You are on page 1of 240

30.10.

2018 Değ ş m Sosyoloj s

DEĞİŞİM SOSYOLOJİSİ

DOÇ. DR. LÜTFİ SUNAR

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 1/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

İçindekiler

1. Toplumsal Değ şmey Anlamak: Temel Kavramlar

1.1. Toplumsal Değ ş m Ned r?


1.2. Değ ş m n Evren Ve Vades
1.3. Değ ş m n Kaynağı, Hızı Ve Net ces
1.4. Değ ş m n Yönü: İlerleme, Ger leme Ve Gel şme
1.5. Yapı-Fa l İk lem
1.6. Sonuç
Bölüm Özet
Ün te Soruları

2. Toplumsal Değ şmen n Unsurları I

Grş
2.1. F z k -Coğraf Etkenler
2.2. Demograf k Etkenler: Nüfus Artışı Ve Göç
2.3. B l msel Gel şmeler, Teknoloj Ve Eğ t m
Bölüm Özet
Ün te Soruları

3. Toplumsal Değ şmen n Unsurları Iı

Grş
3.1. İkt sad Etkenler
3.2. Toplumsal Değ şme Ve D n
3.3. Toplumsal Değ ş m Ve Sosyal Hareketler
3.4. Sonuç
Bölüm Özet
Ün te Soruları

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 2/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

4. Aydınlanma Düşünces : Toplumun Ve Değ ş m n Doğuşu

G r ş: Aydınlanma Çağı Ve Toplumun Doğuşu


4.1. B r Değ ş m Olarak İlerlemec l k
4.2. Toplumsal Yasaların Keşf
4.3. İskoç Aydınlanması: Sosyal Sözleşmec Ekonom Pol t k
4.4. Sonuç: İlerlemec l kten Sosyoloj ye
Bölüm Özet
Ün te Soruları

5. Modern Toplumun Doğuşu Ve Evr mc Değ ş m Teor ler

G r ş: Evr mc İlerlemec Toplum Alayışı


5.1. Büyük Dönüşüm Ve Sa nt-S mon: Sanay Ve Toplumsal Gel şme
5.2. Auguste Comte: Toplumun Üç Hâl
5.3. Herbert Spencer’ın Sosyal Evr mc Değ şme Anlayışı
5.4. Sonuç
Bölüm Özet
Ün te Soruları

6. Karl Marx'ın Toplumsal Değ şme Teor s

Grş
6.1. Tar h n Materyal st Açıklaması
6.2. D yalekt k Ve Değ ş m
6.3. Tar h n İlerlemec Motoru: Sınıf Çatışması
6.4. Sosyal zme Geç ş: Marx’ın M kro Değ ş m Teor s
6.5. Kahramanlar Ya Da Koşullar: Toplumsal Değ ş mde B rey n Rolü
6.6. Toplumsal Değ ş mde Teknoloj n n Rolü
6.7. Sonuç
Bölüm Özet
Ün te Soruları

7. Em le Durkhe m' n Değ ş m Kuramı

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 3/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Grş
7.1. Toplumsal Dayanışma Ve İş Bölümü
7.2. İlkel Toplumdan Modern Topluma Geç ş
Bölüm Özet
Ün te Soruları

8. Max Weber' n Değ ş m Kuramı

Grş
8.1. Gel şmec Yaklaşım Ve Toplumsal Değ ş m
8.2. Sosyal Değ ş m Ve Kar zma
8.3. Sonuç: Weber’ n Sosyal Değ ş me Genel Yaklaşımı
Bölüm Özet
Ün te Soruları

9. Çağdaş Sosyoloj de Toplumsal Değ ş m

Grş
9.1. Döngüsel Yaklaşımlar
9.2. Yapısal-İşlevselc Denge Teor ler
9.3. Çatışma Teor ler
9.4. Yen -Evr mc l k
9.5. Sonuç
Bölüm Özet
Ün te Soruları

10. Modernleşme Ve Ötes

Grş
10.1. Yapısal-İşlevselc l k Ve Modernleşme
10.2. İkt sad Kalkınma Ve Toplumsal Değ ş m n Aşamaları
10.3. Geleneksel Toplumdan Modern Topluma Geç ş
10.4. El tler Ve Geleneksel Toplumlarda Modernleşme
10.5. S yasal Değ ş m n Koşulları Ve Demokrat kleşme

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 4/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

10.6. Yapısal Farklılaşma Ve Sosyal Hareketl l k


10.7. Modernleşme Kuramlarına Göre Türk ye’de Toplumsal Değ ş m
10.8. Sonuç: Modernleşme Kuramlarının Eleşt r s
Bölüm Özet
Ün te Soruları

11. Toplumsal Değ şmeyle İlg l Güncel Gel şmeler Ve Tartışmalar

Grş
11.1. Ford zm n Köken Taylor zm
11.2. Ford zm n Doğuşu, Kr zler Ve Post-Ford zm
11.3. Sanay Sonrası Toplum
11.4. Sanay Sonrası Toplumdan Post-Modern teye
11.5. Postmodern zme Eleşt r ler Ve Modernl ğ n Savunusu
Bölüm Özet
Ün te Soruları

12. Türk ye Sosyoloj s nde Toplumsal Değ ş m I

Grş
12.1. Mümtaz Turhan’ın Kültür Değ şmeler
12.2. Mübbeccel Kıray: Toplumsal Değ şmen n İşlevselc Açıklaması
Bölüm Özet
Ün te Soruları

13. Türk ye Sosyoloj s nde Toplumsal Değ ş m Iı

Grş
13.1. Şer f Mard n: Merkez-Çevre İl şk ler n n Dönüştürücü D yalekt ğ
13.2. Kemal Karpat: Nüfus Ve Göç D nam kler
13.3. Sonuç
Bölüm Özet
Ün te Soruları

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 5/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

14. Sonuç: Sosyoloj de Toplumsal Değ şme

Grş
14.1. Değ ş mle İlg l Yaklaşımları Tasn f Sorunu
14.2. Klas k Sosyoloj n n Toplumsal Değ ş mle İlg l M rası
14.3. Çağdaş Sosyoloj ’de Toplumsal Değ ş m
14.4. Türk ye’de Toplumsal Değ ş m Ve Modernleşmen n Ele Alınışı
14.5. Sonuç: Teor Yorgunluğu Ve Modernleşme Sorunu
Bölüm Özet
Ün te Soruları

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 6/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

1. TOPLUMSAL DEĞİŞMEYİ ANLAMAK: TEMEL


KAVRAMLAR

1.1. Toplumsal Değişim Nedir?

Strasser ve Randall’ın (1981) d le get rd ğ g b değ ş m n ne olduğu sorusu sosyal b l mler dâh l nde
sorulab lecek en zor sorulardan b r d r. Genel anlamda toplumsal değ ş m b r sosyal yapıda zaman ç nde
meydana gelen farklılaşma anlamına gelmekted r. Bu çerçevede M ne Tan (1981, s. 102) toplumsal
değ şmey makro düzeyde değ ş m olarak ele almakta ve “toplumsal l şk lerde, kurumlarda ve yapıda
bel rl b r durumdan ya da varlık b ç m nden başka b r durum ya da b ç me geç ş” olarak n telemekted r.
D ğer tara an değ ş m n m kro düzeyl b r tanımını veren Mahmut Tezcan’a (1998, s. 191) göre toplumsal
değ şme “toplumsal yapının ve onu oluşturan toplumsal l şk ler ağının ve bu l şk ler bel rleyen
toplumsal kurumların değ şmes ” olarak tanımlanab l r.

Farklı sosyoloj k gelenekler farklı şek llerde tanımlasalar da toplumsal değ şmen n b r sosyal yapı ç nde
gerçekleşt ğ konusunda b r uzlaşma söz konusudur. Her yapının farklı unsur ve şlevler olduğu g b ,
sosyal yapının da kültürel semboller, davranış kalıpları, sosyal örgütlenme ve değer s stem g b çeş tl
unsur ve şlevler söz konusudur (bkz. Form, 2013). Değ ş m bunlardan b r nde veya b rkaçında
gerçekleşen farklılaşmaların toplumsal yapıya etk etmes d r. Ancak genell kle değ ş m konusunda
z h nlerdek mesele hang ölçüye kadar ve ne tür değ ş mler n toplumsal değ ş m olarak adlandırılacağıdır
(Strasser ve Randall, 1981, s. 11).

Toplumsal değ ş m n manası evvela sosyal oluşumun konumu ve durumuna bağlıdır. Küçük b r gruptak
değ ş mler grubun kend s ç n öneml görüleb l r ancak daha büyük b r grupta bunların ehemm yet
azalır. Benzer şek lde toplumsal değ ş m n gözlemlenmes çalışılan zaman d l m ne bağlıdır. Kısa vadel
pek çok değ ş m uzun vadel bakıldığında ehemm yets zd r ya da tam ters . Küçük ölçekl ve kısa vadel
değ ş mler toplumun b r karakter st ğ d r. Z ra zaman ç nde doğal olarak yen b lg ve tekn kler ortaya
çıkar; çevresel değ ş mler yen b r uyumu tet kler; gücün yen den dağılımına bağlı olarak değer ve normlar
değ ş r. Bütün bunlar nsan toplumlarının değ ş m n n kend ç şley ş ve dış koşulların etk s net ces nde
kaçınılmaz olduğunu göster r.

Görüldüğü üzere toplumsal değ şme toplumun kültürü, yapısı, kurumları ve şlev le l şk l gen ş b r
kavramdır (bkz. Sull van, 2009, s. 477). Bu tür genel ve gen ş b r tanımı daha açık hâle get reb lmek ç n
toplumsal değ ş mle lg l bazı boyutlara ht yaç duyulmaktadır. Bu boyutlar değ ş m n evren (büyük, orta
ve küçük), vades (kısa, orta ve uzun), hızı (yavaş, aşamalı, evr msel değ ş mler ve hızlı, asl , devr msel

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 7/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

değ ş mler), yönü ( ler , ger ), çer ğ (sosyokültürel, ps koloj k, sosyoloj k, kurumsal, kt sad vb.), net ces
(barışçıl ve ş ddetl ) ve am l (yapı ve aktör) olarak sıralanab l r. Aşağıda detaylı b r b ç mde ele alınan bu
boyutlar toplumsal değ ş m n kavranmasında öneml b r yer tutmaktadır.

1.2. Değişimin Evreni ve Vadesi

Değ ş m n evren veya vades hang boyuttak değ şmeler n toplumsal değ ş m olarak adlandırılacağı
problem le yakından l şk l d r. Toplum her da m dev n m ve değ ş m hâl nde b r varlık olduğu ç n ondak
her farklılaşmanın ncelenmes neredeyse mkânsızdır. Dolayısıyla hang düzeydek değ ş mler n
nceleneceğ meseles burada önem kazanmaktadır. Bu çerçevede toplumsal değ ş mler değ ş m n
m ktarı, zaman boyutu ve değ şen b r m n etk s ne göre sınıflandırmak mümkündür (Appelbaum, 1988, s.
12–13). Bu sınıflandırma çerçeves nde büyük, orta ve küçük değ ş mlerden bahsed leb l r. Büyük
değ ş mler genell kle b r toplumu bütünüyle değ şt r r. Bu bütüncül değ ş m n telemek ç n bazen
dönüşüm veya devr m kavramları da terc h ed lmekted r. Tar hsel süreçte tarım toplumu, t caret toplumu,
sanay toplumu ve b lg toplumu g b değ ş k toplum t pler n n ortaya çıkmasına sebep olan değ ş mler
büyük değ ş mlere b rer örnekt r. Sosyoloj k nceleme geleneğ ç nde toplum t pler n n değ ş m meseles
daha çok erken sosyoloj k düşünürler tarafında modern ten n doğuşu meseles etrafında ele alınmıştır.
Orta düzeyl değ ş mler se b r toplumun t p n bütünüyle değ şt rmeyen ancak toplumsal yapıdak
farklılaşmalardır. Nüfus, s yasal yapı, kt sad s stem ve mekânsal unsurlardak öneml değ ş mler n
toplumsal yapıda meydana get rd ğ değ ş mler orta düzeyl değ ş mlere b rer örnekt r. Bu düzeydek
değ ş mler toplumların karşılıklı l şk ler le genell kle toplumsal bünyey aşan b r karaktere sah pt rler.
D ğer tara an toplumsal yapı dâh l ndek yen l klerden kaynaklanan olgular ve kurumların karşılıklı
etk leş m nden kaynaklanan değ ş mler se küçük ölçekl değ ş mler fade etmekted r.

B r değ ş m n büyüklüğüne karar vermek değ ş m üzer ne çalışan sosyal b l mc ler z yades yle meşgul
etm şt r. W lbert E. Moore g b kend görüşler n şlevselc denge modeller üzer ne kuran bazı sosyal
b l mc ler kısa vadel değ ş m n b r manası olmadığını ler sürmekted rler. Onlara göre bu değ ş mler
k ş n n toplumsal konumunu, davranışlarını, toplumsal kurumların b rb r le l şk s n etk lememekted r.
Küçük değ ş mler bel rl b r düzeyde kalarak toplumun genel üzer nde b r etk sah b olamazlar (W. E.
Moore, 1963, s. 46-47). D ğer tara an benzer b r şek lde düşünen K ngsley Dav s se büyük değ ş m küçük
olandan ayırab lmek üzere b r s ne toplumsal değ ş m d ğer ne se kültürel değ şme demey terc h eder.
Ona göre toplumsal değ ş m toplumun tüm ögeler nde bel rl b r düzeyde değ ş m gerçekleşmes n
sağlayan kültürel değ şmen n b r alt düzey ne tekabül etmekted r. Kısa vadede toplumsal değ ş m
gerçekleş rken uzun vadede kültürel değ şme olur (Dav s, 1950, s. 622). Değ şmey çatışmacı b r
çerçeveden ele alan Lew s A. Coser’e göre se b r değ ş m n küçük ya da büyük olduğunu bel rleyen
çatışmanın boyutu ve düzey d r. Küçük ölçekl değ ş m ortaya çıkaran çatışmalar, toplumun kend s n
değ şen koşullara uyarlamasını sağlayacak düzeyded rler. Hâlbuk büyük ölçekl değ ş me yol açacak

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 8/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

çatışmaların net ces nde mevcut toplumsal düzen ortadan kalkar ve yer ne yen sosyal l şk ler kümes
etrafında yen b r toplumsal yapı kurulur. Dolayısıyla ona göre b r değ ş m büyük ya da küçük olarak
n telemek çatışmanın boyutu ve mevzusunun merkezîl ğ le mümkündür (L. A. Coser, 1967).

Toplumsal değ şme le lg l d ğer b r kr t k nokta se değ ş m n vades d r. B r vaden n uzun veya kısa
olması genell kle görecel d r. Bazen uzun vade olarak görülen b r ölçek başka b r şeyle karşılaştırıldığında
kısa vade olarak görüleb lmekted r. Dolayısıyla değ ş m n uzun veya kısa vadel olması b r anlamda
değ ş m n boyutu le l nt l d r.

Bu çerçevede vade sorunu aslında değ ş m n ş ddet ve etk s n n b r yansıması olarak karşımıza
çıkmaktadır. Büyük ölçekl değ ş mler genell kle uzun hazırlık dönemler ve süreçler net ces nde
gerçekleş rler. Çoğunlukla bu değ ş mler n zaman d l m n kest rmek güçtür. Bu değ ş mler n sebepler
tar hsel süreç çer s nde b rb r n tet kleyen etk ler s ls les ç nde ger ye doğru uzanır g der. Ancak orta
vadede gerçekleşen orta ölçekl değ ş mler n zaman d l mler n kest reb lmek daha kolaydır. İç nde
yaşadığımız modern toplumda sosyal yapının farklılaşması genell kle b r nsan ömrüne sığab lecek
değ ş mlerle gerçekleş r. Dolayısıyla büyük ölçekl değ ş mlere mukab l orta ölçekl değ ş mlerde etken ve
süreçler tak p edeb lmek daha mümkündür. D ğer tara an daha çok toplumsal kurumların b leşenler n
değ ş m n fade eden kısa vadel değ ş mler se m kro ölçekl alan araştırmaları le daha net b r b ç mde
tak p ed leb l r. Örneğ n a le kurumunu etk leyecek kadınların eğ t m durumunun değ ş m n zlemek kısa
vadede daha fazla mümkün ve kolaydır. Bu üç ölçekl ve vadel değ ş m b ç m ve sürec b rb r nden kopuk
değ ld rler. Aks ne b r d ğer n n etken olab lecek şek lde b rb r ler yle l şk l d rler. Değ ş m zlemek
steyen b r sosyal b l mc bunu ne kadar kuramsal yapmak st yorsa o kadar uzun vadeye, ne kadar
amp r k yapmak st yorsa da o kadar kısa vadeye bakmak durumundadır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 9/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Sosyoloj de değ ş mle lg l çalışmaların gel ş m de uzun vadeye bakan büyük ölçekl kuramsal
çalışmalardan kısa vadeye bakan küçük ölçekl amp r k çalışmalara doğru b r sey r zlem şt r. Özell kle lk
dönem klas k sosyologların ç nde yer aldığı sosyoloj k düşüncen n öneml b r kısmı ç n toplumsal
değ ş m demek toplumun bütüncül anlamda b ç m değ şt rmes demekt r. Uzun er ml ve büyük boyutlu
değ ş mler nceleyen bu kuramcıların odağında h ç şüphes z bu tür b r değ ş m n en güncel ve en
müşahhas örneğ olarak modern toplumun doğuşu bulunmaktadır. Aşağıda daha detaylı b r b ç mde
tartışılacağı üzere onlara göre dünya tar h nde kapsamlı b r farklılaşmaya yol açan modern ten n doğuşu
aynı zamanda toplumsal değ ş m n de başlangıcıdır. Bu çerçevede sosyoloj de toplumsal değ ş mle lg l
çalışmaların gel ş m nde vade ve ölçek bakımından üç aşama bulunmaktadır:

1. 19. yüzyıl boyunca modern toplumu dünya tar h ç nde konumlandırmaya yönel k büyük ölçekl
değ ş mler nceleyen çalışmalar yapılmıştır.

2. Zamanla modern toplumun yerleşmes le b rl kte y rm nc yüzyılın üçüncü çeyreğ ne kadar


genell kle toplumsal yapının şley ş n nceleyen orta ölçekl değ ş mler ele alan çalışmalar
gerçekleşt r lm şt r.

3. Bu dönemden sonra se genell kle olgular ve kurumlar arası l şk ler ele alan küçük ölçekl
çalışmalar daha fazla yapılmaktadır.

Ülkem zde se toplumsal değ ş m le lg l çalışmaların gel ş m ndek sürec n bel rs z b r b ç mde de olsa
benzer b r şek lde seyrett ğ söyleneb l r.

Tablo 1: Toplumsal Değişimin Vadesi ve Ölçeği

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 10/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

1.3. Değişimin Kaynağı, Hızı ve Neticesi 

Toplumsal değ ş m n hızı sorunu değ ş mle lg l çalışmalarda öneml b r yer tutmaktadır. Değ ş m n hızı
aslında tek başına ele alınab lecek b r mesele değ ld r. Z ra değ ş m n hızlı veya yavaş olduğu toplumsal
yapının değ ş me açıklığı, değ ş me verd ğ tepk , değ ş m n b ç m ve ortaya çıkan net celerle l nt l d r.
Sıklıkla d le get r ld ğ üzere günümüz dünyasında değ ş m n hızı ve vmes g tt kçe artmaktadır. Geçm şte
daha uzun vadelerde gerçekleşen farklılaşmalar bugün daha kısa vadede gerçekleşmekted r.

Değ ş m n hızı sorunu aslında örtük b r b ç mde değ ş m n kaynağı le de l nt l b r meseled r. B r


toplumsal s stem kend sorunları, ht yaçları ve süreçler çerçeves nde doğal b r değ ş m geç r yorsa bu
değ ş m genell kle hızlı olarak n telenmez. Daha açık b r fade le değ ş m n kaynağı toplumsal yapının
kend dâh l nde se değ ş m zaman bakımından kısa sürede de gerçekleşse hızlı b r değ ş m olarak
algılanmaz. Ancak değ ş m n kaynağı toplumsal yapının kend ç süreçler nden z yade dışsal etkenler se
veya değ ş m herhang b r b ç mde zorlamaya dayanıyorsa bu durumda toplumsal değ ş m hızlı b r
değ ş m olur. Z ra bu tür zorlama ve dışarıdan kaynaklanan değ ş mler genell kle toplumsal s stemdek
unsurlar arası dâh l l şk örüntüler ne uymadığı ve değ ş m n kaynağı toplumun kend ç şley ş olmadığı
ç n toplumsal yapı değ ş me hazır ve açık değ ld r. Bu sebeple hızlı değ ş mler n net ces genell kle büyük
ölçekl toplumsal kırılma olmaktadır.

Değ ş m n hızı ve kaynağı le lg l d ğer b r mevzu se değ ş m n barışçıl veya ş ddetl olmasıdır. B r
değ ş m n barışçıl olması aynı zamanda yavaş ve aşamalı b r b ç mde doğal etkenler dâh l nde
kend l ğ nden; ş ddetl olması da hızlı ve dışarıdan f z ksel b r gücün tmes le devr msel b r b ç mde
gerçekleşmes anlamına gelmekted r. Barışçıl değ ş mler rızaya dayalı ken, ş ddetl değ ş mler genell kle
baskıya dayalıdır. Ş ddetl değ ş mler toplumun yapısını der nden sarsarak değ şt rmes n n yanı sıra
değerler , duyguları, düşünceler ve kurumları da değ şt r r. Böylece toplumsal l şk ler kökünden sarsarak
yen den tanımlamaktadır. Barışçıl değ ş mlerde se tüm bu değ ş mler daha uzun b r zaman d l m nde
daha az müşahede ed leb l r b r şek lde gerçekleşmekted r.

Bu m nvalde b r değ ş m n devr msel olab lmes c dd b r şek lde tartışmaya açıktır. Z ra b r toplumun
tümüyle baştan ayağa değ şt r leb lmes zordur. Toplumu kökünden sarsan d n değ şt rme, büyük
mesafel göç, geç m b ç mler n n değ ş m g b had selerde b le esk değerler, gelenekler ve duygular b r
b ç mde yen yapı çer s nde kend ler n var edeb lmen n yolunu bulab lmekted rler.1   Örneğ n bugün
Anadolu’da araştırma yapan tar hç ve etnologların şaşkınlıkla bel rtt kler ne göre Anadolu Türkler n n
d nî âdet ve gelenekler esk d nler nden pek çok ögey bünyes nde barındırmaktadır (İnan, 1953). Ahmet
Yaşar Ocak (2012) Alevî ve Bektaşî İnançlarının İslâm Öncesi Temelleri s ml eser nde Anadolu’da pek çok
tören ve nanışta Şaman zm’e a t mot fler tesp t etmekte ve bunları sıralamaktadır. Hâlbuk Türkler uzun
b r zaman d l m nde çeş tl coğrafyalardan geçerek büyük b r göç net ces nde d nler n ve çoğunlukla

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 11/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

geç m ve yaşama b ç mler n değ şt rerek Anadolu’ya gelm şlerd r. Bu kadar der n b r değ ş m sürec nde
b le bugünkü b rtakım kültürel mot fler n kaynağında uzun b r zaman öncek nanış ve kültürü bulmak
kayda değerd r.

Öte yandan bunu tar htek büyük değ ş m dönemler nde, özell kle büyük devr mlerde müşahede etmek
mümkündür. Bu devr mler bazı sosyal b l mc lere göre tam da toplumsal yapının ht yaçları
doğrultusunda gerekl b r şey ken (B. Moore, 2012; Skocpol, 2004) k m ler ne göre de dünya tar hsel b r
kahramanın sürükley c önderl ğ n n b r net ces d r. Bunu devr mler n kend s üzer nden değ l de
net celer üzer nden tartışmak daha anlamlıdır. Dünya tar h nde gerçekleşen pek çok devr m mevcut
sosyal yapıda kapsamlı değ ş mler gerçekleşt rme amacına sah pt rler. Ancak zamanla toplumsal yapıda
bazı değ ş mler gerçekleşse de ortaya çıkan yen yapının esk s ne öneml ölçüde benzed ğ ortaya
çıkmaktadır.

20. yüzyılda gerçekleşen devr mlerde bunu zlemek mümkündür. 1917 Sovyet Devr m tarımsal mülk yet
ve b r k me dayalı Rus ar stokrat s yasasını değ şt rmek ve yer ne proletaryanın egemen olduğu b r
sosyal st toplum oluşturmak maksadıyla gerçekleşt r lm şt r. Ancak devr mden 70 yıl sonra bütün
sanay leşme ve kültür pol t kalarına rağmen gerek sosyal st düzen çer s nde gerekse onun yıkılışı le
ortaya çıkan yen ol garş ç nde esk Rus kültürünün etk ler n görmek çarpıcıdır. Benzer şek lde Mao st
Kültür Devr m de benzer b r başarısızlıkla maluldür. Mao Ç n devr m nden sonra kap tal zm n deoloj k
etk ler nden, nsan üzer ndek tahr batlarından, yabancılaşmadan kurtulab lmek ç n sosyal zm n yaşamın
her alanına nüfuz edeb lmes ç n Büyük Proleter Kültür Devr m ’n uyguladı. Ç n’ n kad m gelenek ve
âdetler n kamusal yaşamdan ayıklamaya yönelen bu devr m kısa b r zamanda başarısızlığa uğrayarak
1980’lerden t baren “Ç nl b r sosyal zm n” doğuşu le net celenm şt r. Benzer örnekler çoğaltmak
mümkündür. Bu örnekler b z , toplumsal yapı b r bütün olarak göz önüne alındığında devr msel b r
değ ş m n mkânını sorgulamaya götürmekted r.

Bu tür devr msel değ ş mler sadece b r grubun organ ze olarak s yas kt darı ele geç rmeler le
gerçekleşmez. Aynı zamanda toplumsal hayatın temel unsurlarında yaşanan an ve hızlı dönüşümler de
devr msel değ ş mlere kapı aralayab l r. Örneğ n 1900’ler n başında Taylor zm n sanay ye uygulanması le
meydana çıkan Ford zm, üret m yen den örgütleyerek toplumsal yapıda sarsıcı değ ş mler meydana
get rd . Y ne 1970’lerde benzer şek lde b lg ve let ş m teknoloj ler nde yaşanan değ ş mlerle b rl kte ş
yaşamının değ ş m de sarsıcı ve hızlı değ ş mler meydana çıkardı. Alv n To ler (1996), Gelecek Şoku s ml
eser nde let ş m n ve b lg n n değ şen yapısına bağlı olarak hızlı b r b ç mde değ şen ş l şk ler n
çevreleyen toplumsal yapının esk ye bağlılığının oluşturacağı şoku ele almaktadır. Ona göre bu b rey n
dünyasında “çok kısa zamanda çok azam b r değ ş m” n gerçekleşt ğ yönünde b r ps koloj k rahatsızlık
meydana get rmekted r (To ler, 1996). Bu rahatsızlık esasında değ ş m n devr msel boyutunu teşk l ett ğ
g b , onun esk ye göre yen den şek llenerek devr msel boyutunu kaybetmes ne de neden olmaktadır.2

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 12/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Net ce olarak b r değ ş m n barışçıl veya ş ddetl olarak n telenmes k kavramsal açmazı beraber nde
get rmekted r. Barışçıl olarak adlandırılan değ ş mlerde toplumun kend l ğ nden şleyen b r mak ne olarak
görülmes durumu söz konusudur. Hâlbuk böyle b r toplumsal mak nen n mevcud yet şüphel d r ve her
türlü değ ş m bel rl b r düzeyde kurumsal “ş ddet ” bünyes nde barındırır. Her değ ş mde mutlaka t c
bazı etkenler mevcuttur ve bu etkenler bel rl güçler tarafından daha fazla kontrol ed leb lmekted r. D ğer
b r açmaz se devr msel değ ş mler n ne kadar kapsayıcı ve kalıcı olduğu le yakından l şk l d r. Yukarıda
tartışıldığı üzere her b r toplumun değ ş k ölçülerde de olsa b r esneme düzey mevcuttur ve kültürel yapı
çoğunlukla toplumsal yapının kurumsal boyutlarında meydana gelen değ ş mler ger çekmekte, esk
yapıyı yen b ç mler altında yen den kurmaktadır. Dolayısıyla değ ş m n barışçıl veya devr msel olması
kültürel ve kurumsal yapı arasındak uyum sorunu le yakından alakalıdır.

1.4. Değişimin Yönü: İlerleme, Gerileme ve Gelişme

Toplumsal değ ş m le lg l en karmaşık konu değ ş m n yönü ve mah yet le lg l d r. Toplumsal değ ş m n
yönü sorunu sosyoloj de başlangıcından ber tartışılagelen b r meseled r. Strasser ve Radall’ın (1981, s.
18) d le get rd ğ g b b r değ ş m n lerleme veya ger leme olduğuna yönel k b r yargı ncelemey yapanın
b l şsel lg ler ne bağlıdır. Dolayısıyla değ ş m lerleme veya ger leme olarak görmek öznel b r
değerlend rme olmaktan kurtulamayacaktır.

Ancak modern toplumun yen b r sosyal b ç m olarak ortaya çıktığı ve onu ncelemek üzere sosyoloj n n
doğduğu dönemde bu h ç de böyle düşünülmemekted r. Z ra modern toplumun ortaya çıkışı evr mc b r
bakış le tar hte çk n b r lerleme yasasının kat b r del l olarak görülmekteyd . İlerlemec l k sosyoloj n n
üzer ne b na ed ld ğ temel teşk l etmekted r (Bock, 1990, s. 55; Plamenatz, 1992, s. 301). Esasen felsef ve
teoloj k b r çer me sah p olan lerlemec l k f kr , modern toplumun doğuşundak bel rl özel koşulların b r
yansıması olarak modern sözlüklerde baş yer ed nm şt r. Bu dönem n s yasal gündem le yakından l şk l
b r b ç mde hayl deoloj k ve öznel b r konu olduğu bugün artık b l nse de toplumsal değ ş m yakın b r
zamana kadar sosyoloj k l teratürde modernleşme le eş anlamlı b r b ç mde kullanılmıştır.

Toplumun tecrübe ve uygulamaların b r k m net ces nde lkel b r hâlden daha gel şm ş meden b r hâle
doğru mütemad yen lerled ğ f kr sosyoloj k düşüncen n doğduğu çağlarda merkezî öneme sah pt r
(Dellaloğlu, 2008, s. 129). Kısaca lerlemec l k olarak adlandırılan bu felsefe toplumsal değ şmey
lerlemen n b r gösterges olarak okumaktadır. Başka b r dey şle lerleme, değ şme le eş anlamlı olarak
görülmekte ve kullanılmaktadır. Buna mukab l toplumsal değ şmen n karşısında yer alan muhafazakârlık
se ger c l k olarak adlandırılmaktadır (N sbet, 1990). Yan değ ş m tems l eden güçler le stat kl ğ tems l
eden güçler arasında b r karşıtlık oluşturulmakta ve modern toplum, toplumsal değ ş m n doğal b r
net ces olarak görülmekted r. Modern ten n doğuşuna mahsus olan bu problemat k aslında b ç m ve
çer k değ şt rerek toplumsal değ ş m le lg l meselelerde kr t k b r yere sah p olmayı sürdürmüştür.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 13/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Örneğ n 1950 sonrasında Batı dışı toplumların modernleşmes le lg l ortaya atılan modernleşme
kuramlarında değ şme kavramı modernleşme le eş anlamlı b r b ç mde kullanılmış, modernleşmeye
engel teşk l eden değ ş mler toplumsal değ ş m olarak görülmem şt r (bkz. Erk let, 2010).

İlerleme f kr n tehd t eden başlıca felsef görüş, toplumsal değ ş m n döngüsel veya helezon k b r yapıya
sah p olduğudur. Bu f k r tar h n sosyal örüntüler n b r tekrarından baret olduğu temel savına
dayanmaktadır. Aslında bu yen b r f k r değ ld r. Örneğ n geçm ş le geleceğ n suyun suya benzed ğ g b
b rb r ne benzed ğ n söyleyen Müslüman düşünür İbn Haldun’un Umran nazar yes , tar htek olayların
gerçekleşme örüntüler ndek tekerrürler üzer ne kuruludur (İbn Haldun, 2005). Böylece ona göre eğer
geçm şe bakılarak tekrarlayan örüntüler çıkarılab l rse geleceğ anlamak mümkün hâle gelecekt r.
İlerlemec l ğ n on dokuzuncu yüzyıldak rak ps z ve bel rley c konumu sorgulanmaya başlandığında
tar hte tekerrürler n bulunduğu f kr de tekrar gündeme gelm şt r. Bu m nvalde Alman tar h felsefec s
Oswald Spengler’ n (1997) Batı’nın Çöküşü s ml eser nde bu f k r öne çıkmış ve daha sonra da tara ar
kazanmıştır. Spengler’ n dünya savaşı atmosfer n n de etk s yle lerlemec l ğe yöneltt ğ eleşt r ler, daha
sonra f krî zem n n lerlemec l ğe dayandıran 1930’ların total ter rej mler n n pol t kaları ve İk nc Dünya
Savaşı’nın çöküntüler le der nleşm ş ve f z kte ve matemat kte gerçekleşen değ ş mlerle de g tt kçe daha
fazla sorgulanır hâle gelm şt r. Ancak bugün de toplumsal tartışmalarda lerlemec l ğ n öneml b r sosyal
felsefe olduğunu söylemek mümkündür.

D ğer tara an gel şme de lerlemec l ğ n b r türü olarak değ ş m kavramsallaştırırken karmaşa oluşturan
kavramlardan b r s d r. Değ ş m le gel ş m b rb r nden bütünüyle ayırt etmek güçtür. Değ ş m daha
kapsayıcı ve genel b r kavram ken; gel şme, bel rl değ ş mler anlatan daha dar ve anlam yüklü b r
kavramdır. Hang değ ş mler n b r gel şme olarak adlandırılacağı da ayrıca sorunludur. Değ ş m toplumsal
yapının şley ş n n b r net ces olduğuna göre gel şme de buna göre tanımlanmak durumundadır. O hâlde
gel şmey , toplumsal yapının şley ş ne olumlu katkı yapan farklılaşmalar olarak adlandırmak
mümkündür. Bu tanıma göre eğer b r değ ş m toplumdak unsurların daha uyumlu ve düzenl b r b ç mde
şlemes ne yol açıyorsa gel şmed r. Z ra böyle b r değ ş m toplumun şlevler n daha y b r şek lde yer ne
get rmes ne yol açacak ve toplumsal yaşamdak kırılma ve kr zler azaltacaktır.

Eğer b r değ ş m toplumsal mekan zmanın kend şley ş net ces nde gerçekleşm yor ve/veya toplumsal
bütünlüğe daha fazla katkıda bulunmuyorsa genell kle “ger leme” veya “bozulma” olarak adlandırılab l r.
Z ra bu durumda değ ş m n oluşturduğu etk ye göre toplumsal yapı kend s n yen den üreteb lecek
mkânları kaybedeb l r. Çoğunlukla değer sorunu olarak adlandırılan ve bozulma söylem n n temel kalkış
noktasını teşk l eden şey toplumun kend s n üretmes n n madd koşullarındak kalıcı değ ş md r. Değerler
toplumun d ğer unsurlarına göre daha yavaş değ şt kler ç n toplumun madd unsurlarındak değ ş m n
hızını ve boyutunu onlar üzer nden tak p ed p değerlend reb lmek mümkündür. Bu sebeple büyük ve hızlı
değ ş mler değerler n bakış açısından b r bozulma olarak n telenmekted r. Durkhe m’ n anom olarak
adlandırdığı bu durum net ces nde değerler le toplumsal yapı arasındak uyum bozulur, toplumun
bütünleşmes ve şlevler n sağlıklı b r b ç mde yer ne get reb lmes zorlaşır.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 14/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Buradan da görüleceğ üzere gel şme ve bozulma sosyoloj de ler düzeyde tartışmalı kavramlardır. Her
ks de normat f çağrışımlara sah p kavramlar olarak değ ş m anlamayı ve açıklamayı
zorlaştırmaktadırlar. Z ra gel şme penceres nden bakıldığında toplumda her da m değ ş m zorlamak
gerekmekted r. Bu da sürekl değ ş m yönünde baskı uygulanması yoluyla toplumsal yapının uyumunu
tehd t edeb l r. D ğer tara an bozulma söylem de toplumdak olağan değ ş mler n dah gerçekleşmes n n
önünde engel teşk l edecek b r muhafazakârlığı meydana get reb l r. Böylece toplumun kend doğal
değ ş m seyr bozulduğu ç n yen şartlara uyum sağlayamaması ve daha büyük sorunların ortaya çıkması
söz konusu olab l r. Bu durumu muhafazakârlık le değ ş m arasındak b r açmaz olarak n teleyeb l r z.
Doğal değ ş m nkâr eden katı b r muhafazakârlık genell kle devr msel ve hızlı b r değ ş m besleyen b r
durumdur.

1.5. Yapı-Fail İkilemi

Toplumsal değ ş mle lg l d ğer b r konu se değ ş m n fa l le lg l d r. Bu bağlamda yapı-fa l k lem


sosyoloj n n toplumsal meseleler açıklama peş nde b r b l m olarak ortaya çıktığı günden t baren
canlılığını koruyan b r meseled r. Marx, Durkhe m, Lev -Strauss ve Althusser g b yapısalcı düşünürler
yapının eylemden ve eylem yapan aktörden önce geld ğ n dd a ederken; Weber, Schultz ve Garf nkel g b
yorumcu düşünürler se sosyal dünyanın ne yaptığının farkında olan aktörlerden oluştuğunu d le
get rmekted rler (Yıldırım, 1999, s. 25). Bu k nc gruba göre eylem yapıdan öncel kl d r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 15/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Toplumsal değ ş m anlamada da yapı le aktör arasındak k l k öneml d r. Sosyoloj lk dönemler nde bu
k lemde daha çok yapı tarafında yer almıştır. Marx’ın aktörler n ancak bel rlenm ş koşullar altında etk n
olacağına da r f k rler ve Durkhe m’ n toplumsal b r olgunun ancak başka b r toplumsal olgu tarafından
ortaya çıkarılacağına da r temel yöntemsel bel rlemes yapının bel rley c l ğ ne yapılmış b r vurgudur.
Dolayısıyla sosyoloj de uzunca b r süre sosyal meseleler aktörler eksen nde değ l yapılar eksen nde ele
alınmıştır. Bu çerçevede yapısalcılık olarak adlandırılan bu tavra göre toplumsal değ ş m b r yapı
dâh l nde gerçekleşmekte ve yapının özell kler değ ş m n şekl n ve gerçekleşme b ç m n bel rlemekted r.
Bu yaklaşıma göre aktör ster b r b rey olsun sterse b r toplumsal sınıf veya grup olsun bu yapının
bel rled ğ sınırların ve mkânların dışına çıkamaz. Toplumsal had selerde aktörün etk s vardır ancak bu
etk y ne yapı tarafından bel rlenm ş sınırlar dâh l nde gerçekleşmekted r. Dolayısıyla tar hî kahramanların
yaptığı b r yanılsamadan barett r. Kahramanlar koşullar uygun olduğu ve gerekt rd ğ ç n ortaya
çıkab lmekted rler. Buna mukab l toplumda b r dönüşüm onun yapısının çözümlenmes , çsel hareket
kanunlarının anlaşılması ve dolayısıyla harekete geç r c unsurların bel rlenmes le hızlandırılab l r.
Dolayısıyla aktör toplumsal değ ş mde b r rol alab l r ama bu rol bel rley c değ l tamamlayıcı b r unsur
olacaktır.

Ancak anlamacı ep stemoloj n n sosyal eyleme odaklanan sosyoloj s , sosyal dünyada aktöre daha t barlı
ve öneml b r yer tay n etm şt r. Bu yaklaşımda sosyoloj sosyal eylem n b l m olarak görülür ve sosyal
eylem de aktörün ona atfett ğ anlamdan bağımsız b r b ç mde ele alınamayacağı ç n aktöre öneml b r
konum ver l r. Aktörün b r mana atfederek gerçekleşt rd ğ eylemler onu toplumun b r unsuru hâl ne
get rmekted r. Bu bakış özell kle Weberyen kar zma kavramında kend s n göstermekted r. Köken
Yunanca “h be ed lm ş” anlamına gelen “ghar sma” kel mes ne dayanan bu kavram lk dönem Hr st yan
b lg nler tarafından Tanrı tarafından bel rl k ş lere ver len manev özell kler ç n kullanılmıştır. Weber
kar zma kel mes n şahs etk ley c l k ç n kullanmaktadır. Weber nanmış ve adanmış k ş ler n toplumdak
değ ş k grupları etk s altına alarak b r değ ş m meydana çıkaracağını düşünmekted r. Kar zma kurallara
ve yapıya bağımlılığı aşan ve yen değer ve norm oluşturan b r etken olarak toplumsal s stem
dönüştürücü b r unsurdur. Dolayısıyla Weberyen anlamacı sosyoloj yapıyı nkâr etmemekle b rl kte
aktöre daha fazla alan açmıştır.

20. yüzyılda toplumsal değ ş m açıklamada yapısalcılığın çeş tl b ç mler ortaya çıkmıştır. Bunlar
arasında en etk l ve yaygın olanı Amer kan sosyoloj s nde uzunca b r süre bel rley c ana açıklama olan
yapısal şlevselc l k olmuştur. Talcott Parsons ve Robert K. Merton’un temelde Durkhe m’ n teor s üzer ne
b na ett kler bu yaklaşıma göre b r yapı olarak toplum bütünde ve unsurlarında b r şlevsell ğe sah pt r.
Toplumsal yapı b r s stem olarak şlevlerle b rb r ne bağlı unsurlardan oluşmaktadır. Yapıdak değ ş m
unsurlardan b r s nde meydana gelecek olan şlevs zleşme, şlevsel bozukluk veya uyumsuzluktan ortaya
çıkmaktadır (Erk let, 2007). Bu yaklaşıma göre toplum değ ş m net ces nde kend bütünlüğünü ve
şlevsell ğ n yen den kurmaktadır. Değ ş m vurgulamak stemeyen bu yaklaşıma göre b rey, toplumsal
s stemde değ ş k rollere ve bunlara uygun statülere sah p b r aktördür (Parsons, 1964). B rey n rolünü

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 16/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

değ şt rmek stemes yapının ona sunduğu mkânlar dâh l nde mümkündür. Böylece b rey toplumsal
s stem n şley ş nde b r çark d şl s g b d r. B rey n değ ş m elbette bütün s steme yansıyacaktır; ancak
bunun mkânı çok gen ş değ ld r.

Yapı-eylem k c l ğ n aşmak üzere 1970 sonrasında öneml teor k açılımlar gerçekleşt r lm şt r. Bunlar
arasında G ddens, Bourd eu ve Bhaskar öneml b r yer tutmaktadır (Yıldırım, 1999, s. 26). G ddens
1970’lerde gel şt rd ğ yapılaşma kuramı le bu noktada kend s nden öncek sosyal teor k gelenekler
b rleşt rerek öneml ve haklı b r yer ed nm şt r. Temelde yapı-aktör karşıtlığını ortadan kaldıran bu kurama
göre yapı b r kez kurulan ve sonra da şleyen b r mekan zma değ ld r. Aktör yapı ç nde hareket etmekte
fakat b r tara an da onu dönüştürmekted r. Dolayısıyla yapıdan değ l her da m kuruluş hâl nde olan b r
mekan zma olarak yapılaşmadan bahsetmek daha yer nde olacaktır (G ddens, 1999).

Sosyoloj dek bu değ ş k açıklama b ç mler toplumun oluşumunda ve değ ş m nde aktörün yer n
bel rleyeb lmek üzere ortaya atılmıştır. Toplumsal değ ş mde yapısal etkenler n daha etk l olduğunu
düşünenlere göre sosyal yapı kend s n oluşturan unsurlardan önce vardır ve bu unsurların toplamından
başka ve fazla b r şeyd r. Eyleme ve aktöre vurgu yapan yaklaşımlara göre se aktörün esas dönüştürücü
gücü tam da bu dışsal kısıtlardan kurtulduğunda meydana çıkmaktadır. Bu görüşe göre yapı bütüncül b r
b ç mde meydana çıkmamış aks ne parçaların karşılıklı etk leş m le ortaya çıkmıştır. Parçaların b r araya
gelme sürec nde se aktörün esaslı b r rolü bulunmaktadır. Yapı mevcut olan b r şey değ l kurulan b r
şeyd r. Dolayısıyla bu kurulma sürec nde etk n olan aktörler onun değ ş m nde de etk nd rler.

Toplumsal değ ş mde yapı le aktörün b rl kte hareket ett kler ve karşılıklı olarak b rb r n etk leme
gücüne sah p oldukları göz önünde bulundurulduğunda l şk n n karmaşık ama anlaşılab l r olduğu
görüleb l r. Bu bağlamda değerlend r ld ğ nde dünya tar h nde kahramanların öneml dönüşümler

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 17/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

gerçekleşt reb ld kler ancak en n hayet nde bu dönüşümler n mevcut yapının mkânları le mümkün ve
kısıtlı olduğu görülmekted r. Toplumsal desenler n örüldüğü tezgâhta yapı çözgüyü, eylem atkıyı, aktör
se mek ğ oluşturmaktadır.

1.6. Sonuç

Bu bölümde bazı temel b leşenler etrafında açıklanmaya çalışılan toplumsal değ ş m n çer ğ karmaşıktır.
Toplumsal yapı, herhang b r yapıda olduğu g b , yerl yer nde duran bazı unsurları muhtev d r. Bu
unsurlar b rb r le karşılıklı b r etk leş m ve uyum çer s nde varlıklarını sürdürürler. Ancak
mekan zmaların şley ş n n doğal b r net ces olarak da değ ş m gerçekleş r. Yapının varlığını ve
bütünlüğünü koruması unsurlarının b rb r le uyum ç nde hareket etmes n gerekt rmekted r. Dolayısıyla
b r unsurun değ ş m d ğerler n de etk ler. İç ve dış etkenler net ces nde b r unsurun değ ş m tüm
toplumsal yapının yen den kurulmasını gerekt r r. Bu süreç doğal akışı ç nde seyrett ğ nde toplumsal
değ ş m, toplumsal uyumun ve bütünlüğün temel şartlarından b r s d r. Z ra değ ş m değ şen koşullara
uyum sağlamayı mümkün kılarak toplumsal yapının ömrünü uzatmaktadır. Ancak eğer değ ş m vakt nde
ve gerekt ğ g b gerçekleşmezse, bazı unsurlar değ ş me daha fazla d rençl se toplumsal yapıda değer
sorunu ortaya çıkmış se o zaman değ ş m n bazı boyutları le b r tehd de dönüşmes söz konusu olab l r.

Bölüm Özeti

Toplumsal değ ş m n temel kavram ve unsurları çerçeves nde tanımlandığı bu bölümün temel amacı
değ ş m n kapsamlı b r b ç mde anlaşılmasıydı. Sonrak bölümlerde ele alınacak konuların genel yapı
ç ndek yer n göstermes bakımından bu bölümde toplumsal değ ş m n kavramsal b r har tası sunuldu.
Bu çerçevede Toplumsal Değ ş m Ned r? Devr msel ve evr msel değ ş m nler arasında ne tür l şk
mevcuttur? Hang büyüklüktek değ ş mlere toplumsal değ ş m den lmekted r? Değ ş m n kaynağı ned r?
Değ ş m lerleme le eş anlamlı olmak zorunda mıdır? Değ ş mde aktörün rolü ned r? g b sorular eksen n
de bu bölümde evvela toplumsal değ ş m n mah yet ele alındı. Ardından değ ş m n evren ve vades
ncelenerek hang değ ş mler n toplumsal değ şme olarak adlandırılab leceğ ncelend . Özell kle devr m
ve evr m k lem çerçeves nde gündeme gelen değ ş m n kaynağı, hızı ve net ces öteden ber en tartışmalı
konulardır. Bu çerçevede devr mler n gerçekten de b r toplumsal değ ş m ne kadar gerçekleşt rd kler
sorgulandı. Ayrıca sosyoloj k teor de büyük oranda değ ş mle özdeş olarak düşünülen lerlemec l k
sorgulanarak değ ş m n yönü olup olmadığı ele alındı. Bu çerçevede gel şme kavramına da r özel b r
anal z gerçekleşt r ld . Son olarak se toplumsal değ ş m n b r toplumsal yapıdan bağımsız olarak
düşünülemeyeceğ n ve yapının çoğu kez fa l önceleyerek ve onun davranışları üzer ne etk sah b olarak
toplumsal değ şmeye b r temel oluşturduğu tartışıldı. Bu çerçevede yapı-fa l k lem n aşmak üzere
karşılıklı b r etk leş m çerçeves öner ld .

1
  Kültürün yapıya göre daha yavaş değ şt ğ real tes kültürel gec kme (cultural lag) olarak
adlandırılmaktadır. Buna göre kültürün değ ş m n zlemek daha zor b r süreçt r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 18/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s


Bu konudak kapsamlı b r tartışma ç n bkz. Yaraman (2004).

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 19/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ünite Soruları

1. Toplum t p n n farklılaşmasına yol açan tar hsel değ ş mler hang kapsamda
değerlend r leb l r?

A) Küçük Ölçekl Değ ş m

B) Orta Ölçekl Değ ş m

C) Devr msel Değ ş m

D) Büyük Ölçekl Değ ş m

E) Toplumsal Farklılaşma

2. Aşağıdak düşünürler n hang s toplumsal değ ş mde yapıyı vurgulayanlar arasında yer
almaz?

A) Marx

B) Weber

C) Durkhe m

D) Lev -Strauss

E) Althusser

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 20/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

3. Toplumsal yapının tüm unsurlarının aynı hızda değ şmemes toplumsal değ ş mle lg l ne
tür sorunlar doğurmaktadır?

4. B r sosyal felsefe olarak lerlemec l ğ n tar hsel rolü ned r? Modern toplumun doğuşu le
l ş s n 20. yüzyıldak eleşt r ler üzer nden düşününüz.

5. B r toplumsal değ ş m sürec nde yapı aktörün rolünü ne şek lde etk lemekted r? Konuyu
20. yüzyılda yapılmış devr mlerden hareketle düşününüz.

CEVAP ANAHTARI

1. d 2. b 3. - 4. - 5. -

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 21/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

2. TOPLUMSAL DEĞİŞMENİN UNSURLARI – I

Giriş

Toplumsal değ şme b r d z unsur tarafından etk len r. Değ şmen n bel rl koşullar altında ve bel rl b r
s stem dâh l nde gerçekleşt ğ göz önüne alındığında değ ş m etk leyen unsurların esasen bu koşullarda
veya yapıda meydana gelen farklılaşmalar olduğu söyleneb l r. Toplumsal değ ş m etk leyen çok sayıda
unsur sayılab lse de bunları gruplayarak açıklamak daha kolaydır. Bu çerçevede aşağıda f z k -coğraf
etkenler, demograf k değ ş mler, b l m, tekn k ve eğ t mdek gel şmeler, kt sad etkenler, d n ve dünya
görüşündek değ ş m ve sosyal hareketler, toplumlar toplumsal değ şmey etk leyen bell başlı etkenler
olarak ele alınmaktadır. 

2.1. Fiziki-Coğrafi Etkenler

İnsanoğlu yeryüzü yaşamı başladığından t baren b r f z k coğraf çevre çer s nde yaşamakta ve onunla
etk leş m çer s nde bulunmaktadır. Tar h boyunca f z k çevren n ve coğrafyanın nsanlar üzer nde etk l
olduğuna nanılmış ve toplumsal yaşamı coğrafyaya, kl me dayalı b r b ç mde açıklayan pek çok teor
ortaya atılmıştır. Bu teor lerden öneml b r kısmı toplulukların ç nde yer aldıkları f z k -coğraf
koşullardak değ ş mler n toplumun yapısını c dd b r b ç mde etk led ğ n ler sürmekted rler.

Günümüzde arkeoloj b l m n n b zlere gösterd ğ del llere dayalı olarak toplumsal yaşamdak lk büyük
ölçekl değ ş mler n f z ksel çevrede ve kl mde meydana gelen değ ş mlerle l şk l olduğunu
söyleyeb l r z. Örneğ n bundan yaklaşık 14.000 yıl önce Buzul Çağı’nın sona ermes le b rl kte nsanların
yeryüzünde yaşadıkları coğrafya gen şlem şt r. Buzulların er mes le ortaya çıkan kl msel değ ş m
nsanlığın yeryüzüne yayılmasını b ç mlend rm şt r. Böylece bugünkü beşerî coğrafyanın lk b ç mler
ortaya çıkmıştır. Daha yakın dönemlerde de kl m değ ş mler nsanlık üzer nde c dd etk ler
oluşturmuştur. MS 300’lü yıllarda Orta Asya'da baş gösteren kuraklık, mevcut sosyal düzen sarsmış ve
büyük b r sosyal hareketl l ğ vücuda get rm şt r. Kav mler Göçü olarak adlandırılan bu hareketl l k
Avrupa'da MS 600’lere kadar sürmüş; s yas ve sosyal yapıların yen den şek llenmes ne neden olmuş;
günümüz Avrupa halklarının temeller n meydana get rm şt r. Esasen demograf k b r hareketle kend s n
gösteren bu büyük çaplı sosyal had sen n temel nde kl m etken mevcuttur. Böylece f z ksel-coğraf
etkenler toplumsal değ ş mde esaslı b r rol oynamaktadır.

Doğal koşulların nsan toplumları üzer ndek etk s sadece kl m değ ş mler le alakalı değ ld r. Benzer
şek lde büyük salgınlar da toplumların yapılarını der nden sarsmış ve yen l klere yol açmıştır. Veba, ç çek,
kızamık, kızıl, kolera, t fo, t füs, d zanter , suç çeğ , zatürre, hepat t, gr p, tüberküloz, cüzam, şarbon,
kabakulak, sarıhumma, boğmaca tar h boyunca hüküm sürerek salgınlar ve büyük oranda ölümlere yol

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 22/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

açan bulaşıcı hastalıklar arasında sayılab l r. Bu salgınların toplumsal yapı üzer ndek etk s ne örnek
olarak 1347-1351 yılları arasında Avrupa'da tahm nen 75 la 200 m lyon arasında nsanın ölümüne neden
olan veba salgını göster leb l r. Avrupa’da nüfusun c dd b r b ç mde azalmasına yol açan bu salgının
toplumsal yapı üzer nde öneml etk ler olmuştur. Bu salgın net ces nde nüfus azaldığı ç n düşen üret m
artırmak üzere toprağa bağlı serflere daha fazla özgürlük ver lerek bel rl b r k ra karşılığında toprağı
şlemeler ne yönel k b r s stem ortaya çıkmaya başlamıştır. Feodal yapıda kapsamlı değ ş mler meydana
get ren bu uygulama gelecekte modern toplumun oluşumuna g decek yolu açan öneml etkenlerden
b r s olarak görülmekted r (Herl hy, 1997).

Coğrafyanın ve kl m n toplumsal yaşam üzer ndek etk s sadece bu düzeydek makro had selerle sınırlı
değ ld r. Aynı zamanda b r toplumsal grubun yerleşt ğ yer n özell kler m kro düzeyde de değ ş m n
b ç m n , hızını ve boyutunu etk leyeb lmekted r. B r topluluğun yerleşt ğ yer n özell kler topluluğun
değ ş me daha açık veya kapalı olmasını da etk leyeb lmekted r. Bu çerçevede b r yerleş m yer n n karasal
veya den ze veya nehre kıyısı olması, kurulduğu yer n dağ, ova veya vad olması, doğal b r yükselt ye
sah p olması oradak toplumsal grubun yaşantısını öneml ölçüde etk lemekted r.

Örneğ n karasal b r yerleş m yer n n den ze veya nehre kıyısı olan b r yerleş m yer ne göre değ ş me daha
kapalı olduğu b l nmekted r. Bunda kara ve kıyı yerleş mler n n genell kle farklı kt sad geç m b ç mler ne
sah p olması ve dışsal etk ler n er şeb l rl ğ etk l d r. Coğraf mkânların ve kısıtların etk s le kara
yerleşmeler tar h n öneml b r kısmında tarımsal akt v teye dayalı b r geç nme b ç m ne, dolayısıyla
durağan b r toplumsal yapıya sah pken; kıyı yerleşmeler genell kle t carete dayalı b r geç m b ç m ne ve
dolayısıyla hareketl b r toplumsal yapıya sah pt rler. Bu etkenler dâh l nde kıyı şeh rler her zaman yen
f k r ve buluşların kend s ne daha kolay yer bulduğu, toplumsal değ şmen n daha hızlı olduğu b r
görünüm arz ederler. Tar hsel olarak bunun en özgün örneğ n feodal zme geç şte ve feodal zmden çıkışta
Avrupa’nın toplumsal yapısının değ ş mler nde göreb l r z. Roma sonrasında güvenl ğ n azalmasına dayalı
olarak t caret n kaybolması le kıyı şeh rler kaybolmuş Avrupa’da küçük çe kapanık karasal kale şeh rler
öne çıkmıştır (Weber, 1988, s. 77). Böylece dışa ve değ ş me kapalı b r toplumsal yapı olan feodal zm
ortaya çıkmıştır. Ters b r b ç mde 13. yüzyıldan t baren Haçlı Seferler net ces nde Akden z t caret n n
yen den canlanması le b rl kte kıyı şeh rler n n yen den doğduğunu ve toplumsal değ şmen n daha
d nam k b r b ç mde Avrupa toplumunu etk s altına alarak kapalı feodal zm ortadan kaldıracak sürec
başlattığını görmek mümkündür.

B r yerleşmen n den ze olan konumuna ek olarak dağlara, vad lere ve ovalara olan konumu da toplumsal
yapı üzer nde etk l d r. Dağ yerleşmeler n n ova yerleşmeler ne göre genell kle daha fazla çe kapanık
oldukları görülmekted r. Bunun en öneml sebeb bu yerleşmeler n coğraf koşullar sebeb yle dış
etkenlerden ve başka topluluklardan yalıtılmış b r ortamda bulunmalarıdır. Ova ve vad yerleşmeler se
aks ne etk leş me ve değ ş me daha fazla açıktırlar. Ülkem zde köyler üzer ne yapılan araştırmalarda bu
duruma d kkat çek lmekted r. Beh ce Boran’ın 1941-1942 yılları arasında, Man sa’nın sek z ova köyü ve beş
dağ köyü üzer ne yaptığı çalışma net ces nde kaleme aldığı Toplumsal Yapı Araştırmaları s ml eser nde
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 23/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

bu durum etraflı b r b ç mde tartışılmaktadır. Boran (1945, s. 22-24) bu çalışmasında ova köyler n açık köy
t p , dağ köyler n se kapalı köy t p olarak n telemekted r. Bu çalışmada daha z yade üret m n değ ş m ve
şeh rle olan l şk eksene alınsa da aslında coğraf etkenler n etk s de göster lmekted r. Ona göre ulaşım
ve haberleşme vasıtaları gel şt kçe dağ köyler de geç ml k üret mden p yasaya yönel k üret me yönelecek
ve kapalı hâlden açık hâle doğru evr lecekt r. Aynı yıllarda N yaz Berkes (1942) de Bazı Ankara Köyleri
Üzerinde Bir Araştırma s ml çalışmasında 13 köyün konumunu, toplumsal kuruluşunu, a le yapısını ve
ekonom k hayatını nceled ğ çalışmasında benzer sonuçları ortaya koymaktadır.

B r yerleş m yer n n konumuna ek olarak f z k çevrede meydana gelen değ ş mler de toplumsal yapıyı
doğrudan etk lemekted r. Bunların başında doğa olayları ve afetler gelmekted r. Deprem, volkan k
patlama, kasırga, tsunam ve heyelan g b doğa olayları kurulu toplumsal düzen der nden sarsmakta,
toplumsal yapının bel rl unsurlarının şlevler n yer ne get rememes ne sebep olmakta ve nüfus yapısında
kapsamlı değ ş mlere yol açab lmekted r. Böylece afetler n toplumsal değ ş m hızlandıran b r rolü vardır.
1976 Guatemala Deprem örneğ nde Bates ve Peacock (1987, s. 291) afetler n toplumun mevcut b ç m n
etk leyerek değ ş me d renen etkenler de ortadan kaldıracağını ve değ ş m b r ht yaca dönüştürerek
hızlandıracağını bel rtmekted rler. Onlara göre afetler yed unsur etrafında toplumsal değ ş m
oluştururlar (Bates ve Peacock, 1987, s. 311-312): Evvela afetler s stem n yen koşullara uyum sağlama
gücünü test ederler. Bu koşullarda afetler n ac l yet ç nde bazı geç c uyum mekan zmaları kalıcı b r
b ç m alab l rler. İk nc olarak afetler toplumun değ ş k kes mler n değ ş k düzeylerde etk lerler. Böylece
s stemdek mevcut ş bölümü bozulur. Üçüncü olarak afetler sosyal ağları etk leme kapas tes ne
sah pt rler. Afet durumunda devreye g ren yen let ş m ve bağlantılar gruplar arasında daha önce mevcut
olamayan let ş m ve ş b rl ğ n meydana get r r. Dördüncüsü, afetler genell kle tekn k altyapının mevcut
hâl n ortadan kaldırarak mevcut teknoloj n n yen lenmes ht yacını ortaya çıkarırlar. Bu da çok hızlı b r
toplumsal değ ş me başlangıç teşk l eder. Beş nc s , afetler dışarıdak lerle etk leş m c dd b r b ç mde
gel şt r rler. Afet sırasında yardım ve kurtarma sonrasında da nşa faal yetler dışarısı le etk leş m
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 24/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

güçlend r r. Altıncısı, dışarısı le gel şen bu l şk ve etk leş mden yen örgütlenme ve davranış modeller
aktarılab l r. Afet sırasındak bu geç c aktarım g tt kçe kalıcı b r b ç m alarak toplumun değ ş m ne sebep
olab l r. Son olarak se afetler rut n zamanlarda mevcut olmayan kaynakların dağıtımı konusunda
çatışmaları körükleyeb l r. Net ces nde afetler toplumsal yapının mevcut hâl n sarsarak değ ş m n önünü
açmaktadırlar.

Bates ve Peacock’un d le get rd ğ bu etkenler ülkem zde yakın zamanda meydana gelen afetlerden sonra
zleyeb lmek mümkündür. 17 Ağustos 1999’da Sakarya ve çevres nde gerçekleşen Körfez Deprem
sonrasında yaşananlar afetler n toplumsal değ şmedek rolünü göstermekted r. Bu depremden sonra
Sakarya, Düzce ve Kocael ller nde toplumsal yapının pek çok yönden kapsamlı değ ş mlere uğradığı
görülmekted r. Deprem sonrası f z k çevrede ve yaşam koşullarında yaşanan köklü değ ş me ek olarak
gen ş çaplı göç toplumsal yapıda öneml değ ş mlere neden olmuştur. Aytül Kasapoğlu ve Mehmet Ecev t
(2001) Türk ye Sosyoloj Derneğ n n katkıları le gerçekleşt rd kler araştırmada bunu çok değ ş k
yönler yle ele almışlardır. Bu araştırma toplumda sadece yüzeysel göstergelerde değ l, çok yönlü b r
şek lde değ ş mler n yaşandığını göstermekted r. Veysel Bozkurt (1999) se aynı deprem sonrasında
toplumsal yapıda değ şmeye d renen unsurların deprem n get rd ğ yıkım le tasf ye ed ld ğ n ve
toplumun değ ş me daha açık hâle geld ğ n bel rtmekted r. Öte yandan bu deprem n etk ler sadece
deprem n gerçekleşt ğ bölge le sınırlı kalmamış, Türk ye’n n genel sosyo-s yasal yapısına da yansıyan
öneml yönler ortaya çıkarmıştır. Deprem n hemen ardından toplumun c dd b r dayanışma örneğ
göstererek bölgeye yardım etmeye g r şmes ve devlet n bunun karşısında takındığı engelley c tavır ve bu
çerçevede gel şen olaylar s ls les uzunca b r süre Türk ye’de s v l toplum kuruluşlarının toplumsal rolü
konusunda b r m lat olarak görülmüştür. Bu deprem net ces nde devlet n hantal ve yeters z kalmasına
mukab l s v l toplum kuruluşlarının daha hızlı ve akt f b r b ç mde çözüm üreteb lmes daha sonra
STK’ların değ ş k toplumsal konularda daha fazla n s yat f üstleneb lmes n n önünü açan b r gel şme
olmuştur (Toplumsal Tar h Vakfı, 2000).

Tar h boyunca f z k -doğal çevrede ve coğraf kl msel koşullarda meydana gelen değ ş mler n nsan
toplumlarını etk lemes ne onlarca örnek göster leb l r. Modern dönemde doğa üzer ndek nsan
denet m n artması le b rl kte coğrafya ve kl m n bel rley c l ğ de g tt kçe azalmıştır. Günümüzde
kl mat ze ed lm ş koşullarda farklı f z k , coğraf ve kl msel koşullarda b rb r ne benzeyen yerleşmeler ve
toplumsal yapılar kurmanın daha fazla mümkün olduğu düşünülmekted r. Dolayısıyla g tt kçe toplumsal
değ ş m üzer nde doğal etkenler n rolünün azaldığı d le get r lmekted r. Bu b r dereceye kadar doğrudur.
Günümüzde Duba ’de çölün ortasına, Japonya’da volkan k araz lere teknoloj n n yardımı le yerleşmeler
kurulab lmekte ve tar hte nsan yerleşmes ne müsa t olmayan bu yerler de d ğerler g b toplumsal
yapılanmalara açık hâle get r lmekted r.

Ancak son zamanlarda özell kle küresel düzeyde artan afetler, değ şen doğal dengeler ve öngörülemeyen
çevre olayları dolayısıyla f z k unsurların toplumsal yapı üzer ndek rolü b r kez daha sosyoloj n n
gündem ne g rd . Özell kle küresel ısınma ve kl m değ ş m çerçeves nde konu sıklıkla tartışılmaktadır.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 25/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Günümüzde konu le lg l ver ler kısıtlı da olsa küresel kl m değ ş mler n n kaçınılmaz b r b ç mde
toplumsal değ ş m get receğ düşünülmekted r (Buhaug, Gled tsch ve The sen, 2008). Böylece toplumsal
alanın coğraf etkenlerden tamamen soyutlanamayacağına da r öneml b r gündem oluşmaya başlamıştır.

N hayet nde f z k çevre, coğraf koşullar, kl m, salgınlar ve afetler g b etkenler b r toplumsal yapının
ç nde şek llend ğ dışsal evren tems l etmekted r. Tar h boyunca toplumlar var olmak ve varlıklarını
korumak ç n doğa le b r mücadele çer s nde olmuşlardır. Bu bakımdan ç nde yer aldıkları doğal koşullar
onların değ ş mler n de yakından etk lem şt r. Bazı koşullar değ ş m kolaylaştırır ve hatta zorunlu hâle
get r rken bazı koşullar da değ ş m zorlaştırıp engellem şlerd r. Günümüzde her ne kadar toplumu
çevreleyen bu dışsal etkenler n etk s azalsa veya etk s n n yönü ve b ç m değ şse de bunlar toplumsal
yapıyı etk lemeye devam etmekted rler.

2.2. Demografik Etkenler: Nüfus Artışı ve Göç

Nüfus toplumsal değ ş m n en temel b leşenler nden b r s n teşk l etmekted r. Nüfusun artışı ve
hareketl l ğ toplumdak değ ş k unsurları etk leyerek değ ş mde öneml b r b leşen meydana get r r
(Hardy, 1997). Bu bağlamda tar h boyunca pek çok s yas ve kt sad gel şmen n arkasında nüfus le lg l
konuların olduğu dd a ed leb l r. İbn Haldun’dan Thomas R. Malthus’a ve oradan da günümüze kadar
demograf k değ ş mlerle toplumsal yapı arasındak l şk yaygın b r b ç mde lg çekm şt r. Z ra “nüfusa a t
ver ler n okunması, b r toplumu b rb r ne bağlayan veya ayrıştıran ögeler göster r” (Danış, 2009, s. 51).
Danış demograf den hareketle toplumsal ve s yasal çıkarımlarda bulunmanın mümkün olduğunu d le
get rmekted r. Ona göre demograf k değ ş m n “a le yapısında, devletle kurulan l şk lerde ve deoloj k
eğ l mlerde de dönüştürücü b r etk yaratması, hatta zaman zaman c dd ger l mlere ve toplumsal-s yas
kr zlere yol açması” kaçınılmazdır (Danış, 2009, s. 59).3

Nüfus artışı toplumun mevcut durumunda yen b leşenlere ht yaç duymasına neden olmaktadır. Z ra b r
toplumda nüfusun artması genell kle yen ht yaçların ortaya çıkmasına ve toplumun mevcut
mkânlarının bu ht yaçlar karşısında yeters z kalmasına sebep olmaktadır. Dolayısıyla nüfusun artışı
mevcut kaynakların gel şt r lmes , farklı b r b ç mde kullanımı ve yen den dağıtımı ht yacını doğurur. Bu
ht yaç, yen teknoloj ler n, üret m s stemler n n, kaynakların ve yapıların ortaya çıkarılmasına katkı
sağlayan öneml b r b leşend r. Ne var k bu her zaman sorunsuz şleyen b r yen l k sürec değ ld r. Nüfus
artışı net ces nde bozulan düzen ve karşılanamayan ht yaçlar dolayısıyla karmaşa, çatışma, yen kaynak
arayışından ötürü coğraf gen şleme çabalarına bağlı askerî çatışmalar ortaya çıkab l r (Form, 2013).
Benzer şek lde nüfusun çeş tl etkenlere dayalı olarak azalması da mevcut toplumsal yapının
sürdürülmes n sorunlu hâle get rmekte ve yen lenmes ç n b r etken teşk l etmekted r.

Sosyoloj de demograf n n toplumsal değ şmedek rolünü lk defa fark eden ve kuramsallaştıran k ş Em le
Durkhe m olmuştur. Durkhe m toplumsal değ şmey , değ şen üret m koşullarına dayalı olarak ş
bölümünün mekan k dayanışmadan organ k dayanışmaya doğru geç ş le açıklamaktadır. Bu benzerl kler
üzer ne kurulan b r toplumsal modelden farklılıklar ve uzmanlaşma üzer ne kurulu olan b r toplumsal

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 26/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

modele geç ş anlamına gelmekted r (Durkhe m, 1964, s. 129). Durkhe m’e göre ş bölümündek değ ş m n
en temel sebeb toplumlardak demograf k yoğunlaşmadır. Ona göre, b r toplumda demograf k yoğunluk
az olduğunda toplumun üyeler uzmanlaşmaya ve kapsamlı b r ş bölümüne gerek duymadan mekan k
dayanışma şartlarında yaşayab l rler. Fakat demograf k yoğunluk arttıkça toplumsal yaşamın
sürdüreb lmes ç n meslek uzmanlaşmaya ve s stemat k b r ş bölümüne ht yaç olur. Z ra ancak bu
şek lde demograf k olarak yoğun olan b r toplum şlevler n tam olarak yer ne get rerek varlığını
sürdüreb l r.

Nüfus tar hç ler dünya tar h nde dört demograf k devr m n yaşandığını bel rtmekted rler: Doğal çevrede
meydana gelen ve tekn k gel şmelere bağlı olarak yaşanan bu değ ş mler n lk 400 b n veya 500 b n sene
önce, nsanların ateş kullanmasıyla başlamıştır; k nc demograf k devr m m lattan önce 40 b n la 35 b n
yılları arasında büyük Buzul Çağı’nın b t ş ve kl m koşullarının kısm y leşmes ve bes n kaynaklarının
çoğalması le gerçekleşm şt r; üçüncü demograf k devr m se tarıma geç ş le yaşanmıştır; dördüncü
demograf k devr m 17.-18. yüzyıllarda modern dönem n kapılarını açan sanay dönüşümü le
gerçekleşm şt r. Demograf k devr m olarak adlandırılan nüfusun yoğun b r b ç mde arttığı bu dönemler n
her b r , yoğun toplumsal değ ş mler n de yaşandığı b r zaman d l m ne tekabül etmekted r. B r nc
demograf k devr mde nsanlar yaşam koşullarını kontrol altına alıp çoğalmaya başlamışlar; k nc s nde
topluluk hâl nde yaşayıp b r bölgeden çıkıp yeryüzüne yayılmışlar; üçüncüsünde yerleş k toplumlara ve
s yas b rl klere evr lm şlerd r. Son demograf k değ ş m se yoğun b r b ç mde toplumsal yapının
dönüşümünü ve yen l kler n kurumsallaşmasını sağlayarak ç nde yaşadığımız modern toplumu ortaya
çıkarmıştır. Durkhe m’ n demograf k yoğunluk le toplumsal değ ş m arasında b r bağ kurmasını sağlayan
şey modern toplumun ortaya çıkışını sağlayan süreçler n arka planında yer alan bu son demograf k
devr me da r gözlemler d r. Durkhe m 16. yüzyıldan t baren Avrupa’da gerçekleşen büyük nüfus artışı le
Sanay Devr m arasında b r bağ kurmuş ve bu bağı yapısal şlevsel faktörler çerçeves nde açıklamaya
çalışmıştır. Dünya tar h nde en kapsamlı toplumsal değ ş mler n nüfus artışının en hızlı olduğu dönemlere
denk gelmes bu bakımdan Durkhe m’ n tezler n n genelleşt r leb lmes mkânını sağlamaktadır.

Nüfus le lg l değ ş mler n toplumsal yapı üzer ndek etk ler aynı zamanda s yasal yapıyı da
etk lemekted r. Bunu tar h çer s nde lk kez kuramsallaştıran İbn Haldun olmuştur. İbn Haldun göçebeler
le yerleş kler arasındak d nam zm temelde nüfusa dayalı b r b ç mde açıklamaktadır. Ona göre temelde
k toplum b ç m mevcuttur: Göçebe (bedev ) ve yerleş k (hadar ). Bedev l kten hadar l ğe geç ş yaşamın
şartlarından ötürü ne kadar zorunluysa bu geç ş net ces nde bedev ler n kend ler n b r arada tutan bağın
(asab ye) gevşemes de o kadar zorunludur. Bu temelde aynı zamanda demograf k b r değ ş md r. Şeh r
yaşamının koşulları demograf k d nam zm ortadan kaldırmaktadır.4

Demograf k d nam kler çoğu kez uzun vadede büyük toplumsal değ ş mlerde arka planda şleyen
unsurlardır. Yukarıda açıklanan İbn Haldun’un görüşler çerçeves nde bu tür b r mekan zmayı Osmanlı
Devlet ’n n yüksel ş ve ger ley ş nde gözlemlemek mümkündür. Tar h boyunca Orta Asya, Maveraünneh r
bölges Mezopotamya’nın nüfus deposudur, buradak göçebe boylar Mezopotamya’ya gelerek
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 27/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

yerleşmekte ve Mezopotamya mparatorluklarının d nam zm n sağlamaktadırlar. Bu demograf k örüntü


Mezopotamya tar h boyunca mparatorlukların yüksel ş nde öneml b r durumu tems l etmekted r.
Osmanlı Devlet de bu zden g derek kuruluş ve yüksel ş yıllarında başarı le uyguladığı tımar ve skân
s yaset le Anadolu’nun öneml b r çek m merkez olmasını sağlamıştır (Kasaba, 2012, s. 24). 17. yüzyılın
başına kadar Osmanlı Devlet Doğu’dan sürekl göç alan, coğraf gen şlemes n bu göçlerle besleyerek
nüfus artışını kend büyümes n n d nam k unsuruna çev ren b r s yasete sah pt r. Ancak Osmanlı Devlet
15. yüzyılın ortalarından t baren devlet n s yasal formasyonunda gerçekleşt r len değ ş mler dolayısıyla
aş retler n b rl ğ ne dayalı b r devlet olmaktan çıkıp b r bürokrat k tarım mparatorluğuna dönüşmüştür.
Böylece devlet ç nde konumunu kaybeden aş retler n Doğu’ya doğru ters ne göçü önce Akkoyunluların
güçlenmes ne, ardından da 16. yüzyılın başından t baren İran’da göçerler n b r aş ret devlet olarak Safev
Devlet ’n n yüksel ş ne yol açmıştır (Woods, 1993). Osmanlı nüfusunu stat st k ver ler eksen nde ele alan
Cem Behar’ın (2011) gösterd ğ üzere 17. yüzyıldan t baren Osmanlı Devlet çsel ve dışsal d nam klere
bağlı olarak nüfus d nam zm n g tt kçe kaybetm şt r (El bol, 2007). İmparatorluğun g tt kçe durağan b r
nüfus seyr ne g rmes onun güç kaybının da öneml nedenler nden b r s n teşk l etmekted r. Aynı
dönemde Avrupa’da gerçekleşen nüfus devr m le karşılaştırıldığında Osmanlı Devlet ’n n Avrupa güçler
karşısında ger lemes n n d ptek öneml nedenler nden b r s ne er ş lm ş olacaktır.5

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 28/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Nüfusun yaş n tel ğ de toplumsal değ ş m üzer nde öneml etk lere sah pt r. Nüfus artışının hızlı olduğu
toplumlarda genç nüfusun yaşlı nüfusa oranı genell kle fazla olmaktadır. Bu da toplumsal yapı açısından
öneml net celer bünyes nde barındıran b r sosyal b ç mlenmed r. Murat Güvenç’ n d le get rd ğ g b “aynı
toplam nüfus büyüklüğüne sah p ancak b rb r nden çok farklı yaş kuşaklarına sah p k farklı demograf k
yapı, b rb r nden çok farklı nüfus d nam kler serg leyeb l rler. Bu d nam kler, kısa er mde gündel k yaşam
dünyamızda kolay zleneb l r etk ler yaratamasalar b le, zaman çer s nde b r yapının tümüyle
değ şmes ne neden olab l rler.” (Güvenç, 1997, s. 70).

Yapılan çeş tl araştırmalar toplumların yaşlandıkça muhafazakârlaştıkları yönünde b lg ler sunmaktadır.


Gençler daha fazla değ ş m taleb ne sah pt rler ve bunun ç n harekete geçeb lmekted rler. Z ra olgun ve
yaşlı nüfus toplumun yaşam b ç m ve kaynaklara er ş m bakımından daha yerleş k kes m n teşk l
ederken, genç nüfus henüz kaynaklara er şmek üzere rekabet çer s nde olduğu ç n mevcut yerleş k
düzende daha fazla değ ş m talep edeb lmekted r. D ğer b r dey şle gençler n elde edeceğ mevk ler ve
kaynaklar onları değ ş mc kılarken, yaşlıların eller ndek mevk ve kaynaklar onları muhafazakâr
kılmaktadır. Bu aynı zamanda değ ş me adapte olab lme kab l yet le de yakından alakalıdır. Gençler
henüz yerleş k b r yaşam b ç m ne ve sab t mkânlara sah p olmamanın verd ğ d nam zmle değ ş me
daha kolay adapte olab lmekte ve dolayısıyla ondan kazançlı çıkab lme mkânını eller nde tutmaktadırlar
(Glenn, 1974, s. 176). Bunun aks ne yaşlılar mevcut toplumsal düzene daha fazla uyum sağlamaları
sebeb yle değ ş me daha güç ve geç adapte olab lmekted rler. Dolayısıyla nüfusun yapısındak bu
b leşenler d kkate aldığımızda yaşlanan b r nüfusa sah p ülkelerde, toplumlarda değ ş me açıklık
azalmakta; gençleşen b r nüfusa sah p olan toplumlarda da değ ş me açıklık artmaktadır (Sauvy, 1948).
Günümüzde yaşlanan Avrupa toplumlarında yabancı düşmanlığının yüksel şte olması buna güzel b r
örnek teşk l etmekted r.

