You are on page 1of 279

T. C.

ĠSTANBUL ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

SĠYASET BĠLĠMĠ VE KAMU YÖNETĠMĠ ANABĠLĠM DALI

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

KENT HAKKI BOYUTUYLA YENĠ KENTSEL


TOPLUMSAL HAREKETLER:
GEZĠ PARKI EYLEMLĠLĠĞĠ
PERSPEKTĠFĠNDEN ĠSTANBUL FORUM
DENEYĠMLERĠ ÜZERĠNE BĠR ÇÖZÜMLEME

EZGĠ KAPLAN
2501131252

TEZ DANIġMANI
DOÇ. DR. PELĠN PINAR ÖZDEN

ĠSTANBUL 2016
KENT HAKKI BOYUTUYLA YENĠ KENTSEL TOPLUMSAL
HAREKETLER:

GEZĠ PARKI EYLEMLĠLĠĞĠ PERSPEKTĠFĠNDEN ĠSTANBUL


FORUM DENEYĠMLERĠ ÜZERĠNE BĠR ÇÖZÜMLEME

EZGĠ KAPLAN

ÖZ

Kent kimi kent bilimcilerce bir sanat eseri (oeuvre) olarak yorumlanabildiği gibi
kullanım değerinin değiĢim değerine göre göz ardı edildiği ve söz konusu “sanat
eseri” nin tahrip edildiği alanlar olarak da ifade edilebilmektedir. Henri Lefebvre
tarafından ilk kez kullanılan “Kent Hakkı” kavramı ile kentsel hakları sermayenin ve
devletin elinden alarak kent sakinlerine sunulmaktadır.

Ülkemizde kent hakkı mücadelelerine baktığımız vakit yakın geçmiĢte meydana


gelen Gezi Parkı eylemleri akla gelmektedir. Söz konusu eylemler sahip olduğu
özellikler bakımından yeni kentsel toplumsal hareketler içerisinde
değerlendirilebilirken, ayrıĢtığı kimi noktalar sebebiyle farklı bir konumda
bulunabilmektedir.

Bu çalıĢmada Gezi Parkı eylemliliğinden hareketle mekanda daha görünür olmaya


baĢlayan park forumları, dayanıĢmalar gibi inisiyatifler bir mülakat çalıĢması ile
farklı toplumsal gruplar ve bunların ortaklaĢtığı payda belirlenmek suretiyle analiz
edilecektir. Bu çerçevede yapılacak mülakatlarda sorulara alınacak yanıtlar ile
forumlara katılan kent sakinlerinin “katılım” dan, “kamusal alan” dan, “kentsel
hareketler” den ve “kent hakkı” ndan ne anladıkları ve nasıl bir kentlilik
düĢündükleri ortaya çıkartılmaya çalıĢılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Kent Hakkı, Yeni Kentsel / Toplumsal Hareketler, Katılım,


Gezi Parkı, Ġstanbul Park Forumları

iii
NEW CITY RIGHT SIZE WĠTH URBAN SOCĠAL
MOVEMENTS:

GEZĠ PARK ACTIVISM PERSPECTIVE ON AN ANALYSIS


FROM THE PEOPLE'S ASSEMBLY EXPERIENCE
EZGĠ KAPLAN
ABSTRACT

City several cities scientists an art work (oeuvre) as compared to the exchange value
to use value can be interpreted as negligible and said "work of art" can be expressed
as the area of the destroyed. Henri with the concept first used by the hands of the
Right to the City by Lefebvre urban rights are offered to residents of the city and the
state capital.

In our country occurred in the recent past when we look at the struggle right to the
city Gezi Park comes to mind actions. The new urban social movements can be
assessed in terms of properties owned by the said actions, some spots due to the
decomposition can be found in a different location.

In this study Gezi Park activism of the movement more visible not started parking
forums in space, solidarity, such initiatives will be analyzed by interviewing different
strata of society with work and to set out the common denominator is their invention.
To be held in this context in interviews with answers will be taken to the questions of
the residents who participated in the forum "contributions" from "public" to "urban
movements" and then say "right to the city" of what to do and they understand the
issues that will be studied to how revealing they thought an urban.

Keywords: Right to the City, New Urban / Social Movements, Partitipation, Gezi
Park, Istanbul Park Forums

iv
ÖNSÖZ

Nasıl ki denizlerde balık sürüleri muhteşem bir ahenkle yüzerlerken bir lider ile
idare edilmiyorlarsa ve nasıl ki gökyüzündeki kuş sürüleri lidersiz göç ediyorlarsa
Gezi Parkı‟ndaki direniş de benzersiz bir birliktelikti
bir liderin yokluğunda.

1968 yılında ilk kez Henri Lefebvre‟nin telaffuz ettiği Kent Hakkı kavramının
irdelenmesi ile baĢlayan bu çalıĢma, 1980 sonrasında literatürde yer bulan yeni
kentsel toplumsal hareketlerin kent hakkı ile olan iliĢki biçiminin ortaya konulmaya
çalıĢılmasıyla devam etmektedir. Alan çalıĢmasında ise Gezi Parkı eylemliliği
sonrasında kentsel mekanda daha çok yer bulmaya baĢlayan park forumlarında
katılımcıların çalıĢmada tartıĢılan kavramlar çerçevesinde incelenen farklı sivil
inisiyatiflerin özellikleri ortaya çıkarılmaya çalıĢılmıĢtır.

Kent alanında çalıĢmamı, bu alana tutkuyla bağlanmamı sağlayan akademik


eğitimim boyunca beni destekleyen birçok insan bulunmaktadır. Öncelikle bu değerli
edimi kazanmamda bana çok emeği geçen, tez çalıĢmam boyunca bana ayırdığı
kıymetli zamanlarda birçok konuda farkındalığımı pekiĢtiren, ufkumu açan değerli
hocam, tez danıĢmanım Doç. Dr. Pelin Pınar Özden‟e teĢekkür ederim. Her daim
yanımda olan, sevgisini ve desteğini asla esirgemeyen aileme sonsuz teĢekkürler…

ÇalıĢmanın “Kent Hakkı” kavramının yeni kentsel toplumsal hareketler içerisinde


nasıl bir anlam bulduğu konusunda bilgi edinmek isteyen ya da benzer konularda
bilimsel çalıĢma yapmak isteyen araĢtırmacılara yardımcı olmasını dilerim.

v
ĠÇĠNDEKĠLER

ÖZ...............................................................................................................................iii

ABSTRACT…………………………………………………………………………iv

ÖNSÖZ………………………………………………………………………………v

TABLOLAR LĠSTESĠ……………………………………………………………...x

GRAFĠKLER LĠSTESĠ…………………………………………………………….xi

FOTOĞRAFLAR LĠSTESĠ……………………………………………………….xii

KISALTMALAR………………………………………………………………….xiv

GĠRĠġ………………………………………………………………………………...1

1. BÖLÜM

KENT HAKKI: KAVRAMSAL YAKLAġIM

1.1. Lefebvre‟nin Kent Hakkı………………………………………………………...7

1.2. Lefebvre Sonrası Literatür……………………………………………………….8

1.3. Türkçe Literatürde Kent Hakkı TartıĢmaları…………………………………...11

1.4. KurumsallaĢmıĢ Bir Hak Olarak Kent Hakkı…………………………………..12

1.5. Kentlilik ve Kamusallık Kavramları Üzerine…………………………………..14

vi
2. BÖLÜM

SĠVĠL ĠNĠSĠYATĠF OLARAK TÜRKĠYE’NĠN KATILIM

DENEYĠMLERĠ

2.1. Sivil Toplum Kavramı………………………………………………………….17

2.2.Yasa ile Kurulan Sivil Ġnisiyatifler ……………………………………………..19

2.3. Yasa ile Kurulmayan Sivil Ġnisiyatifler………………………………………...19

2.4. Bireysel Eylem Biçimleri……………………………………………………….23

3. BÖLÜM

KENTSEL TOPLUMSAL HAREKETLER

3.1. Kentsel Toplumsal Hareketler………………………………………………….26

3.1.1. Türkiye‟de Toplumsal Hareketlere Bir BakıĢ……………………………28

3.2. Yeni Kentsel Toplumsal Hareketler…………………………………………….30

3.3. Kent Hakkı Hareketi Olarak Yeni Kentsel Toplumsal Hareketler……………..34

3.4. Dünya‟da Yeni Kentsel Toplumsal Hareketler…………………………………35

3.4.1. Brezilya Örneği…………………………………………………………..37


3.4.2. Venezüella Örneği……………………………………………………….38
3.4.3. ABD Örneği……………………………………………………………...39
3.4.4. Hindistan Örneği…………………………………………………………40

3.5. Türkiye‟de Yeni Kentsel Toplumsal Hareketler ve Gezi Parkı Eylemliliği……41


3.5.1. Yeni Kentsel Toplumsal Hareketlerim Muhalefet Alanları……………...43
3.5.2. Yeni Kentsel Toplumsal Hareketlerin Aktörleri…………………………44
3.5.3. Yeni Kentsel Toplumsal Hareketlerin Temaları…………………………45
vii
3.5.4. Gezi Parkı Deneyimi……………………………………………………..46

3.5.4.1. Gezi Parkı Eylemliliği Süreci……………………………………..48

3.5.4.2. Gezi Parkı Üzerine YapılmıĢ Anket ÇalıĢmaları………………….49

3.5.4.3. Dünya‟dan Gezi Parkı‟na BakıĢ…………………………………...53

3.5.4.4. Gezi Parkı DireniĢinin Yeni Kentsel Toplumsal Hareketler


Perspektifinden Değerlendirilmesi…………………………………………………..57

3.6. Türkiye‟deki ve Dünya‟daki Yeni Kentsel Toplumsal Hareketler Üzerine Bir


Değerlendirme……………………………………………………………………….60

4. BÖLÜM

KENT HAKKI - YENĠ KENTSEL TOPLUMSAL HAREKETLER

ve GEZĠ PARKI EYLEMLĠLĠĞĠ BAĞLAMINDA ĠSTANBUL

FORUM DENEYĠMĠ

4.1. Ġstanbul Forum Deneyimine BakıĢ…………………………………………...65

4.2. Ġstanbul Forum Deneyimlerinden Örnekler………………………………...66

4.2.1. Maçka Parkı Forumu…………………………………………………….67

4.2.2. Caferağa DayanıĢması…………………………………………………..99

4.2.3. Abbasağa Parkı Forumu………………………………………………...119

4.2.4. Yoğurtçu Parkı Forumu………………………………………………...145

4.2.5. Validebağ Gönüllüleri…………………………………………………..179

4.2.6. Kuzey Ormanları Savunması…………………………………………...197

viii
4.2.7. Forumlar Üzerine EleĢtiriler……………………………………………219

4.3. Gezi Parkı Eylemliliğinin Ġstanbul Forum Deneyimleri ile ĠliĢkisi Üzerine
Bir Değerlendirme……..........................................................................................236

5. SONUÇ................................................................................................................246

KAYNAKÇA……………………………………………………………………...255

EKLER…………………………………………………………………………....265

ix
TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 1: Toplumsal Hareketlerde Eski ve Yeni Paradigma KarĢılaĢtırması……….32


Tablo 2: KONDA – Gezi Parkı Anketi……………………………………………..51
Tablo 3: KONDA – Gezi Parkı Anketi 2…………………………………………...51
Tablo 4: Bilgi Üniversitesi – Gezi Parkı Anketi 3………………………………….53

x
GRAFĠKLER LĠSTESĠ

Grafik 1: Gezi Parkı Eylemlerine Katılım Durumu……………………………….236

Grafik 2: Siyasi Parti Üyeliği……………………………………………………..240

xi
FOTOĞRAFLAR LĠSTESĠ

Fotoğraf 1: Gezi Parkı‟nda Kesilmesi Planlanan Ağaçlar Süslenirken…………….15


Fotoğraf 2: Caferağa Mahalle Evi……………………………………………….....21
Fotoğraf 3: Caferağa Mahalle Evi-Bir Duvar AfiĢi………………………………...21
Fotoğraf 4: Gezikondu……………………………………………………………...22
Fotoğraf 5: Gezi‟de Mizah…………………………………………………………23
Fotoğraf 6: Gezi‟den Bireysel Eylemlilik………………………………………….24
Fotoğraf 7: Kitap Okuyan Adam………………………………………………….24
Fotoğraf 8: Park ve Sanat………………………………………………………….25
Fotoğraf 9: LGBT Onur YürüyüĢü………………………………………………..25
Fotoğraf 10: Kadın Hareketi………………………………………………………..25
Fotoğraf 11: Brezilya‟da UlaĢım Zamlarına KarĢı Bir Öğrenci Hareketi………….37
Fotoğraf 12: Venezüla‟da LGBT Hareketi…………………………………………38
Fotoğraf 13: ABD‟de Wall Street Hareketi………………………………………...39
Fotoğraf 14: Hindistan‟da Toplumsal Hareketler…………………………………..40

Fotoğraf 15: Kuzey Ormanları Savunması…………………………………………41


Fotoğraf 16: HES Mücadelesi……………………………………………………...42
Fotoğraf 17: YeĢil Yol Protestolarından……………………………………………42
Fotoğraf 18: Hrant Dink‟i Anma YürüyüĢü………………………………………..44
Fotoğraf 19: HaydarpaĢa DayanıĢması……………………………………………..44
Fotoğraf 20: Cumhuriyet‟in Ġstanbul‟daki Ġlk Simgesi…………………………….46
Fotoğraf 21: Henri Prost‟un Planında Gezi Parkı…………………………………..47
Fotoğraf 22: ĠĢ Makinelerine KarĢı Ağaçlara Sarılan Ġnsanlar……………………..49
Fotoğraf 23: Gezi Parkı………………………………………………………….....49
Fotoğraf 24: DireniĢte Atatürk Kültür Merkezi………………………………….....58
Fotoğraf 25: Ramazan Ayı – Yeryüzü Sofrası……………………………………..59

xii
Fotoğraf 26: Caferağa DayanıĢması………………………………………………..99
Fotoğraf 27: Caferağa DayanıĢma Evi……………………………………………..99
Fotoğraf 28: Abbasağa Parkı……………………………………………………...119
Fotoğraf 29: Abbasağa Forumu…………………………………………………...119
Fotoğraf 30: Yoğurtçu Parkı Forumu……………………………………………..145
Fotoğraf 31: Forumda Müzik Dinletisi……………………………………………145
Fotoğraf 32: Validebağ Gönüllüleri………………………………………………179
Fotoğraf 33: Validebağ DayanıĢmasına Destek…………………………………..179

xiii
KISALTMALAR LĠSTESĠ

ABD : Amerika BirleĢik Devletleri

AÖF : Açık Öğretim Fakültesi

BKS : Beyoğlu Kent Savunması

CTU : Kent Toprağı Komiteleri

FKF : Fikir Kulüpleri Federasyonu

ĠKS : Ġstanbul Kent Savunması

KOS : Kuzey Ormanları Savunması

LGBT : Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transgender

NGO : Hükümet DıĢı Örgütlenmeler

NSDF : Ulusal Gecekondu‟da YaĢayanlar Federasyonu

SPARC : Saha Bilgi Merkezleri‟ni YaygınlaĢtırma Topluluğu

STK : Sivil Toplum KuruluĢu

YTH : Yeni Toplumsal Hareketler

YY : Yüzyıl

xiv
GĠRĠġ

Kent özgürlük taleplerinin dillendirildiği yer, kent demokrasinin saçaklandığı


insanları kucakladığı yerdir. Kentleri, sakinleri için yaratılan her türlü değerin hakça
paylaĢıldığı, insanca yaĢanabilen sistemler olarak düĢlemek belki de kent ütopyamıza
doğru götürüyordur bizleri.

Lefebvre tarafından ilk kez 1968‟de kullanılan Kent Hakkı kavramının bugün
birçok farklı kesim tarafından kullanılan bir kavram haline geldiğini belirtmek
gerekir. “Lefebvre‟ye göre kentsel hak, kentin sosyal, politik, ekonomik ilişkilerinin
yeniden yapılandırılmasıdır. Kentsel haklar karar vermeyi devletten uzaklaştırıp
kentsel mekânın bir ürünü olmaya yaklaştıracak şekilde yeniden düzenlemektedir.
Demokratik müzakerenin sadece devlet kararları ile sınırlı tutulması yerine, kentsel
mekânın üretimine katkı sağlayacak tüm kararlarda uygulanması gerektiğini
belirtmektedir. Kentsel hak, kentle ilgili kararlarda kontrolü tümüyle sermaye ve
devletten kent sakinlerine kaydıracak, kentsel mekânın üretiminin temelini oluşturan
güç ilişkilerinin yeniden yapılandırılması ihtiyacı üzerinde durmaktadır” (Purcell,
2002).

Bugün kent hakkı kentsel mekanda hayat bulmaktadır ve toplumsal olarak üretim
süreci devam etmektedir. Kent hakkı, sadece kentsel hizmetlere ulaĢılabilirlik boyutu
ile sınırlandırılmamalı, tüm insani ihtiyaçlara, kentsel hizmet dıĢında yer alan tüm
bileĢenlere de ulaĢabilmeyi hedeflemektedir. Mayıs 2013‟te Gezi Parkı eylemliliği
ile baĢlayan süreç kendisini kentin diğer parklarındaki forumlarda, meydanlarda,
dayanıĢmalarda sürdürmeye devam etmektedir. Kent hakkı kendini toplumsal olarak
yeniden ve yeniden var etmeye devam etmektedir.

Lefebvre, kenti kullananların kentten kar edenlere karĢı organize olup toplumsal
mücadele ile kent haklarını almaları gerektiğini iddia etmiĢti. David Harvey, Peter
Marcuse gibi güncel radikal kentsel kuramcılar ise Lefebvre'nin kent hakkı
kavramının Ģehrin mevcut kaynaklarına ulaĢım hakkına indirgenmemesi gerektiğini,
bu hakların daha ziyade Ģehri yeniden üreten siyasi iktisadi süreçlere müdahale eden,

1
Ģehrin daha adil Ģekillerde yeniden üretilmesi üzerine geliĢtirilen toplumsal haklar
olarak algılanması gerekliliğinin altını çizmektedirler.

1968‟de Fransa‟da ve Almanya‟da, 1969‟da Ġtalya‟da geniĢ kapsamlı öğrenci


hareketleri toplumsal yaĢamda kabul gören kimi söylem ve eylemlerin üzerine
yeniden düĢünmeyi mümkün kılmıĢtır. Toplumsal mücadeleden hareketle 19.yy iĢçi
ve öğrenci hareketlerine dayandırılan toplumsal hareketler 1960‟lı yılların
sonlarından itibaren yükseliĢe geçerek yeni kentsel toplumsal hareketler ifadesiyle
ortaklaĢan belli özelliklere sahip olmuĢtur. Bu hareketler geleneksel yaĢam
alıĢkanlıklarını değiĢtirmeyi amaçlamıĢ, toplumların ve yönetimlerin algısına yeni bir
biçim vermek noktasından hareketle demokratikleĢme sürecine de destek vermeyi
hedeflemiĢtir. Yeni toplumsal hareketlerin özelliklerini kuramsal izlekten yola
çıkarak özetlemek gerekirse, bu hareketlerin bir tema etrafında oluĢan, hedef odaklı,
kent yönetiminde dikey hiyerarĢiden öte yatay hiyerarĢiye inanan, yerleĢik sosyal,
siyasal sisteme baĢkaldıran etkilerinden söz edilebilir. Öncesinde küreselleĢmeyi
hedef alan toplumsal hareketler 1980‟lerin sonundan itibaren argümanlarını mekan
üzerinden oluĢturmaya baĢlamıĢtır.

Kent hakkı kavramının 1980 sonrasında mekanda görünür olmaya baĢlayan yeni
kentsel toplumsal hareketleri besleyen ve alanını geniĢleten bir kavram olarak vücut
bulduğunu söyleyebilmekteyiz. Bugün kent hakkı pek çok akademik çalıĢmanın yanı
sıra, toplumsal hareketlere ve sivil toplum örgütlerine ilham kaynağı olması
bakımından da dikkate değerdir.

ÇalıĢmanın Amacı: Bu çalıĢmanın ana amacı; Henri Lefebvre‟nin 1968


hareketlerinden yola çıkarak ortaya koyduğu “Kent Hakkı” kavramının 21.yy‟da yeni
kentsel toplumsal hareketlerin ortaya çıkıĢında ve geliĢimde nasıl bir rol üstlendiği
sorusuna yanıt aramaktır.
Bu soruyu yanıtlarken aĢağıdaki alt sorulardan yararlanılacaktır.

Kent Hakkı nedir? Kentli Hakları nedir? Kent Hakkı Ġnsan Haklarından ve kentli
haklarından hangi yönleriyle farklılık gösterir? Kent Hakkı kavramının yeni kentsel
toplumsal hareketlerin oluĢumunda nasıl bir katkısı vardır? Kent forumlarında
2
yapılacak mülakatlardan hareketle kent hakkı hareketi kent hakkı kavramını nasıl bir
kapsamda kullanıyor? Yapılan bu forumlar kent hakkı kavramının daha çok
benimsenmesini sağlamıĢ mıdır?

Tez kapsamında yapılacak mülakatların amacı ise Gezi Parkı sürecine dahil olan ve
forumlara katılan insanların “katılım” dan, “kamusal alan” dan, “kentsel hareketler”
den ve “kent hakkı” ndan ne anladıkları ve bu baĢlıklarda nasıl kentlilik
düĢündüklerini ortaya çıkarmaktır. Böylelikle aĢağıdaki iddialarımın doğrulanıp
doğrulanmayacağı da açıklık kazanacaktır;

- Gezi direniĢi, sivil hareketleri güçlendirdi / artırdı

- Sivil inisiyatif içinde bulunmak Gezi Parkı‟na yönelik ilgiyi artırdı

- Siyasal bir örgütlenmeye dahil olmak sivil inisiyatiflere yönelik ilgiyi artırdı

- Sivil inisiyatif içinde yer almak kente bakıĢı değiĢtirdi

- Forum deneyimleri yeni kentsel hareketler ile organik bir iliĢki içindedir

ÇalıĢmanın Kapsamı: ÇalıĢma, kent hakkı, yeni kentsel/toplumsal hareketler, gezi


parkı, park forumları gibi kavramları kapsamı içine almaktadır.

Mekan Sınırı: Bu çalıĢmada Gezi Parkı süreci öncesinde varlık gösteren ya da süreç
sonrasında kentsel alanlarda yeni görmeye alıĢtığımız BeĢiktaĢ, ġiĢli ve Kadıköy
ilçelerindeki forumlar ele alınmaktadır.

Zaman Sınırı: ÇalıĢmada literatür incelenirken kent hakkı kavramı için


Lefebvre‟nin 1968‟de ilk kez kullanıĢının ardı sıra günümüze kadar gelen çalıĢmalar
konu edilmiĢtir. Yeni kentsel toplumsal hareketler kavramı ise 1980 ve sonrasında
literatürde varlık göstermeye baĢlamıĢtır ve dolayısıyla 1980‟den günümüze ulaĢan
bir izlek sunulmaya çalıĢılmıĢtır. Tez çalıĢmamın genel çatkısını oluĢturmaya
baĢlarken Ģekillenen araĢtırma sorum ve alt sorularıma yanıtlar bulmak gayesiyle

3
alan çalıĢmamı yapmak istediğim Ġstanbul kent forumlarındaki mülakatlarımı ise
2015 yılının Ekim, Kasım ve Aralık ayları zaman sınırımı oluĢturmaktadır.

Yöntemi: Tez çalıĢması kapsamında çok yönlü bir ön hazırlık evresi geçirilmiĢtir.
ÇalıĢmanın her bölümü için farklı evrelerde kavramsal ve kuramsal yaklaĢımları ele
alma adına daha önce yazılmıĢ tezlerden, akademik makalelerden faydalanılmıĢtır.
Farklı üniversite kütüphanelerinde konuya iliĢkin bilimsel kaynaklar incelenmiĢ ve
önemli bölümleri derlenerek kuramsal bir altlık hazırlanmıĢtır.

ÇalıĢmada kent hakkı ve yeni kentsel toplumsal hareketler iliĢkisi kavramsal ve


kuramsal yaklaĢımlardan hareketle ele alınarak araĢtırma problemi irdelenmeye
çalıĢılacaktır. Kentsel alanda hayat bulan bir kavram olarak ele alınan kent hakkı ve
yeni kentsel toplumsal hareketlerin sivil inisiyatifler bazında incelenmesi Ġstanbul‟un
çeĢitli ilçelerinde varlık gösteren park forumları, dayanıĢmalar özelinde ele
alınacaktır.

Bu çerçevede çalıĢmanın birinci bölümünde kent hakkının tanımı yapılarak


kuramsal bir izlek verilecektir. Bölümün devamında kent bilimcilerinin bakıĢ
açılarından kavramın tanımı yapılmaya çalıĢılacaktır ve bu kavramın kentlilik,
kamusallık kavramları ile olan iliĢkisi irdelenmeye çalıĢılacaktır. Ġkinci bölümde
toplumsal hareketler geleneksel ve yeni paradigmalar ıĢığında aktörler, temalar,
değerler, hareket biçimleri bakımından ele alınmaya çalıĢılacaktır. Bu ayırt etme
biçimi geliĢtirilirken Dünya‟daki ve Türkiye‟deki geliĢmeler de böylesi bir
perspektiften okunacaktır. Türkiye‟de Gezi Parkı deneyimi yaĢanırken eylemliliğin
süreci, konu üzerine yapılan anket çalıĢmalarına yer verilirken bu hareketin yeni
kentsel toplumsal hareketler içerinde ele alınıp alınamayacağı da farklı yönleriyle
tartıĢılacaktır.

Üçüncü bölümde sivil inisiyatifler yasa ile kurulup kurulmamaları bakımından ele
alınıp Gezi Parkı sürecinde bireysel eylemliliğin, ve eylemlerde mizahın önemine
vurgu yapılarak hafızalara kazınan örneklere yer verilecektir. Dördüncü ve son
bölümde ise Gezi Parkı eylemliliği sürecinden önce varlık gösteren ve sonrasında da

4
daha sık görmeye baĢladığımız Ġstanbul park forumları bu çalıĢma ekseninde kent
hakkı, kentsel toplumsal hareketler, kamusal alan, nasıl bir kentlilik? gibi
perspektiflerden ele alınacaktır. Bu amaçla Ġstanbul‟un parklarında, farklı
mekanlarında devamlılık gösteren forumlarda, tez konusu ile iliĢkili olarak
mülakatlar yapılacaktır. ÇalıĢmada katılımcı gözlem baĢta olmak üzere etnografik
araĢtırma yöntemlerinden, eĢ zamanlı ve art zamanlı okumalardan yararlanılmıĢtır.

5
1. BÖLÜM

KENT HAKKI: KAVRAMSAL YAKLAġIM

Kent toplumbilimcisi Robert Park‟ın deyiĢiyle kent:

“İnsanın içinde yaşadığı dünyayı daha çok gönlüne göre yeniden yapmada en
başarılı girişimidir. Ama eğer kent insanın yarattığı dünyaysa bundan böyle orada
yaşamaya mahkûm olduğu dünyadır da. Böylece dolaylı yoldan ve görevinin
doğasına dair hiçbir açık algısı olmadan kenti yaparak insan kendini yeniden
yapmıştır.” (Park, 2013).

Kentler yüzyıllar öncesinde bireylerin bir takım ihtiyaçlarını gidermek amacıyla


birlikte yaĢama zorunluluğu hissetmeleri sebebiyle doğmuĢtur. Yani, kentler
yapılarla değil, insanların ihtiyaçları doğrultusunda ortaya çıkmıĢtır. Kent çevresinde
bulunan yapılar ve en önemlisi de insanlar ile bir bütündür.

“Lefebvre, geleneksel kenti toplumsal ve siyasi yaĢamın, refahın, bilginin ve sanatın


odak noktası olarak kabul ederek, bir sanat eseri (oeuvre) olarak yorumlamıĢtır.
Sanayi ve ticaret merkezlerine evrilen kentlerde değiĢim değerinin yaratılmasıyla
kentsel niteliklerin metalaĢtığı dolayısıyla siyasi, sosyal ve kültürel merkezler olarak
kentlerin kullanım değerlerinin, değiĢim değeri tarafından yok edildiğini, sanat
eserinin de tahrip edildiğini öne sürer” (Baysal, 2011). Hardt ve Negri ise Ģehri
müĢterek olanın üretildiği bir fabrika gibi görmemiz gerektiğini iddia etmiĢlerdir.

Kent hakkı kavramından bahsederken aslında bizler birbirinden farklılık gösteren


mücadeleyi, muhalefeti, dayanıĢmayı, tartıĢmayı, sosyal hareketi gündeme
getiriyoruzdur. Ve hangi bakıĢ açısıyla bakarsak bakalım kent hakkını tanımlamaya
çalıĢırken kullanım değerini değiĢim değerinin önüne alan bir yaklaĢım içerisinde
oluruz.

6
1.1. Lefebvre’nin Kent Hakkı

“ġehir ölmüĢ olabilir” der gibidir Lefebvre, ama “yaĢasın Ģehir!”. Böyle der David
Harvey “Asi Şehirler” adlı kitabında.

Henri Lefebvre tarafından ilk kez 1968‟de kullanıldığı bilinegelen Kent Hakkı
kavramı bugün birçok aktörün kullanabildiği ve anlamını geliĢtirebildiği bir içeriğe
sahiptir.

“Lefebvre‟ye göre kentsel hak, kentin sosyal, politik, ekonomik ilişkilerinin yeniden
yapılandırılmasıdır. Kentsel haklar karar vermeyi devletten uzaklaştırıp kentsel
mekânın bir ürünü olmaya yaklaştıracak şekilde yeniden düzenlemektedir.
Demokratik müzakerenin sadece devlet kararları ile sınırlı tutulması yerine, kentsel
mekânın üretimine katkı sağlayacak tüm kararlarda uygulanması gerektiğini
belirtmektedir. Kentsel hak, kentle ilgili kararlarda kontrolü tümüyle sermaye ve
devletten kent sakinlerine kaydıracak, kentsel mekânın üretiminin temelini oluşturan
güç ilişkilerinin yeniden yapılandırılması ihtiyacı üzerinde durmaktadır” (Purcell,
2002).

Lefebvre kent hakkı kavramını katılım hakkı ve iĢgal hakkı olmak üzere iki temel
perspektiften tartıĢmaktadır. Katılım hakkı, kent sakinlerinin kentsel mekânın
üretiminde her türlü kararın oluĢum sürecine katılımı ifade ederken, iĢgal hakkı ise
mekâna eriĢimi, kentlilerin kenti istekleri doğrultusunda yaratımlarını ve yeniden
üretimi iĢaret etmektedir.

“Lefebvre, siyasal iktidarların kentsel örgütlenmeyi belirledikleri, kentsel


örgütlenmenin ise, insan yerleşimlerini belirleyebileceğini belirtmektedir. Bu
yerleşim birimlerinde mekânı da, üçlü sınıflandırmaya göre açıklamaktadır; görülen
mekân, tasarlanan mekân ve yaşanılan mekân. Görülen mekân görece nesnel,
insanların günlük yaşam çevrelerini içeren somut bir mekândır. Tasarlanan mekân,
mekânın zihinsel yorumudur. Yaşanılan mekân ise, görülen ve tasarlanan mekânın
karışık bir kombinasyonudur ve kişinin günlük hayatındaki gerçek mekân deneyimini
temsil eder. Yaşanılan mekân sadece sosyal hayatın geçtiği edilgen bir sahne değil,

7
aynı zamanda sosyal hayatın tamamlayıcı bir unsurunu temsil etmektedir. Bu
nedenle, sosyal ilişkiler ve yaşanılan mekân günlük hayatta kaçınılmaz bir şekilde
birbirine bağlıdır. Lefebvre‟ye göre kentsel mekânın üretimi, zorunlu olarak ona
bağlı olan sosyal ilişkilerin yeniden üretimini de içermekte ve bu bağlamda kentsel
mekânın üretimi, kentin sadece fiziksel mekânının planlamasından daha fazla olarak
kent hayatının tüm yönlerinin üretimi ve yeniden üretimini içermektedir” (Lefebvre,
2002).

Lefebvre kentsel mekanın üretimini tarif ederken salt fiziksel bir mekan
örüntüsünden bahsetmemektedir. O, mekanın üretimini çözümlerken sosyal iliĢkileri
de sürece dahil etmektedir.

“Kent hakkı farklı anlamlar içermekle birlikte geçmişten biriktirdikleri ve bugünün


ruhuyla yepyeni boyutlar ve anlamlar edinmeye devam etmektedir. Örneğin Holm
şöyle ifade etmekte; Lefebvre‟de Kent Hakkı‟nın ütopist bir yanı da var: Ona göre
kent yaratıcılığın mekânıdır ve Kent Hakkı tüm kentlilerin bu yaratıcılığa sahip
olabilme ve ütopyalar üretebilme imkânını simgeliyor” (Strutz, ÇavuĢoğlu, 2011;
Holm, 2011).

Kent hakkı kavramı hayat bulurken farklı düĢünürler için baĢkaca yönler ön plana
alınmaktadır. Lefebvre‟de de ütopik bir kent arayıĢı önem kazanmaktadır.

1.2. Lefebvre Sonrası Literatür

“Bir kenti kent yapan binaları değil de insanları ise, gittiklerinde ne olur?”. Yanıt
acıdır: “Kentin ruhu ölür” (Zukin, 2011). Kentler orada yaĢayan insanları
biçimlendirirken, aslında kentte yaĢayanlar da kentini biçimlendirmektedir. KarĢılıklı
etkileĢimin var olduğunu kabul ettiğimiz söz konusu iliĢkide insanları etkileĢimin
dıĢında tuttuğumuz vakit kentin ruhunu öldürmeye meyletmiĢ oluruz, farkında ve
yahut farkında olmadan…

Kent Hakkı kavramını 1968‟de Henri Lefebvre‟nin telaffuz etmesinin ardından


gelen kent bilimciler, sosyologlar, düĢünürler kavrama dair fikir geliĢtirmeye devam
etmiĢlerdir. Ġsmini anacağımız ünlü isimlerin baĢında David Harvey gelmektedir.
8
Harvey, Lefebvre‟den farklı olarak kent hakkını salt kentin kaynaklarına indirgeyen
bir bakıĢ açısını tercih etmemiĢtir.

“Bugün kentin ve mekânın yeniden üretiminin anlamı hem kapitalizm, hem


sermaye ve yatırımcılar, hem de siyasetçiler ve siyasetin kendisi için de değiĢmekte.
Bu değiĢimi kısmen ve kabaca, kullanım ve değiĢim değerleri arasındaki farkla
açıklamak mümkün: Neoliberal düzen içinde mekân, ya da kent, artık öncelikle
barınma ve yaĢam alanı sunma, sağlıklı bir çevre oluĢturma, üretim için bir altyapı
oluĢturma, ticaret için imkân sağlama, kamusal paylaĢımlarda bulunma vb. gibi, salt
kullanım değeri iliĢkisi içinde önemsenmiyor. ġuan kapitalizmin içinden geçtiğimiz
(sanayi-sonrası) evresinde kentin kendisi, alınıp satılan, speküle edilen, kar peĢinde
koĢulan bir meta halini almakta, küresel sermaye akıĢını kolaylaĢtırmak için
araçsallaĢtırılmaktadır. Kapitalizmin temelinde sermaye birikimi, yoğunlaĢma ve
merkezileĢme eğilimi olduğunu düĢünürsek, neo-liberal kentleĢme de, kent toprağını
sermaye birikiminin merkezinde görüyor” (Harvey, 2006).

Lefebvre‟ye göre kentte yaĢayanların kent haklarını alma yolu, kentten kar edenlere
karĢı bir araya gelmek ve mücadele etmek biçiminde ifade edilmiĢtir. David
Harvey, Peter Marcuse gibi güncel radikal kentsel kuramcılar ise Lefebvre'nin kent
hakkı kavramının Ģehrin mevcut kaynaklarına ulaĢım hakkına indirgenmemesi
gerektiğini, bu hakların daha ziyade Ģehri yeniden üreten siyasi iktisadi süreçlere
müdahale eden, Ģehrin daha adil Ģekillerde yeniden üretilmesi üzerine geliĢtirilen
toplumsal haklar olarak algılanması gerekliliğinin altını çizmektedirler.

Purcell, kent hakkı kavramını yurttaĢlık ve demokrasi üzerinden tartıĢmaktadır.


Kent hakkı, ulus-devlet ölçeğinde yurttaĢlık yerine kent yurttaĢlığı kavramını
getirdiği için kentsel demokrasi açısından potansiyel taĢımaktadır. Marcuse (2009),
kent hakkını “kimin hakkı?” “ne hakkı?” ve “hangi kent?” soruları üzerinden
tartıĢmaktadır. Mitchell (2003), kent hakkını kamusal alan üzerinden tartıĢmaktadır.
Kent kamusaldır ve toplumsal karĢılaĢmaların mekânıdır. Kamusallık heterojenliği
gerektirir, kent farklılıkların mekânıdır. Farklılık mücadele yaratır. Çünkü insanlar
kentin nasıl Ģekilleneceği ile ilgili mücadele ederler.

9
Marcuse, kent hakkını gerçekleĢtirmek için üç adımdan oluĢan eleĢtirel planlama
yaklaĢımını çözüm olarak sunar:

 Ortaya çıkarmak (sorunu analiz etmek ve sorudan etkilenenlerle paylaĢmak),

 Önermek (sorundan etkilenenlerle beraber çalıĢarak öneri, program, hedef ve


stratejiler belirlemek),

 PolitikleĢtirmek (ortaya çıkanları ve önerileri siyasi eylem açısından


değerlendirmek ve örgütlemek).

Mayer (2009) ve Holm (2010) kent hakkını kentsel hareketler bağlamında


değerlendirmektedir. Ġkisinin de değindiği nokta kent hakkı hareketinin sonuçlarının,
kent hakkının hangi anlamda ele alındığına bağlı olduğudur.

“De Souza‟ya göre Kent Hakkı “kapitalist kent ve kapitalist toplum bağlamında ve
iyileĢtirilip geliĢtirilmiĢ temsili demokrasi temelinde daha iyi daha insani bir yaĢam
hakkından ibaret olmamalıdır. Nitekim Lefebvre temsili demokrasiden değil
özyönetimden söz etmektedir. De Souza‟nın sözünü ettiği ve yozlaĢtırılmamıĢ
Lefebvre‟ci Kent Hakkı kavramı, sistem içinde bir mücadele veren ve sistemin içinde
görece kazanımlarla yetinen bir mücadeleden ziyade, devlete rağmen ve devlete karĢı
bir genel siyaseti temsil etmektedir” (Strutz, ÇavuĢoğlu, 2011: de Souza, 2009).

„Kent‟, bir çerçeveden çok, sürekli bir akıĢ içinde bulunan bir toplumsal pratiği
ifade etmektedir.” der Castells (1997). Ayrıca Castells kenti tanımlarken kolektif
tüketim alanını öne çıkarmaktadır. Kentsel değiĢmenin ana belirleyicisi ise gene ona
göre kentsel toplumsal hareketlerdir.

Paris pratiğinden hareketle Castells;

“… bir halk hareketi, sınıflar arası siyasi-ideolojik ilişkilerde yarattığı yeni


etkiler yoluyla bir toplumsal harekete dönüşür; yarattığı etkilerin pratikte
doğrulanmasıyla tarihsel öznelliğinin bilincine varır ve özellikle siyasi
ilişkilerden farklı bir düzeyde bir toplumsal hareket haline gelir.”

10
“ … Öyleyse şehir hakkı, şehrin barındırdığı kaynaklara bireysel ve kollektif
erişim hakkından çok daha öte bir şeydir: Şehri gönlümüze göre değiştirme
ve yeniden icat etme hakkıdır bu. Dahası, bireysel değil kolektif bir haktır,
çünkü şehri yeniden icat etmek kaçınılmaz olarak kentleşme süreçleri
üzerinde kolektif bir gücün uygulanmasına bağlıdır. ” (Harvey, 2013)

Kent hakkını talep etmek, kentin inĢa sürecinde, kentlerimizin aldığı biçim üzerinde
bir tür belirleyici güç elde etmeyi istemek ve bunu temelden ve radikal bir biçimde
yapmaktır. Kentler bir artı ürünün toplumsal ve coğrafi olarak yoğunlaĢmasından
doğmuĢtur. Dolayısıyla kentleĢme daima sınıfsal bir olgu olagelmiĢtir.

Bugün mülksüzleĢtirme ve yerinden etme süreci ise kapitalist kentsel süreçlerin


çekirdeğini oluĢturmaktadır. Kent her türden ve sınıftan insanın her ne kadar
gönülsüzce ve agonistik bir biçimde de olsa yan yana gelerek durmadan değiĢen,
gelip geçici, ama yine de müĢterek bir yaĢantıyı ürettiği bir mekândır. Kent
ütopyalarının uzun tarihçesi ise Ģehre farklı görünüm vermek, Park‟ın deyimiyle
Ģehri “gönlümüze göre Ģekillendirmek” uğrunda sarf edilen insan çabasının arĢivini
içerir (Lefebvre, 2012).

1.3. Türkçe Literatürde Kent Hakkı TartıĢmaları

Kent Hakkı, hukuki bir mekanizma ya da yaptırım değildir. Kent sakinlerinin


demokratik kent talepleri ortak bir potada birleĢtikçe neoliberal yapılanmaya karĢı bir
karĢı duruĢ, mücadele biçimi geliĢtirilebilir. Harvey‟den alıntılayarak, “Bütün bunlar
uyum içinde bir muhalefet olarak demokratik bir Ģekilde bir araya gelmeli ve aynı
zamanda, insanların iyiliği için, baĢka bir kentin, baĢka bir siyasi sistemin ve son
kertede üretimi, dağıtımı ve tüketimi baĢka bir Ģekilde organize etmenin nasıl bir Ģey
olacağını özgürce tahayyül etmelidirler” (Baysal, 2011).

Baysal‟a göre mekâna yapılan her müdahale, salt fiziki bir müdahaleden öteye gider
çünkü toplumsal iliĢkileri ve gündelik yaĢamı da etkiler; dolayısıyla, müdahalenin
yönüne göre, sosyal adalet kadar adaletsizlikler de üretebilir; güç iliĢkilerini yeniden

11
kurabilir ama dağıtabilir de; toplumsal sınıfların iktidarla aralarındaki mesafelerin
tayininde de etkili olur (Baysal, 2011).

“Açıktır ki kentsel hakların bazılarının korunabilmesi ve gerçekleĢtirilmesi devlete


ve onun yaptırımlarını zorlamasına bağlı olacaktır. Ancak iyi bir kentsel yaĢamın
nitelikleri arasında bu zorlama olmaksızın kentsel hakların korunduğu bir ortamın
yaratılması gerektiği söylenebilir… Bunun için belki de cezai anlayıĢa bir alternatif
olarak ileri sürülmüĢ olan „toplumsal savunma ilkeleri‟ dikkat çeker. Böyle bir bakıĢ
açısı içerisinde devletin cezalandırma değil bireyi toplumsallaĢtırma görevi vardır…
Eğer toplumsal düzenin korunmasında böyle bir anlayıĢla yaklaĢılacaksa devlete
toplumsallaĢtırma görevi verilecekse yerel yönetimler bunu daha baĢarılı olarak
gerçekleĢtirebilir” (Tekeli, 2011).

2001 yılında Porto Alegre‟de yapılan ilk Dünya Sosyal Forumu‟nda kent hakkı
kavramı ifade bulmuĢtur. Türkiye‟de ise uzunca bir süre ilgili platformlarda,
sözleĢmelerde vs. yer bulamayan bu kavram gündeme geldiğinde ise kentli olma
halinden ileri gelen kentsel hizmetlere eriĢim hakkına indirgenebilmektedir.

1.4. KurumsallaĢmıĢ Bir Hak Olarak Kent Hakkı

Lefebvre vatandaĢlık tanımını yaparken katılımcı demokrasinin önemine vurgu


yapmıĢtır. Bu bakımdan katılımcı demokrasi önem arz etmektedir. (Lefebvre, 1996).

“Kent Hakkı‟nın devlet nezdindeki sözleşmelerde, dünya zirvelerinde ve


uluslararası alanda varlık gösteren STK‟ların ifadelerinde artık daha fazla yer
bulmaya başlamıştır. Uluslararası Habitat Koalisyonu bu süreçte başrolü
oynamıştır, ancak bilhassa Latin Amerika‟da çok sayıda STK‟da Dünya Sosyal
Forumu‟na dahil olmuştur” (Mayer, 2011: Ortiz, 2010).

Kentli haklarından bahsederken hiç Ģüphesiz Avrupa ekseninde Avrupa Kentsel


ġartı akla gelecektir. Avrupa Kentsel ġartı, Avrupa Konseyi tarafından 1980-1982
yılları arasında organize edilen “Kentsel Rönesans için Avrupa Kampanyası”
çerçevesinde geliĢtirilen kentsel politikalarından yola çıkılarak hazırlanmıĢtır. ġart 20

12
maddelik bir deklarasyon ve kentsel geliĢmenin farklı boyutlarına iliĢkin açıklamalı
paragraflarla desteklenen 13 maddelik kısa ve anlamı net ilkelerden oluĢmaktadır.

Kentliler temel olarak edinmiĢ oldukları insan haklarının yanı sıra kente dair söz
söyleme ve ona biçim verebilme özgürlüğünü saklı tutan bir takım haklara da
sahiptirler. ĠĢte bu hakları kentli hakları olarak betimleyebiliriz. Ġnsan hakları ulusal
ve uluslararası hukuki metinlerde sınırları çizilmiĢ ve güvence altına alınmıĢ haklar
iken kentli hakları benzer geliĢim sürecini geçirmemiĢlerdir.

Ġnsan Hakları olarak nitelediğimiz söz konusu haklar belirli bir süreç içerisinde
geliĢimini gerçekleĢtirmiĢ ve halen değiĢmeye ve geliĢmeye devam etmektedir.
Buradan bakıĢla; Birinci kuĢak haklar kiĢi ve siyasal haklar olarak akla gelecektir.
KiĢisel ve siyasal haklar bir taraftan kiĢinin temel hak ve özgürlüklerini güvence
altına alırken diğer taraftan kiĢiyi devlete karĢı da korumaktadır. Ġkinci Dünya
SavaĢı‟ndan sonra ekonomik ve sosyal hakların geliĢtiğini söyleyebiliriz. Ayrıca söz
konusu haklar BirleĢmiĢ Milletlerin Ekonomik ve Sosyal Haklar ġartı‟nda da yer
almaktadır. Üçüncü kuĢak haklar olarak da çevre hakkı, insanlığın ortak varlığından
faydalanma, uluslararası bir barıĢ ortamında yaĢama Ģeklinde sıralayıp
arttırabileceğimiz dayanıĢma hakları yer almaktadır.
Kentsel mekânı ve insanı kucaklayan kentli hakları ile insan haklarının birinci
kuĢak haklar baĢlığı altındaki mülkiyet hakkı ve benzerleri tezat bir duruĢ
sergilemektedir. Kentli hakların vücut bulması adına birinci kuĢak haklar yeniden
yorumlanabilir. Bu aĢamada kuĢkusuz devlete de önemli görevler düĢecektir.
“Katılım konusuna Avrupa Kentsel Şartları perspektifinden bakarsak Avrupa
Kentsel Şartları‟nda, hakları ve taşınmazları kent yönetiminin yasal ve yönetsel
tasarruflarından etkilenecek kişilere bunların duyurulması, görüşlerinin alınması ve
karar alma süreçlerine faal olarak katılabilmeleri öngörülmektedir. Türkiye‟de
ilgililerin bu tip tasarruflara ilişkin bilgilendirilmesi söz konusu olmasına rağmen,
alınacak kararlarda “kamu yararı” ölçütü esas alınmakta ve çoğu kez kendilerinden
fikir alınmadığı gibi karar alma süreçlerine de faal olarak katılabilmeleri mümkün
olamamaktadır” (PektaĢ ve Akın, 2012).

13
1.5. Kentlilik ve Kamusallık Kavramları Üzerine

Kentlilik kelimesinin sözlük anlamına baktığımızda birden fazla tanım karĢımıza


çıkmaktadır. Bu bakımdan kentlilik “kentli olma” durumu veya kentli hareketler ve
davranıĢlara sahip olma durumudur. Farklı biçimlerde kullanılan bu kavram bir
anlamıyla farklılıkların bir arada olma durumunu çağrıĢtırırken diğer taraftan da
farklı olanı dıĢlamayı da akla getirebilmektedir.

En genel anlamıyla kentlilik toplumsal mekân, kentsel yaĢam ve politika ile


yakından iliĢkilidir. Bir kentin sınırları içinde ahlakın, gündelik yaĢamın ve
toplumsal iliĢkilerin Ģekli ve toplumsal bağlantısıdır (Ruby, 1999). Buradan hareketle
kentlilik kentsel mekânda hayat bulan, birey ve toplum arasında geliĢen ve bir köprü
iĢlevi gören bir kavram olarak değerlendirilebilmektedir.

Zijderveld‟in (1998) Kentselliğin Teorisi kitabında kentlilik kavramı ile ilgili


olarak Ģunları ifade etmiĢtir: kentlilik her Ģeyden önce modern bir dayanıĢma biçimi
olarak geleneksel aile, bölge ve din bağlarından daha açık, esnek ve rasyonel
dayanıĢma imkânı verir. Ġkinci olarak hem kozmopolitan hem de yerele bağlı olma
durumu ile kentlilik inanların ahlaki dar görüĢlülük ve yerel Ģovenizmden
sıyrılmalarını sağlar. Üçüncü olarak kentlilik katılımcı bir demokrasinin önünü
açacak “kentsel demokrasi” ve politikayı teĢvik eder. Ve son olarak kentlilik kamusal
ve özel alanlar arası aracı bir yapı olabilir.

Kamu (public) esasen hukuki bir kavram olup, “herkese açık” anlamını içerir.
Nitekim Habermas da kavramın bu anlamı üzerine vurgu yaparak Ģöyle der: “Kamu
kendisini, özel alandan ayrı bir alan olarak ortaya koyar. Bazen de kendisini çok basit
düzeyde, kamu gücünün karĢıtı olarak, kamuoyu alanı görünümünde sunar. Duruma
göre kimi kez devlet organları, kimi kez de halkın iletiĢimine hizmet eden basın gibi
medya unsurları kamusal organlar sayılır” (Habermas, 1997).

14
Fotoğraf 1: Gezi Parkı’da Kesilmesi Planlanan Ağaçlar Süslenirken

Kaynak: Adem Altan v.d.: 2013, Gazeteci Gözüyle DireniĢ -21 Foto Muhabirinin Gezi
Fotoğrafları, Kırmızı Kedi Yayınevi, Ġstanbul.

Arendtçi kamusal alan anlayıĢında aĢağıdaki vurgular ön plana çıkarılmıĢtır:

- “Kamusal alan, topografik ve kurumsal değil, eylemsel ve söylemseldir.

- Politik olan ile özdeş değildir, toplumsalı eksen alan bir büyüklüktedir ve bu
açıdan da bir arada yaşamanın sınırlarını, moral kodlarını ve doğrultusunu
inşa etme sürecidir” (Kahraman, Keyman ve Sarıbay, 1999).

“Kamusal mekân tanımı gereği kentli olması gereken mekândır: ancak kent mekânı
farklı insanların / yabancıların karĢılaĢabilmesi ve kolektif deneyim ya da eylemi
oluĢturabilmeleri için imkân sağlar. Kentli mekân farklılığı, karĢılaĢmayı ve
politikayı mümkün kılar. Her ne kadar kamusal mekânların tanımı gereği herkesin
ulaĢımına açık olması gerekse de, ekonomik ve politik gücü ellerinde bulunduranlar
kamusal mekân ve kültürü de kontrol etmektedirler” (Zukin, 1995).

Her ne kadar Lefebvre doğrudan kentlilik üzerine yazmamıĢ olsa da, onun mekân
teorisi kentliliği düĢünmeye yeniden imkân vermektedir. Lefebvre‟nin mekânın
üretimini tartıĢmaya açtığı kent teorisi, kentsel kültürü oeuvre/eser olarak
kutlamaktadır. Ona göre kentler basitçe maddi yapılar olmaktan ziyade sanat
eseridirler (oeuvre) (1996:101). Oeuvre metalaĢmanın inadına kenti kutlama ve
Ģenlik amaçlı, üretim gayesi olmadan zevk için kullanımıdır, sokakların ve
meydanların artı değer üretim ihtiyacı dıĢında kullanım değeri ile

15
değerlendirilmesidir (a.g.e.:117). Dolayısıyla oeuvre niteliği taĢıyan kent mekânı
olmadan “kentli” bir toplumdan bahsetmek mümkün değildir diyebiliriz. Lefebvre‟ye
göre kentin bir eser olarak ortaya çıkması ancak bu vatandaĢların katımıyla
mümkündür. Kentliliğin beslediği kent kültürü, o kentin vatandaĢlarının kenti
“kullanması”dır.

Geldiğimiz nokta itibariyle kent hakkı salt kentte dolaĢma hakkı olarak
betimlenemez, kent hakkı kent hayatında ve merkezinde var olma hakkına iĢaret
etmektedir. Kent merkezinde bir araya gelmek ayrıcalıklı grupların gönüllü
gettolarından ya da “diğerleri”nin zorunlu gettolarına sıkıĢıp kalmaktan kurtuluĢudur
(Kofman ve Lebas, 1996).

Mekânsal pratikleri ve algıları değiĢtirerek daha yaĢanabilir hakça kentler


yaratabilme Ģansına sahibiz. Kent hakkını kullanmak ve talep etmek, bu hakkı
baĢkaları için de tanımak kent hayatının bizlere sunmayı vaat ettiği özgürlüğe
ulaĢmayı mümkün hale getirebilir. Böylelikle kent hayatından dıĢlanmadan “yakınlık
ve anonimliğin birlikte hayat bulabildiği mekânlar” yaratabilir, kendimizi
keĢfedebilir, kentliliği sahiplenebilir ve içselleĢtirebiliriz.

16
2. BÖLÜM

SĠVĠL ĠNSĠYATĠF OLARAK TÜRKĠYE’NĠN KATILIM


DENEYĠMLERĠ

2.1. Sivil Toplum Kavramı

“Sivil” sözcüğü, Latince "civis" kökünden türetilmiĢtir ve "yurttaş veya kenttaş"


anlamına gelir. “Sivil toplum” ise, Fransızca‟daki "société civile"den gelmektedir”
(GüneĢ 2004).

Sivil toplum, devlet yapılanması dıĢında, çeĢitli sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel
faaliyetleri sürdüren gönüllü kuruluĢlardır. Gönüllülük sivil toplum için önem arz
eden kavramlardan biridir.

Sivil toplum kuruluĢları sosyal, kültürel, politik, çevresel amaçlarını


gerçekleĢtirebilmek için lobi çalıĢmaları yapan, kar amacı gütmeyen, gönüllülük
esasıyla çalıĢmalarını yürüten kuruluĢlardır. Sivil toplum kuruluĢları resmi
kurumların dıĢında değerlendirildiğinden gelirlerini daha çok bağıĢlarla temin
etmektedirler ve odak noktasında toplumsal fayda, yardım ilkesi vardır. Sivil toplum
kuruluĢları, vakıf , dernek, sendika, oda adı alarak faaliyetlerini yürütmektedir.

“Sivil toplum, bireylerin kendi arzularıyla oluşturdukları ortak yaşam alanını ifade
etmektedir” (Çaha 2006). Sivil örgütlenmenin esasında dostluk, arkadaşlık, birlikte
bir şeyler başarma duygusu, kollektiflik ve insanların gönüllü olarak bir araya gelip
bir şeyler yapmaya çalışması gibi etkenler vardır. Bir sinerji ve güç birliği
duygusunu içeren “sivil toplum, insanların tek tek yapamadıkları şeyleri beraber
yapması anlamına gelen bir şey. O anlamda, sivil toplum, bir birlikteliği,
gönüllülüğü, dayanışmayı temsil ediyor” (Keyman 2004).

Sivil toplumu Hegelci kökenine bağlı olarak tanımlayacak olursak, devlet ile aile
arasındaki etik bir alandır.; devlet ile aile ile ilgili olamayan bütün sosyal unsurları
kapsar. Devleti ise, sınırlama ve düzenleme güdüsünün beslediği bir iktidar ve
tahakküm odağı olarak tanımlayabiliriz (Kahraman, Keyman ve Sarıbay, 1999).
17
“Sivil toplum ile ilgili yaklaşımları üç gruba ayırmak mümkündür. Birincisi, Larry
Diamon‟a ait olan ve sivil toplumu devletten ayrı olarak vatandaşın kendi özgür
iradesiyle tesis edilmiş bir düzen olarak izah eden bir görüştür. İkincisi, Ernest
Gellner‟in yaklaşımıdır. Bu, daha geniş bir alanı içerisinde barındıran bir anlayıştır.
Bu teze göre, sivil toplum, aile ya da birey ile devlet arasında mevcut olan boşluğu
dolduran bir yapı olma özelliğine sahiptir. Sivil toplum, bu görüşe göre, daha çok
sendikalar, siyasal partiler, dinsel örgütlenmeler, baskı grupları ve dernekler gibi
ara kurumlardan oluşan bir sistem olmaktadır. Üçüncü örnek ise, sol liberal
kesimden John Keane‟nin yaklaşımıdır. Buna göre, sivil toplum, üyelerinin
oluşturduğu devlet dışı faaliyetlerle, devlet kurumları üzerinde baskı ve denetim
uygulayarak kendi kimliklerini koruyan ve dönüştüren örgütlenmelerdir” (Çulhaoğlu
2001).

Sivil toplum kuruluĢlarının teorik olarak nasıl ele alındığına baktıktan sonra
kavramın fonksiyonlarına da değinmek faydalı olacaktır. Sivil toplum kuruluĢlarının
belirlenmiĢ iĢlevleri Ģu Ģekilde sıralanabilir:

“1. Kamuoyu oluşturmak yolu ile, bireylerin taleplerinin dile getirilmesine yardımcı
olmak,

2. Çoğulcu toplum yapısının oluşumunu sağlamak suretiyle piyasadaki metalaşmaya


ve egemen piyasa değerlerine karşı dengeleyici bir unsur olmak,

3. Kendi içlerinde oluşturdukları katılımcı ve çoğulcu bir kültürle beslenmiş ve aynı


zamanda yönetim deneyimi de edinmiş bireylerin yetişmesini sağlamak,

4. Pilot projeler üretmek, bu projelere kaynak bulmak ya da bu projeleri uygulamaya


geçirmek yoluyla eğitim, sosyal refah ve istihdam konularında hükümet
politikalarına paralel ya da alternatif sorumluluklar alabilmek.” (GüneĢ 2004).

Toplum içerisinde tek baĢına bir sorunun üstesinden gelemeyeceğini fark eden
kimselerin bir araya gelerek oluĢturdukları organizasyonlardır sivil toplum
kuruluĢları. Bir arada olma duygusu ve bilinciyle insanlar, dernek, vakıf, oda,
inisiyatifler Ģeklinde örgütlenmektedirler.
18
2.2. Yasa ile Kurulan Sivil Ġnisiyatifler
Türkiye‟de sivil inisiyatifi temsil eden hareketler çerçevesinde değerlendirilebilecek
pek çok STK mevcuttur. Bunları aĢağıdaki gibi gruplandırmak mümkündür (AB
Uyum Süreci ve STK‟lar 2004: 39): “1.Ticaret birlikleri, 2. Sendikalar, 3. ĠĢveren
kuruluĢları/profesyonel federasyonlar, 4. Hükümet dıĢı kuruluĢlar (NGO) 5. Hizmet
ve üretim birlikleri, 6. Yerel idarelerin birlikleri, 7. Politik ilgi grupları, 8. Dinsel ilgi
grupları, 9. Diğer gruplar (Talas: 2011). Yukarıda sayılan sivil inisiyatiflerin kimileri
yasa ile kurulurken kimileri böylesi bir hukuksal düzleme oturtulamayabilmektedir.
“ Çağdaş demokratik toplumların vazgeçilmez unsurlarından olan STK‟lar, (Yıldız,
2007:58) Türkiye‟de yasal olarak biçimsellik kazanan, işçi sendikaları, odalar ve
barolar gibi serbest meslek örgütleri, siyasal partiler, spor kulüpleri, çeşitli amaçlar
güden vakıflar ve derneklerden oluşmaktadır. Bunların dışında, bazen süreklilikleri
olmasa da alternatif, platform, inisiyatif (girişim) gibi çeşitli adlarda resmileşmemiş
gruplar da mevcuttur” ( Aslan, S, 2010; Tunçay, 2009; Keyman, 2009).
Ticaret birlikleri, sendikalar, ĠĢveren kuruluĢları, hükümet dıĢı kuruluĢlar, hizmet ve
üretim birlikleri, yerel idarelerin birlikleri ilgili kanunların belirlenmiĢ yasalarında
yer alan hükümler doğrultusunda kurulurken kimi inisiyatifler böylesi bir oluĢum
süreci sonrasında vücut bulmamaktadır.
Türkiye‟de 80-2000 döneminde toplumsal hareketlerin temel gündemi sivil toplum
meselesidir. Sivil toplum kuruluĢları bu sürecin örgütlü halini oluĢturmuĢlardır.
Darbe sonrası dönemde yeniden demokratikleĢme sürecinde demokratik kitle
örgütünden sivil toplum kuruluĢlarına doğru değiĢen söylem ve pratikler, Türkiye‟de
toplumsal hareketin geçirdiği dönüĢümü simgeler (Yıldırım, 2012).

2.3. Yasa ile Kurulmayan Sivil Ġnisiyatifler


Tunçay‟a göre sivil toplum kuruluĢlarının çoğulcu bir yapıda olması kamu yararının
gerçekleĢmesini sağlayan yegane koĢuldur. Sivil toplum deyince devlet
yapılanmasının dıĢında kalan, kendi kaynaklarını kendileri yaratan gönüllü kuruluĢlar
akla gelmektedir. Bir toplumda demokratik bir dengenin sağlanmasının koĢullarından
biri ise STK‟ların çoğulcu yapıda olmasıdır (Tunçay, 2009).

19
“STK‟lar, devletle dört tip ilişki içine girebilirler; devletle eklemlenip, rant dağıtma
mekanizmasından daha fazla pay almaya çalışabilirler, devletle temas halinde
olmakla birlikte ondan bağımsız hareket edebilirler, devletin karşısında yer alıp
mücadele edebilirler, son olarak da devleti görmezden gelerek, ilişki kurmadan
varlıklarını devam ettirebilirler. Türkiye‟de açısından STK‟larla devlet arasında bu
dört ilişki biçimini de gözlemlemek mümkündür” (Tosun, 2005).
Türkiye‟de sivil toplum kavramı sadece ilgili devlet kurumlarda kaydı bulunan
mekanizmalar olması bakımından dar bir çerçevede değerlendirilebilmektedir. Gezi
Parkı eylemliliği sonrasında sivil toplum kavramının da anlamsal açıdan yeni bir
boyut kazandığını söyleyebilmekteyiz.
“Modern dünyanın siyasi pratiği içinde NGO (hükümet dışı örgütlenmeler) olarak
anlam kazanan sivil toplum örgütleri hükümet dışı ve bir örgüt yapısına sahip olmak
üzere iki boyutludur. Fakat Türkiye‟de STK kavramı, sivil toplumu “kuruluşlarla”
sınırlı tutmaktadır. “Kuruluş” ise Emniyette kaydı bulunan resmi kurumlara işaret
eder. Dolayısıyla devlet sivil toplum kavramını kendi sivil toplumuyla
sınırlandırmaktadır. Emniyette kaydı bulunmayan, dernek, sendika ya da vakıf
hüviyetine sahip olmayan oluşumlar sivil toplum olamaz. Bu da dini cemaatlerin,
tarikatların, etnik varlıkların, mezhep gruplarının, arkadaşlık gruplarının, sosyal
hareketlerin ve spontane sosyal oluşumların sivil toplum dışına çıkması anlamına
gelir” (Çaha, 2005).
Haziran 2013‟de Gezi Parkı‟nda baĢlayıp sonrasında Türkiye‟nin birçok kentinde
de görmeye alıĢtığımız eylemleri ve protesto biçimleri bugün inisiyatifler olarak
varlık göstermeye devam etmektedirler. Yurdun çeĢitli bölgelerinde ve Ġstanbul‟da
da varlığı bir süre devam eden ya da halen devam etmekte olan park forumları,
dayanıĢmalar, mahalle evleri örgütlenmeleri bunun örneklerindendir. Gezi DireniĢi
Taksim Gezi Parkı‟nda baĢlamıĢ olmakla birlikte sosyal, siyasal ve mekânsal talepler
farklı alanlarda da vücut bulmuĢtur. Gezi Parkı ile sınırlı kalmayan bu eylemler
kamusal alanlarda toplanan kent sakinlerinin yaĢadıkları sokağa, mahalleye, kente
sahip çıkmaları teması etrafında ĢekillenmiĢtir.

20
Avrupa'da 60'lı yıllardan beri var olan iĢgal evleri, Türkiye'de ilk olarak Gezi
sürecinden sonra ortaya çıkabilmiĢtir. Almanca‟da “Hausbesetzung”, Ġngilizcede
“Squatting” olarak adlandırılan evler, sahibi olmayan ve uzun yıllardır boĢ duran
evlerin kentlerin orta yerinde ortak yaĢam alanlarına dönüĢtürülmesi anlamını
barındırmaktadır. Türkiye‟deki ilk iĢgal evi DonkiĢot‟tur ve yaĢam alanlarını “sosyal
merkez” olarak betimlemekte, Caferağa DayanıĢması ise “mahalle evi”
adlandırmasını tercih etmektedirler

Fotoğraf 2: Caferağa Mahalle Evi Fotoğraf 3: Caferağa Mahalle Evi-Bir


Duvar AfiĢi

Kaynak: http://viraverita.org/ Kaynak : http://viraverita.org/

YurtdıĢındaki iĢgal evlerinin bir kısmı özellikle evsizlerin ve mültecilerin barınma


hakkına referans vermektedir. Türkiye‟de ise bu kavramın içini “herkese kapısı açık
kamusal bir mekân” olgusu doldurmaktadır. Kente, mahallesine dair söyleyecek
sözü, üretecek Ģeyleri olan herkesin paylaĢabileceği bir mekândır mahalle evleri.
Yunanistan örneğine bakar isek politik bir karĢı duruĢ iĢlevi taĢıyan ve örgütlenme
odaklı anti-otoriter evler de bulunmaktadır.

21
Fotoğraf 4: Gezikondu

Kaynak: http://viraverita.org/

Mahalle evlerinde ortak yaĢam ve paylaĢımlar; komisyonlar ve atölyeler olarak ikili


bir çalıĢma biçimi üzerinden gerçekleĢmektedir. Komisyonlar mahalle sorunları için
mahalle düzeyinde forumlar yapan, tartıĢan, tartıĢtıran bir çalıĢma Ģeklini
benimserken, atölyede bir Ģeyi üretmeye ya da onu geliĢtirmeye yönelik bir yapı
mevcuttur.

Kentsel muhalefetin mekânda tezahür ettiğini bugün Türkiye‟de yaĢanan birçok


olayda gözlemlemek mümkündür. Kentsel muhalefet kavramı kent hakkıyla
iliĢkilendirilebilmektedir. Örneğin Gülsuyu Gülensuyu Derneği dernek tüzüğünde
kent hakkı kavramına Ģu Ģekilde yer vermiĢtir:

“…Derneğin amacı ile ilgisi bulunan ve kanunlarla yasaklanmayan alanlarda, diğer


derneklerle veya vakıf, sendika ve benzeri sivil toplum kuruluşlarıyla; mahalledeki
bireylerin amaçta belirtilen barınma hakkı ve mahallelinin kamusal alana dair
politika üretme karar mekanizmalarına katılma hakkı olarak betimlenen “Kent
Hakkı” kavramını gerçekleştirmek ve geliştirmek için platformlar oluşturmak,…”

Kent hakkı mücadelelerinde birbirinden farklılık gösteren yerel pratiklerin


varlığından bahsedebilmekteyiz. Bu bakımdan ilgili pratikleri inceleyebilmek
amacıyla literatür incelemesi yetersiz kalmakta, saha araĢtırmaları ve katılımcı
gözlem gibi yöntemlere baĢvurmak gerekebilmektedir.

22
2.4. Bireysel Eylem Biçimleri

“1968 hareketinden, Arap Baharı ayaklanmalarından, Occupy Wallstreet


eylemlerinden ve İspanya‟nın “Öfkeliler Hareketi”nden izler barındırsa da, Gezi
Parkı eylemleri –sayılan hareketlerden farklı olarak– AVM‟lerde somutlaşan yıkıcı
kapitalist moderniteye ve çoğunlukçu demokrasinin otoriterleşmesine karşı
“sokaklardaki modernizmi” öne çıkarmıştır. Sosyolojik etüt gerektiren analizlere
halen ihtiyaç duyulmakla birlikte, hareketin niteliğine ilişkin birbiriyle örtüşen
birçok değerlendirme yapılmıştır” (Avcı, 2013).

Gezi Parkı eylemlerinde, kentsel alanlarda 90 nesli kuĢağının daha görünür


olduğunu yapılan pek çok araĢtırmaya ( Konda‟nın Gezi Parkı eylemleri sürecinde
(6-7 Haziran 2013) toplamda 4411 kiĢiyle görüĢerek yaptığı araĢtırma) dayanarak
söyleyebilmekteyiz.

Kimi kentsel hareketler özellikleri itibariyle siyasal hareketlerden farklı bir


konumda bulunabilmektedir. Gezi Parkı eylemleri de doğaçlamaya, mizaha,
yaratıcılığa, çok sesliliğe sahip olması bakımından siyasal hareketlerden farklı bir
biçimde değerlendirilebilmektedir.

Fotoğraf 5: Gezi’de Mizah

Kaynak: Altan,2013 Gazeteci Gözüyle DireniĢi

23
Fotoğraf 6: Gezi’den Bireysel Eylemlilik

Kaynak: gorselweb.com

Gezi Parkı eylemlerinde öne çıkmıĢ bireysel eylem biçimlerinden de bahsetmek


mümkündür. Kırmızılı kadın, duran adam, gitar çalan genç, polislere karĢı
gülümseyerek kitap okuyan adam, pianosuyla, violenseliyle Gezi‟de yer bulan
müzisyenler, tomaya karĢı kollarını açarak duran kadın… Hepsi ve daha fazlası
direniĢ devam ederken bireysel olarak varlık göstermiĢlerdir. Bireysel eylemliliği
kimi zaman mizah da olumlu yönde etkilemiĢtir. Avcı‟nın deyimiyle, baskılanan
gençler mekanda mizah ile dıĢavurumlarını gerçekleĢtirebilmiĢlerdir.

Fotoğraf 7: Kitap Okuyan Adam

Kaynak: forum.shiftdelete.net

24
Fotoğraf 8: Park ve Sanat

Kaynak: www.dw.com

Gezi Parkı eylemliliği sürecinde atılan sloganlar, pankartlarda, duvarlarda


gördüğümüz yazılar geleneksel protesto biçimlerinden ayrılmıĢ, maskülen, Ģiddetten
beslenen, homofobik dilden uzaklaĢmıĢtır. Aslında böylesi bir atmosferin
oluĢmasının temel nedeni de Gezi‟de kadın ve eĢcinsel hareketin varlık göstermiĢ
olmasıdır. Avcı, Gezi‟nin Ģenlikli bir protestoya dönüĢmesinde kadınların ve LGBT
üyelerinin orada olmasına dikkat çekmektedir.

Fotoğraf 9: LGBT Onur YürüyüĢü Fotoğraf 10: Kadın Hareketi

Kaynak: sendika1.org Kaynak: www.yazete.com

25
3. BÖLÜM

KENTSEL TOPLUMSAL HAREKETLER

Kentsel toplumsal hareketlere dair değerlendirmelerin, 1950‟ler ve özellikle de


2000 sonrasına odaklanıldığı ve farklı bakıĢ açılarının yer bulacağı bu bölümde
öncelikli olarak kavramın geleneksel olarak ele alınıĢı incelenecektir. 1960‟lı yılların
sonlarından itibaren yükseliĢe geçerek “yeni kentsel toplumsal hareketler” ifadesiyle
ortaklaĢan belli özelliklere sahip olan bu kavram edindiği yeni perspektiften
değerlendirilmeye çalıĢılacaktır. Buradan hareketle eski ve yeni paradigma aktörler,
temalar, değerler ve hareket biçimleri üzerinden farklılaĢan yönleriyle
ayrıĢtırılacaktır.

3.1. Kentsel Toplumsal Hareketler

Toplumsal hareketler birçok kent bilimciye göre farklılık gösteren Ģekillerde


betimlenmiĢtir. Örneğin Marshall tanımında değiĢim olgusunu öne çıkarırken
Giddens çeliĢkiyi ve kurumsallaĢmayı öne çıkarmaktadır;

“Toplumsal hareket; dikkate değer sayıdaki insanın, toplumun başlıca


özelliklerinden birini ya da bir kaçını değiştirmek (ya da değiştirilmesine karşı
direnmek) için örgütlü çaba harcamalarını gösteren bir terimdir”
(Marshall,1999:746). “Toplumsal hareketler olağan olarak, hedefleri ile bakış
açısına çokluk karşı oldukları örgütlerle, çatışma biçimindeki ilişki içerisinde var
olurlar. Bununla birlikte, güç elde etmek için başarılı bir biçimde meydan okuyan
hareketle, bir kez kurumlaştıklarında, örgütlere dönüşebilirler” (Giddens, 2008).

Tilly‟e göre, toplumsal hareketlerin özellikleri Ģunlardır;


• Toplumsal hareketler, 18.yüzyılda ortaya çıkıĢ sürecinden itibaren tekil giriĢimler
değil etkileĢimli kampanyalar olarak yürütülmüĢtür.
• Toplumsal hareketler, program, kimlik ve duruĢ olmak üzere üç iddiayı birleĢtirir.
• Program, kimlik ve duruĢa iliĢkin savların öne çıkması, hareketin yapısı, hareketin
içindeki hak talep eden insanlar ve hareketin aĢamalarına göre değiĢiklik gösterir.

26
• DemokratikleĢme toplumsal hareketlerin oluĢumunu olumlu yönde etkiler.
• Toplumsal hareketler halkın egemenliğini kabul eder.
• Toplumsal hareketler siyasi giriĢimcilere bağlıdır.
• Toplumsal hareketler model alma, iĢbirliği ve iletiĢim kanalları ile farklı ortamlarda
da yerleĢir.
• Toplumsal hareketlerin yapıları, personeli ve iddialar› tarihsel olarak değiĢir ve
evrilir.
• Ġcat edilmiĢ bir kurum olan bir toplumsal hareket ortadan kalkabilir ya da çok farklı
bir politika biçimine dönüĢebilir (Kartal ve Kümbetoğlu, 2012).

Toplumsal hareketleri yeni bir yaĢam düzeni kurmak için gerekli kolektif Ģirketler
olarak gören Blumer (1951)‟e karĢı, Kornhouser (1959), bu hareketlerin, mevcut
sisteme yabancılaĢmıĢ, kurulu düzenin meĢruiyetine inanmayan ve bu nedenle de bu
sistemi yok etmeye çalıĢanların hareketi olduğunu iddia eder. Turner ve Killian
(1987) toplumsal hareketleri, kurumsal ve örgütsel davranıĢlara karĢı olan kolektif
davranıĢların tuhaf bir türü olarak tanımlarlar. Onlara göre toplumsal hareket, dahil
olduğu bir toplumda veya bir örgütlenme içinde yer alan bir değiĢikliği tetiklemek ya
da ona karĢı durmak üzere yapılan, sürekliliği olan kolektif bir harekettir. Tarrow
(1994)‟a göre toplumsal hareketleri aĢırılık, Ģiddet ve yoksunluk ifadesi olarak
görmek yerine, ortak amaç ve sosyal dayanıĢmaya dayalı, daha iyi elitler, rakipler ve
yetkililer ile sürekli etkileĢim içinde bulunan kolektif hareketler olarak görmek
gerekir. Giddens (2010), toplumsal hareketleri yerleĢik alanın dıĢındaki kolektif
eylemlerle, ortak bir çıkarı korumak ya da ortak bir hedefe ulaĢabilmek üzere
giriĢilen kolektif çaba olarak yorumlar. Diani (2011) ise toplumsal hareketleri,
paylaĢılan kolektif kimliklerin temelinde, siyasi ve kültürel açıdan çatıĢan çok
sayıdaki bireyler, gruplar ve / veya kuruluĢlar arasında gayri resmi etkileĢim ağları
olarak tanımlar. Arslanoğlu (2012)‟na göre toplumsal hareketler, “insan özerkliğinin
geniĢleyen alanları ve post-endüstriyel geliĢim içerisinde oluĢan yeni düzenleme
arasındaki gerilimi ifade eder.” DeğiĢen zaman ve mekân paralelinde, bu iliĢki
ağlarının çeĢitlenmesi ve geliĢmesi, toplumsal hareketlerin unsurları arasındaki
dengeleri değiĢtirebilir (Cengiz ve Özden, 2013).
27
Castells‟in ağ kuramında toplumsal hareketlerin boyutları ve nitelikleri Ģöyle
sıralanmıĢtır:
• Toplumsal hareketler öz bilinçlidir, Bir analiz sunar, üyeleri ile ve dıĢarıdakilerle
iliĢkilerini tanımlar ve kolektif davranıĢ için strateji belirler.
• Toplumsal hareketler otantik ve özerktir. GeniĢ toplumsal bağlamla sınırlandırılır,
ancak sınırlandırmalarla kendi mantık ve değerlerini yansıtarak yaratıcı biçimde baĢa
çıkar.
• Toplumsal hareketler için birincil öncelik baĢarı ya da baĢarısızlık değildir, var
olmaktır.
• Toplumsal hareketler toplumsal yapıda doğrudan ya da dolaylı olarak değiĢiklik
meydana getirmeyi amaçlar.
• Toplumsal hareketler çatıĢmacı ya da muhaliftir (Kartal ve Kümbetoğlu, 2012).

3.1.1. Türkiye’de Toplumsal Hareketlere Bir BakıĢ

Yeni toplumsal hareketler Türkiye‟de küreselleĢme karĢıtı hareketler ile iliĢkili bir
biçimde düĢünülebilmektedir ancak söz konusu iki hareket her koĢulda birbirini
etkilemeye de bilmektedir. Türkiye‟nin siyasi tarihine on yıllık dilimleri dikkate alıp
kırılma noktalarını göz önünde bulundurarak dönemsel bir değerlendirmeye gitmek
yapılacak analiz için doğru bir tercih olacağı kanaatindeyim.

“Türkiye‟nin sanayileĢme süreci ve dolayısıyla bir iĢçi sınıfının doğuĢu 1950‟li


yıllarla baĢladı. Bununla birlikte, bu dönemde güçlü sendikal hareketlere rastlamak
1960 sonrası döneme kadar pek fazla mümkün olmadı. Bunun nedeni, yasal
düzenlemelerle iliĢkilidir. 1909 yılında kabul edilen Tatil-i EĢgal Kanunu'nun grev
hakkının kullanımına iliĢkin düzenlemeleri, 1936 yılında kabul edilip, 1937 yılında
yürürlüğe sokulan 3008 sayılı ĠĢ Kanunu'nun grev hakkını ortadan kaldırmasına
kadar yürürlükte kalmıĢtı. Ancak, bu düzenleme ile Türkiye'de iĢçiler grev haklarını
1936 yılında kaybettiler. Grev hakkını Anayasanın 47. Maddesiyle yeniden
kazanmaları 1961 yılına denk geldi” (Cengiz ve Özden, 2013).

28
Türkiye‟de 1950‟li yıllardan sonra öğrenci hareketleri, toplumsal düzenden çok
siyasi konulara yönelmiĢ ve eğitime yönelik bir hareketlenme olarak ortaya
çıkmamıĢtı (Bulut, 2011). 1950‟ler, aynı zamanda Türkiye‟nin kentleĢme tarihinin de
baĢlangıcı olarak bilinir. Kentsel mekana müdahale her ne kadar bu döneme özgü bir
eylem olmasa da, kentleĢme hızının ve imar faaliyetlerinin hız kazanması 1950‟lerin
izini taĢır. Ancak kentsel mekana müdahale, bu dönemde henüz bir toplumsal hareket
konusu değildi. Mekan hızla değiĢse de kentsel ve çevresel konular toplum nezdinde
bir baĢkaldırıyı hak etmiyordu (Cengiz ve Özden, 2013).

1960 yılında Demokrat Parti iktidarının baskıcı uygulamalarına karĢı geliĢen,


Ankara Kızılay merkezli 555 K hareketi üniversite gençliğinin en sembolik
hareketlerinden biri olarak ilk demokratik toplumsal hareketler arasına girdi. Aynı
yıl, hemen bu eylemi takiben, 21 Mayıs 1960‟ta Harp Okulu öğrencilerinin iktidar
aleyhine yürüyüĢleri dikkat çekti. 1965‟te Türk Solunun birleĢtirici gücü olarak
Türkiye ĠĢçi Partisi‟nin kuruluĢu önemli bir geliĢme olarak kaydedildi. 1968 yılında
tüm dünyayı etkisi altına alan 68 hareketleri, Türkiye‟de eĢ zamanlı olarak, ancak bir
sınıfsal mücadeleden çok halk tabanlı bir oluĢum Ģeklinde kendini gösterdi. 15-16
Haziran 1970 Türkiye tarihindeki en büyük iĢçi eylemlerinden biri DĠSK
öncülüğünde, çalıĢma yaĢamını ve temel sendikalar mevzuatını düzenleyen
yasalardaki değiĢikliklere karĢı bir tepki Ģeklinde, Ġstanbul merkezli olarak
gerçekleĢti. 1979‟da Fatsa‟da ilk devrimci-halkçı belediyecilik deneyimi demokratik
bir toplumsal hareket olarak literatürdeki yerini aldı (Cengiz ve Özden, 2013).

“Dünya klasik ve yeni sosyal hareketleri tartıĢıp yeni sosyal hareketlerin etkin
oluĢunun miladını 70‟li yılların baĢına taĢırken, Türkiye‟de farklı geliĢmeler
yaĢanıyordu. 70‟li yıllar Türkiye için klasik sosyal hareketlerin kitleselleĢtiği,
dolayısıyla, kimlik hareketlerinin ve yeni sosyal hareketlerin ideolojik ve politik
olarak uzun zaman ikinci planda kalacağı bir milattı ancak. Bu hareketler, ancak 12
Eylül 1980 darbesi ile Türkiye‟de adlarından söz ettirebileceklerdi” (Sunal, 2004).

Türkiye‟de yeni sosyal hareketlerin yükseliĢi, 90‟lı yıllarla birlikte baĢladı. Klasik
sosyal hareketlerin ideolojik ve politik açmazları, yeni sosyal hareketlerin daha çok
taraftar bulmasına neden olurken, klasik sosyal hareketlerde aradığını bulamayan
29
siyasi aktörlerin de katılımıyla, bu alanda yükselen bir ivme yaĢandı. Özellikle
küreselleĢme karĢıtı hareketlerin Dünya ölçeğinde yaygınlaĢması, internet
ortamlarının bu hareketlerin iĢbirliğini ve yaygınlığını arttırması da Türkiye‟deki
geliĢmelere olumlu katkılarda bulundu (Sunal, 2004).

“Türkiye‟de 80-2000 döneminde toplumsal hareketlerin temel gündemi sivil toplum


meselesidir. Sivil toplum kuruluĢları bu sürecin örgütlü halini oluĢturmuĢlardır.
Darbe sonrası dönemde yeniden demokratikleĢme sürecinde demokratik kitle
örgütünden sivil toplum kuruluĢlarına doğru değiĢen söylem ve pratikler, Türkiye‟de
toplumsal hareketin geçirdiği dönüĢümü simgeler” (Yıldırım, 2012).

Türkiye‟de toplumsal hareketlerin siyasi ya da sendikal olmaktan çok, çevreci ve


feminist hareketlere doğru evrildiği dönem ise 2000 sonrasına denk gelmektedir. Bu
süreçte sivil toplumun rolü içerik olarak daha da geniĢlediğini ve yasaların da bu
zemini daha güçlendirdiği belirtebiliriz. Mekana yönelik müdahalelerle mücadele,
üçüncü kuĢak haklar üzerinden yürütülen toplumsal mücadeleler bu dönemde öne
çıkmıĢtır.

3.2. Yeni Kentsel Toplumsal Hareketler

1968‟de Fransa‟da ve Almanya‟da, 1969‟da Ġtalya‟da geniĢ kapsamlı öğrenci


hareketleri toplumsal yaĢamda kabul gören kimi söylem ve eylemlerin üzerine
yeniden düĢünmeyi mümkün kılmıĢtır. Toplumsal mücadeleden hareketle 19.yy iĢçi
ve öğrenci hareketlerine dayandırılan toplumsal hareketler 1960‟lı yılların
sonlarından itibaren yükseliĢe geçerek yeni kentsel toplumsal hareketler ifadesiyle
ortaklaĢan belli özelliklere sahip olmuĢtur. Bu hareketler geleneksel yaĢam
alıĢkanlıklarını değiĢtirmeyi amaçlamıĢ, toplumların ve yönetimlerin algısına yeni bir
biçim vermek noktasından hareketle demokratikleĢme sürecine de destek vermeyi
hedeflemiĢtir. Yeni toplumsal hareketlerin özelliklerini kuramsal izlekten yola
çıkarak özetlemek gerekirse, bu hareketlerin bir tema etrafında oluĢan, hedef odaklı,
kent yönetiminde dikey hiyerarĢiden öte yatay hiyerarĢiye inanan, yerleĢik sosyal,
siyasal sisteme baĢkaldıran etkilerinden söz edilebilir. Öncesinde küreselleĢmeyi

30
hedef alan toplumsal hareketler 1980‟lerin sonundan itibaren argümanlarını mekân
üzerinden oluĢturmaya baĢlamıĢtır.

“Dünyanın köklü değişimi ve dönüşümünün yaşandığı, ekonomik, politik ve sosyal


yapıların hızla değiştiği bir döneme tanıklık ediyoruz. Özellikle 20. yüzyılın
ortalarından itibaren hızlanan sanayileşme, kentleşme, modernleşme gibi süreçlere,
küreselleşmenin de eklenmesiyle toplumlardaki değişimler hem ortaya çıktığı
coğrafyada etkisini göstermekte hem de yaygın iletişim kanalları ile kıtalar ötesine
etki edebilmektedir. Bütün bu değişim ve dönüşüm içerisinde toplumsal olanın ve
toplumsal aktörlerin konumu ve rolü yeniden gündeme gelmekte ve tartışılmaktadır.
1960‟lardan itibaren dünyada açıkça gözlenen derin ve hızlı dönüşüm ile birlikte
sistem karşıtı hareketlerin de dönüşüm geçirdiği söylenebilir. 1960‟ların öğrenci,
yeni sol ve sivil haklar hareketleri; 1970 ve 1980‟lerin LGBT, çevre, kadın, barış ve
insan hakları hareketleri; 1990‟ların ve 2000‟lerin „küresel adalet hareketi‟
birbirinin ardı sıra ortaya çıkmış ve gittikçe genişlemiştir. Toplumsal düzlemde
yaşanan bu değişimler toplumsal hareketlerin ortaya çıkış nedenlerini,
katılımcılarının özelliklerini, hedeflerini ve hareket biçimlerini de değişikliğe
uğratmıştır. Böylece, kimliğe dayalı yaklaşımların yoğunluk kazandığı, meselelerin
çeşitlendiği ve ilk bakışta sınıf temelli olmadığı izlenimini yaratan toplumsal hareket
türleri ortaya çıkmıştır. Yeni orta sınıfların belirgin olarak katılımının arttığı,
iktidarı ele geçirerek dönüştürmeyi hedeflemeyen, özellikle kültürel alanın değişimini
hedef olarak alan ve kimlik yöneliminin ağır bastığı bu „yeni‟ toplumsal hareketlerle
beraber, bu hareketleri inceleyen toplumsal hareketler teorilerinde de yenilikler
meydana gelmiştir” (Demiroğlu,2014).

