Professional Documents
Culture Documents
Taksim Cumhuriyet Meydanı
Taksim Cumhuriyet Meydanı
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SOSYAL YAPI VE SOSYAL DEĞİŞME BİLİM DALI
MEYDAN SATICILARI:
2501080127
İstanbul 2011
Kentsel Gelişim Sürecinde Meydan Satıcıları: Taksim Cumhuriyet
Meydanı Örneği
Hazırlayan: R.Esra Kuser
ÖZ
iii
olarak iktisat sosyolojisinden faydalanılmıştır. Saha araştırması ve gözlemler sonucu
ortaya çıkan gerçekler iktisat sosyolojisinin ortaya çıkardığı olgular, fikir, ifade ve
kavramlarla anlaşılmış ve anlatılmıştır.
iv
Square Vendors in Urban Development: Taksim Square
By R. Esra Kuser
ABSTRACT
As the concept of urbanization changes in the modern era, cities have to develop
their identity and vision in order to be able to compete with other global urban areas.
This master thesis is about the “street vendors who work on Taksim Square, the
central plaza in the globally rising metropolis of Istanbul. We call them “square
vendors.” We approach them as an element of the economic and social pattern of
Taksim Square. We saw questions that arose and sought answers in the light of
sociology of economics.
The paper consists of three main parts. The first part is about the latest developments
in urban areas, and especially Taksim Square. It contains comparisons between the
literature on the urban areas and Taksim Square, whereas the second part is about
informal economics and the street vendors. The third part is designed to illuminate
the characteristics, problems, organization, business dynamics and lifestyle of the
“square vendors” in Taksim Square. The observations, interviews, survey and the
analysis of the results show the strong informal relations of trust, sincerity, closeness
and attachment among the square vendor groups, mostly based on family and
fellowship.
Key Words: Urban Development Trends; City Centers and Squares; Informal
Economic Activities and Street Vendors; Informal Social Networks; Taksim Square
v
ÖNSÖZ
Bu tez çalışması 2009 -2011 kış, bahar ve yaz mevsimleri boyunca devam etti.
Taksim Meydanı’ndaki “Meydan Satıcıları” diğer fiziksel ve sosyal unsurlar içinde
defalarca gözlemlendi. Özgün ve anlamlı bir çalışma olabilmesi için hava şartları,
günün saatleri veya meydan satıcılarının genellikle araştırmayı ciddiye almaması,
anlamaması veya hoşnutsuzluğu gibi, olumsuz şartlara karşın, araştırma sürdürüldü.
Bazen sabahın erken saatleri, bazen gecenin çok geç saatleri dahil olmak üzere
meydan satıcıları gözlendi, sayıldı, neler sattıkları tespit edildi, kendileri ile
görüşüldü. Bu çalışma yapılırken sosyal araştırmaların büyük sabır, emek,
fedakarlıkla gerçekleştiği bizzat görüldü.
vi
İÇİNDEKİLER
ÖZ ______________________________________________________________ iii
ABSTRACT ______________________________________________________ v
ÖNSÖZ __________________________________________________________ vi
İÇİNDEKİLER ___________________________________________________ vii
ŞEKİL LİSTESİ ___________________________________________________ x
TABLO LİSTESİ __________________________________________________ xi
GRAFİK LİSTESİ ________________________________________________ xii
KISALTMALAR LİSTESİ _________________________________________ xiii
GİRİŞ ____________________________________________________________ 1
BİRİNCİ BÖLÜM
MEYDANLAR VE MEYDANLARIN SATICILAR İÇİN ÖNEMİ: TAKSİM
MEYDANI’NIN SATICILARLA İLİŞKİSİ ____________________________ 4
1.1. Meydanlar ve Meydanların Satıcılar ile İlişkisi ____________________ 4
1.1.1. Meydan Kavramı __________________________________________ 5
1.1.2. Meydanların Tarihi Gelişimi _________________________________ 6
1.1.2.1. Antik Dönemde Meydanlar _______________________________ 7
1.1.2.2. Ortaçağ Meydanları _____________________________________ 8
1.1.2.3. Rönesans Meydanları ___________________________________ 9
1.1.2.4. Modern Dönemde Meydanlar _____________________________11
1.1.2.5. Post Modern Dönemde Meydanlar _________________________13
1.1.3. Meydanların Satıcılar için Önemi _____________________________15
1.1.4. Meydanların Ekonomisi _____________________________________17
1.1.5. Meydanlarda Küreselleşmenin Etkisi___________________________20
1.1.6. Meydanların Kültürel Kimliği ________________________________22
1.1.7. Türkiye’de Meydanlar ______________________________________24
1.1.8. Meydanların Satıcılar Tarafından Kullanılması ___________________27
1.1.9. Meydanlarda Satılan Yiyecekler ______________________________28
1.2. Taksim Meydanı’nın Satıcılar ile İlişkisi _________________________32
1.2.1. Taksim Meydanı’nın “Dünya Kentsel Hiyerarşi” İçindeki Konumu ___32
1.2.2. Taksim Meydanı’nın Tarihi Gelişimi _________________________36
1.2.3. Taksim Meydanı’nın Özellikleri ______________________________39
1.2.3.1. Taksim Meydanı’nın Fiziksel Özellikleri_____________________39
1.2.3.2. Taksim Meydanı’nın Siyasi Özellikleri _____________________40
1.2.3.3. Taksim Meydanı’nın Sembolik Özelliği _____________________41
1.2.3.4. Taksim Meydanı’nın Sosyal Kültürel Özellikleri ______________44
1.2.3.5. Taksim Meydanı’nın Ekonomik Özellikleri __________________46
1.2.3.6. Taksim Meydanı’nın Trafik Meydanı Özelliği ________________48
vii
1.2.3.7. Taksim Meydanı’nın Uzmanlığı: Uluslararası Kongre Merkezi
Olarak Taksim Meydanı ________________________________________49
İKİNCİ BÖLÜM
KAYITDIŞI FAALİYETLER İÇİNDE MEYDAN SATICILARININ YERİ__52
2.1. Kentlerde Kayıtdışı Faaliyetler _________________________________52
2.1.1. Kayıtdışı Faaliyetlerin Özellikleri _____________________________54
2.1.2. Kayıtdışı, Yasadışı, Kayıtlı Faaliyetler Arasındaki Farklar __________55
2.1.3. Kayıtdışı İstihdam __________________________________________58
2.1.4. Kayıtdışı Faaliyetler Üzerine Tartışmalar ________________________61
2.1.5. Türkiye ve İstanbul’da Kayıtdışı Faaliyetler ______________________62
2.1.6. Kayıtdışı Faaliyetlerin Sebepleri _______________________________65
2.1.7. Kayıtdışında Kadın İşgücü ___________________________________67
2.1.8. Kayıtdışı İstihdamı Önleme Yöntemleri _________________________67
2.1.9. Kayıtdışı Çalışanların Çeşitleri ________________________________69
2.1.10. Kayıtdışı Faaliyetlerin Gömülülük ve Enformel İlişkiler Kavramları ile
Açıklanması ___________________________________________________71
2.1.11. Kayıtdışı Faaliyetlerde Kültür ve Sosyal Sermayenin Önemi ________73
2.2. Kayıtdışı Sosyo-Ekonomik İlişkiler Örneği olarak Meydan Satıcıları __74
2.2.1. Meydan Satıcılarının Çeşitleri ________________________________77
2.2.2. Meydan Satıcılarının Özellikleri ______________________________79
2.2.3. Meydan Satıcılarının Sorunları _______________________________82
2.2.4. Meydan Satıcılığının Sebepleri _______________________________82
2.2.5. Meydan Satıcılarının Ekonomik Potansiyeli ______________________83
2.2.6. Meydan Satıcılarının Gelişmekte Olan ve Gelişmiş Ülkelerdeki Durumu
_____________________________________________________________84
2.2.7. Meydan Satıcılarını Önleme Yöntemleri ________________________87
2.2.7.1. Meydan Satıcılarının Zabıta Tarafından Bertaraf Edilmeleri ______87
2.2.7.2. Meydan Satıcılarına Karşı Sosyal Yaklaşımlar ________________89
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TAKSİM MEYDANI -24 SAAT- MEYDAN SATICILARI ________________92
3.1. Taksim Meydanı’nın Gözlem Metodu ile “Dünya Kentsel Hiyerarşi”
Yapısıyla Karşılaştırılması _________________________________________93
ix
ŞEKİL LİSTESİ
Şekil 11: Kayıtlı Firma Uzantısı olarak: Sokak Satıcıları Organizasyon Şeması ... 110
x
TABLO LİSTESİ
Tablo 1: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yasal Durumlarına Göre Dağılımı ........... 112
Tablo 2: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Cinsiyet Dağılımı ...................................... 113
Tablo 3: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Cinsiyet ve Medeni Durum Dağılımı........ 114
Tablo 4: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Cinsiyet ve Yaş Dağılımı .......................... 114
Tablo 5: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yaş Dağılımı II ........................................ 115
Tablo 6: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Geldikleri Bölgelere Göre Dağılımı ......... 116
Tablo 7: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Eğitim Durumu ......................................... 117
Tablo 8: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Sayısı Dağılımı ...................... 119
Tablo 9: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Bireyleri ................................ 120
Tablo 10: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın En Uzun Yaşadıkları Yer Dağılımı ......... 121
Tablo 11: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka İllerde Çalışma Oranı ................... 122
Tablo 12: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Semtlerde Satıcılık Yapma Oranları
.............................................................................................................................................. 123
Tablo 13: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Yaşama Sebepleri ............... 124
Tablo 14: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Bulunma Nedenleri II ......... 125
Tablo 15: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Asıl Meslekleri........................................ 126
Tablo 16: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Meydan’a Ulaşmak İçin Kullandığı Ulaşım
Araçları ................................................................................................................................. 127
Tablo 17: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yolda Harcadıkları Süre ......................... 128
Tablo 18: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Gelir Durumları Hakkındaki Düşünceleri
.............................................................................................................................................. 129
Tablo 19: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Evlerinin Mülkiyet Durumu.................... 130
Tablo 20: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Harcamaları I .......................................... 131
Tablo 21: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Harcamaları II ......................................... 132
Tablo 22: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Bir İş Düşünüp Düşünmediği ....... 132
Tablo 23: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Nasıl Bir İş Düşündüğü ................ 133
Tablo 24: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İşi Kimden Öğrendiği ............................. 134
Tablo 25: Ankete Katılan Meydan Satıcıların’a Aile Desteği.............................................. 135
Tablo 26: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yakınlarının Mesleği I ........................... 136
Tablo 27: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yakınlarının Mesleği II........................... 137
Tablo 28: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Kimlere Bağlı Çalıştığı ........................... 137
Tablo 29 : Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İşlerinde Bağımlılık Durumu ................. 138
Tablo 30: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Diğer Satıcılar ile olan İlişkileri.............. 139
Tablo 31: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Zabıta İle İlişkileri ................................. 141
xi
GRAFİK LİSTESİ
Grafik 1: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yasal Durumlarına Göre Dağılımı........... 112
Grafik 2: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Kendi Tezgahlarının Başında Durma
Oranları ................................................................................................................................ 113
Grafik 3: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Cinsiyet Dağılımı ..................................... 113
Grafik 4: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Medeni Durumu ...................................... 114
Grafik 5: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yaş Dağılımı I ......................................... 115
Grafik 6: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yaş Dağılımı II ........................................ 115
Grafik 7: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Geldikleri Bölgelere Göre Dağılımı ........ 116
Grafik 8: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Eğitim Durumu I ...................................... 118
Grafik 9: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Eğitim Durumu II .................................... 118
Grafik 10: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Sayısı Dağılımı I ................ 120
Grafik 11: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Sayısı Dağılımı II ............... 120
Grafik 12: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Kimlerle Yaşadığı ................................. 121
Grafik 13: Ankete Katılan Meydan Satıcılarının En Uzun Yaşadıkları Yer Dağılımı ......... 122
Grafik 14: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka İllerde Çalışma Oranı .................. 122
Grafik 15: Ankete Katılan Meydan Satıcıların’nın Başka Semtlerde Satıcılık Yapma Oranları
.............................................................................................................................................. 123
Grafik 16: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Yaşama Sebepleri ............... 125
Grafik 17: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Çalışma Nedenleri II .......... 126
Grafik 18: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Asıl Meslekleri ..................................... 127
Grafik 19: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Meydan’a Ulaşımı ................................. 128
Grafik 20: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yolda Harcadıkları Süre ........................ 129
Grafik 21: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Gelir Durumları Hakkındaki Düşünceleri
.............................................................................................................................................. 130
Grafik 22: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Evlerinin Mülkiyet Durumu .................. 131
Grafik 23: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Harcamaları ........................................... 132
Grafik 24: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Bir İş Düşünüp Düşünmediği i ... 133
Grafik 25: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Ne Tür Bir İş Düşündüğü ............ 134
Grafik 26: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İşi Kimden Öğrendiği ............................ 135
Grafik 27: Ankete Katılan Meydan Satıcıların’a Aile Desteği ............................................ 136
Grafik 28: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yakınlarının Mesleği ............................. 137
Grafik 29: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Kimlere Bağlı Çalıştıkları ...................... 138
Grafik 30: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İşlerinde Bağımlılık Durumu ................. 138
Grafik 31: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Diğer Satıcılar ile olan İlişkileri ............ 140
Grafik 32: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Taksim Meydanı’nı Tercih Nedenleri ... 141
Grafik 33: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Zabıta ile olan İlişkileri.......................... 142
xii
KISALTMALAR LİSTESİ
a. g.e. Adı geçen eser
AB Avrupa Birliği
BM Birleşmiş Millletler
Yy Yüzyıl
MÖ Milattan Önce
xiii
OECD Organisation for Economic Co-operation
and Development (Ekonomik Kalkınma
ve İşbirliği Örgütü)
v.s. Vesaire
xiv
GİRİŞ
Tarım arazilerindeki azalma ve kentlerin daha rahat koşullar sağlaması ile birlikte
baş gösteren kırsal alanlardan kente aşırı göç ve kentlerin bu yeni gelenlere yeteri
kadar iş imkanı yaratamaması sebepleri ile kırdan gelen işsizler ordusu kendilerine
kent sokaklarında ve meydanlarında iş yaratmak zorunda kalmışlardır.
Dünya kentsel alan olan ve günün her saati kalabalıklara ev sahipliği yapan
İstanbul’un merkezi Taksim Meydanı’nın kırsal kökenli satıcılar için çekiciliğinin
nedenleri açıktır.
Genel anlamda kent meydanları sosyal, kültürel, sanatsal yaşamın kentlerin diğer
bölümlerine oranla daha fazla yansıtıldığı, insanların ev dışında sosyalleştiği açık ve
geniş mekanlardır. Festivallere, sanat ve kültürel faaliyetlere, resmi törenlere ev
sahipliği yapmaktadırlar.
1
b) Kayıtlı ile kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin nasıl iç içe yürüdüğünü ve birbirinden
ince bir çizgiyle ayrıldığını Meydan’da satıcılık yapan kişiler örneğinde açıklamak.
3
BİRİNCİ BÖLÜM
MEYDANLAR VE MEYDANLARIN SATICILAR İÇİN ÖNEMİ:
TAKSİM MEYDANI’NIN SATICILARLA İLİŞKİSİ
Meydanlar kent halkının her kesiminden gruplar tarafından en çok kullanılan açık
kent alanlarından biridir. Antik dönemlerde kentlerin ortaya çıkmasıyla birlikte
meydanlar sosyal ve ticari hayatın önemli bir parçası olmuşlardır. Meydanlar ilk
kentsel alan örneklerinde, pazar yerleri olarak kurulmuşlardır. Daha sonra bu
meydanlar etrafında kentler gelişmiştir. Bazı meydanlar ise, özellikle ortaçağdan
sonra ticari amaçlarla değil, sembolik (dini, ideolojik, vs) amaçlarla, veya yöre halkı
için bir anlam taşıdıkları için tasarlanmışlardır. İster ticari amaçla, ister sembolik
amaçla kurulmuş olsun, meydanlar ekonomik bir potansiyele sahiptir. Etki alanları
ne kadar büyükse, cazip özellikleri ne kadar fazla ise, ekonomik potansiyelleri de o
kadar artar. Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de meydanlar, özellikle ekonomik
değeri yüksek arsa, bina, işyerleri ile çevrili, ekonomik potansiyeli yüksek
meydanlar, içlerinde fazla sayıda kişinin bulunması ve gelip geçmesi dolayısı ile,
çeşitli eşyalar pazarlayan satıcıları da barındırır. Gelişim süreci içinde meydanlarda
birçok değişim gerçekleşir, ancak meydan satıcıları meydanların değişmez unsurları
olarak kalırlar.
Tarih boyunca meydanlar satıcılar için cazip alanlar olmuşlardır. Her meydanın
kendine özgü bir anlamı, kültürü ve ekonomik potansiyeli olduğu gibi, kendine özgü
özellikler taşıyan meydan satıcıları da vardır. Meydanların yüksek ekonomik
potansiyelinden dolayı etraflarında yüksek ticaret hacimli işyerleri vardır. Meydan
4
satıcıları ise bu işyerleri ile rekabete girmekten kaçınarak meydanlarda kendi
geçimlerini sağlama yollarını ararlar.
Meydan kelimesinin sözlük anlamı alan, saha; yarışma, eğlence, karşılaşma yeri;
bulunulan yer, ortalık; ortaoyununun oynandığı alan, olarak geçer.
Suher (1998): Meydanlar belirli bir amaç doğrultusunda toplu etkinliklere olduğu
kadar, bireysel isteklere bağlı hareketlere de mekan sağlar. Kent kimliğini yansıtan
bu yapısal gelişme genel de korunması gereken bir ortak miras yaratır.
1
H.Sanem (Çınar) Altınçekiç, “İstanbul Metropolünde Meydanların Rekreasyonel İşlev Yönünden
Önemi Üzerine Araştırmalar”, İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı
Anabilim Dalı, Doktora Tezi, 097987, Şubat, 2000, s.35,36
5
Meydan birçok yerde etrafını çeviren binaları sergileyen geniş bir alandır. Venedikte
San Marco Meydanı, Roma’da St. Peter’s Meydanı gibi. Bunlar gibi çoğu Rönesans
Meydanı etraftaki binalar ve gökyüzü ile uyum halinde alanlardır. Hem duygusal
hem ulusal anlamları vardır. Özellikle Rönesans Avrupası’nda meydan tasarımı bir
nevi bir sanat dalı olmuştur.
Meydanların İşlevleri
2
H.Sanem (Çınar) Altınçekiç, a.g.e., s.27
6
çevreleyen tabiat ve hakim devlet gibi fiziksel dünya şartlarının kullanımı için
oluşturulmuş, ancak entelektüel ve manevi gelişimleri ülkenin efsaneleri veya
hatıraları gibi yörenin halkı tarafından bilinen, derinlerinde yatan kaynaklardan ve
hayat tarzlarından almışlardır. Zamanla, tarihi manevi ve ideolojik semboller
toplumsal alanın içine döşenmiştir. Meydan satıcıları ise bu ilk toplumsal alanların
ortaya çıkmasıyla birlikte kendilerini göstermeye başlamışlardır.
Antik çağlarda ilk kentlerin oluşmasıyla birlikte bu kentlerin içinde meydanlar ortaya
çıkmıştır. Bazen kentler zaten yöre halkı için önemli bir anlam taşıyan bir meydanın
etrafında şekillenmiş ve büyümüşür. Eski Yunan kentlerinde “Agora” diye bilinen
kentin en önemli bölümlerinden olan meydanlar bulunuyordu. Her kentte en az bir
agora bulunurdu. Agora insanların toplandığı yer, pazar yeri gibi anlamlar taşıyordu.
Kentin önemli sosyal ve siyasi olayları burada yaşanırdı. Agoraların ticari bir önemi
de vardı. Yiyecek, sebze meyve ve hayvan pazarları buralarda kurulurdu. Kentlerde
ticaret ve sanat geliştikçe daha büyük meydanlara ihtiyaç duyulmaya başlandı.
Agoraların yakınında veya limanlarda büyük meydanlar kuruldu. Yeni oluşan kentler
büyük alanı kaplayan ve çeşitli amaçlar için daha rahat bir şekilde kullanılabilecek
agoralar etrafında oluştu. Yavaş yavaş agoralar, toplanma ve satış yeri olmanın
ötesine geçerek, depolar, içinde alışveriş yapılan binalar barındırmaya başladılar.
Kentin ana caddeleri bu agoralara açılır ve buralara kolay ulaşım sağlanırdı.
Zamanla meydanlarda sürekli binalar inşa edilip meydanlar daha organize hale gelse
de burada çalışan, dükkan açan ve alışveriş etmeye gelen insanlara günlük, veya
anlık ihtiyaçlarını sağlayanlar “Meydan Satıcıları” olmuştur.
3
Donatella Calabi, Historical Urban Studies, The Market and The City: Square, Street, and
Architecture in Early Modern Europe, Ashgate Publishing Company, Burlington, s.22
8
alanlar. Meydanlar, batı uygarlığında her dönem olduğu gibi ortaçağda da kentin
sosyal ve ekonomik süreçlerinin ifadesi oluyor.4
Modern döneme yaklaştıkça “kent”, sanayi gelişimi hızla artan, üretim, istihdam ve
tüketim faaliyetlerinin bir arada yaşandığı, kent halkı arasında ekonomik, sosyal ve
kültür birliği olan, kendi kendine yeterli, üretim ve yönetim birimi haline dönüşmeye
başlamıştır. Bu dönemde meydanlar da “klasik kent” tanımına paralel olarak yine
yoğunluğun yüksek olduğu, üretim ve pazar alanlarının birbirine ulaşım imkanları
yetersizliği ve maliyetleri yüzünden yakın olması gerektiği gibi sebeplerle çalışanları
fabrika- ev arası gidip gelenlerin geçtiği, pazar yerleri ve dolaşma alanları olarak,
tüm aktivitelerin birlikte yürütüldüğü yerler olarak karşımıza çıkmaktadır.
4
Sanayi-Öncesi Kentlerin Temel Özellikleri (Ortaçağ Kentleri),
www.yildiz.edu.tr/~enlil/KPT/DERS2.pdf, Ocak 2012
9
Siyasi ve sosyal şartlar değiştikçe kentlerde meydanlar ilk değişen alanların başında
gelmektedir. Avrupa kentlerinde Rönesans ile birlikte hem bilim hem de sanatsal
değerlerin öne çıkmasıyla kent ve meydan mimarisi de bu değerler için uygulama
alanı olmuş, Ortaçağda organik olarak kendiliğinden gelişen kentler yerine bilinçi
çabalarla estetik değerleri içeren meydanlar inşa edilmiştir. Bu dönemde meydanlar
kentin diğer alanları ile uyumlu, yeterince ışık, hava alan, estetik ve sembolik açıdan
zengin, ferah ve iç açıcı olarak tasarlanmış ve aynı zamanda fonksiyonel özellikleri
de detaylı olarak düşünülmüştür.
5
Donatella Calabi, a.g.e, s.24
10
1.1.2.4. Modern Dönemde Meydanlar
11
20.yy da motorlu araçların çoğalması ile, meydanlar trafik kavşağı ve otopark haline
dönüşmüştür. Meydanlar aşırı kalabalık, gürültü, hava ve çevre kirliliği, suç oranının
artması gibi sorunların altında ezilmeye ve kent halkı için cazibesini kaybetmeye
başlamışlardır.
Başka bir gerçek de kent merkezlerinin artık üretim alanları olmaktan uzaklaşmakta
olduğudur. “The New Urban Reality” adlı kitapta yazar, Paul E. Petersen,
sanayicilerin üretimlerini gerçekleştirmek için kent merkezlerine ihtiyaçları
olmadığını, tersine, işçi ücretlerinin, vergilerin ve suç oranının yüksek olduğu,
yetersiz park yeri, yetersiz eğitim imkanları, sıkışıklık ve trafik gibi sorunlar
yüzünden kent merkezlerinin artık üretim için istenilen alanlar olmadığını ortaya
koymaktadır.6 Merkezlerin bu itici etkisinden meydanlar da nasibini almış ve bu
dönemde değer kaybetmişlerdir.
Cazibesini yitiren eski meydanlar çöküş dönemine girmişlerdir. Yeni meydanlar ise
sadece kentin trafik sorununa çözüm olarak tasarlanmaya başlanmıştır. Sanat eserleri
ve değerleri simgeleyen anıtlarla dolu meydanlar kirlenmeye, iç açıcı değil, karmaşık
ve yorucu hale gelmeye başlamışlardır. Le Corbusier 1967 tarihli “The Radiant
City” adlı kitabında eleştirel bir dille meydanların bozulduğunu ifade etmiştir.
“Merkezleri yıkalım….yıllardır yapılmaya çalışılan zaten budur, bu kaçınılmazdır”.
Sembolik değerlerden uzak mimar, tasarımcı, yol mühendisleri kent merkezlerinin
ruhunu ve hayatiyetlerini öldürmekte, ve merkezden uzak banliyö sistemleri
geliştirmekte. Kent merkezleri ve içindeki meydanlar ise şehri taşıyamadığından,
buralara karmaşa hakim olmaktadır.