Nüfusun artışı kadar hareketl l ğ de toplumsal değ ş mde öneml b r b leşend r. Göçler tar h boyunca
toplumsal değ ş mde öneml b r b leşen olan farklı topluluklar ve toplumlarla sosyal temasın
gerçekleşmes nde öneml b r etken olagelm şt r. Değ ş k toplumsal formasyonların, tecrübeler n ve
uygulamaların b rb r le karşılaşması le göçler kültürler arası etk leş m ç n de öneml b r kaynaktır. Göç
aynı zamanda b r toplumsal değ şme sürec d r. Göçün oluşturduğu hareketl l k toplumsal yapıdak
değ ş mler ç n öneml b r temel etken oluşturmaktadır. Portes göçün toplumsal değ ş mdek etk s n n
temelde üç faktöre göre şek llend ğ n bel rtmekted r: Göç eden k tlen n büyüklüğü, göç hareket n n
süres ve göç eden k tlen n sosyal bünyes n n özell kler (Portes, 2010, s. 1545). Ona göre göç eden grubun
büyüklüğü le değ ş m n düzey arasında c dd b r l şk mevcuttur. Benzer şek lde göç hareket n n geç c
veya kalıcı olması da hem yerleş k göç alan toplumda hem de göç eden topluluktak değ ş m açısından
öneml b r unsur olarak göze çarpmaktadır. Son olarak se göç eden topluluğun sosyokültürel n tel kler
öneml d r. Portes’e göre eğer göç eden topluluk eğ t m ve b lg sev yes daha gel şk n se yerleş k topluma

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 29/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

karışma, onu etk leme ve değ ş me katkı sağlayab lme mkânı daha fazladır. Benzer şek lde bu etk leş m
onlar üzer nde de daha fazla etk sağlayacaktır. Aks b r durumda se hem etk leme hem de etk lenme;
hem değ şt rme hem de değ şme oranı düşecekt r (Portes, 2010, s. 1545-1546).

1950 sonrasında sosyal b l mlerde Modernleşme Okulunun denge kuramı ve Bağımlılık Okulunun
merkez-çevre kuramı çerçeves nde göçün b r toplumsal değ ş m kaynağı olarak ele alınması sıklıkla
gündeme gelm şt r. Bu k okul da göçü daha az gel şm ş b r bölge veya ülkeden daha fazla gel şm ş
olanına doğru b r hareket olarak görürler. Bunlardan b r nc s bunu kalkınma ve modernleşme açısından
olumlu b r süreç olarak değerlend r rken k nc s tam ters olarak görmekted r. Modernleşme okulunun
denge kuramı göç olgusunu “bölgeler ve mekânsal b r mler (köy, kasaba, kent) arasında b r dengen n
sağlanmasına yarayan olumlu b r nüfus hareket ve ş gücü transfer olarak değerlend r lm şt r” (Çakır,
2011, s. 135). İsm nden de anlaşılacağı üzere denge kuramı göçü, bölgeler arasındak eş ts zl kler
dengeleyen b r etken olarak görmekted r. Bu kurama karşı eleşt rel b r yaklaşım olarak ortaya çıkan
merkez-çevre kuramında se göç sanay leşmem ş az gel şm ş çevren n sanay leşm ş merkeze olan
bağımlılığını sürekl hâle get ren b r etken olarak görülmekted r. Her k yaklaşım da ster olumlu olsun
sterse olumsuz olsun göçün toplumu değ ş m yönünde harekete geç rmede öneml b r etken olduğunu
kabul etmekted rler.

Yukarıda Anadolu’nun tar hsel bakımdan hem göç yolları üzer nde olduğunu hem de göç alan n ha b r
nokta konumunda olduğu bel rt lm şt . Özell kle Osmanlı Devlet ’n n dağılma dönem olan 19. yüzyılda
bugünkü Türk ye toprakları çok taraflı ve boyutlu b r göç had ses ne şah t olmuştur. Akab nde se
1950’lerden t baren ç göç toplumsal yaşamın en öneml b leşenler nden b r s olagelm şt r. Bu sebeple
Türk ye’dek sosyoloj k ncelemelerde, toplumsal yapı ve değ ş me da r husus çalışmalarda göç öneml
b r yer tutagelm şt r (bkz. Sunay, 2005). Bunların erken örnekler nden b r nde Mümtaz Turhan (1987) artık
klas kleşm ş olan Kültür Değişmeleri s ml eser nde göç ve ters ne göç had seler net ces nde gerçekleşen
toplumsal değ ş m ele almaktadır. Turhan bu araştırmasında B r nc Dünya Savaşı sırasında Erzurum’dan
Kayser ’ye göç ed p burada sek z yıllık şeh r hayatından sonra ger ye dönen kend köyündek değ ş mler
ele almaktadır. Türk modernleşmes ne da r cebr kültür değ şmeler ve yumuşak kültür değ şmeler
g b öneml kavramları türetmes ne temel teşk l eden bu araştırmada Turhan, temelde göç le gerçekleşen
kültür aktarımlarının topluluğun yaşamında meydana get rd ğ değ ş mler ele almaktadır. Turhan göç
eden topluluğun göç etmey p köyde kalanlara göre tarımda yen tekn kler kullanmaya ve yen l şk ler
gel şt rmeye daha yakın olduğunu d le get rmekted r (Turhan, 1987). Benzer şek lde İbrah m Yasa ve Ömer
Bozkurt (1974) da yurt dışına g den ve b r süre buralarda kaldıktan sonra vatanına dönen k ş ler n
döndükler toplumsal yapı le l şk ler ele aldıkları araştırmalarında o toplumsal yapıda oluşturdukları
dönüşümler ncelemekted rler. Bu özgün araştırmada Yasa ve Bozkurt yurt dışı göçler n b r tecrübe ve
b r k m aktarımı sağlayarak “değ şmey hızlandırıcı b r etmen” olduğunu ortaya koymaktadırlar (Yasa ve
Bozkurt, 1974, s. 72).

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 30/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Sonuç olarak özetleyecek olursak nüfusun artışı, hareketl l ğ ve n tel ğ n n değ ş m toplumsal değ ş mde
hem kısa vadede hem de uzun vadede, makro ve m kro ölçekte öneml etkenler şek llend rmekted r. Bu
etkenler genell kle doğrudan anal z ed lemese de toplumun yapı üzer ndek kapsamlı etk ler le arka
planda şek llend r c b r rol oynamaktadırlar.

2.3. Bilimsel Gelişmeler, Teknoloji ve Eğitim

Dünya tar h nde öneml toplumsal değ ş mler n arkasında çoğu kez öneml buluşlar bulunmaktadır.
Tekerleğ n, pulluğun, savaş arabasının, barutun ve buhar kazanının cadının toplumda öneml değ ş mler
meydana get rd ğ b l nmekted r. Dünya tar h nde üret m , tüket m , gündel k yaşamı ve hatta nanışları
şek llend ren pek çok teknoloj k gel şmeden bahsed leb l r. Bu buluşlar bazen prat k deneme yanılma
yöntem le meydana gelse de çoğunlukla b l msel b lg n n kullanımı le oluşmaktadırlar. Dolayısıyla
b l msel düşünüşün değ ş m b r süre sonra toplumsal yaşama yansıyan net celer bünyes nde
barındırmaktadır.

B r toplumdak b lg n n türü ve sev yes toplumsal yapıya doğrudan etk edeb lmekted r. M st k b lg n n
egemen olduğu toplumlarda toplumsal yapı, unsurlar arasındak doğal uyum f kr ne göre şek llenmeye
daha yatkındır. Dolayısıyla buralarda toplumsal değ şmen n daha yavaş olması beklenmekted r. B l msel
b lg n n egemen olduğu toplumlarda se doğal uyum f kr yer n daha çok mekan k b r düzen f kr ne
bırakır. B l m n bu mekan k düzen anlamada ve toplumsal yaşamda tes s etmede öneml b r unsur
olduğu düşünülmekted r (Rest vo, 1985). Dolayısıyla b lg n n türü, üret lmes , prat ğe aktarılması ve
yaygınlaştırılması le toplumsal yapının değ ş m arasında b r bağ bulunmaktadır.

Bu bağın mah yet sosyoloj n n doğuş çağında sıklıkla ele alınmıştır. Aydınlanma dönem nde toplumun
oluşumu ve gel ş m üzer ne düşünen lk sosyoloj k düşüncen n öncüler , toplumun değ ş m ve yen
toplum b ç mler n n ortaya çıkışı le b lg n n dönüşümü arasında yakın b r bağ kurmuşlardır. Bu dönem n
lerlemec tar h anlayışı genell kle b lg sev yes n n artışı ve b l mler n gel ş m üzer ne b na ed lmekted r.
Z ra Aydınlanma düşünürler 17. yüzyılın ortalarından t baren gel şen yen b l msel anlayışların topluma
yansımalarını görmekte ve böylece toplumsal yapının değ ş m nde b lg ye merkezî b r rol
atfetmekteyd ler. Fransız Tar hç ve F lozof Volta re’ n tar hsel lerleme f kr n n merkez nde akılcılığın ve
b l m n t c b r etken olduğu düşünces yatmaktaydı. Onun oluşturduğu bu temelden hareketle Turgot
İnsan Zihninin Aşamalı Gelişiminin Felsefi Bir Tasviri ve Evrensel Tarih Üzerine s ml eserler nde lerlemen n
sadece b l m üzer ne değ l onun etk s le bütüncül olarak kültürel âdetlere ve geleneklere, kurumlara,
yasalara, ekonom ye ve topluma dayalı olduğunu bel rtmekted r (Turgot, 1973). B l me dayalı lerleme
f kr en gel şm ş b ç m n Fransız Düşünür Condorcet’n n İnsan Zekâsının İlerlemeleri Üzerinde Tarihi Bir
Tablo Taslağı s ml eser nde bulmuştur. Ona göre nsan b lg y elde ett kçe yeryüzünde daha mükemmel
b r toplum kurmaya b r adım daha yaklaşmaktadır (De Condorcet, 1944). Bu anlayış b l m n gel ş m ne
göre toplumsal b ç mler nde değ şt ğ ve nsanlık tar h ndek lerlemen n aşamalarının ortaya çıktığı
anlayışına dayalıdır (bkz. Meek Lange, 2011).

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 31/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

19. yüzyılda sürdürülen, b l m toplumsal yaşamın merkez ne oturtan bu anlayış, sosyoloj n n doğuşunun
da sebepler arasında yer almaktadır. Sosyoloj n n k kurucusu Sa nt-S mon ve Comte modern toplumu
b lg ve tekn ktek gel şmeler n doğal b r net ces olarak görmekted rler. Poz t v zm n kurucusu Comte
(1856, s. 442-446, 493) se b l m n toplumsal yasaların keşf nde temel rol oynadığını düşünmekte ve
dolayısıyla b l m n ve düşüncen n gel ş m le toplumsal değ ş m arasında b r l şk kurmaktadır.

Comte’un bu yaklaşımından da anlaşılacağı üzere 19. yüzyılda b l m n gel ş m ve teknoloj k yen l klerle
toplumsal değ şme arasında doğrudan b r l şk olduğu f kr genel kabul gören b r yaklaşımdır. Dönem n
sanay toplumunun meseleler etrafında toplumun tekn k yen l kler tarafından bel rlend ğ ne da r b r
kanaat oluşmuştu. Teknoloj k determ n zm olarak adlandırılan bu yaklaşım 19.-20. yüzyıllarda
toplumsal değ ş m le teknoloj ve sanay leşme arasındak l şk ler n fadelend r lmes n b ç mlend rm şt r.
Bu anlayışa göre teknoloj kend gel şmes n n çsel yasalarına tab d r ve l neer b r gel şme seyr zler. Bu
l neer gel şme doğrultusunda toplumsal kurumlar tekn ktek değ ş m n bel rled ğ b ç mler almaktadır.
Bu determ n zm n d ğer b r varsayımı se teknoloj k gel şmeler n gelecekte evrensel b r uygarlığı ortaya
çıkaracağıdır. 19. yüzyılda sanay n n modern toplumu baştan aşağı değ şt rmes ne bağlı olarak ortaya
çıkan bu temel varsayımlar toplumların tar hsel ve kültürel farklılıklarını yok saymaktadır.

Bu bakış açısı Almanya’nın sanay leşmede kes nl kle İng ltere’n n z nden g deceğ n anlatmak ç n “De te,
fabula narratur.”6  d yen Marx'ta (1986, s. 16) açıklayıcı genel b r teor ye dönüşmüştür. Marx bu paragra a
kend s n f z kç le kıyaslayarak f z ktek ne benzer b r determ n zm ç nde kap tal st üret m tarzını ortaya
çıkaran değ ş mler ele alacağını beyan eder. Toplumun temelde üret m b ç m tarafından bel rlend ğ n
düşünen Marx, üret m b ç m n etk lemes bakımından tekn k gel şmelere öneml b r yer vermekted r.
Özell kle feodal üret m b ç m nden burjuva üret m b ç m ne geç l rken b l msel buluşlara dayalı teknoloj k
gel şmeler n önem onu toplumsal değ şmede teknoloj ye merkezî yer vermeye götürmüştür. Onun
Felsefenin Sefaleti’ndek “su değ rmen s ze feodal beyl toplumu ver r, buharlı değ rmen se, sına
kap tal stl toplumu” (Marx, 1999, p. 109) sözü bu bağlamda değerlend r leb l r. Marx kap tal zm n
üretkenl ğ n artması le gel şm ş ve bunun üzer nde varlığını devam ett rmekte olduğunu düşünmekted r.
Dolayısıyla kap tal zm üret m n tekn k organ zasyonunda lerleme ve üret m güçler ç n en üretken üret m
l şk ler ne ht yaç duyar. Bu da teknoloj n n üret m s stem nde kullanılmasını gerekt r r. Böylece aslında
Marx kap tal zm n temel karakter olan yayılmayı teknoloj le l şk lend rm ş olmaktadır. Bu da kap tal zm
d ğer üret m b ç mler nden ayıran en temel karakter olduğu ç n teknoloj bütün l şk ler n temel ne
yerleşt r lmekted r.7   Marx’a göre topluma sanay leşme (dolayısıyla teknoloj k üret m) g rd ğ zaman
modernleşme gerçekleşmekted r. Bunu en açık b r b ç mde onun H nd stan’ın kap tal stleşmes ç n dem r
yoluna yükled ğ anlamlardan kolaylıkla çıkarab l r z (Marx, 1976, s. 601).

Teknoloj n n ve ona bağlı olarak sanay n n toplumu değ şt rmede etk n b r unsur olduğu sadece
Marks stler tarafından düşünülmemekted r. 1950’lere gel nd ğ nde teknoloj le toplumsal değ ş m
arasında doğrudan bağlar kurmak ana akım sosyoloj de de çok yaygındır. Bu dönemde toplumsal
değ şme konusunda kapsamlı b r yazın üreten modernleşme kuramları gelecekte teknoloj n n
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 32/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

yayılmasına bağlı olarak tüm dünyada modern b r toplumun ortaya çıkacağını düşünmekted rler. Bu
yaklaşıma göre modernleşmey meydana get recek dört boyuttan b r s de ekonom k dönüşümle
özdeşleşen teknoloj k gel şmed r. Buna göre “azgel şm ş toplumlarda gel şme, ancak, Batı’nın tar hsel
tecrübes n n aydınlattığı yolda sebat ed ld ğ nde gerçekleşt r leb leceğ düşünülen ve endüstr leşme,
teknoloj k lerleme, ekonom k büyüme ve yüksek üret m” (Altun, 2000) le gerçekleşecekt r. Bunu
kaçınılmaz b r süreç olarak gören modernleşme kuramcıları gelecekte tüm toplumların b rb r ne
benzeyeceğ n düşünmekted rler.

B l me ve tekn ğe toplumun şek llenmes açısından aşırı anlam yükleyen bu modernleşmec bakış açıları
daha sonra aynı tekn kler n farklı yapılarda değ ş k b ç mler ortaya çıkarması le sıklıkla eleşt r lm şlerd r
(bunlardan b rkaçı ç n bkz. Adas, 2001; Ellul, 1964; Horkhe mer, 2010; Mumford, 1966). B l msel ve tekn k
yen l kler esasında b r toplumsal yapı çer s nde gerçekleşmekted rler. Bu çerçevede kend başlarına b r
şley ş yasasına sah p olmaktan z yade d ğer sosyal etkenler le yakından l şk l d r. Dolayısıyla b l m n
gel ş m , yen tekn kler n ve araçların ortaya çıkması mevcut toplumsal yapının koşulları ç nde etk l
olmaktadır. Örneğ n günümüzde gel şen let ş m koşullarının bütün toplumsal yapıları etk led ğ
söyleneb l r. Özell kle küreselleşme tartışmaları bağlamında gel şen yen tekn kler le toplumların g tt kçe
b rb r ne benzeyeceğ sıklıkla d le get r lm şt r. Ancak zamanla her b r tekn ğ n farklı toplumlarda farklı
etk nl klere sah p olduğu gözlemlenm şt r (bkz. Altun, 2003).

B l m ve teknoloj ye benzer b r b ç mde eğ t m de genell kle toplumsal değ ş m hızlandıran b r etken


olarak görülmekted r. İç nde bulunduğumuz modern toplumda eğ t me toplumsal değ ş m bakımından
merkezî b r rol ver lmekted r (Lowe, 1997, s. 1). Z ra k ş ler yen b lg ve fırsatlara er şt kçe toplumdak
değ ş m taleb n n de artacağı düşünülmekted r. Esk cumalı (2003, s. 15) “eğ t m le toplumsal değ şme
arasındak l şk ler açıklamaya çalışan dört temel görüş” saymaktadır. Counts, Inkeles, Sm th, Schultz,
Harb son ve Myers tarafından d llend r len b r nc görüş eğ t m toplumsal değ şmey sağlayıcı en öneml

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 33/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

kurumlardan b r olarak gören yen den oluşumcu ve modern st görüştür. Althusser, Bowles ve G nt s
tarafından gel şt r len Marks st yapısalcı veya çatışmacı görüş eğ t m kurumlarını mevcut toplumsal,
ekonom k ve pol t k yapı ve l şk lerden bağımsız hareket edemeyen ve dolayısıyla mevcut s stem ve
l şk ler koruyan ve yen den üreten b r araç olarak değerlend rmekted rler. Böylece eğ t m esasında “yen
b r toplumsal düzen meydana get remez, aks ne toplumdak hâk m sınıfların çıkarlarını koruyarak ve
eş tl kç olmayan toplumsal ve ekonom k l şk ler yen den üreterek mevcut statükoyu devam ett r r”
(Esk cumalı, 2003, s. 16). Eğ t m le toplumsal değ şme arasındak l şk y ele alan üçüncü görüş se
çatışmacı görüşün rev ze ed lmes yle ortaya çıkmıştır. Apple, Anyon, Bernste n, G roux ve W ll s g b Neo-
Marks st akadem syenler tarafından savunulan bu görüş eğ t m statükoyu sürdüren ama mutlak manada
koruyamayan, sınırlı da olsa toplumsal değ şmeye kaynaklık edeb lecek b r etken olarak değerlend r r.
Dewey tarafından gel şt r len dördüncü görüş, eğ t m planlaması yoluyla toplumun stenen değ ş mler n n
gerçekleşt r leb leceğ n savunmaktadır. Buna göre eğ t m kurumları toplumsal değ şme meydana
get reb l rler “[a]ncak bu değ şme toplumdak d ğer toplumsal, ekonom k ve pol t k kurumların aynı anda,
aynı st kamette değ ş yor olmasına bağlıdır” (Esk cumalı, 2003, s. 16). B zzat Dewey tarafından
Türk ye’dek eğ t m planlamasına aktarılan bu görüşün Türk ye’de eğ t m ve toplumsal değ ş m
konusunda hâk m görüş olduğu söyleneb l r.8

Görüldüğü üzere eğ t mdek gel şmeler le toplumsal değ ş m arasında doğrudan bel rlemec b r l şk
kuran çeş tl yaklaşımlar mevcuttur. Ancak y ne b l m ve tekn kte olduğu g b “toplumsal değ şme le
eğ t m arasında karmaşık b r l şk bulunmaktadır” (Erol, 2011, s. 110). Erol bu karmaşık l şk n n “eğ t m n
toplumun sürekl l ğ n sağlamak ç n toplumsallaştırma şlev le değ şen şartlara kolay uyum sağlayacak
veya b reyler toplumda olası değ şmelere hazırlama şlev ” (Erol, 2011, s. 109) arasındak çel şk lerden
kaynaklandığını fade etmekted r. Dolayısıyla sıklıkla d le get r ld ğ g b tek başına b r nc derecede rol
oynamasa da eğ t m n ekonom k, pol t k süreçlerle eklemlenerek toplumsal değ şmede oldukça öneml
ortak b r etken olduğunu tesp t etmekted r (bkz. Tezcan, 1985, s. 211-238).

Sonuç olarak b l m n, düşüncen n, tekn ğ n ve eğ t m n gel ş m toplumun b leşenler n n kazanacağı


anlamlar açısından büyük önem arz etmekted r. Bu etkenler genell kle toplumsal yapının mevcut hâl nde
yen b r değ ş m taleb n ortaya çıkarmaktadırlar. Günümüzde eğ t m toplumsal şlevler n yer ne
get r lmes bakımından g tt kçe daha fazla önem kazanmaktadır. Bu sebeple toplumsal yaşamın
şek llend r lmes nde ona b ç len rol de daha fazladır. B l m n ve eğ t m n gel şmes sadece yen değ ş m
ht yaçlarını ortaya çıkarmamakta aynı zamanda toplumu buna açık ve hazır hâle de get rmekted r.

Bölüm Özeti

Toplumsal değ ş m b r yapı çer s nde bu yapının ç nde ve dışında yer alan bazı faktörler tarafından
etk lenmekted r. Her durumda değ ş m etk leyen etkenlerden bazıları önde yer almakta ve daha etk l
olmaktadır. Bu sebeple toplumsal değ ş m etk leyen etkenler n etk şekl n , boyutunu ve ş ddet n
bel rleyeb lmek sosyoloj n n öneml uğraşlarından b r s olmuştur. Bu etkenler n sayısı çok fazladır. Ancak

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 34/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

değ ş k tasn fler çereves nde bu sayıyı azaltmak ve daha toplu b r b ç me ele alab lmek mümkündür. Bu
çerçevede bu bölümde evvela f z k -coğraf etkenler ele alınmıştır. Tar h boyunca toplumlar üzer nde
öneml ve kapsamlı değ ş mlere yol açan f z k -coğraf unsurların çağımızda toplum üzer ndek etk ler n n
azaldığı söylense de tam olarak ortadan kalktığı söylenemez. Özell kle son zamanlardak ekoloj
tartışmaları sanıldığı g b modern ten n f z k -coğraf çevreden bağımsız ya da onu tam anlamıyla konrol
altına almış b r toplum oluşturmadığını göstermekted r. Öte yandan toplumsal değ ş m üzer ndek öneml
etkenlerden b r s de demograf d r. Tar h boyunca nüfus artışı ve göç g b demograf k hareketler n
toplumsal değ şmede öneml roller olduğu b l nmekted r. Ayrıca demograf k b leşenler n mah yet de
(yaşlı genç nüfus denges g b ) toplumsal değ şmede öneml b r etkend r. B l msel ve teknoloj k etkenler
de toplumsal değ ş m üzer nde etk l d r. Uzunca b r süre modern toplumu oluşturan ana etken n b l msel
ve tekn k gel şmeler olduğu düşünülmüştür. Bu çerçevede b l msel ve teknoloj k etkenler n aşırı b r
b ç mde vurgulandığı hatta bazen bu etkenler n kend kend ne şleyen bağımsız mekan zmalar olduğu
düşünülmüştür. Devam eden bölümde toplumsal değ ş m etk leyen d ğer etkenler ele alınmaktadır.

3
Demograf k değ ş m n toplumsal, s yasal ve kt sad yapılar üzer ndek etk s ş md ye kadar kuramsal ve
amp r k açılardan çok tartışılmış b r konudur: Türk ye’de demograf k değ ş mler n önümüzdek yıllarda ş
gücü, sağlık, eğ t m ve sosyal güvenl k alanlarına yansımaları hakkında kapsamlı k çalışma ç n bkz. Hoşgör
ve Tansel (2010), Kavak (2010).
4Ibn Haldun’un bu görüşler n modern dönemde toplumların gel ş m ne uyarlayan Peter Turch n

(200  H stor cal Dynam cs s ml eser nde demograf k gen şleme le kaybolan s yasal b rl ktel k f kr n ele
almaktadır. Yukarıda sm geçen Todd ve Courbage (2011) İslam dünyasında yaşanan değ ş mler demograf k
ver ler ışığında ele aldıkları çalışmalarında nüfus artış hızının gelecekte batılı gel şm ş ülkelere benzemes le
bu uygarlıklar arasında yaşam b ç m ve s yas kutuplaşmaların ortadan kalkacağını ler sürmekted rler.
5Modernleşme dönem ndek pol t kalar le nüfusun artışı ve hareket arasındak bağları açıklayan kayda

değer çalışmalar Kemal H. Karpat (2008, 2010a) tarafından gerçekleşt r lm şt r.


6 Marx bu sözü Horace’ n meşhur “Qu d r des de te fabula narratur.” (Ne gülüyorsun anlatılan sen n h kâyen.)
atıfla kullanır.
7  Tekn ğ proleteryanın b r kurtuluş aracı olarak yen den kurgulayan Marx’ın eko-teknoloj k determ n st

olduğu yönünde henüz net celenmem ş kapsamlı tartışmalar mevcuttur. Marx’ın determ n st olması le lg l
detaylı b r nceleme ç n bk. Ellul, 1964, p. 54, Shaw, 1979, p. 161; aks yönde b r değerlend rme ç n bk.
Rosenberg, 1999, pp. 397–400
8  Dewey’ n okulun sosyal şlevler hakkındak f k rler ç n bkz. Dewey (2012). Bu görüşler n Türk eğ t m

s stem ne uygulanması ve etk ler ç n bkz. Bal (2010).

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 35/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ünite Soruları

1. Teknoloj k gel şmeler n her yerde ve zaman toplumu evrensel olarak benzer şek lde
değ şt rd ğ düşünces ne ne ad ver l r?

A) Devr m

B) Tenoloj k determ n zm

C) Tekn k

D) Toplumsal ş bölümü

E) Sanay leşme

2. Aşağıdak ler nden hang s toplumsal değ şmeye etk eden f z ksel-coğraf etkenlerden b r
değ ld r?

A) Dağ köyler n n ova köyler ne göre daha yavaş değ ş m göstermes

B) Den ze ağzı l manlara yakın yerler n değ ş me daha açık olması

C) Depremden sonra toplumsal yapının değ ş m

D) Nüfus artışının yen ht yaçları ve uygulamaları meydana çıkarması

E) B r salgın sonrası üret m s stem n n yen lenmes

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 36/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

3. Etrafınızdak k ş ler n toplumsal değ ş m etk leyen etkenler hakkındak görüşler n


toplayınız ve değerlend r n z.

4. Türk ye’de son yılllarda yaşanan k büyük deprem (1999 Körfez ve 2011 Van) sonrası
deprem n etk l olduğu llerden Sakarya ve Van’dak toplumsal yapıdak değ şmeler
araştırınız.

5. Son zamanlarda daha fazla gündeme gelen küresel ısınma ve ekoloj k kr z n modern
toplumsal yapı üzer ndek olası etk ler n değerlend r n z.

6. Türk ye’de son yıllardak nüfus ve çocuk sayısı le lg l tartışmaları toplumsal değ ş m
açısından değerlend r n z.

CEVAP ANAHTARI

1. b 2. d 3. - 4. - 5. - 6. -

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 37/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

3. TOPLUMSAL DEĞİŞMENİN UNSURLARI - II

Giriş

Toplumsal değ ş m b r toplumsal yapı dah l nde b r d z etken altında gerçekleşmekted r. B r öncek
bölümde bu etkenlerden f z k -coğraf , demograf k (nüfus artışı ve göç) ve f kr -tekn k etkenler ele alındı.
Bu bölümde de devam kab l nden kt sad etkenler, d n ve sosyal hareketler n toplumsal değ ş m
üzer ndek etk s ele alınacaktır.

3.1. İktisadi Etkenler

Sosyoloj n n doğuşundan günümüze kadar toplumsal olguları kt sad etkenlere dayalı olarak açıklamaya
çalışan çeş tl yaklaşımlar mevcuttur. Yukarıda da değ n ld ğ üzere modern toplumun sanay eksen nde
ortaya çıkan değ ş mlere dayalı b r b ç mde doğması kt sad etkenler n sosyal hayatı b ç mlend rd ğ ne
da r kolay kabul ed leb l r yaygın b r nanç ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla sosyoloj n n klas kler n n
tamamında toplumsal değ şmede kt sad etkenler n yer ne da r b r vurgu bulunmaktadır. Çağdaş
sosyoloj ç nde de kt sad etkenlere sürekl b r vurgu mevcuttur.

Sosyoloj k düşüncede toplumların gel ş m ve değ ş m hakkında Adam Sm th’ n yapmış olduğu ş bölümü
anal z kend nden sonrak ler n toplumsal değ şmeye yaklaşımlarında bel rley c b r yere sah pt r. Sa nt
S mon tar h boyunca toplumların değ ş m n üretkenl k etrafında açıklamaktadır. Ona göre toplumun
hang kes m üret m noktasında daha ler noktadaysa yönet m de onlar üstlenmekted r (Sa nt-S mon,
1975b). Sa nt S mon’un bu bas t yaklaşımı yer n Marx’ın daha kapsamlı üret m b ç m yaklaşımına
bırakmıştır. Ona göre üret m b ç mler toplumsal b ç mler de bel rlemekted r: “İnsanlar, kend geç m
araçlarını üret rken, dolaylı olarak, kend madd yaşamlarını da üret rler. İnsanların kend geç m araçlarını
üret ş tarzları, her şeyden önce hazır buldukları ve yen den üretmeler gereken geç m araçlarının doğasına
bağlıdır.” (Marx ve Engels, 1976, s. 31). Marx temele bölüşüm mücadeles n koyan kt sad etkenlere dayalı
bu açıklama le toplumsal değ ş m de kt sada dayalı b r b ç mde n telemekted r.

Fakat kt sad etkenler toplumsal değ ş m n temel ne koymak sadece Marx le sınırlı değ ld r. D ğer 19.
yüzyıl sosyologları da kt sada müh m b r yer vermekted rler. Spencer ve Durkhe m toplumsal değ ş mde
uzmanlaşma ve ş bölümüne dayalı b r açıklama get rmekted rler (Corn ng, 1982). Buna göre meslek
uzmanlaşma ne kadar der nleş rse toplumdak değ ş m de o kadar kapsamlı s stemat k ve öngörüleb l r
hâle gelecekt r. Onlar modern toplumla b rl kte kurumsallaşan b r toplumsal değ ş mden bahsede
gelmekted rler. Durkhe m (1964) b r toplumun oluşumunu ve gel ş m n kt sad ş bölümüne bağlı olarak
ele almaktadır. Weber’e göre de kt sad gel şmeler toplumun aldığı b ç mlerde önem arz etmekted r.
Dünya d nler n n kt sad et ğ ne da r kapsamlı çalışmalarında Weber, kt sad z hn yet n toplumsal

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 38/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

yapıdak bel rley c yer ne vurgu yapmaktadır. Ona göre dünya görüşünde, özell kle kader anlayışında
meydana gelen değ şmeler, kt sad et ğ şek llend rmekte, böylece yen sosyal formasyonların ortaya
çıkmasına katkı sağlamaktadır. Weber bunu dem r yolunda tren n yönünü değ şt ren makasçı
metaforuyla açıklamaktadır (Weber, 2009, s. 241). Ona göre kt sad z hn yette yaşanan değ ş mler belk
neden sonuç l şk s ne dayalı b r netl kte toplumsal yaşamı şek llend rm yor olab l r. Ancak nasıl k
makasçı yaptığı müdahale le tren n yönünü değ şt reb l yorsa kt sad z hn yette gerçekleşen değ ş mler
de toplumsal yaşamın bambaşka b ç mler almasına neden olab lmekted rler.

Klas k sosyoloj n n kt sadı toplumsal değ ş mde temel ve zaman zaman da bel rley c b r etken olarak
görmeler nde modern toplumun yaşanan kt sad değ ş mlere dayalı olarak ortaya çıkmış olmasıdır. 16.
yüzyıldan 19. yüzyıla kadar yaşanan süreç sonunda geç m b ç m çok esaslı b r b ç mde dönüşmüş; esk
toplumsal sınıflar zayıflayarak k yen sınıf ortaya çıkmış; gündel k yaşama hükmeden değerler ve
normlar değ şm ş; s yas organ zasyon yen b r hâl alarak modern devlet ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla lk
dönem sosyologlar bütün bunları tem n eden unsur olarak kt sadı görme eğ l m nde olmuşlardır.
Gerçekten de sanay toplumu olarak da adlandırılan bu yen toplum daha öncek toplumlara nazaran
kt sad etkenlerce daha fazla şek llend r lmekted r.

Sanay toplumu ç nde de üret m tekn kler nde ve tarzlarında ortaya çıkan değ ş mler toplumun da m b r
b ç mde kapsamlı dönüşümler yaşamasına neden olmaktadır. Bu dönüşümler n öneml ler nden b r s de
Ford zm olarak b l nen k tle üret m model le yaşanmıştır. 20. yüzyılın başında Charles Taylor’ın b l msel
ncelemeler n n Henry Ford tarafından prat ğe aktarılması le sanay üret m n n yapısını kapsamlı b r
b ç mde değ şt ren yen b r s stem ortaya çıkmıştır. Gramsc tarafından Ford zm olarak adlandırılan bu
s stemde yürüyen bant s stem ne dayalı üret m le kt sad ve sosyal yaşamdak ver m, m ktar, ücret,
çalışma s stem , ş n organ zasyonu ve ş l şk ler g b temel unsurlar baştan ayağa dönüşmüştür. Bu
dönüşümün net ces nde k tle üret m mefhumu ortaya çıkmıştır. Bu dönüşüm akab nde k tle toplumu
olarak adlandırılan b rey n g tt kçe atom ze olarak yalnızlaştığı ve toplumun g tt kçe parçalarına ayrıldığı
toplum ortaya çıkmıştır. K tle toplumu sadece sosyal l şk ler değ l aynı zamanda kültürün üret m ve
dağıtımını da der nden etk lem şt r. Bu toplumda kültür artık d ğer ürünler g b b r kültür endüstr s
tarafından mal ed lmekte ve sunulmaktadır (Sw ngewood, 1996). Bunun modern toplumun yen b r
aşaması olduğunu fark eden sosyal b l mc ler özell kle Frankfurt Okulunun Theodor Adorno, Max
Horkhe mer, Herbert Marcuse ve Walter Benjam n g b eleşt rel kuramcıları sanay dek yen organ zasyon
b ç mler le 1930’larda Avrupa’da total ter faş st rej mler n yüksel ş arasındak l şk hakkında yoğun
tartışmalar yürütmüşlerd r. Özell kle Marcuse (1975) Tek Boyutlu İnsan ve Adorno (2003) Otoriteryen Kişilik
Üzerine s ml eserler nde k tle üret m n n yen dünyasında k ş l ğ n değ ş m n ve bunun s yasal ve
toplumsal net celer n ele almışlardır.

Ford zm n toplumu hızlı b r b ç mde tepeden tırnağa şek llend rmes İk nc Dünya Savaşı sonrasında daha
bel rg nleşm şt r. Sömürge sonrası Batı dışı toplumlarda toplumsal değ ş m konusunu ele alan teor lerde
de bu konu karşımıza çıkmaktadır. Kısaca modernleşme teor ler olarak b l nen bu yaklaşımlarda
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 39/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Türk ye’n n de ç nde yer aldığı bu ülkelerdek toplumsal değ şmen n ve modernleşmen n kt sad gel şme
ve sanay leşmeye bağlı olduğuna nanılmaktadır. Bu çerçevede Walt Wh tman Rostow’un (1966)
sınıflamasına göre, modern kt sad gel şme beş merhalede gerçekleşm şt r: 

1. geleneksel cem yet, 

2. harekete geçme hazırlığı merhales , 

3. harekete geçme merhales , 

4. olgunluk, 

5. k tle st hlak çağı. 

Rostow gel şmekte olan toplumların da bu merhaleler tak p ederek modernleşecekler n ler
sürmekted r. Toplumsal değ ş mde sanay leşmeye merkezî b r yer veren bu model d ğer etkenler
yeter nce d kkate alınmadığı ç n ncelenen toplumlardak değ ş m açıklayamamış ve sonrasında hızla
terk ed lm şt r.

K tle üret m ve toplumu tüm sosyal, s yasal ve kültürel yapıyı dönüştürerek özell kle 2. Dünya
Savaşı’ndan sonra egemen b r b ç m hâl ne gelm şt r. Ancak 1970’lere gel nd ğ nde Ford zm kr ze g rm şt r.
K tle üret m n n varlığını sürdüreb lmes ç n pazarlar hem k tlesel olarak üret lm ş mallar ç n yeterl hem
de büyük ölçekl f rmaların mal yetler n amort edeb lmes ç n st krarlı olmalıdır. 1970’l yıllara değ n
gerek ulusal gerekse uluslararası p yasalar k tle üret m ç n oldukça müsa tt r. Bu dönemde uygulanan
Keynesyen pol t kalarla desteklenen “refah devlet ” p yasaları gen şleterek k tle üret m ç n oldukça
uygun b r ortam sağlamıştır. Ancak 1970’lerde yaşanan petrol kr z le artan üret m mal yetler k tle
üret m n n avantajlarını c dd b r b ç mde ortadan kaldırmıştır. Bu süreçte Keynesyen gen şlemec
pol t kalar terked l p Fr edmancı sıkı para pol t kalarına yönel nm ş; sosyal refah harcamaları kısılmış;
böylece talepte daralma ortaya çıkmış; p yasalarda genel b r st krarsızlık oluşarak pazarlar daralmıştır.
Net ces nde bu dönemde k tle üret m bundan c dd b r b ç mde etk lenm şt r.

K tle üret m n zaafa uğratan bu olumsuz gel şmelere paralel b r b ç mde yen üret m modeller arayışı da
başlamıştır. Bu noktada gel şen b lg ve let ş m teknoloj ler ş n yen b r b ç mde örgütlenmes mkânını
beraber nde get rm şt r. Teknoloj k gel şmen n çeş tl l ğ n n s par ş usulü çalışmayı ucuzlatması k tle
üret m n n avantajlarını azaltmıştır. Özell kle g derek ucuzlayan ve yaygınlaşan let ş m teknoloj ler n n
küçük ve orta ölçekl f rmalara büyükler karşısında rekabet edeb lme şansı vermes ve dolayısıyla
p yasalarda rekabet n artması le b rl kte yen b r şletme ve üret m model ortaya çıkmıştır. Geçm ştek
k tle üret m n n rasyonel örgütlenmes olarak kabul ed len katı bürokrat k yapılanmalar yer n daha esnek
ve yatay örgütlenmelere bırakmaya başlamıştır. Postford zm olarak adlandırılan bu yen modelde artık
k tle üret m değ l k tle tüket m esas alınmaya başlanmış ve tüket c g tt kçe merkezî b r f gür olmuştur.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 40/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

B lg teknoloj ler ndek değ ş mler net ces nde üret m süreçler parçalara ayrılab lm ş, sanay n n gel şm ş
Batı ülkeler nden gel şmekte olan ülkelere g d ş le b r ulus devlet n sınırları dâh l nde üret m yapma
mantığı g tt kçe aşınmış, küresel düzeyde örgütlenen b r üret m model ortaya çıkmıştır.

Ford zme karşı Postford zm aynı zamanda modern teye karşı postmodern te anlamına da gelmekted r.
B lg , b l ş m ve yönet ş m sacayaklarına (Meder, 2001, s. 78) dayanan bu yen toplum daha sonra b lg
toplumu, postendüstr yel toplum, ağ toplumu olarak da adlandırılmıştır. Ford zm n k tle toplumuna karşı
bu yen toplum katı h yerarş k yapı ve modern st kültürel özell klere karşı, esnek üret m, farklılaştırılmış
tüket m kalıpları ve bünyes nde çeş tl l kler daha fazla barındıran b r b ç m kazanmıştır. George R tzer
(2011) toplumun mcdonaldslaşması olarak adlandırdığı bu süreçte dünya toplumlarının tüket m
kalıpları üzer nden g tt kçe b rb r ne benzemeye başladıklarını d le get rmekted r. Veysel Bozkurt’un
(2000) Enformasyon Toplumu ve Türkiye s ml çalışmasında kapsamlı b r b ç mde değerlend rd ğ üzere bu
değ ş mler Türk ye’dek toplumsal yapıda da değ ş mlere yol açmıştır. Ancak Türk ye önces nde b r sanay
toplumu olmadığı ç n b lg toplumu tecrübes kend koşullarında gerçekleşm ş ve küresel düzeyde ortaya
çıkan pek çok bel rt Türk ye’de doğrudan zlenemem şt r.

İkt sad yapıdak b r değ ş m n genel olarak toplumsal yapıya nasıl yansıdığını anlamak ç n son kırk yılda
yaşanan dönüşümler -küreselleşme sürec - y b r örnek teşk l etmekted r. Üret m sürec n n
organ zasyonunda yaşanan değ ş mler toplumun hemen hemen her alanında kapsamlı b r toplumsal
değ ş me yol açmıştır. Ancak modernleşme kuramlarında olduğu g b küreselleşme kuramlarında da
zaman zaman kt sad etkenlere karşı aşırı b r güven görmek mümkündür. Toplumun dönüşümünü
kt sad etkenlerle açıklayan yaklaşımlar d ğer etkenler genell kle çok az hesaba katmaktadırlar.
Günümüzde toplumunun g tt kçe daha fazla kt sat merkezl b r hâle geld ğ doğru olmakla b rl kte d ğer
etkenler n kt sad faktörün yaşanma b ç m n der nden etk led ğ de d kkate alınmalıdır.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 41/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

3.2. Toplumsal Değişme ve Din

D n n toplumsal yapı ç n anlamı ve toplumsal yapının değ ş m nde oynadığı roller sosyoloj k düşüncede
kapsamlı tartışmalara konu olmuştur. Yalın b r b ç mde “d n, toplumları etk leyen, yönlend ren
toplumların değ ş m süreçler nde görece olumlu veya olumsuz roller oynayan, toplumsal şartlar ç nde
değ şen ve değ şt ren b r güç” olsa da (Okumuş, 2009, s. 324) modern toplum çer s nde oynadığı rollere
da r şüpheler bulunmaktadır. Günümüzde sosyoloj de d n le toplumsal değ ş m l şk s n ele alınırken
“toplumsal değ ş m frenley c b r faktör olarak d n”, “toplumsal değ ş m takv ye ed c b r faktör olarak
d n”, “toplumsal değ ş m n temel faktörü olarak d n” şekl nde üç temel yaklaşım bulunmaktadır (Okumuş,
2009, s. 325).

Bu yaklaşımlardan b r nc s modern toplumun ortaya çıkış dönem nde k l sen n tutumuna bağlı olarak
gel şm ş ancak daha sonra genelleşt r lerek tüm d nlere da r b r yargıya dönüşmüştür. Bu dönemde
toplumsal değ ş m temelde esk toplumdan çıkıp modern topluma doğru geçmek anlamına gelmekteyd .
İlerleme le özdeş tutulan bunun dışındak bütün unsurlar ve hareketler değ ş m karşıtı, muhafazakâr ve
ger c olarak görülmekte d . Marx’ın ünlü “D n halkların afyonudur.” sözü tam da bu bağlamda
söylenm şt r. Devamında modern s yaset ve toplumun yerleşmes le d n toplumsal yaşamdak etk s n
kaybetm şt r. Buradan hareketle d n n artık sosyal yaşamda b r değ ş kl k gerçekleşt remeyecek esk
zamanlara a t köhne ve ölmüş b r fenomen olduğuna nanılmaya başlanmıştır. Batı Avrupa’nın özgün
tar hsel koşullarından kaynaklanan bu kanaatler n başka d nler, dönemler ve toplumlar ç n de geçerl
kabul ed lmes yle b rl kte d n n toplumsal değ şmen n önünde b r engel olduğu f kr yaygınlığını
korumuştur.

Klas k sosyoloj ç nde d n le toplumsal değ ş m arasında l şk y en kapsamlı b r b ç mde ele alan s m
Max Weber olmuştur. Weber (2009b), Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu s ml çalışmasından
başlayarak ve devamında Bud zm, H ndu zm, Konfüçyan zm, Tao zm, Yahud l k ve İslam’ın kt sad et ğ ve
dünyayı b ç mlend rmes le lg l gerçekleşt rd ğ çalışmalarda d n ve nançların toplumsal yaşamı
b ç mlend rmedek etk s n ele almıştır. Weber (2009b) meşhur Protestan Ahlakı tez nde modern toplumun
temeller nde Protestanlık le gerçekleşen kader anlayışındak dönüşüm net ces nde değ şen dünya
görüşünün (Weltenschuug) bulunduğunu fade etm şt r. Ancak Weber de akılcılaşma ve büyü bozumu
net ces nde d n n toplumdak etk ler n n azaldığını ve g tt kçe de ortadan kalkacağını düşünmekted r. Yan
onun d n b r toplumsal değ ş m aracı olarak değerlend rmes henüz modernleşmem ş toplumlar ç n
geçerl d r. Modernleşme sürec nde yaşanacak akılcılaşma le gerçekleşecek sekülerleşme ve formelleşme
le d n n bu tür etk ler ortadan kalkacaktır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 42/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Hâlbuk modern toplumlar ç nde bu kanaat n aks n gösterecek pek çok yen gel şme mevcuttur. Evvela
d n n sosyal hayattan tamamıyla çek leceğ ne da r beklent ler gerçekleşmem şt r (Akdoğan, 2004, s. 114-
115). Özell kle 20. yüzyıl çer s nde d nsel kaynaklı pek çok sosyal hareket ortaya çıkmış ve toplumsal
yapılarda kapsamlı değ ş mler gerçekleşt rm şt r. Böylece d n toplumsal değ ş m destekley c b r faktör
olarak gören k nc yaklaşım ç n b r zem n ortaya çıkmıştır. 1950’lerden sonra değ şen dünya koşullarında
geleneksel toplumlar olarak adlandırılan toplumlarda yaşanan hızlı toplumsal değ ş mler sebeb yle d n n
toplumsal değ ş me kaynaklık edecek unsurlardan b r s olarak görülmeye başlanmasını da beraber nde
get rm şt r (Coşkun, 2011, s. 66-97). Özell kle sömürge karşıtı mücadelede pek çok d nsel sembol ve
ögen n t c b r etken olması, sömürge sonrası toplumlarda yen d nsel hareketler n ve b ç mler n ortaya
çıkması d n n -özell kle kurumsal olmayan d nler n- zanned ld ğ g b durağan ve muhafazakâr olmadığı
yönünde düşünceler de beraber nde get rm şt r. Lat n Amer ka’da ortaya çıkan kurtuluş teoloj s
çerçeves nde k l sen n sosyal zmle l şk ye geçeb lmes mevcut anlayışları kökünden sarsmıştır. Tar hsel
olarak en muhafazakâr görülen yapının b r şç ve köylüler n toplumsal hareketler ne ve dolayısıyla
toplumsal değ ş me kaynaklık etmes şaşkınlıkla karşılanmış ve d n-toplumsal değ ş m l şk ler ne da r
yen bakış açıları ortaya çıkmıştır. Ardından gerçekleşen İran Devr m se d n kaynaklı ve d n adamları
tarafından yönet len b r devr m olarak d n n toplumsal değ ş me kaynaklık edemeyeceğ ne da r kanaatler
tamamen ortadan kaldırmıştır. Dolayısıyla artık değerler n, nanışların, d nsel prat k, grup ve hareketler n
toplumsal değ ş m açısından hem makro hem de m kro düzeyde b r kaynak olarak ele alınması söz
konusu olmuştur.9

Yukarıda d n b r değ ş m kaynağı olarak ele aldık. Ancak d n le toplumsal değ ş m arasındak l şk tek
yönlü b r l şk değ ld r; aks ne ç yönlü karmaşık b r l şk mevcuttur (Sezer, 1981, s. 30). Sadece d nler n
doktr n olarak fade ed lecek formüle ed lm ş dünya görüşler toplumsal yapıyı etk lememekte aynı
zamanda özell kle d nî yaşantı ve tecrübe toplumsal yaşamdak değ ş mlerden etk lenmekted r. İnançlar

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 43/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

ve değerler toplumsal yapının en yavaş ve en görünmez b ç mde değ şen unsurları olsalar da tezahürler
ve r tüeller nden başlayarak toplumsal yaşamdak değ ş m d nî yaşama da yansımaktadır.10   D ğer
tara an Okumuş’un d kkatl b r b ç mde gündeme get rd ğ üzere d nler zaman zaman kend ler n asl
formları ç nde yen den sunmaya çalışarak, kaynaklara dönüş f kr etrafında değ ş m ç n alternat f b r
kaynak form olarak sunmaktadırlar. Burada “esasen d n, başka değ ş m b ç mler ne karşı kend s b r
değ ş m projes olarak ortaya çıkmaktadır” (Okumuş, 2009, s. 343).

D nsel alandak değ ş m n yavaş olması onun d ğer alanlar karşısında daha muhafazakâr b r unsur olarak
görünmes n n ana nedenler nden b r s d r.11  Ancak “geleneksel ve tutucu formu altında dah d n n, her
çeş t toplumsal değ ş m olgusunu nkâr ett ğ n düşünmek hatalı olur” (Okumuş, 2009, s. 343). Özell kle
tar h boyunca yen nançların kabul ed ld ğ dönemler toplumlarda en hızlı ve kapsamlı değ ş m
dönemler olarak göze çarpmaktadır. Z ra “her d n, yerleş k b rtakım nançlar ve düzen n bulunduğu b r
topluma get rd ğ yen dünya görüşü ve hayat anlayışı; evrene, evren n yaratılışı ve sonu meseles ne, eşya
ve olaylara, nsan davranışlarına get rd ğ yen açıklama ve yükled ğ yen anlam ve z hn yet le âdeta yen
b r dünyanın kuruluşuna ves le olmakta, bu bakımdan da o, özünde aynı zamanda d nam k b r yaratıcılık
lkes n çermekted r” (Okumuş, 2009, s. 343). Bunu özell kle İslam’ın kabul ed ld ğ toplumların
değ ş m nde zlemek mümkündür. Çölde yaşayan kend ç ne kapalı b r topluluk olan Arapların tar h
sahnes ne çıkmaları, yen sosyal, s yas ve kt sad formlar oluşturmaları, hatta dünya tar h n değ şt recek
pek çok yen l ğ gerçekleşt rmeler n n arkasında İslam’ın get rm ş olduğu anlayış ve değerler n bulunduğu
pek çok tar h sosyoloğu tarafından d le get r lm şt r (Aydın, 1991).

Dolayısıyla “d n n toplumdak muhafazakâr ve yaratıcı şlevler , lk bakışta b rb rler le çel şk ç nde


görünseler b le, aslında onların her k s de toplumu d nam k b r b ç mde canlı olarak ayakta tutma
amacına yönel kt rler ve bu yönü t barıyla b rb rler n tamamlarlar” (Okumuş, 2009, s. 343). Bu durum bu
bölümün sonuç kısmında ele alınacak olan değ ş m le yapı arasındak karşılıklı l şk de kend s n gösteren
b r durumdur. Toplumsal yaşamın b r alanında değ ş m n gerçekleşeb lmes ç n yapısal b r zem n
gerekl d r. Değerler çoğu kez bu zem n n en temel unsurlarıdırlar. Onların daha yavaş değ şmes d ğer
alanlardak değ ş m mümkün kılmakta ve toplumun bu değ ş m kabul edeb lmes n n mkânını
oluşturmaktadır.

3.3. Toplumsal Değişim ve Sosyal Hareketler

Toplumsal değ ş mde etk n unsurlardan b r d ğer de toplumsal hareketlerd r. Charles T lly (2004, s. 7)
toplumsal hareketler üç unsur etrafında şek llenen b r s yas kompleks olarak n telemekted r: Hede ek
otor telere yönel k kolekt f talepler; bu talepler oluşturmak ç n özel b rtakım medya, propaganda
faal yetler ve kamusal eylemler ve üyeler n b rl ktel ğ le gerçekleşen kamusal tems l. Burada “talep”
kavramı toplumsal hareket fade eden anahtar olarak bel rmekted r. Z ra b r toplumsal hareket genell kle
toplumun b r kısmının toplumda b r konuda değ ş m taleb le meydana çıkar (Çopuroğlu ve Çet n, 2010).
Doğrudan toplumsal değ ş m hedeflemeyen, hatta b r değ ş m engellemek üzere ortaya çıkan hareketler

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 44/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

olsa da toplumsal hareketler n mevcud yet doğrudan toplumsal değ ş m le alakalıdır. Z ra muhafazakâr
amaçlar çerçeves nde b r araya gelse de n yetlen lmem ş b r b ç mde de olsa bu hareketler toplumda b r
değ ş m tet klemekted rler.

Sosyal hareketler n yapısını ve toplumsal değ ş mdek yer n açıklayab lmek üzere çeş tl açıklamalar
ortaya çıkmıştır. Bu açıklamalar Crossley tarafından zamansal (1970 önces ve sonrası) ve mekânsal
açıdan (ABD, Avrupa) k l b r tasn fe tab tutulmuştur (aktaran Yaylacı, 2012, s. 47-48). Buna göre 1970’ler
önces nde ABD’de kolekt f davranış, Avrupa’da Marks zm temel açıklama b ç m ken 1970 sonrasında
ABD’de kaynak hareketl l ğ ve pol t k süreç açıklamaları, Avrupa’da se yen toplumsal hareketler
yaklaşımı egemend r.

Toplumsal değ ş me etk etme b ç mler bakımından sosyal hareketler üç gruba ayrılab l r. B r nc grupta
daha çok sanay leşm ş Batı ülkeler nde sınıf temell olarak ortaya çıkan şç hareketler sayılab l r. Batı dışı
ülkelerde de sanay leşmeye ama daha z yade özgün s yasal koşullara dayalı olarak ortaya çıkan bu
hareketler yoğun b r k tlesell ğe dayanmaktadırlar. İk nc grupta se Batı dışı ülkelerde sömürge karşıtı
hareketler yer almaktadır. Bu hareketler sömürgec l ğe veya onun m ras bıraktığı sosyoekonom k ve
s yasal koşulların oluşturduğu sosyal problemlere karşı ortaya çıkmışlardır. Çoğunlukla ulusal veya
bölgesel temellere sah p bu hareketler genell kle s yasal temellere sah pt rler ve sömürge sonrası ulus
devlet n baskıcı s yaset ne karşı toplumsal b r hareketl l k meydana get rmekted rler. Üçüncü grupta se
sanay sonrası neol beral küreselleşme dünyasında ortaya çıkan çevre, toplumsal c ns yet, mültec l k, göç,
hayvan hakları g b yen sorunlara karşı küresel düzeyde toplumsal duyarlılık oluşturmaya çabalayan yen
sosyal hareketler yer almaktadır.

Sınıf temell sosyal hareketler özell kle sanay toplumlarında c dd değ ş mlere yol açmışlardır. Temelde
s yasal organ zasyonu etk lemeye yönelen bu hareketler sosyal devlet n ortaya çıkmasını, pek çok hakkın
elde ed lmes n ve sürdürülmes n , ş yaşamının yen b r b ç mde örgütlenmes n sağlamışlardır. Gen ş
k tle hareket olan bu hareketler temelde grev g b kt sad araçları ve part g b s yas katılım
enstrümanlarını kullanarak toplumsal b r değ ş m meydana get rmeye yönelm şlerd r. Günümüzde
modern toplumun dönüşmekte olan esk b ç m büyük oranda bu toplumsal hareketler n meydana
çıkardıkları toplumsal değ ş m etk s nden kaynaklanmaktadır.

Batı dışı dünyada çağdaş sosyal hareketler n temel daha çok sömürge karşıtı bağımsızlıkçı gruplara
dayanmaktadır. Sömürge karşıtı bu hareketler daha çok ulusal ve d nî f k r ve sembollere dayalı olarak
ortaya çıkmışlardır. Bu toplumlarda bağımsızlığın elde ed lmes ve bağımsızlık sonrası s yas , sosyal ve
kt sad yaşamın gel şt r lmes ve dönüştürülmes nde öneml roller oynayan bu hareketler, süreç çer s nde
genell kle reform st hareketlere dönüşmüşlerd r. Mısır’dak Müslüman Kardeşler Teşk latı bu tür
hareketlere güzel b r örnekt r (L a, 2013). Mısır’ın bağımsızlaşması ç n ortaya çıkan hareket bağımsızlık
sonrasında devlet n s yaset n etk lemeye ve sosyal dönüşümü sağlamaya yönelen b r sosyal hareket
görünümü arz etmekted r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 45/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Üçüncü nes l sosyal hareketler olarak n telend reb leceğ m z yen sosyal hareketler se 1970’lerden
t baren kt sad ve s yas etkenlerdek değ ş mlere bağlı olarak değ şen sosyal koşullar altında ortaya çıktı.
Sanay toplumunda sosyal hareketler genell kle kt sad bölüşüm ve ulus devlet n vatandaşlık s yaset
etrafında yapısal etkenler dâh l nde ortaya çıkmaktayken Postford zm n yen üret m ve tüket m
dünyasında, ulus devlet n değ şen b ç m çerçeves nde yen b r toplumsal l şk zem n oluşmuştur (Della
Porta ve D an , 2006, s. 35). Bu dönüşümün arkasında özell kle y rm nc yüzyılın k nc yarısında kt sad
yaşamın değ ş m ne bağlı olarak ortaya çıkan yen b r orta sınıf bulunmaktadır. Homojen b r grup
olmaktan uzak ve esasında bünyes nde c dd çeş tl l kler barındıran bu yen profesyoneller sınıfı, esk orta
sınıfın profesyoneller le karşılaştırıldığında sosyal hareketler n çer ğ nde c dd b r b ç mde değ ş m
meydana çıkarmıştır. Benzer b r b ç mde neol beral kap tal zmde ş yaşamının esnekleşmes ve sosyal
devlet n dönüşümü şç sınıfı kaynaklı sosyal hareketler n de değ ş m ne neden olmuştur. Bu süreçte
ekonom n n ve kültürel yaşamın küreselleşmes , sorunların sınır aşarak ulus ötes leşmes le b rl kte
sosyal hareketler de b r ulus devlet sınırları dâh l nde hareket etmekten g derek ulus üstü ve ötes
sorunlarla uğraşmaya başlamışlardır. Bu süreçte özell kle kadın hareketler n n ve çevrec hareketler n
yüksel ş ne şah t olundu. Klas k sosyal hareketler n devlet ele geç rme veya devlet dönüştürme g b
büyük talepler n n aks ne bu yen hareketler daha sınırlı taleplere sah pt ler. Yen toplumsal hareketler
olarak n telend r len bu yapılar g tt kçe bütüncül s yas taleplerden koparak daha sınırlı sosyal sorunlara
odaklanmaktadırlar.

Bu yen dönemde sosyal hareketler sınıf temell olmaktan uzaklaşarak g tt kçe yaşam b ç m (statü)
temell olmaya doğru evr lm şlerd r. Bunda yukarıda bahsed ld ğ g b kt sad olarak hayl çeş tl b r
profesyoneller grubunun yen orta sınıfının gen ş sınırları etk l d r. Yen orta sınıf üret m eksenl b r
tanımlama olmaktan z yade g derek tüket m eksenl b r tanımlaya doğru evr lmekte ve net ces nde bu
sını ak b rl ktel ğ tanımlayab lecek en öneml unsur olarak ortak yaşam b ç m kalmaktadır. Türk ye tam
anlamıyla b r sanay toplumu olamasada sanay ötes dönüşümü yaşayan b r ülke olarak bu dönüşümün
toplumsal yapıdak tezahürler n doğrudan göreb lmekted r. Türk ye’de yakın zamanda sosyal
hareketler n dönüşümünde de benzer eğ l mler gözlemleneb l r. Çevrec hareketler, küreselleşme karşıtı
gruplar, boykot hareketler ve yaşam tarzı eksenl kadın hareketler son yıllarda g tt kçe daha fazla
görünür b r hâl almaktadır. Bu hareketler sınıfsal b r temele sah p olmaktan z yade ortak lg ler etrafında
b r araya gelm ş zlen m vermekted rler.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 46/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Sosyal hareketler toplumdak uyumsuzluğu ve sorunları gündeme get rmeler le toplumsal değ ş m
hızlandıran b r etkend r (Şentürk, 2006, s. 33). Genell kle b r değ ş m taleb yle ortaya çıkan bu hareketler
kend arzuladıkları değ ş mler gerçekleşt remeseler b le toplumdak hareketl l ğ ve farkındalığı artıran
b r rol oynamaktadırlar. Günümüzde küreselleşme ve artan let ş m le kolaylaşan örgütlenme mkânları
le toplumsal hareketler toplumsal değ ş mde g tt kçe daha fazla yaygınlık ve önem kazanmaktadırlar.
Son yıllarda sosyal hareketler n değ ş mc gücü pek çok örnekte görülmekted r. 2003 sonrasında
Kırgız stan, Gürc stan ve Ukrayna’da seç m net celer n protesto ederek kt darları dev ren renkl devr mler
(lale, gül, kad fe, portakal/turuncu, sed r) olarak adlandırılan sokak göster ler toplumsal hareketler b r
kez daha öne çıkarmıştır. 2010 sonrasında se bu hareketler bu kez Arap dünyasında kend n gösterm şt r.
Arap Baharı olarak adlandırılan hareketlerde uzun b r süred r kt darda olan otor ter yönet mlere karşı
Tunus’ta başlayan, Mısır le gel şen ve kısa b r zamanda d ğer Arap ülkeler ne yayılan hareketlenmeler
meydana çıkmıştır. Her ne kadar henüz net celer bell olmasa da bu hareketler gel şen let ş m mkânları
dâh l nde toplumun harekete geç r lmes n n kolaylaştığını göstermekted r. Tw tter devr mler olarak da
adlandırılan bu hareketlerde sosyal medyanın mesajı yayma gücü kend s n gösterm şt r. Benzer b r
hareketlenme de 2013 yılı ç nde Türk ye’de yaşanmıştır. Gez Olayları olarak adlandırılan protestolarda
çevrec b r duyarlılığın kısa b r sürede pol t k b r fade aracına dönüşümünü gözlemlemek mümkündür.
Benzer lg ve kaygıların harekete geç rd ğ bu sosyal hareket gevşek örgütlenmes le kısa b r zamanda
dağınık ve parçalı b r görünüme dönmüştür. Bütün bu örnekler sosyal hareketler n toplumsal
değ ş mdek rolünün ve önem n n g tt kçe artacağını göstermekted r.

3.4. Sonuç
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 47/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Süreç ster kısa vadel trendler sterse uzun vadel gel şmeler şekl nde olsun, toplumsal değ şmen n
nedenler ve mekan zması çeş tl ve kapsamlıdır. D ğer tara an toplumsal değ ş mle lg l mekan zmalar
da çeş tl d r ve b rb r yle karşılıklı olarak bağlantılıdır. Z ra bu mekan zmalar toplumsal yapı çer s nde
b rb r n olumlu veya olumsuz b r b ç mde etk leyerek ortaya çıkmaktadırlar. Bu sebeple değ ş m
karmaşık b r nedensell k ve l şk ler ağında yaşanmaktadır.

Bu sebeple son zamanlarda sosyal teor syenler hayl uğraştırmış olan değ ş m ve sürekl l k konusunun
vuzuha kavuşturulması gerekmekted r. Felsefede yüzyıllardır uğraşılan Zenon paradoksunda olduğu g b
toplumsal yapıda gerçekleşen değ ş m n aynı zamanda o yapının sürekl l ğ n tems l etmes sosyoloj
bakımından kavranması güç b r yapı ve değ ş m paradoksu meydana get rmekted r. Zenon paradoksunda
hızlılığıyla meşhur m toloj k Aş l’ n b r kaplumbağa le yarışı ele alınmaktadır. Aş l aradak hız farkı
sebeb yle kaplumbağanın kend s nden b r m ktar önde başlamasına müsaade etm şt r. Paradoks da
burada başlamaktadır. Yarış başladığında Aş l’ n kaplumbağayı geçeb lmes ç n, önce kaplumbağanın
başlangıç noktası olan b noktasına varması gerek r. Ancak o bu noktaya vardığında, kaplumbağa b raz
daha lerlem ş ve b2 noktasına gelm ş olacaktır. Ş md Aş l’ n evvela bu b2 noktasına ulaşması gerek r.
Ama oraya ulaştığında da kaplumbağa b raz daha lerlem ş ve b3 noktasına varmış olacaktır. Paradoksa
göre mesafe mantıken sonsuza kadar bölüneb ld ğ ne göre, Aş l ne kadar daha hızlı koşarsa koşsun, h çb r
zaman kaplumbağayı geçemeyecekt r. Benzer b r paradoks toplumsal yapı le değ ş m arasında
mevcuttur. B r yapı çer s nde değ ş m n gerçekleşmes mevcut yapının unsurlarının kullanılması le
mümkündür. Dolayısıyla b r değ ş m n dereces n tesp t etmek ve toplumsal yapının bunun net ces nde
değ ş p değ şmed ğ n anal z etmek hayl güçtür. Mevcut s stem n unsurları doğrultusunda gerçekleşen
değ ş mler n esk yapının kend s n devam ett reb lmek üzere destekled ğ değ ş mler olması ht mal
oldukça yüksekt r. Al Gevg l l ’n n fade ett ğ g b h çb r yapı, “benl ğ n tehd t eden yen düzene kolay
tesl m olmaz. Toplumsal değ ş m olgusu; bu açıdan, b r ç d renç ve savaşımlar sürec d r.” (Gevg l l , 1989,
s. 83). Bu dönüşüm, bazen der nlerde bazen de görüleb l r b r b ç mde çok büyük çalkantılar, sarsıntılar,
devr mler şekl nde gerçekleşeb l r.

Ancak ne olursa olsun yapı le değ ş m arasında tam b r zıtların b rl ğ l şk s mevcuttur. B r yapının
kend s n sürdüreb lmek ç n da ma değ ş me ht yacı bulunmaktadır. Değ şmeyen yapıların gel şen yen
şartlara ayak uydurmaları ve dolayısıyla kend ler n sürdürmeler beklenemez. Ancak her yapı doğası
t barıyla değ ş me karşı d rençl d r. Değ ş m le sürekl l k arasındak bu ger l m n tonu değ ş m n doğasını
ve şley ş n c dd b r b ç mde bel rlemekted r. Bunda yapının değ ş m karşısındak poz syonu kadar,
değ ş m n kaynağı ve ş ddet de bel rley c d r. B r yapı değ ş me ne kadar d rençl yse değ ş m n an , hızlı,
ş ddetl b r b ç mde ve kapsamlı taleplerle ortaya çıkması da o kadar kuvvetle muhtemeld r. Değ ş k
toplumlarda gerçekleşen bu tür devr msel değ ş mler daha öncek toplumsal yapının değ ş me kulak
tıkayan tavırlarının besled ğ yukarıda b rçok kez anal z ed ld . Dolayısıyla değ ş m le sürekl l k arasındak
ger l m sağlıklı b r b ç mde ayarlanab ld ğ ölçüde toplum değ ş me açık ve sürekl , bu gerçekleşt r lmed ğ
takd rde de değ ş me kapalı ve süreks z olacaktır.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 48/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Bu ger l m n ayarlanmasında orta boy değ ş mler n öneml b r rolü bulunmaktadır. B r toplumda
kurumsal düzeyde ortaya çıkan sorunları çözecek ve yen ht yaçları karşılayacak değ ş mler
gerçekleş yorsa orada toplumsal değ ş m n daha sorunsuz b r b ç mde devam etmes söz konusu
olacaktır. Eğer kurumsal değ ş mler düzenl b r b ç mde gerçekleşmezse sorunların ve ht yaçların
b r kmes ve kron kleşmes söz konusu olacak ve düzenl ve düzeyl b r değ ş m n gerçekleşme mkânı
ortadan kalkacaktır.

Modern toplum sıklıkla değ ş m n kurumsallaştığı b r toplum t p olarak değerlend r lmekted r. Değ ş m n
kurumsallaşması, kurumları her da m kend s n kontrol ederek değ ş m yönlend rmes le
gerçekleşmekted r. Dolayısıyla sıklıkla tartışıldığı üzere modern toplumda esasında kend l ğ nden
gerçekleşen değ ş mlere daha az rastlanır. Kurumların yönlend rmes t barıyla günümüzde değ ş mler n
güdümlü oldukları söyleneb l r. Toplumsal yaşamın bu kadar karmaşıklaştığı b r dünyada değ ş m n
denetlenememes toplumsal düzen açısından öneml sorunlar doğuracağı ve makro değ ş mlere yol
açacağı ç n kurumsal düzeyde değ ş mler n d kkatl b r b ç mde tak p ed lmes gerekmekted r.

Bölüm Özeti

Öncek bölümün devamı olan bu bölümde toplumsal değ şmen n hang mekan zma ç nde gerçekleşt ğ
ele alınmaya devam ed lm şt r. Yukarıda da bel rt ld ğ g b toplumsal yapı b r d z unsurdan oluşmaktadır.
Bu bölümde toplumsal değ ş m n etkenler nden kt sat, d n ve toplumsal hareketler ele alındı. Bu
unsurlar toplumsal değ ş m de etkeyen etkenler arasında yer amaktadır. Bu etkenlerden modern
sosyoloj n n en çok vurguladığı kt sad etkenlerd r. İş bölümü kuramı, sosyoloj k düşüncen n lk
günler nden t baren toplumsal değ şmen n ana unsuru olarak vurgulanmıştır. Bu çerçevede hatta o kadar
vurgu yapılmıştır k kt sad determ n zm olarak adlandırab leceğ m z b r bakış açısı meydana çıkmıştır.
Gerçekten de kt sad etkenler c dd b r b ç mde modern toplum üzer nde etk l olmaktadır. Dolayısıyla
toplumsal değ şmey analamak bakımından da önem arzetmekted r. Öte yandan d n de toplumsal
yapıdak öneml etkenlerden b r s d r. Her ne kadar klas k sosyologlar modern toplumda artık d n n etk l
olmayacağını düşünselerde günümüzde bu erken yapılmış b r lan g b görünmekted r. Z ra y rm nc
yüzyılın k nc yarısında sadece modernleşmekte olan Batı dışı dünyada değ l aynı zamanda modern
Batı’da da d n n toplumsal değ şmede öneml b r etken olduğu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla d n yapılar ve
değerler n değ ş m le toplumsal yapı arasında karşılıklı b r etk leş m mevcuttur. Öte yandan toplumsal
değ ş m le sosyal hareketler arasında da yakın b r l şk mevcuttur. Toplumdak hareketl l ğ artıran ve
çoğunlukla mevcut durumda b r değ ş m taleb yle ortaya çıkan toplumsal hareketler n toplumsal
değ ş m c dd b r b ç mde etk led ğ söyleneb l r.

9
Bu konuda kapsamlı b r değerlend rme ç n Alev Erk let (2010) tarafından kaleme alınan Orta Doğu'da
Modernleşme ve İslâmî Hareketler s ml esere, özell kle g r ş kısmındak teor k tartışmaya bakınız.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 49/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

10  Şer f Mard n’ n (2011) özell kle Nakş bend l k ve Nurculuk le lg l araştırmaları Türk ye’de bu konuda

yaşanan değ ş mler açısından b zlere öneml puçları sunmaktadır.


11  Kültürün yapıya göre daha yavaş değ şt ğ real tes   kültürel gec kme (cultural lag) olarak
adlandırılmaktadır. Buna göre kültürün değ ş m n zlemek daha zor b r süreçt r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 50/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ünite Soruları

1. 1945 sonrası k tle toplumunu meydana çıkaran üret m s stem ne olarak


adlandırılmaktadır?

A) Ford zm

B) Sanay toplumu

C) Post-Ford zm

D) Enformasyon Devr m

E) İş bölümü

2. Aşağıdak lerden hang s sosyal hareketler n yapısını ve toplumsal değ ş mdek yer n
açıklayab lmek üzere 1970 sonrasında ABD’de yaygınlık kazanan açıklama b ç m d r?

A) Kolekt f davranış

B) Yen medya yaklaşımı

C) Marks zm temell açıklama

D) Kaynak hareketl l ğ yaklaşımı

E) Yen toplumsal hareketler yaklaşımı

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 51/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

3. Türk ye’de post-endüstr yel topluma geç lm ş m d r? Konuyu b r nternet taraması le


araştırınız.

4. Son yıllarda d n cemaatler n s yas tartışmalar ç nde daha fazla bulunmasını toplumsal
değ ş m açısından değerlend r n z.

5. Son yıllarda sosyal medyanın sosyal hareketler üzer dek etk s üzer ne düşünerek,
toplumsal değ ş m açısından değerlend ren üç paragraflık b r yazı yazınız.

CEVAP ANAHTARI

1. a 2. d 3. - 4. - 5. -

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 52/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

4. AYDINLANMA DÜŞÜNCESİ: TOPLUMUN VE


DEĞİŞİMİN DOĞUŞU

Giriş: Aydınlanma Çağı ve Toplumun Doğuşu

B r b l m olarak sosyoloj n n f krî temeller Aydınlanma düşünces ç nde mayalanmıştır. Aydınlanma


düşünürler yen b r toplumun oluşumunun temeller n tartışırken sosyoloj k düşüncen n lk kavramlarını,
örneğ n toplum kavramını, meydana çıkarmışlardır. Bu kavramlar Avrupa’da Roma sonrası meydana
çıkan ve d nsel b r b ç mde meşrulaştırılan feodal toplumun yer ne yen b r toplumun kuruluş tartışmaları
ç nde şek llenm şt r. Dolayısıyla bu dönem n sosyoloj k düşünces nde değ ş m daha z yade b r toplum
b ç m nden başka b r toplum b ç m ne geç ş anlamında kullanılmaktadır.

Ke th M cheal Baker, Aydınlanma yüzyılında Fransa’da sosyal (soc al), toplum (soc ety) ve sosyall k
(soc able) kel meler n n hızlı b r b ç mde lügatlere g r ş n ve kullanıma sokuluşunu ele aldığı yazısında
toplumun rad b r anlam arz ett ğ n bel rtmekted r. Toplum ve türev kel meler on sek z nc yüzyılda
ortaya çıkmasa da Dan el Gordon’un on yed nc ve on sek z nc yüzyıllarda yayımlanmış Fransızca
k taplarda yaptığı taramaya dayanarak hazırladığı tabloda görüleb leceğ üzere bu dönemde kavramın
kullanım sıklığında gözle görülür b r artış vardır (Baker, 2001, s. 85). Bu çerçevede toplumun anlamı k
ana küme etrafında bel rg nleşm şt r: Ortak b r amaç ç n b r araya gelerek ortaklık kurmak ve arkadaşlık,
yoldaşlık, dostluk. (Baker, 2001, s. 86) On sek z nc yüzyılın sonlarına doğru b r nc anlam daha
arkaplanda kalırken k nc s n gen şleten yen tanımlar oluşmaya başladı. Baker Anto ne Furet éres’n n
1690 tar hl Dictionnaire universal’ ndek tanımdan t baren on sek z nc yüzyılda kavramın üç şek lde
gen şled ğ n fade etmekted r. B r nc s toplum ht yaçlara a tt r. İnsanlar karşılıklı destek ve ortak eylemle
ht yaçlarını g der rler. İk nc s nsanlar yapısı dolayısıyla doğal olarak b r araya gel rler. Üçüncüsü se
toplum potans yel olarak tehl kel ve sorunludur. Bu temaların her b r D derot ve d’Alambert’ n
Encyclopédie’s ndek k maddede ele alınır. B r nc s nde toplum hukuk b r nosyon olarak ele alınır ve k
tür toplumdan bahsed l r: İnsanlığın genel ne şam l genel toplumlar (soc étés généreles) ve bel rl b r
yerde (kasaba, şeh r, devlet) yer alan özel toplumlar (soc étés part cul éres). Ans kloped ’de yer alan k nc
madde toplumu b r et k ter m olarak ele almaktadır. Bu madden n en lg nç özell ğ toplumu nsanlık ç n
doğal ve gerekl b r şey olarak ele almasıdır (Baker, 2001, pp. 87–90).

Sözlüklere bakıldığında on yed nc yüzyılın sonunda toplum kavramının anlamında kr t k b r dönüşümün


gerçekleşt ğ n görmek mümkündür. 1700’ler n başında daha çok meslek b rl kler, loncalar, salon
toplulukları g b küçük grupları fade eden kavram zamanla daha etn k topluluklar, uluslar ve halklar g b
daha soyut ve genel b r anlam kümes ne er şm şt r. Kavramın öncek ortaklık, meden l k, üns yet g b

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 53/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

anlamları ortadan kalkmamış ama kolekt f nsan varlığının temel b ç m olarak daha genel anlama
evr lm şt r. Toplumun nsanlar tarafından kurumsallaştırılan varlığı nsan doğasında temellen r (Baker,
2001, s. 96).

Baker’a göre Aydınlanma’nın toplum kavramı on yed nc yüzyıldak Augustçuluk olarak adlandırılab lecek
olan değerler kr z ne y b r cevaptır. Bu değerler kr z Hr st yan b reyselc l ğ veya günahkârın Tanrı’dan
kopması, dostlarını reddetmes , kend kusurlu ahlakına mahkûm olmasıdır. Bu veçhes yle Aydınlanma’nın
toplum kavramı b reyselc l ğ n keşf değ l, bu b reyselc l ğe b r örtü olmuştur. Toplumun cadı kes nl k le
şüphe, d n le görecel l k, merhamet le umutsuzluk, mutlak güç le anarş arasında b r vasat yoldur. O
nsanların dayanılab l r, mükemmel olmayan ama muhtemelen ıslah ed leb l r b r kurumu olarak
görülmüştür (Baker, 2001, s. 95).

Özgürlük le l şk l b r b ç mde kullanılan toplum kavramı zamanla Aydınlanmacılar el nde bel rl b r


toprak üzer nde pol t k olarak örgütlenm ş b r m anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Toplumun
yukarıda bahsed len serbestl k ve ht yaç kavramları arasındak ger l mlere sözleşme f kr etrafında
bulunan çözümle mümkün hâle geld ğ söyleneb l r. Buna göre nsanlar b r arada olmaya ht yaç
duymaktadırlar; ancak özgürlükler n de elden bırakmak stememekted rler. Dolayısıyla sosyal sözleşme
le bu k s n b r arada elde etmen n mümkün hâle geld ğ görülmekted r. Bu çerçevede d le get r lmes
gereken en öneml nokta sosyal sözleşme kuramlarının sosyoloj k teor n n atası olduğudur. Baker
“ lerleme”, “uygarlık”, “tolerans”, “fayda” kavramlarının Aydınlanma felsefes n n ana kavramları olduğunu
ama bunların h çb r n n “toplum” olmaksızın b r anlam fade etmeyeceğ n d le get rmekted r (Baker,
2001, s. 84).

4.1. Bir Değişim Olarak İlerlemecilik

Aydınlanmacıların lerleme kavramına yükled kler anlam, toplumun doğuşuna ve değ ş m ne yönel k
tutumlarını anlamamız ç n b r hareket noktası teşk l etmekted r. Ar stokras ve k l sen n lahî düzen f kr
karşısında Aydınlanmacılar mekan k doğa anlayışında temellenen b r doğal düzen teor s n
savunmaktaydılar. Onlara göre değ ş m nsanın b lg s n n gel şmes yle doğanın düzen n keşfetmes yle
gerçekleşmekted r. İlerlemec anlayışa göre nsanın b lg s ve tecrübes b r kerek lerled ğ ç n doğadak
düzen daha y anlamakta ve böylece ona daha uygun b r toplumsal düzen nşa edeb lmekted r. Böylece
modern toplum, tar hte görülen d ğer toplumlar karşısında en gel şm ş ve ler toplum b ç m n tems l
etmekted r. Dolayısıyla Aydınlanmacılar toplumsal değ ş me olumlu b r anlam b çmekted rler.

