You are on page 1of 174

T.C.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SOSYAL YAPI VE SOSYAL DEĞİŞME BİLİM DALI

Yüksek Lisans Tezi

KENTSEL GELİŞİM SÜRECİNDE

MEYDAN SATICILARI:

TAKSİM CUMHURİYET MEYDANI ÖRNEĞİ

Refia ESRA KUSER

2501080127

DANIŞMAN: YRD. DOÇ. DR. BURHAN BALOĞLU

İstanbul 2011
Kentsel Gelişim Sürecinde Meydan Satıcıları: Taksim Cumhuriyet
Meydanı Örneği
Hazırlayan: R.Esra Kuser

ÖZ

Taksim Meydanı’nda 24 saat çeşitli yiyecek ve eşyalar pazarlayan meydan


satıcılarının kim oldukları ve bu faaliyeti yapmalarının altında yatan temel
dinamikleri araştırmak amacıyla tasarlanan bu çalışma üç ana bölümden
oluşmaktadır

İlk bölümün birinci kısmında kent meydanlarının gelişim süreçleri içinde


kazandıkları özellikler ve satıcılar için önemi incelenirken, araştırma alanımız olan
Taksim Meydanı’nın gelişim süreci, özellikleri ve dünya kentsel hiyerarşisi içindeki
konumu ilk bölümün ikinci kısmında yer almıştır. Meydanların değişmeyen
unsurlarından biri de konumuz olan meydan satıcılarıdır. Birinci bölümde meydanlar
ve meydan satıcıları arasındaki ilişki ortaya konmuştur. Literatür taramaları sonunda
edinilen bilgileri kapsayan birinci bölümde aynı zamanda Taksim Meydanı’nın
İstanbul, ülkemiz ve dünya içindeki konumu ve özellikleri anlatılmaktadır ve Taksim
Meydan Satıcıları ile olan ilişkisi ele alınmıştır.

İkinci bölüm yine literatür taramaları sonucunda ortaya konmuştur. Bu bölüm


çalışmamızın ana konusunu teşkil eden kayıtdışı ekonomi içinde meydan satıcıları ile
ilgilidir. “Meydan Satıcıları” aynı zamanda “Sokak Satıcıları” nın alt başlığı
olduğundan ve bu konu da kayıtdışı ekonomiden ayrı düşünülemeyeceğinden, bu
bölüm sokak satıcılarını genel çerçeveleri ve kayıtdışı ekonomi içinde
incelemektedir. Bu bölümde hem meydan satıcılığının hem de kayıtdışı alanın
nedenleri, özellikleri, dinamikleri, dünyada artma eğilimi, sonuçları gibi olgular ele
alınmaktadır. Bu çalışmalar yapılırken hem teoriler hem de bilimsel düşünme yolu

iii
olarak iktisat sosyolojisinden faydalanılmıştır. Saha araştırması ve gözlemler sonucu
ortaya çıkan gerçekler iktisat sosyolojisinin ortaya çıkardığı olgular, fikir, ifade ve
kavramlarla anlaşılmış ve anlatılmıştır.

Üçüncü bölümde gözlemler, karşılıklı görüşmeler, saha araştırması yer almaktadır.


Bu bölümde yapılan saha araştırması sırasında “Taksim Meydan Satıcıları,
Meydan’ın ekonomik potansiyeli içindeki var olan avantajlardan, kurdukları sosyal
ağlar vasıtasıyla besleniyorlar" olarak ortaya konulan hipotez test edilmiştir.

Bu çalışma günün değişik saatlerinde Taksim Meydanı’na bakıldığında görülen


karmaşanın içindeki unsurlardan satıcıları ele alarak, ilişkilerini anlamak ve bir
anlam bulmak üzere yürütülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Kentsel Gelişim, Kent Meydanları ve Özellikleri; Kayıtdışı


Ekonomik Faaliyetler, Meydan Satıcıları; Enformel Sosyal İlişki Ağları, Taksim
Meydanı

iv
Square Vendors in Urban Development: Taksim Square
By R. Esra Kuser

ABSTRACT

As the concept of urbanization changes in the modern era, cities have to develop
their identity and vision in order to be able to compete with other global urban areas.
This master thesis is about the “street vendors who work on Taksim Square, the
central plaza in the globally rising metropolis of Istanbul. We call them “square
vendors.” We approach them as an element of the economic and social pattern of
Taksim Square. We saw questions that arose and sought answers in the light of
sociology of economics.

The paper consists of three main parts. The first part is about the latest developments
in urban areas, and especially Taksim Square. It contains comparisons between the
literature on the urban areas and Taksim Square, whereas the second part is about
informal economics and the street vendors. The third part is designed to illuminate
the characteristics, problems, organization, business dynamics and lifestyle of the
“square vendors” in Taksim Square. The observations, interviews, survey and the
analysis of the results show the strong informal relations of trust, sincerity, closeness
and attachment among the square vendor groups, mostly based on family and
fellowship.

Key Words: Urban Development Trends; City Centers and Squares; Informal
Economic Activities and Street Vendors; Informal Social Networks; Taksim Square

v
ÖNSÖZ

Bu tez çalışması 2009 -2011 kış, bahar ve yaz mevsimleri boyunca devam etti.
Taksim Meydanı’ndaki “Meydan Satıcıları” diğer fiziksel ve sosyal unsurlar içinde
defalarca gözlemlendi. Özgün ve anlamlı bir çalışma olabilmesi için hava şartları,
günün saatleri veya meydan satıcılarının genellikle araştırmayı ciddiye almaması,
anlamaması veya hoşnutsuzluğu gibi, olumsuz şartlara karşın, araştırma sürdürüldü.
Bazen sabahın erken saatleri, bazen gecenin çok geç saatleri dahil olmak üzere
meydan satıcıları gözlendi, sayıldı, neler sattıkları tespit edildi, kendileri ile
görüşüldü. Bu çalışma yapılırken sosyal araştırmaların büyük sabır, emek,
fedakarlıkla gerçekleştiği bizzat görüldü.

Bu tez çalışması boyunca desteğini ve sabırlarını esirgemeyen sevgili eşim Michael


Kuser’e ve aileme, ayrıca hayat boyu desteğini, sevgisini, neşesini, ışığını hissettiğim
ancak bu çalışma sürecinde kaybettiğim canım babam Reha Uras’a bu vesileyle
sevgilerimi sunarım.

Eğitim yılı boyunca değerli bilgilerinden faydalandığım, değerli Bölüm hocalarımıza


ve çalışmanın hazırlanmasında ve yönlendirilmesinde emeği geçen değerli
Danışmanım Yard. Doç. Dr. Burhan Baloğlu’na destekleri için teşekkür ederim.

vi
İÇİNDEKİLER

 
ÖZ ______________________________________________________________ iii 
ABSTRACT ______________________________________________________ v 
ÖNSÖZ __________________________________________________________ vi 
İÇİNDEKİLER ___________________________________________________ vii 
ŞEKİL LİSTESİ ___________________________________________________ x 
TABLO LİSTESİ __________________________________________________ xi 
GRAFİK LİSTESİ ________________________________________________ xii 
KISALTMALAR LİSTESİ _________________________________________ xiii 
GİRİŞ ____________________________________________________________ 1 
BİRİNCİ BÖLÜM
MEYDANLAR VE MEYDANLARIN SATICILAR İÇİN ÖNEMİ: TAKSİM
MEYDANI’NIN SATICILARLA İLİŞKİSİ ____________________________ 4 
1.1. Meydanlar ve Meydanların Satıcılar ile İlişkisi ____________________ 4 
1.1.1. Meydan Kavramı __________________________________________ 5 
1.1.2. Meydanların Tarihi Gelişimi _________________________________ 6 
1.1.2.1. Antik Dönemde Meydanlar _______________________________ 7 
1.1.2.2. Ortaçağ Meydanları _____________________________________ 8 
1.1.2.3. Rönesans Meydanları ___________________________________ 9 
1.1.2.4. Modern Dönemde Meydanlar _____________________________11 
1.1.2.5. Post Modern Dönemde Meydanlar _________________________13 
1.1.3. Meydanların Satıcılar için Önemi _____________________________15 
1.1.4. Meydanların Ekonomisi _____________________________________17 
1.1.5. Meydanlarda Küreselleşmenin Etkisi___________________________20 
1.1.6. Meydanların Kültürel Kimliği ________________________________22 
1.1.7. Türkiye’de Meydanlar ______________________________________24 
1.1.8. Meydanların Satıcılar Tarafından Kullanılması ___________________27 
1.1.9. Meydanlarda Satılan Yiyecekler ______________________________28 
1.2. Taksim Meydanı’nın Satıcılar ile İlişkisi _________________________32 
1.2.1. Taksim Meydanı’nın “Dünya Kentsel Hiyerarşi” İçindeki Konumu ___32 
1.2.2. Taksim Meydanı’nın Tarihi Gelişimi _________________________36 
1.2.3. Taksim Meydanı’nın Özellikleri ______________________________39 
1.2.3.1. Taksim Meydanı’nın Fiziksel Özellikleri_____________________39 
1.2.3.2. Taksim Meydanı’nın Siyasi Özellikleri _____________________40 
1.2.3.3. Taksim Meydanı’nın Sembolik Özelliği _____________________41 
1.2.3.4. Taksim Meydanı’nın Sosyal Kültürel Özellikleri ______________44 
1.2.3.5. Taksim Meydanı’nın Ekonomik Özellikleri __________________46 
1.2.3.6. Taksim Meydanı’nın Trafik Meydanı Özelliği ________________48 

vii
1.2.3.7. Taksim Meydanı’nın Uzmanlığı: Uluslararası Kongre Merkezi
Olarak Taksim Meydanı ________________________________________49 
İKİNCİ BÖLÜM
KAYITDIŞI FAALİYETLER İÇİNDE MEYDAN SATICILARININ YERİ__52 
2.1. Kentlerde Kayıtdışı Faaliyetler _________________________________52 
2.1.1. Kayıtdışı Faaliyetlerin Özellikleri _____________________________54 
2.1.2. Kayıtdışı, Yasadışı, Kayıtlı Faaliyetler Arasındaki Farklar __________55 
2.1.3. Kayıtdışı İstihdam __________________________________________58 
2.1.4. Kayıtdışı Faaliyetler Üzerine Tartışmalar ________________________61 
2.1.5. Türkiye ve İstanbul’da Kayıtdışı Faaliyetler ______________________62 
2.1.6. Kayıtdışı Faaliyetlerin Sebepleri _______________________________65 
2.1.7. Kayıtdışında Kadın İşgücü ___________________________________67 
2.1.8. Kayıtdışı İstihdamı Önleme Yöntemleri _________________________67 
2.1.9. Kayıtdışı Çalışanların Çeşitleri ________________________________69 
2.1.10. Kayıtdışı Faaliyetlerin Gömülülük ve Enformel İlişkiler Kavramları ile
Açıklanması ___________________________________________________71 
2.1.11. Kayıtdışı Faaliyetlerde Kültür ve Sosyal Sermayenin Önemi ________73 
2.2. Kayıtdışı Sosyo-Ekonomik İlişkiler Örneği olarak Meydan Satıcıları __74 
2.2.1. Meydan Satıcılarının Çeşitleri ________________________________77 
2.2.2. Meydan Satıcılarının Özellikleri ______________________________79 
2.2.3. Meydan Satıcılarının Sorunları _______________________________82 
2.2.4. Meydan Satıcılığının Sebepleri _______________________________82 
2.2.5. Meydan Satıcılarının Ekonomik Potansiyeli ______________________83 
2.2.6. Meydan Satıcılarının Gelişmekte Olan ve Gelişmiş Ülkelerdeki Durumu
_____________________________________________________________84 
2.2.7. Meydan Satıcılarını Önleme Yöntemleri ________________________87 
2.2.7.1. Meydan Satıcılarının Zabıta Tarafından Bertaraf Edilmeleri ______87 
2.2.7.2. Meydan Satıcılarına Karşı Sosyal Yaklaşımlar ________________89 
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TAKSİM MEYDANI -24 SAAT- MEYDAN SATICILARI ________________92 
3.1. Taksim Meydanı’nın Gözlem Metodu ile “Dünya Kentsel Hiyerarşi”
Yapısıyla Karşılaştırılması _________________________________________93 

3.2. Araştırmanın Yöntemi_________________________________________96 


3.2.1. Araştırmanın Hedef Kitlesi ve Örneklem ________________________98 
3.2.2 Araştırmanın Alanı ve Sınırları ________________________________99 
3.2.3. Araştırmanın Verileri _______________________________________99 
3.2.4. Araştırmanın Hipotezi ______________________________________102 
3.3. Araştırmanın Bulguları _______________________________________103 
3.3.1. Meydan Satıcılarının Yasal Konumu __________________________103 
viii
3.3.2. Meydan Satıcıları Gözlem Sonuçları __________________________104 
3.3.3. Görüşme Sonuçları ________________________________________108 
3.3.4. Taksim Meydan Satıcıları ile Yürütülen Anket Sonuçları __________111 
3.3.4.1. Meydan Satıcıları’nın İzin Durumlarına Göre Dağılımı ________112 
3.3.4.2. Meydan Satıcıları’nın Sosyo-Demografik Yapıları____________113 
3.3.4.3. Meydan Satıcılarının Hane Halkı __________________________119 
3.3.4.4. Meydan Satıcılarının Yaşadıkları ve Çalıştıkları Bölge _________121 
3.3.4.5. Meydan Satıcılarının İstanbul’da Yaşama Sebepleri ___________124 
3.3.4.6. Meydan Satıcılarının ve Yakınlarının Asıl Meslekleri __________126 
3.3.4.7. Meydan Satıcılarının Meydana Ulaşımı _____________________127 
3.3.4.8. Meydan Satıcılarının İş ve Ekonomik Durum Algıları ve Harcama
Şekilleri ____________________________________________________129 
3.3.4.9. Meydan Satıcıları’nın Sosyal Ağlar ile İlişkileri ______________134 
SONUÇ _________________________________________________________143 
KAYNAKÇA _____________________________________________________148 
Ek 1: Yapılandırılmış Görüşme Formu _______________________________153 
Ek 2: Fotoğraflarla Taksim Meydanı 24 saat ___________________________155 
Ek 3: Taksim Meydan ve İstanbul simitçileri ile ilgili gazete yazıları _______160 

ix
ŞEKİL LİSTESİ

Şekil 1: Kent Ekonomisinin Temel Yapısı ............................................................... 19 

Şekil 2: Merkez, Yarı-peripheral ve peripheral kentler ............................................ 34 

Şekil 3: 1730’larda Ağaçlık Kırlık Alan Taksim Meydanı ....................................... 36 

Şekil 4: Anıtın Açılışı ............................................................................................... 42 

Şekil 5: Taksim Meydanının Yanıbaşındaki Kongre Vadisi .................................... 51 

Şekil 6: Ekonomik Faaliyetlerin Çeşitleri ve Birbirleri ile İlişkileri ........................ 56 

Şekil 7: Kayıtdışı Ekonominin Özellikleri ................................................................ 57 

Şekil 8: Taksim Meydan Civarındaki İşyerleri ......................................................... 95 

Şekil 9: Araştırmanın Aşamaları ............................................................................... 98 

Şekil 10: Meydan Satıcılarının Listesi – 17 Temmuz 2010 .................................... 107 

Şekil 11: Kayıtlı Firma Uzantısı olarak: Sokak Satıcıları Organizasyon Şeması ... 110 

x
TABLO LİSTESİ

Tablo 1: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yasal Durumlarına Göre Dağılımı ........... 112
Tablo 2: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Cinsiyet Dağılımı ...................................... 113
Tablo 3: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Cinsiyet ve Medeni Durum Dağılımı........ 114
Tablo 4: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Cinsiyet ve Yaş Dağılımı .......................... 114
Tablo 5: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yaş Dağılımı II ........................................ 115
Tablo 6: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Geldikleri Bölgelere Göre Dağılımı ......... 116
Tablo 7: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Eğitim Durumu ......................................... 117
Tablo 8: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Sayısı Dağılımı ...................... 119
Tablo 9: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Bireyleri ................................ 120
Tablo 10: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın En Uzun Yaşadıkları Yer Dağılımı ......... 121
Tablo 11: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka İllerde Çalışma Oranı ................... 122
Tablo 12: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Semtlerde Satıcılık Yapma Oranları
.............................................................................................................................................. 123
Tablo 13: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Yaşama Sebepleri ............... 124
Tablo 14: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Bulunma Nedenleri II ......... 125
Tablo 15: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Asıl Meslekleri........................................ 126
Tablo 16: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Meydan’a Ulaşmak İçin Kullandığı Ulaşım
Araçları ................................................................................................................................. 127
Tablo 17: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yolda Harcadıkları Süre ......................... 128
Tablo 18: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Gelir Durumları Hakkındaki Düşünceleri
.............................................................................................................................................. 129
Tablo 19: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Evlerinin Mülkiyet Durumu.................... 130
Tablo 20: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Harcamaları I .......................................... 131
Tablo 21: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Harcamaları II ......................................... 132
Tablo 22: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Bir İş Düşünüp Düşünmediği ....... 132
Tablo 23: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Nasıl Bir İş Düşündüğü ................ 133
Tablo 24: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İşi Kimden Öğrendiği ............................. 134
Tablo 25: Ankete Katılan Meydan Satıcıların’a Aile Desteği.............................................. 135
Tablo 26: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yakınlarının Mesleği I ........................... 136
Tablo 27: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yakınlarının Mesleği II........................... 137
Tablo 28: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Kimlere Bağlı Çalıştığı ........................... 137
Tablo 29 : Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İşlerinde Bağımlılık Durumu ................. 138
Tablo 30: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Diğer Satıcılar ile olan İlişkileri.............. 139
Tablo 31: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Zabıta İle İlişkileri ................................. 141

xi
GRAFİK LİSTESİ

Grafik 1: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yasal Durumlarına Göre Dağılımı........... 112
Grafik 2: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Kendi Tezgahlarının Başında Durma
Oranları ................................................................................................................................ 113
Grafik 3: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Cinsiyet Dağılımı ..................................... 113
Grafik 4: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Medeni Durumu ...................................... 114
Grafik 5: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yaş Dağılımı I ......................................... 115
Grafik 6: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yaş Dağılımı II ........................................ 115
Grafik 7: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Geldikleri Bölgelere Göre Dağılımı ........ 116
Grafik 8: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Eğitim Durumu I ...................................... 118
Grafik 9: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Eğitim Durumu II .................................... 118
Grafik 10: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Sayısı Dağılımı I ................ 120
Grafik 11: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Sayısı Dağılımı II ............... 120
Grafik 12: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Kimlerle Yaşadığı ................................. 121
Grafik 13: Ankete Katılan Meydan Satıcılarının En Uzun Yaşadıkları Yer Dağılımı ......... 122
Grafik 14: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka İllerde Çalışma Oranı .................. 122
Grafik 15: Ankete Katılan Meydan Satıcıların’nın Başka Semtlerde Satıcılık Yapma Oranları
.............................................................................................................................................. 123
Grafik 16: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Yaşama Sebepleri ............... 125
Grafik 17: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Çalışma Nedenleri II .......... 126
Grafik 18: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Asıl Meslekleri ..................................... 127
Grafik 19: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Meydan’a Ulaşımı ................................. 128
Grafik 20: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yolda Harcadıkları Süre ........................ 129
Grafik 21: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Gelir Durumları Hakkındaki Düşünceleri
.............................................................................................................................................. 130
Grafik 22: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Evlerinin Mülkiyet Durumu .................. 131
Grafik 23: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Harcamaları ........................................... 132
Grafik 24: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Bir İş Düşünüp Düşünmediği i ... 133
Grafik 25: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Ne Tür Bir İş Düşündüğü ............ 134
Grafik 26: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İşi Kimden Öğrendiği ............................ 135
Grafik 27: Ankete Katılan Meydan Satıcıların’a Aile Desteği ............................................ 136
Grafik 28: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yakınlarının Mesleği ............................. 137
Grafik 29: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Kimlere Bağlı Çalıştıkları ...................... 138
Grafik 30: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İşlerinde Bağımlılık Durumu ................. 138
Grafik 31: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Diğer Satıcılar ile olan İlişkileri ............ 140
Grafik 32: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Taksim Meydanı’nı Tercih Nedenleri ... 141
Grafik 33: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Zabıta ile olan İlişkileri.......................... 142 

xii
KISALTMALAR LİSTESİ
a. g.e. Adı geçen eser

AB Avrupa Birliği

ABD Amerika Birleşik Devletleri

BM Birleşmiş Millletler
Yy Yüzyıl
MÖ Milattan Önce

FAO United Nations Food and Agricultural


Organization (Birleşmiş Milletler Dünya
Gıda ve Tarım Örgütü)

HABITAT II United Nations Conference on Human


Settlements (Birleşmiş Milletler İnsan
Yerleşimleri Konferansı 1996)

ILO International Labour Organization


(Uluslar arası Çalışma Örgütü)

IMF International Monetary Fund (Uluslar


arası Para Fonu)

NAFTA The North American Free Trade


Agreement (Kuzey Amerika Ülkeleri
Serbest Ticaret Anlaşması)

NATO North Atlantic Treaty Organization


(Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü)

xiii
OECD Organisation for Economic Co-operation
and Development (Ekonomik Kalkınma
ve İşbirliği Örgütü)

T.C. Türkiye Cumhuriyeti

v.s. Vesaire

WHO World Health Organization (Dünya


Sağlık Örgütü)

xiv
GİRİŞ

Tarım arazilerindeki azalma ve kentlerin daha rahat koşullar sağlaması ile birlikte
baş gösteren kırsal alanlardan kente aşırı göç ve kentlerin bu yeni gelenlere yeteri
kadar iş imkanı yaratamaması sebepleri ile kırdan gelen işsizler ordusu kendilerine
kent sokaklarında ve meydanlarında iş yaratmak zorunda kalmışlardır.

Dünya kentsel alan olan ve günün her saati kalabalıklara ev sahipliği yapan
İstanbul’un merkezi Taksim Meydanı’nın kırsal kökenli satıcılar için çekiciliğinin
nedenleri açıktır.

Taksim Meydanı Cumhuriyet döneminin başlarında yeni ulus-devlet kavramı ile


ilişkili olarak tasarlanmış ve Cumhuriyet Anıtı ile sembolik bir değer taşımak üzere
inşa edilmiş, kentin en önemli sosyal ve ekonomik merkezlerinden biridir.

Genel anlamda kent meydanları sosyal, kültürel, sanatsal yaşamın kentlerin diğer
bölümlerine oranla daha fazla yansıtıldığı, insanların ev dışında sosyalleştiği açık ve
geniş mekanlardır. Festivallere, sanat ve kültürel faaliyetlere, resmi törenlere ev
sahipliği yapmaktadırlar.

Bu tez çalışmasına göre meydanlarda standart olarak sayılan bu faaliyetlere bir


yenisini katmak gerekmektedir. Bu araştırmaya göre papadan, devlet başkanlarından
küçük yaşta su satıcılarına, dilencilere kadar farklı özellikte insanların gelip
geçmekte olduğu Taksim Meydanı aynı zamanda buradaki kalabalık insan gruplarına
satış yaparak ailesinin geçimini sağlayan kişilere de ev sahipliği yapmaktadır.

Bu gerçekler doğrultusunda çalışmanın amaçları şu şekilde sıralanabilir:

a) Kentsel gelişim sürecinin dinamiklerini göz önünde bulundurarak, kırsaldan gelen


işsizler ordusunun kentlerde kendilerine nasıl bir yer edindiğini ve Taksim
Meydanı’nında satıcılık yaparak geçimini sağlayan veya ek gelir elde eden kişilerin
nasıl organize olduğunu anlamak;

1
b) Kayıtlı ile kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin nasıl iç içe yürüdüğünü ve birbirinden
ince bir çizgiyle ayrıldığını Meydan’da satıcılık yapan kişiler örneğinde açıklamak.

c) Ayrıca Taksim Meydan Satıcıları’nın klasik anlamda yoksul ülkelerdeki ve sokak


satıcılarından ne gibi farklar gösterdiğini böylelikle sokakta satıcılık yapmanın klasik
algılanmasından başka boyutları olduğunu da göstermek.

Küresel eğilimlerin ve Taksim Meydanı’nın küresel arenada yerini alması çabalarının


sonucu olarak Meydan ve çevresi uluslar arası bir turizm, kongre – konferans
merkezi olarak değişmekte ve iddialı hale gelmektedir. Bu değişim ile birlikte alt
yapı ve çevre gibi hizmetlerde de kalite beklentisi artmaktadır. Taksim Meydanı bir
yandan iddiasını güçlendirirken bir yandan yan hizmetler, çevre, güvenlik, estetik,
uyum gibi özelliklerle cazibesini arttırmalıdır.

Bu çalışmada “Taksim Meydanı’nın özellikleri nelerdir?”, “Dünya kentsel alan


rekabetindeki durumu ve avantajları nelerdir?”, “Sokak satıcılarının İstanbul’un
vitrini olan bu alandaki durumları nelerdir?”, “Bazıları izinli bazıları izinsiz günün
24 saati satış yapan bu satıcılar kimdir?” gibi sorulara yanıt aranmıştır.

Örneğin, satıcıların meydandaki büyük ekonomik potansiyelden faydalanabilmek


için bölgede bulundukları kolayca anlaşılır, ancak bunların, ülkemizin en
doğusundaki bir köyden nasıl olup da burada turistlere hitap edecek mallar sattıkları
açıkça ve kolayca anlaşılmaz. Bu satıcıların nasıl sosyal ağlar kurdukları, nasıl bir iş
yapma yöntemi izledikleri, nasıl bir kültür ve normlara sahip oldukları, kim
oldukları, araştırmalarla ve iktisat sosyolojisinin ışığında anlaşılmaya çalışılmıştır.

Meydan’da kayıtdışı ekonomi örnekleri, ve nasıl oluştuğu araştırma sonuçlarından


kolayca görülmektedir. Kayıtdışının doğası şirket bilançoları ve vergi dairesi
kayıtlarından değil de, Taksim Meydanı üzerinde gözlem ve görüşmeler neticesinde
sosyal unsurlar incelenerek anlaşılmaya çalışılmıştır.

Tezin ileriki aşamalarında kavram kargaşasını önlemek için burada belirtmemiz


gereken bir nokta şudur: literatür çalışmalarında karşımıza “sokak satıcıları” olarak
çıkan grup aslında sadece sokak aralarında satıcılık yapanlar değil, genel anlamda
2
dışarıda, sokakta, caddede, açık alanda, meydanlarda satıcılık yapanlardır. Bu tez
çalışmasında ele alınan grup ise “Meydan Satıcıları”dır. “Meydan Satıcıları” genel
olarak sokak satıcılarının özelliklerini taşısalar da, kendilerine has özelliklere de
sahiptirler. Bunlar tezin “Meydan Satıcıları” ile ilgili kısmında anlatılmıştır.
Literatürde rastlanmayan ancak bu tezin konusu olan “Meydan Satıcıları”nın yazımı
konusunda karşımıza iki türlü seçenek çıkmıştır. Yeni bir terim olduğu
düşünüleceğinden tırnak içinde ve özel isim gibi yazmak (“Meydan Satıcıları”) veya
seyyar satıcılar, sokak satıcıları, işportacılar gibi cins isim olarak yazmak (meydan
satıcıları). Gerçekte bu terim cins isimlerden oluştuğu için ve pratiklik açısından
daha uygun olacağı düşünüldüğünden ikinci seçenek yani meydan satıcıları olarak
kullanılmıştır. Literatür taramasında karşımıza çıkan seyyar satıcı, işportacı, sokak
satıcısı gibi terimler de gerektiğinde genel anlamı ifade etmek üzere kullanılmıştır.

Ayrıca iki anahtar kavramın kullanımı ve yazımı konusunda başta tereddüt


yaşanmıştır. Bunlardan biri Taksim Meydanı, diğeri kayıtdışı kavramıdır. Taksim
Meydanı bazı gazete haberlerine göre Taksim Cumhuriyet Meydanı olarak ele
alınmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne telefonla ulaşılmış ve literatür
taramasına bakılmıştır. Büyük çoğunlukla Taksim Cumhuriyet Meydanı değil de
sadece Taksim Meydanı olarak bahsedildiğinden bu çalışmada da Taksim Meydanı
olarak alınmıştır. Kayıtdışı kavramı ise bazı kaynaklarda “kayıt dışı”, bazen de
“kayıt-dışı” olarak alınmıştır. Ancak bu tezde de alıntılar arasında yer alan son
dönem çalışmalarında ve İngilizce-Türkçe sanal sözlük olan Zargan Sözlük’te
“informal” kelimesinin Türkçe karşılığı yine “kayıtdışı” olarak yazıldığından bu tez
çalışmasında da birleşik tek kelime yani “kayıtdışı” olarak yazılmıştır.

3
BİRİNCİ BÖLÜM
MEYDANLAR VE MEYDANLARIN SATICILAR İÇİN ÖNEMİ:
TAKSİM MEYDANI’NIN SATICILARLA İLİŞKİSİ

Meydanlar kent halkının her kesiminden gruplar tarafından en çok kullanılan açık
kent alanlarından biridir. Antik dönemlerde kentlerin ortaya çıkmasıyla birlikte
meydanlar sosyal ve ticari hayatın önemli bir parçası olmuşlardır. Meydanlar ilk
kentsel alan örneklerinde, pazar yerleri olarak kurulmuşlardır. Daha sonra bu
meydanlar etrafında kentler gelişmiştir. Bazı meydanlar ise, özellikle ortaçağdan
sonra ticari amaçlarla değil, sembolik (dini, ideolojik, vs) amaçlarla, veya yöre halkı
için bir anlam taşıdıkları için tasarlanmışlardır. İster ticari amaçla, ister sembolik
amaçla kurulmuş olsun, meydanlar ekonomik bir potansiyele sahiptir. Etki alanları
ne kadar büyükse, cazip özellikleri ne kadar fazla ise, ekonomik potansiyelleri de o
kadar artar. Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de meydanlar, özellikle ekonomik
değeri yüksek arsa, bina, işyerleri ile çevrili, ekonomik potansiyeli yüksek
meydanlar, içlerinde fazla sayıda kişinin bulunması ve gelip geçmesi dolayısı ile,
çeşitli eşyalar pazarlayan satıcıları da barındırır. Gelişim süreci içinde meydanlarda
birçok değişim gerçekleşir, ancak meydan satıcıları meydanların değişmez unsurları
olarak kalırlar.

1.1. Meydanlar ve Meydanların Satıcılar ile İlişkisi

Tarih boyunca meydanlar satıcılar için cazip alanlar olmuşlardır. Her meydanın
kendine özgü bir anlamı, kültürü ve ekonomik potansiyeli olduğu gibi, kendine özgü
özellikler taşıyan meydan satıcıları da vardır. Meydanların yüksek ekonomik
potansiyelinden dolayı etraflarında yüksek ticaret hacimli işyerleri vardır. Meydan

4
satıcıları ise bu işyerleri ile rekabete girmekten kaçınarak meydanlarda kendi
geçimlerini sağlama yollarını ararlar.

1.1.1. Meydan Kavramı

Meydanlar kentlerin orta yerinde binaların bulvar ve caddelerin arasında bulunan


açık alanlardır. Kentlerin gelişimi ile birlikte gitgide daralan ve kentin orta yerinden
uzakta kalan açık alanların eksikliği hissedildikçe meydanlar tasarlanmaya
başlanmıştır.

Meydan kelimesinin sözlük anlamı alan, saha; yarışma, eğlence, karşılaşma yeri;
bulunulan yer, ortalık; ortaoyununun oynandığı alan, olarak geçer.

“Meydan kelimesinin kökeni Latincede geniş sokak anlamına gelen Platea’dur.


İtalyanca’da Piazza, Fransızca’da Place, Almanca’da Platz, İngilizce’de Square
olarak geçer. Sözlük anlamı insanların toplandığı etrafı binalarla çevrili geniş ve düz
alandır. Aşağıdaki örnekler gibi çeşitli meydan tarifleri yapılmıştır:

Akdoğan(1962): Halkın sosyal, dini, ticari amaçlarla toplandığı askeri ve siyasi


gösterilere sahne olan açık alanlar.

Suher (1998): Meydanlar belirli bir amaç doğrultusunda toplu etkinliklere olduğu
kadar, bireysel isteklere bağlı hareketlere de mekan sağlar. Kent kimliğini yansıtan
bu yapısal gelişme genel de korunması gereken bir ortak miras yaratır.

Toplumbilimcilere göre meydanlar, toplum bilincinin, kuşaklar arası ilişkinin,


kültürel bütünleşme ve gelişmenin sağlanabilmesinde önemle yararlanılacak
alanlardır. Ekonomistler ise bu alanları toplum tüketimi ile özdeş görmektedir.
Dolayısı ile yoğun tüketici gruplarının rahat konforlu bir ortamda alışveriş
yapmasına imkan veren alanlar olarak düzenlenmesi gerektiğini savunmaktadırlar” 1.

1
H.Sanem (Çınar) Altınçekiç, “İstanbul Metropolünde Meydanların Rekreasyonel İşlev Yönünden
Önemi Üzerine Araştırmalar”, İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı
Anabilim Dalı, Doktora Tezi, 097987, Şubat, 2000, s.35,36
5
Meydan birçok yerde etrafını çeviren binaları sergileyen geniş bir alandır. Venedikte
San Marco Meydanı, Roma’da St. Peter’s Meydanı gibi. Bunlar gibi çoğu Rönesans
Meydanı etraftaki binalar ve gökyüzü ile uyum halinde alanlardır. Hem duygusal
hem ulusal anlamları vardır. Özellikle Rönesans Avrupası’nda meydan tasarımı bir
nevi bir sanat dalı olmuştur.

Meydanların İşlevleri

“Meydanlar çeşitli işlevlerle kentlerin en önemli bölümlerinden biri olma


özelliklerini korumuştur.

Günümüz meydanlarının işlevlerini şu şekilde sıralıyabiliriz. Meydanlar:

• Trafik akışının düzenlenmesinde yardımcı olur,


• Sosyal, politik, ticari, askeri, vb gibi çeşitli amaçlarla insanların biraya toplandığı
yerlerdir,
• Yapıların etki ve işlevlerini ortaya çıkarır ve arttırır,
• Kent insanının rekreasyon gereksinmesinde rol oynar,
• Kentlerde yapı yoğunluğunun az olup soluklanma mekanı işlevi görmesinde
kullanılır”2.
• Kitlelerin sesini duyurduğu, siyasi mekanizmalar ve halkın buluştuğu alanlardır
• Kültür farklarına rağmen insanların bir araya geldiği ve kültürlerin birbirleri ile
kesiştiği alanlardır.
• Her yaş ve her kesimden insanın (Çocuklar, gençler, yaşlılar, zenginler, yoksul
kesim, elit tabaka, ziyaretçi, göçmen, bir arada bulunabileceği ender alanlardır.

1.1.2. Meydanların Tarihi Gelişimi


İlk ve ortaçağlarda toplumsal alanlar kendi coğrafi, sosyal ve kültürel şartlarına
uygun olarak teşekkül etmeye başlamışlardır. Toplumsal alanlar, kendilerini

2
H.Sanem (Çınar) Altınçekiç, a.g.e., s.27
6
çevreleyen tabiat ve hakim devlet gibi fiziksel dünya şartlarının kullanımı için
oluşturulmuş, ancak entelektüel ve manevi gelişimleri ülkenin efsaneleri veya
hatıraları gibi yörenin halkı tarafından bilinen, derinlerinde yatan kaynaklardan ve
hayat tarzlarından almışlardır. Zamanla, tarihi manevi ve ideolojik semboller
toplumsal alanın içine döşenmiştir. Meydan satıcıları ise bu ilk toplumsal alanların
ortaya çıkmasıyla birlikte kendilerini göstermeye başlamışlardır.

1.1.2.1. Antik Dönemde Meydanlar

Antik çağlarda ilk kentlerin oluşmasıyla birlikte bu kentlerin içinde meydanlar ortaya
çıkmıştır. Bazen kentler zaten yöre halkı için önemli bir anlam taşıyan bir meydanın
etrafında şekillenmiş ve büyümüşür. Eski Yunan kentlerinde “Agora” diye bilinen
kentin en önemli bölümlerinden olan meydanlar bulunuyordu. Her kentte en az bir
agora bulunurdu. Agora insanların toplandığı yer, pazar yeri gibi anlamlar taşıyordu.
Kentin önemli sosyal ve siyasi olayları burada yaşanırdı. Agoraların ticari bir önemi
de vardı. Yiyecek, sebze meyve ve hayvan pazarları buralarda kurulurdu. Kentlerde
ticaret ve sanat geliştikçe daha büyük meydanlara ihtiyaç duyulmaya başlandı.
Agoraların yakınında veya limanlarda büyük meydanlar kuruldu. Yeni oluşan kentler
büyük alanı kaplayan ve çeşitli amaçlar için daha rahat bir şekilde kullanılabilecek
agoralar etrafında oluştu. Yavaş yavaş agoralar, toplanma ve satış yeri olmanın
ötesine geçerek, depolar, içinde alışveriş yapılan binalar barındırmaya başladılar.
Kentin ana caddeleri bu agoralara açılır ve buralara kolay ulaşım sağlanırdı.

Bütün bu değişimler yaşanırken, agorada bulunan insanlara ihtiyaçları olan yiyecek,


içecek ve diğer ürünleri satıcılar ulaştırıyordu. Zamanla bu “Meydan Satıcıları” için
portatif satış tezgahları kurulmaya başlandı.

Avrupa’da meydanların oluşumu da Yunan antik kentlerindeki meydanların


oluşumuna benzerlik gösterir. “Kentler ortaya çıktıkları tarihlerden bu yana içlerinde
büyük meydanları barındırmışlardır. Bu meydanlar Avrupa’da bir zamanlar
7
çoğunlukla hayvan, sebze-meyve pazarları veya fuar alanları olarak
hazırlanmışlardır. Zamanla bu amaca hizmet eden önemleri azalarak, önem kazanan
faaliyetler için kullanılan alanlar haline gelmişlerdir. Pazarlar büyükdükçe
meydanlara standlar veya çadırlar yerine sürekli dükkanlar ve depolar inşa edilmeye
başlanmıştır.”3

Eski Mısır’da ilk meydanlar tapınakların önlerindeki alanda görülmekteydi ve


tapınma ve adak adama gibi dini faaliyetler için kullanılıyorlardı.

Zamanla meydanlarda sürekli binalar inşa edilip meydanlar daha organize hale gelse
de burada çalışan, dükkan açan ve alışveriş etmeye gelen insanlara günlük, veya
anlık ihtiyaçlarını sağlayanlar “Meydan Satıcıları” olmuştur.

1.1.2.2. Ortaçağ Meydanları

Avrupa’da Ortaçağların başlarında Roma İmparatorluğu’nun çökmesiyle koruyucu


güç ortadan kalkmış, barbar kavimlerin saldırıları ile kentleri besleyen yolların
güvenliği kalmamış ve kent nüfusu güvenli bulduğu yerlere göç etmeye başlamış,
kentler nüfus kaybetmiştir. 9.yy dan sonra manastır etrafında yerleşim yerleri
kurulmuştur. Sonraki yüzyıllarda derebeyler teknolojik gelişmeleri de kullanarak
kent etrafında güvenli surlar inşa ettirerek kentsel yaşamı canlandırıyorlar ve
Ortaçağda günümüz modern kentlerinin temelleri atılıyor. Bu kentlerin yakınlarında
düzenli Pazar yerleri kurularak ticaret ve tüccarlar önemli hale geliyor. Yine bu
dönemde kentlerarası uzmanlaşma ortaya çıkıyor, ayrıca ilk belediyeler de kuruluyor.
Güçlü ve bilinçli olarak kentleri tasarlayan merkezi bir otorite olmadığından, kentler
doğal koşullar ve geleneklere göre organik biçimde gelişiyor. Ancak mutlaka kilise
ve katedral yakınında bir meydan mevcuttur. İlkçağlardan gelen agora kültürü
kendini koruyarak ve yenilenerek devam ediyor. Bu meydanlar da antik çağların
agoraları gibi insanların siyasi, dini amaçlı toplandığı ve pazar yerlerinin kurulduğu

3
Donatella Calabi, Historical Urban Studies, The Market and The City: Square, Street, and
Architecture in Early Modern Europe, Ashgate Publishing Company, Burlington, s.22
8
alanlar. Meydanlar, batı uygarlığında her dönem olduğu gibi ortaçağda da kentin
sosyal ve ekonomik süreçlerinin ifadesi oluyor.4

Ortaçağın karanlık günlerinde ise meydanlar engizisyon kurbanlarının halka gözdağı


vermek için ortalık yerde idamlarına şahitlik etmiştir. Ve meydanlarda siyasi idamlar
yakın zamana kadar devam etmiştir.

Ortaçağ’ın son dönemlerinde meydanlar feodaliteden kapitalizme geçiş ile birlikte


modern toplumlarda, benzer sosyo-ekonomik, demografik, politik, kültürel ve alansal
özellikleri paylaşmaya başlamışlardır.

Modern döneme yaklaştıkça “kent”, sanayi gelişimi hızla artan, üretim, istihdam ve
tüketim faaliyetlerinin bir arada yaşandığı, kent halkı arasında ekonomik, sosyal ve
kültür birliği olan, kendi kendine yeterli, üretim ve yönetim birimi haline dönüşmeye
başlamıştır. Bu dönemde meydanlar da “klasik kent” tanımına paralel olarak yine
yoğunluğun yüksek olduğu, üretim ve pazar alanlarının birbirine ulaşım imkanları
yetersizliği ve maliyetleri yüzünden yakın olması gerektiği gibi sebeplerle çalışanları
fabrika- ev arası gidip gelenlerin geçtiği, pazar yerleri ve dolaşma alanları olarak,
tüm aktivitelerin birlikte yürütüldüğü yerler olarak karşımıza çıkmaktadır.

1.1.2.3. Rönesans Meydanları


Rönesans döneminde yeni bir politik dönem oluşmaya başladığından özerk kentler
merkezi yönetimlerin egemenliği altına girmeye başladılar. Mal ve para dolaşımını
garanti altına almak için merkezi otoritenin koruyuculuğuna gereksinim duyulmaya
ve ulus devletler oluşmaya başlamıştı. Bu geçiş ve değişim süreci meydanların fiziki
ve sosyal yapısına da yansımış, ulus devletlerin ortaya çıkışı ile meydanlar ulusal bir
kimlik kazanmaya ve meydanlarda ulusal semboller anıtlarla kendini göstermeye
başlamıştır.

4
Sanayi-Öncesi Kentlerin Temel Özellikleri (Ortaçağ Kentleri),
www.yildiz.edu.tr/~enlil/KPT/DERS2.pdf, Ocak 2012

9
Siyasi ve sosyal şartlar değiştikçe kentlerde meydanlar ilk değişen alanların başında
gelmektedir. Avrupa kentlerinde Rönesans ile birlikte hem bilim hem de sanatsal
değerlerin öne çıkmasıyla kent ve meydan mimarisi de bu değerler için uygulama
alanı olmuş, Ortaçağda organik olarak kendiliğinden gelişen kentler yerine bilinçi
çabalarla estetik değerleri içeren meydanlar inşa edilmiştir. Bu dönemde meydanlar
kentin diğer alanları ile uyumlu, yeterince ışık, hava alan, estetik ve sembolik açıdan
zengin, ferah ve iç açıcı olarak tasarlanmış ve aynı zamanda fonksiyonel özellikleri
de detaylı olarak düşünülmüştür.

Donatella Calibri 15 ve 16.yy meydanlarını şu şekilde anlatmıştır: “15 ve 16.yy kent


meydanlarında bitişik olarak inşa edilen fabrika, kilise, belediye binası, ve meydan
civarındaki dükkan ve standlar kasabanın amblemi haline gelirlerdi. 16.yy’da bu
meydanlarda mimari ve sanatsal görüntü gitgide önem kazanmaya başladı. Meydanın
en prestijli köşesine yakın geçmişte olmuş önemli bir hadisenin veya bu alanı ziyaret
eden önemli bir kişinin anısına sanatsal anıtlar konurdu. Böylece kentler ve
meydanlar heykellerle, sanat eserleri ile süslenmiş olurlardı. Dini figürler veya
efsanevi kahramanlar kullanılırdı. İktidarda bulunan güçler konsensus sağlamak için
bu sanat eserlerini kendi ideolojileri ile ilgili sembollerle donatabilirdi. Bu
meydanların en önemli aktivitesi ticaretti. 15 ve 16.yy meydanlarının resimlerinde
şarap fıçıları, salam, un çuvalları, yumurta veya balık dolu sepetler ile dolaşan
tüccarlar görülür, meydanlar her zaman üzerilerinde yapılan ticarete tanıklık
ederlerdi. Seville de de tüccarlar, katedralin önündeki geniş açık alanda çevredeki
köylerden gelip mallarını satan çiftçiler arasında dolaşırlardı. Antwerp’de fazar ve
fuar alanları olarak kullanılan meydanların sayısı oldukça fazla idi. Bu meydanlarda
6-7 ayrı lisan konuşulurdu.”5 Calabi, meydanlarında yoğun olarak ticaret yapılan
Barcelona, Paris, Cenova gibi dönemin büyük zenginlik sahibi kentlerinden de
benzer örnekler vermiştir

5
Donatella Calabi, a.g.e, s.24

10
1.1.2.4. Modern Dönemde Meydanlar

19 yy ın ikinici yarısından itibaren teknolojik gelişmeler ve modernlik unsurları


içeren meydanlar ortaya çıktı..

