Professional Documents
Culture Documents
İngilizce b1 Seviyesi Konu Anlatımı PDF
İngilizce b1 Seviyesi Konu Anlatımı PDF
KONULARI
Bu çalışma Birol Çakır tarafından hazırlanmıştır. İzni olmadan
dağıtılması, satılması veya yayınlanması yasaktır. Türk patent ve
marka kurumu tarafından tüm hakları korunmaktadır.
Şimdi hem geçmiş hem şimdiki zaman ile ilişkili bir örnekle, üstte ne demek
istediğimi açıklamaya çalışayım.
She can’t go to the party because She has broken her leg.
Bacağını kırdığı için partiye gidemiyor.
Bacağının kırılması geçmişte olmuş ama etkisi hala devam ediyor, burada önemli olan
bacağın şu anda kırık olmasıdır. Yani geçmiş ile bu zamanda buluşmaktadır.
Formül:
I You We They + Have + VERB3 – Yani fillerin 3. hali Past Participle
He She It Birol Zeynep + Has + VERB3 - Yani fillerin 3. hali Past Participle
Zaman İfadeleri:
Bu zamanla birlikte kullanılan zaman zarflarına çok dikkat etmek lazımdır. Hala
devam eden eylemlerden bahsederken, geçmiş zamana ait zaman ifadeleri
kullanırsak cümlemiz yanlıştır.
Örnek:
Örnek:
Ve diğer zaman ifadeleri: Since,For,Up to the present, so far, till now ….,just,
already, recently,lately,yet,ever, never
The minister of economy has said that the government’s economic policies are
successful.
Bu zaman ile yapılan cümlelerin çoğunda ‘hayatında bugüne kadar’ anlamı vardır.
Have you ever driven a bus?
Büyük babam hayatında hiçbir şey için özür dilememiştir. Bugüne kadar
Erkek kardeşim benim için çok şey yapmıştır. Erkek kardeşim hayatta.
En iyi arkadaşım benim için çok şey yaptı. En iyi arkadaşım hayatta değil.
Sen, hayatımda tanıdığım en güzel kızsın. (yalan tabi cümle kurmak için yazdım)
for/since
Dilimizde hem ‘-den beri’ hem de ‘-dir, -dır’ olarak çevrilebilen durumlarda for,
yalnızca ‘-den beri’ olarak çevrilebilen durumlarda ise since kullanılır:
ÖNEMLİ NOT: Konunun başında, ‘Bu zaman Türkçemizde yok’ dedim ancak
şöyle bir durum var. İstanbul Türkçesinde bu zamanın tam karşılığını
bulamayabiliriz. Fakat Anadolu Türkçesinde karşılığı vardır. Mesela hayatında hiç
hamsi yememiş bir kişi şöyle der: ‘Benim hamsi yemişliğim yoktur’. Bu ifade
aslında Present perfect tense ifadesidir. Geçmişte de yemedim, şimdi de
yemedim. Bu zamanı konuşma esnasında kullanırken veya sınavda test çözerken
bu cümle ile hatırlamaya çalışın. Bu açıklama ve kaynak ile yola çıkarsanız, az çok
bağlantı kurup mantık oluşturabilirsiniz.
Bir diğer önemli not ise, içinde her for, since, just, yet, already, before, ever geçen
cümleler sadece bu zamanla yapılmaz. Aşağıdaki açıklama ile konuya açıklık
getirmeye çalışacağım.
Mesela eskiden, İstanbul’da 25 yıl oturduk ve bunu ifade etmek istiyoruz: ‘We
lived in Istanbul for twenty five years.’ demeliyiz.
Mesela 8 saat uyuyacağımı anlatmak istiyorum: ‘I’m going to sleep for eight
hours.’ demeliyiz.
Diyelim ki siz sabahları hep 9’da kalkan birisiniz. Ben size ‘Hiç 5’te kalktığınız olur
mu?’ diye sormak istiyorum: ‘Do you ever get up at 5?’
go/been to
Türkçede ‘gitmek’ diye ifade ettiğimiz her durum, İngilizcede yalnızca go fiili ile
ifade edilmez. Eğer bir yere gidilmiş ve geri dönülmüşse been to kullanılmalıdır.
Kişi, söz konusu yere gitmek üzere yolda ya da oradaysa, yani daha dönmemişse
o zaman cümlelerimizde go fiili kullanırız.
İstanbul’a hiç gittin mi? Have you ever gone to Istanbul? Cümlesi yanlış olur.
been to/been in
Not: Bu dersimiz ile ilgili zaman ifadeleri ile kurulmuş cümleleri ve daha fazla
örnek cümleleri, aşağıdaki karekod uygulamasını kullanarak online erişmeye
çalışın. İnternetiniz kısıtlı veya yok ise, set dvd içinde konu ile ilgili cümlelerin
dosyasını bulup çalışınız.
FORMÜL: I we you they + have been + VERBing – Fillerin ing almış hali
He She It Birol Zeynep + has been + VERBing - Fillerin ing almış hali
Konuyu, detayları, formül ve cümle yapılarıyle işledikten sonra, örnek cümleler ile
kullanım alanlarınıda çalışarak pekiştirelim.
Eğer cümlede for six hours ifadesi olmasaydı, cümle şimdiki zamanla kurulurdu
(= It is raining). Ancak burada önemli olan, yağmurun altı saat önce başlamış ve
altı saattir de hâlâ yağıyor olmasıdır.
Ne zamandan beri izlemektesin? How long are you watching ? doğru olmaz.
Nefes nefese kalmışsın. Koşuyor muydun? Koşu henüz bitmiş ve biz kişinin nefes
nefese oluşunu, yani olayın etkisini görüyoruz.
Present perfect continuous tense ile, bir şeyin ne kadar sürdüğünü anlatırız
Birol’u okulda birlikte olduğumuzdan beri tanırım. I’ve been knowing … olmaz.
Toplum içinde konuşmaktan hep nefret etmiştir. She has always been hating …
olmaz.
Örnek: - When did it start snowing? Kar yağışı/Kar yağmaya ne zaman başladı?
ÖNEMLİ NOT: Daha önce işlediğimiz When bağlacı (dığı diği zaman bağlacı) dersi
ile, şu an işlediğimiz When soru kalıbı dersinin anlamları ve kullanım yerleri
farklıdır. Lütfen bu ikisini karıştırmayın.
How long?: Soru kalıbı cümlelerimize “ne kadar zamandır? Sorusu anlamını tkatar
ve Present perfect tense ile kullanılır. Cümlede olayın başlagıç – bitiş zamanı yada
başlangıç – son durum arasındaki geçen zamanın (ne kadar devam ettiğini) sorar.
Örnek: How long has it been snowing? Ne kadar zamandır kar yağıyor?
Şimdi iki soru kalıbı ile örnek cümleler işleyerek konuyu pekiştirelim.
How long did you work in this company? I worked for 2 years.
How long have you known Birol? I have known him for 10 years.
Zaman İfadeleri:
already : çoktan
never : hiç
before….. : …..önce
Geçmişte olmuş bir olaydan daha önce olmuş bir başka olayı anlatırken bu
zamanı kullanırız.
Dolaylı anlatımlı cümlelerimizde (reported speech) simple past tense ile present
perfect tense yerine kullanılırız.
ÖNEMLİ NOT: read = okuma düzensiz fiildir. 1. read- riid diye okunur, 2. ve 3.
halleri ise red diye okunur.
If the doctor hadn't arrived, I don't know what I would have done with this injured
animal.
If only she hadn't told the police, everything would have been all right.
By the time Birol married, he had written two English lessons books.
Söz konusu iki olay arasındaki zaman aralığı fazla değilse, yani iki olay peşpeşe
olmuşsa, bu gibi cümlelerimizde past perfect kullanılmamız gerekmez.
