You are on page 1of 31

CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE ROMAN (1950-1980)

 Çok partili sistemin beraberinde getirdiği sosyal ve siyasi değişimler, olaylar romanın
şekillenmesinde etkili olmuştur.
 Yazarlar bireysel eğilimleri, ideolojileri, dünya görüşleri doğrultusunda hareket etmiştir.
 İdeolojik yaklaşımlar ön plana çıkmıştır.
 1050’li yıllarda yazarlar, aydın kimliği ile halkı aydınlatma amacıyla eserler kaleme alınmıştır.
 1960’lı yıllardan itibaren “insan”ı da tanımaya çalışmışlar.
 Hem konu/tema hem de roman anlayışı bakımından çeşitlilik gözlemlenir.
 Önceki dönemlerde olduğu gibi romanlarda Batılılaşma, Doğu-Batı çatışması, aşk konuları
işlenmeye devam eder.
 Bu yıllarda yazılan romanların başlıca konuları şunlardır:
 Köy yaşantısı ve köy insanının yaşadığı sıkıntılar
 Gelir dağılımındaki dengesizlik
 İç ve dış göçün beraberinde getirdiği toplumsal sorunlar
 Kadınların yaşamları, sorunları ve sosyal hayatta karşılaştıkları zorluklar.
 Bireyin iç çatışmaları
 Dini, milli duyarlılıklar
1950-1980 arasında roman türü farklı eğilimlerle gelişimini sürdürmüştür. Bu eğilimler şu
şekildedir:
 Toplumcu Gerçekçi Roman
 Bireyin İç Dünyasını Ele Alan Roman
 Millî – Dinî Duyarlılıkları Yansıtan Roman
 Modernist Roman
 Postmodernist Roman

1950-1980 YILLARINDA YAZILAN BAŞLICA ROMANLAR


Yaşar Kemal “Yılanı Öldürseler”, “İnce Memed”
Orhan Kemal “Murtaza”, “Cemile”
Kemal Tahir “Devlet Ana”, “Yorgun Savaşçı”
Fakir Baykurt “Yılanların Öcü”, “Tırpan”
Peyami Safa “Yalnızız”
Ahmet Hamdi Tanpınar “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”
Tarik Buğra “Küçük Ağa”
Yusuf Atılgan “Aylak Adam”, “Anayurt Oteli”
Oğuz Atay “Tutunamayanlar”, “Bir Bilim Adamının Romanı”
Ferit Edgü “Hakkâri’de Bir Mevsim”
Adalet Ağaoğlu “Fikrimin İnce Gülü”, “Bir Düğün Gecesi”
Hüseyin Nihal Atsız “Ruh Adam”
Mustafa Necati Sepetçioğlu “Kilit”, “Çatı”
A. TOPLUMCU GERÇEKÇİ ROMAN
 Toplumcu gerçekçilik 1917 Rus Devrimi ile başlayıp I. Dünya Savaşı yaygınlaşmıştır.
 Türk edebiyatında 1930’lu yıllardan itibaren görülmeye başlanmış; şiir, hikâye ve roman
türlerinde etkili olmuştur. Bu eğilim, hikâye ve romanda Sabahattin Ali ve Sadri Ertem ile
başlamıştır.
 Temelini, Cumhuriyet’in ilk yıllarında etkili olan “gerçekçi roman” oluşturur.
 “Köy yaşantısı”nın edebi eserin konusu haline gelmesi ortaya çıkışında etkilidir. Mahmut
Makal’ın “Bizim Köy” adlı eseriyle ilgi görmüş ve yaygınlaşmıştır.
 II. Dünya Savaşı’nın getirdiği yeni konu ve temalar, savaş sonrası kurulan düzenle ortaya
çıkan yeni insan tipi, bu dönem hikâyelerini etkilemiştir.
 “Toplum için sanat” anlayışı egemendir.
 Yazarlar ideolojilerini eserlerine yansıtırlar.
 Bu anlayışla yazılan hikâye ve romanlarda işçilerin ve dar gelirlilerin yaşamını köyden kente
göçün ortaya çıkardığı sorunları, köylerdeki toprak kavgalarını, ağa-köylü, zengin- fakir,
güçlü- güçsüz, patron – işçi vb. çatışmaları yansıtmıştır.
 Toplumsal düzensizlik ve adaletsizlik sorgulanmış; yoksulluk, işsizlik, kan davası, köy ve
köylü sorunları ele alınmıştır. Romanlar düşüncenin açıklanmasında araç olduğu için teknik
açıdan zayıftır.
 Realizm ve natüralizm akımları etkili olmuştur. Kahramanlar ağızlarıyla konuşturulmuş,
Anadolu coğrafyası ve insanı anlatılmıştır.
 Sağlam bir kurgusu olmayan bu tür hikâyelerde siyasi ideolojiler, sosyalist dünya görüşü ön
plana çıkmış ve yazar okuyucuyu yönlendirmek istemiştir. Toplumcu gerçekçiler özellikle
tezli roman türünde eserler yazdılar.
TOPLUMCU GERÇEKÇİ YAZARLAR
Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Kemal Bilbaşar, Fakir Baykurt, Aziz Nesin, Samim
Kocagöz, Necati Cumalı, Haldun Taner, Talip Apaydın
ORHAN KEMAL
Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü’dür.
Edebiyata şiirle başlamış, Nazım Hikmet’in etkisiyle romana yönelmiştir.
Türk edebiyatına işçi sınıfını getiren yazarlardandır. Köyden kente göç eden
yoksul, mutsuz insanları; toprak ağalarını, memurları, ezilen köylüleri,
hapistekileri, işsizleri, sokaktaki adamın sorunlarını, Adana (Çukurova) ve
İstanbul’un kenar mahallesindeki insanların sorunlarını anlatmıştır.
Hızlı olay akışı ve devingenliğin ön planda olduğu yapıtlarında diyaloglara ağırlık vermiştir.
Bereketli Topraklar Üzerinde, Hanımın Çiftliği romanları ünlüdür.
Yapıtlarını gözlemleriyle ortaya koymuştur. Roman ve öykülerinde yaşadığı çevreyi ele almıştır.
“Baba Evi”ilk romanıdır, çocukluk yıllarını anlatır. “Avare Yıllar”da gençliğini anlatır.
Hanımın Çiftliği, üç ciltlik bir romandır. İlk cildi Vukuat Var20 günde yazılmıştır. Eser popüler
kültür alanında da ilgi görmüştür.“72. Koğuş, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Kardeş Payı” adlı
yapıtları tiyatroya uyarlanmıştır.

 Bereketli Topraklar Üzerinde romanında yazar köyden Çukurova’ya iş bulmak için göç eden
İflahsızın Yusuf, Köse Hasan ve Pehlivan Ali’nin fabrika ve Çukurova’da başına gelenleri
anlatır.

