/e) (1); zül (T/e)
(T/e) (Y); iktibas etmek (T/e) (1); nakletmek
(1)
(T/e) (1); transfer etmek (T/e) (1)
alçalmak tenezzül etmek (T/e) (1)
aktöre ahlak (T/e) (1) alçalmalı fading (İng.) (2)
aktörecilik moralizm (T/e) (1)
alçıtaşı jips (T/e) (1)
aktöredışı amoral (T/e) (1); gayri ahlaki (T/e) (1) aldatıcı pseud(o)- (T/e) (1); psöd(o)- (T/e) (1)
aktöredışıcılık amoralizm (T/e) (1)
aldatıcı biçim ghost form (İng.) (2)
akyazı berat (T/e) (1); şans (T/e) (1) aldatma hile (T/e) (1); iğfal (T/e) (1); ihanet (T/e)
akyazılı bahtlı (T/e) (1) (1)
akyıldız şans (T/e) (1) aldırışsız lakayt (T/e) (1); meraksız (T/e) (1)
akyıldızlı şanslı (T/e) (1) aldırışsızlık lakaydi (T/e) (1)
al kırmızı (T/e) (1) aldırmaz lakayt (T/e) (1)
alabilirlik kapasite (T/e) (1) aldırmazlık lakaydi (T/e) (1)
alaca karanlık şafak (T/e) (1) alev şule (T/e) (1)
alalama kamuflaj (T/e) (1) alfa katsayısı alpha coefficient (İng.) (4);
alalamak kamufle etmek (T/e) (1) Cronbach's alpha (İng.) (4)
alan aire (Fra.) (10, 11, 19); Area (Alm.) (10, 11, alfabe Alphabet (Alm.) (10, 19); alphabet (Fra.)
19); area (İng.) (2, 10, 11, 19); champ (Fra.) (10, (10, 11, 19); alphabet (İng.) (2, 10, 11, 19)

168
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

algı idrak (T/e) (1) almaç ahize (T/e) (1); decoder (İng.) (16);
algılama perception (İng.) (2, 7); réception reseptör (T/e) (1)
(Fra.) (9) almak iktibas etmek (T/e) (1); ittihaz etmek
algılama sınavı receptive test (İng.) (4) (T/e) (1)
algılamalı girdi intake (İng.) (7) almaşık mütenavip (T/e) (1)
algılanabilir girdi comprehensible input (İng.) almaşım alternance (Fra.) (9)
(12) almaşma Abstufung (Alm.) (11, 19); alternance
algılayıcı beceriler receptive skills (İng.) (4) (Fra.) (11, 19); Alternation (Alm.) (2);
algısal receptive (İng.) (Y) alternation (İng.) (19); gradation (İng.) (11, 19);
algısız idraksiz (T/e) (1) Lautwechsel (Alm.) (19); Stufenwechsel (Alm.)
alıcı Empfänger (Alm.) (10, 11, 18, 19); kamera (11); Wechsel (Alm.) (11)
(T/e) (1); müşteri (T/e) (1); receiver (İng.) (2, 10, -almayan ne- (T/e) (1)
11, 18, 19); récepteur (Fra.) (10, 11, 17, 19) alnaç cephe (T/e) (1)
alıcı yönetmeni kameraman (T/e) (1) alt hipo- (T/e) (1); hypo- (T/e) (1); kata- (T/e) (1);
alık ebleh (T/e) (1) sub- (T/e) (1); subter- (T/e) (1)
alıkoymak tevkif etmek (T/e) (1) alt beceriler enabling skills (İng.) (7); micro
alım eda (T/e) (1); intake (İng.) (12) skills (İng.) (3); sub-skills (İng.) (4)
alım satım ticaret (T/e) (1) alt bölümleme ramification (İng.) (2)
alımcı tahsildar (T/e) (1) alt değişke basilect (İng.) (15); low variety
alımlayıcı beceriler receptive skills (İng.) (7) (İng.) (7, 15)
alımlılık cazibe (T/e) (1) alt dizi substring (İng.) (2)
alımsatım dönemi kampanya (T/e) (1) alt işlev sub-function (İng.) (5)
alındı ilmühaber (T/e) (1); makbuz (T/e) (1) alt karşıtlık sub-contrariété (Fra.) (9)
alındılı taahhütlü (T/e) (1) alt katman substrate (İng.) (2)
alınmış münfail (T/e) (1) alt kavram sub-concept (İng.) (5)
alıntı iktibas (T/e) (1); loan (İng.) (2) alt kümelenme floor effect (İng.) (4)
alıntı biçimi citation form (İng.) (2) alt lehçe basilect (İng.) (2)
alıntılamak iktibas etmek (T/e) (1) alt sınav (birimleri) sub-test (İng.) (4)
alıntılanmış muktebes (T/e) (1) alt sınav birim subtest (İng.) (7)
alınyazısı kader (T/e) (1); mukadderat (T/e) (1); alt()anlamlı hyponym (İng.) (12, 19)
takdir (T/e) (1); tecelli (T/e) (1) alt()katman substratum (İng.) (11, 15, 19)
alıp verme teati (T/e) (1) altanlamlı hyponyme (Fra.) (17, 19);
alışıklık meleke (T/e) (1) hyponymous (İng.) (19)
alışılageldiği gibi bermutat (T/e) (1) altanlamlık hyponym (İng.) (2); hyponymy
alışılan mutat (T/e) (1) (İng.) (2); inclusion (İng.) (2); superordinate
alışıldığı gibi bermutat (T/e) (1) (İng.) (2)
alışılmış mutat (T/e) (1) altanlamlılık Hyponymie (Alm.) (11, 19);
alışım kumpanya (T/e) (1); kur (T/e) (1); kurs hyponymie (Fra.) (11, 17, 19); hyponymy (İng.)
(T/e) (1) (11, 19)
alışkanlık âdet (T/e) (1); ahlak (T/e) (1); habit alt-ayrım sub-distinction (İng.) (5)
(İng.) (7, 12); ünsiyet (T/e) (1) alt-biçim sub-form (İng.) (5)
alışkanlık görünüşü habitual aspect (İng.) (2) altbiçimbirim allomorph (İng.) (7)
alışkanlık oluşturma habit formation (İng.) (2) altbileşen subcomponent (İng.) (8)
alışkı âdet (T/e) (1) altbölümleme subcategorisation (İng.) (2)
alışma mümarese (T/e) (1); ülfet (T/e) (1); altdil lingo (İng.) (2)
antrenman (T/e) (1) altdudak lower lip (İng.) (13)
alışmak ülfet etmek (T/e) (1) altdudak-üstdişsi labio-dental (İng.) (13)
alışman kursiyer (T/e) (1) altıgen müseddes (T/e) (1)
alıştırı talim (T/e) (1) altında hipo- (T/e) (1); hypo- (T/e) (1)
alıştırma drill (İng.) (2, 7); egzersiz (T/e) (1); altıntop greyfurt (T/e) (1)
idman (T/e) (1); practice (İng.) (12); talim (T/e) altkatman basis (İng.) (8); Substrat (Alm.) (11,
(1); temrin (T/e) (1) 19); substrat (Fra.) (11, 19); Substratum (Alm.)
alıştırma yapmak antrenman yapmak (T/e) (1) (11)
alkış takdir (T/e) (1) altküme sous-ensemble (Fra.) (8)
alkışlamak takdir etmek (T/e) (1) altlık kaide (T/e) (1)
allak bullak hercümerç (T/e) (1) altsözce move (İng.) (7)
alma (para) tahsil (T/e) (1) alt-terim sub-term (İng.) (5)

169
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

altulam sous-catégorie (Fra.) (8, 11, 19); (Fra.) (19); Schlüsselwort (Alm.) (19)
subcategory (İng.) (11, 19); Subkategorie anamal kapital (T/e) (1); sermaye (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19) anamalcı kapitalist (T/e) (1); sermayedar (T/e)
altulaşım metro (T/e) (1) (1)
altulaşım taşıtı metro (T/e) (1) anamalcılık kapitalizm (T/e) (1)
altüst hercümerç (T/e) (1) anapara fon (T/e) (1); kapital (T/e) (1); sermaye
altyapı enfrastrüktür (T/e) (1) (T/e) (1)
amaca uygunluk intensionality (İng.) (12) anasoy ırk (T/e) (1)
amaç aim (İng.) (7); garaz (T/e) (1); gaye (T/e) (1); anasoycu ırkçı (T/e) (1)
kasıt (T/e) (1); meram (T/e) (1); objective (İng.) anasoycul ırki (T/e) (1)
(7) anasoyculuk ırkçılık (T/e) (1)
amaç çekim destinative (İng.) (2) anayol cadde (T/e) (1)
amaç yönetimlilik goal directedness (İng.) (14) ancak fakat (T/e) (1); ibaret (T/e) (1); sadece (T/e)
amaçlanan anlam intentional meaning (İng.) (1)
(2) andaç ajanda (T/e) (1); yadigâr (T/e) (1)
amaçlar objectives (İng.) (7) andaş ikidillilik simultaneous bilingualism
amaçlılık intentionality (İng.) (16) (İng.) (15)
amaçsız afaki (T/e) (1) andıç memorandum (T/e) (1)
Amerikan İngilizcesi American English (İng.) andıran mümasil (T/e) (1)
(2) andırışma analoji (T/e) (1); iltibas (T/e) (1)
Amerikan Yabancı Diller Öğretimi Kurulu anı hatıra (T/e) (1)
ACTFL (İng.) (4); American Council of Foreign anılar hatırat (T/e) (1)
Language Teaching (İng.) (4) anılık hatıra defteri (T/e) (1)
an esna (T/e) (1) anımsama tahattur (T/e) (1)
ana esas (T/e) (1) anımsamak hatırlamak (T/e) (1, Y); tahattur
ana baba ebeveyn (T/e) (1) etmek (T/e) (1)
ana boyutlu notlandırma primary trait anıştırma Allusion (Alm.) (19); allusion (Fra.)
scoring (İng.) (4) (19); allusion (İng.) (19); ima (T/e) (1); telmih
ana dallanma yönü principal branching (T/e) (1)
direction (İng.) (12) anıt abide (T/e) (1); heykel (T/e) (1)
ana dili vernacular (İng.) (2, 7) anıtsal abidevi (T/e) (1)
ana eylemlik first infinitive (İng.) (2) anket questionnaire (İng.) (2)
ana izlek leitmotiv (Fra.) (9) anlak intelligence (İng.) (7); zekâ (T/e) (1)
ana izlence proto-syllabus (İng.) (12) anlam Bedeutung (Alm.) (10, 11, 18, 19); mana
ana tümce matrix S (İng.) (2); matrix sentence (T/e) (1, 11, Y); mazmun (T/e) (1); meal (T/e) (1);
(İng.) (11, 19); Matrixsatz (Alm.) (11, 19) meaning (İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 18, 19); purport
ana tümcecik main clause (İng.) (7) (İng.) (2); sens (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); sense
ana()tümce phrase matrice (Fra.) (11, 19) (İng.) (10, 11, 19); significance (İng.) (2, 8);
ana-babalar ebeveyn (T/e) (Y) signification (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19);
anadil langue mixte (Fra.) (10, 11, 17, 19); signification (İng.) (10, 11, 19); Sinn (Alm.) (10,
native language (İng.) (7); parent language 11, 18, 19)
(İng.) (2); primitive language (İng.) (10, 11, 19); anlam alanı lexical field (İng.) (7); semantic
Ursprache (Alm.) (10, 11, 19) field (İng.) (2, 18); semantisches Feld (Alm.)
anadil dışı exoglossic (İng.) (3) (18)
anadil konuşuru native speaker (İng.) (7) anlam alanı kuramı semantic field theory
(İng.) (2)
anadilden aktarım mother tongue
anlam ayırıcı distinctive (İng.) (13);
interference (İng.) (12)
distinguisher (İng.) (2); semantic
anadili langue maternelle (Fra.) (8, 10, 11, 17,
distinguisher (İng.) (2)
19); mother tongue (İng.) (2, 7, 10, 11, 19);
anlam ayırtmacı semantic differential (İng.)
Muttersprache (Alm.) (10, 11, 19); native
(7)
language (İng.) (2, 10, 11, 19) anlam bağıntılı uyum synesis (İng.) (2)
anadili konuşmacısı native speaker (İng.) (2) anlam belirleyeni semantic marker (İng.) (2)
anaerkil matriarkal (T/e) (1) anlam bileşeni semantic component (İng.) (2)
anahtar key (İng.) (4) anlam çiftleri semantic pair (İng.) (2)
Anahtar İngilizce Sınavı KET (İng.) (4); Key anlam çözümlemesi analyse componentielle
English Test (İng.) (4) (Fra.) (11); analyse sémique (Fra.) (11);
anahtar sözcük key-word (İng.) (19); mot clé componential analysis (İng.) (11);

170
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

Semanalyse (Alm.) (11); semantic analysis anlambilim bileşeni semantic component


(İng.) (2); semic analysis (İng.) (11) (İng.) (2)
anlam daralması Bedeutungsbeschränkung anlambilimsel semantic (İng.) (10, 11, 19);
(Alm.) (11, 19); Bedeutungsverengerung (Alm.) sémantique (Fra.) (10, 11, 19); semantisch
(11, 19); narrowing of meaning (İng.) (2); (Alm.) (10, 11, 19)
restriction of meaning (İng.) (2); restriction anlambilimsel bileşen semantic component
(İng.) (8)
sémantique (Fra.) (11, 19); semantic
anlambilimsel s. semantik (T/e) (1)
restriction (İng.) (2, 11, 19)
anlambirim Monem (Alm.) (10, 11, 19);
anlam değeri semantic value (İng.) (2)
moneme (İng.) (2, 10, 11, 19); monème (Fra.)
anlam değişimi Bedeutungswandel (Alm.) (11,
(8, 10, 11, 17, 19); Morphem (Alm.) (10, 11);
19); Bedeutungswechsel (Alm.) (11, 19);
morpheme (İng.) (10, 11); morphème (Fra.) (10)
changement de sens (Fra.) (17); changement
anlambirim bilgisi sememics (İng.) (2);
sémantique (Fra.) (11, 17, 19); semantic
semotactics (İng.) (2)
change (İng.) (11, 19)
anlambirimcik alloseme (İng.) (2); Sem (Alm.)
anlam değişmesi semantic change (İng.) (2)
(10, 11, 19); seme (İng.) (2, 10, 11, 19); sème
anlam ekseni semantic axis (İng.) (2, 11);
(Fra.) (10, 11, 17, 19); Semem (Alm.) (10)
semantische Achse (Alm.) (11)
anlambirimcik çözümlemesi analyse
anlam felsefesi rhematics (İng.) (2)
sémique (Fra.) (19); Semanalyse (Alm.) (19);
anlam genişlemesi Bedeutungserweiterung
semic analysis (İng.) (19)
(Alm.) (11, 19); Bedeutungsverbreitung (Alm.)
anlambirimcik demeti saneme (Fra.) (17);
(11); extension of meaning (İng.) (2);
Semem (Alm.) (11, 19); sememe (İng.) (2, 10,
extension sémantique (Fra.) (11, 19);
11, 19); sémème (Fra.) (10, 11, 19)
semantic extension (İng.) (11, 19); widening
anlambirimcik sınır çizgisi isoseme (İng.) (15)
of meaning (İng.) (2)
anlamca mealen (T/e) (1)
anlam genişliği coverage (İng.) (12)
anlamdaş müradif (T/e) (1); synonym (İng.) (2)
anlam katmanı sememic stratum (İng.) (2)
anlamdaşlık synonymy (İng.) (2)
anlam kayması Bedeutungsverschiebung
(Alm.) (11, 19); semantic shift (İng.) (2);
anlamdışı asemantical (İng.) (2)
semantic transfer (İng.) (11, 19) anlam-dilbilgisi kümeleri semantico-
grammatical categories (İng.) (7)
anlam kayması déplacement sémantique
(Fra.) (11, 19) anlamlama Bedeutungszuordnung (Alm.) (19);
anlam kötülenmesi pejoration (İng.) (2) Bezeichnung (Alm.) (18); signification (Fra.)
anlam kuramı theory of meaning (İng.) (2) (11, 17, 19); signification (İng.) (2, 7, 11, 18,
anlam odağı rheme (İng.) (2); rhème (Fra.) (9) 19); Signifikation (Alm.) (11, 18, 19)
anlam özelliği çözümlemesi SFA (İng.) (2) anlamlanabilir devriklik post predication
(İng.) (13)
anlam sapması deviation (İng.) (12)
anlamlandırma signification (Fra.) (9)
anlam söyleşmesi negotiation of meaning
(İng.) (7) anlamlı manalı (T/e) (1); meaningful (İng.) (2);
anlam uzamı semantic range (İng.) (2) significant (İng.) (2)
anlam üçgeni semantic triangle (İng.) (2) anlamlı alıştırma meaningful drill (İng.) (7)
anlam yaygınlaşması radiation (İng.) (2) anlamlı ayrıştırma sound discrimination (İng.)
anlam yücelmesi amelioration (İng.) (16) (4)
anlama comprehension (İng.) (2, 4, 7); takdir anlamlı birim unité significative (Fra.) (17)
(T/e) (1) anlamlı öğrenme meaningful learning (İng.)
(7, 12)
anlama yaklaşımı comprehension approach
(İng.) (7, 12) anlamsal semantic (İng.) (8, 10, 11, 18, 19);
anlamak idrak etmek (T/e) (1); intikal etmek semantik (T/e) (1); sémantique (Fra.) (8, 10, 11,
(T/e) (1); takdir etmek (T/e) (1); telakki etmek 17, 19); semantisch (Alm.) (10, 11, 18, 19)
(T/e) (1) anlamsal alan Bedeutungsfeld (Alm.) (19);
Anlama-Öncelikli Yaklaşım comprehension champ sémantique (Fra.) (11, 17, 19); champs
approach (İng.) (12) sémantique (Fra.) (9); semantic field (İng.) (11,
anlamaz görünmek tegafül etmek (T/e) (1) 19); semantisches Feld (Alm.) (11, 19)
anlamazlıktan gelmek tegafül etmek (T/e) (1) anlamsal bileşen semantic component (İng.)
anlambilim semantics (İng.) (2, 4, 7, 8, 10, 11, (11, 19); semantische Komponente (Alm.) (11,
18, 19); Semantik (Alm.) (10, 11, 18, 19); 19)
semantik (T/e) (1); sémantique (Fra.) (8, 10, 11, anlamsal bileşen composante sémantique
(Fra.) (11, 19)
17, 19); sematology (İng.) (2)
anlamsal büyük yapı macrostructure

171
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

sémantique (Fra.) (9) anlatma narration (Fra.) (9); takrir (T/e) (1)
anlamsal çok değerlilik polyvalence (İng.) (2) anlatma (bir oruna) arz (T/e) (1)
anlamsal sapma écart sémantique (Fra.) (9) anlatmak ifade etmek (T/e) (1, Y)
anlamsal yerdeşlik isotopie sémantique (Fra.) anlatssallık narrativité (Fra.) (9)
(9) anlayan aşina (T/e) (1)
anlamsallık semanticity (İng.) (2) anlayış feraset (T/e) (1); içtihat (T/e) (1); idrak
anlamsız abes (T/e) (1); manasız (T/e) (1) (T/e) (1); izan (T/e) (1); telakki (T/e) (1); zihin (T/e)
anlamsız biçim nonsense form (İng.) (2) (1); zihniyet (T/e) (1)
anlaşılabilir comprehensive (İng.) (12) anlayışlı ferasetli (T/e) (1); kafalı (T/e) (1)
anlaşılabilir girdi comprehensible input (İng.) anlayışsız gabi (T/e) (1); idraksiz (T/e) (1);
(7) kafasız (T/e) (1)
anlaşılabilirlik intelligibilité (Fra.) (19); anlık görünüş momentary aspect (İng.) (2)
intelligibility (İng.) (2, 4, 19); Verständlichkeit anlık görünüşü punctual aspect (İng.) (2)
(Alm.) (19)
anlık sınama pop quiz (İng.) (4); quiz (İng.) (4)
anlaşılan galiba (T/e) (1)
anlık sınav pop quiz (İng.) (4)
anlaşılır fasih (T/e) (1)
anlıkçı mentalist (İng.) (8)
anlaşılmak tahakkuk etmek (T/e) (1)
anlıkçılık mentalism (İng.) (2, 11, 19);
anlaşılmaz muğlak (T/e) (1)
mentalisme (Fra.) (11, 17, 19); Mentalismus
anlaşılmaz (iş) muamma (T/e) (1) (Alm.) (11, 19)
anlaşım konsensüs (T/e) (1) anlıksal dizgebilim psycho-systématique
anlaşma ahenk (T/e) (1); itilaf (T/e) (1) (Fra.) (8)
anlaşmak antant kalmak (T/e) (1) anlıksal imge image mentale (Fra.) (17)
anlaşmazlık ihtilaf (T/e) (1) anma töreni ihtifal (T/e) (1)
anlatan narrateur (Fra.) (9) anmak yâd etmek (T/e) (1)
anlatı ifade (T/e) (Y); narrative (İng.) (2); récit anmalık mansiyon (T/e) (1)
(Fra.) (9); üslup (T/e) (1) anne kökenli (ad) matronymic (İng.) (2)
anlatı izlencesi Erzählprogramm (Alm.) (11); ansızın ani (T/e) (1); fücceten (T/e) (1)
narrative program (İng.) (11); narratives ant ahit (T/e) (1); peyman (T/e) (1); yemin (T/e)
Programm (Alm.) (11); programme narratif (1)
(Fra.) (9, 11) ant içmek ahdetmek (T/e) (1); yemin etmek
anlatıbilim narratologie (Fra.) (9) (T/e) (1)
anlatılan narrataire (Fra.) (9) antlaşma ahit (T/e) (1); antant (T/e) (1);
anlatım Ausdruck (Alm.) (10, 11, 18, 19); muahede (T/e) (1); pakt (T/e) (1)
espressione (İta.) (8); expression (Fra.) (8, 10, antlaşma yapmak akdetmek (T/e) (1)
11, 17, 19); expression (İng.) (2, 10, 11, 18, 19); antlaşmak ahitleşmek (T/e) (1)
ifade (T/e) (1, Y) apaçık ayan beyan (T/e) (1)
anlatım çizgisi linea dell’espressione (İta.) (8) apansız aniden (T/e) (1)
anlatım düzlemi piano dell’espressione (İta.) ara fasıla (T/e) (1); haftaym (T/e) (1); mesafe
(8) (T/e) (1); meyan (T/e) (1); mola (T/e) (1)
anlatım işlevi expressive function (İng.) (2) ara biçim sub-morpheme (İng.) (5)
anlatımlamak ifade etmek (T/e) (1) ara bölge tampon bölge (T/e) (1)
anlatımsal expressif (Fra.) (11, 19); expressiv ara devlet tampon devlet (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); expressive (Fra.) (9, 19); ara dil interlanguage (İng.) (2, 7, 12, Y)
expressive (İng.) (11) ara dilbilgisi interim grammar (İng.) (7)
anlatımsal düzlem plan expressif (Fra.) (8) ara düzey interlevel (İng.) (2)
anlatımsal güç illocution (İng.) (16) ara seçimi kısmi seçim (T/e) (1)
anlatımsal işlev fonction expressive (Fra.) (8) ara sıra bazen (T/e) (1); bazı bazı (T/e) (1)
anlatımsallık işlevi Ausdrucksfunktion (Alm.) ara soru buffer question (İng.) (4)
(11, 19); expressive function (İng.) (11, 19); ara tümcecik interjected clause (İng.) (2)
fonction expressive (Fra.) (9, 11, 19) ara ünlü abnormal vowel (İng.) (2);
anlatısal narratif (Fra.) (9) intermediate vowel (İng.) (2)
anlatısal sözdizim syntaxe narratif (Fra.) (9) ara ünsüz kümesi interlude (İng.) (2)
anlatısal yerdeşlik isotopie narrative (Fra.) (9) ara verme pause (Fra.) (9)
anlatış takrir (T/e) (1) ara vermeden fasılasız (T/e) (1); muttasıl (T/e)
anlatış düzeni tahkiye (T/e) (1) (1)
anlatış yolu eda (T/e) (1) ara vermeksizin mütemadiyen (T/e) (1)
anlatışa! düzey niveau narratif (Fra.) (9) ara yapı intermediate structure (İng.) (11, 19);

172
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

structure intermédiaire (Fra.) (11, 19); aralıklı espase (T/e) (1); fasılalı (T/e) (1);
Zwischenstruktur (Alm.) (11, 19) periyodik (T/e) (1)
ara()tümce parenthetical clause (İng.) (2, 11, aralıksız fasılasız (T/e) (1)
19) arama taharri (T/e) (1)
ara()yapı Intermediärstruktur (Alm.) (11, 19) arası (Lat. önek) inter- (T/e) (1)
araba imecesi car pool (İng.) (16) arasında ila (T/e) (1)
arabalık garaj (T/e) (1) arasından (Lat. önek) trans- (T/e) (1)
arabozan munafık (T/e) (1); müzevir (T/e) (1) arasından (Yun. önek) dia- (T/e) (1)
arabozanlık munafıklık (T/e) (1) araştırıp bulma tedarik (T/e) (1)
arabozucu fesat (T/e) (1); fesatçı (T/e) (1) araştırıp bulmak tedarik etmek (T/e) (1)
arabozuculuk fesatçılık (T/e) (1); munafıklık araştırma etüt (T/e) (1); research (İng.) (7);
(T/e) (1) taharri (T/e) (1); tetebbu (T/e) (1); tetkik (T/e) (1)
arabozukluğu nifak (T/e) (1) araştırma becerileri study skills (İng.) (7)
aracı ajan (T/e) (1); komisyoncu (T/e) (1); means araştırmak tetebbu etmek (T/e) (1); tetkik
(İng.) (18); mediator (İng.) (5); Mittel (Alm.) (18); etmek (T/e) (1)
mutavassıt (T/e) (1); simsar (T/e) (1); vasıta aratümce cümle-i mutanza (T/e) (11); incisé
(T/e) (1)
(Fra.) (11, 19); proposition incidente (Fra.) (11,
aracı ettiren mediating causer (İng.) (5)
19); Schaltsatz (Alm.) (11, 19)
aracı manav kabzımal (T/e) (1)
araya girme intervention (Fra.) (9); tavassut
aracılığıyla (Lat. önek) per- (T/e) (1) (T/e) (1)
aracılık delalet (T/e) (1); tavassut (T/e) (1) araya girmek tavassut etmek (T/e) (1)
aracılık akçası komisyon (T/e) (1) arayığımlık antrepo (T/e) (1)
aracılık etmek tavassut etmek (T/e) (1) ardı ardına gelen müselsel (T/e) (1)
aracılık kuramı mediation theory (İng.) (7) ardı sıra akabinde (T/e) (1); müteakıben (T/e) (1)
aracı-yapan actor (İng.) (5); doer (İng.) (5) ardı sıra gelen müteakıp (T/e) (1)
araç instrument(al) (İng.) (5); vasıta (T/e) (1) ardıl halef (T/e) (1); müteakıp (T/e) (1)
araç durumu Instrumentalis (Alm.) (11, 19); ardıl (lonca ve tarikatlarda) halife (T/e) (1)
instrumental (Fra.) (11, 19); instrumental (İng.) ardıl sınav geçerlemesi a posteriori test
(2, 11, 19); instrumental case (İng.) (7) validation (İng.) (4)
araç gereç değerlendirme evaluation of ardından akabinde (T/e) (1)
materials (İng.) (7); materials evaluation (İng.) ardışık çiftler adjacency pairs (İng.) (12)
(7)
ardışıklık concatenation (İng.) (2); succession
araç güdülemesi instrumental motivation (İng.) (2)
(İng.) (7)
argın mecalsiz (T/e) (1)
araç işlevi instrumental function (İng.) (7)
argo Argot (Alm.) (10, 11, 19); argot (Fra.) (10,
araççılık enstrümantalizm (T/e) (1)
11, 17, 19); argot (İng.) (2, 15, 19); cant (İng.)
araçlar vesait (T/e) (1)
(2); Gaunersprache (Alm.) (11, 19); lingo (İng.)
araçlı sesbilgisi instrumental phonetics (İng.)
(2); slang (İng.) (2, 10, 11, 19)
(2)
araçlı-ders uygulaması object-lesson arı has (T/e) (1); münezzeh (T/e) (1); pak (T/e) (1);
technique (İng.) (12) pirüpak (T/e) (1); pur (Fra.) (19); pure test (İng.)
araçlık eylem instrumentative verb (İng.) (2) (19); rein (Alm.) (19); sade (T/e) (1)
araçlık güdülenmesi instrumental arık zayıf (T/e) (1)
motivation (İng.) (3) arıklık zafiyet (T/e) (1)
araçlık işlevi instrumental function (İng.) (2) arıksayış litote (Fra.) (11, 19); Litotes (Alm.) (11,
araçsal güdülenme instrumental motivation 19); litotes (İng.) (11, 19); za'f-ı suri (T/e) (11)
(İng.) (Y) arılama tenzih (T/e) (1)
arada bazen (T/e) (1) arılaştırma tasfiye (T/e) (1)
arada bir bazen (T/e) (1); bazı bazı (T/e) (1) arınmak temizlenmek (T/e) (1)
aradil yanlışı interlingual error (İng.) (7) arıtıcı deterjan (T/e) (1)
aragezinek fuaye (T/e) (1) arıtılmış yağ rafine (T/e) (1)
aralama insertion (İng.) (12) arıtımevi rafineri (T/e) (1); tasfiyehane (T/e) (1)
aralı fasılalı (T/e) (1) arıtımyeri rafineri (T/e) (1)
aralık espas (T/e) (1); fasıla (T/e) (1); interval arıtma idealization (İng.) (2)
(İng.) (4); range (İng.) (4); space (İng.) (2) arıtmak temizlemek (T/e) (1)
aralık (ayı) kânunuevvel (T/e) (1) ark kanal (T/e) (1)
aralık ölçüsü interval scale (İng.) (4) arka iltimas (T/e) (1); mabat (T/e) (1); peş (T/e)
(1); torpil (T/e) (1)

173
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

arka arkaya gelmek teselsül etmek (T/e) (1) artı yüklü pozitif (T/e) (1)
arkabölge hinterlant (T/e) (1) artık redundant (İng.) (2, 13)
arkadan müteakıben (T/e) (1) artık bilgiyi silme redundant information
arkadan gelen müteakıp (T/e) (1) deletion (İng.) (5)
arkadan görü vision par derrière (Fra.) (9) artık öge floating element (İng.) (2)
arkadaş ahbap (T/e) (1); birader (T/e) (1); yâran artıkbilgi redondance (Fra.) (10, 11, 17, 19);
(T/e) (1); yâren (T/e) (1) redundancy (İng.) (8, 10, 11, 19); Redundanz
arkadaş kümesi içinde öğretim peer (Alm.) (10, 11, 19)
teaching (İng.) (3) artıklık redundancy (İng.) (2, 5, 7, 16)
arkadaşlık refakat (T/e) (1); ünsiyet (T/e) (1); artıklık derecesi comparative (İng.) (11, 19);
yârenlik (T/e) (1) Komparativ (Alm.) (11, 19); mukayese
arkası kesilmek inkıtaa uğramak (T/e) (1) derecesi (T/e) (11)
arkasından gıyabında (T/e) (1) artıklık derecesi comparatif (Fra.) (11, 19)
arkdüzen kanalizasyon (T/e) (1) artıkyıl senei kebise (T/e) (1)
armağan hediye (T/e) (1) artırım tasarruf (T/e) (1); zam (T/e) (1)
art back (İng.) (2, 11, 13, 19); hinter (Alm.) (11, artırma mezat (T/e) (1); müzayede (T/e) (1)
19); non-anterior (İng.) (2); post- (İng.) (12); artırmak iktisat etmek (T/e) (1); tasarruf
post- (T/e) (1); postérieur (Fra.) (11, 17, 19) etmek (T/e) (1)
art arda gelen mütevali (T/e) (1) artırmalı satış mezat (T/e) (1)
art çıkarımlı ‗l‘ dark ‘l’ (İng.) (2) artış accretion (İng.) (2)
art damak kapanmalı velic closure (İng.) (2) artıuç anot (T/e) (1)
art dişyuvasıl dorso alveolar (İng.) (2) artlama enjambement (Fra.) (9)
art oturum post-session (İng.) (12) artmış fazla (T/e) (1)
art sınav post test (İng.) (7); post-test (İng.) (4) artsürel anlatma narration ultérieure (Fra.) (9)
art ünlü back vowel (İng.) (2, 7); dark vowel artsürem Diachronie (Alm.) (11, 19);
(İng.) (2) diachronie (Fra.) (11, 17, 19); diachronie (Fra.)
artağan bereketli (T/e) (1) (8, 10); diachrony (İng.) (11, 19)
artağanlık bereket (T/e) (1) artsüremli diachronic (İng.) (2, 10, 11, 19, Y);
artalan background (İng.) (Y) diachronique (Fra.) (10, 17, 19); diachronisch
artalan bilgisi background information (İng.) (Alm.) (10, 11, 19)
(7, Y) artsüremli dilbilim diachronic linguistics
artalan taraması review of literature (İng.) (Y) (İng.) (2, 11, 19); diachronische
artan baki (T/e) (1) Sprachwissenschaft (Alm.) (11, 19);
artar faiz (T/e) (1) linguistique diachronique (Fra.) (8, 11, 17, 19)
artçıl a posteriori (İng.) (Y) artsüremlilik Diachronie (Alm.) (10, 19);
artdamak velum (İng.) (2, 7) diachronie (Fra.) (8, 10); diachrony (İng.) (10,
artdamak çıkışlı velarised (İng.) (2) 19)
artdamaksıl Gaumensegellaut (Alm.) (11, 19); artünlüleşme backing (İng.) (2)
Hintergaumenlaut (Alm.) (11); Postpalatal art-yapım back formation (İng.) (2)
(Alm.) (11, 19); post-palatal (Fra.) (19); artzamanlı diachronique (Fra.) (10);
postpalatale (Fra.) (8, 11, 19); vélaire (Fra.) (8, diachronisch (Alm.) (10, 18)
11, 19); Velar (Alm.) (11, 19); velar (İng.) (2, 7, artzamanlı (art zamanlı) diachronic (İng.) (2,
11, 19) 10, 18)
artdamaksıllaşma velarisation (İng.) (2) artzamanlı dilbilim diachronic linguistics
artdamaksıllaşmış retracted (İng.) (2) (İng.) (7)
artdişyuvasıl postalvéolaire (Fra.) (8) artzamanlılık Diachronie (Alm.) (10);
artgönderim anaphora (İng.) (2, 7); anaphoric diachronie (Fra.) (10); diachrony (İng.) (10)
reference (İng.) (2) asal cardinal (İng.) (2); esas (T/e) (1); esasi (T/e)
(1)
artgönderim (metinbilim) anaphore (Fra.) (9)
asal ad substantive noun (İng.) (2)
artgönderimsel anaphorique (Fra.) (9)
asal belirtecimsi adjunct (İng.) (7)
artgönderimsel gönderge référence
asal sayı cardinal number (İng.) (2, 7)
anaphorique (Fra.) (9)
asal ses cardinal sound (İng.) (2, 11, 19);
artgörümlü rétrospectif (Fra.) (8, 19);
Kardinallaut (Alm.) (11, 19); son cardinal (Fra.)
retrospective (İng.) (2, 19); retrospektiv (Alm.)
(11, 19)
(19)
asal ünlü cardinal vowel (İng.) (2)
artı pozitif (T/e) (1); pozitif (T/e) (1); zait (T/e) (1)
asalak parazit (T/e) (1); tufeyli (T/e) (1)
artı yük pozitif (T/e) (1)

174
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

asalakbilim parazitoloji (T/e) (1) aşınma erozyon (T/e) (1)


ası afiş (T/e) (1) aşırı fahiş (T/e) (1); hâd (T/e) (1); hiper- (T/e) (1);
asıda kalmış muallak (T/e) (1) müfrit (T/e) (1)
asık (Yüz) abus (T/e) (1) aşırı çok fazla (T/e) (1)
asıl belirtecimsi adjunct (İng.) (3) aşırı devriklik hyperbate (Fra.) (19);
asıl dil primary language (İng.) (7) Hyperbaton (Alm.) (19); hyperbaton (İng.) (19)
asıl eylem full verb (İng.) (2, 7) aşırı düzeltilmiş biçim hyper form (İng.) (2)
asıl tümel substantive universal (İng.) (2) aşırı düzeltim hypercorrection (İng.) (7, 15)
asıl vurgu primary accent (İng.) (2) aşırı düzeltmecilik hypercorrection (İng.) (2)
asılı muallak (T/e) (1) aşırı genelleme overgeneralisation (İng.) (2);
asıltı süspansiyon (T/e) (1) overgeneralization (İng.) (3, 7)
askerlik görevi muvazzaf hizmet (T/e) (1) aşırı genişletme over-extension (İng.) (7)
askerlik öğrenimi talim (T/e) (1) aşırı gitmek haddini aşmak (T/e) (1); ifrata
askı portmanto (T/e) (1) kaçmak (T/e) (1)
askıda muallak (T/e) (1) aşırı istek ihtiras (T/e) (1)
askılık portmanto (T/e) (1) aşırı kurallaştırma over-regularization (İng.)
askıyeri vestiyer (T/e) (1) (7)
ast madun (T/e) (1) aşırılık ifrat (T/e) (1)
aşağı kata- (T/e) (1) aşıt viyadük (T/e) (1)
aşağı görmek hakir görmek (T/e) (1) aşkın fazla (T/e) (1); mütecaviz (T/e) (1);
aşağı görülen hakir (T/e) (1) transandan (T/e) (1)
aşağı yukarı tahminen (T/e) (1); takriben (T/e) aşkınlık transandans (T/e) (1)
(1) aşlık zahire (T/e) (1)
aşağılama hakaret (T/e) (1); tahkir (T/e) (1) aşmak tecavüz etmek (T/e) (1)
aşağılamak hakaret etmek (T/e) (1); tahkir at yarışı konkurhipik (T/e) (1)
etmek (T/e) (1) atacılık atavizm (T/e) (1)
aşağılayıcı deteriorativ (Alm.) (11); péjoratif ataerkil patriarkal (T/e) (1); pederşahi (T/e) (1)
(Fra.) (11, 19); pejorativ (Alm.) (11, 19); atak cüretkâr (T/e) (1); cüretli (T/e) (1)
pejorative (İng.) (2, 11, 19) ataklık cüret (T/e) (1)
aşağılık adi (T/e) (1); adilik (T/e) (1); rezil (T/e) (1); atalar ecdat (T/e) (1)
süfli (T/e) (1) atalar sözü proverbe (Fra.) (9)
aşağısama hakaret (T/e) (1) atama tayin (T/e) (1)
aşağısamak hakaret etmek (T/e) (1) atamak tayin etmek (T/e) (1)
aşağıya (Yun. önek) kata- (T/e) (1) atanmak tayin olmak (T/e) (1); tayin olunmak
aşama derece (T/e) (1); etap (T/e) (1); had (T/e) (T/e) (1)
(1); hierarchy (İng.) (2); hiyerarşi (T/e) (1); atardamar arter (T/e) (1); şiryan (T/e) (1)
merhale (T/e) (1); mertebe (T/e) (1); paye (T/e) atardamar bozukluğu arterit (T/e) (1)
(1); safha (T/e) (1) atasözü darbımesel (T/e) (1)
aşama aşama tedrici (T/e) (1) Atatürkçülük Kemalizm (T/e) (1)
aşama düzeni hiyerarşi (T/e) (1) ateşkes mütareke (T/e) (1)
aşama sırası hiyerarşi (T/e) (1) ateşli hararetli (T/e) (1)
aşamalama grading (İng.) (7); gradation (İng.) atılım atak (T/e) (1); hamle (T/e) (1)
(7) atış yeri poligon (T/e) (1)
aşamalanır gradable (İng.) (7) atkı kaşkol (T/e) (1)
aşamalanır sıfat gradable adjective (İng.) (7) atlanmış aralık accidental gap (İng.) (13)
aşamalı gradual (İng.) (2); tedrici (T/e) (1) atlı süvari (T/e) (1)
aşamalı düzey rank scale (İng.) (2) atma tart (T/e) (1)
aşamalı hedefler graded objectives (İng.) (4) atmak tart etmek (T/e) (1)
aşamalı karşıt anlamlılık graded antonymy atmalık jeton (T/e) (1)
(İng.) (2) atmık sperma (T/e) (1)
aşamalı yapı hierarchical structure (İng.) (2) atomcu yaklaşım atomistic approach (İng.) (7)
aşamasız karşıt anlamlılık ungraded atomculuk atomism (İng.) (2)
antonymy (İng.) (2) Avrupa Dil Sınavı Uzmanları Birliği ALTE
aşı ilkah (T/e) (1) (İng.) (4); Association of Language Testers in
aşılama ilkah (T/e) (1); telkin (T/e) (1) Europe (İng.) (4)
aşılamak telkin etmek (T/e) (1) Avrupa Konseyi Council of Europe (İng.) (7)
aşın düzeltmecilik overcorrection (İng.) (2) avunç teselli (T/e) (1)

175
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

avunma teselli (T/e) (1) deletion (İng.) (13); distinctive feature loss
avunmak müteselli olmak (T/e) (1) (İng.) (13); feature loss (İng.) (13)
avunmuş müteselli (T/e) (1) ayırıcı özellikler protensity features (İng.) (2)
avuntu teselli (T/e) (1) ayırıcılık discrimination (İng.) (4); pertinence
avutmak teselli etmek (T/e) (1) (Fra.) (10, 11); relevance (İng.) (10, 11);
ay kamer (T/e) (1) Relevanz (Alm.) (10, 11)
ayak foot (İng.) (2, 13); kadem (T/e) (1) ayırıcılık göstergesi discrimination index
ayak altında kalmış payimal (T/e) (1) (İng.) (4)
ayak direme ısrar (T/e) (1); inat (T/e) (1); ayırma disjunction (İng.) (2); dissociation (Fra.)
taannüt (T/e) (1) (8); tahsis (T/e) (1); tecrit (T/e) (1); tefrik (T/e) (1)
ayak diremek inat etmek (T/e) (1) ayırmak tahsis etmek (T/e) (1); tecrit etmek
ayakbağı paybent (T/e) (1) (T/e) (1); tefrik etmek (T/e) (1)
ayakkabı kundura (T/e) (1) ayırmak (başkalarından) izole etmek (T/e) (1)
ayaklanma ihtilal (T/e) (1); isyan (T/e) (1) ayırt etme temyiz (T/e) (1)
ayaklık pedal (T/e) (1) ayırt etmek tefrik etmek (T/e) (1); temyiz
ayaktakımı dili cant (İng.) (2) etmek (T/e) (1)
ayaktopu futbol (T/e) (1) ayırtaç alameti farika (T/e) (1); farika (T/e) (1)
ayaküstü alaminüt (T/e) (1) ayırtı nüans (T/e) (1)
ayakyolu apteshane (T/e) (1); hela (T/e) (1); ayırtım rezerve (T/e) (1)
kademhane (T/e) (1); tuvalet (T/e) (1) ayırtkan karakteristik (T/e) (1)
ayartma iğfal (T/e) (1) ayırtkanlaştırmak karakterize etmek (T/e) (1)
aybaşı âdet (T/e) (1) ayırtkanlık vermek karakterize etmek (T/e) (1)
ayça hilal (T/e) (1) ayırtman mümeyyiz (T/e) (1)
aydın entelektüel (T/e) (1); münevver (T/e) (1) aykırı Anomal (Alm.) (11, 19); anomal (Fra.) (11,
aydın karşıtlığı anti-entelektüalizm (T/e) (1) 19); anomalous (İng.) (2, 11, 19); counter (İng.)
aydıncılık entelektüalizm (T/e) (1) (2); hilaf (T/e) (1); mugayir (T/e) (1); muhalif
aydınlatılmış münevver (T/e) (1) (T/e) (1)
aydınlatma tavzih (T/e) (1); tenvir (T/e) (1); aykırı bağlama contrajunction (İng.) (2)
tenvirat (T/e) (1); nurani (T/e) (1); vuzuh (T/e) aykırı niteleyen dangling modifier (İng.) (2)
(1); ziya (T/e) (1) aykırı yazım cacography (İng.) (2)
aydınlık fer (T/e) (1); nur (T/e) (1) aykırıcılar anomalists (İng.) (16)
aygıt cihaz (T/e) (1) aykırıcılık solecism (İng.) (2)
ayıklama tasfiye (T/e) (1) aykırıkanı paradoks (T/e) (1)
ayıklanma deselection (İng.) (16) aykırıkçılık anomalist (İng.) (2)
ayırabilirlik discriminability (İng.) (4) aykırılık Anomalie (Alm.) (11, 19); anomalie
ayıraç reaktif (T/e) (1) (Fra.) (11, 19); anomaly (İng.) (2, 11, 19);
ayıran geçerlik discriminant validity (İng.) (4) contrast (İng.) (2, 10, 11, 19); contraste (Fra.)
ayırdedici madde işleyişi DIF (İng.) (4); (10, 11, 19); ihtilaf (T/e) (1); Kontrast (Alm.) (10,
differential item functioning (İng.) (4) 11, 19); mugayeret (T/e) (1); muhalefet (T/e) (1)
ayırdına varmak fark etmek (T/e) (Y) aykırılık bağıntısı rapport de contraste (Fra.)
(17)
ayırıcı distinct (İng.) (8); distinctif (Fra.) (8, 10,
aykırılıkçı anomaliste (Fra.) (17)
17, 19); distinctive (İng.) (2, 8, 11, 10, 18, 19);
aykırılıkçılar Anomalisten (Alm.) (11, 19);
distinktiv (Alm.) (10, 11, 18, 19); distinktives
anomalistes (Fra.) (11, 19); anomalists (İng.)
Merkmal (Alm.) (10); pertinent (Fra.) (10);
(11, 19)
relevant (İng.) (10); scale (İng.) (12)
ayla hale (T/e) (1)
ayırıcı birim unité distinctive (Fra.) (17) aylak avare (T/e) (1)
ayırıcı geçerlik discriminant validity (İng.) (4)
aylık maaş (T/e) (1)
ayırıcı işlev contrastive function (İng.) (13);
aymaz gafil (T/e) (1)
fonction distinctive (Fra.) (8, 17)
aymazlık gaflet (T/e) (1)
ayırıcı olmayan özellik nondistinctive
aynı şey fark etmez (T/e) (1)
feature (İng.) (2)
ayraç mutarıza (T/e) (11); parantez (T/e) (1, 11);
ayırıcı özellik distinctive feature (İng.) (2, 8,
Parenthese (Alm.) (19); parenthèse (Fra.) (11,
11, 13, 19); distinktives Merkmal (Alm.) (11);
19); Parenthesis (Alm.) (11); parenthesis (İng.)
feature cavity (İng.) (2); source feature (İng.)
(2, 11, 19); Satzparenthese (Alm.) (11);
(2); trait distinctif (Fra.) (11, 17, 19)
Schaltsatz (Alm.) (11); Zwischensatz (Alm.)
ayırıcı özellik yitimi distinctive feature (11)

176
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

ayraç içinde antrparantez (T/e) (1) ayrımsal contrastif (Fra.) (11); contrastive (İng.)
ayraçlama bracketing (İng.) (2, 8, 11, 19); (2, 11); differential (İng.) (10, 11, 19);
Klammerdarstellung (Alm.) (11, 19); différentiel (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19);
Klammerung (Alm.) (11, 19); parenthétisation differentiell (Alm.) (10, 11, 19); kontrastiv
(Fra.) (11, 19) (Alm.) (11)
ayral istisnai (T/e) (1) ayrımsal çözümleme differential analysis
ayrallık istisna (T/e) (1) (İng.) (2)
ayralsız istisnasız (T/e) (1) ayrımsal dilbilim contrastive linguistics (İng.)
ayrı différent (Fra.) (8); istisnai (T/e) (1) (11); differential linguistics (İng.) (11, 19);
ayrı ayrı münferit (T/e) (1); müteferrik (T/e) (1) differentielle Linguistik (Alm.) (11, 19);
ayrı bölge isolated area (İng.) (2) kontrastive Linguistik (Alm.) (11); linguistique
ayrı cinsten heterogen (T/e) (1); heterojen (T/e) contrastive (Fra.) (11); linguistique
(1) différentielle (Fra.) (11, 17, 19)
ayrı yazım heterography (İng.) (2) ayrımsal işlev fonction différentielle (Fra.) (8)
ayrı yazımlı heterograph (İng.) (2) ayrımsamak fark etmek (T/e) (1)
ayrı-bağlamlı coordinate (İng.) (12) ayrımsanmak fark edilmek (T/e) (1)
ayrıca antrparantez (T/e) (1) ayrımsızlaşma syncretism (İng.) (19);
ayrıcalık imtiyaz (T/e) (1) Synkretismus (Alm.) (19)
ayrıcalıklı müstesna (T/e) (1) ayrıntı detay (T/e) (1, Y); teferruat (T/e) (1)
ayrık discret (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); discrete ayrıntılar füru (T/e) (1); müfredat (T/e) (1);
(İng.) (8, 10, 11, 19); diskret (Alm.) (10, 11, 19); tafsilat (T/e) (1); teferruat (T/e) (1)
distinct (Fra.) (8); split (İng.) (2) ayrıntılarıyla anlatmak tafsilat vermek (T/e)
ayrık birim discrete unit (İng.) (2) (1)
ayrık eylemlik split infinitive (İng.) (2) ayrıntılaşma delicacy (İng.) (2)
ayrık geçişsizlik split intransitivity (İng.) (5) ayrıntılı etraflı (T/e) (1); mufassal (T/e) (1);
ayrık gönderge réfèrent détaché (Fra.) (9) teferruatlı (T/e) (1)
ayrık nitelikli sınama discrete-point testing ayrıntılı anlatmak tafsilat vermek (T/e) (1)
(İng.) (4) ayrıntılılık delicacy (İng.) (12)
ayrık tümce cleft sentence (İng.) (2, 7) ayrıntısız çevriyazı broad transcription (İng.)
ayrık tümcecik split clause (İng.) (2) (2); narrow transcription (İng.) (2)
ayrık tümleç gerundial clause (İng.) (2) ayrışık isolative (İng.) (16)
ayrık uyum split harmony (İng.) (13) ayrışım disjonction (Fra.) (9); Dissimilation
ayrıklık discrétion (Fra.) (10); displacedness (Alm.) (10); dissimilation (Fra.) (10);
(İng.) (16) dissimilation (İng.) (10); Entähnlichung (Alm.)
ayrıksı eksantrik (T/e) (1); istisnai (T/e) (1) (10)
ayrıksılık istisna (T/e) (1) ayrışkan isolating (İng.) (8)
ayrıksız bilaistisna (T/e) (1); istisnasız (T/e) (1) ayrışkan dil langue isolante (Fra.) (17)
ayrılarak (Lat. önek) de- (T/e) (1) ayrışkan diller Isolierende Sprachen (Alm.)
ayrılaşım disjonction (Fra.) (8) (10); isolating language (İng.) (10, 11, 19);
ayrılık différence (Fra.) (8, 17); firak (T/e) (1); isolierende Sprachen (Alm.) (11, 19); langues
firkat (T/e) (1); ihtilaf (T/e) (1); istisna (T/e) (1); isolantes (Fra.) (10, 11, 19)
mübayenet (T/e) (1) ayrışma divergence (İng.) (2)
ayrılık acısı hicran (T/e) (1) ayrıştırıcı disjunctive (İng.) (2)
ayrılık kuramı difference theory (İng.) (3, 15) ayrıştırma decomposition (İng.) (2)
ayrılım Dissimilation (Alm.) (11, 19); aytaç orateur (Fra.) (9)
dissimilation (Fra.) (11, 17, 19); dissimilation aytam harangue (Fra.) (9)
(İng.) (11, 19); Entähnlichung (Alm.) (11, 19) aytamlık oratoire (Fra.) (9)
ayrılış firkat (T/e) (1) az cüzi (T/e) (1); nadir (T/e) (1)
ayrılma dissimilation (İng.) (13); terk (T/e) (1) az ayrımlı çift minimal pair (İng.) (3)
ayrılmak terk etmek (T/e) (1) az başarılı under achiever (İng.) (4)
ayrım distinction (Fra.) (8); fark (T/e) (1, Y) az bulunur nadir (T/e) (1)
ayrımlanmak fark etmek (T/e) (1) az görülen nadide (T/e) (1)
ayrımlaşma differenciation (İng.) (10, 11, 19); azaltıcı karşılaştırma downward comparison
différenciation (Fra.) (10, 11, 17, 19); (İng.) (2); inferior comparison (İng.) (2)
Differenzierung (Alm.) (10, 11, 19) azaltma tahfif (T/e) (1)
ayrımlı farklı (T/e) (1) azar tekdir (T/e) (1)
ayrımlılaşmak farklılaşmak (T/e) (1) azar azar ceste ceste (T/e) (1); peyderpey (T/e)

177
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

(1); tedricen (T/e) (1) azıcık cüzi (T/e) (1)


azar azar (yapılan) perakende (T/e) (1) azık kumanya (T/e) (1)
azarlama tekdir (T/e) (1) azınlık ekalliyet (T/e) (1)
azarlamak tekdir etmek (T/e) (1) azınlık dili minority language (İng.) (2, 7)
azdırma tahriş (T/e) (1)

bağımlı madde item dependence (İng.) (4)


bağımlı olmak tabi olmak (T/e) (1)
bağımlı sıralı tümce beigeordneter Satz
(Alm.) (11); coordinate sentence (İng.) (11);
koordinierter Satz (Alm.) (11); proposition
coordonnée (Fra.) (11); tertipli cümle (T/e) (11)
bağımlı tümcecik hypotactic clause (İng.) (2);
baba peder (T/e) (1) subordinate clause (İng.) (7)
baba kökenli ad patronymic (İng.) (2) bağımlı yapı biçimi functor (İng.) (2)
babasız yetim (T/e) (1) bağımlılık boundedness (İng.) (2); connection
bacı hemşire (T/e) (1) (İng.) (11); connexion (Fra.) (8); dépendance
bağ rabıt (T/e) (1) (Fra.) (19); dependence (İng.) (2); dependency
bağdaşık compatible (Fra.) (19); compatible (İng.) (19); Dependenz (Alm.) (19); dipendenza
(İng.) (19); kompatibel (Alm.) (19)
(İta.) (8); Konnexion (Alm.) (11); tabiiyet (T/e) (1)
bağdaşıklık coherence (İng.) (2, 7); cohesion bağımsal dilbilgisi Abhängigkeitsgrammatik
(İng.) (Y); cohésion (Fra.) (9); correlation (İng.) (Alm.) (11, 19); dependency grammar (İng.) (2,
(2)
7, 11, 19); Dependenzgrammatik (Alm.) (11,
bağdaşıklık ilişkisi lien cohésif (Fra.) (9)
19); grammaire de(s) dépendances (Fra.) (11,
bağdaşım combinaison (Fra.) (9); insicam (T/e) 19)
(1)
bağımsal dilbilgisi grammaire formelle (Fra.)
bağdaşma compatibilité (Fra.) (19); (11)
compatibility (İng.) (2, 19); Kompatibilität bağımsız autonome (Fra.) (11, 19); free (İng.) (2,
(Alm.) (19)
11, 13, 19); frei (Alm.) (11, 19); independent
bağdaşmak imtizaç etmek (T/e) (1)
(İng.) (2); müstakil (T/e) (1); serbest (T/e) (1)
bağdaşmazlık Inkompatibilität (Alm.) (19);
bağımsız biçim forme libre (Fra.) (11, 19); free
incompatibilité (Fra.) (19); incompatibility
form (İng.) (2, 7, 8, 11, 19); freie Form (Alm.)
(İng.) (2, 19)
(11, 19)
bağdaştırma projection (İng.) (16)
bağımsız çeviri free translation (İng.) (7)
bağdaştırma belirtkesi mark of correlation
(İng.) (2)
bağımsız değişim free variation (İng.) (2, 7, 13)
bağımsız değişken independent variable
bağdaştırmak telif etmek (T/e) (1)
(İng.) (4, 7)
bağıl nispi (T/e) (1)
bağımsız madde discrete item (İng.) (4); item
bağıllılık izafiyet (T/e) (1)
independence (İng.) (4)
bağım tabiiyet (T/e) (1)
bağımsız öğrenme autonomous learning
bağımlanma Subordination (Alm.) (19); (İng.) (7)
subordination (Fra.) (19); subordination (İng.) bağımsız seçenek free alternant (İng.) (2)
(19)
bağımsız sıralı tümce juxtaposed compound
bağımlayıcı subordinator (İng.) (7) sentence (İng.) (2); juxtaposed sentence (İng.)
bağımlı abhängig (Alm.) (11, 19); angaje (T/e) (11, 19); juxtaposierter Satz (Alm.) (11, 19);
(1); bound (İng.) (2, 13); dépendant (Fra.) (11,
proposition juxtaposée (Fra.) (11, 19)
19); Dependens (Alm.) (11, 19); dependent
bağımsız tümce independent clause (İng.) (11,
(İng.) (11, 19); included (İng.) (2); literal (İng.) (2);
19); müstakil cümle (T/e) (11); proposition
subordonné (Fra.) (11); subordonnée (Fra.) (8);
indépendante (Fra.) (11, 19); unabhängiger
tabi (T/e) (1)
Satz (Alm.) (11, 19)
bağımlı biçim bound form (İng.) (7, 8, 11, 19);
bağımsız tümcecik independent clause (İng.)
forme liée (Fra.) (11, 19); gebundene Form (2, 7)
(Alm.) (11, 19)
bağımsız yaklaşım discrete point approach
bağımlı biçimbirim bound morpheme (İng.) (7) (İng.) (4)
bağımlı çeviri literal translation (İng.) (2) bağımsızlık istiklal (T/e) (1)
bağımlı değişken dependent variable (İng.) (4, bağıntı Beziehung (Alm.) (18, 19); contact (Fra.)
7)

178
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

(9); correlation (İng.) (2, 4, 7); izafet (T/e) (1); Kontext (Alm.) (10, 11, 19); strophe (Fra.) (9)
izafiyet (T/e) (1); nispet (T/e) (1); rapport (Fra.) bağlam duyarlı context sensitive (İng.) (2)
(8, 10, 11, 17, 19); Relation (Alm.) (10, 11, 19); bağlama conjunction (İng.) (12); connection
relation (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); relation (İng.) (İng.) (2); ilhak (T/e) (1); jonction (Fra.) (8, 11,
(2, 8, 10, 11, 18, 19); rölativite (T/e) (1) 19); junction (İng.) (2, 11, 19); Junktion (Alm.)
bağıntı bağlacı conjonction de subordination (11, 19)
(Fra.) (9) bağlama (aylık) tahsis (T/e) (1)
bağıntı ilkesi maxim of relation (İng.) (2) bağlama (bir şeye izafe (T/e) (1)
bağıntı katsayısı correlation coefficient (İng.) bağlama bağlı context-restricted (İng.) (11,
(4, 7) 19); context-sensitive (İng.) (11, 19);
bağıntı kuramı relevance theory (İng.) (7) kontextabhängig (Alm.) (11, 19);
bağıntı öğesi connecteur (Fra.) (9) kontextsensitiv (Alm.) (11, 19)
bağıntıcılık rölativizm (T/e) (1) bağlama bağlı dépendant du contexte (Fra.)
bağıntılama connection (İng.) (19); connexion (11, 19)
(Fra.) (19); Konnexion (Alm.) (19) bağlama çizgisi ligne de connection (Fra.) (8)
bağıntılayan connecteur (Fra.) (9, 19); bağlama sağlamlığı strength of linkage (İng.)
connective (İng.) (19); Konnektiv (Alm.) (19) (2)
bağıntılayıcı correlative (İng.) (2) bağlamak angaje etmek (T/e) (1); ilhak etmek
bağıntılı izafi (T/e) (1); nispi (T/e) (1); relatif (T/e) (T/e) (1); izafe etmek (T/e) (1); talik etmek (T/e)
(1); relevant (İng.) (2) (1)
bağıntılı söylem connected discourse (İng.) (2) bağlamak (aylık) tahsis etmek (T/e) (1)
bağıntılılık izafiyet (T/e) (1) bağlamdan bağımsız context free (İng.) (2);
bağıntısız irrelevant (İng.) (2) context-free (İng.) (8, 11, 19); indépendant du
bağış hibe (T/e) (1); ihsan (T/e) (1); teberru (T/e) contexte (Fra.) (11, 19); kontextfrei (Alm.) (11,
(1) 19); kontextunabhängig (Alm.) (11, 19)
bağışık muaf (T/e) (1, Y) bağlamla sınırlı context restricted (İng.) (2)
bağışıklık muafiyet (T/e) (1, Y); muaflık (T/e) (1, bağlamlama contextualisation (İng.) (2)
Y) bağlamlı dizin concordance (İng.) (11, 19);
bağışıt özür (T/e) (1) Konkordanz (Alm.) (11, 19)
bağışlama af (T/e) (1) bağlamlı dizin concordance (Fra.) (11, 19)
bağışlamak affetmek (T/e) (1); hibe etmek (T/e) bağlamsal contextual (İng.) (12); contextuel
(1) (Fra.) (17)
bağışlatıcı neden mazeret (T/e) (1) bağlamsal anlam contextual meaning (İng.)
bağışlayın pardon (T/e) (1) (7)
bağışlayınız pardon (T/e) (1) bağlamsal çıkarım inférence contextuelle
bağışta bulunmak hibe etmek (T/e) (1); (Fra.) (9)
teberru etmek (T/e) (1) bağlamsal değişke variante contextuelle
(Fra.) (17)
bağıt akit (T/e) (1)
bağlamsal dilbilim pragmatics (İng.) (16)
bağlaç Bindewort (Alm.) (10, 11, 19);
bağlanmak angaje olmak (T/e) (1); intisap
conjonction (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19);
etmek (T/e) (1)
conjunction (İng.) (2, 7, 10, 11, 13, 19);
bağlantı agglutination (İng.) (2); angajman
Konjunktion (Alm.) (10, 11, 19); rabıt (T/e) (11)
(T/e) (1); Beziehung (Alm.) (18); irtibat (T/e) (1);
bağlaç dışı asyndetic (İng.) (2)
manşon (T/e) (1); rabıt (T/e) (1); relation (Fra.)
bağlaç dışı sıralama asyndetic coordination
(İng.) (2) (17); relation (İng.) (18)
bağlaç dışılık asyndeton (İng.) (2) bağlantılı agglutinative (İng.) (2);
bağlaç görevli zarf introductory adverb (İng.) enterkonnekte (T/e) (1); koordine (T/e) (1)
(2) bağlantılı dil agglutinating language (İng.) (7)
bağlaçlı birleşim hypotaxis (İng.) (2) bağlantılı diller agglutinated languages (İng.)
bağlaçlı yapı syndeton (İng.) (2) (2); agglutinating languages (İng.) (19);
bağlaçlık conjunct (İng.) (2, 7) agglutinative languages (İng.) (19);
bağlaçsız asyndetic (İng.) (2) agglutinierende Sprachen (Alm.) (19);
bağlaçsız birleşim parataxis (İng.) (2) anfügende Sprachen (Alm.) (19); anleimende
bağlağı baraj (T/e) (1) Sprachen (Alm.) (19); langues agglutinantes
bağlam context (İng.) (2, 7, 10, 11, 13, 15, 19, (Fra.) (19)
Y); contexte (Fra.) (8, 9, 10, 11, 17, 19); demet bağlantılı konuşma connected speech (İng.)
(2)
(T/e) (1); jonction (Fra.) (9); kontekst (T/e) (1);
bağlantılıdizge enterkonnekte sistem (T/e) (1)

179
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

bağlantısız bloksuz (T/e) (1) bakışımsız asimetrik (T/e) (1)


bağlaşık corrélat (Fra.) (19); correlate (İng.) (19); bakışımsızlık asimetri (T/e) (1); asymmetry
correlative (İng.) (2); homogen (T/e) (1); (İng.) (2)
homojen (T/e) (1); Korrelat (Alm.) (19); baklagiller bakliye (T/e) (1)
müttefik (T/e) (1) balad ballade (Fra.) (9)
bağlaşıklık cohesion (İng.) (2, 7); ittifak (T/e) (1) balık ezmesi ançüez (T/e) (1)
bağlaşıklık kurmak ittifak etmek (T/e) (1) baltalama sabotaj (T/e) (1)
bağlaşım cohesion (İng.) (12); connectivity baltalamak sabote etmek (T/e) (1)
(İng.) (12) baltalayıcı sabotajcı (T/e) (1)
bağlaşma ittifak (T/e) (1) barınak ikametgâh (T/e) (1); pansiyon (T/e) (1);
bağlaşmak ittifak etmek (T/e) (1) tahaffuz yeri (T/e) (1)
bağlayıcı connective (İng.) (2, 7); connector barınakçı pansiyoncu (T/e) (1); pansiyonculuk
(İng.) (2); jonctif (Fra.) (8, 11, 19); junctive (İng.) (T/e) (1)
(2, 11, 19); Junktiv (Alm.) (11, 19) barındırma ibate (T/e) (1)
bağlayıcı biçimbirim linking morpheme (İng.) barınıcı pansiyoner (T/e) (1)
(2) barınma tahaffuz (T/e) (1)
bağlayıcı eylem linking verb (İng.) (7) barış hazar (T/e) (1); sulh (T/e) (1)
bağlayıcı öge joncteur (Fra.) (9) barışçı sulhperver (T/e) (1)
bağlayıcılık connectivity (İng.) (2) barışlandırma pasifikasyon (T/e) (1)
bağlı mensup (T/e) (1); mukayyet (T/e) (1); barışsever sulhperver (T/e) (1)
mülhak (T/e) (1); sadakatli (T/e) (1); sadık (T/e) bark apartman (T/e) (1)
(1); tabi (T/e) (1) barok baroque (Fra.) (9)
bağlıbağış vakıf (T/e) (1) basamak derece (T/e) (1); kademe (T/e) (1);
bağlıbağış belgiti vakfiye (T/e) (1) mertebe (T/e) (1)
bağlıbağış kurumu vakıf (T/e) (1) basamak basamak tedrici (T/e) (1)
bağlıbağışlar evkaf (T/e) (1) basamaklı tedrici (T/e) (1)
bağlılaşık corrélatif (Fra.) (11, 19); correlative basamaklı okuma kitabı graded reader (İng.)
(İng.) (11, 19); korrelativ (Alm.) (11, 19) (7)
bağlılaşım correlation (İng.) (8, 11, 19); basan tabi (T/e) (1)
corrélation (Fra.) (8, 17, 19); Korrelation (Alm.) bası tabı (T/e) (1)
(11, 19) basıcı tabi (T/e) (1)
bağlılık Hypotaxe (Alm.) (19); hypotaxe (Fra.) basık dağılım platokurtic distribution (İng.) (4)
(19); hypotaxis (İng.) (19); merbutiyet (T/e) (1); basılı matbu (T/e) (1)
sadakat (T/e) (1) basılmış matbu (T/e) (1)
bağnaz fanatik (T/e) (1); mutaassıp (T/e) (1) basım edisyon (T/e) (1)
bağnazlık fanatizm (T/e) (1); taassup (T/e) (1) basım işletmeciliği matbaacılık (T/e) (1)
bağrışma velvele (T/e) (1) basımcı matbaacı (T/e) (1); tabi (T/e) (1)
bakaç vizör (T/e) (1) basımcılık matbaacılık (T/e) (1)
bakan nazır (T/e) (1) basımevi matbaa (T/e) (1)
bakan (sayrıya) müdavi (T/e) (1) basın matbuat (T/e) (1)
bakanlar kurulu kabine (T/e) (1) basınç tazyik (T/e) (1)
bakı fal (T/e) (1) basınçölçer barometre (T/e) (1)
bakıcı falcı (T/e) (1) basıölçer manometre (T/e) (1)
bakıcı dili caretaker speech (İng.) (12) basitleştirilmiş okuma kitabı simplified
bakıcı konuşması caretaker speech (İng.) (3, reader (İng.) (7)
7) baskı tabı (T/e) (1); tahakküm (T/e) (1); tazyik
bakım ihtimam (T/e) (1); revizyon (T/e) (1) (T/e) (1); zor (T/e) (1)
bakım odası revir (T/e) (1) baskı altına almak tahakküm etmek (T/e) (1)
bakımcı suvanyör (T/e) (1) baskı sayısı tiraj (T/e) (1)
bakımevi dispanser (T/e) (1); klinik (T/e) (1) baskı yönetimi istibdat (T/e) (1)
bakımından itibariyle (T/e) (1) baskılı otoriter (T/e) (1)
bakımyurdu fakirhane (T/e) (1) baskın otoriter (T/e) (1)
bakış nazar (T/e) (1) baskın dil dominant language (İng.) (15)
bakış açısı noktai nazar (T/e) (1) baskıya almak tahakküm etmek (T/e) (1)
bakışım simetri (T/e) (1) basma istila (T/e) (1); matbu (T/e) (1)
bakışımlı mütenazır (T/e) (1); simetrik (T/e) (1); basmak istila etmek (T/e) (1); tabetmek (T/e) (1)
symmetrical (İng.) (2) basmakalıp klasik (T/e) (1); klişe (T/e) (1);

180
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

stereotyped (İng.) (2) başlama bidayet (T/e) (1)


baş amir (T/e) (1); asli (T/e) (1); kafa (T/e) (1); ser başlama görünüşü aspect incohatif (Fra.) (9)
(T/e) (1); şef (T/e) (1) başlamalı Inchoativ (Alm.) (19); inchoatif (Fra.)
baş eğmek teslim olmak (T/e) (1) (19); inchoative (İng.) (19)
baş gösterme zuhur (T/e) (1) başlamalı eylem incohative verb (İng.) (7)
baş göstermek zuhur etmek (T/e) (1) başlamalı görünüş inceptive aspect (İng.) (2);
baş sesbirim archiphoneme (İng.) (13) inchoative (İng.) (2)
baş söz épigraphe (Fra.) (9) başlangıç bidayet (T/e) (1); initial (İng.) (2);
baş sözcük head (İng.) (2, 7) iptida (T/e) (1)
başa baş gelmek berabere kalmak (T/e) (1) başlangıç durumu situation initiale (Fra.) (9)
başa baş kalmak berabere kalmak (T/e) (1) Başlangıç Düzeyi İngilizce Sınavı PET (İng.)
başa kakma serzeniş (T/e) (1); takaza (T/e) (1) (4); Preliminary English Test (İng.) (4)
başarı achievement (İng.) (4); muvaffakiyet başlangıç görünüşü aspect ingressif (Fra.)
(T/e) (1) (19); ingressive Aktionsart (Alm.) (19);
başarı belgesi takdirname (T/e) (1) ingressive aspect (İng.) (19)
başarı notu pass mark (İng.) (4) başlangıç simgesi initial symbol (İng.) (8)
başarı sınavı achievement test (İng.) (4, 7) başlantı uvertür (T/e) (1)
başarılı muvaffak (T/e) (1); muvaffakiyetli (T/e) başlatıcı initiator (İng.) (2); starter (İng.) (12)
(1) başlatma initiation (İng.) (2, 12)
başarılı olmak muvaffak olmak (T/e) (1) başlatmalı inagressive (İng.) (2)
başarılı öğrenci incelemeleri good language başlayıcı müptedi (T/e) (1)
learner studies (İng.) (7) başlı bileşik sözcük endocentric compound
başarılılık muvaffakiyet (T/e) (1) (İng.) (13)
başarım performans (T/e) (1, Y) başlıca ezcümle (T/e) (1)
başarısız muvaffakiyetsiz (T/e) (1) başlık antet (T/e) (1); bone (T/e) (1); manşet (T/e)
başarısızlık failure (İng.) (4) (1); serpuş (T/e) (1)
başarmak muvaffak olmak (T/e) (1); başlık (Yazıda) serlevha (T/e) (1)
uhdesinden gelmek (T/e) (1) başlık koymak antet koymak (T/e) (1)
başat dominant (T/e) (1) başlıklı antetli (T/e) (1)
başatlık hâkimiyet (T/e) (1) başörtü eşarp (T/e) (1)
başbakan başvekil (T/e) (1) başparmaklılar primates (İng.) (16)
başbakanlık başvekâlet (T/e) (1) başsağlığı dileme taziye (T/e) (1)
başbuğ şef (T/e) (1) başsesbirim archiphoneme (İng.) (13)
başçı patron (T/e) (1) başsız bileşik sözcük exocentric compound
başdizgici sermürettip (T/e) (1) (İng.) (13)
başdizici sermürettip (T/e) (1) başsızlık anarşi (T/e) (1)
başı şişmek ambale olmak (T/e) (1) baştaki yarı ünlü initial glide (İng.) (2)
başıboş berduş (T/e) (1); derbeder (T/e) (1) baştan başa serapa (T/e) (1)
başından esasen (T/e) (1) baştan çıkarma iğfal (T/e) (1)
başka diğer (T/e) (1); sair (T/e) (1) baştanımaz anarşist (T/e) (1)
başka (Yun. önek) hetero- (T/e) (1) baştanımazlık anarchy (İng.) (16); anarşizm
başkalaşım istihale (T/e) (1) (T/e) (1)
başkalaşma istihale (T/e) (1) başvurmak müracaat etmek (T/e) (1); tevessül
başkaldıran asi (T/e) (1); isyancı (T/e) (1); serkeş etmek (T/e) (1)
(T/e) (1) başvuru müracaat (T/e) (1)
başkaldırıcı isyancı (T/e) (1); isyankâr (T/e) (1) başvuru (yapıt, kitap vb. için) referans (T/e)
başkaldırma isyan (T/e) (1) (1)
başkalık fark (T/e) (Y); mübayenet (T/e) (1) başvurucu müracaatçı (T/e) (1)
başkan reis (T/e) (1); şef (T/e) (1) başyapıt şaheser (T/e) (1)
başkanlık riyaset (T/e) (1) başyarış şampiyona (T/e) (1)
başkası gayr (T/e) (1) başyasa düstur (T/e) (1)
başkası değil aynı (T/e) (1) başyazar başmuharrir (T/e) (1); sermuharrir
başkent başşehir (T/e) (1); payitaht (T/e) (1) (T/e) (1)
başkişi (romanda kahraman (T/e) (1) başyazı başmakale (T/e) (1)
başkomutan başkumandan (T/e) (1) başyazman başkâtip (T/e) (1)
başkoşul farz (T/e) (1) batar zatürree (T/e) (1)
başlam (yasa, sözlük vb.) madde (T/e) (1) batı garp (T/e) (1)

181
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

batılı garplı (T/e) (1) bekleyen muntazır (T/e) (1)


batılıca alafranga (T/e) (1) belekçilik klikçilik (T/e) (1)
batılıcalık alafrangalık (T/e) (1) belge doküman (T/e) (1); sertifika (T/e) (1);
batırma submersion (İng.) (12) şahadetname (T/e) (1); vesika (T/e) (1)
batkı iflas (T/e) (1) belgeç epithet (İng.) (11, 19); épithète (Fra.) (11,
batkın müflis (T/e) (1) 19); Epitheton (Alm.) (11, 19)
batkınlık iflas (T/e) (1) belgegeçer faks (T/e) (Y); fax (İng.) (Y)
batma inkıraz (T/e) (1) belgeleme dokümantasyon (T/e) (1); tevsik
bayağı âdeta (T/e) (1); adi (T/e) (1); müptezel (T/e) (1)
(T/e) (1); seviyesiz (T/e) (1) belgelemek tevsik etmek (T/e) (1)
bayağıca amiyane (T/e) (1) belgeli definite (İng.) (2)
bayağılık adilik (T/e) (1) belgelik arşiv (T/e) (1)
bayıltıcı anestezik (T/e) (1) belgesel dokümanter (T/e) (1)
bayıltmak anestezi yapmak (T/e) (1) belgeye bağlamak tevsik etmek (T/e) (1)
bayındır mamur (T/e) (1) belgi şiar (T/e) (1)
bayındırlaşmak abad olmak (T/e) (1) belgili bestimmt (Alm.) (11, 19); défini (Fra.) (11,
bayındırlaştırmak abad etmek (T/e) (1); imar 19); definit (Alm.) (11, 19); definite (İng.) (11,
etmek (T/e) (1) 19); muayyen (T/e) (11)
bayındırlık nafıa (T/e) (1); umran (T/e) (1) belgisiz Indefinit (Alm.) (11); indéfini (Fra.) (11,
bebek dili baby talk (İng.) (2) 19); indefinit (Alm.) (19); indefinite (İng.) (2, 11,
bebek konuşması baby talk (İng.) (7) 19); müphem (T/e) (11); unbestimmt (Alm.) (11,
beceri hüner (T/e) (1); skill (İng.) (2, 4) 19)
beceri kazandırıcı çalışmalar skill getting belgisiz adıl indefinite pronoun (İng.) (11, 19);
activities (İng.) (4) müphem zamir (T/e) (11); pronom indéfini
beceri kullandırıcı çalışmalar skill using (Fra.) (11, 19); unbestimmtes Fürwort (Alm.)
activities (İng.) (4) (11, 19); unbestimmtes Pronomen (Alm.) (11,
becerikli maharetli (T/e) (1); mahir (T/e) (1) 19)
beceriklilik dirayet (T/e) (1) belgisiz sıfat adjectif indéfini (Fra.) (11, 19);
beceriksiz âciz (T/e) (1) indefinite adjective (İng.) (11, 19);
beceriksizce âcizane (T/e) (1) unbestimmtes Adjektiv (Alm.) (11, 19);
beceriksizlik aciz (T/e) (1) unbestimmtes Beiwort (Alm.) (11, 19)
beceriler skills (İng.) (7) belgit hüccet (T/e) (1); senet (T/e) (1)
becermek uhdesinden gelmek (T/e) (1) belirgeçler conjunctions (İng.) (16)
beden dili body language (İng.) (7) belirgi sendrom (T/e) (1)
beden eğitimi jimnastik (T/e) (1) belirgin bariz (T/e) (1); distinctif (Fra.) (11); net
(T/e) (1); pertinent (Fra.) (8, 10, 17, 19); relevant
beğence takriz (T/e) (1)
(Alm.) (19); relevant (İng.) (8, 19)
beğeni gusto (T/e) (1); zevk (T/e) (1)
beğenilen makbul (T/e) (1) belirgin düzen ordre accusé (Fra.) (8)
beğenisel kavrayış appreciative belirginlik pertinence (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19);
comprehension (İng.) (7) prominence (İng.) (2); relevance (İng.) (8, 10,
beğenme tahsin (T/e) (1); takdir (T/e) (1) 11, 19); Relevanz (Alm.) (19)
beğenme/ beğenmemeyi gösteren eylem belirleme Determination (Alm.) (11, 19);
verbe appréciatif (Fra.) (9) determination (İng.) (11, 19); détermination
beğenmek takdir etmek (T/e) (1) (Fra.) (11, 19); Identifikation (Alm.) (11, 19);
bekinme ısrar (T/e) (1) identification (Fra.) (11, 17, 19); identification
beklemesiz (tren) ekspres (T/e) (1) (İng.) (11, 19); prédication (Fra.) (9); tayin (T/e)
(1)
beklenirlik expectancy (İng.) (12)
belirleme kipleri mode signifying (İng.) (2)
beklenmedik ani (T/e) (1)
belirlemek karakterize etmek (T/e) (1); tayin
beklenmedik olgu péripétie (Fra.) (9)
etmek (T/e) (1)
beklenti anticipation (İng.) (2)
belirlenen Determinat (Alm.) (11, 19);
beklenti kuramı expectancy theory (İng.) (7)
determinated (İng.) (11); determination (İng.)
beklenti özne prolepsis (İng.) (2)
(11); determinatum (İng.) (2, 19); déterminé
beklerulak postrestant (T/e) (1) (Fra.) (11, 19)
bekletim blokaj (T/e) (1)
belirlenimci determinist (T/e) (1)
bekletime alınmak bloke edilmek (T/e) (1) belirlenimcilik determinizm (T/e) (1)
bekletime almak bloke etmek (T/e) (1)
belirlenmek tayin olmak (T/e) (1); tayin

182
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

olunmak (T/e) (1) adverbialisation (Fra.) (19); Adverbialisierung


belirlenmiş fixed choice (İng.) (4); fixed ration (Alm.) (19)
(İng.) (4) belirteçleştiren adverbialiser (İng.) (2)
belirleyen Determinant (Alm.) (19); belirteçleştirici adverbialisateur (Fra.) (11, 19);
determinant (İng.) (2, 11, 19); déterminant adverbialiser (İng.) (11, 19);
(Fra.) (9, 11, 19); Determinante (Alm.) (11); Adverbialisierungssuffix (Alm.) (11, 19);
determiner (İng.) (2) Adverbsuffix (Alm.) (11)
belirleyici constitutive (İng.) (2); déictique (Fra.) belirteçleştirme adverbialisation (İng.) (19);
(9); determiner (İng.) (7, 8) adverbialisation (İng.) (19); Adverbialisierung
belirleyici gönderge référence déictique (Fra.) (Alm.) (19)
(9) belirteçlik adverbial (İng.) (2, 7)
belirli bestimmt (Alm.) (11, 19); défini (Fra.) (11, belirten déterminant (Fra.) (8); indice (İng.) (2)
19); definit (Alm.) (11, 19); definite (İng.) (2, 11, belirtge conventional sign (İng.) (16)
19); muayyen (T/e) (1, 11) belirti alamet (T/e) (1); alamet (T/e) (1);
belirli amaçlı dil language for specific Anzeichen (Alm.) (10, 11); araz (T/e) (1); emare
purposes (İng.) (12, Y) (T/e) (1); endikasyon (T/e) (1); feature (İng.) (19);
Belirli Amaçlı İngilizce English for Specific Index (Alm.) (19); Indiz (Alm.) (18); index (İng.)
Purposes (İng.) (3) (2, 10, 11, 19); indice (Fra.) (9, 10, 11, 17, 19);
belirli geçmiş zaman bestimmte işaret (T/e) (1); karine (T/e) (1); mark (İng.) (10,
Vergangenheit (Alm.) (11, 19); passé défini 11); marker (İng.) (19); marque (Fra.)(8, 10, 11,
(Fra.) (11, 19); passé simple (Fra.) (9, 11, 19); 17, 19); Merkmal (Alm.) (10, 11, 19); niĢan
past definite (İng.) (11, 19); past perfect (İng.)
(T/e) (1); tezahür (T/e) (1); tezahürat (T/e)
(11, 19); Perfekt (Alm.) (11, 19); Perfektum
(1)
(Alm.) (11); şuhudî mazi (T/e) (11)
belirtici déterminant (Fra.) (8); Indiz (Alm.) (11,
belirli özellikler specific objectivity (İng.) (4)
19); indice (Fra.) (11, 19); indice (İng.) (11, 19);
belirli tanımlık definite article (İng.) (2, 7)
marquant (Fra.) (8); marqueur (Fra.) (9)
belirlilik definiteness (İng.) (2)
belirtik explicite (Fra.) (9)
belirme tecelli (T/e) (1); tecessüm (T/e) (1);
belirtilen déterminé (Fra.) (8)
tezahür (T/e) (1); tezahürat (T/e) (1)
belirtili definite (İng.) (5); marked (İng.) (2, 10,
belirmek tebarüz etmek (T/e) (1); tecessüm
11, 13, 19); markiert (Alm.) (19); marqué (Fra.)
etmek (T/e) (1); tezahür etmek (T/e) (1)
(10, 11, 17, 19); merkmaltragend (Alm.) (10,
belirsiz ambig (Alm.) (19); ambigu (Fra.) (19);
11, 19)
ambiguous (İng.) (2, 7, 19); Indefinit (Alm.) belirtili kalma remaining definite (İng.) (5)
(11); indéfini (Fra.) (11, 19); indefinit (Alm.) (19);
belirtili tamlama tayinli izafet terkibi (T/e) (11)
indefinite (İng.) (2, 11, 19); müphem (T/e) (1, belirtisellik markedness (İng.) (7)
11); unbestimmt (Alm.) (11, 19); nakli mazi
belirtisiz indefinite (İng.) (5); merkmallos (Alm.)
(T/e) (11)
(10, 11, 19); nicht-markiert (Alm.) (19); non-
belirsiz adıl indefinite pronoun (İng.) (7)
marqué (Fra.) (10, 11, 17, 19); unmarked (İng.)
belirsiz geçmiş zaman passé indéfini (Fra.) (2, 7, 10, 11, 13, 19)
(11, 19); passé indéterminé (Fra.) (11, 19); belirtisiz tamlama shortened genitival
past indefinite (İng.) (11, 19); unbestimmte construction (İng.) (2); tayinsiz izafet terkibi
Vergangenheit (Alm.) (11, 19) (T/e) (11)
belirsiz tanımlık indefinite article (İng.) (2, 7) belirtke amblem (T/e) (1); Signal (Alm.) (11, 19);
belirsizlik Ambiguität (Alm.) (11, 19); signal (Fra.) (8, 9, 11, 17, 19); signal (İng.) (2, 7,
ambiguïté (Fra.) (11, 19); ambiguity (İng.) (2, 7, 8, 11, 19)
11, 12, 19); Doppelsinn (Alm.) (11, 19) belirtke tablosu table of specifications (İng.)
belirsizlik hoşgörüsü tolerance of ambiguity (4)
(İng.) (7) belirtme assertion (İng.) (2); izhar (T/e) (1);
belirtecimsi adjunct (İng.) (2) tasrih (T/e) (1)
belirteç Adverb (Alm.) (11, 19); adverb (İng.) (2, belirtme durumu accusatif (Fra.) (11, 17, 19);
7, 10, 11, 13, 19); adverbe (Fra.) (8, 10, 11, 17, accusative (İng.) (2, 11, 19); accusative case
19); Adverbium (Alm.) (10, 11); Umstandswort (İng.) (7); Akkusativ (Alm.) (11, 19); akuzatif
(Alm.) (10, 11, 19); zarf (T/e) (1, 11) (T/e) (1); i hali (T/e) (11); mefulünbih (T/e) (11)
belirteç niteleyeni adverbial modifier (İng.) (2) belirtme sıfatı adjectif déterminatif (Fra.) (19);
belirteç öbeği adverbial expression (İng.) (2) Bestimmungsbeiwort (Alm.) (11, 19);
belirteç tümceciği adverbial clause (İng.) (2, 7) Bestimmungswort (Alm.) (11); determinative
belirteçleşme adverbialisation (Fra.) (19); adjective (İng.) (11, 19); tayin sıfatı (T/e) (11)

183
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

belirtme sıfatı adjectif démonstratif (Fra.) (11) benzerlik müşabehet (T/e) (1); paralellik (T/e)
belirtmek ifade etmek (T/e) (1); ima etmek (1); resemblance (İng.) (2); similarité (Fra.) (17)
(T/e) (1); işaret etmek (T/e) (1); izhar etmek benzersiz harikulade (T/e) (1)
(T/e) (1); tasrih etmek (T/e) (1); tebarüz benzeş mümasil (T/e) (1); müşabih (T/e) (1);
ettirmek (T/e) (1); zikretmek (T/e) (1) nazire (T/e) (1)
belirtmelik allogism (İng.) (2) benzeşik homogen (T/e) (1); homojen (T/e) (1);
belit aksiyom (T/e) (1); mütearife (T/e) (1) simulated (İng.) (2)
belitsel axiomatic (İng.) (12) benzeşim Angleichung (Alm.) (10, 11, 19);
belkemiği amudufıkari (T/e) (1) Assimilation (Alm.) (10, 11, 19); assimilation
belki ihtimal (T/e) (1) (Fra.) (10, 11, 19); assimilation (İng.) (2, 7, 10,
belleğe yerleştirme mémorisation (Fra.) (9) 11, 19); iltibas (T/e) (1); simulation (İng.) (2)
bellek akıl (T/e) (1); Gedächtnis (Alm.) (18); benzeşim alıştırması simulation (İng.) (3)
hafıza (T/e) (1, Y); memory (İng.) (2, 7, 18, Y) benzeşlik müşabehet (T/e) (1)
bellek yazım engram (İng.) (2) benzeşme assimilation (İng.) (13)
bellek yitimi amnezi (T/e) (1) benzeşmeme dissimilation (İng.) (13)
belleksel artgönderim anaphore mémorielle benzeşmezlik dissimilation (İng.) (2)
(Fra.) (9) benzet taklit (T/e) (1)
bellemek ezberlemek (T/e) (1) benzetçi mukâllit (T/e) (1); taklitçi (T/e) (1)
belli ayan (T/e) (1); vazıh (T/e) (1); zahir (T/e) (1) benzetge iconic sign (İng.) (16)
bellik marka (T/e) (1); nişan (T/e) (1) benzetgeç simulator (İng.) (16)
belsuyu sperma (T/e) (1) benzeti teşbih (T/e) (1)
bemolleşme flat (İng.) (2) benzetim simulation (İng.) (7)
bemolleşmemiş nicht-tief (Alm.) (11, 19); benzetim kökenlemesi folk etymology (İng.)
non(-)flat (İng.) (11, 19); non-bémolisé (Fra.) (2)
(8, 11, 17, 19); bémolisé (Fra.) (8, 11, 19); flat benzetleme simulation (İng.) (Y)
(İng.) (11, 19); tief (Alm.) (11, 19) benzetlemek taklit etmek (T/e) (1)
ben de bilmukabele (T/e) (1) benzetlemeli taklidi (T/e) (1)
benbenci hodpesent (T/e) (1) benzetme accommodation (İng.) (15); imaj
bencil egoist (T/e) (1); hodbin (T/e) (1); hodkâm (T/e) (1); simile (İng.) (2); teşbih (T/e) (1)
(T/e) (1) benzeylem simulation (İng.) (16)
bencillik egoistlik (T/e) (1); egoizm (T/e) (1) berelemek zedelemek (T/e) (1)
benek nokta (T/e) (1); puan (T/e) (1); spot (T/e) (1) berkitme tahkim (T/e) (1); takviye (T/e) (1)
benekçik spot (T/e) (1) berkitmek takviye etmek (T/e) (1)
benekli puanlı (T/e) (1) besbelli aşikâr (T/e) (1); ayan beyan (T/e) (1)
bengi ebedi (T/e) (1) besibilim diyetetik (T/e) (1)
bengisu abıhayat (T/e) (1) besibilimci diyetisyen (T/e) (1)
benimsemek kabullenmek (T/e) (1) besibilimsel diyetetik (T/e) (1)
benimsenirlik acceptability (İng.) (16) besidüzen diyet (T/e) (1)
benimsenmiş sesletim received besin gıda (T/e) (1)
pronunciation (İng.) (7); RP (İng.) (7) besleyici mugaddi (T/e) (1)
benimsetmek gücünü) dikte etmek (T/e) (1) besteci kompozitör (T/e) (1)
benliğine düşkün gururlu (T/e) (1); mağrur beş heceli sözcük quinquessyllable (İng.) (2)
(T/e) (1) beşli ölçü iambic pentameter (İng.) (13)
benlik gurur (T/e) (1) beti Figur (Alm.) (11, 19); figura (İta.) (8); figure
benlik belleği episodic memory (İng.) (2) (Fra.) (11, 19); figure (İng.) (11, 19)
benlikçi egocentric (İng.) (2); gururlu (T/e) (1); betik metin (T/e) (11); Text (Alm.) (11, 19); text
mağrur (T/e) (1) (İng.) (11, 19); texte (Fra.) (8, 11)
benmerkezci konuşma egocentric speech betikbilim Philologie (Alm.) (10, 11, 19);
(İng.) (7)
philologie (Fra.) (10, 11, 17, 19); philology (İng.)
benmerkezli ego-centric (İng.) (12) (8, 10, 11, 19)
benözekçi egosantrist (T/e) (1) betiksel textual (İng.) (12)
benözekçil egosantrik (T/e) (1) betiksel dilbilim linguistique textuelle (Fra.)
benözekçilik egosantrizm (T/e) (1) (19); text linguistics (İng.) (19); Textlinguistik
benzek pastiche (Fra.) (9) (Alm.) (11, 19)
benzer emsal (T/e) (1); homeo- (T/e) (1); homo- betim tasvir (T/e) (1)
(T/e) (1); model (T/e) (1); müşabih (T/e) (1) betimce portrait (Fra.) (9)
benzer yazım copy (İng.) (2) betimleme Beschreibung (Alm.) (11, 19);

184
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

description (Fra.) (8, 9, 11, 19); description bezemsel dekoratif (T/e) (1)
(İng.) (2, 11, 19, Y); Deskription (Alm.) (11, 19); bezenmiş müzeyyen (T/e) (1)
tarif (T/e) (Y); tasvir (T/e) (1, 11) bezgin melül (T/e) (1)
betimleme yeterliği descriptive adequacy bezginlik melal (T/e) (1)
(İng.) (2) bezmek bizar olmak (T/e) (1)
betimlemeli beschreibend (Alm.) (19); bezmiş bizar (T/e) (1)
descriptif (Fra.) (19); descriptive (İng.) (19) bıkma gına (T/e) (1)
betimlemeli dilbilgisi descriptive grammar bıkmak bizar olmak (T/e) (1)
(İng.) (2, 7) bıkmış bizar (T/e) (1)
betimlemeli dilbilim descriptive linguistics bırakılmış metruk (T/e) (1)
(İng.) (2)
bırakım grev (T/e) (1); release (İng.) (2)
betimlemen deskriptiv (Alm.) (19)
bırakımcı grevci (T/e) (1)
betimlenme tasvir (T/e) (1)
bırakışma (silah) mütareke (T/e) (1)
betimleyici constatif (Fra.) (11, 19); constative
bırakıt tereke (T/e) (1)
(İng.) (2, 11, 19); konstativ (Alm.) (11, 19)
bırakma terk (T/e) (1)
betimleyici değerlendirme descriptive
bırakmak sarfınazar etmek (T/e) (1); talik
assessment (İng.) (4)
etmek (T/e) (1); terk etmek (T/e) (1)
betimleyici değerler descriptive statistics
(İng.) (4) biçem Stil (Alm.) (19); stil (T/e) (1, Y); style (Fra.)
betimleyici sözce énoncé constatif (Fra.) (9) (19); style (İng.) (2, 7, 8, 12, 19, Y); üslup (T/e)
(1)
betimleyicilik descriptivism (İng.) (2, 11, 19);
biçem düzlemi key (İng.) (2)
descriptivisme (Fra.) (11, 19);
biçem kaydırma style shift (İng.) (7)
Deskriptivismus (Alm.) (11, 19)
biçem uygunluğu stylistic appropriateness
betimleyim représentation (Fra.) (9) (İng.) (2)
betimsel beschreibend (Alm.) (11, 19); biçembilgisi stylistics (İng.) (2, 7)
betimlemeli (T/s) (17); constative (İng.) (7); biçembilim Stilistik (Alm.) (19); stilistik (T/e) (1);
descriptif (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); descriptive stylistics (İng.) (19); stylistique (Fra.) (9, 19)
(İng.) (10, 11, 19); deskriptiv (Alm.) (10, 11, 19); biçemleme stilizasyon (T/e) (1)
tasviri (T/e) (1) biçemlemek stilize etmek (T/e) (1)
betimsel budunbilim etnografya (T/e) (1) biçim fason (T/e) (1); Form (Alm.) (10, 11, 18,
betimsel dilbilim beschreibende Linguistik 19); form (İng.) (2, 4, 7, 8, 10, 11, 18, 19, Y);
(Alm.) (11, 19); descriptive linguistics (İng.) (8,
form (T/e) (1, Y); forma (İta.) (8); forme (Fra.) (8,
11, 19); deskriptive Linguistik (Alm.) (11, 19);
10, 11, 17, 19); minval (T/e) (1); model (T/e) (1);
linguistique descriptive (Fra.) (8, 11, 17, 19) Morph (Alm.) (11, 19); morph (İng.) (11, 19);
betimsel sesbilim phonologie descriptive morphe (Fra.) (11, 19); style (İng.) (4); suret
(Fra.) (8)
(T/e) (1); şekil (T/e) (1, Y); tarz (T/e) (1)
betisel düzey niveau figuratif (Fra.) (9)
biçim alıştırması mechanical drill (İng.) (7)
betonkarar betonyer (T/e) (1)
biçim değiştirme istihale (T/e) (1)
beyin brain (İng.) (7); dimağ (T/e) (1)
biçim dizgesi morphotactics (İng.) (2)
beyin bitkinliği sürmenaj (T/e) (1)
biçim sınıflaması typological classification
beyin cimnastiği brain storming (İng.) (7) (İng.) (2)
beyin dilbilimi neurolinguistics (İng.) (3) biçim sözcük form word (İng.) (2)
beyindilbilim neurolinguistics (İng.) (7, Y) biçim yazı futhork (İng.) (2)
beyinsiz ahmak (T/e) (1) biçim()bilgisi morphology (İng.) (2, 7, 13)
beyinsizlik ahmaklık (T/e) (1); hamakat (T/e) (1) biçimbilgisel morphological (İng.) (2)
beysoylu aristokrat (T/e) (1) biçimbilgisi morphemics (İng.) (2)
bez gudde (T/e) (1) biçimbilim Formenlehre (Alm.) (10, 11, 19);
beze gudde (T/e) (1) morfoloji (T/e) (1); Morphologie (Alm.) (11, 19);
bezek nakış (T/e) (1); piraye (T/e) (1); tezyin (T/e) morphologie (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19);
(1); tezyinat (T/e) (1); ziynet (T/e) (1)
morphology (İng.) (8, 10, 11, 19); sarf (T/e) (11,
bezeksel tezyini (T/e) (1) Y); şekilbilim (T/e) (1); şekliyat (T/e) (11)
bezem dekor (T/e) (1) biçimbilimsel morphologic (İng.) (8);
bezemci dekoratör (T/e) (1) morphological (İng.) (11, 19); morphologique
bezeme tezyin (T/e) (1); tezyinat (T/e) (1) (Fra.) (11, 17, 19); morphologisch (Alm.) (11, 19)
bezemelik tezyini (T/e) (1) biçimbilimsel sesbilim morpho(-)phonology
bezemleme dekorasyon (T/e) (1) (İng.) (2, 11, 19); Morpho(pho)nemik (Alm.)
bezemlemek dekore etmek (T/e) (1) (11); Morpho(pho)nologie (Alm.) (11);

185
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

Morphonemik (Alm.) (19); Morphonologie 11, 19); formale Grammatik (Alm.) (11, 19);
(Alm.) (19); morphonologie (Fra.) (11, 19); grammaire formelle (Fra.) (19)
morphonology (İng.) (19); morphophonemics biçimsel sesbirim morphophoneme (İng.) (13)
(İng.) (11, 19); Morphophonemik (Alm.) (19); biçimsel sesdizimi morpho(-)phonology (İng.)
Morphophonologie (Alm.) (19); (13)
morphophonologie (Fra.) (11, 19) biçimsel tümel / genelce formal universal
biçimbilimsel yadsınlık barbarism (İng.) (19); (İng.) (2)
barbarisme (Fra.) (19); Barbarismus (Alm.) (19) biçimselleştirme formalisation (Fra.) (11, 17,
biçimbirim grammatical morpheme (İng.) (11, 19); formalisation (İng.) (2, 11, 19);
19); grammatisches Morphem (Alm.) (11); Formalisierung (Alm.) (19); Formatierung
(Alm.) (11)
Grammem (Alm.) (11); grammème (Fra.) (11);
biçimsizlenme deformasyon (T/e) (1)
moneme (İng.) (2); monème (Fra.) (11);
biçimsizleşme deformasyon (T/e) (1)
monème grammatical (Fra.) (11); morfem
biçimsizleşmek deforme olmak (T/e) (1)
(T/e) (1); Morphem (Alm.) (10, 11, 19);
biçimsizleşmiş deforme (T/e) (1)
morpheme (İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 13, 19, Y);
biçimsizleştirme deformasyon (T/e) (1)
morphème (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19);
biçintilik patron (T/e) (1)
morphème grammatical (Fra.) (11)
biçit pattern (T/e) (1)
biçimbirim edinim çalışmaları morpheme
biçme prizma (T/e) (1)
acquisition studies (İng.) (7)
bildiğini söylemek ifade vermek (T/e) (1)
biçimbirim sınır çizgisi isomorph (İng.) (15)
bildiren ihbarcı (T/e) (1)
biçimbirimcik allomorph (İng.) (2, 7)
bildirge beyanname (T/e) (1); message (İng.)
biçimbirimsel morphemic (İng.) (8)
(16)
biçimbirimsel çözümleme morphemic
bildiri beyanname (T/e) (1); Botschaft (Alm.)
analysis (İng.) (2)
(18); deklarasyon (T/e) (1); ihbarname (T/e) (1);
biçimbirimsel değişke Allomorph (Alm.) (11,
manifesto (T/e) (1); mesaj (T/e) (1); mesaj (T/e)
19); allomorph (İng.) (11, 19); allomorphe (Fra.)
(1); message (Fra.) (8, 9, 11, 17, 19); message
(11, 19)
(İng.) (2, 10, 11, 16, 18, 19); Nachricht (Alm.)
biçimbirimsel sapma écart morphologique
(Fra.) (9) (10, 11, 18); tebligat (T/e) (1); tebliğ (T/e) (1)
biçimce şeklen (T/e) (1) bildirilme ihbar (T/e) (1)
biçimci formalist (T/e) (1); şekilci (T/e) (1) bildirim communication (Fra.) (10, 11, 17);
biçimci dilbilgisi formal grammar (İng.) (2) communication (İng.) (10, 11); déclaratif (Fra.)
biçimcilik formalism (İng.) (2, 11, 18, 19); (9); ihbarname (T/e) (1); Kommunikation (Alm.)
formalisme (Fra.) (11, 19); Formalismus (Alm.) (10, 11, 19); transmission (İng.) (16)
(11, 18, 19); formalizm (T/e) (1) bildirimde bulunmak beyan etmek (T/e) (1);
biçimdizim morfoloji (T/e) (Y); morphology deklare etmek (T/e) (1)
(İng.) (13, Y) bildirimlik ihbarname (T/e) (1)
biçimdizimsel morphological (İng.) (Y) bildirişim communication (Fra.) (8, 10, 11, 17);
biçime uyarak şeklen (T/e) (1) communication (İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 15, 16,
biçiminde şeklinde (T/e) (Y) 18); iletişim (T/s) (17); Kommunikation (Alm.)
biçimlendirici Formant (Alm.) (11, 19); formant (10, 11, 18, 19); haberleşme (T/e) (1);
(Fra.) (8, 11, 19); formant (İng.) (2, 11, 19) muhabere (T/e) (1)
biçimlendirici değerlendirme formative bildirişim durumu situation de
assessment (İng.) (4); formative evaluation communication (Fra.) (9)
(İng.) (4) bildirişim etnografisi communication
biçimlendirmek formüle etmek (T/e) (1) ethnography (İng.) (15)
biçimler eşkâl (T/e) (1) bildiriyi alma tebellüğ (T/e) (1)
biçimleyici formant (İng.) (13) bildirme acknowledge (İng.) (12); beyan (T/e)
biçimleyici diller formal languages (İng.) (11, (1); ihbar (T/e) (1); indicative (İng.) (7);
19); Formsprachen (Alm.) (11, 19); langues informative (İng.) (12)
formatives (Fra.) (11, 19) bildirme kipi declarative mood (İng.) (2);
biçimlik morph (İng.) (2) haber siygası (T/e) (11); Indikativ (Alm.) (11,
biçimsel formal (Alm.) (10, 11, 19); formal (İng.) 19); indicatif (Fra.) (11, 17, 19); indicative (İng.)
(2, 10, 11, 19); formal (T/e) (Y); formel (Fra.) (10, (11, 19); indicative mood (İng.) (2)
11, 17, 19); morfolojik (T/e) (Y) bildirme tümcesi Aussagesatz (Alm.) (11, 19);
biçimsel çatı formal voice (İng.) (5) declarative sentence (İng.) (2, 7, 11, 19);
biçimsel dilbilgisi formal grammar (İng.) (2, deklarativer Satz (Alm.) (11, 19); haber

186
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

cümlesi (T/e) (11); phrase assertive (Fra.) (11); bilge-insansı homo sapiens (İng.) (16)
phrase déclarative (Fra.) (11, 19); phrase bilgi Information (Alm.) (10, 11, 19); ıttıla (T/e)
énonciative (Fra.) (11, 19); sentence of (1); information (Fra.) (10, 11, 17, 19);
statement (İng.) (11, 19) information (İng.) (2, 10, 11, 12, 19);
bildirme yeryüzü enlem arz (T/e) (1) knowledge (İng.) (2, 4, 7); malumat (T/e) (1,
bildirmek arz etmek (T/e) (1); beyan etmek 11); marifet (T/e) (1); vukuf (T/e) (1)
(T/e) (1); deklare etmek (T/e) (1); lütfetmek bilgi aktarımı information transfer (İng.) (7)
(T/e) (1); tebliğ etmek (T/e) (1) bilgi alan elicitation (İng.) (12)
bildirmen muhabir (T/e) (1) bilgi alma eliciting (İng.) (12)
bildirsel informative (İng.) (16) bilgi birimi chunk of information (İng.) (12);
bile hâlâ (T/e) (1); hatta (T/e) (1) recall cluster (İng.) (12)
bile bile bililtizam (T/e) (1); iltizami (T/e) (1); bilgi birimlerine ayırma division into tone
kasıtlı (T/e) (1); kasten (T/e) (1); kasti (T/e) (1); groups (İng.) (13)
mahsus (T/e) (1); taammüden (T/e) (1) bilgi boşluğu information gap (İng.) (4, 7, Y)
bile bile yapılan iltizami (T/e) (1) bilgi dağılımı information distribution (İng.)
bile isteye iltizami (T/e) (1) (13); information structure (İng.) (12)
bilen aşina (T/e) (1) bilgi düzeni order of informativity (İng.) (2)
bilerek ve isteyerek bililtizam (T/e) (1) bilgi edinmek seeking factual information
bileşen component (İng.) (2, 8, 11, 19); (İng.) (12)
componente (İta.) (8); composant (Fra.) (8, 11, bilgi eksiltme information filtering (İng.) (5)
17, 19); composante (Fra.) (11, 17, 19); bilgi iletim kuramı (bilgi-iletim kuramı)
Komponente (Alm.) (11, 19) information theory (İng.) (2, 7, 16)
bileşen çözümlemesi analyse bilgi işlemleme information processing (İng.)
componentielle (Fra.) (19); componential (7)
analysis (İng.) (2, 7, 19); bilgi kartı flashcard (İng.) (7)
Komponentenanalyse (Alm.) (19) bilgi kuramı epistemology (İng.) (2);
bileşik composé (Fra.) (8, 17); mürekkep (T/e) epistemoloji (T/e) (1)
(1) bilgi odağı information focus (İng.) (13)
bileşik sözcük composé (Fra.) (11, 19); bilgi veren informant (İng.) (2)
compound (İng.) (11, 19); compound word bilgi verici informatif (Fra.) (9)
(İng.) (11, 19); Kompositum (Alm.) (11, 19); mot bilgi verme inform (İng.) (12)
composé (Fra.) (11, 17, 19); mürekkep kelime bilgi vermek imparting factual information
(İng.) (12)
(T/e) (11); zusammengesetztes Wort (Alm.)
(11, 19) bilgi yapısı information structure (İng.) (13)
bileşik sözcük vurgusu compound rule (İng.) bilgi yitimi entrophy (İng.) (2)
(13) bilgi yükü information load (İng.) (13)
bileşik ton compound tone (İng.) (13) bilgi-birim piece of information (İng.) (16)
bileşik tümce compound sentence (İng.) (11, bilgicilik sofizm (T/e) (1)
19); mürekkep cümle (T/e) (11); phrase bilgiç ukala (T/e) (1)
composée (Fra.) (11, 19); sentence compound bilgileme information distribution (İng.) (5)
(İng.) (2); zusammengesetzter Satz (Alm.) (11, bilgilendiricilik informativity (İng.) (12)
19) bilgileyen informateur (Fra.) (9)
bileşik zaman compound tense (İng.) (11, 19); bilgili agâh (T/e) (1); kafalı (T/e) (1)
mürekkep siyga (T/e) (11); temps composé bilgilik ansiklopedi (T/e) (1)
(Fra.) (11); zusammengesetztes Tempus bilgilikçi ansiklopedist (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19) bilgiliksel ansiklopedik (T/e) (1)
bileşim composition (Fra.) (8, 17); kombinezon bilginler ulema (T/e) (1)
(T/e) (1); terkip (T/e) (1) bilgisayar kompüter (T/e) (1)
bileşke dilbilimi parametric linguistics (İng.) bilgisayar bilimi computer science (İng.) (2)
(2) bilgisayar çeviri / makineli çeviri
bileştirici component (İng.) (10); composant mechanical translation (İng.) (2)
(Fra.) (10); Komponente (Alm.) (10) bilgisayar çevirisi automatic translation (İng.)
bileştirme composition (Fra.) (10, 11, 17, 19); (11); maschinelle (Sprach-) Übersetzung
composition (İng.) (19); composition (İng.) (2, (Alm.) (11); mechanical translation (İng.) (11);
10, 11); Zusammensetzung (Alm.) (10, 11, 19) traduction automatique (Fra.) (11)
bileştirmek terkip etmek (T/e) (1) bilgisayar destekli dil öğrenimi CALL (İng.) (7)
bilge hakim (T/e) (1) bilgisayar destekli öğretim computer

