You are on page 1of 31

Adı Soyadı : Metin Yaman Ereli

Sınıfı : Hazırlık D
Onun iki masalı vardı. Biri kendisinindi ve başka kimse bilmezdi.
Ötekini ise dedesi anlatmıştı ona. Sonra ikisi de yok olup gitti. Şimdi biz

BEYAZ GEMİ , CENGİZ AYTMATOV

ROMAN İNCELEME

A) METİN DIŞI DEĞERLENDİRME

1.Roman yazarının yaşamı, edebiyat anlayışı hakkında araştırma yapınız

12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan'daki Talas eyaletinin


Şeker köyünde doğdu. Babası Törekul Aytmatov, Sovyet
Kırgızistan'ında seçkin bir devlet adamı idi, ancak Sovyet rejimine
muhalefet ettiği gerekçesiyle 1937'de tutuklandı ve 1938'de kurşuna
dizildi. Tatar kızı olan annesi Nagima Hamziyevna Abdulvaliyeva
tiyatro aktrisiydi. Adı,Cengizhan'dan esinlenerek konulmuştur.
Gençliği sıkıntılı bir döneme denk gelmişti. O dönemde zaten yeni
yerleşmeye başlayan siyasi sistemle, bir de savaşla mücadele etmek
zorundaydı. Çok genç yaşta çalışmaya başladı; çünkü II. Dünya
Savaşı'nın SSCB üzerindeki etkileri gençleri de etkiliyordu,
yetişkinler savaşta olduklarından, gençlere büyük iş düşüyordu. On
dört yaşında köyündeki sekreterliğe girdi. Burada tarım makinelerinin
sayımı, vergi tahsildarlığı gibi işlerde çalıştı.
Köyünden, Kazakistan'a giderek Cambul Veterinerlik Teknik
Okulu'nda okudu. Daha sonra şimdiki Kırgızistan'ın başkenti olan
Bişkek’e giderek burada Frunze Tarım Enstitüsü'nde öğrenimine
devam etti. Ardından Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü'ne geçti ve
1956 ile 1958 yılları arasında Moskova'da okudu.
Yazmaya bu yıllarda Pravda gazetesinde başladı. Yazdığı eserleriyle
üne kavuştu ve 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği'ne üye kabul
edildi. 1963'te Lenin Ödülü'nü aldı. Eserleri yüz elliyi aşkın dile
tercüme edildi. 1990-1994 yıllarında Sovyetler Birliğini ve Rusya'yı,
sonra ise 2008 yılına kadar Kırgızistan’ı büyükelçi olarak temsil etti.
Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanının film çekimleri için
gittiği Rusya’nın Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da 16
Mayıs 2008 rahatsızlandı ve böbrek yetmezliği.teşhisiyle tedavi için
Almanya’ya getirildi. Almanya'nın Nürnberg kentindeki Klinikum
Nord'da tedavi gören Cengiz Aytmatov, komaya girdi.10 Haziran
2008 tarihinde Nürnberg'de hayatını yitirdi.
I. Dünya Savaşı sonrası yazarları arasında yer alan Aytmatov,
Cemile’den önce birkaç kısa hikâye ve Yüzyüze'yi yazdı. Ancak
yazarın kendini kanıtlamasını sağlayan kitap Cemile oldu.Louis
Aragon Cemile'yi "dünyanın en güzel aşk hikâyesi" olarak
tanımlamıştır.
Eserlerinde mitolojiye oldukça yakın durdu, ancak onunki antik
anlamından farklı olarak mitolojiyi çağdaş bir zeminde sentezlemek
ve yeniden yaratmaktı.
Eserlerinde mitlere, efsanelere ve halk hikâyelerine göndermeler
yapmıştır.
1966'dan sonra eserlerini hep Rusça kaleme almıştır.
Eserleri 176 dile çevrilmiştir.
Cengiz Aytmatov, “Dişi Kurdun Rüyaları” ve “Elveda Gülsarı
romanlarında, yalnız insanların değil, hayvanların da psikolojisini
başarıyla anlatmıştır. Romanlarında kurt ve at gibi hayvanlara da yer
vermiş, onlara insani özellikler atfetmiş ve bunda da başarılı olmuş
dünyadaki sayılı yazarlardan biridir.
Eserlerini, Kırgızca ve Rusça olarak kaleme alan Aytmatov,
eserlerinin çoğunda tema olarak aşk, dostluk, savaş döneminin acıları
ve kahramanlıkları ile Kırgız gençliğinin gelenek ve göreneklerine
bağlılığını seçmiştir.Kırgız Türklerinin kültürünü, ulusal kimliklerden
uzaklaştıran baskıcı rejimleri eserlerinde kendine özgü yalın bir dille
işlemiştir.

Kaynakça: https://tr.wikipedia.org/wiki/Cengiz_Aytmatov

2.Yazarın yaşamı ile romanı arasındaki ilişkiyi, paralelliği


sorgulayınız. Yaşamdan romana yansımalar varsa, bunlar
yazarın yaşamından ve romanından seçilen örneklerle
anlatınız.

Cengiz Aytmatov komünist Rusya döneminde büyümüştür.Beyaz Gemi kitabında, Rusya’nın benimsediği bu yönetim

biçiminin topluma olan etkilerinden eleştirerek bahsetmiştir. Sistemin topluma uyguladığı baskıdan dolayı içinde

bulunduğu sistemin doğruluğunu apaçık bir şekilde kınayamayacağından o dönemdeki bir çok yazar gibi semboller,
temsili unsurlar kullanmıştır,

Bu unsurlara bakarsak: Orozkul, Aytmatov’un hayatındaki otoriter, doyumsuz, materyalistik (tek gerçeğin fiziksel

madde olduğunu savunan) rejimi, sistem de yer alan üst makamları temsil eder.

Bekey teyze’ye bakarsak toplumun bu rejimin altında ne hale geleceğini, özgüvenini kaybedip ezildikten sonra nasıl bir

köleden farkının kalmayacağını, tek idealinin sisteme istediğini vermeye dönüştüğüne şahit olmaktayız.

Mümin dede ise komünist sistemde ezilen, kendi gerçeğini geleceğe ulaştırmaya çalışan ama zaman geçtikçe tek

gerçeğin sisteme ayak uydurmak olduğunu fark edip kötü tarafa geçmekten başka şansı kalmayan kesimi temsil eder. Bu

baskıcı yönetim insanları kötülüğe karşı kayıtsız ve umarsız bir bireye dönüştürdüğünden, kitapta iyilik timsali olarak

görünen Mümin dedenin aslında sadece, diğerlerine kıyasla içindeki kıvılcımı daha uzun süre muhafaza etmeyi

başarabilmiş bir karakter olduğunu görürüz.

Aytmatov, romanda geyik hayvanının Kırgızlarda totemleştiğini belirtir. Mümin Dede karakterinin sürekli geyik

hayvanından bahsetmesi, Kırgızların soyunun geyik soyuna dayandığı inancı ve tüm bu türden anlatıların Sovyet

Rejimi’nin uyguladığı kültürel baskılarla ilişkili olduğu tespit edilmiştir.


Çocuk neden babasına özellikle bir balık suretinde yüzmek istiyor, örneğin bir teknede değil? Bu soru bizi peri

masalının mekânsal organizasyonunun mitolojik kökenine, yani yeraltında veya su altında bulunan ölülerin krallığı

fikrine geri getiriyor. V.Y. Propp, bir balığa dönüşmenin evrensel nedenine dikkat çekiyor. Hikâyenin kahramanının
babası onun için ölmüş gibi görünüyor, bu nedenle, ölen babayı bulmak, mitolojik olarak düşünmek, sadece bir balığa

dönüşmeniz gereken ölülerin (göl) krallığında mümkündür. Çocuğun mitolojik düşünceyle ilişkisini de hesaba katarak,

kahramanın balık olma hayalinin görüntülerinin kökeninin bilinçaltı doğasından bahsedebiliriz”. Cengiz Aytmatov’un öz

yaşam öyküsünü bilen herkesin aklına gelen tek şey onun, bu çocuğun suretinde kendi hayat hikayesinden kesitler

sunduğudur. Çok küçük yaşta babasını kaybettiği, bu sebeple de ölü bir babaya kavuşabilmenin mitolojik olarak
düşünüldüğünde sadece balık olarak gerçekleşebileceğinin farkında olduğu için bilinçaltında oluşan bu isteğini romanın

kahramanı çocuğun suretinde yansıtmaktadır. Bu bakımdan “Beyaz Gemi” Cengiz Aytmatov’un çocukluğunu anlattığı
otobiyografik bir eserdir.

3.Romanın yazıldığı dönem, romanda anlatılan olayların geçtiği dönem (sosyal olaylar, siyasal
olaylar, yaşam koşulları, ekonomik durum vb.) hakkında araştırma yapınız.(kaynakçanızı belirtiniz.)