ROMAN:
Babaevi, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Avare Yıllar, Cemile, Bereketli Topraklar Üzerinde,
Hanımın Çiftliği, Gurbet Kuşları, Devlet Kuşu, Vukuat Var, Gâvurun Kızı, Suçlu, Sokakların Çocuğu,
Kanlı Topraklar, Dünya Evi, El Kızı, Yalancı Dünya, Müfettişler Müfettişi, Tersine Dünya,
Sokaklarda Bir Kız, Arkadaş Islıkları
KEMAL TAHİR
Yazdığı köy romanları ile tanınan ve Cumhuriyet döneminin sosyal gerçekçi
anlayışla eserler veren sanatçısıdır.
Yazdığı romanları; konularını Çankırı, Çorum dolayları başta olmak üzere
Orta Anadolu’nun köy ve kasabalarını anlattığı romanlar ile Meşrutiyet ve
Mütareke yıllarından başlayarak 1930’lu yıllara kadarki konuları ve kişileri,
kişilerin yaşadığı şehirleri anlattığı siyaset romanları olarak iki ana çizgiye ayırmak
mümkündür.
Kemal Tahir sosyal gerçekçi romancılar arasında özellikle bilimsel bir metotla köy gerçeklerini
anlatmasıyla ön plana çıkmıştır. Romanlarında köyü, köy insanını, hapishane yaşamını,
Cumhuriyet Döneminin siyasal özelliklerini, ağalık, ırgatlık, yarıcılık, gurbet, eşkıyalık gibi
konuları işlemiştir.
Kemal Tahir’in romanları genellikle birbirinin devamı “nehir roman”niteliğindedir.
Roman kişilerini yörelerinin ağzıyla konuşturur.
“Sağırdere, Körduman, Köyün Kamburu”romanlarında köy ve köylü sorunlarını işlemiştir.
“Rahmet Yolları Kesti, Yedi Çınar Yaylası”nda ağalık ve eşkıyalık olgusunu dile getirmiştir.
“Kurt Kanunu’nda Atatürk’e düzenlenen İzmir suikastını anlatmıştır.
 “Devlet Ana”da kuruluş sürecindeki Osmanlının yönetim sistemini anlatmış, Osmanlı
toplum yapısının kölecilik ve feodalizmden çok farklı ve insancıl bir temel üzerine
kurulduğunu savunmuştur.
“Yorgun Savaşçı”da Kemal Tahir, Millî Mücadele döneminin 1919-1920’li yıllarını, tüm olumlu
veya olumsuz yanlarıyla, gerçekçi ve tarafsız bir şekilde yansıtma eğilimindedir. Bu bakımdan
da romanda anlatılanlar, hâkim bakış açısı, diğer bir ifadeyle yazar-anlatıcı dikkatiyle
okuyucuya sunulmuştur.
ROMAN:
Sağırdere, Körduman, Rahmet Yolları Kesti, Köyün Kamburu, Yedi Çınar Yaylası, Kurt Kanunu,
Devlet Ana, Yorgun Savaşçı, Yol Ayrımı, Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu,
Kelleci Mehmet, Bozkırdaki Çiçek, Büyük Mal, Namusçular, Karılar Koğuşu
YAŞAR KEMAL
Asıl adı Kemal Sadık Göğçeli’dir. Eserlerinde Anadolu’yu özellikle de
Çukurova’yı Anadolu insanının yaşamını destansı bir dille anlatmıştır.
Yapıtlarında Torosları, Çukurova insanının acı yaşamını, sömürülüşünü,
ezilişini, ağalık ile toprak sorununu, kan davasını tarımda makineleşmenin
ve rant savaşının yoksul köylü üzerindeki etkisini işlemiştir.
Yapıtlarında destanlardan, efsanelerden, masallardan, ağıtlardan, halk
hikâyelerinden yararlanmıştır.
Yazarın zengin bir söz dağarcığı vardır. Kısa cümleler kullanmıştır. Yerel sözcükler, deyimler,
atasözlerine sıkça yer vermiştir. Yaşar Kemal bütün öykülerini Sarı Sıcak adlı eserde toplamıştır.
Röportaj tekniğini bazı romanlarına uygulamıştır. Yazarın güçlü bir gözlem yeteneği vardır.
 “İnce Memed”adlı romanıyla uluslararası bir üne kavuşmuştur, bu eser birçok dile
çevrilmiştir. Romanda haksızlığa karşı dağa çıkan bir gencin öyküsünü anlatmıştır.
Eser dört ciltten oluşmaktadır.
Anadolu halkının geri kalmışlığı, cahil bırakılmışlığı, köy hayatının
sefaleti ve ağaların tüm yöreye tamamen hâkim olmasını anlatan
“İnce Memed”in konusu, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında
geçer. Toroslarda Değirmenoluk Köyü’nde yaşayan yoksul ve yetim
bir köylü çocuğu olan İnce Memed, Abdi Ağa’nın baskısına
dayanamaz, onun yeğenini öldürür ve dağa çıkıp eşkıya olur. Yapıt
rengiyle, yapısıyla, doğasıyla bir Çukurova öyküsüdür. İnce Memed
romanı, yazarı uluslararası bir üne kavuşturmuştur. Yazar eserini otuz iki yılda tamamlamıştır.
Roman: İnce Memed, Yılanı Öldürseler, Çakırcalı Efe, Deniz Küstü, Kuşlar da Gitti,
Yağmurcuk Kuşu, Algözüm Seyreyle Salih
Bazı romanları seri haldedir:
Dağın Öte Yüzü Serisi: Orta Direk, Ölmez Otu, Yer Demir Gök Bakır
Bir Ada Hikâyesi Serisi: Fırat Suyu Kan Ağlıyor Baksana, Karıncanın Su İçtiği, Tanyeri Horozları
Akçasızın Ağaları Serisi: Demirciler Çarşısı Cinayeti, Yusufçuk Yusuf
Kimsecik Serisi: Yağmur Kuşu, Kale Kapısı, Kanın Sisi
Efsane Derlemeleri-romanlar: Ağrı Dağı Efsanesi, Üç Anadolu Efsanesi, Binboğalar Efsanesi
FAKİR BAYKURT
Birçok türde onlarca eser veren yazar özellikle hikâye ve roman türünde
başarılı olmuştur. Romanlarında halk söyleyişlerini ve deyimlerini sık
kullanmıştır.
Edebiyatımızda köy sorunlarını toplumcu gerçekçi bir görüşle anlatarak
1950-1970 yılları arasında görülen köy edebiyatının en popüler yazarı
olmuştur.
Baykurt’un romanlarında anlattığı konular genellikle ezilen, geri
bırakılmış köylülerdir. Köylüleri devrimci ve halkçı bir bakış açısı ile kaleme almıştır.
Hemen hemen bütün eserlerinde ideolojiyi ön plana çıkarması, düşüncelerinin sanatının önüne
geçmesi ve eserlerinde özellikle imamlar ile öğretmenlerin çatıştırılması en çok eleştirilen
yönüdür.
Romanlarında kullandığı dil, kahramanlarını yerel ağza göre konuşturması son derece başarılıdır.
 “Yılanların Öcü” romanında Burdur’a bağlı Karataş köyündeki küçük çıkarlar çevresinde
çatışan insanların hayatından gözleme dayalı kesitler sunar.
 “Amerikan Sargısı’nda bilinçlenen köylünün kendilerini sömürenlere direnişleri;
Kaplumbağalar’da bir eğitmenin gayretiyle çorak kamu arazisini ıslah eden Ankara
yakınlarındaki Tozak köylülerinin topraklarını ellerinden alan yönetime olan kırgınlıklarını
anlatır.
 Yazarın en ünlü romanı filme de aktarılan Yılanların Öcü adlı romanıdır.
( Irazca Ana, Haceli, Kara Bayram)
 Irazca’nın Dirliği romanı Yılanların Öcü romanının devamı niteliğindedir.
ROMAN:
Yılanların Öcü, Irazca’nın Dirliği, Onuncu Köy, Amerikan Sargısı, Tırpan, Kaplumbağalar,
Köy göçüren, Keklik, Kara Ahmet Destanı, Yüksek Fırınlar, Yarım Ekmek, Koca Ren, Yayla
B. BİREYİN İÇ DÜNYASINI ESAS ALAN ROMAN ANLAYIŞI
 Psikolojik roman anlayışı benimsenmiştir.
 Bu alanda eser veren yazarlar modern hayatın insan üzerindeki etkilerini belirlemek için
psikoloji biliminden ve Freud’un psikanaliz kuramından yararlanmışlardır.
 Hikâyelerde ve romanlarda bireyin bunalımı, yabancılaşması, yalnızlığı, sıkıntısı, kendisiyle
hesaplaşması, bilinçaltı vb. konular ele alınmış; olay örgüsüne bağlı merak unsuru ikinci
planda kalmış, bireyin psikolojik durumu ve iç çatışmaları ruhsal tasvirlerle anlatılmıştır.
 Birey-toplum, geçmiş-şimdi çatışmaları bu romanların temalarının ana kaynağıdır.
 Eserlere hâkim olan duygu “özlem”dir. Yazarlar; mutlu çocukluk yıllarına, geçmişte kalmış
bireysel ve toplumsal değerlere özlem çeker.
 Karakterlerin zihinlerinden nelerin geçtiğini aktarabilmek için bilinç akışı, iç monolog vb.
teknikler kullanılmıştır.
 Olaylara sorgulayıcı bir bakış açısı ile yaklaşılmıştır. Varoluşçuluk akımından etkilenilmiştir.
 Olay değil birey ön plandadır.
 Olayın birey üzerinde bıraktığı etki konu olarak işlenir.
 Olay önemsizleştirilip simge, durum ön plan çıkarılıp durum hikâyeleri ve romanlar
yazılmıştır.
 İnsan karmaşık bir varlık olarak ele alınmış toplumdan kaçış, gelenekçi yapıya isyan
işlenmiştir.

