Professional Documents
Culture Documents
TÜRKİYE’DE
DİN VE SİYASET
D0C.DR.
AHMBYÜCEKOK
3.
BASKI
GERÇEK YAYINEVİ
100 SORUDA TÜRKİYE’DE DİN VE SİYASET
Doc. Dr. Ahmet Yücekök
100 SORUDA D İZ İS İ: 27
B irinci B a s k ı:
Ekim 1971
ik in c i B a s k ı:
Ş ubat 1976
ü çü ncü B a s k ı:
A ra lık 1983
100 SORUDA
TÜRKİYE’DE DİN VE SİYASET
GERÇB<SİWNB/I
C o flo lo fllu Yokuşu. Saadet İş Hanı, K at 4
k ta n b u l
GİRİŞ
Som 2 : Din, İdealist tanıma göre, maddeyi oluşturan bir alt yapı
kurumu mudur?
C
W eber*ln Din ve K apitalizm arasında kurduğu bağlantıyı genel
lik le şu şekilde özetlem ek m üm kündür: Reformasyon hareketi sonu
cu bağım sızlıklarına kavuşan H ıristiyanlık, öze llikle bunun belli bazr
türle ri, diğe r dinlere kıyasla Kapitalizm 'ln gelişm esi Icin daha elveriş
lidir. P rotestan E tiği ve K apitalizm ’ln Ruhu adlı eseri başta olmaK
üzere bu konudaki diğe r bütün yapıtları bu genellem eyi kanıtlam ak
İçindir.
W eber dinsel fikirlerin kapitalist gelişmeyi ne derecede etkiledi
ğini araştırmış, ekonomik bir etho9’un ya da ruhun oluşmasında bu
dinsel fikirlerin ne gibi bir payı olduğunu incelemiştir. Ekonomik fak
törün önemini İnkâr etmemekle birlikte. Weber, kapitalizmin ortaya
Çıkmasında ve gelişmesinde en az ekonomik faktör kadar psikolojik
faktörün de etkili olduğunu belirtmiştir. Ona göre. Colvin'ln en önemli
kişi olarak belirdiği dinsel akımlar; ticaretin hızlonmosı ve sanayiin
yayılmaya başlamasında büyük ölçüde etkili olmuştur.
Protestanlığın Batı A vrupa'ya kazandırdığı yeni kültü rel bo yutla r
ve değerler W eber'ln görüşüne göre ka p ita list b irikim i hızlandırm ış vo
burjuvazinin gücünü aldığı bireyci girişim ve kültü rü pe kiştirm iştir.
Bu bireycilik. İnsanların Tanrıya karşı tek başlarına sorum lu b u lu n
dukları İlkesinin benimsenm esi sonucu ge rçekleşm iştir.
D iğer taraftan , P rotestanlığın ka p ita list gelişim e bu anlam da en
büyük katkısı başarının ve çalışm anın bir İbadet olduğu İnancını ya y
masında yatm akta dır. Bu anlayışa göre Tanrı kendisini memnun eden
kiş ile ri zenginleştirm ektedir. Tanrıyı memnun etm ek İse çalışm akla
müm kündür. Bu dünyada hem cinslerinden bir CM daha fazla caka n
İnsan Tanrının o ölçüde daha m akbul ku lu d u r ve böylece in sa n la r
Tonrı tarafınd an m akbul sayıld ıkça zenglnleşm ekteler ve zengin o l
dukça da m okbulleşm ekte ve sevilm ektedirler. Çalışm ayan İnsanın Isa
yemek yem eğe bile hokkı yoktur.
Ç alışm a ve Zenginleşm eye teşvikin yanı sıra Protestanlık. İsrafı,
lüks İçinde yaşam ayı da yasakladığı Icin ka p ita l b irik im in i de sağla
yan önem li b ir etke n olm uştur.
Protestanlığın B atı Avrupa ekonom ik ko şu lla rı üzerinde g e liş tiric i
b ir etken olması d ln 'in yalnızca gelişim in İtici gücü olarak ta n ım la n
masına yol açm am alıdır. Gene W eberei b ir model İçerisinde ve W e
berei b ir anlayışla, Islâm din in in de Osmanlı ve diğe r Islâm to p lu lu k
larının ekonom ik koşulları üzerinde ka p ita list ge lişim i du rdu rucu b ir
etken olduğu İleri sürü le bilir, ö rn e ğ in toprak m ülklerinin varisler a ra
sında eşit olara k paylaşılmasını öngören Islâm m iras hukukunun m ül
kü parçalayıcı e tkile ri olm uş, parçalanan ve önem ini y itire n m ülk
h iç b ir zaman k a p ita l b irikim in i sağlayacak yetenekte olm am ıştır, ö b ü r
ta ra fta n fa iz yasağının ekonom ik gelişim e ne ölçüde ağ ır bir engel o l
duğu acıktır. Faiz yasağı yüzünden sermaye, tica re t alanından cok.
değerli eşya alım m a yön eltilere k do ndurulm uş, b ir burjuva devrim ine
yol acacak serm ayeci s ın ıfla r Islâm toplum larında yeterince gelişm e
m iştir. İslâm dini ayrıca Peygam berinin geleneğinin saflığını ve a ç ık
lığını sonuna kadar korum uş ve bu nedenle diğer kültü rel ortam lara
açılam am ıştır. Geleneksel b ir k ü ltü r ve o to rite r b ir n o rm atif sistem
İçerisinde Islâm toplum u, farklıla şm a ve değişm e sürecine girem em iş
ve üm m et topk'.munu evrensel n o rm la rın egemen olduğu b ir m odern
topluluğa dönüştürem em iştir.
Değer ve inan çların toplum sal yapı İle olan İlgisine şim d ilik de
ğinm eden dinsel inanç ve değerlerin toplum içerisinde davranışlar vs
tu tu m la r üzerinde nasıl e tk ili olabile cekle rin e oğilelim .
»Değer» kavranvndan anladığım ız değişik birim le re ya da da vra
nış kalıp la rın a verdiğim iz nisbî kıym etin tanım ıdır. Değerler top lum
sal kü ltü rü n b ir parçasını meydana g e tirirle r. K ü ltü r İse kişinin, to p lu
m un bir üyesi olara k e d in d iğ i bilgiyi, inancı, değerleri, sanatı, ahlâs
anlayışını, ö rf ve âdetleri, yasaları İçeren karm aşık b ir bütündür. Bu
anlam da kişi kendine özgü yaşama koşu lla rını kaynaşm ış bulunduğu
toplum un k ü ltü r kalıplarına dayanarak sağlam aktadır. Ve gene bu
anlam da kişilik, k ü ltü r yapısının bireysel b ir İfadesi, k ü ltü r ise kişiliğ in
k o lle k tif İfadesi olm aktadır.
Din İse sosyo lo jik anlam da kişinin kültü rün ün bir parçası ve
önem li b ir sosyal kurum olarak grubun ortak m alıdır. Böyle b ir gruba
doğan çocuk, grubun dinsel değer ve inançlarını kabul eder ve be
nim ser. Böylece doğduğu grubun doğru ve yanlış olarak ta n ım la d ık
la rı şeyleri öğ ren ir, neyin İyi, neyin kötü ve neyin yapılm ayıp neyin
yapılm ası ge rektiğ ini anlar. Bunları yapm adığı ya da benim sem ediği
ta kd ird e dc o grubun üyesi olam ıyacaktır. Böylece dinsel değerlerin
bütün b ir toplum İçin uyuşum cu, kayn aştırıcı ve düzenleyici b ir rolü
bulunm aktadır.