Yetmişlerde etkilerini tam olarak göstermeye başlamış olan, Sovyet


Rusya ve himayesi altındaki diğer ülkelerin yaşadığı ekonomik
durgunluk, korkunç yaşam koşulları, azalan verimlilik, gıda ve ürün
kıtlığı bu ülke vatandaşlarının hayatlarını acı içinde idame
ettirmelerine sebep olmuştur. Bu çaresiz durum Kırgızistan da
yaşamakta olan insanlar için de işin içinden çıkılamaz ve kurtuluşu
olmayan bir hale gelmiştir. Devletin her sektöre müdahalesi ve
nüfusun her geçen gün kontrolsüzce daha da artıyor olması insanların
huzurunu iyice kaçırmış ve tüketme ihtiyacı olan halkın açlığını
dindirebilmek adına kayıt dışı tedarikçiler ortaya çıkmıştır. Bugün
merdiven altı diye tabir edebileceğimiz yerlerde el altından ticaret
yapanların sayısı oldukça artmıştır.

Kaynakça: https://ungo.com.tr/2022/09/buyuk-petrodan-putine-tarihi-sekillendiren-rus-
yoneticiler/
B) KURGU/YAPI İNCELEMESİ ve İÇERİK:

1.ve 2. BÖLÜM İNCELEMELERİ

KESİTLER:

-I-

1 San Taş Vadisi’nin Betimlenmesi

2 Nene ile Çocuğun arasındaki ilişki

3 Çocuğun yaşamını sürdürdüğü yerin coğrafi özelliği ve


çocuğun oradaki yanlızlığa kendini nasıl yollarla adapte
ettiği

4 Maşin-mağaza’nın San Taş Vadisine ulaşması ve kadınların


satıcının mallarına saldırıp alt üst ettikten sonra bir
şey almayınca durumlarını ve de sebeplerini
etraflarındakilere ifade etmesi

5 Bekey-Orozkul İlişkisi

6 Gezgin satıcı ile Çocuğun tartışması,konuşması

7 Kıvrak Mümin’in çevresindeki insanların ona gösterdiği


muamele ve onun çevresindekilere gösterdiği muamele
8 Kıvrak Mümin’in geleneklerine ve soyuna bağlılığı

9 Kıvrak Mümin’in çok yönlülüğü ve fiziksel özelliklerinin


anlatılması

10 Seyyar satıcının San Taş Vadililerin nasıl kişiler


olduğunu sandığı ve Mümin dedenin Çocuğun okul çantasını
alma süreci

11 Dedenin çocuğa bağlılığı ve çocuğun bunun farkında


olması

12 Tarlanın ekip biçilmesindeki işleyiş

13 Seydahmet’in kişilik ve fiziksel özellikleri

14 Çocuğun çantasını vadidekilere göstermesi

15 Çocuğun Seydahmet ile tartışması ve dedesini savunup laf


ettirmemesi

16 Çocuğun çantası ile muhabbet etmesi

17 Çocuğun yolda Orozkul’la karşılaşması ve Sarhoş


Orozkul’un betimlenmesi

18 Orozkul’un,ev yapmak için malzemeye ihtiyaç duyan


çobanlarla arasındaki çıkar ilişkisi

19 Çocuğun,Orozkul’a çantasını göstermek için yanına


gitmesi ve Orozkul’la sevincini paylaşmak için Orozkul’un
yanına gelen çocuğun kendi çocuğu olmamasından dolayı
Orozkul’un acı çekmesi,çünkü Orozkul’un çevresindeki
çocukların hepsinin Orozkul’a hayatındaki başarısı

-II-

1 Karavul Dağının tepesinden Gözlemlenebilecek dağların


betimlenmesi ve Tepeden Isık Gölün görünüşü

2 Celesay Vadisinin betimlenmesi ve içindeki köyün


tanıtılması
3 Celesay’ın içinde bulunan köydeki okulun betimlenmesi

4 Çocuğun tepeden San Taşı-hayatını sürdürdüğü yeri-


gözlemlemesi

5 Mümin’in torunu için yaptığı Gölcüğün dışarıdan görünüşü


ve Mümin’in torununun mutluluğu için gösterdiği çaba

6 Boz buzağı Ninenin entarisini çiğnerken çocuğun dürbünle


görüp uzaktan durumu engellemeye çalışması

7 Çocuğun özgürlük ihtiyacının nineyi rahatsız etmesi ve


Ninenin bunu alttan alta sözleriyle engellemeye çalışması

8 İhtiyar Nine yaşanan durumdan dolayı ne kadar sinirli


olduğunu dışarı yansıtırken Bekey teyzenin onu
sakinleştirmeye çalışması fakat Ninenin Bekey teyzenin
amacını yanlış anlayıp olumsuz bir tepki göstermesi

9 Ninenin altı adet çocuğu ile kocasının ölmesi ve bu


durumların nineyi yönlendirdiği hayat hakkında ninenin
düşünceleri(yorumu)

10 Beyaz Gemi’nin göründüğü saat (zaman)


11 Beyaz geminin Isık Gölünün içinden kıyılara doğru
gelmesi

12 Mümin’in şehirde küçük kızını yeni bir hayat kurmuş


olarak gördüğünü söylemesi

13 Mümin dedenin, duyumlarına göre çocuğun babasının


kurduğu yeni hayattan bahsetmesi

14 Çocuğun özgürleşme hayalleri

15 Geçmiş zamanlardaki hikayelerde insanların türküye çok


değer verdiği ve Mümin dedenin bu eylemi devam ettirmesi

16 Mümin dedenin Maral ana masalına verdiği değerin


söylediklerine yansıması

ÖZET:
San Taş Vadisi;boğazların,yamaçların arasında ormana doğru uzanan bir bölgedir. Hemen
yakınında Isık Gölü vardır. Vadide, orman koruculuğu yapan üç aile oturmaktadır. Orozkul ve
karısı Bekey, Gülcemal ve kocası Seydahmet, Mümin Dede, nene ve onlarla beraber henüz
yedi yaşına yeni girmiş küçük bir erkek çocuğu. Mümin Dede’nin her işe koşan, kimseye
itiraz etmeyen bir kişiliği vardır. Çok iyi huylu olmasından dolayı çevresindekiler tarafından
pek sayılmamaktadır. İlk karısı ölmüş ve tekrar evlenmiştir. Kendisi Buğu aşiretindendir,
bununla övünmektedir.

Çocuğun okul çağı geldiği için dedesi ona güzel bir okul çantası almıştır. Çocuğun annesi
ve babası ayrılmışlar ayrıca vadiden şehre gitmişlerdir. Annesi Mümin’in küçük kızıdır.
Büyük kızı Bekey’dir.

Seydahmet söz dinler bir adamdır. Hiçbir şeye karışmayan, kimseyle tartışmayan bir
kişiliği vardır. Güçlü kuvvetli olsa da tembel bir insandır.

Orozkul korucularının amiridir ve maaşlarını ondan almaktadırlar. Bu nedenle üç ailenin


ipleri de Orozkul’un elindedir. Orozkul bunu çok iyi bilmekte ve çoğu zaman bunu kötüye
kullanmaktadır. Yaylaya çıkmış olan koyun ve yılkıların çobanları ona sık sık ziyafet
vermektedir. Bu nedenle bir çok kişiyi tanımaktadır ama bunlar çıkara dayalı dostluklardır.
Çünkü, ovada ev kurmak isteyenlerden ağaca ihtiyacı olan gider ve ondan almaktadır.

Orozkul iyi bir insan değildir. İçki içtiği zaman çocuğu olmadığı için karısı Bekey’i çok
ağır döver, ve Bekey bu durumu kısırlılığının bedeli olarak gördüğü için karşı koymaz.
Ailede, çocuk, dedesi hariç pek fazla sevilmemektedir. O’nun varlığından, yokluğundan çoğu
zaman haberleri bile yoktur. Çocuk da onlara aldırış etmemektedir zaten. Sadece dedesine
üzülmektedir. Çünkü, diğerleri O’na saygı göstermemektedir. Özellikle Orozkul O yokmuş
gibi davranmakta, çoğu zaman da azarlamaktadır.Çocuğun içinde kendine ait bir dünyası
vardır. O’na göre nehir kenarındaki büyük kayaların kimisi tank kimisi kurttur. Dedesi
yüzebilmesi için küçük bir gölet yapmıştır ve o göleti çok sever.İki arkadaşı, can dostu
vardır.Birisi dedesinin ona aldığı çanta ve diğeri de dürbünüdür. Onlarla konuşup, onlarla
sohbet etmektedir. Dürbünüyle dağları, ovaları, ormanı, gölü gözetlemeyi sevmektedir. Ama
en çok beyaz gemiye ilgi duymaktadır. Hani şu gölde dolaşan, babasının çalıştığı gemiye. O
öyle düşünür ve buna inanmaktadır. . Birgün balık olup o gemiye gideceğini hayal etmektedir.
Dedesi Maral efsanesini O’na da anlatmıştır. Ama dede ve çocuk haricinde diğerleri bu
efsaneye aldırış etmemektedirler.

