You are on page 1of 170

Kur’an-ı Kerim Kök

Sözlüğü
Root Dictionary of the
Holy Quran

‫اﺣﻤﺪ ﺳﺪاد اوﺳﺘﻮن‬


١٤٣٦ - 2015
‫ﺑﺴﻢ ﺍﷲ ﻟﺮﲪﻦ ﺍﻟﺮﺣﻴﻢ‬
Takdim
Bu sözlükte Kur’an-ı Kerim’de geçen kelimelerin tamamına yakını yer almaktadır.
Kelimelerin manaları hem köklerine hem de ayetlerde aldıkları anlamlara göre
düzenlenmiştir.

Sözlüğün özellikleri aşağıda açıklandığı gibidir:


- Kelimelerin son harflerinin harekeleri çoğu zaman dikkate alınmamıştır.
- Sözlük, kelimelerin kök harfleri sırasında düzenlenmiştir.
- Kitabın genel düzeni soldan sağa şeklindedir.
- Önce bir kökten gelen fiiller kalıp sırasına göre verilmiş, daha sonra o kökten
gelen diğer kelimeler harf sırasına göre verilmiştir.
- Fiillerin mazi ve muzari çekimleri genellikle yan yana verilmiştir.
- İsimlerin eril ve dişil halleri genellikle yan yana verilmiştir. Bazı durumlarda
isimlerin tekil ve çoğul halleri birlikte gösterilmiştir.
- Açıklamaların anlamı şöyledir:

Đngilizce Anlam Türkçe Anlam Fiil Kalıbı Kelime Kök Harfler


He has mercy Merhamet eder 1 ‫ﻢ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﺭﺣﻢ‬

Bulunmayan kelimeler olursa kelimenin ortasında veya sonunda geçen (‫ ) ﻱ‬veya ( ‫)ﻯ‬
harflerinin yerine (‫ ) ﺍ‬elif harfi koyarak veya bunun tersini yaparak tekrar arayın.
Gerekirse (‫ ) ﺍ‬elif ve (‫ ) ء‬hemze harflerini birbiriyle değiştirerek arama yapın.
Kullanılan kısaltmalar:
Dş: Dişil (Müennes)
Çğ: Çoğul
Tesbit ettiğiniz hataları, eksiklikleri, fazlalıkları aşağıdaki posta adresine bildirin:
asedat.ustun@gmail.com
Tevfik Allah’tandır.
Telif Hakkı © Copyright: Ahmet Sedat Üstün, 2015

Rev C

i
‫ﺑﺴﻢ ﺍﷲ ﻟﺮﲪﻦ ﺍﻟﺮﺣﻴﻢ‬
Preface
This dictionary covers almost all of the words used in Quran. Meanings of the words
are arranged both according to their roots and the way they are used in Quran.
The features of this dictionary are as follows:
- The signs (declensions) of the last letters of the words are not usually taken into
consideration.
- Words are listed in the order of their root letters.
- For any root, the verbs from that root have been given in the order of verb form
number, then other words from that root have been given in the order of letters.
- In general, present tenses of the verbs are given together with their past tenses.
- Generally, masculine and feminine forms of nouns are given together.
- In some cases, singular and plural forms of nouns are shown together.
- Meanings of the columns are as follows:
English Meaning Turkish Meaning Verb From Word Root Letters
He has mercy Merhamet eder 1 ‫ﻢ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﺭﺣﻢ‬

If the searched word is not found, replace the letters (‫ )ﻱ‬and (‫ )ﻯ‬with (‫ )ﺍ‬or vice versa
and search again. Alsa, try replacing (‫ )ﺍ‬with (‫ )ء‬and vice versa.
Abbreviations used in the dictionary:
Fm : Feminine
Pl : Plural
Imp : Imperative
Please send your comments and correction suggestions to:
asedat.ustun@gmail.com
Success is from Allah.
© Copyright: Ahmet Sedat Üstün, 2015
Rev B

ii
Kaynaklar / Bibliography

1. A Dictionary of Modern Written Arabic, Hans Wehr


2. The Dictionary of the Holy Quran, Malik Gulam Farid
3. The Easy Dictionary of the Qur'an, Shaikh AbdulKarim Parekh
4. Explanatory Dictionary of the Holy Quran
5. www.openburhan.com
6. www.corpusquran.com
7. www.hasenat.com

iii
‫‪Fiil Kalıpları / Verb Forms‬‬
‫‪‬ﺍ ‪‬ﺳ ‪‬ﻢ ﺍ ﹶﳌ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ‪‬ﻮ ﹺﻝ‬ ‫‪‬ﺍ ‪‬ﺳ ‪‬ﻢ ﺍﻟﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹺﻞ‬ ‫ﺼ ‪‬ﺪ ‪‬ﺭ‬
‫ﺍ ﹶﳌ ‪‬‬ ‫ﺍ ﹶﻻ ‪‬ﻣ ‪‬ﺮ‬ ‫ﻉ‬
‫ﺍ ﹸﳌﻀ‪‬ﺎ ﹺﺭ ‪‬‬ ‫ﺍﳌﹶﺎﺿ‪‬ﻲ‬ ‫‪‬ﺭ ﹾﻗ ‪‬ﻢ‬
‫‪Đsmi Mef'ul‬‬ ‫‪Đsmi Fail‬‬ ‫‪Mastar‬‬ ‫‪Emir‬‬ ‫‪Geniş Zaman‬‬ ‫‪Geçmiş Zaman‬‬ ‫‪Kalıp‬‬
‫‪Passive‬‬ ‫‪Active‬‬
‫‪Noun‬‬ ‫‪Imperative‬‬ ‫‪Present Tense‬‬ ‫‪Past Tense‬‬ ‫‪Form‬‬
‫‪Participle‬‬ ‫‪Participle‬‬
‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ‪‬ﻮ ﹲﻝ‬ ‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﻓ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫ﹸﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬ ‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬ ‫‪1‬‬

‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ‪‬ﻮ ﹲﻝ‬ ‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﻓ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬ ‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬ ‫‪1‬‬

‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ‪‬ﻮ ﹲﻝ‬ ‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬ ‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬ ‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬ ‫‪1‬‬

‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ‪‬ﻮ ﹲﻝ‬ ‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬ ‫ﹸﻓ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫ﹸﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬ ‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬ ‫‪1‬‬

‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ‪‬ﻮ ﹲﻝ‬ ‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﻓ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬ ‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬ ‫‪1‬‬

‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ‪‬ﻮ ﹲﻝ‬ ‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬ ‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬ ‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬ ‫‪1‬‬

‫‪‬ﻣ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﻣ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﺗ ﹾﻔ ‪‬ﻌ‪‬ﻴﻞﹲ‪/‬ﺗ ﹾﻔ ‪‬ﻌﹶﻠ ﹲﺔ‬ ‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬ ‫‪‬ﻳ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﹶﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬ ‫‪2‬‬

‫‪‬ﻣﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﻣﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﻓﻌ‪‬ﺎﻝﹲ‪ /‬ﻣﻔﹶﺎ ‪‬ﻋﹶﻠ ﹲﺔ‬ ‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹾﻞ‬ ‫‪‬ﻳﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹸﻞ‬ ‫ﻓﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹶﻞ‬ ‫‪3‬‬

‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﺍ ﹾﻓﻌ‪‬ﺎ ﹲﻝ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬ ‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬ ‫‪4‬‬

‫‪‬ﻣ‪‬ﺘ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﻣ‪‬ﺘ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﺗ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﺗ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬ ‫‪‬ﻳ‪‬ﺘ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬ ‫‪‬ﺗ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬ ‫‪5‬‬

‫‪‬ﻣ‪‬ﺘﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﻣ‪‬ﺘﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﺗﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﺗﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹾﻞ‬ ‫‪‬ﻳ‪‬ﺘﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹸﻞ‬ ‫‪‬ﺗﻔﹶﺎ ‪‬ﻋ ﹶﻞ‬ ‫‪6‬‬

‫‪-‬‬ ‫‪‬ﻣ‪‬ﻨ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﺍ‪‬ﻧ ‪‬ﻔﻌ‪‬ﺎ ﹲﻝ‬ ‫‪‬ﺍ‪‬ﻧ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬ ‫‪‬ﻳ‪‬ﻨ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬ ‫‪‬ﺍ‪‬ﻧ ﹶﻔ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬ ‫‪7‬‬

‫‪‬ﻣ ﹾﻔ‪‬ﺘ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﻣ ﹾﻔ‪‬ﺘ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬ ‫‪‬ﺍ ﹾﻓ‪‬ﺘﻌ‪‬ﺎ ﹲﻝ‬ ‫‪‬ﺍ ﹾﻓ‪‬ﺘ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬ ‫‪‬ﻳ ﹾﻔ‪‬ﺘ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬ ‫‪‬ﺍ ﹾﻓ‪‬ﺘ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬ ‫‪8‬‬

‫‪-‬‬ ‫‪‬ﻣ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﱞﻞ‬ ‫‪‬ﺍ ﹾﻓﻌ‪‬ﻼ ﹲﻝ‬ ‫‪‬ﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﱠﻞ‬ ‫‪‬ﻳ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﱡﻞ‬ ‫‪‬ﺍ ﹾﻓ ‪‬ﻌ ﱠﻞ‬ ‫‪9‬‬

‫ﺴ‪‬ﺘ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬


‫‪‬ﻣ ‪‬‬ ‫ﺴ‪‬ﺘ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹲﻞ‬
‫‪‬ﻣ ‪‬‬ ‫‪‬ﺍ ‪‬ﺳ‪‬ﺘ ﹾﻔﻌ‪‬ﺎ ﹲﻝ‬ ‫‪‬ﺍ ‪‬ﺳ‪‬ﺘ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹾﻞ‬ ‫ﺴ‪‬ﺘ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹸﻞ‬
‫‪‬ﻳ ‪‬‬ ‫‪‬ﺍ ‪‬ﺳ‪‬ﺘ ﹾﻔ ‪‬ﻌ ﹶﻞ‬ ‫‪10‬‬

‫‪-‬‬ ‫‪-‬‬ ‫‪-‬‬ ‫‪-‬‬ ‫‪-‬‬ ‫‪‬ﺍ ﹾﻓﻌ‪‬ﺎ ﱠﻝ‬ ‫‪11‬‬

‫‪iv‬‬
Şahıs Zamirleri / Personal Prononuns
Him, his Ona, onu, onun ‫ﻩ‬ - ‫ﻩ‬ He O (er) ‫ﻮ‬ ‫ﻫ‬
Them, their (dual, ml)
O ikisine, o ikisini, o
ikisinin
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ Those two (ml) O ikisi (er) ‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬
Them, their Onlara, onları onların ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ They (ml) Onlar (er) ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬
Her Ona, onu, onun (dş) ‫ﺎ‬‫ﻫ‬ She O (dş) ‫ﻲ‬ ‫ﻫ‬
Them, their (dual, fm)
O ikisine, o ikisini, o
ikisinin (dş)
‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬ Those two (fm) O ikisi (dş) ‫ﺎ‬‫ﻫﻤ‬
Them, their (fm)
Onlara, onları onların
(dş)
‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ They (fm) Onlar (dş) ‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬
You, your (sg, ml) Sana, seni, senin ‫ﻙ‬ You (sg) Sen (er) ‫ﺖ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
You, your (dual, ml)
Siz ikinize, siz ikinizi,
siz ikinizin
‫ﺎ‬‫ﹸﻛﻤ‬ You two (ml) Siz ikiniz (er) ‫ﺎ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
You, your (pl, ml) Size, sizi, sizin ‫ﻢ‬ ‫ﹸﻛ‬ You (pl, ml) Siz (er) ‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
You, your (sg, fm) Sana, seni, senin (dş) ‫ﻙ‬ You (sg, fm) Sen (dş) ‫ﺖ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
You, your (dual, fm)
Siz ikinize, siz ikinizi,
siz ikinizin (dş)
‫ﺎ‬‫ﹸﻛﻤ‬ You two (fm) Siz ikiniz (dş) ‫ﺎ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
You, your (pl, fm) Size, sizi, sizin (dş) ‫ﻦ‬ ‫ﹸﻛ‬ You (pl, fm) Siz (dş) ‫ﻦ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Me, my Bana, beni, benim ‫ﻧﹺﻲ‬-‫ﻱ‬
‫ﹺ‬ I Ben ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻧ‬
Us, our Bize, bizi, bizim ‫ﺎ‬‫ﻧ‬ We Biz ‫ﻦ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬
ml: male sg: singular er: eril
fm: female pl: plural dş: dişil

v
Harfler / Prepositions
English Türkçe English Türkçe

Other than -den başka ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻏ‬ When (past) Olduğu zaman ‫ﺍ ﹾﺫ‬
In Đçinde ‫ﻰ‬‫ﻓ‬ When (present) Olacağı zaman ‫ﺍﺫﹶﺍ‬
Before Önce ‫ﺒ ﹸﻞ‬‫ﹶﻗ‬ Other than -den başka ‫ﺍ ﱠﻻ‬
Indeed Gerçekten ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬ Who, whom Ki o ‫ﻯ‬‫ﹶﺍﱠﻟﺬ‬
Like Gibi ‫ﹶﻛـ‬ To, towards -e, -a, doğru ‫ﺍﻟﹶﻰ‬
All, every Her, hep ‫ﹸﻛ ﱡﻞ‬ Or Yoksa ‫ﻡ‬ ‫ﹶﺍ‬
No Hayır ‫ﻼ‬
‫ﹶﻛ ﱠ‬ As for -e gelince ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Whenever Her ne zaman ‫ﺎ‬‫ﹸﻛﱠﻠﻤ‬ If, not, indeed
Eğer, değil,
gerçekten
‫ﺍ ﹾﻥ‬
How Nasıl ‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻛ‬ Indeed Gerçekten ‫ﺍ ﹼﻥ‬
For, to Đçin ‫ﹺﻝ‬ So that Ki, olması için ‫ ﹶﺍ ﱠﻥ‬- ‫ﹶﺍ ﹾﻥ‬
Not, no Değil, yok ‫ﹶﻻ‬ That Ki ‫ﺎ‬‫ﻧﻤ‬‫ﹶﺍ‬
At, with Yanında, katında ‫ﺪ ﹾﻥ‬ ‫ﹶﻟ‬ Only Ancak ‫ﺎ‬‫ﻧﻤ‬‫ﺍ‬
But Fakat ‫ﻦ‬ ‫ﻜ‬ ٰ‫ﹶﻟ‬ Or Veya ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
So that Ola ki ‫ﻌ ﱠﻞ‬ ‫ﹶﻟ‬ Where Nerede ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬
Surely Gerçekten ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻟ ﹶﻘ‬ By, for, with Đle, -den dolayı ‫ﺏ‬
‫ﹺ‬
Did not Olmadı ‫ﻢ‬ ‫ﹶﻟ‬ After Sonra ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
When -duğu zaman ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﻤ‬ No Hayır ‫ﺑ ﹾﻞ‬
Will not Olmayacak ‫ﻦ‬ ‫ﹶﻟ‬ For that reason -den dolayı ‫ﺎ‬‫ﹺﺑﻤ‬
If (past) Eğer (geçmiş) ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻟ‬ Between Arasında ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
What, not, that
Ne, değil, o şey
ki
‫ﺎ‬‫ﻣ‬ Then Sonra ‫ﻢ‬ ‫ﹸﺛ‬
With Beraber ‫ﻊ‬ ‫ﻣ‬ So that, until Oluncaya kadar ‫ﻰ‬‫ﺣﺘ‬
Who, whom Kim, ki o ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ Other than -den başka ‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﺩ‬
From, some, any -den, bazı, hiç ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ That Şu, o ‫ﻚ‬‫ﺫٰﻟ‬
This Bu ‫ﻫٰﺬﹶﺍ‬ Owner Sahibi ‫ﺫﹸﻭ‬
(question letter) (soru harfi) ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻫ ﹾﻞ‬ On Üzerine ‫ﻋﻠﹶﻰ‬
And Ve ‫ﻭ‬ From, about -den, hakkında ‫ﻦ‬ ‫ﻋ‬
O Ey ‫ﺎ‬‫ﻳ‬ At Katında ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬

vi
Sözlük / Dictionary
Grass, pasture Ot, mera ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺑ‬ ‫ﺃﺑﺐ‬
Always, ever, forever, eternal Ebediyen, sonsuza kadar ‫ﺍ‬‫ﺑﺪ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺑﺪ‬
To run away, flee Kaçmak 1 ‫ﻖ‬ ‫ﻳ ﹾﺎﹺﺑ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺑﻖ‬
Swarms / flocks (birds) Sürüler halinde ‫ﺎﺑﹺﻴ ﹶﻞ‬‫ﹶﺍﺑ‬ ‫ﺃﺑﻞ‬
Camel, cloud Deve, bulut ‫ﺍﹺﺑ ﹲﻞ‬
Goblets, jugs Đbrikler, sürahiler ‫ﻖ‬ ‫ﺎﺭﹺﻳ‬‫ﹶﺍﺑ‬ ‫ﺃﺑﺮﻕ‬
Father Baba, ata ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ ﺍٰﺑ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺑﻮ‬
Parents Ana-baba, ebeveyn ‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﻮ‬ ‫ﺑ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺑﻮ‬‫ﹶﺍ‬
To reject, refuse Reddetmek, kaçınmak 1 ‫ﻰ‬‫ﻳ ﹾﺎﺑ‬ - ٰ‫ﺑﻰ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﰉ‬
To come Gelmek 1 ‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﺎﺗ‬ - ‫ﻰ‬‫ﹶﺍﺗ‬ ‫ﺃﰐ‬
To bring Getirmek 1 ‫ﻰ ﺑﹺـ‬‫ﹶﺍﺗ‬
To give Vermek 4 ‫ﻲ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺍٰﺗ‬
Give (imp) Ver 4 ‫ﺕ‬
 ٰ‫ﺍ‬
That which comes, will come Gelen, gelecek 1 ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺗ‬ٰ‫ ﺍ‬- ‫ﺕ‬
 ٰ‫ﺍ‬
Giving Verme, veriş 4 ‫ﺎ َﺀ‬‫ﻳﺘ‬‫ﺍ‬
That which is fulfilled Yerine gelen 1 ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺗ‬‫ﻣ ﹾﺎ‬
Those who give Verenler 4 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺆﺗ‬ ‫ﻣ‬
Articles, household stuff Eşya, mal ‫ﹶﺍﺛﹶﺎﺛﹰﺎ‬ ‫ﺃﺛﺚ‬
To imitate, transfer Taklit etmek, aktarmak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺛ‬‫ﻳ ﹾﺎ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍﹶﺛ‬ ‫ﺃﺛﺮ‬
To prefer, choose Seçmek, tercih etmek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﺛ‬‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺍٰﹶﺛ‬
Vestige, remnant Kalıntı ‫ﺓ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍﺛﹶﺎ‬
Footsteps, traces, marks Eser, iz ‫ ﺍٰﺛﹶﺎﺭ‬- ‫ﹶﺍﺛﹶﺮ‬
Tamarisk Ilgın ağacı ‫ﹶﺍﹾﺛ ﹴﻞ‬ ‫ﺃﺛﻞ‬
Sinner Günahkar ‫ﻢ‬ ‫ﺛ‬ٰ‫ﺍ‬ ‫ﺃﰒ‬
Heavy punishment Ağır ceza ‫ﹶﺍﺛﹶﺎﻣﹰﺎ‬
Sin Günah ‫ﻢ‬ ‫ﺍﹾﺛ‬
Sinner, wicked Çok günahkâr ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﺍﺛ‬
To cause sin Günaha sokma 2 ‫ﻴﻢ‬‫ﺗ ﹾﺎﺛ‬
Bitter water, salty water Acı su, tuzlu su ‫ﺝ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹸﺍﺟ‬ ‫ﺃﺟﺞ‬
1
To work for wage Ücretle çalışmak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻳ ﹾﺎ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺟﺮ‬
To hire Kiralamak, ücretle çalıştırmak 10 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹾﺎ ﹺﺟ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺘ ﹾﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Reward, payment, fee, wage Karşılık, ücret, ödül, mükafat ‫ﻮﺭ‬‫ ﹸﺍﺟ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
To appoint Süre belirlemek 2 ‫ﺟ ﹸﻞ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺟ ﹶﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺟﻞ‬
For this reason -dan dolayı, için ‫ﺟ ﹺﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
Time, period Ecel, süre ‫ﻼ‬
‫ﺟ ﹰ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺟ ﹲﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
Whose time is determined Zamanı belirlenmiş 2 ‫ﻼ‬
‫ﺟ ﹰ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬
One, single, only, someone Bir, tek, birisi ‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺣﺪ‬
One (fm) Bir, tek (dş) ‫ﻯ‬‫ﺣﺪ‬ ‫ﺍ‬
To take, seize, grab Almak, tutmak, yakalamak 1 ‫ﺧ ﹸﺬ‬ ‫ﻳ ﹾﺎ‬ - ‫ﺧ ﹶﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺧﺬ‬
To hold responsible, punish
Sorumlu tutmak, ceza
vermek
3 ‫ﺧ ﹸﺬ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﺆ‬ - ‫ﺧ ﹶﺬ‬ ٰ‫ﺍ‬
To take, adopt, seize, appoint Edinmek, benimsemek 8 ‫ﺨ ﹸﺬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺨ ﹶﺬ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
That which catches, grabs Tutan, yakalayan 1 ‫ﺧ ﹲﺬ‬ ٰ‫ﺍ‬
Grabbing Yakalama, yakalayış 1 ‫ﺧ ﹶﺬ ﹰﺓ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺧ ﹲﺬ‬ ‫ﹶﺍ‬
Taking, adoption Edinme 8 ‫ﺎﺫ‬‫ﺗﺨ‬‫ﺍ‬
That which takes, chooses Edinen, edinmiş 8 ‫ﺬ‬‫ﺘﺨ‬‫ﻣ‬
To postpone Tehir etmek, ertelemek 2 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺧﺮ‬
To delay, stay behind Geri kalmak, ertelemek 5 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺘﹶﺎ‬‫ﻳ‬ -‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺗﹶﺎ‬
To seek to delay, be late Geciktirmek, ertelemek 10 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺘ ﹾﺎ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺘ ﹾﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Last, end Son ‫ﺮ‬‫ﺍٰﺧ‬
Other Diğer, başka ‫ﺮﻯ‬ ‫ﺧ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ٰ‫ﺍ‬
Last, final, hereafter Ahiret, son ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﺧ‬ ٰ‫ﺍ‬
Brother Erkek kardeş ‫ﺥ‬
 ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺧﻮ‬
Sister Kız kardeş ‫ﺖ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﹸﺍ‬
Sisters Kız kardeşler ‫ﺍﺕ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Brothers Erkek kardeşler ‫ﺍ ﹸﻥ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﺍ‬
Brothers Erkek kardeşler ‫ﻮﹲﺓ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
Disastrous, abominable Felaketli ‫ﺍ‬‫ﺍﺩ‬ ‫ﺃﺩﺩ‬
To pay back, restore, return Đade etmek, geri vermek 2 ‫ﻱ‬‫ﺆﺩ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻱ‬‫ﹶﺍﺩ‬ ‫ﺃﺩﻱ‬
Paying, fulfilling Ödeme, eda etme ‫ﺍﺀ‬‫ﹶﺍﺩ‬
2
To permit, give permission Đzin vermek, dinlemek 1 ‫ﺆ ﹶﺫ ﹸﻥ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺫ ﹶﻥ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺫﻥ‬
To proclaim, announce, call Đlan etmek, bildirmek 2 ‫ﺆ ﱢﺫ ﹸﻥ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﱠﺫ ﹶﻥ‬
To proclaim, announce, call Đlan etmek, bildirmek 4 ‫ﺫ ﹸﻥ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺍٰ ﹶﺫ ﹶﻥ‬
To proclaim, announce Đlan etmek, bildirmek 5 ‫ﺘﹶﺎ ﱠﺫ ﹶﻥ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺗﹶﺎ ﱠﺫ ﹶﻥ‬
To ask for permission Đzin istemek 10 ‫ﺫ ﹸﻥ‬ ‫ﺘ ﹾﺎ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘ ﹾﺎ ﹶﺫ ﹶﻥ‬‫ﺳ‬‫ﺍ‬
Proclamation, announcement Bildiri ‫ﹶﺍﺫﹶﺍ ﹲﻥ‬
Permission Đzin 1 ‫ﺍ ﹾﺫ ﹲﻥ‬
Ear Kulak ‫ ﺍٰﺫﹶﺍ ﹲﻥ‬- ‫ﹸﺍ ﹸﺫ ﹲﻥ‬
Crier, announcer Müezzin, seslenen 2 ‫ﺆ ﱢﺫ ﹲﻥ‬ ‫ﻣ‬
To disturb, torment Zarar vermek, eziyet etmek 4 ‫ﻱ‬‫ﺆﺫ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺍٰﺫﹶﻯ‬ ‫ﺃﺫﻱ‬
Discomfort, illness, torment Eza, sıkıntı ‫ﹶﺍﺫﹰﻯ‬
Physical desire Fiziki arzu ‫ﺔ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺃﺭﺏ‬
Uses, usages Đşler, kullanışlar ‫ﺏ‬
 ‫ﻣﺎٰ ﹺﺭ‬
Earth, world, land, home Yeryüzü, dünya, toprak, yurt ‫ﺽ‬‫ﹶﺍﺭ‬ ‫ﺃﺭﺽ‬
Raised couches / thrones Tahtlar, kerevetler ‫ﻚ‬
 ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﹶﺍﺭ‬ ‫ﺃﺭﻙ‬
To strengthen, assist, help,
sympathize
Kuvvetlendirmek 4 ‫ﺭ‬ ‫ﺆ ﹺﺯ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬ ٰ‫ﺍ‬ ‫ﺃﺯﺭ‬
My back, strength Arkam, kuvvetim ‫ﺯﺭﹺﻱ‬ ‫ﹶﺍ‬
To incite Tahrik etmek, oynatmak 1 ‫ﺯ‬ ‫ﻳﹸﺎ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺯﺯ‬
Incitement, confusion Oyun, tahrik ‫ﺯﹰﺍ‬ ‫ﹶﺍ‬
To approach, arrive suddenly Yaklaşmak, aniden gelmek 1 ‫ﻑ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﻳ ﹾﺎ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﹶﺍ ﹺﺯ‬ ‫ﺃﺯﻑ‬
That which approaches Yaklaşan 1 ‫ﺍٰ ﹺﺯﹶﻓ ﹸﺔ‬
Thick silk Kalın ipek ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺃﺳﺘﱪﻕ‬
To take captive Esir almak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻳ ﹾﺎ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺳﺮ‬
Captives, prisoners Esirler ‫ﻯ‬‫ﺎﺭ‬‫ﹸﺍﺳ‬
Frames, joints Bağlar, yapılar ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Captives Esirler ‫ﻯ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Captive Esir ‫ﲑﹰﺍ‬‫ﹶﺍﺳ‬
To establish, found, set up Kurmak, bina etmek 2 ‫ﺲ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﻳﹶﺎ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺳﺲ‬
To make one angry, to
provoke
Kızdırdı, öfkelendirdi 4 ‫ﻒ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺳ‬ ٰ‫ﺍ‬ ‫ﺃﺳﻒ‬
Grieved Üzgün ‫ﺳﻔﹰﺎ‬ ‫ﹶﺍ‬
3
Grief Üzüntü ‫ﻔﹰﺎ‬‫ﹶﺍﺳ‬
Corrupted Bozulmuş 1 ‫ﺳ ﹴﻦ‬ ٰ‫ﺍ‬ ‫ﺃﺳﻦ‬
To be sad, to grieve Üzülmek 1 ‫ﻳ ﹾﺎﺳٰﻲ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺳﻮ‬
Example, pattern Numune, örnek ‫ﻮ ﹲﺓ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹸﺍ‬
Insolent Küstah ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﺷﺮ‬
Heavy burden Ağır yük ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺍ‬ ‫ﺃﺻﺮ‬
Evenings Akşamlar ‫ﺎﻝ‬‫ﺍٰﺻ‬ ‫ﺃﺻﻞ‬
Root Kök ‫ﻮﻝ‬‫ ﹸﺍﺻ‬-‫ﻞ‬‫ﹶﺍﺻ‬
Evening Akşam ‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﹶﺍﺻ‬
Ugh, fie (word of contempt) Öf ‫ﻑ‬
 ‫ﹸﺍ‬ ‫ﺃﻓﻒ‬
Horizon Ufuk ‫ﻕ‬
 ‫ ﺍٰﻓﹶﺎ‬- ‫ﹸﺍﹸﻓ ﹺﻖ‬ ‫ﺃﻓﻖ‬
To invent, make turn away Uydurmak, geri çevirmek 1 ‫ﻚ‬
 ‫ﻓ‬‫ﻳ ﹾﺎ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻓ‬ ‫ﺃﻓﻚ‬
That which fabricates libel Yalancı, iftiracı ‫ﻙ‬ ‫ﹶﺍﻓﱠﺎ‬ ‫ﺃﻓﻚ‬
Libel, lie Yalan, uydurma, iftira ‫ﻚ‬
 ‫ﺍ ﹾﻓ‬
Those turned upside down
(cities)
Alt-üst olanlar (şehirler) 8 ‫ﺕ‬
 ‫ﻔﻜﹶﺎ‬ ‫ﺗ‬‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬
To set, disappear Batmak, kaybolmak 1 ‫ﻓ ﹸﻞ‬‫ﻳ ﹾﺎ‬ - ‫ﹶﺍﹶﻓ ﹶﻞ‬ ‫ﺃﻓﻞ‬
Those which set, disappear Batanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻓ‬ٰ‫ﺍ‬
To eat Yemek 1 ‫ﻳ ﹾﺎ ﹸﻛ ﹸﻞ‬ - ‫ﹶﺍ ﹶﻛ ﹶﻞ‬ ‫ﺃﻛﻞ‬
Devourers, eaters Çok yiyenler ‫ﹶﺍﻛﱠﺎﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬
Fruits, crops Yemişler, meyveler ‫ﹸﺍﻛﹸﻞ‬
Those who eat Yiyenler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻠﹺﻴ‬‫ﻛ‬ ٰ‫ ﺍ‬- ‫ﻛﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ٰ‫ﺍ‬
Eating Yeme, yiyiş 1 ‫ﻼ‬
‫ ﹶﺍ ﹾﻛ ﹰ‬- ‫ﹶﺍ ﹾﻛ ﹺﻞ‬
Eaten Yenilmiş 1 ‫ﻣ ﹾﺎﻛﹸﻮ ﹴﻝ‬
To lessen Azaltmak 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻳ ﹾﺎ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﹶﺍﹶﻟ‬ ‫ﺃﻟﺖ‬
To bring together, bind, unite Birleştirmek, yaklaştırmak 2 ‫ﻒ‬
 ‫ﻳﹶﺎﱢﻟ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﹶﺍﱠﻟ‬ ‫ﺃﻟﻒ‬
Thousands Binlerce ‫ﻑ‬
 ‫ﺍٰ ﹶﻻ‬
Thousand Bin (sayı) ‫ﹶﺍﻟﹾﻒ‬
Those made to reconcile Isındırılan, alıştırılan 2 ‫ﺔ‬ ‫ﺆﱠﻟ ﹶﻔ‬ ‫ﻣ‬
Protection, covenant Ülfet, alıştırılma 4 ‫ﻳﻼﹶﻑ‬‫ﺍ‬
Kinship, relation Akrabalık ‫ﻻ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺃﻟﻞ‬
4
Allah Allah ‫ﻪ‬ ‫ﹶﺍﻟﱠﻠ‬ ‫ﺃﷲ‬
O Allah! Ey Allah’ım! ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﺍﻟﱠﻠ‬
To suffer pain Acı çekmek 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹾﺎﹶﻟ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻟ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﱂ‬
Painful, grievous Elim, acıklı, elemli ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬‫ﹶﺍ‬
God, deity Đlah, tanrı ‫ﺔ‬‫ﻟﻬ‬ٰ‫ ﺍ‬- ‫ﻪ‬ ‫ﺍﹶﻟ‬ ‫ﺃﻟﻪ‬
To stop, stand back Geri durmak 1 ‫ﻳ ﹾﺎﻟﹸﻮ‬ - ‫ﹶﺍ ﹶﻻ‬ ‫ﺃﻟﻮ‬
To swear Yemin etmek 4 ‫ﻲ‬‫ﺆﻟ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺍٰﻟﹶﻲ‬
Gifts, bounties, benefits Nimetler ‫ﺍٰ ﹶﻻ ِﺀ‬
To swear Yemin etmek 8 ‫ﻲ‬‫ﺗﻠ‬‫ﻳ ﹾﺎ‬ - ‫ﺘﻠﹶﻲ‬‫ﺍﹾﺋ‬ ‫ﺃﱃ‬
Uneven, height Tümsek ‫ﺎ‬‫ﻣﺘ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﻣﺖ‬
Distance, time
Mesafe, uzaklık, süre,
mesafe
‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﻣﺪ‬
To order Emretmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻳ ﹾﺎ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﻣﺮ‬
To consult together Đstişare etmek, danışmak 8 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬‫ﻳ ﹾﺎ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍﹾﺋ‬
That which orders Emreden 1 ‫ﺭﹲﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Matter, affair, order Đş, konu, emir 1 ‫ﻮﺭ‬‫ ﹸﺍﻣ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Grave, foul Ciddi, sıkıntılı ‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺍﻣ‬
Those who order Emredenler 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻣﺮ‬ ٰ‫ﺍ‬
Yesterday Dün ‫ﺲ‬‫ﹶﺍﻣ‬ ‫ﺃﻣﺲ‬
Hope Ümit ‫ﻣ ﹸﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﻣﻞ‬
To seek, turn to, come Aramak, yönelmek, gelmek 1 ‫ﻡ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﻣﻢ‬
Leaders Önderler, imamlar ‫ﻤ ﹰﺔ‬ ‫ﺋ‬‫ﹶﺍ‬
Mother Anne ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﹸﺍ‬
Leader, book, road Önder, kitap, yol ‫ﺎﻡ‬‫ﺍﻣ‬
Front Ön ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Nation, people, time Topluluk, ümmet, zaman ‫ﻢ‬ ‫ﻣ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﺔ‬‫ﹸﺍﻣ‬
Illiterate Okuma bilmeyen ‫ﻲ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹸﺍ‬
Illiterate ones Okuma bilmeyenler ‫ﲔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣ‬ ُ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣﻴ‬ ‫ﹸﺍ‬
To be safe, to trust Emin olmak, güvenmek 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻳ ﹾﺎ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﻣﻦ‬
To believe, have faith, give
safety
Đman etmek, inanmak,
emniyet vermek
4 ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ٰ‫ﺍ‬
To give safety Emniyet vermek 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ٰ‫ﺍ‬
5
To have faith Đman etmek 4 ‫ﺏ‬
‫ﻦ ﹺ‬ ‫ﻣ‬ ٰ‫ﺍ‬
To believe Đnanmak 4 ‫ﻦ ﹺﻝ‬ ‫ﻣ‬ ٰ‫ﺍ‬
Trusted Güvenildi 8 ‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬‫ﺅ‬ ‫ﹸﺍ‬
Faith Đman 4 ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻳﻤ‬‫ﺍ‬
In safety Emniyet içinde 1 ‫ﻨﹰﺎ‬‫ﺍٰﻣ‬
Entrusted thing Emanet ‫ﺎﺕ‬‫ﺎﻧ‬‫ ﹶﺍﻣ‬- ‫ﻧ ﹶﺔ‬‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Safety, security Emniyet, güven 1 ‫ﻨ ﹰﺔ‬‫ﻣ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Those who are safe
Emin olanlar, emniyet içinde
olanlar
1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣﹺﻨ‬ ٰ‫ ﺍ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣﻨ‬ ٰ‫ﺍ‬
Trustworthy, safe, secure Emin, güvenilir 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Believer, giver of security
Mü’min, iman eden, emniyet
veren
4 ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬
Believing women Mümin kadınlar 4 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬
Believing men Mümin erkekler 4 ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬
Place of safety Güven yeri, emniyet yeri 1 ‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﻣ ﹾﺎ‬
That is felt secure Emin olunan 1 ‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﺎﻣ‬
Maid-servant Cariye ‫ﺉ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﺍﻣ‬ - ‫ﻣ ﹲﺔ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﻣﻮ‬
Female, females Dişi, dişiler ‫ﻧﺜﹶﻰ‬‫ ﹸﺍ‬- ‫ﺙ‬
‫ﺎ ﹲ‬‫ﺍﻧ‬ ‫ﺃﻧﺚ‬
To see, sense, perceive Görmek, hissetmek, anlamak 4 ‫ﺲ‬
 ‫ﺆﹺﻧ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻧ‬ٰ‫ﺍ‬ ‫ﺃﻧﺲ‬
To ask permission, beg
pardon
Đzin istemek, af dilemek 10 ‫ﺲ‬
 ‫ﺘ ﹾﺎﹺﻧ‬‫ﺴ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺲ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺘ ﹾﺎ‬‫ﺳ‬‫ﺍ‬
Human, humans Đnsanlar ‫ﻲ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ ﹶﺍﻧ‬- ‫ﺱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹸﺍﻧ‬
Human Đnsan ‫ﺲ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Human Đnsan ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻧﺴ‬‫ﺍ‬
Man, human being Đnsan ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Those who remain for
conversation
Söze dalanlar 10 ‫ﲔ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘ ﹾﺎﹺﻧ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﲔ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘﹾﺌﹺﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Nose Burun ‫ﻒ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﻧﻒ‬
Just now Az önce, demin ‫ﺍٰﻧﹺﻔﹰﺎ‬
Animals Yaratıklar ‫ﺎﻡ‬‫ﹶﺍﻧ‬ ‫ﺃﱎ‬
Time to come, to draw near Zamanı gelmek 1 ‫ﻳ ﹾﺎﻧﹺﻲ‬ - ‫ﹶﺍﻧٰﻲ‬ ‫ﺃﱐ‬
Now Şimdi ‫ﹶﺍﹾﻟﺎٰ ﹶﻥ‬
Boiling water Kaynar su ‫ﻥ‬ ٰ‫ﺍ‬

6
Parts, hours Saatler, vakitler ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺍٰﻧ‬
Its preparation (of food) Hazırlanması ‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺍﻧ‬
Vessels, cups Kaplar, kadehler ‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﺍﹺﻧ‬
Boiling Kaynayan ‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﺍٰﹺﻧ‬
People, relatives, community Đnsanlar, akrabalar, ehil ‫ﻫ ﹲﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﻫﻞ‬
To sing, praise Tesbih etmek, çınlamak 2 ‫ﺏ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﻭﺏ‬
That which turns Yönelen ‫ﲔ‬
 ‫ﺍﹺﺑ‬‫ ﹶﺍﻭ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﹶﺍﻭ‬
Their return Dönüşleri ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﺍﻳ‬
Place of return Dönüş yeri, dönülecek yer 1 ‫ﺏ‬
 ‫ﻣﺌﹶﺎ‬
To make tired Yormak 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻳﺆ‬ - ‫ﺩ‬ ٰ‫ﺍ‬ ‫ﺃﻭﺩ‬
Family, relatives, followers,
people
Aile, akrabalar, insanlar,
ümmet
‫ﺍٰ ﹸﻝ‬ ‫ﺃﻭﻝ‬
First Đlk, birinci ‫ﻭ ﹲﻝ‬ ‫ﹶﺍ‬
Owners Sahipleri ‫ﻲ‬‫ﻭﻟ‬ ‫ ﹸﺍ‬- ‫ﻭﻟﹸﻮﺍ‬ ‫ﹸﺍ‬
First ones, earlier ones Đlkler, öncekiler ‫ﲔ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻭﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﹶﺍ‬
First (fm) Đlk, birinci (dş) ‫ﺍﹸﻭﻟﹶﻰ‬
Interpretation, explanation Tevil, açıklama, yorum 2 ‫ﺗ ﹾﺎﻭﹺﻳﻞ‬
Tender hearted, merciful
Yanık, içli, yumuşak kalpli,
çok ah eden
‫ﻩ‬‫ﺍ‬‫ﺃﻭ‬ ‫ﺃﻭﻩ‬
To take shelter Sığınmak 1 ‫ﻳ ﹾﺎﻭﹺﻱ‬ - ‫ﻯ‬‫ﹶﺍﻭ‬ ‫ﺃﻭﻱ‬
To give refuge Sığındırmak, sığınak vermek 4 ‫ﺆﻭﹺﻱ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺍٰﻭٰﻱ‬
Place of refuge, home Ev, barınak 1 ‫ﻭﻯ‬ ‫ﻣ ﹾﺎ‬
To strengthen, support Desteklemek 2 ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺆ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺃﻳﺪ‬
Power, strength Güç, kuvvet ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﹺﺑﹶﺎ‬
Unmarried woman Evli olmayan kadın ‫ﻰ‬‫ﺎﻣ‬‫ﹶﺍﻳ‬ ‫ﺃﱘ‬
Verse, sign Ayet, işaret, delil ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ ﺍٰﻳ‬- ‫ﻳ ﹲﺔ‬ٰ‫ﺍ‬ ‫ﺃﻳﻲ‬
Well Kuyu ‫ﹺﺑﹾﺌ ﹴﺮ‬ ‫ﺑﺄﺭ‬
To become bad Sıkıntılı olmak 1 ‫ﺱ‬
 ‫ﺒﹶﺎ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺌ‬‫ﺑ‬ ‫ﺑﺄﺱ‬
To be sad, to be grieved Üzülmek 8 ‫ﺲ‬
 ‫ﺌ‬‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺘﹶﺌ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Wretched Şiddetli ‫ﺲ‬
‫ﻴ ﹴ‬‫ﺑﺌ‬
Miserable Zayıf, zavallı ‫ﺲ‬
 ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Power, difficulty, punishment Zorluk, cezalandırma, kuvvet, ‫ﺱ‬
 ‫ﺑ ﹾﺎ‬
7
düşmanlık
Poverty, difficulty, war Yoksulluk, zorluk, savaş ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﺑ ﹾﺎﺳ‬
Evil, bad Ne kötü ‫ﺲ‬
 ‫ﹺﺑﹾﺌ‬
Evil is that, bad is that Ne kötüdür o ki ‫ﺎ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﹺﺑﹾﺌ‬
Cut off, one without posterity Soyu kesik ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺑﺘﺮ‬
To cut off, slit Kesmek, yarmak 2 ‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺑ‬ ‫ﺑﺘﻚ‬
To devout oneself Kendini adamak, yönelmek 5 ‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺘ ﹶﻞ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬ ‫ﺑﺘﻞ‬
Devotion Yöneliş 2 ‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺒﺘ‬‫ﺗ‬
To spread Yaymak 1 ‫ﺚ‬
‫ﺒ ﱡ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﺑ ﱠ‬ ‫ﺑﺜﺚ‬
My grief Benim tasam ‫ﺑﺜﱢﻲ‬
Scattered, spread out Serilmiş, yayılmış 1 ‫ﺒﺜﹸﻮﹶﺛ ﹲﺔ‬‫ﻣ‬ - ‫ﺙ‬
 ‫ﺒﺜﹸﻮ‬‫ﻣ‬
Dispersing Dağılan, yayılan ‫ﺒﹼﺜﹰﺎ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
To flow, gush fort Akmak, fışkırmak 7 ‫ﺲ‬
 ‫ﺠ‬
‫ﺒ ﹺ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺠ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬ ‫ﲜﺲ‬
To scratch, look for Aramak, eşelemek 1 ‫ﺚ‬
‫ﺤ ﹸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﺤ ﹶ‬
 ‫ﺑ‬ ‫ﲝﺚ‬
Seas Denizler ‫ﺤ ﹴﺮ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﲝﺮ‬
Sea, big river Deniz, büyük nehir ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ ﹺﺑﺤ‬- ‫ﺮ‬‫ﺑﺤ‬
To deprive, diminish Azaltmak, mahrum etmek 1 ‫ﺲ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺑ‬ ‫ﲞﺲ‬
Low, little Düşük, az ‫ﺲ‬‫ﺑﺨ‬
The one who kills Tüketen, öldüren 1 ‫ﻊ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬ ‫ﲞﻊ‬
To be stingy, withhold Cimrilik etmek, kısmak 1 ‫ﺨ ﹸﻞ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺨ ﹶﻞ‬
 ‫ﺑ‬ ‫ﲞﻞ‬
Stinginess Cimrilik 1 ‫ﻞ‬‫ﺑﺨ‬
To begin, create Başlamak, yaratmak 1 ‫ﺪﹸﺍ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪﹶﺍ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﺪﺃ‬
To create, start, initiate,
invent
Başlatmak, yaratmak 4 ‫ﺉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪﹶﺍ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
Hastily Aceleye getirerek ‫ﺍﺭﹰﺍ‬‫ﹺﺑﺪ‬ ‫ﺑﺪﺭ‬
To invent, to originate Đcat etmek, uydurmak 8 ‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬ ‫ﺑﺪﻉ‬
First Đlk ‫ﻋﹰﺎ‬‫ﹺﺑﺪ‬ ‫ﺑﺪﻉ‬
Creator Örneksiz yaratan ‫ﻊ‬ ‫ﻳ‬‫ﺑﺪ‬
To change, exchange Değiştirmek, yerine koymak 2 ‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﺪﻝ‬
To change, exchange Değiştirmek, yerine koymak 4 ‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
To change, exchange Değiştirmek, yerine koymak 5 ‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬

8
To wish to exchange, replace Değiştirmek istemek 10 ‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Exchange, replace Değiştirme 10 ‫ﺍﻝ‬‫ﺒﺪ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
As exchange Bedel, karşılık olarak ‫ﺪ ﹰﻻ‬ ‫ﺑ‬
Change, changing Dönüştürme, değiştirme 2 ‫ﻳﻞ‬‫ﺒﺪ‬‫ﺗ‬
That which changes Değiştiren, değiştirecek olan 2 ‫ﻝ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻣ‬
Body Beden ‫ﺪ ﹲﻥ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﺪﻥ‬
Camels and cattle Büyükbaş kurbanlık ‫ﺪ ﹶﻥ‬ ‫ﺑ‬
To become apparent Görünmek, ortaya çıkmak 1 ‫ﻭ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺍ‬‫ﺑﺪ‬ ‫ﺑﺪﻭ‬
To show, reveal Göstermek, açığa vurmak 4 ‫ﻱ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﺪٰﻱ‬‫ﹶﺍ‬
Bedouin, visitor Ziyaretçi, bedevi ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Bedouins Bedeviler ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎﺩ‬‫ﺑ‬
Simple, immature Basit ‫ﻱ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Desert Çöl ‫ﺪ ﹺﻭ‬ ‫ﺑ‬
That which discloses it, will
disclose
Onu açığa çıkaran, çıkaracak
olan
4 ‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻣ‬
To spend, waste Ziyan etmek, israf etmek 2 ‫ﺭ‬ ‫ﺒ ﱢﺬ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺑ ﱠﺬ‬ ‫ﺑﺬﺭ‬
Wasting Saçıp savurma 2 ‫ﻳﺮﹰﺍ‬‫ﺒﺬ‬‫ﺗ‬
Spendthrifts Savurganlar, müsrifler 2 ‫ﻦ‬ ‫ﺒ ﱢﺬﺭﹺﻳ‬‫ﻣ‬
To heal Đyileşmek 1 ‫ﺮﹸﺍ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺉ‬
 ‫ﺑ ﹺﺮ‬ ‫ﺑﺮﺃ‬
To create Yaratmak 1 ‫ﺮﹸﺍ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮﹶﺍ‬ ‫ﺑ‬
To absolve, acquit Temize çıkarmak 2 ‫ﺉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮﹶﺍ‬ ‫ﺑ‬
To make heal Đyileştirmek 4 ‫ﺉ‬
 ‫ﺒ ﹺﺮ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺍﹶﺑ‬
To disown, get away Uzaklaşmak 5 ‫ﺉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮﹶﺍ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
Creator Yaratıcı, yaratan 1 ‫ﺉ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺑ‬
Clear ones Uzak (çoğul) ‫ﺍﺀ‬‫ﺑﺮ‬
Clear, absolved Uzak ‫ﺍ ٌﺀ‬‫ﺑﺮ‬
Warning, declaration Đhtar, uyarı ‫ﺍﺀﹲﺓ‬‫ﺑﺮ‬
Clear, innocent Uzak, suçsuz ‫ﺑﺮﹺﻳﺊ‬
Creatures Yaratılanlar, halk ‫ﺔ‬ ‫ﻳ‬‫ﺑ ﹺﺮ‬
Those who are clear Uzak olanlar 2 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺮﺅ‬ ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
To display oneself Kendini göstermek 5 ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬ ‫ﺑﺮﺝ‬
9
Towers, constellations Burçlar ‫ﺎ‬‫ﻭﺟ‬‫ﺑﺮ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﻭ‬‫ﺑﺮ‬
To display oneself Kendini gösterme 5 ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
Displaying Gösterişli (dş) 5 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻣ‬
To leave Terk etmek, vazgeçmek 1 ‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﺑ ﹺﺮ‬ ‫ﺑﺮﺡ‬
Cold Soğuk ‫ﺩ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺑ‬ ‫ﺑﺮﺩ‬
Hail Dolu (yağış cinsi) ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
Cold Soğuk ‫ﺩﹰﺍ‬‫ﺑﺮ‬
To act righteously, do good Đyilik etmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﺮﺭ‬
Righteousness Đyilik, fazilet, doğruluk ‫ﺮ‬ ‫ﹺﺑ‬
Righteous (pl) Đyiler ‫ﺍﺭ‬‫ﺑﺮ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
Dutiful Faziletli ‫ﺓ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
Land Kara, toprak ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
To come forth, appear Öne çıkmak, görünmek 1 ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﺮﺯ‬
To make manifest Göstermek, açığa çıkarmak 2 ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
Clear, level Açık, düz 1 ‫ﺯ ﹰﺓ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺑ‬
Those who come forth Ortaya çıkanlar, çıkacaklar 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎ ﹺﺭﺯ‬‫ﺑ‬
Curtain, obstacle Perde, engel ‫ﺥ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﺮﺯﺡ‬
Leper Cüzzamlı ‫ﺹ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺑﺮﺹ‬
To be dazzled Parlamak, gözü kamaşmak 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺑ ﹺﺮ‬ ‫ﺑﺮﻕ‬
Lightning Şimşek ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬
To bless
Bereketlendirmek, mübarek
kılmak
3 ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬ ‫ﺑﺮﻙ‬
Was blessed Mübarek kılındı 3 ‫ﻙ‬ ‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ﺑ‬
To be sacred, blessed Mübarek olmak 5 ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺒ‬
Blessings Bereketler ‫ﺕ‬
 ‫ﺮﻛﹶﺎ‬ ‫ﺑ‬
Blessed Mübarek, kutlu 3 ‫ﺭ ﹶﻛ ﹲﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺒ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺒ‬
To determine, settle Belirlemek, karar vermek 4 ‫ﻡ‬ ‫ﺒ ﹺﺮ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺑﺮﻡ‬
Determined ones Kararlı olanlar 4 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒ ﹺﺮﻣ‬‫ﻣ‬
Evidence Delil ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﺮﻫ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﺮﻫﻦ‬
That which emerges Doğan, doğarken 1 ‫ﺎ ﹺﺯ ﹶﻏ ﹰﺔ‬‫ ﺑ‬- ‫ﺎﺯﹺﻏﹰﺎ‬‫ﺑ‬ ‫ﺑﺰﻍ‬
To frown
Kaşını çatmak, yüzünü
asmak
1 ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺑ‬ ‫ﺑﺴﺮ‬
10
Distorted, frowned Asık (yüz), üzüntülü ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
To crumble Parçalamak 1 ‫ﺲ‬
 ‫ﻳﹺﺒ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺑ‬ ‫ﺑﺴﺲ‬
In pieces Parça parça ‫ﺴﹰﺎ‬
 ‫ﺑ‬
To expand, entend
Yaymak, genişletmek,
uzatmak
1 ‫ﻂ‬
‫ﺴﹸ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺴﹶ‬
 ‫ﺑ‬ ‫ﺑﺴﻂ‬
That which extends Uzatan 1 ‫ﻂ‬
‫ﺳ ﹲ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Expanse Sergi ‫ﺎﻃﹰﺎ‬‫ﹺﺑﺴ‬
Expanse Genişlik ‫ﻂ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺑ‬
Expanse Genişlik, büyüklük ‫ﺴ ﹶﻄ ﹰﺔ‬
 ‫ﺑ‬
Stretched out (dual) Açık, uzatılmış (ikil) 1 ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻮ ﹶﻃﺘ‬‫ﺒﺴ‬‫ﻣ‬
High, tall Yüksek ‫ﺕ‬
 ‫ﺳﻘﹶﺎ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬ ‫ﺑﺴﻖ‬
To give to destruction Tehlikeye atmak 4 ‫ﺴ ﹸﻞ‬
ِ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺴ ﹶﻞ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺑﺴﻞ‬
To smile Gülümsemek 5 ‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬ ‫ﺑﺴﻢ‬
To give glad tidings Müjde vermek, müjdelemek 2 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬ ‫ﺑﺸﺮ‬
To have relations
Birlikte yaşamak, cinsi temas
etmek
3 ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺒ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
To receive glad tidings Müjdelenmek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
To rejoice Sevinmek 10 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Human Đnsan, beşer ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺑ‬
Glad tidings Müjde ‫ﻯ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺑ‬
That which gives glad tidings Müjde veren ‫ﲑ‬‫ﺑﺸ‬
Bearer of good news Müjdeci 2 ‫ﺮ‬‫ﺒﺸ‬‫ﻣ‬
Bearers (fm) of good news Müjdeciler (dş) 2 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Bearers of good news Müjdeciler 2 ‫ﻦ‬ ‫ﺸﺮﹺﻳ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Rejoicing at good news Sevinçli 10 ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
To see, watch Görmek, gözetlemek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬ ‫ﺑﺼﺮ‬
To make see Göstermek 2 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬
To see, watch Görmek, gözetlemek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
Eyes Gözler ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑﺼ‬‫ﹶﺍ‬
See (imp) Gör ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
Eyes, insights Gözler, görüşler, deliller ‫ﺮ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺑﺼ‬
Eye, insight Göz, görüş 1 ‫ﺎﺭ‬‫ﺑﺼ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬
11
That which sees, All-Seer
Gören, her şeyi hakkıyla
gören
‫ﲑ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬
Insight Görüş, basiret ‫ﲑﹲﺓ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬
Giving insight Gözünü açma 2 ‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
Giving visibility Gösteren 4 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Visible Görünen, gösteren 4 ‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Those who see Görenler 4 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Observers Görenler, gözü açıklar 10 ‫ﻦ‬ ‫ﺼﺮﹺﻳ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Onion Soğan ‫ﻞ‬‫ﺑﺼ‬ ‫ﺑﺼﻞ‬
Commercial goods Ticaret malları ‫ﻋ ﹲﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺑﻀ‬ ‫ﺑﻀﻊ‬
A few, 3 to 9 Birkaç, 3 ila 9 ‫ﻊ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﹺﺑ‬
To lag behind Geride kalmak 2 ‫ﺆ‬ ‫ﺒ ﱢﻄ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺆ‬ ‫ﺑ ﱠﻄ‬ ‫ﺑﻄﺄ‬
To boast Şımarmak, böbürlenmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ ﹶﻄ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﻄﺮ‬
Boasting Böbürlenerek 1 ‫ﺑﻄﹶﺮﹰﺍ‬
To seize, hold Yakalamak 1 ‫ﺶ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺶ‬
 ‫ﺑ ﹶﻄ‬ ‫ﺑﻄﺶ‬
Seizing, holding Yakalama 1 ‫ﺸ ﹶﺔ‬
 ‫ﺑ ﹾﻄ‬ - ‫ﺶ‬
 ‫ﺑ ﹾﻄ‬
To become futile, vain Batıl olmak, boş olmak 1 ‫ﺒ ﹸﻄ ﹸﻞ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑ ﹶﻄ ﹶﻞ‬ ‫ﺑﻄﻞ‬
To nullify, make in vain Đptal etmek, boşa çıkarmak 4 ‫ﻄ ﹸﻞ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑ ﹶﻄ ﹶﻞ‬‫ﹶﺍ‬
False, vain Batıl, yanlış, boş 1 ‫ﻃ ﹲﻞ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Falsifiers Batılda olanlar, iptal edenler 4 ‫ﻄﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
To be concealed Saklı olmak, gizli olmak 1 ‫ﻦ‬ ‫ﺒ ﹸﻄ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺑ ﹶﻄ‬ ‫ﺑﻄﻦ‬
Secret Gizli 1 ‫ﻨ ﹰﺔ‬‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺑ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Intimate, inner part Sırdaş, içindekiler ‫ﻦ‬ ‫ﺋ‬‫ﺑﻄﹶﺎ‬ - ‫ﻧ ﹰﺔ‬‫ﹺﺑﻄﹶﺎ‬
Belly, womb Karın, göbek, rahim ‫ﺑﻄﹸﻮ ﹲﻥ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺑ ﹾﻄ‬
To send, appoint, resurrect
Kaldırmak, diriltmek,
göndermek
1 ‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹸ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹶ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﻌﺚ‬
To come forth Öne atılmak 7 ‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹸ‬ ‫ﺒ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹶ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Being sent forth Gönderilme 7 ‫ﺎﺙ‬‫ﻧﹺﺒﻌ‬‫ﺍ‬
Sending, resurrecting Gönderme, diriltme 1 ‫ﺚ‬
‫ﻌ ﹲ‬ ‫ﺑ‬
Those are resurrected Diriltilenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺛ‬‫ﻮ‬‫ﺒﻌ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻮﺛﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﻌ‬‫ﻣ‬
To turn inside out Alt-üst olmak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻌﹶﺜ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﻌﺜﺮ‬
To become distant Uzak olmak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﻌﺪ‬
12
To become distant Uzak olmak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
To remove, make it far away Ayırmak, uzaklaştırmak 3 ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺒ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Then, later, after that Sonra ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
Distance Uzaklık ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬
Far Uzak ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑﻌ‬
Those removed far Uzaklaştırılmış olanlar 4 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Camel, camel’s load Deve, deve yükü ‫ﻌ ﹴﲑ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﻌﺮ‬
Some, part Bazı, kısım ‫ﺾ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﻌﺾ‬
Mosquito Sivrisinek ‫ﺿ ﹰﺔ‬
 ‫ﻮ‬‫ﺑﻌ‬
Husband Koca, eş ‫ﻌ ﹲﻞ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﻌﻞ‬
Suddenly Aniden ‫ﺘ ﹰﺔ‬‫ﻐ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﻐﺖ‬
Hatred Kin ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﻐﻀ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﻐﺾ‬
Mules Katırlar ‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﹺﺑﻐ‬ ‫ﺑﻐﻞ‬
To desire, seek, transgress Đstemek, aramak, azmak 1 ‫ﻲ‬‫ﺒﻐ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺑﻐ‬ ‫ﺑﻐﻲ‬
To oppress Zulmetmek 1 ‫ﻋﻠﹶﻰ‬ ‫ﻰ‬‫ﺑﻐ‬
To be proper, appropriate Uygun olmak, yaraşmak 7 ‫ﻲ‬‫ﺒﻐ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺒﻐٰﻲ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
To seek, desire Aramak, istemek 8 ‫ﻲ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Seeking, desiring Arama, isteme 8 ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Desiring, disobeying Ölçüyü aşarak 1 ‫ﻍ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﺑ‬
Prostitution Fuhuş ‫ﺎ ِﺀ‬‫ﹺﺑﻐ‬
Rebellion, oppression Đsyan, zulüm 1 ‫ﻲ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺑ‬
Cattle, cow Sığır, inek ‫ﺮ‬ ‫ﺑ ﹶﻘ‬ ‫ﺑﻘﺮ‬
Cattle, cow Sığır, inek ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺑ ﹶﻘﺮ‬ - ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺑ ﹶﻘ‬
Spot Çalılık yer ‫ﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺑ ﹾﻘ‬ ‫ﺑﻘﻊ‬
Vegetables Sebzeler ‫ﺑ ﹾﻘ ﹺﻞ‬ ‫ﺑﻘﻞ‬
To remain, stay Baki kalmak, geriye kalmak 1 ‫ﺒﻘٰﻲ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺑﻘﻲ‬
To retain, leave unchanged Bırakmak, baki kılmak 4 ‫ﻲ‬‫ﺒﻘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﻘٰﻲ‬‫ﹶﺍ‬
More lasting Daha kalıcı, baki 1 ‫ﺑ ﹶﻘﻰ‬‫ﹶﺍ‬
Remaining, lasting Kalıcı, baki 1 ‫ﻕ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﺑ‬
Those who remain, Kalıcı olanlar, baki olanlar 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻗﻴ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
13
Remaining, lasting Kalıcı, baki olan 1 ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﻗ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Remaining ones Geri kalanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
That which remains Bakiye, geriye kalan 1 ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﻘ‬ ‫ﺑ‬
Virgin Bakire ‫ﺑﻜﹶﺎﺭ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺑﻜﺮ‬
Morning Sabah ‫ﺑﻜﹶﺎﺭ‬‫ﺍ‬
Young, fresh Genç ‫ﺮ‬ ‫ﹺﺑ ﹾﻜ‬
Early Sabah, erken, evvel ‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﺑ ﹾﻜ‬
Mute, dumb Dilsiz ‫ﻢ‬ ‫ﺑ ﹶﻜ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺑ ﹾﻜ‬ ‫ﺑﻜﻢ‬
To cry, weep Ağlamak 1 ‫ﻲ‬‫ﺒﻜ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﻜٰﻲ‬ ‫ﺑﻜﻲ‬
To make cry Ağlatmak 4 ‫ﻲ‬‫ﺒﻜ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﻜﹶﻲ‬‫ﹶﺍ‬
Weeping, crying Ağlayarak 1 ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻜ‬ ‫ﺑ‬
City, country Şehir, belde ‫ﻼﺩ‬
‫ ﹺﺑ ﹶ‬- ‫ﺑﻠﹶﺪ‬ ‫ﺑﻠﺪ‬
City, country Belde ‫ﺪﹲﺓ‬ ‫ﺑ ﹾﻠ‬
To give up hope Ümit kesmek 4 ‫ﺲ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺑﹶﻠ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺑﻠﺲ‬
Those in despair Ümitlerini kaybedenler 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻠ‬‫ﺒ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺴ‬‫ﺒ‬‫ﻣ‬
To swallow Yutmak 1 ‫ﻊ‬ ‫ﺒﹶﻠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻠ‬‫ﺑ‬ ‫ﺑﻠﻊ‬
To reach Erişmek, ulaşmak 1 ‫ﺒﹸﻠ ﹸﻎ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﹶﻠ ﹶﻎ‬ ‫ﺑﻠﻎ‬
To convey Bildirmek, ulaştırmak 2 ‫ﺒﱢﻠ ﹸﻎ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﱠﻠ ﹶﻎ‬
To convey Bildirmek, ulaştırmak 4 ‫ﻠ ﹸﻎ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﹶﻠ ﹶﻎ‬‫ﹶﺍ‬
That which reaches Ulaşan, erişen 4 ‫ﻐ ﹲﺔ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ ﺑ‬- ‫ﻟ ﹸﻎ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Announcement, message Tebliğ, duyurma, bildirme ‫ﻍ‬
‫ﻼﹲ‬‫ﺑ ﹶ‬
That which reaches Ulaşan, etkili ‫ﻴﻎ‬‫ﺑﻠ‬
Limit of reaching Erişme yeri, sınırı 1 ‫ﺒﹶﻠ ﹸﻎ‬‫ﻣ‬
To test, try Đmtihan etmek, sınamak 1 ‫ﺒﻠﹸﻮ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻼ‬
‫ﺑ ﹶ‬ ‫ﺑﻠﻮ‬
To test, try Denemek, imtihan etmek 4 ‫ﻲ‬‫ﺒﻠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﻠﹶﻲ‬‫ﹶﺍ‬
To test, to try Denemek, imtihan etmek 8 ‫ﻲ‬‫ﺘﻠ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺘﻠﹶﻲ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Test, trial Đmtihan, deneme 1 ‫ﻼ ٌﺀ‬
‫ﺑ ﹶ‬
That which tests Đmtihan eden 4 ‫ﻞ‬‫ﺒﺘ‬‫ﻣ‬
Fingertips Parmak uçları ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬ ‫ﺑﻨﻦ‬
To build Bina etmek, yapmak 1 ‫ﺒﻨﹺﻲ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺑﻨٰﻲ‬ ‫ﺑﲏ‬
14
Son Oğul ‫ﺎﺀ‬‫ﺑﻨ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﺑ‬‫ﺍ‬
Daughter Kız, kız evlat ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺑﻨ‬ - ‫ﺔ‬‫ﺑﻨ‬‫ﺍ‬
Construction workers Bina ustası ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﺑﻨ‬
Construction, building Bina ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﹺﺑﻨ‬
Sons Oğullar ‫ﺑﻨﹺﲔ‬ - ‫ﻮﻥ‬‫ﺑﻨ‬
O my son Oğulcuğum ‫ﻲ‬ ‫ﻨ‬‫ﺑ‬
Buildings Binalar ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻨﻴ‬‫ﺑ‬
Constructed Bina edilmiş, yapılmış 1 ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺒﹺﻨ‬‫ﻣ‬
To bewilder Şaşırmak 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺖ‬
Slander Bühtan, iftira ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻬﺘ‬ ‫ﺑ‬
Beauty Güzellik ‫ﺔ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬ ‫ﺞ‬
Beautiful Güzel ‫ﺑﻬﹺﻴ ﹴﺞ‬
To pray Dua etmek, niyaz etmek 8 ‫ﺘ ﹺﻬ ﹸﻞ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻬ ﹶﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬ ‫ﻞ‬
Beast, animal, cattle Hayvan, sığır ‫ﺔ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺑﻬﹺﻴ‬ ‫ﻢ‬
To incur Uğramak 1 ‫ﻮ ُﺀ‬‫ﻳﺒ‬ - ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺑ‬ ‫ﺑﻮﺃ‬
To settle Yerleştirmek 2 ‫ﻮﹸﺍ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻮﹶﺍ‬ ‫ﺑ‬
To settle Yerleşmek 5 ‫ﻮﹸﺍ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻮ َﺀ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬
Settlement place Yerleşme yeri 2 ‫ﻮﹶﺍ‬ ‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Door, gate Kapı ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺑﻮ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺑ‬ ‫ﺑﻮﺏ‬
Destruction Helak, imha, yok olma ‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺑﻮ‬ ‫ﺑﻮﺭ‬
To perish Yok olmak, boş olmak 1 ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﺒ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬
Ruined Vahşi, helaki hak eden ‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﺑ‬
Affair, situation, case Durum, hal, mesele ‫ﺎ ﹸﻝ‬‫ﺑ‬ ‫ﺑﻮﻝ‬
To spend the night Gecelemek 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﻳﺒﹺﻴ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺑ‬ ‫ﺑﻴﺖ‬
To spend the night, plan by
night
Gecelemek, geceleyin
planlamak
2 ‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
At night Geceleyin ‫ﺎﺗﹰﺎ‬‫ﺑﻴ‬
Home, house Ev, mesken ‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﺑﻴ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
To perish Yok olmak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻳﺒﹺﻴ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺑ‬ ‫ﺑﻴﺪ‬
To become white Ağarmak 9 ‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺑ‬‫ﺍ‬ ‫ﺑﻴﺾ‬
White Beyaz ‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺑ‬‫ﹶﺍ‬
15
Egg Yumurta ‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
White Beyaz ‫ﺾ‬
 ‫ ﺑﹺﻴ‬- ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﻴﻀ‬‫ﺑ‬
To sell Satmak 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻳﺒﹺﻴ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺑ‬ ‫ﺑﻴﻊ‬
To pledge allegiance
Biat etmek, söz vermek,
sözleşmek
3 ‫ﻊ‬ ‫ﺎﹺﻳ‬‫ﻳﺒ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎ‬‫ﺑ‬
To make commercial
transaction
Alış-veriş yapmak 6 ‫ﻊ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎ‬‫ﺗﺒ‬
Commercial transaction Alış-veriş, satış 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
Churches Kiliseler ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﹺﺑ‬
To become manifest Ayrılmak, açık olmak 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻳﹺﺒ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺑ‬ ‫ﺑﲔ‬
To make clear
Açıklamak, açıklığa
kavuşturmak
2 ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
To clarify Açıklamak 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻳﹺﺒ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﹶﺍﺑ‬
To become clear Açıklanmak, açığa çıkmak 5 ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺗ‬
To explain clearly Açıklamak, açığa çıkarmak 10 ‫ﲔ‬
 ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺘﺒ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Declaration Beyan, bildiri, açıklama ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﺑﻴ‬
Between Arasında ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺑ‬
Clear Açık 2 ‫ﻴ ﹴﻦ‬‫ﺑ‬
Clear ones, evidences Apaçık ayetler, deliller 2 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺑ‬ - ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﻴ‬‫ﺑ‬
Clarification Açıklama ‫ﺎﻧﹰﺎ‬‫ﺒﻴ‬‫ﺗ‬
Clear Apaçık, açıklayan 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣﹺﺒ‬
Clear ones (fm) Apaçık olanlar (dş) 2 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺒ‬‫ﻣ‬ - ‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻣ‬
Clear Açık ifadeli 10 ‫ﲔ‬
 ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Perish (imp) Kurumak 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺗﺒﺐ‬
Ruin Ziyan ‫ﺐ‬
‫ﺘﺒﹺﻴ ﹴ‬‫ﺗ‬
Destruction Yıkım ‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﺗﺒ‬
To destroy Yok etmek, mahvetmek 2 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬ ‫ﺗﱪ‬
Destruction Helak, yıkım ‫ﺎﺭﹰﺍ‬‫ﺗﺒ‬
Destroyed Yok edilen 2 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Destruction Đmha, yok etme 2 ‫ﺘﺒﹺﲑﹰﺍ‬‫ﺗ‬
To follow, obey Takip etmek, tabi olmak 1 ‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺗﹺﺒ‬ ‫ﺗﺒﻊ‬
To follow Takip etmek, ettirmek 4 ‫ﺆ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
To follow, comply with Takip etmek, tabi olmak, 8 ‫ﻊ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ‬‫ﺍ‬
16
uymak
Obedience Tabi olmak 8 ‫ﻉ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺗﺒ‬‫ﺍ‬
That which follows Tabi olan 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ ﺗ‬- ‫ﺎﹺﺑ ﹴﻊ‬‫ﺗ‬
Following Tabi olarak 1 ‫ﻌﹰﺎ‬‫ﺗﺒ‬
That which supports Arka çıkan ‫ﺗﺒﹺﻴﻌﹰﺎ‬
Those who are followed Takip edilenler ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﻌ‬‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Two consecutive Art arda gelen iki 6 ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻌ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﺘﺘ‬‫ﻣ‬
Chest, box Tabut, sandık ‫ﺕ‬‫ﺑﻮ‬‫ﺎ‬‫ﺗ‬ ‫ﺗﺒﻮ‬
Commerce Ticaret ‫ﺓ‬‫ﺎﺭ‬‫ﺗﺠ‬ ‫ﲡﺮ‬
Under, below, beneath Aşağı, alt ‫ﺖ‬‫ﺗﺤ‬ ‫ﲢﺖ‬
Companions of equal age Yaşıt eşler ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺗﺮ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺗﺮﺏ‬
Ribs Kaburga kemikleri ‫ﺐ‬
‫ﺋ ﹺ‬‫ﺍ‬‫ﺗﺮ‬
Dust Toprak ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺗﺮ‬
Dust, earth Toz, toprak 1 ‫ﺔ‬ ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
To give favor Nimet vermek 4 ‫ﻑ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺗﺮﻑ‬
Wealthy Zengin, varlıklı 4 ‫ﻑ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻣ‬
Collar bones Boğaz, gırtlak ‫ﻰ‬‫ﺍﻗ‬‫ﺗﺮ‬ ‫ﺗﺮﻕ‬
To leave, desert Terk etmek 1 ‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﺗﺮﻙ‬
That which leaves, deserts Terk eden 1 ‫ﻙ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺗ‬
Times Kere, defa ‫ﺭ ﹰﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗ‬ ‫ﺗﺮﻭ‬
Nine Dokuz ‫ﻌ ﹸﺔ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺗﺴﻊ‬
Ninety Doksan ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﻌ‬
 ‫ﺗ‬
Destruction Yıkım ‫ﺎ‬‫ﻌﺴ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﺗﻌﺲ‬
Duties Đşler, vazifeler ‫ﺗﻔﹶﺚ‬ ‫ﺗﻔﺚ‬
To make perfect Mükemmel yapmak 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺗ ﹶﻘ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﺗﻘﻦ‬
He put him down Onu alnı üzerine yatırdı 1 ‫ﻪ‬ ‫ﺗﱠﻠ‬ ‫ﺗﻠﻞ‬
To recite, read, follow Okumak, takip etmek 1 ‫ﺘﻠﹸﻮ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺗﹶﻠﻰ‬ ‫ﺗﻠﻮ‬
Its recitation, reading Onun okuması ‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﻭ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺗ ﹶ‬
So, those who recite Okuyanlar ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻟﻴ‬‫ﺎ‬‫ﻓﹶﺎﻟﺘ‬
To become complete
Tamam olmak, bitmek, yerine
gelmek
1 ‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﲤﻢ‬