187
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

assisted instruction (İng.) (2); computer bilinemezcilik agnostisizm (T/e) (1); laedriye
assisted language instruction (İng.) (7); (T/e) (1)
computer-assisted instruction (İng.) (12) bilinen given (İng.) (2); given information (İng.)
bilgisayar destekli sınav CALT (İng.) (4); (5); malum (T/e) (1); maruf (T/e) (1); old
computer-assisted language testing (İng.) (4) information (İng.) (5)
bilgisayar dilbilimi computational linguistics bilinim unintentional transmission (İng.) (16)
(İng.) (2) bilinmeyen meçhul (T/e) (1)
bilgisayar odaklı dil sınavı CBT (İng.) (4); bilinti code (İng.) (16)
computer-based language testing (İng.) (4) bilirkişi ehlihibre (T/e) (1); ehlivukuf (T/e) (1);
bilgisayar ortamlı sınama adaptive testing eksper (T/e) (1)
(İng.) (4); tailored test (İng.) (4) bilisel cognitif (Fra.) (17)
bilgisayar uyarlamalı sınav CAT (İng.) (4); bilisel işlev fonction cognitive (Fra.) (17);
computer adaptive test (İng.) (4) fonction conative (Fra.) (8)
bilgisayarlı çeviri machine translation (İng.) biliş ahbap (T/e) (1); aşina (T/e) (1)
(7) biliş bilimi cognitive science (İng.) (7)
bilgisayarlı dilbilim computational linguistics bilişsel cognitif (Fra.) (9); cognition (İng.) (7);
(İng.) (7)
cognitive (İng.) (2)
bilgisayım enformatik (T/e) (1) bilişsel alan kuramı cognitive field theory
bilgisel informational (İng.) (5) (İng.) (12)
bilgisel süzgeç information filter (İng.) (5) bilişsel anlam cognitive meaning (İng.) (7)
bilgisellik informativity (İng.) (2) bilişsel biçem cognitive style (İng.) (7)
bilgisellik işlevi informative function (İng.) (7) bilişsel değişken cognitive variable (İng.) (7)
bilgisiz bihaber (T/e) (1); cahil (T/e) (1); kafasız bilişsel dil öğrenme cognitive code learning
(T/e) (1) (İng.) (3)
bilgisizler cühela (T/e) (1) bilişsel düzenek yaklaşımı cognitive code
bilgisizlik cahillik (T/e) (1); cehalet (T/e) (1) approach (İng.) (7)
bili vukuf (T/e) (1) bilişsel eylem faire cognitif (Fra.) (9)
bilim ilim (T/e) (1) bilişsel gelişme cognitive development (İng.)
bilim dili langage scientifique (Fra.) (11, 19); (7)
langue scientifique (Fra.) (11); scientific bilişsel harita schema map (İng.) (12)
language (İng.) (2, 11, 19); Sprache der bilişsel işlem cognitive process (İng.) (7)
Wissenschaft (Alm.) (11) bilişsel işlev cognitive function (İng.) (2)
bilim dili Wissenschaftssprache (Alm.) (19); bilişsel ruhbilim cognitive psychology (İng.)
English for science and technology (İng.) (7); (7)
EST (English for Science and Technology) bilişsel strateji cognitive strategy (İng.) (7)
(İng.) (7); EST (English for Science and bilişsel yaklaşım cognitive approach (İng.) (7)
TechnologY) (İng.) (7) bilişsel yöntem cognitive method (İng.) (7)
bilimdışı gayri ilmi (T/e) (1) bilme ıttıla (T/e) (1)
bilimkurgu saynsfikşın (T/e) (1); science- bilmece muamma (T/e) (1); riddle (İng.) (5)
fiction (T/e) (1) bilmeyerek kazaen (T/e) (1); kazara (T/e) (1)
bilimler ulum (T/e) (1) bilmezlenme tecahül (T/e) (1)
bilimsel ilmi (T/e) (1) bilmezlik cehalet (T/e) (1)
bilimsel sunuşma sempozyum (T/e) (1) bim piece of information (İng.) (16)
bilinç Bewusstsein (Alm.) (18); conscience (İng.) bindirim zam (T/e) (1)
(18); şuur (T/e) (1) bindirimli zamlı (T/e) (1)
bilinç akımı tekniği courant de conscience bindirmecilik fascism (İng.) (16)
(Fra.) (9) binici şehsuvar (T/e) (1)
bilinç yükseltme consciousness raising (İng.) binişik yaklaşım cyclical approach (İng.) (3)
(7) bir yek (T/e) (1)
bilinçaltı tahteşşuur (T/e) (1) bir adlı yüklem one place predicate (İng.) (2)
bilinçli şuurlu (T/e) (1) bir amaca yönelik maksatlı (T/e) (1)
bilinçli bilgi conscious knowledge (İng.) (7) bir an süren görünüş aspect instantané (Fra.)
bilinçlilik farkındalık (T/e) (Y) (9)
bilinçsiz şuursuz (T/e) (1) bir dilli unilingual (İng.) (Y)
bilinçsiz bilgi unconscious knowledge (İng.) bir dillilik unilingualism (İng.) (Y)
(7) bir ekinli unicultural (İng.) (Y)
bilinemezci agnostik (T/e) (1) bir ekinlilik uniculturalism (İng.) (Y)

188
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

bir ölçüde nispeten (T/e) (1) birikme teraküm (T/e) (1)


bir tür Japon yazısı hıragana (İng.) (2) birikmiş müterakim (T/e) (1)
bir yana bırakmak sarfınazar etmek (T/e) (1) biriktirici rezervuar (T/e) (1)
birbiri yekdiğeri (T/e) (1) biriktirme tasarruf (T/e) (1)
birbiri ardından müteselsil (T/e) (1); peşpeşe biriktirmek depo etmek (T/e) (1); tasarruf
(T/e) (1) etmek (T/e) (1)
birbirini karşılıklı olarak varsayar canonique biril dönüşlü mono-reflexive (İng.) (5)
(Fra.) (9) birim Einheit (Alm.) (10, 11, 19); unit (İng.) (2, 4,
birbirini tutmaz rabıtasız (T/e) (1) 10, 11, 12, 19); unité (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19);
birçok müteaddit (T/e) (1) ünite (T/e) (1)
birden ani (T/e) (1); derhal (T/e) (1); yekten (T/e) birim anlam episemem (İng.) (2)
(1)
birim kredi dizgesi unit credit system (İng.)
birdenbire fücceten (T/e) (1); yekten (T/e) (1) (7)
bireşim sentez (T/e) (1); Synthese (Alm.) (19); birimcil phememe (İng.) (2)
synthèse (Fra.) (9); synthesis (İng.) (2, 19) birim-kredi sistemi unit credit system (İng.)
bireşimli sentetik (T/e) (1); synthetic (İng.) (19); (4)
synthetisch (Alm.) (19) birimsel modular (İng.) (2)
bireşimli dil langue synthétique (Fra.) (17) birimses phoneme (İng.) (16)
bireşimli diller langues synthétiques (Fra.) birim-üstü özellikler supra-segmentals (İng.)
(11, 19); synthetic languages (İng.) (7, 11, 19); (16)
synthetische Sprachen (Alm.) (11, 19) birinci ekstra (T/e) (1); proto- (T/e) (1)
bireşimsel synthetic (İng.) (2) Birinci Düzey İngilizce Yeterlik Belgesi FCE
bireşimsel yaklaşım synthetic approach (İng.) (İng.) (4); First Certificate in English (İng.) (4)
(7) birinci eklemleme erste Gliederung (Alm.) (11,
bireştirme synthesis (İng.) (12) 19); first articulation (İng.) (2, 11); première
birey fert (T/e) (1); individual (İng.) (15) articulation (Fra.) (11)
birey ayırdedilebilirliği person birinci eklemlilik first articulation (İng.) (19);
discriminability (İng.) (4) première articulation (Fra.) (8, 17, 19)
birey dil tarihçesi ontogeny (İng.) (2) birinci eyleyen prime actant (Fra.) (8)
birey()dil idiolect (İng.) (2, 7) birinci kişi first person (İng.) (2)
bireyci individüalist (T/e) (1) birincil asli (T/e) (1); immediate (İng.) (2)
bireycilik ferdiyetçilik (T/e) (1); individüalizm birincil bileşik sözcük solid compound (İng.)
(T/e) (1) (2)
bireyler efrat (T/e) (1) birincil iyelik first possessive (İng.) (2)
bireysel ferdi (T/e) (1); individüel (T/e) (1) birincil kurucu immediate constituent (İng.)
bireysel değerlendirme self assessment (İng.) (2)
(4) birincil sıfat inordinated adjective (İng.) (2)
bireysel değişke free variant (İng.) (11, 19); birincil vurgu heavy stress (İng.) (2); primary
freie Variante (Alm.) (11); Individuenvariable accent (İng.) (2)
(Alm.) (19); individual variant (İng.) (2, 19); birine bir iş yaptırmak getting things done
individuelle Variante (Alm.) (11, 19); variante (İng.) (12); suasion (İng.) (12)
individuelle (Fra.) (8, 11, 17, 19) birinin adamı olmak intisap etmek (T/e) (1)
bireysel dil Idiolekt (Alm.) (19); idiolect (İng.) birlenme Synäresis (Alm.) (19); synérèse (Fra.)
(19); idiolecte (Fra.) (19) (11); syneresis (İng.) (2, 11, 19)
bireysel sınav individual test (İng.) (4) birleşik compound (İng.) (2); federal (T/e) (1);
bireysel yönelimli öğretim individually müttehit (T/e) (1)
guided education (İng.) (14) birleşik ad compound noun (İng.) (2)
bireyselleşme individualisation (İng.) (7) birleşik edinç varsayımı unitary competence
bireyselleşmiş öğretim individualized hypothesis (İng.) (4)
instruction (İng.) (7) birleşik sözcük compound word (İng.) (7)
bireyselleştirilmiş individualised (İng.) (12) birleşik tümce compound sentence (İng.) (2,
bireyselleştirilmiş öğretim individualized 7)
teaching (İng.) (3) Birleşik Yaklaşım Integrated Approach (İng.)
biricik yegâne (T/e) (1) (12)
biriki rezerv (T/e) (1) birleşim combinaison (Fra.) (8, 9, 10, 11, 17,
birikim accretion (İng.) (2) 19); combination (İng.) (2, 8, 10, 11, 19);
birikimlik hazne (T/e) (1); tank (T/e) (1) composition (İng.) (2); Kombination (Alm.) (10,
11, 19)

189
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

birleşim değeri valence (Fra.) (8, 11, 19); bitirme ikmal (T/e) (1); rejet (Fra.) (9)
valence (İng.) (2, 11, 19); Valenz (Alm.) (11, 19); bitirme (okulu) mezuniyet (T/e) (1)
Wertigkeit (Alm.) (11, 19) bitirme araştırması tez (T/e) (1)
birleşim ilişkileri combinatorial relations bitirme belgesi sertifika (T/e) (1)
(İng.) (2) bitirme sınavı exit test (İng.) (4)
birleşimli biçim sandhi (İng.) (2) bitirmek hatmetmek (T/e) (1); ikmal etmek
birleşimsel değişke combinatory variant (T/e) (1); tekmil etmek (T/e) (1)
(İng.) (11, 19); combinatory variants (İng.) (2); bitirmek (okulu) mezun olmak (T/e) (1)
kombinatorische Variante (Alm.) (11, 19); bitirmelik sertifika (T/e) (1)
variante combinatoire (Fra.) (8, 11, 17, 19) bitirmiş mezun (T/e) (1)
birleşke kooperatif (T/e) (1) bitiş finiş (T/e) (1)
birleşkebilim synthematics (İng.) (19); bitişik contagious (İng.) (2)
Synthematik (Alm.) (19); synthématique (Fra.) bitişik ad niteleyeni adnominal (İng.) (2)
(17) bitişik kurucu immediate constituent (İng.)
birleşkebirim Synthem (Alm.) (19); syntheme (12)
(İng.) (19); synthème (Fra.) (11, 17) bitişik sözce adjacency pair (İng.) (7, 15)
birleşkeci kooperatifçi (T/e) (1) bitişiklik contiguïté (Fra.) (8)
birleşkecilik kooperatifçilik (T/e) (1) bitişiklik bağıntısı rapport de contiguité (Fra.)
birleşme ittihat (T/e) (1) (17)
birleşmek ittifak etmek (T/e) (1); ittihat etmek bitişim Agglutination (Alm.) (11, 19);
(T/e) (1) agglutination (Fra.) (11, 17, 19); agglutination
birleştirim combinaison (Fra.) (17, 8) (İng.) (11, 19); contagion (İng.) (2)
birleştirme combinazione (İta.) (8); bitişimli agglutinative (İng.) (8)
conjonction (Fra.) (11, 19); conjunction (İng.) bitişimli dil bağlantılı dil (T/s) (17); langue
(11, 19); Konjunktion (Alm.) (11, 19); tevhit agglutinante (Fra.) (17)
(T/e) (1) bitişimli diller agglutinating languages (İng.)
birleştirmeli yazım ligature (İng.) (2) (10, 11, 19); agglutinative languages (İng.)
birlik cohesion (İng.) (12); federasyon (T/e) (1); (10, 11, 19); agglutinierende Sprachen (Alm.)
iştirak (T/e) (1); ittihat (T/e) (1); ünite (T/e) (1); (10, 11, 19); anfügende Sprachen (Alm.) (10,
vahdet (T/e) (1) 11, 19); anleimende Sprachen (Alm.) (10, 11,
birlik adı union language (İng.) (2) 19); iltisaki limanlar (T/e) (11); langues
birlik kurmak ittihat etmek (T/e) (1) agglutinantes (Fra.) (10, 11, 19)
birlikte beraber (T/e) (1); con- (T/e) (1); kon- bitişke conjoint (Fra.) (19); conjunct (İng.) (19);
(T/e) (1); sim- (T/e) (1); sin (T/e) (1); sym- (T/e) (1); Konjunkt (Alm.) (19)
syn- (T/e) (1) bitişken iltisaki (T/e) (1); langues
birlikte bulunmak collocate (İng.) (2) agglutinantes (Fra.) (19)
birlikte görü vision avec (Fra.) (9) bitişken diller agglutinating languages (İng.)
birlikte kullanım collocation (İng.) (12, 13) (19); agglutinative languages (İng.) (19);
birliktelik beraberlik (T/e) (1); collocation (İng.) agglutinierende Sprachen (Alm.) (19);
(2, 7); cooccurrence (Fra.) (11, 19); anfügende Sprachen (Alm.) (19); anleimende
cooccurrence (İng.) (11, 19); Kookkurrenz Sprachen (Alm.) (19)
(Alm.) (11)
bitişme Agglutination (Alm.) (11, 19);
birliktelik durumu comitatif (Fra.) (11, 19);
agglutination (Fra.) (11, 19); agglutination
comitative (İng.) (11, 19); Komitativus (Alm.) (İng.) (11, 19); iltisak (T/e) (1)
(11, 19)
bitiştirme adjunction (İng.) (2)
birlikteş federe (T/e) (1)
bitki nebat (T/e) (1)
birörneklik tecanüs (T/e) (1)
bitkibilim botanik (T/e) (1)
birtakım bazı (T/e) (1)
bitkin bitap (T/e) (1)
bitek mümbit (T/e) (1)
bitkin düşmek helak olmak (T/e) (1)
biteviye muttasıl (T/e) (1)
bitkisel nebati (T/e) (1)
bitim ending (İng.) (2, 11, 19); Endung (Alm.)
bitme finiş (T/e) (1)
(11, 19); hitam (T/e) (1); lahika (T/e) (11);
bitmemişlik görünüşü aspect imperfectif
terminaison (Fra.) (11); terminasion (Fra.) (17)
(Fra.) (11, 19); aspect inaccompli (Fra.) (9, 11,
bitim zinciri terminal string (İng.) (8)
19); aspect non-accompli (Fra.) (9, 11, 19);
bitimli finite (İng.) (13)
atelic aspect (İng.) (2, 11, 19); imperfect
bitimsiz non-finite (İng.) (13)
aspect (İng.) (11, 19); imperfective aspect
bitirici frame (İng.) (12)
(İng.) (2, 11, 19); imperfektive Aktionsart

190
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

(Alm.) (11, 19) position (İng.) (11, 19); empty slot (İng.) (11,
bitmeye yönelik görünüş aspect terminatif 19); Leerstelle (Alm.) (11, 19)
(Fra.) (9) boş biçimbirim zero morph (İng.) (2)
bitmiş terminated (İng.) (8) boş biçimbirimcik empty morph (İng.) (2)
bitmiş görünüş aspect accompli (Fra.) (9); boş inanç hurafe (T/e) (1)
aspect perfectif (Fra.) (9) boş sözcük empty word (İng.) (2); mot vide
bitmiş sınav Final form (İng.) (4) (Fra.) (8)
bitmişlik perfect (İng.) (7) boş yere tüketmek heba etmek (T/e) (1)
bitmişlik görünüşü complete aspect (İng.) (2, boşa gitmek heba olmak (T/e) (1); heder
11, 19); perfect aspect (İng.) (11, 19); olmak (T/e) (1)
perfective aspect (İng.) (2, 7, 11, 19); boşalma deşarj (T/e) (1)
perfektive Aktionsart (Alm.) (11, 19); telic boşalma (akü) deşarj (T/e) (1)
aspect (İng.) (2, 11, 19); aspect accompli (Fra.) boşalmak deşarj olmak (T/e) (1)
(11, 19); aspect perfectif (Fra.) (11, 19) boşalmak (akü) deşarj olmak (T/e) (1)
bitmişlik görünüşü aspect parfait (Fra.) (11, boşaltıcı vidanjör (T/e) (1)
19) boşaltma tahliye (T/e) (1)
bitmişlik zamanı perfect tense (İng.) (2) boşaltmak tahliye etmek (T/e) (1)
biyo-dilbilim biolinguistics (İng.) (2) boşama talak (T/e) (1)
Bloom sınıflaması Bloom’s taxonomy (İng.) (7) boşanma talak (T/e) (1)
Bloomfield‘ci Bloomfieldian (İng.) (2) boşbirim ceneme (İng.) (2, 11, 19); cénème
boğa güreşçisi matador (T/e) (1); toreador (T/e) (Fra.) (8, 11, 19); Kenem (Alm.) (11, 19)
(1)
boşbirim bilgisi cenematics (İng.) (2)
boğaz yangısı anjin (T/e) (1)
boşlama ihmal (T/e) (1)
boğazlak guatr (T/e) (1)
boşluk cavity (İng.) (2); gap (İng.) (12)
boğazsıl Guttural (Alm.) (11, 19); guttural (Fra.)
boşluk doldurma gap-filling (İng.) (4)
(11, 19); guttural (İng.) (2, 11, 19); Pharyngal
boşuna beyhude (T/e) (1); nafile (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); pharyngale (Fra.) (11, 19);
boşyere beyhude (T/e) (1)
pharyngeal (İng.) (2, 11, 19)
boy kabile (T/e) (1); kamet (T/e) (1); tul (T/e) (1)
boğazsıllaşma pharyngalisation (Fra.) (19);
boy bos endam (T/e) (1)
Pharyngalisierung (Alm.) (19);
boyam pentür (T/e) (1)
pharyngealisation (İng.) (19)
boyar pentür (T/e) (1)
boğazsıllaştırma pharyngalisation (Fra.) (19);
boylam tul (T/e) (1); tul dairesi (T/e) (1)
Pharyngalisierung (Alm.) (19);
boynu bükük melül (T/e) (1)
pharyngealisation (İng.) (19)
boyun atkısı kaşkol (T/e) (1)
boğmak (bir şeye) gark etmek (T/e) (1)
boyun borcu farz (T/e) (1); vecibe (T/e) (1)
boğuk creaky (İng.) (2); mat (Fra.) (8, 11, 17, 19);
boyun eğer itaatli (T/e) (1)
mellow (İng.) (2, 11, 19); mild (Alm.) (11, 19);
boyun eğme itaat (T/e) (1); teslimiyet (T/e) (1)
non-strident (İng.) (2, 11)
boyun eğmek itaat etmek (T/e) (1)
boğulmak (bir şeye) gark olmak (T/e) (1)
boyun eğmez itaatsiz (T/e) (1)
boğumlama noktası point of articulation
(İng.) (2) boyunbağı kravat (T/e) (1)
bol feyizli (T/e) (1); gümrah (T/e) (1); ibadullah boyunca para- (T/e) (1)
(T/e) (1) boyuncak kolye (T/e) (1)
bol bol fersah fersah (T/e) (1) boyut buut (T/e) (1); trait (İng.) (4)
bolluk bereket (T/e) (1); refah (T/e) (1) boyutlar ebat (T/e) (1)
bomba torpil (T/e) (1) boyutluluk dimensionality (İng.) (4)
bombalama bombardıman (T/e) (1) boz gri (T/e) (1)
borç kapama itfa (T/e) (1) bozgun hezimet (T/e) (1)
borçlanma istikraz (T/e) (1) bozgunluk hezimet (T/e) (1)
borçlar düyan (T/e) (1) bozkır step (T/e) (1)
borçlu medyun (T/e) (1) bozma ihlal (T/e) (1); ilga (T/e) (1); iptal (T/e) (1);
boru yolu payplayn (pipe-line) (T/e) (1); pipe- tahrif (T/e) (1); tahrifat (T/e) (1)
line (payplayn) (T/e) (1) bozmak feshetmek (T/e) (1); halel vermek (T/e)
boş abes (T/e) (1); batıl (T/e) (1); fos (T/e) (1); (1); ihlal etmek (T/e) (1); iptal etmek (T/e) (1);
havai (T/e) (1); münhal (T/e) (1); tenha (T/e) (1); mahvetmek (T/e) (1); nakzetmek (T/e) (1)
zero (İng.) (2) bozucu bleeding (İng.) (2)
boş alan case vide (Fra.) (11, 19); empty bozucu kural bleeding rule (İng.) (2)

191
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

bozucu kural sıralaması bleeding order (İng.) analysis (İng.) (4)


(2) bölünç taksit (T/e) (1)
bozuk broken (İng.) (2); dejenere (T/e) (1); galat bölüngü fraksiyon (T/e) (1)
(T/e) (1) bölüntü hizip (T/e) (1); paragraph (İng.) (2)
bozuk eklemleme dysarthria (İng.) (2) bölüntüler taksimat (T/e) (1)
bozuk konuşma improper speech (İng.) (2) bölüştürme taksim (T/e) (1)
bozuk kullanım malapropism (İng.) (2) bölüştürmek taksim etmek (T/e) (1)
bozuk oluşum malformation (İng.) (2) bön ahmak (T/e) (1)
bozuk sesletim dysphonia (İng.) (2) bönlük ahmaklık (T/e) (1); hamakat (T/e) (1)
bozuk söyleyiş dyslalia (İng.) (2) böylece bu suretle (T/e) (1)
bozuk yapılı ill-formed (İng.) (2) böylelikle bu suretle (T/e) (1)
bozukluk arıza (T/e) (1); defekt (T/e) (1); fesat Broca bölgesi Broca’s area (İng.) (7)
(T/e) (1); illet (T/e) (1) bu arada bu cümleden (olarak) (T/e) (1)
bozulgu hasar (T/e) (1) bu gibi kabil (T/e) (1)
bozulma deformation (İng.) (2) bu nedenle bu cihetle (T/e) (1)
bozulmak deforme olmak (T/e) (1); dejenere bu türlü kabil (T/e) (1)
olmak (T/e) (1); tefessüh etmek (T/e) (1) bucak nahiye (T/e) (1)
bozulmamış bakir (T/e) (1) budun kavim (T/e) (1)
bozulmuş deforme (T/e) (1); dejenere (T/e) (1); budun dilbilimi ethno(-)linguistics (İng.) (12)
münfesih (T/e) (1) budun merkezli ethnocentric (İng.) (7)
bozuşma niza (T/e) (1) budun yöntembilim ethnomethodology (İng.)
böcek haşere (T/e) (1) (3)
böcekler haşerat (T/e) (1) budunbetim ethnography (İng.) (15)
böle cüz (T/e) (1); fasikül (T/e) (1) budunbetimci etnograf (T/e) (1)
bölecik parça (T/e) (1) budunbetimsel dilbilim ethnographic
bölek klik (T/e) (1) linguistics (İng.) (2)
bölekçi klikçi (T/e) (1) budunbilgisi ethnography (İng.) (12)
bölekleşmek klikleşmek (T/e) (1) budunbilim ethnology (İng.) (15); etnoloji (T/e)
bölge havza (T/e) (1); mıntıka (T/e) (1); nahiye (1)
(T/e) (1); taraf (T/e) (1) budunbilimci etnolog (T/e) (1)
bölge ağzı local dialect (İng.) (2) budundilbilim ethno(-)linguistics (İng.) (2, 11,
bölge dili regional language (İng.) (7) 15, 19); Ethnolinguistik (Alm.) (11, 19);
bölgesel mevzii (T/e) (1) ethnolinguistique (Fra.) (11, 17, 19)
bölgesel bağımsızlık local independence budunsal etnik (T/e) (1); kavmi (T/e) (1)
(İng.) (4) budunyöntembilimi ethnomethodology (İng.)
bölgesel lehçe regional dialect (İng.) (7) (7)
bölme kompartıman (T/e) (1); taksim (T/e) (1) bugün halen (T/e) (1)
bölmek taksim etmek (T/e) (1) bugünkü durumda halihazırda (T/e) (1)
bölmeleme chunking (İng.) (3) buğdayrengi esmer (T/e) (1)
bölü taksim (T/e) (1) buğu buhar (T/e) (1)
bölük zümre (T/e) (1) buğulaşmak tebahhur etmek (T/e) (1)
bölüm acte (Fra.) (9); bap (T/e) (1); departman bukuk guatr (T/e) (1)
(T/e) (1); fasıl (T/e) (1); kısım (T/e) (1); parte (İta.) bulan baliğ (T/e) (1); kâşif (T/e) (1)
(8); parti (T/e) (1); pasaj (T/e) (1); reyon (T/e) (1); bulanık vague (İng.) (2)
seksiyon (T/e) (1); sektör (T/e) (1); şube (T/e) (1); bularak öğrenme discovery learning (İng.)
taraf (T/e) (1) (12)
bölüm bölüm peyderpey (T/e) (1) bulaşıcı sâri (T/e) (1)
bölümce paragraf (T/e) (1); paragraph (İng.) (7) bulaşım (sayrılık) enfeksiyon (T/e) (1)
bölümleme chunking (İng.) (7); partizione (İta.) bulaşma blend (İng.) (19); contamination (Fra.)
(8); Segmentation (Alm.) (10); segmentation (11, 19); contamination (İng.) (11, 19);
(Fra.) (10, 11, 17, 19); segmentation (İng.) (2, Kontamination (Alm.) (11, 19); sirayet (T/e) (1)
10, 11, 19); Segmentierung (Alm.) (11, 19); bulaşma (sayrılık) enfeksiyon (T/e) (1)
tasnif (T/e) (1) bulaşmak sirayet etmek (T/e) (1)
bölümlemek tasnif etmek (T/e) (1) bulgu araz (T/e) (1); keşif (T/e) (1)
bölümler aksam (T/e) (1) bulgulama heuristics (İng.) (12, Y)
bölümsel kısmi (T/e) (1) bulgulama işlemi discovery procedure (İng.)
bölümsel sonuç çözümlemesi part-score (2)

192
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

bulgulayıcı işlem heuristics (İng.) (3) (19); imperative sentence (İng.) (11, 19);
bulgulayıcı sınav diagnostic tests (İng.) (7) imperativer Satz (Alm.) (11); phrase
bulma icat (T/e) (1) impérative (Fra.) (11, 19)
bulmaca ilkesi jigsaw principle (İng.) (7) buyrumlu iradi (T/e) (1)
bulmak icat etmek (T/e) (1); keşfetmek (T/e) (1) buyrumsal injonctif (Fra.) (9)
bulucu detektör (T/e) (1) buyrut gen (T/e) (1)
bulucuk espri (T/e) (1); nükte (T/e) (1) buyurgan despot (T/e) (1); diktatör (T/e) (1)
bulucukçu nüktedan (T/e) (1) buyurganlık diktatörlük (T/e) (1)
bulunak adres (T/e) (1) buyurma command (İng.) (2); dikta (T/e) (1);
bulunan mevcut (T/e) (1) impératif (Fra.) (9); teşrif (T/e) (1)
bulunma ayrıcalığı privilege of occurrence buyurma edimi acte prédictif (Fra.) (9)
(İng.) (2) buyurmak emretmek (T/e) (1); teşrif etmek
bulunmama gıyap (T/e) (1) (T/e) (1)
bulunmayan gaip (T/e) (1) buyurucu amir (T/e) (1); instructif (Fra.) (9)
bulunmayış gaybubet (T/e) (1) buzçözer defroster (T/e) (1)
bulunmaz (Yun. önek) dis- (T/e) (1); dys- (T/e) buzdağı aysberk (T/e) (1)
(1) buzul cümudiye (T/e) (1)
buluş keşif (T/e) (1) büğet baraj (T/e) (1)
buluşbelgesi patent (T/e) (1) büklüm bukle (T/e) (1)
buluşma randevu (T/e) (1) bükülgen insirafi (T/e) (1)
buluşturucu randevucu (T/e) (1) büküm accidence (İng.) (2); flection (İng.) (2);
buluşturuculuk randevuculuk (T/e) (1) flexion (İng.) (2); inflection (İng.) (2)
buluşum randevu (T/e) (1) büküm eki flexional ending (İng.) (2)
buluşumevi randevuevi (T/e) (1) bükümlü inflexible (İng.) (2)
bulutsu nebülöz (T/e) (1) bükümlü dil flexional language (İng.) (2);
bunaklık ateh (T/e) (1) inflected language (İng.) (2); nexus index
bunalım buhran (T/e) (1); kriz (T/e) (1) (İng.) (2)
bunalmak hafakanlar basmak (T/e) (1) bükümlülük accidentalness (İng.) (2)
bunama ateh (T/e) (1) bükün accidence (İng.) (11, 19); Beugung (Alm.)
bunamak ateh getirmek (T/e) (1) (10, 11); flection (İng.) (11, 19); Flexion (Alm.)
bundan dolayı binaenaleyh (T/e) (1) (11, 19); flexion (Fra.) (10, 11, 17, 19); flexion
bundan sonra bilahara (T/e) (1) (İng.) (10); Formenlehre (Alm.) (10, 11);
bunların arasında bu cümleden (olarak) (T/e) inflexion (İng.) (11, 19); insiraf (T/e) (11)
(1) bükünlü inflective (İng.) (8)
bunluk (sayrılıkta) buhran (T/e) (1) bükünlü dil langue flexionnelle (Fra.) (17)
bununla birlikte mamafih (T/e) (1) bükünlü diller flektierende Sprachen (Alm.)
burgaç girdap (T/e) (1) (10, 11, 19); flexional languages (İng.) (11, 19);
burmaç tirbuşon (T/e) (1) inflected languages (İng.) (10); inflexional
burnu büyük gururlu (T/e) (1); mağrur (T/e) (1) languages (İng.) (11, 19); langues
burun boşluğu nasal cavity (İng.) (2) flexionnelles (Fra.) (10, 11, 19); tasrifi lisanlar
burun büyüklüğü gurur (T/e) (1) (T/e) (11)
burunsuluk yitimi denasalisation (İng.) (2) bürgü şal (T/e) (1)
buyruk directif (Fra.) (9); emir (T/e) (1); ferman bürlesk burlesque (Fra.) (9)
(T/e) (1) bürüme istila (T/e) (1)
buyrukçuluk dictatorship (İng.) (16) bürümek istila etmek (T/e) (1)
buyrultusal arbitraire (Fra.) (11, 17, 19); bürün Prosodie (Alm.) (10, 11, 19); prosodie
arbiträr (Alm.) (11, 19); arbitrary (İng.) (11, 19); (Fra.) (11, 17, 19); prosody (İng.) (2, 7, 10, 11,
keyfi (T/e) (11) 13, 19); prozodi (T/e) (11); suprasegment (İng.)
buyrultusallık arbitraire (Fra.) (11, 17, 19); (13)
arbitrariness (İng.) (11, 19); Arbitrarität (Alm.) bürün özellikleri superfix (İng.) (2)
(11, 19); keyfilik (T/e) (11) bürünbilgisi prosodie (Fra.) (9)
buyrum imperative (İng.) (7); irade (T/e) (1) bürünbilim Prosodie (Alm.) (10, 11, 19);
buyrum kipi emir siygası (T/e) (11); Imperativ prosodie (Fra.) (10, 11, 17, 19); prosody (İng.)
(Alm.) (11, 19); impératif (Fra.) (8, 11, 17, 19); (2, 10, 11, 19)
imperative (İng.) (2, 11, 19) bürünbilim(sel) prosodèmatique (Fra.) (19)
buyrum tümcesi Befehlssatz (Alm.) (11, 19); bürünbilimsel prosodic (İng.) (19); prosodique
emir cümlesi (T/e) (11); Imperativsatz (Alm.) (Fra.) (19); prosodisch (Alm.) (19)

193
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

bürünbirim prosedeme (İng.) (2); Prosodem bütünleyici dağılım complementary


(Alm.) (10, 11, 19); prosodèmatique (Fra.) (10, distribution (İng.) (2, 11, 13, 16, 19);
11, 17); prosodeme (İng.) (10, 11, 13, 19); distribution complémentaire (Fra.) (11, 19);
prosodème (Fra.) (10, 11, 17, 19); komplementäre Distribution (Alm.) (11, 19)
suprasegmental phoneme (İng.) (13); unité bütünleyici güdülenme integrative
prosodique (Fra.) (8) motivation (İng.) (7)
bürünbirimcik mora (İng.) (2) bütünleyicilik complementarity (İng.) (2)
büründışı birim phonematic unit (İng.) (2) bütünlük külliyet (T/e) (1)
bürünsel prosodic (İng.) (10, 11, 19); bütünlükçü sınav integrative test (İng.) (4)
prosodique (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); bütünsel değerlendirme holistic assessment
prosodisch (Alm.) (10, 11, 19) (İng.) (4)
bürünsel çözümleme prosodic analysis (İng.) bütünsel notlandırma holistic scoring (İng.) (4)
(2) bütünsel öğrenme global learning (İng.) (7);
bürünsel özellik prosodic feature (İng.) (7) holistic learning (İng.) (7)
bürünsel özellikler prosodic features (İng.) büyü efsun (T/e) (1); füsun (T/e) (1); sihir (T/e) (1)
(13) büyü dili glossolalia (İng.) (2)
bürünsel sesdizimi prosodic phonology (İng.) büyücü sihirbaz (T/e) (1)
(13) büyücülük sihirbazlık (T/e) (1)
bürünsel yerdeşlik isotopie prosodique (Fra.) büyük muazzam (T/e) (1)
(9)
büyük (harf) majüskül (T/e) (1)
büsbütün kâmilen (T/e) (1); serapa (T/e) (1); sırf
büyük acı kahır (T/e) (1)
(T/e) (1); tamamen (T/e) (1)
büyük göstermek izam etmek (T/e) (1)
bütün bilcümle (T/e) (1); bilumum (T/e) (1); cemi
büyük harf capital letter (İng.) (2)
(T/e) (1); cümle (T/e) (1); kül (T/e) (1); pan- (T/e)
büyük ölçekli beceri macro-skill (İng.) (4)
(1); pant- (T/e) (1); panto- (T/e) (1); tam (T/e) (1);
büyük ölçekli dilbilim macrolinguistics (İng.)
tamam (T/e) (1); tekmil (T/e) (1); topyekûn (T/e) (7)
(1); umum (T/e) (1) büyük ölçekli yapı macro structure (İng.) (7);
bütünce corpus (Fra.) (9, 10, 11, 17, 19); corpus macrostructure (İng.) (2)
(İng.) (2, 8, 10, 11, 19); Korpus (Alm.) (10, 11, 19) büyük ünlü uyumu backness harmony (İng.)
bütünce dilbilimi corpus linguistics (İng.) (7) (13); büyük ahenk kaidesi (T/e) (11);
bütüncü öğrenme global learning (İng.) (3) harmonie palatale (Fra.) (19); palatal
bütüncü yaklaşım holistic approach (İng.) (7) harmony (İng.) (11, 19); Palatalharmonie
bütüncül integrated (İng.) (2); totaliter (T/e) (1) (Alm.) (11, 19); umumi ahenk kanunu (T/e) (11)
bütüncül düzen schema (İng.) (2) büyük ünlü uyumu harmonie vocalique (Fra.)
Bütüncül Fiziksel Tepki yöntemi Total (11)
Physical Response (İng.) (3, 7) büyük yapı macrostructure (Fra.) (9)
bütüncül sözcük whole word method (İng.) (7) büyükelçi sefir (T/e) (1)
bütüncül yaklaşım integrated approach (İng.) büyükelçi (kadın) sefire (T/e) (1)
(7) büyükelçi eşi sefire (T/e) (1)
bütünleme ikmal (T/e) (1) büyükelçilik sefaret (T/e) (1); sefarethane (T/e)
bütünleme sınavı ikmal imtihanı (T/e) (1) (1)
bütünlemek ikmal etmek (T/e) (1) büyüklenen kibirli (T/e) (1)
bütünlemeye kalmak ikmale kalmak (T/e) (1) büyüklenme gurur (T/e) (1); kibir (T/e) (1)
bütünleşik beceri öğretimi teaching büyüklenmek kibirlenmek (T/e) (1)
integrated skills (İng.) (7) büyüklenmiş kibirli (T/e) (1)
bütünleşme Integration (Alm.) (11, 19); büyükler erkân (T/e) (1); rical (T/e) (1)
integration (İng.) (11, 19); intégration (Fra.) büyüklük cesamet (T/e) (1)
(11, 19) büyüklük deliliği megalomani (T/e) (1)
bütünleşme amaçlı güdülenme integrative büyüklük delisi megaloman (T/e) (1)
motivation (İng.) (3) büyük-maymun great ape (İng.) (16)
bütünleşmemiş nicht-integriert (Alm.) (19); büyükseme izam (T/e) (1)
non-integrated (İng.) (19); non-intégré (Fra.) büyülemek teshir etmek (T/e) (1)
(19)
büyüleyici füsunkâr (T/e) (1)
bütünleşmiş integrated (İng.) (19); intégré
büyülteç agrandisör (T/e) (1)
(Fra.) (19); integriert (Alm.) (19)
büyülten amplificative (İng.) (2)
bütünleştirici benzeşim coalescent
büyültme agrandisman (T/e) (1)
assimilation (İng.) (2)
büyültme eki augmentative (İng.) (2, 19);
bütünleyici complementary (İng.) (2)

194
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

Vergrösserungssuffix (Alm.) (11, 19) büyültücü amplifier (İng.) (2)


büyültme eki büyültmeli augmentatif (Fra.) büyülü sihirli (T/e) (1)
(11, 19) büyüme nema (T/e) (1)
büyültmek agrandise etmek (T/e) (1) büyüteç pertavsız (T/e) (1)
büyültmeli augmentative (İng.) (11, 19); büyütme izam (T/e) (1)
vergrössernd (Alm.) (11, 19) büyütmek izam etmek (T/e) (1)
büyülttürmek agrandisman yaptırmak (T/e) büyütmelik (kız için) manevi evlat (T/e) (1)
(1)

cansız ad castless noun (İng.) (2); inanimate


noun (İng.) (7)
caymaca anacoluthe (Fra.) (9, 11, 19);
anacoluthon (İng.) (2, 11, 19); Anakoluth (Alm.)
(11, 19)
Cenova Okulu Geneva School (İng.) (2)
ceren gazal (T/e) (1)
cam geçit glass tunnel (İng.) (14) cevher fiil copulative (İng.) (16)
Cambridge Üniversitesi Çocuklar için Chomky‘ci Chomskian (İng.) (2)
İngilizce Sınavı YLE (İng.) (4); Young Chomsky‘ci dilbilim Chomskian linguistics
Learners English (İng.) (4) (İng.) (7)
Cambridge Üniversitesi Yerel Sınav Kurulu cıvıl cıvıl cevval (T/e) (1); şatır (T/e) (1)
UCLES (İng.) (4); University of Cambridge ciltçi mücellit (T/e) (1)
Local Examinations Syndicate (İng.) (4) cinas antanaclase (Fra.) (9)
can kurtarma tahlisiye (T/e) (1) cins gender (İng.) (2, 7, 10, 11, 19); genre (Fra.)
can ve mal kaybı telefat (T/e) (1) (8, 10, 11, 17, 19); Genus (Alm.) (10, 11, 19)
cana yakın munis (T/e) (1) cins ad common noun (İng.) (2)
canayakın sempatik (T/e) (1) cins adı cins ismi (T/e) (11); common noun
cankurtaran (sandal tahlisiye (T/e) (1) (İng.) (8, 11, 19); Gattungsname (Alm.) (11);
cankurtaran (taşıt) ambulans (T/e) (1) gender noun (İng.) (2); ism-i cins (T/e) (11);
canlandırma reanimasyon (T/e) (1) nom commun (Fra.) (11, 19)
canlandırmak ihya etmek (T/e) (1) cins adlaştırma antonomasia (İng.) (2)
canlanma tecessüm (T/e) (1) cinsel cinsi (T/e) (1)
canlanmak tecessüm etmek (T/e) (1) cinsel çekicilik seksapel (T/e) (1)
canlı aktif (T/e) (1); animate (İng.) (2, 11, 12, 19); cinsellik cinsiyet (T/e) (1); seks (T/e) (1)
animé (Fra.) (11, 19); belebt (Alm.) (11, 19); cinslikbilim seksoloji (T/e) (1)
belebtes Genus (Alm.) (11, 19); cevval (T/e) (1); coşku cezbe (T/e) (1); heyecan (T/e) (1)
dinamik (T/e) (1); hareketli (T/e) (1); pitoresk coşku işlevi fonction émotive (Fra.) (8, 17)
(T/e) (1); zinde (T/e) (1) coşkulu müteheyyiç (T/e) (1)
canlı adı animate noun (İng.) (7, 8) coşkun hararetli (T/e) (1)
canlıcılık animizm (T/e) (1) coşkuya kapılmış müteheyyiç (T/e) (1)
canlılık aktivite (T/e) (1); dinamizm (T/e) (1); coşma galeyan (T/e) (1); teheyyüç (T/e) (1)
hayatiyet (T/e) (1) coşturmak galeyana getirmek (T/e) (1); tehyiç
cansız inanimate (İng.) (2, 11, 19); inanimate etmek (T/e) (1)
(gender) (İng.) (11, 19); inanimé (Fra.) (11, 19); coşuntu heyecan (T/e) (1)
inanimé (genre) (Fra.) (19); leblos (Alm.) (11, cumhurbaşkanı reisicumhur (T/e) (1)
19); non-animé (Fra.) (11, 19); unbelebtes
Genus (Alm.) (11, 19)

çaba efor (T/e) (1); enerji (T/e) (1); gayret (T/e) (1)
çaba gösteren gayretli (T/e) (1)
çabucak alelacele (T/e) (1); derhal (T/e) (1);
enstantane (T/e) (1); hemen (T/e) (1); lahzada
(T/e) (1)
çabuk tez (T/e) (1)
çabuk gider tizreftar (T/e) (1)

195
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

çabuk ilerleyen (sayrılık) hâd (T/e) (1) (İng.) (2); correspondence (İng.) (2)
çabuk yazım tachygraphy (İng.) (2) çakıştırma mapping (İng.) (2)
çabuklaştırmak tacil etmek (T/e) (1) çalacak maya (T/e) (1)
çağ ahit (T/e) (1); devir (T/e) (1) çalçene çenebaz (T/e) (1)
çağaşım anakronizm (T/e) (1) çalgı enstrüman (T/e) (1); saz (T/e) (1)
çağaşımsal anakronik (T/e) (1) çalık dil pidgin (İng.) (12)
çağcıl asri (T/e) (1); modern (T/e) (1) çalım azamet (T/e) (1); fiyaka (T/e) (1)
çağcıllaşma modernleşme (T/e) (1) çalışım antrenman (T/e) (1); kampanya (T/e) (1)
çağcıllaşmak asrileşmek (T/e) (1); çalışkan faal (T/e) (1)
modernleşmek (T/e) (1) çalışkanlık faaliyet (T/e) (1)
çağdaş asri (T/e) (1); modern (T/e) (1); muasır çalışma faaliyet (T/e) (1); iştigal (T/e) (1); say
(T/e) (1) (T/e) (1)
Çağdaş Dil Yetenek Sınavı MLAT (İng.) (4); çalışmak antrenman yapmak (T/e) (1); faaliyet
Modern Language Aptitude Test (İng.) (4) göstermek (T/e) (1); iştigal etmek (T/e) (1)
çağdaşlaşma modernleşme (T/e) (1) çalışmalık ücret (T/e) (1)
çağdaşlaşmak asrileşmek (T/e) (1); çalışman eleman (T/e) (1)
modernleşmek (T/e) (1) çalıştırıcı antrenör (T/e) (1)
çağın kendine özgü anlayışı Zeitgeist (Alm.) çalıştırıcılık antrenörlük (T/e) (1)
(18) çalıştırma istihdam (T/e) (1)
çağın kendine özgü havası Zeitgeist (Alm.) çalıştırmak istihdam etmek (T/e) (1)
(18) çalma sirkat (T/e) (1)
çağırma compellative (İng.) (2) çan eğrisi bell-shaped curve (İng.) (4)
çağırmak celp etmek (T/e) (1); davet etmek çap kutur (T/e) (1)
(T/e) (1)
çapkın zampara (T/e) (1)
çağlar edvar (T/e) (1)
çapkınlık zamparalık (T/e) (1)
çağlayan şelale (T/e) (1)
çapraşık girift (T/e) (1); muğlak (T/e) (1)
çağrı davet (T/e) (1)
çapraz kruvaze (T/e) (1)
çağrı belgesi celp (T/e) (1); celpname (T/e) (1);
çapraz geçerleme cross validation (İng.) (4)
davetiye (T/e) (1)
çapraz kesişimli çalışma cross sectional
çağrı düzlemi plan d’appel (Fra.) (8) method (İng.) (7)
çağrı işlevi appellative function (İng.) (19);
çapraz kesişimli yöntem cross sectional
Appellfunktion (Alm.) (11, 19); conative method (İng.) (7)
function (İng.) (2, 11, 19); fonction appellative çapraz uyak rime croisé (Fra.) (9)
(Fra.) (19); fonction conatif (Fra.) (9); fonction
çapraz-gönderim cross-reference (İng.) (12)
conative (Fra.) (11, 17, 19); konative Funktion çarçabuk alaminüt (T/e) (1); alelacele (T/e) (1)
(Alm.) (19)
çarpıcı söz slogan (T/e) (1)
çağrılı davetli (T/e) (1)
çarpık münharif (T/e) (1)
çağrılık davetiye (T/e) (1)
çarpım çizelgesi kerrat cetveli (T/e) (1)
çağrışım association (İng.) (2); tedai (T/e) (1)
çarpınç sansasyon (T/e) (1)
çağrışım çifti paired associate (İng.) (12)
çarpınçlı sansasyonel (T/e) (1)
çağrışımcı evocative (İng.) (2)
çarpıntı helecan (T/e) (1)
çağrışımcılık associationism (İng.) (12)
çarpışma müsademe (T/e) (1)
çağrışımsal associatif (Fra.) (9, 10, 11, 19);
çarpma isabet (T/e) (1)
associative (İng.) (2, 10, 11, 12, 19); assoziativ
çarpmak isabet etmek (T/e) (1)
(Alm.) (10, 11, 19); evocatory (İng.) (2)
çarpmalı flap (İng.) (13); roll (İng.) (13); trill (İng.)
çağrışımsal alan associative field (İng.) (2, 11,
(13)
19); Assoziationsfeld (Alm.) (11); assoziatives çaşıt casus (T/e) (1)
Feld (Alm.) (19); champ associatif (Fra.) (11, 19) çatalağız delta (T/e) (1)
çağrışımsal anlam associative meaning (İng.) çatı bina (T/e) (11); diathèse (Fra.) (8, 19);
(7)
Diathesis (Alm.) (10, 11); framework (İng.) (2);
çağrışımsal bağıntı fonction associative (Fra.)
Genus (Alm.) (11); Genus Verbi (Alm.) (19);
(17); rapport associatif (Fra.) (8)
voice (İng.) (7, 10, 11, 12, 19); voix (Fra.) (8, 10,
çağrışımsal öğrenme associative learning 11, 19)
(İng.) (7)
çatı duyarlı sensitive to voice (İng.) (5)
çağrıştırıcı madde recall item (İng.) (4)
çatı ekleri voice suffixes (İng.) (5)
çağüstü ültramodern (T/e) (1)
çatısal ikileme voice reduplication (İng.) (5)
çakışma congruence (İng.) (2); convergence
çatışık mütenakıs (T/e) (1)

196
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

çatışkı kontras (T/e) (1) 19); nucleus (İng.) (13); nucléus (Fra.) (8, 11,
çatışkılı kontraslı (T/e) (1) 19); Nukleus (Alm.) (11, 19); nüve (T/e) (1)
çatışma arbede (T/e) (1); tearuz (T/e) (1) çekirdek anlam central meaning (İng.) (16)
çatkı şasi (T/e) (1) çekirdek hece core syllable (İng.) (13); nuclear
çavlan şelale (T/e) (1) syllable (İng.) (13)
çeke virgül (T/e) (1) çekirdek tümce kernel sentence (İng.) (2, 8,
çekememek haset etmek (T/e) (1) 11, 19); Kernsatz (Alm.) (11, 19); phrase
çekemezlik haset (T/e) (1) noyau (Fra.) (11, 19); phrase nucléaire (Fra.)
çeker traktör (T/e) (1) (11, 19)
çeker (fotoğrafçılık) objektif (T/e) (1) çekirdeksel nükleer (T/e) (1)
çekici cazip (T/e) (1); pitoresk (T/e) (1) çekişme münazaa (T/e) (1); niza (T/e) (1)
çekicilik attraction (İng.) (2); cazibe (T/e) (1) çekiştirici gammaz (T/e) (1)
çekidüzen intizam (T/e) (1) çekiştirmek gammazlamak (T/e) (1)
çekilgi inziva (T/e) (1) çekit lokomotif (T/e) (1)
çekilgin münzevi (T/e) (1) çekme (imbikten) taktir (T/e) (1)
çekilgin yaşama inziva (T/e) (1) çekmek tahammül etmek (T/e) (1); tasrif
çekiliş keşide (T/e) (1) etmek (T/e) (1)
çekilme (işinden) istifa (T/e) (1) çekül şakul (T/e) (1)
çekilmek istifa etmek (T/e) (1) çeldirici distractor (İng.) (4)
çekilmez tahammül fersa (T/e) (1) çelebi centilmen (T/e) (1)
çekilmiş (işten) müstafi (T/e) (1) çelik başlık miğfer (T/e) (1)
çekim cazibe (T/e) (1); conjugaison (Fra.) (11, çelimsiz zayıf (T/e) (1)
19); conjugation (İng.) (7, 11, 19); declension çelişik mütenakıs (T/e) (1)
(İng.) (11, 19); déclinaison (Fra.) (11, 19); çelişiklik contradiction (Fra.) (9)
Deklination (Alm.) (11, 19); inflection (İng.) (7); çelişki tenakuz (T/e) (1); tezat (T/e) (1)
isim tasrifi (T/e) (11); Konjugation (Alm.) (11, çelişme contradiction (İng.) (12); tenakuz (T/e)
19) (1)
çekim (eylem) conjugate (İng.) (2) çeliştirici (bağlaç) adversative (conjunction)
çekim eki désinence (Fra.) (11, 19); ending (İng.) (2)
(İng.) (2, 11, 19); Endung (Alm.) (11, 19); çepeçevre peri- (T/e) (1)
Flexionsendung (Alm.) (11, 19); inflexional çeper cidar (T/e) (1)
suffix (İng.) (2); tasrif lahikası (T/e) (11); çerçeve frame (İng.) (2)
termination (İng.) (2, 11, 19) çeşit nevi (T/e) (1); version (İng.) (4)
çekim yitimi deflection (İng.) (2) çeşit çeşit envai türlü (T/e) (1)
çekimleme decline (İng.) (2) çeşitleme varyasyon (T/e) (1)
çekimlemek tasrif etmek (T/e) (1) çeşitlenme tenevvü (T/e) (1)
çekimli bileşik improper compound (İng.) (2) çeşitli muhtelif (T/e) (1); mütenevvi (T/e) (1)
çekimli eylem finite verb (İng.) (2, 7) çeşitlilik tenevvü (T/e) (1)
çekimsel paradigmatic (İng.) (12, 16) çetin şedit (T/e) (1); zor (T/e) (1)
çekimsiz indeclinable (İng.) (2, 11, 19); çevirgeç şalter (T/e) (1); turnike (T/e) (1)
indéclinable (Fra.) (11, 19); undeklinierbar çeviri tercüme (T/e) (1, 11); traduction (Fra.) (10,
(Alm.) (11, 19) 11, 17, 19); translation (İng.) (2, 7, 10, 11, 19);
çekimsiz ad common case (İng.) (2) Übersetzung (Alm.) (10, 11, 19)
çekimsiz eylem non-finite verb (İng.) (7) çeviribilim science of translation (İng.) (2, 11,
çekimsiz sözcük non finite (İng.) (2) 19); traductologie (Fra.) (11, 17, 19);
çekince risk (T/e) (1); riziko (T/e) (1); tehlike (T/e) Übersetzungswissenschaft (Alm.) (11, 19)
(1) çevirici komütatör (T/e) (1); mütercim (T/e) (1);
çekinceli kritik (T/e) (1); tehlikeli (T/e) (1) tercüman (T/e) (1)
çekinme perva (T/e) (1) çeviriyazı transkripsiyon (T/e) (1)
çekinmeden biperva (T/e) (1) çevirme interpretation (İng.) (2); irca (T/e) (1);
çekinmek imtina etmek (T/e) (1); istinkâf tahvil (T/e) (1); tercüme (T/e) (1)
etmek (T/e) (1) çevirme (sözü) tevil (T/e) (1)
çekinmesiz pervasız (T/e) (1) çevirmek atfetmek (T/e) (1); tahvil etmek (T/e)
çekinmez biperva (T/e) (1) (1); tercüme etmek (T/e) (1); tevcih etmek
çekip çevirme idare (T/e) (1) (T/e) (1)
çekirdek core (İng.) (2, 11, 19); Kern (Alm.) (11, çevirmek (sözü) tevil etmek (T/e) (1)
19); kernel (İng.) (2, 11, 19); noyau (Fra.) (11, çevirmen interpreter (İng.) (2); mütercim (T/e)

197
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

(1); tercüman (T/e) (1) çıkarımsal kavrayış inferential


çevirtmeli ayraç braces (İng.) (2); wing comprehension (İng.) (7)
brackets (İng.) (2) çıkarma deletion (İng.) (2); ihraç (T/e) (1); ikram
çevre banliyö (T/e) (1); context (İng.) (13); (T/e) (1); istihsal (T/e) (1); tarh (T/e) (1)
dünya (T/e) (1); environment (İng.) (2, 8, 10, 11, çıkarmak ihraç etmek (T/e) (1); ikram etmek
19); environnement (Fra.) (10, 11, 17, 19); (T/e) (1); istihsal etmek (T/e) (1); lanse etmek
etraf (T/e) (1); havali (T/e) (1); muhit (T/e) (1); (T/e) (1); tarh etmek (T/e) (1)
Umgebung (Alm.) (10, 11, 19) çıkarmalı ikidilli subtractive bilingual (İng.) (7)
çevre koşullaması environmental çıkarsama inférence (Fra.) (9)
conditioning (İng.) (2) çıkartım elicitation (İng.) (2)
çevre treni banliyö treni (T/e) (1) çıkartmabaskı ofset (T/e) (1)
çevrebilim ekoloji (T/e) (1) çıkartmalı cloze (İng.) (2, 4)
çevrebilimsel ekolojik (T/e) (1) çıkartmalı işlem cloze procedure (İng.) (4, 7)
çevrel amphi- (T/e) (1); anfi- (T/e) (1) çıkartmalı sınav cloze test (İng.) (4, 7); c-test
çevreleme tahdit (T/e) (1) (İng.) (4)
çevreleyerek (Lat. önek) circum- (T/e) (1); çıkartmalı yöntem clozentropy (İng.) (4, 7)
sirkum- (T/e) (1) çıkı output (İng.) (16)
çevren ufuk (T/e) (1) çıkım output (İng.) (16)
çevresel anlam marginal meaning (İng.) (16) çıkış move (İng.) (12)
çevresel biçim allomorph (İng.) (13) çıkış biçimi manner of articulation (İng.) (13)
çevresel özellik allophonic feature (İng.) (13) çıkış durumu élatif (Fra.) (11, 19); Elativ (Alm.)
çevresel üye allophone (İng.) (13) (19); elative (İng.) (2, 11, 19); Elativus (Alm.)
çevresinde para- (T/e) (1) (11)
çevresinde (Yun. önek) peri- (T/e) (1) çıkış noktası place of articulation (İng.) (7)
çevri()yazı transcription (Fra.) (10, 11, 17, 19) çıkış yeri place of articulation (İng.) (13)
çevrik söz anagram (İng.) (2) çıkışlı ascendant (Fra.) (8)
çevrikleme anagram (İng.) (11, 19); Anagramm çıkışlı hava akış düzeni egressive air stream
(Alm.) (11, 19); anagramme (Fra.) (11, 19) mechanism (İng.) (13)
çevrim (elektrik devre (T/e) (1) çıkışma muaheze (T/e) (1)
çevrimsel anlatma narration circulaire (Fra.) çıkma durumu ablatif (Fra.) (11, 19); ablatif
(9) (T/e) (1); Ablativ (Alm.) (11, 19); ablative (İng.) (2,
çevriyazı transcription (İng.) (7, 10, 11, 19, Y); 11, 19); mefulünanh (T/e) (11)
transkripsiyon (T/e) (11, Y); Transkription çıkmak intişar etmek (T/e) (1); sadır olmak
(Alm.) (10, 11, 19) (T/e) (1)
çevri-yazım transliteration (İng.) (16) çıkmak (para) isabet etmek (T/e) (1)
çığırtkan şarlatan (T/e) (1) çıktı output (İng.) (2, 7, Y); output (T/e) (1)
çığlık feryat (T/e) (1); vaveyla (T/e) (1) çılgın şeyda (T/e) (1)
çığlık dili call language (İng.) (16) çınlayan tannan (T/e) (1)
çıkak locus (İng.) (2); mahreç (T/e) (1); place of çıplak üryan (T/e) (1)
articulation (İng.) (7) çırak şakirt (T/e) (1)
çıkan perde rise (İng.) (13) çırpıcı mikser (T/e) (1)
çıkar avanta (T/e) (1); avantaj (T/e) (1); menfaat çırpınma ıspazmoz (T/e) (1); ihtilaç (T/e) (1)
(T/e) (1) çıtçıt fermejüp (T/e) (1)
çıkar görünüşlü benefactive (İng.) (2) çiçek bağlamı buket (T/e) (1); demet (T/e) (1)
çıkar sağlama istismar (T/e) (1) çiçeklik vazo (T/e) (1)
çıkar sağlamak istismar etmek (T/e) (1) çift eklemleme Doppelgliederung (Alm.) (11);
çıkar yitirimi dezavantaj (T/e) (1) double articulation (İng.) (2, 11)
çıkar yol çare (T/e) (1) çift eklemleme double articulation (Fra.) (11)
çıkar yol bulamamak çaresiz kalmak (T/e) (1) çift eklemlilik Doppelgliederung (Alm.) (11,
çıkarcı aferist (T/e) (1); istismarcı (T/e) (1); 19); double articulation (Fra.) (8, 11, 17, 19);
menfaatperest (T/e) (1) double articulation (İng.) (11, 18, 19, Y);
çıkarım inference (İng.) (2, 4, 12); istidlal (T/e) zweifache Gliederung (Alm.) (18)
(1) çift kuyruklu sınama two-tailed test (İng.) (4)
çıkarım görünüşü inferential aspect (İng.) (2) çift sıralı bağıntı biserial correlation (İng.) (4)
çıkarımsal inferencing (İng.) (7) çift tepeli dağılım bimodal distribution (İng.)
çıkarımsal değerler inferential statistics (İng.) (4)
(4) çift ünlü diphthong (İng.) (2, 7); double vowel

198
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

(İng.) (2) çocuk(lar) evlat (T/e) (1)


çift ünsüz consonne double (Fra.) (11); çocukbilim pedoloji (T/e) (1)
consonne géminée (Fra.) (11); çocukbilimci pedolog (T/e) (1)
Doppelkonsonant (Alm.) (11); double çocuklar füru (T/e) (1)
consonant (İng.) (2, 11); geminate consonant çocuksulaşma infantilisation (İng.) (12)
(İng.) (13); şedde (T/e) (11) çoğaltma teksir (T/e) (1)
çift()dudaksıl bilabial (İng.) (2, 7, 11, 19) çoğaltma kağıdı teksir kâğıdı (T/e) (1)
çiftçik doublet (İng.) (2) çoğaltmak teksir etmek (T/e) (1)
çiftdudak-dişsil bilabio-dental (İng.) (2) çoğu ekseri (T/e) (1)
çiftdudaksı bilabial (İng.) (13) çoğul cemi (T/e) (11); cemi (T/e) (1); Plural (Alm.)
çiftdudaksıl Bilabial (Alm.) (11, 19); bilabial (10, 11, 19); plural (Alm.) (10); plural (İng.) (2,
(Fra.) (8); bilabiale (Fra.) (11, 19); şefevi samit 10, 11, 19); pluriel (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19)
(T/e) (11) çoğul anlam multiple meaning (İng.) (2)
çifte karşılaştırma double comparison (İng.) çoğul ekinli pluricultural (İng.) (Y)
(2)
çoğul ekinlilik pluriculturalism (İng.) (Y)
çifteker bisiklet (T/e) (1)
çoğulcu plüralist (T/e) (1)
çiftleme doubling (İng.) (2); istihdam (T/e) (11); çoğulculuk plüralizm (T/e) (1)
Syllepse (Alm.) (11, 19); syllepse (Fra.) (11, 19);
çoğuldilli plurilingual (İng.) (Y)
syllepsis (İng.) (11, 19) çoğuldillilik plurilingualism (İng.) (Y)
çiftleşme syllepsis (İng.) (2) çoğullaştırıcı pluraliser (İng.) (2)
çiğ ham (T/e) (1)
çoğunluk ekseriyet (T/e) (1)
çiğnenmiş payimal (T/e) (1) çoğunlukla ekseriya (T/e) (1)
çimerlik plaj (T/e) (1)
çok fena (T/e) (1); gayet (T/e) (1); gümrah (T/e)
çirkin bet (T/e) (1); galiz (T/e) (1); sakil (T/e) (1) (1); hesapsız (T/e) (1); müteaddit (T/e) (1)
çivileme smaç (T/e) (1) çok (Yun. önek) poli- (T/e) (1); poly- (T/e) (1)
çiy şebnem (T/e) (1)
çok acıklı fecaat (T/e) (1); feci (T/e) (1)
çizelge cetvel (T/e) (1); table (İng.) (Y); tablo (T/e) çok anlamlı polysemy (İng.) (12)
(Y)
çok bağlaçlı yapı syndetic construction (İng.)
çizem şema (T/e) (1)
(2)
çizemsel şematik (T/e) (1)
çok bağlaçlılık syndesis (İng.) (2)
çizenek grafik (T/e) (1) çok boyutlu düzgün doğrusal çözümleme
çizge diyagram (T/e) (1); grafik (T/e) (1); multiple-regression analysis (İng.) (4)
schéma (Fra.) (9) çok boyutlu notlandırma multiple-trait
çizgesel schématique (Fra.) (9) scoring (İng.) (4)
çizgi hat (T/e) (1); tahril (T/e) (1) çok boyutluluk multidimensionality (İng.) (4)
çizgi grafiği line chart (İng.) (4) çok çekimli heteroclite (İng.) (2)
çizgisel linéaire (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); linear çok değerli nadide (T/e) (1)
(Alm.) (10, 11, 19); linear (İng.) (2, 10, 11, 19, Y) çok dilli polyglot (İng.) (2)
çizgisel abece yazısı linear script (İng.) (2) çok dillilik polylingualism (İng.) (2)
çizgisel izlence linear programme (İng.) (7); çok ekinli multicultural (İng.) (Y)
linear syllabus (İng.) (Y) çok ekinlilik multiculturalism (İng.) (Y)
çizgiselleşme linearisation (İng.) (2) çok gerekli farz (T/e) (1)
çizgisellik Linearität (Alm.) (10, 11, 19); çok güzel enfes (T/e) (1); harika (T/e) (1);
linéarité (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); linearity (İng.) şahane (T/e) (1)
(2, 10, 11, 19)
çok güzel (kız afet (T/e) (1)
çizit design (T/e) (1); dizayn (T/e) (1)
çok heceli multisyllable (İng.) (2); polysyllable
çizitçi dizayncı (T/e) (1) (İng.) (2)
çobanlama pastoral (T/e) (1) çok istemek tamah etmek (T/e) (1); teşne
çocuğun dil edinimi child language olmak (T/e) (1)
acquisition (İng.) (2) çok iyi âlâ (T/e) (1)
çocuk / bebek dili nursery language (İng.) (2)
çok kesitli yöntem multiple register (İng.) (3)
çocuk dili child language (İng.) (2, 7, 19); çok kişili konuşma multilogue (İng.) (2)
infant language (İng.) (19); Kindersprache çok kökenlilik kuramı polygenesis theory
(Alm.) (11, 19); langage enfantin (Fra.) (11, 19); (İng.) (2)
little language (İng.) (2, 11); nursery çok kötü berbat (T/e) (1); felaket (T/e) (1); lanet
language (İng.) (11) (T/e) (1)
çocuk yuvası kreş (T/e) (1) çok kültürlü toplum multicultural society

199
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

(İng.) (15) (İng.) (7); multiple-choice item (İng.) (4)


çok öfkeli pür hiddet (T/e) (1) çoktan seçmeli sınav multiple choice test
çok seslilik polyphony (İng.) (2) (İng.) (4)
çok tonlu polytone (İng.) (2) çoktan seçmeli soru multiple-choice
çok üzmek kahretmek (T/e) (1) question (İng.) (4)
çok üzülmek kahrolmak (T/e) (1) çoktanrıcılık politeizm (T/e) (1)
çok zamanlılık plexity (İng.) (2) çoktanrılı politeist (T/e) (1)
çok()anlamlılık polysemy (İng.) (2, 7, 10, 11, çokyanlı karşıtlık multilaterale Opposition
19) (Alm.) (11, 19)
çok()bağlaçlılık polysyndeton (İng.) (2, 11, 19) çorapbağı jartiyer (T/e) (1)
çok()dillilik multilingualism (İng.) (2, 10, 11, çökelme sedimantasyon (T/e) (1)
15, 19, Y); plurilingualism (İng.) (2, 19) çökme inhitat (T/e) (1); izmihlal (T/e) (1)
çok()yanlı karşıtlık multilateral opposition çöküntü depresyon (T/e) (1)
(İng.) (2, 11, 19) çöküş inkıraz (T/e) (1)
çok(-)yanlı karşıtlık opposition multilatérale çöl sahra (T/e) (1)
(Fra.) (8, 11, 19) çözelti solüsyon (T/e) (1)
çokanlamlı mehrdeutig (Alm.) (11, 19); çözgü key (İng.) (12); problem (T/e) (1)
polysem (Alm.) (10, 11, 19); polysémique (Fra.) çözme décodage (Fra.) (17, 19); decoding (İng.)
(10, 11, 17, 19); polysemous (İng.) (10, 11, 19) (19); Dekodierung (Alm.) (19); hal (-lli) (T/e) (1)
çokanlamlılık Mehrdeutigkeit (Alm.) (11, 19); çözmek deşifre etmek (T/e) (1); halletmek (T/e)
Polysemie (Alm.) (10, 11, 19); polysémie (Fra.) (1)
(9, 10, 11, 17, 19) çözücü key (İng.) (12)
çokbağlaçlılık Polysyndese (Alm.) (11); çözüm dénouement (Fra.) (9); hal (-lli) (T/e) (1);
polysyndète (Fra.) (11, 19); Polysyndeton solüsyon (T/e) (1); tahlil (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19)
çözüm yolu formül (T/e) (1); hal çaresi (T/e) (1)
çokbireşimli dil langue polysynthétique (Fra.) çözümleme analiz (T/e) (1, Y); Analyse (Alm.)
(17)
(10, 11, 19); analyse (Fra.) (8, 10, 11, 19);
çokbireşimli diller langues polysynthétiques
analysis (İng.) (2, 10, 11, 12, 19, Y); decoding
(Fra.) (11, 19); polysynthetic languages (İng.)
(İng.) (12, 16); parsing (İng.) (2); tahlil (T/e) (1)
(11, 19); polysynthetische Sprachen (Alm.)
(11, 19) çözümlemek analiz etmek (T/e) (1, Y);
çokboyutlu izlence multidimensional halletmek (T/e) (1); tahlil etmek (T/e) (1)
syllabuses (İng.) (7) çözümlemeli dil analytic language (İng.) (7)
çokça külliyetli (T/e) (1) çözümlenebilir analysable (İng.) (2)
çokdallanan kuruluş multiple-branching çözümlenme analysis (İng.) (2)
construction (İng.) (8) çözümleyici analitik (T/e) (1); analytic (İng.) (2,
çokdilli multilingual (İng.) (7, Y) 19, Y); analytique (Fra.) (19); analytisch (Alm.)
çokdillilik Multilingu(al)ismus (Alm.) (10, 11, (19)
19); multilinguisme (Fra.) (10, 11, 19); çözümleyici dil langue analytique (Fra.) (17)
Plurilingualismus (Alm.) (19); plurilinguisme çözümleyici diller analytic languages (İng.) (2,
(Fra.) (10, 11, 19); Plurilinguismus (Alm.) (19) 11, 19); analytische Sprachen (Alm.) (11, 19);
çokevli poligam (T/e) (1) langues analytiques (Fra.) (11, 19)
çokevlilik poligami (T/e) (1) çözümleyicilik analyticity (İng.) (2)
çokgen poligon (T/e) (1) çözümsel analitik (T/e) (1)
çokheceli polysyllabic (İng.) (7) çözümsel notlandırma analytic scoring (İng.)
(4)
çok-işlemli procedural (İng.) (12)
çözümsel yaklaşım analytic approach (İng.)
çokkültürlü eğitim multicultural education (7)
(İng.) (7)
çubuk baget (T/e) (1)
çoklu bağıntı multiple correlation (İng.) (7)
çukur kasis (T/e) (1)
çoklu dil edinimi multiple language
çukurluk kasis (T/e) (1)
acquisition (İng.) (7)
çürükçe kangren (T/e) (1)
çoklu konuşma polylogue (İng.) (2)
çürükçeleşmek kangrenleşmek (T/e) (1)
çokluk ekseri (T/e) (1)
çürüklük butlan (T/e) (1)
çoksesbirimli polyphonématique (Fra.) (8)
çürütme cerh (T/e) (1)
çokseslilik polifoni (T/e) (1); polyphonie (Fra.)
(9)
çürütme çukuru fosseptik (T/e) (1)
çoktan seçmeli M-C (İng.) (4) çürütmek cerh etmek (T/e) (1)
çoktan seçmeli madde multiple choice item

200
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

daha kötü beter (T/e) (1)


daha sonra ahiren (T/e) (1)
daha sonraki muahhar (T/e) (1)
dal branş (T/e) (1); şube (T/e) (1)
dal öbeği linguistic group (İng.) (11, 19)
daldırma immersion (İng.) (12)
dalga biçimi wave form (İng.) (2)
dağ adları bilimi Oronymie (Alm.) (19);
dalga bileşeni çözümlemesi fourier analysis
oronymie (Fra.) (19); oronymy (İng.) (19) (İng.) (2)
dağar repertuar (T/e) (1) dalga kuramı théorie des ondes (Fra.) (11);
dağarcık repertuar (T/e) (1) wave theory (İng.) (2, 11, 19); Wellentheorie
dağılım Distribution (Alm.) (10, 11, 19); (Alm.) (11, 19)
distribution (Fra.) (10, 11, 17, 19); distribution dalgakıran mendirek (T/e) (1)
(İng.) (2, 4, 8, 10, 11, 19); variance (İng.) (7) dalgalanma fluctuation (Fra.) (19); fluctuation
dağılım eğrisi histogram (İng.) (4) (İng.) (19); Schwankung (Alm.) (19)
dağılımcı distribution(n)aliste (Fra.) (11); dalgalı ondüle (T/e) (1)
distribution(n)aliste (Fra.) (10, 19); dalgalı akım alternatif (T/e) (1)
Distributionalist (Alm.) (10, 11, 19); dalgalı akım üreteci alternatör (T/e) (1)
distributionalist (İng.) (10, 11, 19) dalgı gaflet (T/e) (1)
dağılımcı dilbilim distributional linguistics dalında satış alivre (T/e) (1)
(İng.) (19) dalkavukluk tekâpu (T/e) (1)
dağılımcılık distribution(n)alisme (Fra.) (11, dallama branching (İng.) (2)
17); distribution(n)alisme (Fra.) (10, 19); dallama izlencesi branching programme
distributionalism (İng.) (2, 11, 19); (İng.) (7)
Distributionalismus (Alm.) (10, 11, 19) dallanma branching (İng.) (Y)
dağılımsal distributional (İng.) (8, 10, 11, 19); dallar füru (T/e) (1)
distributionell (Alm.) (11, 19); Distributionen damak palate (İng.) (2, 13)
(Alm.) (10); distributionnel (Fra.) (10, 11, 17, 19) damak çizim glossogram (İng.) (2);
dağılımsal çözümleme analyse palatogram (İng.) (2)
distributionnelle (Fra.) (11, 19); distributional damak titizi gourmet (İng.) (16)
analysis (İng.) (11, 19); Distributionsanalyse damakönü alveolo(-)palatal (İng.) (13)
(Alm.) (11, 19) damaksı palatal (İng.) (13)
dağılımsal denge optimal distribution (İng.) damaksıl front vowel (İng.) (11); Gaumenlaut
(13)
(Alm.) (11, 19); Palatal (Alm.) (11, 19); palatal
dağılımsal dilbilim distributional linguistics
(Fra.) (8); palatal (İng.) (2, 7, 19); palatal vowel
(İng.) (11); distributionelle Linguistik (Alm.) (11,
(İng.) (11); palatale (Fra.) (8, 11, 19)
19); linguistique distributionnelle (Fra.) (11,
17, 19)
damaksıl söyleyiş bilgisi palatography (İng.)
(2)
dağılımsalcılık distributionalism (İng.) (10)
damaksılaşma Palatalisierung (Alm.) (11, 19)
dağılma diffusion (İng.) (2); inkıraz (T/e) (1);
damaksıllaşma Mouillierung (Alm.) (11, 19);
izmihlal (T/e) (1)
mouillure (Fra.) (11); palatalisation (Fra.) (11,
dağılmış münfesih (T/e) (1)
19); palatalisation (palatalization) (İng.) (2, 7,
dağınık derbeder (T/e) (1); diffus (Alm.) (11, 19); 11, 19)
diffus (Fra.) (8, 11, 17, 19); diffuse (İng.) (2, 11, damaksıllaşma belirtkesi soft sign (İng.) (2)
19); müteferrik (T/e) (1); pejmürde (T/e) (1); damaksıllaşmış palatalised (İng.) (2)
perişan (T/e) (1); tarumar (T/e) (1) damaksıllaştırma Mouillierung (Alm.) (19);
dağıtıcı distrübütör (T/e) (1); müvezzi (T/e) (1) mouillure (Fra.) (19); palatalisation (Fra.) (19);
dağıtım tevzi (T/e) (1); tevziat (T/e) (1) palatalisation (palatalization) (İng.) (19);
dağıtımcı distrübütör (T/e) (1) Palatalisierung (Alm.) (19)
dağıtma tevzi (T/e) (1); tevziat (T/e) (1) damaksıllık yitimi depalatalisation (İng.) (2)
dağıtmak feshetmek (T/e) (1); tevzi etmek (T/e) damar tıkanıklığı amboli (T/e) (1)
(1)
damga ıstampa (T/e) (1)
daha elan (T/e) (1); henüz (T/e) (1)
damga kutusu ıstampa (T/e) (1)
daha çok ziyade (T/e) (1)
damıtıcı imbik (T/e) (1)
daha iyi evla (T/e) (1)
damıtık mukattar (T/e) (1)

201
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

damıtık su maimukattar (T/e) (1) davranca key (İng.) (7)


damıtılmış mukattar (T/e) (1) davranış behavior (behaviour) (İng.) (4); eda
damıtma taktir (T/e) (1) (T/e) (1); hareket (T/e) (1); jest (T/e) (1);
damıtmak taktir etmek (T/e) (1) muamele (T/e) (1)
dan de- (T/e) (1); e- (T/e) (1); eks- (ex-) (T/e) (1) davranış töresi adabımuaşeret (T/e) (1);
-dan oluşan ibaret (T/e) (1) muaşeret adabı (T/e) (1)
-dan sonra akabinde (T/e) (1) davranışçılık behaviourism (İng.) (2, 7)
danışan kişi client (İng.) (12) davranışsal behavitive (İng.) (12)
danışık muvazaa (T/e) (1) davranışsal amaç behavioural objective (İng.)
danışıklı muvazaalı (T/e) (1) (7)
danışıklı dövüş şike (T/e) (1) davranışsal dilbilim psycholinguistics (İng.)
danışıklı iş muvazaa (T/e) (1) (16)
danışıklılık muvazaa (T/e) (1) davranma muamele (T/e) (1)
danışım konsültasyon (T/e) (1); müşavere (T/e) dayanak istinatgâh (T/e) (1); mesnet (T/e) (1);
(1) zemin (T/e) (1)
danışma enformasyon (T/e) (1); istihbarat (T/e) dayanaksız batıl (T/e) (1)
(1); istişare (T/e) (1); müracaat (T/e) (1); dayanaksız (söz) asılsız (T/e) (1)
müzakere (T/e) (1) dayanarak atfen (T/e) (1); binaen (T/e) (1);
danışma kurulu istişare heyeti (T/e) (1); şura istinaden (T/e) (1); müsteniden (T/e) (1)
(T/e) (1) dayanca metanet (T/e) (1); support (Fra.) (8);
danışmacı öğrenim counselling learning (İng.) tahammül (T/e) (1)
(7) dayancalı metanetli (T/e) (1); metin (T/e) (1)
danışmak istişare etmek (T/e) (1) dayanç sabır (T/e) (1)
danışmalı dil öğretimi community language dayançlı sabırlı (T/e) (1)
learning (İng.) (7) dayançsız sabırsız (T/e) (1)
danışman counsellor (İng.) (12); müşavir (T/e) dayançsızlık sabırsızlık (T/e) (1)
(1) dayanıklı kavi (T/e) (1); mukavemetli (T/e) (1);
Danışmanlı Dil-Öğrenme CLL (İng.) (12); mukavim (T/e) (1); mütehammil (T/e) (1)
community language learning (İng.) (12) dayanılarak istinaden (T/e) (1)
danışmanlı öğrenim counselling learning dayanılmaz tahammül fersa (T/e) (1)
(İng.) (3)
dayanışçılık solidarizm (T/e) (1)
danışmanlık counselling (İng.) (12); müşavirlik
(T/e) (1)
dayanışık mütesanit (T/e) (1)
Danıştay Şurayıdevlet (T/e) (1) dayanışma solidarietà (İta.) (8); solidarite (T/e)
(1); tesanüt (T/e) (1)
dar close (İng.) (13); covered (İng.) (2); narrow
(İng.) (2) dayanışmalı müteselsil (T/e) (1)
dar boğaz badire (T/e) (1) dayanma istinat (T/e) (1); mukavemet (T/e) (1);
dar geçit badire (T/e) (1) tahammül (T/e) (1); istinat etmek (T/e) (1);
dar ünlü dar sait (T/e) (11); dar sesli (T/e) (11); mukavemet etmek (T/e) (1); raci olmak (T/e)
enger Vokal (Alm.) (11, 19); narrow vowel (1); sabretmek (T/e) (1); tahammül etmek (T/e)
(1)
(İng.) (11, 19); voyelle étroite (Fra.) (11, 19)
dayatma ısrar (T/e) (1)
daralma reduction (İng.) (2); restriction (Fra.)
(17) dede cet (T/e) (1)
daralmış constricted (İng.) (2) dedeler ecdat (T/e) (1)
daraltı constriction (Fra.) (11, 19); constriction dedikoducu gammaz (T/e) (1)
(İng.) (2, 11, 19); contriction (Fra.) (17); Enge değer kadir (T/e) (1); kıymet (T/e) (1); layık (T/e)
(Alm.) (11, 19); Konstriktion (Alm.) (11, 19) (1); not (T/e) (1); paha (T/e) (1); şayeste (T/e) (1);
daraltılı constrictive (Fra.) (8, 11, 19); valeur (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); value (İng.) (2,
constrictive (İng.) (2, 11, 19); Engelaut (Alm.) 7, 10, 11, 19); Wert (Alm.) (10, 11, 19); itibar
(11, 19); Konstriktiv (Alm.) (11, 19) etmek (T/e) (1)
daraltılı (ad) constrictive (Fra.) (17) değer biçme takdir (T/e) (1)
daraltılmış reduced (İng.) (2) değer biçmek takdir etmek (T/e) (1)
daraltma tahdit (T/e) (1) değer düşürümü devalüasyon (T/e) (1)
darlaşma closing (İng.) (13) değer nesne objet valeur (Fra.) (9)
darlık müzayaka (T/e) (1) değer vermek paye vermek (T/e) (1); appraisal
(İng.) (4)
darmadağın perişan (T/e) (1); tarumar (T/e) (1)
darmadağın etmek tarumar etmek (T/e) (1) değer yükseltimi revalüasyon (T/e) (1)
darmadağınık hercümerç (T/e) (1) değerbilim axiologie (Fra.) (17, 19)

202
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

değerbilir kadirşinas (T/e) (1) (T/e) (1); tadilat (T/e) (1)


değerbilirlik kadirşinaslık (T/e) (1) değişiklik yapmak tadil etmek (T/e) (1)
değerden düşme iflas (T/e) (1) değişili permutable (Fra.) (8)
değeri düşmek (para) devalüe olmak (T/e) (1) değişim alternation (İng.) (2); change (İng.) (2,
değerinde mesabesinde (T/e) (1) 10, 11, 19); changement (Fra.) (8, 10, 11, 17,
değerini yükseltmek revalüe etmek (T/e) (1) 19); commutation (Fra.) (11, 17, 19);
değerlendirici marker (İng.) (4) commutation (İng.) (2, 11, 19); exchange (İng.)
değerlendirme assessment (İng.) (4, 7); (3, 12); Kommutation (Alm.) (11, 19); tahavvül
evaluation (İng.) (4, 7, 12); takdir (T/e) (1) (T/e) (1); transformasyon (T/e) (1); Wandel
değerlendirme geçerliği intra-rater (Alm.) (10, 11, 19)
reliability (İng.) (7) değişimsel interchangeable (İng.) (16)
değerlendirme işlemi evaluation procedure değişimsiz invariable (Fra.) (19); invariable
(İng.) (2) (İng.) (19); unveränderlich (Alm.) (19)
değerlendirme ölçütleri assessment criteria değişinim modülasyon (T/e) (1); mutasyon (T/e)
(İng.) (4); marking scheme (İng.) (4) (1); mutation (İng.) (16)
değerlendirme programları appraisal değişinimcilik mutasyonizm (T/e) (1)
programmes (İng.) (4) değişişiz impermutable (Fra.) (8)
değerlendirmeci kavrayış evaluative değişke dia (İng.) (2); lect (İng.) (2); variant (İng.)
comprehension (İng.) (7) (2, 10, 11, 19); Variante (Alm.) (10, 11, 19);
değerlendirmek assess (İng.) (4); variante (Fra.) (8, 10, 11, 19); variante (İta.) (8);
kıymetlendirmek (T/e) (1); takdir etmek (T/e) variety (İng.) (7, 15)
(1) değişke dilbilimi dialinguistic (İng.) (2)
değerli kıymetli (T/e) (1); kıymettar (T/e) (1) değişke dizgesi diasystem (İng.) (2)
değerlik value (İng.) (5) değişken alternant (İng.) (2); factor (İng.) (4);
değersiz hakir (T/e) (1); havai (T/e) (1); naçiz mütehavvil (T/e) (1); parametre (T/e) (1);
(T/e) (1)
Variable (Alm.) (10, 11, 19); variable (Fra.) (8,
değersiz (olarak) naçizane (T/e) (1)
19); variable (İng.) (2, 4, 7, 19); variant (İng.) (7)
değersiz saymak hor bakmak (T/e) (1)
değişken vurgu mobile stress (İng.) (2);
değginlik aidiyet (T/e) (1)
movable stress (İng.) (2)
değil an- (T/e) (1); in- (T/e) (1)
değişkenlik Variation (Alm.) (11, 19); variation
-değil non- (T/e) (1)
(Fra.) (11, 17, 19); variation (İng.) (11, 19)
-değil (Lat. önek) ne- (T/e) (1)
değişleme Hypallage (Alm.) (19); hypallage
değimli liyakat (T/e) (1)
(Fra.) (19); hypallage (İng.) (19)
değimsiz liyakatsiz (T/e) (1)
değişme modülasyon (T/e) (1); tahavvül (T/e)
değin ila (T/e) (1); kadar (T/e) (1)
(1); variance (İng.) (4)
değini Argument (Alm.) (19); argument (Fra.)
değişmece Figur (Alm.) (10, 11, 19); figure (Fra.)
(19); argument (İng.) (19); temas (T/e) (1)
(10, 11, 17, 19); figure (İng.) (10, 11, 19); mecaz
değinmek temas etmek (T/e) (1)
(T/e) (11); trop (Fra.) (9); Trope (Alm.) (10, 11);
değinti şümul (T/e) (1)
trope (Fra.) (10, 11, 17, 19); trope (İng.) (2, 10,
değintiler semantic relations (İng.) (16)
11, 19); Tropus (Alm.) (10, 11, 19); figurativ
değirmi daire (T/e) (1) (Alm.) (11, 19)
değirmi (Yun. önek) amphi- (T/e) (1); anfi- değişmeceli figurative (İng.) (11, 19); figuré
(T/e) (1)
(Fra.) (19); mecazi (T/e) (11)
değirmisellik circularity (İng.) (2)
değişmeceli dil figurative language (İng.) (2)
değiş tokuş mübadele (T/e) (1); takas (T/e) (1);
değişmez constant (İng.) (2); fark etmez (T/e)
trampa (T/e) (1) (1)
değiş tokuş etmek trampa etmek (T/e) (1) değişmez sözcük invariable word (İng.) (2)
değişen mütebeddil (T/e) (1) değişmez sözcük dizilişi fixed word order
değişi Permutation (Alm.) (10, 11, 19); (İng.) (2)
permutation (Fra.) (10, 11, 17, 19); değişmezlik invariance (İng.) (2)
permutation (İng.) (10, 11, 19) değiştirgen parametre (T/e) (1)
değişik mütehavvil (T/e) (1); orijinal (T/e) (1) değiştiri Permutation (Alm.) (11, 19);
değişik biçim suppletive (İng.) (2) permutation (Fra.) (11, 19); permutation (İng.)
değişik biçimlenme suppletion (İng.) (2) (11, 19)
değişikleme Enallage (Alm.) (19); enallage değiştirici modificateur (Fra.) (19); modifier
(İng.) (19); énallage (Fra.) (19) (İng.) (19); Modifikator (İng.) (19)
değişiklik fark (T/e) (Y); orijinalite (T/e) (1); tadil değiştirilebilirlik interchangibility (İng.) (2)

203
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

değiştirilmiş konuşma modified speech (İng.) den geçmek sarfınazar etmek (T/e) (1)
(7) -den oluş mensubiyet (T/e) (1)
değiştirim commutation (Fra.) (8, 10, 17, 19); -den oluşan mürekkep (T/e) (1)
commutation (İng.) (2, 10, 11, 19); -den önceki (Lat. önek) ante- (T/e) (1)
commutazione (İta.) (8); Kommutation (Alm.) den ötürü binaen (T/e) (1); hasebiyle (T/e) (1)
(10, 11, 19); Substitution (Alm.) (11, 19); den sonra itibaren (T/e) (1); müteakıp (T/e) (1)
substitution (Fra.) (9, 11); substitution (İng.) (2, den sonra gelmek takip etmek (T/e) (1)
8, 11) -den uzak apo- (T/e) (1)
değiştirim alıştırması substitution drill (İng.) -den uzak görmek tenzih etmek (T/e) (1)
(2)
-den uzak tutmak tenzih etmek (T/e) (1)
değiştirim çizelgesi substitution table (İng.)
-den yana leh (T/e) (1)
(7)
değiştirme tadil (T/e) (1); tadilat (T/e) (1); tağyir -den yana oy vermek lehte oy vermek (T/e)
(1)
(T/e) (1); tağyir ve tebdil (T/e) (1); tahrif (T/e) (1);
denek Informant (Alm.) (11, 19); informant
tahrifat (T/e) (1); tahvil (T/e) (1); tebdil (T/e) (1)
(İng.) (2, 11, 19); informateur (Fra.) (11, 19)
değiştirme (sözü) tevil (T/e) (1)
denektaşı mihenk (T/e) (1)
değiştirmece deplasman (T/e) (1)
deneme prova (T/e) (1); tecrübe (T/e) (1); trial
değiştirmek tadil etmek (T/e) (1); tağyir (İng.) (4)
etmek (T/e) (1); tahrif etmek (T/e) (1); tahvil deneme çalışması pilot test (İng.) (4)
etmek (T/e) (1); tebdil etmek (T/e) (1) deneme sınavı pilot test (İng.) (4)
değiştirmeksizin harfiyen (T/e) (1) denenme prova (T/e) (1)
değiştirmelik substitute (İng.) (8) denet murakabe (T/e) (1)
değiş-tokuşluluk interchangeability (İng.) (16) denet kümesi control group (İng.) (Y)
değme kontak (T/e) (1); temas (T/e) (1) denetçi kontrolör (T/e) (1); murakıp (T/e) (1);
değmek isabet etmek (T/e) (1); temas etmek müfettiş (T/e) (1)
(T/e) (1)
denetçilik murakıplık (T/e) (1); müfettişlik (T/e)
dek ila (T/e) (1); kadar (T/e) (1) (1)
Dekart‘çı dilbilim Cartesian linguistics (İng.) denetim control (İng.) (7); kontrol (T/e) (1, Y);
(2)
murakabe (T/e) (1); teftiş (T/e) (1)
delege murahhas (T/e) (1)
denetimli alıştırma tekniği controlled
delegelik murahhaslık (T/e) (1)
practice technique (İng.) (7)
delgi matkap (T/e) (1)
denetleme kontrol (T/e) (1); monitoring (İng.)
deli şeyda (T/e) (1)
(2); murakabe (T/e) (1)
delikli anahtar punched stencil key (İng.) (4)
denetleme teftiş (T/e) (1); kontrol etmek (T/e)
delikli işleme ajur (T/e) (1)
(1); murakabe etmek (T/e) (1); teftiş etmek
delilik cinnet (T/e) (1) (T/e) (1)
demeç beyanat (T/e) (1) denetleme kümesi control group (İng.) (7)
demek tabir etmek (T/e) (1); yani (T/e) (1) denetleme örnekçesi monitor model (İng.) (7)
demek istemek kastetmek (T/e) (1) denetleme varsayımı monitor hypothesis
demek olmak teşkil etmek (T/e) (1) (İng.) (7)
demem şu yani (T/e) (1) denetleyici murakıp (T/e) (1)
demet bundle (İng.) (2); huzme (T/e) (1) denetmen müfettiş (T/e) (1)
demetçik cluster (İng.) (2, 7) deney tecrübe (T/e) (1)
demirkapan mıknatıs (T/e) (1) deney kümesi experimental group (İng.) (Y)
demiryolu şimendifer (T/e) (1) deneycilik ampirizm (T/e) (1); empiricism (İng.)
den takt (T/e) (1) (2)
den ab- (T/e) (1); mensup (T/e) (1) deneyim tecrübe (T/e) (1, Y)
-den ayrı (Yun. önek) apo- (T/e) (1) deneyim örgüsü content schema (İng.) (12);
den başka hariç (T/e) (1); maada (T/e) (1) formal schema (İng.) (12)
-den başlayarak itibaren (T/e) (1, Y) deneyimli tecrübeli (T/e) (1)
den beri itibaren (T/e) (1) deneyimsel experiential (İng.) (2)
den çok mütecaviz (T/e) (1); praeter- (T/e) (1); deneyimsel yöntem experimental method
preter- (T/e) (1) (İng.) (7)
den çok (Lat. önek) ultra- (T/e) (1); ültra- (T/e) deneyimsiz tecrübesiz (T/e) (1)
(1) deneyli sesbilgisi experimental phonetics
-den doğmuş mütevellit (T/e) (1) (İng.) (2)
-den dolayı binaen (T/e) (1) deneyli/araçlı experimental (İng.) (2)
deneylik laboratuvar (T/e) (1)

204
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

deneysel empirical (İng.) (7); tecrübi (T/e) (1) derişik konsantre (T/e) (1); mütekâsif (T/e) (1);
deneysel geçerlik empirical validity (İng.) (7) mütemerkiz (T/e) (1)
deneyselcilik empiricism (İng.) (7) derişme konsantrasyon (T/e) (1); tekâsüf (T/e)
deneyüstü transandantal (T/e) (1) (1)
deneyüstücülük transandantalizm (T/e) (1) derlem koleksiyon (T/e) (1)
denge balans (T/e) (1); muvazene (T/e) (1) derlemci koleksiyoncu (T/e) (1)
dengelem bilanço (T/e) (1) derleme collation (İng.) (2)
dengeleme stabilizasyon (T/e) (1) derlence antoloji (T/e) (1)
dengelemek stabilize etmek (T/e) (1) derleniş bunching (İng.) (2)
dengeli muvazeneli (T/e) (1) derli toplu muntazam (T/e) (1)
dengeli ikidilli balanced bilingual (İng.) (7) dermece antoloji (T/e) (Y)
dengesiz anormal (T/e) (1); muvazenesiz (T/e) dernek cemiyet (T/e) (1)
(1); mütebeddil (T/e) (1) dernek evi lokal (T/e) (1)
dengesizlik anormallik (T/e) (1) ders deseni course design (İng.) (7)
denildiğine göre güya (T/e) (1) ders kitabı değerlendirme evaluation of
deniz bahir (T/e) (1); derya (T/e) (1) coursebooks (İng.) (7)
denizaltı tahtelbahir (T/e) (1) ders olmak ibret olmak (T/e) (1)
denizbilim oşinografi (T/e) (1) ders planı lesson plan (İng.) (7)
denizbilimci oşinograf (T/e) (1) derslik dershane (T/e) (1); sınıf (T/e) (1)
denk muadil (T/e) (1); müsavi (T/e) (1) derslik tekniği classroom technique (İng.) (2)
denklem muadele (T/e) (1) dert gaile (T/e) (1)
denkleştirici compensatory (İng.) (2) destek akça sübvansiyon (T/e) (1)
denklik müsavat (T/e) (1) destekleyici kural sıralaması feeding rule
denli kadar (T/e) (1); takt sahibi (T/e) (1) order (İng.) (2)
denlilik takt (T/e) (1) destekli eylem verbe auxilié (Fra.) (8)
deprem zelzele (T/e) (1) devimbilim dinamik (T/e) (1); sinematik (T/e) (1)
deprembilim sismoloji (T/e) (1) devimbilimsel dinamik (T/e) (1)
depremsiz asismik (T/e) (1) devimsel dinamik (T/e) (1); dynamic (İng.) (19);
depremyazar sismograf (T/e) (1) dynamique (Fra.) (8, 19); dynamisch (Alm.)
depreşmek nüksetmek (T/e) (1) (19); kinetik (T/e) (1)
derebeyi feodal (T/e) (1) devimsel dilbilim linguistique dynamique
(Fra.) (8)
derebeylik feodalite (T/e) (1); feodalizm (T/e) (1)
derece degree (İng.) (2); paye (T/e) (1) devimsel eşsürem devingen eşsürem (T/s)
(17); synchronie dynamique (Fra.) (17)
dereceleme grading (İng.) (2); sequencing (İng.)
(2, 7); staging (İng.) (2)
devimsellik cinétisme (Fra.) (8)
devingen cevval (T/e) (1); dinamik (T/e) (1, Y);
derecelendirme gradation (İng.) (2)
derecelenebilir hierarchic (İng.) (12) dynamic (İng.) (12); müteharrik (T/e) (1)
dereceli karşıtlık opposition graduelle (Fra.) devingenlik dinamizm (T/e) (1, Y)
(8) devingi dinamik (T/e) (1)
dereden tepeden afaki (T/e) (1) devinim hareket (T/e) (1, Y)
dergi mecmua (T/e) (1) devinimli hareketli (T/e) (1, Y)
derilme coalescence (Fra.) (11, 19); contraction devinimsiz hareketsiz (T/e) (1, Y)
(Fra.) (11, 19); contraction (İng.) (2, 11, 19); deviniş hareket (T/e) (1)
Kontraktion (Alm.) (11, 19); devinme hareket (T/e) (1)
Zusammenziehung (Alm.) (11, 19) devinsel motor (İng.) (12)
derim antoloji (T/e) (1) devinsel eylemler motor actions (İng.) (12)
derin deep (İng.) (12) devitge signal (İng.) (16)
derin yapı deep structure (İng.) (2, 7, 8, 11, 19); devrik inverted (İng.) (2); post-predicate (İng.)
structure profonde (Fra.) (11, 17, 19); (5)
Tiefenstruktur (Alm.) (11, 19); underlying devrik dizim inversion (İng.) (13); post
structure (İng.) (2, 7) predicate constituents (İng.) (13); post-
derin yapı bilgisi deep grammar (İng.) (2) predication (İng.) (13)
derinine gitmek tamik etmek (T/e) (1) devrik tümce inverted sentence (İng.) (13)
derinleştirme tamik (T/e) (1) devrikleme Anastrophe (Alm.) (11, 19);
derinleştirmek tamik etmek (T/e) (1) anastrophe (Fra.) (11, 19); anastrophe (İng.)
(11, 19)
derinlik varsayımı depth hypothesis (İng.) (2)
devrikleşme inversion (İng.) (2)

205
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

devriklik Inversion (Alm.) (19); inversion (Fra.) dışavurumcu ekspresyonist (T/e) (1)
(9, 19); inversion (İng.) (19); Umkehrung (Alm.) dışavurumculuk ekspresyonizm (T/e) (1)
(19) dışbükey konveks (T/e) (1)
devrim ihtilal (T/e) (1); inkılap (T/e) (1) dışevlilik egzogami (T/e) (1)
Devrim Hareketi Reform Movement (İng.) (12) dışgönderim exophore (Fra.) (9)
devrimci inkılapçı (T/e) (1) dışı ekstra- (extra-) (T/e) (1); extra- (ekstra-)
deyim Ausdruck (Alm.) (11, 19); ekspresyon (T/e) (1)
(T/e) (1); formula (İng.) (11, 19); idiom (İng.) (7); -dışı (Yun. önek) a- (T/e) (1)
locution (Fra.) (11, 19); locution (İng.) (11, 19); dışık cüruf (T/e) (1)
phrase (İng.) (11); Redensart (Alm.) (11, 19); dışıl harici (T/e) (1)
saying (İng.) (2); tabir (T/e) (1, 11) dışında (Yun. önek) egzo-(exo-) (T/e) (1)
deyimce formulae (İng.) (2); schema (İng.) (2) dışişleri hariciye (T/e) (1)
deyimsel idiomatic (İng.) (2) dışişleri görevlisi hariciyeci (T/e) (1)
deyimsel kullanım idiomatic usage (İng.) (2) dışkı gaita (T/e) (1); kazurat (T/e) (1)
deyiş expression (İng.) (8); ibare (T/e) (1); ifade dışlak öğe dummy element (İng.) (2)
(T/e) (1); Stil (Alm.) (10, 11, 19); style (Fra.) (10, dışlama deletion (İng.) (5); suppression (İng.) (5)
11, 19); style (İng.) (2, 10, 11, 19); üslup (T/e) dışlanmışlık anomie (İng.) (7); anomy (İng.) (7)
(11) dışmerkezli eksantrik (T/e) (1)
deyişbilim Stilistik (Alm.) (10, 11, 19); stylistics dışmerkezli yapı exocentric construction
(İng.) (10, 11, 19); stylistique (Fra.) (10, 11, 17, (İng.) (2)
19) dışöyküsel extradiégétique (Fra.) (9)
dış egzo-(exo-) (T/e) (1); ek- (T/e) (1); harici (T/e) dışöyküsel anlatıcı narrateur
(1); hariç (T/e) (1) extradiégétique (Fra.) (9)
dış belirlemeli exogeneus (İng.) (2) dışözeksel exocentric (İng.) (19); exocentrique
dış çıkışlı egressive (İng.) (2) (Fra.) (19); exozentrisch (Alm.) (19)
dış dilbilim linguistique externe (Fra.) (17) dışsal geçerlik external validity (İng.) (4)
dış geri sapım analepse externe (Fra.) (9) dışsal güdüleme extrinsic motivation (İng.) (7)
dış gönderim exophora (İng.) (2) dışsal katılan external argument (İng.) (5)
dış kapamalı outer closure (İng.) (2) dışsal özne external subject (İng.) (5)
dış patlama Explosion (Alm.) (11, 19); dışsatım eksport (T/e) (1); ihracat (T/e) (1)
explosion (Fra.) (11, 19); explosion (İng.) (11, dışsatımcı ihracatçı (T/e) (1)
19) dışsatımlama ihraç (T/e) (1)
dış patlamalı Explosiv (Alm.) (11, 19); dışsatımlamak ihraç etmek (T/e) (1)
explosive (Fra.) (11, 19); explosive (İng.) (11, dıştan haricen (T/e) (1)
19); Explosivlaut (Alm.) (11, 19); dıştan olan harici (T/e) (1)
Verschlusslaut (Alm.) (11, 19) dıştan zorlama external force (İng.) (5)
dış sayrılıkları hariciye (T/e) (1) dışyüz zevahir (T/e) (1)
dış sayrılıkları uzmanı hariciyeci (T/e) (1) di‘li geçmiş simple past (İng.) (2)
dış sesleme exophasia (İng.) (2) diği için zira (T/e) (1)
dış sıralama extrinsic ordering (İng.) (2) dikbaşlı asi (T/e) (1)
dış uygulanım incidence externe (Fra.) (8) dikdörtgen mustatil (T/e) (1)
dış yeterlilik external adequacy (İng.) (2) dik-duruş erect posture (İng.) (16)
dışa dönüklük extroversion (İng.) (12) dikey çarpıklık kurtosis (İng.) (4)
dışa kaydırma kuralı extraposition (İng.) (2) dikey eksen choice (İng.) (2); paradigmatic
dışadönüklük extraversion (İng.) (7) axis (İng.) (2)
dışalım ithal (T/e) (1); ithalat (T/e) (1) dikey eşitleme vertical equating (İng.) (4)
dışalımcılık ithalatçılık (T/e) (1) dikici terzi (T/e) (1)
dışalımlamak ithal etmek (T/e) (1) dikili taş obelisk (T/e) (1)
dışanlam external meaning (İng.) (2) dik-insansı homo erectus (İng.) (16)
dışardan haricen (T/e) (1) dikit istalagmit (T/e) (1)
dışardan getirtmek ithal etmek (T/e) (1) dikkat attention (İng.) (7)
dışarı hariç (T/e) (1) dil langage (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); language
dışarı (Yun. önek) ek- (T/e) (1) (İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 15, 18, 19); langue (Fra.)
dışarı çıkmamak inhisar etmek (T/e) (1) (8, 10, 11, 17, 19); langue (İng.) (7); lingua (İta.)
dışarı satmak ihraç etmek (T/e) (1) (8); lisan (T/e) (1, 11); Sprache (Alm.) (10, 11,
dışarıdan görü vision du dehors (Fra.) (9) 18, 19); tongue (İng.) (2, 13)
dışarıya mal satma ihraç (T/e) (1) dil ailesi famille de langues (Fra.) (10, 11, 17,

206
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

19); family of languages (İng.) (11, 19); dil edinim aracı language acquisition device
language family (İng.) (2); linguistic family (İng.) (12)
(İng.) (11, 19); Sprachfamilie (Alm.) (11, 19) dil edinim aygıtı language acquisition device
dil ailesi kuramı pedigree theory (İng.) (2) (İng.) (Y)
dil akrabalığı parenté linguistique (Fra.) (17) dil edinim düzeneği LAD (İng.) (7); language
dil akrabalığı ağacı family tree (İng.) (2) acquisition device (İng.) (2, 7)
dil aktarım yanlışı interlingual error (İng.) (3) dil edinimi language acquisition (İng.) (2, 7)
dil aktarımı language transfer (İng.) (7) dil eğitimi language pedagogy (İng.) (7)
dil alanı linguistic area (İng.) (2) dil engeli language barrier (İng.) (2, 15)
dil ardı back (İng.) (13) dil felsefesi linguistic philosophy (İng.) (2);
dil atlası atlas linguistique (Fra.) (8, 10, 11, 19); philosophy of language (İng.) (2)
linguistic atlas (İng.) (2, 11, 19); Sprachatlas dil genelcesi language universal (İng.) (7)
(Alm.) (11, 19) dil göstergesi linguistic sign (İng.) (2)
dil bağlamı linguistic context (İng.) (2) dil haritası carte linguistique (Fra.) (11, 19);
dil becerileri language skills (İng.) (7) linguistic chart (İng.) (11, 19); Sprachkarte
dil becerisi language ability (İng.) (4); (Alm.) (11, 19)
linguistic skill (İng.) (2) dil içi özellik intralinguistic (İng.) (2)
dil benliği language ego (İng.) (3) dil ilişkisi language contact (İng.) (15)
dil benzeşmesi convergence (İng.) (15) dil işitim yöntemi audiolingual method (İng.)
(7)
dil bilimleri linguistic sciences (İng.) (2)
dil izlence değerlendirmesi language
dil coğrafyası linguistic geography (İng.) (2)
programme evaluation (İng.) (4)
dil çevrebilimi ecology of language (İng.) (2)
dil kaydırma code switching (İng.) (2)
dil çorbası language salad (İng.) (12)
dil kökeni origin of language (İng.) (2)
dil çözümlemesi linguistic analysis (İng.) (2)
dil kökeni kuramı nativistic theory (İng.) (2)
dil değişimi language change (İng.) (2);
dil kökü root (İng.) (13)
linguistic change (İng.) (2)
dil kullanıcılarının incelenmesi linguistic
dil değişiminde yayılım lexical diffision (İng.)
demography (İng.) (2)
(15)
dil değişkesi language variation (İng.) (7); dil kullanım düzenlemesi language
treatment (İng.) (3)
language variety (İng.) (2); variety in
dil kullanımı linguistic performance (İng.) (2);
language (İng.) (2)
performance (İng.) (2, 15)
dil değiştirimi language shift (İng.) (15);
dil olayı speech event (İng.) (12)
language switching (İng.) (15)
dil olgusu fait de langue (Fra.) (8)
dil değiştirme code switching (İng.) (2)
dil öbeği groupe de langues (Fra.) (11, 19);
dil deneyimi yaklaşımı language experience
approach (İng.) (7) linguistic group (İng.) (2); Sprachgruppe
(Alm.) (11, 19)
dil deneyliği language lab(oratory) (İng.) (2, 3,
dil öğrenimi language learning (İng.) (2)
7, Y); language lab(oratorY) (İng.) (2, 3, 7)
dil öğrenimi için araştırma yöntembilimi
Dil Devrimi language reform (İng.) (13);
research methodology for LL (İng.) (7)
linguistic revolution (İng.) (2, 11, 19);
dil öğrenme language learning (İng.) (7)
révolution linguistique (Fra.) (11, 17, 19);
dil öğretim yöntembilimi language teaching
Sprachrevolution (Alm.) (11, 19)
methodology (İng.) (7)
dil dışı aussersprachlich (Alm.) (19); extra-
dil öğretimi language teaching (İng.) (2, 7)
linguistique (Fra.) (19); non-linguistic (İng.) (2)
dil öğretiminde çeviri translation in LT (İng.)
dil dizgesi langue (İng.) (2) (7)
dil dizgesi tarihçesi phylogeny (İng.) (2) dil öğretiminde kitle iletişim araçları media
dil doğrusu tip (İng.) (13) in language teaching (İng.) (7)
dil durumu état de langue (Fra.) (8, 17) dil öğretiminde toplumdilbilimi
dil duyumsal audio-lingual (İng.) (2) sociolinguistics in ELT (İng.) (7)
dil düzeneği grammar (İng.) (16); language dil öğretiminde video kullanımı video in LT
device (İng.) (2) (İng.) (7)
dil düzenlemesi language proficiency (İng.) (3) dil öğretiminde yenilik yönlendirme
dil düzeyi linguistic level (İng.) (2, 11, 19); innovation management in language
niveau de langue (Fra.) (11, 17, 19); teaching (İng.) (7)
Sprachebene (Alm.) (10, 19); Sprachebene dil önü front (İng.) (13)
(Alm.) (11) dil örgüsü competence (İng.) (16)
dil edimi acte de langage (Fra.) (8) dil özelliği bilgisi idiomatology (İng.) (2)

207
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

dil palası blade (İng.) (2) dilardı dorsum (İng.) (2)


dil palası seslemesi laminal (İng.) (2) dilardı damaksıl dorso velar (İng.) (2)
dil planlaması language planning (İng.) (2, 7, dilardı-yumuşakdamaksı velar (İng.) (13)
15) dilbiçembilgisi linguostylistics (İng.) (2)
dil r‘si r lingual (Fra.) (8) dilbilgici grammarian (İng.) (2)
dil sağaltımı language treatment (İng.) (7) dilbilgisel gramatikal (T/e) (1); grammatical
dil sınav bilgisi language testing (İng.) (4) (Fra.) (10, 11, 17, 19); grammatical (İng.) (2, 7,
dil sınavbilimi language testing (İng.) (4) 8, 10, 11, 19); grammatisch (Alm.) (10, 11, 19)
dil sınavı language testing (İng.) (7) dilbilgisel anlam grammatical meaning (İng.)
dil sınavı hazırlayıcısı language tester (İng.) (2, 7)
(4) dilbilgisel aykırılık agrammaticalité (Fra.) (11,
dil sınavları language tests (İng.) (4) 19); agrammaticality (İng.) (11, 19);
dil sınırı language boundary (İng.) (2) Agrammatikalität (Alm.) (11, 19)
dil siyasası language policy (İng.) (7) dilbilgisel bağımlılık grammatical
dil sürçmesi slip of tongue (İng.) (2); tongue dependency (İng.) (2)
slip (İng.) (2) dilbilgisel belirsizlik grammatical ambiguity
dil sürdürümü language maintenance (İng.) (İng.) (2, 7)
(15) dilbilgisel birim grammatical unit (İng.) (2);
dil tacı corona (İng.) (13) grammeme (İng.) (2)
dil tarihlemesi Glottochronie (Alm.) (11); dilbilgisel cins grammatical gender (İng.) (2)
Glottochronologie (Alm.) (19); dilbilgisel çözümleme analyse grammaticale
glottochronologie (Fra.) (11, 19); (Fra.) (11, 19); grammatical analysis (İng.) (11,
glottochronology (İng.) (11, 19) 19); Satzanalyse (Alm.) (11, 19)
dil tarihlendirmesi glottochronology (İng.) (2) dilbilgisel doğruluk grammaticality (İng.) (12)
dil taslağı schema linguistico (İta.) (8) dilbilgisel girişim grammatical interference
dil toplumbilimi sociology of language (İng.) (İng.) (15)
(7, 15) dilbilgisel işlev grammatical function (İng.) (7)
dil toplumu speech community (İng.) (12) dilbilgisel izlence grammatical syllabus (İng.)
dil tümelleri universaux du langage (Fra.) (8) (7)
dil tümelleri / genelceleri language dilbilgisel küme grammatical category (İng.)
universals (İng.) (2) (2)
dil türü language variety (İng.) (12); register dilbilgisel öğe grammatical item (İng.) (2, 8)
(İng.) (12) dilbilgisel özellik taxeme (İng.) (2)
dil ucu apex (İng.) (2); apico (İng.) (2); blade dilbilgisel özne grammatical subject (İng.) (2)
(İng.) (13) dilbilgiselleşme grammaticalisation (Fra.) (11,
dil ucu (dilucu) ünsüzü apical (İng.) (2, 11, 19) 19); grammaticalisation (İng.) (2, 11, 19);
dil ucu sesi apical (İng.) (7) Grammatikalisierung (Alm.) (11, 19)
dil varlığı être de langue (Fra.) (8) dilbilgisellik grammaticalité (Fra.) (9, 11, 19);
dil ve güç language and power (İng.) (7) grammaticality (İng.) (2, 11, 19);
dil ve söz language and parole (İng.) (7) grammaticalness (İng.) (8); Grammatikalität
dil yasası law in linguistics (İng.) (2) (Alm.) (11, 19)
dil yeteneği language aptitude (İng.) (7) dilbilgisi gramer (T/e) (1, 11); grammaire (Fra.)
Dil Yeteneği Takımı LAB (İng.) (4); Language (8, 10, 11, 17, 19); grammar (İng.) (2, 7, 8, 10,
Aptitude Battery (İng.) (4) 11, 18, 19); Grammatik (Alm.) (10, 11, 18, 19);
dil yeteneği testi language aptitude test sarf (T/e) (1); sarf ü nahiv (T/e) (11)
(İng.) (3) dilbilgisi bilincini yükseltme grammatical
dil yeterliği language proficiency (İng.) (4, 7) consciousness raising (İng.) (7)
dil yeterlik sınavı language proficiency test dilbilgisi- çeviri yöntemi grammar
(İng.) (4) translation method (İng.) (7)
dil yitimi aphasia (İng.) (12); language loss dilbilgisi çözümlemesi grammatical analysis
(İng.) (15) (İng.) (2)
dil yozlaşması creolisation (creolization) dilbilgisi dışı ungrammatical (İng.) (2)
(İng.) (2) dilbilgisi dışılık agrammaticality (İng.) (2)
dil()dışı extra(-)linguistic (İng.) (7, 19) dilbilgisi dışındalık agrammatism (İng.) (2)
dil()yetisi langage (Fra.) (2, 8, 10, 11, 17, 19); dilbilgisi edinci grammatical competence
language (İng.) (10, 11, 18, 19); language (İng.) (4)
ability (İng.) (4); linguaggio (İta.) (8); linguistic dilbilgisi karşıtı anti-grammatical (İng.) (2)
competence (İng.) (2, 7) dilbilgisi kümesi grammatical category (İng.)