Rönesans sonrası dönemde felsefi yaşama giren modernlik kavramı meydanlarda da


görülmüştür. Rönesans devrinden itibaren akılcılık, planlama, düzen,
standardizasyon, mükemmeliyetçilik gibi modernlik özellikleri ile eşdeğer
özelliklerle doğaya karşı verilen mücalede üstünlük elde edilmiştir. Sanayi devrimi,
bilimin ve teknolojinin hızla ilerlemeye başlaması ulus devletlerin güçlenmesi ile
birleşmiş ve temelini pozitivist ve teknokratik görüşlerden alan ulus devlet ideolojisi
yaygınlaşmıştır. Böylece geçmişin duygusal ve dini izleri meydanlardan silinmeye
başlamıştır. Meydanlar artık rasyonel görüşler doğrultusunda fonksiyonelliğin ön
plana çıktığı, ulusal törenlere ev sahipliği yapan alanlar olmuştur. Bu arada kırdan
kente göç hareketleri ile kentler kalabalıklaşıp büyümüş ve kentteki sosyal hayatın
gelişmesi yine meydanlarda görülmüştür.

Modern meydanlar yukarıdaki paragrafta sıralanan görüşlere dayanan


mükemmelcilik anlayışının ürünleridir. Yine bu görüşlere dayanan kentleri ve
meydanları biçimlendirme anlayışı zamanla ulus devlet ideolojileri doğrultusunda
toplumsal yaşamı da biçimlendirme çabası içine girmiştir. Bu çabaların uygulama
alanlarından biri de yine meydanlar olmuştur. Meydanlar artık, ulus devlet gücünü
temsil eden törenleri, askeri geçitleri, bayram kutlamalarını ağırlar olmuştur.
İdeolojiler meydanlarda halk kitlelerine iletilmiş ve örgütlenebilmiştir.

“Meydan Satıcıları” bu rasyonel ve mükemmellik döneminde meydanlarda


istenmeyen unsurlar olmuşlardı.

Ancak “mükemmel” olarak planlanan modern meydanlar 20.yy a gelindiğinde aşırı


büyüyen kentin ağırlığını kaldıramaz olmuşlar ve bir karmaşa görüntüsüne
bürünmüşlerdir.

11
20.yy da motorlu araçların çoğalması ile, meydanlar trafik kavşağı ve otopark haline
dönüşmüştür. Meydanlar aşırı kalabalık, gürültü, hava ve çevre kirliliği, suç oranının
artması gibi sorunların altında ezilmeye ve kent halkı için cazibesini kaybetmeye
başlamışlardır.

Böylece pazar meydanları, oyun meydanları, toplantı meydanları, trafik meydanları,


dini meydanlar, ticaret meydanları gibi çeşitli işlevleri yerine getirebilecek yeni ayrı
meydanlar tasarlanmaya başlanmıştır.

Başka bir gerçek de kent merkezlerinin artık üretim alanları olmaktan uzaklaşmakta
olduğudur. “The New Urban Reality” adlı kitapta yazar, Paul E. Petersen,
sanayicilerin üretimlerini gerçekleştirmek için kent merkezlerine ihtiyaçları
olmadığını, tersine, işçi ücretlerinin, vergilerin ve suç oranının yüksek olduğu,
yetersiz park yeri, yetersiz eğitim imkanları, sıkışıklık ve trafik gibi sorunlar
yüzünden kent merkezlerinin artık üretim için istenilen alanlar olmadığını ortaya
koymaktadır.6 Merkezlerin bu itici etkisinden meydanlar da nasibini almış ve bu
dönemde değer kaybetmişlerdir.

Cazibesini yitiren eski meydanlar çöküş dönemine girmişlerdir. Yeni meydanlar ise
sadece kentin trafik sorununa çözüm olarak tasarlanmaya başlanmıştır. Sanat eserleri
ve değerleri simgeleyen anıtlarla dolu meydanlar kirlenmeye, iç açıcı değil, karmaşık
ve yorucu hale gelmeye başlamışlardır. Le Corbusier 1967 tarihli “The Radiant
City” adlı kitabında eleştirel bir dille meydanların bozulduğunu ifade etmiştir.
“Merkezleri yıkalım….yıllardır yapılmaya çalışılan zaten budur, bu kaçınılmazdır”.
Sembolik değerlerden uzak mimar, tasarımcı, yol mühendisleri kent merkezlerinin
ruhunu ve hayatiyetlerini öldürmekte, ve merkezden uzak banliyö sistemleri
geliştirmekte. Kent merkezleri ve içindeki meydanlar ise şehri taşıyamadığından,
buralara karmaşa hakim olmaktadır.

6
Peterson, E.Paul, (ed.),The New Urban Reality, Brookings Institution,Washington D.C., 1985, s. 10

12
1.1.2.5. Post Modern Dönemde Meydanlar

Modernliğin ekonomik krizlere, savaşlara, sosyal ve psikolojik sorunlara, ve kitlesel


mutsuzluklara çözüm bulamaması dolayısı ile post-modern görüşler yayılırken tüm,
maddi ihtiyaçları karşılamak ve konfor sağlamak üzere tasarlanan modern kentler de
sosyal, psikolojik ve değerler ile ilgili ihtiyaçlara cevap vermemeye başlamıştır. Aşırı
kalabalıklar sonucunda meydanlar kontrol edilemez olduğundan ve kirlilik, karmaşa
ve çöküş başladığında, meydanlar da post modern görüşler doğrultusunda
tasarlanmaya başlamışlardır. Modernizmin standart doğasına karşın çoğulculuk,
farklılıkların görünmesi, egemen ideoloji yerine bireysel özgürlük ve fikirlerin
serbestçe ifade edilmesi gibi kavramlar ortaya çıkmış ve meydanların kozmopolit
sosyal yapısında görülmeye başlanmıştır.

Planlananın dışında hızla ve aşırı büyüyen, kontrol edilemez hale gelen kentlerde,
kentsel alanları standart yapıda biçimlendirme anlayışı yerini postmodernist görüşe
uygun olarak, parçaların her birini kendi doğasına, tarihine, ve sosyal özelliklerine
uygun olarak biçimlendirme anlayışına bırakmıştır. Meydanlarda yerellik ve
farklılıklar okunur, görünür olmuş, özgürlük ön plana çıkmıştır, dini, ulusal hatta
rasyonel dogmalar yerine kişisellik ve özgünlük görülmeye başlamıştır.

20.yy ın ilk yarısından itibaren görülen ulaşım, iletişim ve üretim teknolojilerindeki


ilerleme kentlerin bugünkü durumunu hazırlayan faktörlerdir. Artık kent merkezleri
yük kamyonlarının, fabrika işçilerinin trafiğini kaldıracak yapıda değildir. Maliyetler
hızla artmaktadır. Öte yandan otobanlar ve metro sistemleri gitgide gelişmektedir. Bu
gelişmeler sanayiyi kent dışına iterken, kent merkezleri bazı hizmet sektörü kolları
için cazip hale gelmektedir. Reklamcılık hizmetleri, menkul kıymetler, danışmanlık,
finans kuruluşları, hukuk ve yönetim danışmanlığı gibi profesyonel hizmetler, veya
küçük pahalı butikler kent merkezlerinde ve meydan çevrelerinde artmaktadır.

Günümüzde kent merkezlerinden kaçış döneminden sonra meydanların tekrar


canlılığına dönmesi için yerel yönetimler bir takım tedbirler almaya başladılar.
Meydanların devam edebilmesi için sosyal ve ekonomik faaliyetlerin önemlidir
13
olduğunu göz önünde bulunduran kent yönetimleri meydanları görsel ve fonksiyonel
olarak cazip hale getirmeye başladılar. “Batı kent merkezleri ve meydanlarındaki
kentten uzaklaşmak döneminden sonra bu alanların hareketliliği ve dinamizmi
özellikle meydanlarda programsız sokak gösterileri, pandomim, resim ve karikatür
sergileri, ilginç el yapımı, yöresel eşyaların satışı gibi her gün çeşitlilik gösteren
etkinlikler, veya sokak kahveleri ile sağlanmıştır”7

Günümüzde meydanların tarihi, sembolik, duygusal izlerini koruyup bu değerleri


modern hayatın kolaylıkları ile ve alışveriş imkanları ile daha cazip hale getirme
çabası vardır.

Avrupa ve Amerikan meydanlarında pazar alanı, ticaret, dinsel törenler, festival ve


yarışlar gibi özel aktivitelere olanak sağlanmıştır”8.

Son dönemde ortaya çıkan ‘küresel kent’ kavramı ‘klasik kent’ tanımlarından çok
farklıdır. Küreselleşme ile paralel olarak kendini gösteren ulaşım, bilgi teknolojileri
ve iletişimdeki hızlı gelişmeler ve yeni ortaya çıkan ihtiyaçlarla klasik kent
tanımından uzaklaşıldığı açıktır. Dolayısıyla bu tür kentlerin meydan anlayışı da
değişmiştir.

Artık tarihi modeller bir yana bırakılmakta, kent ve çevresindeki insan ve ürünlerin
dünya ile bağlantı içinde olduğu göz önüne alınmaktadır. Kentler günümüzde küresel
mal ve hizmetlerin pazarlara ulaştığı, tüketildiği ve artı değer kazanıldığı alanlardır.

Bu yaklaşıma göre, kentsel alanların öne çıkması ve organizasyonu ülke


ekonomisinin olduğu kadar dünya ekonomisinin de ihtiyaçlarına göre şekillenir. Mal
ve hizmetlerde üretim ve tüketim seviyesinin artması kentsel büyüme ve
kentleşmenin en önemli nedenidir. Günümüzde kentsel alanların gelişimi, nüfus ve
coğrafi büyümeden çok, sosyal ve ekonomik özelliklerle açıklanmaktadır.

Artık merkez meydanlarda iki sektörün artan önemi görülmektedir: Birincisi kongre
ve turizm, ikincisi ise kültür ve eğlence. Her iki sektör de kent içinden olduğu kadar

7
H.Sanem (Çınar) Altınçekiç, a.g.e., s.82
8
H.Sanem (Çınar) Altınçekiç, a.g.e., s.52
14
kent dışı ve ülke dışından katılanlara da yöneliktir. Metropol meydanları ise artık
uluslar arası toplanma alanlarıdır. Böylece geçici süre için gelen bu insanlara
ihtiyaçları olan hizmetler verilmelidir. (Otel, restoran, gece kulübü, spor imkanları,
müzeler tiyatrolar gibi kültür etkinlikleri, temiz bir çevre, güvenli yaya yolları, sosyal
ve estetik açıdan yüksek standartlı çevre, vs.gibi). Ayrıca yine ofislerde ve alanda
çalışanlara yönelik hizmetler de bulunmalıdır.9 Bu imkan ve hizmetler Taksim
Meydanı’nda mevcuttur.

Post modern dönemde yerel bir değer üzerine inşa edilmiş veya yenilenmiş
meydanlar çok değişik kültürlerden gelen insanların buluşma yeri haline
gelmişlerdir.

Günümüz gelişmiş kent meydanlarında heykeller, çeşmeler, sanat eserleri, parklar


havuzlar, müzeler, restoranlar, kafeler bulunmakta; festival, karnaval, resmi geçit,
miting, konserler düzenlenmektedir.

Netice itibariyle günümüzde kent merkezlerinde üretim alanları yerine dükkanlar ve


alışveriş imkanları kendini göstermektedir. Ancak bankacılık, idari işler, profesyonel
hizmetler gibi hizmet sektörüne ait işyerleri için kent merkezlerinde halen yer
vardır10.

1.1.3. Meydanların Satıcılar için Önemi


Kent meydanları sosyal, kültürel, sanatsal yaşamın kentlerin diğer bölümlerine oranla
daha fazla yansıtıldığı, insanların ev dışında sosyalleştiği açık ve geniş mekanlardır.
Festivallere, sanat ve kültürel faaliyetlere, resmi törenlere ev sahipliği yaparlar.

Meydanlar kent yaşamının odak noktaları olduğundan sosyal ve ekonomik yaşamın


son derece yoğun olarak devam ettiği alanlardır. Taksim Meydanı gibi etki alanı

9
John D.Kasarda, “Urban Change and Minority Opportunities”, The New Urban Reality, Peterson,
E.Paul (ed.), Brookings Institution,Washington D.C.ABD, 1985, s. 41
10
Peterson, E.Paul, (ed.),The New Urban Reality, Brookings Institution,Washington D.C., 1985, s. 10
15
geniş meydanlar, hem kendi kentlerinin diğer semtlerinden, hem diğer kentlerden ve
diğer ülkelerden gelen insan gruplarını kendilerine çekerler.

Öte yandan, dünyanın her kentinde sokak satıcıları en kalabalık açık alanları
kendilerine hedef seçmişlerdir. Tarih boyunca bu hedeflere giderek varlıklarını
sürdürmüşlerdir. Çeşitli sebeplerle meydanlara gelen kalabalıklar meydan satıcıları
için geniş müşteri kitlesi olmuştur.

Meydanların kendine özgü özelliklerinden dolayı meydanlar ve meydan satıcıları


arasında yakın bir ilişki vardır. Her meydanda mutlaka meydan satıcıları bulunur.
Bunlar bazen yerel yönetimlerden izinli bazen de izinsiz (kayıtdışı) olarak
meydanlarda satış yaparlar. Modern ve mükemmel olması gerektiği düşünülen
meydanlar sıkı tedbirler ve güç kullanılarak meydan satıcılarından temizlenir. Ancak
satıcılar polis veya zabıta zoruyla meydanlardan çıkartılsalarda bir müddet sonra geri
dönerler.. Bazı ülkelerde meydan satıcıları kayıt altına alınmıştır ve belediyenin
kontrolu altında, belediyenin getirdiği kurallar çerçevesinde satış yaparlar. (Belirli
saatler, belirli ürünlerin satışı, belirli kıyafet, hijyen ve davranış kuralları vs.). Bazı
ülke meydanlarında ise meydan satıcıları kontrol ve kayıt altında değildir ve bir
karmaşa içinde hareket ederler. İster kayıtlı ister kayıtdışı çalışsınlar satıcısız bir
meydan düşünülemez. Aşağıda Fas’ın, Marakeş kentindeki meydan satıcılarından
bahseden paragraf konumuza iyi bir örnektir:

“Fas deyince ilk akla gelen şehir olan, Marakeş oldukça ilginç bir şehir. Adımınızı ilk
attığınız yer tam bir keşmekeş meydanı olan Cema Ül Fena meydanı. Bu meydan sanki
bugünü yaşamıyor, geçmişde belki 50-60 yıl öncesinde kalmış gibi. İnsanların kıyafetleri,
eski görüntülü dükkanlar, meydan satıcıları…….Malesef fotoğrafını çektiğiniz herkes sizden
para istiyor. Özellikle de meydanda bu işden para kazanan insanlar peşinizi bırakmıyor.
Hergün meydana gelen bu insanların bazıları, yılan oynatıyor, bazıları yerel kıyafetler içinde
dans ediyor, bazıları su satıyor. Seyyar satıcıların içinde ise en ilginç olanı kullanılmış takma
diş satanıydı. Gün boyu bu insanların doldurduğu meydan hava kararıpda akşam olunca
başka bir aleme dönüyor. Meydana büyük masalar kuruluyor, ateşler yakılıyor, etler çıkıyor
ortaya bir ızgara dumanı bir bağırış çağırış, bir anda kendinizi çok farklı bir yerde
buluyorsunuz. Büyük tentelerin altına oturaklar ve masalar koyuyorlar pekde hijyen olmayan
bu masalarda bir çok turist hiç çekinmeden yemek yiyor.”11

11
Zehra Arslan, Yurtdışı, Marakeş, 13 Nisan 2009, http://www.azgezmis.com/marakes, Ocak,1012
16
1.1.4. Meydanların Ekonomisi

Meydanlar kentlerin uzmanlaştığı konulardaki becerisini yansıtır. Kentsel alanların


tarihi ve kültür birikimleri meydanlarında görüldüğü gibi, güçlü ekonomik
zenginlikleri de yine meydanlarına yansımaktadır. Ekonomisi güçlü kentsel alanlarda
bulunan meydanlar tüm alt yapı sorunları çözülmüş, rahat ulaşım, dolaşım imkanı;
civarda yaşayanlara ve ziyarete gelenlere temiz, güzel, rahat bir çevre, iyi vakit
geçirme imkanı, kültürel, tarihi, sanatsal faaliyetler, alışveriş imkanı gibi ayrıcalıklar
sunan alanlardır. Tarihi ve sosyal kültürel değeri yüksek olan meydanlar, daha fazla
ziyaretçi akınına uğrayacak, bu ziyaretçilere hizmet sunan yan hizmetlere talep
artacak, dolayısı ile toplanan vergi ve gelirler artacak, meydanın içinde bulunduğu
kentsel alanın ekonomisi daha da güçlenecektir. Öte yandan kentin diğer
semtlerinden bağımsız olarak da meydanların kendine özgü ekonomileri ve güçlü
oldukları yanları vardır.

20 yy.ın ikinci yarısında bozulmaya başlayan meydanlar gelişmiş ülkelerde bazı


tedbirler alınarak tekrar cazip hale getirilmişleridir. Trafik meydanın dışından ya da
altından geçirilmiş, meydanlar düzgün bakımlı hale getirilmişlerdir. Konserler
sanatsal faaliyetler, güzel bir çevre ve ayrıcalıklar sunarak eski değerlerini
korumuşlar ve özellikle turistik amaçlı kullanılan yüksek ekonomik değere
ulaşmışlardır.

Bu tür meydanların “Meydan Satıcıları” da kendilerince evrime uğramış, hem de


yerel yönetimlerin müdahaleleriyle, zaman zaman görülen yasaklayıcı tedbirler
yerine, kayıt altına alınmış, düzgün tezgahlarda, çevre güzelliğini tamamlayacak
şekilde, etrafa herhangi bir zarar vermeden, meydanlara gelen ve meydanlarda
çalışan kalabalığın ihtiyaçları doğrultusunda satış yapmaları sağlanmış.

Kentlerde “temel” hizmetler ve temel olmayan, “yardımcı” hizmetler sektörleri bir


arada bulunur ve birbirine paralel olarak büyür ve gelişirler. “Temel” sektör deyince
o kentdeki kamu ve özel sektör üretim ve hizmetleri, büyüyen sanayi ve hizmet
kolları anlaşılmaktadır. “Yardımcı” sektör ise temel hizmetleri destekleyerek kentin
17
ihtiyacı olan diğer hizmet alanlarını kapsayan sektördür yani kentin kendisine
sağlanan mal ve hizmetleri kapsar. Örneğin belediye hizmetleri, sokak temizliği,
polis ve güvenlik, yangın, ambulans hizmetleri ve ayrıca dükkanlar, lokantalar,
videocular, vs. ve kentde yaşayan, çalışan ve geçici süre kalmak için bulunanlara
yönelik tüm hizmetler gibi.

“Temel” ve “Yardımcı” sektörler bir kentte yürütülen tüm aktivite ve istihdamı


meydana getirirler. İki sektör birbiriyle bağlıdır. Birindeki büyüme diğerinin de
büyümesine yol açar. Temel sektör büyüyünce bu sektörde çalışanlar kent
hizmetlerini daha fazla kullanacakları ve daha fazla harcama yapacakları için
yardımcı sektör de büyüyecektir. 12

Başka bir deyişle, ‘kentin uzmanlaştığı konulardaki becerisi ne kadar güçlüyse


ekonomisi de o kadar güçlenmekte’ ve dünya üzerindeki statüsü de buna paralel
olarak artmaktadır. Artan gelir, artan vergiler, artan teşvik ve finansal fırsatlar
belediye hizmetlerinin de dahil olduğu yan hizmetlerin artmasını sağlar. Bu
hizmetlerin artması ise yine statü artışı sağlar, temel sektör dolayısı ile kent
ekonomisi daha da güçlenir.

Post modern dönemde görülen kentsel alanların kendi özelliklerine göre


geliştirilmesi meydanların böyle bir ekonomi içinde olmasına yol açar. Alt yapı
hizmetleri arttıkça meydan ekonomisi büyür, kente daha fazla gelir getirir.

12
David Clark, Urban World/Global City, Routledge, NewYork, 2003, s.40
18
Şekil 1: Kent Ekonomisinin Temel Yapısı

Yardımcı sektör: Kent dahilinde


tüketilen mal ve hizmetler

Temel
Sektöre Yardımcı
Mal ve sektörde
Hizmet harcama

Mal ve Hizmet İthalatı Mal ve Hizmet İhracatı Dış


Dışardan
Temel Sektör: kent dışına Pazarlar
Tedarik Harcamalar Gelir
pazarlanan mal ve
hizmetler

: Ekonomik akış

Kaynak: David Clark, Urban World/Global City, Routledge, NewYork, 2003, S. 40

Konumuz olan Taksim Meydanı bu açıklamalara, tezin ileri bölümlerinde


sıralayacağımız özelliklerinden de kolayca anlaşılacağı üzere, tipik bir örnek teşkil
etmektedir. Kısaca söylemek gerekirse, İstanbul’un uluslar arası bir kongre ve
turizm merkezi haline gelmesinde Taksim Meydanı ve çevresinin rolü çok fazladır.
Taksim Meydanı ve çevresinde hem temel sektörün hem de yardımcı sektörün son
derece hızla geliştiği görülmektedir.

Meydanların ekonomisinin güçlenmesi meydan satıcıları için yeni fırsatlar doğurur.


Meydana gelen ziyaretçiler ne kadar fazla ve ne kadar çeşitli kesimlerdense, o kadar
fazla satıcı ve ürün için potansiyel demektir. Genellikle alt yapı sorunlarını çözmüş
meydanlar, satıcılarını da kayıt altına, ve görünüş, hijyen, davranış kuralları ile
kontrol altına almışlardır. Meydan ekonomisi güçlendikçe Meydan satıcıları da
değişime uğramakla birlikte yine meydanda bulunan unsurlardan biri olmaya devam
etmektedir.

19
1.1.5. Meydanlarda Küreselleşmenin Etkisi

“Globalization and Urban Change” adlı kitapta yazarlar kentlerin değişimini


küreselleşmenin en önemli özelliklerinden olan sermayenin daha hızlı dolaşımına
bağlıyorlar. Bu dolaşım kendiliğinden değil, anahtar aktör ve kurumlar, para ve mal
dolaşımını kolaylaştırırsa gerçekleşmektedir. Uluslararası şirketler bu kurumların en
önde gelenlerindendir. Çünkü kârları tamamen yatırımların, üretimin ve ticari
anlaşmaların küre üzerinde kolay hareketine bağlıdır. Dünya Bankası veya
Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi uluslarüstü kuruluşlar da, ulusların ekonomi
politikalarının bu dolaşan sermaye için elverişli olmasını garanti altına alıyor. Ve son
olarak da uluslar arası ticaret blokları, ( NAFTA, AB gibi), ortaya çıkıyor.13

Bu arada, kentler yabancı sermayenin gelmesiyle de artan iş imkanlarından


faydalanmak isteyen kırsal kökenli göçmenlerle dolmaya başlıyor. Böylece sermaye
insan akışı ile de kentler arası ve kent içinde sosyal coğrafyayı değiştiriyor.

Başka bir deyişle küreselleşme kentlerin ekonomi, siyaset ve sosyal yaşantılarında


yapısal değişime yol açıyor. Dolayısıyla meydan anlayışları da buna paralel olarak
değişiyor.

“World City” hipotezinde John Friedman kent oluşumunun küresel ekonomik


güçlerle olan ilişkisini benzer bir şekilde açıklamaktadır. “Kente yatırım akışı gelir,
bunu reklam sektörü, muhasebe, sigorta, hukuk hizmetleri gibi destek hizmetleri
takip eder. Karmaşık kararlarda söz sahibi yüksek eğitimli profesyonellerin yanında
düşük vasıflı işçiler yan yana, üretim, kişisel hizmetler, turizm ve eğlence
sektörlerinde çalışırlar. Son yıllarda kent araştırmaları direkt olarak dünya ekonomisi
içinde ele alınmaya başlanmıştır. Kentsel değişimi anlamada bu yeni yaklaşım çok
olumlu katkılar sağlamıştır. John Friedman bu yazısında ana tez olarak kentleşme

13
Jan Lin, Christopher Mele, “Globalization and Urban Change”, The Urban Sociology Reader, Jan
Lin, Christopher Mele, (ed.), Routledge, NewYork, 2005, s.221
20
sürecini küresel ekonomik güçlere bağlıyor. Diğer yandan kentler birbirleri arasında
sadece küresel ekonomiyle ilgili bağlarından dolayı değil, kendi tarihsel süreçleri,
ulusal siyasetleri ve kültürel etkileri ile de farklılıklar göstermektedir.” 14

Yazar Tuna Taşan – Kok’a göre de kentlerin değişimi küresel güçlerin etkisinde ve
bunlara karşı yerel dinamiklerin sentezi ile meydana gelmektedir. Küreselleşmeye
bağlı organik gelişim yanında uluslar arası kuruluşlar ve Türkiye’nin aday ülke
olduğu AB de kentsel gelişim açısından çok büyük bir rol oynamaktadır. Bu rolü ve
yerel güçlerin bunlara karşı cevabıyla kentlerin nasıl birbirinden farklı bir gelişim
gösterdiklerini yazar “Budapest, Istanbul, Warsaw” adlı kitapta anlatmaktadır.

Macaristan ve Polonya’yı kendi çemberi içine dahil etmiş olan AB küresel


ekonomide önemi gitgide artan bir role sahiptir. Türkiye ise halen aday statüsünde
bir ülkedir. Kent ölçeğinde AB entegrasyonunun etkileri görülmeye henüz tam olarak
başlanmasa da, özellikle Budapeşte ve Varşova’da AB’nin kentsel gelişimini
desteklemesi sonucu ilk göstergeler gözlenmiştir. Finansal kurumlar ve uluslar arası
yatırım bankaları da bu iki kentin önemini anlamışlardır. Türkiye’nin entegrasyonu
ise 2004 yılında AB ye üyeliği kesinleşmiş Macaristan ve Polonya’nın gerisinden
gelmektedir. Bu ülkelerin kentleri 1980’lerde kendilerini global kentlerin
networklerinde konumlandırmaya başlamışlar, kentsel yeniden yapılandırma devresi
geçirmişlerdir. Türkiye de ise 90’ların sonuna doğru ise kentsel alanlarda sonuçlar
gözle görülmeye başlanmıştır.15

Uluslararası işbirlikleri ile kentsel gelişim sağlanması Dokuzuncu Kalkınma


Planında da yer almaktadır.

“Sınır ötesi işbirliği programlarıyla birlikte, katılım öncesi mali yardımdan tahsis
edilen bütçe büyüklüğü yaklaşık 300 milyon Euro’ya ulaşan ve coğrafi kapsamı 49
ile karşılık gelen AB destekli bölgesel kalkınma programlarının yürütülmesi

14
Jan Lin, Christopher Mele, “The World City Hypothesis: From Development and Change”, a.e.
s.223
15
Tuna Taşan-Kok, Budapest, Istanbul, Warsaw, Eburon Academic Publishers,Delft, Hollanda,
2004, s.37
21
esnasında yerel düzeyde önemli bir kapasite oluşumu da sağlanmaktadır.
Programların uygulandığı bölgelerde kurulan proje birimlerinden de yararlanılarak,
15 binden fazla kişiye bilgilendirme yapılmış, 4.250 kişiye proje hazırlama eğitimleri
verilmiş ve bölgesel gelişme ve yerel kalkınma amaçlı hibeler için toplam 2,400
proje teklifi alınmıştır.

İstanbul ilinin gelişme eğilimlerini belirlemek, potansiyellerini tespit etmek ve


rekabet gücünü geliştirici politikaların önceliklendirilmesine katkı sağlamak
amacıyla; Devlet Planlama Teşkilatının (DPT) koordinasyonunda, Ekonomik
İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle
İstanbul Metropolitan Alan İncelemesi çalışması başlatılmıştır”16 .

1.1.6. Meydanların Kültürel Kimliği

Meydanlar kendine özgüdür. İçinde bulunduğu kentin sosyo-kültürel ortamı ve hayat


tarzına göre tasarlanmışlardır. Örneğin İtalya kentleri meydanlarının, parklarının
bolluğu ve güzelliği ile tanınmıştır. Bunun nedenleri ise İtalya’nın yumuşak iklim
koşulları ve Akdeniz kültürünün dışa dönük özelliğinde yatar. İnsanların dışarıda
vakit geçirmesi ve sosyalleşmeleri bu kültürün bir parçasıdır. Bu kültür özellikleri
açık meydan ve yeşil gezinti parklarının oluşmasına yol açmıştır. Öte yandan
İngiltere gibi kuzey iklimlerinde üstü kapalı yollar, atriumlar, sosyal evler öne
çıkmıştır. Ancak yine de zamanla İngiltere ve diğer ülkelerde de açık meydanlar kent
planlamalarında yer almıştır. Genel olarak kentlerde sosyal hayata katkı sağlayacak
alanlar, gerektiğinde miting ve törenlerin yapılacağı alanlara ihtiyaç duyulmaktadır.
Ayrıca tiyatro, sinema, restoran ve kahvelerle çevrili eğlence merkezlerine, alışveriş
ve pazarların kurulduğu alanlara da ihtiyaç vardır. Günümüzde meydanlar bu
amaçlara hizmet ettikleri gibi, ayrıca, ofis binaları ile çevrili alanlar, yarı kamu yarı

16
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Ankara, s.48

22
özel olarak düşünülebilen yerleşim alanları ve sitelerin meydanları ve son olarak da
kent trafiğinin birbirine bağlandığı alanlar olarak tasarlanmaktadır.

Ofis binaları ile çevrili meydanlar yoğun, birbirine benzer, ofis saatleri bittiğinde
kullanılmayan, sanatsal görüntüden uzak, alanlar olarak devreye girerken, bazı
meydanlarda derin bir değer duygusu yatmaktadır. Bu tür meydanlarda istenilen
anlamı gösterecek sembolik tasarımlar mevcuttur.

Kültür her zaman için kentlerin ne, kim, nasıl olduğunda ve neler yaptığında önemli
bir rol oynamıştır. Mimaride, heykellerde, parkların tasarımında görünen kültür, aynı
zamanda sokak müzisyenleri ve sanatçıları, festival ve fuarlar kentlerin adeta neler
hissettiğini ve neler yaşadığını anlatmakta büyük katkı sağlarlar.

Meydanlarda kültürel özellikler 1970 ve 80’lerde kentlerde üretime dayalı


ekonominin hızla düşüşe geçmesinden sonra iyice belirginleşti. Eski kentler,
sanayileşmeden kaçış süresinde ekonomilerini tekrar düzenleyerek malların
üretiminden (otomobil ve dayanıklı tüketim mallarından hazır giyim veya oyuncak
gibi hafif üretime kadar), hizmet ve etkinlik üretimine (etkinlik, sosyal aktivite, boş
zaman ve kültür aktiviteleri) döndüler. Günümüzde sembolik ve kültürel nesnelerin
üretimi dayanıklı tüketim malları kadar karlı olmaya başladı.17

“.. kültür ile ilgili analizler ekonomi-politik veya sınıfa-dayalı düşünce tarzını
aşmıştır. Zukin ve Gottdiener şunu hatırlatmıştır: birey ve gruplar, alışveriş ettikleri,
sosyalleştikleri ve yaşadıkları, çalıştıkları, paylaştıkları yerlerde anlam ve hatıra
bırakırlar, dolayısı ile şehri de şekillendirirler”18.

Meydan satıcıları meydanların kültürel değerlerini bilir ve bu değerler üzerinden


gelir elde etmeye çalışırlar. Örneğin o meydanda bulunan bir anıtın veya tarihi bir
sanat eserinin minyatürlerini pazarlayabilirler. O meydandaki ziyaretçilerin hangi
sosyo-kültürel etkinlik için orda bulunduklarını tahmin edebilirler.

17
Jan Lin, Christopher Mele, “Culture and the Urban Economy”, a.g.e, Bölüm 6, s.279
18
Jan Lin, Christopher Mele, a. e.
23
1.1.7. Türkiye’de Meydanlar

Türkiye’deki meydanlarla ilgili belirtilmesi gereken ilk gerçeklerden biri, İslam


coğrafyasında meydan fikrinin olmadığıdır. Siyasi ve sosyal yaşam, erkekler
tarafından camiyi çevreleyen avlu, ticaret alanları ve çarşıda yaşanmıştır.19

Kökleri M.Ö. 6800’e dayanan Türk kentlerinin İslam’ın kabulünden sonra


Anadolu’da gelişmesi “yönlendirici ilkeler” olmadığından organik olarak
gerçekleşmiştir. Bu kentler merkezin ortasında yer alan “Cuma Camisi” ve ona bağlı
serbest pazar yerinin etrafında gelişmiştir. Selçuklu döneminde yeniden düzenlenen
kent merkezlerinin imarı sırasında öncelik saray, medrese, cami ve hamam inşasına
verilmiştir. Bunları vakıflar vasıtasıyla yaptırılan okul, kitaplık, cami, hastane, han,
çeşme, vb. izlemiştir.20

Osmanlı’da da batılı örnekler gibi meydanlar yoktu çünkü Osmanlı’nın kapalı sosyal
yaşamında meydanlara gerek yoktu. Kentler cami, han, hastane gibi mekanların
inşasıyla gelişiyor, bu yapıların aralarında bahçeli evler bulunuyordu. Meydanlar
genellikle cami avlularında bulunurdu ve medrese, kütüphane, gibi mekanlar ile
çevriliydi. Mahallelerde de genellikle çeşmenin bulunduğu küçük meydancıklar
vardı. Bu meydancıkların etrafında mahallenin kahvesi, okul, hamam, cami gibi
mekanlar vardı. Ancak bunlar batılı anlamda, sosyal yaşamın yoğunlaştığı meydanlar
değildi. Ayrıca dini inançlar resim ve heykel gibi sanat eserlerini yasakladığı için
meydanlarda anıtlar veya herhangi başka semboller de yoktu. Bizans döneminden
kalan birçok meydan üzerlerine mahalleler inşa edilerek yok oldu. Osmanlı’da At
Meydanı olarak anılan Bizans döneminden kalma Hipodrom ve Sultanahmet
Meydanı resmi törenlere veya padişah ailelerinin özel günlerindeki kutlamalar için
kullanıldı. Osmanlı’nın son döneminde Beyazıt Meydanı ucuz alışveriş imkanı
sağlayan ahşap baraka dükkanlarla doluydu. Bu meydanlar bugün tarihi değerleri

19
H.Sanem (Çınar) Altınçekiç, a.g.e., s.50
20
Eyüp G. İsbir, “Ünite 2: Kentleşmenin Nedenleri” , Kentleşme ve Çevre Sorunları, Bülent Açma,
(Ed.) T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, No.1645, Eskişehir, Ağustos, 2005, s.28-29
24
muhafaza edilerek turistik amaçlı kullanılmaktadır.21 Bu meydanlarda sayısız
Meydan Satıcısı vardır, her gün bazıları gider, yenileri gelir, sattıkları ürünler değişir.
Turistik ziyaretçiler çoğaldıkça daha çok Meydan Satıcısı için gelir fırsatı artar.

Batılı anlamda meydanların inşası, ulus devlet kimliğini yansıtacak şekilde


Cumhuriyet’in kurulmasıyla başlamış ve hız kazanmıştır. Yine de ülkemizde çağdaş
yaşamı temsil eden meydan sayısı azdır. Bunlardan ilki Taksim Meydanı’dır.
Üsküdar Meydanı, Ankara Ulus Meydanı, Ankara Kızılay Meydanı, İzmir Konak
Meydanı, İzmir Alsancak Meydanı üç büyük kentimizdeki meydanlar arasındadır.

“Türkiye’de 1950’li yıllardan itibaren kentsel mekanlar; tasarımın ekonomik


rasyonellik baskısı altında kalmakta ve geçmişteki Anadolu kentlerinin kent
imgesinin (kenti tanımlayan öğeler olarak meydan, sokak, avlu, insan ölçeği...) ve
kent kültürünün (kentlilik, kentli olma bilinci ve kentte yaşanılan değerler, gelenek,
görenek,...) unutulmasıyla kimliksiz, niteliksiz ve benzer karakterde mekanlar ortaya
çıkmaktadır. Bu nedenlerden dolayı kent meydanları, tarih boyunca kentlerimizin
kimliğini ve kişiliğini ortaya koyan önemli bir kentsel yaşam odağı iken günümüzde
taşıt meydanları veya otopark olarak kullanılarak özgün değerlerini
yitirmişlerdir…Hürriyet Gazetesi 2 Eylül 2005 tarihinde Türkiye’nin en güzel 10
meydanı seçti. Bunlar;

1. Konak Meydanı - İzmir


2. Sultanahmet Meydanı -İstanbul
2. Saburhane Meydanı - Muğla
3. Hükümet Konağı Meydanı - Kastamonu
4. Orhangazi Meydanı- Bursa
5. Prominand Alanı - Amasya
6. Mevlana Meydanı -Konya
7. Balıklıgöl ve Dergah Platformu Meydanı - - Urfa

21
Kent Meydanları, Kent Meydanları Planlaması, http://forum.yapisal.net/sehircilik-
sehirlesme/17270-kent-meydanlari-planlamasi.html, Ocak, 2012
25
8. Alaçatı Meydanı -İzmir
9. Birgi Meydanı - İzmir
10. Cumhuriyet Meydanı - Kars
Görüldüğü gibi ilk ona giren meydanlar genelde Cumhuriyetin ilk dönemlerinde
planlanan meydanlarıdır. Günümüzde ise ülkemiz kentlerinde kaliteli kentsel
mekanların eksikliği, yerel yönetimlerin daha önemli gördüğü sorunlar nedeniyle hep
göz ardı edilmiştir. Ancak son yıllarda birçok kentimizde belediyecilik anlayışının;
sadece ulaşım ve altyapıya yönelik bir mühendislik anlayışı olmadığı benimsenerek
kentlere kimlik - kişilik kazandıracak ve kentsel yaşam kalitesini yükseltecek
projeler üretilmeye başlanmıştır.22
Bu bölümde ülkemizdeki meydanları ve sayılarının azlığı; sanatsal, kültürel, estetik
açılardan batı meydanları kadar zengin olmayışının nedenleri incelendi.
Meydanlarımızdaki satıcıların konumu diğer ülkelerdeki meydan satıcıları ile
benzerlik göstermektedir. Yerel yönetimlerin izin verdiği ölçüde meydan satıcısı
meydanlarda görülmektedir. Onlar için meydanların zenginliği buraya gelen ziyaretçi
sayısı ve çeşidi açısından önemlidir.
Aşağıdaki iki paragraf ise ülkemiz meydanlarının kültürel kimliğini anlamak için
yardımcı olacaktır..
“Meydan kültürünün bizim tarihimizdeki yeri, yok kabul edilemez. Kent hayatından söz edilirken
aslında en küçük toplumsal birliktelik olan köylerde bile “köy meydanı”nın varlığını ve önemini inkar
edemeyiz. Kuşkusuz batı toplumları ile doğu toplumlarının köyden başlayarak, kente kadar uzanan
meydan kültürleri farklıdır. Akdeniz Medeniyeti içindeki ülkeler de ise “meydan” olgusu o ülkelerin
Akdenizlilik kimliğinin üzerinde dominant olan kültürle doğru orantılıdır. Bugünden bir örnek verecek
olursak Venedik, San Marco Meydanı ile Marakeş, Jemaa El Fna meydanını karşılaştırdığımızda, her
ikisinin de çevresinde anıtsal yapılar vardır ve inanca dayalıdır ama belirgin fark, meydanda süren
yaşam biçimidir. San Marco Meydanını kullanımında Venedikliler sanatı, estetiği, yaşamda kalite ve
düzeni öne çıkartmışlardır. Akdeniz yaşam tarzı rahatlığı batı normlarında gelişmiştir. Faslılar, Jamaa
El Fna meydanını kullanımda, oryantal normların en uç noktasına kadar, Akdeniz yaşam tarzının
rahatlığını ve Arap mistisizmini de işin içine katarak, tam bir kaos yapıda ama çok renkli ve farklı
meydan yaşantısı yaratmışlardır. Bu yapısıyla Jemaa El Fna Meydanı’nın ana maddesi (rengi) insandır.
Hem de 24 saat yaşayan, özellikle güneş batışıyla dozu artan insan kalabalığı, San Marco Meydanının
ana maddesi ise insan ve bina dengesidir. Akdeniz Meydan kültürünün ana özelliği olan hayatın geç
başlayıp geç bitirilmesi bu iki meydanın ortak özelliğidir.

Gelelim bizim meydanlarımıza, daha doğrusu bizim meydan kültürümüz ne alemde? İstanbul’un tarihi
meydanlarının yaşatılmadığını söylersem, bunun aksini iddia edecek kimsenin çıkacağını

22
Mehmet Nazım Özer, Mustafa Asım Ayten, “Kamusal Odak olarak Kent Meydanları”, Planlama
2005/3, s.96, 2005, http://www.spo.org.tr/resimler/ekler/66d856ef1a6b02f_ek.pdf , Ocak, 2011
26
zannetmiyorum. Eminönü, Beyazıt, Sultanahmet, Üsküdar gibi örnekleri düşünün… Yaşayan ve
elimizdeki en yeni (Cumhuriyet dönemi) meydanımız Taksim dir. Zaten meydan diyince bizim
ülkemizde, bugün ilk akla gelen de odur. İstanbul dışındaki, özellikle turistik kentlerdeki
meydanlarımızı gözümün önüne getiriyorum, tek kelimeyle yok saymalısınız. Genel anlayış; bir
Atatürk heykeli ve çevresinden soyutlanmış, renksiz ve kimliksiz, yaşamayan ve yaşatılmamaya
çalışılan meydanlar. Meydanın kent yaşamından bu kadar soyutlanmış, dışlanmış olmasına isyan etmek
gelir hep içimden. Antalya’da araya sıkışmış Cumhuriyet Meydanı’nın genişletilmesi için bu kentin
eski Valisi, koca Valilik binasının yıkımına izin verdi ama yerine sadece boş, kimliksiz ve yaşamayan
ve yaşatılamayan bir alan kaldı. Kısaca meydanlar yaşatılamıyorsa ve yaşanmıyorsa meydan
olamıyorlar. Meydanlar için ölçü, metrekare değildir, yaşam tarzını, sokağa taşımaktır. “Kaç
23
meydanımız var ?” diye sorarken aslında “bizim yaşam tarzımız ne ?” diye soruyorum”

1.1.8. Meydanların Satıcılar Tarafından Kullanılması

Meydanlar çeşitli gruplar tarafından çeşitli şekillerde kullanılır. Bu gruplardan biri de


Meydan Satıcılarıdır.

Belediye den izinli veya izinsiz, gösteriler, mitingler, protesto yürüyüşleri, konserler,
tanıtım çalışmaları, seçim propagandaları, vs. meydanlarda gerçekleşir, arkadaşlar ve
sosyal gruplar meydanlarda buluşurlar. Meydanların içindeki yeşil alanlar dinlenme
ve gezinti yerleri olarak kullanılır. Kalacak yeri olmayanlar özellikle yaz geceleri,
meydan civarındaki banklarda uyurlar.

Meydan satıcıları da meydanları kendi işleri için hem satış hem satışa hazırlık alanı
olarak kullanırlar. Meydanlar günün büyük bölümü kalabalıkları barındırdıkları için
satıcılar için de en cazip yerlerden biridir. Meydan satıcıları Meydanı çok iyi tanır,
hangi mevsim günün hangi saati kimlerin Meydanda bulunduğunu, kimlerin ne
zaman neye ihtiyaç duyacağını iyi bilirler. Genellikle bir organizasyon içinde
çalıştıkları için, ihtiyaç duydukları ürünler, kendilerine iş arkadaşları tarafından sevk
edilir. Meydanların çeşitli köşeleri satış faaliyetine hazırlık yapmak üzere de
kullanılmaktadır. Gelen mallar meydanın kenarında park edilmiş kamyonetten
indirilir ve dağıtılır, satış için kullanılan el arabaları geceleri meydanın dikkat

23
Nizamettin Şen, “Kaç Meydanımız Var?, Turizm Gazetesi,
www.turizmgazetesi.com/articles/article.aspx?

27
çekmeyen köşesine park edilir, meydanların çevresindeki ara sokaklarda, meydana
yakın ama gözden uzak köşelerde ürünler, yiyecekler satış için hazırlanır, satış
arabaları temizlenir.

1.1.9. Meydanlarda Satılan Yiyecekler

Dünyada olduğu gibi Taksim Meydanı’nda da sokakta satılan yiyecekler hakkında


tartışmalar sürmektedir. Konumuz kapsamında olduğu düşünüldüğünden bu
görüşlere kısaca değinmekte fayda vardır.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), “sokak yiyeceklerini” şu şekilde


tanımlar: sokak satıcıları tarafından sokaklarda veya benzeri kamusal alanlarda
hazırlanan ve/veya satılan tüketilmeye hazır yiyecek ve içecek maddeleri24. Sokak
yiyecekleri son derece yüksek ölçüde heterojenlik göstermekte olup, öğün, içecek ve
atıştırmalık olarak bulunabilir. Son derece ucuz ve kolay bulunur, birçok ülkede
günlük diyetin önemli bir kısmını meydana getirirler. Genellikle tüm gelir grupları
tarafından tüketildiği halde, daha çok şehirli düşük gelir grubu tarafından ve çocuklar
tarafından tüketilir.

Uluslar arası örgütler sokak yiyeceklerinin saklanma ve içeriklerinden ziyade


güvenliğine özel ilgi göstermektedir. 1996 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
Gıda Güvenliği Biriminin “sokak yiyecekleri” için Temel Güvenlik Yükümlülükleri
Raporu bu yiyecekler için temel hazırlanma ve işleme tekniklerini ortaya koymuştur.
Raporda üç ana nokta belirtilmektedir25:

1- Hazırlama ve işleme zararlı maddeleri yok etme veya en aza indirme konusunda
yeterli olmalıdır.

24
Artemis P.Simopoulos, Steet Foods: World Review of Nutricient and Dietetics Vol.86, (Ed.
Artemis P.Simopoulos, Ramesh V.Bhat), Karger Publishers, İsviçre, 2000, s.VII
25
A.e, s.VII
28
2- Hazırlama ve işleme patojenlerin, kimyasal zehirli maddelerin ve fiziksel olarak
zararlı maddelerin oluşmasını engellemelidir.

3- Hazırlama ve işleme zararlı maddelerin tekrar yiyecek üzerine bulaşmasını


engellemelidir.