BİREYİN İÇ DÜNYASINI ESAS ALAN YAZARLAR


Tarık Buğra, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Samiha Ayverdi, Abdülhak Şinasi Hisar,
Mustafa Kutlu, Selim İleri
PEYAMİ SAFA
Türk edebiyatında roman, öykü, fıkra yazarı olarak tanınmıştır.
Yapıtlarında olaya değil, psikolojik tahlillere ve ruh çözümlemelerine
ağırlık vermiştir. Türk edebiyatında psikolojik roman türünün
ustalarındandır. Bilinç akımı, iç konuşma gibi anlatım tekniklerinden
yararlanmıştır. Romanları teknik bakımdan oldukça güçlüdür.
Kişileri kültürlerine, kişiliklerine, yaşam biçimlerine uygun biçimde
konuşturmuştur. Doğu-Batı çatışması, ahlak çöküntüsü, varlığın sırları,
toplumsal değişme sonucu ortaya çıkan bunalımlar romanlarında başlıca konulardır. Hemen her
döneminde gelenekler, dönemler, anlayışlar, karşılaşmalar üzerinde durmuştur.
 “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”adlı romanı Türk edebiyatının ilk otobiyografik romanıdır.
Türk edebiyatının mistik yazarlarındandır. Her şeyin kaynağını madde kabul eden anlayışa karşı
çıkmış; ruhu, manevi değerleri ve inancı ön planda tutmuştur.
Betimlemeleri oldukça güçlüdür Türkçeyi en iyi kullanan yazarlardandır. Sözcük dağarcığı
oldukça geniştir. Akıcı ve canlı bir anlatımı vardır. Romanlarında kulağa hoş gelmeyen kötü
sözlere yer vermemiştir. Ansiklopedik bilgilere sahip bir yazardır. Yüz kırka yakın eseri vardır.
 Sanat endişesi taşımadan para kazanmak geçimini sağlamak için yazdığı eserlerde “Server
Bedii”takma adını kullanmıştır. Bu isimle yayımladığı “Cingöz Recai” polisiye dizi romanları
büyük ilgi görmüştür. Bu isimle yazdığı “Cumbadan Rumbaya” ve “Selma ve Gölgesi” adlı
romanları da ilgi çekmiştir. “Yirmi Asır”adlı bir gazete çıkarmıştır.
Romanda bacağından rahatsız olan bir gencin sağlığa kavuşmak için
çırpınışları anlatılır. Psikolojik bir romandır. On beş yaşında bir çocuk,
yedi yaşından beri bacağındaki kemik hastalığından hastane hastane
dolaşır. En sonunda ayağının kesilmesi gerektiğini öğrenir. İyileşmesi için
heyecansız, sakin, huzurlu bir yaşam gerekmektedir. Sağlığına kavuşması
her şeyden önce iyi bir bakıma bağlıdır. Annesinin yoksulluğu yüzünden
Erenköyü’ndeki paşa akrabası onun bakımını üzerine alır. Paşanın kızı
Nüzhet’i sevmeye başlar. Kız ise zengin bir doktorla evlenecektir.
Delikanlı bu acılar içerisinde, Paşa’nın evinden kaçarak hastaneye yatar. Doktorların büyük
çabasıyla ayağı kesilmeden, ameliyatla sağlığına kavuşur. Hastaneden çıkar. Nüzhet’in doktorla
evlendiği haberini alır.

ROMAN:Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Sözde Kızlar, Fatih – Harbiye, Yalnızız, Matmazel