208
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

(2, 7) (2)
dilbilgisi öğretimi grammar teaching (İng.) (7) dile düşürmek teşhir etmek (T/e) (1)
dilbilgisi sınavı grammar test (İng.) (4) dile getirmek ifade etmek (T/e) (Y)
dilbilgisi uzmanı grammarian (İng.) (2) dile verme ifşaat (T/e) (1)
dilbilgisi yetisi grammatical competence dile vermek ifşa etmek (T/e) (1)
(İng.) (2) dileği gerçekleşmek muradına ermek (T/e) (1)
dilbilgisi yitimi agrammatism (İng.) (11, 19); dilek arzu (T/e) (1); iltimas (T/e) (1); murat (T/e)
Agrammatismus (Alm.) (11, 19) (1); temenni (T/e) (1)
dilbilgisi yitimi agrammatisme (Fra.) (11, 19) dilek koşul desiderative (İng.) (2)
dilbilgisibirim grammatical morpheme (İng.) dilekçe arzuhal (T/e) (1); istida (T/e) (1);
(19); grammeme (İng.) (19); grammème (Fra.) istidaname (T/e) (1)
(17, 19) dilek-koşul désidératif (Fra.) (11)
dilbilim lengüistik (T/e) (1, 11); linguistics (İng.) dilek-koşul kipi désidératif (Fra.) (19);
(2, 7, 10, 11, 18, 19); Linguistik (Alm.) (10, 11, desiderative (İng.) (11, 19); Desiderativum
18, 19); linguistique (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); (Alm.) (11, 19); siyga-i temenni (T/e) (11)
lisaniyat (T/e) (11); Sprachwissenschaft (Alm.) dileme istirham (T/e) (1); temenni (T/e) (1)
(10, 11, 19)
dilemek arzu etmek (T/e) (1); istirham etmek
dilbilim (eski) glossology (İng.) (2); glottology
(T/e) (1); temenni etmek (T/e) (1)
(İng.) (2)
dil-içi intralingual (İng.) (12)
dilbilim anlamı noeme (İng.) (2)
diliçi beceriler intralingual skills (İng.) (7)
dilbilim dışı ausserlinguistisch (Alm.) (19);
diliçi girişim intralinguistic interference (İng.)
extra(-)linguistic (İng.) (19); extra-
(15)
linguistique (Fra.) (19)
diliçi özellikler intralinguistic features (İng.)
dilbilim işlevi fonction linguistique (Fra.) (9) (2)
dilbilim ve dil öğretimi linguistics and diliçi yanlış intralingual error (İng.) (3)
language teaching (İng.) (7) dilin işlevleri functions of language (İng.) (7)
dilbilim yöntemi linguistic method (İng.) (7) dilin özeleştirilmesi purification of language
dilbilimci lengüist (T/e) (1); linguist (İng.) (2, 8, (İng.) (2)
Y) diller arası interlingual (İng.) (12)
dilbilimsel lengüistik (T/e) (1); linguistic (İng.) diller arası çatışma interference (İng.) (12)
(2, 10, 11, 19, Y); linguistique (Fra.) (10, 11, 17, dillerarası girişim interlingual interference
19); linguistisch (Alm.) (10, 11, 19) (İng.) (15)
dilbilimsel coğrafya géographie linguistique dillerarası inceleme interlinguistics (İng.) (2)
(Fra.) (11, 19); linguistic geography (İng.) (11, dillere düşmek şayi olmak (T/e) (1)
19); Sprachgeographie (Alm.) (11, 19) dilli cerbezeli (T/e) (1); natuk (T/e) (1)
dilbilimsel çözümleme linguistic analysis dillilik cerbeze (T/e) (1)
(İng.) (7) dilmaç tercüman (T/e) (1)
dilbirim Glossem (Alm.) (11, 19); glosseme dil-öğrencisi dili language-learner language
(İng.) (2, 11, 19); glossème (Fra.) (11, 19); (İng.) (12)
tagmeme (İng.) (2) dilönü-sertdamak palatal (İng.) (13)
dilbirim bilgisi tagmemics (İng.) (2, 7) dilötesi paralinguistic (İng.) (2, 7)
dilbirim çözümlemesi tagmemic analysis dilsel langagier (Fra.) (10, 11, 17, 19); linguistic
(İng.) (2)
(İng.) (2, 10, 11, 19, Y); linguistique (Fra.) (10,
dilbirimcik tagma (İng.) (2) 11, 17, 19); linguistisch (Alm.) (10); sprachlich
dilce discourse (İng.) (16) (Alm.) (10, 11, 19)
dilce çözümlemesi discourse analysis (İng.) dilsel anlambilim linguistic semantics (İng.)
(16) (2)
dilce kurması discourse construction (İng.) dilsel azınlık linguistic minority (İng.) (15)
(16) dilsel bağlılık language loyalty (İng.) (7)
dilci linguist (İng.) (Y) dilsel belirlemecilik linguistic determinism
dilcilik philology (İng.) (2) (İng.) (2)
dilde değişme language change (İng.) (7) dilsel biçim linguistic form (İng.) (2)
dilde ölçünleşme language standardisation dilsel çıkarım inférence linguistique (Fra.) (9)
(İng.) (2)
dilsel dayanışma language loyalty (İng.) (15)
dilde tutumluluk yasası Zipf’s law (İng.) (2)
dilsel değişke linguistic variety (İng.) (15)
dilde yerlileşme creolisation (creolization) dilsel edinç linguistic competence (İng.) (4, 12,
(İng.) (15)
Y)
dildışı özellikler extralinguistic features (İng.) dilsel evrim évolution linguistique (Fra.) (8)

209
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

dilsel gelişim language achievement (İng.) (7) (10, 11, 19); listener (İng.) (10, 11, 19);
dilsel görecelik linguistic relativity (İng.) (7, récepteur (Fra.) (10)
12, 15) dinme sükûnet (T/e) (1)
dilsel görelilik linguistic relativity (İng.) (2) dinsel dini (T/e) (1)
dilsel ikilik diglossia (İng.) (12, Y) dinsel iletişim dili liturgical language (İng.) (2)
dilsel işlevler language functions (İng.) (7) dinsel tören ayin (T/e) (1)
dilsel kazanım language achievement (İng.) dinyayar misyoner (T/e) (1)
(7) dinyayıcı misyoner (T/e) (1)
dilsel kültür yenilenmesi linguistic dip yapı deep structure (İng.) (13, 16)
acculturation (İng.) (15) dipsiz kuyu stratejisi deep end strategy (İng.)
dilsel ölçün linguistic norm (İng.) (2) (7)
dilsel topluluk linguistic community (İng.) (2, dipyüzey fon (T/e) (1)
11, 19); Sprachgemeinschaft (Alm.) (11, 19) direnç mukavemet (T/e) (1); rezistans (T/e) (1)
dilsel topluluk communauté linguistique dirençli mukavemetli (T/e) (1); mukavim (T/e)
(Fra.) (8, 11, 19) (1)
dilsel tutum language attitude (İng.) (7, 15) direngenlik ténacité (Fra.) (9)
dilsel tutumluluk économie du langage (Fra.) direniş boykot (T/e) (1); mukavemet (T/e) (1)
(19); language economy (İng.) (19); direnme counter (İng.) (12); ısrar (T/e) (1); inat
Sprachökonomie (Alm.) (19) (T/e) (1); mukavemet (T/e) (1); taannüt (T/e) (1)
dilsel()topluluk speech community (İng.) (2, direnmek inat etmek (T/e) (1); mukavemet
8, 11, 15, 19) etmek (T/e) (1)
dilucu ünsüzü apicale (Fra.) (11, 19); Apikal direşim sebat (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); consonne apicale (Fra.) (8) direşken sebatkâr (T/e) (1); sebatlı (T/e) (1)
dilucu-dişardı dental (İng.) (13) direşkenlik göstermek sebat etmek (T/e) (1)
dilucu-dişseti alveolar (İng.) (13) direşme sebat (T/e) (1)
dilüstü ünsüzü Dorsal (Alm.) (11, 19); dorsal direşmek sebat etmek (T/e) (1)
(İng.) (2, 11, 19); dorsale (Fra.) (11, 19)
direy fauna (T/e) (1)
dilyetisi Sprache (Alm.) (11, 19); diri zinde (T/e) (1)
Sprachfähigkeit (Alm.) (11, 19); diriltmek ihya etmek (T/e) (1)
Sprachvermögen (Alm.) (18) dirim hayat (T/e) (1)
dinamik vurgu dynamic accent (İng.) (2) dirimbilim biology (İng.) (12); biyoloji (T/e) (1)
dinbaşkanı (İslam‘da) halife (T/e) (1) dirimbilimci biyolog (T/e) (1)
dincierki teokrasi (T/e) (1) dirimbilimsel biyolojik (T/e) (1)
dincierkil teokratik (T/e) (1) dirimkurgu biyonik (T/e) (1)
dinç zinde (T/e) (1) dirimkurgusal biyonik (T/e) (1)
dinçlik derman (T/e) (1) dirimsel biyolojik (T/e) (1); hayati (T/e) (1)
dindar mütedeyyin (T/e) (1) dirimsellik hayatiyet (T/e) (1)
dindışı ladini (T/e) (1) dirlik maişet (T/e) (1)
dindirici hafifletici (T/e) (1) dirlik düzenlik huzur (T/e) (1)
dindirmek teskin etmek (T/e) (1) diş teeth (İng.) (13)
dingil aks (T/e) (1); mil (T/e) (1); şaft (T/e) (1) dişarasıl interdental (İng.) (7)
dingin asude (T/e) (1); hareketsiz (T/e) (1); sakin diş-dudak arası boşluğu predental cavity
(T/e) (1) (İng.) (13)
dinginlik atalet (T/e) (1); sükûnet (T/e) (1) diş-dudak ünsüzü labio-dental (İng.) (2)
dinleme listening (İng.) (2, 7) dişetsi ‗l‘ sesi clear ‘l’ (İng.) (2)
dinleme öğretimi teaching listening (İng.) (7) dişil feminin (Alm.) (10); féminin (Fra.) (10, 11,
Dinleme-algılama sınavı LCT (İng.) (4); 17, 19); feminine (İng.) (2, 10, 11, 19, Y);
Listening Comprehension Test (İng.) (4) Femininum (Alm.) (10, 11, 19); müennes (T/e)
dinlence tatil (T/e) (1) (1, 11)
dinlenek kamp (T/e) (1) dişler teeth (İng.) (13)
dinlenme istirahat (T/e) (1); mola (T/e) (1) dişseti alveolar ridge (İng.) (13); teeth ridge
dinlenme yeri kamp (T/e) (1) (İng.) (13); Dental (Alm.) (11, 19)
dinlenmek istirahat etmek (T/e) (1) dişsi dental (İng.) (2)
dinleti konser (T/e) (1) dişsil dental (İng.) (2, 11, 19); dentale (Fra.) (8,
dinleyen birey sujet écoutant (Fra.) (8) 11, 19); sinni samit (T/e) (11); Zahnlaut (Alm.)
dinleyici allocutaire (Fra.) (9); auditeur (Fra.) (8, (11, 19)
10, 11, 17, 19); hearer (İng.) (8); Hörer (Alm.) dişsildudaksıl şefevi sinni (T/e) (11)

210
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

dişsil-dudaksıl Dentilabial (Alm.) (11); dizgi tertip (T/e) (1)


dentilabial (İng.) (11); dentilabiale (Fra.) (11, dizgi yanlışı mürettip hatası (T/e) (1)
19); Labiodental (Alm.) (11, 19); labio-dental dizgici mürettip (T/e) (1)
(İng.) (11, 19); labiodentale (Fra.) (11, 19); dizgicilik mürettiplik (T/e) (1)
Lippenzahnlaut (Alm.) (11, 19) dizgiodası mürettiphâne (T/e) (1)
dişyuvasıl alvéolaire (Fra.) (11, 17, 19); dizi emsile (T/e) (11); gam (T/e) (1); paradigm
Alveolar (Alm.) (11, 19); alveolar (İng.) (2, 7, 11, (İng.) (10, 11, 18, 19); Paradigma (Alm.) (10, 11,
19); gingival (İng.) (11, 19); gyngival (İng.) (2) 18, 19); paradigma (İta.) (8); paradigme (Fra.)
dişyuvasıl-damaksıl Alveo(-)palatal (Alm.) (10, 11, 17, 19); sequence (İng.) (2); seri (T/e)
(11, 19); alveo(-)palatal (İng.) (2, 11, 19); (1); string (İng.) (2)
alvéo(-)palatale (Fra.) (11, 19) dizibilim paradigmatics (İng.) (11, 19);
Divan Şiiri Ottoman Poetry (İng.) (13) Paradigmatik (Alm.) (11, 19); paradigmatique
diyecek itiraz (T/e) (1); maruzat (T/e) (1) (Fra.) (11, 19)
diyelim ki bilfarz (T/e) (1); faraza (T/e) (1) Diziler Yöntemi Series Method (İng.) (12)
diyesi meram (T/e) (1) dizilim cycle (İng.) (2); phrase (İng.) (8)
diyesini anlatmak meramını anlatmak (T/e) dizilimbilim Tagmemik (Alm.) (19)
(1) dizilimbirim Tagmem (Alm.) (19); tagmeme
diyezleşmemiş nicht-spitz (Alm.) (11, 19); non- (İng.) (19); tagmemics (İng.) (19)
diésé (Fra.) (8, 11, 19); non-sharp (İng.) (11, 19) diziliş sequence (İng.) (8); séquence (Fra.) (8,
diyezleşmiş diésé (Fra.) (8, 11, 19); sharp (İng.) 11, 17, 19); Sequenz (Alm.) (11, 19); série (Fra.)
(2, 11, 19); spitz (Alm.) (11, 19) (8); string (İng.) (11, 19); suite (Fra.) (8)
dize mısra (T/e) (1); vers (Fra.) (8, 9) dizim syntagm (İng.) (2, 10, 11, 18, 19);
dize durağı caesura (İng.) (2) Syntagma (Alm.) (10, 11, 18, 19); syntagme
dizeç dosya (T/e) (1) (Fra.) (8, 9, 10, 11, 17)
dizelge liste (T/e) (1, Y) dizim ağacı tree(-)diagram(me) (İng.) (2, 7)
dizelgelemek listelemek (T/e) (1, Y) dizim ekleri syntactic suffixes (İng.) (5)
dizeli koşuk versification rythmique (Fra.) (9) dizimbilim syntagmatics (İng.) (11, 19);
dizem ahenk (T/e) (11); rhythm (İng.) (2, 11, 19); Syntagmatik (Alm.) (11, 19); syntagmatique
Rhythmus (Alm.) (11, 19); ritim (T/e) (1); (Fra.) (11)
rythme (Fra.) (9, 11, 19); Sprechtakt (Alm.) (11, dizimbirim sylemme (Fra.) (19); Syllemma
19); Takt (Alm.) (11, 19) (Alm.) (19); syllemma (İng.) (19); syntagmeme
dizem (ritim) tempo (T/e) (1) (İng.) (2); tagmemics (İng.) (12)
dizemli ritmik (T/e) (1) dizimbirimsel tagmemic (İng.) (3)
dizemli yineleme battologie (Fra.) (9) dizimsel syntagmatic (İng.) (2, 10, 11, 12, 19);
dizemsel ritmik (T/e) (1) syntagmatique (Fra.) (9, 10, 17);
dizge sistem (T/e) (1, 11, 18, Y); System (Alm.) syntagmatique (Fra.) (11); syntagmatisch
(11, 18, 19); system (İng.) (2, 8, 10, 11, 12, 18, (Alm.) (10, 11, 19)
19, Y); système (Fra.) (8, 10, 11, 17); dizimsel bağıntı rapport syntagmatique (Fra.)
systemisch (Alm.) (10) (8, 11, 17, 19); syntagmatic relation (İng.) (11,
dizge yaklaşımı systems approach (İng.) (7) 19); syntagmatische Relation (Alm.) (11, 19)
dizgebilim systématique (Fra.) (8) dizimsel belirtici indicateur syntagmatique
dizgeci dilbilgisi scale and category (Fra.) (11, 19); marqueur syntagmatique (Fra.)
grammar (İng.) (2); systemic grammar (İng.) (11, 19); syntagmatic indicator (İng.) (19);
(2, 7) syntagmatic marker (İng.) (11, 19);
dizgeci dilbilim systemic linguistics (İng.) (3, syntagmatische Markierung (Alm.) (11, 19)
7) dizimsel çözümleme analyse syntagmatique
dizgeli sistematik (T/e) (1); sistemli (T/e) (1) (Fra.) (19); syntagmatic analysis (İng.) (19);
dizgesel sistematik (T/e) (1, Y); systemic (İng.) syntagmatische Analyse (Alm.) (19)
(10, 11, 19); systémique (Fra.) (10, 11); dizimsel ilişkiler syntagmatic relations (İng.)
systemisch (Alm.) (11, 19) (7)
dizgesel dilbilgisi systemic grammar (İng.) dizimsel konum syntactic position (İng.) (5)
(12) dizin fihrist (T/e) (1); Index (Alm.) (11, 19);
dizgesel geçerlik systematic validity (İng.) (4) indeks (T/e) (1, Y); index (Fra.) (11, 19); index
dizgesel hata systematic error (İng.) (4) (İng.) (2, 11, 19, Y); indice (İng.) (2)
dizgesel-işlevsel dilbilgisi systemic- dizisel paradigmatic (İng.) (2, 10, 11, 19);
functional grammar (İng.) (12) paradigmatique (Fra.) (9, 10, 11, 17, 19);
dizgesiz sistemsiz (T/e) (1) paradigmatisch (Alm.) (10, 11, 19);

211
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

syntagmatic (İng.) (12) doğru sesleme orthophonie (Fra.) (8)


dizisel bağıntı paradigmatic relation (İng.) (11, doğru yanlış madde true false item (İng.) (7)
19); paradigmatische Relation (Alm.) (11, 19); doğruca direkt (T/e) (1, Y)
rapport paradigmatique (Fra.) (11, 17, 19) doğrudan direkt (T/e) (1, Y)
dizisel öğrenme serial learning (İng.) (7) doğrudan doğruya bilavasıta (T/e) (1); direkt
dizme istif (T/e) (1) (T/e) (1, Y)
dizmek tertip etmek (T/e) (1) doğrudan iletişim communication
dizmen mürettip (T/e) (1) immédiate (Fra.) (9)
dizmenlik mürettiplik (T/e) (1) doğrulama tasdik (T/e) (1); teyit (T/e) (1)
doğa natür (T/e) (1); tabiat (T/e) (1) doğrulama belgesi tasdikname (T/e) (1)
doğacı natürist (T/e) (1) doğrulamak tasdik etmek (T/e) (1); teyit
doğacılık natürizm (T/e) (1) etmek (T/e) (1)
doğaçtan inborn (İng.) (16); irticalen (T/e) (1) doğrulanmış tasdikli (T/e) (1)
doğadışı gayri tabii (T/e) (1) doğrulayıcı véridictoire (Fra.) (9)
doğal natürel (T/e) (1); tabii (T/e) (1, Y) doğrultma kaporta (T/e) (1); tashih (T/e) (1)
doğal (türe) pozitif (T/e) (1) doğrultmacı kaportacı (T/e) (1)
doğal cins natural gender (İng.) (2) doğrultu istikamet (T/e) (1)
doğal dil langue naturelle (Fra.) (11, 17, 19); doğruluk accuracy (İng.) (7)
natural language (İng.) (2, 8, 11, 19); doğruluk değeri truth value (İng.) (2)
natürliche Sprache (Alm.) (11, 19) doğruluk koşulları truth conditions (İng.) (2)
doğal düzen varsayımı natural order doğruluk koşullu anlambilim truth
hypothesis (İng.) (3) conditional semantics (İng.) (2)
doğal gösterge signe naturel (Fra.) (17) doğrulukla adilane (T/e) (1)
doğal katılan lexical arguments (İng.) (5) doğrulum tropizm (T/e) (1)
doğal kıran tabii afet (T/e) (1) doğrusal linear (İng.) (12, Y)
doğal konuşucu native speaker (İng.) (8) doğrusal bağıntı linear relationship (İng.) (4)
doğal olarak bittabi (T/e) (1) doğrusal eğilim linear regression (İng.) (4)
doğal öğrenme ortamı natural language doğrusal ilişki linear relationship (İng.) (4)
environment (İng.) (7) doğrusallık linearity (İng.) (4)
doğal sıra varsayımı natural order doğrusu esasen (T/e) (1); filhakika (T/e) (1)
hypothesis (İng.) (7) doğrusunu isterseniz esasen (T/e) (1)
doğal sıralanma intrinsic ordering (İng.) (2) doğru-yanlış maddesi true false item (İng.) (4)
doğal ünlü neutral vowel (İng.) (13); schwa doğruyu araştırmak tahkik etmek (T/e) (1)
(İng.) (13) doğu oryan (T/e) (1); şark (T/e) (1)
doğal yaklaşım natural approach (İng.) (7) doğubilim oryantalistik (T/e) (1); oryantalizm
doğal yıkım tabii afet (T/e) (1) (T/e) (1); şarkiyat (T/e) (1)
Doğal Yöntem Natural Method (İng.) (12) doğubilimci müsteşrik (T/e) (1); oryantalist
doğalcı natüralist (T/e) (1) (T/e) (1)
doğalcılar naturalists (İng.) (16) doğulu oryantal (T/e) (1); şarklı (T/e) (1)
doğalcılık naturalism (İng.) (2); natüralizm (T/e) doğuluca alaturka (T/e) (1)
(1) doğulucalık alaturkalık (T/e) (1)
doğallık tabiilik (T/e) (1) doğum tevellüt (T/e) (1)
doğaötesi metafizik (T/e) (1) doğum tarihi tevellüt (T/e) (1)
doğaüstü tabiatüstü (T/e) (1) doğumlu tevellütlü (T/e) (1)
doğaüstü güç maneviyat (T/e) (1) doğurgan velut (T/e) (1)
doğma tevellüt (T/e) (1) doğusal oryantal (T/e) (1)
doğmak gökcisimleri için) tulu etmek (T/e) (1) doğuş tekevvün (T/e) (1)
doğru adil (T/e) (1); bene- (T/e) (1); caiz (T/e) (1); doğuş gökcisimleri için) tulu (T/e) (1)
correct (İng.) (7); direkt (T/e) (1, Y); dürüst (T/e) doğuştan fıtri (T/e) (1); innate (İng.) (2, 7)
(1); haklı (T/e) (1); hilafsız (T/e) (1); korrekt (T/e) doğuştan natürel (T/e) (1); innateness
(1); müstakim (T/e) (1); para- (T/e) (1); reel (T/e) hypothesis (İng.) (3); innatist hypothesis (İng.)
(1) (7)
doğru biçimlenmiş well-formed (İng.) (2) doğuştancı nativist (İng.) (12)
doğru bulmak teslim etmek (T/e) (1) doğuştancı kuram ding dong theory (İng.) (2)
doğru çıkmak tahakkuk etmek (T/e) (1) doğuştancılık nativizm (T/e) (1)
doğru olarak hilafsız (T/e) (1) doğuştanlık innatism (İng.) (2)
doğru olmayan esassız (T/e) (1) doktorluk tababet (T/e) (1)

212
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

doku nesiç (T/e) (1) object (İng.) (5, 11, 19); indirektes Objekt
dokubilim histoloji (T/e) (1) (Alm.) (11, 19)
dokuma tekstil (T/e) (1) dolaylıca zımnen (T/e) (1)
dokumacılık tekstil (T/e) (1) dolaylık banliyö (T/e) (1); varoş (T/e) (1)
dokunaklı hazin (T/e) (1); patetik (T/e) (1); dolaysız bilavasıta (T/e) (1); direct (İng.) (2, 12,
pathétique (Fra.) (9) Y); direkt (T/e) (1, Y); médiate (Fra.) (8)
dokunca zarar (T/e) (1); ziyan (T/e) (1) dolaysız anlatım direct speech (İng.) (2, 7, 11,
dokuncalı zararlı (T/e) (1) 19); direkte Rede (Alm.) (11, 19); Oratio recta
dokuncasız zararsız (T/e) (1) (Alm.) (11, 19)
dokundurma tariz (T/e) (1) dolaysız anlatım discours direct (Fra.) (11, 19)
dokundurmak ima etmek (T/e) (1) dolaysız bağımlı subordonnée indirecte (Fra.)
(8)
dokundurucu imalı (T/e) (1)
dolaysız durum direct case (İng.) (2)
dokunma isabet (T/e) (1); temas (T/e) (1)
dolaysız kurucu constituant immédiat (Fra.)
dokunmak raci olmak (T/e) (1); temas etmek
(11, 17, 19); immediate constituent (İng.) (8,
(T/e) (1); tesir etmek (T/e) (1)
11, 19); unmittelbare Konstituente (Alm.) (11,
dokuntu kontak (T/e) (1)
19)
dokunulmamış bakir (T/e) (1)
dolaysız nesne direct object (İng.) (7)
dokunulmazlık masuniyet (T/e) (1)
dolaysız sınav direct test (İng.) (4)
dolangaç labirent (T/e) (1)
dolaysız söylem direct discourse (İng.) (2)
dolanım cycle (İng.) (2)
dolaysız tümleç complément direct (Fra.) (8,
dolanımsal cyclical (İng.) (2)
11, 19); direct object (İng.) (8, 11, 19); direktes
dolantı intrigue (Fra.) (9)
Objekt (Alm.) (11, 19)
dolap entrika (T/e) (1); hile (T/e) (1)
Dolaysız Yöntem Direct Method (İng.) (12, Y)
dolap çevirmek entrika çevirmek (T/e) (1)
doldurma şarj (T/e) (1)
dolapçı hilekâr (T/e) (1)
doldurmak şarj etmek (T/e) (1)
dolaşı tur (T/e) (1); turne (T/e) (1)
dolgu explétif (Fra.) (19); expletiv (Alm.) (19);
dolaşık girift (T/e) (1); komplike (T/e) (1)
expletive (İng.) (19)
dolaşım deveran (T/e) (1); sirkülasyon (T/e) (1)
dolguluk expletive (İng.) (2)
dolaşma cevelan (T/e) (1)
dolu komple (T/e) (1)
dolaşmak tur atmak (T/e) (1)
dolu birim plerem (İng.) (2)
dolaştırma circumlocution (İng.) (2)
dolu sözcük mot plein (Fra.) (8)
dolay civar (T/e) (1); havali (T/e) (1)
dolubirim Plerem (Alm.) (11, 19); plereme (İng.)
dolayı naşi (T/e) (1)
(11, 19); plérème (Fra.) (11, 19)
dolayısıyla binaenaleyh (T/e) (1); hasebiyle
dolunay bedir (T/e) (1)
(T/e) (1)
domuz hınzır (T/e) (1)
dolaylama circumlocution (İng.) (8); ıtnab-ı
don külot (T/e) (1)
makbul (T/e) (11); Periphrase (Alm.) (11, 19);
donakalmak taaccüp etmek (T/e) (1)
périphrase (Fra.) (9, 11, 19); periphrasis (İng.)
(2, 11, 19) donanım hardware (İng.) (2); hardware (İng.) (2)
dolaylı endirekt (T/e) (1); indirect (İng.) (2, 5, Y) donanmış mücehhez (T/e) (1)
dolaylı anlatım ima (T/e) (1); indirect speech donanmış olmak mücehhez olmak (T/e) (1)
(İng.) (2, 11, 19); indirekte Rede (Alm.) (11, 19); donatı armatür (T/e) (1); teçhizat (T/e) (1)
Oratio obliqua (Alm.) (11, 19); donatılmış mücehhez (T/e) (1)
Redeerwähnung (Alm.) (11, 19); reported donatılmış olmak mücehhez olmak (T/e) (1)
speech (İng.) (2, 7, 11) donatımlık aksesuar (T/e) (1)
dolaylı anlatım discours indirect (Fra.) (11, 19) donatmak teçhiz etmek (T/e) (1)
dolaylı anlatma ima (T/e) (1) donduraç dipfriz (T/e) (1)
dolaylı anlatmak ima etmek (T/e) (1) donmaönler antifriz (T/e) (1)
dolaylı nesne indirect object (İng.) (2, 7) donuk mat (T/e) (1)
dolaylı sınav indirect test (İng.) (4) donuk konuşma frozen speech (İng.) (2)
dolaylı soru indirect question (İng.) (2, 7); doruk sommet (Fra.) (8); şahika (T/e) (1); zirve
(T/e) (1)
reported question (İng.) (2)
dolaylı söylem indirect discourse (İng.) (2) dostça konuşma muhabbet (T/e) (1)
dostluk ülfet (T/e) (1)
dolaylı sözeylem indirect speech act (İng.) (3,
7) dostluk etmek ülfet etmek (T/e) (1)
dolaylı tümleç complément indirect (Fra.) (11, dosya portfolio (İng.) (4)
19); gayri sarih meful (T/e) (11); indirect dosya değerlendirmesi portfolio assessment

213
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

(İng.) (4) dönüşlü eylem mutavaat fiili (T/e) (11);


doymazlık hırs (T/e) (1); ihtiras (T/e) (1) reflexive verb (İng.) (7, 11, 19); reflexives
doyum tatmin (T/e) (1) Verb (Alm.) (11, 19); verbe pronominal (Fra.)
doyumevi lokanta (T/e) (1) (11, 19)
doyumlanmak tatmin olmak (T/e) (1) dönüşlü gizil reflexive suppression (İng.) (5)
doyumsamak tatmin olmak (T/e) (1) dönüşlüleşme reflexivation (İng.) (19);
doyumsatmak tatmin etmek (T/e) (1) Reflexivierung (Alm.) (19); réflexivisation
doyunak lokanta (T/e) (1) (Fra.) (19)
doyurma tatmin (T/e) (1) dönüşlüleştirme reflexivation (İng.) (11, 19);
doyurmak tatmin etmek (T/e) (1) Reflexivierung (Alm.) (11, 19); reflexivisation
doyurucu tatminkâr (T/e) (1) (İng.) (2); réflexivisation (Fra.) (11, 19)
döker damper (T/e) (1) dönüşme conversion (İng.) (2); inkılap (T/e) (1);
döküm envanter (T/e) (1, Y); inventory (İng.) (2, tahavvül (T/e) (1); transform (İng.) (2)
Y) dönüşmüş tümce derived sentence (İng.) (2)
döl zürriyet (T/e) (1) dönüşsüz non-reflexive (İng.) (5)
döl (hayvan için) nesil (T/e) (1) dönüşsüz gizil non-reflexive suppressive
döleşi meşime (T/e) (1); plasenta (T/e) (1) (İng.) (5)
dölleme ilkah (T/e) (1) dönüştürme tahvil (T/e) (1)
dölüt cenin (T/e) (1) dönüştürmeç mechanical encoding device
dölyatağı rahim (T/e) (1) (İng.) (16)
döndürme irca (T/e) (1) dönüştürmek tahvil etmek (T/e) (1)
döndürme (sözü) tevil (T/e) (1) dönüştürücü transformatör (T/e) (1)
döndürüm ciro (T/e) (1) dönüştürülmüş not converted score (İng.) (4)
döndürümlemek ciro etmek (T/e) (1) dönüştürülmüş sonuç converted score (İng.)
(4)
dönek kahpe (T/e) (1); karaktersiz (T/e) (1)
dönüştürüm Transformation (Alm.) (11, 19);
dönel iadeli (T/e) (1); spiral (İng.) (12)
transformation (Fra.) (9, 11, 17, 19);
dönel alındılı iadeli taahhütlü (T/e) (1)
transformation (İng.) (11, 19); Umformung
dönel izlence spiral syllabus (İng.) (12) (Alm.) (11, 19)
Dönel Yaklaşım Spiral Approach (İng.) (12) dönüşül kritik (T/e) (1)
dönem devre (T/e) (1) dönüşüm inkılap (T/e) (1); tahavvül (T/e) (1);
dönemeç viraj (T/e) (1) transformasyon (T/e) (1); Transformation
dönemsel periyodik (T/e) (1) (Alm.) (10, 11, 19); transformation (Fra.) (8, 9,
dönence burç (T/e) (1); medar (T/e) (1) 10, 11, 17, 19); transformation (İng.) (2, 5, 8,
döner mütedavil (T/e) (1) 10, 11, 12, 19); Umformung (Alm.) (10, 11, 19)
döner geçit turnike (T/e) (1) dönüşüm alıştırması transformation drill
döner uyak redif (T/e) (1) (İng.) (7)
dönerbasar rotatif (T/e) (1) dönüşüm bileşeni transformation
döngü çember (T/e) (1); rotasyon (T/e) (1) component (İng.) (2); transformational
döngüsel izlence cyclical syllabus (İng.) (Y) component (İng.) (2, 7)
dönme devir (T/e) (1) dönüşüm dolanımı transformational cycle
dönmek devretmek (T/e) (1); raci olmak (T/e) (İng.) (2)
(1) dönüşüm kuralları transformation rules (İng.)
dönü tur (T/e) (1) (2)
dönük müteveccih (T/e) (1) dönüşüm kuramı theory of mutation (İng.)
dönüm devriye (T/e) (1) (16)
dönüş avdet (T/e) (1); devir (T/e) (1); dönüşümcü transformation(n)aliste (Fra.) (11,
épanorthose (Fra.) (9); reflex (İng.) (2) 19); Transformationalist (Alm.) (11, 19);
dönüşlü reflexive (İng.) (5) transformationalist (İng.) (10, 11, 19);
dönüşlü adıl intensive pronoun (İng.) (2); transformationaliste (Fra.) (10, 19)
mutavaat zamiri (T/e) (11); pronom réfléchi dönüşümcülük tranformationalism (İng.) (11);
(Fra.) (11, 19); reflexive pronoun (İng.) (2, 7, 11, transformation(n)alisme (Fra.) (11, 19);
19); Reflexivpronomen (Alm.) (11, 19); transformationalism (İng.) (10, 19);
rückbezügliches Fürwort (Alm.) (11, 19) transformationalisme (Fra.) (10, 19);
dönüşlü çatı mutavaat (T/e) (11); Reflexiv Transformationalismus (Alm.) (10, 11, 19);
(Alm.) (11, 19); reflexive (İng.) (11, 19); voix transformizm (T/e) (1)
pronominale (Fra.) (11, 19); voix réfléchie dönüşümlü üretimsel dilbilgisi
(Fra.) (11, 19) transformational generative grammar (İng.)

214
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

(7) durağanlaşmak sabitleşmek (T/e) (1)


dönüşümlü-üretimsel transformational- durak break (İng.) (8); césure (Fra.) (9); hold
generative (İng.) (13) (İng.) (2); Pause (Alm.) (10, 11, 19); pause (Fra.)
dönüşümsel transformational (İng.) (8, 10, 11, (8, 10, 11, 19); pause (İng.) (2, 10, 11, 13, 19);
19); transformationell (Alm.) (10, 11, 19); stop (İng.) (7)
transformationnel (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19) duraklama pausing (İng.) (7); tereddüt (T/e) (1);
dönüşümsel bileşen composante tevakkuf (T/e) (1)
transformationnelle (Fra.) (11, 19); duraklama aralığı single bar junction (İng.)
transformational component (İng.) (8, 11, 19); (2); sustained juncture (İng.) (2)
transformationelle Komponente (Alm.) (11, duraklamak tereddüt etmek (T/e) (1)
19); Transformationsteil (Alm.) (11, 19) duraklamalı ünsüz obstruent (İng.) (2)
dönüşümsel dilbilgisi grammaire duraksama tereddüt (T/e) (1)
transformationnelle (Fra.) (8, 11, 19); duraksamak tereddüt etmek (T/e) (1)
transformational grammar (İng.) (11, 19); duraksamalı mütereddit (T/e) (1)
transformationelle Grammatik (Alm.) (11, 19) duraksamalı biçim hesitation form (İng.) (2)
dördül kare (T/e) (1); murabba (T/e) (1) dural static (İng.) (10, 11, 19); statique (Fra.) (8,
dördültaş karo (T/e) (1) 10, 11, 17, 19); statisch (Alm.) (10, 11, 19)
dördün terbi (T/e) (1) dural dilbilim linguistique statique (Fra.) (8,
dört aşamalı alıştırma four phase drill (İng.) 11, 19); static linguistics (İng.) (11, 19);
(7) statische Sprachwissenschaft (Alm.) (11, 19)
dört beceri four skills (İng.) (7)
duralama Haltung (Alm.) (11, 19); retension
dört heceli quadrisyllabic (İng.) (2)
(İng.) (2); retention (İng.) (11, 19); tenue (Fra.)
dörtleme terbi (T/e) (1)
(11); Verschlussdauer (Alm.) (11, 19)
dörtlü kuartet (T/e) (1)
duralandırma noktalama (T/e) (1)
döşem tesisat (T/e) (1)
duralga istasyon (T/e) (1); terminal (T/e) (1)
döşemci tesisatçı (T/e) (1)
duralı çeke noktalı virgül (T/e) (1)
döşeme mefruşat (T/e) (1)
durduraç fren (T/e) (1)
döşemek tefriş etmek (T/e) (1) durdurmak frenlemek (T/e) (1); tevkif etmek
döşemelik mefruşat (T/e) (1) (T/e) (1)
dram drame (Fra.) (9) durgu sekte (T/e) (1)
dudak labial (İng.) (13); lip (İng.) (13) durguluk park (T/e) (1)
dudak boyası ruj (T/e) (1) durgun hareketsiz (T/e) (1); sakin (T/e) (1)
dudak okuma lip reading (İng.) (7) durgunluk sükûnet (T/e) (1)
dudaklar lips (İng.) (13) durma karar (T/e) (1); sekte (T/e) (1); tevakkuf
dudaksıl Labial (Alm.) (11, 19); labial (İng.) (2, 7, (T/e) (1)
11, 19); labiale (Fra.) (8, 11, 19); Lippenlaut durmak stop etmek (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); şefevi samit (T/e) (11) duru berrak (T/e) (1)
dudaksıl-artdamaksıl labiovélaire (Fra.) (11); durucu payidar (T/e) (1)
Labiovelar (Alm.) (11, 19); labio-velar (İng.) (2, duruk statik (T/e) (1)
11, 19); Labiopalatal (Alm.) (11, 19); labio- duruk görünüş cessative aspect (İng.) (2)
palatal (İng.) (11, 19); labiopalatale (Fra.) (11, duruk şişkinlik stagflasyon (T/e) (1)
19) durulma istikrar (T/e) (1)
dudaksıl-dişsil labio-dental (Fra.) (17) durulmak istikrar bulmak (T/e) (1)
dudaksıllaşma labialisation (Fra.) (11, 19); durum ahval (T/e) (1); cas (Fra.) (8, 10, 11, 19);
labialisation (İng.) (2, 11, 13, 19); case (İng.) (2, 7, 10, 11, 12, 19); hal (T/e) (1, 11);
Labialisierung (Alm.) (11); labialization (İng.) Kasus (Alm.) (10, 11, 19); mevki (T/e) (1);
(7)
pozisyon (T/e) (1); Situation (Alm.) (19);
dudaksıllaştırma labialisation (Fra.) (19);
situation (Fra.) (19); situation (İng.) (2, 19);
labialisation (İng.) (19); Labialisierung (Alm.)
(19)
tavır (T/e) (1); vaziyet (T/e) (1)
dulda siper (T/e) (1) durum anlatan stative (İng.) (2)
dumağı nezle (T/e) (1) durum bağlamı context of situation (İng.) (2,
7, 15)
dur stop (T/e) (1)
durum belgesi hüsnühal kâğıdı (T/e) (1);
dura nokta (T/e) (1)
ilmühaber (T/e) (1)
durağan sabit (T/e) (1); statique (Fra.) (17)
durum bilgisi knowledge of state (İng.) (2)
durağan vurgu fixed accent (İng.) (2); fixed
durum dayanaklı öğretim situational
stress (İng.) (7)
language teaching (İng.) (7)

215
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

durum dilbilgisi case grammar (İng.) (2, 7, 11, emotional attitudes (İng.) (12)
19); grammaire des cas (Fra.) (11, 19); duygusal eğilimleri öğrenmek finding out
Kasusgrammatik (Alm.) (11, 19) emotional attitudes (İng.) (12)
durum ekleri case suffixes (İng.) (5) duygusal öğrenme affective learning (İng.) (7)
durum eylemi stative verb (İng.) (7); verbe duygusal süzgeç affective filter (İng.) (12, Y);
d'état (Fra.) (9) affective filtering (İng.) (7)
durum işlevi fonction de situation (Fra.) (9) duygusallık romantiklik (T/e) (1)
Durum Merkezli Dil Öğretimi situational duygusuz hissiz (T/e) (1); kalpsiz (T/e) (1)
language teaching (İng.) (3) duyma hearing (İng.) (2); ihtisas (T/e) (1)
durum ortacı present participle (İng.) (2) duyma imgesi image auditive (Fra.) (8)
durum öznesi sujet d’état (Fra.) (9) duymak hissetmek (T/e) (1)
durum sözcesi énoncé d’état (Fra.) (11) duyuk haber (T/e) (1)
durum takısı case ending (İng.) (2) duyulmak şüyu bulmak (T/e) (1)
durum temelli öğretim situational teaching duyultu rivayet (T/e) (1); şayia (T/e) (1)
(İng.) (4) duyultucu ravi (T/e) (1)
duruma uygunluk situationality (İng.) (2) duyultulamak rivayet etmek (T/e) (1)
duruma) izafe (T/e) (1) duyum belleği audio-memory (İng.) (2)
durumlar ahval (T/e) (1) duyumsal appellative (İng.) (2); auditory (İng.)
durumsal situational (İng.) (12, Y) (2); aural (İng.) (7)
durumsal anlam situational meaning (İng.) (2) duyumsal algılama auditory perception (İng.)
durumsal bağlam context of situation (İng.) (7)
(12) duyumsal ayrımsama auditory
durumsal çıkarım inférence situationnelle discrimination (İng.) (7)
(Fra.) (9) duyumsal dil auditory language (İng.) (2)
Durumsal Dil Öğretimi situational language duyumsal geri iletim auditory- feedback
teaching (İng.) (Y) (İng.) (7)
durumsal gönderge réfèrent situationnel duyumsal sesbilgisi auditory phonetics (İng.)
(Fra.) (9) (2)
durumsal izlence situational syllabus (İng.) (7, duyumsal-sözel yöntem aural-oral method
Y) (İng.) (7)
durumsallık situationality (İng.) (12) duyumsamak hissetmek (T/e) (1)
durup dururken yekten (T/e) (1) duyumsatmak hissettirmek (T/e) (1)
duruş poz (T/e) (1) duyumsuzlaştırıcı anestezik (T/e) (1)
duruşma (Yargıtay‘da) murafaa (T/e) (1) duyumsuzlaştırmak anestezi yapmak (T/e) (1)
duyarga anten (T/e) (1) duyunç vicdan (T/e) (1)
duyarlı hassas (T/e) (1) duyunçlu vicdanlı (T/e) (1)
duyarlık hassasiyet (T/e) (1) duyurmak aksettirmek (T/e) (1); anons etmek
duygu his (T/e) (1); ihtisas (T/e) (1); kalp (T/e) (1) (T/e) (1); ilan etmek (T/e) (1)
duygudaş sempatik (T/e) (1); sempatizan (T/e) duyuru anons (T/e) (1); ilan (T/e) (1)
(1) duyuru yoluyla ilanen (T/e) (1)
duygudaşlık sempati (T/e) (1) duyurumluk pankart (T/e) (1)
duygulanım emotion (İng.) (12); tahassüs (T/e) duyusal gerçeklik sense realism (İng.) (12)
(1)
duyusal işlev fonction émotive (Fra.) (9)
duygulanma tahassüs (T/e) (1)
düğüm code (İng.) (2); Knoten (Alm.) (11, 19);
duygulanmak hislenmek (T/e) (1); mütehassis
node (İng.) (2, 11, 19); noeud (Fra.) (8, 9, 11,
olmak (T/e) (1)
19); ukde (T/e) (1)
duygular hissiyat (T/e) (1)
düğüm çözme decode (İng.) (2)
duygulu hassas (T/e) (1); hisli (T/e) (1)
düğüm-düzen code (İng.) (16)
duygululuk hassasiyet (T/e) (1)
düğümleme encode (İng.) (2)
duygun hassas (T/e) (1)
dünya dili İngilizce world English (İng.) (7)
duygunluk hassasiyet (T/e) (1)
dünya görüşü world view (İng.) (12)
duygusal affective (İng.) (7, 12, Y); emotive
dürtü impulse (İng.) (2); motivation (İng.) (2);
(İng.) (2); hissi (T/e) (1); romantik (T/e) (1)
motive (İng.) (2)
duygusal alan affective domain (İng.) (12, Y)
dürümleme codification (İng.) (16)
duygusal anlam affective meaning (İng.) (7);
düş hayal (T/e) (1)
emotive meaning (İng.) (7)
düş kırıklığı sukutu hayal (T/e) (1)
duygusal değişken affective variable (İng.) (7)
düş yorma tabir (T/e) (1)
duygusal eğilimleri açıklamak expressing

216
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

düşen perde fall (İng.) (13) düşüngüsel ideolojik (T/e) (1)


düşerlik prim (T/e) (1) düşünleme idéation (Fra.) (8)
düşey paradigmatic (İng.) (12); şakuli (T/e) (1) düşünme tefekkür (T/e) (1)
düşgele lalettayin (T/e) (1); rasgele (T/e) (1); düşünmeden gayri ihtiyari (T/e) (1)
rastlantıyla (T/e) (1); tesadüfen (T/e) (1) düşünmek tasavvur etmek (T/e) (1); teemmül
düşgelim raslantı (T/e) (1); şans (T/e) (1); etmek (T/e) (1)
tesadüf (T/e) (1) düşünmek (üzerinde) mütalaa etmek (T/e) (1)
düşgelimsel rastlantısal (T/e) (1); tesadüfi (T/e) düşünsel fikri (T/e) (1); ideation (İng.) (3);
(1) ideational (İng.) (2, 12)
düşgelme isabet (T/e) (1) düşünsel çerçeve kuramı schema (İng.) (7);
düşgelmek rast gelmek (T/e) (1); rastlamak scheme (İng.) (7)
(T/e) (1); tesadüf etmek (T/e) (1) düşünsel dilbilgisi speculative grammar (İng.)
düşgörüntü hayalet (T/e) (1) (2)
düşkurucu hayalperest (T/e) (1) düşünsel tutumları açıklamak expressing
düşkü hobi (T/e) (1) intellectual attitudes (İng.) (12)
düşkün müptela (T/e) (1); şeyda (T/e) (1); zebun düşünsel tutumları öğrenmek finding out
(T/e) (1) intellectual attitudes (İng.) (12)
düşkün (bir şeye) meraklı (T/e) (1) düşüntü mülahaza (T/e) (1)
düşkünler aceze (T/e) (1) düşüntüler mülahazat (T/e) (1)
düşkünler yurdu darülaceze (T/e) (1) düşünülmüş mutasavver (T/e) (1)
düşkünlük iptila (T/e) (1); merak (T/e) (1); zaaf düşünüm content (İng.) (16)
(T/e) (1) düşünür mütefekkir (T/e) (1)
düşlem fantezi (T/e) (1) düşünüş kafa (T/e) (1); tefekkür (T/e) (1);
düşlem sözcük vox nihili (İng.) (2) zihniyet (T/e) (1)
düşleme işlevi imaginative function (İng.) (2) düşünyazı ideogram (İng.) (2); makale (T/e) (1)
düşlemek hayal etmek (T/e) (1) düşürme ıskat (T/e) (1)
düşlemsel fantastique (Fra.) (9) düşürüm damping (T/e) (1)
düşmanlık adavet (T/e) (1); husumet (T/e) (1) düşürüm (askeri darbe ve hükümet
düşme deletion (İng.) (13); elision (İng.) (13); darbeleri için) darbe (T/e) (1)
isabet (T/e) (1); loss (İng.) (13); sukut (T/e) (1) düşüt cenini sakıt (T/e) (1)
düşmek giriftar olmak (T/e) (1); isabet etmek düşyıkımı hüsran (T/e) (1)
(T/e) (1); kadük olmak (T/e) (1); sakıt olmak düz flat (İng.) (13); müstevi (T/e) (1); non
(T/e) (1) arrondi (Fra.) (17); unrounded (İng.) (2, 13)
düşsel konuşucu-dinleyici ideal speaker- düz çatı active voice (İng.) (5); voice with no
hearer (İng.) (2) deleted arguments (İng.) (5)
düşük (Yun. önek) hipo- (T/e) (1); hypo- (T/e) düz değişmece mecaz-ı mürsel (T/e) (11)
(1)
düz izlence linear programme (İng.) (7)
düşük nitelikli adi (T/e) (1)
düz kavrayış literal comprehension (İng.) (7)
düşüklük adilik (T/e) (1)
düz kiplik epistemic modality (İng.) (2)
düşüm ellipsis (İng.) (5, 12)
düz söz Lokution (Alm.) (11, 19)
düşümlü elliptic (İng.) (13)
düz ton level tone (İng.) (13)
düşün fikir (T/e) (1)
düz uyak rime plat (Fra.) (9)
düşün özgürlüğü fikir hürriyeti (T/e) (1)
düz ünlü sinni sait (T/e) (11); ungerundeter
düşün ses idiophone (İng.) (2)
Vokal (Alm.) (11, 19); unrounded vowel (İng.)
düşün yazım ideography (İng.) (2)
(11, 19); voyelle non-arrondie (Fra.) (11, 19);
düşünbilim philosophy (İng.) (16)
yayık vokal (T/e) (11)
düşünce fikir (T/e) (1, Y); ide (T/e) (1); mütalaa
düz ünlü geniş gayri şef evi sait (T/e) (11)
(T/e) (1); zihniyet (T/e) (1)
düz()değişmece metonymy (İng.) (2, 10, 11,
düşünce özgürlüğü fikir hürriyeti (T/e) (1) 19)
düşünce tarihi histoire des idées (Fra.) (9) düz()söz locution (Fra.) (11, 17, 19); locution
düşünceler efkâr (T/e) (1) (İng.) (2, 11, 19)
düşünceli efkârlı (T/e) (1) düzanlam Denotation (Alm.) (10, 11, 18, 19);
düşüncesizlik etmek cahillik etmek (T/e) (1) denotation (İng.) (2, 10, 11, 18, 19);
düşünceye dalmak tefekküre dalmak (T/e) (1) dénotation (Fra.) (9, 10, 11, 17, 19)
düşündeş hemfikir (T/e) (1) düzanlam dili semiotica denotativa (İta.) (8)
düşüngü ideoloji (T/e) (1) düzanlam işlevi fonction dénotative (Fra.) (9)
düşüngücü ideolog (T/e) (1) düzanlamsal denotative (İng.) (2)

217
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

düzanlamsal işlev fonction dénotative (Fra.) mekanizma (T/e) (1)


(17) düzenek çözme decoding (İng.) (7)
düzbaskı tipo (T/e) (1); tipografi (T/e) (1); düzenek değiştirimi code switching (İng.) (15)
tipografya (T/e) (1) düzenek kaydırma code switching (İng.) (2, 7)
düzdeğişmece Metonymie (Alm.) (10, 11, 19); düzenek seçimi code selection (İng.) (7)
métonymie (Fra.) (9, 10, 11, 17, 19); mürsel düzenekleme encode (İng.) (2); encoding (İng.)
mecaz (T/e) (11) (7)
düzdeğişmeceli metonymical (İng.) (11, 19); düzenge mechanism (İng.) (16)
métonymique (Fra.) (11, 19); metonymisch düzengeç regülatör (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); metronymic (İng.) (2) düzenleç regülatör (T/e) (1)
düzdilbilim (düz dilbilim) microlinguistics düzenleme aranjman (T/e) (1); arrangement
(İng.) (2, 7) (İng.) (2); configuration (İng.) (2); editing (İng.)
düzdizim hiza (T/e) (1) (2); monitoring (İng.) (2); organizasyon (T/e)
düzeç tesviye aleti (T/e) (1) (1); regulation (İng.) (2); tanzim (T/e) (1); tertip
düzeçleme tesviye (T/e) (1) (T/e) (1)
düzelmek ıslah olmak (T/e) (1) düzenleme bağlacı conjonction de
düzelti monitor (İng.) (12) coordination (Fra.) (9)
düzeltici musahhih (T/e) (1) düzenlemek aranje etmek (T/e) (1); organize
düzeltici öğretim remedial teaching (İng.) (12) etmek (T/e) (1); regüle etmek (T/e) (1); tanzim
düzelticilik musahhihlik (T/e) (1) etmek (T/e) (1); tertip etmek (T/e) (1)
düzeltili yöntem monitor model (İng.) (3) düzenlemek (çalgı için) akort etmek (T/e) (1)
düzeltim editing (İng.) (4); reform (T/e) (1) düzenleniş tertibat (T/e) (1); tertip (T/e) (1)
düzeltimci reformist (T/e) (1) düzenleyen organizatör (T/e) (1)
düzeltme editing (İng.) (2); ıslah (T/e) (1); retuş düzenleyici organizatör (T/e) (1); regulative
(T/e) (1); rötuş (T/e) (1); tashih (T/e) (1) (İng.) (2); regülatör (T/e) (1)
düzeltmeci dilbilgisi remedial grammar (İng.) düzenleyici tümel sortal universal (İng.) (2)
(7) düzenleyim amenejman (T/e) (1);
düzeltmeci dilbilim clinical linguistics (İng.) (2) arrangement (İng.) (16)
düzeltmek ıslah etmek (T/e) (1); rötuş yapmak düzenli intizamlı (T/e) (1); muntazam (T/e) (1);
(T/e) (1); tashih etmek (T/e) (1) muttarit (T/e) (1); regular (İng.) (13); sistemli
düzeltmeler ıslahat (T/e) (1) (T/e) (1); tertipli (T/e) (1)
düzeltmen musahhih (T/e) (1) düzenli eylem regular verb (İng.) (7); weak
düzeltmenlik musahhihlik (T/e) (1) verb (İng.) (2)
düzen desise (T/e) (1); entrika (T/e) (1); hile (T/e) düzenli konuşma articulate speech (İng.) (2)
(1); intizam (T/e) (1); kombinezon (T/e) (1); düzenli olarak muntazaman (T/e) (1)
nizam (T/e) (1); order (İng.) (2, 11, 19); düzenli yinelenen oluş procès itératif (Fra.) (9)
Ordnung (Alm.) (11, 19); ordre (Fra.) (11, 19); düzenlilik karar (T/e) (1)
organizasyon (T/e) (1); tertibat (T/e) (1); tertip düzensiz gayri muntazam (T/e) (1); intizamsız
(T/e) (1); tesis (T/e) (1) (T/e) (1); rabıtasız (T/e) (1); sistemsiz (T/e) (1);
düzen (akarsu için) rejim (T/e) (1) tertipsiz (T/e) (1)
düzen (çalgı için) akort (T/e) (1) düzensiz eylem irregular verb (İng.) (2, 7)
düzen bilgisi tactics (İng.) (2) düzensiz örneklem random sampling (İng.) (4)
düzen verme (çalgı için) akort (T/e) (1) düzensiz yanlış unsystematic error (İng.) (4)
düzen vermek tertip etmek (T/e) (1) düzensizlik intizamsızlık (T/e) (1); irregularity
düzen vermek (çalgı için) akort etmek (T/e) (İng.) (2)
(1) düzenteker volan (T/e) (1)
düzenbağı disiplin (T/e) (1); inzibat (T/e) (1) düzey Ebene (Alm.) (10, 11, 19); level (İng.) (2, 4,
düzenbirim Taxem (Alm.) (19); taxeme (İng.) (8, 7, 10, 11, 19, Y); niveau (Fra.) (10, 11, 17, 19);
19) rank (İng.) (2, 12); seviye (T/e) (1, Y)
düzence disiplin (T/e) (1); zapturapt (T/e) (1) düzey atlama level skipping (İng.) (2)
düzenci dessas (T/e) (1); entrikacı (T/e) (1); düzey bağımlı rank bound (İng.) (2)
hilebaz (T/e) (1) düzey çıkma object raising (İng.) (5)
düzencik sub-system (İng.) (16) düzey düşme subject demotion (İng.) (5)
düzenciler analogists (İng.) (16) düzey gerilemesi backward downgrading
düzene koyma tanzim (T/e) (1) (İng.) (2)
düzenek code (İng.) (2, 7, 15); device (İng.) (2); düzey indirgeme downgrading (İng.) (2)
mécanisme (Fra.) (8, 17); mechanism (İng.) (2); düzey kayması rank shift (İng.) (2)

218
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

düzey uyumu congruence of levels (İng.) (2) düzlemeci tesviyeci (T/e) (1)
düzey yükseltme upgrading (İng.) (2) düzlemek tesviye etmek (T/e) (1)
düzeylenme levelling (İng.) (2) düzlenme neutralisation (İng.) (13)
düzgeçiş transit (T/e) (1) düzleşme delabialisation (İng.) (2, 11, 19);
düzgü code (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); code (İng.) délabialisation (Fra.) (11, 19);
(10, 11, 12, 19, Y); düstur (T/e) (1); Kode (Alm.) désarrondissement (Fra.) (11, 19);
(10, 11, 19); norm (T/e) (1); rhythm (İng.) (16) Entrundung (Alm.) (11, 19); unrounding (İng.)
düzgü odaklı sınav norm-referenced test (2, 11, 13, 19)
(İng.) (4) düzlük platform (T/e) (1)
düzgüleme encodage (Fra.) (17, 19); encoding düzmece kalp (T/e) (1); pseud(o)- (T/e) (1);
(İng.) (19); Kodierung (Alm.) (19) psöd(o)- (T/e) (1); sahte (T/e) (1)
düzgülü normal (T/e) (1) düzmece oyun mizansen (T/e) (1)
düzgün fasih (T/e) (1); muntazam (T/e) (1); düzmeci sahtekâr (T/e) (1)
rabıtalı (T/e) (1) düzmek tertip etmek (T/e) (1)
düzgün dağılım normal distribution (İng.) (4) düzsöz locutionary act (İng.) (7)
düzgün dağılım eğrisi normal curve (İng.) (4) düzsöz edimi acte locutionnaire (Fra.) (9)
düzgün doğrusal regression (İng.) (4) düzsöz eylemi locutionary act (İng.) (2)
düzgün doğrusal çizgi regression line (İng.) düztümce (düz tümce) statement (İng.) (2, 7)
(4) düzvarım direct (İng.) (2)
düzgün doğrusal çözümleme regression düzvarım yöntemi Direct Method (İng.) (2, 7)
analysis (İng.) (4) düzyazı nesir (T/e) (1); prose (İng.) (2)
düzgünlük intizam (T/e) (1) düzyinelem yöntemi mim-mem method (İng.)
düzlem müstevi (T/e) (1); plan (Fra.) (17); plane (7)
(İng.) (2)
düzleme tesviye (T/e) (1)

edilgen pasif (T/e) (1, Y); passif (Fra.) (8, 17);


passive (İng.) (2, 5, 7)
edilgen anlatım using suppressive voice
(İng.) (5)
edilgen çatı inactive voice (İng.) (2); meçhul
bina (T/e) (11); Passiv (Alm.) (11, 19); passive
verb (İng.) (19); passive voice (İng.) (2, 11, 19);
-e bağlayarak izafeten (T/e) (1) Passivum (Alm.) (11); voix passive (Fra.) (11,
-e bakan nazır (T/e) (1) 19)
-e bildirmek ihbar etmek (T/e) (1) edilgen dil bilgisi passive language
-e çıkarmak iblağ etmek (T/e) (1) knowledge (İng.) (7)
-e değer şayan (T/e) (1) edilgen eylem meçhul fiil (T/e) (11); Passiv
–e değer olmak hak etmek (T/e) (1) (Alm.) (11, 19); passive verb (İng.) (11);
e değgin ait (T/e) (1); dair (T/e) (1) Passivum (Alm.) (11); verbe passif (Fra.) (11,
-e doğru (Lat. önek) ad- (T/e) (1) 19)
-e düşen ait (T/e) (1) edilgen görünüşlü eylem deponent verb
-e sayarak mahsuben (T/e) (1) (İng.) (2)
-e yönelme durumu allative (İng.) (2) edilgen sözcük bilgisi passive vocabulary
(İng.) (4)
-ecek şayan (T/e) (1)
edilgen sözvarlığı passive vocabulary (İng.)
edat postposition (İng.) (7)
(7)
eden acteur (Fra.) (9); actor (İng.) (5); Agens
edilgenleştirme passivisation (İng.) (2)
(Alm.) (19); agent (Fra.) (19); agent (İng.) (19);
edilgin pasif (T/e) (Y)
fail (T/e) (1)
edim act (İng.) (12); fiil (T/e) (1); performance
eden adı agential noun (İng.) (19); nom
(Fra.) (9, 10, 11, 17, 19); performance (İng.) (2,
d'agent (Fra.) (19); Nomen agentis (Alm.) (19)
4, 7, 8, 10, 11, 19); performans (T/e) (Y);
eden durumu ergatif (Fra.) (19); Ergativ (Alm.)
Performanz (Alm.) (10, 11, 19)
(19); ergative (İng.) (19)
edim sınavı performance test (İng.) (4);
eder fiyat (T/e) (1); paha (T/e) (1)
pragmatic test (İng.) (4)
eder çizelgesi tarife (T/e) (1)
edim söz Illokution (Alm.) (11, 19)
ederlik tarife (T/e) (1)
edim sözcesi énoncé de faire (Fra.) (11)

219
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

edim()söz illocution (Fra.) (9, 11, 17, 19); eğimsel dağılım skewed distribution (İng.) (4)
illocution (İng.) (2, 7, 11, 19) eğinik meyilli (T/e) (1)
edimbilim kullanımbilim (T/s) (17); pragma eğinmek temayül etmek (T/e) (1)
linguistics (İng.) (19); Pragmalinguistik (Alm.) eğitbilim pedagoji (T/e) (1)
(19); pragmalinguistique (Fra.) (19); eğitbilimci pedagog (T/e) (1)
pragmatics (İng.) (2, 7, 11, 15, 12, 18, 19); eğitici mürebbi (T/e) (1); terbiyevi (T/e) (1)
Pragmatik (Alm.) (11, 18, 19); pragmatique eğitim pedagoji (T/e) (1); terbiye (T/e) (1)
(Fra.) (9, 11, 17, 19) eğitim (ulusal) maarif (T/e) (1)
edimbilim yetisi pragmatic competence (İng.) eğitim amaçlı dilbilgisi pedagogical
(7) grammar (İng.) (2)
edimli olarak bilfiil (T/e) (1) eğitim bakanlığı maarif vekâleti (T/e) (1)
edimlice bilfiil (T/e) (1) eğitim dilbilimi educational linguistics (İng.)
edimsel fiili (T/e) (1); performatif (Fra.) (9, 19); (2)
performativ (Alm.) (11, 19); performative (İng.) eğitimci pedagog (T/e) (1); terbiyeci (T/e) (1)
(2, 5, 7, 19); pragmatic (İng.) (5) eğitimsel terbiyevi (T/e) (1)
edimsel bileşen composante pragmatique eğitimsel dilbilim educational linguistics
(Fra.) (11, 19); pragmatic component (İng.) (11, (İng.) (7)
19); pragmatische Komponente (Alm.) (11, Eğitimsel sınama hizmetleri Educational
19) Testing Service (İng.) (4); ETS (İng.) (4)
edimsel çıkarım uptake (İng.) (7) eğitmen mürebbi (T/e) (1)
edimsel edinç pragmatic competence (İng.) eğitmeyurdu ıslahevi (T/e) (1)
(4) eğitsel terbiyevi (T/e) (1)
edimsel erek performance objective (İng.) (7) eğlence parti (T/e) (1); zevk (T/e) (1)
edimsel eylem illocutionary act (İng.) (2) eğlence düşkünlüğü sefahat (T/e) (1)
edimsel gerçekleştirici performatif (Fra.) (11); eğlencelik trivial (Alm.) (18); trivial (İng.) (18)
performative (İng.) (11) eğlenme zevk (T/e) (1)
edimsel iz functional mark (İng.) (5) eğlenti âlem (T/e) (1); parti (T/e) (1)
edimsel sözce énoncé performatif (Fra.) (9) eğleşme tevakkuf (T/e) (1)
edimsöz edimi acte illocutionnaire (Fra.) (9); eğleşmek ikamet etmek (T/e) (1)
illocutionary act (İng.) (7) eğmeç kavis (T/e) (1)
edinç competence (İng.) (4, 7, 8, 10, 11, 19); eğretileme istiare (T/e) (1); istiare (T/e) (1);
compétence (Fra.) (9, 11, 17, 19); Kompetenz Metapher (Alm.) (10, 11, 19); metaphor (İng.)
(Alm.) (10, 11, 19)
(2, 7, 10, 11, 19, Y); métaphore (Fra.) (8, 9, 10,
edinç odaklı competency-based (İng.) (4) 11, 17, 19)
edinebilirlik access (İng.) (8) eğretilemeli metaphoric (İng.) (11);
edinim acquisition (İng.) (2, 7) metaphorical (İng.) (8, 11, 19); métaphorique
edinim sırası order of acquisition (İng.) (7) (Fra.) (11, 19); metaphorisch (Alm.) (11, 19)
edinme ittihaz (T/e) (1) eğretilemeli anlam transferred meaning
edinmek iktisap etmek (T/e) (1); peyda etmek (İng.) (2)
(T/e) (1) ek Affix (Alm.) (10, 11, 19); affix (İng.) (2, 7, 10,
egemen hâkim (T/e) (1) 11, 19); affixe (Fra.) (10, 11, 17, 19); ilave (T/e)
egemenlik domination (İng.) (2); hâkimiyet (1); lahika (T/e) (1, 11); munzam (T/e) (1);
(T/e) (1) supleman (T/e) (1); zeyil (T/e) (1)
eğer şayet (T/e) (1) ek aktarımı affix hopping (İng.) (2)
eğik düzey sathımail (T/e) (1) ek bilgi tümceciği comment clause (İng.) (3)
eğik yazı italic (İng.) (2) ek dizimi affixal order (İng.) (13)
eğilim central tendency (İng.) (4); istidat (T/e) ek eylem verb of predicate (İng.) (2)
(1); meyil (T/e) (1); tandans (T/e) (1); temayül ek kaynaşması metaanalysis (İng.) (2)
(T/e) (1)
ek olarak ilaveten (T/e) (1)
eğilim göstermek meyletmek (T/e) (1)
ek vurgusu affixal stress (İng.) (13)
eğilimli meyilli (T/e) (1); meyyal (T/e) (1);
ek()eylem predicative verb (İng.) (2, 11, 19)
mütemayil (T/e) (1)
ekbirim suffixeme (İng.) (5)
eğilmek meyletmek (T/e) (1); temayül etmek
ekeylem cevheri fiil (T/e) (11); ek-fiil (T/e) (11);
(T/e) (1)
fiil-i cevheri (T/e) (11); substantive verb (İng.)
eğim meyil (T/e) (1); slope (İng.) (4)
(11, 19); takı-fiil (T/e) (11); verb of predication
eğimli meyilli (T/e) (1)
(İng.) (11); verbe prédicatif (Fra.) (11, 19);
eğimli dağılım skewed distribution (İng.) (4)
verbe substantif (Fra.) (11, 19); Verbum
eğimlilik skewness (İng.) (4)

220
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

Prädikativum (Alm.) (11, 19); Verbum ekleyici additive (İng.) (2)


Substantivum (Alm.) (11, 19) ekleyici belirtecimsi additive adjunct (İng.) (2)
ekim (ayı) teşrinievvel (T/e) (1) ekleyici ikidilli eğitim additive bilingual
ekimlik plantasyon (T/e) (1) education (İng.) (3)
ekin culture (İng.) (Y); hars (T/e) (1); kültür (T/e) ekli mülhak (T/e) (1)
(1, Y) ekli çatı voice marked by a suffix (İng.) (5)
ekinç hars (T/e) (1); kültür (T/e) (1) eksel dönüşüm transformation affixale (Fra.)
ekinçsel kültürel (T/e) (1) (11, 19); verb affixation transformation (İng.)
ekinsel cultural (İng.) (Y); kültürel (T/e) (1, Y) (11, 19); Verbaffigierungstransformation
eklem adjunct (İng.) (7); mafsal (T/e) (1) (Alm.) (11, 19)
ekleme Addition (Alm.) (11); addition (Fra.) (11, eksen aks (T/e) (1); axis (İng.) (2); mihver (T/e) (1)
19); addition (İng.) (2, 11, 19); Adjunktion eksen dilbilgisi pivot grammar (İng.) (7)
(Alm.) (11, 19); intrusion (İng.) (2); munzam (T/e) eksi nakıs (T/e) (1)
(1) eksi (eksi değer) negatif (T/e) (1)
eklemek ilave etmek (T/e) (1) eksi yük negatif (T/e) (1)
eklemeli additive (İng.) (2); articulate (İng.) (2); eksi yüklü negatif (T/e) (1)
intrusive (İng.) (2) eksik nakıs (T/e) (1); noksan (T/e) (1)
eklemeli ikidilli eğitim additive bilingual eksik başlangıçlı öğrenci false beginner (İng.)
education (İng.) (7) (3, 7)
eklemeli tümcecik additive clause (İng.) (2) eksik çekimli ad diptote (İng.) (2)
eklemleme articulation (Fra.) (8, 10, 11, 19); eksik eylem incomplete verb (İng.) (2)
articulation (İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 19); eksik kapsama zeugme (Fra.) (9)
Artikulation (Alm.) (10, 11, 19) eksik öğeli karşıtlık opposition privative
eklemleme biçimi Artikulationsart (Alm.) (11, (Fra.) (8, 11, 19); private Opposition (Alm.) (11,
19); Artikulationsweise (Alm.) (11, 19); 19)
manner of articulation (İng.) (2, 7, 11, 19); eksik yazım plene writing (İng.) (2)
mode d'articulation (Fra.) (11, 19) eksik()öğeli karşıtlık privative opposition
(İng.) (2, 11, 19)
eklemleme bölgesi Artikulationsort (Alm.) (11,
19); Artikulationsstelle (Alm.) (11, 19); mahreç eksikli défectif (Fra.) (19); defective (İng.) (11,
19); defektiv (Alm.) (11, 19)
(T/e) (11); région d'articulation (Fra.) (11, 19);
region of articulation (İng.) (11, 19) eksikli eylem defective verb (İng.) (2)
eklemleme noktası Artikulationspunkt (Alm.) eksikli tümce non-favourite sentence (İng.)
(2)
(11, 19); mahreç (T/e) (11); place of
eksikli yazı defective writing (İng.) (2)
articulation (İng.) (2); point d'articulation
eksiklik defect (İng.) (2); defekt (T/e) (1); noksan
(Fra.) (11, 19); point of articulation (İng.) (11,
(T/e) (1); özür (T/e) (1)
19)
eklemlenme articulation (Fra.) (10, 11, 19); eksiklik kuramı deficiency theory (İng.) (3)
articulation (İng.) (10, 11, 18, 19); Artikulation eksiksiz complete (İng.) (2); etraflı (T/e) (1);
(Alm.) (10, 11, 18, 19); Gliederung (Alm.) (18); halis muhlis (T/e) (1); komple (T/e) (1);
oynaklanma (T/s) (11) mükemmel (T/e) (1); tam (T/e) (1); tamam (T/e)
(1)
eklemleyici articulateur (Fra.) (11, 19);
eksiksiz geri iletim complete feedback (İng.)
articulator (İng.) (2, 7, 11, 19); Artikulator (2)
(Alm.) (11, 19)
eksiksiz olarak mükemmelen (T/e) (1)
eklemli articulate (İng.) (10, 11); articulated
eksiksiz tümce favourite sentence (İng.) (2)
(İng.) (19); articulé (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19);
eksilti Auslassung (Alm.) (11, 19); Ellipse (Alm.)
artikuliert (Alm.) (11, 19); boğumlu (T/s) (17)
(11, 19); ellipse (Fra.) (9, 11, 17, 19); ellipse
eklemlilik articulation (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19);
(İng.) (11); ellipsis (İng.) (2, 19); hazf ü takdir
articulation (İng.) (10, 11, 19); Artikulation
(T/e) (11); hazif (T/e) (11)
(Alm.) (10, 11, 19); boğumluluk (T/s) (17)
eksiltili défectif (Fra.) (11); ellipted (İng.) (2);
eklenmiş munzam (T/e) (1)
elliptical (İng.) (2, 11, 19); elliptique (Fra.) (9,
eklenti adjoint (Fra.) (19); adjunct (İng.) (19);
11, 19); elliptisch (Alm.) (11, 19); mahzuf (T/e)
Adjunkt (Alm.) (19); aksesuar (T/e) (1); tag (İng.) (11)
(7)
eksiltili anlatma narration elliptique (Fra.) (9)
eklenti soru tag question (İng.) (2, 7)
eksiltili tümce phrase elliptique (Fra.) (8)
eklentiler müştemilat (T/e) (1)
eksiltililik ellipsis (İng.) (16); incompleteness
ekleştirme affixation (İng.) (2) (İng.) (16)
ekleyen diller affixing language (İng.) (2) eksiltme ellipsis (İng.) (7)

221
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

eksin malul (T/e) (1) elinde olmayarak gayri ihtiyari (T/e) (1)
eksinlik maluliyet (T/e) (1) eline bırakmak tevdi etmek (T/e) (1)
eksinlik nedeniyle malulen (T/e) (1) eline vermek teslim etmek (T/e) (1)
eksiuç katot (T/e) (1) elisıkı cimri (T/e) (1); hasis (T/e) (1)
eksiz çatı non-causative and non- elisıkı hesabi (T/e) (1); derman (T/e) (1)
suppressive voice (İng.) (5) elkoyucu emperyalist (T/e) (1)
ekşime tahammür (T/e) (1) elkoyuculuk emperyalizm (T/e) (1)
ekti parazit (T/e) (1); tufeyli (T/e) (1) eller ağyar (T/e) (1)
el altlığı sumen (T/e) (1) ellik manşon (T/e) (1)
el atma müdahale (T/e) (1) eltopu hentbol (T/e) (1)
el atmak teşebbüs etmek (T/e) (1) elverişlilik müsaade (T/e) (1)
el çekme feragat (T/e) (1); feragat etmek (T/e) elverişsiz namüsait (T/e) (1)
(1) elyazması nüsha (T/e) (1)
el değiştirmek intikal etmek (T/e) (1) em deva (T/e) (1); ilaç (T/e) (1)
el değmemiş bakir (T/e) (1) embilim farmakoloji (T/e) (1)
el gün âlem (T/e) (1) emeği geçmiş emektar (T/e) (1)
el koyma haciz (T/e) (1) emek say (T/e) (1)
el koymak haciz koymak (T/e) (1) emek vermiş emektar (T/e) (1)
el yatkınlığı mümarese (T/e) (1) emekçi proleter (T/e) (1)
el yunağı lavabo (T/e) (1) emekçi sınıf proleterya (T/e) (1)
elbirliğiyle müttefikan (T/e) (1) emekli mütekait (T/e) (1); tekaüt (T/e) (1)
elbirlikli müşterek (T/e) (1) emekli aylığı tekaüdiye (T/e) (1)
elçi sefir (T/e) (1) emeklik ücret (T/e) (1)
elçi (kadın) sefire (T/e) (1) emeklilik tekaüt (T/e) (1)
elçi eşi sefire (T/e) (1) emekliye ayrılmak tekaüt olmak (T/e) (1)
elçilik sefaret (T/e) (1); sefarethane (T/e) (1) emeksiz bedava (T/e) (1); zahmetsiz (T/e) (1)
elde ediliş değeri maliyet (T/e) (1) emmeç aspiratör (T/e) (1)
elde etmek iktisap etmek (T/e) (1); istihsal emmek absorbe etmek (T/e) (1)
etmek (T/e) (1); temin etmek (T/e) (1) en alt düzey edinç sınavı minimum
elden geldiğince mümkün mertebe (T/e) (1) competence testing (İng.) (4)
ele geçirme işgal (T/e) (1) en az asgari (T/e) (1)
ele geçirmek işgal etmek (T/e) (1); teshir en az caba yasası loi du moindre effort (Fra.)
etmek (T/e) (1) (11, 17)
ele verme ihbar (T/e) (1) en az çaba ilkesi principe du moindre effort
ele vermek ihbar etmek (T/e) (1); jurnal etmek (Fra.) (19); principle of the least effort (İng.)
(T/e) (1) (19); Prinzip des gereingsten Aufwandes
elektrik verme elektrifikasyon (T/e) (1) (Alm.) (19)
elektriklendirilme elektrifikasyon (T/e) (1) en az çaba yasası geringste Anstrengung
elektriklendirme elektrifikasyon (T/e) (1) (Alm.) (11); least effort (İng.) (11); least effort
elemek elimine etmek (T/e) (1) law (İng.) (2); sa'y-i ekal kanunu (T/e) (11)
elenmek elimine olmak (T/e) (1) en büyük ekber (T/e) (1); süper (T/e) (1)
eleştirel basım edisyonkritik (T/e) (1) en çok azami (T/e) (1); maksimum (T/e) (1)
eleştirel dilbilim critical linguistics (İng.) (7) en düşük asgari (T/e) (1)
eleştirel kavrayış critical comprehension en güçlü süper (T/e) (1)
(İng.) (7) en güzel enfes (T/e) (1)
eleştirel s. kritik (T/e) (1) en iyi süper (T/e) (1)
eleştiri kritik (T/e) (1); tenkit (T/e) (1) en küçük bağımsız biçim minimum free
eleştirici münekkit (T/e) (1); tenkitçi (T/e) (1) form (İng.) (2)
eleştirimcilik kritisizm (T/e) (1) en küçük çift minimal pair (İng.) (2, 7, 11, 19);
eleştirme tenkit (T/e) (1); tenkitçi (T/e) (1) Minimalpaar (Alm.) (11, 19); paire minimale
eleştirmeci tenkitçi (T/e) (1) (Fra.) (11, 19)
eleştirmek tenkit etmek (T/e) (1) en küçük karşıtlık minimal contrast (İng.) (2)
eleştirmeli yayım édition critique (Fra.) (9) en üstün süper (T/e) (1)
eleştirmen kritik (T/e) (1); münekkit (T/e) (1) en üstünlük derecesi superlative degree
eleverici muhbir (T/e) (1) (İng.) (2)
eliaçık bonkör (T/e) (1); cömert (T/e) (1); kerim en yukarı maksimum (T/e) (1)
(T/e) (1) en yüksek maksimum (T/e) (1)

222
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

en yüksek (olarak) azami (T/e) (1) (İng.) (2, 10, 11, 19, Y); maskulin (Alm.) (10);
enemek hadım etmek (T/e) (1) Maskulinum (Alm.) (10, 11, 19); müzekker (T/e)
enenmiş (erkek) hadım (T/e) (1) (1, 11)
engel baraj (T/e) (1); hail (T/e) (1); handikap (T/e) erim vade (T/e) (1)
(1); mahzur (T/e) (1); mani (T/e) (1); mazeret erimli vadeli (T/e) (1)
(T/e) (1); noise (İng.) (2); özür (T/e) (1) erin baliğ (T/e) (1)
engel olmak menetmek (T/e) (1) erinç huzur (T/e) (1)
engelleme blocking (İng.) (2); obstrüksiyon erinçsizlik huzursuzluk (T/e) (1)
(T/e) (1) eringen tembel (T/e) (1)
engellemek frenlemek (T/e) (1); mani olmak erişilirlik accessibility (İng.) (2)
(T/e) (1) erişilirlik aşaması accessibility hierarchy
engellemsel preventive (İng.) (16) (İng.) (2)
engellerin üstesinden gelmek için ısrar erişim attainment (İng.) (4); rekor (T/e) (1)
persistence in overcoming obstacles (İng.) erişim sınavı attainment test (İng.) (4)
(14) erişkin kâhil (T/e) (1); kâmil (T/e) (1)
engelleyim ambargo (T/e) (1) erişmek idrak etmek (T/e) (1); mazhar olmak
engelli blocked (İng.) (2); bloqué (Fra.) (8, 11, (T/e) (1); nail olmak (T/e) (1)
17, 19); checked (İng.) (11, 19); gehemmt erişmen rekortmen (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); mahzurlu (T/e) (1); manialı (T/e) eriştirmek bahşetmek (T/e) (1)
(1) eritme hal (-lli) (T/e) (1)
engelli hece checked syllable (İng.) (2) eriyik solüsyon (T/e) (1)
engelli ünlü blocked vowel (İng.) (2, 11, 19); erk enerji (T/e) (1); iktidar (T/e) (1); kudret (T/e)
checked vowel (İng.) (11, 19); gedeckter (1)
Vokal (Alm.) (11, 19); voyelle entravée (Fra.) erkek kardeş birader (T/e) (1)
(11, 19) erkek oyuncu aktör (T/e) (1)
engellik mazeret (T/e) (1) erkekçe mertçe (T/e) (1)
engelsiz non-bloqué (Fra.) (8, 11, 19); erkeklik mertlik (T/e) (1)
unchecked (İng.) (2, 11, 19); ungehemmt erken anlatma mise en abyme (Fra.) (9)
(Alm.) (11, 19)
erken uygulanım incidence précoce (Fra.) (8)
engelsiz ünlü free vowel (İng.) (2, 11, 19);
erkenbunama şizofreni (T/e) (1)
freier Vokal (Alm.) (11, 19); voyelle libre (Fra.)
erkin liberal (T/e) (1)
(11, 19)
erkincilik liberalizm (T/e) (1)
engin deniz derya (T/e) (1)
erkli muktedir (T/e) (1)
enine (Lat. önek) trans- (T/e) (1)
erktekelci totaliter (T/e) (1)
enine kesit coupe par le travers (Fra.) (8)
erkyurt devlet (T/e) (1)
enlem paralel (T/e) (1)
ermiş evliya (T/e) (1); veli (T/e) (1)
enüstünlük superlative (İng.) (7)
erselik hünsa (T/e) (1)
er azığı tayın (T/e) (1)
erteleme talik (T/e) (1); tecil (T/e) (1); tehir (T/e)
erdem fazilet (T/e) (1)
(1)
erdemli faziletli (T/e) (1)
ertelemek talik etmek (T/e) (1); tecil etmek
erden bakire (T/e) (1)
(T/e) (1); tehir etmek (T/e) (1)
erdenlik bekâret (T/e) (1) ertelemeli ilgeç deferred preposition (İng.) (2)
er-dişi hünsa (T/e) (1)
ertelenmiş müeccel (T/e) (1)
ereğine varmak muradına ermek (T/e) (1)
esen salim (T/e) (1)
erek garaz (T/e) (1); gaye (T/e) (1); goal (İng.) (2,
esenleme selam (T/e) (1)
7); hedef (T/e) (1); maksat (T/e) (1); meram (T/e)
esenleşmek selamlaşmak (T/e) (1)
(1); patient (İng.) (2)
esenleştirme rehabilitasyon (T/e) (1)
erek dil langue cible (Fra.) (11, 19); langue
esenlik afiyet (T/e) (1); selamet (T/e) (1)
d'arrivée (Fra.) (11, 19); target language (İng.)
esenlikli euphorique (Fra.) (9)
(2, 7, 11, 19, Y); Zielsprache (Alm.) (11, 19)
esin ilham (T/e) (1)
erekbilim teleoloji (T/e) (1)
esinleme suggest (İng.) (12); telkin (T/e) (1)
eren evliya (T/e) (1); veli (T/e) (1) esinlemek telkin etmek (T/e) (1)
ergenlik buluğ (T/e) (1)
esinlemeli yöntem Lozanov method (İng.) (3);
ergi mazhariyet (T/e) (1); nimet (T/e) (1)
Suggestop(a)edia (İng.) (3, 12, Y)
ergin reşit (T/e) (1) esinlenmek ilham almak (T/e) (1)
erginlik rüşt (T/e) (1)
esinlenmiş mülhem (T/e) (1)
eril masculin (Fra.) (10, 11, 17, 19); masculine
esirgeme himaye (T/e) (1); vikaye (T/e) (1)

223
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

eski ezeli (T/e) (1); given (İng.) (2); kadim (T/e) homonymie (Fra.) (8, 9, 10, 11, 17, 19);
(1); sabık (T/e) (1) homonymy (İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 19)
eski (Yun. önek) paleo- (T/e) (1) eşaltanlamlık co-hyponym (İng.) (2)
eski bilgi given information (İng.) (5) eşanlambirim isoseme (İng.) (2)
eski Germen yazısı rune (İng.) (2) eşanlamlı bedeutungsgleich (Alm.) (10, 11, 19);
eski lehçe bölgesi relic area (İng.) (15) müradif (T/e) (1); müteradif (T/e) (1, 11);
eski püskü pejmürde (T/e) (1) sinonim (T/e) (1); synonym (Alm.) (10, 11, 19);
eski taş yazısı petroglyph (İng.) (2) synonyme (Fra.) (10, 11, 17); synonymous
eski ve yeni bilgilerin bağlanması (İng.) (10, 19)
association (İng.) (12) eşanlamlı (eş anlamlı) synonym (İng.) (2, 7,
eski yapıtlar asarıantika (T/e) (1) 10, 11, 12)
eski yazı Arabic script (İng.) (13); Ottoman eşanlamlılık Synonymie (Alm.) (10, 11, 19);
script (İng.) (13) synonymie (Fra.) (9, 10, 11, 17); synonymy
eski yazı bilgisi epigraphy (İng.) (2) (İng.) (2, 10, 11, 19); teradüf (T/e) (11)
eski yazı bilimi palaeography (İng.) (2) eş-anlatım paraphrase (İng.) (12)
eskicil arkaik (T/e) (1) eşbağımlı tümce beigeordneter Satz (Alm.)
eskil archaic (İng.) (2) (19); coordinate sentence (İng.) (19);
eskil biçim archaism (İng.) (2, 11, 19); koordinierter Satz (Alm.) (19); proposition
archaïsme (Fra.) (11, 19); Archaismus (Alm.) coordonnée (Fra.) (19)
(11, 19); revival form (İng.) (2) eşbağımlılık coordination (Fra.) (19);
eskillik archaism (İng.) (19); archaïsme (Fra.) coordination (İng.) (19); Koordination (Alm.)
(19); Archaismus (Alm.) (19) (19)
eş-bağlamlı compound (İng.) (12)
eskitmek telef etmek (T/e) (1)
eşbasınçeğrisi izobar (T/e) (1)
eskiyazı bilgisi paleografi (T/e) (1)
eşbaskı reprint (T/e) (1)
eski-yeni bilgi given-new information (İng.)
(7) eşbiçim kümesi form class (İng.) (2)
eslek muti (T/e) (1) eşbiçimbirim çizgisi isomorphic line (İng.) (2)
esnek elastiki (T/e) (1) eşbiçimcilik isomorphism (İng.) (2)
esneklik elastikiyet (T/e) (1); suples (T/e) (1) eşbiçimli equivocation (İng.) (2); homonym
esrik sermest (T/e) (1) (İng.) (12); isomorph (Alm.) (19); isomorphe
eş homeo- (T/e) (1); homo- (T/e) (1); iso (İng.) (2); (Fra.) (19); isomorphic (İng.) (19)
zevce (T/e) (1); zevç (T/e) (1) eşbiçimlilik Isomorphie (Alm.) (10, 11, 19);
eş ad silinmesi equi NP deletion (İng.) (2) isomorphism (İng.) (10, 11, 19); isomorphisme
(Fra.) (8, 9, 10, 11, 19)
eş ağırlıklı karşıtlık equipollent opposition
(İng.) (2) eşcinsel homoseksüel (T/e) (1)
eş asıllı (eşasıllı) cognate (İng.) (2, 7) eşcinsellik homoseksüellik (T/e) (1)
eş bağlam co-text (İng.) (2) eşçıkışlı ses homorganic sound (İng.) (2)
eş biçimbirim isomorph (İng.) (2) eşdeğer muadil (T/e) (1)
eş değerli karşıtlık equipollent (İng.) (2) eşdeğer biçim parallel form (İng.) (4)
eş gönderme co(-)reference (İng.) (12) eşdeğer biçim güvenirliği parallel form
eş hecelilik isosyllabism (İng.) (2) reliability (İng.) (4)
eş işlevsel ergative (İng.) (2) eşdeğer biçimli sınavlar equivalent forms
(İng.) (4)
eş köklü sözcük paronym (İng.) (2)
eş sesletimli homonym (İng.) (12) eşdeğer değerlendirme alternative
assessment (İng.) (Y)
eş söylemli isograde (İng.) (2)
eşdeğer ölçme alternative testing (İng.) (Y)
eş yazımlı homonym (İng.) (12)
eşdeğer sınav alternative forms (İng.) (4); test
eş(-)gönderim co(-)reference (İng.) (12, 19)
form (İng.) (4); test version (İng.) (4)
eş()öğeli karşıtlık äquipollente Opposition
(Alm.) (11, 19); equipollent opposition (İng.)
eşdeğer sınav yöntemi alternative forms
method (İng.) (4)
(11, 19); opposition équipollente (Fra.) (8, 11,
19) eşdeğerli iso- (T/e) (1); izo- (T/e) (1)
eşadlı homonym (Alm.) (10, 11, 19); homonym eşdeğerlik Äquivalenz (Alm.) (19); equivalence
(İng.) (2, 10, 11); homonyme (Fra.) (10, 11, 17, (İng.) (2, 4, 19); équivalence (Fra.) (19); co(-
19); homonymous (İng.) (19); mütecanis (T/e) )variance (İng.) (2, 3, 11, 19)
(11); mütecanis lafız (T/e) (11) eşdeğerlik katsayısı equivalence coefficient
(İng.) (4)
eşadlılar homonyms (İng.) (7)
eşdeğerlilik équivalence (Fra.) (8)
eşadlılık Homonymie (Alm.) (10, 11, 19);

224
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

eşdeğişirlik covariance (Fra.) (11, 17, 19); eşlemeli appositive (İng.) (2); equational
Kovarianz (Alm.) (11, 19) sentence (İng.) (2)
eşdeş cognate (İng.) (12); doublets (İng.) (16) eşlemeli kayıt matched guise (İng.) (15)
eşdeşleme correlation (İng.) (7); correlation eşleşmeli çağrışımsal öğrenme paired-
coefficient (İng.) (7) associate learning (İng.) (7)
eşdeşler yöntemi cognate method (İng.) (3) eşleyici bileşik dvanda compound (İng.) (2)
eşdillik çizgisi isoglottic line (İng.) (2, 11, 19) eşleyici ikidilli compound bilinguals (İng.) (2)
eşdillilik çizgisi isogloss (İng.) (2); isoglosse eşlik refakat (T/e) (1)
Linie (Alm.) (11, 19); ligne d'isoglosse (Fra.) eşlik durumu comitative (İng.) (2)
(11, 19) eşlik etmek akompanye etmek (T/e) (1);
eşdillilik dizgisi isograph (İng.) (2) akompanye etmek (T/e) (1)
eşdizim çizgisi isosyntagmatic line (İng.) (2) eşsesli homophon (Alm.) (11, 19); homophone
eşdizimlilik collocation (Fra.) (11, 19); (Fra.) (11, 19); homophone (İng.) (2, 7, 11);
collocation (İng.) (2, 7, 11, 19); co-occurrence homophonous (İng.) (19)
(İng.) (2); Kollokation (Alm.) (11, 19) eşsesli çatışma homophonic clash (İng.) (2)
eşdizimlilik sınırlaması co-occurrence eşseslilik Homophonie (Alm.) (11, 19);
restrictions (İng.) (2) homophonie (Fra.) (9, 11, 19); homophony
eşdüzeyleme layering (İng.) (2) (İng.) (2, 11, 19)
eşek merkep (T/e) (1) eşsıcaklıkeğrisi izoterm (T/e) (1)
eşezgi çizgisi isotonic line (İng.) (2) eşsiz ekstra (T/e) (1); harikulade (T/e) (1);
eşgeçerlilik encoder (İng.) (16) yegâne (T/e) (1); yekta (T/e) (1)
eşgönderge co(-)reference (İng.) (2, 11); eşsöylemli isochronism (İng.) (2); isopleth (İng.)
coréférence (Fra.) (11); Koreferenz (Alm.) (11) (2)
eşgönderim coréférence (Fra.) (19); eşsöyleyiş coarticulation (İng.) (2)
Koreferenz (Alm.) (19) eşsöyleyiş çizgisi isophone (İng.) (2)
eşgönderimli co-referential (İng.) (2) eşsöz paraphrase (İng.) (12); Tautologie (Alm.)
eşgüdüm coordination (İng.) (16); (19); tautology (İng.) (2, 19)
koordinasyon (T/e) (1) eşsözcük çizgisi isolex (İng.) (2)
eşgüdümcü koordinatör (T/e) (1) eşsürel anlatma narration simultanée (Fra.)
eşgüdümlemek koordine etmek (T/e) (1) (9)
eşgüdümsel koordine (T/e) (1) eşsürem Synchronie (Alm.) (11, 19);
eşi benzeri yok ekstra (T/e) (1) synchronie (Fra.) (8, 11, 17, 19); synchrony
(İng.) (2, 11, 19)
eşik dönemi varsayımı critical period
hypothesis (İng.) (7) eşsüremli synchronic (İng.) (2, 10, 11, 19);
eşik düzeyi threshold level (İng.) (2, 3, 4, 7, 12) synchronique (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19);
eşik varsayımı threshold hypothesis (İng.) (7) synchronisch (Alm.) (10, 11, 19)
eşil alternative (İng.) (11, 19); Doppelform eşsüremli dilbilim linguistique synchronique
(Fra.) (8, 11, 17, 19); synchronic linguistics
(Alm.) (11, 19); doublet (Fra.) (11, 19); doublet
(İng.) (2, 11, 19); synchronische
(İng.) (11, 19); Dublette (Alm.) (11, 19)
Sprachwissenschaft (Alm.) (11, 19)
eşit muadil (T/e) (1); müsavi (T/e) (1)
eşsüremli sesbilim phonologie synchronique
eşit (Yun. önek) iso- (T/e) (1); izo- (T/e) (1)
(Fra.) (8)
eşit olarak seyyanen (T/e) (1)
eşsüremlilik Synchronie (Alm.) (8, 10, 11, 19);
eşitleme equating (İng.) (4)
synchronie (Fra.) (10, 11, 19); synchrony (İng.)
eşitlemek equate (İng.) (4) (10, 11, 19)
eşitlemeli tümce equational sentence (İng.) eşsürerlik isochronie (Fra.) (8)
(2)
eşuyum coordination (İng.) (16)
eşitlik fairness (İng.) (4); müsavat (T/e) (1)
eş-yapılılık isomerism (İng.) (16)
eşitlik derecesi Äquativus (Alm.) (11, 19);
eşyazım homogram (İng.) (2)
équatif (Fra.) (11, 19); equative (İng.) (11, 19);
eşyazımlı homograph (Alm.) (11, 19);
müsavat derecesi (T/e) (11)
homograph (İng.) (2, 11); homographe (Fra.)
eşitlik eki equative (İng.) (2)
(11, 19); homographic (İng.) (19)
eşkonumsal collocative (İng.) (12)
eşyazımlılar homographs (İng.) (7)
eşlehçe isolect (İng.) (2)
eşyazımlılık Homographie (Alm.) (11, 19);
eşlek ekvator (T/e) (1)
homographie (Fra.) (11, 19); homography
eşlem kopya (T/e) (1); nüsha (T/e) (1) (İng.) (2, 11, 19)
eşleme apposition (İng.) (2, 7) eşzaman senkron (T/e) (1)
eşleme (birebirlik) biuniqueness (İng.) (2)

225
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

eşzamanlı synchronic (İng.) (2, 10, 18); etkin aktif (T/e) (Y); aktif (T/e) (1); faal (T/e) (1)
synchronique (Fra.) (10); synchronisch (Alm.) etkin biriktirim active storage (İng.) (2)
(10, 18) etkin duyumsal audio-active (İng.) (2)
eşzamanlı çeviri simultaneous interpretation etkin sözcük bilgisi active vocabulary (İng.)
(İng.) (7); simultaneous interpreting (İng.) (2) (4)
eşzamanlı dilbilim synchronic linguistics etkincilik aktivizm (T/e) (1)
(İng.) (7) etkinleştirici aktifleştirici (T/e) (1)
eşzamanlılık coïncidence (Fra.) (9); senkroni etkinleştirme activation (İng.) (2)
(T/e) (1); Synchronie (Alm.) (10); synchronie etkinleştirmek aktifleştirmek (T/e) (1)
(Fra.) (10); synchrony (İng.) (10) etkinlik activity (İng.) (7); aktivite (T/e) (1);
etçi kasap (T/e) (1) efficiency (İng.) (2); faaliyet (T/e) (1, Y); tasks
etek öpme tekâpu (T/e) (1) (İng.) (7)
etene meşime (T/e) (1) etkinlik göstermek faaliyet göstermek (T/e)
etik ethics (İng.) (4) (1)
etiketleme labelling (İng.) (8) etkinlik yöneltimli activity oriented (İng.) (14)
etken actif (Fra.) (8); active (İng.) (2, 5); aktif etkisel affective (İng.) (2)
(T/e) (1); aktif (T/e) (1); amil (T/e) (1); factor (İng.) etkisel alan affective domain (İng.) (2)
(Y); faktör (T/e) (1, Y) etkisel anlam affective meaning (İng.) (2)
etken çatı active case (İng.) (2); active voice etkisel karşıtlık affective reactions (İng.) (2)
(İng.) (2, 11, 19); Aktiv (Alm.) (11, 19); Aktivum etkisiz palyatif (T/e) (1); pasif (T/e) (1); tesirsiz
(Alm.) (11); common voice (İng.) (2); malum (T/e) (1)
bina (T/e) (11); voix active (Fra.) (11, 19) etkisizleştirme nötralizasyon (T/e) (1)
etken çözümlemesi factor analysis (İng.) (7) etkisöz perlocutionary act (İng.) (7)
etken dil bilgisi active language knowledge etkisöz edimi acte perlocutionnaire (Fra.) (9)
(İng.) (7) etmek sızlanmak şikâyet (T/e) (1)
etken eylem active verb (İng.) (2, 11, 19); Aktiv etmek üstüne düşmek meram (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); Aktivum (Alm.) (11); malum fiil etmen factor (İng.) (4, Y); faktör (T/e) (Y)
(T/e) (11); verbe actif (Fra.) (11, 19) etmen çözümlemesi factor analysis (İng.) (4)
etken özne actor (İng.) (5) ettiren causer (İng.) (5)
etken sözvarlığı active vocabulary (İng.) (7) ettirgen causative (İng.) (2, 5)
etki impact (İng.) (4); prestij (T/e) (1); tesir (T/e) ettirgen çatı araçlı geçişli (T/e) (11); causative
(1) voice (İng.) (2, 11, 19); factitive voice (İng.) (11,
etki()söz perlocution (Fra.) (9, 11, 17, 19); 19); Faktitiv (Alm.) (11, 19); Faktitivum (Alm.)
perlocution (İng.) (2, 11, 19); Perlokution (Alm.) (11, 19); Kausativ (Alm.) (11, 19); Kausätivum
(11, 19) (Alm.) (11); tadiye (müteaddi'den) (T/e) (11);
etkilemek müessir olmak (T/e) (1); tesir voix causative (Fra.) (11, 19); voix factitive
etmek (T/e) (1) (Fra.) (11, 19)
etkilendirmek tesir etmek (T/e) (1) ettirgen ekleme causative embedding (İng.)
etkilenen goal (İng.) (5); patient (İng.) (5, 13); (5)
theme (İng.) (13) ettirgen eylem araçlı geçişli (T/e) (11);
etkilenen özne subject as goal (İng.) (5) causative verb (İng.) (7, 11, 19); factitive verb
etkilenen silimi patient deletion (İng.) (5) (İng.) (2, 11, 19); Faktitiv (Alm.) (11, 19);
etkilenmek müteessir olmak (T/e) (1) Faktitivum (Alm.) (11); Kausativ (Alm.) (11, 19);
etkilenmiş müteessir (T/e) (1) Kausätivum (Alm.) (11); tadiye
etkileşim contamination (İng.) (2); interaction (müteaddi'den) (T/e) (11); verbe causatif
(İng.) (12) (Fra.) (11, 19); verbe factitif (Fra.) (11, 19)
etkileşim çözümlemesi interaction analysis ettirgen görünüş causative aspect (İng.) (2)
(İng.) (7) ettirgenleme causativisation (İng.) (5)
etkileşim varsayımı interaction hypothesis ettirgenlik ekbirimi (-Dlr) suffixeme of
(İng.) (7)
causativisation (İng.) (5)
etkileşim yöntembilimi ethnomethodology ettirilme forced performance (İng.) (5)
(İng.) (15)
ettirme causing (İng.) (5)
etkileyen causer (İng.) (5); effector (İng.) (5)
ev hane (T/e) (1); lokal (T/e) (1)
etkileyici değişken nuisance variable (İng.) (4)
evcil ehli (T/e) (1)
etkili aktif (T/e) (1); esaslı (T/e) (1); müessir (T/e)
evcilleşmek ehlileşmek (T/e) (1)
(1); tesirli (T/e) (1)
evegen hâd (T/e) (1)
etkili olmak müessir olmak (T/e) (1); nüfuz
evet-hayır seçenekli sınavı yes-no test (İng.)
etmek (T/e) (1)