Yağmur pencereyi açınca kanarya kuşu uçtu gitt. Önce pencere açıldı, kanarya kuşu
uçup gitti ama iki olay arasındaki zaman çok az.
FORMÜL:
Tüm Özneler + had + been + VERBing (yani fillerin ing almış halleri)
Zaman İfadeleri:
For – Şu kadar zaman süre içinde dahilinde anlamı vardır bu yapı ile.
Since – Şu zamandan beri, şu tarihten beri.
The whole…. - Bütün gün/ay/yıl.
All day – Bütün gün.
Geçmişte yapılmakta olan bir işin sürekliliğini bu zaman ile anlatırız. Söz konusu
eylem, geçmişte belli bir andan yine geçmişte başka bir ana kadar sürekli
yapılmıştır.
They had been working hard by the time they saved enough money.
Yağmur had been waiting at the bus stop for two hours when the bus finally
came.
She went to the doctor as she hadn’t been feeling well for a long time.
Doktora gitti çünkü uzun zamandır iyi hissetmiyordu/hissetmemekteydi.
Had she been working hard by the time she saved money?
Dolaylı anlatımda (reported speech) past continuous tense ile present perfect
continuous tense yerine kullanılır.
Zaman zarfları:
After the meal we are having coffee, and then we’ll be having at the party.
Bu zaman ‘Future continuous tense’ bazı kullanım yönleri ile ‘Present continuous
tense’e benzese de aralarında anlam farklılıkları vardır.
I’ll be writing to Birol and I’ll tell him about my new book.
Kişi, bir niyet ifade etmemektedir. Yazılacak mektup, büyük bir olasılıkla yapılması
gereken bir iştir.
Simple Present Tense ile, her zaman yapılan işlerimizi ifade etsekte, geleceğe ait
bir zaman ifadesiyle kullanılarak gelecek zamanı da ifade ederiz. Özellikle okul ve
gezi programları ile otobüs, uçak vb. tariflerde kullanırız.
Temmuzda evlenecekler.
Be about to
Başlamak üzereyiz.
Be on the point of …
FORMÜL:
Tüm özneler için- will have + VERB 3 – Yani fillerin 3. halleri.
Düzensiz fillerin 3 hali ve düzenli fiillerin ed eki almış hali.
Örnek:
Düzenli fill ile kurulmuş cümle
Birol will have arrived by the time you finish your cooking.
I hope I’ll have sold ten books by the end of this week.
Future perfect continiuous tense, bir eylemin gelecekte belli bir zamana kadar
ne süreyle yapıldığını anlatmakta kullanılır. Yani bu zamanda anlatılmak istenen,
gelecek zamanda devam edecek bir eylemdir. Yapılan işin gelecek zamanda belli
bir süre devam edeceğini ve yapılmaya devam edileceğini belirtir.
FORMÜL:
Birol will have been teaching for five years by the end of next month.
I, we NORMAL
she, he, it, you, will
OLUMLU they
have been working
HALİ
I, she, he, it, you, KISALTILMIŞ
we, they ’ll
I, we
NORMAL
she, he, it, you,
will not
they
OLUMSUZ
have been working
HALİ
I, we
KISALTILMIŞ
she, he, it, you,
won’t
they
SORU I, she, he, it, you,
Will have been working?
we, they
Zaman İfadeleri:
Future Perfect Continuous ile özellikle “for”, “by” ve “since, next year, next week,
next month ” zaman zarflarının kullanımları yaygındır ancak “before,when, until”
gibi devamında cümle getirebileceğimiz yapılarla da kullanabiliriz.
Bu zamanı bir eylemin gelecekte belli bir zamana kadar ne süreyle yapıldığını
belirtmek istediğimiz durumlarda kullanırız.
By the end of this month, I will have been working for the company for five years.
I’m afraid that we will have been trying to fix the tap for days when you finally
decide to call a plumber.
Korkarım ki sen sonunda bir muslukçu çağırmaya karar verdiğinde biz günlerdir
musluğu tamir etmekle uğraşıyor olacağız.
Okul başlamadan önce gerçekten fit olacaksın. Çünkü o zaman 5 aydır spor yapıyor
olacaksın.
We will be very tired as we will have been working very hard all day tomorrow.
Yarın tüm gün çok çalışıyor olacağımız için çok yorgun olacağız.
ÖNEMLİ NOT: Non-Action Verbs yani “-ing” eki alamayan fiiller hiç bir continuous
zamanda kullanılmadığı gibi Future Perfect Continuous Tense ile de
kullanılamazlar. Bunun yerine cümle Future Perfect Tense ile oluşturulur.
Türkçe'deki "değil mi, -de/-da, tamam mı" gibi ifadelerin karşılığı olan Tag
Questions’lar yada diğer adıyla Reply Questions’lar, diğer dillerde fazla bir
öneme sahip olmamasına karşın İngilizce dilinde önemli bir yere sahiptir. En
önemli kuralı ‘’ Eğer cümle olumlu ise soru takısı olumsuz, cümle olumsuz ise
soru takısı olumlu yapılır ’’
Yani şu şekilde:
He is at home, isn’t he? (olumlu cümle ile başladım, Olumsuz ile tamamladım)
He isn’t at home, is he? (olumsuz cümle ile başladım, olumlu ile tamamladım)
Önemli Not: Olumlu emir cümlelerinde will you?, won’t you?, would you?, can
you?, can’t you?, could you? kullanılabilir. Eğer cümle olumsuz emir cümlesi ise,
yalnızca will you kullanılırız.
This, that, these, those gibi işaret zamirleri, cümle içerisinde eğer özne
durumunda iseler, soru takısı olarak it ya da they kullanılırız.
Bir kaç cümleden oluşan yapılarda, soru takısında kullanılacak yardımcı fiil, ana
cümleye göre oluşturulur.
You didn’t tell me that you had visited Birol, did you?
Cümlelerimizde birden çok yardımcı fiil varsa, ilk yardımcı fiil’i soru takısı olarak
kullanılırız.
There ile başlayan cümlelerimizi yine soru takısı olarak there ile tamamlarız.
Bazı durumlarda, cümle olumlu olduğu halde soru takısı da olumlu olarak verilir.
Bu durum, cümlede, kızgınlık, şaşkınlık ya da memnuniyet gibi anlamlar içerir.
Bu dersimizde Modal Verbs konuları olan Can, could, may, might, will, would,
shall, should, must ve ought to kalıplarını işleyeceğiz. Daha sonaki konularda ise
bu verbs leri tek tek başlıkları ile inceleyeceğiz. Üstte belirttiğim verbs lerin yanı
sıra, tam modal olmamakla birlikte aynı başlık altına sokulan başka sözcükler de
vardır (need, have to, had to). Modal’ların görevi, birlikte kullanıldıkları fiillerin
anlamlarına zorunluluk, olasılık, kararlılık, izin verme, izin isteme, akıl yürütme,
öneride bulunma gibi anlamlar katmaktır. Modal’ların ortak özellikleri şunlardır:
1. Üçüncü tekil şahıslarda (he, she, it) modal’lara –s konmaz. Ayrıca –ing ya da –
ed almazlar
Yalnızca will, shall ve would özneyle kaynaşabilir. Diğerleri ayrı ayrı yazılmalıdır:
I will can drive denmez. Onun yerine ya ‘I will drive’ ya da ‘I can drive’ denmelidir.
CAN
Türkçeye “-ebilir” ya da “-ebiliyor” olarak çevrilebilen can’i yeteneklerimizden
bahsederken kullanılırız. Geniş, şimdiki ve gelecek zamanları anlatır.