Noraliya’nın Koltuğu, Bir Tereddüdün Romanı, Biz İnsanlar, Canan, Mahşer, Şimşek, Atilla, Bir
Akşamdı.
AHMET HAMDİ TANPINAR
Şiir, roman, öykü, deneme, inceleme gibi türlerde eserler vermiş ve
edebiyat profesörlüğüne kadar yükselmiş sanatçımızdır.Yazar Yahya
Kemal Beyatlı’nın öğrencisidir.
Eserlerinde zaman temasını çok fazla önemseyen sanatçıda geçmiş,
yaşanan an ve gelecek bir bütündür.
Eserlerinde bilinçaltı ve psikolojik anlarda son derece önemlidir.
Romanlarında sadece bireysel değil toplumsal bilinçaltını da yakalamaya çalışmış, dış dünyadan
daha çok bu bilinçaltıyla ilgilenmiştir. Tanpınar dış âlemi iç dünyasına aksettirerek kendi
dünyasında değiştirip okuyucusuna aktarmıştır.
Doğu-Batı sorunu, yurt sevgisi, zaman, rüya, geçmişe özlem, İstanbul ve bilinçaltı Tanpınar’ın
eserlerinin başlıca konularıdır.
Romanlarında geçmişe özlem temasını işlemiştir.
 Mecazlarla, soyut sözcüklerle dolu kendine özgü zengin bir cümle yapısı kurmuş, “Şiirlerimde
sustuğum şeyleri roman ve hikâyelerimde anlatırım.”diyerek nesir dili ile şiir dili arasında
büyük bir ayrım yapmamış, şiirde söylenemeyecek şeyleri romanlarında dile getirmiştir.
Hikâye ve romanlarında şiirsel bir niteliğin olması bu durumdan kaynaklanmaktadır.
 Bir şairin hayatı etrafında şekillenen Huzur en önemli romanıdır. Saatleri Ayarlama Enstitüsü
adlı romanı ise toplumumuzdaki yanlış tutumları ironik bir bakış açısı ile ele aldığı tanınmış
romanıdır.
 Ayrıca Beş Şehir adlı deneme kitabında Ankara, Erzurum, Bursa, Konya ve İstanbul’u
anlatmıştır.
ROMAN:
Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Sahnenin Dışındakiler, Mahur Beste, Aynadaki Kadın
HUZUR: Annesini ve babasını küçükken kaybetmiş olan Mümtaz,
amcasının oğlu İhsan tarafından büyütülür. Mümtaz, edebiyat
fakültesinde asistandır ve aynı fakülteden mezun Nuran’ı sever. Nuran,
dul bir kadındır ve Mümtaz’la evlenmeyi kabul eder. Ancak Nuran’ı seven
Suat’ın kendisini asması üzerine, Nuran bu ölümün kendi yüzünden
olduğunu düşünerek Mümtaz’la evlenmekten vazgeçer. Nuran, eski
kocasıyla tekrar bir araya gelme kararı alır ve bunun üzerine Mümtaz, iyice ümitsizliğe düşer. Bir
gün merdivenlerden çıkarken radyodan II. Dünya Savaşı’nın başladığı haberleri duyulmaktadır.
Mümtaz ise merdivenlerde yere yığılır kalır.
TARIK BUĞRA
Eserlerinde toplumsal çatışmaları psikolojik açılardan gören yazar, sanatın
gerçekliğini toplum gerçekliğinin karşısına çıkarmıştır. Siyah Kehribar adlı
eseriyle romana yönelmiştir.
Roman ve hikâyelerinde toplumumuzun tarihini, ortak değer yargılarını,
sorunlarını işleyen yazar sanatın insanı yüceltmesi gerektiğini
düşünmektedir.
Şiirli, yoğun bir anlatımı olan Tarık Buğra gözlemleriyle ele aldığı çevre, kişi
ve olayları soyut derinliğine inerek anlatmış; yapıtların dille oluştuğunun bilincine vararak şive
taklitlerinden, gelip geçici dil görüntülerinden kaçmıştır.
 Yazarın adını duyuran romanı, Kurtuluş Savaşı’nı yaşayan Anadolu halkının yaşamını ele aldığı
Küçük Ağa’dır.
 Küçük Ağa Anadolu penceresinden Kurtuluş Savaşı’na bakması yönünden diğer romanlardan
ayrılır. (Önemli)
 Her yerde rastlanabilecek tipleri kahraman olarak seçmiş, iyimserliği olaylara ve
kahramanlara yansıtmıştır.
 “Küçük Ağa”adlı romanında, Kurtuluş Savaşı’na katılan Anadolu halkını yükseltici bir bakış
açısıyla ele almıştır.
 “Osmancık”ta Osman Bey’in Osman Gazi olarak tarih sahnesine çıkışını ve Osmanlı
Devleti’nin kuruluşunu anlatmıştır.

ROMAN:
Küçük Ağa, Osmancık, Küçük Ağa Ankara’da, Siyah Kehribar, İbiş’in Rüyası, Firavun İmanı,
Dönemeçte, Yağmur Beklerken, Gençliğimin Eyvah, Yalnızlar

Hoca lakaplı Mehmet Reşit Efendi, padişah yanlısı propaganda yapması için
İstanbul’a gönderilmiştir. Hoca KuvayiMilliye’yi vatana ihanetle
suçlamaktadır. Bunun üzerine Ankara’da hoca için “vur emri” çıkartılır. Hoca
daha sonra gizlenmeye başlar. Kendini kıstırırlarsa da yine de kaçar. Onun
yakalanması görevi Arabistan cephesinde kolunu kaybeden Çolak Salih’e
verilir. Çolak Salih Hoca’yı yakalar ve onunla konuşur. Hoca, KuvayıMilliye’nin haklılığını anlar ve
saf değiştirerek Millî Mücadele hareketine destek verir.
ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR
İstanbul’un yüksek tabakasına bağlı, geçim sıkıntısı yaşamamış bir aydın olan
Abdülhak Şinasi Hisar, “Boğaziçi medeniyeti” ifadesini edebiyatımıza getiren
kişi olmuştur.
Alışılmış romanlar dışında farklı bir teknik kullanan yazar, roman diye
nitelenen ancak roman tekniğine uymayan yapıtlarını belgesel bir nitelikle
yazmış, kimi araştırmacılar tarafından tahlil ve düşünce romanı yazdığı dile
getirilmiştir. Ruh ve madde tahlillerinde büyük bir ustalığı olan Abdülhak
Şinasi Hisar, edebiyatımızda izlenimci (empresyonist)romanın en güçlü örneklerini vermiştir.
Eserlerinde olay örgüsüne pek önem vermeyen yazar, eserlerini küçük ve karmaşık vakalarla
oluşturmuştur.
 Karakter oluşturmakta son derece başarılı olan Abdülhak Şinasi Hisar, edebiyatımıza da
Fahim Bey gibi unutulmaz bir tip hediye etmiştir.
 Abdülhak Şinasi Hisar romanlarında çevre olarak seksen yıl önceki İstanbul’u,
 Adaları, Çamlıca’yı, Boğaziçi’ni, Rumelihisar’ı seçmiştir. Eserlerinde hep İstanbul’u
anlatmış, yazdığı eserlerin isimleri de İstanbul’dan bir parçayı içinde barındırmıştır
Eserlerinde sade, anlaşılır bir dil kullanmış; mecazlı, süslü, uzun ve dolaşık, şiirsel bir üslup
benimsemiştir.
Eserlerinde zaman olarak hep “geçmiş” üstünde durmuş; anılarla zenginleştirdiği, yaşamın
geçiciliğini anlattığı yapıtlar ortaya koymuştur. Romanlarında çocukluk yıllarını ve Boğaziçi’nde
geçen gençlik günlerini bulmak ve çevreyi bir müze gibi gezmek pek de zor değildir.