226
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

(4) Verbalstamm (Alm.) (11, 19)


evet-hayır seçenekli soru yes-no question eylem kökü fiil cezri (T/e) (11); racine verbale
(İng.) (4) (Fra.) (11, 19); verbal root (İng.) (11, 19);
evet-hayır sorusu yes-no question (İng.) (4) Verbalwurzel (Alm.) (11, 19)
evetleme itiraf (T/e) (1) eylem öbeği verb phrase (İng.) (2, 7); VP (İng.)
evetlemek itiraf etmek (T/e) (1) (2)
evirgen pratik (T/e) (1) eylem tümcesi fiil cümlesi (T/e) (11); phrase
evirmelik (devlet işlerinin görüldüğü yer) verbale (Fra.) (11, 19); verbal sentence (İng.)
daire (T/e) (1) (11, 19); verbaler Satz (Alm.) (11, 19)
evlenme izdivaç (T/e) (1) eylem yöneltimi action orientation (İng.) (14)
evlilikdışı gayri meşru (T/e) (1) eylem zamanı tense (İng.) (7)
evre devir (T/e) (1); faz (T/e) (1); merhale (T/e) eylemce harekât (T/e) (1)
(1); mertebe (T/e) (1); safha (T/e) (1) eylemce (harekât) operasyon (T/e) (1)
evren âlem (T/e) (1); kâinat (T/e) (1); kozmos eylemden türeme biçim Deverbal (Alm.) (11,
(T/e) (1); population (İng.) (4, Y) 19); déverbatif (Fra.) (11, 19); deverbative
evrenbilim kozmoloji (T/e) (1) (İng.) (11, 19); Deverbativum (Alm.) (11, 19);
evrendeğer parametre (T/e) (1) Verbalabstraktum (Alm.) (11, 19)
evrendoğum kozmogoni (T/e) (1) eylemden türeme biçim déverbal (Fra.) (11,
evrensel âlemşümul (T/e) (1); cihanşümul (T/e) 19)
(1); kozmik (T/e) (1); universal (İng.) (2); eylemin düğümü noeud de l’action (Fra.) (9)
üniversel (T/e) (1) eylemlerle İngilizce English through actions
evrensel dilbilgisi universal grammar (İng.) (İng.) (12)
(2, 7, 8, 12) eylemleştirme verbalisation (İng.) (2)
evrensel sınav universal test (İng.) (4) eylemli araştırma action research (İng.) (7)
evrik converse (İng.) (12) eylemli olarak fiilen (T/e) (1)
evrim Entwicklung (Alm.) (11, 19); Evolution eylemlik Infinitiv (Alm.) (11, 19); infinitif (Fra.)
(Alm.) (10, 11, 19); evolution (İng.) (10, 11, 19); (11, 19); infinitive (İng.) (2, 7, 11, 19); isim-fiil
évolution (Fra.) (10, 11, 19); tekâmül (T/e) (1, (T/e) (11); mastar (T/e) (1, 11)
11); Wandel (Alm.) (19) eylemsel fiili (T/e) (1)
evrim kuramı tekâmül nazariyesi (T/e) (1) eylemsel düğüm noeud verbal (Fra.) (8)
evrimci dilbilim evolutionary linguistics (İng.) eylemsi fer-i fiil (T/e) (11); fiilimsi (T/e) (11);
(2) participle (İng.) (12); verbal (İng.) (2); verbid
evrimsel évolutif (Fra.) (10, 11, 17, 19); (İng.) (2)
evolutionary (İng.) (10, 11, 19); eylemsiz pasif (T/e) (1)
evolutionistisch (Alm.) (10); evolutiv (Alm.) (11, eyletim manipulation (Fra.) (9, 11);
19) manipulation (İng.) (2, 11)
evrimsel dilbilim evolutive linguistics (İng.) eyleyen actant (Fra.) (8, 9, 10, 11, 19); actant
(11, 19); evolutive Sprachwissenschaft (Alm.) (İng.) (2, 10, 11, 19); Aktant (Alm.) (10, 11, 19)
(11, 19); linguistique évolutive (Fra.) (11, 17, eyleyen çizgesi schéma actantiel (Fra.) (9)
19) eyleyen özne active subject (İng.) (5); actor
evrişik converse (Fra.) (17, 19); converse (İng.) (İng.) (5)
(19); konvers (Alm.) (19) eyleyen-iş- erek actor-action-goal (İng.) (2)
evrişim conversion (Fra.) (19); conversion (İng.) eytişim diyalektik (T/e) (1, Y)
(19); Konversion (Alm.) (19) ezbere öğrenme rote learning (İng.) (7, 12)
eylem action (Fra.) (9); aksiyon (T/e) (1); Verb ezgi ahenk (T/e) (11); intonation (İng.) (2, 13, Y);
(Alm.) (11, 19); verb (İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 19); melodi (T/e) (1); Melodie (Alm.) (11, 19);
verbe (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); Verbum (Alm.) mélodie (Fra.) (11, 17, 19); melody (İng.) (2, 11,
(11, 19); Verbuni (Alm.) (10); Zeitwort (Alm.) 19); nağme (T/e) (1); tonlama (T/e) (Y)
(11)
ezgi bilgisi melodics (İng.) (2)
eylem çekimi Abwandlung (Alm.) (11);
ezgi birimi tone group (İng.) (13); tone unit
conjugaison (Fra.) (10, 11, 17, 19); (İng.) (13)
conjugation (İng.) (10, 11, 19); fiil tasrifi (T/e) ezgi düzeni intonation pattern (İng.) (2, 7)
(11); Konjugation (Alm.) (10, 19) ezgi sınavı intonation test (İng.) (4)
eylem dizilimi verb phrase (İng.) (8) ezgileme işlemi intonation (İng.) (13)
eylem düzgüsü kinematic code (İng.) (12) ezgin perişan (T/e) (1)
eylem gövdesi fiil gövdesi (T/e) (11); thème ezinç azap (T/e) (1); zulüm (T/e) (1)
verbal (Fra.) (11); verbal stem (İng.) (11, 19); ezme püre (T/e) (1)

227
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

ezmek kahretmek (T/e) (1)

fısıltı whisper (İng.) (2)


fısıltılı konuşma whistle speech (İng.) (2)
fısıltılı ünlü whispered vowel (İng.) (2)
figür Figur (Alm.) (18); figure (İng.) (18)
filoloji philology (İng.) (2, 7)
fiziki kanal canal physique (Fra.) (9)
fizikötesi metafizik (T/e) (1)
fark difference (İng.) (18); Differenz (Alm.) (18)
fırfır farbala (T/e) (1)
fısıldayıcı suflör (T/e) (1)

geçerli (türe) pozitif (T/e) (1)


geçerli dil auxiliary language (İng.) (15);
lingua franca (İng.) (7, 15)
geçerliği kalmamak kadük olmak (T/e) (1)
geçerlik acceptabilité (Fra.) (8, 19);
acceptability (İng.) (8, 12); revaç (T/e) (1);
tedavül (T/e) (1); validity (İng.) (2, 4, 7)
g etmeni g factor (İng.) (4)
geçerlilik acceptabilité (Fra.) (11);
gazete dili journalese (İng.) (2)
acceptability (İng.) (11, 15, 19); Akzeptabilität
gebe hamile (T/e) (1) (Alm.) (11, 19)
gece gösterisi suare (T/e) (1) geçersiz hükümsüz (T/e) (1)
gecikme rötar (T/e) (1); tehir (T/e) (1) geçersiz sayma iptal (T/e) (1)
gecikmeden hemen (T/e) (1) geçersiz saymak iptal etmek (T/e) (1)
gecikmeli delayed release (İng.) (13); rötarlı geçersizlik butlan (T/e) (1)
(T/e) (1)
geçici muvakkat (T/e) (1); palyatif (T/e) (1)
gecikmeli geri iletim delayed feedback (İng.)
geçici lehçe état de langue (İng.) (2)
(2)
geçici olarak muvakkaten (T/e) (1)
gecikmeli konuşma delayed speech (İng.) (2)
geçici sözcük ephemeral word (İng.) (2)
gecikmesiz bırakım instantaneous release
(İng.) (2) geçilirlik viyabilite (T/e) (1)
gecikmeye gelmez acil (T/e) (1) geçilmez elzem (T/e) (1)
gecikmiş iletişim communication différée geçim maişet (T/e) (1)
(Fra.) (9); communication retardée (Fra.) (9) geçim genişliği refah (T/e) (1)
geciktirilemez acil (T/e) (1) geçimlik nafaka (T/e) (1)
geciktirilmiş sözlü alıştırma delayed oral geçimsiz aksi (T/e) (1); şirret (T/e) (1)
practice (İng.) (12) geçimsizlik fitne (T/e) (1)
geciktirme tehir (T/e) (1) geçinge bütçe (T/e) (1)
geciktirmek tehir etmek (T/e) (1) geçinmelik nafaka (T/e) (1)
geç uygulanım incidence tardive (Fra.) (8) geçirimsiz empermeabl (T/e) (1); opaque (İng.)
geçek hat (T/e) (1) (2)
geçen mütedavil (T/e) (1) geçirimsizlik opacity (İng.) (2)
geçen (başka bir şeyin yerine) kaim (T/e) (1) geçirme teşyi (T/e) (1)
geçenek koridor (T/e) (1) geçirme (bir yere) kayıt (T/e) (1)
geçer makbul (T/e) (1); mütedavil (T/e) (1) geçirmek teşyi etmek (T/e) (1)
geçer dil lingua franca (İng.) (3, 12) geçiş intikal (T/e) (1); transit (T/e) (1)
geçerdeğer (para için) kur (T/e) (1) geçiş (makamdan makama) modülasyon
(T/e) (1)
geçerleme validation (İng.) (4)
geçiş belgesi pasaport (T/e) (1)
geçerli acceptable (Fra.) (19); acceptable (İng.)
geçiş notu pass mark (İng.) (4)
(8, 19); akzeptabel (Alm.) (19); makbul (T/e) (1);
geçiş sesi transitional sound (İng.) (2)
muteber (T/e) (1); valid (İng.) (4)
geçiş sesleri liaison (İng.) (13); linking (İng.) (13)

228
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

geçişim incapsulation (İng.) (2); incorporation geleneksel ananevi (T/e) (1); örfi (T/e) (1)
(İng.) (2) geleneksel çözümleme classical analysis
geçişimli polysynthetic (İng.) (2) (İng.) (4)
geçişimli bağlaç incorporating conjunction geleneksel dilbilgisi grammaire
(İng.) (2) traditionnelle (Fra.) (8); traditional grammar
geçişimli dil incapsulating language (İng.) (2); (İng.) (2, 7, 8)
incorporating language (İng.) (2) geleneksel güvenirlik classical reliability
geçişimsizlik cross-over (İng.) (2) (İng.) (4)
geçişli müteaddi (T/e) (11); transitif (Fra.) (11, geleneksel güvenirlik kuramı classical
19); transitiv (Alm.) (11, 19); transitive (İng.) (2, reliability theory (İng.) (4)
5, 11, 19) geleneksel sınav kuramı classical test
geçişli eylem transitive verb (İng.) (2, 7, 8) theory (İng.) (4)
geçişli iletişim communication transitive gelgeç hercai (T/e) (1)
(Fra.) (9) gelgit meddücezir (T/e) (1)
geçişlik pasaport (T/e) (1) gelir hasılat (T/e) (1); irat (T/e) (1)
geçişlileme transitivisation (İng.) (5) gelir sağlarlık rantabilite (T/e) (1)
geçişlilik transitivité (Fra.) (9); transitivity (İng.) gelir(ler) varidat (T/e) (1)
(2, 7) gelirli rantabl (T/e) (1)
geçişme convergence (İng.) (2); osmoz (T/e) (1) gelişigüzel afaki (T/e) (1); alelusul (T/e) (1);
geçişsel uyuşma junctural assimilation (İng.) gayri muntazam (T/e) (1); lalettayin (T/e) (1)
(13); junctural ease (İng.) (13) gelişigüzel örneklem random sampling (İng.)
geçişsiz gayri müteaddi (T/e) (11); intransitif (4)
(Fra.) (8, 11, 19); intransitiv (Alm.) (11, 19); gelişim inkişaf (T/e) (1); tekâmül (T/e) (1)
intransitive (İng.) (5, 11, 19); lazım (T/e) (11) gelişim kuramı theory of evolution (İng.) (16)
geçişsiz edilgen intransitive passive (İng.) (5) gelişim ruh-dilbilimi developmental
geçişsiz eylem intransitive verb (İng.) (2, 7) psycholinguistics (İng.) (12)
geçişsizleme intransitivisation (İng.) (5) gelişim sınavı progress test (İng.) (4, 7)
geçiştirme idareimaslahat (T/e) (1) gelişimsel dilbilim developmental linguistics
geçiştirmecilik idareimaslahat (T/e) (1) (İng.) (2)
geçit pasaj (T/e) (1) gelişme developman (T/e) (1); inkişaf (T/e) (1);
geçme hulul (T/e) (1); intikal (T/e) (1); sirayet nema (T/e) (1); neşvünema (T/e) (1); tekâmül
(T/e) (1) (T/e) (1); terakki (T/e) (1)
geçmek intikal etmek (T/e) (1); sirayet etmek gelişmek tekâmül etmek (T/e) (1)
(T/e) (1); tecavüz etmek (T/e) (1) gelişmiş mütekâmil (T/e) (1)
geçmezlik infelicity (İng.) (2) geliştirme developman (T/e) (1)
geçmiş past (İng.) (2) gemi sefine (T/e) (1)
geçmiş dışı non-past (İng.) (7) gemi bildirgesi manifesto (T/e) (1)
geçmiş dışı zaman non-past tense (İng.) (2) gemi işletimi (bir ülkenin kendi sularında)
geçmiş zaman mazi (T/e) (11); passé (Fra.) (11, kabotaj (T/e) (1)
19); past (İng.) (11, 19); past tense (İng.) (2, 7, genbirlik konfederasyon (T/e) (1)
8); preterite (İng.) (2); Vergangenheit (Alm.) genç civan (T/e) (1)
(11, 19) Genç dilbilgiciler Young grammarians (İng.)
geçmiş zaman ortacı past participle (İng.) (2) (2)
geçmişte geçmiş zaman past perfect (İng.) (2) gene esasen (T/e) (1); tekrar (T/e) (1)
geçmişte gelecek future in the past (İng.) (2) genel general (İng.) (2); umum (T/e) (1); umumi
gelecek ati (T/e) (1); future (İng.) (2, 7) (T/e) (1)
gelecek (zaman) istikbal (T/e) (1) Genel Amaçlı İngilizce EGP (İng.) (7); English
gelecek s. müstakbel (T/e) (1) for General Purposes (İng.) (3, 7); general
gelecek zaman Futur (Alm.) (11, 19); futur (Fra.) purpose English (İng.) (7)
(11, 19); future (İng.) (11, 19); future tense genel bağışlama affıumumi (T/e) (1)
(İng.) (2); Futurum (Alm.) (11); istikbal (T/e) (11) genel değerlendirme global assessment
gelecekçi fütürist (T/e) (1) (İng.) (4); summative assessment (İng.) (4)
gelecekçilik fütürizm (T/e) (1) genel değişke variante générale (Fra.) (8)
gelecekte bitmişlik future perfect (İng.) (2, 7) genel dil yeterliği general language
gelecekteki müstakbel (T/e) (1) proficiency (İng.) (4); GLP (İng.) (4)
gelecekten haber verme prospection (Fra.) (9) genel dilbilgisi allgemeine Grammatik (Alm.)
gelenek anane (T/e) (1); örf (T/e) (1) (11, 19); general grammar (İng.) (2, 11, 19);
grammaire générale (Fra.) (11, 17, 19)

229
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

genel dilbilim allgemeine geniş ünlü breiter Vokal (Alm.) (11, 19); geniş
Sprachwissenschaft (Alm.) (11, 19); general sesli (T/e) (11); voyelle large (Fra.) (11, 19);
linguistics (İng.) (2, 11, 19); linguistique wide vowel (İng.) (2, 11, 19)
générale (Fra.) (8, 11, 17, 19); umumi lisaniyat geniş zaman Aorist (Alm.) (11, 19); aorist (İng.)
(T/e) (11); umunu lengüistik (T/e) (11) (2, 11, 19); aoriste (Fra.) (11, 19); atemporel
genel düzen global pattern (İng.) (2) (Fra.) (11); muzari (T/e) (11)
genel geçer yazım pasigraphy (İng.) (2) genişleme opening (İng.) (13)
genel izlem parcours génératif (Fra.) (9) genişlemeli anlam expended meaning (İng.)
genel kural düstur (T/e) (1) (2)
genel müdür umummüdür (T/e) (1) Genişletilmiş Standart Kuram EST
genel öğretim programı curriculum (İng.) (12) (Extended Standard Theory) (İng.) (12); EST
genel sınav general test (İng.) (4) (Extended Standard TheorY) (İng.) (12);
genel sınıflandırma global rating (İng.) (4) Extended Standard Theory (İng.) (12)
genel terim generic term (İng.) (2) genişletme tevsi (T/e) (1)
genel yazman umumi kâtip (T/e) (1) genişletmek tevsi etmek (T/e) (1)
genel yeterlik sınavı general proficiency test genişlik vüsat (T/e) (1)
(İng.) (4) geniz nasal (İng.) (13)
genelce universal (İng.) (2, 7); universals (İng.) geniz boşluğu nasal cavity (İng.) (13)
(2) geniz ünlüsü nasalized vowel (İng.) (2);
genelceler universals (İng.) (16) voyelle nasale (Fra.) (8)
genelev kerhane (T/e) (1); umumhane (T/e) (1) geniz ünsüzü nasal consonant (İng.) (13)
genelge sirküler (T/e) (1); tamim (T/e) (1) geniz yolu nasal passage (İng.) (13)
genelkurmay erkânıharbiyeiumumiye (T/e) (1) genizsi nasal (İng.) (2, 7)
genelleme generalisation (İng.) (12); genizsi ünlü nasal vowel (İng.) (2)
généralisation (Fra.) (17); generalization (İng.) genizsi ünsüz nasal consonant (İng.) (2)
(2, 7); tamim (T/e) (1) genizsil Nasal (Alm.) (11, 19); nasal (İng.) (11,
genelleme kuramı generalizability theory 19); nasal(e) (Fra.) (8, 17, 19); nasale (Fra.) (11);
(İng.) (4); G-theory (İng.) (4) Nasenlaut (Alm.) (11, 19)
genellemeli dönüşüm generalized genizsileşme nasalisation (İng.) (2, 13); tilde
transformation (İng.) (2) (İng.) (2)
genelleşme generalisation (İng.) (19); genizsilleşme Nasalierung (Alm.) (11, 19);
généralisation (Fra.) (17, 19); Generalisierung nasalisation (Fra.) (11, 19); nasalisation (İng.)
(Alm.) (19); taammüm (T/e) (1) (11, 19)
genelleşmiş müteammim (T/e) (1) genizsilleştirme Nasalierung (Alm.) (19);
genelleşmiş anlatısallık narrativité nasalisation (Fra.) (19); nasalisation (İng.) (19)
généralisée (Fra.) (9) genlik amplitude (İng.) (13)
genelleştirme tamim (T/e) (1) genortaklık holding (T/e) (1)
genelleştirmek umumileştirmek (T/e) (1) genörgüt bürokrasi (T/e) (1)
genelleyici gönderim generic reference (İng.) genörgütçü bürokrat (T/e) (1)
(7) genörgütsel bürokratik (T/e) (1)
genellik umumiyet (T/e) (1) gensoru istizah (T/e) (1)
genellikle umumiyetle (T/e) (1) genyol bulvar (T/e) (1)
genetik genetic (İng.) (18); genetisch (Alm.) (18) gerçeğe aykırı hilafı hakikat (T/e) (1)
gengüdüm strateji (T/e) (1) gerçeğe benzerlik vraisemblance (Fra.) (9)
gengüdümsel stratejik (T/e) (1) gerçek asıl (T/e) (1); ciddi (T/e) (1); eu- (T/e) (1);
genil makro (T/e) (1) hakikat (T/e) (1); hakiki (T/e) (1); otantik (T/e)
geniş ferah (T/e) (1); large (Fra.) (11); (1); ö- (T/e) (1); realite (T/e) (1); reel (T/e) (1);
nonrestrictive (İng.) (15); open (İng.) (13); sahici (T/e) (1)
timeless (İng.) (11); wide (İng.) (11) gerçek dünya bilgisi world knowledge (İng.)
geniş alanlı şamil (T/e) (1) (2)
geniş düzenek elaborated code (İng.) (15) gerçek gönderge réfèrent réel (Fra.) (9)
geniş kapsamlı şümullü (T/e) (1) gerçek nesneler realia (İng.) (7)
geniş oylumlu dilbilim macrolinguistics (İng.) gerçek olmayan asılsız (T/e) (1)
(2) gerçek sonuç true score (İng.) (4)
geniş ölçüde esaslı (T/e) (1) gerçekçi realist (T/e) (1)
geniş şimdiki zaman gnomic present tense gerçekçilik realism (İng.) (2); realizm (T/e) (1)
(İng.) (2) gerçekleşme actualisation (Fra.) (11, 19);

230
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

actualisation (Fra.) (11, 19); actuation (İng.) (2); gerekseme ihtiyaç (T/e) (1)
Aktualisierung (Alm.) (11, 19); exponence gereksemek muhtaç olmak (T/e) (1)
(İng.) (2); realisation (İng.) (2); réalisation (Fra.) gereksinim ihtiyaç (T/e) (1, Y)
(8); realization (İng.) (7); sübut (T/e) (1); gereksinim çözümlemesi needs analysis
tahakkuk (T/e) (1) (İng.) (2, 3, 7, 12, Y)
gerçekleşme kuralları felicity conditions (İng.) gereksinim saptanması needs analysis (İng.)
(2, 7) (2)
gerçekleşmek tahakkuk etmek (T/e) (1) gereksinme ihtiyaç (T/e) (1)
gerçekleşmiş birim unité d’effet (Fra.) (8) gereksinmek ihtiyaç duymak (T/e) (1); muhtaç
gerçekleştiren manifestante (İta.) (8) olmak (T/e) (1)
gerçekleştirici actualisateur (Fra.) (11, 19); gereksiz fazla (T/e) (1); fuzuli (T/e) (1); lüzumsuz
actualiser (İng.) (2, 11, 19); Aktualisator (Alm.) (T/e) (1); zait (T/e) (1)
(11, 19); performatif (Fra.) (19); performativ gereksiz tüketim yapmak israf etmek (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); performative (İng.) (19) gereksiz yineleme tautology (İng.) (3, 12)
gerçekleştirici sözce énoncé performatif gerektirim entailment (İng.) (2, 3)
(Fra.) (17) gerektirme entailment (İng.) (12)
gerçekleştirilen manifestato (İta.) (8) gerektirmek mucip olmak (T/e) (1)
gerçekleştirme actualisation (İng.) (2, 11, 19); gergef context (İng.) (16)
actualisation (İng.) (2, 11, 19); Aktualisierung gergin gespannt (Alm.) (11, 19); tendu (Fra.) (8,
(Alm.) (11, 19) 11, 17); tense (İng.) (2, 11, 19); tight (İng.) (2)
gerçeklik asıl (T/e) (1); authenticity (İng.) (3, 7); gergin dönem had safha (T/e) (1)
factuality (İng.) (12); hakikat (T/e) (1); realite gergin evre had safha (T/e) (1)
(T/e) (1) gerginlik tansiyon (T/e) (1); tenseness (İng.) (2)
gerçekte filvaki (T/e) (1) geri ana- (T/e) (1); mabat (T/e) (1)
gerçekten bilfiil (T/e) (1); cidden (T/e) (1); geri (Lat. önek) retro- (T/e) (1)
filhakika (T/e) (1); filvaki (T/e) (1); hakikaten geri bağlanma backlooping (İng.) (2)
(T/e) (1); sahiden (T/e) (1) geri bırakmak tecil etmek (T/e) (1)
gerçekten be. sahi (T/e) (1) geri çevirme iade (T/e) (1)
gerçeküstücü sürrealist (T/e) (1) geri çevirmek iade etmek (T/e) (1); reddetmek
gerçeküstücülük sürrealizm (T/e) (1) (T/e) (1); refüze etmek (T/e) (1)
gereç malzeme (T/e) (1, Y); material (İng.) (7, Y); geri durmak istinkâf etmek (T/e) (1)
materyal (T/e) (1, Y) geri göndermek iade etmek (T/e) (1)
gereçler levazım (T/e) (1) geri iletim feedback (İng.) (2)
gereğince mucibince (T/e) (1) geri kalan mütebaki (T/e) (1)
gereğinde icabında (T/e) (1) geri oluşum back formation (İng.) (7)
gereğinden çok fazla (T/e) (1); haddinden geri tarihlendirme back dating (İng.) (2)
fazla (T/e) (1) geri verme iade (T/e) (1)
gereğini yerine getirmek icabına bakmak geri vermek iade etmek (T/e) (1)
(T/e) (1)
geri zincirleme back chaining (İng.) (7)
gerek hacet (T/e) (1); lazım (T/e) (1); lüzum (T/e)
geri-bildiri feedback (İng.) (16)
(1)
geribildirim (geri bildirim) feedback (İng.) (4,
gerekçe esbabı mucibe (T/e) (1); mucip (T/e) (1)
12)
gerekince icabında (T/e) (1)
gerici mürteci (T/e) (1); reaksiyoner (T/e) (1)
gerekirse icabında (T/e) (1); lüzumu halinde
gericilik irtica (T/e) (1)
(T/e) (1)
geriiletim feedback (İng.) (7)
gerekli lazım (T/e) (1); lüzumlu (T/e) (1);
geri-itilim feedback (İng.) (16)
muktezi (T/e) (1); mübrem (T/e) (1); vacip (T/e)
(1) gerileme inhitat (T/e) (1)
gerekli işlem formalite (T/e) (1) geriletici regressive (İng.) (2)
gereklik hacet (T/e) (1); lüzum (T/e) (1) geriletici benzeşim retrogressive
gereklik kipi nécessitatif (Fra.) (11, 19); assimilation (İng.) (2)
necessitative (İng.) (11, 19); gerileyici benzeşim regressive assimilation
(İng.) (2)
Notwendigkeitsform (Alm.) (11, 19); vüçup
gerilim voltaj (T/e) (1)
siygası (T/e) (11)
gerilme Spannung (Alm.) (11, 19); tension (Fra.)
gereklilik lüzum (T/e) (1)
(9, 11); tension (İng.) (11, 19)
gereklilik kipi necessitative (İng.) (2)
geriye dönüş retour en arrière (Fra.) (9);
gerekmek icap etmek (T/e) (1); iktiza etmek
(T/e) (1)
rétrospection (Fra.) (9)

231
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

geriye dönüşlülük réversibilité (Fra.) (8) laryngeal (İng.) (2, 11, 19)
geriye sapım analepse (Fra.) (9) gırtlaksıllaşma glottalisation (İng.) (2);
German Germanic (İng.) (2) laryngalisation (Fra.) (19); Laryngalisierung
Germen dilbilimi Germanic linguistics (İng.) (Alm.) (19); laryngealisation (İng.) (19)
(2) gırtlaksıllaşmamış non-glottalisé (Fra.) (8)
Germen ses kayması Germanic sound shift gırtlaksıllaşmış glottalisé (Fra.) (8); glottalized
(İng.) (2) (İng.) (2)
Geştalt ruhbilimi Gestalt psychology (İng.) (7) gırtlaksıllaştırma laryngalisation (Fra.) (19);
getirme celp (T/e) (1) Laryngalisierung (Alm.) (19); laryngealisation
getirmek celp etmek (T/e) (1); ithal etmek (T/e) (İng.) (19)
(1) gider masraf (T/e) (1); sarfiyat (T/e) (1)
geveze çenebaz (T/e) (1); lafazan (T/e) (1) giderek tedricen (T/e) (1)
gevşek lâche (Fra.) (8, 11, 17, 19); lax (İng.) (2, giderici uzatma compensatory lengthening
11, 19); ungespannt (Alm.) (11, 19) (İng.) (13)
gevşek ünlü slack vowel (İng.) (2) giderme izale (T/e) (1)
gevşeklik atalet (T/e) (1) gidermek bertaraf etmek (T/e) (1); izale
gevşeme Ausgang (Alm.) (11, 19); détente (Fra.) etmek (T/e) (1)
(11, 19); final glide (İng.) (11, 19); lenition (İng.) gidiş azimet (T/e) (1)
(2); off-glide (İng.) (11, 19) gidişgeliş seyrüsefer (T/e) (1); trafik (T/e) (1)
gezegen planet (T/e) (1); seyyare (T/e) (1) gir-çık belgesi triptik (T/e) (1)
gezgin seyyah (T/e) (1); turist (T/e) (1) girdi input (İng.) (2, 7, 12); input (T/e) (1, Y)
gezginci seyyar (T/e) (1) girdi varsayımı input hypothesis (İng.) (7, Y)
gezi mesire (T/e) (1); seyahat (T/e) (1) girgin cerbezeli (T/e) (1)
gezi yeri mesire (T/e) (1) girginlik cerbeze (T/e) (1)
gezici seyyar (T/e) (1) giri input (İng.) (16)
gezilik park (T/e) (1) girimlik duhuliye (T/e) (1)
gezim turizm (T/e) (1) giriş antre (T/e) (1); girizgâh (T/e) (1); methal
gezimcilik peripatetizm (T/e) (1) (T/e) (1); uvertür (T/e) (1)
gezimsel turistik (T/e) (1) giriş durumu Illativus (Alm.) (11, 19); illatif
gezinek fuaye (T/e) (1) (Fra.) (11, 19); illative (İng.) (2, 11, 19)
gezinme seyran (T/e) (1); taksim (T/e) (1) giriş sınavı entrance test (İng.) (4)
gezinme (makamlarda) modülasyon (T/e) (1) girişik girift (T/e) (1)
gezinti taksim (T/e) (1); teferrüç (T/e) (1) girişik bezeme arabesk (T/e) (1)
gezinti yeri mesire (T/e) (1) girişikler blend (İng.) (16)
geziyazısı seyahatname (T/e) (1) girişim Interferenz (Alm.) (10, 11, 19); insiyatif
gezme seyran (T/e) (1) (T/e) (1); interference (İng.) (2, 7, 10, 11, 15, 19);
gezmen turist (T/e) (1) interférence (Fra.) (10, 11, 19); teşebbüs (T/e)
gırtlak glottis (İng.) (13); hançere (T/e) (1); (1)
larynx (İng.) (2, 13) girişimci müteşebbis (T/e) (1)
gırtlak boşluğu pharyngeal cavity (İng.) (2) girişimgücü insiyatif (T/e) (1)
gırtlak duraklı ejective (İng.) (2) girişli hava akış düzeni ingressive air stream
gırtlak ünsüzü glottal stop (İng.) (13); mechanism (İng.) (13)
laryngeal (İng.) (2) girişlik girizgâh (T/e) (1)
gırtlak vuruşu coup de glotte (Fra.) (11, 19); girişme teşebbüs (T/e) (1)
glottal catch (İng.) (2, 11, 19); glottal stop girişmek teşebbüs etmek (T/e) (1); teşebbüse
(İng.) (11); hemze (T/e) (11); geçmek (T/e) (1); tevessül etmek (T/e) (1)
Kehlkopfverschluss (Alm.) (11, 19); Knacklaut giriştirme embedding (İng.) (5)
(Alm.) (11, 19); Stimmlippen()verschluss girme hulul (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); stop (İng.) (19) girmek dahil olmak (T/e) (1)
gırtlak yangısı larenjit (T/e) (1) girmek (bir işe) intisap etmek (T/e) (1)
gırtlaksı kapantı glottal stop (İng.) (7) girmelik duhuliye (T/e) (1)
gırtlaksı kapantılı catch (İng.) (2) girmiş methaldar (T/e) (1)
gırtlaksı patlamalı glottal stop (İng.) (2, 7) giyim kıyafet (T/e) (1)
gırtlaksıl Glottal (Alm.) (11, 19); glottal (İng.) (2, giysi elbise (T/e) (1); entari (T/e) (1); esvap (T/e)
11, 19); glottale (Fra.) (11, 19); hançere samiti (1); kıyafet (T/e) (1); kostüm (T/e) (1); libas (T/e)
(T/e) (11); Kehllaut (Alm.) (11, 19); Laryngal (1); tuvalet (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); laryngale (Fra.) (11, 19); giysi dolabı gardırop (T/e) (1)

232
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

giysi gösterisi defile (T/e) (1) metathesis (İng.) (2, 7, 10, 11, 13, 19)
giysilik gardırop (T/e) (1) göğüs sine (T/e) (1)
giz esrar (T/e) (1); sır (T/e) (1) göğüs atışı chest pulse (İng.) (13)
giz toplama istihbarat (T/e) (1) göğüs ingini enflüanza (T/e) (1)
gizaçım itiraf (T/e) (1) göğüs kasları intercostal muscles (İng.) (13)
gizaçımlamak itiraf etmek (T/e) (1) göğüsbağı sutyen (T/e) (1)
gizci casus (T/e) (1) gök sema (T/e) (1)
gizdöküm itiraf (T/e) (1) gökbilim astronomi (T/e) (1)
gizdökümlemek itiraf etmek (T/e) (1) gökbilimci astronom (T/e) (1)
gizdüzen komplo (T/e) (1) gökkuşağı alaimisema (T/e) (1)
gizdüzenci komplocu (T/e) (1) göklere çıkmak ayyuka çıkmak (T/e) (1)
gizem esrar (T/e) (1) göksel semavi (T/e) (1)
gizemci mistik (T/e) (1) gökyüzü asuman (T/e) (1); sema (T/e) (1)
gizemcilik mistisizm (T/e) (1) gölge saye (T/e) (1)
gizemli esrarengiz (T/e) (1); esrarlı (T/e) (1) gölgelik tente (T/e) (1)
gizil suppressive (İng.) (5) gömme tedfin (T/e) (1)
gizil … potansiyel … (T/e) (Y) gömme (ölüyü) defin (T/e) (1)
gizil anlatım suppressive expression (İng.) (5) gömmek defnetmek (T/e) (1)
gizil çatı suppressive voice (İng.) (5) gömü define (T/e) (1)
gizil işlem suppressive process (İng.) (5) gömülmek (bir şeye) gark olmak (T/e) (1)
gizil öge izleme suppressive argument gömülü metfun (T/e) (1)
marking (İng.) (5) gömüt kabir (T/e) (1); makber (T/e) (1); mezar
giziletim jurnal (T/e) (1) (T/e) (1)
giziletimci jurnalcı (T/e) (1) gömütçü mezarcı (T/e) (1)
giziletimcilik jurnalcılık (T/e) (1) gömütlük kabristan (T/e) (1); mezarlık (T/e) (1)
giziletimlemek jurnal etmek (T/e) (1) gönderen addresser (İng.) (2, 11, 19);
gizilgüç potansiyel (T/e) (1, Y) Adressant (Alm.) (11, 19); destinateur (Fra.) (9,
gizilleme suppression (İng.) (5) 11, 17, 19)
gizleme kamuflaj (T/e) (1) gönderge reference (İng.) (18); référence (Fra.)
gizlemek kamufle etmek (T/e) (1) (8, 9); Referent (Alm.) (10, 11, 19); referent
gizli hafi (T/e) (1); mahrem (T/e) (1) (İng.) (2, 10, 11, 19); réfèrent (Fra.) (10, 11, 17,
gizli alay istihza (T/e) (1) 19); Referenz (Alm.) (18)
gizli araştırma istihbarat (T/e) (1) gönderge işlevi fonction référentielle (Fra.) (8,
gizli görevli ajan (T/e) (1); hafiye (T/e) (1) 9, 11, 17, 19); referential function (İng.) (2, 11,
gizli sorak tecessüs (T/e) (1) 19); referentielle Funktion (Alm.) (11)
gizli toplaşım şebeke (T/e) (1) gönderge kümesi reference group (İng.) (4)
gizlilik mahremiyet (T/e) (1) göndergesel referential (İng.) (10, 11, 19);
gizmen ajan (T/e) (1) référentiel (Fra.) (10, 11, 19); referentiell (Alm.)
gizsömürü şantaj (T/e) (1) (10, 11, 19); référentielle (Fra.) (9)
gizsömürücü şantajcı (T/e) (1) göndergesel anlam sens référentiel (Fra.) (17)
gizyazı şifre (T/e) (1) gönderici Sender (Alm.) (18); sender (İng.) (18)
gizyazılamak şifrelemek (T/e) (1) gönderilen addressee (İng.) (2, 11, 19);
gizyazılı şifreli (T/e) (1) Adressat (Alm.) (11, 19); destinataire (Fra.) (9,
glosematik glossematics (İng.) (11, 19); 11, 19)
Glossematik (Alm.) (11, 19); glossématique gönderilen (kendisine bildiri) destinataire
(Fra.) (17)
(Fra.) (8, 11, 19)
gönderilen (kendisine bir şeY) destinataire
göç hicret (T/e) (1); muhaceret (T/e) (1)
(Fra.) (8)
göçebe nomad (T/e) (1)
gönderim havale (T/e) (1); reference (İng.) (2,
göçme hicret (T/e) (1); intikal (T/e) (1);
19); référence (Fra.) (8, 19); Referenz (Alm.)
muhaceret (T/e) (1) (19)
göçmen muhacir (T/e) (1) gönderim uygunluğu referential
göçmen dili immigrant language (İng.) (2) appropriateness (İng.) (2)
göçüş intikal (T/e) (1) gönderimli sözcük prop word (İng.) (2)
göçüşme Lautversetzung (Alm.) (10, 11, 19); gönderimsel anlam referential meaning (İng.)
Metathese (Alm.) (19); métathèse (Fra.) (9, 10, (2)
11, 17, 19); Metathesis (Alm.) (10, 11); gönderme bezeichnen (Alm.) (18); Beziehung

233
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

(Alm.) (18); irsal (T/e) (1); reference (İng.) (11, 12, görev temelli varsayım task based
18); référence (Fra.) (11); réfèrent (Fra.) (9); hypothesis (İng.) (7)
Referenz (Alm.) (11); sevk (T/e) (1); sevkıyat görevden alma af (T/e) (1); azil (T/e) (1)
(T/e) (1); sich beziehen auf (Alm.) (18) görevden almak affetmek (T/e) (1); azletmek
gönderme yapmak atıf yapmak (T/e) (1) (T/e) (1)
göndermek sevketmek (T/e) (1) görevdeşlik sinerji (T/e) (1)
gönence konfor (T/e) (1) görevlendirmek vazifelendirmek (T/e) (1)
gönenceli konforlu (T/e) (1) görevler umur (T/e) (1)
gönenç refah (T/e) (1) görevli ajan (T/e) (1); eleman (T/e) (1); memur
gönençli müreffeh (T/e) (1) (T/e) (1); muvazzaf (T/e) (1); vazifeli (T/e) (1)
gönlü kanmış mutmain (T/e) (1) görevliler personel (T/e) (1)
gönlü olmak rızası olmak (T/e) (1) görevsel fonctionnel (Fra.) (10, 19); functional
gönlünü çelmeye çalışmak kur yapmak (T/e) (İng.) (10, 19); funktional (Alm.) (10, 19);
(1) funktionell (Alm.) (10, 19)
gönlünü okşamak taltif etmek (T/e) (1); görevsel dilbilim functional linguistics (İng.)
teveccüh göstermek (T/e) (1) (19); funktionelle Linguistik (Alm.) (19);
gönül hatır (T/e) (1) linguistique fonctionnelle (Fra.) (19)
gönül borcu minnet (T/e) (1) görevsel izlence task-based syllabus (İng.)
gönül borçlusu minnettar (T/e) (1) (12)
gönül esenliği huzur (T/e) (1) görevsel sesbilim phonology (İng.) (2)
gönül kandırıcı tatminkâr (T/e) (1) görevselci fonctionnaliste (Fra.) (19);
gönül okşama iltifat (T/e) (1); taltif (T/e) (1) functionalist (İng.) (19); Funktionalist (Alm.)
gönül vermiş meftun (T/e) (1) (19)
gönülden kalben (T/e) (1) görevselcilik fonctionnalisme (Fra.) (10, 19);
gönüldeş ahbap (T/e) (1) functionalism (İng.) (10, 19); Funktionalismus
(Alm.) (10, 19)
gönülgücü moral (T/e) (1)
görgü adabımuaşeret (T/e) (1); muaşeret
göre atfen (T/e) (1); nazaran (T/e) (1); nispeten
(T/e) (1) adabı (T/e) (1); tecrübe (T/e) (1); terbiye (T/e) (1)
göre (bir kimseye) indinde (T/e) (1) görgül empirique (Fra.) (8)
görece itibari (T/e) (1); izafet (T/e) (1); izafi (T/e) görgülü centilmen (T/e) (1); tecrübeli (T/e) (1)
(1); nispi (T/e) (1); relatif (Fra.) (19); relatif (T/e) görgüsüz cahil (T/e) (1)
(1); Relativ (Alm.) (19); relative (İng.) (19) görgüsüzlük cahillik (T/e) (1)
görece nedenlilik motivation relative (Fra.) gör-işit odyovizüel (T/e) (1)
(17) gör-işit yöntemi odyovizüel metot (T/e) (1)
göreceği gelme iştiyak (T/e) (1) görkem ihtişam (T/e) (1); şaşaa (T/e) (1);
göreceli izafi (T/e) (1) tantana (T/e) (1)
görecelik Relativität (Alm.) (18); relativity (İng.) görkemli haşmetli (T/e) (1); muhteşem (T/e) (1);
(18) mutantan (T/e) (1); şaşaalı (T/e) (1)
göreli izafi (T/e) (1); nispi (T/e) (1) görme müşahede (T/e) (1)
görelik izafiyet (T/e) (1) görmez âmâ (T/e) (1); kör (T/e) (1)
görelilik relativity (İng.) (2) görmezlik âmâlık (T/e) (1)
görenek âdet (T/e) (1) görmüş geçirmiş tecrübeli (T/e) (1)
göresi gelen müştak (T/e) (1) görse! gösterge signe visuel (Fra.) (9)
görev fonction (Fra.) (10, 19); fonksiyon (T/e) (1); görsel audiovisual aid (İng.) (7); audiovisual
function (İng.) (2, 10, 19); Funktion (Alm.) (10, method (İng.) (7); visual (İng.) (18); visuell
19); hizmet (T/e) (1); memuriyet (T/e) (1); task (Alm.) (18)
(İng.) (4); tasks (İng.) (7); vazife (T/e) (1) görsel algılama visual perception (İng.) (7)
görev bitimi terhis (T/e) (1) görsel-işitsel audio-visual (İng.) (3); audio-
görev dağılımlı izlence process syllabus (İng.) visuel (Fra.) (17)
(7) görsü hayal (T/e) (1)
görev dayanaklı izlence task-syllabus (İng.) görüldü vize (T/e) (1)
(3) görülmemiş nadide (T/e) (1)
görev temelli task-oriented (İng.) (4) görüm vizite (T/e) (1)
görev temelli izlence task based syllabus görümlük vitrin (T/e) (1); vizite (T/e) (1)
(İng.) (7); task syllabus (İng.) (7) görünç temaşa (T/e) (1)
görev temelli öğretim task based teaching görünçlemek temaşa etmek (T/e) (1)
(İng.) (7)
görünçlüğe koyma mizansen (T/e) (1)

234
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

görünçlük sahne (T/e) (1) gösterge endikatör (T/e) (1); işaret (T/e) (11, Y);
görünçlük arkası kulis (T/e) (1) sembol (T/e) (Y); sémiologie (Fra.) (8); sign
görünçlükleme mizansen (T/e) (1) (İng.) (2, 10, 11, 13, 19); signe (Fra.) (8, 9, 10, 11,
görünen zahiri (T/e) (1) 17, 19); signe (İng.) (18); signs (İng.) (7);
görünge perspektif (T/e) (1) Zeichen (Alm.) (10, 11, 18, 19)
görüngü fenomen (T/e) (1, Y); Phänomen (Alm.) gösterge demeti Semiologie (Alm.) (10)
(18); phenomen (İng.) (18); phenomenon (İng.) gösterge işlevi funzione segnica (İta.) (8)
(2) göstergebilgisi sémiologie (Fra.) (9)
görünme tecelli (T/e) (1) göstergebilim Semeologie (Alm.) (10, 11);
görünmek tezahür etmek (T/e) (1) semiologia (İta.) (8); Semiologie (Alm.) (11, 18,
görünmeyen gaip (T/e) (1) 19); sémiologie (Fra.) (8, 10, 11, 19);
görünmezlik gaip (T/e) (1) semiology (İng.) (2, 10, 11, 19); semiotica (İta.)
görüntü illüzyon (T/e) (1); imaj (T/e) (1); tayf (8); semiotics (İng.) (2, 7, 10, 11, 18, 19);
(T/e) (1) Semiotik (Alm.) (10, 11, 18, 19); sémiotique
görüntü yazı iconography (İng.) (2) (Fra.) (9, 10, 11, 17, 19); semology (İng.) (2);
görüntülük ekran (T/e) (1) significs (İng.) (2)
görüntüsel iconic (İng.) (8) göstergebilimsel semiological (İng.) (10, 11,
görüntüsel gösterge Ikon (Alm.) (11, 18, 19); 19); sémiologique (Fra.) (10, 11, 19);
icon (İng.) (11, 18, 19); icône (Fra.) (9, 11, 17, semiologisch (Alm.) (11, 19); semiotic (İng.)
19); iconic sign (İng.) (2) (10, 11, 19); semiotical (İng.) (10, 11, 19);
görüntüsel sözvarlığı sight vocabulary (İng.) sémiotique (Fra.) (10, 11, 19); semiotisch
(7) (Alm.) (10, 11, 19)
görüntüsel yazı Bilderschrift (Alm.) (11, 19); göstergebilimsel dörtgen carré sémiotique
écriture pictographique (Fra.) (11, 17, 19); (Fra.) (9, 11); semiotic square (İng.) (11);
pictographic writing (İng.) (11, 19) semiotisches Viereck (Alm.) (11)
görünüm manzara (T/e) (1); profile (İng.) (4); göstergesel semiological (İng.) (10, 11, 19);
site (Fra.) (9); tezahür (T/e) (1) sémiologique (Fra.) (10, 11, 17, 19); semiotic
görünür zevahir (T/e) (1) (İng.) (10, 11, 19); semiotical (İng.) (10, 11, 19);
görünürdeki zahiri (T/e) (1) sémiotique (Fra.) (10, 11, 19); semiotisch
görünüş Aktionsart (Alm.) (11, 19); aspect (Fra.) (Alm.) (10, 11, 19)
(8, 9, 10, 11, 19); aspect (İng.) (2, 7, 10, 11, 19); göstergesel işlev Semiose (Alm.) (19);
Aspekt (Alm.) (10, 11, 19); çehre (T/e) (1); semiosis (İng.) (19); sémiosis (Fra.) (19)
manzara (T/e) (1); profiling (İng.) (4); suret (T/e) gösteri demonstrasyon (T/e) (1); nümayiş (T/e)
(1); zevahir (T/e) (1) (1); spectacle (Fra.) (9); temsil (T/e) (1);
görünüş geçerliği face validity (İng.) (4, 7) tezahürat (T/e) (1)
görünüş örnekçesi kuramı aspects model gösteri dağarcığı repertoire (İng.) (16)
theory (İng.) (2) gösterici deictic (İng.) (2, 11, 19); déictique
görünüşe bakılırsa galiba (T/e) (1) (Fra.) (11, 17, 19); deiktischer Ausdruck (Alm.)
görünüşe göre galiba (T/e) (1); zahir (T/e) (1) (11); hinweisender Ausdruck (Alm.) (11, 19);
görünüşsel aspectual (İng.) (2) projektör (T/e) (1)
görünüşte sureta (T/e) (1); zahir (T/e) (1); gösterici işlevi deictic function (İng.) (2)
zahirde (T/e) (1); zahiren (T/e) (1) gösterici sözcük deictic word (İng.) (2)
görüş içtihat (T/e) (1); telakki (T/e) (1) gösterilen Bezeichnete (Alm.) (18); signifıé
görüşme hasbıhal (T/e) (1); interview (Fra.) (9); (Fra.) (8); significatum (İng.) (2, 18); signifié
interview (İng.) (2, 4); mülakat (T/e) (1); (Fra.) (8, 9, 10, 11, 17, 19); signified (İng.) (2, 10,
müzakere (T/e) (1); temas (T/e) (1); ülfet (T/e) 11, 18, 19); Signifikat (Alm.) (10, 11, 19)
(1); ziyaret (T/e) (1) gösterilge signified (İng.) (16)
görüşmeci ziyaretçi (T/e) (1) gösterim Deixis (Alm.) (11, 19); deixis (İng.) (2,
görüşmeden gıyabi (T/e) (1) 11, 12, 19); déixis (Fra.) (9, 11, 19); projeksiyon
görüşmek müzakere etmek (T/e) (1); temas (T/e) (1); representation (İng.) (8); şov (T/e) (1)
etmek (T/e) (1); temasa geçmek (T/e) (1); ülfet gösterim düzlemi plan représentatif (Fra.) (8)
etmek (T/e) (1); ziyaret etmek (T/e) (1) gösterim işlevi fonction référentielle (Fra.)
görüşüm röportaj (T/e) (1) (19); fonction représentative (Fra.) (17);
gösteren Bezeichnende (Alm.) (18); signifiant referential function (İng.) (19); referentielle
(Fra.) (8, 9, 10, 11, 17, 19); signifiant (İng.) (2); Funktion (Alm.) (19)
significans (İng.) (2, 18); signifier (İng.) (2, 10, gösterimsel deictic (İng.) (7)
11, 19); Signifikant (Alm.) (10, 11, 19) gösterimsel tanım ostensive definition (İng.)

235
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

(2) göz korkutma tehdit (T/e) (1)


gösterine sıfatı Demonstrativadjektiv (Alm.) göz önüne getirme tasavvur (T/e) (1)
(11, 19) göz önüne getirmek tasavvur etmek (T/e) (1)
gösteriş alayiş (T/e) (1); fiyaka (T/e) (1); lüks göz yumma müsamaha (T/e) (1)
(T/e) (1); sükse (T/e) (1); şatafat (T/e) (1); tekellüf gözalıcı frapan (T/e) (1); pitoresk (T/e) (1)
(T/e) (1)
gözalıcılık frapanlık (T/e) (1)
gösterişli lüks (T/e) (1); mükellef (T/e) (1);
gözalıcılık a. pitoresk (T/e) (1)
müşekkel (T/e) (1)
gözaltı nezaret (T/e) (1)
gösterişsiz sade (T/e) (1)
gözaltına almak enterne etmek (T/e) (1);
gösterişsizlik tevazu (T/e) (1)
nezarete almak (T/e) (1)
gösterme demonstrative (İng.) (2, 7); izhar (T/e)
gözbağcı illüzyonist (T/e) (1)
(1); representation (İng.) (2)
gözdağı tehdit (T/e) (1)
gösterme teşhir (T/e) (1); demonstrative
gözdağı vermek tehdit etmek (T/e) (1)
pronoun (İng.) (2, 11, 19);
gözden çıkarmak feda etmek (T/e) (1)
Demonstrativpronomen (Alm.) (11, 19); işaret
gözden geçirme revizyon (T/e) (1)
zamiri (T/e) (11); pronom démonstratif (Fra.)
göze hücre (T/e) (1)
(11, 19); Zeigefürwort (Alm.) (11, 19)
göze atmak cesaret etmek (T/e) (1)
gösterme belirteci Demonstrativadverb
göze gelmek nazar değmek (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); demonstrative adverb (İng.)
gözenek mesame (T/e) (1)
(11, 19); işaret zarfı (T/e) (11)
gözenekler mesamat (T/e) (1)
gösterme belirteci adverbe démonstratif
(Fra.) (11, 19)
gözerimi ufuk (T/e) (1)
gösterme nitemi demonstrative adjective gözetleme tarassut (T/e) (1)
(İng.) (2) gözetlemek tarassut etmek (T/e) (1)
gösterme sıfatı adjectif démonstratif (Fra.) gözkorkutum şantaj (T/e) (1)
(19); demonstrative adjective (İng.) (2, 11, gözkorkutumcu şantajcı (T/e) (1)
19); işaret sıfatı (T/e) (11) gözlegörü otopsi (T/e) (1)
gösterme sıfatı adjectif déterminatif (Fra.) gözlem müşahede (T/e) (1); observasyon (T/e)
(11) (1); observation (İng.) (2); rasat (T/e) (1)
gösterme süreci Semiosis (Alm.) (18); semiosis gözlem yeterliği observational adequacy
(İng.) (18) (İng.) (2)
göstermeci teşhirci (T/e) (1) gözlemci empiricist (İng.) (12); müşahit (T/e) (1)
göstermecilik teşhir hastalığı (T/e) (1); gözlemevi observatuvar (T/e) (1); rasathane
teşhircilik (T/e) (1) (T/e) (1)
göstermek ifade etmek (T/e) (1); işaret etmek gözlemlenmiş sonuç observed score (İng.) (4)
(T/e) (Y); izhar etmek (T/e) (1); teşhir etmek gözlemleyici constatif (Fra.) (11, 19);
(T/e) (1) constative (İng.) (11, 19); konstativ (Alm.) (11,
göstermelik numunelik (T/e) (1) 19)
göstermeparmağı şahadetparmağı (T/e) (1) gözlemleyici sözce betimleyici sözce (T/s)
götürmek tahammül etmek (T/e) (1) (17); énoncé constatif (Fra.) (17)
gövde beden (T/e) (1); cüsse (T/e) (1); madde-i gözlemsel geçerlik empirical validity (İng.) (4)
asliye (T/e) (11); Stamm (Alm.) (10, 11, 19); gözleyen muntazır (T/e) (1)
stem (İng.) (2, 7, 10, 11, 19); thème (Fra.) (10, gözönünde bulundurmak derpiş etmek (T/e)
11) (1); dikkate almak (T/e) (1)
gövde çekimli dil stem inflected language gözönünde tutmak derpiş etmek (T/e) (1);
(İng.) (2) dikkate almak (T/e) (1)
gövdeleyici dil incorporating language (İng.) gözü doymaz haris (T/e) (1)
(19) gözükmek tezahür etmek (T/e) (1)
gövdeleyici diller agglomerating languages gözüne yedirmek cesaret etmek (T/e) (1)
(İng.) (11); inkorpori(er)ende Sprachen (Alm.) gözünü korkutmak tehdit etmek (T/e) (1)
(11, 19); langues incorporantes (Fra.) (11, 19) gramer-çeviri yöntemi translation method
gövdeli cüsseli (T/e) (1) (İng.) (2)
gövdelik stemma (İng.) (2) Grimm Yasası Grimm’s Law (İng.) (2)
gövdesel bedeni (T/e) (1) grotesk grotesque (Fra.) (9)
gövdesiz athematic (İng.) (2) gücem icbar (T/e) (1)
göveri sebze (T/e) (1); zerzevat (T/e) (1) gücem ile cebren (T/e) (1)
göz alıcılık revnak (T/e) (1) gücemlemek icbar etmek (T/e) (1)
göz değmek nazar değmek (T/e) (1) gücemli mecbur (T/e) (1)

236
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

gücemli olarak mecburen (T/e) (1) gülmeceye dayalı humoristique (Fra.) (9)
gücemlilik mecburiyet (T/e) (1) gülümseme tebessüm (T/e) (1)
gücemsel mücbir (T/e) (1) gülümsemek tebessüm etmek (T/e) (1)
gücemsel alım müsadere (T/e) (1) gülümseyen mütebessim (T/e) (1)
gücenik muğber (T/e) (1) gülünç komik (T/e) (1)
gücenmiş münfail (T/e) (1) gülünç ve değersiz kepaze (T/e) (1)
gücü yeter muktedir (T/e) (1) gülünçleme parodi (T/e) (1)
gücü yetmek muktedir olmak (T/e) (1) gülünçleştirmek karikatürize etmek (T/e) (1)
gücü yüksek kudretli (T/e) (1) gülüntübetim karikatür (T/e) (1)
gücül virtuel (Fra.) (9) gülüntübetimlemek karikatürize etmek (T/e)
gücülbirim virtuème (Fra.) (17, 19) (1)
gücüllük potentiality (İng.) (2); virtualité (Fra.) gülüntüçizim karikatür (T/e) (1)
(9) gülüntüçizimci karikatürist (T/e) (1)
güç cebir (T/e) (1); derman (T/e) (1); dis- (T/e) (1); gülüntüçizimlemek karikatürize etmek (T/e)
dys- (T/e) (1); efor (T/e) (1); enerji (T/e) (1); fors (1)
(T/e) (1); iktidar (T/e) (1); kahır (T/e) (1); kudret gümüş sim (T/e) (1)
(T/e) (1); kuvvet (T/e) (1); mecal (T/e) (1); müşkül gün tarih (T/e) (1)
(T/e) (1); takat (T/e) (1); zor (T/e) (1) gün almak randevu almak (T/e) (1)
güç beğenen müşkülpesent (T/e) (1) gün batımı gurup (T/e) (1)
güç katımı doping (T/e) (1) gün bilgisi takvim (T/e) (1)
güç kullanarak cebren (T/e) (1) günce çalışması diary studies (İng.) (7)
güç sınavı power test (İng.) (4) güncel aktüel (T/e) (1)
güçlü forslu (T/e) (1); kavi (T/e) (1); kudretli (T/e) güncel olaylar aktüalite (T/e) (1)
(1) güncellik aktüalite (T/e) (1)
güçlü egemenliği survival of the fittest (İng.) gündelik yevmiye (T/e) (1)
(16) gündelik anlatım colloquialism (İng.) (2)
güçlü yeterlik strong adequacy (İng.) (2) gündelik biçim familiar form (İng.) (2)
güçlük difficulty (İng.) (4); meşakkat (T/e) (1); gündelik defter yevmiye defteri (T/e) (1)
müşkül (T/e) (1); zahmet (T/e) (1); zor (T/e) (1) gündelik dil Alltagssprache (Alm.) (11, 19);
güçlük belirtkesi difficulty index (İng.) (4) colloquial speech (İng.) (2, 7, 11, 19); langue
güçlük endeksi difficulty index (İng.) (4) courante (Fra.) (11, 19); ordinary language
güçlük(ler) müşkülat (T/e) (1) (İng.) (2); Umgangssprache (Alm.) (11, 19)
güçsüz âciz (T/e) (1); zayıf (T/e) (1) gündelikçi yevmiyeci (T/e) (1)
güçsüzlük aciz (T/e) (1); iktidarsızlık (T/e) (1); gündüşkünlügü ikbalperestlik (T/e) (1)
zaaf (T/e) (1); zafiyet (T/e) (1) gündüşkünü ikbalperest (T/e) (1)
güdü saika (T/e) (1) gündüz gösterisi matine (T/e) (1)
güdüleme motivation (İng.) (4, 7) gündüzcü nehari (T/e) (1)
güdülenme motivation (İng.) (12, Y) güner fecir (T/e) (1)
güdümbilim cybernetics (İng.) (2, 11, 19); güneş tutulması küsuf (T/e) (1)
cybernétique (Fra.) (11, 19); Kybernetik (Alm.) güney cenup (T/e) (1)
(11, 19); sibernetik (T/e) (1) güney yerucu güney kutbu (T/e) (1)
güdümbilim dizgesi cybernetics system (İng.) günler eyyam (T/e) (1)
(2) günoğlu oportünist (T/e) (1)
güdümlü programmed (İng.) (12) günoğluculuk oportünizm (T/e) (1)
güdümlü öğrenme programmed learning gür gümrah (T/e) (1)
(İng.) (12)
gürel enerjik (T/e) (1)
Güdümlü-Dil Yöntemi Language-Control
güreli enerjik (T/e) (1)
Method (İng.) (12)
güreşçi pehlivan (T/e) (1)
güldürü komedi (T/e) (1)
gürlük feyz (feyiz) (T/e) (1)
güldürücü komedyen (T/e) (1); komik (T/e) (1)
gürültü bruit (Fra.) (11, 17, 19); Geräusch (Alm.)
güleç beşuş (T/e) (1); mütebessim (T/e) (1)
(11, 19); Lärm (Alm.) (11); noise (İng.) (2, 11,
güleçlik beşaşet (T/e) (1)
19); Störung (Alm.) (11, 19); velvele (T/e) (1)
gülencek anekdot (T/e) (1)
gütme takip (T/e) (1)
güler yüz gösteren mültefit (T/e) (1)
güven emniyet (T/e) (1); itimat (T/e) (1)
güler yüz göstermek teveccüh göstermek
(T/e) (1) güven aralığı confidence interval (İng.) (4)
gülmece humour (Fra.) (9); mizah (T/e) (1) güven mektubu itimatname (T/e) (1)
güvence garanti (T/e) (1); teminat (T/e) (1)

237
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

güvence vermek temin etmek (T/e) (1); güvenmek itimat etmek (T/e) (1)
teminat vermek (T/e) (1) güvenmelik itimatname (T/e) (1); kaparo (T/e)
güvenceci garantör (T/e) (1) (1)
güvencelik itimatname (T/e) (1) güvensizlik itimatsızlık (T/e) (1)
güvenç itimat (T/e) (1) güvey damat (T/e) (1)
güvenerek istinaden (T/e) (1) güz hazan (T/e) (1)
güvenilerek istinaden (T/e) (1) güzel dilber (T/e) (1); esaslı (T/e) (1)
güvenilir dürüst (T/e) (1); emin (T/e) (1); güzel görünümlü pitoresk (T/e) (1)
emniyetli (T/e) (1); itimatlı (T/e) (1); muteber güzel koku ıtır (T/e) (1)
(T/e) (1) güzel yazı calligraphy (İng.) (2)
güvenilir kişi yediemin (T/e) (1) güzelduyu estetik (T/e) (1)
güvenirlik itimat (T/e) (1); reliability (İng.) (4, 7) güzelduyubilim estetik (T/e) (1)
güvenirlik katsayısı reliability co-efficient güzelduyucu estetikçi (T/e) (1); estetisyen (T/e)
(İng.) (4) (1)
güvenlik asayiş (T/e) (1); emniyet (T/e) (1) güzelduyuculuk estetizm (T/e) (1)
güvenlik alanı margin of security (İng.) (2) güzelduyusal estetik (T/e) (1)
güvenlik yöneticisi emniyet amiri (T/e) (1)

hata mistake (İng.) (7)


hata dağılımı error variance (İng.) (4)
hatırlanan madde recognition item (İng.) (4)
hatırlatıcı madde recall item (İng.) (4)
hava climate (İng.) (7)
hava akımı kurander (T/e) (1)
hava akış düzeneği air-stream mechanism
haber kurumu ajans (T/e) (1) (İng.) (2)
haberleşmek muhabere etmek (T/e) (1) hava akış düzeni air stream mechanism (İng.)
hafıza Gedächtnis (Alm.) (18); memory (İng.) (13)
(18) hava almak teneffüs etmek (T/e) (1)
hafif vurgulu light (İng.) (2) hava düzenleyici air condition (eir kondişin)
hak ediş istihkak (T/e) (1) (T/e) (1); klima cihazı (T/e) (1)
hakemlerarası güvenirlik inter-rater havaalanı tayyare meydanı (T/e) (1)
reliability (İng.) (4) havadeğişimi tebdilihava (T/e) (1)
haktanır adil (T/e) (1) havaölçer aerometre (T/e) (1)
halk dili langue populaire (Fra.) (17); public havayuvarı atmosfer (T/e) (1)
language (İng.) (15) hayal Image (Alm.) (18); image (İng.) (18)
halk kökenbilimi étymologie populaire (Fra.) haykırış feryat (T/e) (1)
(17, 19); folk etymology (İng.) (19); haykırma exclamation (Fra.) (9)
Volksetymologie (Alm.) (19) hayvan haberleşme bilimi Zoo semiotics
halk kökenlemesi popular etymology (İng.) (2) (İng.) (2)
halk oyunu folklor (T/e) (1) hayvanbilim zooloji (T/e) (1)
halk tavcısı demagogue (İng.) (16) hayvanca hayvani (T/e) (1)
halkbilgisi folklor (T/e) (1) hayvansal hayvani (T/e) (1)
halkoylaması referandum (T/e) (1) hazır giyim konfeksiyon (T/e) (1)
ham puanlar raw scores (İng.) (4) hazır giyimci konfeksiyoncu (T/e) (1)
hareket eylemi verbe d’action (Fra.) (9) hazır sözceler ready-made utterances (İng.)
hareketlik allokine (İng.) (2) (2)
harf Buchstabe (Alm.) (11); letter (İng.) (2, 11, hazırcı öğrenme reception learning (İng.) (12)
13); lettre (Fra.) (11) hazırlanmış sınav Final form (İng.) (4)
harf altı simgesi cedilla (İng.) (2) hece Silbe (Alm.) (10); syllabe (Fra.) (10);
harf çevirisi translit(t)ération (Fra.) (11); syllable (İng.) (2, 7, 10, 13)
Transliteration (Alm.) (11); transliteration hece açışı başlangıç syllable onset (İng.) (13)
(İng.) (2, 11) hece ağırlığı syllable weight (İng.) (13)
harfçik allogram (İng.) (2); diacritic (İng.) (7); hece ağırlıklı ünsüz syllabic consonant (İng.)
diacritic mark (İng.) (2) (2)

238
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

hece atışı syllabic pulse (İng.) (13) hepsi cemi (T/e) (1)
hece başlangıcı onset (İng.) (2) her biri beheri (T/e) (1)
hece bitişi syllable coda (İng.) (13) her durumda behemehal (T/e) (1)
hece çekirdeği nucleus (İng.) (13); syllable her gün yevmiye (T/e) (1)
peak (İng.) (13) her ne kadar gerçi (T/e) (1)
hece dışı non-syllabic (İng.) (2) her zaman daima (T/e) (1)
hece doruğu peak of prominence (İng.) (2); herhangi bir lalettayin (T/e) (1)
syllabic peak (İng.) (2); syllable core (İng.) (13) hınç garaz (T/e) (1)
hece düğümü syllable node (İng.) (13) hırsızlık sirkat (T/e) (1)
hece düşmesi haplology (İng.) (13) hışırtılaşma assibilation (İng.) (2)
hece kasılması syllabic pulse (İng.) (13) hışırtılı chuintante (Fra.) (8, 11, 19); palatal
hece ortası peak (İng.) (13) fricative (İng.) (11, 19); Zischlaut (Alm.) (11, 19)
hece ölçüsü syllabic meter (İng.) (13) hız sürat (T/e) (1); vites (T/e) (1)
hece sonu coda (İng.) (2) hız kutusu şanjman (T/e) (1); vites kutusu (T/e)
hece süreli ritim syllable-timed rhythm (İng.) (1)
(13) hız sınavı speed test (İng.) (4)
hece süresi syllabic length (İng.) (13) hızlandırma accélération (Fra.) (9)
hece türleri syllable types (İng.) (13) hızlı seri (T/e) (1)
hece ucu öğeler slopes (İng.) (2) hızlı okuma speed reading (İng.) (7)
hece yanı margin (İng.) (13) hızyolu otoban (T/e) (1)
hece yapısı syllable structure (İng.) (13) hiç kuşku yok elbet (T/e) (1); elbette (T/e) (1)
hece yapısı koşulları syllable structure hiçbir zaman katiyen (T/e) (1)
conditions (İng.) (13) hiççi nihilist (T/e) (1)
hece yazı syllabary (İng.) (13) hiççilik nihilizm (T/e) (1)
hece yazım bilgisi syllabography (İng.) (2) hikaye bileşik zaman imperfect (İng.) (2)
hece yazımı syllabary (İng.) (2) hikaye bileşik zamanı pluperfect tense (İng.)
hece yazısı syllabic writing (İng.) (2, 7); (2)
syllabogram (İng.) (2) Hint dilleri Indic linguistics (İng.) (2)
hece yitimi haplology (İng.) (2, 13) Hint-Avrupa Dilbilimi Indo-European
heceleme syllabification (İng.) (2, 5, 7) linguistics (İng.) (2)
hecesel crest of sonority (İng.) (2); syllabic Hint-Avrupa dilleri Indo-European
(İng.) (2) languages (İng.) (7)
hecesel ikileme syllabic reduplication (İng.) hiyerarşi Hierarchie (Alm.) (18); hierarchy (İng.)
(13) (18); Rangordnung (Alm.) (18)
hecesel ünsüz syllabic consonant (İng.) (13) hoppa hafif (T/e) (1); hafifmeşrep (T/e) (1); havai
hedef objective (İng.) (7) (T/e) (1)
hedef dil target language (İng.) (4) hoppalık hafiflik (T/e) (1)
hedef sınav kitlesi target test population hortlak hayalet (T/e) (1)
(İng.) (4) hoşça kal allahaısmarladık (T/e) (1)
hedef yöneltimli goal oriented (İng.) (14) hoşgörü müsamaha (T/e) (1); tolerans (T/e) (1)
hele bahusus (T/e) (1) hoşgörülü müsamahakâr (T/e) (1)
hemen sonra akabinde (T/e) (1) hoşgörür müsamahakâr (T/e) (1)
hep cümle (T/e) (1) hoşgörürlük endüljans (T/e) (1);
hep birlikte cümleten (T/e) (1) müsamahakârlık (T/e) (1)
hep-hiç notlandırma dichotomous scoring hoşlanmak hazzetmek (T/e) (1)
(İng.) (4); dichotomously scored (İng.) (4)

ılgım serap (T/e) (1)


ılımlı itidalli (T/e) (1); mutedil (T/e) (1)
ılımlı düzen ordre mitigé (Fra.) (8)
ılımlılık itidal (T/e) (1)
-ın dışında hariç (T/e) (1)
ırakgörür dürbün (T/e) (1); teleskop (T/e) (1)
ırmak nehir (T/e) (1)
ı sesi schwa (İng.) (2)
ıs sahip (T/e) (1)

239
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

ısı hararet (T/e) (1); suhunet (T/e) (1) consonant (İng.) (2)
ısıdam hamam (T/e) (1) ısmarlama sipariş (T/e) (1)
ısıdenetir termostat (T/e) (1) ıssız tenha (T/e) (1)
ısıl termik (T/e) (1) ışık nur (T/e) (1); şavk (T/e) (1); ziya (T/e) (1)
ısıl-devingenlik thermodynamics (İng.) (16) ışık saçmak şavkımak (T/e) (1)
ısın kalori (T/e) (1) ışıkgözü fotosel (T/e) (1)
ısınölçer kalorimetre (T/e) (1) ışıklı nurani (T/e) (1)
ısısavar (otoda) radyatör (T/e) (1) ışıkölçer fotometre (T/e) (1)
ısıtaç kalorifer (T/e) (1) ışıkyuvarı fotosfer (T/e) (1)
ısıtaççı kaloriferci (T/e) (1) ışıldak projektör (T/e) (1)
ısıtıcı şofben (T/e) (1) ışıma radyasyon (T/e) (1)
ısıtma teshin (T/e) (1) ışın şua (T/e) (1)
ısıtmaç şofben (T/e) (1) ışın demeti şua huzmesi (T/e) (1)
ısıtmak teshin etmek (T/e) (1) ışınetki radyoaktivite (T/e) (1)
ısıyayar radyatör (T/e) (1) ışınetkin radyoaktif (T/e) (1)
ıslıklı Sibilant (Alm.) (11, 19); sibilant (İng.) (11, ışınım radyasyon (T/e) (1)
19); sifflante (Fra.) (8, 11, 19) ışınölçer radyometre (T/e) (1)
ıslıklı ünsüz sibilant (İng.) (2); whistling ışıtaç lamba (T/e) (1)

iç türemeli excrescent (İng.) (2); parasitic (İng.)


(2)
iç uygulanım incidence interne (Fra.) (8)
iç ünlü katımı anaptyxis (İng.) (2)
iç ünlü katımlı anaptyctic (İng.) (2)
iç yeterlilik internal adequacy (İng.) (2)
iç()patlama implosion (Fra.) (11, 19); implosion
iç dahili (T/e) (1); derun (T/e) (1); endo- (T/e) (1); (İng.) (11, 19)
in- (T/e) (1); inner (İng.) (2); internal (İng.) (2) iç()patlamalı implosive (Fra.) (11, 19);
iç açıcı ferah (T/e) (1) implosive (İng.) (2, 11, 19)
iç aralık internal open juncture (İng.) (2) iç()ses düşmesi syncope (İng.) (2, 11, 19)
iç bağlam co-text (İng.) (2) iç()türeme epenthesis (İng.) (2, 11, 19)
iç biçim inner form (İng.) (2) içalım import (T/e) (1)
iç bulantısı gaseyan (T/e) (1) içboşluk simgesi caret (İng.) (2)
iç büküm internal inflection (İng.) (2) içbölge hinterlant (T/e) (1)
iç değişim internal change (İng.) (2) içbükey konkav (T/e) (1)
iç dilbilim linguistique interne (Fra.) (17) içdizem cadence (Fra.) (8)
iç geçiş internal hiatus (İng.) (2) içe doğma ilham (T/e) (1)
iç geri sapım analepse interne (Fra.) (9) içe yerleşik tümcecik embedded clause (İng.)
iç gömleği (kadın için) kombinezon (T/e) (1) (2)
iç kapanım inner closure (İng.) (2) içe yerleştirme embedding (İng.) (2)
iç konuşma monologue (Fra.) (9) içe yerleştirmek embed (İng.) (2)
iç metin co-text (İng.) (2) içedönüklük introversion (İng.) (7)
iç niteleme internal modification (İng.) (2) içek Infix (Alm.) (11, 19); infix (İng.) (2, 7, 11, 19);
iç ödünçleme internal loan (İng.) (2) infixé (Fra.) (11, 19)
iç ölçütler inner criteria (İng.) (12) içekleme infixing (İng.) (2)
iç patlama Implosion (Alm.) (11, 19) içerik content (İng.) (2, 10, 11, 18, 19); contenu
iç patlamalı Implosiv (Alm.) (11, 19) (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); contenuto (İta.) (8);
iç sayrılıkları dahiliye (T/e) (1) Inhalt (Alm.) (10, 11, 18, 19); mazmun (T/e) (1);
iç sıkıcı kasvetli (T/e) (1) muhteva (T/e) (1, 11); muhteviyat (T/e) (1)
iç tutarlılık internal consistency (İng.) (4) içerik çizgisi linea del contenuto (İta.) (8)
iç tutarlılık güvenirliği internal consistency içerik çözümlemesi analyse du contenu (Fra.)
reliability (İng.) (4, 7) (11, 17, 19); content analysis (İng.) (4, 11, 19);
iç tutarlılık ölçüleri internal consistency Inhaltsanalyse (Alm.) (11, 19)
measures (İng.) (4) içerik düzlemi piano del contenuto (İta.) (8)
iç türeme épenthèse (Fra.) (9, 11, 19)

240
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

içerik geçerliği content validity (İng.) (4, 7); içki işret (T/e) (1)
rational validity (İng.) (4) içki bardağı peymane (T/e) (1)
içerik odaklı öğretim content based içkici ayyaş (T/e) (1)
instruction (İng.) (7) içkiler müskirat (T/e) (1)
içerik sözcüğü full word (İng.) (2); open class içkin immanent (Alm.) (11, 19); immanent (Fra.)
word (İng.) (2) (11, 17, 19); immanent (İng.) (11, 19)
içerik temelli öğretim content based içkin özellik inherent property (İng.) (8)
instruction (İng.) (7) içkinlemek embed (İng.) (2)
içerik yoğunluğu course density (İng.) (7) içkinlik Immanenz (Alm.) (11, 19); immanence
içerikbirim sémantème (Fra.) (8) (Fra.) (11, 17, 19); immanence (İng.) (2, 11, 19)
içerikli söz content word (İng.) (2) içlem comprehension (İng.) (19); Intension
içerikli sözcük content word (İng.) (7) (Alm.) (19); intension (Fra.) (19); intension (İng.)
içerim intension (İng.) (2) (19); sense (İng.) (2)
içerleme infial (T/e) (1) içlem ilişkileri sense relations (İng.) (2)
içerme implication (Fra.) (9) içleme insertion (İng.) (2)
içetek jupon (T/e) (1) İçlemleme Yaklaşımı comprehension
içevlilik endogami (T/e) (1) approach (İng.) (12)
içeyerleşik embedded (İng.) (2) içlenmek kahretmek (T/e) (1)
içgeçit tünel (T/e) (1) içli hisli (T/e) (1)
içgönderim endophore (Fra.) (9) içmerkezli yapı endocentric construction
içgücü bakımından moralman (T/e) (1) (İng.) (2)
içgücü bozulmak demoralize olmak (T/e) (1) içöyküsel intradiégétique (Fra.) (9)
içgücü bozumu demoralizasyon (T/e) (1) içöyküsel anlatıcı narrateur intradiégétique
içgücü yitimi demoralizasyon (T/e) (1) (Fra.) (9)
içgücü yönünden moralman (T/e) (1) içözeksel endocentric (İng.) (19);
içgücünü bozmak demoralize etmek (T/e) (1) endocentrique (Fra.) (19); Endozentrisch
(Alm.) (19)
içgücünü yitirmek demoralize etmek (T/e) (1);
içpatlama plosion (İng.) (11, 19)
demoralize olmak (T/e) (1)
içpatlamalı implosion (İng.) (2); plosive (İng.)
içgüç moral (T/e) (1)
(11, 19)
içgüdü sevkıtabii (T/e) (1)
içrek batıni (T/e) (1); mahrem (T/e) (1)
içgüdülü insiyaki (T/e) (1)
içsalgıbilim endokrinoloji (T/e) (1)
içgüdüsel insiyaki (T/e) (1)
içsel dahili (T/e) (1); inhärent (Alm.) (19);
içi esen müsterih (T/e) (1)
inherent (İng.) (19); inhérent (Fra.) (19);
için ait (T/e) (1); bi- (T/e) (1); hakkında (T/e) (1);
intrinsèque (Fra.) (8); lyrique (Fra.) (9)
pro- (T/e) (1)
içsel bağlılık cohesion (İng.) (18); Kohäsion
-için (Lat. önek) pro- (T/e) (1) (Alm.) (18)
içinde dahil (T/e) (1); in- (T/e) (1); intra- (T/e) (1); içsel güdüleme intrinsic motivation (İng.) (7)
zarfında (T/e) (1) içsel olarak manen (T/e) (1)
içinde (Yun. önek) endo- (T/e) (1) içsel öğrenme implicit learning (İng.) (12)
içinde olmak dahil olmak (T/e) (1) içsel özne internal subject (İng.) (5); normal
içindekiler muhteviyat (T/e) (1); münderecat subject (İng.) (5)
(T/e) (1)
içselleştirmek internalize (İng.) (2, Y)
içindelik durumu Inessivus (Alm.) (11, 19);
içses Inlaut (Alm.) (11, 19); internal phoneme
inessif (Fra.) (11, 19); inessive (İng.) (2, 11, 19)
(İng.) (11, 19); phonème intérieur (Fra.) (11, 19)
içine alan şamil (T/e) (1)
içses düşmesi Ausstossung (Alm.) (11, 19);
içine aldırmak teşmil etmek (T/e) (1)
syncope (Fra.) (11, 17, 19); Synkope (Alm.) (11,
içine alma istiap (T/e) (1) 19)
içine almak ihtiva etmek (T/e) (1); şamil içses türemesi épenthèse (Fra.) (17)
olmak (T/e) (1) içsürdürücü müshil (T/e) (1)
içine geçme nüfuz (T/e) (1) içten kalben (T/e) (1)
içine geçmek nüfuz etmek (T/e) (1) içten gelen) kalbi (T/e) (1)
içine sığdırma istiap (T/e) (1) içten yanmalı dizel (T/e) (1)
içini dökme deşarj (T/e) (1) içten yeni kurum internal reconstruction
içini dökmek deşarj olmak (T/e) (1) (İng.) (2)
içişleri dahiliye (T/e) (1) içtenlik samimiyet (T/e) (1)
içit meşrubat (T/e) (1) içtenlikli biçim familiar form (İng.) (2)

241
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

içtüreme Einschub (Alm.) (11, 19); Epenthese ikiden seçimli madde binary choice item
(Alm.) (11, 19) (İng.) (4)
içtüremeli ünsüz excrescent consonant (İng.) ikidilli bilingue (Fra.) (8)
(2) ikidilli (iki dilli) bilingual (İng.) (2, 7, 8, 15)
içyapı anatomi (T/e) (1) ikidilli eğitim bilingual education (İng.) (7)
içyüz mahiyet (T/e) (1) ikidilli okuryazar biliterate (İng.) (3)
ideal benlik ideal self (İng.) (14) ikidilli sözdizim ölçüsü bilingual syntax
ideal konuşan-dinleyen ideal speaker- measure (İng.) (7)
hearer (İng.) (7) İki-dilli Yöntem Bilingual Method (İng.) (12);
iğne enjektör (T/e) (1) Dual-Language Method (İng.) (12)
iğne ile sağaltım akupunktur (T/e) (1) ikidillilik Bilingu(al)ismus (Alm.) (10, 11, 19);
iğne ile vermek enjekte etmek (T/e) (1) bilinguisme (Fra.) (10, 11, 19); Diglossie (Alm.)
iğne vurma enjeksiyon (T/e) (1) (10, 11, 19); diglossie (Fra.) (10, 11, 19);
iğne vurmak enjekte etmek (T/e) (1) Zweisprachigkeit (Alm.) (10, 11, 19);
iğne yapma enjeksiyon (T/e) (1) bilingualism (İng.) (2, 7, 10, 11, 15, 19);
iğneleme épigramme (Fra.) (9) diglossia (İng.) (2, 10, 11, 19)
iğneleyici biçim meek form (İng.) (2) ikikatlı dubleks (T/e) (1)
iğneli (söz) kinayeli (T/e) (1) ikil bit (İng.) (2); Dual (Alm.) (11, 19); dual (İng.)
iğrenç galiz (T/e) (1); menfur (T/e) (1); mülevves (2, 11, 19); Dualis (Alm.) (11); dydic (İng.) (2);
(T/e) (1); müstekreh (T/e) (1) tesniye (T/e) (11)
iğrençlik kerahat (T/e) (1) ikil dönüşlü doubly reflexive (İng.) (5);
iğrenme nefret (T/e) (1) reciprocal reflexive (İng.) (5)
iğrenmek ikrah etmek (T/e) (1); nefret etmek ikil dönüşlü gizil co-functional suppression
(T/e) (1) (İng.) (5); reciprocal suppression (İng.) (5)
iki duel (Fra.) (11, 19) ikil ilişki kuramı dualistic theory (İng.) (2)
iki (Lat. önek) bi- (T/e) (1) ikil okumalı sözcük palindrome (İng.) (2)
iki adlı eylemler two place verbs (İng.) (2) ikil ünlü diphthong (İng.) (2)
iki değişkelilik diglossia (İng.) (15) ikilem dilemma (T/e) (1)
iki değişkenli dil diglossia (İng.) (7) ikileme Gemination (Alm.) (19); gemination
iki düzeyli yapılanma double articulation (İng.) (19); gémination (Fra.) (19); handiadyoin
(İng.) (2)
(İng.) (2); redoublement (Fra.) (9, 11, 19);
iki ekinlilik biculturalism (İng.) (Y) reduplication (İng.) (2, 11, 13, 19);
iki harf digraph (İng.) (2) réduplication (Fra.) (11, 19); Reduplikation
iki heceli disyllabic (İng.) (2) (Alm.) (11, 19); Reduplizierung (Alm.) (11);
iki kez (Lat. önek) bi- (T/e) (1) Verdoppelung (Alm.) (11, 19)
iki kuyruklu sınama two-tailed test (İng.) (4) ikilenme dédoublement (Fra.) (8); Diärese
iki kültürlü bicultural (İng.) (7); dinomic (İng.) (Alm.) (11, 19); diérèse (Fra.) (11, 19); dieresis
(12)
(İng.) (11, 19)
iki kültürlülük biculturalism (İng.) (2, 7)
ikili amphi- (T/e) (1); anfi- (T/e) (1); binaire (Fra.)
iki lehçeli bidialect (İng.) (2); bidialectal (İng.)
(17, 19); binär (Alm.) (19); binary (İng.) (2, 19);
(7)
çifte (T/e) (1)
iki lehçeli okuryazar biloquial (İng.) (3)
ikili çalışma pair work (İng.) (7, 12)
iki lehçelilik bidialectism (İng.) (2, 15)
ikili karşıtlık binäre Opposition (Alm.) (11, 19);
iki ölçütlü model two-parameter model (İng.)
(4) binary opposition (İng.) (2, 11, 19); opposition
iki yanlı bilateral (İng.) (2) binaire (Fra.) (11, 19)
iki yanlı (ikiyanlı) karşıtlık bilateral ikili konuşma dialogue (İng.) (2, 7)
opposition (İng.) (2, 11, 19) ikili olumsuz double negative (İng.) (2)
iki yarı katsayısı split half coefficient (İng.) (4) ikili örüntüleme duality of patterning (İng.) (2)
iki yarılı geçerlik split-half reliability (İng.) (4) ikili özellik binary feature (İng.) (2); binary
iki yüzlü mürai (T/e) (1) feature (İng.) (7)
iki yüzlülük mürailik (T/e) (1) ikili seslem disyllable (Fra.) (9)
iki-ayaklı hareket bipedal locomotion (İng.) ikili ünlü diftong (T/e) (11); Diphthong (Alm.)
(16) (11, 19); diphthong (İng.) (11, 19); diphtongue
ikicil binary (İng.) (2) (Fra.) (8, 11, 19)
ikicilik binarism (İng.) (2, 11, 19); binarisme ikili ünlüleşme diftonglaşma (T/e) (11);
(Fra.) (11, 17, 19); Binarismus (Alm.) (11, 19); Diphthongierung (Alm.) (11, 19);
dualism (İng.) (2); düalizm (T/e) (1) diphthongisation (İng.) (2, 11, 19);

242
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

diphtongaison (Fra.) (11, 19) ilbaylık vilayet (T/e) (1)


ikili yapı dichotomy (İng.) (2) ilçe kasaba (T/e) (1); kaza (T/e) (1)
ikili yineleme tautologie (Fra.) (9) ildeş hemşeri (T/e) (1)
ikilik duality (İng.) (2) ile bi- (T/e) (1); kon- (T/e) (1)
ikinci dil second language (İng.) (2) ile (Lat. önek) con- (T/e) (1)
İkinci Dil Edinimi second language ile anlatım prolative (İng.) (2)
acquisition (İng.) (4, 7); SLA (İng.) (4, 7) ile birlikte dahil (T/e) (1)
ikinci dil edinimi sınavı second language ilenç beddua (T/e) (1); inkisar (T/e) (1); lanet
acquisition testing (İng.) (4) (T/e) (1)
İkinci Dil olarak İngilizce English as a ilenme beddua (T/e) (1); inkisar (T/e) (1); lanet
Second Language (İng.) (3, 7); ESL (İng.) (7) (T/e) (1)
ikinci dil yeterliliğinin ölçülmesi ilenmek beddua etmek (T/e) (1); kahretmek
measurement of SL proficiency (İng.) (7) (T/e) (1)
ikinci dilde sınıfiçi dil edinim incelemeleri ileri evre had safha (T/e) (1)
classroom studies in SLA (İng.) (7) ileri gelenler erkân (T/e) (1); eşraf (T/e) (1)
ikinci eklemleme deuxième articulation (Fra.) ileri gelme tevellüt (T/e) (1)
(11); second articulation (İng.) (2, 11); zweite ileri gelmiş mütevellit (T/e) (1)
Gliederung (Alm.) (11) ileri sürmek iddia etmek (T/e) (1); serdetmek
ikinci eklemlilik deuxième articulation (Fra.) (T/e) (1)
(8, 17, 19); second articulation (İng.) (19); ilerici terakkiperver (T/e) (1)
seconde articulation (Fra.) (8); zweite ileriye dönük engelleme inhibition (İng.) (7)
Gliederung (Alm.) (19) ilerleme terakki (T/e) (1)
ikinci eyleyen second actant (Fra.) (8) ilerlemiş (sayrılık) akut (T/e) (1)
ikinci iyelik second possessive (İng.) (2) ilerletici benzeşim progressive assimilation
(İng.) (2)
ikinci kişi second person (İng.) (2)
ilerletici benzetme lag (İng.) (2)
ikinci sıradan ad second order nominals
(İng.) (2) ilerleyici progressive (İng.) (13)
ikinci üstenci taşeron (T/e) (1) ilerleyici benzeşme progressive assimilation
(İng.) (2)
ikincil tali (T/e) (1)
ilerleyici uyum progressive harmony (İng.)
ikincil boğumlama secondary articulation (13)
(İng.) (2)
ileterek naklen (T/e) (1)
ikincil değerli sınav low stakes (İng.) (4)
ileti mesaj (T/e) (Y); message (Fra.) (19);
ikincil dil auxiliary language (İng.) (2)
message (İng.) (2, 19, Y); Nachricht (Alm.) (19)
ikincil dizi subset (İng.) (2)
ileti odaklılık message focus (İng.) (7)
ikincil nedenlilik motivation secondaire (Fra.)
(17)
iletim communication (Fra.) (19);
ikincil özellik secondary feature (İng.) (2) communication (İng.) (19); Kommunikation
ikincil tümce minor sentence (İng.) (2) (Alm.) (19); nakil (T/e) (1)
ikircik tereddüt (T/e) (1) iletimli yayın naklen yayın (T/e) (1)
ikirciklenmek tereddüt etmek (T/e) (1) iletişim communication (Fra.) (19);
ikircimli mütereddit (T/e) (1) communication (İng.) (2, 7, 15, 18, Y);
ikisi amphi- (T/e) (1); anfi- (T/e) (1) Kommunikation (Alm.) (18, 19);
ikisi (Lat. önek) ambi- (T/e) (1) komünikasyon (T/e) (1)
ikiyanlı karşıtlık bilaterale Opposition (Alm.) iletişim budunbetimi ethnography of
(11, 19); opposition bilatérale (Fra.) (8, 11, 19) communication (İng.) (15)
ikiyüzlü riyakâr (T/e) (1) iletişim dili communicative language (İng.) (4)
ikiyüzlülük riya (T/e) (1) iletişim dizgesi communication system (İng.)
(2)
ikiz ünsüz consonne géminée (Fra.) (19);
iletişim edimi communicative act (İng.) (15);
Doppelkonsonant (Alm.) (19); geminate
communicative competence (İng.) (7)
consonant (İng.) (19)
iletişim edinci communicative competence
ikizleme amphibologie (Fra.) (19); (İng.) (4)
amphibology (İng.) (19); Zweideutigkeit (Alm.) iletişim etmeni communicative factor (İng.)
(19) (12)
ikizleşme doubling (İng.) (13); duplication (İng.) iletişim işlevi communicative function (İng.)
(13); geminate (İng.) (2); gemination (İng.) (13) (2, 15)
il vilayet (T/e) (1) iletişim kanalları communication channels
ilbay vali (T/e) (1) (İng.) (15)

243
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

iletişim odaklı dil sınavı communicative test ilgilenmek alakadar olmak (T/e) (1)
(İng.) (4) ilgili ait (T/e) (1); alakalı (T/e) (1); müteallik (T/e)
iletişim olayı communicative event (İng.) (15) (1); taalluk (T/e) (1)
iletişim stratejisi communication strategy ilgili olmak taalluk etmek (T/e) (1)
(İng.) (7) ilgililer taallukat (T/e) (1)
iletişim tarzı mode of communication (İng.) ilginç enteresan (T/e) (1); pitoresk (T/e) (1)
(15)
ilgisi olmuş methaldar (T/e) (1)
iletişim yetisi communicative competence
(İng.) (2, 15) ilgisini çekmek dikkatini çekmek (T/e) (1)
iletişimsel communicative (İng.) (12, 15) ilgisiz bigâne (T/e) (1); lakayt (T/e) (1)
iletişimsel dil öğretimi communicative ilgisizlik lakaydi (T/e) (1)
language teaching (İng.) (7) ilgiye değer dikkate şayan (T/e) (1)
iletişimsel edinç communicative ilişiği bulunmak taalluk etmek (T/e) (1)
competence (İng.) (12, Y) ilişiği olmak taalluk etmek (T/e) (1)
iletişimsel eksilti communicative ellipsis ilişim cohesion (İng.) (12)
(İng.) (15) ilişki alaka (T/e) (1); münasebet (T/e) (1); temas
iletişimsel girişim communicative (T/e) (1)
interference (İng.) (7) ilişki çözümlemesi path analysis (İng.) (4)
iletişimsel işlem kümeleri categories of ilişki dili contact language (İng.) (15)
communicative function (İng.) (7) ilişki işlevi fonction phatique (Fra.) (8, 9, 11,
iletişimsel işlev communicative function 17, 19); phatic communion (İng.) (7); phatic
(İng.) (7, Y) function (İng.) (2, 11, 19); phatische Funktion
iletişimsel izlence communicative syllabus (Alm.) (11, 19)
(İng.) (7) ilişki kurmak kontak kurmak (T/e) (1); temasa
iletişimsel olay communicative event (İng.) geçmek (T/e) (1)
(12) ilişkilendirme Zeugma (Alm.) (19); zeugma
iletişimsel sınama communicative testing (Fra.) (19); zeugma (İng.) (19); zeugme (Fra.) (19)
(İng.) (7) ilişkiler ağı systems network (İng.) (12)
iletişimsel yaklaşım communicative ilişkili alakalı (T/e) (1); mensup (T/e) (1);
approach (İng.) (3, 7) münasebetli (T/e) (1)
iletişimsel yöntembilim communicative ilişkin dair (T/e) (1); müteallik (T/e) (1)
methodology (İng.) (7) ilişkinlik aidiyet (T/e) (1); mensubiyet (T/e) (1);
iletki minkale (T/e) (1) merbutiyet (T/e) (1)
iletmeç encoder (İng.) (16) ilişkisel phatic (İng.) (2); relational (İng.) (12)
iletmek nakletmek (T/e) (1) ilişkisel çatılama relational structuring (İng.)
ilgeç edat (T/e) (1, 11); Nachstellung (Alm.) (10, (5)
11, 19); particle (İng.) (2, 10, 11, 19); particule İlişkisel Dilbilgisi Relational Grammar (İng.)
(Fra.) (10, 11, 17, 19); Partikel (Alm.) (10, 11, 19); (5)
Postposition (Alm.) (11, 19); postposition (Fra.) iliştirmek raptetmek (T/e) (1)
(10, 11, 17, 19); postposition (İng.) (2, 10, 11, ilk initial (İng.) (2)
19); Präposition (Alm.) (10, 11, 19); preposition ilk (Yun. önek) proto- (T/e) (1)
(İng.) (2, 10, 11, 19); préposition (Fra.) (8, 10, ilk bağlaç pre-coordinator (İng.) (2)
11, 17, 19); Vorwort (Alm.) (11) ilk dil first language (İng.) (7)
ilgeç öbeği prepositional phrase (İng.) (7) ilk dil edinimi first language acquisition (İng.)
ilgi alaka (T/e) (1); izafet (T/e) (1) (7)
ilgi adılı nispet zamiri (T/e) (11); pronom ilk hece vurgusu recessive stress (İng.) (2)
relatif (Fra.) (11, 19); pronoun (İng.) (2); relative ilk işlemci operator (İng.) (7)
pronoun (İng.) (7, 11, 19); Relativpronomen ilk oyun prömiyer (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19) ilk önce evvela (T/e) (1)
ilgi çekici dikkate şayan (T/e) (1); enteresan ilk örnek prototip (T/e) (1)
(T/e) (1) ilk ünlü düşmesi aphoristic (İng.) (2)
ilgi çekmek sükse yapmak (T/e) (1) ilke maxim (İng.) (2); prensip (T/e) (1); umde
ilgi eylemi linking verb (İng.) (2) (T/e) (1)
ilgi tümceciği relative clause (İng.) (2) ilkel iptidai (T/e) (1); primitif (T/e) (1)
ilgi yantümcesi relative clause (İng.) (8) ilkgirişim insiyatif (T/e) (1)
ilgilendirmek alakadar etmek (T/e) (1); ilkin evvela (T/e) (1)
enterese etmek (T/e) (1); taalluk etmek (T/e) ilköğretim düzeyinde yabancı dil FLES (İng.)
(1) (7); foreign languages in the elementary

244
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

school (İng.) (7) incitmek rencide etmek (T/e) (1)


ilkyaz bahar (T/e) (1); ilkbahar (T/e) (1) indirgeç redüktör (T/e) (1)
im işaret (T/e) (1, Y); nişan (T/e) (1) indirgeme irca (T/e) (1); redüksiyon (T/e) (1)
ima implicature (İng.) (12) indirgemeci yazım alpha notation (İng.) (2)
imaj Image (Alm.) (18); image (İng.) (18) indirim ıskonto (T/e) (1); tenzilat (T/e) (1)
imge fiksiyon (T/e) (1); hayal (T/e) (1); Image indirimli tenzilatlı (T/e) (1)
(Alm.) (18); image (Fra.) (9); image (İng.) (18); indirme (ederde) ikram (T/e) (1)
imaj (T/e) (1) indirmek tarh etmek (T/e) (1)
imgelem imagination (Fra.) (9); imajinasyon indirmek (ederde) ikram etmek (T/e) (1)
(T/e) (1) iner çıkar asansör (T/e) (1)
imgeleme tahayyül (T/e) (1) İngilizce Büyük Ünlü Kayması Great English
imgeleştirme imagination (Fra.) (9) Vowel Shift (İng.) (2)
imgesel fiktif (T/e) (1) İngilizce Dil Sınavı Hizmetleri ELTS (İng.) (4);
imrenmek gıpta etmek (T/e) (1) English Language Testing Service (İng.) (4)
imyazar stenograf (T/e) (1) İngilizce edinci competency in English (İng.)
imyazım stenografi (T/e) (1) (4)
imyazımcı stenograf (T/e) (1) İngilizce eğitim yapan okul English medium
in çevresinde (Lat. önek) praeter- (T/e) (1); school (İng.) (7)
preter- (T/e) (1) İngilizce sınav takımı ELBA (İng.) (4); English
-in ile ait (T/e) (1) Language Battery (İng.) (4)
-in tümü bilcümle (T/e) (1) İngilizce yazma sınavı test of written
in üstünde (Lat. önek) ultra- (T/e) (1); ültra- English (İng.) (4); TWE (İng.) (4)
(T/e) (1) İngilizce yerleştirme sınavı English
inan iman (T/e) (1) Placement Test (İng.) (4); EPT (İng.) (4)
inanç itikat (T/e) (1) İngilizce Yeterlik Belgesi Certificate in
inançlı mümin (T/e) (1) English Proficiency (İng.) (4); CPE (İng.) (4)
inandırıcı mukni (T/e) (1) İngilizce yeterlik sertifika sınavı ECPE (İng.)
inandırma ikna (T/e) (1) (4); Examination for the Certificate of
inandırmak ikna etmek (T/e) (1) Proficiency in English (İng.) (4)
inanılır emin (T/e) (1) İngilizce yeterlik sınav takımı English
inanmak emin olmak (T/e) (1); itimat etmek Proficiency Test Battery (İng.) (4); EPTB (İng.)
(T/e) (1) (4)
inanmış kani (T/e) (1) İngilizce‘nin ikinci dil olarak öğretimi TESL
inatçı aksi (T/e) (1) (İng.) (7)
ince antérieur (Fra.) (11, 19); centilmen (T/e) (1); İngilizcenin başka dil konuşurlarına
clear (İng.) (13, Y); ferasetli (T/e) (1); front (İng.) öğretilmesi TESOL (İng.) (7)
(2, 11, 13, 19); front vowel (İng.) (2); kibar (T/e) İngilizcenin yabancı dil olarak öğretimi TEFL
(İng.) (7)
(1); vorder (Alm.) (11, 19); zarif (T/e) (1)
ingin nezle (T/e) (1)
ince çalımlı edalı (T/e) (1)
inginlik deflasyon (T/e) (1)
ince ünlü front vowel (İng.) (13)
inilti dil endophasia (İng.) (2)
incebağırsak yangısı anterit (T/e) (1)
inip-çıkan rise-fall (İng.) (2)
ince-l clear-l (İng.) (13, Y); palatal-l (İng.) (13)
iniş durumu délatif (Fra.) (11, 19); delative
inceleme etüt (T/e) (1); tetkik (T/e) (1)
(İng.) (2, 11, 19); Delativus (Alm.) (11, 19)
incelemek tetkik etmek (T/e) (1)
inişlik (uçaklar için) pist (T/e) (1)
incelik nezaket (T/e) (1); politeness (İng.) (7);
inme felç (T/e) (1); nüzul (T/e) (1); paralizi (T/e) (1)
zarafet (T/e) (1); zariflik (T/e) (1)
inmeli felçli (T/e) (1); mefluç (T/e) (1); paralitik
incelikle kibarca (T/e) (1); nezaketen (T/e) (1) (T/e) (1)
incelikli kibar (T/e) (1) insanbilim anthropology (İng.) (12)
incelikli anlatım biçimleri honorifics (İng.) (3, insanbilimsel dilbilim anthropological
15)
linguistics (İng.) (2, 7); linguistic
incelikli biçim polite form (İng.) (2)
anthropology (İng.) (2)
incelikli düzenek elaborated code (İng.) (2)
insancı hümanist (T/e) (1)
inceltici tiner (T/e) (1)
insancıl humanistic (İng.) (12, Y); hümanist
inceltme-uzatma vurgusu circumflex accent (T/e) (1)
(İng.) (2)
insancıl eğitim humanistic education (İng.) (Y)
inceyağ rafine (T/e) (1)
insancıl yaklaşım humanistic approach (İng.)
incinmiş rencide (T/e) (1) (7, 12, Y)

245
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

insancıllık humanism (İng.) (2, 7, Y) istençsel iradi (T/e) (1)


insanımsı hominid (İng.) (16) istençsiz gayri iradi (T/e) (1)
insanlar arasında ilişki kurma socializing istendik davranış terminal behaviour (İng.) (4)
(İng.) (12) ister velev (T/e) (1)
insansı homo (İng.) (16) ister istemez çaresiz (T/e) (1); çarnaçar (T/e) (1)
ipucu cue (İng.) (4, 7); delil (T/e) (1); emare (T/e) isterse velev (T/e) (1)
(1); karine (T/e) (1) isteyen talip (T/e) (1)
ipucu verme cue (İng.) (12) isteyerek kasıtlı (T/e) (1); kasten (T/e) (1); kasti
irdeleme mütalaa (T/e) (1); tetebbu (T/e) (1) (T/e) (1)
irdelemek tetebbu etmek (T/e) (1) iş action (İng.) (2); hizmet (T/e) (1); husus (T/e)
iri cesametli (T/e) (1); müşekkel (T/e) (1) (1); maslahat (T/e) (1); meslek (T/e) (1)
iri yapılı cüsseli (T/e) (1) iş başarı belgesi bonservis (T/e) (1)
irilik cesamet (T/e) (1) iş geçiştirme idareimaslahat (T/e) (1)
irin cerahat (T/e) (1) iş göremez atıl (T/e) (1)
irinlenme apse (T/e) (1) iş görme waystage (İng.) (12)
irinlenmek apse yapmak (T/e) (1); iş güç meşgale (T/e) (1); meşguliyet (T/e) (1)
ufunetlenmek (T/e) (1) iş odası büro (T/e) (1)
iriyarı cüsseli (T/e) (1) iş yapımı icraat (T/e) (1)
ise şayet (T/e) (1) işaret dili gesture (İng.) (2)
ise de gerçi (T/e) (1) işbırakımcı grevci (T/e) (1)
İslam gizemciliği tasavvuf (T/e) (1) işbırakımı grev (T/e) (1)
isteğe bağlı ihtiyari (T/e) (1) işbilim ergonomi (T/e) (1)
isteğince keyfi (T/e) (1) işbirliği teşriki mesai (T/e) (1)
istek arzu (T/e) (1); heves (T/e) (1); kasıt (T/e) (1); işbirliği ilkesi cooperative principle (İng.) (2, 7)
maksat (T/e) (1); merak (T/e) (1); murat (T/e) (1); işbirlikçi komprador (T/e) (1)
proffer (İng.) (12); rağbet (T/e) (1); şevk (T/e) (1) işbirlikçiler şürekâ (T/e) (1)
istek duymak heveslenmek (T/e) (1) işçi ırgat (T/e) (1); rençper (T/e) (1)
istek göstermek rağbet etmek (T/e) (1) işe yaramaz atıl (T/e) (1)
istek kâğıdı talepname (T/e) (1) işevi büro (T/e) (1)
istek kipi hortatory (İng.) (2); iltizami siyga işgörmezlik nedeniyle malulen (T/e) (1)
(T/e) (11); optatif (Fra.) (11, 19); Optativ (Alm.) işgüder maslahatgüzar (T/e) (1)
(11, 19); optative (İng.) (11, 19); optative işin sonu encam (T/e) (1)
mood (İng.) (2); subjunctive mood (İng.) (2) işitim imgesi image acoustique (Fra.) (8, 17)
isteklendirim teşvik (T/e) (1) işitimbilim acoustics (İng.) (2)
isteklendirmek teşvik etmek (T/e) (1) işitimsel acoustic (İng.) (2)
istekli hevesli (T/e) (1); talip (T/e) (1); teşne (T/e) işitimsel özellikler acoustic features (İng.) (2)
(1) işitimsel sesbilgisi acoustic phonetics (İng.)
istekli (bir şeye) meraklı (T/e) (1) (2, 7); auditory phonetics (İng.) (7);
istem irade (T/e) (1); talep (T/e) (1); volition (İng.) psychophonetics (İng.) (2)
(2) işitimsel süzgeç acoustic filtering (İng.) (7)
istem belgesi talepname (T/e) (1) İşitse-Görsel audio-visual (İng.) (12)
istemde bulunmak talep etmek (T/e) (1) işitsel algılama auditory perception (İng.) (7)
isteme soliciting (İng.) (12) işitsel araç audiovisual aid (İng.) (7)
isteme kipi inşai siyga (T/e) (11); Konjunktiv işitsel özellik acoustic property (İng.) (8)
(Alm.) (11, 19); subjonctif (Fra.) (8, 11, 19);
işitsel yöntem audiovisual method (İng.) (7)
subjunctive (İng.) (7, 11, 19); Subjunktiv (Alm.) İşitsel-Dilsel audio-lingual (İng.) (12, Y)
(11, 19)
İşitsel-Dilsel Yöntem audiolingual method
istemek arzu etmek (T/e) (1); talep etmek (T/e) (İng.) (Y)
(1); talip olmak (T/e) (1)
işkapatımı lokavt (T/e) (1)
istemeksizin gayri ihtiyari (T/e) (1) işkil şüphe (T/e) (1); vesvese (T/e) (1)
istemelik talepname (T/e) (1) işkilli müvesvis (T/e) (1); vesveseli (T/e) (1)
istememek refüze etmek (T/e) (1) işlek cevval (T/e) (1); productive (İng.) (2)
istemeyerek kazaen (T/e) (1); kazara (T/e) (1) işlek olmayan unproductive (İng.) (2)
istemli iradi (T/e) (1) işlem algorithm (İng.) (18); Algorithma (Alm.)
istemli değişke variante facultative (Fra.) (8) (18); ameliye (T/e) (1); muamele (T/e) (1);
istenç irade (T/e) (1) operasyon (T/e) (1); procedure (İng.) (2);
istençdışı gayri iradi (T/e) (1) technique (İng.) (12); transaction (İng.) (12)