17
To complete, finish, perfect Tamamlamak 4 ‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬
Completely Tamamen, tamamlamak için ‫ﺎﻣﹰﺎ‬‫ﺗﻤ‬
He who completes Tamamlayan 4 ‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Oven Tandır ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﻨ‬ ‫ﺗﻨﺮ‬
To repent, accept
repentance, turn
Tevbe etmek, tevbeyi kabul
etmek, dönmek
1 ‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﺘ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺗ‬ ‫ﺗﻮﺏ‬
He who accepts repentance
much
Çok tevbe eden, tevbeleri
çok kabul eden
‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺗﻮ‬
Repentance Tevbe 1 ‫ﺑ ﹰﺔ‬‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬ - ‫ﺏ‬
‫ﻮ ﹺ‬ ‫ﺗ‬
Place of repentance, return Tevbe makamı 1 ‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﻣﺘ‬
Those (fm) who repent Tevbe eden kadınlar ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺋﺒ‬‫ﺎ‬‫ﺗ‬
Those who repent Tevbe eden erkekler 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺋﺒ‬‫ﺎ‬‫ﺗ‬
Fig Đncir ‫ﲔ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺗﲔ‬
They wander Gezinirler 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻴﻬ‬‫ﻳﺘ‬ ‫ﺗﻴﻪ‬
To be firm Sebat etmek 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳﹾﺜ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﺛ‬ ‫ﺛﺒﺖ‬
To make firm
Sabit kılmak,
sağlamlaştırmak
2 ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳﹶﺜ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﺛ‬
To fix, tie, make fixed Sabitlemek, bağlamak 4 ‫ﺖ‬
 ‫ﻳﹾﺜﹺﺒ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﺍﹾﺛ‬
Firmness Sabitlik 1 ‫ﻮﺕ‬‫ﹸﺛﺒ‬
Firmness Sabitleştirme 2 ‫ﺗﹾﺜﺒﹺﻴﺘﹰﺎ‬
Fixed Sabit, sağlam 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺛﹶﺎﹺﺑ‬
Perishing Yok oluş 1 ‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﹸﺛﺒ‬ ‫ﺛﱪ‬
Destroyed Harap edilmiş 1 ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣﹾﺜﺒ‬
To make lag behind Durdurmak, geri bırakmak 2 ‫ﻂ‬
‫ﺒ ﹸ‬‫ﻳﹶﺜ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺒ ﹶ‬‫ﹶﺛ‬ ‫ﺛﺒﻂ‬
Groups Birlikler ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹸﺛﺒ‬ ‫ﺛﱯ‬
Abundant rain Bol yağış ‫ﺎ‬‫ﺎﺟ‬‫ﹶﺛﺠ‬ ‫ﺛﺠﺞ‬
To overcome, subdue Sindirmek, yenmek 4 ‫ﻦ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳﹾﺜ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﹶﺍﹾﺛ‬ ‫ﺛﺨﻦ‬
Blame Kınama 2 ‫ﺐ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺗﹾﺜ ﹺﺮ‬ ‫ﺛﺮﺏ‬
Soil, earth Toprak, yer ‫ﻯ‬‫ﹶﺛﺮ‬ ‫ﺛﺮﻱ‬
Serpent, snake Yılan ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻌﺒ‬ ‫ﹸﺛ‬ ‫ﺛﻌﺐ‬
That which pierces Delici 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺛﹶﺎ‬ ‫ﺛﻘﺐ‬
To find, catch Bulmak, yakalamak 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﻳﹾﺜ ﹶﻘ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﹶﺛ‬ ‫ﺛﻘﻒ‬
To become heavy Ağır gelmek 1 ‫ﻳﹾﺜ ﹸﻘ ﹸﻞ‬ - ‫ﹶﺛ ﹸﻘ ﹶﻞ‬ ‫ﺛﻘﻞ‬
18
To become heavy Ağırlaşmak 4 ‫ﺖ‬
 ‫ﹶﺍﹾﺛ ﹶﻘﹶﻠ‬
To become heavy, cling Ağırlaşmak, çakılıp kalmak 8 ‫ﺍﺛﱠﺎﹶﻗ ﹶﻞ‬
Weights Ağırlıklar ‫ﹶﺍﹾﺛﻘﹶﺎ ﹲﻝ‬
Weight Ağırlık ‫ﺛﻘﹶﺎ ﹶﻝ‬
Two groups (humans and
jinns)
Đki sınıf (cinler ve insanlar) ‫ﻥ‬ ‫ﻼ‬
‫ ﹶﺛ ﹶﻘ ﹶ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﹶﺛ ﹶﻘﻠﹶﺎ‬
Heavy Ağır ‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ ﹶﺛﻘ‬- ‫ﻘﻴﹺﻞ‬ ‫ﹶﺛ‬
Weight Ağırlık ‫ﻣﹾﺜﻘﹶﺎ ﹲﻝ‬
Burdened, laden Yükü ağır olan ‫ﻣﹾﺜ ﹶﻘﹶﻠ ﹲﺔ‬
Burdened, laden ones Yükü ağır olanlar 4 ‫ﻣﹾﺜ ﹶﻘﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
Third Üçüncü ‫ﻟﹶﺜ ﹲﺔ‬‫ ﺛﹶﺎ‬- ‫ﺚ‬
‫ﻟ ﹲ‬‫ﺛﹶﺎ‬ ‫ﺛﻠﺚ‬
Three Üçer ‫ﺙ‬
‫ﹸﺛﻠﹶﺎ ﹶ‬
Three Üç ‫ﻼﹶﺛ ﹲﺔ‬
‫ﹶﺛ ﹶ‬
Thirty Otuz ‫ﲔ‬
 ‫ﺛ‬‫ﻼ‬
‫ ﹶﺛ ﹶ‬- ‫ﹶﺛﻠﹶﺎﺛﹸﻮ ﹶﻥ‬
One third Üçte bir ‫ﺚ‬
‫ﹸﺛﹸﻠ ﹸ‬
Two thirds Üçte iki ‫ ﹸﺛﹸﻠﹶﺜ ﹺﻲ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﹸﺛﹸﻠﺜﹶﺎ – ﹸﺛﹸﻠﺜﹶﺎ‬
A company Bir topluluk ‫ﹸﺛﱠﻠ ﹲﺔ‬ ‫ﺛﻠﻞ‬
Bore fruits, came to fruition Meyve vermek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳﹾﺜ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﺍﹾﺛ‬ ‫ﲦﺮ‬
Fruit, produce Meyve ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﺛ‬
Fruits Meyveler ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ ﹶﺛ‬- ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﺛ‬
There, where Orada, nerede ‫ﻢ‬ ‫ﹶﺛ‬ ‫ﲦﻢ‬
Then, after that, later Sonra ‫ﻢ‬ ‫ﹸﺛ‬
Eighth Sekizinci ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺛﹶﺎ‬ ‫ﲦﻦ‬
Eight Sekiz ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺎﹺﻧ‬‫ ﹶﺛﻤ‬- ‫ﻲ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﹶﺛﻤ‬
Eighty Seksen ‫ﲔ‬
 ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﹶﺛﻤ‬
Price, cost Fiyat, değer, paha ‫ﻤ ﹴﻦ‬ ‫ﹶﺛ‬
One eighth Sekizde bir ‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹸﺛ‬
Oft-repeated Tekrarlanan ‫ﻣﺜﹶﺎﻧﹺﻲ‬ ‫ﺛﻨﻮ‬
To fold up Katlanmak 1 ‫ﻳﹾﺜﻨﹺﻲ‬ - ‫ﹶﺛﻨٰﻲ‬ ‫ﺛﲏ‬
To make exception Đstisna yapmak 10 ‫ﺘﹾﺜﻨﹺﻲ‬‫ﺴ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺘﹾﺜﻨٰﻲ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Two Đkişer ‫ﻰ‬‫ﻣﹾﺜﻨ‬
19
Two Đki ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺍﹾﺛﻨ‬- ‫ﺎ‬‫ﺍﹾﺛﻨ‬
Two Đki ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ ﺍﹾﺛ‬- ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻨ‬‫ ﺍﹾﺛ‬- ‫ﺎ‬‫ﻨﺘ‬‫ﺍﹾﺛ‬
Two Đki ‫ﻲ‬ ‫ﻨ‬‫ ﺍﹾﺛ‬- ‫ﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺍﹾﺛ‬
Second Đkinci ‫ﻲ‬ ‫ﺛﹶﺎﹺﻧ‬
Twisting Eğip büken ‫ﻲ‬ ‫ﺛﹶﺎﹺﻧ‬
To reward Mükafat vermek 2 ‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻳﹶﺜ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﹶﺛ‬ ‫ﺛﻮﺏ‬
To reward, give reward
Mükafatlandırmak, ödül
vermek
4 ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳﺜ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﹶﺍﺛﹶﺎ‬
Reward Ödül, mükafat ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﹶﺛﻮ‬
Clothes Elbise ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺛﻴ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﹶﺛ‬
Place of return Sevap için toplanma yeri ‫ﺑ ﹰﺔ‬‫ﻣﺜﹶﺎ‬
Reward, recompense Mükafat, ödül ‫ﺑ ﹰﺔ‬‫ﻣﺜﹸﻮ‬
To plough, make dust Tarla sürmek, toz çıkarmak 4 ‫ﲑ‬ ‫ﺜ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍﺛﹶﺎ‬ ‫ﺛﻮﺭ‬
Dweller Yaşayan, bulunan ‫ﺛﹶﺎﻭﹺﻳﹰﺎ‬ ‫ﺛﻮﻱ‬
Resting place, abode
Ev, yer, durak, konaklama
yeri
‫ﻯ‬‫ﻣﹾﺜﻮ‬
Previously married women Dullar ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ﹶﺛ‬ ‫ﺛﻴﺐ‬
To cry for help Feryat etmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺠﹶﺌ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺟﹶﺌ‬ ‫ﺟﺄﺭ‬
Well, cistern Kuyu ‫ﺐ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺟﺒﺐ‬
Idol, false god Put ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹺﺟ‬ ‫ﺟﺒﺖ‬
Very powerful Çok güçlü, Cebbâr ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟﺒ‬ ‫ﺟﱪ‬
Oppressors Zorbalar ‫ﻦ‬ ‫ﺎﺭﹺﻳ‬‫ﺟﺒ‬
Mountain Dağ ‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ ﹺﺟﺒ‬- ‫ﻞ‬‫ﺟﺒ‬ ‫ﺟﺒﻞ‬
Generation Nesil, kuşak ‫ ﹺﺟﹺﺒﱠﻠ ﹶﺔ‬- ‫ﻼ‬
 ‫ﹺﺟﹺﺒ‬
Forehead Alın, şakak ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺟﹺﺒ‬ ‫ﺟﱭ‬
Foreheads Alınlar ‫ﺎﻩ‬‫ﹺﺟﺒ‬ ‫ﺟﺒﻪ‬
It is brought Toplanır, getirilir 1 ‫ﻰ‬‫ﺠﺒ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺟﱯ‬
To choose Seçmek 8 ‫ﺘﺒﹺﻲ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺒﻰ‬‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Reservoir Sarnıç ‫ﺏ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﺟﻮ‬
To tear, uproot Sökmek, çekmek 8 ‫ﺚ‬
‫ﺘ ﱡ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﺘ ﱠ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺟﺜﺚ‬
Fallen on face Yüzüstü olanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺛ‬‫ﺎ‬‫ﺟ‬ ‫ﺟﺜﻢ‬
Bent on knees Diz çökmüş 1 ‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺛ‬‫ﺎ‬‫ﺟ‬ ‫ﺟﺜﻮ‬
20
Kneeled down Diz çökmüş ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺜ‬‫ﹺﺟ‬
To deny, reject, dispute Đnkar etmek, tartışmak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺤ‬
‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺟﺤﺪ‬
Hell Cehennem ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺟﺤﻢ‬
Graves, tombs Mezarlar ‫ﺍﺙ‬‫ﺟﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺟﺪﺙ‬
Greatness, majesty Şan ‫ﺪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﺪﺩ‬
Tracts, streams Yollar, dereler ‫ﺩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺟ‬
New Yeni ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺟﺪ‬
More fitted, more inclined Daha yatkın ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺟﺪﺭ‬
Wall Duvar ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﹺﺟﺪ‬
Walls Duvarlar ‫ﺪ ﹴﺭ‬ ‫ﺟ‬
To argue, dispute Mücadele etmek, tartışmak 3 ‫ﺩ ﹸﻝ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺠ‬ - ‫ﺩ ﹶﻝ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬ ‫ﺟﺪﻝ‬
Dispute Tartışma 3 ‫ﺍ ﹶﻝ‬‫ﹺﺟﺪ‬
Regarding dispute
Tartışma, tartışma
bakımından
1 ‫ﺪ ﹰﻻ‬ ‫ﺟ‬
In fragments, pieces Paramparça ‫ﺟﺬﹶﺍﺫﹰﺍ‬ ‫ﺟﺬﺫ‬
Interrupted, cut off Kesilen, biten 1 ‫ﺫ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺠ ﹸﺬ‬
 ‫ﻣ‬
Tree trunk Ağaç gövdesi ‫ﻉ‬
‫ﺟﺬﹸﻭ ﹺ‬ - ‫ﹺﺟﺬﹾﻉ‬ ‫ﺟﺬﻉ‬
Ember Kor ‫ﺓ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺟ ﹾﺬ‬ ‫ﺟﺬﻭ‬
To commit Đşlemek, yapmak 1 ‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﺮﺡ‬
To commit Đşlemek, yapmak 8 ‫ﺡ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
Injuries, wounds Yaralamalar ‫ﺡ‬
 ‫ﻭ‬‫ﺟﺮ‬
Hunting animals Avcı hayvanlar ‫ﺡ‬
 ‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺟﻮ‬
Locust Çekirge ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺟﺮ‬ ‫ﺟﺮﺩ‬
To pull Çekmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﺮﺭ‬
Dry, barren Kuru ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﺮﺯ‬
To try to swallow, gulp Yutmaya çalışmak 5 ‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺟﺮﻉ‬
Cliff Uçurum ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﺮﻑ‬
To incite, cause to commit Suça teşvik etmek 1 ‫ﻡ‬ ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﺮﻡ‬
To commit sin Suç işlemek 4 ‫ﻡ‬ ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
No doubt Şüphe yok ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻻ‬
My guilt, my crime Suçum ‫ﻲ‬‫ﺍﻣ‬‫ﺟﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
21
Guilty, criminal Suçlu 4 ‫ﻡ‬ ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Guilty ones, criminals Suçlular 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺠ ﹺﺮﻣ‬
 ‫ﻣ‬
To flow Akmak 1 ‫ﺠﺮﹺﻱ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺟﺮ‬ ‫ﺟﺮﻱ‬
Those which flow Akanlar 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺎ ﹺﺭﻳ‬‫ﺟ‬
That which flows Akan ‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺟ‬
Those which flow, run Akanlar ‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺟﻮ‬
Course, flowing Akma, gitme ‫ﺍ‬‫ﺠﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Piece, part, portion Parça, kısım ‫ﺰ ٌﺀ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﺰﺃ‬
To whimper Sızlanmak 1 ‫ﻉ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺟ ﹺﺰ‬ ‫ﺟﺰﻉ‬
To reward, recompense Karşılığını vermek 1 ‫ﺠﺰﹺﻱ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺟﺰ‬ ‫ﺟﺰﻱ‬
We recompense Cezalandırırız 3 ‫ﺎﺯﹺﻱ‬‫ﻧﺠ‬
That which gives what is due Karşılık veren 1 ‫ﺎ ﹴﺯ‬‫ﺟ‬
Reward, recompense Karşılık, ceza, mükafat ‫ﺍ ٌﺀ‬‫ﺟﺰ‬
Tax, tribute Cizye, vergi ‫ﻳ ﹶﺔ‬‫ﺰ‬ ‫ﹺﺟ‬
Body Ceset ‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺟﺴ‬ ‫ﺟﺴﺪ‬
To spy Gizli hallerini araştırmak 5 ‫ﺲ‬
 ‫ﺴ‬
‫ﺠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺴ‬
‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺟﺴﺲ‬
Object, body Cisim, kalıp ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟﺴ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹺﺟ‬ ‫ﺟﺴﻢ‬
To do, make, create, put
Yapmak, koymak, yaratmak,
kılmak
1 ‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﻌﻞ‬
That which makes, will make Yapan, koyan, kılan 1 ‫ﻋ ﹲﻞ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Those who make, will make Yapanlar 1 ‫ﻋﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Foam, scum Köpük ‫ﺟﻔﹶﺎ ًﺀ‬ ‫ﺟﻔﺄ‬
Bowls Leğenler, çanaklar ‫ﻥ‬ ‫ﹺﺟﻔﹶﺎ‬ ‫ﺟﻔﻦ‬
They draw away (dual) Uzaklaşır (ikil) 5 ‫ﺎﻓﹶﻰ‬‫ﺘﺠ‬‫ﺗ‬ ‫ﺟﻔﻮ‬
To collect, assault Saldırmak, sürmek, toplamak 4 ‫ﺐ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺟﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺟﻠﺐ‬
Their (fm) outer garments Örtüleri (dş) ‫ﻦ‬ ‫ﺟﻠﹶﺎﺑﹺﻴﹺﺒ ﹺﻬ‬ ‫ﺟﻠﺐ‬
Flog (imp, pl), beat Değnek vurun 1 ‫ﻭﺍ‬‫ﻠﺪ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺟﻠﺪ‬
Skin Deri ‫ﺩ‬‫ﺟﹸﻠﻮ‬ - ‫ﹺﺟﻠﹾﺪ‬
Lash Değnek ‫ﺪ ﹰﺓ‬ ‫ﺟ ﹾﻠ‬
Assemblies Meclisler ‫ﺲ‬
‫ﻟ ﹺ‬‫ﺎ‬‫ﻣﺠ‬ ‫ﺟﻠﺲ‬
To make apparent Açmak, açığa çıkarmak 2 ‫ﺠﻠﱢﻲ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺟﻠﱠﻰ‬ ‫ﺟﻠﻮ‬
22
He revealed Tecelli etti, kendini gösterdi 5 ‫ﺠﻠﱠﻰ‬
 ‫ﺗ‬
Majesty Celal, yücelik ‫ﻼ ﹺﻝ‬‫ﺟ‬ ‫ﺟﻠﻞ‬
Exile Sürgün ‫ﻼ َﺀ‬
‫ﺟ ﹶ‬ ‫ﺟﻠﻮ‬
To run wild Kaçmak 1 ‫ﺢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﲨﺢ‬
Firmly fixed Donmuş, sabit ‫ﺪ ﹰﺓ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬ ‫ﲨﺪ‬
To collect, gather Toplamak, bir araya getirmek 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﲨﻊ‬
To combine Birleştirmek 4 ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
To assemble, to come
together
Toplanmak, bir araya gelmek 8 ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
All, all of them Hepsi, tamamı ‫ﲔ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺟ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻮﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
That which collects, will
collect
Toplayan 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Group, together Topluluk, toplu olarak 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬
Two groups Đki topluluk ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺟ‬
Friday Cuma ‫ﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺟ‬
All, together Hepsi, herkes, tamamı ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺟﻤ‬
Those who gather Toplananlar 8 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻣ‬
Place of gathering, junction Birleşme yeri, toplanma yeri ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻣ‬
That which is gathered Toplanılan 1 ‫ﻉ‬
 ‫ﻮ‬‫ﺠﻤ‬
 ‫ﻣ‬
Beauty Güzellik ‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﺟﻤ‬ ‫ﲨﻞ‬
Camels Develer ‫ﺖ‬
 ‫ﺎﹶﻟ‬‫ﹺﺟﻤ‬
Camel Deve ‫ﻤ ﹲﻞ‬ ‫ﺟ‬
Together, all at once Topluca ‫ﻤﹶﻠ ﹰﺔ‬ ‫ﺟ‬
Beautiful, pretty Güzel ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﺟﻤ‬
Much, abundant Çok ‫ﺎ‬‫ﺟﻤ‬ ‫ﲨﻢ‬
Keep (imp) me away Beni uzak tut 1 ‫ﺒﻨﹺﻲ‬‫ﻨ‬‫ﺟ‬ ‫ﹸﺍ‬ ‫ﺟﻨﺐ‬
To remove from Uzaklaştırılmak 2 ‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺟ‬
To avoid Kaçınmak 5 ‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﺗ‬
To avoid, stay away Kaçınmak 8 ‫ﺐ‬
 ‫ﺘﹺﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺟ‬ ‫ﺍ‬
Side Yan, taraf ‫ﺐ‬
 ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﺟ‬
Side Yan ‫ﺏ‬‫ﻨﻮ‬‫ﺟ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺟ‬
Far, unclean Uzak, cünup ‫ﺐ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺟ‬
23
To incline, approach Yanaşmak, meyletmek 1 ‫ﺢ‬ ‫ﻨ‬‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﻨ‬‫ﺟ‬ ‫ﺟﻨﺢ‬
Wing Kanat ‫ﺔ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺟﹺﻨ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺡ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬
Sin Günah ‫ﺡ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬
Army Ordu ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺟﻨ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺟ‬ ‫ﺟﻨﺪ‬
Unjustly Adaletsizlikle ‫ﻔﹰﺎ‬‫ﺟﻨ‬ ‫ﺟﻨﻒ‬
Inclining Meyleden 6 ‫ﻒ‬
 ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﺘﺠ‬‫ﻣ‬
To hide, cover Örtmek, gizlemek 1 ‫ﻦ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﻨﻦ‬
Embryos, hidden Ceninler, gizli olanlar ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﹶﺍ ﹺﺟ‬
Garden Bahçe ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﺟ‬
Paradise Cennet ‫ﻨ ﹸﺔ‬‫ﺠ‬
 ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Jinn, snake Cin, yılan ‫ﺎ ﱞﻥ‬‫ﺟ‬
Jinn Cin ‫ﻦ‬ ‫ﹺﺟ‬
Gardens Bahçeler, cennetler ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺟﻨ‬
Shield, shelter Kalkan, sığınak ‫ﻨ ﹰﺔ‬‫ﺟ‬
Jinns; Insanity Cinler; Cinnet, delilik ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﹺﺟ‬
Two gardens Đki cennet ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﺟ‬ - ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻨﺘ‬‫ﺟ‬
Mad, whose mind is covered Deli, cinlenmiş 1 ‫ﻮ ﹲﻥ‬‫ﺠﻨ‬
 ‫ﻣ‬
Fruit Meyve ‫ﻰ‬‫ﺟﻨ‬ ‫ﺟﲏ‬
Ripe Olgun ‫ﺎ‬‫ﺟﹺﻨﻴ‬
To strive, struggle
Cihat etmek, mücadele
etmek
3 ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺠ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬ ‫ﺟﻬﺪ‬
Struggle Cihad, mücadele 3 ‫ﺎﺩﹰﺍ‬‫ﹺﺟﻬ‬
Strong Güçlü 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬
Effort Güç, gayret ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬
Those who strive Cihat edenler 3 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺠ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺠ‬
To make openly, make public, Açığa vurmak, yüksek sesle
speak loudly konuşmak
1 ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﻬﺮ‬
Openly, plainly, publicly Açıkça ‫ﺎﺭﹰﺍ‬‫ﹺﺟﻬ‬
Open, plain, public Açıktan, açıkça, açık ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬
Openly, plainly, publicly Açıktan, açıkça, açık ‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ - ‫ﺍ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﺟ‬
To furnish, provide Teçhiz etmek, donatmak 2 ‫ﺰ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﻬﺰ‬
Provisions Malzemeler ‫ﺎ ﹺﺯ‬‫ﺟﻬ‬
24
To be ignorant Cahil olmak 1 ‫ﻬ ﹸﻞ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻬ ﹶﻞ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﻬﻞ‬
Ignorance Cahiliye ‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﻠ‬‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Ignorant Cahil 1 ‫ﻞ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺟ‬
Ignorants Cahiller 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺟ‬- ‫ﻫﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Ignorance Cehalet, cahillik ‫ﺔ‬ ‫ﺎﹶﻟ‬‫ﺟﻬ‬
Very ignorant Çok cahil ‫ﻮ ﹰﻻ‬‫ﺟﻬ‬
Hell Cehennem ‫ﻢ‬ ‫ﻨ‬‫ﻬ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﻬﻨﻢ‬
To carve, cut Yontmak 1 ‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﺠ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺟ‬ ‫ﺟﻮﺏ‬
To reply, answer Cevap vermek, icabet etmek 4 ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺠ‬
‫ﻳ ﹺ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺟ‬
To accept, respond, answer Kabul etmek, cevap vermek 10 ‫ﺘﺠﹺﻴﺐ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺘﺠ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Answer, response Cevap ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺟﻮ‬
That which responds Đcabet eden, kabul eden 4 ‫ﺐ‬
 ‫ﻣﺠﹺﻴ‬
Horses Atlar ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺟﻴ‬ ‫ﺟﻮﺩ‬
To become a neighbor Komşu olmak 3 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﻳﺠ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬ ‫ﺟﻮﺭ‬
To protect, give shelter Korumak, sığındırmak 4 ‫ﲑ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻳ ﹺ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺟ‬ ‫ﺟﻮﺭ‬
To seek protection or refuge
Sığınmak, yakına gelmek
istemek
10 ‫ﲑ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺘ ﹺ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﺠ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
That which deviates Sapan yol 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Neighbor Komşu, yakın ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬
Neighboring ones (fm) Komşu olanlar (dş) 6 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎ ﹺﻭﺭ‬‫ﺘﺠ‬‫ﻣ‬
To pass, overlook Geçmek 3 ‫ﺯ‬ ‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﻳﺠ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺟ‬ ‫ﺟﻮﺯ‬
To pass, overlook Geçmek, affetmek 6 ‫ﺯ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﺠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺠ‬
They entered Girdiler, sokuldular 1 ‫ﻮﺍ‬‫ﺎﺳ‬‫ﺟ‬ ‫ﺟﻮﺱ‬
To become hungry Acıkmak 1 ‫ﻉ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﺠ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺟ‬ ‫ﺟﻮﻉ‬
Hunger Açlık 1 ‫ﻉ‬
‫ﻮ ﹴ‬‫ﺟ‬
His interior Onun karnı, ortası ‫ﻪ‬ ‫ﻓ‬‫ﻮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﻮﻑ‬
Air, atmosphere, middle Hava, uzay, orta ‫ﻮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺟﻮﻭ‬
To come Geldi 1 ‫ﻳﺠﹺﻲ ُﺀ‬ - ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺟ‬ ‫ﺟﻴﺄ‬
To bring Getirmek 1 ‫ﺎ َﺀ ﺑﹺـ‬‫ﺟ‬
It was brought Getirildi 1 ‫ﺟﹺﻴ ﹶﺊ‬
To bring, direct Getirmek, yöneltmek 4 ‫ﻳﺠﹺﻲ ُﺀ‬ - ‫ﺎ َﺀ‬‫ﹶﺍﺟ‬
25
Bosom Sine, koyun ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺟ‬ ‫ﺟﻴﺐ‬
Neck Boyun ‫ﺪ‬‫ﹺﺟﻴ‬ ‫ﺟﻴﺪ‬
To endear Sevdirmek 2 ‫ﺐ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﺒﺐ‬
To love, like Sevmek 4 ‫ﺐ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
To love, prefer Sevmek, tercih etmek 10 ‫ﺐ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Dearer, liked more Daha sevimli, daha sevgili ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
His loved ones Sevdikleri, sevgili kulları ‫ﻩ‬ ‫ﺅ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﺒ‬ ‫ﹶﺍ‬
Love, affection Sevgi ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬
Grain Tane ‫ﺔ‬ ‫ﺒ‬‫ﺣ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬
Love Sevgi, muhabbet ‫ﺒ ﹰﺔ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
To be happy Mutlu olmak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﱪ‬
Priests, rabbis, scholars Rahipler ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﺒ‬ ‫ﹶﺍ‬
To imprison, keep Alıkoymak, hapsetmek 1 ‫ﺲ‬
 ‫ﺤﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﺒﺲ‬
To become worthless Boşa gitmek, heba olmak 1 ‫ﻂ‬
‫ﺤﹺﺒ ﹸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺣﹺﺒ ﹶ‬ ‫ﺣﺒﻂ‬
To make worthless Boşa çıkarmak, heder etmek 4 ‫ﻂ‬
‫ﺤﹺﺒ ﹸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺒ ﹶ‬‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Pathways, orbits Yollar, yörüngeler ‫ﻚ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﺒﻚ‬
Rope, vein Đp, damar ‫ﺎﻝ‬‫ﺣﺒ‬ -‫ﺒ ﹲﻞ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﺒﻞ‬
Inevitable Kesin ‫ﺎ‬‫ﺘﻤ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﺘﻢ‬
Rapidly Çabucak ‫ﻴﺜﹰﺎ‬‫ﺣﺜ‬ ‫ﺣﺜﺚ‬
Barrier, curtain Perde, örtü ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣﺠ‬ ‫ﺣﺠﺐ‬
Screened ones, veiled Perdelenmiş olanlar 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﺑ‬‫ﺤﺠ‬
 ‫ﻣ‬
To make pilgrimage Haccetmek 1 ‫ﺞ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺞ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺠﺞ‬
To dispute Tartışmak, çekişmek 3 ‫ﺝ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻳﺤ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
They dispute Tartışırlar 6 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﺟ‬‫ﺘﺤ‬‫ﻳ‬
Making pilgrimage Haccetme 1 ‫ﺞ‬ ‫ﺣ‬
Pilgrims Hacılar 1 ‫ﺝ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Pilgrimage Hac 1 ‫ﺞ‬ ‫ﺣ‬
Evidence Hüccet, delil ‫ﺠ ﹲﺔ‬
 ‫ﺣ‬
Years Seneler ‫ﺠ ﹴﺞ‬
 ‫ﺣ‬
Stones Taşlar ‫ﺭ ﹰﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﺠ‬ ‫ﺣﺠﺮ‬
26
Partition, forbidden,
understanding
Bölme, yasak, akıl ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺣ‬
Stone Taş ‫ﺭ ﹰﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﺠ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺣ‬
Cells, chambers Hücreler, odalar ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺠﺮ‬
 ‫ﺣ‬
Bosoms, guardianship Sineler, velayet ‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ﺣﺠ‬
Forbidden Yasaklanmış, haram 1 ‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﺤﺠ‬
 ‫ﻣ‬
Barrier Perde, engel ‫ﺎﺟﹺﺰﹰﺍ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﺠﺰ‬
Those who prevent Engelleyenler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﺎ ﹺﺟﺰﹺﻳ‬‫ﺣ‬
Elevation Yüksek yer ‫ﺏ‬
‫ﺪ ﹴ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺪﺏ‬
To report, narrate Anlatmak 2 ‫ﺙ‬
‫ﺪ ﹸ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺙ‬
‫ﺪ ﹶ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺪﺙ‬
To make happen, invent
Meydana getirmek, icat
etmek
4 ‫ﺙ‬
‫ﺪ ﹸ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺙ‬
‫ﺪ ﹶ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Talking, news, word, new Konuşma, haber, söz, yeni ‫ﻳﺚ‬‫ﺎﺩ‬‫ ﹶﺍﺣ‬- ‫ﺚ‬
‫ﻳ ﹲ‬‫ﺣﺪ‬
New Yeni 4 ‫ﺙ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
To oppose Karşı gelmek 3 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺤ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﺪﺩ‬
Sharp Keskin ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺣﺪ‬
Limits Sınırlar, hudutlar ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺣﺪ‬
Iron Demir ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺣﺪ‬
Gardens Bahçeler ‫ﻖ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺣﺪ‬ ‫ﺣﺪﻕ‬
To be cautious Sakınmak, çekinmek 1 ‫ﺭ‬ ‫ﺤ ﹶﺬ‬
 ‫ﻳ‬ِ - ‫ﺭ‬ ‫ﺣ ﹶﺬ‬ ‫ﺣﺬﺭ‬
To warn Sakındırmak 2 ‫ﺭ‬ ‫ﺤ ﱢﺬ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺣ ﱠﺬ‬
Those who are cautious Uyanıklar, tedbirliler 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺫﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Precaution, preparation Tedbir, hazırlık ‫ﺣﺬﹾﺭ‬
Fear Korku ‫ﺣﺬﹶﺭ‬
Feared Sakınılan, korkulan 1 ‫ﺤﺬﹸﻭﺭﹰﺍ‬
 ‫ﻣ‬
To fight, make war Harbetmek, savaşmak 3 ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻳﺤ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﺮﺏ‬
War Savaş, harp ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
Chamber, fortress Mihrab, mabed, oda 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺎﺭﹺﻳ‬‫ﻣﺤ‬ - ‫ﺏ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﺤﺮ‬
 ‫ﻣ‬
You (pl) cultivate Ekersiniz 1 ‫ﺮﺛﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺣﺮﺙ‬
Field, tilth, crop Tarla, ekin ‫ﺙ‬
‫ﺮ ﹲ‬ ‫ﺣ‬
Difficulty, blame, discomfort Zorluk, itiraz, suçlama ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺮﺝ‬
Determination Azim ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺮﺩ‬
27
Freeing Hürriyet verme 2 ‫ﺮ‬ ‫ﺤﺮﹺﻳ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺣﺮﺭ‬
Hot Sıcak ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
Free Hür ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
Heat Sıcaklık ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬‫ﺣﺮ‬
Silk Đpek ‫ﺮ‬ ‫ﺣﺮﹺﻳ‬
Freely, devotedly Serbestçe, adanmış olarak 2 ‫ﺭﹰﺍ‬‫ﺤﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Guards Bekçiler, nöbetçiler ‫ﺳﹰﺎ‬‫ﺣﺮ‬ ‫ﺣﺮﺱ‬
To desire, be ambitious Hırslanmak, hırslı olmak 1 ‫ﺹ‬
 ‫ﺤ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺹ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺮﺹ‬
Greediest En hırslı ‫ﺹ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Ambitious, concerned Hırslı, düşkün ‫ﺺ‬
 ‫ﺣﺮﹺﻳ‬
Urge (imp), encourage Teşvik et 2 ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺮﺽ‬
Fatally ill Helake yüz tutarak ‫ﺿﹰﺎ‬‫ﺣﺮ‬
To distort, falsify Tahrif etmek, bozmak 2 ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺮﻑ‬
Edge Kenar ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
As a strategy Bir tarafa dönme, çekilme 5 ‫ﻓﹰﺎ‬‫ﺤﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
To burn Yakmak 2 ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺮﻕ‬
To burn, scorch Yanmak 8 ‫ﻕ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬
Fire Yangın, ateş ‫ﻖ‬ ‫ﺣﺮﹺﻳ‬
To make move Hareket ettirmek 2 ‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺮﻙ‬
To forbid, make unlawful Haram kılmak, yasaklamak 2 ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺮﻡ‬
Forbidden, respectable Haram, hürmetli ‫ﻡ‬ ‫ﺍ‬‫ﺣﺮ‬
Sacred, forbidden, in ihram Haram, yasak, ihramlı ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬
Safe place Harem, güvenli yer ‫ﻣﹰﺎ‬‫ﺣﺮ‬
Prohibitions Hürmetler, yasaklar ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﺣ‬
Forbidden , sacred Haram, yasak, hürmetli 2 ‫ﻣ ﹲﺔ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Deprived Mahrum 1 ‫ﻡ‬ ‫ﻭ‬‫ﺤﺮ‬
 ‫ﻣ‬
They searched Aradılar 5 ‫ﺍ‬‫ﺮﻭ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺣﺮﻱ‬
Group, sect, party Hizip, grup, taraf, topluluk ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺣﺰ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺰﺏ‬
To grieve Üzülmek, hüzünlenmek 1 ‫ﺰ ﹸﻥ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺣ ﹺﺰ ﹶﻥ‬ ‫ﺣﺰﻥ‬
Grief Hüzün, üzüntü ‫ﺰ ﹶﻥ‬ ‫ﺣ‬
28
Grief Hüzün, üzüntü ‫ﻥ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺣ‬
To think, calculate, assume
Düşünmek, hesap etmek,
zannetmek
1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺴﺐ‬
To call to account Hesaba çekmek 2 ‫ﺐ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺤ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
To expect Ümit etmek, beklemek 8 ‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬
Those who call to account
Hesaba çekenler, hesap
görenler
‫ﲔ‬
 ‫ﺳﹺﺒ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Reckoning, account Hesap, ölçü, düşünce ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣﺴ‬
My account Hesabım ‫ﻪ‬‫ﺎﹺﺑﻴ‬‫ﺣﺴ‬
Calculation Hesap, hesap ölçüsü ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺴﺒ‬
 ‫ﺣ‬
That which is enough Yetecek olan, yeten ‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
Reckoner Hesap görücü ‫ﺣﺴِﻴﺐ‬
To become jealous Haset etmek, kıskanmak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺴﺪ‬
Jealous Haset eden 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
With jealousy Haset ederek 1 ‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺣﺴ‬
To become exhausted, tire Yorulmak 10 ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺣﺴﺮ‬
Regrets Üzüntüler ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﺣ‬
Regret Üzüntü ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
Tired Yorgun ‫ﲑ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺣ‬
Insolvent Çaresiz, müflis 1 ‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﺤﺴ‬
 ‫ﻣ‬
You (pl) kill Öldürürsünüz 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤﺴ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺣﺴﺲ‬
To feel, sense, perceive Hissetmek, anlamak 4 ‫ﺲ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Inquire (imp, pl) Araştırın 5 ‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺴﺴ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬
Sound Ses ‫ﺲ‬
 ‫ﺣﺴِﻴ‬
In succession Art arda ‫ﺎ‬‫ﻮﻣ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺴﻢ‬
Became good Güzel oldu 1 ‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺴﻦ‬
To do good, perfect, be kind Đyilik etmek, güzelleştirmek 4 ‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Kindness, goodness, favor Đhsan, iyilik 4 ‫ﺎ ﹸﻥ‬‫ﺣﺴ‬ ‫ﺍ‬
Better, best Daha güzel, en güzel ‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Beautiful Güzel ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﺣﺴ‬
Good, pretty Güzel, iyi ‫ﺴ ﹴﻦ‬
 ‫ﺣ‬
Beauty, being good Güzellik, iyilik ‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
29
Kindly Güzellikle, iyilikle ‫ﻨﹰﺎ‬‫ﺣﺴ‬
Good deed, good thing Đyi, güzel, iyilik, güzellik ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﺣ‬ - ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺣ‬
Best, most beautiful En güzel ‫ﻰ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﺣ‬
Good-doer Đyilik yapan, ihsan eden 4 ‫ﻦ‬ ‫ﺴ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Good-doers (fm)
Đyilik yapanlar, ihsan edenler
(dş)
4 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺴﻨ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Good-doers Đyilik yapanlar, ihsan edenler 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﺴﹺﻨ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﻨ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
To gather, collect Toplamak, bir araya getirmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺸﺮ‬
Those who gather, collect Toplayıcılar, toplayanlar 1 ‫ﻦ‬ ‫ﺷﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Gathering Toplama 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺣ‬
Assembled Toplanmış 1 ‫ﺭ ﹰﺓ‬ ‫ﻮ‬‫ﺤﺸ‬
 ‫ﻣ‬
Violent storm
Kum fırtınası, taş yağdıran
kasırga
1 ‫ﺎ‬‫ﺻﺒ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﺼﺐ‬
Firewood Odun ‫ﺐ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬
It became clear Açığa çıktı 1 ‫ﺺ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺼﺤﺺ‬
To harvest Hasat etmek, kesmek 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺼﺪ‬
Its harvest Onun hasadı ‫ﻩ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﺼ‬
Harvested, cut Biçilmiş, yıkılmış ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺣﺼ‬
To prevent Kısıtlamak, mani olmak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺼﺮ‬
To prevent, close Engellemek, kapamak 4 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
‫ﺤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Chaste Şerefli, nefsine hakim ‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﺣﺼ‬
Prison Hisar, hapis ‫ﲑﹰﺍ‬‫ﺣﺼ‬
It is made apparent Gösterildi 2 ‫ﺼ ﹶﻞ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺣﺼﻞ‬
To protect Korumak 4 ‫ﻦ‬ ‫ﺼ‬
‫ﺤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺣﺼﻦ‬
They (fm) got married Evlendiler (dş) 4 ‫ﻦ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹸﺍ‬
Chaste, modest Namuslu 5 ‫ﻨﹰﺎ‬‫ﺤﺼ‬
 ‫ﺗ‬
Fortresses Kaleler ‫ﻮ ﹸﻥ‬‫ﺣﺼ‬
Free, chaste women; married Hür, iffetli kadınlar; evli
women kadınlar
4 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺼﻨ‬
‫ﺤ‬ ‫ﻣ‬
Fortified Kaleli, kale içinde 2 ‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﺼ‬
‫ﺤ‬ ‫ﻣ‬
Chaste ones Namuslu 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﺼﹺﻨ‬
‫ﺤ‬ ‫ﻣ‬
To count, calculate, compute Saymak, hesaplamak 4 ‫ﻲ‬‫ﺤﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺣﺼٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺣﺼﻲ‬
To be present, come Hazır olmak, gelmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺣﻀﺮ‬
30
To bring, make present Getirmek, hazır etmek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Present, ready Hazır 1 ‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺎﺿ‬‫ﺣ‬
Daily, presently Günlük, hemen yapılan 1 ‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Attended Hazır bulunan 8 ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Presented, brought Hazır edilen, getirilen 4 ‫ﺍ‬‫ﻀﺮ‬
‫ﺤ‬ ‫ﻣ‬
Presented ones, brought
ones
Hazır edilenler, getirilenler 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻀﺮﹺﻳ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻀﺮ‬
‫ﺤ‬ ‫ﻣ‬
He urged Teşvik etmek 1 ‫ﺾ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺣﻀﺾ‬
You (pl) urge each other Birbirinizi teşvik edersiniz 6 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﺿ‬‫ﺗﺤ‬
Firewood Odun, yakıt ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ ﹶﻄ‬ ‫ﺣﻄﺐ‬
Repentance Tevbe ‫ﺣ ﱠﻄ ﹲﺔ‬ ‫ﺣﻄﻂ‬
He crushes Ezer 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺣﻄﻢ‬
Debris Çöp ‫ﺣﻄﹶﺎﻣﹰﺎ‬
Crusher Hutame, parçalayan ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﺣ ﹶﻄ‬
Builder of cattle fold Ağıl bekçisi 8 ‫ﻈ ﹺﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺣﻈﺮ‬
Restricted Kapalı, yasaklı 1 ‫ﺍ‬‫ﺤﻈﹸﻮﺭ‬
 ‫ﻣ‬
Share, portion Hisse ‫ﻆ‬
‫ﺣ ﱞ‬ ‫ﺣﻈﻆ‬
Grandchild Torun ‫ﺪ ﹰﺓ‬ ‫ﺣ ﹶﻔ‬ ‫ﺣﻔﺪ‬
Former state Eski hal ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﻔﺮ‬
Pit Çukur ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺣ ﹾﻔ‬
To protect, keep Korumak 1 ‫ﻆ‬
‫ﺤ ﹶﻔ ﹸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻆ‬
‫ﻔ ﹶ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﻔﻆ‬
To guard, protect Muhafaza etmek, korumak 3 ‫ﻆ‬
‫ﻓ ﹸ‬‫ﺎ‬‫ﻳﺤ‬ - ‫ﻆ‬
‫ﺎﹶﻓ ﹶ‬‫ﺣ‬
To protect Korumak 10 ‫ﻆ‬
‫ﻔ ﹸ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻆ‬
‫ﺤ ﹶﻔ ﹶ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They were entrusted Korumaları 10 ‫ﻔﻈﹸﻮﺍ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﹸﺍ‬
That which protects Koruyan 1 ‫ﻆ‬
‫ﻓ ﹲ‬‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Those who protect (fm) Koruyanlar (dş) 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﻓﻈﹶﺎ‬‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Those who protect Koruyanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻈ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ ﺣ‬- ‫ﻓﻈﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Protecting Koruyarak 1 ‫ﺣﻔﹾﻈﹰﺎ‬
Protectors Koruyucular ‫ﺣ ﹶﻔ ﹶﻈ ﹰﺔ‬
Protector, guard Koruyucu, muhafız ‫ﻆ‬
‫ﻴ ﹲ‬‫ﺣﻔ‬
Protected, guarded Korunmuş 1 ‫ﻅ‬
‫ﺤﻔﹸﻮ ﹲ‬
 ‫ﻣ‬
31
We bordered Etrafını çevirdik 1 ‫ﺎ‬‫ﺣ ﹶﻔ ﹾﻔﻨ‬ ‫ﺣﻔﻒ‬
Surrounding Çevreleyen ‫ﲔ‬
 ‫ﺎﱢﻓ‬‫ﺣ‬
To press, insist Sıkıştırmak, zorlamak 4 ‫ﻲ‬‫ﺤﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺣﻔٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺣﻔﻲ‬
Well informed, Gracious Bilen, haberdar, Lütufkar, ‫ﻰ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺣ‬
Long period, age, eternity Uzun süre, çağ, devir, ebed ‫ﺣﻘﹶﺎﺏ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺣﻘﹸﺐ‬ ‫ﺣﻘﺐ‬
Sand hills Kum tepeleri ‫ﺣﻘﹶﺎﻑ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺣﻘﻒ‬
To be true, come true,
become necessary
Gerçek olmak, hak olmak 1 ‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﻘﻖ‬
To prove, justify, establish Yerleştirmek, gerçekleştirmek 4 ‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
To earn a lawful right Hak sahibi olmak, hak etmek 10 ‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
More worthy, more deserving
Daha fazla hak eden, daha
layık
‫ﻖ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Inevitable reality Gerçekleşecek olan ‫ﺎﱠﻗ ﹸﺔ‬‫ﺣ‬
Truth, right, true Hak, gerçek, hak olarak ‫ﻖ‬ ‫ﺣ‬
Obligation Görev, borç ‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﺣﻘ‬
To judge, decree Hüküm vermek, karar vermek 1 ‫ﻢ‬ ‫ﺤ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺣ ﹶﻜ‬ ‫ﺣﻜﻢ‬
He makes judge Hakem yapar 2 ‫ﻢ‬ ‫ﺤ ﱢﻜ‬
 ‫ﻳ‬
To strengthen, fortify Sağlamlaştırmak, açıklamak 4 ‫ﻢ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺣ ﹶﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
That they go for judgment Muhakeme olmaları 6 ‫ﻮﺍ‬‫ﺎ ﹶﻛﻤ‬‫ﺘﺤ‬‫ﻳ‬
He who judges best En hikmetli, en iyi hükmeden ‫ﻢ‬ ‫ﺣ ﹶﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
Those who decree, judge Hüküm verenler ‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Judges Hakimler ‫ﺣﻜﱠﺎ ﹺﻡ‬
Judgment, decision Hüküm, karar ‫ﻢ‬ ‫ﺣ ﹾﻜ‬
Arbitrator Hakem ‫ﻢ‬ ‫ﺣ ﹶﻜ‬
Wisdom Hikmet, sebepsiz iş yapmama ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﺣ ﹾﻜ‬
Wise, All-Wise Hakim, hikmet sahibi ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺣﻜ‬
Precise Kesin 4 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺤ ﹶﻜﻤ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﺤ ﹶﻜ‬
 ‫ﻣ‬
To swear Yemin etmek 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺣﹶﻠ‬ ‫ﺣﻠﻒ‬
Habitual swearer Çok yemin eden ‫ﺣﻼﱠﻑ‬
He shaves, gets haircut Tıraş olur 1 ‫ﻖ‬ ‫ﻠ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺣﻠﻖ‬
Throat Gırtlak, boğaz ‫ﻡ‬ ‫ﺣ ﹾﻠﻘﹸﻮ‬
Shaved Tıraş olmuş 2 ‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺤﱢﻠ‬
 ‫ﻣ‬
32
To become lawful, descend,
to remove ihram, untie
Helal olmak,inmek, ihramdan
çıkmak, çözmek
1 ‫ﺤ ﱡﻞ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺣ ﱠﻞ‬ ‫ﺣﻠﻞ‬
To make lawful Helal kılmak 4 ‫ﺤ ﱡﻞ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺣ ﱠﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
Dissolution Bozma, çözme 2 ‫ﺤﱠﻠ ﹶﺔ‬
 ‫ﺗ‬
Lawful, dwelling Helal, oturan ‫ﺣ ﱞﻞ‬
Wives Zevceler, eşler ‫ﺋ ﹸﻞ‬‫ﻼ‬
‫ﺣ ﹶ‬
Lawful, lawfully Helal, helal olarak ‫ﻼ ﹲﻝ‬
‫ﺣ ﹶ‬
Place, destination Yer, mahal 1 ‫ﺤ ﱠﻞ‬
 ‫ﻣ‬
Permitted Helal edilen 4 ‫ﺤﻠﱢﻲ‬
 ‫ﻣ‬
Confused dreams Karışık rüyalar ‫ﻼ ﹴﻡ‬
‫ﺣ ﹶ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺣﻠﻢ‬
Puberty Erginlik çağı ‫ﻢ‬ ‫ﺣﹸﻠ‬
Forbearing Nezaketli, mühlet veren ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻠ‬‫ﺣ‬
They are adorned Takınırlar 2 ‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺤﱠﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺣﻠﱡﻮﺍ‬ ‫ﺣﻠﻲ‬
Ornament Süs ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺣ ﹾﻠ‬
Ornaments Ziynetler ‫ﻲ‬ ‫ﻠ‬‫ﺣ‬
Mud Balçıklı ‫ﺔ‬ ‫ﻤﹶﺌ‬ ‫ﺣ‬ - ‫ﻤﹴﺈ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﲪﺄ‬
To praise Övmek 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﲪﺪ‬
Ahmed, Prophet
Muhammed's name
Ahmed ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Those who praise Hamd edenler, övenler 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻣﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Praise Hamd, övgü 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬
Praiseworthy Övülmeye layık ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺣﻤ‬
Muhammed (pbuh) Muhammed (SAV) ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Praised Öğülmüş 1 ‫ﻮﺩﹰﺍ‬‫ﺤﻤ‬
 ‫ﻣ‬
Red Kırmızı ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﲪﺮ‬
Donkey Eşek ‫ﻤ ﹺﲑ‬ ‫ﺣ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ – ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣﻤ‬
To carry, take load Taşımak, yüklenmek 1 ‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﲪﻞ‬
To load, place, entrust Yüklemek, görev vermek 2 ‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ – ‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﺣ‬
To bear, to carry Taşımak, yüklenmek 8 ‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬
Pregnant Gebe ‫ﺎ ﹺﻝ‬‫ﺣﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
Those who bear (fm) Yüklenenler (dş) 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﻼ‬
‫ﻣ ﹶ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Those who bear Yüklenenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
33
Carrier Taşıyıcı, hamal 2 ‫ﺎﻟﹶﺔ‬‫ﺣﻤ‬
Load, pregnancy Yük, gebelik 1 ‫ﻤ ﹴﻞ‬ ‫ﺣ‬
Load Yük 1 ‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﺣ‬
Carrying Yüklenerek 1 ‫ﻼ‬
‫ﻤ ﹰ‬ ‫ﺣ‬
Load bearing Yük taşıyan ‫ﻮﹶﻟ ﹰﺔ‬‫ﺣﻤ‬
Boiling water, intimate friend Kaynar su, yakın arkadaş ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺣﻤ‬ ‫ﲪﻢ‬
Black smoke Kara duman ‫ﻮ ﹴﻡ‬‫ﺤﻤ‬
 ‫ﻳ‬
It is heated Kızdırılır 1 ‫ﻰ‬‫ﺤﻤ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﲪﻲ‬
Intensely hot Kızgın ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬
Effort, disdain Öfke, gayret, koruyuculuk ‫ﻴ ﹶﺔ‬‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬
That you break your oath Yeminini bozman 1 ‫ﺚ‬
‫ﻨ ﹾ‬‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺣﻨﺚ‬
Sin Günah ‫ﺚ‬
‫ﻨ ﹲ‬‫ﺣ‬
Throats Boğazlar, gırtlaklar ‫ﺮ‬ ‫ﺎ ﹺﺟ‬‫ﺣﻨ‬ ‫ﺣﻨﺠﺮ‬
Roasted Kızarmış ‫ﺬ‬ ‫ﺣﻨﹺﻴ‬ ‫ﺣﻨﺬ‬
Upright, true Düz, dik, doğru ‫ﻨﻔﹶﺎ َﺀ‬‫ﺣ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺣﹺﻨ‬ ‫ﺣﻨﻒ‬
To lead to destruction Yokluğa sürüklemek 8 ‫ﻚ‬
 ‫ﺘﹺﻨ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺣﻨﻚ‬
Affection Şefkat ‫ﺎﻧﹰﺎ‬‫ﺣﻨ‬ ‫ﺣﻨﻦ‬
Sin Günah ‫ﺎ‬‫ﻮﺑ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﻮﺏ‬
Fish Balık ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻴﺘ‬‫ﺣ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﻮﺕ‬
Need, requirement Đhtiyaç, hacet ‫ﺟ ﹰﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﻮﺝ‬
To overpower, overcome
Hakim olmak, Üstünlük
sağlamak
10 ‫ﺤ ﹺﻮ ﹸﺫ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻮ ﹶﺫ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺣﻮﺫ‬
That he returns Dönmesi 1 ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﺤ‬ ‫ﺣﻮﺭ‬
He talks Konuşur 3 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﻳﺤ‬
Talking to each other Konuşma 6 ‫ﺭ‬‫ﺎﻭ‬‫ﺗﺤ‬
Disciples Havariler ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺣﻮ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺍ ﹺﺭﻳ‬‫ﺣﻮ‬
Houri, fair one Huri ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﺣ‬
Joining Birliğe katılma, mevki alma 5 ‫ﺰﹰﺍ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ ‫ﺣﻮﺯ‬
Forbid, Allah forbid Hâşâ, Allah korusun ‫ﺵ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﻮﺵ‬
To surround, contain,
encompass
Kuşatmak, çevrelemek,
kavramak
4 ‫ﻂ‬
‫ﻴ ﹸ‬‫ﻳﺤ‬ - ‫ﻁ‬
‫ﺎ ﹶ‬‫ﹶﺍﺣ‬ ‫ﺣﻮﻁ‬
Encompassing Kuşatan, kaplayan 4 ‫ﻂ‬
‫ﻴ ﹲ‬‫ﻣﺤ‬
34
Encompassing, will
encompass
Kuşatan, kaplayan 4 ‫ﻴ ﹶﻄ ﹲﺔ‬‫ﻣﺤ‬
To come in between Araya girmek 1 ‫ﻮ ﹸﻝ‬‫ﻳﺤ‬ - ‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﻮﻝ‬
Change, transformation Değişiklik, dönüşme 2 ‫ﺤﻮﹺﻳﻞ‬
 ‫ﺗ‬
Power, authority Güç, kuvvet ‫ﻮ ﹲﻝ‬ ‫ﺣ‬
Year Yıl ‫ﻝ‬‫ﺣﻮ‬
Around, surroundings Etraf ‫ﻝ‬‫ﺣﻮ‬
Transfer Çıkma, ayrılma ‫ﻮ ﹰﻻ‬ ‫ﺣ‬
Plan Çare ‫ﻴﹶﻠ ﹰﺔ‬‫ﺣ‬
Black, color of dust Kara, toz rengi ‫ﻯ‬‫ﺣﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺣﻮﻱ‬
Entrails Bağırsak ‫ﺎ‬‫ﺍﻳ‬‫ﺣﻮ‬
Where, wherever Nerede, her nerede ‫ﺚ‬
‫ﻴ ﹸ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﻴﺚ‬
You avoid Kaçınırsın 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗﺤ‬ ‫ﺣﻴﺪ‬
Confused Şaşkın ‫ﺍ ﹶﻥ‬‫ﻴﺮ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﲑ‬
Place of escape Kaçış yeri ‫ﺎ‬‫ﻴﺼ‬‫ﻣﺤ‬ - ‫ﺺ‬
‫ﻴ ﹴ‬‫ﻣﺤ‬ ‫ﺣﻴﺺ‬
They (fm) menstruate Adet görürler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺣﻴﺾ‬
Menstruation Ay hali ‫ﺾ‬
‫ﻴ ﹺ‬‫ﻣﺤ‬
That he becomes unjust Haksızlık etmesi 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳﺤ‬ ‫ﺣﻴﻒ‬
To surround, encompass Kuşatmak, çevrelemek 1 ‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﺤ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺣ‬ ‫ﺣﻴﻖ‬
Time, period Zaman, süre, devir ‫ﲔ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺣﲔ‬
To live Yaşamak 1 ‫ﻴﻰ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺣﻴﻲ‬
Greet (imp, pl) Selamlayın 2 ‫ﻮﺍ‬‫ﺣﻴ‬
That they greet you Seni selamlamaları 2 ‫ﻙ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺣ‬
You were greeted Selamlandınız 2 ‫ﻢ‬‫ﻴﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺣ‬
He greets you Seni selamlar 2 ‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻳ‬
To give life, make live
Diriltmek, yaşatmak, hayat
vermek
4 ‫ﺤﻴﹺﻲ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺣﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
To be shy, embarrassed,
ashamed, to let live
Utanmak, çekinmek,
yaşatmak
10 ‫ﺤﻴﹺﻲ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺤﻴٰﻲ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Alive, living (pl) Diri, canlı (çğ) ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﺣﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
Embarrassment, bashfulness Utanma 10 ‫ﺎ ٍﺀ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Greeting Selamlama ‫ﺔ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﺗ‬
Alive, living Canlı, diri olarak, diri ‫ﻲ‬ ‫ﺣ‬
35
Life Hayat ‫ﺎ ﹲﺓ‬‫ﺣﻴ‬
Snake Yılan ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺣ‬
Life Hayat ‫ﺍ ﹸﻥ‬‫ﻴﻮ‬‫ﺣ‬
Living, life Yaşama, hayat ‫ﺎ‬‫ﺤﻴ‬
 ‫ﻣ‬
Giver of life, will give life Yaşatan, hayat veren 4 ‫ﺤﻴﹺﻲ‬
 ‫ﻣ‬
Hidden Saklı, gizli ‫ﺒ ﹶﺊ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﺒﺄ‬
To become humble Saygı duymak, boyun eğmek 4 ‫ﺖ‬
 ‫ﺨﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺧﺒﺖ‬
Humble ones Alçak gönüllüler 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺨﹺﺒ‬
 ‫ﻣ‬
Became bad Kötü oldu 1 ‫ﺚ‬
‫ﺒ ﹶ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﺒﺚ‬
Bad, evil Kötü, pis ‫ﺚ‬
‫ﺋ ﹶ‬‫ﺎ‬‫ﺧﺒ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﻴ ﹸ‬‫ﺧﹺﺒ‬
Bad, evil (fm) Kötü, pis (dş) ‫ﺕ‬
 ‫ﺧﺒﹺﻴﺜﹶﺎ‬ - ‫ﺧﺒﹺﻴﹶﺜ ﹲﺔ‬
Bad, evil (pl) Kötüler, pisler (er) ‫ﲔ‬
 ‫ﺜ‬‫ﺧﺒﹺﻴ‬ - ‫ﺧﺒﹺﻴﺜﹸﻮ ﹶﻥ‬
News, affairs Haber ‫ﺎﺭ‬‫ﺧﺒ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﱪ‬
News, information Tecrübe, haber ‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺧﺒ‬
All-aware Haberdar, bilen ‫ﲑ‬ ‫ﺧﹺﺒ‬
Bread Ekmek ‫ﺍ‬‫ﺒﺰ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﺒﺰ‬
It confounds him Onu çarpar 5 ‫ﻪ‬ ‫ﺒ ﹸﻄ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ ‫ﺧﺒﻂ‬
Ruin, confusion Fitne, bozgunculuk ‫ﺎ ﹰﻻ‬‫ﺧﺒ‬ ‫ﺧﺒﻞ‬
Subsided Dindi (dş) 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﺒﻮ‬
Traitor Hain ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﺘ‬ ‫ﺧﺘﺮ‬
To seal Mühürlemek 1 ‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﺘﻢ‬
Seal, the last one Mühür, sonuncu 1 ‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Seal, end Son, mühür ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﺘ‬
Sealed Mühürlü 1 ‫ﻮ ﹴﻡ‬‫ﺨﺘ‬
 ‫ﻣ‬
Pit, ditch Hendek ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺧﺪ‬ ‫ﹸﺍ‬ ‫ﺧﺪﺩ‬
Cheek Yanak, yüz ‫ﺪ‬ ‫ﺧ‬
To deceive Aldatmak 1 ‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺧﺪﻉ‬
To try to deceive Aldatmaya çalışmak 3 ‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺨ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
That which deceives Aldatan 1 ‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Secret lovers Gizli dostlar ‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺧﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺧﺪﻥ‬
36
To forsake, desert
Yüzüstü bırakmak, terk
etmek
1 ‫ﺨ ﹸﺬ ﹸﻝ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺧ ﹶﺬ ﹶﻝ‬ ‫ﺧﺬﻝ‬
Deserter Yalnız bırakan ‫ﺧﺬﹸﻭ ﹰﻻ‬
Forsaken Unutulmuş 1 ‫ﺨﺬﹸﻭ ﹰﻻ‬
 ‫ﻣ‬
To destroy, demolish, ruin Harap etmek, yıkmak 4 ‫ﺏ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺧﺮﺏ‬
Destruction Harap olması ‫ﺏ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﺧﺮ‬
To come out Çıkmak 1 ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺧﺮﺝ‬
To take out, drive out, expel Çıkarmak 4 ‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
To bring out, take out, extract Çıkarmak 10 ‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Taking out, extracting,
expelling
Çıkarma 4 ‫ﺍﺝ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﺍ‬
That which comes out, will
come out
Çıkan 1 ‫ﺝ‬
‫ﺎ ﹺﺭ ﹴ‬‫ﺧ‬
Those who come out, will
come out
Çıkanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ ﹺﺟ‬‫ﺧ‬
Payment, tax Ödeme, vergi ‫ﺝ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺧﺮ‬
Payment, tax Ödeme, vergi ‫ﺟﹰﺎ‬‫ﺧﺮ‬
Exit Çıkış 1 ‫ﺝ‬
‫ﻭ ﹴ‬‫ﺧﺮ‬
Exit Çıkış 4 ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
That which drives out Çıkaran 4 ‫ﺝ‬
 ‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Those driven out Çıkarılanlar 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﺮ ﹺﺟ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
Mustard Hardal ‫ﺩ ﹴﻝ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺧﺮﺩﻝ‬
To fall down Yere kapanmak, düşmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺧﺮﺭ‬
To guess, lie Uydurmak, yalan söylemek 1 ‫ﺹ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺹ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺧﺮﺹ‬
Liars Yalancılar ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺍﺻ‬‫ﺧﺮ‬
Nose Burun ‫ﻮ ﹺﻡ‬ ‫ﺮ ﹸﻃ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺧﺮﻃﻢ‬
To tear, invent Delmek, uydurmak 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺧﺮﻕ‬
Keepers Hazinelerde tutanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺎ ﹺﺯﹺﻧ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﺰﻥ‬
Treasures Hazineler ‫ﻦ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺧﺰ‬
Keepers, guards Muhafızlar, bekçiler ‫ﺔ‬‫ﺰﻧ‬ ‫ﺧ‬
To become humiliated Rezil olmak, aşağılanmak 1 ‫ﻯ‬‫ﺨﺰ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻱ‬
 ‫ﺧ ﹺﺰ‬ ‫ﺧﺰﻱ‬
To humiliate Rezil etmek 4 ‫ﺨ ﹺﺰﻱ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺧﺰ‬ ‫ﹶﺍ‬
More humiliating Daha rezil edici ‫ﺰﻯ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬

37
Humiliation, disgrace Rezillik, rezil etmek 1 ‫ﻯ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﺧ‬
That which disgraces Rezil eden 4 ‫ﺨﺰﹺﻱ‬
 ‫ﻣ‬
Remain (imp, pl) rejected Sinin, kalın 1 ‫ﻭﺍ‬‫ﺴﺆ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺧﺴﺄ‬
Humbled Aciz ‫ﺌﹰﺎ‬‫ﺎﺳ‬‫ﺧ‬
Despised ones Aşağılıklar ‫ﲔ‬
 ‫ﺌ‬‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
To lose Kaybetmek, ziyan etmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺧ‬ ‫ﺧﺴﺮ‬
To decrease Azaltmak 4 ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Biggest losers En çok ziyana uğrayanlar ‫ﻦ‬ ‫ﺴﺮﹺﻳ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Loss Ziyan, kayıp 2 ‫ﺴ ﹴﲑ‬
ِ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
Loss, loser Ziyan, ziyanda olan ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Losers Ziyanda olanlar 1 ‫ﻦ‬ ‫ﺳﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Loss Ziyan, zarar ‫ﺎﺭﹰﺍ‬‫ﺧﺴ‬
Loss Ziyan, kayıp ‫ﺮ‬‫ﺧﺴ‬
Loss Kayıp ‫ﺍﻥ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﺧ‬
Those who give less Eksik verenler 4 ‫ﻦ‬ ‫ﺴﺮﹺﻳ‬
ِ‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
To cause to swallow, become
dark
Batırmak, yere geçirmek,
kararmak
1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺴ‬
ِ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﺧﺴﻒ‬
Wood, wooden Tahta, ahşap ‫ﺐ‬
 ‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﺧﺸﺐ‬
To humble Boyun eğmek, huşu duymak 1 ‫ﻊ‬ ‫ﺸ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﺧﺸﻊ‬
Humbled Huşu içinde, baş eğmiş ‫ﻌﹰﺎ‬‫ﺎﺷ‬‫ﺧ‬
Humbled, barren Baş eğmiş, boş, kuru ‫ﺎﺕ‬‫ﺷﻌ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻌ ﹲﺔ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Humbled men Baş eğen, mütevazı erkekler ‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺷﻌ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
In humility Düşük, düşkün ‫ﻌﹰﺎ‬‫ﺧﺸ‬
Humbleness, humility Huşu ‫ﻉ‬
 ‫ﻮ‬‫ﺧﺸ‬
To fear Korkmak 1 ‫ﻰ‬‫ﺨﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﺧﺸﻲ‬
Fear Korku ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺸ‬
 ‫ﺧ‬
To choose Seçmek, has kılmak 8 ‫ﺺ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺺ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺧﺼﺺ‬
Exclusively Özellikle, sadece ‫ﺻ ﹰﺔ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Poverty Đhtiyaç ‫ﺻ ﹲﺔ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺧﺼ‬
To fasten, place over Yapıştırmak 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﺧﺼﻒ‬
To quarrel, dispute Tartışmak, çekişmek 8 ‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺧﺼﻢ‬
38
They dispute Tartışırlar 8 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺼﻤ‬
‫ﺨ‬ ‫ﻳ‬
Enmity Düşmanlık 6 ‫ﻢ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺗﺨ‬
Enmity, opponents Düşmanlık, düşmanlar ‫ﺎ ﹺﻡ‬‫ﺧﺼ‬
Opponent Hasım ‫ﺼ ﹺﻢ‬
 ‫ﺧ‬
Two opponents Đki hasım ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺼﻤ‬
 ‫ﺧ‬
Argumentative Kavgacı ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺼﻤ‬
 ‫ﺧ‬
Thornless Dikensiz ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺨ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺧﻀﺪ‬
Green Yeşil ‫ﻀ ﹺﺮ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺧﻀﺮ‬
Green Yeşil ‫ﺮ‬‫ﺧﻀ‬
Green plant Yeşillik ‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺧﻀ‬
Green Yemyeşil 4 ‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺨ‬ ‫ﻣ‬
That you (pl, fm) be soft Yumuşak söylemeniz (dş) 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻀ‬
‫ﺨ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﺧﻀﻊ‬
Those who are in humility Boyun eğenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
To make a mistake, err Hata etmek 4 ‫ﻄ ﹸﺊ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺧ ﹶﻄﹶﺎ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺧﻄﺄ‬
Sinner, sin, mistake
Günahkâr, hatalı, günah,
hata
‫ﻃﹶﺌ ﹲﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Sinners Günahkârlar, hatalılar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺌ‬‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻃﺆ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Sin, mistake, fault Hata, günah, suç ‫ﺧ ﹾﻄﺌﹰﺎ‬
By mistake Hata ile ‫ﺧﻄﹶﺌﹰﺎ‬
Sin, mistake, fault Hata ‫ﻄﹶﺎ ٌﺀ‬‫ﺧ‬
Sins, faults Günahlar, hatalar ‫ﺎ‬‫ﺧﻄﹶﺎﻳ‬
Sin, mistake, fault Hata, günah ‫ﺕ‬
 ‫ﻴﺌﹶﺎ‬‫ﺧﻄ‬ - ‫ﻴﺌﹶﺔ‬‫ﺧﻄ‬
To address Hitap etmek 3 ‫ﺐ‬
 ‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺨ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺎ ﹶﻃ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﻄﺐ‬
Address, speaking Konuşma, hitap ‫ﺧﻄﹶﺎﺏ‬
Affair, business Görev, iş ‫ﺐ‬
 ‫ﺧ ﹾﻄ‬
Marriage proposal Evlenme teklifi ‫ﺔ‬ ‫ﺒ‬‫ﺧ ﹾﻄ‬
To write Yazmak, hat çekmek 1 ‫ﻂ‬
‫ﺨﱡ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺧ ﱠ‬ ‫ﺧﻄﻂ‬
To snatch Kapmak 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺨ ﹶﻄ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺧﻄﻒ‬
To snatch away Kapıp götürmek 5 ‫ﻒ‬
 ‫ﺨ ﱠﻄ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺨ ﱠﻄ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺧﻄﻒ‬
Snatching Söz kapma ‫ﺧ ﹾﻄ ﹶﻔ ﹲﺔ‬
Footsteps Adımlar ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺧ ﹸﻄﻮ‬ ‫ﺧﻄﻮ‬
39
To keep silent Sessiz kalmak 3 ‫ﺖ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﻳﺨ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺎﹶﻓ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﻔﺖ‬
They whisper to each other Fısıldarlar 6 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﹶﻓﺘ‬‫ﺘﺨ‬‫ﻳ‬
Lower (imp) Đndir 1 ‫ﺾ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺧﻔﺾ‬
That which brings down Alçaltıcı 1 ‫ﻀ ﹲﺔ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
To be light Hafiflemek, hafif gelmek 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﺧﻔﻒ‬
To lighten Hafifletmek 2 ‫ﻒ‬
 ‫ﺨ ﱢﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺧ ﱠﻔ‬
To bluff, scorn, contempt Küçümsemek hafife almak 10 ‫ﻒ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Lessening, lightening Hafifletme 2 ‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺨﻔ‬
 ‫ﺗ‬
Lightly Hafif olarak ‫ﺧﻔﹶﺎﻓﹰﺎ‬
Light Hafif ‫ﻴﻔﹰﺎ‬‫ﺧﻔ‬
To hide Gizlenmek 1 ‫ﺨﻔٰﻰ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺧﻔﻲ‬
To hide, keep it secret Saklamak, gizlemek 4 ‫ﻲ‬‫ﺨﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺧﻔﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
To seek to hide, hide Gizlenmek, saklanmak 10 ‫ﻲ‬‫ﺨﻔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺨﻔٰﻲ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
More secret Daha gizli ‫ﺧﻔﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
Hidden, secret Gizli, saklı ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Hidden, secret Gizli, saklı ‫ﻲ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺧ‬
Secretly Gizlice ‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺧ ﹾﻔ‬
Hiding, hidden Gizlenen 10 ‫ﻒ‬
 ‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
To be eternal Ebedi olmak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺨﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺧﻠﺪ‬
To make eternal Ebedi kılmak 4 ‫ﺪ‬ ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Eternal ones Ebedi kalanlar 1 ‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻟﺪ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Eternity Ebedilik ‫ﺪ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ‬
Eternity Ebedilik ‫ﺩ‬ ‫ﺧﻠﹸﻮ‬
Those made eternal Ebedilik verilenler 2 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺨﱠﻠﺪ‬
 ‫ﻣ‬
They secluded themselves Çekildiler 1 ‫ﻮﺍ‬‫ﺧﹶﻠﺼ‬ ‫ﺧﻠﺺ‬
To make sincerely Đhlasla yapmak, has kılmak 4 ‫ﺺ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺺ‬
 ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
To seek to choose, choose Seçmek 10 ‫ﺺ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺺ‬
 ‫ﺨﹶﻠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Exclusive, exclusively Halis, saf, has, özel ‫ﺺ‬‫ﺎﻟ‬‫ﺧ‬
Exclusive, exclusively Halis, saf, has, özel ‫ﺔ‬‫ﻟﺼ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Chosen Seçilmiş 4 ‫ﺨﻠﹶﺼﹰﺎ‬
 ‫ﻣ‬
40
Sincerely Halis kılarak 4 ‫ﺼﹰﺎ‬‫ﺨﻠ‬
 ‫ﻣ‬
Sincere Đhlaslı olanlar 4 ‫ﲔ‬
‫ﺼ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺼ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
Chosen ones, made sincere Seçilmişler, ihlaslı kılınmışlar 4 ‫ﲔ‬
‫ﺼ‬
 ‫ﺨﹶﻠ‬
 ‫ﻣ‬
To mix Karıştırmak 1 ‫ﻂ‬
‫ﻠ ﹸ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺧﹶﻠ ﹶ‬ ‫ﺧﻠﻂ‬
You (pl) associate with them Onlarla karışırsınız 3 ‫ﻟﻄﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ﺗﺨ‬
They got mixed up Birbirine karıştı 8 ‫ﻂ‬
‫ﺘﹶﻠ ﹶ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
Partners Ortaklar ‫ﺧﹶﻠﻄﹶﺎ ٌﺀ‬
To remove Çıkarmak 1 ‫ﻊ‬ ‫ﺨﹶﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺧﻠﻊ‬
To come after, follow
Arkasından gelmek, takip
etmek
1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺨﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺧﻠﻒ‬
They are left behind Geri bırakıldılar 2 ‫ﺧﱢﻠﻔﹸﻮﺍ‬
To oppose Muhalefet etmek 3 ‫ﻒ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻳﺨ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺎﹶﻟ‬‫ﺧ‬
To break (a promise), fail,
change
Sözünden dönmek,
değiştirmek
4 ‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
That they remain behind Geri kalmaları 5 ‫ﺨﱠﻠﻔﹸﻮﹾﺍ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
To dispute, be in
contradiction
Đhtilaf etmek, farklı olmak,
anlaşmazlığa düşmek
8 ‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺘﹶﻠ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
To appoint as nominee Yerine bırakmak, halife etti 10 ‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺨﹶﻠ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Alternation, difference,
contradiction
Art arda gelmesi, çelişki,
ihtilaf
8 ‫ﻑ‬
 ‫ﻼ‬
‫ﺘ ﹶ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
Those who stay behind Geride kalanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Successors Halifeler, arkadan gelenler ‫ﻒ‬
 ‫ﺋ‬‫ﺧﻠﹶﺎ‬
Opposite sides, after Çaprazlama, sonra ‫ﻑ‬
 ‫ﻼ‬
‫ﺧ ﹶ‬
Behind, Arka, arkadan gelen ‫ﻒ‬
 ‫ﺧ ﹾﻠ‬
Successors Halifeler, arkadan gelenler ‫ﺧﹶﻠﻔﹶﺎ ٌﺀ‬
In succession Birbiri ardınca gelen ‫ﺧ ﹾﻠ ﹶﻔ ﹰﺔ‬
Successor Halife ‫ﻴ ﹶﻔ ﹰﺔ‬‫ﻠ‬‫ﺧ‬
Those who are left behind Geride kalanlar ‫ﻒ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬
Different, varying Farklı 8 ‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
Different ones, varying Farklı olanlar, ihtilaf edenler 8 ‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻠ‬‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻠﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
Breaking his word Sözünden dönen 4 ‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬
Those left behind Geride bırakılanlar 2 ‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺨﱠﻠ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺨﱠﻠﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻣ‬
Trustees Yetkili kılınanlar 10 ‫ﲔ‬‫ﺨﹶﻠﻔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬

41
To create, make Yaratmak, yapmak 1 ‫ﻖ‬ ‫ﺨﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺧﹶﻠ‬ ‫ﺧﻠﻖ‬
Forgery, invention Uydurma 8 ‫ﻕ‬
 ‫ﺘﻠﹶﺎ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬
Creator Yaratıcı, yaratan 1 ‫ﻖ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Creators Yaratanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻟﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Supreme creator Hakkıyla yaratan ‫ﻕ‬
‫ﻼ‬
‫ﺧ ﱠ‬
Share, portion Pay, hisse ‫ﻕ‬
‫ﻼ‬‫ﺧ ﹶ‬
Creation, creature Yaratış, yaratılış, yaratık 1 ‫ﻖ‬ ‫ﺧ ﹾﻠ‬
Moral character Ahlak ‫ﻖ‬ ‫ﺧﹸﻠ‬
Formed, shaped Biçimlendirilmiş 2 ‫ﺔ‬ ‫ﺨﱠﻠ ﹶﻘ‬
 ‫ﻣ‬
Friends Dostlar ‫ﻼ ُﺀ‬
‫ﺧ ﱠ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺧﻠﻞ‬
Friendship, between, among Dostluk, arasında ‫ﻼ ﹲﻝ‬
‫ﺧ ﹶ‬
Friendship Dostluk ‫ﺧﱠﻠ ﹲﺔ‬
Friend Dost ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﺧﻠ‬
To pass, be alone Geçmek, yalnız kalmak 1 ‫ﺨﻠﹸﻮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺧﻠﹶﻰ‬ ‫ﺧﻠﻮ‬
Leave (imp, pl) Serbest bırakın 2 ‫ﺧﻠﱡﻮﹾﺍ‬
It emptied Boşaldı 5 ‫ﺖ‬
 ‫ﺨﱠﻠ‬
 ‫ﺗ‬
Past Geçmiş ‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Extinguished, extinct (pl) Hareketsiz olanlar, sönmüş 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻣﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺧ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻣﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬ ‫ﲬﺪ‬
Wine, intoxicant Şarap, içki, örtü ‫ﺍ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﺧ‬ - ‫ﻤ ﹴﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﲬﺮ‬
Head covers Başörtüleri ‫ﺮ‬‫ﺧﻤ‬
Fifth Beşinci ‫ﺴ ﹲﺔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧ‬ ‫ﲬﺲ‬
Five Beş ‫ﺴ ﹲﺔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺧ‬
One fifth Beşte biri ‫ﻪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺧ‬
Fifty Elli ‫ﲔ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﺧ‬
Hunger Açlık ‫ﺼ ﹲﺔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﲬﺺ‬
Bitter Acı, buruk meyve ‫ﻂ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﲬﻂ‬
Pig Domuz ‫ﺮ‬ ‫ﺎﺯﹺﻳ‬‫ﺧﻨ‬ - ‫ﺮ‬‫ﻨ ﹺﺰﻳ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﱰﺭ‬
Stealthy Sinsi ‫ﺎﺱ‬‫ﺧﻨ‬ ‫ﺧﻨﺲ‬
Those who withdraw Görünüp sinenler ‫ﺲ‬
‫ﻨ ﹺ‬‫ﺧ‬
Strangled to death Boğularak ölmüş 7 ‫ﺨﹺﻨ ﹶﻘ ﹸﺔ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﺧﻨﻖ‬
42
Lowing sound Böğürme ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ﺧﻮﺭ‬
To talk vain Boş konuşmak 1 ‫ﺽ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﺨ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﻮﺽ‬
Vain talkers Boş söze dalanlar ‫ﲔ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Vain talk Boş konuşma ‫ﺽ‬
‫ﻮ ﹴ‬ ‫ﺧ‬
To fear Korkmak 1 ‫ﻑ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻳﺨ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﻮﻑ‬
To make fear, scare Korkutmak 2 ‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺧ‬
Scaring Korkutarak 5 ‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬
Scaring Korkutma 2 ‫ﺨﻮﹺﻳﻔﹰﺎ‬
 ‫ﺗ‬
Fearful Korkarak ‫ﻔﹰﺎ‬‫ﺎﺋ‬‫ﺧ‬
Fearful ones Korkanlar ‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Fear Korku ‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺧ‬
In fear Korkarak ‫ﻴ ﹶﻔ ﹰﺔ‬‫ﺧ‬
To bestow, grant Vermek, ihsan etmek 2 ‫ﻮ ﹸﻝ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻮ ﹶﻝ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺧﻮﻝ‬
Maternal uncle Dayı ‫ﺍﻝ‬‫ﺧﻮ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﺧ‬
Maternal aunts Teyzeler ‫ﺕ‬
 ‫ﺎﻟﹶﺎ‬‫ﺧ‬
To betray, deceive Đhanet etmek 1 ‫ﻮ ﹸﻥ‬‫ﻳﺨ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﻮﻥ‬
To deceive Aldatmak 8 ‫ﺎ ﹸﻥ‬‫ﺨﺘ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺧﺘ‬ ‫ﺍ‬
Treachery Hainlik ‫ﻨ ﹶﺔ‬‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Traitors Hainler ‫ﲔ‬
 ‫ﺋﹺﻨ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
Traitor Hain ‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺧﻮ‬
Treachery, deception Hainlik ‫ﻧ ﹰﺔ‬‫ﺎ‬‫ﺧﻴ‬
Fallen, hollow Yere serilmiş, içi boş ‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﻮﻱ‬
To fail
Perişan olmak, başarısız
olmak
1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳﺨ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺧ‬ ‫ﺧﻴﺐ‬
Disappointed ones Ümitsizler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺋﹺﺒ‬‫ﺎ‬‫ﺧ‬
To choose Seçmek 5 ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺨ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺧﲑ‬
To choose Seçmek 8 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺨﺘ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﺘ‬ ‫ﺍ‬
Good, better
Hayır, daha hayırlı, iyi, daha
iyi, en iyi
‫ﺍ‬‫ﻴﺮ‬‫ﺧ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺧ‬
Good deeds, good ones Hayırlılar, hayırlı işler ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻴﺮ‬‫ﺧ‬
Right to choose Seçme hakkı ‫ﺮ ﹸﺓ‬ ‫ﻴ‬‫ﺧ‬
Needle Đğne ‫ﻁ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺧﻴ‬ ‫ﺧﻴﻂ‬
43
Yarn Đplik ‫ﻂ‬
‫ﻴ ﹲ‬‫ﺧ‬
It is imagined Tahayyül edilir 2 ‫ﻴ ﹸﻞ‬‫ﺨ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺧﻴﻞ‬
Horse, horseman At, atlı ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﺧ‬
Self-conceited, boasting Öğünen ‫ﺎ ﹴﻝ‬‫ﺨﺘ‬
 ‫ﻣ‬
Tents Çadırlar ‫ﺎ ﹺﻡ‬‫ﺧﻴ‬ ‫ﺧﻴﻢ‬
Behavior, usual Durum, gidiş, adet ‫ﺏ‬
‫ﺩﹾﺍ ﹺ‬ ‫ﺩﺃﺏ‬
Two pursuing their way Đki görevli ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Moving creature Canlı, hareket eden ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺩﻭ‬ - ‫ﺑ ﹲﺔ‬‫ﺍ‬‫ﺩ‬ ‫ﺩﺑﺐ‬
To dispose, manage Düzenlemek, idare etmek 2 ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺩ‬ ‫ﺩﺑﺮ‬
To retreat, turn back Geri dönmek, geri çekilmek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﺪﹺﺑ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
To ponder Derin düşünmek 5 ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬
That they ponder Đyice düşünmeleri 5 ‫ﻭﺍ‬‫ﺑﺮ‬‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬
Setting Batış ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﺑ‬ ‫ﺍ‬
Back, remnant, remaining Arka, art ‫ﺮ‬ ‫ﺍﹺﺑ‬‫ﺩ‬
Back, remnant, remaining Arka, art ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﺑ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺩ‬
Turning his back, fleeing Arkasına dönerek, kaçarak 4 ‫ﺪﺑﹺﺮﹰﺍ‬ ‫ﻣ‬
Those who arrange Yönetenler, idare edenler 5 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺑﺮ‬‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Those who turning their
backs
Arkasına dönenlar, kaçanlar 4 ‫ﻦ‬ ‫ﺪﹺﺑﺮﹺﻳ‬ ‫ﻣ‬
Who covers himself Örtüsüne bürünen 5 ‫ﺮ‬ ‫ﺪﱢﺛ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺩﺛﺮ‬
Repelled Kovularak ‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﺩﺣ‬ ‫ﺩﺣﺮ‬
Rejected, repelled Kovulmuş ‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﺪﺣ‬ ‫ﻣ‬
To refute Reddetmek 4 ‫ﺾ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺩﺣﺾ‬
Invalid Batıl ‫ﻀ ﹲﺔ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Losers Kaybedenler 4 ‫ﲔ‬
‫ﻀ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
To spread Döşemek, yaymak 1 ‫ﻮ‬‫ﺪﺣ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺩﺣ‬ ‫ﺩﺣﻮ‬
Humbled, humiliated
Küçülmüş olanlar, boyun
eğmişler
‫ﻦ‬ ‫ﺧﺮﹺﻳ‬ ‫ﺍ‬‫ ﺩ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬ ‫ﺩﺧﺮ‬
To enter Girmek 1 ‫ﺧ ﹸﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺧ ﹶﻞ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺩﺧﻞ‬
To make enter, admit, insert Girdirmek, sokmak 4 ‫ﺧ ﹸﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺧ ﹶﻞ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
Those who enter Girenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬‫ ﺩ‬- ‫ﺧﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Deception Vasıta, hile ‫ﻼ‬
‫ﺧ ﹰ‬ ‫ﺩ‬
44
Entrance Giriş, girecek yer 4 ‫ﺧ ﹶﻞ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Entrance Giriş, girecek yer 8 ‫ﻼ‬
‫ﺧ ﹰ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Smoke Duman ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﺩﺧ‬ ‫ﺩﺧﻦ‬
To repel, dispute Savmak, tartışmak 1 ‫ﺭﹸﺍ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭﹶﺍ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺩﺭﺃ‬
To fall into dispute Atışmak, çekişmek 8 ‫ﺭﹸﺍ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬ - ‫ﺭﹶﺍ‬ ‫ﺍ‬‫ﺍﺩ‬
To bring gradually, persuade,
induce
Derece derece yaklaştırmak 10 ‫ﺝ‬
 ‫ﺪ ﹺﺭ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺩﺭﺝ‬
Degree Derece ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺭﺟ‬ ‫ﺩ‬ - ‫ﺟ ﹲﺔ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬
Pearl Đnci ‫ﻱ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺩﺭﺭ‬
Abundant Bol bol ‫ﺍﺭﹰﺍ‬‫ﺪﺭ‬ ‫ﻣ‬
To study Ders almak, okumak 1 ‫ﺱ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺱ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺩﺭﺱ‬
Their lessons, studies Onların dersleri ‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩﺭ‬
To overtake, overcome, catch Anlamak, kavramak,
up yetişmek, yakalamak
4 ‫ﻙ‬ ‫ﺪ ﹺﺭ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺩﺭﻙ‬
It overtook him Ona yetişti 6 ‫ﻪ‬ ‫ﺭ ﹶﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ﺗﺪ‬
To reach Yetişmek 8 ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺍﺩ‬
Layer Tabaka ‫ﻙ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬
To be overtaken Yetişilme ‫ﻛﹰﺎ‬‫ﺩﺭ‬
Overtaken ones Yetişilenler 4 ‫ﺭﻛﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Dirhams Dirhemler ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩﺭ‬ ‫ﺩﺭﻫﻢ‬
To know Bilmek 1 ‫ﺪﺭﹺﻱ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩﺭٰﻱ‬ ‫ﺩﺭﻱ‬
To convey, inform, let know Bildirmek 4 ‫ﺪﺭﹺﻱ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩﺭٰﻱ‬ ‫ﹶﺍ‬
Nails Çiviler ‫ﺳ ﹴﺮ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺩﺳﺮ‬
To bury Örtmek, gömmek ‫ﺱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺱ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺩﺳﺲ‬
To repulse Đtip kakmak 1 ‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺩﻋﻊ‬
Repulse, thrust Đtiliş, kakılış 1 ‫ﻋﹰﺎ‬ ‫ﺩ‬
To call, pray, invite
Çağırmak, dua etmek, davet
etmek
1 ‫ﻮ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺩﻋ‬ ‫ﺩﻋﻮ‬
To desire, ask, demand Đstemek, iddia etmek 8 ‫ﻲ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩﻋٰﻲ‬ ‫ﺍ‬
Adopted sons Evlatlıklar ‫ﺎﺀ‬‫ﻋﻴ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬
Caller, inviter Davetçi, çağıran, davet eden 1 ‫ﺍﻉ‬‫ﺩ‬
Caller, inviter Davetçi, çağıran, davet eden 1 ‫ﻲ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Call, prayer, invittaion Dua, çağrı, davet 1 ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﺩﻋ‬
45
Prayers Dualar 1 ‫ﺍ‬‫ﻋﻮ‬ ‫ﺩ‬
Call, invitation Davet, çağrı 1 ‫ﻮﹲﺓ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬
Warmth Isınma, ısınacak şey ‫ﺩ ﹾﻓ ﹲﺊ‬ ‫ﺩﻓﺄ‬
To defend, repel, give, pay Savmak, savunmak, vermek 1 ‫ﻊ‬ ‫ﺪﹶﻓ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺩﹶﻓ‬ ‫ﺩﻓﻊ‬
To defend, repel Savunmak 3 ‫ﻊ‬ ‫ﻓ‬‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺍﹶﻓ‬‫ﺩ‬
That which repels Uzaklaştıran, savan 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻓ‬‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Repelling Savma ‫ﻊ‬ ‫ﺩ ﹾﻓ‬
Ejected Atılan 1 ‫ﻓ ﹴﻖ‬‫ﺍ‬‫ﺩ‬ ‫ﺩﻓﻖ‬
It was crushed Parçalandı 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺩ ﱠﻛ‬ ‫ﺩﻛﻚ‬
Level, crushed Parça parça, dümdüz ‫ﺩﻛﱠﺎ َﺀ‬ - ‫ﺩ ﹼﻛﹰﺎ‬
Crushing Çarpma ‫ﺩ ﱠﻛ ﹰﺔ‬
Decline Sarkma, zeval, aşağıya inme ‫ﻙ‬ ‫ﺩﻟﹸﻮ‬ ‫ﺩﻟﻚ‬
To guide Göstermek, rehberlik yapmak 1 ‫ﺪ ﱡﻝ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩ ﱠﻝ‬ ‫ﺩﻟﻞ‬
Indication, evidence Delil ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﺩﻟ‬
It (she) came down Sarktı 1 ‫ﺪﻟﱠﻰ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﺩﻟﻮ‬
To deliver, present, lower Salmak, indirmek, sunmak 4 ‫ﻲ‬‫ﺪﻟ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩﻟﹶﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
His bucket Kovası ‫ﻩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺩﹾﻟ‬
He destroyed Azabı başlarına geçirdi 1 ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺩﻣﺪﻡ‬
To destroy Yıkmak 2 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺩﻣﺮ‬
Destruction Yıkma, mahvetme 2 ‫ﲑﹰﺍ‬‫ﺪﻣ‬ ‫ﺗ‬
Tear Gözyaşı ‫ﻣ ﹺﻊ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺩﻣﻊ‬
It breaks the brain Beynini parçalar 1 ‫ﻪ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﺩﻣﻎ‬
Blood Kan ‫ﺎﺀ‬‫ﺩﻣ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺩﻣﻲ‬
Coin Dinar ‫ﺎ ﹴﺭ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺩ‬ ‫ﺩﻧﺮ‬
To approach, drop Đnmek, yaklaşmak 1 ‫ﻮ‬‫ﺪﻧ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﺩﻧﻮ‬
To lower, drop Đndirmek 4 ‫ﺪﻧﹺﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩﻧٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
Closer, lower, less Daha yakın, daha alçak, az ‫ﻰ‬‫ﺩﻧ‬ ‫ﹶﺍ‬
Close, near Yakın ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺍﹺﻧ‬‫ ﺩ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Close, near, world Dünya, yakın ‫ﺎ‬‫ﻧﻴ‬‫ﺩ‬
Time Zaman ‫ﺮ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺩﻫﺮ‬
46
Full Dopdolu ‫ﺎﻗﹰﺎ‬‫ﺩﻫ‬ ‫ﺩﻫﻖ‬
Dark green (dual) Yemyeşil (ikil) 11 ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺘ‬ ‫ﺎ‬‫ﺪﻫ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺩﻫﻢ‬
To compromise, to hold in
light esteem
Taviz vermek, küçümsemek 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺩﻫﻦ‬
Murky oil Kırmızı deri, kızaran yağ ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺩﻫ‬
Oil Yağ ‫ﻫ ﹺﻦ‬ ‫ﺩ‬
Those who scorn Küçümseyenler 4 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻫﻨ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Most grievous, bitter Daha müthiş ‫ﻰ‬‫ﺩﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺩﻫﻲ‬
It revolves Döner 1 ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬‫ﺗﺪ‬ ‫ﺩﻭﺭ‬
To carry out Đcra etmek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬‫ﻳﺪ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﺍﺩ‬
Misfortune Felaket ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Home Ev, yurt ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺩﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Turns of misfortune Belalar ‫ﺮ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺩﻭ‬
Inhabitant, nobody Kişi, yaşayan, hiç kimse ‫ﺎﺭﹰﺍ‬‫ﺩﻳ‬
We alternate Döndürürüz, devrederiz 3 ‫ﺍ ﹺﻭ ﹸﻝ‬‫ﻧﺪ‬ ‫ﺩﻭﻝ‬
Circulation Dolaşan şey ‫ﻭﹶﻟ ﹰﺔ‬‫ﺩ‬
To continue, last, as long as
Devam etmek, durdukça,
oldukça
1 ‫ﻡ‬ ‫ﻭ‬‫ﻳﺪ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺍ‬‫ﺩ‬ ‫ﺩﻭﻡ‬
As long as I exist Ben oldukça 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺩ‬
Continuous Devamlı, sürekli 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺋﻤ‬‫ﺍ‬‫ ﺩ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺩ‬
Other than -den başka ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺩ‬ ‫ﺩﻭﻥ‬
To acknowledge Benimsemek 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻳﺪ‬ - ‫ﺍ ﹶﻥ‬‫ﺩ‬ ‫ﺩﻳﻦ‬
You (pl) contracted for debt Borçlandınız 6 ‫ﻢ‬‫ﻨﺘ‬‫ﺍﻳ‬‫ﺗﺪ‬
Debt Borç ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺩ‬
Religion, judgement,
reckoning
Din, hesap, ceza ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺩ‬
Those brought to judgment Hesaba çekilenler ‫ﲔ‬
 ‫ﻳﹺﻨ‬‫ﻣﺪ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻳﻨ‬‫ﻣﺪ‬
Wolf Kurt 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺫﹾﺋ‬ ‫ﺫﺃﺏ‬
Disgraced Yerilmiş ‫ﺎ‬‫ﻣ ﹾﺬﺀُﻭﻣ‬ ‫ﺫﺃﻡ‬
Fly Sinek ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹸﺫﺑ‬ ‫ﺫﺑﺐ‬
To slaughter Boğazlamak, kesmek 1 ‫ﺢ‬ ‫ﺑ‬‫ﻳ ﹾﺬ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺫ‬
‫ﺫﺑﺢ‬
To slaughter Boğazlamak 2 ‫ﺢ‬ ‫ﺑ‬‫ﻳ ﹶﺬ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺑ‬‫ﹶﺫ‬
Animal for sacrifice Kurbanlık, kesilecek hayvan ‫ﺑ ﹴﺢ‬‫ﺫ‬
47
Wavering ones Bocalayanlar ‫ﲔ‬
 ‫ﺑ ﹶﺬﹺﺑ‬‫ﻣ ﹶﺬ‬ ‫ﺫﺑﺬﺏ‬
You (pl) store Biriktirirsiniz 8 ‫ﻭﻥ‬‫ﺧﺮ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﺫﺧﺮ‬
To create, multiply Yaratmak, çoğaltmak 1 ‫ﺭ ُﺀ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬ - ‫ﺭ َﺀ‬ ‫ﹶﺫ‬ ‫ﺫﺭﺃ‬
Atom, particle Zerre ‫ﺓ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺫ‬ ‫ﺫﺭﺭ‬
Generation Zürriyet, nesil ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺭﻳ‬ ‫ ﹸﺫ‬- ‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺭ‬ ‫ﹸﺫ‬
Length Uzunluk ‫ﺍﻋﹰﺎ‬‫ﺫﺭ‬
‫ﺫﺭﻉ‬
Its two arms Đki kolu ‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﺫﺭ‬
Uneasiness, lenght Sıkıntı, uzunluk ‫ﻉ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺫ‬
It disperses Savurur 1 ‫ﻭ‬‫ﺗ ﹾﺬﺭ‬
‫ﺫﺭﻭ‬
Those who scatter Savuranlar ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺫﹶﺍ ﹺﺭﻳ‬
Scattering, dispersing Savurma ‫ﺍ‬‫ﺭﻭ‬ ‫ﹶﺫ‬
Obedient ones Đtaatli olanlar ‫ﲔ‬
 ‫ﻋﹺﻨ‬ ‫ﻣ ﹾﺬ‬ ‫ﺫﻋﻦ‬
Faces, chins Yüzler, çeneler ‫ﻥ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﺫﻗﹶﺎ‬ ‫ﺫﻗﻦ‬
To remember, mention Hatırlamak, zikretmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ ﹸﻛ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺫ ﹶﻛ‬
To remind Hatırlatmak 2 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹶﺬ ﱢﻛ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺫ ﱠﻛ‬
To receive admonition, think,
remember
Öğüt almak, düşünmek,
hatırlamak
5 (‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﱠﺬ ﱠﻛ‬) ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﺬ ﱠﻛ‬‫ﻳ‬ – ‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹶﺬ ﱠﻛ‬
He remembered Hatırladı 8 ‫ﺮ‬ ‫ﺩ ﹶﻛ‬ ‫ﺍ‬
Reminder Hatırlatma, öğüt ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺗ ﹾﺬ‬
My reminding Öğüdüm, hatırlatmam ‫ﻛﲑﹺﻱ‬ ‫ﺗ ﹾﺬ‬
Those (fm) who remember Zikredenler (dş) 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻛﺮ‬ ‫ﺫﹶﺍ‬
Those who remember Zikredenler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻛﺮﹺﻳ‬ ‫ﺫﹶﺍ‬ ‫ﺫﻛﺮ‬
Male Erkek ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺫ ﹶﻛ‬
Reminder, admonition,
mention
Zikir, hatırlatma, öğüt, anma ‫ﺮ‬ ‫ﺫ ﹾﻛ‬
Males Erkekler ‫ﺍ ﹶﻥ‬‫ﹸﺫ ﹾﻛﺮ‬
Remembrance, reminder Zikir, hatırlama, öğüt ‫ﻯ‬‫ﺫ ﹾﻛﺮ‬
Males Erkekler ‫ﺭ‬ ‫ﹸﺫﻛﹸﻮ‬
Who receives admonition Düşünen, öğüt alan 5 ‫ﻛ ﹴﺮ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬
Reminding Hatırlatan 2 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﺬ ﱢﻛ‬
Mentioned, remembered Anılan, zikredilen 1 ‫ﺍ‬‫ﻣ ﹾﺬﻛﹸﻮﺭ‬
You slaughtered Temizlediniz, kestiniz 2 ‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﹶﺫ ﱠﻛ‬ ‫ﺫﻛﻮ‬
48
That we are humiliated Zillete düşmemiz 1 ‫ﺬ ﱠﻝ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﺫﻟﻞ‬
To lower, subdue Alçaltmak, boyun eğdirmek 2 ‫ﻳ ﹶﺬﱢﻟ ﹸﻞ‬ - ‫ﹶﺫﱠﻟ ﹶﻞ‬
To humiliate Zelil etmek, alçaltmak 4 ‫ﺬ ﱡﻝ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﹶﺫ ﱠﻝ‬
More humiliated, meaner En düşkün, alçak ‫ﲔ‬
 ‫ ﹶﺍ ﹶﺫﱢﻟ‬- ‫ﹶﺍ ﹶﺫ ﱠﻝ‬
Humble, humiliated Alçak gönüllü, aşağılanmış ‫ﺫﱠﻟ ﹲﺔ‬ ‫ﹶﺍ‬
Humiliation Đndirme, eğme, zelil etme 2 ‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺗ ﹾﺬﻟ‬
Humility Tevazu, alçak gönüllülük ‫ﹸﺫ ﱠﻝ‬
Humiliation Zillet, alçaklık ‫ﺫﱠﻟ ﹲﺔ‬
Subservient Zillet, boyun eğme ‫ﻼ‬
‫ﹸﺫﹸﻟ ﹰ‬
Humiliation Zillet, boyun eğme ‫ﹶﺫﻟﹸﻮ ﹲﻝ‬
Covenant of protection Koruma sorumluluğu ‫ﻣ ﹲﺔ‬ ‫ﺫ‬ ‫ﺫﻣﻢ‬
Blamed Kınanmış 1 ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﺬﻣ‬
Sin Günah ‫ﻮﺏ‬‫ ﹸﺫﻧ‬- ‫ﺐ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺫ‬ ‫ﺫﻧﺐ‬
Portion, share Pay, hisse ‫ﻮﺏ‬‫ﹶﺫﻧ‬
To go Gitmek 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺫ‬
To remove Gidermek 1 ‫ﺏ‬
‫ﺐ ﹺ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺫ‬
To leave Ayrıldı 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺫ‬
‫ﺫﻫﺐ‬
To remove, get rid of Gidermek 4 ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻳ ﹾﺬ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﺫ‬
That which goes Giden 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺫﹶﺍ‬
Removal, taking away Giderme ‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﹶﺫﻫ‬
Gold Altın ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺫ‬
She forgets Unutur, vazgeçer 1 ‫ﻫ ﹸﻞ‬ ‫ﺗ ﹾﺬ‬ ‫ﺫﻫﻞ‬
They (dual) keep back Geri dururlar (ikil) 1 ‫ﺍﻥ‬‫ﺗﺬﹸﻭﺩ‬ ‫ﺫﻭﺩ‬
To taste Tatmak 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﻳﺬﹸﻭ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺫﹶﺍ‬ ‫ﺫﻭﻕ‬
To cause to taste Tattırmak 4 ‫ﻖ‬ ‫ﻳ‬‫ﻳﺬ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﹶﺍﺫﹶﺍ‬
That which tastes Tadan 1 ‫ﺋ ﹶﻘ ﹸﺔ‬‫ﺫﹶﺍ‬
Those who taste Tadanlar 1 ‫ﺋﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺫﹶﺍ‬
They propagated / spread Yaydılar 4 ‫ﻮ‬‫ﹶﺍﺫﹶﺍﻋ‬ ‫ﺫﻳﻊ‬
Head Baş, kafa ‫ﺱ‬‫ﺭ ُﺀﻭ‬ - ‫ﺱ‬
‫ﺭﹾﺍ ﹺ‬ ‫ﺭﺃﺱ‬
Compassionate Şefkatli ‫ﻑ‬
 ‫ﻭ‬‫ﺭﺅ‬ ‫ﺭﺃﻑ‬
49
Compassion Acıma, şefkat ‫ﺭﹾﺍﹶﻓ ﹲﺔ‬
To see, think Görmek, düşünmek 1 ‫ﻯ‬‫ﻳﺮ‬ - ‫ﺭﹶﺍﻱ‬ ‫ﺭﺃﻱ‬
To show off Gösteriş yapmak 3 ‫ﺍﺀُﻭ ﹶﻥ‬‫ﻳﺮ‬
To show Göstermek 4 ‫ﻳﺮﹺﻱ‬ - ‫ﹶﺍﺭٰﻯ‬
To see each other Birbirini görmek 6 ‫ﺍ َﺀ‬‫ﺗﺮ‬
Show off Riya, gösteriş ‫ﹺﺭﺋﹶﺎ ٌﺀ‬
Dream, vision Rüya, görüş ‫ﺎ‬‫ﺅﻳ‬ ‫ﺭ‬
In appearance Gösteriş, gösterişçe ‫ﹺﺭﺋﹾﻴﹰﺎ‬
Sight, opinion Görme, görüş, rey ‫ﻱ‬
 ‫ﺭﹾﺍ‬
Lords, gods Rabler ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺭﺑ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺭﺑﺐ‬
Lord, authority Rab, efendi, sahip ‫ﺏ‬
 ‫ﺭ‬
Step daughters Üvey kızlar ‫ﺐ‬
 ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺭﺑ‬
Worshippers, religious
scholars
Ruhbanlar ‫ﲔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺎﹺﻧ‬‫ﺭﺑ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﹺﻧﻴ‬‫ﺭﺑ‬
Worshippers, religious
scholars
Ruhbanlar ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺑﻴ‬‫ﹺﺭ‬
To profit Kâr etmek 1 ‫ﺢ‬ ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺭﹺﺑ‬ ‫ﺭﺑﺢ‬
To wait Beklemek 5 ‫ﺺ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺺ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﺭﺑﺺ‬
Waiting Bekleme 5 ‫ﺺ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬
That which waits, waiting Bekleyen 5 ‫ﺺ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Those who wait, waiting Bekleyenler 5 ‫ﲔ‬
‫ﺼ‬
 ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺑﺼ‬‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
To attach, connect,
strengthen
Bağlamak, güçlendirmek 1 ‫ﻂ‬
‫ﺮﹺﺑ ﹸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺑ ﹶ‬‫ﺭ‬ ‫ﺭﺑﻂ‬
Strengthen (imp, pl)
Bağlanın, birbirinizi
kuvvetlendirin
3 ‫ﺍﹺﺑﻄﹸﻮﹾﺍ‬‫ﺭ‬
Tied, tethered Bağlı, bağlanan ‫ﻁ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹺﺭﺑ‬
Four Dört ‫ﻌ ﹲﺔ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻊ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺭﺑﻊ‬
Forty Kırk ‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Fourth Dördüncü ‫ﻊ‬ ‫ﺍﹺﺑ‬‫ﺭ‬
Four Dörder ‫ﻉ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺭﺑ‬
One fourth Dörtte bir ‫ﻊ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬
To increase, swell Artmak, çoğalmak 1 ‫ﻮ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺭﺑ‬ ‫ﺭﺑﻮ‬
To bring up Büyütmek, yetiştirmek 2 ‫ﻲ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺑﻰ‬‫ﺭ‬

50
To increase Arttırmak 4 ‫ﺮﺑﹺﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭﺑٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
More numerous Daha çok, daha fazla ‫ﻰ‬‫ﺭﺑ‬ ‫ﹶﺍ‬
Rising, exceeding Yükselen, artan 1 ‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺍﹺﺑ‬‫ ﺭ‬- ‫ﺍﺑﹺﻴﹰﺎ‬‫ﺭ‬
Usury, increase Faiz, artma ‫ﺭﹺﺑﹰﺎ‬
High ground Yüksek yer ‫ﺓ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭ‬
To enjoy Gezmek, oynamak 1 ‫ﻊ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺭﺗﻊ‬
Joined Bitişik ‫ﻘﹰﺎ‬‫ﺭﺗ‬ ‫ﺭﺗﻖ‬
To recite carefully Tane tane okumak 2 ‫ﺗ ﹸﻞ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺗ ﹶﻞ‬‫ﺭ‬ ‫ﺭﺗﻞ‬
With distinct recitation Tane tane, düşünerek 2 ‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﺗ‬
It was shaken Sarsıldı 1 ‫ﺖ‬‫ﺭﺟ‬ ‫ﺭﺟﺞ‬
Shaking Sarsıntı ‫ﺟﹰﺎ‬ ‫ﺭ‬
Filth, punishment Pis, pislik, azap, ceza ‫ﺰ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹺﺭ‬ ‫ﺭﺟﺰ‬
Filth, punishment Pis, pislik, azap, ceza ‫ﺎ‬‫ﺟﺴ‬ ‫ ﹺﺭ‬- ‫ﺲ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﺟﺲ‬
To return, turn back Geri dönmek, döndürmek 1 ‫ﻊ‬ ‫ﺮ ﹺﺟ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﺟﻊ‬
To return to each other (dual) Birbirine dönmek (ikil) 6 ‫ﺎ‬‫ﺟﻌ‬ ‫ﺍ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻳ‬
Those who return, will return Dönenler, dönecekler 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺍ ﹺﺟﻌ‬‫ﺭ‬
Return Dönüş 1 ‫ﻊ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬
Return Dönüş 1 ‫ﻰ‬‫ﺟﻌ‬ ‫ﺭ‬
Return, place of return Dönüş, dönüş yeri 1 ‫ﺮﺟﹺﻊ‬ ‫ﻣ‬
It quakes Sarsılır 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﺭﺟﻒ‬
That which quakes Sarsılan 1 ‫ﺍ ﹺﺟ ﹶﻔ ﹸﺔ‬‫ﺭ‬
Quake, shaking Zelzele, deprem ‫ﺟ ﹶﻔ ﹲﺔ‬ ‫ﺭ‬
Those spread rumors Kötü haber yayanlar 4 ‫ﺮ ﹺﺟﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻣ‬
Man, mankind Adam, insan ‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ ﹺﺭﺟ‬- ‫ﺟ ﹲﻞ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﺟﻞ‬
Foot Ayak ‫ﺟ ﹲﻞ‬ ‫ﺭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺟ ﹲﻞ‬ ‫ﹺﺭ‬
Two men Đki adam ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺟﹶﻠ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﻥ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺟ ﹶ‬ ‫ﺭ‬
Infantry Yaya, piyade ‫ﺭ ﹺﺟ ﹺﻞ‬
To expel, stone Kovmak, taşlamak 1 ‫ﻢ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﺟﻢ‬
Stoning, guessing Taşlama, tahmin 1 ‫ﻤﹰﺎ‬‫ﺭﺟ‬
Stoning, guessing Taşlamalar, tahminler ‫ﻮﻣﹰﺎ‬‫ﺭﺟ‬
51
Rejected, stoned Kovulmuş, taşlanmış ‫ﻢ‬ ‫ﺭﺟﹺﻴ‬
Those who are stoned Taşlananlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﻣ‬
To hope, expect Ümit etmek, beklemek 1 ‫ﻮﺍ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺭﺟ‬ ‫ﺭﺟﻮ‬
To postpone, defer Geri bırakmak, bekletmek 4 ‫ﺮﺟﹺﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭﺟٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
Make (imp) him wait Onu beklet ‫ﻪ‬ ‫ﺭ ﹺﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Sides Kenarlar ‫ﺉ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﺭﺟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Who is expected Ümit beslenen 1 ‫ﻮﹰﺍ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Deferred Bırakılanlar 4 ‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Became vast, wide Geniş oldu 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﺣﺐ‬
Welcome Rahat, huzur ‫ﺒﹰﺎ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﻣ‬
Pure drink Saf içecek ‫ﻴ ﹴﻖ‬‫ﺭﺣ‬ ‫ﺭﺣﻖ‬
Bag Torba ‫ﺎﻝ‬‫ ﹺﺭﺣ‬- ‫ﺣ ﹺﻞ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﺣﻞ‬
Journey Yolculuk, seyahat ‫ﺣﹶﻠ ﹶﺔ‬ ‫ﹺﺭ‬
To have mercy Acımak, merhamet etmek 1 ‫ﻢ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﺣﻢ‬
Wombs Rahimler ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﺭﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Most merciful En merhametli ‫ﻢ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Those who are merciful Merhametliler ‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Regarding mercy Merhametçe ‫ﻤﹰﺎ‬‫ﺭﺣ‬
Those who are merciful Merhametli olanlar ‫ﺎ ُﺀ‬‫ﺣﻤ‬ ‫ﺭ‬
Most Gracious Rahman, şefkatli ‫ﻤﺎ ﹸﻥ‬‫ﺭﺣ‬
Mercy Rahmet ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺭ‬
Most Merciful Rahim, çok merhametli ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺭﺣ‬
Compassion, mercy Merhamet, acıma ‫ﺔ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Gently Yumuşak ‫ﺎ ًﺀ‬‫ﺭﺧ‬ ‫ﺭﺧﻮ‬
As helper Yardımcı olarak ‫ﺩﹰﺍ‬ ‫ ﹺﺭ‬- ‫ﺀﹰﺍ‬‫ﹺﺭﺩ‬ ‫ﺭﺩﺃ‬
To return, turn back
Đade etmek, geri vermek, geri
dönmek
1 ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﺩﺩ‬
They hesitate Bocalarlar, tereddüt ederler 5 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺩﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
To turn back, return Geri dönmek 8 ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
That which takes back Geri çeviren 1 ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Taking back Geri alma 1 ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬
52
Turning, return Dönüş 1 ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Returned, repelled Döndürülen, geri çevrilen 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻭﺩ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﻣ‬
It followed, came after Arkasından geldi 1 ‫ﻑ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﺩﻑ‬
That which follows Takip eden, arkadan gelen 1 ‫ﺩﹶﻓ ﹸﺔ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
One after the other Art arda gelenler 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Barrier Sağlam duvar ‫ﺎ‬‫ﺩﻣ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﺩﻡ‬
You perish Helak olursun 1 ‫ﻯ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﺭﺩﻱ‬
To ruin, destroy Mahvetmek, helak etmek 4 ‫ﻱ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭﺩٰﻱ‬ ‫ﹶﺍ‬
He falls Aşağı düşer 5 ‫ﻯ‬‫ﺮﺩ‬ ‫ﺗ‬
Dead from falling Düşerek ölen 5 ‫ﺔ‬‫ﺩﻳ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
The meanest, most lowly
ones
En düşükler ‫ﺭ ﹶﺫﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺭ ﹶﺫ ﹺﻝ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺭﺫﻝ‬
To provide sustenance Rızık vermek 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﺯﻕ‬
Those who provide
sustenance
Rızık verenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺍ ﹺﺯ‬‫ﺭ‬
All-Provider Bol rızık veren ‫ﻕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺭﺯ‬
Provision Rızık ‫ﻕ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﹺﺭ‬
Those who are firm Đlimde ileri gidenler 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺳﺨ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬ ‫ﺭﺳﺦ‬
Rass, a place Res, bir yer adı ‫ﺱ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺭﺳﺲ‬
To send Göndermek 4 ‫ﺳ ﹸﻞ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺳ ﹶﻞ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺭﺳﻞ‬
Message Vahiy, mesaj, elçilik ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ ﹶﻻ‬‫ ﹺﺭﺳ‬- ‫ﺎﹶﻟ ﹲﺔ‬‫ﹺﺭﺳ‬
Messenger, prophet Peygamber, elçi ‫ﺳ ﹲﻞ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﻮ ﹲﻝ‬‫ﺭﺳ‬
Sent one, messenger Gönderilen, elçi 4 ‫ﺳ ﹲﻞ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Sender Gönderen 4 ‫ﺳﹶﻠ ﹲﺔ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻞ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﻣ‬
Sent ones Gönderilenler 4 ‫ﺕ‬
 ‫ﺳﻠﹶﺎ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Sent ones, messengers Gönderilenler, elçiler 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺳ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺳﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
To make it fixed
Sabitleştirmek,
sağlamlaştırmak
4 ‫ﻲ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭﺳٰﺎ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺭﺳﻮ‬
Fixed ones Sabit olanlar ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺳﻴ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Firm ones, weights,
mountains
Sabit olanlar, ağırlıklar,
dağlar
‫ﻲ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭﻭ‬
Arrival, anchorage Varma, durma, demirleme 4 ‫ﺎ‬‫ﺮﺳ‬ ‫ﻣ‬
They become righteous Doğru olurlar 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺷﺪ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﺭﺷﺪ‬