ROMAN:
Fehim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz, Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği

FAHİM BEY VE BİZ: Bursa eşrafından bir tüccarın oğlu olan Fahim Bey, dürüst ve temiz bir
insandır. Babası İstanbul’a geldiğinde kendisinin maddi durumunun kötülüğünü anlamasın diye
büyük bir konak tutmuş ve konağın boş odalarında sabahları keman çalmaya başlamıştır. Londra
elçiliği üçüncü kâtibi olan Fahim Bey, orta halli bir kız olan Saffet Hanım ile evlenmiştir. II.
Meşrutiyetin ilanından sonra başlayan “teşebbüs-i şahsi” modasına uyarak Dışişlerinden ayrılmış
ve Bursa Ovası’nda pamuk yetiştirme planları kurmuştur. Ancak garip bir yaşamının olması ve
inandırıcılığının olmaması nedeniyle sermaye bulamamıştır. Uzun yıllar boyunca bir şirket kurup
zengin olmayı hayal etmiştir. Hatta bir idarehane açarak olmayan bir şirket kurar, hayali
alışverişler yapar. Bu yaşamından dolayı adı deliye çıkar ve hayatı gerçekleşmeyen hayalleriyle
son bulur.
SAMİHA AYVERDİ
Batılılaşma ile birlikte meydana gelen uygarlık değişimini ve bu değişimin
toplumda ve özellikle aile içinde sebep olduğu sorunları, çözülmeleri roman
kişilerinin iç dünyalarından takip ederek romanlaştırır.
Romanlarında tasavvufi mesajlar, şeyh, tekke, tarikat, cami, cemaat gibi
dinsel ögelerönemli yer tutar. Bu öğelerin odak noktasını aşk oluşturur. Eski
İstanbul kültürünü işleyen yazarlardandır.
 Tarih, din ve tasavvuf yapıtlarında önemli yer tutar. Geleneksel konak,
köşk ve yalılar yapıtlarında önemli yer tutar.
Romanlarının yapısını geçmiş-şimdi çatışması üzerine kurmuştur.
 “İbrahim Efendi Konağı”nda, kişisel anılarından yararlanarak konak hayatını anlatmıştır.
 “Mesihpaşa İmamı”adlı romanı, her türlü sevgiden yoksun ya da sahip olduğu değerlerin
farkında olmayan bir insanın, bir din adamının her alanda kendini ne kadar kolay
harcayabileceğini; bağlı olduğu değerlerin çözülüşünü ve yıkılışını vurgular.

ROMAN:
Aşk Bu İmiş, Batmayan Gün, Mabette Bir Gece, Ateş Ağacı, Yaşayan Ölü, İnsan ve Şeytan,
Son Menzil, Yolcu Nereye Gidiyorsun, Mesihpaşa İmamı, İbrahim Efendi Konağı,
Bir Dünyadan Bir Dünyaya
C.MİLLÎ – DİNÎ DUYARLILIKLARI YANSITAN ROMAN ANLAYIŞI
 Çok partili sisteme geçişle birlikte, 1950 sonrasında etkili olmaya başlayan roman
anlayışıdır. Asıl etkisini 1960 sonrasında göstermeye başlamıştır.
 Millî – dinî ve ahlaki değerler önem verilmiştir.
 Dinî duyarlılığı yansıtan yazarlar edebiyatı araç olarak kullanmışlar; kıssadan hisse vererek
mesaj vermeyi amaç edinmişlerdir.
 Modernizmin getirdiği bilim, teknoloji akılcılık kavramlarına karşı bilinçaltı, metafizik, duygu,
sezgi, altıncı his vb. kavramlar ön plana çıkarılmıştır.
 Doğu-Batı çatışması, Batılılaşmanın taklit boyutunda algılanması sonucu ortaya çıkan
kültürel yozlaşma konu olarak işlenir.
 Konular milli, dini duyarlılıklar çerçevesinde ele alınır. Bireyin kendini sorgulaması
amaçlanır.
 Anadolu insanının yaşam tarzı anlatılmış; yanlış Batılılaşmanın getirdiği ahlaki bozukluklar,
geri kalmış halk arasındaki hurafeler üzerinde durulmuştur.
 Bireyin iç dünyasıyla toplumsal sorunlar birlikte işlenir.
 Realist bir anlayışla olay ve durum hikâyeleri yazılmıştır.
 Geçmişimizdeki kültürel zenginlikler, kahramanlıklar, dini hassasiyetler, İstanbul'un
geleneksel sosyal dokusundan kesitler işlenmiştir.
 Milli kaynaklardan, Türk mitolojisinden, destanlardan etkilenerek idealize edilmiş
karakterlere yer verilmiştir.
 Maupassant tarzı (olay hikayesi) yazılmıştır, merak unsuru ön plandadır.
 Eserlerde sade, yalın, sıcak ve şiirsel bir üslup kullanılmıştır.

MİLLÎ – DİNÎ DUYARLILIKLARI YANSITAN YAZARLAR


Hüseyin Nihal Atsız, Sevinç Çokum, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Bahaeedin Özkişi,
Rasim Özdenören, Emine Işınsu,
HÜSEYİN NİHAL ATSIZ
Şiir, roman, hikâye ve araştırma alanlarında eser vermiştir.
 Atsız, Atlı, Selim Pusat, Bozkurt, Namık Kemal gibi takma adlar
kullandı.
Türkçülük akımının önemli temsilcilerindedir. Türkçülük akımını
destekleyen Atsız Mecmua, Orhun, Orkun, Ötüken gibi dergiler çıkarmış.
Düşüncelerini bu dergilerde ortaya koymuştur.
Tarihi romanlar yazmıştır. Romanlarında efsane mitos, destan
geleneğinden yararlanmıştır. Göktürk dönemini yalın bir dille anlatmıştır.
Irkçılık ve Turancılığa dayanan bir anlayışa sahip olan sanatçı eserlerinde din öğesine hiç yer
vermemiştir
 Yazar Bozkurtların Dirilişi ve Bozkurtların Ölümü adlı eserinde Göktürkler Dönemi’ni
anlatmıştır. Roman daha sonra Bozkurtlar adı altında toplanmıştır.
 Yazar Ruh Adam romanında kendi nefsi ile mücadele eden Selim Pusat'ın macerasını anlatır.
ROMAN:
Bozkurtların Ölümü, Bozkurtlar Diriliyor, Ruh Adam, Deli Kurt, Dalkavuklar Gecesi
MUSTAFA NECATİ SEPETÇİOĞLU

 Romanlarıyla Türklerin Anadolu’ya girişi ve burada devlet kuruşlarını,


Selçuklu ve Osmanlı devrinin hikâyesini anlatmıştır. (Nehir roman Kilit-
Anahtar- Kapı)
Türk tarihi romancılığında özgün bir yol izlemiştir.
Ahmet Yesevi dervişlerinin Anadolu’yu Türkleştirmesi ve İslamlaştırmasını
ele almıştır.
Tasvirleri, ruh tahlilleri, tarih içinde dilin gelişimini hissettiren üslubu ile romancılığımızda
bir merhale sayılır.
 Yazarın Çanakkale ile ilgili üç romanı vardır. (Geldiler, Gördüler ve Döndüler)
ROMAN:
Kilit, Anahtar, Kapı, Konak, Çatı, Üçler- Yediler-Kırklar, Bu Atlı Geçide Gider,
Cevahir ile Sadık Çavuş’un Buğday Kamyonu, Karanlıkta Mum Işığı, Darağacı, Ebemkuşağı,
Geçitteki Ülke Ve Çanakkale I / Geldiler ve Çanakkale II / Gördüler ve Çanakkale III / Döndüler