Z hn yet düzey nde modern ten n en temel b leşenler nden b r olan lerlemec l k onun felsef ve s yas
olarak temellend r lmes nde temel b r rol oynamıştır. Hayatın farklı örgütlenmes ne zem n hazırlayan b r
d z paralel değ ş mle b rl kte lerleme düşünces toplumsal düzeyde modern s stem n kend s n fade
etmes nde, sekülerleşmes nde en temel parametrelerden b r s d r. İlerlemec l k Aydınlanma düşünürler
ç n geçm şle yen kazanılan değerler arasında yapılan kıyaslama le elde ett kler sonucu kısa ve etk l b r

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 54/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

b ç mde fade eden b r slogan d . İlerleme deoloj s , Aydınlanma düşünürler n n “akılcı ve eleşt rel
nsanın” mkânlarına duydukları der n b r güvenden kaynaklanıyordu. Bu projede nsanın kend aklı
dışında, yabancı bütün otor teler dışlaması temel çıkış noktasıydı. (van der Loo&van Re jen, 2003: 66).

İlerleme le lerlemec l k b rb r nden farklı olgulardır. Modern dönemde söz konusu olan ve bu bölümde
ele alınan mesele lerlemec l kt r. İlerleme nsanlık ç n, b r toplum ç n b r vaka ken lerlemec l k modern
hayat s stem n n deoloj s d r. Bu anlamda lerleme kavramının çer ğ ndek değ ş m b ze öneml puçları
vermekted r. Re nhard Kosellec’ n (2007) bel rtt ğ üzere Rönesans’ta Orta Çağ’ın lerleme kavramını fade
eden t nsel “profectus”un yer ne dünyev b r progressus geçer. Yan Orta Çağ toplumlarında b reysel
gel şme ya da der nleşme anlamında b r lerleme mevcut ken daha sonrasında bu toplumsal b r lerleme
olarak kodlanmıştır.

Aydınlanma düşünces n oluşturan ayırt ed c ögelerden b r s de lerleme düşünces d r. İlerleme f kr ,


toplumsal ve felsef düşünce tar h nde en üst noktasına Aydınlanma yüzyılında kavuşmuştur. İlerlemec l k
Bacon’da Ant k Çağların esk l ğ , dünya tar h penceres nden onların aslında daha genç oldukları
b ç m nde b r karşılığa oturtulur ve sorun yen olanın esk ye göre daha fazla deney m sah b olduğu
b ç m nde akılcılaştırılır. Böylece Bacon’a göre otor te aslında Ant k dönemde, esk l kte, yaşlılıkta değ l,
aks ne zamanın kend s nded r. Bacon’da görülen bu eğret leme değ ş kl ğ Pascal’da Tanrı’nın ebed yet
düşünces ne koşut olarak nsanın yaşamına benzer b ç mde nsanlığın da b r lerley ş ç nde olduğu
görüşüne dönüşür. İnsan kend b lg ler n esk ler n b lg ler yle b rleşt rerek lerler. Fontenelle’ n düşünces
dünyada aklın sürekl lerled ğ yönünded r. Le bn z de bunu nsandak b r güdü olarak görür ve olası
dünyaların en y s nde olduğumuzu, bu dünyanın sürekl kend n yen l yor olması olgusuna bağlar.
Sonrak dönemlerde nsanlığın tıpkı b r ömür ç nde olduğu g b b r çocukluğundan ve sonrak
büyümes nden söz ed l r. Bu görüş doğaya egemen olması konusuyla ve zamanın her şey
mükemmelleşt rd ğ görüşüyle Descartes’ta mevcuttur. Aydınlanmacılar arasında bu kavramın anlamı
sınırsız b r ler ye g d şt r (Koselleck, 2007, p. 14).

4.2. Toplumsal Yasaların Keşfi

Bu lerlemec tar h ve toplum anlayışı ç nde Montesqu eu toplumları b rb r yle karşılaştırılab lmes n
mümkün kılan bel rg n t plere göre tasn f etm ş ve şeyler n doğasından doğan mecbur l şk ler olarak
“kanunlar”a yakın b r lg gösterm şt r (Ze tl n, 1968, p. 20). Aron’a (2004, pp. 23–25) göre bu yaklaşım onu
sosyoloj n n hak k kurucusu yapmaktadır. Montesqu eu (1998, s. 50–-52) sadece doğanın değ l toplumun
da bel rl yasalara göre hareket ett ğ f kr n gel şt rerek toplumsal değ ş m n mekan k b r süreç olduğuna
da r lk değerlend rme çerçeves n ortaya çıkarmıştır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 55/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Acem Mektupları s ml eser le meşhur olan Montesqu eu Romalıların Büyüklük ve Çöküş Nedenleri s ml
eser nde Roma’nın çöküşünü olgulara bağlı olarak açıklamaktadır. Ona göre Roma’yı yükselten ve daha
sonra çökerten nedenler şahıslarda değ l olgularda aranmalıdır. B erstedt (1990, p. 23), bu çerçevede
Montesqu eu’nun tar h anlaşılab l r kılmak ç n neden-sonuç l şk ler n aradığını d le get rmekted r.
Ancak onun toplumsal alanı neden sonuç l şk ler ne bağlı olgulara dayalı olarak açıklaması Yasaların
Ruhu adlı eser nde gerçekleşm şt r. Bu eser n ön sözünde “önce nsanları nceled m, yasaların ve
gelenekler n sonsuz farklılığı ç nde sadece kend key f ve stekler ne göre yönelmed kler n anladım”
d yerek olguları nceleyerek yasalara ulaşmaya çalıştığını fade etmekted r. Bu teor çerçeves nde
Montesqu eu toplumsal alanın coğraf ve kl msel bel rlemeler çerçeves nde bel rl b r çerçevede hareket
ett ğ n ortaya atmıştır. Ona göre bu kanunların anlaşılması yoluyla daha y b r toplum oluşturmanın
mkânı ortaya çıkacaktır.

Montesqu eu toplumu, kl m ve coğrafyaya bağlı olarak değerlend rd ğ nde tar h boyunca üç tür s yas
b ç m ve buna bağlı olarak da üç toplum b ç m n n ortaya çıktığını düşünmekted r. Montesqu eu pek çok
açıdan olduğu g b sosyoloj dek toplum sınıflamaları konusunda da kes nl kle sosyoloj k teor ve
yöntem n b r öncüsü olarak görüleb l r (Ze tl n, 1968, p. 16). S yaset sosyoloj s n n merkez ne toplum,
hukuk ve yönet m tarzı konusunda gerçekleşt rd ğ karşılaştırmalı araştırmasını koyan Montesqu eu’nun
kend s nden öncek seyyahların düşünceler nden derleyerek ve kend seyahatler nden hareketle yönet c
lke, kl m ve coğraf koşullardan hareketle gel şt rd ğ toplum t poloj ler kend nden sonra gelenler
açısından Avrupa’nın d ğer toplum t pler karşısındak ayrıksı konumunun bel rg nleşt r lmes ç n öneml
b r kalkış noktası teşk l etm şt r. Montesqu eu’ya göre aynı zamanda b r toplum t p n de yansıtan üç tür
s yasal b ç m mevcuttur. Buna göre değ ş k toplum b ç mler n n fades olarak tar hte cumhur yet
(ar stokras ve demokras de dâh l), monarş veya despot zm şekl nde s yas s stemler ortaya çıkmıştır.
Soğuk kl mlere ve küçük devletlere uygun düşen Cumhur yet’ n yönet c lkes erdemd r. Eğer nüfus
artarsa cumhur yet dares n n şlemes mümkün değ ld r. Buna mukab l despot zm de sıcak kl mlerde,
büyük devletlerde ve doğal ve mükemmel varlığına ulaştığı Doğu’nun gen ş topraklarında meydana çıkar
ve korkuya dayanır. Montesqu eu’ya göre ılıman kl m n hâk m olduğu Avrupa’da se orta boy devletlerde
şan ve şerefe dayanan monarş k devlet görülmekted r.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 56/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Dönem üzer nde belk de Montesqu eu kadar etk l olan başka b r s m yoktur.12  Onun mekan k ve dışsal
açıklaması Fransız Aydınlanması’nın Condorcet ve Turgot g b önde gelen s mler tarafından nsan
zekâsının ve b lg n n gel ş m eksen nde soyut etkenler etrafında açıklamaktadırlar. Özell kle Fransız
Aydınlanması’nda somutlaşan lerleme f kr ne bel rg nl k kazandıran s m olarak Turgot karşımıza
çıkmaktadır. Ç ğdem’ n fades yle “Turgot’un lerleme f kr , tar h n evrensel tar h olarak kurgulanması ve
bu kurgunun çer s nde tek l nsan türünün bütün düşünsel ve toplumsal kazanımlarının, çöküş ve
yüksel şler n n b l me bağlı b r lerleme f kr etrafında bütünselleşt r lmes ne dayanmaktadır” (Ç ğdem,
2001, pp. 42–43). Turgot’ya göre lerleme b l msel, teknoloj k, ahlak ve sanatsal alanlarda
gözlemleneb l r. Bu alanlardak gel şmelere bağlı olarak nsanlık; avcılık-tab ata bağımlılık, tarım ve t car -
kentsel olmak üzere üç dönemden geçm ş ve herb r nde farklı d l, matemat k ve res m sanatı le
fadelend r leb len toplum b ç mler ne sah p olmuştur. İlerlemeye dünyev (seküler) b r karakter
kazandıran Condercet se d ğer b r öneml düşünürdür. Turgot’nun üç aşamalı dönemselleşt r m ne karşı,
Concorcet İnsan Düşüncesinin Gelişimi Üstüne Tarihsel Bir Tablo Taslağı s ml eser nde b r gelecekte
dokuzu geçm şte bulunan on aşamalı b r gel ş m ç zg s nden bahsetmekted r: 

1. İnsanlar kab leler hâl nde b r araya gel rler; 

2. Hayvancılıkla geç nen çoban halklar; 

3. Tarımla uğraşan halkların alfaben n bulunuşuna kadar k gel ş m ;

4. Büyük İskender dönem nden b l mler n farklılaşmasına kadar Yunanda nsan düşünces n n gel ş m ;

5. Farklılaşmadan ger ley ş ne kadar b l mler n gel ş m ;

6. Yaklaşık Haçlı seferler dönem ndek canlanmaya kadar b l mler n çöküşü; 

7. Batıda lk canlanışından matbaanın cadına kadar b l mler n gel ş m ; 

8. Matbaanın cadından felsefe ve b l mler n otor ten n boyunduruğunu sarstığı döneme kadar; 

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 57/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

9. Descartes’tan Fransız Cumhur yet n n kuruluşuna kadar; 

10. İnsan düşünces n n gelecektek değ ş m .

4.3. İskoç Aydınlanması: Sosyal Sözleşmeci Ekonomi Politik

Onlara nazaran İskoç Aydınlanması’nın Hume, Ferguson ve Sm th g b ahlak ve s yaset felsefec ler
tar hsel gel ş m s yas ve kt sad etkenler etrafında daha s stemat k b r b ç mde açıklamaktadırlar. Bunlar
arasında sosyoloj k düşüncen n gel ş m ne en az Montesqu eu kadar katkı yapmış olan İskoç
Aydınlanmacıları, özell kle de Ferguson ve Sm th değ ş m n kaynağını geç m b ç mler ve kt sad
etk nl klerle açıklamaktadır.

Aydınlanma dönem nde kuzey n At nası olarak adlandırılan Ed nburg tam b r kültür ve b l m merkez
hâl ne gelm şt . Adam Ferguson (1723-1816), Dav d Hume’dan sonra Advocates L brary’n n
kütüphanec l ğ n üstlend . Ardından Ed nburg Ün vers tes nde 1759’dan emekl ğe ayrıldığı 1785 yılına
kadar lk n doğa felsefes profesörlüğü ve daha sonra se gaz mekan ğ (pneumat cs) ve ahlak felsefes
profesörlüğü yaptı. 1767 yılında Sivil Toplumun Tarihi Üzerine Denemeler’ , 1782’de Roma Cumhuriyetinin
Gelişmesi ve Sona Erişinin Tarihi’n yayımladı. 1792’de konferanslarını Ahlaki ve Siyasal Bilimin İlkeleri adlı
k tapta topladı.

İç nde bulundukları toplumun özgün koşulları dolayısıyla İskoç Aydınlanmacıları toplumların gel ş m nde
mülk yete ve t carete merkezî b r yer vermekteyd ler. Dönem n Fransız ve Alman Aydınlanmacıları
lerleme f kr n daha z yade akılcılık g b soyut etkenler veya düşünüşler eksen nde ele alırken onların
daha somut koşullara bağlı olarak gel şt rd kler bu açıklamalar, sonrasında sosyoloj ç n öneml b r temel
teşk l etm şt r. Mülk yet ve buna dayalı olarak gel şen yönet m b ç mler eksen nde Ferguson’un
Aydınlanma düşünces ne ve belk de klas k sosyoloj ye kattığı en öneml kavram s v l toplumdur. Uygarlığı
kabalıktan veya vahş l kten ayırt eden şey ona göre mülk yet f kr d r. İlerleme ç n temel teşk l eden
mülk yet aynı zamanda s v l toplumun da merkez nde yer almaktadır (Ferguson, 1819, s. 149). Ona göre
bu tür b r özel mülk yet f kr Avrupa’ya mahsustur ve ger kalan barbarlar onu b lmed kler çn
meden leşemem şlerd r. İnsanlık tar h ndek lerlemey t caret n gel ş m ne bağlayan Ferguson’a göre
t caret baskılayan Doğulularda (Ferguson, 1819, s. 504) despot zm yıkıcı b r etk oluşturmaktadır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 58/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ferguson, Mach avell ’ye veya Montesqu eu’ya göre zamanın geç ş n daha fazla d kkate almaktadır. Daha
sonra şak rd Dugald Stewart tarafından konjonktürel tar h olarak adlandırılacak olan bu anlayışa göre
tar hsel b r gel şme vardır. Ferguson lerleme ve ger leme tartışmalarına g rmeye gönülsüz olsa da onun
teor s k uçta yer alan döngüsel ve ç zg sel lerlemec görüşler n karşısında yer aldı. Ekonom k gel şmen n
n yetlen lmem ş ahlak bozuklukları ve lkel toplulukların erdemler le meden toplumların nezaket
arasında b r denge bulmaya çalıştı. Bu ayrımlar çerçeves nde Freguson’un açtığı yolda Sm th ve
Mandav lle modern ten n büyük gel ş me uygun hâle get r lmes ç n lerled ler (Oz-Salzberger, 1995, s.
71).

Peter Gay’den “Ferguson’un ş bölümü üzer ne yazdıkları 18. yüzyılda sosyoloj n n küçük b r zafer d r.”
sözünü aktaran B erstedt (1990, s. 39) onun sosyoloj n n gerçek babası olduğu yolunda pek çok dd a
bulunduğunu d le get rmekted r. Tüm çağdaşları g b Montesqu eu’dan etk lenen ve coğraf faktörler n
etk s n kabul eden Ferguson d ğer İskoç Aydınlanmacıları g b t caret c dd b r b ç mde önemsemekted r
(B erstedt, 1990, s. 39). Bu çerçevede nsanlık tar h ndek aşamaları ş bölümü f kr çerçeves nde
kurmuştur. Marx’ın daha sonra ona çok büyük saygı beslemes ne sebep olacak b r b ç mde ş bölümünün
hem nsanlığın lerlemes n hem de yabancılaşmayı get rd ğ n savunmuştur. Ferguson dönem n
entelektüel modalarına uyarak yapıtının öneml b r kısmını başta H nd stan ve Ç n olmak üzere
durgunluğun ncelenmes ne ayırmıştır (Bock, 1990, s. 71). Ona göre bu toplumların ş md ç nde
bulundukları koşullara bakarak Avrupa’nın esk toplumları anlaşılab l r. Bu f kr yle Ferguson (1819, s. 146-
147), esasen erken b r b ç mde toplumsal aşamalar f kr ne Avrupa toplumunun anlaşılması bakımından
kend s nden yüz yıl sonra antropoloj lm n n yükled ğ şlev yüklemekted r.

İskoç Aydınlanması’nın d ğer b r saygın ve etk l düşünürü Sm th se toplumların gel şmes n açıklayan bu
kt sad değerlend rmey daha da ler b r noktaya taşımıştır. Sm th’e (1976, s. 737-738) göre toplumlar
b rb r peş sıra gelen avcılık, hayvancılık, tarım ve t caret g b geç m b ç mler eksen nde g tt kçe bas tten

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 59/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

karmaşık ve ler b r t pe doğru evr lmekted r. İkt sad etkenler etrafında doğal b r gel ş m seyr n fade
eden bu değ ş mler modern toplumun ortaya çıkışının ana neden d r. Toplumun avcılıkla geç n len b r nc
aşamasında b r eş ts zl k mevcut değ ld r. Z ra “evrensel yoksulluk evrensel b r eş ts zl ğ kurmaktadır”
(Sm th, 1976, s. 712).

Bu dönemde k ş ler n taat edecekler b r otor te de henüz mevcut değ ld r. Bu dönemden sonra bazı
hayvanların evc lleşt r lmes le hayvancılıkla geç n len temelde göçebe k nc toplum t p ortaya çıkmıştır.
Bu dönemde g tt kçe eş ts zl kler ve yönet m meydana çıkmaya başlamıştır (Sm th, 1976, s. 715). Üçüncü
aşamada se tekn k gel şmelere bağlı olarak tarım yapılmaya başlanmıştır. Tarım le b rl kte yerleş k
yaşam ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu aynı zamanda toprağı el nde tutan büyük b r despot k s yasal
otor ten n de ortaya çıkması anlamına gelmekted r. Asya’nın gen ş topraklarında -Ç n, H nd stan, İran,
Mezopotamya ve Mısır’da- hüküm süren despot zm Sm th toplum üzer nde olağanüstü b r güç tekel ne
sah p gel şmeye kapalı b r yapı olarak tasv r etmekted r (Sm th, 1976, s. 730). Bu geç m b ç m aynı
zamanda Avrupa Orta Çağı ç n de geçerl d r. Ancak Sm th’e göre orada tarıma ek olarak b r geç m b ç m
olarak t caret ortaya çıkmıştır. Başka toplumlarda da kısmen görülse de Avrupa’da modern zamanlarda
t caret n temel b r geç m b ç m olarak yerleşmes le yen b r toplum t p ortaya çıkmıştır. Sw ngewood’un
(1998, s. 42-43) bel rtt ğ g b “Sm th, t car toplumun gel şmes n tartışırken, lk başta, feodal toplumun ve
feodal mülk yet b ç m n n çöküşüne yol açan yapısal güçler , t caret n ve man faktürün zorunlu evr m n
anlatmaktaydı”.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 60/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Sm th (1976, s. 37-38) geç m b ç mler ndek değ ş m n yen b r toplum t p ne yol açmasını, dolayısıyla
toplumsal lerlemey ş bölümü ve uzmanlaşma kavramları çerçeves nde açıklamaktaydı. Daha sonra
klas k sosyoloj n n temel açıklama çerçeves hâl ne gelecek olan bu kavram ç , toplumların refah
arayışında yen örgütlenme b ç mler n tecrübe etmeler f kr ne dayanmaktaydı. Buna göre uzmanlığa
dayalı geç m b ç mler gel şt kçe ş bölümünün mah yet de farklılaşmaktadır. Avcılıkta uzmanlık ve ş
bölümü en az, t car toplumda en fazladır.

4.4. Sonuç: İlerlemecilikten Sosyolojiye

Modern düşünürlere göre genel olarak kolekt f ve tek l anlamıyla lerlemen n üç gel ş m aşaması
olmuştur. İlk aşamada lerlemen n öznes evrensell k kazanır; ardından b r araç hâl ne gel r ve kavrama
zamanın lerlemes ne dayalı olarak tar h n lerlemes görüşü eklen r. İk nc aşamada lerlemede özne le
nesne yer değ şt r r; zamanı, tar h lerleten öznen n yer ne zamanın, tar h n lerlett ğ özne yerleş r.
Üçüncü olarak lerlemede özne ve nesne b rleş r ve tam b r kavram olarak yerleş r. Montesqu eu sürekl l k
gösteren lerlemen n nsan doğasını değ şt rd ğ n ve bu nedenle nsanın kes n b r tanıma
kavuşturulamayacağını söyled ğ nde, kavramı tar hselleşt r r (Koselleck, 2007, p. 15). Böyle b r b l nçl l k
çerçeves nde tar h evrensel değerler n kend ler n serg led kler b r alan olarak, ütop k b r doğa kazanır.
B l nçl l k, nsanlık adınadır. Hegel, nsanların acı çekeb leceğ n , hatta tüm b r halkın gelecek ç n feda
ed leb leceğ n , fakat nsanlığın boşuna acı çekemeyeceğ n düşünür. İnsanlık, tar h b r lerlemed r; bu
lerlemede de nsanın özgürlük b l nc n n n hayette tüm dışsallıkları bel rleyecek b r son amaca ulaşması
olacaktır.

İlerlemec l ğ n bu şek lde sadece felsef ve düşünsel b r b ç mde ele almak çoğu kez meseleler n sosyal ve
s yasal boyutların gözden kaçırılmasına neden olab lmekted r. Aslında lerlemec l ğ n b r düşünce olarak
tekabül ett ğ s yasal b r zem n bulunmaktadır ve bu zem nde gayet şlevsel b r rolü mevcuttur. Bu rol
z yades yle modern ten n kurgulanması le l şk l d r. Bu çerçevede lerlemec l ğ n b r gelecek v zyonu
olduğu düşünüleb l r. Ancak büyük aydınlanma düşünürler n n görüşler ncelend ğ nde lerlemec l ğ n
genelde gelecekten çok, geçm ş ve ş md k zamanla l şk l olduğu görülecekt r. B r başka dey şle lerleme
meseles b r gelecek tasavvurundan z yade b r tar h okumasıydı. Aynı zamanda lerlemec l k modern

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 61/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

toplumun kend s n meşrulaştırmak ç n, tüm sorunlarını, karmaşalarını ve kaoslarını örtmek veya


meşrulaştırmak ç n kullandığı deoloj k b r araç mah yet de arz etmekted r. Bu çerçevede lerlemec l ğe
asıl reng n veren şey b r modern olma b l nc d r.

Modern dünyanın ruhu hâl ne gelen lerlemec l k, aydınlanmadan günümüze kadar –hâlen- tüm ulus
devletler n, tüm deoloj ler n ortak paydasını oluşturmaktadır. Paul V r l o’nun (1996, p. 20) vec z
fades yle “elektr kl megolopolün, d nlenme ned r b lmeyen şehr n ardında, kend atalet ne karşı
savaşan, durma le ölümü eş tutan esk kalen n karanlık s luet n n yer aldığı görülmezse eğer, lerleme ve
değ ş m pol t kası g b sözcükler tüm anlamlarını y t recekt r.” Z ra Karl Polany ’n n fades yle “ lerleme o
derece çek c b r kavramdı k , gelecektek yaygın ve acılı çözülmeler n heps n haklı kılacak g b
görünüyordu” (Polany , 1986, p. 102). İlerlemec l k Orta Çağ’ın “harekets z büyük mak na”sını önce
mak ne-devlete ve ardından da mak ne-dünyaya dönüştürmüştür.

Klas k sosyoloj Aydınlanmacıların açtığı bu yoldan geçerek ortaya çıkmıştır. Sw ngewood’un (1998, s. 33)
“toplumun ve özgün b r b ç m olarak Batı toplumsal formasyonunun keşf ” olarak adlandırdığı bu süreçte
lerleme f kr , yaşanan değ ş m açıklamada ve modern toplumu temellend rmede öneml b r rol
oynamıştır. Fakat 19. yüzyılın şafağında modern toplum çok büyük toplumsal değ ş mlerle, hatta
devr mlerle b rl kte şek llenmekteyd . Fransız Devr m b r tara an bütün Avrupa’dak kurulu n zamları
altüst ederken; d ğer tara an sanay n n ortaya çıkışı le toplumsal yaşam esaslı b r dönüşüm
yaşamaktaydı. Bu ç e devr m s yas yapıyı, hukuku, sınıfları, gündel k yaşamı baştan ayağa değ şt r rken
öneml toplumsal sorunları da beraber nde get rm şt r. Dolayısıyla b r tara an değ ş mle özdeşleşen
modern toplumun ortaya çıkışı d ğer tara an da mevcut sosyal problemler karşısında değ ş m ht yacı
sosyoloj n n temel karakter n b r değ ş m b l m olarak bel rlem şt r. Bu çerçevede on dokuzuncu yüzyıl
sosyologları b l m kend sted kler sonuçlara ulaşmak ç n kullanmış ve öncel kle mevcut toplumu
değ şt rmey amaçlamışlardır. Freund’a (1968, s. 10) göre karşılaşılan sorunlar lk dönem sosyologlarına
“sosyal dönüşümü lerletmek ve olması gereken get rmek ç n b r bahane sunmaktaydı”.

Bölüm Özeti

Bu bölümde sosyoloj k düşüncen n köken nde yer alan Aydınlanma dönem nde toplum kavramının
ortaya çıkışı ve toplumsal değ ş m n ele alınış b ç m anlatılmıştır. Aydınlanma dönem modern sosyal
düşüncedek ana kavram ve kategor ler n ortaya çıktığı b r dönem olarak temel arz etmekted r. Bu
çerçevede ortaya çıkan en öneml kavram, toplum kavramıdır. Daha önce mevcut olsa da toplum
kavramının yen b r sosyal oluşumu fade eden b r kavrama dönüşümü ve yaygın b r b ç mde kullanımı
Aydınlanma dönem ne rastlar. Bu dönem aynı zamanda toplumun mekan k b r b rl ktel k olduğu,
toplumal yaşamın yasaları bulunduğuna da r bakışın da oluştuğu b r dönemd r. Özell kle
Montesqu eu’nun katkıları le toplumsal yaşamın yasaları bulunduğu ve bunlar anlaşılırsa daha ler b r
toplumun ortaya çıkab leceğ yaygın b r nanca dönüşmüştür. Bu nanış modern toplumu meydana
çıkaran lerlemec l k felsefes n de ortaya çıkarmıştır. Bu bölümde ele alınan İskoç aydınlanmacıları le

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 62/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

sosyal sözleşmec geleneğ kt sad ş bölümü f kr çerçeves nde gen şleterek kend ler nden sonrak tüm
sosyoloj k düşüncey şek llend ren b r bakış açısını ortaya çıkarmışlardır. Buna göre toplumların
gel ş m n n arkasında kt sad ş bölümü ve uzmanlaşma yatmaktadır. Değ ş m n temel d nam ğ olarak bu
ş bölümü f kr hem on dokuzuncu yüzyıl evr mc l ğ n hem de y rm nc yüzyıl şlevselc l ğ n c dd b r
b ç mde etk lemeye devam etm şt r.

12
 Montesqu eu’nun Onsek z nc yüzyıldak etk s ve Rousseau’nun onun teor ler karşısındak poz syonun b r
değerlend rmes ç n. Bk. (Muthu, 2003, p. 37)

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 63/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ünite Soruları

1. Aşağıdak aydınlanma düşünürler nden hang s toplumsal gel ş m on aşamalı b r şek lde
ele almaktadır?

A) Ferguson

B) Condorcet

C) Turgot

D) Montesqu eu

E) Sm th

2. Aşağıdak lerden hang s Aydınlanmanın toplumu açıklarken başvurduğu temel


kavramlardan b r s değ ld r?

A) İlerleme

B) Uygarlık

C) Tolerans

D) Fayda

E) Gelenek

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 64/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

3. Aydınlanma düşünces ç nde toplum kavramının doğuşu ve kazandığı anlamlar hakkında


düşününüz.

4. Toplumsal değ ş m n yasaları olduğu f kr n n toplumsal yapının b ç mlen ş üzer ndek


etk s n tartışınız.

5. Etrafınızdak nsanlarla modern hukuk s stem n n toplumsal değ şmey nasıl etk led ğ ve
ondan nasıl etk lend ğ üzer ne konuşunuz.

CEVAP ANAHTARI

1. b 2. e 3. - 4. - 5. -

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 65/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

5. MODERN TOPLUMUN DOĞUŞU VE EVRİMCİ


DEĞİŞİM TEORİLERİ

Giriş: Evrimci İlerlemeci Toplum Alayışı

19. yüzyıl büyük dönüşümler le başlamıştı. Aydınlanmanın üm tvar ve heyecanlı yüzyılı Fransız
devr m n n bütün her şey altüst eden devr mc dalgası le son bulmuştu. B r yandan da İng ltere’de
sanay n n gel ş m bütün kurulu düzenler alt-üst etmekteyd . Tarımın kap tal stleşmes le b rl kte kır
boşalmış büyük k tleler şeh rlere akın etm şt . Dönem kıtayı baştan başa dolaşan büyük b r dönüşüm
dönem yd . Sosyoloj böyle b r ortamda esk düzen arayan muhafazakâr b r b l m olarak ortaya çıktı. Onu
mümkün kılan en öneml etken bu kadar büyük b r dönüşümün b r düzene nasıl temel olacağını
araştırmasıydı.

Bu çerçevede aydınlama düşünces ç nde doğmuş ve olgunlaşmış olan evr mc gel şme teor s
sosyoloj n n değ ş me yaklaşırken kullandığı lk ve en uzun soluklu teor k ve kavramsal çerçevey
sunmuştur. Evr mc l k tar hte toplumların tecrüben n b r k m ve da m gel şme yoluyla g tt kçe daha
mükemmele doğru lerled ğ şekl ndek temel varsayıma dayanmaktaydı. B r tara an 18. yüzyılın akla ve
b l me merkez rol veren ve kt sad yaşamın tecrübe ve uygulamada mükemmeleşmeye dayanan
evr mc l kler le öte yandan 1870’lerden t baren tüm b l msel ve f kr alanları altüst eden Darw nc
evr mc l k sosyoloj n n toplumsal değ ş me yaklaşımını köklü b r b ç mde etk lem şt r. Sosyoloj de
evr mc l k kadar çok eleşt r len ancak y ne onun kadar çok yaygın olan b r k nc teor söyleyeb lmek
zordur.

Aşağıda evr mc l ğ kapsamlı b r b ç mde toplumsal değ ş m teor s ne dönüştüren üç klas k sm , Sa nt-
S mon, Comte ve Spencer’ı ele alacağız. Bu aynı zamanda sosyoloj n n doğuş ve kend n spatlama
çabasına da denk düşen büyük b r göster d r.

5.1. Büyük Dönüşüm ve Saint-Simon: Sanayi ve Toplumsal Gelişme

Avrupa’da sanay n n gel şmes le ortaya çıkan toplumsal sorunlarla yüzleşerek bu sorunların çözümü ç n
sosyoloj k çözümlemeler gel şt ren lk k ş Claude Henr de Sa nt-S mon’dur (1760-1825). Her bakımdan
tartışmalı b r f gür ve dönem nde büyük b r etk sah b olan Sa nt-S mon sürükley c , coşkun ve parlak
k ş l ğ le sm n koyamasa da sosyoloj n n başlatıcısı olmuştur. Karmaşık b r geç ş çağının f lozofu Sa nt-
S mon’a göre b l m n temel görev kaçınılmaz ve mutlak olan lerlemen n, sosyal gel şmen n ve evr m n
kanunlarını keşfetmekt r. Bu lerleme çerçeves nde, Sa nt-S mon, b rb r n tak p eden çağların temel
s stemler n nceleyerek nsanın sosyal gel şmes n n kanunlarını keşfetmeye soyunmuştur. Böylece yen
kurulan sanay toplumuna b l msel b r yol ç zmey hedeflemekted r (Sa nt-S mon, 1964, s. 15-18).
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 66/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Sa nt-S mon çağın düzens zl kler ne b r cevap olab leceğ n düşündüğü ve “ nsan b l m ” ya da “özgürlük
b l m ” ded ğ bu yen b l m (daha sonra öğrenc s Comte’un adını koyacağı sosyoloj y ) b r d n g b
formüle etm şt r. Daha doğrusu d n n yer n almasını arzulamıştır. Sa nt-S mon bunun Yen Çağ’ın
toplumsal yapısına uygun olacağına nanmaktaydı. Ona göre eğer devr mler (Fransız ve Sanay ) etk l
olacaklarsa b r felsef düşünce etrafında toplumu yen den kurmalıydılar. Bu düşünce, aslında k devr m
(Rönesans ve Reform) tamamlayan Aydınlanma’nın toplum felsefes n n yen b r kalıpta yen den fade
ed lmes nden başka b r şey değ ld r.

Çağdaşı İng l z l beral ekonom pol t kç ler nden etk lenen Sa nt-S mon’a göre ekonom k yapı, sosyal
düzen üzer nde öneml b r etk ye sah pt r. Ona göre sanay y keşfeden Avrupa, toplumsal gel ş m n en
yüksek aşamasına ulaşmıştır (Sa nt-S mon, 1976, s. 117). Z ra sanay , toplumun ana görev olan üret m
artırmak ve toplumsal ht yaçları daha rahat ve daha fazla g dermek üzere gel şt r leb lecek en ler üret m
düzen n sağlamaktadır. Sanay le b rl kte d ğer üret m b ç mler tamamen ortadan kalkmasa b le
kend s n ona göre yen den şek llend rmek zorunda kalmıştır.13

Dünya tar h n üret m n tar h olarak gören Sa nt-S mon’un bu bakışını onun burjuvaz ye ve sanay ye olan
saplantılı sevg s n n b r mahsulü sayab l r z. Ancak y ne de dönem n ruhunu yansıtması açısından
öneml d r. Ona göre toplumların gel şm şl k düzeyler üret mler n n gel şm şl k düzey yle ortaya
çıkmaktadır. Böyle olunca sanay toplumu gel şm şl kte z rvede yer almaktaydı. Bu düşünceler le Sa nt-
S mon, aslında feodal ar stokrat sınıfla sanay c burjuva sınıf arasındak çatışmalara ve burjuvaz n n
zafer ne felsef b r zem n sağlamaktadır. D ğer tara an da değ ş k toplum t pler n tanımlamakta ve
modern toplum b ç m n tar h n gördüğü en mükemmel toplum t p olarak kayda geç rmekteyd :
karmaşık ve üretken.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 67/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Hegel le aynı dönemde yaşayan Sa nt-S mon onunla benzer b r tar hsel gel şme anlayışına dayanmış ve
dolayısıyla benzer toplum tasn fler ne ulaşmıştır. Sa nt-S mon’a göre tar hsel lerlemen n her aşaması
bel rl b r akılcılık düzey ne tekabül etmekted r. Ona göre toplumun evr m ne ekonom de, mülk yette ve
s yasal düzende somutlaşan toplumsal grup veya sınıflar arasındak çatışmalar yön vermekted r. Bu
çerçevede Sa nt-S mon toplumları sırasıyla çok tanrıcılık etrafında şek llenen kölel k, te zm etrafında
şek llenen feodal zm ve poz t v zm etrafında şek llenen sanay aşamalarına göre tasn f etmekted r (Sa nt-
S mon, 1975a). Doğu toplumlarını devr n n tüm Avrupalı düşünürler nde olduğu g b Şark despot zm
kavramı etrafında ele alan Sa nt-S mon14, tar hsel aşamaların değ ş m n de despot zmden demokras ye
doğru b r geç ş olarak değerlend rmekted r.

Bütün bu çözümlemelerden üret m n ve toplumun nasıl yönet leceğ sorunsalına yönelen Sa nt-S mon
sosyal zm n lk teor syen olmuştur. Onun sosyal zm , ekonom y ve toplumu b l m n ve aklın lkeler
doğrultusunda yöneten b r uzmanlar topluluğunun sosyal zm , b r anlamda hayırsever b r ekonom k
düzend r. Değ ş m n motoru olarak üret c sınıfların üret c olmayan sınıflarla çatışmasını gören Sa nt-
S mon’un bu f k rler kend nden sonra gelen ütop k sosyal stlere, ama özell kle Marx’a lham verm şt r.

5.2. Auguste Comte: Toplumun Üç Hâli

B r dönem Sa nt-S mon’un sekreterl ğ n yapan ve ondan z yades yle etk lenen Auguste Comte (1798-
1857) onun g b lerlemec b r bakış ve b l me duyduğu nanç le yen oluşan toplumu ncelem şt r.
Comte’un sosyoloj k çözümlemes n n temel ögeler Montesqu eu, Turgot, Condorcet ve Sa nt-S mon’dan
gelmekted r (Comte, 1856, s. 442-446, 493). Turgot’nun nsanlığın b r bütün olarak da ma mükemmell ğe
doğru lerlemekte olduğu f kr Comte’u aşamalar arasında h yerarş k b r l şk anlayışına götürmüştür.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 68/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Comte, Montesqu eu ve Sa nt-S mon’dan toplumsal olayların bel rl kanunlar etrafında şek llend ğ f kr n
almıştır.15   Bunları tamamlar b ç mde Condorcet’ten nsanlığı ler götüren n b l m olduğu düşünces n ,
lerlemen n kaçınılmazlığını ve evreler f kr n almıştır. Ayrıca b l m n yasaların keşf nde temel rol oynadığı
f kr n de ondan es nlenerek gel şt rm şt r. 1789 Devr m ’n n yarattığı karmaşık dönem n net ces olan
Comte’un temel uğraşısı esk toplumdan moderne geç ş n değerlend rmes d r.

Comte, bu yen toplumsal s stem çözümlemek üzere sosyal f z k olarak değerlend rd ğ ve sosyoloj
adını verd ğ b r b l me olan gereks n m savunmuş, böylece sosyoloj n n s m babası olma payes n elde
etm şt r.16  Comte (1856, s. 45-46, 452-454, Türkçes ç n bkz. 1964, s. 213-258, 251), Pozitif Felsefe Dersleri
adlı k tabında genel b r b l mler tasn f dâh l nde sosyoloj n n, doğa b l mler ne özgü yasaları topluma
uygulayarak toplumsal sorunların çözülmes ne yardımcı olacak b r b l m olduğunu d le get rmekted r.
Comte (1856, s. 457-468) f z kten mülhem b r tasn fle sosyoloj y sosyal stat k (morfoloj k) ve sosyal
d nam k (hareketl l k) olarak k ye ayırmaktadır. Comte’un sosyoloj s ndek bu k boyutu düzen ve
lerleme kavramları tems l etmekted r. Sosyal stat k, toplumsal düzen ve sosyal yapıyı fade ederken;
sosyal d nam k se toplumsal lerleme ve sosyal değ şmey anlatmaktadır. İlerleme toplumun doğal sosyal
kanunlara göre gel şmes ne, düzen de uyuma atı a bulunmaktadır (Bu konuda ayrıca bkz. Marcuse, 1955,
s. 340).

Comte, sosyal değ ş m f krî değ ş mler n ve lerlemeler n b r sonucu olarak görmekted r. Ona göre
nsanlığın gel ş m seyr b yoloj dek çeş tl organ zma grupları arasındak evr msel l şk y araştıran f logen
(phylogeny) veya b r organ zmanın gel ş m n anlatan ortogen n n (ontogeny) ortaya koyduğu g b
şlemekted r. Bu yönüyle Comte’un b yoloj dek organ zmacı ve şlevselc f k rler sosyal yaşama uyarlayan
lk s m olduğu söyleneb l r. Ona göre nsanlığın gel ş m aynen b r nsanın gel ş m g b b r seyre sah pt r:
Önce çocukluk çağı, ardından ergenl k ve olgunluk çağları gelmekted r. İnsanın gel ş m ndek bu üç çağ
aynı zamanda nsanlığın üç aşamalı b r tar hsel çerçeve ç nde anlatılmasına da yaramaktadır. Onun üç
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 69/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

hâl kanunu olarak b l nen tasn f nde teoloj k (kurgusal), metaf z k (soyut) ve poz t f (b l msel) aşamalar
olarak adlandırdığı bu aşamaların her b r değ ş k toplum b ç mler n tems l etmekte ve her b r b r sonrak
aşamayı hazırlamaktadır: İlk nsan zekâsının kaçınılmaz hareket noktasıdır, üçüncüsü sab t ve değ şmez
durağı. İk nc s se sadece b r nc den üçüncüye geç ş sağlar. (Comte, 1856, pp. 25–26, 167, 533–540)

Bu tasn e lk döneme tekabül eden teoloj k aşama dünyanın başlangıcından 1300 yılına kadark zaman
d l m n kapsamaktadır. Bu aşamada doğa ve toplum olaylarının doğaüstü güçler (tanrılar, şeytanlar ve
m toloj k varlıklar) tarafından yönet ld ğ ne nanılmaktadır. Bu nanış sebeb yle tanrısal güçler
sorgulanmaksızın kabul ed lmekted r. Comte bu aşamayı kend ç nde fet ş zm, çok tanrıcılık ve tek
tanrıcılık şekl nde b rb r n tak p eden üç alt aşamaya ayırmaktadır (Comte, 1856, s. 533-534). İnsanlık
tar h nde teoloj k aşamayı metaf z k aşama tak p etm şt r. 1300-1800 yılları arasındak döneme tekabül
eden bu aşamada doğa ve toplum olayları öz, varlık, töz ve rastlantı g b b rtakım soyut güçler le
açıklanmaktadır. Bu aşamada olguların soyut b rtakım güçler tarafından meydana get r ld ğ
düşünülmekted r. Comte (1856, s. 537), esasen Avrupa feodal tes n modelled ğ bu aşamada askerî
yönet m le teokrat k düzen arasında yakın b r l şk kurmaktadır. En son aşama se aynı zamanda en ler s
olan poz t f veya b l msel aşamadır.17   Fransız Devr m le başlatılan bu aşamada b l msel düşünüş
hâk md r. Doğa ve toplum olayları deney, gözlem ve mantığa dayalı b r b ç mde b l msel düşünüşle
neden-sonuç bağı dâh l nde ele alınmasıyla açıklanmaktadır. Comte (1856, s. 539-540), bu aşamada
sanay le b l msel düşünüş arasında yakın b r bağ olduğunu ve bu aşamayı şek llend ren n sanay üret m
olduğunu d le get rmekted r.

Comte’a göre bu üç aşamada b l mler de benzer b r gel şme göstermekted r: B r nc aşamada astronom ,
k nc de f z k, k mya ve b yoloj ve n hayet nde sosyoloj gel şm şt r. B l mler de toplum g b bas tten
karmaşığa doğru b r sey r zlemekted rler. Bu bağlamda en sade b l m matemat k ken en karmaşık b l m
sosyoloj d r. Y ne toplumda olduğu g b b l mlerde de karmaşıklık düzey arttıkça b l mler p ram d nde
daha yukarıda yer almaktadır. Bu yönüyle konusu ve metodu t barıyla en karmaşık ve b l m olan sosyoloj
b l mler h yerarş s nde en üstted r. D ğer bütün b l mler ona hazırlık saded nded r. Comte sosyoloj n n
kullanacağı metotları gözlem, deney ve tar hsel karşılaştırma olarak sıralamaktadır. Deney temelde bu
yöntemlerden en az kullanışlı olanıdır. Gözlem nsan davranışlarını anlamak ve b r teor ye ulaşmak üzere
kullanışlı b r yöntemd r. Ancak Comte’un en sık ve kapsamlı b r b ç mde kullandığı yöntem tar hsel
karşılaştırmadır. Bu yöntemle toplumsal gel ş m n değ ş k aşamalarında yer alan toplum b ç mler
karşılaştırılarak evr m n değ ş k aşamaları hakkında daha kapsamlı b r b lg ye ulaşılab lecekt r. Comte’a
göre “Eğer tar hsel karşılaştırmayı hmal edersek sosyal evr m ve sosyoloj n n b l msel or j nall ğ n
sağlayan esas fenomen , nes ller n b r d ğer üzer ndek da m ve süreğen etk s n , anlayamayız.” (Comte,
1856, s. 488). Bu tür b r karşılaştırma tar hsel aşamaların gel ş m yasaları hakkında b lg sağlayacak ve
sosyal düzen ve değ şmey anlama hususunda daha y b r görüş sağlayacaktır. Ona göre sosyoloj eğer
tar hsel b r evr m tarafından rehberl k ed lmezse b r h çt r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 70/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Sa nt-S mon’dak n n aks ne çatışmadan z yade yapıyla lg l b r teor gel şt rmeye çalışan Comte, çağdaş
toplumun yaşadığı sorunları tar hsel gel ş m nceleyerek determ n st b r b ç mde açıklamaya çalışmıştır.
Bu çerçevede sosyal evr m n temel lkes olarak entelektüel gel ş m görmekle beraber başka k öneml
etkenden de bahsetmekted r. Bunlardan b r dönem n meşhur konularından b r s olan nüfustur. Malthus
le çağdaş olan Comte da nüfusun toplumsal değ ş mde öneml b r faktör olduğunu düşünmekted r.
Nüfus artışı le koşut yürüyen d ğer etken se ş bölümüdür. Ona göre nüfus artışı toplumdak ş
bölümünde değ ş mler meydana get rmekted r.

Comte ş bölümünü d l ve d nle beraber toplumu b r arada tutan b r etken olarak görmekted r. Comte’a
göre nasıl k b yoloj k organ zma der tarafından kılıflanmış ve kem k, kas ve d ğer f z k unsurlar
tarafından b r arada tutuluyorsa toplumları b r arada tutan bağ da d ld r. D l nes ller b rb r ne
bağlamaktadır. Dahası ortak d l kavramsal b r zem n teşk l ederek toplumun üyeler n n b rb r le
let ş m n sağlamaktadır. Ortak b r d l olmaksızın nsanların dayanışması ve uzlaşması mümkün değ ld r.
Ortak d l yoksa sosyal düzen olmazdı. Benzer şek lde d n de toplumu b r arada tutan öneml b r etkend r.
Comte’a göre d n özell kle b reysel çıkarlar le toplumun çıkarlarının uyumlulaştırılması ç n gereken et k
zem n teşk l etmekted r. Dolayısıyla manev destek ve onay vererek toplumsal kurumların
meşrulaştırılmasını, statükonun devamını sağlamaktadır. D n sosyal düzene tanrısal b r mah yet katarak
doğru göstermekted r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 71/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Comte toplumsal değ ş mde ş bölümüne daha fazla vurgu yapmaktadır. Ona göre (Comte, 1856, s. 510)
toplum farklı meslekler yapan b reyler n b rb r ne bağımlılığı le ayakta durmaktadır. Bu farklılaşma
sosyal organ zmada artan b r karmaşa meydana get rmekted r.

Sosyal organ zasyon b reyler n doğaları, eğ t mler , konumları kısaca her türlü n tel kler t barıyla daha
uygun oldukları meslekler elde etmeler ne dayalı olarak g tt kçe b reysel çeş tl l kler daha net b r
b ç mde öngörülmes üzer ne b na ed lmekted r. … Böylece her b r organ zasyon, en muzır ve kusurlu
olanlar dah , n hayet nde kamusal y ç n faydalı olur. (Comte, 1856, s. 510)

Ancak Comte d ğer tara an ş bölümünün artmasında toplumsal b rl ğ n ruhunu zedeleme potans yel n
de görmekted r.

Aynı b ç mde, ahlak l şk lerde, her b r b rey topluma sıkıca bağımlı ken, kend s n özel çıkarlarına ger
çağıran kamu le l şk s n çok bulanık b r b ç mde algıladığı özel akt v teler n n gen şlemes yoluyla ondan
koparlar. … İşlevler n bölünmes n n karakter st k avantajları le b rl kte oluşturduğu rahatsızlıklar da
yüksel r. (Comte, 1856, s. 511)

Dolayısıyla Comte’un organ zmacı olduğu kadar şlevselc b r toplum görüşü meydana get rd ğ n
söylemek mümkündür. Toplumu her b r unsuru farklı şlevler yer ne get ren b r s stem olarak görmekle
şlevselc b r açıklamaya doğru evr lm şt r. Özell kle sosyal s stem n alt unsurları arasındak karşılıklı
l şk l l ğe da r anal zler onun şlevselc açıklamasının öneml unsurlarındandır.

B r sosyal s stem n parçaları le bütünü arasında da ma kend l ğ nden b r uyum olmalıdır. Sadece s yas
kurumlar ve âdetler n değ l öte yandan tavır ve f k rler n de da ma karşılıklı olarak l nt l olması; ama
daha da öneml s konsol de bütünün doğası t barıyla da ma nsanlığın bütünsel gel ş m n n eş durumu le
l nt l olması zorunludur. (Comte, 1856, s. 459)

Bu organ zmacı ve şlevselc bakış çer s nde Comte, toplumsal değ ş m s stem n alt unsurlarına yaşanan
farklılaşmalar dâh l nde açıklamaktadır. Ona göre toplumda nüfus artışı ve b lg b r k m ne bağlı olarak
farklı alt unsurlar yen b ç mler almakta ve sosyal değ ş m gerçekleşmekted r.

5.3. Herbert Spencer’ın Sosyal Evrimci Değişme Anlayışı

1820’de Derby’de dünyaya gelen ve h çb r zaman düzenl b r eğ t m almamış b r s olan Herbert Spencer
(1820-1903) bugün sosyoloj de çok fazla okutulmasa da b r zamanlar c dd b r b ç mde okunan ve değ ş k
d llere tercüme ed len etk l b r V ktoryen b l m adamı ve düşünürüdür (Spencer’ın hayatı ç n bkz. Peel,
1971). Daha sonra Tönn es ve Durkhe m tarafından yorumlanmış ve Parsons’ı der nden etk lem şt r.
Sosyoloj y Anglo-Sxon dünyaya tanıtan ve yerleşt ren k ş olarak çağdaş Amer kan sosyoloj s n n
temeller nde yer almaktadır.

Spencer topluma da r temel f k rler n on dokuzuncu yüzyılın popüler evr mc natüral zm üzer ne nşa
etm şt r. Toplumların gel ş m n b r lerleme seyr çer s nde ele almak ve bu lerlemey da ma daha
n tel kl b l msel f k rler ve ver ml kt sad modeller n ortaya çıkması çerçeves nde açıklamak on
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 72/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

dokuzuncu yüzyıl düşünces n doğal olarak sosyal evr mc l ğe götürmüştür. Darw n önces ortogen k
evr mc l k yukarıda d le get r ld ğ üzere sosyoloj ç n uygun b r model olarak görülmekteyd . Buradan
hareketle Ingold (1986, s. 225), Darw n’ n değ l, Spencer’ n lk sosyob yolog olduğunu d le get rmekted r.

Sosyal evr mc l k on dokuzuncu yüzyılın başat f kr d r. Aydınlanma düşünces nde ve özell kle on
dokuzuncu yüzyılın başındak sanay toplumunun doğuşuna da r teor lerde Darw n önces güçlü
temellere sah pt r. Darw n 1859’da On the Origin of Species by Means of Natural Selection s ml çalışmasını
yayımlamadan önce Spencer kalıtsal b r b ç mde aktarılab len uyum yetenekler nden bah sle sosyal
değ ş m açıklamaya çalışmaktaydı. Spencer’ın aks ne Darw n’ n esas teor k lg s değ ş m n yönünden
z yade mekan zmasını açıklamaya yönel kt . Hâlbuk Spencer sosyal evr m n modern toplumu ortaya
çıkaracak b r b ç mde lerlemec b r mot f olduğunu düşünmekteyd . Dolayısıyla Fuller’ n (2006) d le
get rd ğ gb Spencer’ın teor ler n sadece Darw n zm bağlamında ele almak doğru net celer
vermeyecekt r. Bu şek lde b r kodlama onun f k rler n n der nl kl b r b ç mde anlaşılmamasına yol
açmaktadır. Z ra her ne kadar Spencer, Darw n’den c dd b r b ç mde etk lenm şse de bütünüyle onun
tak pç s olmamıştır. Örneğ n Darw n’ n “doğal ayıklama” kavramsallaştırmasını lk defa Türlerin
Evrimi’nden beş yıl sonra 1864 yılında kullansa da h çb r zaman bu kavramı Darw n’de olduğu g b ele
almamıştır (O er, 2010, s. 306). Ha nes (1988, s. 1209) se onun esasında Lamarckçı olduğunu ve Darw n
sonrasında dah Lamarck’ın çevresel faktörler temele alan evr msel açıklamasına sadık kaldığını
göstermekted r.

Bu bağlamda bu bölümde Spencer’ın toplumsal değ şme le lg l görüşler onun Darw n’den etk lenen
boyutlarından z yade sosyob yoloj çerçeves nde değerlend r lecekt r. Spencer’ın 1851’de yayımladığı lk
öneml k tabı Social Statics Lamark’ın b yoloj k değ ş m mekan zmasını uyarlamaktaydı. Buna göre
ebeveynler n doğaya uyum yoluyla elde ett ğ özell kler doğum yoluyla devred lmekteyd . Yaşamda kalma
böyles b r uyum le mümkündü, aks durumda uyum güçlüğü ortaya çıkacak ve yaşama şansı azalacaktır.
Spencer’a (1851, s. 462) göre nsan ve toplum yaşamında bunun görülme b ç m ler düzeyde
b reyselleşmed r. Bu sosyal yaşamda b r rekabet ortaya çıkarmakta ve nsanın özgürlüğüne alan
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 73/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

açmaktadır. Böylece nsan özgürlüğü b reyselleşme ve yaşamın koşullarına uyum ağlama anlamına
gelmekte ve sosyal lerlemen n temel koşullarını meydana çıkarmaktadır. Spencer bu yolla tartışılagelen
adalet sorununu ve bu sorun çerçeves nde devlet n sosyal hayata müdahales tartışmasına normat f b r
çözüm get rmekteyd . Eğer devlet sosyal yaşama müdahale ederse uyumun yasalarına müdahale etm ş
olacak ve dolayısıyla sosyal düzen n şley ş n bozacaktır. Buradan hareketle Spencer, toplumların
gel ş m n embr yoloj den aldığı b r f k rle temellend rmekted r. Buna göre toplumlar şlev bakımından
lerlemec b r uzmanlaşma yoluyla homojenden heterojene doğru b r evr m çer s nded rler. 1855’te
kaleme aldığı Principles of Psychology s ml eser nde kalıtsallıktan toplumsallığa doğru b r geç ş
gerçekleşt rerek z hnî uyumdan bahsetmekted r (Spencer, 1910). Böylece b yoloj n n bel rley c l ğ nden
sosyal yaşamın dünyasına doğru b r adım atmaktadır. Bu geç ş onun daha sonra Darw n le karşılaştığında
farklı açıklamalar gel şt reb lmes n n temeller n teşk l etmekted r. Tüm b lg dallarını sentezleme ve doğa
b l mler nde ortaya çıkan kavram ve yöntemler toplumu açıklamada kullanma uğraşında olan b r b l m
adamı olarak Spencer t p k b r on dokuzuncu yüzyıl b lg n d r. The Study of Sociology s ml çalışmasında
b yoloj ve ps koloj n n yardımları le dönem n temel problemat kler nden b r s olan b rey-toplum
münasebetler ne yen açıklamalar gel şt rmekte d . Böylece sosyoloj n n farklı b leşenler kazanmasında
öneml b r rol oynamıştır (Spencer, 1876).

Spencer bu bakımdan faydacılık le şlevselc l ğ b rleşt rm ş ve b r toplumsal değ ş m model ortaya


çıkarmıştır. Spencer’ n bu model ndek en öneml kavramlar farklılaşma ve bütünleşme kavram ç d r.
Yukarıda bel rt ld ğ g b Sm th’ten ber Avrupa sosyal düşünces nde toplumun gel ş m ne da r ş bölümü
ve uzmanlaşma temele alınmakta d . Özell kle sanay olgusuyla b rl kte düşünüldüğünde toplumun
gel ş m nde kt sad etkenlere b r vurgu yapılmaktadır. Spencer da bu bağlamda toplumsal değ şmey ş
bölümü etrafında ele almakta ve karşılaştırmalı tar hsel modeller yoluyla bu f kr modern topluma
uygulamaktadır.

Evr m b r entegrasyon ve hareket n dağıtıcılığına eşl k etme meseles d r; bu süreçte görecel olarak daha
bel rs z ve tutarsız b r homojenl kten görecel olarak daha bel rl ve tutarlı b r heterojenl ğe doğru geç l r.
(Spencer, 1900, p. 367)

Spencer’a göre toplumlar tar hsel olarak daha az karmaşık olandan daha karmaşık olana doğru b r sey r
zlemekted rler. Geçm şte toplumsal yapılar daha homojen ken modern zamana gel nd ğ nde bütünüyle
farklılaşmış ve heterojen toplumsal yapılar ortaya çıkmıştır. Ona göre toplumda ne kadar çok rol veya
örgüt ortaya çıkarsa o kadar çok farklılaşma mevcuttur. Bunu zleyeb lmen n en kolay yolu b r toplumdak
meslek uzmanlaşmadır. Değ ş k şlevler gören meslekler ayrı ellerde se her b r mesleğ n alt b leşenler
üzer nde uzmanlaşma mevcut se toplumsal farklılaşma ler düzeylere ulaşmış demekt r. Bu çerçevede
farklılaşma düzey toplumun gel şm şl k düzey n de göstermekted r. Örneğ n Spencer’a göre lkel
toplumlarda d n, güvenl k ve yönet m hep aynı ellerde toplanmıştır. Dolayısıyla burada b r farklılaşma ve

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 74/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

uzmanlaşmanın gerçekleşmemes bu toplumların gel şmes ne ket vuran b r durumdur. Hâlbuk buna
mukab l modern toplumda bu şler farklı örgütler ve kurumlar tarafından yer ne get r lmekte ve bu şler n
her b r b leşen nde de y ne farklılaşmalar meydana gelmekted r.

Spencer’a göre b r toplumda farklılaşma ne kadar fazla se bütünleşme de o kadar ler düzeyded r. Z ra
toplumsal farklılaşma le kend başına otonom ve otarş k parçalar ortadan kalkmakta yer ne b rb r ne
muhtaç ve b rb r n kame edemeyen parçalara dayalı bütün gelmekted r. Dolayısıyla ş bölümü ve
uzmanlaşma ver ml l ğ artırdığı g b toplumun b rb r le olan bağını da kuvvetlend rmekted r. Spencer’a
göre ş bölümünün ve uzmanlaşmanın gel ş m çerçeves nde tar hsel süreç çer s nde homojen
topluluklardan heterojen toplumlara doğru b r evr m mevcuttur. Spencer’ n tanımları b rleşt r ld ğ
zaman evr m n şu bel rg n n tel kler ortaya çıkar: Kend kend ne devam ett r r; kend kend ne değ ş r,
kend kend n aşar; zaman ç nde doğrusaldır; ger ye dönemez; yen l k yaratır; farklılık yaratır; karmaşık
örgütlenme yaratır; b l nçl l ğ artırır; z h nsel etk l l kler arttırır; homojenl kten heterojenl ğe doğru olur;
karışıklıktan düzene doğrudur; farklılaşma sonunda karşılıklı bağımlılığı arttırır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 75/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Bu çerçevede Spencer toplumların gel şme süreçler nde askerî toplumlar ve sanay toplumları şekl nde k
aşamadan geçt kler n düşünmekted r. Onun muhtemelen Orta Çağ feodal tes nden hareketle gel şt rd ğ
bu tasn fe göre tüm modern önces toplumların bel rley c lkes askerî güçtür. Sanay önces toplumlarda
askerî gücü el nde bulunduran kes mler n aynı zamanda toplumsal yapıyı da denetled ğ n
düşünmekted r. Ancak bu güç sanay le b rl kte farklılaşmış ve toplum sanay n n ht yaçlarına göre
yen den tanımlanmıştır. Ona göre askerî toplumlar varlıklarını sürdüreb lmek ç n savaşmak zorundayken
sanay toplumlarında bu mücadele kt sad bakımdan gerçekleşmekted r. Dolayısıyla sanay
toplumlarında bel rley c rekabet daha ver ml ve etk l üret m modeller oluşturmaktır. Sanay toplumları
barış ç nde evr mleşmey ben msemek durumundadırlar.

Askerî toplum bünyes nde sosyal düzen açısından b r bel rs zl k taşımaktadır. Farklılaşmanın
gerçekleşmemes , düzen n bas t b r b ç me sah p olmasına neden olduğu ç n onun yen den kurulab lmes
kolaydır. Dolayısıyla düzen karmaşık ve kurallı değ ld r. Sanay le b rl kte gerçekleşen farklılaşma düzen n
daha karmaşık, prosedürel ve bel rl b r hâl almasına ves le olmuştur. Sanay toplumunda farklı toplumsal
şlevler farklı kurumlar tarafından görülmekted r. Toplum ç nde yetk ler ve sorumluluklar daha fazla
dağıtılmıştır. Dolayısıyla bu yapının şleyeb lmes ç n kurallara ve prosedürlere dayalı b r s stemat k
ben msenm şt r. Spencer bu tür b r sosyal yapıda değ ş m mekan zmasının bel rg n b r b ç m kazanacağını
ve b l msel nceleme le anlaşılab lecek b r düzenl l k arz etmeye başlayacağını düşünmekted r.

Spencer’ın, Darw n’ n “doğal ayıklanma” kavramı yer ne kame ett ğ “en uygun olanın yaşaması” kavramı
onun toplumsal değ şmeye get rd ğ sosyob yoloj k açıklamayı özetler mah yetted r. Bu
kavramsallaştırma temelde yaşayanın en y olduğu f kr n çermekted r: “İnsanlar arasında savaş tıpkı
hayvanlar arasındak savaş g b , onların daha üst organ zasyon b ç mler ne ulaşmalarında büyük b r paya
sah p olmuştur.” Her ne kadar Spencer 1870 ve 1872’de k c lt hâl nde yen den düzenled ğ Principles of
Psychology s ml eser nde uygun olanın daha y veya ahlak olarak daha uygun olduğunu düşünmed ğ n
beyan etsede daha sonra 1884’te kaleme aldığı The Man Versus the State s ml eser nde de devlet
müdahales n n daha az uygun olanı koruyarak toplumsal yaşamın şley ş n sekteye uğrattığını ve ahlak
b r sorun meydana get rd ğ n ler sürmekted r (Spencer, 1894, s. 131). Z ra toplumsal s stem b r denge
hâl nde ve da ma b r yen den dengelenme sürec çer s nded r. Dışsal müdahaleler bu dengelenmey
bozup ve toplumun şley ş n sekteye uğratab l r. Dolayısıyla Spencer’ın uygun olanın yaşadığı b r sosyal
s stem n ahlak bakımdan en uygun s stem olduğuna da r güven tamdır.18

Bu çerçevede Spencer’ın sosyal değ ş m teor s kend s nden öncek l beral kuramcılarda olduğu g b b r
p yasa teor s d r. P yasa kurallarının topluma uyarlanması ve kt sad etkenler n yönlend r c l ğ nde
toplumsal yapının doğal b r dengeye ulaşması beklenmekted r. Böylece ekonom k ht yaçlar ve yen l kler
toplumsal yapıyı bel rleyecekt r. Bu m nvalde toplumu organ zmacı b r bakış açısı çer s nde yorumlayan
Spencer, onu parça le bütünün b rb r le l şk s çerçeves nde ele almaktadır. B r bedende organlar arası ş
bölümü ve her b r organın kend ş n yapması le gerçekleşen mükemmel uyum f kr ne dayanan

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 76/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

organ zmacılık toplumda da benzer b r yapının olduğunu düşünmekted r. Bu geç ş, b r evr m sürec ç nde
gerçekleşmekted r. Burada parçalar vardır, ama bu parçalar fonks yoneld r; tek başlarına b r anlam fade
etmezler. Bu parçaların heps b r bütünü oluşturmaktadır.

5.4. Sonuç

Toplumsal değ şmeye evr mc b r b ç mde yaklaşan bu klas k teor ler büyük b r totalleşt r c tar h f kr ne
yaslanmaktadırlar (Shanks & T lley, 1988, p. 185). Onlar tüm nsanlığın yaşamını açıklayan genel geçer b r
mekan zma olab leceğ ve bu mekan zmanın da nsanlığın gel ş m ncelenerek açığa çıkarılab leceğ
dolayısıyla gelecekte yer alab lecek gel şmeler tahm n ed lerek nsan toplumlarının buna göre
düzeneleneb leceğ varsayımlarına dayanmaktadırlar. Tar he ve nsan toplumlarının gel ş m ne çk n olan
yasaların keşf topluma düzen vermek ve mükemmel b r toplum b ç m ne ulaşmak ç n öneml b r zem n
sağlayacaktır. Onlara göre bu aynı zamanda nsanlığı gel ş m yasası ve değ ş k toplum b ç mler n n b rb r
peş sıra geç t yaptıkları b r lerleme parod s d r.

Bölüm Özeti

Sosyoloj k düşüncen n Aydınlanma dönem ndek hazırlık evres nden sonra on dokuzuncu yüzyılda
sosyoloj b r b l m olarak ortaya çıkmıştır. Sosyoloj n n b r b l m olarak ortaya çıkması ve yerleşmes nde
onun yaşanan kapsamlı toplumsal değ ş m ele alması önem arz etmekted r. Klas k sosyoloj
Aydınlanmacıların aşamaları toplumsal gel ş m f kr ne dayanarak toplumsal değ ş m evr mc b r b ç mde
ele almıştır. Sosyoloj n n sm n z kretmese de f kr n ortaya atan Sa n-S mon toplumsal değ şmey kt sad
yaşamda, üretkenl kte yaşanan da m b r evr m n b r net ces olarak görmekted r. Ona göre bu evr msel
değ ş m en n hayet nde sanay c ler n bel rley c sosyal güç oldukları modern toplumunu meydana
çıkarmıştır. Sa nt-S mon’un öğrenc s olan Auguste Comte, sosyoloj ye sm n koyan k ş olarak
b l nmekted r. Comte aynı zamanda kend s nden sonrak b l msel ve toplumsal düşüncey c dd b r
b ç mde etk leyen poz t v zm n de kurucusudur. Comte’a göre toplumsal evr m b l msel düşünüştek
lerlemen n b r net ces d r. Onun meşhur üç hâl yasasına göre nsanlık b l msel düşünüşte yaşanan
lerleme le üç hâlden (teoloj k, metaf k f ve poz t f) geçerek modern topluma er şm şt r. On dokuzuncu
yüzyıl sosyologları arasında h ç b r Herbert Spencer kadar evr mc l kle anılmayı hak etmem şt r. On
sek z nc yüzyılın Lamarkçı evr m düşünces yle başladığı evr mc düşünces n 1860 sonrasında Darw n’ n
gel şt rd ğ b yoloj k evr mc l kten etk lenerek sürdürmüştür. Ona göre nasıl k m kroorgan zmalar şlevsel
uyum le b evr m yaşamaktalarsa toplumlarda benzer b r şlevsel uyum mekan zması çerçeves nde b r
evr m yaşamaktadırlar. On sek z nc yüzyıldak kt sad ş bölümü ve uzmanlaşma f kr n kend evr mc
açıklamasına uyarlayan Spencer, modern toplumsal değ ş me da r şlevselc açıklamaların temel nde yer
almaktadır.

13 Z yaedd n F. Fındıkoğlu (1964, s. 15) Sa nt-S mon’un mülk yete bağlı b r terakk f kr n ortaya koyduğunu
d le get rmekted r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 77/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

14  Sa nt-S mon’a (1976, s. 116) göre Türk ye’de despot zm n temel sebeb tüm toprakların tek sah b n n

hükümdar olmasıdır. Bu sebeple Avrupa’da Türk hükümdarından daha güçlüsü yoktur. Ayrıca burada b r
güçler ayrımı ve parlamentonun olmaması da bunu kuvvetlend rmekted r.
15 Kanun f kr n n Comte’un sosyoloj s ndek yer n n b r değerlend rmes ç n bkz. Erkman (1986).

16  Comte’un 19. yüzyıl Fransız akadem s ve düşünces ndek mevk s hakkında b r değerlend rme ç n bkz.

Sw ngewood (1998, s. 59-60).


17  Ancak Dawson’ın d le get rd ğ g b “metaf z ksel ve teoloj k kavramları ve yaklaşımları nkârı onu

materyal zme götürmek yer ne, gerçekte, ş md k düzen n, İnsanlık ve İlerleme’n n rah pler yle tems l eden
Ruhsal Güç’ün hâk m yet ne g receğ tuhaf b r d nî s stem gel şt rmes yle” net celenm şt r. bkz. Dawson (2003,
s. 30).
18 Bu tür b r b yoloj k ve ps koloj k seç m teor ler (Darw n’ n “doğal seç m” le Spencer’ın “uygun olanın
yaşaması”) doğaya ney n devam edeceğ ne karar veren üst b r akıl n spet etmekle eleşt r lmekted r. Böylece
esasında b reysell k öne çıkarılırken farkına varılmadan b rey doğaya ya da topluma bağımlı hâle
get r lmekted r. On dokuzuncu yüzyılın lerlemec , evr mc ve poz t v st f k rler 1890’larda eleşt r l rken
Spencer hayatta d ve teor ler n temelde değ şt rme ht yacı h ssetmem şt r. Spencer’a yönelt len eleşt r ler n
b r l stes ç n bkz. Slattery (2010, s. 97-99).

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 78/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ünite Soruları

1. Sa nt-S mon’a göre toplumsal değ ş m n temel d nam ğ n ne sağlamaktadır?

A) B l m adamları

B) Savaşçılar

C) S yasetç ler

D) Üret c güçler

E) Ar stokras

2. Comte’un üç hâl yasasına göre olguların soyut b rtakım güçler tarafından meydana
get r ld ğ düşünüldüğü aşama hang s d r?

A) Teoloj k

B) Metaf z k

C) Poz t f

D) Ant k te

E) İlk Çağlar

3. Evr mc l ğ n on dokuzuncu yüzyılda hâk m toplumsal değ ş m anlayışı olmasının nedenler


üzer ne düşününüz.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 79/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

4. Auguste Comte’un üç hâl kanunu le modern toplumsal değ şmey oluşturan gel şmeler
arasındak l şk y düşününüz.

5. Herbert Spencer’ın sosyal evr mc değ şme anlayışının Darw n’ n b yoloj k evr m f kr le
benzerl kler ve farkları üzer ne nternette b r araştırma yapınız?

CEVAP ANAHTARI

1. d 2. b 3. - 4. - 5. -

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 80/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

6. KARL MARX’IN TOPLUMSAL DEĞİŞME TEORİSİ

Giriş

Kar Marx (1818-1883) da kend s nden öncek ler g b toplumsal değ ş m le modern toplumun ortaya
çıkışını açıklamak üzere lg lenm şt r. Bu çerçevede onun yaklaşımları klas k sosyoloj dek toplumsal
değ şmen n b r toplum t p nden başka b r toplum t p ne geç şle lg l olarak ele alındığı makro tar hsel
kuramsallaştırma çabasına y b r örnekt r. Dolayısıyla bu çalışmalarda tar h boyunca farklı toplum
t pler n n ortaya çıkışının temel çerçeves n kavramsallaştırma çabası öne çıkar. Bununla b rl kte modern
toplumdak değ ş m d nam kler le lg l de Marx’ın kapsamlı olmasa da b r açıklama gel şt rmeye çalıştığı
söyleneb l r. 

6.1. Tarihin Materyalist Açıklaması

Marx’ın toplumsal değ şme anlayışı onun tar h teor s çerçeves nde şek llenm şt r. D ğer on dokuzuncu
yüzyıl düşünürler nde olduğu g b Marx da lerlemec b r tar h anlayışına sah pt r. Hegel’ n d yalekt ğ n ,
Feuerbach’ın materyal zm ve İng l z ekonom pol t kç ler n kt sad gel ş m tezler le harmanlayarak
kt sad etkenlerce şek llenen b r değ ş m teor s oluşturmuştur. Kend s n n tar h n materyal st
açıklaması olarak kavramsallaştırdığı bu yaklaşım daha sonra Engels’ n koyduğu s mle tar hsel
materyal zm olarak meşhur ed lm şt r. Engels Marx’ın son b ç m n kapsamlı b r b ç mde tash h ett ğ ve
b r kısmını da yazdığı Ant -Dühr g s ml çalışmasında tar hsel materyal zm söyle açıklamaktadır:

“Materyal st tar h anlayışı, üret m n ve üret mden sonra, üret len ürünler n değ ş m n n her toplumsal
rej m n temel n oluşturduğu; tar hte görülen her toplumda, ürünler n bölüşümünün ve ürünler n
bölüşümü le b rl kte, sınıflar ya da zümreler b ç m ndek toplumsal eklemlenmen n üret len şeye, bunun
üret l ş b ç m ne ve üret len şeyler n değ ş m tarzına göre düzenlend ğ tez nden hareket eder. Sonuç
olarak, bütün toplumsal değ ş kl kler n ve bütün s yasal altüst oluşların son nedenler n nsanların
kafasında, ölümsüz doğruluk ve ölümsüz adalet üzer ndek artan kavrayışlarından değ l, üret m ve
değ ş m b ç m n n değ ş kl kler nde aramak gerek r; onları, lg l dönem n felsefes nde değ l, kt sadında
aramak gerek r.” (Engels, 1995, p. 384)

Marx ve Engels bu görüşü dönem n yaygın deal st felsefes ne karşı gel şt rmekteyd ler. Hegel’ n yüzyılın
başında gel şt rd ğ b ç m yle deal zm tar htek değ ş mler f k rler n etk s çerçeves de ele alaktaydı.
Hegelc manada tar h ruhun b r hareket , kend s n açımlama sürec nden barett r. Hegel’den c dd b r b r
b ç mde etk lenen ve gençl ğ nde onu kana kana ç p, hak kat yangınından kurtulmak steyen Marx tar h
ve toplumu ele almada kullandığı temel yöntem olan d yalekt ğ ondan almıştır. Z ra Hegel, Batı
düşünces n n en esk düşünsel yöntem olan d yalekt ğe yüzyılın başında n ha b ç m n verm ş ve

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 81/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

tartışmasız b r b ç mde Alman düşünces ne egemen hâle get rm şt r. Ancak Dawson’ın (2003, p. 31) fade
ett ğ üzere 1840’larda deal zm çok baskın olsa da karşısında materyal zm de yükselmekted r. Marx
Feuerbach’tan etk lenmes net ces nde Hegel’ n ters b r noktaya evr lm ş; tar htek madd olguların
f k rler n b r yansıması olmadığını, aks ne f k rler n tar htek madd olguların b r yansıması olduğunu fade
etm şt r. Yıllar sonra Marx Kapital’ n Almanca k nc baskısına yazdığı son sözde kend d yalekt k
yöntem n n, Hegelc yöntemden yalnızca farklı değ l, onun tam karşıtı olduğunu lan etmekte ve
kend s n n m syonunu Hegel'de baş aşağı duran d yalekt ğ yen den ayakları üzer ne oturtmak olarak
açıklamaktadır. Marx’a göre f lozof d yalekt ğ n şley ş n n doğru kurallarını bulmuş ancak bunu yanlış
anlamıştır. Eğer b r s Hegel’ n felsefes n n m st k kabuğu ç ndek akla uygun özü bulmak st yorsa bunu
yapması gerekmekted r.

“Hegel ç n nsan beyn n n yaşam-sürec , yan düşünme sürec —Hegel


bunu “f k r” ( dea) adı altında bağımsız b r özneye dönüştürür— gerçek
dünyanın yaratıcısı ve m marı olup, gerçek dünya, yalnızca “f k r” n dışsal
ve olgusal (Phenomenal) b ç m d r. Ben m ç n se ters ne, f k r, madd
dünyanın nsan aklında yansımasından ve düşünce b ç mler ne
dönüşmes nden başka b r şey değ ld r.” (Marx, 1986b, p. 28)

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 82/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Tar h alanında “devr m n ceb r ” olarak tanımladığı d yalekt k Marx ç n de hayat b r değere sah pt r. Z ra
Marx’a göre sınıf b l nc aracılığıyla toplumda öz b l nç ortaya çıkar ve toplum akt f hâle gel r. Sınıf
b l nc n n bu akt fl ğ net ces nde toplum bütüncül olarak dönüşür. Bu sebeple sınıf tar hsel sürec n
öznes , değ şt r c gücün sah b d r. Sosyal çevre tar hsel sürec n nesnes , değ ş m n konusudur. Tar hsel
nesnen n değ ş m ç n özne kend s n değ şt r r. Marx (1986b, p. 198) “dış dünyada hareket ederek ve onu
değ şt rerek, nsan kend doğasını değ şt r r” demekted r. Dolayısıyla nsanın sosyal ve tar hsel
hareketl l ğ n n sınırları ç nde değ ş m n b r etken olan nsan doğası tar h boyunca sab t değ ld r, fakat
sab t arzu ve güdüler le tanımlanab l r. Marx “tüm tar h nsan doğasının lerlemec b r düzenlemes d r”
d ye düşünmekted r. İnsan doğasındak düzenl değ ş m üret m n sosyal l şk ler n an den değ şt ren
üret m güçler ndek evr m n b r net ces d r. Üret m n sosyal l şk ler ndek an değ ş m ancak s yasal b r
devr m tarafından etk leneb l r. Bu sebeple Marx’a göre sınıflı toplumlarda sürec n herhang b r
noktasında sosyal değ ş m s yas devr mle tanımlanab l r.

6.2. Diyalektik ve Değişim

Toplumsal değ ş m b rkez madd olguların bel rled ğ f kr ne ulaştıktan sonra Marx tar hsel değ ş m n
mekan zmasını d yalekt ğ n yasaları çerçeves nde b rb r le çel şen sosyal formasyonların oluşumu le
açıklamaya g r ş r. Marx’a göre tar hte toplumsal formasyonları bel rleyen şey üret m b ç m d r. Marx’a
göre b r üret m b ç m , üret m l şk ler ve üret m güçler şekl nde k temel b leşenden müteşekk l tar h n
bel rl b r anında sosyoekonom k koşulların kr stalleşm ş b r b ç m d r.