Hazırlama ve işleme ayrıca yiyeceklerin besin kalitesini de göz önüne almalıdır.


Yağda çözülen vitamin ve mineraller daha kalıcıdır, ancak suda çözülen, C Vitamini,
thiamin ve folik asit gibi maddeler kolayca kaybolur. Yiyeceklerin bunların
kaybolmasına yol açmadan hazırlanması gerekmektedir.

Sokak yiyecekleri ticareti çok büyük ve karmaşıktır. Dünyada özellikle kadınlar için
önemli bir gelir meydana getirir ve milyonlarca insan için ucuz besin kaynağı
sağlarlar. Bu yüzden sokak yiyecekleri şehirde aç kalma riskini azaltabilecek bir araç
olarak düşünülebilir.

Bu konudaki araştırmaların birçoğu gelişmekte olan ülkelere dönük olsa da gelişmiş


ülkelerde de sokak yiyecekleri ticareti bulunur. Son 25 yıldır değişen hayat tarzı
insanları dışarıda yemeğe yönlendirmiştir. Birçok çalışan öğle yemeklerini sokak
satıcılarından alır ve birçok turist de yine sokak yiyeceklerinden tüketir. Bu yüzden
artık “sokak yiyecekleri” hem gıda güvenliği açısından hem de ticaret ve tüketim
tarzı olarak önemli hale gelmiştir.

Taksim Meydanına baktığımızda, izin verilen sokak yiyeceklerinin en yaygını


Türkler ve Ortadoğu ülkeleri için özel bir yeri olan simit gelmektedir. Simit
yüzyıllardır Türk yiyecek kültürünün bir parçasıdır. Fırınlarda pişirildiği için ve son
yıllarda kontrol altında (örneğin kapalı tezgahlarda) satıldığı için sağlık açısından bir
risk taşımamaktadır. Gerçekten de sağlıklı ve ucuz bir gıda olarak Meydandan geçen
milyonlarca kişinin hizmetindedir, çeşitli gelir kesimindeki kitlelere alternatif
sunarken, Taksim civarında sokakta çalışan çocuklar, evsizler gibi çok düşük gelir
kesimindekiler için de aç kalma riskini ortadan kaldırmaktadır.

Diğer izin verilen gıda maddeleri sadece poğaça, soğuk kahvaltılık sandviç, mısır ve
kestanedir. Bu gıda maddeleri de sağlık için bir risk taşımamaktadır, doğal besin
29
kaynaklarıdır, boya ve kimyasal içermezler. Ayrıca fırınlar da kontrol altında tutulur
ve denetlenir.

Taksim Meydanı’nda izinsiz satılan gıda maddeleri içinde ise en çok göze çarpanlar
özellikle midye dolma, soğuk sandviçler, ızgara, pilav-nohut, tatlı ve çay-kahvedir.
Bunlar denetim dışı olsalar da Meydan halkı tarafından benimsenmiş olup, severek
tüketilirler. Bu Meydan satıcılarının kendi müşterileri olduğu da söylenebilir.

Sokak yiyeceklerinin kökeni, antik çağlara dayanır. Yunanistan’da ilk sokak


yiyecekleri M.Ö. 6ıncı yüzyılda ilk kentlerin ortaya çıkmasıyla başlar. Bu kentlerde
pazar yerlerinde sıcak mercimek çorbası bulunurdu, ancak yürürken yemek hoş
karşılanmazdı. Bu antik zamana ait birçok yiyecek Bizans döneminde tekrar ortaya
çıkmış ve bugün hala tüketilmeye devam edilmektedir. Yunanlılar için sokak
yiyeceklerini tercih etmedeki önemli kriterler fiyatı, tadı, kalitesi ve tazeliğidir26 .

Değişen hayat şartları ile birlikte yiyecek almak, hazırlamak, ve hatta tüketmek için
harcanan zaman azalmıştır. Böylece geleneksel sokak yiyecekleri, ve fast food
sanayi, düşük fiyata birçok alternatif sunmaya başlamış, sokak yiyecekleri satıcılığı,
bir kitleleri besleme olgusuna dönüşmüştür. Bazı düşünürlere göre küresel fast food
akımlarına karşı geleneksel sokak yiyecekleri bir denge unsuru olmuştur.

1600’ lerden itibaren İstanbul global bir metropol olarak ortaya çıkarken Osmanlı
imparatorluğunun en ücra köşelerinden bile gelen göçmenleri toplamıştı. Gezgin
sokak tüccarları bu dönemde İstanbul’daki yiyecek ticaretinin büyük bir oranını
oluşturuyordu. Bunların da büyük çoğunluğu Rum ve Ermelilerdi. Bu dönemde
kendi dernekleri henüz yoktu ancak sattıkları ürünler bazında dernekler tarafından
himaye ediliyorlardı. 19 ve 20inci yüzyılın başlarında, sokak yiyecekleri çok
çeşitlendi; pilav, ciğer tava, köfte, nohut, helva bu dönemde sokaklarda görülmeye
başlandı. Bu yiyecekler önceden hazırlanıp, hazır olarak verilmesinin yanında
müşteri isteğine göre de bir iki malzeme eklenmeye başlandı, ciğerli ekmeye isteye

26
Antonia Leda Matalas, and Mary Yannakoulia, “ Greek Street Food Vending: An Old Habit Turned
New”, Street Foods: World Review of Nutricient and Dietetics Vol.86, Artemis P.Simopoulos,
Ramesh V.Bhat,(Ed.), Karger Publishers, İsviçre, 2000, s.4-5
30
göre yeşillik ve soğan eklemek gibi.. Yine bu dönemde sokakta satılan içeceklere
örnek sahlep ve kahve görülüyordu. Daha sonra dondurmacılar, elma şekerciler ve
şerbetçiler, adaçaycılar ortaya çıktı.27

Fırınlar

“Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde ekmek ve fırınların tarihten gelen bir
önemi ve değeri vardır. Tarihte rastlanan açlık kuraklık gibi doğal felaketlerin
sonunda ekmek yaşam için en önemli besin kaynağı olmuştur. Bu ülkelerde çok
yüksek ısıdaki fırınlarda üç dört kişi tüm gün saatlerce oturarak sürekli hamuru fırına
sürüp ekmeği çıkartırlar. Penceresi olmayan büyük yüksek ısıda odada
çalışırlar…..Fırın işletmeciliği kayıtdışı sektörün özelliklerine tam anlamı ile uyar.
Küçük, nispeten emek yoğun bu iletmelerde işçiler ilköğretim gibi düşük eğitim
seviyesindedir. Bu sektöre kolayca girilebilir, fiziksel güç gerektiren bir iştir.
…….Açlığı önlediği için stratejik bir konuma sahip olan ekmek ve fırınlar kayıtdışı
işlevlerine karşın devletçe en sıkı regule edilen iş kollarından biridir. Örneğin ekmek
fiyatları kontrol edilir. Fırınların kayıtdışı çalışmasını kontrol amacıyla ayrıca
fırınlara verilen un da kontrol edilmektedir. Hükümetlerin bu uygulaması alt
sınıfların stratejik bir yiyecek olan ekmeğe ulaşabilmeleri ile açıklanır. Büyük
şehirlerde yoksul halk hiçbir güvencesi olmadan yaşamlarını sürdürmektedir. Ancak
ekmek fiyatları her zaman onların alabileceği seviyededir ve en azından açlık
korkuları yoktur….. Fırınlar ek işler de yaparlar”28.

27
Antonia Leda Matalas, and Mary Yannakoulia, a.e, s.4-5
28
Abol Hassan Danesh, “A Semi-Traditional Bakery”, Corridor of Hope: A Visual View of
Informal Economy, University Press of America, Maryland, ABD, 1999, s.31
31
1.2. Taksim Meydanı’nın Satıcılar ile İlişkisi

Dünyada etki alanı geniş ve ekonomik potansiyeli yüksek birçok meydan gibi
Taksim Meydanı’nda da 7 gün 24 saat yiyecek ve büyük çeşitlilik gösteren eşyalar
pazarlayan “Meydan Satıcıları” mevcuttur. Bu satıcıları daha yakından incelemeden
önce Taksim Meydanı’nın özellikleri ve dünya üzerindeki konumundan bahsetmek
yerinde olacaktır.

1.2.1. Taksim Meydanı’nın “Dünya Kentsel Hiyerarşi” İçindeki Konumu

David Clark’a göre dünya ekonomisinin organizasyonunu mümkün kılan, ve


işlemesini sağlayan uluslar arası işbölümüdür. Dünya ekonomisi kentler etrafında ve
kentler arası ilişkilerle organize olur. Kentler, kentsel hiyerarşinin içinde birbirleri
ile ilişki ve etkileşim içindeki elementlerdir. Kentler artık klasik yaklaşımdaki gibi
mal ve hizmetlerin kendi içinde üretildiği ve tüketildiği, alınıp satıldığı, birimler
değildir29. Dünya düzeni küresel topluma doğru ilerlerken ulaşım ve iletişimdeki
gelişmeler, engellerin ve uzaklıkların sorun olmaktan çıkmasını; kaynak, pazar ve
hedef istikametlere daha kolay ve ucuz erişilmesini sağlamakta ve süreci
hızlandırmaktadır. Yükselen kentsel alanlar avantajlarını sürdürebilmek için
dünyanın diğer öne çıkan kentleri arasında yer almak ve dolayısı ile dünya
ihtiyaçlarına göre gelişimini sürdürmek zorundadır. Çünkü küresel arenada kentler
kentsel hiyerarşinin parçalarıdır. Bir anlamda, kentlerin dünya ile bütünleşmesi ne
kadar fazla ise gelişmişlik oranı da o ölçüde yüksektir. “Urban World/Global City”
adlı kitapta David Clark kentleri küresel arenada aldıkları konumlara göre kategorize
etmiş ve küresel sistemde az sayıda dünya kentinin dominant durumda olduğunu
ortaya koymuştur. Bu kentlere “merkez” kentler de denilir. “Merkez kentler” belli

29
David Clark, Urban World/Global City, Routledge, NewYork, 2003, s.10.
32
başlı uluslararası şirketlerin merkezlerine ev sahipliği yapar ve aynı zamanda finans
ve üretim organizasyonları hizmetlerini barındırırlar ve Clark’a göre bu şirketler
daha sonra bankalar, yatırım şirketleri, ve uluslararası alanda hizmet veren üretim
hizmetleri, yönetim danışmanlığı, hukuk danışmanlığı, insan kaynakları ve
pazarlama danışmanlığı gibi birçok konuda şirket tarafından desteklenir.”30 Dolayısı
ile destek şirketleri de uluslar arası şirketlerin peşinden bu kentlerde yer edinirler.

Merkez kentlerin dışında merkezler kadar olmasa bile çevresinde etkisi olan ve
merkezlerle yakın olan kentler “yarı periferal”, yani “çevre” kentler olarak
adlandırılır.

Bunların dışında kalan kentler ise, daha çok az gelişmiş ülkelerde yer alan, küresel
sistemde ekonomik etkisi olmayan, silik-marjinal kentlerdir. David Clark bunları
periferal kentler olarak adlandırmıştır. Şekil 1’de yer alan harita Merkez, Çevre ve
Marjinal Kentlerin dünyanın hangi bölgelerinde toplandığını göstermektedir. Dikkat
edilirse çalışmanın ileriki aşamalarında ele alacağımız İstanbul, ‘küresel
işbölümü’nde yerini almaktadır ve ana merkezlerinden biri olan Taksim Meydanı ise
İstanbul’un ve hatta ülkemizin vitrini ve penceresi konumundadır.

30
David Clark, a.e., s.12-13
33
Şekil 2: Merkez, Yarı-peripheral ve Peripheral kentler

Kaynak: David Clark, Urban World/Global City, Routledge, NewYork, 2003, s.11

O Merkez Kentlerin yer aldığı ülkeler


O Yarı-periferal kentlerin yer aldığı ülkeler
O Periferal kentlerin yer aldığı ülkeler

Clark’ın Merkez Kentler olarak bahsettiği kentler dünya kentleri ve global kentler,
olarak da adlandırılır. Bu tez çalışmasında da dünya kentleri olarak
adlandırılmışlardır.

Global ekonomik önem ve bağlantılık derecesi dünya kenti statüsü kazanmak için
anahtar kriterlerdir. Dünya kentleri çok uluslu dev şirketlerin ana merkezlerini,
bankacılık, finans, hukuki hizmetler, muhasebe, teknik danışmanlık,
telekomünikasyon ve bilgi işlem, uluslar arası ulaştırma, araştırma ve yüksek eğitim
hizmetlerini yoğun olarak barındırır. Bu tür kentler genellikle en zengin ve gelişmiş
ekonomiler içinde bulunur. Dünya kentlerini diğer kentlerden ayıran en önemli
özellik kendileri ve ulusal ekonomi için hizmet sağlamanın dışında yoğun olarak

34
31
dünya ekonomisi ve pazarları için hizmet sağlamalarıdır . Bunlar Londra, Tokyo,
NewYork gibi kentlerdir.

Ayrıca, mal, döviz, menkul kıymetler borsaları ve danışmanlık hizmetleri gibi


kuruluşları da yoğun olarak barındırırlar. Uluslar arası ve “uluslar üstü” kuruluşların
idari birimlerini, global kongre ve konferans merkezlerini barındırırlar ve/veya
bunların ulaşım ağlarına bağlıdırlar. Bu aktivitelerle birlikte mimarileri de
değişmekte, bu aktivitelerin çoğalmasını büyük ofis binaları, kongre merkezleri
inşaları takip etmektedir.

Taksim Meydanı’nın görüntüsü dünya kentlerine benzemektedir. İstanbul’un


bütününe baktığımızda, gelişme statüsünde önemli adımlar attığı ancak dünya kenti
konumunda olmadığını görürüz. Çok uluslu şirketlerden birçoğunun ana merkezleri
değil ancak temsilcilikleri mevcuttur. İMKB henüz dünya piyasalarını etkileyecek
güçte değildir. Ancak yine de kentin ana merkezlerinden biri olan Taksim Meydanı
bir dünya kentinin özelliklerinden pek çoğunu taşımaktadır.

Dünya kentleri, kendi ülkelerindeki diğer kentlerden çok, birbirlerine


benzemektedirler. Birbirleri ile olan fiziksel bağlantıları, dünyanın ve hatta ülkenin
başka bölgelerine nazaran birbirlerine kolaylıkla ulaşmalarını sağlar. Yani dünya
kentleri global iş seyahatleri ve telekomünikasyon ağlarının ortasındadır.

İstanbul da bu ağlarla bağlantılıdır ve İstanbul’dan kolaylıkla diğer önemli kentlere


ulaşılır. İstanbul’un iki havaalanına da (Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen
Havalimanı) Taksim Meydanı’ndan hem özel servisler hem de kitle ulaşım araçları
mevcuttur.

Dünya kenti merkezlerinde çok farklı seviyelerde (çok uluslu şirketler ve büyük yerel
şirketlerde çalışan yüksek eğitimli, yüksek vasıflı çalışanlar yanında, düşük kalite ve
düşük vasıflı işlerde çalışan işçiler) çalışanların aynı ortamda bulunması dolayısı ile,
bu kentlerde bir çok farklı meslek, gelir düzeyi, yaşam tarzı, sosyal hareketlilik, bir

31
David Clark, a.e. s.156
35
arada mevcuttur. Bu durum bir dualite (ikilik) ve polarizasyon (kutuplaşma)
yaratmaktadır (Castells 1989) . Dolayısı ile bu kentsel alanların sosyolojileri diğer
kentlerden farklıdır. 32

Taksim Meydanı bu durumun tipik bir yansımasıdır. Meydan çevrelerde gelişen


yüksek ofis binaları ile dolu bir merkez olmasa bile, etrafta birçok büyük şirketin
ofisleri vardır. Buralarda çalışan üst düzey yöneticilerden, bunlara hizmet veren
kahve, restoran gibi yerlerde çalışanlara, temizlik işlerini yapanlara veya meydan
satıcılarına kadar değişik sosyo-ekonomik gruplar aynı alanda bulunurlar.

Taksim Meydan Satıcıları ise bu çeşitlilikten fayda sağlarlar, bu çeşitli insan


gruplarına günün öğünlerine göre, öğün aralarında yiyecek sağladıkları gibi, diğer
ihtiyaçlarına yönelik ürünlerde pazarlarlar.

1.2.2. Taksim Meydanı’nın Tarihi Gelişimi

Şekil 3: 1730 lardaAğaçlık Kırlık Alan Taksim Meydanı Meydanın tarihi Cumhuriyet
döneminde başlar, çünkü
alan daha önceki dönemde
Cumhuriyet dönemine kadar
Tünel ve Tepebaşından
başlayıp, Sıraselviler ve
Parmakkapı’ da biten Frenk
yerleşiminden sonra gelen
Kaynak: Taksim: Bir Meydanın Hikayesi, İstanbul Kitaplığı Ltd., İstanbul, s.7

32
David Clark a.e, s.156
36
boşluk bir alan ve tenhalara uzanan yolların kırlık kavşak noktasından başka bir şey
değildi33. Tarihsel süreçte büyük askeri yapılar kentlerin dışına, en azından kenarına
kurulmaktaydı. Harbiye’de askeri okul, Taksim Topçu Kışlası, Taşkışla, bugün
Gümüşsuyu’nda askeri hastane olan Mızıka Kışlası gibi 19.yy da yapılan askeri
yapılar Beyoğlu yerleşiminin nerede bittiğini çok açıkça gösterir. 1940’ lardan
sonraki gelişme kışlaların ötesini işgal ederek, askeri tesisleri Beyoğlu’nun ortasında
bırakmıştır.

Meydanın Adı: Bizans şehrin bu tarafına “karşı yaka” anlamına gelen “Pera”
demişti. O zamanlar Pera’nın bugünkü Taksim Meydanı yerindeki kırlık kavşak
alanına ayrı bir isim verilmemişti. 16. yy dan sonra ise “Pera” yerine “Beyoğlu”
adına rastlıyoruz. Beyoğlu adının kaynağı hakkında çeşitli rivayetler vardır. En çok
kabul edilen rivayete göre genellikle Avrupalı ve/veya gayri Müslim “Beyzade”,
“Bey”lerin dolaştığı semt olmasından dolayı bu semte

Beyoğlu ismi verilmiştir.

Taksim adına gelince, bu adın nereden geldiği hakkında rivayetler yoktur, kesin bilgi
mevcuttur. Meydanın batı sınırındaki klasik Osmanlı yapısından: 18. Yüzyıl eseri

olan bir “Maksem”: Suların taksim edildiği yer. Kendisinden 100 yıl sonra yapılan
Topçu Kışlası’nın inşasına kadar “Maksem” meydanın en önemli yapısı olmuştur34.
18. Yüzyılda meydana adını veren bu yapı uzak orman ve dağlardan şehre su getiren
bir su sisteminin şehre varınca düzenlendiği ve sağa sola bölündüğü bir yapıdır.
I.Mahmut tarafından 1730' larda yaptırılan tesis, son şeklini 1839 yılında almıştır35.

Maksem’den Harbiye yönüne yüründüğünde bir duvar görülür. 1930’ların stili ile
inşa edilen bu duvar “Taksim Haznesi”dir, yani bir su deposudur.

33
Taksim: Bir Meydanın Hikayesi, İstanbul Kitaplığı Ltd., İstanbul s.5-6
34
A.e s.7-8
35
Münevver Eminoğlu, Bir Beyoğlu Fotoromanı, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Eylül 2000
İstanbul, s.25
37
Meydanın Gelişmesi ise şöyle olmuştur: Taksim düzlüğü, Cumhuriyetle başlayan
kent değişmesini, gelişmesini ifade ediyordu. Anıtın dikilmesinden yüz yıl kadar
önce Osmanlı İmparatorluğunda, değer yargılarında, hayat görüşünde, ekonomide,
üst yapı kurumlarında Batılılaşma yönünde değişim başlamıştı.

Osmanlı zamanında oldukça sınırlı gelişen kent planlaması, 19.yy da batı tarzında
görülmeye başlanmıştır.

19. yy. da batılılaşma yönünde değişmeye başlayan Osmanlı’nın başkenti İstanbul


projelerinde köprüler, tramvaylar, yollar, geniş caddelerle, kentin bölümlerini
birbirine bağlayan planlar başlamıştır. Batı kentlerine benzeyen düzenli ve yeni bir
kent imajı 19. yy. ile 20. yy. başlarına kadar görülen bayındırlık planlarının başlıca
konuları idi. Anıtlara çıkan üç şeritli, düz, geniş, ağaçlandırılmış caddeler, büyük
meydanlar bu dönemde planlanmaya başlandı.36

Metropolitan alan yönetiminin ilk örneklerine Osmanlı’da, İstanbul’da 1855 yılında


rastlarız. Daha sonra ilk ilçe belediyesini Galata ve Beyoğlu semtlerinde yaşayanlara
kamu hizmeti götürmek amacıyla görüyoruz37.

1940larda Türkiye Cumhuriyeti büyük bir imar hamlesine sahne olmuş, bu imar
hamlesinden en çok nasibini alan kent de İstanbul olmuştur. Taksim ve çevresi de
imar ve modernize edilmiştir. Harap ve köhne binalar yıkılarak, alana yeni bir kimlik
kazandırılmış, meydana çıkan caddeler genişletilmiş ve asfaltlanmıştır, Taksim
bahçesi yeniden düzenlenmiş, tuvaletler yer altına alınmıştır. Topçu Kışlası yıkılarak
Taksim Gezi Parkı yapılmış. Meydan civarındaki binaların değerleri kısa sürede
büyük artış göstermiştir.

36
Eyüp G. İsbir, “Ünite 1: Kentleşme” , Kentleşme ve Çevre Sorunları, Bülent Açma, (Ed.) T.C.
Anadolu Üniversitesi Yayını, No.1645, Eskişehir, Ağustos, 2005s. s.35
37
, Eyüp G. İsbir, “Ünite 9: Türkiye’de Büyükkent Yönetimi” , a.e., Bülent Açma, (Ed.), s.137
38
1.2.3. Taksim Meydanı’nın Özellikleri

Yukarıdaki ilk bölümde Meydanların genel özelliklerinden bahsetmiştik. Bu


bölümde ise Taksim Meydanı’nın özelliklerinden bahsedeceğiz.

Aşağıda detaylı olarak sıralayacağımız Taksim Meydanı’nın çeşitli özellikleri


Meydan Satıcıları’nın alana duyduğu ilgiyi artırmaktadır ve “Meydan Satıcılarını”
yoğun olarak barındırmaktadır. Çünkü Taksim Meydanı tüm bu özelliklerin dolayı
çok çeşitli insan gruplarına ev sahipliği yapar ve “satıcılarına” sürekli geniş bir
müşteri kitlesi sağlar.

1.2.3.1. Taksim Meydanı’nın Fiziksel Özellikleri

Taksim Meydanı Cumhuriyet döneminin başlarında yeni ulus-devlet kavramı ile


ilişkili olarak tasarlanmıştır ve Cumhuriyet Anıtı ile sembolik bir değer taşımak
üzere inşa edilmiş, kentin en önemli sosyal ve ekonomik merkezlerinden biridir.

Taksim Meydanı konum itibariyle İstanbul’un Avrupa Yakasında bulunan Meydan,


Beyoğlu ilçe sınırları içerisindedir. Kuzeyinde Cumhuriyet Caddesi girişi, Taksim
Gezi Parkı ve Mete Caddesi, doğusunda Mete Caddesi, Atatürk Kültür Merkezi, ve
Gümüşsuyu Caddesi; Güneyinde Tak-ı Zafer Caddesi, The Marmara Oteli ve
Sıraselviler Caddesinin girişi; batısında İstiklal Caddesi, su haznesi, ve Tarlabaşı
Bulvarı ile sınırlanmıştır.

Taksim Meydanı, şehrin nabzının attığı en önemli odak noktalarından biridir. Şişli,
Nişantaşı, Ayazpaşa gibi şehrin şık semtlerine yollar ve bulvarları ile dağılan bir ana
merkezdir. Atatürk anıtı ile Cumhuriyeti ve ulus-devlet kavramını da temsil ederek

39
aynı zamanda Cumhuriyet döneminin en önemli alanlarından birisi ve yeni
Türkiye’nin temsilcisi olmuştur. Burada törenler yapılır, askeri ve yabancı heyetler
buradan geçer, mitingler, kalabalıklar burada toplanır.

Meydanın çevresi tarihi, kültürel, dini ve ticari bir merkezdir.

1.2.3.2. Taksim Meydanı’nın Siyasi Özellikleri

“Taksim Meydanı’nın bugünkü öneminin kökenleri Beyoğlu ve Galata Bölgesinin


tarihinde yatmaktadır. Galata Doğu ve Batı arasındaki önemli bir ticaret merkezi
olarak gelişmiş ve Cenova’lılar, Venedik’liler, ve diğer Avrupa’lılar bölgeye
yerleşmiştir. Bölge 15. yy ın ilk yarısında Osmanlı gözetimi altına girdikten sonra da
gelişimini sürdürmüştür. Taksim Meydanı bu gelişimin dışında kalarak yakın bir
geçmişe kadar kırlık arazi olarak kalmıştır. 17.yy da Fransız elçilik binası bugünkü
yerine inşa edilmiştir. Levanten adı ile bilinen yarı Avrupalı zengin tüccarların konut
bölgesi olmuştur. 1850 Tanzimat Fermanı ile azınlıklara mülk edinme hakkı
tanındıktan sonra, batı kültür ve geleneklerine uygun konut ve malikaneler
yaptırılmış, bu bölgede benimsenen batılı yaşam biçimi ülkemizin sosyal
yaşantısında da önemli bir yer tutmuştur”38.

Osmanlı ve İstanbul’un bütününe hakim hayat tarzından büyük ve keskin farklılıklar


göstermesine rağmen Beyoğlu’nda Batı tarzı bir yaşam biçimi benimsenmiştir.

Şerif Mardin iki yaşam biçimi arasındaki farkları şu şekilde açıklamaktadır:


“Levantenlerin konuştuğu dilde a la turca davranış terimi modern Türk diline de
girmişti ve batıdan keskin farklarla ayrılan davranış biçimi ve hayat tarzını
anlatıyordu. Buraya gelen gezgin ve diplomatlar ülkenin “operasyonel kodlarını”
anlamaya çalışırken bu şekilde basitçe anlaşılabilir terimi kullanmışlardı. Ayrıca
kurumlar arasında da büyük tezatlar vardı39.

38
H.Sanem (Çınar) Altınçekiç, a.g.e., s.84
39
Şerif Mardin, Religion, Society, and Modernity, Syracuse University Press, NewYork,2006, s.23
40
Osmanlı’daki sosyal hayatı Batı’dan ayıran özellik “kültürel izolasyon” diye
adlandırılan olgu idi. Bu olgu Durkheim’in “segmental” diye tanımladığı olgu idi.
Durkheim’in segmental terimi “her alt birimin birbirinin benzeri olduğu ve birimin
kendini tamamladığı” yapı olarak açıklanır. L.A. Fallers’a göre Osmanlı -Türk
aşiretleri de böyle bir yapıda idiler. Bunların kültürü elit kültürünün bir versiyonu
değildi. Elit kültürden ve diğer yerel kültürlerden farklı, kendine yeterli, her biri
kapalı kültürlerdi (Marx ve Engels)40. Beyoğlu’nda gelişen kültür ise daha o
zamanlardan küreselleşmenin ilk örneklerinden sayılabilecek şekilde, batılı tarzda,
dışa dönük ve kozmopolitandı.

Meydan’ın sembolik özellikleri başlığı altında bahsedilecek olan Taksim Meydanı


üzerindeki 20. yy sonlarında yaşanan Camii ve İslam Kültür Merkezi kurma
tartışmaları Meydanın siyasi öneminin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.

1.2.3.3. Taksim Meydanı’nın Sembolik Özelliği

1930’ larda Taksim deyince akla ilk gelen 1928 yılında alana dikilmiş olan anıttır. O
zamana kadar kırlık bir düzlük olan Taksim bu anıtın yerleştirilmesinden sonra bir
“kent meydanı” olmuştur. Bu anıtın kentsel bir anlamı olduğu kadar politik ve sosyal
yanı da ağır basmaktadır. Taksim Anıtı Türk tarihindeki yeni bir dönemin
sembolüdür.

Anıt demek ya devleti ve ulusun kişiliğini; ya tarihi bir olayı; ya da saygı duyulan bir
kişiyi simgeleyen, bir yapı, bir sütun veya heykel demektir. O yüzden böyle bir
heykelin önünde belirli günlerde törenler düzenlenir. Bu tür “teatral” denilebilen
kent dekorları ve bunların önünde yapılan törenler Avrupa kentlerinin bir parçası idi.
Cumhuriyet dönemine kadar İstanbul’da tören yapılacak bir meydan yoktu.

40
Şerif Mardin, a.e, s.35
41
Cumhuriyet ilanı ile yeni dönem başlayınca bu ihtiyaca ilk cevap bir Cumhuriyet
Anıtı oldu.41

Eski İstanbul (Bugünkü Tarihi Yarımada) ne fiziksel gelişimi (örneğin cadde ve


yolların olmayışı) ne de tarihi atmosferi ile Cumhuriyetin devrimci ruhuna elverişli
değildi. Cumhuriyet Anıtı şehrin yeni gelişecek bir yerinde olmalıydı. Bu da Taksim
Meydanı idi.

Anıt 8 Ağustos 1928 tarihinde büyük bir törenle açılmış. O güne kadar böyle bir
kalabalık görülmediği ve 30 bin kişinin toplandığı yazılmaktadır. Alan 1970’ lerde
ise yüz binleri toplamıştır.

Şekil 4: Anıtın Açılışı

Kaynak : Taksim: Bir Meydanın Hikayesi, İstanbul Kitaplığı Ltd., İstanbul, s.29

Kentsel alanların şekillenmesinde tarih en önemli unsurların başında gelmektedir.


Ancak geçmişe dair farklı ve birbiriyle çatışan yorumlar formüle edilebilmektedir.
Modernleşme ve küreselleşmeye paralel olarak yeniden düzenlenen kentlerde siyaset
aracılığı ile tarihi mirasın hangi yorumunun öne çıkacağı tartışılmaktadır.

41
Şerif Mardin, a.e., s.20-30
42
Beyoğlu ve devamı olan Taksim Meydanı eski İstanbul’un devamı mı? “Türk mü,
Avrupalı mı, dünya kenti etkisi ve görüntüsüne mi sahip?” gibi sorular akla
gelmektedir.

İstanbul’un kültür mirası olarak kabul edilen Pera, yani Beyoğlu ve Taksim
Meydanı’nın, yenilenmesi sürecinde zaman zaman tartışmalar yaşanmaktadır. Bu
tartışmalar yakın bir geçmişte de, 1980 ve 1990 larda da yaşanmıştır. 1980 lerde
İstanbul’u küresel standartlarda bir dünya kenti yapmak üzere hükümet destekli
atılan adımlarda Beyoğlu mirası tartışmaların merkezi olmuştu. 1994 seçimleri ile
Refah partisinin belediye başkanlığını kazandığı dönemde Beyoğlu ve Taksim
Meydanı tekrar tartışma konusu olmuştur.

Taksim’in milliyetçi ulus-devletçi kimliğine karşı, 1994 seçimlerinde belediye


başkanlığını kazanan Refah Partisi döneminin başlarında Taksim ve Beyoğlu’nun
tarihi ve kültürel yapısını kazandırmak üzerine tartışmalar başladı. Ulus-devlet’i
sembolize eden ve askeri törenlerin yapıldığı alan yerine İslam etkisini hissettirecek,
ve İstanbul fethinin “gerçek anlamını” ortaya çıkaracak bir Cami’nin yapılması
konuşulmaya başlandı.

Oysa ki Beyoğlu ve Taksim Meydanı her zaman İstanbul’da özel bir yere sahipti. 13.
yy da Ceneviz ticaret kolonisi olarak kurulan, yakınlarındaki ticaret yollarını
kontrolü altında tutan Pera, Bizans’tan otonomi kazanmıştı. Osmanlı döneminde de
bu otonomisini korudu. 19.yy başlarında bölgeye Osmanlı gayri Müslimleri olan
Rum, Ermeni ve Museviler taşınmaya başladı, ayrıca bölgede Levantenler de vardı.
Beyoğlu ve Pera’ya o dönemlerde “Frenk” denmesi bu yüzdendi. Daha sonra
Beyoğlu finans ve eğlence merkezi haline geldi. İmparatorluğun en zengin
semtlerinden biriydi. 19.yy sonlarına doğru, İstanbul’u bir Avrupa kenti yapma
çabaları, yeni kent planlamacılığı Pera/Beyoğlu bölgesinden başladı. Bu seçim
tesadüf değildi. İstanbul’un gayrimüslim semti Avrupalılaşarak bir vitrin haline

43
geliyordu ve ofis binaları, bankalar, tiyatrolar, mağazalar, çok katlı apartmanlar gibi
modern yaşamın sembollerini taşıyordu42.

“Aslında Taksim’deki milli sembol de geçmişin (Osmanlı’nın son dönemlerinde


ortaya çıkmış, milli birlik hareketinin) bir mirası idi. Belediyeyi elinde tutan dini
hareket Atatürk Anıtı ve Atatürk Kültür Merkezi ile şekillenmiş olan geçmişin bu
milli yorumuna karşı çıkıyor ve geçmişin dini mirasını öne çıkarıyordu. Böylece
geçmiş mirasının anlam ve önemine dair tartışmalar yapılıyordu. Taksim
Meydanı’nda cami ve İslam Kültür Merkezi yapılması için seçilen yer tesadüf
değildi. Rum Ortodox kilisesinin karşısında. “Taksim İstanbul’un en önemli turizm
merkezlerinden biri, ve buraya gelenler İstanbul’un İslam kimliğini hissetmeli”
deniyordu. Böylece Taksim Meydanı bu kimlik savaşlarına sahne oluyordu”43

Taksim Meydanı’nın sembolik önemi Meydan’ın birçok siyasi protestolara, özel


milli günlerin anılmasında ev sahipliği yapmasına yol açmaktadır. Bu tür günler
Meydan satıcıları için de önemli günlerdir, çünkü onlar bu günlerde satış şanslarını
arttırmaktadırlar.

1.2.3.4. Taksim Meydanı’nın Sosyal Kültürel Özellikleri

Taksim Meydanı 18. yy’ın ortalarına kadar kırlık bir alan olmasına ve tarihi gelişimi
bu tarihten sonra başlamasına rağmen, Meydan sosyo-kültürel özelliklerinin
kökenlerini Osmanlı İmparatorluğu’nda özel bir konuma sahip Pera Bölgesi’nden
alır.

42
Ayfer Bartu, “Rethinking Heritage Politics in a Global Context: A View from Istanbul”, Hybrid
Urbanism: on the Identity Discourse and the Built Environment, Nezar AlSayyad (Ed.),
Greenwood Publishing Group, 2001, s.149
43
Ayfer Bartu a.e.,
44
Bölge kültür merkezleri açısından çok zengindir. Yüzlerce kültür merkezi, müze,
sanat galerisi ve atölye, tiyatro, sinema, kütüphane, dernek lokalleri mevcuttur.

Bu durumu yine Taksim Meydanı’nda görüyoruz. Hatta Taksim Meydanı İstanbul’u


post modern kentler arasına koyan kentsel alanlardan biridir de diyebiliriz. Çünkü
Taksim Meydanı kültür, sanat, boş zaman, sosyalleşme, gibi aktivitelerin,
kavramların yaşandığı alandır. Taksim Meydanı çevresinde onlarca sanat merkezi,
sanat galerisi, müzeler, sokak sanatçıları, (müzisyenler, dansçılar, pantomimciler)
vardır,

İnsanlar Taksim Meydanı’nı sosyal bir alan olarak kullanırlar, arkadaş grupları
burada buluşur, gezinir, mutlu hissettikleri anlar yaşarlar, özgürce dolaşabilirler.
Kozmopolit bir görüntü vardır.

Ayrıca Meydan’ın etkisi arttırmak için belediyece birçok konser, festival bu alanda
düzenlenir.

Taksim Meydanı gibi merkezi kentsel meydanların nüfusunun çoğunluğu çevre veya
uzak yerleşim bölgelerinde yaşar, bu alana çalışmak için sabah gelip, akşam
dönerler. Dolayısı ile burada düzenlenen siyasi, sosyal, kültürel, sanatsal faaliyetler
çevreden gelenleri de etkiler.

Çevredeki eğitim kurumları, güzel sanat ve edebiyat ile ilgili faaliyetler, müzeler,
festival ve kongreler, çevredeki ibadet merkezleri – sadece çevre sakinlerine değil,
çevre illerden ve başka ülkelerden gelenlere de hizmet verebilmek üzere
kurulmuştur. Meydanlar ve diğer kentsel alanlar bu ziyaretçilere hizmet verebildiği
oranda insan çeker ve etkisini arttırırlar.

Bu açıklamalara paralel olarak Taksim Meydanı’nın da nüfusu az olsa da etkisi


fazladır. Sosyal kültürel bir merkez ve kongre, turizm ve eğlence yeri olması dolayısı
ile etkileri başka kent ve ülkelerde de hissedilebilir.

Meydan ve çevresinde onlarca 4 ve 5 yıldızlı otellere her gün turistik amaçlı ve iş


toplantıları için başka kent ve ülkelerden gelen binlerce ziyaretçi akını vardır.

45
Gerektiğinde yollar trafiğe kapatılarak özel konuklar ve devlet başkanları bu alandan
geçmekte veya alan çevresinde konferanslara katılmaktadırlar. Papadan, devlet
başkanlarından küçük yaşta su satıcılarına, dilencilere kadar farklı özellikle insanlar
Taksim Meydanı’ndan gelip geçmektedir.

Taksim Meydanına çıkan İstiklal Caddesi ve Tünel bölgelerinde; Nişantaşı,


Teşvikiye bölgesinde; yakın zamanlarda değişmeye başlayan Tarlabaşı Bulvarı
üzerinde; Sıraselviler Caddesi ve Cihangir’de her bütçeye, her kültüre, her ülkeye,
her yaşa hitap eden binlerce restoran, kafe, bar ve daha değişik eğlence mekanları
vardır. Hemen her saatte açık mekanlar bulunmaktadır (sabah 6.00 dan ertesi sabah
4-5 e kadar), Meydan devamlı hareket halindedir.

Bütün bu sosyal – kültürel faaliyetler Meydan’a çekimi arttırdığı oranda Meydan


Satıcıları’nın potansiyelini arttırmaktadır.

1.2.3.5. Taksim Meydanı’nın Ekonomik Özellikleri

Taksim Meydanı’nın en önemli ekonomik özelliği çevresinde ve özellikle İstiklal


Caddesi, Sıraselviler, Tarlabaşı ve Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan kültürel ve
sosyal mekanlar ve eğlence mekanları sebebiyle alanın 4 mevsim ve 24 saat canlı
olmasıdır.

Meydan’ın en önemli diğer ekonomik aktivitesi turizmdir ve 5 yıldızlı oteller turistik


ve iş amaçlı seyahat edenlerle her mevsim doludur..

Öte yandan şehrin güç odakları, planlayıcılar veya gayri menkul yatırımcıları gibi,
kentsel alanlardaki gelişmelerden kar elde etmek için kültürü kullanmaya çalışırlar.

Taksim Meydanı’nın diğer önemli ekonomik özelliği ise bir transit geçiş noktası
olmasından ileri gelmektedir. Her gün 1000 den fazla otobüs ve dolmuş meydandan
kalkmakta veya geçmektedir. Metro hattının da başlangıç durağı yine bu
Meydan’dadır.

46
Böylelikle Taksim Meydanı’nda büyük bir tüketici kitlesi ile karşılaşılmaktadır.
2011 yaz aylarına kadar bu kitleye ulaşmak isteyen firmalar “Maksem (su deposu)”
üzerinde ve Meydan etrafında, rahatlıkla görülebilecek dev ekranlardan reklam ve
duyuru yapmakta idi. Bu tez çalışması hazırlandığı sırada Maksem’in üzerindeki dev
ekranlar kaldırılmıştır.

Bütün bu resim içinde, yani günde yüz binlerce insanın gelip geçtiği alan Meydan
satıcıları için büyük bir müşteri potansiyeline sahiptir. Hafta sonu geceleri ise
Beyoğlu’na gelenlerin sayısı 1.2 milyon gibi şaşırtıcı bir rakama ulaşmaktadır. Bu
büyük tüketici kitlesinden faydalanmak isteyen Meydan Satıcıları ise sabah 6.00 dan
ertesi sabah 5-6 ya kadar Taksim Meydanı’nda ve Beyoğlu girişinde
bulunmaktadırlar.

Son dönemlerde bir kültür alanı haline gelen Meydan ve çevresi birçok açık hava
festivalleri, konserleri gibi kültür ve sanat aktivitelerine de ev sahipliği yapmaktadır.
Yılbaşı gecesi veya şampiyonluk kutlamaları gibi özel kutlamalar yüzbinlerce kişinin
katılıyla yine Taksim Meydanı’nda kutlanmaktadır.

Bütün bu kutlamalar Meydan satıcıları için ek potansiyel müşteri anlamına


gelmektedir.

Ayrıca meydan civarında lüks residans’lar, konut ve işyerleri olarak kullanılan


dairelerin sayısı ve değeri artmaya başlamıştır. Yabancı ülke vatandaşlarından da
alıcı bulan Ritz Carlton Residence, Gümüşsuyu ve Cihangir gibi semtlerdeki bu
gayri menkullerin 100 m2 fiyatları 1,000,000 $ seviyesine yükselmiştir.44 Taksim
Meydanı’nın ekonomik potansiyeli katlanarak artmaktadır. Ekonomik potansiyeldeki
bu hızlı artış yakın gelecekte belediye gelirlerinin de artmasına işarettir. Ancak
değişimler, Meydan çevresinin küresel alanda aldığı yeni roller belediyelere ek
görevler getirmektedir. Belediye bu alanda taşımacılık ile ilgili, binalar, sağlık,
denetim, temizlik, çevre düzenlenmesi, çevre kirlenmesini önlemek, ayrıca kültür ve

44
Sahibinden Emlak Arama Sitesi, İlan No 71586687, http://www.sahibinden.com/ilan/emlak-konut-
satilik-ritz-carlton-suzer-plaza-1-1-full-esyali-satilik-residence-71586687/detay, Ocak, 2012
47
sosyal hizmetleri yürütmek için gayret göstermektedir. Meydan çevresindeki bina ve
arazilerin fiyatları artmakta, kentsel dönüşüm projeleri devreye girmektedir. Taksim
Meydanı’nın yanı başındaki Tarlabaşı Dönüşüm Projesi buna en iyi örnektir.

1.2.3.6. Taksim Meydanı’nın Trafik Meydanı Özelliği

Bugün Meydan önemli bir sosyalleşme alanı olduğu kadar kent merkezi olduğundan
birçok caddenin buluştuğu kavşak noktası ve İstanbul trafiğinin önemli dağılım
noktalarından biridir. Birçok yön için otobüs durakları, dolmuş durakları ve metro
girişleri bulunmaktadır. Böylece bir trafik meydanı olarak kalmaktadır. Bu durumun
aslında bir eleştiri konusu olduğunu yukarıdaki bölümlerde belirtmiştik çünkü
meydanlar şehir trafiğinin odak noktası haline gelmeleri dolayısı ile sosyo-kültürel
özeliklerini, tarihi ruhlarını kaybetmeye başlarlar. Ancak bu durum konumuz olan
Meydan satıcıları için büyük bir sorun teşkil etmez, çünkü bu otobüsleri ve metroyu
kullanan insanlar biniş, inişlerde onların potansiyel müşterileridir. Ayrıca
otobüslerde görev yapan şoförler, hareket amirliğinde çalışanlar, yine Meydan
Satıcılarının iyi müşterileri arasındadır.

Taksim Meydanı’nda yoğun bir yaya trafiği de söz konusudur. Şekil 5’de de
görüldüğü gibi yaya ve taşıt trafiği bir karmaşa halindedir. Çalışmamızın ilk
bölümünde modern meydanların eski değerlerinin gitgide görünmediği trafik
meydanı haline gelen meydanların hava kirliliği ve kaos yarattığının bazı
düşünürlerce eleştiri konusu olduğunu belirtmiştik. İstanbul Büyükşehir Belediye
yetkilileri 20.yy’ın ikinci yarısında batı ülkelerindeki meydanların bu durumunu ve
eleştirileri göz önüne almış olmalılar ki, bu tez çalışması sırasında (Haziran 2011
genel seçimler öncesinde) yine kentsel dönüşüm projelerinin bir safhası olarak
Taksim Meydanı ve çevresindeki araç trafiğinin yer altına alınacağı medyada
duyurulmuştur.

48
1.2.3.7. Taksim Meydanı’nın Uzmanlığı: Uluslararası Kongre Merkezi Olarak
Taksim Meydanı

“Günümüzde hemen her ülkede bazı kentler çekim merkezi haline gelmiştir. Londra,
Paris, NewYork, Tokyo başlıca çekim merkezleridir. Londra dünya bankacılık ve
sigortacılık merkezi, Paris ise moda ve kültür merkezi olarak bilinmektedir45.”

Yukarıda da bahsedildiği gibi kent merkezlerinden uzaklaşma döneminde uzmanlık


konularını öne çıkartamayan ve kalabalıkları kendine çekemeyen kentsel alanlar
çöküş dönemine girerler.

İstanbul son zamanlarda üç dinin temsil edildiği, iki kıtanın buluştuğu özellikleri ile
kültür ve kongre merkezi haline gelmektedir. Bu özellikler İstanbul’da Taksim
Meydanı’nda çok net olarak görülmektedir ve Meydan’ın çevresi sosyal kültürel ve
turistik bir cazibe merkezi olmasının yanında ayrıca kongre merkezi de olmuştur.
Burada, önde gelen çekim merkezi kentlerin meydanlarında görülen heterojen yapı,
ikincil ilişkiler, anıtlar, bireysel özgürlük, gibi özellikler açıkça görülmektedir.