KİŞİLER:

• Ana ve yardımcı kişiler kimler?


• Kişilerin davranışlarını, olaylar karşısındaki tepkilerini, kişilik özelliklerini anlatarak kişileri tanıtınız.
• Kişilerin özelliklerinde mekânın, dönemin izleri var mı? Anlatınız.

Karakterler

Mümin Dede: Çok iyi kalpli, çalışkan,yardımsever ve muhafazâkar bir dededir. Buğu aşiretinden olan Mümin, kendi
aşiretinden olan herkese yardım etmeyi bir borç bilerek “Biz bunun için Buğu yaratıldık. Boynuzlu Maral Ana soyundanız
biz. O kutsal Maral Ana, yaşayanlarımıza da ölenlerimize de dost olmamızı istedi bizden” diyerek yaptığı iyiliği soydaşlığın
gereği olarak görse de ne yazık ki iyiliğinin karşılığını hiçbir zaman görmez, “yaşlılar da gençler de ona “sen” diye hitap
ederler.Romanda geleneklerine sıkı sıkıya bağlı bir karakter olarak görülür. Olaylar karşısında yapıcı bir tutum benimser.
Doğayı sever ve onun değerini çevresine iletmeye çalışır.
Baskıcı dönemdeki, kötü tarafa geçmeden hala kendi savaşını devam ettiren kesimi temsil eder.

Çocuk: Hayalci ve neşeli bir çocuktur. Masal“Onun iki masalı vardı. Biri kendisinindi ve başka kimse bilmezdi. Ötekini ise
dedesi anlatmıştı ona” diye başlar roman. Sözlü halk edebiyatının en önemli unsurlarından biri olan “masalın kaynağı ve
çıkış noktası her şeyden önce masal anlatıcısının sınırsız hayal gücüdür”. Eserde de çocuğun sınırsız hayal gücünü
kullanarak kendi masalına yön verdiği açıkça görülmektedir. Çocuk etrafında bulunan kayalara, bitkilere çeşitli isimler
verip bulutlarla oyunlar oynayarak onlara insanî birtakım özellikler yüklemektedir. Kayalara “Yatan Deve”, “Eyer”, “Kurt”,
“Tank” gibi isimler verir, hatta bunlardan başka “kötü”, “iyi”, “kurnaz”, “aptal” diye isimlendirdiği kayaları da vardı
çocuğun. “Bitkiler de çeşit çeşittiler: “Sevimlileri”, “cesurları”, “korkakları”, “zararlıları” ve daha birçokları”. Bulutlar da
onun mutsuz olduğunu anlar ve onu mutlu etmek için kılıktan kılığa girerlerdi. Çocuğun yapması gereken tek şey onların
şekillerini tahmin etmekti. Romanda tüm bu nesneler yazar tarafından “yalnızlığını yenmeye çalışan, iletişim ve sevgi
arayan yalnız ve terk edilmiş bir çocuğun zihinsel durumunu aktarmak” için kullanılır.
Kitapta geçen çocuk karakteri hayatın gerçekleriyle yüzleşmeden önce hala masumiyetini koruyabilmiş çocukları
temsil eder.

Orozkul: Herkese tepeden bakar.soyut inaçları zayıflık olarak görür, tek gerçeğin fiziksel madde olduğunu savunur. Egolu,
doyumsuz ve yıkıcı bir kişiliğe sahiptir. Doğadan kopuk kaosun yaratığı insan tipidir.
Baskıcı dönemdeki sistemi temsil eder.

Bekey Teyze: Özgüven eksikliği vardır. Kendini Orozkul’a karşı ezdirir. Orozkul ve ona baskın olan kesimin istediklerini
yapar. Kısırdır sabırlı ve hoşgörülü bir kadındır.
Sistemin gücü karşısında özgüvenini ve gururunu kaybedip tek ideali olarak sistemi memnun etmeyi belirleyen kesimi
temsil eder.

Seydahmet: Söz dinler, sorgulamaz, Orozkul’a hizmet eder. Tembeldir.


Baskıcı dönemde, sesini çıkarmayıp sorgulamadan eylemleri gerçekleştiren kesimi temsil eder.

Nine:Sinirli, huysuz bir kişiğe sahiptir. Bir bakıma geçmişini kaybettiği için, zorunluluktan dolayı orada bulunur. Sisteme
karşı tepkisini göstermeden ayak uydurmaya çalışır.
Sistemin gücü karşısında sesini kesip hizmet eden kesimi temsil eder.

Gülcemal: Seydahmet’in karısıdır. Günlerini genelde çocuğun ninesine ve Bekey’e yardım etmekle ve kızına bakmakla
geçirir.

İLİŞKİLER:

Bekey - Orozkul ilişkisi

Orozkul, Bekey’e çocuk sahibi olamadıklarından dolayı kızar ve şiddet uygular. Bekey ise
özgüveni düşük bir birey olduğundan Orozkul’a karşı koymayıp o da çocuklarının olmamasını
kendi suçu olarak görür.
ÇATIŞMA:

• Romandaki sosyal, sınıfsal, duygusal, mantıksal vb. çatışmalar ve nedenleri)

Kadın-Erkek Çatışması

Eserde yer alan çatışmalarından biri kadın - erkek kutupluluğudur. Eserde iki kadın tipinin
olduğu görülmektedir. İlki Bekey hala ve çocuğun şehirdeki annesi gibi eşinden korkan, ona
bağımlı olan tiplerdir. İkincisi ise eşinin sakin biri olmasından faydalanıp baskın olmayı
başaran, her seferinde eşini ezmeye çalışan, Mümin dedenin eşi yaşlı nine gibi kadınlardır.
Eserde her iki kadın tipinin de bir güç göstergesi olarak saygı duyduğu ana unsur para olarak
gösterilir. Çünkü Bekey, Orozkul’a ona baktığı için katlanmaktadır. Nine ise Orozkul’a eşine iş
vermesinden dolayı büyük saygı ve minnet duymaktadır. Çocuğun annesi ise yeterli para
biriktirip daha geniş bir eve çıktıklarında eğer eşinin izni olursa çocuğunu yanına alabileceğini
Mümin dedeye söyler.

Orozkul eserde kibirli, sinirli, zorba biri olarak gösterilir. Çocuklarının olmamasını bahane
ederek karısı Bekey’e şiddet uygular. Ona “babasının yanında en ağır küfürleri savurmaktan hiç
çekinmez” ve sık sık şiddet uygular. Bekey ise çocuğunun olmamasını bir lanet olarak görerek
“ne yani benim günahımda böyle kısır bırakıldım!.. Vur vur gebereyim daha iyi” şeklinde
ifadeler kullanır. Bu durum toplum baskısının kadınları ne kadar olumsuz yönde
etkileyebileceğini göz önüne serer. Nitekim Bekey haksız yere şiddet görmesine rağmen suçlu
olarak kendisini görür. Eserde onun yaşadığı bu acziyet ona toplum tarafından biçilmiş bir rol
olarak yansıtılır.

Bekey’in içinde bulunduğu kötü durum çocuğun iç dünyasında da etkisini gösterir. Çocuğa
göre Bekey’in “beş para etmez kötü adamın biri” olan kocasına katlanmasına hiç gerek yoktur.
Çünkü “onsuz da pekâlâ geçinmeleri” mümkündür. Hatta çocuğun Orozkul’a karşı içinde
biriktirdiği nefret onu düş âleminde öç almaya yöneltir. Onun planına göre hepsinin aniden
“Orozkul’un üzerine çullanarak” onu çaya atmaları, yaşadıkları sorunlardan kurtulmalarının
tek yoludur. Çocuğun bu planı kurgulamasında sadece balıkların derede yüzebileceği, bir balık
olmayan Orozkul’un bu sebeple suda boğulacağı düşüncesi etkili olur.

Kendisini hiç sevmemesine ve ona çok kötü bir şekilde davranmasına karşın çocuk, ninesine
karşı içinde vefa duygusu barındırır. O, “ninesine karşı kendisine baktığı için minnet duyar”, bu
sebeple “yarına kadar iyileşip mutlaka okula gitmesi gerektiğini” düşünür.Bu durum yazarın
kadın-erkek çatışmasında çocuğu bir taraf olarak görmediğini ortaya koyar.

