You are on page 1of 33

rA�A�lllN

ı�n��Alı�ııı�
fM�lffll

l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l l ll l l l l l l l
TtlRK DİL KURUMU
TANITMA YAYINLARI

RADYO KONUŞMALARI DiZiSi

1 - An Dile Doğru 1 M. Sunullah ARISOY


2 - An Dile Doğru il M. Sunullah ARISOY

AÇIK OTURUMLAR DIZISl

1 - Dilde Özleşmenin Sınırı


Ne Olmalıdır ?

TÜRK DiLiNE EMEK VERENLER DIZISl

1 - Atatürk (Hazırlamyor)
Z - Mütercim Asım Ömer Asım AKSOY
3 - Kaşgarlı Mahmut M. Şakir ÜLKÜTAŞIR

DiL KONULARI DlZISI

L - Dil Üzerine
(Düşünceler - Düzeltmeler) Ömer Asım AKSOY
� - Dil Devriminin 30 Yılı ACAKAY-AKSOY-ARISOY
DILAÇAR - ÜLKÜTAŞIR
l - Devlet Dili Olarak Türkçe A. DILAÇAR
� - Türkçede Sözcük Yapma
Yollan Hikmet DIZDAROCLU
A. DİLAÇA R

DEVLET
DİLİ OLARAK
TÜRKÇE

A N K ARA Ü Nİ V E R Sİ T E Sİ B A SIM E Vİ - 1962


T.D K T a n ıt m a
. . Y a yı n1 a rı
DİL KONULARI DİZİSİ: 3

Ba skı:

1. ci 10.000

Kapak H. MUMCU

T.D.K. Yayınları: 199


Gi riş

Bir dilin uluslar topluluğu arasındaki yeri belir-


tilirken, başlıca şu ayrıtlar yapılır:
l) Dünya çapında yaygın dil (langue mondiale)
2) Diplomasi dili (langue diplomatique)
3) Uygarlık dili (langue de civilisation)
4) Geçer bölge dili (langua franca)
5) Resmi dil (langue officielle) ya da devlet dili
(langue d'etat)
6) Ulusal dil (langue nationale)
7) Yazı dili (langue litteraire) v.b.
Bu sınıflama boşuna değildir. Çünkü ulusal dili
olmıyan, bir yabancı dili resmi dil diye kullanan,
ulusal dili olup da bunu devlet dili yapmamış olan
ya da devlet dilini uygarlık dili sınıfına yükseltmemiş
bulunan birçok topluluklar vardır.

5
A. DİLAÇAR

Yeryüzünde konuşulmuş olan 2796 dilden bugün


ancak 118'i devlet dilidir. Ancak, bu 118 dilin hepsi
de büyük uygarlık dili sayılamaz. Devlet dili ne
denli işlenmemiş olursa olsun, er geç bir yazı dili
dôğurur, sonra da kendi çapında bir uygarlık dili
durumuna gelir. Hint-Avrupa ailesinden İngilizce,
Fransızca, Almanca, İspanyolca, İtalyanca, Rusça gibi
bugünün büyük dünya dilleri, bu niteliklerini eskiden
beri birer devlet dili olmalarına borçludurlar. Uy­
garlık dili ise, yüksek kültüre erişmiş bir toplulukça
kullanılan ,çağa göre durağan bir şekli bulunan,
komşu diller üzerinde etki yapabilecek ölçüde güçlü
ve yaygın, ulusal sınırları da aşmış olan bir dildir.
Eskiden Yakın Doğuda Akkadca, Eski Farsça,
Aramca, Yunanca, Latince, şimdi de Asya'da
Arapça, Hindcc, Bhasa İııdonczya, Çince, Japonca
birer büyük uygarlık dilid ir. Bu arada Türkı;cmizi
de, XV. yüzyıldan beri bu niteliği kazanmış bir dil
olarak görüyoruz. Türkçe bir devlet dili olmasaydı,
Doğu Avrupa, Balkan ve Yakın Doğu dillerinin
sözcük hazinesine geniş ölçüde girebilir, yüzyıllarca
bu bölgelerde bir ''geçer bölge dili" (lingua franca)
olabilir miydi?

Hun Türklerinde

Türk topluluğunun ilk temsilcileri olan Hun'lar,


Ö
M. . III. yüzyılda tarih sahnesine çıktıkları zaman
Hun Türkçesi devlet dfü olarak kullanılıyordu. Bu
gerçeği, M.S. V. yüzyılda daha kesin olarak tanıt-

6
DEVLET DİLİ

lanmış buluyoruz. Bizanslı tarihçi Priskos'a göre,


448 yılında Attila'nın haşkentince Hunca devlet
diliydi. Gotça hunun yanında yer almıştı. Latinceyi
tüccarlar kullanırdı. Yunanca oldukça az konuşu­
lurdu. Dedelerinden birinin Oktar, bahasının Muncuk,
amcasının Ruga, karısının Arığkan, oğullarının da
İlek, İmek ve Dengizih gibi Türkçe adlar taşıması,
hu gerçeği destekler. Yine Bizans tarihçilerine göre,
Attila'nın şölenlerinde Hun ozanları Hunca kahra­
manlık destanları okurlardı. Got tarihçisi Jordanes'e
göre de Attila'nın cenazesinde Hun ozanları Hunca
sağu söylemişlerdir. Hun Türkçesi devlet dili olma­
saydı, yabancı halk topluluklarının karıştığı bir
çağda acaba Hun ozanlarından söz açılabilir miydi?