FORMÜL:
Olumlu cümle yapısı
Özne Yardımcı fiil (Can) Fiil isim
I
You
He,she,it Can Speak French
We
They
Olumsuz cümle yapısı
Özne Yardımcı fiil (Can not / Fiil isim
Can’t)
I
You Can not =Can’t Speak French
He,she,it
We
They
Soru cümlesi
Yardımcı fiil (Can) Özne Fiil isim
I
You
Can He, she, it Speak French
We
They
Hızlı koşabilir/koşabiliyor.
Olasılıklarda kullanırız.
Önemli Not: “Belki” anlamında bir cümle kuruyorsak, can yerine may
kullanmamız gramer olarak daha uygun olacaktır.
(Can’t modalının tam kullanım amacını ve alanını Modal Can konu anlatımı başlığı
altında inceleyiniz.)
Tahminlerimizde kullanırız.
Şu anki zaman ile ilgili bir tahmin yapıyorsak can(’t) be + ing kalıbını kullanırız.
Yağmur: Don’t make so much noise. Uncle Birol is studying in the next room.
Zeynep: No, he can’t be studying in the next room. I saw him in the garden
playing with his dogs.
FORMÜL
be able
özne esas fiil sıfat mastar
Olumlu Cümle I am able to swim.
is not
Olumsuz Cümle She able to swim.
isn't
Sorum Cümlesi Are you able to swim?
Bir işin nasıl yapılacağını bilmek anlamında be able to yerine cümlelerimizde ‘can’
tercih ederiz.
Yemek pişirebiliyor musun? = Are you able to cook? Doğru ancak İngilizcede az tercih
edilir.
Not: Ayrıca ‘be able to’ edilgen mastar (passive infinitive) ile kullanılmaz.
COULD
Could öncelikle Can’nin geçmiş zaman halidir ama sadece anlamı veya kullanım
alanı bu değildir “Rica, öneri, izin” gibi anlamlarda geniş, şimdiki ve gelecek
zamanda da kullanılır. Could aynı zamanda herhangi bir şeyin şimdi veya
gelecekte muhtemel olduğunu vurgulamak içinde kullanılır. Could’un birkaç farklı
şekilde kullanım alanı vardır. Bu kullanım alanlarını örnek cümleler ile görerek
konuyu pekiştirelim.
Olasılıklarda kullanırız.
Profösör Aziz Sancar’ın methodu, kanserle mücadelede önemli bir adım olabilir.
Önerilerde kullanırız.
Şu anki zaman ile ilgili tahminde bulunurken could(n’t) be + ing yapısı kullanılırız.
Yağmur: No, she couldn’t be going to uncle Birol, because uncle Birol in England
right now.
When we were younger, We could stay up all night, but we can’t do it now.
Geçmişte tek bir durumdan söz edilen olumlu cümlelerde could yerine ‘was/were
able to, managed to ya da succeeded in’ kullanılırız. Olumsuz cümlelerde, her iki
anlamda da couldn’t kullanılabiliriz.
Köpek, dün yangından sağ kurtulabildi.) = The dog could survive … olmaz
After eight hours’ climbing, Birol succeeded in reaching the top of the mountain.
Sekiz saatlik tırmanıştan sonra Birol dağın tepesine ulaşabildi. = …Birol could reach …
olmaz.
Ancak bu kural, ‘see, hear, taste, feel, smell, understand, remember, guess’ fiilleri
için geçerli değildir. Yani bu fiilleri, could ile her iki anlamda da kullanabiliriz.
Yüzebildiğiniz söyledi.
Could ile could have done arasında anlam olarak fark vardır. Aşağıdaki örnekleri
inceleyiniz.
I'm so tired. I could sleep for a month.
Aralarındaki farkı gördükten sonra Could have done yapısını, kullanım alanları ile
birlikte, örnek cümleler ile işleyerek konuyu pekiştirelim.
Birol was sick all last week. He couldn’t have come to work.
She could have helped me ; why did she just sit and watch?
Geçmişte bir anda sürmekte olan eylemleri anlatmak için could have been + ing
yapısı kullanılırız. Yani eylem geçmişte başlıyor/devam ediyor/ve bitiyor.
Birol’s room’s light was still on. I didn’t see what he was doing, but he could have
been reading a book.
Birol’un odasının ışığı hâlâ yanıyordu. Ne yaptığını görmedim ama muhtemelen kitap
okuyordu.
Konuya başlamadan önce, bu dersimizde işleyeceğimiz ‘Must’ bir
zorunluluk anlamı içermez, Buradaki anlamı konuşmalarımızda bir şeyin doğru
olduğuna dair kesin bir fikre sahipsek bunu cümlelerimizde ‘Must’ ile ifade ederiz.
Derslerimizin ilerleyen bölümlerinde ‘Must ve Have to’ yapılarını çalışacaksınız.
Oradaki ‘Must’ kişinin kendinden kaynaklanan zorunluluğunu ifade etmekte
kullanılan yapıdır. Bu şekilde açıklamayı yaptıkdan sonra, Must ve Can’t
modalarımızı örnek cümle ve kullanım alanları ile işleyerek konuyu öğrenelim.
Our teacher has got a brand new car. He must be very rich.
Öğretmenimizin yepyeni bir arabası var. Çok zengin olmalı.
Yağmur is studying her lessons very hard. She must have very good marks.
Yağmur derslerine çok çalışıyor. Notların çok iyi olmalı.
The tire can't be flat. I have just mended it and blown it up.
Teker patlak olamaz. Daha demin tamir ettim ve şişirdim.
Eğer yukarıda verilen cümleleri geçmiş zamanda kullanmak istersek ‘must have
done’ ve ‘can't have done’ kullanılır.
The phone rang but she didn't hear. She must have been asleep.
Telefon çalmış ama duymamış. Uyumuş olmalıyım.
Eylül walked past me without speaking. She can't have seen me.
Eylül konuşmadan yanımdan geçti. Beni görmüş olamaz.
Birol was sure that his mother couldn't have left his father, because she loved
him much.
Birol lkesinlikle emindi ki annesi babasını terk etmiş olamazdı, çünkü onu çok seviyordu.
FORMÜL:
Olumlu Cümle
Özne Yardımcı fiil (May) Fiillerin yalın hali isim
I
You
He,she,it May go to Giresun
We
They
Olumsuz Cümle
Özne Yardımcı fiil ( May Fiillerin yalın hali isim
not)
I
You
He,she,it May not go to Giresun
We
They
Soru Cümlesi
Yardımcı fiil ( May) Özne Fiillerin yalın hali isim
I
You
May He, she, it go to Giresun ?
We
They
Olasılıklarda, ihtimallerde.
That book may be Birol’s. Şu kitap Birol’un olabilir/Şu kitap beklide Birol’undur.)
This pill may cure your sickness. (Bu hap hastalığına iyi gelebilir/Bu hap belki
hastalığına iyi gelir.)
Birine/Birilerine bir işi yapma ihtimali olup olmadığını soracağımız zaman, may
yerine başka yapılar kullanılırız.
Are you likely to go fishing?
May not, izin vermeme ya da yasaklama anlamında must not gibi de kullanılabilir.
Kural yasa ve kanunların bizlere tanıdığı izinler ve özgürlükler için, may yerine
can ya da be allowed to kullanımı daha doğru olur.
MIGHT
FORMÜL:
Olumlu Cümle
Özne Yardımcı fiil (Might) Fiillerin yalın
hali
I
You
He,she,it Might see him
We
They
Olumsuz Cümle
Özne Yardımcı fiil (Might not) Fiillerin yalın
hali
I
You
He,she,it might not see him
We
They
Soru Cümlesi
Yardımcı fiil ( Might) Özne Fiillerin yalın isim
hali
I
You
Might see him
He, she, it
We
They
They might come and visit you in Istanbul next year if they can save enough
money.
İzin istemelerde , rica etme durumlarında kullanırız ve ‘May’e göre daha nazik ve
resmîdir.