Yeni kentsel toplumsal hareketlerin edindiği yeni karakteri Lenandias, Ģu Ģekilde


ifade etmektedir:

1. Mücadele biçimi iĢçi ve sınıf hareketlerinden soyutlanmaktadır.


2. Hareketler belirli bir siyasi parti ve ideolojinin güdümünden sıyrılarak
bağımsız bir eylem alanı oluĢturmaktadır.

31
3. Katı, sınırları çizilmiĢ örgütlenme modelleri yerini esnek ve heterojen
yapılara bırakmaktadır.
4. Yeni iletiĢim teknolojileri hareketlerin örgütlenme biçiminde önem
kazanmaktadır.
5. Dünya üzerindeki birçok toplumsal hareket iletiĢim halindedir.
6. Eylemcilerin profili de değiĢmektedir, yeni kentsel toplumsal hareketlerin
öznesi eski hareketlerdekinden farklı bir kimlik kazanmaktadır. (dünyalı,
çevreci, feminist, LGBT bireyi vb.) (Ertan, 2014: Gallagher-Laver-Mair,
2001)

Sosyal bilimler alanında bir kavramı, olay ya da olguyu açıklamak için kullanılan
tablo yöntemi kimi zaman kimi bilgileri ve farklı bakıĢ açılarını dıĢarıda
tutabilmektedir. Bu durum yöntem itibariyle bir tür kısıtlılığa sebebiyet
verebilmektedir. Ancak geldiğimiz nokta itibariyle “eski paradigma” olarak
adlandırabileceğimiz geleneksel toplumsal hareketler ve “yeni paradigma” olarak
adlandırabileceğimiz yeni toplumsal hareketler ele aldığımız özellikleri göz önünde
bulundurularak aktörleri, temaları, değerleri ve hareket biçimleri bakımdan bir
sınıflandırılmaya tabii tutulmuĢtur:

Tablo1 : Toplumsal Hareketlerde Eski ve Yeni Paradigma KarĢılaĢtırması

Eski Paradigma Yeni Paradigma

Aktörler Grup olarak hareket eden, Grup gibi davranmayan,


gelir dağılımı çatıĢmasına belli temalar etrafında bir
müdahil sosyo-ekonomik
araya gelmiĢ topluluklar
gruplar
lehine hareket eden sosyo-
ekonomik gruplar

Temalar Ekonomik büyüme ve BarıĢın, çevrenin ve insan


refahın dağılımı, askerî ve haklarının korunması
toplumsal güvenlik,

32
toplumsal kontrol

Değerler Özgürlük, tüketim Merkezî kontrolün


güvenliği ve maddi karĢısında kiĢisel özerklik
ve kimlik
ilerleme

Hareket Biçimleri Ġçsel: Resmî Ġçsel: Biçimsel olmama,


örgütlenmeler, büyük düĢük düzeyde dikey ve
ölçekli temsil birlikleri yatay farklılaĢma
DıĢsal: Çoğulcu ya da DıĢsal: Olumsuz
korporatist çıkar aracılığı, kavramlarla ifade edilmiĢ
siyasal parti rekabetive
taleplere dayanan protesto
çoğunluk oyu
politikaları

Kaynak: AÖF, Yeni Toplumsal Hareketler, s.69

“YTH içinde yer alanlar arasında her şeyi politik açıdan değerlendirenlerin yanı
sıra politikayı bütün olarak reddedenler de söz konusudur. Eski ve yeni toplumsal
hareketlerin temel farklılıkları dayandıkları paradigmalardan kaynaklanmaktadır.
Eski ve yeni paradigmaları, toplumsal hareketlerin temel unsurları olan aktörler,
konular, değerler ve hareket biçimleri açısından karşılaştırdığımızda bu farklılıklar
daha iyi anlaşılacaktır. Tablo‟da görüldüğü üzere iki paradigma arasında önemli
farklılıklar bulunmaktadır.” (Kartal ve Kümbetoğlu, 2012) “Bu hareketleri de
“yeni” yapan ortaya çıktıkları koşullar içinde farklı bir örgütlenme ve işleyiş
mekanizması oluşturmalarıdır. Yeni sosyal hareketlerin ortaya çıkışı sosyal
hareketler ve siyasal yapı arasındaki dönüşümü simgelemektedir. Yeni toplumsal
hareketler, yaşanan dönüşüm sonucu sivil alan içerisinde siyasal erk talebi olmayan
ve devleti kontrol etme amacı olmayan bir yapılanma ortaya koydukları için yenidir”
(Çayır, 1999).

Yeni toplumsal hareketler 1968 hareketiyle baĢlayan ve büyük ölçüde değiĢmiĢ ve


değiĢmeye de devam eden hareketlerdir. Buradan hareketle toplumsal hareketin yeni
bir anlam kazandığını söyleyebilmekteyiz. Daha karmaĢık bir hal alan toplumsal

33
hareketlere yeni bir perspektiften bakabiliriz. Örneğin katılım meselesi artık bir
sınıfla sınırlandırılmamakta ve talep birçok sesten yükselmektedir. Yeni toplumsal
hareketlerde metot olarak devrim yerine reform tercih edilmiĢtir; metot değiĢikliği
dikkat çekicidir. Böylelikle toplumsal hareketler artık hem devrim hem de muhafaza
fikrini eleĢtirir duruma gelmiĢtir. Ayrıca hareketler sınıf çatıĢmasıyla beslenirken
bugün yerini çoğunlukla kimlik temelli hareketlere bırakmıĢtır.

3.3. Kent Hakkı Hareketi Olarak Yeni Kentsel Toplumsal


Hareketler

Kent Hakkı kavramı farklı anlamlar barındıran ara yüzleriyle farklı coğrafyalarda
yükseliĢini devam ettirmektedir. “Kent hakkı hareketi”, “Kent hakkı mücadelesi”
Ģeklinde literatürde yer bulan kavramlar ise yeni kentsel toplumsal hareketleri akla
getirmektedir.

Castells ise kentsel toplumsal hareketleri “ toplumda yerleĢmiĢ hakim toplumsal


çıkarlarla çeliĢecek bir Ģekilde kentsel sistemler, yerel kültür ve siyasi kurumlarda
niteleyici değiĢimler üretebilecek, kentsel meselelerden doğan bilinçli bir kolektif
pratik” olarak tanımlamaktadır (Castells, 1983).

“Bu yeni bakış açılarının öncüllerinden Manuel Castells‟in, toplumsal hareketleri


şehir alanının dönüşümüyle ilişkilendirdiği yaklaşımda, Castells‟e göre “toplumsal
hareketler olmadan sivil toplumdan, değişim için kurumların sarsılmasını
sağlayacak karşı çıkışlar ortaya çıkmayacaktır.” Buna göre “günlük yaşamı ve
gelecek planlarını şekillendiren çatışmacı süreç içinde çalışma mekanizmalarını
ortaya çıkarmak” toplumsal hareketlerin görevi olarak belirir. “Toplumsal hareket,
baskın anlama karşı çıkan verili alan üzerinde, kendi anlamını geliştirir”(Yıldırım,
2013).

“Toplumsal hareketlerin incelenmesinde temel yaklaşımlardan birinde endüstri


sonrası toplumun ortaya çıkışı ile birlikte toplumsal hareketlerde temel bir
dönüşümün yaşandığını bu bakımdan bunları “eski” toplumsal hareketlerden,

34
örneğin işçi sınıfı hareketinden, ayrı düşünmek gerektiği iddia edilir” (Melucci
1994).
Toplumsal muhalefet olarak da adlandırabileceğimiz kentsel hareketler çoğu zaman
küreselleĢme ve onun dayattığı, sınırlarını belirlediği yaĢam biçimlerine karĢı olarak
ortaya çıkmıĢtır. 1980 sonrası dönemden itibaren, bu muhalefet söyleminin yükseliĢi
ağırlıklı olarak mekân üzerinden gerçekleĢmiĢtir. Mekânın küresel sermayenin
talepleri doğrultusunda dönüĢümü 80‟lerde baĢlayarak tüm dünyada ivme
kazanmıĢtır.

3.4. Dünya’da Yeni Kentsel Toplumsal Hareketler

Toplumsal dönüĢüm sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel birçok değiĢkenin


etkisiyle meydana gelmektedir. Toplumsal hareketler de söz konusu dönüĢümün
tetikleyicilerinden biridir. Toplumsal hareketler dünyada pek çok coğrafyada
kentlerin yeniden dönüĢümüne ve değiĢimine imkân tanıyıcı baĢat bir rol oynamıĢtır.
Böylelikle toplumların değiĢim de olanaklı kılınmıĢtır. 1968‟de Fransa ve Almanya,
1969‟da Ġtalya‟daki öğrenci hareketleri toplumsal değiĢime önayak olmuĢlardır. Bu
dönemde görmeye baĢladığımız toplumsal hareketlerin küreselleĢme ve onun zorunlu
bir biçimde sunduğu yaĢam biçimlerine karĢı olduğunu söyleyebilmekteyiz.

19. ve 20. yüzyıllar, toplumsal hareketler açısından dünyada önemli giriĢimlerin


vücut bulduğu dönemler olarak kabul gördü. Bir siyasal erk olarak mücadele
alanında yer bulan iĢçi sınıfı hareketlerinin ardından gelen Amerika ve Ġngiltere‟deki
Kölelerin ÖzgürleĢme Hareketi, ĠĢçi Hareketi, Ġlk Kadın Hareketleri, 20. yüzyıl
Avrupa‟sındaki FaĢist Hareketler gibi eski toplumsal hareketleri 1970‟lerden
baĢlayarak sanayi sonrası kentlerinde yükselen Ekoloji Hareketi, Anti-Atom Enerjisi
Hareketi, BarıĢ Hareketi, Feminist Hareket, Enternasyonalist Hareket, LGBT
Hareketleri gibi kapsam itibariyle eski toplumsal hareketlerden farklılaĢan yeni
toplumsal hareketler izledi. Habermas, Almanya için yeni toplumsal hareketleri, anti-
nükleer ve çevresel mücadeleler, barıĢ hareketi, vatandaĢ eylemleri, lezbiyen ve
eĢcinseller gibi sosyal azınlıkların eylemleri, vergi protestoları ve feminist hareketler
olarak sıralar (Cengiz ve Özden, 2013).

35
“1970‟li yıllarda yükselen yeni toplumsal hareketler, kimi coğrafyalarda ortaklaşan
belli unsurlara sahiptiler. Bu dönemde Avrupa‟daki hareketlerin çoğu “Şehri
alalım!” (Lotta, 1972) söyleminden etkilenmişken, daha pragmatik bir saikle
ilerleyen Kuzey Amerika‟daki hareketlerin büyük çoğunluğunda yaygın olarak
slogan “Mahallene sahip çık” idi (Faintein ve Fainstein, 1974). Avrupa‟daki
hareketlere çoğunlukla gençler, öğrenciler ve göçmenler öncülük ederken, ABD‟deki
isyanlarda başı çekenler Fordist zenginlikten hiç pay alamayanlar, özellikle de Afro-
Amerikanlardı. Tüm bu kentlerdeki hareketlerin odağında “yeniden üretim alanı”
(sınıf mücadelesi fabrikadan mahalleye kaymıştı) ve ortak tüketim” yer alıyordu”
(Mayer, 2011).

“Dünyanın çeĢitli yerlerindeki yeni toplumsal hareketler ile gezi parkı eylemleri
arasında hem benzerlikler hem de farklılıklar bulunmaktadır. KüreselleĢmenin
toplumsal hareketleri ve isyanları bile aynılaĢtırması, isyanların bile küresel olarak
pazarlanması sürecini üretmektedir” (Bayhan, 2014).

Her coğrafya kendi dönüĢüm serüvenini yaĢarken her ne kadar dıĢarıdaki etkenler
belirleyiciliğini korusa da kendi iç dinamikleri, kendine özgü sosyal, siyasal, kültürel
özellikler kimi zaman baĢat faktörlerden olabilmektedir.

Yeni kentsel toplumsal hareketlere örnek teĢkil etmesi bakımından Dünya‟dan


farklı örnekleri seçerken bu hareketlerin kent hakkı mücadelesi bağlamında
değerlendirilmesinin mümkün olabilirliği öncelikli seçim nedenini oluĢturmaktadır.
Örneğin Hindistan‟da kent yoksullarının barınma hakkı mücadelesini konu alınırken,
Brezilya‟daki kentsel hareketler ile yerel yönetimler arasında kurulabilecek bir
iliĢkiyi tarif edilmekte, Venezülla demokrasinin mekan üzerinden yeniden
kurulmasına iyi bir örnek olurken, ABD‟de ise sivil itaatsizlik ve kent hakkı
mücadelesi ortak zeminde buluĢturulmaktadır.

36
3.4.1. Brezilya Örneği

Latin Amerika‟da “emek” özelindeki toplumsal hareketler değerlendirildiğinde


1994‟de dramatik Ģekilde yükseliĢe geçen Zapatista Hareketi dikkat çekmektedir.

“Latin Amerika‟nın birçok ülkesinde halk isyanları, kitlesel ayaklanmalar, genel


grevler ve sokak eylemleri siyasi gündemi belirlemeye çalışmıştır. Kitlesel
hareketlerin ve sınıf mücadelesinin köklü toplumsal dönüşümler gerçekleştirebilecek
güce sahip olabileceği umudu özellikle de sol çevrelerde mevcut durumdaydı. Ayrıca
Latin Amerika, neoliberalizm ve ABD hegemonyasıyla mücadele dinamikleri
açısından dünyanın en hareketli bölgesi olurken, eylem ve örgütlenme stratejileri
bakımından da diğer coğrafyadaki sol hareketlere geniş bir kaynak sağlamaya
çalışmıştır” (Topal, 2007).
Brezilya örneği, kentsel hareketler ve yerel yönetimler arasında kurulması mümkün,
demokratik bir mekanizma sunar (Adanalı, 2011). BaĢlangıçta Brezilya‟da varlık
gösteren ve ileriki aĢamalarda Latin Amerika‟nın farklı kentlerine yayılan ve her
yerel yönetimin kendine özgü anlamlar yüklediği ve geliĢtirdiği katılımcı bütçe
pratikleri Kent Hakkı‟nın kentte vücut bulmasını sağlayabilecek araçlardan biri
olarak değerlendirilebilir. Bu aracın temsili demokrasinin eksik yanlarını
kapatabileceği öngörüsüyle katılım vurgusu öne çıkarılmaktadır.
Fotoğraf 11: Brezilya’da UlaĢım Zamlarına KarĢı Bir Öğrenci Hareketi

Kaynak: bianet.org

Brezilya‟da yaĢanan olayların fitilini Sao Paulo‟da ulaĢım araçlarının kullanım


fiyatlarına yapılan zam ateĢlemiĢtir. Konfederasyon Kupası‟nın yapıldığı sırada
hareket geniĢ kitlelere yayılmıĢtır. Kısaca bu hareketin asıl nedeni hükümetin sağlık
37
ve sosyal alanlara yapacağı harcamaları aksatarak veya yeterli bütçe ayırmayarak
kaynaklarını spor harcamalarına aktarması ve en önemlisi de ülke içerisinde yaĢanan
yolsuzluklardır (Cengiz ve Özden, 2013).

3.4.2. Venezüella Örneği


Korporatizm anlayıĢı Latin Amerikanın özellikle bazı ülkelerinde emek
hareketlerinin ve sendikal hareketlerin geliĢimine önemli etkilerde bulunmuĢtur.
Arjantin, Venezüella, Brezilya ve Meksika bu ülkeler içerisinde
değerlendirilmektedir.
Venezüella, sistem-dıĢı alternatif siyasetin demokrasiyi mekân üzerinden yeniden
kurmasına bir örnektir (Adanalı, 2011). Sosyal adaletsizliğin belirgin bir biçimde
hissedildiği bir Latin Amerika ülkesi olan Venezüella‟da adaletsizlik mekânsal
olarak da gözlemlenebilmektedir. Hugo Chavez ve sonrasındaki yaklaĢık on yıllık bir
süreçte ise ülkede önemli dönüĢümler yaĢanmıĢtır. Venezüella‟da mahalle ölçeğinde
yatay ve düĢey örgütlenme modelleri mevcuttur. YurttaĢın karar verme süreçlerine
katılımı eklemlenmeye çalıĢılmaktadır. Bu yapılmaya çalıĢılırken de devlet
bürokrasisine yönelik verilen mücadele söz konusudur.
“Venezüella ve diğer Latin Amerika ülkelerinde yükselen muhalif toplumsal
hareket sivil toplum örgütleri bağlamında değil, sınıfsal bir hedefle sendikalar ve
partiler öncülüğünde kendisini ifade etmektedir. Yerele özgün mücadele biçimleri
hala geçerliliğini ve etkisini korumaktadır ve muhalif kuram ve eylem için tarihsel
veriler sunmaktadır” (Çoban, 2008).
Fotoğraf 12: Venezüla’da LGBT Hareketi

Kaynak: kaosgl.org
38
3.4.3. ABD Örneği
Adanalı, ABD, neoliberal sistem içinde kurumsal siyasetin ve muhalefetin dar
sınırlarına karĢı sivil itaatsizlik eylemlerini Kent Hakkı mücadelesi için bir rota
olarak ortaya koyduğunu belirtmektedir (Adanalı, 2011).
Amerika BirleĢik Devletleri‟nde kentsel mücadelelerden bahsederken özellikle
çoğunluğunu Siyahların ve Asyalıların oluĢturduğu Kent Hakkı Ġttifakı‟na
değinmeliyiz. Ġttifak ulusal ölçekte varlık gösteren, daha çok etnik grupların yaĢadığı
iĢçi sınıfı mahallerinde örgütlüdür. Ġttifak kendini yerel örgütlenmeyi güçlendirme,
kent toprağının kentlilerin talepleri doğrultusunda kullanılması destekleme, bölgesel
dayanıĢma gibi alanlarda sorumlu görmektedir. Bu bakımdan değerlendirildiğinde
ittifak kent hakkının içeriğini de doldurmuĢ olmaktadırlar.
Fotoğraf 13: ABD’de Wall Street Hareketi

Kaynak: www.dunyabulteni.net

Dünyada yakın zamanda gerçekleĢen toplumsal hareketlere örnek teĢkil edebilecek


olaylardan biri de Wall Street‟te yaĢanmıĢtır. Çoğunluğunu genç ve iĢsizlerden oluĢan
Wall Street hareketinin çıkıĢ nedeni Amerika‟da gün geçtikçe artmakta olan gelir
adaletsizliğine karĢı çıkmaktı.

39
3.4.4. Hindistan Örneği
Hindistan ve Dominik Cumhuriyeti örnekleri kent yoksullarının barınma hakkı
mücadelesinin kent hakkı mücadelesine evrimine iĢaret eder (Adanalı, 2011).
Dünya‟nın en yüksek nüfusuna sahip ülkelerden olan Hindistan‟da oldukça yoğun
bir nüfus gecekondularda yaĢamaktadır. Sınıflı bir toplumsal sistemin bulunduğu
ülkede enformel konut alanları da çeĢitlenmektedir. Hindistan ve dünyada
milyonlarca yoksulu örgütlemiĢ iki büyük kitle kuruluĢu mevcut: National Slum
Dwellers Federation (Ulusal Gecekondu‟da YaĢayanlar Federasyonu) ve Mahila
Milan (Kadınların Birlikteliği)…Bu halk örgütlenmelerinin birlikte çalıĢtığı, daha
teknik konular üzerine yoğunlaĢan bir sivil toplum ağı da mevcuttur: SPARC (Saha
Bilgi Merkezleri‟ni YaygınlaĢtırma Topluluğu) (Adanalı, 2011).
SPARC çalıĢmalarını kent yoksulları ve barınma hakkı mücadelesi üzerinden
gerçekleĢtirmektedir. Söz konusu oluĢumlar mücadelelerini sürdürürlerken sisteme
dahil olma amacı da içerdiklerinden salt bir “Kent Hakkı Mücadelesi” olarak okumak
doğru olmayabilir.

Fotoğraf 14: Hindistan’da Toplumsal Hareketler

Kaynak: devrimciproleterya.net

40
3.5. Türkiye’de Yeni Kentsel Toplumsal Hareketler ve Gezi Parkı
Eylemliliği
Yeni kentsel toplumsal hareketleri her ne kadar küreselleĢme karĢıtı hareket ile
bağlantılı yönleri olduğunu söyleyebilsek de Türkiye‟nin mevcut siyasal ve sosyal
arka planına baktığımızda söz konusu bağlantının ortadan kalktığı durumları
görebilmek mümkün olabilmektedir.
“Türkiye‟de 80-2000 döneminde toplumsal hareketlerin temel gündemi sivil toplum
meselesidir. Sivil toplum kuruluĢları bu sürecin örgütlü halini oluĢturmuĢlardır.
Darbe sonrası dönemde yeniden demokratikleĢme sürecinde demokratik kitle
örgütünden sivil toplum kuruluĢlarına doğru değiĢen söylem ve pratikler, Türkiye‟de
toplumsal hareketin geçirdiği dönüĢümü simgeler” (Yıldırım, 2012).

Türkiye‟de 2000 sonrası döneme baktığımızda ise toplumsal hareketlerin


söylemlerini daha çok çevreci ve feminist bir algı üzerinden oluĢturduklarını
söyleyebilmekteyiz. Bir önceki dönemde güncelliğini koruyan sivil toplum kavramı
ise bilinirliğini ve kapsamını yasala eliyle 2000 sonrasında güçlendirmiĢtir.

Fotoğraf 15: Kuzey Ormanları Savunması

Kaynak: www.evrensel.net

Ġçerisinde bulunduğumuz dönemde siyasal aktörler, sivil toplum ve kentsel mekân


arasında kurulan iliĢkilerin 2000 sonrasında bir sarmala dönüĢmüĢtür. Dönemin
önemli toplumsal hareketlerine bakıldığında, ilk akla gelen, Bergama köylülerinin
siyanürlü altın çıkarılmasına karĢı yürüttüğü, 89 yılında baĢlayıp 2000‟li yıllarda

41
gerçek bir eyleme dönüĢen örnek mücadeledir. Munzur Vadisi‟nin baraj olmaması
için 2002 yılında 30 bin imza toplanan giriĢim, nükleer santraller yatırımlarına ve
ardından Fırtına Vadisi, Rize Ġkizdere örneği gibi, hidroelektrik santrallere (HES)
karĢı yürütülen mücadeleler, Ulla Gemisi, Asbestli Otoban Gemisi, MaraĢ‟taki
çimento fabrikaları, Trakya‟daki plansız sanayileĢmeye karĢı yürütülen eylemler ve
80 sonrası baĢlayıp yakın dönemlerde güçlenen feminist hareketler, kimlik üzerinden
örgütlenen eylemler, yakın dönemin önemli toplumsal hareketleri arasında
sayılabilir. Ġktidar, siyaset, sivil toplum ve mekan arası iliĢkilerin giderek iç içe
girdiği ve karmaĢık bir iliĢki ağına dönüĢtüğü bu dönem, öncekilerden hedef ve tema
açısından farklılaĢmıĢtır (Cengiz ve Özden, 2013). Ayrıca 3. Köprü inĢaatının
ekosisteme verdiği zararı vurgulamak için köprü ayaklarının dikildiği Garipçe
köyüne “Buralar eskiden hep dutluktu” sloganıyla düzenlenen kitleleri bir araya
getiren bir bisiklet eylemi ile baĢlayan Kuzey Ormanları Savunması, Trakya‟daki
plansız sanayileĢmeye karĢı yürütülen eylemler, Maltepe BaĢıbüyük mahallesi
dayanıĢması, Gülsuyu Gülensuyu Halk Cephesi, YeĢil yol mücadelesi ve benzer
dayanıĢma örnekleri eklenebilir.

Fotoğraf 16: HES Mücadelesi

Kaynak: www.evrensel.net

Fotoğraf 17: YeĢil Yol Protestolarından

Kaynak: www.birgun.net
42
3.5.1. Yeni Kentsel Toplumsal Hareketlerim Muhalefet Alanları
Yeni kentsel toplumsal hareketlerin mekanda tezahürleri; korular (Validebağı
örneği), parklar (Gezi Parkı ve park forumları gibi), dereler (HES mücadeleleri),
ormanlar (Kuzey Ormanları Savunması), meydanlar (Taksim Meydanı), mahalleler
(Maltepe BaĢıbüyük Mahallesi, Sarıyer‟de Derbent Mahallesi gibi), fabrikalar (iĢçi
direniĢleri), tren istasyonları (HaydarpaĢa Garı), üniversiteler (ODTÜ, ĠÜ vs) gibi
alanlarda oluĢabilmektedir.

Taksim Meydanı ve Gezi Parkı örneğinden hareketle meydanlar üzerine


düĢünebiliriz;

“Geçmişte olduğu gibi kent meydanlarında agora gibi kent devletine özgü
toplanmalar, konuşmalar ve politik eylemler yapılmasa da, günümüzde de
meydanların protesto, politik eylem ve konuşma alanı olarak politik kimliğini bir
şekilde devam ettirdiği söylenebilir (Bıyık, 2011, 18). Siyasi iktidar açısından
meydanlar, güçlerini sergiledikleri, denetim ve gözetim altında tutmaya çalıştıkları
kentsel mekânlardır ve tarih boyunca egemenler meydanları kendi otoritelerini
güçlendirmek için kullanmışlardır. Bir kentin yönetimini ele geçiren iktidarlar kamu
mekânlarına kendi yönetimlerini işlerler. İktidarların kent meydanlarını
denetlemekteki amaçları giriş çıkışı kısıtlamak, içerideki davranışları disipline
etmektir. Onun için tarih boyunca meydanlar halk hareketlerine ve iktidarların
mutlak denetim isteklerini gerçekleştirmeye dönük isteklerine, şiddetine sahne
olmuştur” (Boysan, 1996).

Bugün meydanlar farklı taleplerle, sesleniĢlerle bir araya gelen insanların


toplanma mekanına dönüĢebilmektedir. Örneğin aĢağıdaki fotoğrafta yer aldığı üzere
anma törenleri için tercih edilen mekanlardan biridir meydanlar. Toplumsal belleği
taze tutması bakımından meydanların iĢlevi önem arz etmektedir. Tren garları ise bir
kentin giriĢ çıkıĢ kapısıdır adeta. Kent hafızasına dair çokça Ģeyler barındıran böylesi
mekanlara yapılan müdahaleler de kent sakinlerince yapılan eylemlerle, forumlarla
protesto edilebilmektedir.

43
Fotoğraf 18: Hrant Dink’i Anma YürüyüĢü Fotoğraf 19: HaydarpaĢa DayanıĢması

Kaynak: www.birgun.net Kaynak: www.kuzeyormanlari.org

3.5.2. Yeni Kentsel Toplumsal Hareketlerin Aktörleri


Toplumsal hareketler zamana bağlı olarak biçim değiĢtirdikçe aktörleri de
değiĢmektedir. 1960‟larda görmeye baĢladığımız toplumsal hareketler bugün
bambaĢka bir kimlik, dil, özne kazanımıyla karĢımıza çıkmaktadır.

“1960‟ların öğrenci, yeni sol ve sivil haklar hareketleri; 1970 ve 1980‟lerin LGBT,
çevre, kadın, barış ve insan hakları hareketleri; 1990‟ların ve 2000‟lerin „küresel
adalet hareketi‟ birbirinin ardı sıra ortaya çıkmış ve gittikçe genişlemiştir.
Toplumsal düzlemde yaşanan bu değişimler toplumsal hareketlerin ortaya çıkış
nedenlerini, katılımcılarının özelliklerini, hedeflerini ve hareket biçimlerini de
değişikliğe uğratmıştır. Böylece, kimliğe dayalı yaklaşımların yoğunluk kazandığı,
meselelerin çeşitlendiği ve ilk bakışta sınıf temelli olmadığı izlenimini yaratan
toplumsal hareket türleri ortaya çıkmıştır. Yeni orta sınıfların belirgin olarak
katılımının arttığı, iktidarı ele geçirerek dönüştürmeyi hedeflemeyen, özellikle
kültürel alanın değişimini hedef olarak alan ve kimlik yöneliminin ağır bastığı bu
„yeni‟ toplumsal hareketlerle beraber, bu hareketleri inceleyen toplumsal hareketler
teorilerinde de yenilikler meydana gelmiştir” (Demiroğlu, 2014).

Demiroğlu 1960‟lardan bugüne toplumsal hareketlerin değiĢen karakteristik


özelliklerini doğrusal bir zaman algısı ile dile getirmektedir. Çopuroğlu ve Çetin ise
gelinen nokta itibariyle yeni kentsel toplumsal hareketlerin aktörlerinin temel
özelliklerine değinmektedirler.

44
“Yeni toplumsal hareketlerin aktörleri homojen bir görünüm sergilememektedir;
farklı sosyal, ekonomik ve kültürel geçmişten gelmekte olan aktörler olarak
değerlendirilmektedirler. Hareketlere katılanların kimler olduğu yönündeki bilinen
öngörü hizmet sektöründe çalışan ve yeni oluşan yeni orta sınıfların olduğu
yönündedir. Yeni sosyal hareketler, liderlik anlayışı ve bir kahraman önderliğinde
birleşme yerine, gönüllülük esası ile süreçte eşit yönetim hakkına sahip aktivist
birliktelikleri olarak ortaya çıkmıştır” (Çopuroğlu ve Çetin, 2010).

Çopuroğlu ve Çetin‟in ifadelerinde dikkati çeken bir baĢka nokta yeni sosyal
hareketlerin bir lider eĢliğinde ortaya çıkmıyor ve baĢkaca mekanizmalar ile
sürdürülüyor oluĢudur.

3.5.3. Yeni Kentsel Toplumsal Hareketlerin Temaları


Ġnsanlar sadece ekonomik endiĢelerinden değil, yaĢam kalitesi sorunu ile de motive
edilen toplumsal hareketlere katılmaktadırlar. Hareketlilik ulusal veya uluslararası
alandadır. Yeni toplumsal hareketler, kitle iletiĢim araçları ve yeni bilgi
teknolojilerinin geniĢlemesine koĢut olarak ortaya çıkmaktadır (Macionis, 2012).

“Yeni Toplumsal Hareketler; kadın ve gençlik hareketlerinde olduğu gibi hemen


hemen bütün Avrupa ülkelerinde mevcut olan, az ya da çok ölçüde radikal olan, tek
bir sorun etrafında kümelenmiş ırkçılık karşıtı, savaş karşıtı, sömürgecilik karşıtı
gruplar ile eşcinsel haklarını savunan, hayvan hakları destekçisi ve nükleer karşıtı
hareketlerden oluşmaktadır. Bu ortak özellikleri nedeniyle Jahn, Kriesi, Rucht,
Schmitt-Beck gibi birçok siyaset bilimci, bu hareketleri Yeni Toplumsal Hareketler
olarak isimlendirmişlerdir” (Ertan, 2014: Gallagher-Laver-Mair, 2001).

Geleneksel bakıĢ açısının aksine “yeni” olarak ele alınan toplumsal hareketler
doğduğu sosyoekonomik koĢullar dolayısıyla üzerine eğildiği konular da farklılık
göstermektedir. Yeni kentsel toplumsal hareketler küreselleĢmeye paralel olarak
ortaya çıkmıĢtır. Yeni hareketlerin odağındaki konular, ekoloji, barıĢ, etnisite, kimlik,
cinsel kimlik gibi konulardır.

45
3.5.4. Gezi Parkı Deneyimi
Ġstanbul‟un Beyoğlu ilçesi sınırları içinde bulunan Taksim Gezi Parkı ve çevresi
birçok tarihsel öğenin izlerini barındırmaktadır.

“Osmanlı İmparatorluğu‟nun son dönemlerine değin mezarlık alanı olarak


kullanılan Taksim Meydanı tarihinin dikkat çeken gelişmelerinden birini 1928
yılında yaşamıştır. Taksim meydanı için en önemli gelişmelerden birisi, bundan
sonra 1928 yılında Cumhuriyet Anıtı‟nın meydana yerleştirilmesidir. 2,5 yılda
yapılan Anıt‟ın meydana yerleştirilmesiyle Taksim Meydanı aslında meydan haline
gelmiştir. Bir diğer önemli gelişme de meydan da İnönü‟nün Cumhurbaşkanlığı
döneminde Henri Prost‟un hazırladığı proje doğrultusunda 1940‟ta Gezi Parkı‟nın
oluşturulmasıdır.” (Öncel, 2013).

1928 yılında Taksim Meydanı‟na yerleĢtirilen Cumhuriyet Anıtı‟nın görseli aĢağıda


yer almaktadır. Cumhuriyet Anıtı, Cumhuriyet‟in Ġstanbul‟daki ilk simgesi olarak
kabul edilmektedir.

Fotoğraf 20: Cumhuriyeti’in Ġstanbul’daki Ġlk Simgesi

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/pazar/23465831.asp

46
Fotoğraf 21: Henri Prost’un Planında Gezi Parkı

Kaynak: www.arkitera.com

Henri Prost‟un 1940‟da hazırladığı proje doğrultusunda 1940‟ta Gezi Parkı inĢa
edilmeye baĢlanmıĢtır.
Cumhuriyet‟in sembolü olarak görülen Cumhuriyet Anıtı 1960‟lardan bugüne değin
yaĢanan siyasal geliĢmeler ile Cumhuriyet‟in sembolü olmak anlamının dıĢında
toplumsal mücadelenin varlık bulabildiği bir mekan olma iĢlevini de kazanmaya
baĢlamıĢtır. Kamusal alanlar toplumsal mücadeleye ev sahipliği yapmak gibi önemli
bir iĢlevin hayat bulmasına olanak sağlamaktadır. Taksim Meydanı bugün önemli
toplumsal olaylara tanıklık etmesi itibariyle dikkat çeken, siyasal ve toplumsal
belleği içinde barındıran bir mekandır. 1969‟da Kanlı Pazar, 1977‟de kanlı 1
Mayıs… Mayıs 2013‟de ise Gezi Parkı Eylemleri…
“Kentler, her sınıftan ve her türden insanın müĢterek bir yaĢantıyı ürettiği ve
sürdürdüğü mekânlardır. Kentte ortak bir yaĢantıdan bahsedildiğinde çoğunlukla
gündelik yaĢama dikkat çekilir ki, bu yaĢam genellikle iktidarın egemenliğinin inĢa
edildiği ve derinleĢtirildiği alanlarda gerçekleĢir. YaĢadığımız kentler bu mekânlar
sayesinde her birimiz için farklı anlamlarla yüklüdür. Ancak, büyük kentsel
projelerle kenti Ģekillendiren ve yeniden Ģekillendiren iktidar ve sermaye kesimi için
bu mekânların hiçbir anlamı yoktur ve genellikle kent hakkı dikkate alınmadan
planlama yapılır” (Baysal, 2011).

47
“Avrupa kaynaklı yeni toplumsal hareketler teorisine göre, hareketler çevre ve
savaş karşıtlığı gibi öncelikle maddi çıkar içermemekte, daha çok belirli bir yaşam
tarzının sürdürülmesi üzerine yoğunlaşmaktadır. Gezi eylemleri, maddi çıkardan
daha çok yaşam tarzının sürdürülmesi üzerine yoğunlaştığı için yeni toplumsal
hareketler teorisine daha çok uymaktadır. Gösterilere medyatik isimlerin destek
vermesi ile bir fedakârlıktan daha çok bir kutlama ve eğlence havasına sokulması
katılımı artırmıştır” (Uysal, 2013).

Uysal‟ın bu ifadeleri “ġenlikli Muhalefet” kavramını akla getirmektedir. Bugün


hala Gezi Parkı eylemlerinin kendine özgü varlık gösterme biçimleriyle dünyadaki
birçok örneğinden farklı bir yerde değerlendirilmektedir. Ve Gezi‟nin siyasal, sosyal
analizleri bakımından tam anlamıyla ne anlama geldiği de halen tartıĢma konusudur.

3.5.4.1. Gezi Parkı Eylemliliği Süreci


Taksim Gezi Parkı DireniĢi; Ġstanbul‟un Beyoğlu ilçesinde Taksim Gezi Parkı için
tasarlanan (Ġstanbul 6. Ġdare Mahkemesi ve 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kurulu‟nun kararına karĢılık) Topçu KıĢlası Projesini engelleme eylemi
olarak baĢlamıĢtır. Ġstanbul BüyükĢehir Belediyesi‟ne ait olan bu proje Gezi
Parkı‟ndaki bazı ağaçların kesilmesini öngörmekteydi. 27 Mayıs 2013 tarihinde iĢ
makinelerinin Gezi Parkı‟na girmesinin ardından baĢlayan eylemler, kısa bir zaman
sonra kitlesel bir eyleme dönüĢmüĢtür. BaĢta Ankara ve Ġstanbul olmak üzere
Türkiye‟nin tüm illerine yayılmıĢtır. Buna karĢı duran sivil toplum kuruluĢlarının
çağrısıyla özellikle gençler, parkta nöbet tutmayan baĢlamıĢtır. Gezi Parkı‟ndaki
gençlere polisin orantısız müdahalesi, Türkiye‟nin birçok ilinde Gezi Parkı
protestolarına destek eylemlerinin baĢlamasına sebep olmuĢtur.
Gezi Parkı eylemliliği sürecine katılmıĢ çoğunluğunu gençlerle yaptığı röpörtajları
Ġplikçi Ģöyle değerlendiriyor:
Gezi Parkı genel geçer sisteme entegre olması amaçlanan bir proje değildi artık;
insanların ortaklaĢa yarattığı bir zamanın ve mekânın parkı olmuĢtu. Bir keĢifti bu.
Yeni bir anın keĢfi.

48
Ġçinde bir sürü unsuru barındıran, günlük yaĢamın içerisinden, kendiliğindenliğiyle
ortaya çıkmıĢ, farklı bir yurttaĢlık algısıyla bütünleĢebilecek kentselliği, yeni bir
zaman ve mekân yaratabilme fikriyle fiĢekleyen bir keĢif (Ġplikçi, 2013).

Fotoğraf 22: ĠĢ Makinelerine KarĢı Ağaçlara Fotoğraf 23: Gezi Parkı


Sarılan Ġnsanlar

Kaynak:Altan,2013 Gazeteci Gözüyle DireniĢ Kaynak: www.kizilbayrak.net

3.5.4.2. Gezi Parkı Üzerine YapılmıĢ Anket ÇalıĢmaları


Gezi Parkı eylemlerine iliĢkin olarak internet ortamında ve mekanda birçok
araĢtırmacının azmi ve katılımcıların katkılarıyla büyük ve küçük ölçekli anket
çalıĢmaları, mülakatlar deneyimleri, röportajlar yapılmıĢtır. Ġstanbul Bilgi
Üniversitesi ve KONDA‟nın araĢtırmalarının ulaĢtığı katılımcı sayısının dikkat
çekici olmasının yanı sıra birçok küçük ölçekli çalıĢma da mevcuttur. Örneğin,
Özden ve Cengiz‟in 12. Kamu Yönetimi Forumu‟nda (KAYFOR 12) sundukları
bildiride yer alan anket çalıĢması da diğer iki çalıĢma ile benzer sonuçları
içermektedir.
“İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından online olarak yapılmış olan diren gezi parkı
anketinden elde edilen verilere göz atacak olursak; Gezi Parkı süreci boyunca
protestolara destek verenlerin %39.6‟sının 19-25 yaşları arasında olduğu, %24‟nün
ise 26-30 yaşları arasında olduğu gözlemlenmiştir. İnsanların %75.8‟i eylemlere
sokağa çıkarak katılmıştır. Bu veri dijital aktivizm için sosyal medya platformlarının
önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Gezi Parkı hareketine katılanların
gerek demografik özellikleri, gerek harekete katılmasında etkili olan ideoloji

49
çevrecilik kapsamında kalmak kaydıyla, yeni toplumsal hareketin ideolojisine
uygundur. Gezi Parkı hareketi yeni toplumsal hareketlerin eylem tanımına uyan
görüntüler sergilenmiştir. Gezi Parkı eylemleri sadece meydanlarda
gerçekleşmemiştir. Yeni toplumsal hareketlerin genel örgütlenme biçimleri; siyasal
partilerden öte, hareketlerin hedefleri doğrultusunda kamuoyu ve medya desteği
sağlamaya çalışan bir örgütlenme biçimi izlemektedir. Gezi Parkı direnişinin bir
lideri bulunmamaktadır. Olayların arkasında siyasi parti yoktur. Sosyal medya
platformları üzerinden örgütlenen halk hükümetin tutumuna ve polis şiddetine isyan
etmiştir. Yaşananlar çevre hareketinden yola çıkarak farklı bir boyuta ulaşmıştır. Bu
nedenle Gezi Parkı hareketi yeni toplumsal hareketler içerisinden
değerlendirilmelidir” (Furuncu, 2014).

Gezi Parkı eylemliliğinin toplumsal ipuçlarını orta çıkarmak gayretiyle birçok


araĢtırma Ģirketi de farklı çalıĢmalar yürütmüĢlerdir:

Gezi eylemcilerinin özellikleri yansıtan araĢtırmalar, özellikle kamusal yaĢam ve


özel yaĢam alanlarına ve kendi varoluĢlarında söz sahibi olmak isteyen kamu
otoritesinin yaklaĢımına karĢı bir tutum sergilediklerini göstermektedir. Konda‟nın
Gezi Parkı protestoları sırasında (6-7 Haziran 2013) toplam 4411 kiĢiyle görüĢerek
yaptığı araĢtırmasında protestocuların çoğunluğu, özellikle kamusal özgürlüklerin
geniĢletilmesi konusundaki hassasiyetlerini belirtmiĢtir. AraĢtırmadan çıkan bir diğer
önemli sonuç eylemcilerin sosyal medyayı kullanma sıklığıdır.
AraĢtırmada “Neden Gezi Parkı‟ndasınız?” sorusuna katılımcıların % 58,1‟i
“özgürlüklerin kısıtlandığını düĢündüğü için” cevabını vermiĢtir. “Niçin parktasınız
ve ne talep ediyorsunuz?” sorusuna ise, çoğunluğu (%34,1) “özgürlük” cevabını
vermiĢtir.

50
Tablo 2: KONDA – Gezi Parkı Anketi

Kaynak: #direngeziparkı anketi

Tablo 3: KONDA – Gezi Parkı Anketi 2

Kaynak: #direngeziparkı anketi

AraĢtırmada öne çıkan diğer bulgular Ģunlardır:


- Gezi olaylarıyla ilgili haberleri sosyal medyadan öğrendim, diyenlerin oranı %
69‟dur.

- Olayları ilk kez sosyal medyadan öğrendiğini söyleyenlerin yaĢ ortalaması 26‟dır.

- “Hangi kimlikle geldiniz?” sorusuna protestocuların % 93,6‟sı “sade yurttaĢ


olarak” cevabını vermiĢtir.

- Örgütlü olarak geldiğini söyleyenlerin oranı % 6,4‟tür.

- Protestolar sırasında sosyal medyayı kullananların oranı % 84,6‟dır.


51
- Protestocuların % 79‟u herhangi bir siyasi partiye, oluĢuma veya dernek, vakıf,
platform gibi bir sivil toplum kuruluĢuna üye olmadığını, “sade halk” ya da
“vatandaĢ” olarak katıldıklarını belirtmiĢtir.

Bulgular, Gezi eylemcilerinin eski siyaset yapma biçimine ve mevcut siyasal


partilere olan güvensizliğini ortaya çıkarmaktadır. Bu nokta itibariyle Gezi
“hadise”sine katılan eylemcilerin büyük bir çoğunluğu, reel olanın dıĢında, alternatif
kamusal yaĢam alanları oluĢturma çabası dikkat çekmektedir.

- Protestocuların % 44,4‟ü daha önce herhangi bir protestoya, yürüyüĢe, oturma


eylemine katılmadıklarını belirtmiĢtir.

- Protestocuların % 62‟si kendisini insan hakları ihlaliyle karĢı karĢıya olan


gruplardan birinin parçası olarak görmektedir.

- Parktakilerin yaĢ ortalaması, 28‟dir.

- Protestocuların % 37‟si kendini öğrenci, % 52‟si çalıĢan olarak tanımlamıĢtır.

Konda araĢtırma Ģirketinin araĢtırmasından varılan sonuç, uzun yıllar “siyasete


ilgisiz” olarak betimlenen orta üst gençlik kuĢağının Gezi eylemlerine katılım
göstermiĢ olmasıdır.

Ġstanbul Bilgi Üniversitesi ĠletiĢim Fakültesi öğretim elemanlarının 3-4 Haziran


2013 tarihinde çevrimiçi gerçekleĢtirdiği ve 20 saatte 3000 kiĢinin yanıtladığı anketin
sonuçları ile protestocuların kimliği ve talepleri konusunda Konda‟nın araĢtırma
bulguları örtüĢmektedir. Protestocuların sosyal medyada haberleĢerek örgütlendiğini
dikkate alan araĢtırma, #direngeziparkı anketine katılan 3000 kiĢilik örnekleme,
Facebook ve Twitter üzerinden ulaĢmıĢtır.
Bulgulara göre:

- Protestocuların %39,6‟sı 19-25, %24‟ü 26-30 yaĢları arasındadır.

- %53,7‟si daha önce hiç bir kitlesel eyleme katılmadığını belirtmiĢtir.

- %70‟i kendini hiçbir siyasi partiye yakın hissetmediğini belirtmiĢtir.

- Protestolara katılanlar kendilerini en çok “özgürlükçü” olarak nitelemiĢtir

52
- Öne çıkan talepler, "polis Ģiddetinin durması” (%96,7) ve “bundan sonra
özgürlüklere saygı gösterilmesi” (% 96,1) olmuĢtur.

Protestoya katılma nedenlerine iliĢkin soruya verilen yanıtların oransal dökümü


Ģöyledir:

Tablo 4: Bilgi Üniversitesi – Gezi Parkı Anketi 3

Kaynak: #direngeziparkı anketi (Avcı, 2013)

3.5.4.3. Dünya’dan Gezi Parkı’na BakıĢ

Gezi Parkı direniĢi, Noam Chomsky gibi aydınlar destekte bulunmuĢtur. Chomsky
“Önde gelen yazarlar, sanatçılar, gazeteciler, akademisyenler ve diğer
entelektüellerin cesaret ve dürüstlükle kendilerini ortaya koydukları, baskıyı ve
Ģiddeti ortadan kaldırmak için sivil itaatsizliğin de ötesinde yollarla mücadele
ettikleri baĢka bir ülke bilmiyorum” ifadesini dile getirmiĢtir.

Dünya‟da birçok farklı ülkede Gezi Parkı eylemlerinin haklılığını savunmak, destek
vermek için eylemler düzenlenmiĢtir. Yüzlerce akademisyen, aydın, düĢünür Gezi ile
ilgili olarak düzenlenen imza kampanyasına katılım sağlamıĢlardır. Aloin Badiou,
Slavoj Zizek, Antonio Negri, Etienne Balibar, Philip Armstrong, Bernard Stiegler bu
düĢünürlerden bazılardır.

Dünya basınında ise birçok farklı gazete Gezi Parkı eylemlerine farklı Ģekillerde yer
vermiĢlerdir. Bunlardan bazılarına değinmemiz gerekirse;

53
“ Independent: İslamlaşma kaygısı artıyor
Independent gazetesi de başyazısında Türkiye'deki protestoların Arap
Baharı'nın başlangıcında Tunus ve Kahire'deki ayaklanmalara
benzetilemeyeceğini belirtti.”

Türkiye‟de Gezi Parkı eylemlerini “Arap Baharı”nın baĢlangıcındaki eylemlerle


benzerlik gösterdiğinin vurgusunu yapan yayınlardan farklı olarak Independent farklı
bir bakıĢ açısı geliĢtirmiĢtir.

“Times: Türkiye tehlikeli değil


Times gazetesinde yer alan bir haberde, İngiliz tur operatörlerinin Türkiye'ye
gidecek İngiliz vatandaşlarına protestoların yapıldığı bölgelerden uzak
durması çağrısında bulunduğu belirtiliyor. Turizmciler protestoların Antalya,
Bodrum ve Dalaman'dan uzak olması nedeniyle Türkiye'ye gitmenin hala
tehlikeli olmadığını söylüyor.”

Times Gezi Parkı eylemlerinin Ġstanbul‟da etkin olarak sürdüğü gerçeğinden


hareketle Türkiye‟de Akdeniz turizmini tehlike altında bırakacak bir durum
olmadığını vurgulamaktadır.

“Observer: Protestolar Erdoğan'a en büyük meydan okuma


İngiliz pazar gazeteleri Türkiye'de Taksim Gezi Parkı'nda ağaçların kesilip
yerine alışveriş merkezi yapılmasını protesto gösterilerine geniş yer veriyor.

Observer gazetesi, İstanbul'daki gösterilerin, güvenlik güçleri çekildikten


sonra Taksim meydanına kök salmaya başladığını yazıyor.

Göstericilerin şiddetli çatışmaların ardından zafer ilan ettiğini belirten gazete,


protestoların Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 10 yıllık iktidarında
karşılaştığı en büyük meydan okuma olduğunu yazıyor.”

Observer haberinde göstericilerin rolünü ön plana çıkararak mevcut durumun


iktidarın karĢı karĢıya kaldığı en dikkat çekici protestolardan olduğunu ifade
etmektedir.

54
“Guardian: Birleşen muhalefet
Guardian muhabiri Constanze Letsch, gösterilerin ve kutlamaların Türkiye
toplumunun birçok kesimini birleştirdiğini, solcu grupların, sendikaların,
milliyetçilerin, Kemalistlerin ve eşcinsel ve transseksüel toplulukların
protestolarda bir araya geldiğini yazıyor.”

Guardian “birleĢen muhalefet” baĢlığı ile yeni toplumsal hareketlerin birçok farklı
sınıftan, ideolojiden, cinsiyetten insanı bir araya getirdiğini akla getirmektedir. Gezi
Parkı eylemlerinde öznelerin farklılaĢan kimlikleri, bu hareketi yeni kentsel
toplumsal hareketler içerisinde değerlendirebileceğimizin ipuçlarını vermektedir.

“Independent on Sunday: Rejim karşıtı protestolar


Independent on Sunday gazetesi ise Türkiye'deki gösterileri "rejim karşıtı
protestolar" olarak değerlendiriyor.

Başbakan Erdoğan'ın gittikçe daha fazla otoriterleşmekle suçlandığını ancak,


protestoların sarsıntısıyla televizyondan itidal çağrısı yaptığını da yazıyor.

Ancak gazete, başbakanın Taksim Meydanı'ndaki yapılandırmaya devam


edeceğini söyleyip, olayın gerilim yaratmak için bir bahane olarak
kullanıldığını belirttiğini de aktarıyor.”

Gazete, Gezi Parkı eylemlerini “rejim karĢıtı” olması bakımından ele almaktadır.
BaĢbakan Erdoğan daha fazla otoriterleĢmekle suçlanırken olaylardan gerilim
yaratmak için faydalanıldığı da ifade bulmaktadır.

“FT: Başbakan polisi geri çekti


Financial Times gazetesi ise Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın
polisin göstericilere karşı aşırı güç uyguladığını söyleyip, gösteriler karşısında
geri adım atarak güvenlik güçlerini Taksim'den çektiğini yazıyor.

Gazete, başbakanın, İstanbul ve Türkiye'nin başka kentlerine yayılan


gösterilere katılan on binlerce kişinin ancak bir azınlığı temsil ettiğinde ısrar
ettiğini de aktarıyor.”

55
Haberde baĢbakanın göstericilere orantısız güç uygulayan polisi meydandan
uzaklaĢtırdığını söylerken, gene baĢbakanın ifadelerinde yer bulan “göstericilerin
sadece bir “azınlığı” temsil ettiği” vurgusunu da taĢımaktadır.

“Sunday Times: Başbakan demokrasiden vazgeçebilir endişesi


Sunday Times gazetesinde yazan Gareth Jenkins ise, amatör bir video
kaydında Gümüşsuyu Askeri Hastanesi'nde görevli askerlerin polise yardım
etmeyi reddettiklerinin ve göstericilere gaz maskesi dağıttığını da aktarıyor.

Jenkins, çevreci göstericilerin Başbakan Erdoğan'ın Gezi Parkı'nda bir


Osmanlı dönemi kışlasının benzerini inşa etme planlarına karşı çıktıklarını da
belirtiyor.

Sunday Times'ın değerlendirmesinde, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri


Bakanlığı'nın da gösterilere yapılan müdahaleden kaygı duyduklarını ifade
ettiği, İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın ise vatandaşlarına, gösterilerin
yapıldığı yerlere gitmemelerini tavsiye ettiği dediği de aktarılıyor.”

Sunday Times haberinde diğer gazetelerden farklı olarak göstericilere müdahale


eden polise yardım etmeyi reddeden askerden bahsedip, Gezi Parkı‟na inĢası
planlanan kıĢlaya da yer vermiĢtir.

“Yunan basını: Erdoğan yenilmez değilmiş


Taksim Gezi Parkı eylemleri ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın eylemlere tepkisi
Yunan basınında da geniş şekilde irdelendi.

Gazeteler, Başbakan'ın 'geri adım atmak zorunda' kaldığına vurgu yaptı.

Alman basını: Yeni bir dönem başladı


Alman basını bugün de Türkiye’deki kitlesel protesto gösterilerine geniş yer
ayırdı.

Der Tagesspiegel gazetesi, “İstanbul‟da huzursuzluk: Türk baharı” başlığını


attığı yorumda, “Gösterilere katılanlar artık hiçbir şeyin eskisi gibi
olmayacağını söylüyor. Günler süren sokak çatışmaları ve polisin
müdahalelerinin ardından hükümet, yelkenleri suya indirdi. Başbakan Erdoğan
56
için bu, şimdiye kadar aldığı en büyük yenilgi. Birçok kişi ülkede yeni bir
dönemin başladığı görüşünde” satırlarına yer veriyor.” (3 Haziran 2013‟de
T24 Haber Ajansı Gezi Parkı‟na iliĢkin dünya basınında yer alan haberleri
derlemiĢtir.)

Taksim'de baĢlayan ve Türkiye'de birçok ile bölgeye yayılan Gezi Parkı eylemleri
dünya medyasının da dikkatini çekmiĢtir. Dünya basınından çok sayıda gazete Gezi
Parkı eylemlerine geniĢ yer vermiĢtir.

3.5.4.4. Gezi Parkı DireniĢinin Yeni Kentsel Toplumsal Hareketler


Perspektifinden Değerlendirilmesi
Gezi Parkı eylemlerini ortaya çıkaran temalar, aktörler, değerler, eylemliliğin
hareket biçimleri gibi öğeler ele alındığı vakit böylesi bir direniĢin yeni kentsel
toplumsal hareketler içerisinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği farklı
görüĢlerce ele alınmıĢtır.
“Gezi direnişi ile başlayan toplumsal hareketler dalgasını açıklamak için Yeni
Toplumsal Hareketler kuramından yararlanmak uygun olur düşüncesindeyim, ancak
Gezi direnişi eylemlerinin Türkiye‟ye özgü özellikler taşıdığı da unutulmamalıdır.
Yeni toplumsal hareketler ile Türkiye‟de yaşanan Gezi Parkı direnişi arasında
benzerlikler kurulmaya çalışılsa da temel bir noktada farklılık olduğu gözlerden
kaçırılmamalıdır. Yeni toplumsal hareketlerde “iktidar hedefi” görülmeyip bir sorun
etrafında örgütlenme ve bu sorunu çözmeye dönük seferberlik ruhu varken, Gezi
Parkı direnişinde “iktidara meydan okuma” ve iktidar değişimi istemi mevcuttur.
İktidar değişimi talebinin ise orta ve uzun dönemde kısmen de olsa “iktidar hedefi”
olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu nedenle, Gezi Parkı direnişi, yeni toplumsal
hareketlerden nitelik olarak kopan, devrimci bir söylemi olan ve iktidar değişikliği
talebiyle ilerideki siyasal mücadelede rol oynayabilecek bir kitlesel hareket
niteliğindedir ve bu yönüyle de ilerideki toplumsal hareketlere örnek oluşturması
mümkündür” (Ertan, 2014).
Yeni kentsel toplumsal hareketler vücut bulurken tanımlanamayan katılımcı kitlesi
içerisinde hareketlerin öznesi “birey” dir. Merkezin yokluğunda hayat bulan

57
hareketler bölgesel nitelik kazanmaya baĢlamıĢtır. Yeni toplumsal hareketler kendi
tarihsel geliĢimi içerisinde değerlendirilmesi, çoğulcu olma, merkezsiz olma gibi
özellikleri dolayısıyla post-modern bir algı ile değerlendirilebilmektedir. Buradan
hareketle Gezi Parkı DireniĢi de kimi özellikleri ile yeni kentsel toplumsal hareketler
içerisinde değerlendirilebilmektedir.

Toplumsal hareketler zaman, mekân ya da üyelik bakımından sınırlandırılmıĢ


önceden belirlenmiĢ yapılar değildir, onları değiĢen örgüt kümeleri, ağlar, topluluklar
ve aktivist bireyler oluĢturur (Kartal ve Kümbetoğlu, 2011). Türkiye‟de toplumsal
hareketlerin Gezi Parkı DireniĢi ile aldığı yeni durum, direniĢin içerisinde
barındırdığı kimlikler, ideolojiler, siyasi tercihler ve aktörleriyle bu durumu
destekleyici niteliktedir. Kent dediğimiz Ģey mekân ve toplumsal süreç arasındaki
diyalektik iliĢki biçimidir. Mekân ve toplumsal süreç ise birbirini hem yıkan hem de
yaratan bir Ģeydir. Ġkisi arasındaki özne-nesne iliĢkisi ise kentselliği yaratır. Mekân
ve toplumsal süreç iliĢkisinden bahsederken kentin karmaĢıklığından
bahsediyoruzdur aslında.

Fotoğraf 24: DireniĢte Atatürk Kültür Merkezi

Kaynak: everywheretaksim.net

1970‟lerden sonra yeni toplumsal hareketler; çevreci, eĢcinsel, kadın gibi çok farklı
perspektiflerden geliĢmiĢtir. Bu toplumsal hareketler baĢka bir kamusallık, baĢka
türlü öznelik tanımlarına ihtiyaç olduğunu ortaya çıkarmıĢtır. Toplumsal hareketlerin
mekân olarak kenti seçmiĢ olması kentlerin önemi açısından belirleyicidir. Duru ve
Alkan‟ın (2002) belirttiğine göre; “Gerçekte, gerek Lefebvre ile Castells‟in gerek
Harvey‟in 1960‟ların sonlarıyla 1970‟lerin baĢlarında kent sorunsalına yeni bir
58
yaklaĢım geliĢtirmelerinin öncüllüğünü yapmalarında, o dönemin kentsel yerel
topluluk temelli hareketleri etkili olmuĢtur.” Gezi bir yönüyle yerel karar alma
meselesidir. Gezi ile teoride yer bulan mekânsal ve sosyal süreçlerin birbirine
eklemlenmiĢ biçimde ortaya çıktığına tanıklık ettik ve bugün kentsel mekânda
görmeye alıĢtığımız dayanıĢmalar, park forumları ve farklı mücadelelerle farkındalık
sürecini devam ettirmekteyiz.

Gezi Parkı DireniĢi, kentte yaĢayan farklı kesimlerin, yaĢadığı yerin kent olduğunu
ve kentine sahip çıkması gerektiğini öğrendiği bir sürecin miladı olmuĢtur. Gezi,
liberalleri, sosyalistleri, milliyetçileri, eĢcinselleri (LGBT bireyleri), doğa
gönüllülerini, meslek örgütlerini, sivil toplum örgütlerini, siyasal partileri aynı
mekânda, aynı amaç için bir araya getirmiĢtir.

Fotoğraf 25: Ramazan Ayı – Yeryüzü Sofrası

Kaynak: Altan, 2013 Gazeteci Gözüyle DireniĢ

Ġplikçi Gezi Parkı direniĢindeki gençlerle yaptığı mülakatları değerlendirirken Ģu


ifadelere yer veriyor:

“Ne olursa olsun orada bir aradaydılar ve bu da her Ģeyin baĢı ve kendisi demekti.
Birbirlerine benzeme zorunluluğu duymadan bir arada olabilmek gerçeğiyle
neredeyse ilk kez karĢılaĢıyorlardı. Hemen hepsi kendisi olarak direniĢe gitmiĢ ve bu
halleriyle diğerlerini, diğerlerinin farklılığı, benzersizliğiyle karĢılaĢmıĢ, onları
görmüĢ, keĢfetmiĢ ve anlamıĢtı. Belki de ilk kez öğretilerin dıĢında gerçek hayallerini
görmüĢlerdi kendilerinin. Makyajsız, markasız, ezbersiz, sadece kendileri olmuĢlar
59
ve benzersizliklerini de bu surette keĢfetmiĢlerdi. Nereden geldikleri ve kim oldukları
bu yüzden çok önemli değildi artık.” (Ġplikçi, 2013).

Gezi Parkı eylemleri, kentine sahip çıkmayla kentlinin siyaseten öğrendiklerini


buluĢturduğu siyaset ve kent üssü bir olgu olarak ele alınabilir ve bu olgunun da
toplumsal dönüĢüme zemin hazırlayabilmesi bakımından olumlu bir gelecek fikrini
uyandırabileceğini söyleyebiliriz.

3.6. Türkiye’deki ve Dünya’daki Yeni Kentsel Toplumsal Hareketler


Üzerine Bir Değerlendirme

Pakulski‟ye göre yeni kentsel toplumsal hareketler; “kuĢak”, “statü politikaları” ve


“sivil toplum” kavramları bakımından farklılık göstermektedir (Pakulski, 1993).
KuĢak kavramından bahsedilirken hareketlerin öznesinin artık gençler olduğunu
söyleyebilmekteyiz. Statü politikaları bizlere artık iĢçi-burjuva çatıĢmasının var
olmadığını onun yerine statü politikaları arasında gözlenen çatıĢmları öne
çıkarmaktadır. Yeni kentsel toplumsal hareketlerde sivil toplum kavramı da dikkat
çekmektedir. Hareketler salt siyasal güdü ile ortaya çıkmamakta, sosyal-kültürel bir
bakıĢ açısıyla ele alınmaktadır.

Türkiye‟de yeni kentsel toplumsal hareketlere bakıldığı vakit bazı önemli ayrım
noktaları dikkat çekicidir. CoĢkun Türkiye‟deki Yeni Kentsel Toplumsal Hareketleri
Ģöyle değerlendirmektedir:

“Nitekim elde edilen veriler göz önüne alındığında Türkiye'deki YTH'lere ilişkin bir
kaç nokta önem kazanmaktadır. Bunlardan birincisi, YTH'lerin kendi aralarında
yapı, katılımcılar, ideoloji ve amaçlar açısından önemli farklılıklar taşıyor olmasıdır.
Bu nedenle YTH'leri "yeni" yapan temel özelliklerin bu ölçütlerden yola çıkılarak
anlaşılabileceğini söylemek tamamen olanaklı değildir. (benzer sonuçlar için bkz.
PICHARDO, 1997; KITSCHELT, 1986; ROCHON, 1990). İkincisi, bu "yeni"
hareketlerin birçoğu, katılımcılar, yapı ve amaçlar açısından eski hareketler olarak
adlandırılan işçi ve emekçi hareketleriyle önemli benzerlikler gösterirken, bir kısmı
ise farklı niteliklere sahiptir. Bu iki özelliğe bağlı olarak söylendiğinde üçüncü bir

60
özellik daha ortaya çıkmaktadır ki, o da, Türkiye'deki YTH'lerin başka toplumlardaki
(özellikle Batı ve Doğu Avrupa'daki) hareketlerden önemli farklılıklar içermesidir.
Bu anlamda, YTH'lerin konjonktürel olduğundan ve her toplumda kendilerine özgü
biçimlerle ortaya çıktığından bahsetmek olanaklıdır … Türkiye'deki YTH'ler söz
konusu olduğunda bu belirlenimler, azgelişmişlik ve geç kapitalistleşmiş olmak,
sürekli olarak yaşanan ekonomik krizler, yarı feodal nitelikler taşımak, azgelişmiş
bir demokrasi, sivil toplum ve siyasal yapıya sahip olmak, devletçi-seçkinciler eliyle
kurulmuş bir modernizm, bu modernizmin Kemalizm dolayımıyla kurulmuş olması,
nüfusunun Müslüman olması vb. özellikler bağlamında ortaya çıkar” (CoĢkun,
2006).
Bu çalıĢmada da YTH‟nin çeĢitliliklerini öne çıkararak keskin ayrımlar oluĢturmak
hedeflenmemektedir. Nitekim böylesi ayrımlar detayda görebileceğimiz birçok
bilgiyi de göz ardı etmemizi zorunlu kıldığını unutmamak gerekir.
Türkiye'de eski ve yeni kentsel toplumsal hareketler arasına net ayrım noktaları
konulamamaktadır. Bu durumise salt Türkiye'deki YTH'lere özgü olarak
düĢünülemez. “Nitekim, bazı Güney ve Latin Amerika ülkelerinde yapılan
araştırmalarda benzer sonuçlara ulaşılmıştır” (HELLMAN, 1994; HILGERS,
2003). Söz konusu ülkeler, özellikle ülkedeki ekonomik sorunlar, devlet otoritesinin
merkezileĢmesi, otoritenin sivil inisiyatifler üzerinde belirleyici olması gibi özellikler
bariz bir biçimde fark edilir olduğunda Türkiye'dekinden çok da farklı durumları
deneyimlemiĢ olmamaktadır (CoĢkun, 2006).

61
4.BÖLÜM
KENT HAKKI - YENĠ KENTSEL TOPLUMSAL HAREKETLER
ve GEZĠ PARKI EYLEMLĠLĠĞĠ BAĞLAMINDA ĠSTANBUL
FORUM DENEYĠMĠ

Alan çalıĢmasında detaylı olarak ele alınan mülakatlar Ekim - Aralık 2015 tarihleri
arasında Ġstanbul‟da çeĢitli park forumlarında gerçekleĢtirilmiĢtir. Mülakatlar;
Abbasağa, Caferağa, Maçka, Yoğurtçu Parkı Forumları ile Kuzey Ormanları
Savunması ve Validebağ Gönüllüleri oluĢumlarından elli kiĢinin katılımıyla
gerçekleĢtirilmiĢtir. Katılımcı sayısı belirlenirken mevcut inisiyatiflere, forumlara
düzenli olarak katılan kiĢi sayısı gözetilerek seçim gerçekleĢtirilmiĢtir. GörüĢmeler
yapılırken her bir platform için katılımcı sayısı dengeli bir biçimde oluĢturulmaya
çalıĢılmıĢtır. Ayrıca benzer olarak katılımcılar seçilirken kadın ve erkek oranının
dengeli olmasına özen gösterilmiĢtir. Mülakatın amacı eylemlere ve forumlara
katılan insanların “katılım” dan, “kamusal alan” dan, “kentsel hareketler” den ve
“kent hakkı” ndan ne anladıkları ve bu baĢlıklarda incelenen alanların birbirinden
ayrıĢan özelliklerini ve benzerliklerini ortaya çıkarmaktır.
Alan çalıĢması oluĢturulurken nitel araĢtırma yöntemlerinden mülakat yönteminin
tercih edilmesinin sebebi, yöntemin nicel araĢtırmada “ne kadar?” “ne miktarda?”
gibi soruların yanıtlarının peĢine düĢmek yerine “niçin?” ve “nasıl?” lar ile alandan
veriler toplamaktır. Böylesi bir tercihin çalıĢma konuma daha uygun olduğunu ve
araĢtırma sorularım perpektifinde daha aydınlatıcı varıĢ noktalarına ulaĢılmasını
sağlayacağını düĢünmekteyim. Mülakat yöntemlerinden ise yapılandırılmıĢ mülakat
tercih edilmiĢtir. YapılandırılmıĢ mülakatta sorular önceden en ince ayrıntısına kadar
planlanmaktadır. Mülakatı yapan kiĢi özel bir soru seti hazırlamaktadır. Mülakat
yapılan kiĢinin verdiği cevaplara bağlı olarak konuyu aydınlatması ve geniĢletmesi
için ilave sorular sorabilmektedir. Mülakat sorularının hepsi açık uçludur. Özellikleri
açıklanmıĢ olan yapılandırılmıĢ mülakat yönetiminin tez çalıĢması kapsamında ileri
sürülen iddiaların doğrulanması ve yahut yanlıĢlanması aĢamasında daha belirleyici
olabilecektir. Bu nedenle yapılandırılmıĢ mülakat yöntemi tercih edilmiĢtir.

62
YapılandırılmamıĢ mülakat ise önceden planlanmamıĢ, iyice dizayn edilmemiĢ
mülakattır. AraĢtırmacının kafasında sadece genel bir hedef, konu vardır. GörüĢme
sırasında ayrıntıya girmeden bu konu hakkında sorular sorulur. Mülakatı yapan kiĢi
bir çerçeve çizmekte, konuĢma bu çerçevede gerçekleĢmektedir. YapılandırılmamıĢ
mülakatta görüĢmede sık olarak konu dağılabilmekte ve konu bütünlüğünü sağlamak
güçleĢebilmektedir.
AĢağıda yer alan iddialar görüĢmelerde sorulan sorulara alınacak cevaplar
yardımıyla doğrulanmaya ve yahut yanlıĢlanmaya çalıĢılacaktır. Sorulara alınan
yanıtları analiz edebilmek amacıyla kümeleme yöntemi kullanılmıĢtır. Ġddiaların
yanında yer alan sorular ilgili kümeyi oluĢturmaktadır:

Ġddia 1
 Gezi direniĢi, sivil hareketleri güçlendirdi / artırdı (1, 2, 3, 5)

- Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?
- Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?
- Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?
- Gezi‟den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Ġddia 2:

 Sivil inisiyatif içinde bulunmak Gezi Parkı‟na yönelik ilgiyi artırdı (7, 8)

- Gezi Parkı‟nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi‟ye çeken
neydi?
- Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir
misiniz?

Ġddia 3:

 Siyasal bir örgütlenmeye dahil olmak sivil inisiyatiflere yönelik ilgiyi artırdı
(6)

- Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

63
Ġddia 4:

 Sivil inisiyatif içinde yer almak kente bakıĢı değiĢtirdi (10, 12, 13, 14)

- Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?


- Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi
büyüdünüz?
- Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?
- Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil
ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Ġddia 5:

 Forum deneyimleri yeni kentsel hareketler ile organik bir iliĢki içindedir (4, 9,
11, 15)

- Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.


- Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin
içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?
- “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?
- Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama
yansımaları neler olacak dersiniz?

Katılımcılar forumlara katılmıĢ olan kimseler arasından sürekli olarak katılım


gösteren ve forumların ilerleyen zamanlarında katılım sıklığını azaltmıĢ kimseler
arasından orantılı bir dağılım yapılarak seçilmiĢlerdir. Katılımcılar belirlenirken
üzerine çalıĢma yapılması kararlaĢtırılmıĢ forumlardan kiĢiler ile iletiĢime
geçilmiĢtir. Mülakat yapılacak kiĢiler belirlenirken orantılı bir kadın-erkek sayısı
oluĢturulmasına özen gösterilmiĢtir.
Mülakatlarda katılımcının izni alınarak görüĢme ses kayıt cihazı ile kayıt edilmiĢtir.
Her bir mülakat tamamlandıktan hemen sonra deĢifre edilmiĢtir. DeĢifre aĢaması
tamamlandıktan sonra kümelenen sorular vasıtası ile analiz aĢamasına geçilmiĢtir.
Her bir iddia doğrulanır ve yahut yanlıĢlanırken ilgili kümede yer alan sorulara
verilen yanıtlar forumlar çerçevesinde değerlendirilmiĢtir.

64
4.1. Ġstanbul Forum Deneyimine BakıĢ
Mayıs 2013‟te baĢlayan Gezi Parkı eylemliliği sürecinde ilk adımları atılan
forumlar eylemlilik süreci sonrasında da Ġstanbul‟un farklı semtlerindeki parklarda
varlık göstermeye baĢlamıĢlardır. Forumlarda farklı bir iletiĢim, farklı bir kentlilik
hali görünür olmuĢtur. Forumlarda genel olarak iletiĢim biçiminden bahsedecek
olursak; beğenilen öneriler, kolları havaya kaldırıp el sallayarak “alkıĢlanmaktadır.”
Reddetmek için, eller çapraz biçimde yumruk yapılmaktadır. Mikrofonu eline
aldığında sözü gereksiz yere uzatanlar için ise, kolları birbirinin etrafında, çark
edercesine çevirmek gibi bir formül bulunmuĢ olup bu hareket, konunun anlaĢıldığı
ve artık toparlaması istendiği anlamına gelmektedir. Moderasyonu ise her gün baĢka
birinin üstlenmesine ve de özellikle bu sıranın bir akĢam bir erkek, bir akĢam bir
kadın olmasına özen gösterilmiĢtir.

Forumların mekanda görünür olmaya baĢladığı ilk zamanlarda çoğu iĢ ve durumun


ilk zamanlarında yaĢandığı üzere yoğun bir coĢku, heyecan, merak ve çalıĢma hali
olmuĢtur. “Gezi‟yi elinden kaçırmak istemeyen” kentliler eylemliliğin bir baĢka
biçim almıĢ hali olan forumlarda baĢka bir kent ve kentlilik özlemiyle yaĢadıkları
müĢterek alanlar için konuĢmaya, tartıĢmaya, kararlar almaya baĢlamıĢlardır. Aslında
forum deyince öncelikle 1968 kuĢağının üniversitelerde yaĢadığı forum deneyimleri
akla gelecektir.

“Türkiye Sol Hareketi tarihinde forumlar deyince akla 1968 yılında üniversitelerde
oluşturulan forumlar deneyimi gelir. O zaman tüm üniversitelerde öğrencinin öz
örgütü Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) öncülüğünde bir örgütlenme modeli
geliştirilirken, katılım ve karar almada sadece FKF üyelerini değil, FKF dışında
kalan tüm öğrenci yapılanmaların ve bireylerin sözünü söyleyeceği ve karar almada
ağırlığını koyacağı forumlar önemi bir işlev görmekteydi. FKF dışında kalan tüm
örgütsel yapıları ve bireyleri sınıflardan yükselen, bölümlere, oradan fakültelere ve
nihayet tüm üniversiteyi kapsayan forum deneyimi, ortak hareket etme, ortak karar
alma ve katılım sağlamada dönemin ihtiyaçlarına yanıt vermiş ve kitlesellik
açısından da öğrenci örgütlenmelerinin karar almada en yaygın modelini yaratmıştı.

65
Aradan geçen 40 yıla rağmen bir daha üniversitelerde (1970‟lerdeki ODTÜ-OTK
hariç) böyle bir model geliştirilememiş, hoş bir seda olarak anılarda, hafızalarda,
kitaplarda kalmıştı ki taa Gezi ayaklanmasına kadar. Forumlar Gezi pratiğinde
küllerinden yeniden doğdu” (Uyguner, 2013).

Ancak bugün bahsettiğimiz forumların farklılık gösteren yanı forumların gündemini


genel siyasetten öte daha çok ortak yaĢadıkları mahalle, semt, mekan olmasından
ileri gelmektedir. Buradan hareketle bu ayrım bizleri toplumsal hareketlerin “yeni”
paradigmasında yer alan ortaklaĢtırıcı yönleri hatırlatacaktır.

Gezi eylemliliği sona erdikten sonra neredeyse her mahalleye yayılan park
forumları bugün kentsel muhalefetin öncü aktörlerinden biri olma rolünü
üstlenmiĢtir. Her forumun özü gereği örgütleniĢ biçiminin, faaliyetlerinin farklılıklar
gösterebildiğini gözlemleyebiliyoruz ancak ortaklaĢtığı noktalar itibariyle hemen
hepsinin kentte son kalmıĢ yeĢil alanlara sahip çıktığını ve hukuk dıĢı kentsel
dönüĢüm projelerine karĢı mücadele verdiğini söyleyebiliriz. Forumlar kent
sakinlerine alternatif yaĢam alanları da sunmakta; takas Ģenlikleri, bostanlar, mahalle
evleri, sanat atölyeleri bunlardan bazıları. Katılıma baktığımızda ise Gezi Deneyimi
sürecindeki gibi yoğun bir katılımın varlığından söz edebilmek bugün mümkün
olmasa da meclislerde belirli bir kadronun oluĢtuğunu ve bu kiĢilerin iĢlerine sıkı
sıkıya sarıldıklarını gözlemleyebiliyoruz. Ana akım medyada sık olarak yer almamıĢ
olmalarına karĢılık Twitter ve Facebook gibi sosyal medya araçları üzerinden
bilinirliklerini arttırmaya ve gündemlerini yaygınlaĢtırmaya çalıĢmaktadırlar.

4.2. Ġstanbul Forum Deneyimlerinden Örnekler


Bu çalıĢmada mülakat yapılmak üzere BeĢiktaĢ ilçesinde yer alan Abbasağa Parkı
Forumu, ġiĢli‟de bulunan Maçka Parkı Forumu, Kadıköy‟de Yoğurtçu Parkı Forumu
ve Caferağa DayanıĢması, Kadıköy‟de Validebağ Gönüllüleri ve Kuzey Ormanları
Savunması oluĢumlarına katılım gösteren kimselerle görüĢülmüĢtür. Ġlgili dört
forumun seçilmiĢ olması Gezi Parkı eylemleri sürecinde ve sonrasında dikkat çekici
bir kalabalıkla ve düzenli olarak toplanıyor olmasından ileri gelmektedir.

66
Forumlar, Gezi Parkı eylemliliği süreci sonrasında özellikle parklarda görerek
varlıklarına Ģahit olduğumuz farklı bir deneyim olması sebebiyle araĢtırılmaya değer
bir alan olarak görülmüĢtür. Kuzey Ormanları Savunması gene Gezi Parkı eylemleri
sonrasında oluĢmuĢ, forumlardan farklı olarak daha merkezi bir yerde durması ve
katılımcılarının profili bakımından farklılık arz etmesi dikkat çekicidir. Validebağ
Gönüllüleri ise her iki oluĢumdan da farklı olarak Gezi Parkı eylemlerinden çok daha
önce vücut bulmuĢ bir platform olması bakımından ve karĢılaĢtırmalı bir bakıĢ açısı
sunabileceği düĢünülerek görüĢmeler yapılmak üzere seçilmiĢtir.

4.2.1. Maçka Parkı Forumu

Gezi direniĢinin ardından hayat bulan forumlardan biri de Maçka Parkı Forumu‟dur.

“Forumlar hayat bulurken insanlar en çok mahallelisiyle müĢerref olmanın


ĢaĢkınlığını ve sevincini yaĢamıĢlardır. Yıllardır eve tıkılıp kaldığını neden sonra fark
etmiĢ insanların sokağı yeniden keĢfetmesi, herkesin yüzünde güller açtırmıĢtı
forumlarda…” (Çapa, 2013).

Maçka Parkı Forumu‟na iliĢkin olarak on kiĢiyle mülakat yapılmıĢtır. Katılımcıların


beĢi kadın, beĢi erkektir ve yaĢları 22 ile 51 arasında değiĢiklik göstermektedir.
GörüĢmeler ses kayıt cihazı ile kayıt edilmiĢ olup sonrasında deĢifreler yapılmıĢtır.
Katılımcıların adlarının ve soyadlarının baĢ harfleri açıklama kısmında
bulunmaktadır. Ġlgili mülakatlara aĢağıda yer verilmiĢtir.

(T.B, YaĢ: 40, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Türk, Sünni, Meslek:
ĠĢletmeci)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?
Maçka ve Heybeliada forumu. Öncesinde Gezi‟den baĢlamalıyım aslında… TD‟nin
Ģöyle bir açıklaması oldu; herkes deprem toplanma alanlarında bir araya gelebilir. Bu
çok pasifist bir çağrı olarak algılanabilirdi. ÇarĢı da deyince biz de BeĢiktaĢ‟ta
çarĢının oradaki parkta toplanıyoruz, iĢte o zaman anlaĢıldı iyice. 18 PerĢembe
Maçka parkında 400-450 kiĢi toplandık. BaĢladı forum… Herkes coĢuyor, herkes
konuĢmak istiyor! Herkes böyle empatik, burada AKP‟liler olmalı falan. 15-20 kiĢi
not tutuyor. Hemen birileri Twitter, Facebook hesapları açmıĢlar, hemen bir
komiteler kuruluyor falan. Aaaa ve her bir bir eylem, her gün bir cenaze, duruĢma,
gözaltı, toplanma çağrısı yapılıyor. Bu süreçte forum baĢladı. Her gün gıdım gıdım
forum erimeye baĢladı. Çok coĢkulu çok atıp tutmalar ve ilk defa tanık olduğumuz
67
arenalar, mahalle birlikleri. Hatırlıyorum, Ahmet Hakan geldi. Mahalleli iĢte Ahmet
Hakan da. Moderasyonu hemen ben yapayım modundaydılar 2 arkadaĢ, ya egolar ya
partizan egolar hemen kendini gösterdi. Ya örgütler mikrofonu aldı, ya bireyler
mikrofonu aldı ve bırakmadılar. Veya bu ikisinden nefret eden bir Ģey var, bir
lümpen, bohem bir bir grup oluĢtu. Bu üç grup forumların köĢelerini tuttu. Böyle çok
muğlak ifade ediyorum ama forumları bilen insanlar nezdinde bu anlaĢılır. Ġsim isim
hangi forum bu üç gruptan hangisiyle ilerledi ve çöktü tek tek isim verebilirim,
söyleyeceğim. Örneğin Ahmet Hakan‟a o moderasyon verilebilirdi. Mahalleli,
mahalleden bir gazeteci. Ben ilk gün söz almaya çalıĢtım, aldım. Herkes hoĢgeldi,
örgütler hoĢgeldi, yoldaĢlar hoĢgeldi, sivil polisler hepiniz hoĢgeldiniz. Burada hep
beraberiz, gönlümüzde kinimizde ne varsa ortaya koyalım. Her seferinde dedim ki bu
güzel günler geçer, böyle küçük küçük görev dağılımları, tanımlar yapalım.
“Yaparız, yaparız” dendi. Klasik tüzük, klasik örgüt denildi, bu yeni bir Ģey, eskiyi
mi getiriyorsun dendi, böyle bir ithamla karĢılaĢtım. Fiili olarak iki forumun da
kurulmasında da yer aldım. Hem Heybeliada Forumu hem de Maçka Forumu.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?


BaĢından beri her Foruma katıldım. Ġstanbul‟da 52 Forum vardı. Hepsi bitti, bitti
yani hepsi. Bir biz kaldık. Ben foruma bir buçuk iki yıla yakındır girmiyorum.
Girmeme sebebim de Ģu; Ģöyle bir Ģey oluĢmadı yani, klasik hikaye; forum hep
kendini üst bir mecra imiĢ gibi tanımlamaya çalıĢtı. Forum hep siyasetler üssüdür, bir
uluhiyet atletti ister istemez. Ve örneğin, HDP liler, CHP liler, seçim konusunda ne
düĢünülüyor hiç konuĢmak istemediler. Ama ülkenin gerçeğiydi yani. CHP‟den,
HDP‟den kendini anlatmak isteyenler hep hakir görüldü. Tamam, tehlike, bundan
korkuyor olabilirsin. Ama “bu cıs”, “bu kaka” diye senin bunu dıĢlaman kendine
baĢka bir kutsiyet atfetmene sebebiyet verdi. Ve böyle olunca seçimlerden bağımsız,
sanki devrim yapcaz, devrimi seçimlerden de bağımsız yapıcaz bu devirde, bu mecra
yapıcak, böyle bir halet-i ruhiyeye girildi forumlarda.
Bir yandan da örneğin turĢu yapıyorduk, turĢu atölyesi, ĠĢte sürk ve zeytin kırma
atölyesi, bir mutfak atölyemiz var, çocuk etkinlikleri grubumuz var, söyleĢi
grubumuz var; derneğin sürekli etkinlikleri bunlar. Örneğin bunların çoğu hakir
görüldü. Muhtarlık seçiminde forum, konsensüs diyorsun, her seferinde %90
konsensüs alamıyorsun. Bağlayıcı olamıyorsun çünkü örgütlenmek istemiyor bir sürü
Ģeye. Örgüt deyince belli taahhütleri vermen lazım. Forum diyor ki “ben ister
katılırım ister katılmam”. Forum bunu dediği an biter nu yani. Bu bir hobi niteliğinde
çok “free, large” bir Ģeye dönüĢür. Böyle bir sivil toplum çalıĢması olmaz.
Forumların özellikle bizim forumun da bir tık boheme kaçmasının sebebi, biz
örgütleri geri bastırttık ama o bohemlik veya o içe dönüklük… En ufak dıĢa
dönüklük kalmadı forumda. Bir kiĢi daha kazanalım yok. Örneğin benim katıldığım
zamanlar ısrarla her zaman elden ele bir email ve cep telefonu toplanırdı. Ve bunların
hepsi Google Drive‟da arĢivlenirdi. Tüm bu iĢleri yapmak sıkar adamı, bu bir iĢĢĢ!
Bu bir hobi değil. Yağmurlu günde de, annenin öldüğü günde de sen bunu yapmak
zorundasın. Yapmazsan hayat akar ve seni dinlemez. Bunu profesyonel olarak
ordular yapıyor, bütçeler yapıyor. Madem bana alternatif bir dünyadan
bahsediyorsun, sen hayatından bu emeği, bu disiplini vermiyorsun. Vermeyince

68
olmaz. Ben çıktığımdan beri forum ne bir e-posta topladı, ne bir telefon tuttu, tüm
kullanılan arĢiv devlet giriyor, polis giriyor siliyor ve bizim arkadaĢlar ses
çıkarmıyorlar. Böyle bir lakaytlıkla doğal erime süreci yaĢandı. “Aman bunu
koruyalım” demek, Ġngiltere‟deki kraliyet ailesi gibi, suni olur.
3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?
Liseyle birlikte politik yaĢam baĢladı. ÇeĢitli siyasetlerde çalıĢtım. Gezi‟den önce de
politiktim.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.