Kök- Türk
ve
Kırgızlarda

VI. yüzyıla geçtiğimizde, 552-924 yılları arasında,


Türkistan'dan Altaylara, Moğolistana dek uzanan
toprakların, sırasıyla Kök-Türk'lerin, Uygur'ların,
Kırgız'larm yönetiminde olduğunu, Türkçenin devlet
dili olarak kullanıldığını görüyoruz. Bu arada,
Tabgaç ya da T'o-pa Türklerinin (436-557) doğuda
Çin'de dilleriyle birlikte eriyip gittiklerini, hunların
kuzey-batısında bulunan Kutluk (681-745), Türkeş
(690-766), Karluk (766-932) daha sonra da Karahata
(1130-1218) devletlerinde Türkçenin yaşadığın:lhelirt-
. mek gerekir. Örneğin, Karluk büyüklerine "aklı göl

7
A. DİLAÇAR

gibi toplanmış, dolmuş" al!lamına köl irkin denmiş


olması da bunun bir tanıtıdır.
Kök-Türklerin baş-anıtı olan 732 tarihli Kültegin
Yaz ıtı'nda, ilk Türk yazarı Yolug Tegin, yurdun
yönetimi için Türk kağanlarının türe düzenledik­
lerini bildiriyor. Bu türelerin metni elde değilse de,
bunların Türkçe olduklarını biliyoruz. Çünkü aynı
yazıtta Türk kağanı ulusuna şöyle diyor:
"nennen sabım erser bengü taşka urtım"
.

yani ''ne sözüm varsa bu anıt taşına vurdum (yaz-


dırdım.) " Anıtta kullanılan dil de Çince değil,
Türkçedir. Bundan da kağanın, ulusuna her zaman
Türkçe söz ettiği, yani devlet dilinin Türkçe olduğu
anlaşılıyor.
Eski Kırgız topluluğunun Orhon- Yenisey alfa­
besi'yle bıraktığı yazıtlardan, bu Türk boyunun da
Kırgız Türkçesi'yle yönetildiği ortaya çıkıyor.

Uygur Türklerinde

Uygur Türklerine gelince, bunlar sırasiyle Hıris­


tiyanlık, Manihailik ve Buddhizm kültür çevrelerine
girdikleri halde, Uygur Türkçesi'nden hiç ayrılma­
m�şlar, bu dillerde yazılanları Uygurcaya aktarmış,
ayrıca Tohar ile Kuça dillerinden, Sankritçeden,
SogutC:adan, Çinceden, Tibetçeden de çevirmeler
yapmışlardır.

8
DEVLET DİLİ

Başka Türk Boylarıyla


Oymaklarında

Daha batıya geldiğimizde Avar Türklerinin (VI­


VIII. yüzyıllar), Hazar Türklerinin (VII-XI. yüz­
yıllar) İdil Bulgar Türklerinin (VII-XIV. yüzyıllar),
Tuna Bulgar Türklerinin ( V-VIII. yüzyıllar ),
Peçenek Türklerinin (X-XIII. yüzyıllar), Kıpçak­
Kuman Türklerinin (X-XIV. yüzyıllar) İdil'den
Tuna'ya dek uzanan bir alanda irili ufaklı devlet
kurmuş, türlü Türk lehçelerini devlet dili olarak
kullandıklarını biliyoruz.
Bunlara, V. yüzyıldan başlıyarak Şaragur, Onogur
(463'te Bizans'a elçi gönderen büyük Türk toplu­
luğu), Kuturgur, Uturgur, Suvar, Kabar, Barsıl v.b.
gibi Batı Türk boylarıyla oymaklarını da katmak
gerekir.
Yunan tarihçilerinde, X. yüzyılda da lbni
Fadlanda bunlardan bazıları hakkında bilgi bulun­
duğu gibi, XI. yüzyılda da Kaşgarlı Mahmut doğu­
daki Türk boylarını saymış ve sıralamıştır:
1. Doğuda, Moğolistan'da kuzeyden güneye
doğru: Kırgız, Yabaku, Kay, Basmıl, Yağma, Çiğil,
2. Merkezde: Uygur, Comul, Çaruk, Tohsı, lğrak,
Argu, Karluk,
3. Batıda: Başkurt, Yemek, Oğuz,
4. Daha batıda: Kıpçak, Kumu�, Hazar, Savur,
Bulgar, Peçenek,,

9
A. DİLAÇAR

Bunlar da, boy ve oymak yönetiminde kendi


lehçelerinden başka dil kullanmazlardı.
.