Eser boyunca yazarın, kadınların erkeklere bağımlı bir şekilde yaşamaya mahkûm edilişlerinde
toplumun etkisinin olduğunu düşündüğü söylenebilir. Maddi açıdan yetersiz olan bu kadınlar
yaşamın getirdiği bütün zorluklara katlanmak zorunda kalırlar. Yazarın bu toplumsal rolü
eleştirel bir bakış açısıyla yansıttığı görülür. Bu durum yazarın iyi - kötünün kadim
çatışmasında kadın-erkek ilişkilerini güç odaklı bir şekilde sorguladığını gösterir.

MEKAN:

• Romandaki olaylar nerede/nerelerde geçmektedir?


• Mekânların özellikleri nelerdir?
• Mekânın olayların sunumu, olayların gelişimi ve kişiler üzerindeki etkileri nelerdir?

Roman Isık Göl çevresindeki San Taş vadisinde geçmektedir. Belirli yerlerde şehir hayatına da atıfta bulunulur.

San Taş Vadisi; boğazların, yamaçların arasından ormana doğru uzanan bir bölgedir. Hemen yakınında Isık Gölü vardır.
Vadide, orman koruculuğu yapan üç aile oturmaktadır. Vadide Mümin dedenin çocuğun yüzmesi için yaptığı bir göl vardır.
Mekan bir zamanlar Marallara ev sahipliği yapmıştır ama şu anda sadece insanlar bulunur.

Şehirden uzak olduğu için, her yer dağ bayır olduğu için, bir yere gidilmesi gerektiğinde kolayca gidilemez ve bir şeye
ihtiyaç duyulduğunda kolayca elde edilemez yani ulaşım ve ticaret zordur. Bu durum geçim sıkıntısını ortaya çıkarır.
Geçim sıkıntısı Dedeyi ve diğerlerini olumsuz yönde etkiler çünkü ihtiyaç duyulan konfora sahip olamazlar.

ZAMAN
▪ Dış zaman: Romanda anlatılan olaylar hangi dönemde geçmektedir?
▪ Dış zaman, kişilerin davranışlarını nasıl etkilemiştir?
▪ İç zaman: Romanın kendi içinde, anlatılan olayın gelişme süreci nedir?
▪ Romanda,
✓ Anlatılanlar bir noktadan başlayıp ileriye doğru mu gitmiş? (düz gelişme) Evet
✓ Anlatıcı, zaman zaman olayları özetleyerek mi geçmiş? (daraltma) Evet
✓ Romanda, anlatıcı geriye dönüşler yapıyor mu? Evet

1 Yetmişlerdeki Sovyet Rusya himayesindeki Kırgızistan’da geçmektedir.

2 İnsanları hayatta kalmak için birbirlerine ihtiyaç duyduklarının farkına vardırıp birbirlerine kenetlendirmiştir.

3 Günler geçip gitmektedir. Orozkul içince kendini kaybeder ,ortalığı darmadağın eder, herkesin huzurunu

kaçırırdı.Yine birisine ağaç sözü vermiştir.Ağacı keserler ama onu ormandan getirmek hiçte kolay değildir. Mümin dede

arkada, Orozkul önde ilerlemektedir. Ağaç bir an için kontrolden çıkar ve biraz yuvarlanır. O sırada Mümin yıllardır
bölgede görülmeyen Maralları görür.

Geri döndüklerine inanır. Hava


soğuktur ve ağacın yola indirilmesi
gerekmektedir. Çünkü, sahipleri
akşama almaya gelecektir. Ama
ağacı nehirden geçirirken ağaç
sıkışır ve onu oradan çıkaramazlar.
Ağacı alacak adamalar akşam olunca
gelmişlerdir. Orozkul onları kendi
evinde misafir eder. Sabaha hep
birlikte ağacı çıkarmaya giderler. Bu
işi yaparlarken Maralları görürler.
Yabancılardan biri avlanmayı teklif
edince, Orozkul bunu kabul eder.
Mümin dede ava engel olmak
istemesine rağmen kimseye söz
geçiremez.

Maralları, bir kaç gün önce çocuk


da görmüş ve bir sürü de hayal
kurmuştur.

Hava bu zamanlarda biraz kötüdür


ve çocuğu da etkilemiştir. Çocuk
evde yatmaktadır. Bir süre sonra
dışarıdan gelen ayak sesleriyle
uyanır. Bunun üzerine ayağa kalkar
ve dışarıya çıkar. Evin önünde
büyük bir ateş yakılmıştır.
Avladıkları hayvanı
parçalamaktadırlar. Çocuk hariç
hepsi sarhoştur. Çocuk gördüklerine
çok şaşırır. Aklından, ’Yerde boylu
boyunca uzanan Maral Ana değil
mi?’diye geçirir. Cevabı evettir.

SORULAR: (Okuduğunuzu bu bölümle ilgili üç soru oluşturunuz ve yanıtlayınız.)

1.

Çocuk neden çevresindeki eşyaları isimlendirir?Açıklayınız.

2.

Kitapta geçen Orozkul karakteri Cengiz Aytmatov’un hayatında neyi temsil eder? Açıklayınız.
3. O dönemin getirdiği yenilikler ve insanların kültürel değerlerinden uzaklaşması Mümin
dedeyi toplumda nasıl bir rol benimsemeye yöneltmiştir?

3.ve 4. BÖLÜM İNCELEMELERİ

KESİTLER:

-III-

1 Çocuğun Babası Kıyıya Beyaz gemi ile yaklaşırken çocuğun


dedesini yalnız bırakmamak için yani gitmemek için
bahaneler üretmesi

2 Çocuğun tepeden aşağı inerken azar işitip şamar yemekten


korkması

3 Orozkul ile Bekey’in tartışması ve Mümin dedenin


müdahale etmeye çalışması

4 Mümin dedenin kızına Orozkul tarafından şiddet


uygulanmasına çok üzülmesi ama kızı bir nevi Orozkul’un
elinde olduğu ve sorunları ifade edip dikkat çekmeyi
sevmeyen bir kişiliğe sahip olduğu için karşı çıkamaması

-IV-

1 Enesay Nehri’nin tanıtılması

2 Kırgızların siyasi ilerleyişi


3 Yaşlı başbuğlarını gömerken kırgızlara haince ihanet
edilmeleri

4 İki çocuğun hayatta kalması ve katliam noktasından


uzaklaşan kabileyi takip etmesi fakat oraya ulaştıklarında
konuşmalarından Kırgız olduklarının anlaşılması

5 Hayatta kalan iki çocuğun Topal Nine tarafından


uçurumdan aşağı atılmadan önce Maral Ana tarafından
kurtarılması

6 Maral Ana’nın çocukları peşine takıp Kırgız soyunu devam


ettirmek için Isık Göl çevresine ilerlemesi

7 Çocuklar büyüyüp,kız hamile kalınca Maral Ana’nın


boynuzuna bir bebek beşiği takmış şekilde gelmesi ve
çocuğu doğurtması

8 Zaman ilerledikçe çoğalmaları

9 Bir ailenin ölen babaları için mezarına maral boynuzu


dikmesi ve herkesin atasının mezarına bir maral boynuzu
dikmeyi kendine borç bilmesinden doğan maral avının
başlaması

10 Maral Ana’nın insanların ona ettiği ihanet karşısında


hayal kırıklığına uğrayıp başka bir diyara,başka bir
ülkeye gitmesi

ÖZET:

Çocuk Beyaz Gemi’ye gitmek ile gitmemek arasında karar vermeye çalışır.Çocuk vadiye inince
yaşananlardan dolayı gösterilecek cezadan korkar ve kendini çantası ile konuşarak
cesaretlendirir.Çocuk eve gittiği zaman evde bir sessizlik ile karşılaşır,bu sessizlik Orozkul ile Bekey
arasında gerçekleşen tartışmadan dolayıdır.

Mümin dedenin savaş sırasında ölen bir erkek çocuğu vardır ama Mümin dedeyi en çok üzen olay
iki kızının da pek talihsiz oluşudur.

Çocuk sessizce yemeğini yer ve düşünür: Bekey teyze niye dövüleceğini bilerek Orozkul’a içki
almaya devam eder yani onu niye her seferinde yeniden affeder ?

Çocuk Orozkul’u işe yaramaz bir adam olarak görür ve onsuz pekâlâ geçinebileceklerini düşünür.
Çocuk Orozkul’un hiçbir zaman balık olamayacağını söyler çünkü Orozkul çoktan kötü, yıkıcı tarafı
benimsemiş ve onu temsil eden bir unsur haline gelmiştir. Orozkul’un niçin çocuğu olmadığı
sorgulanır. Mümin dede Maral Ana hikayesini gerçek kabul etmiş ona inanmıştır yani iyiliğin
varlığına inanmıştır.

Yazar Maral Ana hikayesini anlatır: Bundan çok uzun zaman önce Orta Asya'da kırgız kavimleri ile
diğer kavimler yaşarmış. Bu kavimler birbirleri ile savaşırlar ara sıra da barış ortamı olurmuş.