Wolff ve Küçükaltan İstanbul’un marka bir kent haline geldiğini anlatan makalede
kentin dikkat çekici özelliklerinin altını çizmektedirler. “Türkiye turizm alanında
sahip olduğu büyük potansiyel ile rekabette öne çıkma çabalarına devam etmektedir.
…. İstanbul ise 2010 yılı için Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilmiştir ve birçok
kültür ve sanat projesi ile imajını yükseltmektedir. İstanbul’un kıtalararası konumu
ve binlerce yıllık kültür mirası en önemli özellikleridir. Dünyada en hızlı büyüyen
kentlerden biri olan İstanbul, açık-fikirli kültürü ile kendine özgü kozmopolit bir
kenttir”46. Bu görüşlerin çok net bir biçimde görüldüğü alan ise Taksim
Meydanı’dır.

45
Halil İbrahim Bahar, Sosyoloji, Usak Yayınları 31, 3.Baskı, Ankara 2009, s.265
46
R. Ayşen Wolff, Gül Küçükaltan, “The Importance of Branding in the Tourism Market: A Study of
Istanbul”, 10th Internatioonal Joint World Cultural Tourism Conference, Cultural Tourism :
Innovations and Strategies, 13-15 Nov, Bangkok, Tayland, 2009, s.917
49
Her ne kadar elektronik iletişim çağını yaşıyorsak ve tele- konferanslar aracılığı ile
denizaşırı ülkelerle toplantılar yapabiliyorsak da halen güven içeren iş ilişkileri
kurmak ve geliştirmek için yüz yüze görüşme ve toplantılar yapmak gerekli
olmaktadır. Bu yüzden özellikle dünya kentleri merkezleri iş çevrelerinin ve
profesyonellerin bir araya geldiği alanlar olmak konusunda büyük potansiyel içerir.

Taksim Meydanı’na da bakarsak bu aktiviteyi net olarak görürüz. Her yıl sayısız iş
toplantısı Meydanı çevreleyen otellerde ve kongre salonlarında yapılmaktadır.
Taksim Meydanı ve çevresi dünya çapında bir kongre, konferans merkezi haline
gelmektedir. Nato ve Habitat II gibi dünyanın belli başlı stratejik ve siyasi önemi
yüksek olan toplantılar yanında her yıl yüzlerce yerli ve uluslar arası toplantılar bu
alanda düzenlenmektedir.

Taksim Meydanı’nın küresel eğilimlerle ve küresel arenada yerini alması çabalarının


sonucu olarak Meydan ve çevresi uluslar arası bir turizm, kongre – konferans, kültür
ve eğlence merkezi olarak değişmekte ve dünyada iddialı hale gelmektedir. Nasıl ki
dünyanın önde gelen kentsel alanlarının her birinin uzmanlaştığı konu veya konular
varsa Taksim Meydanı’da kongre turizmi konusunda uzmanlaşmakta ve 3-4-5 veya
daha fazla gün için kente akın eden aynı anda sayıları onbine varan kongre
izleyicilerini ağırlamak durumundadır. Şekil 6 da yer alan haritada Taksim
Meydanı’nın yanı başındaki Kongre Vadisi görülmektedir.

Yukarıda da söylendiği gibi bu tür kongre ve turizm merkezleri hem kendi nüfusu
hem de turistik veya iş amaçlı alanda bulunan kişilere restoranlar, kültür ve sanat
etkinlikleri, gece hayatı, eğlence, spor imkanları gibi seçenekler de sunmak
durumundadır. Taksim Meydanı’nda da bu seçenekler mevcuttur ve artmaktadır.

Tabii çeşitli amaçlarla Meydan’da bulunan kişiler Meydan satıcıları için de büyük
potansiyel oluştururlar.

Bu değişim belediye hizmetlerinde değişimi de beraberinde getirmiştir. Eskiden


belediye hizmetlerinde alt sıralarda gelen ve göze çarpmayan, kültür ve sanat
etkinlikleri ve hizmetleri artık belediye programlarının ön sıralarında gelmektedir.

50
Güvenlik ve sağlık hizmetleri de özellikle gün içinde nüfusun yoğun olduğu bu
alanlarda daha çok ve yoğun olarak yerine getirilmektedir. Taksim Meydanı
çevresine baktığımızda bunların da mevcut olduğunu görüyoruz. Taksim Meydanı ve
çevresinde de son yıllarda aktivitelerin sayısı gittikçe artmaktadır.

Şekil 5: Taksim Meydanı'nın Yanı Başındaki Kongre Vadisi

Kaynak: Hande Ağan Yalçıntaş, “Evaluating the impact of urban competitive advantages on economic
revitalization of deprived inner cities through a case study held in Istanbul [Kentsel rekabet edebilir avantajların
kent içi çöküntü alanlarının ekonomik olarak canlanmasına etkisinin İstanbul'da yapılan bir alan çalışması
üzerinden değerlendirilmesi”, Doktora Tezi no. 232874, 2008, s. 209. (Source: IMP 2006)

Buraya kadar Taksim Meydanı’nın İstanbul, ülkemiz ve dünya içindeki konumu ve


özellikleri anlatılmıştır. Bunu yaparken, küreselleşen dünyada öne çıkan kentlerin
özellikleri, kentsel gelişim ve kent meydanları da genel olarak ele alınmıştır.
Meydanların satıcılar için cazip yerler olmasının nedenleri anlatılmıştır. Bundan
sonraki ikinci bölümde ise meydanlardaki ekonomik potansiyelden en iyi faydalanan
kişilerin başında gelen ve kayıtdışı ekonomi örneği olan “Meydan Satıcıları” ele
alınacaktır.

51
İKİNCİ BÖLÜM
KAYITDIŞI FAALİYETLER İÇİNDE
MEYDAN SATICILARININ YERİ

2.1. Kentlerde Kayıtdışı Faaliyetler

Kentlerin merkezi yerlerinde ekonominin yasal durumuna karşılık; kalabalık kent


meydanlarında kayıtdışı ekonomiye rastlanır. Kayıtdışı ekonomi ve enformel ilişkiler
örneği olarak sokak ve meydan satıcıları baş oyunculardır. “Artan göç olgusu bu
sektörün giderek genişlemesine yol açmaktadır. Böylece kentsel formel alanlarda iş
bulamayan geniş kitleler işportacılık biçimindeki enformel (kayıtdışı) çalışmaya
yönelmektedirler. DPT tarafından ücretli/ücretsiz çalışan karşılaştırmasına
dayanılarak yapılan hesaplamalara göre, kayıt-dışı istihdamın büyüklüğü İstanbul’da
toplam istihdamın % 40’ına ulaşmaktadır. Bu oranın önemli bir kısmı işportacılık
biçiminde görülmektedir.”47

Birçok ekonomi kitabına göre kayıtdışı, kayıtlı ekonomiyi yöneten kural ve


yönetmeliklerin arkasındaki görünmeyen bölümdür ve gelişmekte olan ülkelerdeki
boyutları şaşırtıcı derecede büyüktür.

Küreselleşme de kayıtdışı ekonomiyi arttıran önemli faktörlerden biridir. İthal


ürünler dolayısı ile çok zorlu bir küresel rekabet ile karşı karşıya kalan küçük ve orta
büyüklükte yerli firmalar ayakta kalmak, değişen rekabet koşullarına uyum sağlamak
ve büyüyebilmek için düşürebildikleri tüm maliyetleri düşürürler. Bunun da en kolay

47
Tekin Akgeyik, v.d, “İstanbul’da Enformel (Kayıtdışı) Çalışma: Eminönü İlçesindeki İşportacılara
İlişkin Bir Araştırma” s.96,
http://www.iudergi.com/tr/index.php/iktisatmecmua/article/viewFile/7202/6717, Aralık,2011
52
yolu bazı işleri kayıtdışına kaydırmak olur. Sözleşmeli, yarı zamanlı ve geçici
istihdam; kayıtlı istihdam ve sosyal güvenlik maliyetlerini içermez.48

Kayıtdışı sektörün iç dinamiklerini anlamak için başvurulması gereken en önemli


kaynaklardan biri iktisat sosyolojisidir. Birçok olgunun olduğu gibi kayıtdışı diye
bilinen kurumun doğasının da salt iktisadi tezlerle anlaşılamadığı birçok teorisyen
tarafından kabul edilmektedir. Aşağıda bunların örneklerini göreceğiz.

Kayıtdışı sektörü öncelikle bir ekonomik kurum olarak ele alırsak Sevinç Güçlü’nün
ifadeleri konuya ışık tutacaktır. Sevinç Güçlü ekonomik kurumların ortaya çıkmasını
şu şekilde açıklamaktadır: İnsanlar daha başından beri bir dizi ihtiyaçlarını gidermek
için doğa ile ilişki kurmak zorunda kalmışlardır. Doğa ile kurulan bu ilişkiler ve
doğayı dönüştürme etkinlikleri ekonomik kurumların doğmasında etkili olmuştur…
Güçlü, ekonomik kurumu ise şöyle açıklamıştır: Mal ve hizmetlerin üretim, tüketim
ve dağıtımı hakkında örgütlenmiş sosyal roller ve normlar sistemi. Ekonomik
kurumun işlevi toplumun üyelerinin maddi ihtiyaçlarını ve taleplerini sağlamaktadır
(Theodorson & Theodorson, 1979,126)… Sosyologlar ekonomik davranış
incelemelerinde, ekonomik aktivitenin içinde ortaya çıktığı sosyal ve kültürel
çerçeveyi ele alırlar. Sosyolojik analiz, belirli bir toplum içinde ekonomik etkinliği
yöneten değerler, normlar ve birbiri ile ilişkili roller sistemi, sosyal organizasyon
biçimleri üzerinde odaklaşır. Ekonomik kurumun diğer toplumsal organizasyonlarla
ilişkileri, farklı toplumlardaki ekonomik sistemlerin karşılaştırılması, bir toplum
içinde ekonomik kurumların nasıl değiştiği konuları üzerinde durur”49 .

Kayıtdışı ekonomi tartışılmaya başlandığı 70’li yıllardan itibaren uzun bir süre
gelişmekte olan ülkelere özgü ve gelişme arttıkça azalacak bir olgu olarak
düşünülmüştür. Bu gün ise bunun doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Gelişme çizgisi
arttıkça kayıtdışı etkinliklerde bir azalma olmadığı gibi gelişmiş ülkelerde bile

48
Employment Policies for Social Justice and a Fair Globalization, Recurrent Item Report on
Employment, 2010, International Labour Office, Cenevre, İsviçre, 2010, s.127
49
Sevinç Güçlü, “Ekonomik Kurumlar”, Kurumlara Sosyolojik Bakış, Sevinç Güçlü (Ed.), Birey
Yayıncılık, İstanbul, Ekim 2005, s.93-96
53
artmaya başlamıştır. Tijen Erdut’un makalesine göre “Kapitalist ekonomik düzende
formel ekonomik faaliyet giderek daralmakta ve enformelleşme süreklilik
kazanmaktadır. Gelişmişlik düzeyine bakılmaksızın hemen hemen tüm ülkelerde
sermaye birikimi enformel ekonomiye bağlı hale gelmiştir. Bu nedenle, enformel
işgücü piyasası hem mutlak, hem de göreceli olarak genişlemektedir”50.

“Kayıtdışı sektörler “gölge”, “enformel”, “gizli”, “kara”, “yer altı”, “gri”, “illegal”
ve “paralel ekonomi” kavramları gibi çok çeşitli şekillerde ifade edilmektedir.
Bunlara “yer altı ekonomisi”, “yasadışı ekonomi”, “bildirilmemiş ekonomi”,
“düzensiz ekonomi”, “gözlenemeyen ekonomi”, “saklı ekonomi”, “ikincil ekonomi”,
“elaltı ekonomisi”, “hane halkı ekonomisi”, “görünmez ekonomi”, “resmi olmayan
ekonomi”, “vergilenemeyen ekonomi”, “kayıp ekonomi” gibi terimleri eklemek de
mümkündür”51.

2.1.1. Kayıtdışı Faaliyetlerin Özellikleri

De Soto kayıtdışılığın dört özelliğinden bahsetmektedir: Birincisi bu tür faaliyetlerin


sosyolojik bir karakteri olduğudur. İkincisi bu tür faaliyetlerin merkezinde
bireylerden çok ekonomik faaliyetler ve girişimlerin bulunduğudur. Kayıtdışılık belli
bir alan veya halk kitlesinden ziyade bazı işlerin yapılma yöntemini temsil
etmektedir. Üç, genellikle gelir kazanma ve maliyetleri azaltma ile ilgili
faaliyetlerdir. De Soto’nun dördüncü tespiti ise tüm ekonominin kayıtdışı ve kayıtlı
olarak ikiye bölünmediği, bunların iç içe geçmiş olduğudur. De Soto bazen “kayıtdışı
sektör” bazen de “kayıtdışı ekonomi” terimlerini kullanmaktadır. Bu terimler tüm
ekonomiden ayrı bir bölüm ifade etmekten çok, “ekonomi içinde kayıtdışı yapılan
faaliyet ve girişimler” i ifade etmektedir (Bromley, 1994). De Soto The Other Path
(1989) adlı kitabında kayıtdışı faaliyetlere ticaret, taşımacılık, iskan, üretim ve

50
Tijen Erdut, “İşgücü Piyasasında Enformalleşme ve Kadın İşgücü”,
http://www.calismatoplum.org/sayi6/makale%201.doc., Ağustos, 2010
51
Cemil Ertuğrul, Hicran Serel, “Türkiye’de Kayıt dışı bir Sektör: Seyyar Satıcılık ve İşportacılık”,
Mevzuat Dergisi, Sayı:150, Haziran 2010, http://mevzuatdergisi.com/2010/06a/03.htm
54
tamirat gibi işlerden örnekler vererek yoksul kesimin kendi ve ailelerinin gıda,
barınma ve giyinme gibi ihtiyaçlarını karşıladıklarını göstermiştir52.

Kayıtdışı kavramı Afrika kentlerinde emek piyasaları ile ilgili yürütülen


araştırmaların sonucunda Üçüncü Dünya Ülkelerine özgü bir kavram olarak
doğmuştur. 1973 ILO raporunda kentsel işgücünün gelir kaynaklarından bahseden
Hart, ücret ile çalışan işçiler ve kendi hesabına çalışan işçiler olarak ikili model
ortaya koymuştur. Bu modelde kayıtdışılık kavramı kendi hesabına çalışmayı temsil
ediyordu. Hart bu tür faaliyetlerin gözle görülen dinamiklerine ve fazla çeşitliliğine
dikkat çekiyordu. Hart’a göre kayıtdışılık ayakkabı boyacısı veya kibritçi
çocuklardan çok daha ötelere uzanacak bir olgu idi53. Kavram zaman içinde
genişleyerek, modern ekonomiye giremeyenlerin yürüttüğü faaliyetlerden, girişimci
dinamizme kadar, bazıları birbiri ile çelişen birçok anlam yüklenmiştir.

2.1.2. Kayıtdışı, Yasadışı, Kayıtlı Faaliyetler Arasındaki Farklar

Meydan satıcılarını incelerken başta belirtmek gereken noktalardan biri de bu


satıcıların yasadışı bir iş yapmadığı, yani bir suç oluşturmadıklarıdır.

Portes’e göre kayıtdışı ekonomi, “gelir kazanmak için yapılan, ancak benzer
aktiviteler yasalarla düzenlenirken, aynı yerde, yasalarla düzenlenmeyen aktiviteler”
olarak tanımlanmıştır. Burada önemli olan nokta kayıtdışı aktivitelerin suç
olgusundan ayrılmasıdır: suç kapsamında yasadışı olan mal ve hizmetlerin gizli satışı
söz konusu iken, kayıtdışında yasal mal ve hizmetlerin satışı resmi otoritenin
kontrolü dışında gerçekleşmektedir. Örneğin uyuşturucu satıcılığı ve fahişelik
yasadışı iken, yasal şekerlemelerin ya da çorapların sokakta satılması yasadışı değil

52
Ahmed Mounir Soliman, Hernando De Soto, A Possible Way Out: Formalizing Housing
Informality in Egyptian Cities, University Press of America, Maryland, 2004, s. 26
53
Alejandro Portes, Miguel Angel Centeno, “The Informal Economy in the Shadow of the State”, Out
of the Shodows: Political Action and the Informal Economy in Latin America, Patricia
Fernandez-Kelly, Jon Shefner,(Ed.), The Pennsylvania State University Press, 2006, s.27
55
kayıtdışıdır.54 Bu sebeple sokakta izinsiz satış yapanlar T.C Kanunlarına göre de
“kabahatler” maddesi uyarınca işlem görürler.

Yine Portes’e göre, Şekil 6 da yer alan tablodan da anlaşılacağı gibi, yasal, kayıtdışı
ve yasadışı sektörler birbiri ile ilişki halinde yürümektedir. Şekil 6 da bu ilişkilerin
neler üzerine kurulu olduğu anlatılmaktadır.

Şekil 6: Ekonomik Faaliyetlerin Çeşitleri ve Birbirleri ile İlişkileri

Tanım
Üretim ve Dağıtım Süreci Ürün Çeşit

Meşru Meşru Yasal


Gayri meşru Meşru Kayıtdışı
Gayri meşru Gayri meşru Yasadışı (suç)

------------------------------------------------------------------------------------------------------

İlişkiler

Yasal

C B
A
D
E
Yasadışı Kayıtdışı
F

A Devlet Müdahalesi, Büyük firmalardan gelen rekabet, sermaye ve teknoloji kaynakları


B Düşük maliyetli tüketim ve sanayi malları, esnek işgücü rezervleri
C Devlet müdahalesi ve engeli, kontrollü malların tedariki
D Yolsuzluk, bazı devlet memurlarına masa altı ödemeler
E Sermaye, talep, yeni gelir getirici fırsatlar
F Düşük maliyetli mallar, esnek işgücü rezervleri

Kaynak: Alejandro Portes, Miguel Angel Centeno, “The Informal Economy in the Shadow of the State”, Out of
the Shodows: Political Action and the Informal Economy in Latin America, Patricia Fernandez-Kelly, Jon
Shefner,(Ed.), The Pennsylvania State University Press, 2006, s.30

54
Natalia Ribas-Mateos, “The troubled Passage: migration and cultural encounters in Southern
Europe”, The Mediterranean Passage : Migration and New Cultural Encounters, Russell
King(Ed.) Liverpool University Press, İngiltere 2001, Madde 7, s. 37
56
Kayıtdışı çalışanlar iki kategoride toplanabilir:

1. Yer altı dünyasında çok büyük miktarda para kazanma olanağı olan,
vergilendirilen alan dışı ve genellikle yasa dışı alanda işler yapanlar, bunlar nakit
karşılığı çeşitli işler yapanlardan uyuşturucu kaçakçılığına kadar değişen bir
çerçevededir.
2. Bazı para karşılığı yapılmayan gönüllü, yakın çevre içinde yapılan işler, ev işi, ya
da yardımlaşma da çalışmak gibi.

Stephen Moore kayıtlı ve kayıtdışı ekonomik aktivitelerin özelliklerini Şekil 7 deki


tablo ile açıklamaktadır:

Şekil 7: Kayıtdışı Ekonominin Özellikleri

İş özellikleri Kayıtlı Faaliyetler Kayıtdışı Faaliyetler Gönüllü


Faaliyetler
Yer Genellikle ofis veya Genellikle kayıt dışı bir Genellikle ev veya
fabrika yer, ev, sokak cemaate ait mekan
Zaman İş saatleri Genellikle iş saatleri dışı Herhangi bir saat

Elde edilen kazanç, Ücret Nakit Sevgi, bağlılık,


karşılık, sebep sorumluluk, vs..
Yaş Genellikle 18-65 Her yaş Her yaş

Hukuki çerçeve Hukuki çerçeve içinde: Hukuki çerçeve yok Genellikle hukuki
iş saatleri, güvenlik, ve çerçeve dışı
iş şartları ülke
kanunlarınca korunuyor
Devlet imkanlarından Hepsinden yararlanıyor Sadece bir kısmından Bazılarından
faydalanma faydalanabilir faydalanma (kariyer
geliştirme, vs)
İstatistiklerde görünme Resmi istatistiklerde İstatistiklerde geçmiyor Genellikle görünmez
kayıtlı
Vergi Vergi ödüyor Genellikle ödemiyor Genellikle ödenmez

Kanuni durumu Yasal Yasal veya yasadışı Yasal

Kaynak: Stephen Moore, Sociology Alive! Nelson Thomes Ltd, 3.Baskı, İngiltere, 2001, s.285

57
2.1.3. Kayıtdışı İstihdam
Kayıtdışı istihdamdan bahsetmeden önce dünyadaki istihdam sorununu gözden
geçirmek faydalı olacaktır.

“ILO ya göre dünyadaki işgücünün üçte biri ya işsiz ya da eksik istihdam


edilmektedir. Önümüzdeki yıllarda 500 milyonu aşkın kişiye iş gerekecektir.
Gelişmekte olan ülkelerde çok sayıda yoksul insan kıt kanaat geçinirken elverişsiz,
sağlıksız, güvencesiz işlerde çalışmak zorundadır. Dünyada büyüyen ekonominin
yeni işsizlere iş yaratmakta yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Büyüme yanında işgücü
piyasalarına daha fazla eğilmek ve istihdamı ekonomi politikalarının merkezi haline
getirmek gerekmektedir. İşsizlik en çok Latin Amerika, Doğu Avrupa, Orta Doğu,
Kuzey ve Güney Afrika, Güneydoğu Asya da artmaktadır.

ILO raporlarına göre işsizlik yanında, kayıtdışı çalışanların kayıtlı istihdam altına
girenlerden daha hızlı arttığı da bildirilmektedir”55.

Gelir sağlayabilecekleri bir işte çalışmaları bireylerin fiziksel ve sosyal yönden var
olabilmelerinin ön koşuludur. İşsizler ulusal gelire katkı yapamaz. İşsizlik kayıtdışı
istihdamı ve yer altı ekonomisini besler. Endüstri ilişkilerini ve sosyal güvenlik
sistemlerini yıpratır. Çalışma koşullarının ağırlaşmasına engellilerin işsiz kalmasına
yol açar. Ekonomi politikaları ile birlikte uyumlu sürdürülmesi gereken sosyal
politikalar, sorunun sakıncalarını önleyebileceği gibi, çözümüne de katkılar sağlar. 56

Sosyal Devlet adlı kitabında Nur Serter de işsizlik sorununa dikkat çekmektedir.
“Tam istihdamın sağlanması ve sürdürülmesi, işsizliğin önlenmesi bugün devletin
başlıca görevlerinden birini teşkil etmektedir. Zira ülkelerin ekonomik ve sosyal
refahının istihdam sorunu ile olan yakın ilişkisi günümüzde oldukça açıklığa
kavuşmuş gözükmektedir….. Çalışma hakkının sağlanması ile fertler, yaşamlarını

55
Ömer Zühtü Altan, Sosyal Politika, Anadolu Üniversitesi, s.125,
http://books.google.com.tr/books?id=LT1jtQlMmpQC&printsec=frontcover&hl=tr#v=onepage&q&f
=f alse, Şubat, 2011
56
Ö.Zühtü Altan , a.e, s.122
58
sürdürebilmek, bilgi ve becerilerini geliştirerek verimli olabilmek için bu haktan
yararlanmanın yollarını aramışlar ve bütün bu konularda da devletten önlem almasını
istemişlerdir….Günümüzde de istihdam ve işsizlik sorunu, bütün ekonomik ve sosyal
sonuçları ile ister gelişmiş ister gelişmekte olan bütün ülkelerde bireysel sorun
olmaktan çıkmış, toplumsal ve hatta ulusal sınırları da aşarak dünyamızın en önemli
ekonomik ve sosyal sorunu haline gelmiştir.”57

Kayıtdışı istihdamın ilk tanımlanması ve üzerinde tartışılması sokak satıcılığının da


gündeme geldiği 1970 lerde başlamıştır. Konu önceleri bazı düşük gelirli ülkeleri
hedefliyordu. Yetersiz kamu kurumları, uzun süren işlemler, ve hükümetlere karşı
güvensizlik az gelişmişliğin göstergeleri olarak görülürken aynı zamanda da kayıtdışı
çalışmanın sebepleri olarak sıralanıyordu. O zamanki tahminlere göre tüm faktörler
ortadan kalktıkça hem kayıtdışı ortadan kalkacak hem de ekonomik gelişme düzeyi
artacaktı. Ancak günümüzde bu tahminlerin yanılgısı ortaya çıkmıştır. Zengin ve
ekonomik gelişme düzeyi artan ülkelerde bile kayıtdışının artma eğilimi ve
gelişmekte olan ülkelerde normal kabul edildiği gözükmektedir. Bazı ülkelerde
kayıtdışı istihdam tüm ülke tarım dışı istihdamının yarısından fazla, tarım
istihdamının ise %90 oranlara varan bölümünü kapsamaktadır. 58

Latin Amerika ve Güneydoğu Asya ülkelerinde yapılan araştırmalar son 30 yılda bu


ülkelerdeki kayıtdışı istihdamın, ekonomik büyümeye paralel olarak azalmanın tam
tersine arttığını ve hatta OECD ülkelerinde bile kayıtdışı istihdama doğru artan bir
meyil olduğunu göstermektedir.

Kayıtdışı ekonomi ve istihdamın en sık görüldüğü ülkelerden birçoğu Afrika


kıtasındadır. Afrika ülkelerinde yapılan araştırmalar konunun derinliğini ve
özelliklerini ortaya koymakta çok faydalı olmuştur. Aili Mari Tripp’in “Changing the
Rules” adlı kitabında, kayıtdışı ekonominin kendi alternatif kural ve kurumlarını

57
Nur Serter, Prof.Dr., Devlet Görevlerindeki Gelişmelerin Sonucu Olarak: Sosyal Devlet,
İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Yayını Rektörlük No. 3856, Fakülte No. 547, İstanbul, 1994, s.
55,56
58
Johannes Jütting, Juan R. De Laiglesia (Ed.), Is informal Normal?: Towards More and Better
Jobs in Developing Countries, OECD Publishing, 2009, s.12
59
yarattığı anlatılmaktadır. Aynı kitapta ayrıca “Kayıtlı ekonomide çalışanların hatta
devlet memurlarının bile aldıkları ücretlerle geçinmelerine imkan olmadığı, yaşam
maliyetinin ücretlerin çok üstünde olduğu görülerek açığın nereden sağlandığı
araştırılmış ve sadece işsizlerin değil, kayıtlı ekonomide çalışanların ailelerinin bile
asıl gelirlerinin, hamur işleri yapma, terzilik, çeşitli ürünler yapıp satma gibi
sayılamayacak kadar çok aktivite içeren, kayıtdışı uğraşlardan kazanıldığı ortaya
çıkmıştır”59, denilmektedir.

Prof. Nusret Ekin’in “Kayıtdışı Ekonomi – Enformel İstihdam” adlı çalışmasında da


belirttiği gibi temelde enformel ekonomi ve enformel istihdam ayırımını sağlıklı bir
şekilde yapmak zordur. Ekin bu ayırımı şu şekilde açıklamıştır: “Ekonominin gelir
sağlamaya yönelik iktisadi faaliyetlerinin vergi, sigorta ve diğer yasal işlemler
açısından kayıtdışı kalışıyla, hatta bu gelirlerin yasa-dışı yollardan ve suç teşkil eden
faaliyetlerden elde edilmesi ile, kentsel kesimde formel sektörlerde istihdam fırsatı
bulamayan geniş işgücü kesiminin üretken olmayan düşük gelirli sektörlerde
kayıtdışı bir istihdam yapısı içinde çalıştırılmasını birbirinden özenle ayırmak
gerekir. Bu yapıldığı takdirde kavram kargaşasına bir ölçüde açıklık getirmek
mümkün olacaktır.

Böylece enformel ekonomi esas itibariyle vergiye tabi olmayan iktisadi faaliyet ve
gelirleri, enformel çalışma ise, bu faaliyetlerin istihdam boyutunu ifade edecektir.
Kuşkusuz formel ekonomide bazı enformel faaliyetler olabileceği gibi, bazı iktisadi
faaliyetler tümüyle enformel bir karakter de gösterebilir. Benzer şekilde formel
istihdam sektörleri ve faaliyetleri tümüyle enformel istihdam karakteri de taşıyabilir.

Hemen başlangıçta Türkiye'de enformel ekonominin toplam ekonominin % 50'sine


yaklaştığını belirtmek mümkündür. Gene ülkemizde kentsel istihdamın % 60'ının
enformel istihdam biçiminde ortaya çıktığı söylenmektedir. Bu niteliği ile ülkemizde
iktisadi faaliyetler sonucu elde edilen gelirin hemen yarısı enformel iktisadi

59
Aili Mari Tripp, Changing the Rules: The Politics of Liberalization and the Urban Informal
Economy in Tanzania, University of California, 1997, s.xii
60
faaliyetlerden elde edilirken, kentsel istihdamda çalışanların yarıdan fazlasının yine
enformel istihdam biçimleri içinde kayıtdışı çalıştığını ifade etmek yerinde olacaktır.

Ayrıca ülkemizde birçok hallerde kayıtdışı ekonomi ile kayıtdışı istihdam üstüste
çakışmakta ve birlikte ortaya çıkmaktadır.”60

İstihdam, gelişme ve sosyal refah için en önemli şarttır. İstihdam üretimi ve


verimliliği arttırmasının yanında, insan kaynaklarının yerinde kullanımı yoksullukla
mücadelede çok önemli bir yoldur. Yaratılan ve sunulan işlerin sosyal refahı
sağlayıcı, arttırıcı ve zamanla yoksulluğu azaltıcı özellikte olmaları gerekir. Kayıtdışı
istihdam özellikle gelişmekte olan ülkelerde işsizliğe ve yoksulluğa karşı alternatif
bir yol olarak ortaya çıksa da, uzun vadede yoksullukla mücadelede çok yetersiz
kalmakta ve çalışanları sosyal refahtan uzak tutan, kalkınmayı önleyen, bir kısır
döngüdür.

Kayıtdışı işgücü maliyetleri çok düşüktür, çünkü işgücü koruma altında değildir,
yasal bir kontrat çerçevesinde değildir, asgari ücret yoktur, sağlık sigortası, işsizlik
sigortası, iş yeri güvenliği tedbirleri yoktur, küçük yaştakiler çalıştırılabilir. ILO
2004 – 2005 sonuçlarına göre bazı yoksul ülkelerde 10 işçiden 6 sı kayıtdışı sektöre
kaymaktadır. Bu da kayıtdışı ekonomiyi toplam ekonominin önemli bir bölümü
haline getirmektedir61.

2.1.4. Kayıtdışı Faaliyetler Üzerine Tartışmalar

Kayıtdışı istihdam gelişmiş ülkelerde bile son dönemde arttığından araştırmalara


konu olmaya başlamıştır. Ancak özellikle gelişmekte olan ülkelerde büyük bir sorun
olarak kalmaktadır. Dünyadaki 1.7 milyar yoksuldan büyük çoğunluğu yaşamını
sürdürebilmek için kayıtlı ya da kayıtdışı kriterine dikkat etmekten çok uzakta,

60
Nusret Ekin, Kayıtdışı Ekonomi Enformel İstihdam, İTO Yayın No. 1995-17, İstanbul, 1995,
s.59, http://www.ito.org.tr/itoyayin/0006218.pdf, Aralık, 2011
61
,World Employment Report, 2004-05: Employment, Productivity and Poverty Reduction, ILO,
Cenevre,İsviçre, 2005, s.107
61
yapabileceği her işi yapmaya razıdır.62 Kayıtlı istihdamın ve sosyal güvenlik
sistemlerinin yetersizliği yüzünden yoksullar yaşamlarını sürdürebilmek için ne iş
bulsa yaparlar. İşten çıkarılanlar genellikle daha kötü işlere razı olurlar.

Bu sorunun üstesinden gelebilmek için ülkeler iyi şartlarda ve sosyal güvenlik


şemsiyesi altında – kaliteli ve yeterli – iş yaratmak zorundadır. Ancak kayıtdışı
istihdamın yaygın olduğu ülkelerdeki- diğer olumsuzlukların yanında kayıtdışının en
büyük olumsuz etkisi yaygın kayıtdışının vergiyi, primleri dolayısı ile gelirleri
azaltarak sağlıklı bir sosyal güvenlik sisteminin gelişmesinin engellenmesidir.

Ancak, bazı düşünürlere göre sokak satıcıları genel olarak işsizlik ve fakirlikle kendi
kendilerine mücadele edebilen ve alternatif çıkış yolu bulan kişiler olarak ele
alınmaktadır.

Kayıtdışı ile ilgili iki karşıt fikir vardır. Kayıtdışı çalışmayı “düşük verimlilikle
çalışan büyüme potansiyeli olmayan küçük girişimler” olarak görenler veya “yüksek
seviyede esneklik ile çalışan yaratıcı girişimciler” olarak olumlu bir bakış açısıyla
görenler. Görüş ne olursa olsun tüm kayıtdışı çalışanlar hükümetlerin üzerinde
durması gereken önemli bir konu haline gelmiştir.

2.1.5. Türkiye ve İstanbul’da Kayıtdışı Faaliyetler

Türkiye’de yüksek stopaj ve sosyal güvenlik primleri, ciddi boyutlardaki kayıtdışı


sektörün sebepleri arasındadır. Türkiye’de kayıtdışı istihdam üzerine yapılan
tahminler toplam istihdamın %50 si gibi bir oran ortaya koymaktadır. Kayıtdışılık
kriz ve adaptasyon dönemlerinde bir tampon görevi görse de, büyük boyutları vergi
gelirlerini ciddi boyutlarda daraltmakta, çarpıklık ve rakip firmalar arasında haksızlık
yaratmaktadır. Ayrıca uluslar arası yatırımcılar da kayıtdışı tedarikçi, rakip ve
çalışanlar dolayısı ile karşılaştıkları zorluklardan bahsetmektedirler63. “Mevcut
veriler kentlerde ve özellikle İstanbul’da enformel istihdamın giderek derinleştiğini,

62
Johannes Jütting, Juan R. De Laiglesia a.g.e. s.13
63
OECD Economic Surveys, Turkey, Sayı 15, OECD yayını, Aralık 2004, s.42
62
kökleştiğini ve meşru bir sektör konumuna dönüştüğünü göstermektedir…. Özellikle
1980’li yıllarda belirgin biçimde hızlanan çarpık kentleşme ve yoğun göç olgusu
enformel ekonominin beslenmesine ve giderek kayıtlı ekonomiye paralel bir
ekonomik büyüklük oluşturmasına yol açmaktadır. İşportacılık yaparak yaşamını
kazanan yüzbinlerce insan adeta yeni bir çalışma kültürü yaratmaktadır. Enformel
işgücünün en yoğun olduğu İstanbul’a her yıl 500.000 kişi göç etmektedir.”64
Akgeyik ve vd.nin Eminönü İşportacıları üzerine yaptığı araştırma bu kişilerin
yaklaşık yarısının işini sokakta bulduğunu ve işportacılığı bir meslek olarak
benimsediklerini, ve bunların resmi kurumlar tarafından da bir ülke gerçeği olarak
kabul edildiklerini ve adeta örtülü bir şekilde teşvik edildiklerini ileri sürmektedir.

1950’lerde ülkemizde hız kazanan kentleşme hareketi başlarda kırdan kente göç
hareketi olan bir süreçti. Bu hareketi doğuran başlıca sebep ise köyün olumsuz
şartlarının kırda yaşayan işgücü fazlasını daha rahat yaşam olanakları sağlayan
kentlere yönlendirmesiydi. Teknolojinin gelişmesi bu sebeplere ulaşım kolaylığını da
ekledi. Musa Taşdelen ülkemizde sürecin başlangıcında hızlı kentleşme sebeplerini
şu şekilde açıklamaktadır: “Türkiye’deki hızlı şehirleşme sürecini, kırdan şehre göç
hareketini doğuran sebepler genellikle üç başlık altında ele alınmaktadır. Bunlar;
tarımda makineleşme hareketi ve yaygın tarım, hızlı nüfus artışı ve işgücü fazlası
gibi köyün şartlarından kaynaklanan itici güçler, yeni iş sahalarının ortaya çıkması,
daha çekici bir hayat sürme imkanı, eğitim, sağlık ve diğer kamu hizmetlerinin daha
yoğun olması gibi şehrin şartlarından kaynaklanan çekici güçler ve de köy ile şehir
arasında ulaşım ve taşınım kolaylıkları sağlayan vasıta ve yolların gelişmesini içine
alan iletici güçler olarak özetlenebilir.”65 Ancak, Taşdelen’in makalesinde de
belirttiği gibi hızlı ve kontrolsüz kentleşme sürecin devamında iktisadi, sosyal ve
kültürel birçok problemi beraberinde getirmiştir. Yerel yönetimler hizmet hacmini

64
Tekin Akgeyik, v.d, “İstanbul’da Enformel (Kayıtdışı) Çalışma: Eminönü İlçesindeki İşportacılara
İlişkin Bir Araştırma” s.107,
http://www.iudergi.com/tr/index.php/iktisatmecmua/article/viewFile/7202/6717, Aralık,2011
65
Musa Taşdelen, “ Türkiye'de Şehirleşme ve Planlı Dönemde Şehirleşme Politikaları”, Sosyoloji
Konferansları, Sayı 21, 1986 s.173,
http://www.iudergi.com/tr/index.php/iktisatsosyoloji/article/view/6326/5850 , 27 Aralık 2011
63
genişletmiş ancak mali kaynak ve teşkilat bakımından yetersiz kalmışlardır. Bu
sebeple Birinci Beş Yıllık Plan’ın Şehirleşme ile ilgili bölümlerinde yerel
yönetimlerin mali ve idari yapılarının düzeltilip kuvvetlendirilmesi için birtakım
tedbirler alınması amaç olarak benimsenmiştir.66

Dokuzuncu Kalkınma Planı’na göre de “Tarımdaki yapısal değişim sonucu kente


göç eden kesimler eğitim seviyelerinin düşük olması ve vasıfsız işgücü olmaları
nedeniyle, düzenli bir gelirden mahrum kalmakta ve topluma uyum sorunları
yaşamaktadır. Bununla birlikte, bu kesim genellikle hizmetler sektöründe yevmiyeli
olarak istihdam edilmektedir. İşteki durum itibarıyla yevmiyeli olarak çalışanların
yoksulluk oranı ise 2002 yılında yüzde 45 iken 2004 yılında yüzde 54 olmuştur”67.

Dokuzuncu Kalkınma Planı İşgücü Piyasası Özel İhtisas Komisyonu Raporu


Türkiye’de kayıtdışı çalışmayı aşağıdaki şekilde açıklamıştır:

“Kayıtdışı çalışma Türkiye genelinde % 50’nin üzerinde seyretmekle birlikte kırsal


kesimlerde % 73,5 ve kentsel yerlerde % 35,8’dir. Bu oran tarımsal faaliyetlerde %
90 iken, tarım dışı faaliyetlerde % 34’tür. Bu durum, kayıtdışılığın daha çok kırsal
bölgelerde tarımsal faaliyetlerle uğraşanlarda özellikle de ücretsiz aile işçilerinde
yoğunlaştığını göstermektedir. Çalışanların istihdamdaki durumlarına göre
kayıtdışılık oranlarına bakıldığında ise kayıtdışılık oranının ücretli çalışanlar için %
21,2, işverenler için % 24,2, ücretsiz aile işçileri için % 96,5, yevmiyeliler için %
91,7 ve kendi hesabına çalışanlar için % 65,5 olduğu görülmektedir. Yevmiyeliler
dahil ücretlilerdeki kayıtdışılığa bakıldığında ise oran %32,7 olmaktadır. Kayıtdışı
istihdam, hukuki düzenlemeleri anlamsız kılması nedeniyle kurallı ekonomiyi
dışlamakta, haksız rekabete, kamunun vergi, sosyal güvenlik primi gibi gelirlerinde
kayıplara, sosyal güvenlik ve iş hukukundan doğan haklardan yoksunluk ve sosyal
politika etkisizliğine neden olmaktadır.”68

66
Musa Taşdelen, a.e.
67
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Ankara s.43
68
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, İşgücü Piyasası Özel İhtisas Komisyonu Raporu,
Yayın No.DPT: 2709 – Ö.İ.K.662, Ankara, 2007, s.47-48
64
2.1.6. Kayıtdışı Faaliyetlerin Sebepleri

Ana Maria Oviedo kayıtdışılığın sebeplerini şu şekilde sıralamıştır69:

• Ağır yasal yükümlülükler (yüksek kayıt maliyetleri, sıkı işgücü tedbirleri ve


yönetmelikleri; yüksek vergi oranları; karmaşık prosedürler, vs.)
• Düşük kurumsal kalite (yolsuzluk, zayıf yaptırım gücü, zayıf mali sorumluluk,
vs.)
• Düşük beşeri sermaye
• Yüksek ekonomik eşitsizlik
• Kurumlara karşı düşük güven seviyesi
• Kamu hizmetlerinde düşük kalite (alt yapı, sosyal koruma, vs..)
• Kaynaklara erişim yoksunluğu (toprak, kredi, vs..)
• Düşük kontrol ve icra
• Bağımsız çalışmak için bireysel tercih

Dokuzuncu Kalkınma Planı İşgücü Piyasası Özel İhtisas Komisyonu Raporu ise
kayıtdışı çalışma nedenlerini şöyle sıralamıştır: “Hızla artan nüfus, tarım kesiminin
istihdam içerisindeki payının yüksekliği, göç, kentleşme, gelirin adaletsiz dağılımı,
yoksulluk, yüksek işsizlik, düşük eğitim seviyesi ve buna bağlı olarak bilgi ve bilinç
eksikliği, sanayinin yapısı ve düşük rekabet gücü, vergi oranlarının yüksek olması ve
vergilerin adil toplanamaması, işgücü maliyetlerinin yüksekliği, erken emeklilik ve
isteğe bağlı sigorta uygulaması gibi sosyal güvenlik uygulamaları, sosyal güvenlik
kurumları hizmetlerinden hoşnutsuzluk, kurumlar arasında koordinasyon ve işbirliği
eksikliği kayıtdışı istihdamın nedenleri arasında sayılabilir.”70

69
Ana Maria Oviedo, Mark Roland Thomas, Kamer Karakum-Özdemir, Economic Informality:
Causes, Costs and Policies-A Literature Survey, World Bank Working Paper No.167, Washington,
ABD, Mayıs 2009, s.8
70
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, İşgücü Piyasası Özel İhtisas Komisyonu Raporu,
a.g.e, s.48
65
OECD 2004 Araştırmasına göre ise çok değişik tip ve şekillerde ortaya çıkan
kayıtdışı çalışmanın sebepleri öncelikle ikiye ayrılır71. Daha sonra ise iki sebebi
birleştiren bir görüş ortaya çıkmıştır:

I – Kayıtlı sektörden dışlanma: yeterli istihdam imkanı olmaması yüzünden, kayıtlı


sektörde çalışmaya vasıfları yeterli olmayanlar zorunlu olarak kayıtdışına yönelir.

II – Gönüllü çıkma: kendi istekleri, tercihleri ile kayıtdışı sektöre yönelme: yüksek
vergi, prim, ceza, maliyetler, vs. gibi zorunlu ödemelere ve ağır bürokratik
yükümlülüklere karşın devlet güvencesinin, desteğinin ve teşviklerinin yeterli
görülmediği durumlarda “gönüllü” olarak kayıtdışına yönelme görülür. Bu durumda
girişimci davranış ancak kayıtdışında belirir.

Yukarıda kayıtdışılığın sebepleri “Dışlanma” ve “Gönüllü Çıkma” olarak


belirtilmiştir. “Informality: Exit and Exclusion (Kayıtdışılık: Çıkma veya
Dışlanma)” adlı kitapta Perry’e göre bir de bu iki sebebi birleştiren bir ana ekol daha
ortaya çıkmıştır72. Bu ekole göre bir anlamda kayıtdışında, isteyerek çıkanların,
dışlananları organize ettiği ve bünyesinde topladığı çok tabakalı bir sistemin var
olduğudur. Aynı görüş OECD 2004 Araştırmasında da yer almıştır. “Yakın bir
geçmişte, hem dışlanma hem gönüllü çıkmayı birleştiren bir görüş ortaya çıkmıştır.

III - Kayıtdışı İçindeki Tabakalaşma: Gelişmekte olan ülkelerde kayıtdışı kentsel


emek piyasalarında bir “upper tier”, yüksek yönetici sınıf ve bir “lower tier”, alt
tabakanın var olduğunu öne sürer. Yüksek yönetici sınıf, alt sınıf çalışanları için
mümkün olamayan yükümlülükleri kolayca yerine getirebilir. Yüksek yönetici sınıfın
önemli bir bölümü kayıtdışını isteyerek seçenleri de kapsar. Alt sınıf ise hem
çalışmak zorundadır ancak ne kayıt içinde ne de kayıtdışında düzgün bir iş bulamaz.

71
OECD Economic Surveys, Turkey, sayı 15, OECD yayını, Aralık 2004 s.13
72
Guillermo Perry,William F.Maloney, vd., Informality: Exit and Exclusion, World Bank
Publications, Washington DC, 2007
66
Bu kayıtdışının tabakalı olduğu görüşü, kayıtdışı içinde birçok segmentin varlığını
ortaya çıkarmaktadır.73

2.1.7. Kayıtdışında Kadın İşgücü

Tarım sektöründeki sosyo-ekonomik değişimlerin başka bir sonucu ise tarım sektörü
ve kayıtdışındaki kadın istihdamı ile ilgilidir. Tarım kadın işgücünün en yüksek
olduğu sektördür. 1990- 2000 yılları arasında kadınların genel istihdamdaki oranı
%34 den %28 e düşerken tarım istihdamındaki payları %49 dan %49.2 ye
yükselmiştir. Tarım sektörü, emek yoğun ve az getiri sağlayan özellikleri dolayısı ile
kırdan kente göç ile öncelikle erkek işgücü tarafından terk edilen üretim alanı
olmaktadır. Öte yandan kadınların emek piyasasında konumlanışı, kentlerde farklı
boyutlar kazanmaktadır. Kırsalda tarımsal üretim altında “ücretsiz emek sağlayıcı”
olan kadın, kentte çeşitli işlerde çalışan diğer aile fertlerine destek sağlayıcı görevleri
yanında, “gündeliğe gitme”, “evde fason üretim yapma” gibi faaliyetlerle sosyal
güvenlikten yoksun çalışma ilişkilerine girmektedir74.