Dolaylı anlatımda (reported speech) may yerine kullanılır. (konunun tam içeriğini
‘Reported Speech’ dersimizde bulabilirsiniz.
She says “it may rain tomorrow”. = She said it might rain tomorrow.
FORMÜL:
Konuştuğumuz karşı taraf için de iyi bir öneri olduğuna inanılan durumlarda.
Aşağıda verdiğim akıl yürütme ve tahmin ifadeleri gibi cümlelerde, eğer cümle
soru ya da olumsuz ise must yerine can kullanılır.
Buraya dikkat lütfen, must not, ayrı ayrı yazılırsa olumsuz tahminlerde kullanılır.
EYLÜL: I’m not sure, but he must be reading book in his room.
Emin değilim ama odasında kitap okuyordur.
Konuya başlamadan öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Have to’nun sahip olmak
anlamında kullandığımız Have ile hiçbir alakası yoktur. Hemen iki net örnekle
olayı anlamaya çalışalım.
Üstteki iki örnek cümlede iki yapının kullanımını ve Türkçe anlamını kavrayarak
konuya geçiş yapın.
Lütfen dikkat önemlidir: Have to’nun diğer modal’lardan farkı, soru ve olumsuz
yapılırken do ya da does ile yapılmasıdır. Olumsuz şekli “don’t have to” “doesn’t
have to” şeklindedir. Olumsuzu gerek yok, zorunda değil anlamı verir; ama
yasaklama belirtmez. Üçüncü tekil şahıslarda has to olarak kullanılır.
FORMÜL:
Olumlu Cümlelerde
+ özne Have to Fiil
+ I, You, We, They have to be quiet in a library
+ He, She, It has to be quiet in a library
Olumsuz Cümlelerde
– özne Don’t Have to Fiil
– I, You, We, They don’t have to finish your dinner
– He, She, It doesn’t have to finish your dinner
Soru Cümlelerinde
? Do özne Have to Fiil
? Do I, You, We, They have to go there
? Does he, she, it have to go there
Lütfen Dikkat: Have to, olumsuz cümlelerde ‘yapmak zorunda değilsin’ anlamı
verir. O yüzden yasaklamaları Can’t ile yaparsak daha doğru olur. Mesela “Burada
sigara içemezsin.” cümlesini have to ile değil, Can’t ile yapmamız daha doğru
olacaktır.
FORMÜL:
Tüm cümle yapılarında formülünüde gördükten sonra, örnek cümleler ile kullanım
alanlarını çalışarak konuyu pekiştirelim.
I turned round on the metrobus and who should be sitting behind me but my ex-
girl friend.
Metrobüs’te arkama döndüm ki bir de ne göreyim eski kız arkadaşım arkamda oturuyor.
Should, geçmiş zamanı anlatmaz. Should have done yapısı, should’un geçmişi
değildir. Should’un geçmişi, was/were supposed to kalıbıdır.
‘’Ought to’’ Anlamında her ne kadar “zorunluluk” olsa da, daha çok tavsiye
vermek için kullanılır. Kullanımı anlamı açısından should ile aynıdır. Fiilin yalın
biçimini alır. Olumsuz biçimi ought not to olabildiği gibi, oughtn’t to olarak da
kaynaştırma yapılabilir.
Şimdi örnek cümleleri kullanım alanları ile beraber görerek konuyu pekiştirelim.
Usually, always, often, never, really gibi sıklık zarfı veya yapılarda, ya özne ile
ought arasına ya da ought ile to arasına gelebilir.
Had better, İngilizcede bir kişiye tavsiye ya da öğüt verirken SHOULD yapısına
ek olarak kullanabileceğimiz bir yapıdır. Had better ile cümlelerin nasıl
kurulduğuna geçmeden önce İngilizcede had better hangi durumlarda kullanılır,
neleri anlatır bunları kısaca bir görelim.
İngilizcede had better, İçerisinde bulunulan an şimdiki ve gelecek zamana
yöneliktir ve tavsiye vermede kullanılır. Türkçeye çevirisi ise “…… olsa iyi
olur” şeklindedir.
Had better yapısında tavsiye dikkate alınmadığı takdirde olumsuz bir sonuçla
karşılaşabilme olasılığı vardır, bu sebeple ‘Had better‘daha kuvvetli bir ifadedir ve
daha çok uyarı havası vardır.
Tüm öznelerde çekimi aynıdır ve had better dan sonra fiil yalın haliyle yani Verb1
kullanılır. Should yapısından farkı “Had better” daha özel ve belirli durumlara
yönelik tavsiyelerde kullanılır. “Should” ise daha genel durumlarda kullanılır.
You had better sleep, or you will late. - Uyusan iyi olur yoksa geç kalacaksın.
You had better speak with your sister. – Kız kardeşinle konuşsan iyi olur.
Your brother had batter go to the doctor. – Erkek kardeşin doktora gitse iyi olur.
We had better leave here tomarrow. - Yarın buradan ayrılsak iyi olur.
They had better not trouble you. Seni üzmeseler iyi olur.
My father had better not to smoke. - Babam sigara içmese iyi olur.
You had better not eat any more meat.- Daha fazla et yemesen iyi olur.
Had you better give gift him before go? - Gitmeden önce ona hediye versen olur mu?
Hadn’t you better sleep now? - Şimdi uyusan iyi olmaz mı?
Hadn’t she better write a letter? – Bir mektup yazsa iyi olmaz mı?
Hadn’t they better play handball? - Hentbol oynasalar iyi olmaz mı?
It’s time cümlelerimize “... zamanı, zamanı geldi” anlamı katar. Konuşma
dilinde çok sık kullanılır. Eğer kullanım alanlarını ve yapısını iyi öğenebilirsek,
konuşma esnasında cümlelerimizde kullanabiliriz.
It's time to buy a new house. Yeni bir ev alma zamanı geldi.
It's time for her to buy a new dress. Yeni bir elbise almasının zamanı geldi.
It's time yapısını geçmiş zamanda da kullanabiliriz. Ancak anlamı geçmiş değil,
şimdiki zamandır.
It’s time Yağmur went to bed. Yağmurun yatma vakti geldi.
It's time you washed your dog. Köpeğini yıkama vakti geldi.
I'm getting tired. It's time I went home. Yorulmaya başladım. Eve gitme vaktim geldi.
Bir şeyin acil olduğunu anlatmak istediğimizde “... zamanı geldi de geçti bile”
anlamında, cümlelerimizde it's high time... ifadesini kullanılırız.
It's high time you got a new car. Yeni bir araba alma vaktin geldi de geçti bile.
It's high time they painted the house. Evi boyamalarının vakti geldi de geçiyor bile.
IN CASE
"In Case" yapısı, present tense, past tense ya da should ile kullanılır ve bir tedbir
durumunu izah eder. Türkçe'ye, bakarsın olur, …ır diye, şeklinde çevrilebilir.
Şimdi kullanım alanlarını örnek cümlelerimiz ile görelim.
Çoğunlukla önlemler, tedbirler vs. için kullanılır ve... - diye, ...diği takdirde -
anlamlarına gelir.
AS IF
as if, ihtimali durumları ve hayali durumları izah etmek için kullanılır. İhtimali
durumlardaki cümle yapısı, normal cümle yapısı gibidir. Türkçe'ye "sanki"
şeklinde çevrilir. As if ile As though cümleye aynı anlamı katar.
Şimdi kullanım alanlarını örnek cümlelerimiz ile görelim.
You speak as though you know everything. her şeyi biliyormuş gibi konuşuyorsun.
I prefer fruit.
Bir şeyin başka bir şeye tercih edildiğini anlatmak için iki ismin arasında “to”
edatı kullanılır
PREFER + VERB+ing
PREFER + TO + VERB1
prefer fiilinden sonra “to” ve fiilin birinci hali kullanılabilir. Fakat buradaki “to”
mastar ekidir ve “to” edatıyla karıştırılmamalıdır.