Dinsel değerlerin, toplum un d iğ e r değer sistem leri İle açık b ir çe
lişkiye düşmediği b ir ortam da, toplum sal yaşantıya anlom kazandıra
rak ve ne yapılm ası gerektiğine a lt d ire ktifle r vererek kişinin d a vra
nışı ve vaziyet alışı üzerinde büyük etki sahibi olduğu kuşkusuz a c ık
tır. Bu anlam da din, toplum un k ü ltü r yap'Si içinde yaygın bir değer
ve İnanç si6tem l olarak kaynaştırıcı ve e ğ itici ro lle rin in yonısrra kişi
da vran ışlarına , ya açıktan açığa verdiği buyruklarla ya da toplum a
m üphem ve m istik bir şekildo yaydığı İnançlarla yön veren geniş kap
sam lı bir ideoloji olacaktır.
Bunu daha etraflı b ir şekilde, d ln 'in ekonom ik koşu lla ra yön ver
d iğ in i öngören M. W eber‘in yanı sıra, siyasal değerlerin din tarafın
dan şekllİE ndirilm esini ele alan B ellah'da aa görm ek m üm kündür.
R N. B ellah'a göre Japonya'da S hinto dinin in top lum sa l ve dinsel de-
■ğer siste m le ri içe risin d e sağladığı önem ve a ğ ırlık bütün b ir toplum u
e tk is i altın da bulunduracak ve toplum daki davranışlara yön verecek
n ite lik te d ir. Ç in'de b ir çocuğun anne ve babasını, ne koşu lla r a ltın
da olursa olsun, sonuna ka d a r savunm aya yönelten dinsel değerler,
Ja p o n ya 'd a siyasal b ir görünüm kazanm akta ve Jap on çocuğuna
S h in to dini, im paratora karşı çıkan anne ve babayı terketm syl em re t
m ektedir.
Bu arada şu da b e lirtilm s lid ir kİ dinlerin, toplum üzerlerindeki e t
k is i yalnızca soyut bir günah kavram ı ve bu günahın getireceği uh-
revl cezanın korkusu değildir. Toplum daki utanç duygusuna hitap ede
rek denetim lerini daha e tk ili bir şekilde yapan d in le r sorunları yer
yüzüne İn d lre b lld ik’erl için kişi davranışları üzerinde daha da etkiıl
o la b ilm e kte d irle r. Ö rneğin, gene S hinto dini kişin in utanç hislerine hl
tap eden bir dindir. Japonya'da utanılacak bir durum a düşen kim seyi
a ile s i de red de ttiğ i İçin kişi kendini Shinto din in in elinden, utanm az bir
adam olsa dahi, kurtaram am aktadır. Bellah, Japonya'da okula giden
oğ lu n u n ardından şöyle bağıran bir anneyi örnek verm ektedir: (Eğer
başarılı olmazsan eve hiç dönme.»
M elji dönem inde siyasal bütünlüğü sağlam ak İçin te kra r ön plana
o lm a n im p arato rluk kurum unu gü çlendirm ek için yaygınlaştırılan
S hinto dininin, g e tird iğ i değer ve inançlar bakım ından, toplum u İste
nilen yönde etkile d iğ i açıktır. Am a unutm am alıd.r kİ S hinto d in in i de
to p lu m sa l koşu lla r önem li b ir durum a ge tirm işle rdir. Bu anlam da to p
lum sal ko şu lla rla değerlerin ve d inin arasında karşılıklı bir etkilen-,
«ns İlişkisi görülm ektedir. F akat şim d ilik bu Karşılıklı etkilenm e sü
re c in e değinmeden, m addeci görüşe, yani d in i toplum un yarattığı g ö
rü şü n e değinm ek gerekm ektedir.
O
şeylerin algılanabileceğini ve du yum lanablleceğlnl ve bu nedenle Tan
rının varlığının algılanam adığı sürece İspat edllem iyeceğinl söyle
yen Feuerbach, M a rx ve Engels'I bu konuda büyük ölçüde e tkile m iş
tir. Din kurum unu b ir üst yapı o la ra k niteleyen M arx ve Engels, D in'I
sosyo-ekonom ik koşulları yansıtan ve on la ra da yan arak değişen b ir
değer sistem i o lara k olm ışlordır.
Engels'in A nti-D üh ring’de, özet olarak, b e lirttiğ i gibi bütün d in le r
İnsanların zihinlerinde gündelik hayatlarını denetleyen dış g ü ç le rin
fa n ta stik (akıl öte si) b ir yansısı, dünyevî gü çle rin doğa üstü gü çle r
o la ra k yansım asıdır. T arih in başlangıcından böyle yansıyan ve son -
rc k l gelişm elerde T a n rıla r nezdinde kişile ştirlle n g ü ç le r aslında d o
ğanın gü çle ridir. Evrim in daha ile ri aşam alarında, çe şitli T a n rıla rın
bütün doğal ve toplum sal yüklem leri, soyut İnsanın b ir yonsısı o la n
her şeye ka d ir tek Tanrıya a kta rılır.
İlke l İnsanın gözünde doğa güçleri yaboncı, m istik ve üstün g ö
rünür. Doğa gü çle rinin kişileştirilm esi, bir başka deyişle som u tlaş
tırılm ası isteği, her toplum da Tanrıları yaratm ıştır. Tanrıyı b ir yerd en
başka b ir yere İten sadece doğa gü çle rinin gerçekten bilinm esidir.
G erçek dünyanın dinî yansısı ancak, günlük hayatın p ra tik İliş k ile ri
İnsanlara kendi aralarındaki ve kendileriyle doğa arasındaki a n la ş ılır
ve akla u y a r ilişkile ri gösterm eye başlayınca ortad an kalkar. M addî
üretim sürecine dayanan b ir toplum un hayat süreci, bir araya gelm iş
özgür insanların üretim i olara k ele alınm adıkça ve onların bilin eli,
planlı denetim leri a ltın da bulunm adıkça m istik pençesinden sıyrılm az.
Teknolo|i, İnsanın doğayı ele alış tarzını, hayatını sürdürm ek için g i
riş tiğ i üre tim sürecini, ve insanın toplum sal iliş k ile rin i ş e k ille n d ir!*
tarzını açıklar. B ir başka deyişle, İnsanın doğa g ü çle rini denetim a l
tına aldığı her zaman dinsel e tki çözülür.
D in'ln değişim e uğram ası ve dinsel etke nliğin giderek yok olm ası
toplum un feodal b ir düzenden ka p ita lis t b ir bur|uva düzenine ge çm e
süreci içe risin de gerçekleşecektir. Dinlerin değişik toplum sal koşu l
la r a ltın da de ğişik niteliklere bürünm esi olayını, B atıdaki gelişm elere
bakarak yarg ılaya biliriz. Batıda Din bayrağı altın da yürütülen savaş
ve m ücadeleler, eskim eye ve gelişen üre tim güçlerine köstek olm aya
yüz tutm uş b ir ekonom ik düzene karşıdır.
W eber'ln Batıda ka p ita lis t ruhu geliştiren etken olarak İleriye s ü r
düğü proteston etik, aslında Taw ney'ln de ısrarla üzerinde d u rd u ğ u
gibi, eskim eye ve gelişen üretim güçlerine köste k olm aya yüz tu tm u ş
b ir feodal düzene, gelişen burjuvazinin başkoldırm osı sonucu benim
senen ve kendini yeni ekonom ik düzene uydurm uş bir dinsel ö ğ re ti
ve değer sistem idir.