Kayıtdışı ekonomiyi ve kayıtdışı istihdamı önleyecek tedbirler sokak satıcılarının


sayılarında da ve potansiyel sayısında da azalmaya sebep olacaktır. Bu tedbirler
aşağıda açıklanmaktadır.

2.1.8. Kayıtdışı İstihdamı Önleme Yöntemleri

Genel amaç üretime dönük işler yaratmak ve yeterli sosyal güvenlik sağlamaktır.
İstihdam, büyüme ve fakirliğin azaltılması aynı çerçevede ele alınırken şu faktörler

73
OECD Economic Surveys Turkey, Sayı 15, OECD Yayını, Aralık 2004 s.21
74
Gökhan Günaydın,“Türkiye Ekonomisinin Tarımsal Yapısı ve Gelişimi”, Türkiye Ekonomisi,
Mustafa Özer(Ed.)T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No.1579, Açık Öğretim Fakültesi Yayını
No.836, Eskişehir, Ekim,2004, s.101
67
çok önemlidir: kamu yatırımlarını düşürmeden, sosyal güvenliği düzelterek, istikrarı
sağlayacak makro ekonomik çerçeve sağlanması; yasal istihdam sağlama
potansiyelleri yüksek sektörleri teşvik edici yapısal tedbirler oluşturmak; özellikle
yoksullar için düşük riskli sosyal güvenlik tedbirleri uygulamak75.

İşe formal sektörün avantajları yükseltilerek başlanabilir. Girişimcilere tekrar kayıt


altına girmeleri için bazı teşvikler verilebilir. Bu teşvikler sağlanan katkı oranında
olmalıdır. İş kurma ve işe alım alanlarındaki prosedürler basitleştirilmelidir. Pozitif
tedbirlerin yanında zorlayıcı mekanizmalarda geliştirilmelidir.

Ancak bunlar kayıtdışı çalışmaktan başka seçeneği olmayanlar için


uygulanmamalıdır. Bunlara kendi seçenekleri ile kayıtdışına kaymış olanlardan daha
değişik şekilde bir yaklaşım gösterilmelidir. Yasal işgücü pazarlarında yer alma
olanakları sınırlı olanlar için Yoksulluğu Azaltma programları geliştirilmelidir.

Kayıtdışı istihdamın karmaşıklığı anlaşılmalı ve değişik kesimlere ihtiyaçlarına göre


değişik nüanslarda yaklaşımlar ortaya konmalıdır.

Bu arada şunu da belirtmemiz gerekiyor: Sadece iş yaratmak yeterli değil. Birçok işçi
düşük ücret, yüksek risk ve istikrarsız, garantisiz ve kayıtdışı işlere kilitlenmiş
durumda. Buradaki sorun işsiz olmaktan çok kötü işlerde çalışmak zorunda olmak.
Hindistan gibi ülkelerde işsizlik oranları birçok OECD ülkesinden daha düşük
görülmektedir. Bu gibi ülkelerde aslında çalışmayanlar çalışmayarak
yaşayabildikleri için çalışanlardan daha iyi durumdadır diyebiliriz. Çünkü çalışmak
zorunda olanların çok büyük bir kısmı kayıtdışı ve çok kötü şartlarda
çalışmaktadırlar76.

75
Johannes Jütting, Juan R. De Laiglesia (Ed.), a.g.e., s.14
76
Johannes Jütting, Juan R. De Laiglesia a.g.e., s.19

68
2.1.9. Kayıtdışı Çalışanların Çeşitleri

Başlarda ekonomik literatür, kayıtdışı çalışmayı, vasıfsız, ve yetersiz şartlarda


çalıştırılan “rezerve” işçiler kitlesi (1954 Lewis modeline göre) olarak görmekte idi.
Günümüzde kabul edildiği üzere kayıtdışı çalışma birbirlerinden çok büyük
farklılıklar gösteren, farklı gruplar ve çok farklı istihdam ilişkileri içermektedir.
Gelişmekte olan ülkelerden kayıtdışı işçilerin gelirlerine ilişkin veriler geldikçe,
bunların ne kadar çok heterojen bir grup olduğu ortaya çıkmaktadır. Kayıtdışı
çalışmayı tam olarak tanımlayabilmek için şu gerçeğin bilinmesi gerekir: tüm
kayıtdışı çalışanlar vasıfsız ve verimsiz işçi değildir. Diğer kategoriler de vardır.

Kayıtdışı çalışanlar aşağıdaki gibi gruplanabilir :

• Girişimci sınıf - kayıtlı bir firmanın devamı,


• Kendi hesabına çalışanlar, günü kurtaranlar, potansiyel bir büyüme niyeti ve
fırsatı olmayanlar,
• Ücret almayan aile fertleri,
• Fırsat buldukça veya günlük çalışanlar (özellikle tarım ve inşaat işlerinde),
• Bir sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmeden kayıtlı sektörde ücret karşılığı
çalışanlar.

Nusret Ekin ise kayıtdışı çalışma şekillerini şöyle özetlemiştir.

“Enformel Faaliyetlerin Çeşitleri

Konuyla ilgili olarak yapılan bir araştırmada aşağıda belirtilen kesimlerde ya


çalışanların tümünün kayıtdışı olduğu veya gerçek ücretlerinin altında beyan edildiği,
sigorta ve vergi primlerinin buna uygun olarak kesildiği ifade edilmiştir:

69
a- ikinci bir işte kayıtsız çalışanlar (Devlet memuru kahvecilik yapıyor, öğretmen

özel ders veriyor, şoförlük ya da emlak, oto komisyoncusu yanında çalışıyor,

gece bekçiliği yapıyor),

b- inşaat, altın ve döviz sektörü çalışanları,

c- Beslenme, barınma ve eğlence dünyası (restaurant, gazino, gece klübü, kahvehane,


kumarhane ve komisyon ile çalışanlar, ses ve saz sanatçıları, mankenler, otel, işçileri,
resepsiyoncular, özel koruma görevlileri, turist rehberleri vb.),

d- Özel ulaştırma kuruluşları çalışanları (şoför, muavin, yazıhane çalışanları, okul ve


servis çalışanları),

e- Otopark bekçileri, hizmetçiler, bakıcılar, özel hemşireler, özel şöförler,

f- Terzi, berber, kunduracı, manav, çırak ve kalfaları,

g- Sebze, meyve, hububat, oto ve emlak komisyoncusu çalışanları,

h- Ticarethane çalışanları, kuyumcu imalathaneleri, atölye çalışanları, tezgahtarlar,


pazarcı yanında çalışanlar, oto yıkayıcıları, tamirci çırak ve kalfaları, döviz
ayakçıları, çiçekçi çalışanları, gazete dağıtıcıları, hurdacı çalışanları, aktif
pazarlamacılar

(Eve teslim türü ansiklopediciler, tencereciler),

i- Evlerde imalat işi yapanlar (çorap ütücüleri, örücüler, nakışçılar, oyacılar,

işlengiciler, montajcılar) işportacılar, gezici esnaf, gezici tamirciler, su dağıtıcıları."

Yukarıda verilen örnekleri çok sayıdaki başka örneklerle daha da zenginleştirmek


mümkündür.” 77.

77
Nusret Ekin, a.g.e, s.60
70
2.1.10. Kayıtdışı Faaliyetlerin Gömülülük ve Enformel İlişkiler Kavramları ile
Açıklanması

Araştırma sonuçlarında sosyoloji ve iktisat sosyolojisi başlıkları altında geçen ve


ekonomik faaliyetlerin derininde yatan sebep ve dinamikleri açıklamaya yarayan
enformel ilişkiler, sosyal sermaye, gömülülük, beşeri organizasyonlar, cemaat, fert,
işbölümü, gibi olgular bulunmuş ve sonuçlar bu ve benzeri kavramlar ile
açıklanmıştır.

Günümüzde yeni iktisat sosyolojisi başlığı altında toplanabilecek araştırmaların


çokluğu ve kalitesi, bu dala karşı duyulan ilginin arttığını göstermektedir. Bu
yaklaşıma ekonomik aktiviteleri ve küreselleşen dünyada iş gücünü etkileyen hızlı
değişimi ve artan belirsizlikleri anlamada da ihtiyaç duyulmaktadır. İktisat
sosyolojisi ekonomik etkinliklerin çokluğu ve değişimi hakkında açıklama
getirmektedir. Granovetter’in dediği gibi, sosyal yapı, kurumsal geçmiş, ve kolektif
hareketler farklıysa, ekonomik sorun ve teknoloji aynı olsa bile sonuçlar birbirinden
son derece farklı olabilir. Bu farklılığın sebeplerini bulmak için iktisat sosyolojisine
ihtiyaç vardır78.

Portes, Cross gibi araştırmacılar kayıtdışı ekonomi ve seyyar satıcılarla ilgili olarak
yaptıkları araştırmalarda; 1970’ lerin başında, işçi ve girişimcilerin daha çok devlet
düzenlemelerinden, yükümlülüklerinden nasıl kaçtıklarını ön plana çıkarıyorlardı.
Zamanla kayıtdışı araştırmaların odağı, avantajlarını çoğaltmak ve risklerini
azaltmak isteyen bireyler arasında karşılıklı güvene ve karşılıklılık ilkelerine dayanan
ilişkilere kaymıştır 79. Aynı şekilde, bu tez çalışmasında da odağı enformel ilişkiler
ağıdır. Büyük bölümü “Kayıtdışı Çalışan Meydan Satıcıları” olgusunun varlığını

78
Carlo Trigilia, “Economic Sociology, a Concluding Remark”, International Encyclopedia of
Economic Sociology, Jens Beckert, Milan Zafirovski (ed), Routledge, NewYork, 2006, s. 204
79
PatriciaFernandez-Kelly, Jon Shefner(Ed.), Out of the Shadows: Political Action and the
Informal Economy in Latin America, The Pennsylvania State University Press, 2006, s.8
71
sürdürmesinin en önemli sebep ve dinamiği olarak bu satıcıların enformel ve yakın
ilişkiler ağı içinde oldukları gerçeğidir.

“İktisat Sosyolojisinin kurucularından Max Weber, iktisat sosyologlarının


“ekonomik olgunun” ötesine geçerek pazarlar, işbirlikleri, kurumlar ve normları,
araştırmaları gerektiğini ön görmüştür. Handbook of Economic Sociology kitabına
(ed.Smelser ve Swedberg, 2005,p.3) göre iktisat sosyolojisi üretim, dağıtım, tüketim,
mal ve hizmet değişim faaliyetlerine sosyolojik bir perspektif eklemektedir. Marx,
Weber, Durkheim, her biri ekonomi ve toplumun ilişkisinden bahsetmişlerdir, ancak
bu konudaki araştırmalar 1980’ lere kadar çok sınırlı sayıda gerçekleştirilmiştir.
Mark Granovetter 1985 yılında yayınladığı makalesinde, ekonomik aktörlerin bir
takım sosyal ilişki ağlarına gömülü olduklarını ortaya koymuştur. Böylece
“gömülülük” iktisat sosyolojisinin en önemli konularından biri haline gelmiştir”80.

Rina Agarwala, iktisat sosyolojisinin kayıtdışı ekonominin derinlemesine gömülü


doğası ve kayıtdışında çalışan sayıları gittikçe artan kitlelerin sosyal ve siyasi
yaşamları hakkında bilgi toplamak için nasıl kullanıldığını anlatmaktadır. Agarwala
kayıtdışı ekonomiyi “ilişkisel” olarak adlandırmaktadır. Modernizasyon ve neo
liberal tahminlere dayanan tanımlamalar yerine, kayıtdışı ekonominin yapısı, ağları,
ve siyasi kurumları; kayıtdışı çalışanları, kayıtlı ekonomi, toplum ve devletle nasıl
girift, birbirine dolanmış ilişkiler yumağı içinde olduğunu ortaya çıkartmaya
çalışmaktadır. 81

Mustafa Erkal da bu önemi vurgular; “iktisat ve sosyoloji arasındaki ilişki tabii bir
ihtiyaç olarak doğmuştur. İktisadi hayatın içinden çıktığı zemin toplum veya cemaat
tipi bir beşeri organizasyondur. İktisadi faaliyetler ferdin ve bilhassa fertlerden
meydana gelmiş bir yapının dışında düşünülemeyeceğine göre iktisadi hadiseyi ele
alan iktisat ile toplumun bütününe eğilen sosyoloji arasında yakın bir ilişki olacaktır.

80
Nina Bandelj, “Toward an Economic Sociology of Work”, Economic Sociology of Work, Nina
Bandelj (Ed.), Research in the Sociology of Work, Volume:18, Emerald Group Publishing, İngiltere,
2009, s.2-3
81
Rina Agarwala, a.e., s. 315
72
Üretim, tüketim, mübadele, kıymet, işbölümü ve dağıtım gibi konular iktisadın
kapsamına girdiği gibi bunların öncelikle birer sosyal ilişki olduğu ve fertlerle fert ve
fert ile toplum arasında doğuracağı karşılıklı etkiler de göz önünde tutulursa, iktisadi
olarak düşünülen olay aynı zamanda sosyal bir olaydır”82.

2.1.11. Kayıtdışı Faaliyetlerde Kültür ve Sosyal Sermayenin Önemi

“Kültür, İktisat ve İktisat Sosyolojisi arasındaki ilişkilerin, netleşmesi ve aralarında


köprü kurulabilmesi için aile ve eğitim başlıkları bize ufuk açmaktadır, veri
sağlamaktadır. Yaşama tarzı olan kültür, ideoloji veya devlet dayatması değildir…..
Kültür iktisadi hayatı da kapsamakta, iktisadi kıymeti yer yer şekillendirmektedir.
Üretimden tüketime, yatırıma ve tasarrufa kadar bir çok konu bir toplumun veya
topluluğun yaşama tarzı ve davranış şekilleri dışlanarak incelenemez,….”83

Kültürün, kültürel değerlerin toplumsal iktisadi zihniyetin oluşturulmasındaki rol ve


önemini Mehmet Eröz: ‘İktisadi hayatla, aile, din, örf-adet ve gelenekler iç içe
geçmiş durumdadır ve birbirlerinden ayırt edilmeleri gayet zordur. Bu yakın bağ
iktisadi faaliyetlerin yürütülmesinde çok tesirli olur’ ifadesiyle açıklamıştır..”84

Sosyal sermaye modern ekonomilerin verimli olarak işlevlerini sürdürmeleri için


önemli bir unsurdur, özellikle liberal demokrasilerde. Sosyal sermaye kamu
politikaları ile kolaylıkla oluşturulamaz ve şekillendirilemez. Sosyal sermayenin bir
çok tanımı vardır. Fukuyama’nın tanımına göre , “iki ya da daha çok birey arasında
bir işbirliği sağlamak için oluşturulan enformal normdur. İki arkadaş arasındaki
karşılıklı verilen bir sözden, hristiyanlık gibi karmaşık doktrinler etrafında toplanmış
milyonlarca kişi arasında da olabilir. Bu tanımlarda, güven, sosyal ağlar, sivil

82
Mustafa Erkal, “Kültür ve İktisadi Hayat”, İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, Mustafa.
Erkal, Der Yayınları, İstanbul, 2000, s. 46
83
Mustafa E. Erkal, Sosyoloji: Toplumbilimi 13. Baskı, Der Yayınları, Cağaloğlu, İstanbul, 2006,
s.143
84
Özkan Açıkgöz, “Toplumsal Zihniyet Olgusu ve İktisadi Gelişme ile İlgisi”, Sosyoloji
Konferansları, Otuzikinci Kitap, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Yayın No: 589, İ.Ü. İ.F
Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi, İstanbul, 2005, s.96
73
toplum, gibi unsurlar bulunur. Ama bu unsurlar oluşturmaz sosyal sermayeyi. Sosyal
sermaye geleneksel erdemleri de ihtiva eder: dürüstlük, sözünde durma, güvenilir bir
performans, karşılıklılık gibi… Sosyal sermaye aynı sosyal değerleri paylaşan
gruplar arasında yoğun olarak bulunur, bu gruplar, geleneksel grupların hepsini
ihtiva eder (aile, aşiret, köy dernekleri, tarikatlar gibi..) ayrıca dernekler, arkadaş ve
iş grupları arasında vardır…. Sosyal sermayenin ekonomik işlevi, kontrat, hiyerarşik
ve bürokratik kurallardan doğan mekanizmalardan kaçınarak, kayıtlı sektörün
maliyetlerinden kurtulmaktır85.

Güven unsurunun en iyi şekilde kullanıldığı pota, ve sağlıklı bir ekonomi için en
kritik nokta olan sosyal sermaye kültürel köklere dayanır. İlk bakışta kültürün
ekonomik verimlilikle alakalı olabileceği düşüncesi çok yadırgayıcı gelebilir, çünkü
hem temelinde hem de iletiminde kültür mantığa dayanmayan bir olgudur86.

Araştırmamızda gördüğümüz gibi, anne , teyze, kardeşler (evde midye dolma yapan
anne, teyze, yengeler, hemşeri komşular, v.s.. ve bunları satan genç kardeşler,
kuzenler) gibi gruplar belli bir kültür, yakınlık, sevgi, güven, dayanışma içinde
hareket etmektedirler. Meydan satıcıları arasında belli ortak kültür görülmektedir.
Aile bireylerinin birlikte uyum içinde çalışması, sabah çok erken veya gece boyunca
çalışma veya zorlu iklim koşulları altında çalışma, belli düzeyde fiziksel güce dayalı
çalışma, bunlara örnektir.

2.2. Kayıtdışı Sosyo-Ekonomik İlişkiler Örneği olarak Meydan Satıcıları

Teknolojinin gelişmesi ve kırsal nüfusun artarken toprakların azalması ile her gün
daha fazla kırsal iş gücü tarım sektöründen uzaklaşmaktadır. Kentlerden başka

85
Francis Fukuyama, “Social Capital and civil society”, Sayı 2000-2074, IMF Institude, IMF
Working Paper, WP 00/74, Nisan 2000, s.3-6
86
Francis Fukuyama, The Social Virtues and the Creation of Prosperity, Free Press Paperbacks,
NewYork, 1995, Chapter 4, s.33
74
gidecek bir yerleri yoktur. Böylece bir üçüncü dünya fenomeni olan aşırı kentleşme
süreci başlamıştır. Kentler aşırı yükü taşıyamaz hale gelmekte, trafik sorunu, çevre,
su ve hava kirliliği baş göstermekte, kamusal alanlar gecekondu yapılaşması
tarafından yok edilmekte, yönetimler yetersiz kalmakta, okullar yeterli olamamakta,
suç oranı artmaktadır. Meydanları kirlettiği ve kalabalık yarattığı düşünülen meydan
satıcıları da bu sürecin bir sonucudur.

“Sokak satıcılığı dünyanın en eski ve en yaygın mesleklerinden biri olmasına karşın


20. yy’ın sonlarına kadar akademik çevrelerin dikkatini çekmemiştir. 1980’lere
doğru sokak satıcılığı hakkında ilk çalışmalar başlamış, ancak 20. yy’ın sonlarına
doğru bu konuda yazı ve kitaplar çoğalmış ve ekonomideki önemi anlaşılmıştır.
Önceleri sokak satıcıları incelenmeye, anlamaya değmez, sanayi zincirinde yer
almayan, parazit, verimsiz, siyasi önemi olmayan ve kolayca yok oluveren unsurlar
olarak düşünülmüştür. Yakın bir geçmişte ise bakış açısında değişiklik başlamıştır.
Steve Balkin 1995 de openair.org adlı web sitesini kurmuş ve bu konudaki
araştırmacılara, siyasetçilere, tüccarlara ışık tutmuştur.87

“Sokak satıcıları gelişmekte olan ülkelerde belediye yönetimlerinin karşılaştığı en


önemli sorunların başında gelmektedir”. Aşağıda semt sakinleri tarafından belediye
yönetimine yazılan dilekçe ve gazete yazıları meydan satıcılarına karşı olumsuz
bakış açısını göstermektedir.

"Zabıta Müdür Vekili Sayın Hakkı Aydın'a ;


İlgi : 4. Ekim.2004 tarihli e-posta dilekçeniz,
Üst Bostancı meydanında her gün kurulmakta olan tezgahlarda simitçi, kundura boyacısı,
kitapçı, hırdavat + incik boncuk işportacısı, meyve satıcısı, sebze satıcısı, çakmakçı, kaçak
sigara satıcısı, taksi durağı kulübesi, toto bayii kulübesi, çiçekçi, Garanti Bankası para çekme
kulübesi bulunmaktadır.Zabıta ekiplerimiz hiçbir gün kontrol etmediğinden bu görevi
halkımız üstlenmiştir.
Üst Bostancı meydanının giriş ve çıkışları devamlı olarak birinci paragrafta belirtilen satıcılar
tarafından kapalı tutulmaktadır.Meydan alanında bulunan banklara kuş pislikleri oturma
imkanı vermemektedir.Meydan satıcıları (esnaf) tezgahlarını apartman, dükkan, pencere

87
John Christopher Cross, Alfonso Morales, “Forword”, Street Entrepreneurs: People, Place and
Politics in Local and Global Perspective, Routledge, NY 2007, s.xv

75
demirlerine bağlamaması, ayrıca buradan geçen semt sakinlerinin huzur ve sinirlerinin
bozulmaması için kırmızı şeritli yaya geçiş kordonu yapılması için, konuyu Belediye
Encümenine ilettiğimizi belirtiriz.
İlgi e- postanızda Üst Bostancı meydanının insana yakışır tarzda düzenlenmesini
istemektesiniz. Üst Bostancı meydanının düzeltilmesi için çok büyük sıkıntılar
yaşamaktayız.Malumunuz olduğu veçhile meydanda oniki yıldır halkımıza hizmet götüren
işportacıların kaldırılması mümkün değildir.Halk olarak fedakarlık yaparak, sekerek
meydanda bulunan boş alanlardan geçiyoruz……..Üst Bostancı meydanının düzenlenmesi
için işportacılara müsait bir yer bulunamadığından, şimdilik Atatürk’ümüzün büst ve
çevresinin düzenlenmesi, ayni zamanda meydan aydınlatmalarının rehabilite edilmesi
talebinizin karşılanması şu anda mümkün bulunmamaktadır.”88

Büyükada belediyesine yazılmış dilekçe de satıcılardan şikayet edilmektedir:


“Limandan çıkan ana cadde ve meydan, seyyar satıcıların kuşatması altında. Ada belediyesi
adanın kimliğini ve tarihi dokusunu korumak amacıyla en kısa sürede çalışmaya
başlamalıdır.”89

Son zamanlarda özellikle gelişmiş ülkelerde bu bakış açısında bir kayma


görülmektedir. Meydan satıcıları örgütlenmeye başlamıştır. Belediyeler de meydan
satıcılarının ekonomik potansiyeli ile ilgilenmeye başlamışlardır. Kentlerin
gelişmesinde bir fırsat olarak görülmeye başlanan meydan satıcılarını bezdirme ve
bertaraf etme politikalarının insancıl bir yaklaşım olmadığı, bunlar yerine gelir
imkanı yaratıcı yaklaşımların daha doğru olabileceği anlaşılmıştır.

Meydan satıcıları aynı zamanda tedarikçileri, müşterileri ve kendi aralarındaki


enformel ilişkiler kapsamında ele alınmalıdır.

Çarpık kentleşmenin kentlerde meydana getirdiği mesleklerden seyyar satıcılık ve


işportacılığın ele alındığı makalesinde M.Cengiz Yıldız şunları belirtmektedir. “Yasa
(1966: 126), “gezer satıcı” olarak adlandırdığı marjinal sektör çalışanlarının, kent
yaşamında ve ekonomisinde göz ardı edilmeyecek bir öneme sahip olduklarını ifade
etmektedir. Marjinal ekonomik faaliyetlerde bulunanlar, şehirde yaşayan, ancak,

88
Bostancı Sahipleri Platformu, http://www.bostanciplatformu.com/cevre_sorunu.asp?Sayfa=15,
Ocak, 2012
89
http://www.mimarlikforu mu.com/showthread.php/12167-B%C3%BCy%C3%BCkada,Ocak 2012

76
düşük gelir sahibi olanlara, ucuz mal ve hizmet vermek suretiyle, ekonomik anlamda
bir “çıkış yolu” sunabilmektedirler. Genel olarak Türk toplumunda, geliri az bile olsa
“devlet kapısı”nda çalışma, büyük bir güvence olarak görülmektedir. Kırdan kente
göçlerle şehrin artan nüfusunun, ancak belli bir kısmı, bu olanaklardan istifade
edebilmektedir. Devlet işinde çalışmayan ya da çalıştığı halde geçimini sağlamada
güçlük çekenlerin başvurduğu yegâne yol, enformal sektör faaliyeti olmaktadır.

Göç edenlerin şehirde uğraştıkları işten elde ettikleri gelir, kent ortamında “az”
olarak nitelendirilebilirken, bunun kırsal kesimdeki gelire göre “fazla” olduğu dikkat
çekmektedir. Yine, kırsal kesime göre, ailede çalışanların sayısında düşme olmasına
rağmen, gelirin –köydeki gelire göre– yüksek olduğu da yapılan araştırmalardan elde
edilen sonuçlardır (Görmez, 1991: 31)”90.

2.2.1. Meydan Satıcılarının Çeşitleri

Meydan satıcılarını öncelikle seyyar ve sabit olarak gruplayabiliriz. Sabit olanların


yeri her zaman bellidir ve aynı yerde dururlar. Sabit satıcılar yere bir örtü sererler.
Taksim Meydanı’ndaki simitçiler gibi bazen de bir tekerlekli arabada devamlı aynı
noktada satış yaparlar.

Seyyar satıcıları da “Tam seyyar” ve “Yarı seyyar” olmak üzere ikiye ayırmak
mümkündür. Tam seyyar olan satıcılar devamlı yer değiştirirler. Bir sonraki durakları
belli değildir, devamlı sokaklarda dolaşırlar, Taksim Meydanı’nda zaman zaman
görülen çorapçı gibi (akşamları çorap satmakta ve zabıta ekiplerinin yaklaştığını
anlayınca ortadan kaybolmaktadır). Yarı seyyarlar ise, yine devamlı yer değiştirirler,
ancak her gün aynı yerlere uğrarlar, gidecekleri yer önceden bellidir. Bunlara örnek
verecek olursak sabah erken saatlerde okulların önünde sandviç satanlar, tenefüs ve
öğle aralarında, akşamüstü okul dağılırken tekrar okul önüne döner; aralarda pazar

90
M.Cengiz Yıldız, “Kent Yaşamının Değişmeyen Marjinalleri: Seyyar Satıcılar ve İşportacılar”,
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimlerl Dergisi, Cilt: 18, Sayı:2, Elazığ, 2008, S. 351
http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt18/sayi2/343-366.pdf
77
yerleri, ev ve işyerlerinin yoğun olduğu mahalleler gibi kalabalık yerlere giderler.
Seyyarlar ya omuzlarında bir tepsi veya bir kutu taşırlar veya tekerlekli bir el arabası
iterler, bazıları kamyonet ile de satış yapar.

Sokak satıcılarını ayrıca belediyeden izinli olarak çalışanlar ve izinsizler olarak da


ayırabiliriz.

Sokak satıcılarını sektöre işe başlama bakımından da ikiye ayırabiliriz: “Sektöre


girmenin iki yolu vardır. Birincisi kişinin kendi sermayesi ile işe başlamasıdır. İkinci
yolu ise, bir dükkandan mal ödünç almak ve bunları sattıktan sonra karı sahibi ile
bölüşmektir”91.

Taksim’deki Meydan satıcıları öncelikle izinli ve izinsiz olarak iki gruba ayrılabilir.
İzinliler tekerlekli bir araba iterek Meydan’a ulaşır, Meydan içinde yerleri sabittir,
aynı noktada satış yaparlar. İzinsizler ise daha çok seyyardır ve kalabalık, ancak
zabıta memurlarının nispeten olmadığı saatlerde özellikle geceleri satacakları malları
ceplerinde veya ellerinde (çay-kahve termosu gibi) taşırlar.

Yıldız ise Sokak Satıcılarını seyyar satıcı (Peddlers) ve işportacı (Street Vendors)
olarak ikiye ayırmıştır. “Seyyar satıcı kavramı, herhangi bir mekâna bağlı
olmaksızın, mal veya hizmet sunan kişiler anlamında iken; işportacı, belediyeye
kayıtlı olan ve vergi veren satıcılar anlamında kullanılmaktadır. Şehirlerde
işportacılık, ayakkabı boyacılığı, simit satıcılığı, dolmuş kâhyacılığı, hamallık vs.
işlerle uğraşan kesim ayrıca “marjinal kesim” olarak adlandırılmaktadır (Görmez,
1991: 70)92.

91
Işın Ulaş Ertuğrul, “Alternatif Gelir, İstihdam ve Tüketim Yaratma Faaliyeti olarak İşportacılık:
‘Bursa Örneği’” , Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi, Yüksek Lisans
Tezi, No. 188283 Eylül 2005, s. 14
92
M.Cengiz Yıldız, a.g.e., S. 344
78
2.2.2. Meydan Satıcılarının Özellikleri

Meydan satıcıları, dünyanın birbirinden çok farklı bölgelerinde, çok farklı çevrelerde
çalışmalarına ve birbirinden çok farklı sayısız ürün satmalarına rağmen, birbirlerine
benzer bazı özellikler gösterirler. Meydan Satıcılarının özellikleri genel anlamda
sokak satıcıları ile paraleldir. Sokak satıcıları terimi burada sadece sokak aralarında
değil açıkta, dışarıda, şehir sokaklarında, caddelerinde, okul, işyeri önlerinde,
meydanlarda satış yapanlar olarak genel anlamda kullanılmaktadır. Araştırmacılar
genel terim olarak seyyar satıcılar, seyyarlar, işportacılar diye de bahsederler. Ancak
bu tez çalışmasında özel olarak “Meydan Satıcıları” ele alınmıştır. Genel anlamda ise
sokak satıcıları olarak adlandırılacaklardır. “Meydan Satıcılarının” diğer sokak
satıcılarından bazı farkları vardır. Bunlar aşağıdaki paragraflarda anlatılmıştır.

Meydanlar daha kolay ve daha fazla satış yapmak için ideal alanlar olduğundan
satıcılar için sokaklarda gezerek bağırarak satış yapmaya çalışmaktan daha caziptir.
Bu yüzden satıcılar öncelikle meydanlara tezgah açmanın yollarını ararlar. Fakat
meydanlar polis ve zabıta kontrolünün daha yoğun olduğu alanlardır. Meydanları
korumak ve buradaki düzeni devam ettirmek açısından aslında yasak olan sokak
satıcılığını meydanlara izinsiz sokmazlar. Meydanda yasal çerçevede satış
yapabilmek için öncelikle belediye yönetiminden izin almak gerekir. Bu izinleri
almak hem ek maliyet hem de bazı kurallara uyma zorunluluğu getirir. Meydanlarda
tezgah açabilmenin diğer bir kuralı ise yakın ilişkiler ağından geçmektedir. Örneğin
simit satabilmek için simit fırınları sahiplerinin akrabası olmak, tezgahlarda diğer
akrabalar ile birlikte işbirliği içinde çalışmak, meydana yakın bir yerde ikamet
edebilecek şekilde yakın tanıdıkların yanında bir düzen olması gibi. Aşağıdaki
paragraf bu konuyu açıklık getirecek bir gazete haberinden alınmıştır.

Yeni Şafak Gazetesinde Behlül Çetinkaya’nın “Meydanların Efendileri” adlı yazısına göre
Meydan satıcıları İstanbul meydanlarını bereketli buluyorlar, ancak meydanlar herkese açık
değil, bu meydanlara öyle eli kolu sallanarak girilmiyor, diyor Çetinkaya. “Her meydanın bir
sahibi var desek yeridir. Örneğin, Eminönü'ndeki şemsiyeciler Diyarbakırlı, Kadıköy'deki
79
midyeciler ise Mardinli. Birçoğu birbirine akraba veya komşu olan bu insanlar memlekette
aynı köyden, İstanbul'da aynı mahalleden hatta aynı evden. Aralarına başkasını da
almıyorlar…. Meydanların efendileri, sahip oldukları meydanları paylaşmama sebeplerini o
bölgede tanınır hale gelmiş olma, o bölgeye emek verdiklerini düşünme ve belediye
ekipleriyle mücadele sonucu orada yer edinmiş olmalarına bağlıyorlar. "Başkasının yerine
gitmeyiz. Çünkü saygı duyarız. Onlar da bizim yerimize gelmez. Ama birisi geldiği zaman
fena kapışırız" diyorlar. … bölge mesleklere ve memleketlere göre birkaç bölgeye ayrılmış.
Sınırlar ihlal edilemiyor…”93.

Ayrıca meydanlardaki diğer satıcı ve dükkanlarla rekabete girmeyecek saatlerde


satış yapılır. Aşağıdaki gazete haberi meydan satıcılarının birbirleri ile rekabete
girmemeleri konusunda dikkatli olmaları gerektiği konusunda aydınlatıcıdır.

“İSTANBUL Sultanahmet'te, yer kavgası yapan korsan kitap satıcıları ortalığı savaş alanına
çevirdi. Birbirine acımasızca saldıran iki grubu ayırmakta polisler güçlük çekti.
Sultanahmet ve çevresini gezen yabancı turistlere korsan kitap satışı yapan 2 grubun
kavgasında sopa ve sandalyeler havada uçuştu. Olay yerine gelen polise de aldırış etmeyen
seyyar satıcılar birbirlerine sopa ve sandalyelerle vurmaya devam etti. İstanbul Adliye
Sarayı'nın yanıbaşında meydana gelen kavgayı, çevredekiler endişeli gözlerle izledi.
Kavgada vücutlarına sopa ve sandalye isabet eden 5 kişi hafif yaralandı.”

İzinsizler için tabii zabıta görevlilerine yakalanmamak da önemlidir.

Dünyada meydan ve sokak satıcılarının özellikleri şu şekilde özetlenebilir:

1 - Sokak satıcıları genelde bağımsız, kendi hesaplarına çalışırlar: Ancak bazen


küçük işletmelerin kolları olarak da çalıştıkları tespit edilmiştir. Endonezya’da
yapılan araştırmalarda bağımsız seyyarlarla rekabet edebilmek için mağazaların
kendilerinin sokak satıcıları ile çalıştığı ortaya konmuştur. Başarılı sokak satıcılarının
bazıları çok küçük bir oran olsa da, kendi sokak satış ekiplerini kurabilirler. (Susanti
2007)94.

2 – Meydan ve Sokak Satıcılarının genellikle kötü bir imajı vardır: Kaldırımları işgal
ettikleri için yayalara zorluk çıkarırlar. Kaldırımlara örtü sererler hatta bazen yağmur

93
Behlül Çetinkaya, Meydanların Efendileri, Haziran, 2011, http://yenisafak.com.tr/Pazar/?t= 26.06.2011&i=
325355, Ocak, 2012
94
Harlan Dimas, “Street Vendors: Urban Problem and Economic Potential” , No.200803, Padjadjaran
University, Ekonomi Bölümü, Endonezya, Haziran 2008, s.4, http://equitablepolicy.org/wpaper/200803.pdf,
Nisan 2010
80
veya güneşten korunmak için üslerine de tente koyarlar. Bazıları kırmızı ışıkta
beklerken veya trafik sıkıştığında arabalara yanaşır, rahatsızlık yaratır.

Bazı durumlarda dükkanlarda satılan ürünleri sattıkları için dükkanlar için bir tehdit
oluşturdukları düşünülür.

Tıkanıklık, kirlilik ve karmaşa yaratırlar, kontrol edilemezler. Düzgün ve bakımlı bir


kent içinde istenmeyen unsurlardır. Her gün on binlerce kişinin çalıştığı, geldiği -
geçtiği kent meydanlarında satış yapmak şansı arayan sokak satıcılarını
meydanlardan uzaklaştırmak için zaman zaman polis zoru kullanılmaktadır. Sokak
satıcılarına karşı yürütülen bu tür müdahaleler genellikle yaygın destek
görmektedir95.

3 - Bazı araştırmacılara göre meydan ve sokak satıcıları yaşam seviyesinin en


altındakiler olarak tanımlanabilir. Kar marjları %1 ile %7 oranındadır. İşgücü
maliyeti yoktur. Hiçbir garantileri yoktur. Bu yaşam şartlarında sadece en güçlü
olanlar devam edebilmektedir. Yine de hiç bir devlet yardımı almadan yaşarlar.

4 – Meydan ve Sokak satıcılarının diğer bir özelliği de son derece esnek


olabilmeleridir. Bütün mallarını alarak bir anda kaybolabilirler. Belli bir kayıtları,
adresleri, isimleri yoktur, anlık yaşarlar, bir anda buharlaşıverirler .

5 - Bazen kayıtlı ekonomide benzer işleri yapanlara göre daha fazla risk alırlar, ve
hatta bazen işin başarı şansını arttırırlar.96

Sokak satıcıları dünyanın her yerinde benzer özellikler gösterir, ancak kurumsal
çevreleri farklı olduğundan yöntemlerinde farklılık görülmektedir

Yıldız, bu iş kolunun en önemli özelliklerini kayıtdışı, günübirlik ve örgütlenme


düzeyinin yok denecek kadar az olması olarak özetlemektedir. Ayrıca seyyar satıcılık

95
Harlan Dimas, a.e. s.5
96
Abol Hasan Danesh, “Invisibility in Informal Economy: Power and Vulnerability”, Corridor of
Hope: A Visual View of Informal Economy, University Press of America, Maryland, 1999, s.5
81
ve işportacılığı “lümpen meslek” olarak tanımlamıştır. Lümpen, “belirli bir şekli
olmayan küçük bir parça” olarak adlandırılmaktadır.97

2.2.3. Meydan Satıcılarının Sorunları

Dünya genelinde, özellikle düşük gelir seviyeli ülkelerde meydan satıcılarının kendi
gelecekleri için bir birikim veya sosyal güvenlik ve emeklilik gibi umutları olmadığı
gibi, kişisel gelişim, iş gelişimi, işini büyütmek gibi bir şansları yok denecek kadar
azdır, çünkü maddi ve zaman olanakları çok kısıtlıdır. Çok uzun saatler çalışmak
zorunda kalabilirler, veya gece geç saatlerde, sabah çok erken saatlerde çalışabilirler.
Hastalandıkları zaman veya ailede bir sorun olduğu zaman çalışamazlar ve günlük
paralarını kazanamazlar. Kayıt içinde olmadıkları için teşvik, kredi gibi olanaklardan
faydalanma imkanları yoktur.

2.2.4. Meydan Satıcılığının Sebepleri

1 - İnsanları açık alanlarda satıcılık yapmaya iten en önemli sebep ekonomik


sebeplerdir. Aslında bu satıcılar yasal ve yerleşik tüccar olmayı tercih ederler, son
tercihleri sokak satıcısı olmaktır.

Kırsalda nüfusun artıp toprak arzının aynı kalması ve teknolojik gelişmelerle işgücü
ihtiyacının azalması, diğer yandan kent ekonomisinin kırsal ekonomiden daha fazla
ücret ödediğinden kentlerin kırsal işgücünü çekmesi dolayısı ile zaten kentlerden
başka gidecek bir yerleri olmayan kırsal işsiz ordusu kentlere hücum etmektedir.
Ancak vasıfları kayıtlı ekonomide çalışmaya yeterli olmayanlar, yaşamlarını
sürdürmek için iş yaratmak zorunda kalırlar.

2 - Dünyanın birçok bölgesinde en önemli diğer sebep ise hem arz hem talep
kısmında yaşanan çaresizliktir. Seyyar satıcılar hiçbir zaman mallarının alınması için
zorlama yapmazlar, talebin hazır olduğu yerde bulunurlar. Kentde kendilerinden bir

97
M.Cengiz Yıldız, a.g.e. s.345
82
üst sosyo-ekonomik çemberin ihtiyaçlarını fark ederler. Bu çember ise kent
ekonomisindeki en alt kesimdir. Talep ve hazır müşteri neredeyse satıcılar da orda
bulunur. Ücretsiz iş gücü olan aile üyeleri ile çok düşük kar ile satış yapan sokak
satıcıları mallarını en düşük fiyattan pazarlarlar. Bu düşük fiyat genellikle dar gelirli
müşteriler için iyi bir alış veriş imkanı sağlar.

3- Arz tarafına bakarsak, sokak satıcılığının sebeplerinden biri de kayıtdışı


ekonomide yatmaktadır98.

4 - Global ekonomi de son dönemde kayıtdışının ve sokak satıcılığının sebepleri


arasında belirtilmektedir.

5 - Sokak satıcılarına bir başka sebep de bitmeyen ekonomik krizlerdir. Bir çok
ülkede ekonomik krizler sırasında çok sayıda çalışan işini kaybeder, veya sadece çok
kötü şartlarda çalışma imkanı bulur. Bunlar için sokak satıcılığı geçimlerini devam
ettirmek için bir alternatif sağlar.

OECD Türkiye Raporu 2008’de , “ iş sahipleri düşük maliyetle üretim yapan


ülkelerden gelen artan rekabet ile baş edebilmek amacıyla, ücretleri düşük tutarak
verimliliği ve karlılığı arttırmak, ayrıca ürünlerde yenilik ve çeşitlilik sağlamak
durumundadır”99, ifadesinde global rekabetin ülkemizin iş dünyasını etkilediğini
belirtmektedir.

6 – Kentlerde uygun ortam bulan enformel sosyal ağlar ve ilişkilerle kurulan


örgütlere üyelik dolayısı ile sokak satıcılığı yapmak bir geçim kaynağı
yaratabilmektedir.

2.2.5. Meydan Satıcılarının Ekonomik Potansiyeli

Önceleri iktisatçılar, gelişmiş ülkelerin tarihsel sürecini göz önüne alarak, ekonomik
büyümenin kayıtdışılığı zamanla kendiliğinden çözeceğine inanıyorlardı. Bu gelişme

98
Harlan Dimas, a.g.e.
99
OECD Economic Surveys: Turkey 2008, OECD Yayını, Issue 14, 2008, s.8
83
teorilerinin etkisi azaldıkça, yani gelişme olmasına rağmen hem kayıtdışı hem de
sokak satıcılığının artması ile gelişmekte olan ülkelerde sokak satıcılarına daha fazla
müdahaleci olmak gerekliliği anlaşıldı.

Yeni bakış açısında sokak satıcıları daha pozitif bir imaj kazandı. Cesaret ve
yaratıcılık gerektiren ve tüm olumsuzlar karşısında direnerek yaşamını sürdürebilme
şekli olarak görülmeye başlandı. Bu kişiler yeteneklerinin elverdiği en iyi şekilde
ailesi ile birlikte yaşamını sürdüren bireyler olarak görülmeye başlandı.

Böylece baskıcı belediye tedbirleri “sokak satıcısı” sorunsalını bertaraf etmekte


yanlış bir araç olarak görülmeye başlandı.

2.2.6. Meydan Satıcılarının Gelişmekte Olan ve Gelişmiş Ülkelerdeki Durumu

Gelişmekte olan ülkelerde sokak satıcıları, tüm ekonominin çok büyük bir parçası
olan (Güneydoğu Asya ülkelerinde %70 lere varan) kayıtdışı ekonomi içinde ve çok
kalabalık gruplar halinde varlıklarını sürdürürler. Yukarıda verilen bilgiler
doğrultusunda bunlar, yoksul ülkelerde “hem arz hem talep tarafındaki çaresizlik”
diye adlandırılan durumda, hiçbir sosyal güvencesi bulunmayan, kendi ve ailelerinin
yaşamlarını sürdürmek için başka bir alternatifi olmayan satıcılardır. Kırsaldaki
yaşam ümitlerinin azalması ile şehre gelmekten başka şansları yoktur.

Kayıtdışı sektörler tüm ekonomilerde, özellikle artan göç ve kentleşme sürecinde


olan gelişmekte olan ülke ekonomilerinde önemli bir ekonomik, toplumsal ve
kültürel sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Gelişmekte olan ekonomilerde kayıtdışı
sektörlerin ekonomideki payı % 50 ile % 90 arasında değişen değerler almaktadır
(Akgeyik vd., www.sosyalsiyaset.com). Benzer bir durum Türkiye için de söz
konusudur100.

100
Cemil Ertuğrul, Hicran Serel., “Türkiye’de Kayıtdışı bir Sektör: Seyyar Satıcılık ve İşportacılık”,
Mevzuat Dergisi, ISSN 1306-0767, Sayı, 150, Haziran 2010,
http://mevzuatdergisi.com/2010/06a/03.htm, Ağustos, 2010
84
Gelişmiş ülkelerde ise meydan satıcılığı genellikle yabancı göçmenlerin yaptığı bir
iştir ve kayıt altına alınma oranları yüksektir. Yine düşük kar marjı ile çalışırlar,
yoksul ülkelerdeki satıcıların sorunlarından çoğu yine bunlar için de geçerlidir.
Ancak gelişmiş ülkelerde özellikle son dönemde siyasi bir boyut kazanmakta ve
organize olabilmektedirler. Meydan ve Sokak satıcıları örgütleri artış göstermekte ve
daha çok satıcıyı kapsamaktadır. Ayrıca insan hakları ve sosyal adalet duygusunun
daha fazla geliştiği ülkelerde satıcılarına da belediyeler tarafından (en azından
belediyelerin bazı üyeleri veya muhalefet tarafından) daha fazla değer verildiği
görülmektedir.

Street Vendor Project101 NewYork’daki sokak satıcılarını şöyle tarif etmektedir:


NewYork’da 10,000 den fazla, sosisçi, çiçekçi, kitapçı, sanatçı gibi sokak satıcıları
bulunmaktadır. Bunlar zorla iki yakalarını bir araya getiren çok küçük
girişimcilerdir, uzun saatler boyunca ve zor şartlarda çalışmaktadırlar. Kaldırımlarda
ürünlerini satabilmeleri için kendilerine bir şans tanınmasından başka hiçbir şey
istemeyen daha çok göçmen ve etnik gruplar mensuplarıdır.