53
Guided ones Doğru yolda olanlar 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺷﺪ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Right, rightness Doğruluk ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺭﺷ‬
Righteousness Doğruluk ‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺭ‬
Rightly Doğrulukla ‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺭﺷ‬
Right Doğru ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺭﺷ‬
Guide Yol gösteren, mürşit 4 ‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺮﺷ‬ ‫ﻣ‬
Base, outpost, watch Üs, gözetleme ‫ﺎﺩﹰﺍ‬‫ﺭﺻ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺭﺻﺪ‬
Guard, observer Gözetleyici ‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺭﺻ‬
Place of watching Gözetleme yeri 1 ‫ﺎﺩ‬‫ﺮﺻ‬ ‫ﻣ‬
Place of watching Gözetleme yeri 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Joined firmly Örülmüş, bağlanmış ‫ﺹ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺭﺻﺺ‬
To suckle a child Emzirmek 4 ‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺭﺿﻊ‬
To give the child to a wet-
nurse
Emzirtmek 10 ‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Suckling Süt emzirmek ‫ﺔ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﺭﺿ‬
Wet nurse Süt anne 4 ‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻣﺮ‬ - ‫ﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
To be pleased Razı olmak 1 ‫ﻰ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺭﺿﻮ‬
To please Razı etmek 4 ‫ﻲ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭﺿٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
To mutually agree Anlaşmak, rızalaşmak 6 ‫ﺿﻰ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺗﺮ‬
To select, become contended Razı olmak 8 ‫ﻀﻲ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺗﻀٰﻲ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
Mutual consent Karşılıklı rıza ile ‫ﺽ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﺗﺮ‬
Pleased, satisfied Hoşnut olan ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Approval, pleasure Rıza, razılık ‫ﺍ ﹲﻥ‬‫ﺿﻮ‬
 ‫ﹺﺭ‬
Pleasing Razı olarak ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺭ‬
Pleasure Rıza ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻣ‬
That which is pleased with Razı olunmuş ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Moist, wet Islak, yaş ‫ﺐ‬
‫ﺭ ﹾﻃ ﹴ‬ ‫ﺭﻃﺐ‬
Fresh date Taze hurma ‫ﺭﻃﹶﺒﹰﺎ‬
Terror Korku 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﻋﺐ‬
Thunder Gök gürültüsü 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﻋﺪ‬
To observe, pasture Gözetmek, otlatmak 1 ‫ﻮ‬‫ﺮﻋ‬ ‫ﻳ‬ – ‫ﻋﻰ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﻋﻲ‬
54
Listen to us Bizi dinle ‫ﺎ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Those who observe, obey Riayet edenler, uyanlar 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺍﻋ‬‫ﺭ‬
Shepherds Çobanlar ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﹺﺭﻋ‬
Observance Riayet, uygunluk ‫ﻳﺔ‬‫ﺎ‬‫ﹺﺭﻋ‬
Pasture Mera, otlak 1 ‫ﻰ‬‫ﺮﻋ‬ ‫ﻣ‬
To prefer, like
Đstemek, beğenmek, rağbet
etmek
1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺮ ﹶﻏ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻏ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﻏﺐ‬
That which desires Đstekli 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻏ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
That which does not desire Đsteksiz 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺐ‬
 ‫ﻏ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Those who desire Đstekliler 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻏﺒ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
Desire, hope Rağbet, umma ‫ﺭﻏﹶﺒﹰﺎ‬
Freely, abundantly Serbestçe, bolca ‫ﺍ‬‫ﺭ ﹶﻏﺪ‬ ‫ﺭﻏﺪ‬
Place of refuge Sığınma yeri ‫ﺎ‬‫ﺍ ﹶﻏﻤ‬‫ﻣﺮ‬ ‫ﺭﻏﻢ‬
Dust, particles Toz ‫ﺎ‬‫ﺭﻓﹶﺎﺗ‬ ‫ﺭﻓﺖ‬
Approach, sexual relation Kadınlara yaklaşmak ‫ﺚ‬
‫ﺭﹶﻓ ﹲ‬ ‫ﺭﻓﺚ‬
Gift Hediye ‫ﺪ‬ ‫ﹺﺭ ﹾﻓ‬ ‫ﺭﻓﺪ‬
Given as gift Hediye edilen 1 ‫ﺩ‬ ‫ﺮﻓﹸﻮ‬ ‫ﻣ‬
Cushion Yastık ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺭ ﹾﻓ‬ ‫ﺭﻓﺮﻑ‬
To raise Yükseltmek, kaldırmak 1 ‫ﻊ‬ ‫ﺮﹶﻓ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺭﹶﻓ‬ ‫ﺭﻓﻊ‬
That which raises Yükselten ‫ﻌ ﹲﺔ‬ ‫ﻓ‬‫ﺍ‬‫ ﺭ‬- ‫ﻊ‬ ‫ﻓ‬‫ﺍ‬‫ﺭ‬
That which raises Yükselten ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺭﻓ‬
Raised Yükseltilmiş 1 ‫ﻋ ﹲﺔ‬ ‫ﺮﻓﹸﻮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻉ‬
‫ﺮﻓﹸﻮ ﹺ‬ ‫ﻣ‬
Companion Arkadaş ‫ﻴﻘﹰﺎ‬‫ﺭﻓ‬ ‫ﺭﻓﻖ‬
Elbows Dirsekler ‫ﻓ ﹺﻖ‬‫ﺍ‬‫ﻣﺮ‬
Resting place Yaslanacak yer 8 ‫ﺗﻔﹶﻘﹰﺎ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Ease Fayda, kolaylık ‫ﺮﻓﹶﻘﹰﺎ‬ ‫ﻣ‬
To respect, regard Gözetmek 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺮﹸﻗ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺭﹶﻗ‬ ‫ﺭﻗﺐ‬
To watch Gözetmek 5 ‫ﺐ‬
 ‫ﺮﱠﻗ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
To watch, wait Beklemek, gözetlemek 8 ‫ﺐ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺗ ﹶﻘ‬‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬
Neck, slave Boyun, esir ‫ﺏ‬
‫ ﹺﺭﻗﹶﺎ ﹺ‬- ‫ﺔ‬ ‫ﺒ‬‫ﺭﹶﻗ‬
Observer Gözetleyen ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺭﻗ‬
55
Those watching Gözetleyenler 8 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻘﺒ‬ ‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Those who are asleep Uyuyanlar ‫ﺩ‬ ‫ﺭﻗﹸﻮ‬ ‫ﺭﻗﺪ‬
Sleeping place Uyuma yeri 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺮﹶﻗ‬ ‫ﻣ‬
Page, parchment Sayfa ‫ﻕ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺭﻗﻖ‬
Inscribed Yazılmış ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻗ‬‫ﺭ‬ ‫ﺭﻗﻢ‬
Written Yazılmış 1 ‫ﻡ‬ ‫ﺮﻗﹸﻮ‬ ‫ﻣ‬
You ascend, rise Çıkarsın, yükselirsin 1 ‫ﺮﻗﹶﻰ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﺭﻗﻲ‬
To rise Yükselmek 8 ‫ﻲ‬‫ﺗﻘ‬‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺗﻘٰﻲ‬‫ﺭ‬‫ﺍ‬
That which cures Tedavi eden, iyileştiren ‫ﻕ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﺭ‬
To ascend Göğe çıkmak ‫ﻲ‬ ‫ﻗ‬‫ﺭ‬
To ride, mount Binmek 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺮ ﹶﻛ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﻛﺐ‬
To assemble Birleştirmek 2 ‫ﺐ‬
 ‫ﺮ ﱢﻛ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺭ ﱠﻛ‬
Camels, mounts Develer, binekler ‫ﺏ‬
 ‫ﹺﺭﻛﹶﺎ‬
Caravan Kervan ‫ﺐ‬
 ‫ﺭ ﹾﻛ‬
Riding Binerek, binitli olarak ‫ﺎ‬‫ﺎﻧ‬‫ﺭ ﹾﻛﺒ‬
Their mounts Onların binekleri ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺑ‬‫ﺭﻛﹸﻮ‬
One on top of each other Birbirinin üzerine binmiş 6 ‫ﺒﹰﺎ‬‫ﺍﻛ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻣ‬
Motionless Hareketsiz ‫ﺪ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭﻭ‬ ‫ﺭﻛﺪ‬
Sound Fısıltı ‫ﺍ‬‫ﹺﺭ ﹾﻛﺰ‬ ‫ﺭﻛﺰ‬
To overturn, revert back
Ters çevirmek, baş aşağı
etmek
4 ‫ﺲ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺭ ﹶﻛ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺭﻛﺲ‬
To flee, strike Kaçmak, çarpmak 1 ‫ﺾ‬
 ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﺭ ﹶﻛ‬ ‫ﺭﻛﺾ‬
To bow down Rükû etmek 1 ‫ﻊ‬ ‫ﺮ ﹶﻛ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺭ ﹶﻛ‬ ‫ﺭﻛﻊ‬
Bowing down Rükû ederek 1 ‫ﻌﹰﺎ‬‫ﺍﻛ‬‫ﺭ‬
Those who bow down Rükû edenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ ﺭ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻛﻌ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬
That which bows down Rükû eden ‫ﺭ ﱠﻛ ﹺﻊ‬
Bowing down Rükû ederek ‫ﺭﻛﱠﻌﹰﺎ‬
He heaps Yığar 1 ‫ﻢ‬ ‫ﺮ ﹸﻛ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﺭﻛﻢ‬
Mass, heap Yığın ‫ﺭﻛﹶﺎﻣﹰﺎ‬
Heaped up Yığılmış 1 ‫ﻡ‬ ‫ﺮﻛﹸﻮ‬ ‫ﻣ‬
You incline Yanaşırsın, meyledersin 1 ‫ﻦ‬ ‫ﺮ ﹶﻛ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﺭﻛﻦ‬
56
Support Destek ‫ﺭ ﹾﻛ ﹴﻦ‬
Spears Mızraklar ‫ﺡ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹺﺭﻣ‬ ‫ﺭﻣﺢ‬
Ash Kül ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺭﻣ‬ ‫ﺭﻣﺪ‬
Gesture Đşaret ‫ﺍ‬‫ﻣﺰ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﻣﺰ‬
Decomposed, like dust Çürümüş, toz gibi ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﻣﻢ‬
Pomegranate Nar ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺭﻣ‬ ‫ﺭﻣﻦ‬
To throw Atmak 1 ‫ﻲ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺭﻣ‬ ‫ﺭﻣﻲ‬
He feared Korkmak 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﻫﺐ‬
To scare, terrify Korkutmak 4 ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
To spread fear, terrify Korku salmak 10 ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Fear Korku ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬
Fearing Korkarak ‫ﺒﹰﺎ‬‫ﺭﻫ‬
Monk Rahip, ruhban ‫ﺎﻥ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺭ‬
Monasticism Ruhbanlık ‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺎﹺﻧ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﺭ‬
Fear Korku ‫ﺒ ﹰﺔ‬‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬
Family, tribe Aile, kabile ‫ﻂ‬
‫ﻫ ﹲ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﻫﻂ‬
To cover Örtmek 1 ‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﻫﻖ‬
To cover, oppress Örtmek, ağırlaştırmak 4 ‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Cover, burden Örtü, yük ‫ﻘﹰﺎ‬‫ﺭﻫ‬
Pledge Rehin ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﹺﺭﻫ‬ ‫ﺭﻫﻦ‬
Pledge Rehin ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﻴ‬‫ﺭﻫ‬ - ‫ﲔ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﺭ‬
At rest Sakin ‫ﺍ‬‫ﻫﻮ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﻫﻮ‬
To bring home in evening Akşam eve getirmek 4 ‫ﺢ‬ ‫ﻳﺮﹺﻳ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﺍ‬‫ﹶﺍﺭ‬ ‫ﺭﻭﺡ‬
Evening course Akşam esişi ‫ﺡ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺭﻭ‬
Mercy, rest Rahmet, rahatlık ‫ﺡ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﺭ‬
Spirit, revelation, Gabriel Ruh, vahiy, Cebrail ‫ﺡ‬
 ‫ﻭ‬‫ﺭ‬
Wind, power Rüzgâr, kuvvet ‫ﺡ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ ﹺﺭﻳ‬- ‫ﺢ‬ ‫ﺭﹺﻳ‬
Scented plants Reyhan, hoş kokulu bitki ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻳﺤ‬‫ﺭ‬
To try to seduce, request
Baştan çıkarmak istemek,
istemek
3 ‫ﺩ‬ ‫ﺍ ﹺﻭ‬‫ﻳﺮ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺭ‬ ‫ﺭﻭﺩ‬
To desire, want, wish, decree
Niyet etmek, istemek, irade
etmek
4 ‫ﺪ‬ ‫ﻳﺮﹺﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﺍﺭ‬
57
A little Biraz ‫ﺪﹰﺍ‬‫ﻭﻳ‬ ‫ﺭ‬
Garden, meadow Bahçe, otlak ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻭﺿ‬ ‫ﺭ‬ - ‫ﺔ‬‫ﻭﺿ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﻭﺽ‬
Fright Korku ‫ﻉ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺭﻭﻉ‬
He turned, went Döndü, gitti 1 ‫ﻍ‬
‫ﺍ ﹶ‬‫ﺭ‬ ‫ﺭﻭﻍ‬
Rome, Romans Roma, Romalılar ‫ﻡ‬ ‫ﻭ‬‫ﺭ‬ ‫ﺭﻭﻡ‬
To doubt Şüphe etmek 8 ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺭﺗ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺭﻳﺐ‬
Doubt Şüphe ‫ﺐ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺭ‬
Doubt Şüphe ‫ﺒ ﹲﺔ‬‫ﺭﹺﻳ‬
Doubter, doubting Şüpheci 8 ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﺗ‬ ‫ﻣ‬
Doubting Şüphe eden ‫ﺐ‬
‫ﻣﺮﹺﻳ ﹴ‬
Adornment Süs, güzellik ‫ﺭﹺﻳﺸﹰﺎ‬ ‫ﺭﻳﺶ‬
Elevation, high place Yüksek yer ‫ﻊ‬‫ﹺﺭﻳ‬ ‫ﺭﻳﻊ‬
It got stained Paslandı 1 ‫ﺍ ﹶﻥ‬‫ﺭ‬ ‫ﺭﻳﻦ‬
Foam Köpük ‫ﺪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺯ‬ ‫ﺯﺑﺪ‬
Books, sects Kitaplar, kitleler ‫ﺮ‬‫ﺯﺑ‬ ‫ﺯﺑﺮ‬
Blocks Kütle ‫ﺮ‬ ‫ﺑ‬‫ﺯ‬
Zaboor Zebur ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﺯﺑ‬
Angels of hell Zebani ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺎﹺﻧ‬‫ﺯﺑ‬ ‫ﺯﺑﻦ‬
Glass Cam ‫ﺟ ﹲﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺯﺟ‬ ‫ﺯﺟﺞ‬
He was repulsed, driven out Sürüldü 8 ‫ﺮ‬ ‫ﺩ ﹺﺟ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺯﺟﺮ‬
Those who drive Sürenler 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺍ ﹺﺟﺮ‬‫ﺯ‬
Cry, shout Çığlık ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺯ‬
Strongly Zorlayarak ‫ﺍ‬‫ﺟﺮ‬ ‫ﺯ‬
Deterrence Caydırıcı tehdit ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬
To drive Yürütmek 4 ‫ﺰﺟﹺﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺯﺟٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺯﺟﻮ‬
Of little value Kıymetsiz ‫ﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﺰﺟ‬ ‫ﻣ‬
It is removed Uzaklaştırıldı 1 ‫ﺡ‬
 ‫ﺣ ﹺﺰ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺯﺣﺰﺡ‬
That which takes out Çıkaran ‫ﺡ‬
 ‫ﺣ ﹺﺰ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬
Advancing Đlerleyerek ‫ﻔﹰﺎ‬‫ﺯﺣ‬ ‫ﺯﺣﻒ‬
Gold, ornament Altın, süs ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺯﺧﺮﻑ‬
58
Carpets Halılar ‫ﻰ‬ ‫ﺍﹺﺑ‬‫ﺯﺭ‬ ‫ﺯﺭﺏ‬
To sow, grow Ekmek, dikmek 1 ‫ﻉ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺯﺭﻉ‬
Those who grow Ekinciler 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺍ ﹺﺭﻋ‬‫ﺯ‬
Those who grow, growers Ekinciler ‫ﻉ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺯﺭ‬
Crop Bitki, ekin 1 ‫ﻉ‬
‫ﻭ ﹴ‬‫ﺯﺭ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬
Blue-eyed, blind Gök gözlü, kör ‫ﺭﻗﹰﺎ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺯﺭﻕ‬
To look down, despise Hor görmek 8 ‫ﺩﺭﹺﻱ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩﺭٰﻱ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺯﺭﻱ‬
To claim, believe Đddia etmek, zannetmek 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺯﻋﻢ‬
That which claims,
responsible
Zanneden , sorumlu 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺯﻋ‬
Claim Đddia 1 ‫ﻋﻢ‬ ‫ﺯ‬
Sighing, roaring Gürleme ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻓ‬‫ﺯ‬ ‫ﺯﻓﺮ‬
They hasten Koşarlar 1 ‫ﻳ ﹺﺰﻓﱡﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺯﻓﻒ‬
Zaqqum tree Zakkum ağacı ‫ﻮ ﹺﻡ‬ ‫ﺯﱡﻗ‬ ‫ﺯﻗﻢ‬
It became pure Temiz oldu 1 ‫ﺯﻛﹶﺎ‬ ‫ﺯﻛﻮ‬
To clean, clear Temizlemek 2 ‫ﺰﻛﱢﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺯﻛﱠﺎ‬
To purify oneself Temizlenmek 5 ‫ﺰﻛﱠﻰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺰﻛﱠﻰ‬ ‫ﺗ‬
Cleaner Daha temiz ‫ﺯﻛﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
Zakat, alms Zekât ‫ﺯﻛﹶﺎﹲﺓ‬
Clean, innocent Temiz, masum ‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﻛ‬ ‫ﺯ‬ - ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻛ‬ ‫ﺯ‬
It was shaken Sarsıldı 1 ‫ﺯﹾﻟ ﹺﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﺯﻟﺰﻝ‬
Shaking, earthquake Zelzele, sarsıntı ‫ﺍ ﹶﻝ‬‫ﹺﺯﹾﻟﺰ‬
Shaking, earthquake Zelzele, sarsıntı ‫ﺰﻟﹶﺔ‬ ‫ﺯﹾﻟ‬
To bring near Yaklaştırmak 4 ‫ﻒ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺯﹶﻟ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺯﻟﻒ‬
Near, approaching Yakın, yaklaşan ‫ﺯﹾﻟﻔﹶﻰ‬
Near, approaching Yakın, yaklaşan ‫ﺯﹾﻟ ﹶﻔ ﹰﺔ‬ - ‫ﺯﹾﻟﻔﹰﺎ‬
To make slip, fall Kaydırmak, düşürmek 4 ‫ﻖ‬ ‫ﻟ‬‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺯﹶﻟ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺯﻟﻖ‬
Slippery Kaygan, kayan ‫ﺯﹶﻟﻘﹰﺎ‬
To slip Kaymak 1 ‫ﻳ ﹺﺰ ﱡﻝ‬ - ‫ﺯ ﱠﻝ‬ ‫ﺯﻟﻞ‬
To make slip Kaydırmak, saptırmak 4 ‫ﻳ ﹺﺰ ﱡﻝ‬ - ‫ﺯ ﱠﻝ‬ ‫ﹶﺍ‬
Try to cause one to slip, fail Kaydırmak, saptırmak 10 ‫ﺘ ﹺﺰ ﱡﻝ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ ﱠﻝ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
59
Divining arrows Fal okları ‫ﻻ ﹺﻡ‬‫ﹶﺍﺯ‬ ‫ﺯﱂ‬
Groups, in groups Bölük bölük ‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺯﻣ‬ ‫ﺯﻣﺮ‬
Who wraps himself Örtüsüne bürünen 5 ‫ﻣ ﹸﻞ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺯﻣﻞ‬
Freezing cold Şiddetli soğuk ‫ﺍ‬‫ﻬﺮﹺﻳﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺯﻣﻬﺮ‬
Ginger Zencefil ‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺠﹺﺒ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺯ‬ ‫ﺯﳒﺒﻞ‬
Base, ignoble Soysuz ‫ﻴ ﹺﻢ‬‫ﺯﹺﻧ‬ ‫ﺯﱎ‬
To commit adultery Zina etmek 1 ‫ﻮ‬‫ﺰﻧ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺯﻧ‬ ‫ﺯﱐ‬
Adulterer, fornicator Zina eden erkek 1 ‫ﺍﻧﹺﻰ‬‫ ﺯ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
Adulteress, fornicatress Zina eden kadın 1 ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺍﹺﻧ‬‫ﺯ‬
Adultery, fornication Zina 1 ‫ﻰ‬‫ﹺﺯﻧ‬
Those keen to give up Đsteksizler ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬ ‫ﺯﻫﺪ‬
Splendor Süs ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺯﻫﺮ‬
To vanish, perish Çıkmak, yok olmak 1 ‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺯﻫﻖ‬
That which vanishes,
perishes
Yok olan 1 ‫ﻖ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
That which vanishes,
perishes
Yok olan ‫ﻮﻗﹰﺎ‬‫ﺯﻫ‬
To marry, pair Evlendirmek, eşleştirmek 1 ‫ﺝ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﺯﻭﺝ‬
Pair, mate, spouse Eş, karı veya koca ‫ﺝ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺯﻭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺝ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﺯ‬
Take provision (imp, pl) Azıklanın 5 ‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻭﺩ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﺯﻭﺩ‬
Provision Azık ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬
To visit Ziyaret etmek 1 ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬‫ﻳﺰ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬ ‫ﺯﻭﺭ‬
To incline Meyletmek 6 ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺗﺰ‬
False, lie Yalan, kötü söz, tezvir ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬‫ﺯ‬
To end, cease Bitmek, sona ermek 1 ‫ﺍ ﹸﻝ‬‫ﻳﺰ‬ - ‫ﺍ ﹶﻝ‬‫ﺯ‬ ‫ﺯﻭﻝ‬
End Son bulma ‫ﺍ ﹲﻝ‬‫ﺯﻭ‬
Oil Yağ ‫ﺖ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺯ‬ ‫ﺯﻳﺖ‬
Olive Zeytin ‫ﻮ ﹲﻥ‬‫ﻳﺘ‬‫ﺯ‬
Olive Zeytin özellikli ‫ﺔ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬‫ﻳﺘ‬‫ﺯ‬
To increase Artmak, arttırmak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻳﺰﹺﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯ‬ ‫ﺯﻳﺪ‬
To increase, exceed Artmak, çoğalmak 8 ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺰﺩ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺯﺩ‬ ‫ﺍ‬
Increase Artış ‫ﺩﹲﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﹺﺯﻳ‬
60
More Daha çok ‫ﺪ‬ ‫ﻣﺰﹺﻳ‬
To stray, deviate Şaşmak, sapmak 1 ‫ﻳﺰﹺﻳ ﹸﻎ‬ - ‫ﻍ‬
‫ﺍ ﹶ‬‫ﺯ‬ ‫ﺯﻳﻎ‬
To cause to slip, deviate Kaydırmak, saptırmak 4 ‫ﻳﺰﹺﻳ ﹸﻎ‬ - ‫ﻍ‬
‫ﺍ ﹶ‬‫ﹶﺍﺯ‬
Deviation Eğrilik 1 ‫ﻳ ﹲﻎ‬‫ﺯ‬
We separated Ayırdık 2 ‫ﺎ‬‫ﻳ ﹾﻠﻨ‬‫ﺯ‬ ‫ﺯﻳﻞ‬
They get separated Ayrılırlar 5 ‫ﻳﻠﹸﻮﺍ‬‫ﺰ‬ ‫ﺗ‬
To adorn, beautify Süslemek 2 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺯ‬ ‫ﺯﻳﻦ‬
To get adorned Süslenmek 8 ‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬‫ﺯ‬ ‫ﺍ‬
Adornment Süs, ziynet ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﺯﹺﻳ‬
To ask Sormak, istemek 1 ‫ﺴﹶﺌ ﹸﻞ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺳﹶﺌ ﹶﻞ‬ ‫ﺳﺄﻝ‬
Ask (imp) Sor 1 ‫ﺳﹶﺌ ﹾﻞ‬ ‫ﺍ‬
Ask (imp) Sor 1 ‫ﺳ ﹾﻞ‬
To ask each other Soruşmak, bir birine sormak 6 ‫ﺎﹶﺋ ﹸﻞ‬‫ﺘﺴ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺎﹶﺋ ﹶﻞ‬‫ﺗﺴ‬
You (pl) ask each other Soruşursunuz, istersiniz 6 (‫ﺎﹶﺋﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﺴ‬‫ﺗ‬) ‫ﺎﹶﺋﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗﺴ‬
Request, question Sual, soru, istek ‫ﺍ ﹺﻝ‬‫ﺳﺆ‬
Request Đstek 1 ‫ﺆ ﹶﻝ‬ ‫ﺳ‬
That which asks Đsteyen 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ ﺳ‬- ‫ﺋ ﹲﻞ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
That which is asked,
responsible
Sorumlu, sorulan, mesul 1 ‫ﺴﺌﹸﻮﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺴﺌﹸﻮﻝ‬
 ‫ﻣ‬
To get weary Usanmak, üşenmek 1 ‫ﻢ‬ ‫ﺴﹶﺌ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺌ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﺄﻡ‬
Saba Sebe ‫ﺒﹴﺈ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﺒﺄ‬
To insult, swear Sövmek 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺳﺒﺐ‬
Reason, relation, means,
course
Sebep, yol, akraba ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺳﺒ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺐ‬
‫ﺒ ﹴ‬‫ﺳ‬
They rest for Saturday Cumartesi (tatil) yaparlar 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺴﹺﺒﺘ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺳﺒﺖ‬
Rest Đstirahat ‫ﺎﺗﹰﺎ‬‫ﺳﺒ‬
Sabbath Cumartesi, tatil günü ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺳ‬
To float, swim Yüzmek 1 ‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﺒﺢ‬
To glorify Tesbih etmek, yüceltmek 2 ‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺳ‬
Glorification Tesbih, tesbih etme 2 ‫ﺴﺒﹺﻴﺢ‬
 ‫ﺗ‬
Those who swim Yüzenler 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺎﹺﺑﺤ‬‫ﺳ‬
Swimming, occupation Yüzme, meşguliyet 1 ‫ﺤﹰﺎ‬‫ﺳﺒ‬
61
Glory Subhan, münezzeh, yüce ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺳ‬
Those who glorify Tesbih edenler 2 ‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Tribes, descendants Torunlar, kabileler ‫ﻁ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺳﺒ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺳﺒﻂ‬
Wild animals Vahşi hayvanlar ‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﺒﻊ‬
Seven Yedi (sayı) ‫ﻌ ﹲﺔ‬ ‫ﺒ‬‫ﺳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﺒﻊ‬
Seventy Yetmiş ‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺒ‬‫ﺳ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺒﻌ‬‫ﺳ‬
To make it flow, complete Akıtmak, tamamlamak 4 ‫ﺴﹺﺒ ﹸﻎ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺒ ﹶﻎ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺳﺒﻎ‬
Armors Zırhlar ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺎﹺﺑﻐ‬‫ﺳ‬
To precede
Önceden gelmek, öne
geçmek
1 ‫ﻖ‬ ‫ﺴﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺒ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﺒﻖ‬
To race, precede Yarışmak 3 ‫ﻖ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﻳﺴ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
To rush, race Yarışmak 10 ‫ﻖ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
That which outruns, precedes Öne geçen, yarışan 1 ‫ﻖ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﺳ‬
Forerunners Yarışanlar, geçenler 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎﹺﺑﻘﹶﺎ‬‫ﺳ‬
Forerunners Önde gidenler, öncekiler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ ﺳ‬- ‫ﺎﹺﺑﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺳ‬
In race, racing Yarışarak ‫ﻘﹰﺎ‬‫ﺳﺒ‬
Those who are outrun Önüne geçilenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﻮ‬‫ﺴﺒ‬
 ‫ﻣ‬
Way Yol ‫ﺒ ﹲﻞ‬‫ﺳ‬ - ‫ﺳﺒﹺﻴ ﹲﻞ‬ ‫ﺳﺒﻞ‬
Six Altı ‫ﺔ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﺘﺖ‬
Sixty Altmış ‫ﲔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬
To take cover, hide Örtünmek 8 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺳﺘﺮ‬
Cover Örtü ‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺳﺘ‬
Covered, hidden Örtülü, gizli 1 ‫ﺍ‬‫ﻮﺭ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
To prostrate Secde etmek 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺳﺠﺪ‬
Prostrating Secde ederek 1 ‫ﺎﺟﹺﺪﹰﺍ‬‫ﺳ‬
Those who prostrate Secde edenler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎ ﹺﺟﺪ‬‫ ﺳ‬- ‫ﺎﺟﹺﺪﻭ ﹶﻥ‬‫ﺳ‬
Prostrating Secde ederek ‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺳﺠ‬
Those who prostrate,
prostrating
Secde edenler, secde ederek ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺳﺠ‬
Masjid, place of prostration Mescit, secde yeri ‫ﺪ‬ ‫ﺎ ﹺﺟ‬‫ﻣﺴ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺴﹺ‬
 ‫ﻣ‬
It is burned Yakılır 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺳﺠﺮ‬
They were made to boil Kaynatıldılar 2 ‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬
62
Filled Doldurulmuş 1 ‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ﺴﺠ‬
 ‫ﻣ‬
Scroll Yazı tomarı ‫ﺠ ﱢﻞ‬
‫ﺳ ﹺ‬ ‫ﺳﺠﻞ‬
Baked clay Pişmiş balçık ‫ﻴ ﹴﻞ‬‫ﺳﺠ‬
To imprison Zindana atmak 1 ‫ﻦ‬ ‫ﺠ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺳﺠﻦ‬
Prison Zindan, hapis ‫ﻦ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬
Sijjin, hell Siccin, cehennem ‫ﲔ‬
‫ﺠ‬
 ‫ﺳ‬
Those imprisoned Zindana atılanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻮﹺﻧ‬‫ﺴﺠ‬
 ‫ﻣ‬
It covered with darkness Karardı, sakinleşti ‫ﻰ‬‫ﺳﺠ‬ ‫ﺳﺠﻮ‬
They are dragged Sürüklenirler 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤﺒ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺳﺤﺐ‬
Cloud Bulut ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺳﺤ‬
He destroys Yok eder 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺳﺤﺖ‬
Forbidden Yasak ‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺳ‬
To bewitch, delude Sihirlemek, büyülemek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺳﺤﺮ‬
Dawns, early mornings Seherler ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺳﺤ‬ ‫ﹶﺍ‬
Magician Sihirbaz 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Magicians Sihirbazlar 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺣﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Magician Sihirbaz 2 ‫ﺎ ﹴﺭ‬‫ﺳﺤ‬
Dawn Seher vakti ‫ﺤ ﹴﺮ‬
 ‫ﺳ‬
Magicians Sihirbazlar 1 ‫ﺮ ﹸﺓ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺳ‬
Magic Sihir, büyü 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺳ‬
Bewitched Büyülenmiş 1 ‫ﺍ‬‫ﻮﺭ‬‫ﺴﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Bewitched ones Büyülenenler 2 ‫ﻦ‬ ‫ﺤﺮﹺﻳ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Bewitched ones Büyülenenler 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻮﺭ‬‫ﺴﺤ‬
 ‫ﻣ‬
Away with Uzak olsunlar ‫ﻘﹰﺎ‬‫ﺳﺤ‬ ‫ﺳﺤﻖ‬
Far off Uzak ‫ﻴ ﹴﻖ‬‫ﺳﺤ‬
Bank, shore Sahil, kıyı ‫ﺣ ﹸﻞ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﺤﻞ‬
To ridicule, mock Alay etmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺳﺨﺮ‬
To subject, make subservient
Boyun eğdirmek, kontrol
altına almak
2 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﺳ‬
To mock at, ridicule Alay etmek 10 ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Those who ridicule, mock Alay edenler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﺧﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
63
Mocking Alay 1 ‫ﻳﹰﺎ‬‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﺳ‬
For service Hizmetinde ‫ﻳﹰﺎ‬‫ﺨ ﹺﺮ‬
 ‫ﺳ‬
Subjected, controlled Tabi olan, emir altına alınan 2 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺨﺮ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺨ ﹺﺮ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
To become angry Kızmak, öfkelenmek 1 ‫ﻂ‬
‫ﺨﹸ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺨﹶ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﺳﺨﻂ‬
To enrage, make angry Kızdırmak, öfkelendirmek 4 ‫ﻂ‬
‫ﺨﹸ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺨﹶ‬
 ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Anger, wrath Kızgınlık, öfke ‫ﻂ‬
‫ﺨ‬
 ‫ﺳ‬
Barrier Sed ‫ﺪﹰﺍ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﺪﺩ‬
Right, appropriate Doğru ‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬‫ﺳﺪ‬
Lote tree Sedir ağacı ‫ﺓ‬‫ﺪﺭ‬ ‫ﺳ‬ -‫ﺪ ﹴﺭ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﺪﺭ‬
Sixth Altıncı ‫ﺱ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﺪﺱ‬
One sixth Altıda bir ‫ﺱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺳ‬
Neglected Başıboş ‫ﻯ‬‫ﺳﺪ‬ ‫ﺳﺪﻱ‬
That which goes freely Görünen, ortaya çıkan ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﺮﺏ‬
Mirage Serap ‫ﺏ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﺳﺮ‬
Going freely Serbestçe giderek ‫ﺑﹰﺎ‬‫ﺳﺮ‬
Garments Giyecekler, giyimler ‫ﻴ ﹶﻞ‬‫ﺍﹺﺑ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺳﺮﺑﻞ‬
Lamp Lamba ‫ﺎ‬‫ﺍﺟ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺳﺮﺝ‬
You (pl) release Salıverirsiniz 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺳﺮﺡ‬
To release Bırakmak, salıvermek 2 ‫ﺡ‬
َ ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬
Releasing Bırakma 2 ‫ﺢ‬ ‫ﺴﺮﹺﻳ‬
 ‫ﺗ‬
Release Salıverme, bırakma ‫ﺍﺣﹰﺎ‬‫ﺳﺮ‬
Links of armor Zırh baklası ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﺮﺩ‬
Walls Duvarlar ‫ﻕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺳﺮﺩﻕ‬
To please Sevindirmek, içini açmak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﺮﺭ‬
To conceal, to hide Saklamak, gizlemek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Secrets Sırlar ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺍ‬
Secret Gizli, saklı, sır ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬
Secret, secretly Gizli, gizlice ‫ﺮﹰﺍ‬ ‫ﺳ‬
Ease Bolluk ‫ﺍ ُﺀ‬‫ﺳﺮ‬
Secrets Sırlar ‫ﺮ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﺳﺮ‬
64
Thrones Tahtlar ‫ﺭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬
Happiness Sevinç ‫ﻭﺭﹰﺍ‬‫ﺳﺮ‬
Happily Sevinçli 1 ‫ﻭﺭﹰﺍ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﻣ‬
To hasten, race Yarışmak, hızlanmak 3 ‫ﻉ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻳﺴ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﺮﻉ‬
Most rapid, swiftest En seri, en çabuk ‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Swift, swiftly Hızla ‫ﺍﻋﹰﺎ‬‫ﺳﺮ‬
Swift Çabuk, hızlı ‫ﻊ‬ ‫ﻳ‬‫ﺳ ﹺﺮ‬
To excess, transgress, waste Đsraf etmek, aşırılık yapmak 4 ‫ﻑ‬
 ‫ﺴ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺳﺮﻑ‬
Waste, squandering,
extravagance
Đsraf ‫ﺍﻑ‬‫ﺳﺮ‬ ‫ﺍ‬
Transgressors Đsraf edenler, aşırı gidenler 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺴ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺴ ﹺﺮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻣ‬
To steal Çalmak, hırsızlık yapmak 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﺴ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﺮﻕ‬
To steal Çalmak 8 ‫ﻕ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
That which steals, thief Hırsız 1 ‫ﺎ ﹺﺭﹶﻗ ﹸﺔ‬‫ ﺳ‬- ‫ﻕ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺳ‬
Those who steal Hırsızlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ ﺳ‬- ‫ﺎ ﹺﺭﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺳ‬
Eternal, continuous Sonsuz, ebedi ‫ﺍ‬‫ﻣﺪ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﺮﻣﺪ‬
Pass Geçer 1 ‫ﺴ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺳﺮﻱ‬
To travel by night, make
travel
Geceleyin yürütmek 4 ‫ﺴﺮﹺﻱ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺳﺮٰﻱ‬ ‫ﹶﺍ‬
Stream Su arkı ‫ﻳﹰﺎ‬‫ﺳ ﹺﺮ‬
It spread out Yayıldı 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﻄﺢ‬
They write in lines Satır satır yazarlar 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺴ ﹸﻄﺮ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺳﻄﺮ‬
Fables, tales, stories Masallar ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺳ‬
Written Satır satır yazılmış 8 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﻄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Written, placed in lines Yazılmış, satırlara konulmuş 1 ‫ﺴﻄﹸﻮ ﹴﺭ‬
 ‫ﻣ‬
Controller Zorba 2 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻄﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻄ ﹴﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
They attack Saldırırlar 1 ‫ﺴﻄﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺳﻄﻮ‬
They were made happy Mutlu kılındılar 1 ‫ﻭﺍ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﻌﺪ‬
Happy, glad Mutlu ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻌ‬ ‫ﺳ‬
It was set ablaze Alevlendirildi 2 ‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﻌﺮ‬
Madness Çılgınlık ‫ﻌ ﹴﺮ‬ ‫ﺳ‬
Blazing fire Çılgın ateş ‫ﻌ ﹺﲑ‬ ‫ﺳ‬
65
To strive, run Çalışmak, koşmak 1 ‫ﻰ‬‫ﺴﻌ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺳﻌ‬ ‫ﺳﻌﻲ‬
Effort, running Çalışma, koşma ‫ﻲ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺳ‬
Severe hunger Açlık ‫ﺔ‬‫ﻐﺒ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺳﻐﺐ‬
Fornicators (fm) Zinakarlar, ahlaksızlar 3 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻓﺤ‬‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬ ‫ﺳﻔﺢ‬
Lustful ones, lustfully Şehvetli olarak 3 ‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬
Poured forth Dökülen, akan ‫ﺴﻔﹸﻮﺣﹰﺎ‬
 ‫ﻣ‬
To shine Parlamak 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺳ ﹶﻔ‬ ‫ﺃ‬ ‫ﺳﻔﺮ‬
Journeys, books Seferler, kitaplar ‫ﺳﻔﹶﺎﺭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Journey Sefer, yolculuk ‫ﺳﻔﹶﺮ‬
Scribes Yazıcılar ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺳ ﹶﻔ‬
Brightened Parlatılmış, parıldayan 4 ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Indeed we drag Mutlaka sürükleriz 1 (‫ﻌﻦ‬ ‫ﺴ ﹶﻔ‬
 ‫ﻧ‬) ‫ﺴﻔﹶﻌﹰﺎ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﺳﻔﻊ‬
To shed Kan dökmek, saçmak 1 ‫ﻚ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺳﻔﻚ‬ ‫ﺳﻔﻚ‬
Lowest Alçak, en alçak ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺳ ﹶﻔ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺳ ﹶﻔ ﹸﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺳﻔﻞ‬
Low, below Alt, aşağı ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ ﺳ‬- ‫ﻞ‬‫ﺎﻓ‬‫ﺳ‬
Lowest En alt, en aşağı ‫ﺳ ﹾﻔﻠﹶﻰ‬
Ship Gemi ‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺳﻔ‬ ‫ﺳﻔﻦ‬
To become foolish Sefih olmak, beyinsiz olmak 1 ‫ﻪ‬ ‫ﺴ ﹶﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﻔﻪ‬
Foolishness Sersemlik ‫ﻫ ﹲﺔ‬ ‫ﺳﻔﹶﺎ‬
In foolishness Sersemlikle ‫ﺳﻔﹶﻬﹰﺎ‬
Fools Beyinsizler ‫ﺎ ُﺀ‬‫ﺳ ﹶﻔﻬ‬
Fool, in foolishness Sersem, sersemlikle ‫ﻴﻪ‬‫ﺳﻔ‬
Hell Cehennem ‫ﺳﻘﹶﺮ‬ ‫ﺳﻘﺮ‬
To fall Düşmek 1 ‫ﻂ‬
‫ﺴ ﹸﻘ ﹸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺳ ﹶﻘ ﹶ‬ ‫ﺳﻘﻂ‬
That it falls down Düşmesi 3 ‫ﻂ‬
‫ﻗ ﹾ‬‫ﺎ‬‫ﺗﺴ‬
To cause (imp) to fall Düşürmek 4 ‫ﻂ‬
‫ﻘ ﹸ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺳ ﹶﻘ ﹶ‬ ‫ﹶﺍ‬
Falling Düşen 1 ‫ﻄﹰﺎ‬‫ﺎﻗ‬‫ﺳ‬
Roof Tavan ‫ﺳﻘﹸﻒ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺳ ﹾﻘ‬ ‫ﺳﻘﻒ‬
Ill, sick Hasta ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻘ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﻘﻢ‬
To water, give water Sulamak, su vermek 1 ‫ﻲ‬‫ﺴﻘ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺳﻘﹶﻰ‬ ‫ﺳﻘﻲ‬
66
To give water to drink Sulamak, su vermek 4 ‫ﻲ‬‫ﺴﻘ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺳﻘٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
To ask for water Su istemek 10 ‫ﻲ‬‫ﺴﻘ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺴ ﹶﻘﻰ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Giving water, drinking cup Sulama, su verme, su kabı ‫ﻳ ﹶﺔ‬‫ﺳﻘﹶﺎ‬
Watering Sulanma ‫ﺎ‬‫ﺳ ﹾﻘﻴ‬
Poured forth Çağlayan, akan 1 ‫ﺏ‬‫ﺴ ﹸﻜﻮ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺳﻜﺐ‬
It calmed Sakinleşti 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺳ ﹶﻜ‬ ‫ﺳﻜﺖ‬
Dazzled Döndürüldü, sarhoş edildi 2 ‫ﺕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺳ ﱢﻜ‬ ‫ﺳﻜﺮ‬
Intoxicated, drunk Sarhoşlar ‫ﺍﻯ‬‫ﺳﻜﹶﺎﺭ‬
Intoxicant Đçki ‫ﺳﻜﹶﺮﹰﺍ‬
Intoxication, stupor Sarhoşluk ‫ﺮ ﹸﺓ‬ ‫ﺳ ﹾﻜ‬
To dwell, inhabit Yerleşmek, yaşamak 1 ‫ﻦ‬ ‫ﺴ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺳ ﹶﻜ‬ ‫ﺳﻜﻦ‬
To make settle Yerleştirmek 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺳ ﹶﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
Stationary Sakin, hareketsiz ‫ﻨﹰﺎ‬‫ﺎﻛ‬‫ﺳ‬
Rest, assurance Sükûnet ‫ﻦ‬ ‫ﺳ ﹶﻜ‬
Knife Bıçak ‫ﺳﻜﱢﻴﻨﹰﺎ‬
Tranquility Sükûnet, huzur ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﻴ‬‫ﺳﻜ‬
Dwellings Meskenler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬ - ‫ﺴ ﹶﻜ ﹺﻦ‬
 ‫ﻣ‬
Misery Miskinlik ‫ﻨ ﹸﺔ‬‫ﺴ ﹶﻜ‬
 ‫ﻣ‬
Inhabited Meskun, içinde yaşanan 1 ‫ﺔ‬ ‫ﻧ‬‫ﺴﻜﹸﻮ‬
 ‫ﻣ‬
Needy, poor Yoksul, miskin ‫ﲔ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬ - ‫ﲔ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Snatches away Kapar 1 ‫ﺴﻠﹸﺐ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺳﻠﺐ‬
Weapons, arms Silahlar ‫ﺎﺓ‬‫ﻠﺤ‬‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺳﻠﺢ‬
We withdraw Çekip alırız 1 ‫ﺦ‬ ‫ﺴﹶﻠ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﺳﻠﺦ‬
To pass, detach Sıyrılmak, geçmek, çıkmak 7 ‫ﺦ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺦ‬ ‫ﺴﹶﻠ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
So it passed Sıyrıldı 7 ‫ﺦ‬ ‫ﺴﹶﻠ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Salsabil, a spring in paradise Selsebil, cennete bir pınar ‫ﻼ‬
‫ﺴﺒﹺﻴ ﹰ‬
 ‫ﺳ ﹾﻠ‬ ‫ﺳﻠﺴﺐ‬
Chain Zincir ‫ﺳ ﹸﻞ‬ ‫ﺳﻠﹶﺎ‬ - ‫ﺔ‬ ‫ﺴﹶﻠ‬
ِ ‫ﺳ ﹾﻠ‬ ‫ﺳﻠﺴﻞ‬
To give power, authority
Yetki vermek, üstünlük
vermek
2 ‫ﻂ‬
‫ﺴﱢﻠ ﹸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺳﱠﻠ ﹶ‬ ‫ﺳﻠﻂ‬
Authority Saltanat, kuvvet, delil, yetki ‫ﺳ ﹾﻠﻄﹶﺎ ﹲﻥ‬
My authority Saltanatım ‫ﻪ‬ ‫ﺳ ﹾﻠﻄﹶﺎﻧﹺﻴ‬
67
Passed, left in the past Geçti, geçmişte kaldı 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﺳﻠﻒ‬
To do in the past Geçmişte yapmak 4 ‫ﻒ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Precedent Geçmiş, selef ‫ﺳﻠﹶﻔﹰﺎ‬
Smite Đncitti 1 ‫ﻖ‬ ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﺳﻠﻖ‬
To enter, follow Sokmak, takip etmek 1 ‫ﻚ‬
 ‫ﺴﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﺳﻠﻚ‬
They slip away Sıvışıp giderler 5 ‫ﺴﱠﻠﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ ‫ﺳﻠﻞ‬
Essence, extract Öz ‫ﺔ‬ ‫ﻼﹶﻟ‬
‫ﺳ ﹶ‬
To greet, pay, save
Selamlamak, ödemek,
kurtarmak
2 ‫ﻢ‬ ‫ﺴﱢﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺳﱠﻠ‬ ‫ﺳﻠﻢ‬
To surrender, submit,
become Muslim
Teslim olmak, Müslüman
olmak
4 ‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺳﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Islam, safety, peace Đslam, emniyet, barış 4 ‫ﻡ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺳ ﹶ‬ ‫ﺍ‬
Submission, greeting Selam, teslimiyet 2 ‫ﻴﻤﹰﺎ‬‫ﺴﻠ‬
 ‫ﺗ‬
Sound ones Sağlamlar 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟﻤ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Peace, greeting, He who
gives peace
Selam, huzur, selamet veren ‫ﻡ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺳ ﹶ‬
Peace Teslimiyet, barış ‫ﻢ‬ ‫ﺳﹶﻠ‬
Peace Barış ‫ﺳ ﹾﻠ ﹺﻢ‬
Peace, Islam Barış, güvenlik, Đslam ‫ﺳ ﹾﻠ ﹺﻢ‬
Stairs, ladder Merdiven ‫ﻢ‬ ‫ﺳﱠﻠ‬
Sound, intact Temiz, sağlam ‫ﻴ ﹴﻢ‬‫ﺳﻠ‬
Those who surrender Teslim olanlar 10 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﻤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Muslim, who submits to Allah
Müslüman, Allah’a teslim
olan
4 ‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Sound, delivered Sağlam, teslim edilen 2 ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﺴﱠﻠ‬
 ‫ﻣ‬
Muslim men Müslüman erkekler 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻠ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﻤ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Quail Bıldırcın ‫ﺍﻯ‬‫ﺳ ﹾﻠﻮ‬ ‫ﺳﻠﻮ‬
Those who amuse
themselves
Gaflet içindekiler ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻣﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﲰﺪ‬
Conversing by night Geceleyin konuşarak ‫ﺮﹰﺍ‬‫ﺎﻣ‬‫ﺳ‬ ‫ﲰﺮ‬
To hear Đşitmek, duymak 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﲰﻊ‬
To make hear Đşittirmek 4 ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
They listen Kulak verirler, dinlerler 5 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬
To listen Dinlemek 8 ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬

68
Listeners Dinleyenler ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﻋ‬‫ﺳﻤ‬
Hearing, ear Đşitme, kulak 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
Hearing Duyarak 1 ‫ﻌﹰﺎ‬‫ﺳﻤ‬
All-hearing, hearing Đşiten ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳﻤ‬
Listeners, listening Dinleyenler, dinliyorlar 8 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Heard Đşitilen 4 ‫ﻤ ﹴﻊ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Who makes heard Đşittiren 4 ‫ﻤ ﹴﻊ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Ceiling Tavan ‫ﻚ‬‫ﺳﻤ‬ ‫ﲰﻚ‬
Eye of a needle Đğne deliği ‫ﻢ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﲰﻢ‬
Scorching fire Kavurucu, zehirli ateş ‫ﻮ ﹴﻡ‬‫ﺳﻤ‬
To nourish, feed Beslemek 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﲰﻦ‬
To name Đsim vermek 2 ‫ﻲ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺳﻤ‬
Name Đsim, ad ‫ﺎﺀ‬‫ﺳﻤ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Naming Đsim verme 2 ‫ﻴ ﹶﺔ‬‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
Sky Gök ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎﻭ‬‫ﺳﻤ‬ - ‫ﺎ ُﺀ‬‫ﺳﻤ‬
Name, similarity Đsim, benzerlik ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬
Named, specified, fixed,
appointed
Tayin edilmiş, belli, isim
verilmiş
2 ‫ﻰ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﻣ‬
Spikes, ears Başaklar ‫ﺎﹺﺑ ﹶﻞ‬‫ﺳﻨ‬ ‫ﺳﻨﺒﻞ‬
Spikes, ears Başaklar ‫ﺕ‬
 ‫ﻼ‬
‫ﺒ ﹶ‬‫ﻨ‬‫ﺳ‬
Spike, ear Başak ‫ﺒﻠﹶﺔ‬‫ﻨ‬‫ ﺳ‬- ‫ﻞ‬‫ﻨﺒ‬‫ﺳ‬
Propped up Dayanmış 2 ‫ﺪ ﹲﺓ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺳﻨﺪ‬
Fine silk Sündüs, ince ipek ‫ﺱ‬
‫ﺪ ﹴ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﻨﺪﺱ‬
Tooth Diş ‫ﻦ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﻨﻦ‬
Way, situation, rule, law Sünnet, yol, kural, kanun ‫ﻦ‬ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬ - ‫ﻨ ﹸﺔ‬‫ﺳ‬
Altered Değiştirilmiş 1 ‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﺴﻨ‬
 ‫ﻣ‬
That it rots Bozulması 5 ‫ﻪ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ ‫ﺳﻨﻪ‬
Flash Parıltı ‫ﺎ‬‫ﺳﻨ‬ ‫ﺳﻨﻮ‬
Year Sene, yıl ‫ﲔ‬
 ‫ﺳﹺﻨ‬ - ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﺳ‬
Awakened Uyanık ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﻬﺮ‬
Plains Ovalar ‫ﻮ ﹺﻝ‬‫ﺳﻬ‬ ‫ﺳﻬﻞ‬
69
He drew lots Kura çekti 3 ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﻬﻢ‬
Neglectful Gafil, ihmalkâr 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﻫ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﻬﻮ‬
To be evil, bad, grieve Kötü olmak, üzülmek 1 ‫ﻮ ُﺀ‬‫ﻳﺴ‬ - ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﻮﺃ‬
To do bad, evil, offend, insult,
damage
Kötülük yapmak, zarar
vermek
4 ‫ﻳﺴِﻲ ُﺀ‬ - ‫ﺎ َﺀ‬‫ﹶﺍﺳ‬
Worst En kötüsü ‫ﻮﹶﺍ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Evil, harm Kötü, kötülük ‫ﻮ ٌﺀ‬‫ﺳ‬
Evil, harm Kötü, kötülük ‫ﻮ ِﺀ‬ ‫ﺳ‬
Private parts Edep yerleri ‫ﺕ‬
 ‫ﻮﺀَﺍ‬ ‫ﺳ‬ْ
Dead body Ceset ‫ﺀ ﹶﺓ‬‫ﺳﻮ‬
Evil Kötü ‫ﻮﺍﹶﻯ‬‫ﺳ‬
Evil Kötü ‫ﻴ ﹸﺊ‬‫ﺳ‬
Evil deeds Kötülük ‫ﺕ‬
 ‫ﻴﺌﹶﺎ‬‫ﺳ‬ - ‫ﻴﹶﺌ ﹲﺔ‬‫ﺳ‬
Evildoer Kötülük yapan 4 ‫ﻣﺴِﻲ ُﺀ‬
Their territory Onların yurtları ‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹺﻬ‬‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﻮﺡ‬
To become black Kararmak 9 ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺳﻮﺩ‬
Black Siyah, kara ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﹶﺍ‬
Chiefs Beyler, efendileri ‫ﺕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Black Siyah, kara ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺳ‬
Chief, noble Efendi, başkan ‫ﺍ‬‫ﻴﺪ‬‫ﺳ‬
Darkened, blackened Kararmış 9 ‫ﺩﹲﺓ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺩﹰﺍ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
They climb over the wall Duvarı aşarlar 5 ‫ﻭﹾﺍ‬‫ﻮﺭ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺳﻮﺭ‬
Armlets, bracelets Bilezikler ‫ﺭ‬ ‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﹶﺍﺳ‬
Wall Sur, duvar ‫ﻮ ﹴﺭ‬‫ﺳ‬
Surah, chapter Sure ‫ﺭﹲﺓ‬ ‫ﻮ‬‫ﺳ‬
Whip Kamçı ‫ﻁ‬
‫ﻮ ﹶ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﻮﻁ‬
Hour, time of judgment Kıyamet saati, zaman, saat ‫ﻋ ﹸﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﻮﻉ‬
To swallow Yutmak 4 ‫ﻳﺴِﻴ ﹸﻎ‬ - ‫ﻍ‬
‫ﺎ ﹶ‬‫ﹶﺍﺳ‬ ‫ﺳﻮﻍ‬
Easy to swallow Đçimi kolay 1 ‫ﺋ ﹲﻎ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
To drive, route Sevk etmek 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﺴﻮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﻮﻕ‬
We directed Sevk ettik 1 ‫ﺎ‬‫ﺳ ﹾﻘﻨ‬
70
It was driven Sevk edildi 1 ‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
Markets Çarşılar ‫ﻕ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﺳﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
That which drives Sevk eden, süren 1 ‫ﻖ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Leg, shin Ayak, bacak ‫ﻕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Two legs Đki ayak ‫ﻲ‬ ‫ﺎﹶﻗ‬‫ﺳ‬
Leg, stem Gövde, sap, bacak ‫ﻕ‬
‫ﻮ ﹺ‬‫ﺳ‬
Place to be driven Sevk edilen yer 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬
Enticed Sürükledi 2 ‫ﻮ ﹶﻝ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺳﻮﻝ‬
To subject Maruz bırakmak 1 ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﺴ‬ ‫ﺳﻮﻡ‬
To feed the cattle, send to
pasture
Otlatmak 4 ‫ﻢ‬ ‫ﻳﺴِﻴ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺳ‬
Mark Đşaret ‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﺳ‬
Branded, marked Nişanlı, işaretli 2 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻣ ﹰﺔ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
To arrange, fashion Düzenlemek 2 ‫ﻱ‬‫ﺴﻮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺳﻮ‬ ‫ﺳﻮﻱ‬
To level Eşitlemek, hizaya getirmek 3 ‫ﺎﻭﹺﻱ‬‫ﻳﺴ‬ - ‫ﺎﻭٰﻯ‬‫ﺳ‬
To become equal, turn to,
rest, sit
Eşit olmak, durmak, oturmak 8 ‫ﺘﻮﹺﻱ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﻮٰﻱ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
To turn towards Yöneldi 8 ‫ﺍﻟﹶﻰ‬ ‫ﻯ‬‫ﺘﻮ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Same, equal Aynı, eşit ‫ﺍ ٌﺀ‬‫ﺳﻮ‬
Even Denk, orta ‫ﻯ‬‫ﺳﻮ‬
Even, upright, sound Düz, düzgün, sağlam ‫ﻱ‬
 ‫ﺳ ﹺﻮ‬
Travel (imp, pl) Dolaşın, seyahat edin 1 ‫ﻮﺍ‬‫ﻴﺤ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﻴﺢ‬
Women who fast, travel
Oruç tutan kadınlar, seyahat
edenler
1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺋﺤ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
Men who fast, travel
Oruç tutan erkekler, seyahat
edenler
1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺋﺤ‬‫ﺎ‬‫ﺳ‬
To travel Seyahat etmek 1 ‫ﲑ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﲑ‬
To move, make travel Yürütmek 3 ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
Caravan, travelers Kervan, yolcular ‫ﺭ ﹲﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﺳﻴ‬
Traveling, journey Yürüyüş, gidiş ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺳ‬
State Durum, suret ‫ﲑﺓ‬ ‫ﺳ‬
To flow Akmak, sel olmak 1 ‫ﻳﺴِﻴ ﹸﻞ‬ - ‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﻴﻞ‬
To make flow, pour out Akıtmak, dökmek 4 ‫ﻳﺴِﻴ ﹸﻞ‬ - ‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﹶﺍﺳ‬

71
Flood Sel 1 ‫ﻴ ﹶﻞ‬‫ﺳ‬
Mount Sinai Sina dağı ‫ﲔ‬
 ‫ﻴﹺﻨ‬‫ ﺳ‬- ‫ﺎ َﺀ‬‫ﻴﻨ‬‫ﺳ‬ ‫ﺳﲔ‬
Left hand side Sol taraf ‫ﺔ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺌ‬‫ﻣﺸ‬ ‫ﺷﺄﻡ‬
Affair, matter Đş ‫ﺷ ﹾﺎ ﹲﻥ‬ ‫ﺷﺄﻥ‬
It was made to appear Benzetildi 2 ‫ﻪ‬ ‫ﺒ‬‫ﺷ‬ ‫ﺷﺒﻪ‬
It became alike Benzedi 6 ‫ﻪ‬ ‫ﺑ‬‫ﺎ‬‫ﺗﺸ‬
Resembling, similar,
allegorical
Benzer, temsili 6 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺎﹺﺑﻬ‬‫ﺘﺸ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﺘﺸ‬‫ﻣ‬
Separately, in scattered
groups
Ayrı ayrı, parça parça,
bölükler halinde
‫ﺎ‬‫ﺎﺗ‬‫ﺷﺘ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺷﺘﺖ‬
Divided, diverse Dağınık ‫ﻰ‬‫ﺷﺘ‬
Arose Ortaya çıktı 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺷ‬ ‫ﺷﺠﺮ‬
Winter Kış ‫ﺎ ِﺀ‬‫ﺷﺘ‬ ‫ﺷﺘﻮ‬
Tree, vegetation Ağaç, ot ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺷ‬ ‫ﺷﺠﺮ‬
Tree Ağaç ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺷ‬
Jealous, niggardly Kıskanç, cimri ‫ﺤ ﹰﺔ‬
 ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺷﺤﺢ‬
Greed, stinginess Bencillik, cimrilik ‫ﺢ‬ ‫ﺷ‬
Fat Đç yağları ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬‫ﺷﺤ‬ ‫ﺷﺤﻢ‬
Laden Yüklü, dolu 1 ‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺤ‬
‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺷﺤﻦ‬
They stare Donup kalır, belerir 1 ‫ﺺ‬
 ‫ﺨ‬
‫ﺸ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺷﺨﺺ‬
Staring Donakalmış ‫ﺼ ﹲﺔ‬
 ‫ﺧ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
To bind, reinforce, strengthen Bağlamak, kuvvetlendirmek 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺷﺪﺩ‬
To become strong, intensify Şiddetlenmek, kuvvetlenmek 8 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
Power, maturity, strong age Güç, rüşt, güçlü çağ ‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Stronger, more violent Daha şiddetli, en şiddetli ‫ﺪ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Very hard, difficult, stern Çok çetin, katı, sert ‫ﺍ ُﺀ‬‫ﺷﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
Firm, strong Şiddetli, çetin ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺷﺪ‬
Severe Şiddetli ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺷﺪ‬
To drink Đçmek 1 ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺷ ﹺﺮ‬ ‫ﺷﺮﺏ‬
To make drink Đçirmek 4 ‫ﺏ‬
 ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Those who drink Đçenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭﹺﺑ‬‫ ﺷ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ ﹺﺭﺑ‬‫ﺷ‬
Drink Đçecek ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺷﺮ‬
72
Drinking Đçme ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
Share of drinking Su içme hakkı ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
Drinks Đçecekler ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻣﺸ‬
Drinking place Đçme yeri ‫ﺏ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﻣ‬
To expand, open Açmak, genişletmek 1 ‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺷﺮﺡ‬
Disperse (imp) Dağıt 2 ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺷﺮﺩ‬
Small group Küçük topluluk ‫ﻣ ﹲﺔ‬ ‫ﺫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺷﺮﺫﻡ‬
Evil ones Kötüler, şerliler ‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﺷﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺷﺮﺭ‬
Bad, evil Kötü, şer, daha kötü, kötülük ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
Spark Kıvılcım ‫ﺮ ﹴﺭ‬ ‫ﺷ‬
Conditions Şartlar ‫ﺍﻁ‬‫ﺷﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺷﺮﻁ‬
He ordained
Kanun koymak, yol
belirlemek
1 ‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺷﺮﻉ‬
Visibly Görünür şekilde ‫ﻋﹰﺎ‬‫ﺷﺮ‬
Law Şeriat, kanun ‫ﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺷﺮﹺﻳ‬ - ‫ﻋ ﹰﺔ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
To shine Parlamak, aydınlanmak 4 ‫ﻕ‬
 ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺷﺮﻕ‬
Morning Kuşluk, sabah ‫ﻕ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﺷﺮ‬ ‫ﺍ‬
East, eastern Doğulu, doğuda ‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﻗ‬‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ - ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻗ‬‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
Easts Doğular 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻣﺸ‬
East Doğu 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Two easts Đki doğu 1 ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺸ ﹺﺮﹶﻗ‬
 ‫ﻣ‬
At sunrise Üzerlerine güneş doğanlar 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Be (imp) partner Ortak ol 3 ‫ﻙ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺷ‬ ‫ﺷﺮﻙ‬
To associate partners to
Allah
Ortak koşmak 4 ‫ﻙ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Polytheism Şirk, ortak koşma 1 ‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺷ‬
Partners Ortaklar ‫ﺮﻛﹶﺎ َﺀ‬ ‫ﺷ‬
Partner Ortak ‫ﻚ‬
 ‫ﺷﺮﹺﻳ‬
Sharers, partners Ortaklar, müşterekler 8 ‫ﺘ ﹺﺮﻛﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬
Polytheist Müşrik, şirk koşan 4 ‫ﺸ ﹺﺮ ﹶﻛ ﹰﺔ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻙ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬
Polytheist women Müşrik kadınlar 4 ‫ﺕ‬
 ‫ﺸ ﹺﺮﻛﹶﺎ‬
 ‫ﻣ‬
Polytheists Müşrikler, şirk koşanlar 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺸ ﹺﺮ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺸ ﹺﺮﻛﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻣ‬
73
To sell Satmak 1 ‫ﺸﺮﹺﻱ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮﻯ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺷﺮﻱ‬
To buy, exchange Satın almak, değiştirmek 8 ‫ﺘﺮﹺﻱ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﺮٰﻱ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
Side Taraf, yan ‫ﺊ‬ ‫ﻃ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬ ‫ﺷﻄﺄ‬
Its shoot Filizi ‫ﻩ‬ ‫ﺷ ﹾﻄﹶﺎ‬
Direction Yön, taraf ‫ﺮ‬ ‫ﺷ ﹾﻄ‬ ‫ﺷﻄﺮ‬
To act unjustly, excessively
Adaletsizlik yapmak,
zulmetmek
4 ‫ﻂ‬
‫ﺸﱡ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺷ ﱠ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺷﻄﻂ‬
Injustice Adaletsizlik ‫ﺷﻄﹶﻄﹰﺎ‬
Devil, satan Şeytan ‫ﻦ‬‫ﻃﻴ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷﻴ‬ - ‫ﻴﻄﹶﺎﻥ‬‫ﺷ‬ ‫ﺷﻄﻦ‬
Columns Kollar, dallar, gruplar ‫ﺐ‬
‫ﻌ ﹴ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺷﻌﺐ‬
Nations Milletler, dallar ‫ﻮﺑﹰﺎ‬‫ﺷﻌ‬
To realize, understand Anlamak, şuur etmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺷﻌﺮ‬
To inform, make one realize Bildirmek, şuuruna vardırmak 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Hair, wool (pl) Kıl, yapağı ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺷﻌ‬ ‫ﹶﺍ‬
Poets Şairler ‫ﺍ ُﺀ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﺷ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Symbols Nişaneler, şiarlar ‫ﺮ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺷﻌ‬
Poetry Şiir ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺷ‬
Sirius Şi’ra yıldızı ‫ﻯ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﺷ‬
Monument Meş’ar, gösterge ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬
To flame, burn, become
white
Alev almak, parlamak,
ağarmak
8 ‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺷﻌﻞ‬
He impassioned her Onu etkiledi 1 ‫ﺎ‬‫ﻐ ﹶﻔﻬ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺷﻐﻒ‬
To keep busy Alıkoymak, meşgul etmek 1 ‫ﻐ ﹸﻞ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻐ ﹶﻞ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺷﻐﻞ‬
Occupation Meşguliyet ‫ﻐ ﹴﻞ‬ ‫ﺷ‬
To intercede
Şefaat etmek, aracılık
yapmak
1 ‫ﻊ‬ ‫ﺸ ﹶﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺷ ﹶﻔ‬ ‫ﺷﻔﻊ‬
Intercessors Şefaat edenler, aracılar ‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Intercession Şefaat, tavsiye, yol ‫ﻋ ﹲﺔ‬ ‫ﺷﻔﹶﺎ‬
Even Çift ‫ﺷ ﹾﻔ ﹺﻊ‬
Intercessors Şefaatçiler, aracılar ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺷ ﹶﻔﻌ‬ - ‫ﺍ‬‫ﺎﺅ‬‫ﺷ ﹶﻔﻌ‬
Intercessor Şefaatçi, aracı ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺷﻔ‬
To become afraid Korkmak 4 ‫ﻖ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺷ ﹶﻔ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺷﻔﻖ‬
Twilight glow Şafak ‫ﺷ ﹶﻔ ﹺﻖ‬
74
Fearful ones Korkanlar 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻔﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬
Two lips Đki dudak ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﺷ ﹶﻔ‬ ‫ﺷﻔﻪ‬
Brink, edge Kenar ‫ﺷﻔﹶﻰ‬ ‫ﺷﻔﻮ‬
To heal Đyileştirmek, şifa vermek 1 ‫ﻲ‬‫ﺸﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺷﻔﹶﻰ‬ ‫ﺷﻔﻲ‬
Healing Şifa ‫ﺷﻔﹶﺎ ٌﺀ‬
To cleave, make hard Yarmak, zorlaştırmak 1 ‫ﻖ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺷﻘﻖ‬
To oppose Karşı gelmek 3 ‫ﻕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻳﺸ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
To split Parçalanmak 5 (‫ﻖ‬ ‫ﺸ ﱠﻘ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬) ‫ﻖ‬ ‫ﺸ ﱠﻘ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺸ ﱠﻘ‬
 ‫ﺗ‬
To split Yarılmak 7 ‫ﻖ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
More difficult Daha zor, daha çetin ‫ﻖ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
Great trouble Büyük zorluk ‫ﻖ‬ ‫ﺷ‬
Splitting Yarma, yarış ‫ﺷ ﹼﻘﹰﺎ‬
Dissension, disagreement Muhalefet, anlaşmazlık ‫ﻕ‬
‫ﺷﻘﹶﺎ ﹺ‬
Difficulty Zorluk, meşakkat ‫ﺷ ﱠﻘ ﹸﺔ‬
To suffer, be wretched, be
unhappy
Sıkıntı çekmek, mutsuz
olmak
1 ‫ﺸﻘﹶﻰ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺷ ﹶﻘﻰ‬ ‫ﺷﻘﻮ‬
More wretched, unfortunate En şaki, bedbaht, azgın ‫ﺷﻘﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
Wretchedness Azgınlık, mutsuzluk ‫ﻮﺓ‬ ‫ﺷ ﹾﻘ‬
Wretched, unhappy Kötü, mutsuz ‫ﻲ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺷ‬
To be grateful Şükretmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ ﹸﻜ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺷ ﹶﻜ‬ ‫ﺷﻜﺮ‬
Grateful, appreciative Şükreden 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Grateful ones Şükredenler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻛﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺷ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻛﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Thank, gratefulness Şükür ‫ﺮ‬ ‫ﺷ ﹾﻜ‬
Thank, gratefulness Şükür ‫ﺷ ﹸﻜﻮﺭ‬
Grateful, appreciative
Çok şükreden, şükrün
karşılığını veren
‫ﺭ‬ ‫ﺷﻜﹸﻮ‬
Appreciated
Şükredilmiş, şükrü eda
edilmiş
1 ‫ﺸﻜﹸﻮﺭﹰﺍ‬
 ‫ﻣ‬
Quarreling Birbiriyle çekişenler 6 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻛﺴ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﺸ‬‫ﻣ‬ ‫ﺷﻜﺲ‬
Doubt Şüphe ‫ﻚ‬
 ‫ﺷ‬ ‫ﺷﻜﻚ‬
Manner Yapı, kabiliyet ‫ﻛﻠﹶﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Type Yapı, kabiliyet, şekil ‫ﺷ ﹾﻜ ﹺﻞ‬
I complain Şikayet ederim 1 ‫ﺷﻜﹸﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺷﻜﻮ‬
75
To complain Şikayet etmek 8 ‫ﻲ‬‫ﺘﻜ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﻜٰﻲ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬
Candle, niche Kandil ‫ﺓ‬ ‫ﺸﻜﹶﻮﺍ‬
 ‫ﻣ‬
To make rejoice Sevindirmek 4 ‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﴰﺖ‬
Lofty Yüce ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﺨ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬ ‫ﴰﺦ‬
To shrink, repel, be
disgusted
Ürkmek, burkulmak, sıkılmak 8 ‫ﺰ‬ ‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﻤﹶﺌ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﴰﺰ‬
Sun Güneş ‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﴰﺲ‬
To contain, include Đçermek, içinde bulundurmak 8 ‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﴰﻞ‬
Lefts Sollar ‫ﺋ ﹺﻞ‬‫ﺎ‬‫ﺷﻤ‬ - ‫ﺎ ﹴﻝ‬‫ﺷﻤ‬
Hatred Nefret ‫ﻨﺌﹶﺎ ﹸﻥ‬‫ﺷ‬ ‫ﺷﻨﺄ‬
That which has hatred for
you
Sana kin besleyen 1 ‫ﻚ‬
 ‫ﺎﹺﻧﹶﺌ‬‫ﺷ‬
Flame Alev ‫ﺒﹰﺎ‬‫ﺷﻬ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺷﻬ‬ ‫ﺷﻬﺐ‬
To witness, see Şahit olmak, görmek 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺷ ﹺﻬ‬ ‫ﺷﻬﺪ‬
To call witness Şahit tutmak 4 ‫ﺪ‬ ‫ﺸ ﹺﻬ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬
To call as witness, to cite Şahit tutmak 10 ‫ﺪ‬ ‫ﺸ ﹺﻬ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Witnesses Şahitler 1 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷﻬ‬ ‫ﹶﺍ‬
Witness Şahit, gören 1 ‫ﺍ ُﺀ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﺷ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Witnesses Şahitler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺷ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬
Visible, testimony Görünen, şahitlik 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﺷﻬ‬ - ‫ﺓ‬‫ﺎﺩ‬‫ﺷﻬ‬
Witnesses Şahit olanlar, şahitler 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺷﻬ‬
Witness Şahit, mevcut 1 ‫ﺍ‬‫ﺷﻬﹺﻴﺪ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺷﻬﹺﻴ‬
Two witnesses Đki şahit 1 ‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﺷﻬﹺﻴ‬
Witnessing
Şahit olma zamanı, görme
zamanı
1 ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬
Witnessed Şahid olunan, görülen 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﺸﻬ‬
 ‫ﻣ‬
Months Aylar ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺷﻬﺮ‬
Month Ay (zaman) ‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ﺷﻬ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬
Wailing Kükreyen ‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﺷ ﹺﻬ‬ ‫ﺷﻬﻖ‬
To desire, have appetite for Đstemek, arzu etmek 8 ‫ﺘﻬﹺﻲ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﻬٰﻲ‬‫ﺷ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﺷﻬﻮ‬
Desires Şehvetler ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻬﻮ‬ ‫ﺷ‬
Lust, desire Şehvet ‫ﻮ ﹰﺓ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺷ‬
Mixture Karışım ‫ﺑﹰﺎ‬‫ﺷﻮ‬ ‫ﺷﻮﺏ‬
76
To consult Danışmak, istişare etmek 3 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﻳﺸ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺷ‬ ‫ﺷﻮﺭ‬
To point to, indicate Đşaret etmek 4 ‫ﲑ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺷ‬
Consultation Danışma, istişare 6 ‫ﻭ ﹴﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﺸ‬
Consultation Şura, danışma, istişare ‫ﻯ‬‫ﻮﺭ‬‫ﺷ‬
Flame Alev ‫ﻅ‬
‫ﺍ ﹲ‬‫ﺷﻮ‬ ‫ﺷﻮﻅ‬
Weapon Silah ‫ﻮ ﹶﻛ ﹲﺔ‬ ‫ﺷ‬ ‫ﺷﻮﻙ‬
Roasting Yakma ‫ﻯ‬‫ﺷﻮ‬ ‫ﺷﻮﻱ‬
It scalds Yakar 1 ‫ﺸﻮﹺﻱ‬
 ‫ﻳ‬
To scalding Yakmaya ‫ﻯ‬‫ﺸﻮ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻟ‬
To want, desire, will Đstemek, dilemek 1 ‫ﺎ ُﺀ‬‫ﻳﺸ‬ - ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺷ‬ ‫ﺷﻴﺄ‬
Things, belongings, property Eşya, şeyler ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺷﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
Thing Şey ‫ﻲ ٌﺀ‬ ‫ﺷ‬
White-hair Ak saç ‫ﺒ ﹰﺔ‬‫ﻴ‬‫ﺷ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ﺷ‬ ‫ﺷﻴﺐ‬
White-haired Ak saçlı ‫ﻴﺒﹰﺎ‬‫ﺷ‬
Old, old man Đhtiyar, yaşlı ‫ﻮﺧﹰﺎ‬‫ﺷﻴ‬ - ‫ﺦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺷ‬ ‫ﺷﻴﺦ‬
Lofty, high Yüksek ‫ﺓ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣﺸ‬ ‫ﺷﻴﺪ‬
That it spreads Yayılması 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗﺸ‬ ‫ﺷﻴﻊ‬
Group, party, sect Bölüm, grup, ayrılık ‫ﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻴ‬‫ ﺷ‬- ‫ﻴ ﹺﻊ‬‫ﺷ‬
Sabians Sabiîler ‫ﲔ‬
 ‫ﺎﺑﹺﺌ‬‫ ﺻ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎﹺﺑﺆ‬‫ﺻ‬ ‫ﺻﺒﺄ‬
Pouring Dökme 1 ‫ﺒﹰﺎ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺻﺒﺐ‬
Became in the morning Sabahladı, sabahleyin oldu 2 ‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺻﺒﺢ‬
To become Olmak 4 ‫ﺢ‬ ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Dawn, morning Tan, sabah ‫ﺡ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﺻﺒ‬
 ‫ﺍ‬
Morning Sabah ‫ﺡ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺻﺒ‬

Morning Sabah ‫ﺢ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬

Lamp Lamba, çıra ‫ﺢ‬ ‫ﺎﺑﹺﻴ‬‫ﻣﺼ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺼﺒ‬
 ‫ﻣ‬
At early morning Sabaha çıkanlar, olanlar 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻣ‬
To be patient Sabretmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺼﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺻﱪ‬
Be patient (imp, pl) Sabredin 3 ‫ﻭﺍ‬‫ﺎﹺﺑﺮ‬‫ﺻ‬
To be patient, endure,
tolerate
Sabretmek 8 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ ﹶﻄﹺﺒ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ ﹶﻄ‬
 ‫ﺍ‬
77
How tolerant they are Ne kadar sabırlılar ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Patiently Sabırlı, sabırla 1 ‫ﺎﺑﹺﺮﹰﺍ‬‫ﺻ‬
Patient (fm) Sabırlı (dş) 1 ‫ﺍﺕ‬‫ﺎﹺﺑﺮ‬‫ ﺻ‬- ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﺻ‬
Patient men Sabırlı erkekler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﺎﹺﺑﺮﹺﻳ‬‫ ﺻ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎﹺﺑﺮ‬‫ﺻ‬
Very patient Çok sabırlı ‫ﺎ ﹴﺭ‬‫ﺻﺒ‬

Patience Sabır 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬

Fingers Parmaklar ‫ﻊ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﹶﺍﺻ‬ ‫ﺻﺒﻊ‬
Relish Katık ‫ﺒ ﹴﻎ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺻﺒﻎ‬
Color Renk, boya ‫ﻐ ﹰﺔ‬ ‫ﺒ‬‫ﺻ‬

I incline Meylederim 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺻﺒﻮ‬
Child Çocuk ‫ﻲ‬ ‫ﺻﹺﺒ‬
 ‫ﺻﱯ‬
They are supported Desteklenirler, sahip çıkılırlar 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺤﺒ‬
‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺻﺤﺐ‬
To be companion Arkadaş edinmek 3 ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﺼ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
People, fellows, companions Arkadaşlar, halk, topluluk ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺻﺤ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Companion Arkadaş, grup ‫ﺐ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Companion Arkadaş, eş ‫ﺒ ﹲﺔ‬‫ﺣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Plates Tepsi, sayfa ‫ﻑ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺻﺤ‬
 ‫ﺻﺤﻒ‬
Pages Sayfalar ‫ﻒ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﺻ‬

Deafening blast Sağır edici ses ‫ﺧ ﹸﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬ ‫ﺻﺨﺦ‬
Rock, rocks Kaya, kayalar ‫ﺓ‬‫ﺨﺮ‬
‫ﺻ‬
 - ‫ﺮ‬ ‫ﺨ‬
‫ﺻ‬
 ‫ﺻﺨﺮ‬
To hinder, avert Çevirmek, engellemek 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺻﺪﺩ‬
Hindering Döndürme 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

Aversion Uzaklaşma ‫ﻭﺩﹰﺍ‬‫ﺻﺪ‬

Purulent Đrinli ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺻﺪ‬

He/it comes out Çıkar 1 ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺻﺪﺭ‬
To issue, release, take away
Çıkmak, almak, serbest
bırakmak
4 ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Breast, heart Sine, kalp ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

Breasts, hearts Sineler, kalpler ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

Declare (imp) Đlan et, beyan et 1 ‫ﻉ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺍ‬ ‫ﺻﺪﻉ‬
They are given headache Başları ağrıtılır 2 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
78
They will be divided Bölük bölük ayrılırlar 5 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
Crack Çatlak ‫ﻉ‬
‫ﺪ ﹺ‬ ‫ﺻ‬

Broken, cracked Çatlamış 5 ‫ﺎ‬‫ﺪﻋ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
To turn away Dönmek 1 ‫ﻑ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺻﺪﻑ‬
Two cliffs Đki dağ, iki yamaç ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺪﹶﻓ‬ ‫ﺻ‬

To tell the truth, fulfill Doğru olmak, doğru söylemek 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺻﺪﻕ‬
To approve, confirm, admit Doğrulamak, onaylamak 2 ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

To give charity Sadaka vermek 5 ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ – ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
To give charity Sadaka vermek 5 ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ = ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
More correct, truer Daha doğru ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Confirmation Tasdik, doğrulama 2 ‫ﻖ‬ ‫ﻳ‬‫ﺼﺪ‬
 ‫ﺗ‬
Truthful Sadık, doğru 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Truthful women Doğru kadınlar 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺩﻗﹶﺎ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﺩﻗﹶﺎ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Truthful men Doğru erkekler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﺩﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Truthfulness Sıdk, doğruluk 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺻ‬

Charities Sadakalar ‫ﺕ‬
 ‫ﺪﻗﹶﺎ‬ ‫ﺻ‬

Their dowers Onların mehirleri ‫ﻦ‬ ‫ﺗ ﹺﻬ‬‫ﺪﻗﹶﺎ‬ ‫ﺻ‬

Charity Sadaka ‫ﺪﹶﻗ ﹰﺔ‬ ‫ﺻ‬

Friend Dost ‫ﻳ ﹴﻖ‬‫ﺻﺪ‬

That which approves
Sıddık, tasdik eden,
doğrulayan
‫ﻖ‬ ‫ﻳ‬‫ﺻﺪ‬

Truthful woman Doğru kadın ‫ﻳ ﹶﻘ ﹲﺔ‬‫ﺻﺪ‬

Truthful men Doğru erkekler ‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻳ‬‫ﺻﺪ‬
 - ‫ﻳﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺻﺪ‬

Women who give charity Sadaka veren kadınlar 5 ‫ﺕ‬
 ‫ﺪﻗﹶﺎ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Men who give charity Sadaka veren erkekler 5 ‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Confirming Doğrulayan, tasdik eden 5 ‫ﻕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Women who give charity Sadaka veren kadınlar 5 ‫ﺕ‬
 ‫ﺪﻗﹶﺎ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Confirming ones Doğrulayanlar, tasdik edenler 5 ‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Men who give charity Sadaka veren erkekler 5 ‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
You give attention Yönelirsin 5 ‫ﻯ‬‫ﺼﺪ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺻﺪﻱ‬
Clapping El çırpma ‫ﻳ ﹰﺔ‬‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
79
Palace, tower Saray, kule ‫ﺎ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﺻ‬
 -‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺻﺮﺡ‬
To cry for help Yardım için bağırmak 8 ‫ﺥ‬
 ‫ﺼ ﹶﻄ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺥ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺻ ﹶﻄ‬
 ‫ﺍ‬ ‫ﺻﺮﺥ‬
To cry for help Yardım için bağırmak 10 ‫ﺥ‬
 ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺥ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Cry of help Đmdat çağrısı, feryatçı ‫ﺦ‬ ‫ﺻﺮﹺﻳ‬

Helper Yardımcı 4 ‫ﺼﺮﹺﺥ‬
 ‫ﻣ‬
To insist Israr etmek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺻﺮﺭ‬
Frost Soğuk ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬

Loud voice Çığlık ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬

Furious, screaming Şiddetli, uğultulu ‫ﺮ‬‫ﺮﺻ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺻﺮﺻﺮ‬
Path, way, road Yol ‫ﻁ‬
‫ﺍ ﹲ‬‫ﺻﺮ‬
 ‫ﺻﺮﻁ‬
Fallen Yere serilmiş ‫ﻰ‬‫ﺮﻋ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺻﺮﻉ‬
To divert, turn away Döndürmek, çevirmek 1 ‫ﻑ‬
 ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺻﺮﻑ‬
To explain Açıklamak 2 ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬

To turn away, go away,
depart
Dönmek, ayrılmak, gitmek 7 ‫ﻑ‬
 ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Directing Döndürülme 2 ‫ﻒ‬
 ‫ﻳ‬‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﺗ‬
Diversion Döndürme, çevirme 1 ‫ﻓﹰﺎ‬‫ﺻﺮ‬

Place of diversion Dönecek yer 1 ‫ﺼﺮﹺﻓﹰﺎ‬
 ‫ﻣ‬
Diverted Çevrilen 1 ‫ﻭﻓﹰﺎ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻣ‬
To harvest Devşirmek, hasat etmek 1 ‫ﻡ‬ ‫ﺼ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺻﺮﻡ‬
Harvesters Devşirenler, kesenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﺻ‬
Reaped Koparılmış ‫ﻢ‬‫ﺻ ﹺﺮﻳ‬

To ascend Yükselmek 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺻﻌﺪ‬
To climb, ascend Tırmanmak, yükselmek 4 ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Climbs, ascends Tırmanır, çıkar, yükselir 5 (‫ﻌﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬) ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬
Ascending Yükselerek ‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺻﻌ‬

Steep hill Yokuş ‫ﻮﺩﹰﺍ‬‫ﺻﻌ‬

Earth, soil, ground Toprak ‫ﻴﺪﹰﺍ‬‫ﺻﻌ‬

That you turn Döndürmen 2 ‫ﺮ‬‫ﺼﻌ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺻﻌﺮ‬
To faint Bayılmak 1 ‫ﻖ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺻﻌﻖ‬
Thunderbolt Yıldırım ‫ﻋ ﹶﻘ ﹲﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
80
Fainted Baygın ‫ﻌﻘﹰﺎ‬ ‫ﺻ‬

Thunderbolts Şimşekler ‫ﻖ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬

Smaller Daha küçük ‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺻﻐﺮ‬
Humiliated ones Küçük düşmüşler ‫ﻦ‬ ‫ﻏﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻏﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Humiliation Küçüklük ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻﻐ‬

Small Küçük ‫ﲑ ﹰﺓ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺻ‬
 - ‫ﻐ ﹴﲑ‬ ‫ﺻ‬

To incline Meyletmek 1 ‫ﻰ‬‫ﺼﻐ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺻﻐﻮ‬
To overlook Hoşgörmek 1 ‫ﺢ‬ ‫ﺼ ﹶﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺻ ﹶﻔ‬
 ‫ﺻﻔﺢ‬
Forgiveness Hoşgörü 1 ‫ﺢ‬ ‫ﺻ ﹾﻔ‬

Chains, fetters Zincirler ‫ﺩ‬ ‫ﺻﻔﹶﺎ‬
 ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺻﻔﺪ‬
Yellow Sarı ‫ﺮ‬ ‫ﺻ ﹾﻔ‬
 ‫ﺻﻔﺮ‬
Yellow Sarı ‫ﺍ ُﺀ‬‫ﺻ ﹾﻔﺮ‬

Turned yellow Sararmış 9 ‫ﺮﹰﺍ‬ ‫ﺼ ﹶﻔ‬
 ‫ﻣ‬
Plain, deserted Dümdüz, bomboş ‫ﺼﻔﹰﺎ‬
 ‫ﺻ ﹾﻔ‬
 ‫ﺻﻔﺼﻒ‬
Lined, spread Saflar halinde, kanat açmış ‫ﺕ‬
 ‫ﺎﻓﱠﺎ‬‫ﺻ‬ ‫ﺻﻔﻒ‬
In rows Saf dizilenler ‫ﺎﻓﱡﻮ ﹶﻥ‬‫ﺻ‬
In rows, lined Saf saf ‫ﺎ‬‫ﺻﻔ‬

Lined up Saflar, saf saf ‫ﻑ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬

Lined up Dizilmiş 1 ‫ﺼﻔﹸﻮﹶﻓ ﹲﺔ‬
 ‫ﻣ‬
Excellent bred steeds Cins atlar ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻓﻨ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬ ‫ﺻﻔﻦ‬
To choose Seçmek 8 ‫ﻲ‬‫ﺼ ﹶﻄﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺻ ﹶﻄﻔٰﻲ‬
 ‫ﺍ‬ ‫ﺻﻔﻮ‬
To choose Seçmek, tercih etmek 4 ‫ﻲ‬‫ﺼﻔ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺻﻔٰﻲ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Smooth rock Düz kaya ‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﺻ ﹾﻔﻮ‬

Chosen ones Seçkinler (çoğul) 8 ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺼ ﹶﻄ ﹶﻔ‬
 ‫ﻣ‬
Purified Süzme 2 ‫ﻰ‬‫ﺼﻔ‬
 ‫ﻣ‬
She slapped Tokat attı 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺻ ﱠﻜ‬
 ‫ﺻﻜﻚ‬
To hang Asmak 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺼﹸﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺻﹶﻠ‬
 ‫ﺻﻠﺐ‬
To hang Asmak 2 ‫ﺐ‬
 ‫ﺼﱢﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺻﱠﻠ‬

Descendants, offsprings Sulbler, zürriyetler ‫ﺏ‬
 ‫ﻼ‬‫ﹶﺍﺻ‬
Backbone Bel kemiği ‫ﺐ‬
‫ﺻ ﹾﻠ ﹺ‬

81
To become righteous Islah olmak, düzelmek 1 ‫ﺢ‬ ‫ﺼﹶﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺻﹶﻠ‬
 ‫ﺻﻠﺢ‬
To correct, repair, improve,
reform
Đyileştirmek, ıslah etmek,
düzeltmek
4 ‫ﺢ‬ ‫ﻠ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺻﹶﻠ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Correction, rectification, set
in order
Islah, düzeltme 4 ‫ﺡ‬
‫ﻼ‬
‫ﺻﹶ‬ ‫ﺍ‬
Righteous, correcting Salih, iyi, ıslah eden 1 ‫ﺢ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Good deeds Salih işler, saliha kadınlar 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻟﺤ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Righteous men Salih erkekler 1 ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ ﺻ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟﺤ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Peace Sulh, barış 1 ‫ﺢ‬ ‫ﺻ ﹾﻠ‬