Heybeliada 124 kiĢi falan baĢladık. Ada için muhteĢem bir rakamdı. Ġnönü Parkı‟nda
yapıldı. Adada küçük bir sivil toplum çalıĢmamız vardı bizim, Arka Güverte diye.
Orda zaten iki yıldır network ümüz hazırdı. Bir iĢ nasıl yürütülür bilebiliyorduk.
Örneğin forumlar olduğu ilk gün emailler hemen toplandı, cep telefonları toplandı.
Hemen bir Facebook grubu açıldı. Twitter hesabı açıldı. Hemen bir yazman seçildi.
Moderasyon kuralları belirlendi. Ġkinci forum günü Ģu kararı aldı Heybeliada: haftada
iki gün yapalım forumu. Herkes tepki gösterdi. Aaa olmaz her gün bir araya
geleceğiz, dayanamıyoruz çok özlemiĢiz biz birbirimizi falan… Çok zar zor bu kararı
aldırttık. ÇarĢamba Pazar adı kondu ve Heybeliada Forumunun çok uzun gitmesinin
ana nedeni buydu. Fakat burası oldukça kalabalık. KOS var, DĠSĠP var, HDP liler
geliyor, falan filan, ama HDP liler HDP cilik yapmıyor. Ama diğer örgütler çakal
çukallık yapmaya çalıĢıyorlar bir yandan. Ve her gün azal azal, acayip böyle Ģey,
gözle görülür bir yok oluĢ yaĢadı forum. Çok net hatırlıyorum. Yeryüzü sofrası
kurulacak; Ramazan. Ġhsan Eliaçık‟ın çağrısıyla Ġstiklal‟e gidildiği gün forum
günüydü, pazartesi ve dört kiĢiydik. Forumun yirminci günü falandı. Yirminci
gününe dört kiĢiydi Maçka Forumu. Evet, bir Ģey yapılacaksa bir irade koymak
durumundayız. Gözüme kestirdiğim, forumun “kanaat önderleri” diyeceğim tipler
vardı. Biri Taksim DayanıĢması‟ndan gelen bir adam, bir tane avukat bir karıkoca
falan. Özellikle telefonlarını aldım, öğlen bir yemek için çağırdık burada. Yemek
yedik. Dedik ki arkadaĢlar bir metin yazalım. Forum günleri Ģunlardır, moderasyon
Ģu saatte baĢlar, adına da “yordam”, bu iĢin bir yordamı olsun dedik. Onu kabul ettik,
kabul mü kabul. Ondan sonra da forum, dört, on, yirmi, otuz, kırk artmaya devam
etti. Forum süreci böyle. Biz yoğun gündemle beraber giderek erdi tabii. Tüm
forumlar nezdinde. Bu zaman zarfında tüm forumların da bir koordinasyonunu
tertipleyelim düĢüncesi oluĢtu. FKT kuruldu, Forum Koordinasyon Toplantısı, her
Pazar. TMMOB‟da baĢladı. Oraya her forum kendi temsilcisini göndermeye baĢladı.
Orda da belli bir Ģeyi tutturunca ee bir yordam yayınladık kamuoyuna. Dedik forum
böyle iĢliyor, forum dediğin Ģey böyle çalıĢıyor diye. Bir iki forum daha örnek aldı,
Etiler Forumu falan… Fakat diğer forumların hiçbiri bunu yapmadı. Hatta
Heybeliada forumunda öyle biĢey yaĢandı ki biz çekildik forumdan, Arkagüverte
tayfası. Çünkü bize orada eski bürokratik eski solcular olarak saldırı gerçekleĢti.
Bunun gerçekleĢmesinin sebebi de Ģöyleydi; bu bohem dediğim siyasetten bunca
zaman uzak kalmıĢ ya da atılmıĢ çıkmıĢ emekliye ayrılmıĢ siyasi örgütlerden veya bu
örgütlere çok mesafeli yaklaĢan ama kendini solda tanımlayan, ama o disiplini kendi
hayatına entegre edemeyen bunu bir hobi diye düĢünen bohem bir sol entelejans,
belki entelejans denmez ama böyle bir entel tayfa var, entel olmaya aday diyelim…
Bu bohem sıfat Heybeliada‟ya verilebilir, oradaki forumun bitmesine büyük anlamda
69
neden olan bu ruhtu. Yoğurtçu, Abbasağa; bunlar örgütlerin hegemonyasını kurduğu,
özellikle bu Dev-Yol, Emekçi Hareket Partisi bastırdı Caferağa‟da. Örgüt formu ağır
bastırıldı ama Abbasağa büyük bir yapı, içinde ciddi ÇarĢı‟nın elemanları var, halk
var, Kemalistler var… Ne kadar çok bileĢen, o kadar da zorluğu beraberinde
getiriyor. KarĢıda Yoğurtçu‟da da aynı Ģekilde. KarĢıda Bağdat Caddesi, Göztepe
Forumları daha Kemalist, ĠĢçi Partili ekiplerden oluĢtuğu için. Oralarda da
parçalanmalar yaĢandı. Anakonu; Kürt meselesi, net. Kürt meselesi yüzünden sebep
ne diyorsun, ulusalcılar ne diyor. Gezi‟de hiçbir Ģey öğrenilmemiĢ, aynen o suni
çatıĢma forumların ana kırılma noktalarından birini oluĢturdu.
Biz ise Maçka‟da pratik üzerinden bir Ģey yapalım dedik. Mahalleye dair bir Ģey
üretelim istedik. Bunun yanısıra mahalle örgütlenmesi gerekir diye Gezi‟den iki ay
sonra biz mahalle örgütlenme kararı aldık ve dernek kuralım dedik. 40 kiĢi oylamaya
katıldı, 38 evet ve 2 de çekimser oyla kabul edildi. Yüksek katılımlı, yüksek onaylı
Ģekilde dernek kurma kararı aldık. Mahalle muhtarlığı seçimine girdik. TeĢvikiye
mahallesinde. 3500 oy aldı eski muhtar kazandı. Biz 2700 oy aldık. Öyle ucu ucuna
yakaladık, ensesine, ama alamadık yani, deviremedik, otuz yıllık muhtar. Ama bayaa
ses getirdik. Annemdi aday; öğretmen, Atatürkçü, CHP‟li bir kadın profili. Halk
meclisi, demokratik katılımlı muhtarlık, bunu propaganda ettik. Yerinden, yerel,
özerk, demokratik yönetim politikasını, halk meclisleri, Fatsa modeli, hep bunun
üstünden politikamızı yaptık. Bir etkisi oldu yani. TeĢvikiye, ViĢnezade, Fulya
çevresinde böyle bir Ģey duyuldu. KomĢu Kapısı Derneği de böylece iyice pekiĢti.
KomĢu Kapısı dernek olmasından ötürü kent konseylerinin üyesi oluyor. ġiĢli Kent
Konseyi‟ne davet edildik. Fakat o dönem Sarıgül ekibinin hegemonyasıydı, Sarıgül
kendi mafyatik iliĢkileriyle kendi adamlarını seçtirmiĢ, Hayri Bey de o dönem en
sessiz dönemiydi ama böyle yeni yeni görüyordu. Bir örneğin konseyin toplantısında,
kürsüyü kimseye vermiyorlar, biz zorladık aldık kürsüyü. Sarıgül adamlarını
gönderdi, 15 kiĢiyi örneğin linç ettiler, kürsüden aldılar, beni, ġiĢli Belediyesi
baĢdanıĢmanı Boysan Yakar‟ı. O günün kayıtlarını aldık, Aydınlık yayınladı
kayıtları, Ulusal kanal yayınladı, Hürriyet gazetesi sonra ertesi gün Hayri Bey‟in
karısının açıklamalarını yayınladı. Hiçbir Ģey yapmadıysak KomĢu Kapısı‟nda %1,
%2 Sarıgül‟ün siyasi hayatının bitmesinde sebeptir.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?
Forum, mahalledeki insanların bir araya gelip mahalle için yapabileceklerini
konuĢtuğu, ilgili kurumlara bunu düzenli olarak ilettiği ve bunun da becerebilirse
organik bağını kurdurttuğu Ģekline dönüĢmesi gerekti esasında, sonuçta böyle bir
gerçeklik oluĢtu. Öbür türlü bir fikir kulübü olarak gelip gelip konuĢup üzülüp bir
psikoloji terapi grubundan öteye gidemeyen haller aldı forumlar. Bir kısmı çok
aktivist oldu; yalnızca sokakta eylem yapmaktan ibaret. Ya bohem olup içerde
yalnızca tartıĢmaktan ibaret kaldılar. Ya aktivist olup eriyip gittiler, ya örgütlerin
kuyruğuna takıldılar ve içerideki o örgüt dayatmalarından Kürtçüsün sen Ģucusun
diyerek toparlayamadılar, bu yüzden çatıĢma ve dağılma yaĢandı. Veya biz de
kendimizi bunun içine koyalım; yerelde ne yapabiliriz? Bir iĢ üzerinden
örgütlenelim, eski halkevi tadında mahalle örgütlenmesini yapıp belediyelerle
demokratik katılımlı muhtarlığı zorlayalım. Bir kültür merkezi, kültür evi tadında
70
iĢlev görelim ve haftalık forumumuzu da bir mahalle toplantısı, ben cemevi diyorum
camii diyorum. Bir kesim bunu zaten cumadan cumaya yapıyor, sohbetini ediyo.
Bizim böyle bir Ģeyimiz yok, bağımız yok; kahveye gitmeyiz, sünnete, kınaya hiç
gitmeyiz. Bizim bir araya geldiğimiz bir mecraa yok. Bir tek Facebook‟ta Twitter‟da
beraberiz. Bu kadar yapay ve hayattan kopuğuz. O zaman ne dedik; Pazartesi günleri
biz mahalle sohbetimizi, forumumuzu yapıyoruz. Tüm buraya dair projesi olan
insanları bekliyoruz Ģeklinde bu Ģeyi devam ettiriyoruz, komĢu kapısı olarak. Bunun
kentlilikle, kent bilinciyle yurttaĢlık bilinciyle örtüĢtüğü bir, küçük bir ağız esasında.
Yani en nihayetinde bundan da baĢka yere gidemezdi forum.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?
Parti olarak HDP yi destekledim. Zaman zaman CHP ye oy verdim, yerel seçimler
nezdinde.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?
Gezi, 31 ine kadar, basın açıklamasına kadar itibar etmedim. Küçük böyle burjuva
çevreci duyarlılığı olarak algıladım. Burada benim arkadaĢlarımda gidiyordu, yogacı
entel dantel arkadaĢlarımdı. Çok sevip can bulduğum arkadaĢlar gidiyorlardı böyle
ağaçları iplerle sarıyorlardı. Haber geliyordu, gittikçe kalabalıklaĢıyoruz, iĢte çadırlar
yandı, tansiyon tık tık yükseliyor. Velhasıl açıklama yapılamadı, meydana kaydı.
Saldırdı polis. Yani saat 2‟ye kadar hır gür devam etti. Cumaydı dedim hani gelip
iĢyerini kapatim. Klasik hikaye hani saat 4 gibi de biter dedim. Gene Ġstiklaldeydik,
ama düĢer mutlaka düĢer, klasik hikaye falan… Umutsuzum. Bir haber geliyor,
devam ediyor. Bir daha gidelim falan demeye kalmadan Harbiye‟ye doğru çıktım,
havam baĢka bir Ģeye tekabül etmeye baĢlamıĢtı. ĠĢten çıkan insanlar bile geliyordu.
Yani sadece devrimcilerin değildi o mücadele, baĢak bir Ģeydi. Sabahına kadar biz
böyle sokakları tuttuk. NiĢantaĢı barikatının kurulması, otobüsün çevrilmesi…
Sanatçılar Parkı‟nın oradayız, dedim yolu kapatalım. Millet anlamadı, dediler nasıl
olacak? Sanatçılar Parkı‟nın karĢısında bir lokanta vardır, lokantanın büyük saksıları
var. Dedim bu saksıları alalım, ama kimse gelmiyor. Çok büyük saksılar almıyorum,
bir iki anarĢistlerden bir iki çocuk geldi ama bir iĢe yaramadı. Trafik durmayınca bir
Ģey olmuyor sonuçta. Ben tuttum, böyle yaka paça getirirken biri tuttu, saksıyı taĢıdık
koyduk. Ve koyduğumuz anda yüz yüze geldik. Çok eskiden arkadaĢımmıĢ. Çok
acayip bir duygu, sen de mi buradasın dedim. Baktım karısını da çocuğunu da
getirmiĢ…

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?
Deprem olduğu zaman kapıya çıktığımız zaman çok ilginçtir, 99 depreminde, mutlu
hissettim kendimi. Kapıya çıktık da apartmandakilerle tanıĢtım. KomĢumla tanıĢtım,
“aaa siz de mi bu apartmanda oturuyorsunuz!”. Tiyatrocu bilmem neymiĢ burada
oturan, aa ne kadar mutlu oldum. HoĢuma gitti. Çünkü çocukluğumdaki o sokaktaki
eve çıktık. E niye deprem olması mı gerekiyor? Niye Gırgıriye‟de ġenlik Var filmini
çok severiz? O eski Türk filminde o mahalle vardır, orta vardır. Ama bu çarpık
71
kapitalizmin vebalidir. Kendine ait toplumsal bir auradan soyutluyor. Aurayı
kuracaksan, Twitter‟da kur, Facebook‟da kur. ġirketinin bilmem ne kiĢisel geliĢtirme
triplerine katıl, sabah davul çal, akĢam bilmem ne yoga terapistine gönderelim seni.
O bile hani çok suni, prozac tadında Ģeyler oluyor. Bunun panzehri nasıl geliĢir?
Nasıl olur? Bir; artık burada yaĢıyoruz ve kentiz. Kentlilik üstüne bir yurttaĢlık
tanımı yapılma, bu topraklarla yapılmalı bu. Biz bu kentte yaĢıyorsak bu dokuda
kültürel milliyetçilik yapalım. Rumca Ģarkıların söylenmesini geliĢtirelim ama
ayrılıkçı Rumculuk yaptırmayalım

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?
Forumlar en nihayetinde neye tekabül etmeli;
Bir; basit Ģeylerden bahsedelim, örneğin kentte yaĢıyoruz, burası bir Türkiye kentinin
en iyi profilidir, mahallesidir, TeĢvikiye Mahallesi. Ġlginç bir anektokdur;
apartmanlarda yöneticiler yok artık. Birbirleriyle geçinemiyor artık apartman
sakinleri, mal sahipleri… Sakinleri “sakin” değil yani! Hep kavga gürültü, sorun,
iletiĢim kurmuyorlar. Ve bunun için özel apartman yöneticiliği hizmetleri alıyorlar.
En çok burada iĢ yapıyor böyle kurumlar. Burası yurttaĢlık bilincinin en fazla olduğu
yer. Ama o apartmanda bile nedir o yurttaĢlık sorumluluğu. Yalnızca yaĢadığın
yerde; yersin, doyarsın, seviĢirsin, çocuk yaparsın değil mi? Konunla, komĢunla,
toplum musun, topluluk musun? Topluluksun. Cemaatsin yani. En kendini ifade
ettiği Ģey; Fenerbahçelilik oluyor, daha fazla ileriye götüremiyorsun. Bir tık sonrası
iĢte “Ġstanbul Erkek Liseliyim ben.” O da çok zor hee kolay değil. Bir meslek odası
falan söyleyemez yani. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Derneği üyesi falanım hiç
demez yani. Klasik örneği vereyim. Ġsviçre nüfusu 5 milyondur, 25 milyon tane STK
varmıĢ hani. Nasıl oluyor, bir kiĢi beĢ STK‟ya üyeymiĢ. Çok ilginç. Ama maalesef
bu toplumda aidiyetler tabii ki feodal kökenden gelen dinsel aidiyetler oluyor, ırksal
aidiyetler oluyor.” Yozgatlılar DayanıĢma Derneği”, ancak kumar oynanır ama
Yozgat düğünü nasıl yapılır üzerine bir çalıĢma yazmaz. Ben Erzurum kökenliyim, o
feodal iliĢkileri olabildiğince önemsiyorum, değer veriyorum ve benim de değer
verdiğimi bilirler iĢte akrabalarım, hemĢerilerim. Politik olarak da çok ayrı olduğumu
bilirler fakat gittiğim zaman hep böyle bir hezimetle karĢılaĢıyorum. Ne kültürü,
folkloru, sanatı, âĢıklık geleneği, hepsi yerin dibine girmiĢ, hiçbir Ģey yapmıyorlar.
Düğünleri bile çıstak çıstak bir Ģeyle kutlanır, bir piyanist Ģantör eĢliğinde. Ama ben
böyle küçük bir Ģeyler yapmaya çalıĢırım, herkes çok sever. Hesapta en milliyetçidir,
tersine içi boĢ, kendine dair hiçbir Ģey bilmeyen, böyle bir yozluk söz konusu.
Aidiyetlerimiz feodal iliĢkiler üzerine oluyor ki içi boĢ, ondan öte kente dair o sivil
aidiyetliklerimizi beklemek maalesef ütopik kaçıyor. Apartmanımızda bu
komĢumuzun kapısını çalmamıĢlığımız…
Uzun soluklu, hayatımızı olmasını istediğimiz Ģekliyle, Ģuandan itibaren dönüĢtüren,
ĢiĢman kadının pazartesi diyete baĢlayacağım demesi gibi “devrim olacak, Ali
gelecek” dediğimiz zaman her Ģey süt liman olmuyor yani, öyle bir Ģey yok. “Gezi
dalgası gelecek” e gelsiiiin! Ne yapacaksın, senin gene hazırlığın yook. Benim
hazırlığım var. Ben hazırlandım. Kıytırık deprem olduğunda bile benim Ģuan bir sms
Ģeyimle, KomĢu Kapısı 600 kiĢiye sms atıyor. ĠĢte o zaman belki, hazırlığını,
organizasyonunu yapan örgüt mü neyse, Ģey karĢılığını bulur. Bunun için
72
örgütleniyoruz. Gelir Gezi, gelir! Bir gün gelir yani, elbet gelecek. O gün kendi
mahallende akil olarak duran bir bilge, kurumsal olarak sağlayabiliyor musun? Akut
mesela deprem ve sonrasında büyük saygı gördü, benimsenildi. Ama bugün böyle
500 örgütümüz yok. Kızılay‟a diyemiyoruz onu. Aziz Nesin‟in Vakfı orda duruyor,
Türkan Saylan‟ın iĢte biraz duruyor, hani gerçekten bunlar önemli. Kentin tarikatleri,
kentlilik tarikatleri bunlar. Modern zaman tarikatleri. Belki tarikat demeyelim de
belki vakıf. Kentlinin kendini vakfettiği, kelime çok güzel; Vakfet! Kentli kendini
vakfetmiyor çünkü hep bir kariyerizm söz konusu. Kentlinin yarattığı deformasyon
en çok bu. ToplumsallaĢtırmıyor en azından hani. Bu ülkede çarpık
kapitalizmleĢmede geri kalanlar topluluk olarak yaĢıyor, toplum olmaya aday
bireyler de toplumsallaĢmıyor, bencil ve bireysel kariyersistleĢiyorlar. Onların
kırılması lazım. Onları kıracak da yatay paydalar, yatay bir araya geliĢler olmalı.
Örneğin ben ısrarla tasavvuf gecesi, yani biz dernek olarak Allah‟ı yermek için değil
Allah‟ı geliĢtirmek için tasavvuf sohbetleri yapalım. Din, en nihayetinde bir değerdir
ve birileri inanıyorsa da bu iĢin iyi bir Ģekilde yapılması için bizim çanak tutmamız
lazım yani. Yoksa birileri bunu kendi amaçları doğrultusunda güle oynaya iĢliyor. Ne
mutlu ki yani Gezi‟ye kadar kimsenin Ģeyi yoktu da, Ġhsan Eliaçık falan çıktı da,
antikapitalistmiĢ, Ġslam falan Ģunu bunu dedi, biraz solcular, bizim cenah yelkenleri
yere indirdi. Bundan korkulacak bir Ģey yok, biz bunlarla beraber olabiliriz, aynı
sofraya oturmak huzur verir, beni mutlu eder. Çocukluğumda duamı en çok ben her
gün dua eden bir adamdım. Hepimiz de böyle geldik hani. Benim duan Ģöyleydi;
önce “mutlu olim, huzurlu olim, sağlıklı olim, zengin oliym”di. Sonra ilkokul ikide
“mutlu olim, huzurlu olim, sağlıklı olim, zengin oliym, annem babam için de olsun”,
ilkokul üçde “apartmanımdaki herkes için olsun”, ortaokulun baĢıydı,
“mahalledikilerin hepsini sayıyorum Allah‟ım”. En son “Allah ben bunları diyorum
ama sen bunları tüm insanlık için yap”. Sonra da zaten komünizm diye bir Ģey
bulundu. En nihayetinde en samimi en baĢtakini de küçümseme, hakir görme. Ama
biz bilgimize bilgelik kıvamında sahip olmadığımız için hep böyle çatıĢmacı Ģey
yapıyoruz. Eğitmenlerimiz, öğretmenlerimiz gibi hep öğretirler böyle, eğitirler,
eğerler! Evet, bilgin var ama bunu eğerek yaptığın zaman sen bilge olmuyorsun.
Eğme yaa, beraber büyüyün. O çocuk büyüdüğü zaman sen değiĢmiĢ misin? “ben
değiĢmedim, hiç değiĢmedim, kırk yıldır aynıyım” iyi halt ettin! Hayat, evrim bu
değil. Sen o çocukla beraber ya böyle mi davransak diye kafanda soru iĢareti
uyanmadıysa, sen yaĢlandıııın! Antiaging kullanmadın! Siyasi davranıĢlarımız da bu
Ģekilde; toplum bilmiyor… Toplum dediğin Ģey basit bir gelenek. Reçel yapmayı sen
labratuarda da öğrenebilirsin. GümüĢhane‟nin köyünde içine toprak koyuyorlar.
Niyeee? Fermantasyon için. Burada gizli bir ilim var yani. Onun için biz, nerde biz
böyle dil, etnisite bu kavramları evet anlayabiliyorsak, öğrenebiliyorsak, onu bilgelik
süzgeciyle yoğurabiliyorsak orada çekim merkezi olabiliriz. Bu dili Mahir‟de de
bulabiliyorsun, Mustafa Kemal‟de de buluyorsun; ihtilalcisiyle de Kazım
Karabekir‟le de, Çerkez Ethem‟le de kurmuĢ o dili. O yemeği piĢirecek bilgelik
iradeyi sen tesis etmedin ya da kendin öyle olmadığın müddetçe devrimci bir halet-i
ruhiye yaratamıyorsun. KalabalıklaĢamıyorsun, kadük kalıyorsun, mutsuz
radikalleĢiyorsun, içe doğru, değirmen taĢı içine öğütüyor, içinde buğdayın yok
çünkü nasıl buğday una dönüĢecek? Yokuz… Onun için kendi kabuğumuzda eriyip,
yalnızlaĢıyoruz.
73
10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin
temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?
Benim kuzen liseden yeni mezun oldu, olayların tam içindeydi, çok güzel bir
zamanına denk geldi… abi dedi:
-adamın bir tanesi duruyormuĢ Taksim‟de.
2 saat sonra dedi ki: adam hala duruyormuĢ.
-Adam 4 saattir duruyormuĢ
-Ee
-birileri daha durmaya baĢlamıĢ
-ee
-polis soruyormuĢ…
-ee!
O da level-2 ydi. Biz baĢka bir Ģey istiyorsak, baĢka bir Ģey olmak durumundayız.
Alternatifsen devletin silahıyla cevap vermek yerine baĢka bir silah, mizah, fikirle,
yaratıcıkla cevap verebiliyor musun? Bu çok kamusallaĢtırabilir her Ģeyi.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?
Halkevleri mahalle evleri, dayanıĢma evleri, mülteci dayanıĢma ağları yeni kentin
yeni sosyal merkezleri. Olmaya aday yerlerden bahsediyoruz. Bugün benim gücüm
yetse, bunu Ģuan biri yapıyor, Balat‟ta AĢıklar ve Abdallar Kahvesi diye. Suriyeli
mültecilere burada kendi yordamıyla yemek verilmeye çalıĢılıyor, giydirmeye
çalıĢıyor, toplamaya çalıĢıyor. Böyle bir amme hizmeti yapıyor. Ben burada böyle bir
Ģey yapsam NiĢantaĢı‟nın beyaz Türkleri tefe koyarlar bana. Sen buraya hırsız,
Suriyelileri topladın diye. Onun için öyle temelli bir Ģey yapmamız lazım ki, o
devrimimizi öyle yaĢamamız lazım ki ne dostlar alıĢveriĢte görsün ne de
büyümemize engel teĢkil edecek unsurları göz ardı edelim.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?


Aslında diğer soruları bunu da kapsayıcı Ģekilde cevapladığımı düĢünüyorum.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?
Evet ben sokakta büyüdüm, mahallede büyüdüm. Ramazanda, bayramda kapı kapı
gezerdik. Yahudi‟sinin, Ermeni‟nin kapısını çalardık bayramınız kutlu olsun derdik,
onlar bize para verirlerdi…

74
14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?
NiĢantaĢı ile Fulya arasında çocukluğum geçti tamamıyla bir sokak çocuğuydum. En
büyük zevkim mahallede çadır yapmaktı. O zaman çete kavramı öğreniliyordu,
kovboyculuk filmlerinden. En büyük mahallenin ortasında yaptığımız ortak ağaçtan
bir ev en büyük ütopyamdı. Çocukluğumun en can alıcı Ģeyiydi bu. Yuvada da
çocuklarla ağaç ev yapıyorum ve o komünal evin insanın içinde değiĢik hissiyatlar
oluĢturabildiğini anlayabiliyorsunuz. Ġnsanın evinden bir Ģeyler taĢıyabileceği maddi
manevi bir biriktirme yeri orası. Ağaç evi yaparken de çocuklar coĢuyorlar, beraber
yapıyoruz. Normal içerde oyun oynadıkları gibi oynamıyorlar o ağaç evde. Ağaç ev
baĢka bir Ģey yani! DıĢarda olmak, sokakta olmak… Gökyüzünün altındaki o derme
çatma yaĢam bir sürü Ģeyi müĢterekleĢtiriyor

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?
Forum bana Ģunu verdi; “o Atatürkçü, bu Kürt, Bu LGBT, bu homofobik”. Dört tane
adamımız, insanımız var. Bu da feminist, beĢ. BeĢ dakika bir araya gelse, özel
dertlerinden bahsetse birbirine girersiniz. Ama arkadaĢlar aynı fırından alıĢveriĢ
ediyoruz, bu fırında bir de tam buğday ekmeği olsun mu? Ġstiyorsak o zaman bunu
nasıl yaparız, derdimiz bunu yapalım mı? ĠĢte Kürt sen bunun Kürdistan‟dan
mayasını getir çok memnun olurum. Sen iĢte homoseksüel bir arkadaĢının tarifini
bize kazandır, çok memnun olurum, sen gir hamuru yap, sen piĢir… Bu paydada var
mıyız? Varız! Ancak bunu, bunu bu mahallede tesis edebilir miyiz? Ederiz. Ve
içinde AKP‟lisi MHP‟lisi içinde ne olursa olsun. Bu 4 ağaç meselesi niye tuttu? Bu
dört ağacın altında öğlen namazından sonra gelip dinlenmek isteyen insan da dört
ağacı savundu. ĠĢsizi de, AKP lisi de savundu. Dört ağaç hayatın içinde olan dört
ağaçtı, ayrıĢtırıcı bir Ģey değildi. Onun için biz kendi dört ağaçlarımız içinden
örgütlenmeliyiz. Onun için HES ler, yerel dinamikler, tutma ihtimali varsa bunlar
tutuyor. Ne kadar tutuyorsa da. Ama tutacaksa bunlar tutar. Yerel dert… Kürt
hareketi de öyle değil mi? Kürt hareketi niye tuttu? Bizim devrimciler; Mahirler,
Hüseyinler falan bir Ģey tutturamadı, Kürt hareketi tuttu. Kürt hareketi oraya dair
somut bir Ģeyi söyledi. Somut bir Ģey yaptı. Gitti ağanın evini bastı, bilmem kimi
kaçırdı. Ve yahut ta bu derde çözüm bulduğu için itibar etti. Yerel olduğu, otonom
olduğu için bu maya tuttu. Fatsa neden tuttu? Gidersin Fatsa‟ya görürsün köylerinde,
hala bir Ģeyler kalmıĢ köylerinde. Bu hikaye önemli bir Ģey. Devrim yapmıyorsun,
devrim senin çevrenle, aĢkınla, çocuğunla, komĢunla kurduğun iliĢki biçimi.
Mahallesindeki bakkalı tanımayan, hangi çöpçü geçiyor onu gözünde simayen
bilmeyen, adını hiçç bilmeyen, apartmana gelen 8 numaradaki temizlikçiyi hiç
görmemiĢ, bir insanın toplumsal mücadeleye dair önermelerini ne kadar ciddiye
alabilirsin? Ben almam yani, gerçekten almam. Batıyla doğu arasındaki o bilgelik
meselesi de hani çok önemlidir ya. Bilge doğudadır. Bilge yaĢar ve oradan bir proses
eder bilgiyi. Örnek aldığımız Ġbrahim‟i, Mahir‟i “bilge adamlardır” yaptıkları
itibariyle, genç ölmüĢ olsalar bile…
Bak ben iyi yapmaya gayret ediyordum ama daha da iyi yapacağıma söz veriyorum.
Apartman toplantıları bu apartman için daha verimli geçiyor. Çünkü Gezi‟ye giden,
75
Gezi‟de öğrenen bir Tolga var. BaĢka bir Ģeyden bahsediyorum. Bu apartman
toplantılarında moderasyonu biliyorum, tutanak tutuyorum. Aidat listesini kapının
üstüne asıyorum. KıĢ geldiğinde kaleüferlerimiz yanmıĢtır, mutlu olabilirsiniz
resmini asıyorum. 20 Kasım‟da Atatürk resmini asıyorum, Atatürkçü değilim ama bu
insanlar genel olarak bunu görmek istiyorlarsa demokratik karara uymak
durumundayım. Temizliğini uygun bir Ģekilde yaptırıyorum. Zam yaptırmamaya
çalıĢıyorum, biraz fazla çalıĢıyorum, herkesten bira özverili olmaya çalıĢıyorum ama
bu apartman küçük sevimli bir Gırgıriye Mahalle‟de ġenlik Var kıvamında yürüyor.
Beni sevmeyen huysuz bir komĢum da olsa bile, onunla bile bir iĢi yürütebiliyoruz.
“aaa sen niye böyle değiĢtin?”. Dedim ben değiĢmedim, senden bunu artık
istemiyorum, isteyince olmuyor dedim, istemediğim zaman çok ĢaĢırdı örneğin.
Çünkü öğrendim, bu insan böyle. O zaman geri çekil abicim. Beraber yaĢıyorsak
böyle bir hadsizlik yapma yani. Onun için forum, Gezi Ģunu öğretti; insanlar denktir
ve ahenkli bir Ģekilde sohbet edebilir. Bu sohbetin somut bir sonuca hizmet etmesi
için birkaç nokta var; yazıya dök, herkesi görebileceği Ģekilde duyur, bir Ģey olduğu
zaman da herkese ulaĢ. Gibi dört tane Ģey öğretti diyeyim hiçbir Ģey kalmadıysa.
Bunları öğrendim ben yani. Gerçekten Ģimdi hiç tanımadığım mecralarda karar alma
Ģeyini becerebiliyorum. Kampa gittiğimiz zaman dağda çığ düĢüyor hani ya da
benim zeytinyağım yok senin ateĢin var. ArkadaĢlar “Merhaba!” diyebiliyorum artık,
daha rahat. Ordan, bir dakika ateĢin etrafında toplanabilir miyiz diyen insanlar daha
çok çıkıyor artık. Orda daha rahat bir çadır kampı kurulunabilinir pozisyonumuz
arttı. Her halde bu toplumsallaĢma yani. Buna bir katkısı kesinlikle var. Tabi duymak
isterdim; “üç örgüt kaldı, beĢ tane sinema yaptık, Don KiĢot iĢgal evimiz oldu,
KomĢu Kapısı Derneğimiz oldu. Hiçbiri kalmadı, komĢu Kapısı Duruyor. Yarın öbür
gün gider mi? Olabildiğince götürmeye çalıĢıcaz, ama gitmeyebilir. Ama kalmaz mıı
kalır abicim. Dünya‟da bir sesin uzayda onun gittiği bir yol var, o yolu az buçuk
görebiliyor muyuz? Görebiliyoruz. Ben Ģimdi diğer arkadaĢlarımda da görüyorum.
Örneğim Ģeyi de görüyorum, kendi hayatımda da. Artık diyorum, çok net Ģeylerden
bahsedebilirim, radikal gelebilir sana ama toplumsal mücadeleye devam edeceğim,
bunu söyleyebiliyorum. Bundan sonra ben solcularla örgütlenmeyeceğim. Ve
gerçekten solcularla iĢim yok yani. Benim çocuklarla iĢim var, gençlerle iĢim var,
ihtiyar namazında niyazında fiĢini veren, bulguruna taĢ koymayan, ahlaklı dincilerle
iĢim var, dindarlarla iĢim var… Ġnsanın özüyle iĢim var, ne olursan ol, ne olursan ol!
Bu insanlarla iĢim var. Özellikle bunu söyleyebiliyorum artık, eskiden bir Ģeye
baĢlarken aa abi orda TĠKO cu var mı? orda eski Kürt var mı? Alevi misin? Sormaya
çalıĢırdım. Artık hiç hiç buralarda değilim. Böyle acayip uzaklaĢtım. Yalnızca elinin
hüneri var mı? Sen karına karĢı, annene karĢı, bakkalına karĢı nasıl bir insansın? Ona
bakıyorum. Aa bu adam iyi bir adam ya, insanlığın bu adamı tanıması lazım. Bu
insanın daha çok insana ulaĢması lazım, böyle bir derle yaklaĢıyorum. Ben bunla
beraber olmak, gönüldaĢ olmak, yoldaĢ olmak istiyorum. Bu iyi bir Ģey, bu bağ iyi
bir Ģey.

76
(E.K, YaĢ: 25, Eğitim Durumu: Yüksek Lisans, Etnik Kimlik: Alevi, Meslek:
Öğrenci)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?
Gezi‟den sonra oluĢan forumlardan olan Maçka Forumu‟na katıldım. Foruma ilk
zamanlar hafta içi her akĢam geliyordum. Sonra haftada belirli günlere sabitledik.
Aslında Maçka Forumu‟nun iki ayağı olduğunu söyleyebilirim; birincisi forum,
ikincisi de dernek örgütlenmesi, KomĢu Kapısı Derneği. Belki de Maçka
Forumu‟nun az katılımcıyla da olsa bugün devam etmesinin en büyük nedenlerinden
biridir dernek yapısının oluĢturulmuĢ olması. KomĢu Kapısı‟nda yürütülen bazı
atölyeler, kurslar var mesela, çocuklara, aslında her yaĢtan kimseye uygun. KomĢu
Kapısı bence burada birçok noktada farkındalığın oluĢmasına da katkı sundu.
Birbirinin varlığından bi haber bizler tekrardan kaynaĢmaya, birbirimizi tanımaya,
daha hoĢgörülü olmaya baĢladık.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?


Forumlara Gezi‟den sonra daha sık hatta bir süre her gün katılıyordum fakat daha
sonra aralıklarla katılmaya devam ettim.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?


Üniversite yıllarımda da toplumsal olaylara karĢı oldukça duyarlıydım. 1 Mayıslara,
çeĢitli eylemlere katılırdım ama Gezi bambaĢka bir Ģey oldu benim hayatımda da.
Hani deniyor ya ezberler bozuldu falan gerçekten de kitaplarda okuduğumuz hiçbir
Ģeye sıkıĢtırılamayan bir deneyimdi. Ben ilk defa bu ülkede biraz olsun özgür
olduğumu hissettim.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.


Forumlar herkesin söz aldığı, kendini ifade edebildiği yerler olması itibariyle oldukça
önemliydi. Beni Ģu çok etkilemiĢti mesela, orta yaĢ üstü amcalar, teyzeler belki de
hayatlarında ilk defa bir kalabalık içinde yüksek sesle konuĢtuklarını söylüyorlardı,
onların heyecanı beni çok etkilemiĢtir. Sonra foruma katılan herkes bir konuĢma
nasıl idare edilir deneyimledi, moderatör değiĢiyordu çünkü sürekli olarak.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?
Belki hepimiz bir Ģeyler söylemek, üretmek, paylaĢmak, sesimizi duyurmak
istiyorduk ve Gezi‟den sonra da bu devam etsin istedik. Aslına bakarsanız ilk
zamanlar biz de ne yaptığımızın farkında değildik, ama genel olarak böyle. Ülkenin
geleceğine dair, son kalan yeĢil alanlara dair, temel özgürlüklerimize dair sesimizi
duyurmak istedik ve forumlarda bulduk kendimizi.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?
Hayır yok. Hayır, sempati de duymuyorum.

77
7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye
çeken neydi?
Evet bulundum. Gezi‟ye gittim çünkü orantısız polis Ģiddetine karĢı o insanların
yanında olmak istedim. Elbette baĢlangıçta ağaçların kesilmesi de bir itiraz
sebebimdi ama genel olarak polis Ģiddetine karĢı daha kalabalık olmalıyız dedim ve
gittim. Bu kadar masumca olan bir talebim karĢılığı gazlar, mermiler olmamalıydı.
Ġnsanlar hayatlarından oldu ya, hem de gayet hakları için oradayken. Her zaman için
haksızlığın karĢısında olmaya çaba sarf ettim, bu hep de böyle olacak.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?
Ġstanbul deyince benim aklıma en baĢta HaydarpaĢa gelir. Çünkü HaydarpaĢa benim
bu kentten ilk ayrıldığım yerdir. Bu bir mutluluk mu uyandıyo bende hüzün mü
bilmiyorum ama çocuk aklımda bu çok net kalmıĢ. Bu benim hafızam… Kentin de
örneğin meydanları var, kanlı 1 Mayıslara tanıklık eden, önemli toplumsal olaylara
tanık olmuĢ alanlar bunlar. Kent hafızası deyince toplumsal bir hafızaya da iĢaret
eden yerler geliyor akla hiç Ģüphesiz. ĠĢte iktidarlar buralara müdahale edip oradaki
izleri silip kendi hafızalarını tekrardan oraya iĢlemeye kalkabiliyorlar.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?
Forumların yerel düzlemde okunabilecek hareketler olduğunu düĢünüyorum. Çünkü
etkileri kendi sokaklarında mahallelerinde ya da en fazla semtleriyle sınırlı kalıyor.
Mesela kentteki forumların birleĢerek bir kent suçuna karĢı ses çıkardıklarını
gördünüz mü bu güne kadar? Ben görmedim. ĠĢte bu yüzden forumları maalesef
kentsel hareketler içerinde değerlendiremiyorum. Kentsel hareket daha kapsayıcı ve
bütünleĢtiri olmalı. Örneğin Gezi bir kentsel hareketti.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?
Kamusal alan bir kentte yaĢayan tüm insanların ortak olarak özgürce paylaĢabildiği
ve üzerine fikir üretebildikleri alanlardır diye düĢünüyorum. Don KiĢot, Caferağa
DayanıĢma evleri evet güzel örneklerdi ancak uzun soluklu olamadı. Ġlk mesele özel
mülk olasıydı. Ġkinci mesele ise acaba orada yaĢayan herkesi kapsayabildi mi? ĠĢte
bu yüzden kamusallık konusunda tartıĢmaya açıktı. Ama kamusal alan oluĢturma
çabasından hareketle güzel deneyimlerdi.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?
Ġnsanın yaĢadığı Ģehirde değiĢtirebildiği, gönlünce oluĢturabildiği alanlar olması kent
hakkı mücadelesinin varlığına iĢarettir. ĠĢgal evleri de buna örnektir.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?


Uyumak, çalıĢmak, uyumak… O kadar hızlı yaĢıyoruz ki kent bir baĢka Ģeye pek
müsaade etmiyor. Bir yerden bir yere ulaĢmak oldukça güç, sonra iĢte dediğim gibi
çalıĢıyoruz ve ayakta kalmak için bir de uyuyoruz.
78
13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi
büyüdünüz?
Evet, mahalle kültürü ile büyüdüm. Ġnsanların yardımlaĢtığı, bayram ziyaretlerinin,
eve oturmalarının, sokakta çocuk seslerinin hiç eksik olmadığı bir mahalleydi.
ġimdiyse bir sitede oturuyorum. Hayat bunu mecbur kılıyor.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?
Evimden çıkıp ben saat Ģehir içinde sırf trafikte kaybettiğim bir kent nasıl hayaller
kurdurabilir ki insana! Ama iĢte kent karĢı ve insanlara karĢı suçların iĢlenmediği
hakça bir kent özlemim var.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?
Forumlar Türkiye siyaseti için önemli bir tecrübe oldu. Her yaĢtan, her renkten,
sesten insanı bir araya getirebilmesi ve ortak talepler ortaya çıkarabilmesi önemliydi.
Belki bugün geleceğe yönelik çok net tahminlerde bulunmak zor ama Gezi ve
sonrasında forumlar, dayanıĢmalar önemli bir farkındalığı uyandırdı. Siyasetçiler,
idareciler belli konularda halkın fikrinin önemli olduğu kanaatine vardılar. En
azından önceden bir iĢe kalkıĢmadan üç defa düĢünüyorlarsa Ģimdi artık beĢ defa
düĢünüyorlar. Toplumsal anlamda ise dayanıĢma ruhunu tekrardan hatırlattı bu süreç
bizlere.

(E.C, YaĢ: 33, Eğitim Durumu: Yüksek Lisans, Etnik Kimlik: Ermeni-Kürt,
Meslek: Akademisyen)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Öncelikle sağlık forumlarına katıldım. Daha sonra Maçka forumunu takip etmeye
baĢladım.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Gezi süreci baĢladığından beri… Sıklıkla.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Evet, politik kimliğim nedeniyle daha önce de oldu.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Ne yapmalıyız noktasında bir araya geldik ve bizim mücadelemize öncülük ettiler.

79
5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya
geliyor?

YaĢama müdahale sorunuyla bir araya geldik… Daha güzel bir dünya için...

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Daha önce Marksist Leninist illegal bir yapının sempatizanı ve aktivistiydim. ġu an


örgütlü olmasam da HDP yi destekliyorum.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Gezi Parkında değil fakat o süreçte baĢka bir Ģehirde destek için alanda bulundum.
YaĢamıma müdahale sorunuydu bu.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Bi çok kimlikten insanla omuz omuza yaĢamı tekrar var etme çabası.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Önemsiyorum fakat yeterli bulmuyorum.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamu denilen Ģey her türlü iktidar demektir ve ama asıl olması gereken kamu
halkındır.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Halkın olan her Ģey.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Benim özgürce nefes aldığım ve ait hissettiğim alan.

80
13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi
büyüdünüz?

Apartmanda fakat herkesin birbirini tanıdığı bi alanda büyüdüm. Sokak insanlara


aittir.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Nefes alabildiğim ve ait hissettiğim.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Örgütlülüğün önemi açısından güzel fakat yetersiz buluyorum.

(G.Ç, YaĢ: 27, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Anne Laz, Baba Kürt,
Meslek: ĠĢsiz)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Üniversiteye ilk baĢladığım zamanlarda tanıĢmıĢtım forumlarla. Gezi'yle birlikte daha


fazla ilgilenmeye baĢladım.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Gezi'den önce üç-dört kez katılmıĢtım. Gezi'yle beraber daha çok önemsemeye
baĢladım. Fakat kesintisiz olarak katılmadım.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Evet.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Genellikle ayni fikirleri paylasan insanların bir araya gelip fikirsel tatminlerini
gerçekleĢtirdikleri toplantılar olarak görürdüm. Gezi'nin hazırlığı evresinde de böyle
düĢünmekteydim. Ta kii Gezi'ye kadar...

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Teorinin, pratiğe geçmedikçe bir önemi yoktur. Ama pratiğe geçirebilmek için
öncelikle teoriyi bilmek gerek. Forumlara katılan birçok insan hem fikirsel alıĢveriĢ
yapabilmekte hem de kentlerindeki olaylardan haberdar olabilmekte ve kentleri için
yapılmak istenenlere karĢı birlikte hareket etme bilincini taĢımaktadır.
81
6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Hayır yok.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Evet. Taksimi yayalaĢtırma ve kıĢla projesini zaten biliyorduk. Geziden önce birçok
toplantı yapılmıĢtı bu konu hakkında. Hatta çoğu kez Gezi de toplanılmıĢtı. En son
Gezi'ye belediyenin kesim araçları gelmeden birkaç gün önce acık hava konseri
düzenlenmiĢti. O zaman da çağrı yapılmıĢtı zaten.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Kent hafızasından kasıt köken kaygısından değil geleceğe yayılma arzusundandır.


Dünü bilmek ve geleceğe uzanmaktır. Kent kültürünün oluĢması, kentlilik bilinciyle
bütünleĢir. Kentin korunması da bu sayede olabilir. Kentin korunması salt anlamıyla
mevcudun savunulması değildir. Kentin korunarak geleceğe taĢınmasıdır. Yani kentin
“MĠRAS” olarak kabullenilmesidir. Ġnsanların kimlikleri kadar önemli olan toplum
kimliği, Kent Kimliği ile öne çıkar. Ġstanbul‟da değil ama 8 yıldır yaĢadığım Ordu'da
tanık olmuĢtum. Ordulu olan, orda yasayan herkesin bildiği, çarĢının ortasında küçük
bir fırıncı vardı. 40 yıldan fazladır ordaymıĢ. Hatta minibüs durağına ismini bile
vermiĢ 'fırın durağı' diye. Birkaç yıl önce sebebini bilmediğimiz bir Ģekilde kapandı.
Yerine önce giyim mağazası acildi, tutunamadı, kapandı. Sonra tatlıcı acildi ayni
Ģekilde o da is yapamadığı için kapandı. Bunlar gibi birkaç basarisiz deneyimden
sonra en sonunda yine eski fırıncı, dükkânını geri açtı. Açmak zorunda kaldı desek
daha doğru :) Çünkü o fırının yerine Ordulu olan kimse baĢka bir dükkânı
konduramadı. Çünkü herkesin orda bir anisi vardır mutlaka.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Forumlar, kentsel dönüĢüm projeleri ve kent mekânını metalaĢtıran uygulamalar ile


mahalleleri ve yaĢam alanlarını yok eden, kamusal alanları, okulları, hastaneleri, yeĢil
alanları, kıyıları, hatta sinemaları ellerinden alan ve kent yoksulları ile emekçi
kesimleri kentin dıĢına sürmeye çalıĢan, daha fazla kar uğruna kenti bozan, yıkan ve
çirkinleĢtirenlere karĢı bir araya gelerek kente sahip çıkacak bir kentsel muhalefeti
örgütlemek ve uluslararası kentsel mücadelelerle bütünleĢmektir.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Özel mülkiyet dıĢındaki tüm alanlar, devlet kuruluĢları da dahil, kamuya ait alanlardır.
Yollar, kaldırımlar, plajlar, belediye otobüsü, park, mahkeme salonu, üniversite gibi...
82
11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Genelde kimse tarafından kullanılmayan evler, depolar vesaire aktivistler ve mahalle


sakinleri tarafından barıĢçıl bir Ģekilde iĢgal edilir. Amaçlar çeĢitlidir, ya evsizlere
barınak ya öğrencilere kalacak yer ya da yeni sosyalleĢme alanı gibi... Birçok
gönüllüsü olur bu evlerin ve gelenler gönüllü olarak çeĢitli kurslar verir. Dil kursu,
enstrüman kursu gibi. Ġnsanlar sosyalleĢmek isterken yine kapitalizmin kucağına
oturmasın diye bence daha da desteklenmesi gereken bir dinamiktir. Bildiğim
kadarıyla bizdeki ilki Don Kisot ĠĢgal Evidir.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Soğuk bir cam var aramızda... Canlı enerjik bir dinamik var karsımızda fakat bir o
kadar resmi ve samimiyetsiz...

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Mahalle kültürleriyle büyüdüm. Babam memur olduğu için üç yılda bir Ģehir
değiĢtirirdik. Gittiğimiz Ģehirlerde hemen herkes birbirini tanırdı. Herkes birbirini
bildiği için samimiyeti ve sıcaklığı daha fazla olurdu. Annemin her Ġstanbul‟a
geldiğinde, oturduğum apartmandakilerin birbirine selam vermemesini hala
anlayamaması bundandır.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Ġnsanların özgürleĢelim derken yalnızlaĢmadığı, kimsenin hayatına müdahale


edilmediği, birbirinin yüzüne gülümseyerek bakabildiği, para kazanabilmek için
makineleĢmediği, havası temiz, gurultusu trafiği olmayan, kentin mirasına sahip
çıkıldığı bir kent...

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

YaygınlaĢtıkça ve paylaĢım arttıkça insanların 'aman bana ne' tavrı kırılacak ve


yasadığı yerde söz sahibi olabilme bilinci geliĢecek. ĠletiĢim ve paylaĢma arttıkça
birlik duygusu da artacak.

83
(F.B, YaĢ: 51, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Türk, Meslek: Avukat)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Gezi Parkı‟nın boĢaltılmasından sonra Maçka‟da toplanan topluluğun oluĢturduğu


forum. Ayrıntısını konuĢabiliriz sonra.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

2013 Haziranından 2014 sonuna kadar 1,5 yıl yaklaĢık düzenli olarak gittim. Merkez
Mahallesi forumlarına dönem dönem gidiyorum.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Geziden önce kimsenin böyle bir tecrübesi olama. Türkiye sosyal tarihinin en hesaba
katılmaz, en kitlesel eylemi. Belki 15-16 Haziran 70 ile karĢılaĢtırılabilir ama o da
daha sınırlı bir sınıf hareketiydi ama gezi gibi büyük olmamakla birlikte evet
toplumsal muhalefetin farklı ölçekleri içinde yer aldım.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

ġöyle söyleyeyim. BaĢka yerlerde de söyledim. Forumlar eĢit konuĢma, eĢit hissetme
ruh halinin tezahürü olarak yaĢandık çünkü çok hiyerarĢik bir toplumda yaĢıyoruz
aile, ev, iĢ yeri, devlet her Ģey hiyerarĢik. Gezinin kendisi ve forumlar onun devamı
olan forumlar birbirine benzemezlerin yaĢ, cinsiyet, kültürel farklılık gözetmeksizin
eĢit söz söyleme Ģansını yakaladığı bir yerdi. Her yerde baĢarılı olamadı çünkü
kodlamalarımız kötü, hızla hiyerarĢiğe dönen, kimi fikirlerin egemen haline geldiği
forumlar oldu. KeĢke daha uzun süre ve kalıcı olabilseydik yani benim için en büyük
deneyim eĢit söz hakkı ve kim olduğunuzdan bağımsız olarak tarihimizden bağımsız
olarak karĢınızda kim varsa onu ikna etmek zorundasınız. Ben filancayım demek
yetmiyor. Niye o fikri savunduğunuzu gerekçeleriyle ikna etmek zorundasınız.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Gezinin boĢaltılmasından sonra böyle bir doğal hareketlilik hali yani geziden gittik
peki ne olacak? Biz oraya bir Ģey için gitmiĢtik. Her gidenin gerekçesi aynı değildi
oraya turistik gezi için gelende vardı, devrim bekleyende vardı. Böyle geniĢ bir
profildi. Ama geziden çıkartıldıktan sonra kimsenin de kuzu kuzu evine dönmeye
niyeti yoktu, bir Ģey yapmak gerekirdi ve gezi fikriyatına uygun olarak parklarda
toplanmak gezinin bir yansıması olarak akıllıcaydı. Ben ilk gün duymadığım için
birkaç gün sonra duydum mahallemizde de böyle bir forum toplanıyor diye
mahallede bir Ģey varsa, insanların hakları için bir Ģeyler yapılıyorsa bunun dıĢında
durmak benim için tercih edilir bir durum değildi.

84
6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati
duyuyor musunuz?

ġu anda HDP üyesiyim. Ama gezide HDP üyesi değildim. Gezi sırasında HDP üyesi
değildim. Gezi sırasında YeĢiller ve Sol Gelecek Partisi‟ne üye oldum. Ama bu yani
siyasetle yeni tanıĢan biri olduğum için söylemiyorum. Daha önce ÖDP‟liydim. ÖDP
den istifa etmiĢtim siyasi nedenlerle ve bir dönem aktif siyaset yapmıyordum. Gezi
aslında benim gibi tırnak içinde „eski solcuların‟ umudu kesmemek gerektiğine
yönelik bir iĢareti sayılabilir. O nedenle ama Maçka DayanıĢmasının Ģöyle bir
özelliği vardı: Belki ilerde soracaksınız ama Ģimdi yeri gelmiĢken söyleyeyim. Ben
onları çok önemserdim. Ġlk defa ömründe 30 yaĢ civarında arkadaĢlar vardı ve
ömürlerinde ilk defa devlete karĢı sokağa çıkmıĢlardı ve asıl olarak da büyük
beklentileri yoktu. Sadece ben insanım beni dikkate al beklentisi vardı ama orda iĢte
bizim gibi biçimde solculuk yapmıĢ, solun değiĢik versiyonları olan Kürt
kökenli(Kürt kökenli lafı kötü oldu tabi ) Kürt arkadaĢların da parçası olduğu
ulusalcı Türklerinde bir parçası olduğu bir sürecin parçası olduk. Bu arkadaĢların
deneyimleri bizimkilerden daha önemlidir beklide çünkü siyaseten sokağa çıkmakla
yaĢam için sokağa çıkmak derin farklar taĢır. Onlar çok daha sahiciydi yani eylem
için eyleme gelmemiĢlerdi yani bir Ģey istiyorlardı ve bunun için sokağa çıkmıĢlardı.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Evet. ġöyle bir Ģans iĢyerim nedeniyle kapının önüne çıkınca zaten eyleme katılmıĢ
oluyordum. Evimde kurtuluĢta orda da çıkınca sokağa eyleme katılmıĢ oluyordum.
ġöyle diyeyim 27 Hazirandır gezinin ilk eylemi. Ben Ġstanbul da değildim.29
Haziran ÇarĢamba günü gittiğimi hatırlıyorum dönem, aslında gezi parkı direniĢi o
zaman baĢlamadı. Ondan önce baĢlamıĢ, dönem dönem sayısal katılımı az olan ama
imza toplamak, ağaçlara isim vermek, ağaçlara sarılma eylemi gibi daha dar kimi
zaman aydın eylemi olan süren bir eylemin devamıydı. Devlette bu kadar
büyüyeceğini hesaplamadı büyük olasılıkla. Daha çok bir çevre hareketi olarak
baĢladı. Benim için park Ģöyle bir Ģey değil yaĢamın parçası yani eve giderken,
gelirken, içinde oturduğum, çay içtiğim bir yerdi. Ġstanbul‟un her gün yeĢil alanının
azaldığı, katliama uğradığı ve kent olarak çok severim Ġstanbul‟u ve bu kadar kötü
davranmamıza rağmen insanlar olarak hala direnen bir kent olduğunu da düĢünürüm
yani o nedenle benim için kente sahip çıkmaktı asıl olarak ve kendimi onun parçası
yaparken de „ben biliyorum‟ dan çok insanlar bir Ģey istiyorlar ben de buranın bir
parçası olma ihtiyacıyla ordaydım ve öğrenmek daha baskın bir duyguydu benim
için.
8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri
paylaĢabilir misiniz?

Ġstanbul‟da benim tarihsel yaĢanmıĢlıklarım parçalı yani 3 ayrı dönem yaĢadım ben
Ġstanbul da Ģu yaĢadığım dönem 5 yıl falandır Ġstanbul‟dayım ama ondan önce
öğrencilik nedeniyle bir 3 yıl bir de ayrıca 4 yıl birbirinden bağımsız olarak yaĢadım.
Ġstanbul kentine iliĢkin duygum var. ġöyle bir Ģeyim var bir ölçüme dayanmayan
85
ama Ġstanbul‟da yaĢayan insanların Ġstanbul‟u sevmediklerini en azından bir kısmının
Ġstanbul‟u sevmediğini sevecek zamanlarının da olmadığını çünkü kendilerini buralı
hissetmediklerini düĢünürüm. Bunu da bir kent için çok büyük kayıp sayarım. O
kenti sevenler olsa o kente daha çok sahip çıkarlardı. ĠĢte o zaman diyelim ki geziye
ya da 3.köprüye, Kanal Ġstanbul Projesine o kenti sevenler izin vermezlerdi. Ama
yeterince sevmiyorlar. Ben Ġstanbul‟un iki imparatorluğa baĢkentlik yapmıĢ hem
Bizans hem Osmanlıya muhteĢem bir kent olduğunu düĢünüyorum. Bir kaç büyük
baĢka kentte gördüm yani çok iddialı değilim ama herhalde Ġstanbul‟un doğru tırnak
içerisinde „doğru tasarlandığında „ herhalde dünyanın en keyifli kentlerinden biri
olacağını söyleyebilirim.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Forumlar aslında yerel mahallelinin kendi mahallesiyle ilgili sözlerini


söyleyebilecekleri mekanizmalar olabilirdi. Bu açıdan yaĢadığı yere sahip çıkan bir
yurttaĢ bilincine katkıda bulundu birçok yerde ve ben Türkiye tarihinde geziye
katılmıĢ ya da katılmamıĢ herkes için Türkiye‟yi anlatırken geziyi atlayarak
anlatamayacağını düĢünüyorum. Küfür etse de, övse de bu açıdan birçok gezide
gezinin bir parçası olmuĢ herkesin hayatı değiĢti. Bundan sonra kente baĢka türlü
bakma potansiyeli taĢıdı. Ama Türkiye de tabi sivil direniĢ hareketleri geleneksel
olarak zayıf, kalıcılaĢtırılamıyor bunun yurttaĢtan kaynaklanan yanı var, devlettin
çok otoriter olmasından ve insanların sokağa çıktıklarında çok ağır bedel ödemek
zorunda kalmalarından kaynaklana yanları var. Öyle olunca da insanların sokağa
çıkmaması çok da suçlayamıyorum kimseyi.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan… ĠĢgal evi kamusal alan mıdır çok emin değilim. Aslında iĢgal evi bir
daha sınırlı alandır ama kamusal alan dediğimde benim aklıma gelen ortak, Türkiye
cumhuriyeti yurttaĢı da o alanı ortak kullandığımız bütün canlılarla birlikte tasavvur
edilebilecek alan. Kamusal alan bu yani diğerlerinin de, ben olmayanlarının da içinde
yer alması benim kadar hakkı olan alanlar kamusal alan diye tarif edilebilir.
Bilmiyorum kitaplara ne kadar uyar ama. Kamusal alan tartıĢmasını baĢörtüsü
tartıĢmalarından hatırlıyorum. Neresi kamusal alandır? Falan.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

ĠĢgal evi meselesi… Türkiye de yaĢanan iki örnek var galiba. Bir yel değirmeni bir
tane daha var Kadıköy de çok pratik nedenlerle doğduğunu düĢünüyorum. Bildiğim
kadarıyla Londra‟da iĢgal evleri çok daha yaygın ve kamu mülkiyetine yönelik
olarak bizdekiler ikisi de özel mülkiyetti, fiili bir durumdu ama kent hakkından
kastınız yani kentin insanlardan bağımsız olarak kent olarak bir hakkının olmasıysa.
86
Yani Ģöyle düĢünülebilir insanların yaĢadıkları yerde tabi benim açımdan
yaĢadığımız yere hükmeden yani insan merkezli çok severiz önce insan lafını ama
insan merkezli bir kent tasarımı benim için sorunlu bir tasarım. Kent ya da dünya
insanlarla birlikte yaĢayan diğer canlıların diyelim ki otoyol yapıldığında oradan
karĢıdan karĢıya geçemez hale gelen hayvanların türlerinin yok olmasına yol açıyor
ya da yüzyıllık ağacı kesip yerine lale dikerek çevreci olamıyorsunuz falan yani kenti
düĢünürken sadece insan merkezli değil diğer canlılarında varlığını sürdürebildiği bir
alan olarak tasarlamak ve insanın da müdahalesinin bunu gözeterek yapılması
gerektiğini düĢünüyorum.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Ġstanbul da KurtuluĢ‟ta yaĢıyoruz. Seçme nedenimiz Ģudur KurtuluĢ‟u Ġzmir den


dönerken: KurtuluĢ görece mahallelik, yerleĢiklik halinin olduğu ama bir taraftan da
çok kültürlülüğün yaĢanma Ģansının olduğu zaten yerleĢik halkı eski Rum, Ermeni
Ģimdi sayıları çok azalmıĢ olsa bile iĢte göçmen sayısı yüksek, Türkiye‟nin değiĢik
yerlerinden gelen insanlar var ve diyelim ki bir terzi bulunması, ayakkabı
tamircisinin bulunması, boğazına düĢkün biri içi değiĢik yemek türlerinin olması o
eski geleneksel mahalle hayatını daha anıĢtıran, hatırlatan bir Ģey bu nedenle diyelim
biz orayı seviyoruz, döndüğümüzde bir sitede oturmak yerine böyle bir yerde
oturmayı tercih olarak seçtik ama Ģöyle bir Ģansın olduğunu düĢünmüyorum bu kadar
hengâmeden sonra yeniden mahalle, sokak hayatını çocuklar için örgütlemenin, onu
ancak korunaklı bekçiliği tel örgülü sitelerde yapıyorlar. Onun da doğal sokak
olduğu tartıĢmalı.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Evet. Küçükken Ġzmir‟de büyüdüm. Sokakta büyüdük, sokakta oynardık.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Ġstanbul‟dan bakarsak tabi umutsuzum yani çünkü baĢta söylediğim Ġstanbul‟u


sevmeyenler hikayesinde büyük bir projeyle merkezi bir Ģeyle insanların yaĢadıkları
yerde karınlarının doyduğu bu nedenle Ġstanbul‟a göçün kültürel eğitim ve sanatsal
nedenlerle ya da sportif nedenlerle olduğu insanların karın doyurmak için buraya
göçmediği hem kendilerinin mutlu olduğu hem Ġstanbul‟da yaĢayanların mutlu olma
Ģansını yükselten bir dönüĢüme ihtiyaç var ama kısa sürede böyle bir Ģey olacağını
düĢünmüyorum aksine Ġstanbul‟a yapılan projeler Ġstanbul‟a yeni göçlerin yolunu
açıyor. Ama sadece Ġstanbul üzerine değil genel olarak kent düĢündüğümüzde kentte
yaĢayanların kent hakkında daha doğrudan söz söyleyebildikleri mekanizmalar
diyelim kent konseyleri var bu süreçte ama devlet ya da belediyeler iĢlerine
gelmedikleri için çalıĢtırmıyorlar. Oysa kent konseyleri sivil alanla seçilmiĢ alanın
karĢılıklı etkileĢme Ģansını yaratabilecek yerler. Her yerde baĢarılamayabilir
halkımızın da yeterince katılımcı olduğunu iddia edemem yani gel katıl dediğinde de
87
katılmıyor o nedenle kolay bir Ģey değil ama bir baĢlangıç olarak olabilir. Kent
konseyi metinlerinde sorunlar da var yani illa çözüm o dur anlamında söylemiyorum
ama elimizde yasak bir mekanizmada var ama hem belediye, devlet, bakanlık bunu
kullanmak istemiyor hem de halkımız çok ısrarcı değil bu konuda. Bir kara var
Amerika‟da galiba bir kadına parkta tecavüz ediyorlar ya da gasp ediyorlar Ģimdi
hatırlamıyorum. Mahkeme ağır bir ceza veriyor. Diyorlar ki tecavüz değil demek ki
bu tartıĢma olduğuna göre gasp olabilir bu. Çok ağır ceza veriyor, itiraz ediyorlar.
Diyor ki bunu hepsi gasp için değil. O kadının gece özgürce sokakta dolaĢma
hakkına saldırı olduğu için. Kent böyle bir Ģey olabilirse yani insanların özgürce
dolaĢabildikleri bir alan gibi tasarlanabilirse herhalde idealimdeki kent buna
benzeyebilir.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Ben Ģöyle bir Ģeye inanırım yani üst üste koyarak ilerliyor hayat yani bizim ortak
hafızamızda yer ediyor. Bu nedenle gezi deneyiminin her ne kadar ilk 3-4 aydan
sonra hükümet tarafından baĢka bir tasarımla, baĢka bir kurguyla kendi seçmenine
özellikle sunularak, baĢka türlü bir hikaye anlatıldı ve bence baĢarılı oldular kendi
tabanları açısından hatta geziye katılmıĢ kimi insanların kafasının karıĢtığını
düĢünüyorum ama yine de ortak hafızamızda bir baĢarabiliriz ruh halinin arka planı
olarak yer alacağını düĢünüyorum. Buradan kendimi solcu saydığım içi sol örgütlere
da laf edeyim. Böyle büyük bir devasa Ģeyden bu kadar az Ģey öğrenerek çıkmıĢ
olmasının da kayıp olduğunu düĢünüyorum.

(N.V, YaĢ: 25, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Türk, Meslek: ġehir
Plancısı)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Gezi‟den sonra oluĢan forumlardan biriydi Maçka Forumu. Ben de birçok insan gibi,
Gezi‟den sonra forum hikayem baĢladı.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Nadiren.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Evet.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Ġnsanların mesleki deneyimlerini paylaĢmaları konusunda, mevcut sektörün ve


uygulamaların durumu konusunda fikir edindiriyor.
88
5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya
geliyor?

Forumlara katılan akademisyenlerin konu hakkındaki çalıĢmalarını paylaĢması beni


getiren sebeplerden biri. Ġnsanların bir kısmı kentsel dönüĢüm sebebiyle mağdur olan
vatandaĢlardı. Sorunlarını paylaĢmak ve de çözüm aramak için orada olabiliyorlar.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Hiçbir partiye sempati duymuyorum.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Gezi olaylarında baĢka bir Ģehirde yaĢıyordum. Gezi parkında olamadım. Sözde
kalkınma, ekonomik büyüme amaçlı olarak planlanan aĢağı yukarı tüm imar
faaliyetlerine itirazım var.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Yol detayları, bina detayları, meydanlar, parklar vs. sanatla ve tarihle ne kadar
bütünleĢik olduğu gezdiğim, yaĢadığım tüm kentlerde hep ilgimi çeken konulardır.
Barcelona kentinde, kaldırım taĢlarından sokak lambası ve banklarına kadar Gaudi nin
çalıĢmalarından esinlenilerek tasarlanmıĢ olması beni çok etkilemiĢti.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Kentsel hareket olarak Geziyi ülkemizde çok mucizevi bir durum olarak
değerlendiriyorum. Gittiğim kent formlarının aĢağı yukarı etkinlik düzeyinde
kalmasını üzücü buluyorum.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Özel mülkiyetin dıĢındaki tüm alanlar kamusal alandır. Parklar emeğin yeniden
üretildiği alanlardır. Mahalle evlerinin kent arazisindeki etkinliğinin park kadar etkili
olduğunu düĢünmüyorum.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Kent hakkındaki egemen uygulama pratiği kamuya ait olmadıkça kent hakkı, bence
sadece mücadele mekanları oluĢturacak.
89
12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Aidiyet oluĢturan bir yer. Her açıdan kendimi geliĢtirebileceğim bir araç.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Sokak, kentsel dönüĢüm süreci sebebiyle Ģuan benim için büyük bir Ģantiye alanı.
Hayır.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Modern, tasarım ve estetik unsurların bir arada olduğu, tarihi kent dokusunun
korunduğu ve buna göre tasarladığı bir kent.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Daha önce de belirttiğim gibi etkinlik çerçevesinde kaldığı müddetçe gündelik yaĢama
katkısı olacak gibi gözükmüyor.

(P.B, YaĢ:22, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Arap Alevi, Meslek:
Öğrenci)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Gezi parkı döneminde ortak karar almak, dayanıĢmayı arttırmak, ne yapılabilir


sorusuna yanıt bulmak için toplanıp güzel kararlar alıyorduk, o günden bugüne
dayanıĢma ve farkındalık geliĢmesine katkıda bulundu bu forumlar…

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Bu aralar pek katılamıyorum, en sık katıldığım dönem gezi parkı dönemiydi.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

ĠTÜ maden iĢgali 

90
5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya
geliyor?

Aslında insanların talepleri belli, dayanıĢma ve çevresel farkındalığı olan insanların


toplumsal ve ekolojik duyarlılığını onları bir araya getiriyor.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Yok, HDP ye karĢı sempatim var

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Evet. Doğa ve insan katliamına dur demek, özgür bir dünya ütopyası 

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?

YaĢım gereği gördüğüm tek toplumsal ayaklanma Gezi DireniĢi, onun dıĢında pek
bir deneyimim olduğu söylenemez.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Ġnsanların kendilerini, özgürlüklerini sokakta aramasıdır kentsel hareket… Bu yeni


toplumsal kentsel hareketlerin nedeni insanların postmodern zaman direniĢine uyum
sağlama eğilimi bence, ebe zaman değiĢti direniĢin Ģekli de değiĢti. Bir de iĢin „‟
kentli‟‟ kısmı var, sınıfsal bir farka dayanmıyor hatta bu forumlar orta sınıfın icadı
bence. Forumların demokratik bir zeminde ilerlemesi iyi güzel de onca saatten sonra
pek bir karara varılamaması çok çeĢitli insan tipolojisi içeren bu forumların
„‟hassas‟‟ bir orta sınıf kaygısı gütmesidir.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Toplumsal bir fayda kaygısı güden yerlerdir kamusal alanlar… Parklar tamamen her
sınıftan insana nefes aldıran yerlerdir keza mahalle evleri mahallelilerin görüĢlerini
tartıĢtığı kamusal alanlar olması açısından önemlidir…

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

ġehri kullananların Ģehirden kar edenlere karĢı baĢlattığı direniĢ alanları olarak
görüyorum bu alanları…

91
12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Kent benim çocuğum gibi, hem öğreniyorum hem öğretiyorum, birlikte büyüyoruz
iĢte. Okuduğum bölüm gereği öyle bir bağım var 

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Mahallede büyüdüm, en güvenli ve en samimi mekanlardı sokaklar, özgürlüktü aynı


zamanda.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?
Endüstriyel toplumun sıçanı gibi hissetmediğim bir kent tahayyülü içerisindeyim.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Toplumsal ve çevresel farkındalığın geliĢtiği, daha politize olmuĢ bir yaĢam getirisi
gibi yansımalar olabilir.

(S.A, YaĢ:29, Eğitim Durumu: Yüksek Lisans, Etnik Kimlik: Türk, Meslek:
DanıĢman)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Gezi sonrasında parka yakın semtlerde oturan insanların katılımıyla oluĢmuĢ. Bu


noktada yurtdıĢındaydım ve foruma katılmıyordum. Bu yüzden kuruluĢ hikayesi ile
ilgili anlatabileceklerim çok fazla değil

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

2014 bahar aylarında katıldım, bu tarihten beri düzenli olarak katılmaya çalıĢıyorum.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Farklı görüĢlerden insanlar birbirlerinin fikirlerine katılmasalar da forum adabına


uygun Ģekilde birbirlerini dinleyebiliyorlar. Günlük sosyal ve siyasi konular düzenli
olarak forumun gündeminde oluyor. Yanı sıra semt ve mahllede yaĢanan olayları da
konuĢuyoruz. Yaz aylarında gazeteci, yazar, akademisyenlerin konuĢmacı olarak
katıldığı söyleĢiler de düzenliyoruz.

92
5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya
geliyor?

Siyaset bilimi mezunu olduğum için beni fpruma getiren ilk sebep merak ve
gözlemleme arzusuydu. Ġkinci olarak da aynı mahellede yaĢadığım insanları tanımak
ve bir bağ kurmak bana değerli geliyor.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Parti üyeliğim yok. Oy kullanmak dıĢında herhangi bir siyasi parti ile bağım yok.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Gezi‟de bulunmadım çünkü yurtdıĢındaydım. Elimden geldiğince desteklemeye


çalıĢtım. YeĢil alanları yok edilmesine, tarihi bir bina bugün inĢa edilebilirmiĢ gibi
bir algı oluĢturulmasına, tarihi semboller kullanılarak Avm ve rezidansların
meĢrulaĢtırımlasına itirazım vardır, hala da var. Gençlere uygulanan Ģiddet ve buna
karĢı protestocuların Ģiddete baĢvurmaktan kaçınması ve barıĢçıl kalması beni
Gezi‟ye çeken sebeplerdi.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?

Ġstanbullu bir aileden geliyorum. Dedemin memur olduğu bina artık yok, dedem ile
babaannemin evlendikleri evlendirme dairesi, gencliklerinde flort ettikleri parklar ve
çay bahçeleri artık yok. Babam Bebek ve KalamıĢ sahilinde kumluk yerler olduğunu,
ordan denize girip midye çıkardıklarını anlatınca inanamıyorum. Çocukluğumda
oyun oynadığım Validebağ korusu minik bir park kadar kalmıĢ durumda ve hala
tahrip ediliyor. Ailemle bağlarımızı kuvvetlendiren, beni tiyatro sinema ile ilk
tanıĢtırdıkları binalar yok veya yok olmak üzere. Özetle talan edilmiĢ bir kent
hafızam var.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

ġehir yaĢamıyla ilgili olarak ortaya çıkan örgütlenme, organizasyon ve sosyal


haereketleri kentsel hareketler olarak adlandırabiliriz. Forumlar kentsel hareketler
içinde, çevreci, tarihsel dokuya ve kent kültürüne sahip çıkan, korumacı ve
“muhafazakar” yapılar olarak tarif edilebilir.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Herkesin ortak kullanımında olan alanlar olaraqk tarif edebilirim.


93
11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu
yaĢam alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Belirtilen yaĢam alanları mülkiyet açısından tartıĢma konusu olabilir, devlet


mülkiyeti, özel Ģahıs veya hiçkimseye ait olmayan “common” olarak ifade edilen
alan olarak düĢünülebilir. Kullanım sırasında ortaya çıkan aksaklıklar da pratikte
belirli kesimlerin dıĢlanmasına yol açabilir ( iĢgal evinde tinerci problemi yaĢanması
gibi). Bu tartıĢamları bir kenara bırakırsak gene hatlarıyla, isteyen herkesin
kullanımına açık sosyal alanlar olarak görüyorum.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

KuĢaklar boyunca ailemin anılar biriktirdiği, hayatlarının önemli dönemeçlerini


yaĢadığı bir yer Ġstanbul benim için. Benzer Ģekilde benim kiĢisel tarihimde de
önemli bir yer tutuyor.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Hayır, sokak veya mahalle kültürü ile büyümedim. Fakat çocukluk çağlarımda
komĢuluk iliĢkileri daha sıkıydı ve esnaf kültürü vardı. Bu durum, aynı yerde yaĢama
ve bu yaĢam alanını paylaĢma/sahip çıkma halini besliyordu.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Sosyal ve kültürel hayatın, alıĢ-veriĢ ve tüketim kültüründen daha görünür olduğu bir
kent özlemi içindeyim. YeĢil alanların, kuĢaklar boyu aynı iĢi sürdüren küçük esnafın
olduğu ve yerelliğin korunduğu bir Ģehirde daha mutlu olacağımı düĢünüyorum.
Kentliliğin ise sonradan görmelikten, gösteriĢten uzak, mütevazi ve saygılı bireyler
tarafından tanımlandığını düĢünüyorum. Ayrıca Ġstanbul gibi uzun bir geçmiĢi olan
Ģehirlerin tarihini yansıtan sembol binaları olması gerektiğini düĢünüyorum.
Ayasofya, Topkapı, Sultanahmet gibi yapıların yanı sıra tarihi tren garları, AKM gibi
yakın geçmiĢe ait binaların da korunmasını ve kamuya açık olarak kullanılmasını
isterim.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Bunu öngörmek oldukça zor, Avrupa benzer deneyimlerin siyasi partilere evrildiği
örnekler var. Böyle bir olasılık ilerleyen zamanda gerçekleĢebilir. Veya forumlar
mahalle örgütlenmeleri olarak kalıp yerelde etkili olabilirler. ġu anda görebildiğimiz
kesin etkisi bir haberleĢme ve iletiĢim ağı olarak semt insanlarının birbirine yakın
olmasını sağlamak.

94
(Z.K, YaĢ: 39, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: T.C, Meslek:
Tasarımcı)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Gezi direniĢi sonrası oluĢan forumlardan Maçka Forumu Maçka Parkında toplanan
dengeli bir siyasi görüĢ dağılımı ve pragmatik yaklaĢımı ile uzun soluklu forumlardan
oldu. Haftanın her günü toplanma ile baĢlayıp son dönemde haftada bir gün ile devam
etmekte. Ġçinden doğan bir dernek halen yerelde çalıĢmaya devam ediyor.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Gezi sonrası yerelde parklarda toplanan forumlardan ilk gün Abbasağa forumuna
katıldıktan sonra ikinci gece gittiğim Maçka forumunu kendime daha uygun buldum.
O günden beri devam etmekteyim. Arada zaman zaman iĢ ve özel nedenlerden dolayı
aksatsam da istikrarlı bir Ģekilde devam ettiğim söylenebilir.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır. Gezi ile politize ya da politik hayatta aktif olduğum söylenebilir.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Farklı görüĢlerden ve geçmiĢlerden, farklı karakterde yeni insanlar ile tanıĢma fırsatı
buldum. Hayata dair her Ģeyin politik olduğunu derinden kavrayarak, bunları
derinlemesine konuĢma fırsatı buldum. Dinlemeyi, sabretmeyi ve empati kurmayı
öğrendim ve pratik ettim. Topluluk olarak bir Ģeyler hem konuĢabilmek hem de
uygulamak için adap, sistem oluĢturmanın önemini kavradım. BaĢkalarının hayatına
dokunmanın, ortaklaĢa iĢler yapmanın, aynı fikirde olmadığım insanlarla ortak bir
düzlem bulmanın, ufak da olsa bir değiĢimin parçası olmanın manevi tatminini
yaĢadım. Sivil toplum olmak yolunda çalıĢmanın önemini kavradım. Hala çalıĢmaya
devam ediyorum.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Bu forumu tercih etme sebebim usul ve katılımcıların sosyo kültürel, birikim


açısından kendime daha yakın bulmam olmuĢtu. Devam ederken de bir yandan ortak
paydalar bulduğum insanlar ile paylaĢım yapmak, yalnız olmadığımı hissetmek ve
dayanıĢmak için gelirken bir yandan da memleketin karanlık atmosferinde grup
terapisi gibi rahatlamak temel motivasyon oldu. Herkesin geliĢ sebebi farklı olabiliyor
tabi.

95
6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Parti üyeliğim yok. Sol eğilimli olduğum söylenebilir. Ama özel sempati duyduğum
söylenemez.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Evet. Baskıcı bir toplumda yaĢamanın, demokrasi özlemi ve biriken negatif enerjinin
patlaması bir arada oldu. Birlikte direnmenin yükseltici gücü her seferinde gitmek için
sebep oldu. Ayrıca Gezi'de hissettiğim pozitif enerji, yapıcı güç geleceğe umutla
bakmama sebep oldu.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Mimarlık eğitimi aldığım için kentsel hafızamın iyi olduğunu söyleyebilirim. Hem
eğitimim hem de görsel hafızamın güçlü olmasından kaynaklı pratiğim var.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Forumlar kentsel hareketin bir paçası ve Gezi sonrası sönmeyen enerjinin kanalize
olması ile çok önemli bir misyonları oldu. Misyonlarını tamamlamakta ya da
değiĢmekte olduklarını söyleyebiliriz. Ama sivil toplumun temel taĢlarını oluĢturacak
bir birikim yarattıklarını, birlikte eĢit ve huzurlu yaĢamak için usul oluĢturduklarını
düĢünüyorum.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan bireysel mülkiyetin olmadığı, toplumun sahibi olduğu ve söz hakkı
olması gereken alandır. Parklar, mahalleler, sahiller bunun bir parçası. Bireyler olarak
eĢit söz hakkımızın olması gereken, bir kiĢi, grup veya gücün azınlıklara dahi
hükmedemediği kamusal alanlara ihtiyaç var.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Hassas bir denge söz konusu bu noktada. Bir yandan bireysel hakları ihlal etmeden
toplumsal eĢitsizliğin de dengeye kavuĢması için araç olabilirler. Doğru Ģartlarda
verimli ve yerelde faydalı çözümler oluĢturabilirler. Kendine has bir azınlık gücü
oluĢturmamasına dikkat etmek lazım.

96
12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Kent benim bir parçam, ben ise kendin milyon parçasından biriyim. Önemli olan bu
parçaların eĢit sesleri olması. Temel olarak sevgi ve nefret iliĢkisi diyebiliriz, Ġstanbul
özelinde.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Tam anlamıyla değil ama ucundan dokunduğum bir çocukluk dönemim oldu. Parkta
sokakta arkadaĢlarımla oynadığım kenti yaĢadığım dönem oldu. Benden önceki
nesillere göre daha az olmasına rağmen sonrakilere oranla çok yaĢadım.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Forumda yazdığımız bir kent manifestosu içinde emeğim çok. Onu inceleyebilirsiniz.
Temelde eĢitlikçi, demokratik, azınlık ve güçsüz durumdakileri gözeten yerinde
pozitif ayrımcı, insan temel haklarını gözeten, sürdürülebilir bir sisteme sahip, doğayı
tahrip etmeyen bir kent.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Buralarda birbirine dokunan insanların bireysel katkılarının yanı sıra toplumsal


uzlaĢma konusunda bir birikim yarattıklarını düĢünüyorum.

(Z.Ö, YaĢ: 28, Eğitim Durumu: Yüksek Lisans, Etnik Kimlik: Türk-Arnavut,
Meslek: Dijital Pazarlama Uzmanı)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Gezi sonrası kurulan ilk forumlardan ve halen devam eden Maçka Forumunda
özellikle alanında uzman konukların ağırlanması ve eğitim sorunları ile ilgili
konularla ilgili sorumluluklar aldım.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

BaĢladığından beri devam ediyorum.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

97
Kendim gibi insanlarla bir araya gelerek çevreme dokunma fırsatı buldum.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Mevcut gündemlere birlikte sövme ve ağlama :)

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Üyeliğim yok. Stratejik oy veriyorum.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Gezi Parkı'ndaydım. Özgürlük alanımın daraltılması ve sahip olduğum değerlerin


kurcalanmasından rahatsızdım.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Kimi zaman Ġstiklal Caddesi'nin 90'lardaki fotoğraflarına bakınca, o dönemi


yaĢamamıĢ olmama rağmen ĢaĢırıyorum. Ha keza Levent'in Etiler'in gökdelenler
öncesi dönemini de hayal meyal hatırlıyorum.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Forumlar mahalli açıdan önemli bir direniĢ unsuru ancak kent bazındaki direniĢlere
sadece destekçi.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Halkın bir araya gelerek etkileĢim kurabildiği fiziksel alanlar aklıma geliyor. Sadece
parklar ve mahalle evleri değil, evden dıĢarıya adım atıldığında ayak basılan her yer
kamusal alandır.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Her Ģeyin olabildiğince hukuk ile çözülmesinden yanayım ancak hukuki sınırlar
içinde bir araya gelme imkanı tanınmamıĢ insanların sosyalleĢmek için atıl bir mekanı
iĢgal etmesine sempatik yaklaĢıyorum.

98
12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

YaĢadığım alan benim de kimliğimi temsil ediyor. Sahip olduğum tüm değerler ve
sınırlar bu alanda bulunmalı, ruhani olarak nefes alma ihtiyacımı tatmin edebilmeli.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Mahalle dizisi kıvamında olmasa da maliklerin esnafı tanıdığı ve selamlaĢtığı,


herkesin birbirine saygılı olduğu bir mahallede büyüdüm. Ailemi evde
bulamadığımda ve acil paraya ihtiyacım olduğunda sokağımızdaki bakkaldan borç
isteyebileceğimi, anahtarımı evde unuttuğumda eczaneye uğramam gerektiğini
bilirdim.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Kurallı, nizami ve saygılı bir kent düĢlüyorum.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Forumlar deĢarj olmak ve örgütlenmek için iyi birer araç. ġu an azalmıĢ olsalar da
gerektiğinde tekrar uyanacaklardır.

4.2.2. Caferağa DayanıĢması


Caferağa DayanıĢması Gezi direniĢinin sonrasında Kadıköy‟de toplanmaya baĢlayan
mahalle meclislerinden biridir.

Fotoğraf 26: Caferağa DayanıĢması Fotoğraf 27: Caferağa DayanıĢma Evi

Kaynak: twitter.com Kaynak: www.timeoutistanbul.com

99
Caferağa DayanıĢması‟na iliĢkin olarak dokuz kiĢiyle mülakat yapılmıĢtır.
Katılımcıların beĢi kadın, dördü erkektir ve yaĢları 29 ile 66 arasında değiĢiklik
göstermektedir. GörüĢmeler ses kayıt cihazı ile kayıt edilmiĢ olup sonrasında
deĢifreler yapılmıĢtır. Katılımcıların adlarının ve soyadlarının baĢ harfleri açıklama
kısmında bulunmaktadır. Ġlgili mülakatlara aĢağıda yer verilmiĢtir.

(B.Y, YaĢ: 37, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: KarıĢık, Meslek:
Çevirmen)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Caferağa DayanıĢması, Yoğurtçu Forumunun zayıflaması ve merkezileĢmesinden


sonra kurulan mahalle forumlarından -Yeldeğirmeni, Acıbadem, Osmanağa...-
biri. ĠĢgal evi ve bostanla beraber dönüĢtü ve oldukça güçlendi. Ancak iĢgal evinin
Aralık 2014'te polisçe kapatılmasıyla sönümlendi.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Hemen Gezi ertesindeki Abbasağa forumlarına katılmıĢtım. Önce Abbasağa


ardından Caferağa dayanıĢmasına düzenli olarak katıldım.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Daha farklı politik çevrelerde yer aldım ama forum tipi bir yapıda yer almamıĢtım.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Caferağa DayanıĢması doğrudan demokrasi açısından oldukça değerliydi; en


sağlıklı karar alma süreçlerinin belirlenmesi epey kafa yorduğumuz bir mevzuydu.
Öte yandan, bostan, erkeklik tartıĢmaları gibi daha önce adım atmadığım alanlarda
çalıĢma gruplarına girmemi ve öğrenmemi sağladı.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Benim gibi bir dizi arkadaĢ aslen eski politik aidiyetlerinin bir devamı/dönüĢümü
olarak forumlara katılırken, pek çok mahalle sakini yerel düzeydeki somut
sorunlar nedeniyle forumlara katıldı - kentsel dönüĢüm ve talan baĢta olmak üzere.

100
6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Yok.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Evet, bulundum, açıkçası bütün politik arka plandan önce Gezi Parkı gibi kiĢisel
olarak bağlı olduğum bir yeĢil alanın talanı beni öfkelendirmiĢti. Ama elbette
otoriter politik düzene karĢı bir ses çıkarma ihtiyacı da hissetmiĢtim.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Lise ve üniversite yıllarımı Beyoğlu ve Ortaköy'de geçirdim. Bilhassa


sahiplendiğim Beyoğlu'nun müthiĢ dönüĢümü - kitapçıların, Emek'in, Ġnci'nin...-
ortadan kaldırılması, sonunda da zengin Körfez ülkelerinden gelen turistlerin
akınına uğraması beni gerçekten sarsıyor.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Forumlar ve kent savunmaları (KOS, ĠKS, BKS...) paralel bir geliĢme sergiledi;
savunmalar daha çok aktivizm ve hukuk desteği sağlarken, forumlar muhalefetin
yerelleĢmesi noktasında katkı sunabiliyor.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

ġahsen 'müĢterekler' (commons) ifadesini tercih ediyorum. Kamusallık burjuva


toplumunun inĢa ettiği kamuoyu mefhumuna denk düĢüyor benim gözümde.
MüĢterekler ise emekçiler tarafından aktif olarak kurulmuĢ ve anlamlandırılmıĢ
ortak zenginlikler: Meralar, parklar, bostanlar, emek mücadelesi veren sendika,
dernekler....

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Örneğin Caferağa Mahalleevi, çok hızla dönüĢen, ticarileĢen ve kiraların fırladığı,


ikamet alanı olmaktan çıkıp ticaret alanı haline gelen bir mahallede, mahallesine
sahip çıkmak isteyen insanların bir araya gelebileceği bir müĢterek alan olarak
varlığını sürdürdü. ĠĢgal evleri (veya iĢgale dayanmayan sosyal merkezler,
dernekler) kentsel dönüĢüme karĢı yerel halkın özörgütlenmesi olarak mücadelede
kilit bir rol oynayabilir

101
12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Çok genel bir soru :) Ama kırda yaĢayamayacak kadar kente ve onun getirdiği
karmaĢık iliĢkilere / yalnızlığa bağımlı bir insanım.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Evet, CerrahpaĢa'da mahalle kültürüyle büyüdüm. 80'lerde aslen iĢçi, memur ve


küçük esnaf ağırlıklı bir mahalleydi.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Mahallelerin özörgütlenmeler temelinde örgütlendiği, insanların kendi kentlerini


aktif bir Ģekilde biçimlendirdiği bir kent. Ütopyadan ziyade mücadele sürecinde
zaten kentlerin aktif olarak Ģekillendirildiğini düĢünüyorum.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Aslında forumların önemli bir kısmı 2013 kıĢ / 2014 baharında ortadan kayboldu.
Geriye kalanlarda son bir yıl içinde. Forumların tekrar ortaya çıkması için Gezi
benzeri bir kentsel muhalefet patlamasının yaĢanması gerektiğini düĢünüyorum.
Daha uzunca bir süre forumlar canlanmayacak bence; kent savunmaları gibi daha
dar ve aktivist ekipler kentsel muhalefeti sırtlayacak.
(D.K, YaĢ: 66, Eğitim Durumu: Lise, Etnik Kimlik: Kürt, Meslek: Emekli
Memur)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Caferağa forumuna katılıyordum. Gezi‟den sonra bir ses olabilme, kendimizi ifade
etme, dayanıĢma ihtiyacından ötürü oradaydım.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Gezi‟den hemen sonra katılmaya baĢladım. Elbette her hafta katılamadığım zamanlar
olmuĢtur ama genellikle düzenli olarak gittim.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Tabii ki oldu. Çünkü ben tüm sosyal-sen in KESK in, tüm SOSYALSEN‟in
baĢkanlığını yaptım. Ayrıca insan hakları derneğinde iç Anadolu bölge
sorumlusuydum.

102
4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Forumlar benim ömrümde tanık olduğum özel bir Ģeydi. Tabii Gezi de hiç Ģüphesiz
öyle. Forumda insanlar birbirini dinlemeyi, birlikte tartıĢabilmeyi, konuĢabilmeyi
öğrendi. Belki biraz benzeri oluĢumlarda daha önceden de bulundum ama kenti,
yaĢamı böylesine kucaklayan inanılmaz bir deneyimdi benim için. Ben 66
yaĢındayım ve bu süreci gördüğüm için kendimi çok Ģanslı hissediyorum.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Doğaya, insana, haklarımıza olan müdahaleler.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Üyeliğim yok ama HDP taraftarıyım.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Gezi‟de evet bulundum. Ġnsan haklarına, adalete, yeĢile yapılan müdahaleler


nedeniyle oradaydım.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?

Ben Dersim doğumluyum. Ankara‟da büyüdüm. Ankara‟da yetiĢtim. BeĢ senedir


Ġstanbul‟dayım. Benim kentsel görüĢümdeki tek amacım yeĢil alanların bol olması,
tabiata dokunulmaması, özgür olunması, kimsenin kimseye karıĢmaması.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Yani sonuç alınsaydı değerlendirilebilirdi. Forumlara ben düzeni olarak katılamadım


ancak yeterli bulmuyorum. Sonuçta bitti, bir sonuç çıkmadı. Bir tebliğ yayınlanmadı.
Yayınlanan tebliğ de yüzeysel bir tebliğiydi.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan parklar, oturulan yemek yenilen yerler, caddeleri kamusal alan olarak
görüyorum. Ve herkese açık olması lazım. Hiçbir kıstas getirilmemesi lazım diye
düĢünüyorum. ġehirdeki her oluĢum da kamusal alanın devamıdır, mahalle evleri
gibi. Buna katılıyorum, tabii ki katılıyorum.