. Kaşgarlı M ahmut
ve
Ali Şir Nevai
·Adlarını ilk olarak VI. yüzyıl Çin kaynaklarında
T'ou-kiue, Menandros Hektor'da da Tıirkos biçi­
minde rasladığımız Türkler dokuz· boydan (Dokuz
Oğuz, 24 oymak) meY.dana gelen Oğuz Kolu, IX.
yüzyılda Amurderya'nın aşağılarında, merkezi Yan­
gıkent (Yeni Kent)te bulunan bir Oğuz I>cv1cti
kurdu. X. yüzyılın ikin.ci yarısında Sırdcrya kıyı­
larında Oğuzlar İslamlaştı. Bun ların Kınık boyun­
dan olan Selçuklu'ların güıwy-doğuya doğru yaptık­
ları akın, Yangıkent'terı ha�1 ıu l ı, ayııı yı1larda
Karahanlılar Çin Türkistan'ıııı ele gcçircrc�k lnmumu
Türkleştirdiler. Bunların ardından, Salur Boyu'ndarı
olan Karamanoğulları Anadolu'ya girai. Daha sonra,
Kay Boy u'ndan olan Osmanoğullatı geldiler. Kara­
hanlıların devlet dili Türkçeydi. Birkaç yıl sonra,
1072'de Kaşgarlı Mahmut'un, Karahanlıların devlet
dili olan Türkçeyi Bağdatlı Araplara öğretmek
amacıyla Divanü Lugat-it-Türk'ü yazarak, Abbasi­
lerden Ebül Kasım A bdullah'ın katına armağan
ederken onlara şu ö güdü vermiştir:
"Tanrı, Türkleri yeryüzünde ilbay kıldı; dünya
uluslarının yönetim yularını onların ellerine verdi.
Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur."

10
DEVLET DİLİ

Az sonra Moğol akını başladığı zaman, Karahanlı


Türkçesi bu dile karşı kendisini başarıyla korudu.
Türkçe, Karahanlı (932-1212) ve Harzem (1172-1231)
devletlerinde devlet dili olarak kaldı. XV. yüzyılda
Çağatay Edebiyatının kurulması, bu dilin de bir
devlet dili olmasını sağladı. Bu arada Türkçe, XI.
yüzyıldan başlıyarak Hindistan Türk-Moğol İmpara­
torluğunda, XII-XIV. yüzyıllarda Altınordu'da,
XIV-XV. yüzyıllarda da Timur İmparatorluğunda,
devlet dili olarak kullanıldı. XV. yüzyılın ikinci ,
· yarısında Ali Şir Nevai yazdığı Muhakemetü'l­
Lugateyn'de Türk dilinin Farsçadan üstün olduğunu
göstererek şöyle demiştir:
''Türkün bilgisiz zavallı gençleri güzel sanarak
Farsça şiir yazmaya özeniyorlar; bir insan geniş
ve iyi düşünse Türkçede böylesi�e genişlikler,
zenginlikler durup dururken bu dilde şiir söyle­
menin daha yerinde, daha kolay olacağını anlar•••

Ana dilimin üzerinde düşünmeğe koyuldum.


ı:ürkçenin derinliklerine dalınca gözlerime on­
sekizbin evrenden daha yüksek bir evren göründü
•••

Bu evrenin aydınlık alanlarında esiµiınin şah- .


lanan atını koşturdum; sınırsız uzalarında haya­
limin hırçın kuşunu havalandırdım ••• "

Nevai'nin bu emaneti, XVI. yüzyıldan sonra da


Doğuda Fergana, Buhara, Hive, Sihir, Kazan,
Astrakan, Kırım hanlıkları gibi devletlerde, devlet
dili olarak kullanılmıştır.

11
A. DİLAÇAR

Hor Görülen Türkçe

Doğuda durum böyleyken, daha batıda IX.


yüzyıldan başlıyarak Türk dili Farsçanın, Arap­
çanın güçlü etkisiyle karşılaşmıştır. Suriye-Irak­
İran'da Samanoğulları (874-999) asıl İran'da da
Gazneliler (962-1183) yurdun ulusal dili olan Farsçayı
olduğu gibi bırakmak zorunda kaldılar, Mısır­
Suriye'de de Memlükler (1250-1517), Arapça karşı­
sında aynı duruma düşmüşlerdir. Bununla birlikte,
Türk dilinin gerek Farsça, gerekse Arapça üzerindeki
etkisi, hiç olmazsa sözcük haziiıesi ·bakımından, ·

küÇümsenemez.
Büyük Selçuk. l mparatorluğu'ndan ayrılarak
(1040-1157) xı. yüzyılda yurdumuza girmeye baş­
lıyan Anadolu Selçukluları, hiç gerekmezken Fars­
çaya karşı aşın bir düşkünlük göstererek b�nu devlet
dili yaptılar. 1071 Malazgirt fatihi Alpaslanın böyle
bir eğilim göstermiş olması düşünülemez. Akınlar,
göçler sırasında da ordu ve yönetim dili olarak
Türkçe kullanılmıştır. Farsçanın devlet dili oluşu,
Selçuklu sarayının· kurulması, İran gösterişçiJ,iğine
aşırı düşkünlük gösterilmesiyle başlamaktadır. Sel­
çuklu sarayının beğenmediği dil, yani Türkçe, öyle
bir dildir ki, övgüsü bir yabancı bilim adamınca
şöyle yapılmıştır:
"Türkçenin bir gramer kitabını okumak, bu
dili öğrenmek niyetinde olmıyanlar için bile bir