Gel zaman git zaman bir gün düşman kavmi bütün gücü ile kırgız ülkesine saldırmış. Etrafta canlı
adına ne bulunduysa öldürülmüş, kılıçtan geçirilmiş.Düşman kavim büyük bir sevinç içinde geri
dönerken, orman içinden biri kız biri erkek iki çocuk köye gelmiş.

Bu iki çocuk ne olduğunu anlamamış ilk önce. bakmışlar ki herkes öldürülmüş. Büyük bir üzüntü
içerisinde düşmanın çıkardığı toz bulutunun arkasından gitmeye başlamışlar. Bir bakıma ateşin içine
atmışlar yani kendilerini.

Akşam olunca köye varmışlar. karınları çok acıkmış tabii. Gelen et kokularına dayanamayıp köy
halkının içine karışmışlar. Orada bulunanlar bu iki çocuğu görünce “siz kimsiniz?” diye sormuşlar.
Çocukların cevap vermesiyle onların da kırgız olduğunu anlamışlar ve çok büyük bir öfkeyle ne
yapacaklarını aramaya koyulmuşlar. Hemen Han’larının yanına gidip durumu açmışlar. Han çok
hiddetlenmiş tabii. Hemen bu iki çocuğu orada bulunan yaşlı iyi kalpli kadına vermiş ve “git bunları
öldür” demiş.

Yaşlı kadın büyük üzüntü içerisinde almış çocukları getirmiş bir uçurum kenarına. Tam atacakken
arkadan bir geyik “bırak onları kadın” diye seslenmiş. Kadın şaşırmış tabii. Hiç geyik konuşur mu?
geyik “onları bana ver memem süt dolu onlar benim çocuğum olsun” demiş. Kadından almış bu iki
çocuğu ve çok uzaklara Isık Göl civarına götürmüş.

Oraya yerleşmiş ve çoğalmışlar. Çok mutlu hayat sürmüşler. Daha sonra yoldan çıkan insanlar
ölenlerin mezarına geyik boynuzu dikme adeti edinmişler. Bu onlara ayrı bir saygınlık katmış yani.
Karşı çıkan insanlar da olsa zamanla geyik avlama çoğalmış.

Gel zaman git zaman o kadar avlanma olmuş ki çok az geyik kalmış. Bunun üzerine ihanete
uğrayan ana geyik yaşlı gözlerle bu köye bakarak yanına aldığı birkaç geyik ile oralardan çekip gitmiş.

KİŞİLER:

Üçüncü bölüm ikinci bölümün kısa bir devamı niteliğinde olduğu için kişilerde değişiklik
yaşanmaz.

Dördüncü bölümde Maral ana hikayesi anlatıldığı için geçmişe dönüş yapılır.

İLİŞKİLER:
ÇATIŞMA:

İyilik – Kötülük çatışması

Beyaz Gemi tema yönünden incelendiğinde iyilik ve kötülüğün mücadelesine geniş şekilde yer verildiği görülür.
Eserde iyi olarak sunulan karakterler Mümin dede ve çocuktur. Mümin dede iyilik yapmaktan çok hoşnut olan
biridir. Herkese yardım etmek onu mutlu etmeye yeter. Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte hayvan sürülerini getiren
göçebeleri dedeyle torun birlikte ziyarete giderler. Çocuk bu durumu şu şekilde ifade eder:

“... sonra dedemle birlikte ‘hoş geldin’e gideriz. Hepsinin elini sıkarız. Ben de sıkarım ellerini”

Mümin dede çok fakirdir ve maddi yönden Orozkul’a bağımlı durumdadır. Fakir olmasına rağmen
iyilikseverliğinden ve misafirperverliğinden asla ödün vermez. Dağ yolunda mahsur kalan şoförleri evinde konuk
eder ve durumu olmamasına rağmen “Onlar kalkmadan et hazır olmalı” diyerek tek mal varlığı olan beş koyunundan
birini keser . Ona kötülük yapmasına rağmen Orozkul’a elinden geldiğince yardım eder. Seydahmet’in işini ihmal
etmesinden dolayı hayvanların aç kalmasına dayanamaz ve otları biçerek Seydahmet’in ailesine yardımcı olur.

Beyaz Gemi’de Mümin dede torununa Maral ana efsanesini anlatırken insanların aç gözlülüğünün ve vefasızlığının
boyutlarının göz önüne serildiği görülür. Efsanede birbirine düşman iki toplumdan söz edilir. Düşmanların cenaze
töreninde hazırlıksız yakaladıkları Kırgızların hepsini nasıl öldürdükleri anlatılır. Öyle ki bu grup “kalleşliklerini
duyurmasın ve öç almaya kalkışmasın, törelere aykırı bu olay unutulup gitsin” diye düşmanlarının hepsini ortadan
kaldırırlar. Yazarın buradaki amacı geçmiş-şimdi bağlamında insanlardaki kötülük duygusunu anlatabilmektir.
Efsanede Kırgızlardan sağ kalan iki çocuğu Enesay’a atması için yaşlı kadın görevlendirilir. Onun Enesay nehrine şu
yalvarışı insanların merhametsizliğini ve aç gözlülüğünü ortaya koyar:

“Eğer yıldızlar insan olsa, gökyüzü onlara dar gelir, sığmazlardı. Eğer balıklar insan olsa, nehirler ve denizler
onlara yetmezdi.” Bu sırada ortaya çıkan ana buğu (Maral) yaşlı kadına “Bekle ey ulu bilge kadın! Bu günahsız
yavruların canına kıyma!” diye seslenir. Bir hayvanın merhamet dolu bu sözleri, insanın kötülüğe yatkınlığından
onun habersiz oluşundan kaynaklanır. Nitekim o çocukların soyundan gelenler “Maral boynuzu bulamayanlara”,
ö“nemsiz, beceriksiz kişiler olarak” bakmaya başlar. Bu anlayış zamanla maralların soyunun tükenmesine sebep olur.
Eserde geçen bu masalda ihtiyar kadının uyarılarına Maral’ın inanmaması yazarın bakış açısını ortaya koyar. Ona
göre insan doğası tüketmeye, yok etmeye yatkındır. Aç gözlülüğü insanın yavaş yavaş çevresini ve sonunda kendisini
tüketmesine sebep olmaktadır.

MEKAN:

Karakterlerin üçüncü bölümde bulundukları mekan ilk iki bölümle aynıdır.

Dördüncü bölümde Maral ana hikayesi anlatılır ve hikâye Sibiryada bulunan Enesay nehrinin
çevresinde geçer.
ZAMAN

Üçüncü zaman akışı olarak ilk iki bölümün devamı niteliğindedir, bu yüzden zaman değişmez.

Dördüncü bölümde Maral ana hikayesi anlatıldığı için geçmişe dönüş yapılır. Enesay boyları birlikte Enesay deresinin
çevresinde yaşarken bir boyun kırgızlara ihanet edip tüm kırgız soyuna son verdiği dönemi anlatır.

SORULAR: (Okuduğunuzu bu bölümle ilgili üç soru oluşturunuz ve yanıtlayınız.)


1.

Maral ana hikayesinde geçen insanların Maral anaya-yani bir nevi anaları olan varlığa- ihanet
etmesi insanların hangi özelliğini gösterir ?

2.

Mümin dede niye çocuğa Maral ana hikayesini anlatır ?

3.

Topal nine neden çocukları Maral anaya teslim ederken ondan dikkatli olmasını istemiştir ?

5,6.ve 7. BÖLÜM İNCELEMELERİ

KESİTLER:

-V-

1 Orozkul ile Mümin dedenin tomruğu dağdan aşağı indirmesi

2 Mümin dedenin Orozkula uyguladığı fiziksel uyarıdan


doğan ikisi arasındaki tartışma
3 Mümin dedenin iş esnasında aklından Orozkul’u tanımlaması

4 Köy okulunun ve şehir hayatının Orozkul’un bakış


açısından anlatılması

5 Orozkul’un hayal ettiği şehir hayatının anlatılması

6 Orozkul ile akrabası arasında geçen kereste


tartışmasından dolayı akrabanın Orozkul’u San-Taş Orman
Müdürlüğüne şikayet etmesi

7 Orozkul’un şikayetten zar zor paçayı kurtarması ve kısa


süreli bir aydınlanma yaşaması

8 Orozkul’un yaz gelince iki övücü söz ve ziyafetin


etkisiyle tekrardan kereste için söz vermeye başlaması

9 Orozkul’un Mümin dede ile birlikte kamyon ve römork’a


ulaştırmak için taşıdıkları tomruğu geçirdikleri yollarda
rütbeli birine yakalanma korkusu