246
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

işlem süreci algorithm (İng.) (2) (3, 12)


işlemce ameliyat (T/e) (1) işleyim endüstri (T/e) (1)
işlemce (ameliyat) operasyon (T/e) (1) işleyimsel endüstriyel (T/e) (1)
işlemci izlence procedural syllabus (İng.) (7) işleyiş fonctionnement (Fra.) (8, 17)
işlemci yaklaşım procedural approach (İng.) işlik atölye (T/e) (1)
(2) işsel ergative (İng.) (13)
işleme brode (T/e) (1); imal (T/e) (1) işsiz avare (T/e) (1)
işlemek tesir etmek (T/e) (1) işten alıkoymak (birini) işgal etmek (T/e) (1)
işlemleme reporting (İng.) (4) işteş co-functional (İng.) (5); reciprocal (İng.) (2,
işlemlenmiş puan reported score (İng.) (4) 5)
işlemlenmiş sonuç converted score (İng.) (4) işteş adıl reciprocal pronoun (İng.) (7)
işlemler muamelat (T/e) (1) işteş çatı moyen réciproque (Fra.) (11, 19);
işlemsel opératoire (Fra.) (17) müşareket (T/e) (11); reciprocal middle (İng.)
işlemsel izlence procedural syllabus (İng.) (12) (11, 19); reziprokes Medium (Alm.) (11, 19)
işlemsel süreç algorithm (İng.) (11, 19); işteş eylem müşareket fiili (T/e) (11);
algorithme (Fra.) (11, 19); Algorithmus (Alm.) reciprocal verb (İng.) (2, 7, 11, 19); reziprokes
(11, 19) Verb (Alm.) (11, 19); verbe réciproque (Fra.)
işlemsel zaman temps opératif (Fra.) (8) (11, 19)
işlenge nakış (T/e) (1) işteşlik co-operative function (İng.) (5)
işlenmemiş bakir (T/e) (1); ham (T/e) (1) işveren patron (T/e) (1)
işlenmemiş özdek hammadde (T/e) (1) işyeri ofis (T/e) (1)
işlenmiş dil elaborated code (İng.) (12, Y) itreşimsizleşme Verlust der Stimmhaftigkeit
işler umur (T/e) (1) (Alm.) (11, 19)
işletmen (uygulayım) operatör (T/e) (1) ivecen aceleci (T/e) (1); acul (T/e) (1)
işlev fonction (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); ivedi abrupt (İng.) (2); acele (T/e) (1); acil (T/e)
fonksiyon (T/e) (1, Y); function (İng.) (2, 8, 10, (1); müstacel (T/e) (1)
11, 12, 15, 18, 19); Funktion (Alm.) (10, 11, 18, ivedi bırakma abrupt release (İng.) (2)
19) ivedileştirmek tacil etmek (T/e) (1)
işlev / biçim emic/etic (İng.) (2) ivedilik acele (T/e) (1); müstaceliyet (T/e) (1)
işlev değişimi transmutation (İng.) (2) ivedilikle acele (T/e) (1); acilen (T/e) (1);
işlev izleyen function marker (İng.) (5) alelacele (T/e) (1)
işlev yitimi apraksi (T/e) (1) ivmek acele etmek (T/e) (1)
işlevsel fonctionnel (Fra.) (10, 11, 17, 19); iye malik (T/e) (1); sahip (T/e) (1)
functional (İng.) (2, 10, 11, 19); funktional iyelik mülkiyet (T/e) (1); possessive (İng.) (2);
(Alm.) (10, 11, 19); funktionell (Alm.) (10, 11, 19) possessive suffix (İng.) (7)
işlevsel ağırlık functional load (İng.) (2) iyelik belirtkesi apostrophy (İng.) (2)
işlevsel çekim functional paradigm (İng.) (12) iyelik durumu genitive case (İng.) (7);
işlevsel değişim functional change (İng.) (2) possessive case (İng.) (2)
işlevsel değişke functional variety (İng.) (15); iyelik eki aidiyet lahikası (T/e) (11); mülkiyet
lect (İng.) (15) lahikası (T/e) (11); possessive suffix (İng.) (11,
işlevsel dilbilim functional linguistics (İng.) (2, 19); Possessivsuffix (Alm.) (11, 19); suffixe
7, 11, 19); funktionelle Linguistik (Alm.) (11, possessif (Fra.) (11, 19)
19); linguistique fonctionnelle (Fra.) (8, 11, 17, iyelik öğesi aidiyet (T/e) (1); mülkiyet (T/e) (11);
19) possessif (Fra.) (11, 19); Possessiv (Alm.) (11,
işlevsel izlence functional syllabus (İng.) (2, 7) 19); possessive (İng.) (11, 19)
işlevsel küme functional category (İng.) (2) iyi âlâ (T/e) (1)
işlevsel sözcük function word (İng.) (7) iyi (Yun. önek) bene- (T/e) (1); eu- (T/e) (1); ö-
işlevsel tümce yaklaşımı functional sentence (T/e) (1)
perspective (FSP) (İng.) (2) iyi çalıştı belgesi referans (T/e) (1)
işlevsel verim rendement fonctionnel (Fra.) (8) iyi dilek hayırdua (T/e) (1); hüsnüniyet (T/e) (1)
işlevselci fonctionnaliste (Fra.) (11, 19); iyi dilekte bulunmak hayırdua etmek (T/e) (1)
functionalist (İng.) (11, 19); Funktionalist iyi durum belgesi hüsnühal kâğıdı (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19) iyi iş belgesi bonservis (T/e) (1)
işlevselcilik fonctionnalisme (Fra.) (10, 11, 17, iyi konuşan natuk (T/e) (1)
19); functionalism (İng.) (2, 7, 10, 11, 19); iyice bihakkın (T/e) (1)
Funktionalismus (Alm.) (10, 11, 19) iyice bilmek emin olmak (T/e) (1)
işlevsel-kavramsal functional-notional (İng.) iyilenme amelioration (İng.) (2); melioration

247
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

(İng.) (2) (Fra.) (9)


iyileşme şifa (T/e) (1) izlem takip (T/e) (1)
iyileşmek şifa bulmak (T/e) (1) izlemci dedektif (T/e) (1); takipçi (T/e) (1)
iyileştirme tedavi (T/e) (1) izlemcilik dedektiflik (T/e) (1); takipçilik (T/e) (1)
iyileştirmeler ıslahat (T/e) (1) izleme marking (İng.) (5); takip (T/e) (1)
iyilik hayır (T/e) (1); lütuf (T/e) (1); nimet (T/e) (1) izleme sınavı formative test (İng.) (4, 7)
iyilikbilmez nankör (T/e) (1) izlemek seyretmek (T/e) (1); takip etmek (T/e)
iyiliksever bonkör (T/e) (1) (1)
iyilikseverlik mürüvvet (T/e) (1) izlemsel değerlendirme formative
iyimser nikbin (T/e) (1); optimist (T/e) (1) evaluation (İng.) (7)
iyimserlik nikbinlik (T/e) (1); optimizm (T/e) (1) izlence curriculum (İng.) (4, 7); program (T/e)
iz alamet (T/e) (1); emare (T/e) (1); nişan (T/e) (1) (1); syllabus (İng.) (12, Y)
iz düşüm projeksiyon (T/e) (1) izlence değerlendirmesi programme
iz kuramı trace theory (İng.) (12) evaluation (İng.) (4)
izdem tema (T/e) (1) izlence deseni syllabus design (İng.) (7)
izdeş mürit (T/e) (1) izlence geliştirmesi curriculum development
(İng.) (7)
izdüşüm projection (İng.) (12)
izdüşüm kuralları projective rules (İng.) (19); izlence sınaması evaluation of curricula (İng.)
(7)
Projektionsregeln (Alm.) (19); règles de
izlenceler syllabuses (İng.) (7)
projection (Fra.) (19)
izlenen öge marked suppressive argument
izge spectrum (İng.) (13) (İng.) (5)
izge yazı spect(r)ogram (İng.) (13) izlenim intiba (T/e) (1)
izlek syllabus (İng.) (4); theme (İng.) (2, 5, 13, izlenimci empresyonist (T/e) (1)
12); thème (Fra.) (9) izlenimcilik empresyonizm (T/e) (1)
izlekçilik thématique (Fra.) (9) izlenimsel değerlendirme impressionistic
izleksel thematic (İng.) (12) assessment (İng.) (4)
izleksel düzey niveau thématique (Fra.) (9) izleyici seyirci (T/e) (1)
izleksel gelişme progression thématique

Japon hece yazısı Kana (İng.) (2)


Japonca yabancı sözcük çevriyazısı
katakana (İng.) (2)
jest gesture (İng.) (12)

kabartma rölyef (T/e) (1)


kabul edilebilirlik acceptabilité (Fra.) (9)
kabul edilemez non-acceptable (İng.) (12);
unacceptable (İng.) (2, 7)
kabuledilirlik (kabul edilirlik) acceptability
(İng.) (2, 7, 15)
kaçak firari (T/e) (1)
k sesli dil centum language (İng.) (2) kaçınılmaz mübrem (T/e) (1); zaruri (T/e) (1)
kaba galiz (T/e) (1); nezaketsiz (T/e) (1); vulgar kaçınmak imtina etmek (T/e) (1)
(İng.) (2)
kaçış firar (T/e) (1)
kaba düzenek restricted code (İng.) (2) kaçma firar (T/e) (1)
kaba kullanım vulgarism (İng.) (2) kadın oyuncu aktris (T/e) (1)
kabalık huşunet (T/e) (1); nezaketsizlik (T/e) (1) kadın sayrılıkları nisaiye (T/e) (1)
kabarık bombeli (T/e) (1) kadın sayrılıkları uzmanı nisaiyeci (T/e) (1)
kabarıklık bombe (T/e) (1) kadın) afet (T/e) (1)
kabarma met (T/e) (1) kadınsı efemine (T/e) (1)
kabarma alçalma meddücezir (T/e) (1)

248
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

kafadarlar avane (T/e) (1) kamu soruncası amme davası (T/e) (1)
kafatutan serkeş (T/e) (1) kamu türesi amme hukuku (T/e) (1)
kâğıt para çıkarma emisyon (T/e) (1) kamu yönetimi amme idaresi (T/e) (1)
kakışma cacophonie (Fra.) (11, 19); cacophony kamulaştırma istimlak (T/e) (1)
(İng.) (11, 19); Kakophonie (Alm.) (11, 19); kamulaştırmak istimlak etmek (T/e) (1)
tenafür (T/e) (11) kamuoyu efkârıumumiye (T/e) (1)
kalan baki (T/e) (1); mütebaki (T/e) (1) kamutanrıcı panteist (T/e) (1)
kalanca bakiye (T/e) (1) kamutanrıcılık panteizm (T/e) (1)
kaldıraç manivela (T/e) (1) kan basıncı tansiyon (T/e) (1)
kaldırıcı kriko (T/e) (1) kan basıncı yüksekliği hipertansiyon (T/e) (1)
kaldırılan (varlığı) mülga (T/e) (1) kan dökücü hunhar (T/e) (1)
kaldırılmak lağvolmak (T/e) (1) kana susamış hunhar (T/e) (1)
kaldırım trotuar (T/e) (1) kanal channel (İng.) (7); Media (Alm.) (18);
kaldırmaç forklift (T/e) (1) medium (İng.) (18)
kaldırmak feshetmek (T/e) (1); lağvetmek (T/e) kanat cenah (T/e) (1)
(1); tahammül etmek (T/e) (1) kanca agraf (T/e) (1)
kalem kavgasına yatkın polémique (Fra.) (9) kandaş hısım (T/e) (1)
kalem oynatma tahrif (T/e) (1); tahrifat (T/e) (1) kandırma ikna (T/e) (1)
kalem oynatmak tahrif etmek (T/e) (1) kandırmaca blöf (T/e) (1)
kalem tartışması polemik (T/e) (1) kandırmaca yapmak blöf yapmak (T/e) (1)
kalıcılık görünüşü permissive aspect (İng.) (2) kandırmak ikna etmek (T/e) (1)
kalık tapon (T/e) (1) kanepe bank (T/e) (1)
kalım beka (T/e) (1) kanı kanaat (T/e) (1)
kalımlı payidar (T/e) (1); zevalsiz (T/e) (1) kanık kanaatkâr (T/e) (1)
kalımlı ölümsüz baki (T/e) (1) kanırtmaç levye (T/e) (1)
kalın back (İng.) (2, 11, 13, 19); hinter (Alm.) (11, kanıt delil (T/e) (1); ispat (T/e) (1)
19); postérieur (Fra.) (11, 19); velarized (İng.) kanıtlama argument (Fra.) (9)
(13) kanıtlamak ispat etmek (T/e) (1)
kalın ünlü low vowel (İng.) (2) kanıtlanmış attested (İng.) (2)
kalın-l velar-l (İng.) (13) kanıtlayıcı argumentatif (Fra.) (9)
kalınlaşma backing (İng.) (2) kanıtlı biçim attested form (İng.) (2)
kalıntı bakaya (T/e) (1) kanlı sürgün dizanteri (T/e) (1)
kalıp alıştırması pattern practice (İng.) (7) kanmış kani (T/e) (1)
kalıp söz routine (İng.) (3) kansız anemik (T/e) (1)
kalıplaşmış klişe (T/e) (1) kansızlık anemi (T/e) (1)
kalıplı diller analogical languages (İng.) (11, kap konteynir (T/e) (1); mahfaza (T/e) (1)
19); analogische Sprachen (Alm.) (11, 19); kapaç supap (T/e) (1)
langues analogues (Fra.) (11, 19) kapalı close (İng.) (2, 11, 13, 19); closed (İng.)
kalıt miras (T/e) (1) (11, 19); fermé (Fra.) (8, 11, 17, 19);
kalıt almak tevarüs etmek (T/e) (1) geschlossen (Alm.) (11, 19)
kalıt bırakan muris (T/e) (1) kapalı dizi closed set (İng.) (2, 7)
kalıtçı muris (T/e) (1); varis (T/e) (1) kapalı döngü vicious circle (İng.) (16)
kalıtım irs (T/e) (1); irsiyet (T/e) (1); veraset (T/e) kapalı hece closed syllable (İng.) (13)
(1) kapalı küme closed class (İng.) (2, 7)
kalıtımsal genealogical (İng.) (2); genetic (İng.) kapalı sekilik kapalı tribün (T/e) (1)
(2, 18); genetisch (Alm.) (18); irsi (T/e) (1) kapalı uyak rime masculin (Fra.) (9)
kalıtımsal sınıflama genealogical kapalı ünlü closed vowel (İng.) (2)
classification (İng.) (2) kapalılık closure (İng.) (11, 19); fermeture (Fra.)
kalkışmak teşebbüs etmek (T/e) (1) (11, 19); Schliessung (Alm.) (11, 19);
kalkış-varış (çizelgesi) tarife (T/e) (1) Verschluss (Alm.) (11, 19)
kalma durumu locatif (Fra.) (11, 19); locative kapanıklık closure (İng.) (2)
(İng.) (2, 11, 19); locative case (İng.) (7); Lokalis kapanma closure (İng.) (11, 19); Schliessung
(Alm.) (11); Lokativ (Alm.) (11, 19); mefulünfih (Alm.) (11, 19)
(T/e) (11) kapanma fermeture (Fra.) (11, 19)
kalmak ikamet etmek (T/e) (1) kapantı occlusion (Fra.) (11, 19); retention (İng.)
kalmak (kendisine) tevarüs etmek (T/e) (1) (11, 19); stop (İng.) (11, 19); Verschluss (Alm.)
kamu amme (T/e) (1); umum (T/e) (1) (11, 19)

249
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

kapantılı explosion (İng.) (2); occlusif (Fra.) (8); (1); yeis (T/e) (1)
occlusive (Fra.) (11, 17, 19); occlusive (İng.) (2, karanlık zulmet (T/e) (1)
11, 19); stop (İng.) (2, 7, 11, 19); karanlıkçı obskürantist (T/e) (1)
Verschlusslaut (Alm.) (11, 19); karanlıkçılık obskürantizm (T/e) (1)
Vollverschlusslaut (Alm.) (11, 19) karar bildiren verdictive (İng.) (12)
kapatıcı ünsüz closing consonant (İng.) (13) karar işlemi decision procedure (İng.) (2)
kapatılan mülga (T/e) (1) karar kılmak takarrür etmek (T/e) (1)
kapatma metres (T/e) (1) kararlaşma takarrür (T/e) (1)
kapayıcı fermuar (T/e) (1) kararlaşmak takarrür etmek (T/e) (1)
kapı bap (T/e) (1) kararlılık istikrar (T/e) (1)
kapılanmak intisap etmek (T/e) (1) kararsızlık tereddüt (T/e) (1)
kapılgı kapris (T/e) (1) karayazılı bahtsız (T/e) (1)
kapılgın kaprisli (T/e) (1) karayıkım felaket (T/e) (1)
kaplam Extension (Alm.) (19); extension (Fra.) kardeş dil descendant language (İng.) (2);
(19); extension (İng.) (2, 19) sister language (İng.) (2)
kaplama istila (T/e) (1); işgal (T/e) (1) kargaşa anarşi (T/e) (1); kaos (T/e) (1)
kaplamak istila etmek (T/e) (1) kargaşacı anarşist (T/e) (1)
kaplaşma konteynerizasyon (T/e) (1) kargaşacılık anarchy (İng.) (16); anarşizm (T/e)
kaplaştırma konteynerizasyon (T/e) (1) (1)
kapmak gasbetmek (T/e) (1) kargaşalı anarşik (T/e) (1)
kapsam inclusion (İng.) (2); muhteva (T/e) (1); kargaşalık fesat (T/e) (1); ihtilal (T/e) (1)
scope (İng.) (4); şümul (T/e) (1) kargı mızrak (T/e) (1)
kapsama ihtiva (T/e) (1); tazammun (T/e) (1) kargıma lanetleme (T/e) (1)
kapsamak havi olmak (T/e) (1); ihtiva etmek kargımak lanet etmek (T/e) (1); telin etmek
(T/e) (1); şamil olmak (T/e) (1) (T/e) (1)
kapsamlayış syndoche (İng.) (2); synecdoche kargış beddua (T/e) (1); lanet (T/e) (1)
(İng.) (11, 19); synecdoque (Fra.) (9, 11); kargışlama lanetleme (T/e) (1)
Synekdoche (Alm.) (11, 19); zikr-i cüz irade-i kargışlamak lanet etmek (T/e) (1)
kül (T/e) (11); zikr-i kül irade-i cüz (T/e) (11) kargışlanmış melun (T/e) (1)
kapsamlı inclusive (İng.) (2, 7) kargışlı lanetli (T/e) (1)
kapsamlı yanlış global error (İng.) (3, 7) karı zevce (T/e) (1)
kapsamlılık exhaustiveness (İng.) (2) karınzarı periton (T/e) (1)
kapsatmak teşmil etmek (T/e) (1) karınzarı yangısı peritonit (T/e) (1)
kapsayan şamil (T/e) (1) karışık girift (T/e) (1); komplike (T/e) (1)
kapsayıcı terim generic term (İng.) (2) karışıklık fesat (T/e) (1); fitne (T/e) (1); iltibas
(T/e) (1)
kara siyah (T/e) (1)
karışım Amalgam (Alm.) (19); amalgam (İng.)
kara (resimde) negatif (T/e) (1)
(2, 11, 19); amalgame (Fra.) (11, 17, 19);
kara çalma bühtan (T/e) (1); iftira (T/e) (1)
Verquickung (Alm.) (11); Verschmelzung
kara çalmak iftira etmek (T/e) (1)
(Alm.) (19)
karabasan kâbus (T/e) (1)
karışma müdahale (T/e) (1)
karaç karbüratör (T/e) (1)
karışma (sayrılık için) ihtilat (T/e) (1)
karaçalan müfteri (T/e) (1)
karışmak dahil olmak (T/e) (1); müdahale
karaçalıcı müfteri (T/e) (1)
etmek (T/e) (1)
karadamga şaibe (T/e) (1)
karışmalı interface (İng.) (7)
karadamgalı şaibeli (T/e) (1)
karışmalı tutum interface position (İng.) (7)
karagünlü bahtsız (T/e) (1)
karışmasız noninterface (İng.) (7)
karakabarcık şarbon (T/e) (1)
karışmasız tutum noninterface position (İng.)
karakaygı malihulya (T/e) (1); melankoli (T/e) (7)
(1)
karışmış (bir işe) methaldar (T/e) (1)
karakış zemheri (T/e) (1)
karışmış olmak (bir işe) dahil olmak (T/e) (1)
karakol devriye (T/e) (1)
karıştırıcı fesat (T/e) (1)
karakuşku zan (T/e) (1)
karıştırıcılık nifak (T/e) (1)
karalama müsvedde (T/e) (1)
karıştırılma iltibas (T/e) (1)
karaltı siluet (T/e) (1)
karma mixed (İng.) (2); muhtelit (T/e) (1)
karamsar bedbin (T/e) (1); pesimist (T/e) (1)
karma dil langue mère (Fra.) (19);
karamsarlık bedbinlik (T/e) (1); pesimizm (T/e)
Mischsprache (Alm.) (19); mixed language

250
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

(İng.) (2, 19); pidgin (İng.) (2, 7, 12) Komparatist (Alm.) (10, 11, 19); Komparativist
karma diller langues mixtes (Fra.) (11); (Alm.) (10)
Mischsprachen (Alm.) (11); mixed languages karşılaştırmacı comparativiste (Fra.) (11, 19)
(İng.) (11); pidgin (İng.) (11) karşılaştırmacılık comparatisme (Fra.) (11, 19);
karma ikidillilik compound bilingualism (İng.) comparativism (İng.) (11, 19); Komparatistik
(7) (Alm.) (11, 19)
karmacılık spoonerism (İng.) (2) karşılaştırmak kıyaslamak (T/e) (1)
karmaç mikser (T/e) (1) karşılaştırmalı comparatif (Fra.) (10, 11, 19);
karmakarışık hercümerç (T/e) (1) comparative (İng.) (2, 10, 11, 19); comparé
karmalaşma pidginization (pidginisation) (Fra.) (10, 11, 19); komparativ (Alm.) (10, 11,
(İng.) (7) 19); mukayeseli (T/e) (1, 11, Y)
karmalaşmak pidginize (İng.) (2, 15) karşılaştırmalı betikbilim philologie
karmaşa kompleks (T/e) (1) comparée (Fra.) (17)
karmaşık complex (İng.) (2); kompleks (T/e) (1) karşılaştırmalı biçembilgisi comparative
karmaşık biçim complex form (İng.) (8) stylistics (İng.) (2)
karmaşık eksen axe du complexe (Fra.) (9) karşılaştırmalı dilbilgisi comparative
karmaşık parça complex segment (İng.) (2) grammar (İng.) (2, 19); grammaire comparée
karmaşık simge complex symbol (İng.) (2) (Fra.) (17, 19); mukayeseli gramer (T/e) (11);
karmaşık tümce complex sentence (İng.) (2, 7) vergleichende Grammatik (Alm.) (11)
karşı a- (T/e) (1); aleyh (T/e) (1); anti- (T/e) (1); karşılaştırmalı dilbilim comparative
contra (İng.) (12); counter (İng.) (2); kontra- linguistics (İng.) (2, 7, 19); comparative
(T/e) (1); muhalif (T/e) (1); mukabil (T/e) (1); philology (İng.) (11); historisch-vergleichende
para- (T/e) (1); zıt (T/e) (1) Sprachwissenschaft (Alm.) (19); linguistique
karşı (Lat. önek) contra- (T/e) (1) comparative (Fra.) (11, 17, 19); linguistique
karşı anlakçılık anti(-)mentalism (İng.) (2, 19) comparée (Fra.) (17); vergleichende
karşı çıkış itiraz (T/e) (1) Sprachwissenschaft (Alm.) (11)
karşı çıkmak itiraz etmek (T/e) (1) karşılaştırmalı dilbilim grammaire comparée
karşı duran aleyhtar (T/e) (1) (Fra.) (11)
karşı gelme isyan (T/e) (1) karşılaştırmalı filoloji comparative philology
(İng.) (2)
karşı görüşlü aleyhtar (T/e) (1)
karşı koyan anti- (T/e) (1) karşılaştırmalı tarihsel dilbilim comparative
historical linguistics (İng.) (7)
karşı olmak aleyhinde olmak (T/e) (1)
karşılaştırmalı tümcecik comparative clause
karşı oy aleyhte rey (T/e) (1)
(İng.) (7)
karşı örnek counter example (İng.) (2)
karşılığını ödemek bedelini tediye etmek
karşı tez antithesis (İng.) (2) (T/e) (1)
karşıanlıkçı mechanist (İng.) (8) karşılık bedel (T/e) (1); cevap (T/e) (1, 11, Y);
karşıanlıkçılık anti(-)mentalism (İng.) (11); mukabil (T/e) (1); reply (İng.) (12)
antimentalisme (Fra.) (11, 17, 19); karşılık olarak bilmukabele (T/e) (1)
Antimentalismus (Alm.) (11, 19) karşılık olmak tekabül etmek (T/e) (1)
karşıçıkan Opponent (Alm.) (11); opponent karşılık verme mukabele (T/e) (1)
(İng.) (11); opposant (Fra.) (11) karşılık vermek mukabele etmek (T/e) (1)
karşılama istikbal (T/e) (1); mukabele (T/e) (1); karşılıklı mütekabil (T/e) (1); reciprocal (İng.) (5)
resepsiyon (T/e) (1); satisfy (İng.) (12); tekabül karşılıklı anlaşılabilirlik mutual intelligibility
(T/e) (1); telafi (T/e) (1) (İng.) (15)
karşılamak tazmin etmek (T/e) (1); tekabül karşılıklı benzeşme reciprocal assimilation
etmek (T/e) (1); telafi etmek (T/e) (1) (İng.) (2)
karşılaşmak maruz kalmak (T/e) (1); tesadüf karşılıklı bildirişme mutual intelligibility (İng.)
etmek (T/e) (1) (16)
karşılaştırılabilir kabili kıyas (T/e) (1) karşılıklı edimsel etmenler transactional
karşılaştırma comparaison (Fra.) (9, 10, 11, 17, factors (İng.) (12)
19); comparison (İng.) (10, 11, 19); degree karşılıklı konuşucular interlocuteurs (Fra.) (9)
(İng.) (19); kıyas (T/e) (1, Y); Komparation (Alm.) karşılıklı yer değiştirmek becayiş etmek (T/e)
(10, 11, 19); mukayese (T/e) (1, 11, Y); (1)
karşılıksız bedava (T/e) (1)
Vergleich (Alm.) (19)
karşın rağmen (T/e) (1, Y)
karşılaştırmacı comparatist (İng.) (10);
karşısav antitez (T/e) (1)
comparatiste (Fra.) (10, 11, 19); comparative
karşısında muvacehesinde (T/e) (1)
linguist (İng.) (11, 19); comparativist (İng.) (10);

251
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

karşısında olmak aleyhinde olmak (T/e) (1) kasılma takallüs (T/e) (1)
karşıt a- (T/e) (1); aleyh (T/e) (1); aleyhtar (T/e) kasım (ayı) teşrinisani (T/e) (1)
(1); anti- (T/e) (1); contraire (Fra.) (19); contrary kasınç kramp (T/e) (1)
(İng.) (19); hilaf (T/e) (1); in contrast (İng.) (13); kasıntı gurur (T/e) (1)
konträr (Alm.) (19); muhalif (T/e) (1); zıt (T/e) (1, kasıntılı gururlu (T/e) (1); mağrur (T/e) (1)
Y) kaşındırmak (teni) tahriş etmek (T/e) (1)
karşıt (Lat. önek) kontra- (T/e) (1) kat huzur (T/e) (1); nezd (T/e) (1); tabaka (T/e) (1)
karşıt (renk) kontras (T/e) (1) katar konvoy (T/e) (1)
karşıtanlamlı Antonym (Alm.) (10, 11, 19); katev daire (T/e) (1)
Antonym (Alm.) (10, 11, 19); antonyme (Fra.) katılan argument (İng.) (5); participant (İng.)
(10, 11, 17, 19); antonymous (İng.) (19); (2); patient (İng.) (2)
zıtanlamlı (T/e) (11) katılan ekleme argument adding (İng.) (5)
karşıtanlamlı (karşıt anlamlı) antonym (İng.) katılaşma tasallüp (T/e) (1)
(2, 7, 10, 11, 12) katılım move (İng.) (12)
karşıtanlamlılık Antonymie (Alm.) (10, 11, 19); katılımcı participant (İng.) (7)
antonymie (Fra.) (10, 11, 17, 19) katılma iltihak (T/e) (1); iştirak (T/e) (1)
karşıtanlamlılık (karşıt anlamlılık) katılmak dahil olmak (T/e) (1); iltihak etmek
antonymy (İng.) (2, 10, 11, 19) (T/e) (1); iştirak etmek (T/e) (1)
karşıtçı aleyhtar (T/e) (1); muhalif (T/e) (1) katılmak (bir çalgı ile) akompanye etmek
karşıtçılık muhalefet (T/e) (1) (T/e) (1)
karşıtdaş opponent (İng.) (16) katılmış munzam (T/e) (1); mülhak (T/e) (1)
karşıtlam Antithese (Alm.) (11, 19); antithèse katımsal anlatma narration intercalée (Fra.)
(Fra.) (9, 11, 19); antithesis (İng.) (11, 19); (9)
mukabele (T/e) (11) katında indinde (T/e) (1)
karşıtlama Antiphrase (Alm.) (19); antiphrase katışık gayri safi (T/e) (1)
(Fra.) (11, 19); antiphrasis (İng.) (2, 11, 19); katışıksız halis (T/e) (1); halis muhlis (T/e) (1);
tesmiye binnakis (T/e) (11); Wortironisierung has (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19) katıyürekli şefkatsiz (T/e) (1)
karşıtlaşma Antiphrasis (Alm.) (11) katkı attribution (Fra.) (9)
karşıtlık contrariété (Fra.) (9); kontras (T/e) (1); katkı tümleci complément d’attribution (Fra.)
mübayenet (T/e) (1); Opposition (Alm.) (10, 11, (9)
19); opposition (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); katkısız halis (T/e) (1); safi (T/e) (1)
opposition (İng.) (2, 7, 10, 11, 19); tezat (T/e) katkonut daire (T/e) (1)
(1); zıddiyet (T/e) (1); contrastif (Fra.) (10, 19) katlanma tahammül (T/e) (1)
karşıt-özne contre-sujet (Fra.) (8) katlanmak sabretmek (T/e) (1); tahammül
karşıtsal contrastive (İng.) (2, 7, 10, 13, 19); etmek (T/e) (1)
differential (İng.) (10); différentiel (Fra.) (10); katlantı sabır (T/e) (1)
differentiell (Alm.) (10); kontrastiv (Alm.) (10, katlantılı sabırlı (T/e) (1)
19) katlantısız sabırsız (T/e) (1)
karşıtsal çözümleme contrastive analysis katlantısızlık sabırsızlık (T/e) (1)
(İng.) (2, 7) katma addition (Fra.) (11, 19); adjunction (İng.)
karşıtsal dilbilim contrastive linguistics (İng.) (11, 19); Adjunktion (Alm.) (11, 19); ilhak (T/e)
(2, 19); kontrastive Linguistik (Alm.) (19); (1); munzam (T/e) (1)
linguistique contrastive (Fra.) (19) katmak ilhak etmek (T/e) (1)
karşıtsal inceleme contrastive study (İng.) (2) katman stratum (İng.) (2); tabaka (T/e) (1)
karşıtsal işlev silme contrastive function katman dilcesi sociolect (İng.) (3)
deletion (İng.) (13) katman dili class language (İng.) (15)
karşıtsal öge silme contrastive function katmanbulut stratus (T/e) (1)
deletion (İng.) (13) katmanlaşma stratification (İng.) (2)
karşıtsal vurgu contrastive stress (İng.) (13) katmanlı layered (İng.) (2)
karşıtsallık converseness (İng.) (2) katmanlı örneklem stratified sampling (İng.)
karşıtsallık varsayımı contrastive hypothesis (4)
(İng.) (7)
katmanlık stratal (İng.) (2)
karşıt-sav counter-argument (İng.) (16) katmansal dilbilgisi grammaire
kas adale (T/e) (1) stratificationnelle (Fra.) (19);
kaset aracılı sınav tape-mediated test (İng.) Stratifikationsgrammatik (Alm.) (19)
(4)
katmansal dilbilim stratificational grammar
kaset çalar tape recorder (İng.) (2)

252
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

(İng.) (19) 7, 11, 13, 19); Junktur (Alm.) (11, 19)


katsayı coefficient (İng.) (4) kavuk sallama tekâpu (T/e) (1)
katyuvarı stratosfer (T/e) (1) kavuşma sıla (T/e) (1); visal (T/e) (1); vuslat (T/e)
kavga münazaa (T/e) (1); niza (T/e) (1) (1)
kavgacı şirret (T/e) (1) kavuşmak nail olmak (T/e) (1)
kavram Begriff (Alm.) (10, 11, 18, 19); concept kayak ski (T/e) (1)
(Fra.) (8, 10, 11, 19); concept (İng.) (7, 10, 11, kayakça paten (T/e) (1)
18, 19); mazmun (T/e) (1); meal (T/e) (1); kayakça ile kayma patinaj (T/e) (1)
mefhum (T/e) (1, 11); nosyon (T/e) (1); notion kayakkabı paten (T/e) (1)
(Fra.) (10, 11, 19); notion (İng.) (10, 11, 12, 19); kayan ton contour tone (İng.) (13)
purport (İng.) (2) kayan ünlü diphthong (İng.) (13, Y)
kavram alanı conceptual field (İng.) (2) kayan ünlüleşme diphthongisation (İng.) (13,
kavram belleği conceptual memory (İng.) (2) Y)
kavram dizini thesaurus (İng.) (2) kaydırma catachrèse (Fra.) (11, 19);
kavram ilişkileri ağı conceptual relational catachresis (İng.) (19); Katachrese (Alm.) (11,
network (İng.) (2) 19)
kavram yazı ideograph (İng.) (13) kaydırmaca catachresis (İng.) (2, 11)
kavrama comprehension (İng.) (2, 4, 7); kaygı anxiety (İng.) (4, 7, 12); efkâr (T/e) (1);
debriyaj (T/e) (1) endişe (T/e) (1); gam (T/e) (1); merak (T/e) (1)
kavrama edimi saisie (Fra.) (8) kaygılandırmak meraklandırmak (T/e) (1)
kavramak idrak etmek (T/e) (1); intikal etmek kaygılanmak endişe etmek (T/e) (1);
(T/e) (1) gamlanmak (T/e) (1); merak etmek (T/e) (1);
kavrambilim Semasiologie (Alm.) (11, 19); meraklanmak (T/e) (1)
sémasiologie (Fra.) (11, 19); semasiology (İng.) kaygılı gamlı (T/e) (1)
(2, 11, 19) kaygısız gamsız (T/e) (1); müsterih (T/e) (1)
kavrambilimsel sémasiologique (Fra.) (17) kaygısızlık gamsızlık (T/e) (1)
kavrambirim Semantem (Alm.) (19); kayıcı glide (İng.) (13)
semanteme (İng.) (19); sémantème (Fra.) (19) kayıp giderici uzatma compensatory
kavramlar dizimi thesaurus (İng.) (7) lengthening (İng.) (13)
kavramlar izlencesi notional syllabus (İng.) (2) kayıp-halka missing -link (İng.) (16)
kavramlaştırma conceptualisation (Fra.) (9); kayıplı ikidillilik subtractive bilingualism
conceptualisation (İng.) (2) (İng.) (12, 15)
kavramsal conceptual (İng.) (5); conceptuel kayırıcı torpil (T/e) (1)
(Fra.) (17); notionnel (Fra.) (17) kayırma himaye (T/e) (1); iltimas (T/e) (1)
kavramsal alan Begriffsfeld (Alm.) (11, 19); kayış bandaj (T/e) (1)
champ conceptuel (Fra.) (11, 17, 19); champ kayma déplacement (Fra.) (17); patinaj (T/e) (1)
notionnel (Fra.) (11, 17, 19); conceptual field kaymakkâğıt papyekuşe (T/e) (1)
(İng.) (11, 19) kaymaoluşum tektonik (T/e) (1)
kavramsal anlam conceptual meaning (İng.) kaymaoluşumsal s. tektonik (T/e) (1)
(7) kaynak asıl (T/e) (1); mahreç (T/e) (1); mehaz
kavramsal dilbilgisi notional grammar (İng.) (T/e) (1); memba (T/e) (1); menşe (T/e) (1); orijin
(2, 7); philosophical grammar (İng.) (2) (T/e) (1); source (İng.) (2, 7)
kavramsal gösterilen Designatum (Alm.) (18); kaynak dil Ausgangssprache (Alm.) (11, 19);
Signifikatum (Alm.) (18) langue de départ (Fra.) (11, 19); langue
kavramsal izlence notional syllabus (İng.) (3, source (Fra.) (11, 19); source language (İng.)
7, Y) (2, 7, 11, 19)
kavramsal yazı Begriffsschrift (Alm.) (11, 19); kaynak kişi informant (İng.) (12)
Ideographie (Alm.) (19); ideographic writing kaynakça bibliyografya (T/e) (1)
(İng.) (11); ideography (İng.) (19) kaynaklı menşeli (T/e) (1)
kavramsal yazı écriture idéographique (Fra.) kaynama galeyan (T/e) (1)
(11, 17, 19) kaynana kayınvalide (T/e) (1)
kavrayış içtihat (T/e) (1); izan (T/e) (1); telakki kaynaşık inflected (İng.) (16)
(T/e) (1); zihin (T/e) (1) kaynaşık benzeşim coalescent assimilation
kavrayışlı kafalı (T/e) (1) (İng.) (2)
kavrayışsız kafasız (T/e) (1) kaynaşık çatı syncretism (İng.) (2)
kavşak Fuge (Alm.) (11, 19); jointure (Fra.) (11, kaynaşık sözcük telescoped word (İng.) (2)
19); joncture (Fra.) (11, 19); juncture (İng.) (2, kaynaşım blend (İng.) (2); coalescence (İng.) (2)

253
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

kaynaşım sözcük portmanteau word (İng.) (2) processing (İng.) (7)


kaynaşma contraction (İng.) (2, 13); Fusion kendilik entità (İta.) (8); entité (Fra.) (8)
(Alm.) (19); fusion (Fra.) (19); fusion (İng.) (2, 19); kendilik konuşma soliloquy (İng.) (2)
galeyan (T/e) (1) kendin seç self servis (T/e) (1)
kaynaşmalı / bükünlü diller fusional kendince indi (T/e) (1)
languages (İng.) (2) kendine auto- (T/e) (1)
kaynaştırıcı merger (İng.) (2) kendine (Yun. önek) oto- (T/e) (1)
kaynaştırıcı diller amalgamating languages kendine bağlamak teshir etmek (T/e) (1)
(İng.) (2, 11, 19); amalgamierende Sprachen kendine çekmek celp etmek (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); langues amalgamantes (Fra.) kendine kıyma intihar (T/e) (1)
(11, 19) kendine özgü nevi şahsına münhasır (T/e) (1)
kaynaştırma blending (İng.) (2) kendine verilen değer self-esteem (İng.) (12)
kaynata kayınpeder (T/e) (1) kendini alıştırmak intibak etmek (T/e) (1)
kayra inayet (T/e) (1) kendini gösteren mütemayiz (T/e) (1)
kayracılık providansializm (T/e) (1) kendini göstermek temayüz etmek (T/e) (1)
kazanç hasılat (T/e) (1); kâr (T/e) (1); parti (T/e) kendini iyice verme konsantrasyon (T/e) (1)
(1); temettü (T/e) (1) kendini iyice vermek konsantre olmak (T/e)
kazançlı kârlı (T/e) (1) (1)
kazançlı ikidillilik additive bilingualism (İng.) kendini öldürme intihar (T/e) (1)
(12, 15) kendisi bizatihi (T/e) (1); bizzat (T/e) (1)
kazançsız eder maliyet fiyatı (T/e) (1) kenet-sözcükler linking words (İng.) (16)
kazanılmış müktesep (T/e) (1) kent belde (T/e) (1); şehir (T/e) (1)
kazanım hak (T/e) (1); yield (İng.) (4) kent dil özelliği urbanism (İng.) (2)
kazanım sağlama istihkak (T/e) (1) kent dilleri urban language (İng.) (15)
kazanımlamak hak etmek (T/e) (1) kent lehçebilimi urban dialectology (İng.) (15)
kazanımlı hak sahibi (T/e) (1); müstahak (T/e) kentbölgesi semt (T/e) (1)
(1) kentli dil biçimi hyped urbanism (İng.) (2)
kazanmak iktisap etmek (T/e) (1) kentsoylu burjuva (T/e) (1)
kazanmış müstahak (T/e) (1) kentsoylular burjuvazi (T/e) (1)
kazaratar ekskavatör (T/e) (1) kentsoylular sınıfı burjuvazi (T/e) (1)
kazı hafriyat (T/e) (1) kerte derece (T/e) (1); radde (T/e) (1)
kazıbilim arkeoloji (T/e) (1) kerte kerte tedrici (T/e) (1)
kazıbilimci arkeolog (T/e) (1) kerteleme gradation (Fra.) (9)
kazıcı skrayper (T/e) (1)
kerteli tedrici (T/e) (1)
kazıklıhumma tetanos (T/e) (1) kesenek aidat (T/e) (1)
kazılar hafriyat (T/e) (1) kesik kupür (T/e) (1)
kazımak hakketmek (T/e) (1) kesiklenme aposiopesis (İng.) (2)
kazmaç ekskavatör (T/e) (1) kesikli repeated (İng.) (13)
keçiyolu patika (T/e) (1)
kesiklilik repetition (İng.) (13)
kekeleme stammer (İng.) (2) kesiksiz mütemadi (T/e) (1)
kemikleşmiş biçim fixation (İng.) (2); fossilized kesilme inkıta (T/e) (1)
form (İng.) (2) kesim fason (T/e) (1); sektör (T/e) (1)
kenar simgesi boundary symbol (İng.) (2) kesim (terzilikte) kup (T/e) (1)
Kendall uyum katsayısı Kendall’s coefficient kesimevi mezbaha (T/e) (1)
of concordance (İng.) (4)
kesin kategorik (T/e) (1); kati (T/e) (1); nihai (T/e)
kendi auto- (T/e) (1); oto- (T/e) (1); şahsen (T/e) (1)
(1)
kesin (eder) maktu (T/e) (1)
kendi başına resen (T/e) (1)
kesin not absolute score (İng.) (4)
kendi çapında iddiasız (T/e) (1)
kesin sonuç absolute score (İng.) (4)
kendi kendine öğrenme autonomous
kesinleşmek katileşmek (T/e) (1)
learning (İng.) (7)
kesinleştirilmiş mukarrer (T/e) (1)
kendi üzerine gönderge réfèrent sui-
kesinlik katiyet (T/e) (1)
référentiel (Fra.) (9)
kesinlikle behemehal (T/e) (1); katiyen (T/e) (1);
kendi-güdümlü self-directed (İng.) (12)
muhakkak (T/e) (1); mutlaka (T/e) (1)
kendiliğinden bizatihi (T/e) (1); oto- (T/e) (1)
kesinti Aposiopese (Alm.) (19); aposiopèse
kendiliğinden (Yun. önek) auto- (T/e) (1)
(Fra.) (19); Aposiopesis (Alm.) (19); aposiopesis
kendiliğinden işlemleme automatic
(İng.) (19); inkıta (T/e) (1)

254
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

kesintili discontinu (Fra.) (17, 19); (T/e) (1)


discontinuous (İng.) (19); discrete (İng.) (10); kıpma lahza (T/e) (1)
diskontinuierlich (Alm.) (19); diskret (Alm.) kır koşusu kros (T/e) (1)
(10); interrupted (İng.) (2); net (T/e) (1) kır resmi peyzaj (T/e) (1)
kesintililik discontinuité (Fra.) (17, 19); kıran afet (T/e) (1)
discontinuity (İng.) (19); diskontinuität (Alm.) kırgın münfail (T/e) (1)
(19) kırıcı haşin (T/e) (1)
kesintisiz brüt (T/e) (1); gayri safi (T/e) (1) kırıcılık huşunet (T/e) (1)
kesit coupe (Fra.) (8); makta (T/e) (1); register kırık fay (T/e) (1)
(İng.) (2, 7, 15); séquence (Fra.) (9) kırılma inkisar (T/e) (1)
kesitleme segmentation (Fra.) (19); kırım katliam (T/e) (1)
segmentation (İng.) (19); Segmentierung kırıp dökme tahrip (T/e) (1)
(Alm.) (19) kırıp dökmek tahrip etmek (T/e) (1)
keskin scharf (Alm.) (11, 19); strident (Fra.) (8, kırıtkan işvebaz (T/e) (1)
11, 17, 19); strident (İng.) (2, 11, 19) kırıtma cilve (T/e) (1)
kesme coupure (Fra.) (8); réticence (Fra.) (9) kırkma kâkül (T/e) (1)
kesmeç maniple (T/e) (1) kırma ıskonto (T/e) (1)
kesmek katetmek (T/e) (1) kırma dil creole (İng.) (2, 7, 12, 15)
kestirici predictor (İng.) (4) kırmak rencide etmek (T/e) (1); telef etmek
kestirim extrapolation (İng.) (4); prediction (T/e) (1)
(İng.) (Y) kırmataş balast (T/e) (1)
kestirim düzeltmesi correction for guessing kırpıntı sözcük curtailed word (İng.) (2)
(İng.) (4) kırpma sözcük clipped word (İng.) (2)
kestirim geçerliği predictive validity (İng.) (4) kırpmak sansür etmek (T/e) (1)
kestirim ölçeği prognosis (İng.) (4) kırpmalar clippings (İng.) (16)
kestirim sınavı prognostic test (İng.) (4) kısa bref (Fra.) (8, 11, 17, 19); breve (İng.) (2);
kestirimsel geçerlik predictive validity (İng.) kurz (Alm.) (11, 19); muhtasar (T/e) (1);
(7, Y)
mücmel (T/e) (1); short (İng.) (11, 19)
kestirme guessing (İng.) (4); tahmin (T/e) (1)
kısa ad acronym (İng.) (2)
kestirmece tahmini (T/e) (1)
kısa anlatı anecdote (Fra.) (9)
kestirmek tahmin etmek (T/e) (1)
kısa erimli bellek kısa dönemli hafıza (T/e) (Y);
keşik nöbet (T/e) (1)
short term memory (İng.) (2, 7, Y)
ket vurma backwash (İng.) (4); inhibition (İng.)
kısa hece short syllable (İng.) (2, 13)
(4); washback (İng.) (4)
kısa öykü nouvelle (Fra.) (9)
ket vurma etkisi washback effect (İng.) (4)
kısa seslem kurze Silbe (Alm.) (11, 19); short
kez defa (T/e) (1); kere (T/e) (1); seans (T/e) (1);
syllable (İng.) (11, 19); syllabe brève (Fra.) (11,
sefer (T/e) (1) 19)
kıç makat (T/e) (1) kısa yanıtlı soru short answer question (İng.)
kılavuz mihmandar (T/e) (1); rehber (T/e) (1) (4)
kılavuzluk delalet (T/e) (1); rehberlik (T/e) (1) kısaca muhtasaran (T/e) (1)
kılgı pratik (T/e) (1); tatbik (T/e) (1) kısacası hasılı (T/e) (1); hulasa (T/e) (1)
kılgılı pratik (T/e) (1) kısakafalı brakisefal (T/e) (1)
kılgın agentive (İng.) (2) kısalık brièveté (Fra.) (11, 19); Kürze (Alm.) (11,
kılgın edilgen yapı agentive passive (İng.) (2) 19); shortness (İng.) (11, 19)
kılgısal ameli (T/e) (1); modal (İng.) (5); practical kısalma shortening (İng.) (2)
(İng.) (8); tatbiki (T/e) (1) kısaltarak muhtasaran (T/e) (1)
kılıcı agent (İng.) (2, 7) kısaltılmış tümcecik abridged clause (İng.) (2)
kılıcı ad agent noun (İng.) (2) kısaltma Abbreviation (Alm.) (11, 19);
kılıcı durumu agentive case (İng.) (7) abbreviation (İng.) (2, 11, 19); abkürzendes
kılıcı sınırlaması agent constraints (İng.) (2) Nennen (Alm.) (11); Abkürzung (Alm.) (11, 19);
kılıçoyunu eskrim (T/e) (1) abréviation (Fra.) (11, 19); clipping (İng.) (11,
kılık eşkâl (T/e) (1); kisve (T/e) (1) 19); ihtisar (T/e) (11); Kurzwort (Alm.) (19);
kılınış Aktionsart (Alm.) (11, 19); aktionsart muhtasar (T/e) (1); raccourcissement (Fra.)
(İng.) (2); manner of action (İng.) (11, 19); (11, 19); shortening (İng.) (13);
ordre de procès (Fra.) (11, 19) Zeichenkürzung (Alm.) (11, 19); zihaf (İng.)
kımıldatma tahrik (T/e) (1) (13); zihaf (T/e) (13)
kınama muaheze (T/e) (1); takbih (T/e) (1); tayip kısa-uzun hece ölçüsü iamb (İng.) (2)

255
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

kısır akim (T/e) (1) kızmak hırslanmak (T/e) (1); hiddetlenmek


kısır düzen unproductive system (İng.) (16) (T/e) (1)
kısırdöngü dairei fasit (T/e) (1); fasit daire (T/e) ki kare (Chi square) x-square (İng.) (4)
(1) ki kare formülü Chi-square (İng.) (7)
kısıt hacir (T/e) (1) kimdenlik jenerik (T/e) (1)
kısıtlama blockage constraints (İng.) (2); kimi bazı (T/e) (1, Y)
stricture (İng.) (2) kimi kez bazen (T/e) (1); bazı bazı (T/e) (1)
kısıtlamak hacir altına almak (T/e) (1) kimi zaman bazen (T/e) (Y)
kısıtlı dil restricted code (İng.) (12, 15, Y) kimliği açığa çıkmak deşifre olmak (T/e) (1)
kısıtlı düzenek restricted code (İng.) (15) kimliği anlaşılmak deşifre olmak (T/e) (1)
kıskaç pense (T/e) (1) kimliği belli olmak deşifre olmak (T/e) (1)
kıskançlık haset (T/e) (1) kimlik hüviyet (T/e) (1)
kıskanmak haset etmek (T/e) (1) kimse şahıs (T/e) (1); şahsiyet (T/e) (1)
kıskı takoz (T/e) (1) kimsesiz garip (T/e) (1)
kısmık pinti (T/e) (1) kimyadoğrulumu şimiotropizm (T/e) (1)
kışkırtıcı provokatör (T/e) (1); tahrikamiz (T/e) kimyagöçümü şimiotaksi (T/e) (1)
(1) kip mod (İng.) (Y); modal (İng.) (2); mode (Fra.)
kışkırtma provokasyon (T/e) (1); tahrik (T/e) (1); (9, 10, 11, 17, 19); mode (İng.) (2, 11, 19, Y);
teşvik (T/e) (1) Modus (Alm.) (10, 11, 19); mood (İng.) (2, 7, 10,
kışkırtmak tahrik etmek (T/e) (1); teşvik 11, 12, 19); sıyga (T/e) (1); siyga (T/e) (11)
etmek (T/e) (1) kipleme modulation (İng.) (2)
kıtık périssologie (Fra.) (9) kipleştirme modalisation (Fra.) (2, 11);
kıvanç iftihar (T/e) (1); memnuniyet (T/e) (1); Modalisierung (Alm.) (11)
memnunluk (T/e) (1) kiplik modal (İng.) (7); Modalität (Alm.) (11, 19);
kıvanç duymak iftihar etmek (T/e) (1) modalité (Fra.) (9, 11, 17, 19); modality (İng.)
kıvançlı memnun (T/e) (1) (2, 11, 19, Y)
kıvanma iftihar (T/e) (1); memnunluk (T/e) (1) kiplikbirim modal (İng.) (2)
kıvanmak iftihar etmek (T/e) (1) kipörnek şablon (T/e) (1)
kıvılcım şerare (T/e) (1) kipsel modal (Alm.) (19); modal (Fra.) (8, 19);
kıvırcık ondüle (T/e) (1) modal (İng.) (8)
kıvrık ondüle (T/e) (1) kipsel eylem verbe modal (Fra.) (9)
kıvrılmış ondüle (T/e) (1) kipsel nesne objet modal (Fra.) (9)
kıvrım bukle (T/e) (1) kipselleştirici modalisateur (Fra.) (19);
kıya cinayet (T/e) (1) Modalisator (Alm.) (19); modaliser (İng.) (19)
kıyacı cani (T/e) (1) kipselleştirme modalisation (Fra.) (11, 19);
kıygı gadir (T/e) (1) modalisation (İng.) (11, 19); Modalisierung
kıygın mağdur (T/e) (1) (Alm.) (11, 19)
kıygınlık mağduriyet (T/e) (1) kipsellik modality (İng.) (7)
kıyı kenar (T/e) (1) kir şaibe (T/e) (1)
kıyı çukuru şarampol (T/e) (1) kirli murdar (T/e) (1); mülevves (T/e) (1)
kıyı süsü bordür (T/e) (1) kişi insan (T/e) (1); Person (Alm.) (10, 11, 19);
kıyıcı gaddar (T/e) (1); zalim (T/e) (1) person (İng.) (2, 10, 11, 19); personne (Fra.)
kıyıcılık zalimlik (T/e) (1); zulüm (T/e) (1) (10, 11, 19); şahıs (T/e) (1, 11); şahsiyet (T/e) (1);
kıyıcılık etmek zulmetmek (T/e) (1) zat (T/e) (1)
kıyın gadir (T/e) (1) kişi adılı personal pronoun (İng.) (7, 11, 19);
kıyıncı gaddar (T/e) (1) Personalpronomen (Alm.) (11, 19); pronom
kıyınç işkence (T/e) (1) personnel (Fra.) (11, 19); şahıs zamiri (T/e) (11)
kıymak feda etmek (T/e) (1) kişi adları bilimi Anthroponymie (Alm.) (19);
kız bakire (T/e) (1) anthroponymie (Fra.) (19); anthroponymy
kız oğlan kız bakire (T/e) (1) (Fra.) (19)
kızgın hiddetli (T/e) (1) kişi eki désinence personnelle (Fra.) (11, 19);
kızgınlık gazap (T/e) (1); hırs (T/e) (1); hiddet personal ending (İng.) (2, 11, 19);
(T/e) (1); infial (T/e) (1) Personalendung (Alm.) (11, 19); şahıs lahikası
kızılötesi enfraruj (T/e) (1) (T/e) (11); zamir-i fiili (T/e) (11)
kızıştırıcı tahrikamiz (T/e) (1) kişi etkileşimli işlev interpersonal function
(İng.) (7)
kızkardeş hemşire (T/e) (1)
kızma tehevvür (T/e) (1) kişi kökenli eponym (İng.) (2)

256
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

kişi özellikli anlatımlar indexical expressions koltuklamak kompliman yapmak (T/e) (1)
(İng.) (15) komedi comédie (Fra.) (9)
kişi temelli işlev interpersonal function (İng.) komşu mücavir (T/e) (1)
(7) komut emir (T/e) (1); kumanda (T/e) (1)
kişi yönelimli geniş düzenek person oriented komuta kumanda (T/e) (1)
elaborated code (İng.) (15) komuta etmek kumanda etmek (T/e) (1)
kişidışı yapı impersonal construction (İng.) (7) komutan kumandan (T/e) (1)
kişiler zevat (T/e) (1) konalga mevzi (T/e) (1)
kişilerarası interpersonal (İng.) (3) konalgalanmak mevzilenmek (T/e) (1)
kişiler-arası interpersonal (İng.) (12) konalgaya girmek mevzilenmek (T/e) (1)
kişileşme personnification (Fra.) (9) kontrollü değişken manipulated variable
kişilik mürüvvet (T/e) (1); şahsiyat (T/e) (1); (İng.) (4)
şahsiyet (T/e) (1) konu bahis (T/e) (1); bap (T/e) (1); husus (T/e) (1);
kişilik etmeni personality factor (İng.) (12) mevzu (T/e) (1); object (İng.) (2); subject (İng.)
kişilik sınavı personality test (İng.) (4) (7); Thema (Alm.) (19); theme (İng.) (19); topic
kişiliksiz karaktersiz (T/e) (1) (İng.) (2, 5, 7, 19); topique (Fra.) (19)
kişisel ferdi (T/e) (1); şahsi (T/e) (1) konu değişkeni subject variable (İng.) (4)
kişisel değişkenler personality variables konu dil first order language (İng.) (2)
(İng.) (7) konu sözlüğü lexicon (İng.) (12)
kişisel sorumluluk yöneltimi modeli konu tümcesi topic sentence (İng.) (7)
personal responsibility orientation model konu yönelimli geniş düzenek topic oriented
(İng.) (14)
elaborated code (İng.) (15)
kişisel söz parole (İng.) (16)
konu()dil object language (İng.) (2, 10, 11, 19)
kişisiz impersonal (İng.) (11, 19); impersonnel
konudil langage objet (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19);
(Fra.) (11, 19); unpersönlich (Alm.) (11, 19)
langue objet (Fra.) (19); lingua-oggetto (İta.)
kişisiz edilgen impersonal passive (İng.) (5)
(8); Objektsprache (Alm.) (10, 11, 19)
kişisiz eylem impersonal verb (İng.) (2);
konuk misafir (T/e) (1)
monopersonal verb (İng.) (2)
konukçu hostes (T/e) (1)
kitap değerlendirme textbook evaluation
(İng.) (7) konukevi misafirhane (T/e) (1)
kitap deliliği bibliyomani (T/e) (1) konukluk misafirlik (T/e) (1)
kitap delisi bibliyoman (T/e) (1) konuksever misafirperver (T/e) (1); mükrim
(T/e) (1)
kitaplık kütüphane (T/e) (1)
konukseverlik misafirperverlik (T/e) (1)
kitle population (İng.) (4)
konulaştırım topicalisation (Fra.) (19);
koca zevç (T/e) (1)
topicalisation (İng.) (19); Topikalisierung
kocakarı acuze (T/e) (1)
(Alm.) (19)
kocaman cesametli (T/e) (1); kallavi (T/e) (1);
konum pozisyon (T/e) (1); setting (İng.) (7);
muazzam (T/e) (1)
situation (İng.) (2); status (İng.) (7, 15); vaziyet
koçaklamalı epik (T/e) (1); hamasi (T/e) (1) (T/e) (1)
koçaklık şecaat (T/e) (1) konum dilbilimi linguistique de position (Fra.)
kodaman ekâbir (T/e) (1) (8)
kokuşma taaffün (T/e) (1); ufunet (T/e) (1) konumlama positioning (İng.) (5)
kokuşmak taaffün etmek (T/e) (1); tefessüh konumlanma positionnement (Fra.) (9)
etmek (T/e) (1) konumlayıcı order marker (İng.) (5); positioner
kokuşuk müteaffin (T/e) (1) (İng.) (5)
kol branş (T/e) (1); devriye (T/e) (1); şube (T/e) konumluk üs (T/e) (1)
(1); trup (T/e) (1) konuşan locuteur (Fra.) (9)
kolay basit (T/e) (1); hafif (T/e) (1); külfetsiz (T/e) konuşan birey sujet parlant (Fra.) (8)
(1) konuşan topluluk masse parlante (Fra.) (8)
kolaylaştırıcı hafifletici (T/e) (1) konuşkan dilbaz (T/e) (1)
kolaylık facility (İng.) (4, 12); sühulet (T/e) (1) konuşma action de parler (Fra.) (11); hasbıhal
kolaylık-zorluk değeri facility value (İng.) (4) (T/e) (1); konferans (T/e) (1); musahabe (T/e) (1);
kolcu muhafız (T/e) (1) mükâleme (T/e) (1); parole (Fra.) (11, 19);
koldaş meslektaş (T/e) (1) speaking (İng.) (2); speech (İng.) (2, 8, 11, 19);
kollar füru (T/e) (1) Sprechen (Alm.) (11, 19); tekellüm (T/e) (1, 11)
koltuk kapmaca fuzuli işgal (T/e) (1) konuşma algılaması speech perception (İng.)
koltuklama kompliman (T/e) (1) (7)

257
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

konuşma aygıtı organs of speech (İng.) (2) mesken (T/e) (1)


konuşma biçemi speech styles (İng.) (7) konut belgesi ikametgâh ilmühaberi (T/e) (1)
konuşma biçimi speech-form (İng.) (8) konuya dönmek sadede gelmek (T/e) (1)
konuşma bireşimi speech synthesis (İng.) (7) kopma değeri cut-score (İng.) (4)
konuşma bozukluğu speech disorder (İng.) kopma sayısı cut off score (İng.) (4)
(2); speech pathology (İng.) (7) kopukluk Asyndese (Alm.) (19); asyndète (Fra.)
konuşma bozukluğu bilgisi speech (19); asyndeton (İng.) (19)
pathology (İng.) (2) korkmadan biperva (T/e) (1)
konuşma çözümlemesi conversation korku dehşet (T/e) (1); fobi (T/e) (1); perva (T/e)
analysis (İng.) (7); conversational analysis (1)
(İng.) (15) korku salıcı tedhişçi (T/e) (1)
konuşma dağarı speech repertoire (İng.) (7) korkulu kritik (T/e) (1); vahim (T/e) (1)
konuşma değişkesi speech variety (İng.) (7) korkunç dehşetengiz (T/e) (1); dehşetli (T/e) (1);
konuşma dili gesprochene Sprache (Alm.) müthiş (T/e) (1)
(19); langue orale (Fra.) (19); langue parlée korkuntu fobi (T/e) (1)
(Fra.) (17, 19); spoken language (İng.) (2, 19) korkusalma tedhiş (T/e) (1)
konuşma edimi act of speech (İng.) (8) korkusuz biperva (T/e) (1); fütursuz (T/e) (1);
konuşma eğitimi elocution (İng.) (2) pervasız (T/e) (1)
konuşma ilkeleri conversational maxim (İng.) korkutma terör (T/e) (1)
(2) koruma himaye (T/e) (1); muhafaza (T/e) (1);
konuşma işlevleri speech functions (İng.) (7) sıyanet (T/e) (1); vikaye (T/e) (1)
konuşma kullanım bilgisi ethnography of koruma sesi protective sound (İng.) (13)
speaking (İng.) (2) korumak hıfz etmek (T/e) (1); muhafaza
konuşma kusuru speech defect (İng.) (2, 7) etmek (T/e) (1)
konuşma olayı speech event (İng.) (2, 7) korumanlık vesayet (T/e) (1)
konuşma organları speech organs (İng.) (2) korunak tahaffuz yeri (T/e) (1)
konuşma ortamı speech situation (İng.) (7) korunaklı mahfuz (T/e) (1)
konuşma öğretimi teaching speaking (İng.) (7) koruncak depo (T/e) (1); mahfaza (T/e) (1)
konuşma ritmi speech rhythm (İng.) (7) koruncaklı mahfazalı (T/e) (1)
konuşma sağaltımı speech therapy (İng.) (2, korunç sigorta (T/e) (1)
7) korunma tahaffuz (T/e) (1)
konuşma sesleri çizimlemesi visible speech koruyucu hami (T/e) (1); muhafız (T/e) (1);
(İng.) (2)
prezervatif (T/e) (1)
konuşma sezdirimi conversational
koruyucu engel siper (T/e) (1)
implicature (İng.) (2)
koşa distique (Fra.) (9)
konuşma sınavı oral interview (İng.) (4);
koşaç aorist (İng.) (7); catenative (İng.) (2);
speaking test (İng.) (4)
copula (İng.) (2, 7, 11, 19); copule (Fra.) (8, 11,
konuşma sırası turn taking (İng.) (2, 7); turns
19); edat-ı haber (T/e) (11); Kopula (Alm.) (11,
at talking (İng.) (15)
19)
konuşma şekli débit (Fra.) (9)
koşu alanı hipodrom (T/e) (1)
konuşma tedavisi speech therapy (İng.) (2)
koşuk şiir (T/e) (1); verse (İng.) (2)
konuşma topluluğu speech community (İng.) koşuklama versification (Fra.) (9)
(7)
koşul condition (İng.) (2); şart (T/e) (1)
konuşma uzaklığı bilgisi proxemics (İng.) (3)
koşul bildirimliği şartname (T/e) (1)
konuşma yanlışı speech errors (İng.) (7)
koşul durumu essif (Fra.) (11, 19); essive (İng.)
konuşma yavaşlatma cihazı speech
(11, 19); Essivus (Alm.) (11, 19)
stretcher (İng.) (2)
koşul kipi conditional mood (İng.) (2)
Konuşma Yeterlik Sınavı OPI (İng.) (4); Oral
Proficiency Interview (İng.) (4) koşul tümceciği conditional clause (İng.) (7);
if-clause (İng.) (2); protasis (İng.) (2)
konuşmacı konferansçı (T/e) (1)
konuşmada ortak seçim ilkesi co-selection koşullandırılmamış unconditioned (İng.) (12)
in conversation (İng.) (15) koşullandırılmış conditioned (İng.) (12)
konuşu kolokyum (T/e) (1) koşullandırma conditioning (İng.) (2)
konuşucu locuteur (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); koşullanma bedingt werden (Alm.) (18);
speaker (İng.) (2, 8, 10, 11, 19); spiker (T/e) (1); conditioning (İng.) (18)
Sprecher (Alm.) (10, 11, 19) koşullar şerait (T/e) (1)
konut ikametgâh (T/e) (1); lojman (T/e) (1); koşullu conditional (İng.) (2)
koşullu değişken conditioned variants (İng.)

258
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

(2); positional variant (İng.) (2) kökleşme teessüs (T/e) (1)


koşullu tepki conditioned response (İng.) (7) kökleşmek teessüs etmek (T/e) (1)
koşullu tümcecik conditional clause (İng.) (2) köklü asaleten (T/e) (1); asli (T/e) (1); esaslı (T/e)
koşulsuz unconditioned (İng.) (2) (1); radikal (T/e) (1)
koşulsuz ses değişimi sporadic sound köklüce asaleten (T/e) (1)
change (İng.) (2) köksüz esassız (T/e) (1)
koşuntu Apposition (Alm.) (11, 19); apposition köktenci radikalist (T/e) (1)
(Fra.) (9, 11, 19); apposition (İng.) (11, 19); atf-ı köktencilik radikalizm (T/e) (1)
beyan (T/e) (11) kökteşleme paronomasia (İng.) (2)
koşut muvazi (T/e) (1); paralel (T/e) (1, Y) kökünden esasen (T/e) (1)
koşutluk paralellik (T/e) (1, Y); parallelism (İng.) köprü harf bridge letter (İng.) (2)
(2) köpülenmiş kapitone (T/e) (1)
kovalama takip (T/e) (1) köpürme feveran (T/e) (1)
kovar gibi olma istiskal (T/e) (1) körbağırsak yangısı apandisit (T/e) (1)
kovcu gammaz (T/e) (1) körelmek dumura uğramak (T/e) (1)
kovlamak gammazlamak (T/e) (1) körpelik taravet (T/e) (1)
kovma tart (T/e) (1) körükleyici tahrikamiz (T/e) (1)
kovmak defetmek (T/e) (1); tart etmek (T/e) (1) kösnü şehvet (T/e) (1)
kovumsama istiskal (T/e) (1) kösnük şehvetli (T/e) (1)
kovumsamak istiskal etmek (T/e) (1) kösnül erotik (T/e) (1); şehevi (T/e) (1); şehvani
kovuşturma takibat (T/e) (1); takip (T/e) (1) (T/e) (1)
koyak vadi (T/e) (1) kösnüllük erotizm (T/e) (1)
koyma (vergi) tarh (T/e) (1) kösnülü şehvetli (T/e) (1)
koyulaşmış mütekâsif (T/e) (1) köstek paybent (T/e) (1)
koyuluk kıvam (T/e) (1) köşe zaviye (T/e) (1)
köhne sözcükler archaic words (İng.) (16) köşegen kutur (T/e) (1)
kök asıl (T/e) (1); base (İng.) (2); cezir (T/e) (11); kötü berbat (T/e) (1); bet (T/e) (1); dis- (T/e) (1);
menşe (T/e) (1); racine (Fra.) (10, 11, 19); root dys- (T/e) (1); fena (T/e) (1); habis (T/e) (1); hain
(İng.) (2, 10, 11, 19); stem (İng.) (4); Wurzel (T/e) (1); kem (T/e) (1); mülevves (T/e) (1); nahoş
(Alm.) (11, 19) (T/e) (1); zayıf (T/e) (1)
kök biçim base form (İng.) (2) kötü nitelikli tapon (T/e) (1)
kök bileşeni base component (İng.) (2) kötücül habis (T/e) (1)
kök çekimli dil root inflected language (İng.) kötüleme zem (T/e) (1)
(2) kötülemek aleyhinde bulunmak(konuşmak)
kök yapımı root creation (İng.) (2) (T/e) (1); zemmetmek (T/e) (1)
kökanlam semanteme (İng.) (2) kötüleşme deterioration (İng.) (2)
köken Etymon (Alm.) (10, 11, 19); etymon (İng.) kötüleşmek fenalaşmak (T/e) (1)
(2, 10, 11, 19); étymon (Fra.) (10, 11, 19); kötülük fenalık (T/e) (1); habaset (T/e) (1);
menşe (T/e) (1, Y); müştakkunminh (T/e) (11); ihanet (T/e) (1); şenaat (T/e) (1); şer (T/e) (1);
orijin (T/e) (1); radical (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); şirret (T/e) (1)
radical (İng.) (2, 8, 10, 11, 19); Radikal (Alm.) kötülükçü şerir (T/e) (1)
(10, 11); Stamm (Alm.) (10); Stammwort (Alm.) kötümser bedbin (T/e) (1); pesimist (T/e) (1)
(11, 19); Wurzel (Alm.) (10, 11, 19) kötümserlik bedbinlik (T/e) (1); pesimizm (T/e)
köken dilbilimi glottogonic linguistics (İng.) (2) (1)
köken yakıştırma étymologie populaire (Fra.) kötüye kullanma suiistimal (T/e) (1)
(19); folk etymology (İng.) (19); köy kurulu ihtiyar heyeti (T/e) (1)
Volksetymologie (Alm.) (19) kritik dönem varsayımı critical period
köken()bilgisi etymology (İng.) (2, 7) hypothesis (İng.) (3)
kökenbilim etimoloji (T/e) (1); Etymologie kucak aguş (T/e) (1)
(Alm.) (10, 11, 19); étymologie (Fra.) (10, 11, 17, kul bende (T/e) (1)
19); etymology (İng.) (2, 10, 11, 19, Y); menşe kulak eğitimi ear-training (İng.) (2)
bilgisi (T/e) (11); Wortgeschichte (Alm.) (11) kullanılabilirlik availability (İng.) (19);
kökenbilimsel etymological (İng.) (2); disponibilité (Fra.) (11, 19); disponibility (İng.)
étymologique (Fra.) (17) (2, 11); Verfügbarkeit (Alm.) (11, 19)
kökendışı özellik inorganic feature (İng.) (2) kullanılan sınav live test (İng.) (4)
kökensizleştirme de-etymologisation (İng.) (2) kullanılış usage (İng.) (7)
kökleşik klasik (T/e) (1) kullanılmayan metruk (T/e) (1)

259
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

kullanılmış müstamel (T/e) (1) 19)


kullanım emploi (Fra.) (10, 11, 17, 19); kurallı çekim strong verb (İng.) (2)
Sprachgebrauch (Alm.) (10, 11, 19); tasarruf kurallı dil formal grammar (İng.) (15)
(T/e) (1); usage (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); usage kuralsız gayri kıyasi (T/e) (11); irregular (İng.)
(İng.) (2, 10, 11, 19); use (İng.) (7) (11, 19); irrégulier (Fra.) (11, 19);
kullanım değişkesi diatype (İng.) (2) unregelmässig (Alm.) (11, 19)
kullanım edinci pragmatic competence (İng.) kuralsızlık irregularity (İng.) (2)
(4) kuram teori (T/e) (1, Y); theory (İng.) (7)
kullanım işlevi Gebrauchsfunktion (Alm.) (18); kuramca teorikman (T/e) (1)
utility function (İng.) (18) kuramcı teorisyen (T/e) (1)
kullanım sıklığı frequency of occurrence kuramlar nazariyat (T/e) (1)
(İng.) (2) kuramsal nazari (T/e) (1); teorik (T/e) (1)
kullanımbilgisi pragmatics (İng.) (2) kuramsal dilbilgisi theoretical grammar (İng.)
kullanımdaki anlatı izlencesi programme (2)
narratif d’usage (Fra.) (9) kuramsal dilbilim theoretical linguistics (İng.)
kullanımdışı kalmış sınav retired test (İng.) (4) (2)
kullanımsal çeviri pragmatic translation (İng.) kuran bani (T/e) (1)
(2) kurcalama tahriş (T/e) (1)
kullanma ittihaz (T/e) (1); use (İng.) (2) Kurder-Richardson formülü Kurder-
kullanmak istimal etmek (T/e) (1); sarf etmek Richardson formulae (İng.) (4)
(T/e) (1) kurgu construct (İng.) (4); konstrüksiyon (T/e)
kullanmak görevde) istihdam etmek (T/e) (1) (1); montaj (T/e) (1); spekülasyon (T/e) (1)
kulluk etmek ibadet etmek (T/e) (1) kurgu- yanıt maddesi constructed-response
kumla plaj (T/e) (1) item (İng.) (4)
kundakçı sabotajcı (T/e) (1) kurgusal spekülatif (T/e) (1)
kundaklama sabotaj (T/e) (1) kurgusal dilbilgisi speculative grammar (İng.)
kundaklamak sabote etmek (T/e) (1) (12)
kural kaide (T/e) (1, 11); Norm (Alm.) (10, 11, kurgusal geçerlik construct validity (İng.) (4)
19); norm (İng.) (2, 10, 11, 19); norm (T/e) (1); kurgusal geçerlilik construct validity (İng.) (7,
norme (Fra.) (10, 11, 17, 19); Regel (Alm.) (10, Y)
11, 19); règle (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); rule (İng.) kurgusal yetmezlik construct under-
(2, 4, 7, 8, 10, 11, 19) representation (İng.) (4)
kural koyucu dilbilgisi prescriptive grammar kurma inşa (T/e) (1); montaj (T/e) (1); prefabrike
(İng.) (12) (T/e) (1)
kural sıralaması ordering of rules (İng.) (2) kurmaca fictif (Fra.) (9); fiction (İng.) (2, 12);
kural yazımı rule writing (İng.) (13) fictional (İng.) (12)
kurala dayalı davranış rule-governed kurmak bina etmek (T/e) (1); hayal etmek (T/e)
behaviour (İng.) (3) (1); ihdas etmek (T/e) (1); inşa etmek (T/e) (1);
kuralcı klasik (T/e) (1); normatif (Fra.) (11, 17, monte etmek (T/e) (1); organize etmek (T/e)
19); normatif (T/e) (1); normativ (Alm.) (11, 19); (1); tertip etmek (T/e) (1); tesis etmek (T/e) (1);
normative (İng.) (11, 19); präskriptiv (Alm.) (11, teşkil etmek (T/e) (1)
19); prescriptif (Fra.) (11, 19); prescriptive kurtak montaj (T/e) (1)
(İng.) (2, 11, 19) kurtakçı montajcı (T/e) (1)
kuralcı (ad) analogiste (Fra.) (17) kurtarıcı halaskâr (T/e) (1)
kuralcı dilbilgisi grammaire normative (Fra.) kurtarma tahlis (T/e) (1)
(17); normative grammar (İng.) (7); kurtarmalık fidye (T/e) (1)
prescriptive grammar (İng.) (7); proscriptive kurtulma firar (T/e) (1)
grammar (İng.) (2) kurtuluş halas (T/e) (1); necat (T/e) (1)
kuralcı dilbilim normative linguistics (İng.) (2) kuru sıkı blöf (T/e) (1)
kuralcılık prescriptivism (İng.) (2) kuru sıkı atmak blöf yapmak (T/e) (1)
kuraldışı anomalous (İng.) (12); exception (İng.) kurucu bani (T/e) (1); constituant (Fra.) (10, 11,
(2) 19); constituent (İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 19);
kuraldışı (durum) istisnai (T/e) (1) Konstituente (Alm.) (10, 11, 19); müessis (T/e)
kuraldışı(lık) istisna (T/e) (1) (1)
kuraldışılık irregularity (İng.) (8) kurucu çözümleme constituent analysis (İng.)
kurallaşma levelling (İng.) (2) (2)
kurallı kıyasi (T/e) (11); regelmässig (Alm.) (11, kurucu tümce constituent sentence (İng.) (11,
19); regular (İng.) (2, 11, 19); régulier (Fra.) (11, 19); Konstituentensatz (Alm.) (11, 19); phrase

260
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

constituante (Fra.) (11, 19) kuşpalazı difteri (T/e) (1)


kurucu yapı constituent structure (İng.) (2) kut baht (T/e) (1); talih (T/e) (1)
kurucudizi constituent string (İng.) (2) kutlama tebrik (T/e) (1)
kuruçekim xerokopie (T/e) (1); ziraks (T/e) (1) kutlama töreni jübile (T/e) (1)
kuruköprü viyadük (T/e) (1) kutlamak tebrik etmek (T/e) (1)
kurul heyet (T/e) (1) kutlu mübarek (T/e) (1)
kurulma teessüs (T/e) (1); teşekkül (T/e) (1) kutsal kutsi (T/e) (1); mukaddes (T/e) (1);
kurulmak teessüs etmek (T/e) (1); teşekkül mübarek (T/e) (1)
etmek (T/e) (1) kutsal inanç iman (T/e) (1)
kurultay kongre (T/e) (1) kutsal kavramlar mukaddesat (T/e) (1)
kuruluş construction (Fra.) (11, 19); kutsal verim nimet (T/e) (1)
construction (İng.) (2, 8, 11, 18, 19); inşa (T/e) kutsalcı mukaddesatçı (T/e) (1)
(11); Konstruktion (Alm.) (11, 19); müessese kutsallık kutsiyet (T/e) (1)
(T/e) (1); Strukturierung (Alm.) (18); tertip (T/e) kutsallıklar mukaddesat (T/e) (1)
(1); teşekkül (T/e) (1); teşkilat (T/e) (1); kutsama takdis (T/e) (1)
Wortfügung (Alm.) (11, 19) kutsamak takdis etmek (T/e) (1)
kuruluşla ilgili beti figure de construction kuttöre rite (Fra.) (9)
(Fra.) (9) kutucuk kaset (T/e) (1)
kuruluşların örgütlenmesi nesting of kutucuklu sesalıcı kaset-teyp (T/e) (1)
construction (İng.) (2) kutupsal polar (İng.) (12)
kurum azamet (T/e) (1); gurur (T/e) (1); kuytu siper (T/e) (1)
müessese (T/e) (1); tesis (T/e) (1) kuzey şimal (T/e) (1)
kurum konutu lojman (T/e) (1) kuzey yerucu kuzey kutbu (T/e) (1)
kurumlar tesisat (T/e) (1) küçük mini (T/e) (1)
kurumlu gururlu (T/e) (1); mağrur (T/e) (1) küçük (harf) miniskül (T/e) (1)
kurumsal dilbilim glottopolitics (İng.) (2); küçük dil epiglottis (İng.) (2); uvula (İng.) (2, 13)
institutional linguistics (İng.) (2) küçük görmek hor bakmak (T/e) (1)
kuruntu vehim (T/e) (1) küçük ölçekli beceri micro skill (İng.) (4)
kuruntu(lar) evham (T/e) (1) küçük ölçekli öğretim micro teaching (İng.)
kuruntulanmak vehmetmek (T/e) (1) (3); microteaching (İng.) (7)
kuruntulu evhamlı (T/e) (1); müvesvis (T/e) (1) küçük ünlü uyumu flatness harmony (İng.)
kurup takmak monte etmek (T/e) (1) (13); harmonie labiale (Fra.) (11, 19); hususi
kuruş structuring (İng.) (12) ahenk kanunu (T/e) (11); küçük ahenk
kusma gaseyan (T/e) (1) kaidesi (T/e) (11); labial assimilation (İng.) (2,
kusmak istifrağ etmek (T/e) (1) 11, 19); Labial Assimilation (Alm.) (11, 19);
kuşak jenerasyon (T/e) (1) Labial Assimilation (Labialassimilation)
kuşak (insan için) nesil (T/e) (1) (Alm.) (11, 19); labial harmony (İng.) (11, 19);
kuşak aralığı band (İng.) (4) Labialharmonie (Alm.) (11, 19)
kuşak tanımlayıcısı band descriptor (İng.) (4) küçük ünlü uyumu assimilation labiale (Fra.)
kuşatılmış mahsur (T/e) (1) (11, 19)
kuşatım abluka (T/e) (1) küçük yapı microstructure (Fra.) (9)
kuşatma abluka (T/e) (1); muhasara (T/e) (1) küçük()dil ünsüzü uvular (İng.) (2, 7, 11, 19)
kuşatmak abluka etmek (T/e) (1); ablukaya küçükdil r‘si r uvulaire (Fra.) (8)
almak (T/e) (1) küçükdil ünsüzü uvulaire (Fra.) (11, 19); Uvular
kuşbilim ornitoloji (T/e) (1) (Alm.) (11, 19)
kuşbilimci ornitolog (T/e) (1) küçüklere dil öğretimi teaching young
kuşku endişe (T/e) (1); şek (T/e) (1); şüphe (T/e) learners (İng.) (7)
(1, Y) küçültme tasgir (T/e) (1)
kuşku(lar) evham (T/e) (1) küçültme biçimi hypochoristic form (İng.) (2)
kuşkucu septik (T/e) (1); şüpheci (T/e) (1) küçültme eki diminutive suffix (İng.) (2, 11,
kuşkucul cynical (İng.) (16) 19); suffixe diminutif (Fra.) (11, 19); tasgir
kuşkuculuk septisizm (T/e) (1); şüphecilik (T/e) lahikası (T/e) (11); Verkleinerungssuffix (Alm.)
(1) (11, 19)
kuşkulanmak şüphelenmek (T/e) (1) küçültmeli diminutif (Fra.) (11, 19); diminutiv
kuşkulu evhamlı (T/e) (1); şüpheli (T/e) (1) (Alm.) (11, 19); diminutive (İng.) (2, 11, 19);
kuşkusuz elbet (T/e) (1); elbette (T/e) (1); ism-i tasgir (T/e) (11)
şüphesiz (T/e) (1); tabii (T/e) (Y); tabii ki (T/e) (Y) küçültücü pejorative (İng.) (2)

261
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

küçümseme istihfaf (T/e) (1) (1); lig (T/e) (1); set (İng.) (8)
külrengi gri (T/e) (1) küme bileşeni categorical component (İng.)
kültür culture (İng.) (7, 18); Kultur (Alm.) (18) (2)
kültür çarpması culture shock (İng.) (7) küme çalışması group work (İng.) (7)
kültür uyumlu sınav culture-fair test (İng.) (4) küme dili group language (İng.) (15)
kültürel cultural (İng.) (2) küme lehçesi class dialect (İng.) (2)
kültürel aktarım cultural transmission (İng.) küme sınavı group test (İng.) (4)
(2, 15) küme simgesi category symbol (İng.) (2)
kültürel çoğulculuk cultural pluralism (İng.) küme söz colligation (İng.) (2)
(7, 15) kümebirim classeme (İng.) (2)
kültürel dağılma cultural diffusion (İng.) (2) kümebulut kümülüs (T/e) (1)
kültürel dizgeler cultural systems (İng.) (15) kümeiçi iletişim intragroup communication
kültürel görecelik cultural relativism (İng.) (7) (İng.) (7)
kültürel örtüklük implicite culturelle (Fra.) (9) kümeleme categorisation (İng.) (2)
kültürel örtüşme cultural overlap (İng.) (2) kümeleyici diller agglomerating languages
kültürel yenilenme acculturation (İng.) (15) (İng.) (2)
kültürel yoksunluk cultural deprivation (İng.) küskün muğber (T/e) (1)
(7) kütle uncountable (İng.) (2, 7)
kültürel yoksunluk kuramı cultural kütle adı mass noun (İng.) (2, 7); quantifiable
deprivation (İng.) (15) noun (İng.) (2); unbounded noun (İng.) (2);
kültürlenme acculturation (İng.) (7) uncountable (İng.) (2)
kültürlenme varsayımı acculturation kütüğe geçirilmiş müseccel (T/e) (1)
hypothesis (İng.) (7) kütüğe geçirmek tescil etmek (T/e) (1)
küme category (İng.) (2, 7); class (İng.) (2, 7, 12); kütük sicil (T/e) (1)
ensemble (Fra.) (8); grup (T/e) (1, Y); kütle (T/e)

lehçe coğrafyası dialect geography (İng.) (2)


lehçe ödünçlemesi dialect borrowing (İng.) (2)
lehçe sınır çizgisi isogloss (İng.) (15)
lehçebilim dialectologie (Fra.) (8, 10, 11, 17,
19); dialectology (İng.); (2, 10, 11, 15, 19)
Dialektologie (Alm.); (10, 11, 19)
lehçeleşme dialectalisation (İng.) (2, 15); drift
l‘leşme lambdacism (İng.) (2); lamdiaism (İng.) (İng.) (2)
(2)
leke şaibe (T/e) (1)
Latince türü dilbilgisi Latinate grammar
(İng.) (2)
lekesiz pirüpak (T/e) (1)
lehçe dialect (İng.) (2, 8, 10, 11, 15, 19, Y); Likert ölçeği Likert Scale (İng.) (4)
dialecte (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); Dialekt (Alm.) lojistik eğri logistic curve (İng.) (4)
(10, 11, 19) Lozanov yöntemi Lozanov method (İng.) (7)
lehçe alanı dialect area (İng.) (2)
lehçe atlası dialect atlas (İng.) (2)

(7)
madde çözümlemesi item analysis (İng.) (4, 7)
madde düzenlemesi item arrangements (İng.)
(4); item ordering (İng.) (4)
madde eşitlemesi item equating (İng.) (4)
madde güvenirliği item reliability (İng.) (4)
madde havuzu item pool (İng.) (4)
madde item (İng.) (4) madde işlev özelliği item characteristic
madde ayırıcılığı item discrimination (İng.) (4) function (İng.) (4)
madde bankası item bank (İng.) (4) madde kolaylığı item facility (İng.) (4)
madde başı entry (İng.) (2); lexical entry (İng.)

262
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

madde ortaklaması anchoring (İng.) (4) metin dilbilim text linguistics (İng.) (12)
madde ölçünleştirmesi item calibration (İng.) metin dilbilimi linguistique textuelle (Fra.) (9)
(4) metin içi gönderge réfèrent textuel (Fra.) (9)
madde özellikli eğri item characteristic metin işlevi textual function (İng.) (3)
curve (İng.) (4) metin kuramı théorie de texte (Fra.) (9)
madde taraflılığı item bias (İng.) (4) metin maddesi passage item (İng.) (4)
madde yanıt kuramı item response theory metin türleri text types (İng.) (7)
(İng.) (4)
metin türü text type (İng.) (2)
madde yazımı item writing (İng.) (4) metin yapısı evren yapısı kuramı text
madde zorluğu item difficulty (İng.) (4, 7); structure world structure theory (İng.) (2)
item facility (İng.) (7) metinbilim textologie (Fra.) (9)
madde zorluk saptaması calibration (İng.) (4) metinbilimsel çözümleme analyse textuelle
madde-yanıt kuramı IRT (İng.) (4) (Fra.) (9)
maden posası cüruf (T/e) (1) metindışılık non-text (İng.) (2)
madensel madeni (T/e) (1) metindilbilgisi text grammar (İng.) (7)
mağaracı-insansı homo neanderthalensis metindilbilim textlinguistics (İng.) (2, 7)
(İng.) (16) metinlerarası intertexte (Fra.) (9);
makineli çeviri machine translation (İng.) (2) intertextuality (İng.) (2)
mal bildirimi deklarasyon (T/e) (1) metinlerarasılık intertextualité (Fra.) (9);
mallar emtia (T/e) (1) intertextuality (İng.) (12)
mantıksal bağıntılayan connecteur logique metinsel textual (İng.) (12)
(Fra.) (9)
metinsel bağdaşıklık cohésion textuelle (Fra.)
mantıksal özne logical subject (İng.) (7) (9)
masatopu pingpong (T/e) (1) metinsel bağlama intertextual connection
matematiksel dilbilim mathematical (İng.) (5)
linguistics (İng.) (2) metinsel işlev textual function (İng.) (7)
matematiksel ortalama arithmetic mean metinsel uygunluk textual appropriateness
(İng.) (4) (İng.) (2)
mayalanma fermantasyon (T/e) (1); tahammür metinsellik textualité (Fra.) (9); texuality (İng.)
(T/e) (1) (2)
maymınsan hominoid (İng.) (16) mıymıntı miskin (T/e) (1)
maymunumsu pongid (İng.) (16) Michigan İngilizce Değerlendirme Takımı
-maz bi- (T/e) (1) MELAB (İng.) (4); Michigan English Language
medyan median (İng.) (4) Assessment Battery (İng.) (4)
mektup roman roman épistolaire (Fra.) (9) Michigan İngilizce Dil Sınavı MELA (İng.) (4);
melez dil hybrid language (İng.) (2) Michigan English Language Assessment
melez sözcük hybrid word (İng.) (2); mongrel (İng.) (4)
word (İng.) (2) Michigan İngilizce Yeterlik Sınavı Michigan
merak curiosité (Fra.) (9) Test of English Language Proficiency (İng.)
mercek objektif (T/e) (1) (4); MTELP (İng.) (4)
merkezcil centripède (Fra.) (8) mihver yapı pivot structure (İng.) (2)
merkeze eğilim ölçüleri measures of central minil mikro (T/e) (1)
tendency (İng.) (4) -miş gibi güya (T/e) (1)
merkezkaç centrifuge (Fra.) (8); santrfüj (T/e) mod mode (İng.) (4)
(1) model model (İng.) (18); Modell (Alm.) (18)
mesel parabole (Fra.) (9) model-veri uyumu model data fit (İng.) (4)
Meslek Amaçlı İngilizce English for morötesi ültraviyole (T/e) (1)
Occupational Purposes (İng.) (4, 7); EOP (İng.) muştu beşaret (T/e) (1); müjde (T/e) (1)
(4, 7) muştulamak müjdelemek (T/e) (1)
Meslek amaçlı İngilizce sınavı English for mutlu bahtiyar (T/e) (1); mesut (T/e) (1)
Occupational Purposes test (İng.) (4) mutluluk saadet (T/e) (1)
meslek odaklı sınav occupation-specific test mutluluk vermek ihya etmek (T/e) (1)
(İng.) (4)
mutsuz bedbaht (T/e) (1)
metin text (İng.) (2, 4, 7)
müfredat curriculum (İng.) (7)
metin çıkışlı bilgi text-presented knowledge
(İng.) (2) mülakat oral interview (İng.) (4)
metin dışı paratexte (Fra.) (9) müzik kökenli dil kuramı sing sing theory
(İng.) (2)
metin dilbilgisi grammaire de texte (Fra.) (9)

263
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

müzikbilimci müzikolog (T/e) (1)

nesne silme object deletion (İng.) (2)


nesnel afaki (T/e) (1); objektif (T/e) (1)
nesnel adıl objective pronoun (İng.) (5)
nesnel çıkarım rational cloze (İng.) (4)
nesnel eşdeğerlik rational equivalence (İng.)
(4)
nesnel madde objective item (İng.) (4)
nasıl olsa esasen (T/e) (1) nesnel notlandırma objective scoring (İng.) (4)
nazım verse (İng.) (2) nesnel özneli with objective subject (İng.) (5)
ne yapıp yapıp behemehal (T/e) (1) nesnel sınav objective test (İng.) (4, 7)
ne yazık ki maalesef (T/e) (1); maatteessüf nesnelcilik objektivizm (T/e) (1)
(T/e) (1)
nesneleşme objectivisation (İng.) (5)
ne yazık! heyhat (T/e) (1) nesnesel ayni (T/e) (1)
neden saika (T/e) (1); sebep (T/e) (1, Y) nesnesiz objectless (İng.) (5)
neden olan causative (İng.) (5); causer (İng.) (5); nesnesizlik varsayımı Unaccusative
causing agent (İng.) (5); müsebbip (T/e) (1) Hypothesis (İng.) (5)
neden olmak mucip olmak (T/e) (1); sebebiyet nicel quantitative (İng.) (Y)
vermek (T/e) (1) nicel dilbilim linguistique quantitative (Fra.)
neden soruları wh-questions (İng.) (4) (11, 17, 19); quantitative linguistics (İng.) (2,
nedenle veçhile (T/e) (1) 11, 19); quantitative Linguistik (Alm.) (11, 19)
nedenleme işlemleri heuristics (İng.) (7) niceleme quantification (Fra.) (9)
nedenli motivated (İng.) (2, 10, 11, 18, 19); niceleyen quantifier (İng.) (7)
motivé (Fra.) (10, 11, 17, 19); motiviert (Alm.) niceleyici quantificateur (Fra.) (19); quantifier
(10, 11, 18, 19)
(İng.) (19); Quantifikator (Alm.) (19); Quantor
nedenlilik motivation (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); (Alm.) (19)
motivation (İng.) (2, 10, 11, 19); Motiviertheit nicelik kemiyet (T/e) (1); miktar (T/e) (1);
(Alm.) (10, 11, 19); Motivierung (Alm.) (10, 11)
Quantität (Alm.) (19); quantité (Fra.) (19);
nedensellik causality (İng.) (2) quantity (İng.) (2, 19)
nedensi bahane (T/e) (1) nicelik ilkesi maxim of quantity (İng.) (2)
nedensiz arbitraire (Fra.) (8, 10, 11, 19); nicelik sözcüğü quantifier (İng.) (2)
arbiträr (Alm.) (10, 11, 19); arbitrary (İng.) (2, niceliksel quantification (İng.) (4)
10, 11, 19); immotivé (Fra.) (8, 11, 17, 19);
niceliksel veri quantitative data (İng.) (4)
immotiviert (Alm.) (11); unmotivated (İng.) (2, nikâh kıymak akdetmek (T/e) (1)
10, 11, 18, 19); unmotiviert (Alm.) (18, 19);
nitel qualitative (İng.) (Y)
willkürlich (Alm.) (18) niteleme modification (İng.) (2)
nedensizlik arbitraire (Fra.) (8, 10, 11, 19); niteleme belirteci Adverb der Art und Weise
arbitrariness (İng.) (2, 10, 11, 18, 19); (Alm.) (11, 19); adverb of manner (İng.) (11,
Arbitrarität (Alm.) (10, 11, 19); immotivation 19); adverbe de manière (Fra.) (11, 19); hal
(Fra.) (17); Willkürlichkeit (Alm.) (18) zarfı (T/e) (11); Modaladverb (Alm.) (11, 19)
nemölçer higrometre (T/e) (1) niteleme öbeği attributive construction (İng.)
neredeyse âdeta (T/e) (1) (2)
neredeyse (Lat. önek) pen- (T/e) (1) niteleme sıfatı adjectif qualificatif (Fra.) (11,
nesne complément d'objet direct (Fra.) (11); 19); attributive adjective (İng.) (2, 7, 19);
complément direct (Fra.) (11, 19); direct attributives Adjektiv (Alm.) (11, 19);
object (İng.) (11, 19); direktes Objekt (Alm.) qualificative adjective (İng.) (2, 11);
(19); eşya (T/e) (1); obje (T/e) (1); object (İng.) (2, qualifikatives Beiwort (Alm.) (11, 19); tavsifi
5, 7, 8, 11, 19); Objekt (Alm.) (11, 19); objet sıfat (T/e) (11)
(Fra.) (11, 19); şey (T/e) (1) nitelemesiz zero modification (İng.) (2)
nesne (belirtili) mefulünbih sarih (T/e) (11) nitelendirme tavsif (T/e) (1)
nesne (belirtisiz) mefulünbih gayri sarih (T/e) nitelendirmek vasıflandırmak (T/e) (1)
(11) nitelenmek vasıflanmak (T/e) (1)
nesne durumu objective case (İng.) (2) niteleyen attributive (İng.) (2); qualifier (İng.)
nesne silimi object deletion (İng.) (5) (7); subordinate (İng.) (2)

264
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

niteleyici attribute (İng.) (2); modifier (İng.) (2, ponctuation (Fra.) (11, 19); punctuation (İng.)
7); qualifier (İng.) (2) (2, 19); Satzzeichensetzung (Alm.) (11); tenkit
nitelik kalite (T/e) (1); keyfiyet (T/e) (1); mahiyet (T/e) (11); Zeichensetzung (Alm.) (19)
(T/e) (1); meziyet (T/e) (1); Qualität (Alm.) (19); noktasal oluş procès ponctuel (Fra.) (9)
qualité (Fra.) (19); quality (İng.) (2, 19); vasıf norm Norm (Alm.) (18); norm (İng.) (7, 18)
(T/e) (1) not grade (İng.) (4); score (İng.) (4)
nitelik ilkesi maxim of quality (İng.) (2) not eşitlemesi score equating (İng.) (4)
nitelik(ler) evsaf (T/e) (1) not eşleştirmesi score equating (İng.) (4)
nitelikli kalifiye (T/e) (1); kaliteli (T/e) (1); vasıflı notlandırıcı marker (İng.) (4); rater (İng.) (4);
(T/e) (1) scorer (İng.) (4)
niteliksel veri qualitative data (İng.) (4) notlandırıcı eğitimi rater training (İng.) (4)
niteliksiz kalitesiz (T/e) (1); vasıfsız (T/e) (1) notlandırıcı güvenirliği scorer reliability (İng.)
nitem adjective (İng.) (2, 7); epithet (İng.) (2) (4)
niyet Absicht (Alm.) (18); Intention (Alm.) (18); notlandırılabilirlik scorability (İng.) (4)
intention (İng.) (18) notlandırma global scoring (İng.) (4); scoring
niyetlilik intentionality (İng.) (2) (İng.) (4)
nokta full stop (İng.) (2) notlandırma ölçeği rating scale (İng.) (4)
nokta çift sıralı eşdeşleme point-biserial nüfusbilim demografi (T/e) (1)
correlation (İng.) (4) nükte esprit (Fra.) (9)
nokta grafiği dot chart (İng.) (4)
noktalama Interpunktion (Alm.) (11, 19);

okşarlık Paronymie (Alm.) (19); paronymie


(Fra.) (19); paronymy (İng.) (19)
okşarövgü kompliman (T/e) (1)
okşarövgülemek kompliman yapmak (T/e) (1)
okşayış apostrophe (Fra.) (9)
okuduğunu anlama reading comprehension
(İng.) (7)
ocak şömine (T/e) (1) okul ekol (T/e) (1); mektep (T/e) (1)
ocak (ayı) kânunusani (T/e) (1) okuma kıraat (T/e) (1); mütalaa (T/e) (1);
odacı hademe (T/e) (1) reading (İng.) (2, 7)
odacık hücre (T/e) (1); kabine (T/e) (1) okuma anlama sınavı reading
odacılık hademelik (T/e) (1) comprehension test (İng.) (4)
odak focus (Fra.) (19); focus (İng.) (12, 13, 19); okuma güçlüğü dyslexia (İng.) (2)
Fokus (Alm.) (19) okuma öğretimi teaching reading (İng.) (7)
odak bölgesi focal area (İng.) (2) okuma ritmi reading rhythm (İng.) (13)
odak seçimi focussing (İng.) (13); selection of okuma yaklaşımı reading approach (İng.) (7)
focus (İng.) (13) okuma yitimi aleksi (T/e) (1); alexia (İng.) (7,
odaklama focusing (İng.) (5, 13); grounding 19); Alexie (Alm.) (19); alexie (Fra.) (19)
(İng.) (3); thematisation (İng.) (2); okuma yöntemi reading method (İng.) (7)
topicalisation (İng.) (2) okumak mütalaa etmek (T/e) (1)
odaklaşma focalisation (Fra.) (19) okumak (şarkı) terennüm etmek (T/e) (1)
odaklaştırma focalisation (İng.) (19); okumalık sözvarlığı reading vocabulary (İng.)
Fokusierung (Alm.) (19) (7)
odaklayıcı focusing particles (İng.) (13) okumamış cahil (T/e) (1); ümmi (T/e) (1)
odaklayım focalisation (Fra.) (9) okumaz yazmaz analfabet (T/e) (1)
odaksal eğilim central tendency (İng.) (7) okumaz yazmazlık analfabetizm (T/e) (1)
oğul mahdum (T/e) (1); -zade (T/e) (1) okunurluk readability (İng.) (2, 4, 7)
oğulluk (erkek için) manevi evlat (T/e) (1) okur kari (T/e) (1)
okşamalı hypocoristic (İng.) (19); okuryazarlık literacy (İng.) (7, 15)
hypocoristique (Fra.) (19); hypokoristisch okutman lektör (T/e) (1)
(Alm.) (19) okuyucu hanende (T/e) (1); kari (T/e) (1); lecteur
okşar paronyme (Fra.) (19); Paronymon (Alm.) (Fra.) (9)
(19); paronymous (İng.) (19) Okyanus dilleri bilimi Oceanic linguistics

265
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

(İng.) (2) (T/e) (1); vukua gelmek (T/e) (1)


ola ki ihtimal (T/e) (1); şayet (T/e) (1) olmaya ki zinhar (T/e) (1)
olabildiğince mümkün mertebe (T/e) (1) -olmayan an- (T/e) (1)
olabilir kabil (T/e) (1); mümkün (T/e) (1) olmayan (Lat. önek) in- (T/e) (1)
olabilirlik ihtimal (T/e) (1) -olmayan (Lat. önek) non- (T/e) (1)
olagelmek cereyan etmek (T/e) (1) olmaz veto (T/e) (1)
olağan adi (T/e) (1); alelade (T/e) (1); normal olmazlamak veto etmek (T/e) (1)
(İng.) (13); normal (T/e) (1) olmuş vaki (T/e) (1)
olağan odak unmarked focus (İng.) (13) olsa da velev (T/e) (1)
olağan vurgu normal stress (İng.) (13) olu durumu factif (Fra.) (11); Faktivus (Alm.) (11)
olağandışı anormal (T/e) (1); gayri tabii (T/e) (1) oluk canal (Fra.) (10, 11, 17, 19); channel (İng.)
olağandışılık anormallik (T/e) (1) (2, 7, 10, 11, 16, 19, Y); Kanal (Alm.) (10, 11, 19)
olağanüstü acayip (T/e) (1); fevkalade (T/e) (1); oluklu groove (İng.) (2)
harika (T/e) (1); harikulade (T/e) (1); olumlu müspet (T/e) (1); pozitif (T/e) (1)
merveilleux (Fra.) (9) olumlu bağıntı positive correlation (İng.) (4)
olan haiz (T/e) (1) olumlu eşdeşleme positive correlation (İng.)
olanak imkan (T/e) (Y); imkân (T/e) (1) (4)
olanaklı kabil (T/e) (1); mümkün (T/e) (1, Y) olumlu gösterim déixis positif (Fra.) (9)
olanaksız imkânsız (T/e) (1) olumlu tümce affirmative sentence (İng.) (11,
olanca kurumuyla pür azamet (T/e) (1) 19); affirmativer Satz (Alm.) (11, 18); müspet
olarak düşünmek telakki etmek (T/e) (1) cümle (T/e) (11); phrase affirmative (Fra.) (11,
olası muhtemel (T/e) (1); muhtemel (T/e) (1) 19); positive sentence (İng.) (2)
olası anlam meaning potential (İng.) (7) olumluluk Affirmation (Alm.) (11, 19);
olasıcılık probabilizm (T/e) (1) affirmation (Fra.) (11, 19); affirmation (İng.) (2,
olasılık ihtimal (T/e) (1, Y); probability (İng.) (7) 11, 19); Bejahung (Alm.) (11, 19); icap (T/e) (11);
olasılık kuramı probability theory (İng.) (4) tasdik (T/e) (11)
olasılık modeli probabilistic model (İng.) (2, 4) olumsuz menfi (T/e) (1); negatif (T/e) (1);
olay event (İng.) (2); fenomen (T/e) (1); hadise negative (İng.) (2)
(T/e) (1); vaka (T/e) (1); vukuat (T/e) (1) olumsuz adıl negative pronoun (İng.) (7)
olayanlatım ifade (T/e) (1) olumsuz aktarım negative transfer (İng.) (7)
olaylı hadiseli (T/e) (1) olumsuz bağıntı negative correlation (İng.) (4)
olaysız hadisesiz (T/e) (1) olumsuz eki negative particle (İng.) (2)
oldu okey (T/e) (1) olumsuz eşdeşleme negative correlation
oldubitti emrivaki (T/e) (1) (İng.) (4)
olduğu gibi aynen (T/e) (1) olumsuz etki halo effect (İng.) (4)
oldukça nispeten (T/e) (1) olumsuz gösterim déixis négatif (Fra.) (9)
oldukça çok hayli (T/e) (1) olumsuz oy aleyhte rey (T/e) (1)
oldulamak okeylemek (T/e) (1) olumsuz soru negative question (İng.) (7)
oldurgan transitivised (İng.) (5) olumsuz tümce menfi cümle (T/e) (11);
oldurgan çatı tadiye (lazım’dan) (T/e) (11) negative sentence (İng.) (11, 19); negativer
oldurgan eylem tadiye (lazım’dan) (T/e) (11) Satz (Alm.) (11, 19); phrase négative (Fra.) (19)
olgu fact (İng.) (2); vaka (T/e) (1) olumsuzluk nefi (T/e) (11); Negation (Alm.) (11,
olgu adılı factive (İng.) (2) 19); negation (İng.) (2, 11, 19); négation (Fra.)
olgu çalışması case study (İng.) (7) (11, 19); Verneinung (Alm.) (11, 19)
olgu güvenirlik ölçüsü case reliability olumsuzluk eki negation particle (İng.) (11, 19)
estimate (İng.) (4) olumsuzluk öğesi menfi lahikası (T/e) (11);
olgucu pozitif (T/e) (1) nefi edatı (T/e) (11); particule de négation
olguculuk positivism (İng.) (2); pozitivizm (T/e) (Fra.) (11, 19); Verneinungspartikel (Alm.) (11,
(1) 19)
olgul pozitif (T/e) (1) olumsuzluk tümcesi phrase négative (Fra.)
olgunlaşma tekâmül (T/e) (1) (11)
olgunlaşmak tekâmül etmek (T/e) (1); oluntu épisode (Fra.) (9)
tekemmül etmek (T/e) (1) olupbitti emrivaki (T/e) (1)
olgunlaşmamış ham (T/e) (1) olur izin (T/e) (1); müsaade (T/e) (1)
olgunlaşmış mütekâmil (T/e) (1) olur almak müsaade almak (T/e) (1)
olgusallık factivity (İng.) (2) olur ki şayet (T/e) (1)
olmak teşekkül etmek (T/e) (1); vuku bulmak olur vermek müsaade vermek (T/e) (1)

266
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

olurlama kabul (T/e) (1) onma şifa (T/e) (1)


olurlamak kabul etmek (T/e) (1); müsaade onulmak şifa bulmak (T/e) (1)
etmek (T/e) (1) onulmaz çaresiz (T/e) (1)
olurluk görünüşü apparational (İng.) (2) onun gibi hakeza (T/e) (1)
oluş action (Fra.) (8); procès (Fra.) (8, 9, 11, 19); onur haysiyet (T/e) (1); izzetinefis (T/e) (1); şeref
process (İng.) (2, 11, 19); tekevvün (T/e) (1); (T/e) (1)
teknik (T/e) (1); Vorgang (Alm.) (11, 19) onur duymak müşerref olmak (T/e) (1);
oluş durumu translatif (Fra.) (19); Translativ teşerrüf etmek (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); translative (İng.) (11, 19) onur kırma tahkir (T/e) (1)
oluş görünüşü cursive aspect (İng.) (2) onur kırmak tahkir etmek (T/e) (1)
oluşan müteşekkil (T/e) (1) onur konuğu şeref misafiri (T/e) (1)
oluşma tekevvün (T/e) (1); teknik (T/e) (1); onur kurulu haysiyet divanı (T/e) (1)
teşekkül (T/e) (1); meydana gelmek (T/e) (1); onur üyesi şeref azası (T/e) (1)
teşekkül etmek (T/e) (1); vuku bulmak (T/e) onurlandırıcı şerefbahş (T/e) (1)
(1); vukua gelmek (T/e) (1) onurlandırma teşrif (T/e) (1)
oluşmuş müteşekkil (T/e) (1) onurlandırmak şereflendirmek (T/e) (1); teşrif
oluşturma generate (İng.) (2) etmek (T/e) (1)
oluşturmak terkip etmek (T/e) (1); teşkil onurlanmak müşerref olmak (T/e) (1);
etmek (T/e) (1) şereflenmek (T/e) (1); teşerrüf etmek (T/e) (1)
oluşturucu formant (Fra.) (10, 11, 19); onurlu haysiyetli (T/e) (1); şerefli (T/e) (1)
Formativ (Alm.) (10, 11, 19); formative (İng.) (8, onursal fahri (T/e) (1)
10, 11, 19) onursuz haysiyetsiz (T/e) (1); şerefsiz (T/e) (1)
oluşturucu öğe élément formateur (Fra.) (8); oradan (Lat. önek) ab- (T/e) (1); e- (T/e) (1);
formative (İng.) (2) eks- (ex-) (T/e) (1)
oluşum formasyon (T/e) (1); teşekkül (T/e) (1) oran nispet (T/e) (1); tenasüp (T/e) (1)
oluşum ağacı stemma (Fra.) (8) oran ölçeği ratio scale (İng.) (4)
oluşum içinde in fieri (Fra.) (8) oranla tahminen (T/e) (1)
oluşumculuk génétique (Fra.) (9) oranlama karar (T/e) (1); kıyas (T/e) (1); tahmin
omurga amudufıkari (T/e) (1) (T/e) (1)
omurilik murdarilik (T/e) (1) oranlamak kıyaslamak (T/e) (1); tahmin etmek
omuz atkısı etol (T/e) (1) (T/e) (1)
omuzluk apolet (T/e) (1) oranlamaya dayanan tahmini (T/e) (1)
on ikili seslem dodécasyllabe (Fra.) (9) orantı tenasüp (T/e) (1)
onama kabul (T/e) (1); muvafakat (T/e) (1); orantılı mütenasip (T/e) (1)
tasvip (T/e) (1) orantılı karşıtlık opposition proportionnelle
onamak kabul etmek (T/e) (1); muvafakat (Fra.) (8, 11, 19); proportional opposition (İng.)
etmek (T/e) (1); tasdik etmek (T/e) (1); tasvip (11); proportionelle Opposition (Alm.) (11, 19)
etmek (T/e) (1) orantısal karşıtlık proportional opposition
(İng.) (19)
onamalık tasdikname (T/e) (1)
ordugüdüm strateji (T/e) (1)
onarıcı tamirci (T/e) (1)
ordugüdümsel stratejik (T/e) (1)
onarım repair (İng.) (13); restorasyon (T/e) (1);
tamir (T/e) (1); tamirat (T/e) (1) organ uzuv (T/e) (1)
onarım işliği tamirhane (T/e) (1) Orhun Yazıtları Orkhun Inscriptions (İng.) (13)
onarımsal remedial (İng.) (16) ornatma Stellvertretung (Alm.) (11);
Substitution (Alm.) (11, 19); substitution (Fra.)
onarımsal işlem correcting process (İng.) (5)
(11, 19); substitution (İng.) (11, 19)
onarma tamir (T/e) (1); tamirat (T/e) (1)
onarmak restore etmek (T/e) (1); tamir etmek orospu fahişe (T/e) (1); kahpe (T/e) (1)
(T/e) (1) orospuluk fuhuş (T/e) (1)
onay accepting (İng.) (12); tasdik (T/e) (1); orospuluk yapmak fuhuş yapmak (T/e) (1)
tasvip (T/e) (1) orta central (İng.) (13); half open (İng.) (13);
onaylama tasdik (T/e) (1) medium (İng.) (11, 19); mittel (Alm.) (11, 19);
onaylamak tasdik etmek (T/e) (1) moyen (Fra.) (11, 19); vasat (T/e) (1)
onaylamalık tasdikname (T/e) (1) orta (eylem) middle verb (İng.) (5)
onaylı tasdikli (T/e) (1) orta akıncı santrfor (T/e) (1)
ongun arma (T/e) (1); totem (T/e) (1) orta damaksıl mediopalatal (İng.) (2)
ongunculuk totemizm (T/e) (1) orta değer median (İng.) (4)
ongunlu armalı (T/e) (1) orta lehçe mesolect (İng.) (15)

267
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

orta malı müptezel (T/e) (1) etmek (T/e) (1); meydana gelmek (T/e) (1);
orta s. mutavassıt (T/e) (1) peyda olmak (T/e) (1); tahakkuk etmek (T/e)
orta ünlü central vowel (İng.) (2); mid vowel (1); zuhur etmek (T/e) (1)
(İng.) (2) ortaya çıkma zuhur (T/e) (1)
ortaç fer-i fiil (T/e) (11); gerundive (İng.) (2); ortaya dökme ifşaat (T/e) (1)
participe (Fra.) (9, 11, 17, 19); participle (İng.) ortaya dökmek ifşa etmek (T/e) (1)
(2, 7, 11, 19); partisip (T/e) (1); Partizip (Alm.) ortaya koymak dermeyan etmek (T/e) (1);
(11, 19); Partizipium (Alm.) (11) ibraz etmek (T/e) (1)
ortaçağ dilbilimi Medieval linguistics (İng.) (2) oruç çizelgesi imsakiye (T/e) (1)
ortaçağ dilcileri Modistea (İng.) (2) oruçlanma imsak (T/e) (1)
ortada aleni (T/e) (1); aşikâr (T/e) (1) orun makam (T/e) (1); mevki (T/e) (1)
ortadan kaldırma ilga (T/e) (1) Osmanlıca Ottoman Turkish (İng.) (13)
ortadan kaldırmak bertaraf etmek (T/e) (1) otama tedavi (T/e) (1)
ortadan kalkmak zail olmak (T/e) (1) otlak mera (T/e) (1)
ortak müşterek (T/e) (1); şerik (T/e) (1) oturan mukim (T/e) (1); sakin (T/e) (1)
ortak anlatıcı co-narrateur (Fra.) (9) oturmak (bir yerde) ikamet etmek (T/e) (1)
ortak cins common gender (İng.) (2) oturtmak tespit etmek (T/e) (1)
ortak cinsli epicene (İng.) (2) oturulan meskûn (T/e) (1)
ortak dil common language (İng.) (2, 11, 19); oturum celse (T/e) (1); seans (T/e) (1); session
Gemeinsprache (Alm.) (11, 19); langue (İng.) (12)
commune (Fra.) (11, 17, 19); vernacular (İng.) oturuşmak internalize (İng.) (2)
(2) oturuşmuş internalized (İng.) (2)
ortak dilbilgisi core grammar (İng.) (12) ovma friksiyon (T/e) (1); masaj (T/e) (1)
ortak etmek teşrik etmek (T/e) (1) ovucu masör (T/e) (1)
ortak gönderge coréférence (Fra.) (9) ovuşturma friksiyon (T/e) (1); masaj (T/e) (1)
ortak iletişim dili lingua franca (İng.) (2) oy rey (T/e) (1)
ortak olmak iştirak etmek (T/e) (1) oyalamak meşgul etmek (T/e) (1)
ortak öz common core (İng.) (2, 7) oybirliği ittifak (T/e) (1)
ortak payda common denominator (İng.) (18); oybirliğiyle ittifakla (T/e) (1); müttefikan (T/e)
gemeinsamer Nenner (Alm.) (18) (1)
ortak sözceleme özneleri co-énonciateurs oydaş hemfikir (T/e) (1)
(Fra.) (9) oygubaskı tifdruk (T/e) (1)
ortak vericiler co-locuteurs (Fra.) (9) oylum hacim (T/e) (1, Y); volume (İng.) (2, Y)
ortak yaşantı shared knowledge (İng.) (16) oylumlu hacimli (T/e) (1)
ortaklar şürekâ (T/e) (1) oymak aşiret (T/e) (1); hakketmek (T/e) (1);
ortaklaşa kolektif (T/e) (1); müşterek (T/e) (1); kabile (T/e) (1)
müştereken (T/e) (1) oynak ölçü eşel mobil (T/e) (1)
ortaklaşacılık kolektivizm (T/e) (1) oynama payı tolerans (T/e) (1)
ortaklaşma müşareket (T/e) (1) oynamak raksetmek (T/e) (1)
ortaklığı bozma izaleyişüyu (T/e) (1) oynaş metres (T/e) (1)
ortaklığı giderme izaleyişüyu (T/e) (1) oynatım (sinemada) seans (T/e) (1)
ortaklık iştirak (T/e) (1); kumpanya (T/e) (1); oysa halbuki (T/e) (1)
müşareket (T/e) (1); şirket (T/e) (1) oyulgan ülser (T/e) (1)
ortakyönetim koalisyon (T/e) (1) oyun desise (T/e) (1); entrika (T/e) (1); game
ortalama averaj (T/e) (1); mean (İng.) (4); (İng.) (7); piyes (T/e) (1); temsil (T/e) (1)
mutavassıt (T/e) (1); vasati (T/e) (1) oyun lehçesi dramatic dialect (İng.) (2)
ortalama sözce uzunluğu mean length of oyun yazarı senarist (T/e) (1)
utterance (İng.) (7); MLU (İng.) (7) oyuncu artist (T/e) (1); comédien (Fra.) (9);
ortalanma centralisation (İng.) (2) dessas (T/e) (1)
ortalanmış centralized (İng.) (2) oyundışı etmek nakavt etmek (T/e) (1)
ortalı endocentric (İng.) (12) oyunluk (dans için) pist (T/e) (1)
ortam climate (İng.) (7); dünya (T/e) (1); ozan şair (T/e) (1)
environment (İng.) (2); medium (İng.) (2); ozanımsı müteşair (T/e) (1)
setting (İng.) (Y); vasat (T/e) (1) ozanlık şairlik (T/e) (1)
ortasız exocentric (İng.) (12) ozansı şairane (T/e) (1)
ortaya atmak lanse etmek (T/e) (1)
ortaya çıkarmak ihdas etmek (T/e) (1); peyda

268
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

hiddet (T/e) (1); tehevvür (T/e) (1)


öfkelenme feveran (T/e) (1)
öfkelenmek celallenmek (T/e) (1); feveran
etmek (T/e) (1); hırslanmak (T/e) (1);
hiddetlenmek (T/e) (1)
öfkeli asabi (T/e) (1); hiddetli (T/e) (1)
öfkeyle pür hiddet (T/e) (1)
öbek group (İng.) (2, 11, 19); groupe (Fra.) (8,
öge eleman (T/e) (Y)
11, 19); grup (T/e) (1); Gruppe (Alm.) (11, 19);
öge dışlama argument deletion (İng.) (5);
kitle (T/e) (1); phrase (İng.) (2, 7, Y)
argument suppression (İng.) (5)
öbek iyeliği group genitive (İng.) (2)
öge dışlayan argument deleting (İng.) (5)
öbek vurgusu group accent (İng.) (2)
öge ekleme argument adding (İng.) (5)
öbek yapısı phrase structure (İng.) (2)
öge izleyen argument tracer (İng.) (5)
öbek yapısı dilbilgisi phrase structure
öge katan argument adder (İng.) (5)
grammar (İng.) (7)
ögütlenmek ibret almak (T/e) (1)
öbeksi eylem phrasal verb (İng.) (7)
öğe eleman (T/e) (1); Element (Alm.) (19);
öbür diğer (T/e) (1)
element (İng.) (2, 19, Y); élément (Fra.) (8, 19);
öç intikam (T/e) (1)
frame (İng.) (2); item (İng.) (2); madde (T/e) (1);
öç almak intikam almak (T/e) (1)
unsur (T/e) (1)
ödeme eda (T/e) (1); tahmil (T/e) (1); tediye (T/e)
öğe çözümlemesi item analysis (İng.) (2)
(1)
öğe düzenleme item and arrangement (İng.)
ödemek eda etmek (T/e) (1); sarf etmek (T/e)
(2)
(1); tazmin etmek (T/e) (1); tediye etmek (T/e)
öğe ve işlem IP (İng.) (2)
(1); tesviye etmek (T/e) (1)
öğe yanıt kuramı item response theory (İng.)
ödence tazminat (T/e) (1) (7)
ödene çek (T/e) (1) öğe-işlem item and process (İng.) (2)
ödenek tahsisat (T/e) (1) öğrence curriculum (İng.) (Y); kur (T/e) (1); kurs
ödenti aidat (T/e) (1) (T/e) (1)
ödeş takas (T/e) (1) öğrenci şakirt (T/e) (1); talebe (T/e) (1)
ödev tasks (İng.) (7); vazife (T/e) (1); vecibe (T/e) öğrenci eğitimi learner training (İng.) (7)
(1) öğrenci kimliği şebeke (T/e) (1)
ödevbilgisi deontoloji (T/e) (1) öğrenci merkezli eğitim student-centered
ödevbilim deontoloji (T/e) (1) education (İng.) (3)
ödevli muvazzaf (T/e) (1) öğrenci merkezli öğretim learner centered
ödül mükâfat (T/e) (1) instruction (İng.) (7); student centred
ödüllendirme taltif (T/e) (1) learning (İng.) (7)
ödüllendirmek mükâfatlandırmak (T/e) (1); öğrenci merkezlilik learner centeredness
taltif etmek (T/e) (1) (İng.) (7)
ödün taviz (T/e) (1) öğrenci odaklı öğretim student centred
ödün vermek taviz vermek (T/e) (1) learning (İng.) (7)
ödünç (verme) ikraz (T/e) (1) öğrenci odaklılık learner centeredness (İng.)
ödünç veren mukriz (T/e) (1) (7, Y)
ödünçleme borrow (İng.) (2) öğrenci özerkliği student autonomy (İng.) (7)
ödünçleme alıntı calque (İng.) (3) öğrencilik talebelik (T/e) (1)
ödünçlü yapım recomposition (İng.) (2) öğrenici learner (İng.) (7)
ödünleme taviz (T/e) (1); telafi (T/e) (1) öğrenilebilirlik learnability (İng.) (2, 7, 12)
ödünlemek telafi etmek (T/e) (1) öğrenim tahsil (T/e) (1)
ödünleyici compensatory (İng.) (2) öğrenim becerileri study skills (İng.) (3)
ödünleyici bağlama concessive conjunction öğrenimlik burs (T/e) (1)
(İng.) (2) öğrenme ıttıla (T/e) (1)
ödünleyici öğretim compensatory öğrenme biçem ve stratejileri learning
instruction (İng.) (7) styles and strategies (İng.) (7)
ÖEN dili SVO language (İng.) (7) öğrenme isteği merak (T/e) (1)
öfke gazap (T/e) (1); hırs (T/e) (1); hışım (T/e) (1); öğrenme yöneltimli learning oriented (İng.)