6
Peterson, E.Paul, (ed.),The New Urban Reality, Brookings Institution,Washington D.C., 1985, s. 10
12
1.1.2.5. Post Modern Dönemde Meydanlar
Planlananın dışında hızla ve aşırı büyüyen, kontrol edilemez hale gelen kentlerde,
kentsel alanları standart yapıda biçimlendirme anlayışı yerini postmodernist görüşe
uygun olarak, parçaların her birini kendi doğasına, tarihine, ve sosyal özelliklerine
uygun olarak biçimlendirme anlayışına bırakmıştır. Meydanlarda yerellik ve
farklılıklar okunur, görünür olmuş, özgürlük ön plana çıkmıştır, dini, ulusal hatta
rasyonel dogmalar yerine kişisellik ve özgünlük görülmeye başlamıştır.
Son dönemde ortaya çıkan ‘küresel kent’ kavramı ‘klasik kent’ tanımlarından çok
farklıdır. Küreselleşme ile paralel olarak kendini gösteren ulaşım, bilgi teknolojileri
ve iletişimdeki hızlı gelişmeler ve yeni ortaya çıkan ihtiyaçlarla klasik kent
tanımından uzaklaşıldığı açıktır. Dolayısıyla bu tür kentlerin meydan anlayışı da
değişmiştir.
Artık tarihi modeller bir yana bırakılmakta, kent ve çevresindeki insan ve ürünlerin
dünya ile bağlantı içinde olduğu göz önüne alınmaktadır. Kentler günümüzde küresel
mal ve hizmetlerin pazarlara ulaştığı, tüketildiği ve artı değer kazanıldığı alanlardır.
Artık merkez meydanlarda iki sektörün artan önemi görülmektedir: Birincisi kongre
ve turizm, ikincisi ise kültür ve eğlence. Her iki sektör de kent içinden olduğu kadar
7
H.Sanem (Çınar) Altınçekiç, a.g.e., s.82
8
H.Sanem (Çınar) Altınçekiç, a.g.e., s.52
14
kent dışı ve ülke dışından katılanlara da yöneliktir. Metropol meydanları ise artık
uluslar arası toplanma alanlarıdır. Böylece geçici süre için gelen bu insanlara
ihtiyaçları olan hizmetler verilmelidir. (Otel, restoran, gece kulübü, spor imkanları,
müzeler tiyatrolar gibi kültür etkinlikleri, temiz bir çevre, güvenli yaya yolları, sosyal
ve estetik açıdan yüksek standartlı çevre, vs.gibi). Ayrıca yine ofislerde ve alanda
çalışanlara yönelik hizmetler de bulunmalıdır.9 Bu imkan ve hizmetler Taksim
Meydanı’nda mevcuttur.
Post modern dönemde yerel bir değer üzerine inşa edilmiş veya yenilenmiş
meydanlar çok değişik kültürlerden gelen insanların buluşma yeri haline
gelmişlerdir.
9
John D.Kasarda, “Urban Change and Minority Opportunities”, The New Urban Reality, Peterson,
E.Paul (ed.), Brookings Institution,Washington D.C.ABD, 1985, s. 41
10
Peterson, E.Paul, (ed.),The New Urban Reality, Brookings Institution,Washington D.C., 1985, s. 10
15
geniş meydanlar, hem kendi kentlerinin diğer semtlerinden, hem diğer kentlerden ve
diğer ülkelerden gelen insan gruplarını kendilerine çekerler.
Öte yandan, dünyanın her kentinde sokak satıcıları en kalabalık açık alanları
kendilerine hedef seçmişlerdir. Tarih boyunca bu hedeflere giderek varlıklarını
sürdürmüşlerdir. Çeşitli sebeplerle meydanlara gelen kalabalıklar meydan satıcıları
için geniş müşteri kitlesi olmuştur.
“Fas deyince ilk akla gelen şehir olan, Marakeş oldukça ilginç bir şehir. Adımınızı ilk
attığınız yer tam bir keşmekeş meydanı olan Cema Ül Fena meydanı. Bu meydan sanki
bugünü yaşamıyor, geçmişde belki 50-60 yıl öncesinde kalmış gibi. İnsanların kıyafetleri,
eski görüntülü dükkanlar, meydan satıcıları…….Malesef fotoğrafını çektiğiniz herkes sizden
para istiyor. Özellikle de meydanda bu işden para kazanan insanlar peşinizi bırakmıyor.
Hergün meydana gelen bu insanların bazıları, yılan oynatıyor, bazıları yerel kıyafetler içinde
dans ediyor, bazıları su satıyor. Seyyar satıcıların içinde ise en ilginç olanı kullanılmış takma
diş satanıydı. Gün boyu bu insanların doldurduğu meydan hava kararıpda akşam olunca
başka bir aleme dönüyor. Meydana büyük masalar kuruluyor, ateşler yakılıyor, etler çıkıyor
ortaya bir ızgara dumanı bir bağırış çağırış, bir anda kendinizi çok farklı bir yerde
buluyorsunuz. Büyük tentelerin altına oturaklar ve masalar koyuyorlar pekde hijyen olmayan
bu masalarda bir çok turist hiç çekinmeden yemek yiyor.”11
11
Zehra Arslan, Yurtdışı, Marakeş, 13 Nisan 2009, http://www.azgezmis.com/marakes, Ocak,1012
16
1.1.4. Meydanların Ekonomisi
12
David Clark, Urban World/Global City, Routledge, NewYork, 2003, s.40
18
Şekil 1: Kent Ekonomisinin Temel Yapısı
Temel
Sektöre Yardımcı
Mal ve sektörde
Hizmet harcama
: Ekonomik akış
19
1.1.5. Meydanlarda Küreselleşmenin Etkisi
13
Jan Lin, Christopher Mele, “Globalization and Urban Change”, The Urban Sociology Reader, Jan
Lin, Christopher Mele, (ed.), Routledge, NewYork, 2005, s.221
20
sürecini küresel ekonomik güçlere bağlıyor. Diğer yandan kentler birbirleri arasında
sadece küresel ekonomiyle ilgili bağlarından dolayı değil, kendi tarihsel süreçleri,
ulusal siyasetleri ve kültürel etkileri ile de farklılıklar göstermektedir.” 14
Yazar Tuna Taşan – Kok’a göre de kentlerin değişimi küresel güçlerin etkisinde ve
bunlara karşı yerel dinamiklerin sentezi ile meydana gelmektedir. Küreselleşmeye
bağlı organik gelişim yanında uluslar arası kuruluşlar ve Türkiye’nin aday ülke
olduğu AB de kentsel gelişim açısından çok büyük bir rol oynamaktadır. Bu rolü ve
yerel güçlerin bunlara karşı cevabıyla kentlerin nasıl birbirinden farklı bir gelişim
gösterdiklerini yazar “Budapest, Istanbul, Warsaw” adlı kitapta anlatmaktadır.
“Sınır ötesi işbirliği programlarıyla birlikte, katılım öncesi mali yardımdan tahsis
edilen bütçe büyüklüğü yaklaşık 300 milyon Euro’ya ulaşan ve coğrafi kapsamı 49
ile karşılık gelen AB destekli bölgesel kalkınma programlarının yürütülmesi
14
Jan Lin, Christopher Mele, “The World City Hypothesis: From Development and Change”, a.e.
s.223
15
Tuna Taşan-Kok, Budapest, Istanbul, Warsaw, Eburon Academic Publishers,Delft, Hollanda,
2004, s.37
21
esnasında yerel düzeyde önemli bir kapasite oluşumu da sağlanmaktadır.
Programların uygulandığı bölgelerde kurulan proje birimlerinden de yararlanılarak,
15 binden fazla kişiye bilgilendirme yapılmış, 4.250 kişiye proje hazırlama eğitimleri
verilmiş ve bölgesel gelişme ve yerel kalkınma amaçlı hibeler için toplam 2,400
proje teklifi alınmıştır.
16
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Ankara, s.48
22
özel olarak düşünülebilen yerleşim alanları ve sitelerin meydanları ve son olarak da
kent trafiğinin birbirine bağlandığı alanlar olarak tasarlanmaktadır.
Ofis binaları ile çevrili meydanlar yoğun, birbirine benzer, ofis saatleri bittiğinde
kullanılmayan, sanatsal görüntüden uzak, alanlar olarak devreye girerken, bazı
meydanlarda derin bir değer duygusu yatmaktadır. Bu tür meydanlarda istenilen
anlamı gösterecek sembolik tasarımlar mevcuttur.
Kültür her zaman için kentlerin ne, kim, nasıl olduğunda ve neler yaptığında önemli
bir rol oynamıştır. Mimaride, heykellerde, parkların tasarımında görünen kültür, aynı
zamanda sokak müzisyenleri ve sanatçıları, festival ve fuarlar kentlerin adeta neler
hissettiğini ve neler yaşadığını anlatmakta büyük katkı sağlarlar.
“.. kültür ile ilgili analizler ekonomi-politik veya sınıfa-dayalı düşünce tarzını
aşmıştır. Zukin ve Gottdiener şunu hatırlatmıştır: birey ve gruplar, alışveriş ettikleri,
sosyalleştikleri ve yaşadıkları, çalıştıkları, paylaştıkları yerlerde anlam ve hatıra
bırakırlar, dolayısı ile şehri de şekillendirirler”18.
17
Jan Lin, Christopher Mele, “Culture and the Urban Economy”, a.g.e, Bölüm 6, s.279
18
Jan Lin, Christopher Mele, a. e.
23
1.1.7. Türkiye’de Meydanlar
Osmanlı’da da batılı örnekler gibi meydanlar yoktu çünkü Osmanlı’nın kapalı sosyal
yaşamında meydanlara gerek yoktu. Kentler cami, han, hastane gibi mekanların
inşasıyla gelişiyor, bu yapıların aralarında bahçeli evler bulunuyordu. Meydanlar
genellikle cami avlularında bulunurdu ve medrese, kütüphane, gibi mekanlar ile
çevriliydi. Mahallelerde de genellikle çeşmenin bulunduğu küçük meydancıklar
vardı. Bu meydancıkların etrafında mahallenin kahvesi, okul, hamam, cami gibi
mekanlar vardı. Ancak bunlar batılı anlamda, sosyal yaşamın yoğunlaştığı meydanlar
değildi. Ayrıca dini inançlar resim ve heykel gibi sanat eserlerini yasakladığı için
meydanlarda anıtlar veya herhangi başka semboller de yoktu. Bizans döneminden
kalan birçok meydan üzerlerine mahalleler inşa edilerek yok oldu. Osmanlı’da At
Meydanı olarak anılan Bizans döneminden kalma Hipodrom ve Sultanahmet
Meydanı resmi törenlere veya padişah ailelerinin özel günlerindeki kutlamalar için
kullanıldı. Osmanlı’nın son döneminde Beyazıt Meydanı ucuz alışveriş imkanı
sağlayan ahşap baraka dükkanlarla doluydu. Bu meydanlar bugün tarihi değerleri
19
H.Sanem (Çınar) Altınçekiç, a.g.e., s.50
20
Eyüp G. İsbir, “Ünite 2: Kentleşmenin Nedenleri” , Kentleşme ve Çevre Sorunları, Bülent Açma,
(Ed.) T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, No.1645, Eskişehir, Ağustos, 2005, s.28-29
24
muhafaza edilerek turistik amaçlı kullanılmaktadır.21 Bu meydanlarda sayısız
Meydan Satıcısı vardır, her gün bazıları gider, yenileri gelir, sattıkları ürünler değişir.
Turistik ziyaretçiler çoğaldıkça daha çok Meydan Satıcısı için gelir fırsatı artar.
21
Kent Meydanları, Kent Meydanları Planlaması, http://forum.yapisal.net/sehircilik-
sehirlesme/17270-kent-meydanlari-planlamasi.html, Ocak, 2012
25
8. Alaçatı Meydanı -İzmir
9. Birgi Meydanı - İzmir
10. Cumhuriyet Meydanı - Kars
Görüldüğü gibi ilk ona giren meydanlar genelde Cumhuriyetin ilk dönemlerinde
planlanan meydanlarıdır. Günümüzde ise ülkemiz kentlerinde kaliteli kentsel
mekanların eksikliği, yerel yönetimlerin daha önemli gördüğü sorunlar nedeniyle hep
göz ardı edilmiştir. Ancak son yıllarda birçok kentimizde belediyecilik anlayışının;
sadece ulaşım ve altyapıya yönelik bir mühendislik anlayışı olmadığı benimsenerek
kentlere kimlik - kişilik kazandıracak ve kentsel yaşam kalitesini yükseltecek
projeler üretilmeye başlanmıştır.22
Bu bölümde ülkemizdeki meydanları ve sayılarının azlığı; sanatsal, kültürel, estetik
açılardan batı meydanları kadar zengin olmayışının nedenleri incelendi.
Meydanlarımızdaki satıcıların konumu diğer ülkelerdeki meydan satıcıları ile
benzerlik göstermektedir. Yerel yönetimlerin izin verdiği ölçüde meydan satıcısı
meydanlarda görülmektedir. Onlar için meydanların zenginliği buraya gelen ziyaretçi
sayısı ve çeşidi açısından önemlidir.
Aşağıdaki iki paragraf ise ülkemiz meydanlarının kültürel kimliğini anlamak için
yardımcı olacaktır..
“Meydan kültürünün bizim tarihimizdeki yeri, yok kabul edilemez. Kent hayatından söz edilirken
aslında en küçük toplumsal birliktelik olan köylerde bile “köy meydanı”nın varlığını ve önemini inkar
edemeyiz. Kuşkusuz batı toplumları ile doğu toplumlarının köyden başlayarak, kente kadar uzanan
meydan kültürleri farklıdır. Akdeniz Medeniyeti içindeki ülkeler de ise “meydan” olgusu o ülkelerin
Akdenizlilik kimliğinin üzerinde dominant olan kültürle doğru orantılıdır. Bugünden bir örnek verecek
olursak Venedik, San Marco Meydanı ile Marakeş, Jemaa El Fna meydanını karşılaştırdığımızda, her
ikisinin de çevresinde anıtsal yapılar vardır ve inanca dayalıdır ama belirgin fark, meydanda süren
yaşam biçimidir. San Marco Meydanını kullanımında Venedikliler sanatı, estetiği, yaşamda kalite ve
düzeni öne çıkartmışlardır. Akdeniz yaşam tarzı rahatlığı batı normlarında gelişmiştir. Faslılar, Jamaa
El Fna meydanını kullanımda, oryantal normların en uç noktasına kadar, Akdeniz yaşam tarzının
rahatlığını ve Arap mistisizmini de işin içine katarak, tam bir kaos yapıda ama çok renkli ve farklı
meydan yaşantısı yaratmışlardır. Bu yapısıyla Jemaa El Fna Meydanı’nın ana maddesi (rengi) insandır.
Hem de 24 saat yaşayan, özellikle güneş batışıyla dozu artan insan kalabalığı, San Marco Meydanının
ana maddesi ise insan ve bina dengesidir. Akdeniz Meydan kültürünün ana özelliği olan hayatın geç
başlayıp geç bitirilmesi bu iki meydanın ortak özelliğidir.
Gelelim bizim meydanlarımıza, daha doğrusu bizim meydan kültürümüz ne alemde? İstanbul’un tarihi
meydanlarının yaşatılmadığını söylersem, bunun aksini iddia edecek kimsenin çıkacağını
22
Mehmet Nazım Özer, Mustafa Asım Ayten, “Kamusal Odak olarak Kent Meydanları”, Planlama
2005/3, s.96, 2005, http://www.spo.org.tr/resimler/ekler/66d856ef1a6b02f_ek.pdf , Ocak, 2011
26
zannetmiyorum. Eminönü, Beyazıt, Sultanahmet, Üsküdar gibi örnekleri düşünün… Yaşayan ve
elimizdeki en yeni (Cumhuriyet dönemi) meydanımız Taksim dir. Zaten meydan diyince bizim
ülkemizde, bugün ilk akla gelen de odur. İstanbul dışındaki, özellikle turistik kentlerdeki
meydanlarımızı gözümün önüne getiriyorum, tek kelimeyle yok saymalısınız. Genel anlayış; bir
Atatürk heykeli ve çevresinden soyutlanmış, renksiz ve kimliksiz, yaşamayan ve yaşatılmamaya
çalışılan meydanlar. Meydanın kent yaşamından bu kadar soyutlanmış, dışlanmış olmasına isyan etmek
gelir hep içimden. Antalya’da araya sıkışmış Cumhuriyet Meydanı’nın genişletilmesi için bu kentin
eski Valisi, koca Valilik binasının yıkımına izin verdi ama yerine sadece boş, kimliksiz ve yaşamayan
ve yaşatılamayan bir alan kaldı. Kısaca meydanlar yaşatılamıyorsa ve yaşanmıyorsa meydan
olamıyorlar. Meydanlar için ölçü, metrekare değildir, yaşam tarzını, sokağa taşımaktır. “Kaç
23
meydanımız var ?” diye sorarken aslında “bizim yaşam tarzımız ne ?” diye soruyorum”
Belediye den izinli veya izinsiz, gösteriler, mitingler, protesto yürüyüşleri, konserler,
tanıtım çalışmaları, seçim propagandaları, vs. meydanlarda gerçekleşir, arkadaşlar ve
sosyal gruplar meydanlarda buluşurlar. Meydanların içindeki yeşil alanlar dinlenme
ve gezinti yerleri olarak kullanılır. Kalacak yeri olmayanlar özellikle yaz geceleri,
meydan civarındaki banklarda uyurlar.
Meydan satıcıları da meydanları kendi işleri için hem satış hem satışa hazırlık alanı
olarak kullanırlar. Meydanlar günün büyük bölümü kalabalıkları barındırdıkları için
satıcılar için de en cazip yerlerden biridir. Meydan satıcıları Meydanı çok iyi tanır,
hangi mevsim günün hangi saati kimlerin Meydanda bulunduğunu, kimlerin ne
zaman neye ihtiyaç duyacağını iyi bilirler. Genellikle bir organizasyon içinde
çalıştıkları için, ihtiyaç duydukları ürünler, kendilerine iş arkadaşları tarafından sevk
edilir. Meydanların çeşitli köşeleri satış faaliyetine hazırlık yapmak üzere de
kullanılmaktadır. Gelen mallar meydanın kenarında park edilmiş kamyonetten
indirilir ve dağıtılır, satış için kullanılan el arabaları geceleri meydanın dikkat
23
Nizamettin Şen, “Kaç Meydanımız Var?, Turizm Gazetesi,
www.turizmgazetesi.com/articles/article.aspx?
27
çekmeyen köşesine park edilir, meydanların çevresindeki ara sokaklarda, meydana
yakın ama gözden uzak köşelerde ürünler, yiyecekler satış için hazırlanır, satış
arabaları temizlenir.
1- Hazırlama ve işleme zararlı maddeleri yok etme veya en aza indirme konusunda
yeterli olmalıdır.
24
Artemis P.Simopoulos, Steet Foods: World Review of Nutricient and Dietetics Vol.86, (Ed.
Artemis P.Simopoulos, Ramesh V.Bhat), Karger Publishers, İsviçre, 2000, s.VII
25
A.e, s.VII
28
2- Hazırlama ve işleme patojenlerin, kimyasal zehirli maddelerin ve fiziksel olarak
zararlı maddelerin oluşmasını engellemelidir.
Sokak yiyecekleri ticareti çok büyük ve karmaşıktır. Dünyada özellikle kadınlar için
önemli bir gelir meydana getirir ve milyonlarca insan için ucuz besin kaynağı
sağlarlar. Bu yüzden sokak yiyecekleri şehirde aç kalma riskini azaltabilecek bir araç
olarak düşünülebilir.
Diğer izin verilen gıda maddeleri sadece poğaça, soğuk kahvaltılık sandviç, mısır ve
kestanedir. Bu gıda maddeleri de sağlık için bir risk taşımamaktadır, doğal besin
29
kaynaklarıdır, boya ve kimyasal içermezler. Ayrıca fırınlar da kontrol altında tutulur
ve denetlenir.
Taksim Meydanı’nda izinsiz satılan gıda maddeleri içinde ise en çok göze çarpanlar
özellikle midye dolma, soğuk sandviçler, ızgara, pilav-nohut, tatlı ve çay-kahvedir.
Bunlar denetim dışı olsalar da Meydan halkı tarafından benimsenmiş olup, severek
tüketilirler. Bu Meydan satıcılarının kendi müşterileri olduğu da söylenebilir.
Değişen hayat şartları ile birlikte yiyecek almak, hazırlamak, ve hatta tüketmek için
harcanan zaman azalmıştır. Böylece geleneksel sokak yiyecekleri, ve fast food
sanayi, düşük fiyata birçok alternatif sunmaya başlamış, sokak yiyecekleri satıcılığı,
bir kitleleri besleme olgusuna dönüşmüştür. Bazı düşünürlere göre küresel fast food
akımlarına karşı geleneksel sokak yiyecekleri bir denge unsuru olmuştur.
1600’ lerden itibaren İstanbul global bir metropol olarak ortaya çıkarken Osmanlı
imparatorluğunun en ücra köşelerinden bile gelen göçmenleri toplamıştı. Gezgin
sokak tüccarları bu dönemde İstanbul’daki yiyecek ticaretinin büyük bir oranını
oluşturuyordu. Bunların da büyük çoğunluğu Rum ve Ermelilerdi. Bu dönemde
kendi dernekleri henüz yoktu ancak sattıkları ürünler bazında dernekler tarafından
himaye ediliyorlardı. 19 ve 20inci yüzyılın başlarında, sokak yiyecekleri çok
çeşitlendi; pilav, ciğer tava, köfte, nohut, helva bu dönemde sokaklarda görülmeye
başlandı. Bu yiyecekler önceden hazırlanıp, hazır olarak verilmesinin yanında
müşteri isteğine göre de bir iki malzeme eklenmeye başlandı, ciğerli ekmeye isteye
26
Antonia Leda Matalas, and Mary Yannakoulia, “ Greek Street Food Vending: An Old Habit Turned
New”, Street Foods: World Review of Nutricient and Dietetics Vol.86, Artemis P.Simopoulos,
Ramesh V.Bhat,(Ed.), Karger Publishers, İsviçre, 2000, s.4-5
30
göre yeşillik ve soğan eklemek gibi.. Yine bu dönemde sokakta satılan içeceklere
örnek sahlep ve kahve görülüyordu. Daha sonra dondurmacılar, elma şekerciler ve
şerbetçiler, adaçaycılar ortaya çıktı.27
Fırınlar
“Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde ekmek ve fırınların tarihten gelen bir
önemi ve değeri vardır. Tarihte rastlanan açlık kuraklık gibi doğal felaketlerin
sonunda ekmek yaşam için en önemli besin kaynağı olmuştur. Bu ülkelerde çok
yüksek ısıdaki fırınlarda üç dört kişi tüm gün saatlerce oturarak sürekli hamuru fırına
sürüp ekmeği çıkartırlar. Penceresi olmayan büyük yüksek ısıda odada
çalışırlar…..Fırın işletmeciliği kayıtdışı sektörün özelliklerine tam anlamı ile uyar.
Küçük, nispeten emek yoğun bu iletmelerde işçiler ilköğretim gibi düşük eğitim
seviyesindedir. Bu sektöre kolayca girilebilir, fiziksel güç gerektiren bir iştir.
…….Açlığı önlediği için stratejik bir konuma sahip olan ekmek ve fırınlar kayıtdışı
işlevlerine karşın devletçe en sıkı regule edilen iş kollarından biridir. Örneğin ekmek
fiyatları kontrol edilir. Fırınların kayıtdışı çalışmasını kontrol amacıyla ayrıca
fırınlara verilen un da kontrol edilmektedir. Hükümetlerin bu uygulaması alt
sınıfların stratejik bir yiyecek olan ekmeğe ulaşabilmeleri ile açıklanır. Büyük
şehirlerde yoksul halk hiçbir güvencesi olmadan yaşamlarını sürdürmektedir. Ancak
ekmek fiyatları her zaman onların alabileceği seviyededir ve en azından açlık
korkuları yoktur….. Fırınlar ek işler de yaparlar”28.
27
Antonia Leda Matalas, and Mary Yannakoulia, a.e, s.4-5
28
Abol Hassan Danesh, “A Semi-Traditional Bakery”, Corridor of Hope: A Visual View of
Informal Economy, University Press of America, Maryland, ABD, 1999, s.31
31
1.2. Taksim Meydanı’nın Satıcılar ile İlişkisi
Dünyada etki alanı geniş ve ekonomik potansiyeli yüksek birçok meydan gibi
Taksim Meydanı’nda da 7 gün 24 saat yiyecek ve büyük çeşitlilik gösteren eşyalar
pazarlayan “Meydan Satıcıları” mevcuttur. Bu satıcıları daha yakından incelemeden
önce Taksim Meydanı’nın özellikleri ve dünya üzerindeki konumundan bahsetmek
yerinde olacaktır.
29
David Clark, Urban World/Global City, Routledge, NewYork, 2003, s.10.