Dln’e m aterya list görüş aşısından ba kan lar Icln H ıristiyanlık e r i
len kitle le rin b ir hareketidir; başlangıçta kölele rin ve özgürlüğüne yeni
yavuşm uş kölelerin, tüm haklarından yoksun bırakılm ış yoksulların.
Roma tarafınd an boyunduruk a ltın a alınm ış ya da dağıtılm ış kişilerin
d ln 'i olara k ortaya çıkm ıştır. H ıristiyanlık, İşkenceden, sıkıntıdan ve
yoksu llu kton kurtuluşu vaad e tm ektir. K urtuluş yeri ise, bu dünya
değil, İzleyen dünya olaca ktır. Bu dünyado çekilen eıkıntılorm diğe r
dünyada ö d üllen dirilm esi ve sonsuz m utluluğa kavuşturulm ası, ezilen
ve horlanan k itle le r için b ir ca n ku rta ra n sim idi olm uştur. Böylece top-
lum sol gereklere üst yapıda b ir cevap olara k beliren din, top lum d aki
ku rto rıc ılık fon ksiyon un u giderek feo dalite ve kilise n in yora rın a İşle
yerek y itirm iş ve 16. yüzyılda top lum d aki yeni 60syo-ekonom ik k o
ş u lla r karşısında buhranlı bir dovreye girm iştir.
1500 - 1550 dönem inde gözlem lediğim iz üç önem li olgu (fiyat yük
selişi, 6erm oye ve faiz, İng iltere 'd e toprak sorunu), ekonom ik çık a r
ların b irin ci plana çıkm asına yol açm ış ve gelişen bu yeni ç ık a rla r
İle dinsel kurum lar, özellikle geleneksel olon lorı. arasında çelişki ve
sürtünm eler belirm iştir.
ö n e m le üzerinde durulm ası gereken nokta şudur: Toplum sal k o
şullarda meydana gelen üçyüz yıllık değişm eler sonucu, toplum un on-
altın cı yüzyıldaki yapısı ile geleneksel toplum K urum lan arasında ke
sin b ir çatışm a ortaya çıkm ış, örg ütle nm iş din buna direnm iş ve yeni
toplum un e şitsizlikle rin i «eskiye dönüş» yolu İle giderm ek İçin ça ğ
rılard a bulunm uş ve bunu başaram ayınca da kendisini yeni koşullara
ayarlam ak zorunda kalm ıştır.
G elişen burjuvazi korşısındo önem li m olî kaynak ve to p ra kla ra
sahip kiliso geri plono düşm emek için ilk H ırl6tiyon ö ğ re tisi olan b i
reylerin tüm eşitliğ in i şovunm uş fa ka t ekonom ik gelişm enin piyasa
gü çle rinin ga yri şa h siliğ in i ön plana çıkorm ası İle dinsel ö ğ re tin in
m utlok bir şekilde bireyci olm ası İster İstemez kabul ed ilm iştir. B ir
yondon tica re tin gelişm esi ve yeni sınıfların İktida ra a ğ ırlıklarını
koym ası, d 'ğ e r yandan da İnsanın doğaya egemen olm ası sonucu, d i
nin İzah etm ekle yo do denetlem ekle yüküm lü olduğu olanların da
ralm ası bu devrim in gerçekleşm esine yol açm ıştır.
Kilise çatısı altın daki ko lle ktivizm ’dcn bu ş o rtla r altında bireyci
liğe geçilm esi olağan bir gelişm edir. O naltıncı yüzyılın ilk çeyreğinde
ortaya çıkan dinsel değişm eler bu nedenle ve İster İstemez b ire y c ili
ğe yer verm ek ya da yok olm ak seçim i İle karşı karşıya bırakılm ış
lardır.
Batı A vrupa'da dindeki «Reform» hareketine koyulacak teşhis, ye-
n l burjuva ekonom ik koşullarını sınırlayan b ir dünya görüşünün yeni
koşu lla rı destekleyecek şekilde değişim e uğradığıdır.
Dünyanın de ğiştiği b ir dönem de b lrik im c lliğ in «günahıtan (T a n
rısal g ö re v ıe dönüşm esi önem lidir. Şöyle kİ. kapitalizm tarih sel ve
toplum sal koşulların değişm esi sonucu ortaya çıkm ış fa k a t bu de
ğişm eler sonucu oluşan dinsel görüş değişm eleri, bu gelişm eyi (ka
p ita list) hızlandırm ıştır. Tem eli yaratan de ğil, tem elin harcını kuv
vetlendiren unsur d in ’dlr.
Bu anlam da do, gene, önceden de b e lirtild iğ i gibi, top lum la d in
arasında ka rşılıklı b ir etkileşm e süreci belirm ektedir.
Soru 6 : Din İle toplum karşılıklı bir etkl-tepkl İlişkisi İçinde mi
dirler?
Geleneksel Toplum :
a) Değişme yokluğu,
b) İlkel teknik, zayıf üretim ,
c) Yatay, dikey toplum sal hareketsizlik,
d) Tarım sal yapı ve kapalı ekonom i,
e) Feodal ve paylaşılm ayan b ir 6lyasal yapı,
f) Geniş o lle düzeni,
g) Kaderci zihniyet ve m ahallî kü ltü re bağlılık,
h) Yeteneğe değil doğum a dayanan ta y in le rin egemen olduğu,
«kapalı* bir toplum dur.
K on uya 'O sm an lı İm para torlu ğu dönem iyle girm em izin ana nedeni,
«Türkiye’de Din ve S iy a s e ti konusuna, bir toplum un ge çird iği sosyo -
ekonom ik gelişm e açısından b ir bü tünlük kazandırm ak İçindir.
T ürkiye C um huriyetini yaratan güçler ve o gü çle rin karşısına son
e lli y ıld ır dln9el bir görüntü İle çıkan lar, kö kle rin i O sm anlı İm para tor
luğunun sosyal yapısını yansıtan üretim İlişkilerinden alm ışlardı. B ir
boşka deyişle, T ü rkiye ’de din ve siya setin aynı potada kaynaştırılm o-
sının nedenleri, Osm anlı İm paratorluğunun sosyal ve ekonom ik değişi
m i sürecinde yatm aktadır. Günümüzdeki dinsel akım ları yoru m laya
bilm ek, doğru teşhis koyabilm ek ve dinel düşüncenin de kendi İçinde
nasıl b ir değişim g e çird iğini an la yabilm ek için, D in'in Osm anlı İm pa
ratorluğ und a ne tü r b ir rol oynadığını saptam am ız, kaynağını hangi to p
lum sal güçlerden aldığını incelem em iz gerekm ektedir. Bu nedenle
konuya Osmanlı İm paratorluğu dönem inden başlam akta y a ra r vard ır.
I. BÖLÜM
Osm anlı Devletinin geri kalm ışlığının bütün nedeni sonayl dev-
rîm lnl gerçekleştirem em esinde yatar. Osmanlı devletinde, sanayileşe-
mem enin 6onucu, hem Batı devletlerindeki parlam enter relim i sağlam
tem ellere o tu rta n çatışan sınıfların belirlediği b ir toplum sal düzen
gelişm em iş, hem de batıda sanayileşm e sonucu oluşan bir bur|uva
Sınıfı ve kültü rü Osmanlı devletinde gerçekleştirilem em iş, tam tersi
olarak kaderci ve geleneksel b ir k ü ltü r yapısı varlığını sürdürm üştür.