Those who correct, corrector Islah eden 4 ‫ﻠ ﹺﺢ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Correctors Islah edenler 4 ‫ﲔ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺤ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Bare Düz, çıplak ‫ﺍ‬‫ﺻ ﹾﻠﺪ‬
 ‫ﺻﻠﺪ‬
Clay Balçık ‫ﺎ ﹴﻝ‬‫ﺻ ﹾﻠﺼ‬
 ‫ﺻﻠﺼﻞ‬
To pray, support Namaz kılmak, desteklemek 2 ‫ﺼﻠﱢﻰ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺻﻠﱠﻰ‬
 ‫ﺻﻠﻮ‬
Prayer Namaz, dua ‫ﺻﻠﹶﻮﺍ ﹲﺓ‬
 - ‫ﺓ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺻﹶ‬
Prayers; synagogues Namazlar, dualar; havralar ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺻﹶﻠﻮ‬

Place of prayer Namazgah ‫ﻰ‬‫ﺼﻠ‬
 ‫ﻣ‬
Those who pray Namaz kılanlar 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﺼﱢﻠ‬
 ‫ﻣ‬
To enter fire, burn Ateşe girmek, yanmak 1 ‫ﺼﻠﹶﻰ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺻﻠﻲ‬
Put (imp, pl) him in fire Onu ateşe atın 2 ‫ﻩ‬ ‫ﺻﻠﱡﻮ‬

To burn, to put into fire Ateşe sokmak, yakmak 4 ‫ﻲ‬‫ﺼﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺻﻠﹶﻲ‬
 ‫ﹶﺍ‬
To get warm Isınmak 8 ‫ﻲ‬‫ﺼ ﹶﻄﻠ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺻ ﹶﻄﻠﹶﻲ‬
 ‫ﺍ‬
Burning Yakma ‫ﻴ ﹸﺔ‬‫ﻠ‬‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬
That which enters fire Ateşe giren, girecek olan ‫ﺎ ﹺﻝ‬‫ﺻ‬
Those who enter fire Ateşe girenler, girecek olanlar ‫ﺎﻟﹸﻮﺍ‬‫ﺻ‬
Entering fire Ateşe giriş ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻠ‬‫ﺻ‬

Silent Sessiz 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣﺘ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬ ‫ﺻﻤﺖ‬
Samed, Absolute Samed Mutlak ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺻﻤﺪ‬
Monasteries Manastırlar ‫ﻊ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬
 ‫ﺻﻤﻊ‬
They became deaf Sağır oldular 1 ‫ﻮﺍ‬‫ﺻﻤ‬
 ‫ﺻﻤﻢ‬
To make deaf Sağır etmek 4 ‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Deaf Sağır ‫ﻢ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﹶﺍ‬
82
Deaf Sağır ‫ﻢ‬ ‫ﺻ‬

To make, construct Yapmak, inşa etmek 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺻﻨﻊ‬
To choose Seçmek 8 ‫ﻊ‬ ‫ﺼ ﹶﻄﹺﻨ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﺻ ﹶﻄ‬
 ‫ﺍ‬
Work Đş, yapma 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﺻ‬

Making Sanat, iş 1 ‫ﻌ ﹶﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﺻ‬

Strongholds Sağlam yapılar ‫ﻊ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﻣﺼ‬
Idols, false gods Putlar ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻﻨ‬
 ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺻﻨﻢ‬
Branched Dallanmış ‫ﺍ ﹲﻥ‬‫ﻨﻮ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺻﻨﻮ‬
It is melted Eritilir 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺻﻬﺮ‬
Marriage relationship Evlilik yakınlığı ‫ﺍ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﺻ‬

To hit, strike, happen, befall Đsabet etmek, başına gelmek 4 ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳﺼ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺻ‬ ‫ﺻﻮﺏ‬
Correct Doğru, doğru olarak ‫ﺍﺑﹰﺎ‬‫ﺻﻮ‬

Rainstorm Yağmur, sağanak ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺻ‬

Disaster, misfortune Musibet, sıkıntı, dert ‫ﺒ ﹲﺔ‬‫ﻴ‬‫ﻣﺼ‬
That which strikes Đsabet eden 4 ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣﺼ‬
Voice Ses ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬
 ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺻﻮﺕ‬
Incline (imp) Alıştır 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺻﻮﺭ‬
To give shape, form Şekil vermek 2 ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺻ‬

Shapes, forms Şekiller ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺻ‬

Trumpet Sur ‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ﺻ‬
Shape, form Şekil, suret ‫ﺭ ﹲﺓ‬ ‫ﻮ‬‫ﺻ‬
That gives shape, forms Musavvir, şekil veren 2 ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Cup Kadeh ‫ﻉ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬
 ‫ﺻﻮﻉ‬
Wools Yünler ‫ﺍﻑ‬‫ﺻﻮ‬
 ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺻﻮﻑ‬
To fast Oruç tutmak 1 ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﺼ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻ‬ ‫ﺻﻮﻡ‬
Women who fast Oruç tutan kadınlar ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺋﻤ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Men who fast Oruç tutan erkekler ‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺻ‬
Fasting Oruç ‫ﻡ‬‫ﺻﻮ‬

Fasting Oruç ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﺻﻴ‬

Cry, blast Çığlık ‫ﺤ ﹲﺔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺻﻴﺢ‬
83
To hunt Avlanmak 8 ‫ﺩ‬ ‫ﺼﻄﹶﺎ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺻﻄﹶﺎ‬
 ‫ﺍ‬ ‫ﺻﻴﺪ‬
Hunt, game Avlanma, av ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺻ‬

It reaches Varır, döner 1 ‫ﲑ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺻﲑ‬
Destination Dönüş yeri, gidilecek yer ‫ﲑ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬
Their fortresses Kaleleri ‫ﻢ‬ ‫ﻴ ﹺﻬ‬‫ﺎﺻ‬‫ﺻﻴ‬
 ‫ﺻﻴﺺ‬
Summer Yaz (mevsim) ‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺻﻴﻒ‬
Sheep Koyun (hayvan) ‫ﻥ‬ ‫ﺿ ﹾﺎ‬
 ‫ﺿﺄﻥ‬
Panting Şiddetle soluyarak ‫ﺎ‬‫ﺒﺤ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺿﺒﺢ‬
Beds, place of death Yataklar, ölüm yerleri ‫ﺎ ﹺﺟ ﹺﻊ‬‫ﻣﻀ‬ ‫ﺿﺠﻊ‬
To laugh Gülmek 1 ‫ﻚ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﺿ‬
 ‫ﺿﺤﻚ‬
To make laugh Güldürmek 4 ‫ﻚ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﺿ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Laughing Gülen, gülerek 1 ‫ﺣ ﹶﻜ ﹲﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ ﺿ‬- ‫ﺣﻜﹰﺎ‬ ‫ﺎ‬‫ﺿ‬
You get exposed to sun Güneşten yanarsın 1 ‫ﻰ‬‫ﻀﺤ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺿﺤﻮ‬
Daylight, forenoon Gün ışığı, gündüz, kuşluk ‫ﻰ‬‫ﺿﺤ‬

Opponents Zıt, aksi, ters, rakip ‫ﺪﹰﺍ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺿﺪﺩ‬
To strike, give example Vurmak, misal vermek 1 ‫ﺏ‬
 ‫ﻀ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺿﺮﺏ‬
To travel Seyahat etmek, gezmek 1 ‫ﺏ ﻓﹶﻲ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

Striking Vuruş, vurma 1 ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

Striking, moving Vurarak, gezerek 1 ‫ﺑﹰﺎ‬‫ﺿﺮ‬

To harm Zarar vermek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺿﺮﺭ‬
To harm Zarar vermek 3 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻀ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺿ‬
To compel Zorlamak 8 ‫ﺮ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺿ ﹶﻄ‬
 ‫ﺍ‬
That which harms Zarar veren 1 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺿ‬
Those who harm Zarar verenler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎﺭ‬‫ﺿ‬
Hardship, adversity Dert, sıkıntı ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

Harm Zarar ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

Hardship, adversity Sıkıntı, düşmanlık ‫ﺍ ُﺀ‬‫ﺿﺮ‬

Harming Zarar vererek ‫ﺍﺭﹰﺍ‬‫ﺿﺮ‬

Harm, damage Zarar ‫ﺭ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬

Harmful Zarar veren 3 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻀ‬
84
Distressed one Zorda kalmış 8 ‫ﺮ‬ ‫ﻀ ﹶﻄ‬
 ‫ﻣ‬
To supplicate humbly Yalvarmak 5 ‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺗ‬ ‫ﺿﺮﻉ‬
To plead humbly Tazarru etmek, yalvarmak 8 ‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺍ‬
Humbly Yalvararak 5 ‫ﻋﹰﺎ‬‫ﻀﺮ‬
 ‫ﺗ‬
Thorny plant Kuru diken ‫ﺿﺮﹺﻳ ﹴﻊ‬

To become weak Zayıf olmak 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺿﻌﻒ‬
To multiply Katlamak, çoğaltmak 3 ‫ﻒ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻀ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﺿ‬
To be weak, to be deemed
weak
Zayıf olmak, zayıf görülmek 10 ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Double, manifold Kat kat ‫ﺎﻓﹰﺎ‬‫ﺿﻌ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Weaker Daha zayıf ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Weak Zayıf ‫ﺎﻓﹰﺎ‬‫ﺿﻌ‬

Weak, weakness Zaaf, zayıflık 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬

Manifold Kat kat ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺿ‬

Weak ones Zayıflar ‫ﻌﻔﹶﺎ ُﺀ‬ ‫ﺿ‬

Weak Zayıf ‫ﻴﻔﹰﺎ‬‫ﺿﻌ‬

Those who are oppressed,
made weak
Zayıf düşürülenler 10 ‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻌﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Multiplied Kat kat 3 ‫ﻋ ﹶﻔ ﹰﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻀ‬
Those get manifold Kat kat arttırılmış olanlar 3 ‫ﻌﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻣ‬
Mixed Karışık ‫ﺙ‬
‫ﺎ ﹸ‬‫ﺿﻐ‬
 ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺿﻐﺚ‬
Bunch Demet ‫ﺜﹰﺎ‬‫ﺿﻐ‬

Hatred Kin ‫ﺎﻥ‬‫ﺿﻐ‬
 ‫ﹶﺍ‬ ‫ﺿﻐﻦ‬
Frogs Kurbağalar ‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﺿﻔﹶﺎ‬
 ‫ﺿﻔﺪﻉ‬
To go astray, err, lose one’s
way
Sapmak, şaşmak, yanılmak,
yolunu kaybetmek
1 ‫ﻀ ﱡﻞ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺿ ﱠﻞ‬
 ‫ﺿﻠﻞ‬
To lead astray, leave in error Saptırmak, hatada bırakmak 4 ‫ﻀ ﱡﻞ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺿ ﱠﻞ‬
 ‫ﹶﺍ‬
More misguided, worse in
error
Daha sapık,daha şaşkın ‫ﺿ ﱡﻞ‬
 ‫ﹶﺍ‬
Error, vain Sapıklık, hiçlik 2 ‫ﻴ ﹴﻞ‬‫ﻀﻠ‬
 ‫ﺗ‬
That which goes astray Sapmış, şaşkın ‫ﺎﹼﻟﹰﺎ‬‫ﺿ‬
Those who go astray Sapıtan, sapıklar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺎﱢﻟ‬‫ ﺿ‬- ‫ﺎﻟﱡﻮ ﹶﻥ‬‫ﺿ‬
Error, straying Sapıklık 1 ‫ﻼﹶﻟ ﹲﺔ‬
‫ﺿﹶ‬
 - ‫ﻼ ﹴﻝ‬
‫ﺿﹶ‬

85
Misleader Saptıran 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻀﱢﻠ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻀ ﱞﻞ‬
 ‫ﻣ‬
Camel Deve ‫ﻣ ﹴﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﺿ‬ ‫ﺿﻤﺮ‬
Thrust, draw, enter Koy, bastır, çek 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﹸﺍ‬ ‫ﺿﻤﻢ‬
Straitened, difficult Zor, sıkıntılı ‫ﻨﻜﹰﺎ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺿﻨﻚ‬
That which withholds Gizleyen ‫ﻴ ﹴﻦ‬‫ﺿﹺﻨ‬
 ‫ﺿﻨﻦ‬
To imitate Taklit etmek 3 ‫ﺆ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻀ‬ ‫ﺿﻬﺄ‬
To illuminate, light Aydınlatmak 4 ‫ﻲ ُﺀ‬‫ﻳﻀ‬ - ‫ﺎ َﺀ‬‫ﹶﺍﺿ‬ ‫ﺿﻮﺃ‬
Light Işık ‫ﺎ ًﺀ‬‫ﺿﻴ‬

Harm Zarar ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺿﲑ‬
Unfair Adaletsiz ‫ﻯ‬‫ﻴﺰ‬‫ ﺿ‬- ‫ﺍ‬‫ﻴﺰ‬‫ﺿ‬
 ‫ﺿﻴﺰ‬
To lose, waste
Zayi etmek, kaybetmek, ziyan
etmek
4 ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻀ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﺿ‬ ‫ﺿﻴﻊ‬
To offer hospitality Misafir etmek 2 ‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﺿﻴﻒ‬
Guest Misafir 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺿ‬

To straiten Daralmak 1 ‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻀ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺿ‬ ‫ﺿﻴﻖ‬
To distress Sıkıştırmak 2 ‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﺿ‬

That which straitens Daralan 1 ‫ﻖ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﺿ‬
Distress Darlık, sıkıntı 1 ‫ﻴ ﹴﻖ‬‫ﺿ‬

Tight Darlık veren, sıkıntılı 2 ‫ﻘﹰﺎ‬‫ﺿﻴ‬

To seal Mühürlemek 1 ‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻃ‬ ‫ﻃﺒﻊ‬
In layers, in harmony
Tabakalar halinde, uygun
biçimde
‫ﺎﻗﹰﺎ‬‫ﻃﺒ‬ ‫ﻃﺒﻖ‬
Layer, stage Tabaka, hal ‫ﺒﻘﹰﺎ‬‫ ﹶﻃ‬- ‫ﺒ ﹴﻖ‬‫ﹶﻃ‬
Spread Yaydı 1 ‫ﺎ‬‫ﹶﻃﺤ‬ ‫ﻃﺤﻮ‬
Throw (imp, pl) Atın 1 ‫ﻮ‬‫ﺮﺣ‬ ‫ﺍ ﹾﻃ‬ ‫ﻃﺮﺡ‬
To drive away, send away Uzaklaştırmak, kovmak 1 ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻃ‬ ‫ﻃﺮﺩ‬
That which drives away Uzaklaştıran, kovan 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻃﹶﺎ ﹺﺭ‬
Side, part, border Kısım, kenar ‫ﺮﻓﹰﺎ‬ ‫ ﹶﻃ‬- ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻃ‬ ‫ﻃﺮﻑ‬
Sides, ends Taraflar, kenarlar, uçları ‫ﻑ‬
 ‫ﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻃﺮ‬
Glance, gaze Bakış, nazar ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻃ‬
Night comer Gece yolcusu ‫ﻕ‬
 ‫ﻃﹶﺎ ﹺﺭ‬ ‫ﻃﺮﻕ‬
Paths, ways Yollar, tarikatlar ‫ﻖ‬ ‫ﺋ‬‫ﺍ‬‫ﹶﻃﺮ‬
86
Path, way Yol ‫ ﹶﻃﺮﹺﻳ ﹶﻘ ﹰﺔ‬- ‫ﹶﻃﺮﹺﻳ ﹴﻖ‬
Fresh Taze ‫ﺎ‬‫ﹶﻃ ﹺﺮﻳ‬ ‫ﻃﺮﻭ‬
To eat Yemek 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻃ‬ ‫ﻃﻌﻢ‬
To feed, give food Doyurmak, beslemek 4 ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻃ‬
To ask for food Yiyecek istemek 10 ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ ﹾﻄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ ﹾﻄ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Feeding, giving food Doyurma, yiyecek verme 4 ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﺍ ﹾﻃﻌ‬
That which eats, will eat Yiyen, yiyecek olan 1 ‫ﻋ ﹴﻢ‬ ‫ﻃﹶﺎ‬
Food Yiyecek 1 ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻃﻌ‬
Taste Tad 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻃ‬
To defame Alay etmek, kınamak 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻃ‬ ‫ﻃﻌﻦ‬
Defamation Alay ‫ﺎ‬‫ﻌﻨ‬ ‫ﹶﻃ‬
To transgress, exceed limits Azmak, isyan etmek 1 ‫ﻐﻰ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﻰ‬‫ﹶﻃﻐ‬ ‫ﻃﻐﻲ‬
To make transgress, seduce Azdırmak 4 ‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻄﻐ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻃﻐٰﻲ‬
False deities, transgressors Tağut ‫ﺕ‬
 ‫ﻃﹶﺎﻏﹸﻮ‬
Overpowering blast Azgın vaka, korkunç ses ‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﻏ‬ ‫ﻃﹶﺎ‬
Transgressors Azgınlar ‫ﲔ‬
 ‫ﻏ‬ ‫ﻃﹶﺎ‬
Transgression Azgınlık ‫ﺍ‬‫ﻐﻮ‬ ‫ﹶﻃ‬
Transgression Azgınlık, tuğyan ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻐﻴ‬ ‫ﹸﻃ‬
To extinguish Söndürmek 4 ‫ﻔﺌﹸﻮﺍ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻃ ﹶﻔﹶﺎ‬ ‫ﻃﻔﺄ‬
Those who give less Tartıda eksik tartan 2 ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻔ‬ ‫ﻣ ﹶﻄ ﱢﻔ‬ ‫ﻃﻔﻒ‬
Began Başladı 1 ‫ﻖ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﹶﻃ‬ ‫ﻃﻔﻖ‬
Child, baby Çocuk, bebek ‫ ﹶﺍ ﹾﻃﻔﹶﺎ ﹸﻝ‬- ‫ﻃ ﹾﻔ ﹲﻞ‬ ‫ﻃﻔﻞ‬
To ask, request, demand Đstemek, aramak 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻳ ﹾﻄﹸﻠ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﹶﻃﹶﻠ‬ ‫ﻃﻠﺐ‬
That which asks, requests Talep eden, isteyen 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Asking, demanding Arama, isteme 1 ‫ﺎ‬‫ﹶﻃﹶﻠﺒ‬
One who is sought Talep edilen, istenen 1 ‫ﺏ‬
 ‫ﻣ ﹾﻄﻠﹸﻮ‬
Banana trees Muz ağaçları ‫ﹶﻃ ﹾﻠ ﹴﺢ‬ ‫ﻃﻠﺢ‬
To rise Yükselmek, doğmak 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻳ ﹾﻄﹸﻠ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﹶﻃﹶﻠ‬ ‫ﻃﻠﻊ‬
To inform Bildirmek 4 ‫ﻊ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻃﹶﻠ‬
To understand, perceive, rise
Bilgi edinmek, anlamak,
yükselmek
8 ‫ﻊ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﱠﻄ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺍ ﱠﻃﹶﻠ‬
87
Fruit, spathe Meyve, tomurcuk ‫ﻊ‬ ‫ﹶﻃ ﹾﻠ‬
Rising Doğuş ‫ﻉ‬
‫ﹸﻃﻠﹸﻮ ﹺ‬
Place/time of rise Doğuş yeri, doğuş zamanı ‫ﻣ ﹾﻄﹶﻠﻊ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻠ‬‫ﻣ ﹾﻄ‬
Those who are aware Haberdar olanlar 8 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﻌ‬‫ﻣ ﱠﻄ‬
To divorce Boşamak 2 ‫ﻖ‬ ‫ﻳ ﹶﻄﱢﻠ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﹶﻃﱠﻠ‬ ‫ﻃﻠﻖ‬
To leave, to set out
Gitmek, ayrılmak, yola
çıkmak
7 ‫ﻖ‬ ‫ﻠ‬‫ﻨ ﹶﻄ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻧ ﹶﻄﹶﻠ‬‫ﺍ‬
Divorce Boşama ‫ﻕ‬
 ‫ﻃﹶﻼ‬
Divorced women Boşanmış kadınlar 2 ‫ﺕ‬
 ‫ﻣ ﹶﻄﱠﻠﻘﹶﺎ‬
Drizzle Hafif yağmur, çisenti ‫ﹶﻃ ﱞﻞ‬ ‫ﻃﻠﻞ‬
That it touches them (fm) Onlara dokunması 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻤﹾﺜ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ ‫ﻃﻤﺚ‬
To efface, destroy, make
blind
Silmek, yok etmek, kör etmek 1 ‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻃ‬ ‫ﻃﻤﺲ‬
To hope, expect Ummak, ümit etmek 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻃ‬ ‫ﻃﻤﻊ‬
Hope Ümit ‫ﻌﹰﺎ‬‫ﹶﻃﻤ‬
Calamity Felaket ‫ﻣ ﹸﺔ‬ ‫ﻃﹶﺎ‬ ‫ﻃﻤﻢ‬
To be content, comforted,
calm
Huzur bulmak, mutmain
olmak
12 ‫ﻦ‬ ‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﻤﹶﺎ ﱠﻥ‬ ‫ﺍ ﹾﻃ‬ ‫ﻃﻤﻦ‬
Content, secure Mutmain, huzurlu 12 ‫ﻦ‬ ‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﻣ ﹾﻄ‬
Content, secure Mutmain, huzurlu 12 ‫ﻨ ﹰﺔ‬‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﻣ ﹾﻄ‬
Content, secure (pl) Mutmain, huzurlu (çğ) 12 ‫ﲔ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺌ‬‫ﻤ‬ ‫ﻣ ﹾﻄ‬
To become clean Temiz olmak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹾﻄ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻃ‬ ‫ﻃﻬﺮ‬
To purify, clean Temizlemek 2 ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹶﻄ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻃ‬
To clean oneself Temizlenmek 5 ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ ﹶﻄ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ ﹶﻄ‬
To clean oneself Temizlenmek 8 ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺍ ﱠﻃ‬
Cleaner Daha temiz ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻃ‬
Cleaning Tertemiz yapma 2 ‫ﺗ ﹾﻄﻬﹺﲑﹰﺍ‬
Pure Tertemiz ‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﹶﻃﻬ‬
Who purify themselves Temizlenenler 5 ‫ﻦ‬ ‫ﻬﺮﹺﻳ‬ ‫ﺘ ﹶﻄ‬‫ﻣ‬
Who purifies Tertemiz yapan ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ ﹶﻄ‬
Purified Temiz, tertemiz 2 ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ ﹶﻄ‬
Purified ones Temizlenenler (edilgen) ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻬﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﻄ‬
Purified ones Temizlenenler 8 ‫ﻦ‬ ‫ﻬﺮﹺﻳ‬ ‫ﻣ ﱠﻄ‬
88
Mountain Dağ ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻃ‬ ‫ﻃﻮﺩ‬
In stages Tavırdan tavıra ‫ﺍ‬‫ﺍﺭ‬‫ﹶﺍ ﹾﻃﻮ‬ ‫ﻃﻮﺭ‬
Mountain, Mount Tur Dağ ‫ﺭ‬ ‫ﻃﹸﻮ‬
He is obeyed Đtaat edilir, sözü dinlenir 1 ‫ﻉ‬
 ‫ﻳﻄﹶﺎ‬ ‫ﻃﻮﻉ‬
Prompted Yöneltti 2 ‫ﺖ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻃ‬
To obey Đtaat etmek 4 ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻄ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﹶﺍﻃﹶﺎ‬
He volunteered Gönüllü yaptı 5 ‫ﻉ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺗ ﹶﻄ‬
To be able to Yapabilmek 10 ‫ﻊ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘﻄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺘﻄﹶﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
They were able to Yapabildiler 10 ‫ﻮﺍ‬‫ﺳﻄﹶﺎﻋ‬ ‫ﺍ‬
To be able Gücünün yetmesi 10 ‫ﻊ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬
Willingly (pl) Đsteyenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺋ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Obedience Taat, itaat ‫ﻋ ﹲﺔ‬ ‫ﻃﹶﺎ‬
Willingly Đsteyerek ‫ﻋﹰﺎ‬‫ﹶﻃﻮ‬
Obeyed Đtaat edilen 4 ‫ﻉ‬
‫ﻣﻄﹶﺎ ﹴ‬
Those who give willingly Gönüllü verenler 5 ‫ﲔ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ ﱠﻄ‬
To circumambulate, go
around
Sarmak, dolaşmak, tavaf
etmek
1 ‫ﻑ‬
 ‫ﻳﻄﹸﻮ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﻃﹶﺎ‬ ‫ﻃﻮﻑ‬
To circumambulate Tavaf etmek 5 ‫ﻑ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻳ ﱠﻄ‬
That which turns, circulates Gezinen, vesvese veren 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺋ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Group, sect, party Taife, topluluk ‫ﺋ ﹶﻔ ﹲﺔ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Two groups, parties Đki taife, iki topluluk ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺘ‬‫ﺋ ﹶﻔ‬‫ ﻃﹶﺎ‬-‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺋ ﹶﻔﺘ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Those who circumambulate Tavaf edenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺋ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Those who go around,
circumambulate
Dolaşanlar ‫ﺍﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﹶﻃﻮ‬
Flood Tufan ‫ﻃﹸﻮﻓﹶﺎ ﹶﻥ‬
Their necks will be encircled Boyunlarına dolanacak 2 ‫ﻮﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻴ ﹶﻄ‬‫ﺳ‬ ‫ﻃﻮﻕ‬
They bear it with difficulty Ona zorlanırlar 4 ‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬‫ﻴﻘﹸﻮ‬‫ﻳﻄ‬
Power, energy Takat, güç ‫ﻃﹶﺎﹶﻗ ﹶﺔ‬
It became long, prolonged Uzadı 1 ‫ﻃﹶﺎ ﹶﻝ‬ ‫ﻃﻮﻝ‬
It prolonged Birbirini takip etti, uzadı 6 ‫ﻭ ﹶﻝ‬ ‫ﺗﻄﹶﺎ‬
Wealth, length Servet, zenginlik ‫ﻮ ﹺﻝ‬ ‫ﹶﻃ‬
In length Uzunluk bakımından ‫ﻃﹸﻮ ﹰﻻ‬
89
Long Uzun ‫ﹶﻃﻮﹺﻳ ﹲﻞ‬
We roll Düreriz 1 ‫ﻧ ﹾﻄﻮﹺﻱ‬ ‫ﻃﻮﻱ‬
Folding, rolling Dürme ‫ﻲ‬ ‫ﹶﻃ‬
Tuwa Tuva ‫ﻯ‬‫ﹸﻃﻮ‬
Folded ones Dürülenler ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣ ﹾﻄ ﹺﻮﻳ‬
It became good, clean, be
suitable, remit
Temiz olmak, helal olmak,
uygun olmak, bağışlamak
1 ‫ﺏ‬
 ‫ﻃﹶﺎ‬ ‫ﻃﻴﺐ‬
Blessedness Tuba, mutluluk ‫ﻰ‬‫ﻃﹸﻮﺑ‬
Good, clean Đyi, temiz, güzel ‫ﺒ ﹲﺔ‬‫ﻴ‬‫ ﹶﻃ‬- ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻃ‬
Good, clean ones Đyi, temiz şeyler ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ﹶﻃ‬
Good, clean ones Đyiler, temizler ‫ﲔ‬
 ‫ﻴﹺﺒ‬‫ ﹶﻃ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻴﺒ‬‫ﹶﻃ‬
To fly Uçmak 1 ‫ﲑ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻃﹶﺎ‬ ‫ﻃﲑ‬
To ascribe evil omen, get bad
omen
Uğursuz saymak,
uğursuzluğa uğramak
8 ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳ ﱠﻄ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺍ ﱠﻃ‬
Bird, fate, account, bad omen
Uçan, kuş, kader, hesap,
uğursuzluk
‫ﺋ ﹴﺮ‬‫ﻃﹶﺎ‬
Bird Kuş ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻃ‬
Widespread Yayılmış 10 ‫ﲑﹰﺍ‬‫ﺘﻄ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Clay Balçık, kil ‫ﲔ‬
‫ﻃ ﹺ‬ ‫ﻃﲔ‬
Travel Seyahat ‫ﻌ ﹺﻦ‬ ‫ﹶﻇ‬ ‫ﻇﻌﻦ‬
To give victory Zafer vermek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻳ ﹾﻈ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻇ ﹶﻔ‬ ‫ﻇﻔﺮ‬
Claw Tırnak ‫ﹸﻇ ﹸﻔ ﹴﺮ‬
To continue Kalmak, devam etmek 1 ‫ﻈ ﱡﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﻇ ﱠﻞ‬ ‫ﻇﻠﻞ‬
We shaded Gölgelendirdik 2 ‫ﺎ‬‫ﹶﻇﱠﻠ ﹾﻠﻨ‬
Shadow Gölge ‫ﻼ ﹸﻝ‬
‫ﻇ ﹶ‬ - ‫ﻇ ﱞﻞ‬
Shade, canopy Gölgelik ‫ﹸﻇﱠﻠ ﹲﺔ‬
Shades, canopies Gölgeler ‫ﹸﻇﹶﻠ ﹲﻞ‬
Shades, canopies Gölgeler ‫ﻴ ﹴﻞ‬‫ﹶﻇﻠ‬
To do injustice, oppress Zulmetmek, haksızlık etmek 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻈ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﹶﻇﹶﻠ‬ ‫ﻇﻠﻢ‬
To become dark Kararmak 4 ‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻈ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻇﹶﻠ‬
Darker, more wrong Daha zalim, daha karanlık ‫ﻢ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻇﹶﻠ‬
Unjust, oppressor Zalim 1 ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﻟ‬‫ ﻇﹶﺎ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﻟ‬‫ﻇﹶﺎ‬
Unjust ones, oppressors Zalimler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ‬‫ ﻇﹶﺎ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟﻤ‬‫ﻇﹶﺎ‬
90
Unjust ones, oppressors Zalimler 1 ‫ﻰ‬‫ﻟﻤ‬‫ﻇﹶﺎ‬
Very unjust, oppressor Çok zalim, zulümkar ‫ﻼ ﹴﻡ‬
‫ﹶﻇ ﱠ‬
Oppression, injustice Zulüm, haksızlık ‫ﻢ‬ ‫ﹸﻇ ﹾﻠ‬
Darknesses Karanlıklar ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹸﻇﹸﻠﻤ‬
Very unjust, oppressor Çok zalim ‫ﻡ‬ ‫ﹶﻇﻠﹸﻮ‬
In darkness Karanlıkta olan 4 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﻤ‬‫ﻣ ﹾﻈ‬ - ‫ﻤﹰﺎ‬‫ﻣ ﹾﻈﻠ‬
Wrongfully Mazlum, haksız yere 1 ‫ﻣ ﹾﻈﻠﹸﻮﻣﹰﺎ‬
That you feel thirst Susuzluk çekmen 1 ‫ﻤﹸﺎ‬ ‫ﺗ ﹾﻈ‬ ‫ﻇﻤﺄ‬
Thirsty ones Susamış olanlar ‫ﻤﺌﹶﺎ ﹸﻥ‬ ‫ﹶﻇ‬
Thirst Susuzluk ‫ﻤﹲﺎ‬ ‫ﹶﻇ‬
To assume, guess, believe
Düşünmek, zannetmek,
inanmak
1 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ ﹸﻈ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﹶﻇ‬ ‫ﻇﻨﻦ‬
Those who assume Zannedenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻧ‬‫ﻇﹶﺎ‬
Assumption Zan 1 ‫ﺎ‬‫ ﹶﻇﻨ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﹶﻇ‬
To appear Görünmek, belirmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ ﹾﻈ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻇ‬ ‫ﻇﻬﺮ‬
To support, pronounce zihar Desteklemek, zihar yapmak 3 ‫ﺮ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻳﻈﹶﺎ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻇﹶﺎ‬
To show, reveal, make
appear
Açmak, açıklamak,
göstermek
4 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻈ ﹺﻬ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻇ‬
You come to noon Öğle zamanına girersiniz 4 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﻈ ﹺﻬﺮ‬
To support each other Birbirini desteklemek 6 ‫ﺮ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺗﻈﹶﺎ‬
Apparent, visible Açıkta olan, görünen 1 ‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﻫ‬ ‫ ﻇﹶﺎ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻇﹶﺎ‬
Dominant ones Üste çıkanlar, üstün gelenler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻫﺮﹺﻳ‬ ‫ﻇﹶﺎ‬
Back Sırt ‫ﻮﺭ‬‫ ﹸﻇﻬ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻇ‬
Backs Arkaya ‫ﻳﹰﺎ‬‫ﻬ ﹺﺮ‬ ‫ﻇ‬
Supporter, helper Destekçi ‫ﲑ‬ ‫ﹶﻇ ﹺﻬ‬
Noon Öğle ‫ﺓ‬ ‫ﲑ‬ ‫ﹶﻇ ﹺﻬ‬
To care Kıymet vermek 1 ‫ﺍ‬‫ﺒﺆ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺒﹸﺎ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﻋﺒﺄ‬
You (pl) amuse yourselves Eğlenirsiniz 1 ‫ﺒﺜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻋﺒﺚ‬
Useless, uselessly Abes, boş yere ‫ﺚ‬
‫ﺒ ﹲ‬‫ﻋ‬
To worship Tapmak, kulluk etmek 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﺒﺪ‬
You enslaved Köle yaptın 2 ‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬‫ﻋﺒ‬
Worshipper Tapıcı, tapan, kul 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺎﹺﺑ‬‫ﻋ‬
91
Worshipping women Đbadet eden kadınlar 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎﹺﺑﺪ‬‫ﻋ‬
Worshipping men Đbadet eden erkekler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎﹺﺑﺪ‬‫ ﻋ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎﹺﺑﺪ‬‫ﻋ‬
Servants, slaves Kullar, köleler 1 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬
Worshipping Đbadet 1 ‫ﺩ ﹲﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺒ‬
Servant, slave Kul, köle 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬
Servants Kullar 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻋﺒﹺﻴ‬
To interpret Tabir etmek, yormak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﱪ‬
To draw a lesson Đbret almak 8 ‫ﺮ‬ ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
Those who pass Geçenler 1 ‫ﺎﹺﺑﺮﹺﻱ‬‫ﻋ‬
Lesson Đbret ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺒ‬‫ﻋ‬
To frown Kaş çatmak yüz ekşitmek 1 ‫ﺲ‬
 ‫ﻌﹺﺒ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﺒﺲ‬
Frowning, harsh Asık suratlı ‫ﻮﺳﹰﺎ‬‫ﻋﺒ‬
Carpets Halı ‫ﻯ‬
 ‫ﺒ ﹶﻘ ﹺﺮ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﺒﻘﺮ‬
To ask to do good Đyilik yapmak istemek 10 ‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﻋﺘﺐ‬
Those permitted to do good
Đyilik yapmasına izin
verilenler
4 ‫ﲔ‬
 ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
To prepare Hazırlamak 4 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻋﺘﺪ‬
Ready Hazır ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋﺘ‬
Ancient Eski ‫ﻴ ﹺﻖ‬‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﺘﻖ‬
To drag Sürüklemek 1 ‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺘ ﹶﻞ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﺘﻞ‬
Cruel Zorba, kaba ‫ﺘ ﱟﻞ‬‫ﻋ‬
To exceed bounds, disobey Đsyan etmek, azmak 1 ‫ﻮ‬‫ﻌﺘ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻋﺘ‬ ‫ﻋﺘﻮ‬
Violent Azgın, şiddetli ‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Insolence Azgınlık ‫ﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬
Extreme, rebellion Aşırı, isyan ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺘ‬‫ﻋ‬
To discover Anlamak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻋﹶﺜ‬ ‫ﻋﺜﺮ‬
To make it known, make it
found
Bildirmek, buldurmak 4 ‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻋﹶﺜ‬ ‫ﹶﺍ‬
To act wickedly Kötülük yapmak 1 ‫ﻌﺜﹶﻰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺜ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﺜﻲ‬
To wonder, amaze Şaşırmak, şaşmak 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
‫ﻋ ﹺ‬ ‫ﻋﺠﺐ‬
To please, delight, appeal Hoşa gitmek, cezbetmek 4 ‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Curious, very strange Çok tuhaf ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋﺠ‬
92
Amazing, strange Acayip, garip ‫ﺎ‬‫ﺠﺒ‬
 ‫ﻋ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬
Amazing Çok şaşılacak şey ‫ﺐ‬
 ‫ﻋﺠﹺﻴ‬
To become powerless,
unable
Aciz kalmak 1 ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻋ ﹺ‬ ‫ﻋﺠﺰ‬
To frustrate Aciz bırakmak 4 ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Tree trunks Kütükler ‫ﺯ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Old, old woman Yaşlı, kocakarı ‫ﺯ‬ ‫ﻮ‬‫ﻋﺠ‬
Those trying to cause failure Aciz bırakmaya çalışanlar 3 ‫ﻦ‬ ‫ﺎ ﹺﺟﺰﹺﻳ‬‫ﻣﻌ‬
Causing failure Aciz bırakan 4 ‫ﺠ ﹴﺰ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻣ‬
Those causing failure Aciz bırakanlar 4 ‫ﻦ‬ ‫ﺠﺰﹺﻳ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻣ‬
Lean, weak Zayıf, ince ‫ﻑ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋﺠ‬ ‫ﻋﺠﻒ‬
To hasten Acele etmek 1 ‫ﺠ ﹸﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺠ ﹶﻞ‬
‫ﻋ ﹺ‬ ‫ﻋﺠﻞ‬
To hasten
Acele ettirmek,
çabuklaştırmak
2 ‫ﺠ ﹸﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺠ ﹶﻞ‬
 ‫ﻋ‬
To hasten, cause to hasten Acele ettirmek 4 ‫ﺠ ﹸﻞ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺠ ﹶﻞ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
To hasten Acele etmek 5 ‫ﺠ ﹸﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺠ ﹶﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬
To seek to hasten, to hurry Acele etmek, acele istemek 10 ‫ﺠ ﹸﻞ‬
‫ﻌ ﹺ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺠ ﹶﻞ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Immediate, instant Çabuk olan, peşin olan, acil ‫ﺎ ﹺﺟﹶﻠ ﹶﺔ‬‫ﻋ‬
Haste Acele ‫ﺠ ﹴﻞ‬
 ‫ﻋ‬
Calf Buzağı ‫ﺠ ﹲﻞ‬
 ‫ﻋ‬
Ever hasty Çok aceleci ‫ﻮ ﹰﻻ‬‫ﻋﺠ‬
Stranger, foreign Yabancı ‫ﻲ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻋﺠﻢ‬
Strangers, foreigners Yabancılar ‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
To count Saymak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺪﺩ‬
He counted Saydı 2 ‫ﺩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
To prepare Hazırlamak 4 ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
To count Saymak 8 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
Those who count Sayanlar 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻋ‬
Counting Sayma, tek tek sayma 1 ‫ﺪﹰﺍ‬ ‫ﻋ‬
Preparation Hazırlık ‫ﺪ ﹰﺓ‬ ‫ﻋ‬
Count, period Sayı, süre ‫ﺪ ﹲﺓ‬ ‫ﻋ‬
Number, count Sayı, adet 1 ‫ﺩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
93
Counted, determined Sayılı, sayılan 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﻣ‬
Counted, determined Sayılı, sayılanlar (dş) 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻭﺩ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺓ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻌﺪ‬ ‫ﻣ‬
Lentil Mercimek ‫ﺱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺪﺱ‬
To do justice, balance,
consider equal, offer ransom
Adalet yapmak, dengelemek,
eşit tutmak, fidye vermek
1 ‫ﺪ ﹸﻝ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ ﹶﻝ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺪﻝ‬
Justice, balance, ransom Adalet, denge, fidye 1 ‫ﺪ ﹲﻝ‬ ‫ﻋ‬
Paradise of Adn, Eden Adn cenneti ‫ﻥ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺪﻥ‬
To exceed, transgress Aşmak, azmak, aşırı gitmek 1 ‫ﺪﻭ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﻋﺪﻭ‬
You (pl) became enemies Düşman oldunuz 3 ‫ﻢ‬‫ﻳﺘ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
That he transgresses Aşması, geçmesi 5 ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
To transgress, exceed Aşırı gitmek, haddi aşmak 8 ‫ﻱ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﺪٰﻱ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
Enemies Düşmanlar ‫ﺍ ُﺀ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
Aad nation Ad kavmi ‫ﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ ﻋ‬- ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Transgressor Haddi aşan, azgın 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺎﺩ‬‫ ﻋ‬- ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Those who race Koşanlar ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺩﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Enmity Düşmanlık ‫ﻭﹲﺓ‬ ‫ﺍ‬‫ﻋﺪ‬
Enemy Düşman ‫ﻭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
With enmity Taşkınlıkla ‫ﻭﹰﺍ‬‫ﻋﺪ‬
Enmity Düşmanlık ‫ﺍ ﹶﻥ‬‫ﺪﻭ‬ ‫ﻋ‬
Side Yan, taraf ‫ﺓ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬
Transgressor Haddi aşan 8 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Transgressors Haddi aşanlar 8 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
To punish, chastise Azap etmek, cezalandırmak 2 ‫ﺏ‬
 ‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﻋ ﱠﺬ‬ ‫ﻋﺬﺏ‬
Punishment Azap, ceza ‫ﺏ‬
 ‫ﻋﺬﹶﺍ‬
Fresh Tatlı ‫ﺏ‬
 ‫ﻋ ﹾﺬ‬
He who punishes Azap eden 2 ‫ﺏ‬
 ‫ﻌ ﱢﺬ‬ ‫ﻣ‬
Those who are punished Azap edilenler 2 ‫ﲔ‬
 ‫ﻌ ﱠﺬﹺﺑ‬ ‫ﻣ‬
To make excuses, apologize
Özür dilemek, mazeret
göstermek
8 ‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺘ ﹶﺬ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﻋﺬﺭ‬
Excuse Mazeret, özür ‫ﻋﺬﹾﺭ‬
Excuse Mazeret ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬‫ﺎﺫ‬‫ﻣﻌ‬ - ‫ﺭ ﹰﺓ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Those who make excuses Mazeret gösterenler 2 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻌ ﱢﺬﺭ‬ ‫ﻣ‬
94
Bedouins Bedeviler ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻋﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻋﺮﺏ‬
Devoted Seven, tutkun ‫ﺑﹰﺎ‬‫ﻋﺮ‬
Arabic Arapça ‫ﻲ‬ ‫ﺮﹺﺑ‬ ‫ﻋ‬
To ascend, rise Yukarıya çıkmak, yükselmek 1 ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺮﺝ‬
Lame Topal ‫ﺝ‬
‫ﺮ ﹺ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Stairways Merdivenler ‫ﺝ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻣﻌ‬
Date stalk Kuru hurma dalı ‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺮﺟﻦ‬
Needy who ask Đsteyen fakirler ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻋﺮﺭ‬
Harm, distress Eziyet, utanç ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
To erect, build
Yükseltmek, dikmek, inşa
etmek
1 ‫ﺵ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺵ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺮﺵ‬
Roofs Çatılar ‫ﺵ‬‫ﻋﺮ‬
Throne Arş, taht ‫ﺵ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
Trellised Çardaklı 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻭﺷ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﻣ‬
To present, expose Arz etmek, sunmak 1 ‫ﺽ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺮﺽ‬
You (pl) hinted Üstü kapalı bildirdiniz 2 ‫ﻢ‬‫ﺿﺘ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
To desert, leave, turn away Yüz çevirmek, terk etmek 4 ‫ﺽ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Desertion Yüz çevirme 4 ‫ﺍﺽ‬‫ﻋﺮ‬ ‫ﺍ‬
Cloud Bulut ‫ﺽ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻋ‬
Width Genişlik ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
Commodities, goods Meta, menfaat ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
Presenting Arz etme, gösterme ‫ﺿﹰﺎ‬‫ﻋﺮ‬
Excuse Engel, özür ‫ﺿ ﹰﺔ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
Wide, long Geniş, uzun ‫ﺾ‬
‫ﻋﺮﹺﻳ ﹴ‬
Those turning away Yüz çevirenler 4 ‫ﲔ‬
‫ﺿ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌ ﹺﺮﺿ‬ ‫ﻣ‬
To know, recognize Bilmek, tanımak 1 ‫ﻑ‬
 ‫ﻌ ﹺﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺮﻑ‬
To make known Bildirmek, tanıtmak 2 ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
To know each other Tanışmak, birbirini bilmek 6 ‫ﻑ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻌ‬
That you know each other Tanışmanız 6 (‫ﺭﹸﻓﻮﺍ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻌ‬‫ﺗ‬) ‫ﺭﹸﻓﻮﺍ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻌ‬
To confess Đtiraf etmek 8 ‫ﻑ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
Araf Heights A’raf ‫ﻑ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻋﺮ‬ ‫ﹶﺍ‬
95
Good Đyilik, örf ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻋ‬
One after the other Birbiri ardınca ‫ﻓﹰﺎ‬‫ﻋﺮ‬
Arafat Arafat ‫ﺕ‬
 ‫ﺮﻓﹶﺎ‬ ‫ﻋ‬
Known, accepted, good Bilinen, iyi, adet olan 1 ‫ﻑ‬
 ‫ﻭ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﻣ‬
Known, accepted, good Bilinen, iyi, adet olan 1 ‫ﻭﹶﻓ ﹲﺔ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﻣ‬
Dam Bent ‫ﻋ ﹺﺮ ﹺﻡ‬ ‫ﻋﺮﻡ‬
To seize, possess Çarpmak 8 ‫ﺘﺮﹺﻱ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﺮٰﻱ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﻋﺮﻭ‬
Handhold, handle Kulp ‫ﺓ‬‫ﺮﻭ‬ ‫ﻋ‬
That you become naked Çıplak kalman 1 ‫ﻯ‬‫ﻌﺮ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻋﺮﻱ‬
Open shore Boş sahil, ıssız yer ‫ﺍ ِﺀ‬‫ﻋﺮ‬
To escape Gizlenmek, kaçmak 1 ‫ﺏ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺰﺏ‬
To honor, assist
Saygı göstermek, yardım
etmek
2 ‫ﺭ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺰﺭ‬
Uzair (pbuh) Uzeyir (AS) ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬
He overpowered me Bana üstün geldi 1 ‫ﺰﻧﹺﻲ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺰﺯ‬
We honored, gave power Kuvvetlendirdik, üstün kıldık 2 ‫ﺎ‬‫ﺯﻧ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬
To give honor, make
honorable
Şeref vermek, aziz kılmak 4 ‫ﺰ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
More honorable, more
powerful
Daha aziz, daha kıymetli ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
More honorable, more
powerful
Daha şerefli, daha güçlü ‫ﺓ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Honor, power Đzzet, güç ‫ﺰﹰﺍ‬ ‫ﻋ‬
Honor, power Đzzet, güç ‫ﺰ ﹲﺓ‬ ‫ﻋ‬
Mighty, difficult Aziz, üstün, güçlü, zor ‫ﺰ‬ ‫ﻋﺰﹺﻳ‬
To set aside Azletmek, bırakmak 1 ‫ﻌ ﹺﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺰﻝ‬
To separate, keep away,
withdraw
Terk etmek, el çekmek, uzak
durmak
8 ‫ﺘ ﹺﺰ ﹸﻝ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
Apart Ayrı ‫ﻌ ﹺﺰ ﹴﻝ‬ ‫ﻣ‬
Banished ones Uzaklaştırılanlar 1 ‫ﻭﻟﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻌﺰ‬ ‫ﻣ‬
To resolve, determine Azmetmek 1 ‫ﻡ‬ ‫ﻌ ﹺﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺰﻡ‬
Determination Azim, azim isteyen ‫ﺰ ﹺﻡ‬ ‫ﻋ‬
Groups Gruplar ‫ﻦ‬ ‫ﻋﺰﹺﻳ‬ ‫ﻋﺰﻥ‬
You disagreed Anlaşmadınız 6 ‫ﻢ‬‫ﺮﺗ‬‫ﺎﺳ‬‫ﺗﻌ‬ ‫ﻋﺴﺮ‬

96
Difficult Zor ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻋ‬
Difficulty Zorluk ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻋ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻋ‬
Difficulty Zorluk ‫ﻯ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﻋ‬
Difficult Zor ‫ﲑ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻋ‬
It departed, darkened Gitti, karardı 1 ‫ﺲ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺴﻌﺲ‬
Honey Bal ‫ﺴ ﹴﻞ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺴﻞ‬
Perhaps Ola ki 1 ‫ﻰ‬‫ﻋﺴ‬ ‫ﻋﺴﻲ‬
Live with them (imp, pl) Onlarla iyi geçinin 3 ‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺷﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﺸﺮ‬
Full-term she-camels Gebe develer ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺸ‬
Ten On ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬ -‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬
Ten On ‫ﺸﺮ‬
 ‫ﻋ‬
Twenty Yirmi ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺸﺮ‬
 ‫ﻋ‬
Friend Yardımcı, yardakçı ‫ﲑ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬
Relatives, tribe Kabile, aşiret ‫ﺓ‬‫ﺸﲑ‬
 ‫ﻋ‬
A tenth Onda bir ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻌﺸ‬ ‫ﻣ‬
Assembly Topluluk ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
That he turns away Çekinmesi, kaçınması 1 ‫ﺶ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﻋﺸﻲ‬
Evening, in the evening Akşam ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﻋﺸ‬ ‫ﻋﺸﻮ‬
Evening, in the evening Akşam ‫ﻰ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬
Evening, in the evening Akşam ‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺸ‬
 ‫ﻋ‬
Group, company Topluluk, grup ‫ﺒ ﹲﺔ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺼﺐ‬
Distressful Zor, sıkıntılı ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻋﺼ‬
To squeeze, press Sıkmak, suyunu çıkarmak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺼﺮ‬
Whirlwind Kasırga ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﺼ‬ ‫ﺍ‬
Time, mid-afternoon Asır, zaman, ikindi vakti ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
Pressed ones, clouds Sıkışanlar (bulutlar) 4 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Storm Şiddetli rüzgâr, fırtına ‫ﺻ ﹶﻔ ﹰﺔ‬
 ‫ﺎ‬‫ ﻋ‬- ‫ﻒ‬
 ‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﺼﻒ‬
Those that blow Esip savuranlar ‫ﺕ‬
 ‫ﺻﻔﹶﺎ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Husk, straw Ekin yaprakları ‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
Violently Şiddetli rüzgâr ‫ﻔﹰﺎ‬‫ﻋﺼ‬
97
To defend, protect Korumak, kurtarmak 1 ‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺼﻢ‬
To grab, hold fast Yapışmak, tutmak 8 ‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
To save or safeguard oneself Kendini korumak, korunmak 10 ‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Defender, protector Koruyucu, kurtarıcı ‫ﺻ ﹴﻢ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Marriage bond Nikâh ‫ﺼ ﹺﻢ‬
 ‫ﻋ‬
Staff, cane Âsa ‫ﺼﻰ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻋﺼﻮ‬
Staffs, canes Sopaları, değnekleri ‫ﻲ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
To disobey, rebel Asi olmak, isyan etmek 1 ‫ﻲ‬‫ﻌﺼ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻋﺼ‬ ‫ﻋﺼﻲ‬
Disobedient Âsi ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻋ‬
Disobedience Đsyan ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺼﻴ‬
 ‫ﻋ‬
Disobedience Đsyan ‫ﻴﺔ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Arm, helper Kol, yardımcı ‫ﺍ‬‫ﻀﺪ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻋﻀﺪ‬
To bite Isırmak 1 ‫ﺾ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻋﻀﺾ‬
That you (pl) hinder them (fm) Onlara engel olmanız 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻀﻠﹸﻮ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻋﻀﻞ‬
In parts Parça parça ‫ﲔ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﻋﻀﻮ‬
His neck, arrogance Onun boynu, kibri ‫ﻪ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻋ ﹾﻄ‬ ‫ﻋﻄﻒ‬
To leave, abandon Terk etmek 2 ‫ﻌ ﱢﻄ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻋ ﱠﻄ ﹶﻞ‬ ‫ﻋﻄﻞ‬
Abandoned Terk edilmiş, bırakılmış 2 ‫ﺔ‬ ‫ﻌ ﱠﻄﹶﻠ‬ ‫ﻣ‬
To give Vermek 4 ‫ﻲ‬‫ﻌﻄ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻋﻄﹶﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻋﻄﻮ‬
He ventured Atıldı 5 ‫ﺎﻃﹶﻰ‬‫ﺗﻌ‬
Gift, reward Verme, mükâfat ‫ﻋﻄﹶﺎ ُﺀ‬
To honor, show respect Saygı göstermek, ululamak 2 ‫ﻢ‬ ‫ﻌ ﱢﻈ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻋ ﱠﻈ‬ ‫ﻋﻈﻢ‬
To glorify, exalt, dignify,
honor
Yüceltmek, büyütmek 4 ‫ﻢ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻋ ﹶﻈ‬ ‫ﹶﺍ‬
Greater, greatest Daha büyük, en büyük ‫ﻢ‬ ‫ﻋ ﹶﻈ‬ ‫ﹶﺍ‬
Bone Kemik ‫ﻡ‬ ‫ﻋﻈﹶﺎ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻋ ﹾﻈ‬
Great Büyük, yüce, azametli ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋﻈ‬
Strong one, genie Zeki, uyanık, ifrit ‫ﺖ‬
 ‫ﻋﻔﹾﺮﻳ‬ ‫ﻋﻔﺮ‬
To be chaste, modest,
virtuous, pure
Đffetli olmak, namuslu olmak 10 ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﻋﻔﻒ‬
Restraint, chastity Đffetlilik 5 ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ ﱡﻔ‬ ‫ﺗ‬
To forgive, pardon Affetmek 1 ‫ﻌﻔﹸﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻋ ﹶﻔﻰ‬ ‫ﻋﻔﻮ‬
98
Forgiveness, surplus Af, fazlalık ‫ﻮ‬ ‫ﻋ ﹾﻔ‬
Oft-pardoning Çok affedici ‫ﻮ‬ ‫ﻋ ﹸﻔ‬
Those who forgive Affedenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
To look back Arkaya bakmak 2 ‫ﺐ‬
 ‫ﻌ ﱢﻘ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻋ ﱠﻘ‬ ‫ﻋﻘﺐ‬
He punished, penalized Ceza verdi 3 ‫ﺐ‬
 ‫ﺎﹶﻗ‬‫ﻋ‬
To punish, retaliate
Cezalandırmak, karşılık
vermek
4 ‫ﺐ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻋ ﹶﻘ‬ ‫ﹶﺍ‬
Heels Ökçeler ‫ﺏ‬
‫ﻋﻘﹶﺎ ﹺ‬ ‫ﹶﺍ‬
End Son, akıbet ‫ﺒ ﹸﺔ‬‫ﻗ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Punishment Cezalandırma ‫ﺏ‬
‫ﻋﻘﹶﺎ ﹴ‬
Final end Sonuç, akıbet ‫ﻋﻘﹾﺒﹰﺎ‬
Steep path Sarp yokuş ‫ﺒ ﹸﺔ‬‫ﻋ ﹶﻘ‬
After him Ardından ‫ﻪ‬ ‫ﻘﹺﺒ‬ ‫ﻋ‬
End, consequence Sonuç, akıbet ‫ﻰ‬‫ﻋ ﹾﻘﺒ‬
Heels Topuklar ‫ﻲ‬ ‫ﺒ‬‫ﻘ‬ ‫ﻋ‬
That which follows Takip eden ‫ﺐ‬
 ‫ﻌ ﱢﻘ‬ ‫ﻣ‬
Those who follow Takip edenler 2 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻌ ﱢﻘﺒ‬ ‫ﻣ‬
To tie knot, execute, contract Akdetmek, bağlamak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ ﹶﻘ‬ ‫ﻋﻘﺪ‬
You (pl) executed Akdettiniz 2 ‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﻋﻘﱠﺪ‬
Knots Düğümler ‫ﺪ‬ ‫ﻋ ﹶﻘ‬
Knot Düğüm ‫ﺪ ﹲﺓ‬ ‫ﻋ ﹾﻘ‬
Contracts Akitler ‫ﺩ‬ ‫ﻋﻘﹸﻮ‬
To slaughter Kesmek, boğazlamak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻌ ﹸﻘ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻋ ﹶﻘ‬ ‫ﻋﻘﺮ‬
Barren Kısır ‫ﺮ‬ ‫ﻗ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
To understand, reason Anlamak, akletmek 1 ‫ﻘ ﹸﻞ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻋ ﹶﻘ ﹶﻞ‬ ‫ﻋﻘﻞ‬
Barren, unsuccessful Kısır, sonuçsuz ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻘ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﻘﻢ‬
To worship devotedly Saygıyla ibadet etmek 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﻌ ﹸﻜ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻋ ﹶﻜ‬ ‫ﻋﻜﻒ‬
Devoted Đtikâfa giren, saygı gösteren 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Devoted ones
Đtikâfa girenler, saygı
gösterenler
1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ ﻋ‬- ‫ﻛﻔﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Prevented Alıkonulan 1 ‫ﻌﻜﹸﻮﻓﹰﺎ‬ ‫ﻣ‬
Clinging substance, embrio Asılı olan, embriyo ‫ﻋﹶﻠﻘﹶﺔ‬ - ‫ﻋﻠﹶﻖ‬ ‫ﻋﻠﻖ‬
99
Suspended Asılı 2 ‫ﻌﱠﻠ ﹶﻘ ﹲﺔ‬ ‫ﻣ‬
To know Bilmek 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﻠﻢ‬
To teach Öğretmek 2 ‫ﻢ‬ ‫ﻌﱢﻠ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻋﱠﻠ‬
To learn Öğrenmek 5 ‫ﻢ‬ ‫ﻌﱠﻠ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻌﱠﻠ‬ ‫ﺗ‬
Mountains Dağlar ‫ﻼ ﹺﻡ‬
‫ﻋ ﹶ‬ ‫ﹶﺍ‬
He who knows better, knows
best
Daha iyi bilen, en iyi bilen ‫ﻢ‬ ‫ﻋﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Knower, that which knows Âlim, bilen 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Knowers, those who know Âlimler, bilenler ‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ ﻋ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟﻤ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Worlds Dünyalar, alemler ‫ﲔ‬‫ﺎﹶﻟﻤ‬‫ﻋ‬
All-knower Çok bilen ‫ﻡ‬ ‫ﻼ‬
‫ﻋ ﱠ‬
Signs, landmarks Alametler, belirtiler ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻼﻣ‬‫ﻋ‬
Knowledge Đlim ‫ﻢ‬ ‫ﻋ ﹾﻠ‬
Knowers, those who know Alimler ‫ﺎﺀ‬‫ﻋﹶﻠﻤ‬
All-knower Alim, bilen ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋﻠ‬
Taught Öğretilen 4 ‫ﻢ‬ ‫ﻌﱠﻠ‬ ‫ﻣ‬
Known Bilinen 1 ‫ﻡ‬ ‫ﻌﻠﹸﻮ‬ ‫ﻣ‬
Known ones Bilinenler 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻌﻠﹸﻮﻣ‬ ‫ﻣ‬
To announce, make public Đlan etmek, açığa vurmak 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻠ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻋﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻋﻠﻦ‬
Openly, publicly Açıkça ‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﻼﹺﻧ‬
‫ﻋ ﹶ‬
To be high, overcome Üstün olmak, büyüklenmek 1 ‫ﻌﻠﹸﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻼ‬
‫ﻋ ﹶ‬ ‫ﻋﻠﻮ‬
High, exalted Yüce, yüksek 5 ‫ﺎﻟﹶﻰ‬‫ﺗﻌ‬
Come (imp, pl) Gelin 5 ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺎﹶﻟ‬‫ﺗﻌ‬ - ‫ﺍ‬‫ﺎﹶﻟﻮ‬‫ﺗﻌ‬
To dominate Üstün gelmek 10 ‫ﻲ‬‫ﻌﻠ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻌﻠﹶﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Superior ones Üstün olanlar ‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻋﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
Highest Daha yüksek, üstün ‫ﻋﻠﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
Arrogant Büyüklük taslayan ‫ﺎ ﹴﻝ‬‫ﻋ‬
High, elevated Üstün ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺎﻟ‬‫ﻋ‬
High, elevated Üstün ‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Exalted ones Büyüklenen, yüksek ‫ﲔ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Upside, high part Üstü, üst tarafı ‫ﻲ‬ ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
100
Height, haughtiness Üstünlük iddiası ‫ﻮﹰﺍ‬ ‫ﻋﹸﻠ‬
High, exalted Yüce ‫ﻋﻠﹶﻰ‬
High, most high Yüksek, yüce ‫ﻲ‬ ‫ﻠ‬‫ﻋ‬
Highest En yüce ‫ﺎ‬‫ﻋ ﹾﻠﻴ‬
Illiyun Đlliyyun ‫ﲔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻋﱢﻠ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻋﱢﻠﻴ‬
Most high Çok yüce 6 ‫ﺎ ﹺﻝ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻣ‬
He intended Đstedi, taammüden yaptı 5 ‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻋﻤﺪ‬
Pillar Direk ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﻤ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
Intentionally Đsteyerek, taammüden 5 ‫ﺍ‬‫ﻤﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
To build Đmar etmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﻤﺮ‬
To grant life Ömür vermek 2 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
To make umrah, visit Kaaba Umre yaptı 8 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬
To settle Yerleştirmek 10 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Maintenance Đmar, bakım ve onarım ‫ﺭ ﹶﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋﻤ‬
Life, age Ömür, hayat ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
Umrah Umre ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
By your life Ömrüne andolsun ‫ﻙ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
Who is given life Yaşatılan, ömür verilen 2 ‫ﻤ ﹴﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
Built up Đmar edilmiş 1 ‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﻣ‬
Deep Derin ‫ﻴ ﹴﻖ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﻋﻤﻖ‬
To do, work, perform Çalışmak, yapmak, işlemek 1 ‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﻤﻞ‬
Deeds, works, activities Đşler, ameller, faaliyetler 1 ‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
Doer, worker, performer Đş yapan, çalışan 1 ‫ﻣ ﹲﻞ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Doer, worker, performer Đş yapan, çalışan 1 ‫ﻣﹶﻠ ﹲﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Doers, workers, performers Đş yapanlar, çalışanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ ﻋ‬- ‫ﻣﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Work, activity, deed Đş, amel, faaliyet 1 ‫ﻤ ﹲﻞ‬ ‫ﻋ‬
Regarding deed Amel olarak, iş bakımından 1 ‫ﻼ‬
‫ﻤ ﹰ‬ ‫ﻋ‬
Paternal uncles Amcalar ‫ﺎ ﹺﻡ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻋﻤﻢ‬
Paternal aunts Halalar ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋﻤ‬
Your paternal uncle Amcan ‫ﻚ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
101
They wander blindly Şaşkınlık içinde gezinirler 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﻋﻤﻪ‬
To become blind Kör olmak 1 ‫ﻰ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﻤﻲ‬
Made blind, obscured Kör edildi, örtüldü 2 ‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
Blind Kör, âmâ ‫ﻰ‬‫ﻋﻤ‬ ‫ﹶﺍ‬
Blind ones Körler ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻋﻤ‬
Blindness Körlük ‫ﻰ‬‫ﻋﻤ‬
Blind Kör ‫ﻲ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
Blindly Körlükle ‫ﺎﻧﹰﺎ‬‫ﻤﻴ‬ ‫ﻋ‬
Blind ones Körler ‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻋ‬
Grape Üzüm ‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺐ‬
‫ﻨ ﹴ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﻨﺐ‬
To cause distress Sıkıntıya düşürmek 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻋﹺﻨ‬ ‫ﻋﻨﺖ‬
To put someone into hardship Sıkıntıya sokmak, zorlamak 4 ‫ﺖ‬
 ‫ﻌﹺﻨ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻋ‬ ‫ﹶﺍ‬
Distress Sıkıntı ‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻋ‬
With, near, by Katında ‫ﺪ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﻨﺪ‬
Stubborn Đnatçı, rakip ‫ﺍ‬‫ﻋﻨﹺﻴﺪ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋﻨﹺﻴ‬
Neck Boyun ‫ﻕ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﻋﻨ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻖ‬ ‫ﻨ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﻨﻖ‬
Spider Örümcek ‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻨ ﹶﻜ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﻨﻜﺐ‬
Humbled Boyun eğdi 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﻨﻮ‬
To make covenant Ahit vermek, sözleşmek 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ ﹺﻬ‬ ‫ﻋﻬﺪ‬
To make covenant Sözleşmek, ahitleşmek 3 ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻌ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Covenant, promise Ahid, söz 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻋ‬
Colored wool Renkli yün ‫ﻬ ﹺﻦ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﻬﻦ‬
Crookedness Eğrilik ‫ﺝ‬
‫ﻮ ﹴ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﻮﺝ‬
To return Geri dönmek, iade etmek 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﻌ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﻮﺩ‬
To return, to give back Geri getirmek, geri vermek 4 ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻌ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻋ‬
Those who return Geri dönenler 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺋﺪ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬
Festival Bayram ‫ﻴﺪﹰﺍ‬‫ﻋ‬
Place of return Dönüş yeri 1 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻌ‬
To seek refuge Sığınmak 1 ‫ﻮ ﹸﺫ‬‫ﻳﻌ‬ - ‫ﺎ ﹶﺫ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﻮﺫ‬
To give shelter Sığındırmak 4 ‫ﻴ ﹸﺬ‬‫ﻳﻌ‬ - ‫ﺎ ﹶﺫ‬‫ﹶﺍﻋ‬
102
To seek refuge, to take
refuge
Sığınmak 10 ‫ﻴ ﹸﺬ‬‫ﺘﻌ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ ﹶﺫ‬‫ﺘﻌ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
I seek refuge in Allah Allah’a sığınırım ‫ﻪ‬ ٰ‫ﺎ ﹶﺫ ﺍﻟﹼﻠ‬‫ﻣﻌ‬
Private parts, private times Avret yerleri, özel zamanlar ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻮﺭ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﻮﺭ‬
Exposed Açıkta, avret ‫ﺭ ﹲﺓ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻋ‬
Those who hinder Alıkoyanlar 2 ‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﻮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻋﻮﻕ‬
To oppress Adaletsizlik yapmak 1 ‫ﻮ ﹸﻝ‬‫ﻳﻌ‬ - ‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﻮﻝ‬
Year Yıl, sene ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﻮﻡ‬
Two years Đki sene ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﻋ‬
To help Yardım etmek 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﹶﺍﻋ‬ ‫ﻋﻮﻥ‬
To help each other Yardımlaşmak 6 ‫ﻭ ﹸﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻌ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻌ‬
To seek help Yardım istemek 10 ‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺘﻌ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Middle aged Orta yaşlı ‫ﺍ ﹲﻥ‬‫ﻋﻮ‬
Whose help is sought Yardımına sığınılan 10 ‫ﺎ ﹸﻥ‬‫ﺘﻌ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
To cause defect Ayıplı kılmak 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻌﹺﻴ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﻴﺐ‬
Caravan Kervan ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﲑ‬
Life Hayat ‫ﺸ ﹲﺔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﻴﺶ‬
Livelihood Geçimlik ‫ﺎﺷﹰﺎ‬‫ﻣﻌ‬
Livelihood Hayat ‫ﺶ‬
 ‫ﺎﹺﻳ‬‫ﻣﻌ‬
Livelihood Geçim ‫ﺸ ﹰﺔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣﻌ‬
Needy, in need Fakir ‫ﻼ‬
‫ﺋ ﹰ‬‫ﺎ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﻴﻞ‬
Poverty Fakirlik ‫ﻴﹶﻠ ﹲﺔ‬‫ﻋ‬
Eye Göz ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋ‬ ‫ﻋﲔ‬
Spring Pınar ‫ﻴﻮ ﹲﻥ‬‫ﻋ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻋ‬
Large eyes Đri gözlü ‫ﲔ‬
 ‫ﻋ‬
Water spring, flowing Su pınarı, akan ‫ﻴ ﹴﻦ‬‫ﻌ‬ ‫ﻣ‬
To become tired Yorulmak 1 ‫ﻲ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻋﻴﻲ‬
Those who stay behind Geride kalanlar ‫ﻦ‬ ‫ﻏﹶﺎﹺﺑﺮﹺﻳ‬ ‫ﻏﱪ‬
Dust Toz ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻏ‬
Mutual loss Aldanış 6 ‫ﺑ ﹺﻦ‬‫ﺎ‬‫ﺗﻐ‬ ‫ﻏﱭ‬
Rubbish of dead leaves Çer-çöp ‫ﹸﻏﺜﹶﺎ ًﺀ‬ ‫ﻏﺜﻮ‬
103
To leave Ayrılmak 3 ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻐ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻏﹶﺎ‬ ‫ﻏﺪﺭ‬
Abundant Bol ‫ﺪﻗﹰﺎ‬ ‫ﹶﻏ‬ ‫ﻏﺪﻕ‬
To leave in the morning Sabahleyin ayrılmak 1 ‫ﻭ‬‫ﻐﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﹶﻏﺪ‬ ‫ﻏﺪﻭ‬
Tomorrow Yarın ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻏ‬ ‫ﻏﺪﻭ‬
Meal Gıda, yemek ‫ﺍﺀ‬‫ﹶﻏﺪ‬
Morning Sabah ‫ﺓ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻏﺪ‬
Morning, morning course Sabah, sabah esişi ‫ﻭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹸﻏ‬
To set Batmak 1 ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻏ‬ ‫ﻏﺮﺏ‬
Crow Karga ‫ﺏ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﹸﻏﺮ‬
Intensely black Kapkara ‫ﺐ‬
 ‫ﺍﺑﹺﻴ‬‫ﹶﻏﺮ‬
Western Batıda ‫ﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﺮﹺﺑ‬ ‫ ﹶﻏ‬- ‫ﻲ‬ ‫ﺮﹺﺑ‬ ‫ﹶﻏ‬
Setting Batma, batış ‫ﺏ‬
‫ﻭ ﹺ‬‫ﹸﻏﺮ‬
Wests Batılar ‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹺﺭ ﹺ‬‫ﻣﻐ‬
West Batı ‫ﺏ‬
 ‫ﻐ ﹺﺮ‬ ‫ﻣ‬
Two wests Đki batı ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺑ‬‫ﻐ ﹺﺮ‬ ‫ﻣ‬
To deceive Aldatmak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻏ‬ ‫ﻏﺮﺭ‬
Deceiver Aldatan, aldatıcı ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬‫ﹶﻏﺮ‬
Deception, delusion Aldanış ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬‫ﹸﻏﺮ‬
He took a handful Avuçladı 8 ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻏ‬ ‫ﻏﺮﻑ‬
Chamber, palm, hollow Oda, avuç, yüksek yer ‫ﺮﹶﻓ ﹰﺔ‬ ‫ ﹸﻏ‬- ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹸﻏ‬
Lofty dwellings Yüksek köşkler ‫ﺕ‬
 ‫ﺮﻓﹶﺎ‬ ‫ﹸﻏ‬
To drown Suda boğmak 4 ‫ﻕ‬
 ‫ﻐ ﹺﺮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬ ‫ﻏﺮﻕ‬
Drowning Boğma ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻏ‬
Violently Şiddetle ‫ﻗﹰﺎ‬‫ﹶﻏﺮ‬
Who are drowned Batırılanlar, boğulanlar 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻗ‬‫ﺮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺮﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻏﺮﻕ‬
Those in debt Borçlular ‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻏﹶﺎ ﹺﺭ‬ ‫ﻏﺮﻡ‬
Inseparable, continuous Sargın, sürekli ‫ﺍﻣﹰﺎ‬‫ﹶﻏﺮ‬
Loss, debt Borç, ziyan ‫ﺮ ﹴﻡ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬
Those in debt, loss Borçlular, ziyanda olanlar 4 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬
To stir up, incite desire Kışkırtmak, karıştırmak 4 ‫ﻐﺮﹺﻱ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻏﺮٰﻱ‬ ‫ﻏﺮﻭ‬
104
Yarn Đplik ‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﹶﻏ‬ ‫ﻏﺰﻝ‬
Fighting Savaş ‫ﻯ‬‫ﹸﻏﺰ‬ ‫ﻏﺰﻭ‬
Darkness Karanlık ‫ﺳ ﹴﻖ‬ ‫ﻏﹶﺎ‬ ‫ﻏﺴﻖ‬
Cold, purulence Soğuk, irin ‫ﻕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﻏﺴ‬
Darkness Karanlık ‫ﺴ ﹺﻖ‬
 ‫ﹶﻏ‬
To wash Yıkamak 1 ‫ﺴ ﹸﻞ‬
ِ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺴ ﹶﻞ‬
 ‫ﹶﻏ‬ ‫ﻏﺴﻞ‬
To wash oneself Yıkanmak 8 ‫ﺴ ﹸﻞ‬
ِ ‫ﺘ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺴ ﹶﻞ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻏ‬
Purulence Đrin ‫ﲔ‬
‫ﻠ ﹴ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻏ‬
Means to be washed Yıkanılacak 8 ‫ﺴ ﹲﻞ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬
To cover Örtmek 1 ‫ﯽ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﹶﻏ‬ ‫ﻏﺸﻮ‬
To cover Örtmek 2 ‫ﯽ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﹶﻏﺸ‬
To cover Örtmek, sarmak 4 ‫ﻲ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻏﺸٰﻲ‬
It covers Sarıp örter 5 ‫ﺸﻰ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﺗ‬
To get covered up Bürünmek, örtünmek 10 ‫ﻲ‬‫ﻐﺸ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻐﺸٰﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Overwhelming Kuşatan, saran ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺷ‬ ‫ﻏﹶﺎ‬
Veil, cover Örtü ‫ﻭ ﹲﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﻏﺸ‬
Covering Örtü ‫ﺵ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﹶﻏﻮ‬
Fainting Bayılan ‫ﻲ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬
By force Zorla ‫ﺎ‬‫ﺼﺒ‬
 ‫ﹶﻏ‬ ‫ﻏﺼﺐ‬
Choking Boğazı tıkayan ‫ﺼ ﹲﺔ‬
 ‫ﹸﻏ‬ ‫ﻏﺼﺺ‬
To be angry Gazap etmek, kızmak 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﹶﻏ‬ ‫ﻏﻀﺐ‬
Anger, wrath Gazap, kızgınlık 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻀ‬
 ‫ﹶﻏ‬
Angry Kızgın, gazaplı ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﻀﺒ‬
 ‫ﹶﻏ‬
Angrily Öfkeli 3 ‫ﺒﹰﺎ‬‫ﺎﺿ‬‫ﻣﻐ‬
Earned anger Gazaba uğramış 1 ‫ﺏ‬
‫ﻮ ﹺ‬‫ﻐﻀ‬ ‫ﻣ‬
To lower Đndirmek 1 ‫ﺾ‬
 ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﹶﻏ‬ ‫ﻏﻀﺾ‬
To make dark Karartmak 4 ‫ﺶ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺶ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻏ ﹶﻄ‬ ‫ﻏﻄﺶ‬
Cover Örtü ‫ﻏﻄﹶﺎ ٍﺀ‬ ‫ﻏﻄﻮ‬
To forgive Bağışlamak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻏ ﹶﻔ‬ ‫ﻏﻔﺮ‬
To ask forgiveness Bağışlanma dilemek 10 ‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻐ ﹶﻔ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
105
Asking for forgiveness Đstiğfar, bağışlanma dileme 10 ‫ﺭ‬ ‫ﻐﻔﹶﺎ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
That which forgives Bağışlayan 1 ‫ﻓ ﹺﺮ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Those who forgive Bağışlayanlar 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻓﺮﹺﻳ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Oft-forgiving Çok bağışlayan ‫ﺭ‬ ‫ﹶﻏﻔﱠﺎ‬
Forgiveness Bağışlama ‫ﺍﻥ‬‫ﹸﻏ ﹾﻔﺮ‬
Oft-forgiving Çok bağışlayan ‫ﺭ‬ ‫ﹶﻏﻔﹸﻮ‬
Those who ask forgiveness Bağışlanma dileyenler 10 ‫ﻦ‬ ‫ﻔﺮﹺﻳ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Forgiveness Mağfiret, bağışlanma 1 ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻣ‬
To become unaware,
heedless
Gafil olmak 1 ‫ﻐ ﹸﻔ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﻏ ﹶﻔ ﹶﻞ‬ ‫ﻏﻔﻞ‬
To make someone neglectful Gaflete düşürmek 4 ‫ﻔ ﹸﻞ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻏ ﹶﻔ ﹶﻞ‬
Heedless, unaware Gafil 1 ‫ﻓ ﹲﻞ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Unaware ones (fm) Gafiller (dş) 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﻓﻠﹶﺎ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Unaware ones Gafiller 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻓ‬‫ ﻏﹶﺎ‬- ‫ﻓﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Heedlessness, neglect Gaflet ‫ﺔ‬ ‫ﹶﻏ ﹾﻔﹶﻠ‬
To defeat Yenmek, galip gelmek 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﹶﻏﹶﻠ‬ ‫ﻏﻠﺐ‬
Victorious Galip 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Victorious ones Galipler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻟﹺﺒ‬‫ ﻏﹶﺎ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟﺒ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Thick foliage Đri, gür ‫ﹸﻏﻠﹾﺒﹰﺎ‬
Their defeat Onların yenilgisi ‫ﻢ‬ ‫ﹶﻏﹶﻠﹺﺒ ﹺﻬ‬
Defeated Mağlup, yenilmiş 1 ‫ﺏ‬
 ‫ﻐﻠﹸﻮ‬ ‫ﻣ‬
To become thick Sert olmak 1 ‫ﻆ‬
‫ﻐﹸﻠ ﹸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻆ‬
‫ﹶﻏﹸﻠ ﹶ‬ ‫ﻏﻠﻆ‬
To become thick Kalınlaşmak 10 ‫ﻆ‬
‫ﻠ ﹸ‬‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻆ‬
‫ﻐﹶﻠ ﹶ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Strong, severe, harsh Katı, ağır, zor, sert ‫ﻅ‬
‫ﻏﻠﹶﺎ ﹲ‬
Harshness Sertlik ‫ﻏ ﹾﻠ ﹶﻈ ﹰﺔ‬
Strong, severe, harsh Ağır, zor, sert, katı ‫ﻆ‬
‫ﻴ ﹲ‬‫ﹶﻏﻠ‬
Wrapped Kılıflı ‫ﻒ‬
 ‫ﹸﻏ ﹾﻠ‬ ‫ﻏﻠﻒ‬
She closed Kapattı 2 ‫ﺖ‬
 ‫ﹶﻏﱠﻠ ﹶﻘ‬ ‫ﻏﻠﻖ‬
To defraud, shackle Hıyanet etmek, zincirlemek 1 ‫ﻐ ﱡﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﻏ ﱠﻞ‬ ‫ﻏﻠﻞ‬
Fetters, shackles, yokes
Kelepçeler, halkalar,
bukağılar
‫ﻼ ﹸﻝ‬
‫ﹶﺍ ﹾﻏ ﹶ‬
Malice, rancor Kin ‫ﻏ ﱟﻞ‬
106
Chained, tied Bağlı, asılı ‫ﻐﻠﹸﻮﹶﻟ ﹲﺔ‬ ‫ﻣ‬
Son, boy Oğlan çocuk ‫ﻡ‬ ‫ﻼ‬
‫ﹸﻏ ﹶ‬ ‫ﻏﻠﻢ‬
Youths Gençler ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻏ ﹾﻠﻤ‬
That you (pl) commit excess Aşırı gitmeniz 1 ‫ﻐﻠﹸﻮﺍ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻏﻠﻮ‬
To boil Kaynamak 1 ‫ﻐﻠﹸﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﻏﻠﹶﻰ‬ ‫ﻏﻠﻲ‬
Boiling Kaynama ‫ﹶﻏ ﹾﻠ ﹺﻰ‬
Agonies Acılar, ızdıraplar ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻤﺮ‬ ‫ﹶﻏ‬ ‫ﻏﻤﺮ‬
Confusion Gaflet, dalgınlık ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻏ‬
To wink at each other Kaş-göz işareti yapmak 6 ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻐ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻐ‬ ‫ﻏﻤﺰ‬
To close eyes on something,
disdain
Gözünü yummak, tenezzül
etmemek
4 ‫ﺾ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻏ‬ ‫ﻏﻤﺾ‬
Distress Gam ‫ﻢ‬ ‫ﹶﻏ‬ ‫ﻏﻤﻢ‬
Clouds Bulutlar ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻏﻤ‬
Doubt Şüphe ‫ﻤ ﹰﺔ‬ ‫ﹸﻏ‬
To get spoils of war Ganimet almak 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻨ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﹶﻏﹺﻨ‬ ‫ﻏﻨﻢ‬
Sheep Koyun ‫ﻢ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻏ‬
Booties, spoils Ganimetler ‫ﻢ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﻣﻐ‬
To live, prosper Yaşamak, zenginleşmek 1 ‫ﻨﻰ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﹶﻏﹺﻨ‬ ‫ﻏﲏ‬
To make rich, avail, save
Zenginleştirmek, kurtarmak,
fayda vermek
4 ‫ﻐﻨﹺﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﹶﺍ ﹾﻏﻨ‬
To do without, be rich, disdain
Kendini yeterli görmek,
zengin olmak, kaçınmak
10 ‫ﻐﻨﹺﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻐﻨٰﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Rich ones, those free from
want
Zenginler ‫ﺎ ُﺀ‬‫ﹶﺍ ﹾﻏﹺﻨﻴ‬
Self-sufficient, rich Zengin, ihtiyaçsız, bağımsız ‫ﻰ‬ ‫ﹶﻏﹺﻨ‬
Those who avail, avert Bertaraf edenler 4 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻐﻨ‬ ‫ﻣ‬
Cave Mağara ‫ﺭ‬ ‫ﻏﹶﺎ‬ ‫ﻏﻮﺭ‬
Sunken Suyu çekilen ‫ﺭﹰﺍ‬‫ﹶﻏﻮ‬
Caves Mağaralar ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎﺭ‬‫ﻣﻐ‬
They dive Dalgıçlık yaparlar 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻮﺻ‬‫ﻳﻐ‬ ‫ﻏﻮﺹ‬
Diver Dalgıç, dalan ‫ﺹ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﹶﻏﻮ‬
Toilet Hela, tuvalet ‫ﻂ‬
 ‫ﺋ‬‫ﻏﹶﺎ‬ ‫ﻏﻮﻁ‬
Bad effect Aklı giderme ‫ﻮ ﹲﻝ‬ ‫ﹶﻏ‬ ‫ﻏﻮﻝ‬