“… nsanların, ç nde üret mde bulundukları toplumsal l şk ler, toplumsal


üret m l şk ler , madd üret m araçlarındak , üret c güçlerdek değ şme
ve gel şme le b rl kte değ ş r, değ ş k b r b ç m alır. Üret m l şk ler b r
bütün hâl nde toplumsal l şk ler den len şey , toplumu ve özell kle, bel rl
b r tar hsel gel şme aşamasındak b r toplumu, özgün, ayırt ed c n tel kte
b r toplumu oluşturur.” (Marx, 1976, s. 211-212)

B r üret m b ç m n tanımlayan k unsurdan b r s olan üret m l şk ler , her şeyden önce üret m araçları
üzer ndek mülk yet l şk ler n kapsamaktadır. Üret m aracının mülk yet n n b ç m ve onun etrafında
oluşan l şk ler b r üret m b ç m n n temel karakter açısından öneml d r. Buna göre üret m araçlarının özel
mülk yet altına alınması ve bu mülk yete olan mesafeye göre ve üret m sürdüreb lmek ç n gerekl olan
nsan emeğ n n tem n b ç m çerçeves nde b r toplumsal formasyonda değ ş k üret m güçler n n ortaya
çıkmasına yol açmıştır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 83/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Marx Alman İdeolojisi s ml eser nde toplumsal alanı altyapı ve üstyapı olarak k ye ayırarak üret m
b ç m n altyapıya; d n, a le, hukuk, estet k, s yaset g b toplumsal alanları da üstyapıya yerleşt r r (Marx ve
Engels, 1976a). Ona göre toplumsal alandak tezahürlerden baret olan üstyapı müesseseler altyapıdak
üret m b ç m n n b r yansımasından barett r. D n ve f k rler de dah l olmak üzere d ğer tüm sosyal olgular
Marx’ın tab r le b rer sahte fenomend rler, gerçek b r değ ş m gerekleşt rmede etk n değ ld rler. Marx’ın
bu yaklaşımı 1850’ler boyunca gerçekleşt rd ğ ekonom pol t k ncelemeler net ces nde 1858’de Ekonomi
Politiğin Eleştirisine Katkı’da olgun b ç m ne er şm şt r. Marx burada nsanların varlığını bel rleyen şey n
b l nçler değ l tam ters ne, onların b l nc n bel rleyen n toplumsal varlıkları olduğunu bel rt r. Ona göre
“[v]arlıklarının toplumsal üret m nde, nsanlar, aralarında, zorunlu, kend radeler ne bağlı olmayan bel rl
l şk ler kurarlar; bu üret m l şk ler , onların madd üret c güçler n n bel rl b r gel şme dereces ne tekabül
eder” (Marx, 1993). Bu zorunlu l şk çerçeves nde toplumdak üret m l şk ler bel rl toplumsal b l nç
şek ller ne tekabül eden b r hukuk ve s yasal üstyapının üzer nde yükseld ğ somut temel , toplumun
kt sad yapısını oluşturur.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 84/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Burada b r kez daha karşımıza d yalekt k çıkmaktadır. Marx’ın esas kafa yorduğu şey olan kap tal zm n
ortaya çıkışının üret m b ç m çer s nde temellend r lmes , b r toplum t p nden d ğer ne geç ş n
mekan zması dah l yasalar çerçeves nde açıklanmaya g r ş l r. Marx’ın değ ş mle lg l temel meseles
sosyal olguların şley ş yasalarını bel rlemekt r. Ona göre tab atta olduğu g b toplumda da tam b r
yasalılık söz konusudur. Öyleyse bu düzenl l k ç nde değ ş m nasıl gerçekleşmekted r. Marx bunu
d yalekt ğ n yasaları çereves nde bel rl b r üret m b ç m ç nde gerçekleşen kırılma le açıklamaktadır.
Ona göre toplumsal değ ş m uzun dönemler boyunca hazırlanmış koşuların devr msel b r kırılma le
net celenmes le gerçekleşmekted r. Bu altüst oluş dönemler –devr mler- madd hayatın çel şk ler yle,
toplumsal üret c güçler le üret m l şk ler arasındak çatışmayla açıklanmalıdır. Her b r üret m b ç m
kend ç nde d yalekt k değ ş m mkânını barındırır. Her b r tez aynı zamanda bağrında ant tez n de taşır.
Böylece b r üret m b ç m toplumun ht yaçlarını tatm n ett ğ , sorunlarına çözümler get rd ğ yerde
varlığını devam ett r r. Kend s n sürdüreb lmek ç n b r üret m b ç m aynı zamanda gel şmek ve değ şmek
zorundadır. Fakat bu gel şme ve değ şmeler aynı zamanda o üret m b ç m n n yapısını da zorlayacak b r
b leş me sah pt rler. Böylece d yalekt k meydana gelm ş olur.

“Gel şmeler n n bel rl b r aşamasında toplumun madd üret c güçler , o


zamana kadar ç nde hareket ett kler mevcut üret m l şk ler ne ya da
bunların hukuk fades nden başka b r şey olmayan mülk yet l şk ler ne
ters düşerler. Üret c güçler n gel şmes n n b ç mler olan bu l şk ler,
onların engeller hâl ne gel rler. O zaman b r toplumsal devr m çağı başlar.
İkt sad temeldek değ şme, kocaman üstyapıyı, büyük ya da az b r hızla
altüst eder.” (Marx, 1987, s. 262)

Marx bu kırılma anını b r üret m b ç m n n sınırlarına gelmes olarak yorumlar. Yan zah ren bel rl b r
devr mc gücün ya da toplumsal grubun tmes le gerçekleşen büyük çaplı dönüşümler esasında o
toplumsal formasyonun kend sınırlarına varması, “ çereb ld ğ bütün üret c güçler ” tüketmes anlamına
gelmekted r. Buna göre devr mler st sna b r durum değ l tam da tar hsel değ ş m yasasının b r gereğ ve
net ces d rler. “Yen ve daha yüksek üret m l şk ler , bu l şk ler n madd varlık koşulları, esk toplumun
bağrında ç çek açmadan, asla gel p yerler n almazlar” (Marx, 1987, s. 264). Marx bunu nsanlığın “kend
önüne, ancak çözüme bağlayab leceğ sorunları” koyması olarak yorumlar. “Z ra yakından bakıldığında,
her zaman görülecekt r k , sorunun kend s , ancak onu çözüme bağlayacak olan madd koşulların mevcut
olduğu ya da gel şmekte bulunduğu yerde ortaya çıkar” (Marx, 1987, s. 264). Bu mantık etrafında Marx’ın
değ ş m teor s b r tür tar h mak nasının şley ş n n çözümlenmes d r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 85/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Marx nsanlık tar h n toplumsal-ekonom k şek llenmen n ler ye doğru gel şen çağları olarak n teled ğ
üret m b ç mler n n gel ş m olarak görür. Bu çerçevede b rb r n tak p eden dört üret m b ç m nden
bahseder: Asyat k üret m tarzı, ant k, feodal ve modern burjuva üret m tarzları (Marx, 1987, s. 264).
Bunlardan üç batılı üret m b ç m bel rl b r tar hsel sey r ç nde b rb r n n yer n alır ve n hayet nde
toplumsal üret m sürec n n en son uzlaşmaz karşıtlıktak b ç m olan Burjuva üret m l şk ler le
net cel n rler. Ancak Asyat k b ç m b r var se sah p değ ld r, z ra h ç değ şmem şt r. Burjuva üret m b ç m
le nsan toplumunun tar h-önces n n sona erm ş olduğunu lan eden Marx, Asyat k b ç mde ve buna göre
şek llenm ş toplumlarda hâlen tar h önces durumun devam ett ğ n düşünmekted r.

Görüldüğü üzere Marx’ın makro tar hsel değ ş m teor s n anlamak üzere esasında ş m ze yaracak en
öneml hareket noktasını değ ş m n yaşandığı batılı b ç mler değ l de değ ş m n h ç gerçekleşmed ğ
Asyat k b ç m teşk l etmekted r. Tar h boyunca değ şen, gel şen ve b rb r n tak p eden üç batılı üret m
b ç m ne paralel b r b ç mde değ şmeden süregelen Asya t p üret m tarzının değ şmeme neden
çözümlend ğ nde Marx’ın değ ş m ç n ortaya koyduğu teor k çerçeve de daha açık ve net b r b ç mde
anlaşılacaktır. Aşağıda detaylı b r b ç mde ele alınacağı üzere Asyat k b ç mde değ ş m n
gerçekleşmemes n n neden n Marx, üret m araçlarında özel mülk yet n ortaya çıkmaması ve bu sebeple
sınıf çatışmasının eks kl ğ le açıklamaktadır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 86/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Tablo 2: Üretim Biçimlerinin Değişimi ve Toplumların Tarihsel Evrimi

6.3. Tarihin İlerlemeci Motoru: Sınıf Çatışması

Komünist Manifesto’nun hemen g r ş nde Marx ve Engels (1976b, s. 504) ş md ye kadar k bütün
toplumların tar h n n b r sınıf savaşımları tar h olduğunu lan ederler. Engels 1888 tar hl İng l zce baskıya
ve 1890 tar hl Almanca baskıya ekled ğ b r notta bu fadey “yan yazılı tar h” şekl nde tash h etme
ht yacı duysa da Marks st modelde toplumsal değ ş mde sınıf çatışması merkez b r yer tutmaya devam
etm şt r. Felsefenin Sefaleti’nde Marx sınıflar arasındak uzlaşmaz karşıtlığı lerlemen n ve uygarlığın temel
şartı olarak kes n b r b ç mde beyan eder. Ona göre “ş md ye dek üret c güçler bu sınıfların uzlaşmaz
karşıtlıkları s stem nden ötürü gel şm şt r” (Marx, 1999, p. 60).

Marx’ın sınıf çatışmasının tar hsel rolünü anlamak üzere b r kez daha Hegel’e ve Sm th’e dönmek
zorundayız. Z ra Marx tar h n bağımsız lerlemec b r şley ş olduğu f kr n ve sınıfların bu şley ştek rolü
üzer ne b na ed lm ş evrensel b r değ ş m teor s n onlardan almıştır. Hegel’e göre tar h kend akılcı yolunu
k şey üzer nden gerçekleşt r r: f k rler ve tutkular. İrrasyonel olmasına rağmen gurur, hırs, şöhret sevg s ,
güç özlem , fethetme steğ g b tutkular tar h n kend planını gerçekleşt rmes nde b r rol oynarlar. Büyük
adamlar kend tutkularını gerçekleşt r rken “aklın kurnazlığı” le tar h n b rer aracına dönüşürler. Ona göre
tar h n tüm büyük karakterler n n şahs amaçları dünya ruhunun stekler yle örtüşür. Z ra ona göre
tar hte dah l b r gel ş m mecrası vardır ve bu har ta akıl ve nsan tutkuları aracılığıyla b r şek lde kend n
gerçekleşt rmekted r. Hegel’ n bu tar hsel gel ş m f kr n Adam Sm th’ n “görünmez el” teor s nden
uyarladığı düşünülmekted r (Tucker, 1956, p. 275). Ulusların Zenginliği’nde Adam Sm th nsanın “sonuçları
kend s n n n yet olmayan görünmez b r el tarafından yönet ld ğ n ” yazmaktadır. Bu s stem Sm th’e göre
tutkuların sağladığı b r kt sad ego zm sayes nde yürümekted r: “Akşam yemeğ m z sağlayan şey
kasabın, b racının, fırıncının hayırseverl ğ değ l, kend çıkarlarını d kkate almalarıdır.” Buna göre
görünmez el kt sad nsanların (homoeconom cus) rekabetç ego zm n kend b reysel n yetler yle
şek llenmeyen b rey ötes b r amacın gerçekleşmes ç n düzenler ve ş bölümü çerçeves nde toplumsal
ht yaçların g der lmes n sağlayarak kamusal b r faydaya dönüştürür. Hegel’de s yas tutku nasıl k dünya
ruhunun gerçekleşmes n n b r aracı se Sm th’te de kt sad tutku ulusların zeng nl ğ n n (dünya
düzen n n) gerçekleşmes n n b r aracıdır. Her k s nden de c dd b r b ç mde etk lenm ş olan Marx’ta bu
şlev sınıf çatışması görmekted r. Ona göre “Uygarlık başlar başlamaz, üret m de zümreler n, tabakaların,
sınıfların uzlaşmaz karşıtlığı üzer ne ve sonunda b r km ş emek le f lî emek arasındak uzlaşmaz karşıtlık
üzer ne kurulmaya başlar. (Marx, 1999, p. 60).

Burada Marx’ın özel mülk yet n ortaya çıkışına da r çözümlemes devreye g rmekted r. Daha sonra etnoloj
ncelemeler le olgunlaşan f kre göre Marx, uygarlığın ve toplumun şafağında mülk yet n bulunmadığı
komünal b r toplum t p mevcuttur. Bu toplumda tüm üret m araçları ortak mülk yetted rler ve dolayısıyla
sınıflar ve çatışma söz konusu değ ld r. İkt sad ve sosyal gel şmeler b r tür cennet ortamı olan bu

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 87/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

koşullardan çıkışına sebep olmuştur. Sınıflı toplumun ortaya çıkmasına sebep olan özel mülk yet her ne
kadar Marx tarafından olumlanmaz, ancak gerekl b r kötülük olarak görülür. Ant -Dühr ng’ n artık Marx
tarafından yazıldığı b l nen b r bölümünde lkel toplumlarda özel mülk yet n ve sınıfların n ç n ve nasıl
ortaya çıktığı artık gel şm ş olan evr m teor s nden de faydalanılarak anlatılır.

“İnsanlar lk olarak hayvanlar dünyasından —dar anlamda— nasıl


çıkarlarsa, tar he de öyle g rerler: Henüz yarı-hayvan, kaba, daha doğa
güçler karşısında güçsüz, henüz kend öz güçler n n cah l ; öyleyse
hayvanlar denl yoksul ve ancak onlar kadar üretken. O zaman varoluş
(yaşama) koşullarında bell b r eş tl k ve bundan ötürü de a le başkanları
ç n b le, toplumsal konumda b r türlü eş tl k, — h ç değ lse daha sonrak
uygarlaşmış halkların doğal tanmsal topluluklarında devam eden b r
toplumsal sınıflar yokluğu egemen olur” (Engels, 1995, p. s. 203 [Marx’ın
yazdığı kısım]).

Ancak bu eş tl k ve sınıfsızlık hâl gel şen toplumsal koşullardan ötürü devam edemez. Z ra bu topluluklar
ç nde bel rl görevler n yer ne get r lmes ç n “topluluğun denet m altında da olsa” b r ş bölümü
mevcuttur. En azından “korunması b reylere düşen k m ortak çıkarlar” çerçeves nde oluşan bu ş bölümü
toplumda b r farklılaşma meydana get r r. Başlangıçta topluluk adına bell b r güçle donatılmış olan
b reyler zamanla toplum karşısında güç sah b olacak b r konum elde ederler. Z ra üret c güçler n
büyümes , nüfusun yoğunlaşması ve topluluğun hacm n n büyümes ş bölümünün sınırlarının
gen şlet lmes ne “ortak çıkarları korumak ve karşıt çıkarlara karşı savunmak üzere organlar kurulmasına”
neden olur. Böylece “daha o zamandan tüm grubun ortak çıkarlarının tems lc s olarak ayrı ayrı her
topluluk karşısında, hatta bazen onunla karşıtlık ç nde, özel b r duruma sah p bulunan bu organlar ya her
şey n doğaya göre olup b tt ğ b r dünyada hemen hemen kend başına kurulan b r görev kalıtımı ya da
ötek gruplarla çatışmaların artması ölçüsünde bunlardan vazgeçmen n artan olanaksızlığı sonucu, az
zamanda daha büyük b r özerkl k kazanırlar” (Engels, 1995, p. s. 203 [Marx’ın yazdığı kısım]).

Alman İdeolojisi’nde farklı mülk yet b ç mler , şbölümünün gel şmes ve farklı toplumsal yapıların ortaya
çıkmasına da r daha detaylı b r anal z bulab l r z. Marx burada dört tür mülk yet b ç m (aş ret, devlet,
feodal ve özel mülk yet) ve bunların yol açtığı toplumsal yapılardan bahsetmekted r.

Mülk yet n lk b ç m “b r halkın av ve balıkçılıkla, hayvan yet şt rmeyle ya da en ler aşamada, tarımla
geç nd ğ , üret m n gel şmes n n lk evres ne” tekabül eden aş ret mülk yet d r (Stamme gentum). “Bu
aşamada ş bölümü, henüz pek az gel şm ş ve a le ç ndek doğal ş bölümünün gen şlem ş b ç m nden

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 88/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

barett r”. Toplumsal yapı da bu nedenle, a len n gen şlemes yle sınırlıdır. Toplumsal tabakalaşma en üstte
ataerk l aş ret n re sler , bunların altında aş ret üyeler ve en altta da köleler şekl nde gerçekleşmekted r.

Mülk yet n k nc b ç m se aş retler n sözleşme veya fet h yoluyla b r kent hâl nde b rleşmes nden ler
gelen ve kölel ğ n varlığını sürdürdüğü ant k ortak mülk yet ve devlet mülk yet d r. Bu aşamada artık
yavaş yavaş ortak mülk yet n yanında önce taşınır şeylerde daha sonra da taşınmaz şeylerde özel
mülk yet gel şmeye başlamıştır. “[B]u mülk yet b ç m üzer ne kurulmuş olan bütün toplumsal yapı,
onunla b rl kte halk kt darı, b zzat taşınmaz özel mülk yet n gel şt ğ oranda dağılır. İş bölümü ş md den
daha da gel şk n b r hâle gelm şt r. Kent le kır arasındak karşıtlığı ve daha sonraları kentler n çıkarlarını
tems l eden devletler le köyler n çıkarlarını tems l eden devletler arasındak ve kentler n kend çler nde
den z t caret le sanay arasındak karşıtlığı daha o sıralarda görmeye başlarız.” Özel mülk yetle b rl kte
daha sonra modern dönemde bel rg n olarak ortaya çıkacak olan mülk yet n bel rl ellerde toplanması ve
bunun net ces nde toplumda mülk yete dayalı b r kutuplaşmanın ortaya çıkmasına bu dönemden
t baren rastlamaktayız. Marx Roma’da ve Ant k Yunan’da ancak vatandaşların mülk yet sah b olması ve
bunun oluşturduğu sınıflı yapıdan bahsetmekted r. Bu aslında Roma’nın yıkılma dönem nde Feodal te’n n
zümre mülk yet n n doğuşunun da temeller n oluşturacak b r ayrışmadır.

Üçüncü mülk yet b ç m se feodal ya da zümre mülk yet d r. Fat h Cermenler n asker örgütlen ş n n etk s
le feodal te asker toplumsal b r düzen olarak ortaya çıkmıştır. Marx’a göre feodal s stem n özü kırda
toprak mülk yet n n bel rl ellerde toplanması le feodal beyler ve serfler arasında ve buna paralel olarak
şeh rlerde lonca s stem le usta, kalfa ve çıraklar arasında h yerarş ye dayalı b r toplumsal yapı olmasıdır.
“Feodal çağ boyunca başlıca mülk yet b r yandan serfler n emeğ n n boyunduruk altına sokulduğu toprak
mülk yet ne, öte yandan da küçük b r sermaye yardımıyla kalfaların emeğ n yöneten k ş sel emeğe
dayanıyordu.” (Marx & Engels, 1976a, pp. 32–35 Ayrıca bk. s. 89-90)

Marx’a göre ş bölümünün gel şmes n n çeş tl aşamaları, b r o kadar farklı mülk yet b ç mler n tems l
eder; b r başka dey şle ş bölümünün her yen aşaması, çalışmanın konusu, aletler ve ürünler
bakımından b reyler n kend aralarındak l şk ler de bel rlemekted r. Gel şen üret m araçları ve nsanlar
arası ş bölümüne dayanan özel mülk yet b r kez ortaya çıktığında topluluk ç nde b rb r ne rak p farklı
grupların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu çerçevede görüldüğü üzere Marx’ın ş bölümüne verd ğ
yer onun kuramında en çok hmal ed len taraflardan b r s n teşk l eder. Kend ekonom pol t k yaklaşımını
İng l z ekonom pol t kç ler n n kuramlarının eleşt r s üzer ne nşa eden Marx, onlardan kt sad yaşamın
gel ş m nde ş bölümünün merkez b r yer tuttuğu f kr n almıştır. Kapital’ n İşbölümü ve Manüfektür
başlıklı bölümünde detaylı b r b ç mde ele aldığına göre tar hte değ ş k tekn kler n ortaya çıkmasında ve
üret m koşullarının değ ş m nde ş bölümü ve uzmanlaşmanın öneml b r yer mevcuttur. O, ş bölümü ve
uzmanlaşmayı merkeze aldığı ç n kap tal zm fevkalade b r s stem olarak görür (Marx, 1986b, p. 354). Aynı
şek lde ş bölümünün gel şmed ğ ve dolayısıyla özel mülk yete er şmeyen Doğulu toplumların
durağanlığını da bu çerçevede anal z eder.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 89/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

“Bunların en bas t b ç m nde, toprak ortaklaşa şlen r ve ürün üyeler


arasında bölüşülür. Aynı zamanda, pl k eğ rme le dokuma, her a lede
yardımcı zanaatlar olarak yapılır. Tek ve aynı şle uğraşan yığınların yanı
sıra, hem yargıç hem pol s ve verg toplayıcı görevler n yer ne get ren
“muk m-başı”, toprağın ek m ve bununla lg l her şey kaydeden b r
muhas p; suçluları kovuşturan ve gezg n yabancıları koruyarak b t ş k
köye kadar bunlara yoldaşlık eden b r görevl memur; sınırları komşu
topluluklara karşı koruyan b r sınır koruyucusu; sulama şler ç n ortak
depolardan su dağıtan b r su-gözcüsü; d nsel h zmetler , yürüten b r
Brahman; kum üzer nde çocuklara okuma-yazma öğreten b r öğretmen;
tohum ekme le hasat ve her türlü tarımsal şler ç n uğurlu ve uğursuz
günler lan eden b r takv m rah b ya da münecc m; tarım araçlarını yapan
ve onaran b r dem rc le marangoz; köyün bütün toprak kaplarını yapan
b r çömlekç ; b r berber le g yecekler yıkayan, b r çamaşırcı; b r kuyumcu
le bazı topluluklarda kuyumcunun, bazılarında öğretmen n yer n alan b r
ozan bulunur. Bu b r düz ne nsanın bakımı, bütün toplum tarafından
sağlanır. Nüfus artınca, boş b r toprak üzer nde aynı modele uygun yen
b r topluluk kurulur. Bütün şley ş, s steml b r ş bölümü göster r, ama
manüfaktürde olduğu g b b r ş bölümü olanaksızdır, çünkü dem rc le
marangoz vb. ancak değ şmeyen b r pazar bulab l r ve olsa olsa köyün
büyüklüğüne göre, bu zanaatçılardan b r yer ne k -üç k ş olab l r.” (Marx,
1986b, pp. 371–372)

Ona göre “Asyat k toplumların değ şmezl ğ n n sırrının anahtarını veren” (Marx, 1986b, pp. 372–373) bu
tür b r ş bölümünün ortaya çıkmadığı sadel k, özel mülk yet n yokluğunun da temel n teşk l eder.
Böylece “durmadan kend s n aynı b ç m çer s nde üreten ve rastlantısal olarak yok ed ld ğ zaman da
aynı yerde ve aynı adla yen den türeyen” (Marx, 1986b, pp. 372–373) kend kend ne yeterl topluluklar
ortaya çıkar. İşte bu sebeple tar h n şafağından ber Asya t p üret m b ç m değ şmeden Batılı üret m
b ç mler ne paralel b r sey rle varlığını devam ett rm şt r. Hâlbuk Batı’da özel mülk yet n ortaya çıkmasına
dayalı olarak farklı sınıflar teşk l etm ş ve her da m b r değ ş m le müşahhaslaşan b r tar hsel süreç ortaya
çıkmıştır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 90/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Burada yukarıda aktarıldığı üzere b r km ş emek (sermaye) le f l emek arasındak çel şk öneml b r yer
tutmaktadır. Marx’ın efend -köle d yalekt ğ ne göre mülk yete uzaklıklarına göre b ç mlenen toplumsal
güçler arasındak mücadele n hayet nde yen tar hsel ve toplumsal koşulların ortaya çıkması le
net celenecekt r. Ant k üret m b ç m nde köle sah pler le köleler arasındak mücadele net ces nde üret m
güçler ndek değ şen koşullardan ötürü feodal zm n ortaya çıkmasına neden olmuştur. Feodal üret m
b ç m nde köleler n yer n serfler, köle sah b senyörler n yer n de feodal beyler almıştır. Ancak üret m
tekn kler nde gerçekleşen değ ş mler net ces nde feodal zm üretkenl ğ n kaybetm ş, yer ne tüm eşyayı
değ ş me tab kılan burjuva üret m b ç m gelm şt r. Bu yen üret m b ç m nde yaşanan dönüşüm daha
rad kald r. Z ra sadece üret c güçler değ l toprağın yer n sermayen n almasıyla üret m aracı da
değ şm şt r. Sermaye mülk yet ne dayalı burjuva üret m b ç m nde serfler n yer n serbest şç , feodal
bey n yer n se burjuvaz almıştır. Artık sınıf kavgası b r km ş emekle f l emek arasında yaşanmaktadır.

6.4. Sosyalizme Geçiş: Marx’ın Mikro Değişim Teorisi

Marx’ın sınıflar arası çel şk ye da r bu anal z modern toplumdak değ ş m d nam kler ne da r yaklaşımının
çerçeves n sağlamaktadır. Aynı zamanda onun toplumun gel ş m nde n ha aşama olarak görmed ğ
burjuva toplumunda devr m ve değ ş me da r f k rler n de şek llend rmekted r. Marx tar hsel değ ş m
kadar kapsamlı b r b ç mde olmasa da çağdaş toplumdak değ ş m d nam kler le de lg len r. Marx’ın
esasında üzer nde yeter nce durulmamış bu anal zler n b r m kro değ ş m teor s olarak adlandırmak
mümkündür. Daha çok kap tal zm n kr z ve geleceğ ve sosyal st topluma geç ş çerçeves nde ortaya çıkan
ve esasında üzer nde yeter nce durulmamış bu anal zler n Marx’ın m kro değ ş m teor s olarak
adlandırmak mümkündür.

Modern toplumun oluşumunu kap tal zm n ortaya çıkışı eksen nde nceley p kend d yalekt k metoduna
sadık kalarak kap tal zmden çağdaş sosyal zme geç ş n mkânlarını s stem n çsel çel şk ler n n
çözümlenmes nde arar. Bu çerçevede “Sermaye endüstr yel tarımı gel şt rerek evs zler , serfler , köylüler ,
tımar sah pler n , küçük mülk sah pler n gündel kç ye, ücretl şç ye dönüştürdüğünü ve sürekl toprakta
esk mülk yet b ç mler n k raya dönüştürmeye çalıştığına şah t olmaktayız” (Marx, 1986, s. 206).
Dolayısıyla burjuva üret m b ç m nde temel üret m aracı olan sermayeye sah pl k eksen nde modern
toplumda g tt kçe k temel sınıf kalacaktır: şç sınıfı ve burjuvaz .19   Marx’a göre burjuva üret m
b ç m nden sosyal zme burjuvaz ve proletarya arasındak çel şk den doğan çatışmalar net ces nde “sınıf
savaşımının karar saat ne yaklaştığı anlarda, egemen sınıf çer s nde, aslında boydan boya tüm esk
toplum çer s nde, sürüp g den çözüşme sürec öyles ne sert, apaçık b r n tel k alır k , egemen sınıfın
küçük b r kes m kend s n koparır ve devr mc sınıfa, geleceğ eller nde tutan sınıfa katılır” (Marx ve
Engels, 1976b, s. 494). Tıpkı “daha önceler soyluluğun b r kes m n n burjuvaz den yana geçm ş olması”nın
oluşturduğu dönüştürücü etk g b burjuvaz n n bu “tüm tar hsel hareket teor k olarak kavrama düzey ne
ulaştırmış olan kes m ” (Marx ve Engels, 1976b, s. 494) de proleteryaya devr mc b r hareket
kazandıracaktır. Böylece sınıf çel şk ler artacak ve küresel düzeyde kend l ğ nden gerçekleşecek b r
devr m net ces nde geç lecekt r.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 91/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Bir dünya pazarı oluşturma eğilimi sermayenin doğasındandır ve bunun önündeki her engeli ortadan
kaldırır. Öncelikle kendi durduğu noktaya göre daha önceki ve aşılmış üretim biçimlerini sermaye
temelli bir üretime, değişime girmeyen anlık kullanım değerine dönüştürerek üretimin her anını
değişime odaklı olarak kurar. (Marx, 1986, s. 335)

Burada da görüldüğü üzere Marx kap tal zm n doğası t barıyla gen şlemek zorunda olan b r s stem
olduğunu düşünür. Sermaye yıkıcı ve sürekl devr mc d r; “üret m güçler n n gel şmes n n, ht yaçların
gen şlemes n n, üret m n değ şmes n n ve tüm doğal ve manev güçler n kullanımının önündek engeller
yıkar atar” (Marx, 1986, s. 336-337). Bu sebeple tüm küreye yayılıp gen şlemes n n sınırına geld ğ nde
küresel b r kr zle yer n yen b r üret m b ç m ne bırakacaktır. Özell kle Kapital’ n üçüncü c ld nde yaptığı
matemat ksel anal zlerle kap tal st s stem n rekabet yasasından kaynaklanan çel şk ler göstermeye
çalışır. Kap tal zm n doğasındak tekelleşme eğ l m Marx’a göre sermayedarların daha fazla kâr elde
etmek ç n daha fazla artık ürüne el koymasını gerekt rmekted r. Ücretler n genel sev yes n n
düşmes nden kaynaklanan arz fazlası (ya da eks k talep) sorunu Marx’a göre kap tal zm n gen şleyen
pazarları le çözülmekted r. Ancak kap tal zm gen şley p tüm küreye egemen olunca bu mkân ortadan
kalkacağı ç n fazla arz ve kârlılık sorunu çözülemeyecek b r şekle bürünecekt r. Bu sebeple kap tal zm
gen şled kçe şç sınıfı le burjuvaz arasındak çel şk ler g derek der nleşecek ve en n hayet nde dünya
düzey nde b r devr mle kolekt f mülk yet ve çalışmanın egemen olduğu yen b r üret m b ç m ve ona
dayalı yen b r toplum b ç m ortaya çıkacaktır. Tar h n sonunda kap tal zm n kader kolekt f çıkarların
madd çatışması tarafından bel rlenecekt r.

Bu dönüşümün gerçeklemes her ne kadar tar h n kend ç d nam kler ve yasaları dolayımında
kend l ğ nden olsa da şç sınıfının devr mc b l nce sah p olması da öneml d r. Sınıf b l nc emekç
k tleler n n s yas b r özneye dönüşümünü sağlar ve devr m n gerçekleşmes nde öneml roller cra eder.
Bu çerçevede şç sınıfının kend nde b r sını an kend s ç n b r sınıfa dönüşmes gerekmekted r. Marx
(1978), Louis Bonaparte'ın Onsekiz Brumaire’ s ml eser nde Fransız devr m eksen nde çağdaş
toplumdak sınıflar arası münasebetler n ve toplumsal değ ş m d nam ğ n n genel b r çerçeves n sunar.
Bu çerçevede b r sınıfın mensuplarının salt somut şahs kt sad çıkarlarından kolekt f b r farkındalığa
varması öneml b r yer tutmaktadır. Örneğ n ona göre köylüler b r yığın olarak kend s ç n sınıfa
dönüşemem ş ve ulusal ölçekte b rb rler yle olan çıkar b rl ğ n asla kavrayamamışlardır.

Marx’a göre her b r üret m b ç m öncek n n rahm nde olgunlaşır ve şartlar uygun olduğunda ortaya çıkar.
Bu süreçte çel şk ler n der nleşmes nde üret m l şk ler le üret m güçler arasındak çel şk esas rolü
oynamaktadır. Dolayısıyla kap tal st sınıfın feodal üret m b ç m ç nde ortaya çıkıp feodal s stem n
çel şk ler n der nleşt r p burjuva üret m b ç m n meydana get rmes g b , proleterya da kap tal st s stem
ç nde ortaya çıkıp onun çel şk ler n der nleşt r p sosyal st üret m b ç m n n ortaya çıkmasını
sağlayacaktır.

6.5. Kahramanlar ya da Koşullar: Toplumsal Değişimde Bireyin Rolü

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 92/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Marx’ın özell kle dönem nde yaygın etk sah b olan ütop k sosyal stler ve anarş stler le g r şt ğ
münakaşalarda toplumsal değ ş mde b rey n rolü merkez b r yer tutmaktadır. Her zaman olduğu g b
Marx’ın yaşadığı dönemde de b rey n tar hsel süreçtek rolüne da r b r b r ne zıt g b görünen ama
esasında b rb r n tamamlayan k görüş bulunmaktadır. Bunlardan b r nc s olan “büyük adam teor s ”
olarak adlandırılan radec (volontar st) anlayıştır. Bu teor 19. yüzyılın başında, belk de Napolyon’un
etk s yle, tar hsel gel şmeler açıklamada yaygın b r hâl almıştır. Buna göre tar h kar zma, zekâ, b lgel k ve
s yas becer ler ne dayanarak etk l ve güçlü b reyler şek llend rmekted r. İskoç Yazar Carlyle tarafından
popüler ze ed len bu teor ye göre kahramanlar tar h n akışını değ şt reb lecek b r eylem üretme gücüne
sah pt rler. Bu görüşe zıt kutbu se kaderc b rey n tar hte h çb r rolünün olmadığı f kr tems l etmekted r.
Bu görüşe göre tar hte önceden bel rlenm ş b r sey r söz konusudur ve b reyler tek l eylemler le bu
g d şatı değ şt reb lme gücüne sah p değ llerd r. Temelde Hegel’ n büyük adamların dünya ruhunun b rer
alet oldukları f kr çerçeves nde tar h n büyük b r planı mevcuttur ve b reyler b l nçs z b r b ç mde bu
plana tab olmaktan başka b r şey yapamazlar. Bu planın zıddına hareket etmeye çabaladıkları zaman b le
esasında ona h zmet etmekted rler.

Spencer le b rl kte Marx büyük adam teor s n n karşısında yer almakta, b reyler n zamanları ve toplumları
tarafından şek llend r ld ğ n savunmaktadırlar. Ancak Marx, Spencer’dan frklı olarak kaderc b rey n
pas fl ğ f kr n de reddetmekted r. Marx lk eleşt r s n b rey yok sayan “tar h n eng n çer ğ ”, “ nsan
l şk ler n gerçek zeng nl ğ ”, “s stem n g zem ” “ nsanın anlamı” g b kaderc , m st k, g zeml ve eleşt r y
hapse tıkan görüşlere yönelt r. Kutsal Aile’de Engels le b rl kte şöyle yazarlar:

“Tar h h çb r şey yapmaz, “Eng n zeng nl ğe sah p değ ld r” o,


“savaşımlara g r şmez”! Ters ne, bütün bunları yapan, bütün bunlara
sah p olan ve bütün bu savaşımlara g r şen, nsandır, gerçek ve yaşayan
nsan; h ç kuşkunuz olmasın, nsanı kend erekler n gerçekleşt rmek ç n
kullanan –sank kend başına b r k ş ym ş g b – tar h değ ld r; tar h, kend
öz erekler ardından koşan nsanın etk nl ğ nden başka b r şey değ ld r.”
(Marx, 2003, p. 137)

İk nc eleşt r se b rey tar h n salt öznes gören kahramancılara yönel kt r. Marx’ın Napoleon Bonaparte’ın
18 Brumieri s ml eser nde yer alan meşhur “İnsanlar kend tar hler n kend ler yaparlar, ama kend
key fler ne göre, kend seçt kler koşullar ç nde yapmazlar, doğrudan ver olan ve geçm şten kalan
koşullar ç nde yaparlar” (Marx, 2007, p. 477) cümles tam olarak bu durumu açıklamaktadır. Buna göre
b reyler b r toplum toplumsal b ç m çer s nde şek llen rler ve eylemler bu topluma göre şek llen r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 93/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Tar hte kahramanın rolüne da r bu k uç görüş arasında Marx’a göre Carlyle’n n öne çıkardığı tar h yapan
kahramanlar ve Rob nson Crusoe türü b r soyut b rey tar hte yoktur. B rey toplumla l şk s nde, kolekt f
çer s nde b r yere sah pt r. B rey üret m araçlarının ve üret m l şk ler n n oluşturduğu yapı çer s nde b r
değ ş m yapab l r (Krader, 1982, pp. 200–201) Marx’a göre nsan toplum ç nde nsandır. Toplum b rey n
d ğer b reylerle g rd ğ l şk den doğar. Bu çerçevede yukarıda fade ed len koşulların tay n ed c l ğ ne da r
kayıt çok öneml b r sınırlandırmayı barındırmaktadır. Tar h n b r şley ş ve mekan zması olduğuna
nanan Marx, b rey n rolünü ç nde bulunulan dönem n şley ş n en y şek lde anlayarak buna uygun b r
hareket gel şt rmekt r. Yan ona göre b rey tar h n g d şatını kavrayarak onun doğal gel ş m n destekley c
b r konumda bulunmalıdır. Onun b rey b r sınıfın nesnel b l nc n ed nerek tar hsel akışın ve yasaların
b l nc ne vardığında tar hsel akışı değ şt reb lecek doğru eylem gerçekleşt rme becer s ne sah p b r
b reyd r. Burada b rey sınıfa dönüşür, tar h n öznes sınıf olur. Felsefe’nin Sefaleti’nde Marx, ütop k
sosyal stler sefalet n ç nde sefaletten başka b r şey bulamamakla tham ederken bunu anlatmaktadır
(Marx, 1999, p. 124). Sefalete yazıklanmak sef llere merhamet duymak sefalet n ç nde esk toplumu
alaşağı edecek devr mc , yıkıcı yönü görememekle net celenmekted r. Buna göre tar hsel b r vakanın
öznel anlamı le nesnel anlamı b rb r nden farklıdır ve b rey kend öznel alanını aşıp sınıfın nesnel alanına
dah l olduğu ölçüde tar h n b r aktörü olab l r.

Marx bu konuda da Hegel’den ne kadar kopmak stese de tar hsel yasalar çerçeves nde değ ş m n
zorunluluğunu, kap tal zm n yıkılacağını göstermeye g r şt ğ her noktada Hegelc bakış onu bel rlemeye
devam eder. Hegel büyük adamın tar h n lerley ş n önceden gören ve öne atılarak hareket o yöne doğru
çev ren, tar h n kader le aynı doğrultuda hareket ett ğ ç n de en nde sonunda başarılı olan ve ruhun
gerçekleşmes n hızlandıran k ş olduğunu düşünürken, Marx da kend nden bağımsız olarak ortaya çıkmış
sınıfların tar hsel roller n oynamasında bu hareketler l derl k eden zek , cesur k ş lerden bahseder. Eğer
bu hareket başarılı olursa bu k ş ler kahraman olurlar, ama başarısı da olsa hatırlanırlar (Cooper, 1925, p.
113)

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 94/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Bunu en açık b r b ç mde pek çok yerde şahıslaştırarak (Bay Kap tal st) seslend ğ kap tal st sınıfın
anal z nde görürüz. Marx dünya tar hsel evrensell k f kr n Hegel’den alır. Alman İdeolojisi’nde
proleteryanın ve komün zm n ancak dünya tar hsel olarak yaşayab leceğ f kr Hegel’ n aşamalar f kr yle
l şk l d r. Hegel burjuvayı nesenelleşm ş çıkarları tems l eden evrensel sınıf olarak görürken Marx bunun
proletarya olduğunu göstermeye g r ş r. Hegel’de dünya tar hsel kahraman f gürünün (İskender, Sezar,
Napolyon) yer n Marx’ın şemasında “kap tal st” almıştır. Marx kap tal st n sermayen n müşahhaslaşmış
hâl olduğunu düşünür. Kap tal st kend n gerçekleşt rme tutkusunun ürünü b r tür Faustvar şeytan
karakterd r: “İk ruh, heyhat, göğsüne bağdaş kurmuş; b r durmadan d ğer nden ayrılıyor” (Marx, 1986b,
p. 610). Bu kap tal st n dünya tar hsel rolünü Komünist Manifesto’da sayfalar boyunca zler z. Kap tal st
artık kâr peş ndek bas t b r ego st tüccar değ l; dünya tar hsel b r aktördür:

“Kap tal st olarak o, ancak sermayen n müşahhaslaşmış hâl d r. Onun


ruhu, sermayen n ruhudur. Ama sermayen n b r tek yaşam dürtüsü vardır,
değer ve artı-değer yaratmak, üret m araçlarını mümkün olduğu kadar
büyük m ktarda artı-emeğ emeb lecek değ şmeyen etmen hâl ne
get rmek eğ l m .” (Marx, 1986b, p. 247)

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 95/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

“Sermayen n yayılmacılığı” dünya tar hsel b rey n n değ ş m geç rm ş hâl d r. N hayet nde Marx
“toplumun, kt sad b ç mlen ş n n evr m n doğal tar h n b r sürec olarak” gördüğünü açıkça lan eder ve
b rey n tar h n g d şatından mesul tutlamayacağını bel rt r. Bu çerçevede “b rey kend n öznel olarak bu
l şk ler n üzer ne ne denl çok çıkarırsa çıkarsın, toplumsal olarak kend s n bel rleyen bu l şk lerden,
herhang b r başka görüşten daha az sorumludur” (Marx, 1986b, p. 18 [Almanca B r nc Baskıya Önsöz,
çev r değ şt r lm şt r])

6.6. Toplumsal Değişimde Teknolojinin Rolü

Yukarıda tar hsel materyal zm çerçeves nde Marx’ın toplumsal değ ş mde b rey n rolünü yadsıdığını, onun
ancak b r sınıf b l nc ne sah p hâle geld ğ nde tar hsel b r aktöre dönüştüğünü açıkladık. Tar h n
lerlemes n ve toplumsal değ ş m üret m b ç mler n n b rb r le d yalekt k l şk s çerçeves nde açıklayan
Marx altyapı le üstyapı arasında kurduğu l şk , altyapıyı teşk l eden üret m b ç m nde b r değ ş m
meydana get reb lme kapas tes ne sah p olan kt sad ve teknoloj k değ ş mlere başat b r rol tay n etm şt r.
Ona göre nsanlar yen üret c güçler sağlamak ç n tekn k yen l kler yaparlar. Bu tekn k yen l klere bağlı
olarak üret m b ç mler ve dolayısıyla bütün toplumsal l şk ler değ ş r: “El değ rmen s ze feodal beyl
toplumu ver r; buharlı değ rmen se, sına kap tal stl toplumu” (Marx, 1999, p. 109).

Marx’ın teknoloj ye verd ğ rol onun doğa hakkındak görüşler ve teor s çerçeves nde şek llenmekted r20.
Marx nsanın kend eylemler le doğa karşısında b r konum elde ederek nsan b r dünyayı oluşturduğunu
düşünmekted r. Bu anlamda onun Prometheus’a verd ğ anlam nsanlık tar h n b r doğadan kopuş ve
onun üzer ne egemenl k kurma sürec olarak şek llend r r. Komünist Manifesto’da “yüzyılı bulan
egemenl ğ sırasında” burjuvaz n n doğa güçler ne egemen olarak “daha öncek kuşakların tümünün
yaratmış olduklarından daha yoğun ve çok daha büyük üret c güç” oluşturduğunu lan eder (Marx &
Engels, 1976b, p. 489).

Marx’ın toplumsal koşulların değ ş mde tekn ğ n rolüne yaptığı bu güçlü vurgu, özell kle feodal zmden
kap tal zme geç ş ele alırken tekn k gel şmeler merkeze alması teknoloj y determ n zm tartışmalarını
doğurmuştur.21 Eko-tekno determ n zm n Marks st sosyal bütünlüğün geçm şte ve ş md k en genel
yorumu olduğunu beyan eden Llobora’ya göre “altyapı (üret m güçler ve l şk ler ) le üstyapı (sosyal,
s yasal ve hukuk müessese ve deoloj ler) arasında kesk n b r ayrım yapan” eko-tekno determ n st
açıklamada kt sat ve teknoloj den hızır g b her şeye yet şmes (deus ex mach ne) ve tar h n d nam kler n
ve her sosyal bütünlüğün yapısını ayrıntılarıyla açıklaması beklenmekteyd (Llobera, 1979, pp. 249–251).

Marx’ın ele aldığı teknoloj k değ şmeler daha çok 18. yüzyılın ortasından t baren İng ltere’de Endüstr
Devr m ’n doğuracak teknoloj k gel şmelerd r. Yan kap tal zm yen b r aşamasına sokacak olan
değ ş kl klerd r. Bu dönemde genel olarak modern endüstr yel gel şmen n b l msel b lg n n teknoloj
olarak üret m s stem ne uygulanmasından kaynaklandığına nanılmaktadır (Rosenberg, 1999, p. 401).
Marx da tar hsel materyal zm metodu sebeb yle b reyler n değ l de sınıfların ve l şk ler n değ ş m n n

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 96/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

toplumsal değ ş me yol açtığını düşündüğü ç n teknoloj k değ şmeler n etk s ne karşı daha fazla d kkatl
olmak durumundaydı. Z ra yukarıda ele alındığı g b Marx’a göre toplumsal değ ş m kahraman b reyler
yoluyla değ l madd koşulların değ şmes yoluyla gerçekleşmekted r.

“B reyler n yaşamlarını ortaya koyuş b ç m , onların ne olduklarını çok


kes n olarak yansıtır. Şu hâlde, onların ne oldukları, üret mler yle, ne
ürett kler yle olduğu kadar, nasıl ürett kler yle de örtüşür. Demek k ,
b reyler n ne oldukları, üret mler n n madd koşullarına bağlıdır.” (Marx &
Engels, 1976a, p. 31)

Marx’ın teknoloj n n b r toplumu değ şt rmes gerekt ğ ne da r f k rler n en açık b r b ç mde H nd stan
üzer ne yazdıklarında tak p edeb l r z. 19. yüzyılın ortasında İng l zler H nd stan’da telgraf s stem n kurar
ve dem r yolu nşaatına başlar. Marx’a göre dem r yolunun nşaası ç ne kapalı, tar h n dışında durağan
H nd stan’ı tar h n akışına yen den katacaktır. Z ra dem r yolu, dem r yolu sanay y get recek, toplumsal
kapalılığı çözecek, lerlemen n önündek sınıfsal engeller kaldıracaktır. Böylece dem r yolu H nd stan’ın
bütün sosyal, s yasal ve kt sad sorunlarını temel nden çözecek b r anlam kazanır (Marx, 1976a, p. 601).

Öte yandan teknoloj n n h ç durmadan gel şmes , kap tal zm n evrenselleşmes ç n de b r dayanak
noktası teşk l eder. Marx’a göre teknoloj üret m s stem ne otomasyonu get rerek üret mde öneml b r artış
gerçekleşt r r. Böylece tar hsel olarak toplumsal l şk ler ve emeğ n üret m sürec ndek konumu değ ş r.
Bunu özell kle Marx’ın Endüstr Devr m le lg l anal zler nde göreb l r z. Bu anlamda Marx, tar h boyunca
teknoloj n n b rer sonucu olan üretkenl k ve ş bölümüne merkezî b r yer vermekted r (Shaw, 1979, p.
164). Marx’a göre kap tal zm üretkenl ğ n artması le gel şm ş ve bunun üzer nde varlığını devam
ett rmekted r. Dolayısıyla kap tal zm üret m n tekn k organ zasyonunda lerleme ve üret m güçler ç n en
üretken üret m l şk ler ne ht yaç duyar. Bu da teknoloj n n üret m s stem nde da m b r b ç mde
kullanılmasını gerekt r r. Kap tal zm n bu açmazı Marx tarafından onun kend sonunu hazırlaması olarak
görülür.

6.7. Sonuç

“Üret c güçlerde, sürekl büyüme; toplumsal l şk lerde, sürekl yok olma; düşüncelerde, sürekl oluşma
hareket vardır; değ şmez olan tek şey, hareket n soyutlanmasıdır. – mors mmortal s” (Marx, 1999, p.
109). Marx’ın Felsefe’nin Sefaleti’nde d le get rd ğ bu görüşler onun toplumsal değ ş me yaklaşımını en
açık b ç m yle yansıtmaktadır. Z ra o sanay n n Batı’dak tüm üret m yapısını dönüştürdüğü, yoğun nüfus
hareketl l ğ n n yaşandığı, s yasal yapının ve düşünsel çerçeveler n baştan ayağa dönüştüğü büyük
toplumsal değ ş mler çağına tanıklık etm ş b r düşünürdür. Onun yaşadığı dünyada kt sad yapıların
farklılaşmasına bağlı olarak büyük sosyal ve s yasal değ ş mler gerçekleşm şt r. Ayrıca bu dönem Batı
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 97/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

toplumlarında yoğun b r proleterleşmen n ve kutuplaşmanın da yaşandığı b r dönemd r. Dolayısıyla


buradan hareketle Marx kt sad etkenler n toplumun şek llenmes nde temel rolü cra ett ğ n
düşünmüştür. Ancak kap tal zm n gel ş m Marx’ın öngördüğü g b gerçekleşmem ş ve sınıflar arasında
beklenen kutuplaşma ve dolaysız çatışma ortaya çıkmamıştır. Dolayısıyla y rm nc yüzyılda Marx’ın
toplumsal değ şme kuramı bazı temel rev zyonlara uğramıştır.

Bölüm Özeti

Karl Marx değ ş m le en yakından lg lenen sosyolog olarak n teleneb l r. Z ra O, büyük b r tar hsel
değ ş m n bütün hızıyla yaşandığı (burjuvaz n n egemenl ğ ) ve b r başkasının da yaşanmak üzere
(proleteryanın devr m ) olduğunu düşünmekted r. Onun tar he bakış açısına göre toplumda kaçınılmaz
b r değ ş m sürec mevcuttur. B l m adamları d yelekt ğ n yasaları tarafından bel rlenen bu değ ş m n
mekan zmasını çözdükler nde ona yön vereb lmeler de mümkün olacaktır. Kend s n n tar h n materyal st
açıklaması olarak fade ett ğ yaklaşıma göre tar hte üret m b ç mler n n d yalekt k b r b ç mde b rb r n
tak p ett ğ b r lerleme mevcuttur. Bu lerlemen n motorunu sınıf çatışması oluşturmaktadır. Her b r
üret m b ç m nde üret m araçlarının mülk yet n el nde bulunduranlar le bu mülk yetten dışlananlar
arasındak mücadele değ ş m meydana get rmekted r. Bu çerçevede Marx olgun model nde beş aşamalı
(Komünal, Ant k, Feodal, Burjuva ve Sosyal st) b r toplumsal değ ş m ç zg s öngörmekted r. Marx bu beş
aşamaya paralel olarak üret m araçlarında özel mülk yet n ortaya çıkmadığı dolayısıyla tar h boyunca
durağan b r sey r tak p eden ve değ şmeden kalan Asyat k toplumdan bahseder. Bu toplumlarda özel
mülk ye ve sınıflar ortaya çıkmadığı ç n toplumsal değ ş m ç n Marx çsel d nam kler n yeterl
gelmeyeceğ n , dolayısıyla dışsal müdahalen n gerekt ğ n düşünmekted r. Bu çerçevede tartışılmaz b r
b ç mde sömürgec l ğ Batı dışı toplumların modernleşmes ç n sömürgec l ğ n olumlu şlev nden
bahsetmekted r.

Marx toplumsal değ ş m n tar hsel yasalar çerçeves nde gerçekleşt ğ n düşünmekted r. Bu çerçevede
b reyler n rolü ona göre kısıtlıdır. B reyler tar hsel yasaları anlayıp değ ş m n yönünü kavradıklarında
değ ş mde t c b r faktör olab lmekted rler. Ancak bu şartları aşan b r rol oynamaları söz konusu değ ld r.
Bu çerçevede ona göre tar h kahramanlar yapar, ancak bel rlenen koşullar altında. Bu çerçevede ona
göre devr m tar hsel yasaların zorunlu b r sonucu olacaktır. Burjuva üret m b ç m kend çsel çel şk ler
sebeb yle sona erecek ve yer n sosyal zm alacaktır.

19
Marx bunun dışında k sını an daha bahseder: köylülük ve küçük burjuvaz . Ona göre öncek toplum
b ç m n n b r yansıması olan bu arka k sınıflar zamanla ortadan kalkacak ve küçük b r kısmı burjuvaz ye dâh l
olurken ger ye kalan gen ş k tleler proleterleşecekt r.
20Marx’ın doğa ve tekn k hakkındak düşünceler le V ktoryen doğa düşünces arasındak l şk ç n bk.

Sheasby, 2004, s. 48.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 98/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

21Marxın eko-teknoloj k b r determ n st olup olmadığı le lg l detaylı tartışma ç n bk. B mber, 1990, pp. 336–

342

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 99/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ünite Soruları

1. Aşağıdak lerden hang s Marx’a göre tar hsel aşamalarından b r s değ ld r?

A) Komünal toplum

B) Burjuva toplumu

C) Orta Çağ toplumu

D) Feodal toplum

E) Ant k toplum

2. Marx’ın toplumsal değ ş mde teknoloj n n bel rley c olduğu yönündek f kr ne ne


denmekted r?

A) Tekn k uygarlık

B) İlerlemec l k

C) Yen l kç l k

D) Teknoloj k determ n zm

E) Modern te

3. Marx’a göre toplumsal değ ş m bel rleyen yasa ned r?

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 100/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

A) D yalekt k

B) Hukukun üstünlüğü

C) Materyal zm

D) Tar h

E) Üret m b ç m

4. Tar h n materyal st açıklaması ne demekt r?

5. Marx’ın toplumsal değ ş mde teknoloj n n rolüne verd ğ yer ford zm bağlamında
değerlend r n z.

CEVAP ANAHTARI

1. c 2. d 3. a 4. - 5. -

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 101/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

7. EMİLE DURKHEİM’İN DEĞİŞİM KURAMI

Giriş

Em l Durhe m sosyoloj de özel b r yere sah pt r. Comte’un sm n koyduğu bu b l m metodoloj k temellere


oturtmak ve d ğer b l mler arasındak konumunu nesnel olarak tanımlama görev n üstlenm şt r. Öte
yandan sosyoloj n n kamusal ve akadem k araçlarını da ortaya çıkaran Durkhe md r. Durkhe m Fransa’nın
belk de devr mden sonrak en hızlı değ ş m yaşadığı b r dönemde toplumsal değ ş m sosyoloj s n n
merkez ne yerleşt rm şt r. Bu bölümde temelde onun toplumsal ş bölümü kuramı çerçeves nde
oluşturduğu sosyoloj s ele alınmaktadır.

7.1. Toplumsal Dayanışma ve İş Bölümü

Klas k sosyologlar arasında toplumsal değ ş mle lg lenmek bakımından Durkhe m’ n özel b r yer vardır.
Durkhe m, klas k sosyoloj n n b r toplum t p nden d ğer ne geç ş anlamındak makro düzeyl değ ş m
anal z nden toplumsal mekan zmaları d kkate alan m kro anal zlere geç ş de tems l etmekted r. Onun
toplumsal değ ş m anal zler 18. yüzyılın sonunda İng l z ekonom pol t kç ler tarafından gel şt r len ve
Adam Sm th tarafından formüle ed len ve yukarıda ele alındığı g b Spencer tarafından popülerleşt r len ş
bölümü kuramı çerçeves nde şek llenm şt r. Buna göre b r toplumsal yapı ş bölümünün müşahhas b r
b ç m olarak görüleb l r ve ş bölümündek farklılaşmalar onun değ ş m n yansıtır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 102/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Durkhe m’ n Toplumsal İşbölümü eser nde çerçeves ç z len toplum teor s ne göre toplumlar stat k ve
d nam k olmak üzere k türe ayrılırlar. Aynı zamanda b r toplum ç nde de bel rl unsurlar daha stat k ken
d ğer başka unsurlar da daha d nam kt r. B r toplumsal yapı d nam k ve stat k unsurların b rb r le
karşılıklı etk leş m ne dayalı olarak değ ş r. Coser’e (1984, s. xv ) göre Durkhe m’dek “toplum t pler
arasındak temel farklar yapısal veya morfoloj k sev yelerde aranmalıdır”.

Değ ş k kategor ler n üzer ne b na ed ld ğ görevler n genel ve bas t olduğu aşağı toplumlarda, bu
kategor ler b rb r nden morfoloj k karakter st kler le ayrılırlar; b r başka dey şle her b r organ b r
d ğer nden anatom k olarak ayrıt ed lmekted r. (Durkhe m, 1984, s. 273)

Pogg (1972, s. 186), Durkhe m’ n toplum model n n üç ana b leşen olduğunu fade etmekted r:
morfoloj k, kurumsal ve dayanışma. Morfoloj k ögeler arasında toplumun boyutları, toplumsal mekânın
f z k koşullarının düzenlenmes , nüfusun büyüklüğü ve yerleş m , toplumdak akt v teler n çeş tlenmes
bulunmaktadır. Akrabalık, d n, hukuk ve s yaset g b kurumsal yapılar bu morfoloj k zem n n üzer ne b na
ed lmekted r. Ona göre morfoloj k ögeler toplumsal değ şmede bağımsız değ şken teşk l ederken,
kurumsal ögeler bağımlı değ şkend r. Dayanışma se bu k s arasındak l şk b ç m n tay n eden
değ şkend r. Toplumdak morfoloj k ögelerden b r n n ya da b r kaçının değ şmes dayanışma b ç m n n
farklılaşmasına ve yen kurumsal yapıların ortaya çıkmasına yol açar.

Şekil 1: Morfolojik Ögeler ile Sosyal Kurumların Etkileşimi

En n hayet nde toplum farklı unsurlarının bel rl b r d nam zm çer s nde b rb r nden etk lenmes le b r
değ ş m geç r r. Bunun Durkhe m’dek fades aşağıdak g b d r:

Tar hsel gel ş m n seyr ç nde toplumlardak yoğunluğun lerlemec artışı üç ana yol dah l nde
gerçekleş r. 

1. Aşağı toplumlar üye sayılarına nazaran kend ler n gen ş b r alana yayarlarken gel şm ş
halklar da m b r b ç mde g derek daha fazla yoğunlaşırlar. … 

2. Şeh rler n ortaya çıkışı bu fenomen n daha ler semptomlarındandır. … 

3. N hayet nde let ş m ve er ş m n n cel k ve hızında b r artış söz konusudur. … 

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 103/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Eğer toplum kend s n yoğunlaştırarak toplumsal ş bölümünü bel rl yorsa, toplumsal ş bölümü de
devamında toplumun yoğunluğunu artırır. (Durkhe m, 1984, s. 201-203)

Durkhe m’e göre b r toplum en başta morfoloj k b r yapıdır. Bu çerçevede b r toplumsal yapıyı toplumun
boyutları, toplumun alanının f z k koşullarının düzenlenmes , nüfusun büyüklüğü ve yerleş m ,
toplumdak akt v teler n çeş tlenmes g b morfoloj k ögeler etrafında ele alır. Durkhe m’e göre “nüfus
n cel k bakımından büyürse yoğunluğu artar”. Z ra “gen ş b r alana yayılmış b r nüfusta yaşam b ç m her
bakımdan daha az yoğundur” (Durkhe m, 1984, s. 239). Bu bağlamda k temel morfoloj k şek llenme söz
konusudur. B r nc türdek morfoloj k yapıda nüfusun coğraf alana n spet düşüktür. Burada ya coğrafya
gen şt r ya da nüfus azdır. Dolayısıyla nüfusun alt b r mler b rb rler nden çok az farklılaşacak ve b rb r yle
çok az etk leşecek b ç mde yan yana sıralanmıştır. Toplum katmanlaşmıştır ama bu katmanlar arasında
çok az b r farklılaşma ve karşılıklı bağımlılık mevcuttur. B rb r yle özdeş ve benzer olan bu alt b r mlere ç
denges n bozmaksızın tek l b r mler kolayca ekleneb l r veya çıkarılab l r. Durkhe m’ n ç zd ğ bu b r nc
t p görünürde sıkı b r sosyal organ zasyona ama gevşek b r bağa sah pt r. D ğer morfoloj k yapıda se
toplumun b leşenler n n karşılıklı olarak etk leşeb ld kler gen ş b r alan vardır ve b reyler n sayısı ve
nüfusun yoğunluğu fazladır. B reyler n dâh l oldukları alt b r mler sayıca fazladır, dâh len homojend rler
ve eylemler nde b rb rler nden farklılaşmışlardır. Bu alt b r mler sık ve düzenl b r b ç mde b rb r le l şk
ç nded rler ve geleneksel b ç mdek g b sadece yan yana sıralanan parçalar olarak değ l gel şm ş b r
organ zmanın karşılıklı bağımlı parçaları olarak b rb rler n anlamlı b r b ç mde etk lerler.

Bu k morfoloj k yapıda k farklı dayanışma türü ortaya çıkar: morfoloj k ögeler n yoğunlaşmadığı
toplumlarda mekan k dayanışma, yoğunlaşmanın gerçekleşt ğ toplumlarda se organ k dayanışma.
Durkhe m’e (1984, s. 210) göre “sosyal k tlede özell kle b r nüfus artışı tarafından desteklenen herhang b r
yoğunlaşma toplumsal ş bölümünün lerlemes n mutlaka bel rler”. Bu değ ş m n mekan zması
uzmanlaşmaya bağlı olarak ş bölümünün artmasıdır. Durkhe m temelde sosyal sözleşmec geleneğe

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 104/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

yaslanarak nsanların b rb rler yle b r arada yaşamasının temel çerçeves n b r ht yacın g der lmes olarak
tanımlar. Başka b r şek lde söyleyecek olursak b reyler tek başlarına gerçekleşt remeyecekler şlevler
sağlamak üzere b r topluma dâh l olmaktadırlar.

Durkhe m (1984, s. 1) Aydınlanmacıların sosyal sözleşme olarak adlandırdıkları bu s stemat ğ n İskoç


Aydınlanmacıları el yle genel b r ş bölümü teor s ne dönüştürülmüş b ç m n kullanmaktadır. Bu teor ye
göre en lkel toplumundan en gel şm ş ne kadar bütün toplumsal yapılarda nsanlar arasında b r ş
bölümü bulunmaktadır. Bu sadece kt sad b r açıklama değ l, aynı zamanda modern önces geleneksel
toplumdan modern topluma geç ş de açıklayan b r teor d r. Her b r yüzyılda gözleneb leceğ üzere sadece
kt sad yaşam değ l hükûmet şler nden b l msel çalışmalara, hukuktan d ne kadar toplumsal alanın her
b r alanında daha fazla ş bölümü ve uzmanlaşma meydana çıkmaktadır (Durkhe m, 1984, s. 2).

Modern önces toplumlarda toplumsal ş bölümü toplumun morfoloj k ve ahlak yoğunluğuna bağlı
olarak mekan k ken, gel şm ş toplumlarda organ kt r. İlkel toplumlarda benzerl ğe, homojenl ğe ve genel
ka delere dayalı olan toplumsal yaşam çeş tlenmem ş; toplumsal yaşamın alt b r mler b rb r nden
farklılaşmamış ve farklı şlere farklı şek llerde yoğunlaşma gerçekleşmem şt r (Durkhe m, 1984, s. 59-61).
Bu b ç mde b rey doğrudan topluma bağlıdır. Hâlbuk yukarıda tanımlanan değ ş m s stemat ğ çer s nde
ortaya çıkan gel şm ş toplumlarda şlevsel farklılaşmaya, heterojenl ğe ve farklı toplumsal alanların farklı
lkeler ve kurallar bütününe dayalı olarak şlemes ne dayalı b r organ k yapı ortaya çıkmıştır. Bu yapı
çer s nde nsanların b rb r le bağları g tt kçe daha somuttan soyuta, mekânsaldan evrensele, d nsel
olandan seküler olana, gelenekten hukuka doğru b r değ ş m göstermekted r. Artık b rey kend s n
topluma bağlayan bağları doğrudan gösterememekte ancak soyut şlevsel çerçevelerde
tanımlayab lmekted r (Durkhe m, 1984, s. 128-129).

Bu k toplum t p n mekan k ve organ k dayanışma net ces nde meydana çıkmış toplumlar olarak
değerlend ren Durkhe m’e göre b r nc türde toplumun varlığı bas t b r toplumsal yapıda bas t b r
b l nçl l ğe dayanırken k nc türdek ler karşılıklı mütekab l yet ve bağımlılığa dayanmaktadırlar
(Durkhe m, 1984, s. 173). Bu toplumlardak b rl ğ sağlayan b l nç der n b r bağa değ l bas t b r paylaşıma
dayalıdır. Toplumda b rey n otonom s n ortadan kaldıran b r tekdüzel k mevcuttur. “Vahş [ nsan], b r
şten d ğer ne koşar[ken] … meden nsan kend n tamamen her da m aynı, daha az çeş tl l k taşıyan ve
daha fazla tanımlanmış olan kend ş ne ver r.” (Durkhe m, 1984, s. 187). Durkhe m (1995), Dini Hayatın
İlkel Biçimleri’nde bunun lkel toplumların b r gösterges olduğunu ler sürmekted r. İk nc türde se
toplumun bütünlüğünü sağlayan b l nç daha soyut ve evrenseld r ve toplumun bütünlüğünü sağlamada
daha az b r yer ve role sah pt r. Bu toplumsal t pte parçaların şlevler nden kaynaklanan b r
tamamlayıcılık ve b rl ktel k toplumsal yapıyı b r arada tutar. Toplumdak şler artık bas t b r mekan kl k
ç nde değ l daha der n b r organ k yapı ç nde çözülmekted r. B r nc t pte benzerl klere dayanan kolekt f
b l nç k nc t pte farklılıklara dayanır. B r nc t pte b rey ç nde er tmeye yönelen toplumsal bütünlük
k nc t pte b rey n kend b reysell ğ nde farklılaşmasının zem n n oluşturur. B reyc faydacı ve şlevselc

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 105/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

b r toplumsal zem n sözleşme eksen nde tanımlayan Durkhe m modern toplumun soyut bağlarla daha
sıkı b r b ç mde b rb r ne bağlı olduğunu ve lkel toplumdak g b ondan b r parçayı ayırmanın pek
mümkün olmadığını düşünmekted r.

Morfoloj dek değ ş m n ş bölümündek ve dayanışmadak farklılaşmayı sağlaması yoluyla toplumsal


kurumlar da b r farklılaşma geç r rler. Toplumu b r sınıflandırmadan baret gören Durkhe m (1995, s. 444)
ş bölümü ve uzmanlaşma teor s çerçeves nde b r toplumda ne kadar tanımlanab l r, müstak l ve
şek llend r lm ş akt v ten n olduğu ve bunların b rb r yle ne şek lde l şk l olduğuna göre toplumları y ne
k t poloj altında toplar. B r nc t poloj de ş bölümü azdır ve kurumlar ve değ ş k sosyal akt v teler
düzenleyen normlar arasında çok az düzeyl b r farklılaşma vardır. Bu toplumda süreg den akt v teler n
toplam akışında b rb r nden ayrılab l r akımlar pek azdır ve bunlar akrabalık, d n ve yerell k g b bas t
düzenlemeler çerçeves nde gerçekleşt r l rler. Bu çerçevelerde ve her b r dâh l nde çalışan gruplarda göze
çarpan b r örtüşme mevcuttur. Dolayısıyla d n genell kle daha gen ş b r akrabalık b r m n n mülk yet d r ve
akrabalık bağları tüm mensuplar arasında mevcut b r bağdır. Hatta bazen bu t p n daha gen ş ve gel şm ş
t pler nde meslek farklılaşmalar yer alsa da meslek b r mler (örneğ n H nd stan’dak kastlar ve Ç n’dek
meslek klanlar) de akrabalık b r mler ve d nî b r mler olarak çalışırlar.

Genel olarak, bu türün baskın kurumsal örüntüsü ler düzeyde geleneksel olan bağlara vurgu yapar.
Sosyal kontrol kapalı ve talepkârdır. B reyler n sosyal düzenlemeye r ayet sürekl gözetlen r ve genell kle
daha yüksek sosyal öneme sah p yaşlılar ve önde gelenler tarafından yaptırımlara tab tutulur. Hukuk
d nden ve ahlaktan ayrılmış bağımsız b r yapı değ ld r. Dolayısıyla yaptırımlar genell kle doğası t barıyla
baskıcıdır ve sanığa uygulanan cezaların toplumda yüksek düzeyde b r meşru yet mevcuttur. Böyle b r
hukuk altında daha çok araz , mücevherat, rt fa haklarından müteşekk l mülk yet b reylere a t değ l de
gruplara a tt r. Akrabalık grupları ve d nî gruplarla yakın l nt ler neden yle bu mülk yet nesneler
genell kle t car değ ş m dışıdırlar.

Akrabalık, d n ve yerell ğ n gösterd ğ evrensel özell kler sebeb yle bu toplumlarda fark ed leb l r b r
kurum ve s yas otor te olarak b r hükûmetten bahsetmek güçtür. Hükûmet n şler n yer ne get ren bazı
grupların olduğu hâllerde de toplumdak d ğer her şeyde olduğu g b bu müesseseler güçlü b r d nî yapıya
sah pt rler ve toplumu b r arada tutmak üzere çalışırlar. Bu kurumlar toplumun ger kalanı le farklılaşmış,
şlevsel olarak özelleşm ş am ller olarak değ l b r efend n n sah p olduğu şeylerle l şk s g b münasebet
kurarlar.

Bu daha lkel toplum b ç m ne karşı d ğer toplum b ç m nde se hem alt ün teler n dâh l nde hem de alt
ün teler arasında toplumsal ş bölümü gel şm şt r. Çok sayıda akt v te b rb r nden farklılaşmış ve özel b r
b ç mde düzenlenm şt r. B reyler n ve toplumun süreg den varlığı bunlardan pek çoğunun karşılıklı
bağımlı ve düzenl b r b ç mde gerçekleşmes n gerekt r r. Aynı zamanda d n n önem azdır ve artık tüm
alanlara anlam katan b r varlığı bulunmamaktadır. D nî nanışların kend s (Hr st yanlık örneğ nde olduğu
g b ) g tt kçe daha soyut ve d nî ve ahlak normlar daha gen ş hâle gel r. Akrabalık ve yerell k de daha az

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 106/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

yer tutar. Üyel k artık daha z yade b rey n meslek b r grup ç ndek kend eylemler ve roller le
tanımlanmaya başlanır. Bu gruplara katılım başarı eksenl d r ve katılımın genel b ç m toplum üzer nde
büyük b r etk sah b d r. Değ ş k üyel klere dayalı değ ş k davranış kümeler n düzenleyen normlar
çoğunlukla b rb r nden farklılaşmıştır. Kesk n b r b ç mde formüle ed lm ş olan der n ve gen ş h slere
dayanan toplumun tümüne h tap eden normlar genell kle sayı ve oran bakımından çok mahduttur.
Toplum ç nde görece daha küçük b r mler ve toplam etk nl ğ n n kısıtlanmış b r kes m n lg lend ren
çoğu normlar sekülerd r ve genell kle değ şeb l r olarak tanımlanmıştır. Normların gözetlenmes genell kle
bu şte özelleşm ş kurumlara tevd ed lm şt r. Burada hlal net ces nde bozulan düzen yen den tes s
doğrultusunda uygulanan yaptırımlara sah p olan yasal normlar d nî ve ahlak normlardan kes n b r
b ç mde ayrıştırılmıştır. Bu yaptırımların renc de ed lm ş duyguları tam r g b b r amacı yoktur. Bu hukuk
türü tahtında genell kle elden çıkarılab len mülk yet çoğunlukla b reyler n el nded r ve p yasada değ ş me
tab d r. En karakter st k hukuk müessese serbest b r b ç mde g r len b r anlaşma net ces nde hakların
b reyler arasında devr n sağlayan sözleşmed r.

Karşılıklı bağımlılık, farklılaşmış akt v teler ve değ ş k am ller n fark ed leb l r etk ler ne dayanan bu
toplum t p nde b reyler n b rb r üzer ndek etk ler n , haklarını ve yükümlülükler n düzenleyecek özel b r
kuruma ht yaç bulunmaktadır. Dolayısıyla bu toplumlarda ayrı b r hükûmet müesseses bulunmaktadır.
Pol t ka toplumun düzenlenmes ç n gerekl olan hareket zem n n teşk l etmekted r. Karar ver c b r yapı
olarak devlet, toplumun tüm alt b r mler n n b rb r le l şk ve rekabetler üzer nde mutlak b r düzenley c
güce sah pt r. Muhtemelen Durkhe m b r nc türde toplumsal yapının büyüklüğüne göre patr monyal
despot zm n değ ş k türler n , k nc türde de toplumun gel ş m düzeyler ne göre demokras n n değ ş k
türler n n bulunduğunu düşünmekted r.

7.2. İlkel Toplumdan Modern Topluma Geçiş

Durkhe m toplumların lkel olandan daha karmaşık olana doğru b r değ ş m çer s nde olduğunu
düşünmekted r. Buna göre nsanlık makro düzeyde daha küçük ve somut l şk lere dayalı küçük grup
yapılarından (akrabalık, d n ve yerell k) daha gen ş ve soyut l şk lere dayalı büyük grup yapılarına (ulus)
doğru b r sey r ç nded r. Onun değ ş m kavramsallaştırma b ç m bel rl b r noktadan başlayan ve devam
eden süreçler net ces nde daha ler b r noktaya ulaşmak şekl ndek lerlemec anlayışa dayanır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 107/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Şekil 2: Durkheim'in Nedensel İş Bölümü Modeli 


Kaynak: Turner, Beeghley ve Powers (2010, s. 30).

Kend ç nde daha lkel ve daha gel şm ş t plere sah p olmakla b rl kte başlangıçta daha küçük b r toprak
parçasında, sayıca ve yoğunlukça daha az olan b r nüfusa sah p, alt b r mler benzer, homojen ve kend
kend ne yeten toplumlar bulunmaktadır. Nad ren b rb r le karşılaşan bu toplumlar en lkel hâller nde
b rb rler nden kopuk b r b ç mde yaşamaktadırlar. Daha gel şm ş b ç mler nde se let ş mler ve l şk ler
olsa b le b rb rler ne kapalı b r b ç mde mevcud yetler n sürdürmekted rler. Gel şm ş toplum t p nde se
mekânsal olarak gen şl k vardır, nüfus hem sayıca fazla hem de yoğundur; toplum heterojend r ve
toplumsal yapıdak her b r b r m b rb r nden farklılaşmıştır. Bu toplumun çer s ve dışarısı le l şk s hayl
yoğun ve etk leş m fazladır. Burada değ ş m tet kleyen ana unsur morfoloj k yapıda (mekânda veya
nüfusta) gerçekleşecek değ ş mlerd r. Mekânın sınırları gen şley nce, Durkhe m’ n (1995, s. 444) ahlak
yoğunluk olarak adlandırdığı toplumu b r arada tutan temel lkeler dönüşmeye başlar. Ahlak yoğunluk
toplumdak b reyler n toplumun bütününe da r olan düşünceler n n kaynağıdır. Morfoloj k değ ş mler ve
ahlak yoğunluktak değ ş mler tak ben esk dayanışma b ç m şlememeye ve yen b r dayanışma
b ç m ne ht yaç duyulmaya başlanır. Böylece görece küçük olan toplumsal yapı ç nde b rl ğ sağlayan
mekan k dayanışmanın yer n g tt kçe daha karmaşık b r organ k dayanışma alır. Durkhe m’ n burada
değ ş me temel olarak bel rled ğ çerçeve toplumsal ht yaçların g der lmes n sağlayan şlevler n

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 108/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

farklılaşmasıdır. B r toplumsal morfoloj k yapıda değ ş m başladığında toplumun ht yaçlarını g deren


müesseseler artık yeterl gelmemeye, esk şlevler n hakkıyla yer ne get rmemeye başladıkları ç n
zorlanmaya başlarlar. Net ces nde yen şlevler gören yen kurumlar ortaya çıkar.

Bu mutlak b r b ç mde b r modelden d ğer ne geç ş anlamına gelmemekted r. Uzunca b r süre (belk de
her zaman) bu k s değ şen oranlarda b rl kte ş görürler. Ancak zaman geç p toplumun sınırları
gen şled kçe mekan k dayanışma belk sadece toplumun bel rl alt b r mler nde bel rl şlevlerle lg l
olarak varlığını sürdüren b r hâl kazanır. Ancak toplumsal yapının genel nde g tt kçe organ k dayanışma
egemen hâle gelmeye başlar.

Bölüm Özeti

Em l Durhe m sosyoloj de özel b r yere sah pt r. Comte’un sm n koyduğu bu b l m metodoloj k temellere


oturtmak ve d ğer b l mler arasındak konumunu nesnel olarak tanımlama görev n üstlenm şt r. Öte
yandan sosyoloj n n kamusal ve akadem k araçlarını da ortaya çıkaran Durkhe md r. Durkhe m Fransa’nın
belk de Devr mden sonrak en hızlı değ ş m yaşadığı b r dönemde toplumsal değ ş m sosyoloj s n n
merkez ne yerleşt rm şt r. Bu bölümde temelde onun toplumsal ş bölümü kuramı çerçeves nde
oluşturduğu sosyoloj s ele alınmaktadır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 109/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ünite Soruları

1. Em l Durkhe m aşağıdak eserler nden hang s nde d n hayatın değ ş m le toplumsal


değ şme arasındak l şk y doğrudan ele almıştır?

A) Protestan Ahlakı

B) İnt har

C) D n Hayatın İlkel B ç mler

D) Sosyoloj k Yöntem n Kuralları

E) A len n Mülk yet n ve Devlet n Kökenler

2. Em l Durkhe m hızlı toplumsal değ şmeler net ces nde toplumda meydana gelen
uyumsuzluğu ne olarak adlandırmaktadır?

A) İş bölümü

B) Anom

C) İnt har

D) Uzmanlaşma

E) Toplumsal Bütünleşme

3. Durkhe m’ n kt sad gel şme le toplumsal düzen arasında ne tür b r l şk görmekted r?

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 110/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

4. Modern sanay s stem le Durkhe m’n toplumsal ş bölümü model arasındak l şk ned r?
Bu konuyu değerlend ren b r sayfalık b r deneme yazarak etrafınızdak k k ş ye okutunuz.

5. Günümüzde Türk ye’de yürütülen Türk yel l k tartışmalarını Durkhe m’ın toplumsal
bütünleşme le lg l varsayımları bağlamında değerlend r n z.

CEVAP ANAHTARI

1. c 2. b 3. - 4. - 5. -

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 111/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

8. MAX WEBER’İN DEĞİŞİM KURAMI

Giriş

Klas k sosyoloj çağının sonu olarak anılan Max Weber’ n sosyal kuramının en zayıf yanlarından b r s n n
b r genel değ ş m kuramının olmaması söyleneb l r. Weber yöntemsel yaklaşımı ve yazım tarzı dolayısıyla
genelleşt r lm ş teor ler yer ne toplumsal hayatın değ ş k boyutlarını detaylı ve b r o kadar da ncel kl b r
b ç mde yen kavramsallaştırmalar yoluyla tanımlamaya önem verm ş b r s md r. Onun kuramsal
perspekt f –dolayısıyla değ ş me yaklaşımı– bu detaylı ve karmaşık ncelemeler n genel b r anal z le
meydana çıkarılab l r. Weber’ n değ ş m yaklaşımı kuramsal b r bütünlük arz etmese de kend ç nde
açıklamalar barındırmaktadır. Bu açıklamaların kavramsal çeş tl l ğ ve bütüncülleşt rme zorluğu d ğer
klas k sosyologlarla karşılaştırıldığında Weberyen b r değ ş m anal z n n kend başına yaygınlaşmamasına
yol açmıştır.

Weber’ n sosyal değ ş m teor s n anal z eden b rkaç s mden b r s olan Re nhard Bend x (1960, s. 325-328)
onun doğrusal ve d yalekt k olmamasını öne çıkarırken; Weber’ Amer kan dünyasında tanıtan ve yayan
s m olan Talcott Parsons (1964, . 500-502) se onun teor s n ler doğru hareket eden b r akılcılaşma
olarak ele almaktadır. Weber’ n küll yatı bütüncül olarak ncelend ğ nde onun kuramının da klas k
sosyoloj dek d ğer s mler g b modern toplumun doğuşunu açıklamayı temele aldığı görüleb l r.
Sosyoloj n n b r değ ş m b l m hâl n almasını sağlayan bu gündem Weber’de toplumu m kro l şk lerden
hareketle çözümleyerek makro düzeyde uygarlıkların gel ş m n tahl l etmeye götürmüştür. Weber
sosyoloj s n n yöneld ğ en temel soru uygarlıkların nasıl doğup gel şt ğ d r. Bu çerçevede toplumsal
değ ş m n d nam ğ n sorgulamış ve nsanlık toplumlarının tar h n n b r akılcılaşma tar h olduğu tez ne
ulaşmıştır. Dolayısıyla onun değ ş m yaklaşımı temelde b r akılcılaşma kuramıdır. Ancak bu akılcılaşma
Aydınlanma felsefes nde ve on dokuzuncu yüzyılda ele alındığı g b tek nedenl , tek b ç ml , doğrusal ve
lerlemec değ l; karmaşık b r nedensell kler ağı dâh l nde b reysel eyleme de alan açan b r yaklaşıma
sah pt r. Dolayısıyla Weber’ n değ ş m teor s le lg l şöyle b r çıkarımda bulunulab l r: M kro düzeyde
karmaşık, öngörülemez ve sıçramalı değ ş mler gerçekleş rken makro düzeyde bu değ ş mler akılcılığın
gel ş m çerçeves nde b r düzenl l k arz etmekted r. Temelde Weber sosyoloj s b rb r yle uzlaşmaz ve
ger l ml görünen bu k düzey sosyal eylem n mantığını çözümleme yoluyla b rleşt rme çabasına denk
düşmekted r.