Bir işi yapmanın başka bir işi yapmaya tercih edildiğinin anlatmak için iki fiil
arasında “rather than” kalıbı kullanılır. İkinci fiilden önce “to” kullanılmaz.
Tercihler genellikle Present Simple Tense (Geniş Zaman) ile anlatıldığında prefer
“don’t” ya da “doesn’t” yardımcı fiilleri ile olumsuz yapılır.
B: No, I would rather drink tea. Hayır, Çay içmeyi tercih ederim.
Bir işin başka bir işe tercih edildiğini anlatmak için iki fiil arasında “than”
kullanılır. Fakat, birinci fiil ve ikinci fiil aynıysa ikinciyi tekrar etmeye gerek yoktur.
Could -izin -Can’den daha resmi ve kibar olsa da, bu yönden”may”den bir derece
alttadır.
Arabamı kullanabilirsin.
O ne isterse yapabilir.
You are allowed to play in the front garden. Ön bahçede top oynayabilirsiniz
You are allowed to use a calculator during the exam. Sınav sırasında hesap
makinası kullanabilirsiniz
The teacher let the students go out before the bell rang.
We could /were allowed to use computers last year. Geçen yıl bilgisayarları
kullanabiliyorduk
Geçmişteki tek bir eylem için izin verilip de yapıldığını was/were allowed to ile
ifade ederiz. Olumlu ifadelerde could kullanılmaz fakat olumsuz ve sorularda iki
yapı da kullanılabilir. Bu durum could ve was/were able to arasındaki fark gibidir.
I was allowed to use a calculator during the exam, and I did well.
Edilgen (passive) yapılarla da kullanılırlar. Özne olarak kişi ya da fiilin –ing almış
hâli kullanılabilir.
It is not permitted to smoke in the kitchen. Mutfakta sigara içilmesine izin verilmez.
Mary isn't allowed out at night. Mary’nin geceleri dışarı çıkmasına izin verilmez.
Please allow me to buy you a drink. Size içki ısmarlamama lütfen izin verin. (kibar ve
resmî)
Let me buy you a drink. Sana bir içki ısmarlayayım. (samimi ve teklifsiz)
She used to like dogs but one attacked her and she doesn't any more.
Eskiden köpekleri severdi ama kedinin biri ona saldırdı ve o da onları artık sevmiyor.
Köpekleri sevmezdim.
get used to herhangi bir şeye veya olaya alışık olma durumlarını izah etmede
kullanılmaktadır. Bu kullanım, used to kalıbında olduğu gibi eskiden yapılan
alışkanlıkları ifade etmez. Şimdiki zamanda bir kişinin herhangi bir eyleme veya
duruma alışmış olduğunu ifade eder. Used to kalıbının başına am/is/are veya
diğer yardımcı fiiller gelir ve fiil -ing takısı alır.
Tenses get
Bir şeye, yere, duruma yada eylemi yapmaya alışma sureci içinde olduğumuzu
anlatmak için kullanılır. "get" fiilini hangi zaman kalıbına çekimlersek, o
zamanda alışma sürecini/alışmakta olduğumuzu anlatırız.
Şu anda bir şeye alışmakta olduğumuzu anlatırken, "am, is, are getting used
to" kullanırız.
I'm getting used to living in Giresun. Giresun'da yaşamaya alışıyorum.
Are you getting used to living in Giresun. Giresun'da yaşamaya alışıyor
musun?
I'm not getting used to living in Giresun. Giresun'da yaşamaya alışımıyorum?
Gelecekte bir şeye alışacağımızı anlatırken, "will get used to" kullanırız.
I will get used to living in Giresun. Giresun'da yaşamaya alışacağım.
Will you get used to living in Giresun. Giresun'da yaşamaya alışacak mısın?
I will not get used to living in Giresun. Giresun'da yaşamaya alışmayacağım
People in İstanbul are used to the traffic. İstanbul' daki insanlar trafiğe alışkınlar.
Would :
ÖNEMLİ NOT: ŞİMDİ İŞLEYECEĞİMİZ So yapısını, ‘yani, demek ki, desene, öyle,
öyle...ki, o kadar, bu kadar,vesaire,Yani?', 'Ne olmuş yani?' anlamında
işlemeyeceğiz. O anlamdaki yapısını set içinde video ders ve gramer kitabımız
içinde yazılı ders olarak ayrı başlıkta bulabileceksiniz.
Either, iki şey için kullanılır ve "ikisinden biri" demek olan yapısı ile
Neither, iki şey için kullanılır ve "ikisinden hiçbir"i demek olan yapısı ile
Bir kişi kendisinin veya bir başkasının yapmamış olduğu bir şeyden
bahsettiğinde, diğer bir kişinin, kendisi ya da bir başkasının da, aynı şeyi
yapmamış olduğunu kastetmek maksadıyla “ben de, o da, onlar da ” gibi cümleler
kullanması gerektiğinde; önce özneyi, sonra cümlenin zaman ( tense ) ve şahsına
uygun olan yardımcı fiillin olumsuz hali ve either kullanır.
İngilizcede at, in, on, for, with, by gibi sözcüklere edat denir İngilizcede edatların
çok değişik türlerde kullanımları vardır. Bu yüzden preposition'ların öğrenilmesi
için mutlaka örnekler üzerinden çalışılması gerekir. Çünkü her edatın birçok
kullanımı vardır. Edatları Türkçeleştirerek ezberlemek yanlış bir yoldur. Mesela,
‘Bana bak’, ‘Bana gel’ ve ‘Bana yardım et’ ifadelerinin hepsinde ‘bana’ dendiği
halde hepsinin İngilizcede edat kullanımı farklıdır.
Look ‘at’ edatı ile, come ‘to’ edatı ile kullanıldığı hâlde help edat almadı.
Edatları iyi öğrenmek için izlenmesi gereken en iyi 3 yol/yöntem aşağıdaki gibidir.
Şu anda bürosunda.
Sokakta oynuyorduk.
Pasifik Okyanusu’ndaydılar.
Yazın yüzeriz.
Kadın otuzlarında.
Dillerde.
Türkçede ‘-e, -a’ anlamında olsa da bir şeyin içine doğru yapılan yönelimlerde.
She is in politics.
Ev harap durumda.
He lives at Kartal.
Kartal’da oturuyor.
He is at work now.
Şu anda işte.
Yaş belirtirken.
Fiyatlarda.
Birollarda görüşürüz.
‘Üzerinde, -de, -da, -ye, -ya’ anlamlarında ya da bir şeye değme durumlarında.
Sandalyeye oturdum.
Menüde ne var?
Doğumgünüm 8 Mayıstır.
Bu tv pille çalışır.
Vasat maaş alan insanlar, vergi artışlarından dolayı çok mağdur olacaklar.
Tekrarlamalarda kullanılır.
The opposition suffered defeat on defeat in the local elections.
This is on me.
Bu benden./Ben ısmarlıyorum.
I go to work by bicycle.
Birinci cümlede ‘uçak’ bir ulaşım aracı olarak düşünülmekte, ikinci cümlede ise
yolcuların fiziksel olarak bulundukları yer kastedilmektedir.
YER
Across
Her house is across the street. Evi caddenin karşısındadır.
They live across the street from you. Sizin karşınızdaki caddede yaşarlar.
After
The first street after the bridge is our street. Köprüden sonraki ilk cadde bizimki.
Put a period after each sentence. Her cümleden sonra bir boşluk bırakın.
Against
His bicycle was leaning against the fence. Bisikleti çite dayanıyordu.
Don't lean against the stove. Sobaya doğru dayanma.
Among
The house is among pine trees. Ev çam ağaçlarının arasında.