103
11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Evet bence hiç Ģüphesiz aralarında bir iliĢki var. ĠĢgal evleri de kent hakkı
mücadelesi doğrultusunda birlikte var edilmiĢ yerler olarak düĢünüyorum.
Çoğalmalılar.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

ġuanki kent yapısını hiç olumlamıyorum. Çünkü griden, betondan baĢka hiçbir Ģey
görmüyorum. Ve bu çok kötü bir Ģey. ġöyle bir Ģey olması lazım, her evin önünde bir
bahçe, bir yeĢil alan, ağaç olması lazım. Hem tabiatın dengesi için bu lazım, hem de
görsel olarak lazım ama maalesef bunların hiçbirini göremiyorum. Geldiğimiz yerde
tünele girmiĢ gibi bir gri gri gri! Toplu taĢıma aracını kullanıyorum. Trafik çok
yoğun. Ha özellikle Ġstanbul‟da ama Ankara‟da Ģimdi böyle olmuĢ. Buna bir çözüm
bulunması lazım ama zannetmiyorum çünkü her evde en az üç tane araba var ve
insanlar hala fakirlikten yakınıyor.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Ġstiklal caddesinde yürüyerek iĢe geliyorum. ġimdi Ġstiklal caddesinin profili çok
değiĢti. Özellikle bu mis sokağın Bekar sokağın oralardaki masaların kaldırılması ve
çok kısır bir döngü yarattı. Artı Ġstiklalde Türk ya da Kürt ya da alevi ya da farklı
insanları görmek çok zor bütün Suriyeli ve Arap oldu. Artı eski potansiyeli kalmadı.
Eskiden çok daha nezih insanlar gelirdi. Kızıma gelip gittikçe biliyorum insanlar
Ġstiklale çıktıklarında kravat takar, takım elbise giyer, hanımlar gayet Ģık, sanki bir
yere misafirliğe gidiyor gibiydiler. Ama Ģimdi maalesef inanın ben Ġstiklal ‟de
çalıĢmama rağmen burada dolaĢmayı sevmiyorum.
Erzincan‟da doğdum. Dersim göçmeniyim. 5 yaĢında Ankara‟ya geldim. Mahalle
kültürüyle büyüdüm. Biz komün yaĢamayı o dönemde öğrendik. Hepimiz birbirimize
yardım ederdik, örneğin birini kömürü gelse herkes gider taĢırdı, odunu gelse gider
taĢırdı. Ama Ģimdi bakıyorum ki ne komĢuluk kalmıĢ ne bir Ģey. Ankara gibi bir
yerde bile çok farklılıklar var. Çok farklı, ben öyle bir yaĢam tarzı tahayyül
etmiyordum. Herkesin birbirine merhaba diyeceği, yardım edeceği, baĢı sıkıĢtığı
zaman gidebileceği bir kapının olmasını çok isterdim, eskiden böyleydi. Ama 15
senedir maalesef, maalesef hiçbiri kalmadı.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Benim kent ütopyam bir defa asla dört katın üstünde bina olmayan, her evin bir
bahçesinin olduğu, küçücük de olsa, parkının olması çocukların oynayabileceği,
gidebileceği, komĢuluk iliĢkilerinin olduğu ve küçük esnafın çok olduğu bir yer.
Çünkü AVM ler hem küçük esnafı batırdı hem insanların algısını değiĢtirdi. Sırf

104
AVM ye gidiyor alıĢveriĢ yapıyor olmak için bile boĢ yere alıĢveriĢ yapan bir sürü
insan tanıyorum. Ġyi ki ben onlardan değilim.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Yani olmasını çok bekledik. Çok da tahayyül ettik, inĢallah olur dedik. Sonucunda
sol bir parti çıkar dedik ama ne yazık ki bu olmadı çünkü korku imparatorluğu
yaratıldı. En büyük nedeni budur. Yoksa Gezi zihniyeti, Geziye katılan insanlar çok
özveriliydi. Bakın kaç gün sürdü Gezi. Ne bir hırsızlık, ne bir taciz, bir Ģey olmadı ve
komün yaĢam, komün kütüphane, her Ģey o kadar güzeldi ki! Orda olmaktan büyük
bir zevk alıyorduk. Özellikle destek vermekten. Zaten karar alınmıĢtı gece 1‟de.
Bütün inisiyatifler bir araya gelmiĢ, gücümüzü gösterdik, sabah davullarla zurnalarla
bu olayı bitiricez denmiĢti. Ki benim oğlum da kızım da bunun içinde. Ancak sabah
4‟de maalesef çadırları yaktılar, insanları darp ettiler dolayısıyla bir dağılma oldu.
Ondan sonra gene birleĢildi. Ama ben isterdim ki bugün de herhangi bir toplumsal
olayda gene aynı kalabalık olsun. Ama dediğim gibi korku imparatorluğu her Ģeyi
bitirdi. Ama yine bu insanlar var tabii ki, yoktur demiyorum. Umut her zaman
olmalı, ben 66 yaĢındayım, mümkün değil umutsuz yaĢanmaz yani.

(A.H.E, YaĢ: 30, Eğitim Durumu: Lisans, Etnik Kimlik: Türk, Meslek:
Uzman)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Gezi protestoları sürecinde aniden katılmıĢtım. O enerjiyi görmek iyiydi. Umut


vericiydi. Kendinden örgütlenme ve uzlaĢı ağları kurmak çok keyifliydi

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Kesintili katildim

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Olmadı.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

1.forumlar yüksek ve pürüzsüz baĢladı. Beklentiyi yükselti bu da oysa iĢler tartıĢılır.


2.isler tartıĢılınca da su oldu, o zaman git buradan zaten konuĢamayan insanların
yüksek enerjiyi motivasyonu konuĢtuğu veya susturulduğu için bitirildi.

105
5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya
geliyor?

AĢağıdan bir hareketliliğin insanları olarak motivasyonumuzu görmek istedim.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Partileri sevmem.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Bulunmadım

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

DayanıĢma ve güvenin öncelikli olduğu bir kent hafızam vardı. Simdi her Ģey fırsat

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Kent hareketi insanın bedenini aklını ruhunu savunması kadar birincildir

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal Ģehrin tamamını içerir ve ondan özel mülkiyeti çıkardığınızda her yer
kamuya aittir ve kamusallık atfeder. Mahalle evleri bu kamusallık tüm mahalle
sakinlerine açık olduğum da kamudaki. Oysa hızla eski alıĢkanlıklar profesyonel
siyasetçilik bas gösterdi. Ve kamudan alınıp özel mülkiyete geçti (su partinin yeri)

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Bunlarda eğer sakinin kendisi varsa bu kente dair farkındalığı yüksektir. Ama bizde
de olsun diye varsa ki böyle de oldu sadece taklitçilik. Kenti bırak kendisine dönük de
otistik olur

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Benim yaĢamımı ve kendimi var ettiğim bir bütünlük. UzlaĢı ve empati birliği. Oysa
yaĢanan bir kısım insanın sığındığı diğerlerinin tüm keyfini aldığı bir mekan.

106
13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi
büyüdünüz?

Mahallesindeki okula giden son nesilden olabilirim. Bu bakımdan bir mahalle


kültürüm vardı. Mahalle benden önce bozulunca yadigâr kültür kaldı. Sokak akla
gelen anlamıyla sadece protesto değildi.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Ütopyam yok. O bir yanılsama insanların birbirlerini gördüğü empati kurduğu bir kent

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Ġyi bir yönteme sahipler ancak, katılanların ağırlığı bu yeni yöntemden değil buradaki
beĢeri kaynağı kendi profesyonel siyasetine dahil etmek istediğinden fiilen forum olsa
da ruh ve içerik olarak köhnemiĢ hiyerarĢik partilerden farkı kalmayacaktır

(A.Ġ, YaĢ: 56, Eğitim Durumu: Lise, Etnik Kimlik: Etnik olarak kendimi yalnızca
insan olarak tanımlıyorum. Ama aileden gelen Sünni bir anne babanın çocuğuyum,
Türk kökenliyim o kadar. Meslek: ĠĢsizim)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Forumlar olduğu sıralarda, baĢlarında Ġstanbul‟daydım, Ģuan Ankara‟da oturuyorum.


Caferağa oluĢumunda vardım.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Forumlara katıldım, birçok yerdeki. Foruma katılan insanların bazı benim


mesleğimle ilgili yardım falan gerektiğinde yardım ettim.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Geziden önce gezi bambaĢka bir Ģey yani ben 78 kuĢağıyım, benim çocukluğum hep
kavgayla gürültüyle geçti. Ama o kavgalar gürültüler böylesi bir Ģey değildi. Yani
benim gençliğimde neler vardı geziyle ilgili bağdaĢtıracağım korsan mitinglerimiz
olurdu bizim. Korsan mitinglerimizde de polisler bu kadar donanımlı ve çok değildi.
Ama gezi bambaĢka bir Ģey daha barıĢçıl yani isyanını duyurmaya çalıĢan insanların,
isyanı vardı bir Ģeyi vardı eylemi vardı orda. Polisin Ģiddetiyle bastırılmaya
çalıĢılıyordu. Dolayısıyla da Ģiddet Ģiddeti doğurur.

107
4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

O kadar çok Ģey var ki, Gezi ve forumlar bambaĢka bir deneyimdi. Yeri geldikçe
anlatayım olur mu?

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Haksızlıklar, orantısız Ģiddet…

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Siyasi parti üyeliğim yok. Sempati duymanın dıĢında iĢte bu seçimlere katılmasıyla
HDP‟ye destek verdim. Bugün Türkiye‟de ki Ģu anda ki durum HDP‟nin
desteklenmesi gereken bir Ģeydi. Yani bu demokrasi adına yapılması gereken bir
Ģeydi. Çok çok büyük umutlar falan filan değil yani benim ütopyamdaki bir yere
taĢıyacak bir siyasi parti falan değil ama neticede en azından ülkenin son geldiği
dönemde gırtlağımıza bir el yapıĢtı bu el boğazımızı sıkıyor en azından HDP‟nin iĢte
barajı aĢması, meclise girmesiyle ne kadar güçlü olursa o kadar boğazımızdaki o
basan parmağı gevĢeteceğine inandım çok fazla da abartmıyorum aslında.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Gezi parkı eylemlerinde demek gerekiyor çünkü ben Ankara „da yaĢıyorum. Gezi
parkı eylemleri Ankara‟da Kuğulu Parkta baĢladı zaten yani Ġstanbul‟da baĢladı,
ertesi gün Ankara‟da bunu protesto edecek, iĢte Kuğulu Parkta toplanan insanlar
oldu, Kızılay‟da toplanan Kuğulu Parka gelen insanlar oldu sonra Kuğulu Parktan
toplu olarak Kızılay‟a geliĢ baĢladı, Kızılay‟a varıldığı noktada polisin saldırısıyla
karĢılaĢtık.
Ne tür taleple geliyor değil, Ġstanbul gezi olaylarının yani 31 Mayısta baĢlamasına ve
o Ģiddetin baĢlamasıyla birlikte Ankara bunu protesto etmek için yani Ġstanbul gezi
parkındaki insanlar neden toplandıysa neden saldırıya uğradıysa aynı nedenlerle,
Ankara‟da ki insanlar onlara destek vermek için toplandılar.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?

ġimdi ben Ankara‟da yaĢıyorum ve mutsuzum. Ankara son 20 yıldır öldürülen,


öldürülmekten de beter yani böyle türdiĢ(?) edilen, iĢkence edilen, zavallı bir kent.
Ankara‟nın hemen hemen her noktası ölü, Ģehir ölü, yaĢamıyor. YaĢamıyor.
Ankara‟da dokuzdan sonra hayat bitiyor. 10.00 dan sonra birçok semte otobüsler
yok. Toplu taĢıma araçları yok. Ama Ankaralı buna alıĢmıĢ artık yani en son otobüs
10.00 diyor evine gidiyor. Ben bunu farkında değildim pek çalıĢmadığım için iĢte
son dönemde bir arkadaĢımın iĢine yardım ediyordum 10.00 da 11.00 de çıktığımda
108
otobüsün olmadığını gördüm yani insanlar bunu söylerlerdi, internet üzerinden falan
duyardım ben, abartıyorlar falan diye düĢünüyordum ama abartmadıklarını gördüm.
Onun dıĢında kapitalist sistem içinde yani bizim gibi ülkedeki kapitalist sistem içinde
kenti Ģöyle veya böyle diye idealize ederek bir Ģeyi anlatamazsınız zaten yani burada
parası olan bir takım insanlar var, Ģehri iĢte binalaĢtıran, mimar eden, mimar
etmiyorlar aslında da bozuk yapılaĢmayı falan yapan insanlar bunlar. Tabi ki Ģeyler
var Ģehirlerde bu ülkede bir takım yasalar var kanunlar var her ilin ilçenin imar
müdürlüğü var falan yani belli yasalarla, yasalara uyarak bu yapılaĢmaların olması
gerekiyor ama sanıyorum ki hiçbir Ģey yine de bu imar müdürlerinin ben mimar
mühendis falan olduklarını da sanmıyorum zaten baĢka mesleklerden, alakasız
mesleklerden insanlar burada imar müdürlüğü yaparsa yani yapılaĢmada tabi ki
çirkin yapılaĢmalar olacak. Ama gördüğüm Ģey benim, Ġstanbul‟da gördüğüm Ģey,
Ankara‟da iĢte AVM lere gelirsin mesela Ankara‟da bir AVM yapılırsa bu AVM bir
arsanın geniĢçe bir arsanın üzerine yapılıyor ve arsada bir sürü boĢluk var oturma
alanı var, yeĢil alanı var bir Ģey var. Ġstanbul‟da gördüğüm Ģeyler AVM‟ler yolun
hemen dibinden baĢlamıĢ binalar var yani o arsayı tamamen binayla doldurmuĢlar
yani nefes alacak bir alan yok. Buna oysa yasalar izin vermiyor yani bu ülkenin o tür
yasaları var iĢte Ģu kadar metrekare alanda Ģu kadar bina yaparsın ama bunu nasıl
yapıyor insanlar? ĠĢte yasalar çiğneniyor. Bu yasaları çiğnemek bir politikacı içindir,
belediye baĢkanı için büyük suç bunlar yani son dönemlerde de ipin ucu kaçmıĢ
durumda zaten gelinen nokta iĢte CumhurbaĢkanı‟nın artık CumhurbaĢkanı değil
baĢkan, o adam geldiği günden beri baĢkan. Öncesinden beride baĢkan boĢa tartıĢıp
duruyoruz.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Benim gözlemim, ben bu tür forumları falan pek ciddiye almadım. Çünkü
Ankara‟dan biliyorum, Ankara da forum düzenleyen insanlar iĢte A noktası, B
noktası, C noktasındaki insanlar belli siyasi grupların bir araya gelip toplandığı kendi
kendilerine hükümsel mastürbasyon yaptığı gruplar, forumlar oldu bunlar yani onun
için ben ciddiye almadım bunları yani bir bütün bir Ģey değil. Bu eylemlerin, bu
olayların heyecanıyla iĢte genç insanların, zaten var olan genç insanların yanına yeni
bir takım insanlarda geldi yani daha önce daha apolitik olan insanlar bu gezi
olaylarının heyecanıyla onlara katıldı ve son alanda pek büyük bir yumak falan
oluĢturduklarını sanmıyorum bir süre sonra soğudu, olaylar soğuduktan sonra o
insanlar geri çekildi, yine o iĢte 50 kiĢilik,100 kiĢilik o gruplar zaten var olan gruplar
yine varlar. Pek anlamlı Ģey bir Ģey yok yani böyle bilimsel anlamda geliĢtirecekleri
tez falan yok burada aslında.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?
Benim kamusal alanım bütün ülke bütün dünya. Kamusal alan diye bir Ģey kabul
etmiyorum.

109
11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Dediğiniz Ģeyi bilmiyorum ben bir bilgim yok Ankara‟da o tarz bir çalıĢma yok
zaten. Ankara‟da bu konuyla ilgili yani yakını olan Ģeyler zaten var olan bir takım
duyarlı dernek, parti, siyasi örgüt gibi yapılar zaten vardı, devam ediyorlar yani
adlarına Ģu duyarlılık diye bir isim koyarak yapmaları da pek bir anlam taĢımıyor.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Ben kentle olan iliĢkimi evde oturmak olarak tanımlıyorum. Ben kentime küskünüm
çünkü. Keyif almıyorum ben dıĢarı çıkmaktan.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Evet, ben sokak çocuğuyum. Sokakta büyüdüm.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Benim kent ütopyam kenti yöneten insanların nitelikli olması. Kenti yöneten
insanların Ģeyi bırakın bir sosyalistin iĢte yok mahalle meclisleri falan filan bir takım
ütopyalarım vardır da bu ancak biz sosyalizmi yaparsak bu tür meclisleri falan
kurabiliriz. Ama bu sistem içinde en azından bir belediye baĢkanının, belediye meclis
üyelerinin o kentte bir Ģey yapılacağı zaman en azından ….. Gibi, iĢte… Gibi bir
yerden görüĢ almadan hiçbir yere kazma vurmaması gerekiyor. Kazma vurmaması
gerekiyor yani biz öyle bir belediye baĢkanının elindeyiz ki o küçücük aklıyla,
küçücük aklıyla belediyede çalıĢan çok fazla geliĢmemiĢ mühendislerin aklıyla iĢte
kendi aklıyla daha doğrusu Ģuraya Ģunu yapalım buraya bunu yapalım gibi Ģeyler
söylüyor o yetersiz sandığım mühendislerinde „evet baĢkanım „, „ haklısınız
baĢkanım „ ,‟doğru dediniz baĢkanımla „ kafasına göre Ģeyler yapıyor o da kenti
bozuyor.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Ġlk baĢlarda çok umutluydum yani hiçbir Ģey artık eskisi gibi olmayacak diye
düĢünüyordum ama bir Ģey var ki her Ģey eskisinden daha kötü yani neticede bu gezi
direniĢinde karĢı çıktığımız Ģeyler, ve bu insanlar daha fütur uzlaĢtılar yani bu
kalkıĢmanın, bu isyanın ,bu tepki göstermenin Ģiddetini gördüler ,Ģiddetin nereye
kadar olacağını gördüler ve bunu karĢılayacak önlemleri aldılar iĢte 100 bin tane
daha polis alarak, bilmem bir Ģey alarak iste onları teĢkilatlandırarak, olası yerlere
tayinlerini çıkartarak herhangi bir Ģey olursa saf tutmak için ellerinden gelen her Ģeyi

110
düzenlediler. Bundan sonrada gezi direniĢi gibi bir direniĢ, büyük bir direniĢe izin
vereceklerini hiç sanmıyorum. Hiç sanmıyorum, çok acımasızca bastıracaklardır.

(B.A, YaĢ: 58, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Kürt, Meslek: Pilot)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Geziden sonra Caferağa DayanıĢması olarak oluĢtu. Bir iĢgal evi ile güçlendi evin
kapatılmasından sonra bir süre daha devam etti. ġimdi fiilen dağıldı.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Hazirandan beri sürekli.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Meslek örgütleri sendika toplantılar vb. dıĢında olmadı.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Çok uzun Ģeyler anlatabilirim ama kısaca orada tekrardan kent sakinleri olduğumuzu
hatırladık.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

DayanıĢma ihtiyacı.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Evet HDP.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Bulundum hiçbir itirazım olmadı. Gezide de forumlarda da genel olarak "müdahale


etme dahil ol" genel prensibim oldu.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Benim hayatım Ġstanbul‟da geçti, ömrüm Ġstanbul benim.

111
9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin
içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Kentsel hareketi de forumlar var etti diye düĢünüyorum.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Her yer kamusaldır.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Bütün bunlar demokratik hak olarak kitlelerce önce arzu edilmeli ve sonra gücünü
kendi var ederek gerçekleĢmeli.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Müdahale edip öznesi olduğum sürece benim diyebilirim.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Hayır. Bunu gezi ve gezi gençliği bizlere öğretti.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Bu da çok uzun bir cevap gerektiriyor.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Kendi bedenini arayıp bulacak bir ruh bu. Kısmen HDP bunu kucaklıyor.

(M.C.O, YaĢ: 58, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Türk, Meslek:
Öğretmen)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Elbette sosyal duyarlılık. Doğa bilinci. Ġstanbul'da az kalmıĢ nefes alınacak yerlerin
varlığının devamı ve bunu korumaya yönelik ortak sosyal tepkinin yanında yer almak.

112
2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Üniversite öğrencilimden beri zaman zaman haklı olan bu tür çabaların yanında yer
aldım.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Bu kadar büyüğü elbette Gezi. Ama bu denli sosyal birikimli bir tecrübem eminim
çok kiĢi gibi daha önce olmadı. Olanlar daha dar alanlıydı.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Aklıma ġeyh Bedrettin Destanı geldi. Doğa için bir Ģeyler söylemek isteyen insanlar
ırk, din, mezhep ayrımı gözetmeden hep bir aradaydılar. Bir yerde sol söylemciler, öte
yanda namaz kılanları çembere almıĢ özgürlüklerini yaĢamasını sağlıyorlardı.
Türbanlı genç kızlar, küpeli gençlere helva dağıtıyordu

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Belki doğaya özlemle baĢladı, ama unuttuğumuz kardeĢçe yaĢamayı tekrar


becermek... Galiba bunlar. Bir de birilerine bu ülkede bizler de varız, dedik.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Dedem 1907 doğumluydu. Ġyi bir dindardı ve hacıydı. Öldüğünde cebinden


Atatürk'ün fotosu çıkmıĢtı. Ülkenin geçtiği evreleri en iyi bilenlerdendi ve çok iyi bir
CHP'li idi. Bizler hep onu örnek aldık. Eğitimli birisi baĢka ne yapabilir zaten?...

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Bulundum ve gerekçelerini yukarıda açıkladım.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Ben Ġstanbul'a 1975'te üniversite eğitimi için gelmiĢtim. Elbette etkilenmiĢtim. Kent
henüz beton değildi. Önceleri daha da güzel olmalıydı. Zaman geçtikçe, insanlarda
eğitim ve bilinç artınca ne gariptir her Ģey tersine döndü. Zaman ileri, düĢünce geri.
Eskiden köyden gelenler bile kente saygı duyardı. ġimdi yöneticiler sadece “oy”a
saygı duyuyor yazık ki...

113
9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin
içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Yeni bir kentsel tarifim yok. Medeni Kanun kabul edildiğinde örneğimiz ve
zamanımız yoktu. Biz de geliĢmiĢ Ġsviçre örneğini aldık. Önerim aynen böyle,
yöneticiler doğa bilinci olan geliĢmiĢ ülkelere gitsin ve onları örnek alsın. Forumlar
da bu bağlamda olmalı. Onlar sadece uyarıcı. Unutulmasın, kentleri bu hale
getirenlerin torunları da bu kentlerde yaĢamaya çalıĢacak.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alanın yasal bir tarifi var elbet. Ama bu, devletin ceberrut sert yüzü yerine,
devleti oluĢturan insanların insanca yaĢayabileceği alanlar yaratması Ģeklinde
anlaĢılmalı. Bu, devlete sahip halkların kendilerini her yerde özgür ve mutlu yaĢadığı
yerler Ģeklinde algılanmalı. Parklar vs. bu konuda sadece dar anlamda yorumlanmalı.
Yani en resmisinden bir kamusal kurumu bile vatandaĢ, özgürce nefes alabileceği bir
alan olarak görebilmeli.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

VatandaĢ, devletine, yönetimine. Hatta parkına, bahçesine yabancılaĢtırılırsa arayıĢa


girer. Bazen legal, bazen illegal. Özeti bu

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Kocaman bir muamma. Çok seversiniz ve ondan korkarsınız. Ben bu kente, cesaretimi
ancak çok toparlarsam girebiliyorum.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Anadolu'da eskiden samimiyet vardı (ġimdi orada da yazık ki gerilim var). Eski Türk
filmlerinde evlerinden sardunya sarkan dar sokaklı kentler görürdük. Kadınlar iĢ
bitimlerinde ev önlerinde toplaĢır, sohbet eder. Erkekler sokaktaki herkesi tanır ve
onlarla selamlaĢır. Çocuklar, sokak aralarında neĢeyle koĢuĢturur. Hah, iĢte böyle
olmalı kentim diye düĢünürüm. Bu benim özlemim değil sadece, çocukluğum ve
gençliğim...

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

13. maddede bu soruyu da yanıtlamıĢım ben. Tek eklentim, kentler yukarıya doğru
büyüdükçe, insanlar aĢağıda çok küçük kalıyor. GüneĢ alan sokaklarda yaĢamak,
ütopya olmamalı.
114
15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama
yansımaları neler olacak dersiniz?

Yöneticiler halkını severse forumlar elbette ki azalır. Ama iyinin güzelin sınırı yok.
Ġstekler daha iyisi için devam etmeli. Sadece saygı sınırları aĢılmadan. Forumlar
amacından saptırılmadan. Forumu düzenleyicileri, amaçlarını saptıranlara müsamaha
göstermeden. Yoksa siyasal, sosyal iyiye giden yol, bir bakmıĢsın kötücülerin
ekmeğine yağ sürmüĢ. Hedef, sadece yaĢanılır güzel ülke... Forumların en önemli
yansıması; toplumsal bilinç oluĢturması olur. YaĢadığımız kente farkındalığımızın
artması yaĢanabilir kentler oluĢması için çok önemli.

(E.K, YaĢ: 35, Eğitim Durumu: Yüksek Lisans, Etnik Kimlik: Alevi, Meslek:
Bilgisayar Mühendisi)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Gezi Parkı DireniĢi, Gezi baĢlangıç oldu. Daha sonra da forumlarda bulduk
kendimizi.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Üç defa katılım sağladım.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Sivil toplum kuruluĢunda çalıĢtım. Gezi büyüklüğünde bir eylemle karĢılaĢmadım.


Gezi forumları daha önce katıldığım deneyimlerden çok farklıydı.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Farklı yaĢ grupları, farklı dünya görüĢlerine sahip insanlar bir aradaydılar. Gezi ve
forumlar bizi bir araya getirdi.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Kente ve haklara sahip çıkma. Ġnsanların talebi, özgürlük, dayanıĢma.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Var, ancak gezide hangi partiden oluĢumuz önemli değildi. Bunu bırakıp öyle
oradaydık.

115
7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye
çeken neydi?

Evet bulundum. Ġtirazın kendisine. Kentine ve doğaya sahip çıkma. HaykırıĢ.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?

YeĢilin olduğu, insanların katletmediği bir doğa, yaĢayabiliriz ama çevreye de saygılı
olmalıyız.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Kentsel hareket bir ihtiyaç. Forumlar buna katkı sundu.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamuya ait olan alanlar. Parklar kente ait kentlilere aittir. Bu yönetenler tarafından
verilen bir lütuf değil, gereksinimdir.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Bu tarz yerler bizi yaĢadığımız kente ait olmamızı daha çok sağlıyor.
12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Ġstanbul‟da yaĢıyorum. Çok büyük bir metropol. Ġstanbul eskiden daha çok yeĢildi.
Bina yığını oldu. Kentimi sevdiğim için bu denli yeĢilin talan edilmesi beni üzüyor.
Daha yeĢil bir kentte yaĢamak isteğim.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Çocukken sokakta futbol oynardık, sokakta büyüdük. Sonra kentler büyüdü biz
büyüdük. Sokak kavramı ortadan kalktı maalesef.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

YeĢil bir kent, trafiğin olmadığı, misafir değil de ev sahibi gibi yaĢayacağımız bir
kent dileğim.

116
15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama
yansımaları neler olacak dersiniz?

Çok katkısının olacağını düĢünüyorum. Katılan herkes için bir deneyim ve


kazanım oldu.

(G.O, YaĢ: 29, Eğitim Durumu: Lisans, Etnik Kimlik: Alevi Türk Kürt,
Meslek: Reklam ve Pazarlama Müdürü)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Ben Caferağa DayanıĢmasındanım. Gezi‟den sonra vakit buldukça katılmaya çalıĢtım.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Geziden beri. Kesintisiz katılamadım

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Tek baĢıma olduğum düĢündüğüm çok konuda yalnız olmadığımı anladığım yerler.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Bazen sadece görmek, bazen hak sahibi olabilmek, bazen sadece laf olsun diye.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Üyeliğim yok. Tabii sempati duyduklarım var.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Tabii ki bulundum. Özgürlüklerin kısıtlanmasına, kabadayı ağzıyla yönetilmeye,


insan haklarına ve adalete darbe vuranlara dur demeye gittim. Sürekli nefret saçan
ideolojilerden, Atatürk‟ün yolundan gitmeyen ideolojiden kurtulmak için gittim.

117
8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir
misiniz?

Soruda hangi deneyimlerin sorulduğunu çok anlamadım.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Özellikle yerel. Yöneticilerin bu forumları teĢvik etmesi gerektiğine inanıyorum.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Umuma acık alan, bireylerin eĢit kullanım hakkına sahip olduğu alan.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Doğru yönetilmedikçe bizim ülkemizde çok sorunlara dönebilir yapı. Kent hakki
demokrasinin hazmedildiği toplunlar bireyler için mükemmeldir.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

ĠĢe git gel arada diren.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Evet, iyi ki öyle büyüdüm

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Trafiğin olmadığı. Kaliteli vakitler geçirebildiğimiz alanların olduğu, hayvanlar ve


engelliler için kolaylaĢtırılmıĢ hayat sunan bir kent. Daha çok var ama ülke ne kadar
düzgün ki hangi biri olacak.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Baskı ortamında sadece sürekli yok edilmeye çalıĢılacağız.

118
4.2.3. Abbasağa Parkı Forumu
Toplanmaya baĢladığı ilk zamanları göz önünde bulundurur isek Abbasağa Parkı
Forumu‟nun diğer parklara göre daha kalabalık olduğunu söyleyebilmekteyiz.

Fotoğraf 28: Abbasağa Parkı Fotoğraf 29: Abbasağa Forumu

Kaynak: everywheretaksim.net Kaynak: www.milliyet.com

Abbasağa Parkı Forumu‟na iliĢkin olarak on kiĢiyle mülakat yapılmıĢtır.


Katılımcıların altısı kadın, dördü erkektir ve yaĢları 21 ile 58 arasında değiĢiklik
göstermektedir. GörüĢmeler ses kayıt cihazı ile kayıt edilmiĢ olup sonrasında
deĢifreler yapılmıĢtır. Katılımcıların adlarının ve soyadlarının baĢ harfleri açıklama
kısmında bulunmaktadır. Ġlgili mülakatlara aĢağıda yer verilmiĢtir.
(A.K, YaĢ: 36, Eğitim Durumu: Lise, Etnik Kimlik: KarıĢık, Meslek:
Muhasebeci)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

ÇarĢı Gezi‟de alınan kararlar yerine gelene kadar Abbasağa‟da durma kararı almıĢtı.
Bu süreçte forum baĢladı. Ġnsanlar bundan sonra ne yapmalıyız demeye baĢladı.
Tabii ilk baĢta kitleseldi, onları getiren bir heyecan vardı. Çünkü apolitik insanalar da
vardı orada. Daha sonra forumda gruplar ortaya çıkamaya baĢladı; siyaset çalıĢmaları
grubu, barıĢ grubu gibi. Ama barıĢ grubunun ortaya çıkması milliyetçi bir önyargının
varlığını hatırlattı bizlere. Çünkü orada barıĢ annelerini getirirken Ģehit anneleri de
getirilsin denilebilirdi. Ama sanki Kürtler bu toprakların evlatları değil. Forumlar bu
noktada ayrıĢmaya baĢladı. Ayrıca ikinci bir ayrılma nedeni vardı; solun kendi
kurum kimliğini kapının önünde bırakmayıĢı. Solun çok büyük bir hatası bu.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Kesintisiz olarak her akĢam, iĢ çıkıĢında foruma gidiyordum. Forumun düzenlediği


eylemlerde ve çeĢitli çalıĢma atölyelerinde de bulundum. Bu atölyelerin
bütünleĢtirici bir rolü olsun istedik. Ayrıca benim forumda Ģöyle bir de isteğim
olmuĢtu; park meclisi yerine halk meclisi kuralım dedim, bir arkadaĢımla beraber
119
dile getirdik ama kabul edilmedi. Park meclisi de iki defa Kartal Heykeli ve
Cumartesi Pazarının orada bildiri dağıttı sonra o da çok uzun soluklu olmadı. Halk
meclisi ile daha bütünleĢtirici kararlar alınabilirdi.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Ben olağanüstü hal dönemini yaĢayan bir insanım. Ben 90 larda üç gün üç gece
elektriksiz, susuz, ekmeksiz dıĢarı çıkamadığımızı çok iyi biliyorum. Kürt
mücadelesi yılmayan bir mücadele ama Batı hep kaybetmeye mahkum. ĠĢte bu
yüzden Kürdistan‟da olduğu gibi halk meclisleri Batıya lazım.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Bizim hayata geçirmek istediğimiz bir Ģey vardı siyaset çalıĢma grubunda, bunu
baĢaramadık, Ģuydu; seçim barajının kaldırılması. AraĢtırdık, 1960‟lı yıllarda barajın
olmadığını öğrendik. Böyle olmasını çok istedik, çok uğraĢtık. Hatta Gezi‟nin
içerisinden birini milletvekili adayı, belediye baĢkanı adayı yapalım dedik ama
baĢaramadık. Ġkinci olarak da barıĢ anneleriyle asker annelerini bir araya getirmeye
çalıĢtık, barıĢ anneleri getirildi foruma. Ama bizim amacımız her iki kesimi bir araya
getirerek kolektif bir yapı oluĢturmaktı. Maalesef baĢarılı olamadık.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Foruma götüren tüm halkların ortak yaĢam alanı mücadelesi. Halkların sınırı olmaz,
ülkelerin sınırı olur, bu düĢünceyle oradaydım ben. Ama zamanla dediğim gibi,
milliyetçi önyargıların yıkılmayıĢı, Türk solunun havadan bakıĢı, kendi kurum
kimliklerinin dıĢarıda bırakılmayıĢı forumu zayıflamaya götüren sebepler oldu.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Hayır yok. Ben Ģuan sadece HDP‟ye destek veriyorum.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Evet. Tamamen halkların ortak yaĢam alanına dokunmadan özgürce yaĢamalarına


müdahale edilmemesi için oradaydım. Ben ağaç meselesine gitmemiĢtim oraya.
Doğa zaten aklımdaydı, evet bir doğa katliamı var bu ülkede. Ben bunu en son plana
atmıĢtım. Çünkü toplumsal dinamikler yerine gelmeden doğayı konuĢamayız çünkü.

120
8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri
paylaĢabilir misiniz?

Çocukların oynayabileceği park alanlarının olabildiği, beton yığınlarının olmadığı bir


kent hayalim var.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Bence forumlar kentsel hareketin içerisinde değerlendirilemez. Ġkisi birleĢtirici bir


noktada buluĢamıyor. BuluĢamadığı için de tamamen yetersiz ve yarı yolda kalıyor.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan parklardır, bahçelerdir. Bu evlerin olması gerekiyor. Birçok boĢ ev var.
Sokaklarda kalan birçok insan var. Kirasını ödeyemeyen birçok insan var. En
azından bu insanlar yararlanabilirler. BeĢiktaĢ Belediyesi‟nin çorba dağıtım ekibi var.
Ben birkaç defa çıktım ekiple, o kadar çok insan var ki sokaklarda kalan, periĢan
durumdalar. Bu insanları düĢündüğün zaman evet bu insanların olması gerekiyor. Bu
boĢ evlerin değerlendirilmesi gerektiğini düĢünüyorum ben.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Mahalle evleri ile o kent kavramı birleĢtirilebilir. Forumlarda bahsettiğim o ayrıĢma


nasıl ortaya çıktıysa burada da aynı Ģey yaĢandı. Mahalle kavramı kenara konulup
barınma hakkı örneğin öne çıkarılarak ülke genelinde daha birleĢtirici olabilir.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Barınma olarak da, mücadele olarak da tamamen elimizden alınmıĢ bir kent ve
kısıtlanmıĢ bir hayatımız var.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Ben köy kültürüyle büyüdüm. Orada dayanıĢma vardı, komĢuluk vardı, yaĢam hakkı
vardı. Ġnsanlar birbirine gidip gelirdi, sohbetler vardı. Ama kentte bunlar yok.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Ben elimde olsa bugün kenti terk ederim. Bu ortamda, böyle bir sistemin içinde hiç
yaĢamak istemiyorum. Ütopyamı gerçekleĢtirmek istersem bir köy evine ya da daha
kırsal bir alana gitmek isterim.
121
15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama
yansımaları neler olacak dersiniz?

En azından bir deneyim oldu oradaki insanlar için. Ama dediğim gibi deneyimlerin
ileri aktarılabilmesi için solun o kurumsal kimliğini biraz daha kenara bırakması
gerekiyor. O bütünleĢtirici ortamı sağlamak için kendini yenilemesi gerekiyor.

(D.Ö, YaĢ:25, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Türk, Meslek: ġehir
Plancısı)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Abbasağa Forumu‟na katılıyordum.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Geziden sonra sürdürülen Abbasağa Forumu'na katıldım, daha sonra sürekli olamadı
ama ara ara gitmeye deva ettim.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Kamusal alanın aktif bir Ģekilde kullanılıyor olmasından etkilendim. Ayrıca dinleme
kültürünün de yaygınlaĢıyor olması benim için önemliydi.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Ġlk kez YurttaĢ Gazeteciliği toplantısı için gelmiĢtim, sonrasında foruma dinleyici
olarak katıldım. Sonrasında da bu böyle devam etti.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Üye değilim, ancak bir partiye sempati duyuyorum.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Gezi direniĢi zamanında Türkiye'de değildim. Gezi Parkı'nda bilfiil bulunmamıĢ


olsam da yurtdıĢında Gezi ile dayanıĢma eylemlerine katıldım o dönem.

122
8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir
misiniz?

Hafızaya önem veren biri değilim. Ama kiĢisel hafızaya tabii. Kentsel hafızayı
korumayı baĢarabilsek keĢke.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Forumlar kentsel hareket içinde önemli bir yere sahip olmakla birlikte aslında bu
hareketin çok da küçük bir parçası. Uzun tartıĢmaların, konuĢmaların harekete
geçememesi ya da zaman içinde sönümlenmesi büyük bir sorun bana göre. Fakat kent
üzerine düĢünmeye baĢlamak, birlik olmak, dayanıĢarak çözüm aramak da çok önemli
bir adım aynı zamanda.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan, herhangi bir kıstas, Ģart gözetmeksizin dileyenin gelip vakit
geçirebildiği ya da yürüyüp geçebildiği tanımlı ya da tanımsız alandır, diyebiliriz.
Ġçinde bulunmak için herhangi bir özelliğe, ayrıcalığa, koĢula sahip olmanın
gerekmediği bu mekanların tanımlılığı, Ģahıslar arasındaki etkileĢimin niteliğine veya
niceliğine bağlıdır. Mesela kentsel unsurlar arasındaki eriĢimi sağlayan sokaklar,
kullanıcıların pratiklerine bağlı olarak farklı ve önceden öngörülemeyen mekanlar
haline gelebilir. Benzer Ģekilde, yeĢil ve rekreatif alan olarak düĢünülen parklar kimi
zaman tanımsız, boĢ kent parçaları haline gelebilir. Mahalle evlerinin bir sokak ya da
park kadar kamuya açık alanlar olduğunu düĢünmüyorum. Mahalle evinin kamusallığı
da o mekânları kullanan topluluklara ve doğal olarak Ģahıslar arasındaki etkileĢime
bağlı olarak zaman zaman yarı kamusal alan özelliği de gösterebilmektedir.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Bu kullanım pratiklerinin mülksüzleĢme ve müĢterekleĢme deneyimlerine önemli bir


katkısı olduğunu düĢünüyorum. Kent hakkı, ya da daha spesifik bağlamda bir
tanımlama ile kentsel hakların iĢgal evleri, mahalle evleri vb. müĢterek kullanımlar ile
düĢünülmeye baĢlamıĢ olması önemlidir. Ancak yeterli değildir. 10. soruda da
belirttiğim gibi iĢgal evi ya da mahalle evi gibi oluĢumların etki alanı kapalı
denebilecek topluluklar ile sınırlı kalmakta ve kentsel haklar tartıĢmasına altlık olan
dezavantajlı grupların büyük bir kısmına eriĢmekte yetersiz kalmaktadır. DayanıĢma,
birlik olma, ilkeli olma gibi kaygılar ile yola çıkan hareketler eninde sonunda kendi
"marjinal" grubunu ortaya çıkarmaktadır. Yetersizlikten kastım budur, kent genelinde
bu tartıĢmaları yaratan dezavantajlı kesimin ilgi alanına girememektedir bu tür
deneyimler.

123
12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

DeğiĢken! Kamusallık ve Ģeffaflıktan yana mücadele etsem de Ġstanbul gibi bir kentin
kaotik ortamı beni zaman zaman yine kendimle baĢ baĢa kalabileceğim mekânlar
aramaya itiyor. Hem müĢterek, hem de müstakil bir mekân yaratma arayıĢında
olduğum için değiĢken diye tanımlayabilirim :)

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Mahalle kültürü ile büyüyen son jenerasyonum sanırım. 11-12 yaĢına kadar
sokaklarda, civar mahallelerde özgürce dolaĢabildim fakat sonradan "lojman" olgusu
ile tanıĢtım. Ergenliğim sırasında Ġstanbul'da Ġller Bankası'nın lojmanları ile merkez
arasında toplu taĢıma yoktu; uzun ve tek tük aracın geçtiği ıssız bir yolu yürümek
durumunda kaldım uzun yıllar. Ġlk sözlü tacizi de o yolda deneyimledim, "araba
altında kalmak"tan da o yolda kurtuldum ilk kez. Belki de bu yüzden, sokakta var
olmayı çoğu zaman politik bir Ģekilde, yalnızca sokakta "kadın" olmak üzerinden
kuruyorum. Araçların yoğun olarak geçtiği bir sokaksa, çoğunlukla Ģoförlerle
inatlaĢarak hareket ediyorum. Issız ve karanlık bir sokaksa yine o ıssızlıkla inatlaĢarak
adımlarımı yavaĢlatarak yürüyorum; bunun gibi bir iliĢkim var her gün kullandığım
sokaklar ile.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Kendi deneyimlerimle ve potansiyel riskler ile inatlaĢmadığım bir kentlilik özlemi


içindeyim! Kiraların da daha insani olduğu son derece rasyonel bir kent ütopyam var
:)

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

ÇeĢitli alanlarda sorunsallar üretip bununla mücadele eden kent aktivistlerinin


artmakta olduğu Ģüphesiz. Bu artarak, belki biraz daha kemikleĢerek devam edecek.

(D. E. Ç, YaĢ:25, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Türk, Meslek:


Ġnsan Kaynakları Asistanı)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Benim hayatımda ilk defa yaĢadığım bir Ģeydi bu. Aslında çok da eylemlere falan
katılan da bir insan değildim. Ülkeye dair sadece haberleri takip ederdim o da
akĢamları malum ailece. Sonra nasıl oldu bunu ben de kestiremiyorum hala, içimdeki
mücadeleci ruh kendini Gezi‟de buldu. Hiç Ģaka yapmıyorum. Yani demek ki böyle
bir imkan hiç sunulmamıĢ demek. Liseden yakın arkadaĢlarımla Gezi‟de neredeyse
her gün oradaydık. Evimiz Ortaköy‟deydi. Orada kalmadık ama neredeyse hep gittik.
124
Ben hayatımda ilk kez biber gazı yedim. Ġlk defa polise karĢı slogan attım… Sonra
zaten iĢte Gezi sonrası oluĢan forumlar… Ben de Abbasağa‟ya katıldım.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Gezi‟den sonra katılmaya baĢladım. Ġlk zamanlar daha yoğun gidiyordum sonra iĢe de
baĢlamamla beraber pek sık gidemedim.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır olmadı.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Benim gibi ilk defa sokakta, sokağı yaĢayan insanlar oradaydı. Ben bunu yirmi beĢ
yaĢında yaĢamıĢtım. Orada kırklı yaĢlarında hatta yaĢça daha büyük insanlar ilk defa
toplumsal bir muhalefet içinde olduklarını paylaĢtıklarında çok farklı hissetmiĢtim.
Kendi kendime demiĢtim kaç kuĢak aslında muhalefetin dıĢında kalmıĢ hep.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Gezi‟ye kadar kendimi hiç özgür hissetmemiĢim. Sokakta olmak, haykırmak, duvara
belki bazen saçma da olsa bir Ģeyler yazabilmek, bilmiyorum çok değiĢikti. Ben ilk
defa genç olduğumu hissettim. Bu hislerle de foruma gitmeye devam ettim.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Hayır.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Beni geziye çeken Ģey insanların kolektif bir biçimde hareket etmeleriydi. Daha
huzurlu güvenli barıĢçıl bir ortamda yasamak için mücadele etmeleriydi.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Benim okulum sahildeydi. Gerçi evim de sahile yakın bir yerde. O yüzden deniz
benim için çok önemli. Ama maalesef denize eriĢmek de güçleĢiyor artık, kıyılar bazı
kimselere Ģirketlere satılıyor. Benim hafızam bu kente dair mavi ama ona da setler
çekiliyor artık.

125
9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin
içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Forumların insanların fikirlerini paylaĢtığı, artistiği, bir Ģeyler ürettiği bir alan
olduğunu düĢünüyorum ve forumların bu hareketlilik içerisinde önemli bir yerde
olduğunu düĢünüyorum.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan denildiğinde halkın ortak kullandığı alan aklıma geliyor.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Kent hakkını hayata geçirmek insanların mücadelesiydi söz konusu yerlerdeki


mücadeleler. KeĢke daha uzun süre devam edebilselerdi.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Özel ve sosyal hayatimi sürdürmeye çalıĢtığım yer olarak görüyorum yasadığım kenti.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Mahalle kültürüyle pek büyüyemediğim için sokakla aramda bir bağ olduğunu
söyleyemem ama mahalle kültürü denen Ģey bazen sıcak ve samimi iliĢkilerin olduğu
yer bazen de dedikodu ve baskının olduğu bir yer olabiliyor.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Ġnsanların birbirinin hayatına müdahale etmediği, barıĢ ve huzur dolu bir kentte
yasama özlemim var.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Gezi‟nin ve forumların siyasette daha katılımcı örnekleri oluĢturabileceğini


düĢünüyorum. Olumlu bir gelecek tahayyül ediyorum.

126
(E.K, YaĢ:29, Eğitim Durumu: Lisans, Etnik Kimlik: Türk, Meslek: Memur)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Geziden çıkartıldığımız dönemlerde Abbasağa'da bir foruma katıldım. Bunun dıĢında


7 Haziran 2015 seçimi için Oy ve Ötesi gönüllülerinin Abbasağa'da düzenlenen
forumuna katıldım.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Ġlk forum deneyimim Gezi döneminde oldu. Düzenli katılmadım.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Tek baĢına bir Ģey yapamayacağını gören insanların bir araya gelip beraberlik
duygusunu hissettiği yerlerdi benim için forumlar. Forumun havası beni etkilemiĢti
ancak o dönem bir parti üyeliğim vardı ve bu tür bir araya gelip tartıĢma ve beraber
karar alma mekanizması partide de iĢlediği için özel bir ihtiyaç duymamıĢtım bir daha
forumlara katılmak için.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Teyzem ve eniĢtem Abbasağa forumlarına benden daha ilgiliydiler. Bir gün ben de
onlarla gittim. Benim gitme nedenim meraktı. Bana göre birlikte olmanın,
dayanıĢmanın güzelliğini orada yakalayabildikleri için insanlar forumlara gidiyor.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

ġu anda herhangi bir partiye karĢı sempatim yok. Gezi forumuna katıldığım dönem ve
daha öncesinde TKP'ye üyeliğim vardı.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Bulundum. Ġnsana, hayvana, doğaya yapılan korkunç muameleye, her Ģeye itirazım
vardı. Gezi'deki dayanıĢma duygusuydu beni çeken.

127
8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir
misiniz?

Çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği yerler BeĢiktaĢ ve Taksim. BeĢiktaĢ'ta güzel


anılarımın olduğu iki tane çay bahçesinin kapatıldığını biliyorum. Taksim Ġstiklal
Caddesi'nde en çok arnavut kaldırımlarının eksikliğini hissediyorum. Taksim
Meydanı'nda gözüm hala belediye otobüslerinin olduğu yerde otobüs arıyor. ġu an
meydan bana gri, bomboĢ ve ruhsuz geliyor. Aslıda kaldırılmayan, yerinde duran bazı
yapıları da yıkılmıĢ, yerinde yokmuĢ gibi hatırlıyorum çoğu zaman.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Talan projelerine maruz kalan kent sakinlerinin bir araya gelme, ortak karar alma ve
karar doğrultusunda beraber mücadele etme hali.. Kentsel dönüĢüm kararı üzerine
yapılan bir foruma hiç katılmadım ama bana göre forumlar bu hareketlerin organize
ve sürekli olmasını sağlar.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Ne yazık ki hala kamusal alanın tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyorum.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Kent sakinlerinin kendilerini yaĢadıkları yere ait hissedebilmeleri, istedikleri gibi bir
kente sahip olabilmeleri için bu yaĢam alanları artmalı diye düĢünüyorum..

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Kentin sahibiymiĢim gibi hissetmem, kente sadece anılarla bağlanırım. Kentte benim
adıma karar verilmesine alıĢmıĢım ve en fazla bir Ģeyleri talep etmeyi bilirim.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Mahalle denilebilecek bir sitede büyüdüm. ġu anda bulunduğum mahallede kedileri


besliyoruz, en azından bu bilinci geliĢtirdik.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

YeĢilin, parkların, bahçelerin herkesin ulaĢabileceği Ģekilde olduğu, insanların ve


hayvanların barınma sorunlarının çözüm bulduğu, mahallelerinin birilerine değil
herkese ait olduğu bir kent hayal ediyorum.
128
15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama
yansımaları neler olacak dersiniz?

Forumlara çok büyük anlam yükleyemiyorum. Bana göre insanların dayanıĢma


ruhunu hissedebildikleri bir yer olarak önemli forumlar. DayanıĢma ve iĢbirliğini
kentlerde yaĢamak çok zor. Bu anlamda gerekli buluyorum. Bazı mahalleler,
forumlarda alınan kararlar sayesinde daha yaĢanılır hale gelebilir ama bu geliĢmelerin
bölgesel bazlı kalacağını düĢünüyorum.

(Ġ.N.Z, YaĢ: 58, Eğitim Durumu: Kuleli Askeri Lisesi, Etnik Kimlik: Türk
Meslek: Emekli Devlet Memuru)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Gezi‟den sonra baĢlayan forumlara katıldık. DireniĢ ve mücadele. Gerek ağaç, gerek
insan, hayvan… Hakkımızı savunmaya, birey hakkımızı savunmaya gittik Gezi‟ye ve
forumlara.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Bir ara altmıĢ iki gün ara vermiĢtim Abbasağa Forumu‟na. Benim annem de
hastaydı, ağır hastaydı, yatalaktı, bir yandan da onun yanındaydım. Forumda bazı
tartıĢmalar da vardı iĢte altmıĢ iki gün sonra da devam ettik.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Gezi‟den önce de, gençliğimizden bu yana bir direniĢçiliğimiz var, haksızlıkların


karĢısında olduk hep. Bu benim askeri okuldayken de olmuĢtur, ondan zaten devam
edemedim.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Forumlar aslında iyi baĢladı, kalabalıkla baĢladı. Kendisini Gezi‟ye ve ülke


savunmasına yakıĢır Ģekilde, Taksim‟den sonra kalabalıkla baĢladı. Ama ondan sonra
ayrıldı.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Valla oraya baĢtaki diktatöre karĢı, yaptığı haksızlığa karĢı gittik. Orada her kesime
karĢı yaptığı diktatörlükten toplanan kiĢiler kendi partilerine, düĢüncelerine, ne
dersek… Ben söyleyemem yani, taraf olurum söylersem. Ben mesela birinde
Silivri‟deki duruĢmalara, haksız yere içeri atılan, asker, gazeteci, sanatçı, kadın,
erkek kim varsa onlar için duruĢmaya gidilsin dediğimde protesto yedi öbür gruptan

129
diyebilirim. Ertesi forumda Abbasağa‟da kalabalığın yarı yarıya azaldığını gördüm.
YanlıĢ bir ayrıĢmaydı.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Var. Ġlk defa bu Mayıs ayında 7 Haziran seçimlerinden önce geç veya erken onu
bilemem, Vatan Partisi‟ne üye oldum. ġuanda ordayım ama orada da tartıĢmalar var.
ġuan istediğim net bir parti yok yani. Her yerde eksik var, birleĢemiyoruz. Devrimci
halk cephesi olarak ortak paydalarda birleĢemiyoruz. KarĢı tarafı istememe, öteleme
gibi yanlıĢlar hala devam ediyor.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Gezi Parkı‟na annemin hastalığı dolayısıyla pek gidemedim. Gittiğimde de uzun


duramıyordum, iki saatliğini gedip hemen annemin yanına geri dönüyordum. Fakat
Akaretlerde falan her Ģeyde üç saat durup tekrar geliyordum. Gezi gitme sebebim
oradaki kalabalığa destek olmaktı.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?

Doğma büyüme BeĢiktaĢlıyım. Annem de burada doğdu, büyüdü, öldü. Kentte bir
fakirlik vardı. Ġstanbullu da hemen hemen Anadolu köylüsü gibiydi, belirli bir zümre
kesimi hariç diyelim. Ama yardımlaĢma vardı iĢte. O zaman su kesilse tulumbası,
kuyusu olanlar birbirine verirdi. Burada para konuĢulmazdı yani. Ama 70‟li yıllardan
itibaren diyebiliriz, çocukluğumdan itibaren, bu apartmanlara geçiĢten sonra iĢte
iĢsizlikten Almanya‟ya gidiĢler, ülkenin durumu, siyasi kavgalar, değiĢik yerlerde
varoĢlarda bana göre yakın hemĢerilerin oturması da yanlıĢ. Hep birlikte oturmayı
öğrenemedik. Sağ-sol gibi ayrılmalar iĢte. Türk-Kürt gibi ayrılmaya çalıĢtıkları gibi
ayrılmalar devam ediyor. Ġstanbul‟un denizi bitti, yeĢili bitti, deniz ulaĢımı bitti.
Toplu taĢıma gene bana göre çözüm değil. On beĢ köprü olsa gene karĢıyım, çözüm
değil, rant için yapılıyor köprü. Fatih Sultan Mehmet‟i öve öve anlatan arkadaĢ, Fatih
Sultan Mehmet‟in bir ağaç kesenin kellesini kopardığını iyi bilsin.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

ġimdi baĢlangıçtaki kalabalığa göre kendi partilerine yönelince etkisini yitirdi.


ġuanda Yıldız Parkı gibi, Fındıklı‟da ağaç kesimi, metro kazımı Sarıyer ormanı gibi
belki protesto edemiyoruz, az kiĢide kalıyor. Öyle bir kalabalığın tekrar meydanlara
çıkacağını zannetmiyorum. Son seçim de yenilgidir yani, kabul etmesi gerekir
muhalefetin.

130
10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin
temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan iĢte herkesin ortak… Deniz kıyısı hepimizin ortak malıdır ama belirli
kiĢilere eski yıllardan beri peĢkeĢ çekiliyor. Bütün deniz kıyısı her vatandaĢın ortak
yeri. Meydanlar ortak, parklarımız var tabii, olmalı, nefes alınacak yerler. Mahalle
evlerine girmedim ben, evsizlere ev amacı olursa iyi tabii. Ama bu öncelikle iktidarın
görevi, yapmalı yani.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Bilgilendirme yapıyorsa uygun olabilir.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Genelde pek otobüse binmemeye çalıĢır yürürüm. Atletim zaten, koĢuyorum. Günde
en az yedi kere evden çıkar yürürüm. Toplu taĢımadan Ģikayetçiyim. Boğaziçi‟nde bu
denizin kullanılmaması yanlıĢ. Avrupa‟da Hollanda gibi Ģehirlerde kanal kullanılıyor
ulaĢımda. Ama burada hala dördüncü beĢinci köprü gibi rant peĢinde oluyor
idareciler. Onlara oy vermiyorum, verenlere de kırgınım, protestodayım onlara karĢı.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

BeĢiktaĢ sokakları son kalan yerler; Kadıköy, Yedikule, Kuzguncuk gibi. KeĢke
kalsalar… buralarda herhalde toplu alıĢveriĢ merkezleriyle, altları da garaj olacak
büyük hisselerle oluĢturulmaya çalıĢılıyor herhalde. Biz ona karĢıyız. Sokak, sokak
olarak kalmalı, içki içeniyle, köpeği, kedisi kuĢu, her Ģeyiyle… Sağcısı, solcusu tüm
insanıyla. BeĢiktaĢ bunun son üç kalesinden biri gibi görünüyor, gelen sağ olsun
öğrencileriyle de, çevresi okulla dolu. BeĢiktaĢlıyız, ÇarĢı‟yız aynı zamanda.
Haksızlığa karĢı, ÇarĢı faĢizme karĢı!

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Oksijeni bol olacak bir kentin, ağacı kesilmeyecek. GeniĢ alanları olan, deprem afet
her türlü Ģeye karĢı, suyu, elektriği kesilmeyen, sokaklarda evsizin yatmadığı, iĢten
eve evden iĢe öyle makine gibi insanların gitmediği, komĢuluk iliĢkilerinin olduğu,
halkın böcek gibi ilaçlanmadığı, gaz sıkılmadığı bir toplum (polis çocuğu olarak
söylüyorum bunu, babamız polisti böyle değildi.), bir kent istiyorum.

131
15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama
yansımaları neler olacak dersiniz?

En azından sokağı bilgilendiriyorsa, mahalleyi mesela, iyi tabii. Baz istasyonlarının


mesela karĢı çıkıĢımızla birkaç yer kapatıldı. Ama Ģimdi çocuk parkında da hep
yollarda belediyeler, büyükĢehir belediyesi zannedersem, gazeteleri okudum.
Forumlara bir süredir gitmiyorum, devam ediyor mudur da bilmiyorum. Onlara karĢı
yani. Bazı Ģeyleri durdurabiliyorduk. Sokakların site haline dönmemesi, sokak olarak
kalması için belki faydası olmuĢtur. Belli yerlerde ağaç gene kesiliyor ama hiç
olmazsa biraz çekindiler galiba. Halk uyanacak yani bu iĢe, hakkını koruyacak,
ağacını koruyacak. Sokaklar, caddeler hepimizin. Altından yol geçecek diye taĢı
granit taĢı yapmayacaksın, parayı taĢa harcamayacaksın. Granitin yağmurlu, karlı
havada da vatandaĢın kayıp düĢmesine neden olduğunu da bilecek. Ancak düĢünce
aklı baĢına geliyor, o zaman anlıyor vatandaĢ.

(M.Ç, YaĢ:26, Eğitim Durumu: Lisans, Etnik Kimlik: Kürt, Meslek: Öğrenci)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Abbasağa forumuna katılıyordum ben. Diğerlerine de katıldım ama en çok


Abbasağa‟ya katıldım.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Gezi‟den sonra katıldım. Aslında üniversitede olan forumlara da katılıyorum.


Kesintisiz olarak katılmadım.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Evet.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Herhangi bir konuda birçok farklı görüĢü ve bakıĢ açısını görüyorsunuz. Tekçi ve
kendini dayatan bir mekanizmadan uzak ama bazen moderatör ya da yönlendirme
olabiliyor en nihayetinde birbirine yakın ya da aynı politik tepki sahibi insanların bir
arada olduğu oluĢumdur.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Ortak bir sorunu ortaklaĢa çözmek. Ġnsanlar kendileri gibi düĢünen insanların olduğu
tartıĢabileceği, konuĢabileceği insanlar olduğu için geliyor.

132
6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Siyasi parti üyeliğim yok ancak gönlümdeki partinin adını vermiyim

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Gezi parkında bulundum. Ġtirazım kamusal mekânların kamusal alanlar gibi iktidarın
denetimine girmesi, halka ait mekânların sermayenin kendini yeniden ürettiği alanlara
çevrilmesi. ayrımcılık, ırkçılık homofobi, milliyetçilik gibi toplumu birbirinden
ayrıĢtıran tekçiliği savunan güçlere karĢı oluĢan politik tepkiler için oradaydım.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Mekânın bir belleği vardır, yaĢadığım kenti bende yarattığı imgelerle hatırlatırım.
Kırsaldaki kentlerin, dağlara yakın yerleĢmelerin hissettirdikleri ile denize kıyısı olan
kentlerin hissettirdikleri çok farklı. Sınırsızlıklardan sınırlılıklara geçiĢ diyebiliriz;
mesela köyde devlet çok az varken, her Ģeyinizi siz üretiyorken kentte her Ģeye
bağımlısınız.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Kentsel hareketler, ortak yaĢam alanlarının bir savunması niteliğindedir belki de


bireysel yaĢam alanları da dahildir buna. Forumlar da bu ortak yaĢamanın aracı
doğrudan demokrasinin alanlarıdır.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan deyince kamusal mekânı kastediyorsanız; insanlar yaĢadıkları yerlerde


direkt ya da dolaylı olarak birbirlerine bağlıdırlar ve ortak kullanılan mekânlar vardır
zorunlu olarak. Parklar ve mahalle evleri yerelde yaĢanan sorunların çözülebileceği
mekânlardır, sizin nasıl bir mahallede yaĢam istediğinizi ancak siz bilebilirsiniz,
sizden binlerce km uzaktaki birinin sizin nasıl yaĢamanız ve nasıl bir yerde yaĢamanız
gerektiği hakkında fikir ya da karar belirtmesinin hiçbir mantıklı ve tutarlı tarafı
yoktur.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Ġnsanların kendi yaĢam alanlarını kendileri üretme hakkına sahip olmaları gerektiğine
inanıyorum.

133
12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Bazı semtleri hiç sevmem bazılarını severim, bazı mahallelerde sıkılıyorum,


metrobüste daralıyorum, metroda koĢasım var, her Ģey çok pahalı kiralar ateĢ pahası;
yani sosyo-ekonomik dramlarla dolu bir iliĢkimiz var kentle, her an ayrılabiliriz, ya da
ara vermeliyiz belki de, birbirimiz yıpratıyoruz.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Mahalle kültürü hatta köyde büyüdüm diyebilirim. Sokaklar nefes aldığım yerdir,
sürekli yürümek isterim sokaklarda. Ama bazı sokaklardan geçerken de gözlerle taciz
edilmek kötü.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Engelsiz, bol yeĢil, mahalle ve sokağın olduğu dayanıĢma içerisinde bir kent.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Temsili demokrasinin aslında hiç de temsil etmediği anlaĢılınca yerelden yönetimin


halk meclislerinin etkisi ve gücü o zaman ortaya çıkacaktır.

(S.Ç, YaĢ:28, Eğitim Durumu: Lisans, Etnik Kimlik: Türkiye, Meslek: MüĢteri
Temsilcisi)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Birçok insan gibi ben de Gezi‟den sonra oturduğum yere yakın bir park forumuna
gitmeyi tercih ettim ve böyle devam ettim.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Olabildiğince katılmaya çalıĢtım.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır, olmadı.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Farklı insanlar, farklı kültürlerle tanıĢma ; farklı fikirleri tanıma imkanı buldum.

134
5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya
geliyor?

Tamamen merak ettiğim için katıldım, özel bir amacım yoktu. Ġnsanların kendilerini
özgürce ifade edebilme imkanı buldukları için bu forumlara katıldıklarını
düĢünüyorum.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Siyasi parti üyeliğim yok, siyasi partilerden nefret ediyorum.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Gezi Park'ında bulundum. O dönemde televizyon yayınları objektif olmadığından,


neler olduğunu kendi gözlerimle görmek için gittim. Beni Gezi'ye çeken öncesinde
yaĢanan olaylardı. Örneğin; 1 Mayıs kutlamaları için Taksim Meydanı'nın kapatılmıĢ
olması, meydana yapılması konuĢulan Topçu KıĢlası iddiaları, 29 Mayıs gecesi parkta
polisler tarafından yakılan çadırlar. Beni en çok etkileyen ise 1 Haziran sabahı
Anadolu yakasından Avrupa yakasına köprüyü yürüyerek geçen güruh olmuĢtu.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Ġstanbul‟da doğup büyüdüm. Yakın zamanda evlenip Ġzmir‟e taĢındım. Ġki kenti
karĢılaĢtıracak olursam; Ġstanbul için zamanın hızlı aktığını, Ġzmir içinse burada
yaĢayan insanların yasamaktan zevk aldığını söyleyebilirim. Ġstanbul denilince akla -
benim için geçerli bu durum- öncelikle Ģehrin olumsuz yönleri geliyor. Trafik ve
Ģehrin kalabalık oluĢu ön planda. Bu durumun doğurduğu yan aktörleri saymakla
bitmeyeceği için bahsini hiç açmıyorum. Burası eskiden de çok kalabalıktı fakat, en
azından insanların ruhu vardı. Zamanla yaĢanan göçlerle hem Ģehrin kimliği değiĢti
hem de artan nüfus yoğunluğu ile birlikte yaĢamdan zevk almak imkansız hale geldi.
Ġnsanların inatla Ġstanbul gibi sorunlu metropollerde yaĢamalarına anlam
veremiyorum. Eskiye kıyasla son dönemlerde kent adına yaĢanan tek olumlu
geliĢmenin toplu taĢımada yaĢanan iyileĢtirmeler olduğunu düĢünüyorum. Tabi bu
durum toplu taĢımayı kullananlar için geçerli. Özel araç sahipleri içinse durum aksi
yönde ilerliyor.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Bence herkes köyüne dönmeli :) Forumları kentsel hareket içinde ateĢe su taĢıyan
karınca olarak değerlendiriyorum.

135
10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil
ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Bir insanın özel mülkiyeti dıĢında kalan tüm alanlar kamusal alandır.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Kentte yaĢayanlar için olumlu geliĢmeler olduğunu düĢünüyorum.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Kentte doğdum, kentte büyüdüm. Kentle zorunlu bir iliĢkimiz var :)

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Mahalle kültürü ile büyüdüm, çocukluğum sokakta geçti. Bence her çocuk mahalle
kültürü ile büyümeli. Fakat malum kentsel dönüĢüm dalgasıyla birlikte bizim
çocuklarımız bundan bîhaber olarak büyüyecekler diye düĢünüyorum.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Ġstanbul için söylemek gerekirse benim ütopyam; geçtiğimiz ramazan bayramındaki


doluluk oranına ulaĢan Ġstanbul‟dur.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Bu kıvamda giderse pek bir etkisinin olacağını düĢünmüyorum. Forumları Gezi


sürecinde tanıĢmıĢtık. 2013 yazını saymazsak -ufak giriĢimler haricinde-geçen 3 yıl
içerisinde kitlelere yayılan bir biçimde, pek seslerini seslerini duyamadık.

(S.C, YaĢ: 26, Eğitim Durumu: Lisans, Etnik Kimlik: Türk, Meslek: Bankacı)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Kısaca Gezi‟den sonra oluĢmaya baĢlayan forumlardan biri diyebilirim, Abbasağa


Forumu. Ben de bir süre katılım gösterdim.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Gezi‟den sonra bir süre düzenli olmakla birlikte sonrasında çok nadiren katılıyordum.

136
3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Ġlk defa sokaktaydım, en baĢta her yerden ilçeden insanlar, sonrasındaysa kendi
muhitimde insanları tanımak bir araya gelmek hoĢ anılar bıraktı bende. Hala daha
görüĢtüğüm, edindiğim dostlar var.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Çok seslilik, farklılıklar ve herkesin orada olması.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Üyeliğim yok ama tabii ki desteklediğim bir parti mevcut.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Bulunmadım fakat bulunmama sebebim Ģehir dıĢında olmamdı.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Çocukluğumun ilk yılları 90 li yılların çok tipik bir Ġstanbul mahallesindeydi ama
ilkokul sonrası küçük bir Ģehre taĢındığımızdan kentten çok kırsala dair diyebiliriz
hatıralarım.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Bütün olarak kenti kapsayan hareketler olmalı. Ancak forumlar bütün bir kenti
kapsamıyor, sadece o parkın vs. nin olduğu alanı ilgilendiriyor.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Ortak yasam alanı olarak tanımlayabilir basit olarak. kamusal alan biraz da modern
hayatla ortaya çıkmıĢ bir kavram kamusal alan varsa özel alanda vardır ki asıl
tanımlanması gereken budur bence.

137
11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Çoğu kentte iç içe bir yapı içerisindeyken son yıllarda özellikle kentsel donuĢum adı
altında kalın çizgilerle ayrıĢır hale geldiler.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Kent yasamı Ġstanbul gibi bir kentte çok daha farklı hale geliyor. Birçok yıpratıcı
uyaran olması nedeniyle yoran bir yapılanma ve sosyal bi çok ihtiyacımın karĢılandığı
alan.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Mahalle kültürü ve akrabalık iliĢkilerinin yoğun olduğu bir yapıda büyüdüm. Bu


sebeple mahalle yapılarının en azından minimal düzeyde korunmalı diye
düĢünüyorum

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Sosyal ve kültürel olanakların yani sıra kendimi daha doğayla iç içe hissedebileceğim
bir kent istediğim. Hem merkezi hem biraz kasaba hayatinin harmanlandığı bir kent.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Forumların üretken ve yaratıcı ortamları birçok alana kaynaklık edebilir.

(ġ.D, YaĢ: 21, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Türk, Meslek:
Öğrenci)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

TMMOB‟un düzenlediği YaĢanılabilir Bir Ġstanbul Temalı kent forumuna katılmıĢtım


mesleğime iliĢkin olarak. Tabii Abbasağa Forumu da daha büyük çaplı, daha geniĢ
kitleleri barındıran bir platformdu, orada da bulundum.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Kesintisiz olarak katıldığımı söyleyemem.

138
3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır olmadı.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Gezi parkından sonra ortaya çıkan sorunların kavramların tartıĢıldığı bir forumdu.
Oldukça kalabalık bir katılım olmuĢtu.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Toplumsal bir durum olduğu için gitme ihtiyacı hissetim.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Siyasi bir partiye üyeliğim yok. MHP‟ye sempati duyuyorum.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Halkın ortak kullanım alanı olan kamusal alan dediğimiz paylaĢım mekanini rant
uğruna feda etmek göz yumulacak bir durum değil benim için.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Kent sürekli bir değiĢim içinde. Büyük kentsel değiĢimler meydana geldiğinde fark
edilmemesi imkansiz oluyor. Ya da o yer ile bağlantı daha kuvvetli olduğunda ufak
değiĢimler bile fark edilebiliyor.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Kentsel hareket benim için karĢı konulamaz bir durumu ifade ediyor. Kent sürekli bir
hareket bir oluĢum bir karmaĢa içinde. Kentsel hareketlilik, kentin doğurduğu ya da
kenti var eden bir olgudur. Bence kentsel forumlar da ayni döngü içinde bulunuyor.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan toplumun ortak kullanabildiği özgürlük alanlarıdır. Parkı tüm çocuklar
kullanabiliyorsa kamusal alan diyebiliriz. Ancak özel bir yere bağlı olarak sadece
müĢterilerine hizmet veren bir alandaysa kamusallıktan uzaklaĢmıĢ olur. Mahalle

139
evleri tam kamusal alan diyebilmek çok mümkün değil. Her evin kendine özel
kullanıcı mevcut.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Kent hakki kentin kaynaklarından faydalanılabilme hakki olduğu için yasam


alanlarına sahip olma en doğal haktir. Bireysellikten çok ortak bir haktir.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Kentte var olmaktan keyif duyuyorum. Her ne kadar bazı sorunlar ile karĢılaĢılsa da
kentin imkânlarını olabildiğince kullanmaya çalıĢıyorum.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Sokaklarında rahatça oyun oynanabilecek bir mahallede büyüdüm. O sokakta tek


mücadelemiz araba geçtiğinde kenara çekilmemizdi. Güvenlik ya da kalabalık olma
durumu gibi büyük sorunlarla karĢılaĢmadık.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Her Ģeyin bir yerde toplanıp tek merkezler olması yerine eĢit dağılımın, dağıtımın
yapıldığı kentler olabilir. Doğayı kemirmeden tüketmeden betonun yeĢile oranla yenik
kaldığı kentler olsa güzel olur.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Daha bilgili farkına varan bir toplumun bastırılması kolay olmayacaktır.

(M.P, YaĢ: 50 Eğitim Durumu: Ġlkokul, Etnik Kimlik: Dünya Ġnsanı, Meslek:
Erkek Kuaförü)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Ben Abbasağa Forum sözcülüğü de yaptım. Foruma katılmamın nedeni Gezi


mücadelesinden sonra foruma dönüĢmesi toplantıların. Abbasağa forumuna sürekli
katıldım. Daha sonra uzun süre Abbasağa forum sözcülüğünü de yaptım. Çoğu
zaman orada konuĢmacı olarak da yer aldım. Ama ben formu anlatmamı istersen
Ģöyle özetleyebilirim; Ġktidar Türk toplumunun yapısını iyi tahlil etmiĢ bu ülkede.
Nasıl derseniz Ģimdi sokakta insanları forumda yani bir çatı altında toplamayı daha
avantaj olarak görmüĢ. Ki forumlar sokak hareketinden sonra güçlenme yeri olmalı

140
ki. Ama maalesef ki bizdeki forumlarda içimize döndüğümüz zaman birbirimizle
mücadele etmeye baĢladık. Yani çeliĢkilerimizle. Hatta ben bir konuĢmamda dedim
ki bakın arkadaĢlar Gezi mücadelesi bizim sözlülük dönemimizdi galiba. Kötü
yönlerimizi görmeden hani baskı hepimize bir eĢit geldiği için kötü yönlerimizi
görmeden birbirimize yaslandık. Forumlarsa evlenme süreci gibi oldu, kavgalarımız
baĢladı birbirimizle. He biz burada evlendik ama mutlu olamadık. Çünkü mutluluğu
beceremedik. Gibicesine böyle bir tanımım olmuĢtu. Ha iĢin aslı da bu zaten. Sistem
de diyor ki zaten kendince, bu solcular bir araya geldiği zaman bir arada olamazlar.
Ben öyle görüyorum, öyle gözlemiĢlerdir mutlaka. Çünkü bizde de sol kesimde,
gelin isterseniz bu soldan önce tepeden baĢlamayalım de Gezi mücadelesini ele alıp
devam edersek daha sağlıklı olur. Gezi mücadelesi neydi? Bir devrim mücadelesi
değildi. Yani devrim için ayaklanma değildi. Haksızlıklar ve yaĢam alanlarına
müdahaleden dolayı bir baĢkaldırı idi. Birçok arkadaĢımız bunu devrim mücadelesi
gibi gördüğü için asıl sıkıntı ordaydı. Çünkü bizler orda kötü gidiĢhata karĢı bir duruĢ
sergilemek istedik. Herkes oradaydı. Mesela eĢcinsel, karĢı cinsten arkadaĢlarımız,
neden gezide oldu? Bu hayatın içinde biz de varız diye. Doğru mu? Bizim
hayatımıza da karıĢma, biz de yaĢıyoruz. Bunun için siyasal güçler de biz de varız
dediler. Dediğim gibi devrim veya sonuç beklemediğim bir eylem, hareket, uzun
sürdükçe o harekete zarar verir, karĢısındakine avantaj sağlar. Bizim Gezi
mücadelesi de biraz uzun sürünce bize biraz dezavantaj sağladı galiba. Talepleri dile
getirdikten sonra oturup değerlendirme yapmak gerekirdi.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Forumlara bir yıl kadar kesintisiz katıldım. Hala ben forum sözcüsüyüm hali hazırda
fakat bir müddettir özellikle haziran hareketinin ortaya koymuĢ olduğu refleks zaten
forum bileĢenlerini de aynı kiĢilerden oluĢturduğu için aĢağı yukarı, haziran
hareketiyle pek Ģeyi kalmadığı için. Bir de forumun sürekli devam etmesi iyi bir Ģey
değil. Forum bir, Gezi‟den sonra da ilk defa yaĢadığımız için formu, forumun da
Ģeyini anlayamadık, anladık ta, belki çoğunun iĢine gelmedi. Öyle ki forum bütün
düĢünceleri bir çatı altında toplayan ve haksızlığa karĢı refleks verebilen bir hareket
olarak düĢünün, öyle olması da gerekir. Gelen arkadaĢlardan bazıları yok dedi ben
ulusalcıyla yan yana gelmem, yok Ģununla yan yana gelmem, gir gide birbirlerinden
uzaklaĢtırdı.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Yani ben zaten 50 yaĢındayım. 78 kuĢağı dediğimiz kuĢaktanım, siyasal devrimci


mücadelenin içinden gelen bir insanım. Gençlik döneminde de mitinglerdi,
iĢtiraklerimiz olmuĢtur. Fakat yani Türkiye‟nin 80 dönemlerindeki korsan gösterileri
bile çok yüksek miktarlarda olabiliyordu. Mesela bir Adana‟da on iki bin kiĢinin, on
beĢ bin kiĢinin korsan mitingler oluyordu ama daha sonra 12 Eylül ihtilalden sonra
toplumda da bira çok farklı bir yayılma oldu. Beklemediğimiz bir refleksti aslında
gezi mücadelesi de. Ama bu refleksin içinde yer aldık tabii ki.

141
4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Forumlar Ģunu öğretti bize. Aslında uzun vadeli düĢündüğümüz zaman forumlar
demeyelim de Gezi mücadelesi aslında Türkiye‟nin belki de bir baĢlangıcıydı. Yani
ee unutulmuĢ birçok değere sahip çıkmanın temel noktasıydı. Yani bugün
Karadeniz‟de ağacı için mücadele veren, Kırca‟da iĢte zeytini için mücadele veren,
yani kendi bulunduğu yerde, Sivas‟ın köylülerinin iĢte mücadelesi, bunların ana
çıkıĢında gezi mücadelesi öğretti insanlara. Bulunduğu yerlerdeki kendilerinin ortak
yaĢamı olan alanları kaybetmemeleri gerektiğini bu mücadeleyle kazanılabileceğinin
inancını yarattı. Bu bir baĢlangıç ama baĢlangıcın devamında Taksim‟de baĢlayıp
Taksim‟de biten bir mesele değil. Bu bir sosyalist devrim mücadelesi de değil, bak
bunu üzerine basarak söylüyorum. Bu tür mücadele zaten vardı ama bir ivme
kazandırdı Gezi mücadelesi. Forumlar kendi kentsel alanlarında yapılacak yanlıĢ
adımlara karĢı çıkmak, halkın duyarlılığını hissettirmek, bunu bilgilendirmek halkı.
Sonuçta toplum neyi yaĢamak isterse onu yaĢar. Topluma zorla baĢka bir yaĢantı da
yapamazsın. Kendi doğrumuzun bedelini de her zaman ödüyoruz, bugün kitapları aç,
Ömer Hayyam‟ından Buruni‟sine… Devrimcilik bir kazanım değil ki, topluma
kazandırılacak bir Ģeyin daha ilerini görmektir. Ġleriyi yaĢatmaktır topluma. Yirmi
sene sonra bakıyorsun, aa doğruymuĢ ya deniyor. O zaman diyorsun ki keĢke sen de
yirmi sene önce böyle düĢünebilseydin.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Beni foruma götüren sebep zaten benim destek olduğum bir hareketin devamı
olmasındandı.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Geçen dönem Cumhuriyet Halk Partisi‟nin mahalle sorumlusuydum. CHP‟ye


üyeliğim var. CHP yi benimsemesem de, orda olmamın ana sebepleri Ģu CHP bir
kitle hareketi değil ama kitlelerin taban oluĢturacağı bir hareket. Ondan dolayı.
Üyelik aslında benim tercihim değildi ama çok sevdiğim bir öğretmen arkadaĢım
vardı aday olmuĢtu, ön seçim olursa oy kullanırsın demiĢti, kıramadım. Gerçi AKP
felaketi ile CHP felaketi birbirinden ayrılmaz iktidar olduklarında. Çünkü kadroları
çok menfaatçi.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Aslında Ģimdi iktidarın attığı birçok adıma karĢı olduğumuz için. Biz rahat
mücadelemizi Cumhuriyete borçluyuz. Fakat Ģimdi Gezi Parkı Topçu kıĢlası, sanki
bir rövanĢ alma durumuna girdiği için iktidarın, itirazımız bundan. Tunceli‟ye 1
milyon ağaç diktim burada eksik olsun kavramı mantıksız mantıksız Ģeyler.
Taksim‟deki ağaç Taksim‟e lazım. Daha sonra ben Gezi mücadelesinden sonra
142
Taksim‟e gittim hatta bir de kitap yazdım onda da geçiyor. Türbanlısı da çocuğuyla
eĢiyle geziyor, yani AKP lidir belki, ya dedim ki çocuklar canını kaybetti bu insanlar
burada yaĢasın rahat dolaĢsın diye. Belki mücadele verenlerin hiç biri orda
dolaĢmıyor bile. Gene bizim insanımız gidiyor oraya. Topluma ait biĢeylerin toplum
için var olması doğrultusunda düĢündük aslında.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?

ġimdi bizim ülkemizde özellikle her gelen gün geçen günden daha kötü oluyor.
Herkesin dilinde bir geçmiĢ, eskidendi meselesi var. Aynı biz de parkta olduğu gibi
neyi kaybettiğimizi bilmeden. ġimdi Ġstanbul‟da bir Ġstanbul kültürü diye bir Ģey
dolaĢır kulaklarımızda. Hani tadı damağımızda kalmıĢtır ama bize yaĢam fırsatı
olmadı. Aslında bu Ġstanbul kültürünü gene bizler 1957 li yıllar sopalarla kovaladık.
Ġçimizden uzaklaĢtırdık. Ve aslında bizim kültürümüz değildi o. Gayrimüslimlerin
kültürüydü Ġstanbul‟un kültürü. ġehri temiz tutan, Ģehri yaĢanır kılan, Ģehrin
kurallarına uyan kültür, gayrimüslimlerin kültürüydü. Biz bunları göndermek için
elimizden geleni yaptık. Onların yerine biz gelince iĢte bu kültür doğdu. Kültürümüz
burada görüyorsunuz. Yani gözümüzün içinde elbette yaĢanılana dair bir Ģehir
beliriyor. Fakat bunun sorumlu tamamıyla siyasi hareketler. Belediyelerdir, siyasi
yapılardır, Ģudur, budur… Bir ülkeyi yaĢanmaz hale getirenler o ülkeyi yönetenlerdir.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

ġimdi biz zaten bir avuç insanız. Çok azız duyarlı insanlar olarak. YetiĢemiyoruz
aslında. YetiĢmeye çalıĢıyor. Ülkede rantsal dönüĢümden vazgeçilmediği sürece,
para mı? Hayat mı? dediğin zaman; hayat diyen toplum olmadığı sürece para diyen
toplum çok olacak, biz bir Ģeyleri değiĢtiremeyeceğiz zaten kolay kolay. ġuan çark
daha çok kazanma üzerine dönüyor. Ġçinde yaĢanılır mı yaĢanılmaz mı, onun
hesabını yapmıyorlar.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan dediğin zaman vatandaĢın ortak kullandığı, devlet denetiminde olan
kaldırım, park, devletin kontrolünde ama bir isim koymuĢ Ģurası park demiĢ Ģurası
kaldırım demiĢ, Ģurası yeĢil alan demiĢ… Kamusal alan dediğimiz zaman toplumun
rahatça kullanabileceği fakat denetimi kamuda olan alanlardır yani. VatandaĢ bu
alanları kullanamıyor çünkü devlet bu alanları kiraya vermeye baĢladı. Bir kentin,
toplumun idarecileri bir kentin yaĢam alanlarını yok ediyor. Siyaseti bahsetmiyorum
Ģuanda, siyaseti boĢ ver. YaĢamdan bahsediyorum ben. YaĢamı paraya değiĢen bir
idari yapı var.

143
11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Gayrimüslim insanların ölmesi ve onların arkasının olmaması dolayısıyla evleri


muallakta kalıyor. Veya onların kendi vakıfları onu sahipleniyor. Bana kalırsa
mülkün ana sahibi devlettir ama. Bir ev boĢsa matruk kalacağına, o yerel yönetimin
kontrolünde birilerine daha düzenli oturma sağlanmasından tarafım.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Ben trafiğe girmiyorum ev buraya yakın olduğu için. ġunu öğrenmemiz gerekiyor;
bu ülke bizim, bu kent bizim. Bende öyle tipik bir Ģey var ki, ben elimdeki çöpü
hiçbir zaman bir tarafa atmam. Ben görüyorum bazen yolda adamın ayağına takılıyor
bu kesme taĢlar, ayağına ne takıldığına dahi bakmayan insanlar görüyorum. Ben o
taĢı o çukuruna geri koymadan geçmem ordan çünkü o taĢı çukuruna koymadığın
zaman, bütün taĢlar yerinden oynayacaktır ve orası bozulacaktır. Sonuçta bu Ģehir
bizim Ģehrimiz!

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Bizim iki tane bakkalımız vardı, biz ikisinden de alıĢveriĢ yapardık, gönül meselesi
biraz da. Hala çıktığım zaman yanlarına uğrarım. Aile ve arkadaĢ apartmanı
diyebilirim oturduğumuz apartman. Bizim o bütüün sokakla iliĢkimiz var. 26 senedir
BeĢiktaĢ‟tayız herkesi tanırız, herkes de bizi tanır. Biz Hatay‟dan geldik, orası da çok
kültürlü bir Ģehrimiz olduğu için burada bir adaptasyon sorunu yaĢamadık. Bugün de
mahalle kültürünü aĢılamaya çalıĢıyoruz, elimizden geldiğince.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Bizler aslında çağın, bizim ülkemizin çok ilerisinde düĢündüğümüz için kafamızda
bir ütopya değil de model olarak yani olmasını istediğimiz Ģeyleri düĢündüğümüz
zaman; ben 17 yaĢındayken ceza evinde yatıyorduk, bizden daha büyük arkadaĢımız
vardı bir tane o anlatmıĢtı: oturdu böyle “biz devrim devrim diyoh da dedi yarın
devrim olur da bütüün fabrikalar otomasyona geçerse iĢçiler ne yapacak ki” dedi.
Yani biz Ģunu istiyoruz bakın, insanların kendini ifade edip kendini yaĢayabileceği
ama doğruları gösteren bir dünyada yaĢamak isterim. ġurada bir kız çocuğu türban
takmak istiyorsa taksın ama dini eğitimini almıĢ ve ben bu Ģekilde yaĢamak
istiyorum diyorsa. Ama babasıyla anasıyla, çevresinin baskısıyla bu olmamalı. Bizim
ülkemizde doğan çocukların çoğu tecavüz çocuğudur. Neden biliyor musunuz?
Çünkü annesi kocasıyla isteyerek iliĢkiye girmiĢ insan değil. Bunların da kafasında
sürekli tecavüz vardır. AĢk çocukları olsa zaten çok farklı güller açar onlardan. En
büyük sıkıntımız burada bizim. Bu sebeple bizim mutlu olmamıza ihtimal yok. Hep
bir baĢkası, Ģu ne der, bu ne der… BaĢkasını yaĢıyoruz, kendimizi hiç yaĢamıyoruz.

144
15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama
yansımaları neler olacak dersiniz?

Forum yeni bir kavram gibi girdi hayatımıza fakat bizim iĢte asıl amacı da formun
farklı düĢünceleri bir arada tutabilme refleksini verebilmesiydi. Türkiye‟de Ģey
sorunumuz var bizim, sosyalist kesimin çok bilir çok konuĢur ama hiçbir zaman
toplumun önüne bir alternatif sunamamıĢ olmasından bunaldım. Türkiye‟de bir
devrimci insanın hırsızlık, yolsuzluk dosyası yoktur. Ama bunu makbul
görmüyorum. Neden görmüyorum? Toplumun önüne belki de bir alternatif
sunamadığımızdan. Bizim toplumumuzun da hırsızlığa müsaitliği vardır. Ben
berberim bak bi dönem gelenlerin çoğu nerdeyse hepsi Ģunu söylerdi; “Ecevit dürüst
adam.” Ama seçim olur, Ecevit değil de Özal kazanır. Herkesin hırsız dediği, ben
demem de öyle bir Ģey. ġimdi bakıyorsun demek ki insanlarda var bir sorun.
Forumlardaki ana sorun da o bir araya gelip de karĢı duruĢtan daha ziyade sen ben
algısını üstünden atamadığı sürece bazı gruplar diğer yapının eylemine bile
katılmıyor mesela. Toplumumuza Ģunu alıĢtıramadık yani, haksızlığa karĢı çıkmayı.

4.2.4. Yoğurtçu Parkı Forumu


Yoğurtçu Parkı Forumu‟na iliĢkin olarak on iki kiĢiyle mülakat yapılmıĢtır.
Katılımcıların altısı erkek, altısı kadındır ve yaĢları 19 ile 62 arasında değiĢiklik
göstermektedir. GörüĢmeler ses kayıt cihazı ile kayıt edilmiĢ olup sonrasında
deĢifreler yapılmıĢtır. Katılımcıların adlarının ve soyadlarının baĢ harfleri açıklama
kısmında bulunmaktadır. AĢağıda foruma iliĢkin fotoğraflar yer almaktadır;
Fotoğraf 30: Yoğurtçu Parkı Forumu Fotoğraf 31: Forumda Müzik Dinletisi

Kaynak: sendika1.org Kaynak: www.dunyabulteni.net

145
Ġlgili mülakatlara aĢağıda yer verilmiĢtir.