8.1. Gelişmeci Yaklaşım ve Toplumsal Değişim

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 112/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Weber’ n sosyoloj s temelde b r sosyal eylem üzer ne nşa ed lm şt r. Weber sosyal eylem nsanların
subjekt f anlam verd ğ davranışlar olarak n telemekted r (Max Weber, 1978, s. 4). Weber’e göre
sosyoloj n n konusunu sosyal eylem , anlama ve açıklama oluşturmaktadır. Bu çerçevede onun toplumsal
değ şme konusuna yaklaşımı da toplumsal eylem kavramına bağlıdır. Ekonomi ve Toplum’un hemen
başında sosyoloj n n temel kavramlarını tanımlarken Weber, b r eylem n bel rleneb leceğ (best mmt)
dört yoldan bahseder: 

1. Var olagelen alışkanlıklarca bel rlenen geleneksel eylem; 

2. güçlü duygularca bel rlenen duygusal eylem; 

3. eylem n sonuçlarını d kkate almaksızın bel rl b r şek lde davranmanın değer ne yönel k b l nçl çsel
b r nançla bel rlenen değerle l şk l akılcı (wertrat onal) eylem ve 

4. hesaplanılmış ve sten len net celere uygun araçlarla bel rlenen amaçla l şk l akılcı
(zweckrat onal) eylem (Max Weber, 1978, s. 26). 

B r sosyal eylem bel rg n b r b ç mde b r türe dâh l ed leb lse de bu sa klerden sadece b r yle
tanımlanab len b r sosyal eylem mevcut değ ld r. Aks ne her sosyal eylemde çeş tl yönler mevcuttur.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 113/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Weber, bu eylemler n her b r n n toplumsal yapı üzer nde bel rl boyutları le etk ler olduğunu d le
get rmekted r. Ancak y ne de toplumun tar hsel gel ş m açısından sosyal değ ş mde amaçla l şk l akılcı
eyleme merkezî b r konum vermekted r. Ona göre d ğer eylem türler m kro düzeyde değ ş mler
gerçekleşt rse de makro düzeyde akılcı b r toplum t p n n ortaya çıkışı ancak tekn k araçların gel ş m n
merkeze alan amaçla l şk l akılcı eylemle mümkündür. Z ra ona göre “Araçlarını seçmede akılcı olan
her eylem t p ” de akılcı değ ld r. Ancak “s stemat k ve b l nçl b r şek lde araçların b r seç m ”n çeren
eylem akılcıdır (Max Weber, 1978, s. 65). Sadece bu türde aktörün kend eylem ne önceden bel rlenm ş ve
hesaplamaya tab amaçlar tay n etmes mümkündür. Böylece toplumsal yaşamın bütün alanlarında
b rb r ne paralel b r b ç mde ortaya çıkan ve gel şen b r akılcılaşma sürec söz konusudur.

Weber kapsamlı küll yatı boyunca akılcı kavramını b r sıfat olarak b rb r yle l şk l çok farklı anlamlarda
kullanmaktadır: s steml , hesaplanab l r, şahs olmayan, saf, araçsal, kes n, sayısal, kural odaklı,
öngörüleb l r, önceden düşünülmüş, tutarlı, etk l , anlaşılır, metodoloj k, t dall , t t z, amaca yönel k
(Bend x, 1960, s. 278-279; Brubaker, 1984, s. 1-2; E sen, 1978, s. 57-70). Bu anlamların üzer nde b rleşt kler
ortak b r nokta mevcuttur: Toplumsal yaşamın öngörüleb l r ve formel b r b ç mde yapılandırılması.
Böylece ortaya çıkan toplum t p her alanda formelleşmeye doğru b r geç ş çer s nded r. Bu bağlamda
Weber akılcılaşma kavramını temelde b rb r yle l şk l üç olgu kümes n anlatmak ç n kullanmaktadır: 

1. Hesaplamanın kullanılması le hedeflenen sonuçların yöntemsel elde ed lmes ; 

2. dünyaya olumlu anlamıyla anlam kazandırılması ( ntellectual zat on) olumsuz anlamıyla büyü
bozumu (d senchantment) ve bunun net ces nde ortaya çıkan olumsuz net celer (dem r kafes); 

3. s stemat k olarak kes n amaçlara yönelm ş b r et ğ n b ç mlenmes .

Dolayısıyla Weber’ n sosyal değ şme anlayışına göre toplumların tar hsel gel ş m nde öngörülemez ve
nformel geleneksel toplumdan, öngörüleb l r, formel ve akılcı modern topluma doğru b r geç ş söz
konusudur. Daha sonra modernleşme teor ler nde görüleceğ üzere Weber bunun ç n s stemat k b r
çerçeve önermez. Ancak değ ş k sosyal alanlarda bu geç ş n d nam ğ n ortaya koymaya çalışır. Yukarıda
bu d nam ğ n m kro düzeydek düzens z değ ş m le makro düzeydek düzenl l k arz eden değ ş m
arasındak ger l mden kaynaklandığını bel rtm şt k. Weber’e göre sosyal yaşamın her b r alanında değ ş k
düzeylerde akılcılaşma yaşanır. Ancak eğer bu aklıcılaşmalar b rb rler n tamamlar mah yette değ llerse
topyekûn b r b ç mde akılcı b r toplumun (değ ş m n) ortaya çıkması mümkün olmaz. Bu noktada
Weber’ n değ ş k alanlardak değ ş mler n b rb r n destekler hâle geleb lmes ç n b r formül veya s stem
öner s yoktur. Bunun yer ne seçmec l şk ler22  (Wahlverwandtscha en) kavramı çerçeves nde karmaşık
b r nedensell kler ağından bahseder. Ona göre sosyal alanın değ ş k alanlarında Batı’da tar hsel süreç

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 114/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

çer s nde süregelen akılcılaşmalar 16. yüzyılda b rb r n destekler mah yette b rb r le l şk l b r mah yet
kazanmışlardır. Eğer değ ş k alanlarda gerçekleşen akılcılaşmalar b rb r n destekler b r mah yet
kazanmaz se toplamda b r sosyal değ ş m n gerçekleşmes söz konusu olamaz.

Weber, olgular arasında seçmec l şk n n b r açık b r tanımını ve formülünü vermese de bunun


geçekleşmes nde d nî z hn yete merkezî b r yer vermekted r. Ona göre nasıl k b r tren yolunda makastar
ufak b r müdahale le tren n yönünü değ şt reb lmekte se tar hsel süreçte de f k rler n değ ş m tar hte
böyle b r rol oynamaktadır (Max Weber, 1946, s. 280). D nî z hn yet değ ş k alanlarda gerçekleşen
akılcılaşmaların b rb r n destekler hâle gelmes n tem n edeb leceğ g b bunu engelley c b r mah yet de
arz edeb l r. Buna göre 16. yüzyılda Batı Avrupa’da değ ş k sosyal alanlarda öteden ber süregelen
akılcılaşmaları b rb r ne bağlamada Protestanlığın öneml b r rolü olmuştur. Weber açık b r b ç mde fade
etmese de modern toplumun akılcılığında Protestanlığın d nî düşünces n n öneml b r rolü olduğunu
vurgulamaktadır.

Weber sosyal değ ş m n karşısında k öneml engel görmekted r: dünyanın büyülü b r yer olarak
algılanması ve gelenekselc l k (Max Weber, 1978, s. 30) Weber’e göre d n başlangıçta büyüden neşet eder
ve or j nal nde ondan ayrılamaz (Max Weber, 1978, s. 399-400). İnsanlar başlangıçta dünyayı b r büyülü
bahçede yaşıyormuş g b her şey madd olmayan dünya ötes ve üstü ögelerle açıklamaktadırlar. Ancak
“d nî ve ‘dünyev ’ değer ve sorumluluklar arasında b r ger l m ” (Brubaker, 1984, s. 75) ortaya çıkaran ve
sürekl der nleşt ren akılcılaşma net ces nde olaylar arasındak madd bağlar keşfed lmeye ve
açıklanmaya başlanmış, büyü bozulmuştur.23   Bu ger l m net ces nde dünya büyüsünü kaybeder ve
“g derek nsanın b r mak nayı kontrol ederm şçes ne yönett ğ yapay b r ürünü olur” (Freund, 1968, s. 143-
144). Farklı d nler karşılaştırmalı b r b ç mde nceleyen Weber bunların değ ş k düzeylerde akılcılaştığını
(büyüden uzaklaşıp doktr ne dönüştüğünü) bel rlemekted r. Başta Konfüçyenl k ve H ndu zm olmak üzere
tüm Asya d nler n n akıl dışı yöntemlere, m st s zm ve büyüye karşı doğal b r eğ l m mevcuttur (Max
Weber, 1967b, s. 337). Dolayısıyla dünyanın büyüsünü kırmamış ve dolayısıyla dünyayı
akılcılaştıramamıştır. İslam başlangıçta akılcı doktr ner b r kader öğret s ne sah p olmasına rağmen,
zamanla s yasal koşullar sebeb yle bu öğret popüler d ndek kısmet anlayışıyla kaderc l ğe dönüştüğü
ç n büyüsel ögeler ortadan kaldıramamıştır (Max Weber, 1978, s. 575). Böylece d nsel düşüncede

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 115/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

büyüden doktr ne doğru b r geç ş gerçekleşmem şt r. Weber’e göre müm n n selamet n bu dünyadak
eylemler n n hesaplanab l r ve öngörüleb l r b r net ces olarak gören Protestanlık tamamıyla büyüden
arınmış nsanın selamet n bu dünyadak eylemler ne bağlayan salt akılcı b r d n olarak sosyal değ şmen n
z rves n tems l etmekted r (Max Weber, 1978, s. 630).

Weber’e göre aklıcılaşmanın önündek b r d ğer güçlü engel de gelenekselc l kt r. O, gelenekselc l ğ


sıklıkla sosyal değ ş m n karşısına koymaktadır (Max Weber, 1978, s. 30). Ona göre geleneksel dünya
modern dünyanın zıddına değ ş m n olmadığı b r dünyadır. Bu açıdan dünya d nler arasında Yahud l k ve
Hr st yanlık bu noktada benzers zd r. Z ra Hr st yanlık peygamberl k geleneğ n devam ett rd ğ ç n Doğu
d nler nde olmayan d nam zm n korumuştur. H ndu zm, Bud zm, Konfüçyenl ğ n değerler geleneksel
Asya uygarlıklarının ve gündel k hayatın o kadar ç nded r k Hr st yanlığın ters ne, genel toplumsal
yapıdan farklılaşan d nî kurumlaşmalar üretemem şlerd r. D nî değerler, bu değerler halka açıklayacak b r
merkezî otor ten n yokluğunda bel rl b r gruba a t olanlar le genele a t olanlar şekl nde entelektüel
olarak tabakalaşmış ve b rb r nden ayrılmıştır. Dolayısıyla bu değerler n etk s gelenekç ve tutucu
olmuştur. Bu d nler n adanmış uzmanları ve yorumcuları d n n gündel k hayatta manev ve törensel
şek ller n n halka dışsallaştırılmasından z yade b rey n manev der nleşmes ne, kutsal met nler n
der nl kler nde uzmanlaşmaya ya da kutsal le let ş m n uhrev b ç mler ne yönelm şlerd r. Weber’e göre
bu tür d nî tecrübeler elbette Hr st yanlıkta da vardır; ama ayrıca az ml b r b ç mde dünyanın
dönüştürülmes yoluyla kutsal le dünyev arasındak ger l m aşmaya çalışan b r peygamberl k geleneğ
de mevcuttur. Tak pç ler ne önderl k, rehberl k, et k b r örnekl k ve l derl k eden peygamber, d n bu
dünyayı dönüştürmen n b r aracı olarak nşa etmekted r (Max Weber, 1978, s. 439-452). Ayrıca
Hr st yanlıkta genel sosyal düzenden ayrılmaları sebeb yle sosyal düzen üzer nden bağımsız b r etk ye
sah p ler düzeyde örgütlenm ş k l se ve manastır kurumları da bunda etk l d r. N hayet nde Batı’da
sekülerleşme le akılcılaşmanın önünde engel olan geleneksel yaşam b ç mler ve d nî nanışlar ortadan
kaldırab lm şt r. Böylece gelenekselc l ğ aşan b r değ ş m ortaya çıkmıştır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 116/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Weber’e göre sosyal değ şmey sağlayan akılcılaşmanın temel gösterges hesaplanab l rl kt r. Hesaplama
araçlara odaklanmanın b r net ces d r. Buna göre modern uygarlık merkeze araç odaklı hesaplanab l rl ğ
almış ve kt sad karar üzer ndek geleneksel ve değere l şk n kısıtları kaldırmıştır. Protestan selamet f kr
le b rl kte hayatın tüm alanları hesaplamanın nesnes olmuş ve böylece ortaya çıkan modern kap tal zm
le b rl kte akılcılaşma tam anlamıyla tüm hayata egemen olmuştur (Max Weber, 2009a, s. 214).

Akılcılaşmanın bu tür b r kullanımı lerleme f kr n n Weber’de mevcut olup olmadığı sorusunu akla
get rmekted r. Yukarıda Bend x ve Parsons’ın bu hususta b rb r le çel şen k yorumu z kred lm şt .
Buradan hareketle Weber’ n ep stemoloj k olarak on dokuzuncu yüzyıl lerlemec l ğ ne ve poz t v zm ne
karşı olduğu b r kez daha bel rt lmel d r. 19. yüzyıl sonu Alman entelektüel ortamının ep stemoloj k
kırılmalarının Weber’ n düşünsel dünyasının şek llenmes nde öneml b r yer mevcuttur. Almanya’da çok
c dd ep stemoloj k tartışmaların yapıldığı yüzyılın dönüm noktası aynı zamanda Batı düşünces nde 19.
yüzyıl boyunca egemen olan evr mc l ğ n, lerlemec l ğ n ve poz t v zm n de sorgulanmaya başladığı b r
dönemd r. Bu dönem tartışmalarında nsan b l mler le doğa b l mler n n şek llenmes üzer ne olan
tartışma d kkat çek c d r. B l nd ğ üzere on dokuzuncu yüzyılda sosyoloj ve d ğer sosyal b l mler ortaya
çıkarken f z kte olduğu g b kes n açıklamalar peş nde olmuşlardır. Hatta sosyoloj n n kurucusu ondak
bölümler fade ederken f z ktek ayrımdan hareketle sosyal d nam k ve sosyal stat k olarak
s mlend rmey uygun görmüştür. Sosyal b l mlerde doğa b l mler ne bu tür öykünme söz konusu ken
1880’ler n Almanya’sında t nsel b l mler (ge stesw ssenscha ) le doğa b l mler (naturw ssenscha )
arasında nceled kler olgunun doğası gereğ b r ayrım olması gerekt ğ ne da r ep stemoloj k b r tartışma
baş gösterm şt r. Buna göre doğa b l mler açıklamaya t nsel b l mler de anlamaya dayanmaktadır.
Hegel’ n metaf z ğ ne, N etzche’n n v tal zm ne ve Marx’ın materyal zm ne eleşt rel yaklaşan bu kuşağın
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 117/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Droysen, D lthey, Lask ve R ckert g b öneml bazı düşünürler b lg ve gerçekl k, kavramlar ve tecrübe
arasındak sorunlu l şk ye odaklanan Kant’ın ep stemoloj s ne dönüşü önerm şlerd r. Kant’ın
ep stemoloj s nden hareketle gel şen bu metodoloj k tartışmalar lk planda ps koloj ve sosyoloj g b yen
doğmakta olan sosyal b l mlerde doğa b l mler ndek ne denk b r mantık ve metodoloj arayışlarını
kışkırtmıştır. Weber yen Kantçılık olarak adlandırılan sosyal b l mler n temel felsefes n n yorum olması
gerekt ğ n savunan bu genç kuşak düşünürler arasında yer almaktadır. Onun tar hselc l ğe, materyal zme,
poz t v zme ve lerlemec l ğe karşı eleşt r ler sosyal eylem n doğasının farklı olması temel nde şek llen r.
Kültürel b l mler n doğal b l mlerden ayrı b r k ml ğ olduğunu vurgulayarak nedensel açıklamaları
reddeden Weber’e göre natüral zme karşı sosyal b l mler n felsefes yorumdur. İlk olarak tar hç Droysen
tarafından 1850 c varında gel şt r lm ş olan Weber’ n yorumcu (verstehen) yöntem D lthey, R ckert, Lask,
S mmel, Gottlottl l enfeld, L pps, Jaspers’tan da unsurlar çermekted r. Weber, D lthey’ n ayrı yöntemler
olarak gördüğü açıklama ve yorumu b rleşt rm ş ve yorumcu açıklamayı gel şt rm şt r. Bu çerçevede
Weber, sosyoloj y “sosyal eylem n anlayışçı b r anlaması ve dolayısıyla bu eylemler n g d şatının ve
net celer n n nedensel açıklaması le lg lenen b r b l m” olarak tanımlamaktadır.

Dolayısıyla onun akılcılığa b çt ğ rol le Aydınlanma düşünces n n ve 19. yüzyıl lerlemec l ğ n n b çt ğ rol
arasında farklar vardır. Kend s nden öncek sosyoloj k düşünürler n yaptığı g b Weber sosyal değ şme le
lerlemey b r tutmaz. Weber’e göre Batı tar h nde akılcılaşma Hegelyen b r b ç mde kend kend n açarak
başlangıçtan sonuca doğru g den b r çsel mantıktan z yade şartların “seçmec l şk s ” le n yetlen lmem ş
sonuçlar net ces nde ortaya çıkmaktadır. Onun toplumsal değ şmeye yaklaşımı lerlemec değ l (Coll ns,
1986, s. 94; G ddens, 1995, s. 43; H ndess, 1987, s. 144) gel şmec (Schluchter, 1981, s. 22, 1987, s. 92) ve
neoevr mc d r (Roth, 1987, s. 76). Fakat nceled ğ kategor lerde sürekl en üst düzeyde akılcılığa Batı’da
ulaşıldığını d le get rmes onu aslında 19. yüzyılın lerlemec ve poz t v st düşünürler yle aynı noktaya
get rmekted r.24

8.2. Sosyal Değişim ve Karizma

Weber sosyal değ ş mle lg l olarak üç tür s yasal b ç mden bahsetmekted r: geleneksel, kar zmat k ve
akılcı-yasal (Max Weber, 1978, s. 215). Bunlar aynı zamanda başlangıçta tanımlanan sosyal eylem n
sa kler le de yakından alakalıdır. Geleneksel otor te genell kle geleneksel ve değer akılcı eylemle
tanımlanan b r s yasal b ç md r. Weber’ n patr monyal zm olarak adlandırdığı bu s yasal b ç mde esas
mesele statükonun sürdürülmes d r. Alışılagelen düzen n değ şmes anlamına geleceğ ç n geleneksel
otor tede genell kle sosyal değ ş m karşıtlığı mevcuttur (Blau, 1963, s. 308). Geleneğ n gücü ne akılcı ne da
tam anlamıyla şahs d r. Bünyes nde bazı -zaman zaman- aşırı şahs özell kler barındırsa da genell kle
şahsı aşan gelenekler n gücü daha bel rley c d r. Aynı zamanda hesaplamaya ve öngörüye dayalı b r
akılcılaşma da gerçekleşmem şt r. Dolayısıyla geleneksel otor te kar zmat k otor ten n st sna hâl le
akılcı yasal otor ten n kurumlaşmış değ ş m arasında b r yerde durur. Kar zmanın gücü gayr akılcı ve

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 118/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

d nam kt r; akılcı kanunun gücü n hayet nde akılcı ve d nam kt r. D nam k olan sosyal değ şmey doğuran
etken olduğu ç n k değ ş mc t p arasında geleneksel otor te durağanlığı tems l etmekted r (Blau, 1963,
s. 309).

Şahsın etk ley c l ğ manasına gelen kar zmayı Weber (1978, s. 1117) “tar h n yaratıcı devr mc gücü”
olarak tanımlar. Ona göre “Kar zma sadece ‘uyandırılab l r’ ve ‘test ed leb l r’; ‘öğret lemez’ ve
‘öğren lemez’” (Max Weber, 1978, s.. 249). Weber’ n d nler tar h l teratüründen alarak kullandığı kar zma
kavramı esasında Yahud peygamberl ğ le yakından alakalıdır. Bu noktada Weber F l st n’de soyutlanmış
d nî et ğe dayalı akılcılaşan doktr ner b r d nî anlayışın gel şmes n kar zmat k peygamberl k le
açıklamaktadır. Ona göre İbran lerdek kar zmat k peygamberl k geleneğ Mezopotamya ve Mısır’da
olduğu g b despot k b r bürokrat k devlet n gel şmes n engelleyen ve dolayısıyla daha akılcı ve değ ş mc
b r s stem oluşturmuştur (Max Weber, 1967a, s. 5-10). Her ne kadar Yakın Doğu krallıklarına özenen
Süleyman’ın mabed saray le d nî müesseseler b rleşt rmeye çalışsa da onun kurmaya çalıştığı kral
peygamberl k s stem , serbest ve sosyal olarak bağımsız peygamberler n ortaya çıkması sebeb yle
şlemem şt r (Max Weber, 1967a, s. 18). Z ra bağımsız peygamberler n önderl ğ nde köylülüğün
profesyonel b r savaşçı olarak ortaya çıkması darede hâk m olan sülalelere uzun yaşam, çok evlat, s yas
başarı vaat eden saray peygamberler n n yer nden olmasına neden olmuştur. Bu kutsal k tap
peygamberler krallığın düşüşte olduğu ve yabancı şgal tehd tler n n olduğu b r dönemde ortaya
çıkmıştır. Dolayısıyla halkını tehl kelerden kurtararak selamete götüren İbran peygamberl k
müesseses n n kar zmat k yapısı sosyal değ ş m ç n b r fırsat sunmaktadır. Böylece sadece
peygamberl kle kayıtlı olmayan kar zmat k l derl k toplumun kapsamlı b r değ ş me ht yaç duyduğu
zamanlarda değ ş m sağlayan b r unsur olarak şlev görmekted r. Buradan hareketle Weber m kro
düzeyde sosyal değ ş m bazen güçlü b reyler n dönüştürücü gücüyle açıklayab lmekted r. Onun kar zma
teor s bu bağlamda toplumu b r yapı olarak gören ve bu yapıyı kırılmaz b r mekan zma olarak tahayyül
eden on dokuzuncu yüzyıl sosyologlarından ayrılmaktadır.

Kar zmat k otor ten n ler düzeyde formel, akılcı, kurumsallaşmış, bürokrat k modern toplum ç nde ne
kadar anlam taşıyacağı tartışmalıdır. Weber bu noktada akılcı yasal otor teden yana tavır alır. Ona göre
hesaplanab l rl k ve öngörüleb l rl k le l şk l olarak akılcılaşma kar zmayı dışlamaktadır. Z ra kar zma
doğası t barıyla kuralları olan ve rut n kıran, öngörülemez ve hesaplanamaz b r eylem ortaya
koymaktadır. Ancak y ne de bu kar zmanın tamamen ortadan kalkması anlamına gelmez. Weber onun da
modern toplum ç nde kurumsallaşarak -rut nleşerek- varlığını sürdürdüğünü d le get r r. Ona göre
modern toplum öncek toplum b ç mler nde olmadığı b ç m yle değ ş m n b r mekan zmaya bağlandığı b r
toplumdur. Böylece kar zmanın şlevler akılcı b r b ç mde kurumlar tarafından paylaşılmıştır.

Esasında Weber, modern toplumdak bu ler düzeydek formelleşme ve kurumlaşmanın sosyal değ ş m
zora soktuğunu da düşünmekted r. Ona göre modern toplumun g tt kçe kuralların sıkı ağı tarafından
cendereye alınması onu b r dem r kafese dönüştüreb l r. Onun end şes modern toplumu doğuran
değ ş mc l ğ n zayıflaması, kurumlarla g tt kçe daha yakın l şk de b r toplum model n n ortaya çıkmasıdır.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 119/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Dolayısıyla modern toplumdak bütün akılcılaşma ve kurumlaşmaya rağmen Weber’ n aktör temell
sosyoloj s nde her zaman kar zma ç n yer vardır. Özell kle savaş ve afet zamanları g b zamanlarda
kar zmanın olağanüstü dönüştürücü gücüne ht yaç duyulmaktadır (Max Weber, 1978, s. 244).

8.3. Sonuç: Weber’in Sosyal Değişime Genel Yaklaşımı

Yukarıda ele alınan çerçevede Weber’ n sosyal değ ş me genel yaklaşımı şu temel noktalar etrafında
toparlanab l r:

1. Weber aşamalı, doğrusal ve evr msel b r sosyal değ ş m anlayışını reddetmekted r. Bunun karmaşık
b r neoevr mc değ şme anlayışı mevcuttur.

2. Sosyal değ şmey sadece kt sad etkenler temel nde açıklayan Marks st kt sad nd rgemec l k
redded lmekted r. Ancak sıklıkla zanned ld ğ g b Weber değerlere benzer b r konum
vermemekted r. Değerler n değ ş m b ç mlend rmede önem nden bahsetmekle b rl kte sadece
onlara dayanan b r açıklama yapmamaktadır.

3. Öznel, kültürel ve tesadüf olmayan tar hsel (bağlamsal) etkenler le kt sad etkenler aynı
bağlamda görmekted r. Dolayısıyla Weber kt sad etkenler de d ğer sosyal etkenler g b
değerlend r lmekted r.

4. Weber deal t pler eksen nde tar hsel karşılaştırmalara dayalı yorumcu-anlamacı b r değ ş m anal z
yapmaktadır. Bu anal z n maksadı tar hsel süreç ç nde tak p ed leb l r tar hsel aşamaları bel rlemek
değ l değ ş m meydana get ren farklı unsurları açıklamaktır.

5. Weber sosyal değ şmey b r akılcılaşma sürec olarak görmekted r. Ancak bu akılcılaşma evrensel ve
her yerde geçerl b r sosyal form oluşturmaktan z yade Batı’ya has uzmanlaşma ve tekn k
farklılaşmanın b r net ces olarak değerlend r lmekted r.

6. Weber m kro düzeyde çeş tl ve sıçramalı b r sosyal değ ş m f kr ne daha fazla açıkken (kar zma
teor s ), makro tar hsel düzlemde sosyal değ ş m n b r düzenl l k arz ett ğ n (akılcılaşma teor s )
düşünmekted r.

N hayet nde Boudon’a (1991, s. 55, 218) başvurarak söyleyecek olursak Weber, S mmel le b rl kte, Kant
felsefes nde bulduğu temel çerçeves nde b r sosyal değ şme anal z n gerçekl ğ bet mley c modeller le
gerçekl ğ n kend s arasında b r fark olduğunu temele alarak her b r sosyal eylem n bağlamsal b r değer
olduğu f kr yle şek llend rm şlerd r. Bu kapsamda onun aktör temell sosyal eylem sosyoloj s toplumsal
değ ş m kavramak açısından öneml açılımlar sağlamaktadır.

Bölüm Özeti

Bu bölümde klas k sosyologların sonuncusu olarak görüleb lecek olan Weber’ n toplumsal değ ş m
anlayışını ele aldık. Weber pek çok açıdan olduğu g b toplumsal değ ş mle lg l açıklamlarında da klas k
sosyologlardan ayrılmaktadır. Bu ayrılış bütünüyle b r kopuş değ l b r faklılaşmadır. Klas k sosyoloj dek

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 120/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

lerlemec l ğ terkederek bunun yer ne gel şmec b r tar h anlayışını kabul eder. Tek b r etken etrafında
ç zg sel olarak lerleyen b r tar h n yer ne çoklu etkenler etrafında şek llenm ş b r tar h görüşünü kabul
eder. Bu çerçevede dünya tar h nde toplumların değ ş m n b r akılcılaşma sürec olarak görür. Akılcılaşma
temelde d n düşüncen n dönüşümü le tezahür eder. Aynı zamanda toplumsal alanın daha fazla hesap
konusu hâl ne gelmes n ve formelleşmes n tem n eder. Bu çerçevede Weber’e göre d n z hn yet ve
değerlerdek farklılaşmalar toplumsal değ ş m n yönünü bel rleyen etk ye sah pt rler. Weber böylece
mekan k olmayan b r toplumsal değ ş m yaklaşımı oluşturur. Bazen onun teor s n n zayıf yanı olarak
değerlend r len bu değ ş m kavramsallaştırması esasında Weber’ n teor s n n farklı etk ler n ortaya
çıkarmıştır. Öte yandan Weber tar hte etk l k ş ler n varlığına nanmaktadır. Onun kar zma olarak
adlandırdığı bu etk l l k zor zamanlarda toplumsal değ ş m talep eden ve yönlend ren l derler n varlığını
mlemekted r. Bu çerçevede kar zma rrasyonel b r sosyal değ ş m aracı olarak şlev görmekted r.

22
Weber’ n pek çok kavramının aks ne seçmec l şk ler kavramı ç n küll yatında b r tanım yoktur. Kavramın
Weber küll yatının temel olduğu kabul ed lmekle b rl kte üzer ne pek az düşünülmüştür. Kavram 18. yüzyılda
k mya b l m nde ortaya çıkmıştır. Oradan sosyal alana adapte eden “dâh l l şk ” ( nnere Verwandtscha )
kavramını kullanan Goethe’d r (Th ms, 2007, s. 371-422). Ayrıca Kant aklın deasını “ l şk ” (Af n tdt) olarak
n telemekted r. Genell kle Weber’ n kavramı Goethe’den aldığı düşünülmekted r. Ancak onun
ep stemoloj s n n Kantçı temeller de d kkate alındığında Weber, kavramı sosyal olgular arasındak gömülü
nedensel ağları fade etmek üzere kullanmaktadır (Konu le lg l detaylı b r tartışma ç n bkz. Howe, 1978). 
23
 Mar anne Weber’ n bel rtt ğ üzere Weber dünya d nler üzer ne çalışırken d nî gel şmen n seyr nde Fr edr ch
Sch ller’den aldığı b r kavramsallaştırmayla b r büyü bozumunu keşfetm şt r (Mar anne Weber, 2008, s. 333).
24
Bu konuda kapsamlı b r tartışma ç n bkz. Sunar (2012).

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 121/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ünite Soruları

1. Aşağıdak lerden hang s Weber' n tar hsel değ ş m anlayışını fade eder?

A) İlerlemec l k

B) Protestanlık

C) Kar zma

D) Gel şmec l k

E) İdeal zm

2. Weber dünya tar h nde toplumsal değ şme sürec n hang mekan zmanın b r eser olarak
görmekted r?

A) Akılcılaşma

B) Yen leşme

C) Reformasyon

D) Protestanlık

E) Aydınlanma

3. Weber' n "tar h n yaratıcı devr mc gücü" olarak tanımladığı şahsın etk ley c l ğ manasına
gelen kavram hang s d r?

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 122/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

A) Seçmec l şk ler

B) Akılcılaşma

C) Kar zma

D) Gel şme

E) Protestanlık

4. Türk ye’dek İslam’ın toplumsal değ ş m n önüde b r engel olduğu yönündek dd aları
Weber’ n perspekt f nden değerlend r n z.

5. Weber’ n bakış açısından hareketle Türk ye’de son yıllarda bürokras de meydana gelen
tekn k gel şmeler n toplumsal yapıda ne tür değ ş mler oluşturab leceğ n değerlend r n z.

CEVAP ANAHTARI

1. d 2. a 3. c 4. - 5. -

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 123/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

9. ÇAĞDAŞ SOSYOLOJİDE TOPLUMSAL DEĞİŞİM

Giriş

Klas k sosyoloj n n bıraktığı m ras üzer nden değ ş m konusu çağdaş sosyoloj de gen ş b r yer bulmuştur.
Özell kle İk nc Dünya Savaşı’ndan sonrak 30 yıl sosyal değ ş m tüm boyutları sosyoloj n n ana teması
hâl ne gelm şt r. Amer kan sosyoloj s nde b rb r ne alternat f pek çok açıklamanın ve yaklaşım gel şm ş ve
değ ş m sosyoloj s alanında makro ve m kro pek çok kavramsallaştırmaya şah t olunmuştur. Bu
yaklaşımlardan dördü bu bölümde detaylı b r b ç mde ele alınacaktır. Aşağıda evvela 19. yüzyılın
lerlemec tar h görüşüne dayanan makro teor ler n n b r eleşt r s olarak ortaya çıkan döngüsel teor ler
ncelenecekt r. Bu yaklaşımın sosyoloj dek en öneml tems lc s olan Sorok n detaylı b r b ç mde
tartışılacaktır. Ardından Amerkan sosyoloj s n n tar hsel gel ş m çer s nde şlevselc l ğ le yapısalcılığını
b rleşt ren ve uzunca b r süre değ ş m konusunda etk l olan yapısal şlevselc l k bu yaklaşımın öneml
s mler olan Parsons ve Merton üzer nden ele alınacaktır. Müteak ben şlevselc l ğ n kapsamlı b r
eleşt r s n gerçekleşt ren çatışmacı teor Dahrendorf ve Coser g b öneml tems lc ler tarafından ortaya
konan görüşler çerçeves nde ncelenecekt r. Son olarak se 20. yüzyılın lk yarısında klas k evr mc l ğ
rev ze ederek antropoloj de meydana çıkan ardından da 1960’lardan t baren sosyoloj ye yaygınlaşan
yen -evr mc teor ler ele alınacaktır. Bu kısımda günümüzde g tt kçe yaygınlaşan bu yaklaşımın değ ş m
ele alış b ç m detaylı b r b ç mde tartışılacaktır.

9.1. Döngüsel Yaklaşımlar

On dokuzuncu yüzyıl lerlemec l ğ ne b r tepk olarak ortaya çıkan döngüsel değ ş m kuramları genell kle
uygarlıkların yüksel ş ve düşüşler ndek gel şme ve bozulma örüntüler n keşfetmeye odaklanmışlardır.
Çağdaş sosyal b l mlerde Oswald Spengler, Arnold Toynbee g b tar h felsefec ler arasında revaç bulan bu
yaklaşımın sosyoloj dek en öneml tems lc s Rus asıllı Amer kalı sosyolog P t r m Alexandrov ch
Sorok n’d r (1889–1968). Spengler Batı’nın Çöküşü s ml meşhur eser nde uygarlıkların yüksel ş ve
düşüşünün kaçınılmaz b r kader olduğunu lan etmekted r. Ona göre her uygarlık b yoloj k b r organ zma
g b doğar, büyür ve ölür. Batı’nın da ç nde yer aldığı sek z büyük dünya uygarlığını nceled kten sonra,
modern uygarlığın son aşamada olduğunu d le get rm şt r. Toynbee se A Study of History’de s ml
çalışmasında tehd t ve çözüm mekan zmaları üzer ne odaklanmaktadır. Ona göre her toplum evvela
doğadan, ardından da d ğer çsel ve dışsal faktörlerden karşılaştığı tehd tlerle karşılaşır ve verd ğ
karşılığın doğası o toplumun kader n bel rler. Eğer bu tehd tlere karşı başarılı b r şek lde çözüm üret rse
başarılı olur; üretemezse de yok olur. Bu çerçevede Toynbee tar h n b r yüksel ş ve çöküş döngüsünden
baret olduğunu göstermeye çalışır. Sorok n se 1938’de kaleme aldığı Social and Cultural Dynamics s ml
eser nde toplumsal değ ş me mevcut yaklaşımlardan çok farklı b r açıklama öner r.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 124/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Sorok n’e göre toplumlarda değ ş m meydana çıkaran b r farklılaşma ve bütünleşme sürec söz
konusudur. İşlevselc ler n ş bölümü çerçeves nde gel şt rd kler farklılaşma ve bütünleşme kuramından
c dd b r b ç mde farklı olan bu yaklaşıma göre her nsan toplumunda kaçınılmaz b r b ç mde ortaya çıkan
farklılaşma çerçeves nde toplumun bütünleşmes n oluşturmak üzere beş alt s stem n ortaya
çıkmaktadır: 

1. doğru le yanlışı b rb r nden ayıran et k s stemler; 

2. mülk yet l şk ler n , temel hak ve görevler düzenleyen, yasal olanla suç teşk l eden eylemler
b rb r nden ayıran hukuk s stemler ,

3. kutsal ve tabu olanı olmayandan ayıran d n s stemler; 

4. b lg ed n rken gerçekle hatayı b rb r nden ayıran b l msel s stemler ve 

5. sanat s stemler (Erk let, 2007, p. 16). 

Bu s stemler madd olmayan, zamansız ve mekânsız anlamlar; anlamları madd leşt ren araçlar ve madd
araçların yardımıyla bu anlamları şler hâle get ren nsanlardan müteşekk ld r. Bu üç unsur b rb r le
etk leş m hâl nde sosyo-kültürel s stem meydana get r rler ve b r n n eks kl ğ hâl nde gerçekl kte
karşımıza çıkan canlı, empr k, sosyo-kültürel olgular ortadan kalkar (Erk let, 2007, p. 19). Bu üç b leşenl
sosyo-kültürel olgular aralarında anlamlı, nedensel b r bağ mevcut olduğu takd rde s stemlere
dönüşürler. Aks durumda se b r yığın olarak varlıklarını sürdürürler. B r toplumsal yapının s stem
mah yet kazanab lmes ç n anlamlarla araçların karşılıklı etk leş me ve letkenl ğe sah p olması
gerekmekted r. Unsurlar arasındak etk leş m tek yönlü değ ld r. Anlamlar araçları etk led ğ g b araçlar
da anlamları etk leyeb l r. Aynı zamanda b r s stemdek parçalar değ ş m b rb rler ne let rler. S stem n b r
bölümünde veya tümünde meydana gelen değ ş mler d ğer bölümlere aktarılır. Sorok n toplumsal
yaşamın anlamlar le araçlar arasındak düzenl döngüsünden hareketle toplumsal gerçekl kte
tekrarlanab l r monoton olmayan değ ş mler teor leşt r r ve bu şek lde nsan toplumlarında yaşanan
değ ş mler n döngüsel karakter ne ulaşır.

Spengler g b b r tar h felsefec s olan Arnold Toynbee meşhur çalışması A Study of History’de tehd t ve
çözüm mekan zmaları üzer ne odaklanmaktadır. Ona göre her toplum evvela doğadan ardından da d ğer
çsel ve dışsal faktörlerden karşılaştığı tehd tlerle karşılaşır ve verd ğ karşılığın doğası o toplumun
kader n bel rler. Eğer bu tehd tlere karşı başarılı b r şek lde çözüm üret rse başarılı olur; üretemezse de
yok olur. Bu çerçevede Toynbee tar h n b r yüksel ş ve çöküş döngüsünden baret olduğunu göstermeye
çalışır. Tüm uygarlıkların n hayet nde hayat yetler n tamamlayıp ölmezler. Hatalarından ders alan ve
d ğer kültürlerden çözümler ödünç alan uygarlıklar yen den b r yüksel ş çağına g reb l rler. Toynbee’n n
teor s de Spengler g b savaş çağı çöküş m tosuna uygun b r teor d r. Ancak Toynbee dünya toplumları

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 125/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

arasındak kültürel alışver şe merkez b r yer vermekted r. 1945 sonrasında teor ler n rev ze eden Toynbee
günümüzdek uygarlık eksenl toplum anal zler ne zem n oluşturan tar h felsefec s olarak önem n
korumaktadır.

Döngüsel teor n n sosyoloj k teor dek en öneml tems lc s Rus asıllı Amer kalı sosyolog P t r n Sorok nd r.
1938’de kaleme aldığı Social and Cultural Dynamics s ml eser nde toplumsal değ ş me mevcut
yaklaşımlardan çok farklı b r açıklama önermekted r. Erk let’e (2007, pp. 13–14) göre 20. yüzyılda tar hsel
b r toplumb l m kuran Sorok n’ n “kuramını anlayab lmen n ön koşulu, onun nsanı varlığına, evrene ve
çevres ndek her şeye anlam atfeden b r varlık olarak kabul ett ğ n b lmekt r.” Bu çerçevede Sorok n
nsanın hem beden hem ruh boyutuna şaret etmekted r (Erk let, 2007, pp. 31–32).

Weber g b Sorok n de nsanı her zaman gerçekl ğ n henüz kavranamayan boyutları hakkında h potezler
gel şt ren b r varlık olarak kabul eder. Bunun örneğ , sosyo-kültürel s stemler n k boyutlu ( ç ve dış)
doğasında karşımıza çıkar. B r nc boyut madd olmayan anlamlar; k nc s se bu anlamı zaman ve
mekân koord natları ç nde c s mleşt ren madd kültürdür. Bu m nvalde anlamlar nsanın kavramaya
çalıştığı gerçekl ğe da r genel yaklaşımlardır. Bu anlamları c s mleşt ren araçlar da madd kültürü fade
etmekted r. Bu yaklaşıma göre nsan madde ve anlamın b leş m nden oluşan b r varlıktır. Böylece Sorok n
kend s nden öncek poz t v st sosyal b l m geleneğ ne karşı çıkarak nsana ve sosyal gerçekl ğe da r
bütüncü b r yaklaşım gel şt rmeye çabalamaktadır.

Sorok n’e göre s yasal örgütlenme ve toplumsal normların kaynağı olan d nsel s stemler nsan ç n hayat
önem taşıyan k alanı oluşturur. Toplumların b r arada yaşama ve örgütlenmes n n gereğ olarak pol t k
tabakalaşmanın temel b ç m olarak yöneten-yönet len ayrımı toplumun lk aşamalarından t baren

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 126/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

mevcuttur. Bu sebeple toplumdak farklılaşma kaçınılmazdır. Sorok n’e göre bu farklılaşma çerçeves nde
toplumun bütünleşmes n oluşturmak üzere beş alt s stem n ortaya çıkmaktadır: 

1. doğru le yanlışı b rb r nden ayıran et k s stemler; 

2. mülk yet l şk ler n , temel hak ve görevler düzenleyen, yasal olanla suç teşk l eden eylemler
b rb r nden ayıran hukuk s stemler , 

3. kutsal ve tabu olanı olmayandan ayıran d n s stemler; 

4. b lg ed n rken gerçekle hatayı b rb r nden ayıran b l msel s stemler ve 

5. sanat s stemler (Erk let, 2007, p. 16). 

Bu s stemler madd olmayan, zamansız ve mekânsız anlamlar; anlamları madd leşt ren araçlar ve madd
araçların yardımıyla bu anlamları şler hâle get ren nsanlardan müteşekk ld r. Bu üç unsur b rb r le
etk leş m hal nde sosyo-kültürel s stem meydana get r rler ve b r n n eks kl ğ hâl nde gerçekl kte
karşımıza çıkan canlı, empr k, sosyo-kültürel olgular ortadan kalkar (Erk let, 2007, p. 19). Bu üç b leşenl
sosyo-kültürel olgular aralarında anlamlı, nedensel b r bağ mevcut olduğu takd rde s stemlere
dönüşürler. Aks durumda se b r yığın olarak varlıklarını sürdürürler. B r toplumsal yapının s stem
mah yet kazanab lmes ç n anlamlarla araçların karşılıklı etk leş me ve letkenl ğe sah p olması
gerekmekted r. Unsurlar arasındak etk leş m tek yönlü değ ld r. Anlamlar araçları etk led ğ g b araçlar
da anlamları etk leyeb l r. Aynı zamanda b r s stemdek parçalar değ ş m b rb rler ne let rler. S stem n b r
bölümünde veya tümünde meydana gelen değ ş ler d ğer bölümlere aktarılır.

Erk let’ n (2007, p. 33) bel rtt ğ üzere Sorok n sosyal değ şmey üç soru çerçeves nde ele almıştır: 

1. Ne değ ş r? 

2. Nasıl değ ş r? ve 

3. Neden bu şek lde değ ş r? 

Bu sorulara sırasıyla şu şek lde cevaplar verm şt r: 

1. S stemler ve yığınlar değ ş r, s stem bel rl düzenl l kler göster rken, yığınlardak değ ş m
rastlantısaldır. 

2. Bu değ ş mler zamanda ve mekânda gerçekleşen n tel ve n cel farklılaşmalar yoluyla gerçekleş r.
Sorok n mekânı hem f z k hem de beşer mekân anlamlarında kullanır. 

3. Bu soruya ver len yanıt Sorok n' n s stem n n üç lkes olan çsel değ şme, sınırlar ve gerçekl ğ n
bütüncü karakter n ortaya çıkarmaktadır.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 127/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Anlamlar, araçlar ve nsanlar f z k mekânda yer değ şt rerek beşer mekânın doğmasına yol açarlar. Bu yer
değ şt rmelerde kalıtım, ht yaç ve hareketl l k ve etk leş m n yoğunluğuna bağlı olarak gel şen yaratıcı
kültür merkezler n n değ ş m öneml b r etk sah b d r. Kültürel yaratıcılıkta kalıtım (deha) öneml b r
unsurudur. Ancak kültür unsurlar kend ler ne ht yaç duyulmayan yerlerde yaratılmazlar. Yaratıcılığın f le
geçmes ç n seçme ve sentezleme mkânını sağlayan yoğun kültürel etk leş mler gerekl d r. Bu etkenler
dah l nde kalıtsal donanımın zayıflaması, yaratıcılığın kaynağı olan ht yacın azalması, bölgen n b r
kavşak noktası (etk leş m yer anlamında) olma n tel ğ n kaybetmes hal nde yaratıcılık başka b r merkeze
kayar. (Sorok n, Soc al and Cultural Dynam cs s.252'den alıntı, Erk let, 2007, s.38)

Zaman boyutu Sorok n’ n değ ş m anlayışında öneml b r yer tutmaktadır. Ona göre toplumsal süreçler
zaman koord natlarına yerleşt r lmeks z n anlaşılır kılınamazlar (Erk let, 2007, s.42). Bu çerçevede Sorok n
uygarlıkları yüksel ş ve düşüş eksen nde ele almak yer ne kültürler n h ss le f kr uçlar arasında b r
salınım yaşadığını düşünür. H ss kültürler duyularla elde ed leb len şeylere vurgu yaparlar. Kültürün bu
ucu prat k, h ss , hazcı ve materyal stt r. F kr kültürler se akıl kanalıyla elde ed len şeylere vurgu yaparlar.
Kültürün h ss kutbunun tam karşıtı olan bu ucu se soyut, n ha hak kat ve nanç le l şk l olarak
d n d rler. Sorok n’e göre bütünüyle bu k kutuptan b r nde yer alan b r kültür yoktur. Bu k s n n deal b r
b leş m n tems l eden b r denge hâl olan deal st kültüre gerçekl kte ulaşmak da güçtür. B r kültürde bu
kutuplardan salt b r s ne yönelen b r hareket d ğer kutbu tems l eden güçler n d renc le karşılaşacaktır.
B r uca ne adar çok fazla vurgu yapılırsa d ğer kutuptan geleb lecek d renç de o düzeyde artacaktır. Her
toplumda bu k güç arasında değ ş k düzeylerde ger l m mevcuttur. Bu ger l m uzun vadede b r
st krarsızlık oluşturur. Bu st krarsızlık sosyal değ ş m n temel yapısını teşk l eder. Sorok n sosyo-kültürel
gel şmen n h ss ve f kr d nam kler n b rb r n dengelemes le gerçekleşt ğ n düşünür. Sorok n'e göre, b r
üst s stem, bütün kültürel ve toplumsal s stemler yen b r anlam etrafında bütünleş p, yen b r z hn yet
kr stalleşt rd ğ nde esk kültürün zamanı dolmuştur.

Sorok n’e göre sosyo-kültürel olgular üç türlü n cel ksel değ ş m göster r: artış, azalış ve sab tl k. Olgunun
rakamlarla fade ed leb lecek yönler nde meydana gelen artış ve azalmalarla, sab tl kler değ ş m n
büyüklüğü hakkında b lg ver r ve karşılaştırmalara mkân sağlar (Erk let, 2007, s.44). Fakat değ ş m
sadece n cel boyutlarda gerçekleşmez ayı zamanda anlam dünyasında gerçekleşen ve sayılarla fade
ed lemeyen n tel değ ş mler de vardır.

Sorok n değ ş m n n ç n ve nasıl gerçekleşt ğ kadar gerçekleşme veya b r kültürün sona erme b ç m n de
ncelem ş ve bu çerçevede üç lkeye ulaşmıştır. Ona göre çsel değ şme lkes çerçeves nde değ ş m
s stem n doğasında vardır. B r s stem her zaman akt r ve kend başına değ şeb lmekted r. S stem dış
çevre koşullarından da bağımsız değ ld r. Bu sebeple sosyo-kültürel değ ş mler bel rl koşul ve sınırlar
dah l nde gerçekleş r. Öte yandan bu değ ş mler b r tekdüzel kten z yade, b r zeng nl k ve çeş tl l k

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 128/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

göster rler. Sorok n toplumsal yaşamın anlamlar le araçlar arasındak düzenl döngüsünden hareketle
toplumsal gerçekl kte tekrarlanab l r monoton olmayan değ ş mler teor leşt r r ve bu şek lde nsan
toplumlarında yaşanan değ ş mler n döngüsel karakter ne ulaşır.

9.2. Yapısal-İşlevselci Denge Teorileri

Sosyal b l mlerde yapısal- şlevselc l k Spencer ve Durkhe m tarafından gel şt r len kuramsal ve
metodoloj k yaklaşımlar üzer nde ortaya çıkmıştır. Y rm nc yüzyılda önce sosyal antropoloj de A. R.
Radcl e-Brown ve Bron slaw Mal nowsk tarafından gel şt r len şlevselc l k, daha sonra 1940’larda
Talcott Parsons ve Dav s ve Moore g b öğrenc ler ve Robert K. Merton tarafından gel şt r lerek kısa b r
zamanda Amer kan sosyoloj s nde hâk m b r yaklaşıma dönüşen bu yaklaşıma göre b r toplumsal yapıda
her b r unsurun b r şlev vardır ve toplumsal değ ş m de bu şlevler n yer ne get r lmes le yakından
alakalıdır. Sosyoloj de b r dönem çok yaygın olan yapısal- şlevselc denge teor ler n n önde gelenler
Talcott Parsons, Robert K. Merton ve W ll am F. Ougborn tarafından gel şt r lm şt r. Türk sosyoloj s nde
Mübeccel Bel k Kıray hem kuramı kullanmış hem de yen kavramsal katkılar sunmuştur.

Amer kan Sosyoloj s n n öncü s mler nden Parsons’ın yapısal- şlevselc yaklaşımın gel ş m ve
yayılmasında öneml b r yer mevcuttur. Parsons, Durkhe m ve Spencer’ n z nden g derek toplumsal
değ ş me evr mc ve bütünleşmec b r yaklaşım gel şt rm şt r. Erk let, Parsons'ın toplumsal yapı ve
değ şme anlayışının dayandığı temel n onun Weber’den etk lenerek gel şt rd ğ toplumsal eylem f kr
üzer ne b na ed ld ğ n bel rtmekted r. Ona göre beşer eylem s stemler n n en küçük b r m olan eylem,
b r m eylemd r. B r m eylem kend ç nde şu b leşenlere ayrıştırılab l r: 

1. Aktör: Her eylem b r k ş tarafından cra ed l r; 

2. Hedef: Her eylem n yönel k olduğu b r hedef vardır; 

3. Durum: Her eylem bell b r mekân ç nde cereyan eder. Bu mekânın aktörün denet m nde olan
kısımlarına araçlar, kontrol ed lemeyen kısımlarına se koşullar adı ver l r. 

4. Normlar: Her eylem, hedefe uygun araçların seç m n düzenleyen b r norm ya da normlar d z s ne
sah pt r (Erk let, 2007, p. 70). 

Bu çerçevede Erk let (2007, p. 71), Parsons’ın eylem b l şsel, h ss ve normat f olarak üç boyuta ayırdığını
ve nsanın her eylem nde bu üç boyut mevcut olduğunu bel rt r. Ancak Parsons bununla b rl kte -aynen
Weber’ n eylem teor s nde olduğu g b - b r eylem en çok bel rleyen ve ona b ç m n veren temel b r
boyutun bulunduğunu da düşünmekted r. Eylem n b leşenler ve boyutları çerçeves nde Parsons'ın
s stem nde nsan (ve nsan gerçekl k) organ zma olarak, ps koloj k, toplumsal b r gerçekl k ve kültür
yaratan ve aktaran b r yaratık olarak nsandan müteşekk l dört boyuta sah pt r (Erk let, 2007, pp. 72–73).

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 129/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Onun toplumsal değ ş m yaklaşımı onun bu toplum model ne dayanır. Parsons’a göre toplum farklılaşmış
kurumların b rb r n tamamlayan şlevlere sah p olduğu b r sosyal s stemd r. Sosyal s stem b r bütün
olarak şlemekte ve sürekl uyum üretmekted r. Her s stemde olduğu g b toplumda da bazı alt s stemler
mevcuttur: 

1. k ş l k s stemler , 

2. toplumsal s stemler, 

3. kültürel s stemler. 

Bu çerçevede Parsons toplumun kültürel s stem n bel rled ğ sınırları koruma eğ l m taşıyan s stem
olduğunu düşünmekted r (Erk let, 2007, p. 82). O, s stemler n k ş l ğ n /ferd yet n onların sınırlarına
bağlamaktadır. Bu sınırlar, s stem farklı s stemlerden ayıran n tel kler n başlangıç ve b t ş noktalarını
bel rler. Bu sınırlar d nam k b r denge hâl nde düşünülmel d r. Toplumlar, kend ler n şek llend ren
kültürel s stem etk leyecek ç ve dış koşullar karşısında da m b r denges zl k hâl arz ederler. Ancak
s stem yeter nce bütünleşmem şse bu durum b r dengeden d ğer ne geç lmes ne neden olacaktır.
Rastlantısal değ l, düzenl örüntüler göstereceklerd r. Bu düzen sağlayan faktör, s stemdek her aktörün
d ğer n n eylemler n (kültürün bel rled ğ ) beklent ler ve yaptırımlar ışığında değerlend rmes n sağlayan
kültür bütünüdür. Kültür s stemler , hayat verd kler toplumsal örgütler b reyler n davranışlarını
denetlemede kullanırlar. İşte s stemler n denge hâl ya da sınırların korunması durumu budur.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 130/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Parsons'a göre b r toplumsal s stem uyum, hedefe ulaşma, bütünleşt rme ve örüntüler muhafaza etme
şekl nde fadelend r leb lecek AGIL25  şemasını kullanılarak pek çok s stem n çözümlemes yapmaktadır.
Bu şlevler n her b r s stem n varlığının devamı ç n zorunludur. B r mler arasındak fark dört şlevden
hang s n n ağır bastığına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Değ ş m bu s stemler n b rb r le etk leş m
net ces nde ortaya çıkan uyumsuzlukların s stem n şley ş doğrultusunda uyuma dönüştürülmes le
yakından alakalıdır. Bu çerçevede b r sosyal s stemde değ ş m farklılaştırma, uyumu yükseltme, kapsama
ve gerçek değerlemeden oluşan b r döngü çer s nde gerçekleşmekted r.

Bu döngüde uyum adaptasyonu artıracak düzenlemeler ve evr mleşen tümeller kavramları le fade
ed lmekted r. Evr mleşen tümeller, uzun vadede canlı s stemler n akt f ve pas f adaptasyon kapas teler n
artıran yapı ve süreçler fade etmekted r. Çevre koşullarına adaptey sağlayan yapı ve süreçler, çevre
üzer nde akt f b r kontrol sağlar ve onu değ şt r p hükmetme gücünü artırır. (Erk let, 2007, s.108,109)
Farklılaşma se tar hsel süreçte a le b r mler ne ve yaygın l şk lere dayalı lkel toplumlardan t baren
devamlı olarak şleyen b r süreçt r. Parsons’a göre evr m n başlaması ç n b r ön şart teşk l eden
tabakalaşma, farklılaşma olmadan düşünülemez. Tabakalaşma le görülen farklılaşma yen kurumlarla
bütünleş r. Bu da tabakalaşma s stem n meşrulaştıracak olan kültürel kurumlar aracılığıyla
gerçekleşmekted r. (Erk let, 2007, s.110) Toplumsal değ ş m döngüsünde yer alan üçüncü aşama se
kapsamadır. Bu aşamada farklılaşma süreçler n n yarattığı sorunlara öner len çözümler toplumun
normat f örüntüsüne yen b r mler, yapılar ve mekan zmalar lave etmekt r. Bu yapıların uygun şek lde
meşrulaştırılmasını ve yen eylem örüntüler ç n yen yönel m tarzları bel rlenmes n sağlayan gerçek
değerleme de son öneml tümele karşılık gel rler.

Parsons’ın değ ş m anlayışını bel rleyen b r başka kuramsal temel se onun toplum tasn fler nde
bulunmaktadır. Parsons toplumları temelde bas t ( lke) ve karmaşık (modern) olarak k ye ayırmaktadır
(Parsons, 2005, p. 120). Bu k s b r ara dönem olarak arka k toplum yer alır. Ona göre kurumların
farklılaşmadığı ve b r kurumun pek çok şlev aynı anda yer ne get rd ğ bas t toplumlarda kurumların
şlevler b rb r nden ayrışmaya başladıkça b r değ ş m yaşanmaya ve karmaşık b r toplum t p ortaya
çıkmaya başlar. Örneğ n bas t toplumlarda a le üret m, eğ t m, sosyalleşme, bakım g b pek çok sosyal
şlev aynı anda üstlen rken karmaşık toplumlarda bu şlevler fabr ka, okul, hastane, huzurev g b değ ş k
kurumlar tarafından üstlen l r (Parsons, 2005, pp. 338–339). Bu çerçevede k tür toplumsal değ şme söz
konusudur: yapısal ve evr msel. Yapısal değ ş mlerde bas t toplumdan karmaşık topluma geç şte olduğu
g b toplumun b r t pten d ğer ne geç ş söz konusudur. Bunda toplumsal ger l mler esas rolü oynar.
Evr msel değ ş mler se b r toplumdak farklılaşma ve uyum düzey n artıran daha çok s stem ç
ht yaçlardan kaynaklanır. Bu değ ş m net ces nde toplumun bütünlüğü ve uyumu gel ş r. Parsons’a göre
esas değ ş m bas tten karmaşığa doğru gerçekleşen büyük çaplı geç şt r.

Parsons’a göre b r sosyal s stem olarak karmaşık toplum b r kez oluştuğunda artık aslolan değ ş m değ l
st krar ve sürekl l kt r (Parsons, 2005, p. 338). Ona göre toplum n hayet nde genel st krarını korurken
bozucu güçler emme kab l yet ne sah pt r. Değ ş m sosyal dengey bozan b r şey değ l, olsa olsa yen b r
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 131/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

dengen n ortaya çıkmasına ves le olan b r şeyd r. Bu görüşler n savaş sonrası dönemde Amer kan
toplumda sosyal zme karşı gel şt r len b r h ss yatın b r ürünü olduğu söyleneb l r. Parsons, aslolanın
değ ş m değ l st krar ve denge olduğunu ler sürerken Amer kan toplumunda sosyal st b r devr m n
mkân ve gerekl l ğ n yadsımaktadır. Bu m nvalde toplumda çeş tl çalkalanmalar olsa da toplum
değ şmez, kend s n sürdürür. Parsons’ın değ ş m yaklaşımı çok sayıda eleşt r ye uğramıştır. Bu
eleşt rmenlerden en öneml s olan C. Wr ght M lls, Parsons’ın genel toplumsal denge teor s n n amp r k
olarak geçerl olmadığını bel rtmekted r. Öte yandan Dav d Lockwood (1956) ve Ralf Dahrendorf (1958) da
Parsons’ın yaklaşımının gerçekç olmayan ütop k b r toplum b ç m olmakla eleşt rmekted rler.

Yapısal- şlevselc yaklaşımın d ğer b r öneml sm olan Merton bu eleşt r ler bertaraf etmek üzere teor ye
bazı açılımlar get rm şt r. Bu çerçevede kend adlandırdığı şekl yle onun teor s Parsons g b makro-boy
değ l orta-boy b r teor d r. Merton b r toplumsal yapıyı statü d z ler n n örüntüleşm ş b r düzenlenmes
olarak görmekted r. Bu bağlamda statü roller ya da rol d z ler n n dayandığı bazı davranış beklent ler n de
beraber nde get r r. Buna göre toplum statü ve rol l şk ler nden müteşekk ld r (Erk let, 2007, s.208). Bu
çerçevede Merton, b r toplumsal yapıyı dört düzlemde ele alır: 

1. Statü/rol b leşen b r m olarak ele alınan b reysel düzey; 

2. statü d z ler n n b r m alınarak ncelend ğ grup düzey ; 

3. grupların b r m olarak alınıp ncelend ğ toplumsal s stem düzey ; 

4. değer ya da norm s stemler n n nceleme b r m olarak alındığı kültürel s stem düzey .

Merton, Parsons’ın AGIL şemasını alıp b r m ktar değ şt rerek kend temel toplumsal kurumlar şemasını
oluşturmuştur. Buna göre b r toplumsal yapı beş şlevsel süreçten oluşmaktadır: 

1. Özell kle toplumsallaşma mekan zmasına dayalı b r şlev olarak modeller n sürdürülmes ; 

2. K ş sel ve toplumsal ger l mler n boşaltılması, kanal ze ed lmes ya da denet m ; 

3. S stem n çevres n denetlemes veya ona uyması; 

4. Kolekt f eylem n ön koşulu olan asker toplumsal b rl ğ n sağlanması ve 

5. B reysel ve kolekt f amaçlara ulaşılması. 

Merton’un bu şemasında farklılaşan en öneml nokta şlevle le yapı arasında karşılıklı b r etk leş m
öngörmes d r. Buna göre yapı şlevler bel rlerken, şlevler de yapıyı etk lemekted r. İht yaçlar yeter nce
karşılanıyorsa b r s stem şlevseld r, dengel d r ve varlığını sürdürür. Aks takd rde değ şme ht mal ve
ht yacı bel r r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 132/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Bu çerçevede 1949’da yapısal şlevselc l ğ n teor k programı mah yet nde kaleme aldığı Social Theory and
Social Structure s ml eser ndek “Man fest and Latent Funct ons” s ml bölümünde Robert K. Merton
(1968, p. 84) toplumsal s stem n şley ş bakımından b r toplumsal yapının unsurlarının sadece şlevler ne
vurgu yapmak hatalı olduğunu aynı zamanda bozuk şlevler n veya şlevs zl kler n n de d kkate alınması
gerekt ğ n d le get rmekted r.

“İşlevsel anal zler n sosyal değ ş m n d nam kler nden z yade sosyal
yapının stat kler ne odaklanmalarına rağmen bu durum, bu anal z
s stem n n çk n özell kler nden b r değ ld r. Bu anal z yöntem
fonks yonlar kadar fonks yon bozukluklarına da odaklanarak sadece
sosyal st krarın temeller n değ l sosyal değ ş m n potans yel kaynaklarını
da ölçüp değerlend reb l r. “Tar hsel süreçte gel şm ş formlar” dey ş ,
sosyal yapıların t p k ve görülür b r b ç mde değ ş me uğradığını
hatırlatması yönüyle öneml d r. Sonunda farklı değ ş m çeş tler ç n var
olan baskıyı ortaya çıkarmak kalır. İşlevsel anal zler n tamamen şlevsel
sonuçlara odaklandığı durumda, sonuçta ultra-muhafazakâr b r
deoloj ye; tamamen fonks yon bozukluklarına odaklandığı durumda se
ultra-rad kal b r ütopyaya doğru kaymaktadırlar. O, “esasında” bunlardan
ne b r ne de d ğer d r.” (Merton, 1968, pp. 94)

Merton’a göre toplumlar her zaman şlevsel b r bütünlük ve uyum çer s nde değ ld r, değ ş m n kaynağı ve
d nam ğ de uyumsuzluktur. Toplumsal çevre le kültürel çevre arasındak uyumsuzluk ve
tabakalaşmadan kaynaklanan çeş tl şlevs zl kler Merton’un sapma (anom ) olarak adlandırdığı
toplumsal davranış bozuklularını ortaya çıkarır. Ş ddet n n düzey ne göre b r toplumsal yapıda k tür
sapma mevcuttur: bas t ve ş ddetl . Bas t anom b r toplumdak değer çatışmalarından doğan
huzursuzluk durumu ken ş ddetl anom se b r toplumdak değer s stem n n çürümes ve çözülmes
demekt r (Merton, 1968).

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 133/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Bu teor s n çağdaş endüstr yel topluma uygulayan Merton teknoloj k değ şmeler n üret m sürec ne ve
topluma yansıyan sonuçlarını şu şek lde ele almaktadır.

1. Sermaye yoğun teknoloj ler n, daha ucuza daha kal tel üret m yapma olanağı olumlu şlevler ne,
teknoloj k şs zl k de olumsuz şlevler d r. Bu şç açısından b r ger l m kaynağıdır.

2. İş n çok küçük parçalara ayrılması, meslek kavramının ve statünün muhtevasını bulandırmıştır. Bu


bulanıklığın g der lmes ç n tahs s ed len tek statü paradır. Bu durum mesleğ n toplumsal ve k ş sel
anlamını zedeler, yabancılaşmanın kaynaklarından b r d r.

3. İş bölümünün vardığı boyutlar koord nasyon gereğ n de artırarak esnekl k dereces n düşürmüştür.
Bu da ger l mler n b r kmes ne yol açmaktadır.

4. Üret m araçları, toplumsal sınıfların ya da en azından tabakalaşmanın aracı hâl ne gelerek, taraflar
arasındak çatışmayı ş ddetlend rm şt r.

5. İşç - şveren ve devlet arasındak l şk ler n karmaşıklaşması, müdahaleler n ve sorumluluk


paylarının artışı söz konusudur.

6. Fabr kalardak mühend s grubunun, b l msel, rasyonel ve bürokrat k poz syonlarının çatışan
beklent ler arasında pas f ve bağımlı hâle gelmeler söz konusudur. (Erk let, 2007, pp. 249–250)

Eğer çağdaş toplumdak hızlı teknoloj k değ şmeler n yol açtığı bu erozyon önlenemezse s stem n
bütünlüğü tehl keye g recekt r. Merton’a endüstr yel üret m, denet ml ya da tedr c olarak ortaya çıkan
değ şmelere gebed r. Erk let’ n (2007, p. 216) bel rtt ğ g b Merton’ın alternat f şlevler kavramı toplumun
tüm unsurlarının vazgeç lmez olduğu dd ası ortadan kaldırılmıştır. Merton şlevselc anal z yanlış
olduğuna nandığı üç postülasını değ şt rerek çatışma ve değ şme olgularını da kapsayacak şek lde
yen den tanımlamaya çalışmıştır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 134/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

D ğer b r yapısal şlevselc olan Ogburn toplumsal değ şmey cat, b r k m, yayılma ve uyum sağlama
eksen nde şek llenen kültürel evr m n b r net ces olarak görmekted r. Bu çerevede Ogburn tekn k
gel şmelere merkez b r yer vermekted r. Ona göre b r toplumda z h nsel yetenek, toplumsal talep ve
kültürel ögelere bağlı olarak yen catlar gerçekleş r, kültürel tabana yayılır ve dağılır ve yayılması
sürec d r. Net ces nde tüm toplumsal ve kültürel s stem yen cada göre kend s n yen den düzenlemes le
değ ş m gerçekleşm ş olur. Daha m kro düzeyl b r açıklamayı kapsayan Ogburn’ün teor s şlevselc l ğe
yen b r boyut kazandırsa da yaygın b r kullanıma er şemem şt r.

Kıray se Türk sosyoloj s nde toplumsal değ şmey açıklamak üzere yapısal- şlevselc yaklaşımı kullanmış
ve bu teor ye kavramsal katkılar yapmıştır. Ona göre b r toplumsal yapı dört unsurdan müteşekk ld r:

1. mekan/ekoloj k çevre, 

2. nüfus, 

3. organ zasyon ve 

4. değerler s stem . 

Kıray toplumsal yapının bu unsurların karşılıklı etk leş m le b r uyum çer s nde bulunduğunu fade eder.
Bu unsurlardan b r s nde gerçekleşen değ ş mlere bağlı olarak sosyal uyum da bozulur ve değ ş m ortaya
çıkar. Kıray’ın teor ye yaptığı en öneml katkı bu değ ş m n gerçekleşme mekan zmasına da r gel şt rd ğ
açıklamalardır. Ona göre b r toplumsal yapıda b r t pten d ğer ne geç ş gerçekleş rken her b r unsur aynı
hızda hareket etmez. Özell kle madd unsurlar le değerler arasındak bu uyumsuzluk değ ş m b r değer
kr z ne dönüştüreb lme r sk ne sah pt r. Bu r sk g dermek üzere Kıray’a göre değ ş m kolaylaştıran ve
toplumsal bütünleşmey sağlayan tampon kurumlar ortaya çıkar. Bu kurumlar esk n n örüntüler n bel rl
b r düzeyde sürdürerek yen ye geç ş kolaylaştırır ve değ ş m n b r kr z olarak yaşanmasının önüne
geçerler.

Yukarıdak başat örnekler n n kısa b r özet nden anlaşılacağı üzere on dokuzuncu yüzyılın sosyal
d nam klere ve değ ş me vurgu yapan şlevselc l ğ n n aks ne İk nc Dünya Savaşı’ndan sonra yayılan
yapısalcı- şlevselc açıklamalar sosyal st krar ve dengeye vurgu yapmışlardır. Parsons’ın gel şt rd ğ
yaklaşım c dd b r b ç mde eleşt r ye uğramış26, Merton kuramı yen den kurup şletmeye çabalasa da
1960’lardan t baren terk ed lmeye başlanmıştır. Ancak ülkem zde Kıray’ın yaklaşımlarının get rd ğ yen
açıklamalara bağlı olarak yapısal- şlevselc l ğ n daha uzun süre etk s n sürdürdüğü söyleneb l r.

Yapısal- şlevselc l ğe yönelt len eleşt r ler şu şek lde özetleneb l r:

1. Yapısal- şlevselc ler b r toplumsal s stemde parçaların bütüne yararlı olduğu ç n ve yararlı olduğu
ölçüde var olduğunu ve mevcud yetler n sürdüreceğ n savunurlar. Onlara yönelt len eleşt r bu

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 135/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

yararlılığın parçaların mevcud yet üzer nde sadece b r etk sah b olduğu şekl nded r. Z ra bu
parçalar çoğunlukla bütünden bağımsız b r b ç mde de varlıklarını sürdüreb l rler

2. Yapısal- şlevselc ler toplumsal yapıyı b r organ zmaya benzet rler. Buna göre organ zmada her
organ b r şleve sah pt r ve bu şlev yer ne get rmeyen organ yok olur. Durkhe mc ve Spencerc
temellerden gelen bu organ zmacı yaklaşım eleşt r lm şt r. Bu eleşt r ler b r organın şlev n
kaybetmes hâl nde yok olmayacağı ancak değ şeceğ n fade etm şlerd r. Merton bu eleşt r ler
yanıtlamak ç n şlevs zl ğ n toplumsal değ şme ç n şlev f kr n ortaya atmıştır. Ancak onun
çabaları bu eleşt r ler n gen şleyerek devam etmes ne set çekemem şt r.

3. Yapısal- şlevselc ler toplumsal yapı ve değ ş m teor s ne yönelt len b r d ğer eleşt r de toplumda b r
f kr konsensusun asla olamayacağı şekl nded r. Z ra toplumda b r denge hâl n esas alan yapısal-
şlevselc ler bu denge konumunda toplumda b r f k r b rl ğ n n mevcut olduğunu savunmaktadırlar.
Ancak eleşt rmenler toplumun her zaman farklı ve b r b r yle çatışan f k rlere sah p gruplardan
oluştuğunu fade etm şlerd r.

4. Yapıyı merkeze alan şlevselc lere göre nsan davranışı toplumsal s steme bağlıdır. Z ra b rey
şek llend ren tüm toplumsal kurumlar s stem n b rer alt unsuru olarak onu uyum yönünde
şek llend rmekted rler. Buna karşın daha sonra ortaya atılan yapılaşma teor ler yapı le b rey n
davranışları arasında karşılıklı b r bel rlemec l ğ n bulunduğunu savunmaktadır.

5. N ha olarak yapısal- şlevselc ler sosyal yapının da ma dengede olduğunu savunur ve denge
durumunu önemserler. Bu çerçevede yapıyı yeknesak b r s stem olarak gördükler de söyleneb l r.
Alt unsurları le uyumlu b r bütünlük arz eden s stemde yapısal b r değ ş m n gerçekleşmes
mkânsızdır. Bu görüşler özell kle çatışmacılar tarafından b r toplumsal yapıdak farklı çıkarlara
sah p grupların varlığını ve bu gruplar arasındak çatışmaları göz ardı etmekle eleşt r lm şlerd r.
Aşağıda detaylı b r b ç mde ele alınacağı üzere onlara göre s stemde uyum değ l çatışma esastır ve
çatışma toplumsal değ ş m n kaynağıdır.

9.3. Çatışma Teorileri

George R tzer (1992, p. 68) 1940’ların hem Parsonsçı yapısal- şlevselc teor n n z rve yılları hem de
düşüşünün başlangıcı olduğunu d le get r r. Yapısal şlevselc l k 1950’ler n ortasından t baren yoğun b r
b ç mde eleşt r ye uğramış ve 1960’lardan t baren de yavaş yavaş sosyoloj k düşüncedek hâk m
konumunu terk etm ş, yer n çatışma sosyoloj s başlığı altında toplanab lecek yaklaşımlara bırakmıştır (J.
H. Turner, 1978, p. 142). Çatışma sosyoloj s çer s nde Ralf Dahrendorf’un d yalekt k yaklaşımı, Lew s
Coser’ın çatışmanın şlev yaklaşımı, Randall Coll ns’ n alışver şç çatışma yaklaşımı ve Jürgen
Habermas’ın eleşt rel teor s öne çıkmaktadır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 136/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Çatışma teor ler esasında öneml b r Marks st b r temele sah pt r. Marx’ın d yalekt k çatışmacı model en
yalın hâl Komunist Manifesto’dak tüm tar h n b r sınıf çatışmasının tar h olduğu önermes le fade
ed lm şt r. Yukarıda açıklandığı üzere Marx’a göre tar htek çatışma üret m araçlarının mülk yet ne sah p
olma eksen nde meydana gelen modern toplumda k sınıf arasında yaşanmaktadır. Ancak çatışma
yaklaşımı sadece Marks zm le sınırlı değ ld r. Jonathan Turner çatışmacı teor n n k ana temel nden b r
d ğer n n Georg S mmel olduğunu d le get rmekted r. Bu çerçevede sosyoloj k teor de k baskın çatışmacı
teor ortaya çıkmıştır: 

1. d yalekt k çatışma teor s ve 

2. şlevselc çatışmacılık.

Çatışmacı sosyal teor n n öneml kaynaklarından b r s olan S mmel sosyal değ şmede çatışmanın
merkez b r yer olduğunu düşünmekted r. Marx’tan farklı olarak S mmel’e (2009) göre modern toplumda
çatışmanın temel üret m sürec değ l mübadeled r. Ona göre kent hayatında rastlanılan uç durumlar para
ekonom s le lg l d r. Para ekonom s toplumun normları ve değerler n n değ ş m ne katkıda bulunurken
toplumda yaygın rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır (S mmel, 2014).

Ona göre nsanları etk leş m ç nde b rb r yle bağlayan çatışma geç c değ l, toplumun da m b r özell ğ d r.
Buna ek olarak çatışma benzer lg ve çıkarlara sah p k ş ler n amaçlarına ulaşmak ç n b r araya
gelmeler n de sağlayan b r etkend r. Bu yolla toplum ç nde sürekl b rb r ne zıt çıkar alanlarına sah p
çıkar grupları oluşur. Böylece da m çatışma toplumu d nam k kılar ve değ ş me kaynaklık eder. Ancak

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 137/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

S mmel çatışmanın sonuçlarını değ şmeden z yade toplumsal sürekl l k açısından araştırmaya
yönelm şt r. Ona göre çatışmaların toplumda meydana get rd ğ değ ş mler toplumun sürekl l ğ n n
sağlanmasında öneml b r yere sah pt r. Çağdaş sosyoloj de S mmel’den hareketle gel şt r len şlevselc
çatışmacı değ ş m teor s daha çok Ralf Dahrendorf’un d yalekt k yaklaşımı le Lew s Coser’ın çatışmanın
şlev yaklaşımı çerçeves nde ortaya çıkmıştır.

Alman kökenl sosyolog Ralf Dahrendorf 1950’lerde çok yaygın olan yapısal şlevselc ler n sosyal denge
modeller ne karşı toplumsal st krarsızlık, çatışma ve sosyal çözülmeye vurgu yapan b r çatışmacı model
savunmuştur. Ona göre her toplumda kaçınılmaz olarak her unsur, her an yaşanan b r değ ş me tab d r ve
aynı zamanda değ ş me katkı sunarlar. Z ra her toplumda değ ş me kaynaklık eden sosyal çatışma
kaçınılmazdır. 1957’de kaleme aldığı ve 1959’da İng l zceye Class and Class Conflict in Industrial Society
sm yle çevr len eser nde her toplumun her noktada ve her an çel şk ve çatışmaya dayandığını d le get r r.
Dahrendorf, Marx’ın mülk yet eksenl çatışma teor s n eleşt rerek yer ne güç ç n mücadeley yerleşt r r.
Dahrendorf değ ş m n b leşenler ne da r bazı açıklamalar yapmaktadır

1. Her toplum her noktada değ ş m sürec ne tab d r; değ ş m kaçınılmazdır.

2. Her toplum her noktada çatışma ve uyumsuzluk serg ler; sosyal çatışma kaçınılmazdır.

3. B r toplumdak her unsur onun dağılmasına ve değ şmes ne b r katkı sunar.

4. Her toplum bazı mensuplarının d ğerler üzer nde baskı kurmasına dayanır. (Dahrendorf, 1959, p.
162)

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 138/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Bu çerçevede ona göre toplumu oluşturan her unsur, toplumun çözülmes ne ve tekrar bütünleşmes ne,
d ğer b r fade le değ şmes ne katkıda bulunur (Dahrendorf, 1959, p. 164). “Toplumun gerçeğ çatışma ve
değ ş p durmadır” (Dahrendorf, 1959, p. 27). “Dahrendorf ç n, toplumsal bütünleşmen n temel ,
Parsons'ın öne sürdüğü g b uzlaşma değ l, aks ne baskı, yan otor te konumundak ler n k tlelere boyun
eğd rme gücüdür” (Slattery, 2007). Her toplum onu oluşturan fertlerden bazılarının d ğerler üzer ndek
zorlamasına dayanır. Bu gruplar arasındak çatışma toplumu b r arada tutar, toplumun mevcut hâl n n
değ şerek yen b ç mler almasına neden olur (Dahrendorf, 1959, p. 207).

Mart n Slattery (2007), Marks st toplumsal çatışma ve parçalanma yaklaşımlarına b r alternat f sunarak
ortaya çıkan Dahrendorf'un anal z n n anal t k der nl kten yoksun olduğunu ve sebeple de sosyoloj de çok
etk n b r b ç mde kullanılmadığını bel rt r. Ona göre Dahrendorf eleşt rd ğ yapısal şlevselc ler n b r
negat f olmaktan öteye g demem şt r. Nasıl k onlar mükemmel b r toplumsal düzen ve uyum resm
ç zerse, Dahrendorf da kontrol altında olmayan sürekl kaos ç ndek b r toplum resm ç zer.