32
başlı uluslararası şirketlerin merkezlerine ev sahipliği yapar ve aynı zamanda finans
ve üretim organizasyonları hizmetlerini barındırırlar ve Clark’a göre bu şirketler
daha sonra bankalar, yatırım şirketleri, ve uluslararası alanda hizmet veren üretim
hizmetleri, yönetim danışmanlığı, hukuk danışmanlığı, insan kaynakları ve
pazarlama danışmanlığı gibi birçok konuda şirket tarafından desteklenir.”30 Dolayısı
ile destek şirketleri de uluslar arası şirketlerin peşinden bu kentlerde yer edinirler.
Merkez kentlerin dışında merkezler kadar olmasa bile çevresinde etkisi olan ve
merkezlerle yakın olan kentler “yarı periferal”, yani “çevre” kentler olarak
adlandırılır.
Bunların dışında kalan kentler ise, daha çok az gelişmiş ülkelerde yer alan, küresel
sistemde ekonomik etkisi olmayan, silik-marjinal kentlerdir. David Clark bunları
periferal kentler olarak adlandırmıştır. Şekil 1’de yer alan harita Merkez, Çevre ve
Marjinal Kentlerin dünyanın hangi bölgelerinde toplandığını göstermektedir. Dikkat
edilirse çalışmanın ileriki aşamalarında ele alacağımız İstanbul, ‘küresel
işbölümü’nde yerini almaktadır ve ana merkezlerinden biri olan Taksim Meydanı ise
İstanbul’un ve hatta ülkemizin vitrini ve penceresi konumundadır.
30
David Clark, a.e., s.12-13
33
Şekil 2: Merkez, Yarı-peripheral ve Peripheral kentler
Kaynak: David Clark, Urban World/Global City, Routledge, NewYork, 2003, s.11
Clark’ın Merkez Kentler olarak bahsettiği kentler dünya kentleri ve global kentler,
olarak da adlandırılır. Bu tez çalışmasında da dünya kentleri olarak
adlandırılmışlardır.
Global ekonomik önem ve bağlantılık derecesi dünya kenti statüsü kazanmak için
anahtar kriterlerdir. Dünya kentleri çok uluslu dev şirketlerin ana merkezlerini,
bankacılık, finans, hukuki hizmetler, muhasebe, teknik danışmanlık,
telekomünikasyon ve bilgi işlem, uluslar arası ulaştırma, araştırma ve yüksek eğitim
hizmetlerini yoğun olarak barındırır. Bu tür kentler genellikle en zengin ve gelişmiş
ekonomiler içinde bulunur. Dünya kentlerini diğer kentlerden ayıran en önemli
özellik kendileri ve ulusal ekonomi için hizmet sağlamanın dışında yoğun olarak
34
31
dünya ekonomisi ve pazarları için hizmet sağlamalarıdır . Bunlar Londra, Tokyo,
NewYork gibi kentlerdir.
Dünya kenti merkezlerinde çok farklı seviyelerde (çok uluslu şirketler ve büyük yerel
şirketlerde çalışan yüksek eğitimli, yüksek vasıflı çalışanlar yanında, düşük kalite ve
düşük vasıflı işlerde çalışan işçiler) çalışanların aynı ortamda bulunması dolayısı ile,
bu kentlerde bir çok farklı meslek, gelir düzeyi, yaşam tarzı, sosyal hareketlilik, bir
31
David Clark, a.e. s.156
35
arada mevcuttur. Bu durum bir dualite (ikilik) ve polarizasyon (kutuplaşma)
yaratmaktadır (Castells 1989) . Dolayısı ile bu kentsel alanların sosyolojileri diğer
kentlerden farklıdır. 32
Şekil 3: 1730 lardaAğaçlık Kırlık Alan Taksim Meydanı Meydanın tarihi Cumhuriyet
döneminde başlar, çünkü
alan daha önceki dönemde
Cumhuriyet dönemine kadar
Tünel ve Tepebaşından
başlayıp, Sıraselviler ve
Parmakkapı’ da biten Frenk
yerleşiminden sonra gelen
Kaynak: Taksim: Bir Meydanın Hikayesi, İstanbul Kitaplığı Ltd., İstanbul, s.7
32
David Clark a.e, s.156
36
boşluk bir alan ve tenhalara uzanan yolların kırlık kavşak noktasından başka bir şey
değildi33. Tarihsel süreçte büyük askeri yapılar kentlerin dışına, en azından kenarına
kurulmaktaydı. Harbiye’de askeri okul, Taksim Topçu Kışlası, Taşkışla, bugün
Gümüşsuyu’nda askeri hastane olan Mızıka Kışlası gibi 19.yy da yapılan askeri
yapılar Beyoğlu yerleşiminin nerede bittiğini çok açıkça gösterir. 1940’ lardan
sonraki gelişme kışlaların ötesini işgal ederek, askeri tesisleri Beyoğlu’nun ortasında
bırakmıştır.
Meydanın Adı: Bizans şehrin bu tarafına “karşı yaka” anlamına gelen “Pera”
demişti. O zamanlar Pera’nın bugünkü Taksim Meydanı yerindeki kırlık kavşak
alanına ayrı bir isim verilmemişti. 16. yy dan sonra ise “Pera” yerine “Beyoğlu”
adına rastlıyoruz. Beyoğlu adının kaynağı hakkında çeşitli rivayetler vardır. En çok
kabul edilen rivayete göre genellikle Avrupalı ve/veya gayri Müslim “Beyzade”,
“Bey”lerin dolaştığı semt olmasından dolayı bu semte
Taksim adına gelince, bu adın nereden geldiği hakkında rivayetler yoktur, kesin bilgi
mevcuttur. Meydanın batı sınırındaki klasik Osmanlı yapısından: 18. Yüzyıl eseri
olan bir “Maksem”: Suların taksim edildiği yer. Kendisinden 100 yıl sonra yapılan
Topçu Kışlası’nın inşasına kadar “Maksem” meydanın en önemli yapısı olmuştur34.
18. Yüzyılda meydana adını veren bu yapı uzak orman ve dağlardan şehre su getiren
bir su sisteminin şehre varınca düzenlendiği ve sağa sola bölündüğü bir yapıdır.
I.Mahmut tarafından 1730' larda yaptırılan tesis, son şeklini 1839 yılında almıştır35.
Maksem’den Harbiye yönüne yüründüğünde bir duvar görülür. 1930’ların stili ile
inşa edilen bu duvar “Taksim Haznesi”dir, yani bir su deposudur.
33
Taksim: Bir Meydanın Hikayesi, İstanbul Kitaplığı Ltd., İstanbul s.5-6
34
A.e s.7-8
35
Münevver Eminoğlu, Bir Beyoğlu Fotoromanı, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Eylül 2000
İstanbul, s.25
37
Meydanın Gelişmesi ise şöyle olmuştur: Taksim düzlüğü, Cumhuriyetle başlayan
kent değişmesini, gelişmesini ifade ediyordu. Anıtın dikilmesinden yüz yıl kadar
önce Osmanlı İmparatorluğunda, değer yargılarında, hayat görüşünde, ekonomide,
üst yapı kurumlarında Batılılaşma yönünde değişim başlamıştı.
Osmanlı zamanında oldukça sınırlı gelişen kent planlaması, 19.yy da batı tarzında
görülmeye başlanmıştır.
1940larda Türkiye Cumhuriyeti büyük bir imar hamlesine sahne olmuş, bu imar
hamlesinden en çok nasibini alan kent de İstanbul olmuştur. Taksim ve çevresi de
imar ve modernize edilmiştir. Harap ve köhne binalar yıkılarak, alana yeni bir kimlik
kazandırılmış, meydana çıkan caddeler genişletilmiş ve asfaltlanmıştır, Taksim
bahçesi yeniden düzenlenmiş, tuvaletler yer altına alınmıştır. Topçu Kışlası yıkılarak
Taksim Gezi Parkı yapılmış. Meydan civarındaki binaların değerleri kısa sürede
büyük artış göstermiştir.
36
Eyüp G. İsbir, “Ünite 1: Kentleşme” , Kentleşme ve Çevre Sorunları, Bülent Açma, (Ed.) T.C.
Anadolu Üniversitesi Yayını, No.1645, Eskişehir, Ağustos, 2005s. s.35
37
, Eyüp G. İsbir, “Ünite 9: Türkiye’de Büyükkent Yönetimi” , a.e., Bülent Açma, (Ed.), s.137
38
1.2.3. Taksim Meydanı’nın Özellikleri
Taksim Meydanı, şehrin nabzının attığı en önemli odak noktalarından biridir. Şişli,
Nişantaşı, Ayazpaşa gibi şehrin şık semtlerine yollar ve bulvarları ile dağılan bir ana
merkezdir. Atatürk anıtı ile Cumhuriyeti ve ulus-devlet kavramını da temsil ederek
39
aynı zamanda Cumhuriyet döneminin en önemli alanlarından birisi ve yeni
Türkiye’nin temsilcisi olmuştur. Burada törenler yapılır, askeri ve yabancı heyetler
buradan geçer, mitingler, kalabalıklar burada toplanır.
38
H.Sanem (Çınar) Altınçekiç, a.g.e., s.84
39
Şerif Mardin, Religion, Society, and Modernity, Syracuse University Press, NewYork,2006, s.23
40
Osmanlı’daki sosyal hayatı Batı’dan ayıran özellik “kültürel izolasyon” diye
adlandırılan olgu idi. Bu olgu Durkheim’in “segmental” diye tanımladığı olgu idi.
Durkheim’in segmental terimi “her alt birimin birbirinin benzeri olduğu ve birimin
kendini tamamladığı” yapı olarak açıklanır. L.A. Fallers’a göre Osmanlı -Türk
aşiretleri de böyle bir yapıda idiler. Bunların kültürü elit kültürünün bir versiyonu
değildi. Elit kültürden ve diğer yerel kültürlerden farklı, kendine yeterli, her biri
kapalı kültürlerdi (Marx ve Engels)40. Beyoğlu’nda gelişen kültür ise daha o
zamanlardan küreselleşmenin ilk örneklerinden sayılabilecek şekilde, batılı tarzda,
dışa dönük ve kozmopolitandı.
1930’ larda Taksim deyince akla ilk gelen 1928 yılında alana dikilmiş olan anıttır. O
zamana kadar kırlık bir düzlük olan Taksim bu anıtın yerleştirilmesinden sonra bir
“kent meydanı” olmuştur. Bu anıtın kentsel bir anlamı olduğu kadar politik ve sosyal
yanı da ağır basmaktadır. Taksim Anıtı Türk tarihindeki yeni bir dönemin
sembolüdür.
Anıt demek ya devleti ve ulusun kişiliğini; ya tarihi bir olayı; ya da saygı duyulan bir
kişiyi simgeleyen, bir yapı, bir sütun veya heykel demektir. O yüzden böyle bir
heykelin önünde belirli günlerde törenler düzenlenir. Bu tür “teatral” denilebilen
kent dekorları ve bunların önünde yapılan törenler Avrupa kentlerinin bir parçası idi.
Cumhuriyet dönemine kadar İstanbul’da tören yapılacak bir meydan yoktu.
40
Şerif Mardin, a.e, s.35
41
Cumhuriyet ilanı ile yeni dönem başlayınca bu ihtiyaca ilk cevap bir Cumhuriyet
Anıtı oldu.41
Anıt 8 Ağustos 1928 tarihinde büyük bir törenle açılmış. O güne kadar böyle bir
kalabalık görülmediği ve 30 bin kişinin toplandığı yazılmaktadır. Alan 1970’ lerde
ise yüz binleri toplamıştır.
Kaynak : Taksim: Bir Meydanın Hikayesi, İstanbul Kitaplığı Ltd., İstanbul, s.29
41
Şerif Mardin, a.e., s.20-30
42
Beyoğlu ve devamı olan Taksim Meydanı eski İstanbul’un devamı mı? “Türk mü,
Avrupalı mı, dünya kenti etkisi ve görüntüsüne mi sahip?” gibi sorular akla
gelmektedir.
İstanbul’un kültür mirası olarak kabul edilen Pera, yani Beyoğlu ve Taksim
Meydanı’nın, yenilenmesi sürecinde zaman zaman tartışmalar yaşanmaktadır. Bu
tartışmalar yakın bir geçmişte de, 1980 ve 1990 larda da yaşanmıştır. 1980 lerde
İstanbul’u küresel standartlarda bir dünya kenti yapmak üzere hükümet destekli
atılan adımlarda Beyoğlu mirası tartışmaların merkezi olmuştu. 1994 seçimleri ile
Refah partisinin belediye başkanlığını kazandığı dönemde Beyoğlu ve Taksim
Meydanı tekrar tartışma konusu olmuştur.
Oysa ki Beyoğlu ve Taksim Meydanı her zaman İstanbul’da özel bir yere sahipti. 13.
yy da Ceneviz ticaret kolonisi olarak kurulan, yakınlarındaki ticaret yollarını
kontrolü altında tutan Pera, Bizans’tan otonomi kazanmıştı. Osmanlı döneminde de
bu otonomisini korudu. 19.yy başlarında bölgeye Osmanlı gayri Müslimleri olan
Rum, Ermeni ve Museviler taşınmaya başladı, ayrıca bölgede Levantenler de vardı.
Beyoğlu ve Pera’ya o dönemlerde “Frenk” denmesi bu yüzdendi. Daha sonra
Beyoğlu finans ve eğlence merkezi haline geldi. İmparatorluğun en zengin
semtlerinden biriydi. 19.yy sonlarına doğru, İstanbul’u bir Avrupa kenti yapma
çabaları, yeni kent planlamacılığı Pera/Beyoğlu bölgesinden başladı. Bu seçim
tesadüf değildi. İstanbul’un gayrimüslim semti Avrupalılaşarak bir vitrin haline
43
geliyordu ve ofis binaları, bankalar, tiyatrolar, mağazalar, çok katlı apartmanlar gibi
modern yaşamın sembollerini taşıyordu42.
Taksim Meydanı 18. yy’ın ortalarına kadar kırlık bir alan olmasına ve tarihi gelişimi
bu tarihten sonra başlamasına rağmen, Meydan sosyo-kültürel özelliklerinin
kökenlerini Osmanlı İmparatorluğu’nda özel bir konuma sahip Pera Bölgesi’nden
alır.
42
Ayfer Bartu, “Rethinking Heritage Politics in a Global Context: A View from Istanbul”, Hybrid
Urbanism: on the Identity Discourse and the Built Environment, Nezar AlSayyad (Ed.),
Greenwood Publishing Group, 2001, s.149
43
Ayfer Bartu a.e.,
44
Bölge kültür merkezleri açısından çok zengindir. Yüzlerce kültür merkezi, müze,
sanat galerisi ve atölye, tiyatro, sinema, kütüphane, dernek lokalleri mevcuttur.
İnsanlar Taksim Meydanı’nı sosyal bir alan olarak kullanırlar, arkadaş grupları
burada buluşur, gezinir, mutlu hissettikleri anlar yaşarlar, özgürce dolaşabilirler.
Kozmopolit bir görüntü vardır.
Ayrıca Meydan’ın etkisi arttırmak için belediyece birçok konser, festival bu alanda
düzenlenir.
Taksim Meydanı gibi merkezi kentsel meydanların nüfusunun çoğunluğu çevre veya
uzak yerleşim bölgelerinde yaşar, bu alana çalışmak için sabah gelip, akşam
dönerler. Dolayısı ile burada düzenlenen siyasi, sosyal, kültürel, sanatsal faaliyetler
çevreden gelenleri de etkiler.
Çevredeki eğitim kurumları, güzel sanat ve edebiyat ile ilgili faaliyetler, müzeler,
festival ve kongreler, çevredeki ibadet merkezleri – sadece çevre sakinlerine değil,
çevre illerden ve başka ülkelerden gelenlere de hizmet verebilmek üzere
kurulmuştur. Meydanlar ve diğer kentsel alanlar bu ziyaretçilere hizmet verebildiği
oranda insan çeker ve etkisini arttırırlar.
45
Gerektiğinde yollar trafiğe kapatılarak özel konuklar ve devlet başkanları bu alandan
geçmekte veya alan çevresinde konferanslara katılmaktadırlar. Papadan, devlet
başkanlarından küçük yaşta su satıcılarına, dilencilere kadar farklı özellikle insanlar
Taksim Meydanı’ndan gelip geçmektedir.
Öte yandan şehrin güç odakları, planlayıcılar veya gayri menkul yatırımcıları gibi,
kentsel alanlardaki gelişmelerden kar elde etmek için kültürü kullanmaya çalışırlar.
Taksim Meydanı’nın diğer önemli ekonomik özelliği ise bir transit geçiş noktası
olmasından ileri gelmektedir. Her gün 1000 den fazla otobüs ve dolmuş meydandan
kalkmakta veya geçmektedir. Metro hattının da başlangıç durağı yine bu
Meydan’dadır.
46
Böylelikle Taksim Meydanı’nda büyük bir tüketici kitlesi ile karşılaşılmaktadır.
2011 yaz aylarına kadar bu kitleye ulaşmak isteyen firmalar “Maksem (su deposu)”
üzerinde ve Meydan etrafında, rahatlıkla görülebilecek dev ekranlardan reklam ve
duyuru yapmakta idi. Bu tez çalışması hazırlandığı sırada Maksem’in üzerindeki dev
ekranlar kaldırılmıştır.
Bütün bu resim içinde, yani günde yüz binlerce insanın gelip geçtiği alan Meydan
satıcıları için büyük bir müşteri potansiyeline sahiptir. Hafta sonu geceleri ise
Beyoğlu’na gelenlerin sayısı 1.2 milyon gibi şaşırtıcı bir rakama ulaşmaktadır. Bu
büyük tüketici kitlesinden faydalanmak isteyen Meydan Satıcıları ise sabah 6.00 dan
ertesi sabah 5-6 ya kadar Taksim Meydanı’nda ve Beyoğlu girişinde
bulunmaktadırlar.
Son dönemlerde bir kültür alanı haline gelen Meydan ve çevresi birçok açık hava
festivalleri, konserleri gibi kültür ve sanat aktivitelerine de ev sahipliği yapmaktadır.
Yılbaşı gecesi veya şampiyonluk kutlamaları gibi özel kutlamalar yüzbinlerce kişinin
katılıyla yine Taksim Meydanı’nda kutlanmaktadır.
44
Sahibinden Emlak Arama Sitesi, İlan No 71586687, http://www.sahibinden.com/ilan/emlak-konut-
satilik-ritz-carlton-suzer-plaza-1-1-full-esyali-satilik-residence-71586687/detay, Ocak, 2012
47
sosyal hizmetleri yürütmek için gayret göstermektedir. Meydan çevresindeki bina ve
arazilerin fiyatları artmakta, kentsel dönüşüm projeleri devreye girmektedir. Taksim
Meydanı’nın yanı başındaki Tarlabaşı Dönüşüm Projesi buna en iyi örnektir.
Bugün Meydan önemli bir sosyalleşme alanı olduğu kadar kent merkezi olduğundan
birçok caddenin buluştuğu kavşak noktası ve İstanbul trafiğinin önemli dağılım
noktalarından biridir. Birçok yön için otobüs durakları, dolmuş durakları ve metro
girişleri bulunmaktadır. Böylece bir trafik meydanı olarak kalmaktadır. Bu durumun
aslında bir eleştiri konusu olduğunu yukarıdaki bölümlerde belirtmiştik çünkü
meydanlar şehir trafiğinin odak noktası haline gelmeleri dolayısı ile sosyo-kültürel
özeliklerini, tarihi ruhlarını kaybetmeye başlarlar. Ancak bu durum konumuz olan
Meydan satıcıları için büyük bir sorun teşkil etmez, çünkü bu otobüsleri ve metroyu
kullanan insanlar biniş, inişlerde onların potansiyel müşterileridir. Ayrıca
otobüslerde görev yapan şoförler, hareket amirliğinde çalışanlar, yine Meydan
Satıcılarının iyi müşterileri arasındadır.
Taksim Meydanı’nda yoğun bir yaya trafiği de söz konusudur. Şekil 5’de de
görüldüğü gibi yaya ve taşıt trafiği bir karmaşa halindedir. Çalışmamızın ilk
bölümünde modern meydanların eski değerlerinin gitgide görünmediği trafik
meydanı haline gelen meydanların hava kirliliği ve kaos yarattığının bazı
düşünürlerce eleştiri konusu olduğunu belirtmiştik. İstanbul Büyükşehir Belediye
yetkilileri 20.yy’ın ikinci yarısında batı ülkelerindeki meydanların bu durumunu ve
eleştirileri göz önüne almış olmalılar ki, bu tez çalışması sırasında (Haziran 2011
genel seçimler öncesinde) yine kentsel dönüşüm projelerinin bir safhası olarak
Taksim Meydanı ve çevresindeki araç trafiğinin yer altına alınacağı medyada
duyurulmuştur.
48
1.2.3.7. Taksim Meydanı’nın Uzmanlığı: Uluslararası Kongre Merkezi Olarak
Taksim Meydanı
“Günümüzde hemen her ülkede bazı kentler çekim merkezi haline gelmiştir. Londra,
Paris, NewYork, Tokyo başlıca çekim merkezleridir. Londra dünya bankacılık ve
sigortacılık merkezi, Paris ise moda ve kültür merkezi olarak bilinmektedir45.”
İstanbul son zamanlarda üç dinin temsil edildiği, iki kıtanın buluştuğu özellikleri ile
kültür ve kongre merkezi haline gelmektedir. Bu özellikler İstanbul’da Taksim
Meydanı’nda çok net olarak görülmektedir ve Meydan’ın çevresi sosyal kültürel ve
turistik bir cazibe merkezi olmasının yanında ayrıca kongre merkezi de olmuştur.
Burada, önde gelen çekim merkezi kentlerin meydanlarında görülen heterojen yapı,
ikincil ilişkiler, anıtlar, bireysel özgürlük, gibi özellikler açıkça görülmektedir.
Wolff ve Küçükaltan İstanbul’un marka bir kent haline geldiğini anlatan makalede
kentin dikkat çekici özelliklerinin altını çizmektedirler. “Türkiye turizm alanında
sahip olduğu büyük potansiyel ile rekabette öne çıkma çabalarına devam etmektedir.
…. İstanbul ise 2010 yılı için Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilmiştir ve birçok
kültür ve sanat projesi ile imajını yükseltmektedir. İstanbul’un kıtalararası konumu
ve binlerce yıllık kültür mirası en önemli özellikleridir. Dünyada en hızlı büyüyen
kentlerden biri olan İstanbul, açık-fikirli kültürü ile kendine özgü kozmopolit bir
kenttir”46. Bu görüşlerin çok net bir biçimde görüldüğü alan ise Taksim
Meydanı’dır.
45
Halil İbrahim Bahar, Sosyoloji, Usak Yayınları 31, 3.Baskı, Ankara 2009, s.265
46
R. Ayşen Wolff, Gül Küçükaltan, “The Importance of Branding in the Tourism Market: A Study of
Istanbul”, 10th Internatioonal Joint World Cultural Tourism Conference, Cultural Tourism :
Innovations and Strategies, 13-15 Nov, Bangkok, Tayland, 2009, s.917
49
Her ne kadar elektronik iletişim çağını yaşıyorsak ve tele- konferanslar aracılığı ile
denizaşırı ülkelerle toplantılar yapabiliyorsak da halen güven içeren iş ilişkileri
kurmak ve geliştirmek için yüz yüze görüşme ve toplantılar yapmak gerekli
olmaktadır. Bu yüzden özellikle dünya kentleri merkezleri iş çevrelerinin ve
profesyonellerin bir araya geldiği alanlar olmak konusunda büyük potansiyel içerir.
Taksim Meydanı’na da bakarsak bu aktiviteyi net olarak görürüz. Her yıl sayısız iş
toplantısı Meydanı çevreleyen otellerde ve kongre salonlarında yapılmaktadır.
Taksim Meydanı ve çevresi dünya çapında bir kongre, konferans merkezi haline
gelmektedir. Nato ve Habitat II gibi dünyanın belli başlı stratejik ve siyasi önemi
yüksek olan toplantılar yanında her yıl yüzlerce yerli ve uluslar arası toplantılar bu
alanda düzenlenmektedir.
Yukarıda da söylendiği gibi bu tür kongre ve turizm merkezleri hem kendi nüfusu
hem de turistik veya iş amaçlı alanda bulunan kişilere restoranlar, kültür ve sanat
etkinlikleri, gece hayatı, eğlence, spor imkanları gibi seçenekler de sunmak
durumundadır. Taksim Meydanı’nda da bu seçenekler mevcuttur ve artmaktadır.
Tabii çeşitli amaçlarla Meydan’da bulunan kişiler Meydan satıcıları için de büyük
potansiyel oluştururlar.
50
Güvenlik ve sağlık hizmetleri de özellikle gün içinde nüfusun yoğun olduğu bu
alanlarda daha çok ve yoğun olarak yerine getirilmektedir. Taksim Meydanı
çevresine baktığımızda bunların da mevcut olduğunu görüyoruz. Taksim Meydanı ve
çevresinde de son yıllarda aktivitelerin sayısı gittikçe artmaktadır.