10 Orozkul’un hiddetle verdiği karardan doğan kötü sonucun


ardından Mümin dede ve Orozkul’un ormanda 3 tane Maral
görmesi

11 Kutsal görülen bir varlığa inanıp bağlanmanın zayıflık


olarak ifade edilmesi

12 Mümin dedenin çocuğu okuldan almak için işe ara vermek


istemesi ama Orozkul’un karşı koyması

13 Orozkul’un ağaç kesildikten sonra birisi tarafından


görülmemek için tomruğun kurumasını beklememesi ve bunun
sonuncunda tomruğun nehrin içinden geçirilirken kayaların
içine sıkışması

14 Mümin dedenin sesini çıkarıp görevin devamını


üstlenmesi

15 Mümin dedenin işe ara verip çocuğu okuldan almak için


yola çıkması

16 Orozkul’un Bekey’i evden kovması


17 Mümin dedenin,yolun yarısına kadar çocuğu getirmiş olan
öğretmenden çocuğu alıp eve dönmesi

18 Mümin dedenin kendisinin çocuğu yetiştirebilecek kadar


hayatta olmadığı senaryodaki çocuğun geleceği için
endişelenmesi

19 Mümin dedenin o gün gördükleri marallardan yola çıkıp


çocuğun dargınlığını dindirmeye çalışması fakat
gerçekleştireceği hiçbir eylemin onu Orozkul’un yeni
planlarının ne olacağını düşünmekten alıkoyamayacağının
farkına varması

20 Dede ve Çocuğun eve ulaştıklarında Ninenin dedeye, ne


yaptığını tanımlamaya çalışan gözlerle bakması ama masaya
oturup yemeklerini yemeleri

21 Ninenin dede evden ayrılmadan önce suçlayıcı ifadeler


kullanarak tartışma başlatması

22 Orozkul’un Dedeyi kovup değersizleştirmesi

23 Çocuğun isim verdiği kayaların yanında otururken karşı


kıyıda 3 Maral görmesi

24 Maralların bulunduğu karşı kıyının Betimlenmesi

25 Maralların dağın tepesine çıkıp ulumaları

26 Çocuğun hızlıca eve dönüp maralları gördüğünün haberini


vermesi fakat dedenin aldırış etmemesi

-VI-

1 Ev ortamındaki gerginliğin anlatılması

2 Çocuğun sakinleşmek için o gün yaşadıklarını tekrardan


hayal etmesi ve yaşadıklarının gidişatını değiştirip
uzatması
3 Dedenin Orozkul’un Bekey’e şiddet uygulamasına müdahale
etmesinin nine tarafından engellenmesi ve dedenin onların
bir çocuğu olması için yalvarması

4 Çocuğun Maral Ana’ya Bekey ve Orozkul’un bir bebeği


olması için dua etmesi ardından bir çıngırak sesi duyması
ama bu sesin gittikçe bir kamyon sesine dönüşmesi

5 Seydahmet’in,tomruklarını almak için köye ilerleyen


adamlarla birlikte köye gelmesi

6 Çocuk ile Şoförün konuşması

7 Geçen yıl,yine aynı günlerde evlerin ilerisinden on beş


kamyonluk bir kamyon kervanın geçmesi

8 Çocuğun kervanın peşinden koşturması ve kamyonlardan


birinden inen Kulubeg ile tanışması

9 Kulubeg’in Mümin’e selam söylemesi

10 San-Taş rüzgârının kopup gelmesi

11 Biçilmiş otları taşımak için Arça Vadisine giden


şoförlerin fırtınada arkadaşlarından birisi ayağını
burktuğu için mümin dedenin evine sığınmaları

12 Çocuğun dedesinin emri üzerine zor hava şartları


altında Seydahmetlere ulaşmaya çalışması

13 Şoförlerin geceyi geçirmek köydeki üç eve sığınması

14 Dedenin 1924 Magnitogorsk konusunu anlatması

15 Şoförlerin Arça vadisinin yukarısındaki çayıra nasıl


geldiklerini anlatmaları

16 Çocuğun gerçekle kendi hayalinde yarattığı görüntüleri


birbirine karıştırması

17 Maral Ananın somut bir varlıktan ziyade soyut bir güç


şeklinde kamyonları kara batan şoförlere yardım etmesi
18 Çocuğun bir düş görüyor olması ve düşün Kulubeg
tarafından sonlandırılması

19 Dedenin sabah saatlerinde herkes uyurken çocuğu yanına


alıp iş yapmaya başlaması

20 Çocuk ile dedenin Maral Ana’ya, yol göstericiliği ve


koruyuculuğu için adak adamaları

21 Fırtınadan sonraki San-Taş Vadisinin betimlenmesi


22 Şoförlerin ev sahipleriyle vedalaşması

23 Geri dönüş yolunda çocuğu da yanlarına almaları ve çocuk


yorulunca Kulubeg’in onu sırtına alması

24 Kaymonların kullanılabilir hale getirilme süreci

25 Çocuğun yüksek ateşten dolayı bilincini kaybetmesi

26 Nine’nin dedeyi eğer Orozkul tarafından kovulursa


doğacaklardan ötürü azarlaması

27 Çocuğun hayatın işleyişini sorgulaması

-VII-

1 Çocuğun sabah dedesi tarafından ateşine bakılarak durumu


kontrol edilirken uyanması ve okula gitmek istemesi ama
hastalanmış olduğu için bedeni ve dedesi tarafından bu
isteğin geri çevirilmesi

2 Ninenin dün yarım kalan işin tamamlanma sürecine katkı


sağlaması için Mümin’e gitmesini söylemesi

3 Ninenin Dedeye karşı küçük düşürücü ifadeler kullanması


ve Dedenin az da olsa sesini çıkarması

4 Nine ile çocuğun arasındaki ilişki ne kadar karışık da


olsa, ya belirli şartlardan dolayı ya da ikisinin
arasındaki ilişki belirli temellere kurulu olduğu için
Nine’nin çocuğa değer veren eylemlerde bulunması

5 Maralların çay kıyısına tekrardan gelmesi


6 Mümin’in aklında sorularla tomruğun sıkıştığı noktaya
ilerlemesi

7 Koketay’ın tanıtılması ve orada olma sebebinin


açıklanması

8 Mümin’in dün yaptığı küçük çaplı baş kaldırının


doğurduğu sonuçların Orozkul’u zor durumlara sokması

9 Orozkul dışında,tomruğu çaydan çıkarmak için uğraşan


herkesin etrafta gezinen marallardan etkilendiğini
belirtmesi

10 Orozkul’un Koketay’ı akşama kadar köyde kalması için


evine davet etmesi

11 Orozkul’un rütbe ile görülen saygı arasındaki ilişkinin


eskisi kadar doğru orantılı olmamasından şikayet etmesi

12 Mümin dedenin kısa sürede edindiği ideallerinden kısa


sürede uzaklaşması

13 Çocuğun ertesi gün uyandıktan sonra çevresinde


yaşananları kavramaya çalışması

14 Seydahmet sarhoş olduğu zaman Dede ile arasında aşağı


yukarı nasıl bir konuşma geçtiğinin anlatılması

15 Çocuk Seydahmet’e dedesinin nerede olduğunu sorunca


Seydahmet’in kesik kesik cevaplar vermesi ve çocuğu
verilecek ziyafet için dışarı çağırması

16 Çocuğun dede’de bir farklılık,şaşkınlık olduğunu fark


etmesi

17 Çocuğun,Orozkul ile Koketay’ı Maral ananın etlerini


ayrıştırırken bulması

18 Orozkul’un, Maral Ana’nın boynuzlarını kafasından


ayırmakla imtihanı

19 Orozkul’un Maral Ana’ya uyguladığı işlemin kişisel bir


form alması
20 Orozkul’un, Maral Ana’nın kafasını baltayla çatlatması
ve ardından baltanın Maral Ana’nın gözüne gelip patlatması

21 Çocuğun inandığı her şeyin-Maral Ana’nın-bir aç gözlü


varlık tarafından yok edilebilecek olmasının çocuğa
verdiği hayal kırıklığı

22 Bekey teyzenin çocuğu evine alıp odanın köşesine


yatırması

23 Ziyafetin Mümin dede’nin konuşma yapmasıyla başlaması

24 Çocuğun, Kulubeg’in köye geldiğini ve Orozkul’u


durdurduğunu hayal etmesi

25 Maral Ana’nın Mümin dede tarafından avlanma sürecinin


anlatılması

26 Dedenin, çocuğa anlattığı ve yaşam amacını onun


varlığını gelecek nesillere iletmek olarak benimsediği
Maral Ana’ya torunu ve kızı için ihanet etmesi

27 Çocuğun Isık Göl’deki Beyaz Gemiye ulaşabilmek için


kendini akıntıya bırakması yani toplumun onu yönelttiği
yaşam biçimini reddedip kendini özgürleştirmesi

ÖZET:

Günler geçip gitmektedir. Orozkul içince kendini kaybeder ,ortalığı darmadağın eder, herkesin
huzurunu kaçırırdı.Yine birisine ağaç sözü vermiştir.Ağacı keserler ama onu ormandan getirmek hiçte
kolay değildir. Mümin dede arkada, Orozkul önde ilerlemektedir. Ağaç bir an için kontrolden çıkar ve
biraz yuvarlanır. O sırada Mümin yıllardır bölgede görülmeyen Maralları görür.
Geri döndüklerine inanır.
Hava soğuktur ve ağacın yola
indirilmesi gerekmektedir.
Çünkü, sahipleri akşama
almaya gelecektir. Ama ağacı
nehirden geçirirken ağaç
sıkışır ve onu oradan
çıkaramazlar. Ağacı alacak
adamalar akşam olunca
gelmişlerdir. Orozkul onları
kendi evinde misafir eder.
Sabaha hep birlikte ağacı
çıkarmaya giderler. Bu işi
yaparlarken Maralları görürler.
Yabancılardan biri avlanmayı
teklif edince, Orozkul bunu
kabul eder. Mümin dede ava
engel olmak istemesine
rağmen kimseye söz
geçiremez.