Amer kalı sosyolog Lew s A. Coser 1956’da kaleme aldığı The Functions of Social Conflict s ml eser nde
yapısal- şlevselc kurama yönel k c dd b r eleşt r get rmekte ve toplumsal yapı ve değ şmey çatışmacı b r
b ç mde ele almaktadır. Ona göre b r toplumda özell kle b rb r ne sorumluluk ve güç ağlarıyla bağlı olan
ve yakın l şk çer s nde bulunan nsanlar arasında kaçınılmaz b r b ç mde çatışma ortaya çıkar. Bu
esasında nsan olmanın ve toplum ç nde yaşamanın temel b r koşuludur. Z ra toplumdak b reyler
arasında eş ts zl kler ve farkılıklar kaçınılmazdır ve modern toplum esasında bu eş ts zl kler ve çatışmalar
üzer ne kuruludur. Dönem n yaygın uyum ve denge teor ler ne kökten zıt olan bu yaklaşım aynı zamanda
Amer ka’nın eş tl kç b r toplum olduğu yönündek yaygın kanaatler de yanlışlamaktadır. Ancak Coser’ n
çatışma teor s Marks stlerde olduğu g b ekonom -pol t k b r temele ve yaklaşıma değ l, toplumsal
yaşamdak şlevler n yer ne get r lmes f kr yle l şk l d r. Onun bu teor s , S mmel’den hareketle
oluşmuştur. Yukarıda ele alındığı üzere S mmel çatışmayı b r toplumsallaşma şekl olarak görmekted r.
Buradan hareketle Coser, çatışmanın sadece yıkıcı unsurlardan baret olmadığını aynı zamanda toplumu
b r arada tutan bağların oluşmasında da öneml b r rol oynadığını düşünmekted r. Bu aslında Merton’un
şlevs zl kler n şlev f kr n n farklı b r b ç mde fades olarak görüleb l r.

Yukarıda bel rt ld ğ g b Coser çatışmanın bütün toplumlarda var olduğunu düşünmekted r. Ancak
toplumdak bu çatışma toplumun parçalanmasına yol açmaz z ra her toplumda düşmanca ve saldırganca
duygular oluşmadan, ortaya çıkan sorunların fade ed lmes n sağlayan emn yet supabı şlev n gören
kurumlar bulunmaktadır. Toplumun b ç m ve l şk ler n düzey ne göre değ şen bu kurumlar toplumdak
ger l mler azaltır, toplumun şley ş n sağlarlar.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 139/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Coser, tepk ler n sorunun kaynağına yönel p yönelmemes ne göre toplumdak çatışmaları gerçekç olan
ve olmayan şekl nde k başlık altında tasn f eder. Buna göre b r nc s nde tepk ler sorunun kaynağına
yönel rken, k nc s nde sorunun kaynağı yer ne onu tems l eden başka b r nesneye yönelm şt r.

Coser’ın çatışmacı görüşler şlevselc b r yaklaşımı da çermekted r. Fakat şlevselc ler n aks ne Coser
çatışmanın olumlu şlevlere de sah p olduğunu ler sürmekted r. Temelde çatışmayı toplumsal yapının
şley ş ç n olumlu bulan Coser’e göre olumlu ve şlevsel olmayan çatışmalar da söz konusudur. Sorunun
b ç m ve çatışmanın kaynağı kadar toplumsal yapının özell kler de bunda bel rley c d r. Buna göre eğer
b r çatışma toplumun varlığını üzer ne nşa ett ğ temel norm ve değerler hakkında se bu çatışma olumlu
ve şlevsel değ ld r. Aks ne çatışma eğer toplumdak süreç ve şlevlere l şk n se olumlu ve şlevsel
olacaktır. Aynı zamanda toplumsal yapı çatışmayı kabul etm yor, engell yor ve bastırıyorsa bu durumda
çatışma toplumun temel norm ve yapısına yönelecekt r ve olumlu b r karakter kazanamayacaktır.
Dolayısıyla çatışmayı bastırmayan normal süreçler dah l nde ele alan toplumlarda çatışma daha çok
temel toplumsal şlevlere ve süreçlere yönelecek ve toplumsal yapının değ ş m ne olumlu b r katkı
sağlayacaktır.

9.4. Yeni-Evrimcilik

Y rm nc yüzyılın lk yarısı evr mc açıklamaların çeş tlend ğ ve s yasal alanda c dd karşılıklar bulduğu b r
dönemd r. Özell kle Naz z m le toplumu b yoloj k olarak açıklamak çok yaygınlaşmıştır. Ancak tam da bu
nedenle evr mc l k b r süre sosyal teor den dışlanmıştır. Klas k evr mc l ğ n bu düşüşüne mukab l
Darw n n teor s n n b r eleşt r s üzer nden kend s n temellend ren ve yen evr mc l k olarak adlandırılan
b r yaklaşım ortaya çıkmıştır (bk. Güzel & Özel, 2011). 1930’lu yıllardan t baren Darw n' n evr m kuramı le
Mendel' n kalıtım kuramını modern moleküler b yoloj ve matemat ksel popülasyon genet ğ ışığında
b rleşt ren Modern Evr msel Sentez evr mc l ğe yen temeller sağlamıştır. Bunu müteak ben 1960’lı
yıllarda s bernet k, s stem düşünces bağlamında gel şen karmaşık s stemler yaklaşımı le evr mc
açıklamalar sosyoloj ve antropoloj de kend s ne yen den yer ed nm şt r. Morgan, Tylor, Spencer ve
Hobhouse g b klas k evr mc s mler n m rası 20. yüzyılda özell kle Gordon Ch lde’ın arkeoloj de
gel şt rd ğ nsanlık tar h n n aşamaları teor ler le canlı tutulmuştur.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 140/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Çağdaş sosyal b l mlerde yen -evr mc l k Lesl e A. Wh te ve Marshall Sahl ns tarafından yen den gündeme
get r lm şt r. Tüm nsanlık tar h n açıklayacak kültürel lerlemen n nedenler n ortaya koyacak b r teor
peş nde olan Wh te’a (1959) göre sosyal s stemler açıklamadak en öneml unsur teknoloj d r. Ona göre
b r toplumun gel şm şl ğ enerj türü le ölçüleb l r. Bu çerçevede nsanlık tar h nde kullanılan enerj
kaynaklarına göre sırasıyla beş evr msel aşama vardır: nsan kası, evc lleşt r lm ş hayvan, b tk , doğal
kaynaklar ve nükleer enerj . Wh te’ı tak ben Sahl ns ve arkadaşları (1960) genel ve özel evr m olarak k tür
evr mden bahsetmekted rler. Buna göre bazı kültürler evrensel düzeyde b r çeş tl l k, örgütlenme ve
uyum gerçekleşt r rken bazıları da bu genel evr mden sapıp kend özel yollarını tak p etmekted rler.

Wh te’ı tak ben kültürel antropoloj çer s nde yen-evr mc geleneğe katkı yapan d ğer b r s m de Jul an H.
Steward’dır. Steward (1955), Theory of Culture Change s ml eser nde kend s nden önce gelen evr mc
kuramı yen den yorumlayarak, özell kle onların evrenselc ve tekb ç ml evr m f kr n eleşt rerek, kültürel
evr m daha fazla önceleyen b r evr m kuramı oluşturmuştur. Onun evr m n yerel koşullara uyarlanmış
b rden fazla b ç m n n olduğunu varsayan “çok hatlı evr m kuramı” (mult l near evout onary theory)
klas k evr mc l ğe yönelt len eleşt r lerden bağlaşıklık kazanmak ç n öneml d r. Steward (1977) Evolution
and Ecology s ml eser nde b r araya get r len yazılarında se ekoloj k evr mc l ğ n temeller n
gel şt rm şt r. Ona göre, benzer ekoloj k ortamlarda yaşayan toplumlar benzer kültürlere sah pt r. İnsanın
ve toplumun ekoloj k çevre le g rd ğ l şk n n toplumsal değ ş m n temel dayanaklarından olduğunu
düşünen Wh te’ı tak ben teknoloj y de çevre koşulları ç n de görmekted r. Böylece toplumsal yaşamı
şek llend ren üçlü b r çerçeveye er ş r: f z ksel çevre, kültürel çevre ve teknoloj . Evr mc b r teor n n
olmazsa olmaz nsanlığın tar hsel gel ş m aşamaları f kr n ve bu çerçevede toplumların tasn f n
Steward’da da bulmak mümkündür. Ona göre nsanlık tar h nde a leden devlete doğru b r evr m söz
konusudur. Bu süreçte nsanlık sırasıyla avcılık ve toplayıcılık, başlangıç tarımı, devlet n oluşma
dönem , bölgesel ç çeklenme, başlangıç fet hler , karanlık çağlar ve döngüsel fet hler aşamalarından
geçm şt r. Steward yen -evr mc l ğ n öneml s mler olan Marv n Harr s, Er c Wolf, Marshall Sahl ns ve
Gordon Ch lde’ı oldukça etk lem şt r.

Yen -Evr mc l ğ n sosyoloj de sosyal değ şme çalışmalarında en b l nen sm Gerhard Lensk d r. Power and
Prestige (1966) ve Human Societies: An Introduction to Macrosociology (1974) s ml çalışmalarında
Wh te’ın z nden g derek teknoloj k gel şmey toplumların evr m ndek temel etken olarak
konumlandırmıştır. Wh te’ın enerj y temele alan yaklaşımının aks ne Lensk ’n n çok doğrusal evr m
teor s (Mult l near evolut onary theory) b lg n n m ktarı ve kullanımına odaklanmaktadır. Ona göre b r
toplumda çevrey şek llend rmede etk n olab lecek ne kadar fazla b lg b r k m varsa o toplum o kadar
ler d r. İlet ş m n tar hsel gel ş m çerçeves nde nsanlık tar h nde dört aşama vardır: 

1. b lg n n genlerle geç ş , 

2. b lg n n tecrübe le aktarımı, 

3. mantığın kullanılmaya başlanması, 


https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 141/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

4. semboller n gel şt r lmes , d l ve yazının kullanımı. 

B lg n n bu evr msel gel ş m çerçeves nde tar hte toplumların dördü genel b r özel beş şek l aldığını fade
eder: 

1. avcı toplayıcı 

2. bas t tarım 

3. gel şm ş tarım 

4. sanay

5. balıkçılık g b özel.

Evr mc l k sosyoloj de b r dönem çok öne çıkmasa da arka planda hep var olagelen b r çerçeve
oluşturmaktadır. Bu çerçevede 1950’lerden t baren toplumsal değ şme le lg l çalışmalarda Parsons g b
doğrudan evr mc ler çer s nde yer almasa da pek çok sosyoloğun bu çerçevede açıklamalar gel şt rd kler
görülmekted r. 1990’lı yıllarda se gel şen gen çalışmaları le sosyal s stemler n değ ş m n n
açıklanmasında evr mc yaklaşım yen den revaç bulmaktadır ve önümüzdek zamanlarda daha fazla
tartışılacak g b görünmekted r. Ancak bununla b rl kte yen -evr mc l k de aynen esk s g b çeş tl
açılardan yoğun b r eleşt r altındadır. Robert N sbet (1969), Social Change and History s ml eser nde
lerleme, evr m teor ler n n varsaydığı g b değ ş m n bağlı olduğu çsel etkenler bel rleyen genel kanunlar
mevcut olmadığını bel rt r. Ona göre çsel etkenler kısmen etk l se de sosyal değ ş m daha z yade dışsal
etkenler n b r eser d r. Onun bu eleşt r ler n yanıtlayan Lensk (1976) nüfusta, tekn k yoğunlukta, ş

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 142/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

bölümünde artış trendler g b etkenler çerçeves nde toplumsal değ ş mde düzenl l kler n açık b r b ç mde
gözleneb leceğ n fade etmekted r. Ona göre bu çerçevede toplumsal değ ş m bel rl yasalara bağlı olarak
teor leşt r leb l r ve ele alınab l r.

9.5. Sonuç

Sonuç t bar yle İk nc Dünya Savaşı’ndan sonra s yasal, kt sad ve teknoloj k gel şmeler n etk s yle
evr mc düşünce yen den günyüzüne çıkmaya başlamıştır. Özell kle kültürel antropoloj ve arkeoloj de
gel şen evr mc l k g tt çe sosyoloj ye de etk etmeye başlamıştır. Bu teor lerde klas k evr mc l kte olduğu
g b nsanlık tar h n bel rl formlar dah l nde açıklamak y ne merkez b r yerde durmaktadır. Ancak bu
sefer ekoloj ya da teknoloj ögeler daha fazla öne çıkmış ve kültürel değ ş mde makro çevre koşullarının
yanında toplumsal etmenlere daha pas f b r konum atfed lm şt r. 1980’lerden sonra makro kuramların
postmodern eleşt r s yen -evr mc l ğ c dd b r b ç mde zayıflatsa da son yıllarda özell kle gen b l mler nde
yaşanan gel şmelerle b rl kte d ğer sosyal konularda olduğu g b toplumsal değ ş mde de b yoloj k
açıklamalar sosyal b l mlere ger dönmeye başlamıştır. Dolayısıyla önümüzdek dönemde evr mc l ğ n
toplumsal değ ş m çalışmalarında daha fazla etk l olacağı öngörüleb l r.

Bölüm Özeti

Bu bölümde çağdaş sosyoloj de toplumal değ ş m n ele alınma b ç m n nceled k. Klas k sosyoloj dek
kadar kapsamlı teor ler gel şt r lmese de çağdaş sosyoloj de de değ ş m merkez konumunu sürdürür. Bu
çerçevede değ ş me yaklaşım bakımından lk olarak on dokuzuncu yüzyıl lerlemec l ğ ne b r tepk olarak
otaya çıkan döngüsel yaklaşımları görmektey z. Toplumsal yapıda b rb r n tekrar eden örüntüler n
mevcut olduğunu düşünen bu yaklaşımlar modern toplumun tar h n sonu olmadığını, değ ş m n devam
edeceğ n fade etmekted rler. Kr z zamanlarının b r yaklaşımı olarak ortaya çıkan döngüzelc
yaklaşımların aks ne çağdaş sosyoloj de toplumsal değ ş mle lgl en bel rley c yaklaşım yapısal- şlevselc
denge teor ler d r. Toplumda temelde b r değ ş m değ l de denge olduğunu savunan bu yaklaşımlar
toplumun parçaları b rb r ne şlevsel olarak uyan b r mekan zma olduğunu düşünmekted rler. Bu
unsurlardan b r s n n şlev değ şt ğ nde (veya şlev n yer ne get remed ğ nde) toplumsal yapıda buna
uygun dengelemeler ortaya çıkmaktadır. B r dönem Amer kan sosyoloj s ne egemen olan bu yaklaşıma
karşı çatışma teor ler ortaya çıkmıştır. Toplumu dengel b r bütün olarak gören yapısal şlevselc l ğ n
aks ne S mmels’ n Marks st olmayan çatışma sosyoloj s ne dayanarak ortaya çağdaş çatışma yaklaşımı
toplumda b r çatışmanın mevcut olduğunu ve değ ş m n de bunun doğal b r net ces olarak ortaya
çıktığını savunmaktadırlar. Bu bölümde son olarak se on dokuzuncu yüzyıl klas k evr mc l ğ n n
eleşt r ler üzer ne şek llenen yen -evr mc l k yaklaşımının değ ş m anlayışı ele alınmıştır. Y rm nc yüzyılın
ortalarında antropoloj ve arkeoloj de yen den kurulan yen -evr mc l k 1960 sonrasında sosyoloj de de
kabul görmeye başlamıştır. Günümüzde yaygınlaşam gen b l mler ve b yoloj zm le b rl kte yen evr mc
değ ş m açıklamaları da popülerl k kazanmaktadır. Bu yaklaşımlara göre toplumsal değ ş m toplumun
değ şen teknoloj k koşullar ve çevreye uyum sağlamasıdır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 143/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

25 AGIL, bu alt s stemler n İng l zces oln Adaptat on, Goal Atta nmen, Integrat on ve Latency kel meler n n
başharflar n n b rleşt r lmes le elde ed len b r kısaltmadır.
26 Parsons’a yönelt len eleşt r ler n ve Parsons’ın buna cevabı ç n bk. (B. S. Turner, 2005)

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 144/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ünite Soruları

1. Gerhard Lensk 'ye göre aşağıdak ler nden hang s nsanlık tar h ndek dört aşamadan b r
değ ld r?

A) Avcı toplayıcı

B) Bas t tarım

C) Feodal zm

D) Gel şm ş tarım

E) Sanay

2. Aşağıdak lerden hang s yen -evr mc yaklaşımın önde gelen s mler nden b r değ ld r?

A) Marv n Harr s

B) Talocott Parsons

C) Gerhard Lensk

D) Marshall Sahl ns

E) Jul an H. Steward

3. Aşağıdak ler nden hang s Dahrendorf'un değ ş m n b leşenler ne da r açıklamalarından


b r s değ ld r?

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 145/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

A) Toplumlarda değ ş k unsurlar b rb r n şlevsel olarak tamamlayan b r uyum ç nded rler.

B) Her toplum her noktada değ ş m sürec ne tab d r; değ ş m kaçınılmazdır.

C) Her toplum her noktada çatışma ve uyumsuzluk serg ler; sosyal çatışma kaçınılmazdır.

D) B r toplumdak her unsur onun dağılmasına ve değ şmes ne b r katkı sunar.

E) Her toplum bazı mensuplarının d ğerler üzer nde baskı kurmasına dayanır.

4. Değ ş m ele almada çağdaş sosyoloj y klas k sosyoloj den ayıran özell kler nelerd r?

5. Çağdaş döngüsel yaklaşımların kad m döngüsel teor lerden farkı ned r?

CEVAP ANAHTARI

1. c 2. b 3. a 4. - 5. -

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 146/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

10. MODERNLEŞME VE ÖTESİ

Giriş

Yen Dünya S stem ve Modernleşme

1945 sonrasında sosyoloj de değ ş m demek neredeyse modernleşme le eş anlamlı b r şey demekt r. 19.
yüzyıl evrenselc l ğ le yakından l şk l b r b ç mde toplumların benzer gel ş m b ç mler ne ve aşamalarına
sah p oldukları düşünülmekted r. Bu çerçevede yen kurulan dünya düzen nde modern Batılı toplumların
gel şme aşamaları modellenerek tüm toplumların gel ş m ne uygulanması hedeflenm şt r. Sosyoloj k
teor de modernl ğ n oluşumu le kap tal zm n gel ş m arasında kurulan bağlantıdan hareketle
toplumların modernleşmes n n ekonom k alandan başlayan dönüşümlerle gerçekleşmes gerekt ğ ne
nanılmaktadır.

II. Dünya Savaşı sonrasında, ABD’de batı dışı toplumlar le lg l yoğun b r araştırma gündem söz
konusudur. Esk şark yat çalışmalarının değ şt ğ ve bölge çalışmaları formatına evr ld ğ bu akadem k
ortamda modernleşme kuramları Batı dışı toplumları ncelemek üzere teor k ve kavramsal b r çerçeve
oluşturmuştur.27   Bu m nvalde İsma l Coşkun (1989, p. 295) modernleşme kuramlarının üç temel
özell ğ nden bahsetmekted r: 

1. Sanay ortak paydasında tek b r Batılı s stem öngörmeler  

2. Batı’nın üstünlüğünü tartışılmaz görmeler ve 

3. Batı dışı toplumları s stemle bütünleşt rmeye çabalamaları.

Batı dışı toplumların artan endüstr leşmeye bağlı olarak yen b r toplumsal b ç m kazanacakları
düşünülmekted r. Buna göre ekonom k alanda başlayan değ ş m tüm toplumsal alanlara s rayet edecek
ve n hayet nde let ş m n gel ş m , okuma yazma oranlarının artışı, teknoloj kullanımının yaygınlaşması,
kentleşme sürec , sekülerleşme ve demokrat k kurumların gel ş m g b modern batılı toplum b ç m n
doğuracak b r d z değ ş m meydana gelecekt r. Bu çerçevede tüm modernleşme kuramlarının ortak
özell ğ modern toplumun doğuşuna da r ç zg sel ve lerlemec b r anlayışa sah p olmaları ve mekan k
anlayışa bağlı kalarak toplumlar arasındak kültürel ve tar hsel farklılıkları yok sayarak tüm toplumların
uygun koşullar ve altyapı oluşursa benzer süreçlerden geçecekler n düşünmeler d r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 147/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Modernleşme kuramları klas k sosyoloj de yer alan modern önces (geleneksel) toplumlar le modern
toplumlar arasındak k l k f kr ne dayanarak bu k s arasında tar hsel b r geç ş f kr ne yaslanmaktadırlar.
Bu çerçevede y ne klas k sosyoloj k düşüncedek aşamalı toplumsal gel ş m f kr modernleşme kuramının
ana varsayımıdır. Bu aşamalı modernleşmen n kt sad , toplumsal ve s yasal düzeyler mevcuttur. İkt sad
düzeyde modernleşme dışa açık b r kt sad yapının oluşumu ve serbest p yasanın gel ş m le
açıklanmaktadır. Toplumsal düzeyde se temelde sekülerleşme le açıklanan Batılı değer ve s stemler n
toplumsal olarak ben msenmes beklenmekted r. Son olarak s yas düzlemde de parlamenter
demokras n n oluşumu beklenmekted r.

10.1. Yapısal-İşlevselcilik ve Modernleşme

Modernleşme kuramları klas k ekonom pol t kç ler, aydınlanma düşünces ve klas k sosyoloj den
beslenerek ortaya çıkmışlardır. Ancak bu uzak kaynaklara ek olarak yapısal- şlevselc l k çağdaş sosyoloj
çer s nde onları besleyen öneml b r yakın kaynak görünümünded r. Yapısal şlevselc l ğ n kurucusu olan
Parsons, aynı zamanda modernleşme kuramının da öneml kaynaklarından b r s d r. Parsons gel şt rd ğ
sosyal teor çerçeves nde tüm toplumların n hayet nde modern olma peş nde ve arayışında olduklarını ve
modernl ğ n son noktası olan Amer kan toplumun modellemeler gerekt ğ n düşünmekted r. Öncek
bölümde ele alındığı üzere kend değ şme anlayışını denge ve evr m modeller üzer ne kuran Parsons b r
toplumsal değ şmen n gerçekleşmes n n lk ve temel şartı olarak farklılaşmayı almaktadır. Parsons’ın b r
toplumsal yapının alt s temlerden müteşekk l b r üst s stem olduğu yönündek düşünceler öncek
bölümden hatırlanacaktır. Ona göre b r toplumdak değ ş mler bu alt s stemler n şlevler n yer ne get rme
sürec nde meydana gelen farklılaşmalardan barett r. Y ne Parsons toplumları modern ve geleneksel
olarak k ye ayırmaktaydı. Bu çerçevede modern toplumların artık b r stab l zasyon aşamasına ulaştığını
ve bütüncül b r toplumsal değ şmeye ht yaçları olmadığını düşünmekteyd . Ona göre asıl toplumsal
değ ş m gelenekselden moderne geç ş le l nt l d r. Bu süreçte toplumda c dd b r farklılaşma yaşanmakta
ve kapsamlı b r toplumsal değ ş m gerçekleşmekted r.

Parsons’un yapısal şlevselc toplum çözümlemes 1940 ve 1950’ler n Amer kan toplumunun s stemat k
açıklamasıdır. Onun teor s bu dönemde Amer kan sosyal b l mler nde oldukça ayrıcalıklı b r konum elde
eden Weberyen toplumsal kuramın gel şme problem n n sosyoloj k düzlemde ele alınışına
uygulanmasıdır. Parsons Weberyen tezlerden gel şmen n gerçekleşmes ç n yapısal b r dönüşümün
zorunlu olduğu düşünces n ortaya koymuştur. 1930’larda sosyoloj k ncelemede kt sad ögeler n yer ne
da r kapsamlı anal zler yapmış ve bu çerçevede öneml katkılar sağlamış olan Parsons kt sad gel şme le
sosyo-kültürel yapılar arasında b r geç şl l ğe sıklıkla d kkat çekm şt r (bk. Parsons, 1935). Doktora tez de
benzer b r konuda olan Parsons kt sad ve sosyal çözümlemey entegre etme uğraşını sonrak yıllarda da
sürdürmüştür (Bk. Parsons & Smelser, 1956). Yapısal şlevselc l ğ n dayandığı temel noktalardan b r s
olan bu varsayım modernleşme kuramlarının özündek kt sad kalkınma arayışlarına denk düşmekted r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 148/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Bu çerçevede Parsons aynen klas k sosyoloj de olduğu g b toplumların aşamalı b r b ç mde lkelden
moderne doğru geçt ğ n düşünmekted r. Ona göre nsanlık beş toplumsal aşamadan geçerek modern
topluma er şm şt r: 

1. İlkel toplumlar (Avustralya Yerl ler ), 

2. Arka k toplumlar (Mezopotamya mparatorlukları), 

3. Tar hsel toplumlar (Ç n, H nd stan, İslam mparatorlukları), 

4. Yerleşt r lm s (Seedbed) toplumlar (İsra l, Yunan stan) ve 

5. Modern toplumlar (ABD, SSCB; Avrupa, Japonya). 

Bu evr m sürec nde kültürün ve toplumun modernleşmes ç n gerekl şartlar se şunlardır: Toplumsal
tabakalaşma, kültürel meşrulaştırma, bürokrat k örgütlenme, para ve pazarın uyumlu şley ş ,
evrensel yasal normlar ve demokrat k b rl k. Bunların heps b r toplumda olab l r. Ama b r toplumun
modern olab lmes ç n bunların bütünleşm ş şek lde b r arada, düzenl ve öngörüleb l r örüntüler
çer s nde mevcut olması gerek r. Parsons, bu şartlardan özell kle son dördünün modern toplumun
vazgeç lmez b leşenler olduğu kanaat ndeyd . Parsons modernleşmen n kend kend s n tamamlayan
otomat k b r süreç olduğuna nanmaktadır. Aynen b r legonun parçaları g b , b r nden başladığınızda
d ğerler n de bel rl b r düzen ve sıra çer s nde kullanmanız gerekmekted r. O, toplumlarda bu
koşullardan b r ya da b rkaçının mevcut olması hâl nde genel evr m n kend s n tamamlayacağına
nanmaktadır.

Yukarıda bel rt ld ğ g b Parsons kt sad anal z sosyal çözümlemeye dah l etmeye uğraşmaktadır.
Dönem n kalkınma arayışları da buna fırsat sağlayacak b r ortam oluşturmaktadır. Parsons
sanay leşmem ş toplumlarda batı teknoloj s n n yarattığı değ ş kl kler nceleyerek sanay leşmem ş
toplumdan sanay leşm ş topluma geç ş bel rleyecek eylem kalıplarını ortaya çıkarmaya çabalamıştır. Ona
göre bu eylem kalıpları rol oryantasyonundak temel k l kler çerçeves nde şek llenmekted r. Ona göre
modern le geleneksel arasındak temel k l kler şunlardır:

1. etk nl k-ed lgenl k, 

2. b reyc l k-kolekt v zm, 

3. evrenselc l k-part külar zm,

4. atfetme-başarı 

5. şlevsel özselc l k- şlevsel yayılmacılık. 

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 149/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Bu k l kler n gerçekleşme ve net celenme b ç mler ne göre 4 farklı toplum b ç m ortaya çıkacaktır: 

1. evrensel başarı odaklı, 

2. evrensel atfetme odaklı, 

3. part külar st k (yerel) başarı odaklı, 

4. part kular st k atfetme odaklı. 

Toplumları böyle kesk n b r şek lde karşıt olarak tanımlayan Parsons modernleşmey de esasında 19.
yüzyılın meden yet projeler nde olduğu g b modernleşt rme olarak anlamaktadır. Z ra ona göre evr msel
ç zg bütün toplumlarda aynı şek lde değ ld r ve modernleşme ç n müdahale gerekl d r. Parsons, bu bakış
açısı le b r toplumda modernleşmen n gerçekleşeb lmes ç n reçete kab l nden b r yapılacaklar ve
yapılmayacaklar l stes oluşturulmuştur.

10.2. İktisadi Kalkınma ve Toplumsal Değişimin Aşamaları

Parsons’ın sağladığı bu şlevselc temeller modernleşme yaklaşımlarına öneml b r temel sağlamıştır. Aynı
zamanda onun kt sad anal z sosyoloj k çözümlemeye dah l etmes de b r başka açıdan modernleşmey
beslem şt r. Bu çerçevede onun kt sad yaklaşımını tamamlar b r b ç mde savaş sonrası dönemde yaygın
kalkınma tartışmaları da modernleşme kuramlarının d ğer b r temel n meydana get rm şt r.

İk nc Dünya Savaşı sonrasında dünya s yaset pek çok bakımdan yen b r döneme g rm şt r. İk nc kez
dünya çapında b r savaşın yaşanması 19. yüzyıldan kalan pekçok s yas sosyal ve kt sad çerçevey sona
erd rm ş ve yen b r düzen ht yacını bel rg n b r b ç mde ortaya çıkarmıştır. Bu aynı zamanda 19. yüzyılın
klas k sömürgec l k çağının da sonunu tems l etmekted r. Savaşın her bakımdan kazananı konumundak
ABD kend öncülüğünde ve kend çıkar ve güç l şk ler n merkeze alarak yen b r dünya düzen tes s
etmeye g r şm şt r. Bu çerçevede özell kle sömürgec l ğ n tasf ye ed lmes ve sömürgeler n bağımsızlığını
elde etmes esk dünyanın güç l şk ler n değ şt rmek bakımından ABD’n n öncel kl s yasetler nden
b r s n teşk l etm şt r. Böylece savaş sonrasından 1970’e kadar İng ltere ve Fransa başta olmak üzere esk
sömürgec güçler sömürgeler n terk etm ş pek çok yen ulus devlet ortaya çıkmıştır. Bu ulus devletler n
kt sad ve s yas bakımlardan dünya s stem ne katılmaları Amer kan sosyal b l m çevreler n n özell kle de
kt satçılarının öneml b r gündem olmuştur. Böylece daha sonra Modernleşme kuramları olarak
adlandırılan teor ler sömürge sonrası devletler n gel şme sorunu çerçeves nde ortaya atılmış bulunan
kt sad yoğunluklu yaklaşımların b r hasılası olan gel şme yüzer ne b na ed lm şt r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 150/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Öte yandan İk nc Dünya Savaşı sonrası dünyada k kutuplu b r yapının ortaya çıktığı görülmekted r.
Sovyetler B rl ğ öncülüğündek sosyal st blok savaş sonrasında Doğu Avrupa ve Ç n’de yayılmış ve
dünyanın ger kalanında da özell kle ant -sömürgec ulusal mücadelelerde heyecanlı b r kabule er şm şt r.
Bunda Sovyetler n sömürgec Batılı devletlere rak p b r deoloj k ve s yas güç olmasının yanı sıra
1930’dan sonra Batı’da kr z yaşanırken kt sad sahada c dd b r kalkınma gerçekleşt rm ş olması da
etk l d r. Soğuk Savaşın b rb r le nüfuz ve güç mücadeles veren bu k kutbu arasında yen bağımsızlığını
kazanan devletler n kalkınmasına da r f kr ve tekn k destekler verme rekabet meydana çıkmıştır. Bu
rekabet çer s nde Sovyet tarzı kalkınma model n n başlangıçta daha fazla tara ar bulduğu söyleneb l r.
Z ra Sovyetler B rl ğ Batılı kap tal st devletlere karşı mücadele ederek bağımsızlığını elde eden ülkelerle
daha fazla deoloj k bağa sah pt r. Öte yandan Sovyetler n kend kalkınma tecrübes benzer b r
sosyoekonom k yapının dönüştürülmes sürec n kapsamaktadır. Dolayısıyla onların önerd ğ modeller
batı-dışı toplumlara daha yakın gözükmekted r. Bu kapsamda Amer ka’nın s yasal hedefler n destekler
mah yette Amer kan sosyal b l m dünyası çer s nde az gel şm ş ülkeler n kalkınma sorunu st krarsızlık ve
komün zme karşı uzun döneml b r çözüm olarak görülmeye başlanmıştır.

Dünyanın az gel şm ş uluslarının k mler tarafından yönet leceğ Soğuk Savaşa taraf olan kamplar
açısından merkez önem taşımaktadır. Amer ka’nın Sovyetler’e karşı yürütülen mücadelede Batı
demokras s adına öncülüğü üstlend ğ andan t baren, “her durumda, hükûmet n komün stler n el ne
geçeb leceğ ne da r en küçük b r bel rt Amer kan desteğ n f len garant ” etmekted r. (Altun, 2000, p. 132).

Kalkınma l teratürünün öneml kuramcılarından Walt Wh teman Rostow, 1952’de kaleme aldığı The
Process of Economic Growth s ml eser nde 19. yüzyılın klas k ekonom pol t kç ler nden hareketle
gel şt rd ğ kalkınma sürec yaklaşımını 1959’da The Stages of Economic Growth: A Non-Communist
Manifesto s ml eser nde genel b r toplumsal değ şme teor s n dönüştürerek bu l teratürde haklı b r
önem kazanmıştır. Rostow’un k nc k tabının alt başlığı aslında meselen n pol t k bağlamını fade etmek
bakımından yeterl d r.

Rostow’un Adam Sm th’ n f k rler çerçeves nde serbest t carete vurgu yapan ekonom k kalkınma sürec ne
da r model esasında l beral kt sat okulunun b r parçasıdır. Rostow ham madde hracına dayanan
ekonom ler n k l tleneceğ görüşündek Fr edr ch L st le farklı düşünmekted r. Ona göre ler kalkınma

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 151/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

aşamalara er şmem ş ve kalkış aşamasında bulunan ekonom ler n sanay n n gel ş m n f nanse etmek ç n
ham madde hracına dayanmalarında b r sorun yoktur. Rostow aynı zamanda ekonom n n ler aşamalara
geçmes ç n hükûmet kontrolünü öneren John Maynard Keynes le de farklı düşünmekted r. Rostow’un
temel varsayımı kalkınmak ve modernleşmek steyen ülkeler n kt sad kalkınmanın materyal st
normlarını kabul etmes gerekt ğ d r. Bu çerçevede kt sad kalkınma l teratürüne yaptığı temel katkı
nüfus, teknoloj , temel ht yaç mallarının görel f yatlarındak değ ş m n dah l b r etken olarak görülüp
aşamalar f kr ne dönüştürülerek üret m ve f yatların d nam k ve parçalı b r teor s n gel şt rmek olmuştur.

Yukarıda ele alınan s yas arka plan dâh l nde Rostow 1950’ler boyunca kt sad kalkınma meseles n ele
almaya devam etm ş ve n hayet nde tar hsel b r perspekt f eşl ğ nde kend kalkınma teor s n b r genel
toplumsal gel şme f kr ne dönüştürmüştür. Bu çerçevede 1959’da The Stages of Economic Growth: A Non-
Communist Manifesto s ml eser nde meşhur beş aşamalı toplumsal değ ş m model n gel şt rm şt r.
B rb r ne basamak olan her b r aşama Rostow’a göre kt sad kalkınma bakımından toplumun gel şm şl k
düzey n göstermekted r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 152/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Şekil 3: Rostow’un Beş Aşamalı Kalkınma Modeli

Rostow’un yukarıdak şemada göster ken gel şme aşamalarında kt sad kalkınma bakımından toplumun
durumu şu şek lded r:

1. Aşama: Geleneksel Toplum

Tarım veya avcılık ve toplayıcılığın temel geç m b ç m olması le karakter ze ed len neredeyse
tamamen tek sektörlü b r ekonom ;

S yas güç toprak sah pler tarafından bel rlen r.

Sınırlı teknoloj ;

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 153/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Sınıfın mevcut olmadığı, b reysel kt sad hareketl l ğ n bulunmadığı, st krarın öncelend ğ ve


değ ş m n olumsuz olarak görüldüğü durağan veya esnek olmayan toplum.

Güce boyun eğen, kaderc b r toplum yapısı.

2. Aşama: Kalkışa Hazırlık

Ham madde ç n dışsal talep ekonom k değ ş m başlatır;

Daha üretken t car b r tarımın gel ş m ve üret c ler tarafından tüket lmeyen çoğunlukla hraç ed len
tahıl üret m ;

Üret m gen şletmek üzere sulama s stemler , kanallar, yollar, dem r yolları ve l manlar g b f z ksel
çevreye gen ş çaplı ve ler düzeyde yatırımlar yapılır;

Teknoloj n n hızında artış gerçekleş r ve mevcut teknoloj ler lerler;

Değ şen kültürel yapı karşısında öncek sosyal denge artık b r seyyal yet kazanır;

Yen b r g r ş mc sınıf ortaya çıkar;

B reysel sosyal hareketl l k başlar;

Ulusal k ml k ve ortak kt sad çıkarlar gel ş r.

3. Aşama: Kalkış

Şeh rleşme artar, sanay leşme hızlanır ve teknoloj k kırılmalar gerçekleş r

İmalat sanay gen şler ve b r nc l ve k nc sektörler arasındak oran k nc l sektörler leh ne değ ş r.

İng l z endüstr devr m nde olduğu g b tekst l ve konfeks yon genell kle lk kalkış endüstr s d r.

4. Aşama: Olgunlaşma

Endüstr yel zem n n çeş tlenmes ; çoklu endüstr ler n gel şmes ve yen ler n n kolayca
başlayab lmes ,

Üret m yatırım odaklı sermaye mallarından dayanıklı tüket m ve ç tüket me yönel k olmaya başlar,

Taşımacılık altyapısında hızlı b r gel şme gerçekleş r,

Okulları ün vers teler, hastaneler g b toplumsal altyapıya gen ş ölçekl yatırımlar yapılır.

5. Aşama: K tle Tüket m Çağı

Endüstr yel yapı ekonom ye hâk m hâle gel r ve b r nc l sektörün (ham madde ve tarım) ekonom de
ve toplumdak ağırlığı g tt kçe azalır.

Otomob l g b yüksek değerl tüket c mallarının yaygın ve normat f tüket m ,

Tüket c ler t p k olarak temel ht yaçların ötes nde yen mallar ç n harcanab l r b r gel re sah pt r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 154/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

İkt sad kalkınmayı merkeze alarak toplumsal değ ş m konusunu ele alan Rostow bu aşamaların
nsanlığın doğal gel ş m nde zorunlu b r b ç mde gerçekleşt ğ n düşünmekted r. Ona göre farklı
toplumlarda farklı hızlarda gerçekleşse de değ ş m her şart ve koşulda süren b r süreçt r. Onun b r nc
aşaması klas k sosyoloj dek geleneksel toplum modern toplum k lem üzer ne b na ed lm şt r. Buna göre
batıda modern toplumu ortaya çıkaran değ ş mlerden öncek bütün toplumlar geleneksel aşamada
yaşamaktadırlar. Bu yaklaşım değ ş m Batılı tecrübe le eş anlamlı görmekted r. Buna göre modern önces
toplumlarda üretkenl k, ş bölümü ve ver ml l ğ n düşüklüğüne bağlı olarak kt sad gel şme hızı çok
düşüktür ve toplumsal yapı durağan b r mah yet arz etmekted r. Sınırlı da olsa bazı tekn k gel şmelerle
b rl kte bu toplumsal yapıda kıpırdanmalar gerçekleşmeye başlar ve böylece k nc aşamaya geç lm ş olur.
Gelenekselden lk kopmanın gerçekleşt ğ bu aşamada temel tekn k gel şmeler öneml d r. Batılı gel şme
sürec nde bu aşama 17. yüzyıl sonu 18. yüzyıl başına tekabül etmekted r. İkt sad ve sosyal alanda
yaşanan dönüşümler, değerler dünyasının kapsamlı değ ş m geleneksel dünyayı baştan ayağa sarsmıştır.
Bu dönüşümü tamamlar b r b ç mde yen b r s yas gücün ortaya çıkışı le b rl kte kt sad ve s yas alan
yen den şek llenm şt r. Rostow model dah l nde bu değ ş m n aynen Batı-dışı toplumlara da uyarlanması
gerekt ğ n düşünür. Bu çerçevede geleneksel toplum aşamasındak toplumların kalkınmalarını ve
gel şmeler n tamamlamak üzere b r ulus devlet b ç m n meydana çıkarmaları öner lmekted r. Böylece
hem sömürge sonrası merkez otor te tes s ed leb lecek hem de gel şme ç n gerekl olan geleneksel
yapıların ortadan kaldırılması mümkün olacaktır. Bu aşama başarıldığında müteak ben kalkış gerçekleş r.
B r atılım dönem olan kalkış aşamasında değ ş m n önündek geleneksel engeller artık tamamen ortadan
kalkmıştır. Bu sev yede gel şme ç n b r engel bulunmaz ve toplumsal değ ş m normal seyr n
yakalayacaktır. Bu aşamada tarımda ve sanay de köklü değ ş mler gerçekleş r, sermaye b r k m oluşmaya
başlar, ekonom k yapı modernleş r ve n hayet nde devlet n s yas yapısı bürokrat k b r yapı kazanır.
Avrupa’da 19. yüzyılın başında gerçekleşen bu aşamanın Rostow’a göre en öneml özell ğ modernleşmec
b r s yas el t n ortaya çıkmasıdır. Bu s yas el t toplumu dönüştürmede temel unsur olacaktır. Bunu
müteak ben olgunlaşma olarak adlandırılan dördüncü aşama gelmekted r. Rostow üçüncü aşama le
dördüncü aşama arasında altmış yıllık b r zaman öngörür. Burada yatırımlarda c dd b r artış gerçekleş r
ve yatırımlar artık altyapıya yönel k değ l tüket me yönel k üret me yapılmaya başlanır. Bu aşama
Avrupa’da 19. yüzyılın üçüncü çeyreğ nden t baren yaşanmaya başlanmıştır. Bu aşamalardak değ ş mler
başladığında otomat k ve durdurulamaz b r b ç mde net cey doğuracak farklılaşmalar baş göster r.
N hayet nde beş nc ve son aşama olan k tle tüket m çağı gel r. Rostow’a göre muhtemelen ford zmle
l şk l b r b ç mde bu aşamaya y rm nc yüzyılda ulaşılmıştır. Burada nsanları temel tüket m n ötes nde
b r tüket m yapma mkânına kavuşturan olağanüstü b r refahta artışı ve yaygınlaşması söz konusudur. Öte
yandan ş gücünün yapısı da hızlı b r b ç mde gerçekleş r. Kentleşme n hayet ne erer ve g tt kçe kol
emeğ ne dayalı çalışma azalır ve z h nsel güç gerekt ren şlerde çalışanların sayısı artar. Kabaca h zmetler
sektörünün gel ş m anlamına gelen bu değ ş m le b rl kte ekonom üret m odaklı olmaktan çıkıp tüket m
odaklı olmaya başlar.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 155/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ona göre her b r aşamanın tüm özell kler tüm ülkelerde aynı şek lde gerçekleşmese ve geç ş
aşamalarının b ç m ve uzunluğu farklı olsa da bu aşamalar evrensel olarak bu sıra çer s nde benzer
şek llerde şek lde gerçekleş rler. Bu çerçevede tüm ülkeler n ç zg sel b r b ç mde bu aşamaların her
b r nden geçerek gel şt ğ n düşünen Rostow yatırım, tüket m ve sosyal trendler ç n b r d z koşulu
öngörür.

Bu şema dâh l nde Rostow yalnızca ekonom k faktörler değ l toplumsal kararlar ve hükûmet pol t kalarını
da çeren b r modernleşme kuramı oluşturmuştur. Batı’da sanay devr m n n gerçekleşme b ç m n
modelleyerek bunun tüm toplumlar ç n geçerl olduğunu ler süren bu yaklaşım kısa b r sürede tüm
sosyal b l mlerde egemen hâle gelm şt r. Esasında 20. yüzyılın lk yarısında sarsılan lerlemec ve
evrenselc klas k sosyal teor n n m rasının d r lt lmes olan bu teor c dd b r pol t k gündeme sah pt r.
1980’de yazdığı b r yazıda “Eğer b zler ve çocuklarımız kend toplumumuz da dâh l olmak üzere, dünyanın
büyük kısmında demokras ye dayanan b r çağda yasamak st yorsak, Asya’da, Orta Doğu’da ve Afr ka’da
geleneksel yapıdan modern yapıya geç ş problemler çözülmel d r” d yen Rostow, (1966) bunu açık b r
b ç mde göstermekted r.

10.3. Geleneksel Toplumdan Modern Topluma Geçiş

B r başka öneml modernleşme teor syen olan Dan el Lerner se modernleşmey Batılılaşma le özdeş
görmekted r. Modernleşme kuramlarındak k l yapıyı ara b r kategor le destekleyen Lerner,
modernleşme sürec ndek toplumları geç ş toplumu olarak görmekted r. Onun geç ş toplumu
kavramsallaştırması bu toplumlara st sna b r mah yet kazandırmaktadır. Z ra b r geç ş toplumu ne
geleneksel toplumun bütün özell kler n bünyes nde taşımaktadır ne de tam anlamıyla modernleşm şt r.
Bu k s arasındak sürec n b r noktasında bulunan geç ş toplumlarının anlaşılması ç n de özel
kategor lere ht yaç bulunmaktadır. Bu çerçevede Lerner kend modernleşme anal z n b rkaç noktaya
vurgu le şek llend rm şt r. Bunlar şu şek lde l steleneb l r: 

1. sekülerleşme ve poz t v st b l mselc l ğ n ben msenmes ; 

2. k tle let ş m n n gel ş m ,

3. okuryazarlık oranının artışı, 

4. kentleşme ve 

5. pol t k katılım (Lerner, 1958: 61–63).

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 156/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

D ğer modernleşme kuramcılarında olduğu g b Lerner da Batılı tecrübey çözümleyerek modernleşmekte


olan toplumlara uygulama peş nded r. Ona göre de Batı toplumsal gel şme model evrensel olarak
geçerl d r ve tüm toplumlara uyarlanab lecek reçeteler bünyes nde barındırmaktadır. Bu çerçevede
poz t v st sekülerleşme parad gmasına sah p çıkan Lerner bunu Batılı modern ten n ayırt ed c boyutu
olarak görmekted r. Dolayısıyla modernleşme ç n de “akılcı ve poz t v st b r ruhun” ben msenmes
gerekmekted r (Lerner, 1958, s. 45–46).

Lerner modernleşme kuramlarına k tle let ş m n n süreçtek er ne yaptığı vurguyla öneml açılımlar
sağlamıştır. Lerner (1958) az gel şm ş ülkelerdek oluşmakta olan k tle let ş m s stemler le modernleşme
arasında yakın bağlantılar kurmuştur. Ona göre k tle let ş m araçları aracılığıyla toplum modern hayat
tarzı le tanışab lmekted r. Böylece toplumda modern bakış açıları ed n p geleneksel toplumun ç kapanık
toplumsal yapısını kırmak mümkün hâle gelmekted r. Böylece modernleşt r c aktörler n modernl ğ
topluma yayab lmeler ç n kolaylaştırıcı b r araç ortaya çıkmıştır. Lerner’a göre k tle let ş m araçları
yoluyla dünyadan haberdar olmaya başlayan nsanlar kend ler n başkalarının yer ne koyab lecekler
(empat ) ve değ şmek steyeceklerd r. Böylece modernleşme sürec başlamış olacaktır (Lerner, 1958, s. 20-
35).

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 157/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Lerner toplumlardak okuryazarlık oranın artmasına da modernleşme sürec nde merkez b r yer
vermekted r. Okuryazarlığın artışı ona göre b reyler n kamusal yaşama daha fazla katılma stekler n ve
becer ler n besleyecek b r gel şmed r. Bu aynı zamanda onun merkez b r yer verd ğ k tle let ş m n de
gel şt recek b r etkend r. Z ra okur-yazarlığın artışı güçlü b r b ç mde dünyaya lg y ortaya çıkaran b r
faktördür. D ğer b r etken se kentleşmed r. Lerner d ğer kuramcılarda olduğu g b modern yaşam tarzının
kentleşme le başa baş g tt ğ n düşünmekted r. Ona göre de kentleşme aynı zamanda sanay leşme le
yakından lg l d r. Sanay leşmen n gerçekleşmes kentleşmey doğuran doğal b r süreç oluşturacaktır.

Bütün bu anal zler çerçeves nde Lerner modern b r b rey t poloj s n tanımlar ve modernleşmey bu
t poloj n n ortaya çıkış sürec olarak görür. Ona göre modern sıfatının temel n tel kler gerek kurumsal
alanda gerek özel yaşamda uzun döneml planlar yapma ve kend hayatını planlamaya güç yet reb lme ve
dış dünyaya karşı güçlü b r lg beslemede kr stalleşm şt r. Lerner’a göre kurumsal ve b reysel dönüşümler
aracılığıyla bu t poloj Batı dışı toplumlarda varlık bulab lecekt r.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 158/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Bu kuram çerçeves nde 1950-1954 yılları arasında Batı dışı ülkelerde kapsamlı çalışmalar yapan Lerner
özell kle Orta Doğu ülkeler ndek modernleşmeye odaklanmıştır. Bu yıllar arasında Ankara Balgat
köyündek değ ş m nceleyen Lerner bu ncelemeler n meşhur eser The Passing of Traditional Society:
Modernizing the Middle East s ml k tabında kaleme almıştır. Bu k tabında kend modernleşme yaklaşımı
temel nde k tle let ş m ve ulaşıma merkez b r yer vermekted r. Kend s nden önce köye gelen
yardımcılarının ç zd ğ tabloya karşın Lerner köyde yaptığı ncelemelerde modernleşme sürec n n b r
başlangıcını tesp t etm ş ve bu süreçte rol alacak aktörler n t poloj ler ne da r anal zler gerçekleşt rm şt r.
Bu çalışmanın Bakkal ve Muhtar başlıklı bölümünde köydek değ ş mler anal z eden Lerner’a göre
köydek değ ş m n k aktörü dış dünya le daha fazla temas hâl nde olan bakkaldır. Geleneksel otor ten n
tems lc s muhtara karşı yen t p g r ş mc y tems l eden bakkal köyün dışarıya açılması ve böylece
gel şmes nden yanadır. Bakkalın gel şmes n n arka planında Ankara le ulaşımı kolaylaştıran yen b r
yolun yapılması merkez b r önem ha zd r. Aynı zamanda köyde yapılan okul le okuryazarlık gel şm ş,
nsanlar kurulan atölyelerde çalışmaya başladıkları ç n tarımsal akt v te azalmaya başlamıştır. Bu
çerçevede 1950’de köyde sadece b r radyo varken 1954’e gel nd ğ nde yüzlerce radyo mevcuttur. İnsanlar
artık radyodan müz k d nlemekte, dünyadan haberdar olmaktadır. Radyo köydek bütün let ş m s stem n
baştan ayağa değ şt rm şt r (Lerner, 1958, s. 20–35).

Türk modenleşmes ne da r kapsamlı anal zler le d ğer modernleşme kuramcılarından ayrılan Lerner
modernleşmey geleneksel toplumdan modern topluma doğru yaşanan geç ş n doğal b r sürec olarak
görmekted r. Bu çerçevede ona göre eğ t m ve let ş mde yaşanan gel şmelere bağlı olarak geleneksel
toplumların modern dünyaya entegre olacaktır. Bu süreçte bazı değ ş m ajanlarının önem ne değ nen
Lerner, net ces nde kend hayatı üzer nde söz sah b , planlama kab l yet ne sah p, g r ş mc ve seküler b r
b rey t p n n oraya çıkacağını düşünmekted r.

10.4. Elitler ve Geleneksel Toplumlarda Modernleşme

Lerner g b Türk ye üzer ne anal zler le hayl etk l olmuş b r başka modernleşme kuramcısı Shmuel Noah
E senstadt, “modernleşmey tar hsel olarak Batı Avrupa'da ve Kuzey Amer ka'da gel şt r lm ş olan
toplumsal, ekonom k ve s yasal s stemlere doğru b r gel şme sürec olarak tanımlamaktadır” (Coşkun,
1989, p. 297). Bu süreçte E sentadt “modernleşt r c el tler”e merkez b r konum ve rol atfetmekted r.
Onun modernleşme anal z modernleşme karşısında farklı b r b ç mde konumlanmış el tler n aldıkları
roller çerçeves nde şek llenmekted r.

Bu çerçevede 1966’da kaleme aldığı Modernization: Protest and Change s ml eser ne E senstadt
modernleşmeye duyulan aşırı steğ n çağdaş dünyanın belk de en karşı konulamaz ve yaygın özell ğ
olduğunu bel rterek başlamaktadır. Bu sürec ulusların yakalandığı b r ağ olarak tasv r eden E senstadt
modernleşmen n tar hsel olarak 17-19. yüzyıllarda Batı Avrupa ve Kuzey Amer ka’da yaşanan kt sad ,
s yas ve sosyal değ ş mler n b r net ces olarak ortaya çıkan s stem n 19-20. yüzyıllarda Güney Amer ka,
Asya, Afr ka ve Orta Doğu’ya yayılması olarak değerlend rmekted r (E senstadt, 2007, p. 11). Bütün

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 159/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

modernleşme anal zler nde olduğu g b geleneksel toplum-modern toplum k lem nden hareketle
E senstadt bu k toplum t p n n özell kler n kr stal ze b r b ç mde tasv r etmeye özel b r önem
vermekted r. Ona göre b reysel etk nl kler ve kurumsal bakımdan büyük ölçüde farklılaşan ve
uzmanlaşmaya dayanan d nam k modern toplumlar karşısında geleneksel toplumlar hâlen daha b r nc l
l şk lere dayanan sab t çerçevelere sah pt rler (E senstadt, 2007, p. 12). Bu Weberyen manada
nformell kten formell ğe doğru b r değ ş m anlamına gelmekted r. Klas k sosyoloj n n toplum anal z ne
dayandığını açık b r b ç mde beyan eden E senstadt, modern toplumu meydana çıkaran kt sad , s yas ve
kültürel gel şmeler n anal z ne özel b r önem vermekted r. Bu çerçeve dah l nde ona göre modernl k
sürekl b r yapısal farklılaşma ve değ ş m le fade ed lmekted r. Bu toplumsal yapıda her şey durmaksızın
değ şmekte ve toplumun sürekl l k ve st krarı çel ş k g b görünse de bu değ ş m üzer ne b na
ed lmekted r. Evrenselc toplum model ne sadık b r sosyolog olan E senstadt’a göre bu toplum model
tüm dünyaya yayılmaya mey ll , mukted r ve müstehaktır.

E senstadt modernleşmey temelde geleneksel dünyanın kapalı kalıplarının kırılıp b r k tleselleşmen n


yaşanması olarak tasv r etmekted r. Ona göre ulus devlet n bürokrat k yapısı sebeb yle gerçekleşen s yas
merkez leşme ve demokrat kleşme le geleneksel toplumda kt darı el nde tutan seçk nler n statüsü
kayboldu. Yüksek kültüre karşı k tle kültürünün yayıldığı bu süreçte ortaya çıkan s yas eş tl k talepler
(yen el tler n öncülük ett kler protestolar) toplumdak sosyal ve s yasal l şk ler kökten değ şt rd
(E senstadt, 2007, p. 41). Böylece gücünü ve sürekl l ğ n d nam z mden alan b r toplum model ortaya
çıktı ve ürett ğ güç le bu toplum model d ğerler karşısından üstün olduğunu da gösterd .

E senstadt modernleşme sürec nde seçk nler n konumları ve roller ne atıfla gel şen değerlend rmeler ele
almakta ve bunlara katılarak özell kle Batı dışı toplumlarda sürec n yönlend r lmes ndek şlevler n fade
etmekted r (E senstadt, 2007, pp. 81–82). Buna göre Batı Avrupa, İng ltere, İskand navya, Kuzey
Amer ka’da modernleşme farklı b r çıkara sah p gen ş b r toplumsal sınıf tarafından gerçekleşt r len yaygın
b r dönüşüm sürec olarak tasv r ed l rken (E senstadt, 2007, pp. 90–95) Batı dışı modernleşmeler nde bu

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 160/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

süreç toplumsal b r hareket olarak değ l de toplumdan kopuk el tler n sürükley c l ğ nde gerçekleşm şt r
(E senstadt, 2007, pp. 108–115). Bu çerçevede süreçte rol alan k ana el t grup mevcuttur. Bunlardan
b r nc s nde geleneksel ya da yarı geleneksel otokrat k darec ler yer almaktadır. Bunlara en y örnek
olarak Rus modernleşmes n yönlend ren ar stokrat k el tler, Osmanlı batılılaşmasına ön ayak olan
bürokrat k el tlerd r. Kend ler de b r tarafıyla geleneksel topluma bağlı olan bu el tler kararsız b r tutum
gel şt rm ş, toplumdak bazı geleneksel unsurları tasf ye etseler de daha uzun er ml değ ş mlere cesaret
edemem şlerd r (E senstadt, 2007, pp. 142–143). Dolayısıyla bu el tler modernleşmey başlatmışlar ancak
tekamül ett remem şlerd r. E senstadt bu seçk nler tarafından gerçekleşt r len değ ş m b r nc
modernleşme evres olarak adlandırmaktadır. Bu süreçte hazırlanan toplumsal zem n üzer nde hareket
ederek k nc modernleşme evres gerçekleşm şt r. Bu evrede rol alan el tler arasında entelektüeller,
meslek adamları ve müteşebb sler yer almaktadır. B r g r ş mc prof l ne sah p olan bu gruplar temelde
eğ t m yoluyla bel rl kab l yet ve mkânlara sah p hâle gelm şlerd r. Değ ş m sürec nde dayanacakları b r
toplumsal kökene sah p olmayan bu gruplar aynı zamanda devlet yöneten merkez güçlerle b rl kte
hareket etme mkân bulamadıklarında olamadıklarından zayıf düşmüş ve toplumdan yalıtılmışlardır
(E senstadt, 2007, pp. 143–144). E senstadt, bu k grubun b rb rler yle ve toplumla kurdukları l şk n n batı
dışı toplumlardak modernleşme süreçler nde öneml b r rolü olduğunu düşünmekted r. Bu grupların
s yas ve kurumsal talepler s yas s stem n ve bürokras n n yen den nşasında öneml b r rol oynamış ve
Türk ye’de yaşandığı g b g tt kçe toplumun daha geleneksel kes mler n modernleşme süreçler ne
entegre etm şlerd r (E senstadt, 2007, pp. 162–163).

E senstadt’a göre modernleşme katılım arzusu çerçeves nde yükselen b r protesto hareket d r. Z ra
modernleşme sürec nde bazı toplumsal grupların yönet me katılma stekler n açığa vurmaları ve
modernleşmec el tler n öncülüğünde mevcut geleneksel düzene karşı yükselt len s yas protestolar
öneml b r rol oynamaktadır. Ona göre modernleşme sürec nde protestolar eksen nde çeş tl çatışmalar
meydana çıkmaktadır. Bu çatışmanın k türü mevcuttur: Farklı toplumsal yapı talep edenler ve aynı
toplumsal yapı çer s ndek çıktılara tepk gösterenler. E senstadt bu çatışmalardan k nc s n n
modernleşme sürec nde daha sık rastlandığını fade etmekted r. Modern toplumlarda b r statü güvences
bulunmadığı ç n farklı gruplar arasında da m b r çatışma mevcuttur. Ancak bu çatışma s steme yönel k
değ l; s stem n ürett ğ çıktılara yönel kt r. Yan s stem n değ ş m n değ l, çıktıların değ ş m n talep
etmekted r. Bunu uzlaşmacı k tle toplumu olarak adlandıran E senstadt modernleşmen n da ma
süreçler y leşt rmeye odaklanmasını da bu çerçevede görmekted r. Böylece çatışma s stem n sürekl l ğ n
tehd t etmemekte aks ne bu sürekl l ğ n b r b leşen hâl ne gelmekted r. Bu f k r muhtemelen
E senstadt’ın modernleşme kuramlarının tekn k-teor k altyapısını oluşturan yapısal- şlevselc l ğe yönel k
çatışmacı eleşt r lerden etk lenerek model çer s nde gel şt rd ğ b r mod f kasyondur. S stem n sürekl l ğ
bağlamında ona göre modern toplumda çatışmanın sınırları bel rl d r. Bu sınırlar formel kurumlar
tarafından oluşturulmuştur. Özell kle bürokras tarafından oluşturulan formelleşme çatışmaların
toplumsal s stem yok etmes n engellemekte ve onu b r sürekl l k çer s nde tutmaktadır. Modernleşen
toplumlarda bu formelleşmen n kaynağı artan k tlesel eğ t m ve yaygınlaşan bürokrat k s stemlerd r.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 161/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Bu değerlend rmeler ışığında E senstadt modernleşmey toplumsal b r geç ş olarak görmekted r. Bu


süreçte ortaya çıkacak en öneml sorunu başlangıç aşamasını müteak ben sürdürüleb l r b r değ ş m ve
büyümey yakalamak olarak görmekted r. “modernleşmen n belk de nsanoğlunun tar h boyunca kend
karşısına çıkardığı en büyük meydan okuma” olduğunu düşünen E senstadt süreçte yaşanan çöküşler ve
sürdürülemeyen büyüme sorunlarını sürec n doğal b r parçası olarak görmekted r. Ona göre
modernleşme tam da bu çöküşlere cevap aramaktır.

E senstadt'a göre batının sağlamış olduğu tar hsel b r k m egemen b r s steme kaynaklık eder hâle
gelmeye başladığı andan t baren, s yas , ekonom k ve toplumsal gel şmen n tümünü kuşatmış ve ötek
ç n evrensel hareket noktası olmuştur. Böylel kle sürec evrensel b r şley şe tab kılan E senstadt'ın
modernleşme algısı, bu yönüyle de deoloj k b r çerçeve nşa etmekted r.

10.5. Siyasal Değişimin Koşulları ve Demokratikleşme

Modernleşme l teratüründe toplumsal değ ş m le l şk l br d ğer öneml gündem se


demokrat kleşmed r. Teor ler n yukarıda ele alınan s yas doğaları gereğ sömürge sonrası dünyada düzen
sağlamak öneml b r meseled r. Dolayısıyla bu ülkeler n kt sad yapıları kadar yönet m b ç mler üzer ne
de araştırmalar yapmak popüler hâle gelm şt r. Bu l teratürün temel metn Seymour Mart n L pset' n
1959’da kaleme aldığı ünlü Some Social Requisites of Democracy s ml makales ve ardından yayımladığı
Political Man: The Social Bases of Politics s ml eser d r28. L pset ekonom k kalkınmanın sonu demokras
le taçlanacak b r d z sosyal değ şmey harekete geç receğ temel varsayımını ortaya atmaktadır. Charles
Taylor’un fade ett ğ g b L pset’ n temel sorusu demokras neden b r yerde ortaya çıkarken başkasında
çıkmaz şekl ded r (Taylor, 2007, p. 118). Ona göre müre eh toplumlar daha ler düzeyde eğ t m
düzeyler ne ve şeh rleşmeye, daha karmaşık ve çeş tlenm ş let ş me, gen ş b r orta sınıfa ve daha fazla
sosyal eş tl k ve hareketl l ğe sah pt rler. Bunların heps y şleyen düzgün b r demokras n n ön şartıdır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 162/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Öte yandan L pset Modernleşme teor ler ndek güçlü kalkınmacı, kt sad etkenlere ve sanay leşmeye
bağlı anal zlere de b r m ktar eleşt rel baksa da (L pset, 1981, p. 28) kt sad etkenlerle dahası sanay leşme
le modernleşme ve demokrat kleşme arasında güçlü b r l şk olduğunu kabul eder. Ona göre demokras
ancak kt saden kalkınmış ülkelerde sanay leşme ve kentleşme, toplumsal refahın, eğ t m ve kültür
düzey n n artmasına, ulaşım ve let ş m olanaklarının gel şmes ne yol açmakta, bu gel şmeler, gen ş b r
orta sınıf le daha ılımlı alt ve üst sınıfların oluşmasını olanaklı kılmakta ve bunlar, sonuç olarak, st krarlı
demokrat k kurum ve anlayışların gel şme olasılığını arttırmaktadır. L pset’e göre sanay b reysel s v l
sorumluluk ve haklara en uygun kt sad s stemd r. Demokras sanay devr m nden sonra yaşanan
çatışmalara çözüm sağlayan b r model olarak ortaya çıkmıştır.

M kro düzeyde L pset’ n bu demokrat kleşme açıklaması şehrleşme, eğ t m ve let ş m b reysel


modernleşmen n ve s yas katılımın temel unsurları olarak gören Lerner (1958) tarafından
temellend r lmekted r. N hayet nde L pset’e göre şeh rleşme, refah artışı ve eğ t m g b kt sad gel şme de
demokrat kleşmey özend ren gen ş b r s stem n unsurlarından b r s n oluşturmaktadır. Aşağıdak ç zelge
bu l şk y akış b ç m nde tasv r ed lm şt r.

Şekil 4: Lipset’e Göre Demokratikleşme ve Modernleşme Sistemi

L pset’e göre modernleşmen n gerçekleşmes ç n güçlü b r orta sınıfa ht yaç bulunmaktadır. Sanay n n
doğal b r net ces olan bu orta sınıf ona göre d ğer sınıflara oranlara daha müsamahakâr, düzene ve yen
koşullara ayak uydurmada eh ld r. Orta sınıfın bu n tel kler eğ t m n, refahın, let ş m n, sanay leşmen n
ve şeh rleşmen n gel ş m ç n uygun b r ortam oluşturmaktadır (L pset, 1959). Orta sınıf aynı zamanda
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 163/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

s yas ılımlılığı da tems l etmekted r. Bu sebeple güçlü b r orta sınıf yönet m n demokrat k mekan zmalar
dâh l nde st krarlı b r b ç mde meşru yet kazanmasına da zem n hazırlamaktadır. Bütün bu etkenler
modernleşme ç n hayat önem ha z olarak değerlend ren L pset’e göre demokras n n kurumları oluşup
şled ğ nde modernleşme ve toplumsal değ ş m gerçekleşecekt r.

L pset’ n kt sad gel şme le demokras n n gel ş m arasındak l şk onun 1959’da klas k çalışmasını
yayımladıktan sonra pek çok n tel ve n tel amp r k çalışmaya konu olmuştur. Bu araştırmalar da m b r
b ç mde demokras le kt sad kalkınma arasında bel rl b r neden sonuç l şk s olduğunu bel rl açılardan
meydana çıkarmaya devam etmekted r. Bu l şk L pset’ n öngördüğü ve varsaydığı g b doğrusal b r l şk
değ ld r. Ancak araştırmalar gel şm şl k düzey n n hâlen demokrat kleşmen n en güçlü unsurları arasında
olduğunu göstermekted r. Ayrıca artık L pset’ n nedensel d nam kler tez n destekleyen tar hsel del ller de
mevcuttur: Kalkınma daha ler düzeyde demokrat k değer ve tutumu, daha az kutuplaşmış sınıf yapısını
ve daha bağımsız b r cem yet yaşamını oluşturarak demokras y desteklemekted r. Ancak öte yandan
günümüzde en zeng n ülkeler n en demokrat k ülkeler olmadığı (körfez ülkeler g b ) gerçeğ de b r
tara an teor y hâlen tehd t etmekted r. Belk de L pset’ n model kalkınmanın düzey kadar b ç m n de
d kkate alacak şek lde rev ze ed lmel d r. Toplumsal d nam kler harekete geç ren b r kalkınma
demokrat kleşmey beslemeye daha fazla namzet görünmekted r.

10.6. Yapısal Farklılaşma ve Sosyal Hareketlilik

Modernleşme kuramının toplumsal değ ş m ncelemeler açısından d ğer b r öneml sm olan Ne l


Smelser sosyal hareketl l ğe ve bunu sağlayan toplumsal hareketlere vurgu yapmaktadır. Ona göre
s stem n bütünleşt r c mekan zmalarına rağmen toplumsal değ şme çn tc sosyal unsurlar
kaçınılmazdır. Bu t c unsurlar aynı zamanda geleneksel toplumdan modern topluma geç ş ç n gerekl
olan an yapısal değ ş mler ve hızlı sanay leşme ç n de gerekl d r. Bu çerçevede t c unsurların en
güçlüler yen ve güçlü s yas kurumlar ve bunlara bağlı l derl k anlayışıdır. Bu çerçevede modernleşme
ç n bu tür t c faktörler n oluşturulması gerekt ğ n düşünmekted r.

Smelser’a göre yapısal farklılaşma toplumsal değ şmen n en temel sürec d r ve “yapısal farklılaşma
model , deal b r değ şme kuramıdır” (Altun, 2011, p. 133) Modernleşmey sağlayacak b r yapısal
farklılaşmanın gerçekleşeb lmes ç n Smelser’a göre dört aşamalı b r süreç gerçekleşmekted r:

1. Bas t teknoloj den karmaşık olana geç ş

2. Tarımda ht yaç eksenl üret mden pazara yönel k üret me geç ş

3. İnsan ve hayvan gücünden, sanay leşmeye geç ş

4. Seh rleşmen n gel ş m ve şeh rde yaşayan nüfusun artışı

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 164/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Tüm bu değ ş mler net ces nde toplumsal yapıda farklılaşmalar gerçekleşecekt r. Ona göre bu süreçte en
temelde a le şlev n y t rmekte ve ekonom k etk nl kler ev dışına çıkmaktadır.

10.7. Modernleşme Kuramlarına Göre Türkiye’de Toplumsal Değişim

Türk ye’de modernleşme genel anlamıyla Tanz mat sonrası batılılaşma sürec n fade eden b r kavram
olarak kullanılmaktadır. Ancak özel olarak da 1945 sonrasında yaşanan sanay leşme, şeh rleşme ve
demokrat kleşmey anal z etmek üzere başvurulan b r kavram olarak da karşımıza çıkmaktadır.
Modernleşme l teratürünün 1950 sonrasında Türk ye’de sosyal b l m çevreler nde yakından tak p ed ld ğ
ve toplumsal yapı ve değ ş me da r güncel ve tar hsel anal zler c dd b r b ç mde etk led ğ söyleneb l r. Bu
yönüyle b raz cesurca değerlend r lecek olursa Türk ye modernleşme l teratürü ç n hem temel tezler n
oluşumu ç n b r hareket noktası hem de ortaya atılan teor ler ç n b r sınama alanı olarak görüleb l r.

Yukarıda modernleşme kuramlarının 1945 sonrası dünya s yaset nde yaşanan gel şmelerle yakından
l şk l olduğu bel rt lm şt . Bu s yas ortamda Türk ye’n n aldığı karar ve tavırlar sonrak dönemler
şek llend ren pek çok yen l ğ n devreye g rmes ne de neden olmuştur. 1945 yılında savaşın müttef k güçler
tarafından kazanılması le dünya düzen yen den tanımlanırken deoloj k kutuplaşma le kend s n
meşrulaştıran k kutuplu b r dünya ortaya çıkmıştır. Türk ye Sovyetler n bazı talepler n gerekçe
göstererek kend s n Kap tal st Batı Bloku ç nde konumlandırmıştır. Esasında bu konumlanmada, kökler
Tanz mat’a kadar dayanan ve 1923’ten ber rad kal b r b ç mde devam edegelen batılılaşma s yaset n n
sürdürülme steğ de etk n b r rol oynamaktadır. Böylece modernleşmen n devam ett r leb lmes ç n daha
uygun b r çerçeven n ortaya çıkacağına nanılmaktadır.

Türk ye’n n Batı Blokunda yer almak üzere Truman Doktr n n kabul etmes le başlangıçta asker ,
devamında s yas ve kt sad , en sonunda da sosyal değ ş mler gerçekleşt rmek üzere çeş tl uygulamaları
gerçekleşt rmeye başlamıştır. Bu konumlanış lk etk s n çok part l s steme geç ş ve demokrat k
seç mler n yapılması le gösterm şt r. Böylece tek part l CHP kt darında başlayan Batı’ya uyum s yaset
DP kt darı le der nleşt r lerek devam ett r lm şt r. Truman Doktr n çerçeves nde Türk ye’ye yapılan
yardımların öneml b r kısmı orduyu modernleşt rme çalışmaları ç n (Orduyu batı s stem ne uygun hâle
get rmek ç n de deneb l r.) kullanılırken, b r kısmı da yol yapım çalışmalarında kullanılmıştır. İk kutuplu
dünyanın şek llenmes akab nde ABD müttef kler n desteklemek ve onlar üzer nde etk n b r s yaset
oluşturab lmek üzere Marshall Planını devreye sokmuştur. Oran’ın (2003: 541) aktardığına göre
Türk ye’n n planı kabul ett ğ 4 Temmuz anlaşmasının sek z nc maddes ABD’den gelerek anlaşma
hükümler n n yer ne get r l p get r lmed ğ n denetleyecek b r özel Ekonom k İşb rl ğ M syonu’nu
çermekted r. Böylece Türk ye, yardımların tamamen ABD kontrolünde kullanılmasını kabul etm şt r.

Türk ye’n n uzun vadede kt sad , s yas ve sosyal yapısını bel rleyen Marshal Planı çerçeves nde
gerçekleşt r len mal ve tekn k yardımların mantığı modernleşme kuramları çerçeves nde şek llenm şt r.
Bu yardımlar temelde blok çer s ndek ülkeler modernleşt rmey ve bağımlı ve uyumlu hâle get rmey
hedeflemekted rler. Bu çerçevede Türk ye’n n Avrupa’nın yen den marında tarımsal ve madensel

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 165/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

kaynakları sağlayan b r ülke olarak kalkınmasını gerçekleşt rmes hedeflenm şt r. Marshall Planı
çerçeves nde gerçekleşt r len kt sad ve endüstr yel dönüşümler Türk ye’de toplumsal yapıda c dd
değ ş mler meydana çıkarmıştır.

1948–1952 dönem nde Amer kalı uzmanların görüşler çerçeves nde yardımların yüzde 60’ı tarım
alanında kullanılmıştır. Bu çerçevede Mayıs 1949’da gönder len lk h beler traktörler olmuştur. Traktör ve
d ğer tarım aletler ndek yoğun artış net ces nde yen topraklar tarıma açılmış ve tarımsal üret mde c dd
b r artış gerçekleşm şt r. Akab nde yol yapımında kullanılmak üzere mal ve tekn k yardımlar gelm şt r.
Tekn k yardımlar net ces nde yapılan planlama le yol yapımı hızlanmıştır. Hem gelen yardımlar hem de ç
kaynakların kullanılması le büyük b r yol yapım hamles başlamış; 1950’de 1.642 km olan kara yolu
uzunluğu 1960’a gel nd ğ nde 7.049 km’ye çıkmıştır. Bu kara yolları ülke ç nde ulaşımı kolaylaştırarak ç
pazarın entegrasyonunu gel şt rm ş ve pazara yönel k üret m n artışını sağlamıştır.

Marshal Planı temelde modernleşmec v zyon ve f kr temellere dayanmaktadır. Bu planın uygulandığı


ülkelerde kt sad ve sosyal kalkınmanın gerçekleşeceğ böylece Batı le uyumlu demokrat k rej mler n
oluşacağı düşünülmekted r. Aynı zamanda bu planlar uygulandıkları ülkeler n kt sad yapısını gen ş b r
blokun b r parçası olarak kurgulamaktadır. Böylece bu ülkeler kt sad bakımdan Batı blokuna bağımlı
hâle gelmekted rler.

Şüphes z modernleşmec kalkınma teor ler bakımından Türk ye öneml b r örnek vaka teşk l etmekted r.
Türk ye sömürgec l kten yen kurtulmuş d ğer ülkelere benzememekted r. Modernleşme ç n uzun b r
tecrübe ve kurumsal altyapı bulunmaktadır. Böylece modernleşmen n değ ş k boyutlarının
göster leb lmes ç n uygun b r model oluşturduğu düşünülmekted r. Bu çerçevede Rostow İktisadi
Gelişmenin Merhaleleri adlı eser nde kt sad gel şmen n aşamalarını sayarken Türk ye’n n 1930’ların
ortasında kalkışa hazırlık dönem nde bulunduğunu bel rt r (Rostow, 1966). Ona göre bu aşamada
modernleşme önündek tüm engel ve d rençler n ortadan kalkması gerekmekted r. N tek m ona göre
Türk ye’de de böyle olmuştur. Ona göre bu aşamada modernleşmeye yönel k olarak tarım ve sanay ye
sermaye b r k m n n ve teknoloj n n g r ş n n öneml b r katkısı olsa da asıl rolü el tler oynamaktadırlar.
Türk ye söz konusu olduğunda el tler n bu rolü oynadığı görülmekted r. 1930’lar boyunca esasında tekn k
ve kt sad pek b r değ ş m olmasa da Rostow’un modernleşme önünde temel b r engel olarak gördüğü
geleneksel yapı modernleşmec el tler sayes nde ortadan kaldırılmıştır. Rostow’a göre 1950’ye
gel nd ğ nde Türk ye kalkış ç n hazırdır.

Türk ye’ye yakın b r lg gösteren hatta temel tezler n Türk ye’den hareketle oluşturan b r d ğer
modernleşme kuramcısı se Lernerdır. Swords and Ploughshares: The Turkish Army as a Modernizing Force
s ml yazısında ele aldığı üzere Türk ye’de modernleşmede asker el tler n rolü öneml d r (Lerner &
Rob nson, 1960). Bu çerçevede 1948 tar hl Amer kan asker yardımı b r m lat n tel ğ taşımaktadır. Z ra bu
yardımlar net ces nde geleneksel yöntemler ve gruplar tasf ye ed lerek Türk ordusu yen den organ ze
ed lm ş ve daha da öneml s yen b r meden leşt rme m syonu kazanmıştır. Bu programın 1923 sonrasında

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 166/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

ana tc güç olarak kullanılmayan orduyu cumhur yet önces kodlarına döndürerek yen den
modernleşt r c b r güç olarak formüle ett ğ söyleneb l r (Lerner & Rob nson, 1960, p. 25). 1952’den
t baren bazı Amer kalı subayların eğ t m amacıyla Türk ye'ye gelmes le ordudak esk yaşlı kadro tasf ye
ed lm ş, genç ve modernleşt r c subayların önü açılarak daha sonrak dönemde ordunun toplumdal
modernleşt r c rolü pek şt r lm ş r.29

D ğer tara an Lerner’a göre ordunun yanı sıra Türk ye’de modernleşmedek d ğer öneml b r aktör de yen
g r ş mc orta sını ır. 1950 ve 1954 yıllarında Ankara’nın Balgat köyünde araştırmalarda bulunan Lerner
kend kuramı çerçeves nde let ş m n ve yolların gel ş m n n modernleşmeye yaptığı katkılara merkez b r
yer vermekted r. Bu araştırmada gelenekç anlayışı tems l eden muhtar le gel şmeden yana olan bakkalı
karşılaştırarak modernleşmen n mkânına da r teor k b r çerçeve oluşturmaktadır. Ona göre dış dünya le
teması ve dünyaya açıklığı tems l eden bakkal aynı zamanda geleneksel l şk ler kıracak b r g r ş mc d r.
Böylece Lerner ster ordu el yle sterse g r ş mc el yle olsun Türk ye’de modernleşmen n dünyaya uyum
eksen nde gerçekleşeceğ n düşünmekted r.

10.8. Sonuç: Modernleşme Kuramlarının Eleştirisi

Modernleşme kuramları 1950’ler n ortasından t baren b r anda kt sattan sosyoloj ye, tar hten s yaset
b l m ne kadar bütün d s pl nler baştan ayağa sarmıştır. Dünya s yaset n anlama ve yen den
şek llend rmeye temel olacak b r f kr çerçevey sağladığı ç n hükûmetler ve uluslararası kuruluşlar
tarafından da c dd b r b ç mde destek görmüştür. Ancak kısa b r süre sonra modernleşme kuramlarına
yönel k yaygın b r şek lde eleşt r lmeye başlanmıştır.

Modernleşme kuramları öncel kle çer den çeş tl eleşt r lere uğramıştır. Altun’un (2005: 113–114) bel rtt ğ
g b temelde amacı kuramın eks kl ğ n g der p tahk m etmek olan Robert N. Bellah, Barr ngton Moore,
Re nhard Bend x ve Cyr l E. Black g b s mler n eleşt r ler şu noktalarda toplanmıştır. 

1. Gelenek ve modernl ğ n b rb r n dışladığı tez ne temk nl yaklaşılması gerekmekted r. 

2. Tar h n evrensel yasaları olduğu ve bel rlenm ş b r süreç çer s nde hareket ett ğ tez
redded lmel d r. 

3. Geleneksel toplumlardak bazı özell kler n modernleşmey hızlandırab leceğ göz ardı
ed lmemel d r.

Bu eleşt r ler karşısında kuramlarda yen ve çoklu yaklaşımlar gel şt r lmeye çalışılmıştır.