Kaynak: Hande Ağan Yalçıntaş, “Evaluating the impact of urban competitive advantages on economic
revitalization of deprived inner cities through a case study held in Istanbul [Kentsel rekabet edebilir avantajların
kent içi çöküntü alanlarının ekonomik olarak canlanmasına etkisinin İstanbul'da yapılan bir alan çalışması
üzerinden değerlendirilmesi”, Doktora Tezi no. 232874, 2008, s. 209. (Source: IMP 2006)
51
İKİNCİ BÖLÜM
KAYITDIŞI FAALİYETLER İÇİNDE
MEYDAN SATICILARININ YERİ
47
Tekin Akgeyik, v.d, “İstanbul’da Enformel (Kayıtdışı) Çalışma: Eminönü İlçesindeki İşportacılara
İlişkin Bir Araştırma” s.96,
http://www.iudergi.com/tr/index.php/iktisatmecmua/article/viewFile/7202/6717, Aralık,2011
52
yolu bazı işleri kayıtdışına kaydırmak olur. Sözleşmeli, yarı zamanlı ve geçici
istihdam; kayıtlı istihdam ve sosyal güvenlik maliyetlerini içermez.48
Kayıtdışı sektörü öncelikle bir ekonomik kurum olarak ele alırsak Sevinç Güçlü’nün
ifadeleri konuya ışık tutacaktır. Sevinç Güçlü ekonomik kurumların ortaya çıkmasını
şu şekilde açıklamaktadır: İnsanlar daha başından beri bir dizi ihtiyaçlarını gidermek
için doğa ile ilişki kurmak zorunda kalmışlardır. Doğa ile kurulan bu ilişkiler ve
doğayı dönüştürme etkinlikleri ekonomik kurumların doğmasında etkili olmuştur…
Güçlü, ekonomik kurumu ise şöyle açıklamıştır: Mal ve hizmetlerin üretim, tüketim
ve dağıtımı hakkında örgütlenmiş sosyal roller ve normlar sistemi. Ekonomik
kurumun işlevi toplumun üyelerinin maddi ihtiyaçlarını ve taleplerini sağlamaktadır
(Theodorson & Theodorson, 1979,126)… Sosyologlar ekonomik davranış
incelemelerinde, ekonomik aktivitenin içinde ortaya çıktığı sosyal ve kültürel
çerçeveyi ele alırlar. Sosyolojik analiz, belirli bir toplum içinde ekonomik etkinliği
yöneten değerler, normlar ve birbiri ile ilişkili roller sistemi, sosyal organizasyon
biçimleri üzerinde odaklaşır. Ekonomik kurumun diğer toplumsal organizasyonlarla
ilişkileri, farklı toplumlardaki ekonomik sistemlerin karşılaştırılması, bir toplum
içinde ekonomik kurumların nasıl değiştiği konuları üzerinde durur”49 .
Kayıtdışı ekonomi tartışılmaya başlandığı 70’li yıllardan itibaren uzun bir süre
gelişmekte olan ülkelere özgü ve gelişme arttıkça azalacak bir olgu olarak
düşünülmüştür. Bu gün ise bunun doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Gelişme çizgisi
arttıkça kayıtdışı etkinliklerde bir azalma olmadığı gibi gelişmiş ülkelerde bile
48
Employment Policies for Social Justice and a Fair Globalization, Recurrent Item Report on
Employment, 2010, International Labour Office, Cenevre, İsviçre, 2010, s.127
49
Sevinç Güçlü, “Ekonomik Kurumlar”, Kurumlara Sosyolojik Bakış, Sevinç Güçlü (Ed.), Birey
Yayıncılık, İstanbul, Ekim 2005, s.93-96
53
artmaya başlamıştır. Tijen Erdut’un makalesine göre “Kapitalist ekonomik düzende
formel ekonomik faaliyet giderek daralmakta ve enformelleşme süreklilik
kazanmaktadır. Gelişmişlik düzeyine bakılmaksızın hemen hemen tüm ülkelerde
sermaye birikimi enformel ekonomiye bağlı hale gelmiştir. Bu nedenle, enformel
işgücü piyasası hem mutlak, hem de göreceli olarak genişlemektedir”50.
“Kayıtdışı sektörler “gölge”, “enformel”, “gizli”, “kara”, “yer altı”, “gri”, “illegal”
ve “paralel ekonomi” kavramları gibi çok çeşitli şekillerde ifade edilmektedir.
Bunlara “yer altı ekonomisi”, “yasadışı ekonomi”, “bildirilmemiş ekonomi”,
“düzensiz ekonomi”, “gözlenemeyen ekonomi”, “saklı ekonomi”, “ikincil ekonomi”,
“elaltı ekonomisi”, “hane halkı ekonomisi”, “görünmez ekonomi”, “resmi olmayan
ekonomi”, “vergilenemeyen ekonomi”, “kayıp ekonomi” gibi terimleri eklemek de
mümkündür”51.
50
Tijen Erdut, “İşgücü Piyasasında Enformalleşme ve Kadın İşgücü”,
http://www.calismatoplum.org/sayi6/makale%201.doc., Ağustos, 2010
51
Cemil Ertuğrul, Hicran Serel, “Türkiye’de Kayıt dışı bir Sektör: Seyyar Satıcılık ve İşportacılık”,
Mevzuat Dergisi, Sayı:150, Haziran 2010, http://mevzuatdergisi.com/2010/06a/03.htm
54
tamirat gibi işlerden örnekler vererek yoksul kesimin kendi ve ailelerinin gıda,
barınma ve giyinme gibi ihtiyaçlarını karşıladıklarını göstermiştir52.
Portes’e göre kayıtdışı ekonomi, “gelir kazanmak için yapılan, ancak benzer
aktiviteler yasalarla düzenlenirken, aynı yerde, yasalarla düzenlenmeyen aktiviteler”
olarak tanımlanmıştır. Burada önemli olan nokta kayıtdışı aktivitelerin suç
olgusundan ayrılmasıdır: suç kapsamında yasadışı olan mal ve hizmetlerin gizli satışı
söz konusu iken, kayıtdışında yasal mal ve hizmetlerin satışı resmi otoritenin
kontrolü dışında gerçekleşmektedir. Örneğin uyuşturucu satıcılığı ve fahişelik
yasadışı iken, yasal şekerlemelerin ya da çorapların sokakta satılması yasadışı değil
52
Ahmed Mounir Soliman, Hernando De Soto, A Possible Way Out: Formalizing Housing
Informality in Egyptian Cities, University Press of America, Maryland, 2004, s. 26
53
Alejandro Portes, Miguel Angel Centeno, “The Informal Economy in the Shadow of the State”, Out
of the Shodows: Political Action and the Informal Economy in Latin America, Patricia
Fernandez-Kelly, Jon Shefner,(Ed.), The Pennsylvania State University Press, 2006, s.27
55
kayıtdışıdır.54 Bu sebeple sokakta izinsiz satış yapanlar T.C Kanunlarına göre de
“kabahatler” maddesi uyarınca işlem görürler.
Yine Portes’e göre, Şekil 6 da yer alan tablodan da anlaşılacağı gibi, yasal, kayıtdışı
ve yasadışı sektörler birbiri ile ilişki halinde yürümektedir. Şekil 6 da bu ilişkilerin
neler üzerine kurulu olduğu anlatılmaktadır.
Tanım
Üretim ve Dağıtım Süreci Ürün Çeşit
------------------------------------------------------------------------------------------------------
İlişkiler
Yasal
C B
A
D
E
Yasadışı Kayıtdışı
F
Kaynak: Alejandro Portes, Miguel Angel Centeno, “The Informal Economy in the Shadow of the State”, Out of
the Shodows: Political Action and the Informal Economy in Latin America, Patricia Fernandez-Kelly, Jon
Shefner,(Ed.), The Pennsylvania State University Press, 2006, s.30
54
Natalia Ribas-Mateos, “The troubled Passage: migration and cultural encounters in Southern
Europe”, The Mediterranean Passage : Migration and New Cultural Encounters, Russell
King(Ed.) Liverpool University Press, İngiltere 2001, Madde 7, s. 37
56
Kayıtdışı çalışanlar iki kategoride toplanabilir:
1. Yer altı dünyasında çok büyük miktarda para kazanma olanağı olan,
vergilendirilen alan dışı ve genellikle yasa dışı alanda işler yapanlar, bunlar nakit
karşılığı çeşitli işler yapanlardan uyuşturucu kaçakçılığına kadar değişen bir
çerçevededir.
2. Bazı para karşılığı yapılmayan gönüllü, yakın çevre içinde yapılan işler, ev işi, ya
da yardımlaşma da çalışmak gibi.
Hukuki çerçeve Hukuki çerçeve içinde: Hukuki çerçeve yok Genellikle hukuki
iş saatleri, güvenlik, ve çerçeve dışı
iş şartları ülke
kanunlarınca korunuyor
Devlet imkanlarından Hepsinden yararlanıyor Sadece bir kısmından Bazılarından
faydalanma faydalanabilir faydalanma (kariyer
geliştirme, vs)
İstatistiklerde görünme Resmi istatistiklerde İstatistiklerde geçmiyor Genellikle görünmez
kayıtlı
Vergi Vergi ödüyor Genellikle ödemiyor Genellikle ödenmez
Kaynak: Stephen Moore, Sociology Alive! Nelson Thomes Ltd, 3.Baskı, İngiltere, 2001, s.285
57
2.1.3. Kayıtdışı İstihdam
Kayıtdışı istihdamdan bahsetmeden önce dünyadaki istihdam sorununu gözden
geçirmek faydalı olacaktır.
ILO raporlarına göre işsizlik yanında, kayıtdışı çalışanların kayıtlı istihdam altına
girenlerden daha hızlı arttığı da bildirilmektedir”55.
Gelir sağlayabilecekleri bir işte çalışmaları bireylerin fiziksel ve sosyal yönden var
olabilmelerinin ön koşuludur. İşsizler ulusal gelire katkı yapamaz. İşsizlik kayıtdışı
istihdamı ve yer altı ekonomisini besler. Endüstri ilişkilerini ve sosyal güvenlik
sistemlerini yıpratır. Çalışma koşullarının ağırlaşmasına engellilerin işsiz kalmasına
yol açar. Ekonomi politikaları ile birlikte uyumlu sürdürülmesi gereken sosyal
politikalar, sorunun sakıncalarını önleyebileceği gibi, çözümüne de katkılar sağlar. 56
Sosyal Devlet adlı kitabında Nur Serter de işsizlik sorununa dikkat çekmektedir.
“Tam istihdamın sağlanması ve sürdürülmesi, işsizliğin önlenmesi bugün devletin
başlıca görevlerinden birini teşkil etmektedir. Zira ülkelerin ekonomik ve sosyal
refahının istihdam sorunu ile olan yakın ilişkisi günümüzde oldukça açıklığa
kavuşmuş gözükmektedir….. Çalışma hakkının sağlanması ile fertler, yaşamlarını
55
Ömer Zühtü Altan, Sosyal Politika, Anadolu Üniversitesi, s.125,
http://books.google.com.tr/books?id=LT1jtQlMmpQC&printsec=frontcover&hl=tr#v=onepage&q&f
=f alse, Şubat, 2011
56
Ö.Zühtü Altan , a.e, s.122
58
sürdürebilmek, bilgi ve becerilerini geliştirerek verimli olabilmek için bu haktan
yararlanmanın yollarını aramışlar ve bütün bu konularda da devletten önlem almasını
istemişlerdir….Günümüzde de istihdam ve işsizlik sorunu, bütün ekonomik ve sosyal
sonuçları ile ister gelişmiş ister gelişmekte olan bütün ülkelerde bireysel sorun
olmaktan çıkmış, toplumsal ve hatta ulusal sınırları da aşarak dünyamızın en önemli
ekonomik ve sosyal sorunu haline gelmiştir.”57
57
Nur Serter, Prof.Dr., Devlet Görevlerindeki Gelişmelerin Sonucu Olarak: Sosyal Devlet,
İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Yayını Rektörlük No. 3856, Fakülte No. 547, İstanbul, 1994, s.
55,56
58
Johannes Jütting, Juan R. De Laiglesia (Ed.), Is informal Normal?: Towards More and Better
Jobs in Developing Countries, OECD Publishing, 2009, s.12
59
yarattığı anlatılmaktadır. Aynı kitapta ayrıca “Kayıtlı ekonomide çalışanların hatta
devlet memurlarının bile aldıkları ücretlerle geçinmelerine imkan olmadığı, yaşam
maliyetinin ücretlerin çok üstünde olduğu görülerek açığın nereden sağlandığı
araştırılmış ve sadece işsizlerin değil, kayıtlı ekonomide çalışanların ailelerinin bile
asıl gelirlerinin, hamur işleri yapma, terzilik, çeşitli ürünler yapıp satma gibi
sayılamayacak kadar çok aktivite içeren, kayıtdışı uğraşlardan kazanıldığı ortaya
çıkmıştır”59, denilmektedir.
Böylece enformel ekonomi esas itibariyle vergiye tabi olmayan iktisadi faaliyet ve
gelirleri, enformel çalışma ise, bu faaliyetlerin istihdam boyutunu ifade edecektir.
Kuşkusuz formel ekonomide bazı enformel faaliyetler olabileceği gibi, bazı iktisadi
faaliyetler tümüyle enformel bir karakter de gösterebilir. Benzer şekilde formel
istihdam sektörleri ve faaliyetleri tümüyle enformel istihdam karakteri de taşıyabilir.
59
Aili Mari Tripp, Changing the Rules: The Politics of Liberalization and the Urban Informal
Economy in Tanzania, University of California, 1997, s.xii
60
faaliyetlerden elde edilirken, kentsel istihdamda çalışanların yarıdan fazlasının yine
enformel istihdam biçimleri içinde kayıtdışı çalıştığını ifade etmek yerinde olacaktır.
Ayrıca ülkemizde birçok hallerde kayıtdışı ekonomi ile kayıtdışı istihdam üstüste
çakışmakta ve birlikte ortaya çıkmaktadır.”60
Kayıtdışı işgücü maliyetleri çok düşüktür, çünkü işgücü koruma altında değildir,
yasal bir kontrat çerçevesinde değildir, asgari ücret yoktur, sağlık sigortası, işsizlik
sigortası, iş yeri güvenliği tedbirleri yoktur, küçük yaştakiler çalıştırılabilir. ILO
2004 – 2005 sonuçlarına göre bazı yoksul ülkelerde 10 işçiden 6 sı kayıtdışı sektöre
kaymaktadır. Bu da kayıtdışı ekonomiyi toplam ekonominin önemli bir bölümü
haline getirmektedir61.
60
Nusret Ekin, Kayıtdışı Ekonomi Enformel İstihdam, İTO Yayın No. 1995-17, İstanbul, 1995,
s.59, http://www.ito.org.tr/itoyayin/0006218.pdf, Aralık, 2011
61
,World Employment Report, 2004-05: Employment, Productivity and Poverty Reduction, ILO,
Cenevre,İsviçre, 2005, s.107
61
yapabileceği her işi yapmaya razıdır.62 Kayıtlı istihdamın ve sosyal güvenlik
sistemlerinin yetersizliği yüzünden yoksullar yaşamlarını sürdürebilmek için ne iş
bulsa yaparlar. İşten çıkarılanlar genellikle daha kötü işlere razı olurlar.
Ancak, bazı düşünürlere göre sokak satıcıları genel olarak işsizlik ve fakirlikle kendi
kendilerine mücadele edebilen ve alternatif çıkış yolu bulan kişiler olarak ele
alınmaktadır.
Kayıtdışı ile ilgili iki karşıt fikir vardır. Kayıtdışı çalışmayı “düşük verimlilikle
çalışan büyüme potansiyeli olmayan küçük girişimler” olarak görenler veya “yüksek
seviyede esneklik ile çalışan yaratıcı girişimciler” olarak olumlu bir bakış açısıyla
görenler. Görüş ne olursa olsun tüm kayıtdışı çalışanlar hükümetlerin üzerinde
durması gereken önemli bir konu haline gelmiştir.
62
Johannes Jütting, Juan R. De Laiglesia a.g.e. s.13
63
OECD Economic Surveys, Turkey, Sayı 15, OECD yayını, Aralık 2004, s.42
62
kökleştiğini ve meşru bir sektör konumuna dönüştüğünü göstermektedir…. Özellikle
1980’li yıllarda belirgin biçimde hızlanan çarpık kentleşme ve yoğun göç olgusu
enformel ekonominin beslenmesine ve giderek kayıtlı ekonomiye paralel bir
ekonomik büyüklük oluşturmasına yol açmaktadır. İşportacılık yaparak yaşamını
kazanan yüzbinlerce insan adeta yeni bir çalışma kültürü yaratmaktadır. Enformel
işgücünün en yoğun olduğu İstanbul’a her yıl 500.000 kişi göç etmektedir.”64
Akgeyik ve vd.nin Eminönü İşportacıları üzerine yaptığı araştırma bu kişilerin
yaklaşık yarısının işini sokakta bulduğunu ve işportacılığı bir meslek olarak
benimsediklerini, ve bunların resmi kurumlar tarafından da bir ülke gerçeği olarak
kabul edildiklerini ve adeta örtülü bir şekilde teşvik edildiklerini ileri sürmektedir.
1950’lerde ülkemizde hız kazanan kentleşme hareketi başlarda kırdan kente göç
hareketi olan bir süreçti. Bu hareketi doğuran başlıca sebep ise köyün olumsuz
şartlarının kırda yaşayan işgücü fazlasını daha rahat yaşam olanakları sağlayan
kentlere yönlendirmesiydi. Teknolojinin gelişmesi bu sebeplere ulaşım kolaylığını da
ekledi. Musa Taşdelen ülkemizde sürecin başlangıcında hızlı kentleşme sebeplerini
şu şekilde açıklamaktadır: “Türkiye’deki hızlı şehirleşme sürecini, kırdan şehre göç
hareketini doğuran sebepler genellikle üç başlık altında ele alınmaktadır. Bunlar;
tarımda makineleşme hareketi ve yaygın tarım, hızlı nüfus artışı ve işgücü fazlası
gibi köyün şartlarından kaynaklanan itici güçler, yeni iş sahalarının ortaya çıkması,
daha çekici bir hayat sürme imkanı, eğitim, sağlık ve diğer kamu hizmetlerinin daha
yoğun olması gibi şehrin şartlarından kaynaklanan çekici güçler ve de köy ile şehir
arasında ulaşım ve taşınım kolaylıkları sağlayan vasıta ve yolların gelişmesini içine
alan iletici güçler olarak özetlenebilir.”65 Ancak, Taşdelen’in makalesinde de
belirttiği gibi hızlı ve kontrolsüz kentleşme sürecin devamında iktisadi, sosyal ve
kültürel birçok problemi beraberinde getirmiştir. Yerel yönetimler hizmet hacmini
64
Tekin Akgeyik, v.d, “İstanbul’da Enformel (Kayıtdışı) Çalışma: Eminönü İlçesindeki İşportacılara
İlişkin Bir Araştırma” s.107,
http://www.iudergi.com/tr/index.php/iktisatmecmua/article/viewFile/7202/6717, Aralık,2011
65
Musa Taşdelen, “ Türkiye'de Şehirleşme ve Planlı Dönemde Şehirleşme Politikaları”, Sosyoloji
Konferansları, Sayı 21, 1986 s.173,
http://www.iudergi.com/tr/index.php/iktisatsosyoloji/article/view/6326/5850 , 27 Aralık 2011
63
genişletmiş ancak mali kaynak ve teşkilat bakımından yetersiz kalmışlardır. Bu
sebeple Birinci Beş Yıllık Plan’ın Şehirleşme ile ilgili bölümlerinde yerel
yönetimlerin mali ve idari yapılarının düzeltilip kuvvetlendirilmesi için birtakım
tedbirler alınması amaç olarak benimsenmiştir.66
66
Musa Taşdelen, a.e.
67
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Ankara s.43
68
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, İşgücü Piyasası Özel İhtisas Komisyonu Raporu,
Yayın No.DPT: 2709 – Ö.İ.K.662, Ankara, 2007, s.47-48
64
2.1.6. Kayıtdışı Faaliyetlerin Sebepleri
Dokuzuncu Kalkınma Planı İşgücü Piyasası Özel İhtisas Komisyonu Raporu ise
kayıtdışı çalışma nedenlerini şöyle sıralamıştır: “Hızla artan nüfus, tarım kesiminin
istihdam içerisindeki payının yüksekliği, göç, kentleşme, gelirin adaletsiz dağılımı,
yoksulluk, yüksek işsizlik, düşük eğitim seviyesi ve buna bağlı olarak bilgi ve bilinç
eksikliği, sanayinin yapısı ve düşük rekabet gücü, vergi oranlarının yüksek olması ve
vergilerin adil toplanamaması, işgücü maliyetlerinin yüksekliği, erken emeklilik ve
isteğe bağlı sigorta uygulaması gibi sosyal güvenlik uygulamaları, sosyal güvenlik
kurumları hizmetlerinden hoşnutsuzluk, kurumlar arasında koordinasyon ve işbirliği
eksikliği kayıtdışı istihdamın nedenleri arasında sayılabilir.”70
69
Ana Maria Oviedo, Mark Roland Thomas, Kamer Karakum-Özdemir, Economic Informality:
Causes, Costs and Policies-A Literature Survey, World Bank Working Paper No.167, Washington,
ABD, Mayıs 2009, s.8
70
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, İşgücü Piyasası Özel İhtisas Komisyonu Raporu,
a.g.e, s.48
65
OECD 2004 Araştırmasına göre ise çok değişik tip ve şekillerde ortaya çıkan
kayıtdışı çalışmanın sebepleri öncelikle ikiye ayrılır71. Daha sonra ise iki sebebi
birleştiren bir görüş ortaya çıkmıştır:
II – Gönüllü çıkma: kendi istekleri, tercihleri ile kayıtdışı sektöre yönelme: yüksek
vergi, prim, ceza, maliyetler, vs. gibi zorunlu ödemelere ve ağır bürokratik
yükümlülüklere karşın devlet güvencesinin, desteğinin ve teşviklerinin yeterli
görülmediği durumlarda “gönüllü” olarak kayıtdışına yönelme görülür. Bu durumda
girişimci davranış ancak kayıtdışında belirir.
71
OECD Economic Surveys, Turkey, sayı 15, OECD yayını, Aralık 2004 s.13
72
Guillermo Perry,William F.Maloney, vd., Informality: Exit and Exclusion, World Bank
Publications, Washington DC, 2007
66
Bu kayıtdışının tabakalı olduğu görüşü, kayıtdışı içinde birçok segmentin varlığını
ortaya çıkarmaktadır.73
Tarım sektöründeki sosyo-ekonomik değişimlerin başka bir sonucu ise tarım sektörü
ve kayıtdışındaki kadın istihdamı ile ilgilidir. Tarım kadın işgücünün en yüksek
olduğu sektördür. 1990- 2000 yılları arasında kadınların genel istihdamdaki oranı
%34 den %28 e düşerken tarım istihdamındaki payları %49 dan %49.2 ye
yükselmiştir. Tarım sektörü, emek yoğun ve az getiri sağlayan özellikleri dolayısı ile
kırdan kente göç ile öncelikle erkek işgücü tarafından terk edilen üretim alanı
olmaktadır. Öte yandan kadınların emek piyasasında konumlanışı, kentlerde farklı
boyutlar kazanmaktadır. Kırsalda tarımsal üretim altında “ücretsiz emek sağlayıcı”
olan kadın, kentte çeşitli işlerde çalışan diğer aile fertlerine destek sağlayıcı görevleri
yanında, “gündeliğe gitme”, “evde fason üretim yapma” gibi faaliyetlerle sosyal
güvenlikten yoksun çalışma ilişkilerine girmektedir74.
Genel amaç üretime dönük işler yaratmak ve yeterli sosyal güvenlik sağlamaktır.
İstihdam, büyüme ve fakirliğin azaltılması aynı çerçevede ele alınırken şu faktörler
73
OECD Economic Surveys Turkey, Sayı 15, OECD Yayını, Aralık 2004 s.21
74
Gökhan Günaydın,“Türkiye Ekonomisinin Tarımsal Yapısı ve Gelişimi”, Türkiye Ekonomisi,
Mustafa Özer(Ed.)T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No.1579, Açık Öğretim Fakültesi Yayını
No.836, Eskişehir, Ekim,2004, s.101
67
çok önemlidir: kamu yatırımlarını düşürmeden, sosyal güvenliği düzelterek, istikrarı
sağlayacak makro ekonomik çerçeve sağlanması; yasal istihdam sağlama
potansiyelleri yüksek sektörleri teşvik edici yapısal tedbirler oluşturmak; özellikle
yoksullar için düşük riskli sosyal güvenlik tedbirleri uygulamak75.
Bu arada şunu da belirtmemiz gerekiyor: Sadece iş yaratmak yeterli değil. Birçok işçi
düşük ücret, yüksek risk ve istikrarsız, garantisiz ve kayıtdışı işlere kilitlenmiş
durumda. Buradaki sorun işsiz olmaktan çok kötü işlerde çalışmak zorunda olmak.
Hindistan gibi ülkelerde işsizlik oranları birçok OECD ülkesinden daha düşük
görülmektedir. Bu gibi ülkelerde aslında çalışmayanlar çalışmayarak
yaşayabildikleri için çalışanlardan daha iyi durumdadır diyebiliriz. Çünkü çalışmak
zorunda olanların çok büyük bir kısmı kayıtdışı ve çok kötü şartlarda
çalışmaktadırlar76.