107
Erred, went astray Aldanmak, azmak 1 ‫ﻯ‬‫ﻐﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﻏﻮٰﻯ‬ ‫ﻏﻮﻱ‬
To cause someone to go
astray
Azdırmak, saptırmak 4 ‫ﻐﻮﹺﻱ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻏﻮٰﻱ‬
Deviators Azgınlar 1 ‫ﻦ‬ ‫ ﻏﹶﺎﻭﹺﻳ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻏﹶﺎﻭ‬
Deviator Azgın ‫ﻱ‬
 ‫ﹶﻏ ﹺﻮ‬
Evil, error Sapıklık, hata, kötülük ‫ﻲ‬ ‫ﹶﻏ‬
To backbite Gıybet etmek 8 ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻐﺘ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺍ ﹾﻏﺘ‬ ‫ﻏﻴﺐ‬
Unseen Görünmeyen, saklı ‫ﺔ‬ ‫ﺒ‬‫ﺋ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Unseen ones Görünmeyenler, saklılar ‫ﲔ‬
 ‫ﺋﹺﺒ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Bottom Dip ‫ﺖ‬‫ﺎﺑ‬‫ﹶﻏﻴ‬
Unseen Görünmeyen, gayb ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻏ‬
Unseen ones Gaybler ‫ﺏ‬
‫ﻮ ﹺ‬‫ﹸﻏﻴ‬
To provide help, water Yardım sağlamak, sulamak 4 ‫ﺙ‬
‫ﺎ ﹸ‬‫ﻳﻐ‬ - ‫ﺙ‬
‫ﹶﺍﻏﹶﺎ ﹶ‬ ‫ﻏﻴﺚ‬
To cry for aid, ask for help Yardım istemek 10 ‫ﺚ‬
‫ﻴ ﹸ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺙ‬
‫ﺎ ﹶ‬‫ﺘﻐ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Rain Yağmur ‫ﺚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻏ‬
He changes Değiştirir 2 ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻐ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﻏﲑ‬
That it changes Bozulması, değişmesi 5 ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻐ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬
Other than, not Değil, başka ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻏ‬
Who changes Değiştiren 2 ‫ﺮﹰﺍ‬‫ﻐﻴ‬ ‫ﻣ‬
Those who charge Baskın yapanlar 4 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻐﲑ‬ ‫ﻣ‬
Subsided Çekildi 1 ‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻏ‬ ‫ﻏﻴﺾ‬
They decrease Eksiltir 1 ‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺗﻐ‬
It enrages Öfkelendirir 1 ‫ﻆ‬
‫ﻴ ﹸ‬‫ﻳﻐ‬ ‫ﻏﻴﻆ‬
Raging Öfkelenme 5 ‫ﻈﹰﺎ‬‫ﻐﻴ‬ ‫ﺗ‬
Those who are angered Kin besleyenler, öfkelenenler 1 ‫ﺋﻈﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻏﹶﺎ‬
Rage, anger Kızgınlık, öfke 1 ‫ﻆ‬
‫ﻴ ﹲ‬‫ﹶﻏ‬
Heart, bosom Kalp, sine ‫ﺪ ﹰﺓ‬ ‫ﺌ‬‫ ﹶﺍ ﹾﻓ‬- ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﹸﻓﺆ‬ ‫ﻓﺄﺩ‬
Group, company Topluluk ‫ﻓﹶﺌ ﹲﺔ‬ ‫ﻓﺄﻱ‬
That you do not stop Durmaman 1 ‫ﺘﹸﺎ‬‫ﺗ ﹾﻔ‬ ‫ﻓﺘﺄ‬
To open, give victory Açmak, zafer vermek 1 ‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺘﺢ‬
They are opened Açılır 2 ‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ ﹶﻔ‬
108
To ask for victory Zafer istemek 10 ‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﺘ ﹾﻔ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Those who open Açanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻓﹶﺎ‬
That which opens Açan, açıcı ‫ﺡ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﻓﺘ‬
Victory Fetih, zafer 1 ‫ﺢ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻓ‬
Keys Anahtarlar ‫ﺢ‬ ‫ﺗ‬‫ﻣﻔﹶﺎ‬
Opened Açılmış 2 ‫ﺤ ﹰﺔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹶﻔ‬
They slacken Gevşerler 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬ ‫ﻓﺘﺮ‬
It is slackened Gevşetilir 2 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹶﻔ‬
Interval Devir, dönem ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻓ‬
We separated Ayırdık 1 ‫ﺎ‬‫ﺘ ﹾﻘﻨ‬‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺘﻖ‬
Hair on a date seed Hurma çekirdeğinin lifi ‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﹶﻓﺘ‬ ‫ﻓﺘﻞ‬
To test, try, persecute
Denemek, sınamak,
zorlamak
1 ‫ﻦ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﱳ‬
Those who put into trial Fitneye düşürenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺗﹺﻨ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Test, trial Đmtihan, deneme, fitne 1 ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﺘ‬‫ﻓ‬
Trial, test Đmtihan, deneme 1 ‫ﻮﻧﹰﺎ‬‫ﹸﻓﺘ‬
Afflicted one, mad Fitnelenmiş, delirmiş 1 ‫ﻮ ﹸﻥ‬‫ﻣ ﹾﻔﺘ‬
To give legal opinion, decree
Fetva vermek, hüküm
vermek
4 ‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻔﺘ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻓﺘٰﻲ‬ ‫ﻓﱵ‬
To ask for an judgment Fetva istemek 10 ‫ﻲ‬‫ﺘ ﹾﻔﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘ ﹾﻔﺘٰﻲ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Young man, servant Delikanlı, yardımcı ‫ﺎ‬‫ﹶﻓﺘ‬
Youth, young Genç ‫ﻰ‬‫ﹶﻓﺘ‬
Young girls, maid servants Genç kızlar, hizmetçiler ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺘﻴ‬‫ﹶﻓ‬
Young men Gençler ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﺘﻴ‬‫ﹶﻓ‬
His men servants Gençleri, hizmetçileri ‫ﻪ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﺘﻴ‬‫ﻓ‬
Youths, young men Gençler ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺘ‬‫ﻓ‬
Broadness, broad way Genişlik ‫ﺞ‬ ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺠﺞ‬
Broad, wide Geniş ‫ﺎﺟﹰﺎ‬‫ﻓﺠ‬
To cleave, make flow, give lie Yarmak, akıtmak, yalanlamak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺠﺮ‬
That you cause to flow Fışkırtmak, akıtmak 2 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻳ ﹶﻔ‬ - ‫ﺭ‬‫ﺠﺮ‬
 ‫ﹶﻓ‬
To gush forth Fışkırmak 5 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
To gush forth Yarılmak, fışkırmak 7 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻨ ﹶﻔ ﹺ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ ﹶﻔ‬‫ﺍ‬
109
Flowing, gushing forth Fışkırma, yarılma 2 ‫ﺗ ﹾﻔﺠﹺﲑﹰﺍ‬
Wicked Facir, ahlaksız 1 ‫ﺍ‬‫ﻓﹶﺎ ﹺﺟﺮ‬
Wicked ones Facirler, günahkarlar ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﹸﻓﺠ‬
Dawn Fecir ‫ﺠ ﹺﺮ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Wicked ones Facirler, günahkarlar ‫ﺮ ﹸﺓ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Wickedness Kötülük ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﻓﺠ‬
Open space Geniş yer ‫ﺓ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺠﻮ‬
Immorality Çirkinlik, ahlaksızlık ‫ﺸ ﹰﺔ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬ ‫ﻓﺤﺶ‬
Immoral Ahlaksız, fuhuş ‫ﺎﺀ‬‫ﺤﺸ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Immoralities Ahlaksızlıklar ‫ﺶ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻓﻮ‬
Boasting Öğünme 6 ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺗﻔﹶﺎ‬ ‫ﻓﺨﺮ‬
Pottery, baked clay Pişmiş çamur ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﹶﻓﺨ‬
Boastful Övünen ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﹶﻓﺨ‬
We ransomed him Ona fidye verdik 1 ‫ﻩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬‫ﺪ‬ ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺪﻱ‬
You (pl) ransom them Onlarla fidyeleşirsiniz 3 ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬‫ﺗﻔﹶﺎﺩ‬
To pay ransom Fidye vermek 8 ‫ﻱ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺘﺪ‬‫ﺍ ﹾﻓ‬
Ransom Fidye ‫ﺍﺀ‬‫ﻓﺪ‬
Ransom Fidye ‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺪ‬ ‫ﹶﻓ‬
Sweet Tatlı su ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﹸﻓﺮ‬ ‫ﻓﺮﺕ‬
Dung Fışkı ‫ﺙ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺮﺙ‬
Is cleft asunder Yarıldı 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﹸﻓ ﹺﺮ‬ ‫ﻓﺮﺝ‬
Private parts, chastity Edep yeri, ırz, namus ‫ﻭﺝ‬‫ ﹸﻓﺮ‬- ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Rifts Çatlak ‫ﻭﺝ‬‫ﹸﻓﺮ‬
To rejoice Sevinmek 1 ‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﹶﻓ ﹺﺮ‬ ‫ﻓﺮﺡ‬
Rejoicing Sevinçli ‫ﺡ‬
 ‫ﹶﻓ ﹺﺮ‬
Those who rejoice Sevinenler ‫ﲔ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ ﹶﻓ ﹺﺮ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﹶﻓ ﹺﺮﺣ‬
Alone Tek başına ‫ﻯ‬‫ﺍﺩ‬‫ﹸﻓﺮ‬ ‫ﻓﺮﺩ‬
Alone Tek başına ‫ﺩﹰﺍ‬‫ﹶﻓﺮ‬
To flee Kaçmak, firar etmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺮﺭ‬
Fleeing Kaçış ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﻓﺮ‬
110
Place of fleeing Kaçacak yer ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﻔ‬
We spread Döşedik 1 ‫ﺎ‬‫ﺷﻨ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺮﺵ‬
Moths Pervaneler ‫ﺵ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﹶﻓﺮ‬
Couch, mattress Yayılan, yatak ‫ﺍﺷﹰﺎ‬‫ﻓﺮ‬
Mattresses, couches Döşekler ‫ﺵ‬
‫ﺮ ﹴ‬ ‫ﹸﻓ‬
Spread Sergi, yaygı ‫ﺷﹰﺎ‬‫ﹶﻓﺮ‬
To ordain, make obligatory Farz kılmak, vazife kılmak 1 ‫ﺽ‬
 ‫ﻳ ﹾﻔ ﹺﺮ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺮﺽ‬
Old Yaşlı ‫ﺽ‬
 ‫ﻓﹶﺎ ﹺﺭ‬
Obligation Görev, mehir ‫ﻀ ﹰﺔ‬
 ‫ﹶﻓﺮﹺﻳ‬
Appointed, obligatory Farz kılınmış 1 ‫ﻭﺿﹰﺎ‬‫ﻣ ﹾﻔﺮ‬
That he exceeds Aşırı davranması 1 ‫ﻁ‬
‫ﺮ ﹶ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬ ‫ﻓﺮﻁ‬
Excess Aşırılık ‫ﻃﹰﺎ‬‫ﹸﻓﺮ‬
To neglect Đhmal etmek 2 ‫ﻁ‬
‫ﺮ ﹸ‬ ‫ﻳ ﹶﻔ‬ - ‫ﻁ‬
‫ﺮ ﹶ‬ ‫ﹶﻓ‬
Those sent before,
abandoned
Önde gidenler, terk edilenler 4 ‫ﺮﻃﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻣ ﹾﻔ‬
Branch Dal ‫ﻉ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺮﻉ‬
To finish, become free Bitirmek, boş kalmak 1 ‫ﻍ‬
‫ﺮ ﹸ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬ – ‫ﻍ‬
‫ﺮ ﹶ‬ ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺮﻍ‬
To pour down, empty
Dökmek, yağdırmak,
boşaltmak
4 ‫ﻍ‬
‫ﻳ ﹾﻔ ﹺﺮ ﹸ‬ - ‫ﻍ‬
‫ﺮ ﹶ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻓ‬
Empty Boş ‫ﻓﹶﺎﺭﹺﻏﹰﺎ‬
To separate Ayırmak 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺮﻕ‬
To separate, divide Ayırmak, bölmek 2 ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹶﻔ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ‬
To become divided Ayrılığa düşmek 5 ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹶﻔ‬
Division Ayrılık ‫ﺗ ﹾﻔﺮﹺﻳﻘﹰﺎ‬
Those who separate Ayıranlar, seçenler ‫ﺕ‬
 ‫ﻓﹶﺎ ﹺﺭﻗﹶﺎ‬
Separation Ayrılık ‫ﻕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻓﺮ‬
Part Parça ‫ﻕ‬
‫ﺮ ﹴ‬ ‫ﻓ‬
Separation Ayırma ‫ﻗﹰﺎ‬‫ﹶﻓﺮ‬
That which separates right
from wrong
Doğruyu yanlışı ayırt eden ‫ﺮﻗﹶﺎ ﹲﻥ‬ ‫ﹸﻓ‬
Group, sect Fırka, grup ‫ﺔ‬ ‫ﺮﹶﻗ‬ ‫ﻓ‬
Group, sect Bölük, grup, fırka ‫ﻖ‬ ‫ﹶﻓﺮﹺﻳ‬
Different Ayrı, farklı 5 ‫ﺔ‬ ‫ﺮﹶﻗ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﻣ‬
111
Different Ayrı, farklı (çğ) 5 ‫ﺮﻗﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﻣ‬
Skillfully Ustalıkla ‫ﲔ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻓﹶﺎ ﹺﺭ‬ ‫ﻓﺮﻩ‬
To fabricate, slander, forge Uydurmak, iftira etmek 8 ‫ﺘﺮﹺﻱ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺍ ﹾﻓ‬ ‫ﻓﺮﻱ‬
Libel, fabrication, slander Đftira, uydurma 8 ‫ﺍ ًﺀ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺍ ﹾﻓ‬
Amazing thing Çirkin, tuhaf ‫ﻳﹰﺎ‬‫ﹶﻓ ﹺﺮ‬
Fabricator, inventor Uyduran, iftira eden 8 ‫ﺘ ﹴﺮ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬
Fabricators, inventors Uyduranlar, iftira edenler 8 ‫ﻦ‬ ‫ﺘﺮﹺﻳ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬
Fabricated, invented Uydurulmuş 8 ‫ﻯ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬
Fabricated things Uydurulanlar 8 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﻳ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬
To remove, expel, provoke
Çıkarmak, yerinden
oynatmak
10 ‫ﺰ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﻓﺰﺯ‬
To fear Korkmak 1 ‫ﻉ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﹶﻓ ﹺﺰ‬ ‫ﻓﺰﻉ‬
Fear is removed Korkusu giderildi 2 ‫ﻉ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﹸﻓ‬
Terror, fear Korku 1 ‫ﻉ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﹶﻓ‬
To make room Yer açmak 1 ‫ﺢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺴﺢ‬
Make room (imp, pl) Yer açın, genişleyin 5 ‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺴﺤ‬
 ‫ﺗ ﹶﻔ‬
To corrupt, become corrupted Bozulmak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺴﺪ‬
To spoil, corrupt Đfsad etmek, bozmak 4 ‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻓ‬
Corruption Bozgunculuk, fesat ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻓﺴ‬
Corrupter Đfsad eden, bozan 4 ‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻣ ﹾﻔ‬
Corrupters Đfsad edenler, bozanlar 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺴﺪ‬
ِ ‫ﻣ ﹾﻔ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺴﺪ‬
ِ ‫ﻣ ﹾﻔ‬
Explanation, interpretation Tefsir, açıklama 2 ‫ﺍ‬‫ﻴﺮ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﺗ ﹾﻔ‬ ‫ﻓﺴﺮ‬
To disobey, sin Günah işlemek, isyan etmek 1 ‫ﻖ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺴﻖ‬
Disobedient Yoldan çıkan, fasık 1 ‫ﻖ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Disobedient ones Fasıklar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﺳ‬ ‫ ﻓﹶﺎ‬- ‫ﺳﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Disobedience,sin Yoldan çıkma, günah ‫ﻖ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻓ‬
Sins Günahlar ‫ﻕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﹸﻓﺴ‬
To lose courage, lose heart
Çözülmek, cesaretini
kaybetmek
1 ‫ﺸ ﹸﻞ‬
 ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺸ ﹶﻞ‬
 ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺸﻞ‬
More eloquent Daha fasih, güzel konuşan ‫ﺢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻓ‬ ‫ﻓﺼﺢ‬
To separate, decide Ayırmak, ayrılmak 1 ‫ﺼ ﹸﻞ‬
 ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺼ ﹶﻞ‬
 ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﺼﻞ‬
To explain in detail Detaylı olarak açıklamak 2 ‫ﺼ ﹸﻞ‬
 ‫ﻳ ﹶﻔ‬ ‫ﺼ ﹶﻞ‬
 ‫ﹶﻓ‬
112
Explanation, detail Tafsil, açıklama 2 ‫ﻴ ﹶﻞ‬‫ﺗ ﹾﻔﺼ‬
Those who separate, decide Ayıranlar, ayırt edenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺻ‬
 ‫ﻓﹶﺎ‬
Separation, weaning Ayırma, sütten kesme ‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﻓﺼ‬
Separation, judgement Ayırma, hüküm ‫ﻞ‬‫ﹶﻓﺼ‬
Family Aile ‫ﻠﺔ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻓﺼ‬
Explained in detail Açıklanmış 2 ‫ﻼ‬
‫ﺼﹰ‬
 ‫ﻣ ﹶﻔ‬
Explained in detail (fm, pl) Açıklanmış olanlar (dş) 2 ‫ﺕ‬
 ‫ﻼ‬
‫ﺼﹶ‬
 ‫ﻣ ﹶﻔ‬
Breaking Kopma 7 ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﻔﺼ‬ ‫ﻧ‬‫ﺍ‬ ‫ﻓﺼﻢ‬
That you (pl) shame me Beni utandırmanız 1 ‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻀﺤ‬
 ‫ﺗ ﹾﻔ‬ ‫ﻓﻀﺢ‬
To disperse, rush Dağılmak, akın etmek 7 ‫ﺾ‬
 ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﻧ ﹶﻔ‬‫ﺍ‬ ‫ﻓﻀﺾ‬
Silver Gümüş ‫ﺔ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻓ‬
To grant favor, prefer Nimet vermek, tercih etmek 2 ‫ﻀ ﹸﻞ‬
 ‫ﻳ ﹶﻔ‬ - ‫ﻀ ﹶﻞ‬
 ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﻀﻞ‬
That he asserts superiority Üstünlük taslaması 5 ‫ﻀ ﹶﻞ‬
 ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
Excellence, preference Faziletlilik, lutfetme 2 ‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺗ ﹾﻔﻀ‬
Grace, bounty Fazl, ihsan, lütuf 1 ‫ﻀ ﹲﻞ‬
 ‫ﹶﻓ‬
Have sexual intercourse Cinsi temas etmek 4 ‫ﺎﻯ‬‫ﹶﺍ ﹾﻓﻀ‬ ‫ﻓﻀﻮ‬
To create, split Yaratmak, yarmak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ ﹸﻄ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ ﹶﻄ‬ ‫ﻓﻄﺮ‬
They (fm) break up, split Çatlarlar (dş) 5 ‫ﺮ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ ﱠﻄ‬‫ﻳ‬
To cleave asunder Yarılmak 7 ‫ﺮ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ ﹶﻄ‬‫ﺍ‬
Creator, splitter Yaratıcı, yaran 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻃ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Creation Yaratış ‫ﺮ ﹶﺓ‬ ‫ﻓ ﹾﻄ‬
Flaw, crack Çatlak ‫ﹸﻓﻄﹸﻮ ﹴﺭ‬
Splitting, breaking Yarılan, çatlayan 7 ‫ﺮ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻣ‬
Rude Sert, kaba ‫ﹶﻓ ﹼﻈﹰﺎ‬ ‫ﻓﻈﻆ‬
To do Yapmak 1 ‫ﻌ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﻌ ﹶﻞ‬ ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﻌﻞ‬
Doer Yapan 1 ‫ﻋ ﹲﻞ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Doers Yapanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻋ‬ ‫ ﻓﹶﺎ‬- ‫ﻋﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Doer Yapan, çok ve kuvvetli yapan ‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﹶﻓﻌ‬
Action, deed, verb Fiil, iş 1 ‫ﻌ ﹲﻞ‬ ‫ﻓ‬
Your deed Senin yaptığın ‫ﻚ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﹶﻓ‬
113
Done, executed Yapılan 1 ‫ﻮ ﹰﻻ‬‫ﻣ ﹾﻔﻌ‬
To miss, lose Kaybetmek 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻓ ﹶﻘ‬ ‫ﻓﻘﺪ‬
He inspected Teftiş etti 5 ‫ﺪ‬ ‫ﺗ ﹶﻔ ﱠﻘ‬
Back breaking Bel kıran ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﻗ‬‫ﻓﹶﺎ‬ ‫ﻓﻘﺮ‬
Poverty Fakirlik ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ ﹾﻘ‬
Poor Fakir ‫ﺍﺀ‬‫ ﹸﻓ ﹶﻘﺮ‬- ‫ﲑ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﹶﻓ‬
Bright yellow Parlak sarı ‫ﻊ‬ ‫ﻗ‬‫ﻓﹶﺎ‬ ‫ﻓﻘﻊ‬
To understand Anlamak 1 ‫ﻪ‬ ‫ﻳ ﹾﻔ ﹶﻘ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﹶﻓ ﹶﻘ‬ ‫ﻓﻘﻪ‬
That they understand well Đyice anlamaları 5 ‫ﻮﹾﺍ‬‫ﺘ ﹶﻔ ﱠﻘﻬ‬‫ﻳ‬
To ponder Düşünmek 2 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹶﻔ ﱢﻜ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻓ ﱠﻜ‬ ‫ﻓﻜﺮ‬
To think deeply, ponder Düşünmek, tefekkür etmek 5 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﻔ ﱠﻜ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺗ ﹶﻔ ﱠﻜ‬
Freeing Serbest bırakma, çözme 1 ‫ﻚ‬
 ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﻜﻚ‬
Abandoned ones Ayrılanlar 7 ‫ﲔ‬
 ‫ﻨ ﹶﻔ ﱢﻜ‬‫ﻣ‬
You (pl) wonder Şaşarsınız 5 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹶﻔ ﱠﻜﻬ‬ ‫ﻓﻜﻪ‬
Fruit Meyve ‫ﻬ ﹲﺔ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Those who amuse Zevk edenler, eğlenenler ‫ﲔ‬
 ‫ﻛ ﹺﻬ‬ ‫ ﻓﹶﺎ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻛﻬ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬
Those who amuse Zevk edenler, eğlenenler ‫ﲔ‬
 ‫ﻜ ﹺﻬ‬ ‫ﹶﻓ‬
Fruits Meyveler, yemişler ‫ﻪ‬ ‫ﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻓﻮ‬
To be successful, be saved Başarmak, kurtulmak 4 ‫ﺢ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻔ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻓﹶﻠ‬ ‫ﻓﻠﺢ‬
Successful ones
Başarılı olanlar, kurtuluşa
erenler
4 ‫ﲔ‬
‫ﺤ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺤ‬‫ﻣ ﹾﻔ‬
To split, Yarılmak 7 ‫ﻖ‬ ‫ﻠ‬‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻧ ﹶﻔﹶﻠ‬‫ﺍ‬ ‫ﻓﻠﻖ‬
That which parts, cleaves Yaran 1 ‫ﻖ‬ ‫ﻟ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Dawn Şafak ‫ﹶﻓﹶﻠ ﹺﻖ‬
Orbit Yörünge ‫ﹶﻓﻠﹶﻚ‬ ‫ﻓﻠﻚ‬
Ship Gemi ‫ﹸﻓﻠﹾﻚ‬
That person Filan kişi ‫ﺎ‬‫ﹸﻓﻠﹶﺎﻧ‬ ‫ﻓﻠﻦ‬
That you (pl) think me weak
in mind
Beni aklen zayıf görmeniz 2 ‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﻨﺪ‬‫ﺗ ﹶﻔ‬ ‫ﻓﻨﺪ‬
Branches Dallar ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍ ﹾﻓﻨ‬ ‫ﻓﻨﻦ‬
That which perishes Fani 1 ‫ﻥ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬ ‫ﻓﲏ‬
He made him understand Anlamasını sağladı 2 ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﻬﻢ‬
114
It escaped Kaçtı 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﻓﹶﺎ‬ ‫ﻓﻮﺕ‬
Fault Aykırılık, uygunsuzluk 6 ‫ﺕ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﺗﻔﹶﺎ‬
Escape Kaçma ‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Group, crowd Bölük, grup, dalga ‫ﺍﺝ‬‫ ﹶﺍ ﹾﻓﻮ‬- ‫ﺝ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬ ‫ﻓﻮﺝ‬
To overflow, boil Kaynamak, taşmak 1 ‫ﺭ‬ ‫ﻳﻔﹸﻮ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬ ‫ﻓﻮﺭ‬
Suddenly Aniden ‫ﺭ‬‫ﹶﻓﻮ‬
To succeed Başarmak 1 ‫ﺯ‬ ‫ﻳﻔﹸﻮ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬ ‫ﻓﻮﺯ‬
Successful ones Kurtuluşa erenler, başaranlar 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺋﺰ‬‫ﻓﹶﺎ‬
Success Başarı 1 ‫ﺯ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Success, salvation Kurtuluş, başarı 1 ‫ﺓ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﻣﻔﹶﺎ‬ - ‫ﻣﻔﹶﺎﺯﹰﺍ‬
I entrust, commit Ismarlarım, bırakırım 2 ‫ﺽ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﹸﺍﹶﻓ‬ ‫ﻓﻮﺽ‬
To regain consciousness,
awake
Ayılmak, kendine gelmek 4 ‫ﻖ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻔ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﹶﺍﻓﹶﺎ‬ ‫ﻓﻮﻕ‬
Delay Gecikme ‫ﻕ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﹶﻓﻮ‬
Above, over Yukarı, üst ‫ﻕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻓ‬
Garlic Sarımsak ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹸﻓ‬ ‫ﻓﻮﻡ‬
Mouth Ağız ‫ﺍﻩ‬‫ ﹶﺍ ﹾﻓﻮ‬- ‫ﻩ‬ ‫ﻓﹶﺎ‬ ‫ﻓﻮﻩ‬
To return Dönmek 1 ‫ﻲ ُﺀ‬‫ﻳﻔ‬ - ‫ﻓﹶﺎ َﺀ‬ ‫ﻓﻴﺄ‬
He gave Verdi 4 ‫ﹶﺍﻓﹶﺎ َﺀ‬
They incline Eğilirler 5 ‫ﻴﹸﺎ‬‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬
It flows Akar 1 ‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺗﻔ‬ ‫ﻓﻴﺾ‬
To engage, flow, return Dalmak, akmak, dönmek 4 ‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳﻔ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﹶﺍﻓﹶﺎ‬
Elephant Fil ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﻓ‬ ‫ﻓﻴﻞ‬
Despised Đğrenilenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺣ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﻘﺒ‬ ‫ﻗﺒﺢ‬
To bury, put in a tomb Gömmek, kabre koymak 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻘﹺﺒ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬ ‫ﻗﱪ‬
Grave Kabir, mezar ‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ ﹸﻗﺒ‬- ‫ﺒ ﹺﺮ‬‫ﹶﻗ‬
Graves Kabirler ‫ﺮ‬ ‫ﻣﻘﹶﺎﹺﺑ‬
To take fire/light Ateş almak 8 ‫ﺲ‬
 ‫ﺘﹺﺒ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺒ‬‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬ ‫ﻗﺒﺲ‬
Burning brand Kor, ateş ‫ﺲ‬
‫ﺒ ﹴ‬‫ﹶﻗ‬
To withhold, decrease Kısmak, tutmak 1 ‫ﺾ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘﹺﺒ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺒﺾ‬
Grasping Yakalama ‫ﻀﹰﺎ‬‫ﹶﻗﺒ‬
115
Handful, in hand Avuç, elinde ‫ﻀ ﹰﺔ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﻗ‬
Taken Alınmış 1 ‫ﺿ ﹲﺔ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﻘﺒ‬
To accept Kabul etmek 1 ‫ﺒ ﹸﻞ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﹶﻗﹺﺒ ﹶﻞ‬ ‫ﻗﺒﻞ‬
To approach, draw near, turn
towards
Yüzünü dönmek, yönelmek 4 ‫ﻳ ﹾﻘﹺﺒ ﹸﻞ‬ - ‫ﺒ ﹶﻞ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
To accept Kabul etmek 5 ‫ﺒ ﹸﻞ‬‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺒ ﹶﻞ‬‫ﺗ ﹶﻘ‬
Acceptor Kabul eden ‫ﻗﹶﺎﹺﺑ ﹺﻞ‬
Tribes Kabileler ‫ﺋ ﹶﻞ‬‫ﺎ‬‫ﹶﻗﺒ‬
Before Önce ‫ﺒ ﹶﻞ‬‫ﹶﻗ‬
Front, face Ön, karşı ‫ﻼ‬
‫ﺒ ﹰ‬‫ﹸﻗ‬
Direction of prayer Kıble ‫ﺒﹶﻠ ﹰﺔ‬‫ﻗ‬
Towards, resistance -e doğru, mukavemet ‫ﺒ ﹶﻞ‬‫ﻗ‬
Acceptance Kabul ‫ﻮ ﹴﻝ‬‫ﹶﻗﺒ‬
Face to face Ön, karşı ‫ﻼ‬
‫ﹶﻗﺒﹺﻴ ﹰ‬
His tribe Kabilesi ‫ﻪ‬ ‫ﹶﻗﺒﹺﻴﹸﻠ‬
Facing each other Karşılıklı 6 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺘﻘﹶﺎﹺﺑ‬‫ﻣ‬
Approaching Yaklaşan 10 ‫ﺘ ﹾﻘﹺﺒ ﹶﻞ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
That they become stingy Cimrilik etmeleri 1 ‫ﻭﺍ‬‫ﺘﺮ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ ‫ﻗﺘﺮ‬
Dust Toz ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻗ‬
Darkness Karanlık ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻗ‬
Stingy, niggardly Çok cimri ‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﹶﻗﺘ‬
Poor Eli dar, zengin olmayan ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
To kill Öldürmek 1 ‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺘ ﹶﻞ‬‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺘﻞ‬
To kill, massacre Katletmek 2 ‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﻳ ﹶﻘ‬ - ‫ﺘ ﹶﻞ‬‫ﹶﻗ‬
To fight Savaşmak 3 ‫ﺗ ﹸﻞ‬‫ﻳﻘﹶﺎ‬ - ‫ﺗ ﹶﻞ‬‫ﻗﹶﺎ‬
To fight, kill each other Savaşmak, birbirini öldürmek 8 ‫ﺘ ﹸﻞ‬‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺘ ﹶﻞ‬‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
Killing Katletme 2 ‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﺗ ﹾﻘﺘ‬
Fighting, war, battle Savaş ‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﻗﺘ‬
Killing Öldürme 1 ‫ﺘ ﹲﻞ‬‫ﹶﻗ‬
Murdered ones Öldürülenler ‫ﺘﻠﹶﻰ‬‫ﹶﻗ‬
Cucumber Salatalık ‫ﺉ‬
‫ﻗﺜﱠﺎ ﹺ‬ ‫ﻗﺜﺄ‬
116
To attempt, make an attempt
Atılmak, aşmak, kendini
atmak
8 ‫ﻢ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬ ‫ﻗﺤﻢ‬
Shoved Tıkılan 8 ‫ﻢ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Striking Vuran, çarpan ‫ﺎ‬‫ﺪﺣ‬ ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺪﺡ‬
She tore Yırttı (dş) 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺪﺩ‬
Different, in slices Farklı, dilim dilim 1 ‫ﺩﹰﺍ‬‫ﻗﺪ‬
To decree, have power,
measure, restrict
Karar vermek, güç yetirmek,
ölçmek
1 ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺪﺭ‬
To restrict Azaltmak 1 ‫ﻋﻠﹶﻰ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
To determine, plot Tayin etmek, ölçmek 2 ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
Measure, fate, appraisal Ölçü, kader, takdir 2 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
Able, capable, powerful Kâdir, kudretli 1 ‫ﺭ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Capable, powerful (pl) Kâdir olanlar, kudretliler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﺩﺭﹺﻳ‬ ‫ ﻗﹶﺎ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺩﺭ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Appraisal, value, measure Kader, ölçü, kıymet 1 ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
Measure, value, means Ölçü, miktar, kader 1 ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
Cooking pots Kazanlar ‫ﻭ ﹴﺭ‬‫ﹸﻗﺪ‬
All-Powerful Kadîr, her şeye gücü yeten 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﻗﺪ‬
Powerful, able Kudret sahibi, muktedir 8 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺪﺭ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Quantity, measure Miktar, ölçü 1 ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﻣ ﹾﻘﺪ‬
Destined, determined Takdir edilmiş 1 ‫ﻭﺭﹰﺍ‬‫ﻣ ﹾﻘﺪ‬
We bless Takdis ederiz 1 ‫ﺱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻧ ﹶﻘ‬ ‫ﻗﺪﺱ‬
Holy, sacred Kutsal, mukaddes ‫ﺱ‬
‫ﺪ ﹺ‬ ‫ﹸﻗ‬
Holy One Kuddûs, mukaddes ‫ﺱ‬
 ‫ﻭ‬‫ﹸﻗﺪ‬
Holy, sacred Mukaddes, kutsal 2 ‫ﺳ ﹶﺔ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻣ ﹶﻘ‬ - ‫ﺱ‬
‫ﺪ ﹺ‬ ‫ﻣ ﹶﻘ‬
To proceed, precede Öne geçmek, önden gelmek 1 ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺪﻡ‬
To send forth
Đleri göndermek, önden
göndermek
2 ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
To precede Önden gelmek 5 ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺗ ﹶﻘ‬
To seek to advance, precede
Önceden gelmek, önden
göndermek
10 ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Former ones, ancient ones Eskiler ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺪﻣ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Foot Ayak ‫ﻡ‬ ‫ﺍ‬‫ ﹶﺍ ﹾﻗﺪ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
Position Kademe, makam ‫ﻡ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬

117
Old, ancient Eski ‫ﱘ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﹶﻗ‬
Preceding ones Önce geçenler 10 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
To follow, imitate, copy Uymak, taklit etmek 8 ‫ﻱ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺘﺪٰﻱ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬ ‫ﻗﺪﻭ‬
Followers Uyanlar, takip edenler 8 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
To throw, cast Atmak 1 ‫ﻑ‬
 ‫ﺬ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﹶﻗ ﹶﺬ‬ ‫ﻗﺬﻑ‬
To read Okumak 1 ‫ﺮﹸﺍ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺮﹶﺍ‬ ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺮﺃ‬
To make one read Okutmak 4 ‫ﺉ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘ ﹺﺮ‬ - ‫ﺮﹶﺍ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Quran Kur'an ‫ﺮﺍٰﻥ‬ ‫ﺍﹾﻟ ﹸﻘ‬
Quran, reading Kur'an, okuma ‫ﺮﺍٰ ﹲﻥ‬ ‫ﹸﻗ‬
Its reading Onun okunması ‫ﻪ‬ ‫ﻧ‬ٰ‫ﺮﺍ‬ ‫ﹸﻗ‬
Menstruation periods Adet dönemleri ‫ﻭ ٍﺀ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹸﻗ‬
He approaches Yaklaşmak 1 ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﹶﻗ ﹺﺮ‬ ‫ﻗﺮﺏ‬
To bring close Yaklaştırmak 2 ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬
To come near, approach Yaklaşmak 8 ‫ﺏ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬
Closer Daha yakın ‫ﺏ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Close relative Yakın akrabalar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺮﹺﺑ‬ ‫ ﹶﺍ ﹾﻗ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Means of closeness Yakınlıklar ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﹸﻗ‬
Sacrifice Kurban ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﹸﻗ‬
Closeness Yakınlık ‫ﺑ ﹲﺔ‬‫ﺮ‬ ‫ﹸﻗ‬
Close ones, relatives Yakınlık, yakınlar ‫ﻰ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﹸﻗ‬
Close, near Yakın ‫ﺐ‬
 ‫ﹶﻗﺮﹺﻳ‬
Closeness, relationship Yakınlık 1 ‫ﺔ‬ ‫ﺑ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹾﻘ‬
Those brought near Yakınlaştırılanlar 2 ‫ﲔ‬
 ‫ﺮﹺﺑ‬ ‫ﻣ ﹶﻘ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﺑ‬ ‫ﻣ ﹶﻘ‬
Wound, injury Yara ‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺮﺡ‬
Monkeys Maymun ‫ﺩ ﹲﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻗ‬ ‫ﻗﺮﺩ‬
To become cool Aydınlanmak, serinlemek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺮﺭ‬
Let it comfort Aydın olsun 1 ‫ﻱ‬‫ﹶﻗﺮ‬
To confirm, affirm Đkrar etmek, kabul etmek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍﹶﻗ‬
To remain firm, stabilize
Karar bulmak, yerinde
durmak
10 ‫ﺮ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Firmness, stability Karar, sağlamlık ‫ﺍ‬‫ﺍﺭ‬‫ ﹶﻗﺮ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻗﺮ‬
118
Comfort Aydınlık ‫ﺮ ﹶﺓ‬ ‫ﹸﻗ‬
Comfort of eyes Gözlerin aydınlığı ‫ﻴ ﹴﻦ‬‫ﻋ‬ ‫ﺮ ﹶﺓ ﹶﺍ‬ ‫ﹸﻗ‬
Crystals Billurlar ‫ﺮ‬ ‫ﺍﺭﹺﻳ‬‫ﹶﻗﻮ‬
Place/time of settlement Karar yeri, zamanı 10 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Settled Kararlaşmış 10 ‫ﺮ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
It passes Geçer 1 ‫ﺽ‬
 ‫ﺗ ﹾﻘ ﹺﺮ‬ ‫ﻗﺮﺽ‬
To lend, advance a loan Ödünç vermek, borç vermek 4 ‫ﺽ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘ ﹺﺮ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Loan Ödünç ‫ﺎ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﹶﻗ‬
Paper Kâğıt ‫ﺲ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺍﻃ‬‫ ﹶﻗﺮ‬- ‫ﺱ‬
‫ﺮﻃﹶﺎ ﹴ‬ ‫ﻗ‬ ‫ﻗﺮﻃﺲ‬
Striking calamity Felaket, kapı çalan ‫ﻋ ﹲﺔ‬ ‫ﻗﹶﺎ ﹺﺭ‬ ‫ﻗﺮﻉ‬
To commit a sin, earn Günah işlemek, kazanmak 8 ‫ﻑ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻑ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻗ‬ ‫ﻗﺮﻑ‬
Committing ones Yapanlar 8 ‫ﺘ ﹺﺮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Generation, period Nesil, zaman ‫ﻭ ﹲﻥ‬‫ ﹸﻗﺮ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺮﻥ‬
Companion Arkadaş ‫ﺎ َﺀ‬‫ﺮﻧ‬ ‫ ﹸﻗ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﹶﻗﺮﹺﻳ‬
Accompanying ones Eşlik edenler 8 ‫ﲔ‬
 ‫ﺘ ﹺﺮﹺﻧ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Bound ones Bağlanmış (çğ) 2 ‫ﲔ‬
 ‫ﺮﹺﻧ‬ ‫ﻣ ﹶﻘ‬
Capable ones Gücü yetenler 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣ ﹾﻘ ﹺﺮﹺﻧ‬
Town, city Köy, şehir ‫ﻯ‬‫ ﹸﻗﺮ‬- ‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺮﻱ‬
Lion Aslan ‫ﺓ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺴﺮ‬
Priests Keşişler, papazlar ‫ﲔ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻴ‬‫ﻗﺴ‬ ‫ﻗﺴﺲ‬
To be just, act justly, deal
fairly
Adil olmak 4 ‫ﻂ‬
‫ﺴﹸ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺴﹶ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬ ‫ﻗﺴﻂ‬
More just, fairer Adil, daha adil ‫ﻂ‬
‫ﺴﹸ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Unjust ones Adaletsiz olanlar ‫ﺳﻄﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Justice Adalet ‫ﻂ‬
‫ﺴﹲ‬
 ‫ﻗ‬
Those who act justly Adaletli olanlar 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻣ ﹾﻘ‬
Balance Kıstas, denge ‫ﺱ‬
‫ﺴﻄﹶﺎ ﹺ‬
 ‫ﻗ‬ ‫ﻗﺴﻄﺲ‬
To distribute Bölmek, dağıtmak 1 ‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺴﻢ‬
He swore Yemin etti 3 ‫ﻢ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
To swear by, to take an oath Yemin etmek 4 ‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
They swore to each other Yeminleştiler 6 ‫ﻮﺍ‬‫ﺳﻤ‬ ‫ﺗﻘﹶﺎ‬
119
To seek to divide, to draw lots Bölüşmek, kura çekmek 10 ‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺘ ﹾﻘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Oath Yemin ‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Share, division Kısmet, pay ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻗ‬
Those who divide Bölücüler, paylaştırıcılar 10 ‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
Those who divide (pl) Taksim edenler 2 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺴﻤ‬
 ‫ﻣ ﹶﻘ‬
Divided Ayrılmış 1 ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﻘﺴ‬
It hardened Sertleşti, katılaştı 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺴﻮ‬
Hardness Katılık ‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺳ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Hardness Sertlik, katılık ‫ﻮ ﹰﺓ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻗ‬
To shiver, tremble Ürpermek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺍ ﹾﻗ‬ ‫ﻗﺸﻌﺮ‬
Be moderate (imp) Ölçülü ol 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺍ ﹾﻗ‬ ‫ﻗﺼﺪ‬
Easy Kolay ‫ﺪﹰﺍ‬‫ﻗﹶﺎﺻ‬
Direction Yön, istikamet ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Moderate Orta, ılımlı 8 ‫ﺪﹲﺓ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ ﹾﻘ‬
He shortens Kısaltır 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘ‬ ‫ﻗﺼﺮ‬
They cease Bırakırlar 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻳ ﹾﻘ‬
Companions of modest gaze Bakışlarını kısaltmış eşler ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺻﺮ‬
 ‫ﻗﹶﺎ‬
Palace, fortress Saray, köşk ‫ﻮﺭ‬‫ ﹸﻗﺼ‬-‫ﺼ ﹴﺮ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Shortened Kısaltılmış 2 ‫ﻦ‬ ‫ﺼﺮﹺﻳ‬
 ‫ﻣ ﹶﻘ‬
Restrained Kapanmış 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻮﺭ‬‫ﻣ ﹾﻘﺼ‬
To narrate Anlatmak 1 ‫ﺺ‬
 ‫ﻳ ﹸﻘ‬ - ‫ﺺ‬
 ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺼﺺ‬
Legal retribution Kısas ‫ﺹ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻗﺼ‬
Narration, story Kıssa, hikaye ‫ﺺ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Retracing Geri dönme ‫ﺎ‬‫ﺼﺼ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Hurricane Fırtına ‫ﺻﻔﹰﺎ‬
 ‫ﻗﹶﺎ‬ ‫ﻗﺼﻒ‬
We shattered Helak ettik 1 ‫ﺎ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﺼﻢ‬
Remotest, furthest Öbür ucu, uzak, en uzak ‫ﻰ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗﺼ‬ ‫ﻗﺼﻮ‬
Farther, far side Uzak taraf ‫ﻯ‬‫ﺼﻮ‬
 ‫ﹸﻗ‬
Remote Uzak ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺼ‬
 ‫ﹶﻗ‬
Green fodder Yonca, otlak ‫ﺒﹰﺎ‬‫ﹶﻗﻀ‬ ‫ﻗﻀﺐ‬
120
To collapse Yıkılmak 7 ‫ﺾ‬
 ‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﻧ ﹶﻘ‬‫ﺍ‬ ‫ﻗﻀﺾ‬
To decree, execute Karar vermek, icra etmek 1 ‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻘﻀ‬ - ‫ﻰ‬‫ﹶﻗﻀ‬ ‫ﻗﻀﻲ‬
To kill Öldürmek 1 ‫ﻋﻠﹶﻰ‬ ‫ﻰ‬‫ﹶﻗﻀ‬
That which decrees Hüküm veren 1 ‫ﺽ‬
‫ﻗﹶﺎ ﹴ‬
End Son, işi bitiren ‫ﻴ ﹶﺔ‬‫ﺿ‬
 ‫ﻗﹶﺎ‬
Decreed Hükme bağlanmış 1 ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻀ‬
 ‫ﻣ ﹾﻘ‬
Sides, zones, regions, limits Uçlar, bucaklar, sınırlar ‫ﹶﺍ ﹾﻗﻄﹶﺎ ﹺﺭ‬ ‫ﻗﻄﺮ‬
Molten copper Erimiş bakır ‫ﺍ‬‫ﻗ ﹾﻄﺮ‬ - ‫ﻗ ﹾﻄ ﹺﺮ‬
Tar Katran ‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﻄﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Share Pay ‫ﻂ‬
‫ﻗ ﱠ‬ ‫ﻗﻄﻂ‬
To cut Kesmek 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ ﹶﻄ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﹶﻗ ﹶﻄ‬ ‫ﻗﻄﻊ‬
To cut, divide Kesmek 2 ‫ﻊ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ ﱢﻄ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﹶﻗ ﱠﻄ‬
To cut off, sever Kopmak, ayrılmak 5 ‫ﻊ‬ ‫ﺗ ﹶﻘ ﱠﻄ‬
That which cuts, decides Kesip atan, karalaştıran ‫ﻌ ﹰﺔ‬ ‫ﻃ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Part, portion Kısım, parça ‫ﻊ‬ ‫ﻗ ﹶﻄ‬
Cut off, limited Kesilmiş 1 ‫ﺔ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻣ ﹾﻘﻄﹸﻮ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﻣ ﹾﻘﻄﹸﻮ‬
Clusters Salkım ‫ﻑ‬‫ﹸﻗ ﹸﻄﻮ‬ ‫ﻗﻄﻒ‬
Membrane of date seed Hurma çekirdeğindeki nokta ‫ﻴ ﹴﺮ‬‫ﻤ‬ ‫ﻗ ﹾﻄ‬ ‫ﻗﻄﻤﺮ‬
To sit, stay back Oturmak, geride kalmak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﻌﺪ‬
Sitting Oturarak 1 ‫ﺪﹰﺍ‬‫ﻗﹶﺎﻋ‬
Those who sit Oturanlar 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ ﻗﹶﺎ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻋﺪ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Sitting Oturma 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﹸﻗﻌ‬
Seated Oturan ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻗﻌ‬
Foundations, old women Temeller, yaşlı kadınlar ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻗﻮ‬
Position, place to sit Oturma yeri 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻣﻘﹶﺎ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻣ ﹾﻘ‬
Uprooted Kökünden sökülmüş ‫ﻌ ﹴﺮ‬ ‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﻣ‬ ‫ﻗﻌﺮ‬
Locks Kilitler ‫ﹶﺍ ﹾﻗﻔﹶﺎ ﹲﻝ‬ ‫ﻗﻔﻞ‬
That you (pl) pursue Ardına düşmen 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺗ ﹾﻘ‬ ‫ﻗﻔﻮ‬
We followed, sent after
Takip ettirdik, arkasından
gönderdik
2 ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﹶﻗ ﱠﻔ‬
You (pl) are turned Döndürülürsünüz, çevrilirsiniz 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗ ﹾﻘﹶﻠﺒ‬ ‫ﻗﻠﺐ‬
121
To turn Çevirmek 2 ‫ﺐ‬
 ‫ﻳ ﹶﻘﱢﻠ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﹶﻗﱠﻠ‬
They turn, transform Ters döner 5 ‫ﺐ‬
 ‫ﺘ ﹶﻘﱠﻠ‬‫ﺗ‬
To turn, turn back Dönmek, geri dönmek 7 ‫ﺐ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻧ ﹶﻘﹶﻠ‬‫ﺍ‬
Turning Çevrilmesi 5 ‫ﺐ‬
 ‫ﺗ ﹶﻘﱡﻠ‬
Heart Kalp ‫ﺏ‬
 ‫ ﹸﻗﻠﹸﻮ‬-‫ﺐ‬
 ‫ﹶﻗ ﹾﻠ‬
Places you move around Dolaştığınız yer 5 ‫ﻢ‬ ‫ﺒ ﹸﻜ‬‫ﺘ ﹶﻘﱠﻠ‬‫ﻣ‬
Return, change Dönüş, değişim 7 ‫ﺐ‬
‫ﻨ ﹶﻘﹶﻠ ﹴ‬‫ﻣ‬
Those who return, will return Dönenler 7 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻠﺒ‬‫ﻨ ﹶﻘ‬‫ﻣ‬
Garlands Kurbanlık nişanları ‫ﺪ‬ ‫ﺋ‬‫ﻼ‬
‫ﹶﻗ ﹶ‬ ‫ﻗﻠﺪ‬
Keys Anahtarlar ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣﻘﹶﺎﻟ‬
To withhold, stop Tutmak, durmak 4 ‫ﻊ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗﹶﻠ‬ ‫ﻗﻠﻊ‬
Became little Az oldu 1 ‫ﹶﻗ ﱠﻞ‬ ‫ﻗﻠﻞ‬
He makes you (pl) seem few Sizi azaltır, az gösterir 2 ‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹶﻘﱢﻠﹸﻠ ﹸﻜ‬ ‫ﻗﻠﻞ‬
To carry Taşımak 4 ‫ﻘ ﱡﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍﹶﻗ ﱠﻞ‬
Less Daha az ‫ﹶﺍﹶﻗ ﱡﻞ‬
Few, small Az ‫ﻴﹶﻠ ﹲﺔ‬‫ ﹶﻗﻠ‬- ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﹶﻗﻠ‬
Few, small Az ‫ﻴﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﹶﻗﻠ‬
Pen Kalem ‫ﻡ‬ ‫ﻼ‬
‫ ﹶﺍ ﹾﻗ ﹶ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﹶﻗﹶﻠ‬ ‫ﻗﻠﻢ‬
He got displeased Kızdı, darıldı 1 ‫ﹶﻗﻠﹶﻰ‬ ‫ﻗﻠﻲ‬
Those who detest Kızan, nefret eden ‫ﲔ‬
 ‫ﻟ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Whose heads raised up Başı yukarı kaldırılmış olanlar ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻤﺤ‬ ‫ﻣ ﹾﻘ‬ ‫ﻗﻤﺢ‬
Moon Ay ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﻤﺮ‬
Shirt Gömlek ‫ﺺ‬‫ﻤﻴ‬ ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﻤﺺ‬
Distressful Çetin, zor ‫ﺍ‬‫ﻤ ﹶﻄﺮﹺﻳﺮ‬ ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﻤﻄﺮ‬
Whips, hooked rods Sopalar, kamçılar ‫ﻊ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﻘﹶﺎ‬ ‫ﻗﻤﻊ‬
Lice Bit ‫ﻤ ﹲﻞ‬ ‫ﹸﻗ‬ ‫ﻗﻤﻞ‬
To obey Đtaat etmek 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﻨ‬‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﻨﺖ‬
Obedient Đtaatkâr 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﻗﹶﺎﹺﻧ‬
Obedient women Đtaatkâr kadınlar 1 ‫ﺎﺕ‬‫ﻗﹶﺎﹺﻧﺘ‬
Obedient men Đtaatkâr erkekler ‫ﲔ‬
 ‫ﺘ‬‫ ﻗﹶﺎﹺﻧ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻗﹶﺎﹺﻧﺘ‬
122
To despair Ümit kesmek 1 ‫ﻂ‬
‫ﻨ ﹸ‬‫ﻳ ﹾﻘ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﻨ ﹶ‬‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﻨﻂ‬
Those who despair Ümitsiz olanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻄ‬ ‫ﻗﹶﺎﹺﻧ‬
Despairing Ümitsiz ‫ﻁ‬
‫ﻮ ﹲ‬‫ﹶﻗﻨ‬
Heap Kantar, yük, hazine ‫ﻃﲑ‬ ‫ﻨﺎ‬‫ ﹶﻗ‬- ‫ﻨﻄﹶﺎﺭﹰﺍ‬‫ﻗ‬ ‫ﻗﻨﻄﺮ‬
Stored up Kantar kantar yığılmış ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣﻘﹶﻨ ﹶﻄ‬
Satisfied, content Kanaatkar ‫ﻊ‬ ‫ﻗﹶﺎﹺﻧ‬ ‫ﻗﻨﻊ‬
Raising up Dikerek ‫ﻰ‬‫ﻣ ﹾﻘﹺﻨﻌ‬
Cluster Salkım ‫ﺍ ﹲﻥ‬‫ﻨﻮ‬‫ﻗ‬ ‫ﻗﻨﻮ‬
To satisfy, suffice Yetmek, ikna etmek 4 ‫ﻳ ﹾﻘﻨﹺﻲ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻗﻨٰﻲ‬ ‫ﻗﲏ‬
That you oppress
Üzmen, ezmen,
küçümsemen
1 ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬ ‫ﻗﻬﺮ‬
Subjugator Her şeye gücü yeten 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Subjugators Gücü yetenler 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻫﺮ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬
Irresistible Kahhar, isteğini yaptıran ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻗﻬ‬
Distance Aralık, mesafe ‫ﺏ‬
 ‫ﻗﹶﺎ‬ ‫ﻗﻮﺏ‬
Forces, strengths
Kuvvetler, kuvvet alacak
şeyler
‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻗﻮ‬ ‫ﻗﻮﺕ‬
Keeper Muhafız 4 ‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻘ‬ ‫ﻣ‬
Two bows Đki yay ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺳ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﻮﺱ‬
Level Düz, dümdüz ‫ﺎ‬‫ﻗﹶﺎﻋ‬ ‫ﻗﻮﻉ‬
Lowland Düz arazi, çöl ‫ﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻴ‬‫ﻗ‬
To say Demek, söylemek 1 ‫ﻳﻘﹸﻮ ﹸﻝ‬ - ‫ﻗﹶﺎ ﹶﻝ‬ ‫ﻗﻮﻝ‬
It was said Denildi 1 ‫ﻴ ﹶﻞ‬‫ﻗ‬
He invented words Söz uydurdu 5 ‫ﻮ ﹶﻝ‬ ‫ﺗ ﹶﻘ‬
Words, sayings Sözler, laflar ‫ﹶﺍﻗﹶﺎﻭﹺﻳ ﹺﻞ‬
That which says Söyleyen, diyen 1 ‫ﺋ ﹲﻞ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Those who say Söyleyenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﺋ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Word Söz 1 ‫ﻮ ﹲﻝ‬ ‫ﹶﻗ‬
In saying, utterance Deyişçe, söyleyişçe ‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﻗ‬
His saying Onun demesi ‫ﻪ‬ ‫ﻠ‬‫ﻴ‬‫ﻗ‬
To stand up, establish Ayağa kalkmak, kurulmak 1 ‫ﻡ‬ ‫ﻳﻘﹸﻮ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﻗﹶﺎ‬ ‫ﻗﻮﻡ‬
To perform, to make stand
Yapmak, kılmak, ayağa
kaldırmak
4 ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻘ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﹶﺍﻗﹶﺎ‬
123
To be straight Doğru olmak 10 ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘﻘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺘﻘﹶﺎ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Performance Kılma, kılınma 4 ‫ﺍﻗﹶﺎ ﹺﻡ‬
Encampment Đkamet 4 ‫ﻣﺔ‬ ‫ﺍﻗﹶﺎ‬
More correct, more upright Daha doğru, en doğru ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻗ‬
Mould, shape Biçim, şekil 2 ‫ﺗ ﹾﻘ ﹺﻮ ﹴﱘ‬
That which stands Ayakta duran 1 ‫ﻢ‬ ‫ﺋ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Standing Ayakta durarak 1 ‫ﻤﹰﺎ‬‫ﻗﹶﺎﺋ‬
Standing Ayakta duran 1 ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﺋ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Those who stand Ayakta duranlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺋ‬‫ ﻗﹶﺎ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺋﻤ‬‫ﻗﹶﺎ‬
Moderate Orta ‫ﺍﻣﹰﺎ‬‫ﹶﻗﻮ‬
Protectors, custodians Yöneticiler, koruyucular 2 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬‫ ﹶﻗﻮ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺍﻣ‬‫ﹶﻗﻮ‬
People, nation Kavim, millet ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻗ‬
Standing up, resurrection Kalkmak, dirilmek 1 ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﻗﻴ‬
Standing Ayakta 1 ‫ﺎﻣﹰﺎ‬‫ﻗﻴ‬
Standing up, resurrection Kıyamet, dirilme 1 ‫ﺔ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﻗﻴ‬
Correct Doğru ‫ﻴﻤﹰﺎ‬‫ﻗ‬
Correct Dosdoğru ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻗ‬
Correct Dosdoğru ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻗ‬
Self-subsisting, ruler Kayyum, ebedi, yöneten ‫ﻡ‬‫ﻴﻮ‬‫ﹶﻗ‬
Straight, right Doğru, dosdoğru 10 ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Standing place Makam, durma yeri 1 ‫ﻡ‬ ‫ﻣﻘﹶﺎ‬
Resting place Duracak yer 4 ‫ﻡ‬ ‫ﻣﻘﹶﺎ‬
Eternity Kalma, durma, ebediyet 4 ‫ﺔ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﻘﹶﺎ‬
Who establish, continuous Namaz kılan, sürekli 4 ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣﻘ‬
Power, strength Kuvvet, güç ‫ﻮﹲﺓ‬ ‫ﹸﻗ‬ ‫ﻗﻮﻱ‬
Power, strength Kuvvet, güç ‫ﻯ‬‫ﹸﻗﻮ‬
All-Powerful Kuvvetli, güçlü ‫ﻱ‬
 ‫ﹶﻗ ﹺﻮ‬
Wayfarers Gelip geçenler, yolcular 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻣ ﹾﻘﻮﹺﻳ‬
To appoint Tayin etmek 2 ‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳ ﹶﻘ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻗ‬ ‫ﻗﻴﺾ‬
Sleeping at noon
Kaylule yapanlar, öğle
uykusu uyuyanlar
1 ‫ﺋﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻗﹶﺎ‬ ‫ﻗﻴﻞ‬
124
Resting place Dinlenme yeri ‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﻣﻘ‬
Cup, goblet Bardak, kadeh, kase ‫ﺱ‬
 ‫ﹶﻛ ﹾﺎ‬ ‫ﻛﺄﺱ‬
Cast down Atıldı 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹸﻛ‬ ‫ﻛﺒﺐ‬
Fallen, falling Kapanarak ‫ﺒﹰﺎ‬‫ﻜ‬ ‫ﻣ‬
To disgrace Aşağılamak 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﻳ ﹾﻜﹺﺒ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﺒﺖ‬
Hardship Zorluk ‫ﺪ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﺒﺪ‬
To become big, grew old Büyümek, büyük olmak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﱪ‬
To magnify, praise Yüceltmek 2 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻳ ﹶﻜ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﻛ‬
To glorify, praise Yüceltmek, büyütmek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻜﹺﺒ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
To claim to be great Büyüklenmek 5 ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ ﹶﻜ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺗ ﹶﻜ‬
To act arrogantly, to be
haughty
Tekebbür etmek,
büyüklenmek
10 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹾﻜﹺﺒ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ ﹾﻜ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Arrogance Büyüklenme 10 ‫ﺎﺭﹰﺍ‬‫ﺘ ﹾﻜﺒ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Great ones, leaders Büyükler, ileri gelenler ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍﻛﹶﺎﹺﺑ‬
Greater, greatest Daha büyük, en büyük ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
Magnifying, praise Yüceltme, tekbir 2 ‫ﺗ ﹾﻜﺒﹺﲑﹰﺍ‬
Big ones Büyükler ‫ﺮ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﹶﻛﺒ‬
Great Büyük büyük ‫ﺎﺭﹰﺍ‬‫ﹸﻛﺒ‬
Greatest En büyük ‫ﺒ ﹺﺮ‬‫ﹸﻛ‬
Arrogance Büyüklük taslama, kibir ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻛ‬
Old age Đhtiyarlık ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﻛ‬
Elders, chiefs Büyükler ‫ﺉ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺒﺮ‬‫ﹸﻛ‬
Greater, greatest (fm) En büyük (dş), daha büyük ‫ﻯ‬‫ﺒﺮ‬‫ﹸﻛ‬
Greatness Kibriya, büyüklük ‫ﺎ ُﺀ‬‫ﺒ ﹺﺮﻳ‬‫ﻛ‬
Great, big Büyük ‫ﲑ‬ ‫ﹶﻛﹺﺒ‬
Great, big, difficult Büyük, zor ‫ﲑ ﹰﺓ‬ ‫ﹶﻛﹺﺒ‬
Supreme, arrogant Mütekebbir, büyüklenen ‫ﺮ‬ ‫ﺒ‬‫ﺘ ﹶﻜ‬‫ﻣ‬
Arrogant ones Mütekebbirler, büyüklenenler 5 ‫ﻦ‬ ‫ﺒﺮﹺﻳ‬‫ﺘ ﹶﻜ‬‫ﻣ‬
Arrogant Büyüklenen 5 ‫ﺍ‬‫ﺘ ﹾﻜﹺﺒﺮ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Arrogant ones Büyüklenenler 10 ‫ﻦ‬ ‫ﺘ ﹾﻜﹺﺒﺮﹺﻳ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘ ﹾﻜﹺﺒﺮ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
They were thrown down Kafa üstü atıldılar 1 ‫ﻮﺍ‬‫ﻜﺒ‬ ‫ﺒ‬‫ﹸﻛ‬ ‫ﻛﺒﻜﺐ‬
125
To write, ordain Yazmak, farz kılmak 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﺘﺐ‬
Make freeing contract Serbest bırakma akdi yapın 3 ‫ﻮﺍ‬‫ﺗﺒ‬‫ﻛﹶﺎ‬
To have something written Yazdırmak 8 ‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻛ‬
Writer Katip, yazıcı 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺗ‬‫ﻛﹶﺎ‬
Writers Yazanlar, katipler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺗﹺﺒ‬‫ ﻛﹶﺎ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺗﺒ‬‫ﻛﹶﺎ‬
Book Kitap 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺘ‬‫ ﹸﻛ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻛﺘ‬
My book Benim kitabım 1 ‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺎﺑ‬‫ﻛﺘ‬ - ‫ﺎﺑﹺﻰ‬‫ﻛﺘ‬
Written Yazılmış 1 ‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﻜﺘ‬
To withhold, conceal Saklamak, gizlemek 1 ‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﺘﻢ‬
Heap Yığın ‫ﺎ‬‫ﻴﺒ‬‫ﺜ‬‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﺜﺐ‬
To increase Çoğalmak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛﹸﺜ‬ ‫ﻛﺜﺮ‬
To make increase Çoğaltmak 2 ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛﱠﺜ‬
To increase Çoğaltmak 4 ‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛﹶﺜ‬
To increase, want to increase Çoğalmak, çokluk istemek 10 ‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﺘ ﹾﻜ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹾﻜﹶﺜ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Much, many, more, most Çok, daha çok, en çok ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛﹶﺜ‬
Competition in increase Çokluk, çokluk kuruntusu 6 ‫ﺮ‬ ‫ﺗﻜﹶﺎﹸﺛ‬
Multitude Çokluk ‫ﺮ ﹸﺓ‬ ‫ﹶﻛﹾﺜ‬
Many, much, abundant Çok, bol ‫ﲑﹲﺓ‬ ‫ﺜ‬‫ ﹶﻛ‬- ‫ﲑ‬ ‫ﺜ‬‫ﹶﻛ‬
Kauthar Kevser ‫ﺮ‬ ‫ﻮﹶﺛ‬ ‫ﹶﻛ‬
That which labors Didinen ‫ﺡ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬ ‫ﻛﺪﺡ‬
Laboring Didinme, didinerek 1 ‫ﺣﹰﺎ‬‫ﹶﻛﺪ‬
To fall, lose the luster Düşmek, sönmek 7 ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻨ ﹶﻜ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻧ ﹶﻜ‬‫ﺍ‬ ‫ﻛﺪﺭ‬
To be niggardly, miserly Cimrilik yapmak 4 ‫ﻱ‬‫ﻳ ﹾﻜﺪ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻛﺪٰﻱ‬ ‫ﻛﺪﻱ‬
To lie Yalan söylemek 1 ‫ﺏ‬
 ‫ﺬ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﹶﻛ ﹶﺬ‬ ‫ﻛﺬﺏ‬
To deny Yalanlamak 2 ‫ﺏ‬
 ‫ﻳ ﹶﻜ ﱢﺬ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﹶﻛ ﱠﺬ‬
Denial Yalanlama 2 ‫ﺐ‬
‫ﻳ ﹴ‬‫ﺗ ﹾﻜﺬ‬
Liar Yalancı 1 ‫ﺑ ﹲﺔ‬‫ﺫ‬ ‫ ﻛﹶﺎ‬- ‫ﺏ‬
 ‫ﺫ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Liars Yalancılar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺫﹺﺑ‬ ‫ ﻛﹶﺎ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺫﺑ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Liar Çok yalancı ‫ﺏ‬
 ‫ﹶﻛﺬﱠﺍ‬
Denying Yalanlama ‫ﻛﺬﱠﺍﺑﹰﺎ‬
126
Lie Yalan ‫ﺏ‬
 ‫ﺬ‬ ‫ﹶﻛ‬
Rejecters, deniers Yalanlayanlar 2 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣ ﹶﻜ ﱢﺬﹺﺑ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣ ﹶﻜ ﱢﺬﺑ‬
Denied Yalan olarak söylenen 1 ‫ﺏ‬
‫ﻣ ﹾﻜﺬﹸﻭ ﹴ‬
Distress Sıkıntı ‫ﺏ‬
‫ﺮ ﹴ‬ ‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﺮﺏ‬
Times Tekrar, kere ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﺮﺭ‬
Twice Đki kere ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﺗ‬‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ‬
Throne Kürsü, taht ‫ﻲ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹸﻛ‬ ‫ﻛﺮﺱ‬
To honor Şerefli kılmak 2 ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹶﻜ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﺮﻡ‬
To honor, glorify, give
blessing
Đkram etmek, şeref vermek 4 ‫ﻡ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ ﹺﺮ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬ ‫ﻛﺮﻡ‬
Honor, glory Đkram, cömertlik, yücelik 4 ‫ﺍ ﹺﻡ‬‫ﺍ ﹾﻛﺮ‬
Most honorable
En cömert, en kerim, en
şerefli
‫ﻡ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
Honorable ones Değerli, şerefli olanlar ‫ﺍ ﹴﻡ‬‫ﻛﺮ‬
Noble, respectable,
generous, valuable
Şerefli, asil, cömert 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﻛ ﹺﺮ‬
Bestower of honor Đkram eden, şeref veren 4 ‫ﻣ ﹾﻜ ﹺﺮ ﹴﻡ‬
Honored Şerefli, değer verilen 2 ‫ﺔ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﻜ‬
Honored ones
Đkram edilenler, değer
verilenler
4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹾﻜ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﻣ‬ ‫ﻣ ﹾﻜ‬
To dislike Hoşlanmamak, tiksinmek 1 ‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﹶﻛ ﹺﺮ‬ ‫ﻛﺮﻩ‬
He made it hateful Çirkin gösterdi 2 ‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ‬
To compel, force Zorlamak 4 ‫ﻩ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ ﹺﺮ‬ - ‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬
Compulsion, forcing Zorlama 4 ‫ﻩ‬ ‫ﺍ‬‫ﺍ ﹾﻛﺮ‬
Those who dislike Hoşlanmayanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ ﻛﹶﺎ ﹺﺭ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻛﹶﺎ ﹺﺭﻫ‬
Difficulty, unwillingness Zorluk, isteksizlik ‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹸﻛ‬
Unwillingly Đstemeden ‫ﻫﹰﺎ‬‫ﹶﻛﺮ‬
Disliked, hateful Sevimsiz, hoş görülmeyen 1 ‫ﻭﻫﹰﺎ‬‫ﻣ ﹾﻜﺮ‬
To earn, gain Kazanmak 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﺴﺐ‬
To earn, gain Kazanmak 8 ‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺍ ﹾﻛ‬
Decline, decrease Kesat, azalma ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﻛﺴ‬ ‫ﻛﺴﺪ‬
Piece, fragment Parça parça ‫ﺴﻔﹰﺎ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﻛﺴﻒ‬
Portion Parça ‫ﺴﻔﹰﺎ‬
 ‫ﻛ‬