12
DEVLET piLİ

zevktir. Türlü gramatikal şekillerin helirtilme­


sindeki ustalık, isim ve. fiil çekimi sistemindeki
.

düzenlilik, bütün dil yapısındaki saydamlık, ko­


layca anlaşılabilme yeteneği, insan zekasının dil
araciyl� beliren üstün gücünü kavrıyahilenlerde
hayranlık uyandırır ••• Alet olarak, Türk dilindeki
duygu ve düşüncenin en ince ayırtlarını helirte­
hilı:ne, ses ve şekil öğelerini baştan sona dek
·

düzenli ve uygulu olan bir sisteme göre birbir­


leriyle bağdaştırıp dizileme gücü, insan zekasının
dilde gerçekleşen bir haşarısı olarak belirir. Birçok
·dillerde hu gibi olaylar gözden perdelenmiştir.
Onlar çözülmez kayalar gibi karşımızda durur.
Ancak dilcinin mikroskopuyla, dil yapısındaki
organik öğeler ortaya çıkarılir. ):'ürk dilinde ise,
her şey saydamdır, apaçıktır. D� iç ve dış
yapısı, billur bir arı kovanı yapısını seyrediyor­
muşuz gibi ortadadır. Türk dili, seçkin bir bilgin­
ler kurulunun uzun bir çalışma ve oylaşmasıyla
yapılmış sayılacak düzgünlüktedir. Ne var ki,
hiçbir kurul, Tataristan bozkırlarında kendi ken­
'
dilerine yaşıyan bu insanların, doğuştan edinilen
ve yeryüzündeki benzerlerinden hiç aşağı olınıyan
dil duygusu kuralları ya da içgüdü ile ortaya
·koydukları hu dil gibi güzel .bir dil. yaratamazdı."

İşte, böyle bir dil Selçuklu sarayında hor görüldü.


Ama halk genel ol�rak Türkçe konuşuyor, arasıra
Türkçe yazan ozanlar çıkıyordu. Eski Anadolu
Türkçesi böyle kurulmuştur. Osmanlı JJ.evleti 1299 da

13
A. DİLAÇAR

kurulduğuna göre, X-XIII. yüzyıl Anadolu Türkçe­


sine Selçuklu Türkçesi demek gerekir. Ancak, yazılı
anıtlar Selçuklu Türkçesini XIII. yüzyılla sınırlar.
Eski Osmanlıcada da 12.99-1450. yılları kalır.
XIII. yüzyıl Türkçesi bize ancak 2152 beyit
bırakmıştır: Mevlana Celaleddin, Sultan Veled, Ah­
met Fakıh, Şeyyat Hamza, Hoca Dehha ninin eser­
lerinde. Selçuklu Türkçesi çağının lehine sayılması
gereken bir nokta da, XIII. yüzyılda Abalca Han
zamanında Anadolu'ya yapılan Moğol akınının
durdurularak Türkçenin kurtarılmaımlır.
Karaınanoğlu M ehmet Bey

XllI. yüzyılın ikinci yamnndu, Anudolu'ya girmiş


bulunan ve Konya bölgesinde Selçuklularla çarpışan
Karamanoğullarının önderi Mehmet Bey, 1277 de
Konya'yı aldıktan, Cimriyi tahta oturttuktan,
başbakanlığı da üzerine aldıktan sonra, güzel Türk­
çenin devlet dili olarak kullanılmadığını görerek,
10 zilhicce 675 (15 Mayıs 1277) perŞembe şu fermanı
yayımlamıştır:
"Bugünden sonra, divanda, dergahta, harigahta,
mecliste, meydanda Türkçeden başka dil kullanıl­
mıyacaktır."
Mehmet Beyin birkaç gün sonra şehit olması
üzerine durum karışmış, Türk dili yiıle ikinci plana ·

düşmüştür. Bundan dolayıdır ki, XIV. yüzyıl Os­


manlı ozanı Kırşehirli Aşık Paşa (1271-1332)
"Garipname"�inde T�rk dili için şu ağıtı yakmiştır:

14
DEVLET DİLİ

Türk fiiline kimsene bakmaz idi,


Türklere her ·giz gönül akmaz idi,
Türk dahi bilmez itli hu dilleri,
ince yolu ol ulu menzilleri.