75
Johannes Jütting, Juan R. De Laiglesia (Ed.), a.g.e., s.14
76
Johannes Jütting, Juan R. De Laiglesia a.g.e., s.19
68
2.1.9. Kayıtdışı Çalışanların Çeşitleri
69
a- ikinci bir işte kayıtsız çalışanlar (Devlet memuru kahvecilik yapıyor, öğretmen
77
Nusret Ekin, a.g.e, s.60
70
2.1.10. Kayıtdışı Faaliyetlerin Gömülülük ve Enformel İlişkiler Kavramları ile
Açıklanması
Portes, Cross gibi araştırmacılar kayıtdışı ekonomi ve seyyar satıcılarla ilgili olarak
yaptıkları araştırmalarda; 1970’ lerin başında, işçi ve girişimcilerin daha çok devlet
düzenlemelerinden, yükümlülüklerinden nasıl kaçtıklarını ön plana çıkarıyorlardı.
Zamanla kayıtdışı araştırmaların odağı, avantajlarını çoğaltmak ve risklerini
azaltmak isteyen bireyler arasında karşılıklı güvene ve karşılıklılık ilkelerine dayanan
ilişkilere kaymıştır 79. Aynı şekilde, bu tez çalışmasında da odağı enformel ilişkiler
ağıdır. Büyük bölümü “Kayıtdışı Çalışan Meydan Satıcıları” olgusunun varlığını
78
Carlo Trigilia, “Economic Sociology, a Concluding Remark”, International Encyclopedia of
Economic Sociology, Jens Beckert, Milan Zafirovski (ed), Routledge, NewYork, 2006, s. 204
79
PatriciaFernandez-Kelly, Jon Shefner(Ed.), Out of the Shadows: Political Action and the
Informal Economy in Latin America, The Pennsylvania State University Press, 2006, s.8
71
sürdürmesinin en önemli sebep ve dinamiği olarak bu satıcıların enformel ve yakın
ilişkiler ağı içinde oldukları gerçeğidir.
Mustafa Erkal da bu önemi vurgular; “iktisat ve sosyoloji arasındaki ilişki tabii bir
ihtiyaç olarak doğmuştur. İktisadi hayatın içinden çıktığı zemin toplum veya cemaat
tipi bir beşeri organizasyondur. İktisadi faaliyetler ferdin ve bilhassa fertlerden
meydana gelmiş bir yapının dışında düşünülemeyeceğine göre iktisadi hadiseyi ele
alan iktisat ile toplumun bütününe eğilen sosyoloji arasında yakın bir ilişki olacaktır.
80
Nina Bandelj, “Toward an Economic Sociology of Work”, Economic Sociology of Work, Nina
Bandelj (Ed.), Research in the Sociology of Work, Volume:18, Emerald Group Publishing, İngiltere,
2009, s.2-3
81
Rina Agarwala, a.e., s. 315
72
Üretim, tüketim, mübadele, kıymet, işbölümü ve dağıtım gibi konular iktisadın
kapsamına girdiği gibi bunların öncelikle birer sosyal ilişki olduğu ve fertlerle fert ve
fert ile toplum arasında doğuracağı karşılıklı etkiler de göz önünde tutulursa, iktisadi
olarak düşünülen olay aynı zamanda sosyal bir olaydır”82.
82
Mustafa Erkal, “Kültür ve İktisadi Hayat”, İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, Mustafa.
Erkal, Der Yayınları, İstanbul, 2000, s. 46
83
Mustafa E. Erkal, Sosyoloji: Toplumbilimi 13. Baskı, Der Yayınları, Cağaloğlu, İstanbul, 2006,
s.143
84
Özkan Açıkgöz, “Toplumsal Zihniyet Olgusu ve İktisadi Gelişme ile İlgisi”, Sosyoloji
Konferansları, Otuzikinci Kitap, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Yayın No: 589, İ.Ü. İ.F
Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi, İstanbul, 2005, s.96
73
toplum, gibi unsurlar bulunur. Ama bu unsurlar oluşturmaz sosyal sermayeyi. Sosyal
sermaye geleneksel erdemleri de ihtiva eder: dürüstlük, sözünde durma, güvenilir bir
performans, karşılıklılık gibi… Sosyal sermaye aynı sosyal değerleri paylaşan
gruplar arasında yoğun olarak bulunur, bu gruplar, geleneksel grupların hepsini
ihtiva eder (aile, aşiret, köy dernekleri, tarikatlar gibi..) ayrıca dernekler, arkadaş ve
iş grupları arasında vardır…. Sosyal sermayenin ekonomik işlevi, kontrat, hiyerarşik
ve bürokratik kurallardan doğan mekanizmalardan kaçınarak, kayıtlı sektörün
maliyetlerinden kurtulmaktır85.
Güven unsurunun en iyi şekilde kullanıldığı pota, ve sağlıklı bir ekonomi için en
kritik nokta olan sosyal sermaye kültürel köklere dayanır. İlk bakışta kültürün
ekonomik verimlilikle alakalı olabileceği düşüncesi çok yadırgayıcı gelebilir, çünkü
hem temelinde hem de iletiminde kültür mantığa dayanmayan bir olgudur86.
Araştırmamızda gördüğümüz gibi, anne , teyze, kardeşler (evde midye dolma yapan
anne, teyze, yengeler, hemşeri komşular, v.s.. ve bunları satan genç kardeşler,
kuzenler) gibi gruplar belli bir kültür, yakınlık, sevgi, güven, dayanışma içinde
hareket etmektedirler. Meydan satıcıları arasında belli ortak kültür görülmektedir.
Aile bireylerinin birlikte uyum içinde çalışması, sabah çok erken veya gece boyunca
çalışma veya zorlu iklim koşulları altında çalışma, belli düzeyde fiziksel güce dayalı
çalışma, bunlara örnektir.
Teknolojinin gelişmesi ve kırsal nüfusun artarken toprakların azalması ile her gün
daha fazla kırsal iş gücü tarım sektöründen uzaklaşmaktadır. Kentlerden başka
85
Francis Fukuyama, “Social Capital and civil society”, Sayı 2000-2074, IMF Institude, IMF
Working Paper, WP 00/74, Nisan 2000, s.3-6
86
Francis Fukuyama, The Social Virtues and the Creation of Prosperity, Free Press Paperbacks,
NewYork, 1995, Chapter 4, s.33
74
gidecek bir yerleri yoktur. Böylece bir üçüncü dünya fenomeni olan aşırı kentleşme
süreci başlamıştır. Kentler aşırı yükü taşıyamaz hale gelmekte, trafik sorunu, çevre,
su ve hava kirliliği baş göstermekte, kamusal alanlar gecekondu yapılaşması
tarafından yok edilmekte, yönetimler yetersiz kalmakta, okullar yeterli olamamakta,
suç oranı artmaktadır. Meydanları kirlettiği ve kalabalık yarattığı düşünülen meydan
satıcıları da bu sürecin bir sonucudur.
87
John Christopher Cross, Alfonso Morales, “Forword”, Street Entrepreneurs: People, Place and
Politics in Local and Global Perspective, Routledge, NY 2007, s.xv
75
demirlerine bağlamaması, ayrıca buradan geçen semt sakinlerinin huzur ve sinirlerinin
bozulmaması için kırmızı şeritli yaya geçiş kordonu yapılması için, konuyu Belediye
Encümenine ilettiğimizi belirtiriz.
İlgi e- postanızda Üst Bostancı meydanının insana yakışır tarzda düzenlenmesini
istemektesiniz. Üst Bostancı meydanının düzeltilmesi için çok büyük sıkıntılar
yaşamaktayız.Malumunuz olduğu veçhile meydanda oniki yıldır halkımıza hizmet götüren
işportacıların kaldırılması mümkün değildir.Halk olarak fedakarlık yaparak, sekerek
meydanda bulunan boş alanlardan geçiyoruz……..Üst Bostancı meydanının düzenlenmesi
için işportacılara müsait bir yer bulunamadığından, şimdilik Atatürk’ümüzün büst ve
çevresinin düzenlenmesi, ayni zamanda meydan aydınlatmalarının rehabilite edilmesi
talebinizin karşılanması şu anda mümkün bulunmamaktadır.”88
88
Bostancı Sahipleri Platformu, http://www.bostanciplatformu.com/cevre_sorunu.asp?Sayfa=15,
Ocak, 2012
89
http://www.mimarlikforu mu.com/showthread.php/12167-B%C3%BCy%C3%BCkada,Ocak 2012
76
düşük gelir sahibi olanlara, ucuz mal ve hizmet vermek suretiyle, ekonomik anlamda
bir “çıkış yolu” sunabilmektedirler. Genel olarak Türk toplumunda, geliri az bile olsa
“devlet kapısı”nda çalışma, büyük bir güvence olarak görülmektedir. Kırdan kente
göçlerle şehrin artan nüfusunun, ancak belli bir kısmı, bu olanaklardan istifade
edebilmektedir. Devlet işinde çalışmayan ya da çalıştığı halde geçimini sağlamada
güçlük çekenlerin başvurduğu yegâne yol, enformal sektör faaliyeti olmaktadır.
Göç edenlerin şehirde uğraştıkları işten elde ettikleri gelir, kent ortamında “az”
olarak nitelendirilebilirken, bunun kırsal kesimdeki gelire göre “fazla” olduğu dikkat
çekmektedir. Yine, kırsal kesime göre, ailede çalışanların sayısında düşme olmasına
rağmen, gelirin –köydeki gelire göre– yüksek olduğu da yapılan araştırmalardan elde
edilen sonuçlardır (Görmez, 1991: 31)”90.
Seyyar satıcıları da “Tam seyyar” ve “Yarı seyyar” olmak üzere ikiye ayırmak
mümkündür. Tam seyyar olan satıcılar devamlı yer değiştirirler. Bir sonraki durakları
belli değildir, devamlı sokaklarda dolaşırlar, Taksim Meydanı’nda zaman zaman
görülen çorapçı gibi (akşamları çorap satmakta ve zabıta ekiplerinin yaklaştığını
anlayınca ortadan kaybolmaktadır). Yarı seyyarlar ise, yine devamlı yer değiştirirler,
ancak her gün aynı yerlere uğrarlar, gidecekleri yer önceden bellidir. Bunlara örnek
verecek olursak sabah erken saatlerde okulların önünde sandviç satanlar, tenefüs ve
öğle aralarında, akşamüstü okul dağılırken tekrar okul önüne döner; aralarda pazar
90
M.Cengiz Yıldız, “Kent Yaşamının Değişmeyen Marjinalleri: Seyyar Satıcılar ve İşportacılar”,
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimlerl Dergisi, Cilt: 18, Sayı:2, Elazığ, 2008, S. 351
http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt18/sayi2/343-366.pdf
77
yerleri, ev ve işyerlerinin yoğun olduğu mahalleler gibi kalabalık yerlere giderler.
Seyyarlar ya omuzlarında bir tepsi veya bir kutu taşırlar veya tekerlekli bir el arabası
iterler, bazıları kamyonet ile de satış yapar.
Taksim’deki Meydan satıcıları öncelikle izinli ve izinsiz olarak iki gruba ayrılabilir.
İzinliler tekerlekli bir araba iterek Meydan’a ulaşır, Meydan içinde yerleri sabittir,
aynı noktada satış yaparlar. İzinsizler ise daha çok seyyardır ve kalabalık, ancak
zabıta memurlarının nispeten olmadığı saatlerde özellikle geceleri satacakları malları
ceplerinde veya ellerinde (çay-kahve termosu gibi) taşırlar.
Yıldız ise Sokak Satıcılarını seyyar satıcı (Peddlers) ve işportacı (Street Vendors)
olarak ikiye ayırmıştır. “Seyyar satıcı kavramı, herhangi bir mekâna bağlı
olmaksızın, mal veya hizmet sunan kişiler anlamında iken; işportacı, belediyeye
kayıtlı olan ve vergi veren satıcılar anlamında kullanılmaktadır. Şehirlerde
işportacılık, ayakkabı boyacılığı, simit satıcılığı, dolmuş kâhyacılığı, hamallık vs.
işlerle uğraşan kesim ayrıca “marjinal kesim” olarak adlandırılmaktadır (Görmez,
1991: 70)92.
91
Işın Ulaş Ertuğrul, “Alternatif Gelir, İstihdam ve Tüketim Yaratma Faaliyeti olarak İşportacılık:
‘Bursa Örneği’” , Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi, Yüksek Lisans
Tezi, No. 188283 Eylül 2005, s. 14
92
M.Cengiz Yıldız, a.g.e., S. 344
78
2.2.2. Meydan Satıcılarının Özellikleri
Meydan satıcıları, dünyanın birbirinden çok farklı bölgelerinde, çok farklı çevrelerde
çalışmalarına ve birbirinden çok farklı sayısız ürün satmalarına rağmen, birbirlerine
benzer bazı özellikler gösterirler. Meydan Satıcılarının özellikleri genel anlamda
sokak satıcıları ile paraleldir. Sokak satıcıları terimi burada sadece sokak aralarında
değil açıkta, dışarıda, şehir sokaklarında, caddelerinde, okul, işyeri önlerinde,
meydanlarda satış yapanlar olarak genel anlamda kullanılmaktadır. Araştırmacılar
genel terim olarak seyyar satıcılar, seyyarlar, işportacılar diye de bahsederler. Ancak
bu tez çalışmasında özel olarak “Meydan Satıcıları” ele alınmıştır. Genel anlamda ise
sokak satıcıları olarak adlandırılacaklardır. “Meydan Satıcılarının” diğer sokak
satıcılarından bazı farkları vardır. Bunlar aşağıdaki paragraflarda anlatılmıştır.
Meydanlar daha kolay ve daha fazla satış yapmak için ideal alanlar olduğundan
satıcılar için sokaklarda gezerek bağırarak satış yapmaya çalışmaktan daha caziptir.
Bu yüzden satıcılar öncelikle meydanlara tezgah açmanın yollarını ararlar. Fakat
meydanlar polis ve zabıta kontrolünün daha yoğun olduğu alanlardır. Meydanları
korumak ve buradaki düzeni devam ettirmek açısından aslında yasak olan sokak
satıcılığını meydanlara izinsiz sokmazlar. Meydanda yasal çerçevede satış
yapabilmek için öncelikle belediye yönetiminden izin almak gerekir. Bu izinleri
almak hem ek maliyet hem de bazı kurallara uyma zorunluluğu getirir. Meydanlarda
tezgah açabilmenin diğer bir kuralı ise yakın ilişkiler ağından geçmektedir. Örneğin
simit satabilmek için simit fırınları sahiplerinin akrabası olmak, tezgahlarda diğer
akrabalar ile birlikte işbirliği içinde çalışmak, meydana yakın bir yerde ikamet
edebilecek şekilde yakın tanıdıkların yanında bir düzen olması gibi. Aşağıdaki
paragraf bu konuyu açıklık getirecek bir gazete haberinden alınmıştır.
Yeni Şafak Gazetesinde Behlül Çetinkaya’nın “Meydanların Efendileri” adlı yazısına göre
Meydan satıcıları İstanbul meydanlarını bereketli buluyorlar, ancak meydanlar herkese açık
değil, bu meydanlara öyle eli kolu sallanarak girilmiyor, diyor Çetinkaya. “Her meydanın bir
sahibi var desek yeridir. Örneğin, Eminönü'ndeki şemsiyeciler Diyarbakırlı, Kadıköy'deki
79
midyeciler ise Mardinli. Birçoğu birbirine akraba veya komşu olan bu insanlar memlekette
aynı köyden, İstanbul'da aynı mahalleden hatta aynı evden. Aralarına başkasını da
almıyorlar…. Meydanların efendileri, sahip oldukları meydanları paylaşmama sebeplerini o
bölgede tanınır hale gelmiş olma, o bölgeye emek verdiklerini düşünme ve belediye
ekipleriyle mücadele sonucu orada yer edinmiş olmalarına bağlıyorlar. "Başkasının yerine
gitmeyiz. Çünkü saygı duyarız. Onlar da bizim yerimize gelmez. Ama birisi geldiği zaman
fena kapışırız" diyorlar. … bölge mesleklere ve memleketlere göre birkaç bölgeye ayrılmış.
Sınırlar ihlal edilemiyor…”93.
“İSTANBUL Sultanahmet'te, yer kavgası yapan korsan kitap satıcıları ortalığı savaş alanına
çevirdi. Birbirine acımasızca saldıran iki grubu ayırmakta polisler güçlük çekti.
Sultanahmet ve çevresini gezen yabancı turistlere korsan kitap satışı yapan 2 grubun
kavgasında sopa ve sandalyeler havada uçuştu. Olay yerine gelen polise de aldırış etmeyen
seyyar satıcılar birbirlerine sopa ve sandalyelerle vurmaya devam etti. İstanbul Adliye
Sarayı'nın yanıbaşında meydana gelen kavgayı, çevredekiler endişeli gözlerle izledi.
Kavgada vücutlarına sopa ve sandalye isabet eden 5 kişi hafif yaralandı.”
2 – Meydan ve Sokak Satıcılarının genellikle kötü bir imajı vardır: Kaldırımları işgal
ettikleri için yayalara zorluk çıkarırlar. Kaldırımlara örtü sererler hatta bazen yağmur
93
Behlül Çetinkaya, Meydanların Efendileri, Haziran, 2011, http://yenisafak.com.tr/Pazar/?t= 26.06.2011&i=
325355, Ocak, 2012
94
Harlan Dimas, “Street Vendors: Urban Problem and Economic Potential” , No.200803, Padjadjaran
University, Ekonomi Bölümü, Endonezya, Haziran 2008, s.4, http://equitablepolicy.org/wpaper/200803.pdf,
Nisan 2010
80
veya güneşten korunmak için üslerine de tente koyarlar. Bazıları kırmızı ışıkta
beklerken veya trafik sıkıştığında arabalara yanaşır, rahatsızlık yaratır.
Bazı durumlarda dükkanlarda satılan ürünleri sattıkları için dükkanlar için bir tehdit
oluşturdukları düşünülür.
5 - Bazen kayıtlı ekonomide benzer işleri yapanlara göre daha fazla risk alırlar, ve
hatta bazen işin başarı şansını arttırırlar.96
Sokak satıcıları dünyanın her yerinde benzer özellikler gösterir, ancak kurumsal
çevreleri farklı olduğundan yöntemlerinde farklılık görülmektedir
95
Harlan Dimas, a.e. s.5
96
Abol Hasan Danesh, “Invisibility in Informal Economy: Power and Vulnerability”, Corridor of
Hope: A Visual View of Informal Economy, University Press of America, Maryland, 1999, s.5
81
ve işportacılığı “lümpen meslek” olarak tanımlamıştır. Lümpen, “belirli bir şekli
olmayan küçük bir parça” olarak adlandırılmaktadır.97
Dünya genelinde, özellikle düşük gelir seviyeli ülkelerde meydan satıcılarının kendi
gelecekleri için bir birikim veya sosyal güvenlik ve emeklilik gibi umutları olmadığı
gibi, kişisel gelişim, iş gelişimi, işini büyütmek gibi bir şansları yok denecek kadar
azdır, çünkü maddi ve zaman olanakları çok kısıtlıdır. Çok uzun saatler çalışmak
zorunda kalabilirler, veya gece geç saatlerde, sabah çok erken saatlerde çalışabilirler.
Hastalandıkları zaman veya ailede bir sorun olduğu zaman çalışamazlar ve günlük
paralarını kazanamazlar. Kayıt içinde olmadıkları için teşvik, kredi gibi olanaklardan
faydalanma imkanları yoktur.
Kırsalda nüfusun artıp toprak arzının aynı kalması ve teknolojik gelişmelerle işgücü
ihtiyacının azalması, diğer yandan kent ekonomisinin kırsal ekonomiden daha fazla
ücret ödediğinden kentlerin kırsal işgücünü çekmesi dolayısı ile zaten kentlerden
başka gidecek bir yerleri olmayan kırsal işsiz ordusu kentlere hücum etmektedir.
Ancak vasıfları kayıtlı ekonomide çalışmaya yeterli olmayanlar, yaşamlarını
sürdürmek için iş yaratmak zorunda kalırlar.
2 - Dünyanın birçok bölgesinde en önemli diğer sebep ise hem arz hem talep
kısmında yaşanan çaresizliktir. Seyyar satıcılar hiçbir zaman mallarının alınması için
zorlama yapmazlar, talebin hazır olduğu yerde bulunurlar. Kentde kendilerinden bir
97
M.Cengiz Yıldız, a.g.e. s.345
82
üst sosyo-ekonomik çemberin ihtiyaçlarını fark ederler. Bu çember ise kent
ekonomisindeki en alt kesimdir. Talep ve hazır müşteri neredeyse satıcılar da orda
bulunur. Ücretsiz iş gücü olan aile üyeleri ile çok düşük kar ile satış yapan sokak
satıcıları mallarını en düşük fiyattan pazarlarlar. Bu düşük fiyat genellikle dar gelirli
müşteriler için iyi bir alış veriş imkanı sağlar.
5 - Sokak satıcılarına bir başka sebep de bitmeyen ekonomik krizlerdir. Bir çok
ülkede ekonomik krizler sırasında çok sayıda çalışan işini kaybeder, veya sadece çok
kötü şartlarda çalışma imkanı bulur. Bunlar için sokak satıcılığı geçimlerini devam
ettirmek için bir alternatif sağlar.
Önceleri iktisatçılar, gelişmiş ülkelerin tarihsel sürecini göz önüne alarak, ekonomik
büyümenin kayıtdışılığı zamanla kendiliğinden çözeceğine inanıyorlardı. Bu gelişme
98
Harlan Dimas, a.g.e.
99
OECD Economic Surveys: Turkey 2008, OECD Yayını, Issue 14, 2008, s.8
83
teorilerinin etkisi azaldıkça, yani gelişme olmasına rağmen hem kayıtdışı hem de
sokak satıcılığının artması ile gelişmekte olan ülkelerde sokak satıcılarına daha fazla
müdahaleci olmak gerekliliği anlaşıldı.
Yeni bakış açısında sokak satıcıları daha pozitif bir imaj kazandı. Cesaret ve
yaratıcılık gerektiren ve tüm olumsuzlar karşısında direnerek yaşamını sürdürebilme
şekli olarak görülmeye başlandı. Bu kişiler yeteneklerinin elverdiği en iyi şekilde
ailesi ile birlikte yaşamını sürdüren bireyler olarak görülmeye başlandı.
Gelişmekte olan ülkelerde sokak satıcıları, tüm ekonominin çok büyük bir parçası
olan (Güneydoğu Asya ülkelerinde %70 lere varan) kayıtdışı ekonomi içinde ve çok
kalabalık gruplar halinde varlıklarını sürdürürler. Yukarıda verilen bilgiler
doğrultusunda bunlar, yoksul ülkelerde “hem arz hem talep tarafındaki çaresizlik”
diye adlandırılan durumda, hiçbir sosyal güvencesi bulunmayan, kendi ve ailelerinin
yaşamlarını sürdürmek için başka bir alternatifi olmayan satıcılardır. Kırsaldaki
yaşam ümitlerinin azalması ile şehre gelmekten başka şansları yoktur.
100
Cemil Ertuğrul, Hicran Serel., “Türkiye’de Kayıtdışı bir Sektör: Seyyar Satıcılık ve İşportacılık”,
Mevzuat Dergisi, ISSN 1306-0767, Sayı, 150, Haziran 2010,
http://mevzuatdergisi.com/2010/06a/03.htm, Ağustos, 2010
84
Gelişmiş ülkelerde ise meydan satıcılığı genellikle yabancı göçmenlerin yaptığı bir
iştir ve kayıt altına alınma oranları yüksektir. Yine düşük kar marjı ile çalışırlar,
yoksul ülkelerdeki satıcıların sorunlarından çoğu yine bunlar için de geçerlidir.
Ancak gelişmiş ülkelerde özellikle son dönemde siyasi bir boyut kazanmakta ve
organize olabilmektedirler. Meydan ve Sokak satıcıları örgütleri artış göstermekte ve
daha çok satıcıyı kapsamaktadır. Ayrıca insan hakları ve sosyal adalet duygusunun
daha fazla geliştiği ülkelerde satıcılarına da belediyeler tarafından (en azından
belediyelerin bazı üyeleri veya muhalefet tarafından) daha fazla değer verildiği
görülmektedir.
Son yıllarda belediyenin kentte “yaşam kalitesini” arttırma görüşü ile sert
müdahalesine maruz kalmaya başladılar. İzin sayıları sınırlandırılmış, birçok cadde,
işyeri sahiplerinin baskısı ile bunlara kapatılmıştır. Büyük işyerlerine bile
kesilemeyecek büyük cezalar (1000 dolar gibi) kesilmeye başlanmıştır.
The Street Vendor Project çeşitli marjinal grupların kanuni temsilciliğini yapan
Urban Justice Center’a102 bağlı, sokak satıcılarını güvence altına alacak bir hareket
olarak kurulmuş, 750 den fazla aktif seyyar üyesi olan bir oluşumdur. Sokaklarda
satıcıları bulup kanuni hakları ve yükümlülükleri ile ilgili bunları aydınlatmakta,
seslerini duyuracak kolektif eylemler planlamaktadır. Seyyarlara kamu bilincini ve
vatandaşlar için katkılarını anlatmakta, ayrıca seyyarların işlerini büyütebilmeleri
için küçük iş eğitimleri ve küçük krediler sağlamaktadır.