The letter might be among those papers. Mektup bu kağıtların arasında olabilir.
Around
The shop is just around the corner. Dükkan hemen köşenin arkasında.
Let's take a walk around the park. Hadi parkın çevresinde yürüyüş yapalım.
At
She is at the store. O dükkanda.
She is a student at a small university. O küçük bir üniversitede öğrenci.
Before
I have your assignment before me now. Şu anda ödevin önümde duruyor.
In giving dates, place the month before the day. Randevu verirken günden önce ayı
yazın.
Behind
The garage is behind the house. araj evin arkasında.
There is something behind the tree. Ağacın arkasında birşey var.
Below
They live in the apartment below yours. Sizin apartmanın aşağısındaki apartmanda
yaşıyarlor.
This land is below sea level. Bu bölge deniz seviyesinin altında.
Above
This city is three thousand feet above sea level. Bu şehir deniz seviyesinin üç bin
fit üzerinde.
Your name is above mine on the list. Senin ismin listede benimkinin üstünde.
Between
His house is between the bank and the school. Onun evi bankayla
okulun arasındadır.
Helen is sitting between Jack and Tom. Helen Jack ile Tom arasında oturuyor.
By
The matches are over there by the cigarettes. Kibritler orada sigaraların yanında.
That house by the lake is her dream house. Gölün yanındaki bu ev onun hayalindeki
evdir.
In
She is sitting in a leather chair in the lobby. O lobide deri bir sandalyede oturuyor.
She was sleeping in an armchair. O bir koltukta uyuyordu.
In front of
The ball stopped in front of the car. Top arabanın önünde durdu.
There is a car parked in front of my house. Evimin önünde parketmiş bir araba var.
In back of
Helen is standing in back of Martha. Helen Martha'nın arkasında duruyor.
Inside
It is warmer inside the house. Evin içi daha sıcak.
These plants should be kept inside the house. Bu bitkiler evin içinde muhafaza
edilmelidir.
Beside
The napkin is placed beside the plate. Peçete tabağın yanına yerleştirilir.
Near
You shouldn't smoke near gasoline. Gazolinin yakınında sigara içmemelisin.
They are sitting near the window. Onlar camın yanında oturuyorlar.
On top of
- She wants whipped cream on top of her pie. Kekinin üzerine krema istiyor.
- The carpenter is on top of the house. Tamirci evin üzerinde.
Opposite
The school is opposite the park. Okul parkın karşısındadır.
Outside
There's a bird's nest outside my window. Penceremin dışında bir kuş yuvası var.
The flowers were left outside the house all night. Çiçekler tüm gece
evin dışında bırakıldı.
Over
The window is over the radiator. Pencere radyatörün üzerindedir.
A plane flew over the school at noon. Öğleyin okulun üzerinden bir uçak geçti.
To
Martha went to school today. Martha bugün okula gitti.
Attach the rope to the bumper of the car. İpi arabanın tamponunun üzerine bağla.
Under
The dog is under the desk. Köpek sıranın altındadır.
Put it under the table. (Masanın altına koy.
Underneath
The book is underneath the papers. Kitap kağıtların altında.
Up
I saw her walking up the street. Onu caddeden yukarıya yürürken gördüm.
Down
There is a small restaurant a mile down the road. Yolun bir mil aşağısında küçük bir
lokanta var.
Through
She took a walk through the park. Parkın içinden yürüdü.
YÖN
Across
I am going across the street to see my friend. Arkadaşımı görmek için
caddenin karşısındangidiyorum.
At
The child threw a stone at the dog. Çocuk köpeğe bir taş attı.
By way of
Can we drive to Bursa by way of Eskisehir? Bursa'ya Eskişehir üzerinden gidebilir
miyiz?
You can go there by way of the Suez Canal. Oraya Suez
Kanalından geçerek gidebilirsin.
Into
We saw her going into the theater. Onu tiyatroya girerken gördük.
The dog ran into the room. Köpek odadan içeriye doğru koştu.
Down
We saw you walking down Oxford Street. Seni Oxford caddesinden aşağıya
doğru yürürken gördük.
Out of
She took some money out of her purse. Çantasından biraz para çıkardı.
The children ran out of the burning building. Çocuklar yanan binadan koşarak
çıktılar.
To
She went to the supermarket. O süpermarkete gitti.
Through
The bird flew through the open window. Kuş açık pencereden uçup gitti.
Towards
This road leads towards the sea. Bu yol denize doğru gidiyor.
He walked towards the post office. Postaneye doğru yürüdü.
Up
The fish were swimming up the river. Balık nehirden yukarıya doğru yüzüyordu.
AMAÇ, NEDEN
For
Take this medicine for your headache. Başının ağrısı için bu ilacı al.
Of
She died of a heart attack. Kalp krizinden öldü.
Due to
More people are using public transportation due to the fuel shortages. Yakıt
kaynaklarının azalmasına bağlı olarak birçok insan artık toplu ulaşım araçlarını
kullanıyor.
ZAMAN
About
I think she will be away about a week. Sanırım yaklaşık bir hafta uzakta olacak.
After
Would you please call after 9? Lütfen saat 9'dan sonra arar mısınız?
Around
I will get to my office around nine. Ofisime saat 9 civarında varacağım.
At
She told me to meet her at six o'clock. Saat 6'da onunla buluşmamı söyledi.
Before
You should take this medicine before mealtime. Bu ilacı yemek
vaktinden once almalısın.
By
She should be back by seven. Saat 7'ye kadar dönmeli.
During
I think I will go to İzmir during the winter.(Sanırım kış boyunca İzmir'de olacağım.
Until
I work from nine until five every day. Hergün saat 9'dan 5'e kadar çalışıyorum.
In
I can meet you in an hour. Bir saat içinde seninle buluşacağım.
She will graduate in 1989. 1989'da mezun olacak.
TARZ
By
I enjoy going there by bus. Oraya otobüsle gitmeyi seviyorum.
In
You can't go to school in jeans. Okula kotla gidemezsin.
Like
This boy is walking like a duck. Çocuk ördek gibi yürüyor.
With
She is writing with a pencil. O bir kalemle yazıyor.
Not: Edatlar listesini eğitim seti DVD içinde Kelimeler doyasında bulabilir ve
çıktısını alıp ezberlemek için çalışabilirsiniz.
‘Edilgen’ cümlenin ne olduğunu daha iyi anlayabilmek için önce ‘etken’ cümlenin
ne olduğunu bilmek gerekir:
Edilgen cümle yapmanın ilk koşulu, kullanılan fiilin geçişli, yani nesne alan bir fiil
olmasıdır. Nesne almayan geçişsiz fiillerle edilgen cümle yapılamaz. Örneğin,
break, see, find, clean, build gibi fiiller nesne alırlar. Go, die, sleep, come, run gibi
fiiller ise nesne almazlar. Bir fiilin nesne alıp almadığını anlamanın yolu, fiile ‘neyi,
neye, kimi, kime?’ sorularının sorulmasıdır. ‘Görmek’ fiiline ‘neyi gördün?’ ya da
‘kimi gördün?’ sorularını sorun, cevap alırsınız. Öyleyse ‘görmek’ fiili geçişli, yani
nesne alan bir fiildir ve edilgen çatıda kullanılabilir.
Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da bazı istisnalar vardır ve bunlar için kesin
kurallar yoktur. Bu tip istisnaların öğrenilmesi tecrübeyle, çok okuyarak, kafa
yorarak olacaktır. Mesela, yukarıda nesne almayan fiiller edilgen yapılamaz dedik.
Ama ‘durum bildiren’ fiiller (stative verbs = have, resemble, fit, suit, lack) nesne
almalarına rağmen edilgen olarak kullanılmazlar.