Osmanoğullarında Türkçenin Hali

XV, yüzyıl başında Kara!llanoğulları Selçuklu


saltanatına son verdikten ve Osmanoğullarıyla bir­
likte, Karamanoğulları başta olmak üzere Aydın­
oğulları, Saruhan, Ertana v.h. Türk beylikleri kuru­
lurken, hunların devlet dili, Eski Anadolu Türkçe­
sinin ikinci yarısı olan Eski Osmanlıcanın temellerini
atmıştır. İlkin Farsçayla Arapçaya çok düşkün
olmıyan hu dil, . edebiyattan başka devlet işlerinde
de kullanılmış, hu dilde resmi belgeler yazılmıştır.
Bunun yanısıra yazı dilinin en seçkin örneklerini
XIV. yüzyılda Yunus Emrede, XV. yüzyılda da
Süleyman -Çelebide buluyoruz.
Ne yazık ki, Osmanoğullarında devlet dili arı
Türkçe üzerine kurulmadı. Osmanoğullannın, Sel­
çukoğulları gibi kendi dillerini bırakarak bir yabancı
dili devlet dili olarak kabul etmediklerini biliyoruz..
Bu doğrudur, ama hu kadar. . Gerçeğin kalan yanı
bir yamalama, tabakalanma tarihidir.
'
1066 yılında İngiltere'nin devlet dilinde de huna
benzer bir değişiklik olmuştu. O·tarihte Norman'lar
Anglosaksonları yenilgiye uğrattıktan, İngiltere tah­
tına da oturduktan sonra, birlikte getirdikleri

15
A. DİLAÇAR

Fransızca asıllı Anglonormancayı devlet dili yaptılar.


Ama bu dil, saray, şatolar, mahkemeler, yüksek
edebiyat çevreleriyle sınırlandı. Köylü halk yine
kendi Anglosaksoncasını konuştu. Örneğin, Norman
lordu kendi sofrasına "dana eti" anlamına veal
(kökü: Fr. veau: dana) isterken, öte yanda Sakson
çobanı danasına calf. dedi. Bizde de eski çağda
sarıklı bir hocanın kasap çırağına şöyle dediği
anlatılır: "Ey şakirt-i kassub, lahm-ı ganemden bir
kıyye bilvezin bana ita eyler misin!" çırak hunu dua
sanarak ellerini açar "Amin!" der. Türk köylüsü de
şehir halkı da "lahm-ı ganem"c her za�an "koyun
eti" demişse de, bizdeki durum tngilizlerin 1066 daki
durumundan daha da kötü olmuştur. Çünkü yabancı
dil akını yalnız sözcük hazinesiyle .sınırlanmıyarak,
dilhilgisi kurallarını, bileşimleri, deyimleri de bir­
likte getirmiştir. Din ve bilim dili olarak Arapçaya,
edebiyat ve sanat dili olarak da Farsçaya, Türk
dilini bozmak için sınırsız yetki verilmişti. Saray,
devlet, kitabet ve edebiyat dili olarak Türkçe hu
hale gelmiş. Öz Türkçeye "kaba Türkçe" denmiş,
Türkçenin bilim ve sanat dili olamıyacağına hükme­
dilmişti. Öylesine ki, 1918 yılında hile, birçok belge­
lerden anlaşıldığına göre, "demiyrolu"na bir türlü
demiryolu denmemiş ya Fransızca şimendifer kulla-
"nılmış, ya da Arapçadan hutut-u hadidiye diye bir
terim uydurulmuştur. Büyük gülle atan, topa,
İtalyanlann verdikleri pella e mezza (Fr. houlet- et
demi) terimi, eski hahriyemizde halk etimolojisiyle

16
DEVLET DİLİ

bal yemez'e çevrildikten sonra, bir akıllının "Türk­


çeden terim yapılamaz!" diyerek hunu Arapça­
Farsça olarak asel ne mi khored'e çevirmiş olması,
hu işin alay yanı olarak anlatılır; etimoloji sözlük­
lerinde de vardır.
Yine Cumhuri.yete gelinceye dek, berveçhiati,
badema, bilahare, mukaddema, zirde, balada gibi
yabancı zarfların hile kullanılmaktan çekinilmediğini,
maruz'u çaker-i kerimelerindir, mütevekkif-i irade-i
samiye-i fehamet penahileridir, emrü ferman hazret-i
veliyyülemrindir gibi içinde �zer ekinden, -in zami­
rinden ve -dir fiilinden başka hiçbir Türkçe öğe
hulunmıyan deyim ve formüllerin kullanılmadığını
biliyoruz. Mütemennadır, mercudur, müsterhamdır, ·

berveçhizir maruzdur, malUmat-ı serialarına maalih­


tıram intizar eyler gibi formüller hemen her resmi
belgede yer alırdı.