(Ü.U, YaĢ: 61, Eğitim Durumu: Yüksek Öğrenim, Etnik Kimlik: Ġnsan ve
YurttaĢ Meslek: Makina Mühendisi)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Gezi ile baĢlayan hikaye, gezi parkında yapılan forumlar sonunda, alınan karar gereği,
park veya semtlerde yani yerelde de forumlar oluĢturuldu. Yoğurtçu formu da bu
anlayıĢla oluĢtu.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Gezi de alınan karar gereği, Yoğurtçu formu oluĢtuğundan bu yana kesintisiz


katıldım.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Forumlar, geziden sonra oluĢan yeni bir deneyimdi. Ġçinde bulunduğum Demokratik
Meslek örgütünde buna benzer deneyimler oldu.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Forumlar, gezi sonrası heyecanla yeni bir baĢkaldırı olarak görüldü. Zamanla foruma
katılan örgütlü yapıların bir kısmının egemen olma gibi eğilimleri oldu, geziyi
içselleĢtirmiĢ olan bağımsız insanlar ve böyle olmamasını isteyen bazı örgütlü
yapıların çabasıyla devam ettirilmeye çalıĢıldı ama oluĢan algı ve geliĢen konjöktürel
genel politika forumların devamlılığını olumsuz yönde etkiledi.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Toplumun her kesiminden insanların ortaklaĢa olarak sisteme itirazlarının


söylenebildiği bir ortam olarak değerlendirdim, bu durum beni heyecanlandırdı ve
umutlandırdı. Temelde özgürlük talepleri olmak la birlikte, yaĢam Ģekline müdahale
edilmesi, Ekonomik problemler, Doğa ve çevrenin hoyratça yok edilmesine tepki,
Yenidünya düzenine tepki, Liberal sistemin getirdiği olumsuzluklara tepki,
Emperyalist ablukaya tepki, Ġnsan hakları, hayvan hakları, Problemleri vs.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Parti üyesi olmadım, sosyalist dünya görüĢüne sahibim. Var olan siyasi partilerin
[Sosyalist ve sosyal demokrat]hiç birisi tam olarak görüĢlerime uygun olmadığından
tekil bir sempatim olmadı, ancak uyguladıkları politikarın görüĢüme uygun olması
durumunda destek verdim.
146
7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Hemen her gün bulundum. Sorunuzu 4,5 .ci maddelerde yanıtladığımı sanıyorum.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

GeniĢ perspektifli bir soru. Kent hafızam 6 yaĢında Bakırköy e gelmekle baĢladı. Eski
Rum ve ermeni evleri, geniĢ ağaçlıklı alanlar arsalar, ermeni Rum sorunsuz mahalle
yaĢamı gibi. Hatırladığım deneyim derken bunları kastediyorsunuz sanıyorum.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Ulusal ve Uluslararası sermaye ve yerel iktidarlar kent üzerinden rant ve güç


sağlamayı hedefliyorlar. AKP iktidarı bu iĢi yandaĢ mücahitleri ile birlikte Kentin
yağmalayarak. Talan ederek iktidarlarının devamı için ciddi bir sermaye kaynağı
oluĢturarak yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar ve bu Ģekilde iktidarlarını
güçlendirerek sürekliliğini sağladılar. Forumların etkililiği artık yok, olsa bile
Forumlar daha çok genel politikayı gündemlerine alıp etkinlik yapıyordu ama gezinin
ortaya çıkmasına neden olan temel unsurlardan birisi de Doğa ve Kent talanına karĢı
olmaktı. Forumlar bunu tam anlayamadı ama geziyle birlikte Doğa ve kent
yağmalamasına karĢı, artık bir mücadele verilmesi fikri ,[Kent ve doğa
yağmalamasına karĢı mücadeleyi genel politika ile bütünleĢme Ģeklinde tarif
edeceğimiz ]taraftar buldu, bu doğrultuda KOS, Ġstanbul Kent Savunması, Kadıköy
Kent DayanıĢması ve baĢka oluĢumlar [Forumların içinden çıkan]Kentsel hareket
olarak değerlendirilebilir. Bu hareketleri Siyasi oluĢumlar ve Partilerin egemenliğine
girmediği sürece olumlu olarak görüyorum, hatta KKD içinde çalıĢmalara fiilen
katılıyorum. Ama burada genel bir yanılgıyı belirtmek istiyorum Kent talanına ve
yağmalanmasına karĢı yürütülen bu çalıĢmalar doğrudan tam bir siyasi çalıĢma
olmakla birlikte, bazı parti ve oluĢumlar bu çalıĢmaları yetersiz, yersiz bularak
küçümsemektedirler.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Ġnsanların, kent içinde yaĢamlarını sürdürürken, yurttaĢ ve kentli olarak ortak


alanlardan, devletin ve yerel yönetimin hizmetlerinden, sınırsız ve eĢit olarak
faydalanması olarak değerlendiriyorum. Parkların, yeĢil alanların, kıyıların,
ormanların kamusallığı ile sözünü ettiğiniz mahalle evleri kamusallığı aynı Ģey değil.
Mahalle evi kavramı ülkemizde henüz yeni. Kadıköy Belediyesi‟nin uyguladığı
gönüllü evleri örnek olarak gösterilebilir ama o evler Belediye ye yakın siyasi görüĢe
sahip insanların o siyasi görüĢün hayata geçirilmesi için kullanıldığından kamusal
olarak tarif edemeyiz.

147
11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Mahalle evleri, Mahallerde oturan insanların bir araya gelerek mülkiyetine sahip
olmadan kendi kaynakları ile ortaklaĢa finanse ediliyorsa mümkün olabilir. Devletin
veya belediyenin sunumu ile kamulaĢtırılmıĢ evler o anlayıĢların güdümünde olursa
iĢleyebilir. Aksi ise Devletin veya belediyenim mülkü olan bir yerin fiili iĢgali ile
mümkün olabilir. Yani mülkiyeti bir vatandaĢa ait olan bir evi fiilen kamulaĢtırmak
doğru olmamakla birlikte, sürdürülebilirliği ve meĢrutiyeti de olmaz.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

YurttaĢ olarak, verilmesi gereken Kamusal hizmetin adil, eĢit olarak sağlanması için
mücadele eden bir yerde olmak Ģeklinde tanımlayabilirim.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Mahalle kültürü ile büyüdüm, sokakla olan iliĢkide yolları, meydanları, parkları,
sokak hayvanları, esnafı, komĢuları, binaları, Kafe ve barları ile birlikte bütün olarak
değerlendiriyorum. Liberal ekonominin, tüketim ekonomisinin insanlar ve kentler
üzerindeki etkisini doğru değerlendirmek gerektiğini düĢünüyorum. Buradan yola
çıkarak çocukluğumuzda yaĢadığımız Mahalle kültürünü bu gün yaĢamamız mümkün
değil ama Organize bir bütünlüğü olan Kent yönetiminden, kamusal alanların
kullanımı ve hizmetlerin kamu çıkarları yanında olması açısından yeniden tarif
edilmesi doğrultusunda mücadele edilmesi gerektiğine inanıyorum.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Kamu alanları yaygınlaĢmıĢ, Kamusal hizmetleri yoğunlaĢmıĢ, kiĢi baĢına düĢen yeĢil
alanın 10-15 m2 ye ulaĢtığı, Planlı ve estetik, ulaĢım problemi olmayan, toplu
ulaĢımın yaygın olduğu, deniz ulaĢımının yoğun olduğu, bir kent. Enerjisini
yenilebilir kaynaklardan sağlayansam lirin olmadığı bir Kent.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Forumların etkisi azaldığından, toplumsal yaĢama doğrudan yansımalarının bu


aĢamada olamayacağı görüĢündeyim. Ama gezi fikriyatının toplum içinde hala var
olduğunu düĢünüyorum. Ancak Forumların içinden çıkan Kent hareketlerini yürüten
yapıların, siyasal bir oluĢum veya partinin egemenliği altına girmediği. Sürece
toplumsal, siyasal alanda ve gündelik yaĢamda etkili olabileceğini düĢünüyorum.

148
(S.E, YaĢ: 21, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Türk, Meslek: ġehir
Plancısı)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

19.06.2013 tarihinde Gezi sürecinde yaklaĢık 2000 kiĢinin katılımı ile oluĢmuĢ bir
forumdu. Ayrıca bu foruma bağlı Yoğurtçu Kadın Forumu da bulunmakta. Ben buna
daha çok katıldım.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Okul dıĢında kalan zamanlarda katılmaya çalıĢıyorum. Atölyelerde çeĢitli etkinlikler


yapılıyor. Forum ile ilgili bilgiler mahallelere dağıtılıyor ve etkinlikler düzenleniyor.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

ÇeĢitli insanların katılımıyla, çeĢitli düĢüncede, inanıĢta insanlar, çok renkli ve değerli
paylaĢımlar yapılıyor. Çoğu zaman konuĢmacılar da geliyor. Özellikle kadınlar
arasında sıkı bir dayanıĢma var ve çok azimliler.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

En önemlisi belli bir dayanıĢma ve paylaĢım içinde bulunma isteği. Ġnsanlar


iĢlerinden/okullarından kalan zamanlarda bir araya gelerek ortak sorunlar üzerinden
çözüm oluĢturmaya çalıĢıyorlar. Ekolojik, toplumsal konulara dikkat çekiyorlar.
Gündemi takip etmek ve aktif olarak içinde yer almak açısından önemli bir katılım
olduğunu düĢünüyorum.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Üyeliğim yok ancak desteklediğim bir parti var.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Evet. Ġnsanların ortak bir paylaĢım alanına devletin baskıyla egemen olma isteği
birçok insanı ayağa kaldırmıĢtır. Son yıllarda doğaya verilen zarar çoktan sınırı
aĢmıĢtır. Doğal olarak Gezi'de insanların sabrı son noktaya ulaĢtı ve çok farklı
kesimlerden insanlar sahip oldukları değere sahip çıktı ve belli bir amaç için bütünlük
oluĢturdular. Bu da oldukça değerli bir hareketti.
149
8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir
misiniz?

Kent dediğimiz Ģey planda kesin sınırlarla çizilen ve katı bir çerçevede bulunan bir
olgu değildir. Sürekli değiĢmekte ve geliĢmektedir. Ġnsan kenti oluĢturan ve
yönlendiren en önemli unsurdur; dolayısıyla kent dediğimiz Ģey içinde yaĢayan
insanla bir bütündür ve kentler oluĢurken öncelikle insanlara hizmet etmek amacıyla
kurulmuĢtur. Ancak bu kurulum sırasında doğal değerleri bilinçsizce tüketmek ve 'her
Ģey insan için' mantığıyla tüketim topluma evrilmek oldukça yanlıĢtır.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Kentsel hareket; toplumu ve çevresini etkileyen konularda belli bir birliktelik


oluĢturmak ve aktif olarak çalıĢmalar yaparak belli bir hareket oluĢturup topluma ve
çevreye yön vermek. Forumlar genellikle yerel ölçekte ( mahalle, çok az da olsa köy)
oluĢtuğu için sorunlar daha iyi anlaĢılmakta ve üst ölçeklere sorunları iletmede önemli
bir ara rol oynamaktadırlar. En önemlisi o bölgenin analizini daha iyi
yapabilmektedirler.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan; halkın herhangi bir izne ihtiyaç duymadan kullanabileceği, çeĢitli
etkinlikler için toplanabileceği alanlardır. Parklar da önemli rekreasyon
alanlarındandır ve kamusal mekanların önemli bir kısmını oluĢtururlar. Mahalle evleri
de halkın katılım yapacağı ve yerel ölçekte paylaĢımda bulanabileceği yerdir.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Bu yaĢam alanları daha önce de belirttiğim gibi çoğunlukla mahalle (yerel) ölçeğinde
oluĢmuĢ alanlardır. Çoğunlukla toplumsa ve çevresel sorunlara çözüm bulmaya
çalıĢırlar. YaĢadıkları kent de bu konuların arasındadır. Dolayısıyla yaĢadıkları kent
hakkında söz sahibi olacakları bir alandır.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Sanayiden, AVM lerden uzak sokaklarda, parklarda insanların bulunduğu mekanlar


bana kenti anlatıyor. Kapalı alanlar yerine açık alanlar kent olgusunu daha iyi
karĢılıyor.

150
13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi
büyüdünüz?

Küçükken sabahtan akĢama kadar mahallemizde arkadaĢlarımla oynardım.


Çocukluğumu doyasıya yaĢadım. O zamanlar AVM ler, oyun parkları, eğlence
merkezleri bu kadar yaygın değildi. Saklambaç, yakartop, ip, seksek oynardık. Bugün
de sokak, kent dediğimde zihnimde canlanan bu sıcak ortamlardır. Kesinlikle betin
zeminlere sıkıĢmıĢ eğlenceler değil!

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Ġstediğim kente her geçen gün uzaklaĢıyorum. Maalesef Ġstanbul her geçen gün siyasi
kaygılar nedeniyle yağmalanıyor, yeĢilleri yok oluyor ve her yeri uzun gökdelenler
kaplıyor. Kent insanlar içinse, insanları neden binaların içine hapsediyorlar, kentlileri
neden bir araya getirmekten çok yalnızlaĢmaya sürüklüyorlar anlamak zor.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Forumlara verilen ilginin azlığını zamandan ziyade mevcut iktidar ve hakim


zihniyetten kaynaklandığını düĢünüyorum. Bu zihniyet değiĢmedikçe ileride ne kadar
yol alınır tartıĢılır. Ancak gerçekten dikkate alınırsa toplumsal, ekolojik, siyasal ve
güncel yaĢam için çeĢitli ipuçları içerdiği söylenilebilir.

(I.B.K, YaĢ: 26 Eğitim Durumu: Lisans, Etnik Kimlik: Kürt-Türk-Ermeni-Alevi-


Sunni karıĢımı. Kültürel olarak kendimi alevi olarak tanımlıyorum, ancak inanç
olarak ateistim, Meslek: Ticaret)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Özel bir hikayesi yok, Ahmet Atakan katledildiğinde, Kadıköy‟de protestolar


olmuĢtu, o süreçte gözaltına alındım, iki gün kadar karakolda tutulduktan sonra
hakkımda 7 yıl hapis istemi ile tutuksuz yargılanma sürecim baĢladı. Bu esnada
davama bakan gönüllü avukat ile tanıĢıp arkadaĢ oldum. Forumlara da onunla
gitmeye baĢladım, ancak düzenli bir Ģekilde tüm forumlara katılamadım.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

2013 Eylül‟ünde katılmaya baĢladım, fakat düzenli olarak katılamadım. Daha çok
kolektif bir iĢ olduğunda, bir eylem ya da dayanıĢma gerektiren bir durum olduğunda
orada bulundum.

151
3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Evet, okuduğum okulun siyasal bilimler alanında olması itibariyle fakültem zaten
oldukça politikti. 2008 itibariyle Beyazıt Gastesi adlı yatay örgütlenmeli, öz
yönetime sahip ve öğrenci öz-örgütü olan bir topluluğun içerisinde yer aldım.
Topluluk ile birlikte zaman zaman paneller, seminerler, film gösterimleri,
gerektirdiğinde de öğrenci forumları düzenliyorduk.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

ÇeĢitli atölye çalıĢmalarına katıldım, hem örgütsel hem bireysel dayanıĢma ağlarının
geniĢlemesi ve güçlenmesi adına önemli bir deneyimdi bu forumlar. Gezi
kalkıĢmasının bitmediğinin, sadece biçim değiĢtirdiğinin göstergesiydi.
En son katıldığım forum Levent‟de Umut-Sen, Plaza Eylem Platformu, içlerinde
Beyazıt Gastesi‟nin de bulunduğu; Boğaziçi Üni., Marmara Üni., ĠTÜ, Yıldız Teknik
ve MGSÜ öğrencilerinden oluĢan Bağımsız Öğrenci Hareketi‟nin katıldığı, bunun
dıĢında bazı park forumlarının da destek verdiği Soma forumuydu. Facia henüz
gerçekleĢmiĢti. ĠnĢaat ĠĢçileri Sendikası‟ndan arkadaĢlar vardı, o sıralarda BeĢiktaĢ
Belediyesi iĢçileri de grevdeydi onlara yaptığımız ziyaret neticesinde onlardan da
temsilen birkaç arkadaĢ forumumuza gelmiĢti. Daha önce hayatını kaybeden maden
iĢçilerinin yakınları da bulunmaktaydı, “Soma için ne yapabiliriz?” “nasıl
örgütleyebiliriz” soruları çerçevesinde çeĢitli fikirler tartıĢıldı, deneyimler aktarıldı.
Bağımsız bir ekip olarak Soma‟ya gittiğimiz bir grup arkadaĢımızla çektiğimiz
röportaj videoları ve madenci köylerine dair izlenimlerimizi aktardık, Soma
yerelinde tarım kooperatifi kurarak önümüzdeki dönemlerde örgitlenmesi muhtemel
bir grevde grev sandığının oluĢturulması için çeĢitli yöntemler aradık. O forumda
tanıĢtığım bazı arkadaĢlarla halen daha görüĢmekteyim. DireniĢte, itirazlarımızda
yalnız olmadığımızı, bizim gibi düĢünen ve mücadele eden/etmeye hazır pek çok
arkadaĢın olduğunu fark ettim, bu bağlamda genel olarak forumların önemli bir
deneyim olduğunu düĢünüyorum.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Hükümetin baskısı her geçen gün giderek daha da artarken, Gezi iĢe baĢlayan bir
değiĢim umudunun kaybedilmemesi, bir Ģekilde sürdürülmesi için gittim foruma.
Meydanlarda sokaklarda polis Ģiddeti giderek artarken, tek bir slogan atılmasına,
yürüyüĢ yapılmasına izin verilmezken, direniĢi bir Ģekilde sürdürebilme fırsatı ile
katıldım.
Bir çok talep olduğunu düĢünüyorum. Ama öncelikle yerel ölçekli planların yerelin,
oranın insanının insiyatif ve iradesinden bağımsız olmaması gerektiği fikri ile
insanların forumlara katıldığını düĢünüyorum. Makro siyasette merkezi idarenin
ulusal çapta yürüttüğü politikalar her ne kadar önemli bir yer tutsa da, forumlar yerel
siyasetin yürütülüĢ biçimine karĢı bir itirazdı bence. “Burası bizim mahallemiz, evet
ev kira olabilir ancak semt bizim” diyen insanlar vardı orada, “bizim mahallemizde
yapılacak Ģeyleri biz mahalleliler kararlaĢtırmalıyız” talebi ile yerel kimlikler daha da
152
karakterize oldu. Her forum birbirinden farklı bir karaktere sahipti, o semtin
demografik özelliği ile de alakalı olarak. Ayrıca zaman zaman çeĢitli güç
çekiĢmelerine de tanık oldum. Örneğin Yoğurtçu Parkı Forumu‟ndaki EMEP‟liler,
ESP‟liler ve “Kemalistler” arasında zaman zaman gerginlikler yaĢanıyordu.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Hiçbir siyasi parti üyeliğim bulunmamakla birlikte son genel seçimlerde HDP
çalıĢmalarına gönüllü olarak katıldım. Ancak bundan sonra parlamenter sistem
üzerinde örgütlenen ve bu sistemi doğrudan ya da dolaylı olarak besleyecek hiçbir
siyasi örgütlenmenin içerisinde bulunmamayı düĢünüyorum.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Bulundum, Sırrı Süreyya Önder‟in iĢ makinalarının önüne geçtiği günün ertesinden


itibaren park dağıtılana kadar sürekli oradaydım. Ġlk gitmeye karar verdiğim gün
aktif olarak katılmayı düĢünmemiĢtim, amacım sadece ziyaretti. Oradaki arkadaĢlara
erzak götürmek biraz sohbet etmek niyetindeydim. Ancak polis müdahalesiyle
karĢılaĢıp ilk gece çatıĢma baĢladıktan sonra, hükümetin tavrı, polisin davranıĢ
biçimi, beni oraya gitmeye ikna etti diyebilirim. Gezi‟de onbeĢ gün boyunca bir rüya
yaĢandı. Orada devrim olmuĢtu. Para, mevki, makam ve sınıflar yoktu. Sadece
dayanıĢma ve mücadele vardı. “Birlik ve beraberlik duygusunu” gerçek anlamda
hissettiğim yer orasıydı. Gezi‟ye birkaç paket sigara ve alabildiğim kadar erzakla
gittim. Gönüllülerden oluĢan bir düzen hemen organize edilmiĢti. Elimdeki herĢeyi
erzak ve sağlık malzemelerinin toplandığı yere bıraktıktan sonra sigaraların
toplandığı sepete tüm sigaralarımı bırakıp günlerce aç açıkta kalmadan sigarasız
kalmadan orada direndim. Hiç tanımadığım insanlarla kader ortağı, yoldaĢlık yaptım.
El ele verdiğimizde, örgütlü bir halkı kimsenin yenemeyeceğini orada tecrübe ettim.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?

Tam olarak soruyu anlayamadım, ancak Ġstanbul‟un tarihi yarımadasında ikamet


edeli 8 yıl geride kaldı. Bu süreç içerisinde ailemden ayrı ve öğrenci hayatı yaĢadım.
Beyazıt Meydanı‟nın, Ġstanbul Üniversitesi‟nin ana kapısına çıkan tarihi mermerlerin
nasıl bozulup yerine tarihi doku ile uyuĢmeyan bir düzenleme yapıldığına; Emek
Sineması‟nın talan ediliĢine, TarlabaĢı‟ndaki insanların, Sulukule Romanları‟nın
nasıl kentin kalbinden uzaklara sürüldüğüne, Ġnci Pastanesi‟nin kapanıĢına tanık
oldum. YaĢanmıĢlıkların ve toplumsal bellekte önemli izleri olan alanların ardı
ardına yasaklarla donatılıĢına tanık olmaktayım. 77 Mayıs‟ının acısının saklı olduğu
Taksim Meydanı‟nın 2009‟da büyük bir demokrasi gösteriĢiyle 1 Mayıs gösterilerine
açılmasını; iktidarı sorgulayan halkın direniĢ ve mücadeleleri nedeniyle nasıl yeniden
ve büyük bir korkuyla toplumsal gösteri ve yürüyüĢlere yasaklandığını kara mizah
filmi gibi izlemekte, tanık olmaktayım. 90‟larda Cihangir‟deki trans bireylerin ve
153
diğer tüm “ötekilerin” Hortum Süleyman ve Hüseyin Çapkın ile türlü iĢkenceler ve
baskılarla “temizleniĢi” ve günümüzdeki “Cihngirli” imajını düĢündükçe TarlabaĢı
Kentsel DönüĢüm Projesinin akıbetini tahmin edebilmekteyim.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Kentsel hareketin, bir kentte, bir yerelde; orada yapılacak tüm amme hizmetleri, idari
hizmetler, merkezi vesayetin etkisi ile dönüĢtürülen/uygulanan ideolojik faaliyetlerin
tamamının, o kentin demokrafik ve mimari yapısına, iĢleyiĢine, görünümüne, etki
edecek tüm kararların yalnızca seçilmiĢ ve atanmıĢ bir avuç insan ve çıkar odakları
ve ittifaklarının insiyatif ve iradesiyle yapılmasına karĢı çıkan; oralı olan, o yerelden
olan, kentlinin bizzat kendisinin yaĢadığı yerin nasıl bir yer olacağına karar verme
hakkı ile oluĢan kolektif bir eylemlilik hali olduğunu düĢünüyorum. Bir avuç insanın
“kamu yararı” adı altında yürüttüğü ve son derece kapalı, izole faaliyetlerin reddi ve
kamu yararı yerine “ortak iyi” anlayıĢıyla ilerleyen bir süreç olduğunu düĢünüyorum.

Gezi ile baĢlayan bir farkındalığın yükselerek arttığını, toplumsal muhalefetin yerel
üzerindeki etkilerinin de güçlendiğini düĢünüyorum. Yerel siyasete katılım
mekanizmaları toplum eliyle güçlendiriliyor. Demokrasinin seçimle sınırlı
olamayacağı artık biraz daha anlaĢılıyor. Bu bağlamda forumların yerel
siyaset/muhalefet olarak gezi direniĢinin boyut değiĢtirmiĢ, Ģartlarla evrilmiĢ ve biraz
daha yerele odaklanmıĢ bir biçimi olduğunu düĢünüyorum. Bunun içeriğinde hem
ekoloji hareketi var, hem kentsel bir muhalefet hem feminist kareket, iĢçi hakları bir
çok mücadele alanı var.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alanı ben iki bölümde düĢünüyorum; birincisi yurttaĢların vergileri ile
yürütülen her türlü idari iĢlerin yürütüldüğü hizmet yerleri. Bize öğretilen teorik
olarak; vergiler sayesinde toplumsal gelir bölüĢümünün hizmetler aracılığıyla
dengelenerek gelir adaletsizliklerinin minimize edilmesi. Bu bağlamda kamu kurum
ve kuruluĢları bir önem arz ediyor. Öte yandan bu bağlamda kamusal olan aslında
devleti temsil ediyor. Pratik yansımalarına baktığımızda ise adaletsizliğin ve
sermayedarların yegane iĢbirlikçisi ve garantörü durumunda. Üstelik teorik olarak
“yurttaĢa” “hizmet” vermesi gereken kurum ve kuruluĢlar özel sektöre
devredilmekte, “kamusal hizmetler” yararlanmak durumunda olan yurttaĢları
“müĢterileĢtirmekte.”

Diğer bir kamusal alan ise devletin eli değmese dahi toplumun ortak yaĢam olanı
olarak gördüğü ve bu Ģekilde değerlendirdiği, sosyalleĢtiği, iĢbirliği ve dayanıĢma
ağlarının güçlendiği, ortak kararların alındığı yerler olarak görüyorum. Örneğin
Yoğurtçu Parkı‟nın düzenlenmesi kamusal bir hizmet olarak belediyenin elinde
olabilir, orada yapılacak bir kültür merkezi kamusal bir alan olabilir ancak ikinci
bölümde tarif ettiğim “kamusal alan”; o parkta gerçekleĢen forumdur. ĠĢgal evleridir.
154
Öte yandan, kamusal alan politikanın üretildiği yegane yer değildir; özel alanın da
politik olduğunu ve özel alanın ve yaĢam biçiminin de zaten kamusaldan bağımsız
Ģekillenemediğini düĢünüyorum. Dolayısıyla “mahalle” yerelin kimliğinin önemli bir
unsuru. Mahalle evleri, sokakların geniĢliği, evlerin mimari özellikleri, kaç katlı
oldukları, bahçelerinin olup olmaması gibi Ģeyler o yerelin kendine has niteliklerinin
saklandığı detaylar.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

ĠĢgal evleri deyince, mülkiyet sorunları geliyor aklıma. Gezi sürecinde yazılan
onlarca duvar yazısından birisinde Ģöyle diyordu: “semt bizim, ev kira”. Atıl
durumda bulunan boĢ yapıların halk insiyatifi ile toplumsal kullanıma açılması, orada
yeni yaĢanmıĢlıkların ruhunu da yaratıyor. O yerele özgü bir karakter kazanıyor.
Kent hakkından kasıt “kente hak” mı yoksa kentli hakkı mı bilemedim. Ancak her
halukarda yerel insiyatif temsilcilerin siyasetine nazaran kentin ruhunun korunması
ve iyileĢtirilmesinde tek irade olduğu düĢüncesindeyim. YaĢayan bir Ģeydir kent; o
kenti yaĢatan da oranın insanlarıdır. Her gün oranın yollarından geçen, orada
toplumsal iliĢkiler kuran ve hayatını sürdüren insanlardır. Yöneticiler değil.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Her Ģeyden önce karakterime etki ettiğini düĢünüyorum. Ġstanbul gibi bir
metropolitanda yaĢamak, karar alma davranıĢlarımı, tutumlu olma, tetikte olma
alıĢkanlıkları geliĢtirmeme neden oldu. Kalabalıklar içerisinde yalnız olma kliĢesi
kent merkezine gittikçe daha da bir gerçek oluyor. Öte yandan mahalle baskısının
daha az olması gibi olumlu bir yönü de var. Ġstanbul‟da kendimi daha özgür
hissediyorum.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Bence bir kenti en iyi yürüyerek, sokaklarını dolaĢarak tanıyabiliriz. Ayrıca sokaklar
yalnızca ulaĢım güzergahı değildir. Sokaklarda müzikler yapılır, sanat icra edilir,
pazarlar kurulur, seyyar satıcılar bulunur. Kentin, semtin, mahallenin parmak izi
gibidir.

Ailem memur olduğu için “memleketsiz” bir insanım. Sürekli farklı yerlerde kaldım.
Bu nedenle 11 yıl bilfiil yaĢadığım Silivri‟de dahi her zaman kendimi ve ailemi
mahalleliye yabancı hissettim. Evet mahalle kültürü vardı, fakat biz yabancı idik,
etnik kimliğimiz mahalleli ile bütünleĢebilmemize pek olanak sağlamıyordu.
KomĢuluk iliĢkileri ne kadar güçlü olursa olsun, biz biraz bilerek temkinli davrandık
biraz da dıĢına itildik diyebilirim.

155
14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Yerel özerkliğin hem siyasal hem mali özerklik ile beslendiği bir kentte yaĢamak
isterim. Reklam panolarının yasaklandığı, mülkiyetin ortaklaĢtığı, toplumsal
dayanıĢmanın ve iĢ bölümünün, yaĢamın her alanında kendini gösterdiği tarım ve
üretim kooperatiflerinin bulunduğu biraz Terzi Fikri Fatsa‟sı ama daha çok Porto
Allegre deneyimi gibi bir kent özlemi içerisindeyim. Ülke Ģartlarında her ne kadar
“ütopik” görünse de pratik uygulamalar mevcut.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Kent hareketi içerisinde ortak bir karar alma ve dayanıĢma pratiği olarak önemli bir
toplumsal deneyimdi. Güzeldi… Fakat çok büyük etkilerinin olacağını
düĢünmüyorum.

(H.D.Ç, YaĢ: 20, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Türk, Meslek:
Öğrenci)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Aslında belli bir hikâyesi yok. Gezi‟den sonra gitmek istedim ve gittim.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Ġkinci kez katıldım. Daha önce okulda da bir kere katılmıĢtım.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır olmadı

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Forumlarda farklı tarafların tavrını, taleplerini görmek benim için oldukça faydalı
oldu.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Farklı sesleri duymak, farklı renkleri görmek ve bilmek istiyordum. Bu konuda


merakım taĢıdı beni forumlara.

156
6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Parti üyeliğim yok ancak belli bir partiye duyduğum bir sempati var.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Sınav haftam olduğu için bulunamadım ancak olayları yakından takip ettim gerek
haberler gerek sosyal medyadan.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Bilemedim. Kente dair bir hafıza biriktirmiyorum sanırım…

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Forumlar da sosyal hareketlerin bir ayağıdır bence. Ama maalesef ilk zamanlardaki
coĢkusunu devam ettiremediler.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan halka ait olan her yer bence. Parkların evlerin temsil ettiği kamusallık
insanların baĢkalarının hakkını kısıtlamadan özgürce yaĢaması benim için.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Kentin dıĢında halkın olağanüstü durumlarda devletin koruyamadığı durumlarda


insanların gittiği yerler.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Kent göründüğü kadar küçük değil. Her yerinde bir olay var.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Mahalle kültürüm yoktu. Apartman komĢuluklarımız iyiydi.

157
14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Benim kent ütopyamda her yerde yeĢilliğin ve çocukların olduğu, dilencilerin ve aç


yoksul insanların olmadığı trafiğin olmadığı bir yer var...

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Ġnsanların kendilerini ifade etme hakları baskın bir biçimde ortaya çıktı ve bence bu
ortaya çıkıĢ güçlenerek kente varlığını göstermeye devam edecek.

(E.Ö, YaĢ: 25, Eğitim Durumu: Yüksek Lisans, Etnik Kimlik: Türk, Meslek:
Öğrenci)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Gezi‟den sonra, o özgür ortamın kaçmasını hiç istemiyordum. Böylesi bir arzuyla
Yoğurtçu forumuna gelmeye baĢladım.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Gezi döneminde katıldım ve devam ettim ama sürekli olmadı.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Olmadı.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Aynı yerde yaĢayan insanların birbirlerini tanımalarına ve kentleri için ortak karar
almalarına imkan sağladı forumlar.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya geliyor?

Hakları için mücadele eden insanlara destek olmak istedim. Bireysel özgürlüklerini ve
doğayı korumak talebiyle.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

CHP üyeliğim var ama sempatim yok.

158
7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken neydi?

KiĢisel özgürlüklere karĢı uzun zamandır süren müdahaleler ve protestolara karĢı polisin
saldırgan tavrı.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Gezi'den önceye dair en azından Ġstanbul‟la ilgili kent hafızam neredeyse yok. Ġstanbul
benim için her zaman gereksiz kaotik bir Ģehirdi.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin içerisinde


nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Forumlar aynı semtte yaĢayan insanlar arasında bir iletiĢim kurdu ve bize yalnız
olmadığımızı gösterdi.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Devlet-halk ortak kullanımının olduğu yerleri kamusal alan olarak görüyorum. Parklar
daha çok bireysel kullanım alanlarıyken mahalle evleri toplu kullanım alanları olarak
temsil ettikleri kamusallık daha fazla.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Atıl duran binaların mahalleli yararına kullanılması kent hakkının bir uzantısıdır.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Düzgün planlanmıĢ ve bireysel özgürlüklerin tanındığı Ģehirlerde kendimi buluyorum.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi büyüdünüz?

Hayır, geziye kadar sokakla çok az bir iliĢkim oldu.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız var?

Bireysel özgürlüklere saygılı, neĢeli, sanatın ön planda olduğu, hayatın sokakta aktığı bir
Ģehir.

159
15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama
yansımaları neler olacak dersiniz?

Birbirini dinleyip saygı gösteren, iĢbirliği yapabilen insanların çoğalacağını


düĢünüyorum. Bu da daha özgür ve mutlu bir Ģehir hayatı yaratacaktır.

(E.D, YaĢ: 24, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Ġnsanım, Meslek:
Öğrenci, Aktivist)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Kadıköy Kent DayanıĢmasındanım ben. Gezi‟den çıktıktan sonra iĢte forumlara


dağıldık, mahallelere dağıldık. Ġlk Yoğurtçu Parkı‟na gittim ama oradaki ortam beni
çekmedi. Zordu. Siyasetlerin tamamının odak olduğu bir yer, bağımsız birinin iĢ
yapabilmesi orda çok zordu. Bir tahakküm altında gibiydi. Ben de aslında
yerelleĢmeye çok önem veren biri olduğum için. Kadıköy‟de yedi, sekiz mahallede
forumlar vardı, zaten Gezi‟den sonra en hareketli yer burasıydı. Sonra devam
edemedi. Özellikle Temmuz ağustos dönemi hızlı bir düĢüĢ dönemiydi. Ulusalcılar,
sosyalistle ve bağımsızlar olarak da dağılıyordu forumlar, ayrılıyordu. Ben bağımsız
bir insanım. Aslında bunun üzerine de çalıĢıyoruz. On binler, yüz binler nasıl yüz
kiĢiye düĢtü? Yeri geldiği zaman elli kiĢiye düĢtü? Bunun tartıĢmasını yapacağız.
“Tekrar o toplumsal hareketliliği sağlayabilir miyiz?” i tartıĢacağız. Bazı forumlarda
sosyalistler, ulusalcılar vs. bir aradaydı. Ġnsanlar Ġstiklal MarĢı‟nı Andımızı okuyarak
baĢlamak istiyorlar falan. O insanların da bir arada bulunması çok zordu. Kent
mücadelesi sadece Atatürk üzerinden gidiyor. Daha ötesine gidemiyorlar,
arkadaĢların zaten daha fazla derdi yok. Gelen arkadaĢlar da iĢçi emekçi
meselesinden anlatıyor, hepsi de patron, insanlar anlamıyor, anlamak da istemiyor.
Ve ayrıldılar, çok büyük bir ayrılık oldu. Zaten o ayrılıkla çok büyük bir kitleyi de
yanına çektiler.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Genel olarak katıldım. Yoğurtçu diğer parklardan ayrı olarak forumlarını


koruyabildi. Çünkü küçük bir komün, bir gezi, bir iĢgal yaratıldı orda. Gezi kaçmasın
diye mücadele ediyorduk ama Gezi kaçıyordu. Sonunda kaçtı elimizden.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Ben birkaç siyasi örgüte girdim. CHP deneyimim oldu vs. ama yapamıyorum. Oldu
ama aslında Gezi‟den sonra oldu benim tecrübem, herkesin, çoğu kiĢinin öyle oldu.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Park forumunun iĢleyiĢi çerçevesinde güzel deneyimler oldu. Herkesle yanyana


durduk; ulusalcılarla, Kürtlerle, Türklerle… Bizler bunu sağlayabildik. Gezi‟nin

160
düĢmesiyle o da eridi. Çok güzel tartıĢmalar oldu, çok verimliydi. Bir ilkesi bir kuralı
yoktu ve bazı güçler forumları çok iyi kullanarak, bölerek etkisini azalttı. Ama
insanlarla yan yana gelmek, bir Ģeylerin farkında olmak çok güzeldi.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Ben zaten hep mücadele etmek isteyen bir insandım. O mücadele kanalları
bulamıyordum, gerçekten bulanamıyordu. Bir ıĢık yandı yani, bir Ģeyler yapmak
istiyorum. Gezi‟den sonra da durmadan bir Ģeyler yaptım. Ġnsanları getiren sebep de,
Gezi‟den çıkmıĢlar. Gerçi insanlar da ĢaĢkın bir vaziyetteydi. Bir ateĢ getirdi
insanları ama o ateĢ de saman alevi gibi çabuk söndü ne yazık ki.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Yok. Yok. Yani HDP‟yi seçimde destekledim o kadar. O da tek destekleyeceğim


parti olduğu için yani. Çok HDP‟li olmadığımdan ama. Ben siyasi parti iĢlerine
girmek istemiyorum. Gerçi Ģuan bunları toparlamaya çalıĢıyorum. Siyasi partilerle
ortak hareket etme yolları arıyorum. Ama bu gerçekten dünyanın en zor Ģeyi.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Evet bulundum. Sadece ağaçlar değildi. Ġnsanlar artık yönetilmek istemiyordu,


hükmedilmek istemiyordu. Elinde sopasıyla kafalarına vurulmasına insanlar orada
isyan etti. Apolitik olarak görünse de bir Ģeylerin farkında aslında gençlik. O gençlik
hayır dedi, sen beni kontrol edemezsin. Halk yönetime katılmak istiyor ama hiçbir
siyasi partinin bu yapabilmek için bir giriĢimi yok.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?

Kadıköy‟de doğdum büyüdüm. Benim hayatım hep Kadıköy‟de geçti.


Kentler üzerine çok detaylı araĢtırmalar, konuĢmalar yapıyoruz. Kent-kır ayrımı gibi.
Benim kent hafızam güzeldi önceden. Ama yine bir rant çemberinin içine
sıkıĢtırılıyoruz. Aslında kısaca Ġstanbul gibi bir kent olmamalı Ġstanbul bir kent değil,
Ġstanbul bir cehennem. Dünya‟daki kentleĢme örneklerinin en kötüsü. Pakistan‟da,
Hindistan‟da olacak kentleĢme örneklerini çok kötü bir Ģekilde yaĢıyoruz. Bütün
dünya bunu görüyor aslında, raporlara baktığımızda. Dünya‟nın en kötü kenti, en
yağmacı kenti Ġstanbul. Hiç mutlu değilim böyle bir kentte yaĢamaktan.

161
9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin
içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Aslında Gezi‟yi alevleyen kentsel hareketti. Kentsel hareket aslında çok önemli. Çok
kapsayıcı bir Ģey, çok büyük bir zincirin parçası. Mücadele olarak, toplum olarak
kent önemli bir yerde. Gezi aslında bunun bir parçasıydı ama gene ben lafı solculara
getireceğim. Solcular kent mücadelesini, kenti kavrayamıyor. Aslında en temel sorun
Ģu: solcular halkın somut problemlerinden anlamıyor. Kent çok somut bir Ģey, yaĢam
çok somut bir Ģey. Kente, yaĢama dair dokunmak,,, solcular buna dokunmuyor. Çok
soyut kavramlar üzerinden gidiyor. Bence ne yapmak istediklerini kendileri de
bilmiyor.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Her yer kamusal alan. Meydan, otobüs durakları her yer kamusal alan. Ama özellikle
devlet gözü dönmüĢ bir kapitalizmin sürdüğü bir devlet kamusal alanları iyice
daraltmak istiyor. hastaneler de önemli bir kamusal alanlardır, eğitim özellikle. Bu
kamusal alanlarımızı daraltıyorlar ve özel sektöre aktarılıyor, devlet kendini
feshetmek istiyor. bütün iĢ gücünü atmak ve sadece bir yönetici olmak istiyor.
Kamusal alan hayata dair her Ģey. ĠĢgal evleri de kesinlikle kamusal alandır. Biri
özeldi biri de vakıf malıydı zaten. Onlar da çok önemli kamusal alanlardır, müĢterek
alanlardı aslında. Caferağa‟da güzel deneyimler oldu ama Don KiĢot kötü Ģekilde
bitti yani hiç kullanamadık neredeyse. ġey anlayıĢı var; “kamusallık = sınırsız
özgürlük”, mesela “kapıya kilit vurmayın”, “herkes girsin”. Yani Ģunu anlamaları
lazım. Yel değirmeni eyleminde de anarĢistler vardı, otonomcu arkadaĢlar, onlar
sınırsız özgürlüğü savunuyor. Yani sınırsız özgürlük ne kadar mümkün? Sokaklarda
çıplak dolaĢıp, birbirinin suratına yumruk atabilir misin? Orda da o deneyim oldu. O
evleri kurmadan bir müĢtereğimizi tartıĢmamız gerekirdi.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Aslında buralar ne kamusal alan, mahallenin oturup tartıĢabildiği karar alabildiği,


doğrudan ve yerinden demokrasi meselesine odak bir Ģey yani. Güzel bir moda
bostanı deneyimi vardı Caferağa‟nın ama tamamıyla kent meselesine, mahalle
meselesine eğilemedi. Orda da bir siyasi parti etkin değildi ama siyasi görüĢten
arkadaĢlar vardı. Bu da mahalleliyi bir bir kaçırdı. Ama mahalle evleri olmalı. CHP
bunu gönüllü evleri yapıyor vs. ama belediyeler her mahalleye bir meclis koymalı.
Kadıköy zaten bir kent kadar, Ġstanbul bir ülke kadar. Bu insanların tartıĢabileceği,
bu insanları yönetime katabileceğin mekanizmalar üretmen lazım.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

On yedi milyonluk bir kentte nasıl bir iliĢki olabilir ki! kentsel hizmetlerden
yararlanamıyorsun, kamuya hizmet verilmiyor. Benim birçok hastalığım var mesela,
162
hastaneye gidemiyorum yani. Bir gidiyorsun, bi iki haftada muayene olabiliyorsun
ancak. Zaten onun da parasını fazlasıyla alıyorlar. Ben mesela Kadıköy‟e gelirken
Feneryolu üç durak, dün kırk beĢ dakikada geldim, üç durak yani. Ġki dakikalık yolu
kırk beĢ dakikada geldim. Kent seni boğuyor. O kadar akıl dıĢı, mantık dıĢı, plansız
bir kent var ki… benim kente bakıĢ açım; bu kent yıkılmalı! Bu kent olmamalı.
Bugün çıkarılan belediye kanunu ile kırlar yok ediliyor. Çoğu kiĢi evlerine getirdi
hayvanlarını. E evlerinde tarım yapamıyor. Benim köyüme TOKĠ‟yi sokmaya
çalıĢıyorlar. Benim köyüm Toroslar‟ın dibinde. Orada ne iĢi var TOKĠ‟nin?

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Mahalle kültürü kentsel dönüĢümün talan projesi ile yok ediliyor. Moda‟nın çok
güzel bir dokusu vardır, Sahrayıcedit, Suadiye olsun. Kaç yıllık bir kent. Zaten
baktığımız zaten ev sahiplerine, hepsi yaĢlı. Çok güzel bir kültür var ama rantçılar,
talancılar depremi de bahane ederek bütün evlere tek tek girme planları var.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

On yedi milyonu olmayan bir kent hayalim var. On yedi milyon bir kent olmaz, bir
ülke olur. Planlı bir kent hayalim var. Apartman yaĢamı hiç bana göre değil. Ben
daha çok ev yaĢamı istiyorum. Bireysel, eski köĢk veya müĢterek evler, bir katlı, iki
katlı… Amerika‟da bunun örnekleri çok. Ama Türkiye‟de bu olamıyor. Hayvanlarım
da olmasını istiyorum. Ama öyle bir kent var ki cehennem burası. Bir kent istiyorsam
Ġstanbul gibi olmamasını isterim.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Bu konuda hep bir benim tezim vardır. Her mücadele kazanılmasa bile bir baĢarıdır.
Çünkü her mücadele bir insanın içinde mücadele ruhunu uyandırıyor. Ben çok küçük
alanlarda -mücadele verdiğim için, her alandan bir iki insan kazanıyoruz, bir Ģeyin
farkında oluyor. Veya mahalle arasından bir yerden geçerken insan bir Ģey fark
ediyor. Her mücadele çok önemli. Yani herkesin içinde bir parıltı bırakıyor. Ama
bunu sürekli hale getirmek gerekir. Sürekli hale getiremeyince de sönüyor. Ama biz
bunu sürekli hale getirmek için elimizden gelen her Ģeyi yapıyoruz. Çok kiĢiyi de
kazanıyoruz, çok mutlu oluyorum bundan. Bakıyorum o deneyimden, bu
deneyimden kazandırdığımız insanlar. Bu da bize güç veriyor.

163
(E.H, YaĢ: 25, Eğitim Durumu: Yüksek Lisans, Etnik Kimlik: Türk, Meslek:
Pazarlama)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Gezi parkı yıldönümündeki Abbasağa forumuna ve Yoğurtçu parkındaki foruma


katıldım. Sonrasında Yoğurtçu Parkı‟na katılmaya devam ettim. Gezi parkında
süregelen sivil dayanıĢmanın devam etmesi için neler yapılabileceği, vatandaĢ olarak
hangi insiyatifleri almamız gerektiğini tartıĢıyorduk genel anlamda.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Bugün artık güvenlik endiĢem sebebiyle çoğunlukla sosyal medyadan takip etmeyi
tercih ediyorum.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır. Geziyle birlikte ilk defa böylesine bir halk dayanıĢmasına Ģahit oldum.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Ġlk defa bu kadar farklı etnik kimliğe, sosyal ve ekonomik sınıfa mensup insanla bir
araya geldiğimi fark ettim. ÇeĢitliliğin verdiği zenginlik duygusunun yanında, bu
kadar yabancı olduğum bir ortamda provokasyon olma ihtimaline karĢı da tedirgin
olduğumu belirtmeliyim.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Forumlar; normal hayat akıĢında eksik kaldığımız sivil dayanıĢmanın oluĢtuğu, ortak
karar alma ve hareket etme motivasyonuyla bir araya gelen topluluklardır. Ġnsanlar
kendilerini temsil eden kiĢileri yetersiz buldukları takdirde, bu Ģekilde gruplar
oluĢturarak kendilerini ilgilendiren kararları grupça tartıĢarak almaktadırlar. Gezi
parkında oluĢan bu forumlar ise bu zamanlarda bizim en çok sivil dayanıĢmaya
ihtiyaç duyduğumuzu göstermektedir.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Üyeliğim yok ancak gönüllü olarak CHP gençlik kollarında görev alıyorum.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Gezi parkında bulundum. Toplum olarak huzur bulduğumuz parklarımıza yapılan


saldırı, bardağı taĢıran son damla oldu. Siyasi görüĢleri ve etnik kimlikleriyle
164
kutuplaĢtırılan halkımızın ilk defa herhangi bir siyasi parti çatısı ve etnik kimlikleri
önemsenmeksizin bir araya geldiği bir sivil dayanıĢmanın içerisinde ben de kendimi
halkın bir parçası olarak hissetmek istedim.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Kent sakinlerinin isteklerinin ve ihtiyaçlarının önemsenmediği konforsuz, özensiz ve


ranta dayalı beton kentleĢme yapısı içerisinde yaĢadığımızı düĢünüyorum. Bu kent
yönetimi anlayıĢı, son zamanlarda Kadıköy Belediyesi ile daha sosyal belediyecilik
anlayıĢına doğru kaymaktadır.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Kadıköy Belediyesi'nin son zamanlarda TAK atölyesi çalıĢmalarını sosyal devletçilik


anlayıĢı sebebiyle çok değerli buluyorum.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Ortak kullanım alanlarının, herkesin maksimum fayda sağlayabilmesi için kurallara


bağlı kalınarak kullanılması gereken alanlardır.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Halktan her kesimin, sosyal huzuru bozmadığı sürece özgür bir Ģekilde
barınabilmesini, kendini temsil edecek sivil dayanıĢmalara katılma hakkını
savunmaktayım.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Kalabalığın az olduğu zamanlarda ancak kentin tadını çıkarabiliyorum. Verimsiz


yapılaĢmanın yarattığı trafik nedeniyle hafta sonu uzak yerlere gidemiyorum.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Evet. Kendi sokağımla ilgili kararları ufak bir toplulukla alabiliyoruz. Birbirine
yabancılaĢan site sakinlerinden olmaktansa, mahallede oturmayı tercih ederim.

165
14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

BeĢiktaĢ Belediyesi'nin Kadıköy Belediyesi kadar sosyal bir belediye haline gelmesini
diliyorum. BetonlaĢmıĢ alanlarla yeĢil alanların daha dengeli olduğu, nüfusla doğru
orantılı altyapıların sağlanabildiği bir kentleĢme diliyorum.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Sivil dayanıĢma ancak toplumun geliĢmesini sağlayabilir. Çünkü çoğunluk nasıl


yönetilmek istiyorsa o doğrultuda aktif çaba içerisinde olmalıdır, bunun yolu ise
forum gibi sosyal dayanıĢmalardır.

(E.Ç, YaĢ: 25, Eğitim Durumu: Yüksek Lisans, Etnik Kimlik: Türk, Meslek:
Öğrenci)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

EskiĢehir‟de yaĢıyorum, ailem Ġstanbul‟da. Forumdan ve kararlardan daha çok ailem


dolayısıyla haberim oluyor ancak belirli dönemlerde Ġstanbul‟a geldiğimde Yoğurtçu
Parkı Forumuna katılım gösterdim.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Geziden beri haberdarım ancak kesintisiz katilimim söz konusu olamadı.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

En küçük demokrasi üretim mekânı. Çok fazla deneyim yasamadığım için spesifik bir
yorumum yok özür dilerim

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Ben bu soruya ailem özelinde cevap veriyorum, kentte söz hakkına sahip olmak ana
sebep. Kente dair yeni fikirler ve hayati kolaylaĢtıracak talepler.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Hayır. Hayır.
166
7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Gezi parkında değil de yasadığım Ģehirdeki gezi parkı eylemlerine katildim. Çok
kültürlü, çok sesli yapısı vardı ama her Ģeyden önce kent hakkim için oradaydım.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Yasadığım iki Ģehir de birbirinden farklı izler bıraktı. Ġstanbul ve EskiĢehir. Biri
kozmopolit, trafik ve hava kirliliğinin, kalabalıklığın baĢkenti; diğeri sakin, demokrasi
kültürüne sahip, halkın daha değerli olduğu bir kent.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Forumları da kentsel hareket içerisinde görüyorum hiç Ģüphesiz. Ancak etkileri


bağlamında değerlendirmek gerekirse bir forum mahallesi dıĢında herhangi bir olay
üzerinde etkili olmuĢ mudur? Bu tartıĢmalıdır.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan, özel hayatin dıĢında kamusal aktörlerle ve diğer bireylerle karĢılaĢılan
tüm alanlardır. Mahalle evlerinin içi kamusal alan değil, ancak parklar ve bu evlerin
dıĢı kamusal alan olarak tanımlanabilir, bu mekanlar ile ilgili verilecek kararlar yerel
katılımla gerçekleĢtirilmelidir

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Kent hakkının savunulduğu mekânlardır, kısaca kent hakkinin somutlaĢmasıdır.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Kent insanın kiĢiliğini oluĢturan ana unsurlardandır. Kentin gerçek anlamda kentli
yaptığı söylenebilir. YaĢadığım kent bakisi açım adına Ģans olarak değerlendirdiğim
bir yerdir. Tiyatro, opera gibi sanatsal değerlere ulaĢım kolaylığı bu noktada en önem
verdiğim kısımdır.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Kapalı sitelerden önce doğduğum için evet mahalle kültürü ile yetiĢtim, ötekileĢmenin
daha az olduğu daha fazla iletiĢim içinde olduğum bir kültür.

167
14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Aslında Ģuan yaĢadığım kent Ġstanbul'da özlemini duyduğum bir kent. Halkın
birbirine saygı duyduğu, yeĢile verilen önemin insana ve kentsel ranta verilen
önemden fazla olduğu, tarihi dokunun korunabildiği ve halkın yönetimde söz sahibi
olduğu bir kent.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Daha demokratik olacağını söylemek isterim ancak Ģuan Türkiye‟de yerele gerçek
anlamda verilen söz hakki forumların iĢlerliği tartıĢmalıdır. Ebetteki yansımaları
olacaktır iyi anlamda daha katilimce demokrasiye katkı sağlayacaktır ancak bu
giriĢimlerin sonuçları görece daha yavaĢ olacaktır

(E.T, YaĢ: 20, Eğitim Durumu: Üniversite Öğrencisi, Etnik Kimlik: Alevi,
Meslek: Öğrenci)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Gezi DireniĢi sonrasında oluĢtu Yoğurtçu Parkı Forumu. Anadolu yakasında en çok
katılımcının olduğu forumlardan biriydi. Bu yaĢıma kadar, Gezi‟ye kadar neredeyse
hiçbir toplumsal olayda bulunmadım, Gezi beni onun için çok heyecanlandırdı.
Sonrasında da foruma katılmaya devam ettim.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

YaklaĢık olarak 2 yıldır kesintisiz olarak bir foruma katılmıĢlığım yok ama Yoğurtçu
Parkı Forumuna daha sıkça katıldığımı söyleyebilirim.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Benim gibi birçok insan ilk defa iktidara karĢı ses çıkarmak için bir aradaydı. Ben ilk
defa bir kalabalığın içinde söz alarak kendimi ifade ettim. Bunu yapabilirmiĢim.
KiĢisel olarak edindiğim unutmayacağım ve ileride de bana çok Ģey katacak bir
deneyimdi. Sonrasında da forumda bazı atölyelerde güzel iĢler çıkardık.

168
5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya
geliyor?

Sesimizi duyurabilmek amacıyla geliyoruz.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

CHP ye karĢı bir sempati duyuyorum.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Ülkeyi yönetenlere karĢı itirazım vardı bu amaçla katildim.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Doğduğum yıldan beri yaĢanılamaz bir kentte yaĢıyorum ve bizi yönettiğini sananlara
daha fazla dayanamıyorum.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Olumsuzluklara karĢı tek ses olmamızı sağlıyor

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Genel anlamıyla bence kamuya ait yerlerdir, biz oraları renklendiririz.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Forumlarla birlikte ortaya çıktı bu evler de. Forumlar gibi iĢgal evleri de kent hakkı
mücadelesidir. Örneğin o evlerin ortaya çıkıĢından, düzenlenmesinden, içerisinde
geliĢen atölyelere, sohbetlere kadar kısacası her Ģey oradaki sakinlerin üretimiydi.
KeĢke daha uzun yaĢasalardı, keĢke kentin daha fazla yerinde görebilseydik,
görebilsek.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Tamamen kopuk bir hayat sürdürüyorum.

169
13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi
büyüdünüz?

Mahalle kültürü ile büyüyebileceğim bir ilde maalesef yaĢamıyorum.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Herkesin karninin tok sağlıklı ve mutlu olduğu bir kent istiyorum mümkünse...

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Olumlu olacak diye düĢünüyorum. Benim kiĢisel tecrübelerime dahi çok Ģey kattı
Gezi ve sonrasında forumlar. Eminim benim yaĢlardaki pek çok genç de benzer hisleri
taĢıyordur. Toplumsal olarak bakarsam, mesela forum o bölgede yaĢayan insanların
öncelikle birbirlerini tanımalarını ve beraber karar alabilecekleri, tartıĢabilecekleri,
yaĢadıkları semti sahiplenebilecekleri bir ortamı doğurdu. Belki siyasi hayata bugün
çok fazla değiĢikliği getirmedi ama bence etkilerini daha uzun zamanda göreceğiz.

(D.ġ, YaĢ: 19, Eğitim Durumu: Lise, Etnik Kimlik: Alevi, Meslek: Öğrenci)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Ġlk kez gezi olayları sonrasında bulundum. Evime yakın olduğundan Yoğurtçu
forumuna gidip gelir oldum, orada mücadelemi sürdürdüm.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Son 2 senedir katılıyorum.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır olmamıĢtı.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Ġnsanların saygı çerçevesinde görüĢlerini birbirine aktardığı çok sıcak bir ortamdı.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Farklı insanların görüĢlerini dinlemek ve bakıĢ açımı geniĢletmek.

170
6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Evet, CHP liyim.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Evet, bulundum gezi bu zamana kadar yaĢananlar tüm haksızlıkların artık patlama
noktasına geldiği bir andı.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Çarpık kentleĢmeye esir olmuĢ bir Ġstanbul hatırlıyorum ayni zamanda bir tarafta
çatısı uçmuĢ gece kondular varken tam karĢısında da devasa katlı plazalar var.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Merkezi ve herkesin ulaĢabildiği alanlarda yapılan bilgilendirmelerin herkes için


faydalı olacağını düĢünüyorum.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Herkesin gidebildiği özgürce bulunabildiği alanlar aklıma geliyor.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Zor durumda bulunan yada muhtaç durumdaki insanlar için her zaman sığınacak bir
alan bulunması herkes için güven verici bir durumdur.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Doğup büyüdüğüm Ģehri bir taraftan çok sevip bir taraftan kalabalığı ve insanları
yüzünden bıkmıĢ durumdayım.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Evet, çocukların sokaklarda oynadığı ve komĢuluk iliĢkilerinin yoğun Ģekilde


hissedildiği bir mahallede büyüdüm.

171
14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Müstakil tek katli bahçeli ve muntazam düzen içinde sokaklar hayal ederim yeĢille
modernizemin iç içe olduğu caddeler...

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Ġnsanlar daha bilgili olduğu için yanlıĢ karsısında durma cesareti gösterebilecek.

(A.Ö, YaĢ: 25, Eğitim Durumu: Lisans, Etnik Kimlik: Kimliksiz, Meslek:
Sanatçı)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Bir gün Kadıköy‟de sokak dinletisi yaptığımız sıralarda bir dinleyici Kadıköy
Yoğurtçu Parkı Forumuna davet etti. Canı yürekten katılacağımızı söyledik ve gittik.
Güzel bir forum oluĢturulmuĢtu. Hatta bir kaç eser çalıp söylemiĢtik…

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Gezi sürecinde katıldım. Kesintisiz olmasa da zaman buldukça katılmaya çalıĢtım.


3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Benzer tarzda dayanıĢma adına etkinlik ve panellerde çok yer aldığımı


söyleyebilirim. Birçok sosyal sorumluluk projesinde gönüllü sanatçı olarak yer
aldım.
4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Forumlar genelde halkın birbiriyle dayanıĢmasını, paylaĢmasını öğreten bir


platformdur. Bilinçlendirme ve birlik içerisinde sorunların üstesinden gelebilmek
amacıyla kurulmuĢtur. Foruma gelirsiniz ve yiyecek ya da içecek için para
ödemezsiniz. Komün bir yaĢam sergilenir ve herkes görevini bilir. Sırayla insanlar
taleplerini ve toplumsal sorunlarını dile getirir. Dinleti, tiyatro ve söyleĢi tadında
sosyal aktiviteler de yapılmaktadır. Mutlaka katılın derim.
5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya
geliyor?

Genelde gönüllü sanatçı olarak yer aldım. Bu sırada halkın taleplerini dinledim.
Ġnsanlar ulaĢım zammından, HES projeleri ve rant uğruna doğa katliamından,
172
ülkenin yönetim Ģeklinden ve yaĢam standartlarından fazlasıyla Ģikayetçi olduğunu,
bu koĢullarda yaĢanılmayacağını ve insanca bir yaĢam istediklerini her fırsatta dile
getiriyorlar. Ġnsanlarımızı kaybediyoruz, Gezi sürecinde kaç tane insanımız katledildi
ve bu cinayetlerin suçluları hiç bir Ģekilde yargılanmıyor. Doğal olarak da insanlar
sokağa çıkıyor, forumlarda birleĢiyor ve tepkilerini dile getiriyorlar. Siz olsanız ne
yapardınız?
6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati
duyuyor musunuz?

Hiç bir sivil toplum örgütü yada siyasi partiyle bağım yoktur.
7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye
çeken neydi?

Evet, bulundum. YaklaĢık 15 gün Gezideydim. YaĢadığım topraklar üzerinde


adaletin olmayıĢı her zaman beni rahatsız etmiĢtir. Rant uğruna yapılan doğa
katliamlarının önü arkası kesilmemiĢken, her yanımız AVM ve beton yığını binalarla
dolmuĢken, yatak odamıza kadar karıĢan bir takım zihniyetlere karĢı tepkimi dile
getirmek ve insanca bir yaĢamı geri almak için oradaydım. Gün be gün yapılan
katliamlar, insanları sokağa döktü ve milyonlar olduk. Örgütlü bir halk asla
yenilmez. Herhangi bir siyasi parti yada sivil kuruluĢtan bahsetmiyorum tabi ki. Eğer
tüm insanlar bilinçlenir ve baskıya, zulme boyun eğmekten vazgeçip yüreğini getirir
ortaya koyar ise bu halk artık bilinçli bir halk olur. Özgürlüğünüz için
savaĢmıyorsanız, en fazla tutsak bir ölü olabilirsiniz.
8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri
paylaĢabilir misiniz?

Önceden daha samimi bir düzen içerisinde daha mütevazi bir yapılaĢma ve Ģirin bir
kent görünümü vardı. Nüfusu kalabalık olmayan, genelde insanların birbirlerini
tanıdığı ve haberlerin tez duyulduğu yerleĢim yerleriydi.
9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin
içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Kentsel hareketi bir okul gibi düĢünürsek, forum bu okulun bir sınıfından baĢlayan
ve tüm okulu saran bir bilinç haline gelmesidir diyebilirim. Forumlar eğitir, öğretir
ve teorileri pratiğe aktarmayı hedefler. Daha sonra kentsel hareket baĢlar. Bu böyle
sürer gider…

173
10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin
temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan; toplumun ortak bir Ģekilde kullanabileceği ve yararına olabileceğini


düĢünülen halka açık alanlardır. Ama bu halka açık alanların yani kamusal alanların
yerle bir edilmesi, üzerine AVM yapılmak istenmesi ironide nirvanadır. Halka açıktır
ama halk kullanamaz diyorlar resmen, sonra bana bir gülme geliyor…
11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Bu kavramların içeriğine baktığınız zaman insanların dilediği bir Ģekilde, kendilerine


özgür bir kent inĢa etmek istediklerini görmeniz çok zor olmayacak. Kent artık bizim
kentimiz değil, rant düĢkünlerinin beton yığını haline geldi. Ġnsanlar da kendilerine
yeni yaĢam alanları açmak zorundalar. Bunun adına ister iĢgal evleri, ister mahalle
evleri isterseniz sosyal merkez deyin, özüne indiğiniz zaman özgür bir yaĢam
platformudur. Sosyo-kültürel etkinliklerinde yapıldığını unutmayalım.
12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Havasından mı suyundan mı nedir bilemiyorum ama Dünya'nın en güzel bölgelerine


dahi gitsek yine de özlüyoruz. Çünkü kendi değerlerimiz yatıyor bu kentte.
Kültürümüz ve insanlarımızın samimiyetini sevmiĢiz. Yabancı değiliz bir kere,
yıllardır tanıĢıyoruz. Aynı sokaktan geçiyoruz, aynı bakkaldan alıĢveriĢ yapıyoruz.
AlıĢmıĢız bir kere…
13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi
büyüdünüz?

25 yıllık ömrümde hep gecekonduda yaĢadım. Özlemle andığım günler oluyor ara
sıra. Artık evimize sütçü bile gelmiyor yahu. Her Ģey o kadar metalaĢmıĢ ki
komĢuluk iliĢkileri bile bitmiĢ. Mahalle kültürü asimilasyona uğramıĢ, kimse sokağa
çıkmıyor. Bizi biz yapan değerlerin sokağın kaldırım taĢlarında yattığını
düĢünüyorum. Ġlk komĢunun kızına aĢık olmak, top oynayıp cam kırmak, ayda bir
ayakkabı yırtmak tabi o zamanlar ayakkabı da değil papuç denirdi. Tüm masum
duyguların yaĢandığı hemzemin sokağa çok Ģey borçluyuz. Güzel günler göreceğiz
elbet korkmayın! Bastığımız toprak ve paylaĢtığımız gökyüzü birleĢtiriyor bizleri..
14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Masal gibi tıpkı… AhĢap evler, seyyar manavlar, sokakta top oynayan çocuklar,
sohbet eden teyzeler… Sokak düğünleri olurdu ve 3 gün sürerdi. ġenlik edasında
geçerdi. Bayramlarda herkes bayramlaĢır, çocuklar Ģeker toplardı. Masumdu iĢte
174
bildiğiniz gibi. Basit ama güzel. Teknoloji bu kadar ilerlememiĢti. Ġnsanlar mektup
yazarlardı, keĢke yine yazanlar olsa…
15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama
yansımaları neler olacak dersiniz?

Daha bilinçli bir nesil yetiĢeceğini ümit ediyorum." Ümit " ediyorum çünkü insanlar
bireysel çıkarları uğruna muhteĢem hatalar yapabiliyorlar. Bu da güvenimizi sarsıyor
ama anlatılan değerlerin birazını olsun benimsemiĢ insanlar var ise bu halkın ayakları
toprağa daha sağlam basacaktır. Zulme karĢı boyun eğmeyen, adaleti sağlamak için
uğraĢan vicdanlı bir nesil yetiĢecektir.
(A.K, YaĢ: 62, Eğitim Durumu: Meslek Lisesi, Etnik Kimlik: Türk, Meslek:
Denizci, Tercüman)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Gezi hareketlerinin baĢlangıcıyla beraber Abbasağa Yoğurtçu parklarını takip etmeye


baĢladım ve forumlara böylece katılmıĢ oldum. Bu arada doğal olarak parklar
ideolojilerden arındırılmıĢ ki öyle olması gerekir, temel insan haklarını savunan
yapılar olması gerekir. Bununla beraber gezinin ilk günlerinde bayraklarla
yürüyüĢlerde bu hareketi bir an önce, kuvvetli birileri tarafından sahiplenilmesini,
benimsenmesini, daha doğrusu özellikle bir önderin çıkmasını arzu ediyordum. O
tencereli tavalı günlerde tansiyonun düĢmeden ülke yönetiminin derlenip
toparlanmasını, halk güçlerinin bu derlenip toparlanmada etkili olmasını istiyordum.
1. Gün 2. Gün 3. Gün çok güzel geçti, katılımlarının azalmamasını coĢkunun
azalmamasını istiyordum ama iĢte bunun için bir itici güce ihtiyacı olduğunu
hissediyordum. Bir haftaya yaklaĢırken insanların ilgisinin biraz daha azaldığını
gördüm. Efendim, bayraklarla, efendim sloganlarla yürünürken adeta bir Ģey diyen
olmadı ama ya tadında bırakın, efendim yeter artık sıkıldık, demeleriyle beraber ona
benzer bir hava sezinlemeye baĢladım. Tansiyonun düĢme durumuna gelmesi iĢte. O
arada forumlar baĢladı. Park forumlarına baĢladık. BaĢlamayla beraber de yapılanma
çok önemli. ÇalıĢma gruplarının oluĢturulması söz konusuydu. Bu arada giderek
karar mekanizması, eylem mekanizmasının oluĢmamasını yadırgıyordum. Bu arada,
on beĢ gün geçti, yirmi gün geçti bir aya yaklaĢırken sağdan soldan forum içinde hep
konuĢup dağılıyoruz hem aynı Ģeyleri söylüyoruz demeler olmaya baĢladı. Gezi‟de
pek bayrak yoktu. Gezi‟ye katıldığım bir gündüz, ben hep bayrakla gidiyordum.
Benim gibi bayrakla gelen bir kiĢiyi kutladım, hassasiyetimi dile getirdim. Oradan
bir genç de bana “uçmuĢsun sen” “uçuyorsun sen” dedi. Ben biraz da milli
duygularla konuĢuyordum galiba. O Ģekilde geçti. Parka da hep bayrakla geliyordum.
Parka göbekte bir zemin vardı, orada halka olup oturuyorduk. Bayrak koyacak yer
yok, efendim yere bıraksam olmaz, orada bir Atatürk büstü vardı, bayrağı orada
Atatürk‟ün eline emanet olarak bıraktım. Dönüp dönüp, ters ters bayrağıma
bakıyorlardı. Bir gün de parka girerken gayri ihtiyari “Mustafa Kemal‟in
askerleriyiz” diye slogan attım. Ondan sonra çimene oturdum, biraz sonra forum
bileĢenlerinden çok genç bir kız TKP‟den, öğrenci, “hiç kimsenin askeri değiliz”
175
dedi. Hiçbir önder tanımıyoruz, hiç kimsenin arkasından gitmiyoruz dedi. Demek
istediğim demokratik oluĢumlarda Ģef otoritesi kurucu hegemonyası yoktur ve
olmaması gerekir. Tamamıyla bağımsız olması gerekir. Oy çokluğuyla veya oy
birliğiyle karar alınması gerekir. Doğru bir Ģeydir. Bu arada forumlarda önder
konumdakiler pek kendilerini öne çıkarmıyorlar. Öyle coĢkulu talebeleri öğrencileri
onları ön plana çıkararak. Öyle de olması gerekir, birilerinin yol göstermesi gerekir.
Park bileĢenlerinden bazı arkadaĢlar Türklük vurgusu, halkların eĢitliği halkların
kardeĢliği genel söyleminin içinde bir Ģekilde bir taraflara park kayma
durumundaydı. Bölünmek için hiçbir Ģekilde taraftar olmadım. Bir buçuk iki ay sonra
da sayı gitgide azaldı.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Asıl forum veya etkinliklere katılmazken Hava-iĢ in grevi, Turgut Özal zamanında
Hava-ĠĢ‟in greviyle beraber, DikilitaĢ‟ta oturuyorum, grev ile beraber, bir sendikal
hareketin içinde bulundum. Bu arada Silivri Balyoz Ergenekon eylemleri, o günkü
iĢçi partisiyle de Cumhuriyet Halk Partisiyle de gittim. Anıtkabir, cumhuriyet
etkinlikleri, ondan sonra Bakırköy Belediyesi‟yle Soma‟ya yardım götürdük. Bu
arada Gezi Parkı‟nı dolaĢıyordum, abilerimiz ablalarımız; çocuklar diyordu strateji
kurun, strateji sahibi olun, Gezi Parkını dolaĢırken baktım çok eksik bir strateji var.
Gezi Parkı‟nda yardımlar dağlar gibi yığılıyordu ve o günlerde her an için Gezi
Parkı‟na saldırı söz konusuydu. Gezi parkında hazır ol vaziyetinde veya çok az
zaiyetle kurtulunmasını isterdim ama hiçbir Ģekilde orda gecelemedim. O Ģekilde
kalmadım. Medyadan takip ediyordum gündüzleri geliyordum. O dağ gibi yardım
malzemelerini görünce polis bir basacak bunların hepsi talan olacak dedim ve
dediğim gibi oldu, kepçelerle dozerlerle hepsini Ġnönü stadının oraya taĢıdılar.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Geziden önce de yoğun bir Ģekilde Silivri‟de nöbet çadırında bulundum, ismim
yazılıdır. Ayrıca Silivri de ayrıca sorgulanabilir; neydi, ne değildi? Özellikle
duruĢmalara da giriyorduk. Orada Sen de Vardın belgeselinde ben de yer aldım.
Orda hareketin bir önderi olsun istedim ama ne Kocasakal baĢa geçti ne de
diğerleri… Gezi‟de de… Gerçi çıksaydı da içeri atarlardı.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Kadıköy Yoğurtçu Parkı‟nda yaz günü güzel bir eylem vardı, oradaydık. Orada
seyyar kütüphane, kütüphaneden kitap alıp eve götürüyorsunuz; canlı kitap.
Oradakiler herkes bir kitap. Mesela polis, itfaiyeci, madenci, ev kadını, denizci,
gardiyan ve hayat kadınları. Orada bir kitabı beĢ dakikada on dakikada bitirecek
haliniz yok, tanıĢma konuĢma ortamı. Denizci ise deniz yaĢantısını havacı ise hava
yaĢantısını, polisse polis yaĢantısını incelemek daha fazla konuĢmak için bir süre
arkadaĢlık yapma, ordan beraber çıkma olabiliyordu.

176
5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya
geliyor?

Bütün insanların demokratik talepleri, çevresine sahip çıkacak, ağacına sahip


çıkacak, mahallesine sahip çıkacak, tüketici haklarına sahip çıkacak, seçme seçilme
özgürlüğüne tam olarak sahip olmak isteyecek Ģeklinde.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

ġuanda kayıtlı herhangi bir parti üyeliğim yok. Çocukluğumdan itibaren, yürümeyi
öğrendiğimden itibaren babam beni camiye götürdü. Camilerde Kur‟an kurslarında
büyüdüm. Adnan Menderes hikayeleri dolanırdı halk içinde, kır atlı olan falan
hikayeleri. O ortamlarda Demokrat Partiye, Selamet Partisi‟ne oy atın denirdi.
DıĢarıda hocaya siyasi ortam değil mi hepsi yiyor ya deyince hoca “yiyorsa da öteki
meyhaneci, komünisti, alenen içki kumar, bari selametçisi melametçisi alenen
yapmıyor” derdi. Gezi ile beraber ondan da öncesi Silivri ile beraber özellikle Doğu
Perinçek‟in zindana düĢmesi ile beraber bi Ģekilde kendimi ĠĢçi Partisi içinde
bulundum, üye olmadım ama çalıĢmalarına katılıyorum. Yanı sıra Cumhuriyet Halk
Partisini de takip ediyorum. Vatan Partisi‟nin kuruluĢunda ben de vardım.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Gezi‟ye beni çeken demokratik hak arayıĢına katkı bulunmaktı. Çoğunluk


oluĢturacağım için gittim.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?

Kentsel dönüĢümle yok edilen bir çevre, yok edilen tarihi eserler, yok edilen tarihi
doku, mahallemin bir camisi, mahallemin bir okulu, mahallemin bir anıt ağacı,
mahallemin eski bir yapısı, hatta caddelerin, sokakların bile Ģeklinin bozulması…
Kentsel dönüĢümle adaya dönüĢtürecekler, bu kapalı adaya dönüĢtüğü zaman
caddeler, sokaklar da yok olacak. Doku tamamıyla bozulacak. Bu anlamda
trenlerimiz, demir yollarımız… Benim çocukluğumda kömürlü trenler vardı. Texas
Tombiks filmlerindeki gibi. Onların pencerelerinde buzlu camla Ayyıldız vardı.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Kesinlikle, kentsel hareketin içinde forumlar. Kentsel hareketi kente sahip olma,
kentli bilincin, kent dokusunun yürütme. Bu anlamda ulaĢım, yapı, eğitim, tüketici
hakları hepsi içinde olan bir oluĢum, hiçbir Ģeyden ayırmayarak. Forumlar daha çok
gençlerin takip ettiği, forum ortamında yaĢ olayı hemen hemen ortadan kalkmıĢtı.

177
Her yaĢtan her gruptan insan katılıyordu ama aktif olma bakımında gençlerin önü
çektiği bir ortam.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan sanırım öncelikle devlet yapıları artı okul, resmi daireler, belediye
kuruluĢları, efendim ibadethaneler, kamuya açık, topluma açık kültürel bir ortam
olması hasebiyle AVM ler otomatikman kamusal alandır. Mahalle evlerininse resmi
kamusal bir sıfatı olmadığı halde halkın bütünselleĢtiği bir yer. Ayrıca devlet
otoritesinin söz konusu olmadığı, her hangi bir ideolojinin söz konusu olmadığı
gerçek demokratik mekanlar olarak tanımlıyorum.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Resmi statüde yasallık söz konusu olmadığı halde tamamıyla yasal görüyorum ve
herhangi bir Ģekilde engellenmesi, önlenmesi durumunda park gibi forum alanları
gibi ormanlar gibi toplanılan görüĢülen mekanlar olduğu için kesinlikle savunulması,
ne pahasına olursa olsun savunulması gereken kale olarak düĢünüyorum.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Çocukken yatılı okul, meslek okulu, daha sonra askerlik, geldikten sonra gemi,
yurtdıĢı e mahallemden semtimden biraz kopuktum.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Her çocuk gibi mahalle kültürüyle büyümekle beraber e kız arkadaĢımın olmayıĢı,
çocukken top koĢturmanın ötesinde sokakla iliĢkim olmadı. Julvern‟i okuya okuya
onun peĢine düĢtüm, denizci oldum.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Benim doğduğum çevre adı konulmadığı halde üç kere kentsel dönüĢümü yaĢadı.
DikilitaĢ‟ta Sümerbank Ġlçe evleri, tek katlı villa tipi kooperatif eviydi. Evlerimiz o
Ģekildeydi. 1970‟lere doğru Ġstanbul‟un Bakırköy‟ün dolmasıyla beraber, müteahhit
furyasıyla beraber, e bizler de büyüdük artık evlenme çağına geldik konutlar arttı,
evimiz de kooperatif eviydi, kalitesi bozuktu deprem için, kat karĢılığı verdik
apartmanlar yapıldı ve Ģimdi o apartmanlar da tekrar yıkılıyor. Kentsel dönüĢüme
gidiyor ve mimarlar mühendisler odasının tespit ettiği bir gerçek, kentsel dönüĢüm
adı altında bugünkü yönetim tamamıyla hukuksuz, teknikten bilimden uzak
çalıĢmalar içinde. Toki evlerini su basıyor, tokinin evlerinde insanlar boğuldu,
insanlar ölüyor. Mimarlar mühendisler odalarının tespiti bunların yaptıkları binalarda
178
dört beĢ katta sekiz on santimlik sapmalar var. Malzemelerden çalıyorlar. Bugün
akademisyen yetiĢmiyor, ortaokul sınavları Ģaibeli, lise sınavları, üniversiteye giriĢler
Ģaibeli, KPSS zaten Allah‟a emanet. Kamu Hastaneleri Birlikleri adı altında
doktorlar hastanelerinde söz sahibi değil, hakim olmayan hukukçular, doktor
olmayan tıp adamları, diplomalar havalarda uçuĢuyor, geleceğimiz çok çok karanlık.
Çok kötü bir gelecek bizi bekliyor.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Türk gibi baĢla, Ġngiliz gibi bitir. Diye bir Ģeyler söylemiĢlerdi abilerim, hocalarım.
DemiĢlerdi ki biz Türk milleti bir Ģeye baĢlarken çok heyecanlı baĢlarız, ooo gümbür
gümbür bir Ģeyler olacak zannederiz. Bir süre sonra bu soğur. Oysa Ġngiliz hiç
isteksizmiĢ gibi gayet yavaĢ gayet sakin ama planlı programlı baĢlar ve disiplinli bir
Ģekilde sonuca ulaĢtırır. Bizim Gezi hareketimiz park forumlarımız soğumuĢ, dozu
azalmıĢ görünüyor. Bazı Ģeyler küllerinden doğar, eğer içinde bir kıvılcım kaldıysa,
bir tohum tanesi kaldı ise, o bitmez. Ve bugünkü ülkenin kötü yönetimi bir yerde
buna dur denilecek. Geçenlerde bir yerde bir Ģey söylendi, ülkemiz dedi veya toplum
bir top hareketi yaĢıyor. Top iner iner iner, topun en az indiği bir nokta vardır, o
noktaya indikten sonra zıplar. Ve Türkiye top olarak o en alt noktaya iniyor, bu en alt
noktadan zıplayacak.

4.2.5.Validebağ Gönüllüleri
Validebağ Gönüllüleri‟ne iliĢkin olarak üç kiĢiyle mülakat yapılmıĢtır.
Katılımcıların ikisi erkek, biri kadındır. GörüĢmeler ses kayıt cihazı ile kayıt edilmiĢ
olup sonrasında deĢifreler yapılmıĢtır. Katılımcıların adlarının ve soyadlarının baĢ
harfleri açıklama kısmında bulunmaktadır. AĢağıda Validebağ Gönüllülerine iliĢkin
görseller yer almaktadır;

Fotoğraf 32: Validebağ Gönüllüleri Fotoğraf 33: Validebağ DayanıĢmasına Destek

Kaynak: www.flashhaber.com.tr Kaynak: www.trakyahaberleri.com

179
Ġlgili mülakatlara aĢağıda yer verilmiĢtir;
(A.B, YaĢ: 58, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Türk, Meslek: Emekli
Bankacı)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Biz Gezi‟den çok önce vardık. 1995-96 yıllarında ortaya çıkan bir oluĢumdu
Validebağ Gönüllüleri. 98‟de daha geniĢ kapsamlı olarak ve artık adı Validebağ
Gönüllüleri olarak ortaya çıkmıĢtık. Validebağ Korusu‟nun birilerine peĢkeĢ
çekilmesine karĢı mahalle halkının yükselttiği bir direniĢtir. O zamandan beri ufak
tefek iniĢler çıkıĢlar olsa bile sonuçta biz hala varız. Bundan sonra var olmaya devam
edeceğiz. Onun dıĢında pek çok, yüzlerce olayımız var. Hepsini de anlatırsam özet
olmaktan çıkacak.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

98 yılından beri Validebağ Gönüllüleri‟nin içindeyim. Validebağ Gönüllüleri bu ismi


aldığı andan itibaren ben hep içindeydim, içinde olmaktan da gurur duydum. ÇeĢitli
aĢamalarda çalıĢtım. ÇeĢitli Ģekillerde çalıĢırken, tabii bu daha çok hafta sonları ve
akĢamları oluyordu. Ama artık emekli olduktan sonra, üç yıldır, artık sürekli olarak
sanki Validebağ sanki meslek gibi, iĢ gibi oldu. Hatta bundan da sıkıntı duyuyorum,
özel hayatımın bitecek düzeye geldiği için. Özellikle de son bir, bir buçuk yıldır çok
yoğun günler yaĢadık. Ben yemek yemeyi unuttuğum ya da vakit bulamadığım
günler oldu, bir öğünü hatta iki öğünü kaçırdığım zamanlar oldu. Çok fazla Ģey
yaĢandı. Ġlk baĢta Ģunu söyleyeyim, 98 yılında Validebağ Korusu‟nu birinci derece
sit alanı ilan ettirdik. Bu ilk büyük iĢimiz, büyük baĢarımız. Ondan sonra pek çok
olumsuzluklar yaĢadık yani. Birinci derece sit alanı ilan ettirmekle olay bitmiyor, ne
yazık ki bitmiyor. Bunun bittiğini düĢünüp ayrılan arkadaĢlarımız oldu. Buna karĢılık
bitmediğini düĢündüğü için kalan arkadaĢlarımız vardı ve biz iĢte hala devam
ediyoruz çünkü Ģunu gördük: kararların alınması yetmiyor, bazen kağıt üzerinde
kalabiliyor. Ve bazen, bazen değil çoğu zaman yani bu son yılların öyküsü değildir,
1998 ve 1999‟da da alınan kararlar kağıt üzerinde kalmıĢtır. Türkiye‟de maalesef
böyle. Hukuk düzeninin kurulması, hukukun üstünlüğünün sağlanması iĢte tam
olarak böyle bir Ģey. Yani alınan kararların, mahkeme kararlarının hukuka uygun
olan kararların uygulanmasıdır önemli olan. Bunlar uygulanmadığı sürece biz hukuk
devletiyiz diye kendi kendimize konuĢmamızın hiçbir anlamı yok. Bizim en büyük
sıkıntımız bu zaten.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Zaten Validebağ Gezi öncesinde ortaya çıkmıĢ bir oluĢumdu.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Deneyimler tabi çok fazla. Ben kiĢisel olarak çok fazla Ģey öğrendim bu oluĢuma
katılmakla. Ve bunu söyleyen çok kiĢi var. Hep birbirimizle öğrendik, demek ki
180
birbirimize bir Ģeyler öğretmiĢiz. Bu çok güzel bir Ģey. ġunu söyleyebilirim; bir kere
aramızda hiyerarĢi yok. Bizim bir liderimiz yok, yöneticimiz yok, baĢkanımız yok,
müdürümüz yok, hiçbir Ģey yok, herkes eĢit. Yani yeni gelen biri de eskiyle eĢittir.
Ha yani Ģu var yeni gelenleri biraz daha fazla dinlemesi, öğrenmek için gerekiyor. O
da biraz sabır gerektiriyor. Belki son bir yıldır o biraz karıĢtı birbirine. Yani yeni
gelenler heyecanlarıyla bir Ģeyleri hemen yapmak istediler, çok daha fazla Ģeyler
yapmak istediler. O biraz sıkıntılara yol açtı yeni gelenler ile eskiler arasında ama
bunlar aĢılıyor, aĢılacaktır, doğaldır. Ġkincisi, gene hiyerarĢinin olmamasından
kaynaklanan bir Ģey; herkes her Ģeyi yapıyor. Yani ben Ģunu yapamam ben bunu
yapamam diye bir Ģey yok ama tabi ki doğal olarak inĢanlar kendi yeteneklerine,
birikimlerine uygun Ģeyleri yapmayı tercih ederler ama yani ben on beĢ, yirmi yıl
önce kendimi bir mitingde slogan atarken düĢünemezdim. Hele hele slogan uydurup
bunu kitlelere benimsetmek, megafonla slogan baĢlatmak gibi bir Ģeyi hiçbir Ģekilde
hayal edemezdim. Veya bir televizyon kanalına çıkıp çatır çatır konuĢacağımı,
televizyonda canlı yayına katılacağımı düĢünemezdim. Büyük ihtimal iĢte dizlerim
titrer, gerilir, kızarır bozarırım oradan kaçarım falan diye düĢünüyordum. Zamanla
baktım ki oluyormuĢ… bunlar benim kazandığım kiĢisel Ģeyler… Toplantılarda
mesela bizim bir moderatörümüz olur ve moderatör her zaman değiĢir. Ve herkes
toplantı yönetme deneyimini kazanır. Bu da benim için değiĢik, ilginç bir Ģey oldu.
Bir baĢka öğrendiğim Ģey; mesela mücadele ettik ve kararı aldırttık ama olay orada
bitmiyor. Mücadelenin sürekli olması gerektiğini öğrendik hep beraber. Ve
mücadelenin tek baĢına olmayacağını, insanlarla beraber olacağını, insanlarla beraber
olmak için de onlara kendi samimiyetinizi göstermeniz gerektiğini… bu da çok basit
aslında. Gene öğrendiğim baĢka da bir Ģey, gene onunla da bağlantılı; biz her zaman
siyasetten tamamen bağımsız bir grubuz. Yani biz siyasi bir amaç gütmüyoruz. Tabii
ki aramızda siyasi bağlantıları olanlar var, aidiyeti olanlar var, onlar sürdürüyor bir
engel yok. Validebağ konuĢtuğumuz zaman siyaset de konuĢuyoruz ama biz
Valibağ‟ı korumak için bir araya gelmiĢ durumdayız, bunun içine siyaset
karıĢtırmıyoruz. Tabii ki bu koruma siyasetle iç içe olmayı gerektiriyor. Neden çünkü
iktidardaki partiye karĢı muhalefetteki partiden destek almak durumundasınız bir
yerde, mecburen. Onun için bu konularla ilgili iliĢkide olmayı gerektiriyor ama yani
biz onlara angaje değiliz. Angaje olmayacağımızı da baĢtan söylüyoruz, onlar da
bunu kabullenerek bize yardım ediyorlar, destek veriyorlar, onun dıĢında bir
bağlantımız yok. Bu da mahallelinin Validebağ Gönüllülerini sürekli desteklemesini
sağladı. ĠĢte o kiĢileri kazanmanın yolu bizim samimiyetimize inanmasıdır. Bizim
gerçekten siyasi bir amacımızın olmadığını görmesi gerekiyor, bu çok önemli. Ve
iĢte aynı zamanda lider yok, her Ģeyi tartıĢırız. Mesela 98‟de baĢladık, 2001‟de
dernek kurduk. E niye 99‟da kurmadık hemen? Çünkü o kadar uzuuun süre tartıĢtık
ki bunu. Hatta bu tartıĢma o kadar sert geçti ki, bazılarımız dernek kuruluyor diye
ayrıldı. Çünkü onların bazıları anarĢist görüĢlü insanlardı. Biz herhangi bir
yapılanmaya karĢıyız, erk iliĢkisidir, dernektir, dernekçilik yapılacak, iktidar
mücadelesi olacak diye korktular. Fakat dernek de Ģu açıdan gerekliydi; resmi
yazıĢma yapacaksınız, kiĢi ismi ile yaptığınızda kimse kaale almıyor. Ama Validebağ
Gönüllüleri Derneği adına yaptığınızda, birazcık daha ciddiye alıyorlar. Gerçi çok da
ciddiye aldıkları söylenemez, özellikle son yıllarda. BeĢ yıldır bu gerçekten vahim
boyutlara vardı. Sanki duvara konuĢuyormuĢuz gibi ya da suya yazı yazıyormuĢuz
181
gibi hissediyorum. Ama böyle bir gereklilik vardı. Mesela dava açmak… Dava
açmak için para toplamak lazım. Evet, dava açmak çok bir Ģey değil ama bilirkiĢi
ücretleri bizim çok canımızı yakıyor; binlerce lira, yani bunun için para toplamak
lazım. Toplamak için de dernek olmanız lazım. ĠĢte o dernek olma sürecinde de
yaĢadığımız tartıĢmalar da bize baĢka bir Ģey öğretti. Dernek hiçbir Ģey, gönüllülük
her Ģey!