127
Lazy, lazily Tembeller ‫ﺎﻟﹶﻰ‬‫ﹸﻛﺴ‬ ‫ﻛﺴﻞ‬
To clothe Giydirmek 1 ‫ﻮ‬‫ﻳ ﹾﻜﺴ‬ - ‫ﻰ‬‫ﹶﻛﺴ‬ ‫ﻛﺴﻮ‬
Clothing Giyim ‫ﺓ‬‫ﺴﻮ‬
 ‫ﻛ‬
It is stripped away Açıldı, sıyrıldı 1 ‫ﺸﻄﹶﺖ‬
 ‫ﹸﻛ‬ ‫ﻛﺸﻂ‬
To remove, uncover Açmak, gidermek 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺸ‬
 ‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺸ‬
 ‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﺸﻒ‬
That which removes,
uncovers
Açan, gideren 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺷ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Removal Kaldırma, giderme 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺸ‬
 ‫ﹶﻛ‬
That which removes,
uncovers (fm)
Açan, gideren (dş) 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺷﻔﹶﺎ‬ ‫ ﻛﹶﺎ‬- ‫ﺷ ﹶﻔ ﹲﺔ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Those who remove, uncover Açanlar, giderenler 1 ‫ﺷﻔﹸﻮ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Those who suppress Tutanlar, yutkunanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻇ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬ ‫ﻛﻈﻢ‬
Suppressor of grief Kederini bastıran 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻛﻈ‬
Distressed Kahırlı, acılı, kızgın 1 ‫ﻡ‬ ‫ﻣ ﹾﻜﻈﹸﻮ‬
Kabah Kâbe ‫ﺒ ﹶﺔ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﻌﺐ‬
Ankles (dual) Ayak bileği ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺒ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻛ‬
Companions Eşler, arkadaşlar ‫ﺐ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻛﻮ‬
Equivalent Denk, benzer ‫ﹸﻛﻔﹸﻮﹰﺍ‬ ‫ﻛﻔﺄ‬
Receptacle Toplayan, alan ‫ﺎ‬‫ﻛﻔﹶﺎﺗ‬ ‫ﻛﻔﺖ‬
To disbelieve, be ungrateful Đnkar etmek, nankörlük etmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ ﹸﻔ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ ﹶﻔ‬ ‫ﻛﻔﺮ‬
To cover Örtmek 2 ‫ﺮ‬ ‫ﻳ ﹶﻜ ﱢﻔ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﹶﻛ ﱠﻔ‬
How disbelieving Ne kadar inkarcı 4 ‫ﻩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ ﹶﻔ‬
Disbeliever Kâfir 1 ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﻓ‬‫ ﻛﹶﺎ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻓ‬‫ﻛﹶﺎ‬
Disbelievers Kâfirler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻓﺮﹺﻳ‬‫ ﻛﹶﺎ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻓﺮ‬‫ﻛﹶﺎ‬
Camphor Kâfur ‫ﻛﹶﺎﻓﹸﻮﺭﹰﺍ‬
Very ungrateful Çok nankör ‫ﺭ‬ ‫ﹶﻛﻔﱠﺎ‬
Disbelievers Kâfirler ٌ‫ﹸﻛﻔﱠﺎﺭ‬
Expiation Kefaret ‫ﺭﹲﺓ‬ ‫ﹶﻛﻔﱠﺎ‬
Disbelief, ungratefulness Küfür, nankörlük 1 ‫ﺮ‬ ‫ﹸﻛ ﹾﻔ‬
Rejection Küfran, inkar ‫ﺍ ﹶﻥ‬‫ﹸﻛ ﹾﻔﺮ‬
Disbelievers Kafirler ‫ﺮ ﹸﺓ‬ ‫ﹶﻛ ﹶﻔ‬
Very ungrateful Çok nankör ‫ﺭ‬ ‫ﹶﻛﻔﹸﻮ‬
128
Disbelievers Kafirler ‫ﻓ ﹺﺮ‬‫ﺍ‬‫ﹶﻛﻮ‬
To restrain, withdraw Çekmek 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﻳ ﹸﻜ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﻔﻒ‬
All together Tamamen ‫ﻛﹶﺎﱠﻓ ﹰﺔ‬
His two hands Đki eli ‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻛ ﱠﻔ‬
To take charge Üstlenmek 1 ‫ﻳ ﹾﻜ ﹸﻔ ﹸﻞ‬ - ‫ﹶﻛ ﹶﻔ ﹶﻞ‬ ‫ﻛﻔﻞ‬
Put in charge Kefil kıldı 2 ‫ﹶﻛ ﱠﻔ ﹶﻞ‬
To entrust Kefil etmek, kefil bırakmak 4 ‫ﻔ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﹶﺍ ﹾﻛ ﹶﻔ ﹶﻞ‬
Portion Hisse ‫ﻛ ﹾﻔ ﹲﻞ‬
Two portions Đki hisse ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻛ ﹾﻔﹶﻠ‬
Trustee, surety Kefil ‫ﻴﻞ‬‫ﹶﻛﻔ‬
To suffice Yetmek 1 ‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻜﻔ‬ - ‫ﹶﻛﻔﹶﻰ‬ ‫ﻛﻔﻲ‬
Sufficient Yeter ‫ﻑ‬
 ‫ﻛﹶﺎ‬
That he protects you (pl) Sizi koruması 1 ‫ﺆﻛﹸﻢ‬ ‫ﻳ ﹾﻜﹶﻠ‬ ‫ﻛﻸ‬
Dog Köpek ‫ﺐ‬
 ‫ﹶﻛ ﹾﻠ‬ ‫ﻛﻠﺐ‬
Hunting animal trainer Avcı hayvan eğiticisi 2 ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣ ﹶﻜﱢﻠﹺﺒ‬
Those who smirk Sırıtanlar 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻟﺤ‬‫ﻛﹶﺎ‬ ‫ﻛﻠﺢ‬
To burden Teklif etmek, yüklemek 2 ‫ﻒ‬
 ‫ﻳ ﹶﻜﱢﻠ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﹶﻛﱠﻠ‬ ‫ﻛﻠﻒ‬
Those who pretend Đddia edenler ‫ﲔ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺘ ﹶﻜﱢﻠ‬‫ﻣ‬
Burden Yük ‫ﹶﻛ ﱞﻞ‬ ‫ﻛﻠﻞ‬
All, every, each Herkes, hepsi ‫ ﹸﻛ ﱠﻞ‬- ‫ ﹸﻛ ﱢﻞ‬- ‫ﹸﻛ ﱡﻞ‬
All of it Hepsi, tamamı ‫ﻼ‬
 ‫ﹸﻛ‬
Person with no parents or
children
Çocuğu ve ana-babası
olmayan
‫ﺔ‬ ‫ﻼﹶﻟ‬
‫ ﹶﻛ ﹶ‬- ‫ﻛﹶﻼﹶﻟ ﹰﺔ‬
Everytime, whenever Her zaman ‫ﺎ‬‫ﹸﻛﱠﻠﻤ‬
To speak Konuşmak 2 ‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹶﻜﱠﻠ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﹶﻛﱠﻠ‬ ‫ﻛﻠﻢ‬
To speak, talk Konuşmak 5 ‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹶﻜﱠﻠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹶﻜﱠﻠ‬
Speaks Konuşur 5 (‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹶﻜﱠﻠ‬‫ﺗ‬) ‫ﻢ‬ ‫ﺗ ﹶﻜﱠﻠ‬
Speaking Konuşma 2 ‫ﻴﻤﹰﺎ‬‫ﺗ ﹾﻜﻠ‬
Speaking, word Söz, konuşma ‫ﻡ‬ ‫ﻼ‬
‫ﹶﻛ ﹶ‬
Words Kelimeler ‫ﻢ‬ ‫ﻠ‬‫ﹶﻛ‬
Word Kelime ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻠﻤ‬‫ ﹶﻛ‬- ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﻠ‬‫ﹶﻛ‬
129
Both of them Her ikisi ‫ﺎ‬‫ﻛ ﹾﻠﺘ‬ - ‫ﻼ‬‫ﻛ‬ ‫ﻛﻠﻮ‬
To perfect, complete
Tamamlamak, mükemmel
kılmak
4 ‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ ﹾﻜ‬ - ‫ﻤ ﹶﻞ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬ ‫ﻛﻤﻞ‬
Full, complete Tamam, olgun ‫ﻣﹶﻠ ﹲﺔ‬ ‫ ﻛﹶﺎ‬- ‫ﻣ ﹲﻞ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Two full Đki tam ‫ﻴ ﹺﻦ‬‫ﻣﹶﻠ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬
Sheaths, clusters Kabuklar, salkımlar ‫ﺎﻡ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛﻤ‬ ‫ﻛﻤﻢ‬
Blind by birth Doğuştan kör ‫ﻪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﺍ ﹾﻛ‬ ‫ﻛﻤﻪ‬
Ungrateful Nankör ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﻨﺪ‬
To hoard Biriktirmek, yığmak 1 ‫ﺰ‬ ‫ﻳ ﹾﻜﹺﻨ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﱰ‬
Treasure Hazine ‫ﻮ ﹺﺯ‬‫ ﹸﻛﻨ‬- ‫ﺰ‬ ‫ﻨ‬‫ﹶﻛ‬
Disappearing Saklanan, sinen 2 ‫ﺲ‬
‫ﻨ ﹺ‬‫ﹸﻛ‬ ‫ﻛﻨﺲ‬
To conceal, keep secret, hide Saklamak, gizlemek 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﹶﺍ ﹶﻛ‬ ‫ﻛﻨﻦ‬
Shelters, covers Barınaklar, örtüler ‫ﺎﻧﹰﺎ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛﻨ‬ ‫ﻛﻨﻦ‬
Covers Örtüler ‫ﻨ ﹰﺔ‬‫ﻛ‬ ‫ﹶﺍ‬
Protected, hidden Korunmuş, saklanmış 1 ‫ﻮ ﹲﻥ‬‫ﻣ ﹾﻜﻨ‬
Cave Mağara ‫ﻒ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﻬﻒ‬
In maturity Yetişkin olarak ‫ﻼ‬
‫ﻬ ﹰ‬ ‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﻬﻞ‬
Soothsayer Kahin ‫ﻫ ﹴﻦ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬ ‫ﻛﻬﻦ‬
Cups, goblets Kadehler, bardaklar ‫ﺏ‬
 ‫ﺍ‬‫ﹶﺍ ﹾﻛﻮ‬ ‫ﻛﻮﺏ‬
To almost happen Olayazmak 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻳﻜﹶﺎ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬ ‫ﻛﻮﺩ‬
To wrap, roll Dürmek 2 ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ ﹶﻜ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﻮﺭ‬
Star, planet Yıldız, gezegen ‫ﺐ‬
 ‫ﻛ‬ ‫ﺍ‬‫ ﹶﻛﻮ‬- ‫ﺐ‬
 ‫ﻮ ﹶﻛ‬ ‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﻮﻛﺐ‬
To be, become Olmak, -dır, -dir 1 ‫ﻳﻜﹸﻮ ﹸﻥ‬ - ‫ﻛﹶﺎ ﹶﻥ‬ ‫ﻛﻮﻥ‬
Place Mekân, yer ‫ﻥ‬ ‫ﻣﻜﹶﺎ‬
Position, place Mekân, yer ‫ﺔ‬‫ﻣﻜﹶﺎﻧ‬
It is branded Dağlanır 1 ‫ﻯ‬‫ﺗ ﹾﻜﻮ‬ ‫ﻛﻮﻱ‬
To plot, scheme, plan Planlamak, tuzak kurmak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻜ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻛﹶﺎ‬ ‫ﻛﻴﺪ‬
Plot, scheme, plan Tuzak, düzen, plan 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻛ‬
Those caught in plot Tuzağa düşenler 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻴﺪ‬‫ﻣﻜ‬
How Nasıl ‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻛ‬ ‫ﻛﻴﻒ‬
To measure Ölçmek 1 ‫ﻜﻴ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻛﹶﺎ ﹶﻝ‬
130
To take by measure Ölçerek almak 8 ‫ﺎ ﹸﻝ‬‫ﻳ ﹾﻜﺘ‬ - ‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﺍ ﹾﻛﺘ‬
Measure Ölçü ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﹶﻛ‬
Measure Tartı, ölçü ‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﻣ ﹾﻜﻴ‬
To submit, humble, resign Boyun eğmek 10 ‫ﲔ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﻜﹶﺎ ﹶﻥ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﻛﲔ‬
Pearl Đnci ‫ﺆ‬ ‫ﺆﹸﻟ‬ ‫ﹸﻟ‬ ‫ﻷﻷ‬
Understanding, reason Anlayış, akıl ‫ﺏ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ﹶﺍﹾﻟﺒ‬ ‫ﻟﺒﺐ‬
To remain, stay Kalmak, durmak 1 ‫ﺚ‬
‫ﻠﹺﺒ ﹸ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺚ‬
‫ﹶﻟﹺﺒ ﹶ‬ ‫ﻟﺒﺚ‬
Those who remain Kalanlar, duranlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺜ‬‫ﹶﻻﹺﺑ‬
Abundant Bol, çok ‫ﺍ‬‫ﺒﺪ‬‫ﹸﻟ‬ ‫ﻟﺒﺪ‬
Compacted mass, felt Sıkışmış kütle, keçe ‫ﺍ‬‫ﺒﺪ‬‫ﻟ‬
To wear Giymek, takınmak 1 ‫ﺲ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﹶﻟﹺﺒ‬ ‫ﻟﺒﺲ‬
To mix Karıştırmak 1 ‫ﺲ‬
 ‫ﻳ ﹾﻠﹺﺒ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﹶﻟﹺﺒ‬
Clothing, covering Elbise, örtü ‫ﺱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻟﺒ‬
Doubt Şüphe ‫ﺲ‬
‫ﺒ ﹴ‬‫ﹶﻟ‬
Coats of armor Giyecek, zırh ‫ﺱ‬
‫ﻮ ﹴ‬‫ﹶﻟﺒ‬
Milk Süt ‫ﺒ ﹴﻦ‬‫ﹶﻟ‬ ‫ﻟﱭ‬
Place of refuge Sığınma yeri 1 ‫ﺠﹴﺈ‬
 ‫ﻣ ﹾﻠ‬ - ‫ﺠﹰﺄ‬
 ‫ﻣ ﹾﻠ‬ ‫ﳉﺄ‬
To persist Direnmek, ısrar etmek 1 ‫ﺞ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺠﻰ‬
 ‫ﹶﻟ‬ ‫ﳉﺞ‬
Pool Havuz ‫ﺠ ﹰﺔ‬
 ‫ﹸﻟ‬
Deep Derin ‫ﻲ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﹸﻟ‬
To deviate, distort Sapmak, bozmak 4 ‫ﺪ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﹶﺍﹾﻟ‬ ‫ﳊﺪ‬
Wrongdoing, deviation from
right
Haktan sapma, ilhad 4 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺍﹾﻟﺤ‬
Place of refuge Sığınacak yer 8 ‫ﺪﹰﺍ‬‫ﺘﺤ‬‫ﻣ ﹾﻠ‬
Imploringly, pleadingly,
entreatingly
Israrla isteyerek, yüzsüzlükle 4 ‫ﺎﻓﹰﺎ‬‫ﺍﹾﻟﺤ‬ ‫ﳊﻒ‬
To join Kavuşmak, ulaşmak 1 ‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﹶﻟ‬ ‫ﳊﻖ‬
To join, annex Kavuşturmak, birleştirmek 4 ‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﹶﺍﹾﻟ‬
Meat Et ‫ﻮﻡ‬‫ ﹸﻟﺤ‬- ‫ﻢ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﹶﻟ‬ ‫ﳊﻢ‬
Tone, voice Ses, ses tonu ‫ﺤ ﹺﻦ‬
 ‫ﹶﻟ‬ ‫ﳊﻦ‬
Beard Sakal ‫ﻴﺔ‬‫ﺤ‬
 ‫ﻟ‬ ‫ﳊﻲ‬
Most rigid, most violent En sert ‫ﺪ‬ ‫ﹶﺍﹶﻟ‬ ‫ﻟﺪﺩ‬
131
Contentious Đnatçı ‫ﺪﹰﺍ‬ ‫ﹸﻟ‬
To delight Tad almak, lezzet almak 1 ‫ﻳﹶﻠ ﱡﺬ‬ - ‫ﹶﻟ ﱠﺬ‬ ‫ﻟﺬﺫ‬
Delicious Lezzetli ‫ﺓ‬ ‫ﹶﻟ ﱠﺬ‬
Sticky Yapışkan 1 ‫ﺏ‬
‫ﻟﹶﺎ ﹺﺯ ﹴ‬ ‫ﻟﺰﺏ‬
To bind, tie, compel
Yapıştırmak, bağlamak,
yüklemek
4 ‫ﻡ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ ﹺﺰ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬ ‫ﻟﺰﻡ‬
Obligation Vazife, yükümlülük ‫ﺍﻣﹰﺎ‬‫ﻟﺰ‬
Tongue, language Dil, lisan ‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ ﹶﺍﹾﻟ‬- ‫ﺎ ﹲﻥ‬‫ﻟﺴ‬ ‫ﻟﺴﻦ‬
And let him be cautious (imp)
Dikkatli olsun, inceliklere
baksın
5 ‫ﻒ‬
 ‫ﺘﹶﻠ ﱠﻄ‬‫ﻳ‬ ‫ﻟﻄﻒ‬
Subtle, Beneficient
Latif, lütuf sahibi, incelikleri
bilen
‫ﻒ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟﻄ‬
Blazing Alev saçar 5 ‫ﺗﹶﻠﻈﱠﻰ‬ ‫ﻟﻈﻲ‬
Blazing fire Alevli ateş ‫ﹶﻟﻈﹶﻰ‬
To play Oynamak 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬ ‫ﻟﻌﺐ‬
As players, for play Oyuncular olarak, oyun için 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻋﹺﺒ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
Play Oyun, eğlence 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
So that, perhaps Belki, ola ki ‫ﻌ ﱠﻞ‬ ‫ﹶﻟ‬ ‫ﻟﻌﻞ‬
To curse Lanetlemek, lanet etmek 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬ ‫ﻟﻌﻦ‬
Cursing Lanetleyerek 1 ‫ﻨﹰﺎ‬‫ﹶﻟﻌ‬
Curse Lanet 1 ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﻌ‬ ‫ﹶﻟ‬
Cursed Lanet edilmiş (dş) 1 ‫ﻧ ﹶﺔ‬‫ﻮ‬‫ﻣ ﹾﻠﻌ‬
Cursed ones Lanet edilmişler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻮﹺﻧ‬‫ﻣ ﹾﻠﻌ‬
Weariness, fatigue Yorgunluk, bıkkınlık, usanç ‫ﺏ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﹸﻟ‬ ‫ﻟﻐﺐ‬
Babble( imp, pl), make noise Gürültü edin 1 ‫ﺍ‬‫ﻐﻮ‬ ‫ﺍﹾﻟ‬ ‫ﻟﻐﻮ‬
Vain, vain talk Boş şey ‫ﻮ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﹶﻟ‬
Vain, vain talk Boş söz ‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﻏ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬ ‫ﻟﻐﻲ‬
To turn away Çevirmek, döndürmek 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﹶﻟ ﹶﻔ‬ ‫ﻟﻔﺖ‬
To look back Arkaya bakmak 8 ‫ﺖ‬
 ‫ﻔ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺘ ﹶﻔ‬‫ﺍﹾﻟ‬
It scorches, burns Yakar 1 ‫ﺢ‬ ‫ﺗ ﹾﻠ ﹶﻔ‬ ‫ﻟﻔﺢ‬
He utters Söyler 1 ‫ﻆ‬
‫ﻔ ﹸ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬ ‫ﻟﻔﻆ‬
To tangle, entangle, roll up Bir birine dolaşmak 8 ‫ﻒ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺘ‬‫ﺍﹾﻟ‬ ‫ﻟﻔﻒ‬
Dense, which goes into one Birbirine dolaşmış, sarmaş ‫ﹶﺍﹾﻟﻔﹶﺎﻓﹰﺎ‬
132
another dolaş
In a crowd Bir arada ‫ﻴﻔﹰﺎ‬‫ﹶﻟﻔ‬
To find Bulmak 4 ‫ﻲ‬‫ﻳ ﹾﻠﻔ‬ - ‫ﹶﺍﹾﻟﻔٰﻲ‬ ‫ﻟﻔﻮ‬
Nicknames, call names Lakaplar ‫ﺏ‬
‫ﹶﺍﹾﻟﻘﹶﺎ ﹺ‬ ‫ﻟﻘﺐ‬
Fertilizing ones Aşılayıcılar, döllendiriciler ‫ﺢ‬ ‫ﻗ‬‫ﺍ‬‫ﹶﻟﻮ‬ ‫ﻟﻘﺢ‬
To pick up, lift, gather Almak, kaldırmak, toplamak 8 ‫ﻂ‬
‫ﻘ ﹸ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺘ ﹶﻘ ﹶ‬‫ﺍﹾﻟ‬ ‫ﻟﻘﻂ‬
It swallows Yutar 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺗ ﹾﻠ ﹶﻘ‬ ‫ﻟﻘﻒ‬
He swallowed Yuttu 8 ‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﺍﹾﻟ‬ ‫ﻟﻘﻢ‬
To meet Karşılaşmak 1 ‫ﻳ ﹾﻠﻘﹶﻰ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﹶﻟ‬ ‫ﻟﻘﻲ‬
To cause to meet, grant Karşılaştırmak, vermek 2 ‫ﻳﹶﻠﻘﱠﻰ‬ - ‫ﹶﻟ ﱠﻘﻰ‬
That they meet Kavuşmaları 3 ‫ﻼﻗﹸﻮﹾﺍ‬
‫ﻳ ﹶ‬
To throw, cast Atmak, yerleştirmek 4 ‫ﻲ‬‫ﻠﻘ‬‫ ﻳ‬- ‫ﹶﺍﹾﻟﻘﹶﻰ‬
To take, receive Almak 5 ‫ﺘﹶﻠﻘﱠﻰ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺗﹶﻠﻘﱠﻰ‬
To meet, to come together Karşılaşmak, buluşmak 8 ‫ﻲ‬‫ﺘﻘ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺘﻘﹶﻲ‬‫ﺍﹾﻟ‬
Meeting Buluşma 6 ‫ﻕ‬
‫ﺗﻠﹶﺎ ﹺ‬
Towards Taraf ‫ﺗ ﹾﻠﻘﹶﺎ َﺀ‬
That which meets, will meet
Ona kavuşan, kavuşacak
olan
‫ﻪ‬ ‫ﻴ‬‫ﹶﻻﻗ‬
Meeting Karşılaşma ‫ﻟﻘﹶﺎ َﺀ‬
Two receivers Đki alıcı 5 ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﹶﻠ ﱢﻘﻴ‬‫ﻣ‬
That which meets, will meet Kavuşan 3 ‫ﻲ‬‫ﻣﻠﹶﺎﻗ‬ - ‫ﻕ‬
‫ﻣﻠﹶﺎ ﹴ‬
Those who meet, will meet Kavuşanlar 3 ‫ﻲ‬‫ﻣﻠﹶﺎﻗ‬ - ‫ﻼﻗﹸﻮ‬
‫ﻣ ﹶ‬
Those who bring down Bırakanlar, atanlar 4 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻘﻴ‬ ‫ﻣ ﹾﻠ‬
Those who throw Atanlar 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻣ ﹾﻠ‬
Twinking of eye Göz kırpması ‫ﻤ ﹺﺢ‬ ‫ﹶﻟ‬ ‫ﳌﺢ‬
To criticize mockingly Kusur aramak, alay etmek 1 ‫ﺰ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬ ‫ﳌﺰ‬
Slanderer Gözü kaşı ile alay eden ‫ﺓ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹸﻟ‬
To touch Dokunmak 1 ‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬ ‫ﳌﺲ‬
You (pl) touched Dokundunuz, temas ettiniz 3 ‫ﻢ‬‫ﺴﺘ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹶﻻ‬
To search, petition, request Aramak, istemek 8 ‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺍﹾﻟ‬
Small faults Küçük kusur ‫ﻢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﹶﻟ‬ ‫ﳌﻢ‬