SEVİNÇ ÇOKUM
Eserlerinde çoğunlukla sosyal, tarihî konuları işledi. Kadın ve çocuk konuları
üzerinde durdu.
Eserlerinde geleneksel değerler, milli motifler ve ahlaki hassasiyetler ön
plandadır.
Hikâyelerine çoğunlukla bir mekân tanıtımı ve olayla başlar. Ortalama Türk
insanını belirli bir gelenek içerisinde işler. İstanbul'un yoksul kesimini ve
orta halli ailelerin dünyasını eserlerine taşır.
Kadın tiplerinin dünyalarını başarılı psikolojik tahlillerle yansıtır. Duygularını akıcı ve dokunaklı
bir dille tasvir eder. Hikâyelerinde sıcak, etkileyici ve cana yakın bir anlatıcı karakteri sergiler.
Süsten uzak, yalın, şiirsel anlatımı tercih eder
ROMAN:
Zor,Hilâl Görününce, Karanlığa Direnen Yıldız, Bizim Diyar, Çırpıntılar, Ağustos Başağı,
Deli Zamanlar,Gülyüzlüm,Gece Rüzgarları,Tren Burdan Geçmiyor
RASİM ÖZDENÖREN
Özellikle hikâye türünde yazan sanatçı hikâyelerinde genellikle toplumdaki
değişme ve çözülmenin sebep ve sonuçlarını ortaya koyan durumları
anlatmıştır.
Kültürel yabancılaşma, aile çözülmeleri ve bunalımlar onun eserlerindeki
önemli kavramlardır.
Özdenören, eserlerinde temel öğe olarak insan ve insan ruhunu almıştır.
Genelde çözülmüş ve çökmüş bir toplumun kişilerini anlatan sanatçı “Denize
Açılan Kapı”adlı hikâyesinden itibaren tasavvufi bir duyarlılığı okuyucusuna
yansıtmıştır.
Bireyin yalnızlığını, yabancılaşmasını, kuşak çatışmasını, modernliği, gelenek gibi konularını
işlemiştir.Kültür şokuna karşı kişinin tasavvufa yönelmesini ister.
 Yazarın Gül Yetiştiren Adam adlı romanında Doğu Batı ikileminde kalan insanların
davranışları ve yaşanan değişimlerin yeni gelen kuşaklara yansımasını gözler önüne serer.
D. MODERNİST ROMAN ANLAYIŞI
Modernizm
 19.yy.ın ikinci yarısından itibaren etkili olmaya başlamıştır.
 Edebiyat, mimari gibi farklı sanat dallarında etkisini göstermiştir.
 Edebiyat, kültür, sanat gibi pek çok alanda geleneğe karşı çıkar.
 Geçmişe karşı bugünün yüceltilmesini ifade eder.
 “Birey” merkezli bir akımdır.
 Temeli “varoluşçuluk” akımına dayanır.
 Bireyin sıkıntılarını, toplumla, toplumun değerleriyle çatışmasını ve buna bağlı olarak
yalnızlaşmasını konu edinir.
 Dil ve anlatım bakımından geleneksel anlatıların dışına çıkılır.
 İç konuşma, geriye dönüş, bilinç akışı gibi anlatım teknikleri kullanılır.
 Geleneksel metinlerdeki kronolojik zaman akışı modernist eserlerde kırılır.
 Zaman; kişinin de algısına bağlı olarak geçmiş, an ve geleceğin iç içe geçtiği bir anlatımla
sunulur.
 Anlatımda semboller ve mitolojik unsurlar kullanılır.
 Çağrışım değeri yüksek bir anlatım benimsenir.
MODERNİST ROMANLAR
 Modernizm, geleneksel olanı yeni olana tabi kılma, yerleşik ve alışılmış olanı yeni ortaya
çıkana uydurma eğilimi olarak tanımlanabilir. Postmodernizm ise modern sonrası demektir.
 Son dönem eserlerde modern ile postmodern unsurlar bir arada görülmüştür.
 Dünyada modernizm 1914-1960 yıllarında görülürken bizde 1923-1970 yılları arasında
görülmüştür.
 Olaylara sorgulayıcı bir bakışla yaklaşılmış, yaşamın çok boyutlu ve kavranması zor
gerçeklerden oluştuğu, gerçeklerin göründükleri gibi olmadığı savunulmuştur.
 Anlatıcı birey düşüncesinden hareket ederek kendi "ben"ini öne çıkarmıştır.
 Topluma ait değerleri yansıtma amacı yoktur.
 Kişilerin psikolojik özellikleri ön plandadır.
 Modernist eserlerde toplumdaki değer çatışmaları, bireyin bunalımları, karmaşık ruh hali,
yerleşik değerlere isyan, şiire özgü söyleyişlerden de yararlanarak, çağrışımlara açık bir
biçimde sembollerle anlatılır.
 Dil ve anlatımda geleneksel tekniklerin dışında arayışlara gidilir. Geleneksel anlatım ve yapı
reddedilmiştir.
 Anlatımda şiirsel dil, soyut kavramlar, mecazlı, sembolik ifadeler kullanılır. Alegorik
(simgesel) anlatıma önem verilir.
 Yazarlar insanı çevreleyen toplumsal dünyayı yalın bir biçimde anlatmaktan kaçınırlar.
 Modernizmi esas alan hikâyelerde olay olmakla birlikte esas olan, olayın birey üzerindeki
etkisini anlatmaktır.
 Modernizmi esas alan eserlerde yalnızlık, toplumdan kaçış, toplumla çatışması, bireyin
bunalımı, geleneksel değerlere başkaldırı gibi konular işlenir.
 Yılgınlık, bıkkınlık, umutsuzluk modernist romandaki bireylerin başlıca özellikleridir.
 Eserlerde olay, zaman, mekân unsurları önemsizdir.
 Diyalog ve hikâye etmeye yer verilmez.
 İç konuşma, bilinç akışı, geriye dönüş teknikleri kullanılır.
 Modernizmi esas alan eserlerle bireyin iç dünyasını esas alan eserler arasında insan
psikolojisine yaklaşım bakımından yakınlıklar vardır.
 Modernizmi esas alan eserler, varoluşçuluk akımından etkilenmiştir. Varoluşçuluğa göre,
dünyadaki diğer varlıklardan farklı olarak önce var olan sonra ne olduğu belirlenen birey
kendi özünü arar, kendisi olmaya çabalar, bu bakımdan birey yaşadığı toplumla da çatışma
içindedir.
 Varoluşçuluk akımından etkilenerek aydının ruhsal bunalımlarını işlemişlerdir, bu yüzden
"bunalım edebiyatı" olarak da anılmıştır.
NOT: Modernist roman ile bireyin iç dünyasını esas alan esas alan roman arasında insanın
psikolojik yönünüele almaları yönünden benzerlik vardır.