Maralları, bir kaç gün önce


çocuk da görmüş ve bir sürü
de hayal kurmuştur.

Hava bu zamanlarda biraz


kötüdür ve çocuğu da
etkilemiştir. Çocuk evde
yatmaktadır. Bir süre sonra
dışarıdan gelen ayak sesleriyle
uyanır. Bunun üzerine ayağa
kalkar ve dışarıya çıkar. Evin
önünde büyük bir ateş
yakılmıştır. Avladıkları
hayvanı parçalamaktadırlar.
Çocuk hariç hepsi sarhoştur.
Çocuk gördüklerine çok
şaşırır. Aklından, ’Yerde boylu
boyunca uzanan Maral Ana
değil mi?’diye geçirir. Cevabı
evettir.

Dışarıdaki işleri bittikten


sonra ziyafet için Orozkul’un
evine giderler. Kimsenin
çocuğa aldırış ettiği yoktur. O
usulca nehire doğru yürümeye
başlamıştır bile. Artık karar
vermiştir bu böyle
olmayacaktır, babasının yanına
gidecektir. Kendini bir balık
edasıyla nehirin azgın sularına
bırakır, Beyaz Gemiye
ulaşacağını umarak, ’Merhaba
Beyaz Gemi ben geldim!’.

KİŞİLER:

Orozkul: Orozkul’un kitabın başından sonuna kadar olaylar karşısında sergilediği tepki aynıdır.
Yazarda onu baştan sona kadar olumsuz bir bakış açısıyla ele alır.

Kitabın son bölümünde geçen “Orozkul vahşi bir kin ve kudurganlıkla mırıldanıyordu:

-Bundan da büyük kafaları kıracağım!

kısmından sadece doğayı tahrip etmekle kalmadığını,mit ve tarihin


-Bundan da büyük boynuzları parçalayacağım!”

simgesel değeri olan Maral anayı ve onun şahsında bulunan her türlü olumlu değeri tahrip etmeye
kalkıştığını görürüz. Kendisi doğadan kopuk, kaosun yarattığı insan tipidir.

Mümin dede: Son bölümde Mümin dede, bütün mücadelesine ve iyi kalbine rağmen çevresinin
baskılarına yenilir. Bu durum bireylerin davranışlarının şekillenmesinde toplumun rolünü ortaya
koyar. Toplum bireylerin davranışları üzerinde doğrudan etkide bulunabilmektedir. Eserde de
Mümin dede çevresinin etkisinde kalarak geyiği avlamaktan çekinmez.
Çocuk: Son bölümde, saflığın ve masumiyetin timsali olan çocuk topluma uyum sağlayıp insani
değerlerini kaybederek bozulmaktansa kendi inandığı yoldan devam etmeyi tercih eder yani
çevresinin onu yönelttiği yolu reddeder çünkü bu yol onun yaşında bir çocuğun fıtratına uymaz.
Koketay: Geyiğin avlanmasının onlara güzel bir ziyafet için yeteceğini söylemesi de onun doğaya
karşı olumsuz bakış açısını yansıtır.

Kulubeg: Kulubeg doğayı sever, korur ve onun kutsallığına inanır. Çocuğun, hayalinde Kulubeğin
Boynuzlu Maral Ana’yı öldürdüğü için Orozkul’u öldüreceğini söylediğini hayal etmesi çocuğun,
kulubeği çevresindeki olumsuzlukları yok edecek bir kurtarıcı olarak gördüğünün kanıtıdır.

İLİŞKİLER:
ÇATIŞMA:

Doğa - İnsan çatışması

Eser incelendiğinde ana temanın doğa-insan çatışması, ana değerin ise doğa sevgisi olduğu
görülmektedir. Doğa sevgisi eserde hayvan, orman vb. sevgisinin ana başlığı olarak ele
alınmıştır.

Mümin dedenin ve torununun eserde doğa sevgisini daima içlerinde barındırdıkları görülür.
Sadece eserin sonunda Mümin dede, dramatik bir şekilde, savunduğu değerlere ihanet etmek
zorunda kalır. Bu durum onda vicdan azabına neden olsa da eserin sonundaki davranışları
kendisi ile çelişmesine sebep olur.

“Orozkul hep öldürmek isterdi o köpeği” ifadesinde görüldüğü üzere Orozkul karakteri
çıkarları uğruna gayet kolay bir şekilde vahşet sergilemektedir. Onun eşine çocuğu
olamamasından dolayı şiddet uygulaması bu özelliğinin sadece hayvanlara yönelik değil,
insanlara da yönelik olduğunu gösterir. Eserin son bölümlerinde Maral ananın Mümin dede
tarafından avlanması sebebiyle Orozkul’un evinde ziyafet verilir. Bu sırada Orozkul’un
davranışları onun içindeki vahşet duygusunu ortaya çıkarır:

“Orozkul vahşi bir kin ve kudurganlıkla mırıldanıyordu:

-Bundan da büyük kafaları kıracağım!

-Bundan da büyük boynuzları parçalayacağım!”

Seydahmet de doğada nadir bulunan bu geyiklere bir avcı gözüyle bakar. “Ah şimdi bir tüfek
olsaydı! En az iki yüz kilo et çıkardı.” diyerek içinden geçenleri dışa vurur. Ayrıca nehirdeki
taşa takılan tomruğu kurtarmak için gelen adamlarda geyiğin avlanmasının onlara güzel bir
ziyafet için yeteceğini söylemesi de onun doğaya karşı olumsuz bakış açısını yansıtır. Bütün bu
olumsuz karakterlerle Mümin dede tek başına mücadele etmeye çalışır. Torunun maralları
(geyikleri) yani doğayı sevmesinde, onun masallarının etkisi yadsınamaz boyuttadır. Ayrıca o,
son ana kadar üzerine vazife saydığı doğa sevgisini içinde tutmaya çalışır. Komşusu
Seydahmet’in yukarıda yer verilen sözleri üzerine Mümin dede:

“Delirdin mi sen? Onları vurmak yasak!” diyerek ona tepki gösterir. Ancak Orozkul, Mümin
dedeyi sık sık etrafındakilere kültüründen, geçmişinden koparılmaya çalışılan bir milletin
atalarını hatırlatan tarihî masallar anlattığından dolayı görevlilere şikâyet etmekle tehdit eder.
Mümin dede hem şikâyet edilme korkusu hem de kızı Bekey’in yeniden eşinin yani Orozkul’un
evine dönebilmesi için fedakârlık etmesi gerektiği düşüncesinden dolayı savunduğu değerlerle
çelişir ve Maral anayı vurur. Onun Orozkul’a olan şu yalvarışı içinde olduğu vaziyeti özetler
niteliktedir:

Haydi, unut dün olanları. Bağışla. Sen de benim yabancım değilsin. Senin ve kızının mutluluğunu istemiyor muyum
sanıyorsun?(...) Tek sizin çocuğunuz olsun da Allah canımı alacaksa alsın. Ama ne olur kızımı bırakma, beni de
bağışla. Bütün işleri yaparım ben... Yeter ki sen iste, sen emret!..

Eserin son bölümünde bütün karakterler gibi Mümin dede de sarhoştur. O kadar sarhoştur
ki “çocuk onu tanıyamaz.” Çünkü onun bu sarhoş hali “görülmüş şey değildir”. “Ayrıca onun
gözü yanıyordu kıpkırmızıydı” ifadesinde de görüldüğü gibi yazar dedeyi gerçekçi
betimlemelerle okuyucuya sunar. Yazar bu ifadelerle onu aciz, zavallı biri olarak yansıtmaya
çalışır. Yaşadığı utanç dedeyi bu aciz duruma düşürür. Torunu ile yüzleşmekten çekinmesi onun
kendi vicdanında da ne kadar yanlış bir davranış yaptığının göstergesidir.