269
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

(14) ölçü-altı dil non-standard language (İng.) (16)


öğrenmek tahsil etmek (T/e) (1) ölçübilim ilm-i evzan (T/e) (11); metrics (İng.)
öğrenmiş muttali (T/e) (1) (11, 19); Metrik (Alm.) (11, 19); métrique (Fra.)
öğreti doktrin (T/e) (1) (11, 19)
öğretici didactique (Fra.) (9); didaktik (T/e) (1) ölçübirim metrics (İng.) (2)
öğretilebilirlik varsayımı teachability ölçü-çevresi dil informal language (İng.) (16)
hypothesis (İng.) (7) ölçüdışı fahiş (T/e) (1)
öğretim talim (T/e) (1); teaching (İng.) (7); tedris ölçüler estimates (İng.) (4)
(T/e) (1); tedrisat (T/e) (1) ölçülmüş not scaled score (İng.) (4)
öğretim dili medium of instruction (İng.) (3, 7) ölçülmüş sonuç scaled score (İng.) (4)
Öğretim Dili İngilizce olan Okul English ölçülü hesaplı (T/e) (1); ihtiyatlı (T/e) (1); itidalli
medium school (İng.) (3) (T/e) (1); mutedil (T/e) (1); rasyonel (T/e) (1);
öğretim hedefi instructional objective (İng.) temkinli (T/e) (1)
(7) ölçülü davranmak ihtiyatlı davranmak (T/e)
öğretim izlencesi müfredat programı (T/e) (1) (1)
öğretim kaynaklı yanlış induced error (İng.) ölçülü koşuk versification métrique (Fra.) (9)
(3, 7) ölçüm test (İng.) (Y)
öğretimsel dilbilgisi pedagogical grammar ölçüm hatası error of measurement (İng.) (4)
(İng.) (7)
ölçümlü cline (İng.) (2)
öğretme tedris (T/e) (1) ölçün norm (İng.) (7); standard (İng.) (4, 7);
öğretmelik müfredat (T/e) (1) standart (T/e) (1, Y)
öğretmen teacher (İng.) (7) ölçün dışı non standard (İng.) (2)
öğretmen (erkek) muallim (T/e) (1) ölçün temelli sınav norm-referenced test
öğretmen (kadın) muallime (T/e) (1) (İng.) (7)
öğretmen dili teacher talk (İng.) (12) ölçünaltı (ölçün altı) substandard (İng.) (2, 7)
öğretmen eğitimi teacher education (İng.) (7); ölçündışı non-standard (İng.) (7)
teacher training (İng.) (7) ölçündışı dil exonormative (İng.) (3)
öğretmen konuşması teacher talk (İng.) (7) ölçünleme standardisation (İng.) (2)
öğretmen merkezli öğretim teacher ölçünlemek standardize etmek (T/e) (1)
centered instruction (İng.) (7) ölçünlendirilmiş sınav standardised test
öğüt akıl (T/e) (1); nasihat (T/e) (1) (İng.) (4)
öğütleme tavsiye (T/e) (1) ölçünlendirilmiş sonuç standardised score
öğütlük apologue (Fra.) (9) (İng.) (4)
öğütörnek ibret (T/e) (1) ölçünleşme de-dialectalization (İng.) (2);
öke dâhi (T/e) (1); deha (T/e) (1) standardization (İng.) (15)
ökelik dâhilik (T/e) (1); deha (T/e) (1) ölçünleşmeye yönelme decreolization (İng.)
ölçek mikyas (T/e) (1) (15)
ölçme measurement (İng.) (4); scaling (İng.) (4); ölçünleştirilmiş sınav standardized test (İng.)
testing (İng.) (Y) (7)
ölçme hatası measurement error (İng.) (4) ölçünleştirme calibration (İng.) (4);
ölçmek test etmek (T/e) (Y) standardization (İng.) (7)
ölçmen mühendis (T/e) (1) ölçünlü standard (İng.) (15); standart (T/e) (1, Y)
ölçü endaze (T/e) (1); karar (T/e) (1); meter (İng.) ölçünlü başarı sınavı standard achievement
(2, 11); metre (İng.) (19); mètre (Fra.) (9, 11, 19);
test (İng.) (4)
ölçünlü değişke standard variety (İng.) (7)
Metrum (Alm.) (11, 19); miktar (T/e) (1); mikyas
ölçünlü dil common language (İng.) (2); formal
(T/e) (1); nispet (T/e) (1); norm (T/e) (1);
grammar (İng.) (15); langue standard (Fra.) (9,
Versmass (Alm.) (11, 19); vezin (T/e) (1, 11)
19); standard (İng.) (2); standard language
ölçü (şiirde) meter (İng.) (13)
(İng.) (Y); standard language (İng.) (19);
ölçü belirteci adverb of quantity (İng.) (11,
standard language (İng.) (7);
19); miktar zarfı (T/e) (11); Quantitätsadverb
(Alm.) (11, 19) Standardsprache (Alm.) (19)
ölçü belirteci adverbe de quantité (Fra.) (11, ölçünlü hata ölçümü standard error of
19) measurement (İng.) (4)
ölçü dil standard language (İng.) (13) ölçünlü İngilizce Standard English (İng.) (Y);
ölçü dili standard language (İng.) (Y) standard English (İng.) (7)
ölçü sesletim standard pronunciation (İng.) ölçünlü konum standard setting (İng.) (4)
(13) ölçünlü sapma standard deviation (İng.) (7);

270
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

standard deviation (İng.) (4) ön türeme prosthesis (İng.) (2)


ölçünlü sonuç standard score (İng.) (4) ön ünlü front vowel (İng.) (2); slender vowel
ölçünlü söyleyiş orthoepy (İng.) (2); received (İng.) (2)
pronunciation (İng.) (2) ön ünlüleşme fronting (İng.) (2)
ölçünlü Türkçe Standard Turkish (İng.) (Y) ön()türeme prothesis (İng.) (2, 11, 19)
ölçünsüz nonstandart (İng.) (15) önad adjective (İng.) (2); sıfat (T/e) (1)
ölçüsüz hadsiz hesapsız (T/e) (1); hesapsız (T/e) ön-ardıl sınav tasarımı pre-test post-test
(1); informal (İng.) (15); muvazenesiz (T/e) (1) design (İng.) (4)
ölçüt criteria (İng.) (2); criterion (İng.) (4); kıstas önbiçim proform (İng.) (2)
(T/e) (1); kriter (T/e) (1); mısdak (T/e) (1) önbili kehanet (T/e) (1)
ölçüt bağımlı sınav criterion referenced test önbilici kâhin (T/e) (1)
(İng.) (7) önce ante- (T/e) (1); evvela (T/e) (1); iptida (T/e)
ölçüt bağımlı sınav (bilim) criterion- (1); pro- (T/e) (1)
referenced test (İng.) (4) önce davranma takaddüm (T/e) (1)
ölçüt dışında olan outfit (İng.) (4) önce davranmak takaddüm etmek (T/e) (1)
ölçütsel geçerlik criterion-related validity önce gelme takaddüm (T/e) (1)
(İng.) (4) önce gelmek takaddüm etmek (T/e) (1)
öldüren katil (T/e) (1) önce olmak takaddüm etmek (T/e) (1)
öldürmek katletmek (T/e) (1); telef etmek (T/e) önceden peşin (T/e) (1)
(1) önceden haber verici prédictif (Fra.) (9)
öldürücü katil (T/e) (1) önceki sabık (T/e) (1)
öldürülen maktul (T/e) (1) öncel selef (T/e) (1)
öldürüm cinayet (T/e) (1); katil (T/e) (1) öncel sınav geçerlemesi a priori test
öldürüm girişimcisi suikastçı (T/e) (1) validation (İng.) (4)
öldürüm girişimi suikast (T/e) (1) önceleme anticipation (Fra.) (9, 19);
ölmek irtihal etmek (T/e) (1); vefat etmek (T/e) anticipation (İng.) (19); Antizipation (Alm.) (19);
(1)
prominence (İng.) (7)
ölmezlik suyu abıhayat (T/e) (1)
öncelenen yanlış anticipation error (İng.) (7)
ölü dil dead language (İng.) (2, 11, 19); extinct
önceleri evveliyat (T/e) (1); iptida (T/e) (1)
language (İng.) (2); langue morte (Fra.) (11,
öncelik takaddüm (T/e) (1)
19); tote Sprache (Alm.) (11, 19)
öncelikle evleviyetle (T/e) (1)
ölüdoğa natürmort (T/e) (1)
öncesel anlatma narration antérieure (Fra.)
ölük kadavra (T/e) (1) (9)
ölüm irtihal (T/e) (1); memat (T/e) (1); vefat (T/e) öncesi evveliyat (T/e) (1)
(1)
öncesini kapsayan makabline şamil (T/e) (1)
ölüm kalım sorunu hayat memat meselesi
(T/e) (1)
öncesiz ezeli (T/e) (1)
ölümlü fani (T/e) (1) öncesizlik ezel (T/e) (1)
ölümsüz ebedi (T/e) (1) öncü avangard (T/e) (1); pişdar (T/e) (1)
ölümsüzlük ebedilik (T/e) (1) öncül a priori (İng.) (Y); antecedent (İng.) (2, 7,
11, 19); antécédent (Fra.) (11, 19); Antezedent
ölüyin kadavra (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19)
ön antérieur (Fra.) (11, 17, 19); anterior (İng.) (2,
önçıkarımlı sözcük prosiopesis (İng.) (2)
13); front (İng.) (2, 11, 13, 19); huzur (T/e) (1);
öndamak ünsüzü fronto-palatal (İng.) (2)
initial (İng.) (2); peşin (T/e) (1); pre- (İng.) (12);
öndamaksıl prepalatal (İng.) (2, 11, 19);
pro- (T/e) (1); proto (İng.) (2); vorder (Alm.) (11,
19)
prépalatal (Fra.) (8); prépalatale (Fra.) (11, 19);
ön (Lat. önek) prae- (T/e) (1); pre- (T/e) (1) Vorderpalatal (Alm.) (11, 19)
ön belirleyen predeterminer (İng.) (7) önde pro- (T/e) (1)
ön belirleyici predeterminer (İng.) (2) öndelik avans (T/e) (1); peşinat (T/e) (1)
ön biçim pro-form (İng.) (7) önden peşin (T/e) (1)
ön çalışma etüt (T/e) (1) önder lider (T/e) (1); pişva (T/e) (1); şef (T/e) (1)
ön değerlendirme pre assessment (İng.) (4) önderlik liderlik (T/e) (1)
ön niteleme premodification (İng.) (2) öndeyiş prolog (T/e) (1)
ön niteleyici promodifier (İng.) (2) öndöşem (kent düzenlenmesi alanında)
ön oturum pre-session (İng.) (12) viyabilite (T/e) (1)
ön öğretim pre-teaching (İng.) (7) öne ekleme prosthetic (İng.) (2)
ön son değişimi takdim tehir (T/e) (1) öne sürmek teklif etmek (T/e) (1)
ÖNE/özne nesne eylem dili SOV language

271
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

(İng.) (7) önsayıltı presupposition (İng.) (2, 7)


önek dahile (T/e) (11); lahika-i mukaddime önsel apriori (T/e) (1)
(T/e) (11); Präfix (Alm.) (11, 19); pre-base (İng.) önses Anlaut (Alm.) (11, 19); initial phoneme
(2); prefix (İng.) (2, 7, 11, 13, 19); préfixe (Fra.) (İng.) (11, 19); phonème initial (Fra.) (11, 19)
(11, 19) önses düşmesi Aphärese (Alm.) (11, 19);
önekli dil prefixing language (İng.) (2) Aphäresis (Alm.) (11); aphérèse (Fra.) (11, 17,
önem ehemmiyet (T/e) (1) 19); apheresis (İng.) (11, 19)
önem vermek ehemmiyet (T/e) (1) önses türemesi prothèse (Fra.) (17)
önem vermemek kale almamak (T/e) (1) önsezi hissikablelvuku (T/e) (1)
önemi yok fark etmez (T/e) (1) önsınav (ön sınav) pre-test (İng.) (4, 7)
önemini anlama takdir (T/e) (1) önsöz mukaddeme (T/e) (1)
önemini anlamak takdir etmek (T/e) (1) önsuç sabıka (T/e) (1)
önemli ciddi (T/e) (1); ehemmiyetli (T/e) (1); önsuçlu sabıkalı (T/e) (1)
mühim (T/e) (1) öntüreme Prothese (Alm.) (11, 19); prothèse
önemli değil fark etmez (T/e) (1) (Fra.) (9, 11, 19)
önemsemek ehemmiyet (T/e) (1); önünlü düşmesi apheresis (İng.) (2)
mühimsemek (T/e) (1) önvarsayıltı présupposé (Fra.) (9)
önemsiz ehemmiyetsiz (T/e) (1); iddiasız (T/e) önvarsayım Präsupposition (Alm.) (11, 19);
(1); naçizane (T/e) (1) presupposition (İng.) (11, 19); présupposition
önerge takrir (T/e) (1) (Fra.) (9, 11, 17, 19)
öneri teklif (T/e) (1) önyargı peşin hüküm (T/e) (1)
öneri yöntemi Suggestop(a)edia (İng.) (7) önyinelem Anapher (Alm.) (11); anaphora (İng.)
önerme clause (İng.) (11, 19); kaziye (T/e) (1, (11, 19); cataphora (İng.) (19); cataphore (Fra.)
11); Proposition (Alm.) (11, 19); proposition (19); Katapher (Alm.) (19)
(Fra.) (11, 19); proposition (İng.) (2, 7, 11, 19); önyinelem (şiir) anaphore (Fra.) (9, 11)
Satzglied (Alm.) (11, 19); Satzteil (Alm.) (11, önyüz cephe (T/e) (1)
19); teklif (T/e) (1) öpücük buse (T/e) (1)
önermek teklif etmek (T/e) (1) öpüş buse (T/e) (1)
önermesel eylem propositional verb (İng.) (7) ören harabe (T/e) (1)
önesığınık proclitic (İng.) (19); proclitique (Fra.) örenlik harabe (T/e) (1)
(19); proklitisch (Alm.) (19) örge motif (Fra.) (9); motif (T/e) (1)
önesürüm Assertion (Alm.) (19); assertion (Fra.) örgü pattern (İng.) (8, 12); triko (T/e) (1)
(19); assertion (İng.) (19); Behauptung (Alm.) örgü alıştırması pattern practice (İng.) (12)
(19) örgücü trikotajcı (T/e) (1)
öneylem pro-verb (proverb) (İng.) (2, 7) örgüt organizasyon (T/e) (1); teşekkül (T/e) (1);
öngönderim cataphora (İng.) (2, 7); cataphore teşkilat (T/e) (1)
(Fra.) (9) örgütçü organizatör (T/e) (1); teşkilatçı (T/e) (1)
öngönderimle ilgili cataphoric (İng.) (2) örgütçülük teşkilatçılık (T/e) (1)
öngönderimsel cataphorique (Fra.) (9) örgütleme organizasyon (T/e) (1)
öngörmek derpiş etmek (T/e) (1) örgütlemek organize etmek (T/e) (1);
öngörülü agâh (T/e) (1) teşkilatlandırmak (T/e) (1)
öngörümlü prospectif (Fra.) (8, 19); örgütlenmek teşkilatlanmak (T/e) (1)
prospective (İng.) (19); prospektiv (Alm.) (19) örgütleyici organizatör (T/e) (1)
öngün arife (T/e) (1) örgütlü teşkilatlı (T/e) (1)
ön-insanımsı proto-hominid (İng.) (16) örme triko (T/e) (1); trikotaj (T/e) (1)
önlem tedbir (T/e) (1, Y) örmecilik trikotaj (T/e) (1)
önleme Prolepse (Alm.) (11, 19); prolepse (Fra.) örneğin mesela (T/e) (1)
(9, 11, 19); prolepsis (İng.) (11, 19) örnek copy (İng.) (2); misal (T/e) (1); model (İng.)
önleme sual-i mukaddere cevap (T/e) (11) (2, 11); model (T/e) (1); modèle (Fra.) (11);
önlemli tedbirli (T/e) (1) Modell (Alm.) (11); norm (T/e) (1); numune (T/e)
önlemsiz tedbirsiz (T/e) (1) (1); sample (İng.) (4)
önleşmeyle ilgili frontal (İng.) (2) örnek olarak ezcümle (T/e) (1)
önleyici mani (T/e) (1) örnek ve örnekçe type and token (İng.) (2)
önleyimevi prevantoryum (T/e) (1) örnekçe model (İng.) (7, 19); modèle (Fra.) (19);
önniteleyen premodifier (İng.) (7) Modell (Alm.) (19); paradigm (İng.) (7); token
önödence depozit (T/e) (1); depozito (T/e) (1) (İng.) (2)
önresimli yazı acrophonetic writing (İng.) (2) örneklem paradigm (İng.) (2)

272
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

örneklem dağılımı sampling distribution (İng.) (2)


(4) öteduyum telepati (T/e) (1)
örnekleme modelling (İng.) (7); sampling (İng.) öteki diğer (T/e) (1); sair (T/e) (1)
(4) öteleme Metalepse (Alm.) (19); métalepse (Fra.)
örnekleme yanlışı sampling error (İng.) (4) (11, 19); Metalepsis (Alm.) (11); metalepsis
örneklik eşantiyon (T/e) (1); numunelik (T/e) (1) (İng.) (11, 19); zikr-i lazım irade-i melzum
örnekseme Analogie (Alm.) (10, 11, 19); (T/e) (11); zikr-i melzum irade-i lazım (T/e) (11)
analogie (Fra.) (9, 10, 11, 17, 19); analogy (İng.) ötesi meta- (T/e) (1)
(2, 7, 10, 11, 12, 19); analoji (T/e) (1); kıyas (T/e) ötesinde para- (T/e) (1)
(11); kıyas (T/e) (1) öte-yaşama survival (İng.) (16)
örneksemeci analogist (İng.) (2); analogiste ötüm voice (İng.) (2, 7, 13)
(Fra.) (17) ötüm uyumu vowel assimilation (İng.) (13)
örneksemeciler Analogisten (Alm.) (11, 19); ötümlü sonant (İng.) (2); sonore (Fra.) (19);
analogistes (Fra.) (11, 19); analogists (İng.) (11, stimmhaft (Alm.) (19); vocalised (İng.) (2);
19)
voiced (İng.) (2, 13, 19); voisé (Fra.) (19)
örneksemek kıyaslamak (T/e) (1)
ötümlü patlamalı mediae (İng.) (2)
örneksemeli analogical (İng.) (2); paradigmatic
ötümlü ünsüz işareti nigori mark (İng.) (2)
(İng.) (16)
ötümlüleşme sonorisation (Fra.) (19);
örneksemeli değişim analogical change (İng.)
(2) sonorisation (İng.) (19); Sonorisierung (Alm.)
örneksemeli düzenleme analogical levelling (19); vocalisation (İng.) (2); voicing (İng.) (2, 13,
(İng.) (2) 19)
örneksemeli uzanım analogical extension ötümlülük Sonorität (Alm.) (19); sonorité (Fra.)
(İng.) (2) (19); sonority (İng.) (19); voisement (Fra.) (19)
örneksemeli yapım analogical creation (İng.) ötümsüz non-voisé (Fra.) (19); sourd (Fra.) (19);
(2) stimmlos (Alm.) (19); unvoiced (İng.) (2);
örtme kamuflaj (T/e) (1) voiceless (İng.) (2, 13, 19)
örtmece edeb-i kelam (T/e) (11); euphemism ötümsüzleşme assourdissement (Fra.) (19);
(İng.) (11, 16, 19); euphémisme (Fra.) (11, 19); devoicing (İng.) (2, 13, 19, Y); dévoisement
Euphemismus (Alm.) (11, 19); noa word (İng.) (Fra.) (19); loss of voicedness (İng.) (19);
(2) Verlust der Stimmhaftigkeit (Alm.) (19)
örtük implicit (İng.) (2, 7); implicite (Fra.) (9); ötürü naşi (T/e) (1)
understood (İng.) (2) ötürük ishal (T/e) (1)
örtük bilgi implicit knowledge (İng.) (7); tacit övgü éloge (Fra.) (9); methiye (T/e) (1)
knowledge (İng.) (2) övgülemek kompliman yapmak (T/e) (1)
örtük eşleştirmeli teknik matched guise övme sitayiş (T/e) (1); tahsin (T/e) (1)
technique (İng.) (7) övmek methetmek (T/e) (1)
örtük öğrenme implicit learning (İng.) (12) övünce medarı iftihar (T/e) (1)
örtük sınıf yaklaşımı sheltered classroom övünç gurur (T/e) (1); iftihar (T/e) (1)
approach (İng.) (12) övünç duymak iftihar etmek (T/e) (1)
örtükleşme implication (Fra.) (9) övünçlü gururlu (T/e) (1); mağrur (T/e) (1)
örtülü covert (İng.) (2); imalı (T/e) (1); zımnen övünme iftihar (T/e) (1); şeref (T/e) (1)
(T/e) (1)
övünmek iftihar etmek (T/e) (1)
örtülü gerçek özne logical subject (İng.) (2) övüş sitayiş (T/e) (1)
örtüşen overlapping (İng.) (2) öykü hikâye (T/e) (1); histoire (Fra.) (9)
örtüşme correspondence (İng.) (2) öyküce masal (T/e) (1)
örtüşmeli geçerlik concurrent validity (İng.) öykücü hikâyeci (T/e) (1)
(4)
öykücük masal (T/e) (1)
örüntü pattern (İng.) (8, 12)
öyküleme zamanı historical present (İng.) (2)
örüntü alıştırması pattern practice (İng.) (7)
öykünce fable (Fra.) (9)
örüt tekst (T/e) (1)
öyküncü mukâllit (T/e) (1)
örütbilim filoloji (T/e) (1)
öykünme imitation (İng.) (2, 7); taklit (T/e) (1)
örütbilimsel filolojik (T/e) (1)
öykünmeci mimétique (Fra.) (9)
öte (Lat. önek) trans- (T/e) (1)
öykünmeci anlatı récit mimétique (Fra.) (9)
öte dil paralanguage (İng.) (2)
öykünmek taklit etmek (T/e) (1)
öte yandan diğer taraftan (T/e) (1)
öykünmeli taklidi (T/e) (1)
ötedevim telekinezi (T/e) (1)
öyküntü calque (Fra.) (11, 19); calque (İng.) (19);
ötedil özellikleri paralinguistic features (İng.)
Lehnübersetzung (Alm.) (11, 19)

273
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

öykünücü taklitçi (T/e) (1) özel ad yitimi anomia (İng.) (7)


öykünüm simülasyon (T/e) (1) özel amaçlı dil language for special
öyküsel diégétique (Fra.) (9) purposes (İng.) (7); LSP (İng.) (4, 7)
öyküsel anlatı récit diégétique (Fra.) (9) Özel Amaçlı İngilizce English for Special
öyle hakeza (T/e) (1) Purposes (İng.) (3, 7); English for Specific
öz core (İng.) (2); gist (İng.) (2); halis muhlis (T/e) Purposes (İng.) (4); ESP (İng.) (4)
(1); hulasa (T/e) (1); zat (T/e) (1) Özel amaçlı İngilizce sınavı English for
öz başlatmalılık self-startedness (İng.) (14) Specific Purposes test (İng.) (4)
özadlılık Autonymie (Alm.) (19); autonymie özel amaçlı sınav special purpose testing
(Fra.) (19); autonymy (İng.) (19) (İng.) (7)
özarama skimming (İng.) (7) Özel Amaçlı Sınav (sınavbilimi) Language
öz-beğeni self-esteem (İng.) (12) for Specific Purposes test (İng.) (4)
özbelirlenim self determinasyon (T/e) (1) özel değişke register (İng.) (7)
özbetimce autoportrait (Fra.) (9) özel dil langue de spécialité (Fra.) (11, 19);
özde nesneli possessing an object (İng.) (5) langue spéciale (Fra.) (11, 19); langue
özde özneli possessing a subject (İng.) (5) spécialisée (Fra.) (11); Sondersprache (Alm.)
özde yerleşik self embedded (İng.) (2) (11, 19); special language (İng.) (2); special
özdeğerlendirme self-evaluation (İng.) (14) parlance (İng.) (15); vocational slang (İng.) (11,
19)
özdek madde (T/e) (1); materia (İta.) (8)
özel diller special languages (İng.) (7)
özdekçe maddeten (T/e) (1)
özel girişim teşebbüsü şahsi (T/e) (1)
özdekçi maddeci (T/e) (1); materyalist (T/e) (1)
özel görüş içtihat (T/e) (1)
özdekçilik maddecilik (T/e) (1); materyalizm
(T/e) (1) özel nitelikli sora specific question (İng.) (7)
özdeksel maddi (T/e) (1) özel sözcük nonce word (İng.) (2)
özdenetim moderation (İng.) (4) özel ulak kurye (T/e) (1)
özdenlikle halisane (T/e) (1) özeladbilim Namenkunde (Alm.) (19);
özdeş aynı (T/e) (1); identical (İng.) (2, 12); onomastics (İng.) (19); Onomastik (Alm.) (19);
identik (T/e) (1) onomastique (Fra.) (19)
özdeş (Yun. önek) homeo- (T/e) (1); homo- özeleştiri otokritik (T/e) (1)
(T/e) (1) özelgirişimci liberal (T/e) (1)
özdeşbaskı reprodüksiyon (T/e) (1); özelgirişimcilik liberalizm (T/e) (1)
röprodüksiyon (T/e) (1) özelleşme specialisation (İng.) (2, 19);
özdeşlik ayniyet (T/e) (1); identité (Fra.) (8) spécialisation (Fra.) (17, 19); Spezialisierung
özdevim otomatizm (T/e) (1) (İng.) (19)
özdevimli otomatik (T/e) (1) özellik feature (İng.) (2, 8, 10, 11, 19); husus
özdevimli çeviri automatic translation (İng.) (T/e) (1); hususiyet (T/e) (1); Merkmal (Alm.) (10,
(19); automatische Übersetzung (Alm.) (19); 11, 19); meziyet (T/e) (1); particularité (Fra.) (8);
traduction automatique (Fra.) (17, 19) spesiyalite (T/e) (1); trait (Fra.) (8, 10, 11, 17,
19)
özdevimli kendiliğinden automatic (İng.) (Y)
özellik yitimi feature loss (İng.) (13)
özdevinim otomasyon (T/e) (1)
özellikle bahusus (T/e) (1); bilhassa (T/e) (1);
özdevinimli işlemleme automatic processing
(İng.) (7) hassaten (T/e) (1); mahsus (T/e) (1);
özdeyiş dicton (Fra.) (9); vecize (T/e) (1) münhasıran (T/e) (1)
özdüzenleme self-regulation (İng.) (14) özelliksiz non-significant (İng.) (2)
öze-dönüşlü reflexive (İng.) (5) özelulak (mektup) ekspres (T/e) (1)
özeğitim self-education (İng.) (14) özen ihtimam (T/e) (1); itina (T/e) (1)
özek (merkez karşılığı) santral (T/e) (1) özen göstermek ihtimam göstermek (T/e) (1)
özek dilbilgisi core grammar (İng.) (12) özenci amatör (T/e) (1)
özekdoku parankima (T/e) (1) özendirim teşvik (T/e) (1)
özeklik santral (T/e) (1) özendirme kipi exhortative (İng.) (2)
özeksel santral (T/e) (1) özendirmek teşvik etmek (T/e) (1)
özeksel düğüm noeud central (Fra.) (8) özengen amatör (T/e) (1); volunteer (İng.) (16)
özel hususi (T/e) (1); şahsi (T/e) (1); zati (T/e) (1) özeniş tekellüf (T/e) (1)
özel ad Eigenname (Alm.) (11, 19); has isim özenle bakmak ihtimam göstermek (T/e) (1)
(T/e) (11); ism-i has (T/e) (11); nom propre (Fra.) özenli itinalı (T/e) (1); mutena (T/e) (1); mükellef
(T/e) (1)
(11, 19); proper noun (İng.) (7, 11, 19)
özenli dil elaborated code (İng.) (2)
özel ad sıfatı proper adjective (İng.) (2)

274
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

özenli konuşma deliberate speech (İng.) (2) özleşmek sadeleşmek (T/e) (1)
özenmek heveslenmek (T/e) (1); ihtimam özleştirme nativisation (nativization) (İng.)
göstermek (T/e) (1); itina etmek (T/e) (1) (13); tasfiye (T/e) (1)
özensiz itinasız (T/e) (1) özleştirmecilik purism (İng.) (2)
özensizlik itinasızlık (T/e) (1) özleştirmek sadeleştirmek (T/e) (1)
özerk autonomous (İng.) (2, Y); muhtar (T/e) (1); özleyiş tahassür (T/e) (1)
otonom (T/e) (1) özlü sınav pure test (İng.) (4)
özerk öğrenmede beceriklilik özlü söz aforizma (T/e) (1); aphorisme (Fra.) (9)
resourcefulness in autonomous learning özlük işleri zat işleri (T/e) (1)
(İng.) (14) özne fail (T/e) (1, 11); müpteda (T/e) (11);
özerk öğrenmede ısrar persistence in müsnedünileyh (T/e) (11); Satzgegenstand
autonomous learning (İng.) (14) (Alm.) (10, 11, 19); subject (İng.) (2, 5, 8, 10, 11,
özerk öğrenmede kişisel girişim initiative in 19); Subjekt (Alm.) (10, 11, 19); sujet (Fra.) (10,
autonomous learning (İng.) (14) 11, 17, 19)
özerk sesbirim autonomous phoneme (İng.) özne dışı üçüncü kişi obviate (İng.) (2)
(2) özne durumu subjective case (İng.) (2)
özerk sözdizimi autonomous syntax (İng.) (2) özne silimi subject deletion (İng.) (5)
özerklik autonomy (İng.) (14, Y); muhtariyet öznel connected with subject (İng.) (5); enfüsi
(T/e) (1); otonomi (T/e) (1) (T/e) (1); subjectif (Fra.) (9); sübjektif (T/e) (1)
özet fezleke (T/e) (1); hulasa (T/e) (1); summary öznel geçerlilik face validity (İng.) (7)
(İng.) (4)
öznel konuma geçme raising to subject (İng.)
özet çıkartmalı summary cloze (İng.) (4) (5)
özetlem brifing (T/e) (1) öznel madde subjective item (İng.) (4)
özetleme (anlatıcının yaptığı) sommaire öznel notlandırma subjective scoring (İng.)
(Fra.) (9)
(4); subjectively scored (İng.) (4)
özetleyici değerlendirme summative öznel sınav subjective test (İng.) (4)
assessment (İng.) (4)
öznel test subjective test (İng.) (7)
özetleyim brifing (T/e) (1)
öznelcilik sübjektivizm (T/e) (1)
özetli mücmel (T/e) (1)
öznelik argument (İng.) (2); theme (İng.) (7)
özge gayr (T/e) (1)
öznelik-yüklemlik theme-rheme (İng.) (2);
özgeci altruist (T/e) (1)
topic-comment (İng.) (2)
özgecil altruist (T/e) (1)
öznellik sübjektivite (T/e) (1)
özgecilik altruizm (T/e) (1)
öznesi yüklem öbeğinde olma unaccusative
özgeçmiş hal tercümesi (T/e) (1); otobiyografi (İng.) (5)
(T/e) (1); tercümeihal (T/e) (1) özöğrenimli otodidakt (T/e) (1)
özgidimli otomotiv (T/e) (1) özsaygı izzetinefis (T/e) (1)
özgü has (T/e) (1); mahsus (T/e) (1) özsu usare (T/e) (1)
özgüdümlü automatic (İng.) (16) öztepki self-reaction (İng.) (14)
özgül spesifik (T/e) (1) özümleme temsil (T/e) (1)
özgün orijinal (T/e) (1, Y); pitoresk (T/e) (1) özümleme benzeşme asimilasyon (T/e) (1)
özgünleştirmek karakterize etmek (T/e) (1) özümleme yöntemi mastery system (İng.) (3,
özgünlük orijinalite (T/e) (1); pitoresk (T/e) (1) 12)
özgür hür (T/e) (1); liberal (T/e) (1); serbest (T/e) özümlemek benzeştirmek asimile etmek (T/e)
(1) (1)
özgür bırakma azat (T/e) (1) özüt ekstre (T/e) (1)
özgür bırakmak azat etmek (T/e) (1) özvarlık nefis (T/e) (1)
özgür değişke free variant (İng.) (19); free özveri fedakârlık (T/e) (1)
variation (İng.) (8); freie Variante (Alm.) (19); özverili fedakâr (T/e) (1)
variante libre (Fra.) (17, 19) özyansıtma self-reflection (İng.) (14)
özgürlük hürriyet (T/e) (1); serbesti (T/e) (1) özyapı karakter (T/e) (1); seciye (T/e) (1)
özgürlükçülük liberalizm (T/e) (1) özyapısal karakteristik (T/e) (1)
özizleme self-monitoring (İng.) (14) özyaşam öyküsü otobiyografi (T/e) (1)
özlem hasret (T/e) (1); iştiyak (T/e) (1); tahassür özyazı döviz (T/e) (1)
(T/e) (1) özyerleşik kuruluş self-embedded
özlemek teşne olmak (T/e) (1) construction (İng.) (8)
özlemiş müştak (T/e) (1) özyeterlilik self-efficacy (İng.) (14)
özleşme sadeleşme (T/e) (1) özyönetim self-directed (İng.) (14); self-

275
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

directed (İng.) (14) directed learning readiness scale (İng.) (14)


özyönetimli öğrenme self-directed learning özyönlendirme self-direction (İng.) (14)
(İng.) (14)
özyönetimli öğrenme hazırlık ölçeği self-

parçasal segmentai (Fra.) (10, 19); segmental


(Alm.) (10, 11, 19); segmental (Fra.) (11, 19);
segmental (İng.) (10, 11)
parçaüstü suprasegmental (Alm.) (10, 11, 19);
suprasegmental (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19)
parıltı şaşaa (T/e) (1)
parıltılı şaşaalı (T/e) (1)
paçavra sayrılığı enflüanza (T/e) (1)
parlaklık fer (T/e) (1); revnak (T/e) (1); şaşaa
pamuklu koton (T/e) (1) (T/e) (1)
papağanlık psittacism (İng.) (19); psittacisme parlamak şavkımak (T/e) (1)
(Fra.) (19); Psittakose (Alm.) (19) parlatılmış mücella (T/e) (1)
para nakit (T/e) (1) parlatma polisaj (T/e) (1)
para alımı tahsilat (T/e) (1) pars panter (T/e) (1)
para basımevi darphane (T/e) (1) patlama burst (İng.) (2); infilak (T/e) (1); plosion
para olarak nakden (T/e) (1) (İng.) (2)
para yardımı iane (T/e) (1); sübvansiyon (T/e) patlamak infilak etmek (T/e) (1)
(1) patlamalı explosion (İng.) (2); Plosiv (Alm.) (19);
para yatıran mudi (T/e) (1) plosive (Fra.) (19); plosive (İng.) (2, 13, 19); stop
para yeme irtikâp (T/e) (1) (İng.) (13)
paraca nakdi (T/e) (1) patlamalı-sızmalı affricate (İng.) (13)
paradigma paradigm (İng.) (18, 19); Paradigma pay hak (T/e) (1); hisse (T/e) (1)
(Alm.) (18, 19); paradigme (Fra.) (19) paydaş hissedar (T/e) (1)
parasal nakdi (T/e) (1) paylama azar (T/e) (1); muaheze (T/e) (1); tekdir
parasız bedava (T/e) (1); meccani (T/e) (1) (T/e) (1)
parasız olarak meccanen (T/e) (1) paylamak tekdir etmek (T/e) (1)
parasız yatılı leyli meccani (T/e) (1) paylamak . azarlamak (T/e) (1)
parça Segment (Alm.) (10, 11, 19); segment paylanmak azarlanmak (T/e) (1)
(Fra.) (10, 11, 17, 19); segment (İng.) (2, 8, 10, paylaşmak iştirak etmek (T/e) (1)
11, 13, 19) pazarlama marketing (T/e) (1)
parça (Yun. önek) pasaj (T/e) (1) pek gayet (T/e) (1)
parça birimli madde discrete item (İng.) (4) pek az ender (T/e) (1)
parça birimli yaklaşım discrete point pek bilgisiz eçhel (T/e) (1)
approach (İng.) (4) pek bol ibadullah (T/e) (1)
parça odaklı sınama discrete-point testing pek çok fersah fersah (T/e) (1); gayet (T/e) (1);
(İng.) (4)
külliyetli (T/e) (1); ziyadesiyle (T/e) (1)
parça sesbirim segmental phoneme (İng.) (13)
pek gerekli elzem (T/e) (1)
parça sözcük isolate (İng.) (2)
pek seyrek ender (T/e) (1)
parça tümce isolate (İng.) (2)
pekiştirici intensifier (İng.) (2, 7)
parça()üstü suprasegmental (İng.) (10, 11, 19)
pekiştirici parça emphatic syllable (İng.) (13)
parçacık particle (İng.) (7); particle (İng.) (2)
pekiştirme emphasis (İng.) (5); reduplication
parçacıl çözümleme segmental analysis (İng.)
(İng.) (13); reinforcement (İng.) (2, 7, 12); semi-
(2)
reduplication (İng.) (5); tahkim (T/e) (1);
parçacıl sesbirim segmental phoneme (İng.)
(2) takviye (T/e) (1); tekit (T/e) (1)
parçacıl tanımlık partitive (İng.) (2) pekiştirme vurgusu emphatic stress (İng.) (13)
parçalar üstü sesbirim suprasegmental pekiştirmek takviye etmek (T/e) (1); tekit
phoneme (İng.) (13) etmek (T/e) (1)
parçalarüstü suprasegmental (Fra.) (9); pekiştirmeli Intensivum (Alm.) (11, 19);
suprasegmental (İng.) (Y); suprasegmentals intensif (Fra.) (11, 19); intensive (İng.) (2, 11,
(İng.) (7) 19); tekidi (T/e) (11)
parçalı yineleme partial recurrence (İng.) (2) pekitme tekit (T/e) (1)

276
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

pekitmek tekit etmek (T/e) (1) pis koku ufunet (T/e) (1)
peklik kabız (T/e) (1); kabızlık (T/e) (1); yübuset pis kokulu müteaffin (T/e) (1)
(T/e) (1) pislikarkı kanalizasyon (T/e) (1)
peklik çekme durumu kabızlık (T/e) (1) profil profile (İng.) (7)
peltek dişsil Interdentalis (Alm.) (11, 19); program değerlendirmesi programme
interdental (İng.) (2, 11, 19); interdentale (Fra.) evaluation (İng.) (4)
(11, 19) programlı öğrenme programmed learning
peltekleşme lisping (İng.) (2) (İng.) (7)
perde acte (Fra.) (9); pitch (İng.) (13) psikodilbilim psycholinguistics (İng.) (7)
perde değişimi pitch change (İng.) (13) psikolojik sınavlar psychological tests (İng.)
pes dunkel (Alm.) (11, 19); grave (Fra.) (8, 11, 17, (4)
19); grave (İng.) (2, 11, 19) psikometri psychometrics (İng.) (4)
peslik vurgusu grave accent (İng.) (2) puan grade (İng.) (4); score (İng.) (4)
pey akçesi kaparo (T/e) (1) put ikon (T/e) (1)
pınar memba (T/e) (1) püskürteç pülverizatör (T/e) (1); sprey (T/e) (1)
Piaget gelişim basamakları Piagetian püskürtücü pülverizatör (T/e) (1)
developmental stages (İng.) (7)
pis murdar (T/e) (1)

language (İng.) (2, 3, 7, 11, 19); offizielle


Sprache (Alm.) (11, 19)
resmi düzenek formal code (İng.) (7)
resmi konuşma formal speech (İng.) (2, 7)
resmi olmayan sınav informal test (İng.) (4)
resmi öğrenme ortamı formal language
environment (İng.) (7)
r‘leşme rhotacism (İng.) (2) resmi sınav formal test (İng.) (4)
rakamlı digital (İng.) (16) resmilik formality (İng.) (2)
Rasch çözümlemesi Rasch analysis (İng.) (4) resmiyet dışı konuşma informal speech (İng.)
raslantısal arbitrary (İng.) (18); willkürlich (7)
(Alm.) (18); zufällig (Alm.) (18) ritim rhythm (İng.) (13)
rast gelmek tesadüf etmek (T/e) (1) rol role (İng.) (2, 15)
rastlamak tesadüf etmek (T/e) (1) rol yapma role play (İng.) (7)
rastlantı tesadüf (T/e) (1) Romen abecesi Roman alphabet (İng.) (2)
rastlantısal tesadüfi (T/e) (1) Romen dilleri bilimi Romance linguistics
rastlantıyla tesadüfen (T/e) (1) (İng.) (2)
red reject (İng.) (12) r-söyleyişli lehçe bölgesi rhotic area (İng.)
reform okulu reform school (İng.) (7) (15)
relatif ilgi adılı pronom (Fra.) (9) ruhbilim psikoloji (T/e) (1, Y); psychology (İng.)
renk terimi colour term (İng.) (2) (7)
renkkörlüğü akromatopsi (T/e) (1) ruhbilimci psikolog (T/e) (1)
renklemeli pitoresk (T/e) (1) ruhbilimsel psikolojik (T/e) (1, Y)
renklemeli roman roman pittoresque (Fra.) (9) ruhçözümcü psikanalist (T/e) (1)
resim tasvir (T/e) (1) ruhçözümsel psikanalitik (T/e) (1)
resim yazı hieroglyphic (İng.) (2); logography ruhçözümü psikanaliz (T/e) (1)
(İng.) (2); pictogram (İng.) (2) ruhdilbilim psycholinguistics (İng.) (2, 7, 10,
resim yazı belirtkesi logogram (İng.) (2) 11, 19, Y); Psycholinguistik (Alm.) (10, 11, 19);
resim yazısı ile ilgili hieratic script (İng.) (2) psycholinguistique (Fra.) (10, 11, 17, 19)
resim-hece yazısı logo-syllabic (İng.) (2) ruhsal psikolojik (T/e) (Y); ruhi (T/e) (1)
resimli sınav pictorial test (İng.) (4) ruhsal durum haleti ruhiye (T/e) (1); psikoloji
(T/e) (Y)
resimyazı hiyeroglif (T/e) (1)
resmi dil langue officielle (Fra.) (11, 19); official

277
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

sağsöyleyiş Orthophonie (Alm.) (19);


orthophonie (Fra.) (19); orthophony (İng.) (19)
sağsöz maxime (Fra.) (9)
sahne scène (Fra.) (9)
sahne belirleyicileri didascalie (Fra.) (9)
sakın zinhar (T/e) (1)
sakınca beis (T/e) (1); mahzur (T/e) (1)
s sesli diller satem languages (İng.) (2) sakıncalı mahzurlu (T/e) (1)
sabit katsayı stability coefficient (İng.) (4) sakıngan ihtiyatlı (T/e) (1)
sabit oranlı fixed ration (İng.) (4) sakınım temkin (T/e) (1)
saçakbulut sirrus (T/e) (1) sakınımlı temkinli (T/e) (1)
saçan naşir (T/e) (1) sakınma ihtiyat (T/e) (1); perva (T/e) (1)
saçı konfeti (T/e) (1) sakınmacı strateji avoidance strategy (İng.)
saçma abes (T/e) (1); absürd (T/e) (1); herze (T/e) (7)
(1) sakınmak imtina etmek (T/e) (1)
saçma söz herze (T/e) (1) sakınmasız pervasız (T/e) (1)
saçmalama hezeyan (T/e) (1) sakınmaz biperva (T/e) (1)
sağ ol mersi (T/e) (1); teşekkür (T/e) (1) sakıntı ihtiyat (T/e) (1)
sağ ve esen olarak salimen (T/e) (1) sakıntılı ihtiyatlı (T/e) (1)
sağa çarpık dağılım positively skewed sakıntısız ihtiyatsız (T/e) (1)
distribution (İng.) (4) sakız çiklet (T/e) (1)
sağadallanan kuruluş right-branching saklam emanet (T/e) (1)
construction (İng.) (8) saklama muhafaza (T/e) (1)
sağaltan müdavi (T/e) (1) saklamak hıfz etmek (T/e) (1); muhafaza
sağaltımevi sanatoryum (T/e) (1) etmek (T/e) (1)
sağaltma tedavi (T/e) (1) saklamcı emanetçi (T/e) (1)
sağduyu aklıselim (T/e) (1); hissiselim (T/e) (1) saklamlık emanet yeri (T/e) (1)
sağgörü basiret (T/e) (1) saklanca konserve (T/e) (1)
sağgörülü basiretli (T/e) (1) saklancalık konservelik (T/e) (1)
sağgörüsüz basiretsiz (T/e) (1) saklı hafi (T/e) (1); mahfuz (T/e) (1)
sağistem hüsnüniyet (T/e) (1) saldırgan istilacı (T/e) (1); mütecaviz (T/e) (1);
sağlam ciddi (T/e) (1); otantik (T/e) (1); salim tecavüzkâr (T/e) (1)
(T/e) (1)
saldırganlık aggression (İng.) (12)
sağlama positively cause (İng.) (5); tedarik
saldırı atak (T/e) (1); hücum (T/e) (1); taarruz
(T/e) (1); temin (T/e) (1)
(T/e) (1); tecavüz (T/e) (1)
sağlamak tedarik etmek (T/e) (1); temin
saldırıcı istilacı (T/e) (1); muhacim (T/e) (1);
etmek (T/e) (1); vesile olmak (T/e) (1)
tecavüzkâr (T/e) (1)
sağlamlaştırma tahkim (T/e) (1); teyit (T/e) (1)
saldırış hamle (T/e) (1)
sağlamlaştırmak teyit etmek (T/e) (1)
saldırıteknesi hücumbot (T/e) (1)
sağlanmış müemmen (T/e) (1)
saldırma taarruz (T/e) (1)
sağlayan causer (İng.) (5); positive contributer
saldırmak taarruz etmek (T/e) (1); tecavüz
for realising (İng.) (5)
etmek (T/e) (1)
sağlayıcı causative (İng.) (5)
salgılar ifrazat (T/e) (1)
sağlık afiyet (T/e) (1); sıhhat (T/e) (1)
salgın epidemi (T/e) (1); istila (T/e) (1)
sağlık görevlisi sıhhiyeci (T/e) (1)
salgın sayrılık epidemi (T/e) (1)
sağlık işleri sıhhiye (T/e) (1)
salık haber (T/e) (1)
sağlık yazanağı rapor (T/e) (1)
salık alma istihbarat (T/e) (1)
sağlık yoklaması check up (T/e) (1); çekap (T/e)
(1)
salık verme tavsiye (T/e) (1)
sağlıkbilim tıp (T/e) (1) salıksız bihaber (T/e) (1)
sağlıkbilimsel tıbbi (T/e) (1) salıverme tahliye (T/e) (1)
sağlıklı sıhhatli (T/e) (1) salıvermek tahliye etmek (T/e) (1)
sağlıklı ayrıştırma sound discrimination (İng.) salmak (vergi) tarh etmek (T/e) (1)
(4) salt absolu (Fra.) (19); absolut (Alm.) (19);
sağpay hak (T/e) (1) absolute (İng.) (19); mutlak (T/e) (1); sırf (T/e) (1)
sağpaylı hak sahibi (T/e) (1) salt çoğunluk mutlak ekseriyet (T/e) (1)

278
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

salt dilsel anlam locution (İng.) (16) sarkıntılık tasallut (T/e) (1)
saltçılık mutlakiyet (T/e) (1) sarkıt istalaktit (T/e) (1)
saltek confix (İng.) (19); confixe (Fra.) (19); sarma muhasara (T/e) (1)
Konfix (Alm.) (19) sarmaç ambalaj (T/e) (1); bigudi (T/e) (1)
saltekleme confixation (Fra.) (19); confixation sarmaçlamak ambalaj yapmak (T/e) (1)
(İng.) (19); Konfixation (Alm.) (19) sarmal helezoni (T/e) (1)
saltıkçı otokrat (T/e) (1) sarmal uyak rimes embrassées (Fra.) (9)
saltıkçı yönetim otokrasi (T/e) (1) sarmal yaklaşım cyclical approach (İng.) (3, 7);
saltıkçılık otokrasi (T/e) (1) spiral approach (İng.) (4, 7)
samanuğrusu kehkeşan (T/e) (1) sarmal yay helezon (T/e) (1)
san unvan (T/e) (1) sarsaç vibratör (T/e) (1)
sanat işlevi fonction poétique (Fra.) (11); sarsıntısal sismik (T/e) (1)
poetic function (İng.) (11); poetische Funktion sarsmak halel vermek (T/e) (1)
(Alm.) (11) sataşkan tecavüzkâr (T/e) (1)
sanatçı artist (T/e) (1) sataşma taarruz (T/e) (1); tasallut (T/e) (1)
sanatla ilgili artistik (T/e) (1) sataşmak taarruz etmek (T/e) (1); tecavüz
sanatlı artistik (T/e) (1) etmek (T/e) (1)
sanatlıca artistik (T/e) (1) satıcı bayi (T/e) (1)
sancak liva (T/e) (1) satılık kadın fahişe (T/e) (1); kahpe (T/e) (1)
sanı tahmin (T/e) (1); zan (T/e) (1); zehap (T/e) satımca fatura (T/e) (1)
(1); maznun (T/e) (1) satımcı tacir (T/e) (1); tüccar (T/e) (1)
sanık zanlı (T/e) (1); âdeta (T/e) (1) satımcılık ticaret (T/e) (1)
sanki güya (T/e) (1); epithet (İng.) (19) satımevi mağaza (T/e) (1)
sanlık épithète (Fra.) (19); Epitheton (Alm.) (19) satımlık fatura (T/e) (1)
sanlık sıfatı épithète (Fra.) (8) satış yeri bayi (T/e) (1)
sanma tahmin (T/e) (1) satışlık dükkân (T/e) (1)
sanmak tahmin etmek (T/e) (1); zannetmek satkın hain (T/e) (1)
(T/e) (1) satkınlık hıyanet (T/e) (1)
sap kabza (T/e) (1) satlıcan pnömoni (T/e) (1); zatülcenp (T/e) (1)
sapık anormal (T/e) (1) Saussure‘cü dilbilim Saussurean linguistics
sapıklık anormallik (T/e) (1) (İng.) (2)
sapınca düşmek dalalete düşmek (T/e) (1) sav iddia (T/e) (1); tez (T/e) (1)
sapınç aberasyon (T/e) (1); dalalet (T/e) (1) -savar (Yun. önek) anti- (T/e) (1)
Sapir-Whorf kuramı Sapir-Whorf hypothesis savaş cenk (T/e) (1); harp (T/e) (1); sefer (T/e) (1)
(İng.) (2) savaş açma ilanı harp (T/e) (1)
Sapir-Whorf varsayımı Sapir-Whorf savaş bölgesi cephe (T/e) (1)
hypothesis (İng.) (7, Y) savaş gereçleri mühimmat (T/e) (1)
sapkın aberrant (Fra.) (19); aberrant (İng.) (19); savaş kazancı ganimet (T/e) (1)
deviant (İng.) (8); unregelmässig (Alm.) (19) savaş vurgunu ganimet (T/e) (1)
saplantı fikrisabit (T/e) (1); idefiks (T/e) (1) savaşa gidiş sefer (T/e) (1)
sapma Abweichung (Alm.) (11, 19); deviance savaşçı cengaver (T/e) (1); muharip (T/e) (1);
(İng.) (2, 19); deviation (İng.) (4, 11); écart (Fra.) silahşor (T/e) (1)
(9, 11, 19); inhiraf (T/e) (1) savaşım mücadele (T/e) (1)
sapmalı deviant (İng.) (2) savaşımcı mücadeleci (T/e) (1)
sapmış münharif (T/e) (1) savaşma muharebe (T/e) (1)
saptama tespit (T/e) (1, Y) savaşmak mücadele etmek (T/e) (1)
saptamak tespit etmek (T/e) (1, Y) savcı müddeiumumi (T/e) (1)
saptanmış mukarrer (T/e) (1) savcılık müddeiumumilik (T/e) (1)
saptayıcı constative (İng.) (2, 7) savlamak iddia etmek (T/e) (1)
saptırım revizyon (T/e) (1) savlık iddianame (T/e) (1)
saptırımcı revizyonist (T/e) (1) savmak defetmek (T/e) (1)
saptırımcılık revizyonizm (T/e) (1) savsak ihmalkâr (T/e) (1)
sargı bandaj (T/e) (1) savsama ihmal (T/e) (1)
sarıklılar ilmiye (T/e) (1) savsöz assertion (Fra.) (9)
sarılmış mahsur (T/e) (1) sav-söz motto (İng.) (16); slogan (T/e) (1)
sarımlık bobin (T/e) (1); makara (T/e) (1) savsözsel assertif (Fra.) (9)
sarkaç pandül (T/e) (1)

279
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

savunma defans (T/e) (1); müdafaa (T/e) (1) (T/e) (1); teşkil etmek (T/e) (1)
savunmak müdafaa etmek (T/e) (1) sayım tadat (T/e) (1)
savunmalı defansif (T/e) (1) sayın muhterem (T/e) (1)
savunman avukat (T/e) (1) sayısal istatistik (T/e) (1)
savunu müdafaa (T/e) (1) sayısal anlamlılık statistical significance (İng.)
savunucu müdafi (T/e) (1) (7)
savurgan müsrif (T/e) (1) sayısal biçembilgisi stylostatistics (İng.) (2)
savurganlık israf (T/e) (1) sayısal çözümleme regression analysis (İng.)
savurganlık etmek israf etmek (T/e) (1) (7)
sayalım ki bilfarz (T/e) (1) sayısal dilbilim static linguistics (İng.) (2)
saydam şeffaf (T/e) (1); transparent (İng.) (2) sayısal sınavbilgisi significance testing (İng.)
(4)
saydamlaşmak şeffaflaşmak (T/e) (1)
sayısız hadsiz hesapsız (T/e) (1)
sayfa düzeni mizanpaj (T/e) (1)
sayma itibar (T/e) (1); tadat (T/e) (1)
saygı hürmet (T/e) (1); ihtiram (T/e) (1)
saymaca conventional (İng.) (10, 11, 19);
saygı görmek itibar görmek (T/e) (1)
conventionnel (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); itibari
saygı gösterme tazim (T/e) (1)
(T/e) (1); konventional (Alm.) (10, 11, 19);
saygı göstermek itibar etmek (T/e) (1); tazim
konventionell (Alm.) (10, 11, 19); nominal (T/e)
etmek (T/e) (1)
(1); uz tasımsal (T/s) (17)
saygıbilir edepli (T/e) (1)
saymacalık arbitrariness (İng.) (16)
saygıbilirlik edep (T/e) (1)
saymak addetmek (T/e) (1); hürmet etmek
saygıbilmez edepsiz (T/e) (1); laubali (T/e) (1)
(T/e) (1); itibar etmek (T/e) (1); ittihaz etmek
saygıbilmezlik edepsizlik (T/e) (1)
(T/e) (1); telakki etmek (T/e) (1)
saygıdeğer muhterem (T/e) (1); seviyeli (T/e) (1)
sayman muhasebeci (T/e) (1)
saygılı biçim honorific form (İng.) (2)
saymanlık muhasebe (T/e) (1)
saygılık honorifics (İng.) (7)
saymanlık (işi) muhasebecilik (T/e) (1)
saygın haysiyetli (T/e) (1); itibar sahibi (T/e) (1);
saymanlık işleri muhasebat (T/e) (1)
muteber (T/e) (1); seviyeli (T/e) (1)
sayrı hasta (T/e) (1)
saygın değişke high variety (İng.) (3)
sayrı bakıcı hemşire (T/e) (1)
saygın lehçe prestige dialect (İng.) (2)
sayrıl marazi (T/e) (1)
saygınlaştırma rehabilitasyon (T/e) (1)
sayrılarevi hastane (T/e) (1)
saygınlık haysiyet (T/e) (1); itibar (T/e) (1); kredi
sayrılık hastalık (T/e) (1); illet (T/e) (1); maraz
(T/e) (1); prestij (T/e) (1)
(T/e) (1)
sayı adet (T/e) (1); miktar (T/e) (1); nombre (Fra.) sayrılık ertesi dönemi nekahet (T/e) (1)
(8, 10, 11, 17, 19); number (İng.) (2, 10, 11, 19);
sazrengi bej (T/e) (1)
Numerus (Alm.) (10, 11, 19); nüsha (T/e) (1); seçenek alternant (İng.) (2); alternatif (T/e) (1);
puan (T/e) (1) alternation (İng.) (2)
sayı adı adet ismi (T/e) (11); nom de nombre seçenekli güdüm branching programming
(Fra.) (11, 19); numeral (İng.) (11, 19); (İng.) (12); intrinsic programming (İng.) (12)
Numerale (Alm.) (11, 19); Zahlwort (Alm.) (11, seçenekli soru yes-no question (İng.) (3, 7)
19)
seçici selektör (T/e) (1)
sayı sıfatı adet sıfatı (T/e) (11); adjectif
seçiciler kurulu jüri (T/e) (1)
numéral (Fra.) (11, 19); numeral adjective
seçilmen delege (T/e) (1)
(İng.) (11, 19); Zahladjektiv (Alm.) (11, 19)
seçilmenler delegasyon (T/e) (1)
sayıbilim istatistik (T/e) (1)
seçilmenler kurulu delegasyon (T/e) (1)
sayıcı numaratör (T/e) (1)
seçilmiş güzide (T/e) (1)
sayıklama hezeyan (T/e) (1)
seçilmiş yanıt selected response (İng.) (4)
sayılabilir countable (İng.) (2)
seçim intihap (T/e) (1)
sayılabilir ad countable noun (İng.) (7); unit
seçimli kural optional rule (İng.) (2)
noun (İng.) (2)
seçimlik dönüşüm fakultative
sayılama istatistik (T/e) (1)
Transformation (Alm.) (11, 19); optional
sayılama uzmanı istatistikçi (T/e) (1)
transformation (İng.) (11, 19); transformation
sayılamacı istatistikçi (T/e) (1)
facultative (Fra.) (11, 19)
sayılamaz uncountable (İng.) (7)
seçimsel paradigmatic (İng.) (12)
sayılı mahdut (T/e) (1); puanlı (T/e) (1)
seçki antoloji (T/e) (1)
sayılır forslu (T/e) (1)
seçkileyici örneklem representative sample
sayılmak addolunmak (T/e) (1); itibar görmek (İng.) (4)

280
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

seçkin elit (T/e) (1); güzide (T/e) (1); mutena (T/e) sergilemek teşhir etmek (T/e) (1)
(1); mümtaz (T/e) (1); Auswahl (Alm.) (11, 19); sergilik galeri (T/e) (1)
choice (İng.) (2, 11, 19); choix (Fra.) (11, 17, 19); sergiyeri galeri (T/e) (1)
fixed choice (İng.) (4); güzide (T/e) (1); ihtiyar serim exposition (Fra.) (9)
(T/e) (1); intihap (T/e) (1); seçim (T/s) (17); sert aspirated (İng.) (13); fortis (İng.) (13); hard
selection (İng.) (11, 19); sélection (Fra.) (11, 17, (İng.) (2); haşin (T/e) (1); şedit (T/e) (1)
19); Selektion (Alm.) (11, 19); tercih (T/e)(1) sert ünsüz consonne forte (Fra.) (11, 19);
seçkinleşmek temayüz etmek (T/e) (1) Fortis (Alm.) (11, 19); fortis (İng.) (2);
seçme ad mahlas (T/e) (1) gespannter Konsonant (Alm.) (11); sert samit
seçme kısıtlaması restriction de sélection (T/e) (11); sert sessiz (T/e) (11); strong
(Fra.) (19); selectional restriction (İng.) (19); consonant (İng.) (2, 11, 19)
Selektionsbeschränkung (Alm.) (19) sertdamak (sert damak) hard palate (İng.) (2,
seçme kuralları règles de sélection (Fra.) (11, 13)
19); selection rules (İng.) (11, 19); selectional sertleştirme faucalisation (İng.) (2)
rules (İng.) (2); Selektionsregeln (Alm.) (11, 19) sertlik huşunet (T/e) (1)
seçme sınavı gatekeeping test (İng.) (4); ses Laut (Alm.) (10, 11, 18, 19); Phon (Alm.) (19);
selected test (İng.) (4) phone (Fra.) (19); phone (İng.) (18, 19); sada
seçmeci eclectic (İng.) (12, Y) (T/e) (11); savt (T/e) (11); seda (T/e) (1); son (Fra.)
seçmecilik eclecticism (İng.) (2, 7, Y); (8, 10, 11, 17, 19); sound (İng.) (2, 8, 10, 11, 19);
éclectisme (Fra.) (17); eklektizm (T/e) (1) Stimme (Alm.) (10, 11, 19); voice (İng.) (10, 11,
seçmek ihtiyar etmek (T/e) (1); tercih etmek 19); voix (Fra.) (10, 11, 19); vox (İng.) (2)
(T/e) (1); teşhis etmek (T/e) (1) ses aktarımı metathesis (İng.) (2)
seçmeli eclectic (İng.) (2); free variation (İng.) ses alma kayıt (T/e) (1)
(13); ihtiyari (T/e) (1) ses almak kaydetmek (T/e) (1)
seçmeli değişken facultative variant (İng.) (2) ses anlamlama simgeciliği synaesthesia (İng.)
seçmeli dinleme coctail party phenomenon (2)
(İng.) (2) ses aygıtı appareil phonatoire (Fra.) (8, 11, 19);
seçmeli yöntem eclectic method (İng.) (3, 7) appareil vocal (Fra.) (11, 17, 19); organs of
sefa çapkını playboy (İng.) (16) speech (İng.) (11); ses cihazı (T/e) (11);
seken ton register tone (İng.) (13) Sprechapparat (Alm.) (19); Sprechorgane
seki platform (T/e) (1); podyum (T/e) (1) (Alm.) (11); vocal apparatus (İng.) (19); vocal
sekilik tribün (T/e) (1) tract (İng.) (2, 7)
selenli phone (İng.) (11); Sonant (Alm.) (11, 19); ses benzeşimi paromasis (İng.) (2);
sonant (İng.) (11, 19); sonante (Fra.) (11, 19); paronomasia (İng.) (19)
tannan (T/e) (11) ses biçembilgisi phonostylistics (İng.) (2)
selensiz consonant (İng.) (11, 19); consonante ses biçimbilgisi morphophonemics (İng.) (2)
(Fra.) (11, 19); Konsonant (Alm.) (11, 19); ses biçimbirim morphoneme (İng.) (2)
unsyllabic (İng.) (11, 19) ses binişmesi cacology (İng.) (2)
sembol Symbol (Alm.) (18); symbol (İng.) (18) ses bozuşması dissonance (İng.) (2)
senlibenli laubali (T/e) (1) ses dağılması damping (İng.) (2)
sentagma syntagm (İng.) (19); Syntagma ses dalgalanması cadence (İng.) (2)
(Alm.) (19) ses dalgaları yazım aygıtı oscillograph (İng.)
sepettopu basketbol (T/e) (1) (2)
sepi yeri tabakhane (T/e) (1) ses dalgası sound wave (İng.) (7)
sepici tabak (T/e) (1) ses değişikliği sound change (İng.) (7)
serbest alıştırma free practice (İng.) (7) ses değişimi change (İng.) (2); changement
serbest çeviri free translation (İng.) (2) phonétique (Fra.) (9, 11, 17, 19); Lautwandel
serbest dolaylı anlatım discours indirect (Alm.) (11, 19); Lautwechsel (Alm.) (11, 19);
libre (Fra.) (9) phonetic change (İng.) (11, 19)
serbest sözcük dizilişi free word order (İng.) ses değişimleri changements phonétiques
(2) (Fra.) (8)
serbest şiir vers libre (Fra.) (9) ses dizgesi sound system (İng.) (2)
serbest yazma free composition (İng.) (7) ses düşmesi Ausstossung (Alm.) (11, 19);
sergen vitrin (T/e) (1) chute (Fra.) (11, 19); deletion (İng.) (13);
sergi işporta (T/e) (1); teşhir (T/e) (1) disappearance (İng.) (11, 19); elision (İng.) (13);
sergici işportacı (T/e) (1) Schwund (Alm.) (11, 19)
sergileme teşhir (T/e) (1) ses frekansı frequency (İng.) (13)

281
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

ses kayması sound shift (İng.) (2) (2, 7, 8, 10, 11, 13, 19); Phonetik (Alm.) (11, 19);
ses kaynağı sound source (İng.) (2) phonétique (Fra.) (8, 9, 10, 11, 17, 19);
ses kaynaşması vocalic alternation (İng.) (2) savtiyat (T/e) (11)
ses kırılması breaking (İng.) (2) sesbilgisi bileşeni phonological component
ses kümesi group of phones (İng.) (18); (İng.) (2)
Lautgruppe (Alm.) (18) sesbilgisi uzmanı phoneticial (İng.) (2)
ses niteliği tonal quality (İng.) (2) sesbilim fonetik (T/e) (1, Y); fonoloji (T/e) (1);
ses okuma bilgisi phonics (İng.) (2) phonemics (İng.) (2, 11, 19); phonetics (İng.)
ses organları speech organs (İng.) (13) (13, Y); Phonologie (Alm.) (10, 11, 18, 19);
ses öbeği group of phones (İng.) (18); phonologie (Fra.) (8, 9, 10, 11, 17, 19);
Lautgruppe (Alm.) (18) phonology (İng.) (7, 8, 10, 11, 18, 19)
ses örgenleri organes de la parole (Fra.) (8, sesbilim bilgisi cenetics (İng.) (2)
11, 19); organs of speech (İng.) (8, 11, 19); ses sesbilim uzmanı phonologist (İng.) (2)
organları (T/e) (11); Sprechorgane (Alm.) (11, sesbilimsel phonologic (İng.) (8); phonological
19) (İng.) (2, 10, 11, 19); phonologique (Fra.) (8, 10,
ses perdesi pitch of voice (İng.) (13); tone (İng.) 11, 17, 19); phonologisch (Alm.) (10, 11, 19)
(8) sesbilimsel bileşen composante
ses sınır çizgisi isophone (İng.) (15) phonologique (Fra.) (11, 19); phonological
ses simgeciliği phonaesthetics (İng.) (2); component (İng.) (2, 8, 11, 19); phonologische
sound symbolism (İng.) (2) Komponente (Alm.) (11, 19)
ses şiddeti intensity (İng.) (13) sesbilimsel çevriyazı phonological
ses telleri vocal bands (cords) (İng.) (2); vocal transcription (İng.) (11, 19); phonologische
cords (İng.) (7, 13) Transkription (Alm.) (11, 19); transcription
ses telleri açıklığı glottis (İng.) (2) phonologique (Fra.) (11, 19)
ses telleri arası glottis (İng.) (13) sesbilimsel çözümleme phonometrics (İng.)
ses uyumu vocal harmony (İng.) (18); (2)
Vokalharmonie (Alm.) (18) sesbilimsel karşıtlık opposition
ses yansıtmacılığı sound echoism (İng.) (2) phonologique (Fra.) (8)
ses yasası phonetic law (İng.) (2); sound law Sesbilimsel Yöntem Phonetic Method (İng.)
(İng.) (2) (12)
ses yazım birimi phonogram (İng.) (2) sesbirim fonem (T/e) (1); Phonem (Alm.) (10, 11,
ses yazım cihazı sonograph (İng.) (2) 19); phoneme (İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 13, 19);
ses yazımcılığı phonography (İng.) (2) phonéme (Fra.) (8, 9, 10, 11, 17, 19)
ses yazımı spect(r)ogram (İng.) (2) sesbirim çözümlemesi phonemic analysis
ses yazımı çözümlemesi spectral analysis (İng.) (7)
(İng.) (2) sesbirim dizge bilgisi phonotactics (İng.) (2)
ses yinelemesi Alliteration (Alm.) (11, 19); sesbirim üyesi allophone (İng.) (13)
alliteration (İng.) (2, 11, 19) sesbirimbilgisi phonemics (İng.) (7)
ses yolu Ansatzrohr (Alm.) (11, 19); canal vocal sesbirimbilim phonematics (İng.) (2, 10, 11,
(Fra.) (11, 19); chenal vocal (Fra.) (11, 17, 19); 19); Phonematik (Alm.) (10, 11, 19);
conduit vocal (Fra.) (11, 19); Lautrohr (Alm.) phonématique (Fra.) (10, 11, 17, 19);
(11, 19); vocal tract (İng.) (11, 13, 19) phonemics (İng.) (10, 11, 19); Phonemik (Alm.)
ses yüksekliği loudness (İng.) (13) (11, 19); phonémique (Fra.) (11)
ses yükseklik düzeyi pitch level (İng.) (7); sesbirimcik allophone (İng.) (2, 7); distinctive
pitch range (İng.) (7) feature (İng.) (19); distinktives Merkmal (Alm.)
ses()benzeşimi paronomase (Fra.) (9, 11, 19) (19); phème (Fra.) (10, 11, 17, 19); phone (İng.)
sesalıcı teyp (T/e) (1) (2); phonological feature (İng.) (10, 11);
sesbenzeşimi Paronomasie (Alm.) (11, 19); phonologisches Merkmal (Alm.) (10, 11)
paronomasis (İng.) (11) sesbirimcik değişkeni allophonic variant
sesbenzeşimsel paronomastique (Fra.) (8) (İng.) (2)
sesbiçim bilgisi phono-morphology (İng.) (2) sesbirimcik demeti bundle of distinctive
sesbiçimbirim morphophoneme (İng.) (2) features (İng.) (19); Bünder distinktiver
sesbilgisel phonetic (İng.) (2, 10, 11, 19); Merkmale (Alm.) (19); phémème (Fra.) (10, 11,
17, 19)
phonétique (Fra.) (8, 10, 11, 19); phonetisch
(Alm.) (10, 11, 19)
sesbirimsel phonemic (İng.) (2)
sesbilgisi fonetik (T/e) (1); Lautlehre (Alm.) (11, sesbirimsel değişke Allophon (Alm.) (11, 19);
19); mephas-ı esvat (T/e) (11); phonetics (İng.)
allophone (Fra.) (11, 19); allophone (İng.) (11,
19)

282
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

sesbirimsel gösterim phonemic (19); syllabique (Fra.) (17, 19)


representation (İng.) (8) seslemsel yazı écriture syllabique (Fra.) (11,
sesbirimsel özellikler phonemic features 19); Silbenschrift (Alm.) (11, 19); syllabic
(İng.) (13) writing (İng.) (11, 19)
sesbirimsel yazım phonemic representation seslenen addresser (İng.) (2)
(İng.) (13)
seslenilen addressee (İng.) (2)
sesborusu megafon (T/e) (1) seslenim Anrede (Alm.) (19); apostrophe (Fra.)
sesbüyütür mikrofon (T/e) (1) (19); apostrophe (İng.) (19)
sesçil phonetic (İng.) (8, 10, 11, 13, 19); seslenme address (İng.) (2); vocatif (Fra.) (9)
phonetical (İng.) (8); phonétique (Fra.) (8, 10, seslenme adılları pronouns of address (İng.)
11, 17, 19); phonetisch (Alm.) (10, 11, 19); (15)
phonic (İng.) (2); savti (T/e) (11) seslenme biçimi address form (İng.) (7)
sesçil abece alphabet phonétique (Fra.) (11, seslenme biçimleri forms of address (İng.) (7)
19); phonetic alphabet (İng.) (11, 19); seslenme durumu vocatif (Fra.) (8, 11, 19);
phonetisches Alphabet (Alm.) (11, 19) vocative (İng.) (2, 11, 19); Vokativ (Alm.) (11,
sesçil alfabe phonetic alphabet (İng.) (2) 19)
sesçil çevriyazı phonetic transcription (İng.) seslenme işlevi fonction vocative (Fra.) (9)
(2, 11, 19); phonetische Transkription (Alm.) seslenmek hitap etmek (T/e) (1)
(11, 19); transcription phonétique (Fra.) (11, seslenmelik forms of address (İng.) (2);
19) vocative (İng.) (2)
sesçil değişke diaphone (İng.) (2) sesletim articulation (İng.) (13); pronunciation
sesçil simge phonetic script (İng.) (7); (İng.) (7, 13, Y); telaffuz (T/e) (Y)
phonetic symbols (İng.) (7) sesletmek telaffuz etmek (T/e) (Y)
sesçil yazı Lautschrift (Alm.) (11, 19); sesli phonique (Fra.) (17); sedalı (T/e) (1); vocal
phonetische Umschrift (Alm.) (11, 19) (Fra.) (8, 17)
sesçil yazı écriture phonétique (Fra.) (11, 17, sessel phonique (Fra.) (8)
19) sessiz asude (T/e) (1); sakin (T/e) (1); sedasız
sesçil yazım phonetic notation (İng.) (2) (T/e) (1)
sesdağılım akustik (T/e) (1) sessiz okuma silent reading (İng.) (7)
sesdizim fonoloji (T/e) (Y); phonology (İng.) (13, sessiz vurgu silent stress (İng.) (2)
Y) Sessiz Yol Silent Way (İng.) (12)
ses-duyuntusu acoustic image (İng.) (16) sessiz yöntem Silent Way (İng.) (3, 7)
sese dayalı yerdeşlik isotopie phonétique sessizlik sükût (T/e) (1)
(Fra.) (9)
sestürem Anaptyxe (Alm.) (19); anaptyxe (Fra.)
sesel değişim phonetic change (İng.) (13)
(19); anaptyxis (İng.) (19)
seselim rezonans (T/e) (1)
sesyayar hoparlör (T/e) (1)
sesle ilgili vocal (İng.) (2)
sesyazar fonograf (T/e) (1); sound
seslem hece (T/e) (1); Silbe (Alm.) (11, 19);
spect(r)ograph (İng.) (2)
syllabe (Fra.) (8, 9, 11, 17, 19); syllable (İng.) (2,
sesyazımı sonogram (İng.) (2)
7, 8, 11, 13, 12, 19)
sesyinelemesi (ses yinelemesi) allitération
seslem dışı (seslemdışı) asyllabic (İng.) (2, 7)
(Fra.) (8, 11, 19)
seslem yitimi haplology (İng.) (2)
seve seve maalmemnuniye (T/e) (1)
seslem yutumu hapaxépie (Fra.) (11, 19);
sevecen müşfik (T/e) (1); şefkatli (T/e) (1)
Haplologie (Alm.) (11, 19); haplologie (Fra.) (11,
sevecenlik şefkat (T/e) (1)
19); haplology (İng.) (11, 19);
sevecenlikli sözcükler endearments (İng.) (16)
Silbendissimilation (Alm.) (11);
severlenmek kur yapmak (T/e) (1)
Silbenschichtung (Alm.) (11, 19)
sevgi aşk (T/e) (1); muhabbet (T/e) (1); sempati
seslemaltı mora (İng.) (19); More (Alm.) (19); (T/e) (1)
more (Fra.) (19) sevgide bağlılık vefa (T/e) (1)
sesleme Lautbildung (Alm.) (19); Phonation sevgili yâr (T/e) (1)
(Alm.) (10, 11, 19); phonation (Fra.) (8, 10, 11, sevgili (erkek) maşuk (T/e) (1)
17, 19); phonation (İng.) (2, 10, 11, 19) sevgili (kadın) maşuka (T/e) (1)
seslemleme syllabation (Fra.) (11, 17, 19); sevi aşk (T/e) (1)
syllabication (İng.) (11, 19); Syllabierung sevilgen popüler (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19)
sevimli sempatik (T/e) (1)
seslemli koşuk versification syllabique (Fra.)
sevimlilik halavet (T/e) (1)
(9)
sevimsiz antipatik (T/e) (1)
seslemsel silbisch (Alm.) (19); syllabic (İng.)

283
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

sevimsizlik antipati (T/e) (1) Nullmorphem (Alm.) (11, 19); zero-morpheme


sevinç memnuniyet (T/e) (1); neşe (T/e) (1); (İng.) (11, 19)
şetaref (T/e) (1) sıfır sesbirim Nullphonem (Alm.) (19);
sevinçli memnun (T/e) (1); neşeli (T/e) (1); phonème zéro (Fra.) (19); zero-phoneme (İng.)
şadan (T/e) (1) (19)
sevindirmek hoşnut etmek (T/e) (1) sığa kapasite (T/e) (1)
sevinmelik bahşiş (T/e) (1) sığınak tahaffuz yeri (T/e) (1)
seyrek nadiren (T/e) (1) sığınan mülteci (T/e) (1)
seyrek olarak nadiren (T/e) (1) sığınık mülteci (T/e) (1)
sezdiri implicature (İng.) (2) sığınma iltica (T/e) (1)
sezdirim implication (İng.) (2, 7); sous-entendu sığınmak iltica etmek (T/e) (1)
(Fra.) (9) sık gümrah (T/e) (1)
sezdirim ölçeği implicational scaling (İng.) (4) sıkacak pres (T/e) (1)
sezdirimli covert (İng.) (2) sıkaç kompresör (T/e) (1)
sezdirimsel ölçekleme implicational scaling sıkı ciddi (T/e) (1); şedit (T/e) (1)
(İng.) (7) sıkıcı külfetli (T/e) (1); müziç (T/e) (1)
sezdirme ihsas (T/e) (1) sıkıdenetim sansür (T/e) (1)
sezdirmek ima etmek (T/e) (1) sıkıdenetimci sansürcü (T/e) (1)
sezgi his (T/e) (1); intuition (Fra.) (9); intuition sıkıdenetimden geçirmek sansür etmek (T/e)
(İng.) (2) (1)
sezgiye karşı counter intuitive (İng.) (2) sıkıdüzen disiplin (T/e) (1); inzibat (T/e) (1);
sezinç takt (T/e) (1) zapturapt (T/e) (1)
sezinçli takt sahibi (T/e) (1) sıkılmaz hayâsız (T/e) (1)
sezinlemek hissetmek (T/e) (1) sıkıntı badire (T/e) (1); cefa (T/e) (1); çile (T/e) (1);
sezinletmek hissettirmek (T/e) (1) eza (T/e) (1); eziyet (T/e) (1); gaile (T/e) (1);
seziş dirayet (T/e) (1); feraset (T/e) (1) ıstırap (T/e) (1); kasvet (T/e) (1); külfet (T/e) (1);
sezişler hissiyat (T/e) (1) meşakkat (T/e) (1); mihnet (T/e) (1); müzayaka
sezmek hissetmek (T/e) (1) (T/e) (1); sıklet (T/e) (1); zahmet (T/e) (1); zaruret
sıcak hamam (T/e) (1) (T/e) (1); zor (T/e)(1)
sıcaklık suhunet (T/e) (1); sühunet (T/e) (1) sıkıntılı kasvetli (T/e) (1); zahmetli (T/e) (1)
sıcakölçer termometre (T/e) (1) sıkıntısız külfetsiz (T/e) (1); zahmetsiz (T/e) (1)
sıçanotu zırnık (T/e) (1) sıkıştırıcı pres (T/e) (1)
sıçrama mutation (İng.) (16) sıkıştırılmış prese (T/e) (1)
sıçrama tahtası tramplen (T/e) (1) sıkıştırma yol stabilize yol (T/e) (1)
sıfat adjectif (Fra.) (8, 10, 11, 19); adjective sıkıyönetim örfi idare (T/e) (1)
(İng.) (2, 7, 10, 11, 19); Adjektiv (Alm.) (10, 11, sıklaşmış mütekâsif (T/e) (1)
19); Eigenschaftswort (Alm.) (10, 11, 19) sıklaştırma teksif (T/e) (1)
sıfat fiil verbal adjective (İng.) (2) sıklaştırmak teksif etmek (T/e) (1)
sıfat tamlaması sıfat terkibi (T/e) (11) sıklık fréquence (Fra.) (11, 19); frequency (İng.)
sıfat tümceciği adjective clause (İng.) (2); (2, 7, 11, 12, 19, Y); Frequenz (Alm.) (11, 19)
relative clause (İng.) (7) sıklık çözümlemesi frequency analysis (İng.)
sıfatlaşma adjectivation (Fra.) (11, 19); (2)
adjectivation (İng.) (11); adjectivisation (Fra.) sıklık dağılımı frequency distribution (İng.) (4)
(11, 19); adjectivisation (Fra.) (11, 19); sıklık görünüşü frequency aspect (İng.) (2)
Adjektivierung (Alm.) (11, 19) sıklık sayımı frequency count (İng.) (2)
sıfatlaştırıcı adjectivateur (Fra.) (11, 19); sıkmaç kompresör (T/e) (1); mengene (T/e) (1)
adjectivisateur (Fra.) (11, 19); adjectiviser sınak tecrübe (T/e) (1)
(İng.) (11, 19); Adjektivierungsaffix (Alm.) (11, sınaklı tecrübeli (T/e) (1)
19) sınaksız tecrübesiz (T/e) (1)
sıfatlaştırma adjectivation (Fra.) (11, 19); sınama imtihan (T/e) (1); prova (T/e) (1);
adjectivation (İng.) (2, 11); adjectivisation tecrübe (T/e) (1); test (İng.) (Y); testing (İng.) (7)
(İng.) (11, 19); adjectivisation (İng.) (11, 19); sınama amacı test purpose (İng.) (4); testing
Adjektivierung (Alm.) (11, 19); relativisation objective (İng.) (4)
(İng.) (2) sınama hedefi testing point (İng.) (4)
sıfatlık adjectival (İng.) (2) sınama noktası testing point (İng.) (4)
sıfır zero (İng.) (2) sınamak imtihan etmek (T/e) (1); test etmek
sıfır biçimbirim morphème zéro (Fra.) (11, 19); (T/e) (Y)

284
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

sınama-yanılma trial and error (İng.) (12) sınıflama classification (İng.) (12); grouping
sınama-yeniden sınama test-retest (İng.) (4) (İng.) (18); Gruppierung (Alm.) (18);
sınama-yeniden sınama katsayısı test-retest Kategorisierung (Alm.) (18); klasifikasyon (T/e)
coefficient (İng.) (4) (1); tasnif (T/e) (1); taxonomy (İng.) (2)
sınanan test taker (İng.) (4); testee (İng.) (4, Y) sınıflama ölçeği nominal scale (İng.) (4)
sınananın geri bildirimi test taker feedback sınıflama yüzdesi percentile rank (İng.) (4)
(İng.) (4) sınıflamacı taxonomic (İng.) (7)
sınananın özellikleri test taker sınıflamacı dilbilim taxonomic linguistics
characteristics (İng.) (4) (İng.) (2)
sınav examination (İng.) (4, Y); imtihan (T/e) (1); sınıflandırıcı classifier (İng.) (2)
test (İng.) (4); testing (İng.) (2, 7); tests (İng.) (7) sınıflandırılmış not scaled score (İng.) (4)
sınav biçemi test format (İng.) (4) sınıflandırılmış puan rank score (İng.) (4)
sınav çözümlemesi test analysis (İng.) (4) sınıflandırılmış sonuç scaled score (İng.) (4)
sınav deneyimi test wiseness (İng.) (4) sınıflandırılmış sonuç eşitlemesi scaled
sınav elkitabı test handbook (İng.) (4); test score equating (İng.) (4)
manual (İng.) (4) sınıflandırma classification (Fra.) (11, 17, 19);
sınav eşdeğerliği test equivalence (İng.) (4) classification (İng.) (2, 11, 19); grouping (İng.)
sınav eşitlemesi test equating (İng.) (4) (18); Gruppierung (Alm.) (18); Kategorisierung
sınav eşitliği test fairness (İng.) (4) (Alm.) (18); klasifikasyon (T/e) (1);
sınav güvenirliği test reliability (İng.) (4) Klassifikation (Alm.) (11, 19); Klassifizierung
sınav güvenliği test security (İng.) (4) (Alm.) (11, 19); scaling (İng.) (4); Taxonomie
sınav içeriği test content (İng.) (4) (Alm.) (19); taxonomy (İng.) (19)
sınav kaygısı test anxiety (İng.) (4) sınıflandırmacı taxinomique (Fra.) (17);
sınav korkusu test anxiety (İng.) (4) taxonomic (İng.) (8, 19); taxonomisch (Alm.)
sınav kullanan stakeholders (İng.) (4); test (19)
user (İng.) (4) sınıflandırmak tasnif etmek (T/e) (1)
sınav kurulu examination board (İng.) (4) sınıflayıcı taxonomic (İng.) (12)
sınav kümesi test battery (İng.) (2) sınır hudut (T/e) (1); limit (T/e) (1); payan (T/e) (1)
sınav maddesi test item (İng.) (4, 7) sınır (boyu) serhat (T/e) (1)
sınav sonuçları test results (İng.) (4) sınırlama constraint (İng.) (2); demarcation
sınav sürdürümü test maintenance (İng.) (4) (İng.) (2); limitation (İng.) (2); tahdit (T/e) (1)
sınav takımı test battery (İng.) (4, 7) sınırlamak inhisar etmek (T/e) (1)
sınav tanımlamaları test specifications (İng.) sınırlamasız non-restrictive (İng.) (2, 7)
(4) sınırlamasız eylem biçimi infinite verb form
sınav türü test type (İng.) (4) (İng.) (2)
sınav uzunluğu test length (İng.) (4) sınırlandırma Begrenzung (Alm.) (11, 19);
sınav yanlılığı test bias (İng.) (4) delimitation (İng.) (2, 11, 19); délimitation
sınav yansızlığı test fairness (İng.) (4) (Fra.) (11, 19); Eingrenzung (Alm.) (11, 19)
sınav yönergesi test rubric (İng.) (4) sınırlandırma işlevi fonction délimitative
sınav yönetimi test administration (İng.) (4) (Fra.) (8)
sınav yöntemi test method (İng.) (4) sınırlanmış münhasır (T/e) (1)
sınava giren examinee (İng.) (4); stakeholders sınırlayıcı classifier (İng.) (7); démarcatif (Fra.)
(İng.) (4); test taker (İng.) (4); test user (İng.) (4); (11, 17, 19); demarcative (İng.) (2, 11, 19);
testee (İng.) (4) Grenzsignal (Alm.) (11, 19); restrictive (İng.) (2)
sınavdan geçirmek imtihan etmek (T/e) (1) sınırlayıcı işlev fonction démarcative (Fra.)
(17)
sınıf class (İng.) (2, 11, 19); classe (Fra.) (11, 19);
sınırlı (sayıca) mahdut (T/e) (1)
Klasse (Alm.) (11, 19)
sınırlı ad eylem supine (İng.) (2)
sınıf içi (sınıfiçi) yönetimi classroom
sınırlı bağlam context (İng.) (2)
management (İng.) (3, 7)
sınırlı dizi closed set (İng.) (2)
sınıfbirim classème (Fra.) (19); Klassem (Alm.)
(19) sınırlı düzenek restricted code (İng.) (2)
sınıfiçi etkileşim classroom interaction (İng.) sınırlı İngilizce konuşuru LES (İng.) (7); limited
(7) English speaker (İng.) (7)
sınıfiçi etkinlikleri classroom tasks (İng.) (7) sınırsız hadsiz hesapsız (T/e) (1); namahdut
sınıfiçi gözlem classroom observation (İng.) (T/e) (1)
(7) sınırsızlık görünüşü aspect statif (Fra.) (9)
sınıfiçi söylemi classroom discourse (İng.) (7) sıra bank (T/e) (1); esna (T/e) (1); münavebe

285
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

(T/e) (1); nöbet (T/e) (1); Reihe (Alm.) (11, 19); silikleşme eclipsis (İng.) (2)
seri (T/e) (1); série (Fra.) (11, 19); series (İng.) sililik iffet (T/e) (1)
(11, 19) silim deletion (İng.) (12)
sıra ile münavebe ile (T/e) (1) silinebilir karşıtlık opposition supprimable
sıra sayısı ordinal number (İng.) (2, 7) (Fra.) (8)
sıradan adi (T/e) (1); alelade (T/e) (1); amiyane silinme amuissement (Fra.) (19); Schwächung
(T/e) (1); basit (T/e) (1) (Alm.) (19); silency (İng.) (19); Verstummen
sıralaç klasör (T/e) (1) (Alm.) (19); weakening (İng.) (19)
sıralama conjoin (İng.) (2); coordination (İng.) silisiz iffetsiz (T/e) (1)
(2); période (Fra.) (9); sequencing (İng.) (2, 7) silme Deletion (Alm.) (11, 19); deletion (İng.) (2,
sıralama bağlacı coordinate conjunction 11, 13, 19); effacement (Fra.) (11, 19); ellipsis
(İng.) (2) (İng.) (13); lebalep (T/e) (1); Löschung (Alm.) (11,
sıralama ölçeği ordinal scale (İng.) (4) 19); suppression (Fra.) (11, 19); Tilgung (Alm.)
sıralanış conjoining (İng.) (2, 7) (11, 19)
sıralanma grading (İng.) (12); juxtaposition silme dönüşümü deletion transformation
(Fra.) (9) (İng.) (2)
sıralanmış conjoined (İng.) (2) silmetaş mozaik (T/e) (1)
sıralarında raddelerinde (T/e) (1) silmetaşçı mozaikçi (T/e) (1)
sıralayıcı coordinator (İng.) (2) simge remiz (T/e) (1); sembol (T/e) (1, 18, Y);
sıralayıcı diller anreihende Sprachen (Alm.) Symbol (Alm.) (10, 11, 18, 19); symbol (İng.) (2,
(11, 19); juxtaposing languages (İng.) (2, 11, 8, 10, 11, 18, 19); symbole (Fra.) (8, 9, 10, 11,
19); langues juxtaposantes (Fra.) (11, 19) 17, 19); timsal (T/e) (1)
sıralı coordinate (İng.) (2) simgeci sembolist (T/e) (1)
sıralı düzen conjunctive ordering (İng.) (2) simgecilik sembolizm (T/e) (1)
sıralıdüzen Hierarchie (Alm.) (18); hiérarchie simgeleme representation (İng.) (2)
(Fra.) (9); hierarchy (İng.) (18); hiyerarşi (T/e) simgesel sembolik (T/e) (1); symbolic (İng.) (10,
(18); Rangordnung (Alm.) (18) 11, 19); symbolique (Fra.) (10, 11, 17, 19);
sırası gelmişken antrparantez (T/e) (1) symbolisch (Alm.) (10, 11, 19)
sırasında esnasında (T/e) (1, Y) simgesel işlev fonction symbolique (Fra.) (17)
sırasında (Lat. önek) intra- (T/e) (1) simiti vb.) tahlisiye (T/e) (1)
sırdaş mahrem (T/e) (1) sin makber (T/e) (1)
sırlı emaye (T/e) (1) sindirim hazım (T/e) (1)
sırlıtaş çini (T/e) (1); fayans (T/e) (1) sindirim sayrılıkları dalı gastroentroloji (T/e)
sıtma malarya (T/e) (1) (1)
sıvı likit (T/e) (1); mayi (T/e) (1) sindirim sayrılıkları uzmanı gastroentrolog
sıyrılma tecerrüt (T/e) (1) (T/e) (1)
sız (sonek) bi- (T/e) (1); bila- (T/e) (1) sindirimbilim gastroentroloji (T/e) (1)
-sız (Yun. önek) an- (T/e) (1) sindirimbilimci gastroentrolog (T/e) (1)
-sız durumda caritive (İng.) (2) sindirme hazım (T/e) (1)
-sız durumu abessive (İng.) (2) sindirmek hazmetmek (T/e) (1)
sızıcı fricative (İng.) (2); liquid (İng.) (2); Spirans sinir asap (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); spirant (İng.) (11, 19); spirante sinir tutsağı isterik (T/e) (1)
(Fra.) (8, 11, 19) sinir tutsaklığı isteri (T/e) (1)
sızıcılaşma affrication (İng.) (13); lénition (Fra.) sinirbilim nevroloji (T/e) (1)
(11); spirantisation (Fra.) (11, 19); sinirce nevroz (T/e) (1)
spirantisation (İng.) (11, 19); Spirantisierung sinirdilbilim neurolinguistics (İng.) (19);
(Alm.) (11, 19) Neurolinguistik (Alm.) (19); neurolinguistique
sızlanma şekva (T/e) (1); şikâyet (T/e) (1) (Fra.) (19)
sızmalı fricative (İng.) (13); sibilant (İng.) (13); sinirlenmek feveran etmek (T/e) (1)
spirant (İng.) (2); strident (İng.) (13) sinirler asap (T/e) (1)
sibernetik cybernetics (İng.) (18); Kybernetik sinirli asabi (T/e) (1)
(Alm.) (18) sinirlilik asabilik (T/e) (1); asabiyet (T/e) (1)
sicil register (İng.) (12) sinme nüfuz (T/e) (1)
sicim kınnap (T/e) (1) sistem System (Alm.) (18); system (İng.) (18)
sidik idrar (T/e) (1) sivrilen mütemayiz (T/e) (1)
sidiktorbası mesane (T/e) (1) sivrilmek temayüz etmek (T/e) (1)
sili iffetli (T/e) (1) siyasa politika (T/e) (1, Y)

286
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

siyasal politik (T/e) (1, Y); siyasi (T/e) (1) son derece gayet (T/e) (1)
-siz bi- (T/e) (1) son eklemeli diller suffixing languages (İng.)
-siz (Lat. önek) sine- (T/e) (1) (2)
size de ... bilmukabele (T/e) (1) son ses (sonses) düşmesi apocope (İng.) (2,
skeç sketch (Fra.) (9) 11, 19)
Skolastik felsefe scholasticism (İng.) (2) son ses düşmesi elision (İng.) (2)
soğuk antipatik (T/e) (1) son ses eklemeli paragogue (İng.) (2)
soğuk davranma istiskal (T/e) (1) son takı postposition (İng.) (2)
soğuk davranmak (konuğa) istiskal etmek son türeme proparalepse (Fra.) (9)
(T/e) (1) son uyarı muhtıra (T/e) (1)
soğukluk antipati (T/e) (1) son ünlü düşmesi élision (Fra.) (11)
soğurmak absorbe etmek (T/e) (1) son yinelem epiphore (Fra.) (9); épistrophe
soğutmalı frigorifik (T/e) (1) (Fra.) (9)
soğutucu frijider (T/e) (1) son()türeme epithesis (İng.) (2, 11, 19)
sokma ithal (T/e) (1) sona erdirmek hatmetmek (T/e) (1)
sol yarıküre left hemisphere (İng.) (7) sona eriştiren nihai (T/e) (1)
sola çarpık dağılım negatively skewed sonasığınık enclitic (İng.) (19); enclitique (Fra.)
distribution (İng.) (4) (19); enklitisch (Alm.) (19)
sola dallanma left branching (İng.) (2) sondan önce vurgulu paroxytone (İng.) (2)
soladallanan kuruluş left-branching sondan üçüncü (hece) antepenult (İng.) (2)
construction (İng.) (8) sondan üçüncü hecesi vurgulu
soluk nefes (T/e) (1) proparoxytone (İng.) (2)
soluk alma inhalation (İng.) (2); inspiration sondan vurgulu oxytone (İng.) (2)
(İng.) (2) sondan vurgulu dil oxytone language (İng.) (2)
soluk almak teneffüs etmek (T/e) (1) sondan yineleme epiphora (İng.) (2)
soluk baskısı force of breath (İng.) (13) sondeyiş epilog (T/e) (1)
soluk borusu trachea (İng.) (2) sone sonnet (Fra.) (9)
soluk kümesi breath group (İng.) (2, 7) sonek lahika (T/e) (11); postfix (İng.) (2); Suffix
soluk verme Ausatmung (Alm.) (11, 19); (Alm.) (11, 19); suffix (İng.) (2, 7, 11, 19); suffixe
exhalation (İng.) (2); Expiration (Alm.) (11, 19); (Fra.) (11, 17, 19)
expiration (Fra.) (11, 19); expiration (İng.) (11, sonekleme suffixing (İng.) (8)
19) sonlama final (T/e) (1)
soluk vurgusu expiratory accent (İng.) (2) sonlama vurgusu terminal stress (İng.) (2)
soluklama aspiration (İng.) (2, 7) sonlamalı niteleyen postmodifier (İng.) (7)
soluklu Aspirata (Alm.) (11, 19); aspirate (İng.) sonlayıcı aralık terminal juncture (İng.) (2)
(2, 11, 19); aspirated (İng.) (2); aspirée (Fra.) sonlu dilbilgisi finite state grammar (İng.) (2)
(11, 19); aspirierter Laut (Alm.) (11, 19); sonra müteakıben (T/e) (1)
breathy (İng.) (2) sonra (Lat. önek) post- (T/e) (1)
soluk-vurgusu syllable (İng.) (16) sonra (Yun. önek) meta- (T/e) (1)
soluk-vuruşu syllable (İng.) (16) sonradan bilahara (T/e) (1)
solumak teneffüs etmek (T/e) (1) sonraki ahiren (T/e) (1); muahhar (T/e) (1)
solumun aygıtı respiratory system (İng.) (2) sonraya bırakmak talik etmek (T/e) (1); tecil
solungaç galsame (T/e) (1) etmek (T/e) (1)
solunum teneffüs (T/e) (1) sonsal aposteriori (T/e) (1)
som has (T/e) (1) sonsal izlence a posteriori syllabus (İng.) (7)
somurtkan abus (T/e) (1) sonses Auslaut (Alm.) (11, 19); final phoneme
somut konkre (T/e) (1); müşahhas (T/e) (1) (İng.) (11, 19); phonème final (Fra.) (11, 19)
somut ad concrete noun (İng.) (7, 11, 19); sonses düşmesi apocope (Fra.) (11, 17, 19);
concrete term (İng.) (2); konkretes Apokope (Alm.) (11, 19)
Substantiv (Alm.) (11); Konkretum (Alm.) (19); sonses türemesi épithèse (Fra.) (17)
müşahhas isim (T/e) (11); nom concret (Fra.) sonsuz ebedi (T/e) (1); namütenahi (T/e) (1);
(11, 19); Stoffname (Alm.) (11, 19) nihayetsiz (T/e) (1)
somut gönderge Denotatum (Morris’te) sonsuza değin ebediyen (T/e) (1)
(Alm.) (18) sonsuza dek ilanihaye (T/e) (1)
son ahir (T/e) (1); akıbet (T/e) (1); encam (T/e) (1); sonsuzca ilelebet (T/e) (1)
hitam (T/e) (1); meşime (T/e) (1); nihai (T/e) (1); sonsuzlayın ilelebet (T/e) (1)
nihayet (T/e) (1); payan (T/e) (1) sonsuzluğa değin ilelebet (T/e) (1)