MODERNİST ROMAN YAZARLARI


Yusuf Atılgan, Ferit Edgü, Oğuz Atay, Adalet Ağaoğlu, Nazlı Eray, Mehmet Eroğlu,
Latife Tekin…
YUSUF ATILGAN
Yusuf Atılgan, yazdığı yazılarda “Nevzat Çorum”ve “Ziya Atılgan”adlarını
da kullanmıştır.Romanlarında yalnızlık ve psikolojik yabancılaşma
konularını işlemiştir.
Yazarın yazdığı şiirleri ve öyküleri birçok dergide ve gazetede
yayımlanmıştır.
 Yazar, en önemli eserleri Aylak Adam ve Anayurt Oteli’nde psikolojik
yabancılaşma ve yalnızlık temasını başarıyla işlemiş; Anayurt Otelindeki
Zebercet Aylak Adam’daki C çok özgün karakterler olarak Türk edebiyatının şahıs
kadrosunun unutulmazları arasında yerini almıştır.
Yusuf Atılgan romanlarında iç gözlem tekniğini kullanmış ve bireyin ruh halini son derece
başarılı bir şekilde okuyucusuna ulaştırmıştır.
Yusuf Atılgan’ın oluşturduğu roman karakterlerinin hepsinin içinde bir isyan vardır. Bu durum
onun gerçek yaşamıyla da alakalıdır. Ancak karakterlerin hiçbiri istediği düzeni oluşturacak
güçte değildir ve roman sonunda hepsi psikolojik yıkıma uğrar.Anayurt Oteli romanı, 1987’de
Ömer Kavur tarafından aynı adla sinema filmi olarak çekilmiştir.
 “Anayurt Oteli”nin kurgusu, aynı otelde kâtiplik yapan Zebercet adlı kahramanın ruhsal
dünyasının açığa çıkarılması üzerine şekillenir.
 “Aylak Adam” romanında C adlı kişinin ruhsal durumunu anlatır.

ROMAN:
Aylak Adam, Anayurt Oteli, Canistan
FERİT EDGÜ
Romancıdan çok öykücü-denemeci sayılması gereken bir sanatçıdır.
Ferit Edgü eserlerinde çevresiyle uyum sağlayamayan bireyin sorunlarına
eğilmişti
Eserlerinde; topluma yabancılaşan karamsar, mutsuz, bunalımlı insanların
yaşamlarını ve psikolojik çatışmalarını anlatmıştır.
Bilinçaltı yöntemine ve alegorik anlatıma yer veren yazar, özenli bir dil kullanmış ve hikâyenin
kurgusuna önem vermiştir. Yaşamından, gözlemlerinden yola çıkarak değişik dil ve anlatım
biçimlerini denemiştir.
Toplumsal-bireysel gerçekleri, psikolojik derinlikleri araştırmıştır. Aydın kesimin uyumsuzluğunu,
yalnızlığını anlatan hikâye ve romanlarıyla tanınmıştır.
 O adlı romanı Hakkaride Bir Mevsim adıyla filme aktarılmış ve ödüller almıştır. Eser bir
öğretmenin Hakkari’de yaşadıklarını anlatır.

ROMAN:
Kimse, O (Hakkari’de Bir Mevsim
OĞUZ ATAY
Postmodernizme kadar uzanan yeni roman anlayışının öncülerindendir.
Yazdığı romanlarda genellikle kimliğini kaybedip aramakta olan bir
toplumda dengesiz, kopuk aydınları anlatmıştır.(Toplum kurallarıyla
çatışan aydınların iç dünyası)
İroni, eserlerinin en önemli silahıdır. Burjuva toplumu dediği çevresini,
geleneksel ne varsa çok şeyi alaycı bir tavırla eleştirmiştir. Eserleri hiciv,
yergi, alay ve eğlenmelerle doludur.
Yaşadığı dönemde yazılan ideoloji tipi romanlar Oğuz Atay için alay
konusudur. İdeolojiler ona göre burjuva aydınlarının kendilerini ördükleri kara korkunç
duvarlardır.
Yaşarken unutulduğunu dile getiren sanatçı, öldükten sonra anlaşılanlardan olmuştur.
Eserlerinde diyalog, söyleşme, iç konuşma, mektup türünden her çeşit anlatıya başvurmuştur.
Romanın akışını istediği yerde kesmiş ve değişik konulardaki düşüncelerini, aklına gelenleri,
söylemek istediklerini okuyucusu ile paylaşmış; akıcı roman zihniyetine karşı çıkmıştır. Bu tutum
klasik olan şeylere karşı olmasından kaynaklanmaktadır.
Öykülerinde yalnızlık, isyan, intihar, iletişimsizlik, hayatın anlamsızlığı, yabancılaşma, toplum
eleştirisi, aydın eleştirisi gibi konuları ele almıştır.
 “Tutunamayanlar”romanı ele aldığı konu, konuyu işleyiş tarzı ve iç monolog, bilinç akışı,
alıntı gibi yeni anlatım tekniklerini kullanması bakımından dikkate değerdir. Birbirlerine zıt
dünya görüşlerine sahip iki zümrenin, “tutunanlar”la “tutunamayanlar”ın romanıdır.
(Turgut Özben, Selim Işık )
 Tutunamayanlar romanı ile postmodern romanın yolunu açmıştır.
 Yazar Bir Bilim Adamının Romanı adlı eserinde Üniversiteden hocası Prof.Dr. Mustafa
İnan’ın hayatını anlatır. Eser biyografik roman türümüzün en seçkin örneklerinden birisidir.
Turgut Özben, Selim İleri’nin intihar etmesini kabullenemez ve neden
hayatına son verdiğini anlamaya çalışır. Oğuz Atay’ın eseri olan
Tutunamayanlar özeti Turgut Özben’in Selim İleri’yi anlama çabaları
üzerine kurgulanmış olan bir romandır.
Selim İleri çok iyi bir insan ve dosttur. Turgut Özben onu intihara
sürükleyen nedenleri bulmak için arkadaşlarına Selim İleri’yi sormaya
başlar. Arkadaşları Selim İleri’yi farklı kişiliklerde anlatınca ortaya
herkese farklı davrandığı çıkar. Selim İleri hiçbir zaman kendi olmamış
hep karşısındaki insanları olmasını istediği kişi olmuştur. Oysa son
derece verici bir insan olan Selim İleri’nin isteği herkesin kendisini olduğu gibi kabul etmesidir.
Turgut Özben Selim İleri’nin özünde çok mutsuz bir insan olduğunu anlar.Turgut Özben bunu
fark ettiğinde Selim İleri’ye karşı duyduğu özlem daha da artar ve ona çok ihtiyaç duyar. Selim
İleri, Turgut Özben’in kendisini sorgulamasını ve tutunduğu sandığı hayata aslında
tutunamadığını anlamasını sağlar. Çevresindeki insanların sahteliği Turgut Özben’in sonunda
kendisiyle konuşmasına neden olur ve ortaya Olric karakteri çıkar. Olric Turgut Özben’in iç
sesidir. Oğuz Ata’ın insanın içi dünyasını ve aslında hiç kimsenin göründüğü gibi olmadığını
anlattığı Tutunamayanlar özeti insanın duygusal çalkantılarına da parmak basmaktadır.
ROMAN:
Tutunamayanlar, Tehlikeli Oyunlar, Bir Bilim Adamının Romanı
ADALET AĞAOĞLU
Radyo ve sahne oyunları, roman, öykü, anı, deneme türünde eserler
vermiştir.
Yazdığı eserler birçok ödüle layık görülmüştür.
Adalet Ağaoğlu eserlerinde toplumun çalkantılı dönemlerini ve bu
dönemlerin bireyler üzerindeki etkilerini incelemiştir.
Eserlerinin biçimsel yönündeki başarısı da son derece dikkate değerdir. Özellikle ayrıntıları
değerlendirişi, geriye dönüşler ve iç monologlar gibi değişik tekniklerden yararlanması
anlatımının en önemli yönleridir.
 Yazarın ilk romanı “Ölmeye Yatmak”tır. Bu roman 1973’te basılmıştır.
Adalet Ağaoğlu doğa, toplum, zaman ilişkilerinin insanın iç dünyasındaki yansımalarını, düşünce
üretebilecek boyutlarda irdelemiş ve bu yönüyle dikkat çekmiştir.
Romalarının kahramanları genellikle aydınlardır. Bu bakımdan anlaşmazlık gibi görünen
konularda, ifadelerde yazar aydınları dolaylı yönden eleştirir. Romanlarında kişiler roman
kurgusuyla iç içe verilmiştir.
Korku, ölüm, erkek-kadın ilişkileri, özveri, aşk- cinsellik, yaşlılık, gençlik, başkaldırı, özgürlük vb.
evrensel temalar güncel kaygılarla, dünyaya bakışıyla, toplumsal gelişmelerle iç içe verilmiştir.
 Yazarın Fikrimin İnce Gülü romanı ‘’Sarı Mercedes’’ adıyla filme dönüştürülmüştür.
 Yazarın bir diğer önemli romanı Bir Düğün Gecesi’dir. Eserde Fitnat Hanım’ın torunu
Ayşen’in düğününde yaşananlar ve arka planda gelişen Türkiye gerçekleri anlatılmaktadır.