Ancak modernleşme kuramına esas eleşt r bağımlılık kuramlarından gelm şt r. Andre Gunder Frank,
Fernando Henr que Cardoso, Sam r Am n ve Faletto Enzo g b Marks st bakış açısına sah p yazarlardan
gelen bu eleşt r ler temelde modernleşme kuramlarının Batı dışının ger kalmasını sömürge ve eş ts z güç
l şk ler n göz ardı ederek çözümlemes ne yönel kt r. Modernleşme kuramları sömürgec l kten yen

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 167/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

kurtulmuş olan ülkeler n gel şmem ş ve modernleşmem ş olmasını neredeyse tamamen bu ülkelerdek
tar hsel, s yasal ve toplumsal etkenlerle açıklamaktadırlar. Lat n Amer ka üzer ne çalışan Frank (1967,
1969) ve Afr ka üzer ne çalışan Am n (1972, 1976) esasında b r az gel şmen n değ l az gel şt rmen n söz
konusu olduğunu, modernleşme kuramları çerçeves nde öner len reçeteler n de bu ülkeler le Batı
arasındak bağımlılık l şk s n dolayısıyla sömürüyü devam ett recek b ç mde tasarlandığını d le
get rmekted rler.

Esasında Bağımlılık Kuramları modernleşme ç n farklı b r perspekt en hareketle alternat f reçeteler


sunmaktadır. Bu yönüyle modernleşmen n gerekl l ğ ne nanmakta ancak yöntem üzer nde farklı f k rler
ortaya koymaktadırlar. Fuat Ercan, Gelişme Yazını Açısından Modernizm; Kapitalizm ve Azgelişmişlik s ml
çalışmasında bu yönüyle Bağımlılık Okulunu modernleşme kuramından ayıran bazı temel özell kler n
tasv r etmekted r:

1. Gel şme yazınının ger kalmışlığı ülkeler n ç koşullarına bağlamasına karşılık, bağımlılık okulu,
bunun bel rl b r tar h sürec nden kaynaklanan b r olgu olduğunu ortaya koymuştur.

2. Gel şme yazınının üzer nde durduğu “ çsel” d nam kler yer ne “dışsal” d nam kler koymuş ve
“uluslararası kap tal st s stem” temel alan b r anal z şek llend rm şt r.

3. Az gel şm şl ğ n neden n n kap tal zm olduğu üzer nde durmuştur. Tar hsel olarak bel rl b r
evr mden geç p gel ş leceğ görüşüne karşın tar hsel süreçte gel şm ş kap tal st ülkeler n yarattığı
etk ler n sonucu olarak ülkeler n az gel şt ğ n söyler.

4. Gel şme yazınında merkez öneme sah p olan modern ve geleneksel ayrımı yer n kap tal zm n b r
bütün olarak şley ş ne bırakmıştır. Çünkü bağımlılık l şk s kap tal zm n uluslararası şley ş n n
ürünü tanımlanmıştır.

5. Bağımlılık okulu, t caret, eş ts z değ ş m, sömürü, toplumsal artığa el konulması g b az gel şm şl ğe


l şk n kavramları kullanarak açıklama yoluna g tm şt r.

6. Bağımlılık okulu, az gel şm şl ğ n neden olduğunu söyled ğ uluslararası kap tal st l şk ler ç n b r
d z müdahale ve pol t ka terc hler ön görmüştür. (Ercan, 1996, p. 89)

Bu çerçevede Bağımlılık Okulu temelde sanay kap tal zm n n dünyadan kopuk b r b ç mde Avrupa’nın
yalıtık ortamında ortaya çıktığı f kr n reddetmekted r. Aynı zamanda bu eleşt r ler batılı model n evrensel
olarak görülmes ne ve tüm ülkeler n bu model tak p etmes gerekt ğ tezler ne de karşı çıkmaktadırlar.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 168/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Onlara göre lerlemec tar h kuramı çerçeves nde ortaya çıkan f k rler sadece teor de değ l aynı zamanda
uygulamada da başarısız olmuştur. Z ra Batılı reçetelere rağmen batı dışı ülkelerde yaşanan kt sad , s yas
ve sosyal çöküşler bu başarısızlığın en temel göstergeler d r.

Coşkun (1989, p. 303) modernleşmec açıklamalarda kullanılan farklılaşma, ht saslaşma, bütünleşme


g b kavramların oldukça genel ve soyut n tel kler taşıdığını ve bu nedenle Batı dışı toplumlarda ortaya
çıkan değ ş m açıklamaktan uzak olduğunu bel rtmekted r. Ona göre modern toplum somut olarak
tanımlanırken Batı toplumları model alınmakta ve böylece modernleşmec açıklamalar Batı merkezc ve
deoloj k b r mah yet arz etmekted rler.

Altun’un (2000, p. 123) bel rtt ğ üzere “Modernleşme kuramının gündeme get rd ğ yaklaşımlar yalnızca
Amer kan sosyal b l m çevreler nde değ l, aynı zamanda Batı dışı toplumlar çer s nde de karşılık
bulmuştur.” Hayr ye Erbaş (1999, pp. 20–22) gel şme yazını etrafında Türk ye’de modernleşme
kuramlarının kapsamlı etk s n detaylı b r b ç mde ele almaktadır. Kuramların açmazlarına kısaca değ nen
Erbaş az gel şm şl k d ye tek b ç ml b r sorunun bulunmadığını ve önümüzdek dönemde konunun
çeş tlenerek daha fazla ele alınması gerekt ğ n fade etmekted r. Bu bağlamda Coşkun (1989, pp. 303–
304), modernleşme kuramlarının esas rolünün Batılılaşma çerçeves nde geleneksel toplumların yen den
şek llend r lmes n meşrulaştırmak olduğunu vurgulamaktadır. Ona göre bu meşrulaştırma Batılı
egemenl ğ n devam etmes ç n öneml b r zem n hazırlamaktadır.

Genel olarak değerlend r ld ğ nde modernleşme kuramlarına öncel kle toplumsal s stem n şley ş n
açıklaması bağlamında eleşt r ler get r lm şt r. Kuramların yapısal- şlevselc temeller n sorgulayan bu
eleşt r ler daha çok s stem anlayışı bağlamında oluşturulan geleneksel ve modern toplum
karşı(t)laştırmasına yönel kt r. Öte yandan modernleşme kuramlarının ekonom -pol t k tutumu da yoğun
b r b ç mde eleşt r lm şt r. Buna göre bu kuramlar sömürge sonrası ortaya çıkan ülkeler n n az
gel şm şl ğ nde Batılı sömürgec ler n roller n g zlemekted rler. Öte yandan modernleşme kuramlarının
evrenselc yaklaşımı da eleşt r lmekted r. Buna göre her b r ülke özgün tar hsel koşullara sah pt r ve b r
d ğer n n geçt ğ yolu mutlak manada tak p edemez.

Bölüm Özeti

İk nc Dünya Savaşı’ndan sonra sadece dünya s yaset yen kavram ve kurumlarla tanışmamış aynı
zamanda b l msel alanda da yen bakış açıları ve açıklamalar ortaya çıkmıştır. Bu değ ş mler Yen Dünya
S stem le paralel b r b ç mde ortaya çıkan açıklamalardır. Bu bölümde ele aldığımız modernleşme
kuramları da bu şek lde ortaya çıkan ve sosyoloj dek toplumsal değ şmeye yaklaşımı uzunca b r süre
etk leyen teor ler kapsamaktadır. İk nc Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada hızlı b r b ç mde
sömürges zleşme sürec yaşanmıştır. Bu süreçte bağımsızlığını kazanan ülkeler n sosyal st olmadan
kalkınmaları ve demokrat kleşmeler ç n başlayan stratej arayışlarının b r net ces olarak gel şen
modernleşme yaklaşımları teor k temeller n Amer kan sosyoloj s ndek yapısal- şlevselc l kten
almaktadır. İkt sad kalkınma, demokrat kleşme, sanay leşme ve şeh rleşme g b çok temel gündemlere

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 169/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

sah p bu yaklaşımlar Batılı modern ten n oluşum sürec n çözümleyerek gel şt rd kler reçeteler Batı dışı
toplumlara sunmaktadırlar. Türk ye hakkında da kapsamlı araştırma ve ncelemeler n yapıldığı bu
kuramlar aynı zamanda Türk modernleşmes le lg l açıklamalarda da gayet etk ley c olmuşlardır.
1970’lerden t baren özell kle yen -Marks st kuramcılar tarafından yaygın b r b ç mde eleşt r len
modernleşme kuramları 1980’lerden t baren etk nl kler n kaybetm şlerd r.

27
Konu le lg l kapsamlı b r tartışma ç n bk. (Coşkun, 1989)
28 
1964’te Mete Tunçay tarafından S yasal İnsan sm yle Türkçeye çevr lm ş ve Türk S yas İl mler Derneğ
tarafından yayımlanmıştır.
29
Böylece 1960 darbes n n temel ABD ler yardımlarında aranab l r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 170/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ünite Soruları

1. Rostow'un şeh rleşme artıp, sanay leşmen n hızlanarak teknoloj k kırılmaların


gerçekleşt ğ n düşündüğü aşama hang s d r?

A) Geleneksel Toplum

B) Kalkışa Hazırlık

C) Kalkış

D) Olgunlaşma

E) K tle Tüket m Çağı

2. Aşağıdak modernleşme kuramcılarından hang s modernleşme sürec nde el tlere merkez


b r konum ver r?

A) E senstadt

B) Rostow

C) L pset

D) Smelser

E) Lerner

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 171/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

3. Smelser'a göre dört aşamalı b r süreç gerçekleşmekted r. Buna göre aşağıdak lerden
hang s bunlardan b r değ ld r?

A) Bas t teknoloj den karmaşık olana geç ş

B) Haberleşme s stemler n n gel ş m le b lg çağına geç ş

C) Tarımda ht yaç eksenl üret mden pazara yönel k üret me geç ş

D) İnsan ve hayvan gücünden, sanay leşmeye geç ş

E) Şeh rleşmen n gel ş m ve şeh rde yaşayan nüfusun artışı

4. Yen Dünya S stem le modernleşme kuramları arasındak l şk ned r?

5. Türk ye’dek modernleşme tartışmaları le modernleşme kuramları arasındak l şk üzer ne


düşününüz.

6. Modernleşme kuramları Batı dışı dünyadak toplumsal değ ş m açıklayab lm ş m d r?


Günümüzde yaygın olarak kullanılan küreselleşme kuramları le karşılaştırarak ele alınız.

CEVAP ANAHTARI

1. c 2. a 3. b 4. - 5. - 6. -

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 172/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

11. TOPLUMSAL DEĞİŞMEYLE İLGİLİ GÜNCEL


GELİŞMELER VE TARTIŞMALAR

Giriş

Henry Ford, Taylor’un gel şt rd ğ üret m bandı model n kend otomob l fabr kasında uyguladığında belk
de bütün b r yüzyılı her boyutuyla etk leyecek b r yen l k yaptığının farkında değ ld . Ford zm olarak
adlandırılan bu model kısa b r sürede bütün üret m s stem ve ş l şk ler n değ şt rmekle kalmadı,
s yasetten sanata, savaştan edeb yata kadar hemen hemen her alanı yen den b ç mlend rd . Bugün
koskoca y rm nc yüzyıl Ford zm veya Ford zm-Sonrası olarak adlandırılan tekn k ve toplumsal süreçler
etrafında ele alınab lmekted r.

11.1. Fordizmin Kökeni Taylorizm

Freder ck W nslow Taylor b r mühend s olarak uzun yıllar boyunca sanay de ve yönet c l kte elde ett ğ
tecrübe ve b r k mlerden hareketle daha ver ml ş örgütlenmeler gel şt rmek üzere çeş tl araştırmalarda
bulunmuştur. Bu çerçevede etk l b r muhasebe s stem gel şt rd kten sonra üret m s stem n n kolay, hızlı
ve ver ml b r b ç mde organ zasyonu üzer ne çalışmalar yapmıştır. 1911 yılında yayınladığı The Principles
of Scientific Management s ml makales nde daha sonra kend adıyla anılacak s stem gel şt rm şt r. İş n
örgütlenmes konusunda Weberyen teor den büyük ölçüde etk lenen Taylor'un b l msel yönet m
yaklaşımı le Weber' n bürokrat k örgüt kuramı arasında büyük benzerl kler vardır. Taylor'un b l msel
yönet m dört lkeden oluşur.

1. B r ş yapmak ç n “en y tek yolu” bulmak amacıyla zaman ve yöntem araştırmasını kullanın. En y
yöntem günlük üret m en yüksek ortalama düzeye çıkaran yönet m anlayışıdır.

2. İşç ler, her k el hareketler n anında doğal olarak yapab l r hâle gelmel d r.

3. İş en y b ç mde ve en hızlı b r b ç mde yapab lmes ç n şç y özend r n. Bu amaçla bütün aletler n


yerler sab t ve tanımlanmış olmalıdır.

4. İşç ye ver len ücret le onun performansı arasında yakın l şk olmalıdır. İşç standart üret m
düzey ne er şt ğ zaman, günlük ücret dışında bell b r ek pr m ver lerek mot ve ed lmel d r.

Bu çerçevede b l msel yönet m anlayışının temel karakter st kler se şunlardır:

1. Babadan kalma yönet m anlayışı yer ne b l msel yönet m n tes s

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 173/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

2. Çatışma değ l uyum

3. B reyc l k değ l ş b rl ğ

4. Sınırlı üret m yer ne, maks mum üret m

5. Her nsanın etk nl ğ n n ve refahının maks mum düzeyde artırılması

Taylor'un ş kavramını ncelemeye başladığı dönemde şç lerle şverenler arasında oldukça ş ddetl
ger l mler mevcuttur. Ancak Taylor'a göre bu, çatışma gereks zd r. Eğer ver ml l k artırılab l rse hem şç ler
hem de şverenler bundan kazançlı çıkacaklardır. Bunun ç n ş n zamanlanab l r ve organ ze ed leb l r
küçük vaz felere taks m ed lmes gerekmekted r. Böylece b r m zamanda b r m emekle elde ed len
endüstr yel çıktı çok c dd b r b ç mde artacak, mal yetler düşürmek ç n şç ler n ücretler n kısmak
yer ne aynı şç le daha fazla üretmek söz konusu olacaktır. D ğer tara an ş n her b r parçasını yapan k ş
ve b r m bell olduğu ç n performanslarını tak p edeb lmek söz konusu olmuştur.

11.2. Fordizmin Doğuşu, Krizleri ve Post-Fordizm

Ford’un kurucusu Henry Ford le General Motors’un kurucusu Alfred Sloan k tlesel üret m yöntem n
bütünüyle tasarlayıp devreye almaları esasen yen b r şey değ ld . “K tlesel üret m n çeş tl ögeler başka
sektörlerde de denenmekte d . Mesela; et, hayvan kes m ve paketlemes endüstr s nde kes lm ş
hayvanların karkaslarının konveyöre takılarak konveyör üzer nde çalışılması 19. asrın sonlarında
kullanılmakta d . 1890′larda b s klet endüstr s , b rçok “saç basım tekn kler ”n ve Ford’un daha sonra
kullandığı “tahs s ed lm ş mak neler” f kr n uygulamakta d ler. Hatta daha önceler Amer ka kıtasını
boydan boya geçen dem r yollarında gel şt r len yönet m tekn kler , gen ş coğraf k alanlarda faal yet
gösteren f rmaların yönet lmes ne örnek oluşturmuştu.” (İpbüken, n.d.) Ancak Ford, Ransom El Olds'un
kend ne a t Oldsmob le s ml otomob l f rmasında 1902'de bas t tarzda gel şt rd ğ yürüyen bant
tekn ğ n , Taylor’ın gel şt rd ğ lkeler kullanarak zaman çer s nde tutarlılıkla mükemmelleşt rm şt

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 174/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Henry Ford 1903'te otomob l üretmeye başladığında her montajcı kend başına b r otomob l n
bütün montajından sorumluydu ve bu da 514 dak ka yan yaklaşık dokuz saat alıyordu. Genç Ford,
beş yıl boyunca montaj şlem n hızlandırmanın yollarını aradı. 1908'de otomob l yapmanın yepyen
b r yolunu bulmuştu. Her montajcı tek b r ş yapmak suret yle ortalama b r Ford montajcısının
görev 514 dak kadan 2.3 dak kaya düşmüştü. Ford'un bu yolla ürett ğ otomob l n n sm Model
T' d . Model T, s yah, kutu g b b r araçtı ve kullanması o kadar bas t, onarımı o kadar kolaydı k ,
Ford onu evrensel otomob l olarak n telem şt . (Saydan, 2004)

Onun bu üret m bandı model on dokuzuncu yüzyılda başlayan üret m n otomosyonunun b r ler adımı
olarak görüleb l r. Temelde b r ş n farklı parçalara ayrılmasının ve her b r parça üzer nde uzmanlaşmanın
ler düzeyde b r ver ml l k get rd ğ Adam Sm th’ten ber b l nmekteyd . Onun meşhur ğne üret m örneğ
b r ş n parçalarına ayrıldığında yakalanab lecek üret m artışını anlatmaktadır. Bu doğrultuda bütün on
dokuzuncu yüzyıl boyunca atölye t p sanay den fabr ka t p sanay ye geç ld ğ n tesp t etmektey z. İş
bölümü ve uzmanlaşma esasında sadece sanay le sınırlı kalmamış, s yasetten hukuka, b lg üret m nden
bürokras ye kadar hemen hemen her alanda modern yaşamın b r gösterges hâl ne gelm şt r. Ford zm
önceler Gramsc tarafından Amer kan endüstr yel yaşam b ç m n bel rtmek ç n ardından da kavramsal
olarak kap tal st endüstr leşmen n daha çok İk nc Dünya Savaşı sonrası gel ş m yle lg l olarak
kullanılmıştır. Ford zm n temel özell kler şöyled r:

1. Üret m n standartlaştırılması,

2. Otomasyon yoluyla k tlesel üret m yapılması,

3. Sosyal refah devlet n n düzenley c ve kontrol ed c rolü,

4. Üret mde merkez örgütlenme ve taylor st yönet m anlayışı,

5. Kal f ye düzey düşük şç ler n büyük ölçekl şletmelerde yoğunlaşması olarak sayılab l r.

Bu özell kler çerçeves nde Ford zm n başarısı ş ayırab ld ğ kadar parçaya ayırması ve bunları mekan k
b r b ç mde b r prosedür dah l nde b rb r n tamamlar b ç mde d zayn etmes nded r. İş h yerarş k ve
bürokrat k b r b ç mde organ ze eden bu modelde kararlar merkez yönet m tarafından ver lmekte, aşağı
kademedek ler se kend ler ne ver len tal matları yer ne get rmekted rler. Dolayısıyla şç n n herhang b r
vasfa sah p olması gerekmez. İşç küçük b r eğ t mler kend s ne tahs s ed len görev h ç durmaksızın b r el
becer s ne dayalı b r b ç mde gerçekleşt reb lmekted r. Öte yandan ş n böyles b r b ç mde k tleselleşmes
Ford zm n doğuşunda olduğu g b ş gel şt rmek üzere daha gen ş b r mühend sler grubunun ortaya
çıkmasına yol açmıştır. Ayrıca böyles k tleselleşen b r ş yönetmek, b nlerce k ş n n çalıştığı b r ş
organ ze etmek üzere değ ş k düzeylerde yer alan b r yönet c ler grubunun da ortaya çıkmasına neden
olmuştur. Böylece toplumsal yapıda g tt kçe sayıca artan yen gruplar ve uzmanlıkların ortaya çıkmasını
beslem şt r. Ford zm k tlesel tüket m ç n k tlesel b r üret m esas almaktadır. Böylece olağanüstü b r

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 175/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

üret m artışı yaşanmıştır. Malların üret m nde yaşanan fantast k artış aynı zamanda onlara er şmey de
kolaylaştırmış, bu yolla hem refah artışı hem de yaygınlaşması gerçekleşm şt r. Fordun kurduğu s stem n
başarısı anlaşılınca hızlı b r b ç mde endüstr n n temel model olmaya başladı.

11.2.1. Fordizmin Temel Nitelikleri

1. Mak naların çok karmaşık olmaması

2. İş n rut n tekrarlanab l r parçalara ayrılması

3. İşç n n sadece b r şte uzmanlaşması ve el becer gel şt rmes

4. İş süreçler net olmalı ve bel rs zl klerden arındırılmalı

5. İşç n n kolayca kame ed leb l r olması

6. İşç karar ve gel şt rme süreçler n n dışındadır

7. Tasarım ve gel şt rme sürec (mühend sl k) le ş n uygulanmasının b rb r nden kopması, bu tasarım


ve gel şt rme sürec nde de ş bölümü ve uzmanlaşmanın varlığı

Ford zm n get rd ğ standart parçaların b rleşt r lmes ç n özel amaçlı mak neler n kullanımı, ş gücünün
vasıf yönünden ayrıştırılması ve montaj hattının devreye g rmes le sanay de gen ş çaplı b r b ç mde
kullanılmasıyla b rl kte büyük çaplı b r k tle üret m model ortaya çıkmıştır. K tle üret m net ces nde
büyük hac ml k tle üret m yoluyla b r ölçek ekonom s meydana çıkmıştır. Ölçek ekonom s mal yetler
m n m ze etmek ve f yatları düşürmek ç n çok öneml b r fırsat verm şt r. Ayrıca sadece tüket m
mallarında değ l, başta s lah endüstr s olmak üzere bütün sanay ürünler nde gen ş çaplı b r üret m
başlamıştır. 1945 sonrasında uygulanan Keynesyen pol t kalar le b rleşen Ford zm ulusal ekonom ler n
düzenlenmes nde yen b r dönem başlatmıştır. Arz, talep ve refah dengeler eksen nde tarafından
düzenlenen ulusal devlet ekonom ler nde üret m n artırılması ve sınıflar arasındak ger l mler n
azaltılması ç n k tlesel üret m ben msenm şt r. Öte yandan bağımsızlığını yen kazanan devletler de
gümrük duvarları yoluyla korumaya aldıkları pazarlarda uzun sürel standart mal üret m n
gerçekleşt rmey hedef olarak ben msem şlerd r. Böylece Ford zm uzunca b r süre ulusal kalkınma ç n
öneml b r stratej olmuştur.

H ç şüphes z bu üret m model n n çok çeş tl toplumsal etk ler ortaya çıkmıştır.

1. Ford st üret m b ç m n n yaygınlık kazanmasıyla b rl kte fabr ka endüstr toplumunun merkez


hâl ne gelm şt r.

2. Fabr ka, endüstr toplumunda eğ t m kurumlarından a le yapısına kadar her alana daha çok nüfuz
eder olmuştur.

3. Ford st k tle üret m n n yaygınlaşması endüstr toplumunda send kalar, meslek kuruluşları g b k tle
örgütler n n de güçlenerek gel şmeler ne yol açmıştır.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 176/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

4. K tle let ş m araçları hem k tle tüket m ve k tle kültürünün de yüksel ş ne yol açmış, toplumsal
yapıda çok köklü dönüşümler beraber nde get rm şt r.

5. Toplumsal yapıda b reyselleşme temel form hâl n almıştır. Yaşamını b rb r nden kopuk b r b ç mde
sürdüren b reyler n sorunları modern endüstr toplumunda öneml b r yer tutmaktadır.

6. Öte yandan k tleselleşm ş endüstr yel standart üret m düzen yle bu toplumun kültürel ve s yasal
mantığını oluşturan modern zm teor ler arasında da büyük paralell kler söz konusudur.

11.2.2. Fordizmin Krizi

K tle üret m n n varlığını sürdüreb lmes standart tüket m kalıpları ve st krarlı pazarların mevcud yet le
yakından lg l d r. Ayrıca k tle üret m nde pazarlar hem k tle olarak üret lm ş mallar ş n yeterl hem de
büyük ölçekl f rmaların mal yetler n amort edeb lmes ş n st krarlı olmalıdır. 1970'l yıllara değ n gerek
ulusal gerekse uluslararası p yasalar k tle üret m ş n oldukça müsa t olmuştur. Bu dönemde uygulanan
Keynesyen ekonom pol t kalarıyla desteklenen refah devlet uygulamaları p yasaları gen şleterek k tle
üret m ş n oldukça uygun b r ortam sağlamıştır. Ancak 1970’lere gel nd ğ nde bu şartları hızla değ şt ren
yen etkenler ortaya çıkmıştır. Özell kle OECD ülkeler n n petrol üret m ne get rd kler sınırlama
net ces nde petrol f yatları kısa b r süre çer s nde beş kat artmıştır. Bu tür an değ ş mlerle b rl kte
p yasalarda genel b r st krarsızlık ortaya çıkmıştır. Ayrıca bağımsızlığını kazanan ülkeler n Ford zm kend
ulusal ekonom ler ne uygulaması sebeb yle uluslararası alanda c dd b r rekabet ortaya çıkmıştır. Bu
dönem Batı’da Keynesyen pol t kaların terked l p sıkı para pol t kasını öngören Fr edmancı pol t kalarının
kabul ed ld ğ b r dönemd r. Böylece talepte daralma ortaya çıkmış ve k tle üret m n n daha çok
etk lenm şt r. Dolayısıyla taleb n daralması, rekabet n yaygınlaşması ve üret m mal yetler n n artışı
net ces nde ford zm n avantajları g tt kçe kaybolmaya başlamıştır.

1920′l yıllarda Ford ve Sloan’ın yen f k rler den z ndek çabaları g b , II. Dünya Savaşı sonrasındak
Japonya’da meydana gelen kaos ortamı, yen düşünceler n gel şmes ç n uygun b r ortam
oluşturdu. E j Toyoda ve Ta ch Ohno’nun gel şt rd kler Yalın Üret m S stem (Lean Product on
System)’n n b rçok öges o tar hlerde Japonya’da başka endüstr lerde de uygulanmakta d . … Ford
ve Sloan g b , Toyotacılar da Yalın Üret m S stem ’n n tüm ögeler n b r araya get rerek ürün
planlamadan üret me, tedar k s stem n n koord nasyonundan müşter l şk ler ne kadar tüm ögeler
gel şt rd ler. Böylece otomot v endüstr s b r kez daha dünyayı değ şt r yordu ve Japonya’da
Toyota’dak üret m s stem dünya çapında Yalın Üret m’ n yen dönem sembolü hâl nde ortaya çıktı.
(İpbüken, n.d.)

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 177/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Post-Ford zm olarak adlandırılan bu yen dönemde b lg ye dayalı yen teknoloj ler yükselm ş ve b lg
toplumu olarak adlandırılan yen b r toplum ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Keynesyen pol t kaların terk
ed lmes ve refah devlet uygulamalarının ger lemes le b rl kte devlet n ekonom dek rolü azalmış ve
devlet yen den yapılandırılmıştır. Bu dönemde aynı zamanda k tle üret m nde oluşturulan yüksek
gümrüklerle korunan ekonom ler yer ne rekabetç modeller ortaya çıkmış ve daha sonra küreselleşme
olarak adlandırılan model gel şt r lm şt r.

Öte yandan b l ş m teknoloj ler nde yaşanan gel şmeler le yen b r üret m model canlanmaya başlamıştır.
Yen gel şen bu teknoloj ler k tlesel üret m karşısında yen b r model olarak parça üret m n avantajlı hâle
get rmekteyd . Bu teknoloj lere er şmek g derek ucuzladığı ç n küçük ve orta ölçekl f rmalar geçm şten
farklı olarak, büyükler karşısında rekabet edeb lme şansı yakalamıştır. Ayrıca k tle üret m n n rasyonel
örgütlenmes olan katı bürokrat k yapılanmaları da aşan katı olmayan yen b r ş yönet m model ortaya
çıkmıştır. Bu model büyük fabr kalar yer ne ş n her b r parçası üzer nde uzmanlaşan küçük fabr kaların
daha avantajlı hâle gelmes n sağlamıştır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 178/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Tablo 3: Fordizmden Post-Fordizme Geçilirken Yaşanan Değişimler

Ford zm’den Post-Ford zme doğru yaşanan bu geç ş h ç şüphes z toplumsal yaşamda kapsamlı değ ş mler
meydana get rm şt r. Bu çerçevede 1970’ler n ortasında t baren ekonom de, üret m s stem nde ve b lg
teknoloj ler nde yaşanan dönüşümlerle küreselleşme olarak adlandırılan malların, h zmetler n ve
f k rler n daha akışkan hâle geld ğ b r dünya ortaya çıkmıştır. Öte yandan bu sürece paralel b r b ç mde

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 179/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

ford zm n kr zler , otor ter bürokras ye yönelen k tlesel protestolar, modern teye yönelt len yaygın
eleşt r ler ve yen b lg teor ler doğrultusunda post-modern zm olarak adlandırılan yen b r düşünce, l şk
ve toplum b ç m de ortaya çıkmıştır. Aşağıda bu k kapsamlı değ ş m sürec ele alınacaktır.

11.3. Sanayi Sonrası Toplum

Yukarıda açıklanan sebeplerden ötürü Ford zm n ç ne düştüğü kr zden çıkmak üzere gündeme gelen b lg
teknoloj ler n n ekonom ve toplumda kazandığı merkez rol sebeb yle bazı sosyal b l mc ler ortaya çıkan
bu yen toplumu sanay sonrası toplum olarak adlandırmaktadırlar. Bu toplumda teknoloj , emek, ş
bölümü, organ zasyon yapıları esnekleşm ş ve özelleşt rme le devlet küçülmüştür. Sanay toplumundan
sanay sonrası topluma geç ş açıklamak üzere teknoloj k faktörlere merkez yer veren kuramcılar
toplumsal değ ş m açıklamada evr mc b r yaklaşımı ben msemekted rler. Klas k sosyoloj dek evr mc
açıklamayla yakından l şk l olan bu yaklaşımlara göre mevcut değ ş mler geçm ştek değ ş mlerden
türet len b r model ışığında ele alınab l r. Dolayısıyla bu değ ş mler n mantığı zlenerek gelecektek
değ ş mler kest r leb l r.30

Sanay sonrası toplum kuramlarının köken n n Fr tz Machlup’un 1962’de yayınladığı ABD’de enformasyon
endüstr s gayr saf m llî hasılanın ve toplam ş gücünün neredeyse 3’te 1’ n çerd ğ n ortaya çıkaran
çalışması teşk l etmekted r. Onun sağladığı bu tekn k zem nden hareketle Dan el Bell 1960’lı yıllarda
sanay sonrası toplum kavramı ve kuramını gel şt rm şt r. Bell’ n 1973 yılında yayımladığı The Coming of
Post-Industrial Society s ml k tabı z rveye çıkan bu kurama Peter Drucker ve Alv n To ler öneml katkılar
yapmışlardır.

11.3.1. Bell ve Sanayi Sonrası Toplum

Dan el Bell 1960’larda kaleme aldığı makalelerle gel şt rmeye başladığı sanay sonrası toplum teor s n
1973’te kaleme k tabı The Coming of Post-Industrial Society s ml k tabı le olgunlaştırmıştır. Bu
tartışmaların kökenler 1920’ere kadar g tse de bu kuram kap tal st ülkelerde kend s n gösteren 1970’ler n
kr z ortamı le yakından l şk l d r. Bell de Amer ka B rleş k Devletler , Sovyetler B rl ğ , İng ltere ve Japonya
g b ler sanay leşm ş toplumlarda yaşanan değ ş mler nceleyerek bu değ ş mler n toplumsal yapıda
gelecekte ne tür etk ler olacağını sorgulamaktadır. Bell’ n gözlemled ğ en öneml değ ş m b lg n n
toplumsal yapıdak konumunda yaşanan değ ş md r. Bu çerçevede g r lmekte olunan Yen Çağ ona göre
enformasyon tarafından karakter ze ed lmekted r. Ona göre sanay -sonrası toplum ç n enformasyon hem
n cel ksel hem de n tel ksel bağlamda bel rley c d r. Sanay toplumu mal üret m ne dayandığı g b , sanay
sonrası toplum da enformasyona dayanmaktadır (Bell, 1973, s. 467). Ancak buna rağmen yen toplumu
kavramsallaştırırken sanay y temele alarak açıklamaya devam etmekted r. Z ra ona göre sanay
toplumundan sanay sonrası topluma doğru geç ş esk yapının karakter nde yaşanan değ ş mler
temel nde açıklanab l r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 180/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

… sanay sonrası toplum, enformasyonun merkez önem dışında h zmet toplumuna geç ş ve beyaz
yakalı olarak adlandırılan profesyonel ve tekn k adamların st hdamının büyümes n çermekted r.
Bu gel şmen n kaynağı se, tek başına enformasyon değ l, yen enformasyon teknoloj ler n n
gel ş m ve bu teknoloj ler n toplumun her kes m ne yayılab lmes n n yaratacağı potans yel le
özdeşleşt r len kuramsal b lg d r. (Taşdem r & Özdem r, 2011)

Bell’e göre sanay sonrası dönüşüm kend s n en bel rg n b r b ç mde kt sad yapıda göstermekted r.
İkt sad yapıyı tarım, malat ve h zmet şekl nde üç sektöre ayırarak anal z eden Bell’e göre kt sad yapının
merkez nde artık sanay değ l h zmet sektörü bulunmaktadır. Sanay -sonrası toplum h zmet sektörü le
d ğerler arasında yaşanan kes n ayrışmadan kaynaklanır. Tarım ve malattan elde ed len b r k mler
h zmet toplumunu meydana get r r (Detaylı tartışma ç n bk. Baran, 1992).

D ğer sanay sonrası kuramcıları g b Bell’ n toplumsal değ ş m anlayışı da evr mc d r ve teknoloj k
determ n stt r. Ona göre toplumlar bel rl b r gel şme seyr n zlemekted rler. Bu çerçevede dünya
tar h nde üç toplumsal aşama mevcuttur: Sanay önces , sanay ve sanay ötes .

1. Sanay Önces Toplum: Geç m kaynaklarının büyük b r bölümünün tarıma dayalı olduğu bu
toplumda doğayla ç çe b r yaşam mevcuttur. Bu toplumlarda coğraf şartlar toplumsal ve kt sad
yaşam üzer nde büyük b r etk sah b d r. Teknoloj k gel şmen n başlangıcı bas t aşamada olduğu bu
toplumlarda ver ml l k çok düşüktür. Dolayısıyla bu toplumlar Bell’e göre aynı zamanda teknoloj
önces toplumlardır.

2. Sanay Toplumu: Bell sanay toplumunun ortaya çıkışı le Weberyen anlamda tekn k akılcılaşma
arasında yakın b r bağ kurmaktadır. Ona göre tekn k akılcılaşma yen tekn kler n gel ş m n
sağlayarak üret mde ver ml l ğ sağlamaktadır. Avrupa’da Yen Çağ’da fen b l mler nde gerçekleşen
gel ş mler n tekn ğe aktarılması le sanay ortaya çıkmıştır. Zanaatkâr üret m nden farklı olarak
mak na eksenl b r üret m s stem olan sanay aynı zamanda toplumunda yen den organ ze
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 181/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

olmasına yol açmıştır. Buna göre uzmanlaşma, ş bölümü, h yerarş ve bürokras üret m n ve
toplumun temel karakterler hâl ne gelm şt r. B rey n değ l toplumun öneml olduğu bu toplum t p
üret m n maks m zasyonu ve opt m zasyonu emel nde varlığını sürdürmekted r.

3. Sanay Ötes Toplum: Sanay toplumlarının dönüşümü net ces nde meydana çıkan bu yen toplum
t p nde b lg merkezded r. B lg n n merkezde olması aynı zamanda ekonom dek temel alanı
h zmetlere kaydırmıştır. Dolayısıyla bu toplumda sanay toplumunun h yerarş k yapısı azalmış
yer ne daha yatay b r toplumsal ve k ş lerlar arası l şk düzlem ortaya çıkmıştır. K tle hareketler
yer n artık daha az organ ze tepk gruplarına bırakmış ve g tt kçe daha az organ ze olan b reyc b r
toplum ortaya çıkmıştır. Bell’e göre değ ş k toplum t pler arasındak geç ş sağlayan şey b lg n n
n tel ğ ve kullanımına bağlı olarak teknoloj de meydana gelen değ ş mlerd r. B lg y teor s n n
başına koyan Bell, bu çerçevede b lg n n depolanması, şlenmes , let lmes ve dağıtımını
ncelemekted r. Ona göre sanay toplumundan sanay sonrası topluma geç ş sağlayan esas değ ş m
de yen let ş m teknoloj ler n n ve telekomün kasyonla ç çe geçen b lg sayar s stemler d r (Bell,
1973, s. 44).

Tablo 4: Toplumsal Biçimlerin Sosyal Karakteristikleri

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 182/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Kaynak: Bell, 1973, s. 359

Yukarıdak tasn en ve tablodan da görüleb leceğ üzere sanay sonrası toplum düşünces öncek evr mc -
lerlemec görüşle yakından l şk l d r. B lg n n üret m ve kullanımında yaşanan yen l kler net ces nde
ortaya çıkan teknoloj k değ şme le geleneksel toplumdan sanay toplumuna ve oradan da sanay sonrası
topluma geç lm şt r.

11.3.2. Toffler ve Bilgi Toplumu

B lg toplumu yaklaşımının sanay sonrası toplumu açıklamada öneml b r konumu mevcuttur. Bu kurama
göre bu toplumsal değ ş m n arkasında b lg de ve teknoloj de yaşanan değ ş mler bulunmaktadır. B lg
toplumu kuramcılarının en meşhuru olan To ler toplumsal değ ş m b lg ve tekn kte gerçekleşen
değ ş mler n oluşturduğu dalgalara göre açıklamakta ve günümüzde yaşanan değ ş m de üçüncü dalga
olarak adlandırmaktadır. Ona göre toplumların değ ş m temelde tekn ğ n gel ş m ne bağlı olarak ortaya
çıkan dalgalarla açıklanab l r. Her dalga esk toplumları ve kültürler kenara ter. Bu çerçevede dünya
tar h nde üç büyük dalga yaşanmış ve buna bağlı olarak da üç t p toplum ortaya çıkmıştır. B r nc dalga
tarım devr m n meydana get ren tekn k yen l klerd r. Bu dalga net ces nde tarım toplumları ortaya
çıkmıştır. İk nc dalga f z k b l m ndek gel şmelere bağlı olarak ortaya çıkan tekn k yen l kler temel nde
gerçekleşen sanay devr m d r. “İk nc dalga toplumu, sanay c d r ve k tlesel üret me, k tlesel dağıtıma,
k tlesel tüket me, k tlesel eğ t me, k tle let ş m araçlarına, k tlesel d nlenmeye, k tlesel eğlenceye ve k tle
mha s lahlarına dayanır. Bunları standartlaştırma, merkezc l k, odaklanma ve eş zamanlılık le
b rleşt r rs n z ve kend n z bürokras olarak tanımladığımız b r örgütlenme yapısı ç nde bulursunuz.” Bu
dalga net ces nde sanay toplumu ya da modern toplum ortaya çıkmıştır. Üçüncü dalga se günümüzde
yaşanan b lg temell b r kt sad b ç m ortaya çıkaran enformasyon devr m d r. Bu devr m n temel nde de
yen tekn kler ve enerj türler , yen üret m b ç mler ve güçler bulunmaktadır. Bu dalga net ces nde ortaya
çıkan ve kend s n n sanay sonrası toplum olarak adlandırdığı toplumda bel rl derecelerde b reyselleşme,
ayrışma, b lg -tabanlı üret m söz konusudur ve değ ş m hızlanmıştır. (To ler, 2012).

To ler’e göre b lg toplumunu karakter ze eden özell kler şu sek lde özetleneb l r:

1. B lg toplumunda beyaz yakalı şgörenler n sayısı mav yakalı şgörenlere oranla daha fazladır.

2. B lg b r k m , özell kle gel şme ve kalkınmanın temel nde bulunan teknoloj k b lg , teor k b lg n n
kodlanması le daha da artarak gel şmekted r.

3. Ekonom k ve toplumsal mekan zmaların şlenmes nde, s stem anal z ve karar alma teor
yaklaşımlarını fade eden entellektüel teknoloj önem arz eder.

4. Endüstr leşme sürec nde son derece gerekl olan ham maddeye sah p olmanın önem enformasyon
toplumları ç n söz konusu değ ld r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 183/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

5. İşç a leler genell kle parasal gel rler n n yarısından fazlasını y yecek g derler ne ayırmaktaydılar.

To ler’e göre her uygarlığın nsana, tab ata ve topluma yönel k b r açıklama model vardır. Toplumsal
yapıyı değ ş me uğratan dalgalar aynı zamanda bu modeller de değ şt rmekted r. Bu çerçevede “ k nc
dalga” net ces nde ortaya çıkan modern uygarlığının mekan k nedensell k anlayışıyla şek llenen her şey
açıklayab lmeye yetk n olan b r parad gma gel şt rd ğ ne nanılmaktaydı. Z ra bu dalgayı üreten b lg
devr m n n temel nde bulunan Newtoncu f z k evrensel kanunlar ve neden sonuç l şk ler ne dayalı
hareket f kr n meydana çıkarmıştır. Buna göre k ş sel, toplumsal ve s yasal davranış b ç mler neden
sonuç l şk ler temel nde şek llenmekted r. Yalnız evren n, doğanın değ l toplumun ve nsanların da
önceden kest r leb lecek yasalara göre davrandıkları nancı bu anlayışın doğal b r net ces d r. Ancak 20.
yüzyılın başından t baren f z kte ve mantıkta yaşanan dönüşümler bu yasa f kr n sarsmaya başlamıştır.
Sanay uygarlığının yaşadığı toplumsal ve s yasal kr zlere paralel olarak bu yen b lg teor s daha fazla
alan bulmaya ve n hayet nde 1970’lerden t baren de esk Newtoncu f z ğ ve modern ep stemoloj y
yer nde etmeye başlamıştır. Bu yen ep stemoloj de nedensel l şk ler n bel rley c l ğ f kr yer n
farlılıklarla temellend r len çeş tl l ğe bırakmıştır. Aynı zamanda daha esnek ve görecel argümanların
daha elver şl açıklamalara sah p olduğu yönünde yaygın b r kabul ortaya çıkmıştır.

Üret m s stemler , b lg teor ler , kültürel b ç mler eksen nde yaşanan bu değ ş m net ces nde ortaya çıkan
yen toplum bazı teor syenler tarafından postmodern toplum olarak adlandırılmıştır. Bu teor syenlere
göre yaşanan dönüşümler zanned ld ğ nden daha köklüdür ve sadece sanay n n değ l aynı zamanda
onunla tanımlanagelen modern ten n de ötes ne geç lm şt r.

11.4. Sanayi Sonrası Toplumdan Post-Moderniteye

1950’lerden t baren sanay de yaşanan değ ş mler net ces nde ortaya çıkan yen toplumsal formasyonu
açıklamak üzere daha rad kal ve kapsamlı b r açıklama postmodern toplum teor ler kapsamında
gel şt r lm şt r. Temelde sanay tarafından şek llend r lm ş olan k tle üret m n n dönüşümü tüm toplumsal

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 184/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

süreçler kapsamlı b r b ç mde etk lem ş ve ortaya çıkan yen toplum b ç m bazı teor syenler tarafından
post-modern toplum olarak adlandırılmıştır.

Yukarıda açıklandığı üzere k tle toplumu olarak da fade ed len sanay toplumunda sanat, s yaset,
ekonom ve toplum büyük teor ler çerçeves nde, her şey açıklayan deoloj lere bağlı olarak, genel
kavramlar ışığında ele alınmaktadır. İk savaş arası dönemde 19. yüzyıl modern tes ne yönel k eleşt r ler,
özell kle Naz z m’ n yüksel ş le ortaya çıkan k tlesell kten hareketle d le get r len end şeler, İk nc Dünya
Savaşı’ndan t baren artan üret m, refah, demokrat kleşme, bürokras n n kuşatıcılığı net ces nde
unutulmaya başlamış ve k tle toplumu Amer kan yaşam b ç m eşl ğ nde tüm dünyada yaygınlık
kazanmıştır. Ancak 1960’lardak sosyal hareketler, sömürge sonrası dünyadak karmaşalar, artan (nükleer)
s lahlanma ve yaygınlaşan çatışmalar b r tara an da bu k tleselleşmeye karşı çek nceler de beraber nde
get rmekted r. 1970’ler n kr z ortamında şte bu eleşt r ler der nleşm ş daha sonra postmodern zm olarak
adlandırılacak düşünce ortaya çıkmıştır.

11.4.1. Lyotard ve Postmodern Durum

Postmodern zm tartışmalarının başlatıcılarından Lyotard, Baudr llard, Bauman ve Foucault g b


düşünürler yaşanan dönüşümün modernl kten b r kopma ve onun ötes ne geçme olduğunu
bel rtmekted rler. Bu kuramcılara göre modern te kend kurduğu büyük anlatıların ağında boğulmuş ve
hak kat tanımlama ve kontrol altına alma uğraşı le büyük b r kr z ortaya çıkarmıştır. Hâlbuk hak kat ne
tanımlanab l r ne de kontrol ed leb l r, o ancak yaşam çer s nde tecrübe ed leb l r. Dolayısıyla k tlesell k
değ l b reysell k, mutlak olan değ l tek l olan, evrensel olan değ l part küler olan nsan ç n daha öneml ve
gerçekç d r.

Jean-Franço s Lyotard 1979’da yayımladığı Postmodern Durum s ml k tabında postmodern zm


s stemat k b r akadem k lg n n kaynağı hâl ne lk get rm şt r. 1979’da yayımlanışının ardından sürekl
teor k tartışmaların kaynağı olan bu eserde Lyotard (2000, p. 16), sanay sonrası döneme geç şle b rl kte

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 185/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

kültürün de postmodern duruma geç ş yaptığını ve böylece b lg n n konumunun da değ şt ğ n fade


etmekted r. Lyotard’ın anal z n n odağına kend s nden öncek modernl k eleşt rmenler n n yaptığı g b
“ kt dar stenc ” veya “araçsal akıl”ı değ l, “meşruluk lkes ”n koymaktadır. Meşruluk lkes n “anlatısallık”
ter mler yle açıklayan Lyotard’a göre modernl k, b l msel b lg n n gel şmes n n ardından gelen b r
“anlatısal b lg n n çözülüşü”yle tanımlanab l r. Kend s nden öncek tüm anlatısal türden
meşrulaştırmaları reddeden modern b l m kend s n meşrulaştırmak üzere “büyük anlatılar” nşa etm şt r.
Lyotard’a göre bu büyük anlatılar metaf z k söylemler ya da m tlerd r. Z ra b l m n doğruluk söylem da ma
b l msel gel şme tarafından yanlışlanmaktadır. Böylece modern te kend kr z n kend bağrında
taşımaktadır. Modern ten n kes nl k f kr ne şüphe le yaklaşan Lyotard, toplumsal anal z ç n postmodern
müpheml ğ önermekted r. Bu çerçevede “tek doğrulu, kapsayıcı, herkesçe aynı anlaşılan” b r b lg yer ne
özneden özneye değ şen, çoğulcu b r yapıya sah p b r b lg kuramını öner r.

11.4.2. Bauman ve Yanlış Bilinçten Kurtulmuş Modernlik

D ğer b r postmodern kuramcı Zygmund Bauman’a göre se postmodern durum, yanlış b l nçten
kurtulmuş b r modernl ğ tems l etmekted r. Buna göre modernl k b reylere özgür oldukları şekl nde b r
yanılsama vermekte ve böylece onlara yanlış b r b l nç aşılamaktadır. Hâlbuk b reyler modern toplumda
düşündükler nden daha az özgür ve daha çok bel rlenmekted rler. İşte postmodernl k b reye bu
toplumsal koşullar altında esasında o kadar da özgür olmadığını göstererek klas k toplum kuramının
onlara z n verd ğ nden çok daha fazla özgür olup daha az bel rlenmeler n tem n edeb lecekt r. Bu
sebeple Bauman postmodernl ğ , modernl ğ n g zl kalmış potans yeller n açığa çıkaran b r olgu olarak
görmekted r. Rad kal b r postmodern düşünür olan Bauman’a göre Aydınlanmacıların kurduğu b ç m yle
araçsal akıl çağımızı etk ve baskı altına almaktadır (2003, p. 62). Aydınlanmacıların akılcılık anlatısı
çerçeves nde nşa ett kler evrenselc l k anlayışını eleşt ren Bauman farklılıkların ve tek ll kler n daha fazla
d kkate alındığı “postmodern dünya”ya geç lmes gerekt ğ n savunmaktadır (Bauman, 2003, p. 209).

11.5. Postmodernizme Eleştiriler ve Modernliğin Savunusu

Bu postmodern eleşt r lere karşı Habermas, G ddens ve Berman g b s mler çeş tl savunular ve karşı
eleşt r ler get rm şlerd r. Onlara göre yen b r postmodern dönemden bahsed lemez ve yaşanan
dönüşümler net ces nde ç nde bulunulan dönem modernl ğ n ötes değ l yen b r b ç m d r. Modernl ğ
tamamlanmamış b r proje olarak gören Habermas, sorunu modern ten n b r boyutunda aramak
gerekt ğ n düşünmekted r. “Modernl ğ ve onun y t r lm ş b r dava olarak projes n gözden çıkarmak
yer ne, bu modernl ğ yadsımaya çabalamış bulunan abartılı programların hatalarından ders almamız
gerekt ğ kanısındayım” d yen Habermas’a göre modern te totalleşt r c araçsal akıl yer ne eleşt rel akıl
temel nde yen den nşa ed lmel d r (1990).

Bu çerçevede modernl ğ n sonu g b polem ksel fadelerle uğraşmak yer ne, modernl ğ n kend s n
anlamayı öneren G ddens se postmodern zme karşı rad kal b r tavır serg lemekted r. Modernliğin
Sonuçları adlı eser nde postmodern döneme geç ld ğ n yönündek dd aları reddeden G ddens'a göre

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 186/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

postmodern zm n belk edeb yat, res m, plast k sanatlar ve m mar dek st l ve akımlara şaret etmeyle
sınırlandırılması gerekmekted r (G ddens, 2010, p. 46). Ona göre “yapısal olarak küreselleşt r c ” olan
modernl k sona ermem ş aks ne “modernl ğ n sonuçlarının esk s nden daha çok rad kalleşt ğ ve
evrenselleşt ğ b r başka döneme” g r lmekted r (G ddens, 2010, p. 11, 62). G ddens bu çerçevede ç ne
g r len bu yen yayılmacı dönem “yüksek modernl k dönem ” (G ddens, 2010, p. 146) olarak
n telend rmekted r. G ddens kadar rad kal olmayan d ğer b r postmodern te eleşt rmen Berman’a göre se
modern te kend problemler n ve kr zler n aşab lecek güçted r ve postmodern eleşt r ler tam da bu
mkânı oluşturmaktadır (Berman, 2012).

Öte yandan Postmodern düşüncey kaypak ve kaygan olmakla tham eden bu karşı eleşt r ler aslında tam
da postmodern kuramların eleşt rd ğ çerçeveye oturmaktadırlar. Ya da ters nden bakacak olursak
Habermas, G ddens ve Berman g b modern st düşünürler postmodern kuramcıların thamlarını severek
üstlenmekted rler. Bu eleşt r ler çerçeves nde genell kle b r “kopuş” olarak tanımlanmaya çalışılan
postmodern eleşt r ler redded lerek “postmodern zm” modernl ğ n sonrası ya da ötes değ l Jameson’un
(1992) fades yle Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı olarak n telenmekted r.

Bölüm Özeti

Henry Ford, Taylor’un gel şt rd ğ üret m bandı model n kend otomob l fabr kasında uyguladığında belk
de bütün b r yüzyılı her boyutuyla etk leyecek b r yen l k yaptığının farkında değ ld . Ford zm olarak
adlandırılan bu model kısa b r sürede bütün üret m s stem ve ş l şk ler n değ şt rmekle kalmadı,
s yasetten sanata, savaştan edeb yata kadar hemen hemen her alanı yen den b ç mlend rd . Bugün
koskoca y rm nc yüzyıl Ford zm veya Ford zm-Sonrası olarak adlandırılan tekn k ve toplumsal süreçler
etrafında ele alınab lmekted r. Bu bölümde ford zm n yüksel ş ve çöküşünün meydana get rd ğ toplumsal
değ ş mler ele alındı. Ford zm ortaya koyduğu k tle üret m le k tle toplumunun ortaya çıkışına yol açtı.
Özell kle İk nc Dünya Savaşı sonrası hızlı kt sad kalkınma le toplumu c dd b r b ç mde her boyutu le
değ şt rd . Ancak kend s ne bağlı olan ve olmayan b r d z sebepten ötürü Ford zm 1970’ler n ortasından
t baren kr ze g rd . Bunda özell kle mal yetler c dd b r b ç mde artıran petrol kr z n n öneml b r rolü
bulunmaktaydı. Ancak daha da öneml s yen gel şen b lg ve let ş m teknoloj ler n n üret m n daha
ver ml organ ze ed leb lmes ç n tek b r merkezde sürdürülen entegre üret mler yer ne parçalı b r üret m
model n mümkün kılmasıdır. Pekçok teor syen bunu sanay n n dönüşümü, buna bağlı olarak ortaya
çıkan toplumu da sanay sonrası toplum olarak adlandırmıştır. Ancak bunu daha kapsamlı b r dönüşüm
olarak gören ve sadece sanay n n değ l, modern ten n de sona erd ğ n veya en azından kapsamlı b r
dönüşüm geç rd ğ n düşünen düşünürler de mevcuttur. Bu düşünürler yen dönem post-modern
dönem/durum olarak adlandırmaktadırlar. Bu bölümde ford zm n yüksel ş ve düşüşünün özell kle Batılı
endüstr yel ülkelerde meydana get rd ğ toplumsal değ ş mler ele alınıp çözümlenm şt r.

30 Aşağıda ele alınan To ler’ n b r gelecekb l mc olması belk de tam noktada çok anlamlıdır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 187/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ünite Soruları

1. To ler'e göre b lg toplumunu karakter ze bazı özell kler mevcuttur. Aşağıdak ler nden
hang s bunlardan b r s değ ld r?

A) B lg toplumunda beyaz yakalı şgörenler n sayısı mav yakalı şgörenlere oranla daha
fazladır.

B) B lg b r k m , özell kle gel şme ve kalkınmanın temel nde bulunan teknoloj k b lg , teor k
b lg n n kodlanması le daha da artarak gel şmekted r.

C) Ekonom k ve toplumsal mekan zmaların şlenmes nde, s stem anal z ve karar alma teor
yaklaşımlarını fade eden entelektüel teknoloj önem arz eder.

D) İşç a leler geçm şe göre daha fazla refah çer s nded rler.

E) Endüstr leşme sürec nde son derece gerekl olan ham maddeye sah p olmanın önem
enformasyon toplumları ç n söz konusu değ ld r.

2. Dan el Bell, sanay toplumlarının dönüşümü net ces nde meydana çıkan bu yen toplum
t p n ne olarak adlandırır?

A) Sanay Ötes Toplum

B) B lg Toplumu

C) Yen Toplum

D) Geleneksel Sonrası Toplum

E) Post Modern Toplum


https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 188/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

3. Türk ye’de sanay den h zmet sektörüne geç ş le Batı’dak ford zm n kr z arasında ne tür
b r l şk vardır?

4. Türk ye sanay sonrası b r toplum mudur? Konuyu farklı yönler le düşününüz.

5. İç nde yaşadığımız dünya postmodern b r durumda mıdır? Destekleyen ve karşıt del ller
etrafında konuyu ele alan b r yazı yazınız.

CEVAP ANAHTARI

1. d 2. a 3. - 4. - 5. -

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 189/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

12. TÜRKİYE SOSYOLOJİSİNDE TOPLUMSAL DEĞİŞİM -


I

Giriş

Toplumsal değ ş m çalışmaları Türk sosyoloj s n n kayıp halkalarından b r s n teşk l etmekted r.


Modernleşmen n Türk ye’de sosyal b l mlerde tuttuğu yer göz önüne alındığında bu gerçek çok şaşırtıcı
b r mah yet kazanmaktadır. Neredeyse her sosyal b l mc n n modernleşme le lg l anal zlere
bulunmasına mukab l toplumsal değ ş m konusunun kuramsal ve kavramsal düzeyde lg çekmemes n
açıklayab lmek çok zordur. 1960-80 arası dönemde dünya sosyoloj s nde değ ş mle lg l karşıt
açıklamalar ve teor ler b rb r ardı sıra gel rken ve neredeyse tüm l teratür değ ş m le dolup taşarken
Türk ye’de Mübeccel Kıray dışında konuyla teor k doğrudan lg lenen neredeyse h ç k mse yoktur. Bu
çerçevede de Türk sosyal b l m dünyası ç nde değ ş m kuramsal boyutlarıyla değ l ancak s mler
etrafında ele almak söz konusu olacaktır.

Toplumsal değ ş m le lg l Türk ye sosyal b l mler dünyasında sosyologlardan z yade s yaset b l mc ler ve
tar hç ler n daha yoğun b r lg s mevcuttur. Bu çerçevede Türk sosyal b l m dünyası ç nde kend ç nde
tutarlı değ ş m anal zler gerçekleşt ren s mler teker teker ncelenecekt r. Bu bölümde Mümtaz Turhan,
Mübeccel Kıray ele alındıktan sonra 13. bölümde de Şer f Mard n ve Kemal Karpat’ın yaklaşımları
açıklanıp değerlend r lecek ve 13. bölümün sonunda kısa b r değerlend rmeye yer ver lecekt r. Bu
bağlamda kapsamlı değerlend rmeler se sosyoloj n n değ ş m ele alma b ç m n n eleşt rel b r b ç mde
değerlend r ld ğ 14. bölümde yer almaktadır.

12.1. Mümtaz Turhan’ın Kültür Değişmeleri

Mümtaz Turhan'ın 1948 yılında kaleme aldığı Kültür Değişmeleri s ml eser Türk ye’de yaşanan
modernleşmey etnoloj k b r bakış açısıyla eleşt rel b r gözle değerlend ren b r çalışma olarak toplumsal
değ şmeye farklı b r yorum get rm şt r. Eser n Türk ye’n n tek part l dönem ger de bırakmaya ve Batı
blokunda yer almaya hazırlandığı b r dönemde yazılmıştır. Dolayısıyla Turhan Cumhur yet n
kuruluşundan t baren devam eden Batılılaşma çabalarının eleşt rel b r değerlend rmes n yaparak ve yen
dönemde tak p ed lmes öner len yolu anal z eder. Bunu yaparken kend s n n İng ltere’de yaptığı
çalışmalar sırasında tanıştığı etnoloj n n kültür kavramına merkez b r yer ver r. Böylece Batılılaşma
hareket çerçeves nde yüzyıllardır süregelen değ ş m s yasal ve sosyal yaşamın yanında kültür kavramı
temel nde de anlamak, yorumlamak ve bu değ ş m n toplumsal yaşama olan etk s n kavramak ster.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 190/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Turhan “kültür”, “kültür değ şmeler ” g b kavramları tar h, antropoloj , sosyoloj ve ps koloj b l mler n n
de yardımlarıyla detaylı b r tetk k etmeye özel b r önem ver r. Buna göre kültürün üç farklı anlamı
bulunmaktadır. İlk olarak kültür nsan hayatında sosyal yoldan sah p olunan madd - manev her unsuru
kapsar. Bu çerçevede Kızılder l 'n n tıbbı, Afr ka yerl ler n n avlanma tarzları, modern endüstr n n
d namosu b rer kültür unsurudur çünkü bunların heps kolekt f nsan ruhunun b r eser olma n tel ğ n
taşır. İk nc olarak kültürün nsana atfett ğ sıfat söz konusudur. K ş sel ncel k ve zarafet deal ze ed l r.
Buna göre kültürlü nsan as l, k bar ve zar f olmalı, halk kütles nden uzak durmalıdır. Üçüncü olarak kültür
dünya görüşü, meden yet n öneml etk ler ve genel sosyal tutumları fade etmek üzere başvurulan b r
kavramdır. İnsan ht yaçlarını tatm n etme görev çerçeves nde kültür b yoloj k, sosyal, manev olmak
üzere üç gruba ayrılır. B yoloj k olarak nsanın asl ht yaçları beslenme, barınma, korunma ve soyun
devamlılığıdır. Kültür bu ht yaçların g der lmes ç n normlar ve ölçüler koymaktadır. Sosyal ht yaçların
başında se b reyler arasındak l şk ler n düzenlenmes gel r. Kültür, örf ve âdetler, ahlak ve d nî kurumlar
çerçeves nde b reyler arasındak bu l şk de b r köprü şlev n görür. Manev ht yaçlar arasında se
real teden kaçmak, gelecek kaygısı, devamlı b r ç huzuruna kavuşma arzusu vardır. B reyler bu
ht yaçların yönlend rmes yle eğlenceye, kend ler n fade etmek amacıyla sanata, sığınma maksadıyla
d ne başvurmaktadırlar. Bu bağlamda da tüm bu faal yetler tek b r merkezde yan kültürde toplamak
mümkün olmaktadır.

Eserde sıkça bel rtt ğ üzere İng l z Okulu mensuplarının görüşler nden oldukça faydalanılarak yapılan bu
tanımlar çerçeves nde Turhan’a göre tıpkı b yoloj de hüküm süren evr m teor s nde olduğu g b lkel
kav mlerden günümüze kadar oluşmuş toplumlar bell b r süreç çer s nde ş md k formlarını almışlardır.
N tek m esk meden yetler n örf ve âdetler nde, kanunlarında, sanatlarında bu varsayıma l şk n zler
görmek mümkündür. Keza bu varsayımı arkeoloj k bulgularla doğrulamaktadır.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 191/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Turhan araştırmasına temel teşk l edecek gözlemler 1932 yılında kend s n n ç nden çıktığı köye yaptığı
b r z yarette gerçekleşt rm şt r. Erzurum’un Horasan lçes ndek köylerdek b r grup B r nc Dünya Savaşı
sırasında Kayser ’ye göç etm ş, b r süre burada yaşadıktan sonra köye ger dönmüştür. Turhan bu grubun
köyde kalanlara göre farklı özell kler gösterd ğ gözlem nden hareketle kültür değ ş mler üzer ne
kapsamlı b r değerlend rme yapmıştır. Turhan kültür değ şmes kavramını daha detaylı b r b ç mde
gözlemlemek amacıyla 1936-1942 ve 1948 yıllarında Erzurum - Kars arasındak bu köylerde bulunmuştur.
Aynı tar hlerde bölgede meydana gelen depremler net ces nde çeş tl değ ş mler yaşanmıştır. Turhan bu
yörelerde kültürel faal yetler anlamlandırmak ç n önce bölgedek kt sad durumu ncelem şt r. Buna
göre bölgede toprağı şlemek ç n kullanılan aletler lkeld r ve kt sad yapı alab ld ğ ne sab tt r. T car
yaşam etk n değ ld r, yöre halkı ancak kend ht yaçlarını g derecek kadar üret m yapmaktadır. A le yapısı
se ataerk l temell d r. Yöre halkının göçten yurtlarına dönmeler t barıyla değ ş kl kler n n speten az
olduğunu ve zamanla daha etk n b r b ç mde değ ş mler n gerçekleşt ğ n gözlemleyen Turhan lk olarak
değ ş mler evler n yapılış tarzı ve şekl , z raat tekn kler , kullanılan alet ve araçlar, hayvan yet şt rme ve
sütçülük üzer nde fark etm şt r. Evler n çatıları, duvarlara pencere yapımı, evler n n ç n n farklı
mob lyalarla döşenmes , yen buğday c nsler n n denenmes , b çme mak nes n n kullanımı, krema
mak nes n n kullanımı g b gel şmeler gözlenm ş ve bu durumun madd -manev kültür üzer ndek etk ler
araştırılmıştır. Örneğ n; Kayser 'den get r len buğdayın kl m sebeb yle sten len net cey vermemes , y ne
Kayser - Yozgat yöres nden get r len Ankara keç ler n n de gerek kl m gerekse bakım açısından sten len
vermemes esk alışkanlıkları ger get rm ş ve önceler kabul ed l p denend kten sonra redded len
unsurlara g rm şt r. Yöre halkının manev kültür değ ş m n de lk elden gözlemleyen Turhan özell kle
eğ t m ve tıbb konularda halkın ehemm yetl , daha b l nçl yaklaştığını bel rtmekted r (Turhan, 1997,
s.86). Ayrıca z raat alanında mak ne kullanımı mak nen n bakımı ve bozulduğunda tam r , mak ne
kullanımının b l nmemes g b sebeplerden ötürü önceler yaygın olmasa da II. Dünya Savaşı t barıyla bu
mak neler kullanmaya yönel k stek tekrar artmaktadır. Halkın yen l klere uymadak bu tavrının ters n
oluşturan durumlar da mevcuttur. Bu çerçevede peçe ve çarşafı kaldırma ve şapkanın kabulü Turhan'ın
fades yle “halk tarafından doğrudan doğruya h ç denemeden redded lm ş b r unsur”dur. Turhan yen
elde ed len b r yabancı kültür unsurunun (Hollanda’dan gelen krema mak nes g b ) kolaylıkla tem n
olunab l yor ve mevcut kültürü doğrudan tehd t etm yorsa daha fazla memnun yetle kabul ed ld ğ n
gözlemler.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 192/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ona göre “yen b r kültür unsurun alınmasında olduğu g b b r cem yet ç nde yayılmasında da müess r
olan en müh m faktörler esas t barıyla şunlardır: fayda tem n , t bar kazanma, yen l k arzusu veya
temayülü ve b r de yen unsurun mevcut kültür şek ller ne, s stem ne uyması’’dır (Turhan, 1997, s.59-60).
Bu etkenler etrafında kültürel yapıda çeş tl değ ş mler gerçekleşmekte, bunlardan bazıları şlevsel olarak
varlığını sürdürürken d ğer bazıları da şlevsel olmadığın ç n ortadan kalkmakta veya kullanılmamaktadır.
Bu anal zden hareketle Turhan’a k tür kültür değ şmes n n mevcut olduğunu d le get r r: serbest kültür
değ şmeler ve zorlanmış, empoze kültür değ şmeler . Serbest değ şmeler halkın b r fayda mülahazası le
kend l ğ nden ed nd ğ ve net ces nde faydasını anal z ederek sürdürdüğü veya bıraktığı yen kültürel
unsurlara tekabül etmekted r. Cebr değ ş mler se b r otor te tarafından kültürün bel rl unsurlarının
yen ler le değ şt r lmes d r. Bu değ ş mler n de y ne uzun vadede kalıcı olab lmes fayda, şlev ve uyumları
le l şk l d r.

“Onun ç n normal şartlar altında vukua gelen serbest kültür değ şmeler nde bütün fonks yonel
münasebetler tamamıyla fa edeb lecek yan b r unsur kabul ed lmeden esk kültür unsurlarına
dokunulmamaktadır. Hâlbuk mecbur kültür değ şmeler nde bunun aks ne hareket ed lerek tatm n ed c
kameler bulunmadan yan yerler ne uygun muad l yen unsurlar esk ler mütemad yen ortadan
kaldırılmaktadır. Bu suretle kültürün en tab , en asl b r fonks yonunun önüne geç lerek grubun b rçok
ht yaçlarının tatm n ed lmes ne man olunmaktadır. Bunun net ces olmak üzere cem yet n kt sad ve
çt ma hayatında b rçok aksaklılar meydana gelmekte, fertler azam b r huzursuzluk ve sıkıntı ç nde
yaşamaya mahkûm bulunmaktadırlar.” (Turhan, 1997, s.116)

Turhan bunu Özell kle L nton'un çeş tl ülkelerde yaptığı tetk kler ve kend gözlemler ne dayanarak çeş tl
örneklerle açıklamaktadır. Örneğ n t bar etken n n değ ş mdek etk s ne b r örnek olarak Tahran'da
otomob l kullanımı ver leb l r. B lhassa zeng n a leler göster ş maksadıyla b r zeng nl k, mevk ve t bar
gösterges olan otomob l ed nmekted rler. Hâlbuk şeh r otomob l kullanımına h ç uygun değ ld r ve
herkes görsün d ye çıkmaz sokaklara g ren otomob llerde aslında st f hâl nde yolculuk ed lmekted r.
Esasında b r şkenceye dönüşen bu yolculuklar göster ş heves sebeb yle en zevkl eğlenceler olarak
görülmekted r. B r başka örneğe göre Kızılder l kab leler Avrupalılarla gerçekleşen l şk ler nde onların

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 193/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

kullandıkları tüfekler büyük b r stekle almış fakat sonraları kullanmaktan vazgeçm şlerd r. Z ra tek
merm atan bu s lahlar yerl ler n at üzer ndeyken kullandıkları oklardan daha az etk l d r. Bu çerçevede
yukarıda bel rt len Kayser 'den get r len buğdayın kl m sebeb yle sten len net cey vermemes , y ne
Kayser - Yozgat yöres nden get r len Ankara keç ler n n de gerek kl m gerekse bakım açısından sten len
vermemes net ces nde terk ed lmes n bu tür serbest kültür değ şmeler ne örnekler olarak vereb l r z. Öte
yandan Turhan halkın şapkayı h ç denemeden reddetmes n onun empoze ed lmes le l şk l olarak
görmekted r. Buradan hareketle cebr kültür değ şmeler kavramını gel şt ren Turhan kültürün
değ ş m nde cebr yöntemler n her zaman ceb rle orantılı b r tepk sell ğ meydana çıkardığından
bahsetmekted r. Ona göre “Mecbur b r değ şmen n fena ve zararlı net celer vermes n n sebeb n yalnız
zorla thal ed len yen unsurlarda aramak doğru değ ld r; asıl sebep büyük b r ht malle mevcut kültür
unsurlarının fonks yonlarına man olunmasındadır.” (Turhan, 1997, s.117)

Bu k kavram esasen Turhan’ın Osmanlı-Türk modernleşmes n anal z etmek üzere gel şt rd ğ


kavramlardır. Yukarıda d le get r ld ğ g b k tabın kaleme alındığı dönem Türk ye’n n Batı blokunda yer
almaya çabaladığı, bu çerçevede lk tekn k yardımların başladığı dönemd r. Aynı zamanda çok part l
hayata geç ş çabaları ve tek part dönem nde uygulanan baskıcı modernleşme çabalarında b r değ ş m
arayışı söz konusudur.

Bu çerçevede Batılılaşma hareket n n başlangıcını eldek del l ve ves kalara dayanarak 15. asra kadar
götürmen n mümkün olduğunu düşünen Turhan (1997, s.133-134) y ne de başlangıç olarak Lale Devr n
almaktadır. Z ra bu dev r “ lk büyük mağlub yetler n acısını en çok ve yakından duyan b r nesl n” Batı’dan
“münfer t kültür unsurlarının şuurlu b r şek lde kt bas” etmeye başladığı b r dönemd r. Bu çerçevede
Turhan Lale devr nden başlayarak batılılaşma sürec n yed döneme ayırır: 

1. Lale Devr - III. Sel m Dönem 'ne kadar olan süreç, 

2. III. Sel m Devr , 

3. II. Mahmud Dönem , 

4. Tanz mat Devr , 

5. II. Abdülham d Devr , 

6. Meşrut yet Devr , 

7. 1923'ten günümüze kadark dönem. 

Ona göre Osmanlı'da V yana Bozgunu’ndan sonra zlenen yanlış stratej ve s yas hataların da get r s yle
b r bocalama dönem olan Lale Devr 'nde Batılılaşma adına fazla b r yen l k gözlemlemek mümkün
olmamıştır. Z ra Tanz mat'a kadar geçen dönemler boyunca Osmanlı'nın ç nde bulunduğu ps koloj k
tutum hâlâ kend s n n Batı meden yet nden üstün olduğu yönünded r. Fakat alınan ağır yen lg ler, gerek

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 194/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

halkın gerekse ordunun b tap düşmes , alınan s yas önlemler n şe yaramaması sebeb yle Tanz mat
Fermanı b r çıkış yolu olarak görülmüş fakat bu da başarıya ulaşamamıştır. Alınan önlemler genell kle
s yas ve asker temell olduğundan çözümler yüzeysel ve geç c olmaktan öteye g demem ş, halkın
sorunlarına çare olamamıştır. Artık Batı'nın üstün güç olduğu kanısına varılsa da bu durum geç drak
ed lm şt r. Abdülham d Dönem 'nden sonra İtt hat ve Terakk ’n n önde gelen s mler yen b r tarz zlemek
stese de bunu gerçekleşt rmek mümkün olmamış ve İst klal Savaşı'na kadar Osmanlı'nın akıbet
bel rs zl ğ n korumuştur. Bu çerçevede cumhur yet le b rl kte Batılılaşma yönünde esaslı b r dönüşüm
başlamıştır. Öncek dönüşümlerden farklı olarak bu sefer daha bütüncül, kapsamlı ve hızlı b r değ ş m
seyr söz konusudur. Bu çerçevede Turhan tüm bu Batılılaşma sürec n n temelde bürokrat k b r el t n
devlet mekan zmasını kullanarak gerçekleşt rd ğ cebr b r kültür değ şmes olduğunu ve Batılılaşmadak
başarısızlıkların nedenler n n tam da burada aranması gerekt ğ n öne sürer. Buna göre yen dönemde
halkın kend alımlamasının daha etk n olduğu b r yumuşak kültür değ şmes gerçekleşmel d r. Empoze
veya mecbur kültür değ şmeler n n, ekser ya grup veya cem yetlerden b r s n n mahkûm yet yle
net celenen karşılaşma hâller nde meydana geld ğ n düşünen Turhan (1997, s.113) Osmanlı tecrübes nde
de böyle b r mahkûm yet görmekted r.

Turhan son bölümde kültür değ şmeler üzer nde etk s olan d ğer faktörler ele alırken “anlama” kavramı
üzer nde özell kle durur. Buna göre B r kültür unsurunun alıntılama esnasında değ şmes ne en çok sebep
olan etkenler n en öneml s anlama faktörüdür. B r kültür unsurunun maruz kaldığı değ ş mlerde, d ğer
faktörler n rolünü bel rlemek adına öncel kle bu değ ş m n b r yanlış anlama net ces nde meydana gel p
gelmed ğ n b lmek lazımdır. Y ne buna göre kültür değ şmes n n n tel kl olması açısından yabancı
kültürden alınmak stenen f k r s stemler n n veya kurumların toplumda aksaklık doğurmadan ver ml b r
şek lde şlemes ç n öncel kle fonks yonları anlaşılmalı ve b l nmel d r. Bunun yanında madd ve manev
kültür kavramlarına şark - garp örnekler üzer nden değ nen Turhan toplum ç n zararlı olan k l b r
yaşam st l nden bahsetmekted r. Ona göre Batı'dan alınan yaşam tarzı, kılık - kıyafet, tekn k araçların
yapay b r şek lde takl t ed lmes net ces nde yerleş k örf ve âdetler n terk ed lmes cem yet ç n hayat b r
tehl ke arz eder. Kend ne has olanın terk ed lmes , Batı z hn yet yle alınan eğ t m n de katkısıyla
bozulmaya uğrayan toplumsal denge toplumda huzursuzluğa yol açmaktadır. Bu yüzden toplum özünü,
haslığını, kıymet ölçüler n y t rmemek ç n k ml ğ n korumalıdır.

Net ces nde toplumsal değ şmen n ancak har c temas le mümkün olduğunu düşünen Turhan’a göre bu
temasın gerçekleşme b ç m net ces n tay n etmekted r. Har c temas b r kültürdek ht yaçları g derme ve
şlevler yer ne get rmen n başka ve belk de daha ver ml b r b ç m n sunmaktadır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 195/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

“Z ra cemaat bu sayede aynı ht yaçların başka vasıtalarla da –belk daha


y - tatm n olunab leceğ n görüp anlamakla ve eğer muhafazakâr b r
at tüdü varsa, onu da değ şt rmeye mecbur olmaktadır. Hak katte en
müh m yen l kler, değ şen şartların tes r yle mevcut t yatlar, faal yetler
vesa r vasıtaların artık grubun asl ht yaçlarını tamamıyla tatm n
ed lemez b r hâle geld kler h ssed lmeye başladığı zaman vuku
bulmaktadır k bu da en çok yabancı b r kültürle temas net ces nde
görülmekted r.”(Turhan, 1997, s.107)

Kültür değ şmeler n n sosyo-ps koloj k boyutuna kapsamlı b r b ç mde şaret eden Turhan, özell kle
sosyoloj -tar h, antropoloj -ps koloj l şk s ışığında ülkem zde Batılılaşma hareket n n çeş tl kurumlar
üzer ndek etk s n , aynı şek lde köy ve şeh r yaşantısı üzer ndek etk s n detaylı b r b ç mde ele almıştır.
Onun şaret ett ğ şey, yen başlayan dönem n topluma sağlanan faydalar ve dönüşüm fırsatları
çerçeves nde kend l ğ nden b r Batılılaşmaya meydan vereceğ d r.

12.2. Mübbeccel Kıray: Toplumsal Değişmenin İşlevselci Açıklaması

Türk ye’de toplumsal değ şme le alakalı hem teor k hem de uygulamalı olarak doğrudan ve kapsamlı
çalışmalar yapan tek s m Mübecdel Kıraydır. 1950’ler Türk ye’de çok hızlı b r toplumsal değ ş m n
yaşandığı b r dönemd r. Sanay leşme f l z vermekte, yoğun b r b ç mde kentleşme yaşanmaktadır. Bu
çerçevede Tekel o dönemde yaygın b r b ç mde bu değ şmen n b r sorun olarak görüldüğünü
bel rtmekted r. Z ra yaşanan değ şmeler mevcut toplumsal yapıda problemler ortaya çıkarmaktadır. Kıray
se doğrudan bu değ ş m n kaynağı, d nam kler ve b ç m le lg lenm ş ve net ces nde sorunların
değ ş m n yeter nce hızlı olmamasından –ya da eks k olmasından- kaynaklandığını fade etm şt r. Bu
sebeple Kıray’ın değ ş m sorunlarına önerd ğ çözüm b raz totoloj k g b görünse de değ ş m hızlandırmak
ya da tamamlamaktır.

Kıray’a göre toplumsal değ ş m n temel sebeb kt sad sahada yaşanan değ ş mlerded r. Kırda yaşanan
nüfus artışını besleyeb lecek b r üretkenl k artışı yaşanmadığı ç n emek fazlası ortaya çıkmıştır. Kırda
yeterl geç m mkânlarını bulamayan bu k ş ler, kentte yen gel şmekte olan sanay tarafından da kente
çek lmekted rler. Böylece kırdan kente yoğun b r göç yaşanmaya başlar. Bu gelenler marj nal şlerde
çalışmakta, kent n düzen ne ayak uyduramamakta ve kent n çeperler nde varlıklarını sürdürmekted rler.
Dolayısıyla onların varlığı değ şmen n b r sorun olarak görülmes ne sebep olmuştur.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 196/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Bu ortam çer s nde Kıray, değ şmey tasv r ve tahl l edeb lmek ç n amp r k araştırma geleneğ ne bağlı
kalarak 1960’lar boyunca ve 1970’ler n lk yarısında öneml saha çalışmaları gerçekleşt rm şt r. Bunlardan
b r nc s aşağıda detaylı b r b ç mde ele alacağımız ve onun değ ş me yaklaşımını kr stal ze b r b ç mde
b ze gösteren meşhur Ereğl çalışmasıdır. Bu çalışma sanay leşme faal yetler n n toplumsal yapıda
meydana get receğ değ ş mler anlamak üzere DPT ç n yapılmıştır. B r d ğer araştırma se y ne DPT ç n
yapılan tur zm le lg l b r araştırmadır. Türk ye’de tur zm faal yetler n n gel şt r lmek stend ğ b r
dönemde sosyal yapının tur zme elver şl l ğ n saptamak ç n Ege bölges nde yapılan bu araştırma 1965
yılında Yedi Yerleşme Noktasında Turizmle İlgili Sosyal Yapı Araştırması adıyla yayınlanmıştır. Son olarak se
Çukurova’da kırsal dönüşümün b ç m n ve sorunlarını ele almak üzere Hollandalı Coğrafyacı Jan
H nder nck’le b rl kte gerçekleşt rd ğ araştırma gel r. 1970’te Social Stratification as an Obstacle to
Development adıyla yayımlanan bu araştırma köydek kt sad değ ş mler n toplumsal l şk lere
yansımasını ele almaktadır. 1970’ler n başında se İzm r’de ş hayatının yapısı le kentleşme arasındak
l şk y ele aldığı b r araştırma yapar. 1972 yılında Örgütleşemeyen Kent: İzmir’de İş Hayatının Yapısı ve
Yerleşme Düzeni adıyla yayımlanan bu çalışma kentleşme le lg l kend ne has b rtakım kavramların
ortaya atıldığı b r eser olarak önem arz etmekted r.