133
Altogether Hepsi ‫ﻤﹰﺎ‬ ‫ﹶﻟ‬
Flame Alev ‫ﺐ‬
‫ﻬ ﹴ‬ ‫ﹶﻟ‬ ‫ﳍﺐ‬
He lolls, pants Dili dışarıda soluması 1 ‫ﺚ‬
‫ﻬ ﹾ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬ ‫ﳍﺚ‬
To inspire Đlham etmek 4 ‫ﻢ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ ﹺﻬ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﺍﹾﻟ‬ ‫ﳍﻢ‬
To divert, distract Oyalamak, alıkoymak 4 ‫ﻳ ﹾﻠﻬﹺﻲ‬ - ‫ﹶﺍﹾﻟﻬٰﻲ‬ ‫ﳍﻲ‬
You become distracted from it Ondan gafil olursun 5 ‫ﻰ‬‫ﺗﹶﻠﻬ‬ ‫ﳍﻮ‬
Playing, distracted Oynayan, eğlenen 1 ‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﻫ‬ ‫ﻟﹶﺎ‬
Play, amusement Oyun, eğlence 1 ‫ﻮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﹶﻟ‬
Passed Geçti 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﻟﹶﺎ‬ ‫ﻟﻮﺕ‬
Scorching Yakan, kavuran ‫ﺣ ﹲﺔ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻟﻮ‬ ‫ﻟﻮﺡ‬
Tablet, plate Levha ‫ﺡ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ ﹶﺍﹾﻟﻮ‬- ‫ﺡ‬
‫ﻮ ﹴ‬ ‫ﹶﻟ‬
Under shelter Korunmuş ‫ﺍﺫﹰﺍ‬‫ﻟﻮ‬ ‫ﻟﻮﺫ‬
To blame, reproach Kınamak, ayıplamak 1 ‫ﻡ‬ ‫ﻳﻠﹸﻮ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﹶﻻ‬ ‫ﻟﻮﻡ‬
They blame each other Birbirlerini kınarlar 6 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻭﻣ‬ ‫ﻼ‬
‫ﺘ ﹶ‬‫ﻳ‬
That which blames Kınayan, kınayıcı 1 ‫ﺋ ﹴﻢ‬‫ﹶﻻ‬
Blamed Kınanmış 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻣﻠﹸﻮ‬ - ‫ﻣﻠﹸﻮ ﹴﻡ‬
Self blaming Kınayan ‫ﺔ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬‫ﹶﻟﻮ‬
Blaming Kınama ‫ﻣ ﹲﺔ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻟ‬
Blaming himself Kendini kınayan 4 ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣﻠ‬
Color Renk ‫ﺍ ﹸﻥ‬‫ ﹶﺍﹾﻟﻮ‬- ‫ﻮ ﹸﻥ‬ ‫ﹶﻟ‬ ‫ﻟﻮﻥ‬
To distort, cast a glance
Sapmak, eğip bükmek, yan
bakmak
1 ‫ﻮ‬ ‫ﻳ ﹾﻠ‬ - ‫ﻯ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﹶﻟ‬ ‫ﻟﻮﻱ‬
They turned aside Çevirdiler 2 ‫ﺍ‬‫ﻮﻭ‬ ‫ﹶﻟ‬
Twisting Eğip bükerek ‫ﺎ‬‫ﹶﻟﻴ‬
That the deprives Mahrum etmesi 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻳ‬ ‫ﻟﻴﺖ‬
Not Değil 1 ‫ﺲ‬
 ‫ﻴ‬‫ﹶﻟ‬ ‫ﻟﻴﺲ‬
Nights Geceler, geceleri ‫ﺎ ﹴﻝ‬‫ﹶﻟﻴ‬ ‫ﻟﻴﻞ‬
Night Gece ‫ﻴﹶﻠ ﹰﺔ‬‫ ﹶﻟ‬- ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﹶﻟ‬
At night Geceleyin, gece vakti ‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﹶﻟ‬
To relax, soften Yumuşamak 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﹶﻻ ﹶﻥ‬ ‫ﻟﲔ‬
To soften Yumuşatmak 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﹶﺍ ﹶﻻ ﹶﻥ‬
134
Gentle Yumuşak, nazik ‫ﺎ‬‫ﻴﻨ‬‫ﹶﻟ‬
Palm trees Hurma ağacı ‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﻟ‬
Hundred Yüz (sayı) ‫ﻣﹶﺌ ﹲﺔ‬ ‫ﻣﺄﻱ‬
To give provision, let enjoy
Nimet vermek,
faydalandırmak
2 ‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ ‫ﻣﺘﻊ‬
To get benefit Faydalanmak 5 ‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
To enjoy, utilize, make use of Faydalanmak 10 ‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Goods, baggage Eşyalar, mallar ‫ﻌﺔ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Provision, enjoyment Mal, meta, eğlence, kâr ‫ﻉ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﺘ‬
Strong, firm Sağlam, kuvvetli ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﻣ‬ ‫ﻣﱳ‬
He appeared Göründü, temessül etti 5 ‫ﻤﱠﺜ ﹶﻞ‬ ‫ﺗ‬
Best of mind En akıllı ‫ﻣﹶﺜ ﹸﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻣﺜﻞ‬
Statues, symbols Heykeller, semboller ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﺎﺛ‬‫ﺗﻤ‬
Example, likeness Benzetme, misal, örnek ‫ﻣﺜﹶﺎ ﹸﻝ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻣﹶﺜ ﹲﻞ‬
Similar ones Benzerler ‫ﺕ‬
 ‫ﻼ‬
‫ﻣﹸﺜ ﹶ‬
Like, similar Benzer, gibi ‫ﻣﺜﹾﻞ‬
Exemplary Örnek ‫ﻣﹾﺜﻠﹶﻰ‬
Twice as much Đki kat ‫ﻲ‬ ‫ﻣﹾﺜﹶﻠ‬
Glorious Şerefli, yüce ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺠ‬
‫ﻣ ﹺ‬ ‫ﳎﺪ‬
Magians, fire-worshippers Mecusi, ateşe tapan ‫ﺱ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﳎﺲ‬
To purify Temizlemek 2 ‫ﺺ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺺ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﳏﺺ‬
To destroy Mahvetmek ‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﳏﻖ‬
Strength Güç ‫ﺎ ﹺﻝ‬‫ﻣﺤ‬ ‫ﳏﻞ‬
To examine, test Đmtihan etmek, sınamak 8 ‫ﻦ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﳏﻦ‬
To eliminate, erase Mahvetmek, silmek 1 ‫ﻮ‬‫ﻤﺤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻣﺤ‬ ‫ﳏﻮ‬
Plowing, cleaving ones Yaranlar ‫ﺮ‬ ‫ﺧ‬ ‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ﳐﺮ‬
Pains of childbirth Doğum sancısı ‫ﺽ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﺨ‬ ‫ﳐﺾ‬
To extend, spread Yaymak, uzatmak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﺪﺩ‬
To help Yardım etmek 4 ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Extension Süre ‫ﺪﹰﺍ‬ ‫ﻣ‬
Ink Mürekkep ‫ﺍﺩﹰﺍ‬‫ﻣﺪ‬
135
Term, period Süre, müddet ‫ﺪﺓ‬ ‫ﻣ‬
Supplement, help Yardım ‫ﺩﹰﺍ‬‫ﻣﺪ‬
Extended Uzatılmış, bağlanmış 2 ‫ﺓ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
He who helps Yardım eden 4 ‫ﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
Extended Uzatılmış 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻤﺪ‬ ‫ﻣ‬
City, Madinah Şehir, Medine ‫ﺋ ﹺﻦ‬ٰ‫ﺪﺍ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﺪﻥ‬
Man, person Kişi, adam ‫ﺮﺃ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﻣﺮﺃ‬
Man, person Kişi ‫ﺉ‬
‫ﻣ ﹺﺮ ﹴ‬ ‫ ﺍ‬- ‫ﺅ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
Woman, wife Kadın, karı ‫ﺕ‬
 ‫ﺮﹶﺍ‬ ‫ﻣ‬ ‫ ﺍ‬- ‫ﺮﹶﺋ ﹲﺔ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
Man Adam ‫ﺮ ِﺀ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺮ ٌﺀ‬ ‫ﻣ‬
Easily Kolayca ‫ﻣﺮﹺﻳﺌﹰﺎ‬
To release Salıvermek 1 ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺝ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﺮﺝ‬
Smokeless flame Dumansız ateş ‫ﺝ‬
‫ﺎ ﹺﺭ ﹴ‬‫ﻣ‬
Coral Mercan ‫ﺎ ﹸﻥ‬‫ﺮﺟ‬ ‫ﻣ‬
Confused Karışık ‫ﻳ ﹴﺞ‬‫ﻣ ﹺﺮ‬
To be insolent Böbürlenmek 1 ‫ﺡ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺡ‬
 ‫ﻣ ﹺﺮ‬ ‫ﻣﺮﺡ‬
Insolently Böbürlenerek ‫ﺣﹰﺎ‬‫ﻣﺮ‬
To persist Israr etmek 1 ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﺮﺩ‬
Rebellious Đsyankar ‫ﺩ‬ ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻣ‬
Rebellious Azgın ‫ﺪ‬ ‫ﻣﺮﹺﻳ‬
Made smooth Cilalanmış 2 ‫ﺩ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
To pass Geçmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﺮﺭ‬
To drop by Uğramak 1 ‫ﻋﻠﹶﻰ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Most bitter En acı ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
Soundness, mind Akıl, kuvvet ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Times Kere ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻣﺮ‬ – ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Continuous Devam eden, süregelen 10 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
To be sick Hasta olmak 1 ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺽ‬
 ‫ﻣ ﹺﺮ‬ ‫ﻣﺮﺽ‬
Illness, sickness Hastalık ‫ﺽ‬
 ‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Sick Hasta ‫ﻰ‬‫ﺮﺿ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺾ‬
‫ﻣﺮﹺﻳ ﹺ‬
136
To dispute Tartışmak 3 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻳﻤ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺎﺭ‬‫ﻣ‬ ‫ﻣﺮﻱ‬
To doubt Şüphe etmek 6 ‫ﻯ‬‫ﺎﺭ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺎﺭ‬‫ﺗﻤ‬
To doubt, dispute Şüphe etmek, çekişmek 8 ‫ﺘﺮﹺﻱ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺘﺮٰﻱ‬‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
Argument Tartışma, münakaşa ‫ﺍ ًﺀ‬‫ﻣﺮ‬
Doubt Şüphe ‫ﺔ‬ ‫ﻳ‬‫ﺮ‬ ‫ﻣ‬
Doubters Şüphe edenler 8 ‫ﻦ‬ ‫ﺘﺮﹺﻳ‬‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
Mixture Karışım ‫ﺍﺝ‬‫ﻣﺰ‬ ‫ﻣﺰﺝ‬
To disperse, scatter Dağıtmak 2 ‫ﻕ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻕ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﺰﻕ‬
Dispersion Darmadağın 2 ‫ﻕ‬
‫ﺰ ﹴ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
Rain clouds Yağmur bulutları ‫ﻥ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﺰﻥ‬
To wipe Silmek 1 ‫ﺢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻣﺴﺢ‬
Wiping by hand Eliyle silerek, mesh ederek ‫ﺤﹰﺎ‬‫ﻣﺴ‬
He who wipes Mesih, eliyle silen ‫ﺢ‬ ‫ﻴ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﻣ‬
To transform Dönüştürmek 1 ‫ﺦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻣﺴﺦ‬
Palm fiber Hurma lifi, halat ‫ﺪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻣﺴﺪ‬
To touch Dokunmak 1 ‫ﺲ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻣﺴﺲ‬
They touch each other Birbirine dokunurlar 6 ‫ﺎ‬‫ﺎﺳ‬‫ﺘﻤ‬‫ﻳ‬
Touching Dokunma 1 ‫ﺲ‬
 ‫ﻣ‬
Touching Dokunma ‫ﺱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬
To hold, grip, withhold Sarılmak, tutunmak 2 ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻣﺴﻚ‬
To keep, retain, hold, grasp Tutmak, yakalamak 4 ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﹶﺍ‬
To grasp, hold fast Yapışmak, tutmak 10 ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Keeping, retaining Tutma ‫ﻙ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺴ‬ ‫ﺍ‬
Those who hold fast Tutunanlar 10 ‫ﺴﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Musk Misk ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
That which withholds Tutan, kısan 4 ‫ﺕ‬
 ‫ﺴﻜﹶﺎ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
To reach evening Akşamlamak 4 ‫ﻤﺴِﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻣﺴٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻣﺴﻮ‬
Mixed Karışık ‫ﺝ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﻣﺸ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻣﺸﺞ‬
To walk Yürümek 1 ‫ﻲ‬‫ﻤﺸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻣﺸ‬ ‫ﻣﺸﻮ‬
Going about Gezen ‫ﺎ ٍﺀ‬‫ﻣﺸ‬
137
Walking Yürüyüş ‫ﺸ ﹺﻲ‬
 ‫ﻣ‬
City, Egypt Şehir, Mısır ‫ﺍ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻣﺼﺮ‬
Lump of meat Çiğnem et ‫ﺔ‬ ‫ﻐ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﻣﻀﻎ‬
To pass Geçmek (zaman) 1 ‫ﻲ‬‫ﻤﻀ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻣﻀٰﻰ‬ ‫ﻣﻀﻲ‬
Proceeding Geçen ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻀ‬
 ‫ﻣ‬
To rain Yağdırmak 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﻄ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻣﻄﺮ‬
Rain Yağmur ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﻄ‬
He who gives rain Yağmur yağdıran 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻣ‬
He swaggers Böbürlenir 5 ‫ﻤﻄﱠﻰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ ‫ﻣﻄﻲ‬
Goat Keçi ‫ﻌ ﹺﺰ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﻌﺰ‬
Small kindnesses Küçük yardımlar ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﻋ‬‫ﻣ‬ ‫ﻣﻌﻦ‬
Intestines Bağırsaklar ‫ﺎ َﺀ‬‫ﻣﻌ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻣﻌﻲ‬
Hatred, hateful Kızma, gazap ‫ﺖ‬
 ‫ﻣ ﹾﻘ‬ ‫ﻣﻘﺖ‬
To stay, wait Kalmak, durmak 1 ‫ﺚ‬
‫ﻤ ﹸﻜ ﹸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﻣ ﹶﻜ ﹶ‬ ‫ﻣﻜﺚ‬
Those who stay, wait Kalanlar, bekleyenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺜ‬‫ﻛ‬ ‫ﺎ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻛﺜﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣ‬
Intervals Dura dura 1 ‫ﺚ‬
 ‫ﻣ ﹾﻜ‬
To plan, plot Düzen kurmak, plan yapmak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻤ ﹸﻜ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹶﻜ‬ ‫ﻣﻜﺮ‬
Plan, plot Düzen, plan 1 ‫ﺍ‬‫ﻣ ﹾﻜﺮ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻣ ﹾﻜ‬
Planners, plotters
Plan yapanlar, düzen
kuranlar
1 ‫ﻦ‬ ‫ﻛﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣ‬
To establish Yerleştirmek 2 ‫ﻦ‬ ‫ﻤ ﱢﻜ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻣ ﱠﻜ‬ ‫ﻣﻜﻦ‬
He gave opportunity Đmkan verdi 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻣ ﹶﻜ‬ ‫ﹶﺍ‬
Firm, safe Sağlam, emniyetli ‫ﲔ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﻣ‬
Whistling Islık ‫ﻣﻜﹶﺎ ًﺀ‬ ‫ﻣﻜﻮ‬
I will fill Dolduracağım 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻣﹶﻠﹶﺌ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻣﻸ‬
Filled Dolduruldu 1 ‫ﻠ ﹶﺊ‬‫ﻣ‬
You (fm) became full Doldun (dş) 8 ‫ﺕ‬
 ‫ﺘﹶﻠ ﹾﺎ‬‫ﻣ‬ ‫ﺍ‬
Those who fill, will fill Dolduranlar 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻟﺆ‬‫ﺎ‬‫ﻣ‬
Full Dolu ‫ﻣ ﹾﻠ ﹸﺊ‬
Chiefs, leaders Başkanlar, liderler ‫ﻣﹶﻠﹸﺎ‬
Salty Tuzlu ‫ﺢ‬ ‫ﻣ ﹾﻠ‬ ‫ﻣﻠﺢ‬
138
Poverty Fakirlik 4 ‫ﻕ‬
‫ﻼ ﹴ‬‫ﺍﻣ‬ ‫ﻣﻠﻖ‬
To possess, have power, rule
Sahip olmak, gücü yetmek,
yönetmek
1 ‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻣﹶﻠ‬ ‫ﻣﻠﻚ‬
Our will Hükmümüz, irademiz ‫ﺎ‬‫ﻜﻨ‬ ‫ﻣ ﹾﻠ‬
Possessor, master Malik, sahip ‫ﻟﻜﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻣ‬
Malik, angel of Hell Malik, Cehennem Meleği ‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻣ‬
Angel Melek ‫ﺋ ﹶﻜ ﹲﺔ‬‫ﻣﻠﹶﺎ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻣﹶﻠ‬
King, ruler Hükümdar, melik ‫ﻚ‬‫ﻣﻠ‬
Kingdom, sovereignty Hükümranlık, mülk ‫ﻚ‬
 ‫ﻣ ﹾﻠ‬
Dominion, rule Melekut, hükümranlık ‫ﺕ‬
 ‫ﻣﹶﻠﻜﹸﻮ‬
Kings, rulers Melikler, hükümdarlar ‫ﻙ‬ ‫ﻣﻠﹸﻮ‬
King, ruler Melik, hükümdar ‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣﻠ‬
Owned Sahip olunan ‫ﻤﻠﹸﻮﻛﹰﺎ‬ ‫ﻣ‬
To dictate, have something
written
Yazdırmak 4 ‫ﻤ ﱡﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻣ ﱠﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻣﻠﻞ‬
Religion Millet, din ‫ﻣﻠﱠﺔ‬
To give respite, dictate Mühlet vermek, yazdırmak 4 ‫ﻲ‬‫ﻤﻠ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻣﻠﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻣﻠﻮ‬
Long time Uzun süre ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻠ‬‫ﻣ‬
To prevent Yasaklamak, engellemek 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﻣﻨﻊ‬
Prevented, forbidden Yasaklanmış 1 ‫ﺔ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻣ‬
Preventer, forbidder Mani olan, engel olan ‫ﻉ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﻣﻨ‬
Withholding Cimri, kıskanç ‫ﻮﻋﹰﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Preventions Engeller ‫ﻌﺔ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ﻣ‬
To favor, taunt Lutfetmek, başa kakmak 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﻨﻦ‬
Taunted Başa kakılan 1 ‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻣ‬
Manna Kudret helvası ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬
Reminders of generosity Başa kakma ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬
Misfortune Felaket ‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﻣﻨﻮ‬
To give false desires Kuruntu vermek 2 ‫ﻲ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﻣﲏ‬
To emit, discharge Atmak, dökmek 4 ‫ﻲ‬‫ﻤﻨ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﹶﺍ‬
To wish Temenni etmek, istemek 5 ‫ﻨٰﻰ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻨٰﻰ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
Vain desires, delusions Kuruntular ‫ﻲ‬ ‫ﺎﹺﻧ‬‫ ﹶﺍﻣ‬- ‫ﻴﺔ‬‫ﻣﹺﻨ‬ ‫ﹸﺍ‬
139
Semen Meni ‫ﻲ‬ ‫ﻣﹺﻨ‬
They prepare Hazırlık yaparlar 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﻣﻬﺪ‬
I spread Döşedim, imkan verdim 2 ‫ﺕ‬
 ‫ﺪ‬‫ﻣﻬ‬
Furnishing Döşeyiş 2 ‫ﻤﻬﹺﻴﺪﹰﺍ‬ ‫ﺗ‬
Spreaders Döşeyenler 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣ‬
Resting place, bed Döşek, yatak ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻬ‬
Cradle, bed Beşik, döşek ‫ﺍ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Give (imp) respite Mühlet ver 2 ‫ﻬ ﹾﻞ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﻬﻞ‬
Give (imp) respite Mühlet ver 4 ‫ﻣ ﹺﻬ ﹾﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬
Molten brass Erimiş maden ‫ﻬ ﹺﻞ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻣﻬﻞ‬
Worthless, despicable Basit, önemsiz, değersiz ‫ﻣﻬﹺﲔ‬ ‫ﻣﻬﻦ‬
To die Ölmek 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﻤ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣ‬ ‫ﻣﻮﺕ‬
To kill Öldürmek 4 ‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳﻤ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻣ‬
Dead ones Ölüler 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ﹶﺍ‬
Death Ölüm ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻣﻤ‬
Death Ölüm 1 ‫ﺗ ﹶﺔ‬‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﺕ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
The dead Ölüler 1 ‫ﻰ‬‫ﻮﺗ‬ ‫ﻣ‬
Dead Ölü 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣ‬
Dead Ölü ‫ﺎ‬‫ﻴﺘ‬‫ﻣ‬
Dead animal Leş, ölü 1 ‫ﺘ ﹶﺔ‬‫ﻴ‬‫ﻣ‬
Dead ones Ölüler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻴﺘ‬‫ﻣ‬
It surges Dalgalanır 1 ‫ﺝ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳﻤ‬ ‫ﻣﻮﺝ‬
Wave Dalga 1 ‫ﺝ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
It shakes Çalkalanır 1 ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﺗﻤ‬ ‫ﻣﻮﺭ‬
Shaking Çalkalanış ‫ﺭﹰﺍ‬‫ﻣﻮ‬
Wealth, money, richness Mal, para, zenginlik ‫ﺍﻝ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ ﹲﻝ‬‫ﻣ‬ ‫ﻣﻮﻝ‬
Water Su ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﻣ‬ ‫ﻣﻮﻩ‬
Hundred Yüz (sayı) ‫ﺎﹶﺋ ﹲﺔ‬‫ﻣ‬ ‫ﻣﻴﺄ‬
It shakes Sarsar 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗﻤ‬ ‫ﻣﻴﺪ‬
Table spread Sofra ‫ﺪ ﹰﺓ‬ ‫ﺋ‬‫ﺎ‬‫ﻣ‬
140
We get provision Yiyecek getiririz ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻤ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻣﲑ‬
To separate, distinguish Ayırt etmek, seçmek 1 ‫ﺰ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﻤ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣ‬ ‫ﻣﻴﺰ‬
It bursts Çatlar 5 (‫ﺰ‬ ‫ﻴ‬‫ﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﺗ‬) ‫ﺰ‬ ‫ﻴ‬‫ﻤ‬ ‫ﺗ‬
To be apart, aside Ayrılmak 8 ‫ﺯ‬ ‫ﺎ‬‫ﻤﺘ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺯ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﺘ‬ ‫ﺍ‬
To incline Meyletmek 1 ‫ﻴ ﹸﻞ‬‫ﻳﻤ‬ - ‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﻣ‬ ‫ﻣﻴﻞ‬
Inclination, deviation Meyletmek, meyil ‫ﻴ ﹺﻞ‬‫ﻣ‬
Attack Baskın ‫ﻴﹶﻠ ﹰﺔ‬‫ﻣ‬
To distance oneself, turn
away
Uzaklaşmak, yan dönmek 1 ‫ﻨﺌﹶﻰ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻧﹶﺎﻯ‬ ‫ﻧﺄﻱ‬
To inform Haber vermek 2 ‫ﺒ ﹸﺊ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺒﹶﺎ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﺒﺄ‬
To inform Haber vermek 4 ‫ﻨﹺﺒ ﹸﺊ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺒﹶﺎ‬‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
To ask for news Haber sormak 10 ‫ﻨﹺﺒ ﹸﺊ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺒﹶﺎ‬‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Information, news Haberler ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﺍﹶﻧﺒ‬
Prophets Peygamberler ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﻧﹺﺒﻴ‬‫ﹶﺍ‬
News Haber ‫ﺒﹴﺈ‬‫ﻧ‬
Prophethood Nübüvvet, peygamberlik ‫ﻮ ﹶﺓ‬ ‫ﺒ‬‫ﻧ‬
Prophet Peygamber, nebi ‫ﻲ‬ ‫ﻧﹺﺒ‬
Prophets Peygamberler ‫ﲔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻧﹺﺒ‬ - ‫ﻮﻥ‬‫ﻧﹺﺒﻴ‬
To grow Bitmek, büyümek 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﺒﺖ‬
To make grow Büyütmek 4 ‫ﺖ‬
 ‫ﻨﹺﺒ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺒ‬‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Plant Bitki, nebat ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧﺒ‬
To throw Atmak 1 ‫ﻨﹺﺒ ﹸﺬ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺒ ﹶﺬ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﺒﺬ‬
To withdraw Çekilmek, geri çekilmek 8 ‫ﺘﹺﺒ ﹸﺬ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺒ ﹶﺬ‬‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
That you (pl) call each other Birbirini çağırmanız 6 ‫ﻭﺍ‬‫ﺑﺰ‬‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬ ‫ﻧﺒﺰ‬
To draw conclusion, deduce Sonuç çıkarmak 10 ‫ﻂ‬
‫ﻨﹺﺒ ﹸ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺒ ﹶ‬‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﻧﺒﻂ‬
Spring Pınar ‫ﻊ‬ ‫ﺎﺑﹺﻴ‬‫ﻳﻨ‬ - ‫ﻮﻋﹰﺎ‬‫ﻨﺒ‬‫ﻳ‬ ‫ﻧﺒﻊ‬
To raise Kaldırmak 1 ‫ﻖ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺘ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﺘﻖ‬
To disperse, scatter Saçılmak, dağılmak 8 ‫ﺮ‬ ‫ﺜ‬‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺘﹶﺜ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬ ‫ﻧﺜﺮ‬
Scattered, dispersed Saçılmış 1 ‫ﻨﺜﹸﻮﺭﹰﺍ‬‫ﻣ‬
Two ways Đki ana yol ‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﳒﺪ‬
Unclean Pis ‫ﺲ‬
 ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﳒﺲ‬
141
Star, grass Yıldız, ot ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧﺠ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﳒﻢ‬
To escape Kaçmak, kurtulmak 1 ‫ﻮ‬‫ﻨﺠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺎ‬‫ﻧﺠ‬ ‫ﳒﻮ‬
To save Kurtarmak 2 ‫ﻲ‬‫ﻨﺠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻧﺠ‬
You held secret talk Baş başa konuştunuz 3 ‫ﻢ‬ ‫ﺘ‬‫ﻴ‬‫ﺟ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
To save, rescue Kurtarmak 4 ‫ﻨﺠﹺﻲ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﻧﺠ‬‫ﹶﺍ‬
To hold secret council Fısıldaşmak, gizli konuşmak 6 ‫ﺟﻰ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺟﻰ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬
That which saves Kurtaran 2 ‫ﻮ‬‫ﻨﺠ‬‫ﻣ‬
Saved one Kurtulan 1 ‫ﺝ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﻧ‬
Salvation Kurtuluş ‫ﺓ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﺠ‬
Secret talk Gizli konuşma ‫ﺍ‬‫ﺠﻮ‬
 ‫ﻧ‬
Conversation Konuşma ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺠ‬
‫ﻧ ﹺ‬
Vow Yemin, adak ‫ﺐ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﳓﺐ‬
To carve Yontmak 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﳓﺖ‬
Sacrifice (imp) Kurban kes 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬‫ﺍ‬ ‫ﳓﺮ‬
Red smoke, molten copper Kızıl duman, erimiş bakır ‫ﺱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧﺤ‬ ‫ﳓﺲ‬
Tormenting Sıkıntılı, eziyetli ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺤﺴ‬
 ‫ﻧ‬ - ‫ﺲ‬
‫ﺤ ﹴ‬
 ‫ﻧ‬
Bee Bal arısı ‫ﺤ ﹺﻞ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﳓﻞ‬
Gift Hediye ‫ﺤﹶﻠ ﹲﺔ‬
 ‫ﹺﻧ‬
We Biz ‫ﻦ‬ ‫ﺤ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﳓﻦ‬
Decayed Çürümüş ‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﺨ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﳔﺮ‬
Date palm Hurma ağacı ‫ﺔ‬ ‫ﺨﹶﻠ‬
 ‫ﻧ‬ - ‫ﺨ ﹲﻞ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﳔﻞ‬
Date palm Hurma ağacı ‫ﻴ ﹴﻞ‬‫ﻧﺨ‬
Partners, equals Eşler, ortaklar, denkler ‫ﺍﺩﹰﺍ‬‫ﻧﺪ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﻧﺪﺩ‬
Those who regret, repent Pişman olanlar 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﺪﻡ‬
Regret, remorse Pişmanlık, nedamet 1 ‫ﻣ ﹶﺔ‬ ‫ﺍ‬‫ﻧﺪ‬
To call
Seslenmek, çağırmak, nida
etmek
3 ‫ﻱ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻳﻨ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﺪﻭ‬
They called each other Birbirine seslendiler 6 ‫ﺍ‬‫ﺩﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬ - ‫ﻭﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﺗﻨ‬
Calling Çağırışma 6 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬
Caller, crier Nida eden, seslenen 3 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Meetings, associates Toplantılar, taraftarlar ‫ﻱ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻧ‬
142
His crowd Onun topluluğu ‫ﻪ‬ ‫ﻳ‬‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Calling, call Bağırmak, nida 3 ‫ﺍ ًﺀ‬‫ﹺﻧﺪ‬
Assembly Mevki, meclis ‫ﻳﹰﺎ‬‫ﺪ‬ ‫ﻧ‬
To vow, dedicate Adamak 1 ‫ﺭ‬ ‫ﻨ ﹸﺬ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻧ ﹶﺬ‬ ‫ﻧﺬﺭ‬
To warn, admonish Đkaz etmek, uyarmak 4 ‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻧ ﹶﺬ‬‫ﹶﺍ‬
Warner Uyaran, korkutan 4 ‫ﺭ‬ ‫ﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Warners Uyaranlar, korkutanlar 4 ‫ﻦ‬ ‫ﺬﺭﹺﻳ‬ ‫ﻨ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺬﺭ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Those who are warned Uyarılanlar, korkutulanlar 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻨ ﹶﺬﺭﹺﻳ‬‫ﻣ‬
Vow Adak 1 ‫ﻧ ﹾﺬ ﹴﺭ‬
Warnings Uyarılar ‫ﺭ‬ ‫ﻧ ﹸﺬ‬
Warning Uyarma ‫ﻧﺬﹾﺭﹰﺍ‬
Vows Adaklar ‫ﺭ‬ ‫ﻧﺬﹸﻭ‬
Warner, who warns Đkaz eden, uyaran ‫ﺮ‬ ‫ﻳ‬‫ﻧﺬ‬
To remove, pull, withdraw
Çekmek, gidermek, elinden
almak
1 ‫ﻉ‬
 ‫ﻨ ﹺﺰ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺰ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻧﺰﻉ‬
To dispute Çekişmek, tartışmak 3 ‫ﻉ‬
 ‫ﺎ ﹺﺯ‬‫ﻳﻨ‬
To dispute Çekişmek, tartışmak 6 ‫ﻉ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬ - ‫ﻉ‬
 ‫ﺯ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬
Those who withdraw Çekenler 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺎ ﹺﺯﻋ‬‫ﻧ‬
Remover Gideren 2 ‫ﻋ ﹰﺔ‬ ‫ﺍ‬‫ﻧﺰ‬
To urge for evil, nudge Kışkırmak, dürtmek 1 ‫ﻍ‬
‫ﺰ ﹸ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻍ‬
‫ﺰ ﹶ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻧﺰﻍ‬
Evil suggestion, nudge Kışkırtma, dürtme 1 ‫ﻍ‬
‫ﺰ ﹲ‬ ‫ﻧ‬
They are made intoxicated Sarhoş edilirler 4 ‫ﺰﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ ‫ﻧﺰﻑ‬
To descend, come down Đnmek 1 ‫ﻨ ﹺﺰ ﹸﻝ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻧﺰﻝ‬
To send down, reveal Đndirmek, vahyetmek 2 ‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﻧ‬
To send down, reveal
Đndirmek, vahyetmek,
açıklamak
4 ‫ﻨ ﹺﺰ ﹸﻝ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
To come down continuously Akın akın inmek 5 ‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺰ ﹶﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
They descend, come down Đnerler 5 ‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺗ‬ = ‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﺗ‬
Revelation, sending down Đndirme 2 ‫ﻨﺰﹺﻳ ﹲﻞ‬‫ﺗ‬
Phases Menziller, evreler ‫ﺎ ﹺﺯ ﹶﻝ‬‫ﻣﻨ‬
That is sent down Đndirilen 2 ‫ﺰ ﹲﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
That sends down Đndiren 2 ‫ﺰ ﹸﻝ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
143
That sends down, host Đndiren, ev sahibi 4 ‫ﻨ ﹺﺰ ﹸﻝ‬‫ﻣ‬
Landing place, that which is
sent down
Đniş yeri, indirilen 4 ‫ﻝ‬‫ﻨﺰ‬‫ﻣ‬
Hospitability, lodging Đkram, ev 1 ‫ﺰ ﹲﻝ‬ ‫ﻧ‬
Descent Đniş ‫ﺰﹶﻟ ﹰﺔ‬ ‫ﻧ‬
His staff, cane Asası, değneği ‫ﻪ‬ ‫ﺗ‬‫ﺴﹶﺎ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﻧﺴﺄ‬
Postponing Erteleme ‫ﻰ ُﺀ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻧ‬
Kinship, blood relationship Neseb, soy, kan akrabalığı ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ ﺍﹶﻧﺴ‬- ‫ﺎ‬‫ﺴﺒ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﻧﺴﺐ‬
To abolish, abrogate Silmek, gidermek 1 ‫ﺦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﻧﺴﺦ‬
To copy, reproduce, record Kaydetmek 10 ‫ﺦ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺦ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Inscription Yazı ‫ﺨﺔ‬
‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
To blast, blow Toz etmek, savurmak 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﻧﺴﻒ‬
Dust, particle Toz, küçük parça ‫ﺴﻔﹰﺎ‬
 ‫ﻧ‬
Act of worship Đbadet ‫ﻚ‬‫ﺎﺳ‬‫ﻣﻨ‬ - ‫ﻚ‬‫ﻨﺴ‬‫ﻣ‬ ‫ﻧﺴﻚ‬
Those who perform that
worship
O ibadeti yapanlar ‫ﺳﻜﹸﻮ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Sacrifice Kurban, yakınlaşma yolları ‫ﻚ‬
 ‫ﺴ‬
 ‫ﻧ‬
They descend, hasten Akın ederler 1 ‫ﺴﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ ‫ﻧﺴﻞ‬
Generation, progeny Nesil ‫ﺴ ﹶﻞ‬
 ‫ﻧ‬
Women Kadınlar ‫ﺎ ٌﺀ‬‫ﹺﻧﺴ‬ ‫ﻧﺴﻮ‬
Women Kadınlar ‫ﻮ ﹲﺓ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﹺﻧ‬
To forget Unutmak 1 ‫ﻰ‬‫ﻨﺴ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻲ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻧ‬ ‫ﻧﺴﻲ‬
To make forget Unutturmak 4 ‫ﻨﺴِﻲ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻧﺴٰﻲ‬‫ﹶﺍ‬
Forgotten Unutulmuş 1 ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Forgotten Unutulan, unutan ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻧﺴ‬
Brought up Yetiştirilir 2 ‫ﺸﹸﺎ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ ‫ﻧﺸﺄ‬
To build, create, make grow
Yaratmak, inşa etmek,
büyütmek
4 ‫ﺸ ﹸﺊ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺸﹶﺎ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Building, creation Üretme, yaratma ‫ﺎ ًﺀ‬‫ﻧﺸ‬‫ﺍ‬
Elevated ones, ships Yükseltilenler, gemiler 4 ‫ﺕ‬
 ‫ﺸﺌﹶﺎ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Creators Yaratanlar 4 ‫ﺸﺌﹸﻮ ﹶﻥ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Rising Kalkış, kalkma ‫ﺷﹶﺌ ﹶﺔ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Creation Yaratma ‫ﺸﹶﺎ ﹶﺓ‬
 ‫ﻧ‬
144
To spread, opne Açmak, yaymak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﻧﺸﺮ‬
To raise, resurrect Diriltmek, kaldırmak 4 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
To disperse Yayılmak, dağılmak 8 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Spreading Yayılan 8 ‫ﺮ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Spread out Açılmış 2 ‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Raised ones Diriltilenler 4 ‫ﻦ‬ ‫ﺸﺮﹺﻳ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Opened, unrolled Açılmış 1 ‫ﻮ ﹴﺭ‬‫ﻨﺸ‬‫ﻣ‬
Those who spread Yayanlar ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺷﺮ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Spreading Açma, yayma ‫ﺮﹰﺍ‬‫ﻧﺸ‬
Resurrection Dirilme, diriltme ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧﺸ‬ ‫ﻧﺸﺰ‬
To rise up Kalkmak 1 ‫ﺰ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻧ‬
To raise, bring it together Kaldırmak, birleştirmek 4 ‫ﺰ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﺸ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Ill-conduct Huysuzluk, kötü muamele ‫ﻮﺯ‬‫ﻧﺸ‬
Those who draw out Çekip alanlar 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺷﻄﹶﺎ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﺸﻂ‬
Drawing out Çekip alma ‫ﻄﹰﺎ‬‫ﻧﺸ‬
To rise, work Doğrulmak, girişmek 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﻧﺼﺐ‬
Exhaustion, tiredness Yorgunluk ‫ﺐ‬
‫ﺼ ﹴ‬
 ‫ﻧ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
Erected stones Dikili taşlar ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺍﹶﻧﺼ‬
Exhausted Yorgun 1 ‫ﺒ ﹲﺔ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Stone altars Dikili taşlar ‫ﺐ‬
‫ﺼ ﹴ‬
 ‫ﻧ‬
Share, portion Nasip, pay ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
To be silent, keep quite Susmak, sessiz olmak 4 ‫ﺖ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺖ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﻧﺼﺖ‬
To advise, give admonition Nasihat etmek, öğüt vermek 1 ‫ﺢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﻧﺼﺢ‬
That which advises Nasihat eden 1 ‫ﺢ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Those who advise Nasihat edenler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺤ‬
‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ ﻧ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺻﺤ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Advice Nasihat, öğüt 1 ‫ﺢ‬‫ﻧﺼ‬
Sincere Yürekten, samimi ‫ﻮﺣﹰﺎ‬‫ﻧﺼ‬
To help Yardım etmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﻧﺼﺮ‬
You (pl) help each other Yardımlaşırsınız 6 (‫ﻭﻥﹶ‬‫ﺻﺮ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﺗ‬) ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺻﺮ‬
 ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬
To help, defend Yardım etmek, savunmak 8 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
145
To take retribution Đntikam almak 8 ‫ﻦ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
To ask for help Yardım istemek 10 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Helpers Yardımcılar ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺍﹶﻧﺼ‬
Helping, supporting Yardımlaşan, destekleyen 8 ‫ﻦ‬ ‫ﺼﺮﹺﻳ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ ﻣ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
That which is helped Yardım olunmuş 1 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻮﺭ‬‫ﻨﺼ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﻨﺼ‬‫ﻣ‬
Helper Yardımcı 1 ‫ﺻ ﹴﺮ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Helpers Yardımcılar 1 ‫ﻦ‬ ‫ﺻﺮﹺﻳ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Christian Hıristiyan ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﺍﹺﻧ‬‫ﺼﺮ‬
 ‫ﻧ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺎﺭ‬‫ﻧﺼ‬
Help Yardım 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺼ‬
 ‫ﻧ‬
Helper Yardımcı ‫ﺼﲑ‬
 ‫ﻧ‬
Half Yarım, yarı ‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﹺﻧ‬ ‫ﻧﺼﻒ‬
Forelock Perçem ‫ﻲ‬‫ﺍﺻ‬‫ﻧﻮ‬ - ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﺻ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﺼﻲ‬
It roasted Đyice yandı 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺠ‬
‫ﻀ‬
 ‫ﻧ‬ ‫ﻧﻀﺞ‬
Gushing forth (dual) Kaynayan, fışkıran (ikil) ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﺧﺘ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻀ‬ ‫ﻧﻀﺢ‬
Layered Kat kat ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻨﻀ‬‫ﻣ‬ ‫ﻧﻀﺪ‬
Arranged in layers Kat kat, dizilmiş ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﻧﻀ‬
Radiant Parlak ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﻀﺮ‬
Radiance Parlaklık ‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻧ‬
Gored by horns Boynuzlanarak ölmüş ‫ﺤ ﹸﺔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻄ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻧﻄﺢ‬
Drop, drop of semen Damla, meni, sperm ‫ﻧ ﹾﻄ ﹶﻔ ﹲﺔ‬ ‫ﻧﻄﻒ‬
To speak Konuşmak 1 ‫ﻖ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻧ ﹶﻄ‬ ‫ﻧﻄﻖ‬
To make speak Konuşturmak 4 ‫ﻖ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻧ ﹶﻄ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﻧﻄﻖ‬
Speaking, language Konuşma ‫ﻖ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
To look, wait Bakmak, beklemek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻨ ﹸﻈ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻈ‬ ‫ﻧﻈﺮ‬
To give respite Süre vermek, bekletmek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻈ‬‫ﹶﺍ‬
To watch, look, wait Beklemek, gözetmek 8 ‫ﺮ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺘ ﹶﻈ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Those who wait Bekleyenler, gözetleyenler 8 ‫ﻦ‬ ‫ﻈﺮﹺﻳ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻈﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Those given respite Mühlet, süre verilenler 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻨ ﹶﻈﺮﹺﻳ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻨ ﹶﻈﺮ‬‫ﻣ‬
Looking Bakan 1 ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﻇ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Looking, waiting (pl) Bekleyenler, bakanlar 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻇﺮﹺﻳ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
146
Looking, glance Bakış ‫ﺮ ﹰﺓ‬ ‫ﻧ ﹾﻈ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻈ‬
Postponement Mühlet, süre ‫ﺮ ﹲﺓ‬ ‫ﻈ‬ ‫ﻧ‬
Sheep Koyun ‫ﺝ‬
‫ﺎ ﹺ‬‫ ﹺﻧﻌ‬- ‫ﺠ ﹲﺔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻧﻌﺞ‬
Slumber Uyuklama ‫ﺱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧﻌ‬ ‫ﻧﻌﺲ‬
He shouts Bağırır 1 ‫ﻖ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ ‫ﻧﻌﻖ‬
Your two shoes Đki ayakkabın ‫ﻚ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻌﹶﻠ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻧﻌﻞ‬
Excellent, good Ne iyi, ne güzel 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹺﻧ‬ ‫ﻧﻌﻢ‬
Excellent, good Ne güzel 1 ‫ﺎ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﹺﻧ‬
To give favor Nimet vermek 2 ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
To give favor Nimet vermek 4 ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Cattle, animals Hayvanlar, sığırlar ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻌ‬‫ﹶﺍ‬
Favors Nimetler ‫ﻌ ﹺﻢ‬ ‫ﻧ‬‫ﹶﺍ‬
Joyful, happy Mes’ut, mutlu ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Cattle, animal Hayvan, sığır ‫ﻢ‬‫ﻧﻌ‬
Yes Evet ‫ﻢ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬
Favors Nimetler ‫ﺎ َﺀ‬‫ﻌﻤ‬ ‫ﻧ‬
Favor Nimet ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻧ‬ - ‫ﻤ ﹲﺔ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﹺﻧ‬
Favors Nimetler ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻧﻌ‬
They will shake Sallayacaklar 4 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻐﻀ‬ ‫ﻨ‬‫ﻴ‬‫ﺳ‬ ‫ﻧﻐﺾ‬
Those who blow Üfleyenler (dş) ‫ﺕ‬
 ‫ﻧﻔﱠﺎﺛﹶﺎ‬ ‫ﻧﻔﺚ‬
Piece Parça ‫ﺤ ﹲﺔ‬
 ‫ﻧ ﹾﻔ‬ ‫ﻧﻔﺢ‬
To blow Üflemek 1 ‫ﺦ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺦ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ‬ ‫ﻧﻔﺦ‬
Blowing, breath Üfleme, nefes ‫ﺨ ﹲﺔ‬
 ‫ﻧ ﹾﻔ‬
To get depleted Tükenmek, bitmek 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻧﻔﺪ‬
Depletion, exhaustion Tükenme ‫ﺩ‬ ‫ﻧﻔﹶﺎ‬
To go beyond Ötesine geçmek 1 ‫ﻨ ﹸﻔ ﹸﺬ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻧ ﹶﻔ ﹶﺬ‬ ‫ﻧﻔﺬ‬
To go forth, go to war Savaşa gitmek, öne çıkmak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ‬ ‫ﻧﻔﺮ‬
Frightened Ürkmüş 10 ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﺴﺘ‬
 ‫ﻣ‬
Party, group Topluluk, grup ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ‬
Aversion, hatred Nefret, kaçış ‫ﻧﻔﹸﻮﺭ‬
147
Regarding number of persons Kişi sayısı bakımından ‫ﲑﹰﺍ‬‫ﻧﻔ‬
To breathe Nefes almak 5 ‫ﺲ‬
 ‫ﻨ ﱠﻔ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻨ ﱠﻔ‬‫ﺗ‬ ‫ﻧﻔﺲ‬
So let him aspire (imp) Đmrensin, yarışsın 6 ‫ﺲ‬
‫ﺎﹶﻓ ﹺ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻴ‬‫ﹶﻓ ﹾﻠ‬
Persons, selves Kişiler, canlar, kendileri ‫ﺲ‬
 ‫ﻧ ﹸﻔ‬‫ﹶﺍ‬
Aspirers Đmrenenler, yarışanlar 6 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻓﺴ‬‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻣ‬
Self, soul, person Kişi, can, kendi ‫ﺲ‬
 ‫ﻧ ﹾﻔ‬
Souls, persons, selves Nefisler, kalpler, canlar ‫ﺱ‬
 ‫ﻧﻔﹸﻮ‬
They pastured Otladı 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﺸ‬
 ‫ﻧ ﹶﻔ‬ ‫ﻧﻔﺶ‬
Fluffed up Atılmış, kabartılmış ‫ﺵ‬
‫ﻨﻔﹸﻮ ﹺ‬‫ﻣ‬
To give benefit Fayda vermek 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻨ ﹶﻔ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ‬ ‫ﻧﻔﻊ‬
Benefits Faydalar, menfaatler ‫ﻊ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Benefit Fayda ‫ﻧﻔﹾﻊ‬
To become hypocrite
Đkiyüzlü olmak, münafık
olmak
3 ‫ﻖ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﻳﻨ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﺎﹶﻓ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﻔﻖ‬
To spend, give Harcamak, infak etmek 4 ‫ﻖ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻖ‬ ‫ﻧ ﹶﻔ‬‫ﹶﺍ‬
Spending Đnfak, harcama 4 ‫ﻕ‬
‫ﻧﻔﹶﺎ ﹺ‬‫ﺍ‬
Hypocrite women Münafık kadınlar 3 ‫ﺕ‬
 ‫ﻓﻘﹶﺎ‬‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Hypocrite men Münafık erkekler 3 ‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻓ‬‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ - ‫ﻓﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬
Those who spend Đnfak edenler 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Hypocrisy Nifak, iki yüzlülük ‫ﻕ‬
 ‫ﹺﻧﻔﹶﺎ‬
Tunnel Tünel, delik, geçit ‫ﻧﻔﹶﻘﹰﺎ‬
Contributions, spendings Nafakalar, harcamalar ‫ﺕ‬
 ‫ﻧ ﹶﻔﻘﹶﺎ‬
Expenditure, spending Nafaka, harcama ‫ﻧ ﹶﻔﻘﹶﺔ‬
Spoils, booty (of war) Harp ganimetleri ‫ﻧﻔﹶﺎ ﹸﻝ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﻧﻔﻞ‬
Additional, gift Hediye, fazla ‫ﻓﹶﻠ ﹰﺔ‬‫ﺎ‬‫ﻧ‬
That they are exiled Sürgüne gönderilmeleri 1 ‫ﺍ‬‫ﻨ ﹶﻔﻮ‬‫ﻳ‬ ‫ﻧﻔﻲ‬
They explored Gezip araştırdılar 2 ‫ﻮﺍ‬‫ﻧ ﱠﻘﺒ‬ ‫ﻧﻘﺐ‬
Penetration Delme ‫ﻧﻘﹾﺒﹰﺎ‬
Leaders Kabile şefleri ‫ﻴﺒﹰﺎ‬‫ﻧﻘ‬
To save, rescue Kurtarmak 4 ‫ﻘ ﹸﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻧ ﹶﻘ ﹶﺬ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﻧﻘﺬ‬
To save, take it back, retrieve Kurtarmak, geri almak 10 ‫ﻘ ﹸﺬ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻨ ﹶﻘ ﹶﺬ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
148
It was blown Öttürüldü 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻧﻘﺮ‬
Trumpet Boru, öttürme aleti ‫ﺎﻗﹸﻮ ﹺﺭ‬‫ﻧ‬
Speck on date seed Hurma çekirdeğindeki nokta ‫ﺍ‬‫ﻘﲑ‬ ‫ﻧ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻴ‬‫ﻘ‬ ‫ﻧ‬
To decrease Eksiltmek 1 ‫ﺺ‬
 ‫ﻨ ﹸﻘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺺ‬
 ‫ﻧ ﹶﻘ‬ ‫ﻧﻘﺺ‬
Reduced Eksiltilmiş ‫ﺹ‬
‫ﻨﻘﹸﻮ ﹴ‬‫ﻣ‬
Reduction, loss Azalma, kayıp ‫ﺺ‬
‫ﻧ ﹾﻘ ﹴ‬
To break, untwist Bozmak, açmak 1 ‫ﺾ‬
 ‫ﻨ ﹸﻘ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺾ‬
 ‫ﻧ ﹶﻘ‬ ‫ﻧﻘﺾ‬
Galled, weighed down heavily Ağırlığı çöktü, çatırdattı 4 ‫ﺾ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺾ‬
 ‫ﻧ ﹶﻘ‬‫ﹶﺍ‬
Breaking Bozma ‫ﻧﻘﹾﺾ‬
Dust Toz ‫ﺎ‬‫ﻧ ﹾﻘﻌ‬ ‫ﻧﻘﻊ‬
To revenge, take revenge Đntikam almak 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻳﻨ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹶﻘ‬ ‫ﻧﻘﻢ‬
To revenge, take revenge Đntikam almak 8 ‫ﻢ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﺘ ﹶﻘ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬ ‫ﻧﻘﻢ‬
Revenge Đntikam 8 ‫ﻡ‬ ‫ﺘﻘﹶﺎ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Those who take retribution Đntikam alanlar 8 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻘﻤ‬ ‫ﺘ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Shoulders, paths Omuzlar, yollar ‫ﺐ‬
‫ﻛ ﹺ‬ ‫ﺎ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﻧﻜﺐ‬
Deviating ones Yoldan sapanlar ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻛﺒ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
To break one’s oath Bozmak, sözünden dönmek 1 ‫ﺚ‬
‫ﻨ ﹸﻜ ﹸ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺚ‬
‫ﻧ ﹶﻜ ﹶ‬ ‫ﻧﻜﺚ‬
Breaking Bozarak ‫ﻧﻜﹶﺎﺛﹰﺎ‬‫ﹶﺍ‬
To marry Nikahlamak, evlenmek 1 ‫ﺢ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﻧ ﹶﻜ‬ ‫ﻧﻜﺢ‬
To marry Nikahlamak, evlendirmek 4 ‫ﺢ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﻧ ﹶﻜ‬‫ﹶﺍ‬
To seek to marry Nikahlamak, evlenmek 10 ‫ﺢ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺢ‬ ‫ﻨ ﹶﻜ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Marriage Nikah, evlilik ‫ﺡ‬
 ‫ﹺﻧﻜﹶﺎ‬
Difficult Zor ‫ﺍ‬‫ﻜﺪ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻧﻜﺪ‬
He did not recognize Tanımadı 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻧﻜﺮ‬
Disguise (imp, pl) Tanınmaz hale getirin 2 ‫ﻭﺍ‬‫ﻧ ﱢﻜﺮ‬
To deny Đnkâr etmek 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﻧ ﹶﻜ‬‫ﹶﺍ‬
Harshest, abominable En çirkin ‫ﺮ‬ ‫ﺍﹶﻧ ﹶﻜ‬
Evil, bad Kötülük 4 ‫ﻨﻜﹶﺮ‬‫ﻣ‬
Rejecter, denier Đnkar eden 4 ‫ﺮ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Refusing Đnkar eden 4 ‫ﺮﹲﺓ‬ ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
149
Unknown ones Tanınmayanlar 4 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻨ ﹶﻜﺮ‬‫ﻣ‬
Rejecters, deniers Đnkar edenler 4 ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻜﺮ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Terrible Çok kötü ‫ﻧ ﹸﻜ ﹴﺮ‬
Evil, terrible Çirkin, kötü ‫ﻧﻜﹾﺮﹰﺍ‬
Denial Đnkar ‫ﻜ ﹴﲑ‬ ‫ﻧ‬
My denial Đnkarım ‫ﻜ ﹺﲑ‬ ‫ﻧ‬
They were turned Döndürüldüler 1 ‫ﻮﺍ‬‫ﻜﺴ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﻧﻜﺲ‬
That we reverse it Onu tersine çevirmemiz 2 ‫ﻪ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻨ ﱢﻜ‬‫ﻧ‬
Those who hang Bükenler, eğenler ‫ﻮ‬‫ﻛﺴ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬
To turn away Arkasını dönmek 1 ‫ﺺ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺺ‬
 ‫ﻧ ﹶﻜ‬ ‫ﻧﻜﺺ‬
To disdain Tenezzül etmemek 10 ‫ﻒ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﻨ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻨ ﹶﻜ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﻧﻜﻒ‬
Fetters Bukağılar ‫ﺍﹶﻧﻜﹶﺎ ﹰﻻ‬ ‫ﻧﻜﻞ‬
Punishment Ceza, bastırma 2 ‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﻨﻜ‬‫ﺗ‬
Exemplary punishment Đbretlik ceza ‫ﻧﻜﹶﺎ ﹶﻝ‬
Cushions Yastıklar ‫ﻕ‬
 ‫ﺎ ﹺﺭ‬‫ﻧﻤ‬ ‫ﳕﺮﻕ‬
Fingers, finger-tips Parmak uçları ‫ﻣ ﹶﻞ‬ ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻧ‬ ‫ﳕﻞ‬
Ant Karınca ‫ﻤﹶﻠ ﹲﺔ‬ ‫ﻧ‬ - ‫ﻤ ﹸﻞ‬ ‫ﻧ‬
Gossiper Söz taşıyan ‫ﻴ ﹴﻢ‬‫ﻧﻤ‬ ‫ﳕﻢ‬
Clear way Açık yol ‫ﺎ‬‫ﺎﺟ‬‫ﻨﻬ‬‫ﻣ‬ ‫ﺞ‬
To repel Azarlamak 1 ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻳ‬- ‫ﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻧ‬ ‫ﺮ‬
Day, daytime Gündüz ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬
River Nehir ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺮ‬‫ﻧﻬ‬
To prohibit, forbid Yasaklamak 1 ‫ﻨﻬٰﯽ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻧﻬٰﯽ‬ ‫ﻲ‬
They forbid each other Birbirini yasaklarlar 6 ‫ﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺎ‬‫ﺘﻨ‬‫ﻳ‬
To desist, cease Son vermek, kaçınmak 8 ‫ﺘﻬﹺﻲ‬‫ﻨ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻰ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻧ‬‫ﺍ‬
Who abstain, stop Kaçınanlar, son verenler 8 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Finality, boundary Nihayet, en son 8 ‫ﻰ‬‫ﺘﻬ‬‫ﻨ‬‫ﻣ‬
Those who forbid Yasaklayanlar, nehyedenler 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺎﻫ‬‫ﻧ‬
Intelligence Anlayış, akıl ‫ﻰ‬‫ﻧﻬ‬
Burdens Ağır gelir 1 ‫ﻮ ُﺀ‬‫ﺗﻨ‬ ‫ﻧﻮﺃ‬
150
To repent, to turn to
Tevbe etmek, dönmek,
yönelmek
4 ‫ﺐ‬
 ‫ﻳﻨﹺﻴ‬ - ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﹶﺍﻧ‬ ‫ﻧﻮﺏ‬
Who turns (to Allah), repents Allah’a yönelen, tevbe eden 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻣﻨﹺﻴﹺﺒ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣﹺﻨ‬
Fire Ateş ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﻮﺭ‬
Light Nur, ışık, aydınlık ‫ﺭ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧ‬
Illuminating, enlightening Aydınlatan, nur veren ‫ﻣﻨﹺﲑ‬
Mankind, humans Đnsanlar ‫ﺱ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﻮﺱ‬
Receiving Uzanma, erişme, elde etme 6 ‫ﺵ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﺎ‬‫ﺗﻨ‬ ‫ﻧﻮﺵ‬
Place/time to escape Kaçma zamanı-yeri ‫ﺹ‬
‫ﺎ ﹴ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﻧﻮﺹ‬
She-camel Dişi deve ‫ﺎﹶﻗ ﹲﺔ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﻮﻕ‬
Sleep Uyku ‫ﺎﻡ‬‫ﻣﻨ‬ ‫ﻧﻮﻡ‬
Those who sleep Uyuyanlar ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺋﻤ‬‫ﺎ‬‫ﻧ‬
Sleep Uyku ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻧ‬
Dhun-Nun (pbuh) Nun (Zunnun) ‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﻮﻥ‬
Seed Çekirdek ‫ﻯ‬‫ﻧﻮ‬ ‫ﻧﻮﻱ‬
To reach Erişmek, ulaşmak 1 ‫ﺎ ﹸﻝ‬‫ﻳﻨ‬ - ‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﻧ‬ ‫ﻧﻴﻞ‬
That which reaches Erişen şey ‫ﻼ‬
‫ﻴ ﹰ‬‫ﻧ‬
Bring (imp, pl) Getirin 1 ‫ﻮﺍ‬‫ﺎﺗ‬‫ﻫ‬ ‫ﻫﺄﺕ‬
To go down, fall down Aşağı inmek, düşmek 1 ‫ﻂ‬
‫ﻬﹺﺒ ﹸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻂ‬
‫ﺒ ﹶ‬‫ﻫ‬ ‫ﻫﺒﻂ‬
Dust Toz ‫ﺎ ًﺀ‬‫ﻫﺒ‬ ‫ﻫﺒﻮ‬
Rise from sleep for prayer
(imp)
Teheccüde kalk 5 ‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻫﺠﺪ‬
To leave, forsake
Bırakmak, terk etmek,
uzaklaştırmak
1 ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺠ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻫﺠﺮ‬
To emigrate Göç etmek, hicret etmek 3 ‫ﺮ‬ ‫ﺎ ﹺﺟ‬‫ﻳﻬ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﺎ‬‫ﻫ‬
Emigrant Muhacir, göç eden 3 ‫ﺮ‬ ‫ﺎ ﹺﺟ‬‫ﻣﻬ‬
Emigrants (fm) Muhacirler (dş) 3 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺎ ﹺﺟﺮ‬‫ﻣﻬ‬
Emigrants Muhacirler 3 ‫ﻦ‬ ‫ﺎ ﹺﺟﺮﹺﻳ‬‫ﻣﻬ‬
Forsaken Terk edilmiş 1 ‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﻬﺠ‬ ‫ﻣ‬
Avoidance Ayrılış ‫ﺮﹰﺍ‬‫ﻫﺠ‬
They sleep Uyurlar 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺠﻌ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﻫﺠﻊ‬
Devastation Yıkılma, parçalanma ‫ﺍ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﻫﺪﺩ‬
It got demolished Yıkıldı, yıkılırdı 2 ‫ﺖ‬
 ‫ﻣ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻫﺪﻡ‬
151
Hoopoe Đbibik kuşu ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻫﺪﻫﺪ‬
To guide Đletmek, yol göstermek 1 ‫ﻱ‬‫ﻬﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﻫﺪﻱ‬
To find the right way Doğru yolu bulmak 8 ‫ﻱ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬
Better guided Daha doğru yolda ‫ﻯ‬‫ﻫﺪ‬ ‫ﹶﺍ‬
Guided one Doğru yola ermiş 8 ‫ﺪ‬ ‫ﺘ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Guided ones Doğru yolda olanlar 8 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Guided one Doğru yola ermiş 8 ‫ﻱ‬‫ﺘﺪ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Guide Yol gösteren 1 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻫ‬
Guide Yol gösterici 1 ‫ﻱ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻫ‬
Sacrificial animal Kurban, kurbanlık ‫ﻱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬
Guidance, guide Hidayet, yol gösterici 1 ‫ﺍ‬‫ﻫﺪ‬ - ‫ﻯ‬‫ﻫﺪ‬
Gift Hediye ‫ﺔ‬ ‫ﻳ‬‫ﺪ‬ ‫ﻫ‬
Fleeing Kaçış ‫ﺑﹰﺎ‬‫ﻫﺮ‬ ‫ﻫﺮﺏ‬
They are made to hurry, rush Acele ettirilirler, koşturulurlar 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺮﻋ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﻫﺮﻉ‬
To make fun of, ridicule,
mock
Alay etmek 10 ‫ﺉ‬
 ‫ﻬ ﹺﺰ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺰﹶﺍ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬ ‫ﻫﺰﺃ‬
Mockers Alay edenler ‫ﲔ‬
 ‫ﺋ‬‫ﻬ ﹺﺰ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬ - ‫ﻬ ﹺﺰﺋﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Ridicule, mock Eğlence, alay ‫ﻭﹰﺍ‬‫ﻫﺰ‬
Shake (imp, fm) Silkele (dş) 1 ‫ﻱ‬‫ﻫﺰ‬ ‫ﻫﺰﺯ‬
To stir, move Sarsılmak, titreşmek 8 ‫ﺰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻬ‬ ‫ﺗ‬ - ‫ﺰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬
Amusement, joke Şaka, oyun ‫ﺰ ﹺﻝ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻫﺰﻝ‬
To defeat Yenmek, hezimete uğratmak 1 ‫ﻡ‬ ‫ﻬ ﹺﺰ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻡ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻫﺰﻡ‬
Defeated Bozguna uğratılan ‫ﻡ‬ ‫ﻭ‬‫ﻬﺰ‬ ‫ﻣ‬
He beats down leaves Yaprak silker 1 ‫ﺶ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﻫﺸﺶ‬
Dry stalks Kuru çöp ‫ﺎ‬‫ﻴﻤ‬‫ﻫﺸ‬ ‫ﻫﺸﻢ‬
Deprivation Mahrum edilme ‫ﺎ‬‫ﻀﻤ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻫﻀﻢ‬
Soft Yumuşak ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻫﻀ‬
Racing ones Koşanlar 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻌ‬ ‫ﻄ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻫﻄﻊ‬
Anxious Sabırsız ‫ﺎ‬‫ﻫﻠﹸﻮﻋ‬ ‫ﻫﻠﻊ‬
To perish Helak olmak, yok olmak 1 ‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻫﹶﻠ‬ ‫ﻫﻠﻚ‬
To destroy Helak etmek, yok etmek 4 ‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻚ‬
 ‫ﻫﹶﻠ‬ ‫ﹶﺍ‬
152
Destruction Tehlike ‫ﻬﹸﻠﻜﹶﺔ‬ ‫ﺗ‬
Destruction Helak, yok olma 1 ‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
He who destroys Helak eden 4 ‫ﻚ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬
Who are destroyed Helak edilenler 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻜ‬ ‫ﻬﹶﻠ‬ ‫ﻣ‬
That which perishes Helak olan 1 ‫ﻚ‬
 ‫ﻟ‬‫ﺎ‬‫ﻫ‬
To slaughter in one’s name,
dedicate
Adına kesmek, adamak 4 ‫ﻳ ﹺﻬ ﱡﻞ‬ - ‫ﻫ ﱠﻞ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻫﻠﻞ‬
Crescents Hilaller ‫ﺔ‬ ‫ﻫﱠﻠ‬ ‫ﺃ‬
Bring forward (imp, pl) Getirin 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻫﹸﻠ‬ ‫ﻫﻠﻢ‬
Barren Kupkuru ‫ﺪ ﹰﺓ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﺎ‬‫ﻫ‬ ‫ﳘﺪ‬
Pouring down Dökülen, boşalan 7 ‫ﻤ ﹴﺮ‬ ‫ﻬ‬ ‫ﻨ‬‫ﻣ‬ ‫ﳘﺮ‬
Defamer Kötüleyen, gammaz ‫ﺎ ﹴﺯ‬‫ﻫﻤ‬ ‫ﳘﺰ‬
Evil suggestions Vesvese ‫ﺍﺕ‬‫ﻤﺰ‬ ‫ﻫ‬
Slanderer Arkadan çekiştiren ‫ﺓ‬ ‫ﺰ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻫ‬
Faint sound Hafif ses ‫ﺎ‬‫ﻤﺴ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﳘﺲ‬
To determine, plan, be
inclined
Düşünmek, kurmak,
meyletmek
1 ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﳘﻢ‬
To worry Kaygıya düşürmek 4 ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
Guardian Müheymin, gözetip koruyan 2 ‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﻬ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﳘﻦ‬
With satisfaction Afiyetle ‫ﻫﻨﹺﻴﺌﹰﺎ‬ ‫ﻫﻨﺄ‬
Jew, Jewish Yahudi ‫ﻭﺍ‬‫ﺎﺩ‬‫ﻫ‬ ‫ﻫﻮﺩ‬
Jew, Jewish Yahudi ‫ﻮﺩﹰﺍ‬‫ﻫ‬
Jew, jewish Yahudi ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳﻬ‬
It collapsed Düştü, yıkıldı 7 ‫ﺭ‬ ‫ﺎ‬‫ﻧﻬ‬‫ﺍ‬ ‫ﻫﻮﺭ‬
Collapsing, will collapse Yıkılan, yıkılacak 1 ‫ﺎ ﹴﺭ‬‫ﻫ‬
To lower, humiliate Alçaltmak 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻳ ﹺﻬ‬ - ‫ﺎ ﹶﻥ‬‫ﹶﺍﻫ‬ ‫ﻫﻮﻥ‬
Easier Daha kolay ‫ﻮ ﹸﻥ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﹶﺍ‬
Humiliated Horlanmış 4 ‫ﺎﻧﹰﺎ‬‫ﻣﻬ‬
Humiliating Alçaltıcı 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣ ﹺﻬ‬
Humiliation Alçalma ‫ﻥ‬ ‫ﻮ‬‫ﻫ‬
Humbly Tevazu ile ‫ﻧﹰﺎ‬‫ﻫﻮ‬
Easy, easily Kolay, kolaylıkla ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻫ‬
153
To desire, perish, go down,
drag
Arzu etmek, yok olmak,
batmak, sürüklemek
1 ‫ﻬ ﹺﻮﻱ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻯ‬‫ﻫﻮ‬ ‫ﻫﻮﻱ‬
To throw down, destroy Yıkmak, devirmek 4 ‫ﻬﻮﹺﻱ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻫﻮٰﻱ‬ ‫ﹶﺍ‬
To lead astray, entice Ayartmak 10 ‫ﻬﻮﹺﻱ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻱ‬‫ﻬﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Pit Uçurum ‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺎ ﹺﻭ‬‫ﻫ‬
Vain desire Heva, arzu, boş ‫ﺍﺀ‬‫ﻫﻮ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻯ‬‫ﻫﻮ‬
Prepare (imp) Hazırla 2 ‫ﻴ ﹾﺊ‬‫ﻫ‬ ‫ﻫﻴﺄ‬
He prepares Hazırlar 2 ‫ﻴ ﹾﺊ‬‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬
Shape, form Şekil ‫ﺔ‬ ‫ﻴﹶﺌ‬‫ﻫ‬
Come on Haydi gel 1 ‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻫ‬ ‫ﻫﻴﺖ‬
It dries, withers Kurur 1 ‫ﺞ‬ ‫ﻳﻬﹺﻴ‬ ‫ﻫﻴﺞ‬
Pouring down Akma, dökülme ‫ﻼ‬
‫ﻣﻬﹺﻴ ﹰ‬ ‫ﻫﻴﻞ‬
He roams Şaşkınlık içinde dolaşır 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳ ﹺﻬ‬ ‫ﻫﻴﻢ‬
Thirsty camels Susamış develer ‫ﻴ ﹺﻢ‬‫ﻫ‬
Infant girl buried alive Diri diri gömülen kız 1 ‫ﺩ ﹸﺓ‬ ‫ﺅ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻭﺃﺩ‬
Escape Sığınak, kaçış ‫ﻼ‬
‫ﺋ ﹰ‬‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻭﺃﻝ‬
Wools, hairs Tüyler, kıllar ‫ﺎﺭ‬‫ﻭﺑ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻭﺑﺮ‬
To destroy Helak etmek 4 ‫ﻖ‬ ‫ﻮﹺﺑ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻖ‬ ‫ﺑ‬‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻭﺑﻖ‬
Barrier Engel ‫ﻮﺑﹺﻘﹰﺎ‬ ‫ﻣ‬
Heavy rain Bol yağmur ‫ﺍﹺﺑ ﹲﻞ‬‫ﻭ‬ ‫ﻭﺑﻞ‬
Consequence Vebal, sonuç ‫ﺎ ﹶﻝ‬‫ﻭﺑ‬
Ruinous Ağır, şiddetli ‫ﻼ‬
‫ﻭﺑﹺﻴ ﹰ‬
Pegs, spikes, stakes Direkler, kazıklar ‫ﺎﺩﹰﺍ‬‫ﻭﺗ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻭﺗﺪ‬
To deprive Mahrum etmek 1 ‫ﺮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺗ‬‫ﻭ‬ ‫ﻭﺗﺮ‬
In succession Ardı ardına ‫ﻯ‬‫ﺘﺮ‬‫ﺗ‬
Odd number Tek (sayı) ‫ﺗ ﹺﺮ‬‫ﻭ‬
Aorta Atardamar, şah damarı ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ‬‫ﻭ‬ ‫ﻭﺗﻦ‬
To bind, tie Bağlamak 3 ‫ﻖ‬ ‫ﺍﹶﺛ‬‫ﻭ‬ ‫ﻭﺛﻖ‬
To bind, tie Bağlamak 4 ‫ﻖ‬ ‫ﺛ‬‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻖ‬ ‫ﻭﹶﺛ‬ ‫ﹶﺍ‬
Promise, bond Sağlam söz, teminat 1 ‫ﻖ‬ ‫ﺛ‬‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Covenant, treaty, word Misak, yemin, söz, anlaşma 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﻴﺜﹶﺎ‬‫ﻣ‬
154
Bond, binding Bağ 1 ‫ﻭﺛﹶﺎﻕ‬
Most firm, strongest En sağlam ‫ﻭﹾﺛﻘﹶﻰ‬
Idols, false gods Putlar ‫ﻭﺛﹶﺎﻥ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻭﺛﻦ‬
To fall Düşmek 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺟﺐ‬
To find Bulmak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﺠ‬
‫ﻳ ﹺ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺟﺪ‬
Your means Đmkanlarınız ‫ﻢ‬ ‫ﺪ ﹸﻛ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
To fear, dread Korkmak, çekinmek 4 ‫ﺲ‬
 ‫ﻮ ﹺﺟ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺲ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻭﺟﺲ‬
To agitate, to prick, make run Koşturdu 4 ‫ﻒ‬
 ‫ﻮ ﹺﺟ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻒ‬
 ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻭﺟﻒ‬
Palpitating Atan, hoplayan 1 ‫ﺍ ﹺﺟ ﹶﻔ ﹲﺔ‬‫ﻭ‬
To fear Korku dolmak, ürpermek 1 ‫ﺟ ﹸﻞ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻭ ﹺﺟ ﹶﻞ‬ ‫ﻭﺟﻞ‬
Fearing Ürperen ‫ﻭ ﹺﺟﹶﻠ ﹲﺔ‬
Those who fear Korkanlar ‫ﻭ ﹺﺟﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬
To turn one’s face Yüzünü döndürmek 2 ‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺟﻪ‬
He turned towards Yöneldi 5 ‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬
Face Yüz ‫ﻩ‬‫ﻮ‬‫ﻭﺟ‬ - ‫ﻪ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﻭ‬
Honorable Đtibarlı ‫ﻭﺟﹺﻴﻬﹰﺎ‬
Direction Yöneldiği yön ‫ﻬ ﹲﺔ‬ ‫ﺟ‬ ‫ﹺﻭ‬
One Tek, bir ‫ﺪﹲﺓ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬‫ ﻭ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬ ‫ﻭﺣﺪ‬
Alone Kendisi, tek başına ‫ﻩ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﻭ‬
Alone Kendisi, tek başına ‫ﻴﺪﹰﺍ‬‫ﻭﺣ‬
Wild beasts Vahşi hayvanlar ‫ﺵ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺣﺶ‬
To reveal, inspire Vahyetmek, ilham etmek 4 ‫ﻲ‬‫ﻮﺣ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻰ‬‫ﻭﺣ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻭﺣﻲ‬
Revelation Vahiy ‫ﻲ‬ ‫ﺣ‬ ‫ﻭ‬
To love, want, wish Sevmek, istemek 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺩﺩ‬
Affection, love Sevgi, muhabbet ‫ﺩﹲﺓ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Love, affection Sevgi ‫ﺩﹰﺍ‬ ‫ﻭ‬
Loving, affectionate Çok seven ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻭﺩ‬
Disregard (imp) Bırak, aldırma 1 ‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻭﺩﻉ‬
He has forsaken you Seni bıraktı 2 ‫ﻚ‬
 ‫ﻋ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬
Resting place Ayrılma zamanı-yeri 10 ‫ﻉ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
155
Rain Yağmur ‫ﻕ‬
 ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺩﻕ‬
Valleys Vadiler ‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻭﺩﻱ‬
Blood money Diyet, kan parası ‫ﻳ ﹲﺔ‬‫ﺩ‬
Valley Vadi ‫ﺩ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
To leave, abandon Bırakmak, terk etmek 1 ‫ﺭ‬ ‫ﻳ ﹶﺬ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﻭ ﹶﺫ‬ ‫ﻭﺫﺭ‬
To inherit Miras almak 1 ‫ﺙ‬
‫ﻳ ﹺﺮ ﹸ‬ - ‫ﺙ‬
‫ﻭ ﹺﺭ ﹶ‬ ‫ﻭﺭﺙ‬
To cause to inherit Mirasçı kılmak 4 ‫ﺙ‬
‫ﻮ ﹺﺭ ﹸ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺙ‬
‫ﺭ ﹶ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Inheritance Miras ‫ﺙ‬
‫ﺍ ﹶ‬‫ﺗﺮ‬
Heritage, inheritance Miras 1 ‫ﺙ‬
‫ﺍ ﹸ‬‫ﻣﲑ‬
Inheritor, heir Varis ‫ﺙ‬
‫ﺍ ﹺﺭ ﹸ‬‫ﻭ‬
To arrive, come Gelmek, varmak 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻳ ﹺﺮ‬ - ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺭﺩ‬
To lead Önünde gitmek, götürmek 4 ‫ﺩ‬ ‫ﻮ ﹺﺭ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Place to be led Götürülen yer 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻮﺭ‬ ‫ﻣ‬
That which arrives Varan, varacak ‫ﺩ‬ ‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﻭ‬
Their water drawer Onların su çekicisi ‫ﻢ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﺩ‬ ‫ﺍ ﹺﺭ‬‫ﻭ‬
Those who arrive Varanlar, varacaklar ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﺍ ﹺﺭﺩ‬‫ﻭ‬
Place of arrival Varış yeri ‫ﺩ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﹺﻭ‬
Thirsty Susuz ‫ﺩﹰﺍ‬‫ﹺﻭﺭ‬
Rose Gül ‫ﺩ ﹰﺓ‬ ‫ﺭ‬ ‫ﻭ‬
Jugular vain Şah damarı ‫ﺪ‬ ‫ﻭﺭﹺﻳ‬
Leaf Yaprak ‫ﺔ‬ ‫ﺭﹶﻗ‬ ‫ﻭ‬ - ‫ﻕ‬
‫ﺭ ﹺ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺭﻕ‬
Silver coin Gümüş para ‫ﻕ‬
‫ﻭ ﹺﺭ ﹺ‬
To bury, cover Örtmek, gömmek 3 ‫ﺍﺭﹺﻱ‬‫ﻳﻮ‬ - ‫ﻯ‬‫ﺍﺭ‬‫ﻭ‬ ‫ﻭﺭﻱ‬
To kindle, ignite Tutuşturdu, yaktı 4 ‫ﻮﺭﹺﻱ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻭﺭٰﻱ‬ ‫ﹶﺍ‬
To hide Gizlenmek 6 ‫ﻯ‬‫ﺍﺭ‬‫ﺘﻮ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺭﻯ‬ ‫ﺍ‬‫ﺗﻮ‬
Producers of sparks Ateş saçanlar 4 ‫ﺕ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻮ ﹺﺭﻳ‬‫ﻣ‬
Back, behind Arka ‫ﺍ َﺀ‬‫ﻭﺭ‬
To bear the burden Yükünü taşımak, yüklenmek 1 ‫ﺭ‬ ‫ﻳ ﹺﺰ‬ - ‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺯﺭ‬
Burden Yük ‫ﺭ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭﺯ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﹺﻭ‬
Bearer of burden Yük taşıyan ‫ﺭﹲﺓ‬ ‫ﻭﺍ ﹺﺯ‬
156
Assistant, vizier Vezir, yardımcı ‫ﺮ‬ ‫ﻭﺯﹺﻳ‬
Refuge Sığınak ‫ﺭ‬ ‫ﺯ‬ ‫ﻭ‬
They are set in rows Sıralanırlar 1 ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﺯﻋ‬ ‫ﻮ‬‫ﻳ‬ ‫ﻭﺯﻉ‬
Guide (imp) Sevk et 4 ‫ﻉ‬
 ‫ﻭ ﹺﺯ‬ ‫ﹶﺍ‬
To weigh, measure Ölçmek, tartmak 1 ‫ﺯ ﹶﻥ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺯﻥ‬
Weighed, measured Ölçülü, ölçülmüş 1 ‫ﻥ‬ ‫ﻭ‬‫ﻮﺯ‬ ‫ﻣ‬
Scale, balance Ölçü, mizan ‫ﺍﺯﹺﻳﻦ‬‫ﻣﻮ‬ - ‫ﺍ ﹲﻥ‬‫ﻴﺰ‬‫ﻣ‬
Weigh, scale, measure Ölçü, tartı ‫ﺯ ﹸﻥ‬ ‫ﻭ‬
Penetrated into middle Ortasına girdiler 1 ‫ﻦ‬ ‫ﺳ ﹾﻄ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺳﻂ‬
Medium, average Orta, mutedil ‫ﻂ‬
‫ﺳ ﹸ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Middle Orta ‫ﺳﻄﹰﺎ‬ ‫ﻭ‬
Middle Orta ‫ﺳﻄﹶﻰ‬ ‫ﻭ‬
To encompass, understand
Kuşatmak, içine almak,
anlamak
1 ‫ﻊ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺳﻊ‬
Abundance Genişlik ‫ﻌ ﹰﺔ‬ ‫ﺳ‬
All-Encompassing Kuşatan ‫ﻊ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Wide, spacious Geniş ‫ﻌ ﹲﺔ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Capacity Takat, imkan ‫ﻊ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻭ‬
It enveloped Topladı, bir araya getirdi 1 ‫ﻖ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺳﻖ‬
To become full (moon) Dolunay olmak 8 ‫ﻖ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﺗ‬‫ﺍ‬
Means of access Vesile, yaklaşma yolları ‫ﻴﹶﻠ ﹶﺔ‬‫ﺳ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺳﻞ‬
We will brand
Damgalayacağız,
işaretleyeceğiz
1 ‫ﻢ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻨ‬‫ﺳ‬ ‫ﻭﺳﻢ‬
Those who discern Anlayabilenler 5 ‫ﲔ‬
 ‫ﻤ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Slumber Uyuklama ‫ﻨ ﹲﺔ‬‫ﺳ‬ ‫ﻭﺳﻦ‬
To whisper Vesvese vermek, fısıldamak 1 ‫ﺱ‬
 ‫ﺳ ﹺﻮ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺱ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺳ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺳﻮﺱ‬
That which whispers Vesvese veren, fısıldayan ‫ﺱ‬
‫ﺍ ﹺ‬‫ﺳﻮ‬ ‫ﻭ‬
Blemish Alaca ‫ﻴ ﹶﺔ‬‫ﺷ‬ ‫ﻭﺷﻲ‬
Constant, perpetual Devamlı, sürekli ‫ﺎ‬‫ﺻﺒ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻭ‬ ‫ﻭﺻﺐ‬
Closed over Kapatılmış 4 ‫ﺪﹲﺓ‬ ‫ﺻ‬
 ‫ﺆ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻭﺻﺪ‬
Entrance Giriş ‫ﺪ‬ ‫ﻴ‬‫ﺻ‬
 ‫ﻭ‬
To describe, make attributes
Vasfetmek, tarif etmek,
nitelemek
1 ‫ﻒ‬
 ‫ﺼ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﺻ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺻﻒ‬
157
Attributes Vasıflar ‫ﻒ‬
 ‫ﺻ‬
 ‫ﻭ‬
To arrive, join
Ulaşmak, birleşmek,
bileştirmek
1 ‫ﺼ ﹸﻞ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺻ ﹶﻞ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺻﻞ‬
To convey Ulaştırmak 2 ‫ﺻ ﱠﻞ‬
 ‫ﻭ‬
They (fm) make will Vasiyet ederler (dş) 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﺻ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳ‬ ‫ﻭﺻﻲ‬
To enjoin Tavsiye etmek 2 ‫ﻰ‬‫ﻭﺻ‬
To recommend, instruct Tavsiye etmek, emretmek 4 ‫ﻲ‬‫ﻮﺻ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻭﺻٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
They advised each other Birbirine tavsiye ettiler 6 ‫ﺍ‬‫ﺻﻮ‬
 ‫ﺍ‬‫ﺗﻮ‬
Will, recommendation Tavsiye ‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺻ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﺗ‬
Testator Vasiyet eden 4 ‫ﺹ‬
‫ﻮ ﹴ‬‫ﻣ‬
Instruction, will Vasiyet, tavsiye ‫ﻴ ﹰﺔ‬‫ﺻ‬
 ‫ﻭ‬
To put, place, give birth
Koymak, yerleştirmek,
doğurmak
1 ‫ﻊ‬ ‫ﻀ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﻭﺿﻊ‬
To remove Kaldırmak 1 ‫ﻦ‬‫ﻊ ﻋ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻭ‬
To try to do, be active Gayret etmek 4 ‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻊ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Places Yerler 1 ‫ﺿ ﹺﻊ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬
Put in place, placed Konulmuş 1 ‫ﻋ ﹲﺔ‬ ‫ﻮ‬‫ﻮﺿ‬ ‫ﻣ‬
Decorated Süslenmiş 1 ‫ﺔ‬ ‫ﻧ‬‫ﻮ‬ ‫ﺿ‬
 ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻭﺿﻦ‬
To step, trample Çiğnemek, ayak basmak 1 ‫ﺆ‬ ‫ﻳ ﹶﻄ‬ - ‫ﻭ ﹶﻃﹶﺎ‬ ‫ﻭﻃﺄ‬
That they trample, corrupt Çiğnemeleri, bozmaları 3 ‫ﺆﻭﺍ‬ ‫ﻃ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﻮ‬
Step, way Yol, yer, mevki 1 ‫ﺌﹰﺎ‬‫ﻮﻃ‬ ‫ﻣ‬
Rising Kalkma ‫ﻭ ﹾﻃﺌﹰﺎ‬
Necessary Gerekli iş ‫ﺍ‬‫ﻭ ﹶﻃﺮ‬ ‫ﻭﻃﺮ‬
Regions Mevkiler, savaş yerleri 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻃ‬ ‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬ ‫ﻭﻃﻦ‬
To promise, covenant Vaat etmek, söz vermek 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻌ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﻋﺪ‬
To appoint Sözleşmek, vaatleşmek 3 ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﻳﻮ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
To threaten Tehdit etmek 4 ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
You made appointment Vaadleştiniz, sözleştiniz 6 ‫ﻢ‬ ‫ﺗ‬‫ﺪ‬‫ﺍﻋ‬‫ﺗﻮ‬
Appointed time/pace Vaad edilmiş yer/zaman 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Promise Söz, vaad 1 ‫ﺓ‬ ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Promised Vaad edilmiş 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬‫ﻮﻋ‬ ‫ﻣ‬
Promise, appointment Vaad, söz 1 ‫ﺩ‬ ‫ﺎ‬‫ﻴﻌ‬‫ﻣ‬
158
Promise, word, covenant Vaad, söz 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬
Threat Tehdit, vaid 1 ‫ﻴﺪ‬‫ﻭﻋ‬
To advise, instruct Öğüt vermek 1 ‫ﻆ‬
‫ﻌ ﹸ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻆ‬
‫ﻋ ﹶ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﻋﻆ‬
Admonition, instruction Öğüt, nasihat, vaaz 1 ‫ﻋ ﹶﻈ ﹲﺔ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻣ‬
Those who give advice Öğüt verenler, vaizler 1 ‫ﲔ‬
 ‫ﻈ‬ ‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
That they be conscious of it Onu bellesin 1 ‫ﺎ‬‫ﻴﻬ‬‫ﻌ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻭﻋﻲ‬
To hide, conceal Saklamak, yığmak 4 ‫ﻲ‬‫ﻮﻋ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻭﻋٰﻲ‬ ‫ﹶﺍ‬
Baggage, belonging Yükler, eşyalar ‫ﻴﺔ‬‫ﻋ‬ ‫ﻭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﺎ ِﺀ‬‫ﹺﻭﻋ‬
Conscious Belleyen ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﻋ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Guest, delegation Misafir, heyet ‫ﻭﻓﹾﺪﹰﺍ‬ ‫ﻭﻓﺪ‬
Ample Bol ‫ﻮﻓﹸﻮﺭﹰﺍ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻭﻓﺮ‬
To rush, hasten Koşmak, akın etmek 4 ‫ﺾ‬
 ‫ﻓ‬‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺾ‬
 ‫ﻭﹶﻓ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻭﻓﺾ‬
To reconcile Birleştirmek, uyumlaştırmak 2 ‫ﻖ‬ ‫ﻮﱢﻓ‬ ‫ﻳ‬ ‫ﻭﻓﻖ‬
Reconciliation, success Ara bulmak, uyum, başarı 2 ‫ﻴﻖ‬‫ﻮﻓ‬ ‫ﺗ‬
Appropriate Uygun ‫ﹺﻭﻓﹶﺎﻗﹰﺎ‬
To fulfill, pay fully
Yerine getirmek, tam olarak
ödemek
2 ‫ﻓﻲ‬ّ‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻭﻓﱠﻰ‬ ‫ﻭﰲ‬
To perform a promise, fulfill Đcra etmek, yerine getirmek 4 ‫ﻲ‬‫ﻮﻓ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻭﻓﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
To make die Öldürmek 5 ‫ﻮﻓﱠﻰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻮﻓﱠﻰ‬ ‫ﺗ‬
To take in full measure Tam ölçmek 10 ‫ﻲ‬‫ﻮﻓ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻮﻓﹶﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
More faithful, fullest Daha vefalı, tam ‫ﻭﻓﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
He who will make die Vefat ettiren, öldüren 8 ‫ﻮﻓﱢﻲ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Those who pay in full Tam olarak verenler 2 ‫ﻮﻓﱡﻮﻥ‬ ‫ﻣ‬
Those who fulfill Đfa edenler, yerine getirenler 4 ‫ﻮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣ‬
It spread Kapladı 1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻭﹶﻗ‬ ‫ﻭﻗﺐ‬
Its time was appointed Vakti belirlendi 2 ‫ﺖ‬
 ‫ﺘ‬‫ﹸﺍﱢﻗ‬ ‫ﻭﻗﺖ‬
Appointed times
Vakit ölçüleri, takdir edilmiş
zamanlar
‫ﺖ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺍﻗ‬‫ﻣﻮ‬
Whose time is fixed Vakti belirlenmiş ‫ﻮﻗﹸﻮﺗﹰﺎ‬ ‫ﻣ‬
Appointed time Belirlenen vakit ‫ﺕ‬
 ‫ﻴﻘﹶﺎ‬‫ﻣ‬
Time Vakit, zaman ‫ﺖ‬
 ‫ﻭ ﹾﻗ‬
To kindle, set fire to Tutuşturmak, yakmak 4 ‫ﺪ‬ ‫ﻗ‬‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﻭﹶﻗ‬ ‫ﹶﺍ‬ ‫ﻭﻗﺪ‬
159
To kindle, desire to kindle Tutuşturmak, yakmak 10 ‫ﺪ‬ ‫ﻗ‬‫ﻮ‬ ‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻮﹶﻗ‬ ‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Kindled Tutuşturulmuş 4 ‫ﺓ‬‫ﻮﹶﻗﺪ‬‫ﻣ‬
Fuel Yakıt ‫ﺩ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻭﹸﻗ‬
Killed by hitting Dövülerek öldürülmüş ‫ﻮ ﹶﺫﹲﺓ‬ ‫ﻮﹸﻗ‬ ‫ﻣ‬ ‫ﻭﻗﺬ‬
That you (pl) respect him Ona saygı göstermeniz 2 ‫ﻩ‬ ‫ﻭ‬‫ﻮﱢﻗﺮ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻭﻗﺮ‬
Respect, grandeur Vakar, saygı ‫ﻭﻗﹶﺎﺭﹰﺍ‬
Weight, deafness Ağırlık, sağırlık ‫ﺮ‬ ‫ﻭ ﹾﻗ‬
Weight Ağırlık ‫ﹺﻭﻗﹾﺮﹰﺍ‬
To fall, occur
Düşmek, meydana gelmek,
vaki olmak
1 ‫ﻊ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬ - ‫ﻊ‬ ‫ﻭﹶﻗ‬ ‫ﻭﻗﻊ‬
Fall down (imp, pl) Düşün, kapanın 1 ‫ﻮﺍ‬‫ﹶﻗﻌ‬
To cause, cast, make fall Atmak, düşürmek 4 ‫ﻊ‬ ‫ﻗ‬‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻊ‬ ‫ﻭﹶﻗ‬ ‫ﹶﺍ‬
That which occurs Olan, meydana gelen 1 ‫ﻊ‬ ‫ﻗ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Occurrence Oluş 1 ‫ﻌﺔ‬ ‫ﻭ ﹾﻗ‬
Locations Yerler, mevkiler 1 ‫ﻗ ﹺﻊ‬‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬
Those who fall Düşenler 3 ‫ﻮ‬‫ﻗﻌ‬‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬
To stop, stand Durmak, durdurmak, dikilmek 1 ‫ﻒ‬
 ‫ﻘ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻒ‬
 ‫ﻭﹶﻗ‬ ‫ﻭﻗﻒ‬
Those who are stopped,
made to stand
Durdurulanlar, dikiltilenler 1 ‫ﻮﻗﹸﻮﻓﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﻣ‬
To protect, defend Korumak, kollamak 1 ‫ﻲ‬‫ﻳﻘ‬ - ‫ﻭﻗﹶﻲ‬ ‫ﻭﻗﻲ‬
Protect (imp) Koru 1 ‫ﻕ‬
‫ﹺ‬ ‫ﻭﻗﻲ‬
Protect (imp, pl) Koruyun 1 ‫ﻗﹸﻮﺍ‬
He is protected Korunur 1 ‫ﻕ‬
 ‫ﻮ‬‫ﻳ‬
To fear, guard, be careful Korunmak, sakınmak 8 ‫ﻲ‬‫ﺘﻘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺗﻘﹶﻰ‬‫ﺍ‬
The most fearing En takvalı, en fazla sakınan ‫ﺗﻘﹶﻰ‬‫ﹶﺍ‬
Protection, precaution Korunma ‫ﺗﻘﹶﺎ ﹰﺓ‬
Righteousness Takva, sakınma 8 ‫ﻮﻯ‬ ‫ﺗ ﹾﻘ‬
Righteous Takva sahibi, sakınan ‫ﻴﹰﺎ‬‫ﻘ‬ ‫ﺗ‬
Righteous ones Sakınanlar, korunanlar 8 ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻘ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ - ‫ﺘﻘﹸﻮ ﹶﻥ‬‫ﻣ‬
That which protects Koruyan 1 ‫ﻕ‬
‫ﺍ ﹴ‬‫ﻭ‬
I recline Dayanırım, yaslanırım 5 ‫ﻮ ﱠﻛﹸﺎ‬ ‫ﺗ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﻭﻛﺄ‬
To recline Yaslanmak 8 ‫ﻜ ﹸﺊ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺗ ﹶﻜﹶﺎ‬‫ﺍ‬
160
Reclining ones Yaslananlar 8 ‫ﲔ‬
 ‫ﺌ‬‫ﻜ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻭ ﹶﻥ‬‫ﻜﺆ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Reclining Yaslanan 8 ‫ﺘ ﹶﻜﹰﺄ‬‫ﻣ‬
Confirmation Te’kid, pekiştirme 2 ‫ﻴﺪ‬‫ﻮﻛ‬ ‫ﺗ‬ ‫ﻭﻛﺪ‬
He striked with his fist Yumruk attı 1 ‫ﺰ‬ ‫ﻭ ﹶﻛ‬ ‫ﻭﻛﺰ‬
To entrust Vekil kılmak 2 ‫ﻮ ﱢﻛ ﹸﻞ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻭ ﱠﻛ ﹶﻞ‬ ‫ﻭﻛﻞ‬
To put one’s trust Vekil etmek, tevekkül etmek 5 ‫ﻮ ﱠﻛ ﹸﻞ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻮ ﱠﻛ ﹶﻞ‬ ‫ﺗ‬
Those who put their trust Tevekkül edenler 5 ‫ﲔ‬
 ‫ﻠ‬‫ﻮ ﱢﻛ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬ - ‫ﻮ ﱢﻛﻠﹸﻮ ﹶﻥ‬ ‫ﺘ‬‫ﻣ‬
Proxy, guardian Vekil, koruyucu ‫ﻴ ﹲﻞ‬‫ﻭﻛ‬
It enters, passes Girer, geçer 1 ‫ﺞ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ‬ ‫ﻭﰿ‬
To make enter, insert Sokmak, girdirmek 4 ‫ﺞ‬ ‫ﻟ‬‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﺞ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Intimates Sırdaş ‫ﺠ ﹰﺔ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻭﻟ‬
To give birth Doğurmak 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻠ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺪ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬ ‫ﻭﻟﺪ‬
He was born Doğuruldu 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﻭ‬
My parents Ana-babam ‫ﻯ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Which is given birth to Doğurulan 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻮﻟﹸﻮ‬ ‫ﻣ‬
Father Baba 1 ‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Mothers Anneler 1 ‫ﺕ‬
 ‫ﺍ‬‫ﻟﺪ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Parents Ana-baba 1 ‫ﻳ ﹺﻦ‬‫ﺪ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ ﻭ‬- ‫ﻥ‬ ‫ﺍ‬‫ﻟﺪ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Mother Ana 1 ‫ﺪﹲﺓ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻭ‬
Child Çocuk 1 ‫ﺩ‬ ‫ﻻ‬‫ ﹶﺍﻭ‬- ‫ﺪ‬ ‫ﻭﹶﻟ‬
Young boys, children Gençler ‫ﺍ ﹲﻥ‬‫ﹺﻭﹾﻟﺪ‬
As a child Çocukken ‫ﻴﺪﹰﺍ‬‫ﻭﻟ‬
They become close to you Size yakın olurlar 1 ‫ﻢ‬ ‫ﻧ ﹸﻜ‬‫ﻳﻠﹸﻮ‬ ‫ﻭﱄ‬
To turn, make friends
Dönmek, döndürmek, dost
etmek
2 ‫ﻮﻟﱢﻲ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﻭﻟﱠﻰ‬
To turn, to befriend Yüz çevirmek, dost edinmek 5 ‫ﻮﻟﱠﻰ‬ ‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻮﻟﱠﻰ‬ ‫ﺗ‬
Closer, more worthy, superior
Daha yakın, daha üstün,
layık
‫ﻭﻟﹶﻰ‬ ‫ﹶﺍ‬
Woe to you Sana yazıklar olsun ‫ﻚ‬
 ‫ﻭﻟﹶﻰ ﹶﻟ‬ ‫ﹶﺍ‬
Two closer persons Daha layık, daha yakın iki kişi ‫ﻥ‬ ‫ﺎ‬‫ﻭﹶﻟﻴ‬ ‫ﹶﺍ‬
Friends, relations Dostlar ‫ﻲ‬ ‫ﻟ‬‫ﺍ‬‫ﻣﻮ‬
Protector, lord, friend Mevla, dost, koruyucu ‫ﻮﻟﹶﻰ‬ ‫ﻣ‬
161
That which turns Dönen 2 ‫ﻮﻟﱢﻲ‬ ‫ﻣ‬
Protector Koruyucu 1 ‫ﺍ ﹴﻝ‬‫ﻭ‬
Protection Velayet, koruyuculuk ‫ﻳ ﹸﺔ‬‫ﻭ ﹶﻻ‬
Protector Dost, koruyucu ‫ﺎ ُﺀ‬‫ﻟﻴ‬‫ﻭ‬ ‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻲ‬ ‫ﻟ‬‫ﻭ‬
That you (dual) slacken Gevşemeniz (ikil) 1 ‫ﺎ‬‫ﺗﹺﻨﻴ‬ ‫ﻭﱐ‬
To bestow, grant
Karşılıksız vermek, hibe
etmek
1 ‫ﺐ‬
 ‫ﻬ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺐ‬
 ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﻫﺐ‬
Bestower Karşılıksız veren ‫ﺏ‬
 ‫ﺎ‬‫ﻭﻫ‬
Shining Parlayan ‫ﺎ‬‫ﺎﺟ‬‫ﻭﻫ‬ ‫ﻭﻫﺞ‬
To weaken, lose strength Zayıflamak, güçsüzleşmek 1 ‫ﻦ‬ ‫ﻳ ﹺﻬ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﻭﻫﻦ‬
Weakest En zayıf ‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻭ‬ ‫ﹶﺍ‬
Weakness Zayıflık ‫ﻫ ﹴﻦ‬ ‫ﻭ‬
Who makes weak Zayıflatan 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻫ‬ ‫ﻮ‬‫ﻣ‬
Frail Zayıf ‫ﻴ ﹲﺔ‬‫ﻫ‬ ‫ﺍ‬‫ﻭ‬ ‫ﻭﻫﻲ‬
Woe Vay haline, yazıklar olsun ‫ﻳ ﹲﻞ‬‫ﻭ‬ ‫ﻭﻳﻞ‬
To despair Yeise, ümitsizliğe düşmek 1 ‫ﺱ‬
 ‫ﻴﹶﺎ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﺌ‬‫ﻳ‬ ‫ﻳﺄﺱ‬
To give up hope Ümit kesmek 10 ‫ﺲ‬
 ‫ﺌ‬‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺲ‬
 ‫ﻴﹶﺌ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Despairing Mey’us, ümitsiz 1 ‫ﻭﺱ‬‫ﻳﺆ‬
Dry Kuru ‫ﺲ‬
‫ﺎﹺﺑ ﹴ‬‫ﻳ‬ ‫ﻳﺒﺲ‬
Dry Kuru ‫ﺴﹰﺎ‬‫ﻳﺒ‬
Orphan Yetim ‫ﻰ‬‫ﺎﻣ‬‫ﻳﺘ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻴ‬‫ﻳﺘ‬ ‫ﻳﺘﻢ‬
Hands Eller ‫ﺪ‬‫ ﹶﺍﻳ‬- ‫ﺪ‬‫ﻳ‬ ‫ﻳﺪﻱ‬
Two hands Đki el ‫ﻱ‬
 ‫ﺪ‬ ‫ﻳ‬ - ‫ﺍ‬‫ﻳﺪ‬ ‫ﻳﺪﻱ‬
To make easy Kolaylaştırmak 2 ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ ‫ﻳﺴﺮ‬
To become easy Kolay gelmek 5 ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺗ‬
To become easy Kolaylaşmak 10 ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Gambling Kumar ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻴ‬‫ﻣ‬
Ease Kolaylık ‫ﺓ‬ ‫ﺮ‬ ‫ﺴ‬
 ‫ﻴ‬‫ﻣ‬
Gentle Nazik ‫ﻮﺭﹰﺍ‬‫ﻴﺴ‬‫ﻣ‬
Easy Kolay ‫ﺴ ﹺﺮ‬
 ‫ﻳ‬
162
Ease Kolaylık ‫ﻯ‬‫ﺴﺮ‬
 ‫ﻳ‬
Easy Kolay ‫ﲑ‬ ‫ﺴ‬
ِ ‫ﻳ‬
Gourd Asma kabağı ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻄ‬ ‫ﻳ ﹾﻘ‬ ‫ﻳﻘﻄﻦ‬
Awake Uyanık ‫ﻳﻘﹶﺎﻇﹰﺎ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﻳﻘﻆ‬
To believe firmly Kesin olarak inanmak 4 ‫ﻦ‬ ‫ﻗ‬‫ﻮ‬‫ ﻳ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﻳ ﹶﻘ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﻳﻘﻦ‬
To become certain,
convinced
Emin olmak, yakin elde
etmek
10 ‫ﻦ‬ ‫ﻘ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻳ‬ - ‫ﻦ‬ ‫ﻴ ﹶﻘ‬‫ﺘ‬‫ﺳ‬ ‫ﺍ‬
Convinced ones Yakin edinmiş, emin olmuş 10 ‫ﲔ‬
 ‫ﻘﹺﻨ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﺴ‬
 ‫ﻣ‬
Firm believers Kesin inananlar 4 ‫ﲔ‬
 ‫ﻗﹺﻨ‬‫ﻮ‬‫ ﻣ‬- ‫ﻮ ﹶﻥ‬‫ﻗﻨ‬‫ﻮ‬‫ﻣ‬
Certainty Kesin, kesinlik ‫ﲔ‬
‫ﻘ ﹴ‬ ‫ﻳ‬
To intend, do tayammum
Kasdetmet, teyemmüm
etmek
5 ‫ﻮ‬‫ﻤﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﺘ‬‫ﻳ‬ - ‫ﻢ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﺗ‬ ‫ﳝﻢ‬
Sea, river Nehir, deniz ‫ﻢ‬ ‫ﻳ‬
Right side Sağ taraf ‫ﻦ‬ ‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬‫ﹶﺍ‬ ‫ﳝﻦ‬
Right hand side Sağdakiler ‫ﺔ‬ ‫ﻨ‬‫ﻤ‬ ‫ﻴ‬‫ﻣ‬
Right hand, oath, power Sağ, yemin, güç ‫ﺎﻥ‬‫ﻳﻤ‬‫ ﹶﺍ‬- ‫ﻦ‬ ‫ﻴ‬‫ﻤ‬ ‫ﻳ‬
Ripening Olgunlaşma ‫ﻨ ﹺﻊ‬‫ﻳ‬ ‫ﻳﻨﻊ‬
Today Bugün ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻴ‬‫ﺍﹾﻟ‬ ‫ﻳﻮﻡ‬
Day Gün ‫ﻡ‬ ‫ﺎ‬‫ ﹶﺍﻳ‬- ‫ﻡ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬
That day O gün ‫ﺬ‬ ‫ﺌ‬‫ﻣ‬ ‫ﻮ‬ ‫ﻳ‬

163

You might also like