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Gönüllü olmaya iten sebep beni kiĢisel olarak Ģuydu; belki otuz yıl önce, kırk yıl
önce fark etmemiĢtim. Belki çoğumuz için geçerli, benim yaĢ grubum için
konuĢuyorum. Siz zaten çok gençsiniz, otuz yıl öncesini hatırlamazsınız, mümkün
değil yani, yoktunuz. Kırk yaĢ üstü için yirmi, yirmi beĢ yıl önce Ģu kaygı yoktu; “ya
bi dakka betonlaĢma o kadar çoğaldı ki artık nefes alacak yerimiz kalmadı, bir ağaca
dokunamıyoruz, bir çimenin üstüne oturamıyoruz, hayvanlar yok oluyor etrafımızda,
bitkilerin ve hayvanların türleri azalıyor, geleceğimiz ne olacak?” böylesi kaygılar
otuz yıl önce pek yoktu, çoğumuzda yoktu. YavaĢ yavaĢ oldu tabii, bir günden ertesi
güne olmuyor bunlar. Görüyorsunuz, duyuyorsunuz, dehĢete kapılıyorsunuz ve böyle
böyle benim de bir Ģey yapmam gerekiyor diyorsunuz. Ve gönüllülük böyle doğuyor,
kendiliğinden olan bir Ģey. EĢimle beraber bunu geliĢtirdik, eĢim Ģimdi pek
katılmıyor. Ġlk baĢta onunla bir baĢka gruba biz katılmıĢtık; “YeĢil KuĢak Çevre
Örgütü” diye. Ve orda iki üç yıl faaliyet gösterdik fakat oradaki o aĢırı bürokratik
hava, aĢırı hiyerarĢik hava bizi çok sıktı. BaĢkan var, baĢkan yardımcısı var, iĢte
baĢkan kendi kendine bir Ģey söylüyor, yapıyor. Herkesin ona uymasını istiyor.
bunlar bize çok ters geldi, ayrıldık oradan. Zaten çok büyük faaliyet de yoktu aslında.
Aslında iç içe de geliĢti; bir zaman sonra oradan bir arkadaĢla beraber Validebağ‟ın
ilk toplantısına geldik. Ben gazetede okudum o tarihte, Cumhuriyet Gazetesi‟nde;
“Validebağ Korusu‟nun 50.000 m2 si Marmara Üniversitesi yapmak üzere tahsis
edildi” diye. Birden bire benim kafam döndü, nasıl yaparlar diye. Orası 350-400.000
metrekare yeĢil alan olan, içinde tarihi binalar var, ağaçlar, anıt ağaçlar, hayvanlar,
kuĢlar, böcekler, bir zenginlik, doğa parçası, oraya nasıl bir hastane yaparlar? Çünkü
etrafta on kilometrelik alan içinde on dört tane hastane vardı, Ģimdi azaldı ama gene
de yeterli. On dört tane hastane varken on beĢinciye gerek yoktu. Ancak ve ancak
rantla açıklanabilecek bir Ģeydi.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Hayır, yok, sempati bile duymuyorum aslında. Mecburen oy veriyorum.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Evet bulundum. Aynı Ģekilde Validebağ gibi Gezi Parkı da oranın çok daha küçük
olmakla beraber gene de yeĢil bir alandı, gene de ağaçlar var, çiçekler var, kuĢlar
182
var… yani onları, o kadarcık kalan bir Ģeyi bile yok etmeye çalıĢmaları tabii ki isyan
ettirdi. Tabii sadece Gezi Parkı da değildi. Tüm Taksim Meydanı Projesi de iğrenç
bir projeydi. Nitekim bir kısmı yapıldı. Gezi Parkı‟ndan önce aslında Taksim
DayanıĢması kuruldu. TD Taksim projesine karĢı kurulmuĢtu. 2012‟nin ġubat ayıydı
zannediyorum. Ġlk toplantıda ben de vardım, Validebağ Gönüllüleri adına katıldım.
Aynı zamanda bireysel olarak da katıldım ve ilk yapılan eylemlerden itibaren
tümünde bulundum. Ġlk eylemler ne yazık ki çok moral bozucuydu, çok hayal
kırıklığı yaratan cinstendi; elli kiĢi, altmıĢ kiĢi. Böyle böyle gitti. Bir ara 17 Mart‟ta
bi 2000-3000 civarında insanın katıldığı bir miting oldu ama günlerce hazırlandık. Ki
imzacılar arasında, TD‟nin katılımcıları arasında DĠSK, KESK, TMMOB, TTB var.
Buna rağmen gelen kiĢi sayısı 2000-3000 kiĢi oldu. Böyle giderken Kasım sonu gibi
Taksim Projesi baĢladı, engelleyemedik. Ondan sonra bir durum değerlendirmesi
yaptık kendi aramızda. Gezi Parkı baĢladı ve onun için özel bir imza kampanyası, o
da benim önerimdi, imza kampanyası baĢlattık. Kasım ayı ve Aralık ayı boyunca her
gün orda, Taksim‟de metro çıkıĢında biz imza topladık. Her gün sürdüremiyorduk.
Sonra Cumartesi 15.00-18.00 arası devam ettik. Ve ama çoğunluk kusura bakmayın
biz yapamayacağız dediler. Biz bu iĢi kaybettik dedik, Aralık 2012‟deki durum
buydu. Kabul edelim, boĢuna uğraĢmayın dediler bize. Biz beĢ, altı kiĢi, “çatlak”
kiĢiler “kafaya takmıĢ”, bu imza kampanyasını sürdürdük. Taa 31 Mayıs 2013‟e
kadar, olay patlayıncaya bütün Türkiye‟ye mal oluncaya kadar. Bu arada bizim
sayımız arttı, böyle beĢ altı kiĢi olarak kalmadık. Mart ayına gelinceye kadar 20-30
kiĢi olmuĢtuk imza toplayanlar olarak. Ġmza verenlerden bize katılanlar olmuĢtu ya
da TD‟de olup da bize siz de yapmayın artık diyenlerden katılanlar olmuĢtu. Beraber
imza topladığımız bir arkadaĢ dernek kuralım dedi. Taksim Gezi Parkı Koruma ve
GüzelleĢtirme Derneği‟ni kurduk Mart ayında. Tam bir ay sonra 12 Nisan‟da da bir
festival yapalım demiĢtik, bir Ģenlik, Gezi grupları, yirmi civarında falan grup,
Ģarkıcı geldi ve onlar sahneye çıktılar. Orada sunuĢ yapan arkadaĢlarımızdan biri
dedi ki:
- ArkadaĢlar buraya dozer girecek Gezi Parkı‟nı yok edecek, biliyorsunuz di
mi?
- Biliyoruz.
- Dozerler geldiğinde karĢı koyacak mısınız?
- Eveeeet.
Üç kere bu tekrarlatıldı. AĢağı yukarı 20000-25000 civarında insan gelmiĢti. O kadar
gençten bunu duymak bizim moralimizi çok düzeltti. Bayağı iyi bir motivasyon
kazandık. Ve gerçekten o Ģenliğe gelen kiĢilerden önemli bir bölümü gerçekten
dozerler geldiğinde karĢı çıktı. O bizim için çok önemli bir baĢarı. Yani zannedildiği
gibi Gezi Parkı Olayları, 1 Mayıs gecesi polisin çadırları ateĢe vermesiyle çıkmadı.
Yani o iĢin artık en son noktasıydı, balon ĢiĢmiĢ, iğne batırma kalmıĢ, iğne batırmalar
oldu. Balonu ĢiĢiren aylar boyunca hatta yıllar boyunca olaylar olmuĢtu. Mesela 1
Mayıs, 1 Mayıs‟ı engelledi hükümet. Bu da çok önemli bir birikim yarattı, bir
gerilim. Bir de bizim 120000 civarında topladığımız bir imza vardı, iki farklı
yöntemle, bu çok önemli bir sayıdır. Bu aĢağı yukarı beĢle çarpabilirsiniz, ailesi
vardır, çevresiyle birlikte bu da eder 600000 kiĢi çok önemli bir sayı, belki de bir
milyon kiĢi, daha da fazla kiĢiye söylemiĢ olabilir. Ayrıca imzayı toplayanlar hepsi
gençti. Ġçlerinde en yaĢlılarıydım ben. Gençlerle birlikte önemli bir iĢi baĢardığımızı
183
düĢünüyorum. Sonra Gezi Parkı patladı, onu herkes biliyor zaten… baĢından beri
Gezi Parkı‟nın içindeydim. Ve olayların bu hale gelmesinde az da olsa katkım
olduğu için çok çok mutluyum.
8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri
paylaĢabilir misiniz?

Ben 51 yıldır aynı yerde oturuyorum, aynı evde oturuyorum. Dolayısıyla hafızamın
en önemli kısmını KoĢuyolu teĢkil ediyor. KoĢuyolu bir zamanlar orta halli
insanların oturduğu, yani gerçekten orta halli; ne zengin ne fakir, tek katlı ve iki katlı
evleri olan bir yerdi. Bir üst çarĢımız bir de alt çarĢımız vardı. ĠĢte aĢağı yukarı 500-
600 civarında ev. Her birinde üçer beĢer kiĢi otursa iĢte, 15000 civarında insanımızın
oturduğu bir yer, çok kalabalık değil. Herkesin birbirini tanıdığı selamlaĢtığı güzel
bir yerdi, yeĢil. Mayıs, Haziran aylarında sokaktan geçtiğiniz zaman ya leylak
kokusu, ya gül kokusu, ya hanımeli kokusu duyarsınız, o kadar güzel bir yer. Ve ben
bütün Ģehrin böyle olduğunu zannederdim çocukken. Sonra apartmanları görümce
çok yadırgadım, bunlar da ne falan diye. Sonra apartmanlarda yaĢayanların da burayı
yadırgadığını, buraya gelince ĢaĢırdığını fark ettim. Ya niye ĢaĢırıyorlar, normalde
insanlar bahçeli evde oturur, oturmamalılar. Hep böyle gördüm çünkü. 2 sene
Sivas‟ta babamın ölümü nedeniyle oturduğumuz bir apartman katı vardı ama yan
tarafta kocaman bir arsa vardı, arkadaĢlarla gider orada oynardık. Oyun oynayacak
yer sıkıntımız yoktu. Her Ģey geniĢ, ferah. Sokağa çıkıp sokakta da oynuyordum,
araba geçmiyordu ki! Yarım saatte bir tane, o da yavaĢ geçiyor. Böyle bir hafıza, hep
böyle yeĢil, sakinlik. ġimdi pencereyi açamıyorum, açtığım zaman kebap kokuları,
hatta kebap bile değil, yanık yağ kokuları içeriye doluyor, pencereyi açmaya
çekiniyorum. Oğlumu burada yetiĢtirdim ve sokağa bırakamadım, bahçede
oynuyordu. Oysa ben arkadaĢlarımla evimin bulunduğu bir kilometrelik alanda,
caddede çember çevirirdik, yarıĢ yapardık, koĢardık, koĢmaca yarıĢı yapardık,
birbirimizi yakalıcaz, ebelicez falan… veya topaç çevirirdik, cadde bomboĢtu.
Boğaz köprüsünden sonra buradaki trafik bayağı arttı. 73‟de hemen artmadı belki
ama 75-76‟da arttı. 1980 darbesinden sonra Kadıköy‟e atanan belediye baĢkanı cadde
üzerindeki iki katlı evlerin üç katlı olabileceğine karar verdi. Ve bozulma böyle
baĢladı. Böylece ticarileĢme baĢladı. ĠĢyerleri arttı sonra 99 depremi oldu. 99
depreminde buradaki ev fiyatları füze gibi arttı. korkunç bir artıĢ… %200 artıĢlar
yaĢandı. Yani evet belki bugün ben bazılarının gıpta ile baktığı bir evde oturuyorum,
pahalı ama satarsam pahalı. Ama benim satmaya niyetim yok ki! Ben bu evde
oturmak istiyorum. Ben bu evde doğmadım ama 7 yaĢımda geldim. Hala da
buradayım ve istiyorum ki daha yıllarca oturayım. Sürdürebildiğim kadar tabii. Çok
yaĢlanınca da müstakil bir evde oturmak zor. Bir de git gide burada oturmam
zorlanıyor. Burada iĢyerleri o kadar çoğaldı ki… Ġlk zamanlar ben bankada
müfettiĢlik yaparken eĢim evde kalırdı ve hiç de korkmazdı ama Ģimdi artık yaĢlı
insanlar olarak daha az korkması gerekirken artık yalnız kaldığında korkar hale geldi.
Yani artık KoĢuyolu‟nda yalnızlaĢma süreci yaĢıyoruz. Artık dört binadan biri ev,
diğerleri iĢyeri.

184
9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin
içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Kentsel hareket bana göre çok cılız. Cılız olmasını ben Ģuna bağlıyorum, iki sebebi
var bana göre. Bir, bu iĢ gençlerin iĢi aslında ama gençleri baĢka kaygıları var. Onları
da suçlamıyorum, haklılar. Okuyanlar okulum var diyor, çalıĢanlar gelecek
kaygısıyla çalıĢmaya ağırlık vermek zorunda. Yani “ben izin alayım da, gideyim Ģu
eyleme katılayım” olmaz. Bir kere yaparsınız bunu, ikincide kapının önüne koyarlar.
Onun için gençlerin olmadığı bir hareketin emeklilerle falan yürümesi zor.
Emeklilerin de her biri benim kadar inatçı olmuyor, kafaya takmıĢ olmuyor. Ben
resmen kafaya taktım yani. Validebağ‟ı nasıl alırlar! Gezi Parkı‟nı nasıl yok ederler
diye ben çıldırdım. Herkes aynı Ģekilde çıldırmayabiliyor. Birileri yapsın, ben de
alkıĢlayayım modundalar. Bu milletimizin genel özelliği benim gördüğüm. Ama bu
yetmiyor, takdir etmekle, alkıĢlamakla iĢler yürümüyor, elini taĢın altına koymak
gerekiyor. Bunu yaĢlılarda emeklilerde daha fazla görebiliyoruz çünkü ununu elemiĢ
eleğini asmıĢ, korkacak hiçbir Ģeyi kalmamıĢ. Ben bankadayken kendimi çok fazla
ön palan atmak istemedim, doğal olarak. Çünkü bankada bunun hesabı sorulabilir
diye düĢündüm. Bana bir Ģey sorulmadı ama tabi ben de o kadar ön planda değildim.
Ben yazılı iĢleri yapıyordum. Mailler gönderme, alma, iĢte açılan dava dilekçelerini
yazma gibi. Ġkinci neden, ne yazık ki bu iĢlere katılan arkadaĢlar Ģeyi karıĢtırıyor;
siyasetle, kent hakkı mücadelesini, yaĢam hakkı mücadelesini birbirine karıĢtırıyor.
Biz neden bunca yıldır varız, 18 yıldır varız? Çünkü iĢin içine siyaseti karıĢtırmadık.
Çünkü siyaseti karıĢtırınca iki tane olumsuz faktör gündeme geliyor; bir; kendi içinde
bölünüyorsunuz. Çünkü siz falanca siyaseti temsilen, ben falanca siyaseti temsilen
buradayım. Birbirimize rakip durumdayız. O zaman ne oluyor? Birbirimizi ezmeye
ya da ekarte etmeye çalıĢıyoruz, esas mücadele geride kalıyor. BaĢka Ģeylerin o
kapının dıĢında kalması lazım. Ġkincisi de insanlar bu sefer sizin samimiyetinize
inanmıyorlar. “Onlar siyasi mücadele veriyorlar, ben bunlara ait hissetmiyorum
kendimi” diyor ve dıĢarıda kalıyor, destek vermiyor. Bu da zayıf bırakıyor
mücadeleyi. O yüzden mümkün olduğunca siyasetin dıĢında kalmak çok önemli.
Bana bunu Validebağ tecrübesi çok yakından gösterdi. Çünkü bir ara ÖDP‟nin
ağırlıkta olduğu bir yapımız vardı. Biz öyle olmasak da bunlar ÖDP grubu diye
bilindik. Sonra bunu aĢtık, ki yani ortada ÖDP ile ilgili hiçbir Ģey yoktu ama
katılanların çoğu ÖDP‟li arkadaĢlar olduğu için. ġimdi de biraz CHP‟liymiĢiz gibi
görünüyor olabilir dıĢarıdan. Ama bu da hoĢ değil, bunu da engellemeye çalıĢıyoruz.
Mümkün olduğu kadar biz nötr kaldık, kalmaya da devam edeceğiz, kalmalıyız.
Bunu bütün diğer kent hareketleri, yaĢam hakkı savunucuları, bütün örgütlere, bütün
doğa örgütlerine tavsiye ediyorum. BaĢka türlü yaĢamıyor çünkü çok yakinen
gördüm. Bir sürü yerde, bir sürü olayda siyaseti ön plana çıkaran veya ön plana
çıkartmasa bile siyasetle birlikte mücadeleyi yürütmeye çalıĢanlarda yaĢam fazla
olmuyor.

185
10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin
temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan herkesin kullanımına açık olan alanlar. Validebağ mesela öyledir.
Kamusal alan. Don KiĢot zannediyorum son olarak boĢaltıldı. Çünkü aslında orası
özel mülkiyet. Özel mülkiyet olunca kamusal alan olmuyor. Kamusal alan halinde bir
süre kullanıldı. Sahibi yoksa, ilgilenmiyorsa orası da kamusal alan olarak
kullanılabilir elbette. Don KiĢot bu anlamda iyi bir örnektir. Ben hiç gitmedim bu
arada Don KiĢot‟a ama çok yakından izledim baĢtan sonuna kadar. ġimdi kamusal
alanların gerçekten kamu tarafından kullanılması çok önemli. Yani eğer kullanılmaz
ise zaman sonra mutlaka ama mutlaka birilerine rant amacıyla peĢkeĢ çekiliyor, bu
çok açık. Kaldı ki HaydarpaĢa Garı gibi kamu tarafından çok yoğun olarak kullanılan
bir yer bile peĢkeĢ çekilmeye çalıĢılıyor. Durup dururken hiçbir sebep yokken tren
seferleri durduruldu. Bu niye belli değil. Veya iĢte Marmaray. tamam, da Marmaray
daha bitmemiĢti o tarihte. Üstelik de bitse bile devamının gelmesi lazımdı, gelmedi.
ġuan en fazla Ayrılık ÇeĢmesi‟ne kadar Marmaray geliyor. Onun devamı metro ile
bağlantılı olarak sağlanıyor, o da Kartal‟a kadar. Ama tren seferleri Pendik‟e kadar.
E aradaki mesafe ne olacak? Ġnsanlar ortada, kaldı. ġimdi kamusal hizmet, orası da
kamusal bir alan HaydarpaĢa Garı fakat yok edildi durup dururken. ġimdi kalkılıyor
orada düğünler, törenler, sergiler… evet, hiç kullanılmamasından iyidir ama amaç bu
değil. Orası bir gar olarak yapılmıĢ binadır ve kalması lazım. Kime ne zararı vardı
gar olarak hizmet vermesinin, hiç kimseye! Sadece faydası vardı. Yangın çıktı veya
çıkartıldı! Aradan beĢ yıl geçti ve hala hiçbir Ģey yapılmadı, oranın tamir iĢi. Neden?
Özel bir mülkiyete peĢkeĢ de çekilse gar olarak da devam etse, sergi salonu da olsa,
ne olursa olsun oranın tamir edilmesi lazım. Ve edilmiyor.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

ĠĢgal evleri özel mülkiyet olduğu zaman iĢ biraz değiĢiyor. Hukuki yönü çok
tartıĢmalı, Ģimdi ben hukukçu olduğum için. Yani çok doğru bir Ģey değil gibi
görünüyor. Ama dediğim gibi ilgilenmiyorsa mal sahibi, orada bir Ģeyler yapılır ama
dediğim gibi geçicidir. Bizim karĢımızda öyle metruk bir ev vardı. Mirasçılar belli
değil, karmakarıĢık, dağılmıĢlar dünyanın dört bir tarafına falan. On yıl falan öyle
bomboĢ, satılamıyor falan, artık yıkılmak üzere hale geldi. Ama sonra bir Ģekilde
mirasçılar bulundu falan halledildi. Ama birileri orayı kullansaydı örneğin ama
kamusal amaçlarla, örneğin Don KiĢot gibi, kullanılsa kullanılırdı. Çok da iyi olurdu.
Kullanılmadı. Geçici, yani bunlar bir Ģekilde hallediliyor. Onun için fazla kalıcı
yerler olarak bakmamak lazım. Bu arada bizim dernek yerimiz Altunizade
muhtarlığı, yer olarak orayı gösterdik. Çünkü kiralar ateĢ pahası ve kirayla da
kalmıyor bunun elektriği, suyu… falan bizim gücümüzü çok aĢıyor o yüzden kira ve
vergi vermeyeceğiz bir yer arayıĢındayız. Geçici dedik ama iĢte On dört senedir,
2001‟de kuruldu dernek, Altunizade muhtarlığını adres gösteriyoruz.

186
12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Kent deyince insanın aklına ne geliyor? Kalabalık bir yer geliyor bir kere. O
kalabalığın da getirdiği bir örgütlenme vardır. Yani sineması vardır, tiyatrosu vardır,
konseri vardır. ĠĢte eğer deniz kıyısı ise kıyısı vardır. Onlardan yararlanabilmeniz
lazım. Trafik çok önemli bir problem biliyorsunuz o yüzden insanlar çok Ģeyden elini
eteğini çekmiĢ durumda e bir de hayat Ģartları… nispeten daha Ģanslı olan bizim
gibiler ise para bakımından belki sorunumuz yok ama ben trafikten çok fena tırsmıĢ
durumdayım. Trafik nedeniyle ödüm patlıyor bir yere gitmeye. Arabam var, arabamı
bir yere götüremiyorum. Kadıköy‟e, Üsküdar‟a arabayla inmiyorum, çok çok mecbur
kalmadıkça. Her türlü sizin bir yerden bir yere gitmeniz engellenmiĢ durumda. Bu
durumda kentten yararlanamama durumu oluyor. Kıyılar parsellenmiĢ, yalılar,
bilmem neler… özel restoranlar pahalı pahalı, herkes oraya gidemez. Bu durumda ne
oluyor 100 metrelik bir alan, bakıyorsunuz kalabalık… yakın uzak bir yerlerden
gelmiĢler ve orada piknik yapıyorlar. Ama iĢte bir Ģekilde oradan yararlanmaya
çalıĢıyorlar. Bu tabii hüzün verici bir Ģey. Aslında böyle olmamalı. Çok daha fazla
sahil Ģeridi kamuya açık olsa insanlar da 100 metrede 200 metrede birikmez. Daha
çok yayılabilir, kendine daha yakın bir yere gidebilir. O iĢte pek olmuyor. Kendimi
her ne kadar nispeten Ģanslı da bulsam yeteri kadar kentten yararlanabildiğimi
düĢünmüyorum. Bu yüzbinlerce, milyonlarca insan için daha da fazla geçerli.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Tabii mahalle kültürüyle büyüdüm. Sokak o anlamda çok bilinçli olarak düĢündüğüm
bir Ģey değildi. Sokak benim bu gönüllülük kavramıyla birlikte geliĢti. Sokağın ne
kadar önemli olduğunu fark ettim. Bir hak mücadelesi, sokakta baĢlıyor ve sokakta
bitiyor, bunu anladım. Yani hukuki düzlemde istediğinizi yapın, uygulanmıyorsa
kararlar bir anlamı yok ki uygulanmıyor. Ve yahut yazıĢmalarla falan çok zor. Sokak
ve sokak içinde kalabalık olmak lazım, bir kiĢinin ya da on kiĢinin çıkmasıyla hiçbir
Ģey olmuyor, binlerin sokağa çıkması lazım. Binlerin sokağa çıkması için de insanları
ikna etmek gerekiyor. Metronun giriĢinde insanlardan imza almaya çalıĢırken de
belki her bir kiĢiyi ikna edebilmek için on dakika, on beĢ dakika konuĢuyorduk. Ġmza
atarken de insanlar hep kaygılıydı. Onları tek tek ikna ettik, siyasi mücadele
yürütmediğimize ikna ettik. Sokağa on binlerin, yüz binlerin dökülmesi için de iĢte
bu siyaset iliĢkimiz olmadığını insanlara ikna etmeniz lazım. Samimi olduğunuzu
göstermeniz lazım. Gezi onun için baĢarılı olmuĢtur, ama Gezi gene onun için
baĢarısız olmuĢtur.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Burada beni birdenbire muhafazakar olarak görmeye baĢlayacaksınız, yaĢım da


itibariyle. Doğal alarak ben elli yıl önceki Ġstanbul‟u arıyorum. Elli yıl önceki
KoĢulu‟nu arıyorum, elli yıl önceki Türkiye‟yi arıyorum. Ha elli yıl önce her Ģey çok
mu mükemmeldi? Hayır değildi. Ama sihirli değnek olsa da biz elli yıl öncesine
187
gitsek. O zamanki hataları, o zamanki eksiklikleri, o zamanki bozuk olan her Ģeyi
doğru yönde düzeltebilip, bugün farklı bir noktaya gelebilsek. Ben mesela bugün
Türkiye‟yi 50 milyon nüfus, Ġstanbul‟u 5 milyon nüfus olarak hayal ediyorum.
KoĢuyolu‟nda elli yıl öncekinin aynısı olamaz ama daha az iĢyeri, daha az
ticarileĢme, daha az rantlaĢma, daha çok yeĢil, tabii ki daha çok yeĢil. Çünkü ağaç
yok, bazı evlerin bahçeleri tamamen betonlaĢmıĢ durumda. Yani sadece üç kat izni
verilmedi, 1996‟da da parselin tamamını betonlaĢtırma imkanı verildi. Korkunç bir
Ģey, bu bir cinayet aslında! ġimdi ne oluyor, iĢte yağmur çok yağıyor, eskiden
yağmıyordu da falan… Hayır, efendim eskiden daha çok yağmıyor, yağmur eskiden
de çok yağardı, Ģimdi de arada bir çok yağıyor. Yani anormal bir doğa olayıyla falan
karĢı karĢıya değiliz. Bu iktidardakilerin kendilerini temize çıkartmak için
uydurdukları bir Ģey. “Son beĢ yüz yılın yağıĢı!!!” hangi istatistiğe göre söylüyor
bunu? Yok böyle bir istatistik, hele de Türkiye‟de hiç yok! Son beĢ yüz yıldır
istatistik mi tutulmuĢ da son beĢ yüz yılın en büyük yağmuru deniliyor? Yok öyle bir
Ģey. Yani olsa olsa son yirmi yılın en Ģiddetli yağmuru olabilir. Önceden basmıyordu
ama imdi basıyor. Çünkü toprağı yok edersen basar. Suyun akacağı, emileceği bir yer
yok. Caddelerden yer çekimine uygun olarak aĢağı doğru akıyor. Gidiyor çukur
yerde birikiyor. E oraya da ev yapmayacaksın. Hem orda ev yap, hem burada her yeri
beton kapla, ağacı yok et! Doğal sonuç sel basmasıdır. Yani her gün sel basmadığına
Ģükretmeniz lazım. Doğayla mücadele ederek bir Ģey yapacaklarını sanıyorlar.
Doğayla mücadele edilmez, bizim yapacağımız tek Ģey doğaya itaat etmektir. Yani
biat edeceğimiz tek Ģey doğadır. BaĢka hiçbir Ģeye biat etmememiz gerekiyor. Bunu
anlamıyorlar. Halbuki doğaya biz uymak durumundayız. Çünkü doğa bizim için var
değil. Biz doğanın içindeyiz, doğa sayesinde varız. Doğa olmazsa insanoğlu olmaz.
Bunu anlayamıyorlar. Ġnsanoğlu eĢref-i mahlukattır diye bir Ģey uydurmuĢlar, dinde
öyle bir kavram varmıĢ. Bana göre yanlıĢ. “Yaratıkların en Ģereflisi insanoğlu” enn.
Niye? Neye dayanarak bunu söylüyor? Belli değil. Niye biz daha Ģerefli oluyoruz da
bir kedi “Ģerefsiz” mi oluyor? Yani ne demek bu Ģimdi. Böyle bir mantık yok. Biz
doğayla beraber ancak, doğayla uyum içinde olursak, doğanın kanunlarına uyarsak
varız. Bunu bir o kafacıklarına yerleĢtirirlerse hepimiz rahat edeceğiz.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

DayanıĢmalar gerçekten birbirleri ile dayanıĢma içinde olurlarsa, birbirlerini


desteklerlerse, birbirlerini kösteklemek yerine desteklerlerse gelecek çok iyi. Ama
iĢte bir rekabet olursa, “onlar öne çıkmasın biz öne çıkalım, o öne çıkmasın, ben öne
çıkayım”, gerek kurumsal gerek bireysel bazda rekabete döküldüğü anda bütün bu
hareketlerin hiçbir anlamı kalmaz. Üstelik bir de baĢarısızlığa uğrayacakları için
baĢarısızlık kitlelerin de motivasyonunu bozuyor. O anlamda da daha da kötü etkisi
olur. Onun için bu duygudan kısa sürede kurtulmamız, vazgeçmemiz lazım; “O değil
ben, onlar değil biz”. Biz derken hepimiz, hepimiz aynı geminin içindeyiz, bu gemi
battığında hepimiz batacağız. Onun için bunu bir an önce algılamamız gerekiyor. O
zaman çok baĢarılı olacak, çok iyi olacak. ġimdi ben 58 yaĢındayım ve hastel kader
sol hareketlerin içinde, kenarında, kıyısında bulundum bunca yıldır ve Ģunu gördüm.

188
Ne yazık ki solda sağdakinden daha fazla bireycilik var. Ġnsanlar kendilerine sağ
görüĢlülerden daha fazla önem veriyorlar, kendilerini daha önemsiyorlar. Yani “ben
olmasam bu hareket batar”, “ben var ya benn”, “ben” den vazgeçmedikçe çok bir Ģey
olmaz. Önce “ben”den vazgeçmemiz lazım. “Biz” derken de “bizim gurup, bizim
fraksiyon, bizim parti, bizim platform” değil, tüm Türkiye‟yi kapsayan bir anlayıĢla
“biz” demek lazım. O zaman baĢarılı olunacaktır. YavaĢ yavaĢ o tarafa doğru
gidiyoruz. Ben umutluyum her Ģeye rağmen.
(O.Ġ, YaĢ: 57, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Türk, Meslek: Bankacı)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Validebağ Gönüllüleri on altı on yedi yıllık geçmiĢi olan bu civardaki insanların


gönüllü oldukları bir oluĢum. Ortaya çıkıĢ nedenleri korudaki yapılaĢma faaliyetleri.
Tepki veren mahalleliler bir araya gelip önce topluluk olarak bazı Ģikayetlerini dile
getiriyorlar, daha sonra
dernekleĢiyorlar. Dernek olarak burada yasal olmayan Ģeylere karĢı giriĢimlerde
bulunuyorlar, davalar açıyorlar. Daha sonra halkın daha geniĢ katılımıyla bu topluluk
büyüyor, buradaki koruya yönelik her türlü tehditler, saldırılar, yasal olmayan her
türlü yapılaĢma faaliyetlerine iliĢkin sivil toplum kuruluĢları, odalarla birlikte burada
bir mücadele baĢlatıyorlar. Birçok kazanılan dava var, önlenen olaylar var. Gezi
sonrasında forumların ortaya çıkmasıyla forumdaki insanlarla gönüllüler
buluĢuyorlar. Ben on altı, on yedi senedir burada yaĢıyorum. Gönüllülerle tanıĢmam
Gezi süreciyledir. Sunumlar oldu; Validebağ Gönüllüleri kimdir? Ne yapar? Hangi
amaçlarla kurulmuĢtur Ģeklinde… Forumlarda yapılan sunumlarla Gönüllülere
katılımlar olmaya baĢladı. Hep birlikte her türlü siyasal görüĢten, sadece çevreye
yönelik Ģikayetleri olan veya katkı sunmak isteyen sade vatandaĢlar da Gönüllülere
katıldılar. Facebook‟ta ve Twitter‟da örgütlenme devam ediyor. Gönüllüler
büyüyerek bugünlere kadar geldiler, hala da devam ediyor. Ayrıca dernek yapısı da
var Validebağ Gönüllülerinin. Her gönüllü dernek üyesi değil ama her dernek üyesi
gönüllü.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Gönüllülerle benim sıcak temasım Gezi ile birlikte oldu. Gezi sürecinden bu yana
bütün eylemlere, faaliyetlere katılmaya devam ediyorum.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Özellikle 80 öncesinde toplumsal hareketler daha çok siyasi nitelikteydi, çevre baĢlı
baĢına bir mücadele noktası oluĢturmuyordu. 80 sonrasına bakarsam evet toplumsal
hareketlere ilgi duyuyordum öyle diyeyim.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Forumların bence en büyük katkısı bir defa mahalle kaynaĢmıĢ oldu. Aynı görüĢten
olmasa bile aynı amaç için insanlar bir araya gelmeyi öğrendiler. Belki bireysel
189
olarak baĢaramayacakları Ģeyleri hep beraber halledebilmeyi öğrendiler. Mahalleli
sivil toplum kuruluĢları ile temas kurabilecek insanları tanıdılar ve dolayısıyla kendi
çevresinde bulunan doğal ortama iliĢkin değerlere dair daha baĢarı elde
edebilecekleri bir ortama kavuĢtular.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Ben kendimi deli gibi hissediyorum. Bir sürü insan da öyle hissediyor. Deli olmasak,
entelektüel insanlarız, yapacağımız çok Ģey var; kitap okursun, tiyatroya gidersin.
Onları da yapıyoruz ama günümüzün çoğunu burası alıyor. Biraz gönül iĢi bu. Bu
koru gelecek kuĢaklara da kalsın istiyoruz. Bunu tabii herkes anlayamıyor. Oysaki
gençlerin çok daha iyi anlaması lazım. Gençler buraya sahip çıkmazsa burası yok
olur gider.

Çevre siyasetlerin belirleyicisi oldu diye düĢünüyorum. Çevre kayıpları doğrudan


doğruya insanların yaĢam alanları ile ilgili bir Ģey. Validebağ Korusu, buralarda bir
deprem olması halinde toplanılacak bir yer burası, geniĢ bir alan. Birinci öncelikle
tam bir yaĢam alanı… Ġster istemez genel siyasetle ilgili insanları buraya çekiyor.
Kimi ağaçları, kimi hayvanları kimi doğal doğayı seviyor. Kimisi de yeĢile iliĢkin
genel siyaseti beğenmiyor ve bu nedenle buraya geliyor.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Yok. Partilere sempati pek duymuyorum. Daha çok sola yakın bir insanım
diyebilirim.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Gezi Parkı‟na gittim. Gittim saatlerce de orada kaldım. Gezi çok öngörülen bir Ģey
olmadı. Bir defa yapılan ağaç katliamı hemen dikkatimi çekti. Ġkincisi orada büyük
de bir haksızlık yaĢandı. Ġnsanlar oraya herkes için çıktılar. Onlara karĢı orantısız,
çok büyük bir güç kullanıldı; gazın ötesinde mermiler sıkıldı falan… Ġnsanlar
mağdur oldu, yerlerde sürüklendi. Bu kere insanı etkiliyor. Daha sonraki süreçlerde
baktınız ki bu bir siyasal karar. Burası sadece yok edilmekle kalmıyor, rant amaçlı
yapılabiliyor. Bunlar da insanları rahatsız edince oradaki kalabalıklar büyümeye
baĢladı. Oradaki mesele sadece ağaç meselesi de değildi, özgürlüklerin de
kısıtlanması özellikle gençleri çok etkiledi. Fazla sıktığınız zaman insanlar patlar,
bence oradaki patlama da öyleydi.

190
8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri
paylaĢabilir misiniz?

Ben Trakya‟da doğdum ve 1976‟da Ġstanbul‟a geldim. Benim üniversite yıllarım,


daha sonra kısmen iĢ hayatım burada geçti. Kent hafızasında kültürel, sosyal, fiziksel
özellikler, baĢka Ģehirlerden onu ayıran özellikler yer alır. Akla ne gelir, tarihe
meraklıyım, tarihi de bir değeri var Ġstanbul‟un, buluĢma noktaları var, Sirkeci Garı,
HaydarpaĢa Garı… Bunlar bir kentin hafızaları, insanların kolay kolay
unutamayacağı yerler. Bence bu kentin en büyük hafızalarından biri içinden deniz
geçmesi, Dünya‟da örneği yok bunun. Buralarda yaĢanan yaĢanmıĢlıklar, anılar,
bunları hatırlıyoruz. Okuduğum yer, Ġstanbul Üniversitesi aynı zamanda tarihi bir
bina.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Kentsel hareketler dediğimiz zaman kente dair, halkın kullanımında olan, kamuya ait
alanlara iliĢkin karar verici organların bir takım tasarrufları oluyor. Bunların bir
kısmı halkın yararına geliĢirken bir kısmı da halkın olanaklarını kısıtlıyor, yaĢam
alanlarını daha daraltıcı hale getiriyor. Validebağ da bugün bir çeĢit kent hareketi
yürütüyor. Kentin kullanımına açık bir alan burası, kamusal alan. Validebağ
Gönüllüleri sadece burası için iĢler de yapmıyor, örneğin HaydarpaĢa Garı için
verilen mücadelede Validebağ da yer aldı. Validebağ‟a yönelik bir saldırı, tehdit
olduğunda da Ġstanbul Kent Savunmasının da çeĢitli dayanıĢmaların da desteğini
hissediyoruz. Dolayısıyla aynı amaç içi birlikte hareket ediliyor. Yine o platformların
ilgi alanlarında bir Ģeyler geliĢtiği zaman Validebağ Gönüllüleri oraya da destek
veriyor. Aralarında bir korelasyon, bir iliĢki, bir güç birliği var. Parti gibi değil ama
belki bir konfederasyonlaĢmaya da gidilmeli. Çünkü bu bilgi akıĢlarının hızlı olması
lazım, karar vermenin hızlı olması lazım, bir takım materyallerin daha hızlı
üretilmesi lazım. Bunun olması için de bir iĢbirliği, bir örgütlenme olması lazım.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan deyince kamuya açık, insanların kullanımına açık yerler aklıma
geliyor. Parklar, korular elbette ki kamusal alan, insanların kullandığı yerler. Son
zamanlarda mahalle evleri oluĢtu, tarihi çok yeni buraların. Caferağa ve DonkiĢot
var, onlar da sönümlendi. Oralarda bilebildiğim kadarıyla mülkiyet sorunları çıktı.
Ġnsanlar aslında orada güzel faaliyetler de yapıyorlardı. Mahalleliyle kaynaĢma, iĢte
tohum ürettiler, tohum takas Ģenlikleri, resim çalıĢmaları, yitecek paylaĢımları vs.
çok kalıcı olmadı. Bizim burada da KoĢuyolu‟nda böyle yerler oluĢturabileceğimiz
küçük üniteler var. Resmi olarak talep ettik, olmaz dediler. Öyle kaldı. Gidip oralar
iĢgal edilip bir Ģeyler yapılabilir ama ben çok kalıcı olduğunu düĢünmüyorum.

191
11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Orada tabii ki bir kent hakkı mücadelesi var. Mülkiyet sorunlarından dolayı
kalıcılıkta tıkanıp kalıyorsunuz. Oysaki insanların en doğal hakkıdır, paylaĢmak,
konuĢmak, bir takım deneyimler edinmek… Sadece burada bir devamlılık problemi
var.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Ben 76‟dan beri Ġstanbul‟dayım. Ve Ģehir bugün çok büyüdü, yeĢil çok azaldı.
Eskiden bildiğimiz parklar, korular, geniĢ alanlar daha çoktu. Bunlar giderek
azalıyor. Bir defa bu bir mutsuzluk getiriyor bana, benim özelimde. Artı insanların
yaĢayıĢ biçimleri değiĢti. Daha önceden barıĢçıl olan insanlar bugün böyle değil.
Ġnsanlar arasında bugün derin uçurumlar var. Zengin ve fakir arasındaki uçurum çok
net. Dolayısıyla bu insanlarda bir mutsuzluk yarattığını düĢünüyorum. Ben küçük
Ģeylerle de mutlu olabilirim, sabit bir gelirim var sonuçta, emekliyim. Çevremdeki
insanları mutsuz görmek beni çok etkiliyor. Genel olarak sıkıntım yeĢilin azalması,
doğal ortamın bozulması ve tarihin bozulması, tarihi yapılara gereken önemin
verilmemesi. Ben yakın tarihte Ġstanbul‟da artık olmayacağımı düĢünüyorum. Çünkü
daha sakin ortamlar, yeĢili bol olan yerlere gitme arzum var. Ġstanbul‟da ha ne var?
Burada herkes her an bütçesine göre yapabileceği bir Ģey bulabiliyor. Ancak
Ġstanbul‟da geniĢ çaplı sanatsal etkinlikler maalesef yok. Yazlık üç tane sineması
olan bir yerde doğdum ben. Hayatın pahalılaĢması beni etkilemiyor ancak yok oluĢ
beni etkiliyor.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Biz sokaklarda büyüdük. Ben bir kasabada büyüdüm. Dönümlerce yerlerde


koĢtururduk, meyve toplardık. Sokağa yatkınız. Ama iĢte üniversite yıllarıyla
sokaktan koptum. Sokağın da belirleyici olduğunu düĢünüyorum ancak sokaklarda
ancak arabalar var. Galiba Ģuan çocuklar için sokaklar parklar, korular falan
sanıyorum. Oralarda biraz oynadıktan sonra da kafelerde buluyor çocuklar
kendilerini. Böyle bir dönüĢüm olduğunu düĢünüyorum.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Daha yeĢil, daha böyle insanların kaynaĢtığı, daha çok faaliyet yapabildikleri, buna
korular mahalle evleri de dahil, böyle yerlerin çoğalması lazım. Ġnsanların birbirlerini
tanımaları için ortamların sağlanması lazım. Ve insanların talep etmesi lazım. Çok
büyük hayalimse Ģu; bazı Avrupa Ģehirlerinde gördüm, Ġspanya‟da tarih muhteĢem
korunmuĢ örneğin. Hâlbuki biz on tane antik Ģehrimizi ortaya çıkarmıĢ dünyaya
göstermiĢ olsak bu kadar çevre kıyımına gerek kalmaz. Buradan çok fazla paralar
kazanılabilir. Tarihi biz Ģuanda bile layıkıyla otaya çıkarıp bunu dünyaya tanıtsak,
192
doğal ortamlarımızı, yeĢili, Ģelaleleri vs. tanıtsak ne kavga olur ne bu kaos ortamı
olur.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Öncelikle Gezi‟nin Ģöyle bir etkisi oldu. Burada yıllardır oturan belki yüz olarak
hatırladığımız ama tanımadığımız onlarca insanla kaynaĢma imkanımız oldu.
Buradaki mahalle kültürünü yeniden yaratan herhalde Gezi‟ydi diyebiliriz. O da
forumların kurulduğu yerlerde, belirli ilçelerde.
Forum süreçlerinin artık ben sönümlendiğini düĢünüyorum. Önemli birlik forumları
da çok bocalama geçiriyor. Bu oluĢumlarda da insansal olarak azalım görüyorum.
Ġlgi azaldı. Artık yerel dayanıĢmanın, yereldeki sorunlar nedeniyle bir araya gelen
yerel dayanıĢmaların daha etkin olabileceğini düĢünüyorum. Sadece kendi
bölgelerinde daha çok bağlı kalarak diğer mücadelelerle de iliĢki halinde
olduklarında daha kalıcı olacaklarını düĢünüyorum. Buralara katılan insanlar
partilerden biraz uzak duran insanlar. Çünkü partilerle çok bir Ģey olmadığını
görüyoruz. Benim gördüğüm o. Ama partilere baskı yapılabileceğini düĢünüyorum.
Siyasette dayanıĢmaların gücü belirleyici olacaktır diye düĢünüyorum. Ne kadar çok
dayanıĢmalarla kuvvetli olursa (hem entelektüel hem da sayıca) partiler de buna
uymak durumunda kalacaklardır.
(A.T, YaĢ: 47, Eğitim Durumu: Ġlkokul, Etnik Kimlik: Alevi, Meslek: ĠĢçi)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Ben Acıbadem DayanıĢma Derneği baĢkanıyım. Acıbadem Halk DayanıĢması


kurucusuyum. Validebağ Gönüllüsüyüm. Hedefimiz doğayı, tabiatı, börtüğü böceği
korumak. Onurlu bir mücadele içerisinde olmak istiyoruz. Talana karĢı. Bugün
burada katliam yapılıyor. Ağaçlar katlediliyor, doğa katlediliyor. Bazılarını barınma
alanlarını kısıtlıyorlar. Yani açıkçası biz kısaca insan olmaya çalıĢıyoruz.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Evet. Validebağ‟ın kurucularındanım.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Ben emek sınıfından gelen bir insanım. Babadan atadan gördüğümüz onurlu
devrimci sosyalist bir. Tabii sosyalist derken Atatürk ilke ve devrimlerine sahip
çıkan Cumhuriyet‟in aydınlanmasından yana olan bir insanım. Kökenim, mezhebim
itibariyle de Kürdüm ve Aleviyim. Ondan kaynaklanan opsiyon bu; sokaktayım,
mücadele veriyorum.

193
Validebağ da Gezi‟den önce vardı. 1994‟lere değin uzanır. Birileri burada bu alanda
365.000 dönümlük alanda bir Ģey elde etmeye çalıĢıyorlar. Biz de önlemeye
çalıĢıyoruz, mücadele etmeye çalıĢıyoruz. Ne kadar baĢarılı olduk bilmiyoruz. Tabii
bu halk hareketidir. Halk ne kadar yanımızda olabilir? Bu da muamma. Bu bölgeler
kentsel dönüĢüme giriyor. Kentsel dönüĢüm adı altında kentsel cinayetler iĢleniyor.
ĠĢte paravanlar kurup ağaçları kesiyorlar. Ġnsanlar kandırılıyor. Bu civardaki sitelere
bakıldığı zaman iĢte çoğu zamanında memur emeklisi, senin dairen 500.000 TL, ben
yaparsam 2 milyon olacak mantığı ile insanların kafasına girip bir Ģeyler yapmaya
çalıĢıyorlar. Biz de insanları aydınlatmaya çalıĢıyoruz ama ne kadar baĢarılı oluruz
bilemiyorum. Davalar açıyoruz, davalar yiyoruz, gazlar yiyoruz, coplar yiyoruz,
yılıyor muyuz? Hayır.
4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Gerçeği konuĢmak gerekirse Gezi mirasını bitirdiler. DayanıĢmalar bitirdi aslında.


Forumlar düzenlendiğinde, ya da düzenlediğimizde basit bir örnek vereyim, önceden
binlerce kiĢiyle forum yaparken Ģimdi elli kiĢiyle forum yapıyoruz. Bu mirası yedi
bitirdiler. Çünkü fraksiyonların girmesi, siyasi partilerin oy uğruna bir takım
örgütlenme ya da kutuplaĢmalar diyelim onlara, ayrımcılıklar yapıldı. Ondan dolayı
da dayanıĢmalarda Ģimdi aslında o kadar ciddi anlamda bir Ģey yok. VarmıĢ gibi
görünse de yok.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

ġimdi bakın, Ģunu söylemek gerekiyorsa ben bu toplumun çocuğuyum. Beni hiçbir
Ģey itemez. Kendi kendimi ittim ben. Çünkü ezik bir toplumdan geliyoruz. Biz
Osmanlı faĢistinin de ezdiği insanız, Cumhuriyet döneminde de ezilen insanların
soyundanım ben. Biz türkülerimizde “Allah Allah” kelimesini kullandığımız halde
yakılan insanlarız. Biz ser verip sır vermeyen toplumlarız. Biz boynumuza ilmik
takıldığında bile türküler söyleyen insanlarız. O nedenle bizler faĢizme karĢı onurlu
mücadele içerisinde olduk ve olmaya da devam ediyoruz.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

1995 il1 1999 arası, yanılmıyorsam, özür dilerim, Özgürlük ve DayanıĢma Partisi
üyeliği yaptım. Sonra ayrıldım.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Gezi Parkı‟nda fazla bulunamadım, ameliyatlıydım. Parmağımı kaybettim, yerinde


ama “Ģu” hareketi yapamıyorum. O nedenden dolayı fazla bulunamadım. Tabii ama
yüreğimiz oradaydı.

194
8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri
paylaĢabilir misiniz?

Ġstanbul‟u, Yeditepe‟yi hayal ediyorum, arzuluyorum. 15 yaĢında kızım var. Onun


daha özgür yaĢamasını çıkıp gece saat 12 de dahi kız arkadaĢıyla birlikte sokakta
dolaĢabilmesini istiyorum. Ya da erkek arkadaĢıyla el ele dolaĢabilmeli, ona
sarılabilmeli. Çünkü katliamlar var bu ülkede. Kadına yönelik cinayetleri görüyoruz.
Korkular var. Ġçimiz acıyor. Ben bunu konuĢuyorum ama yapan da biziz. Katliamlara
sebep olanlar da erkekler. Bugün bakıldığı zaman dokuz yaĢındaki bir kız çocuğuna
seksen yaĢındaki biri evlenebilir diyen de bir erkek. Ne yazık ki böyle ama
Ġstanbul‟da özgür yaĢamayı çok isterdim. Genç kızların geceleri çıkıp hayvanları
besleyebilmesini çok isterdim. EĢimle ya da bir dostumla deniz kenarında bira içip
ayaklarımı suya sokmayı çok isterdim. Bugün bunu yapamıyoruz. Ne yazık ki denizi
de kirlettik. Her Ģeyi kirlettik, insanlığı kirlettik. Hayal edemiyorum Ġstanbul‟u.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Yapılan Ģeyler güzel de, dar alanda yapılması kötü. Forumlar devreye girerken
TMMOB‟nin, TTB‟nin vs. nin de devreye girmesi lazım. Ġnsanlar korkmamalı. Ġlim
adamları, Bilim adamları korkmamalı, katılmalı forumlara. Fikirlerini üretmeliler.
Ama yok. Yalnızız. Bu mücadeleyi göremiyoruz. Ġnsanlar forumlarda çıkıp özgürce
konuĢabilmeli, fikirlerini üretebilmeli. Yetkililere anlatabilmeli. Ama öyle bir ortam
sağlanmalı.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alanlar örneğin yeĢil alanlar. Mesela Ģuan oturduğumuz mahalle evi de bir
kamusal alan ama ticarethaneye çevrilmiĢ bir kamusal alan. ĠĢte bunlara karĢıyım.
Validebağ 1. derece sit alanı, ticarethane. Yazık. Ġnsanlar çay içiyor, 2,5 TL.
Belediye karĢılayabilir bunu. Yani bu çok zor bir Ģey değil, çayın kilosu ne kadar?
Hatta desin ki “arkadaĢ kendi çayını kendin yap”. Böyle bir Ģey dense çaydan
Ģekerden giremezsin buraya. Çünkü biz bunları forumlarda, eylemlerde görüyoruz.
Birileri kamuyu katlederken sessiz kalan insanlar… Can Yücel aklıma geliyor.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Tabii ki bu nu tasvip etmiyorum. Niye etmiyorum? Çünkü forum alanlarını


demokratik kitle örgütleri desteklemeli. Yani biz gidip bir yeri iĢgal etmemeliyiz.
Onlar bize tahsis etmeli. ArkadaĢ sen kamu adına mücadele veriyorsun, ben belediye
baĢkanıyım, maddi açıdan tutun her türlü sosyal gereksiniminizi karĢılarım
diyebilmeli.

195
12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Kenti birileri sahiplenmiĢ. Biz mücadele verirken birileri geldi, din kisvesi adı altında
kenti bozdu. Kentten, doğadan faydalanmamızı engellediler. Sokakta yürüyemez hale
geldi kadınlar. Hı diyeceksin izin verecek misiniz? Vermeyeceğiz. Biz nasıl beden
ödemiĢsek gene bedel ödemeye de hazırız. Kentteki dayanıĢmacılar da, direniĢçiler
de bedel ödemekten korkarsa birilerini bir Ģeyleri teslim etmiĢ hale geliriz. Biz bunu
teslim etmeyeceğiz. Bilmiyorum ne kadar baĢarılı olabiliriz ama olmak zorundayız.
Ben dedim ya değerlerim ne kadar çoksa Marx gibi, Lenin gibi, Stalin gibi, Mao
gibi… Benim Mustafa Kemal‟im var. Mustafa Kemal Atatürk‟ün bizlere bırakmıĢ
olduğu bu mirası kimselere bırakmayız, biz bunu baĢaracağız. Ama devrim zor bir
Ģey. Ama önce insanlara Ģunu öğretmeliyiz. Demeliyiz ki ya da onlar bunu algılamalı
“devrimler mahallelerden baĢlar”. Önce mahallemizi örgütlemek zorundayız. Bizim
ülkemizde on beĢ kiloluk on altı yaĢında çocuk milyonları sokağa döktü. O yüzden
pes etmeyeceğiz.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Ben at arabacının oğluyum. Benim babam emekçi bir adamdı. Devrimci ve emekçi
bir adamdı. Ben baba mirasını yiyorum. Babam öğretti her Ģeyi bana. He benim
babam sosyalist bir adam değildi, Atatürkçüydü ama ben onu geliĢtirdim. Sokak
kültürünü çok iyi bilen bir insanım.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Hayal görüyorum. Burada seksen beĢ doksan yaĢında insanlarla sohbet ettiğim
zaman, Acıbadem‟de, KoĢuyolu‟nda tüylerim diken diken oluyor. Buranın bir doğal
güzelliği vardı, bunları hayal ediyorum. Çam ağaçları vardı buralarda. Buralarda
baharda çiçek kokularından yürüyemezdin, iğdelerin, erguvanların kokularından…
Onları hayal ediyorum. Ġnsanların birbirlerine verdiği, aldığı selamları özlüyorum.
Sabah iĢine giderken mutlu olan, yanındaki insanla sohbet eden insanları özlüyorum.
Sokakta aç hayvanlar istemiyorum. Sokak çocuklarının ellerinde tiner vs. ile
yürümelerini istemiyorum. Ben o çocukların gülmesini, bir Ģeyler elde edebilmesini
istiyorum. Onları topluma kazandırmayı hayal ediyorum. Ben hayal ediyorum ama
sadece hayalimle kalıyorum. Çünkü neticede bir babayım. Liseye giden bir kızım
var. Onun akıbetinden korkuyorum. Onun nasıl güzel bir yarın sağlayabilirim
kaygısındayım. Tüm çocuklar benim çocuklarım, onların özgür olmasını istiyorum.
Ġstanbul‟da kafasına göre çıkıp karĢıda gezmesini istiyorum. Benim kızım karĢıdaki
bir tiyatroda arkadaĢıyla birlikte o oyunu izleyebilmeli. Korkmadan. AkĢam da
minibüse binsin. Ne minibüs Ģoförü saldırsın, ne o minibüse binen aĢağılık insan
saldırsın! Ben böyle bir toplum, böyle bir kent hayal ediyorum. Her tarafı beton
içerisinde bir kent hayal etmiyorum. KentleĢme tehlikelileĢmeye baĢladı. Avrupalı
196
kentleĢiyor ama doğayı, tabiatı bozmuyor. Onun o güzelliğini yıpratmıyor,
incitmiyor. Ama biz ne yazık ki bir gece paravan kurup ağaçlarını kesiyoruz. Onu da
normal karĢılıyorum çünkü insanı kesiyoruz. Bugün bu kentte Gazi Mahallesi
yaĢanmadı mı? Bugün bu kentte alevi mahallelerinin evleri iĢaretlenmedi mi? Bugün
bu kentte Armutlu ‟da çocukları katletmediler mi? Bugün adına destanlar yazılmıĢ
Mustafa Kemal 1 Mayıs mahallesinde insanlar öldürülmedi mi? Ben böyle bir kent
istemiyorum. Ben özgür bir kent istiyorum. Özgür yaĢayacak bir kent istiyorum. Ben
bugün bir kadına “merhaba, bugün çok güzelsiniz” diyebilmeyi istiyorum. Ona “çok
güzelsiniz” derken cinsel anlamda değil, gerçekten güzel olduğunu söyleyebilmeyi
istiyorum. Söylemeliyim! Kadını o kadar korkutmuĢuz ki bugün ben böyle bir Ģey
yapsam çantayla beni döver. Ama iĢte bu doğru değil. Böyle bir kent yaĢantısı olmaz.
Bu hastanelere gidiyoruz, kuyruklar, sıralar bekliyoruz. Hiçbir Ģeye baĢ
kaldırmıyoruz. Biz bu kadar, on üç yıl önce böyle değildi. Anlattıklarım yoktu ama
bu kadar da değildi. Biz hipnoz edildik.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Bizler görevimizi yapıyoruz, sizler de öyle, gazeteciler de, tabi satılmıĢlar hariç. Biz
ne kadar yapabiliyoruz bunu? Biz çıkıyoruz diyoruz ki mahallede örgütlendik, eylem
yapacağız, insanlar gelmiyor. Ama biz insanlara ne verebildik ki alabilelim? Önemli
olan bu. Bunu elde etmek lazım. Biz ne yapabiliriz? Dedim ya devrimler
mahallelerden baĢlıyor. 12 Eylül‟ü ben çok iyi hatırlıyorum. 12 Eylül‟ü gördüm.
Benim babam bağda çalıĢırken eline kitap vermiĢlerdi. “Amca bu Marx, bunu oku”
diye. ġimdi benim babam ilkokulu bile bitirmemiĢ, benim babam Marx‟ı nereden
bilecek? Benim babama kendi değerleriyle yanaĢmadın. Aslında bu ülkeye en büyük
zarar Köy Enstitülerinin içi boĢaltılarak verildi.
DayanıĢmalar burada ne kadar baĢarılı olabilir? DayanıĢmalar Ģöyle baĢarılı olabilir;
eğer ki kafasında siyasi fikri yoksa herhangi bir partinin vagonu değilse, herhangi bir
çıkar iliĢkisi yoksa baĢarılı olur, dayanıĢmalar baĢarılı olur. Ama “partim varsa ben
de varım, partim yoksa ben de yokum” mantığı girerse o zaman hiçbir dayanıĢma
baĢarılı olamaz. Bugün 0,4 oy almıĢ bir sol parti bile zamanında dörde ayrılmıĢtır, sol
fraksiyonda bu maalesef böyle. O yüzden dayanıĢmalar ne yapabilir?

4.2.6. Kuzey Ormanları Savunması


Kuzey Ormanları Savunması‟na iliĢkin olarak dört kiĢiyle mülakat yapılmıĢtır.
GörüĢmeler ses kayıt cihazı ile kayıt edilmiĢ olup sonrasında deĢifreler yapılmıĢtır.
Katılımcıların adlarının ve soyadlarının baĢ harfleri açıklama kısmında
bulunmaktadır. Ġlgili mülakatlara aĢağıda yer verilmiĢtir.

197
(O.A, YaĢ: 32, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Türk, Meslek: Serbest
Çevirmen)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Malum Gezi ile Ģekillenen bir Ģey. Aslında KOS‟un Gezi‟den önceki kaynakları
diyebileceğimiz hareketlerden en önemlisi, belki de hareketin kendisi 3. Köprü ‟ye
KarĢı YaĢam Platformu oldu. 3. Köprü „ye KarĢı YaĢam Platformu KOS‟dan
zannediyorum 1 sene kadar daha önce oluĢmuĢ, baya bir etkinlik göstermiĢ, faaliyet
yapmıĢ, baya bir etkili olmuĢ bir oluĢum. Son zamanlarına doğru iĢte farklı biçim
arayıĢları gerçekleĢiyor, platformda dağılmalar oluyor, ardından çok yakın
zamanlarda zaten Gezi patlıyor, peĢine de Gezi‟nin kendi hareketlenmesiyle de
birlikte bilirsiniz zaten park forumları ortaya çıkmıĢtı. Doğrudan demokrasiyi
uygulamaya baĢladığımız araçlarımız ortaya çıkmıĢtı. Park forumlarında Gezi‟nin
kendi taleplerinden de olan bir takım, Havalimanını iptali, 3. Köprü‟nün iptali
taleplerinin ekolojik mücadele çerçevesinde olduğu yerler alan, sonrasında daha
örgütlü olarak gönüllü bireylerin katkılarıyla sürdürülen bir oluĢum. Forumlar
zamanında birçok farklı forumlara, Ġstanbul‟un Anadolu yakasındaki, Avrupa
yakasındaki forumlara, çeĢitli meslek odalarına, çeĢitli diğer örgütlere dayanıĢmalara
gidip KOS‟u anlattılar. YavaĢ yavaĢ bu vesileyle KOS Ģekillendi, oluĢtu. Ve önüne
Ġstanbul‟un kuzeyindeki orman hattını; bizim kuzey ormanları diye
isimlendirdiğimiz, bundan sonra taa Ahmet Davutoğlu arkadaĢımızın bile kullandığı,
bir yandan da kullanmak zorunda olduğu, KOS‟un, bu halk hareketinin bıraktığı bir
isimdi, bir ekosistem alanı belirlemiĢ olduk. Nedir orası iĢte, temel olarak köprü ve
havalimanı projelerinin tehdit ettiği Ġstanbul‟un Ģimdiye kadar Osmanlı
Ġmparatorluğu‟ndan bu zamana, Ġstanbul‟da yerleĢen tüm medeniyetlerin
dokunmadığı, hırpalamadığı o yüzden de olabildiğince tek parça kalabilmiĢ
ekosistem alanı. Ama Ģimdi neoliberal ekonomi politikalarının ve siyasi politikaları
uygulayan günümüz hükümetinin faaliyetleri burayı ĢehirleĢmeye açtığı için büyük
bir tahribat ve tehdit söz konusu. KOS bu alanı kendisine odak olarak seçti. ġöyle bir
Ģey oldu zaman içinde; kuzey ormanları dediğimiz hat bizim sadece Ġstanbul içindeki
bölgeyi kapsamıyor. Kuzey ormanları dediğimiz hat, Marmara‟nın kuzeybatı
sınırındaki Ġğne Ada‟dan Ġstanbul‟un Anadolu yakasındaki sınırlarına doğru ilerliyor;
Sapanca, Ağva, ġile tarafları… o orman ekosistem hattının tamamının adı. Ve KOS
biraz daha görünür oldukça, sesini duyurabilmeye baĢladıkça buralara doğru yöneldi
ve biz mücadeleyi daha çok Marmara Bölgesi‟ne taĢımıĢ olduk.
KOS tamamen özgür, gönüllü bireylerin bir araya geldiği bir oluĢum. Herhangi bir
siyasi partiye tabiiyeti yok, siyasi partilerden diğer örgütlerden gelen arkadaĢlarımız
da buraya kendi siyasi kimlikleriyle değil KOS‟çu kimliği ile burada olurlar. Birçok
değiĢik örgütle, oluĢumla, dayanıĢmayla bir araya gelmeye çalıĢırız. Mücadeleleri
daha çok ortaklaĢtırabileceğimiz zeminlere bakmaya çalıĢırız. Ġki senedir düzenli
olarak forumları sürdürüyoruz. Forumlarda eylemlere ya da baĢka aksiyonlara dair
aldığımız kararları tamamen birlikte alırız. Herhangi bir yönetim organı yoktur, bir
tek koordinasyon dediğimiz bir ekip var, sürekli değiĢir, yedi sekiz kiĢiden ibaret bir
grup. O da iĢte KOS‟un gündemi çok yoğun gerçekten, yetiĢmekte çok zorlanıyoruz,
bir çok Ģeye. Zaman içinde fark ettik ki bu tür acil durumlarda karar alma idaresini

198
gösterebilmemiz gerekiyor. Onun için de zaman içinde acil müdahale ekibi gibi bir
ekibin gerekli olduğunu düĢündük. Bu arkadaĢlarımız da bu tür acil durumlar ortaya
çıktığında karar verme yetkisine sahipler. Dediğim gibi; anti hiyerarĢik, emek
hiyerarĢisinin reddedildiği, tamamen Gezi‟nin bayrağı bu anlamda, Gezi‟nin karar
alma biçimini sürdüren bir özgür oluĢum KOS. Sadece Gezi DireniĢi‟nden sonra
Ģekillenen dayanıĢmalarla değil, meslek odalarıyla, siyasi partilerle, belediyelerle de
hem sıkı iliĢki içinde, hem onları alanlarında daha etkin faaliyetler sürdürmek üzere
motive etmeye çalıĢan bir oluĢum. Bir sinerji yarattı KOS‟a destek olan insanların
ortak çalıĢması ve emeği, o yüzden zaman içinde KOS MEDYA dediğimiz basın
organının da etkisiyle tüm Türkiye‟deki çevre mücadelelerinin, ekoloji
mücadelelerinin birlikte değerlendirebileceğimiz, daha doğrusu hepsinin nerde ne
oluyor bakıĢını sağlayabileceğimiz bir iĢlev de görmeye baĢladı zaman içinde KOS.
Bunu da kıymetli buluyoruz. KOS derken aslında bizim kastettiğimiz Ģu; geçen sene
7 Haziran‟da yaptığımız bir eylem vardı, Havalimanı projesinin temelinin atıldığı
gün. 7 Haziran‟da aynı anda bir eylem yapmalıyız. Madem onlar kırı, Ġstanbul‟un
kuzey ormanları bölgesini iĢgal etmeye baĢladılar. Biz de kentliyiz, ordayız, bur
olamıyoruz ama kentliyiz buradayız diyerek eylem gerçekleĢtirdik. O eylemin nasıl
devam ettirelim diye devam eden toplantılarında, yani eylemin inĢa aĢamasında,
Ģöyle bir motto ortaya çıkmıĢtı: “Kuzey ormanları senin, kuzey ormanları sensin”.
Yani Kuzey ormanları, KOS derken kastettiğimiz bu. Ġki senedir bizimle mücadele
eden, kendi mücadeleleri olan, köydeki insanlar… bu anlamda KOS bir mücadele
birikimi oluĢturmuĢ durumda. Bu anlamda ekoloji mücadelesine destek veren tüm
insanların bütünleĢtiği bir alan olarak bu alanın ortak çabası, ortak emeği, ortak
organıdır o anlamda KOS. Yani KOS derken böyle bir kapsamdan bahsediyor
oluyoruz.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Ekim 2013‟ten beri Kuzey Ormanları Savunması‟na katılıyorum. Organize edilen


Kent Hareketleri Mitingi, Kadıköy‟de. Ben zannediyorum onun örgütlenme
sürecinde Aralık baĢı gibi KOS‟a dahil oldum. OluĢumdan zannediyorum bir beĢ altı
ay kadar sonra. Daha önceden eylemlerini takip ediyordum ama artık dedim bir
noktadan sonra, artık iĢin eylem bağlamında da mutfağına gireyim dedim, ondan beri
devam ediyorum.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Ben aslında uzak duruyordum. KOS beni bu bağlamda Ģimdiye kadar ortalama bir
örgütten beklediğim yapıyı bir anlamda sağladı. Geleneksel bir örgüt değil KOS. Bir
yönetim organı gibi vs. bir organı gibi bir Ģey yok. KOS‟un ortalama bir toplantısına
gelen insanla baĢından beri buluna insanın kararı biçimlendirme, değiĢtirme hakkı
eĢittir. O yüzden KOS herkesin deyip duruyoruz zaten. Öte yandan Gezi‟den önce de
ben muhalif bir insandım, çeĢitli eylemlere gidip gelirdim. BaĢından beri siyasi
yapılanmalardan bağımsız daha geniĢ tabanlı bir halk hareketinin gerekli olduğunu
düĢünürdüm. Bu anlamda KOS‟un bana hitap ettiğini söyleyebilirim. Gezi çıktı zaten

199
ortaya, Gezi bütün paradigmaları değiĢtirdi. KOS da Gezi üzerinden kendini inĢa
ettiği için o anlamda benim için gönül bağı oldu yani.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Çok var yani, nasıl söylenebilir… yani Ģöyle söyleyeyim, benim KOS‟la en çok
iliĢkilendiğim, KOS‟un da en büyük etkinliklerinden bir tanesi olan Kent Mitingini
belki ilk olarak. 2013‟ün Aralık‟ındaki bu kent mitingi tam da 17-25 aralık
skandalları sonrasında o tür bir zamana denk gelmiĢti, tarihinin daha önceden
koymuĢtuk fakat o iĢ patlayınca rengi değiĢti yani. Ve inanılmaz bir kalabalık oldu.
O zamana kadar yan yana durmakta rahatsız olabilecek birçok siyasi oluĢumun,
partilerden tutun da siyasetler dediğimiz yan örgütlere kadar, birçok yapının orda bir
araya geldiğini, seksen bin kiĢisinin tek bir Ģekilde, organize olduğunu, bir vücut
gördük orada. Seksen bin insanın ortak sözü söyleme becerisini, elbette bunu sadece
kent mitinginin kendisine mal etmek isabetli olmaz, ülke tarihinin çok büyük bir
belki bundan sonra da olabilecek en büyük skandalını yaĢadık yani. Sonra
olacaklardan da daha büyük bir skandalı yaĢadık. Bunun etkisinin toplumun tüm
muhalif kesimlerinin, toplumsal muhalefetin, yüksek siyasetin de buna karĢı
muhalefetini kanalize edebildiği bir oluĢum oldu, çok kıymetliydi, çok değerliydi.
Bunun ikincisi gene aynı Ģekilde bu sefer, bundan tam bir sene sonra Marmara Kent
ve Doğa Mitingini örgütledik. Kuzey Ormanları ve Ġstanbul Kent Savunması birlikte
örgütledi bunu. Orda da Marmara çapındaki tüm muhalefetlerin bir araya
gelebileceği bir zemin oluĢturduk. Bence bu ikisi örgütsel de bir deneyim fakat çok
böyle kritik hamleler oldu. Bunu biz Gezi DireniĢçileri olarak yani “istemezük”
çevresi olarak tanımlanıyoruz, malum. Bu yüzden toplumun birçok kesiminin daha
doğrusu Gezi kitlesine düĢman edilen kesiminin bizimle bir araya gelemeyeceği
gibisinden bir varsayım ürüyor, üremiĢ durumda. Ama biz bunu da kırıyoruz aslında.
Bana en kıymetli gelen Ģeylerden bir tanesi bu. Bununla ilgili bizim Diren Fatih
Ormanı dediğimiz bir oluĢumumuz daha var, inisiyatifimiz. Bu da Fatih
Ormanındaki müdahalelere karĢı mücadele ediyor, Sarıyer içindeki. Bu çizilen
kutuplaĢtırma iklimine rağmen ben Ģunu hatırlıyorum; eylemde pankartı açmıĢ
yürüyorduk ve bir abla geldi, tamamen çarĢaf içindeydi, pankartın en önüne geçti,
elinde, yanında torunu vardı. Ve hepimizden belki daha ısrarlı, daha ateĢli Ģekilde
slogan attı bizimle beraber. O kadın tam olarak ne yaptığını, tam olarak çok iyi
biliyordu. Ne dediğini çok iyi biliyordu. Çünkü orman gibi tüm insanların müĢteri ile
olan varlığın korumanın olabilecek en mantıklı en doğru Ģey olduğunun bilinceydi.
Bizi bu tür zeminler aslında bir araya getiriyor. Ben bunu gördüm yani Ġstanbul
dıĢında birçok farklı noktaya gittik, KOS‟u da anlattık, götürdük gittiğimiz yerlere.
Ve hep iyi karĢıladı insanlar. Çünkü destek olmaya gittik oraya biz. Kendi örgütüne
katma gibi bir amacı falan olmuyor, o anlamda çok Ģeffaf bir mücadele. Beni bu tür
Ģeyler mesela çok etkilemiĢti.
Mustafa abimiz var bizim, Yeniköy‟de. Yeniköy 3. Havalimanı projesinin çok ciddi
bir Ģekilde etkilediği bir köydü. Denize döküyorlardı Yeniköy‟ü yani o kadar
söyleyeyim. Etrafındaki tüm ormanlık araziyi kesmekle meĢguller, civardaki
Kulakçayır gölünü kuruttular. Yeniköy‟de 1920‟li yıllarda mübadele yoluyla
Selanik‟ten gelen insanlar var. Mustafa Abi de onlardan bir tanesi. Ve bir
200
eylemimizde Ģöyle bir söz söylemiĢti, hiç unutmuyorum: “benim babam, dedem,
babamın babası, onun babası bu ağaçların gölgesinde çocuklarını büyüttüler, ben ne
para ne pul, hiçbir Ģey istemiyorum. Ben hayatımı istiyorum.” DemiĢti. O mesela
beni çok etkiledi. Onu, o söylediği sözü hiç unutamıyorum. Çünkü bahsettiğimiz
orman diyorsun, su diyorsun, göl diyorsun, konuĢup geçiyorsun. Amma ve lakin
bizim aslında tüm yaĢantımızın dekorunu oluĢturuyor bu varlıklar. Ekosistem için,
yaĢamın ve gezegenin sürekliliği için vazgeçilmezliğinin bir yanında yaĢam
anlatılarımız. Çevre, doğa bizim karakterimiz, kiĢiliğimiz yani. Zaten bu saldırganlığı
buradan görüyorsunuz. Doğayla iliĢki koptuğu için tüm kiĢiliğini yitirmiĢ bir
saldırganlık var ortada. Günümüz siyasi iktidarının halleri bu. Kendilerinden sonra
gelecek, kendi çocuklarının yaĢamını zehirlemekle meĢguller yani… Fakat burada
bilmeleri gereken, bu mücadele o anlamda devam ediyor. Ġlerde bunu hep beraber
görücez. Biraz tabii ki sekteye uğratabilir ama toparlicaz her Ģeyi.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Ben KOS‟un eylemlerini, eylem biçimlerini ve kapsayıcılığını takdir ediyordum


zaten. Eylem biçimleri benim bu anlamda ilgimi çekiyordu. Farklı bir söz söylemeye
baĢlamıĢtı. Gezi‟nin ivmesini doğru kullandığını düĢünüyorum KOS‟un. Bu yüzden
aynı zamanda iĢte sadece “orman severlerin” değil topluma ulaĢımın da daha
zehirleyiciliğine karĢı duran muhalif bisikletlilerden itibaren de zaten KOS birlikte
oluĢturulduğu bir örgüt yani. Bisiklet gruplarıyla birlikte oluĢan bir örgüt. Bu
denenmemiĢ bir biçimdi. Aynı zamanda doğayı aslında kullanım değeriyle yani
değiĢim değeriyle değil, kendi baĢına yarattığı anlam değeriyle sahiplenip,
sahiplenmek bile doğru kelime değil, bu tanımını ona teslim edip onunla beraber var
olmanın yollarını arayan bir mücadele biçimi olduğunu görebiliyordunuz yani
faaliyetlerinden. Ġçine girdikçe bu söylemi daha da devam ettirdik, zaten daha da
Ģekillendi, sabitlendi. Dediğim gibi sağlamlaĢtı bu söylem. Beni bu çekmiĢti.
Herhangi bir tabiiyeti yoktu, insanların mücadelesi vardı, Gezi‟nin ivmesini doğru
kullanıyorlardı, Gezi‟den sonraki Gezi boyunca yaĢadığımız o korkunç polis
Ģiddetine rağmen sokakta olmaktan vazgeçmemiĢti. Bu çok kıymetliydi. Ve buradan
yürünecekti zaten yürünecektiyse Gezi‟nin sonrasında. Bu anlamda KOS doğru bir
Ģey yaptı. Ben de görebildiğim kadarıyla bunun doğru olduğunu düĢündüm, bu
harekete destek vermeye karar verdim, iki yıldır da uğraĢıyorum, çabalıyorum.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Yok, hayır.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Evet bulundum. Gezi‟den önceki ağırlıklı olarak belki üç dört yıla yayılan tüm
baskıcı, tüm ötekileĢtirici, tüm ırkçı, tüm otoriter, tüm merkezileĢtirici, tüm birey
201
karĢıtı, tüm halk kitlesi karĢıtı faaliyetlerin hepsi zaten benim Ģahsi olarak karĢı
durduğum olgular toplamıydı. Ve Gezi‟de aslında böyle bir Ģey vardı. Yani
çocukların hayatı mahvediliyordu, kadınların hayatı mahvediliyordu, farklı cinsel
yönelimlere sahip bireylerin, eĢcinsellerin, geylerin, lezbiyenlerin hepsinin hayatı dar
ediliyordu onlara. Toplumsal ötekileĢtirme mevcuttu. Ve bunda kendi tabanının diğer
muhalif kesimlere ya da muhalif bile değil hani, kendisi gibi olmayan tüm kitleyi
düĢmanlaĢtıran, ötekileĢtiren ve “yok edilmesi mubahtır” haline getiren bir iklimle
karĢı karĢıyaydık. Gezi‟de de temel itirazım buydu. Ve ötekileĢtirilen düĢman ilan
edilen “pis, kötü” yani Ģeytan ilan edilen tüm insanlara nasıl güzel bir yaĢam
verilebilir, bunu bizzat Gezi‟nin içinde gördük zaten. Aslında buna katlanamamıĢ
oldular bir yandan. Bizim burada karĢı çıktığımız her Ģeyin tam karĢıtını,
alternatifini, yaratabildiğimiz bir alan vardı. O da Gezi Parkı‟ydı. O anlamda iĢte hala
bir sembol olma ve yapabildiğimiz olma özelliğini korumakta. Hepsi orda
ĢekillenmiĢti, cisimleĢmiĢti.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?

Ġstanbul o kadar büyük bir Ģehir ki, kenti tanıyana anlayana kadar zaten insanın
seneleri geçiyor. BeĢ altı senelik bir zamana tekabül ediyor ama ben iĢte birkaç
senedir kent ve ekoloji mücadelesi içinde yer almaya çalıĢtığım için biraz daha hayli
hafızam oluĢtu. Fakat Ģunu görebiliyorum; kente dair ortak alanların yönetim
tarafından iĢgal edildiğini, örneğin bunda sadece belediyelerin ve merkezi idarenin
kent yönetimine dair değil politik kararların etkisinin olduğunu düĢünüyorum.
Mesela Beyoğlu‟nun, benim hatırladığım Beyoğlu, yani Ġstanbul‟a ilk yerleĢtiğim
dönemlerle Ģimdiyi karĢılaĢtırdığımda Beyoğlu çok daha fazla kalabalık, çok daha
fazla çirkin, bira daha kendi karakterinden yitirmiĢ, pis kokan ve Arap nüfusun daha
fazla, turizmle, saç ektirme turizmi gibi, insanlar arasında garip bir kutuplaĢtırma
yaratıldığı bir pilot alana dönüĢtü. Beyoğlu‟nun alametifarikalarından olan Rebul
Eczanesi, Ġnci Pastanesi, Emek Sineması, AKM, hepsi kapatıldı, yıkıldı. Ya iĢgal
edildi, bizim aslında yaĢam anlatımızdır bu. Aynı doğa bizim nasıl yaĢam
anlatımızsa, kent de bizim yaĢam anlatımızdır ve bunların ortadan kaldırıldığı,
Taksim Meydanı‟nın sürekli kapatıldığı, daha önce de yaĢadık Taksim Meydanı‟nın
1 Mayısa açıldığı ve kapatıldığı dönemleri, bunu yakından görme Ģansınız oldu. Yani
sürekli bir itme, sürekli bir kapatma, sürekli bir iĢgal etme ve bunların tamamı
gayrimeĢru iĢler. Bu süreçle birlikte Ġstanbul‟un aslında, Ġstanbul halkının
hafızasında bildiği, hatırladığı Ģekliyle ortadan kaldırılıĢına yönelik bir süreç
iĢletiliyor. Telem olarak böyle bir fark görüyorum. Baktığın zamanda kent tarafıyla
böyle ifade edebilirken, kır tarafıyla da bu Ģekilde ifade edebiliyoruz. Benim
özellikle havalimanı projesinin alanına yönelik olarak o anlamda hafızam daha sıcak,
daha üzücü aslına bakarsan. Çünkü hızlı çalıĢıyorlar, hızlı çalıĢmak zorundalar. Ve
havalimanı, köprü bölgesindeki tahribat, her geçen gün belli bir ormanlık alanı, su
alanını yok ediyorlar, bir hafta gittiğin bir yeri baĢka bir hafta göremiyorsun.
Ġstanbul‟un yöresel balıkçılarının gittiği bir göl vardı, Kulakçayır Gölü diye.
Kulakçayır gölü 960.000 metrekareydi, projenin toplam alanı 76.000 hektar, yani bir
hektar göl, projenin sadece 76 da biri o göldü. Yüzde birinden büyük bak, doğal
202
göl… Orası olduğu gibi su havzası. Onun yanında küçük baĢka göletler var,
medencilik faaliyetlerinden kalan çukurların zaman içinde yeraltı ve yerüstü sularıyla
dolduğu, yaĢamın baĢladığı, küçük organizmaların baĢladığı yerler mevcut. Buraların
hepsini, yaĢam veren toprağı kazıyorlar ve bu yaĢam veren toprağın üzerini
kapatarak, göllerin üzerini kapatarak büyük bir katliam yapıyorlar, büyük bir doğa
katliamı. Daha geçen sen orman olarak bildiğin araziler Ģimdi viyadük, kazılmıĢ,
biçilmiĢ, bildiğin beton olmuĢ, egzoz! Kentte olan Ģey köyde de kendi biçimiyle
sürüyor. Hafızaya darbeler indiriyorlar yani sürekli.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Öbek öbek etkilerimiz var. Yani Ģöyle ki Gezi‟den sonra toplumsal isyan, direniĢ
dalgası geri çekildi, normaldir. Yani sadece polis Ģiddetinden ötürü değil, bunun
sonuçta bir ivmesi var. Ama ve lakin bize forumları ĠKS‟yi KOS‟u bıraktı. Birçok
örgütün, dayanıĢmanın, yapının biraz daha farklı bakmasına, bazılarının da hiç
bakmamasına, bundan ders çıkarmamasına da sonuç oldu. Ama her Ģeyden önce
kentlinin, kentte yaĢayanın, kente sahip çıkması, kent hakkı ve kent suçu
kavramlarının artık hiç çıkmamacasına yerleĢtiği bir hadise üretti, Gezi ve özellikle
Gezi sonrasındaki forumlar, dayanıĢmalar, örgütler. Bunu resmen tabelaya çakar gibi
çaktı. Bu çok önemli. Kent suçu, kent hakkı dediğimiz mesele, Gezi‟den önce de
kent hareketleriyle ilgili oluĢum var, Gezi‟den belki üç, dört sene öncesi. ĠMECE
denen bir Toplumun ġehircilik Hareketi var, sürekli böyle hareketler vardı ancak
daha dar çevrelerde kalabiliyordu. Mesela Emek Sineması‟nın mücadelesi bu
anlamda önemlidir. Ama Gezi‟den sonra özellikle bu kent hakkı meselesini biz böyle
bir makro alan olarak tanımlayabildik. Gezi‟den sonraki forumların kent içi
mücadele eden forumların, en önemli kazanımlarından bir tanesi, bıraktığı
miraslardan diyelim, bir tanesi bu oldu. Bir diğer konu çok önemli. Meslek
odalarının ne anlam geldiğini öğrendik. Bu Mimarlar Odası ne yapar? Bu ġehir
Plancıları Odası, Çevre Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri, bu insanlar ne
yapar? Bu sorunun cevabını artık son derece net, bir Ģekilde biliyoruz. Atık özellikle
ġehir Plancıları ve Mimarlar Odası‟nın bu konuda çok aktif olduğunu biliyoruz.
Mühendis, meslekten arkadaĢlarımızla ne Ģekilde iliĢkilenebileceğimizi çok iyi
öğrendik. Bunun da çok önemli kazanımlardan bir diğeri olduğunu düĢünüyorum.
Daha az olabiliriz Gezi‟den sonra artık ama biraz daha örgütlüyüz, daha etkiniz.
Çünkü zaman içinde Gezi‟den sonra mücadeleyi sürdüren oluĢumlar, örgütler bu iĢin
yüksek siyaset noktasını da etkilemeye baĢladı. Yüksek siyasetin bu konulara duyarlı
olmasını, biraz daha güçlendirdik, sağlamıĢ olduk. Mecliste forumların, KOS‟un,
ĠKS‟nin dert edindiği problemleri meclise sokmaya baĢladık ki bu da baĢlı baĢına bir
sonuç oldu. Yüksek siyasetin de buraya biraz daha ilgilenmesini sağladık. Daha fazla
mücadele edilmesi gerektiğini de düĢünüyoruz. Ya ben düĢünüyorum Ģahsen bir
yandan. Ama bu konuda bir Ģekilde ortak zeminler aramaya yöneldik ve bu dilden
yani Gezi‟nin dilinden konuĢan siyasi hamleleri de yavaĢ yavaĢ görmeye baĢladık.
Bu da geleceğe yönelik olarak umut verici. Zaten biraz daha bu tarafa bakmaları
gerekiyor. Umut verici olan yerlere de bakmaları gerekiyor zaten.