ÖLMEYE YATMAK: Adalet Ağaoğlu, Cumhuriyet kadınının “cinselliğinin”


izini sürüyor. Romanın kadın kahramanı Aysel de böyle bir sorgulama
içindedir. Kendisine yüklenen ağır vazife hissi bireysel istekleriyle
çatışmaya başlar. Birey ideallerinin ağırlığı altında ezilmektedir. Bir
yönüyle bireyin inkârı anlamına gelen içi boş idealizmini sorgular Aysel.
Ona göre birey kendisi olmalı inanç ve görevlerini kendisi belirlemelidir.
Birey olmaya giden yol kişisel yaşanmışlıktan ve bireysel tercih hakkına
sahip olmaktan geçer. Romanda Cumhuriyetin ilkelerini yüceltmek için
vazifelendirilen Aysel ve onun kuşağının bireyseli yakalama çabası Aysel’in bir gün bir otel
odasında intihar etme isteğinin ışığında sorgulanmıştır. Sonunda Aysel mutlak bir sorgulama
inancıyla otel odasından ayrılır.
ROMAN:
Ölmeye Yatmak, Fikrimin İnce Gülü, Bir Düğün Gecesi, Yaz Sonu, Üç Beş Kişi, Hayır,
Ruh Üşümesi, Romantik Bir Viyana Yazı
6. Postmodernizmi Ele Alanlar
 Postmodernizm ise modern sonrası demektir.
 Postmodernizm, modernizmden sonra gelen akım anlamını taşır, modernizmden kopuşu
ifade eder.
 Postmodernizm İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra gelişir. Modernizmin tersine teknoloji ve
bilimsel kültüre karamsar açıdan değil, yarı alaycı, yarı olumlu yaklaşır.
 Postmodernizm, modernizmin sorgulanması gerektiğini ortaya koyar
 Son dönem eserlerde modern ile postmodern unsurlar bir arada görülmüştür.
 Gerçek-gerçeküstü-kurmaca olay ve kahramanlara yer verilir, kahramanı olmayan roman ve
hikâyeler yazılır.
 Birbiriyle ilişkisi olmayan kahramanlar bir arada verilir.
 Çoğulculuk vardır, yani tek bir dünya içinde çeşitlilik söz konusudur.
 Karşıtlıklardan çokça yararlanılır.
 Masalsı anlatımdan, polisiye ögelerden, imgesel anlatımdan yararlanılır.
 Gerçek, tek ve tartışılmaz değildir; yoruma açıktır.
 Postmodern yazar, modern dünyayı belli ölçüde kabul eder; ancak onunla alay eden bir
tavır sergiler.
 Geleneksel dil ve anlatım tarzını kullanmazlar, dili günlük kullanımının dışında kullanırlar.
 Çağrışım gücü yüksek, şiirsel ve alegorik bir anlatım benimsenmiştir.
 Gerçek ile kurmaca iç içedir.
 İroniye yer verilir.
 Yazar, romanın yazılış sürecini romana konu olarak alabilir.
 Eserlerde olaylar mantık sıralaması ile ilerlemez yani bütünlük yoktur.
 Üstkurmaca vardır, eserin kurmaca olduğu ve nasıl kurgulandığı okuyucu ile paylaşılır.
 Metinlerarasılık vardır, eser yazılırken başka metinlerden de faydalanılır.
 Metinlerarası ilişki yapılırken çeşitli teknikler kullanılır: pastiş, parodi, ironi üstkurmaca,
kolaj, montaj vb.
 Geleneksel romanlardaki klasik olay örgüsü merkeze alınmaz, amaç olayı anlatmak değil
olayın birey üzerinde yarattığı izlenimleri, duyguları anlatmaktır.
 Eserlerde belli bir son yoktur. Ya belirsizdir ya da birden fazla son vardır.
 Tek bir anlatıcı yoktur, birden fazla bakış açısı bir arada kullanılabilir.
 Geleneksel romanlardaki kronolojik zaman yoktur, "an"lar vardır, zamansal sıçramalara yer
verilir.
 Bir romanda şiir günlük reklam metni masal gibi metinler kullanılabilir.
Postmodernist Yazarlar
Orhan Pamuk Yusuf Atılgan Adalet Ağaoğlu Oğuz Atay Nazlı Eray
Vüs'at O. Bener Füruzan Bilge Karasu Buket Uzuner Selim İleri
Latife Tekin Nedim Gürsel Alev Alatlı Elif Şafak Metin Kaçan
İnci Aral Pınar Kür Nezihe Meriç İhsan Oktay Anar Leyla Erbil
Oğuz Atay Adalet Ağaoğlu Orhan Pamuk
"Tutunamayanlar", "Hayır", "Beyaz Kale"
"Tehlikeli Oyunlar" "Bir Düğün Gecesi" "Benim Adım Kırmızı",
"Kara Kitap",
Hilmi Yavuz Pınar Kür Metin Kaçan
"Fehmi K'nın Acayip "Bir Cinayet Romanı", "Ağır Roman",
Serüvenleri" "Yarın Yarın" "Fındık Sekiz"
Bilge Karasu Latife Tekin Yusuf Atılgan
"Kılavuz" "Sevgili Arsız Ölüm" "Anayurt Oteli"
Elif Şafak Hasan Ali Toptaş İhsan Oktay Anar
"Aşk", "Kitab'ül Hiyel"
"Pinhan" "Bin Hüzünlü Haz" "Puslu Kıtalar Atlası",
Nedim Gürsel Ahmet Altan Süreyya Evren
"Boğazkesen" "Tehlikeli Masallar" "Postmodern Bir Kız Sevdim"
"Resimli Dünya",

You might also like