287
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

sonsuzluğa göçen (kişi) müteveffa (T/e) (1) (2, Y)


sonsuzluk ebedilik (T/e) (1); ebediyet (T/e) (1) soru interrogation (İng.) (2); interrogative (İng.)
sontüreme Epithese (Alm.) (19); épithèse (Fra.) (2); istifham (T/e) (1); question (İng.) (2, 4);
(11, 19); Epithesis (Alm.) (11) questions (İng.) (7); sual (T/e) (1)
sonu bağlımlı enclitic (İng.) (2) soru adılı Fragefürwort (Alm.) (11);
sonu lu müsmir (T/e) (1) Fragepronomen (Alm.) (11, 19); interrogative
sonuç netice (T/e) (1) pronoun (İng.) (2, 7, 11, 19); istifham zamiri
sonuç dizgisi terminal string (İng.) (2) (T/e) (11); pronom interrogatif (Fra.) (11, 19)
sonuç geçerliği consequential validity (İng.) soru belirteci Interrogativadverb (Alm.) (11,
(4) 19); interrogative adverb (İng.) (11, 19);
sonuç görünüşü resultative Aktionsart (Alm.) istifham zarfı (T/e) (11)
(19); resultative aspect (İng.) (19) soru belirteci adverbe interrogatif (Fra.) (11,
sonuç görünüşü aspect resultatif (Fra.) (19) 19)
sonuç olarak neticede (T/e) (1) soru eki Fragepartikel (Alm.) (11, 19);
sonuç özetleyici sınav summative evaluation interrogative particle (İng.) (11, 19); istifham
(İng.) (7) lahikası (T/e) (11); particule interrogative
sonuç tümceciği apodosis (İng.) (2) (Fra.) (11, 19)
sonuçlanmak müncer olmak (T/e) (1); soru eklentisi question tag (İng.) (7)
neticelenmek (T/e) (1) soru işareti interrogation mark (İng.) (2)
sonuçlar results (İng.) (4) soru sıfatı Fragewort (Alm.) (11, 19);
sonuçsal geçerlik consequential validity (İng.) interrogative adjective (İng.) (2, 11, 19);
(4) istifham sıfatı (T/e) (11)
sonuçsuz akim (T/e) (1) soru sıfatı adjectif interrogatif (Fra.) (11, 19)
sonuç-süreç product-process (İng.) (7) soru sözcüğü interrogative word (İng.) (2);
sonul kritik (T/e) (1) question word (İng.) (2, 7)
sonuna dek ilanihaye (T/e) (1) soru tümcesi Fragesatz (Alm.) (11, 19);
sonuncul bileşenler ultimate constituent interrogative sentence (İng.) (2, 7, 11, 19);
(İng.) (2) istifham cümlesi (T/e) (11); phrase
sonuncul kurucu ultimate constituent (İng.) interrogative (Fra.) (11, 19)
(2) soru zarfı interrogative adverb (İng.) (2)
sonunda bilahara (T/e) (1); neticede (T/e) (1); sorum mesuliyet (T/e) (1)
nihayet (T/e) (1) sorumlu mesul (T/e) (1); mesuliyetli (T/e) (1)
sonuyarı ültimatom (T/e) (1) sorumluluk mesuliyet (T/e) (1)
sonünlü düşmesi Elision (Alm.) (11); elision sorun dava (T/e) (1); mesele (T/e) (1); problem
(İng.) (11) (T/e) (1, Y)
sonünlü silinmesi Elision (Alm.) (19); elision sorun çözme problem solving (İng.) (7)
(İng.) (19); élision (Fra.) (19) sorun çözmeye etkin yaklaşım active
sonünsüz benzerliği consonance (İng.) (2) approach to problem solving (İng.) (14)
sop klan (T/e) (1) sorunca dava (T/e) (1)
sorak merak (T/e) (1) sorunca açmak dava açmak (T/e) (1)
sorakçı meraki (T/e) (1) soruncacı davacı (T/e) (1)
soraklandırmak meraklandırmak (T/e) (1) soruncalı davalı (T/e) (1)
soraklanmak merak etmek (T/e) (1); soruşturma anket (T/e) (1); tahkik (T/e) (1)
meraklanmak (T/e) (1) soruşturmak tahkik etmek (T/e) (1)
soraklı meraklı (T/e) (1); mütecessis (T/e) (1) soruşturmalar tahkikat (T/e) (1)
sorgu isticvap (T/e) (1); istintak (T/e) (1) sosyal social (İng.) (18); sozial (Alm.) (18)
sorgu yargıcı müstantik (T/e) (1) sosyo-kültürel kullanım çizgisi isopleth (İng.)
sorgulamak istintak etmek (T/e) (1) (15)
sorgulanmak ifadesi alınmak (T/e) (1); istintak sosyometrik algılama sınavı sociometric
edilmek (T/e) (1) perception test (İng.) (4)
sorgusu yapılmak ifadesi alınmak (T/e) (1) soy ahfat (T/e) (1); jenerasyon (T/e) (1); nesep
sorguya çekilmek ifadesi alınmak (T/e) (1); (T/e) (1)
istintak edilmek (T/e) (1) soy sop sülale (T/e) (1)
sorguya çekme isticvap (T/e) (1) soyaçekim irsiyet (T/e) (1); veraset (T/e) (1)
sorguya çekmek istintak etmek (T/e) (1) soyağacı genealoji (T/e) (1); şecere (T/e) (1)
sorguyu yanıtlamak ifade vermek (T/e) (1) soyaktaran kromozon (T/e) (1)
sormaca anket (T/e) (1, Y); questionnaire (İng.) soybilim genealoji (T/e) (1)

288
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

soyguncu şaki (T/e) (1) 11, 12, 19); Diskursanalyse (Alm.) (11, 19)
soygunculuk şekavet (T/e) (1) söylem derin yapısı scheme (İng.) (3)
soykırım genosit (T/e) (1) söylem dilbilgisi grammaire de discours
soykırımı genosit (T/e) (1) (Fra.) (9)
soylu asil (T/e) (1); asilzade (T/e) (1) söylem edimi acte de discours (Fra.) (9)
soyluerki aristokrasi (T/e) (1) söylem edinci discourse competence (İng.) (4)
soyluluk asalet (T/e) (1) söylem evreni universe of discourse (İng.) (2)
soyserim fenotip (T/e) (1) söylem olgusu fait de discours (Fra.) (8)
soysuz dejenere (T/e) (1); pespaye (T/e) (1) söyleme beyan (T/e) (1); tekellüm (T/e) (1)
soysuzlaşma dejenerasyon (T/e) (1); tereddi söylemek beyan etmek (T/e) (1); ifade etmek
(T/e) (1) (T/e) (1); lütfetmek (T/e) (1); telaffuz etmek
soysuzlaşmak dejenere olmak (T/e) (1); (T/e) (1); zikretmek (T/e) (1)
dejenereleşmek (T/e) (1) söylemsel discursif (Fra.) (10)
soysuzlaşmış mütereddi (T/e) (1) söylemsel öge embrayeur (Fra.) (9, 17)
soyun-dökün strip-tease (İng.) (16) söylence efsane (T/e) (1); mythe (Fra.) (9)
soyunma göstericisi striptizci (T/e) (1) söylencebilim mitoloji (T/e) (1)
soyunma gösterisi striptiz (T/e) (1) söylencebilimsel mitolojik (T/e) (1)
soyut abstract (İng.) (2); abstre (T/e) (1); söylenceler esatir (T/e) (1)
mücerret (T/e) (1) söylencesel efsanevi (T/e) (1)
soyut ad abstract noun (İng.) (2, 7, 11); söylenecek maruzat (T/e) (1)
abstraktes Nomen (Alm.) (11); abstraktes söyleniş telaffuz (T/e) (1)
Substantiv (Alm.) (11); Abstraktum (Alm.) (19); söylenti tevatür (T/e) (1)
Begriffswort (Alm.) (19); mücerret isim (T/e) söylenti kipi dubitative (İng.) (2)
(11); nom abstrait (Fra.) (11, 19) söyleşi conversation (Fra.) (9); hasbıhal (T/e)
soyut terim abstract term (İng.) (2) (1); musahabe (T/e) (1); sohbet (T/e) (1)
soyutçuluk abstraksiyonizm (T/e) (1) söyleşim dialogue (Fra.) (9)
soyutlama abstraction (Fra.) (9, 19); söyletim elicitation (İng.) (2, 7)
abstraction (İng.) (2, 18, 19); Abstraktion söyletim işlemi elicitation procedure (İng.) (7)
(Alm.) (18, 19); tecrit (T/e) (1) söyletimli öykünme elicited imitation (İng.) (7)
soyutlamak tecrit etmek (T/e) (1) söylev diskur (T/e) (1); hitabe (T/e) (1); nutuk
soyutlanma tecerrüt (T/e) (1) (T/e) (1)
soyyapı genotip (T/e) (1); jenotip (T/e) (1) söylev başlangıcı exorde (Fra.) (9)
söbe beyzi (T/e) (1); oval (T/e) (1) söylev türü konuşma oratorical speech (İng.)
sökmek deşifre etmek (T/e) (1) (2)
sökülüp takılır portatif (T/e) (1) söyleyerek (birine) hitaben (T/e) (1)
sömürge koloni (T/e) (1); müstemleke (T/e) (1) söyleyim Ausdrucksweise (Alm.) (11, 19);
sömürgeci koloniyalist (T/e) (1); müstemlekeci diction (Fra.) (11, 19); diction (İng.) (2, 11, 19);
(T/e) (1) diksiyon (T/e) (11); Redekunst (Alm.) (11, 19)
sömürgeci dil colonizing language (İng.) (2) söyleyip yazdırmak dikte etmek (T/e) (1)
sömürme istismar (T/e) (1) söyleyiş aksan (T/e) (1); articulation (İng.) (2, 7);
sömürmek istismar etmek (T/e) (1) Aussprache (Alm.) (11, 19); ifade (T/e) (1);
sömürü işbirlikçisi komprador (T/e) (1) prononciation (Fra.) (10, 11, 17, 19);
sömürücü istismarcı (T/e) (1) pronunciation (İng.) (2, 7, 10, 11, 19); telaffuz
söndürme itfa (T/e) (1) (T/e) (1, 11)
sönüm amortisman (T/e) (1) söyleyiş aşaması phase of articulation (İng.)
(2)
sövgü küfür (T/e) (1)
söyleyiş biçimi mode of articulation (İng.) (2)
sövmek küfretmek (T/e) (1)
söyleyiş dilbilimi motor phonetics (İng.) (2)
söylem diksiyon (T/e) (1); discours (Fra.) (8, 9,
söyleyiş konumu articulatory setting (İng.) (2)
10, 11, 17, 19); discourse (İng.) (2, 7, 8, 10, 11,
söyleyiş sesbilgisi articulatory phonetics
13, 19); Diskurs (Alm.) (10, 11, 19); Rede (Alm.) (İng.) (2, 7)
(10, 11, 19); speech (İng.) (10, 11, 19); telaffuz
söz bahis (T/e) (1); ifade (T/e) (1); kelam (T/e) (1,
(T/e) (1)
11); laf (T/e) (1); lügat (T/e) (1); parole (Fra.) (8,
söylem alanı field of discourse (İng.) (2)
10, 11, 17, 19); parole (İng.) (2, 8, 10); Rede
söylem biçemi tenor (İng.) (2)
(Alm.) (10, 11, 18, 19); speech (İng.) (2, 10, 11,
söylem biçimi manner of discourse (İng.) (2)
18, 19); Sprechen (Alm.) (10, 11, 19);
söylem çözümlemesi analyse de discours
utterance (İng.) (10)
(Fra.) (9, 11, 19); discourse analysis (İng.) (2, 7,

289
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

söz açıcı phatic (İng.) (12) sözcelemsel yerdeşlik isotopie énonciative


söz çevrimi circuit de la parole (Fra.) (8) (Fra.) (9)
söz dinleme itaat (T/e) (1) sözcelenen özne énonciataire (Fra.) (9)
söz dinlemek itaat etmek (T/e) (1) sözcelenmiş sözce énonciation énoncée (Fra.)
söz dinlemez itaatsiz (T/e) (1) (9)
söz dinler itaatli (T/e) (1) sözceleyen énonciateur (Fra.) (9)
söz dökümü performance (İng.) (16) sözcü raportör (T/e) (1)
söz edimi acte de parole (Fra.) (8, 11, 19); sözcüğü sözcüğüne word for word (İng.) (2)
speech act (İng.) (11, 19); Sprechakt (Alm.) (11, sözcük kelime (T/e) (1, 11, Y); lexical item (İng.)
19) (2); lexis (İng.) (7); lügat (T/e) (1); mot (Fra.) (8,
söz etmek bahsetmek (T/e) (1, Y) 10, 11, 17, 19); vocable (Fra.) (8); vocabulary
söz güreşi polemik (T/e) (1) (İng.) (4); word (İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 19); Wort
söz güreştirmek polemik yapmak (T/e) (1) (Alm.) (10, 11, 19)
söz ile etkileme perlocutionary act (İng.) (12) sözcük ailesi aile-i kelimat (T/e) (11); famille
söz imgesi image verbale (Fra.) (8) de mots (Fra.) (11, 19); family of words (İng.)
söz konusu bahis mevzuu (T/e) (1); (11, 19); Wortfamilie (Alm.) (11, 19)
mevzubahis (T/e) (1) sözcük aralama tmesis (İng.) (2)
söz sanatı figure of speech (İng.) (2, 7) sözcük arttırımı pléonasme (Fra.) (9)
söz uzatımı haşv-i melih (T/e) (11); pleonasm sözcük ayırma aralığı plus juncture (İng.) (2)
(İng.) (2, 11, 19); pléonasme (Fra.) (11, 19); sözcük belirsizliği lexical ambiguity (İng.) (2)
Pleonasmus (Alm.) (11, 19); prolixité (Fra.) (9) sözcük bilgisi lexicology (İng.) (2)
söz yapım coinage (İng.) (2) sözcük birim düzenlemesi lexotactics (İng.) (2)
söz yazım ideography (İng.) (2); kymograph sözcük çağışımı word association (İng.) (7)
(İng.) (2) sözcük çekimi yaklaşımı word and paradigm
söz yitimi dysphasia (İng.) (2) (İng.) (2)
söz yitimi (sözyitimi) aphasia (İng.) (2, 7, 11, sözcük dağarcığı kelime hazinesi (T/e) (11);
19) vocabulaire (Fra.) (10, 11, 19); vocabulary
söz yöneltmek hitap etmek (T/e) (1) (İng.) (10, 11, 19); Wortschatz (Alm.) (11, 19)
söz zinciri chaîne de la parole (Fra.) (8); sözcük dizelgesi word list (İng.) (7)
chaîne parlée (Fra.) (8, 11, 17, 19); Lautkette sözcük dizilimi lexical cycle (İng.) (2)
(Alm.) (11, 19) sözcük dizilişi word order (İng.) (2)
söz zinciri. speech chain (İng.) (11, 19) sözcük dolanımı lexical cycle (İng.) (2)
söz()açmazlık prétention (Fra.) (9, 11, 19); sözcük düzeni word order (İng.) (2)
preterition (İng.) (2, 11, 19) sözcük düzlemi lexis (İng.) (2)
sözaçmazlık Präterition (Alm.) (11, 19) sözcük kırpımı clipping (İng.) (2)
sözavcılığı demagoji (T/e) (1) sözcük kümesi word class (İng.) (7); word
sözavcısı demagog (T/e) (1) group (İng.) (2)
sözbilim ilmi belagat (T/e) (11); retorik (T/e) (1); sözcük oyunu pun (İng.) (2)
rhetoric (İng.) (2, 11, 12, 19); Rhetorik (Alm.) sözcük öğretimi vocabulary teaching (İng.) (7)
(11, 19); rhétorique (Fra.) (9, 11, 19) sözcük sayımı word count (İng.) (2)
sözbilim betileri figures de rhétorique (Fra.) sözcük sıklığı word frequency (İng.) (2, 7)
(9) sözcük sıklığı sayımı word frequency count
sözce Aussage (Alm.) (10); Äusserung (Alm.) (İng.) (3)
(10, 11, 19); énoncé (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); sözcük sıklık sayımı word frequency count
ifade (T/e) (11); statement (İng.) (10); (İng.) (4)
utterance (İng.) (2, 5, 7, 8, 10, 11, 13, 19) sözcük sınavı vocabulary test (İng.) (4)
sözce bağlamı context of utterance (İng.) (2) sözcük sınır çizgisi isolex (İng.) (15)
sözce konumu situation of utterance (İng.) (2) sözcük sınırı word boundary (İng.) (2)
sözceleme Äusserung (Alm.) (10, 11, 19); sözcük sırası word order (İng.) (7)
enonciation (İng.) (11); énonciation (Fra.) (10, sözcük tazeleyim purification (İng.) (16)
11, 17, 19); enunciation (İng.) (2, 10, 19) sözcük temelli izlence lexical syllabus (İng.)
sözceleme belirtisi indice d’énonciation (Fra.) (7)
(9) sözcük türü aksam-ı kelam (T/e) (11); part of
sözceleme durumu situation de l’énonciation speech (İng.) (2, 11, 19); partie du discours
(Fra.) (9) (Fra.) (11, 19); parts of speech (İng.) (7); word
sözceleme öznesi énonciateur (Fra.) (9); sujet class (İng.) (2, Y); Wortart (Alm.) (11, 19)
de renonciation (Fra.) (9) sözcük türü kaydırması polyptoton (İng.) (2)

290
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

sözcük vurgusu accent de mot (Fra.) (8); 11, 19); syntaktische Komponente (Alm.) (11,
lexical stress (İng.) (2); word stress (İng.) (2, 19)
13) sözdizimsel sapma écart syntaxique (Fra.) (9)
sözcük vurgusu değişimi lexical stress shift sözdizimsel vurgu syntactic stress rule (İng.)
(İng.) (13) (13)
sözcük yapımı formation de mots (Fra.) (11, sözdizimsel yadsınlık solecism (İng.) (19);
19); word formation (İng.) (2, 7, 11, 19); solécisme (Fra.) (19); Solözismus (Alm.) (19)
Wortbildung (Alm.) (11, 19) sözdizimsel yerdeşlik isotopie syntaxique
sözcük yinelemesi épizeux (Fra.) (9); lexical (Fra.) (9)
recurrence (İng.) (2); palillogie (Fra.) (9) sözdüzeltim Orthophonie (Alm.) (19);
sözcük yoğunluğu LD (İng.) (4); lexical density orthophonie (Fra.) (19); orthophony (İng.) (19)
(İng.) (4) sözedimler performatives (İng.) (12)
sözcük yöntemi word method (İng.) (7) sözel oral (İng.) (7); verbal (İng.) (2); locutionary
sözcükbilgisi lexicographie (Fra.) (10); act (İng.) (12); speech act (İng.) (2, 7, 15)
Lexikographie (Alm.) (10) sözel bellek verbal memory (İng.) (12)
sözcükbilim lexicography (İng.) (10); sözel dağarcık verbal repertoire (İng.) (7)
lexicologie (Fra.) (10); lexicology (İng.) (7, 10, sözel davranış verbal behaviour (İng.) (12)
Y); Lexikologie (Alm.) (10) sözel dil langage verbal (Fra.) (9)
sözcükbirim lexeme (İng.) (7) sözel edim illocutionary act (İng.) (12)
sözcükler katarı sequence of words (İng.) (16) sözel eksiklik kuramı verbal deficit
sözcükleşme lexicalizing (İng.) (5) hypothesis (İng.) (3, 7)
sözcükleştirme lexicalisation (İng.) (2) sözel kültür oral culture (İng.) (7)
sözcüksel anlam lexical meaning (İng.) (7) sözel olmayan non-verbal (İng.) (7)
sözcüksel belirsizlik lexical ambiguity (İng.) sözel öğrenme verbal learning (İng.) (7)
(7) sözel yaklaşım oral approach (İng.) (7)
sözcüksel değiştirim substitution lexicale sözel yoksunluk verbal deprivation (İng.) (15)
(Fra.) (9) sözelleşme verbalisation (İng.) (2)
sözcüksel girişim lexical interference (İng.) sözgelişi bilfarz (T/e) (1); faraza (T/e) (1);
(15)
mesela (T/e) (1)
sözcüksel ilişim lexical cohesion (İng.) (12)
sözle şifahen (T/e) (1)
sözcüksel sapma écart lexical (Fra.) (9)
sözlendirme dublaj (T/e) (1)
sözde güya (T/e) (1); zahiri (T/e) (1)
sözleşme ahit (T/e) (1); akit (T/e) (1); ittifak (T/e)
sözde- pseudo- (İng.) (12)
(1); kontrat (T/e) (1)
sözde ayrık tümce pseudo-cleft sentence
sözleşme mukavele (T/e) (1); gesprochene
(İng.) (7)
Sprache (Alm.) (11, 19)
sözde neden bahane (T/e) (1)
sözleşme belgiti mukavelename (T/e) (1)
sözde-edilgenlik pseudo-passivity (İng.) (12)
sözleşme tutanağı protokol (T/e) (1)
sözdışı biçim kineme (İng.) (2)
sözleşme yapmak akdetmek (T/e) (1)
sözdışı biçimcik kine (İng.) (2)
sözlü şifahi (T/e) (1)
sözdışı iletim kinesics (İng.) (2)
sözlü dil langue orale (Fra.) (11, 17, 19); langue
sözdışı iletişim kinesics (İng.) (7)
parlée (Fra.) (11, 17, 19); speech (İng.) (8);
sözdışı iletişim bilgisi kinemics (İng.) (2)
spoken language (İng.) (11, 19)
sözdinletir otoriter (T/e) (1)
sözlü edebiyat oral literature (İng.) (2)
sözdinletirlik otorite (T/e) (1)
sözlü olarak şifahen (T/e) (1)
sözdizim nahiv (T/e) (11); sentaks (T/e) (1);
sözlü sınav müzakere (T/e) (1)
Syntax (Alm.) (10, 11, 18, 19); syntax (İng.) (8,
Sözlü Yöntem Oral Method (İng.) (12)
10, 11, 18, 19); syntaxe (Fra.) (8, 10, 11, 17)
sözlük dictionary (İng.) (2, 10, 11, 19);
sözdizimi nahiv (T/e) (1); sentaks (T/e) (1);
dictionnaire (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19);
Syntax (Alm.) (2, 7, 13)
diksiyoner (T/e) (1); kamus (T/e) (1); kelime
sözdizimi bileşeni syntactic component (İng.)
(2) hazinesi (T/e) (11); lexicon (İng.) (2, 7, 8, 11,
sözdizimi dışı asyntactic (İng.) (2) 19); Lexikon (Alm.) (10, 11, 19); lexique (Fra.)
sözdizimi yapısı syntactic structure (İng.) (7) (10, 11, 17, 19); lügat (T/e) (1); lügat (T/e) (1);
sözdizimsel syntactic (İng.) (2, 10, 11, 19); vocabulaire (Fra.) (11, 17, 19); vocabulary
syntaktisch (Alm.) (10, 11, 19); syntaxique (İng.) (19); word stock (İng.) (11); Wortschatz
(Fra.) (10, 11, 17) (Alm.) (11, 19); Wörterbuch (Alm.) (10, 11, 19)
sözdizimsel bileşen composante syntaxique sözlük anlamı lexical meaning (İng.) (2)
(Fra.) (11, 19); syntactic component (İng.) (8, sözlük()birim lexeme (İng.) (2, 11, 19)

291
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

sözlükbilgisi lexicographie (Fra.) (11, 17, 19); su baskını seylap (T/e) (1)
lexicography (İng.) (11, 19); lexicography (İng.) su bendi baraj (T/e) (1)
(2); Lexikographie (Alm.) (11, 19) su götürür meşkûk (T/e) (1)
sözlükbilim leksikoloji (T/e) (1, 11); su odası kademhane (T/e) (1)
lexicography (İng.) (7, Y); lexicologie (Fra.) (8, su varlığı hidrografi (T/e) (1)
11, 17, 19); lexicology (İng.) (11, 19); suaygırı hipopotam (T/e) (1)
Lexikologie (Alm.) (11, 19) subasar hidrofor (T/e) (1)
sözlükbilimci leksikolog (T/e) (1); subilgisi hidrografi (T/e) (1)
lexicographer (İng.) (2, Y) subilim hidroloji (T/e) (1)
sözlükbirim Lexem (Alm.) (10, 11, 19); lexem sucul hidrofil (T/e) (1)
(İng.) (10); lexème (Fra.) (10, 11, 17, 19); lexical suç cürüm (T/e) (1); günah (T/e) (1); kabahat
morpheme (İng.) (11); lexikalisches Morphem (T/e) (1)
(Alm.) (11); monème lexical (Fra.) (11) suç işleme irtikâp (T/e) (1)
sözlükbirim katmanı lexeme stratum (İng.) (2) suç yükleme iftira (T/e) (1); isnat (T/e) (1)
sözlükçe glossary (İng.) (2) suç yüklemek iftira etmek (T/e) (1)
sözlükçü lexicographer (İng.) (Y) suçbilim kriminoloji (T/e) (1)
sözlükçülük lexicographie (Fra.) (10); suçlama isnat (T/e) (1); itham (T/e) (1); töhmet
lexicography (İng.) (2); lexicography (İng.) (10, (T/e) (1)
Y); Lexikographie (Alm.) (10) suçlandırma itham (T/e) (1)
sözlükölçüm lexicométrie (Fra.) (17) suçlar taksirat (T/e) (1)
sözlüksel connected with lexicon (İng.) (5); suçlu günahkâr (T/e) (1); kabahatli (T/e) (1);
lexical (Fra.) (17); lexical (İng.) (5) mücrim (T/e) (1)
sözlüksel ağ réseau lexical (Fra.) (9) suçlu görme itham (T/e) (1)
sözlüksel alan champ lexical (Fra.) (11, 17, 19); suçlularevi cezaevi (T/e) (1); hapishane (T/e) (1)
champs lexicaux (Fra.) (9); lexical field (İng.) suçsuz masum (T/e) (1)
(2, 11, 19); Wortfeld (Alm.) (11, 19) suçsuzluk masumiyet (T/e) (1)
sözlüksel birim lexical unit (İng.) (11, 19); lexie suçüstü cürmü meşhut (T/e) (1)
(Fra.) (11, 19); lexikalische Einheit (Alm.) (11, suküre hidrosfer (T/e) (1)
19) sulama arabası arozöz (T/e) (1)
sözlüksel ettirgen lexical causative (İng.) (5) sulamaç arozöz (T/e) (1)
sözlüksel katılan lexical argument (İng.) (5) sularında raddelerinde (T/e) (1)
sözlüksel yerdeşlik isotopie lexicale (Fra.) (9) sunma arz (T/e) (1); ikram (T/e) (1); takdim (T/e)
sözlükselleşme lexicalisation (Fra.) (19); (1)
lexicalisation (İng.) (19); Lexikalisierung (Alm.) sunmak arz etmek (T/e) (1); ikram etmek (T/e)
(19) (1); prezante etmek (T/e) (1); takdim etmek
sözlü-yazılı söylem spoken-written (T/e) (1)
discourse (İng.) (7) sunu - alıştırma - üretim presentation -
sözü geçen forslu (T/e) (1) practice - production (İng.) (7)
sözü geçen kimse itibar sahibi (T/e) (1) sunu ve istem arz ve talep (T/e) (1)
sözügeçer nüfuzlu (T/e) (1); otoriter (T/e) (1) sunucu takdimci (T/e) (1)
sözügeçerlik nüfuz (T/e) (1); otorite (T/e) (1) sunuculuk takdimcilik (T/e) (1)
sözün gelişinden anlamak karine ile sunumluk snack-bar (T/e) (1); snek bar (T/e) (1)
anlamak (T/e) (1) suodası apteshane (T/e) (1); hela (T/e) (1);
sözün kısası velhasıl (T/e) (1) tuvalet (T/e) (1)
sözünün eri mert (T/e) (1) susama hararet (T/e) (1)
sözvarlığı vocabulary (İng.) (2, 7, Y) suskunluk sükûnet (T/e) (1)
sözyazı ideogram (İng.) (2) susma sükût (T/e) (1)
sözyitimi Aphasie (Alm.) (11, 19); zıya-ı kelam susuntu sükûnet (T/e) (1)
(T/e) (11) suyolu kanal (T/e) (1)
sözyitimi (söz yitimi) aphasie (Fra.) (8, 11, 17, sümsük mendebur (T/e) (1)
19) sünepe mendebur (T/e) (1)
Standart Kuram ST (İng.) (12); Standard sürçme heterpohemy (İng.) (2); lapse (İng.) (7,
Theory (İng.) (12) Y)
standart sapma standard deviation (İng.) (7) sürdürme follow-up (İng.) (12); idame (T/e) (1)
strateji strategy (İng.) (7) sürdürmek temdit etmek (T/e) (1)
su (bir şeyin kenarına koşut olarak yapılan sürdürülmemek abone olmak (T/e) (1)
süs) bordür (T/e) (1) sürdürüm abonman (T/e) (1)

292
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

sürdürümcü abone (T/e) (1); abonman (T/e) (1) süreli vadeli (T/e) (1)
sürdürümletmek abone etmek (T/e) (1) sürem sezon (T/e) (1)
süre Dauer (Alm.) (10, 11, 19); duration (İng.) (2, sürem dışı achronistisch (Alm.) (19);
8, 10, 11, 13, 19); durée (Fra.) (10, 11, 19); atemporel (Fra.) (19)
Länge (Alm.) (10, 11, 19); length (İng.) (2, 10, süremdeş simultané (Fra.) (8)
11, 19); müddet (T/e) (1); seans (T/e) (1); vade süremoluş chronogénèse (Fra.) (8)
(T/e) (1) süremsel devingenlik dynamique temporelle
süre aralığı peryot (T/e) (1) (Fra.) (8)
süre dışı timeless (İng.) (19) süremtür chronothése (Fra.) (8)
süreaşımı müruruzaman (T/e) (1); zamanaşımı süreölçer kronometre (T/e) (1)
(T/e) (1) sürerdurum statüko (T/e) (1)
sürebirim chrone (İng.) (2); Chronem (Alm.) sürerdurumcu statükocu (T/e) (1)
(19); chroneme (İng.) (19); chronème (Fra.) (17, sürerlik eylemi durative verb (İng.) (11, 19);
19) fiil-i istimrari (T/e) (11); verbe duratif (Fra.)
süreç process (İng.) (2); processo (İta.) (8); (11, 19); Verbum Durativum (Alm.) (11, 19)
processus (Fra.) (9); proses (T/e) (1); vetire (T/e) sürerlik görünüşü durative (İng.) (2); durative
(1)
Aktionsart (Alm.) (11, 19); durative aspect
süreç eylemi verbe de processus (Fra.) (9) (İng.) (11, 19)
süreç odaklı yazma process writing (İng.) (7) sürerlik görünüşü aspect duratif (Fra.) (11, 19)
süreç yönelimli process oriented (İng.) (2) sürerlilik eylemi verbe duratif (Fra.) (9)
süredizim chronologie (Fra.) (9) sürerlilik görünüş aspect duratif (Fra.) (9)
süredizimsel chronologique (Fra.) (9) süresiz vadesiz (T/e) (1)
süredizin chronologie (Fra.) (8); kronoloji (T/e) sürgen cognates (İng.) (16)
(1)
sürgit daima (T/e) (1)
süreduran atıl (T/e) (1)
sürgün filiz (T/e) (1); ishal (T/e) (1)
süreğen kronik (T/e) (1); müzmin (T/e) (1)
sürme devam (T/e) (1)
süreğenleşmek kronikleşmek (T/e) (1);
sürmece tefrika (T/e) (1)
müzminleşmek (T/e) (1)
sürmek cereyan etmek (T/e) (1)
sürek devam (T/e) (1)
sürtünme friction (İng.) (2)
sürekli continu (Fra.) (11, 17, 19); continuant
sürtünmeli fricative (İng.) (2, 7)
(İng.) (2, 11, 13, 19); continuous (İng.) (2, 7);
sürtünmesiz frictionless (İng.) (2)
daim (T/e) (1); dauernd (Alm.) (11, 19); devamlı
sürtünüm kontak (T/e) (1)
(T/e) (1); mütemadi (T/e) (1); mütemadiyen (T/e)
sürtüşmeli fricative (Fra.) (8, 11, 19); fricative
(1); payidar (T/e) (1); periyodik (T/e) (1);
(İng.) (11, 19); Frikativ (Alm.) (11, 19); Reibelaut
progressive (İng.) (2, 7) (Alm.) (11, 19)
sürekli değişken continuous variable (İng.) (4) sürücü şoför (T/e) (1)
sürekli gelen (bir yere) müdavim (T/e) (1) sürüm revaç (T/e) (1); tedavül (T/e) (1)
sürekli karşıtlık constant opposition (İng.) (2, sürümdeğer rayiç (T/e) (1)
11, 19); konstante Opposition (Alm.) (11, 19); sürümdeğer ederi rayiç fiyat (T/e) (1)
opposition constante (Fra.) (8, 11, 19) sürümlük kozmetik (T/e) (1)
sürekli kılmak daimi sürekli daim etmek (T/e) sürüp giden berdevam (T/e) (1)
(1)
sürüp gitme devam (T/e) (1)
sürekli olmak daimi olmak (T/e) (1)
süs piraye (T/e) (1); şatafat (T/e) (1); tuvalet (T/e)
sürekli subay muvazzaf subay (T/e) (1)
(1); ziynet (T/e) (1)
sürekli yayın periyodik (T/e) (1)
süs takısı ziynet (T/e) (1)
süreklilik continuum (İng.) (2); duration (İng.)
süslem makyaj (T/e) (1)
(13)
süreklilik görünüşü progressive aspect (İng.) süsleme tezyin (T/e) (1); tezyinat (T/e) (1)
(2) süslemelik tezyini (T/e) (1)
süreksiz abrupt (Alm.) (11, 19); abrupt (İng.) (11, süslenme tuvalet (T/e) (1)
19); discontinu (Fra.) (11, 17, 19); süslenmiş müzeyyen (T/e) (1)
discontinuous (İng.) (2); non(-)continuant süslenti garnitür (T/e) (1)
(İng.) (2, 11, 19) süslü fantezi (T/e) (1)
süreksiz bileşen discontinuous constituent süslük biblo (T/e) (1)
(İng.) (2) sütsü emülsiyon (T/e) (1)
süreksiz ünlü surd (İng.) (2) sütunlu ölçek bar chart (İng.) (4)
süreksizlik discontinuity (İng.) (2) süzek filtre (T/e) (1)
sürelge takvim (T/e) (1) süzekli filtreli (T/e) (1)

293
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

süzgeç filter (İng.) (12, Y); filtre (T/e) (1)

şaşma taaccüp (T/e) (1)


şaşmak hayret etmek (T/e) (1); taaccüp etmek
(T/e) (1)
şaşmaz kronometre (T/e) (1)
şaşmış mütehayyir (T/e) (1)
şekerleme bonbon (T/e) (1)
şema kuramı schema theory (İng.) (12)
şaka latife (T/e) (1) şen neşeli (T/e) (1); şatır (T/e) (1)
şakımak terennüm etmek (T/e) (1) şenelmiş meskûn (T/e) (1)
şaklama click (İng.) (2, 11) şenlik festival (T/e) (1)
şaklamak click (İng.) (19); Sauglaut (Alm.) (11); şiddetli strong (İng.) (13)
Schnalzlaut (Alm.) (11) şifre Code (Alm.) (18); code (İng.) (18); Kode
şaklamalı claquante (Fra.) (11, 19); (Alm.) (18)
claquement (Fra.) (11, 19); clic (Fra.) (11, 19); şifreleme encoding (İng.) (12)
Sauglaut (Alm.) (19); Schnalzlaut (Alm.) (19) şiir dili langue poétique (Fra.) (17)
şaklamalı diller click languages (İng.) (2, 11, şiirsel işlev fonction poétique (Fra.) (9)
19); langues à clics (Fra.) (11, 19); şimdi hâlâ (T/e) (1); halen (T/e) (1); henüz (T/e)
Schnalzlautsprachen (Alm.) (11, 19) (1)
şarkıcı hanende (T/e) (1) şimdiki durumda elan (T/e) (1); halihazırda
şart condition (İng.) (2) (T/e) (1)
şaşakalmak hayret etmek (T/e) (1); taaccüp şimdiki zaman Gegenwart (Alm.) (11, 19); hal
etmek (T/e) (1) (T/e) (11); Präsens (Alm.) (11, 19); present (İng.)
şaşakalmış mütehayyir (T/e) (1) (7, 11, 19); présent (Fra.) (11, 19); present
şaşılacak (şeY) müthiş (T/e) (1) tense (İng.) (2)
şaşılacak şey acayip (T/e) (1) şişinme gurur (T/e) (1)
şaşılası acayip (T/e) (1); garip (T/e) (1) şişkin bombeli (T/e) (1)
şaşılasılık garabet (T/e) (1) şişkinlik bombe (T/e) (1); enflasyon (T/e) (1)
şaşırmak hayret etmek (T/e) (1); şoke olmak şişlik ödem (T/e) (1)
(T/e) (1) şive accent (Fra.) (19); accent (İng.) (7, 19);
şaşırtı sürpriz (T/e) (1) Akzent (Alm.) (19)
şaşırtıcı acayip (T/e) (1); garip (T/e) (1) şölen ziyafet (T/e) (1)
şaşkın şeyda (T/e) (1) şu demek ki yani (T/e) (1)
şaşkına dönmek ambale olmak (T/e) (1); şoke şu sırada halen (T/e) (1)
olmak (T/e) (1)
şaşkınlığa uğramak şoke etmek (T/e) (1)

taban dizilim belirleyicisi base phrase


marker (İng.) (8)
taban zinciri basic string (İng.) (8)
tabandan yukarı işlemleme bottom up
processing (İng.) (7); bottom-up process (İng.)
(3)
tabandan-gelmecilik democracy (İng.) (16)
t birimi (t-birimi) t-unit (İng.) (4, 7) tabanlık travers (T/e) (1)
t değeri t-score (İng.) (7) taban-tavan aralığı range of scores (İng.) (4)
t sınavı (t-sınavı) t-test (İng.) (4, 7) tabu noa word (İng.) (2); taboo (İng.) (2)
taban base (Fra.) (11, 19); base (İng.) (2, 8, 11, taçsı coronal (İng.) (13)
12, 19); Basis (Alm.) (11, 19); basis (İng.) (2, 11, tadım çeşni (T/e) (1)
19); Grundlage (Alm.) (11); kaide (T/e) (1); tadımlık çeşni (T/e) (1)
platform (T/e) (1); zemin (T/e) (1) tahıl hububat (T/e) (1)
taban bileşeni base component (İng.) (7)

294
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

tahta ahşap (T/e) (1) tane nüsha (T/e) (1)


takı case ending (İng.) (11, 19); Suffix des tanı teşhis (T/e) (1)
Kasus (Alm.) (11, 19); suffixe de cas (Fra.) (11, tanık şahit (T/e) (1)
19) tanıklı dizin concordance (İng.) (2, 7)
takı . isim tasrif lahikası (T/e) (11) tanıklık şahadet (T/e) (1)
takılgan muzip (T/e) (1) tanılama diagnosis (İng.) (4); teşhis (T/e) (1)
takım ekip (T/e) (1); grup (T/e) (1); kadro (T/e) (1); tanılamak (sayrılığı) teşhis etmek (T/e) (1)
kafile (T/e) (1); komple (T/e) (1); order (İng.) (19); tanılayıcı diagnostic (İng.) (2)
Ordnung (Alm.) (19); ordre (Fra.) (19); terkip tanılayıcı sınav diagnostic test (İng.) (4)
(T/e) (1); trup (T/e) (1); zümre (T/e) (1) tanım Definition (Alm.) (11, 19); definition (İng.)
takım (sınav) battery (İng.) (4) (2, 11, 19, Y); définition (Fra.) (11, 19); tarif (T/e)
takımerki oligarşi (T/e) (1) (1, 11)
takışma itiraz (T/e) (1) tanımak teşhis etmek (T/e) (1)
takışmak itiraz etmek (T/e) (1) tanımlama definition (İng.) (12); tarif (T/e) (1);
taklit imitation (İng.) (2) tarif (T/e) (Y)
takma prefabrike (T/e) (1) tanımlamak tarif etmek (T/e) (1)
takma (ad) müstear (T/e) (1) tanımlayıcı descriptor (İng.) (4)
takma ad lakap (T/e) (1) tanımlayıcı olmayan tümcecik non-defining
takma saç peruk (T/e) (1); peruka (T/e) (1) clause (İng.) (7)
tam benzeşim total assimilation (İng.) (2) tanımlayıcı örneklem representative sample
tam biçim strong form (İng.) (7) (İng.) (4)
tam durak full stop (İng.) (2) tanımlayıcı özellikler specifications (İng.) (4)
tam ikileme full reduplication (İng.) (13) tanımlayıcı sözvarlığı defining vocabulary
(İng.) (7)
tam sayılı değişken discrete variable (İng.) (4)
tam sözcük yöntemi exact word method tanımlık article (Fra.) (8, 11, 17, 19); article
(İng.) (7) (İng.) (2, 7, 8, 11, 12, 19); Artikel (Alm.) (11, 19);
tam tümce full sentence (İng.) (2) harf-i tarif (T/e) (11)
tamamlama ikmal (T/e) (1) tanımlık öncesi pre-article (İng.) (2)
tamamlama maddesi completion item (İng.) tanımlıksız zero article (İng.) (7)
(4) tanınmış maruf (T/e) (1); şöhretli (T/e) (1)
tamamlamak ikmal etmek (T/e) (1) tanış ahbap (T/e) (1); aşina (T/e) (1)
tam-insan homo sapiens (İng.) (16) tanışıklık ünsiyet (T/e) (1)
tamlama determinative group (İng.) (11, 19); tanışma ülfet (T/e) (1)
groupe déterminatif (Fra.) (11, 19); tanışmak ülfet etmek (T/e) (1)
Kompositum (Alm.) (11); syntagme tanıştırmak prezante etmek (T/e) (1)
déterminatif (Fra.) (11); terkip (T/e) (1, 11); tanıt delil (T/e) (1); hüccet (T/e) (1); ispat (T/e) (1)
Zusammensetzung (Alm.) (19) tanıtıcı reklamcı (T/e) (1)
tamlama vurgusu compound rule (İng.) (13); tanıtıcılık reklamcılık (T/e) (1)
phrasal stress (İng.) (13) tanıtım reklam (T/e) (1)
tamlanan Determinat (Alm.) (11, 19); tanıtlama sübut (T/e) (1)
determinated (İng.) (11); determination (İng.) tanıtlamak ispat etmek (T/e) (1)
(11); determinatum (İng.) (2, 19); déterminé tanıtlanmış sabit (T/e) (1)
(Fra.) (11, 19); Grundwort (Alm.) (11) tanıtlayıcı démonstratif (Fra.) (9)
tamlanan (ad tamlamasında) muzaf (T/e) (11) tanıtlı pozitif (T/e) (1)
tamlanan (sıfat tamlamasında) mevsuf (T/e) tanıtma takdim (T/e) (1)
(11) tanıtmacı röprezantan (T/e) (1); takdimci (T/e)
tamlayan Bestimmungswort (Alm.) (11, 19); (1)
Determinant (Alm.) (19); determinant (İng.) (2, tanıtmak prezante etmek (T/e) (1); takdim
11, 19); déterminant (Fra.) (11, 19); etmek (T/e) (1)
Determinante (Alm.) (11); determinative (İng.) tanıtmalık prospektüs (T/e) (1)
(2); epithet (İng.) (2); head (İng.) (2, 7) Tanrı Hak (T/e) (1); ilah (T/e) (1); Rab (T/e) (1)
tamlayan (ad tamlamasında) muzafünileyh Tanrı esirgesin maazallah (T/e) (1)
(T/e) (11) Tanrı korusun maazallah (T/e) (1)
tamlayan durumu génitif (Fra.) (11, 19); Tanrı kulları ibadullah (T/e) (1)
Genitiv (Alm.) (11, 19); genitive (İng.) (2, 11, 19) Tanrı‘ya şükür elhamdülillah (T/e) (1)
tamu cehennem (T/e) (1) Tanrı‘ya tapmak ibadet etmek (T/e) (1)
tan ağartısı şafak (T/e) (1) Tanrı‘yı yadsıyan münkir (T/e) (1)

295
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

Tanrıbilim ilahiyat (T/e) (1); teoloji (T/e) (1) tasarçizimci dizayncı (T/e) (1)
Tanrıbilimsel teolojik (T/e) (1) tasarı layiha (T/e) (1); proje (T/e) (1)
Tanrıcılık teizm (T/e) (1) tasarılar platform (T/e) (1); platform (T/e) (1)
Tanrıça ilahe (T/e) (1) tasarım design (İng.) (12); plan (İng.) (2);
Tanrısal ilahi (T/e) (1) tasavvur (T/e) (1)
Tanrıtanımaz ateist (T/e) (1) tasarlama tasmim (T/e) (1)
Tanrıtanımazlık ateizm (T/e) (1) tasarlamak tasavvur etmek (T/e) (1); tasmim
tansık mucize (T/e) (1) etmek (T/e) (1)
tapınak mabet (T/e) (1) tasarlayıp kurarak taammüden (T/e) (1)
tapıncak fetiş (T/e) (1) tasasız gamsız (T/e) (1)
tapıncakçı fetişist (T/e) (1) tasasızlık gamsızlık (T/e) (1)
tapıncakçılık fetişizm (T/e) (1) tasımlama tasmim (T/e) (1)
tapınç kült (T/e) (1) tasımlamak tasmim etmek (T/e) (1); tertip
tapınış ibadet (T/e) (1) etmek (T/e) (1)
tapınma ibadet (T/e) (1) taslak eskiz (T/e) (1); kroki (T/e) (1); maket (T/e)
tapınmak ibadet etmek (T/e) (1); perestiş (1); Schema (Alm.) (11, 19); schéma (Fra.) (11,
etmek (T/e) (1) 19); scheme (İng.) (11, 19)
tapmak perestiş etmek (T/e) (1) taslaklar eşkâl (T/e) (1)
tarafsızlık fairness (İng.) (4) taşbaskı litografi (T/e) (1); litografya (T/e) (1)
tarama scanning (İng.) (7) taşbilim litoloji (T/e) (1)
tarama sınavı screening test (İng.) (4) taşıl fosil (T/e) (1)
tarım ziraat (T/e) (1) taşılbilim paleontoloji (T/e) (1)
tarım işçisi ırgat (T/e) (1); rençper (T/e) (1) taşımacı nakliyeci (T/e) (1)
tarımsal zirai (T/e) (1) taşımacılık nakliyat (T/e) (1); nakliyecilik (T/e)
tarih Histoire (Fra.) (9) (1); transport (T/e) (1)
tarihlendirme formülü dips (İng.) (2) taşımak mücehhez olmak (T/e) (1); nakletmek
tarihöncesi prehistorik (T/e) (1) (T/e) (1)
tarihsel historic(al) (İng.) (10, 11, 19); taşınabilir portatif (T/e) (1); seyyar (T/e) (1)
historique (Fra.) (10, 11, 17, 19); historisch taşınca bagaj (T/e) (1); taksi (T/e) (1)
(Alm.) (10, 11, 19); tarihi (T/e) (1, 11) taşınca sayacı taksimetre (T/e) (1)
tarihsel dilbilgisi historical grammar (İng.) (2) taşıncak bagaj (T/e) (1)
tarihsel dilbilim historical linguistics (İng.) (2, taşıncalık bagaj (T/e) (1)
7, 11, 19); historische Sprachwissenschaft taşınım transportasyon (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); linguistique historique (Fra.) (8, taşınır portatif (T/e) (1)
11, 17, 19) taşınmaz (mal) gayri menkul (T/e) (1)
tarihsel sapma écart historique (Fra.) (9) taşıt gemisi feribot (T/e) (1)
tarihsel şimdiki zaman historic present (İng.) taşıyıcı exponence (İng.) (12); hamal (T/e) (1);
(7) Träger (Alm.) (18); vehicle (İng.) (18)
tarihselcilik historicism (İng.) (2) taşkınca fevri (T/e) (1)
tartı ritim (T/e) (Y) taşkınlık ifrat (T/e) (1)
tartım ritim (T/e) (1) taşkıran konkasör (T/e) (1)
tartımlı ritmik (T/e) (1) taşküre litosfer (T/e) (1)
tartımsal ritmik (T/e) (1) taşlama hiciv (T/e) (1); hicviye (T/e) (1); satire
tartışı münazara (T/e) (1); polemik (T/e) (1) (Fra.) (9); tariz (T/e) (1)
tartışım münazara (T/e) (1) taşma feveran (T/e) (1); seylap (T/e) (1)
tartışma münakaşa (T/e) (1) taşra ağzı patois (Fra.) (19); patois (İng.) (19);
tartışmak münakaşa etmek (T/e) (1) Platt (Alm.) (19); provincialism (İng.) (2)
tartışmalı argumentative (İng.) (2) tat çeşni (T/e) (1); lezzet (T/e) (1); zevk (T/e) (1)
tarz ilkesi maxim of manner (İng.) (2) tatlı düş hülya (T/e) (1)
tasa efkâr (T/e) (1); endişe (T/e) (1); gam (T/e) (1) tatlılık halavet (T/e) (1)
tasalandırmak meraklandırmak (T/e) (1) tatsız nahoş (T/e) (1)
tasalanmak gamlanmak (T/e) (1); tavan etkisi ceiling effect (İng.) (4)
meraklanmak (T/e) (1) tecim ticaret (T/e) (1)
tasalı efkârlı (T/e) (1); gamlı (T/e) (1) tecimci tüccar (T/e) (1)
tasar plan (T/e) (1) tecimevi ticarethane (T/e) (1)
tasar yeri kadro (T/e) (1) tecimsel ticari (T/e) (1)
tasarçizim design (T/e) (1); dizayn (T/e) (1)

296
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

tedirgin bizar (T/e) (1) tekdizim monotip (T/e) (1)


tedirgin edici müziç (T/e) (1) tekdüze monoton (T/e) (1); muttarit (T/e) (1);
tedirgin etme taciz (T/e) (1) yeknesak (T/e) (1)
tedirgin etmek taciz etmek (T/e) (1) tekdüzelik monotonluk (T/e) (1); yeknesaklık
tedirginlik huzursuzluk (T/e) (1) (T/e) (1)
teğmen mülazım (T/e) (1) tekekinli monoculturual (İng.) (Y)
tek yegâne (T/e) (1); yekta (T/e) (1) tekekinlilik monoculturualism (İng.) (Y)
tek (Yun. önek) mono- (T/e) (1) tekel inhisar (T/e) (1); monopol (T/e) (1); patent
tek başına olarak münferiden (T/e) (1) (T/e) (1)
tek biçimbirimli monomorphemic (İng.) (2) tekelci inhisarcı (T/e) (1)
tek boyutlu ungradable (İng.) (2) tekerklik monarşi (T/e) (1)
tek boyutluluk unidimensionality (İng.) (4) tekevli monogam (T/e) (1)
tek cinsten mütecanis (T/e) (1) tekevlilik monogami (T/e) (1)
tek dilli monoglot (İng.) (2); unilingual (İng.) (2) tekgövde monoblok (T/e) (1)
tek dizgeli monosystemic (İng.) (2) tekheceli diller einsilbige Sprachen (Alm.) (11,
tek hakem güvenirliği intra-rater reliability 19); langues atomiques (Fra.) (11);
(İng.) (4) monosyllabic languages (İng.) (11)
tek hece monosyllable (İng.) (2) tek-heceli diller langues monosyllabiques
tek heceli diller Wurzelsprachen (Alm.) (11) (Fra.) (11)
tek hecelilik monosyllabic (İng.) (2) tekil müfret (T/e) (1, 11); Singular (Alm.) (10, 11,
tek katılanlı with single argument (İng.) (5) 19); singular (İng.) (2, 10, 11, 19); singulier
(Fra.) (10, 11, 17, 19)
tek kaynak kuramı monogenesis theory (İng.)
(2) tekil ekleyici singulative (İng.) (2)
tek kuyruklu sınama one-tailed test (İng.) (4) tekil karşıtlık isolated opposition (İng.) (2, 11,
tek ölçütlü model one-parameter model 19); isolierte Opposition (Alm.) (11, 19);
(İng.) (4) opposition isolée (Fra.) (8, 11, 19)
tek parça yekpare (T/e) (1) tekil konuşma monologue (İng.) (2)
tek sözcük holophrase (İng.) (7) tekil-dönüşlü mono-reflexive (İng.) (5)
tek tabanlı single base (İng.) (2) tekinsiz netameli (T/e) (1)
tek tek münferit (T/e) (1) tekleşme degeminition (İng.) (2)
tek ünlü monophthong (İng.) (2); pure vowel tekleşmeli yazım haplography (İng.) (2)
(İng.) (2) tekli dönüşüm singulary transformation (İng.)
tek ünlüleştirme monophthongisation (İng.) (2)
(2) tekli yapı singulatif (Fra.) (9)
tek()anlamlılık monosemy (İng.) (2, 10, 11, 19) teklif bid (İng.) (12)
tek()dilli monolingual (İng.) (2, 7, Y) teklifsiz konuşma casual speech (İng.) (2)
tek()heceli diller radical languages (İng.) (2, teknik technical (İng.) (2); technique (İng.) (7);
11) techniques (İng.) (7)
tek()ünlüleşme Monophthongierung (Alm.) Teknoloji Dili olarak İngilizce English for
(11, 19) science and technology (İng.) (3)
tekanlamlı monosemic (İng.) (10, 11, 19); teksesbirimli monophonématique (Fra.) (8)
monosémique (Fra.) (10, 11, 17, 19); tekseslemli diller langues atomiques (Fra.)
monosemisch (Alm.) (11, 19) (19); langues monosyllabiques (Fra.) (19);
tekanlamlılık Monosemie (Alm.) (11, 19); monosyllabic languages (İng.) (19); radical
monosémie (Fra.) (10, 17, 19); monosémique languages (İng.) (19); Wurzelsprachen (Alm.)
(Fra.) (11)
(19)
tek-ayrımlı çift minimal pair (İng.) (13) tektanrıcı monoteist (T/e) (1)
tekbencilik solipsizm (T/e) (1) tektanrıcılık monoteizm (T/e) (1); tevhit (T/e) (1)
tekçi monist (T/e) (1) tekten (satılan) perakende (T/e) (1)
tekçilik monizm (T/e) (1) tektenci perakendeci (T/e) (1)
tekdilli unilingue (Fra.) (8) tekünlüleşme monophthongisation (İng.) (11,
tekdillilik monolingualism (İng.) (2, 7, 19, Y); 19); monophtongaison (Fra.) (11, 19)
Monolingualismus (Alm.) (19); tekyazım monografi (T/e) (1)
monolinguisme (Fra.) (19); Monolinguismus tel yol havai hat (T/e) (1)
(Alm.) (19); Unilingu(al)ismus (Alm.) (19); telcik lif (T/e) (1)
unilingualism (İng.) (19); unilinguism (Fra.) (19) telcikler elyaf (T/e) (1)
tekdizer monotip (T/e) (1) telesik aceleci (T/e) (1)

297
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

telesmek acele etmek (T/e) (1) terim ıstılah (T/e) (1, 11); term (İng.) (2, 10, 11,
televizyonda) emisyon (T/e) (1) 19); terme (Fra.) (10, 11, 17); Terminus (Alm.)
telkin yöntemi Suggestop(a)edia (İng.) (7) (10, 11, 19)
telsiz için) devre (T/e) (1) terimbilgisi nomenclature (İng.) (2);
tembellik atalet (T/e) (1) terminology (İng.) (2, 7)
temel constitutive (İng.) (2); esas (T/e) (1); terimbilim Terminologie (Alm.) (11, 19);
principal (İng.) (2); zemin (T/e) (1) terminologie (Fra.) (11, 17); terminology (İng.)
temel anlam central meaning (İng.) (2) (11, 19)
temel anlatı izlencesi programme narratif terimce Fachausdrücke (Alm.) (11);
de base (Fra.) (9) Terminologie (Alm.) (11, 19); terminologie
temel biçim canonical (İng.) (2); canonical (Fra.) (11); terminology (İng.) (11, 19)
form (İng.) (7) terimler dizelgesi terminology (İng.) (2)
temel bilgi determinate knowledge (İng.) (2) terimler dizgesi terminoloji (T/e) (1)
temel düşünceler platform (T/e) (1) ters aksi (T/e) (1); converse (İng.) (12); hilaf (T/e)
temel eylem main verb (İng.) (8) (1); münasebetsiz (T/e) (1)
temel Fransızca Français fondamental (Fra.) ters dönmeli yazı boustrephedon (İng.) (2)
(7) ters türetim inverse derivation (İng.) (2)
temel frekans fundamental frequency (İng.) ters yazım inverse spelling (İng.) (2)
(13) tersine aksine (T/e) (1); bilakis (T/e) (1)
temel İngilizce basic English (İng.) (7) tersinir diller inversive languages (İng.) (11,
temel ölçü benchmark (İng.) (4) 19); inversive Sprachen (Alm.) (11, 19);
temel ölçüt benchmark (İng.) (4) langues inversives (Fra.) (11, 19)
temel örnek prototip (T/e) (1) tersinleyici yanlış spoonerism (İng.) (7)
temel sözce énoncé élémentaire (Fra.) (11) ters-iti feedback (İng.) (16)
temel sözvarlığı basic core vocabulary (İng.) terslik aksilik (T/e) (1)
(2) tertemiz pirüpak (T/e) (1)
temel tümce cümle-i asliye (T/e) (11); test tests (İng.) (7)
Hauptsatz (Alm.) (11, 19); main clause (İng.) (2, tetikdur alarm (T/e) (1)
11, 19); proposition principale (Fra.) (11, 19) tez acele (T/e) (1)
temel ünlü cardinal vowel (İng.) (7) tez canlı acul (T/e) (1)
temel ünlüler cardinal vowels (İng.) (13) tezelden acele (T/e) (1)
temeldeki yapı underlying structure (İng.) (2) tezene mızrap (T/e) (1)
temelli asaleten (T/e) (1) tezlik eylemi verbe hatif (Fra.) (9)
temellice asaleten (T/e) (1) tını Klangfarbe (Alm.) (11, 19); tınnet (T/e) (11);
temelsiz asılsız (T/e) (1); batıl (T/e) (1) timbre (Fra.) (8, 11); timbre (İng.) (2, 11, 19)
temiz pak (T/e) (1) tını değişimi inflexion vocalique (Fra.) (11, 19);
temize çıkarma ibra (T/e) (1); tebriye (T/e) (1) mutation (İng.) (11, 19); Umlaut (Alm.) (11, 19);
temizleme tanzifat (T/e) (1) umlaut (İng.) (2)
temizlenme taharet (T/e) (1) tını değişimi işareti diaeresis (İng.) (2)
temizlik nezafet (T/e) (1); taharet (T/e) (1) tınılı sonorant (İng.) (13)
temizlik işleri tanzifat (T/e) (1) tınlama resonance (İng.) (2, 13)
tepeden aşağıya işlemleme top down tınlama boşluğu resonance cavity (İng.) (13);
process (İng.) (3) resonance chamber (İng.) (13)
tepedencilik fascism (İng.) (16) tınlatıcı résonateur (Fra.) (11, 19); Resonator
tepeden-inmecilik fascism (İng.) (16) (Alm.) (11, 19); resonator (İng.) (2, 11, 19)
tepke refleks (T/e) (1) tınlayan tannan (T/e) (1)
tepki akis (T/e) (1); aksülamel (T/e) (1); reaction tınlayıcı resonant (İng.) (2)
(İng.) (12); reaksiyon (T/e) (1); response (İng.) (8, tıpkı aynı (T/e) (1)
12) tıpkıbasım faksimile (T/e) (1, Y)
tepki göstermek infial göstermek (T/e) (1) tıpkıçekim fotokopi (T/e) (1, Y)
tepkici reaksiyoner (T/e) (1) tıpkılık ayniyet (T/e) (1)
tepkime reaksiyon (T/e) (1); teamül (T/e) (1) tıpkısı aynı (T/e) (1)
tepkin reaktif (T/e) (1) tırnak işareti quotation mark (İng.) (2)
tepkisel koşullama backwash conditioning ticaret dili trade language (İng.) (2, 15)
(İng.) (4)
tike cüz (T/e) (1)
tepmek reddetmek (T/e) (1)
tikel cüzi (T/e) (1); kısmi (T/e) (1)
terek raf (T/e) (1)
tikel uyum accommodation (İng.) (2)

298
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

tikellik cüziyet (T/e) (1) 19); devoicing (İng.) (11, 19); dévoisement
tiksinçlik şenaat (T/e) (1) (Fra.) (11, 19); loss of voicedness (İng.) (11, 19)
tiksinme nefret (T/e) (1) titreşme ihtizaz (T/e) (1)
tiksinmek ikrah etmek (T/e) (1); nefret etmek tiyatroda vb.) kahraman (T/e) (1)
(T/e) (1) tiz acute (İng.) (2, 11, 19); aigu (Fra.) (8, 11, 17,
tinsel manevi (T/e) (1) 19); hell (Alm.) (11, 19); high (İng.) (2)
tinsel bakımdan manen (T/e) (1) tiz vurgu acute accent (İng.) (2)
tinsel yönden manen (T/e) (1) tokgözlü kanaatkâr (T/e) (1)
tinselci spiritualist (T/e) (1) tolga miğfer (T/e) (1)
tinselcilik spiritualizm (T/e) (1) ton tamber (İng.) (2); tone (İng.) (2, 7, 13)
tipbilimsel sınıflandırma Typologie (Alm.) (19); ton bilgisi tonetics (İng.) (2)
typologie (Fra.) (19); typology (İng.) (19) ton değişimi tone change (İng.) (13)
tiplendirme Typologie (Alm.) (11); typologie ton değişkesi allotone (İng.) (2)
(Fra.) (11); typology (İng.) (2, 7, 11) ton dilleri tone languages (İng.) (13)
tirembirim toneme (İng.) (11, 19) ton seçimi tone selection (İng.) (13)
titiz müşkülpesent (T/e) (1) ton uzunluğu tone length (İng.) (13)
titrek flap (İng.) (2); flapped (İng.) (11, 19); tonbirim tone unit (İng.) (7); toneme (İng.) (2)
trilled (İng.) (11, 19); Vibrant (Alm.) (11, 19); tonlama intonation (İng.) (13); tonalité (Fra.) (9)
vibrante (Fra.) (11, 17, 19); Zitterlaut (Alm.) (11, topa tutma bombardıman (T/e) (1)
19) toparlak kürevi (T/e) (1)
titrek ünsüz trill (İng.) (2) toplaç kolektör (T/e) (1)
titrem Ton (Alm.) (10, 11, 19); ton (Fra.) (8, 10, toplam mecmu (T/e) (1); yekûn (T/e) (1)
11, 17); tone (İng.) (10, 11, 19) toplam olarak ceman (T/e) (1)
titrem (ses) ton (T/e) (1) toplam ürün rekolte (T/e) (1)
titrembirim Tonem (Alm.) (11, 19); tonème toplama cemi (T/e) (1); tahsil (T/e) (1); temerküz
(Fra.) (11, 17, 19) (T/e) (1)
titreme ıspazmoz (T/e) (1) toplamak cem etmek (T/e) (1); depo etmek
titremleme Intonation (Alm.) (10, 11, 19); (T/e) (1)
intonation (Fra.) (8, 9, 10, 11, 17, 19); toplamak (para tahsil etmek (T/e) (1)
intonation (İng.) (8, 10, 11, 19); tonlama (T/e) toplamı ceman (T/e) (1)
(11) toplanak kamp (T/e) (1)
titremlemebirim Intonem (Alm.) (11, 19); toplanca kompleks (T/e) (1)
intoneme (İng.) (11, 19); intonème (Fra.) (11, toplanma içtima (T/e) (1)
17, 19)
toplanmış mütemerkiz (T/e) (1)
titremli vibrant (İng.) (2)
toplantı içtima (T/e) (1); konferans (T/e) (1)
titremsel değişke Alloton (Alm.) (11, 19);
toplardamar verit (T/e) (1)
allotone (Fra.) (11, 19); allotone (İng.) (11, 19)
toplaşım güruh (T/e) (1)
titreşim ihtizaz (T/e) (1); vibrasyon (T/e) (1);
toplu topyekûn (T/e) (1)
vibration (İng.) (2, 13)
toplu bildirişme araçları mass media (İng.)
titreşim boşluğu resonance cavity (İng.) (13); (16)
resonance chamber (İng.) (13) toplu görünüm panorama (T/e) (1)
titreşim genliği amplitude (İng.) (13) toplu ortaklık anonim şirket (T/e) (1)
titreşim sıklığı frequency (İng.) (13) toplu yineleme choral repetition (İng.) (7)
titreşimli sonorant (İng.) (2); sonore (Fra.) (8, toplubiçem stilistik (T/e) (1)
11, 17, 19); stimmhaft (Alm.) (11, 19); voiced topluçalışım seminer (T/e) (1)
(İng.) (11, 19); voisé (Fra.) (8, 11, 17, 19) toplugörüşme panel (T/e) (1)
titreşimlileşme sonorisation (Fra.) (11, 19); topluluk blok (T/e) (1); camia (T/e) (1); cemaat
sonorisation (İng.) (11, 19); Sonorisierung (T/e) (1); cemiyet (T/e) (1); grup (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); voicing (İng.) (11, 19); topluluk (para için) kumpanya (T/e) (1)
voisement (Fra.) (11, 19) topluluk (Yabancı ülkeden) koloni (T/e) (1)
titreşimlilik Sonorität (Alm.) (11, 19); sonorité topluluk adı collective noun (İng.) (2, 7, 11,
(Fra.) (11, 19); sonority (İng.) (2, 11, 19); 19); ism-i cami (T/e) (11); ism-i cemi (T/e) (11);
voisement (Fra.) (11, 19) Kollektivum (Alm.) (11, 19); nom collectif (Fra.)
titreşimsiz non-voisé (Fra.) (8, 11, 17, 19); (11, 19); Sammelname (Alm.) (11, 19)
sourd (Fra.) (8, 11, 17, 19); stimmlos (Alm.) (11, topluluk danışmalı dil öğrenimi CLL (İng.) (7);
19); voiceless (İng.) (11, 19) community language learning (İng.) (7)
titreşimsizleşme assourdissement (Fra.) (11, topluluk dili community language (İng.) (7);

299
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

sociolect (İng.) (2, 19); sociolecte (Fra.) (19); töre âdet (T/e) (1); ahlak (T/e) (1); örf (T/e) (1)
Soziolekt (Alm.) (19) törebilim etik (T/e) (1)
topluluk lehçesi social dialect (İng.) (2) törebilmez karaktersiz (T/e) (1)
topluluk odaklı dil öğretimi community törel ahlaki (T/e) (1); etik (T/e) (1); meşru (T/e) (1)
language learning (İng.) (7) törel bilinç vicdan (T/e) (1)
toplum cemiyet (T/e) (1) tören merasim (T/e) (1)
toplum()dilbilim sociolinguistics (İng.) (2, 7, tören alayı kortej (T/e) (1)
10, 11, 15, 19, Y) törencilik teşrifat (T/e) (1)
toplumbilim sosyoloji (T/e) (1) törençağrı resepsiyon (T/e) (1)
toplumbilimci sosyolog (T/e) (1) törendüzen protokol (T/e) (1); teşrifat (T/e) (1)
toplumcu sosyalist (T/e) (1) törensel ritual (İng.) (2)
toplumculuk sosyalizm (T/e) (1) törensel sözce ritual utterance (İng.) (2)
toplumdışılama aforoz (T/e) (1) törensellik teşrifat (T/e) (1)
toplumdışılamak aforoz etmek (T/e) (1) töreye aykırı gayri meşru (T/e) (1)
toplumdışılanmak aforoz edilmek (T/e) (1) töz cevher (T/e) (1); sostanza (İta.) (8); Stoff
toplumdilbilim sociolinguistique (Fra.) (10, 11, (Alm.) (10, 11, 19); substance (Fra.) (8, 10, 11,
17, 19); Soziolinguistik (Alm.) (10, 11, 19) 17, 19); substance (İng.) (2, 10, 11, 19);
toplumdurum sosyal statü (T/e) (1) Substanz (Alm.) (10, 11, 19)
toplumlaştırma socializing (İng.) (12) tragedya tragédie (Fra.) (9)
toplumsal içtimai (T/e) (1); social (İng.) (15, 18); tugay liva (T/e) (1)
sosyal (T/e) (1, 18, Y); sozial (Alm.) (18) tuğgeneral liva (T/e) (1)
toplumsal anlam social meaning (İng.) (15) tumturak Emphase (Alm.) (11, 19); emphase
toplumsal bağlam social context (İng.) (7) (Fra.) (11, 19); emphasis (İng.) (11, 19)
toplumsal değişke sociolect (İng.) (15) tumturaklı emphatic (İng.) (2); emphatique
toplumsal değişkebilim sociolectology (İng.) (Fra.) (9)
(15) turunçgiller narenciye (T/e) (1)
toplumsal dil langue (İng.) (16) tutaçlar suffixes (İng.) (16)
toplumsal dil yetisi sociolinguistic tutak kabza (T/e) (1)
competence (İng.) (4) tutalım ki bilfarz (T/e) (1); faraza (T/e) (1);
toplumsal dilbilim linguistique sociale (Fra.) farzımuhal (T/e) (1)
(17) tutam miktar (T/e) (1)
toplumsal hareketlilik social mobility (İng.)
tutanak zabıt (T/e) (1); zabıtname (T/e) (1)
(15)
tutanakçı zabıt kâtibi (T/e) (1)
toplumsal işlev social function (İng.) (7)
toplumsal katmanlaşma social stratification tutar bedel (T/e) (1); meblağ (T/e) (1)
(İng.) (15) tutarlı rabıtalı (T/e) (1)
toplumsal kullanım sociolecte (Fra.) (17) tutarlık insicam (T/e) (1)
toplumsal lehçe social dialect (İng.) (7) tutarlılık coherence (İng.) (12, 19); cohérence
toplumsal uygunluk social appropriateness (Fra.) (9, 19); cohesion (İng.) (16); consistency
(İng.) (2) (İng.) (4); Kohärenz (Alm.) (19)
toplumsal uzaklık social distance (İng.) (7) tutarsız havai (T/e) (1); rabıtasız (T/e) (1)
toplumsal vurgu social accentuation (İng.) (2) tutarsızlık inconsistency (İng.) (12)
toplumsallaşma socialization (İng.) (15) tutku ihtiras (T/e) (1)
toplumsallaştırma sosyalizasyon (T/e) (1) tutkulu muhteris (T/e) (1)
toplutartışma forum (T/e) (1) tutkulu davranış mania (İng.) (16)
toprağa vermek defnetmek (T/e) (1) tutkun âşık (T/e) (1); meftun (T/e) (1); müptela
toprak arazi (T/e) (1); hâk (T/e) (1) (T/e) (1); perestişkâr (T/e) (1)
toprak kayması heyelan (T/e) (1) tutkun olmak müptela olmak (T/e) (1)
toprak-konducu squatter (İng.) (16) tutkunluk iptila (T/e) (1); meftuniyet (T/e) (1)
toptan kâmilen (T/e) (1); topyekûn (T/e) (1) tutma ikram (T/e) (1); işgal (T/e) (1)
toptan öldürme katliam (T/e) (1) tutma erkek jigolo (T/e) (1)
toptancı distrübütör (T/e) (1) tutmak angaje etmek (T/e) (1); derdest etmek
torunlar ahfat (T/e) (1); füru (T/e) (1) (T/e) (1); ikram etmek (T/e) (1); ittihaz etmek
toy acemi (T/e) (1); cahil (T/e) (1); ziyafet (T/e) (1) (T/e) (1); rağbet etmek (T/e) (1); zapt etmek
toyluk cahillik (T/e) (1) (T/e) (1)
tozan zerre (T/e) (1) tutmazlık tenakuz (T/e) (1)
tozluk getr (T/e) (1) tutsak esir (T/e) (1)
tutsaklık esaret (T/e) (1)

300
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

tutturma tespit (T/e) (1) tümce ötesi transphrastique (Fra.) (11, 19);
tutturmak raptetmek (T/e) (1) transphrastisch (Alm.) (11, 19);
tutu ipotek (T/e) (1); rehin (T/e) (1) transsentential (İng.) (11, 19)
tutu (insan için) rehine (T/e) (1) tümce söz holophrase (İng.) (2)
tutucu konservatör (T/e) (1); muhafazakâr (T/e) tümce sözcük holophrasis (İng.) (2)
(1) tümce sözcük dönemi holophrastic language
tutukevi mahpushane (T/e) (1); mevkufhane (İng.) (2)
(T/e) (1); tevkifhane (T/e) (1) tümce vurgusu sentence stress (İng.) (2, 13)
tutuklama tevkif (T/e) (1) tümce yöntemi sentence method (İng.) (7)
tutuklamak tevkif etmek (T/e) (1) tümcebilim nahiv (T/e) (11); Satzlehre (Alm.)
tutuklu mahpus (T/e) (1); mevkuf (T/e) (1) (10, 11, 19); Syntax (Alm.) (10, 11, 19); syntax
tutukluluk mevkufiyet (T/e) (1) (İng.) (11, 19); syntaxe (Fra.) (10, 11, 17);
tutulan popüler (T/e) (1) System (Alm.) (10)
tutulmak duçar olmak (T/e) (1); giriftar olmak tümcebilimsel syntactic (İng.) (10, 11, 19);
(T/e) (1); müptela olmak (T/e) (1) syntaktisch (Alm.) (11, 19); syntax (İng.) (10);
tutum attitude (İng.) (2); ekonomi (T/e) (1); syntaxique (Fra.) (10, 11)
idare (T/e) (1); iktisat (T/e) (1); tavır (T/e) (1) tümcecik clause (İng.) (2, 7, 12); proposition
tutum ayırmacı attitudinal disjunct (İng.) (2) (Fra.) (9)
tutum ölçeği attitude scale (İng.) (4, 7) tümcecik belirleyeni clause marker (İng.) (2)
tutum sınavı attitude test (İng.) (4) tümcecik sıralanması clausal coordination
tutumbilim ekonomi (T/e) (1); iktisat (T/e) (1) (İng.) (2)
tutumcul attitudinal (İng.) (2) tümceötesi dilbilim linguistique
tutumlu muktesit (T/e) (1) transphrastique (Fra.) (9)
tutumluluk ilkesi language economy (İng.) tümcesel phrastic (İng.) (2, 11); phrastique
(11); principe d'économie (Fra.) (11); (Fra.) (11, 19); phrastisch (Alm.) (11, 19);
Sprachökonomie (Alm.) (11) sentential (İng.) (11, 19)
tutumsuz müsrif (T/e) (1) tüm-denet check-up (İng.) (16)
tutumsuzluk israf (T/e) (1) tümdengelim deduction (İng.) (2, 12);
tuzluçubuk batonsale (T/e) (1) déduction (Fra.) (9); dedüksiyon (T/e) (1); talil
(T/e) (1)
tükel komple (T/e) (1); mükemmel (T/e) (1)
tümdengelimsel öğrenme deductive
tükenmek mevcudu kalmamak (T/e) (1)
learning (İng.) (7)
tüketici müstehlik (T/e) (1)
tümdizer entertip (T/e) (1)
tüketim istihlak (T/e) (1)
tümdizim entertip (T/e) (1)
tüketmek istihlak etmek (T/e) (1); sarf etmek
(T/e) (1) tümdurum kondisyon (T/e) (1)
tüm kül (T/e) (1); tam (T/e) (1); tamam (T/e) (1); tümel külli (T/e) (1); universals (İng.) (2)
tekmil (T/e) (1); total (T/e) (1); umum (T/e) (1) tümeller külliyât (T/e) (11); Universalien (Alm.)
tüm (Yun. önek) pan- (T/e) (1); pant- (T/e) (1); (10, 11, 19); universals (İng.) (10, 11, 12, 19);
panto- (T/e) (1) universaux (Fra.) (10, 11, 17, 19)
Tüm Bedensel Katılım Total Physical tümevarım induction (İng.) (12); istikra (T/e) (1)
Response (İng.) (12) tümevarımlı öğrenme inductive learning
(İng.) (7)
Tüm Bedensel Tepki Total Physical
tümevarımsal inductive (İng.) (2)
Response (İng.) (12)
tümevarımsal öğrenme inductive learning
tüm biçim lento form (İng.) (2) (İng.) (7)
tüm değişim (sanatta) ihtilal (T/e) (1)
tümgün fultaym (full time) (T/e) (1)
tüm lehçesel pandialectal (İng.) (2) tümleç complement (İng.) (2, 7, 10, 11, 19);
tümce cümle (T/e) (1, 11, Y); phrase (Fra.) (8, 10, complément (Fra.) (8, 10, 11, 19); Ergänzung
11, 17, 19); proposition (Fra.) (19); Satz (Alm.)
(Alm.) (11, 19); meful (T/e) (11); mütemmim
(10, 11, 19); sentence (İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 19)
(T/e) (11); object (İng.) (8); Objekt (Alm.) (10, 11,
tümce bağlacı sentence connector (İng.) (2) 19)
tümce belirteci disjunct (İng.) (3) tümleç silmesi object deletion (İng.) (8)
tümce birleştirme sentence combining (İng.) tümleme complementation (İng.) (2)
(7) tümlemek tekmil etmek (T/e) (1)
tümce değerli soru rhetorical question (İng.)
tümleşke kombina (T/e) (1)
(3, 7)
tümlev integral (T/e) (1)
tümce değerli sözcük sentence word (İng.) (2)
tümleyen Angabe (Alm.) (11, 19); circonstant
tümce kalıbı sentence pattern (İng.) (7, 12)

301
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

(Fra.) (11, 19); circumstantial element (İng.) Derivation (Alm.) (11, 19); derivation (İng.) (2,
(19); modifier (İng.) (11); subordinate (İng.) (2) 5, 8, 10, 11, 13, 19); dérivation (Fra.) (10, 11,
tümleyici complementiser (İng.) (2) 17, 19); icat (T/e) (1); iştikak (T/e) (11)
tümleyici küme filler class (İng.) (2) türetme ekli yapı parasynthesis (İng.) (2)
tümleyici nesne complementiser object (İng.) türetmek icat etmek (T/e) (1)
(2) türetmen mucit (T/e) (1)
tümleyici öğe forlorn element (İng.) (2) türev Ableitung (Alm.) (11, 19); Derivat (Alm.)
tümlük külliyet (T/e) (1) (11, 19); derivative (İng.) (2, 11, 19); dérivé
tümsürem Panchronie (Alm.) (19); panchronie (Fra.) (11, 17, 19); derived (İng.) (11); müştak
(Fra.) (19); panchrony (İng.) (19) (T/e) (1, 11)
tümsüremli panchronic (İng.) (19); türeyiş iştikak (T/e) (1)
panchronique (Fra.) (19); panchronisch (Alm.) Türk Dil Kurumu Turkish Linguistic Society
(19) (İng.) (13)
tümü ile tamamen (T/e) (1) türkçebilim turcology (İng.) (16)
tümüyle sırf (T/e) (1) türkçebilimci turcologist (İng.) (16)
tür gender (İng.) (12); genre (İng.) (7); janr (T/e) Türkiye Türkçesi ünlüleri Turkish vowels
(1); nevi (T/e) (1); type (İng.) (7); version (İng.) (4) (İng.) (13)
tür adı common noun (İng.) (19); Türkiye Türkçesi ünsüzleri Turkish
Gattungsname (Alm.) (19); nom commun consonants (İng.) (13)
(Fra.) (19) Türklükbilim Türkiyat (T/e) (1); Türkoloji (T/e)
türce token (İng.) (7) (1)
türdeş hemcins (T/e) (1); homogen (T/e) (1); Türklükbilimci Türkolog (T/e) (1)
homojen (T/e) (1, Y); mütecanis (T/e) (1) türkü) terennüm etmek (T/e) (1)
türdeşlik tecanüs (T/e) (1) türlü mütenevvi (T/e) (1)
türe hukuk (T/e) (1) türlü türlü envai türlü (T/e) (1)
türedışı gayri hukuki (T/e) (1) türsel sınıflandırma classification
türel hukuki (T/e) (1) typologique (Fra.) (17)
türeme iştikak (T/e) (1) tütsü buhur (T/e) (1)
türemek iştikak etmek (T/e) (1) tütünrengi taba (T/e) (1)
türemiş derived (İng.) (19) tüze adalet (T/e) (1); hak (T/e) (1)
türemiş biçim derived form (İng.) (2) tüzece adilane (T/e) (1)
türemiş sözcük derivative (İng.) (2) tüzel adli (T/e) (1); hükmi (T/e) (1)
türemiş tümce abgeleiteter Satz (Alm.) (11, tüzelkişi hükmi şahıs (T/e) (1)
19); derived sentence (İng.) (11, 19); phrase tüzelkişilik hükmi şahsiyet (T/e) (1)
dérivée (Fra.) (11, 19) tüzük nizamname (T/e) (1); statü (T/e) (1)
türetme Ableitung (Alm.) (10, 11, 19);

uçmanlık pilotluk (T/e) (1)


uçsuz bucaksız nihayetsiz (T/e) (1)
uçul füze (T/e) (1)
uçunma süblimleşme (T/e) (1)
uçuntu gaz (T/e) (1)
uğramak duçar olmak (T/e) (1); giriftar olmak
(T/e) (1); maruz kalmak (T/e) (1)
ucuz ehven (T/e) (1) uğraş iştigal (T/e) (1); meslek (T/e) (1); meşgale
uç ekstrem (T/e) (1); kutup (T/e) (1); limit (T/e)
(T/e) (1); meşguliyet (T/e) (1)
(1); margin (İng.) (2)
uğraş alanı field of occupation (İng.) (16)
uç ünsüz coda (İng.) (2) uğraş dil jargon (İng.) (2)
uçak tayyare (T/e) (1)
uğraş dili jargon (İng.) (7)
uçantop voleybol (T/e) (1)
uğraşı meslek (T/e) (1); meşguliyet (T/e) (1)
uçarı sefih (T/e) (1) uğraşma iştigal (T/e) (1)
uçlaşma polarizasyon (T/e) (1)
uğraşmacı mücadeleci (T/e) (1)
uçmak cennet (T/e) (1)
uğraşmak iştigal etmek (T/e) (1); mücadele
uçmak (su) tebahhur etmek (T/e) (1)
etmek (T/e) (1)
uçman pilot (T/e) (1)

302
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

uğraşman profesyonel (T/e) (1) ulusçu milliyetçi (T/e) (1)


uğraştaş meslektaş (T/e) (1) ulusçuluk milliyet (T/e) (1); milliyetçilik (T/e) (1)
uğraştırmak işgal etmek (T/e) (1); meşgul uluslararası beynelmilel (T/e) (1);
etmek (T/e) (1) enternasyonal (T/e) (1); milletlerarası (T/e) (1)
uğur meymenet (T/e) (1); şans (T/e) (1) uluslararası dil lingua franca (İng.) (12)
uğurlama teşyi (T/e) (1) Uluslararası Dil olarak İngilizce English as
uğurlamak selametlemek (T/e) (1); teşyi an International Language (İng.) (3, 7)
etmek (T/e) (1) Uluslararası İletişim Dili Olarak İngilizce Dil
uğurlu kademli (T/e) (1); mübarek (T/e) (1) Sınavı Test of English for International
uğursuz kademsiz (T/e) (1); meşum (T/e) (1); Communication (İng.) (4); TOEIC (İng.) (4)
meymenetsiz (T/e) (1) Uluslararası İngilizce Sınama Sistemleri /
uğursuzluk şeamet (T/e) (1) Yöntemleri IELTS (İng.) (4); International
ulaç bağ-fiil (T/e) (11); gérondif (Fra.) (9, 11, 19); English Language Testing Systems (İng.) (4)
gerund (İng.) (2, 7, 11, 19); Gerundium (Alm.) Uluslararası İngilizce Sınav Birliği / Derneği
(11, 19); rabıt sıygası (T/e) (11); zarf-fiil (T/e) ILTA (İng.) (4); International English
(11) Language Testing Association (İng.) (4)
ulam catégorie (Fra.) (8, 11, 17, 19); category Uluslararası Ses Abecesi IPA (International
(İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 19, Y); kategori (T/e) (1, 11, Phonetics Alphabet) (İng.) (2)
Y); Kategorie (Alm.) (10, 11, 19); makule (T/e) Uluslararası Sesbilim Derneği IPA
(11) (International Phonetics Association) (İng.)
ulama Anschluss (Alm.) (11, 19); Bindung (Alm.) (Y)
(11, 19); connection (İng.) (2, 11, 19); enclisis uluslararası sesçil abece alphabet
(İng.) (2); liaison (Fra.) (11, 19); liason (İng.) (2) phonétique international (Fra.) (19);
ulamlamak kategorize etmek (T/e) (Y) international phonetic alphabet (İng.) (7, 19);
ulamsal categorial (İng.) (11, 19); catégoriel internationales phonetisches Alphabet
(Fra.) (11, 19); kategorial (Alm.) (11, 19) (Alm.) (19)
ulamsal altbileşen categorial subcomponent Uluslararası Sesletim Derneği IPA
(İng.) (8) (International Phonetics Association) (İng.)
ulamsal ayrım categorial difference (İng.) (13) (7); international phonetic association (İng.)
ulamsal bileşen categorial component (İng.) (7)
(11, 19); composante catégorielle (Fra.) (11, uluslararasıcılık enternasyonalizm (T/e) (1)
19); kategoriale Komponente (Alm.) (11, 19) ulusöz apophtegme (Fra.) (9)
ulamsal ekler categorial suffixes (İng.) (5) ulussever milliyetperver (T/e) (1)
ulamsal izleme categorial tracing (İng.) (5) umar çare (T/e) (1); derman (T/e) (1); deva (T/e)
(1)
ulaşım muvasala (T/e) (1); münakale (T/e) (1)
umarsız biçare (T/e) (1); çaresiz (T/e) (1); naçar
ulaşma sıla (T/e) (1) (T/e) (1)
ulaşmak vasıl olmak (T/e) (1) umarsız kalmak çaresiz kalmak (T/e) (1)
ulaştırma münakalat (T/e) (1); transportasyon umlaut işareti trema (İng.) (2)
(T/e) (1)
ummak ümit etmek (T/e) (1)
ulaştırmak iblağ etmek (T/e) (1)
umunç emel (T/e) (1)
ulu âli (T/e) (1)
umursamaz fütursuz (T/e) (1)
ululama takdis (T/e) (1); tazim (T/e) (1)
umut ümit (T/e) (1)
ululamak takdis etmek (T/e) (1); tazim etmek
(T/e) (1) umutlandırmak ümitlendirmek (T/e) (1)
ululuk azamet (T/e) (1); şeref (T/e) (1); şevket umutlanmak ümitlenmek (T/e) (1)
(T/e) (1) umutlu ümitli (T/e) (1); ümitvar (T/e) (1)
ulus millet (T/e) (1) umutsuz ümitsiz (T/e) (1)
ulusal milli (T/e) (1) umutsuzluk yeis (T/e) (1)
ulusal dil langue nationale (Fra.) (11, 17, 19); unvan vb.) tevcih etmek (T/e) (1)
mitli lisan (T/e) (11); national language (İng.) Ural-Altay dilbilimi Ural-Altaic linguistics
(İng.) (2)
(2, 3, 7, 11, 19); Nationalsprache (Alm.) (11, 19)
ulusal direniş milli hareket (T/e) (1) us akıl (T/e) (1)
ulusal eylem milli hareket (T/e) (1) us gücü zihin (T/e) (1)
ulusal örnek kullanım standard language us sayrılıkları akliye (T/e) (1)
(İng.) (16) us sayrılıkları evi tımarhane (T/e) (1)
ulusallaştırmak millileştirmek (T/e) (1) usa uygun makul (T/e) (1)
ulusallık milliyet (T/e) (1) usa vurma muhakeme (T/e) (1)

303
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

usa vurmak muhakeme etmek (T/e) (1) (19); adéquation (Fra.) (19); fit (İng.) (4)
usanç melal (T/e) (1) uyarlık değerleri fit statistics (İng.) (4)
usanma gına (T/e) (1) uyarma ihtar (T/e) (1); ikaz (T/e) (1); tembih (T/e)
usçu akılcı (T/e) (1); rasyonalist (T/e) (1) (1)
usçuluk akılcılık (T/e) (1); mentalism (İng.) (7); uyarmak dikkatini çekmek (T/e) (1); ihtar
rasyonalizm (T/e) (1) etmek (T/e) (1); ikaz etmek (T/e) (1); tembih
usdışı akıldışı (T/e) (1); irrasyonel (T/e) (1) etmek (T/e) (1)
uslanmış mütenebbih (T/e) (1) uydu peyk (T/e) (1); Satellit (Alm.) (19); satellite
ussal akli (T/e) (1); mentalist (İng.) (12); (Fra.) (19); satellite (İng.) (19); valency (İng.) (2)
rasyonel (T/e) (1) uydumcu konformist (T/e) (1)
ussal çıkarım rational cloze (İng.) (4) uydumculuk konformizm (T/e) (1)
ussal eşdeğerlik rational equivalence (İng.) (4) uydurma icat (T/e) (1)
ussal tutumları açıklamak expressing uydurmak icat etmek (T/e) (1)
intellectual attitudes (İng.) (12) uygar medeni (T/e) (1)
ussal tutumları öğrenmek finding out uygarlaşma temeddün (T/e) (1)
intellectual attitudes (İng.) (12) uygarlaşmak medenileşmek (T/e) (1)
usta maharetli (T/e) (1); mahir (T/e) (1); üstat uygarlaşmamış medeniyetsiz (T/e) (1)
(T/e) (1) uygarlık medenilik (T/e) (1); medeniyet (T/e) (1)
usta (işçi) kalifiye (T/e) (1) uygarlık dili cultural language (İng.) (2, 11, 19);
ustalaşmamış acemi (T/e) (1) Kultursprache (Alm.) (11, 19); langue de
utanca skandal (T/e) (1) civilisation (Fra.) (11, 19); medeniyet lisanı
utanç hayâ (T/e) (1); hicap (T/e) (1); şerm (T/e) (1) (T/e) (11)
utanç verici şeni (T/e) (1) uygulama administration (İng.) (4); application
utanma hayâ (T/e) (1); hicap (T/e) (1); şerm (T/e) (İng.) (12); infaz (T/e) (1); pratik (T/e) (1);
(1) procedure (İng.) (12); tatbik (T/e) (1); tatbikat
utanmaz hayâsız (T/e) (1); kepaze (T/e) (1) (T/e) (1)
utanmazlık kepazelik (T/e) (1) uygulama etkisi practice effect (İng.) (4)
utku muzafferiyet (T/e) (1); zafer (T/e) (1) uygulama süreci procedimento (İta.) (8)
utkun muzaffer (T/e) (1) uygulamak tatbik etmek (T/e) (1)
uyak kafiye (T/e) (1, 11); Reim (Alm.) (11, 19); uygulamalı ameli (T/e) (1); applied (İng.) (2);
rhyme (İng.) (2, 11, 19); rime (Fra.) (9, 11, 19) pratik (T/e) (1); tatbiki (T/e) (1)
uyaklı kafiyeli (T/e) (1) uygulamalı dilbilim angewandte Linguistik
uyaklı söz tautophony (İng.) (2) (Alm.) (10, 11, 19); applied linguistics (İng.) (2,
uyaksız kafiyesiz (T/e) (1) 4, 7, 10, 11, 19, Y); linguistique appliquée
uyandırıcı münebbih (T/e) (1) (Fra.) (10, 11, 17, 19)
uyandırma tahrik (T/e) (1); tembih (T/e) (1) uygulamalı dilbilim araştırmalarında
uyandırmak tahrik etmek (T/e) (1); tembih sayıbilim kullanımı statistics in AL research
(İng.) (7)
etmek (T/e) (1)
uygulaman tekniker (T/e) (1); teknisyen (T/e) (1)
uyanık agâh (T/e) (1); müteyakkiz (T/e) (1)
uygulanabilirlik fizibilite (T/e) (1); practicality
uyanık olmak ihtiyatlı davranmak (T/e) (1)
(İng.) (4)
uyanıklık teyakkuz (T/e) (1)
uygulanım incidence (Fra.) (8)
uyanış intibah (T/e) (1)
uygulayıcı tatbikatçı (T/e) (1)
uyanma intibah (T/e) (1)
uygulayım teknik (T/e) (1)
uyaran Stimulus (Alm.) (19); stimulus (Fra.) (19);
uygulayımbilim teknoloji (T/e) (1)
stimulus (İng.) (7, 8, 19)
uygulayımcı teknokrat (T/e) (1)
uyaran-tepki stimulus-response (İng.) (2, 7)
uygulayımcıerki teknokrasi (T/e) (1)
uyaran-tepki kuramı S-R theory (İng.) (7)
uygun caiz (T/e) (1); isabetli (T/e) (1); makbul
uyarı ikaz (T/e) (1); stimulus (İng.) (4)
(T/e) (1); mutabık (T/e) (1); muvafık (T/e) (1);
uyarıcı münebbih (T/e) (1); stimulus (İng.) (12)
münasip (T/e) (1); müsait (T/e) (1); mütenasip
uyarıda bulunmak ihtar etmek (T/e) (1)
(T/e) (1); pratik (T/e) (1); reva (T/e) (1)
uyarlaç adaptör (T/e) (1)
uygun bulma tasvip (T/e) (1)
uyarlama adaptasyon (T/e) (1); adaptation
uygun gelmek intibak etmek (T/e) (1)
(İng.) (2); adjustment (İng.) (13)
uygun görme muvafakat (T/e) (1)
uyarlamak adapte etmek (T/e) (1)
uygun görmek muvafakat etmek (T/e) (1);
uyarlanma intibak (T/e) (1)
tasvip etmek (T/e) (1); tensip etmek (T/e) (1)
uyarlanmış adapte (T/e) (1)
uygun yaş varsayımı optimum age
uyarlık Adäquatheit (Alm.) (19); adequacy (İng.)