Sanayi devrlm lni ilk ge rçekleştiren İn g ilte re ’de bu y o ld o ilk g e li
şim tarım da feodal b ir düzenden hızla k a p ita lis t bir düzene geçiş sü
reciyle başladı. Kâr am acı İle ve pazar İçin üretim yapan İng iliz ç if t
çisi, bu ekonom ik ha reke tlilik sonucu yalnızca statüsünde b ir de ğ i
ş ik lik sağlam akla kalm adı fa ka t pazar İçin yapılan bu üretim toprak
bu rju vazisinin yanı sıra bir tica re t burjuvazisi de yaratm aya başladı.
Tarım g e lirle ri fazlası ve tic a rî g e lirle r şehirlere akm aya başlayınca
şehirlerdeki sanayi kollarında da bir canlanm a görüldü. Feodol düzen
den ka p ita list üretim düzenine geçild ikçe eski düzende so h ip o ld u k
ları yerleri kaybeden ve şehirlere akm aya başlayan köylü yığınları da,
canlanan sanayi kollarında kullanılacak ucuz işgücünü meydana ge
tird ile r. B öylelikle tarım daki artık değer ile başlayan ve ticare tle ge
lişen ekonom ik ha reke tlilik özellikle tarım dan gelen sermaye a k ta r
m aları ile sanayileşm e sürecini başlatm ış oluyordu.
Osmanlı toplum unun bu gelişm e m odelini uygulayam ayışının ana
nedenleri kendi toplum sal bünyesinde yatm aktadır.
idare edenlerle tâbi olanlar, yani saray ve kapı-kulu İle halk İki
lem inin sosyal yapıyı belirlediği Osmanlı devletinde ekonom ik düzen,
serm ayenin be lirli ellerde toplanıp oradan ka p ita lis t b ir üretim e sıç
rayabileceği nite likte değildi. A skeri bir büroKrasinin hâkim olduğu
güçlü bir devlet olan Osmanlı devleti, gücünü sürdürm ek için, kend -
siyle rekobete kalkacak boğım sız her gelişim e karşı İdi. Toprak. 60-
nayi ve tica re t re jim le ri bunun en güzel ö rn eklerid ir.
Batıdaki sanayi devrim inin yara ttığı dış pazar bulm ak gereği,
O sm anlı İm paratorluğunun önem ini kat kat artırm ış ve Osm anlı ül
kesi hem ucuz ham madde temin edebilecek, hem de batı tezgâh
tarının ürettiği m alların rahatça sergileneceği b ir açık pazar yapı!-
ımak İstenm iştir. Dışardaki ka p ita lis t İçerde dayanabileceği, güve
ne b ile ce ğ i bir vurg un cu ka st da bulm uştu. T ica re t kanalıyla edindi-
0 ka p ita lle has, zeamet, tım a r sistem inin yozlaşması sonucu ta rım
sal üretim i de ele geçiren bu sınıf dışardakl ka p ita lis t için çok y a
rarlıydı. Bunun nedenlerini şöyle s ıra la y a b iliriz :
1. Batı sanayii, özellikle ham madde talep eden b ir sanayi idî.
Osmanlı İm paratorluğundan İthal edilebilecek pam uk, yün, keten to
humu, işlenm em iş ipek, t if tik gibi m addelerin üre tim i yukarda be
lirtile n sın.fin elinde idi. Batılı ka p ita lis t seri üre tim yaptığı için ü re t
tiği malı Osmanlı sanayicisinden daha ucuza çiKarabiliyordu. Bu
nedenle ham maddeye Osmanlı sanayicisinden daha fazla fiya t ve
re b ilird i. B öylelikle O sm anlı ü re ticisi tica re tin batıya açılm asından
fazlasıyla ya ra r sağlayacak, ba tı kapitalizm ine çıkarıyle bağlanacak
ve onun en büyük savunucusu olacaktı.
2. Batı kap italizm i kendisine bağladığı bu sınıfı kendi tica rî k â
rından kom isyon vererek de tatm in edebilirdi. Böylece ürettiği ham
m addeyi ba tıya satan bu sınıf batının m amul m addelerinin de O s
manlI İm paratorluğunda yayılıp satılm asına ara cılık edecekti. Her ik i
alanda da kârllı çıktıktan sonra bu sınıfın düzenin süregelm esini is
tem esi çok doğaldır. Bu nedenle bu tic a rî sınıf Osm anlı iç p o litik a
sı üzerinde sürekli olarak batı ta ra fta rı baskıda bulunacaktı. Kapital
gücüne dayanan bu sınıfın siyasal gücü de ellnae bulundurm ası çok
o'ağandır. Daha önce b e lirtile n U rq uh art’in sözü bu konudaki kam
ların doğruluğunu g ö s te r ir : «Hattâ Erm eniler servetleri, işgüzarlık
ları İle bir sadrazam intihap e ttirece k kudrete bile m aliktirler.» B u
nedenlerden ötürü yabancı him ayesindeki tücca r tarım sal üre tici
sanayi de vrim in in yarattığı pazar gereğinin dışardan gelen baskısr
ölçüsünde içerden bir baskı gösterm iş ve batılı ka p ita list ile doğu
lu tü cca r elele vererek 1838 tic a re t sözleşm elerinin a ğ ır hüküm le
rin) Osm anlı Devletine kabul e ttirm işle rd ir.
Ing iliz Başbakanı P alm erston’un. sözleşmeyi imza eden Ing iliz
heyetini kutlam ak İçin W indsor C a stls’dan yolladığı 15 Eylül 1838
ta rih li m ektubunda «Tahm inlerin fevkinde b ir başarı, şaheser» diye^
tanım ladığı 1838 T icaret Sözleşmesi sonucu beliren durum u sövle
a ç ık la y a b iliriz : İngilizlerin bu sözleşme sonucu elde e ttikle ri yeni
a yrıca lıkla r önceden verilm iş olan kap itülasyon la rla beraber yü rü r
lüğe girecek ve In g lllzle r «en ziyade müsaadeye m azhar millet»-
m uam elesi göreceklerdi. Sözleşme aynı zam anda yabancı tü cca rın
üzerinde büyük b ir titiz lik le durduğu çok önem li b ir sorunu da Ba
tı sanayii lehine çözüm lem ekteydi. Bütün O sm anlı ülkelerinde yü
rü rlü k te olan her tü rlü te ke lle r kaldırılacak, yalnız yab an cılar değil
y e rlile r de her malı serbestçe alm ak ve satm ak hakkına sahip o la
ca kla rd ı. Yed-i Vahitlerin kaldırılm ası «Serbest Ticaret» akım ını O s
m anlI im paratorluğunda hâkim kılan en büyük unsur olm uştur. Bu
ö n e m li değişim sonucu, Osmanlı İdaresi çok önemli b ir g e lir ka y
nağından m ahrum bırakılm ış ve tekellerin kaldırılm ası daha so n ra
la rı dış borçlanm alara y o l açan bir m alî buhranın tem elinde yatan
en büyük neden olm uştur.