102
http://www.urbanjustice.org/, Nisan,2010
85
Seyyar satıcıları incelerken ekonomik açıdan karşımıza çıkan iki ana fikir vardır.
Birincisi bunlara karşı takınılan olumsuz tavırdır. Bu olumsuz tavır genellikle
bunların kira, vergi gibi masraflar ödemeden, yanlarında kimseyi çalıştırmadan ve
sigorta primleri ödemeden, dükkanlarda bulunan malları ve/veya kalitesiz taklitlerini
çok ucuza satarak haksız rekabet yaptıkları. Karşıt tavır ise, bunların hiçbir zaman
dükkan mallarının alıcılarına satmadıkları, başka bir alıcı grubu olan daha düşük
gelirli alıcılara sattıklarını ve dolayısı ile haksız rekabet yapmadıklarını öne süren
görüş. Bu olumlu tavır sosyal adalet temeline dayalı ve tüm dezavantajlı grupların
sosyal adalete uygun olarak sorunlarına çözüm arayışı içindedir. Çözümler ise şöyle
özetlenebilir: kayıt altına alınma çok kolaylaştırılarak kayıtlı hale getirilmeli. Çünkü
hem kendileri için hem de alış veriş edenler için bir ihtiyaca cevap veriyorlar. Yani
temel olarak serbest bırakılmalı ve çözüm arayışları bu çerçevede kayıt, kontrol ve
denetim altına alınarak devam etmeli.
Sayıları çoğaldıkça dükkan sahiplerine rakip olma tehdidi taşıyan sokak satıcıları
tolere edilemez duruma geldiğinden, modern kentler yapılandırılırken, “kamu
alanlarının” kimler tarafından ve nasıl kullanılması gerektiği tartışmaları doğmuştur.
Aslında iş sahipleri, hükümet, gelişim amaçlı aktiviteler, ve sokak satıcıları
arasındaki çatışma “kamu alanları” kullanımından daha önemli bir konumdadır.
Sokak satıcılığı ile ilgili siyasetlerin başarılı olabilmesi için sokak satıcılarının siyasi,
ekonomik, ticari, sosyal gerçekleri hakkında daha fazla araştırmaya ihtiyaç
duyuluyordu. Bilimsel raporlar ve dünyanın çeşitli bölgelerinde yapılmış
araştırmaları bir araya getiren kitaplar ilk adımlardır. Gözleme dayalı araştırmaların
zorluğu açıktır. “Gömülülük” (embeddedness) kavramı ekonomik aktivitelerinin
yanında sokak satıcılarının diğer sosyal alanlardaki durumunu (Granovetter, 1985)
anlamakta önemli rol oynar104.
103
John Christopher Cross, Alfonso Morales, a.g.e, s.7
104
John Christopher Cross, Alfonso Morales, a.g.e. s.11
87
fazla sayıda seyyar satıcıyı içerde tutmak için genellikle yer ve kaynak yeterli
değildir. Birçok seyyar satıcı temizleme operasyonlarını hissederek kaçarlar. Bazen
polisin veya zabıta görevlilerinin bir seyyar satıcıyı sokakta kovaladığını görürüz.
Bu gibi olayların az da olsa bir kısmı şiddet içerebilir. Mallarının alınması veya imha
edilmesi karşısında zabıtaya sayıp söven hatta fiziksel direniş gösteren seyyar
satıcılar karşısında, kovalamaktan yorgun düşmüş memurlar kontrollerini
kaybedebilirler.
Aslında yasal kullanımı korumakla görevli olan polis ve zabıta ekipleri ile bir suç
işlemeyen sokak satıcıları arasında karmaşık bir ilişki vardır. Çünkü zor kullanmak
bu resmi görevlileri de zaman zaman rahatsız etmektedir. Bazıları tamamen
kanunlar çerçevesinde seyyarları düzene sokmaya uğraşırken bazıları bunlarla dostça
veya çıkar ilişkisine de girebilir. Seyyarlarla benzer gelir grubunda olan resmi
görevliler seyyarları (örneğin daha yaşlı bir sokak satıcısını) kovalamakta duygusal
anlamda zorlanabilir.
Talep olduğu sürece temizleme operasyonları sokak satıcılarını sadece geçici olarak
uzaklaştırmaktadır. Dolayısı ile baskıcı tedbirler bir çözüm getiremediği gibi tüm
taraflar için zarara yol açmaktadır.
Ekonomik krizlerle birlikte özellikle gençler, göçmenler, düşük vasıflı kişiler veya
yaşlı işçiler ve geçici veya kontratla çalışanlar işlerini kaybetme riski ile karşı
karşıya, ve kayıtdışı işlere kayma potansiyeline sahiptir. Bu yüzden bunlar için de
105
John Christopher Cross, “Organizing the Poor: Informal Economic Actors and the State”,
Informal Politics: Street Vendors and the State in Mexico City, Stanford University Press,
California, 1998, s.17
89
tedbirler alınmalıdır. OECD raporlarında dezavantajlı gruplar olarak anılan bu
gruplar için kaliteli iş olanakları yaratılmalıdır.
Sokak satıcıları hakkındaki kötü imaj şudur: Yaya ve araç trafiğini engeller,
kaldırımları işgal eder, pislik ve düzensizlik getirir. Ancak bu sorunların hepsi
kolayca giderilebilecek sorunlardır. Gerçekten sorun çözülmek istenirse, kolayca
çözülür ve sokak satıcıları kentlerde bir değer haline gelebilirler. Organize edilip
yönetmeliğe bağlanır, temiz ve düzgün bir şekilde çalışmaları sağlanır, turistler için
bir cazibe haline bile gelebilirler. Büyür gelişir ve zamanla kayıtlı ekonomiye
geçebilirler. Aşağıda bazı öneriler ve dünyadaki uygulamalardan örnekler vardır106.
4. Mikro finans: Finans desteği hayati önem taşır ancak kayıtdışı bu desteği sağlayan
bankalardan hiç pay alamaz. Bu sebeple mikro finans 2006 Nobel Barış Ödüllü Prof.
Muhammed Yunus’un çizdiği model mikro finans doğmuştur (Grameen Bank –
Bangladeş).
106
http://streetvendor.org/for-vendors, Ocak 2010
90
çıkardığı uyum sorunlarını çözmek ve kırsal kalkınma proje ve faaliyetlerine çerçeve
oluşturmak üzere 2006 yılında Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi hazırlanıp yürürlüğe
konmuştur.”107 Aşağıdaki gazete haberine göre Eyüp'te bir düzen çerçevesinde satış
yapmalarına imkan tanınan meydan satıcıları da sosyal yaklaşımların örneğidir.
Eyüp’te Otantik Seyyar Satıcılar
06 Nisan 2011 Çarşamba 00:16
Eyüp Belediyesi, Eyüp Sultan Meydan düzenlemesinin ardından, seyyar satıcıların tezgahlarını da
yeniledi. Meydan'daki tüm satış stantları tarihi dokuya uygun otantik bir şekilde dizayn edildi.
Meydan'daki zabıta birimi merkezi ve gazete satış noktası da aynı şekilde yapıldı.108
107
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Ankara, s..49
108
http://vatangop.com/eyupte-otantik-seyyar-saticilar_haberi_1623.html, Aralık 2011
91
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TAKSİM MEYDANI -24 SAAT- MEYDAN SATICILARI
Dünya kenti olarak İstanbul’un merkezi Taksim Meydanı’nın satıcılar için çekiciliği
bu bakımdan açıktır. Ayrıca alana toplu taşımacılık kullanılarak rahat hızlı ve kolay
ulaşım da diğer bir olumlu etkidir.
Ancak planlı kentleşme sürecinde diğer meydanlardan daha da fazla, özellikle Birinci
Bölümde dünya üzerindeki konumundan bahsettiğimiz Taksim Meydanı gibi bir
meydanın sokak satıcıları için serbest pazar haline getirilemeyeceği de açıktır.
Gerçekten de bu meydanın Beyoğlu Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesi’nin polis ve zabıta güçlerince sıkı bir kontrol ve denetim altında olduğu
varsayılmaktadır veya gündüzleri öyle görülmektedir. Meydanda ki gerçek durumun
nasıl olduğunu “24 saat gözlem” ile bu bölümde inceleyeceğiz.
109
Eyüp G. İşbir, “Ünite 2: Kentleşmenin Nedenleri” , Kentleşme ve Çevre Sorunları, Bülent Açma,
Yard.Doç.Dr., (Ed.) T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, No.1645,Eskişehir, Ağustos, 2005, s. 23
92
3.1. Taksim Meydanı’nın Gözlem Metodu ile “Dünya Kentsel Hiyerarşi”
Yapısıyla Karşılaştırılması
Fiziksel olarak ikinci göze çarpan unsur büyük otellerdir. Bunlar daha çok uluslar
arası zincir oteller olup çok sayıda daha küçük otel her geçen gün devreye
girmektedir.
Sayılamayacak kadar fazla lokanta, bar, fast foodcu, kafe, pastane benzeri mekanlar,
Reklam ve İletişim panoları: meydandan gelip geçen sayısı milyonla ifade edilen
kitleye ulaşmak için, şirketlerin 24 saat kullandıkları dev reklam ve iletişim panoları,
93
Kontrol ve denetim merkezleri (Zabıta,) ve otobüs hareket amirliği,
Ayrıca, Meydan Kültür ve gösteri alanı olarak da kullanılmakta olduğu için sık sık,
özel günler, maç –şampiyonluk kutlamaları, bayram, festival, kültür şenlikleri,
protesto yürüyüşlerine sahne olmaktadır. Beyoğlu’nda neredeyse tamamı İstiklal
Caddesi ve Taksim Meydanı’nda her yıl düzenlenmekte olan 14 festival vardır110.
110
Beyoğlu Belediyesi, web sitesi, http://www.beyoglu.bel.tr/beyoglu/yasam.aspx?SectionId=65,
Temmuz 2011
94
Şekil 8: Taksim Meydan Civarındaki İşyerleri
Meydan gündüzleri şirket, otel, kongre merkezleri gibi bürolarda çalışan üst düzey
yöneticilerin yanında, düşük vasıflı, düşük ücretle çalışan birçok kişiye de
(temizlikçi, ofis işleri, seyyarlar, fast food çalışanları, restoran servis çalışanları, v.s)
ev sahipliği yapmaktadır. Üst düzey çalışanların günlük ihtiyaçlarına cevap veren
pahalı işletmeler (restoran, bar, alış veriş, kültür – kitapçı, sinema, sanat
organizasyonları, taksi, otoparklar; yanında düşük gelir grubuna hitap eden
girişimler: seyyarlar, ucuz lokantalar (esnaf lokantaları, simit salonları,) belediye
ulaşım araçları gibi hizmet ve girişimler mevcuttur. Meydan satıcıları’nın büyük
çoğunluğu kırsal kökenli genellikle Doğu ve Güneydoğu bölgesinden gelmiş
vatandaşlarımızdır. Bunlar özellikle akşam saatlerinde turistlere ve kendi yaşam
tarzlarından çok farklı müşteri gruplarına satış yaparlar. Büyük bir esneklikle hareket
eden bu satıcılar Meydan ve çevresinde hangi mevsim, günün hangi saatlerinde neyi
satabileceklerini çok iyi bilirler. Meydan’ın çeşitli noktalarında aynı ürünü (aynı
tedarikçinin ürünü) satan birçok satıcı bulunur. Veya bir rakiple çıkan bir kavgada
destek olabilecek bir grup oluştururlar büyük bir hızla. Bunlar nasıl bir organizasyon
95
içindedir, birbirleri ile nasıl mekanik bağlarla bağlılardır? Bu araştırmanın amacı bu
ve benzer sorulara cevap verebilmektir.
Meydan satıcıları özellikle hafta sonu geceleri bir 1milyonu aşkın kişinin gelip
geçtiği (polis memurundan 17 Temmuz 2010 Cumartesi gecesi 1.2 milyon kişinin
Meydan ve civarında bulunduğu öğrenilmiştir) Taksim Meydanı’ndaki ekonomik
potansiyelden pay kapmaya çalışırlar. Bu tez çalışmasının teorik çerçevesinde de
belirttiğimiz üzere, sokak satıcıları, konu ile ilgili literatürde en alttakiler, ve
çaresizlik karşısında, diğer çaresizler olan müşterilere satış yapan yoksul kesim
olarak tasvir edilmişti. Araştırmamızdan sonra “Acaba Meydan satıcıları en
alttakiler midir?” sorusuna yanıtımız ise “Hayır” olarak ortaya çıkmıştır.
111
Mustafa Erkal, Burhan Baloğlu, Filiz Baloğlu, “Alan Araştırması”, Ansiklopedik Sosyoloji
Sözlüğü, Der Yayınları, İstanbul, 1997, s.36
96
Gözlemler aynı gün 24 saat boyunca Meydan’da bulunarak değil, değişik günlerde
defalarca gidilerek yapılmıştır. Örneğin 5-6 sefer sabah saatleri, 5-6 sefer gündüz
saatleri, 5-16 sefer akşam, gece yarısı ve sabaha karşı Meydan’a gidilmiştir. Bahar
ve yaz ayları olduğu kadar, kış mevsiminde soğuk günlerde, yağışlı günlerde, tatil
günlerinde, özel günlerde de Meydan’a gidilmiştir. Meydan satıcılarının durumlarını
en iyi anlatan gözlem sonuçları aşağıdaki bölümlerde yazılmıştır. Edinilen ön
bilgilerden hem sonuçlar çıkarılmış hem de literatür taramasında karşımıza çıkan
teorik çerçeve ile bu sonuçlar karşılaştırılmıştır. Literatür tarama, gözlem ön
görüşmelerden elde edilen bilgilere dayanarak hedef kitlemize dönük anket
(yapılandırılmış görüşme) formları hazırlanmış, anket çalışması gerçekleştirilmiş ve
sonuçlar tekrar analiz edilmiştir. Sonuçlar tablo ve grafiklerle analiz edilmiş, ayrıca
sonuç kısmında açıklamalarla verilmiştir. Gözlem ve kısa sohbet görüşmeleri
sonucunda, meydan satıcıları’nın fazla soru içeren ve düşündürücü cevaplar
bekleyen anket formlarını doldurmayacağı ve bunlara cevap vermeyeceği
anlaşıldığından 38 soruluk yapılandırılmış görüşme formu ile yanlarına gidip
kendilerinden cevaplar alınmıştır. Bu yüzden satıcıları zorlayacak likert tipi sorular
soru formuna alınmamıştır. Yapılandırılmış Görüşme Formları ise çalışmanın ileriki
aşamalarında diğer görüşmelerle karışmaması için anket olarak anılacaktır
Günün 24 saati 3’er saatlik dilimlere ayrılmış, her bir 3’er saatlik dilimdeki
gözlemlerde en az 15-20 adet fotoğraf çekilmiş, ve bu fotoğraflar en betimleyici
olanları ekler kısmında detaylı açıklamalarla verilmiştir.
Bu çalışma hem betimleyici hem de hipotez test edici bir çalışmadır. Kentsel alanlar,
meydanlar, Taksim Meydanı ve kayıtdışı faaliyetler, Sokak Satıcıları ve Taksim
Meydan satıcıları konularına genelden özele doğru yer verilmiştir.
97
• Taksim Meydan Satıcıları ile ilgili yetkili birimlerle görüşmeler (Beyoğlu ve
Büyükşehir Zabıta)
• Taksim Meydanı’nda oluşan günlük değişimlerle ilgili olarak 24 saat Meydan’ın
gözlenmesi ve Meydan Satıcıları’nın yakından gözlenmesi
• Meydan Satıcıları ile görüşmeler,
• Meydan Satıcılarına yönelik yapılandırılmış görüşme,
• Sonuç tablo ve grafikleri, analizler
Hedef Kitle ve Araştırma Evreni, bir dünya kenti olmakta hızla ilerleyen, hızlı bir
kentsel gelişim sürecinde olan bir metropolün, en önemli merkezlerinden biri, sadece
kentin değil aynı zamanda ülkenin dünyaya açılan penceresi konumunda olan
Taksim Meydanı’nda görülen satıcılardır. Meydanın potansiyelinin yüksek olduğu
saatlerde, hava durumunun da uygun olduğu hafta sonu geceleri, sayıları 150-200 ü
bulmaktadır.
98
Örneklem olarak 50 Meydan Satıcısı hedeflenmiş ancak 4 satıcı görüşme yapmak
istememiş sayı 46 olarak gerçekleşmiştir. Bu sayının Araştırma Evreni olan Taksim
Meydan Satıcılarını temsil edebileceği açıktır.
1- Literatür Taraması:
ç) Sonuçlarda ortaya çıkan kültür, sosyal sermaye, gömülülük gibi olguları anlamak
için ve araştırmaya ışık tutabilmesi açısından iktisat sosyolojisi ile ilgili de literatür
taraması yapılmıştır.
2- Gözlem
99
a – Genel Gözlem (Taksim Meydanı fiziksel ve sosyal kültürel unsurlar)
Araştırmada öncelikle pasif gözlem tekniği kullanıldı. “Bu tür gözlem tekniğinde
herhangi bir sistemleştirmeye başvurmadan sosyal olaylar ve olgular, basit ve olduğu
gibi gözlenir. Grup içine girerek yapılan araştırmalarda araştırılan grubun ileri
gelenleri ile irtibat sağlanmak suretiyle tasvirde bulunma hedeflenir”112 . Bu sayede
meydandaki sokak satıcılarının çeşitleri, hangi saatlerde neler sattıkları, birbirleri ile
olan ilişkileri, gibi bazı gerçekler bulundu. Bu bilgilerin ışığında, bazı grup üyeleri
ile sohbet görüşmeleri yürütüldü. Nasıl düşündükleri, bakış açıları anlaşılmaya
çalışıldı.
Sosyal bilimlerde veri toplama tekniklerinden biri olan gözlem tekniği “araştırıcının
gözlemleyeceği olgu ve olayları nerede, ne zaman ve nasıl gözleyeceğini önceden
belirler. Gözlem tekniği, gözlemciye mutlaka bir fikir, bir tahmin, olay hakkında bir
seziş telkin etmelidir113. Bu çalışmayı gerçekleştirmeden önce Taksim Meydanı ve
çevresinde bazen yürüyerek bazen de belli bir noktada durarak, Meydan’a hakim bir
kafeteryada oturarak gözlem yapıldı. Bu çabalar sonucu meydan 24 saat gözlendi ve
‘yapılandırılmış görüşme soruları’ için bilgi toplandı.
Meydanın dört bir köşesinde aynı tişörtleri satanlar, veya su satanlar tedarikçilerinin,
bir bakıma, kayıtdışı pazarlama elemanlarıdır.
112
Burhan Baloğlu, Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemi, Der Yayınları, İstanbul, Ekim 2009, s.
88
113
Burhan Baloğlu, a.e., s. 92
100
Meydanın çeşitli yerlerinin pazarlama faaliyetlerinin tezgah arkası olarak veya
yiyecek veya malların satışa hazırlandığı yerler olarak kullanıldığı tespit edildi.
3- Görüşme
Gözlemler sonucu ortaya çıkan fikirler ve sorulara dayalı olarak ilgili kişilerle
karşılıklı görüşmeler yürütüldü ve bilgi edinildi. Satıcılar, satıcıları organize eden bir
işadamı, zabıta yetkilileri, konuyla ilgili şahıslar ile karşılıklı sohbet ve görüşmeler
yürütüldü. Bu görüşmeler ilerdeki aşamalarda verildi.
101
verebilecekleri açık uçlu sorular tercih edildi. 4 Satıcı konuşmak istemediğini belirtti.
Böylece örneklem 50 satıcı yerine 46 olarak gerçekleşti.
5- Görsel Veri
“Bilindiği gibi bilimsel araştırmaların ilk adımını kuram oluşturur. Kuram birbiriyle
alakalı olup, birbirine ters düşmeyen ve kendilerinden sınanabilecek, hipotezler
çıkarılabilecek olan kavramlar, ifadeler ve fikirler sistemidir. Daha doğru bir ifadeyle
somut ve küçük realiteler üzerinde yapılmış araştırmalardan çıkan; fakat aynı
zamanda yapılacak araştırmalara da ışık tutacak önceden söylenmiş bir neticedir”114.
Taksim Meydanı’nda satıcılık yapan kişiler genellikle bir enformel ilişki ağında
bulunan grupların üyeleridir. Taksim Meydanı’nda tezgah açılabilecek bir yer
bulmak yakın ilişki içindeki kişiler tarafından sağlanır. Meydan satıcılarının
arkalarında tedarikçiler, kendilerini Taksim Meydanı’ndan haberdar edip
memleketlerinden getiren, burada kolayca kalmalarını sağlayan ve işlerini yaparken
kendilerini destekleyen yakın ilişkiler içinde bulundukları akraba ve/veya hemşeri
grubu vardır.
114
Burhan Baloğlu, “Hipotez ve Varsayım Birbirlerinin Yerine Kullanılabilir mi?”, Sosyoloji
Konferansları, İ.Ü.İ.F. Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi, İ.Ü. Yayın No. 4620,
Otuzikinci Kitap, İstanbul, 2005, s. 126
102
Şemsiyeci örneği, su satanlar ve fırınlara bağlı olan simitçiler, bu hipotezi
doğrulamakta iyi birer örnektir.
3- Tezgah başında yevmiyeli çalışanlar: Bunlar araştırma sonucu ortaya çıktı. Günlük
20-30 TL yevmiye ile kayıtlı tezgah sahibi yerine tezgah başında duruyorlar.
Genellikle tezgah sahibinin akraba, hemşeri, kardeş, yeğen gibi yakını olanlar
çoğunlukta, ancak tamamen işçi olarak çalışanlar da var.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile yapılan telefon görüşmesinde yetkili kişi,
hiçbir sokak satıcısının, hiçbir tezgahın yasal olmadığını, İBB veya ilçe
belediyelerden izin alarak satış yapabildikleri, ancak İBB zabıtası olarak gerek
gördükleri anda hepsinin – kayıtlı olanları da dahil olmak üzere, satış yapmalarını
engelleme veya tezgahları kaldırma haklarının olduğunu söyledi.
103
3.3.2. Meydan Satıcıları Gözlem Sonuçları
Meydan’ın fiziksel yapısı ile ilgili gözlem notları yukarıda 3.1 Taksim Meydanı’nın
Fiziksel Yapısı bölümünde verilmişti. Meydan’ın değişik günlerde değişik saatlerde
(24 saat), gezilerek veya bir noktadan bir satıcı incelenerek gözlemlendiği yukarıda
belirtilmişti. Bu gözlemlerle ilgili bulgular aşağıda anlatılmış ve fotoğraf kareleri ve
açıklamaları ile birlikte eklerde de verilmiştir. Bu kısımda ise meydan satıcıları ile
ilgili gözlem sonuçları anlatılacaktır.
8 Nisan 2010 Perşembe günü sabah saat 07.00 – 12.30 arası Taksim Meydanı’nda
McDonalds önündeki simitçiler yakın gözlem yoluyla incelendi:
Noktadan görülen iki simitçi ve iki poğaçacı var. Gözlem noktasının yakınında duran
poğaçacının tezgahında simitler de duruyor. Saat 8’e kadar simitçiler el arabalarını
iterek gelmeye başlıyorlar. Bazısının arabası daha önce getirilmiş. Kendisi arabasının
başına geliyor, işbaşı yapıyor. Saat 9’a on kala Mc Donalds önü simitçisi arabası ile
görünüyor, poğaçacının kalan simitlerini (40 adet) , 17 açma, 5 çatal) alıyor. Bu
sırada bir minibüs gelerek yeni çıkmış simitleri getiriyor, 75 kadar simit alıyor. Mc
Donalds önü simitçisi 115 simit, 17 açma 5 çatal ile güne başlıyor.
Simitçilere günde üç kez sevkiyat yapılıyor. 8.00-9.00 arası, 11-11.30 arası, 12.30-
13.00 arası. Her sevkiyatta 100-150 kadar simit bırakılıyor ve simitçiler bu simitlerin
hepsini satmadan o gün işi bırakmıyorlar. Daha erken gelen simitçiler simitleri kendi
alabiliyor veya iş arkadaşları onlara getirebiliyor.
104
alıyorlar. (daha önce de benzer kişiler poğaçacı ve daha erken saatlerde meydanda
olan 2 simitçiden alıyorlardı).
Saat 11.30 da meydan da gözlem devam ederken fırından tekrar yeni tepsi simitler
geliyor. Simitçimiz 110 - 120 adet yeni simit alıyor
Diğer izinli satıcı grubu olan kahvaltıcıların izinleri saat 10.00 da bitiyor. Bu satıcılar
06.00 dan itibaren izin bitiş saatine kadar Meydan’da bulunuyorlar. Sabah ve öğlen
saatleri arasında en yoğun bulunan satıcı grubu simitçiler, öğlen saatlerinde
kestane/mısırcılar Meydan’da görünmeye başlıyor ve akşam saatlerine kadar
simitçilerle birlikte en önemli Meydan Satıcı grubu olarak satışlarını sürdürüyorlar.