Yazar eserin sonunda insanların mal edinme hırslarını Orozkul’un evinde düzenlenen av
partisi ile ortaya koyar. Yukarıda yer verildiği gibi karakterler gerçekçi bir bakış açısıyla
okuyucuya sunulur. Yazarın karakterlerle ilgili şu açıklamalarına dikkat edildiğinde kişilerin
olumsuz bir bakış açısıyla tasvir edildikleri görülür. “Seydahmet böyle derken yere tükürdü ve
evine doğru yürüdü.” ifadesinde görüldüğü üzere karakterler olumsuz bir şekilde
anlatılmaktadır. Aynı durum Bekey halada da bulunur. Onun kocasına yaranabilmek için
düştüğü aciz durumu yazar eleştirel bir bakış açısıyla okuyucuya sunar. Çünkü Bekey hala
“gülünç bir şekilde giyinip süslenmiştir, yüzü gözü Orozkul’dan yediği dayağın morartılarıyla
dolu”dur ve “çok zayıf” olan vücudu üzerine giydiği bu kıyafet ile çok mutlu olduğu izlenimi
uyandırmaya çalışması onun aciz halini ortaya koymaya yetmektedir. Onun bu “yersiz neşesi”
çocuğun da dikkatini çeker ve ona üzgün bir şekilde bakar. Eser boyunca olumsuz özellikleri ile
anlatılan Orozkul da son bölümde aynı şekilde olumsuz bakış açısıyla tasvir edilir:

“Ter içindeydi. Yüzü inek memesi gibi şişik ve kızarıktı.”

Yukarıda sıralanan ifadelerde de görüldüğü üzere yazar, çocuğun haricindeki bütün


karakterleri olumsuz bakış açısıyla betimler. Hatta eserde iyilik timsali biri olarak gösterilen
Mümin dede de bu olumsuz karakterler arasında yerini alır. Yazarın “boynuzlu Maral ananın
etini hepsi çok beğenmişti. Nine, Bekey hala, Gülcemal hatta Mümin dede bile” ifadesi Mümin
dedeye yönelik bakış açısını ortaya koyar. Çünkü yazar onun da bütün mücadelesine ve iyi
kalbine rağmen çevresinin baskılarına yenildiğini gösterir. Bu durum bireylerin davranışlarının
şekillenmesinde toplumun rolünü ortaya koyar. Toplum bireylerin davranışları üzerinde
doğrudan etkide bulunabilmektedir. Eserde de Mümin dede çevresinin etkisinde kalarak geyiği
avlamaktan çekinmez.

Beyaz Gemi’de tek masum kişi olarak sunulan çocuk, doğaya, tarihe, yani Maral anaya
yapılanların hesabını yine kendi hayal dünyasında sorgulamaya çalışır. Çünkü gerçekte çocuk
“Boynuzlu Maral anayı öldüren bu insanlara hiçbir şey yapamaması” yüzünden kendisinin
güçsüz olduğunun farkına varır. Eserde işlenen vahşetin baş sorumlusu olarak gösterilen
Orozkul’un çocuğun hayalî kahramanı olan Kulubeg tarafından cezalandırılması bu düşsel
kurgunun yansımasıdır. Nitekim çocuk kendi hayal dünyasında Kulubeg’e “peki öyleyse, onu
öldürmeliyim, dedi. Ama buradan defolup gitsin ve bir daha hiç görünmesin. Onun gibi bir
adamın hiç işi yok burada.” diyerek suçlulardan hayalî bir şekilde öç almaya çalışır.

Yazar eserin sonunda masum tek kişi olarak okuyucuya sunduğu çocuğu zalimlerle dolu olan
dünyadan dramatik bir şekilde kurtarır. Çocuğun nehirde boğulmasına kadar giden süreçte
yazar masalsı unsurları ve kültürel öğeleri bir arada kullanmayı tercih eder. Çocuğun bir balık
gibi yüzeceğini zannetmesi ve bu amaçla kendisini dereye atıp Isık Gölü’ndeki Beyaz Gemi’ye
ulaşma arzusu sonucunda boğulması yazarın şu ifadeleri ile okuyucuya aktarılır:

“Hiçbir zaman balık olamayacağını biliyor muydun? Isık Göl’e kadar yüzemeyeceğini, Beyaz gemiyi
göremeyeceğini ve ona ‘selam Beyaz Gemi, ben geldim, ben! ’diyemeyeceğini biliyor muydun?”

Eser boyunca yazar tarafından çocuğa yüklenen karakter özellikleri ile çocuğun başına gelen
olumsuzluklar ele alındığında Beyaz Gemi’nin ismi ile özel bir anlam ve değer taşıdığı
söylenebilir. Çocuk için Beyaz Gemi umudu, hayalleri temsil etmektedir. Çünkü tepenin başında
dedesinin dürbünü ile Isık Göl’deki beyaz gemiyi gözlerken aynı zamanda hayallere de dalan
çocuk, hiç görmediği annesine ve babasına bu vasıtayla ulaşabileceğini düşünür.

Nemutlu, Mümin Dede’nin torununa anlattığı “Parmak Çocuk Çıbalak” masalının taşıdığı
evrensel nitelikler sebebiyle yazarın görüşlerini aktarmada bir araç olarak kullanıldığını tespit
eder. Bu masalla yazar hayvanların gereksiz yere avlanmasının ne gibi sonuçlar doğuracağını
okuyucuya sezdirmeye çalışır. Kurdun masalın sonunda hırsının kurbanı olarak mevcut
durumunu arayacak hale gelmesi ve tabiatına aykırı olarak köpek gibi davranması, doğa-insan
ilişkisine yazarın bakış açısını ortaya koyması yönünden önemlidir.

Eserin sonunda yazar doğa-insan çatışmasında içinde Maral ananın, küçük çocuğun da yer
aldığı doğanın mağlup olmasına rağmen eninde sonunda hakikatin ve doğruluğun kazanacağını
belirtir. Onun “çocuk kalbinin, çocuk ruhunun bağdaşamadığı her şeyi reddettin. İşte beni
teselli eden de budur. Bir şimşek gibi yaşadın sen. Bir defa çaktın ve söndün. Şimşeği çaktıran
göktür. Ve gök edebidir” sözleri bakış açısını yansıtır niteliktedir. Eserde insan-doğa çatışması
bağlamında vicdan, hak, adalet, iyilik değerlerinin işlendiği görülmektedir. Nitekim yazar
eserinde dramatik bir sonla olsa da masum olan çocuğu topluma uyum sağlamaktan yani insani
değerleri kaybedip bozulmaktan kurtarır.

MEKAN:

Roman Isık Göl çevresindeki San Taş vadisinde geçmektedir.


San Taş Vadisi; boğazların, yamaçların arasından ormana doğru uzanan bir bölgedir. Hemen
yakınında Isık Gölü vardır. Vadide, orman koruculuğu yapan üç aile oturmaktadır. Vadide Mümin
dedenin çocuğun yüzmesi için yaptığı bir göl vardır. Mekan bir zamanlar Marallara ev sahipliği
yapmıştır ama şu anda sadece insanlar bulunur.

Şehirden uzak olduğu için, her yer dağ bayır olduğu için, bir yere gidilmesi gerektiğinde kolayca
gidilemez ve bir şeye ihtiyaç duyulduğunda kolayca elde edilemez yani ulaşım ve ticaret zordur. Bu
durum geçim sıkıntısını ortaya çıkarır. Geçim sıkıntısı Dedeyi ve diğerlerini olumsuz yönde etkiler
çünkü ihtiyaç duyulan konfora sahip olamazlar.
ZAMAN

1 Yetmişlerdeki Sovyet Rusya himayesindeki Kırgızistan’da geçmektedir.

2 İnsanları hayatta kalmak için birbirlerine ihtiyaç duyduklarının farkına vardırıp birbirlerine
kenetlendirmiştir.

3 Günler geçip gitmektedir. Orozkul içince kendini kaybeder ,ortalığı darmadağın eder, herkesin
huzurunu kaçırırdı.Yine birisine ağaç sözü vermiştir.Ağacı keserler ama onu ormandan getirmek
hiçte kolay değildir. Mümin dede arkada, Orozkul önde ilerlemektedir. Ağaç bir an için kontrolden
çıkar ve biraz yuvarlanır. O sırada Mümin yıllardır bölgede görülmeyen Maralları görür.

SORULAR: (Okuduğunuzu bu bölümle ilgili üç soru oluşturunuz ve yanıtlayınız.)


1.

Çocuğun kendini akıntıya bırakması bize neyi gösterir ?

2.

Mümin dede’nin Maral Ana’yı vurması bize neyi gösterir?


3.

Çocuk neden babasına özellikle bir balık suretinde yüzmek istiyor, örneğin neden bir teknede
değil?

You might also like