B ütün bunların dışında bu sözleşme İle önceden mal satışı ya
d a nakli için istenen «tezkere» bundan böyle İstenmeyecek ve İste
yen, kim olursa olsun, şid de tle cezalandırılacaktı. Böylece gene önem
li b ir g e lir kaynağını kaybeden Osmanlı İdaresi güm rük vergilerinde
de yapılan cöm e rt in d irim le r sonucu tic a ri bakımdan büsbütün b a
ğım lı b ir durum a düşüyordu. Bu in d irim le r yalnızca Osm anlı İdare
sinin g e lirini düşürm ekle kalmadı faka t e sil yıkıcı etkisini, yeril pa
z a rla r üzerinde göstererek yeril sanayiin tam am en çökm esine yol
açtı. Azalan güm rük verg ile ri sonucu im p arato rluğ a çok ucuz so
kulan yabancı m allar ye rli pazarları tam am en işgal edebilecek ni
te liğ e kavuşturulm uştu. Bu sözleşm e İle dışardan her türlü mal it
h a l edilebilecek ve yalnız % 3 İth alât verg isi verilip, bunun üzerine
% 2 de munzam bir vergi ödendikten sonra o eşya ülkenin he r ta
rafına , bir yerden b ir yere te k ra r te k ra r gö türülüp getirilse bile, baş
k a bir vergiye tâbi tutulm ayacaktı, ön ced en ise bir O sm anlı eyale
tind en her geçişte % 3 vergi alınm aktaydı. Yine bu sözleşme ile
-getirilen diğer b ir önem li de ğişiklik sonucu Batı sanayii Osm anlı ham
m adde İhracatını da daha ucuza elde etm e yeteneğine kavuşuyor
d u . Çünkü ülke içinden başka b ir ülkeye ih raç olunacak m a lla r İçin
bu sözleşmeyle kaldırılan iç verg ile r ye rin e yalnız değer üzerinden
■% 9, ihraç olunduğu zaman da ayrıca % 3 vergi verilece kti. Böyle
ce yerli ihraç m allarının önceden olduğu gibi geçtiği yerlerde ç e ş it
li ve rg ile r vermesi yerine bu m ik ta r yalnızca ve tek bir kereye ait
olm ak üzere % 9'a İnd irilm işti. Bütün bunların dışında Boğazlardan
tic a re t gem ilerinin geçişinin serbest bırakılm ası, O sm anlı lim an
larında gemiden gem iye yapılan mal aktarm alarından ve tra n s it ge
çişte n h içb ir ücret alınm am ası ka ra rla ştırılm ıştır.
A yrıca sözleşme hüküm 'eri bütün Osmanlı ülkelerinde herkes
tarafınd an uygulanacak, başka devletler de tica re tle rin i bu ko şu lla
ra uydurm ak İsterlerse Osmanlı Devleti rıza gösterecekti.
Bu yukarıda saydıklarım ız yabancılara Osmanlı İm para torlu ğu
İle olan tic a re t İlişkilerinde her tü rlü kolaylığı, özgürlüğü sağlam ış
tı. Laissez-Faire’ci düşünürlerin bu sistem i, kendi devletleri ta ra
fından kendi ülkelerinde yürü rlüğ e konm adan önce o de vle tler ta ra
fın da n T ürkiye 'ye kabul e ttirilm iş ve orada uygulanm ıştır.
Osmanlı fm para torlu ğu’nu yarı söm ürge durum una sokan Ing iliz
çıka rla rın ın baş sözcüsü Palm erston. 1849’da Avam Kam arasında
şöyle d e m e k te y d i: «Eğer p o litik b ir anlam da T ürkiye'nin bağım sızlı
ğı büyük b ir önem taşım aktaysa tic a rî anlam da da bu ülkedeki çı
karlarım ız İnkâr kabul etmez. Hiç bir ülke ile tica re tim iz T ürkiye ila
olduğu ka d a r liberal ve avantajlı değildir.» İsta n b u l’da İngiliz çıkar
larını korum akla görevli S tra tfo rt Cannlng bu kolay kazancın sağ
ladığı çıkarla rın fazlasıyla farkındaydı. 1838'de İmzalanan tic a re t söz
leşm esi 7 sene sonra sona erecekken, C anning zor kullan ara k bu
nu uzatmış ve yeni bir sözleşme için uygun b ir anın doğm asını bek
le m iştir. 1849’da gerginleşen Rus O sm anlı ilişkilerin de n y a ra rla
na rak Reşit Tuşu yı ikna edebilm iş ve sonuç olara k da 1850'de ye
ni bir sözleşme İm zalanm ıştır.
Buna göre ih ra ç m allarından alınacak güm rüklerden % 16 ve
İthal m allarındaki gü m rüklerden de % 20 in dirim yapılm ıştır. O sm an
lI D evletinin g e lirle rin i biraz da ha kısıtlayan bu yeni sözleşm e özel
lik le bu hüküm leri In g iltere 'n in fazlasıyla İlgilen diği m addelere uy
gulam aktaydı.
Bu m addelerin gene llikle toprak ürünleri olduğunu g ö rü yo ru z
Çünkü İng iltere 'd e sanayi çıkarla rın ı engelleyen «Tahıl Kanunları»
1846 yılında kaldırılm ış ve In g ilte re ’ye tah ıl ith a li serbest bırakılm ış
tır. İth ali ucuzlatılan Türk tahıl ürünlerinden fazlasıyla ya ra rla n ılır ve
sanayi ülkesi Ingiltere, b ir tarım ülkesi olarak bıraktırdığı T ü tkiye ta
rafından beslenebilirdi. In g ilte re ’ye artan tahıl ihracatım ız b u nu
gö sterir.
Osm anlI Im para toıiuğ u'nu n yalnızca b ir tarım ülkesi olarak kal
m ası bu ülke içindeki egemen sınıfların da İşine geliyordu. Toprak
ürünlerin i ellerinde tutan sınıf dış ticare tte n daha fazla kâ r elde e d i
yor. Osmanlı tica re tin i de kon tro l e ttikle ri İçin çıka rla rı İki yönlü o lu
yord u. Osmanlı ham m addelerine daha fazla fiy a t verebilen batı k a
p ita liz m i karşısında Osmanlı sanayii daha fa z la zorlanıp sönm eye
-başlayınca Osmanlı İm paratorluğu yalnızca ham m adde üreten bir
ü lk e ha lin e dönm üştü. 1845 yılına kadar O sm anlIların İngiltere'ye
olan İhraca tlarınd a önem bakım ından tahıl 18. sırayı kapsıyor ve
1846’da tahıl kanunlarının kaldırılm asından sonra 1850‘de 4. önem
d e ih raç m addesi haline geliyordu. 1855 yılında ise Osmanlı İmpa-
ra to rlu ğ u ’nun İngiltere'ye ih raca tınd a tahıl baştan 2. sırayı tutm ak
tadır.
Bu arada büyük b ir ekonom ik buhran da başgösterm iştir. Dışar
da n İthal edilen m allar karşılığında toprak ürünleri verildiğinden pa
ra sıkıntısı başgösterm iş, bu da sonuç olara k köylü sınıfını çok zor
durum da bırakm ıştı. 1850’den önce Osmanlı Devleti bo rç alm aya
başlam adığına göre, piyasadaki darlığı önlem ek üzere devalüasyona
g id ild i. 1841’de 60.000.000 Piyastres değerinde (552.000 sterlin) kâğıt
para piyasaya sürüldü. Bunun e tkile ri piyasa üzerinde ç o k olum suz
olm uş, fiy a tla r yükselm iş ve büyük b ir ekonom ik buhran başlamıştı.
1850 tic a re t sözleşm eleri İşte böyle b ir buhranlı ortam da im zalan
m ıştı. 1850 sözleşm eleriyle güm rük in dirm eleri öze llikle en fazla ta
lebi olan m addelere uygulanıyordu.