Son yıllarda belediyenin kentte “yaşam kalitesini” arttırma görüşü ile sert
müdahalesine maruz kalmaya başladılar. İzin sayıları sınırlandırılmış, birçok cadde,
işyeri sahiplerinin baskısı ile bunlara kapatılmıştır. Büyük işyerlerine bile
kesilemeyecek büyük cezalar (1000 dolar gibi) kesilmeye başlanmıştır.

The Street Vendor Project çeşitli marjinal grupların kanuni temsilciliğini yapan
Urban Justice Center’a102 bağlı, sokak satıcılarını güvence altına alacak bir hareket
olarak kurulmuş, 750 den fazla aktif seyyar üyesi olan bir oluşumdur. Sokaklarda
satıcıları bulup kanuni hakları ve yükümlülükleri ile ilgili bunları aydınlatmakta,
seslerini duyuracak kolektif eylemler planlamaktadır. Seyyarlara kamu bilincini ve
vatandaşlar için katkılarını anlatmakta, ayrıca seyyarların işlerini büyütebilmeleri
için küçük iş eğitimleri ve küçük krediler sağlamaktadır.

102
http://www.urbanjustice.org/, Nisan,2010
85
Seyyar satıcıları incelerken ekonomik açıdan karşımıza çıkan iki ana fikir vardır.
Birincisi bunlara karşı takınılan olumsuz tavırdır. Bu olumsuz tavır genellikle
bunların kira, vergi gibi masraflar ödemeden, yanlarında kimseyi çalıştırmadan ve
sigorta primleri ödemeden, dükkanlarda bulunan malları ve/veya kalitesiz taklitlerini
çok ucuza satarak haksız rekabet yaptıkları. Karşıt tavır ise, bunların hiçbir zaman
dükkan mallarının alıcılarına satmadıkları, başka bir alıcı grubu olan daha düşük
gelirli alıcılara sattıklarını ve dolayısı ile haksız rekabet yapmadıklarını öne süren
görüş. Bu olumlu tavır sosyal adalet temeline dayalı ve tüm dezavantajlı grupların
sosyal adalete uygun olarak sorunlarına çözüm arayışı içindedir. Çözümler ise şöyle
özetlenebilir: kayıt altına alınma çok kolaylaştırılarak kayıtlı hale getirilmeli. Çünkü
hem kendileri için hem de alış veriş edenler için bir ihtiyaca cevap veriyorlar. Yani
temel olarak serbest bırakılmalı ve çözüm arayışları bu çerçevede kayıt, kontrol ve
denetim altına alınarak devam etmeli.

Yukarıda, özellikler bölümünde belirtildiği gibi bazı sokak satıcıları çevredeki


dükkanlar için bir tehdit oluşturabilir. Genellikle politikacılarla birlikte hareket
edebilen hipermarket, süpermarket sahipleri rekabet yoluyla bertaraf edemedikleri
sokak satıcılarını, hükümet ve polis yoluyla bertaraf edilmesini desteklemektedirler.

Sayıları çoğaldıkça dükkan sahiplerine rakip olma tehdidi taşıyan sokak satıcıları
tolere edilemez duruma geldiğinden, modern kentler yapılandırılırken, “kamu
alanlarının” kimler tarafından ve nasıl kullanılması gerektiği tartışmaları doğmuştur.
Aslında iş sahipleri, hükümet, gelişim amaçlı aktiviteler, ve sokak satıcıları
arasındaki çatışma “kamu alanları” kullanımından daha önemli bir konumdadır.

Modern kentler yeniden planlanırken, sokak satıcılarını önlemek üzere, bunların


olmadığı bir yeni kent düzeni isteniyordu. Üçüncü Dünya ülkelerinde de aynı
denemeler tam anlamıyla başarılı olmadı. Tüm derin ve geniş siyasi-sosyal
programlara ve baskıcı yöntemlere rağmen (örneğin Mexico City’de) , sokak
satıcıları bir müddet sonra geri döndüler. California, Los Angeles’da, 1950 lerde
seyyar satıcılık nerdeyse tamamen silinse de, 1980 lerde çok daha büyük boyutlarda
ve önemli bir faktör olarak tekrar geri geldi. Modernlik ve sokak satıcılarının arası
86
başından beri hiç iyi olmamıştı. Modernlik hayalleri yerini post modern gerçeklere
bırakırken, sokak satıcıları da mantıklı sebeplere dayandırdıkları tepkilerini ve
kararlılıklarını ortaya koymaya başlamışlardı.103

Sokak satıcılığı ile ilgili siyasetlerin başarılı olabilmesi için sokak satıcılarının siyasi,
ekonomik, ticari, sosyal gerçekleri hakkında daha fazla araştırmaya ihtiyaç
duyuluyordu. Bilimsel raporlar ve dünyanın çeşitli bölgelerinde yapılmış
araştırmaları bir araya getiren kitaplar ilk adımlardır. Gözleme dayalı araştırmaların
zorluğu açıktır. “Gömülülük” (embeddedness) kavramı ekonomik aktivitelerinin
yanında sokak satıcılarının diğer sosyal alanlardaki durumunu (Granovetter, 1985)
anlamakta önemli rol oynar104.

2.2.7. Meydan Satıcılarını Önleme Yöntemleri

Vergi gelirlerini arttırmak isteyen kent planlamacıları ve kentsel alan değerini


arttırmak isteyen iş sahipleri, özellikle çok sıkı denetim altında tutulan turistik
bölgelerin seyyarlar tarafından devamlı işgal edilmesine karşı gelirler. Ancak
seyyarlar kamu alanlarını kendi ihtiyaçları doğrultusunda kullanmaya devam ederek
hükümet ve sermaye sahiplerinin isteklerine karşı gelebilmektedirler. Seyyar
satıcıları modern caddelerden bertaraf etmek için çeşitli stratejiler ortaya
konmaktadır.

2.2.7.1. Meydan Satıcılarının Zabıta Tarafından Bertaraf Edilmeleri


Zabıta memurları ani operasyonlar düzenleyerek seyyar satıcıları yakalar ve
mallarına el koyar. Mallar ya anında imha edilir veya vergi ve ceza ödendikten sonra
geri verilmek üzere el konulur. Eğer ceza ödenemezse daha sonra imha edilir. Satıcı
ya hemen salıverilir, ya da çok kısa bir müddet tutulur. Harlan Dimas’a göre çok

103
John Christopher Cross, Alfonso Morales, a.g.e, s.7
104
John Christopher Cross, Alfonso Morales, a.g.e. s.11
87
fazla sayıda seyyar satıcıyı içerde tutmak için genellikle yer ve kaynak yeterli
değildir. Birçok seyyar satıcı temizleme operasyonlarını hissederek kaçarlar. Bazen
polisin veya zabıta görevlilerinin bir seyyar satıcıyı sokakta kovaladığını görürüz.
Bu gibi olayların az da olsa bir kısmı şiddet içerebilir. Mallarının alınması veya imha
edilmesi karşısında zabıtaya sayıp söven hatta fiziksel direniş gösteren seyyar
satıcılar karşısında, kovalamaktan yorgun düşmüş memurlar kontrollerini
kaybedebilirler.

Tekrarlayan temizleme operasyonları ve mallarının imhası sokak satıcılarında da


husumet ve kinlenmeye yol açabilir. Bazen satıcılar organize olarak zabıta
operasyonu püskürtseler de belediye güçleri hızla ve daha büyük güçle olay yerine
geri gelip daha fazla güç kullanır ve operasyonu tamamlar. Ancak yine de satıcılar
bir süre çekilseler bile, her zaman geri gelirler. Başka bir deyişle bu operasyonlar
kalıcı bir çözüm getirmez, son zamanlarda insani olmadığı da düşünülmeye
başlanmıştır. Uzun vadede bu taktikler hiçbir tarafın kazanamadığı taktiklerdir.

Aslında yasal kullanımı korumakla görevli olan polis ve zabıta ekipleri ile bir suç
işlemeyen sokak satıcıları arasında karmaşık bir ilişki vardır. Çünkü zor kullanmak
bu resmi görevlileri de zaman zaman rahatsız etmektedir. Bazıları tamamen
kanunlar çerçevesinde seyyarları düzene sokmaya uğraşırken bazıları bunlarla dostça
veya çıkar ilişkisine de girebilir. Seyyarlarla benzer gelir grubunda olan resmi
görevliler seyyarları (örneğin daha yaşlı bir sokak satıcısını) kovalamakta duygusal
anlamda zorlanabilir.

Talep olduğu sürece temizleme operasyonları sokak satıcılarını sadece geçici olarak
uzaklaştırmaktadır. Dolayısı ile baskıcı tedbirler bir çözüm getiremediği gibi tüm
taraflar için zarara yol açmaktadır.

Zabıta operasyonlarının sonuçsuz kalmasına en iyi örnek Mexico City’deki


operasyonlar olabilir. Informal Politics: Street Vendors and the State in Mexico City
adlı kitapta, J.C.Cross Mexico City’de belediye yetkilileri sokaklarda satıcılık
yapmanın yasak olduğunu söyleyedursun, yüz binlerce seyyar satıcının şehri açık
hava pazarına döndürmüş durumda olduğunu anlatmaktadır. Belediye yöneticileri
88
sokakları seyyar satıcılardan temizlemek için planlar yapsalar da, seyyarlar şiddetle
bu tedbirlere karşı çıkıp varlıklarını sürdürmektedir. Cross’un belirttiğine göre devlet
tarafından desteklenen ‘modern’ ekonomi düzeni dışında gelişen bu ekonomiyi
kontrol altına alabilmek veya elimine etmek konusunda siyasiler arasında da bir
çatışma yaşanmaktadır. Mexico City’de seyyarların sayısı gitgide artmakta, tatil ve
bayram günlerinde ise daha da yükselmektedir. Seyyarlar belediyenin turizme açmak
istediği alanların yapısını ve görüntüsünü bozmakta, trafiği kilitlemekte, ithal
kotalarını ve fiyat kontrollerini hiçe saymaktadırlar. Tüm önlemlere ve polis gücüne
rağmen önlenememektedirler.105

2.2.7.2. Meydan Satıcılarına Karşı Sosyal Yaklaşımlar


Günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde güç kullanımının kesin çözüm getirmemesi,
ayrıca insan haklarına saygının göz ardı edilmemesi sebepleri ile sokak satıcılarına
karşı sosyal adaletli yaklaşımlar ön plana çıkmaya başlamıştır.

Öncelikle dezavantajlı gençleri gelecekte uzun vadede işsizlikten veya alternatif


olarak kayıtdışı verimsiz ve kalitesiz işlerden kurtaracak ve onlara kariyer sağlayacak
eğitimler planlara alınmalıdır. Eğitim süresini uzatmak, en azından asgari derecede
vasıf kazandırmak, eğitim seçeneklerini arttırmak, yarı zamanlı mesleki eğitimler ve
çıraklık sistemleri oluşturmak İngiltere ve Hollanda’da çok olumlu sonuçlar
getirmiştir. Buradaki asıl sorun, okulda veya iş piyasalarında bulunmayan kayıtlı
olmayan bu gençlere nasıl ulaşılabileceğidir. ABD’de bunlar yaşadıkları
mahallelerden alınarak eğitim, iş tecrübesi, ve yetişkin kılavuzluğu verilmesi
şeklinde yapılmaktadır.

Ekonomik krizlerle birlikte özellikle gençler, göçmenler, düşük vasıflı kişiler veya
yaşlı işçiler ve geçici veya kontratla çalışanlar işlerini kaybetme riski ile karşı
karşıya, ve kayıtdışı işlere kayma potansiyeline sahiptir. Bu yüzden bunlar için de

105
John Christopher Cross, “Organizing the Poor: Informal Economic Actors and the State”,
Informal Politics: Street Vendors and the State in Mexico City, Stanford University Press,
California, 1998, s.17
89
tedbirler alınmalıdır. OECD raporlarında dezavantajlı gruplar olarak anılan bu
gruplar için kaliteli iş olanakları yaratılmalıdır.

Sokak satıcıları hakkındaki kötü imaj şudur: Yaya ve araç trafiğini engeller,
kaldırımları işgal eder, pislik ve düzensizlik getirir. Ancak bu sorunların hepsi
kolayca giderilebilecek sorunlardır. Gerçekten sorun çözülmek istenirse, kolayca
çözülür ve sokak satıcıları kentlerde bir değer haline gelebilirler. Organize edilip
yönetmeliğe bağlanır, temiz ve düzgün bir şekilde çalışmaları sağlanır, turistler için
bir cazibe haline bile gelebilirler. Büyür gelişir ve zamanla kayıtlı ekonomiye
geçebilirler. Aşağıda bazı öneriler ve dünyadaki uygulamalardan örnekler vardır106.

1. Bakış açısı değişikliği. Thailand ve Hindistan’da seyyar satıcıları destekleyici


politikalar çok faydalı olmuştur. Bunu yasal çerçevenin oluşturulması takip eder.
(ILO 2006 -2007)

2. Zamanla sokak satıcılarının kayıt içine alınması.

3. Gelişim iktisatçılarına göre kentlerin gelişimi olduğu kadar kırsal gelişime de


kaynak aktarılması. Böylece kalabalık kentlerde iş aramak zorunda kalan insanlarda
azalma görülecektir.

Zaten az olan kaynakların kentlerdeki fakirliğin azaltılması için kullanılması ve


kırsala kaynak ayrılmaması kırdan şehre göçün ve fakirliğin artmasına neden olur.
Bu yanlış ekonomik politikalara örnektir.

4. Mikro finans: Finans desteği hayati önem taşır ancak kayıtdışı bu desteği sağlayan
bankalardan hiç pay alamaz. Bu sebeple mikro finans 2006 Nobel Barış Ödüllü Prof.
Muhammed Yunus’un çizdiği model mikro finans doğmuştur (Grameen Bank –
Bangladeş).

Son dönemlerde Sosyal Yaklaşımlar ülkemizde de kabul görmeye başlamıştır.


Dokuzuncu Kalkınma Planında yer aldığı üzere : “Uluslararası yükümlülükler,
AB’ye üyelik süreci ve tarımsal yapıda hızlanan dönüşümün kırsal kesimde ortaya

106
http://streetvendor.org/for-vendors, Ocak 2010
90
çıkardığı uyum sorunlarını çözmek ve kırsal kalkınma proje ve faaliyetlerine çerçeve
oluşturmak üzere 2006 yılında Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi hazırlanıp yürürlüğe
konmuştur.”107 Aşağıdaki gazete haberine göre Eyüp'te bir düzen çerçevesinde satış
yapmalarına imkan tanınan meydan satıcıları da sosyal yaklaşımların örneğidir.
Eyüp’te Otantik Seyyar Satıcılar
06 Nisan 2011 Çarşamba 00:16
Eyüp Belediyesi, Eyüp Sultan Meydan düzenlemesinin ardından, seyyar satıcıların tezgahlarını da
yeniledi. Meydan'daki tüm satış stantları tarihi dokuya uygun otantik bir şekilde dizayn edildi.
Meydan'daki zabıta birimi merkezi ve gazete satış noktası da aynı şekilde yapıldı.108

107
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Ankara, s..49
108
http://vatangop.com/eyupte-otantik-seyyar-saticilar_haberi_1623.html, Aralık 2011

91
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TAKSİM MEYDANI -24 SAAT- MEYDAN SATICILARI

Kentlerdeki yaşam kolaylığı, üretilen hizmetlerin bolluğu ve kalabalık pazar


yerlerinin “çekiciliği”, ile kent dışı yerleşim yerlerinin doğaya bağlı elverişsiz
şartları, tarım alanlarının daralması ile gelen işsizlik gibi olumsuz sosyo-ekonomik
şartların “iticiliği”, kent dışından gelenler için kent meydanlarında geçim yolu
aramanın başlıca sebepleridir109. Bu durumda aşırı kentleşmenin sebepleri ile kent
meydanlarına satıcıların akın etmesinin sebepleri büyük benzerlik göstermektedir

Dünya kenti olarak İstanbul’un merkezi Taksim Meydanı’nın satıcılar için çekiciliği
bu bakımdan açıktır. Ayrıca alana toplu taşımacılık kullanılarak rahat hızlı ve kolay
ulaşım da diğer bir olumlu etkidir.

Ancak planlı kentleşme sürecinde diğer meydanlardan daha da fazla, özellikle Birinci
Bölümde dünya üzerindeki konumundan bahsettiğimiz Taksim Meydanı gibi bir
meydanın sokak satıcıları için serbest pazar haline getirilemeyeceği de açıktır.
Gerçekten de bu meydanın Beyoğlu Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesi’nin polis ve zabıta güçlerince sıkı bir kontrol ve denetim altında olduğu
varsayılmaktadır veya gündüzleri öyle görülmektedir. Meydanda ki gerçek durumun
nasıl olduğunu “24 saat gözlem” ile bu bölümde inceleyeceğiz.

Bu bölümün asıl konusu olan saha araştırması, yöntemi ve diğer safhalarına


geçmeden önce Taksim Meydanı’nın fiziksel yapısı anlatılacaktır.

109
Eyüp G. İşbir, “Ünite 2: Kentleşmenin Nedenleri” , Kentleşme ve Çevre Sorunları, Bülent Açma,
Yard.Doç.Dr., (Ed.) T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını, No.1645,Eskişehir, Ağustos, 2005, s. 23
92
3.1. Taksim Meydanı’nın Gözlem Metodu ile “Dünya Kentsel Hiyerarşi”
Yapısıyla Karşılaştırılması

İstanbul’un ana merkezi olan Taksim Meydanı’na baktığımızda neler görüyoruz?


Meydan şehrin bütünü ile en küçük yerleşim yerlerine kadar ulaşabilen bir ulaşım
ağının merkezidir. Metro, ve otobüs bağlantısının yanında raylı sistemler, İstiklal
Caddesi boyunca geçip Taksim Meydanı’nı Tünel ve Karaköy’den deniz yollarına
bağlayan nostaljik tramvay diye adlandırılan tramvay, Anadolu Yakası ve Yeşilköy,
Florya yönlerine giden dolmuşlar, ayrıca sürekli bir taksi ve özel servis trafiği
görülmektedir. Dünya kentlerinin en önemli özelliklerinden biri olan diğer şehirlerle
bağlantı Taksim’de ki İstanbul’un iki hava alanına bağlanan özel havaalanı servisleri
ve ayrıca yine bu hava alanlarına belediye otobüsleri ile kendini göstermektedir.

Taksim Meydanı’nda öncelikle bir trafik Meydanı özelliği ağır bastığı


gözlemlenmiştir. Düşük maliyetli kitle ulaşım araçları civarda ikamet etmeyen
satıcılara günün her saati Meydan’a kolaylıkla ulaşma imkanı sağlamaktadır.

Fiziksel olarak ikinci göze çarpan unsur büyük otellerdir. Bunlar daha çok uluslar
arası zincir oteller olup çok sayıda daha küçük otel her geçen gün devreye
girmektedir.

Taksim Meydanı’nda bunlardan başka göze çarpan fiziksel unsurlar:

Çok sayıda uluslararası şirketin ofisleri, ayrıca danışmanlık ve turizm şirketleri


ofisleri, döviz büroları, telekomünikasyon şirketleri temsilcilikleri gibi genellikle
hizmet sektörüne ait işyerleri,

Sayılamayacak kadar fazla lokanta, bar, fast foodcu, kafe, pastane benzeri mekanlar,

Simit ve Kestane/mısır tezgahları başındaki satıcılar, ve daha dikkatli bakınca


görülen elinde portatif küçük masa veya kutular ile gezerek satış yapan satıcılar,

Reklam ve İletişim panoları: meydandan gelip geçen sayısı milyonla ifade edilen
kitleye ulaşmak için, şirketlerin 24 saat kullandıkları dev reklam ve iletişim panoları,

93
Kontrol ve denetim merkezleri (Zabıta,) ve otobüs hareket amirliği,

Ayrıca, Meydan Kültür ve gösteri alanı olarak da kullanılmakta olduğu için sık sık,
özel günler, maç –şampiyonluk kutlamaları, bayram, festival, kültür şenlikleri,
protesto yürüyüşlerine sahne olmaktadır. Beyoğlu’nda neredeyse tamamı İstiklal
Caddesi ve Taksim Meydanı’nda her yıl düzenlenmekte olan 14 festival vardır110.

Günümüzde şehir merkezlerinde değişim sonucu artık üretim faaliyetlerinin


bulunmadığı, alışveriş imkanları ve hizmet sektörüne ait işyerlerinin bulunduğu
birinci bölümde belirtilmişti.

Taksim Meydanı’nın görüntüsü merkez kentlere benzemektedir. Taksim Meydanı’na


baktığımızda etraftaki binalarda hizmet sektöründe faaliyet gösteren şirketler olduğu
gözlemlenmiştir. Şekil 8’deki tablodan da anlaşılacağı gibi Taksim Meydanı’na
çıkan bulvar ve caddelerdeki binalarda bulunan iş yerleri dikkate alındığında 50
işyerinin hepsinin hizmet sektöründe faaliyet gösterdiği görülmüştür. Bu işyerlerinin
11’i Turizm, 10’u finans, 9’u eğitim, 7’si yiyecek ve eğlence, 5’i danışmanlık, 5’i
kişisel bakım, ve 2’si iletişim sektöründe faaliyet göstermektedir. Bir adet de
Konsolosluk binası vardır.

Dünya kentleri, kendi ülkelerindeki diğer kentlerden çok, birbirlerine


benzemektedirler. Birbirleri ile olan fiziksel bağlantıları, dünyanın ve hatta ülkenin
başka bölgelerine nazaran birbirlerine kolaylıkla ulaşmalarını sağlar. Yani dünya
kentleri global iş seyahatleri ve telekomünikasyon ağlarının ortasındadır.

İstanbul da bu ağlarla bağlantılıdır ve kolaylıkla diğer önemli kentlere ulaşılır.


İstanbul’un iki havaalanı da Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı’na
Taksim Meydanı’ndan hem özel servisler hem de kitle ulaşım araçları mevcuttur.

Dünya kent merkezlerinin kozmopolit yapısı ve dualite yaratması gibi özelliklerinden


birinci bölümde bahsetmiştik. Bu özellikleri Taksim Meydanı’nda da göze çarpar.

110
Beyoğlu Belediyesi, web sitesi, http://www.beyoglu.bel.tr/beyoglu/yasam.aspx?SectionId=65,
Temmuz 2011
94
Şekil 8: Taksim Meydan Civarındaki İşyerleri

Tarlabaşı Cumhuriyet Mete Caddesi İnönü Caddesi Sıraselviler


Bulvarı Caddesi Caddesi
Garanti Bankası İş Bankası THY Pastane Alternatif
Yurtdışı Eğitim
Simit Sarayı Turkcell İdeal Yurtdışı İş Bankası Turizm
Eğitim
YapıKredi ICEPYurtdışı Eğitim Atlas Yurtdışı T.C. Vakıflar Kuaför
Bankası Eğitim Genel Md.lüğü
Eurobank Network Yurtdışı Pamukkale HongKong Eduyork Yurtdışı
Eğitim Turizm Restaurant Eğitim
THY Döviz Bürosu Kuaför Pizzacı Cilt Bakımı
Taksim Eczanesi Obiturizm Adriyatik Hotel Avrupa Eğitim
Turizm
Turizm Şirketi Dilko Yurtdışı Viking Turizm Alman Tercüme Bürosu
Eğitim Konsolosluğu
LSC-London THY Remax Büfe Eczane/Optikçi
School of
Commerce
Noter Banka Hukuk Bürosu Restaurant Restaurantlar
Avea Döviz Bürosu Polen Menkul Şehirlerarası Döviz Bürosu
Değerler Otobüs
İşletmeleri

Meydan gündüzleri şirket, otel, kongre merkezleri gibi bürolarda çalışan üst düzey
yöneticilerin yanında, düşük vasıflı, düşük ücretle çalışan birçok kişiye de
(temizlikçi, ofis işleri, seyyarlar, fast food çalışanları, restoran servis çalışanları, v.s)
ev sahipliği yapmaktadır. Üst düzey çalışanların günlük ihtiyaçlarına cevap veren
pahalı işletmeler (restoran, bar, alış veriş, kültür – kitapçı, sinema, sanat
organizasyonları, taksi, otoparklar; yanında düşük gelir grubuna hitap eden
girişimler: seyyarlar, ucuz lokantalar (esnaf lokantaları, simit salonları,) belediye
ulaşım araçları gibi hizmet ve girişimler mevcuttur. Meydan satıcıları’nın büyük
çoğunluğu kırsal kökenli genellikle Doğu ve Güneydoğu bölgesinden gelmiş
vatandaşlarımızdır. Bunlar özellikle akşam saatlerinde turistlere ve kendi yaşam
tarzlarından çok farklı müşteri gruplarına satış yaparlar. Büyük bir esneklikle hareket
eden bu satıcılar Meydan ve çevresinde hangi mevsim, günün hangi saatlerinde neyi
satabileceklerini çok iyi bilirler. Meydan’ın çeşitli noktalarında aynı ürünü (aynı
tedarikçinin ürünü) satan birçok satıcı bulunur. Veya bir rakiple çıkan bir kavgada
destek olabilecek bir grup oluştururlar büyük bir hızla. Bunlar nasıl bir organizasyon
95
içindedir, birbirleri ile nasıl mekanik bağlarla bağlılardır? Bu araştırmanın amacı bu
ve benzer sorulara cevap verebilmektir.

Meydan satıcıları özellikle hafta sonu geceleri bir 1milyonu aşkın kişinin gelip
geçtiği (polis memurundan 17 Temmuz 2010 Cumartesi gecesi 1.2 milyon kişinin
Meydan ve civarında bulunduğu öğrenilmiştir) Taksim Meydanı’ndaki ekonomik
potansiyelden pay kapmaya çalışırlar. Bu tez çalışmasının teorik çerçevesinde de
belirttiğimiz üzere, sokak satıcıları, konu ile ilgili literatürde en alttakiler, ve
çaresizlik karşısında, diğer çaresizler olan müşterilere satış yapan yoksul kesim
olarak tasvir edilmişti. Araştırmamızdan sonra “Acaba Meydan satıcıları en
alttakiler midir?” sorusuna yanıtımız ise “Hayır” olarak ortaya çıkmıştır.

3.2. Araştırmanın Yöntemi

Bu bölüm Meydan Satıcılarının hangi dinamiklerle, köy ve kasabalarından Taksim


Meydanına gelip satıcılık yaptıklarını anlamak ve aralarındaki ilişkileri ortaya
koyabilmek için yapılan bir alan araştırması ve sonuçlarını içermektedir.

Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü’nde Alan Araştırması şu şekilde tarif edilmektedir:


“Alan araştırması, derinlemesine yapılan bir araştırma çeşididir. Bir olayın çok
boyutlu ve ayrıntıları ile incelenmesidir. Bir toplum, kurum veya küçük bir grubun iç
dinamiklerini inceler.”111

Araştırmamızda öncelikle Meydan’da satıcılık yapan gruplar hakkında ön gözlem


yapılmış ve ilgili resmi birimlerle görüşmeler yürütülmüştür. Aylara yayılan bir
süreçte günün çeşitli saatleri hem gözlemler sürdürülmüş hem de satıcılarla bire bir
görüşmeler yapılmıştır. Sabah 6.00 da başlayan gözlemler, ertesi sabah 06.00 ya
kadar devam etmiş, ve Meydanda 24 saat bulunan satıcılar gözlemlenmiştir.

111
Mustafa Erkal, Burhan Baloğlu, Filiz Baloğlu, “Alan Araştırması”, Ansiklopedik Sosyoloji
Sözlüğü, Der Yayınları, İstanbul, 1997, s.36
96
Gözlemler aynı gün 24 saat boyunca Meydan’da bulunarak değil, değişik günlerde
defalarca gidilerek yapılmıştır. Örneğin 5-6 sefer sabah saatleri, 5-6 sefer gündüz
saatleri, 5-16 sefer akşam, gece yarısı ve sabaha karşı Meydan’a gidilmiştir. Bahar
ve yaz ayları olduğu kadar, kış mevsiminde soğuk günlerde, yağışlı günlerde, tatil
günlerinde, özel günlerde de Meydan’a gidilmiştir. Meydan satıcılarının durumlarını
en iyi anlatan gözlem sonuçları aşağıdaki bölümlerde yazılmıştır. Edinilen ön
bilgilerden hem sonuçlar çıkarılmış hem de literatür taramasında karşımıza çıkan
teorik çerçeve ile bu sonuçlar karşılaştırılmıştır. Literatür tarama, gözlem ön
görüşmelerden elde edilen bilgilere dayanarak hedef kitlemize dönük anket
(yapılandırılmış görüşme) formları hazırlanmış, anket çalışması gerçekleştirilmiş ve
sonuçlar tekrar analiz edilmiştir. Sonuçlar tablo ve grafiklerle analiz edilmiş, ayrıca
sonuç kısmında açıklamalarla verilmiştir. Gözlem ve kısa sohbet görüşmeleri
sonucunda, meydan satıcıları’nın fazla soru içeren ve düşündürücü cevaplar
bekleyen anket formlarını doldurmayacağı ve bunlara cevap vermeyeceği
anlaşıldığından 38 soruluk yapılandırılmış görüşme formu ile yanlarına gidip
kendilerinden cevaplar alınmıştır. Bu yüzden satıcıları zorlayacak likert tipi sorular
soru formuna alınmamıştır. Yapılandırılmış Görüşme Formları ise çalışmanın ileriki
aşamalarında diğer görüşmelerle karışmaması için anket olarak anılacaktır

Günün 24 saati 3’er saatlik dilimlere ayrılmış, her bir 3’er saatlik dilimdeki
gözlemlerde en az 15-20 adet fotoğraf çekilmiş, ve bu fotoğraflar en betimleyici
olanları ekler kısmında detaylı açıklamalarla verilmiştir.

Bu çalışma hem betimleyici hem de hipotez test edici bir çalışmadır. Kentsel alanlar,
meydanlar, Taksim Meydanı ve kayıtdışı faaliyetler, Sokak Satıcıları ve Taksim
Meydan satıcıları konularına genelden özele doğru yer verilmiştir.

Çalışmanın aşamaları Şekil 9’da da gösterildiği gibi, aşağıdaki başlıklar altında


toplanmıştır:

• Meydanlar, Taksim Meydanı, ve Sokak Satıcıları ile ilgili literatür taraması

97
• Taksim Meydan Satıcıları ile ilgili yetkili birimlerle görüşmeler (Beyoğlu ve
Büyükşehir Zabıta)
• Taksim Meydanı’nda oluşan günlük değişimlerle ilgili olarak 24 saat Meydan’ın
gözlenmesi ve Meydan Satıcıları’nın yakından gözlenmesi
• Meydan Satıcıları ile görüşmeler,
• Meydan Satıcılarına yönelik yapılandırılmış görüşme,
• Sonuç tablo ve grafikleri, analizler

Şekil 9: Araştırmanın Aşamaları

LİTERATÜR YETKİLİLERLE GÖZLEM SEYYARLARLA YAPILANDIRIL

GÖRÜŞME GÖRÜŞME MIŞ GöRüŞME


TARAMA
(ANKET)

TAKSİM CUMHURİYET MEYDANI ÇERÇEVESİNDE ANALİZ

HİPOTEZ TEST ETMEK AMAÇLI ANALİZ

3.2.1. Araştırmanın Hedef Kitlesi ve Örneklem

Hedef Kitle ve Araştırma Evreni, bir dünya kenti olmakta hızla ilerleyen, hızlı bir
kentsel gelişim sürecinde olan bir metropolün, en önemli merkezlerinden biri, sadece
kentin değil aynı zamanda ülkenin dünyaya açılan penceresi konumunda olan
Taksim Meydanı’nda görülen satıcılardır. Meydanın potansiyelinin yüksek olduğu
saatlerde, hava durumunun da uygun olduğu hafta sonu geceleri, sayıları 150-200 ü
bulmaktadır.

98
Örneklem olarak 50 Meydan Satıcısı hedeflenmiş ancak 4 satıcı görüşme yapmak
istememiş sayı 46 olarak gerçekleşmiştir. Bu sayının Araştırma Evreni olan Taksim
Meydan Satıcılarını temsil edebileceği açıktır.

3.2.2 Araştırmanın Alanı ve Sınırları

Araştırma Alanı İstanbul Taksim Meydanı’dır. Literatür tarama çalışmaları sırasında


Taksim Meydanı veya meydanlar ile ilgili araştırmalarda sosyal dokunun analiz
edilmediği, bu araştırmaların genellikle şehir mimarisi alanında yapıldığı, fiziksel ve
biyolojik yapının incelenmediği dikkat çekmiştir. Bu çalışmada ise Meydanın sosyal
dokusu üzerinde duruldu ve sosyal doku unsurlarından Meydan satıcıları yakından
incelendi. Araştırma günün her saati Meydan’da satıcılık yapan kişilerle sınırlıdır.
Başka bölgeler veya sokak aralarındaki satıcılar araştırmanın dahilinde değildir.

3.2.3. Araştırmanın Verileri

1- Literatür Taraması:

a) Meydanların iyi kavranması açısından kent sosyolojisi ve kentleşme çerçevesinde


kentsel gelişim, globalleşme etkisiyle kentsel değişim, kent merkezleri ve meydanlar
ile ilgili yerli ve yabancı literatür taraması;

b) Taksim Meydanı ile ilgili Literatür araştırmaları

c) Meydan Satıcılarının iyi anlaşılması açısından, enformelleşme, kayıtdışı


faaliyetler, seyyar satıcılar ile ilgili literatür taraması;

ç) Sonuçlarda ortaya çıkan kültür, sosyal sermaye, gömülülük gibi olguları anlamak
için ve araştırmaya ışık tutabilmesi açısından iktisat sosyolojisi ile ilgili de literatür
taraması yapılmıştır.

2- Gözlem

Gözlem çalışmaları üç aşamadan oluşmuştur :

99
a – Genel Gözlem (Taksim Meydanı fiziksel ve sosyal kültürel unsurlar)

b- Genel olarak seyyarların gözlenmesi

c – Mikro gözlem (tek bir simitçiye, mısırcıya odaklanarak gözlem)

Araştırmada öncelikle pasif gözlem tekniği kullanıldı. “Bu tür gözlem tekniğinde
herhangi bir sistemleştirmeye başvurmadan sosyal olaylar ve olgular, basit ve olduğu
gibi gözlenir. Grup içine girerek yapılan araştırmalarda araştırılan grubun ileri
gelenleri ile irtibat sağlanmak suretiyle tasvirde bulunma hedeflenir”112 . Bu sayede
meydandaki sokak satıcılarının çeşitleri, hangi saatlerde neler sattıkları, birbirleri ile
olan ilişkileri, gibi bazı gerçekler bulundu. Bu bilgilerin ışığında, bazı grup üyeleri
ile sohbet görüşmeleri yürütüldü. Nasıl düşündükleri, bakış açıları anlaşılmaya
çalışıldı.

Sosyal bilimlerde veri toplama tekniklerinden biri olan gözlem tekniği “araştırıcının
gözlemleyeceği olgu ve olayları nerede, ne zaman ve nasıl gözleyeceğini önceden
belirler. Gözlem tekniği, gözlemciye mutlaka bir fikir, bir tahmin, olay hakkında bir
seziş telkin etmelidir113. Bu çalışmayı gerçekleştirmeden önce Taksim Meydanı ve
çevresinde bazen yürüyerek bazen de belli bir noktada durarak, Meydan’a hakim bir
kafeteryada oturarak gözlem yapıldı. Bu çabalar sonucu meydan 24 saat gözlendi ve
‘yapılandırılmış görüşme soruları’ için bilgi toplandı.

Pasif gözlem yöntemi uygulanarak yapılan bu ön gözlemler sonucunda bazı tespitler


yapıldı.

Meydanda satıcılık yapanlar bir enformel organizasyonun üyeleridir.

Meydanın dört bir köşesinde aynı tişörtleri satanlar, veya su satanlar tedarikçilerinin,
bir bakıma, kayıtdışı pazarlama elemanlarıdır.

112
Burhan Baloğlu, Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemi, Der Yayınları, İstanbul, Ekim 2009, s.
88
113
Burhan Baloğlu, a.e., s. 92
100
Meydanın çeşitli yerlerinin pazarlama faaliyetlerinin tezgah arkası olarak veya
yiyecek veya malların satışa hazırlandığı yerler olarak kullanıldığı tespit edildi.

Gümüşsuyu’ndaki metruk bina mısırcıların mısır arabalarını bıraktıkları ve mısırların


hazırlanıp arabalara yüklendiği yerlerden biridir. Parkın Mete Caddesi tarafında
kaldırıma park etmiş bulunan bir minibüs şemsiyelerin getirildiği büyük paketlerden
desteler halinde hazırlandığı yerdir. Yazın bir market arabasında kolilerce “Sırma” su
AKM yanından Meydana getirilerek su satan gençlere dağıtılmaktadır.

ç) Meydan Satıcılarını kayıtlı ve kayıtsız diye iki gruba ayırabiliriz. Kayıtlılar,


simitçi, mısır-kestaneci, ve çiçekçilerden, piyangoculardan ibarettir. Diğer satıcılar,
ise kayıtsız yani, kayıtdışı çalışmaktadır. Bu konu detaylı olarak aşağıdaki
bölümlerde anlatılmıştır.

d) Kayıtdışı çalışan satıcılar arasında, çalışma saatleri ve satılan ürünler açısından


son derece yüksek bir esneklik ve değişkenlik vardır.

3- Görüşme

Gözlemler sonucu ortaya çıkan fikirler ve sorulara dayalı olarak ilgili kişilerle
karşılıklı görüşmeler yürütüldü ve bilgi edinildi. Satıcılar, satıcıları organize eden bir
işadamı, zabıta yetkilileri, konuyla ilgili şahıslar ile karşılıklı sohbet ve görüşmeler
yürütüldü. Bu görüşmeler ilerdeki aşamalarda verildi.

4- Yapılandırılmış Görüşme Formunun Hazırlanması

Görüşmelerden ortaya çıkan gerçeklere dayalı olarak soru formları hazırlandı.


Sorular basit ve seyyarların çabuk cevap verebileceği gibi düzenlendi. Bazı Meydan
satıcıları hem zabıta geliyor mu diye etrafı gözlemek hem de gelip geçenlerden satış
kaçırmamak için çok acele cevap vermek durumunda idiler. Üniversiteden değil de
zabıta müdürlüğünden geldiğimizi düşünenler sağlıklı cevap vermediler. Cevap
seçeneklerini okuyarak cevap veremeyecekleri önceden anlaşıldığı için, kısaca cevap

101
verebilecekleri açık uçlu sorular tercih edildi. 4 Satıcı konuşmak istemediğini belirtti.
Böylece örneklem 50 satıcı yerine 46 olarak gerçekleşti.

5- Görsel Veri

Araştırma sırasında birçok fotoğraf çekilerek Meydan’ın 24 saat durumu sosyal


yaşantı ve ekonomik potansiyel açısından görüntülendi. Meydan satıcıları da
fotoğraflar arasında yer aldı.

3.2.4. Araştırmanın Hipotezi

“Bilindiği gibi bilimsel araştırmaların ilk adımını kuram oluşturur. Kuram birbiriyle
alakalı olup, birbirine ters düşmeyen ve kendilerinden sınanabilecek, hipotezler
çıkarılabilecek olan kavramlar, ifadeler ve fikirler sistemidir. Daha doğru bir ifadeyle
somut ve küçük realiteler üzerinde yapılmış araştırmalardan çıkan; fakat aynı
zamanda yapılacak araştırmalara da ışık tutacak önceden söylenmiş bir neticedir”114.

Bu çalışmada da literatür taraması, gözlemler ve sohbet görüşmeleri sonucu, bazı


çıkarsamalar ve varsayımlarda bulunuldu ve hipotezler ortaya kondu, bunlar sınandı.
Bu hipotezler aşağıdaki gibidir.

Taksim Meydanı’nda satıcılık yapan kişiler genellikle bir enformel ilişki ağında
bulunan grupların üyeleridir. Taksim Meydanı’nda tezgah açılabilecek bir yer
bulmak yakın ilişki içindeki kişiler tarafından sağlanır. Meydan satıcılarının
arkalarında tedarikçiler, kendilerini Taksim Meydanı’ndan haberdar edip
memleketlerinden getiren, burada kolayca kalmalarını sağlayan ve işlerini yaparken
kendilerini destekleyen yakın ilişkiler içinde bulundukları akraba ve/veya hemşeri
grubu vardır.

114
Burhan Baloğlu, “Hipotez ve Varsayım Birbirlerinin Yerine Kullanılabilir mi?”, Sosyoloji
Konferansları, İ.Ü.İ.F. Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi, İ.Ü. Yayın No. 4620,
Otuzikinci Kitap, İstanbul, 2005, s. 126
102
Şemsiyeci örneği, su satanlar ve fırınlara bağlı olan simitçiler, bu hipotezi
doğrulamakta iyi birer örnektir.

3.3. Araştırmanın Bulguları

3.3.1. Meydan Satıcılarının Yasal Konumu


Taksim Meydanı’nın gözlemlenmesi ve meydan satıcıları ile kısa görüşmeler
sonucunda ilk ortaya çıkan gerçek meydan satıcılarının yasal konumu ile ilgili
olmuştur. Öncelikle bunu açıklamakta fayda vardır.

Meydan satıcılarını öncelikle üçe ayırabiliriz.

1 - Kayıtlı (izinli) olanlar: Beyoğlu Belediyesine işgaliye ödeyen simitçi ve


kestaneci/mısırcı. Beyoğlu Belediyesine bağlı toplam 97 tezgah vardır. Yerleri sabit,
başka yerde satış yapamazlar. 2010 işgaliye bedeli olarak ayda 150- 500 TL öderler.
Piyangocu, çiçekçi, ressam gibi bazıları ise Büyükşehir Belediyesinden izinlidir.

2- Kayıtlı olmayanlar: Devamlı zabıta ekiplerinden kaçarak değişik mallar satmaya


çalışan kayıtdışı seyyar satıcılar. Bunlar devamlı geziyor bir yerde sabit değil.
Birbirleri arasında dayanışma olduğundan zabıta görevlilerinden haberdar olup
derhal buharlaşıyorlar. Zabıta tehdidi uzaklaşınca tekrar ortaya çıkıyorlar. Daha çok
zabıta görevlilerinin yoğun olmadığı akşam saatlerini tercih ediyorlar.

3- Tezgah başında yevmiyeli çalışanlar: Bunlar araştırma sonucu ortaya çıktı. Günlük
20-30 TL yevmiye ile kayıtlı tezgah sahibi yerine tezgah başında duruyorlar.
Genellikle tezgah sahibinin akraba, hemşeri, kardeş, yeğen gibi yakını olanlar
çoğunlukta, ancak tamamen işçi olarak çalışanlar da var.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile yapılan telefon görüşmesinde yetkili kişi,
hiçbir sokak satıcısının, hiçbir tezgahın yasal olmadığını, İBB veya ilçe
belediyelerden izin alarak satış yapabildikleri, ancak İBB zabıtası olarak gerek
gördükleri anda hepsinin – kayıtlı olanları da dahil olmak üzere, satış yapmalarını
engelleme veya tezgahları kaldırma haklarının olduğunu söyledi.

103
3.3.2. Meydan Satıcıları Gözlem Sonuçları

Meydan’ın fiziksel yapısı ile ilgili gözlem notları yukarıda 3.1 Taksim Meydanı’nın
Fiziksel Yapısı bölümünde verilmişti. Meydan’ın değişik günlerde değişik saatlerde
(24 saat), gezilerek veya bir noktadan bir satıcı incelenerek gözlemlendiği yukarıda
belirtilmişti. Bu gözlemlerle ilgili bulgular aşağıda anlatılmış ve fotoğraf kareleri ve
açıklamaları ile birlikte eklerde de verilmiştir. Bu kısımda ise meydan satıcıları ile
ilgili gözlem sonuçları anlatılacaktır.

Meydan Satıcıları Gözlem Sonuçları:

8 Nisan 2010 Perşembe günü sabah saat 07.00 – 12.30 arası Taksim Meydanı’nda
McDonalds önündeki simitçiler yakın gözlem yoluyla incelendi:

Noktadan görülen iki simitçi ve iki poğaçacı var. Gözlem noktasının yakınında duran
poğaçacının tezgahında simitler de duruyor. Saat 8’e kadar simitçiler el arabalarını
iterek gelmeye başlıyorlar. Bazısının arabası daha önce getirilmiş. Kendisi arabasının
başına geliyor, işbaşı yapıyor. Saat 9’a on kala Mc Donalds önü simitçisi arabası ile
görünüyor, poğaçacının kalan simitlerini (40 adet) , 17 açma, 5 çatal) alıyor. Bu
sırada bir minibüs gelerek yeni çıkmış simitleri getiriyor, 75 kadar simit alıyor. Mc
Donalds önü simitçisi 115 simit, 17 açma 5 çatal ile güne başlıyor.

Simitçilere günde üç kez sevkiyat yapılıyor. 8.00-9.00 arası, 11-11.30 arası, 12.30-
13.00 arası. Her sevkiyatta 100-150 kadar simit bırakılıyor ve simitçiler bu simitlerin
hepsini satmadan o gün işi bırakmıyorlar. Daha erken gelen simitçiler simitleri kendi
alabiliyor veya iş arkadaşları onlara getirebiliyor.

Civardaki diğer kişiler aceleyle işe gidenler, Havalimanı Servisi – Havaş’a


yetişenler, taksiciler, çevredeki kafe, restoran, fast foodlarda çalışanlar, temizlik
işçileri, bu işletmelere mal getirenler. Bu kişiler simitçiden çok sayıda simit

104
alıyorlar. (daha önce de benzer kişiler poğaçacı ve daha erken saatlerde meydanda
olan 2 simitçiden alıyorlardı).