304
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

hypothesis (İng.) (7) uyutmak ipnotize etmek (T/e) (1)


uygunluk appropriateness (İng.) (2, 7); uyutum ipnoz (T/e) (1)
concordance (Fra.) (11, 19); concordance (İng.) uz münezzeh (T/e) (1)
(11, 19); fairness (İng.) (4); fit (İng.) (4); itilaf uzak apo- (T/e) (1); ekstrem (T/e) (1)
(T/e) (1); Konkordanz (Alm.) (11, 19); uzak alan remote area (İng.) (2)
mutabakat (T/e) (11) uzak benzeşim dilation (İng.) (2); distant
uygunsuz isabetsiz (T/e) (1) assimilation (İng.) (2)
uyma itaat (T/e) (1) uzak bölge marginal area (İng.) (2); relic area
uyma (bir duruma ya da çevreye) intibak (İng.) (2)
(T/e) (1) uzakçeker teleobjektif (T/e) (1)
uymak adapte olmak (T/e) (1); intibak etmek uzaklaştırmak ekarte etmek (T/e) (1)
(T/e) (1); itaat etmek (T/e) (1); riayet etmek uzaklık mesafe (T/e) (1)
(T/e) (1); tabi olmak (T/e) (1) uzaklık incelemesi proxemics (İng.) (7)
uymak (çağrıya) icabet etmek (T/e) (1) uzaklıkölçer telemetre (T/e) (1)
uymama ihlal (T/e) (1) uzaksak geçerlik divergent validity (İng.) (4)
uymamak ihlal etmek (T/e) (1) uzaksak incelik negative politeness (İng.) (7)
uymaz mugayir (T/e) (1) uzaktan gıyaben (T/e) (1)
uymazlık mugayeret (T/e) (1) uzaktarım telemekanik (T/e) (1)
uyruk tabi (T/e) (1); tabiiyet (T/e) (1); tebaa (T/e) uzam location (İng.) (2); space (İng.) (2)
(1) uzama allongement (Fra.) (19); Dehnung (Alm.)
uyruklu asıllı (T/e) (1) (19); Längung (Alm.) (19); lengthening (İng.)
uysal halim selim (T/e) (1); muti (T/e) (1) (19)
uyum accord (Fra.) (11, 19); agreement (İng.) (2, uzamdilbilim géolinguistique (Fra.) (17)
5, 11, 19); ahenk (T/e) (11); ahenk (T/e) (1); uzamsal dilbilim coğrafi dilbilim (T/s) (17);
armoni (T/e) (1); concord (İng.) (2, 5, 7, 11, 19); géographie linguistique (Fra.) (19); linguistic
congruence (İng.) (2); harmoni (T/e) (1); geography (İng.) (19); linguistique
Harmonie (Alm.) (11, 19); harmonie (Fra.) (11, géographique (Fra.) (17); Sprachgeographie
19); harmony (İng.) (2, 11, 13, 19); intibak (T/e) (Alm.) (19)
(1); Kongruenz (Alm.) (11, 19); mutabakat (T/e) uzanım extension (İng.) (2)
(1, 11); Übereinstimmung (Alm.) (11); uzanımsal anlam extensional meaning (İng.)
Wohlklang (Alm.)(11, 19) (2)
uyumlu ahenkli (T/e) (1) uzatımlık allochrone (İng.) (2)
uyumluluk cohesion (İng.) (19); cohésion (Fra.) uzatma imale (İng.) (13); imale (T/e) (13);
(19); Kohäsion (Alm.) (19) lengthening (İng.) (13); temdit (T/e) (1)
uyumölçüm sosyometri (T/e) (1) uzatmak temdit etmek (T/e) (1)
uyumsuz ahenksiz (T/e) (1); münasebetsiz (T/e) uzatmasız ünsüz kinetic consonant (İng.) (2)
(1) uzay feza (T/e) (1); mekân (T/e) (1)
uyumsuzluk disharmony (İng.) (13); infit (İng.) uzay adamı kozmonot (T/e) (1)
(4); misfit (İng.) (4) uzayadamı astronot (T/e) (1)
uyumvuruş tempo (T/e) (1) uzbildirişim télécommunication (Fra.) (17)
uyurgezer sairfilmenam (T/e) (1) uzçektirim teleks (T/e) (1)
uyuşma itilaf (T/e) (1); mutabakat (T/e) (1) uzgöreç televizyon (T/e) (1)
uyuşmak antant kalmak (T/e) (1); imtizaç uziletişim telekomünikasyon (T/e) (1)
etmek (T/e) (1) uzlaşım agreement (İng.) (16); convention
uyuşmazlık ihtilaf (T/e) (1) (Fra.) (19); convention (İng.) (19); Konvention
uyuşmuş olan mutabık (T/e) (1) (Alm.) (19)
uyuşturma anestezi (T/e) (1) uzlaşımcılar conventionalists (İng.) (16)
uyuşturmak anestezi yapmak (T/e) (1) uzlaşımsal conventional (İng.) (2, 19);
uyuşturucu anestezik (T/e) (1) conventionnel (Fra.) (19); konventional (Alm.)
uyuşuk miskin (T/e) (1) (19); konventionell (Alm.) (19)
uyuşukluk atalet (T/e) (1) uzlaşma compatibility (İng.) (2); convention
uyuşum compatibilité (Fra.) (8); (İng.) (2, 18); Konvention (Alm.) (18);
correspondence (İng.) (2) Vereinbarung (Alm.) (18)
uyuşum geçerliği convergent validity (İng.) (4) uzlaşma dili koine (İng.) (2)
uyuşum görünüşü accommodative aspect uzlaşmak sulh olmak (T/e) (1)
(İng.) (2) uzlaşmalı izlence negotiated syllabus (İng.)
uyutmaca ipnotizma (T/e) (1) (12)

305
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

uzlaştırıcı kip compatible mode (İng.) (2) uzun seslem lange Silbe (Alm.) (11, 19); long
uzlaştırmak telif etmek (T/e) (1) syllable (İng.) (11, 19); syllabe longue (Fra.)
uzluk maharet (T/e) (1) (11, 19)
uzluk belgesi bröve (T/e) (1) uzun ünlü long vowel (İng.) (2, 13)
uzman eksper (T/e) (1); kompetan (T/e) (1); uzun ünlü belirtkesi (-) macron (İng.) (2)
mütehassıs (T/e) (1); spesiyalist (T/e) (1) uzun ünsüz long consonant (İng.) (2)
uzmanlaşma ihtisas (T/e) (1) uzun yanıt extended response (İng.) (4)
uzmanlık ihtisas (T/e) (1); spesiyalite (T/e) (1) uzunkafalı dolikosefal (T/e) (1)
uzun lang (Alm.) (11, 19); long (Fra.) (8, 11, 17, uzunluk Dauer (Alm.) (11, 19); duration (İng.)
19); long (İng.) (2, 11, 13, 19); maksi (T/e) (1) (11, 19); Länge (Alm.) (11, 19); length (İng.) (2,
uzun erimli bellek long term memory (İng.) 11, 13, 19); longueur (Fra.) (11, 19); tul (T/e) (1)
(7, Y); uzun dönemli hafıza (T/e) (Y) uzyazdırım telgraf (T/e) (1)
uzun hece long syllable (İng.) (13)

(11); pun (İng.) (11, 19); Wortspiel (Alm.) (11, 19)


ünlek glotis (T/e) (1)
ünlem Ausruf (Alm.) (10, 11, 19);
Empfindungswort (Alm.) (11, 19);
exclamation (Fra.) (8); exclamation (İng.) (2, 7);
Interjektion (Alm.) (10, 11, 19); interjection
(Fra.) (9, 10, 11, 19); interjection (İng.) (2, 7, 10,
üç (Lat. önek) tri- (T/e) (1)
11, 19); nida (T/e) (1, 11)
üç harfli küme trigraph (İng.) (2)
ünlem işareti ecphoneme (İng.) (2)
üç heceli trisyllabic (İng.) (2) ünlem kuramı pooh pooh theory (İng.) (2)
üç ölçütlü model three parameter model
ünlem tümcesi Ausrufesatz (Alm.) (11);
(İng.) (4)
interjective sentence (İng.) (11, 19); nida
üç tümleçli eylem three place verb (İng.) (2)
cümlesi (T/e) (11); phrase exclamative (Fra.)
üçgen müselles (T/e) (1)
(11, 19); phrase interjective (Fra.) (11, 19)
üçleme triplication (İng.) (13)
ünleme phonation (İng.) (13)
üçlü triyo (T/e) (1)
ünlemle ilgili exclamatory (İng.) (2)
üçlü seslem trisyllabe (Fra.) (9)
ünlemlik exclamative (İng.) (2)
üçlü ünlü triphton (İng.) (2)
ünlü maruf (T/e) (1); meşhur (T/e) (1); sait (T/e)
üçteker triportör (T/e) (1)
(11); sedalı (T/e) (1); sesli (T/e) (11); şanlı (T/e)
üçüncü eyleyen tiers actant (Fra.) (8)
(1); şöhretli (T/e) (1); vocalic (İng.) (11, 13, 19);
üçüncü kişi third person (İng.) (2)
vocalique (Fra.) (11, 19); vocoid (İng.) (2); Vokal
üçüncül vurgu tertiary stress (İng.) (2)
(Alm.) (10, 11, 19); vokal (T/e) (1); vokalisch
üfleç vantilatör (T/e) (1)
(Alm.) (11, 19); vowel (İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 13,
üfleme aspiration (İng.) (13, Y)
19); voyelle (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19)
üflemeli aspirated (İng.) (Y)
ünlü almaşması Ablaut (Alm.) (11, 19);
üflemesiz non-aspirated (İng.) (13);
alternance vocalique (Fra.) (11, 19);
unaspirated (İng.) (2)
apophonie (Fra.) (11, 19); apophony (İng.) (11,
üleştirme sayısı distributional numeral (İng.)
(2) 19); vocalic alternation (İng.) (11, 19); vowel
üleştirmek tevzi etmek (T/e) (1) gradation (İng.) (2, 11, 19)
ülke memleket (T/e) (1) ünlü atlaması metaphony (İng.) (2)
ülkü ideal (T/e) (1, Y); mefkûre (T/e) (1) ünlü azaltımı vowel reduction (İng.) (2)
ülkücü idealist (T/e) (1, Y) ünlü boşluğu Hiat (Alm.) (11, 19); hiatus (Fra.)
ülkücülük idealizm (T/e) (1) (11, 19); hiatus (İng.) (2); hiatus (İng.) (11, 19)
ülküsel ideal (İng.) (16); ideal (T/e) (1, Y) ünlü çatışması syneresis (İng.) (2)
ülküsel konuşucu-dinleyici ideal speaker- ünlü değişimi vowel change (İng.) (13); vowel
hearer (İng.) (8, 11, 19); idealer mutation (İng.) (2)
Sprecher/Hörer (Alm.) (11, 19); locuteur- ünlü dörtgeni vowel quadrilateral (İng.) (13)
auditeur idéal (Fra.) (11, 19) ünlü düşmesi haplology (İng.) (13)
ün nam (T/e) (1); şan (T/e) (1); şöhret (T/e) (1) ünlü edinim aşaması lallation (İng.) (2)
ündeş calembour (Fra.) (9, 11, 19); cinas (T/e) ünlü göçüşmesi crasis (İng.) (2)

306
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

ünlü kayması introflexion (İng.) (2); vowel Konsonantenharmonie (Alm.) (11, 19)
shift (İng.) (2) ünsüz uyumu harmonie consonantique (Fra.)
ünlü kaynaşması ablaut (İng.) (2); apophony (11, 19)
(İng.) (2); blending (İng.) (13) ünsüz uzunluğu consonant length (İng.) (13)
ünlü kısalması vowel shortening (İng.) (13) ünsüz yeğinliği consonant intensity (İng.) (13)
ünlü kümesi vowel cluster (İng.) (2) ünsüz yinelenmesi allitération (Fra.) (9)
ünlü olan vocalique (Fra.) (8, 17) ünsüzle ilgili consonantal (İng.) (2)
ünlü olmayan nicht-vokalisch (Alm.) (11, 19); ünsüzleşme consonantalisation (İng.) (2)
non-vocalic (İng.) (11, 19); non-vocalique ünsüz-ünlü uyumu consonant-vowel
(Fra.) (8, 11, 17, 19) harmony (İng.) (13)
ünlü ses uzunluğu chroneme (İng.) (2) ünsüz-ünlü-ünsüz dizisi CVC (İng.) (2)
ünlü türemesi epenthesis (İng.) (13) ürem faiz (T/e) (1); nema (T/e) (1)
ünlü uyumu ahenk kaidesi (T/e) (11); üreme tenasül (T/e) (1)
assimilatorische Umfärbung (Alm.) (11); üreteç jeneratör (T/e) (1)
harmonie vocalique (Fra.) (11, 17, 19); üretici génératif (Fra.) (10, 11, 17, 19);
Vokalharmonie (Alm.) (11, 19); vowel generativ (Alm.) (10, 11, 19); generative (İng.)
harmony (İng.) (2, 7, 11, 13, 19) (2, 8, 10, 11, 19); müstahsil (T/e) (1)
ünlü uzunluğu vowel length (İng.) (7, 13) üretici - dönüşümsel dilbilgisi generative
ünlü yinelemesi assonance (İng.) (2) Transformationsgrammatik (Alm.) (10, 11, 19)
ünlü yinelenmesi assonance (Fra.) (9) üretici - dönüşümsel dilbilgisi grammaire
ünlülerarası intervocalic (İng.) (2, 11, 19); générative transformationnelle (Fra.) (10, 11,
intervocalique (Fra.) (11, 19); intervokalisch 17, 19); transformational generative
(Alm.) (11, 19) grammar (İng.) (10, 11, 19)
ünlüleşme vocalisation (Fra.) (11, 19); üretici anlambilim generative semantics
vocalisation (İng.) (2, 11, 19); Vokalisation (İng.) (2, 7, 11, 19); generative Semantik (Alm.)
(Alm.) (11); Vokalisierung (Alm.) (19) (11, 19); sémantique générative (Fra.) (11, 17,
ünlülü sesyinelemesi allitération vocalique 19)
(Fra.) (8) üretici dilbilgisi generative grammar (İng.) (2,
ünsüz consonant (İng.) (2, 8, 10, 11, 19); 7, 8, 11, 19); generative Grammatik (Alm.)
consonantal (İng.) (11, 13, 19); consonantique (11, 19)
(Fra.) (11, 19); consonne (Fra.) (8, 10, 11, 17, üretici dilbilgisi grammaire générative (Fra.)
(11, 19)
19); konson (T/e) (1); Konsonant (Alm.) (10, 11,
üretici dönüşümlü dilbilgisi TG grammar
19); konsonant (T/e) (1); konsonantisch (Alm.)
(İng.) (2)
(11, 19); samit (T/e) (11); sedasız (T/e) (1);
üretici işlemler production processes (İng.) (7)
sessiz (T/e) (11)
üretici sesbilgisi generative phonology (İng.)
ünsüz atımı jamming (İng.) (2) (2, 19)
ünsüz atlaması mutalion (İng.) (2) üretici sesbilim generative Phonologie (Alm.)
ünsüz benzeşmesi sessizlerin benzeşmesi (11, 19); generative phonology (İng.) (11);
(T/e) (11)
phonologie générative (Fra.) (11, 17, 19)
ünsüz bilgisi consonantism (İng.) (2)
üretici sınav production test (İng.) (4)
ünsüz değişimi consonant mutation (İng.) (11,
üretim istihsal (T/e) (1); prodüksiyon (T/e) (1)
19); Lautverschiebung (Alm.) (11, 19);
üretim sınavı production test (İng.) (4)
mutation consonantique (Fra.) (11, 19)
üretimci dönüşümsel dilbilgisi TG grammar
ünsüz dışı non(-)consonantal (İng.) (2) (İng.) (7)
ünsüz ikilemesi consonant doubling (İng.) (13) üretimlik fabrika (T/e) (1)
ünsüz ikileşmesi gemination (İng.) (2) üretimsel generative (İng.) (2, 12, Y);
ünsüz kayması consonant shift (İng.) (2) productive (İng.) (Y); productivité (Fra.) (19)
ünsüz kümesi consonant cluster (İng.) (7) Üretimsel Dilbilim Generative Linguistics
ünsüz olan consonantique (Fra.) (8, 17) (İng.) (13)
ünsüz olmayan nicht-konsonantisch (Alm.) üretimsel dönüşümlü dilbilgisi generative
(11, 19); non(-)consonantal (İng.) (11, 19); transformational grammar (İng.) (7)
non-consonantique (Fra.) (8, 11, 17, 19) üretimsel sesdizim generative phonology
ünsüz öncesi prevocalic (İng.) (2) (İng.) (13)
ünsüz silimi consonant deletion (İng.) (13); üretken productive (İng.) (2)
consonant loss (İng.) (13) üretken beceri productive skill (İng.) (7)
ünsüz uyumu consonant harmony (İng.) (2, üretken beceriler productive skills (İng.) (4)
11, 13, 19); consonantal harmony (İng.) (13); üretken sınav production test (İng.) (4)

307
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

üretkenlik productivity (İng.) (2, 19); cérébrale (Fra.) (11, 19); Kakuminal (Alm.) (11,
Produktivität (Alm.) (19); prodüktivite (T/e) (1) 19); Retroflex (Alm.) (11, 19); retroflex (İng.) (2,
üretme generate (İng.) (2); generation (İng.) (2); 11, 19); rétroflexe (Fra.) (11, 19); Zerebral
istihsal (T/e) (1) (Alm.) (11, 19)
üretme aşaması production stage (İng.) (7) üstdamaksıllaşma retroflexion (İng.) (2)
üretmek generate (İng.) (7); istihsal etmek üstdil métalangage (Fra.) (10, 11, 17, 19);
(T/e) (1) metalanguage (İng.) (2, 7, 10, 11, 19);
ürkü dehşet (T/e) (1); panik (T/e) (1) métalangue (Fra.) (10, 11, 19); metasemiotica
ürkünç dehşetengiz (T/e) (1) (İta.) (8); Metasprache (Alm.) (10, 11, 19)
ürküntülü davranış phobia (İng.) (16) üstdil işlevi metalinguistic function (İng.) (2,
ürkütme tedhiş (T/e) (1) 11, 19); metasprachliche Funktion (Alm.) (11,
ürün hasıl (T/e) (1); hasılat (T/e) (1); mahsul (T/e) 19)
(1) üstdilbilim exolinguistics (İng.) (2);
ürün-işlem ayrımı product-process metalinguistics (İng.) (2)
distinction (İng.) (3) üstdilsel metalinguistik (T/e) (Y)
ürünler mahsulat (T/e) (1) üstdişler upper teeth (İng.) (13)
üs exponence (İng.) (2) üste (Yun. önek) ana- (T/e) (1)
üst epi- (T/e) (1); fevk (T/e) (1); high (İng.) (2) üste olarak ekstra (T/e) (1)
üst (basamak) beceri higher order skill (İng.) üsteleme ısrar (T/e) (1); tekit (T/e) (1)
(4) üstelemek tekit etmek (T/e) (1)
üst (Lat. önek) super- (T/e) (1) üsteleyerek tekiden (T/e) (1)
üst anlambirimcik archisememe (İng.) (2) üstelik bahusus (T/e) (1); hatta (T/e) (1)
üst anlatıcı méta narrateur (Fra.) (9) üsterme ihale (T/e) (1)
üst başlık manşet (T/e) (1) üst-ettiren primary causer (İng.) (5); super
üst damaksıl (üstdamaksıl) cacuminal (İng.) causer (İng.) (5); top causer (İng.) (5)
(2, 11, 19) üstgöstergebilim metasemiologica (İta.) (8);
üst değer mode (İng.) (4) métasémiotique (Fra.) (17)
üst değişke high variety (İng.) (7, 15) üstkatman Superstrat (Alm.) (19); superstrat
üst dil second order language (İng.) (2) (Fra.) (11, 19); Superstratum (Alm.) (11)
üst katman super stratum (İng.) (2) üstkural métarègle (Fra.) (9)
üst katman dili adstratum (İng.) (2) üstlenme commissive (İng.) (2)
üst lehçe acrolect (İng.) (15) üstlenmek deruhte etmek (T/e) (1)
üst sesbirim morpho- phoneme (İng.) (13); üstsesbirim Archiphonem (Alm.) (11, 19);
morphophoneme (İng.) (13) archiphonème (Fra.) (8, 11, 17, 19)
üst sesbirim (üstsesbirim) archiphoneme üstsesbirimcik demeti archiphémème (Fra.)
(İng.) (2, 11, 13, 19)
(17)
üst ünlü archi vowel (İng.) (13) üstsözlükbirim Ärchilexem (Alm.) (11, 19);
üst(-)dil işlevi fonction métalinguistique archilexème (Fra.) (11, 17, 19)
(Fra.) (8, 9, 11, 17, 19)
üst-ulam super category (İng.) (5)
üst()katman superstratum (İng.) (15, 19)
üstü (Lat. önek) extra- (ekstra-) (T/e) (1)
üst()sözlükbirim archilexeme (İng.) (2, 11, 19)
-üstü (Lat. önek) ekstra- (extra-) (T/e) (1)
üstanlam hypéronymie (Fra.) (9)
üstü kapalı imalı (T/e) (1); müphem (T/e) (1)
üstanlambirim archimonème (Fra.) (17, 19)
üstü örtülü kinayeli (T/e) (1)
üstanlambirimcik demeti Archisemem (Alm.)
üstü örtülü olarak zımnen (T/e) (1)
(11, 19); archisememe (İng.) (11, 19);
üstün âlâ (T/e) (1); ekstra (T/e) (1); süper (T/e) (1)
archisémème (Fra.) (11, 17, 19)
üstün (Lat. önek) süper- (T/e) (1)
üstanlamlı hyperonym (Alm.) (19);
üstün nitelikli meziyetli (T/e) (1)
hyperonyme (Fra.) (17, 19); hyperonymous
(İng.) (19)
üstün tutma tercih (T/e) (1)
üstanlamlık superordinate (İng.) (7) üstün tutmak tercih etmek (T/e) (1)
üstanlamlılık Hyperonymie (Alm.) (19); üstünde epi- (T/e) (1); para- (T/e) (1); pro- (T/e)
(1)
hyperonymie (Fra.) (17, 19); hyperonymy
(İng.) (19)
üstünde durma ısrar (T/e) (1)
üst-ayrım primary distinction (İng.) (5) üstündelik durumu superessif (Fra.) (11, 19);
superessive (İng.) (2, 11, 19); Superessivus
üstbiliş kuramı meta cognition theory (İng.)
(Alm.) (11, 19)
(7)
üstdamaksıl cacuminal (Fra.) (8); cacuminale üstüne almak kabullenmek (T/e) (1)
(Fra.) (11, 19); cerebral (İng.) (2, 11, 19); üstüne atma isnat (T/e) (1)

308
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

üstüne atmak isnat etmek (T/e) (1) üzgün mahzun (T/e) (1); melül (T/e) (1);
üstünkörü alelusul (T/e) (1); sathi (T/e) (1) müteessir (T/e) (1)
üstünlük avantaj (T/e) (1); faikiyet (T/e) (1); üzgünlük hüzün (T/e) (1)
galebe (T/e) (1); meziyet (T/e) (1); şeref (T/e) (1) üzgüsel dramatik (T/e) (1)
üstünlük derecesi comparative degree (İng.) üzgüsüz eziyetsiz (T/e) (1)
(2, 7); superlatif (Fra.) (11, 19); Superlativ üzücü esef verici (T/e) (1); fena (T/e) (1);
(Alm.) (11, 19); superlative (İng.) (11, 19) müessif (T/e) (1)
üstünlük karşılaştırması upward comparison üzülme teessür (T/e) (1)
(İng.) (2) üzülmek hayıflanmak (T/e) (1); kederlenmek
üstyapı superstructure (Fra.) (9) (T/e) (1); müteessir olmak (T/e) (1); teessüf
üşengeç tembel (T/e) (1) etmek (T/e) (1)
üşengen tembel (T/e) (1) üzülmüş müteessir (T/e) (1)
üşüşme hücum (T/e) (1) üzünç dram (T/e) (1)
üye aza (T/e) (1); membro (İta.) (8); uzuv (T/e) (1) üzünçlü dramatik (T/e) (1)
üzerinde (Yun. önek) epi- (T/e) (1) üzüntü elem (T/e) (1); gam (T/e) (1); hüzün (T/e)
üzerine dair (T/e) (1); hakkında (T/e) (1); (1); ıstırap (T/e) (1); kahır (T/e) (1); keder (T/e)
deruhte etmek (T/e) (1); tekeffül etmek (T/e) (1); teessüf (T/e) (1); teessür (T/e) (1); yeis (T/e)
(1) (1)
üzgü cefa (T/e) (1); cevir (T/e) (1); dram (T/e) (1); üzüntülü kederli (T/e) (1); mahzun (T/e) (1)
eza (T/e) (1); eziyet (T/e) (1); melal (T/e) (1) üzüntüsüz gamsız (T/e) (1)
üzgülü eziyetli (T/e) (1)

hypothesis (İng.) (2, 4, 7); presupposition


(İng.) (12
varsayım oluşturma hypothesis formation
(İng.) (7)
varsayım sınaması hypothesis testing (İng.)
(4)
varsayımı sınama hypothesis testing (İng.) (7)
var (gebelik testi) pozitif (T/e) (1) varsayımlı assomptif (Fra.) (19); assumptive
var ol teşekkür (T/e) (1) (İng.) (19); hypothetical (İng.) (19);
var olan mevcut (T/e) (1) hypothétique (Fra.) (19); hypothetisch (Alm.)
var olma mevcudiyet (T/e) (1); tekevvün (T/e) (19)
(1); teknik (T/e) (1) varsayımsal putative (İng.) (2)
var oluş mevcudiyet (T/e) (1) varsayımsal tümcecik hypothetical clause
varan baliğ (T/e) (1) (İng.) (2)
varış durumu terminatif (Fra.) (11); varsayma farz (T/e) (1); kabul (T/e) (1);
terminative (İng.) (11, 19); Terminativus (Alm.) supposition (Fra.) (9)
(11, 19) varsaymak farz etmek (T/e) (1); kabul etmek
varışlı zeki (T/e) (1) (T/e) (1)
varlama kabul (T/e) (1) varsıl zengin (T/e) (1)
varlamak kabul etmek (T/e) (1) varsılerkçi plütokrat (T/e) (1)
varlamama inkâr (T/e) (1) varsılerki plütokrasi (T/e) (1)
varlamamak inkâr etmek (T/e) (1) varsıllık zenginlik (T/e) (1)
varlık entity (İng.) (2, 5); mevcudiyet (T/e) (1); v-biçimli yazı cuneiform (İng.) (2)
servet (T/e) (1) ve başkaları vesaire (T/e) (1)
varlıkbilim ontoloji (T/e) (1) ve benzerleri vesaire (T/e) (1)
varlıklı zengin (T/e) (1) verecekli medyun (T/e) (1)
varlıklılık zenginlik (T/e) (1) verenek kredi (T/e) (1)
varmak vasıl olmak (T/e) (1) vergi) tahsil etmek (T/e) (1)
varoluşçu egzistansiyalist (T/e) (1) vergici tahsildar (T/e) (1)
varoluşçuluk egzistansiyalizm (T/e) (1) vergiler rüsum (T/e) (1)
varoluşsal tümce existential sentence (İng.) veri data (İng.) (2); done (T/e) (1); muta (T/e) (1)
(2) verici émetteur (Fra.) (10, 11, 17, 19); Sender
varsayım faraziye (T/e) (1); hipotez (T/e) (1, Y); (Alm.) (10, 11, 18, 19); sender (İng.) (18);

309
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

transmitter (İng.) (10, 11, 19) (İng.) (2)


verile ita emri (T/e) (1) vurgu zamanlı ritim stress timed rhythm
verilesi ita emri (T/e) (1) (İng.) (7)
verilik corpus (İng.) (2) vurgubirim accentuème (Fra.) (17, 19)
verilmiş bilgi given information (İng.) (13) vurgulama accentuation (Fra.) (11, 19);
verim bereket (T/e) (1); hasıl (T/e) (1); randıman accentuation (İng.) (2, 11, 13, 19);
(T/e) (1) Akzentuierung (Alm.) (11, 19); Betonung (Alm.)
verimli bereketli (T/e) (1); feyizli (T/e) (1); (11, 19)
mümbit (T/e) (1); müsmir (T/e) (1); prodüktif vurgulama adılı epanalepsis (İng.) (2)
(T/e) (1); randımanlı (T/e) (1); rantabl (T/e) (1); vurgulu accented (İng.) (2); accentué (Fra.) (8,
velut (T/e) (1) 17); emphatic (İng.) (2); tonic (İng.) (2)
verimlilik feyz (feyiz) (T/e) (1); prodüktivite vurgulu hece ictus (İng.) (2); stressed syllable
(İng.) (13)
(T/e) (1); rantabilite (T/e) (1)
vurgulu seslem betonte Silbe (Alm.) (19);
verimsiz akim (T/e) (1)
Drucksilbe (Alm.) (11); stressed syllable (İng.)
verisel sınavbilgisi significance testing (İng.)
(4) (11, 19); syllabe accentuée (Fra.) (11, 19)
verişme teati (T/e) (1) vurgulu soluk chest pulse (İng.) (2)
verme ita (T/e) (1) vurgun ihtikâr (T/e) (1); parti (T/e) (1);
vermek bahşetmek (T/e) (1); lütfetmek (T/e) (1); perestişkâr (T/e) (1); spekülasyon (T/e) (1)
sarf etmek (T/e) (1); teslim etmek (T/e) (1); vurgun ozan (halk ozanı) âşık (T/e) (1)
tevdi etmek (T/e) (1) vurguncu aferist (T/e) (1); muhtekir (T/e) (1);
vermek (nişan tevcih etmek (T/e) (1) spekülatör (T/e) (1)
vuraç raket (T/e) (1) vurguncul spekülatif (T/e) (1)
vurgu accent (Fra.) (9, 10, 17); accent (İng.) (2, vurgunculuk ihtikâr (T/e) (1)
7, 8, 10, 13, 19); accent d'intensité (Fra.) (11, vurgunsal spekülatif (T/e) (1)
19); accent dynamique (Fra.) (11, 19); aksan vurgusuz inaccentué (Fra.) (8, 17); unstressed
(İng.) (2)
(T/e) (1); Akzent (Alm.) (10, 11, 19); Betonung
(Alm.) (10, 19); Druckakzent (Alm.) (11, 19);
vurgusuz biçim weak form (İng.) (2, 7)
emphasis (İng.) (2); Intensitätsbetonung vurgusuz hece unstressed syllable (İng.) (13)
vurgusuz seslem atonale Silbe (Alm.) (11, 19);
(Alm.) (11, 19); savti şedde (T/e) (11); stress
(İng.) (2, 7, 11, 13, 19); stressed (İng.) (10, 13)
atone (Fra.) (11); syllabe atone (Fra.) (11, 19);
vurgu alan ek stressed … (İng.) (13) syllabe inaccentuée (Fra.) (11, 19); unbetonte
Silbe (Alm.) (11, 19); unstressed syllable (İng.)
vurgu almayan ek weak … (İng.) (13)
(11, 19)
vurgu atışı stress pulse (İng.) (13)
vurgusuz sözcük proclitic (İng.) (2)
vurgu derecesi degree of stress (İng.) (13)
vurma isabet (T/e) (1)
vurgu işareti stress mark (İng.) (2)
vurulmak isabet almak (T/e) (1)
vurgu kaydırma stress movement (İng.) (13)
vurulmuş meftun (T/e) (1)
vurgu kümesi stress group (İng.) (2)
vuruş darbe (T/e) (1)
vurgu oynamaları stress movements (İng.)
vuruşkan militan (T/e) (1)
(13)
vurgu süreli ritim stress-timed rhythm (İng.) vuruşma muharebe (T/e) (1)
(13)
vurgu zamanlı dil stress-timed language

wh- sorusu wh question (İng.) (7)


Whorf görelilik varsayımı Whorfian
hypothesis (İng.) (2)
Whorf varsayımı Whorfian hypothesis (İng.)
(7)

wh- soruları wh-questions (İng.) (4)

310
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

yakarmak niyaz etmek (T/e) (1)


yakın akraba (T/e) (1); hısım (T/e) (1); mücavir
(T/e) (1); proximate (İng.) (2); yâran (T/e) (1)
yakın anlamlı homoionym (İng.) (2)
yakın benzemezlik juxtapositional
dissimilation (İng.) (2)
yakın benzeşim juxtapositional assimilation
-ya ad- (T/e) (1) (İng.) (2)
ya da veya (T/e) (1); yahut (T/e) (1) yakın bitiştirme daughter adjunction (İng.)
yabancı bigâne (T/e) (1); ecnebi (T/e) (1) (2); sister adjunction (İng.) (2)
yabancı ayrıcalığı kapitülasyon (T/e) (1) yakın çevre ilkesi here and now principle
yabancı dil foreign language (İng.) (2, 7); (İng.) (7)
langue étrangère (Fra.) (8) yakın konuşma intimate speech (İng.) (2)
yabancı dil olarak İngilizce EFL (İng.) (7); yakınçağ ahdi karip (T/e) (1)
English as a Foreign Language (İng.) (3, 7) yakındaş akraba (T/e) (1)
Yabancı Dil Olarak İngilizce Sınavı Test of yakınıcı müşteki (T/e) (1)
English as a Foreign Language (İng.) (4); yakınlar taallukat (T/e) (1)
TOEFL (İng.) (4) yakınlık affinity (İng.) (2); connexité (Fra.) (19);
yabancı dil öğretimi foreign language connexity (İng.) (19); hususiyet (T/e) (1);
teaching (İng.) (7) intimacy (İng.) (2); karabet (T/e) (1);
yabancı dil/ikinci dil öğrenimi foreign vs. Konnexität (Alm.) (19); sempati (T/e) (1)
second language learning (İng.) (7) yakınlık derecesi proxémique (Fra.) (9)
yabancı dilde eğitim immersion programme yakınlık durumu adessif (Fra.) (11, 19);
(İng.) (7) adessive (İng.) (2, 11, 19); Adessivus (Alm.) (11,
yabancı konuşması foreigner talk (İng.) (7, 12) 19)
yabancı para döviz (T/e) (1) yakınlık eylemi verbe approximatif (Fra.) (9)
yabancı sözcük alien word (İng.) (2); yakınma şekva (T/e) (1); şikâyet (T/e) (1)
foreignism (İng.) (2); peregrenism (İng.) (2) yakınmak şikâyet (T/e) (1)
yabancıl egzotik (T/e) (1) yakınsak-uzaksak dağılım ölçüleri measures
yabancılar ağyar (T/e) (1) of dispersion (İng.) (4)
yabancıllık egzotizm (T/e) (1) yakıp kaşındırma tahriş (T/e) (1)
yabanıl unusual (İng.) (16); vahşi (T/e) (1); yakışıksız nahoş (T/e) (1)
yabani (T/e) (1) yakışır reva (T/e) (1); şayeste (T/e) (1)
yabansı tuhaf (T/e) (1) yakıştırma folk etymology (İng.) (16)
yabansımak tuhafına gitmek (T/e) (1) yaklaşık takribi (T/e) (1)
yadel gurbet (T/e) (1) yaklaşık benzeşim partial assimilation (İng.)
yadelci gurbetçi (T/e) (1) (2)
yadırgamak acayip karşılamak (T/e) (1) yaklaşık düzen approximate system (İng.) (12)
yadırgatıcı acayip (T/e) (1) yaklaşık olarak takriben (T/e) (1)
yadsıma inkâr (T/e) (1) yaklaşım approach (İng.) (7)
yadsımak inkâr etmek (T/e) (1) yaklaşma takarrüp (T/e) (1)
yadsınlık barbarism (İng.) (11); barbarisme yakmaç brülör (T/e) (1)
(Fra.) (11); Barbarismus (Alm.) (11); garabet yalan hilaf (T/e) (1)
(T/e) (11) yalan dolan tezvir (T/e) (1)
yadsıyan münkir (T/e) (1) yalancı (Yun. önek) pseud(o)- (T/e) (1);
yağılık husumet (T/e) (1) psöd(o)- (T/e) (1)
yağız esmer (T/e) (1) yalandan sureta (T/e) (1)
yağmurluk pardesü (T/e) (1); trençkot (T/e) (1) yalanlama tekzip (T/e) (1)
yağyakıt fuel-oil (T/e) (1) yalanlamak tekzip etmek (T/e) (1)
yağ-yakıt fuel oil (İng.) (16) yaldız işi süsleme tezhip (T/e) (1)
yaka kamp (T/e) (1) yaldızlama tezhip (T/e) (1)
yakalamak derdest etmek (T/e) (1) yalgın serap (T/e) (1)
yakalanmak giriftar olmak (T/e) (1) yalın absolute (İng.) (2); basit (T/e) (1);
yakar brülör (T/e) (1) nominatif (T/e) (1); sade (T/e) (1); üryan (T/e) (1)
yakarı dua (T/e) (1) yalın ad simple noun (İng.) (2)
yakarış dua (T/e) (1); tazarru (T/e) (1) yalın biçim absolute form (İng.) (2); simple
yakarlık brülör (T/e) (1) form (İng.) (2)

311
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

yalın bitmişlik simple perfect (İng.) (2) yalvarma istirham (T/e) (1)
yalın çıkma durumu ablative absolute (İng.) yalvarmak istirham etmek (T/e) (1)
(2) yan canip (T/e) (1); cenah (T/e) (1); cephe (T/e)
yalın çift minimal pair (İng.) (12, 13) (1); cihet (T/e) (1); huzur (T/e) (1); kamp (T/e) (1);
yalın dışı durum oblique case (İng.) (2) lateral (İng.) (13); nezd (T/e) (1); taraf (T/e) (1)
yalın durum absolute case (İng.) (2); mücerret yan anlam overtone (İng.) (2)
hali (T/e) (11); nominatif (Fra.) (11, 19); yan anlamla ilgili connotative (İng.) (2)
Nominativ (Alm.) (11, 19); nominative (İng.) (2, yan çukur şarampol (T/e) (1)
11, 19); positive degree (İng.) (2) yan etki komplikasyon (T/e) (1)
yalın kil yazısı demotic script (İng.) (2) yan kapalı ünlü half close vowel (İng.) (2)
yalın kuruluş absolute construction (İng.) (2) yan katman adstrat (Fra.) (11)
yalın sıfat absolute adjective (İng.) (2) yan tutmayan bitaraf (T/e) (1)
yalın sözcük basit kelime (T/e) (11); einfaches yan tümce proposition subordonnée (Fra.) (11,
Wort (Alm.) (11); mot simple (Fra.) (11, 19); 19); subclause (İng.) (2)
simple form (İng.) (11); simple word (İng.) (19); yan tümce bağlacı qualifying conjunction
Simplex (Alm.) (11, 19) (İng.) (2); subordinating conjunction (İng.) (2);
yalın ton simple tone (İng.) (13) subordinator (İng.) (2)
yalın tümce basit cümle (T/e) (11); einfacher yan tümcecik colateral clause (İng.) (2)
Satz (Alm.) (11, 19); phrase simple (Fra.) (11, yan tümceleme subordination (İng.) (2)
19); simple sentence (İng.) (2, 7, 8, 11, 19) yan ünlü bitişi off glide (İng.) (2)
yalın ünlü simple vowel (İng.) (2) yan ünsüz lateral consonant (İng.) (13); semi-
yalın yazı cursive writing (İng.) (2) consonant (İng.) (2)
yalın zaman basit zaman (T/e) (11); einfaches yan()anlam connotation (İng.) (7, 10, 11, 12,
Tempus (Alm.) (11, 19); simple tense (İng.) (11, 18, 19)
19); temps simple (Fra.) (11) yan()katman adstratum (İng.) (11, 19)
yalınç basit (T/e) (1) yan()tümce subordinate clause (İng.) (2, 11,
yalınlaşma pidginization (pidginisation) (İng.) 19)
(12); sadeleşme (T/e) (1) yan()ünsüz lateral (İng.) (2, 11, 19)
yalınlaşmak sadeleşmek (T/e) (1) yanaltanlamlı cohyponyme (Fra.) (17)
yalınlaştırılmış düzenek simplified code (İng.) yanaltanlamlılık cohyponymie (Fra.) (17)
(7) yananlam connotation (Fra.) (9, 10, 11, 17, 19);
yalınlaştırılmış okuma kitabı simplified Konnotation (Alm.) (10, 11, 18, 19);
reader (İng.) (3) Nebenbedeutung (Alm.) (10, 11, 19)
yalınlaştırma simplification (İng.) (7) yananlam dili semiotica connotativa (İta.) (8)
yalınlaştırmak sadeleştirmek (T/e) (1) yananlamlayıcı connotatore (İta.) (8)
yalınlayan dil formless language (İng.) (2); yanardağ volkan (T/e) (1)
isolating language (İng.) (7) yanardağ ağzı krater (T/e) (1)
yalınlayan diller isolating language (İng.) (2) yanardöner hercai (T/e) (1); şanjan (T/e) (1)
yalınlık ederi cost (İng.) (2) yanaşık agglutinative (İng.) (16)
yalıtılabilir isolable (Fra.) (19); isolatable (İng.) yanaşık merkezli coordinate (İng.) (2)
(19); isolierbar (Alm.) (19) yanaşık merkezli yapı coordinate
yalıtılmış izole (T/e) (1) construction (İng.) (2)
yalıtım izolasyon (T/e) (1) yanaşık sıralam Parataxe (Alm.) (19); parataxe
yalıtım sargısı izole bant (T/e) (1) (Fra.) (19); parataxis (İng.) (19)
yalıtkan izolatör (T/e) (1) yanaşlık iskele (T/e) (1); peron (T/e) (1)
yalıtma tecrit (T/e) (1) yanaşma takarrüp (T/e) (1)
yalıtmak izole etmek (T/e) (1); tecrit etmek yanay profil (T/e) (1)
(T/e) (1) yandan görünüş profil (T/e) (1)
yalnız fakat (T/e) (1); garip (T/e) (1); ibaret (T/e) yandaş taraflı (T/e) (1); taraftar (T/e) (1)
(1); izole (T/e) (1); münhasıran (T/e) (1); sadece yangeçiş baypas (bypass) (T/e) (1); bypass
(T/e) (1); sırf (T/e) (1) (T/e) (1)
yalnız ...-e ayrılmış münhasır (T/e) (1) yangı iltihap (T/e) (1); ufunet (T/e) (1)
yalnız...için olmak inhisar etmek (T/e) (1) yangılanmak iltihaplanmak (T/e) (1)
yaltakçı mütebasbıs (T/e) (1) yangılı iltihaplı (T/e) (1)
yaltaklanan mütebasbıs (T/e) (1) yangın söndürme örgütü itfaiye (T/e) (1)
yaltaklanma tabasbus (T/e) (1) yangın söndürümcü itfaiyeci (T/e) (1)
yalvaç peygamber (T/e) (1); resul (T/e) (1) yangısız iltihapsız (T/e) (1)

312
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

yangısız şiş ödem (T/e) (1) yanlış kökteş false cognate (İng.) (7)
yanılgı error (İng.) (Y); hata (T/e) (1, Y) yanlışlık falso (T/e) (1); hata (T/e) (1)
yanılgı çözümlemesi error analysis (İng.) (Y) yanlışlıkla ezkaza (T/e) (1); kazaen (T/e) (1);
yanılma hata (T/e) (1); mistake (İng.) (7) kazara (T/e) (1); sehven (T/e) (1)
yanılmazlık isabet (T/e) (1) yansı akis (T/e) (1); refleks (T/e) (1)
yanılsama galatıhis (T/e) (1); illusion (İng.) (2) yansılama taklit (T/e) (1)
yanıltı galatıhis (T/e) (1) yansılamak taklit etmek (T/e) (1)
yanıltıcı biçim phantom word (İng.) (2) yansılayıcı mukâllit (T/e) (1); taklitçi (T/e) (1)
yanıltıcı eş asıllı false cognate (İng.) (2) yansıma echoic word (İng.) (5, 13);
yanıltıcı eşdeş false cognate (İng.) (3) Lautmalerei (Alm.) (10, 11, 19);
yanıltmaca fallacy (İng.) (2); muamma (T/e) (1); onomatop(o)eia (İng.) (2, 5, 10, 11, 13, 19);
mugalata (T/e) (1) onomatope (T/e) (1); onomatopée (Fra.) (8, 10,
yanıltmaç paradoks (T/e) (1) 11, 17, 19); Onomatopoie (Alm.) (11, 19); savt-
yanına katmak teşrik etmek (T/e) (1) ı taklidi (T/e) (11); Schallnachahmung (Alm.)
yanında indinde (T/e) (1); maiyetinde (T/e) (1) (10, 11, 19)
yanında (Yun. önek) para- (T/e) (1) yansıma aktarmalı sözcük mimetic word
yanında bulunmak akompanye etmek (T/e) (İng.) (2)
(1) yansıma kuramı bow-wow theory (İng.) (2)
yanında olmak lehine olmak (T/e) (1) yansıma soru echo question (İng.) (2)
yanıt answer (İng.) (2, 11); Antwort (Alm.) (11, yansıma ünlemi interjection onomatopéique
19); cevap (T/e) (1, 11, Y); réponse (Fra.) (11, (Fra.) (9)
19); responding (İng.) (12); response (İng.) (2, yansımak aksetmek (T/e) (1); inikâs etmek
4, 11, 19) (T/e) (1)
yanıt anahtarı answer key (İng.) (4) yansımalı sözcük echo word (İng.) (2);
yanıt geçerliği response validity (İng.) (4) imitative word (İng.) (2); onomatop(o)eia
yanıt olarak cevaben (T/e) (1) (İng.) (7); onomatopeic word (İng.) (2)
yanıtlamak cevap vermek (T/e) (1) yansıtıcı reflektör (T/e) (1)
yanıtlandırmak cevaplandırmak (T/e) (1) yansıtımca paranoya (T/e) (1)
yanıtlanmamış omits (İng.) (4) yansıtma reflection (İng.) (12)
yanıtlayan respondent (İng.) (2) yansıtmak aksettirmek (T/e) (1)
yanıtsal cevabi (T/e) (1) yansız bitaraf (T/e) (1); neuter (İng.) (2, 10, 11,
yankatman Adstrat (Alm.) (11, 19); Adstratum 19); neutral (Alm.) (10); neutre (Fra.) (10, 11,
(Alm.) (11) 19); Neutrum (Alm.) (10, 11, 19); nötr (T/e) (1);
yankı akis (T/e) (1); aksiseda (T/e) (1); eko (T/e) tarafsız (T/e) (1)
(1) yansız eksen axe du neutre (Fra.) (9)
yankı uyak rime en écho (Fra.) (8) yansızlaşabilir karşıtlık neutralisable
yankıbilim akustik (T/e) (1) opposition (İng.) (11, 19); neutralisierbare
yankıdüzeni akustik (T/e) (1) Opposition (Alm.) (11, 19); opposition
yankılanım akustik (T/e) (1) neutralisable (Fra.) (8, 11, 19)
yankılanmak aksetmek (T/e) (1) yansızlaşma centralisation (İng.) (2);
yankılı ekolu (T/e) (1) Neutralisation (Alm.) (10, 11); neutralisation
yankısız ekosuz (T/e) (1) (Fra.) (10, 11, 17, 19); neutralisation (İng.) (2, 7,
yankı-sözcük onomatopeic word (İng.) (16) 10, 11, 13, 19); Neutralisierung (Alm.) (19)
yanlı taraflı (T/e) (1) yansızlaşmış centralized (İng.) (2)
yanlılık bias (İng.) (4) yansızlaştırma nötralizasyon (T/e) (1)
yanlış error (İng.) (7); falso (T/e) (1); hata (T/e) yansızlaştırmak nötralize etmek (T/e) (1)
(1); mistake (İng.) (7, Y) yansızlık bitaraflık (T/e) (1)
yanlış (söz) galat (T/e) (1) yantutar tarafgir (T/e) (1)
yanlış anlama misapprehension (İng.) (12) yantutucu tarafgir (T/e) (1)
yanlış çözümlemesi error analysis (İng.) (2, 7) yantümce clause (İng.) (8); Nebensatz (Alm.)
yanlış davranış falso (T/e) (1); hata (T/e) (1) (11, 19); tabi cümle (T/e) (11); tali cümle (T/e)
yanlış değerlendirme error evaluation (İng.) (11)
(7) yantümce bağlacı subordinating conjunction
yanlış düzeltme error correction (İng.) (7) (İng.) (7)
yanlış kökenleme étymologie populaire (Fra.) yanünsüz Lateral (Alm.) (11, 19); latérale (Fra.)
(11); folk etymology (İng.) (11); (8, 11, 19); Seitenlaut (Alm.) (11, 19)
Volksetymologie (Alm.) (11) yapan actor (İng.) (5); doer (İng.) (5); fail (T/e) (1)

313
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

yapan özneli with subject as actor (İng.) (5) yapısal değişim SC (İng.) (2)
yapay suni (T/e) (1) yapısal dilbilim linguistique structurale (Fra.)
yapay dil artificial language (İng.) (2, 7, 11, 19); (8, 11, 17, 19); structural linguistics (İng.) (2,
künstliche Sprache (Alm.) (11, 19); langue 7, 8, 11, 13, 19); strukturelle Linguistik (Alm.)
artificielle (Fra.) (11, 17, 19) (11, 19)
yapay gösterge signe artificiel (Fra.) (17) yapısal eşleştirme modeli structural
yapay konuşma speech synthesis (İng.) (2) equating model(l)ing (İng.) (4)
yapay zeka AI (İng.) (7); artificial intelligence yapısal izlence grammatical syllabus (İng.) (7);
(İng.) (2, 7) structural syllabus (İng.) (3, 7, Y)
yapı bina (T/e) (1); bünye (T/e) (1); cüsse (T/e) (1); yapısal modelleme structural modelling (İng.)
form (İng.) (4); inşaat (T/e) (1); konstrüksiyon (4)
(T/e) (1); maket (T/e) (1); pattern (İng.) (2); yapısal sesbirim structural phoneme (İng.)
structure (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); structure (13)
(İng.) (2, 4, 7, 8, 10, 11, 12, 18, 19); Struktur
yapısal sesdizim structural phonology (İng.)
(13)
(Alm.) (10, 11, 18, 19); strüktür (T/e) (1); usage
yapısal sözcük function word (İng.) (7);
(İng.) (7)
grammatical word (İng.) (7)
yapı ağacı tree(-)diagram(me) (İng.) (8)
yapısal tanımlama SD (İng.) (2); structural
yapı alanı şantiye (T/e) (1)
description (İng.) (2)
yapı alıştırması pattern drill (İng.) (2)
yapısalcı structuralist (İng.) (10, 11, 19);
yapı işleri inşaat (T/e) (1)
structuraliste (Fra.) (10, 11, 19); Strukturalist
yapı kurma inşaat (T/e) (1)
(Alm.) (10, 11, 19); strüktüralist (T/e) (1)
yapı kurucu inşaatçı (T/e) (1)
yapısalcılık structuralism (İng.) (10, 11, 18, 19);
yapı odaklı form-focus (İng.) (7)
structuralisme (Fra.) (10, 11, 17, 19);
yapı sözcüğü form word (İng.) (2); structural
Strukturalismus (Alm.) (10, 11, 18, 19);
word (İng.) (2)
strüktüralizm (T/e) (1)
yapı()bilgisi morphology (İng.) (2, 19)
yapışma iltisak (T/e) (1)
yapıbilgisi Morphologie (Alm.) (19);
yapıt eser (T/e) (1)
morphologie (Fra.) (19)
yapma artifisyel (T/e) (1); imal (T/e) (1); inşa (T/e)
yapıbilim morfoloji (T/e) (1); şekilbilgisi (T/e) (1)
(1)
yapıcı agent (İng.) (7)
yapma dil interlanguage (İng.) (2)
yapıdüzen imar (T/e) (1)
yapmacık tasannu (T/e) (1); zahiri (T/e) (1)
yapılabilirlik fizibilite (T/e) (1)
yapmak icra etmek (T/e) (1); ifa etmek (T/e) (1);
yapılageliş teamül (T/e) (1) imal etmek (T/e) (1); inşa etmek (T/e) (1)
yapılan işler icraat (T/e) (1)
yaptıran causer (İng.) (5)
yapılaştırma structuration (Fra.) (17)
yaptırım müeyyide (T/e) (1); sanction (Fra.) (9,
yapılmak cereyan etmek (T/e) (1)
11); sanction (İng.) (11); Sanktion (Alm.) (11)
yapılmış mamul (T/e) (1)
yaptırımcıl exercitive (İng.) (12)
yapım fabrikasyon (T/e) (1); imal (T/e) (1);
yaptırımsal etki perlocution (İng.) (16)
imalat (T/e) (1); inşaat (T/e) (1); mamulat (T/e)
yaptırma gücü müeyyide (T/e) (1)
(1); prodüksiyon (T/e) (1)
yara bandı plaster (T/e) (1)
yapım eki affixe de formation (Fra.) (11, 19);
yaradılış fıtrat (T/e) (1); hilkat (T/e) (1); mizaç
Bildungselement (Alm.) (11, 19); derivational
(T/e) (1); tıynet (T/e) (1)
affix (İng.) (2, 11, 19); Formans (Alm.) (11, 19);
yaradılıştan fıtri (T/e) (1)
teşkil lahikası (T/e) (11)
yaralama cerh (T/e) (1)
yapımcı imalatçı (T/e) (1); prodüktör (T/e) (1)
yaralamak cerh etmek (T/e) (1)
yapımcılık imalatçılık (T/e) (1)
yaralanmak isabet almak (T/e) (1)
yapımevi imalathane (T/e) (1)
yaramaz haşarı (T/e) (1)
yapımlık imalathane (T/e) (1)
yarar avantaj (T/e) (1); faide (T/e) (1); fayda (T/e)
yapısal structural (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19);
(1, Y); istifade (T/e) (1); leh (T/e) (1); menfaat
structural (İng.) (2, 8, 10, 11, 19); strukturell (T/e) (1)
(Alm.) (10, 11, 19); strüktürel (T/e) (1) yarar yitirimi dezavantaj (T/e) (1)
yapısal anlam structural meaning (İng.) (2) yararcı pragmatist (T/e) (1)
yapısal belirsizlik structural ambiguity (İng.) yararcılık pragmatizm (T/e) (1)
(2)
yararlanan beneficiary (İng.) (5)
yapısal betimleme structural description
(İng.) (7)
yararlanarak bilistifade (T/e) (1)
yapısal boşluk slot (İng.) (2) yararlanma intifa (T/e) (1)

314
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

yararlanmak faydalanmak (T/e) (1, Y); istifade yargıcı kararıyla hükmen (T/e) (1)
etmek (T/e) (1); müstefit olmak (T/e) (1) yargıcılar kurulu hakem heyeti (T/e) (1); jüri
yararlı faydalı (T/e) (1); müsmir (T/e) (1); nafi (T/e) (1)
(T/e) (1) yargıcılık hakemlik (T/e) (1)
yararlık liyakat (T/e) (1) yargıç hâkim (T/e) (1)
yararlılık availability (İng.) (12) yargıçlık hâkimlik (T/e) (1)
yararsız faydasız (T/e) (1) yargıevi mahkeme (T/e) (1)
yararsızca beyhude (T/e) (1) yargılama kaza (T/e) (1); muhakeme (T/e) (1)
yaraşık liyakat (T/e) (1) yargılamak muhakeme etmek (T/e) (1)
yaraşıksız liyakatsiz (T/e) (1) yargılar ahkâm (T/e) (1)
yaraşır layık (T/e) (1); şayeste (T/e) (1) yargılı mahkûm (T/e) (1)
yaraşırlık liyakat (T/e) (1) yargılık mahkeme (T/e) (1)
yaratı kreasyon (T/e) (1) yargısal kazai (T/e) (1); verdictive (İng.) (2)
yaratıcı kreatör (T/e) (1); mucit (T/e) (1) Yargıtay‘a iletmek temyiz etmek (T/e) (1)
yaratıcı oluşturma kuramı creative yarı hemi- (T/e) (1); semi- (T/e) (1)
construction hypothesis theory (İng.) (7) yarı ikileme semi reduplication (İng.) (13)
yaratıcı oluşturum varsayımı creative yarı kapantılı affricate (İng.) (2, 7, 11, 19);
construction hypothesis (İng.) (3) Affrikata (Alm.) (11, 19); affriquée (Fra.) (11,
yaratıcı ve genel düşünce pensée créative et 19); mi-occlusive (Fra.) (11)
globale (Fra.) (9) yarı ötümsüzleşme partial devoicing (İng.)
yaratıcılık créativité (Fra.) (19); creativity (İng.) (13)
(2, 19); Kreativität (Alm.) (19) yarı ünlü glide (İng.) (2, 11, 19); Halbvokal
yaratık mahluk (T/e) (1) (Alm.) (11, 19); off glide (İng.) (2); semi vowel
yaratım kreasyon (T/e) (1) (İng.) (13); Semivokal (Alm.) (11, 19); semi-
yaratma icat (T/e) (1); kreasyon (T/e) (1) vowel (İng.) (2, 11, 19); semi-voyelle (Fra.) (8,
yaratmak icat etmek (T/e) (1) 11, 19)
yardakçılar avane (T/e) (1) yarı ünlü başlangıcı on glide (İng.) (2)
yardeneyci laborant (T/e) (1) yarı ünsüz semi consonant (İng.) (13); semi-
yardım hayır (T/e) (1); himmet (T/e) (1); iane consonant (İng.) (2); semi-consonne (Fra.) (8);
(T/e) (1); medet (T/e) (1) syllabic consonant (İng.) (13)
yardım dileme istiane (T/e) (1) yarı-dolaylı sınav semi-direct test (İng.) (4)
yardım dilemek istiane etmek (T/e) (1) yarım (Lat. önek) semi- (T/e) (1)
yardım ve yol göstericiliği ile sayesinde (T/e) yarım (Yun. önek) hemi- (T/e) (1)
(1) yarım dize hémistiche (Fra.) (9)
yardım yürütüm birliği konsorsiyum (T/e) (1) yarım gün (çalışma) part taym (part time)
yardımcı asistan (T/e) (1); muavin (T/e) (1); (T/e) (1)
muin (T/e) (1) yarım uyak assonance (Fra.) (19); assonance
yardımcı vekil (T/e) (1); auxiliaire (Fra.) (8); (İng.) (19); Assonanz (Alm.) (19)
auxiliary verb (İng.) (7, 11, 19); fiil-i iane (T/e) yarımdillilik semilingualism (İng.) (7)
(11); Hilfsverbe (Alm.) (11, 19); verbal yarıson dömifinal (T/e) (1)
auxiliary (İng.) (8); verbe auxiliaire (Fra.) (11, yarış dışı bırakmak diskalifiye etmek (T/e) (1)
19); yardımcı fiil (T/e) (11) yarışbaşı şampiyon (T/e) (1)
yardımcı dil auxiliary language (İng.) (7, 15) yarışımcı atlet (T/e) (1)
yardımcı sözcük auxiliary (İng.) (2) yarışımcı yapılı atletik (T/e) (1)
yardımeden Adjuvant (Alm.) (11); adjuvant yarışımcılık atletizm (T/e) (1)
(Fra.) (11); helper (İng.) (11) yarışlık (buz vb.) pist (T/e) (1)
yardımına yetişme imdat (T/e) (1) yarışma müsabaka (T/e) (1); rekabet (T/e) (1)
yardımıyla sayesinde (T/e) (1) yarışma sınavı competition examination
(İng.) (4)
yardımlık iane (T/e) (1)
yardımsal sübvansiyonel (T/e) (1) yarışmacı müsabık (T/e) (1)
yardımsever hayırsever (T/e) (1) yarışyolu parkur (T/e) (1)
yargı hüküm (T/e) (1); kaza (T/e) (1) yarı-ünlü semi vowel (İng.) (13)
yargı belgesi ilam (T/e) (1) yarı-ünsüz semi consonant (İng.) (13)
yargı bildirisi ilam (T/e) (1) yarıya bölme yöntemi split half method (İng.)
(4)
yargı gücü adli kuvvet (T/e) (1)
yarıya bölümlü geçerlik split-half reliability
yargı sonucu karar (T/e) (1) (İng.) (4)
yargıcı hakem (T/e) (1)

315
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

yarıya bölümlü katsayı split half coefficient yatay ufki (T/e) (1)
(İng.) (4) yatay eksen chain (İng.) (2); syntagmatic axis
yarıyıl sömestr (T/e) (1) (İng.) (2)
yarkurul komisyon (T/e) (1) yatay ilişkiler paradigmatic relations (İng.) (7)
yarlıgama gufran (T/e) (1); mağfiret (T/e) (1) yatılı leyli (T/e) (1)
yarlıgamak mağfiret etmek (T/e) (1) yatır evliya (T/e) (1)
yarman cerrah (T/e) (1); operatör (T/e) (1) yatırga mevduat (T/e) (1)
yas matem (T/e) (1) yatırım envestisman (T/e) (1); investment (İng.)
yasa kanun (T/e) (1) (12); plasman (T/e) (1); tevdiat (T/e) (1)
yasa dışı usulsüz (T/e) (1) yatırımcı mudi (T/e) (1)
yasa koyucusu vazııkanun (T/e) (1) yatırmak tevdi etmek (T/e) (1)
yasaca nizami (T/e) (1) yatırmak (yerine) teslim etmek (T/e) (1)
yasadışı gayri kanuni (T/e) (1); illegal (T/e) (1); yatırman mudi (T/e) (1)
kanunsuz (T/e) (1); keyfi (T/e) (1) yatısız nehari (T/e) (1)
yasak memnu (T/e) (1) yatışmak sakinleşmek (T/e) (1)
yasak etmek menetmek (T/e) (1) yatıştırıcı müsekkin (T/e) (1); sedatif (T/e) (1);
yasaklayıcı prohibitif (Fra.) (19); prohibitive trankilizan (T/e) (1)
(Alm.) (19); prohibitive (İng.) (2, 19) yatıştırma teskin (T/e) (1)
yasal kanuni (T/e) (1); legal (T/e) (1); meşru (T/e) yatıştırmak teskin etmek (T/e) (1)
(1); nizami (T/e) (1); teşrii (T/e) (1) yatkınlık aptitude (İng.) (12); istidat (T/e) (1);
yasalar dergisi düstur (T/e) (1) meleke (T/e) (1); mümarese (T/e) (1)
yasalaşmak kanunlaşmak (T/e) (1) yavaş aheste (T/e) (1)
yasalı meşru (T/e) (1) yavaş öğrenen under achiever (İng.) (4)
yasasız keyfi (T/e) (1) yavaş yavaş tedricen (T/e) (1)
yasaya aykırı gayri meşru (T/e) (1) yavaşça hafifçe (T/e) (1)
yasaya uygun meşru (T/e) (1) yavaşlama ralenti (Fra.) (9)
yaslanma istinat (T/e) (1) yavru dil daughter language (İng.) (2)
yaslanmak istinat (T/e) (1) yay kavis (T/e) (1)
yaslı matemli (T/e) (1) yaya kaldırımı trotuar (T/e) (1)
yaş ve alan kuramı age and area theory yayaç (radyo istasyonu için) istasyon (T/e) (1)
(İng.) (2) yayan naşir (T/e) (1)
yaşa! bravo (T/e) (1) yayçizer pergel (T/e) (1)
yaşadığı sürece kaydıhayat şartıyla (T/e) (1) yaygın müteammim (T/e) (1); şamil (T/e) (1)
yaşam hayat (T/e) (1); ömür (T/e) (1) yaygın okuma extensive reading (İng.) (7, 12)
yaşam boyu tutukluluk müebbet hapis yaygın söylenişli ünlü spread vowel (İng.) (2)
cezası (T/e) (1) yaygın söylenti tevatür (T/e) (1)
yaşam düzeyi hayat standardı (T/e) (1) yaygın yanlış galatımeşhur (T/e) (1)
yaşam gücü hayatiyet (T/e) (1) yaygınlık range (İng.) (12)
yaşama gücü hayatiyet (T/e) (1) yayıcı difüzör (T/e) (1)
yaşamca kaydıhayat (T/e) (1) yayılgan popüler (T/e) (1)
yaşamöyküsü biyografi (T/e) (1); hal tercümesi yayılgı tayf (T/e) (1)
(T/e) (1); tercümeihal (T/e) (1) yayılgıölçer spektroskop (T/e) (1)
yaşamsal hayati (T/e) (1); survival (İng.) (12) yayılım ekspansiyon (T/e) (1); Erweiterung
yaşamsal dil survival language (İng.) (7) (Alm.) (11, 19); Expansion (Alm.) (11, 19);
yaşayabilirlik viyabilite (T/e) (1) expansion (Fra.) (11, 19); expansion (İng.) (2,
yaşayakalma survival (İng.) (16) 11, 19)
yaşayan dil langue vivante (Fra.) (11, 19); yayılımcı ekspansiyonist (T/e) (1); emperyalist
lebende Sprache (Alm.) (11, 19); living (T/e) (1)
language (İng.) (2, 11, 19) yayılımcılık ekspansiyonizm (T/e) (1);
yaşıt akran (T/e) (1) emperyalizm (T/e) (1)
yaşıt kümesi peer group (İng.) (2) yayılma istila (T/e) (1); şüyu (T/e) (1); taammüm
yaşıtlar kümesi peer group (İng.) (15) (T/e) (1); teşmil (T/e) (1)
yaşlı ihtiyar (T/e) (1) yayılmak aksetmek (T/e) (1); intişar etmek
yaşlık rutubet (T/e) (1) (T/e) (1); istila etmek (T/e) (1); şayi olmak (T/e)
yaşlılaryurdu huzurevi (T/e) (1) (1); şüyu bulmak (T/e) (1)
yatak rezerv (T/e) (1) yayılmak. ayyuka çıkmak (T/e) (1)
yataklık karyola (T/e) (1) yayım difüzyon (T/e) (1); neşir (T/e) (1); neşriyat

316
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

(T/e) (1) yazı makinesi daktilo (T/e) (1)


yayım (radyo emisyon (T/e) (1) yazı öncesi dönem preliteracy (İng.) (2)
yayımcı editör (T/e) (1); naşir (T/e) (1) yazı taslağı müsvedde (T/e) (1)
yayımcılık editörlük (T/e) (1) yazıbilim grafoloji (T/e) (1); graphemics (İng.)
yayımlamak neşretmek (T/e) (1) (2)
yayımlanan münteşir (T/e) (1) yazıbirim Graphem (Alm.) (19); graphème (Fra.)
yayımlanmak intişar etmek (T/e) (1); (9, 17, 19)
neşredilmek (T/e) (1) yazıbirimlik graph (İng.) (2)
yayımlayan naşir (T/e) (1) yazıboya mürekkep (T/e) (1)
yayın yoluyla neşcen (T/e) (1) yazıdüzen redaksiyon (T/e) (1)
yayındüzen redaksiyon (T/e) (1) yazıdüzenci redaktör (T/e) (1)
yayındüzenci redaktör (T/e) (1) yazıdüzencilik redaktörlük (T/e) (1)
yayındüzencilik redaktörlük (T/e) (1) yazık günah (T/e) (1); heyhat (T/e) (1); vebal (T/e)
yayma teşmil (T/e) (1) (1)
yaymaca propaganda (T/e) (1) yazıklanma teessüf (T/e) (1)
yaymak neşretmek (T/e) (1); teşmil etmek (T/e) yazıklar olsun teessüf ederim (T/e) (1)
(1) yazıklı günahkâr (T/e) (1)
yayman propagandist (T/e) (1) yazılı mukayyet (T/e) (1); tahriri (T/e) (1)
yayvan ünlü broad vowel (İng.) (2) yazılı (türe) pozitif (T/e) (1)
yayvanlaşma lip spreading (İng.) (2) yazılı antlaşma ahitname (T/e) (1)
yazaç Buchstabe (Alm.) (19); harf (T/e) (1); letter yazılı dil langue écrite (Fra.) (17)
(İng.) (19); lettre (Fra.) (8, 19) yazılı olarak tahriren (T/e) (1)
yazaç çevirisi translit(t)ération (Fra.) (19); yazılı sınav essay test (İng.) (4)
Transliteration (Alm.) (19); transliteration yazılı tartışma polemik (T/e) (1)
(İng.) (19) yazılım software (İng.) (2, 7)
yazama composition (İng.) (2) yazılış istinsah (T/e) (1)
yazan scripteur (Fra.) (9) yazılmak kaydolmak (T/e) (1)
yazanak rapor (T/e) (1) yazım dictation (İng.) (4); dikte (T/e) (1); imla
yazanakçı raportör (T/e) (1) (T/e) (1, 11, Y); orthographe (Fra.) (10, 11, 17,
yazar auteur (Fra.) (9); edip (T/e) (1); muharrir 19); Orthographie (Alm.) (10, 11, 19);
(T/e) (1); müellif (T/e) (1) orthography (İng.) (2); orthography (İng.) (10,
yazar dili bilgisi grammetrics (İng.) (2) 11, 13, 19); Rechtschreibung (Alm.) (10, 11,
yazarlık muharrirlik (T/e) (1) 19); spelling (İng.) (2, 10, 11, 13, 19)
yazbirim grapheme (İng.) (2, 7, 19) yazım dizgesi signary (İng.) (2)
yazdırım dikte (T/e) (1) yazım kök graphic substance (İng.) (2)
yazdırma dikte (T/e) (1) yazıma dayalı söyleyiş spelling
yazgı baht (T/e) (1); kader (T/e) (1); mukadderat pronunciation (İng.) (2)
(T/e) (1); takdir (T/e) (1) yazımbilim phonemics (İng.) (13)
yazgı payı nasip (T/e) (1) yazımsal sesdizimi phonemics (İng.) (13)
yazgıcılık kadercilik (T/e) (1) yazımsal sözcük orthographic word (İng.) (2)
yazı baht (T/e) (1); écriture (Fra.) (8, 10, 11, 17, yazın edebiyat (T/e) (1, Y); literatür (T/e) (1, Y)
19); hat (T/e) (1, 11); makale (T/e) (1, Y); yazın biçim learned word (İng.) (2)
orthography (İng.) (7); Schrift (Alm.) (10, 11, yazın dili edeb-i lisan (T/e) (11); langue
19); script (İng.) (2, 10, 11, 19); tahrirat (T/e) (1); littéraire (Fra.) (11, 19); literary language
writing (İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 13, 19) (İng.) (2, 11, 19); Literatursprache (Alm.) (11,
yazı bilgisi grammatology (İng.) (2); 19)
graphetics (İng.) (2); graphics (İng.) (2); yazın eleştirisi critique littéraire (Fra.) (9)
graphonomy (İng.) (2) yazın işlevi fonction poétique (Fra.) (19);
yazı dili geschriebene Sprache (Alm.) (11, 19); poetic function (İng.) (19); poetische Funktion
(Alm.) (19)
langue écrite (Fra.) (11, 17, 19);
Schriftsprache (Alm.) (11, 19); written yazın öğretimi literature teaching (İng.) (7)
language (İng.) (11, 19) yazın taraması review of literature (İng.) (Y)
yazı dizgesi writing system (İng.) (7) yazın toplumbilimi sociologie de la
littérature (Fra.) (9)
yazı ile tahriren (T/e) (1)
yazınbiçimsel morphographemics (İng.) (2)
yazı ile ilgili sapma écart graphologique (Fra.)
(9) yazınbilim poetics (İng.) (2, 19); Poetik (Alm.)
yazı işleri tahrirat (T/e) (1) (19); poétique (Fra.) (8, 19)

317
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

yazıncak daktilo (T/e) (1) şiddet (T/e) (1, 11); Tonstärke (Alm.) (11, 19)
yazıncakçı (Yazı makinesiyle yazan) daktilo yeğinlik vurgusu intensity accent (İng.) (2)
(T/e) (1) yeğleme tercih (T/e) (1)
yazıncı edebiyatçı (T/e) (1) yeğlemek tercih etmek (T/e) (1)
yazınlık (―bir konuyla ilgili kaynakların yeğni hafif (T/e) (1)
tümü‖ anlamında) literatür (T/e) (1) yeğnice hafifçe (T/e) (1)
yazınsal edebi (T/e) (1) yeğnil hafif (T/e) (1)
yazınsal dil langue littéraire (Fra.) (17) yeğnilce hafifçe (T/e) (1)
yazınsal göstergebilim sémiotique littéraire yeğnilik hafiflik (T/e) (1)
(Fra.) (9)
yeğnilleştirici hafifletici (T/e) (1)
yazınsal işlev fonction poétique (Fra.) (8, 11, yeğnillik hafiflik (T/e) (1)
17, 19); poetic function (İng.) (2, 11, 19);
yel yepelek pürtelaş (T/e) (1)
poetische Funktion (Alm.) (11, 19); sanat yele vermek heba etmek (T/e) (1)
işlevi (T/s) (17) yelek jile (T/e) (1)
yazınsal tarih histoire littéraire (Fra.) (9) yelkenli kotra (T/e) (1)
yazısal değişke Allograph (Alm.) (19); yeltek hercai (T/e) (1)
allograph (İng.) (19); allographe (Fra.) (19); yeltenmek teşebbüs etmek (T/e) (1)
Graphemvariante (Alm.) (19) yelvuran vantilatör (T/e) (1)
yazısıvı mürekkep (T/e) (1) yemece irtişa (T/e) (1)
yazışma haberleşme (T/e) (1); muhabere (T/e) yemek taam (T/e) (1)
(1)
yemek borusu boşluğu esophageal cavity
yazışmak muhabere etmek (T/e) (1) (İng.) (2)
yazıt kitabe (T/e) (1) yemek çizelgesi menü (T/e) (1)
yazıt inceleme epigrahy (İng.) (2) yemek odası salamanje (T/e) (1)
yazıtbilim epigrafi (T/e) (1) yemekli kır gezisi piknik (T/e) (1)
yazıya geçirme istinsah (T/e) (1) yemekyeri yemekhane (T/e) (1)
yazıya geçirmek dercetmek (T/e) (1); zapt yengi galebe (T/e) (1); muzafferiyet (T/e) (1)
etmek (T/e) (1) yengin galip (T/e) (1)
yazlık sayfiye (T/e) (1) yenginlik galibiyet (T/e) (1)
yazma composition (İng.) (7); kayıt (T/e) (1); yeni modern (T/e) (1)
nüsha (T/e) (1); tahrir (T/e) (1); writing (İng.) (2) yeni (Yun. önek) neo- (T/e) (1)
yazma (kitap) telif (T/e) (1) yeni başlayan müptedi (T/e) (1); true beginner
yazma becerisi calligraphy (İng.) (2) (İng.) (7)
yazma çekme istinsah (T/e) (1) yeni bilgi new information (İng.) (5, 13)
yazma çekmek istinsah etmek (T/e) (1) yeni kurum reconstruction (İng.) (2)
yazma öğretimi teaching writing (İng.) (7) yeni özneleme assigning new subject (İng.)
yazma sınavı composition test (İng.) (4); (5)
writing test (İng.) (4) yeni sözcük neologism (İng.) (2, 11, 19);
yazma yitimi agrafi (T/e) (1); agraphia (İng.) (7) néologisme (Fra.) (11, 19); Neologismus (Alm.)
yazmaca müstensih (T/e) (1) (11, 19); Neubildung (Alm.) (11, 19)
yazmak dercetmek (T/e) (1); kaydetmek (T/e) Yeni Türk Alfabesi Turkish alphabet (İng.) (13)
(1) yeni yapım sözcük coined word (İng.) (2);
yazmak (kitap) telif etmek (T/e) (1) paraplasm (İng.) (2)
yazman kâtip (T/e) (1); sekreter (T/e) (1) Yeni Yazım Kılavuzu spelling book (İng.) (13)
yazmanlık katiplik (T/e) (1); sekreterlik (T/e) (1) yeniden re- (T/e) (1)
yedek ihtiyat (T/e) (1) yeniden istek re-run (İng.) (12)
yedek oyuncu dublör (T/e) (1) yeniden oluşturum reconstruction (Fra.) (19);
yedek teker stepne (T/e) (1) reconstruction (İng.) (19); Rekonstruktion
yedek ussal sığa reserve capacity (İng.) (12) (Alm.) (19)
yedirip içirme iaşe (T/e) (1) yeniden saygınlaştırma rehabilitasyon (T/e)
yedirmelik rüşvet (T/e) (1) (1)
yeğ ehven (T/e) (1); evla (T/e) (1) yeniden sınama yöntemi retesting method
yeğ (tutulan) müreccah (T/e) (1) (İng.) (4)
yeğ tutmak ihtiyar etmek (T/e) (1) yeniden sözcükleşme relexification (İng.) (2,
yeğinik Intensität (Alm.) (11, 19) 15)
yeğinlik intensité (Fra.) (11, 19); intensity (İng.) yeniden yazım réécriture (Fra.) (10, 11);
(2, 11, 19); Stimmverstärkung (Alm.) (11, 19); rewriting (İng.) (8)

318
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

yeniden yazım kuralları Produktionsregeln yerbölüm parsel (T/e) (1)


(Alm.) (11, 19); règles de réécriture (Fra.) (11, yerbölümlemek parsellemek (T/e) (1)
19); rewrite rules (İng.) (2); rewriting rules yercil geographical (İng.) (2)
(İng.) (11, 19) yercil dilbilim area linguistics (İng.) (2);
yenidendoğuş rönesans (T/e) (1) geographical linguistics (İng.) (2)
yenidilbilgici(ler) neogrammarian(s) (İng.) (2, yercil sınıflama areal classification (İng.) (2);
11, 19) geographical classification (İng.) (2)
yenidilbilgiciler Junggrammatiker (Alm.) (11, yercil tipler areal types (İng.) (2)
19); néogrammairiens (Fra.) (11, 19) yerdeş hemşeri (T/e) (1)
yenik mağlup (T/e) (1) yerdeş kesit séquence isotope (Fra.) (9)
yenileme tecdit (T/e) (1) yerdeşlik Isotopie (Alm.) (10, 11, 19); isotopie
yenileme seçimi kısmi seçim (T/e) (1) (Fra.) (10, 11, 17, 19); isotopy (İng.) (10, 11, 19)
yenilemek tecdit etmek (T/e) (1) yerdüzler greyder (T/e) (1)
yenilenme innovation (İng.) (2) yerel lokal (T/e) (1); mevzii (T/e) (1)
yenileşme modernleşme (T/e) (1) yerel bağımsızlık local independence (İng.) (4)
yenileşmek modernleşmek (T/e) (1) yerel dil kullanımına dayalı sapma écart de
yenilgi mağlubiyet (T/e) (1) dialecte (Fra.) (9)
yenilik innovation (İng.) (2); orijinalite (T/e) (1); yerellehçe patois (İng.) (2)
teceddüt (T/e) (1) yerelleştirmek lokalize etmek (T/e) (1)
yenilikçi teceddütperver (T/e) (1) yerel-ölçünlü koine (İng.) (15)
yenilmemiş namağlup (T/e) (1) yergi hiciv (T/e) (1); hicviye (T/e) (1); satir (T/e) (1)
yenilmeyen namağlup (T/e) (1) yergilik pamphlet (Fra.) (9)
yenilmez namağlup (T/e) (1) yergisel satirik (T/e) (1)
Yeni-Saussure‘cü dilbilimi glossematics (İng.) yerinde haklı (T/e) (1); isabetli (T/e) (1);
(2)
mesabesinde (T/e) (1)
yenişememek berabere kalmak (T/e) (1)
yerinde görmek tensip etmek (T/e) (1)
yenitüreti neolojizm (T/e) (1)
yerindelik appropriateness (İng.) (7); isabet
yenitüretim neolojizm (T/e) (1) (T/e) (1)
yeniyapım neologism (İng.) (7) yerine alegori (T/e) (1, 11); Allegorie (Alm.) (11,
yenmek mağlup etmek (T/e) (1) 19); allégorie (Fra.) (9, 11, 19); allegory (İng.)
yer istasyon (T/e) (1); kadro (T/e) (1); location (11, 19); an Stelle von (Alm.) (18); in lieu of
(İng.) (2); lokal (T/e) (1); mekân (T/e) (1); mevki (İng.) (18); istiare-i temsiliye (T/e) (11)
(T/e) (1); mevzi (T/e) (1); Position (Alm.) (18); yerine (Lat. önek) vice- (T/e) (1); vis- (T/e) (1)
position (İng.) (18) yerine (Yun. önek) pro- (T/e) (1)
yer adları bilgisi toponomy (İng.) (2) yerine bakan vekil (T/e) (1)
yer adları bilimi Toponymie (Alm.) (19); yerine bakarlık vekâlet (T/e) (1)
toponymie (Fra.) (19); toponymy (İng.) (19) yerine geçme ikame (T/e) (1); substitution
yer ayırtımı rezervasyon (T/e) (1) (İng.) (12)
yer belirteci Adverb des Ortes (Alm.) (11, 19); yerine getirme eda (T/e) (1); ifa (T/e) (1); infaz
adverb of place (İng.) (11, 19); adverbe de (T/e) (1)
lieu (Fra.) (8, 11, 19); Lokaladverb (Alm.) (11, yerine getirmek eda etmek (T/e) (1); icra
19); mekân zarfı (T/e) (11); Ortsadverb (Alm.) etmek (T/e) (1); ifa etmek (T/e) (1)
(11, 19) yerine koyma ikame (T/e) (1)
yer değişme metathesis (İng.) (13) yerine koyma testi commutation test (İng.) (2)
yer değiştirme permutation (İng.) (2) yerinel alegorik (T/e) (1)
yer değiştirmek intikal etmek (T/e) (1) yerini doldurma telafi (T/e) (1)
yer etme fossilisation (İng.) (12) yerini doldurmak telafi etmek (T/e) (1)
yer tutan biçimlik replacive morph (İng.) (2) yerinme esef (T/e) (1); nedamet (T/e) (1)
yer yer mevzii (T/e) (1) yerinmek hayıflanmak (T/e) (1)
yer yurt memleket (T/e) (1) yerlemleme situationnalité (Fra.) (9)
yeraltı tahtelarz (T/e) (1) yerleşiklik durumu essive (İng.) (2)
yerbetim topografya (T/e) (1) yerleşim Einbettung (Alm.) (19); emboîtement
yerbetimci topografyacı (T/e) (1) (Fra.) (19); nesting (İng.) (19)
yerbetimsel topografik (T/e) (1) yerleşim alanı kampus (T/e) (1)
yerbilim jeoloji (T/e) (1) yerleşke kampus (T/e) (1)
yerbilimci jeolog (T/e) (1) yerleşme Einbettung (Alm.) (11, 19);
yerbilimsel jeolojik (T/e) (1) embedding (İng.) (19); emboîtement (Fra.) (11);

319
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

enchâssement (Fra.) (19); iskân (T/e) (1); yetingen kanaatkâr (T/e) (1)
nesting (İng.) (2, 11); teessüs (T/e) (1) yetinmek iktifa etmek (T/e) (1)
yerleşmek ikamet etmek (T/e) (1); teessüs yetişici entern (T/e) (1)
etmek (T/e) (1) yetişicilik enternlik (T/e) (1)
yerleştirme Einbettung (Alm.) (11); embedding yetişim formasyon (T/e) (1); staj (T/e) (1)
(İng.) (11); enchâssement (Fra.) (9, 11); iskân yetişin! imdat (T/e) (1)
(T/e) (1); placement (İng.) (4) yetişkin bilimi androgogy (İng.) (14)
yerleştirme sınavı placement test (İng.) (4, 7) yetişkin dili adult language (İng.) (2)
yerli otokton (T/e) (1) yetişkin eğitimi adult education (İng.) (7, 14)
yerli dil first language (İng.) (2); vernacular yetişkin odaklı adultomorphic (İng.) (2)
(İng.) (15) yetişme neşvünema (T/e) (1)
yerli dilleri indigeneous languages (İng.) (2) yetişmen stajyer (T/e) (1)
yerli iletişim dili contact vernacular (İng.) (2) yetişmenlik stajyerlik (T/e) (1)
yerli sözcük native word (İng.) (2) yetişmiş kalifiye (T/e) (1)
yerlik locative (İng.) (2) yetiştirici mürebbi (T/e) (1)
yerlik (taşıtlarda) mevki (T/e) (1) yetiştirme talim (T/e) (1)
yerlileştirme étymologie populaire (Fra.) (19); yetke otorite (T/e) (1); sulta (T/e) (1)
folk etymology (İng.) (2, 19); loan shift (İng.) yetki mezuniyet (T/e) (1); salahiyet (T/e) (1)
(2); nativisation (nativization) (İng.) (3); yetki belgesi diploma (T/e) (1); şahadetname
purification (İng.) (16); Volksetymologie (Alm.) (T/e) (1)
(19) yetkideş vekil (T/e) (1)
yerme zem (T/e) (1) yetkideş olarak vekâleten (T/e) (1)
yermek zemmetmek (T/e) (1) yetkideşlik vekâlet (T/e) (1)
yermeli pejoratif (T/e) (1) yetkideşlik belgesi vekâletname (T/e) (1)
yersarsıntısı zelzele (T/e) (1) yetkideşlik vermek vekâlet vermek (T/e) (1)
yersiz fazla (T/e) (1); fuzuli (T/e) (1); isabetsiz yetkili mezun (T/e) (1); otorite (T/e) (1); otoriter
(T/e) (1) (T/e) (1); salahiyetli (T/e) (1); salahiyettar (T/e)
yersiz yurtsuz garip (T/e) (1) (1)
yerucu kutup (T/e) (1) yetkili kişi otorite (T/e) (1)
yeryağı petrol (T/e) (1) yetkin kâmil (T/e) (1); mükemmel (T/e) (1)
yeryazım kadastro (T/e) (1) yetkin olarak mükemmelen (T/e) (1)
yeryuvarlağı dünya (T/e) (1) yetkinci perfeksiyonist (T/e) (1)
yeşillik sebze (T/e) (1) yetkincilik perfeksiyonizm (T/e) (1)
yetenek aptitude (İng.) (2, 4); cevher (T/e) (1); yetkinleşmek tekemmül etmek (T/e) (1)
dirayet (T/e) (1); iktidar (T/e) (1); istidat (T/e) (1); yetmek kâfi gelmek (T/e) (1); kifayet etmek
kabiliyet (T/e) (1) (T/e) (1)
yetenek kazanmamış acemi (T/e) (1) yığılışma izdiham (T/e) (1)
yetenek sınavı aptitude test (İng.) (4, 7) yığılma bunching (İng.) (4)
yetenekli kabiliyetli (T/e) (1) yığım blokaj (T/e) (1); stok (T/e) (1)
yeteneksiz kabiliyetsiz (T/e) (1) yığımcı stokçu (T/e) (1)
yeteneksizlik aciz (T/e) (1); iktidarsızlık (T/e) (1); yığımcılık stokçuluk (T/e) (1)
kabiliyetsizlik (T/e) (1) yığımlama stokaj (T/e) (1)
yeter kâfi (T/e) (1) yığımlamak stok etmek (T/e) (1)
yeter! imdat (T/e) (1) yığımlık ardiye (T/e) (1)
yeterli kâfi (T/e) (1); kifayetli (T/e) (1) yığın grup (T/e) (1); kitle (T/e) (1); kütle (T/e) (1)
yeterlik adequacy (İng.) (2); ehliyet (T/e) (1); yığın (düzgün) istif (T/e) (1)
kifayet (T/e) (1); mastery (İng.) (4); proficiency yığışma izdiham (T/e) (1); temerküz (T/e) (1)
(İng.) (4, 7) yığma istif (T/e) (1)
yeterlik belgesi ehliyet (T/e) (1); ehliyetname yığmak cem etmek (T/e) (1); depo etmek (T/e)
(T/e) (1); referans (T/e) (1) (1); istif etmek (T/e) (1)
yeterlik ölçütü proficiency scale (İng.) (4) yıkama banyo (T/e) (1)
yeterlik sınavı power test (İng.) (4); yıkamak banyo yapmak (T/e) (1)
proficiency test (İng.) (4, 7) yıkanma banyo (T/e) (1)
yetersayı nisap (T/e) (1) yıkanmak banyo yapmak (T/e) (1)
yetersiz kifayetsiz (T/e) (1); zayıf (T/e) (1) yıkıcı tahripkâr (T/e) (1)
yeti langue (İng.) (7); meleke (T/e) (1) yıkık harap (T/e) (1); viran (T/e) (1)
yeti (edinç) competence (İng.) (2) yıkılgı hasar (T/e) (1)

320
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

yıkılma izmihlal (T/e) (1) (Fra.) (9)


yıkılmak viran olmak (T/e) (1) yinelemeli (söylem bakımından) yapı
yıkım afet (T/e) (1); mahv (T/e) (1); tahribat (T/e) répétitif (Fra.) (9)
(1) yinelemeli çoğul generous plural (İng.) (2)
yıkıntı enkaz (T/e) (1); virane (T/e) (1) yinelemeli görünüş iterative aspect (İng.) (2)
yıkıntılar tahribat (T/e) (1) yinelemeli olarak mükerreren (T/e) (1)
yıkkın harap (T/e) (1) yinelemesel itératif (Fra.) (19); iterativ (Alm.)
yıkma tahrip (T/e) (1) (19); iterative (İng.) (19)
yıkmak mahvetmek (T/e) (1); tahrip etmek yinelemeyle mükerreren (T/e) (1)
(T/e) (1) yinelenen oluş procès répétitif (Fra.) (9)
yıl sene (T/e) (1) yinelenme tekerrür (T/e) (1)
yıldırı terör (T/e) (1) yinelenmek tekerrür etmek (T/e) (1);
yıldırımlık paratoner (T/e) (1); siperisaika (T/e) tekrarlanmak (T/e) (1)
(1) yinelenmeli récursif (Fra.) (8)
yıldırımsavar paratoner (T/e) (1); siperisaika yinelenmiş mükerrer (T/e) (1)
(T/e) (1)
yineleyici alıştırma repetition drill (İng.) (7)
yıldırma tedhiş (T/e) (1); terör (T/e) (1)
yitik kayıp (T/e) (1); telefat (T/e) (1); zayi (T/e) (1);
yıldırman tedhişçi (T/e) (1) zayiat (T/e) (1)
yıldız asterisk (T/e) (1); star (T/e) (1); şans (T/e) yitikler zayiat (T/e) (1)
(1)
yitiklik gıyap (T/e) (1)
yıldız işareti asterisk (İng.) (2)
yitim loss (İng.) (2)
yıldız işaretli biçim starred form (İng.) (2)
yitirim dezavantaj (T/e) (1)
yıldızbilimci müneccim (T/e) (1)
yitirmek kaybetmek (T/e) (1); zayi etmek (T/e)
yıldızbilimcilik müneccimlik (T/e) (1)
(1)
yıldızı parlak şanslı (T/e) (1)
yitmek kaybolmak (T/e) (1)
yıldızıkara şanssız (T/e) (1) yiyecek erzak (T/e) (1); gıda (T/e) (1); nevale
yıldönümü senei devriye (T/e) (1) (T/e) (1)
yılgı terör (T/e) (1) yiyesi iştah (T/e) (1)
yıllık almanak (T/e) (1) yiyici mürtekip (T/e) (1)
yıpratmak telef etmek (T/e) (1) yiyicilik irtikâp (T/e) (1)
yırtık pırtık pejmürde (T/e) (1) yiyim kuşam levazım (T/e) (1)
yiğit kahraman (T/e) (1); mert (T/e) (1) yoğruk plastik (T/e) (1)
yiğitçe mertçe (T/e) (1) yoğrumsal plastik (T/e) (1)
yiğitlik mertlik (T/e) (1); mürüvvet (T/e) (1); yoğun compact (Fra.) (8, 11, 17, 19); compact
şecaat (T/e) (1) (İng.) (2, 11, 19); kesif (T/e) (1); kompakt (Alm.)
yin vücut (T/e) (1) (11, 19); konsantre (T/e) (1)
yinbilim anatomi (T/e) (1) yoğun dil öğretim kursu intensive language
yine ana- (T/e) (1); keza (T/e) (1) course (İng.) (3)
yine tekrar (T/e) (1); Anapher (Alm.) (11) yoğun okuma intensive reading (İng.) (7, 12)
yine (Lat. önek) re- (T/e) (1) yoğun teker CD (İng.) (Y); compact disc (İng.)
yine o aynı (T/e) (1) (Y)
yine olmak tekerrür etmek (T/e) (1) yoğunlaç kondansatör (T/e) (1)
yinelem anaphora (İng.) (11, 19); anaphore yoğunlaşma konsantrasyon (T/e) (1, Y);
(Fra.) (11, 19); répétition (Fra.) (9) tekâsüf (T/e) (1)
yineleme Anapher (Alm.) (19); recurrence (İng.) yoğunlaşmak (bir şey üzerinde) konsantre
(2); reiteration (İng.) (2); repetition (İng.) (12); olmak (T/e) (1)
repetitive (İng.) (13); tekrar (T/e) (1, Y) yoğunlaşmış konsantre (T/e) (1); mütekâsif
yineleme öğrenim yetisi rote memorization (T/e) (1)
ability (İng.) (4) yoğunlaştırıcı kondansatör (T/e) (1)
yineleme-ezberleme mimicry-memorisation yoğunlaştırılmış konsantre (T/e) (1)
(İng.) (12) yoğunlaştırma teksif (T/e) (1)
yinelemek tekrar etmek (T/e) (1, Y); yoğunlaştırmak teksif etmek (T/e) (1)
tekrarlamak (T/e) (1) yoğunluk kesafet (T/e) (1); kıvam (T/e) (1)
yinelemeli mükerrer (T/e) (1); récursif (Fra.) (11, yoğunluk vurgusu stress accent (İng.) (2)
19); recursive (İng.) (2, 11, 19); rekursiv (Alm.) yoğunlukölçer areometre (T/e) (1)
(11, 19); repetitive (İng.) (2) yoğuşturucu kondansör (T/e) (1)
yinelemeli (eylem bakımından) yapı itératif yok edilme zeval (T/e) (1)

321
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

yok etme imha (T/e) (1); izale (T/e) (1) yoluyla tarikiyle (T/e) (1)
yok etmek ekarte etmek (T/e) (1); imha etmek yol-yordam yetisi strategic competence (İng.)
(T/e) (1); izale etmek (T/e) (1); mahvetmek (T/e) (4, 7)
(1); telef etmek (T/e) (1) yontar rende (T/e) (1)
yok gebelik testi) negatif (T/e) (1) yontarlamak rendelemek (T/e) (1)
yok olma mahv (T/e) (1); zeval (T/e) (1) yontu heykel (T/e) (1)
yok olmak telef olmak (T/e) (1); zail olmak (T/e) yontucu heykeltıraş (T/e) (1)
(1) yordam technique (İng.) (16, Y)
YO-katı CV-tier (İng.) (13) yorgun argın bitap (T/e) (1)
yokken gıyabında (T/e) (1); gıyabi (T/e) (1) yorgunluk zahmet (T/e) (1)
yoklama muayene (T/e) (1); test (İng.) (1) yorma (düş) tabir (T/e) (1)
yokluğunda gıyaben (T/e) (1) yormak (düş) tabir etmek (T/e) (1)
yokluk gaybubet (T/e) (1); gıyap (T/e) (1) yorucu külfetli (T/e) (1); zahmetli (T/e) (1)
yokluk durumu abessif (Fra.) (11, 19); Abessiv yorum comment (İng.) (12, 19); commentaire
(Alm.) (11, 19); abessive (İng.) (2, 11, 19) (Fra.) (19); gloss (İng.) (2); Interpretation (Alm.)
yoksama default (İng.) (2) (11); interpretation (İng.) (2, 11);
yoksul fakir (T/e) (1); fukara (T/e) (1); sefil (T/e) interprétation (Fra.) (11); Kommentar (Alm.)
(1) (19); Rhema (Alm.) (19); rheme (İng.) (12, 19);
yoksulluk fukaralık (T/e) (1); ihtiyaç (T/e) (1); rhème (Fra.) (19); tahlil (T/e) (1); tefsir (T/e) (1)
sefalet (T/e) (1); zaruret (T/e) (1) yorumbilgisi herméneutique (Fra.) (9)
yoksun mahrum (T/e) (1) yorumbilim hermeneutic (İng.) (2)
yoksunluk deprivation (İng.) (15); hüsran (T/e) yorumlama Interpretation (Alm.) (19);
(1); mahrumiyet (T/e) (1) interpretation (İng.) (7, 19); interprétation
yoksunluk eki privative affix (İng.) (2) (Fra.) (19); tefsir (T/e) (1)
yokuş rampa (T/e) (1) yorumlama işi Interpretant (Morris’te) (Alm.)
yol defa (T/e) (1); hat (T/e) (1); kanal (T/e) (1); (18)
kere (T/e) (1); minval (T/e) (1); nizam (T/e) (1); yorumlamak tahlil etmek (T/e) (1); tefsir
prosedür (T/e) (1); sistem (T/e) (1); suret (T/e) etmek (T/e) (1)
(1); tarik (T/e) (1); tarz (T/e) (1); tertip (T/e) (1); yorumlanabilir interpretable (İng.) (11, 19);
usul (T/e) (1) interprétable (Fra.) (11, 19); interpretierbar
yol açan müsebbip (T/e) (1) (Alm.) (11, 19)
yol açmak sebebiyet vermek (T/e) (1); vesile yorumlayan Interpret (Morris’te) (Alm.) (18)
olmak (T/e) (1) yorumlayıcı interpretative (İng.) (8)
yol almak katetmek (T/e) (1) yorumlayıcı anlambilim interpretive
yol boyu güzergâh (T/e) (1) semantics (İng.) (7)
yol kesme şekavet (T/e) (1) yorumsal interpretive (İng.) (12)
yol kimliği paso (T/e) (1) yorumsal yanlış interpretive error (İng.) (7)
yol üstü güzergâh (T/e) (1) yorumsama hermeneutic (İng.) (2)
yol yordam adabüerkân (T/e) (1); adap (T/e) (1); YO-sesdizimi CV-Phonology (İng.) (13)
merasim (T/e) (1); strategy (İng.) (7) yoz dejenere (T/e) (1)
yol yöntem adabüerkân (T/e) (1) yoz-inanç superstition (İng.) (16)
yola gelmek hizaya gelmek (T/e) (1) yozlaşma degeneration (İng.) (2);
yola getirme ıslah (T/e) (1) dejenerasyon (T/e) (1); deterioration (İng.) (2);
yola getirmek hizaya getirmek (T/e) (1); ıslah tereddi (T/e) (1)
etmek (T/e) (1) yozlaşmak dejenere olmak (T/e) (1);
yola girmek ıslah olmak (T/e) (1) dejenereleşmek (T/e) (1)
yolcu topluluğu kafile (T/e) (1) yön cihet (T/e) (1); husus (T/e) (1); istikamet (T/e)
yolculuk sefer (T/e) (1); seyahat (T/e) (1) (1); oryantasyon (T/e) (1); taraf (T/e) (1)
yoldan çıkma inhiraf (T/e) (1) yön çizgisi ligne vectrice (Fra.) (8)
yoldüzler buldozer (T/e) (1) yöndeşlik parti (T/e) (1)
yolkesen şaki (T/e) (1) yönelerek müteveccih (T/e) (1)
yollama işi sevkıyat (T/e) (1) yönelik matuf (T/e) (1)
yollamak sevketmek (T/e) (1) yöneliş durumu allatif (Fra.) (19); allative (İng.)
yolluk harcırah (T/e) (1) (19); Allativus (Alm.) (19)
yolsuz gayri meşru (T/e) (1) yönelme durumu datif (Fra.) (11, 19); datif (T/e)
yolsuz kadın kahpe (T/e) (1) (1); Dativ (Alm.) (11, 19); dative (İng.) (2, 11, 19);
yolsuzluk suiistimal (T/e) (1) mefulünileyh (T/e) (11)

322
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

yönelmek teveccüh etmek (T/e) (1) yönlendirmek kanalize etmek (T/e) (1)
yönelmiş müteveccih (T/e) (1) yönlendirmeli yapı directive construction
yönelteç direksiyon (T/e) (1) (İng.) (2)
yöneltilmiş matuf (T/e) (1) yönlenme oryantasyon (T/e) (1)
yöneltimli oriented (İng.) (14); prompting (İng.) yönseme temayül (T/e) (1)
(7) yönsemek temayül etmek (T/e) (1)
yöneltme directive (İng.) (12); oryantasyon yöntem method (İng.) (2, 7, Y); metodoloji (T/e)
(T/e) (1) (Y); metot (T/e) (1); prosedür (T/e) (1); sistem
yöneltmek atfetmek (T/e) (1); tevcih etmek (T/e) (1); usul (T/e) (1)
(T/e) (1) yöntembilim methodology (İng.) (7);
yönenme Anrede (Alm.) (19); apostrophe (Fra.) metodoloji (T/e) (1, Y)
(19); apostrophe (İng.) (19) yöntemine göre alelusul (T/e) (1)
yönerge direktif (T/e) (1); instruction (İng.) (7); yöntemli metodik (T/e) (1); metotlu (T/e) (1)
rubric (İng.) (4); talimat (T/e) (1) yöntemlice metodik (T/e) (1)
yönerme direktif (T/e) (1) yöntemsiz metotsuz (T/e) (1)
yöneşme convergence (Fra.) (19); yöre civar (T/e) (1); havali (T/e) (1); havza (T/e)
convergence (İng.) (19); Konvergenz (Alm.) (1)
(19) yörekent banliyö (T/e) (1)
yöneten governing (İng.) (2); régissant (Fra.) (8) yörekent treni banliyö treni (T/e) (1)
yönetici governing item (İng.) (11, 19); idareci yörel mahalli (T/e) (1)
(T/e) (1); Regens (Alm.) (11, 19); régissant (Fra.) yöresel geographical (İng.) (2); mahalli (T/e) (1)
(11, 19)
yöresel değişke local variety (İng.) (15)
yönetici örge leitmotiv (Fra.) (9)
yöresel dilce localism (İng.) (2)
yönetilen governed (İng.) (2)
yöresel kullanım local use (İng.) (15)
yönetim domination (İng.) (2); idare (T/e) (1)
yöresel lehçe regional dialect (İng.) (2);
yönetim biçimi rejim (T/e) (1)
territorial dialect (İng.) (2)
yönetim kurulu idare heyeti (T/e) (1)
yöresel sesletim local pronunciation (İng.) (13)
yönetim yeri idarehane (T/e) (1)
yöresel vurgu regional accentuation (İng.) (2)
yönetimsel idari (T/e) (1) yörünge mahrek (T/e) (1)
yönetme government (İng.) (2, 7, 11, 19); idare
yufka yürekli merhametli (T/e) (1)
(T/e) (1); rection (Fra.) (11, 19); rection (İng.) (2);
yukardan aşağı işlemleme top down
regimen (İng.) (2); Rektion (Alm.) (11, 19); processing (İng.) (7)
rezione (İta.) (8) yukarı ana- (T/e) (1); fevk (T/e) (1)
yönetmek idare etmek (T/e) (1); kumanda yumrukoyuncusu boksör (T/e) (1)
etmek (T/e) (1) yumrukoyunu boks (T/e) (1)
yönetmelik talimatname (T/e) (1) yumurta biçimli beyzi (T/e) (1)
yönetmen direktör (T/e) (1); rejisör (T/e) (1) yumurtamsı oval (T/e) (1)
yönetmen (erkek) müdür (T/e) (1) yumuşak halim selim (T/e) (1); lenis (İng.) (13);
yönetmen (kadın) müdire (T/e) (1) soft (İng.) (2)
yönetmenlik direktörlük (T/e) (1); müdüriyet yumuşak başlı muti (T/e) (1)
(T/e) (1)
yumuşak damak soft palate (İng.) (13); velum
yönlem taktik (T/e) (1) (İng.) (13)
yönlemci menajer (T/e) (1) yumuşak ünsüz Lenis (Alm.) (11, 19); lenis (İng.)
yönlendirici director (İng.) (2); prompt (İng.) (4) (2, 11, 19); soft consonant (İng.) (11, 19);
yönlendirici biçim forme vectrice (Fra.) (8) weicher Konsonant (Alm.) (11, 19)
yönlendirici işlev directive function (İng.) (2) yumuşak ünsüz consonne douce (Fra.) (11, 19)
yönlendirici koşullama operant conditioning yumuşak yaradılışlı mülayim (T/e) (1)
(İng.) (7)
yumuşak-g soft-g (İng.) (13)
yönlendirilmiş yanıt directed-response (İng.)
(4) yumuşama adoucissement (Fra.) (11, 19);
yönlendirilmiş yanıt maddesi directed- detant (T/e) (1); Erweichung (Alm.) (11, 19);
response item (İng.) (4) lenition (İng.) (2); softening (İng.) (11, 19)
yönlendirme oryantasyon (T/e) (1); shaping yumuşatıcı kip jussive mood (İng.) (2)
(İng.) (12) yumuşatmak teskin etmek (T/e) (1)
yönlendirme kuralları projective rules (İng.) yumuşatmalık amortisör (T/e) (1)
(2) yunak banyo (T/e) (1); hamam (T/e) (1)
yönlendirme merkezi oryantasyon merkezi yunak teknesi küvet (T/e) (1)
(T/e) (1) yurt vatan (T/e) (1)

323
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

yurt özlemi daüssıla (T/e) (1); nostalji (T/e) (1) yüklemsel çekim predicate attraction (İng.)
yurt satma ihanet (T/e) (1) (13); predicative attraction (İng.) (13)
yurtlandırma iskân (T/e) (1) yüklemsi predicatoid (İng.) (11, 19);
yurtlanma iskân (T/e) (1) prédicatoïde (Fra.) (11, 19)
yurtluk malikâne (T/e) (1) yüklenici müteahhit (T/e) (1)
yurtsal vatani (T/e) (1) yüklenme commissive (İng.) (2)
yurtsama daüssıla (T/e) (1); nostalji (T/e) (1) yüklenmek deruhte etmek (T/e) (1)
yurtsever vatanperver (T/e) (1) yüklenti angarya (T/e) (1)
yurttaş vatandaş (T/e) (1) yükler loder (T/e) (1)
yurttaşlar yasası medeni kanun (T/e) (1) yüklet kamyon (T/e) (1)
yutak pharyngeal (İng.) (13); pharynx (İng.) (13) yükletçe kamyonet (T/e) (1)
yutak boşluğu pharyngeal cavity (İng.) (13) yükletçi kamyoncu (T/e) (1)
yutak yangısı farenjit (T/e) (1) yükletme tahmil (T/e) (1)
yutulma Absorption (Alm.) (19); absorption yükleyim apport (Fra.) (8)
(Fra.) (19); absorption (İng.) (19) yüklü hamile (T/e) (1)
yuva kreş (T/e) (1) yüksek âli (T/e) (1); high (İng.) (2, 13)
yuvalanma nesting (İng.) (8) yüksek (Yun. önek) hiper- (T/e) (1)
yuvalı kuruluş nested construction (İng.) (8) yüksek güç şiddet (T/e) (1)
yuvar küre (T/e) (1) yüksek ünlü high vowel (İng.) (11, 19); hoher
yuvarlak arrondi (Fra.) (17); küre (T/e) (1); round Vokal (Alm.) (11, 19); voyelle haute (Fra.) (11,
(İng.) (2, 13); rounded (İng.) (13) 19)
yuvarlak ünlü gerundeter Vokal (Alm.) (11, yüksek yetkili (kişi) (bilimde) otorite (T/e) (1)
19); rounded vowel (İng.) (2, 11, 19); şefevi yüksekgörevli (Yönetim ve siyasal yaşamda)
sait (T/e) (11); voyelle arrondie (Fra.) (11, 19) otorite (T/e) (1)
yuvarlaklaşma arrondissement (Fra.) (19); yükseklik hauteur (Fra.) (8, 11, 19); Höhe (Alm.)
labialisation (İng.) (13); rounding (İng.) (2, 11, (11, 19); irtifa (T/e) (1); pitch (İng.) (2, 11, 19);
13, 19); Rundung (Alm.) (11, 19) rakım (T/e) (1); Tonhöhe (Alm.) (11, 19);
yuvarlaklaştırma lip rounding (İng.) (2) volume (İng.) (2)
yuvarlaşma arrondissement (Fra.) (11) yükselen rising (İng.) (2)
yuvarsal kürevi (T/e) (1) yükselen / alçalan high / falling (İng.) (2)
yüce âli (T/e) (1); ulvi (T/e) (1) yükselen-alçalan rise-fall (İng.) (2)
yüce yargılık divanıâli (T/e) (1) yükselme rise (İng.) (2); terakki (T/e) (1); terfi
yücelim işlevi culminative function (İng.) (19); (T/e) (1)
fonction culminative (Fra.) (8, 17, 19); yükselme durumu sublatif (Fra.) (11, 19);
gipfelbildende Funktion (Alm.) (19) sublative (İng.) (2, 11, 19); Sublativus (Alm.)
(11, 19)
yüceltme elevation (İng.) (2)
yükselmek ayyuka çıkmak (T/e) (1)
yük bagaj (T/e) (1); kargo (T/e) (1); külfet (T/e) (1)
yükselmek (Yeri ya da aylığı) terfi etmek
yük bildirgesi manifesto (T/e) (1) (T/e) (1)
yük gemisi şilep (T/e) (1) yükselteç amplifikatör (T/e) (1)
yük katarı marşandiz (T/e) (1) yükselti irtifa (T/e) (1)
yükçü hamal (T/e) (1) yükseltici mélioratif (Fra.) (11, 19); meliorativ
yüklem haber (T/e) (11); mahmul (T/e) (11); (Alm.) (11, 19); meliorative (İng.) (11, 19)
müsnet (T/e) (11); Prädikat (Alm.) (10, 11, 19); yükseltme durağı double bar junction (İng.)
prédicat (Fra.) (8, 10, 11, 17, 19); predicate (2)
(İng.) (2, 7, 8, 10, 11, 13, 19); Satzaussage yükümcü kefil (T/e) (1)
(Alm.) (10, 11, 19) yükümlenme kefalet (T/e) (1)
yüklemcil ad predicate noun (İng.) (2) yükümlenme belgesi kefaletname (T/e) (1)
yükleme isnat (T/e) (1); loading (İng.) (4); şarj yükümlenmek kefil olmak (T/e) (1); taahhüt
(T/e) (1); tahmil (T/e) (1) etmek (T/e) (1); tekeffül etmek (T/e) (1)
yükleme yanaşma focal movement (İng.) (13); yükümlü mükellef (T/e) (1)
predicative attraction (İng.) (13) yükümlülük mecburiyet (T/e) (1); mükellefiyet
yüklemek atfetmek (T/e) (1); isnat etmek (T/e) (T/e) (1); obligasyon (T/e) (1)
(1); şarj etmek (T/e) (1) yükümlülük belgesi taahhütname (T/e) (1)
yüklemleme Prädikation (Alm.) (19); yükümlülük getiren comissive (İng.) (12)
predication (İng.) (2, 19); prédication (Fra.) (19) yükümlülük kipi deontic modality (İng.) (2);
yüklemlik comment (İng.) (2); taahhütname obligative mood (İng.) (2)
(T/e) (1)

324
Türkçe Terim ve Sözcükler TTS—Dilbilim
1. Derleme

yürek kalp (T/e) (1) yüzde percentile (İng.) (4)


yürek çarpıntısı helecan (T/e) (1) yüzde aralığı percentile band (İng.) (4)
yürek gücü maneviyat (T/e) (1) yüzdeci komisyoncu (T/e) (1)
yürek oynaması heyecan (T/e) (1) yüzdelik komisyon (T/e) (1)
yürek oynatıcı sansasyonel (T/e) (1) yüzdeyüz mutlaka (T/e) (1)
yürek oynatma sansasyon (T/e) (1) yüzergezer amfibi (T/e) (1)
yürek parçalayıcı canhıraş (T/e) (1) yüzertop şamandıra (T/e) (1)
yüreklendirmek cesaret vermek (T/e) (1); yüzey satıh (T/e) (1); surface (İng.) (12)
cesaretlendirmek (T/e) (1) yüzey metin surface text (İng.) (2)
yürekler acısı feci (T/e) (1) yüzey yapı surface structure (İng.) (2, 7, 13,
yürekli cesaretli (T/e) (1); cesur (T/e) (1); 16)
cüretkâr (T/e) (1); cüretli (T/e) (1) yüzeysel sathi (T/e) (1)
yüreklilik cesaret (T/e) (1); cüret (T/e) (1); yüzeysel yapı Oberflächenstruktur (Alm.) (11,
şecaat (T/e) (1) 19); structure de surface (Fra.) (11, 17, 19);
yüreksiz cesaretsiz (T/e) (1) structure superficielle (Fra.) (11, 17, 19);
yürekten kalben (T/e) (1); kalbi (T/e) (1) surface structure (İng.) (8, 11, 19)
yürürlükte olan cari (T/e) (1) yüzlemece vicahen (T/e) (1)
yürürlükten kaldırma ilga (T/e) (1) yüzölçümü mesaha (T/e) (1)
yürütme (bir yargıyı) infaz (T/e) (1) yüzsuyu abıru (T/e) (1)
yürütmek icra etmek (T/e) (1) yüzüne karşı vicahen (T/e) (1)
yürütmelik mevzuat (T/e) (1) yüzyıl asır (T/e) (1)
yürütümce mevzuat (T/e) (1) yüzyüze etkileşim face to face interaction
yüz çehre (T/e) (1); surat (T/e) (1) (İng.) (7)
yüz vermemek istiskal etmek (T/e) (1) yüz-yüze sınav face-to-face test (İng.) (4); live
yüzbakımı makyaj (T/e) (1) test (İng.) (4)
yüzboyama makyaj (T/e) (1)

zararı ödemek tazmin etmek (T/e) (1)


zarf adverb (İng.) (2, 7)
zarf tümcesi sentence adverbial (İng.) (2)
zarfımsı adjunct (İng.) (2)
zayıf vurgu weak stress (İng.) (2)
zayıf yeterlik weak adequacy (İng.) (2)
Zeitgeist Zeitgeist (Alm.) (18); Zeitgeist (İng.)
z puanı z score (İng.) (4) (18)
z sonucu z score (İng.) (7) zeka intelligence (İng.) (7)
zaman temporal (İng.) (2); temps (Fra.) (10, 11, zeka sınavı intelligence test (İng.) (4)
17); Tempus (Alm.) (11, 19); Tempus (Alm.) (10); zincir catena (İta.) (8); chaîne (Fra.) (8); string
tense (İng.) (2, 10, 11, 12, 19); time (İng.) (2, (İng.) (8)
10); Zeit (Alm.) (10); Zeitform (Alm.) (10, 11, 19) zincirleme syntagmatic (İng.) (12)
zaman belirteci Adverb der Zeit (Alm.) (11); zincirleme ad tamlaması tetabu-ı izafat (T/e)
adverb of time (İng.) (11, 19); adverbe de (11)
temps (Fra.) (8, 11, 19); Temporaladverb zincirleme alıştırma chain drill (İng.) (2)
(Alm.) (11, 19); zaman zarfı (T/e) (11); zincirlenme concatenation (İng.) (19);
Zeitadverb (Alm.) (11, 19) concaténation (Fra.) (19); Konkatenation
zaman boyutlu dilbilim dynamic linguistics (Alm.) (19); Verkettung (Alm.) (19)
(İng.) (2) Zipf yasası Zipf’s law (İng.) (2)
zaman dizini chronology (İng.) (2) zorla alına gasp (T/e) (1)
zaman uyumu sequence of tenses (İng.) (2) zorla almak gasbetmek (T/e) (1); zapt etmek
zaman zarflığı temporal adjunct (İng.) (2) (T/e) (1)
zamandaş konuşma immediate speech (İng.) zorla oturma fuzuli işgal (T/e) (1)
(2) zorlama forcing (İng.) (5)
zamandışı konuşma displaced speech (İng.) zorlamacı dil kökeni kuramı yo-he-ho
(2) theory (İng.) (2)
zararı ödeme tazmin (T/e) (1) zorlayan causer (İng.) (5)

325
2. Bölüm: Türkçeden Kaynak Dile

zorlayıcı obliger (İng.) (5) zorunlu kurallar obligatory rules (İng.) (2)
zorunda olan mecbur (T/e) (1) zorunlu olarak mecburen (T/e) (1)
zorunlu farz (T/e) (1); zaruri (T/e) (1) zorunlu yönlendirici madde forced-choice
zorunlu dönüşüm obligatorische item (İng.) (4)
Transformation (Alm.) (11, 19); obligatory zorunlu yükümlü mecbur (T/e) (1)
transformation (İng.) (2, 11, 19); zorunluk zaruret (T/e) (1)
transformation obligatoire (Fra.) (11, 19) zorunluluk mecburiyet (T/e) (1)
zorunlu görev vecibe (T/e) (1) ZÜ-sesdizimi CV-Phonology (İng.) (13)

326
Bitirirken
1979 – 1983 yılları arasında öğrencisi olduğum İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu
(şimdiki Hasan-Âli Yücel Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü) içinde varolmanın
getirdiği bir duygusal etki ile de olsa gerek, TTS—Dilbilim Dizini için taranacak yapıtları bu amaçla
yeniden elime aldığımda ister istemez o zamanlara geri döndüm. Berke Bey (Prof. Dr. Berke
Vardar), Akşit Bey (Prof. Dr. Akşit Göktürk), Özcan Bey (Prof. Dr. Özcan Başkan), E rdim Bey (Prof.
Dr. Erdim Öztokat) şimdi ne yazık ki aramızda değiller. Ulusal Dilbilim Kurultaylarına
bakıldığında, dil incelemelerine gönüllerini ve varlıklarını vermiş hala aynı çekirdek bilim insanları
ve hala değişmeyen 100-150 kişilik bir dilbilimci sayısı görülüyor. Dili, Türkçeyi bilimsel olarak
inceleyenlerin tüm sayısı kuşkusuz bu kadar olmasa da, gönül ister ki bu sayı nitelikli olarak daha
da artsın.
1970’lerin sonları, 1980’lerin başlarında yayımlanmış olan o ilk Türkçe Dilbilim Terimleri
sözlüklerinin sararmış sayfalarını üniversitenin sağladığı HP ScanJet 4670 tarayıcımızdan geçirip
ABBYY FineReader 7.0 yazılımı ile okutup Intel Pentium 4 işlemcili bilgisayarda Microsoft Word’de
işleyip Microsoft Excel’de dizip Epson EPL 6200 Lazer yazıcıdan ö n-çıktılarını alıp dosyaları
Microsoft Outlook Express’ten Internet ortamında e -posta ile gözden geçirirken bundan 30 yıl
öncesini düşünmemek olanaklı mıydı? Gerçekten de bir yürek işi olmalıydı, kartlara kurşun
kalemle notlar almak, o zamanların en ileri aygıtı olan daktiloda, karbon kağıdı altındaki yedi
nüsha pelür kağıdına ―taka-tuka‖ yazmak…
Bu yapıtları tarayıcıdan geçirirken çok sık yazım yanlışı ve ―okuyamama‖ sorunu çıktı. Bizi en çok
yoran da bu ―teknik‖ sorun oldu. Çoğu yerde, sayfanın neredeyse tümünü harf harf düzeltmek
gerekti. Nedeni çok basit ve çok da üzücüydü aslında. Kitaplar, ederlerini düşürmek için olsa
gerek, niteliksiz saman kağıdına basılmıştı. Aradan geçen onlarca yılda, bulundukları yerdeki
havanın nemini, tozunu emmişler, iyice sararmışlardı. Her halde yine ederini düşürmek için yazı
karakterleri küçüktü. Böylece harcanan kağıttan tutumluluk yapılabilecekti. Bizim tarayıcımızla
okutma yazılımımız bu sararmış kağıtlardaki küçücük karakterleri çözememişti. Nice niteliksiz
yayın ve derginin birinci kalite kuşe kağıda basıldığı bir ortamda, bilimsel yayınların genelde böyle
üçüncü kalite kağıtlara basılması oldukça düşündürücü olsa gerek.
Hiç kuşkusuz bu TTS—Dilbilim Dizinini derlerken o insanlar kadar yorulmadık. Ama yine de biraz
yorgunluğu oldu. Birisi görse, belki, ―Ne gerek var buna böyle, ne olacak ki?‖ diyebilirdi. Ama o
insanlar bunu dememişler ve bizim tüm elektronik olanaklarla yalnızca tarayıp kopyaladığımız
metinleri kendileri düşünmüşler, aralarında tartışmışlar ve yazmışlardı. Onların yeni kuşaklarca
pek de bilinmeyen bu çalışmaları da belki bu kitap üzerinden herkese yayılabilecek artık. Hem
dünyamızdan ayrılmış hem de yaşayan tüm o değerli insanlara hem bir vefa borcu hem de yeni
kuşaklar için bir bilgi kaynağı olarak da düşünülebilir. İnsanlığın dünya serüveninde gönüllerini,
varlıklarını bilime vermiş, vermekte ve ileride verecek olan tüm insanlara minnetlerimiz ve
saygılarımızla.

( … ) bu sözlüğü nicelik açısından olduğu gibi nitelik bakımından da sürekli


biçimde geliştirilecek, değişiklik ve eklemelere açık bir yapıt olarak gördüğümüzü
burada belirtmeliyiz. Hem bir varış noktasıdır bu sözlük, hem de bir kalkış
noktası. (Vardar, 19801)

1
VARDAR, Berke — Nükhet Güz, Erdim Öztokat, Mehmet Rifat, Osman Senemoğlu, Emel Sözer (1980), Dilbilim ve
Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu y. No. 471.

327

You might also like