Bir cümlede fiilin geçişli mi geçişsiz mi olup olmadığını anlamak kolaydır. Eylem
eğer bir nesneye yapılıyor ise yani eylem nesneye geçiyor ise fiil geçişli nesne
yoksa geçişsizdir. Nesneyi bulmak için kimi, kime, neyi, neye soruları sorulur.
Nesne yok-Geçişsiz
I understand: Anlıyorum
Nesne yok-Geçişsiz
Geçişli fiiller/Verbs transtitive
Geçişli fiiller nesne alır ve nesneyi bulmak için fiillere neye, neyi, kime, kimi
soruları sorulur.
Geçişsiz fiillerde neye, neyi, kime, kimi gibi sorular sorulduğunda bir cevap
alınmaz. Geçişsiz fiiller nesne almadığından bir nesneye eylem yapma durumu
yoktur.
We live in İstanbul.
My teacher come.
Öğretmenim geldi.
They had been teaching English. (Bu zamanın edilgen biçimi yoktur.)
They will have been teaching English. (Bu zamanın edilgen biçimi yoktur.)
Daha önce de belirtildiği gibi edilgen cümleler aslında yalnızca geçişli fiillerle
kurulur. Ancak kimi fiiller (sit, sleep, run, walk, arrive, come) kendileriyle
kullanılan edatları (preposition) alarak edilgen çatıda kullanılabilirler.
İngilizcede kimi fiillerin iki nesnesi vardır: dolaysız nesne (direct object) ve dolaylı
nesne (indirect object):
Ancak kimi fiiller vardır ki, iki nesnesi varmış gibi gözükse de, yalnızca bir tek
biçimde edilgen yapılabilir.
They have called the twins Yağmur and Zeynep. = The twins have been called
Yağmur and Zeynep.
İkizlere Yağmur ve Zeynep adlarını verdiler. = İkizlere Yağmur ve Zeynep adları verildi.
We will call our dog ‘Suzi.’ = Our dog will be called ‘Suzi.’
They painted the walls yellow. = The walls were painted yellow.
Etken cümlede belirtilen nesnenin yaptığı fiili anlatan cümleler edilgen yapılırken
to eklenir. Bu kuralın tek istisnası let fiilidir.
They made her tell them everything. = She was made to tell them everything.
We saw the soldier car stop. = The soldier car was seen to stop.
We haven't heard Birol tell a lie. = Birol hasn't been heard to tell a lie.
They let their son buy a car. = Their son was let buy a car.
Oğullarına araba almasına izin verdiler. = Oğullarının araba almasına izin verildi.
Yukarıdaki cümle her ne kadar gramatik olarak doğru ise de, kullanımda pek
tercih edilmez. Çünkü let sözcüğü, edilgen yapıda pek kullanılmaz. Onun yerine
be allowed to tercih edilir. Their son was allowed to buy a car.
Emir cümleleri edilgen yapılırken, etken cümledeki hangi sözcük nesne olarak
kullanılacaksa, edilgen çatı ona göre biçim alır.
They wanted me to clean the house. = I was wanted to clean the house.
They wanted me to clean the house. = They wanted the house to be cleaned.
İngilizcede bazı fiiller etken cümle yapısında olmalarına karşın edilgen anlam
taşırlar.
Need, require, want eylemlerinden sonra gelen fiil -ing almışsa cümle edilgen
anlam kazanır.
The police caught the burglar. = The burglar was caught. = The burglar got
caught.
People, everybody, one, someone gibi öznelerle kurulan cümleler vardır. Kim
olduğu kesin olarak belli olmayan bu tür öznelerle kurulan cümleler, edilgen
çatıyla başlayabilir.
People know that Birol wrote the book. = It is known that Birol wrote the book.
It is reported that another earth satellite has been put into orbit.
Bu eylemler içinde iki türlü edilgen yapı vardır.- admit, claim, believe, mean, say,
see, understand, expect, fear, think, state, presume, consider.
Birolun Fakir genç bir kadınla evlendiği söyleniyor./Fakir genç bir kadınla evlenmiş.
İki kişi arasında geçen bir konuşma üçüncü bir kişiye iki biçimde aktarılabilir.
Birinci kişinin söylediği tırnak içinde verilmiştir. İkinci kişi ise bunu hiç bozmadan
üçüncü kişiye aktarmıştır. Buna ‘dolaysız anlatım’ (direct speech)
denir.Dolayısıyla bu gibi durumlarda ne kişilerde ne de cümlenin zamanında
(tense) bir değişikliğe gerek yoktur.
tırnak içindeki cümlede özne I iken, ikinci cümlede I öznesi he olarak değişmiş
tırnak içindeki cümlede fiil is iken, ikinci cümlede bu fiil was olarak değişmiş
Dolaylı anlatımın en önemli özelliklerinden birisi, ana cümledeki giriş fiilidir - said
Bu giriş fiilinin hangi zamanda (tense) olduğu büyük önem taşımaktadır. Eğer
giriş fiili aşağıdaki zamanlardan birindeyse, dolaylı anlatımda herhangi bir zaman
değişikliği yapılmaz:
He says/he is saying/ he will say/he is going to say/he has said/he has been
saying
Ancak giriş fiili eğer simple past tense ya da diğer geçmiş zamanlardan herhangi
biriyle (past continuous tense = he was saying; past perfect tense = he had said)
ile ifade ediliyorsa, o zaman aşağıdaki zaman değişiklikleri yapılır:
Ayrıca, giriş eylemi yine simple past tense olmak kaydıyla, aşağıdaki durumlarda
da değişiklik yapılır.
He said ‘I’d rather you swam.’ = He said (that) he’d rather I swam.
tomorrow = the following day, the next day, the day after
here = there
now = then
Birol said ‘I went to the cinema yesterday.’ = Birol said (that) he went to the
cinema yesterday.
Birol ‘Dün sinemaya gittim.’ dedi. = Birol, dün sinemaya gittiğini söyledi.
Oysa aynı cümle bir sonraki gün söylenmiş olsaydı, aktarılırken gerekli
değişiklikler yapılmalıydı.
Birol said (that) he had gone to the cinema the previous day.
Aktarılan cümle eğer içinde bulunulan anda da hâlâ geçerli ise, zaman değişikliği
yapılmasa da olur.
Yağmur said ‘I live in Istanbul.’ = Yağmur said (that) she lives in Istanbul.
Cümlenin giriş eylemi geçmiş zamanda (said) olmasına rağmen, aktarılan kısımda
(… she lives in Istanbul) değişiklik yapılmamıştır. Çünkü, her iki cümlenin
söylenmesi sırasında Yağmur İstanbul’da yaşamaktadır.
Koşul cümleciklerinin (if clauses) 2. ve 3. türleri (type II & III), zaman değişikliğine
uğramazlar.
He said ‘If I were rich, I would buy that car.’ = He said that if he were rich he would
buy that car.
Simple past tense ile anlatılan, özellikle tarihte yaşanmış olaylar, dolaylı
anlatımda zaman değişikliğine uğramazlar.
The teacher said ‘The Second World War broke out in 1939.’ = The teacher said
(that) the Second World War broke out in 1939.
The scientist said ‘People cannot live without oxygen.’ = The scientist said (that)
People cannot live without oxygen.
Bilim insanı, insanların oksijensiz yaşayamayacağını söyledi.
Simple past tense ve past continuous tense ile kurulmuş cümlelerde eğer when
ya da while ile bağlanmış cümlecikler varsa, bu cümleler zaman değişikliğine
uğramazlar.
He said ‘I was having breakfast when you phoned me.’ = He said that he was
having breakfast when I phoned him.
Dolaylı anlatımda en sık kullanılan iki fiil say ve tell fiilleridir. Eğer konuştuğumuz
kişiyi cümlede belirtiyorsak tell, belirtmiyorsak say kullanılır.