Akşam saatlerine kadar diğer izinsiz, portatif tezgahlı veya tezgahsız ıvır zıvır satan
satıcıları görmek az da olsa mümkün, bunlar daha çok sucu, şemsiyeci, çorapçı, çay-
kahveci, sandviççi. Akşam saatlerinde ise Meydan kalabalık bir satıcı grubuna ev
sahipliği yapıyor, saat ilerledikçe ve zabıta görevlileri azaldıkça satıcıların sayıları
artıyor.
Taksim Meydanı gece saat 21.00 den sonra yavaş yavaş sakinleşiyor. Gün içi
koşturmasına tanıklık ettikten sonra yeni misafirlerini kabul etmeye başlıyor. Gün
içinde çoğunlukta olan simitçiler birer birer Meydan’dan ayrılıyor yerini kestaneci,
midyeci, sucu, çay - kahve satanlara bırakıyor. Bir adet ızgaracı (ciğer, tavuk, köfte)
ve soğuk sandviççi de var. Çay –kahve satan seyyara sorduğumuzda, otobüs
şoförlerinin çay kahve ihtiyacını karşıladığını söylüyor. Soğuk sandviççi ve sucu da
aynı şekilde otobüs durakları civarı satış yapanlar –otobüs şoförleri, temizlik işçileri,
ve eve dönmesi bu saatlere kalmış kişiler bunlardan alışveriş yapıyorlar. Meydanın
Beyoğlu İstiklal Caddesi tarafında oyuncak ve ıvır zıvır satanlar (ışıklı yoyolar, ışıklı
105
bumerang gibi) , ayrıca gündüzleri de sık rastlanan piyango biletçileri yerlerinde
duruyor. Buzlu badem satanlar da görülüyor.
17 Temmuz 2010 Cumartesi gecesi saat 21 den 00.30 a kadar 117 satıcı sayılmıştır.
Bu satıcılarını neler sattığı Şekil 10’da ki tabloda gösterilmiştir. Saat 21.30 dan sonra
önce simitçiler sonra mısır ve kestaneciler Meydan’ı terketmişlerdir. 22.30 dan sonra
yoğun olarak midye dolmacı, ve diğer izinsiz satıcılar Meydanın İstiklal, Cumhuriyet
ve Metro girişlerini doldurmuşlardır. 01.00 den sonra bunlardan birçoğu Meydanı
terk etmeye başlamışlardır. 02.00 den sonra Meydan’da ızgaracı, midye dolmacı,
soğuk sandviççi, sucu, pilavcı, tatlıcı (sütlaç, keşkül, kadayıf), çay- kahveci
bulunmaktaydı. Bu satıcılar sabah saat 5.30 – 6.00 ya kadar Meydan’da satış
yapmaya devam ettiler. Müşterilerini şöyle sıralayabiliriz: eğlence yerlerinden
çıkanlar, eğlence mekanlarında çalışıp eve dönenler, asayişi sağlamak için dolaşan
polis ve sivil polisler, taksi şoförleri, motosiklet ile seyahat edenler/ motorlu kurye
hizmeti verenler. Meydan Satıcıları’nın neler sattığı liste halinde aşağıda verilmiştir.
Meydan’da para kazanma imkanı arayan bu kişilere ilave edeceğimiz çok daha
kalabalık bir grup olduğu saat 02.30 civarında anlaşıldı. Bunlar satıcı grubundan çok
daha kalabalık olan taksici grubu. Saat 02.30 dan itibaren Meydan’da taksi trafiği
yoğunlaşarak saat 04.30 a kadar devam etti. Meydan’da 1000 kadar taksi dolaşmaya
başladı. Dolaşmak yerine “park etmiş şekilde durmak” ifadesi daha yerinde olabilir.
Çünkü Meydan ve giriş çıkışları tamamen doldu ve kilitlendi. Cumhuriyet Caddesi
başlangıcı, Mete Caddesi, Sıraselviler Caddesi, Cihangir, Tarlabaşı Bulvarı trafiği de
kilitlendi. Yüzlerce Taksici eğlence çıkışlarından müşteri kapmaya çalışıyorlardı.
Aynı gece gözlem esnasında iki grup arasında kavga çıktı ve silahlar patladı.
106
Şekil 10: Meydan Satıcılarının Listesi – 17 Temmuz 2010
8 Mart 2011 Salı saat 10.00: Bu saatlerde yapılan gözlem sonucu 8 Nisan 2010
Perşembe sabahı ile aynı sonuçları içeriyor.
107
Meydanda 17 tane simit tezgahı, 5 poğaçacı, 1 kahvaltılık sandviççi (bal, tereyağı,
şokella, salam, peynir, domates,vs..), 3 çay – kahveci olmak üzere 26 satıcı olduğu
görüldü. Meydana ilk ulaşanların, sabah 5.30 gibi çay-kahveci ve poğaçacılar, daha
sonra 6,30 – 07.00 gibi simitçilerin olduğu görüldü. Sabah saatlerinde
mısırcı/kestaneci veya başka satıcılar görülmedi. Genellikle çay-kahve arabaları
yakınlardaki bir depodan veya tanıdık bir esnafın önünden alınarak Meydana
getiriliyor. Eklerdeki fotoğraflarda da görüleceği gibi simit arabaları ise Meydanın
dört bir köşesindeki kuytu alanlara park edilmiş durumda bırakılıyor. Sabah 7.00
civarında simitçiler Meydan’a gelmeye başlıyorlar. Bir kısmı ise 08.00 civarı
Meydan’da oluyor.
Saat 10.00 civarı çay kahve ve poğaçacılar tezgahları ile Meydan’dan ayrılmaya
başlıyor. Öğlene doğru simitçilere ilaveten kestane/mısırcılar ortaya çıkıyor.
Tezgahları olmadan çay-kahve satanlar tüm gün ellerinde termosları ile dolaşıyorlar.
GÖRÜŞME 1:
İstanbul Sight-Seeing otobüsünün önünde duran simitçi ile yapılan görüşme (8 Mart 2011, saat: 11.00)
:
4 ay önce Ağrı’dan İstanbul’a geldim. Daha önce bu tezgahta ağabeyim duruyordu. 1 yıl durdu.
Ondan önce de büyük ağabeyim 1,5 yıl kadar durdu. Bizim için İstanbul’da yaşamak zor. Fakat
Ağrı’da bir düzen kurabilmek için burada çalışıyoruz. Daha önce ağabeylerim kendi düzenlerini
kurdu. Ben de şimdi kendi düzenimi kuracağım ve 1 sene sonra Ağrı’ya döneceğim. Biz buraya
kesinlikle Ağrı’daki işsizlik yüzünden geliyoruz. Tarımdan kazandığımız yeterli değil. İstanbul’a ilk
11 yaşında iki ağabeyimle gelip gitmeye başladım. Uzun yıllar gelip gidip sokaklarda satıcılık yaptık.
Ne bulursak satıyorduk, su, mendil gibi. Sonra bu tezgahı aldık. Şimdi tezgahta satış yapıyoruz.
Sabah 05.30 – 06.00 arası geliyorum. Kendim simitleri alıyorum veya getiriyorlar. Fırında amcaoğlu
var zaten, o getiriyor. Sabah 7.30 a kadar sıcak simit tezgahımda olmalı. Benim kendi müşterilerim
var. Daha çok talimhanede çalışanlar. Onlara sıcak simit bulundurmalıyım.
108
GÖRÜŞME 2: Tahtakale’de dükkanı olan toptancı işadamı ile görüşme
Aşağıdaki görüşme Tahtakale’de bir toptancı ile yapılmış olsa da, Taksim Meydanında satış yapan
satıcıların nasıl organize edildiği hakkında fikir vereceğinden dolayı önemlidir.
“1988, O yıllarda sokak satıcıları bizden mal alıp mahalle aralarında sokak sokak dolaşıp ev
hanımlarına ütü, ütü masası, tencere, tava gibi çeşitli ev eşyaları satıyorlardı. 1989 da Demirperde
dağılınca Romenler İstanbul’a ticaret yapmak amacıyla geldiler ve Beyazıt Meydanında getirdikleri
oto yedek parça, matkap gibi ev ve tamir aletleri, Marlboro gibi burada pahalı Romanya’da ucuz olan
mallar satıyorlardı. Biz bu malları Romenlerden alıp piyasaya göre ayarladık ve tezgahlar kurup,
tezgahların başına da birer satıcı bulup bu malları sattırmaya başladık. Sonra Ruslar, daha sonra da
Azeriler gelmeye başladı. Tezgah sahipleri bunlardan mal almaya ve bunların memleketinde ihtiyaç
duyulan malları da yine tezgahlardan bunlara satmaya başladı. Böylece Laleli piyasasında sistematik
ilerleyen ancak kayıtdışı bir ekonomi gelişmeye başladı. Bu sistem 1994 yılına kadar devam etti.
Tezgah başında durmak için, etrafta hamallık yapanlar, işi gücü olmayanlar, kahvelerde oturanlar
arasından işe, esnaflığa yatkın olanlar seçildi. Daha sonra birbirinden duyarak gelenlere yeni tezgahlar
verildi, ve Ali Baba Co. için çalışanların sayısı 300 e yükseldi. Tezgah başında duranlara günde 20
dolar yevmiye veriliyordu. Bunlar daha çok Doğu kökenli vatandaşlardı. Tezgahlarda duranlara oto
yedek parça işi öğretildi. 200 kadar tezgah vardı, diğerleri kontrolcü ve işgaliye topluyorlardı ve mal
temininde çalışıyorlardı. Bu işgaliyeleri biz topluyor ve belediyeye götürüp kendi adlarına
yatırıyorduk. 30 kontrolcü de satılan maldan komisyon alıyordu. Bunların içinde Romence, Kürtçe,
Rusça bilenler vardı. Mal götürüp getirmeyi de bu lisan bilenler yapıyordu.
Açık hesap mal veriyorlar, satılanların parasını alıyorlar, gerekirse satılmayanları geri alıyorlardı.
Genellikle malların hepsi satılıyordu. Bu kontrolcüler tezgahlara müşteri getiriyorlar ve komisyon
alıyorlardı.
Birçok Romen, Rus, Gagavuz Türkü, Azeri de önceleri ticaret yapmaya geldiler, daha sonra bu
organizasyonla çalışmaya başladılar.
Doğu kökenli çalışanlar evli ve çocuklu olsada olmasada köylerine para yolluyorlardı, (anne babaya
da). Yaş aralığı 14 yaşından başlayıp, genellikle 20’ li yaşlarda. Bu kişiler bugün bakıldığında bir
çoğu esnaf ve kendi işlerini yürütüyor. Esnaflığa atlayamayanlar azınlıkta olsa da bir kısmı tezgah
başında durmakta, hamallığa geri dönmüş veya köylerine dönmüş durumda.” Süleyman Duman, 80 li
yıllarda Laleli de esnaflık yapmış Ali Baba Co.Ltd, sahibi kişi ile yapılan görüşme notları, Haziran
2010..
109
Yukarıda anlatılan, kayıtdışı ve kayıtlı olarak iki sektörde birden faal olan firmanın
organizasyon şeması aşağıda Şekil 11’de verilmiştir. Organizasyon şemasından
anlaşılacağı gibi, seyyar satıcıları organize eden kuruluş kayıtlı olarak çalışan, 300
kadar çalışanı olan profesyonelce yönetilen bir firma benzeri hiyerarşik bir
organizasyon yapısına sahiptir.
Şekil 11: Kayıtlı Firma Uzantısı olarak: Sokak Satıcıları Organizasyon Şeması
Taksim Meydanında bu tür satıcı organizasyonları ile bire bir görüşme yapmanın
zorluğu açıktır. Bu yüzden bir örnek olarak geçmiş döneme ait olan Ali Baba Co,
verilmiştir. Bu görüşme Taksim Meydanı’ndaki organizasyonları anlamak için ışık
tutacaktır.
110
GÖRÜŞME 3:
Beyoğlu Zabıta Müdürü Kenan Ünal ile Yapılan Görüşme (Nisan 2010) :
Sokaklarda seyyar satıcılık yapmak bir suç değildir. Ancak yasaktır. Kayıtlı olmayanları elimizden
geldiğince ve talimatlar doğrultusunda engellemeye çalışıyoruz. Simitçi, Kestane/mısırcı (aynı
kategoridedir, bu satıcılar aynı tezgahta yazın mısır kışın kestane satan aynı kişilerdir) ve
kahvaltıcılar haricinde herhangi bir şey satmak yasaktır. Simitçi ve kestaneciler izin alır, belediyenin
gösterdiği satış arabalarını ve kıyafetleri almak ve aylık işgaliye vermek suretiyle satış yapmakta
izinlidirler. Nüfus yoğunluğunun fazla olduğu dolayısı ile satış potansiyeli olan yerlere
toplanmışlardır.
Kahvaltıcılar: poğaça ve kahvaltılık sandviç satanlar, çaycılar saat sabah 6.00 dan 10.00 a kadar
izinlidir. Bu saatler dışında açıkta bulunamazlar.
Beyoğlu bölgesinde 6 adet simit fırını vardır. Her fırına bağlı 10 adet tezgah bulunmaktadır. Böylece
60 simitçi tezgahının başında simit satmaktadır. Bunların büyük çoğunluğu Taksim Meydanı, İstiklal
ve Karaköy civarında bulunmaktadır. Tezgah satıcılarını fırın sahipleri belirlemektedir. İzinli olduğu
alandan ayrılmak, üniformasını giymemek, hijyen ve temizliğe dikkat etmemek, saygısızca
davranmak gibi nedenler bunları engelleme ve izinlerini iptal etmek hakkı doğurur.
İzinsizler ise çeşitli mallar satmak için devamlı Beyoğlu ve özellikle Taksim Meydan çevresine
gelirler. Zabıta ekipleri ve bu satıcılar arasında devamlı bir kaçmaca kovalamaca sürmektedir.
Bunların tezgahlarına el konulur. Açık gıda maddeleri gibi halk sağlığına zararlı ürünler imha edilir.
Tezgah ve dayanabilen ürünler 1 ay sonra belli bir para cezası alınarak geri verilir.
İzinli tezgahlarda günün saatlerine göre değişik kişilerin tezgah başında durduğu
gözlendi. Bu kişilerin tezgah sahibinin kardeş, yeğen gibi akrabası olduğu gibi tezgah
başında günlük 20-30 TL ile duran yevmiyeli kişiler de olduğu görüldü. Bazı
tezgahların başında ise birkaç kişinin durduğu ve sohbet ederek vakit geçirdikleri ve
birbirlerine yardımcı oldukları gözlendi. İzinsiz satış yapanlar genellikle tek
başlarına satış yaparken, daha az sayıdaki izinli tezgahlarda daha fazla kişinin
çalıştığı gözlendi. Ankete katılan 46 satıcıdan 20 si izinsiz satış yaparken, 26 sı izinli
tezgahlar başında satış yapmaktadır. Bu sonuç bize izinlilerin daha rahat satış
yaptıklarını çünkü etraflarında onlara yardım edecek (gerektiğinde tezgahı
bırakabilecekleri, bir şey gerektiğinde getirebilecek) birilerinin olduğunu
göstermektedir. Bu durum nöbetleşe tezgah başında durmaya olanak sağlar, satış
şansını arttırır.
112
Ayrıca izinli tezgahların başında duranların %62’si kendi tezgahında dururken,
%38’inin yevmiyeli çalıştığı tespit edildi.
Grafik 2: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Kendi Tezgahlarının Başında Durma Oranları
Cinsiyet Sayı %
Kadın 5 11
Erkek 41 89
TOPLAM 46 100
113
B. Meydan Satıcılarının Medeni Durum
C. Yaş Dağılımı
114
Grafik 5: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yaş Dağılımı I
115
Ç. Meydan Satıcıları’nın Geldikleri Bölge
Bölgeler Sayı %
Marmara 4 9
Ege 0 0
Akdeniz 0 0
Karadeniz 11 24
İç Anadolu 2 4
Doğu Anadolu 13 28
Güney Doğu Anadolu (Siirt, 14 31
Mardin, Urfa, Diyarbakır)
Yurtdışı (Türkmenistan) 2 4
Toplam 46 100
116
Tekin Akgeyik ve arkadaşlarının 2002 yılında İstanbul Eminönü ilçesinde 180 satıcı
ile yaptığı ve satıcıların sosyal, ailevi ve mesleki özelliklerini inceleyen araştırmada
çıkan sonuçlar ile bu tez araştırmasının konusu olan Taksim meydan satıcılarının
sosyo-demografik özellikleri tam örtüşmese de aralarında büyük benzerlikler vardır.
Eminönü ilçesindeki satıcıların % 98,33’ ü erkek %1,67’ si kadındır, satıcıların %
66,67’ si evli, %33,33’ ü bekardır, % 93,88’ i 20- 50 yaş aralığındadır. Akgeyik bu
sonuçlardan Taksim Meydan satıcılarında olduğu gibi Eminönü’ndeki satıcıların da
büyük çoğunluğunun ailesini geçindiren kişiler olduğu gerçeğine varmıştır115.
Ayrıca Eminönü satıcılarının Taksim meydan satıcılarına benzediği diğer bir yön ise
geldikleri bölgedir. Akgeyik Eminönü Satıcıları’nın da özellikle Doğu ve Güneydoğu
bölgelerinden geldiklerini tespit etmiştir. Eminönü satıcıları’nın %7.22’ si İstanbul
doğumludur. Bu rakam da yine Taksim Meydan Satıcılarının %9’u İstanbul doğumlu
sonucu ile paralellik göstermektedir.
Ankete katılan satıcıların içinde yüksek öğrenim görmüş olan yoktur. Grafikte de
görüldüğü gibi satıcıların büyük çoğunluğu ya İlkokuldan terk (okur-yazar) veya
ilkokul mezunudur. 1 satıcı meslek lisesi mezunudur. Bir satıcı güvenlik eğitimi
115
Tekin Akgeyik, v.d, a.g.e. s.111-113
http://www.iudergi.com/tr/index.php/iktisat,mecmua/article/viewFile/7202/6717, Aralık,2011
117
(kurs) görmüştür. 2 kadın satıcı ise hiç okula gitmemiştir. İkinci grafik ilkokul
seviyesini esas alarak yüzdeleri göstermektedir.
118
3.3.4.3. Meydan Satıcılarının Hane Halkı
A. Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Sayısı :
Hane halkı sayısı ve kimlerle yaşadığı sorularını cevapsız bırakan satıcılar vardır.
Bunların İstanbul’da aile ortamından uzak bekar odalarında kaldıkları
düşünülmektedir. Hane halkı sayısı olarak 4 kişiyi esas alan yüzdeler Grafik II de
verilmiştir.
119
Grafik 10: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Sayısı Dağılımı I
Grafik 11: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Sayısı Dağılımı II
120
kaldıklarını söylemişlerdir. Bunlar İstanbul’da çalışıp eve para yollayanlardır. 5 satıcı
bu soruyu cevapsız bırakmıştır. Bunların yukarıda da belirtildiği gibi bekarlarla
kaldığı varsayılmaktadır. Yakın ailesi dışında (arkadaş veya 2.dereceden akrabanın)
kişilerin yanında kalan satıcıların yüzdesi %46 ya ulaşmaktadır.
Tablo 10: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın En Uzun Yaşadıkları Yer Dağılımı
Tablo 11: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka İllerde Çalışma Oranı
Ayrıca aşağıdaki tablo ve grafikte de görüleceği gibi Meydan satıcıları başka illerde
satıcılık yapmamakta, sadece kendi doğdukları ilden direkt İstanbul’a gelmektedirler.
2 Meydan Satıcısı kendi doğdukları ilde de satıcılık yaptıklarını söylemiştir.
Grafik 14: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka İllerde Çalışma Oranı
122
C. Başka Semtlerde Satıcılık
Tablo 12: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Semtlerde Satıcılık Yapma Oranları
Grafik 15: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Semtlerde Satıcılık Yapma Oranları
123
3.3.4.5. Meydan Satıcılarının İstanbul’da Yaşama Sebepleri
Tablo 13: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Yaşama Sebepleri
124
Grafik 16: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Yaşama Sebepleri
Bu soruya verilen cevapları teker teker listelersek ortaya şöyle bir sonuç çıkar: 58
kez tekrarlanan cevaplardan 33 kez işsizlik, 15 kez akraba tavsiyesi, 2 kez güvenlik,
3 kez eğitim, 3 kez sağlık, ve 2 kez ek gelir imkanı İstanbul’da bulunma nedeni
olarak sıralanmıştır.
125
Grafik 17: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Çalışma Nedenleri II
Meslek Sayı %
Seyyar Satıcılık, İşsiz 25 54
Tarım, Hayvancılık 8 18
Diğer 13 28
TOPLAM 46 100
126
Diğer işi olanlar ise, bar görevlisi, ev hanımı, elektrik ustası, emekli matbaa ustası,
gemici, dökümcü, koltuk döşemeci, nakliyeci, öğrenci, toptan aynacı, işçi, gibi
meslekleri olduğunu söylemişlerdir.
Tablo 16: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Meydan’a Ulaşmak İçin Kullandığı Ulaşım
Araçları
127
Grafik 19: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Meydan’a Ulaşımı
128
ise Tuzla’da ikamet etmektedir. Genel olarak anlaşılan, Meydan Satıcılarının işe
gelirken fazla vakit harcamadıkları ve kolay ulaştıklarıdır.
Tablo 18: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Gelir Durumları Hakkındaki Düşünceleri
Düşünceleri Sayı %
Zorunlu İhtiyaçlarımızı 0
Karşılayamıyoruz 0
Zorunlu İhtiyaçlarımızı 23
Karşılıyoruz 9
Kimseye Muhtaç Değiliz 21 44
Her İhtiyacımızı 25
Karşılıyoruz 12
Tasarruf Yapabiliyoruz 4 8
TOPLAM 46 100
129
Meydan satıcıları tablodan da anlaşılacağı gibi gelirlerinin yeterli olduğunu
düşünüyorlar. Hiçbir Satıcı “zorunlu ihtiyaçlarımızı bile karşılayamıyoruz”
seçeneğini seçmemiştir. 9 satıcı “zorunlu ihtiyaçlarımızı ancak karşılıyoruz” derken
diğer satıcılar, her ihtiyaçlarını karşıladıklarını belirtmişlerdir. 4 Satıcı tasarruf
yapabildiğini söylemiştir.
Grafik 21: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Gelir Durumları Hakkındaki Düşünceleri
130
Ankete katılan satıcıların sadece 2si İstanbul’da oturduğu evin kendisinin olduğunu,
1 i yeni eve girip taksitlerini ödediklerini söylemiştir. Diğerleri kirada oturduklarını
belirtmişlerdir. Ancak anket sorularında olmamakla beraber karşılıklı
konuşmalardan, İstanbul’da kirada oturdukları halde gelmiş oldukları yörelerde
kendinin veya ailesinin sahip olduğu yerlerde yaşadıkları, ve burada kazandıkları
gelirlerle kendi şehirlerinde yer satın alarak düzen kurdukları anlaşılmaktadır.
Grafik 22: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Evlerinin Mülkiyet Durumu
Harcamalar Sayı
Eğitim 1
Eğitim, Gıda 7
Eğitim, Kira 2
Eğit, Gıda,
Kira 8
Gıda 8
Gıda,kira 8
Herşey 3
Para Biriktirme 3
Kira 1
Cevapsız 5
TOPLAM 46
Tablo 22: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Bir İş Düşünüp Düşünmediği
132
Ankete katılan Meydan Satıcıları’nın % 83 gibi bir çoğunluğu başka iş
düşünmediğini belirtmişlerdir.
Grafik 24: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Bir İş Düşünüp Düşünmediği
Tablo 23: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Nasıl Bir İş Düşündüğü
Başka ne iş Sayı %
yapardınız?
Aynı işi 29 71
Bilmiyorum 9 22
Tarım Hayvancılık 3 7
Cevapsız 2
TOPLAM 46 % 100
Ankete katılan Meydan Satıcılarının birkaç istisna dışında satıcılık ve/veya tarım,
hayvancılık tan başka bir işle uğraşmadığını biliyoruz. “Bu işi yapmasanız başka ne
iş yapardınız” sorusuna verilen cevaplardan, Satıcıların gelecek için de başka bir iş
düşünmediği, planlamadığı anlaşılmaktadır. 6 Satıcı bu soruyu cevapsız bırakmış,
diğerleri de aynı iş, tarım-hayvancılık, bilmiyorum olarak cevap vermişlerdir.
133
Özellikle gelişmiş ülkelerde sokak satıcılarını geliştirme yöntemleri olduğunu bu
tezin ilk bölümlerinden biliyoruz. Bunlar eğitim, mesleki eğitim, kişisel gelişim
eğitimleri, mikro finans kaynaklarına ulaşım sağlanması gibi yöntemler. Taksim
Meydan Satıcıları’nın bu gibi yöntemlere uzak olduğunu görüyoruz. İş geliştirme,
kişiliğine uygun meslek edinme gibi planlara kendi düşüncelerinde yer olmadığı gibi,
belediye ve devlet tarafından da böyle programlar sağlanmamaktadır.