Kırım Savaşı ve onu izleyen Paris andlaşm asından sonra 1860-
62 tica re t sözleşm eleri Osmanlı İm paratorluğum un İçinde bulunduğu
güçsüz durum un sonuçlarıdır. 1860 1861'de yapılan sözleşm elerde
İth a lâ t verg isin in % 5'ten % 8 'e çıkarılm asından ve tra n sit uygula
m asıyla tuz, tütün ve harp araçlarının itha li hakkında bazı kayıtla r-
*dan başka T ürkiye yararına tek b ir hüküm görülm ez. 1838 sözleşm e
le rind e b e lirtile n % 12 oranındaki ihracat verg isi 1860 sözleşm ele
riyle % 8 olara k saptanm ış ve her yıl % 1 indirilm ek suretiyle bu
verg in in en sonunda % 1’de kalması kadar altına alınm ıştır. Bu. İn
g ilte re ’nin T ürk ham m addelerini ucuza kapatm ak çabasının b ir
örneğidir. 1860 sözleşm eleri, 1838’de kurulan sistem i ka p ita list dev
le tle r yara rın a ve O sm anlı Devleti zararına tam am lam ışlardır.
S oru 48 : C um huriyetin İlk yılla rın da T ürk toplum unun sosyal ve-
İk tid a r yapısı nasıldı?
U lusal egem enlik İlkelerinin sağlanm asının toplum sal son uçla
rının en önem lisi, genç Türkiye C um huriyetinde, giderek güçlenecek
bir burjuva sınıfını oluştura cak bir dönem i başlatm ası olm uştur.
Bur|uvazinln güçlenm esine yol açan Kem alist dönem in batılaşm a
ha reke tlerin in başında, her türlü saltanatı ve teo kra siyi reddeden bir
6lyasal sistem olarak cum huriyet rejim inin kabulü gelm ektedir. S al
tan atın kaldırılm ası ve la ik cum huriyet ilke le rin in kabulü, İslâm î il
kelere göre tek elde toplanm ış olan siya sal kudretin toplum da d a
ğılım ını sağlam ış ve ulusal egem enlik gerçek anlam da sağlanm ıştır.
Ulusal egem enlik burada henüz halk egem enliği olm am ış
tır. C um huriyetin ilk yılla rın da İktidarı halk değil fa ka t b ü ro k
ra t sınıfın öncülüğünü yaptığı, üretim İlişkile rin i kontrol eaen ta
rım ve tica re t burjuvazisi paylaşm ışlardır. M odernleşm e s ü re ç le rin i
de m okra tik b ir yönetim le sürdürüp tam am lam a yoluna g itm iş bü tün
toplum larda hayatî önem i olan bur|uva sınıfı ancak açık, İktid a r ya
pısı paylaşılan ve ekonom ik ve sosyal ç ık a rla r bakımından fa rk lıla ş
mış b ir toplum da güçlenip serpllebileceği İçin, ulusal egem enlik il
kelerinin kabulü, genç T ürkiye C um huriyetinde m illî burjuvazinin ge
lişm esine yol aça cak olan en önem!) unsurları m eydana g e tirm işle r
dir. Böylece parla m e nter bir sistem i, sosyolo|lk anlam da geçerli v e
İşle ye b ilir bir ortam a kavuşturacak sınıfsa l gelişm elerin İlk ö n em li
ad ım lan a tılm ıştır.
D.P. İktida rın ı yalnızca dine tavizler vererek ayakta durm ayı ba
şarabilen b ir ik tid a r olarak takdim etm ek çok yanlış olaca ktır. D.P..
İktida rı sırasında, özellikle 1955'lerde, o zam ana kadar Türk top lu-
m unda görülm em iş bir h a re ke tlilik yaratm ış, enflasyonist b ir uygula
ma sonucu köylünün satın alm a gücü a rttırılm ış, esnafın yüzü gü l
m üştür. Ekonom ik çıkarlarının az ç o k tatm in ed ild iğ ini gören halk
k itle le ri bir kere daha tercih in in isabetini görm üş ve dine tavizler
verirken batılı kurum lara, aydınlara karşı görünm e çabası içinde
olan D.P.’yl meydana getiren egemen sınıfları da kendilerinden bir
parça saym ışlardır.
Halkın yüzünü nisbeten güldürecek olan ekonom ik kalkınm a ko-
fiusu nd a D.P. çok atılg an ve cesurdur. M enderes, halkın gözü ile
'görmesi gerektiği hizm etler hakkında şöyle ko n u şm a kta d ır:
«Türkiye'nin yüzde sekseni köylerde yaşıyor. Köylerde üretim
to p ra ğ a bağlıdır. T oprak iyi tohum İster, gübre iste r, makine İster,
su la m a İste r... Köylüm üz bunları b ir başına yapamaz. Devlet o la
rak ona elim izi uzatmam ız gerekli. Z ira a t Bankası yolu ile. Koope
ra tifle r yolu ile, ucuz faizli kred ile r bağlayacağız. Köylüm üz bunları
k u lla n a ra k m akine alacak. Tohum unu ıslah edeceğiz, onu ekecek.
Ucuz gübre sağlayacağız, onu kullanacak. B unlar da yetmez. M alını
pazara götürebilm esi için yolunu yapacağız, sağlığını koruyabilm esi
Icin içm e suyunu getireceğiz. Sağlık m em urlarını ayağına kad ar g ö
türeceğiz. Bu da yetm ez. M ahsulünü değer fia tiy le satm asını tem in
edeceğiz. Toprağa dayanan istihsal deyince, buna kara yolları po
litikası, dem iryolları po litika sı, bütün sulam a tesisleri, lim a n la r girer.
Bütün bunları yapmak İçin paraya İhtiya ç vardır. M aliye V ekili a r
kadaşım ız, kesenin ağzını açm anın ça re le rin i arayacak...»
Para bulm anın çaresi dış borçlanm a olara k belirecek, T ü rk h a l
kı gerçekten b ir ko la ylık ve rahatlam a dönem ine girerken, çok uzak
olm ayan bir gelecekteki malî bozgun ve ekonom ik tıkanm anın te
m e lle ri atıla caktır.
Soru 61 : D.P. İktidarının İlk yılla rın da ekonom ik gelişm enin sa
yıla rla tanım ı nedir?
1950 1951 1052 1953 1954 1955 1956 1957 1958 1959 1960
2618 2747 3028 3504 3850 4262 4612 4632 5121 5205 5603
27 Mayıs sonrası dinsel katılm ada M illî B irlik Kom itesi ve Ku
ru c u M eclis dönem lerinde göze derhal çarp an bir durulm a g ö rü l
m ekted ir. Asker • bü rokra t sınıfın ağırlığını taşıyan bu dönem de oy
kaygısında olan p o litik a c ıla r daha geri b ir plana itildiklerin de n, d in
sel eylem ler sürecindeki bu durulm a halkın o to rite r b ir tepkiden çe
kin m iş oim ası ile İzah edile bilir. 1961 Koalisyon dönem inin hemen
b a ş nda dinsel eylem lerde kıpırdam a sezilm ektedir. Bu durum , kı
pırdam a giderek yoğunlaşıp, fa ka t çok hızlı b ir gelişim haline d ö
nüşm eden 1965'lere kad ar sürm üştür. 1955'ten sonra ise. yani A P.‘
nin tek baş:na iktid ara geldiği tarih te n başlayarak, dinel akım lar
1946'dan bu yana, gelişim süreçleri içinde en yoğun fa a liye ti ger
ç e kle ştirm işle rd ir. Bu artış özellikle K ur’an kurslarında kendini gös
term ektedir.
Batılılaşm adan hlc bir ç ık a r görm edikleri İçin ekonom ik sık ın tıla
rını Islâm iyetten uzaklaşm akta bulm uş olan halk D P. devresinde
h e m ekonom ik olara k biraz rahatladığından ve hem de D.P.'yi «frenk
meşrep» görm eyip onu kendiyle özdeşleştirdiğinden O.P. İktidarına-
karşı dinci bir m uhalefete girişm em işti.