Rakamların Dili

Devlet dili Osmanlıcanın son yıllarına doğru,


Ahmet Vefik Paşa, "Lehçe-i Osma ni"sinde (1876)
bölüm olarak Türkçe ile Arapça-Farsça ayırtım yap­
mak zorunda kalmıştır. 1455 sayfa tutan hu sözlüğün
856 sayfası Arapça-Farsça asıllı olmıyan sözcüklere,
599 sayfası da Arapça-Farsça sözcüklere ayrıli:riiştır. -
Yalnız, ilk 856 sayfasına birçok yer adları, Arapça­
Farsça hozuntular, Yunanca, Fransızca v.h. asıllı
sözcükler alındığı için sözlüğün ancak % 35 i Türkçe
kalan % 65 i de yabancıdır denebilir. Şemseddin

17
A. DİLAÇAR

Sami'nin 1900-1901 de çıkan ''Kamus-u Türki"si


üzerinde yapılan bir hesaba göre ("Türk Dili"nde
Ömer Asım Aksoy, 1959) sözlükteki 30.000'ue varan
sözcükten % 39 u Türkçe, % 42 si Arapça, % 14 ü
Farsça, % 5 i başka yabancı dillerdendir. Son bir
tahmine göre (L. RasQnyi: Török nyelvtan, 1960)
Türkçenin sözcük hazinesindeki ArapÇa asıllı olan­
ların oranı % 60, Farsça asıllılarınki de % 20 olması,
bir ölçme aşırılığı sayılmalıdır. Ne de olsa, şu bir
gerçektir ki, dilimizdeki yabancı öğelerin, dilbilim
kuralları, normalin çok üstündedir.
Türkiye'de "diller savaşı"nı n (luttc des langues)
XIII. yüzyılda açılması gerekirken, Cumhuriyet
döneml,ne gelinceye dek devlet çapında örgütlen­
dirilmiş bir savaş görülmemiştir. Divan edebiyatı
döneminde, XV. yüzyılda, "Türki-i basit" akımının
ilk temsilcisi olan Visali, hu savaşın öncülerinden
sayılır. Halk ozanları hu akımı desteklemiş; Karagöz,
eski yönde olan akımın yanı Hacivat Türkçesinin "'
amansız eleştirmeni olarak belirmiştir.

Tanziınattan Sonra
Devlet Dili

Genel olarak Tanzimatla haşlıyan arılaşma dene­


meleri, 1898 de Mehmet Emin'le dilde ve edebiyatta
Türklük düşüncesinin belirmesi, Meşrutiyette Ziya
. Gökalp'in dil onarımı tasarısı, "vavlı Türkler",
1911 de Türk Ocağı, Türk Yurdu, Genç Kalemler
gibi dergilerin elinde hu akımın örgütsüz bir savaş

18
DEVLET DİLİ

halini alması, devlet dilini ilgilendirmekle birlikte,


daha çok yazı dili tarihinin malı sayılır.
Türkiye Türkçesini devlet dili olarak ele alırsak
Osmanlı döneminde 1839 daki Tanzimat ve 1856
daki Islahat fermanlarında "devlet dili" düşünce­
sinin belirmemiş olduğunu. görürüz. Bunun ilk
belirtisine 1876 daki Birinci Meşrutiyet "Kanun-u
Esasi" sinde rastlarız. Eğinli Sait Paşanın başkan­
lığında toplanan komisyon, hu anayasaya 18. madde
olarak şu hükmü koymuş ve kabul ettirmiştir:
"Tebaa-i Osmaniyenin hidematı devlette istihdam
.
olunmak için devletin lisan-ı resmisi olan Türkçeyi
bilmeleri şarttır." Gene hu kanunun 57. maddesinde .
de Meclis-i Ayan ve Meclis-i Mebqsan "müzakera­
tının lisan-ı Türki üzre cereyan ettiği" bildirilmekte­
dir. Bu, ayrı bir madde ile devlet dili hakkında
doğrudan doğruya bir hüküm değilse de, yine de
iyi bir başlangıç, bir uyanış sayılabilir� Ayın hü­
kümler, 1908 İkinci Meşrutiyet "Kanun-u Esasi"­
sine alınmış ama 1921 "Teşkilat-ı Esasiye Ka nunu" n­
da devlet dilinden söz edilmemiştir.

1950-1960 Döneminde
Devlet Dili Olarak Türkçe

1950-1960 yılları arasında devlet dili olarak


Türkçede bir gelişme değil, bir duraklama da değil
tam bir gerilem.e olmuştur. Bu dönemde en önemli
geriye dönüş olayı, Anayasanın dilinin 1924 yılındaki

19
A. DİLAÇAR

"Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ndaki dile çevrilmesidir.


"

Böylece öğretim, kanun ve hukuk diline girmiş


yüzlerce sözcük birden Türkçeden atılmıştır.. Daha
önce okul kitaplarına girmiş olan birçok Türkçe
terimler de kitaplardan çıkartılmıştır.