Grafik 25: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Ne Tür Bir İş Düşündüğü
134
Ankete katılan Meydan Satıcıları’nın 26 sı işi bir akrabadan öğrendiğini söylemiştir.
Görüşmelerde dinlediğimiz üzere, küçükken ağabeyine mısır satarken yardım etmek,
dayısının simit tezgahında durmak gibi işi önce yardımcı olarak yapıp, daha sonra
kendi tezgahlarını açan satıcılar vardır. Tezgah başında yevmiyeli duran satıcılardan
2 si patrondan öğrendiklerini söylemişlerdir. İşi kendisinin akıl edip, etraftan görüp
yapmaya karar verdiğini söyleyenler, veya bir arkadaştan öğrendiğini söyleyenler
daha çok izinsiz çalışan satıcıların içindedir.
Ankete katılan Meydan Satıcıları’nın 28si, yani %61’i aile desteği aldığını
söylemişlerdir. Bu destek tezgah başında durmak, simitleri getirmek, midye
135
dolmalarını hazırlamak, gibi işler olabilir. Çoğunluğun aile desteği alması enformel
ilişkiler ağına bir örnektir. Bu, hipotezimizi doğrulayan bir bulgudur.
Meslek Sayı
Benzeri iş yapan yakın yok 15
Benzer iş + tarım hayvancılık ile uğraşan yakınlar var 22
Cevapsız 9
TOPLAM 46
136
Tablo 27: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yakınlarının Mesleği II
137
Grafik 29: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Kimlere Bağlı Çalıştıkları
138
D. Meydan Satıcılarının Diğer Satıcılar ile Olan İlişkileri
Tablo 30: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Diğer Satıcılar ile olan İlişkileri
Dayanışma İçindeyiz 41 89
Tanımıyorum 3 7
Değişir 2 4
TOPLAM 46 100
Küçük tezgahlarda, izinsiz ve zabıtadan devamlı kaçarak satış imkanı arayan satıcılar
da, ıslıklar, işaretler vasıtasıyla zabıtanın geldiğini birbirlerine haber vermektedirler.
Dayanışma içindedirler.
Ancak kendilerinin tanımadığı farklı bir satıcı grubu gelirse aynı dayanışmanın
sürmeyeceği düşünülmektedir. Çünkü gözlem esnasında, Cumhuriyet Caddesi
girişinde, Cadde’nin iki yanında meyveci arabası ve satıcıları varken, bir üçüncü
meyve tezgahı Cumhuriyet Caddesinin daha içlerinde belirmiştir. Bu satıcılar önce
uyarılmış, daha sonra sopalı kavga ile meyveleri dökülmüş ve Meydan’dan
139
kaçırılmıştır. Bu olay gece 23.30 civarında, zabıta görevlilerinin ortalıkta olmadığı
zaman diliminde meydana gelmiş, polis çağrıldığı halde olay yerine gelmemiştir.
Grafik 31: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Diğer Satıcılar ile olan İlişkileri
140
Grafik 32: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Taksim Meydanı’nı Tercih Nedenleri
141
Grafik 33: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Zabıta ile olan İlişkileri
142
SONUÇ
Ayrıca bu çalışma meydan satıcılığı yapan gruplar arasında güçlü bir enformal
ilişkiyi ortaya çıkarmaktadır. Bu ilişki daha çok aile, akrabalık ve hemşerilik
ilişkisine bağlı yakınlık, dayanışma, sevgi, güven içeren ilişkiler ağıdır. Bu ilişki
içindeki satıcılar daha uzun süre, daha güvenle ve daha çok satış yapabilmektedirler.
143
Bireysel olarak Meydan’da bulunanlar ise yorulunca veya başka sebeplerle daha
önce gitmek zorunda kalmaktadırlar.
Araştırmamızda gördüğümüz gibi, anne , teyze, kardeşler (evde midye dolma yapan
anne, teyze, yengeler, hemşeri komşular, v.s.. ve bunları satan genç kardeşler,
kuzenler) gibi gruplar belli bir kültür, yakınlık, sevgi, güven, dayanışma içinde
hareket etmektedirler. Meydan satıcıları arasında belli ortak kültür görülmektedir.
Aile bireylerinin birlikte uyum içinde çalışması, sabah çok erken veya gece boyunca
çalışma veya zorlu iklim koşulları altında çalışma, belli düzeyde fiziksel güce dayalı
çalışma, meydanda satış yaptığı için çekingenlik hissetmemek, tam tersine mutluluk
duymak, bunlara örnektir.
144
Rekabet
Taksim Meydanı simit salonlarının en çok olduğu bölgelerden biridir. Ancak sokak
simitçileri de çok fazladır. Bu iki grup simit satıcılarının müşterileri birbirinden
farklıdır. Rekabet etmezler. Sokak simitçilerinden satın alanları daha önce
açıklamıştık. Bunlar oturup, sohbet edip, simit yemek isteyenler, ya da buna vakti
145
olanlar değil de, o anda başka bir işle meşgul, işe yetişen, gidip gelmekte olan veya
meydanda çalışanlardır (Taksi şoförü, restoran elemanı, gibi).
Ayrıca Meydan köftecisinde yiyenlere neden burayı tercih ettikleri sorulduğu zaman
en çok lezzetli olduğu için cevabı alınmıştır. Burası olmazsa lokantaya giderim
cevabı – 0 – sıfırdır. Lokantaya vakti olmayanlar, yoldan geçenler, taksiciler, motorla
dolaşanlar, polisler buradan almaktadır. (ucuz olduğu için cevabını da hiç kimse
vermemiştir). Burada yemezsem lokantaya gidip oturamam, eve gidip barbekü
yaparım, yine de lokantada yemem’ diye bir cevap da verilmiştir.
İlişkiler
Yasal
C B
A
D
E
Yasadışı Kayıtdışı
F
Taksim Meydanı’nda bulunan simit tezgahları kayıtlı, yasal sektör altında işlerini
yürüten fırınların uzantısıdır. Gerçi işgaliye adı altında bir vergi vermektedirler.
Ancak bu tezgahlarda çalışanlar genellikle fırın sahibinin yakını veya hemşerisidir ve
146
adeta kayıtdışı çalışan elemandır. İzinsiz satış yapanlar için de aynı şey söylenebilir.
Bazı tezgahlar belli bir kişiye bağlıdır. Bunlar tamamen kayıtdışı satış yaparlar,
ancak üreticileri yasal sektörde faaliyet gösteren firmalardır. Taksim Meydanı’nda
adeta tekel bir ürün gibi satılan Sırma markalı su da buna iyi bir örnektir. Bu örnekler
şemsiyeci, tişörtçü gibi satıcılarla arttırılabilir. Tabloya göre açıklayacak olursak A
ile gösterilen ok, devlet müdahalesi (yüksek vergiler), rekabet, sermaye yetersizliği
gibi nedenlerle kayıtdışında da iş yapma yolunu seçen yasal şirketlerden kayıtdışına
giden işler, B ile gösterilen ok ise onlara bu imkanı tanıyan, maliyeti düşük insan
gücü rezervleri sağlayan, düşük maliyetli iş yapma seçeneği sunan kayıtdışı
sektörden sağlanan olanaklardır.
147
KAYNAKÇA
Açıkgöz, Özkan “Toplumsal Zihniyet Olgusu ve İktisadi Gelişme ile İlgisi”, Sosyoloji
Konferansları, Otuzikinci Kitap, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Yayın No: 589, İ.Ü. İ.F Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi,
İstanbul, 2005
Agarwala, Rina “Toward an Economic Sociology of Work”, Economic Sociology of
Work, Nina Bandelj (Ed.), Reseach in the Sociology of Work, Volume:18,
Emerald Group Publishing, İngiltere, 2009
Akgeyik, Tekin; Ersöz “Eminönü İlçesindeki İşportacılara İlişkin Bir Araştırma”, İ.Ü.İktisat
Halis, vd. Fakültesi Dergisi, İstanbul, 2002
Altan, Ö.Zühtü, Sosyal Politika, Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi, 2004
Altınçekiç (Çınar), “İstanbul Metropolünde Meydanların Rekreasyonel İşlev Yönünden
H.Sanem Önemi Üzerine Araştırmalar”, İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı, Doktora Tezi, 097987, Şubat,
2000
Arslan, Zehra, Yurtdışı, Marakeş, 13 Nisan 2009, http://www.azgezmis.com/marakes
Aslan, Seyit Simit Çetelerini Kim Koruyor, http://www.sendika.org/yazi.php?yazi,
Kasım 2010
Bahar, Halil İbrahim Sosyoloji, Usak Yayınları 31, 3.Baskı, Ankara 2009
Baloğlu, Burhan “Hipotez ve Varsayım Birbirlerinin Yerine Kullanılabilir mi?”, Sosyoloji
Konferansları, İ.Ü.İ.F. Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi,
İ.Ü. Yayın No. 4620, Otuzikinci Kitap, İstanbul, 2005,
Baloğlu, Burhan Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemi, Der Yayınları, İstanbul, Ekim
2009,
Bandelj, Nina “Toward an Economic Sociology of Work”, Economic Sociology of
Work, Nina Bandelj (Ed.), Reseach in the Sociology of Work, Volume:18,
Emerald Group Publishing, İngiltere, 2009
Bartu, Ayfer “Rethinking Heritage Politics in a Global Context: A View from Istanbul”,
Hybrid Urbanism: on the Identity Discourse and the Built
Environment, Nezar AlSayyad (Ed.), Greenwood Publishing Group, 2001
Calabi, Donatella The Market and The City: Square, Street, and Architecture in Early
Modern Europe, Ashgate Publishing Company, ABD
Clark, David Urban World/Global City Routledge, NewYork, ABD, 2003
Cross, John Christopher “Organizing the Poor: Informal Economic Actors and the State”, Informal
Politics: Street Vendors and the State in Mexico City, Stanford
University Press, California, ABD, 1998
Cross, John Christopher; “Forward”, Street Entrepreneurs : People, Place and Politics in Local
Morales, Alfonso and Global Perspective, Routledge, ABD, NY 2007
Çetinkaya, Behlül Meydanların Efendileri, Haziran, 2011,
http://yenisafak.com.tr/Pazar/?t= 26.06.2011&i= 325355, Ocak, 2012
Danesh, Hasan Abol “Invisibility in Informal Economy: Power and Vulnerability”, Corridor of
Hope: A Visual View of Informal Economy, University Press of
America, Maryland, ABD, 1999
148
Dimas, Harlan “Street Vendors: Urban Problem and Economic Potential” , No.200803,
Padjadjaran University, Ekonomi Bölümü, Endonezya, Haziran 2008
Ekin, Nusret Kayıtdışı Ekonomi Enformel İstihdam, İTO Yayın No. 1995-17, İstanbul,
1995
Eminoğlu, Münevver Bir Beyoğlu Fotoromanı, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Eylül,
2000, İstanbul
Erdut,Tijen Enformalleşme ve Kadın İşgücü,
http://www.calismatoplum.org/sayi6/makale%201.doc., Ağustos, 2010
Erkal, E. Mustafa Sosyoloji: Toplumbilimi 13. Baskı, Der Yayınları, Cağaloğlu, İstanbul,
2006
Erkal, E.Mustafa “Kültür ve İktisadi Hayat”, İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, M.
Erkal, Der Yayınları, İstanbul, 2000,
Erkal, E.Mustafa; “Alan Araştırması”,Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü, Der Yayınları,
Baloğlu, Burhan ve İstanbul, 1997
Baloğlu, Filiz
Ertuğrul, Cemil, Serel, “Türkiye’de Kayıtdışı bir Sektör: Seyyar Satıcılık ve İşportacılık”,
Hicran Mevzuat Dergisi, sayı:150, Haziran 2010,
http://mevzuatdergisi.com/2010/06a/03.htm
Ertuğrul, Işın Ulaş “Alternatif Gelir, İstihdam ve Tüketim Yaratma Faaliyeti olarak
İşportacılık: ‘Bursa Örneği’ ” , Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, No.
188283 Eylül 2005
Fernandez-Kelly, Patricia; Out of the Shadows: Political Action and the Informal Economy in
Shefner, Jon Latin America, The Pennsylvania State University Press, 2006
Fukuyama, Francis Social Capital and Civil Society, Sayı 2000-2074, IMF Institude, IMF
Working Paper, WP 00/74, 2000,
Fukuyama, Francis The Social Virtues and The Creation of Prosperity, Free Press
Paperbacks, NewYork, ABD, 1995 , Chapter 4
Güçlü, Sevinç “Ekonomik Kurumlar”, Kurumlara Sosyolojik Bakış, Sevinç Güçlü
(Ed.), Birey Yayıncılık, İstanbul, 2005
Günaydın, Gökhan “Türkiye Ekonomisinin Tarımsal Yapısı ve Gelişimi”, Türkiye
Ekonomisi, Mustafa Özer(Ed.)T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No.1579,
Açık Öğretim Fakültesi Yayını No.836, Eskişehir, ,2004
İşbir, Eyüp.G “Ünite 2: Kentleşmenin Nedenleri” , Kentleşme ve Çevre Sorunları,
Bülent Açma, Yard.Doç.Dr., (Ed.) T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını,
No.1645,Eskişehir, Ağustos, 2005
Jütting, Johannes; De Is informal Normal?: Towards More and Better Jobs in Developing
Laiglesia, Juan R. (ed.) Countries, OECD Publishing, 2009
Kasarda, John D. “Urban Change and Minority Opportunities”, The New Urban Reality,
Peterson, E.Paul (ed.), Brookings Institution,Washington D.C.ABD, 1985
Keyder, Çağlar Istanbul Between the Global and the Local, Çağlar Keyder(Ed.),
Rowman&Littlefield Publishers, Inc. Maryland, ABD, 1999
Lin, Jan; Mele, “Globalization and Urban Change”, The Urban Sociology Reader, Jan
Christopher Lin, Christopher Mele, (ed.), Routledge, NewYork, ABD, 2005
Mardin, Şerif Religion, Society, and Modernity, Syracuse University Press,
NewYork,2006
Matalas, Antonia Leda; Greek Street Food Vending: An Old Habit turned New, Street Foods:
149
Yannakoulia, Mary World Review of Nutricient and Dietetics, Cilt 86, Karger Publishers,
İsviçre, 2000
Moore, Stephen Sociology Alive!, Nelson Thomes Ltd, 3.Baskı, İngiltere, 2001
Moughtin, Cliff Urban Design: Street and Square, Architectural Press, Masachusettes,
İngiltere, 2003
Oviedo, Ana Maria; Economic Informality: Causes, Costs and Policies-A Literature
Thomas, Mark Roland; Survey, World Bank Working Paper Sayı 167, Washington, ABD, Mayıs
Karakum-Özdemir, 2009
Kamer
Özer, Mehmet Nazım; “Kamusal Odak olarak Kent Meydanları”, Planlama 2005/3, s.96, 2005,
Ayten, Mustafa Asım http://www.spo.org.tr/resimler/ekler/66d856ef1a6b02f_ek.pdf , Ocak,
Ayten, 2011
Perry, Guillermo; Informality: Exit and Exclusion, World Bank Publication, Washington
Maloney, William F,. DC, ABD, 2007
Peterson, Paul E. (ed.) The New Urban Reality, Brookings Institution,Washington D.C., ABD,
1985
Portes, Alejandro; “The Informal Economy in the Shadow of the State”, Out of the
Centeno, Miguel Angel Shodows: Political Action and the Informal Economy in Latin
America, Patricia Fernandez-Kelly, Jon Shefner,(Ed.), The Pennsylvania
State University Press, ABD, 2006
Ribas-Mateos, Natalia “The troubled Passage: migration and cultural encounters in Southern
Europe”, The Mediterranean Passage: Migration and New Cultural
Encounters, ed.Russell King, Liverpool University Press, İngiltere 2001,
Madde 7
Serter, Nur Devlet Görevlerindeki Gelişmelerin Sonucu Olarak: Sosyal Devlet,
İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Yayını Rektörlük No. 3856, Fakülte
No. 547, İstanbul, 1994
Simopoulos, Artemis P. Street Foods: World Review of Nutricient and Dietetics, Cilt 86,
Karger Publishers, İsviçre, 2000
Smith, Mark J. Social Science in Question, The Open University, Sage Yayınları Ltd.
Londra, 1998
Soliman,Ahmed Mounir; A Possible Way Out: Formalizing Housing Informality in Egyptian
De Soto, Hernando Cities, University Press of America, Maryland, ABD, 2004
Şen, Nizamettin “Kaç Meydanımız Var?, Turizm Gazetesi
ww.turizmgazetesi.com/articles/arti.aspx
Taşan-kok, Tuna Budapest, Istanbul, Warsaw, Eburon Academic Publishers, Delft,
Hollanda, 2004
Taşdelen, H.Musa “Türkiye'de Şehirleşme ve Planlı Dönemde Şehirleşme Politikaları”,
Sosyoloji.Konferansları,Eylül,2011.
http://www.iudergi.com/tr/index.php/iktisatsosyoloji/article/view/6326/58
50
Trigilia, Carlo “Economic Sociology, a Concluding Remark”, International
Encyclopedia of Economic Sociology, Jens Beckert, Milan Zafirovski
(ed), Routledge, NewYork, ABD, 2006
Tripp,Airi Mali Changing the Rules: The Politics of Liberalization and the Urban
Informal Economy in Tanzania, University of California, 1997
Wolff, R.Ayşen; “The Importance of Branding in the Tourism Market: A Study of
Küçükaltan, Gül Istanbul”, 10th International Joint World Cultural Tourism Conference,
150
Cultural Tourism : Innovations and Strategies, 13-15 Nov, Bangkok,
Tayland, 2009
Yalçıntaş, Hande Ağan “Evaluating The Impact of Urban Competitive Advantages on Economic
Revitalization of Deprived Inner Cities through a Case Study held in
Istanbul”, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Kent ve Bölge Planlama Ana
Bilim Dalı, Onaylanmış Doktora Tezi No.232874, 2008
Yıldız, M.Cengiz “Kent Yaşamının Değişmeyen Marjinalleri: Seyyar Satıcılar ve
İşportacılar”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimlerl Dergisi, Cilt: 18,
Sayı:2, Elazığ, 2008,
http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt18/sayi2/343-366.pdf
OECD Economic Surveys: Turkey 2008, OECD Yayını, Issue 14, 2008
http://vatangop.com/eyupte-otantik-seyyar-saticilar_haberi_1623.html,
Aralık 2011
“Kent Meydanları, Kent Meydanları Planlamas”,
http://forum.yapisal.net/sehircilik-sehirlesme/17270-kent-meydanlari-
planlamasi.html,
151
152
Ek 1: Yapılandırılmış Görüşme Formu
154
Ek 2: Fotoğraflarla Taksim Meydanı 24 saat
Resim 1: Tinerci ve evsiz çocuklar Resim 2: Sabaha karşı duraklarda çok sık
rastlanan görüntü
155
Resim 5: X-Noktasından Anıt ve yoğun trafik Resim 6: Bu dev ekran Meydandan geçenlere
sesleniyor.
156
Resim 9: X- Noktası, yoğunluk Resim 10: Metro çıkışı, duvar su satıcısının rafı olmuş.
Resim 11: Anıt çevresi, yoğunluk Resim 12: Gece saat ilerledikçe kalabalık artıyor.
157
Resim 14: Meydanda Taksi İşgali
Resim 15: İstiklal Caddesi ve çevresindeki eğlence mekanları dolayısı ile alan gündüz
olduğundan daha kalabalık ve hareketli. Saat gece yarınsı geçtiği halde canlılık had safhada…
158
Resim 11: Sabaha karşı tıklım tıklım dolu bir otobüs
Resim 12: Saat 02.30 dan sonra zabıta görevlilerinin iyice çekilmesinden sonra ve eve dönüş
zamanından önce alana gelen ızgaracılar. Bunların görevlilerden kaçması kolay olmadığından
bu saatte Meydan’da bulunan müşterilere satış yapıyorlar. Dönüş yolundakiler ve taksiciler çok
iyi müşteri potansiyeli. Bu ızgaracı satıcı ile sohbet ederken tanıştığımız diğer müşteriler ise
(resimde çıkmak istemediler) meydanda asayişi sağlamakla görevli, ve bu saatlerde halen
dolaşarak çalışan “Suç Önleme Birimi” nden bir grup sivil polis.
159
Ek 3: Taksim Meydan ve İstanbul simitçileri ile ilgili gazete yazıları
Aşağıda medya yazılarından alınan iki alıntı Taksim Meydanındaki simit rantı ile
ilgili ipucu vermektedir.
Beyoğlu ve Taksim civarında çeşitli yerlerde onlarca simit tezgahı vardır. Bunların çoğu küçük fırınlarda üretilen
ve ilk elden tezgaha konulan simitlerdir. Şimdilerde, içinde Beyoğlu Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesi meclis üyelerinin de adı geçen bir grup, bu simitçileri yerlerinden ediyor. Amaç; Taksim, Şişli,
Aksaray, Fatih, Beşiktaş, Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa, Bakırköy, Bağcılar, Yenibosna olmak üzere çeşitli ilçe ve
semtlerde toplam 800 seyyar simit tezgahı kurmak. Gazetelere verdikleri ilanlarla 800 satış elemanı arıyorlar. Bir
de Emre Gıda İnşaat Sanayi Limited Şirketi (Mutlu Simit) adında büyük bir işletme kurmuşlar. Malum “artık
AB’ye giriyoruz, simitçiler tek tip olmalı”dan hareketle, cam tezgahlar yapılmış. Kıyafetler, “günümüz
koşullarına uysun, eski de unutulmasın” diye, Cemil İpekçi’ye yaptırılmış, Osmanlı ve Türk geleneğini
çağrıştıran kıyafetler. .. Simitçiler Derneği Başkanı feryat ediyor; “Bizim ekmeğimize göz diktiler. 20 yıldır
burada simit satıyoruz ve her yıl işgal parası ödüyoruz. Belediye bizleri çağırdı, ‘Tezgahlarınızı kaldıracaksınız’
diye tehdit etti. ‘Şimdiye kadar buraları kullandınız, artık izin vermeyeceğiz’ diyorlar. Şu ana kadar, Taksim ve
civarında yaklaşık 40 tezgah kaldırılmış durumda. Arkadaşlar ve dernek olarak bir araya geldik, ne yapacağımızı
konuştuk, açıklama yaptık, bilinen gazeteler ve TV’ler haberimizi vermedi. Bizim tüm geçim kaynağımız bu
küçük tezgahlar. Bizi açlığa mahkum etmeye çalışıyorlar. Belediye başkanı ‘hepinizi geldiğiniz yerlere
göndereceğim’ demiş.”
Simitçiler Derneği ve tezgahta satış yapanlar, seslerini çıkarmaya başlayınca durum değişiyor. Elleri meçhul
kişiler (!) ortaya çıkıyor, tezgahını kaldırmak istemeyen simitçilere sopalar ve kalaslarla giriyorlar. Öldüresiye
dövüyorlar, tezgahları kırılıyor, arabaların önüne itiyorlar, otobüs simitçinin ayakları üzerinden geçiyor. Hastane
kapıları, karakol tutanakları ve alınan raporlar... .Demek burada büyük bir rant var, hesaplar kitaplar yapılmış, iş
şiddet noktasına vardırılmış... 116
Yücel Simit Fırını Levent ve Şişli semtlerinin simitlerini tedarik eden bir yer …. Bundan yaklaşık 40 yıl önce tüm
aile Tokat’ın bir köyünden İstanbul’a göçmüşler ve İstanbul’daki hayatlarına seyyar simit satıcısı olarak
başlamışlar. O yıllar simit fırınları göçmen işçilere sıcak yatacak yer verdiğinden, simit satıcılığı bu yoksul
göçmenler için en cazip işlerin başında geliyormuş. İstanbul’da başını sokabilecek sıcak bir damdan daha iyi ne
olabilir ki! Ve böylelikle, bugünün İstanbul’unun yeni nesil simit teşebbüslerinin nüveleri o yıllarda atılmış.
Simitçilerin bağlı bulunduğu Un-iş Esnaf ve Sanatkarlar Derneği’nin bilgilerine göre bugün İstanbul’da 286 tane
simit fırını var. Bu fırınların sahiplerinin de yüzde 85’i Tokatlı. Tokatlılar sektörü 1960 yılından bu yana ele
geçirmişler. 1950-60 yılları arasında Kastamonulular hakimmiş. Daha önceki dönemde ise Rumlar. Ama simidin
icadı Kanuni ile veziri Şemsi Paşa’yla birlikte anılıyor. Sarayda 500, sokakta 350 yıllık bir geçmişi var….Simit’in
‘kökleri’ ile ilgili araştırmamın ikinci durağı Tophane Boğazkesen Caddesi’ndeki meşhur ‘Tarihi Boğaziçi Simit
Fırını’. Boğaziçi fırınının sahibi Sami Özen. Tokatlı. Hikayesi de Ali’yle neredeyse tıpatıp aynı. Sami’nin çay ve
simit ikramına da haliyle hayır dememe imkan yok.117
116
Seyit Aslan, “Simit Çetelerini Kim Koruyor”, Mayıs, 2006, http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=6237,
Kasım 2010
117
http://www.istanbulgezi.net/istanbul-lezzetleri-simit.htm, Temmuz 2011
160