Saat 11.30 da meydan da gözlem devam ederken fırından tekrar yeni tepsi simitler
geliyor. Simitçimiz 110 - 120 adet yeni simit alıyor

Taksim Meydanda saat 9’dan itibaren genellikle otobüs durakları çevresi,


Cumhuriyet Caddesi girişi, İstiklal Caddesi girişinde yoğun olmak üzere 20 simitçi
gün boyunca bulunuyor.

Gün Boyu Gözlem:

Diğer izinli satıcı grubu olan kahvaltıcıların izinleri saat 10.00 da bitiyor. Bu satıcılar
06.00 dan itibaren izin bitiş saatine kadar Meydan’da bulunuyorlar. Sabah ve öğlen
saatleri arasında en yoğun bulunan satıcı grubu simitçiler, öğlen saatlerinde
kestane/mısırcılar Meydan’da görünmeye başlıyor ve akşam saatlerine kadar
simitçilerle birlikte en önemli Meydan Satıcı grubu olarak satışlarını sürdürüyorlar.
Akşam saatlerine kadar diğer izinsiz, portatif tezgahlı veya tezgahsız ıvır zıvır satan
satıcıları görmek az da olsa mümkün, bunlar daha çok sucu, şemsiyeci, çorapçı, çay-
kahveci, sandviççi. Akşam saatlerinde ise Meydan kalabalık bir satıcı grubuna ev
sahipliği yapıyor, saat ilerledikçe ve zabıta görevlileri azaldıkça satıcıların sayıları
artıyor.

17 Temmuz 2010 Cumartesi Saat 21.00 – 04.30 Arası Yapılan Gözlem:

Taksim Meydanı gece saat 21.00 den sonra yavaş yavaş sakinleşiyor. Gün içi
koşturmasına tanıklık ettikten sonra yeni misafirlerini kabul etmeye başlıyor. Gün
içinde çoğunlukta olan simitçiler birer birer Meydan’dan ayrılıyor yerini kestaneci,
midyeci, sucu, çay - kahve satanlara bırakıyor. Bir adet ızgaracı (ciğer, tavuk, köfte)
ve soğuk sandviççi de var. Çay –kahve satan seyyara sorduğumuzda, otobüs
şoförlerinin çay kahve ihtiyacını karşıladığını söylüyor. Soğuk sandviççi ve sucu da
aynı şekilde otobüs durakları civarı satış yapanlar –otobüs şoförleri, temizlik işçileri,
ve eve dönmesi bu saatlere kalmış kişiler bunlardan alışveriş yapıyorlar. Meydanın
Beyoğlu İstiklal Caddesi tarafında oyuncak ve ıvır zıvır satanlar (ışıklı yoyolar, ışıklı
105
bumerang gibi) , ayrıca gündüzleri de sık rastlanan piyango biletçileri yerlerinde
duruyor. Buzlu badem satanlar da görülüyor.

17 Temmuz 2010 Cumartesi gecesi saat 21 den 00.30 a kadar 117 satıcı sayılmıştır.
Bu satıcılarını neler sattığı Şekil 10’da ki tabloda gösterilmiştir. Saat 21.30 dan sonra
önce simitçiler sonra mısır ve kestaneciler Meydan’ı terketmişlerdir. 22.30 dan sonra
yoğun olarak midye dolmacı, ve diğer izinsiz satıcılar Meydanın İstiklal, Cumhuriyet
ve Metro girişlerini doldurmuşlardır. 01.00 den sonra bunlardan birçoğu Meydanı
terk etmeye başlamışlardır. 02.00 den sonra Meydan’da ızgaracı, midye dolmacı,
soğuk sandviççi, sucu, pilavcı, tatlıcı (sütlaç, keşkül, kadayıf), çay- kahveci
bulunmaktaydı. Bu satıcılar sabah saat 5.30 – 6.00 ya kadar Meydan’da satış
yapmaya devam ettiler. Müşterilerini şöyle sıralayabiliriz: eğlence yerlerinden
çıkanlar, eğlence mekanlarında çalışıp eve dönenler, asayişi sağlamak için dolaşan
polis ve sivil polisler, taksi şoförleri, motosiklet ile seyahat edenler/ motorlu kurye
hizmeti verenler. Meydan Satıcıları’nın neler sattığı liste halinde aşağıda verilmiştir.

Meydan’da para kazanma imkanı arayan bu kişilere ilave edeceğimiz çok daha
kalabalık bir grup olduğu saat 02.30 civarında anlaşıldı. Bunlar satıcı grubundan çok
daha kalabalık olan taksici grubu. Saat 02.30 dan itibaren Meydan’da taksi trafiği
yoğunlaşarak saat 04.30 a kadar devam etti. Meydan’da 1000 kadar taksi dolaşmaya
başladı. Dolaşmak yerine “park etmiş şekilde durmak” ifadesi daha yerinde olabilir.
Çünkü Meydan ve giriş çıkışları tamamen doldu ve kilitlendi. Cumhuriyet Caddesi
başlangıcı, Mete Caddesi, Sıraselviler Caddesi, Cihangir, Tarlabaşı Bulvarı trafiği de
kilitlendi. Yüzlerce Taksici eğlence çıkışlarından müşteri kapmaya çalışıyorlardı.
Aynı gece gözlem esnasında iki grup arasında kavga çıktı ve silahlar patladı.

106
Şekil 10: Meydan Satıcılarının Listesi – 17 Temmuz 2010

İzinsiz Sayı İzinli Sayı


Ayakkabıcı 1 Çiçekçiler 11
Baloncu 2 Kestaneci 2
Ceylan Derisi Üzerine 1 Mısırcı 6
Ayetli Posterci
Çay-Kahveci 2 Simitçi 5
Çin İşi Ev Aksesuarcısı 1
Çorapçı 6
Eşarpçı 1
Gömlek/Tişörtçü 6
Gözlükçü 3
Işıklı Bumerangcı 6
Izgaracı 1
Kağıt Mendilci 1
Kürkçü 1
Meyveci 3
Midye Dolmacı 9
Oyuncakçı 6
Örgü Bileklikçi 1
Pamuk helvacı 2
Pantoloncu 1
Parfümcü 1
Pilavcı 2
Resim, Posterci 1
Saatçi 2
Soğuk Sandviççi 1
Sucu 11
Takıcı 5
Tartıcı 2
Tatlıcı 2
Taze Fındıkçı 8
Tel Bükmeci 1
Tokacı 2
Yap Bozcu 1
TOPLAM 93 TOPLAM 24

8 Mart 2011 Salı saat 10.00: Bu saatlerde yapılan gözlem sonucu 8 Nisan 2010
Perşembe sabahı ile aynı sonuçları içeriyor.

21 Mayıs 2011 Cumartesi sabah saatleri 05.00 – 10.00 :

107
Meydanda 17 tane simit tezgahı, 5 poğaçacı, 1 kahvaltılık sandviççi (bal, tereyağı,
şokella, salam, peynir, domates,vs..), 3 çay – kahveci olmak üzere 26 satıcı olduğu
görüldü. Meydana ilk ulaşanların, sabah 5.30 gibi çay-kahveci ve poğaçacılar, daha
sonra 6,30 – 07.00 gibi simitçilerin olduğu görüldü. Sabah saatlerinde
mısırcı/kestaneci veya başka satıcılar görülmedi. Genellikle çay-kahve arabaları
yakınlardaki bir depodan veya tanıdık bir esnafın önünden alınarak Meydana
getiriliyor. Eklerdeki fotoğraflarda da görüleceği gibi simit arabaları ise Meydanın
dört bir köşesindeki kuytu alanlara park edilmiş durumda bırakılıyor. Sabah 7.00
civarında simitçiler Meydan’a gelmeye başlıyorlar. Bir kısmı ise 08.00 civarı
Meydan’da oluyor.

Saat 10.00 civarı çay kahve ve poğaçacılar tezgahları ile Meydan’dan ayrılmaya
başlıyor. Öğlene doğru simitçilere ilaveten kestane/mısırcılar ortaya çıkıyor.
Tezgahları olmadan çay-kahve satanlar tüm gün ellerinde termosları ile dolaşıyorlar.

3.3.3. Görüşme Sonuçları

GÖRÜŞME 1:

İstanbul Sight-Seeing otobüsünün önünde duran simitçi ile yapılan görüşme (8 Mart 2011, saat: 11.00)
:

4 ay önce Ağrı’dan İstanbul’a geldim. Daha önce bu tezgahta ağabeyim duruyordu. 1 yıl durdu.
Ondan önce de büyük ağabeyim 1,5 yıl kadar durdu. Bizim için İstanbul’da yaşamak zor. Fakat
Ağrı’da bir düzen kurabilmek için burada çalışıyoruz. Daha önce ağabeylerim kendi düzenlerini
kurdu. Ben de şimdi kendi düzenimi kuracağım ve 1 sene sonra Ağrı’ya döneceğim. Biz buraya
kesinlikle Ağrı’daki işsizlik yüzünden geliyoruz. Tarımdan kazandığımız yeterli değil. İstanbul’a ilk
11 yaşında iki ağabeyimle gelip gitmeye başladım. Uzun yıllar gelip gidip sokaklarda satıcılık yaptık.
Ne bulursak satıyorduk, su, mendil gibi. Sonra bu tezgahı aldık. Şimdi tezgahta satış yapıyoruz.

Sabah 05.30 – 06.00 arası geliyorum. Kendim simitleri alıyorum veya getiriyorlar. Fırında amcaoğlu
var zaten, o getiriyor. Sabah 7.30 a kadar sıcak simit tezgahımda olmalı. Benim kendi müşterilerim
var. Daha çok talimhanede çalışanlar. Onlara sıcak simit bulundurmalıyım.

108
GÖRÜŞME 2: Tahtakale’de dükkanı olan toptancı işadamı ile görüşme

Aşağıdaki görüşme Tahtakale’de bir toptancı ile yapılmış olsa da, Taksim Meydanında satış yapan
satıcıların nasıl organize edildiği hakkında fikir vereceğinden dolayı önemlidir.

“1988, O yıllarda sokak satıcıları bizden mal alıp mahalle aralarında sokak sokak dolaşıp ev
hanımlarına ütü, ütü masası, tencere, tava gibi çeşitli ev eşyaları satıyorlardı. 1989 da Demirperde
dağılınca Romenler İstanbul’a ticaret yapmak amacıyla geldiler ve Beyazıt Meydanında getirdikleri
oto yedek parça, matkap gibi ev ve tamir aletleri, Marlboro gibi burada pahalı Romanya’da ucuz olan
mallar satıyorlardı. Biz bu malları Romenlerden alıp piyasaya göre ayarladık ve tezgahlar kurup,
tezgahların başına da birer satıcı bulup bu malları sattırmaya başladık. Sonra Ruslar, daha sonra da
Azeriler gelmeye başladı. Tezgah sahipleri bunlardan mal almaya ve bunların memleketinde ihtiyaç
duyulan malları da yine tezgahlardan bunlara satmaya başladı. Böylece Laleli piyasasında sistematik
ilerleyen ancak kayıtdışı bir ekonomi gelişmeye başladı. Bu sistem 1994 yılına kadar devam etti.

Tezgah başında durmak için, etrafta hamallık yapanlar, işi gücü olmayanlar, kahvelerde oturanlar
arasından işe, esnaflığa yatkın olanlar seçildi. Daha sonra birbirinden duyarak gelenlere yeni tezgahlar
verildi, ve Ali Baba Co. için çalışanların sayısı 300 e yükseldi. Tezgah başında duranlara günde 20
dolar yevmiye veriliyordu. Bunlar daha çok Doğu kökenli vatandaşlardı. Tezgahlarda duranlara oto
yedek parça işi öğretildi. 200 kadar tezgah vardı, diğerleri kontrolcü ve işgaliye topluyorlardı ve mal
temininde çalışıyorlardı. Bu işgaliyeleri biz topluyor ve belediyeye götürüp kendi adlarına
yatırıyorduk. 30 kontrolcü de satılan maldan komisyon alıyordu. Bunların içinde Romence, Kürtçe,
Rusça bilenler vardı. Mal götürüp getirmeyi de bu lisan bilenler yapıyordu.

Açık hesap mal veriyorlar, satılanların parasını alıyorlar, gerekirse satılmayanları geri alıyorlardı.
Genellikle malların hepsi satılıyordu. Bu kontrolcüler tezgahlara müşteri getiriyorlar ve komisyon
alıyorlardı.

Birçok Romen, Rus, Gagavuz Türkü, Azeri de önceleri ticaret yapmaya geldiler, daha sonra bu
organizasyonla çalışmaya başladılar.

Doğu kökenli çalışanlar evli ve çocuklu olsada olmasada köylerine para yolluyorlardı, (anne babaya
da). Yaş aralığı 14 yaşından başlayıp, genellikle 20’ li yaşlarda. Bu kişiler bugün bakıldığında bir
çoğu esnaf ve kendi işlerini yürütüyor. Esnaflığa atlayamayanlar azınlıkta olsa da bir kısmı tezgah
başında durmakta, hamallığa geri dönmüş veya köylerine dönmüş durumda.” Süleyman Duman, 80 li
yıllarda Laleli de esnaflık yapmış Ali Baba Co.Ltd, sahibi kişi ile yapılan görüşme notları, Haziran
2010..

109
Yukarıda anlatılan, kayıtdışı ve kayıtlı olarak iki sektörde birden faal olan firmanın
organizasyon şeması aşağıda Şekil 11’de verilmiştir. Organizasyon şemasından
anlaşılacağı gibi, seyyar satıcıları organize eden kuruluş kayıtlı olarak çalışan, 300
kadar çalışanı olan profesyonelce yönetilen bir firma benzeri hiyerarşik bir
organizasyon yapısına sahiptir.

Şekil 11: Kayıtlı Firma Uzantısı olarak: Sokak Satıcıları Organizasyon Şeması

Taksim Meydanında bu tür satıcı organizasyonları ile bire bir görüşme yapmanın
zorluğu açıktır. Bu yüzden bir örnek olarak geçmiş döneme ait olan Ali Baba Co,
verilmiştir. Bu görüşme Taksim Meydanı’ndaki organizasyonları anlamak için ışık
tutacaktır.

110
GÖRÜŞME 3:

Beyoğlu Zabıta Müdürü Kenan Ünal ile Yapılan Görüşme (Nisan 2010) :

Sokaklarda seyyar satıcılık yapmak bir suç değildir. Ancak yasaktır. Kayıtlı olmayanları elimizden
geldiğince ve talimatlar doğrultusunda engellemeye çalışıyoruz. Simitçi, Kestane/mısırcı (aynı
kategoridedir, bu satıcılar aynı tezgahta yazın mısır kışın kestane satan aynı kişilerdir) ve
kahvaltıcılar haricinde herhangi bir şey satmak yasaktır. Simitçi ve kestaneciler izin alır, belediyenin
gösterdiği satış arabalarını ve kıyafetleri almak ve aylık işgaliye vermek suretiyle satış yapmakta
izinlidirler. Nüfus yoğunluğunun fazla olduğu dolayısı ile satış potansiyeli olan yerlere
toplanmışlardır.

Kahvaltıcılar: poğaça ve kahvaltılık sandviç satanlar, çaycılar saat sabah 6.00 dan 10.00 a kadar
izinlidir. Bu saatler dışında açıkta bulunamazlar.

Beyoğlu bölgesinde 6 adet simit fırını vardır. Her fırına bağlı 10 adet tezgah bulunmaktadır. Böylece
60 simitçi tezgahının başında simit satmaktadır. Bunların büyük çoğunluğu Taksim Meydanı, İstiklal
ve Karaköy civarında bulunmaktadır. Tezgah satıcılarını fırın sahipleri belirlemektedir. İzinli olduğu
alandan ayrılmak, üniformasını giymemek, hijyen ve temizliğe dikkat etmemek, saygısızca
davranmak gibi nedenler bunları engelleme ve izinlerini iptal etmek hakkı doğurur.

İlçede ayrıca 37 adet mısır/kestane tezgahı vardır.

İzinsizler ise çeşitli mallar satmak için devamlı Beyoğlu ve özellikle Taksim Meydan çevresine
gelirler. Zabıta ekipleri ve bu satıcılar arasında devamlı bir kaçmaca kovalamaca sürmektedir.
Bunların tezgahlarına el konulur. Açık gıda maddeleri gibi halk sağlığına zararlı ürünler imha edilir.
Tezgah ve dayanabilen ürünler 1 ay sonra belli bir para cezası alınarak geri verilir.

3.3.4. Taksim Meydan Satıcıları ile Yürütülen Anket Sonuçları


Anket çalışması daha önce de belirtildiği gibi 38 soruluk bir yapılandırılmış görüşme
şeklindedir. 46 satıcıya yönlendirilmiştir. Anket sorularına verilen cevaplar dokuz
başlık altında toplanmıştır. Cevapların analizi üç aşamalı gösterilmiştir. Birinci
aşama tablo halinde verilmiş, ikinci aşama olarak tablonun altında açıklama ve
yorumlar yazılmış, üçüncü aşamada ise tabloyu daha iyi vurgulamak üzere grafikler
verilmiştir.
111
3.3.4.1. Meydan Satıcıları’nın İzin Durumlarına Göre Dağılımı
Tablo 1: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yasal Durumlarına Göre Dağılımı

İzin Durumu Sayı %


İzinli 16 35
İzinsiz 20 43
Yevmiyeli 10 22
TOPLAM 46 100

İzinli tezgahlarda günün saatlerine göre değişik kişilerin tezgah başında durduğu
gözlendi. Bu kişilerin tezgah sahibinin kardeş, yeğen gibi akrabası olduğu gibi tezgah
başında günlük 20-30 TL ile duran yevmiyeli kişiler de olduğu görüldü. Bazı
tezgahların başında ise birkaç kişinin durduğu ve sohbet ederek vakit geçirdikleri ve
birbirlerine yardımcı oldukları gözlendi. İzinsiz satış yapanlar genellikle tek
başlarına satış yaparken, daha az sayıdaki izinli tezgahlarda daha fazla kişinin
çalıştığı gözlendi. Ankete katılan 46 satıcıdan 20 si izinsiz satış yaparken, 26 sı izinli
tezgahlar başında satış yapmaktadır. Bu sonuç bize izinlilerin daha rahat satış
yaptıklarını çünkü etraflarında onlara yardım edecek (gerektiğinde tezgahı
bırakabilecekleri, bir şey gerektiğinde getirebilecek) birilerinin olduğunu
göstermektedir. Bu durum nöbetleşe tezgah başında durmaya olanak sağlar, satış
şansını arttırır.

Grafik 1: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yasal Durumlarına Göre Dağılımı

112
Ayrıca izinli tezgahların başında duranların %62’si kendi tezgahında dururken,
%38’inin yevmiyeli çalıştığı tespit edildi.

Grafik 2: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Kendi Tezgahlarının Başında Durma Oranları

3.3.4.2. Meydan Satıcıları’nın Sosyo-Demografik Yapıları


A. Meydan Satıcılarının Cinsiyet Dağılımı

Tablo 2: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Cinsiyet Dağılımı

Cinsiyet Sayı %
Kadın 5 11
Erkek 41 89
TOPLAM 46 100

Ankete katılan satıcıların 5 i kadın 41 i erkektir. Kadın satıcıların (çocukları veya


abla, anne, kayınvalide) gibi yakın akrabaları ile çalıştıkları gözlenmiştir. 5 Kadın
satıcının 2 sinin izinsiz olduğu ve çocukları ile su sattıkları, diğer 3 ünün, İstanbul
doğumlu olup yine yakın akrabaları ile çiçek ve milli piyango sattıkları görülmüştür.

Grafik 3: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Cinsiyet Dağılımı

113
B. Meydan Satıcılarının Medeni Durum

Tablo 3: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Cinsiyet ve Medeni Durum Dağılımı

Cinsiyet/Medeni Durum Evli Bekar Boşanmış 2 Eşli


Kadın 3 0 2 0
Erkek 23 17 0 1
TOPLAM 26 17 2 1

Ankete katılan meydan satıcılarının 27 si evli, 17 si bekar ve 2 si boşanmış olduğunu


söylediler. Erkek satıcıların tamamı ya yaşının genç olmasından dolayı bekar
olduğunu ve evlilik hazırlığı içinde olduğunu veya evli olduklarını söylemişlerdir.
Erkek satıcıların içinde boşanmış olmadığı, 2 boşanmış satıcının kadın satıcılar
arasında yer aldığı görülmüştür. Erkek satıcılardan birisi 2 eşli olduğunu belirtmiştir.
Dul olduğunu söyleyen satıcı yoktur.

Grafik 4: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Medeni Durumu

C. Yaş Dağılımı

Tablo 4: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Cinsiyet ve Yaş Dağılımı

Yaş Aralığı Kadın Erkek Toplam %


10 2 2 4
18 1 1 2
20-25 10 10 22
26-30 6 6 13
31-35 2 4 6 13
36-40 2 8 10 22
41-45 1 4 5 11
46-50 4 4 9
51-55 2 2 4
TOPLAM 5 41 46 100

114
Grafik 5: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yaş Dağılımı I

Tablo ve Grafiği yakından inceleyince görüldüğü gibi ankete katılan satıcıların


büyük çoğunluğu 20 – 50 yaş grubundadır. 20 yaş altı ve 40 yaş üstü gruptakilerin
sayısı azalma göstermektedir. Meydan Satıcıları’nın aşağıdaki tablolarda da
görüldüğü gibi %89’u 20-50 yaşları arasındadır.

Tablo 5: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yaş Dağılımı II

Yaş Aralığı Sayı %


20 > 3 7
20-50 41 89
> 50 2 4
TOPLAM 46 100

Grafik 6: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yaş Dağılımı II

115
Ç. Meydan Satıcıları’nın Geldikleri Bölge

Tablo 6: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Geldikleri Bölgelere Göre Dağılımı

Bölgeler Sayı %
Marmara 4 9
Ege 0 0
Akdeniz 0 0
Karadeniz 11 24
İç Anadolu 2 4
Doğu Anadolu 13 28
Güney Doğu Anadolu (Siirt, 14 31
Mardin, Urfa, Diyarbakır)
Yurtdışı (Türkmenistan) 2 4
Toplam 46 100

Ankete katılan meydan satıcılarının büyük çoğunluğu Güneydoğu Anadolu, Doğu


Anadolu ve Karadeniz Bölgesi’nden dır. 11 i Ağrı ilinden geldiklerini söylemiştir.
Sohbet esnasında bir satıcı Cumhuriyet Caddesi ve Meydanı göstererek bu bölgenin
Ağrı’lıların elinde olduğunu söylemiştir. Gerçekten de satıcıların ¼ i Ağrı’lı dır.
Tabloda görüldüğü gibi ankete katılan satıcıların %9’ u İstanbul’ludur. İstanbul’lu
olanlar dışında Marmara Bölgesi’nden, ayrıca Ege ve Akdeniz Bölgeleri’nden gelmiş
olan satıcı yoktur. Yurtdışından gelen 2 satıcı ise Türkmenistan kökenlidir.

Grafik 7: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Geldikleri Bölgelere Göre Dağılımı

116
Tekin Akgeyik ve arkadaşlarının 2002 yılında İstanbul Eminönü ilçesinde 180 satıcı
ile yaptığı ve satıcıların sosyal, ailevi ve mesleki özelliklerini inceleyen araştırmada
çıkan sonuçlar ile bu tez araştırmasının konusu olan Taksim meydan satıcılarının
sosyo-demografik özellikleri tam örtüşmese de aralarında büyük benzerlikler vardır.
Eminönü ilçesindeki satıcıların % 98,33’ ü erkek %1,67’ si kadındır, satıcıların %
66,67’ si evli, %33,33’ ü bekardır, % 93,88’ i 20- 50 yaş aralığındadır. Akgeyik bu
sonuçlardan Taksim Meydan satıcılarında olduğu gibi Eminönü’ndeki satıcıların da
büyük çoğunluğunun ailesini geçindiren kişiler olduğu gerçeğine varmıştır115.
Ayrıca Eminönü satıcılarının Taksim meydan satıcılarına benzediği diğer bir yön ise
geldikleri bölgedir. Akgeyik Eminönü Satıcıları’nın da özellikle Doğu ve Güneydoğu
bölgelerinden geldiklerini tespit etmiştir. Eminönü satıcıları’nın %7.22’ si İstanbul
doğumludur. Bu rakam da yine Taksim Meydan Satıcılarının %9’u İstanbul doğumlu
sonucu ile paralellik göstermektedir.

D. Meydan Satıcılarının Eğitim Durumu

Tablo 7: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Eğitim Durumu

Eğitim Durumu Sayı %


Hiç Eğitim Görmemiş 2 4
Okur-yazar 13 28
İlkokul 17 37
Ortaokul 8 18
Lise 6 13
Üniversite 0 0
TOPLAM 46 100

Ankete katılan satıcıların içinde yüksek öğrenim görmüş olan yoktur. Grafikte de
görüldüğü gibi satıcıların büyük çoğunluğu ya İlkokuldan terk (okur-yazar) veya
ilkokul mezunudur. 1 satıcı meslek lisesi mezunudur. Bir satıcı güvenlik eğitimi

115
Tekin Akgeyik, v.d, a.g.e. s.111-113
http://www.iudergi.com/tr/index.php/iktisat,mecmua/article/viewFile/7202/6717, Aralık,2011

117
(kurs) görmüştür. 2 kadın satıcı ise hiç okula gitmemiştir. İkinci grafik ilkokul
seviyesini esas alarak yüzdeleri göstermektedir.

Grafik 8: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Eğitim Durumu I

Grafik 9: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Eğitim Durumu II

Eminönü satıcılarının % 90’ ı ilkokul, ortaokul ve lise mezunudur. % 1.67’ si yüksek


okul % 2.78’ i üniversite mezunu olmasına karşın Taksim meydan satıcıları’nın
arasında yüksek okul ve üniversite mezunu yoktur. Taksim satıcıları en fazla liseyi
bitirmişlerdir, ilkokul terk veya ilkokul mezunu oranı da bir hayli yüksektir.

118
3.3.4.3. Meydan Satıcılarının Hane Halkı
A. Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Sayısı :

Tablo 8: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Sayısı Dağılımı

Hane Halkı Sayısı Sayı %


1 1 2
2 3 6
3 6 13
4 10 22
5 10 22
6 6 13
6< 6 13
Cevapsız 4 9
TOPLAM 46 100

Ankete katılan satıcılardan 32 si 4 veya daha fazla nüfuslu evlerde yaşadıklarını


belirtmişlerdir. Yetişkin satıcılarda eş ve çocuklara ilaveten anne, baba, kardeş,
yeğen gibi akrabalar aynı evde oturmaktadır. Bir satıcı hane halkı sayısını 10 olarak
belirtmiş, biri ise 30 olarak belirtmiştir. 30 olarak belirtenin durumunda 5 kardeş, her
birinin eş ve çocukları ayrıca aile büyükleri aynı çatı altında oturmaktadır. Hepsi aynı
işleri yapmakta ve birbirlerine yardımcı olmaktadır. Ayrıca evin bütçesi birdir. Tüm
gelir tek bir bütçede toplanmaktadır. Bu satıcı eş ve çocukların da çalıştığını, dışarıda
işi olmayanın tarım ve hayvanlarla uğraştığını söylemiştir.

Hane halkı sayısı ve kimlerle yaşadığı sorularını cevapsız bırakan satıcılar vardır.
Bunların İstanbul’da aile ortamından uzak bekar odalarında kaldıkları
düşünülmektedir. Hane halkı sayısı olarak 4 kişiyi esas alan yüzdeler Grafik II de
verilmiştir.

119
Grafik 10: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Sayısı Dağılımı I

Grafik 11: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Sayısı Dağılımı II

B. Meydan Satıcılarının İstanbul’daki Hane Halkı Bireyleri

Tablo 9: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Hane Halkı Bireyleri

Hane Halkı Sayı %


Çekirdek Aile 13 28
Genişletilmiş Aile 12 26
2. derece Akrabanın yanında 7 15
Arkadaş, Bekar:9 +cevapsız: 5 14 31
TOPLAM 46 100

Ankete katılan satıcıların 25 i eş, çocuklar, anne, baba, ve kardeşlerle oturmaktadır.


Birinci dereceden akrabaları ile oturan bu satıcıların sadece 13 tanesi çekirdek aile ile
oturmaktadır. Amca, dayı, yeğenler, kuzenler gibi ikinci dereceden yakın akrabaların
yanında kalanların sayısı 7 dir. 9 satıcı başka bekarlar, arkadaşlar gibi tanıdıklarla

120
kaldıklarını söylemişlerdir. Bunlar İstanbul’da çalışıp eve para yollayanlardır. 5 satıcı
bu soruyu cevapsız bırakmıştır. Bunların yukarıda da belirtildiği gibi bekarlarla
kaldığı varsayılmaktadır. Yakın ailesi dışında (arkadaş veya 2.dereceden akrabanın)
kişilerin yanında kalan satıcıların yüzdesi %46 ya ulaşmaktadır.

Grafik 12: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Kimlerle Yaşadığı

3.3.4.4. Meydan Satıcılarının Yaşadıkları ve Çalıştıkları Bölge


A. Meydan Satıcılarının En Uzun Yaşadıkları Yer :

Tablo 10: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın En Uzun Yaşadıkları Yer Dağılımı

En Uzun Yaşadıkları Yer Sayı %


Doğdukları Yer 14 30
İstanbul 15 33
İstanbul / Doğduğu Yer 17 37
TOPLAM 46 100

Ankete katılan Meydan Satıcıları’nın % 33’ü İstanbul’a küçük yaşlarda gelmiş ve en


uzun kaldıkları yerin İstanbul olduğunu ifade etmişlerdir. Doğdukları yerde en uzun
kalanlar %30 oranındadır. Meydan Satıcıları’nın %37’ si ise devamlı İstanbul ile
doğdukları yer arasında gidip geldiklerini söylemişlerdir.
121
Grafik 13: Ankete Katılan Meydan Satıcılarının En Uzun Yaşadıkları Yer Dağılımı

B. Başka İllerde Satıcılık

Tablo 11: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka İllerde Çalışma Oranı

Başka İllerde Satıcılık Yapanlar Sayı %


Evet 2 4
Hayır 44 96
TOPLAM 46 100

Ayrıca aşağıdaki tablo ve grafikte de görüleceği gibi Meydan satıcıları başka illerde
satıcılık yapmamakta, sadece kendi doğdukları ilden direkt İstanbul’a gelmektedirler.
2 Meydan Satıcısı kendi doğdukları ilde de satıcılık yaptıklarını söylemiştir.

Grafik 14: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka İllerde Çalışma Oranı

122
C. Başka Semtlerde Satıcılık

Tablo 12: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Semtlerde Satıcılık Yapma Oranları

Başka semtlerde Satıcılık Sayı %


Evet 9 20
Hayır 37 80
TOPLAM 46 100

Ankete katılan Meydan Satıcıları’ndan 37 si başka semtlerde satıcık yapmadığını


söylemişlerdir. Kayıtlı olanların zaten böyle bir imkanı yoktur. Kanuni zorunluluk
olarak Beyoğlu Belediyesi’ne bağlı ve her zaman aynı noktada satış yapmaları
gerekir. İzinsiz olan satıcıların 9 u ise başka semtlerde satıcılık yaptıklarını
söylemiştir. Bunlar Eminönü, Beşiktaş, Kabataş gibi maç, turizm veya kalabalık gibi
nedenlerde satış potansiyeli fazla olan yerlerde de satış imkanı aradıklarını
söylemişlerdir. Genel olarak Taksim Meydanı’ndan ayrılmadıklarını görüyoruz.

Grafik 15: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Semtlerde Satıcılık Yapma Oranları

123
3.3.4.5. Meydan Satıcılarının İstanbul’da Yaşama Sebepleri
Tablo 13: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Yaşama Sebepleri

İstanbul’da Çalışma Nedenleri Sayı Yüzde


Akraba Tavsiyesi 5 12
İşsizlik 20 47
Güvenlik 2 5
İşsizlik, Akraba Tavsiyesi 7 17
İşsizlik, Eğitim 1 2
İşsizlik, Sağlık 2 5
Ek Gelir İmkanı 2 5
İşsizlik, Eğitim, Akraba Tavsiyesi 2 5
İşsizlik, Sağlık, Akraba Tavsiyesi 1 2
TOPLAM 42 100

Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da bulunmalarının en önemli nedeni kendi


yörelerindeki işsizlik ve tarım hayvancılıktan elde ettikleri gelirin olmayışı veya
yetersizliğidir. İşsizlik en çok verilen cevaptır. İstanbul’da bulunan akrabaların
tavsiyesi ikinci önemli nedendir. Bir satıcı sohbet esnasında, Ağrıdan bir yıllığına
geldiğini, daha önce aynı tezgahta durmak için ağabeylerinin geldiğini, Ağrı’da
kendine bir düzen kurmak için para biriktirince döneceğini söylemiştir. Meydanda
kazanılan gelirin İstanbul’da yaşamak ve düzen kurmak için yeterli olmadığını fakat
Ağrı’da yeterli olduğunu söylemiştir. Kendisi bir yıl kalıp döndükten sonra tezgah
başına başka bir akraba veya kardeş geleceğini belirtmiştir. Ayrıca güvenlik, sağlık,
çocukların eğitimi gibi nedenlerle geldiklerini söyleyenler olmuştur. Bu soruya
çoğunlukla işsizlik yanında diğer seçeneklerden bir veya ikisini söyleyerek çoklu
cevap vermişlerdir.

124
Grafik 16: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Yaşama Sebepleri

Bu soruya verilen cevapları teker teker listelersek ortaya şöyle bir sonuç çıkar: 58
kez tekrarlanan cevaplardan 33 kez işsizlik, 15 kez akraba tavsiyesi, 2 kez güvenlik,
3 kez eğitim, 3 kez sağlık, ve 2 kez ek gelir imkanı İstanbul’da bulunma nedeni
olarak sıralanmıştır.

Tablo 14: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Bulunma Nedenleri II

İstanbul’da Çalışma Sayı %


Nedenleri
İşsizlik 33 57
Akraba Tavsiyesi 15 26
Güvenlik 2 4
Eğitim 3 5
Sağlık 3 5
Ek Gelir İmkanı 2 3
Toplam 58 100

125
Grafik 17: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İstanbul’da Çalışma Nedenleri II

3.3.4.6. Meydan Satıcılarının ve Yakınlarının Asıl Meslekleri


Tablo 15: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Asıl Meslekleri

Meslek Sayı %
Seyyar Satıcılık, İşsiz 25 54
Tarım, Hayvancılık 8 18
Diğer 13 28
TOPLAM 46 100

Ankete katılan satıcıların 25 i satıcılıktan başka işi olmadığını belirtmiştir. 8 Satıcı


aslen tarım ve/veya hayvancılıkla da uğraşmaktadır. 13 ü ise başka işlerde çalışmış,
değişik nedenlerle ayrılmış ve şu an istedikleri gibi bir iş bulamadıklarından bu işi
yapmaktadırlar. Bu grubun içinde 2 satıcı ek gelir olarak bu işi yaptığını belirtirken,
birisi (poğaçacı) sabah saatleri dışında kalan günün diğer saatlerinde pastanede
çalıştığını söylemiştir. Satıcılıktan başka işi olmayanlardan bir kısmı, önceleri su,
kağıt mendil, kestane, vs gibi izinsiz olarak satıcılık yapmaya başlamış, daha sonra
belediyeye kayıt olarak yasal tezgah sahibi olmuştur. Kayıtlı olanlardan bazıları
(simitçi, kestaneci gibi) yaptıkları işin baba mesleği olduğunu belirtmiştir.
Satıcılıktan başka mesleği olmayanlar içinde asıl meslek olarak işsiz olduklarını
söyleyenler de vardır.

126
Diğer işi olanlar ise, bar görevlisi, ev hanımı, elektrik ustası, emekli matbaa ustası,
gemici, dökümcü, koltuk döşemeci, nakliyeci, öğrenci, toptan aynacı, işçi, gibi
meslekleri olduğunu söylemişlerdir.

Grafik 18: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Asıl Meslekleri

3.3.4.7. Meydan Satıcılarının Meydana Ulaşımı


A. Kullanılan Ulaşım Araçları

Tablo 16: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Meydan’a Ulaşmak İçin Kullandığı Ulaşım
Araçları

Meydana Ulaşım Sayı %


Yürüyerek 29 63
Toplu Taşıma 17 37
TOPLAM 46 100

Ankete katılan Meydan Satıcıları’nın 29’u Meydan’a yürüyerek, 17 si ise toplu


taşıma vasıtaları ile ulaştığını söylemişlerdir.

127
Grafik 19: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Meydan’a Ulaşımı

B. Yolda Harcanan Süre

Tablo 17: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yolda Harcadıkları Süre

Yolda Harcanan Süre Sayı %


5- 10 dakika 25 55
10-20 dakika 6 13
20- 40 dakika 13 28
1 saatten fazla 2 4
TOPLAM 46 100

Birinci Bölümde Meydanlara kolayca ve ucuz toplu taşıma ile ulaşılabildiğini ve bu


özelliğin de Meydanların Seyyar Satıcılar için cazibe alanı olmasının nedenlerinden
biri olduğundan bahsetmiştik.

Araştırma sonuçlarından Meydan Satıcılarının bu avantajdan faydalanmasına gerek


olmadığı görülmektedir. Tabloda görüldüğü gibi ankete katılan satıcıların çoğunluğu
Meydana yürüyerek 5-10 dakika içinde ulaşmaktadır. Bu satıcılar Meydanın
yakınında fakat arka planında kalmış, varoş bölge sayılabilecek Tarlabaşı, Tophane,
Dolapdere, Kasımpaşa gibi semtlerde ikamet etmektedirler. Meydana toplu taşıma ile
yarım saat gibi bir sürede ulaşanlar, Fatih, Aksaray gibi semtlerde ikamet ettiklerini
söylemişlerdir. Ulaşım süresi 1 saatten fazla olan 2 satıcının biri Avcılar’da, diğeri

128
ise Tuzla’da ikamet etmektedir. Genel olarak anlaşılan, Meydan Satıcılarının işe
gelirken fazla vakit harcamadıkları ve kolay ulaştıklarıdır.

Akgeyik ve arkadaşlarının Eminönü Satıcıları ile yaptıkları araştırma sonucuna da


bakarsak, yine satıcıların birçoğunun Fatih, Aksaray, Eyüp gibi Eminönü’ne yakın
semtlerde ikamet ettikleri görülmektedir.

Grafik 20: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yolda Harcadıkları Süre

3.3.4.8. Meydan Satıcılarının İş ve Ekonomik Durum Algıları ve Harcama Şekilleri


A. Gelir Durumu Hakkındaki Düşünceleri

Tablo 18: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Gelir Durumları Hakkındaki Düşünceleri

Düşünceleri Sayı %
Zorunlu İhtiyaçlarımızı 0
Karşılayamıyoruz 0
Zorunlu İhtiyaçlarımızı 23
Karşılıyoruz 9
Kimseye Muhtaç Değiliz 21 44
Her İhtiyacımızı 25
Karşılıyoruz 12
Tasarruf Yapabiliyoruz 4 8
TOPLAM 46 100

129
Meydan satıcıları tablodan da anlaşılacağı gibi gelirlerinin yeterli olduğunu
düşünüyorlar. Hiçbir Satıcı “zorunlu ihtiyaçlarımızı bile karşılayamıyoruz”
seçeneğini seçmemiştir. 9 satıcı “zorunlu ihtiyaçlarımızı ancak karşılıyoruz” derken
diğer satıcılar, her ihtiyaçlarını karşıladıklarını belirtmişlerdir. 4 Satıcı tasarruf
yapabildiğini söylemiştir.

Grafik 21: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Gelir Durumları Hakkındaki Düşünceleri

Bu sorunun cevapları da Akgeyik ve arkadaşlarının bulguları ile paralellik


göstermektedir. Şöyle ki: Akgeyik ve arkadaşlarının yorumuna göre bu kişilerin
işportacılık yapmalarının sebebi tamamen işsizlik olamaz. Gelirlerinden ve bu işi
yapmaktan memnun oldukları için bu işi yapmaya devam etmektedirler. Benzer bir
şekilde bizim yorumumuza göre de bu işi tercih sebebi iş bulamamaktan çok, sokak
satıcılığının buldukları işlerden daha fazla gelir imkanı ve daha iyi şartlar (patrona
hesap vermeden, esnek saatler, kapalı ve kirli ortamda bunmadan, vs..) sağlamasıdır.

B. Meydan Satıcıların Oturduğu Evin Mülkiyet Durumu

Tablo 19: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Evlerinin Mülkiyet Durumu

Evlerinin Mülkiyet Durumu Sayı %


Kendi 3 7
Kira 43 93
TOPLAM 46 100

130
Ankete katılan satıcıların sadece 2si İstanbul’da oturduğu evin kendisinin olduğunu,
1 i yeni eve girip taksitlerini ödediklerini söylemiştir. Diğerleri kirada oturduklarını
belirtmişlerdir. Ancak anket sorularında olmamakla beraber karşılıklı
konuşmalardan, İstanbul’da kirada oturdukları halde gelmiş oldukları yörelerde
kendinin veya ailesinin sahip olduğu yerlerde yaşadıkları, ve burada kazandıkları
gelirlerle kendi şehirlerinde yer satın alarak düzen kurdukları anlaşılmaktadır.
Grafik 22: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Evlerinin Mülkiyet Durumu

C. Meydan Satıcılarının Harcamaları

Tablo 20: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Harcamaları I

Harcamalar Sayı
Eğitim 1
Eğitim, Gıda 7
Eğitim, Kira 2
Eğit, Gıda,
Kira 8
Gıda 8
Gıda,kira 8
Herşey 3
Para Biriktirme 3
Kira 1
Cevapsız 5
TOPLAM 46

Meydan satıcıları “Gelirinizi nelere harcıyor sunuz?” sorusuna yukarıdaki tabloda


görüldüğü gibi cevap vermişlerdir. Tabloyu sadeleştirecek olursak aşağıdaki tablodan
hangi seçeneğin kaç kez cevaplandığına bakabiliriz. Bu soruya satıcılar birden fazla
131
seçenek kullanarak cevap vermişlerdir. “Beslenme, gıda” seçeneği en çok tekrarlanan
seçenek olmuştur. “Kira” cevabı 19 kez, “Eğitim” cevabı ise 18 kez tekrarlanmıştır.
Sadece 3 kez tekrarlanan seçenek ise “tasarruf” olmuştur. Bu şekilde açıklayıcı tablo
aşağıdadır.

Tablo 21: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Harcamaları II

Gelirin Harcanması Sayı %


Eğitim 18 25
Beslenme 31 44
Kira 19 27
Tasarruf 3 4
Toplam 72 100

Grafik 23: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Harcamaları

Ç. Başka İş Yapma Düşünceleri?

Tablo 22: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Bir İş Düşünüp Düşünmediği

Başka İş Düşünüyor mu? Sayı %


Düşünmüyorum 38 83
Düşünüyorum 3 6
Bilmiyorum 5 11
TOPLAM 46 100

132
Ankete katılan Meydan Satıcıları’nın % 83 gibi bir çoğunluğu başka iş
düşünmediğini belirtmişlerdir.

Grafik 24: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Bir İş Düşünüp Düşünmediği

Başka İş Yapacak olsanız ne iş yapardınız sorusuna ise verilen cevap paraleldir.

Tablo 23: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Nasıl Bir İş Düşündüğü

Başka ne iş Sayı %
yapardınız?
Aynı işi 29 71
Bilmiyorum 9 22
Tarım Hayvancılık 3 7
Cevapsız 2
TOPLAM 46 % 100

Ankete katılan Meydan Satıcılarının birkaç istisna dışında satıcılık ve/veya tarım,
hayvancılık tan başka bir işle uğraşmadığını biliyoruz. “Bu işi yapmasanız başka ne
iş yapardınız” sorusuna verilen cevaplardan, Satıcıların gelecek için de başka bir iş
düşünmediği, planlamadığı anlaşılmaktadır. 6 Satıcı bu soruyu cevapsız bırakmış,
diğerleri de aynı iş, tarım-hayvancılık, bilmiyorum olarak cevap vermişlerdir.

133
Özellikle gelişmiş ülkelerde sokak satıcılarını geliştirme yöntemleri olduğunu bu
tezin ilk bölümlerinden biliyoruz. Bunlar eğitim, mesleki eğitim, kişisel gelişim
eğitimleri, mikro finans kaynaklarına ulaşım sağlanması gibi yöntemler. Taksim
Meydan Satıcıları’nın bu gibi yöntemlere uzak olduğunu görüyoruz. İş geliştirme,
kişiliğine uygun meslek edinme gibi planlara kendi düşüncelerinde yer olmadığı gibi,
belediye ve devlet tarafından da böyle programlar sağlanmamaktadır.

Grafik 25: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Başka Ne Tür Bir İş Düşündüğü

3.3.4.9. Meydan Satıcıları’nın Sosyal Ağlar ile İlişkileri


A. Meydan Satıcıları’nın İşi Kimlerden Öğrendiği

Tablo 24: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İşi Kimden Öğrendiği

Kimden Öğrendi Sayı %


Akraba 26 57
Kendisi 10 22
Arkadaş, Tanıdık 8 17
Patron 2 4
TOPLAM 46 100

134
Ankete katılan Meydan Satıcıları’nın 26 sı işi bir akrabadan öğrendiğini söylemiştir.
Görüşmelerde dinlediğimiz üzere, küçükken ağabeyine mısır satarken yardım etmek,
dayısının simit tezgahında durmak gibi işi önce yardımcı olarak yapıp, daha sonra
kendi tezgahlarını açan satıcılar vardır. Tezgah başında yevmiyeli duran satıcılardan
2 si patrondan öğrendiklerini söylemişlerdir. İşi kendisinin akıl edip, etraftan görüp
yapmaya karar verdiğini söyleyenler, veya bir arkadaştan öğrendiğini söyleyenler
daha çok izinsiz çalışan satıcıların içindedir.