27 Mayıs Devriminden Sonra

27 Mayıs devriminden sonra devlet dili olarak


Türkçe yeniden özgürlüğüne kavuşmuştur. Bir kere
yeni Anayasa'mız Türkçe yazılmıştır. Birçok Türkçe
hukuk terimleri ve sözcükleri Anayasa mızda yer
'

almıştır. 27 Mayıs 1960 dan sonra yayımlanan çeşitli


yasalarla, tüzüklerde, yönetmeliklerde Türkçeye
özen gösterilmiştir. Milli Birlik Yönetiminde Baş­
bakan olarak Cemal Gürsel, bir genelge yayımlıyarak
devlet daire ve kurumlarında Türkçeye özen gösteril­
mesini bildirmiş, Türk Dil Kurumunun yayımladığı
Türkçe Sözlük, Sade Türkçe Kılavuzu, İmla Kılavuzu
gibi eserlerden yararlanılmasını istemiştir. Ayrıca
Resmi yazışma dilinin Türkçeleştirilmesi için bir
komisyon kurdurmuştur. Radyolarımızda resmi bi�­
dirilerde, konuşmalarda· Türkçeye özen gösterildiği
açıkca görülmüştür.
Böylece Devlet dili olarak Türkçenin yeniden
yaygın bir hale gelmesi sağlanmıştır. Bu konuda,
,
Türk Dil Kurumu da bu yerinde çabalara bütün
gücüyle· destek olmaktadır.

20
DEVLET DİLİ

Devlet Dilinin
Türkçe Oluşu

Bu alanda kökten değişiklik, Türkiye Cumhu­


riyetinin kuruluşunu kanunlaştıran 1924 "Teşkilat-ı
Esasiye Kanunu"nda yapılmıştır. Bu kanunda,
Türkiye tarihinde ilkin "devlet dili" kavramına özel
bir madde ayrılmıştır. Bu kanunun 2. maddesinde
şöyle denmiştir: "Türkiye Devletinin resmi dili
Türkçedir."
1926 da okul programlarından Arapça ve Farsça
öğretimi kaldırılmış, 1928 de yeni al�abe kabul
edilmiş, 1932 de Atatürk'ün önderliğiyle kurulan
Türk Dil Kurumu, dil devrimini örgütlü bir dava
olarak ele almış, Kurumla Milli Eğitim Bakanlığı
arasında {şbirliği yapılarak, dil devrimi, devlet
dilinin Türkçeleştirilmesi şeklini almıştır. Öğretimde
kullanılan terimler değiştirilmiş, yerine Türkçe terim­
ler konmuştur. Basın dili gitgide bu akıma uymuş,
genç yazarlar bu davayı benimsemişler, aşırılıklar,
pürüzler düzeltilmiş, dilde beğeniye de yer verilmiş
dille birlikte düşünme ve anlatma şekli, yazı dilinde
old�ğu gibi devlet dilinde de değişikliğe uğramıştır.
Cumhuriyet döneminde devlet dilinin Türkçeleş­
tirilmesinin en önemli adımlarından biri 10 Ocak
1945 de, lsmet lnönü Cumhurbaşkanıyken "Teşkilat-ı
Esasiye Kanu nu" nun Türkçeleştirilerek Anayasa
adını almasıdır. Burada yasanın adı değil, metnin

21
A. D!LAÇAR

sözcükleri, terimleri, anlatımı da değiştirilerek Türk­


çeleştirilmiştir.
Türk Dil Kurumunun yayımladığı Türkçe Söz­
lükün 1955 yılında yapılan 2. basımında 24.000
sözcük vardır. Bunlardan % 54 ü Türkçe asıllı,
% 29 u Arapça asıllı, % 4 ü Farsça asıllı, % 12 sinin
de başka yabancı kaynaklardan geldiği görülmüştür.
Sözlük aynı zamanda birçok Arapça-Farsça asıllı
sözcüklerin artık kullanılmadığını, Türkçe yüzde­
sinin % 39 dan % 54 e yükseldiğini, buna karşılık
Batıdan gelen sözcüklerin de % 5 den % 12 ye yük­
seldiğini göstermiştir.
Şimdi bütün dikkatler, Doğuyu gözden ırak
tutmadan, daha çok Batı dillerine yönelmiştir. Batı
dillerinden gelen sözcüklerin Türkçeye girmesine
·

engel olmak gerekmektedir.


Devlet dilinin Türkçeleştirilmesi akımı, önümüzde
yıllar içinde gittikçe gelişecek, kısa bir süre sonra
özlenilen arı dile kavuşmuş olacağız.