Dolaylı anlatımda that bağlacı, say, tell, think gibi birçok fiilden sonra ister
kullanılır ister kullanılmaz:
what/who/which + be kullanımı
What, who ve which soru sözcükleri ve be fiili ile yapılan cümlelerde, be fiilinin
yeri özneden önce ya da sonra olabilir.
‘Who is the best footballer?’ = He asked me who was the best footballer. ya da He
asked me who the best footballer was.
‘What is the problem?’ = He asked what was the problem. ya da He asked what
the problem was.
‘Rica, emir, öğüt, öneri, uyarı’ vb. ifade eden cümleler, dolaylı anlatımda çeşitli
biçimlerde bağlanır. Bunların en yaygını, olumlu cümleleri to ile, olumsuz
cümleleri not to ile bağlamaktır. Bazı fiiller ise that ile bağlanır. Hangi fiilin
kullanılması gerektiği, cümlenin anlamına bağlıdır:
The doctor said ‘Stay in bed.’ = The doctor ordered me to stay in bed.
They said ‘Don’t punish us.’ = They begged us not to punish them.
Onları cezalandırmamamız için bize yalvardılar.
He said ‘You’d better buy the car.’ = He advised me to buy the car.
He said ‘Shall I make you some coffee?’ = He offered to make me some coffee.
They said ‘Give us the money or we will kill the hostages.’ = They threatened to
kill the hostages.
My friend said ‘Hi! I haven't seen you for a long time.’ = My friend greeted me and
said (that) he hadn't seen me for a long time.
Soru sözcükleriyle sorulan sorular. Bu tür sorular ise, when, why, where, when,
which, who, what, how gibi soru sözcükleriyle yapılır.
Peter asked ‘Is Paul going to eat at home?’ = Peter asked if/whether Paul was
going to eat at home.
I asked the doctor ‘Can you cure my disease?’ = I asked the doctor if/whether he
could cure my disease.
Soru sözcükleriyle sorulan sorularda ise, soru sözcüğü bağlaç olarak kullanılır ve
cümle yine soru yapısından düz cümleye çevrilir.
Dave asked the writer ‘When did you write your first novel?’ = Dave asked the
writer when he had written his first novel.
IF CLAUSE TYPE 0
Type 0’da if’li cümlede ve temel cümlede present simple (geniş zaman) kullanılır.
Bir koşula bağlı olarak, her zaman gerçekleşen durumları veya bilimsel
gerçekleri/doğruları ifade etmek için kullanılır.
If people eat too much, they get fat. İnsanlar çok fazla yemek yerse, şişmanlar.
Çok fazla yemek yemenin kilo sorununa neden olması herkes için geçerli olan bir
durumdur. Bahsedilen durum her zaman için geçerli olduğundan type 0 ile ifade
edilmiştir.
IF CLAUSE TYPE 1
Type 1 cümlede if’li cümlede present simple, temel cümlede future simple
(will) veya can, may, must gibi modal kullanılabilir. Type 1 cümleler, bir koşulun
sağlanması durumunda gerçekleşecek durumları veya gerçekleşmesi muhtemel
olayları ifade etmek için kullanılır.
IF CLAUSE TYPE 2
Type 2’de if’li cümlede past simple, temel cümlede would, could veya might gibi
modal ifadeler kullanılabilir. Gerçekte olmayan durumların koşul olarak
belirtilmesi durumunda if clause type 2 cümle yapısı kullanılır. Cümlede belirtilen
koşul, gerçekte olmayıp şuan için hayali olan bir durumdur. Bu yüzden if’li
cümlede past simple kullanılır. Diğer bir ifadeyle type 2, “şöyle olsaydı, böyle
olurdu” biçiminde bir ifade tarzıdır. Bu nedenle temel cümlede de would, could
veya might kullanılır.
Not: If’li cümlede her türlü özneyle birlikte was yerine genellikle were kullanılır.
If she were the minister of education, she would improve the system of
education.
O, milli eğitim bakanı olsa, eğitim sistemini geliştirir.Şuan milli eğitim bakanı değil.
IF CLAUSE TYPE 3
Type 3’de if’li tümcede past perfect tense, temel cümlede modal
perfect(would/could/might+have+v3) kullanılır. Geçmişte kalmış ve artık
değiştirilmesi imkansız olan ifadeleri dile getirirken if clause type 3 kullanılır. Bu
tarz cümleler pişmanlık ifadesidir.
If you had studied enough, you would have passed the exam.
If Eylül had driven the car carefully, the accident wouldn’t have happened.
If Zeynep had gone to medical faculty, She would have become a doctor.
MIXED TYPE 1
Mixed conditional 1 veya mixed type 1 cümlelerde if’li cümle past perfect tense,
ana cümle ise would veya could olur. Şuan mevcut olan bir durumun geçmişte
yaşanmış bir olaya bağlı olması nedeniyle kullanılır. Mixed type 1 cümlelerde
eskiden yaşanmış bir eylemin şuana etkisi söz konusudur. “Şunu
yapmış olsaydım, şuan şöyle olurdu” tarzında bir cümle kuracaksak mixed type 1
kullanılır. Geçmiş ve günümüz arasında bağlantı kurulur.
If they had looked at the map, they wouldn’t get lost now.
MIXED TYPE 2
Mixed conditional 2 veya mixed type 2 cümlelerde if’li tümcede past tense veya past
continuous, temel tümcede ise modal perfect (would/could+have+v3) kullanılır. Bu
defa geçmişte yaşanan olay temel tümcede yer alır, şartlı tümce ise günümüzle
ilgilidir.
If Birol were wealthy enough, he would have bought the laptop which we
saw yesterday.
Birol yeteri kadar varlıklı olsa, dün gördüğümüz dizüstü bilgisayarı satın alırdı.
Birol’un yeteri kadar parası olmadığından dün gördüğü bilgisayarı alamamıştır.
Birol’un sadece dün değil, şuan da parası yoktur. If’li cümlede past
tense kullanılsa da şuanki durumu (parasının olmamasını) ifade etmektedir. Dün
gördüğü bilgisayarı satın alamamış olması, geçmişte kalmış bir eylem
olduğundan modal perfect kullanılmıştır.
Asıl anlamı ‘istemek, arzu etmek’ olan wish fiili, esas itibarıyla I wish ... yapısında
‘keşke’ anlamında kullanılır. Bu yapıda hangi zamanın hangi anlamda
kullanıldığını bilmek önemlidir. Eğer wish’ten sonra simple past tense geliyorsa
cümle geniş zaman (present) anlamındadır.
Eğer wish’ten sonra past perfect tense geliyorsa cümle geçmiş zaman (past)
anlamındadır.
Bu kadar hızlı araba kullanma.” ya da “Bu kadar hızlı araba kullanmanı istemiyorum
anlamı katar cümlemize.
If only...! ifadesi I wish ... ile aynı olup “keşke ..., ah bir ...” anlamındadır.
If only Birol hadn't told the police, everything would have been all right.
Olumlu cümleler içinde kullanılır ve olumsuz mana verir. Verdiği olumsuz mana if
+ olumsuz'a denktir. Eğer if cümleciği olumsuz yapılmak istenirse, if … not yerine
unless kullanılabilir. Unless’den sonraki cümle olumlu kurulur ama anlam
olumsuzdur:
You are supposed to make a copy of the contract before you mail it.
We're supposed to pay the Council Tax at the beginning of the month.
You can share my room as long as you share the rent too.
Kiraya da ortak olduğun müddetçe odamı paylaşabilirsin.
As long as they promise not to give any harm, they can play in garden.
Zarar vermemeye söz verdikleri müddetçe bahçede oynayabilirler.
She hurt her arm in the accident, otherwise she was fine.
Kazada kolunu incitti, onun dışında iyi.
If it wasn’t/weren’t for his wife’s money, he’d never have such a factory.