203
10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin
temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan deyince aklıma, kiĢisel olarak ben evden çıktıktan sonra gördüğüm,
sokaklar, ağaçlar, köprüler, köprüler derken bir garip oluyor değil mi? 3. Köprü‟ye
karĢı mücadele ediyorsun, Ģehrin sembolleri haline gelmiĢ artık çok delicesine kabul
edilmiĢ yapıların aslında Ģehri ne kadar tahrip ettiği bir gerçek var yani. Köprüler
bizim müĢtereklerimizin üstünde oturmuĢtu, Ģuan bütün insanların hayatını daha zor
hale getirecek Ģekilde nüfusu arttırmıĢtı. Sokağa çıktıktan sonra gördüğüm her Ģey
aslında Ģehirde yaĢayan insanların ortak varlığı olarak yaĢıyorum ben mesela. Ama
ve lakin burada Ģehir planları içinde tanımlanmıĢ bölgeler var; park bunlardan bir
tanesi. Bunu çocuk parkından da tut, Gezi Parkı gibi daha vakit geçirme yeri
parklarını da iĢin içine kat, bostanları kat, kent bostanlarını, insanların bireysel olarak
değil sadece kitlesel olarak da bir araya gelebildiği, mesela AKM, Emek Sineması
gibi alanlar, toplumsal hafıza üreten ve Ģehrin içinde sadece kendi baĢına, bireyiyle
değil, diğer baĢka bireylerle de bir araya gelebildiği, bütünleĢebildiği, Ģehre dair,
hayata dair birlikte var oluĢu gerçekleĢtirebildiği alanları ben kamusal alan olarak
kendimce tarif ediyorum. Bunun aĢağı yukarı teknik olarak böyle tariflenmese de, bu
tür tanımların sularında geziyor olması lazım diye düĢünüyorum. Yani orası
kimsenin, özellikle de yerel veya merkezi yönetimlerin, idarecilerin her hangi bir
Ģekilde oranın direkt kullanıcıları olan, direkt kullanıcısı değil de faydalanıcısı olan,
orayla birlikte var olan insanlara hiçbir Ģekilde sormadan hareket edemeyeceği
alanlar olarak, bir diğer karakteri olarak da görüyorum. E korular da dahildir, küçük
parklar da dahildir, aklınıza gelebilecek o anlamda her türlü bölgenin buna dahil
olduğunu düĢünüyorum.
Don KiĢot ve Caferağa DayanıĢma Evi bunlar bizim çok güzel hareketlerimiz. Orayı
biçimlendiren arkadaĢlarımız da Ģey demiĢti; Gezi‟de yarattığımız yaĢam biçimini
devam ettiriyoruz. Gezi bir iletiĢim biçimiydi, burada da biz bu yaĢam biçimini
sürdürüyoruz, böylesi alanlar üretmeye çalıĢıyoruz. Don KiĢot da böle bir yerdi,
kapısı açıktı. ġimdi yeniden kapatılması gibi Ģeyle söz konusu. Sahibinin yıktırma
kararı alması gibi duyumlar söz konusu. Caferağa DayanıĢma Evi ve Don KiĢot çok
önemli alanlar oldu, biz bunu kentsel kamusal alanlar olarak, ortak, kapısı açık,
kilitlenmeyen, bir otoritenin var olmadığı alanlar olarak tanımlayıp bu Ģekilde
kurguladığımız alanlar olması itibariyle ben bu deneyimi çok değerli buluyorum.
Özellikle Don KiĢot‟ta ve Caferağa‟ya da gittiğimde gördüğüm hep içinin, bu
evlerin, hem iç cephelerinin hem de dıĢ cephelerinin tamamıyla kent insanının hayal
gücüyle, vizyonuyla değiĢtirilip dönüĢtürülen baĢka yaĢam biçimleri sunan mekanlar
haline gelmesi çok büyüleyiciydi bence. BaĢka yerlerde görmemiz mümkün değil.
Yani ortalama bir belediyecinin devlet iĢi yapma kafasıyla becerebileceği yerler değil
oralar. Gidip orda kendimi gördüğüm, Gezi‟de de belki birlikte mücadele ettiğini
gördüğüm, Gezi‟den önce sonra hiç tanıĢmadığım ve belki de Don KiĢot Caferağa
gibi yerler olmasa tanıĢmayacağım insanlarla bir araya getirmesi gibi bir iĢlevi de
görmüĢtü mesela bu mahalle evleri. O yüzden çok kritikti, çok değerliydi. Ama tam
da zaten bu otoriter iktidar kafasının hoĢlanmadığı bir Ģey oldu ve o yüzden de Don
KiĢot belki biraz daha fazla yaĢadı ama Caferağa Mahalle Evi‟nin nasıl polislerce
iĢgal edildiğini hepimiz, ben de oradaydım zaten, gördük. Bunlara katlanamıyorlar.
204
Çünkü bu mülkiyet iliĢkilerini reddediyor, otoriter iliĢkileri reddediyor. Evet, belki
yüzde yüz belki her Ģeyi iyi ilerletemedik, kendi içindeki mücadelenin kendi içindeki
problemlerini çözmüĢ değiliz, yüzde yüz çözülmeyecektir de. Don KiĢot evinde
pürüzler çıktı mesela bunu da konuĢabilmemiz lazım. Birbirimizle ortak dili henüz
yüzde yüz konuĢmayı beceremedik galiba, baĢka içsel sorunlar da yaĢandı. Ama
bunların aĢılacağını ben düĢünüyorum, düĢünmek istiyorum. Çaba sarf etmenin
gerekli olduğunu düĢünüyorum. Ama bize geri dönüĢ olarak böyle tecrübeler bıraktı.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

ġeyi çok güzel yaptılar mesela, Don KiĢot ve Caferağa DayanıĢma Evi‟ni yapan
arkadaĢlarımız. Buralarda Ģu çok güzeldi; mahalleliyle önce konuĢtular. Bir anlamda
herkesin oluru alınarak ilerletilmiĢ bir Ģey. ĠĢte böylece orası mahallenin çocuğu
oldu. Ben direk orada yaĢamadım, çok gittim geldim, oradaki arkadaĢlarımda kaldım.
Oradaki her Ģey oy birliği gibi bir hadiseyle ilerledi. Don KiĢot‟ta daha sonrasında,
bizim mücadeleden yurt dıĢından dostlarımız var, Hama Ormanları‟nda mücadele
ederler. Onlar gelmiĢti, onlar bir sunum gerçekleĢtirdiler. Birçok konuya dair bir
arada buluĢma gerçekleĢtirildi. Ve böyle bir sosyal alan oluĢtu. Herkesin kimliğiyle
var olabildiği ve kendi baĢına bir var olma hakkını ürettiği ve fiziki olarak da
gerçekleĢtirdiği bir yere dönüĢtü bu evler. Bence orası çok kıymetliydi. Bir de Ģöyle
bir boyutu var. Buralar birilerine ait en nihayetinde. Ve buraya giren, mahalle
evlerini dönüĢtüren insanlar bunu bilerek girdiler. Günün birinde gelir de hak
sahipleri o evi baĢka Ģekilde kullanmak vs. gibi Ģey yapacaksa onlara böyle büyük
itirazlar falan da çıkmayacaktı. Ama önemi olan da bu geleneğin arttırılması.
Caferağa polis tarafından boĢaltılmasaydı mesela, Caferağa‟nın deneyiminin
varlığının baĢka evlere aktarılması bakımından bir deneyim sürebilecekti. Bu iĢgal
evleri Avrupa‟da da uzunca süredir var olan bir hadise. Ġstanbul‟da da ben bunun
sürebileceğine inanıyorum, sürebilir diye düĢünüyorum. Sadece uygun evlerin
bulunmasıyla alakalı. Hem mahallenin ve mahallelinin ortaklaĢa girdiği bir Ģey, hem
de gereksiz mülkiyet tartıĢmalarına olanak açmaya çalıĢmayan bir biçim. “kiminse
kimindir kardeĢim, gireriz biz buraya!” gibi bir Ģiarla değil, “geldiğinde çık dersen
çıkarız hani sorun da değil”. Senin bir zamandır kullanmadığın atıl kalan mülkün bak
ne Ģekle dönüĢebiliyor ve hep birlikte faydalanabiliyoruz, kullanılabiliniyor bu!
Mesajını vermiĢ olmamız bence çok kritik ve çok kıymetliydi.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Yani Ģöyle söyleyeyim, kentle iliĢkimi belirleyen Ģey bir kere kentsel tasarruflar
oluyor, yani bir Ģekilde etkileyen diyeyim. Ailem gelmiĢti ve onlarla beraber
Emirgan Korusu‟na gitmiĢtik. Mesela korunun kentsel yeĢil alanlardan olan korular
kıymetlidir, Validebağ Korusu gibi malum. Emirgan Korusu‟na gittiğimde ben
sadece dikilmiĢ on binlerce lale, kesilmiĢ ağaçlar, ağaçlar arasında çok muntazam,
çok güzel yollar, yürüyüĢ yolları, muntazamı burada ironik olarak kullanıyorum
tamamen, yani kendi ekosistem varlığından daha soyundurulup biraz daha peyzaj
mimarisi haline çevrilmiĢ, böyle bir paket model, maket haline dönüĢtürülmüĢ, yapı
205
görmüĢ oldum mesela. Bu sıkıntı vericiydi, üzücüydü. Bırak… yani bırak! Elinden
geldiğince o doğal varlığın kendi kurallarıyla yaĢamasına köstek olmayacak
Ģekillerde biçimlendir bu iĢi. Böyle bir Ģey yok, böyle bir Ģey yapmıyor yani. Bu tabii
ki kentsel hafızaya ve senin kentle kurduğun iliĢkiye yansıyor. Önceden Emirgan
Korusu‟na giden insanların dediği bir Ģey var: “biz ağaçlardan boğazı göremezdik”.
ġimdiyse boğazı görmek bir tarafa boğazın içinde milyonlarca yapı, bina falan
görüyorsun. Yani kentle kurduğun iliĢkiyi doğrudan senin hikayeni anlatan, kente
karĢı yabancılaĢtırılmanla bir yeni bir boyut katıyor. Örneğin mesela Ģimdi Bebek
sahilinde yapılmak istenen teknepark projesi ve Emirgan tarafında zannediyorum
sahil yolunun, kaldırımın denize doğru metrelerce uzatılması meselesi, Bebek‟te,
Bebek‟te… yani bunlar kirletici, betonlaĢtırıcı, insanların her gün kentle kurduğu
iliĢkiyi otoriter biçimlerle baĢtan tanımlayan bir süreç. Demirören ve Mis Sokağın
orda beyaz gene bir yapı var, bular bizim görsel hafızamızı da etkiliyor; sokakları
karıĢtırıyorsun. O sokağın duygusu değiĢiyor, o sokağın duygusu baĢkaydı mesela.
Ben mesela bir yer bulmaya çalıĢırken sokakların duygularını hatırlıyorum, bunu fark
ettim zaman içinde, ilginç geldi. Sokakların duyguları var, orada bir yaĢam var, bir
biçim var, bir Ģekil var, varlık var. Ve onun kendi kendine ürettiği bir duygu var, o
duyguyu mesela ortadan kaldırıyor bu tür inĢaatlar. Bırak… elleme kalsın! Yani
yürüyorsun, Beyoğlu‟nun sokaklarının artık çöp kokması, sürekli bir kazı hali
olması, sürekli bir Ģehir içinde gürültü olması… Ben ġiĢli tarafında yaĢıyorum, çok
acayip bir Ģey oldu orada. Tam Osmanbey Metro Ġstasyonu‟nun civarında yine iki üç
kattan yüksek olmayan binalar, dükkanların olduğu bir hat vardır, Halasgargazi‟nin
oralarda. Yine bir proje yeriydi orası. Ve baĢtan aĢağı yıkıldı oradaki binalar.
Arkadan bir tane kilise ortaya çıktı. Artık oradan o cepheye doğru baktığınızda bina
ĠĢhanı falan görmüyorsunuz, kilise görüyordunuz yani. Ama o da artık ortadan kalktı.
Kilise yerine, oraya artık hangi proje verildiyse, hiç abartmıyorum, elli altmıĢ metre
yüksekliğinde büyük panolarla kiliseyi kapattılar Ģu anda. Arkasında bir kültür var
onun, ama panolarla saklanıyor. Panolar kaldırılır da fakat oraya bir proje gelecek;
kimliksiz, 2015 betondan dünyasının kimliksiz elemanları olan projeler, binalar
yükselmeye baĢlayacak orada. Sürekli olarak böyle Ģeylerle karĢılaĢıyoruz. Rebul
Eczanesi benim arada gittiğim bir yerdi, ağrıkesici alırdım, nezle olurum ben mesela
gidip oradan soğuk algınlığına karĢı ilaçlar aldığım bir yerdi. ġimdi oranın baĢka bir
sokağa ittirilmiĢ, kaktırılmıĢ olması, Laterna Cafe‟nin yıkılmıĢ olması, bunlar hep
böyle parça parça, Narmanlı Han aynı Ģekilde hep böyle Ģehir hafızasını ve Ģehir
hakkını yok etmeye yönelik çabalarla yoğuruluyor bizim günlük kentle olan
iliĢkimiz.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Ben Ģöyle söyleyeyim; ben halen daha mahallelerde yaĢıyorum. Mahalle kültürünü
çok severim. Mahalleliyim nihayetinde ben ve onu sürdürüyorum. KomĢularımla
sokakta ben selamlaĢıyorum elimden geldiğince. Kedileri var mahallenin, her gün
kedileriyle konuĢurum mahallenin ben. Yani çok basit Ģeyler, basit bir konu hakkında
ayaküstü konuĢmak dediğimiz mahallelinin diyalog kurmasını sağlayan bir Ģey.
AlıĢveriĢ yaptığım bakkallarla sürekli sohbet halindeyimdir, zaman içinde arkadaĢım
206
olurlar. Böyle bir kültür, doku vardır mahallelerde, bir Ģekilde onun içinde büyüdüm.
Onu da çok kıymetli bulduğum için kendi hayatımda onu sürekli yaĢamaya devam
ediyorum. Kayda değer sürede kaldığım Ģimdiye kadar her evde, her sokakta,
mahallede bunu bir Ģekilde yaĢadım. YaĢamaya da devam edeceğimi düĢünüyorum.
Bu zaten kritiktir yani ortak bir arada yaĢama duygusunu pekiĢtiren Ģeyin mahalleli
olma duygusu ve bilincinin çok kıymetli olduğunu düĢünüyorum. Bu da kent için
vazgeçilmez olduğunu düĢünüyorum.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Kent ütopyam her halde, halihazırda gördüğünüz birçok ucube yapının yıkılması,
yıkmak ve yeniden yapmak aslında. Yeniden tanımlamak, yeniden yapmak ve saçma
sapan betonlarla, manasız, anlamsız betonlarla biriktirmemek, ihtiyacımız olmayan
gereksiz üretim araçlarına yönelik; üretim, satıĢ, onlardan aslında kurtulmak, daha
yeĢil ve daha yeĢil derken de aslında yeĢilin kentin doğal varlığı yemeye çalıĢtığı
değil kentin elden geldiğince, daha geniĢ bir perspektiften bakarsak, medeniyetin
sürdürülemiyor olması tartıĢması da bunun içine girer, bir kentte yaĢayan ve bunları
bir dakikada değiĢtiremeyecek bir insan olarak kent hakkını, doğal, yeĢil hakkını,
kent arazisi için bu doğal alan hakkını kente teslim eden bir kent düĢünürüm. Fiziki
olarak biraz böyle. Yapıların korunması, çok uzun zamandır tarihi dokunun, tarihin
söyleyicileri, konuĢucuları olarak yapıların korunmasını çok gerekli olduğunu
düĢünürüm. Kente dair kararların, belediye meclisleri böyle vs. gibi temsili
organizmalarla değil doğrudan halkın birlikte gerçekleĢtirdiği meclislerle doğru
bilgilendirmenin halkın oluĢturduğu meclislerle gerçekleĢtirilmesi gerektiğini
düĢünürüm. Az önce bahsettiğim bu ötekileĢtirmenin, düĢmanlaĢtırmanın
barınamayacağı bir komĢuluk iliĢkisinin inĢa edilmesi gerektiğini düĢünürüm.
Ġnsanları birlikte, ortaklaĢa karar vererek, kentin mahallenin kendi varlığı ile beraber
nefes alan insana bıraksan zaten birçok Ģeyi farklı yapar zaten bence. Çünkü o
doğrudan deneyim etmektedir. Onun rant gibi bir derdi yok. Kenti müĢteri gibi gören
bir biçim bunu asla getiremez, belki öncelikle bu yıkılmalıdır. Bir diğeri hayvanlar.
Bırakacaksın hayvanları. Kısırkaya Barınağını, Pendik Barınağını, Pendik‟i henüz
yapmadılar ama buraları yıkacaksın. Kent hayvanları kentte olmalıdır. Onların
hakkını koruyan bir biçim geliĢtirilmeli. Tüm canlı varlığın birlikte olabilmesine
yönelik kararlarla ilerletilmesi gerektiğini düĢünürüm. Benim ütopyam, yani kente
dair böyle bir Ģey. BaĢtan aĢağı her Ģeyin değiĢtiği bir Ģey yani.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Yansımaları zaten oluyor. ġöyle ki, mesela Gezi‟deki forumlar biraz Ģekil
değiĢtirdiler zaman içinde. Kimileri ortadan kalktı, kimileri buluĢmaya devam
ediyor. Fakat mahalle forumlarından, semt forumlarından değiĢip biraz daha ana
yapılara dönüĢtüler; mesela Sarıyer bölgesinde farklı farklı forumlar var, Yeniköy
Forumu, Büyükdere Forumu, Zekeriyaköy Forumu gibi. Bunlar mesela Sarıyer Kent

207
DayanıĢması adı altında mücadeleyi sürdüren insanlar yeniden birleĢti. Aynısı
Bakırköy için gerçekleĢti, Kadıköy için gerçekleĢti; Kadıköy Kent DayanıĢması,
Bakırköy Kent Savunması gibi. Ve parça parça, öbek öbek. Bebek‟te bir tane de var
mesela. Yeni yeni savunmalar ortaya çıktı. Bir kere bu savunmaların en büyük iĢlevi
Ģu oldu ve olacak; kentlinin kente dair tasarruf hakkını ve kenti sahiplenme, kenti
yaĢama hakkını bir kere bir mesele olarak ortaya koydu. Bize sormadan yapamazsın
konusunu koydu ortaya. Nihayetinde çok otoriter bir hükümetle, yerel yönetimle
anlayıĢı ile yaĢıyoruz. Buna rağmen birçok hukuksuzluğu, iĢgüzarlığı deĢifre etti.
Bununla ilgili meslek odalarını harekete geçirdi. Meclise taĢıdı, birçok değiĢik
etkileri oldu. Bu çerçevede bunu etkilerinin ben süreceğini düĢünüyorum, sürdürmek
zorunda zaten baĢka Ģansımız yok. Yani Ģöyle bir Ģey var; aslında bir gün hafta bir ay
içinde kentin içinde daha önce olmadı, daha önce olmayan bir Ģeyler görür ĢaĢırır
ederdik. Ama artık planlarını biliyoruz, bazı kararların belediye meclislerinden nasıl
geçtiğini, nasıl geçemeyeceğini biliyoruz. O konulara dair anlık haberler
alabiliyoruz. ġimdi biraz daha içindeyiz kent dayanıĢmaları, örgütleri sayesinde. Bu
iĢlere biraz daha müdahale etme Ģansımız oluyor. Bunun kuvvetlenerek sürmesini
bekliyorum, bu gidiĢle böyle olacağını düĢünüyorum, böyle olması gerektiğini
düĢünüyorum.
(M.T, YaĢ: 28, Eğitim Durumu: Üniversite, Etnik Kimlik: Arap, Meslek:
Veteriner Hekim)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Kuzey Ormanları Savunması BeĢiktaĢ Abbasağa Forumunun kolu olarak baĢladı.


Özellikle 3. Havaalanı ve köprü inĢaatına merkeze alan ve Ġstanbul‟un kuzeyindeki
bütün talan projelerine karĢı özel bir örgütlenme gerektiğini düĢündü ve o bölgede
aslında küçük bir grup olarak baĢladı. Daha sonra kuzey köylerine yayıldı. Kuzey
köyleri Istrancalardan Kocaeli‟ye kadar devam eden muhteĢem büyüklükte bir arazi,
bu alanlar. Buradaki köylüler de Kuzey Ormanları Savunmasıyla çok organik bir bağ
kurdular. ĠĢte çok kısa bir zamanda birbirleri ile olan iletiĢimi çok ilerlettiler. Daha
öncesinde belki eyleme katılmamıĢ, hiç karĢı durmamıĢ insanlar KOS örgütlenmesi
ile aslında karĢı durmayı öğrendiler ve birlikte mücadele etmeyi öğrendiler. Önemli
baĢarılar elde etti Kuzey Ormanları Savunması; hem örgütlenme anlamında hem de
3. Köprünün hem hukuki hem de fiili mücadelesinde. En son seçim sürecine kadar
aslında durdurma kararı vardı, durmamalarına rağmen eylemler yaptık, durdurttuk.
Ama en son seçimden sonra arkalarını sağlam bir yere dayadılar. Devam ediyorlar,
artık iki köprünün de ayağı yapıldı, köprü tamamen bitmek üzere. Durum böyle…
Kuzey Ormanları Savunması da hala toplanmaya devam ediyor, toplantılar gayet iyi
geçiyor. “Ġstanbul‟a Nefes Ol” kampanyamız vardı, Ankara katliamı araya girince o
dağıldı gibi bir Ģey oldu ancak ama devam edecek o da. “Ġstanbul‟a Nefes Ol” aslında
hem 3. Köprü, Havaalanı Projesi, hem de diğer mega projeleri de aslında kapsayan
bir imza kampanyası, bir çaput bağlamasını istiyoruz insanların ağaçlara, bunun
fotoğrafını çekip #Ġstanbula nefes ol Ģeklinde paylaĢmasını istiyoruz. Hem böyle bir
etkisi oldu, güzel bir eylemlilik sürecinde büyüdü ama dediğim gibi Ankara katliamı,
seçimler derken biraz sekteye uğradı.

208
2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Gezi‟nin ardından baĢından beri içindeyim. Evet, büyük bir aksilik çıkmadıkça
KOS‟un Cuma günü olan toplantılarına düzenli olarak katılıyorum.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Ben Halkevleri üyesiyim. Zaten üniversiteden beri mücadelenin içindeyim.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Kuzey Ormanları Savunmasındaki en önemli deneyim Ģuydu; yeni bir siyasallaĢma


deneyimi yaĢadım ben orada. Daha önce Sol‟un ezberlerinden hareketle
örgütlenirken, atıyorum bildiri dağıtma, kitap okuma hani, teorik tartıĢmalar yapma
ve bunun üzerinden siyasallaĢma vardı. Kuzey Ormanları Savunmasında baĢka türlü
bir siyasallaĢma geliĢti; daha empati kuran, daha organik bir iliĢki kuran. Sol‟un
böyle “yoldaĢlık” iliĢkisini aslında özünde yeniden tariflemiĢ olduk. Bu da solun yeni
bir kültürünü oluĢturdu, eskiyi yıktı hakikaten. Kuzey Ormanları Savunmasının bu
kadar geniĢlemesi, kendi içinde yan yana duran insanları var etmesinin temel nedeni
Kuzey Ormanları Savunması aktivistlerinin yaptığı Ģeyleri ciddiye alarak ve yaptığı
Ģeyleri örgüt ait olarak yapmasıydı. KOS baĢlı baĢına bir örgüt oldu, partiler ya da
diğer örgütler gibi, tek baĢına bir mekanizma oldu.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Oradaki kritik baĢlık tabii ki kuzey ormanları, ormanı koruma. Ormanı koruma ile
baĢlayan bir oluĢumdu ama nihayetinde merkezine de Gezi‟yi alan. Gezi‟de yine
açığa çıkan temel Ģey, yaĢam alanlarının korunması ve onunla birlikte özgürlük ve
eĢitlik talebiydi. O özgürlük ve eĢitlik talebini de Kuzey Ormanları Savunması aynı
minvalde devam ettirdi, pratiğini de oluĢturdu. Sadece eski çevreci hareketlerin
devamı değil Kuzey Ormanları Savunması. O yüzden Ģu açıdan da önemli KOS, eski
ekoloji mücadelesini de değiĢtirdi. Bu yüzden Kuzey Ormanları Savunması ile bazı
çevreci örgütler çok fazla uyuĢmadı. Çünkü tek baĢına bir ağaç meselesinin kapitalist
sitemin bir sorunu olduğunu çok net bir biçimde ifade ediyordu Kuzey Ormanları
Savunması.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Hayır yok. Sadece Halkevleri Derneğine sempati duyuyorum.

209
7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye
çeken neydi?

Gezi‟de bulundum tabii ki. Ġlk gün emekbizim taksim platformu içerisinde de
vardım. Orada aslında Emek Sineması‟ndan da baĢlayan Gezi Parkı‟nda da birleĢen
kentin yeniden tasarlanması, kentin yeniden dönüĢümüne bir karĢı duruĢtu bu. Çünkü
kurulan neoliberal ekonomi politikası asıl bizim artık elektriğimizi suyumuzu bitirip,
toprağımızı ve kentimizi yeniden para kazanılır hale dönüĢtürmeye çalıĢıyordu.
Kentin yeniden para kazanılır hale getirilmesi o kentte yaĢayan insanların da aslında
meta olarak satılması anlamına geliyordu; Sulukule‟deki gibi, Ankara Mamak,
Dikmen‟deki gibi… Onlara da bir değer biçmek anlamına geliyordu çünkü orada
yaĢayamamaları ve daha ucuz yerlere onların da gitmeleri anlamına geliyordu ki bu
en önemli nedenlerden bir tanesiydi; kentin yeniden parayla ölçülür hale gelmesi.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?

Benim için kentteki en kritik Ģey, deniz, denize ulaĢmak. Neredeysem deniz yönüne
gittiğim zaman o yönün açık olması gerek. ġuan böyle bir Ģeyi ne yazık ki
yaĢayamıyoruz. Sahil Ģeridinin aslında elli metresine kadar hiçbir Ģekilde imara
açılamazken Ģuan her Ģekilde sahil Ģeridinde bina yapıp orayı geçilmez hale
getiriyorlar. Benim için kent hafızası onun dıĢında meydanlardır, Kartal Heykeli‟dir,
Boğa‟dır, Taksim Meydanı‟dır ki Taksim Meydanı diye bir Ģey kalmadı ne yazık ki.
Bunun dıĢında büyüdüğüm sokaklardır. Büyüdüğüm sokaklarda bisiklet kullandım,
bisiklet kullanmayı oralarda öğrendim. Fren yoktu bisikletimde böyle lastiğe basarak
durdururdum… Benim için sokaklar çok önemli. Ama Ģuan yavaĢ yavaĢ
yabancılaĢıyor. Sokaklar Ģuan sadece beton kütlesi halinde.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Gezi‟den sonra geliĢti hepsi. Kent diye bahsettiğimiz Ģeyin aslında tek baĢına bir ev
ya da bir meydan, bir ağaç olmadığını aslında bunların bütününün teker teker bir
mücadele konusu olduğunun ve bunların bütününün korunması gerektiğini
düĢünmeye baĢladım. Çünkü tek baĢına çok baĢarılı olmadığını gördük, mesela
Validebağ‟da, BaĢakĢehir Göçmem Konutlarının olduğu yerde çok gördük. Bir
ağaçlık alan bir park var diyelim. Önce diyorlar ki “biz buraya okul yapacağız”.
Daha sonra o ağaçların kesilmesini meĢrulaĢtırıyorlar kendilerince. Ve daha sonra
buraya okul yapınca diyorlar ki “buraya okul yaptık ama buraya evleri lazım, ev
yapalım”. Daha fazla ağaç kesmeye baĢlıyorlar. Böyle böyle aslında kentin yeĢil
alan, kentsel dönüĢüm, toplumsal ortak alan, mekanlar, bunların hepsinin birlikte
mücadele edebilmesi ve birlikte savunulması gerekir, birbirlerinden ayrı mücadele
konuları değildir bunlar.

210
10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin
temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Ġnsanın insanlaĢtığı her alan aslında kamusal alandır. Ġnsanın insanlar iliĢki kurduğu,
sosyalleĢtiği, hayata dair çalıĢma hayatının dıĢında da iliĢki kurabildiği, kendini
yeniden ürettiği, bir konuda konuĢtuğu, tartıĢtığı bütün alanlar kamusal alanlardır
aslında.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

DayanıĢma evlerindeki olay bence temel olarak Ģey; bir, örgütlenme noktası, bir
ikincisi de o kentin içerisinde bir duruĢ yani. Kentsel dönüĢümün olduğu bir yerde
evsizlerin de olduğunu ve bunların da barınma hakkının olduğunun teorikte ve
pratikte de bunun hayatta karĢılığının konulduğu ve dayanıĢma iliĢkilerinin
kurulduğu baĢka bir kültür. Neoliberal kültürün karĢısında dayanıĢma kültürünün
örgütlendiği yerler.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Benim için dedim ya hani sahiller önemlidir diye, benim için sahilde oturup kitap
okumak ve insanlarla sohbet etmek önemli bir Ģey. Bu da kentte olan bağımın en
önemli kısmı.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Mahalle kültürünün olduğu bir yerden aslında geliyorum. Mahalle kültürünü aslında
yeniden yaĢayabileceğim yerlerde oturmak istiyorum. KomĢuyla, esnafla iliĢki
kurduğum… Site tarzı bir kent benim kentim değil hakikaten.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Bence insanların birbirine yabancılaĢmadığı kent kurulmalı. Kent içindeki sokak


hayvanlarıyla, kent içindeki yeĢil alanlarla uyum içerisinde bir kent olmalı.
Mümkünse böyle yüksek binalar olmamalı. Mümkünse her binanın önünde yeĢil alan
olmalı o yeĢil alanda insanlar, komĢular birbirlerine gidip gelmeli, ortak masalar
kurulmalı. Kent içerisindeki ticaret ağının da AVM lerde değil küçük esnaflarla ya da
kent içindeki ortak kamusal alanlarda sağlanmalı.

211
15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama
yansımaları neler olacak dersiniz?

Siyasal yaĢama Ģöyle bir etkisi oldu zaten, eski sol toplulukların ve örgütlerin,
partilerin davranıĢ Ģekilleri bir miktar değiĢti. Hep bir partinin çağrısı ve onun
arkasından gelenlerden ziyade, forum çağrı yapar hiç örgütlü olmayan, hiç partili
olmayan insan da gelir, çok partili olan insan da gelir ve bunlar aslında bir
platformda kendi fikirlerini söyleyebildikleri ortak bir hareket biçimini oluĢtururlar
aslında, bu da yeni bir siyasallaĢma biçimi getirir bize. Kuzey Ormanları Savunması
biraz öyle bir Ģey. Ben bir derneğin üyesiyim ama ben bir derneğin üyesi olma
kimliğiyle gitmiyorum, ben Ģu derneğin atıyorum Ģu partinin temsilcisi olarak
geliyorum arkadaĢlar demiyorum. Evet, tamam benim Gezi‟den önce de bir politik
kimliğim vardı. Ama bu tarz örgütlenmeler herhangi bir parti, herhangi bir
topluluğun değil aslında toplumsal muhalefetin emeğiyle, kolektif emeğiyle
oluĢturulmuĢ oluĢumlar. Böylece Türkiye toplumsal muhalefetine önemli bir katkı
sağlamıĢ oldu, hala da o katkısını sürdürüyor diyebilirim.

(E.K, YaĢ: 30, Eğitim Durumu: Yüksek Lisans, Etnik Kimlik: Türk, Meslek:
ġehir Plancısı, Koruma Uzmanı)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Fatih Ormanı'na yapılmak istenen DoğuĢ-Bilgili Holdinglerin "Park Orman" projesine


karĢı, Kuzey Ormanları Savunması, ġehir Plancıları Odası gibi çeĢitli örgütlerin bir
araya geldiği bir inisiyatifiz. 2014'ün yaz aylarında çalıĢmaya baĢladık.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

DirenFatihOrmanı inisiyatifinin toplantılarına baĢlangıçtan beri katılıyorum.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Hayır.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Öncelikle katılım sıkıntısı yaĢıyoruz, belki de henüz Fatih Ormanı'na doğrudan bir
müdahalede bulunulmadığı için kamuoyunun dikkatini tam olarak çekemedik.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Fatih Ormanı'nın Ġstanbul içinde kalan son orman parçası olmasını önemsiyorum.
Holdingler ve patronların rantı uğruna gözden çıkarılması kabul edilemez.

212
6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati duyuyor
musunuz?

Hayır.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye çeken
neydi?

Gezi'deydim evet. Ranta, baskıya, Ģiddete, betona, ayrımcılığa... Yıllardır dayatılan


her Ģeye itirazım vardı. Beni orada tutan ise dayanıĢmanın güzelliği ve üretkenliğini
deneyimleyebilmekti.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Kamusal alanlar üzerinden Ģekillenen bir kent hafızam var.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Kentsel hareket istisnasız tüm kentlilerin yaĢam haklarını savunan bir güç veya
olmaya çalıĢıyor. Forumlar elbette bu hareketin öncelikli üretim, paylaĢım ve eylem
alanı.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Ortaklık ve temas. Park, sokak, iĢgal evi, mahalle evi, meydan, kıyı... kenti kent yapan
alanlar, buluĢma noktaları. Elimizde tuttuğumuz sürece kentte yaĢam hakkını da
muhafaza edebiliriz.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Kentin müĢterek noktaları bunlar. Dolayısıyla kentlilik bilincinin de ortaya konup


yaygınlaĢtırılabilmesine olanak sağlıyorlar.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Biraz el mahkum yaĢasak da kente sahip çıkarak var olabiliyoruz.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Mahallemde sokağımda büyüdüm. Sokak yoksa ses de yok, renk de..

213
14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Güvenli, sağlıklı, duyarlı, renkli, müzikli…

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

YaĢam hakkı savunusunu kuvvetlendirecekler.

(E.B, YaĢ: 32, Eğitim Durumu: Doktora Öğrencisi, Etnik Kimlik: Türk, Meslek:
Okutman, Sivil Toplum ÇalıĢanı)
1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Biz Kuzey Ormanları Savunmasını genel olarak Gezi‟nin çocuğu olarak


adlandırıyoruz. Gezi sürecinde aslında ortaya çıkan enerjiyle beraber bir araya gelmiĢ
bir ekip. Hatta 29 Mayıs, Gezi‟nin ikinci gününe takabül eden, 3. Köprü‟nün de ilk
temellerinin atıldığı gündür, aslında üst üste örtüĢen bir zamanlama da var Gezi
süreci ile mega projelerin baĢlaması arasında. Nasıl oldu? 8 Temmuz 2013 sanırım
yanlıĢ hatırlamıyorsam, ufak bir bisikletli grup, pedallayan arkadaĢlarımız dediler ki,
biz Abbasağa'dan yola çıkacağız, internetten, Facebook‟tan örgütleniyorlar,
beklemediklerinden çok, bir de Gezi döneminde insanlar nerede ne oluyor ne bitiyor,
böyle de bir arayıĢtalar. Onlar da kendi aralarında bir etkinlik sayfası açıyorlar, yani
gayet naifçe; “Biz bisikletlerle Abbasağa‟dan yola çıkacağız, Sarıyer‟e ulaĢacağız,
Garipçe ‟de, 3. Köprü‟nün kesim alanında bir tane pankart açacağız” tüm meseleleri
bu. Ama birden o etkinlik yayılıyor ki, kulaktan da kulağa, yarın böyle bir etkinlik
yapıyoruz falan. Abbasağa‟dan yolculanıyorlar, Yeniköy Forumu‟nda bir mola
veriyorlar. Sonra Sarıyer‟e geliyorlar, orada Büyükdere Forumu karĢılıyor
arkadaĢları. Ben doğma büyüme Sarıyerliyim. Ġlk defa Sarıyer merkezde tomalarla
yolumuz kesildi. Bisikletle pedallayan otuz-kırk kiĢilik grubun önünü tomalar kesti.
O sırada iĢte polisle pazarlıklar oluyor, ufak bir grup yukarı çıksınlar, pankart
açsınlar vs. neyse hep beraber pankartı açıyoruz, Garipçe „de, giriĢte en azından,
kesim alanına sokulmasak bile. Bu hikaye önemli çünkü bu hikaye aslında daha iĢi
olmayan bir yapının da ilk adımı oluyor. Daha sonrasında Sarıyer‟de oturuluyor, bir
konuĢuluyor, ne yapabiliriz, ne edebiliriz? Ġnsanlar da çok tepkililer, bir yandan da
Gezi yaĢanmıĢ. Bir Ģeyler yapabilir miyiz diye bisikletli arkadaĢlarla konuĢuluyor,
forumlar baĢlıyor Abbasağa Parkı‟nda. Ondan sonra o forumlar düzenli bir hale
geliyor, yavaĢ yavaĢ bir isim ortaya çıkıyor ve o isimle de bir sembol ortaya çıkıyor
ve Temmuz 2013‟ten bu güne kadar da çok istisnai birkaç durum dıĢında da her
Cuma forumunu yaparak Kuzey Ormanları Savunması devam ediyor. Bir yandan da
Cuma klasik forumları dıĢında, yavaĢ yavaĢ çalıĢma birimleri de oluĢuyor; KOS
medya, KOS hukuk, alanda kuzey köyleri vs. ile ilgilenen bir ekip gibi. Birimleri de
oluĢup biraz daha dallanıp budaklanan bir ekipten bahsediyoruz ama buradaki güzel
Ģey, çok gelen giden oldu, bisikletli arkadaĢlardan, baĢka çokça insan. Sonra onların

214
bir kısmı geri çekildi. Çok fazla örgütlü yapı geldi, gitti ama her zaman en sonda
kalan forum bir karar mekanizması olarak kaldı. Siyasi çeliĢmelerin KOS üzerine
çok fazla yaĢanmadığı, gelen arkadaĢlara da Ģey dendi; “burası bir platform değil,
Halkevci olabilirsin, TEMA‟dan geliyor olabilirsin ama buradaki mevzu müĢterek
bir konumuz var, kuzey ormanları ve aslında bir çevre hareketi, burada hepimiz biz
KOS‟çuyuz.” O yüzden de o ortak yapı, duygudaĢlık kurulabildi.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Ben ilk gidiĢim, 8 Temmuz 2013. Büyükdere Forumunda daha aktiftik arkadaĢlarla,
o günden bu güne kadar gidiyorum. ġöyle ki, her cuma foruma gitmek pek mümkün
olmayabiliyor. Ġlk defa üç haftadır gidemiyorum. ĠĢten, yoğunluktan, vs. den dolayı.
Ama bu Ģu demek değil yani, cumadan cumaya yaĢanan ve orada kararların alındığı
ve orada biten bir yapıdan bahsetmiyoruz. Sosyal medyayı ve haberleĢme araçlarını
çok aktif kullanan bir ekip. Bir Ģekilde haber akıĢı sağlanıyor, devam ediyor. Foruma
gitmesem bile, nasıl destek atabilirim? Ne yapabilirim, listeye haber mi girebilirim?
Bir KOS medya haberi mi yazabilirim? Bir ziyarete mi gidebilirim? Vs. Ģeklinde
sürekli iliĢki hali devam ediyor. Biraz yatıp kalkıp aslında Ģöyle diyeyim, forumlara
yirmi, otuz kiĢilik bir grup dönüĢümlü olarak katılıyor. Ama aĢağı yukarı yirmi kiĢi
oluyor zaman zaman daha az olsa da. Kırka çıktığı da oluyor. Ama böyle bir yirmi
kiĢinin hayatı KOS olmuĢ durumda.

3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Yine eylemlere, farklı ekoloji eylemleri de olabilir. Mesela 3. Köprü ile ilgili ilk
baĢta köprünün yapılma yeri farklıyken Köprü yerine yaĢam platformu vardı. Onların
düzenlediği eylemlere gitmiĢliğim olmuĢtur. Daha çok kent hakkı ile ilgili eylemlere
katılıyordum. Ama böyle çok böyle örgütlü bir yapım yoktu. Yani biraz KOS ile
birlikte bir Ģeyler değiĢti. Bu da haldır haldır eylemden eyleme giden gezgin bir
karakter olmadan da iĢte nasıl örgütleyebiliriz? Ne yapabiliriz? Orada da Gezi‟nin
etkisi çok büyük. Belki Kuzey Ormanları Savunması‟nın en büyük avantajı da o
oldu. Çünkü Gezi sürecinde kurulması ve hakikaten de bir sürü forum kuruldu
dağıldı, bir yerlerde ufak tefek bir Ģeyler devam etse de o yapıyı koruyabildi. O
yapıyla da devam ediyoruz.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Birincisi Ģey önemli bence, daha büyük resme bakmak için; ilk baĢtaki odak
noktamız 3. Köprü‟ydü. Daha sonra fark edildi ki, 3. Köprü de oluyor ama baĢka
mega projeler de geliyor. O zaman ne yapabiliriz, bunlara da biraz odaklanmaya
baĢlayalım. Bunlara odaklanınca Ģu fark edildi; havalimanı, köprü, Maslak 1453, iĢte
Fatih Ormanı‟ndaki proje, diğer talan projeleri vs. tamam bu talan projeleri var,
buradaki mesele sadece havalimanı, sadece köprü değil, bir kent kompleksi kurulmak
isteniyor buraya, yeni Ġstanbul adında. Ama bu çarkın da döndüğün yerin dıĢ çeperi
bütün Marmara. Trakya, Ġzmit, Bursa yani Ġstanbul öyle bir hale gelmiĢ ki taklalar
atmıĢ durumda ve bir ahtapot gibi kolları dört bir yana yayılıyor. O yüzden de aslında
215
birden Ģu fark edildi; evet ana alanı kuzey ormanları olmakla beraber çevre
mücadeleleri de dar çeperde kalan mücadeleleri de bir Ģekilde iletiĢime geçmeli, bir
dayanıĢmada olmalıyız. Bu Ģundan önemli uzun vadeli “birleĢe birleĢe kazanacağız”
denir ya hep, bunu bir formattan çıkarıp, bunun nüvelerini görebilecek, aslında
örgütlenme yapıları Ģu iki senedir dipten dibe çok yavaĢ olsa da ama talan çok hızlı
devam etse de bir Ģeyler yerinden oynuyor, değiĢiyor. Bunu ben aslında ekoloji
mücadelesi açısından bakınca, sadece KOS çerçevesinde değil, ama genel bakınca
ileriye yönelik bir kazanım olma potansiyeli görüyorum. Bunun dıĢında daha somut
olarak kazanımlardan bahsedersek, mega projeler haldır haldır devam ediyor ama
daha küçük ölçekte projeleri farkındalık yaratıp durdurabiliyoruz.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

KOS‟a götüren sebep benim için çok basit; tamamen Gezi gazı, çok açık ve net.
Gezi‟de ortaya çıkmıĢ o enerji benim de kiĢisel hikayemde ayrı bir yeri var. Zaten
aktif olarak da “bir Ģeyler yapmalıyım” süreci baĢlamıĢtı. KOS‟un çok ılımlı da bir
yapısı var bir yandan, yeni katılımlara da açık bir yapı. “Gezi ruhu” gibi kelimeleri
kullanmayı pek sevmem ama hakikaten de hale Ģeyi görüyorsun, evet zaman zaman
çok ciddi tartıĢmaların yaĢandığı bir yapıdan bahsediyorsun, kırgınlıkların
olabileceği bir yapıdan bahsediyoruz çünkü kolektif bir yapı var, iki buçuk sene
boyunca insanların bir yapı ile yatıp kalkması zor bir olay, yıpratıcı bir olay. Ama
gerçekten de Gezi‟nin bakiyesi bir yapısı var KOS‟un. Gezi‟den gelen bir ruhu,
havayı, atmosferi gerçekten de tutuyor. O çok değerli bir yapı. Özellikle Ģuan
geçtiğimiz sert politik atmosferde aslında bir yandan da kiĢisel olarak ihtiyacımın da
olduğunu hissediyorum. ArkadaĢlarla bir araya gelmek, foruma gitmek, toplantıda
yer almak biraz içi de rahatlatan bir Ģey oluyor aslında. Yirmi sene sonra insanlar
baktığında, çok ciddi bir neoliberal talan vardı ama birileri de elinden geldiğince bir
Ģeyler yapmaya çalıĢıyordu deyip, geleceğe doneler bırakabilirsek evet baĢarılı olduk
diyemem ama en azından bir yerlere dokunmuĢuz demektir. O bizi rahatlatacak.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Yok hayır. Kategorik olarak HDP‟li değilim ama HDP‟ye Ģuanda oy veren biriyim.
KOS gibi örgütlenmeler daha yatay örgütlenmeler, parti tipi örgütlenmelerse daha
hiyerarĢik örgütlenmeler. Biraz bu esnek yapıdaki örgütlerin içine girince özellikle
partili arkadaĢların ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar özellikle seçim döneminde
bu tip yapılara bindirmelerini görünce insan biraz böyle bir soğuyor aslında. Seçim
dönemlerinde milletvekili adaylarının Ģov yaptığı bir atmosfere de dönüĢebiliyor.
Ama örgütlenmenin daha yatay, daha esnek olabileceğine inanan biriyim. Evet,
parlamenter mücadelenin de önemli olduğunu ama bir yandan da ama belirleyecek
olanın bu yerel direniĢler arasında bir ağ kurulabilirse Ģayet baĢarılı olunabileceğine
inanan biriyim. Bu yüzden da daha kalbim KOS gibi yatay örgütlenmelerden yana.

216
7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye
çeken neydi?

Ben daha önceden de kent hakkı mücadelelerinden gelen biri olarak çok açık ve net,
Gezi o yüzden “cuk” diye oturan bir Ģeydi. Tabii daha sonra burada polis Ģiddetinin
birikmesi de baĢka bir, benim kendi açımdan mücadeleyi zıplattı ama iĢte benim için
ana mesele kent meselesiydi.

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?

Nostaljiye çok değer vermek istemiyorum. O çok aldatıcı olabiliyor ama bir yandan
da belli bir yaĢtan sonra Beyoğlu‟nda büyüdüm. SosyalleĢmem, ergenlik dönemim
hep Beyoğlu‟ndaydı. ĠliĢki ağlarımın örüldüğü yerdir Beyoğlu. Aslında o hafıza
mekanlarını çok iyi bilen biriydim. Örneğin Cihangir‟in soylulaĢtırma olayını,
Ġstiklal Caddesi üzerinde kalan Ġnci‟nin, Emek‟in, daha dıĢarıdaki AKM‟nin
dönüĢümü, TarlabaĢı‟nda gördüğüm süreç, bunun dıĢında Ayazma ‟ya yakından
Ģahitlik etmiĢ biriyim. Buradaki sert saldırı kent meselesini birazcık daha baĢka bir
yere taĢıdı. Benim ilk kız arkadaĢımla hayatımda Beyoğlu‟nda AKM önünde
buluĢur, Emek‟te sinemaya gider, çıkıĢta Ġnci‟de profiterol yerdik. Belki biraz orta
sınıf bir Ģeyden bahsediyorum ama buraların dönüĢümü insanı bir burkuyor yani.
Ben küçüklüğüme tecavüz ediliyor gibi hissediyorum. Böyle bir tarafı var hikayenin.
Öte yandan Gezi‟den bir gün önce, 27 Mayıs „ta Emeğe iniyorlardı sert bir eylemdi,
saldırdım polise, hiçbir Ģey gündeme gelmiyor medyada belki iĢte bir ağzımı
burnumu kırarlar da, “üniversitede çalıĢan akademisyene saldırdılar” diye haber olur
Ģeklinde. Eve gittim doluyum, ondan önce iĢte 1 Mayıs‟ta hayatımın gazını yemiĢim,
iĢte bir Ģey patlasa, bir Ģey patlasa derken iĢte Gezi Parkı‟na girdiler ve beraber ben
kendimi zaten Gezi‟de buldum. Böyle de bir durum, öyle de baĢladı.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Maalesef biraz ivmesinin enerjisinin düĢmeye baĢladığını hissediyorum. Bu kadar


sert politikanın olduğu bir yerde ayakta durmak hakketen zor. Biz bu süreçte KOS‟ta
birçok zaman Ģöyle diyoruz, bu süreçte ayakta durabilmek bile aslında Ģey istiyor
çünkü birincisi konsantrasyonu tutman mümkün değil, bir Ģeyler yapmak istiyorsun
bakıyorsun ankara2da bir patlama, Suruç‟ta patlama… veya tamamen böyle
seçimler, seçim üzerine seçim. Oradan da bir tokatlanıyorsun, bunlar çok yıpratıcı
Ģeyler. Ayakta durmak hakketen zor. Özellikle forum yapısı dağılmaya baĢlasa da
forumların bıraktığı Ġstanbul içindeki dayanıĢmalar küçük yapılar olsa da aslında bir
Ģekilde ses çıkarabilen yapılar olması da önemli. O yapıların içinden farklı
hareketlerin ortaya çıkabilmeleri önemli. Farklı deneyimlerim yaĢanıyor olması
önemli. Sürekli devinim halinde, sürekli dönüĢen bir süreçten geçiyoruz. Saldırı
artıyor. Saldırı arttıkça politik kutuplaĢmada ayakta durmak zorlaĢıyor. Bir yandan
da farklı farklı bağlantılar kuruluyor aslında. Bir anlamda ben ne çok baĢarılı, çünkü
eski yapılar dağılıyor bir yandan, baĢka bir Ģeye dönüĢüyor, ama baĢarısız da
217
diyemem çünkü bir süreklilik de var. Belki o süreklilik bir forum baĢlığı altında
olmuyor ama iĢte dağılıyor atıyorum Sarıyer Kent DayanıĢması oluyor, Sarıyer Kent
DayanıĢması‟ndan birileri KOS‟a destek veriyor. KOS‟tan onlar baĢka bir bağlantıyı
kuruyorlar falan Ģeklinde dallanıp budaklanan bir yapı görüyoruz.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

KamusallaĢtırılmıĢ bir alan olarak evet görüyorum. Tabi burada iĢgal evinin nasıl
kullanıldığı, kamusallaĢtırıldığı da önemli. Kadıköy‟deki iĢte Don KiĢot iĢgal evi
örneği önemli bir örnektir. Ġlk baĢta herkese açık bir yapıdayken, daha sonrasında
birilerinin oraya gelip “bizim dediğimiz olacak” çılık baĢlayınca oranın baĢka bir
Ģeye dönmesi de ne kadar kamusaldır tartıĢmasına da getiren bir Ģey. “ĠĢgal ettik
bitti” değil iĢgalden sonra nasıl bir mekanizmanın kurulacağı çok daha önemli bir
yapı ve soru. Bu örnekler sürdürülemedi. Sanırım böyle bir yapı için belki daha
zaman var, belki de Türkiye özeline çok da böyle gitmeyen bir Ģey, bilemiyorum.
Kamusal alan deyince de aslında herkesin birbirine dokunduğu, bir Ģekilde özgürce
kendisini ifade ettiği, edebildiği bir alandan bahsediyoruz. Bu bakımdan kamusal
alan bir park da olabilir, bir meydan da olabilir, bir mitingin yapılabileceği bir alan
da olabilir. Ama günün sonunda bir Ģekilde sınırların devlet erki tarafından çizildiği
değil, kamusal alanda yer alan bireyler tarafından, gruplar tarafından Ģekillendirildiği
bir alandan bahsediyoruz.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Bu kent hakkını nasıl tanımladığınla ilgili bir Ģey. ġöyle diyeyim, Türkiye‟deki iĢgal
evleri pratiği pek oturamadı, pek olmadı. Burada gerçekten herkese mi dokunabilir
iĢgal evleri, yoksa belli bir zümrenin kontrolü altında mı kaldı? Ne kadar insanlar
birbirine dokunabildi? Ve ne kadar aslında kent içinde baĢka bir dünyayı mümkün
kılan alanlar oldu? Bu bence çok büyük soru iĢareti açıkçası. ĠĢgal evlerinin
pratiğinin bir enerjiyle baĢladığının ama onun götürülemediğine inanıyorum. Bu
yüzden de belki amaçta bir kent hakkı mücadelesine katılabilir, aslında bir Ģeyler
yapabilmek, bir yere dokunabilmek vardı ama o yapılamadığı için çok fazla Ģu anda
pratikte olan iĢgal evleriyle idealde olan kent hakkı meselesini bir araya
getiremiyorum ben açıkçası.

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Öfkeli. Yani böyle… Ben biraz Beyoğlu‟nda büyümüĢ biriyim. Gezi‟den sonra
gerçek anlamda mahalleme, Büyükdere‟ye dokunmaya baĢladım. Artık Büyükdere
mahallesine karĢı bir aidiyetim var ve bu hem insanlara hem mekana dokunarak
oluĢmuĢ bir Ģey. Bunun altında bir Ģey, içten içe bir korku da var açıkçası. Sarıyer‟de
köprü ile birlikte fiyatların çok yükselmesiyle mesela on sene sonra Büyükdere‟yi
ben nasıl bulacağımı bilmiyorum.

218
13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi
büyüdünüz?

Mahalle kültürü ile büyümedim. Ben tam olarak 80 dönemi apartman çocuğu olarak
büyüdüm.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Ütopyalar güzeldir… 2013‟te bir Kent Mitingi organize etmiĢtik, onun da ana baĢlığı
“bir Kent Ġstiyorum” iĢte nasıl bir kent istenildiğine dair. Tepeden inme kararlardan
azad edilmiĢ, mahallelinin, sokakta olanın, meydanlara tutunanların kararlarıyla
yoğrulan, dipten gelen etkiyle beraber dönüĢümünün sağlandığı, halkın bir Ģekilde
karar mekanizmalarına katılım gösterebildiği, herkesin de birbiriyle barıĢık olduğu
bir kent tahayyülüm var. Bugün bunun çok uzağındayız ama böyle.

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Ben forumlardan ve dayanıĢmalardan önce hala tam Gezi‟yi bile kavrayabildiğimizi


düĢünmüyorum aslında. Ġki sene geçmiĢ bir olayın etkisini anlayabilmemiz pek
mümkün değil. Gezi‟nin çocukları olan, forumları, dayanıĢmaları, savunmaların da
bir Ģekilde etkilerinin ne olabileceğini öngörmekte biraz zorlanıyorum açıkçası. Ama
yine de herkeste olmasa bile Gezi ile beraber, savunmalarla beraber en azından belli
baĢlı bölgelerde gerçekten de bir kente sahip çıkma, yaĢadığın yere dokunma
kültürünün de veya ne anlama geldiğinin de ortaya çıktığına inanıyorum. Süreç
içinde Ģöyle bir Ģey yaĢanacak gibi geliyor; bir yanda dıĢ siyaset kent mücadelelerine
karĢı yaklaĢımı beylik laflardan öteye geçip pratik olarak da kent savunmalarından
gelen savunmalara, dayanıĢmalar “nasıl daha yaklaĢmalıyız” ı görmek zorunda gibi
geliyor bana, en azından belli baĢlı partiler için. Bir yandan da savunmalar aslında
politik alanda da, muhalif tarafta da nasıl daha fazla yer açabilirler diye kendilerine,
iĢi piĢirdikçe bu tarafa doğru da bir açılma görüyoruz. DayanıĢmalar, savunmalar
kendilerini güncelledikçe dıĢ siyasetle ortak noktalar bulacaklar.

4.2.7. Forumlar ve DayanıĢmalar Üzerine EleĢtiriler


(C.U.B, YaĢ: 60, Eğitim Durumu: Doktora, Etnik Kimlik: Türkiyeli, Meslek:
Bağımsız AraĢtırmacı)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

Yani Ģimdi forumlara Gezi sonrası forumları diyorsun, Düzenli Büyükdere forumuna
katılıyorum ama forumlara gelmeden önce bizim 2010 senesinde kurduğumuz bir
kent hareketleri oluĢumu vardı. Tam Avrupa sosyal forumu öncesindeydi. Ve Ģöyle
219
bir Ģey 2007‟den itibaren mahalle yıkımları 2005 te iki yasa çıktı bildiğin gibi 5366
yenileme yasası bir de 5393 belediye yasasına eklenen kentsel dönüĢüm maddesi ve
Ģey baĢladı hem gecekondu bölgeleri hem kentin tarihi bölgelerinde yeni projeler ve
yıkımlar baĢladı. Burada mücadele sırasında Sulukule den Ayazma‟yı zaten
biliyordum tezim onun üzerine ama öncesinden biliyordum orda çocuklarla çalıĢma
yaptığım için. ĠĢte o dönem sulukule ile birlikteydim. O süreçte Ģehir plancılarının
mimarların iĢte bir sürü davalar var kent hakkı ihlallerini iĢte kamusal alanlara
yapılan projeleri tarihi alanlara yönelik vesaire Ģimdi 2010 da Ģöyle bir Ģey
düĢündük; herkes kendi alanında çabalıyor mahalleler dernekleĢiyor örgütleniyor
ama odalar açıyor dava ama ya burada bir toplumsallaĢma yok, mücadelenin bir
yanyana yürüyüĢü yok kopuk kopuk biz bu mücadeleyi nasıl ortaklaĢtırabiliriz dilini
nasıl ortaklaĢtırabiliriz, 2 gün 2010 da tam sosyal forum öncesinde biz bir çağrı
yaptık bütün iĢte ilgili kurumlara derneklere mahalle derneklerine falan ve 2 günlük
bir kent hareketleri forumu oldu. Hatta Mersin‟den oradaki Akdeniz Belediyesi üç
tane mahallesi büyükĢehir tarafından kentsel dönüĢüme alınmıĢ onlar da BDP li bir
belediyeydi o zaman Ģimdi HDP li belediye, bu yıkımlara karĢı mücadeledeydiler.
Oradaki belediye meclis üyeleri geldi, çok enteresandır, katıldılar foruma ve ilk
forum odur. Oradan Kent hareketleri çıktı iĢte. Sonra tabi Gezi sürecindeki bu
Taksim DayanıĢması bileĢenlerinden olduk. Yani o sürecin içinde olan
oluĢumlardandık. Sonra da forumlar baĢladı. Sonra ben düzenli olarak Büyükdere ve
Yeniköy Forumu‟na katıldım. Bir de Ģöyle söyleyeyim, bir sürü foruma da. ġimdi
kent ve mekan, kentsel dönüĢüme karĢı mücadeleyi Gezi öncesinde ne yapsak da
duyursak didinirken yazarken çizerken birdenbire geziden sonra bir talep patlaması
oldu. Ben Zeytinburnu Forumuna kadar davet edildim. Nereye gittim, Cennet
Mahallesine gittim dönüĢümü anlattım mesela oradaki forumda. Yani çok enteresan
bir Ģekilde hani düzenli katıldığım Büyükdere Forumu ama mahallem olduğu için
onun dıĢında bir sürü foruma da iĢte böyle Etiler‟deki o sanatçılar parkında toplanan
forumda sonra 1 Mayıs Mahallesinde yani Ģimdi ne kadar aklıma ilk gelenler bunlar
bir sürü yerde ben dönüĢümü anlattım ve yani Ģeyi de anlattım tecrübelerime de
dayanarak tezimdeki verilere de dayanarak TOKĠ yeniden iskan sürecinde
mahallelilerin baĢına neler geliyor? Direnmezlerse ama aynı zamanda hukuki
mücadeleyi örgütlü mücadeleyi süreklemezlerse neler olacağını. O süreçte evet
bayağı foruma katıldım. Bu vesileyle de katılmıĢ oldum.

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

Ara ara Ģöyle bir Ģey Büyükdere forumuna katıldım ama gene de kesintisiz katıldım
diyemem. Çünkü her hafta zordu, aaa iĢte onun için katıldım. Sonradan da Kuzey
Ormanları Savunması olsun Ġstanbul Kent Savunması olsun mümkün olduğunca
toplantılarına çünkü gerçekten Ģunu söyleyeyim; 2010 öncesinden zaten Toplumun
ġehircilik Hareketine giderim, ilk ĠMECE‟dir ilk kurulan kurumlardan,
oluĢumlardan. ġimdi baktığınız zaman bu ne zamana baĢlıyor, 2008‟den. Bir toplantı
yorgunluğu da Ģahsen açıkçası. Hani Ģimdi takipteyim. Düzenli her hafta gidiyor
musun desen Ģuanda gitmiyorum. Ama gerektiğinde eylem olsun etkinlik olsun veya
iĢte biĢey yapmak gerektiğinde ele taĢın altına, oradayım tabii ki.

220
3. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Evet, belirttim.

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Herkesin söz alabilmesi, çok büyük bir samimiyetle beni o çok etkiledi. Toplum
karĢısında daha hiç konuĢmamıĢ ve çok heyecanlı insanlar vardı. “çok heyecanlıyım,
iĢte sesim titriyor kusura bakmayın ama ben bunu anlatmak zorundayım” bu Ģekilde.
Yani orada kullanılan dil o birliktelik, orda en ufak bir anlaĢamamazlık durumunda
iĢte ellerimizle alkıĢladık veya istemedik, iĢaretleĢtik, anlaĢılması, sorunun
tartıĢılması görünür edilebilmesi gerçekten etkileyici. O zamana kadar iĢte dediğim
gibi eee dönüĢüm olsun kentin üzerindeki bütün bu katil projeler ve politikalar olsun,
yani yaĢam alanlarımızı elimizden alan, kentin kullanım değerini yok eden, kenti
metalaĢtıran bütün bu politikaları iktidarı masaya yatırılıp birebir tartıĢılması,
farkındalık, ben bunu mahallemde mücadele var ama oraya bir konut geliyor iĢte,
yani orda değil Ģurda da aynı Ģey var. Bunun birbirine dokunması için tabii ki
forumlar çok önemliydi. Ha bugün forumlar devam etmiyor, bugün savunmaları
görüyoruz, dayanıĢmaları görüyoruz. Evrilerek sürecin bence, zaman akıĢında
karĢılaĢılan zorluklarla da, pratik zorluklar olsun, iktidarın bize yarattığı zorluklar,
güçlükler olsun onlara karĢı da sürecin evrilerek devam ettiğini yani Gezi sürecinin
hala bu Ģekilde devam ettiğini düĢünüyorum. Aksi takdirde iĢte bugün Ġstanbul Kent
Savunmasını konuĢamazdık, Kuzey Ormanları Savunmasını konuĢamazdık. Kuzey
Ormanları Savunmasının yarattığı çok önemlidir 3. Hava Limanı Raporunu,
yurtdıĢında da yankıları var, bunları konuĢamazdık. Bunların hepsinin o küçücük
forumlarda atılan adımlardan çıktığını söyleyebiliriz. Ġnsanlar birliktelikleri orda
kurdular. Radyoda ağırladığım konuklara soruyorum, nerde tanıĢtınız? Dediğim
zaman mesela biz Gezide forumlarda yanyana geldik, mahallelerde deniliyor. Gezi
bize bu olanağı da sağladı.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Daha adil bir kent için daha vicdanlı bir kent için onların değerini önceleyen bir kent
için. Yani bu kent alınır satılır bir meta değil, yaĢam alanlarımız spekülasyona açık
meta değil, yani biz nasıl bir kentte yaĢamak istiyoruz, nasıl bir kent bırakmak
istiyoruz. Ayrıca da gerçekten kullanım değerini bırak bu ucubelerle kentin kendisi
yok oluyor. Bugün bir 3. Hava limanının 3. Köprünün yaĢattığı yıkım ormanların
elimizden gitmesi su havzalarının bu su kıtlığında. Bunlara karĢı sen ben mücadele
etmezsek nasıl yapıcaz. Beni tabii ki ilk kent kent sorunlarına uyanmamı sağlayan
Ayazmadaki o 2005 senesinde ben ayazmayı tanıdım. Kondu bölgesinin iç göçle
yerinden edilmiĢ insanların orada ikinci kere yerlerinden zorla tahliyeyle yerinden
edilmeleri ve o süreci ben içinden yaĢadım. Gönüllü bir çocuk projesinde gönüllü
çalıĢıyordum, o mağduriyeti ve ihlalleri yaĢadıktan sonra hakketen bir vicdan varsa
mutlaka ve mutlaka vicdani bir sorumluluk. Ama Ģeyden de bakabiliriz, öte yandan
benim ve çocuklarımın torunlarımın nasıl bir kentte yaĢamak istediğinin benim
221
bugün buradaki kararımın ve tutumumun Ģöyle ya da bu Ģekilde değiĢtirebilir veya
değiĢtirmeyebilir. Yani nerede tavır alıcaz bu da çok önemli.

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Yok. Ama Ģu var HDP‟nin çağrıcılarındandım iki seçim döneminde.

7. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Tabii. Zaten Gezide dediğim gibi kent hareketleri gezinin bileĢeni olduğu için. Biz o
metronun baĢında imza toplama kampanyalarında Taksim DayanıĢmasının bütün
toplantılarında hep vardık. Çok önemli tabii ki. Gezi ve Taksim Meydanı bir Ģehrin
agorası nereden bakarsan bak. Kentler agoralarıyla yaĢarlar. Kamusal alanı olmayan
bir kent yani bizim oradan protestolarımızı politik taleplerimizi Ģikayetlerimizi
dillendiremediğimiz ve yahut sevinçlerimiz için çıkıp bağırıp çağıramadığımız ve
yahut ta iĢte ne biliym takımımız kandı Ģenlikti, 1 Mayıs emekçinin bayramında
emekçiler için, Cumhuriyet bayramlarında bütün kentliler için önemli bir kentsel
kamusal alanın yok edilmesi demek o kentin elden gitmesi demek zaten. Bir de tabii
ki Gezide onun yanı baĢında depreme karĢı insanların kaçacakları bir yer kalmazken
çok önemli bir kentsel mekanın yok edilmesi.. Tabii ki bunlarla en baĢından beri 28
Nisan öğleden saat 2‟den itibaren ordaydık. Ben sabahtan gidemedim, radyo için
gidecektim, Fikirtepe2de mülakatım vardı, Fikirtepe‟deydim. Çok enteresan bir Ģey
içinden yaĢadığımız bi süreçte böyle biĢeyin olabileceğini akıl hayal edememek…
Ama Ģuna bakıyorum, geriye dönüp baktığımda Ģunu fark ettik, mesela; her
müdahaleden sonra saat 6‟da akĢamın altısında gelenler biraz daha
kalabalıklaĢıyordu. Yani bakıyordum daha akan geliyordu falan. Bir de Ģu var ben
hep önceki yazılarımı radyo programlarımı falan bir gözden geçirdiğimde hep Ģey
yapmıĢım mesela, Kimin Kenti diye bir yazım var Radikal ekinde çıkan son yazım,
orada Ģey çağrısı yapmıĢım; eee Taksimi HaydarpaĢa‟yı elimizden alınan tüm kentsel
kamusal mekanları doldurmayaydı çağrısı. Yani Ģeyde de öyle radyo programlarımda
da keza bir Mücella Yapıcı‟nın böyle tüylerim diken diken olur, gezi sürecinde bir
eylem vardır, radyoda da kaydını vermiĢtik, Taksimdeki postane önünde biz bir
akĢam oturma eylemi yaptık, Orada TMMOB Ġstanbul Büyükkent ġubesi baĢkanı
Mücella Yapıcı aynı zamanda kendi bir kent hakkı aktivisti, her yerde mücadele eden
biri, anlatmama gerek yok, onun mesela kayda aldığım bir konuĢması var. Mücella
Ģunu söylüyor; “arkadaĢlar burası sizin değil mi? Burası sizin kamusal alanınız, o
zaman ne duruyorsunuz, bırakmayın, burayı tutun” diyor. Yani herkesin zihninin
köĢesinde aslında bu var. Geriye dönüp baktığımda diyorum ki kendimiz de bunu
arzu etmiĢiz, talep etmiĢiz. Ama aklımızın köĢesinden de bu olacağı geçememiĢ, çok
enteresan biĢey.

222
8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri
paylaĢabilir misiniz?

Ben mahalle çocuğuyum. Çok önemli olduğunu düĢünüyorum. Doğma büyüme


Büyükdereliyim hala oradayım. Bana mesela kendini nasıl tanımlarsın desen ben
bunu bilinçaltı Sarıyerli diyormuĢum. Ben bunun farkında değilim. ġimdi bu tabii
neden geliyor? Bu mahalle dokusunun var olduğu zamanlar, ben çok çoğulcu bir
mahallede büyüdüm. Rum, Ermeni arkadaĢlarımız vardı. Çok kullanım değeri olan
bir kentti bir defa, öyleydi, 70‟ler, 60‟lar. Kamusal kentsel mekanlar herkese açık,
havluyu sırtına koy taĢtan koĢ denize gir. Al simitini çayını otur bir yerde, orası
senin. ProjelendirilmiĢ, ticarileĢtirilmiĢ bir fonksiyonu yok gideceğin yerin. Her yeri
senin o mahallenin, sokağı da senin, meydanı da senin, ne yaparsan yap. Ve tabii
insani iliĢkilerin olduğu bir mahallede büyüdüm. Bakkal amca kasap aynı zamanda,
param yok, ilkokula gidiyorum yürüyerek, harçlık belli. Benim o zamanki lakabım
Zil di. Çünkü küçücük bir kız çocuğu, babam tanıyor, hepsi komĢu, gidiyorum
çikolata alıyorum Ģeker alıyorum e bunu sonra öderim diyorum. Nurlar içinde
uyusunlar “ aaa yine zil geldi”. Bu iliĢkilerin hala olduğu bir yer. Baktığımız zaman
bu yıkım sürecindeki mahallelerde de aslında ben bunları Ayazma‟da da
Hacıhüsrev‟de de çocuklarla çalıĢtım keza iĢte bakkala gittiğin zaman paran yok 3
tane kesme Ģekerin satıldığı bir kaĢık salçanın satıldığı mahalleler, yaz tahtaya
veresiyelerin olduğu. Bu enformel iliĢkileriyle hayatta kalabilen mahalleler, birebir
insan iliĢkilerinin olduğu. Gidiyorsun bakkala aynı zamanda da soruyorsun iĢte
Ahmet amca karın nasıl, oğlun nasıl iĢte biz de koĢtuk bisikletten beni itti diyorsun,
Ģikayet ediyorsun. Git bunu marketteki esnafla konuĢ. Böyle bir yaĢamdan geldiğim
için, çok doğayla iç içedir Sarıyer, bugün Kireçburnu Sahilinden Kefeliköy‟den o 3.
Köprünün ayaklarına bakınca benim yüreğim yarılıyor. MuhteĢem güzel boğaza açık
yeĢilliklerden bir manzaranın katledilmesi.. Gerçekten.. Balık bol, at oltanı bol balık.
Böyle bir Ģeyi yaĢamıĢsın sandala bin deniz muhteĢem… Pikniğe git tepeler
muhteĢem.. Bu doğayla çevreyle iç içe yaĢamdan bugün bakıyorum mesela hani
benim çocuklarım az biraz yaĢadı ama torunlarım olsa torunlarım AVM kültüründe
mi büyüyecek? Bilmiyorum, insanlar kahve içmek için AVM içine gider oldu. Onun
için, ondan dolayı da ben mahallenin çok önemli olduğunu düĢünüyorum. Mahalle
dokusunun kaybedilmemesine bizim çok önemli bir özelliğimiz olduğunu, onun
sterilleĢtirilmesi, hijjenleĢtirilmesi, onun böyle yenileniyor adı altında her Ģeyin çok
mimari Ģeyde çizilmiĢ gibi düzenli olması… Çok düzenli bir kent boğuyor insanları.

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Forumlar belki Ģöyle bir Ģey olabilir, mahalle sorunlarının tartıĢılıp belli kararların
alındığı yerler. Ama tabii ki bunların forumlardan yürütme iĢi çıkması için birilerin
de yani oradan ne olursa olsun ne kadar süreç yatay olursa olsun bu da Harvey de
çok söylüyor, mesela Occupy hareketinin baĢarısızlığı için söylüyor. Gezide de biz
belki tamam yataydık eee Ģey değildik hiyerarĢik değildik örgütlenme biçimiz ama
belki içten bir yürütmenin olması gerekiyordu. Çünkü bugün baktığımızda yani
bugün süreçte de Kuzey Ormanları Savunması veya Ġstanbul Kent Savunması yeni
223
forumlar olarak tarif ediliyorlar, çağrıları da öyle; forumumuza katılın diye. Ama o
foruma katılından sonra sonuçta orda bir yürütme var ve mesela bir etkinlik
yapılacaksa eylem yapılacaksa ona hamaliye grubu diyoruz. Bunu belki iki aĢamalı
görmek lazım. Çok foruma döktüğünüz zaman çok yatay ve böyle hiyerarĢisi
olmayan biĢey. Dağıldığını da ben düĢünüyorum. Bazı forumlar dağıldı, yok oldu.
Ama bazılarının da bu Ģekilde örgütleĢerek iĢte Kuzey Ormanları Savunması olsun
Kent Savunması olsun, bir yürütme ayağı oluĢturarak bugün ben olursam yarın sen
oluyorsun. Sonuçta yine bu iĢi yükleyiciler var. Gezi‟de de vardı baktığımızda. Onun
için ben biraz ayrı tutuyorum.

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Kamusal alan bir defa herkese açık olması gereken yerler. Mahalle evleri derken evet
açıktılar ama herkes girebildi mi? Mahallelinin düz insanı, esnafı ne kadar girebildi?
Ne kadar geri durdu? Nasıl baktı? Orda onu bilemiyorum açıkçası. Ama benim
kamusal alandan tarifim çekincesiz bir Ģekilde herkesin içinde yer alabildiği bir alan.
Yani burada herhangi bir ayrımcılık olmadan, sokak hayvanları da dahil olmak üzere,
bütün canlıların içinde var olabildiği bir alanı, yani daha geniĢ bakıyorum. Onun için
mahalle evleri evet kamusal alan, belki yarı kamusal alan sayılabilir diye
düĢünüyorum. Hani bugün AVM lere de kamusal alan denilebiliyor, bu alandaki
tanımlar o kadar çarpıklaĢtı ki! Yeni kamusal alanlar. SoylulaĢtırılmıĢ kentin,
emekçiden, yoksuldan azade kılınmıĢ, yok edildiği, olmadığı kentin kamusal alanları,
zenginlere yönelik kentin kamusal alanları. Benim tanımımdaki kamusal alan her
sınıftan, her etnik kökenden, elini kolunu sallayarak, sorgusuz sualsiz, çekincesiz
girebileceği, dünya üzerinde kamusal alanlar maalesef yavaĢ yavaĢ kaybediliyor. Bir
Ģey bizim Ġstanbul‟da gördüğümüz, AVM leĢtirme fonksiyonuyla elimizden alınan
kamusal alanlar, Gezi‟ye bir tane Topçu KıĢlasını diktiğin gibi ne oluyor, sen oraya
bir tüketim mekanı kuruyorsun. Tüketicilik Tapınağı diyorum AVM‟ye. Orası senin
protestolarının, çeĢitli siyasi taleplerinin söylendiği alanı neye çeviriyorsun? Tüketici
talepleri fonksiyonlu bir yere çeviriyorsun. Bu sinsi bir gidiĢat. Bu iktidarların
hoĢuna da gidiyor. ġimdi bu Ģekilde direniĢi de muhalefeti de kırıyor. Liberal
iktidarın çok sevdiği bir Ģey bu aslında.

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

Çok önemsiyorum. Çünkü burada da aynı Ģekilde kullanım değeri üzerinden, iĢte
paranın geçmediği, dayanıĢma üzerinden, birliktelik üzerinden kentin inĢası bunlar.
ġimdi kent Geziden sonra, kent bostanları olsun, iĢgal evleri olsun ve yahut da bir
sürü yapılan iĢte tohum takaslar, bir sürü etkinlik olsun veya iĢte bir ara devam
ediyordu hala var mı bilmiyorum, bombalar karĢı sofralar, vs. Bunların hepsinin bu
elimizden alınan tamamen metalaĢtırma kullanım değeri yitirilmek üzere olan kentin
geri alınması için çok çok önemli olduğunu düĢünüyorum. KeĢke daha çok olsalar,
daha da artsalar.
224
12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Küskün diym, küsmüĢ diyim.. Ben hep sokaklardaydım. Sokak benim çok sevdiğim
bir alandı. Gitgide sokaklar da elimizden alınıyor. Yani iĢte bu projeler geldiği gibi, o
sokak, o mahallenin sokağı artık senin sokağın olmuyor. Proje lüks bir projeyse onun
kapısına bi tane güvenlikçi konuyor, rahat gezemiyorsun. Yaya olarak yürüdüğümüz
birçok sokaklar, yaya yürümemiz engellenmiĢ vaziyette. Ġstanbul‟da özellikle…
DalıĢ tünelleri, kavĢaklar, vs. yürüyorsun yürüyorsun kalıyorsun. ġimdi bu yeni
ucube projeler, iĢte bu Kennedy caddesi, sahil yolunu geniĢletme projesi, Marmaray
ve boğaz asya tünelinden sonra ne olacak, karĢıya hop diye geçtiğim sahil,
Sirkeci‟den geçtim yürüdüm sahil kenarına iĢte Gülhane‟den parkın içinden geçtim,
en sevdiğim yer, çıktım aĢağı indim, sahilden yürüye yürüye ben geldim Karaköy‟e.
Burada gitgide Ģeylerle karĢılaĢıyosun; bloklarla, geçemediğin yerlerle. Burası sekiz
Ģeritli bir otoban olduğunda hiç geçemiceksin. Yani sokaklar elimizden alınıyor.
Gerçekten geri almak için.. Ben sokaklara küsmüĢ vaziyetteyim. Öyle diyeyim
Ģimdiki ruh halimle.

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Önceki sorularda cevapladım sanıyorum.

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Bir defa özgür bir kent. Kadınların geceleri sokaklarında çok rahatlıkla gezdikleri bir
kent, çocuklara yönelik parkların olduğu, iĢte trafiğin ona göre düzenlendiği,
yayalara göre düzenlendiği, engellilere yönelik düzenlendiği, kentin kullanım
hakkının bütün gruplara açık olduğu bir kent, o kentte itirazlarımızın
protestolarımızın, yürüyüĢlerimizin, politik taleplerimizin rahatlıkla ifade
edilebildiği, biber gazıyla, polis Ģiddetiyle karĢılaĢmadan ifade edebildiğimiz, barıĢçıl
eylemlerin hepsinin, tüm gruplara eĢit mesafede duran, eĢitlikçi derken ben burada
üst gelir gruplarını kastetmiyorum, bunu David Harvey de söylüyor; kent hakkı Ģuan
yüzde birin elinde yüzde doksan dokuzu geri alın diyor. ĠĢte o yüzde doksan dokuzun
kentine açık bir kent diyeyim. Doğaya çevreye tabii ki saygılı bir kent, bol yeĢil alanı
olan bir kent, kamusal alanları olan bir kent, eee ilk aklıma gelenler bunlar.
Mahalleleri olan bir kent. Yöneticilerin de halkın içinden çıktığı bir kent.
Müteahhitlerden değil, inĢaat firmalarından değil, örneğin bir simitçinin belediye
baĢkanı olduğu bir kent belki…

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Bence de artık biz bi galiba yol ayrımındayız. Son seçimlerden sonra da öyle
düĢünüyorum. ġahsen de Ģunu düĢünmeye baĢladık. Biz mahalle kent hareketlerini

225
kurduğumuzda, mahalle dernekleri ağırlıklı olduğundan, biz hep dilimize dikkat
ettik. Zaten yaptığımız eylemler, etkinlikler neyse zaten siyasi. Burada bir iktidara
karĢı mücadele. Zaten siyasi bir mücadelenin içindeyiz. Onun için bu dilin üstüne bir
daha bi siyasi dil koymaya gerek yok diye düĢündük. Ama acaba yanlıĢ mı yaptık?
Diye düĢünüyorum. Bu bağın örülmesi gerekli miydi? Diye düĢünüyorum. Gerçekten
çünkü Ģundan. Oy oranlarına baktığımız zaman mesela çok direniĢ veren kırsal
alanda HES mücadeleleri olsun, maden ocaklarından olsun, biz oradan iktidara oy
görüyoruz. Soma‟dan iktidara oy çıktı. O zaman dönüp önce oradaki halkı
eğitimsizdi, öyle böyle suçlamak yerine ilk önce kendimize dönüp neyi baĢaramadık
diye bakmak lazım. Bunu baĢaranlar yok mu var. ĠĢte Barselona ankomün diye bir
hareket çıktı, Barselona‟daki yerel yönetimleri onlar ele geçirdi. Belediye baĢkanı
Ģuan Adakolü bir kadın konut hakkı aktivistidir. Adakolü zamanında morgra
yasalarına insanların evlerinden atılmalarına karĢı direnmiĢ olan, polis Ģiddetiyle
karĢılaĢmıĢ olan bir kent hakkı aktivisti bugün geldi belediye baĢkanı oldu. ġimdi
nasıl oldu ve bu siyasi dil nasıl örüldü? Barselona ankomü bir parti değil, çok enteran
bir hareket bunun içinde Podemos gibi eee sol Ģeyler de var. Ama onun dıĢında bir
sürü siyasete açık. Ve onlar dediler ki biz yetti artık, kendi belediye baĢkanımızı
çıkartıcaz. Bunu biz yapamaz mıyız? Belki biraz ona bakmak lazım. Umut orada.
Yani dünyadaki örnekleri de bence incelememiz lazım diye düĢünüyorum.

(M.C.Y, YaĢ: 45, Eğitim Durumu: Doktora, Etnik Kimlik: Dünyalıyım, Meslek:
Akademisyen)

1. Gezi’den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

Benim hayatım tabii öyle geçti baktığın zaman. Ama Gezi gibi, forumlar gibi bir
deneyim de yaĢamadım. Yani ne yaĢıyorduk biz? DönüĢüm süreçleriyle karĢılaĢan
mahallelerde insanların bir araya geldiği mahalle bazlı forumlarda aslında yer
alıyorduk. O forumların bir Ģekilde yasal anlamda geçerliliğinin olması için,
dernekleĢme süreçlerine eĢlik ediyorduk. Biz onun adını “forum” olarak
kurmuyorduk; mahalle birliği, mahalle dayanıĢması vs. diyorduk. Ama onların kendi
içlerinde daha kapsayıcı, mahalleye yayılan bir hal aldığını, ortak hedeflerinin
mahallelerini korumak olduğunu… Bunu da ancak bir arada durarak, meselelerini
birlikte tartıĢarak gerçekleĢtirebileceklerine yönelik çalıĢmalar yapıyorduk diyelim.
KarĢılıklı öğrenilen yapıda gidiyordu bu iĢ. Biz de onlardan çok Ģey öğreniyorduk,
onlar da bizden öğreniyorlardı. Yani insanların mahallelerini sahiplenmeleri
konusunda çalıĢmaların içerisindeydik diyelim.

2. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

Yani Ģöyle bir Ģey diyebilirim; insanların yaĢadığı alanı sahiplenmesi, o alanda ne
olacağı konusunda da söz hakkı olması derdimiz bizim. ġimdi bunun örgütlenmesini
sağlamak lazım. Bunu da, hiçbir Ģey yokken ortada oldukça zor bir iĢ. Yani bir kere
bir problem olması lazım. Yani bir mahalle üzerine dönüĢüm planı hazırlanmıĢ veya
226
Validebağ örneğindeki gibi iĢte bir sitenin etrafında bir camii, onlara sorulmadan…
Ġstanbul kentinin bütününü düĢünürsek, 3. Köprü mesela kimseye sorulmadan
kurulmuĢ falan… Böyle akut bir problem olduğunda insanların bunun etrafında
örgütlenmesi kolaylaĢıyor. Bizim istediğimiz biraz bu akut problemden bağımsız
mahallesini, evini sahiplenen, komĢusunu sahiplenen topluluklara ulaĢmak.
Dolayısıyla hani deneyim olarak söylersem, problem; bu tür örgütlenmeler, bir
aradalıklar için çok gerekli duruyor. Akut problem üzerine neler yapılabileceği
konusunda da… Akut problemle karĢılaĢtın, karĢında iĢte bir dönüĢüm planı var,
bununla ilgili çeĢitli yöntemlerle tabii, buna karĢı çıkıĢlar geliĢtirilebiliyor; dava
süreçleri olabiliyor, eylemler olabiliyor, imza kampanyaları olabiliyor, basın
açıklamaları olabiliyor, ilgili kurumlarla görüĢmeler olabiliyor… Bütün bu süreç
aslında Ģöyle bir etki yaratıyor; insanlar bir arada durduklarında bir Ģeyi
durdurduklarını veya yavaĢlattıklarını, ya da etkileyebilmeye baĢladıklarını görmeye
baĢlıyorlar. Dolayısıyla bir arada duruĢ istekleri güçlenmeye baĢlıyor. Bir arada
durdukça insanlar baĢka problemler le de uğraĢmaya baĢlıyorlar mahallerindeki.
Yani boĢ duran bir arsanın mesela çocuklar için bir oyun alanına dönüĢmesini
istiyorlar. Ne bilim iĢte mahallenin kadınlarının yaptığı yufkanın belki kooperatif
hale gelip satıĢının sağlanmasını talep etmeye baĢlıyorlar. Bunu organize etmenin
yollarını aramaya baĢlıyorlar. Bir de tabii bunu bizlerle birlikte yaptıkları için, iĢte
çeĢitli uzmanlıklardan insanlar var etrafında, bunun nasıl yapılabileceğine dair
yöntemleri öğreniyorlar. Proje gerekiyorsa birlikte projeler geliĢtiriliyor; katılımcı
tasarım, katılımcı projelendirme… Bütün bunların deneyimini aslında hep birlikte
yaĢıyoruz bu mahallelerde. Bunun da insanların hayatında önemli etkisinin olduğunu
düĢünüyorum. Artık bu süreci üç sene, beĢ sene yaĢamıĢ bir mahalle mahallesine
yapılacak herhangi bir müdahalede çok hazırlıklı, nasıl karĢı çıkabileceğini böyle bir
projeye, müdahaleye bilen hatta Ģunu bile diyebilirim yani bu mahallelerin güçlü bir
örgütlenme yapısına kavuĢması mesela idarelerin müdahale düĢüncelerini de
azaltıyor. Yani mesela Sarıyer‟de çok aktif on dört on beĢ tane dernek var, mahalle
var. Ne Sarıyer Belediyesi ne BüyükĢehir Belediyesi Ģuanda o derneklerin bulunduğu
mahallelere herhangi bir proje dayatamıyor. Çünkü biliyorlar ki çok güçlü bir karĢı
çıkıĢ olacak. Dolayısıyla istiĢare süreçleri açılıyor. Sarıyer Belediyesi temsilciler
vasıtasıyla bu iĢleri yürütüyor. BüyükĢehir Belediyesi de yavaĢ yavaĢ giriyor bu yola.
Uzun, sabırlı bir sürecin sonunda aslında istenen yönde kentine, mahallesine,
komĢusuna sahip çıkan topluluklar oluĢmaya baĢlayabiliyor.

Tabii bireysel deneyim olarak; benim mahallelerde çok etkilendiğim insanlar vardır;
Ġlhami Amca vardı Gülsuyu‟nda. Bana Ġmar Hukuku‟nu öyle bir anlatmıĢtı ki yani
eve dönüp Ġmar Hukuku kitaplarını çıkarıp yeniden okuma ihtiyacı duymuĢtum. Bu
süreçlerin içerisinde olan insanlar aslında öğreniyorlar. Bunu çok kıymetli
buluyorum, öğrenmeyi, bir de karĢılaĢmayı. Hem öğreniyorlar, hem de karĢılaĢtıkları
insanlar üzerinden farklı olana ve belki onlardan üstün saydıklarına o güne kadar
davranma biçimleri değiĢmeye baĢlıyor. Ne demek istiyorum? Farklı olan dediğim,
gayet muhafazakar bir mahalleye bizim üniversiteden yeni mezun arkadaĢlar
hızmalarıyla giriyorlar mesela. Normalde onların içerisinde hızmalı bir kızcağız olsa
oldukça tepki görebilecekken bunu bizimle olduğu için baĢka bir ortamda bulunduğu
için kabul eder hale geliyor ve zamanla da alıĢıyor. Yani karĢılaĢmanın kıymeti
227
orada. Bir yandan a iĢte ne bileyim üniversite hocası olarak, profesör olarak ben
geçiyorum karĢılarına mesela, ben onlara iktidar kuran bir dil geliĢtirmediğim için,
gayet eĢit bir dil kurmaya özen gösterdiğim için veya bir avukat arkadaĢımız onların
karĢısında eĢit bir dil kurmaya özen gösterdiği için bu diyalog karĢılıklı, sahici bir
diyalog haline geliyor. Ve iki taraf için de öğretici bir diyalog haline geliyor. Yine
benzer Ģekilde belediye yetkilileriyle, idarecilerle hatta muhtarla iliĢkiler değiĢmeye
baĢlıyor. Yani o güne kadar tek baĢına gidip iĢini halletmeye alıĢan insanlar artık
topluluk hukuku diye bir Ģey tarif ediyorlar. Topluluk adına gidip bir Ģeyler istemeye
çalıĢıyorlar. Dolayısıyla bireysel çıkarın önüne topluluk çıkarı, toplumsal fayda gibi
Ģeyler geçmeye baĢlıyor.

3. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

Kent Forumları, Validebağ Gönüllüleri ve Kuzey Ormanları Savunması Üzerine


EleĢtiriler:

Üç kent hakkı mücadelesi, üçünün de ortak özelliği bence merkezde yer alıyor
olması. “Merkezde yer alıyor” demekle ne diyorum?” Yani Kuzey Ormanları
Savunması dediğimiz Ģey aslında daha çok beyaz yakalı, iĢte üniversite mezunu,
aktivist kimlikli insanların oluĢturduğu bir Ģey. Forum dediğin Ģey, çeĢitli forumlar
olsa da bunların süreklileri olarak Abbasağa ile Caferağa‟yı söyleyebiliriz herhalde,
bu ikisinin de yapısı gene çok benzer bir yapı. Yani kendini aktivist olarak
tanımlayan, hemen hepsi üniversite mezunu, yaĢ aralığı 20-40 arası 35 arası
genellikle bir grup. Aynı Ģekilde bu gruplarca da sahiplenilen lokal ama bir orta-üst
gelir grubuna ait bir sitenin dalayıĢıyla eğitim seviyesi yüksek, belli bir bilince ve
söze sahip olan insanların kent hakkı mücadelesi. Benim Gezi sürecindeki ve
sonrasındaki forumlara büyük bir hayranlığım var ki o ayrı konu ama o hayranlığa
ilaveten eleĢtirim de var. Kentin merkezinin dıĢında kalan, demin saydığım
özelliklere sahip insanlar dıĢına açılamadılar. Benim anlattığım bu merkezdeki
mücadelenin dıĢında kalan diğer lokal mücadeleler olarak düĢünebilirsin.

Soruyla bağlantılı olarak en baĢ itirazımız Ģuydu zaten; insanların sosyo ekonomik
koĢulları nedeniyle hem eğitim durumları, hem iĢ durumları, hem gelir durumları,
hem gecekondu mahallesi çoğu dayanıĢma içerisinde olduğumuz mahalleler
dolayısıyla mülkiyet meselesindeki hukuki anlamda da örgütlenme kapasitesi çok
düĢük dolayısıyla kendi sözünü üretmekte sıkıntı yaĢayan, kendi sözünü duyulur
kılamayan kesimlerin sözünün duyulur hale gelmesiydi beni en baĢta en çok rahatsız
eden Ģey. Devlet, yerel yönetim ya da Ģu ya da bu bir proje geliĢtirip bu insanların
mahalleri üzerine bir müdahalede bulunurken bu insanların sözlerini söyleyebilecek
olanaklarının olmaması, sözlerini oluĢturabilecek olanaklarının dahi olmaması yani,
oturup tartıĢabilecekleri alanların imkanların vs. oluĢturulmaması… Bizim de
yapmak istediğimiz baĢtan itibaren onların sözlerini duyulur kılmak. Onları sözlerini
oluĢturmak önce, ondan sonra duyulur kılmak Ģeklinde bir Ģey diyebiliriz. Burada
kolaylaĢtırıcılık yapıyoruz aslına bakarsan. Tabii yani bunun daha ötesinde Ģöyle bir
sıkıntı var; kente yapılan her müdahalenin aslında kent insanı tarafından bir Ģekilde
228
tartıĢılır olması. Önce bilinir olması, ondan sonra konuĢulur, tartıĢılır hale gelmesi,
Ģeffaf süreçlerde iĢletilmesi yönünde bir gereklilik olduğunu düĢünüyorum yani
demokrasilerde. Kent hakkını sağlamanın da en temel koĢulunun bu olduğunu
düĢünüyorum. Yani baĢka türlü bir kent hakkı oluĢturmak bana göre değil zaten.
ġöyle bir Ģey olabilir yani olamaz mı? ; sosyalist bir hükümet gelir “kent hakkını ben
sizin yerinize kuruveriyorum” der. Öyle bir kent hakkı tarifi bana göre değil.
Dolayısıyla ne tür mücadele geliĢtiriyorsam açık, tartıĢılabilir ve ortamda
geliĢtirilmesidir esas olan.

4. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

Yok. Duyuyorum, HDP‟ye sempati duyuyorum. Üyeliğim yok. Üye olmayı de


düĢünmüyorum herhangi birisine.

5. Gezi Parkı’nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi’ye


çeken neydi?

Bulundum tabii ki. Ġlk itirazım aslında bir parkı korumaya çalıĢan insanların polisin
sert müdahale etmesiydi. Yani oraya gidiĢ sebebim oydu. O arkadaĢları orada yalnız
bırakmamaktı. Ġkinci itirazım gene bir kent parçasına, gayet kapalı, tartıĢmaya kapalı,
Ģeffaf olamayan yollarla müdahale edilmesiydi orada. Üçüncü itirazım genel
anlamda kentin ötesinde Türkiye‟nin yönetim biçimineydi. Giderek otoriterleĢtiğini
düĢündüğüm bir yönetim modelinin oluĢu oldu.

6. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri


paylaĢabilir misiniz?

Yani aslında benim çok önem vermediğim bir Ģeydir hafıza. Onun için biraz
zorlanıyorum bu soruyu yanıtlarken. Tamam, hafıza bize çeĢitli nostaljik Ģeyler
yaratabilir. Ve o hafızanın belli Ģekillerde korunması da hoĢtur. Mesela ben,
BeĢiktaĢ‟ta bu çay bahçeleri vardı, yapılan otelin hemen yanında, baĢbakanlık
binasının yanında. O çay bahçeleri oradan kaldırıldığında bir yazı yazmıĢtım. Yazıda
“ben aĢık oldum bu çay bahçesinde, siz nasıl kaldırırsınız bu çay bahçesini?” gibi bir
Ģey demiĢtim. Tabii ki bu çok öznel, bireysel bir karĢı çıkıĢtır oraya yapılan
müdahaleye. Onun için bu öznel hafızalar karĢı çıkıĢ için bir araç olarak kullanılabilir
ama bence kenti Ģöyle algılamak, anlamak daha doğru; kent sürekli değiĢen bir Ģey
zaten, hiçbir zaman yerinde durmayan, dolayısıyla da hani hafızasını zenginleĢtiren
de bir Ģey. Kentin değiĢimine karĢı çıkacak bir hafızaya çok sıcak bakmıyorum
açıkçası Ģahsen. Kentin değiĢimi karĢıtı hafıza olmamalı. Kenti değiĢimi aslında
hafızaya saygıyla, kendi içerisinde kriterleri içerisine alarak aslında olagelen bir Ģey
olmalı diye bakmak gerektiğini düĢünüyorum. Öyle baktığımda da bu nasıl olabilir?
Bireysel hafıza üzerinden gidilebilir bir Ģey değil. Toplumsal hafıza, bellek üzerinden
gitmek gerekir. Ne bilim ben, iĢte “1 Mayıs Meydanı” diye bir yer olmalı bu Ģehirde.
Taksim Meydanı‟nın adı 1 Mayıs Meydanı olmalı çünkü orada canlar ölmüĢ. Büyük
bir katliam yaĢanmıĢ… Toplumsal olarak yaĢadığı Ģeyler üzerinden hafızanın
229
korunmasını kıymetli buluyorum. Tabii bu da tartıĢılır bir Ģey; hangi toplumsal
hafıza? Sorusunu sorabilirsin. 1 Mayıs Meydanı dediğin Ģey bir grubun hafızasında
bir Ģeye karĢılık geliyorken baĢka bir grubun hafızasında ise baĢka bir Ģeye karĢılık
geliyor, bir daha anımsanmaması gereken bir Ģey. Bütün bunların da iĢte aslında
Ģeffaf süreçlerle, tartıĢılabilir ortamlarda yer alabilmesi gerektiğini düĢünüyorum.
Ġnsanların bir kısmı “burası 1 Mayıs Meydanı olsun” dediğinde insanların bir kısmı
bunun böyle olmamasını, hakikaten baĢka bir Ģey olmasını istiyorsa onların da
isteyebildiği, talep edebildiği bir ortam oluĢmalı. Her konuda anlaĢmak mümkün
değil, zaten hiçbir konuda anlaĢmak mümkün değil bu kadar büyük bir Ģehirde, ama
herkesin her konuda sözünü söyleyebildiği bir ortamda kararların oluĢması mühim.
Kararı gene verecek merciler, yetkililer belli ama bütün sözleri duyduktan sonra
kararlarını vermeleri kıymetli diyorum. Dolayısıyla o bütün sözlerin içinde
muhakkak hafıza yer alacaktır, yer almalıdır zaten. Ama sadece hafıza üzerinden bir
yere varabileceğimizi de düĢünmüyorum. Hafızaya eleĢtirim bu.

7. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Yaani. Forumlar, dayanıĢmalar saman alevi oldu maalesef. Dolayısıyla “hangi


kentsel hareket” diye soracağım sana. Yani öyle bir hareket mi var? Ama Ģu önemli,
üç kiĢi yanyana gelip biz kent hareketi kurduk dediği zaman kent hareketi olmuyor.
Bazı gruplar böylesi bir davranıĢ biçimi içerisinde olabiliyorlar. Mahallenin
temsilcisi olarak kendini tanımlayan insanlar kendinin neyi temsil ettiğinin farkında
değil. O mahalleye gittiğin zaman orada bir hareket falan yok aslına bakarsan. Bir
kısım aktivist ve entelektüel insanın bir araya gelip “biz de kent hareketiyiz”
demesinden pek hoĢlaĢmıyorum. Ġçini boĢaltıyor gibi geliyor bana. Ha bu
arkadaĢların yaptığı Ģey kıymetsiz mi? Hayır. Sadece ama kent hareketi değil bana
göre. Bunlar oturup belli konularda duyarlılık oluĢturabilirler, eylemler
örgütleyebilirler ama zaten herhangi bir eylemleri kent hareketi niteliğinde
olmamıĢtır. Birincisi o. Ġkincisi Gezi ve sonrasındaki forum ve dayanıĢma örnekleri,
ben gene diyorum benim için olağanüstü kıymetlilerdi, ben de çoğunun içerisinde en
azından gözlemci olarak var oldum, müthiĢ keyifliydi her Ģey. Onların da tabii oturup
sürdürememe hallerini düĢünmeleri gerekiyor. Yani o dayanıĢmaları, o forumları
oluĢturan arkadaĢlar bunu sürdüremediler bir Ģekilde. Onlara kabahat bulduğumdan
söylemiyorum. Sadece o forumları oluĢturan insanların demek ki yeni mekanizmalar
geliĢtirmeleri gerekiyordu bunun sürebilmesi için. Bu yapılamadı. Bu yapılamadığı
için de çok büyük bir fırsat kaçtı. ġöyle bir Ģey olabilir gibi görünüyor; ekstrem bir
durum oluĢtu ve Abbasağa forum toplamaya karar verdi, çağrıyı yaptı, yine orası
dolar. Ama iĢte hemen bunun sürekliliğini kuracak, nasıl devam edeceğini düĢünen
bir mekanizmaya ihtiyaç var. Ben öyle birçoğunun yaptığı kolaycılığa sığınmıyorum.
Birçoğu Ģey diyor, bunun merkezi bir örgütlenme ile çözülmesi gerektiği Ģeklinde bir
görüĢ var. Bu benim hayata bakıĢımla da örtüĢmeyen bir Ģey. Ben merkezi bir
örgütlenmede neyi nasıl yapacağımı merkezden duyarak yaĢamak istemem, bunun
forumların da ruhuna aykırı olduğunu düĢünüyorum. Forumların ilerleyen
zamanlarda kendi içerisinde mekanizmalar geliĢtirmeleri gerektiğini de ayrıca
düĢünüyorum. Evet, belirli faaliyetler ama bitti. Yani öyle bir sıkıntımız var. He bir
230
kent hareketi nedir benim gözümde? Bir kent hareketi gerçekten de toplumsal
karĢılığı olan, Gezi bir kent hareketidir mesela, toplumsal bir harekettir. Ve kentle
ilgili olduğu için de kentsel toplumsal hareket kategorisine sokabiliriz. Gerçi kentle
iliĢkisi ile AKP ile iliĢkisi çok sorunludur ama çıkıĢı itibariyle kentsel toplumsal
hareket kategorisine girebilir. Aynı Ģekilde forumlar da belirli bir dönem için bunu
yapmıĢ sayılabilirler. Forumlarınki daha lokal, daha mahalli düĢünülebilecek
Ģeylerken, Gezi daha kent bütününü etkisi altına alan bir hareket. ġimdi Ġstanbul
genelinde bir kent hareketi adını hak edecek bir oluĢum, bir organizasyon ancak
Ģöyle alabilir; bir ağ oluĢur, bu ağ Ġstanbul‟daki bütün direniĢ dayanıĢma, mücadele
vs. hareketlerini birbirine bağlayan bir ağ. Herkesin bu ağda ortak, sözü eĢdeğerdir.
Ġlaveten iĢte meslek odaları, üniversiteler, aktivistler, dernekler bu iĢe destek verir,
bu iĢin koordinasyonunda vesairesinde rol alırlar, hani böyle bir ağ üzerinden ıslık
çalındığında yüz bin kiĢinin toplanabileceği bir Ģeyden bahsettiğimizde kent hakkı
bağlamında bir Ģeyleri değiĢtirebilecek nitelikte bir kent hareketi olur. Öbür türlü
“siper mücadeleleri” veriyoruz aslında Gramsci bakıĢla. Yani bir siperi
kaybetmemek için mücadele ediyoruz, kaybetmezsek, kazanırsak oradan güzel bir
deneyim elde ediyoruz. Kaybetsek bile hani çoğu zaman oradan çeĢitli derslerle
öğrenerek çıkıyoruz. En azından mücadeleye baĢladığımız zamanlardan daha az
kayıp vererek kaybediyoruz. Ama lokal bunların hepsi. Bunları iĢte ben daha çok
yerel hareketler diye sınıflandırmaya çalıĢıyorum herhalde. Yerel hareketler, mahalle
hareketleri dediğim Ģeyi de dolayısıyla hani kent hakkından ziyade barınma hakkı ve
mahalle hakkı benim kendi kendime ürettiğim bir Ģey oldu Ġstanbul bağlamında.
Mahalle hakkı gibi iki kavramla iliĢkilendirmeyi daha doğru buluyorum. Çünkü
insanların orada verdiği mücadele çoğu zaman kendi evi ve kendi komĢusu ile ilgili
bir mücadele. Bunun Ģuna evrilmesi çok uzun zaman aldı, sabır gerektiren de bir Ģey.
Yani nedir, Sarıyer mahalle dernekleri mesela 3. Köprü ‟ye yeterince karĢı
çıkabildiler mi? KOS‟u destekleyebildiler mi? Halbuki her biri aslında benzer
projelerin mağduru durumundalar. 3. Köprü‟nün bağlantı yolları bazılarının
mahallelerinden geçiyor ve bazı binalar yıkılmak zorunda kalıyor. Veya 2.
Köprü‟nün yapılırken aynı Ģekilde aynı Ģeyler yaĢamıĢ mahalleler bunlar. ĠĢte Pınar
Mahallesi var orda, Ġstinye Park yapıldı, bir sürü villa yapıldı, çok büyük baskı
altında, oraya giden bağlantı yolları nedeniyle evleri yıkılmıĢ durumda. Buna rağmen
3. Köprü „ye karĢı beraber bir refleks geliĢtirebildiler mi? GeliĢtiremediler. Çünkü
bunlar aslında lokal hareketler. Ve en fazla savunabilecekleri Ģey, barınma hakkıyla
mahalle hakkı çerçevesinde bir Ģey. ġimdi sıkıntılı olan Ģey bu. ArayıĢına girmemiz
gereken Ģey Ģu; bu barınma hakkı ve mahalle hakkı peĢinde koĢan insanlarla bunun
arkasında toplumsal bir güç var. Çünkü mahalle boyunca herkes bunların peĢinde,
bunları istiyor. Dolayısıyla mahalle “hadi toplan” dediklerinde bin kiĢi Derbent ‟ten
Çevre ġehircilik Bakanlığı‟na yürüyor. Yani bu toplumsal arkanın, toplumsal gücün
olduğunu gösteren bir Ģey. Bir taraftan da merkezde yer alan, aktivist, gayet
entelektüel seviyesi yüksek arkadaĢlarımız var, bunlar kent hakkının peĢindeler. Ama
bunların da arkasında toplumsal hiçbir güç yok. Bu ikisini bir araya getirecek bir Ģey
ancak kent hakkının peĢinde koĢan bir kent hakkı olarak tanımlanabilir. Diğerleri
dediğim gibi lokal hareketler ve lokal haklar peĢinde koĢan kiĢiler olacaktır ve tabii
her zaman da ninbiizim denen, “hani benim civarımda olmasın da nerede olursa
olsun” mantığına karĢılık gelir, Amerika‟da Ġngiltere‟de böyle çok hareket var;
231
atıyorum bir yere çöp toplama merkezi yapıyorlar, o kasaba ayaklanıyor, “bende
olmasın” diyor, nerede olacağı ile ilgili hiçbir fikri yok. Bu konuda fikir üretmek gibi
bir derdi de yok, tek derdi “bende olmasın” ama bir çöp merkezi kurmak zorunda
idare de, gibi bir durum var. Buradaki hareketlerin çoğunun buna dönme veya onun
risklerine düĢme durumu var. Birileriyle dertlerini sorunlarını paylaĢmadıkları,
birbirleriyle dayanıĢma göstermedikleri sürece kendi mahallesini kurtaran oturuyor
oturduğu yerde. Örneğin Validebağ Gönüllüleri dediğin arkadaĢlar Acıbadem
Gönüllülerine dönüĢebiliyor mu? Veya Fındıklı Parkı‟nın Gönüllülerine
dönüĢebiliyor mu? DönüĢmüyor çoğu zaman. Yani bunu yapan sadece bir aktivist
grup aslına bakarsan. Ben kendimi de o aktivist gruba dahil edebilirim. Her yere
yetiĢmeye çalıĢan, koĢturan, eden Ģahane de insanlar bunlar. Onları eleĢtiriyor olmam
kötülüyor olmam anlamında değil. Ama eksikliği tespit etmek anlamında öyle bir
durum diyelim.

8. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin


temsil ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

Yani kamusallığın karĢılığı bende hakikaten olabildiğince çok sayıda farklı insanın,
dolayısıyla farklı görüĢün bir arada kamusal olana dair her Ģeyi özgürce tartıĢabildiği,
konuĢabildiği ve ortak bir Ģekilde kararların oluĢabildiği veya oluĢamadığı alan
benim için kamusal alan. Dolayısıyla bu örneklerin çoğu bu saikle baĢlamıĢ örnekler.
Hee, iĢleyiĢlerinin bazılarında sıkıntılar olduğunu duydum, okudum ama bununla
baĢlamıĢ örnekler dolayısıyla da bence hepsi de çok kıymetli deneyimlerdir diye
bakmak lazım. Onun dıĢında kamusal alan bütün o farklılıkları bünyesinde barındıran
alan benim için. Kent hareketleri bağlamında düĢündüğümde biz mesela o kamusal
alanı aslında kent hareketleri çerçevesinde kuramıyor gibiyiz. Bir tarafta
entelektüeller, aktivistler dediğimiz kısım, diğer tarafta mahalle savunucuları
dediğim kısım olunca, bunların arasında hiçbir bağ olmayınca bu karĢılaĢmalar az
sayıda kalıyor. Bu karĢılaĢmaların artması mesela kent hareketleri bağlamında
kamusallığı arttıracak, güçlendirecek, bu da kent hareketlerini güçlendirecek Ģeklinde
bir düĢüncem var. Ama tabii bunu deneyimleyemedik henüz. Gezi‟de mesela o
mahalleler gelmediler. Bunu düĢünmek lazım, niye gelmediler?

9. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam


alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

ĠĢgal evi sembolik olarak çok özel anlamlar içeren bir yer. Yani tam da böyle,
mülksüzleĢtirerek el koymanın falan yaygınlaĢtığı bir dönemde insanların bir Ģekilde
birlikte deneyimler edindiği, yararlanan kesimlerin dezavantajlı kesimler olduğu
dönemde iĢgal dediğin Ģey ayrıca kıymetli hale gelir. Çünkü iĢgali yapanlar aslında
bütün bu süreçlerin karĢısında durmaya çalıĢan, ya yoksullardır, aktivistlerdir vs.
Aslında gecekonduyu da baĢlı baĢına bir iĢgal olarak göstermek, okumak mümkün
bana göre dolayısıyla kıymetlidir kapitalizm karĢıtı mücadelede de kıymetlidir,
kamusal alan yaratmada da kıymetlidir. Bütün bu iĢgaller kendi kamusallıklarını da
yaratarak gerçekleĢirler zaten. Gecekondu mahallelerinde de öyledir, bu tip iĢgallerde
de böyledir. Dolayısıyla bunun bir kent hareketi olarak doğduğu da söylenebilir.
232
Otomatikman bir kent hareketidir zaten diye düĢünülebilir. Ama yani iĢleyiĢine
bakmak, orasını görmek vs. üzerinden değerlendirdiğimizde iĢte gecekondu hareketi
80 Darbesi ile sönümlenmiĢtir. Gecekondu bölgesi sol olması gereken ve beklenen
bir yerken giderek muhafazakar bir hale dönüĢmüĢtür. Diğer Caferağa falan gibi
örneklerine baktığımda yine kurulan ideale yakın bir kamusal alandan giderek o
kamusal alanda iktidar kurmaya çalıĢan belli kesimleri kavgaları falan üzerinden
dağılmalara karĢılık gelir. Kuruldukları anda kamusallıkları ve kent hareketleri
çerçevesi hiç sorgulanmaması gereken bir Ģeyken iĢgal evleri, ama sonrasında bu
özelliklerini kaybederler, kaybettiler diye düĢünüyorum. Veya en azından tamamen
kaybetmeseler bile sorgulanabilir çok yönleri oluĢtu.

10. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

Bu konuda Ģikayet edebilecek son insanlardan biriyim ben. Kentin her yerine
gidiyorum, her yerini görüyorum, geziyorum. Halim vaktim yerinde olmasa da nasıl
diyeyim, kazanma potansiyelim yüksek olduğu için rahat rahat harcıyorum,
sömürüyorum. Dolayısıyla bir sıkıntım yok kenti kullanmak bağbında. Bir sürü faklı
bağlamlarda baĢka bir sürü Ģey anlatabilirim ama genel anlamda böyle, memnunum
hayatımdan. Ama herhangi bir kentte memnun olurum zaten, Ġstanbul üzerinden
konuĢmuyorum.

11. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

Ben hep mahallede büyüdüm, çocukluğum falan mahallede geçti. Bugün de aslında
bir sokakta yaĢıyorum. Esnafımla aramdaki iliĢki iyi filan. Ama genel anlamda hani
o mahalle kültürü esnafla iliĢkilerim falan yok olduğunu da görüyorum tabii yani.
Ben yine Ģanslı gruptanım diye düĢünüyorum. Mahalle kültürü ve sokakla iliĢki
konusunda iki tane düĢüncem var. Ben çoğu çalıĢmamda mahalle kültürünü, sokağı
desteklerdim. Çünkü belli mahalleleri korumak kurtarmak gibi hedef var, amaç var.
Ama bir yandan da kentin özellikle de metropolitan bir kentin bütün farklılıkları
içerisinde barındırması gerektiğini düĢünüyorum ve insanların içinde kendi izlerini
yok edebilecekleri özgürce davranabileceği alanlar olması gerektiğini düĢünüyorum.
ĠĢte sokakla mahalle buna bazen izin vermeyen alanlar, özgür olamazsınız. Yani
dıĢarıda, çok basitçe yani, mini etek giyen bir kadın mahalleye gelmeden mini eteğini
çıkarıp pantolon giymek zorunda kalabilir. Dolayısıyla hani, mahalleyi sokağı bir
nostalji öğesi olarak kullanmanın veya bir savunma mekanizması haline getirmenin
önünde bazı Ģeyler de var. Bu tip özgürlük alanlarını daraltıcı meseleler var, dikkatli
kullanılması gerektiğini düĢünüyorum ondan hep. Yani benim idealimdeki mahalle,
sokak karĢılaĢmaların olağanın çok üzerine çıktığı, farklılıkların olağanın çok üzerine
çıktığı bir mahalle, sokak anlayıĢı. Hani bu mesela Ġngiltere‟de Londra‟da
yaĢayabildiğim bir Ģeydir, Berlin‟de, New York‟ta yaĢayabildiğim bir Ģeydir. Henüz
bunu burada yaĢayamıyorsun. Ġstanbul‟da hani çok merkezi yer dıĢında, BeĢiktaĢ,
Kadıköy gibi. Ki orada da belirli kesimler var, hani belirli kesimler de yok.
ÇeĢitliliği, çokluğu, farklılığı göremeyince otomatikman kendi değerlerine odaklanan
dolayısıyla da giderek muhafazakarlaĢan bir topluluk olma eğilimi de yükseliyor
233
mahalle dediğimiz Ģeyin. Mahalle ve sokak içinde yaĢayan topluluktan bağımsız
düĢülemeyeceği için hep topluluk, insan üzerinden gidiyorum, anlatıyorum. Böyle
bir sıkıntı var. Evet, yani herkesin birbirini tanıdığı, kolladığı, dayanıĢma gösterdiği
mahalle harika bir Ģey ama bir yandan da yer yer kısıtlayıcı bir Ģey. O kısıtlayıcılık
nasıl aĢılır? ĠĢte çeĢitlilikte, farklılıkta, barıĢma halinde aĢılır bir Ģey. Bunun için de
insanların karĢılaĢma anlarını arttırmak çok önemli bir Ģey. Mesela demin
bahsettiğim türden bir kent hareketi karĢılaĢmaları çok arttıracak bir Ģeydir. Kimse
mini etekli bir kadına laf edemez hale gelir. Çünkü o toplantılarda da mini etekli
kadınlar mahallelerine geliyordur veya dıĢarıya onun yanına gidiliyordur.
KarĢılaĢmalar mühim.

12. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Anlattım aslında. Bir Ģey eklemek istiyorum. ġunu çok kıymetli buluyorum; birisi bir
Ģeyi mesele ettiği zaman o meseleye hakkını verip, düĢünmek. Dolayısıyla bir
meseleye hakkını verip düĢünebilmek için de bu kentteki yaĢamın biraz yavaĢlaması
lazım aslına bakarsan. Bu kadar hızlı yaĢarken biz, her Ģeye bu kadar zor yetiĢirken
hakkını vererek hiçbir Ģeyi düĢünemiyoruz, üzerine gidemiyoruz. Dolayısıyla
yavaĢlamak diyebilirim ilaveten. Kent hakkının hakkını verebilmek için bira daha
yavaĢ bir kent!

13. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Bence Gezi‟nin ve forumların, Gezi‟ye katılan ve foruma katılan insanların üzerinde


bu sürecin etkisi hiçbir zaman bitmeyecek. Dolayısıyla topluma etkisi de hiçbir
zaman bitmeyecek. Siyasete etkisi de hiçbir zaman bitmeyecek. Artık siyasetçiler
herhangi bir durumda mesela çok endiĢeliler. Geldiler Ģuraya, Fındıklı Parkı‟na
inĢaat Ģeylerini çaktılar. Bir küçük eylem oldu, pat diye tası tarağı topladılar, gittiler.
O toplumsal tepkinin büyümesinden hep çekiniyorlar, çekinmeye de devam
edecekler. Bir tarafında böyle bir Ģey var, bu iyi bir Ģey. Yani siyasetçinin veya kent
yöneticisinin, kente müdahalesindeki sınırları arttıran bir Ģey. Dolayısıyla da bir
müdahale geliĢtirmeden önce eskiden iki kere düĢünürlerken Ģimdi beĢ kere
düĢünecekler. Ki zaten Gezi‟den beridir ben böyle olduğunu düĢünüyorum. Öyle
öncesinde alınmıĢ kararların uygulanması gibi bir durum var, sonrasında alınan, çok
toplumsal tepki çeken öyle bir Ģey yok. Daha küçük küçük, parsel bazlı Ģeyler her
zaman var ama daha büyük hepimizi etkileyecek, büyük projeler yok. ġundan da geri
çeviremedik tabii; 3. Köprü‟nün yapımını durduramadık, maalesef yaptılar, bitiyor
nerdeyse. Ama yeni projeler geliĢtirirken bir çekince oluĢacak siyasette. ĠĢin öbür
tarafı, bu Gezi‟den ve forumdan çıkan insanlar aslında Türkiye‟nin de iyi eğitilmiĢ,
zeka seviyesi de oldukça yüksek bir grubu oluĢturuyor. Dolayısıyla da bu ülkeyi de
yönetmeye aday bir gruptan bahsediyoruz. Hani yönetmekten kastım sadece siyasetin
içine girip milletvekili falan olmak değil, bu karar mekanizmalarının içinde sürekli
faal olarak bulunmak, herhangi bir müdahale anında karĢı çıkmak, eleĢtirmek, daha
iyiyi aramak… Yönetmenin böyle bir çerçevede de düĢünmek gerektiğini
234
düĢünüyorum belki kent hakkı çerçevesinde bir Ģeye baktığımız zaman. Dolayısıyla
bu kentin yönetiminde, Türkiye‟nin yönetiminde etkili olacak bir grup insan
kendisine güvendi, kazanmıĢ, kendisiyle birlikte hareket eden, mücadele eden bir
sürü insanın var olduğunun da farkında bir grup yetiĢiyor yani, bu müthiĢ bir Ģey
tabi. Bizim hiç öyle bir deneyimimiz olmadı. Yani biz o özgüvenle büyümedik. Biz
hep “acaba yapabilir miyiz?”, “acaba gücümüz yeter mi?” diye bin kere düĢünürdük.
ġimdi bu çocuklar diycem ha-ri-ka! O yönden geleceğe yönelik olumlu etkilerinin
olacağını düĢünüyorum. Etkiyi böyle bir devrim gibi düĢünmemek gerek ama. Bu
etkiyi uzun vadede göreceğimiz olumlu sonuçlar çerçevesinde değerlendirmek lazım.
Tabii bunun siyasete Ģöyle etkisi olacaktır, bu arkadaĢların bir kısmı da faal siyaset
hayatına girecektir. Çoğu HDP‟den, CHP‟den milletvekili olacaktır veya iĢte
belediye baĢkanı olacaktır, belediye meclis üyesi olacaktır. Bu da iyi bir Ģeydir. Ama
yarattığı toplumsal coĢku itibariyle benim için daha önemli uzun vadede
yaratabileceği o yönetim, o geniĢ çerçeve içerisinde kendine açacağı yer, yönetimi
etkilemesi yönündeki etki üç tane milletvekili çıkmasından çok daha önemli bir
etkidir diye düĢünüyorum.

235
4.3. Gezi Parkı Eylemliliğinin Ġstanbul Forum Deneyimleri ile
ĠliĢkisi Üzerine Bir Değerlendirme

Mayıs 2013‟te baĢlayan Gezi Parkı eylemleri sonrasında özellikle Ġstanbul‟un çeĢitli
parklarında birliktelik ihtiyacından doğan forumlar, eylemlilik sürecinde olduğu
üzere sosyal hareketlerden beslenen, komün ruhunu canlı tutan ortak bir zemin olma
özelliği göstermektedir.

Gezi Parkı eylemleri, forumların ortaya çıkıĢında ve uzun süreli oluĢlarında önemli
bir rol üstlenmiĢtir. ÇalıĢma kapsamında yapılan mülakatlar da bu ifadeyi doğrulayan
yönde sonuçlar barındırmaktadır. Forumlara katılım göstermiĢ olan elli katılımcının
kırk dördü Gezi Parkı eylemlerine katıldığını belirtmekle beraber kalan altı kiĢi ise
katılamamıĢ olmalarını mücbir sebepleri ile dile getirmektedirler. AĢağıdaki pasta
grafikte Gezi Parkı eylemlerine katılan kiĢi sayısını mavi dilim ifade etmektedir.

Grafik 1: Gezi Parkı Eylemlerine Katılım Durumu

12%

Evet
Hayır

88%

Gezi‟deki yatay örgütlenme modeli ise forumlarda benzer biçimlerde varlığını


sürdürmeye devam etmektedir. Forumlarda herhangi bir dikey hiyerarĢi olmamakla
beraber bir kimsenin veya forum içerisinde bir grubun üstlendiği bir görevi ilerleyen
süreçte baĢkaca kimseler üstlenmektedir. Gezi‟de edinilen iletiĢim hali ise gene
forumlarda yansımalarını devam ettirmektedir; kiĢiler aralarındaki yaĢ, statü, cinsiyet
vs. farklılıkları gözetilmeksizin sadece kendine özgü birey olma halleriyle ortak
alanlarda paylaĢımda bulunmaktadırlar.

236
Gezi Parkı eylemlerinde atılan sloganlarda, duvar yazılarında, eylem biçimlerinde ve
birçok Ģekilde görmeye alıĢtığımız yaratıcılık halinin tezahürleri kendini forum
süreçlerinde belki aynı coĢku ve heyecan yakalanamamıĢ olsa dahi yansıtmaya
devam etmiĢtir, kent bostanları, tohum takas Ģenlikleri, yaratıcı atölyeler, bombalara
karĢı sofralar böylesi bir halin öne çıkan bazı örnekleridir.

Kentsel mekanlar Pierre Nora‟nın bir kitabının da ismi olan Hafıza Mekanları nı
canlandırmaktadır. Bir ailenin yeni bir Ģehre “merhaba!” dediği tren garının ve yahut
bir çocuğun birlikte büyüdüğü ağaçların yer almakta olduğu bir parkın anlamı
kapitalizm için, siyasal erk için benzer bir anlam ifade etmiyor olabilir. Gezi Parkı
birçok insan için geçmiĢte bir yere denk gelmesiyle birlikte kent hakkı mücadelesinin
baĢlaması için salt böylesi bir hafızanın oluĢmuĢ olması da zorunluluk arz
etmemektedir. Gezi Parkı eylemliliği baĢlarken Ģehrin ortasında kalmıĢ son yeĢil
alanlardan biri olan bu alanda bazı ağaçların kesilmesi ve yerine Topçu KıĢlası
Projesi‟nin yapılmasına tepki olarak baĢlamıĢtır.

Gezi Parkı eylemliliği sürecine katılmıĢ çoğunluğunu gençlerle yaptığı röportajları


Ġplikçi Ģöyle değerlendiriyor: “Gezi Parkı genel geçer sisteme entegre olması
amaçlanan bir proje değildi artık; insanların ortaklaĢa yarattığı bir zamanın ve
mekânın parkı olmuĢtu. Bir keĢifti bu. Yeni bir anın keĢfi. Ġçinde bir sürü unsuru
barındıran, günlük yaĢamın içerisinden, kendiliğindenliğiyle ortaya çıkmıĢ, farklı bir
yurttaĢlık algısıyla bütünleĢebilecek kentselliği, yeni bir zaman ve mekân
yaratabilme fikriyle fiĢekleyen bir keĢif” (Ġplikçi, 2013). Böylesi bir keĢif insanların
kentsel alanlarda demokratik olarak haklarını, taleplerini, eleĢtirilerini dile
getirebildikleri forum deneyimlerini daha çok yaĢamamıza imkan sağlamıĢtır. Gezi
öncesinde de görmeye alıĢık olduğumuz bu tür oluĢumlar Gezi deneyimi sonrasında
artmaya baĢlamıĢtır.
Kent hakkını kurarken sivil inisiyatiflerin, park forumlarının ve dayanıĢmaların rolü
söz konusu platformlarda yer almıĢ insanlarla yapılan mülakatlar ile ortaya
çıkarılmaya çalıĢılmıĢtır. Mülakatlar altı farklı alan için elli katılımcıyla yapılan
görüĢmeleri kapsamaktadır. Abbasağa, Caferağa, Maçka ve Yoğurçu Parkı Forumları
ile Kuzey Ormanları Savunması ve Validebağ Gönüllüleri ile yapılan mülakatlar
237
öncesinde yapılandırılmıĢ olup saha çalıĢmasına baĢlamadan önce ortaya atılmıĢ olan
aĢağıda belirtilen iddialar belirli soru gruplarına verilmiĢ olan cevaplar ıĢığında
doğrulanıp doğrulanmayacağı ortaya çıkarılmaya çalıĢılmıĢtır.

Gezi direniĢi, sivil hareketleri güçlendirdi / artırdı (1, 2, 3, 5)

Gezi ile baĢlayan, forumlarla devam eden yeni örgütlenme çabaları sivil
hareketlerin güç kazanmasına katkı sağlamıĢtır. Yapılan mülakatlara katılan
katılımcıların büyük bir çoğunluğu Gezi Parkı eylemlerine katıldığını belirtmiĢlerdir.
Forumlara katılmıĢ olmalarını Geziye katılmıĢ olmalarından ileri geldiğini öne
sürmüĢlerdir. Mülakatta yer bulan ve ilgili küme içerisinde yer alan aĢağıdaki
sorularda katılımcıların hepsi Gezi ile iliĢkiler kurarak ve Gezi DireniĢi‟nin
kendilerine kazandırdığı özgüven ve birliktelik duygusunun bir sonraki adımda sivil
hareketleri güçlendirdiğini doğrular nitelikte ifadelerde bulunmuĢlardır.

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?


2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?
3. Gezi‟den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?
5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya geliyor?

Katılımcılardan B.Y Ģöyle bir ifadeye yer veriyor;

“Aslında forumların önemli bir kısmı 2013 kış / 2014 baharında ortadan
kayboldu. Geriye kalanlarda son bir yıl içinde. Forumların tekrar ortaya çıkması
için Gezi benzeri bir kentsel muhalefet patlamasının yaşanması gerektiğini
düşünüyorum. Daha uzunca bir süre forumlar canlanmayacak bence; kent
savunmaları gibi daha dar ve aktivist ekipler kentsel muhalefeti sırtlayacak.”

Gezi‟deki eylemlilik sürecinin sivil hareketlerin ayakta kalmasında ne denli


önemli bir etki yarattığının ipuçlarını görebiliyoruz.

Katılımcılardan C.U.B ise Ģöyle diyor;

“…Evrilerek sürecin bence, zaman akışında karşılaşılan zorluklarla da, pratik


zorluklar olsun, iktidarın bize yarattığı zorluklar, güçlükler olsun onlara karşı da
238
sürecin evrilerek devam ettiğini yani Gezi sürecinin hala bu şekilde devam ettiğini
düşünüyorum. Aksi takdirde işte bugün İstanbul Kent Savunmasını konuşamazdık,
Kuzey Ormanları Savunmasını konuşamazdık.”

Bugün belki Gezi‟den sonra toplanmaya baĢlayan forumların aynı coĢku ve


kalabalıklarla devam ettiğini söyleyemeyebiliriz ancak toplumsal hareketleri
belirlenmiĢ tanımlar içine sıkıĢtıramayız. Kent hakkı ve kentsel hareketler sürekli
kendini yenileyen, taleplerini yenileyen bir kimliğe sahiptir. Gezi ile baĢlayan ve
forumlarla kendini devam ettiren deneyim değiĢerek ve kendini yenileyerek
savunmalar ile varlığını sürdürmeye devam etmektedir.

Sivil inisiyatif içinde bulunmak Gezi Parkı’na yönelik ilgiyi artırdı (7, 8)

Forumlara katılan katılımcıların büyük bir çoğunluğu bugün sivil bir hareket
içerisinde çalıĢmalarını sürdürmeye devam ettiklerini belirtmekteler. Gezi Parkı‟nda
bulunmuĢ olmanın böylesi bir yaĢama Ģeklini tercih etmelerinde önemli bir rol
üstlendiğini ve çift taraflı olarak bunun da Gezi Parkı‟na olan ilgiyi arttırdığını
söyleyebiliriz. Ġlgili iddia karĢılığında incelen sorulara aĢağıda yer verilmiĢtir.

1. Gezi Parkı‟nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi‟ye çeken
neydi?

2. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

Katılımcılardan B.A Ģöyle diyor;

“Tabii. Zaten Gezide dediğim gibi kent hareketleri gezinin bileşeni olduğu için. Biz o
metronun başında imza toplama kampanyalarında Taksim Dayanışmasının bütün
toplantılarında hep vardık. Çok önemli tabii ki. Gezi ve Taksim Meydanı bir şehrin
agorası nereden bakarsan bak. Kentler agoralarıyla yaşarlar. Kamusal alanı
olmayan bir kent yani bizim oradan protestolarımızı politik taleplerimizi
şikayetlerimizi dillendiremediğimiz ve yahut sevinçlerimiz için çıkıp bağırıp
çağıramadığımız ve yahut ta işte ne biliym takımımız kandı şenlikti, 1 Mayıs
emekçinin bayramında emekçiler için, Cumhuriyet bayramlarında bütün kentliler
239
için önemli bir kentsel kamusal alanın yok edilmesi demek o kentin elden gitmesi
demek zaten.”

Taksim DayanıĢması içerisinde yer alan bir kiĢi Gezi‟nin kendisi ve bir kent için
taĢıdığı anlamı böyle anlatmakta. Sivil inisiyatif içerisinde yer almak Gezi‟ye olan
ilginin de doğrudan artmasına yol açmıĢtır. Ġlk defa Gezi‟de kendini sokakta bulan
birçok yaĢ grubundan da dikkat çeken bir çoğunluk da gene Gezi sonrasında çeĢitli
sivil oluĢumlar içerinde bulunmayı tercih etmiĢlerdir.

Siyasal bir örgütlenmeye dahil olmak sivil inisiyatiflere yönelik ilgiyi artırdı (6)

Yapılan mülakatlar değerlendirilirken görülmektedir ki elli katılımcının sadece


yedisi siyasi parti üyeliğinin olduğunu belirtmiĢtir. Kırk üç katılımcıdan ise on dördü
bir siyasi partiye sempati duyduğunu belirtmiĢtir. Ġlgili oranlar aĢağıdaki pasta grafiği
yardımıyla gösterilmektedir.

Grafik 2: Siyasi Parti Üyeliği

14%
Üyeliği olanlar

Sempati duyanlar
28%
Hiçbir ilişki
kurmayanlar
58%

Katılımcıların önemli bir çoğunluğu aĢağıda bulunan ifadelere benzer açıklamalarda


bulunmuĢtur;

“Siyasi parti üyeliğim yok, siyasi partilerden nefret ediyorum.” S.Ç

“Partileri sevmem.” A.H.E

“Oy kullanmak dışında herhangi bir siyasi parti ile bağım yok.” S.A

240
“Üyeliğim yok. Stratejik oy veriyorum.” Z.Ö

“Hayır, yok, sempati bile duymuyorum aslında. Mecburen oy veriyorum.” E.D

Buradan anlaĢılmaktadır ki siyasal bir örgütlenmeye dahil olmak sivil inisiyatiflere


yönelik ilgiyi arttırmak gibi bir etkisi olmamıĢtır. Sivil inisiyatif içerisinde bulunan
çoğu katılımcı bir siyasi parti ile iliĢkisinin olmadığını belirtmiĢtir.

Sivil inisiyatif içinde yer almak kente bakıĢı değiĢtirdi (10, 12, 13, 14)

Yapılan çalıĢma ekseninde sivil inisiyatif içerisinde yer almanın kente bakıĢı
değiĢtirdiğini söyleyebilmekteyiz. Katılımcılar sivil inisiyatif içerisinde olmanın
verdiği farkında olma haliyle daha özgür, daha yeĢil, daha çok sesli, daha hakça bir
kent özlemi içerisinde olduklarını belirtiyor ve bunlar için mücadele içerisinde yer
aldıklarına vurgu yapıyorlar.

Bu iddia çerçevesinde ele alınan sorular;

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

Örneğin aĢağıda katılımcıların kente bakıĢlarına dair ifadelerine yer verilmektedir;

“Kendi deneyimlerimle ve potansiyel riskler ile inatlaşmadığım bir kentlilik özlemi


içindeyim!” (D.Ö)

“İnsanların birbirinin hayatına müdahale etmediği, barış ve huzur dolu bir kentte
yasama özlemim var.” (D.E.C)

241
“Mahalle denilebilecek bir sitede büyüdüm. Şu anda bulunduğum mahallede
kedileri besliyoruz, en azından bu bilinci geliştirdik.” (E.K)

“Engelsiz, bol yeşil, mahalle ve sokağın olduğu dayanışma içerisinde bir kent”.
(M.Ç)

“Sosyal ve kültürel olanakların yani sıra kendimi daha doğayla iç içe


hissedebileceğim bir kent istediğim. Hem merkezi hem biraz kasaba hayatinin
harmanlandığı bir kent”. (S.C)

“Kamusal alan toplumun ortak kullanabildiği özgürlük alanlarıdır.” (ġ.D)

“Şahsen 'müşterekler' (commons) ifadesini tercih ediyorum. Kamusallık burjuva


toplumunun inşa ettiği kamuoyu mefhumuna denk düşüyor benim gözümde.
Müşterekler ise emekçiler tarafından aktif olarak kurulmuş ve anlamlandırılmış
ortak zenginlikler: Meralar, parklar, bostanlar, emek mücadelesi veren sendika,
dernekler....” (B.Y)

“Mahallelerin özörgütlenmeler temelinde örgütlendiği, insanların kendi kentlerini


aktif bir şekilde biçimlendirdiği bir kent. Ütopyadan ziyade mücadele sürecinde
zaten kentlerin aktif olarak şekillendirildiğini düşünüyorum”. (B.Y)

“Şuanki kent yapısını hiç olumlamıyorum. Çünkü griden, betondan başka hiçbir
şey görmüyorum. Ve bu çok kötü bir şey. Şöyle bir şey olması lazım, her evin
önünde bir bahçe, bir yeşil alan, ağaç olması lazım. Hem tabiatın dengesi için bu
lazım, hem de görsel olarak lazım ama maalesef bunların hiçbirini göremiyorum.
Geldiğimiz yerde tünele girmiş gibi bir gri gri gri!” (D.K)

“Küskün diym, küsmüş diyim.. Ben hep sokaklardaydım. Sokak benim çok
sevdiğim bir alandı. Gitgide sokaklar da elimizden alınıyor. Yani işte bu projeler
geldiği gibi, o sokak, o mahallenin sokağı artık senin sokağın olmuyor. Proje lüks
bir projeyse onun kapısına bi tane güvenlikçi konuyor, rahat gezemiyorsun. Yaya
olarak yürüdüğümüz birçok sokaklar, yaya yürümemiz engellenmiş vaziyette.
İstanbul‟da özellikle…” (C.U.B)

“Bence Gezi‟nin ve forumların, Gezi‟ye katılan ve foruma katılan insanların


üzerinde bu sürecin etkisi hiçbir zaman bitmeyecek. Dolayısıyla topluma etkisi de
hiçbir zaman bitmeyecek. Siyasete etkisi de hiçbir zaman bitmeyecek. Artık
siyasetçiler herhangi bir durumda mesela çok endişeliler. Geldiler şuraya,
Fındıklı Parkı‟na inşaat şeylerini çaktılar. Bir küçük eylem oldu, pat diye tası
tarağı topladılar, gittiler. O toplumsal tepkinin büyümesinden hep çekiniyorlar,
242
çekinmeye de devam edecekler. Bir tarafında böyle bir şey var, bu iyi bir şey. Yani
siyasetçinin veya kent yöneticisinin, kente müdahalesindeki sınırları arttıran bir
şey. Dolayısıyla da bir müdahale geliştirmeden önce eskiden iki kere
düşünürlerken şimdi beş kere düşünecekler. Ki zaten Gezi‟den beridir ben böyle
olduğunu düşünüyorum.” (M.C.Y)

“Ben biraz Beyoğlu‟nda büyümüş biriyim. Gezi‟den sonra gerçek anlamda


mahalleme, Büyükdere‟ye dokunmaya başladım. Artık Büyükdere mahallesine karşı
bir aidiyetim var ve bu hem insanlara hem mekana dokunarak oluşmuş bir şey.
Bunun altında bir şey, içten içe bir korku da var açıkçası. Sarıyer‟de köprü ile
birlikte fiyatların çok yükselmesiyle mesela on sene sonra Büyükdere‟yi ben nasıl
bulacağımı bilmiyorum.” (E.B)

“Ütopyalar güzeldir… 2013‟te bir Kent Mitingi organize etmiştik, onun da ana
başlığı “bir Kent İstiyorum” işte nasıl bir kent istenildiğine dair. Tepeden inme
kararlardan azad edilmiş, mahallelinin, sokakta olanın, meydanlara tutunanların
kararlarıyla yoğrulan, dipten gelen etkiyle beraber dönüşümünün sağlandığı, halkın
bir şekilde karar mekanizmalarına katılım gösterebildiği, herkesin de birbiriyle
barışık olduğu bir kent tahayyülüm var. Bugün bunun çok uzağındayız ama böyle.”
(E.B)

“Mahallemde sokağımda büyüdüm. Sokak yoksa ses de yok, renk de..” (E.K)

“Don Kişot ve Caferağa Dayanışma Evi bunlar bizim çok güzel hareketlerimiz.
Orayı biçimlendiren arkadaşlarımız da şey demişti; Gezi‟de yarattığımız yaşam
biçimini devam ettiriyoruz. Gezi bir iletişim biçimiydi, burada da biz bu yaşam
biçimini sürdürüyoruz, böylesi alanlar üretmeye çalışıyoruz.” (O.A)

Forum deneyimleri yeni kentsel hareketler ile organik bir iliĢki içindedir (4, 9,
11, 15)

Yapılan mülakatlarda ilgili sorulara alınan cevaplar neticesinde forum deneyimleri


yeni kentsel toplumsal hareketler içerisinde değerlendirebileceği gibi yerel bazda
gerçekleĢmesi, bir forumun kentin tümünü kucaklıyor olmaması, uzun soluklu
sürdürülememiĢ olmaları bakımlarından da eleĢtirilebilmektedir. Ancak sonuç
itibariyle forumların kimi noktalar için doğrudan, kimileri için ise dolaylı olarak yeni

243
kentsel toplumsal hareketler ile organik bir iliĢki içerisinde olduğunu
söyleyebilmekteyiz.

Bu iddia çerçevesinde ele alınan sorular;

4.Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

9.Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

15.Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

Mülakatlarda edinilen bu konuya iliĢkin olarak aĢağıda kimi ifadelere yer verilmiĢtir;

“Forumlara çok büyük anlam yükleyemiyorum. Bana göre insanların dayanışma


ruhunu hissedebildikleri bir yer olarak önemli forumlar. Dayanışma ve işbirliğini
kentlerde yaşamak çok zor. Bu anlamda gerekli buluyorum. Bazı mahalleler,
forumlarda alınan kararlar sayesinde daha yaşanılır hale gelebilir ama bu
gelişmelerin bölgesel bazlı kalacağını düşünüyorum.” (E.K)

“iyi bir yönteme sahipler ancak, katılanların ağırlığı bu yeni yöntemden değil
buradaki beşeri kaynağı kendi profesyonel siyasetine dahil etmek istediğinden
fiilen forum olsa da ruh ve içerik olarak köhnemiş hiyerarşik partilerden farkı
kalmayacaktır.” (A.H.E)

“Kentsel hareketi de forumlar var etti diye düşünüyorum.” (B.A)

“Forumlar ve kent savunmaları (KOS, İKS, BKS...) paralel bir gelişme sergiledi;
savunmalar daha çok aktivizm ve hukuk desteği sağlarken, forumlar muhalefetin
yerelleşmesi noktasında katkı sunabiliyor.” (B.Y)

“Forumlar, dayanışmalar saman alevi oldu maalesef. Dolayısıyla “hangi kentsel


hareket” diye soracağım sana. Yani öyle bir hareket mi var? Ama şu önemli, üç
kişi yanyana gelip biz kent hareketi kurduk dediği zaman kent hareketi olmuyor.
Bazı gruplar böylesi bir davranış biçimi içerisinde olabiliyorlar. Mahallenin
temsilcisi olarak kendini tanımlayan insanlar kendinin neyi temsil ettiğinin
farkında değil. O mahalleye gittiğin zaman orada bir hareket falan yok aslına
bakarsan. Bir kısım aktivist ve entelektüel insanın bir araya gelip “biz de kent
hareketiyiz” demesinden pek hoşlaşmıyorum. İçini boşaltıyor gibi geliyor bana.
244
Ha bu arkadaşların yaptığı şey kıymetsiz mi? Hayır. Sadece ama kent hareketi
değil bana göre.” (M.C.Y)

“Yani şöyle ki Gezi‟den sonra toplumsal isyan, direniş dalgası geri çekildi,
normaldir. Yani sadece polis şiddetinden ötürü değil, bunun sonuçta bir ivmesi
var. Ama ve lakin bize forumları İKS‟yi KOS‟u bıraktı. Birçok örgütün,
dayanışmanın, yapının biraz daha farklı bakmasına, bazılarının da hiç
bakmamasına, bundan ders çıkarmamasına da sonuç oldu. Ama her şeyden önce
kentlinin, kentte yaşayanın, kente sahip çıkması, kent hakkı ve kent suçu
kavramlarının artık hiç çıkmamacasına yerleştiği bir hadise üretti, Gezi ve
özellikle Gezi sonrasındaki forumlar, dayanışmalar, örgütler. Bunu resmen
tabelaya çakar gibi çaktı. Bu çok önemli.”(O.A)

“Forumlar kentsel hareketin bir paçası ve Gezi sonrası sönmeyen enerjinin


kanalize olması ile çok önemli bir misyonları oldu. Misyonlarını tamamlamakta
ya da değişmekte olduklarını söyleyebiliriz. Ama sivil toplumun temel taşlarını
oluşturacak bir birikim yarattıklarını, birlikte eşit ve huzurlu yaşamak için usul
oluşturduklarını düşünüyorum.” (Z.K)

Gelinen nokta itibariyle alanda yapılmıĢ olan mülakatların tezin kapsamı içerisinde
yer alan iddiaların doğrulanması bakımından ne yönde etki edeceği, ilgili iddia
kümelerinde yer alan sorulara alınmıĢ olan cevapların genel olarak değerlendirilmesi
ve özelde dikkat çekici kimi ayrıntılara yer verilmesi Ģeklinde değerlendirilmiĢtir.

245
5. SONUÇ

Kent salt fiziksel yönünden baĢka toplumsal bir iliĢkiler ağıdır. Zaten kentlerin
ortaya çıkıĢ süreci de böylesi bir anlama iĢaret etmektedir; kentler yüzyıllar
öncesinde ortaya çıkarken de yapılarla değil insanların ihtiyaçları doğrultusunda
ĢekillenmiĢtir. Hardt ve Negri‟nin de ifadelerinde yer aldığı gibi “kent müĢterek
olanın üretildiği bir fabrika” olarak görülmelidir. Böylesi bir iĢlevi üstlenen kent,
kentliler için yaĢanılır bir yer olma anlamını kazanacaktır.

“ġehir ölmüĢ olabilir” der iken Lefebvre, ama “yaĢasın Ģehir!” der David Harvey.
Bir Ģehir neden ölür, nasıl yaĢar? “Lefebvre‟ye göre kentsel hak, kentin sosyal,
politik, ekonomik ilişkilerinin yeniden yapılandırılmasıdır. Kentsel haklar karar
vermeyi devletten uzaklaştırıp kentsel mekânın bir ürünü olmaya yaklaştıracak
şekilde yeniden düzenlemektedir. Demokratik müzakerenin sadece devlet kararları
ile sınırlı tutulması yerine, kentsel mekânın üretimine katkı sağlayacak tüm
kararlarda uygulanması gerektiğini belirtmektedir. Kentsel hak, kentle ilgili
kararlarda kontrolü tümüyle sermaye ve devletten kent sakinlerine kaydıracak,
kentsel mekânın üretiminin temelini oluşturan güç ilişkilerinin yeniden
yapılandırılması ihtiyacı üzerinde durmaktadır” (Purcell, 2002). “Lefebvre‟ye göre
kentsel mekânın üretimi, zorunlu olarak ona bağlı olan sosyal ilişkilerin yeniden
üretimini de içermekte ve bu bağlamda kentsel mekânın üretimi, kentin sadece
fiziksel mekânının planlamasından daha fazla olarak kent hayatının tüm yönlerinin
üretimi ve yeniden üretimini içermektedir” (Lefebvre, 2002). Kent yaĢamını
Ģekillendirme sürecinde kentlilerin belirgin bir söz hakkına sahip olmadığı,
demokratik müzakarenin iĢlerlik kazanmadığı bir kent hayatı toplumsal iliĢkilerin de
zarar görmesine ve hatta “Ģehrin ölmesi” ne değin sonuçlar ortaya koyabilmektedir.
Bu nokta itibariyle kent hakkının iĢlerlik kazanması “yaĢayan” bir kente ve kent
yaĢamına doğru götürecektir bizleri.

ÇalıĢmada kent hakkının kuramsal çerçevede nasıl ele alındığını bakacak olursak;
Lefebvre, kenti kullananların kentten maddi çıkar güdüsü ile hareket edenlere karĢı
bir araya gelerek mücadele etmeleri gerektiğini vurgulamıĢtır. David Harvey, Peter

246
Marcuse gibi güncel radikal kentsel kuramcılar ise Lefebvre'nin kent hakkı
kavramının Ģehrin mevcut kaynaklarına ulaĢım hakkına indirgenmemesi gerektiğini,
bu hakların daha ziyade Ģehri yeniden üreten siyasi iktisadi süreçlere müdahale eden,
Ģehrin daha adil Ģekillerde yeniden üretilmesi üzerine geliĢtirilen toplumsal haklar
olarak algılanması gerekliliğinin altını çizmektedirler.

Nasıl ki neoliberal sistem kendini mekân üzerinden üreterek var etmeyi tercih
ettiyse sisteme karĢı çıkıĢ da benzer bir pratikten hareketle gene mekân üzerinden
mümkün olabilmektedir. Kent hakkını kurmak belirli yaĢam alıĢkanlıklarının,
siyasal, sosyal tercihlerin ötesinde gerçekleĢmektedir. Kentsel kapitalizm kendisini
mülksüzleĢtirme ve yerinden etme süreçleriyle güçlendirmektedir. MüĢterek bir
yaĢam biçimini gerekli kılan kentlerin sadece kent ütopyalarımızın yeĢerdiği alanlar
değil bu ütopyaların vücut bulduğu alanlar olarak görmek istiyor isek her kesimden,
sınıftan insan ile yan yana gelerek mücadele etmeliyiz.

“Geldiğimiz nokta itibariyle kent hakkı salt kentte dolaĢma hakkı olarak
betimlenemez, kent hakkı kent hayatında ve merkezinde var olma hakkına iĢaret
etmektedir. Kent merkezinde bir araya gelmek ayrıcalıklı grupların gönüllü
gettolarından ya da “diğerleri”nin zorunlu gettolarına sıkıĢıp kalmaktan
kurtuluĢudur” (Kofman ve Lebas, 1996).

Her ne kadar hukuki bir yaptırım ya da sistemlilik içermiyor olsa da bugün kent
hakkı demokratik bir kent arayıĢında kentlilerin bir araya gelmesi ve neoliberalizmin
kentler üzerinde kurduğu baskıyı hafifletebilmeleri açısından yol gösterici
niteliktedir.

Toplumsal düzlemde yaĢanan değiĢimler toplumsal hareketlerin varlık gösteriyor


olma sebeplerini, katılımcılarının özelliklerini, davranıĢ biçimleri ve hedeflerini de
değiĢikliğe uğratmıĢtır. Toplumsal hareketler eski ve yeni paradigma olarak ele
alınarak ayrıĢtığı yönler ortaya koyulabilmektedir. Yeni paradigma hareketin
aktörleri bakımından ele alındığında eski paradigmanın aksine grup olarak
davranmayan, temaları bakımından barıĢın, doğanın ve insan haklarının ön planda

247
bulunduğu, savunduğu değerler arasında kiĢisel özerklik ve kimliğin dikkat çektiği
özellikler göstermektedir.

“Bu hareketleri de “yeni” yapan ortaya çıktıkları koşullar içinde farklı bir
örgütlenme ve işleyiş mekanizması oluşturmalarıdır. Yeni sosyal hareketlerin ortaya
çıkışı sosyal hareketler ve siyasal yapı arasındaki dönüşümü simgelemektedir. Yeni
toplumsal hareketler, yaşanan dönüşüm sonucu sivil alan içerisinde siyasal erk
talebi olmayan ve devleti kontrol etme amacı olmayan bir yapılanma ortaya
koydukları için yenidir” (Çayır, 1999). Kent hakkı da kentsel mekanlar için karar
alma sürecini devletten uzaklaĢtırarak kentlilere sunarken siyasal erk karar alma
mekanizmasında baskın bir rol alma görevinden uzaklaĢtırılmaktadır. Yeni kentsel
toplumsal hareketlerde katılım meselesi bir sınıfla sınırlandırılmamakta ve talep
birçok sesten yükseldiği gibi kent hakkı mücadelesinde de birçok kesimden, sınıftan,
ideolojiden sıyrılarak demokratik ve hakça bir kent hayatı için bir araya
gelmektedirler. Bu bağlamda kent hakkı kavramının sahip olduğu içerik bakımından
yeni kentsel toplumsal hareketlerin mekanda daha çok insanın katılımıyla daha çok
görünür olmasında etkili bir unsur olduğunu düĢünmekteyim. Belki alanlarda
insanlar hislerini bu Ģekilde, bir kavrama vurgu yaparak aktarmıyor olsalar bile
aslında kent hakkının bizlere sunduğu perspektiften haykırıyor oldukları
kanaatindeyim. Yeni kentsel toplumsal hareketlerin mekanda tezahürleri; korular,
parklar, dereler, ormanlar, meydanlar, mahalleler, fabrikalar, tren istasyonları,
üniversiteler gibi alanlarda oluĢabilmektedir.

Ġstanbul‟da Gezi Parkı eylemleri sonrasında kentin çeĢitli parklarında varlık


göstererek ortaya çıkan forumlar, Gezi sonrası bir savunma örneği olan ve kentin
bütününü ve hatta kimi zaman Türkiye‟deki birçok doğa katliamına ses olan Kuzey
Ormanları Savunması ve Gezi‟den çok daha önce de yaĢadıkları bölgedeki bir
koruyu korumak gayesiyle bir araya gelen Validebağ Gönüllüleri farklı bakımlardan
değerlendirmeye devam edebiliriz.

248
Forumlar, kentin farklı alanlarında ortak bir direniĢin, Gezi eylemlerinin ardından
varlık göstermeye baĢlamıĢ sivil inisiyatiflerdir. Forumlar toplanmaya baĢladıkları ilk
zamanlar önemli bir kalabalığı bir araya getirirlerken ilerleyen aĢamada katılımcı
sayısında önemli bir düĢüĢ yaĢamıĢ ve sonrasında doğal bir dönüĢüm süreci ile yerini
savunmalara, dayanıĢmalara bırakmıĢlardır. Bugün Ġstanbul‟da toplanmaya devam
eden forum sayısı yok denecek kadar azdır. “Tek başına bir şey yapamayacağını
gören insanların bir araya gelip beraberlik duygusunu hissettiği yerler” olarak da
tarif edilen forumlar toplanmaya baĢladıktan kısa bir süre sonra bazıları için
ayrıĢmalar ve ayrılmalar söz konusu olmuĢtur. Yıkılamayan bazı ön yargılar böylesi
bir ayrıĢmayı ve forumların daha kısa süreli oluĢunu beraberinde getirmiĢtir. Kimi
forumlarda milliyetçi önyargılar, “sol” un birbirinden farklı örgüt kimliklerinin
forumlara empoze edilmeye çalıĢılması, uzun tartıĢmaların, konuĢmaların harekete
geçiĢ noktasında pasif kalması forumlara olan ilginin azalmasına neden olmuĢtur.
Maçka Forumu az sayıda bir katılımcı ile de olsa bugün Ġstanbul‟da düzenli olarak
toplanmaya devam eden tek forumdur. Bu durumu Maçka Forumuna katılmaya
devam eden bir katılımcı Ģöyle değerlendiriyor; “Gezi direnişi sonrası oluşan
forumlardan Maçka Forumu Maçka Parkında toplanan dengeli bir siyasi görüş
dağılımı ve pragmatik yaklaşımı ile uzun soluklu forumlardan oldu.”

Kimi zamansa forumların içerisinde yer alan insanların forumları kentte yaĢam
alanlarına müdahalelerden ileri gelen bir mücadele biçiminden çok bir “devrim
mücadelesi” olarak algılayıĢı forumları amacından uzaklaĢtırmıĢ ve uzun soluklu
oluĢunu engellemiĢtir. Genel olarak forumlar ve kent savunmaları (KOS, ĠKS,
BKS...) paralel bir geliĢme sergilemiĢ; savunmalar daha çok aktivizm ve hukuk
desteği sağlarken, forumlar muhalefetin yerelleĢmesi noktasında katkı sunabilmiĢtir.

Her ne kadar yatay örgütlenme modelleri savunuluyor olsa da bir yürütme


sisteminin olması forum benzeri yapıların daha uzun soluklu olabilmesi için
kaçınılmaz önemde olduğunu savunan kimseler de katılımcılar arasında mevcuttur.
Örneğin C.U.B Ģöyle diyor:

249
“Forumlar belki şöyle bir şey olabilir, mahalle sorunlarının tartışılıp belli
kararların alındığı yerler. Ama tabii ki bunların forumlardan yürütme işi
çıkması için birilerin de yani oradan ne olursa olsun ne kadar süreç yatay
olursa olsun bu da Harvey de çok söylüyor, mesela Occupy hareketinin
başarısızlığı için söylüyor. Gezide de biz belki tamam yataydık, hiyerarşik
değildik örgütlenme biçimimiz ama belki içten bir yürütmenin olması
gerekiyordu. Çünkü bugün baktığımızda yani bugün süreçte de Kuzey Ormanları
Savunması veya İstanbul Kent Savunması yeni forumlar olarak tarif ediliyorlar,
çağrıları da öyle; “forumumuza katılın” diye. Ama o foruma katılından sonra
sonuçta orda bir yürütme var ve mesela bir etkinlik yapılacaksa eylem
yapılacaksa ona hamaliye grubu diyoruz. Bunu belki iki aşamalı görmek lazım.
Çok foruma döktüğünüz zaman çok yatay ve böyle hiyerarşisi olmayan bişey.
Dağıldığını da ben düşünüyorum. Bazı forumlar dağıldı, yok oldu. Ama
bazılarının da bu şekilde örgütleşerek işte Kuzey Ormanları Savunması olsun
Kent Savunması olsun, bir yürütme ayağı oluşturarak bugün ben olursam yarın
sen oluyorsun. Sonuçta yine bu işi yükleyiciler var. Gezi‟de de vardı
baktığımızda.”

Park forumları bugün mekanda varlık göstermeye devam etmemektedir. Pek çok
forum ilgili “kent savunması” adı altında internet ortamında çağrılarına ve
bilgilendirmelerine devam etmektedir. Sosyal ve siyasal değiĢimin varlığını kabul
ettiğimiz durumda böylesi bir durum gayet doğal bir biçimde karĢılanacaktır.
Katılımcıları ile mülakatlar yapılan forumlardan daha örgütlü bir biçimde varlık
gösterenlerin diğerlerine göre daha uzun soluklu olduğu sonucuna varabilmekteyiz.
Bu durum uzun soluklu olmalarının belirleyici tek nedeni olmamakla birlikte dikkat
çekici bir neden olarak karĢımıza çıkmaktadır. Hemen hemen incelenen tüm
forumlarda benzer bir katılımcı profilinin varlığı mevcuttur. Katılımcıların büyük bir
çoğunluğu, Gezi Parkı eylemleri sonrasında yeni yeni toplanmaya baĢlayan
forumlardaki sosyal ve siyasal atmosferi uzunca bir dönem özlemle anacaklarını
farklı Ģekillerde ifade etmiĢlerdir. Söz konusu zaman dilimine duyulan “özlem”

250
aslında insanların demokratik bir biçimde kendilerini farklı kanallar vasıtası ile ifade
edebilme hal ve uslubuna olan “özlem” olarak da betimlenebilir.

Validebağ Gönüllüleri park forumlarından ve Kuzey Ormanları Savunması‟ndan


kimi farklı özelliklere sahiptir. Bu yapı Gezi Parkı eylemlerinden çok daha önce
ancak benzer hak talepleriyle vücut bulmuĢtur. Öncelikle Validebağ, forumlardan ve
KOS‟dan çok daha önce meydana gelmiĢ bir yapı olması bakımından incelenmeye
değer bulunmuĢtur. Ancak Ģunu da belirtmeliyiz ki Validebağ Gönüllüleri Gezi
sonrasında birçok sivil inisiyatif gibi taze bir soluk edindiklerini, yaĢam alanları için
mücadele isteği ile daha fazla insanın kendilerine katıldığını belirtmektedirler.
Sonrasında ise diğer oluĢumların yaĢadığı sürece benzer bir biçimde “Gezi‟nin elden
kaçması” ile olağandıĢı olarak geliĢen coĢku hali sönümlenmiĢtir. Validebağ
katılımcılarının benzer bir yaĢ grubundan (elli yaĢ ve üzeri) ve eğitim seviyesinden
olması homojen bir topluluğu meydana getirmektedir. Gönüllülerin profili
bakımından bu oluĢum forumlardaki hetorejen yapıdan ayrıĢmaktadır. Ancak
Validebağ Gönüllüleri de park forumlarının mücadele biçimine benzer olarak yoğun
olarak kendi yaĢam alanlarının direniĢini etkin kılmaktadırlar. Kuzey Ormanları
Savunması ise bir kentin mücadelesini sahiplenmekle birlikte Marmara
Bölgesi‟ndeki ve hatta tüm Türkiye‟deki doğa katliamlarına karĢı mücadelesini
sürdürmektedir. Kuzey Ormanları Savunması‟nın uzun soluklu bir biçimde varlığını
sürdürüyor olmasında söz konusu geniĢ bir coğrafya için mücadele ediyor olmasını
ve sağlam temellere dayandırılmıĢ örgütlü bir yapıda olmasını ileri sürebiliriz.

Tez çalıĢmasında yer verilen sivil inisiyatiflerin temelde yatay bir hiyerarĢi biçimini
benimsediğini söyleyebilmekteyiz. Özellikle forumlar ve KOS bu tarz bir örgütlenme
modeliyle daha fazla öne çıkmaktadırlar. Ancak forumlardan Maçka Parkı forumu
kendi içerisinden bir mahalle derneği çıkarabilmiĢ olması bakımından farklılık
göstermektedir. Maçka Parkı Forumunun kentteki birçok park forumuna göre çok
daha uzunca bir süre devam etmiĢ olmasında söz konusu dernek yapısının (KomĢu
Kapısı Derneği) varlığı da sorgulanabilir. Ayrıca hatırlamak gerekir ki Validebağ
Gönüllüleri‟nin kuruluĢunun ardından yıllarca süren bir tartıĢma neticesinde bir
dernek oluĢumunda da karar kılmıĢ olmaları (ki karar nedeniyle gönüllü çatısı
251
altından ayrılanların olduğu da ilgili görüĢmelerde belirtilmektedir.) ve bu yapıyla da
bugünlere değin ulaĢmıĢ olmaları sivil inisiyatiflerin varlığının sürdürülebilir olması
ile dernekleĢme süreci arasındaki sorgulama sürecini geniĢletebilmektedir.

Forumlardan, Kuzey Ormanları Savunması‟ndan ve Validebağ Gönüllüleri‟nden


bahsederken üç ayrı kent hakkı mücadelesinden bahsediyoruz ve üçünün ortaklaĢtığı
bir nokta var ki o da üç mücadele örneğinin de merkezde yer alıyor olmasıdır. Forum
dediğimizde birçok parkta, alandaki çeĢitli forumlar akla gelse de bu forumlardan
Abbasağa, Caferağa gibi merkezde yer alanlar sürekliliklerini koruyabilmiĢlerdir.
Genel olarak üniversite mezunu belirli bir yaĢ aralığında katılımcıları olan yapılardan
bahsetmekteyiz. Kuzey Ormanları Savunması da üniversite mezunu, “beyaz yakalı”
olarak tanımladığımız, aktivist kimlikli insanların oluĢturduğu bir oluĢumdur.
Validebağ Gönüllüleri ise aynı Ģekilde bu gruplarca da sahiplenilen lokal ama bir
orta-üst gelir grubuna ait bir sitenin dolayısıyla eğitim seviyesi yüksek, belli bir
bilince ve söze sahip olan insanların kent hakkı mücadelesini oluĢturmaktadır. Bu üç
kent hakkı mücadelesi kentin merkezinin dıĢında kalan, eğitim seviyesi yüksek
olmayan özelliklere sahip insanlar dıĢına açılamamıĢ olmaları bakımından
eleĢtirilebilirler.

Söz konusu dayanıĢmaların, forumların sürdürülememiĢ olması yeni


mekanizmaların geliĢtirilmesi gerektiğini de akla getirmektedir. Bunun kısa vadede
gerçekleĢtirilemediğini gözlemlemekteyiz. Yapılan mülakatlara dayanılarak Ģu
söylenebilir ki örneğin uygun Ģartlar oluĢsa ve örneğin Abbasağa Forumu toplamaya
karar verse ya da bir baĢka forum, çağrı sonrasında gene o forum yüksek bir katılımcı
sayısına ulaĢabilir gibi görünmektedir. Ama bunun sürekliliğini sağlayacak bir
mekanizmaya olan ihtiyaç çok açık bir Ģekilde fark edilmektedir.

Bir kent hareketi toplumsal bir karĢılığı olması bakımından toplumsal hareket
olarak değerlendirilmektedir. Böylesi bir bakıĢ açısından hareketle Gezi Parkı
DireniĢi‟nin bir kent hareketi olduğunu söyleyebilmekteyiz. Eylemlerin kentle iliĢkisi
ile mevcut iktidarla olan iliĢkisi tartıĢmalı dahi olsa eylemler çıkıĢı itibariyle kentsel
toplumsal hareketler kategorisine girebilir. Benzer bir bakıĢ açısından hareketle

252
forumlar da belirli bir dönem için böylesi bir iĢlev yüklenmiĢlerdir. AyrıĢtığı nokta
itibariye forumlar daha lokal olarak düĢünülebilecek oluĢumlar iken Gezi daha kent
bütününü etkisi altına alan bir hareket olarak değerlendirilebilmektedir. Mahalli
düzeyde kalan hareketler bir kent hareketine dönüĢmediği sürece sadece kendi
mahallemizdeki, semtimizdeki direniĢi kaybetmemek için mücadele vermekteyiz,
böylesi bir durumda, Gramsci bir bakıĢla, “siper mücadeleleri” vermenin ötesine
geçememiĢ oluyoruz. Ancak hiç Ģüphesiz ki mahalli boyutta kalan mücadelemizi
kazansak da kaybetsek de önemli dersler edinerek o mücadeleyi tamamlıyoruz.
Gezi Parkı eylemleri, forum deneyimleri, dayanıĢmalar ve savunmalar uzun vadede
değerlendirildiğinde bu oluĢumlara katılan insanların üzerinde bu sürecin etkilerini
yaĢamları boyunca kalacağı öngörülmektedir. Sürecin sosyal hayata olduğu gibi
siyasete de etkileri apaçık ortadır, bugün siyasetçiler kente iliĢkin olarak karar
verirlerken daha endiĢeli bir biçimde karar verme yolunu seçmektedirler. Örneğin
M.C.Y görüĢmede Ģöyle bir örneğe yer veriyor;

“Geldiler şuraya, Fındıklı Parkı‟na inşaat şeylerini çaktılar. Bir küçük eylem
oldu, pat diye tası tarağı topladılar, gittiler. O toplumsal tepkinin büyümesinden
hep çekiniyorlar, çekinmeye de devam edecekler. Bir tarafında böyle bir şey var,
bu iyi bir şey. Yani siyasetçinin veya kent yöneticisinin, kente müdahalesindeki
sınırları arttıran bir şey. Dolayısıyla da bir müdahale geliştirmeden önce
eskiden iki kere düşünürlerken şimdi beş kere düşünecekler. Ki zaten Gezi‟den
beridir ben böyle olduğunu düşünüyorum. Öyle öncesinde alınmış kararların
uygulanması gibi bir durum var, sonrasında alınan, çok toplumsal tepki çeken
öyle bir şey yok. Daha küçük küçük, parsel bazlı şeyler her zaman var ama daha
büyük hepimizi etkileyecek, büyük projeler yok.”

Sonuç olarak kent hakkını, kent mücadelelerini, kentsel toplumsal hareketleri belirli
bir tanım, ulaĢılması gereken bir hedef olarak düĢünmemeliyiz. Böylesi mücadeleler
kendisini sürekli olarak yenileyen, devingen bir ruh haline ve kimliğine sahip
olmaları bakımından dikkat çekmektedir. Kent hakkı bizim içimizde yaĢarken ve o
yönde bir hak talebimiz olduğu anda ortaya çıkacak bir “Ģey” olmalıdır. Kentsel
toplumsal hareket dediğimizde de zaten bu hakkın ortaya çıkabileceği ortamları
253
oluĢturacak, sürekli kendini yenileyecek bir oluĢumdan bahsetmiĢ olmaktayız.
Bahsettiğimiz yaĢama halini bir kentte ne kadar çok insan yaĢarsa kent hakkı o kente
özgü biçimde Ģekil almaya baĢlayacaktır. Ve her bir Ģehirde farklı taleplerle,
devingenlikle farklı görüngüler kazanacaktır.

254
KAYNAKÇA

ADANALI, Y: 2011 “Dünya‟dan Kent Hakkı” Ġçin Kentsel Mücadele Örnekleri:


Hindistan, Dominik Cumhuriyeti, Brezilya, Venezüella ve
ABD”, Eğitim Bilim Toplum Dergisi, Sayı:36, Cilt:9, s.14-
30.

AKCAN, E: 2013 “Gezi Parkı Mimarlık ve Siyaset”, (Çevrimiçi),


http://www.arkitera.com/gorus/366/gezi-parki-mimarlik-ve-
siyaset, 04.06.2013

AKILLIOĞLU, T: 1995 Ġnsan Hakları 1, AÜ SBF Ġnsan Hakları Merkezi Yayını,


No: 17, Ankara.

ARSLANOĞLU, K: 2012 “Toplumsal Hareketleri Anlayamamak-1”, Sol Portal,


(Çevrimiçi)
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/kaanarslanoglu/toplumsal-
hareketleri-anlayamamak-1-56671 25.09.2012

ASLAN, S: 2010 “Türkiye‟de Sivil Toplum”, Elektronik Sosyal Bilimler


Dergisi, KıĢ-2010 C.9 S.31 (260-283), (Çevrimiçi),
file:///C:/Users/can/Downloads/5000068303-5000087836-1-
PB.pdf, 09.10.2015

AVCI, A: 2013 “Ütopya Açlığı” Olarak Gezi‟nin Mizahı, (Çevrimiçi)


http://www.e-skop.com/skopbulten/direngezi-
%E2%80%9Cutopya-acligi%E2%80%9D-olarak-gezinin-
mizahi/1719, 09.10.2015

BAYSAL, U. C: 2011 “Kent Hakkı: EriĢim Hakkından DeğiĢtirme Hakkına”


Gökmen, Özgür (der.) Türkiye‟de Hak Temelli Sivil
Toplum Örgütleri, Ankara: STGM.

BAYSAL, U. C: 2011 “Kent Hakkı Yeniden Hayat Bulurken” Eğitim Bilim

255
Toplum Dergisi, Sayı: 36 Cilt:9 s.31-55.

BIYIK, Z: 2011 Kamusal Mekanın Kent Meydanından Soyutlanması ve


Devlet Otoritesinin YaratmıĢ Olduğu Dokunulmazlık
Algısının Bu Süreçteki Rolü. Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul
Bilgi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.

BLUMER, H: 1951 “Collective Behavior," in A. M. Lee, ed., Principles of


Sociology, New York, Barnes & Noble, s. 67-121.

BOYSAN, A,B: 1996 Meydanların VaroluĢ ve YokoluĢ Nedenleri. Ġnsan Çevre


Kent, F. B. Yıldırım (ed.), Ġstanbul: Wald Yayınları, s.71-
84.

BULUT, F: 2011 “68 KuĢağı Gençlik Olaylarının Uluslararası Boyutu Ve


Türkiye‟de 68 KuĢağına Göre Atatürk ve Atatürkçülük
AnlayıĢı”, ÇTTAD, XI/23, s.123-149

CASTELLS, M: 1983 The City and Grasroots: A Cross-Cultural Theory of


Urban Social Movements, California: University of
California Press, s. 278,

CASTELLS, M: 1997 Kent Sınıf Ġktidar, Çev: Asuman Erendil, Ankara, Bilim ve
Sanat Yayınları.

“DemokratikleĢme Sürecinde Türkiye‟de Yeni


CENGĠZ, E. ve ÖZDEN, P: Kentsel/Toplumsal Hareketler: Gezi Parkı Örneği”,
2013 (Çevrimiçi),
http://www.academia.edu/11580690/12._Kamu_Y%C3%B6
netimi_Forumu_KAYFOR_12_Bildiri_Kitab%C4%B1
27.09.2015

256
CHOMSKY, N: 2013 Occupy / ĠĢgal Et, Agora Kitaplığı, Ġstanbul.

COġKUN, M,K: 2006 “Süreklilik ve KopuĢ Teorileri Bağlamında Türkiye‟de Eski


ve Yeni Toplumsal Hareketler”, (Çevrimiçi),
http://www.politics.ankara.edu.tr/dergi/pdf/61/1/3_mustafa_
kemal_coskun.pdf, 29.10.2015, s. 8.

ÇAHA, Ö: 2005 Sivil Toplum Üstüne, (Editör: Lütfi Sunar), Sivil Toplum
ve Demokrasi, Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, s. 9-10.

ÇAHA, Ö: 2006 “Bir Kez Daha Sivil Toplum”, (Çevrimiçi),


http://www.siviltoplum. com.tr (son eriĢim tarihi
15.06.2006).

ÇAPA, E: 2013 “Herkes Kendi Parkında, Herkes Bunun Farkında”


(Çevrimiçi), http://www.hurriyet.com.tr/pazar/23565947.asp
29.09.2015

ÇELEBĠ, V. ve SOYSAL, A. DireniĢi DüĢünmek : 2013 Taksim Gezi Olayları, ,


(Editörler) : 2013 MonoKL Yayınları, Ġstanbul, sf.19-21.

ÇOBAN, B: 2008 “Yeni Toplumsal Hareketlerin EleĢtirisi”, (Çevrimiçi),


http://dspace.marmara.edu.tr/bitstream/handle/11424/3073/5
000013306-5000022805-1-PB.pdf?sequence=1, 13.10.2015.

ÇOPUROĞLU ve ÇETĠN: “Yeni Sosyal Hareketler Paradigması Bağlamında


2010 Türkiye'deki KüreselleĢme KarĢıtı Grupların Birbirleriyle ve
Dünyadaki KarĢıtlarla KarĢılaĢtırılması”, Sosyoloji
AraĢtırmaları Dergisi, Cilt: 13 Sayı: 1 - Bahar 2010, s.73.

ÇULHAOĞLU, M: 2001 “Devlet, Sivil Toplum ve DemokratikleĢme”, Sivil


Toplum: Devletin Büyümesi, YGS Yayınları, Ġstanbul, s.
32-33.

257
DEMĠROĞLU,E: 2014 “Yeni Kentsel Toplumsal Hareketler: Bir Literatür
Taraması” Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler
Dergisi, Cilt 2, Sayı:1, s.133-144

DĠANĠ, M: 2011 “The Concept Of Social Movement”, The Sociological


Review, Vol: 40, Issue 1, s.1–25.

DURU, B. VE ALKAN, A: “20. Yüzyılda Kent ve Kentsel DüĢünce”, 20. Yüzyıl Kenti,
2002 (Der. Bülent Duru ve Ayten Alkan), Ġmge Kitabevi, Ankara,
s. 20.

ERTAN, B: 2014 “Gezi Parkı DireniĢi ve Yeni Türkiye” Eğitim Bilim


Toplum Dergisi, Cilt:12 Sayı:47, s. 58-77.

FURUNCU, D: 2014 “Yeni Toplumsal Hareketler, KüreselleĢme ve Dijital


Aktivizm: Gezi Parkı Örneği” (Çevrimiçi),
http://www.duygufuruncu.com/yeni-toplumsal-hareketler-
kuresellesme-ve-dijital-aktivizm-gezi-parki-ornegi/
26.09.2015, s.78-79.

GALLAGHER, M. ve Representative Government in Modern Europe, McGraw


MĠCHAEL, L. PETER, M: Hill, New York.
2001

GĠDDENS, A: 2000 Sosyoloji (yay. haz: Hüseyin Özel ve Cemal Güzel), Ayraç
Yay. Ankara.

GĠDDENS, A: 2008 Sosyoloji, (yay. haz. Cemal Güzel) Kırmızı Yayınları, s.


683, Ġstanbul.

GÜNEġ, Ġ: 2004 “Sivil Toplum KuruluĢları”, Son Baskı Sanal Dergi,

258
(Çevrimiçi)
http: //www.sonbaski.com/sayi7siviltoplum.htm (son eriĢim
tarihi 20.05.2008). s. 5,

HABERMAS: 1997 Kamusallığın Yapısal DönüĢümü, Çev: T.Bora M.Sancar,


Ġstanbul.

HARDT VE NEGRĠ: 2004 Çokluk, Ayrıntı Yay., Ġstanbul, 2004

HARVEY, D: 2006 Sosyal Adalet ve ġehir, Ġstanbul: Metis Yayınları.

HARVEY, D: 2013 Asi ġehirler, çev: AyĢe Deniz Temiz, Ġstanbul, Metis
Yayınları.

HELLMAN, J. A: 1994 "Mexican Popular Mavements, Clientelism, and the Process


of Democratization," Latin American Perspeetives, 21/2.

HILGERS, T: 2003 "Latin American Political Parties, Social Mavements, and


Democratic Administration-the Case of the Brazilian
Workers' Party," Critique: A Worldwide Student Journal of
Politics.

HOLM, A: 2011 “Das Recht Auf Die Stadt.” Blatter Für Deutsche Und
Internationale Politic, s.8:89-97.

ĠPLĠKÇĠ, M: 2013 Biz Orada Mutluyduk, Doğan Kitap, Ġstanbul, s.9-17.

KAHRAMAN, H,B., Katılımcı Demokrasi, Kamusal Alan ve Yerel Yönetim,.


KEYMAN, F,E., SARIBAY, Demokrasi Kitaplığı, Ġstanbul, s. 40.
A, Y: 1999

259
KARTAL B., Yeni Kentsel Toplumsal Hareketler, EskiĢehir: Açık
KÜMBETOĞLU B. (DER): Öğretim Fakültesi Yayınları, s.68.
2012

KEYMAN, F: 2004 “Sivil toplum, sivil toplum kuruluĢları ve Türkiye”, Sivil


Toplum ve Demokrasi Konferans Yazıları no:4, Ġstanbul
Bilgi Üniversitesi, (Çevrimiçi),
http://stk.bilgi.edu.tr/docs/keyman_std_4.pdf (son eriĢim
tarihi 15.03.2005). s. 2-3.

KITSCHELT, H. (1986), "Political Opportunitty Structures and Political Protest:


Anti-Nuclear Movements in Four Democracies," British
Journal of Political Scienees, 16/1: 57-85.

KOFMAN, E. VE LEBAS, E: “Lost in Transposition –Time, Space and the City”,


1996 Kofman, E. Ve Lebas, E. (der) Lefebvre, H. Writings on
Cities içinde, Blacwell, Oxford, s.3-60.

KORNHAUSER, W: 1959 The Politics of Mass Society, New York: The Free Press

LEFEBVRE, H: 1996 The Right to the City. Writing on Cities, Kofman,


Eleonore/ Lebas Elizabeth (der.), (London: Blackwell).

LEFEBVRE, H: 2002 The Right to the City, Gary Bridge, Sophıe Watson (eds.),
The Blackwell City Reader (Oxford UK: Blackwell
Publishing), s.367-375.

LEFEBVRE, H: 2012 Asi ġehirler, Ġstanbul: Metis yay, sf.116.

MACĠONĠS, J: 2012 Sosyoloji, (Çeviri editörü: Vildan Akan), Nobel Yayınları,


Ankara, s. 617.

260
MARCUSE, P: 2012 The Right to the City, (Çevrimiçi),
http://vimeo.com/29290292, 17.08.2014.

MARX, K: 1979 Grundrisse, (Çev.: S. NiĢanyan) Birikim Yayınları, Ġstanbul

MAYER, M: 2011 Kentsel Toplumsal Hareketlerde “Kent Hakkı”, Eğitim


Bilim Toplum Dergisi, Sayı:36, Cilt:9, s.153-182.

MELUCCĠ, A: 1994 “A Strange Kind of Newness: What‟s “new” New Social


Movements” Enrique Larana Hank Jonhston Joseph R
Gusfield (ed.) New Social Movements From Ideology to
Identity, Philadelphia Temple University Press, içinde s.
101-130.

MUMFORD, L: 1996 “Görünmeyen Kent”, Çev. M. H. Doğan, Cogito: Sayı 8:


s.169-173, Ġstanbul, Yapı Kredi Yayınları.

ORTĠZ, E: 2010 “The Contruction Process towards the Right to the City:
Progress Made and Challanges Pending,” Sugranyes, A.
/Mathivet, C. (Der.), Cities for All: Proposals and
Experiences towards the Right to the City (Santiago,
Chile: Habitat International Coalition).

ÖNCEL, N,C: 2013 http://www.hurriyet.com.tr/pazar/23465831.asp, 09.10.2015

PAKULSKI, J: 1993 "The Dying of Class or Marxist Class Theory?,"


International Sociology, 8/3, s.279-292.

PARK, R: 2013 “On Social Control and Collective Behavior”, ġikago 1967,
s.3. (http://www.sendika.org/2013/05/kent-hakki-david-
harvey/ „dan alınmıĢtır.) 10.11.2015

261
PEKTAġ, E,K. VE AKIN, F: “Avrupa Kentsel ġartları Perspektifinde Bir Kentli Hakkı
2012 Olarak Katılım Hakkı ve Türkiye”, (Çevrimiçi),
http://www.iibfdergi.aku.edu.tr/pdf/12_2/2.pdf 27.09.2015

PICHARDO, N. A: 1997 "New Social Movements: A Critical Review," Annual


Review of Sociology, 23: 411-431.

PLANT, D: 2005 "The Levellers", British Civil Wars and Commonwealth

PURCELL, M: 2002 “Excavating Lefebvre: The Right to the City and its Urban
Politics of the Inhabitant”, (Çevrimiçi),
http://www.springerlink.com/content/m1856v64454767j9/fu
lltext.pdf, 22.01.2010, s.102.

ROCHON, T. R. (1990), "The West European Peace Movement and the Theory of
New Social Movements," Dalton, R.J. i Kuechler,M. (Der.),
Challenging the Political Order: New Social and Political
Movements in Western Democracies (New York: Oxford
University Press).

RUBY, C: 1999 “(Promised) Scenes of Urbanity”, Marston, S. Ve Perry,


D.C. (der). The Urban Moment içinde, Sege Publications,
Londra, s.241-248.

ġEN, S: 2012 “Kentlilik Üzerine DüĢünmek”, Toplum ve Bilim,


Sayı:124, 2012, s.103-125.

STRUTZ, J. ÇAVUġOĞLU, “Enformelliğin Sınırları DeğiĢirken Kent Hakkı”, Eğitim


E: 2011 Bilim Toplum Dergisi, Sayı:36, Cilt:9, s.5-73.

262
SUNAL, B: 2004 Sosyal Hareketler ve Türkiye, (Çevrimiçi),
http://www.ekoloji.org/dergi/sayi4/te04_sol%20hareketler%
20ve%20turkiye.pdf, 29.10.2015

TARROW, S: 1994 Power in Movement: Social Movements, Collective Action


and Politics. Cambridge: Cambridge University Press.

TEKELĠ, Ġ: 2011 Kent, Kentli Hakları, KentleĢme ve Kentsel DönüĢüm,


Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Ġstanbul.

TEKELĠ, Ġ: 2009 Kültür Politikaları ve Ġnsan Hakları Bağlamında Doğal


ve Tarihi Çevreyi Korumak, Ġstanbul: Tarih Vakfı Yurt
Yayınları.

TOPAL, A: 2007 Latin Amerika’yı Anlamak – Neoliberalizm, DireniĢ ve


Sol, Yordam Kitap, Ġstanbul, s.9-11

TOSUN, G: 2005 “BirleĢtirici Demokrasi Devlet-Sivil Toplum ĠliĢkisinin


Yeniden Yapılandırılması için bir Analiz Aracı Olabilir
mi?”, Editor: Lütfi sunar, Sivil Toplum ve Demokrasi,
Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, s. 139-140.

TUNÇAY, M: 2009 “Sivil Toplum KuruluĢlarıyla ilgili Kavramlar”, (Çevrimiçi),


http://www.siviltoplum.com.trindex.php?ynt=icerikdetay&i
cerik=46&id=98&yzd=2, 05.02.2009.

TURNER B.,KĠLLĠAN L: Collective Behaviour, Engelwood Cliffs, NJ., Prentice Hall


1987

UNESCO/UN- Urban Policies and the Right to the City, Public Debate,
HABITAT/ISSCISS :2005 Discussion Paper, 18.03.2005, Paris.

263
UYGUNER, B: 2013 “Forumlardan Mahalle Meclislerine Sıçramak”, Bianet,
(Çevrimiçi), https://bianet.org/bianet/siyaset/149070-
forumlardan-mahalle-meclislerine-sicramak, eriĢim tarihi:
30.10.2015.

UYSAL, A: 2013 “Teori ve Pratik Arasında Gezi Protestoları, Bir


Toplumsal Hareket midir?”, #Diren Sosyoloji, (Editör:
Ekrem Saltık), Kaldırım Yayınları, Ġstanbul, s.31.

YILDIRIM, Y: 2012 “Türkiye‟li Toplumsal Hareketlerin DönüĢümüne Genel Bir


BakıĢ”, Eğitim Bilim Toplum Dergisi, C: 10, s. 38, 8-32

YILDIRIM, Y: 2013 “Toplumsal Hareket Algımız ve Gezi DireniĢi”, Birgün


Kitap Eki,
http://birgunkitap.blogspot.com/2013/06/toplumsal-hareket-
algmz-ve-gezi.html, 24.07.2013, s.50-55.

YILDIZ, Ö: 2007 “Sivil Toplum Örgütleri, „Özerklik‟: Kavramsal Bir


Açılım”, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,
6, (1), s. 53-58.

ZĠJDERVELD, A.C: 1998 A Theory of Urbanity, Transaction Publishers, New Jersey.

ZUKĠN, S: 1995 Cultures of Cities, Blackwell, Cambridge.

ZUKĠN, S: 2011 Naked City the Death and Life of Authentic Urban
Places New York: Oxford University Press.

264
EKLER
Ek 1: Mülakat Soruları
(Adı Soyadı, YaĢı, Eğitim Durumu, Etnik Kimliği, Mesleği )
(Adı ve soyadı sadece adın ve soyadın baĢ harfleri Ģeklinde belirtilecektir.)

1. Forumunuzun hikâyesini paylaĢabilir misiniz?

2. Forumlara ne zamandır katılıyorsunuz? Kesintisiz olarak katıldınız mı?

3. Gezi‟den önce bu tarz bir tecrübeniz oldu mu?

4. Forumlarda yaĢadığınız deneyimleri biraz dinlemek isterim.

5. Sizi bu foruma getiren sebepler neler? Ġnsanlar ne tür taleplerle buraya


geliyor?

6. Siyasi parti üyeliğiniz var mı ya da herhangi bir partiye karĢı sempati


duyuyor musunuz?

7. Gezi Parkı‟nda bulundunuz mu? Neye itirazınız vardı? Sizi Gezi‟ye çeken
neydi?

8. Nasıl bir kent hafızanız var? Önceden hatırladığınız deneyimleri paylaĢabilir


misiniz?

9. Kentsel hareketi nasıl tarif ediyorsunuz? Forumları kentsel hareketin


içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz, nasıl bir yere koyuyorsunuz?

10. Kamusal alan deyince ne anlıyorsunuz? Parkların, mahalle evlerinin temsil


ettiği kamusallık nedir sizce, tarif edebilir misiniz?

11. “ĠĢgal evleri”, “mahalle evleri” ya da “sosyal merkez”; söz konusu yaĢam
alanları ile kent hakkı arasında nasıl bir iliĢki kuruyorsunuz?

12. Kent ile olan iliĢkinizi tanımlar mısınız?

13. Sokakla olan iliĢkinizi nasıl tanımlarsınız? Mahalle kültürü ile mi


büyüdünüz?

14. Nasıl bir kent ve kentlilik özlemi içerisindesiniz? Nasıl bir kent ütopyanız
var?

15. Forumların ilerleyen zamanlarda toplumsal, siyasal, gündelik yaĢama


yansımaları neler olacak dersiniz?

265

You might also like