Ana Dil
Bilinci

Ana dili, onu konuşanın dil bilincini (conscience


linguistisque) belirttiği gibi, onda, çocukluk çağından
başlıyarak bir dil duygusu (Alın. Sprachgefühl,
Sprachgeist) da yaratır. Ana dili beğenisi, genel
olarak bilinç altında bulunan bir duyguya bağlıdır.
Kültür felsefesinde, bir toplulukta siyasal varlığın

22
DEVLET DİLİ

sona ermesinden sonra bile ulusal kültürü sürdüren


ve yazarlara göre Diaposon (K. Lamprecht), Kul­
turseele (O. Spengler), Paideuma (L. Frobenius) v.b.
şekillerde adlandırılan, topluluğun manevi özüne
bağlı mistik gücün varlığına inanıldığı gibi, her ana
dilinde de buna benzer mistik bir güç vardır. Dil
duygusu, aynı zamanda konuşma biçimi gelenek­
lerine bağlı bulunduğu için, birey, kendi ana diline
uygun olanla olmıyanı, çözümlemeden söyliyebilir.
Bu duygu; incitilmeden, kendi kuruluş kurallarına
göre de eğitilebilir. Ancak, dil bir işaret sistemi
olduğu ve topluluk arasında bir konuşma, yazışma,
anlaşma aracı olarak kullanıldığı için, dil eğitiminin
bu anlaşmayı ve dilin toplumsal görevini engelle­
meden yapılması gerekir. Her dil, kendi kuruluş
düzeni, işleme mekanizması, yapı ve dizim sistemi
ile, bir düşünüş, anlatış ve anlayış kalıbıdır. Bunun
incitilmemesi kaçınılmaz bir gerekirlik olarak kabul
edilmelidir.
Ana dili felsefesine göre her dil, onu konuşan
halk topluhığuııun, gerçeği, "'lafzi" (verbal, phoni­
que) olarak, yani ses sembollerinin araciyle özel bir
şekilde kavrama kalıbıdır. Her dil, onu ana dili
olarak konuşanın manevi hayatını, dünya ve hayat
görüşünü ve kavrama çevresini yansıtır. Her dilin
"jeni"si kavramları sembolleştirme ve gidimli düşün­
ceyi düzenleme biçimi ayrı ayrıdır. Ana dili, topluluk
vicdanını yansıtan ulusal bir varlıktır. Yeryüzünde,
kültür ve sözcük alışverişinden dolayı, içinde hiçbir

23
A. DİLAÇAR

yabancı öğe bulunmıyan arı dil yoksa da, sağlık


durumu tam olan her dil, içindeki yabancı öğeleri
atma,ya ya da bunları son derece azaltmaya çalışır.
Çünkü, anadili felsefesinin özdeyişlerine göre, dili
yapan insan değil, insanı yapan dildir. Bir ulusu
tam olarak tanımak ve anlıyabilmck için, onun
dilini de bilmek gerekir. Ulusu, kandan daha çok
·ana dili belirtir. Dünya kişinin ruhunda bir sözlük
gibidir; o, onu ana diliyle okur.

24
�MLAKKREDİ
BANKASI

leye
ııı
TÜR Kİ Y E

ÖGRETMENLER BANKASI
İKRAMİYE İSABETİ EN ÇOK OLAN- BANKADIR

Huzur içinde bir hayatı, kendinizin olan rahat bir apartman


dairesinde geçirebilirsiniz.
KONFORLU APARTMAN DAİRELERİ
(Ankara'nın en güzel yerlerinde)

YAŞADIKÇA HER YIL GELİR


(Çalışamıyacağınız günlerin maddi desteği)
TAHSİL BOYUNCA AYLIK GELİR
(Bulunduğu okulu bitirinceye kadar)

ilkokulda 50
Ortaokulda 75
Lisede 100
Oniversitede 150 lira verilir. Ayrıca,

ZENGİN P AR A İKR AMİYELERİ


Kendinizin, çocuğunuzun ve paranızın yarınını emniyet altına alan Banka

ÖGRETMENLER BANKASI'dır
Vadeli 50, vadesiz her 100 lira için ayrı bir kur'a numara­
sı verilir.
Kur'a numaralarınızı çekilişten 15 gün önce, hesabınızın
bulunduğu Bankamız Şubelerinden öğrenebilirsiniz.
MERKEZ ŞUBESİ : Öğretmenler Bankası Ulus-Ankara
İZMİR ŞUBESİ : Öğretmenler Bankası Fevzi Paşa Bulvarı - İzmir
İSTANBUL ŞUBESİ : Öğretmenler Bankası Mimar Vedat Cad. No. 26
Sirkeci - İstanbul
ADANA ŞUBESİ : Öğretmenler Bankası Abidin Paşa Bulvarı - Adana
PANGALTI ŞUBESİ : Öğretmenler Bankası Halaskar Gazi Cad. No. 305
Şişli - İstanbul
Sii1T1erbon!(
Saf!ş Ma§azalarındo

J3 &! {1.e.!i..it!/
Pamuklu
Yünlü
Kumaş;lar

Zarif
ilalılar,
lJo/;eme ve

Perdelikler
Kalite ..
t.lsf ün
Renk ve JJesen
Caz in
Fiat UCUZ.,.-

Sül71erbanf: Fa6iztfa #amullel'i


, ve !3on/:octltl1.- /_,c;/eriy/e
llo//(fn llizmet/nded/r.
. TÜRKİYE VAKIFLAR BANKASI

You might also like