Bu nedenle, aslında kendisine cok yabancı ve karşı ç ka rla ra
sahip sınıfların tem silcisi olan D.P.’yi benimseyen halk, 27 M ay.s
hareketini Islâm ve bu nedenle halk düşm anlarını zo rla g e ri g e ti
ren b ir araç olarak görm üş ve kısa bir süre ipinde iktidarı O.P. zan
ne ttiğ i A.P.'ye teslim etm iştir.
Dinsel akım ların te m silcile ri, ekonom ik b ilin çle rin in yanı sıra, çok
büyük oranda o to rite r bir k işiliğ e sahiptirler. Dinî çevrelerin bu o r
ta k n ite liğ i, yalnızca, toplum un yaşantısının her safhasına uygula
m ak iste d ikle ri İslâm din in in o to rite r ve bükülm ez niteliğinden g e l
m em ekte fa ka t aynı .zamanda sta tik ve değişim e karşı b ir dünya gö
rüşünün yalın katlığının tem elinde yatan' farklılaşm am ış sosyo-eko-
nom ik koşullara da dayanm aktadır. Kötü çevre koşulları, okuma yaz
m a düzeyinin düşüklüğü, g e lir azlığı ve dünya görüşünü ge liştiro -
cek enform asyon azlığı, o to rite r kişiliğ i besleyen unsurlardır. Ö bür
ta ra fta n o to rite r kişilik de kişinin zihinsel kapasitesini sınırlayın
•onun kendi kendini incelem e ve anlam a yeteneğini de kaldırdığı İçin
kişiyi tutum ve davranışlarında dışardan yönetilen bir robot d u ru
m una da sokacaktır. Böyle b ir kişi dünyayı te h like li İnsanlarla ve
teh like lerle dolu görür. A lıştığı ve inandığı şeylere uym ayanları c e
zalandırm a arzusundadır. Y eniliklerin, toplum a, fesat çıkarm ak İste
yen kötü niyetli yabancılar tarafından sokulduğuna İnanır.
Yabancı ve söm ürücü b ild ikle ri b ir T anzim at dönem ini, tem el
le rini Islâm dinin e o tu rta ra k kuracakları e ş itlik ç i bir düzenle yık
maya çalışan Yeni O sm anlIlar gibi, kapatılan M illî Nizam P a rtisin
de örgütlenen küçük burjuva Islâm cıları da, ke n dilerini ezen ve sö
m üren düzene İslâm î ad alet ve e şitliğ i getirm ek sistem ve cabası
¡Cinde İdiler.
O nların İsteği, k a p ita lis t b ir düzende tek ta ra flı İşleyen kre d ile
ri ve bankacılığı faiz yasağı ile sınırlam ak, ekm ekleri İle oynayan ka
p ita lis t patlam ayı din devletinin dizgin le rine vurm ak, üc kâ ğ ıtçılık ve
nam ussuzlukla ed ln lld iğ ln e kesin inançları olan serm aye karşısın
da beş pa ralık olan itib a rla rın ı te k ra r kazanm ak ve İslâmî düzenin
getireceği sta tik bir top lum yapısı içerisinde herkesin yerli yerini,
b ild iğ i eski güzel günlere ulaşm aktır.
M illi Nizam P artisi, bu anlam da, gelişm e karşısında, statü, ge
lir ve itib a rla rın ı y itirm iş b ir kısım küçük ta cir, işletm eci, esnaf ve
el sanatkârının te m silciliğ in i yapm aktaydı.
K a p ita lis t ge lişim in e tkisin i olum suz bir şekilde her gecen gün
giderek hisseden. T ürkiye’nin gelişm iş bölgelerindeki küçük ç iftç i ve
esnaf sınıfları artık iş b irlik ç i sermayeye karşı açık b ir örgütlenm e
hareketini başlatm ışlardır. E rbakan’ın liderliğ ind e İfadesini bulm uş
olan bu hareket, kapitalizm in ve egemen sınıfların iç çe lişkile ri ne
deni İle dinin egemen sınıflara karşı bir araç olarak kullanılm asını
g e rektirm iştir. Küçük bur|uvaziyi «mutlu v e putlu» azınlığa karşı c i
hada çağıran radikal sağ liderleri ve İdeologları, ith a lâ t ve İhraca
tın devle tleştirilm esin i dahi savunm aktadır. Mehmet Şevket Eygl «Bu
gü n* gazetesinde yayınladığı b ir başm akalede «Türk petrolünden ya
bancı kasalara akan her kuru şta bir günan ararım» diyerek petrol sö
m ürüsüne dinsel bir ifade ile karşı çıkm aktaydı...
Bu konuda Taner Tim ur, m ukaddesatçı düşüncenin, som ut g e r
deklerle karşılaştıkça sosyalist düşüncenin etkisi altına girm esinin
b izler için şaşırtıcı oim am ası görüşünü önerm ektedir.
Toplum ile din arasındaki iliş k ile r İçin kesin o lara k saptanıl-
m aya ça lışıla n durum , toplum un d in i ya da d inin toplum u be lirle
d iğ i ve oluşturd uğu değil fa k a t her ikisinin de belirlenm e ve oluş
m a yönünde, b irb irle ri üzerinde e tkili olduklarıydı. Bu anlam da d in
sel duyguları doğuran beşerî ih tiy a ç la rd ır ve beşerî ih tiyaçla rı da
üre tim koşulları besler. T oplum sal bünyeden oluşan beşerî ih tiyaç
lara b ir cevap olarak beliren dinsel duygu ve in a n çla r da top lum
sa l bünyeyi kendi doğru ltula rın da etkileyecekler ve kendilerini ya
ratan ortam ı sürdürm eye çalışacaklardır.
Bu etki-tep kl ilişkisi OsmanlI ve C um huriyet dönem leri açısın
dan örneklerle anlatılm ak istenm iştir. Yine üzerinde önem le d u ru l
mak islenen bir konu artık ka p ita list gelişmeye İyiden iyiye açılm ış
b ir C um huriyet T ürklyesinln yakın zam anlarında din ile toplum a ra
sındaki bu etkl-tep kl ilişkisin in bütün bir toplum sal yaşantıyı yö
rüngesinde tutacak kapsayıcılığım a rtık yitirm iş olduğudur. Bu gö
rüş, Türk toplum unun gelişm e ve farklılaşm asının üst yapıdaki yan
sıması olan dernekleşm e ve kurum laşm a sürecindeki gelişm e İle
güç kazanm aktadır. İşbölüm ü ve ihtisaslaşm anın yoğunlaşm ası İle
farklıla şan b ir toplum sal bünyenin ürünü olan dernekleşm e süreci
nin T ü rkiye ’deki gelişim inde gerçi din derneklerinin çok önem li bir
rolü görülm e ktedir. Fakat fa rk lı bir sosyal yapıda gelişm e ve m o
dernleşm e yolunda olan bölgelerim izde, eskiden olduğu gibi, din
toplum yaşantısı üzerinde a rtık bütünüyle egemen b ir u n s u r olm ak
tan çıkm ıştır. Bunu başka b ir araştırm ado saptam ış olduğum T ür-
klye'dekl dernekleşm e sürecinde din de m eklerin in sahibi olduğu
% 28.4 hisseden anlam ak m üm kündür. Bu d e m ektir ki gelişm e İle
toplum un k ü ltü r yapısı da fa rklıla şm ış ve değişen sosyo-ekonom ik
koşu lla r sonucu beliren plu ra list b ir yapı, kişinin toplum da din ku
rum u dışında sadakatini cekecek ve ih tiyaçla rını tatm in edecek ye
n i kuru m lar yaratm ıştır. Dernekler arasında önem li b ir yer işgal
eden din dernekleri g e rç i gene toplum da ih tiyaçla rı tatm in eden
ve sadakati çeken en önem li kurum durum undadırlar.