Grafik 26: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İşi Kimden Öğrendiği

B. Meydan Satıcılarına Aile Desteği

Tablo 25: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’na Aile Desteği

Aile Desteği Var mı? Sayı %


Evet 28 61
Hayır 18 39
TOPLAM 46 100

Ankete katılan Meydan Satıcıları’nın 28si, yani %61’i aile desteği aldığını
söylemişlerdir. Bu destek tezgah başında durmak, simitleri getirmek, midye

135
dolmalarını hazırlamak, gibi işler olabilir. Çoğunluğun aile desteği alması enformel
ilişkiler ağına bir örnektir. Bu, hipotezimizi doğrulayan bir bulgudur.

Grafik 27: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’na Aile Desteği

C. Meydan Satıcılarının Yakınları’nın Mesleği

Tablo 26: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yakınlarının Mesleği I

Meslek Sayı
Benzeri iş yapan yakın yok 15
Benzer iş + tarım hayvancılık ile uğraşan yakınlar var 22
Cevapsız 9
TOPLAM 46

Cevapsızları çıkarırsak ortaya çıkan tablo ve grafik aşağıdadır. “Yakınlarının ne iş


yaptıkları” sorusuna aldığımız yanıtlar (benzer iş yapmayanlardan) : emekli, çaycı,
şirkette çalışıyor, çeşitli işler yapıyorlar, ticaret, pazarcı, hademe, hostes, taksici,
devlet memuru, mobilyacı olmuştur. Yakınları benzer iş yapmayanların arasında ise
sadece bazı yakınların benzer iş yapmadığı ancak diğer yakınların yine de aynı işi
yapmadığı anlaşılmıştır. Örneğin baba taksici iken kardeşler midyecilik yapmaktadır.
Bu bilgilerden Meydan Satıcıları’nın çoğunluğunun yakınlarının da benzer iş yaptığı
ortaya çıkmaktadır. Yani grup olarak, aile olarak hareket etmekte ve organize
olmaktadırlar. Bu da hipotezlerimizi destekleyen bir bulgudur.

136
Tablo 27: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yakınlarının Mesleği II

Yakınların Mesleği Sayı %


Benzer iş yapanlar 22 59
Benzer iş yapmayanlar 15 41
Toplam 37 100

Grafik 28: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Yakınlarının Mesleği

Ç. Meydan Satıcıların Bir Yere Bağlı Çalışıp Çalışmadıkları

Tablo 28: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Kimlere Bağlı Çalıştığı

Kime Bağlı Sayı %


Aile işi 19 41
Bağımsız 16 35
Arkadaş 1 2
Patron 5 11
Tedarikçi 4 9
Ortak 1 2
TOPLAM 46 100

Tabloda da görüleceği gibi ankete katılan Meydan Satıcıları’nın 16 sı bağımsız


çalıştıklarını söylemişlerdir. Diğerleri belli kişilere bağlı çalışmaktadırlar. Bağımlı
çalışanlardan yarısından fazlası ise aile işi olduğunu söylemiştir.

137
Grafik 29: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Kimlere Bağlı Çalıştıkları

Tabloyu bağımlı ve bağımsız çalışan Meydan satıcıları olarak sadeleştirirsek ortaya


aşağıdaki tablo çıkar:

Tablo 29 : Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İşlerinde


Bağımlılık Durumu

Bağımlı -Bağımsız Sayı %


Bağımlı Çalışan 30 65
Bağımsız Çalışan 16 35
TOPLAM 46 100

Grafik 30: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın İşlerinde Bağımlılık Durumu

138
D. Meydan Satıcılarının Diğer Satıcılar ile Olan İlişkileri

Tablo 30: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Diğer Satıcılar ile olan İlişkileri

Diğer Meydan Satıcıları ile İlişki Sayı %

Dayanışma İçindeyiz 41 89
Tanımıyorum 3 7
Değişir 2 4
TOPLAM 46 100

Meydan Satıcıları’nın arasında büyük bir dayanışma görülmektedir. Satıcıların büyük


çoğunluğu “Meydan’daki diğer satıcılarla ilişkin nasıl?” sorusuna “dayanışma
içindeyiz” seçeneği ile cevap vermiştir. Bu dayanışmanın en önemli nedeni etrafta
bulunan akraba ve yakın çevre tanıdıkların birlikte satış yapmalarıdır. Örneğin Sucu
anne ve çocuklar + Mardin’den hem akraba hem komşusu ve onun çocukları bir grup
halinde satış yapmaktadırlar. Ağrı’lı sucu (ve aynı zamanda şemsiyeci) baba 2 oğlu
ile, Mardin’li midyeci kardeşi ile, ve etrafta birçok yakın akraba ile, Ağrı’lı köfteci
yanındaki tezgahta duran kokoreççi yeğeni ile satış yapmaktadır.

Küçük tezgahlarda, izinsiz ve zabıtadan devamlı kaçarak satış imkanı arayan satıcılar
da, ıslıklar, işaretler vasıtasıyla zabıtanın geldiğini birbirlerine haber vermektedirler.
Dayanışma içindedirler.

Dayanışmanın sebeplerinden biri de hemen tüm satıcıların birbirlerine rakip


olmayacak şekilde ve/veya çok çeşitli ürünler satmalarıdır. Aynı ürünü satanlar ise
Meydanın farklı köşelerinde durmaktadır. Örneğin bir midyeci otobüs duraklarını
tutarken, diğeri metro çıkışındadır, İstiklal çıkışındadır, vs..

Ancak kendilerinin tanımadığı farklı bir satıcı grubu gelirse aynı dayanışmanın
sürmeyeceği düşünülmektedir. Çünkü gözlem esnasında, Cumhuriyet Caddesi
girişinde, Cadde’nin iki yanında meyveci arabası ve satıcıları varken, bir üçüncü
meyve tezgahı Cumhuriyet Caddesinin daha içlerinde belirmiştir. Bu satıcılar önce
uyarılmış, daha sonra sopalı kavga ile meyveleri dökülmüş ve Meydan’dan

139
kaçırılmıştır. Bu olay gece 23.30 civarında, zabıta görevlilerinin ortalıkta olmadığı
zaman diliminde meydana gelmiş, polis çağrıldığı halde olay yerine gelmemiştir.

Grafik 31: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Diğer Satıcılar ile olan İlişkileri

E. Meydan Satıcılarının Taksim Meydanı’nı Tercih Nedenleri

Tablo 32 : Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Taksim Meydanı’nı Tercih Nedenleri

Neden Taksim Sayı %


Tezgah Burada, Yakınız 31 67
Kalabalık, Satış İyi 11 24
İkisi de 4 9
TOPLAM 46 100

Tahmin edileceği gibi Taksim Meydanı’nın ekonomik potansiyeli çok fazla


olduğundan satıcılar bu alanı tercih etmektedirler. Aynı zamanda %67 oranında
çoğunluğunun da evleri buraya yakın, buralı ya da tezgahı burada kurulmuştur. Zaten
ankete katılan Meydan Satıcıları’ndan “Neden Taksim” sorusuna karşılık bu iki
cevap dışında cevap veren olmamıştır.

140
Grafik 32: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Taksim Meydanı’nı Tercih Nedenleri

F. Zabıta ile ilişkiler

Tablo 31: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Zabıta İle İlişkileri

Zabıta ile İlişki Sayı %


Sorun yok 25 42
Maddi Sorun 6 10
Sert Davranma 2 4
Anlayışsızlık 9 15
Satışın engellenmesi 17 29
TOPLAM

Ankete katılan meydan satıcılarından 25 i bu soruya “Sorun Yok” derken , diğerleri


bir sorundan bahsetmişlerdir. En sık verilen cevap 17 kez “Satışın Engellenmesi”
olmuştur. Bir sorun olduğunu söyleyen Satıcılar birden fazla seçenek ile cevap
vermişlerdir. Yüzdeler seçeneklerin tekrarlanma sayısına göre çıkarılmıştır. “Sorun
yok” diyen Satıcılar izinli tezgahlarda satış yapanlardır.

141
Grafik 33: Ankete Katılan Meydan Satıcıları’nın Zabıta ile olan İlişkileri

142
SONUÇ

Bu araştırmada çıkan sonuç tabloları detaylı olarak üçüncü bölümde verilmiştir.


Özetleyecek olursak Taksim Meydanı’nda satıcılık yapan kişilerin kim oldukları,
nerelerden, nasıl Taksim Meydanı’na gelerek burada gelir imkanı elde ettikleri
anlaşılmıştır. Bu kişiler tarım ve hayvancılık gelirlerinin yetersizliği dolayısı ile,
daha çok Doğu, Güneydoğu ve Karadeniz bölgelerinden gelerek, Taksim
Meydanı’nda satıcılık yapmaktadırlar. Bir çoğu aile veya yakın akrabası ile birlikte
Meydan’a yakın bir yerde ikamet etmekte, ve yine aile veya akraba desteği ile bu işi
yürütmektedir. Ailenin bazı fertleri başka işler yapsalar bile birçoğunun aile işidir,
çocuklarla, kardeşlerle, yeğenlerle birlikte yürütülür. Satıcıların birçoğu yaptıkları
işten başka bir iş düşünmemekte, kimseye muhtaç olmadan ihtiyaçlarını
karşıladıkları için gelirlerinden memnun olduklarını söylemektedirler. Ayrıca
meydan satıcılarının çoğunun başka illerde ve semtlerde satıcılık yapmadığı,
tezgahlarının sadece bu Taksim Meydanı’nda kurulu olduğu anlaşılmıştır. Satıcıların
belli firmaların uzantıları olduğu da varılan sonuçlar arasındadır. Meydan’a
üreticilerden sevkiyat yapılmaktadır, ve adeta bir şirket gibi çalışılmaktadır. (simit,
su, şemsiye sevkiyatı..)

Meydan satıcıları araştırılırken kayıtlı ve kayıtdışı ekonominin nasıl iç içe yürüdüğü


görülmüştür. Simitçi, Kestaneci/Mısırcı, piyangocu, sabit çiçekçiler izinli ve kayıt
altındadırlar, ancak diğerleri kayıtdışı çalışırlar. Kayıtlı tezgahlarda ise akrabalar
kayıtdışı olarak çalışır. Devlet ve belediye görevlileri, (ulaştırma, temizlik, asayiş
çalışanları, polisler) kayıtdışı tezgahların sürekli müşterileridir.

Ayrıca bu çalışma meydan satıcılığı yapan gruplar arasında güçlü bir enformal
ilişkiyi ortaya çıkarmaktadır. Bu ilişki daha çok aile, akrabalık ve hemşerilik
ilişkisine bağlı yakınlık, dayanışma, sevgi, güven içeren ilişkiler ağıdır. Bu ilişki
içindeki satıcılar daha uzun süre, daha güvenle ve daha çok satış yapabilmektedirler.

143
Bireysel olarak Meydan’da bulunanlar ise yorulunca veya başka sebeplerle daha
önce gitmek zorunda kalmaktadırlar.

Araştırmamızda akraba ve hemşeri ilişkileri, “Meydan Satıcıları”nın birbirlerini


kollamaları, güven ve yakınlık üzerine kurulan ilişkileri, izinsiz Meydan
Satıcıları’nın arasındaki güven ve dayanışma ile zabıta tehdidinden kaçmaları,
meydan satıcılığı olgusunun arkasında ki gömülü olgular olarak anlaşılabilir.

Araştırmamızda gördüğümüz gibi, anne , teyze, kardeşler (evde midye dolma yapan
anne, teyze, yengeler, hemşeri komşular, v.s.. ve bunları satan genç kardeşler,
kuzenler) gibi gruplar belli bir kültür, yakınlık, sevgi, güven, dayanışma içinde
hareket etmektedirler. Meydan satıcıları arasında belli ortak kültür görülmektedir.
Aile bireylerinin birlikte uyum içinde çalışması, sabah çok erken veya gece boyunca
çalışma veya zorlu iklim koşulları altında çalışma, belli düzeyde fiziksel güce dayalı
çalışma, meydanda satış yaptığı için çekingenlik hissetmemek, tam tersine mutluluk
duymak, bunlara örnektir.

Sonuç olarak, Meydan’ın ekonomik potansiyeli, bu potansiyelden yararlanan


kişilerin kimler olduğu, kayıtlı ve kayıtdışı ekonominin nasıl iç içe yürüdüğü; ve
enformel ilişkilerin nasıl ekonomik kazanca dönüştüğü görülmüştür. En önemlisi ise
çıplak gözle görülemeyen (enformel ilişki ağı) “gömülü” bir olgu bulunmuş ve
kanıtlanmıştır.

Neden sadece kahvaltıcı, simitçi, kestane/mısırcıya izin veriliyor?

Taksim Meydanı’ndaki uygulamaya bakarsak: gıda güvenliği kontrolü mevcuttur,


sıkı bir denetim vardır, çalışan seyyarlar kayıt altına alınmıştır. Ve tüketicilerin
ihtiyaçları da göz önüne alınarak bazı seyyarlara izin verilmiştir. Aslında seyyar
satıcılığın yasak olmasına rağmen, kültürümüzde uzun bir geçmişten beri var olan
simit tüketimi, denetimi nispeten daha kolay olan mısır ve kestane satılmasına izin
verilerek, Meydan’dan geçenler ve çalışanlara kolay, temiz, ucuz gıda
sağlanmaktadır.

144
Rekabet

1 – Meydan Satıcıları arasında Rekabet

Meydan’daki satıcılar mevsim, hava şartları, günün saatleri ve sattıkları ürünlere


göre çok yüksek bir değişkenlik gösterirler. Özellikle akşam saatlerinde ortaya çıkan
izinsizler, birbirinden çok farklı ürünler satarlar ve çok hafif portatif tezgahlar veya
ceplerinde dolaştırdıkları ürünlerle meydanın farklı köşelerinde satış yaparlar. O
yüzden aralarında rekabet görülmemiştir. Anket cevaplarına da bakarsak meydandaki
diğer satıcılar ile dayanışma içinde olduklarını söylemişlerdir.

Gözlem esnasında sadece 1 defa rekabet yüzünden çıkan kavgaya rastlanmıştır


(Temmuz 2010). Yaz aylarında büyük meyve arabası ile satış yapan bir grup satıcı
ve bunlara destek için gelen kişiler, yine diğer bir meyve arabası ile satış imkanı
arayan 2 kişiye satış yaptırmamışlar, önce ikaz etmişler, daha sonra saldırarak
meydandan çıkartmışlardır. İlk meyve arabası Cumhuriyet Caddesi girişinde iken,
ikinci araba Cumhuriyet Caddesi’nde 200 m daha içlerinde Taksim Parkının
kenarında bulunuyordu.

Anket cevaplarında da satıcıların nerdeyse tamamı dayanışma halinde olduklarını


belirtmişlerdir. Rekabetin olmaması ve dayanışmanın hakim olmasının sebepleri:
aynı ürün grubu satıcılarının birbirleri ile yakın ilişkiler içinde olması ve birbirlerine
destek olması, aralarında rakip olacak bir yabancıya fırsat vermemeleri olabilir.
(Sucu: etrafında görülen diğer sucular aslında kendi çocuklarıdır… Köfteci, biraz
ötedeki kokoreççi yeğeni) Bireysel satış yapanların rekabet etmemeleri ise çok ayrı
çeşit ürün sattıkları ve zabıtaya karşı birbirlerini kollamaları olabilir.

2 - Seyyar – Dükkan Rekabeti

Taksim Meydanı simit salonlarının en çok olduğu bölgelerden biridir. Ancak sokak
simitçileri de çok fazladır. Bu iki grup simit satıcılarının müşterileri birbirinden
farklıdır. Rekabet etmezler. Sokak simitçilerinden satın alanları daha önce
açıklamıştık. Bunlar oturup, sohbet edip, simit yemek isteyenler, ya da buna vakti
145
olanlar değil de, o anda başka bir işle meşgul, işe yetişen, gidip gelmekte olan veya
meydanda çalışanlardır (Taksi şoförü, restoran elemanı, gibi).

Ayrıca Meydan köftecisinde yiyenlere neden burayı tercih ettikleri sorulduğu zaman
en çok lezzetli olduğu için cevabı alınmıştır. Burası olmazsa lokantaya giderim
cevabı – 0 – sıfırdır. Lokantaya vakti olmayanlar, yoldan geçenler, taksiciler, motorla
dolaşanlar, polisler buradan almaktadır. (ucuz olduğu için cevabını da hiç kimse
vermemiştir). Burada yemezsem lokantaya gidip oturamam, eve gidip barbekü
yaparım, yine de lokantada yemem’ diye bir cevap da verilmiştir.

Kayıtlı Firma Uzantıları

2. Bölüm’de Sayfa 68 de yer alan Şekil 12’de (Ekonomik Faaliyetlerin Çeşitleri ve


Birbirleri ile İlişkileri) belirtildiği gibi Yasal, Kayıtdışı ve Yasadışı sektörler arasında
karşılıklı ilişkiler söz konusudur. Meydan satıcıları ile ilgili bu araştırmada Yasal ve
Kayıtdışı arasındaki ilişki net bir şekilde gözlenmiştir.

İlişkiler
Yasal

C B
A
D
E
Yasadışı Kayıtdışı
F

A Devlet Müdahalesi, Büyük firmalardan gelen rekabet, sermaye ve teknoloji kaynakları


B Düşük maliyetli tüketim ve sanayi malları, esnek işgücü rezervleri
C Devlet müdahalesi ve engeli, kontrollü malların tedariki
D Yolsuzluk, bazı devlet memurlarına masa altı ödemeler
E Sermaye, talep, yeni gelir getirici fırsatlar
F Düşük maliyetli mallar, esnek işgücü rezervleri
Kaynak: Alejandro Portes, Miguel Angel Centeno, “The Informal Economy in the Shadow of the State”, Out of
the Shodows: Political Action and the Informal Economy in Latin America, Patricia Fernandez-Kelly, Jon
Shefner,(Ed.), The Pennsylvania State University Press, ABD, 2006, s.30

Taksim Meydanı’nda bulunan simit tezgahları kayıtlı, yasal sektör altında işlerini
yürüten fırınların uzantısıdır. Gerçi işgaliye adı altında bir vergi vermektedirler.
Ancak bu tezgahlarda çalışanlar genellikle fırın sahibinin yakını veya hemşerisidir ve
146
adeta kayıtdışı çalışan elemandır. İzinsiz satış yapanlar için de aynı şey söylenebilir.
Bazı tezgahlar belli bir kişiye bağlıdır. Bunlar tamamen kayıtdışı satış yaparlar,
ancak üreticileri yasal sektörde faaliyet gösteren firmalardır. Taksim Meydanı’nda
adeta tekel bir ürün gibi satılan Sırma markalı su da buna iyi bir örnektir. Bu örnekler
şemsiyeci, tişörtçü gibi satıcılarla arttırılabilir. Tabloya göre açıklayacak olursak A
ile gösterilen ok, devlet müdahalesi (yüksek vergiler), rekabet, sermaye yetersizliği
gibi nedenlerle kayıtdışında da iş yapma yolunu seçen yasal şirketlerden kayıtdışına
giden işler, B ile gösterilen ok ise onlara bu imkanı tanıyan, maliyeti düşük insan
gücü rezervleri sağlayan, düşük maliyetli iş yapma seçeneği sunan kayıtdışı
sektörden sağlanan olanaklardır.

Taksim Meydanı’nda görüştüğümüz Ağrı’lı şemsiyeci örneğinde, simitçilerde, bazı


aksesuarcı ve tişörtçülerde gözlenip anlaşılacağı gibi; daha önce belirttiğimiz seyyar
satıcı grubunu organize eden Tahtakale’li “iş adamı” örneğinde olduğu gibi,
meydanda kayıtdışı satış yapanlardan bazılarının aslında kayıtlı bir firmanın
uzantıları olduğunu görüyoruz. Simitçilerin de, fırınlar adına çalıştıklarını göz önüne
alırsak, yine bunun doğru bir yaklaşım olduğunu görürüz. Yani kayıtdışı çalışan bazı
seyyar satıcılar yani çalışmamıza konu olan “Meydan Satıcılığı”, kayıtlı ekonominin
kayıtlarda görünmeyen bölümüdür.

147
KAYNAKÇA

Açıkgöz, Özkan “Toplumsal Zihniyet Olgusu ve İktisadi Gelişme ile İlgisi”, Sosyoloji
Konferansları, Otuzikinci Kitap, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Yayın No: 589, İ.Ü. İ.F Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi,
İstanbul, 2005
Agarwala, Rina “Toward an Economic Sociology of Work”, Economic Sociology of
Work, Nina Bandelj (Ed.), Reseach in the Sociology of Work, Volume:18,
Emerald Group Publishing, İngiltere, 2009
Akgeyik, Tekin; Ersöz “Eminönü İlçesindeki İşportacılara İlişkin Bir Araştırma”, İ.Ü.İktisat
Halis, vd. Fakültesi Dergisi, İstanbul, 2002
Altan, Ö.Zühtü, Sosyal Politika, Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi, 2004
Altınçekiç (Çınar), “İstanbul Metropolünde Meydanların Rekreasyonel İşlev Yönünden
H.Sanem Önemi Üzerine Araştırmalar”, İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı, Doktora Tezi, 097987, Şubat,
2000
Arslan, Zehra, Yurtdışı, Marakeş, 13 Nisan 2009, http://www.azgezmis.com/marakes
Aslan, Seyit Simit Çetelerini Kim Koruyor, http://www.sendika.org/yazi.php?yazi,
Kasım 2010
Bahar, Halil İbrahim Sosyoloji, Usak Yayınları 31, 3.Baskı, Ankara 2009
Baloğlu, Burhan “Hipotez ve Varsayım Birbirlerinin Yerine Kullanılabilir mi?”, Sosyoloji
Konferansları, İ.Ü.İ.F. Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi,
İ.Ü. Yayın No. 4620, Otuzikinci Kitap, İstanbul, 2005,
Baloğlu, Burhan Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemi, Der Yayınları, İstanbul, Ekim
2009,
Bandelj, Nina “Toward an Economic Sociology of Work”, Economic Sociology of
Work, Nina Bandelj (Ed.), Reseach in the Sociology of Work, Volume:18,
Emerald Group Publishing, İngiltere, 2009
Bartu, Ayfer “Rethinking Heritage Politics in a Global Context: A View from Istanbul”,
Hybrid Urbanism: on the Identity Discourse and the Built
Environment, Nezar AlSayyad (Ed.), Greenwood Publishing Group, 2001
Calabi, Donatella The Market and The City: Square, Street, and Architecture in Early
Modern Europe, Ashgate Publishing Company, ABD
Clark, David Urban World/Global City Routledge, NewYork, ABD, 2003
Cross, John Christopher “Organizing the Poor: Informal Economic Actors and the State”, Informal
Politics: Street Vendors and the State in Mexico City, Stanford
University Press, California, ABD, 1998
Cross, John Christopher; “Forward”, Street Entrepreneurs : People, Place and Politics in Local
Morales, Alfonso and Global Perspective, Routledge, ABD, NY 2007
Çetinkaya, Behlül Meydanların Efendileri, Haziran, 2011,
http://yenisafak.com.tr/Pazar/?t= 26.06.2011&i= 325355, Ocak, 2012
Danesh, Hasan Abol “Invisibility in Informal Economy: Power and Vulnerability”, Corridor of
Hope: A Visual View of Informal Economy, University Press of
America, Maryland, ABD, 1999
148
Dimas, Harlan “Street Vendors: Urban Problem and Economic Potential” , No.200803,
Padjadjaran University, Ekonomi Bölümü, Endonezya, Haziran 2008
Ekin, Nusret Kayıtdışı Ekonomi Enformel İstihdam, İTO Yayın No. 1995-17, İstanbul,
1995
Eminoğlu, Münevver Bir Beyoğlu Fotoromanı, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, Eylül,
2000, İstanbul
Erdut,Tijen Enformalleşme ve Kadın İşgücü,
http://www.calismatoplum.org/sayi6/makale%201.doc., Ağustos, 2010

Erkal, E. Mustafa Sosyoloji: Toplumbilimi 13. Baskı, Der Yayınları, Cağaloğlu, İstanbul,
2006
Erkal, E.Mustafa “Kültür ve İktisadi Hayat”, İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, M.
Erkal, Der Yayınları, İstanbul, 2000,
Erkal, E.Mustafa; “Alan Araştırması”,Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü, Der Yayınları,
Baloğlu, Burhan ve İstanbul, 1997
Baloğlu, Filiz
Ertuğrul, Cemil, Serel, “Türkiye’de Kayıtdışı bir Sektör: Seyyar Satıcılık ve İşportacılık”,
Hicran Mevzuat Dergisi, sayı:150, Haziran 2010,
http://mevzuatdergisi.com/2010/06a/03.htm
Ertuğrul, Işın Ulaş “Alternatif Gelir, İstihdam ve Tüketim Yaratma Faaliyeti olarak
İşportacılık: ‘Bursa Örneği’ ” , Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, No.
188283 Eylül 2005
Fernandez-Kelly, Patricia; Out of the Shadows: Political Action and the Informal Economy in
Shefner, Jon Latin America, The Pennsylvania State University Press, 2006
Fukuyama, Francis Social Capital and Civil Society, Sayı 2000-2074, IMF Institude, IMF
Working Paper, WP 00/74, 2000,
Fukuyama, Francis The Social Virtues and The Creation of Prosperity, Free Press
Paperbacks, NewYork, ABD, 1995 , Chapter 4
Güçlü, Sevinç “Ekonomik Kurumlar”, Kurumlara Sosyolojik Bakış, Sevinç Güçlü
(Ed.), Birey Yayıncılık, İstanbul, 2005
Günaydın, Gökhan “Türkiye Ekonomisinin Tarımsal Yapısı ve Gelişimi”, Türkiye
Ekonomisi, Mustafa Özer(Ed.)T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını No.1579,
Açık Öğretim Fakültesi Yayını No.836, Eskişehir, ,2004
İşbir, Eyüp.G “Ünite 2: Kentleşmenin Nedenleri” , Kentleşme ve Çevre Sorunları,
Bülent Açma, Yard.Doç.Dr., (Ed.) T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını,
No.1645,Eskişehir, Ağustos, 2005
Jütting, Johannes; De Is informal Normal?: Towards More and Better Jobs in Developing
Laiglesia, Juan R. (ed.) Countries, OECD Publishing, 2009
Kasarda, John D. “Urban Change and Minority Opportunities”, The New Urban Reality,
Peterson, E.Paul (ed.), Brookings Institution,Washington D.C.ABD, 1985
Keyder, Çağlar Istanbul Between the Global and the Local, Çağlar Keyder(Ed.),
Rowman&Littlefield Publishers, Inc. Maryland, ABD, 1999
Lin, Jan; Mele, “Globalization and Urban Change”, The Urban Sociology Reader, Jan
Christopher Lin, Christopher Mele, (ed.), Routledge, NewYork, ABD, 2005
Mardin, Şerif Religion, Society, and Modernity, Syracuse University Press,
NewYork,2006
Matalas, Antonia Leda; Greek Street Food Vending: An Old Habit turned New, Street Foods:

149
Yannakoulia, Mary World Review of Nutricient and Dietetics, Cilt 86, Karger Publishers,
İsviçre, 2000
Moore, Stephen Sociology Alive!, Nelson Thomes Ltd, 3.Baskı, İngiltere, 2001
Moughtin, Cliff Urban Design: Street and Square, Architectural Press, Masachusettes,
İngiltere, 2003
Oviedo, Ana Maria; Economic Informality: Causes, Costs and Policies-A Literature
Thomas, Mark Roland; Survey, World Bank Working Paper Sayı 167, Washington, ABD, Mayıs
Karakum-Özdemir, 2009
Kamer
Özer, Mehmet Nazım; “Kamusal Odak olarak Kent Meydanları”, Planlama 2005/3, s.96, 2005,
Ayten, Mustafa Asım http://www.spo.org.tr/resimler/ekler/66d856ef1a6b02f_ek.pdf , Ocak,
Ayten, 2011
Perry, Guillermo; Informality: Exit and Exclusion, World Bank Publication, Washington
Maloney, William F,. DC, ABD, 2007
Peterson, Paul E. (ed.) The New Urban Reality, Brookings Institution,Washington D.C., ABD,
1985
Portes, Alejandro; “The Informal Economy in the Shadow of the State”, Out of the
Centeno, Miguel Angel Shodows: Political Action and the Informal Economy in Latin
America, Patricia Fernandez-Kelly, Jon Shefner,(Ed.), The Pennsylvania
State University Press, ABD, 2006
Ribas-Mateos, Natalia “The troubled Passage: migration and cultural encounters in Southern
Europe”, The Mediterranean Passage: Migration and New Cultural
Encounters, ed.Russell King, Liverpool University Press, İngiltere 2001,
Madde 7
Serter, Nur Devlet Görevlerindeki Gelişmelerin Sonucu Olarak: Sosyal Devlet,
İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Yayını Rektörlük No. 3856, Fakülte
No. 547, İstanbul, 1994
Simopoulos, Artemis P. Street Foods: World Review of Nutricient and Dietetics, Cilt 86,
Karger Publishers, İsviçre, 2000
Smith, Mark J. Social Science in Question, The Open University, Sage Yayınları Ltd.
Londra, 1998
Soliman,Ahmed Mounir; A Possible Way Out: Formalizing Housing Informality in Egyptian
De Soto, Hernando Cities, University Press of America, Maryland, ABD, 2004
Şen, Nizamettin “Kaç Meydanımız Var?, Turizm Gazetesi
ww.turizmgazetesi.com/articles/arti.aspx
Taşan-kok, Tuna Budapest, Istanbul, Warsaw, Eburon Academic Publishers, Delft,
Hollanda, 2004
Taşdelen, H.Musa “Türkiye'de Şehirleşme ve Planlı Dönemde Şehirleşme Politikaları”,
Sosyoloji.Konferansları,Eylül,2011.
http://www.iudergi.com/tr/index.php/iktisatsosyoloji/article/view/6326/58
50
Trigilia, Carlo “Economic Sociology, a Concluding Remark”, International
Encyclopedia of Economic Sociology, Jens Beckert, Milan Zafirovski
(ed), Routledge, NewYork, ABD, 2006
Tripp,Airi Mali Changing the Rules: The Politics of Liberalization and the Urban
Informal Economy in Tanzania, University of California, 1997
Wolff, R.Ayşen; “The Importance of Branding in the Tourism Market: A Study of
Küçükaltan, Gül Istanbul”, 10th International Joint World Cultural Tourism Conference,

150
Cultural Tourism : Innovations and Strategies, 13-15 Nov, Bangkok,
Tayland, 2009
Yalçıntaş, Hande Ağan “Evaluating The Impact of Urban Competitive Advantages on Economic
Revitalization of Deprived Inner Cities through a Case Study held in
Istanbul”, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Kent ve Bölge Planlama Ana
Bilim Dalı, Onaylanmış Doktora Tezi No.232874, 2008
Yıldız, M.Cengiz “Kent Yaşamının Değişmeyen Marjinalleri: Seyyar Satıcılar ve
İşportacılar”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimlerl Dergisi, Cilt: 18,
Sayı:2, Elazığ, 2008,
http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt18/sayi2/343-366.pdf

OECD Economic Surveys: Turkey 2008, OECD Yayını, Issue 14, 2008

Taksim: Bir Meydanın Hikayesi, İstanbul Kitaplığı Ltd., İstanbul


Employment Policies for Social Justice and a Fair Globalization,
Recurrent Item Report on Employment, 2010, International Labor
Office, Cenevre, İsviçre, 2010
http://www.istanbulgezi.net/istanbul-lezzetleri-simit.htm
Dokuzuncu Kalkınma Planı
Dokuzuncu Kalkınma Planı İşgücü Piyasası Özel İhtisas Komisyonu
Raporu

http://vatangop.com/eyupte-otantik-seyyar-saticilar_haberi_1623.html,
Aralık 2011
“Kent Meydanları, Kent Meydanları Planlamas”,
http://forum.yapisal.net/sehircilik-sehirlesme/17270-kent-meydanlari-
planlamasi.html,

“Sanayi-Öncesi Kentlerin Temel Özellikleri” (Ortaçağ Kentleri),


www.yildiz.edu.tr/~enlil/KPT/DERS2.pdf, Ocak 2012
Sahibinden Emlak Arama Sitesi, İlan No 71586687,
http://www.sahibinden.com/ilan/emlak-konut-satilik-ritz-carlton-suzer-
plaza-1-1-full-esyali-satilik-residence-71586687/detay, Ocak, 2012
Bostancı Sahipleri Platformu,
http://www.bostanciplatformu.com/cevre_sorunu.asp?Sayfa=15, Ocak,
2012
http://www.mimarlikforumu.com/showthread.php/12167-
B%C3%BCy%C3%BCkada,Ocak 2012
World Employment Report, 2004-05: Employment, Productivity and
Poverty Reduction, ILO, Cenevre, İsviçre, 2005
OECD Economic Surveys, Turkey, sayı 15, OECD yayını, aralık 2004
OECD Economic Surveys, Turkey, Sayı: 15, OECD Yayını, Aralık 2004
http://streetvendor.org/for-vendors, Ocak 2010
http://www.urbanjustice.org/, Nisan,2010

151
152
Ek 1: Yapılandırılmış Görüşme Formu

Taksim Meydan Satıcıları Araştırması


Yapıldığı Tarih . . / 0 . / 2011 Saat: Sayı:
SOSYO - DEMOGRAFİK YAPI
1 Cinsiyeti nedir? Kadın Erkek
2 Yaş aralığı nedir? 20-25 26-30 31-35 36-40 41-45 46-50 51-55 56-60
3 Eğitim durumu Okur-yazar İlkokul Ortaokul Lise Üniversite
Kendisi □ □ □ □ □
Kardeşi □ □ □ □ □
En büyük çocuğu □ □ □ □ □
4 Medeni durumu? Bekar Evli Boşanmış Dul Diğer .............
5 Hanede kendisi dahil kaç kişi yaşıyor? 1 2 3 4 5 6 Diğer .............
6 Hanede sürekli kimlerle birlikte yaşıyorsunuz? Eş Çocuklar Anne Baba Diğer...............
7 Yaşadığınız evin mülkiyet durumu nedir? Kira Kendisini Aile bireylerinden Diğer ..............
n birinin
8 İstanbul’a hangi ilden geldiniz? ........................................................
9 Bugüne kadar en uzun süre yaşadığınız yer neresidir? ....................................................
10 Kaç yıldır İstanbul'da yaşıyorsunuz? ...........
11 Aşağıdaki sebepler sizin İstanbul’da yaşamanızı ne kadar etkilemektedir?
Çok etkili Etkili Fark etmez Etkili değil Hiç etkili değil
İşsizlik □ □ □ □ □
Sağlık □ □ □ □ □
Çocukların eğitimi □ □ □ □ □
Akrabaların tavsiyesi □ □ □ □ □
Güvenlik □ □ □ □ □
Taşı-toprağı altın □ □ □ □ □
Diğer .......................... □ □ □ □ □
12 Asıl mesleğiniz nedir? ....................................................
13 Bu işte kaç yıldır çalışıyorsunuz? 1 yıldan az 2 - 5 yıl 6 - 9 yıl 10 - 13 yıl 14 yıldan
fazla
14 Buraya nasıl ulaşıyorsunuz? Yürüyerek Toplu Taşıma ile Kendi aracımla Arkadaşlar
bırakıyor
15 Buraya gelirken evinizle yolda geçirdiğiniz süre ne kadardır?
5 -10 dakika 10 - 20 dakika 20 - 40 dakika 40 - 60 dakika 1 saatten fazla
16 Gelir durumunuzu nasıl görüyorsunuz?
Zorunlu ihtiyaçlarımızı Zorunlu ihtiyaçlarımızı Kimseye muhtaç Her ihtiyacımızı Tasarruf da
bile karşılayamıyoruz ancak değiliz rahatça yapabiliyoruz
karşılayabiliyoruz karşılayabiliyoruz
17 Kazancınızı en çok ne için harcıyorsunuz? (Birden fazla cevap olabilir, sıralama yapılacak)
( ) Eğitim için ( ) Beslenme – gıda ( ) Kira ( ) Sağlık
( ) Giyim-Kuşam için ( ) Ulaşım ( ) Sosyal Faaliyetler ( ) Diğer .........................................
SOSYAL AĞLAR
18 Bu işi kimden öğrendiniz?
Babamdan Arkadaşlardan Akrabalardan Patronumdan Diğer .....................
19 Bu işle ile ilgili olarak aile bireyleri size yardımcı oluyorlar mı? Evet Hayır Bazen
20 Aşağıdaki ifadelerden hangisi size daha uygun?
Bu işi yapmayı çok Bu işi yapacağımı Bu işi yapacağımı Bu işi yapacağımı hiç Bu işi İstanbul’a
istiyordum önceden biliyordum büyüklerim söylendi düşünmemiştim geldikten sonra
buldum
21 İstanbul’da başka bir işte çalışsanız, geliriniz nasıl olurdu? Daha iyi Aynı Daha kötü
olabilir olur olabilir
22 Yakın çevrenizdeki diğer kişiler ne iş yapıyor? ...........................................................
23 Bu işe nasıl başladınız? Kendim akıl Gördüm-yapmaya karar Hemşerim vasıtası Tanıdık vasıtası
ettim verdim ile ile
24 Kime bağlı çalışıyorsunuz? Bağımsız Ailemin işi Akraba Tedarikçi – Patron
üretici
25 Bu işe başlamak için yaklaşık ne kadar bir sermayeye ihtiyaç vardır? ................................ 153
26 Siz bu ilk sermayeyi nasıl sağladınız? ...........................................................................................
27 Meydandaki diğer satıcılarla aranız nasıldır? Dayanışma içindeyiz duruma göre Rekabet var
değişiyor
28 Belediye, zabıta veya başka devlet görevlileri ile ilgili ilişkilerde aşağıdakilerde hangisi daha geçerli?
Sorun yok Maddi sorun Sert Hiç anlayış Satışı Diğer
yaratıyorlar davranıyorlar göstermiyorlar engelliyorlar .....................
29 Başka tür bir iş kurmayı düşünür müsünüz?
Çok ciddi düşünüyorum Düşünüyorum Bilemiyorum Düşünmüyorum Asla düşünmem
30 İstanbul’un başka bölgelerinde de satıcılık yapıyor musunuz? Nerede? .........................................................
...............................................................................................................................................................................................
31 Neden Taksim Meydanını tercih ediyorsunuz? .......................................................................................................
.............................................................................................................................................................................................
32 Başka şehirlerde de satıcılık yapıyor musunuz? Ne zaman? Hangi şehirler? ...............,..............................
.............................................................................................................................................................................................
33 Sattığınız malları hangi ödeme koşulları ile alıyorsunuz?
Peşin Veresiye Sattıkça haftalık Aylık
34 Ürünleri hep aynı yerden mi alıyor sunuz? Evet Hayır Açıklama .......................................
..............................................................................................................................................................................................
35 Bu işi yapmanız engellense ne tür bir iş yapmayı düşünürdünüz? ...........................................................................
36 Civardaki diğer satıcıların kim olduklarını biliyor musunuz?
Akrabalarım Hemşerilerim Meydandan Mahalleden tanıdık Diğer...........................
arkadaşlar
37 Bu işte size yardımcı olan var mı? Tek başıma yapıyorum Hemşeri derneği Akrabalardan bu işi bilenler
38 Aile bireylerinin aylık toplam geliri yaklaşık kaç liradır? ..........................

154
Ek 2: Fotoğraflarla Taksim Meydanı 24 saat

Resim 1: Tinerci ve evsiz çocuklar Resim 2: Sabaha karşı duraklarda çok sık
rastlanan görüntü

Resim 3: Poğaçacı ve yanında çay-kahveci Resim 4: X- Noktası, Yoğun otobüs trafiği

155
Resim 5: X-Noktasından Anıt ve yoğun trafik Resim 6: Bu dev ekran Meydandan geçenlere
sesleniyor.

Resim 7: X- Noktasından, yoğunluk Resim 8: X- Noktası, yoğunluk

156
Resim 9: X- Noktası, yoğunluk Resim 10: Metro çıkışı, duvar su satıcısının rafı olmuş.

Resim 11: Anıt çevresi, yoğunluk Resim 12: Gece saat ilerledikçe kalabalık artıyor.

Resim 13: X- Noktası. Yoğunluğu artan taksiler görülüyor.

157
Resim 14: Meydanda Taksi İşgali

Resim 15: İstiklal Caddesi ve çevresindeki eğlence mekanları dolayısı ile alan gündüz
olduğundan daha kalabalık ve hareketli. Saat gece yarınsı geçtiği halde canlılık had safhada…

158
Resim 11: Sabaha karşı tıklım tıklım dolu bir otobüs

Resim 12: Saat 02.30 dan sonra zabıta görevlilerinin iyice çekilmesinden sonra ve eve dönüş
zamanından önce alana gelen ızgaracılar. Bunların görevlilerden kaçması kolay olmadığından
bu saatte Meydan’da bulunan müşterilere satış yapıyorlar. Dönüş yolundakiler ve taksiciler çok
iyi müşteri potansiyeli. Bu ızgaracı satıcı ile sohbet ederken tanıştığımız diğer müşteriler ise
(resimde çıkmak istemediler) meydanda asayişi sağlamakla görevli, ve bu saatlerde halen
dolaşarak çalışan “Suç Önleme Birimi” nden bir grup sivil polis.

159
Ek 3: Taksim Meydan ve İstanbul simitçileri ile ilgili gazete yazıları
Aşağıda medya yazılarından alınan iki alıntı Taksim Meydanındaki simit rantı ile
ilgili ipucu vermektedir.
Beyoğlu ve Taksim civarında çeşitli yerlerde onlarca simit tezgahı vardır. Bunların çoğu küçük fırınlarda üretilen
ve ilk elden tezgaha konulan simitlerdir. Şimdilerde, içinde Beyoğlu Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir
Belediyesi meclis üyelerinin de adı geçen bir grup, bu simitçileri yerlerinden ediyor. Amaç; Taksim, Şişli,
Aksaray, Fatih, Beşiktaş, Bayrampaşa, Gaziosmanpaşa, Bakırköy, Bağcılar, Yenibosna olmak üzere çeşitli ilçe ve
semtlerde toplam 800 seyyar simit tezgahı kurmak. Gazetelere verdikleri ilanlarla 800 satış elemanı arıyorlar. Bir
de Emre Gıda İnşaat Sanayi Limited Şirketi (Mutlu Simit) adında büyük bir işletme kurmuşlar. Malum “artık
AB’ye giriyoruz, simitçiler tek tip olmalı”dan hareketle, cam tezgahlar yapılmış. Kıyafetler, “günümüz
koşullarına uysun, eski de unutulmasın” diye, Cemil İpekçi’ye yaptırılmış, Osmanlı ve Türk geleneğini
çağrıştıran kıyafetler. .. Simitçiler Derneği Başkanı feryat ediyor; “Bizim ekmeğimize göz diktiler. 20 yıldır
burada simit satıyoruz ve her yıl işgal parası ödüyoruz. Belediye bizleri çağırdı, ‘Tezgahlarınızı kaldıracaksınız’
diye tehdit etti. ‘Şimdiye kadar buraları kullandınız, artık izin vermeyeceğiz’ diyorlar. Şu ana kadar, Taksim ve
civarında yaklaşık 40 tezgah kaldırılmış durumda. Arkadaşlar ve dernek olarak bir araya geldik, ne yapacağımızı
konuştuk, açıklama yaptık, bilinen gazeteler ve TV’ler haberimizi vermedi. Bizim tüm geçim kaynağımız bu
küçük tezgahlar. Bizi açlığa mahkum etmeye çalışıyorlar. Belediye başkanı ‘hepinizi geldiğiniz yerlere
göndereceğim’ demiş.”

Simitçiler Derneği ve tezgahta satış yapanlar, seslerini çıkarmaya başlayınca durum değişiyor. Elleri meçhul
kişiler (!) ortaya çıkıyor, tezgahını kaldırmak istemeyen simitçilere sopalar ve kalaslarla giriyorlar. Öldüresiye
dövüyorlar, tezgahları kırılıyor, arabaların önüne itiyorlar, otobüs simitçinin ayakları üzerinden geçiyor. Hastane
kapıları, karakol tutanakları ve alınan raporlar... .Demek burada büyük bir rant var, hesaplar kitaplar yapılmış, iş
şiddet noktasına vardırılmış... 116

Simit olmadan asla!

Yücel Simit Fırını Levent ve Şişli semtlerinin simitlerini tedarik eden bir yer …. Bundan yaklaşık 40 yıl önce tüm
aile Tokat’ın bir köyünden İstanbul’a göçmüşler ve İstanbul’daki hayatlarına seyyar simit satıcısı olarak
başlamışlar. O yıllar simit fırınları göçmen işçilere sıcak yatacak yer verdiğinden, simit satıcılığı bu yoksul
göçmenler için en cazip işlerin başında geliyormuş. İstanbul’da başını sokabilecek sıcak bir damdan daha iyi ne
olabilir ki! Ve böylelikle, bugünün İstanbul’unun yeni nesil simit teşebbüslerinin nüveleri o yıllarda atılmış.
Simitçilerin bağlı bulunduğu Un-iş Esnaf ve Sanatkarlar Derneği’nin bilgilerine göre bugün İstanbul’da 286 tane
simit fırını var. Bu fırınların sahiplerinin de yüzde 85’i Tokatlı. Tokatlılar sektörü 1960 yılından bu yana ele
geçirmişler. 1950-60 yılları arasında Kastamonulular hakimmiş. Daha önceki dönemde ise Rumlar. Ama simidin
icadı Kanuni ile veziri Şemsi Paşa’yla birlikte anılıyor. Sarayda 500, sokakta 350 yıllık bir geçmişi var….Simit’in
‘kökleri’ ile ilgili araştırmamın ikinci durağı Tophane Boğazkesen Caddesi’ndeki meşhur ‘Tarihi Boğaziçi Simit
Fırını’. Boğaziçi fırınının sahibi Sami Özen. Tokatlı. Hikayesi de Ali’yle neredeyse tıpatıp aynı. Sami’nin çay ve
simit ikramına da haliyle hayır dememe imkan yok.117

116
Seyit Aslan, “Simit Çetelerini Kim Koruyor”, Mayıs, 2006, http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=6237,
Kasım 2010
117
http://www.istanbulgezi.net/istanbul-lezzetleri-simit.htm, Temmuz 2011
160

You might also like