T ürkiye 'd e ekonom ik çıkarla rı yansıtan İslâm î akım ların n ite lik
le ri kaba çizg ile riyle iki ana sosyo-ekonom ik m odelin ürünü olarak
sap tana bilir. 1970’lerde T ürkiye'deki bu iki d e ğ işik düzeydeki d in
sel h a re ke tliliğ i şu şekilde ö n e re b iliriz :
a) D.P. iktid a rın ın plansız ve rasgele uyguladığı en flasyo n
kalkınm a g irişim i sırasında altın d e virle rin i yaşayan küçük tacir,
ç iftç i ve esnaf. 1960’lardan sonra büyük İm alâtın, büyük m akineli
ziraatın, tic a re t hayatını denetim altına alm aya başlayan büyük f ir
m aların ve büyük g iriş im c i lehine işleyen kredi po litika sının ezici
baskı ve rekabetine karşı koyam az olm uş, ülke ekonom isindeki sağ
lam ve dokunulm az sandıkları yerlerini giderek kaybederken, m ut
lu yaşa ntılarıyle b irlik te İtiba rlarını ve sta tü le rin i de yitirm işle rd ir.
Durgun ve farklılaşm am ış b ir toplum düzeni içinde, her sabah bes
mele İle dükkânlarını açıp akşam a kad ar A llah ne verdiyse kaza
nan, yap tıkları çöm leklerin, yem enilerin ve ba kır kapkacağın b il
mem nerdeki alüm inyum ya da plastik sanayilerinin rekabetiyle sü
rüm görm eyeceğinden b ir korkusu olm ayan bu insanlar, ilk öncele
ri kendi fehlerine İşleyen kap italistleşm e sürecinin, birden aleyh
lerine dönerek düzenlerini yıktığını ve ken dilerini karm aşık ve hız
la değişen b ir ortamda- b ire r yabancı gibi bırakm akta olduğunu gö
rünce. atalarının da he r başları sıkıştıkça yap tıkları gibi. İslâm cı
eylem lere d ö rt elle sarılm ışlardır. İslâm î düzen, herkesin ye rli ye ri
ni b ildiği, hiyerarşik ve durgun b ir toplum yapısını koru m aya yö
nelm iş bir ekonom i ve hukuk düzeni sağladığı için, bir kısım kü
çük bur|uvanın düzensizliğe, adaletsizliğe ve ahlâksızlığa ba ğladı
ğı bu ka p ita list değişim e set çekecek ve düzeni üç buçuk vurg un
cunun (Büyük Bur|uvazl) elinden ku rta rıp halkın ve hakkın düzeni
haline dönüştürebilecek yetenekte görülm ektedir. Yaşantılarını sa r
san ve kendilerini ekonom ik bakım dan söm üren ka p ita list g e liş'-
ml, tam am en b ir soysuzlaşm a, norm suzlaşm a ve gâvurlaşm a o la
rak gören Türk İslam cıları ancak Tanrının ad aletini toplum a İndir
d ik le ri gün toplum u ku rta ra b ile ce kle rin e in an m aktadırla r. Bu in an ç
larında da yanılm am aktadırlar. Çünkü İslâm î İlkelerle yön etilecek
b ir toplum kendi ekonomik çıkarla rın ı koruyacak, durgun, yatay v e
dikey sosyal h a reke tliliğin olm adığı b ir toplum olaca ktır. Bu anlam
da T ürk islâm cıları T ürkiye’de ekonom ik b ilin ç le rin e en fazla sa
hip gru plarda n b irid ir.
b) ö b ü r yandan T ürkiye’nin az gelişm iş, durgun, farklıla şm
m ış ve b ir örnek yaşam ını sürdüren bölgelerinde din başka bir
fonksiyon görm ektedir. Ekonom inin hemen hemen bütünüyle ta rı
ma dayandığı bu bölgelerde, top ra kla rın çok büyük bir kısmının
cok küçük b ir azınlığa a it olm ası nedeniyle ekonom ik ve sosyal ya
şantıda egem enlik, üretim İlişkile rin i kon tro l eden bu azınlığın e l
lerinde toplanm ış ve ekonom ik egem enlik bu azınlığa siyasal ege
menliği de kazandırm ıştır. Bu durgun ve farklıla şm am ış söm ürü dü
zenini m uhafaza etmek bu bölgelerin egemen sınıflarının çıkarla rr
bakım ından gereklidir. Bu bölgelerin halkı İhtisaslaşm a ve işb ö lü
mü yokluğ u nedeni İle kapalı p a za r ekonom ileri İçerisine hapse
d ilm iş ve b ir örnek bir yaşantının oluşturduğu geleneksel ve kader
c i b ir k ü ltü r yapısının uyuşturucu değer ve inançlarını kıram am ış
lardır.
İşte bu bölgelerdeki egemen sınıfların statüko yu korum a ç a
b a la rın a farklılaşm am ış toplum düzeninin üst ycpısı olan bu kü l
tü r yapısı yardım cı olm aktadır. Geleneksel b ir k ü ltü r yapısında
D in’in aldığı yerin önem i düşünülürse, g e ri kalm ış bölgelerin, e g a-
men sınıfların söm ürü düzenini sürdürm ek için dinden nasıl y a ra r
la nd ıkları anlaşılır.
GİRlŞ
Sayfa
S o ru 1 Toplum um uzda din sorunu hangi acıdan ele a lın
m alıdır? 5
Soru 2 Din. İdealist tanım a göre, m addeyi oluştura n b ir a lt
yapı kurum u m udur? 6
S o ru 3 : Din b ir İdeoloji m id ir? ................................................. 6
S oru 4 Din, m addeci tanıma göre, sosyo-ekonom ik yapı
nın oluşturd uğu b ir ûst yapı kurum u m udur? ....... 0
Soru 5 Dinin bağımsız b ir değişken olarak tanım ı nasıl ya
p ılır? .............................................................................. 12
S o ru 6 : Din ile toplum ka rşılıklı b ir etki-tep ki ilişkisi içinde
m id irle r? .......................................................................... 12
S oru 7 Geleneksel b ir toplum dan ne anlıyoruz? ..................... 13
Soru 8 Geleneksel b ir toplum da dinin rolü nedir? ................. 14
6 o ru 9 Dinin geleneksel toplum larda «fonksiyonu», (k itle
lerin afyonu» olm ak m ıdır? ......................................... 15
S oru 10 M odern ve fa rklıla şm ış b ir toplum dan ne anlıyoruz? 15
S o ru 11 Modernleşen bir toplum da dinin rolü zayıflayacak
m ıdır? .............................................................................. 17
S oru 12 İslâm dininin en b e lirli öze lliği nedir? ......................... 18
Soru 13 Islâm dini bu öze llikle ri İle ne tü r b ir toplum yapı
sının doğal İdeolojisi olur? ............................................. 18
S o ru 14 : T ü rkiye ’de din ve siyaset konusuna neden Osm anlı
İm para torlu ğu dönem iyle girm ekte ya ra r görüldü? 18
I. BÖLÜM
II. BÖLÜM
III. B Ö LÜM
IV. BÖLÜM
V. BÖLÜM
SONUÇ
K D V dVhi!
250.000 TL]