1961 yılında Karaden z kıyısındak küçük b r kasaba olan Ereğl ’de b r Dem r Çel k Fabr kasının nşaatına
başlanmıştır. Bu yıllarda yen kurulan Devlet Planlama Teşk latı (DPT) ülken n gereks n mler n saptarken
toplumsal araştırmalara ayrı b r önem vermekted r. Ferhunde Özbay’ın (1985, p. 33) “Türk ye'n n çok
şanslı b r dönem ” olarak n teled ğ bu dönemde “toplumsal araştırmalara karşı büyük b r açlık ve heves”
mevcuttur. İşte bu ortamda DPT Sosyal Planlama Da res gelecekte Türk ye'n n sanay leşme sürec ç nde
geç receğ dönüşümler ve sorunları b r ölçüde anlayab lmek maksadıyla Ereğl 'de yapılan fabr kanın
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 197/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

yaratacağı toplumsal değ şmeler saptamak üzere b r ön araştırma yaptırmaya karar verm şt r. İşte bu
karar net ces nde Mübeccel Kıray Ereğl ’de b r toplumsal yapı araştırması yapmış ve yapılan araştırma
Ereğli: Ağır Sanayiden Önce Bir Sahil Kasabası (1964) adıyla basılmıştır.

Temelde toplumsal yapı le lg l olan bu araştırmada Kıray toplumsal yapıdak değ ş m şlevselc kuramı
bazı yönler le gen şleterek ele almıştır. Ona göre “her sosyal yapı, bu yapıyı meydana get ren sosyal
kurumların nsan l şk ler n n ve bunların karşılıklı etk leş mler nden doğan sosyal değerler n b rb r n
karşılıklı olarak etk led kler b r bütündür ve bu bütün her zaman aynı olmayan hız ve tempoyla değ ş r”
(Kıray, 2000, s. 19). Kıray’a göre b r toplumsal yapıyı bütünsel b r b ç mde oluşturan ve onu ele almamızı
sağlayan dört temel unsur mevcuttur: ekoloj , nüfus, organ zasyon ve değerler. Bu çerçevede b r toplum
evvela bel rl b r mekânda bel rl b r yer ve b ç m ve b r yerleşme şekl olan ekoloj k b r komün ted r. Bu
ekoloj k çevre ç nde b r toplumu oluşturan kend ne has özell kler olan nüfus kompoz syonu söz
konusudur. Bunun üzer ne bel rl b r sosyal örgüt ve bunlara bağlı b r değerler s stem söz konusudur.
Gördükler şlevler le b rb r ne bağlı olan bu dört unsur toplumsal yapının değ ş m üzer nde değ ş k
boyutları le etk l olmaktadırlar. Ekoloj k çevre şek l ve hac m bakımından toplumsal yapıyı etk ler.
Organ zasyon se kurumların farklılaşma, ht saslaşma ve örgütlenme dereceler bakımından toplumsal
yapı üzer nde etk l d r. Aynı zamanda b r toplumun dışarıya açıklığı, dışarısı le bağlantı kurma,
bütünleşme şekl ve m ktarı toplumsal yapıyı etk ler. Benzer şek lde nsan l nt ler nde herkes n b rb r n
tanıdığı şahs yüz yüze temaslardan, anon m ve gayr şahs rollere dayanan l nt lere geç ş dereces
öneml d r. Aynı zamanda değerler n mahall ve d n özell kler n n kaybolup, evrensel olana doğru b r
değ ş m yaşaması (Kıray, 2000, s. 21).

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 198/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Buradan da görüleb leceğ üzere Kıray toplumsal yapıyı dengel b r bütün olarak görmekted r. Bu yapı
çer s nde her b r unsurun bel rl b r şlevsel karşılığı mevcuttur ve bu şlevler n değ ş m toplumsal yapının
da değ ş m ne yol açmaktadır. Bu değ ş m açıklarken Kıray şlevselc yaklaşımdak sosyal düzens zl k ve
bozuk sosyal şlevler yer ne tampon kurumlar kavramını kullanmaktadır. İşlevselc l ğ n c dd b r b ç mde
eleşt r ld ğ ve yen den formüle ed lmeye çalışıldığı b r dönemde bu kavram Kıray’ın teor ye yaptığı en
öneml katkıdır. Kıray temelde Türk ye toplumunu gelenekselden moderne doğru b r geç ş çer s nde
görmekted r. Bu şüphes z o dönemde Batı dışı toplulardak değ şmey yaygın b r b ç mde ele alan
modernleşme kuramlarının konuya yaklaşımı dah l nde yer alan b r açıklamadır. Örneğ n Lerner’ n geç ş
toplumu kuramında Türk ye tam da gelenekselden moderne geçmek üzere olan b r toplum olarak
görülmekted r. Rostow’un beşl şemasında Türk ye kalkışa hazırlık safhasından kalkış safhasına geçmekte
olan b r toplum olarak resmed l r. Kıray bu değ ş m aşamasında bazı kurumların geç ş sağlayacak b r
mekan zma oluşturduğunu düşünmekted r. Onun tampon mekan zmalar olarak adlandırdığı Bu yen
kurumlar “değ şmen n bunalımsız olmasını sağlayan, çözülmen n önüne geçen ve her k sosyal yapıya da
a t olmayan … l şk ler, değerler ve fonks yonlardır” (Kıray, 2000, s. 20).

“Bu “tampon mekan zmalar” sayes nde, sosyal yapının çeş tl yönler b rb ne bağlanır, fonks yonel
bütünün parçası olmayan taraflar kaybolur. Bu şek lde toplumun orta hızda b r değ şme
oluşumunda da görel b r denge hâl nde kalması olanağı bulunur.” (Kıray, 2000, s. 20)

Kıray’a göre, Ereğl 'de yaşanan değ ş m devlet el yle değ l, dâh l etkenlerde yaşanan farklılaşmalar
sebeb yle kend l ğ nden gerçekleşmekted r. Dolayısıyla bu değ ş m anlayab lmek ç n daha bütüncül ve
tar hsel b r bakış açısına ht yaç bulunmaktadır. Bu çerçevede Ereğl ’de yaptığı ncelemede Kıray,
toplumsal yapıyı tüket m normları, let ş m ve zaman, dak kl k ve uzaklık kavramları, a le yapısı ve
a le üyeler arasındak l şk ler kapsamında ele almıştır. Kıray (2000, s. 89-90) bu çerçevede geleneksel
b r kasabadan modern b r sanay kent ne doğru geç şte “kasabada sayı bakımından en kalabalık, rol ve
şlevler bakımından en öneml grup” olan tüccar-esnaflara özel b r yer vermekted r.31   Ona göre bu
kasabalı tüccarlar geç şte b r tampon mekan zma rolü oynamaktadırlar. Z ra bu tüccarlar öncek
geleneksel feodal yapıdak toprak ağalarının bazı şlevler n üstlenmekted rler. Geleneksel feodal düzende
toprak ağalığı kurumu köylüye veres ye mal ve borç para vermekte ve böylece b r güvence
sağlamaktadırlar. Bu k ş ler köylünün ürett ğ tarımsal ürünler satın almakta, kasabadak şler n n
görülmes nde onlara yardımcı olmakta ve bazı sorunlarını halletmek üzere b zzat çaba göstermekted r.
Böylece dışarıdan b r tahakküm g b görünen ağa-köylü l şk s esasında bu toplumsal yapı çer s nde
karşılıklı şlevlerle b rb r ne bağlanmış b r bütünün parçalarını teşk l etmekted rler. Modern b r toplumda
bu şlevler başka kurumlar tarafından formel b r b ç mde yer ne get r lmekted r. Örneğ n nsanlar borç
almak sted kler nde bankaya başvurmakta, kamusal şler n de y ne resmî mekan zmalar çer s nde
kend ler yürütmekted rler. Ancak geleneksel toplumsal yapıdan modern b r yapıya geç ş b rden b re
gerçekleşmemekte ve b r süreç dâh l nde yaşanmaktadır. Bu süreç bazen çok uzun zaman d l mler ne
yayılan b r geç ş t p n doğurmaktadır. Dolayısıyla kentleşme sürec nde öncek geleneksel yapıdak bu

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 199/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

şlevler öncek kurumların b r benzer olan yen kurumların üstlenmes gerekmekted r. Bu doğrultuda
Kıray, Ereğl ’de esk tüccar grubunun toprak ağalarının bazı şlevler n üstlenerek b r tampon mekan zma
oluşturduklarını gözlemler. Ona göre her ne kadar dükkânı köhne ve lkel görünüşte se de tüccar ve esnaf
kap tal st ekonom n n b l nc nde ve formelleşme süreçler n n farkındadır. Bu tüccarlar ağanın yer n
alarak köylüye veres ye mal ve borç para tem n n gerçekleşt rmekted rler. Bu tüccarlar köylünün malını
ucuza almakta, kend malını pahalıya satmaktadırlar. Y ne dışarıdan bakıldığında b r sömürü g b görünen
bu l şk n n esasında bu geç ş toplumunda b r şlev bulunmaktadır. Köylüyü ağadan kurtarmakta,
tarımsal üret m n p yasaya yönlend rmekte ve dahası şeh rdek l şk lere dah l etmekted r. Yan bu
tüccarların b r rolü köylünün gerekl kt sad döngüsünü gerçekleşt rmes se, esas ana şlev de onu yen
modern topluma adapte etmekt r. Doğası t barıyla bu l şk gel şt kçe sona ermes beklenen b r l şk d r.
Z ra tüccar esasında köylünün modern ekonom k ve toplumsal l şk lere da r b lg s zl ğ nden st fade
etmekted r. Köylü yen toplumsal l şk ler anladıkça bu şlev azalacak ve bu l şk de ortadan kalkacaktır.
Kıray’a göre tüccarların oluşturduğu tampon mekan zma yen toplumsal yapıya geç ş daha yumuşak b r
b ç mde gerçekleşmes n sağlamaktadır.

Öte yandan Kıray kt sad yaşamda ortaya çıkan değ ş mler n d ğer kurumlara da (toplumsal örgütlenme,
nüfus, değerler) yansıdığını düşünmekted r. Ver ml l k ve ürün fazlasının kullanımı, toprak mülk yet nde
b r değ ş m meydana get rm ş, burada yaşanan değ ş m de a le yapısı etk lem şt r. Ona göre b rb r n
tet kleyen tüm bu değ ş mler en n hayet nde toplumak değer s stem n de etk leyecekt r. Formel b r
topluma doğru g d ld kçe toplumdak d nsell ğ n azalacağını, seküler değerler n daha fazla bel rley c hâle
gelecekt r (Kıray, 2000, s. 21).

Kıray 1962’de araştırmasını gerçekleşt rd ğ nde kasabada yaşanan değ ş mler zlem ş ve b rtakım
öngörülerde bulunmuştur. Bu çıkarım ve öngörüler test etmek üzere 20 yıl sonra aynı araştırmayı tekrar
yapacağını da bel rtm ş ve 1982’de tekrar bölgeye dönmüştür. Uzun uğraşlar hâl nde gerçekleşt r len fakat
yayımlanmadan kalan bu araştırmaya da r araştırmayı gerçekleşt ren Kıray’ın o dönemk as stanları ve
öğrenc ler le kend s n n hatıratından bazı zler tak p etmek mümkündür. Bu k nc araştırma esasında
Kıray’ın kend teor k model n , varsayımlarını, araçlarını ve çıkarımlarını test etmes bakımından önem arz
etmekted r. Bu araştırmaya katılanlardan olan Ayhan Aktar bazı öngörüler n yanlışlanmasını ele
almaktadır:

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 200/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

“Otobüs, Ereğl 'ye g rerken Mübeccel hanımın yamaçlardak v llaları b ze


göstererek ‘Bakın, doğru dürüst sanay leşme olunca gecekondu olmuyor.
V llalar oluyor’ ded ğ n hatırlıyorum. Fakat b rkaç gün sonra Sema Erder,
Raş t Gökçel ve Akın Atauz'dan oluşan as stan grubu bu v llaların
Almanya'da çalışan Ereğl l şç lere a t olduğunu, aslında haz ne araz s ne
nşa ed lm ş ve hukuken gecekondu statüsünde olduğunu ortaya
çıkardılar.” (Aktar, 2007)

Kıray, y rm yıl sonra Ereğl 'ye döndüğünde yanında olanlardan Ferhunde Özbay da Kıray’ın Ereğl ’dek
değ ş m karşısında şaşırdığını ve kend s n tutamayıp, “nereye g tt b z m Ereğl ?” ded ğ n aktarır.
Kasabada yaşanan değ ş mde “Almancı” nüfusun etk s ne d kkat çeken Özbay, Ereğl 'de y rm yılda
toplumsal ve ekonom k hayatın ne ölçüde değ şt ğ n göstermes açısından bu araştırmanın önem n fade
etmekted r (Özbay, 1985, p. 34). Bugüne kadar bu araştırmanın Kıray’ın kalp kr z ne bağlı olarak
yazılamadığı b l nmekted r. Hayatını anlattığı neh r söyleş de Kıray yeterl düzeyde ver
toplanamadığından da bahsetmekted r. Ancak bu araştırma ek b nde yer alan ve anketler derleyerek ver
g r şler n yapan Aynur İlyasoğlu asıl sebeb n bu değ l, Kıray’ın 1962’dek öngörüler n n ekser yetle
doğrulanmaması olduğunu bel rtmekted r. Özell kle kasabanın formel l şk ler n ağır bastığı endüstr yel
b r kent yaşamına kavuşmamış olması Kıray’ın öngörüsünün yanlışlanması anlamına gelmekted r. Başka
b r dey şle geç ş aşaması Kıray’ın öngördüğünden çok daha fazla uzun sürmüştür; hatta belk de h ç
b tmeyecek g b görünmekted r. Bunu kend s yle yapılan uzun b r söyleş de Kıray’ın kullandığı
fadeler nden de görmek mümkündür:

Sanay toplumu olmanın, uzmanlaşma, örgütleşme; şeh rleşme kadar öneml b r boyutu sekülar ze
olmaktır. La kl k olmadan devlet-ekonom -k ş l şk ler gel şemez. Onun ç n sanay leşme le
kurumlar ve l şk ler d nsell kler n kaybederler. Bu temel yönel mlerden b r d r, tıpkı şeh rleşme
g b , tıpkı uzmanlaşma g b b r yönel md r. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başı böyled r. O
sekülar zasyon ş n aslında sanay leşmen n de temel yd , karşılıklı hoşgörü, devlet n d n şler ne
karışmaması, çalışma hayatında k ş n n uzmanlaşmasının öne alınması sanay leşme akımının esas
boyutlarından b r tanes addolunurdu. Onun ç n s yasal İslam’ın yen den ortaya çıkması “öneml ”
tıkayıcı, durdurucu b r faktördür Türk ye ç n. … Sosyal zme karşı b r hareket olarak d nsell ğ
tekrar kurumlaştırmak ve devam etmes n sağlamak Batı ç n çok öneml hâle geld . B z m g b
memleketler ç n ya da b zden de beter olan İran ç n bu b r s yasal yapı meseles hâl ne geld .
(Atacan, 2001, p. 282)

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 201/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Başak’ın (2005, p. 44) bel rtt ğ g b Kıray’ın çalışmalarında, poz t v st gelenek ç nde tek yönlü sebep-
sonuç l şk ler n tesp t etmeye çalışması le l nt l d r. Kıray d n le lg l açıklamalarında, açık b r b ç mde
d n n aşama aşama kaybolacağı şekl ndek poz t v st düşünceye sah pt r. Ancak yukarıda kend
fadeler nde de görüleb leceğ üzere Kıray Türk ye’de d nsell ğ n dâh l ve har c s yasal sebeplerle d r
tutulduğunu bunun da modernleşme ve hatta sanay leşme önünde b r engel teşk l ett ğ n
düşünmekted r.

Bu çerçevede İlhan Tekel ’den özetleyerek aktaracak olursak Kıray’ın sosyal değ şme ve toplum yapısı
üzer ne ontoloj k ve ep stemoloj k varsayımları şunlardır:

1. Esas olan sosyal değ şmed r. Sosyal değ şme evrenseld r. Sosyal b l mler n merkez konusu sosyal
değ şme olmalıdır.

2. Sosyal değ şme b r temel toplumsal/ yapıdan d ğer ne geç ş olarak gerçekleş r ve b r lerlemey
çer r.

3. B r toplumsal yapı b r topluluk hâl nde yaşayan nsanların yaşam düzen n oluşturan l şk ler
b ç m d r.

4. Toplumsal yapıların değ şmes hem kend ç d nam kler yle hem de dış d nam kler yle gerçekleş r.

5. Her toplumsal yapı değ ş rken her an ç bütünlüğünü kurmaya çalışır.

6. Değ şmes n yeterl hızda gerçekleşt remeyen b r toplum ç bütünlüğünü sağlamak ç n tampon
mekan zmalar (ara formlar) yaratır.

7. B r toplumun yaşadığı temel yapısal değ şmeler n nasıl b r yön zled ğ gözlemlere dayanarak
evrensel olarak saptanır.

8. B r toplumda temel yapılara geç şler gözlemlemek ç n uzun zaman b r mler ndek değ şkenler ele
almak ve bu değ şmeler açıklamak ç n sadece ana değ şkenler üzer nde durmak gerek r.

9. Sosyal değ şmeye temel toplumsal b r yapıdan daha ler dek b r toplumsal yapıya geç ş açısından
yaklaşılması çsel b r y mserl k taşır. Böyle b r yaklaşım, sosyal b l m n s yasal çıkarlarla
man pulasyonuna kapalıdır. (Tekel , 2000, pp. 21–24)

Başak (2005, p. 43), Kıray’ın fonks yonal st yaklaşımı kullanarak, sosyo-kültürel gerçekl ğ n fonks yonel
l nt ler düzen ç nde ele alınmasını önerd ğ n bel rtmekted r. Aynı şek lde Tekel (2000, p. 9) de b r sayım
yapılsa Kıray’ın yazılarında en çok geçen ter mler n “karşılıklı etk leş mler” ve “ l şk ç nde olma”
olduğunun saptanacağını söylemekted r. Tekel bunun onun b r sosyolog olması le l şk l olduğunu
düşünse de aslında bu onun şlevselc b r sosyolog olasıyla l şk l d r. Bu çerçevede Başak’ın özetled ğ g b
Kıray, sosyo-kültürel yapı le lg l çalışmalarında kurumları merkeze almakta ve şlevselc denge
teor ler ne yaslanmaktadır. Bunun Kıray'ın kuramının özgün yanı olduğunu bel rten Özbay’a (1985, p. 33)
göre “toplumsal değ ş m n hızına bağlı olarak, toplumsal yapıdak çeş tl kurumlar ve değerler n b rb rler
le bağlantısının sürdürülmes ve dolayısıyla toplumda çözülmen n ve buhranın önlenmes ç n bel rl

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 202/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

mekan zma ve eylemler n” oluşması söz konusudur. Kıray’ın tampon mekan zmalar adını verd ğ bu yen
l şk , kurum, değer ve şlevler onun sadece Türk sosyoloj s ne değ l aynı zamanda dünya sosyoloj s ne de
b r katkısıdır. Ancak lg nç b r b ç mde şlevselc l k dünyada yoğun b r b ç mde eleşt r ye uğrayıp etk s n
kaybetse de 1990’larda dah Kıray’ın hâlen şlevselc açıklamalarından h çb r şek lde şüphe
duymamaktadır.

Sadece gel şt rd ğ kuramlar ve modellerle değ l hakkında yazı yazan herkes n üzer nde tt fakla bel rtt ğ
g b yet şt rd ğ öğrenc lerle de Türk ye’de kentleşmeden, demograf ye, s yaset b l m nden sosyoloj ye
kadar pek çok alanda yoğun etk ler bırakan Kıray değ ş mle lg l sosyoloj k çalışmalarda mutlaka
başvurulması ve d kkate alınması gereken b r m ras bırakmıştır.

Bölüm Özeti

Türk ye sosyal b l mler nde toplumsal değ ş m genell kle modernleşme le eş anlamlı olarak görülmüş ve
bu şek lde ele alınmıştır. Bu çerçevede sosyologların doğrudan toplumsal değ ş mle lg l kuramsal
çabaların ç ne g rmed kler ve daha z yade konuyu tar hsel düzlemde ele aldıkları görülmekted r. Bu
bölümde ele alınan k s mden b r s olan Mümtaz Turhan amp r k b r araştırmadan yola çıkarak
modernleşmey açıklamaya çalışmasıyla bu bağlamda lk farklı ve özgün yaklaşımı tems l eder. Ona göre
tüm Osmanlı-Türk modernleşmes yukarıdan baskı le gerçekleşt r len cebr kültür değ ş m ne örnekt r.
Dönem n toplumsal ht yaçları neden yle buna ht yaç duyulsa da artık toplumun kend talepler le
modernleşmey terc h ett ğ yumuşak kültür değ ş mler ne ht yaç bulunmaktadır. Bu hem daha az
mal yetl hem de modernl ğ n ruhuna daha uygun b r yol olacaktır. Belk en erken b r modernleşme
kuramı sayılab lecek bu yaklaşım kend s nden sonra gelenlerce çok fazla gel şt r lmem şt r. Bu bölümde
ele aldığımız d ğer b r s m olam Mübeccel B. Kıray da benzer şek lde modernleşme kuramları ve yapısal-
şlevselc yaklaşımla d rsek teması çer s nde Türk modernleşmes n değerlend rm şt r. Ancak onu bu ve
sonrak bölümde ele alınan d ğerler nden farlı kılan b r yön mevcuttur. Bu da onun tar hsel boyuttan değ l
daha çok amp r k araştırmalara dayanması ve değ ş me kuramsal b r şek lde yaklaşmasıdır. Kıray 1950
sonrası Türk ye’dek sanay leşme ve kentleşmey anal z ederek bu yolun doğal olarak toplumun
modernleşmes ne ve sekülerleleşmes ne g deceğ n düşünmüştür. Ancak dayandığı modernleşme
kuramlarının sonrak yıllardak çöküşü Kıray’ın çalışmalarına da yansımıştır. 1970’ler n ortasından
t baren Kıray’ın araştırmaları kes nt ye uğramış, aynı çapta öneml çalışmaları artık gerçekleşt rem şt r.
Ancak sadece gel şt rd ğ kuramlar ve modellerle değ l hakkında yazı yazan herkes n üzer nde tt fakla
bel rtt ğ g b yet şt rd ğ öğrenc lerle de Türk ye’de kentleşmeden, demograf ye, s yaset b l m nden
sosyoloj ye kadar pek çok alanda yoğun etk ler bırakan Kıray değ ş mle lg l sosyoloj k çalışmalarda
mutlaka başvurulması ve d kkate alınması gereken b r m ras bırakan Kıray Türk ye’de toplumsal değ ş mle
lg l çalışma yapanların hâlâ d kkate alması gereken b r s md r.

31 
Benzer b r rolü Çukurova araştırmasında a leye ver r. Ona göre a le değ şen toplum yapısına uyum
sağlamayımümkün kılan esnekl ğ meydana get rmekted r.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 203/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ünite Soruları

1. Mümtaz Turhan Batılılaşma sürec nde temelde bürokrat k b r el t n devlet mekan zmasını
kullanarak gerçekleşt rd ğ değ ş mler ne olarak adlandırır?

A) Cebr b r kültür değ şmes

B) Yumuşak kültür değ şmes

C) Modernleme

D) Toplumsal geç ş

E) Gelenekten kopuş

2. Kıray modernleşme sürec nde hem geleneksel hem de modern sosyal yapıya da a t
olmayan yen müesseseler, l nt ler, değerler ve fonks yonlar olarak tanımladığı mekan zmaya
ne ad vermekted r?

A) İşlevsel uyum

B) Tampon kurumlar

C) Toplumsal denge

D) Mekan k farklılaşma

E) Yapısal dönüşüm

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 204/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

3. Turhan ve Kıray’ın Türk ye’n n modernleşememes le lg l görüşler n karşılaştırmalı


olarak değerlend r n z.

4. Mümtaz Turhan’ın yumuşak kültür değ şmeler öner s modernleşmey ne kadar mümkün
kılmaktadır? 1950’lerden t baren yaşanan değ ş mlerden hareketle değerlend r n z.

5. İk nc Dünya Savaşı sonrası Türk ye’de modernleşmeye yönel k bakış nasıl değ şm şt r?

6. Mübeccel Kıray’ın tampon mekan zmalar kavramından hareketle kend çevren zde
geleneksel le modern kurumların b rl kte şled ğ modeller gözlemley n z. Bu modeller n
toplumsal değ ş mde oynadıkları roller üzer ne düşününüz.

CEVAP ANAHTARI

1. a 2. b 3. - 4. - 5. - 6. -

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 205/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

13. TÜRKİYE SOSYOLOJİSİNDE TOPLUMSAL DEĞİŞİM -


II

Giriş

Yukarıdak bölümün devamı mah yet nde olan bu bölümde Türk ye sosyal b l m dünyası ç nde değ ş mle
lg l daha çok s yasal b l mler çerçeves nde özümlemeler gel şt ren k sosyal b l mc olarak Şer f Mard n ve
Kemal Karpat ele alınacaktır. B rb r ne paralel açıklamalar gel şt ren bu k s yaset b l mc benzer
referanslar ve arkaplanlar çerçeves nde b rb r nden farklı şleyen modeller nşa etm şlerd r.

13.1. Şerif Mardin: Merkez-Çevre İlişkilerinin Dönüştürücü Diyalektiği

Türk sosyoloj s nde toplumsal değ ş m veya modernleşme konusu ele alındığında h ç şüphes z akla
geleb lecek en öneml s m Şer f Mard nd r. Onun tar hsel bağlamdan hareket ed p güncel önermelerle
renklenen ncelemeler nde modernleşme sürec ne ve toplumsal değ ş m mekan zmasına da r kapsamlı
anal zler bulmak mümkündür. Mard n düşünce tar hç l ğ le şek llenen kavramsal dünyasında toplumsal
l şk ler f k rler n değ ş m eksen nde ele alagelm şt r. Bu noktada onun başından t baren toplum ve
kültürle lg l olarak Weberyen b r perspekt fe sah p olması anlamlıdır. 32

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 206/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Mard n’ toplumsal değ ş m ve modernleşme le lg l olarak merkez b r f güre dönüştüren şey, onun Türk
s yasasını açıklayab lecek b r anahtar olarak gördüğü merkez-çevre kavramsallaştırmasıdır. Mard n bu
kavramı lk defa 1973’te yayımladığı makales nde kullansada Arlı’nın (2006, p. 100) bel rtt ğ g b öncek
çalışmalarında bu kullanım ç n gerekl zem n hazırlamıştır. Mard n kavramı Edward Sh ls’ten alarak
kullandığını fade etmekted r. Ona göre sağlamlığı, büyüklüğü ve b leşenler değ şse de her “toplumun b r
merkez vardır”. E senstadt’tan aldığı b r kavramsallaştırma le Orta Doğu toplumlarında “serbestçe
dev n p duran” kaynağı düzene sokmak ç n kısa da sürse çeş tl çabaların söz konusu olduğunu bel rt r.
Bu çerçevede Orta Doğu’da toplumsal merkezler n kurumsal çerçeves n kurmak ç n yapılan g r ş mler n
uzun b r tar h vardır ve çoğunlukla bu merkezler kalıcı b r b ç mde ortaya çıkamamıştır. Mard n bu açıdan
karmaşık ve ncelm ş b r kurumlar şebekes ne dayanan uzun ömürlü b r merkez n var olduğu Osmanlı
İmparatorluğu’nun Orta Doğu toplumları ç n b r st sna olduğunu d le get rmekted r. Örneğ n uzun b r
yönet m geleneğ ne sah p “komşu İran'la b r karşılaştırma yapılırsa Osmanlıların bu başarıları, daha açık
b r b ç mde ortaya çıkar. İranlı yönet c ler, denet me alamadıkları çok sayıda toplumsal güçle ustaca
oynayan “büyük düzen kuruculardan başka şey değ l”ken Osmanlılar kalıcı b r toplumsal dengey
oluşturab lm şlerd r. Ancak ona göre y ne de Osmanlıların bu konudak başarılarını anlamak üzere “ortaya
çıkmakta olan merkezîleşm ş Batı devlet ve daha sonra onun yer ne geçen modern ulus devlet le”
karşılaştırılarak anlaşılmalıdır. Z ra ona göre Osmanlılar kend merkez devletler n oluştururken rak b
olarak gördüğü Batı’da on yed nc yüzyıl boyunca ortaya çıkan Lev athan’a ve daha sonra modernleşme
sürec boyunca da bürokrat k ulus devlet b ç m ne çok şey borçludur. Bu şek lde Mard n esasında açıkça
d le get rmese de Osmanlı Devlet ’nde ulus devlet merkez yetç l ğ n n erken b r b ç m n tesp t etmekted r.

Bu karşılaştırma esasında Mard n’ n merkez-çevre anal z n n temel n meydana get rmekted r. Çünkü
Batıda modern s yasal b ç m n kökenler n n merkezdek feodal unsurlar le çevredek kentler, kasabalar
(burghers) ve daha sonra endüstr emeğ arasındak çatışma eksen nde açıklanması Batılı s yaset b l m
l teratürünün aydınlanma devr nden ber üzer nde ısrarla durduğu konulardan b r s d r. Mard n de bu
temellerden hareketle bu güçler arasında yaşanan çatışmaların çeş tl uzlaşmalar le net celend ğ n
bel rt r. Ona göre yaşanan uzlaşmalar net ces nde “çevresel gücün b r bölümü” kend özerk durumunu
koruyarak merkezle bütünleşmekteyd . Böylece merkez le çevre uzlaşma potans yel ne sah p b r çatışma
çer s nde bulunmaktadırlar. Bu onun uzunca yıllar boyunca gel şt rd ğ s v l toplum anal z n n temel
dayanaklarından b r s d r.

Aydınlanma dönem nden başlayarak Batılı s yasal b ç m n ayırt ed c özell ğ olarak merkez le çevre
arasında aracı kurumların, tampon mekan zmaların bulunması vurgulanır. Aynı zamanda sıklıkla Şark
despot zm anal zler çerçeves nde Osmanlı’da bunun bulunmadığından bah sle b r mutlak yet anal z
gerçekleşt r l r. Buna göre Batılı s yasal b ç m merkez le çevre arasındak b r dengeye bağlıyken
Osmanlı’da böyle b r denge yoktur çünkü merkez dışında b r unsur bulunmamaktadır. Mard n (2008, p.
106) “ kt dar dağılımının egemen b ç m olarak statü; Aydınlanmanın bazı yazarlarının “meden toplum”

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 207/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

(C v l Soc ety, Bürgerl che Geselscha ) d ye adlandırab lecekler şey n yokluğu ve Türk kültür
dünyasındak bölümlenme” temel nde Osmanlı toplumunun gerçekten Batı Avrupa le karşıtlık
göstermekte olduğunu bel rt r.

“Osmanlı Devlet hem Mach evell hem de Montesqu eu’n n Doğu st bdatı le Batı feodal zm arasındak
ayrılığı meydana get r yor d ye gördükler “ara” tabakalardan yoksundu. Hegel’ n “meden toplum” d ye
adlandırdığı o temel yapı unsurundan, merkez hükûmet nden bağımsız olarak şleyeb len ve mülk yet
haklarına dayanan toplum bütünü burada görünmüyordu.” (Mard n, 2008, p. 115)

Buradan hareketle Mard n kend araştırma programını modernleşme boyunca bu merkez n sun b r
b ç mde ortaya çıkışı ve oluşturduğu çevre le g rd ğ l şk ler ele almaktadır. Ona göre Osmanlı’da
modernleşme boyunca eks kl ğ h ssed len şey merkez dengeleyecek çevresel s yasal unsurların
olmaması, bu unsurlar ortaya çıktığında da çatışmayı uzlaşmaya dönüştürecek kurumsal yapıların
olmamasıdır. Mard n’ n merkez-çevre kopukluğu olarak adlandırdığı bu model esasında toplumsal
değ şme açısından bakıldığında b r tutuculukla özdeş hâle gelmekted r.

Merkez le çevre arasındak l şk daha sonra Mard n’ n değ ş k bağlamlarda defalarca z yaret ederek
gözden geç rd ğ karmaşık b r mah yet arz etmekted r. Geleneksel Osmanlı s stem nde merkez le çevren n
kopukluğunun bazı temeller mevcuttur. Bunlardan lk Osmanlıların yerel s yasal unsurlara ve soylulara
bağımlılıktan kend ler n kurtaracak b r bürokrat k merkez ordu s stem kurmadak başarılarıdır. Öte
yandan Osmanlı’da dare kentler le kır (yerleş kler ve göçebeler) arasındak b r karşılıklı denge üzer ne
b na ed lm şt . Merkez asker tekele sah pt r. Aynı zamanda merkez n sah p olduğu yüksek kültür le
çevren n halk kültürü arasında da b r kopukluk vardı. Böylece çevrede yer alan bütün toplumsal unsurlara
(soylular, d nsel önderler ve tar katlar g b ) karşı b r şüphe kend s n kuran merkez b r toplumsal çevren n
üzer ne oturmamaktaydı. Böylece, daha genel ve bütünsel anlamda, b rb rler yle çok gevşek bağlar ç nde
bulunan b rb r nden kopuk k farklı dünya olarak merkez ve çevren n ortaya çıktığı görülmekted r. Mard n
(2008, p. 106) Türk toplum tar h üzer ne yapılan araştırmalarda “Batı’da Orta Çağ toplumunu ayırt eden
patr monyal zm ve feodal zm lkeler nden” yalnızca b r nc s n n Türk ye’de ağır bastığını bel rt r. Şark
patr monyal zm n n bu deal şeması sadece sarayın stekler n yer ne get rmekle yükümlü, toplumdan
kopuk sultanın köles (kulu) olan b r bürokras n n tasv r le tamamlanır.

Feodal zm n ve babadan oğula geçen beyl kler n bulunmadığı, kullardan oluşan b r kurumun
devlet n yürütme şlev n yüklend ğ göz önüne alındığında, lk bakışta Osmanlı İmparatorluğu'nda
“opt mum” dengeye çok yaklaşmış b r “Doğu Despot zm ”nden söz ed leb l r: Bu s stem, deal
olarak, yalnızca k “toplumsal zümre”den oluşmaktadır: B r yanda yönet c le h zmet ndek
yürütme görevl ler (askerî,); öte yanda se yönet lenler (reaya). (Mard n, 1983, p. 11)

Mard n bu kopukluğu tamamlayan bazı geç şl l klerden bahseder: Çevredek eşrafın zaman zaman devlet
görev üstlenmes , vakıf s stem le sağlanan kt sad geç şl l k, adalet s stem n n toplumun tüm
katmanlarına yayılması, tımar ve zeamet s stemler g b . Ancak bu kadar yaygın b r geç şl l k s stem n n

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 208/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

farkında olmak Mard n’ merkez le çevren n kopuk olduğunu tasv r etmekten alıkoymaz. Referansları
arasında İnalcık’ın Weber’ eleşt rd ğ yazısı bulunmasına rağmen Mard n tasv r ett ğ bu patr monyal şark
despot zm model n n sınırlarına da r ne kadar eleşt reld r bunu da b lem yoruz.

Ancak onun bu despot k daren n modernleşme sürec le b rl kte b r ulus-devlete dönüşme sürec nde
devlet n meşru yet anlayışının ve bürokras n n aldığı yen b ç m dolayısıyla sun de olsa b r çevre
çer s nde konumlanmış b r merkez n ortaya çıkma sürec n tasv r etmede başarılı olduğu yadsınamaz.
Ona göre mparatorluk ger lemeye başlayınca çevreden kopuk merkez, çevre le kurduğu l şk ler
sürdüremed . Z ra hem merkez zayıflamış hem de onun çevre üzer ndek tahakkümü g tt kçe çevreye ağır
gelmeye başlamıştı. Böylece b r başka fadeyle dağılma sürec nde ortaya çıkan zaruretlerden ötürü
devlet n uzunca b r süre başarıyla b rb r nden uzak tuttuğu çevre le merkez temas etm şt r. Mard n
b t şme noktasında, yerel halkın g tt kçe güvenmeye başladığı yerel çıkarları d le get ren yerel eşrafa
vurgu yapar. Yukarıda bahsed ld ğ g b bunun b r tür burjuva arayışı olduğu bel rt leb l r. Ancak burada
öneml b r çel şk söz konusudur. Z ra eşraf Avrupa feodal tes g b özerk b r mülk yete ve s yas konuma
sah p değ ld r. Onun varlığı ve zeng nl ğ devlet le temasına bağlıdır. Ancak halk (esnaf ve zanaatkârlar)
rahatsızlığını fade etmek ç n kend s de zaman zaman sahneye çıkmaya başlamıştır. Mard n Patrona Hal l
İsyanını bu çerçevede b r başlangıç olarak görür.

Mard n on dokuzuncu yüzyıla gel nd ğ nde Batı’da ortaya çıkan s yasal mekan zmaların ürett ğ güç
karşısında ger leyen Osmanlı İmparatorluğu'nda, merkez n çevreyle l şk ler n değ şt ren çeş tl sorunların
ortaya çıktığını bel rt r. Özell kle gayr müsl m grupların ve Müslüman ögeler n ulus-devlet ç nde
bütünleşt r lme çabası mparatorluğun moza k yapısına yen düzen kazandırmıştır. Devlet n kurduğu
toplumsal dengen n baştan ayağa değ şmes anlamına gelen bu yen l k daha önce “b rb r nden ayrı
ögeler n” s yasal s steme anlamlı b r katılımda bulunmalarını gerekt rmekteyd (Mard n, 2009, p. 131).
Ayrıca devlet n bütün mal , s yas , adl ve dar mekan zmasını üzer ne kurduğu katılmama hâl n n
değ ş m çevren n çok akt f b r b ç mde merkezle temasa geçmes ne neden olmuştur. Mard n bunun
karşılıklı b r teması sağlamak yer ne dağılmanın s yas konjonktürünün de etk s le yen bürokrat k
merkez n ortaya çıkmasına yol açtığını d le get r r. Böylece onun modernleşme sürec boyunca tak p ett ğ
yen modernleşmec bürokrat k el t n oluşum mekan zması Osmanlı’dak toplumsal kopukluğun
modernleşme adına yen den üret lmes n tasv r etmekted r.

Osmanlı bürokras s n n b r kes m , modernleşmen n gereks n mler ne, b r ölçüde erkenden uygun
hâle get r lm ş ve on dokuzuncu yüzyılda, reform l derl ğ n ele almıştı. Bu reformcu bürokras ,
reformun lk can alıcı noktası olarak, asker ve s v l bürokras y hazırlayan eğ t m kurumlarının
modernleşt r lmes n seçm şt . Osmanlı devlet adamlarının amaçlarına çok benzeyen amaçlara
yönelt lm ş Fransız “Grandes Ecoles”ünü model olarak seçen on dokuzuncu yüzyıl Osmanlı
reformcuları, “devlet n çıkarlarını” göz önünde tutan y yet şm ş b lg l bürokrat seçk nler

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 209/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

yet şt rm şt . B r bakıma, esk seçk nler zümres sürdürülüyordu. Bu seçk nler yen kalıplara
dökülmüş ve böylece, daha öncek resm görevl ye b rçok açıdan benzeyen b r ürün elde ed lm şt .
(Mard n, 2009, p. 138)

Böylece devlet le toplum arasındak l şk n n yen b r mekan zması ortaya çıkmış ve “koruyucu b r baba
olarak devlet f kr ” (Mard n, 2009, p. 138) b r gerçekl k kazanmıştır. Kend varlığını modernleşmeye
bağlayan bu bürokrat k el t toplum üzer nde denet m kurdukça çevre le merkez arasındak kopukluk
yaygın ve deoloj k b r mah yet kazanmıştır. Tanz mat devr nde “ k kültür arasındak uzaklığın”
azaltılması b r yana “yönet lenler le yönetenler arasındak bölümlenme daha açık kültürel b r b ç m aldı:
B r yanda c lalı, Par s yönel ml devlet adamları öte yanda kaba taşralılar vardı” (Mard n, 2008, p. 132).
Bunun yen devlet adamlarının Avrupa kültürü karşısındak takl tç konumu kadar modernleşme
sürec nde toplumsal grupların konumlanışı le de yakından lg s vardır. Z ra bu süreç boyunca Avrupalı
güçlere dayanarak güçlenen gayr müsl m gruplar karşısında s yasal üstünlük konumunu kaybeden,
zayıflayan devlet n mal yükünü çekmek zorunda kalan, sıkı askere alma pol t kaları le bunalan gen ş
Müslüman grupların düşünsel bayrağı d n hâl ne gelm şt r. Modernleşme le konumunu kaybeden
ulemanın b r kes m n n öncülük ett ğ halk tabakalarının sosyo-pol t k ve kt sad talepler n d nsel
b ç mlerde sunmaları bürokrat k el t n modernleşmeye daha sıkı sarılmasına yol açmıştır. Böylece
modernleşme tar h boyunca d n talepler le modernleşmec pol t kalar arasında gen ş b r kırılma hattı
meydana çıkmıştır. Mard n bunu Kuruluş Savaşı’nı yöneten b r nc mecl ste oluşan k gruptan Kemal st
grup le k nc grup arasındak ayrımın fade b ç m le ortaya koyar. Buna göre daha fazla eşrafa dayanan
k nc grubun kt sad ve s yas l beral zm d n eleşt r lerle fade bulurken, Kemal st bürokrat k
merkez yetç l ğ n f k rler b r d n karşıtlığı olarak hayat bulmuştur. Mard n’e göre d n n kazandığı bu
sembol k anlamlar perdelenerek bakılab l rse esasında karşımıza çevre le merkez n s yasal çatışma hattı
çıkacaktır. Bu çatışma hattının b r tarafında taşraya kuşku le bakan merkez s yasal el t bulunurken d ğer
tarafında kend s n fade etmek ç n yeterl s yasal mkânlara sah p olmaya dağınık b r çevre mevcuttur.
Eşrafı da yanına katan bu s yasal el t köylülerle temas kurmakta başarısız olmuştur. Bu köylüler n
kend ler n fade araçları se tar katlar, cemaatler kanalıyla gerçekleşm şt r. Mard n’ n Osmanlı bürokrat k
modernleşmec el tler nden başlayan modern Türk ye’n n Nakş l k ve Nurculuk g b d n grupları ve
hareketler le n hayetlenen araştırma programı bu sürec detaylı b r b ç mde tasv r etmeye adanmıştır.

Mard n’ n merkez-çevre mekan zmasının çok kullanılan b r açıklama çerçeves oluşturması y rm nc yüzyıl
boyunca devlet le toplum arasındak kopukluğun yakıcı gerçekl ğ nden kaynaklanmaktadır. Onun çevrey
tems l etme kab l yet ne sah p b r zümre olarak öne çıkardığı eşrafın patronaj mekan zması dah l nde
devlet mekan zması le bütünleşm şt r. Ona göre eşrafın “alt sınıflar (köylüler) le resm görevl ler arasında
daha apaçık görünen b r eklem hâl ne” (Mard n, 2009, p. 135) gelmes le net celenen bu süreç b r s v l
toplumun ortaya çıkmasını engellem şt r. Mard n merkez le çevren n temasının çoğunlukla çatışma

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 210/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

b ç m nde gerçekleşmes n , uzlaşmayı sağlayacak b r kurumsal mekan zmanın ortaya çıkmamasını c dd


b r b ç mde sorunsallaştırır. Bu tartışma esasında 1960’lardan sona modernleşme l teratürü ç nde yer
alan demokrat kleşme tartışmalarına tekabül etmekted r.

Bu çerçevede Mard n’ n merkez-çevre kavramsallaştırması “özü t barıyla 1950'lerden t baren yapısal-


şlevselc gündem n farklı kanallarında üret len ve bütünleşme/dayanışma ve çatışma/farklılaşma
süreçler ne eğ len gen ş b r l teratürün öneml b r parçası” olarak karşımıza çıkmaktadır33. Açıkel (2006, p.
31) bu toplumun yen den üret m sorununun sanıldığının aks ne, “sadece toplumsallaşma süreçler n ve
kurumların bu süreçlerde oynadığı rolü tartışan yapısal- şlevselc l kle özdeş kabul ed len Amer kan
sosyoloj s le sınırlı” olmadığını aynı zamanda kıta Avrupası'nın yapısal Marks zm yle l şk l olduğunu
bel rt r. Çağdaş Amer kan ve Avrupa sosyoloj s ve antropoloj s nde merkez çevre anal z ne katkı
yapanların l stes etk ley c d r: Talcott Parsons, Edward Sh ls, Cl ord Geertz ve Shmuel E senstadt g b
Amer kan sosyoloj s n n ve antropoloj s n n önde gelen s mler ne ek olarak, Roland Barthes, Poulantzas,
Althusser ve Bal bar g b Marks st gelenekten gelen s mler tartışmanın b r parçasıdır. Açıkel, (2006, p. 31)
“ ster Parsons'un Durkhe m, Pareto, Freud ve Weber dolayımıyla formüle ett ğ sosyal entegrasyon
s stemler aracılığıyla, ster E senstadt'ın bürokrat k mparatorlukların merkez kurumları aracılığıyla, ster
Poulantzas'ın devlet n özerkl ğ ve Althusser' n devlet n deolo k aygıtları tartışması” çerçeves nde
yaklaşılsın temel tartışma odağının Sh ls' n de merkez-çevre makales aracılığıyla değ nd ğ toplumun
yen den üret m meseles olduğunu bel rt r. Buradan da anlaşılacağı üzere Mard n b r tara an Osmanlı
toplumu anal z nde E sentadt’tan beslenen Weberc patr monyal sultan zm f kr ne yaslanırken, öte
yandan da toplumsal değ ş mde yapısal şlevselc toplumsal değ ş m teor s le temas çer s nde “bütünün
parçaları -merkez n çevrey - dönüştürme kapas tes [n ]” (Açıkel, 2006, p. 31) sorgular. Necdet Subaşı
(2009, p. 123) bunun “toplumun g z l b leşenler n açığa çıkarmak ve b r anlamda modernleşmec ler n her
zaman b r gaflette olduklarını düşündüğü bell başlı projeler ne sosyal b l msel b r perspekt fle bakmak ve
gerekt ğ nde de şerh düşmek” olduğunu bel rt r. Benzer şek lde Arlı (2008, p. 646) da onun Avrupa-
merkezc okullara rağbet etmed ğ n bel rtmekted r. Ancak bu y mser anal zler Mard n’ ç nde yer aldığı
sosyoloj k düşünce bağlamına yerleşt rmekten uzaktır. Esasen onun Osmanlı toplum düzen ne ve bu
düzendek toplumsal değ ş me da r değerlend rmeler büyük oranda meşru yet ve geçerl l ğ tartışmalı
Şark Despot zm tezler ne dayalıdır. Pek çok s yaset b l mc de görüldüğü üzere Mard n’ n toplumsal yapı
ve değ şmeye l şk n anal zler de kayıp burjuvaz n n, kayıp s v l toplumun, kayıp toplumun ortaya
çık(a)mamasını tasv re yönelm şt r. Arlı’nın olmayanın sosyoloj s olarak adlandırdığı bu yaklaşım Batı
Avrupa toplumsal formasyonlarında mevcut olan fakat Osmanlı-İslam ve Türk ye tar h nde “olmayan”
yapı ve kurumları araştırmakla malüldür. Ancak Arlı bunun en öneml neden olarak muhtemelen
Bourd eu’dan hareketle “antropoloj k bakışın yeter nce şe koşulamaması” olarak görür. Hâlbuk klas k
antropoloj k bakışın kend s Weber’e kaynaklık ett ğ b ç m yle tam da Batı dışını böyle b r yokluklar tar h
olarak ele almaya müsa t b r b lg dağarcığı meydana get rmekted r ve Mard n de gerek Weber üzer nden
gerekse Geertz ve De Certau üzer nden bu antropoloj k gelenekten beslenmekted r. (Arlı, s. 640-641)
Dolayısıyla bu yokluklar sosyoloj s n n Avrupa merkezc yapısı ancak Mard n’ n gel şt rd ğ k l kler
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 211/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

çözümlemes n n dayandığı yapısal şlevselc moderleşmec toplum yapı ve değ şme anlayışı
çözümlenerek anlaşılab l r. Bunun ç n de Mard n’ n yer almaya gayret ett ğ l teratürün kavramsal ve
teor k çerçeves le daha fazla l nt l b r b ç mde ele alınması gerekmekted r.

13.2. Kemal Karpat: Nüfus ve Göç Dinamikleri

Tar hç Kemal Karpat çok fazla d kkat çekmese de Osmanlı modernleşmes ve Türk ye’de toplumsal
değ şme üzer ne tar hsel b r perspekt f le amp r k çalışmaları da çeren öneml b r küll yat oluşturmuştur.
Özell kle nüfus, göç ve şeh rleşme üzer ne yazdıkları le toplumsal değ ş m üzer ne kapsamlı b r perspekt f
oluşturan Karpat’ın Türk modernleşlemes ne ve toplumsal değ ş me da r kapsamlı anal zler n Türk
Demokrasi Tarihi, Osmanlı Modernleşmesi, Osmanlı'da Değişim: Modernleşme ve Uluslaşma, Osmanlı
Nüfusu (1830-1914): Demografik ve Sosyal Özellikleri ve Türkiye'de Toplumsal Dönüşüm: Kırsal Göç,
Gecekondu ve Kentleşme s ml eserler nde bulmak mümkündür. Bu eserler nde ve kaleme aldığı pek çok
makalede Karpat kurumsal değ ş m, göç, nüfus ve tabakalaşma g b etkenler etrafında, modernleşmeye
da r gel şt r lm ş bas t ve yalınkat bakışları sorgulayab lmemez sağlamaktadır.

Karpat’ın modernleşme le ısrarla savunduğu temel f k r Osmanlı le Türk ye Cumhur yet arasındak
sürekl l kt r. Onun özell kle lk yazılarını kaleme aldığı yıllarda bu süreç mutlak manada kes nt l b r
b ç mde ele alınmaktadır. Hâlbuk Karpat, Türk ye Cumhur yet ’n n Osmanlı İmparatorluğu’nun kes nt s z
b r devamı olduğunu düşünmekted r. Ona göre Cumhur yet dönem boyunca yaşanan bütün çatışma,
çel şk ve yönel mler, Osmanlı dönem nden m ras olarak aktarılmıştır. Karpat bunu b r röportajında şöyle
d le get rmekted r:

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 212/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

İtt hat ve Terakk devr nde Gaz antep ve bölges nde hâk m olan a leler n Cumhur yet devr nde de
hâk m olduğunu görüyoruz. Halkı tems l eden a le var, devlet tems l eden a le var. Bu devlet tems l
edenler sonradan mesela İtt hat ve Terakk ’n n öncüler ve sonra Halk Part s ’n n öncüler ve
tems lc ler olmuş. (Karpat, 2003, p. 400)

Ona göre Osmanlı’yla Cumhur yet arasında olsa olsa b r s yasî rej m kopukluğu vardır. Ancak toplum ve
kültür devam etm şt r (Karpat, 2003, p. 405). Ancak İslam’ın toplumsal konumu bu sürekl l ğ sağlayan en
öneml unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Karpat d ğer modernleşme anal zler ne göre d n n toplumsal
yapıdak b rleşt r c rolünü daha y kavramıştır. Ona göre modernleşme pol t kalarının ve modernleşme
anal zler n n en zayıf tarafını d n hmal etmeler olarak görmekted r. Cumhur yet dönem boyunca,
la kl ğ n uygulanma b ç m le bağıntılı olarak, Cumhur yet el tler n n çoğu, halkın ulusal k ml ğ n n en
öneml deoloj k öges olan İslam d n n hesaba katmamışlardır. Bu çerçevede Karpat “Türk ye'n n toplum
olarak gücünü mahveden” (Karpat & Düzel, 2006) temel sorununun toplum le devlet n b rb r ne
bağdaştırılamamasına sebep olan d n-la kl k ayrımı olduğunu düşünmekted r. Okt k’ n (2008, p. 8)
bel rtt ğ g b Karpat “İslam'ı hem toplumun b r k ml ğ hem de özünü kaybetmeden değ şmes ne yardım
eden b r kurum olarak görmekted r. İslam'ın Siyasallaşması adlı eser nde bu l şk n n hâlen varlığını
sürdürdüğünü dd a etmekted r. Bu çerçevede onda b r Türk İslamı vurgusunu bulmak mümkündür.
Görüldüğü g b Karpat İslam’ın Osmanlı toplumu ve devamında modern Türk ye ç n deoloj k anlamını
öne çıkaran b r bakış açısına sah pt r.

Modenleşmey ele alırken Karpat’ın üçüncü hareket noktasını çsel d nam kler yaptığı vurgu
oluşturmaktadır. Orta Doğu’nun modernleşmes hakkındak çalışmaların çoğu genell kle dışarıdan
Avrupa etk s ne vurgu yapmakta, Orta Doğu toplumlarının tepk s ne pek az yer vermekted rler. İçsel
d nam klere vurgu yapanlar da on dokuzuncu yüzyıl Orta Doğu ve Balkan tar hler n genell kle dogmat k
ve ulusal perspekt flerden ele almaktadırlar. Net ces nde ona göre Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal ve
s yasal yapısındak değ ş mler ve bu değ ş mler n bölgede yen doğan ulus devletler üzer ndek etk s
genell kle göz ardı ed lm ş ve deoloj k ve ulusal ön yargılar eksen nde yorumlanmıştır. Bu tür
yorumlamalar sadece kültürel ve d n dünya görüşler nden değ l aynı zamanda Osmanlı sosyal tar h
hakkındak b lg s zl kten de kaynaklanmaktadır. Her şeyden evvel Avrupa etk s nden önce de Osmanlı
toplumunda çeş tl değ ş mler olduğu kabulü le başlamak gerekmekted r. Avrupa etk s olsa olsa bunu
hızlandırmıştır (Karpat, 1972, p. 243). Karpat’a göre Osmanlı kültürel s stem n n dönüşümü Batı’dan farklı
b r b ç mde ortaya çıkmıştır.

Karpat’ın Osmanlı Türk modernleşmes ne da r d ğer b r temel noktası toplumsal değ ş m sadece el tler n
s yas kararları le gerçekleşen devlet mekan zmasının farklılaşması olarak ele almaması aynı zamanda bu
değ ş m n ç nde gerçekleşt ğ sosyo-kültürel ve sosyo-ekonom k bağlamın etk ler n çözümlemes d r. Ona
göre Osmanlı-Türk modernleşmes dâh l ve har c etkenler n altında değ ş k düzeylerde şleyen b r yapıda
görülmek durumundadır. Bu çerçevede onun özell kle tabakalaşma s stem ne ve on yed nc yüzyılın
sonlarından t baren başlayan ve modernleşme sürec nde hızlanan bu tabakalaşma s stem ç nde
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 213/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

gerçekleşen değ ş mlere özel b r önem verd ğ n görmektey z. Karpat’a göre “Osmanlı toplumsal
düzen n n k temel kurumundan b r , d n ve etn k sınırları aşan dört tabakalı (askerler, bürokratlar,
zanaatkâr ve tüccarlar le reaya, yan üret c sınıflar) h yerarş k toplumsal düzen, k nc s se m llet
s stem d r.” (Karpat, 2008, pp. 12–13) Klas k dönemde toplumsal dönüşüm güçler sab t olduğu ç n bu
dört zümren n şlevler etrafında şek llenen değ ş m öngörüleb l r vaz yetteyd . Ancak on yed nc yüzyılın
başlarında yen değ ş m güçler n n ortaya çıkması le b rl kte üçüncü (tüccarlar ve zanaatkârlar) ve
dördüncü (köylüler ve çobanlar) zümre geleneksel ön görüleb l r değ ş m döngüsünü kırdılar. Esasında bu
yapısal değ ş m b r nc (asker ye) ve k nc (kalem ye/ lm ye) zümren n sosyoekonom k temeller n sarstı
ve s yas -kültürel şlevler n yen den şek llend rd . İşte bu yen ortamda yen toplumsal önderler olarak
ayanlar meydana çıktı. Orta sınıfın Müslüman kes m n teşk l eden bu yen zümren n on sek z nc ve on
dokuzuncu yüzyıllar boyunca şlev ve güçler çeş tl değ ş mler gösterd . On sek z nc yüzyıl boyunca
sosyoekonom k düzende yaşanan dönüşümler net ces nde yen b r zümre olarak ortaya çıkan
öndegelenler fade etmek üzere sıklıkla eşraf adlandırması kullanılmaktadır. Ayan hükûmet tarafından
ver len b r unvan ken eşraf genell kle toplum tarafından atfed len b r sosyal konumdur. Karpat, ayanların
bürokrat k düzen ve bu düzen n çatışan deoloj k grupları le olan l şk s n n on sek z nc yüzyıl boyunca ve
on dokuzuncu yüzyılın başlarında Osmanlı toplumunun dâh l değ ş m n merkez d nam kler n teşk l
ett ğ n düşünür. Her k grup da değ şen yoğunluklarda har c etk lere maruzdurlar ve bu etk lere değ ş k
düzeylerde tepk ler verm şlerd r. Bu durumla karşılaşan b r d z denge üzer ne b na ed lm ş bulunan
Osmanlı s yas s stem b r tara an dağılırken d ğer tara an da yen b r s steme olan ht yacı üretm şt r.
Esasında s stem n tehd tler cevaplama kab l yet sosyal yapının kültürel-d n hatlar boyunca yen s yas
durumlara doğru evr lmes le b rl kte şlemekted r.

Bu anal z çerçeves nde Karpat, Osmanlı Devlet ’n n dönüşümünün yapısal değ ş m n tar hsel- şlevsel b r
perspekt f üzer ne b na ed ld ğ n bel rt r. Ona göre bu süreçte özell kle Müslüman ve gayr müsl mler
arasında tabakalaşmanın değ şen b ç mler öneml d r. Ardından Osmanlı toplum yapısını –zümreler ve bu
zümreler n şlevler n - değ şt ren sanay devr m sonrası Avrupa p yasası le l şk ler önem kazanmaktadır.
Bu l şk ler Osmanlı toplumunda yen sosyoekonom k d nam kler n ortaya çıkmasına ve toplumsal yapıyı
şek llend rmes ne yol açmıştır. Üçüncü olarak se bu kt sad değ ş me şlevsel b r cevap oluşturmak üzere
s yas s stem n dönüşümü gerçekleş r. Böylece devlet n yen düzenleme şlevler ortaya çıkar. Karpat
Osmanlı toplumsal değ ş m n n bütün bu sosyoekonom k hatlar (meslekler, mülk yet örüntüler , gel r
düzeyler ve kültürel-s yas değerler) boyunca yaşanan değ ş mlerle yen b r s yasal kadro le şek llenen
yen b r s yasal yapının ortaya çıkışı le açıklanab leceğ n bel rt r.

Burada Karpat’ın toplumsal değ ş m ve modernleşmeye da r b r başka temel varsayımı ortaya


çıkmaktadır. Ona göre Osmanlı-Türk modernleşmes on sek z nc yüzyılın ortalarından t baren
gerçekleşen da m b r merkezîleşme etrafında anlaşılab l r. Z ra devlet n çer de sosyoekonom k alanda
yaşanan hızlı farklılaşmalar ve dışarıda güç kaybına karşı b r nc l tepk s merkezîleşme kanalıyla

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 214/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

bütünleşmey sağlama yönünde olmuştur. Bu merkezîleşme sürec nde devlet n har c baskılara yanıt
verme ht yacı kadar –k bu sıklıkla vurgulanmıştır- sosyoekonom k düzen n yen den tanımlanması da
önem arz etmekted r. Başka b r dey şle merkezîleşmen n dah l ve har c mot vasyonları mevcuttur.

Merkezîleşmen n dâh l mot vasyonlarından b r s on yed nc yüzyıl boyunca güç kazanan ve ayaklanan
ayan tehd d n ortadan kaldırmaktır. Karpat’a göre daha sonrak dönüşümler ve sosyal yapıyı etk leyecek
b r b ç mde Devlet bu ayanları güçsüzleşt r rken Rumel ve Anadolu’da üst zümreden Müslümanların
el ndek toprakları çoğunlukla gayr müslümlere ç l k olarak verd . Ayanlara ve yen çer lere karşı dolaylı
olarak gayr müsl m grupları güçlend ren bu uygulama on dokuzuncu yüzyıl Osmanlı s yasal yapısını c dd
b r b ç mde etk lem şt r. Buna karşın Osmanlı merkez yen b r asker organ zasyon le denet m n
sürdürmeye çabalamıştır. Merkez b r devlet ortaya çıkışının lk emareler n bünyes nde taşıyan bu asker
oluşum yen b r mal organ zasyonu da beraber nde get rm şt r. Ayanların tasf yes le sah ps z kalmış olan
tımarların gel rler n ve yen tür verg ler toplamak üzere oluşturulan mal örgütlenme yen muhasebe
yöntemler n de beraber nde get rm şt r. Böylece III. Sel m devr nde merkez bürokrat k örgütlenmen n lk
çek rdeğ meydana çıkmıştır. Bu g r ş mler 1807 yen çer syanı ve ardından gelen Rusçuk ayanı Alemdar
Mustafa Paşanın sadrazamlığı le sekteye uğrasa da 1826 sonrasında artık önü alınamaz b r değ ş m
meydana çıkarmıştır. Toplum adına konuşan ayanlar ve ulemanın ortadan kalkması le kontrolden
kurtulan Sultan mutlak b r güce kavuşmuştur. Karpat 1800’lerden başlayarak Türk modernleşmes n n
toplumsal güçler n dengeley c etk s nden uzak b r merkezîleşme le fade ed leb leceğ n düşünmekted r.

Karpat’ın bütün modernleşme anal z n boydan boya kesen en öneml anal z onun orta sınıfın oluşumu
çerçeves ndek çözümlemeler d r. Klas k Osmanlı toplumsal düzen nde mevcut olan toplumsal zümreler
on sek z nc yüzyıl boyunca yaşanan ger l mler ve on dokuzuncu yüzyılın başındak merkezîleşme
g r ş mler le baştan başa değ şm ş ve net ces nde on dokuzuncu yüzyılda yen temeller üzer nden ortaya
çıkan yen b r Müslüman orta sınıf hem Osmanlı son dönem modernleşme çabalarını hem de Cumhur yet
tar h ndek toplumsal değ ş m tecrübeler n şek llend ren ana unsur olmuştur. Karpat değ ş k yerlerde
Osmanlıda bağımsız b r orta sınıfın meydana çık(a)mamasını el alır. Ona göre b r orta sınıfın
oluşturulması Osmanlı’dan Cumhur yet’e devreden en öneml gündemlerden b r d r. Z ra uzun vadede
toplumsal değ ş m ve modernleşmen n sorunsuz b r b ç mde gerçekleşt r lmes böyle b r sınıfın varlığına
bağlıdır. Karpat, bütün Osmanlı tar h nde ancak nad r b rkaç durumda “Müslüman b r tüccar ya da
zanaatkârın yüksek b r göreve get r ld ğ ya da danışman olarak kullanıldığı[nı]” bel rt r. Ona göre
“yönet m tüccara, onun meslek b lg s ne ve bağlantılarına ht yaç duyar ancak … onu kt dar ve etk
da res n n dışında tutar” (Karpat, 2008, p. 31). Bu tür b r sınıfın oluşma mkânı Ayanlıkta mevcuttur. Ancak
ayanlığın ortadan kaldırılmasını müstak l b r orta sınıfın mkânının yok etm ş yer ne devlet le daha fazla
haşır neş r devlete bağımlı b r orta sınıf meydana çıkmıştır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 215/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ona göre 1808 le 1826 arasındak bu dönem yen b r hükûmet t p ortaya çıkmıştır. Bu dönemde yen çer
ocağı ve ayanlık kaldırılmış, dolayısıyla buna bağlı olarak ulemanın da gücü c dd b r b ç mde azalmıştır.
Böylece mülk sah b yen b r Müslüman orta sınıf toplumu şek llend rmeye başlamıştır. Karpat ayanlığın
ortadan kaldırılmasında uzun vadede Osmanlı toplumsal ve s yasal yapısını der nden etk leyen b rkaç
boyut tesp t etmekted r. Evvela ayanların ortadan kalkması le ona göre Osmanlı toplumunun dâh l
dönüşüm d nam kler sekteye uğramıştır. Toplumsal güçler n s yas merkeze etk s n azaltan bu gel şme
le yen b r s yasal s stem n şlevsel b r b ç mde ortaya çıkması engellenm şt r. 1808’de ayanların devlet le
g r şt ğ çares z pazarlık devamında bu güçler n tamamen tasf yes le net celenm şt r. Bu anlaşmada
ayanlar kend toprakları üzer ndek haklarının korunması karşısında devlet n merkez otor tes ne
başkaldırmamayı ve sultanın kt darının devamını garant etmekteyd ler. Öte yandan dareler altındak
köylüler le hükümet görevl ler arasında verg ler ve dar yükümlülükler g b resm şlemlerde dar b r
şlev üstlenmey steyerek dar b r mekan zma olmayı talep etmekted rler. Karpat’a göre ayanlar sonrak
dönemde bürokras le kt sad zümreler arasındak bu çatışmayı ön görmüşler ve gelmekte olan merkez
bürokras karşısında kend ler n güçlend rmey arzu etm şlerd r. Karpat 1808 sened n n b r tara a
merkezîleşmey arzulayan ve planlayan bürokras le d ğer tara a adem merkez leşmey talep eden
ayanların tems l ett ğ k farklı dare f kr n yansıttığını bel rt r. Sened mzalandığında ayanlar kazanmış
g b görünse de devamında gelen s yas modernleşme dönem nde dar şlevler n yen den tanımlanması
le ayanların varlığı ve gücü tamamen ortadan kalkmıştır (Karpat, 1972, p. 254). N hayet nde Rusya’ya
karşı savaşta devreye alınan yen modern s lahların da yardımı le ayanlar s nd r lm ş; 1826’da yen çer
ocağı kaldırılmış ve 1831’de tımar s stem kaldırılarak s pah ler dört p yade bölüğüne dönüştürülmüştür.
Sultan ayanların bütün topraklarına el koyarak kend adamlarına pay etm şt r. Karpat’a göre ayanların
yer n zanaatkâr, toprak sah b ve değ ş k kt sad mesleklerle lg lenen on dokuzuncu yüzyılın sonuna
doğru c dd s yas roller oynayacak yen b r Müslüman orta sınıf aldı. Bu esasında Balkanlar’da en az
altmış yıl önce gerçekleşen had sen n b r tekrarı d . Bu sınıfın kt sad temel toprağın mülk yet ve ek m
d . Geçm şte hükûmet n toplumu kontrol aracı ken ş md tahıl f yatları doğrudan hükûmet tarafından
bel rlenemed ğ ç n toprağın ek m bu gruplara kt sad b r aktv te özerkl ğ vermekte d . Böylece
gen şleyen b r b ç mde Batılı ekonom k s stem n, nak t ekonom s n n ve serbest pazar s stem n n Osmanlı
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 216/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

toplumsal yapısına etk ler ortaya çıkmaktaydı. Ancak gerçek kt sad güç hâlen daha çoğunlukla Rum,
Ermen ve Hr st yan araplardan oluşan şeh rl tüccar gruplarının el ndeyd . Bu gruplar arasındak
çatışmalar 1840 sonrasında yaşanan sosyo-pol t k değ ş mler şek llend rd . Dahası, bürokras n n hem b r
s yas güç olarak hem de düzenley c dar b r aparat olarak etk s yüzyılın başlarındak nden c dd b r
b ç mde farklı net celer doğurdu. Evvela bürokras le kt sad s stem arasındak l şk ye bakılmalıdır. Mülk
sah b köylü ve zanaatkâr gruplarının st krarlı b r kt sad yaşam ç n bürokras üzer nde baskı kurdukları
görülmekted r. Buna mukab l bürokras gel rler kontrol etmek ve mevcut sosyoekonom k l şk lere b r
düzen get rmek üzere baskı kurmaktaydı. Örneğ n 1831 nüfus sayımı hem askere alınab lecek k ş ler
tesp t etmek hem de mülk yet n değ ş k b ç mler n tesp t etmek g b b r maksada sah pt . Bu bağlamda
Karpat Osmanlı Devlet ’nde merkezîleşme ve bürokrat kleşmede b r dönüm noktası olarak Tanz mat
Fermanı’nı almaktadır. Ona göre fermanda yer alan yaşam mülk yet güvenl ğ esasında bürokras n n
ayanlarla çatışmasında k tleler arkasına almak üzere attığı b r adımdır.

Ayanların bıraktığı boşluk güçlü b r kt sad temele sah p olmasa da yen b r orta sınıf tarafından
dolduruldu. Karpat bu sınıfın temeller n on sek z nc yüzyılda yaşanan kt sad yen lenmelere bağlar. Ona
göre “Lale Devr ” olarak b l nen dönem sona erd ren ve daha sonra yönet c seçk nler ç ndek konum ve
ağırlığını arttıran küçük tüccar ve esnaf başrolded r (Karpat, 2008, s. 67). Bu sınıf Karpat’a göre
“kap tal zme açılışı” engellese de on dokuzuncu yüzyılda yaşanan toplumsal değ ş mlerde öneml roller
oynamıştır. Karpat’ın anal zler nde öneml b r yer tutan bu güçsüz orta sınıf s stem karşısında protestocu
b r tavra sah pt . Özell kle 1858 tar hl Araz Kanunnamaes le toprak mülk yet elde eden Müslüman köylü
yen b r kt sad t car tarımsal akt v tey gel şt reb lme mkânına sah p olmuştu. Karpat Avrupa pazarları
le gel şen l şk lerde ler dek b r Osmanlı kap tal zm n n lkel başlangıçlarını tesp t etmekted r. Böylece
ayanların kaldırılması üzer ne b na ed len Müslüman Türk orta sınıf yen b r tabakalaşmaya zem n
hazırlamıştır. Bu ortamda ulema a leler , küçük tüccarlar, toprak sah pler ve hatta kırda yerleş k kab le
re sler toplumun yen önderler olarak ortaya çıktılar. Karpat, sosyal yapıdak bu değ ş m n g tt kçe
Müslüman ve gayr müsl m tabakaların b rb r nden kopmasına neden olduğunu düşünmekted r.
N hayet nde yen ortaya çıkan bu orta sınıfın m ll yetç seküler b r karakter kazanması ona göre Türk ye
Cumhur yet ’n kuran sosyo-pol t k zem n oluşturmuştur.

Öte yandan Karpat’ın Türk ye’de toplumsal değ şmeye yaptığı en öneml katkılar Osmanlı nüfusuna da r
çalışmalarıdır. Osmanlı Nüfusu (1830-1914): Demografik ve Sosyal Özellikleri s ml çalışmasında Karpat
(2010a), on dokuzuncu yüzyıl boyunca ve y rm nc yüzyılın lk çeyreğ nde esk Osmanlı coğrafyasındak
yoğun nüfus hareketler n ncelemekted r. Karpat’ın günümüz Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu
toplumlarını anlamak ç n b r ön şart olarak gördüğü nüfus hareketler gerçekten de toplumsal yapılarda
esaslı değ ş mler meydana get rm şt r. Günümüzde göçün Türk ye’dek toplumsal değ ş mdek şlev
tartışılmaz b r b ç mde kabul ed lmekted r. Tar hsel boyuttan amp r k ver ler ışığında konuya eğ len
Karpat nüfusun n cel ksel ve n tel ksel değ ş mler n n Türk ye toplumsal yapısını anlamak açısından
gündeme get rmekted r. Buna göre Kafkaslardan, Balkanlardan ve Orta Doğu’dan yoğun b r göç

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 217/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

net ces nde şek llenm ş günümüz Türk ye toplumu kend ne has b r hareketl l k kazanmıştır. Akab nde
Türk ye ç ndek toplumsal hareketl l ğe de eğ len Karpat demograf k gel şmeler n c dd b r b ç mde
toplumsal değ şmey sağlayan unsur olarak ele alınması gerekt ğ n göstermekted r.

Osmanlı coğrafyasını şek llend ren göçler aynı zamanda Cumhur yet Türk ye’s nde şeh rler ve toplumsal
yaşamı c dd b r b ç mde etk lemeye devam etm şt r. Türk ye'de Toplumsal Dönüşüm: Kırsal Göç,
Gecekondu ve Kentleşme adlı eser nde Karpat özell kle gecekondu olgusuna eğ l r. Dönem nde başkaları
tarafından anormal b r olgu olarak ele alınan gecekondu olgusunu Karpat modernleşmen n ve toplumsal
değ ş m n olağan b r net ces olarak görmekted r. Ona göre göç Osmanlı’nın kurulduğu günden t baren
toplumsal yapıda değ şmen n en öneml unsurudur ve bu unsur şlemeye devam etmekted r.
Gecekondulaşmayı köylüler n şehr şgal olarak değ l de yaşanan kt sad ve s yas süreçler n b r net ces
olarak ele alan Karpat çözüm öner s olarak da daha kapsamlı ve planlı b r kalkınma ve sağlıklı b r kentsel
büyümey önermekted r. Bu çerçevede onun göç ve gecekondulaşmaya da r yaptığı sosyal anal z
çer ğ nden z yade perspekt f le toplumsal değ şmen n ele alınmasında yol göster c b r mah yetted r.

Karpat modernleşme sürec nde devlet le halk arasında yaşanan kopukluğu da anal z etmekted r.
Karpat'ın belk de en çok okunan çalışması aynı zamanda doktora çalışması olan Türk Demokrasi
Tarihi’d r. 1959’da yayımlanan bu eser nde Türk toplumunun değ şme sürec n sosyoloj k b r temelde
nceleyerek, Türk ye'n n geleceğ n tay n edecek ana gücün demokras olduğunu savunmaktadır. Onun bu
eserde fade ett ğ f k rler dönem n gel şme ve demokrat kleşme tartışmaları le l şk l d r. 1950’lerde
ABD’de Orta Doğu toplumlarında toplumsal değ ş m ve modernleşme demokrat kleşme çerçeves nde ele
alınmaktadır. N tek m kend s b r röportajında 1960’lar boyunca New York Ün vers tes nde gel şme
teor ler ders anlattığını fade etmekted r. Bu röportajda Karpat, kend s n n başkalarının Batı dışı
toplumlara da r uzaktan oluşturdukları bu teor ler anlatmaktan çok sıkıldığını ve Türk ye toplumuna da r
b r nc l araştırmalar yapmaya başladığını anlatır (Karpat, 2003, p. 404) Onun yukarıda özetled ğ m z
f k rler n n henüz oluşum dönem nde olduğu bu dönemde Türk ye’de demokrat kleşmey b raz da
Menderes tecrübes ışığında tar hsel b r perspekt en ele almaya çalışır. Daha sonra defaatle tekrarladığı
üzere s yasetç ler toplumun değ ş m talepler n anlamaya çabalarsa demokrat kleşmen n de
gerçekleşeceğ n düşünür.

Bu çerçevede son olarak değ ş m n tar hsel boyutuna da r anal zler n not etmek gerek r. Karpat Osmanlı
toplumunun durağan b r toplum olduğunu kabul etmez. Ona göre her toplumda olduğu g b Osmanlı
toplumunda da değ şme f kr mevcuttu (S.405). Ona göre kend sosyoekonom k ve sosyokültürel bağlamı
çer s nde Osmanlı toplumunu dare eden el tler değ şerek aynı kalma prens b n ben msem şlerd . Sorun
bu değ ş m n kend çsel d nam kler çerçeves nde gerçekleşmed ğ noktada, toplumsal yapı kend s n
yen den üretemed ğ nde ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla Karpat kend s n n de yakından tanıdığı ve bel rl
boyutlarıyla ç nde yer aldığı modernleşme l teratüründe olduğu g b Osmanlı toplumunu modern önces
durağan b r yapı olarak ele almaz; hatta tam aks ne pek çok boyutuyla modern dönem şek llend ren
çeş tl toplumsal değ ş mler n gerçekleşt ğ n göstermeye çalışır.
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 218/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Özetleyecek olursak Karpat’ın Osmanlı-Türk modernleşmes ve toplumsal değ ş mle lg l temel


çıkarımlarını ve hareket noktalarını şu şek lde özetleyeb l r z:

1. Karpat toplumsal değ ş me da r çalışmalarını amp r k ver lere ve araştırmalara dayalı tar hsel b r
perspekt en gerçekleşt rmekted r. Böylece tar hsel boyutu hmal etmemekte ancak toplumsal
gerekl ğ de önemsemekted r.

2. Osmanlı le Türk ye Cumhur yet arasındak sürekl l ğe vurgu yapmaktadır. Bu vurgu sadece
kurumsal düzeydek sürekl l klere değ l aynı zamanda z hn yet n ve toplumsal grupların da
gösterd ğ devamlılıklara da yansımaktadır.

3. Bu çerçevede Karpat İslam’ın Osmanlı toplumu ve devamında modern Türk ye ç n deoloj k


anlamını öne çıkaran b r bakış açısına sah p olduğunu vurgular. Ona göre İslam modernleşme
önünde b r engel değ l aks ne modernleşmey besleyeb lecek unsurları bünyes nde barındıran b r
d nd r.

4. Dönem nde çok yaygın olduğu üzere modernleşme ve toplumsal değ şmey doğrudan har c
etk lere dayalı olarak ele almaz. Aks ne bu süreçte dâh l d nam kler merkeze alan b r anal z
gel şt r r.

5. Bu dâh l d nam kler çerçeves nde toplumsal değ ş m sadece el tler n s yas kararları le
gerçekleşen devlet mekan zmasının farklılaşması olarak ele almaz; aynı zamanda bu değ ş m n
ç nde gerçekleşt ğ sosyokültürel ve sosyoekonom k bağlamın etk ler n çözümlemeye özel b r
önem ver r.

6. Bu bağlamda Osmanlı tabakalaşma s stem ndek değ ş mler önemsemekted r. Karpat


modernleşme çerçeves nde orta sınıfın oluşumunu ve dönüşümüne özel b r yer vermekted r. Ona
göre Osmanlı toplumsal s stem n n on sek z nc ve on dokuzuncu yüzyıllarda yaşadığı dönüşümler

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 219/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

eşl ğ nde bağımsız b r orta sınıfın gel şememes n n oluşturduğu uzun vadel etk ler toplumsal
değ ş m açısından öneml d r.

7. Karpat’a göre Osmanlı-Türk modernleşmes merkezîleşme çerçeves nde ele alınab l r. Orta sınıfın
oluşmaması net ces nde bürokras n n rak ps z b r s yas güç olarak kalması ve devlet n dağılmaktan
kurtarılması sürec ndek pol t kalar merkezîleşmey doğurmuştur.

8. Karpat’ın toplumsal değ şme anal z ne kattığı en öneml unsur demograf k hareketler ve göçün rolü
üzer ne yaptığı ncelemelerd r. Ona göre Osmanlı Devlet kurulduğu günden t baren toplumsal
değ şmede temel b r rol oynayan demograf k hareketl l k Osmanlı sonrası coğrafyanın
şek llenmes nde, ulus devletler n ortaya çıkmasında da öneml b r unsurudur.

9. Demograf k hareketl l k ( ç göç) aynı zamanda modern Türk ye’de de toplumsal değ ş m açısından
öneml b r unsuru oluşturmuştur. Bu çerçevede Karpat gerçekleşt rd ğ gecekondu ncelemes
çereves nde Türk ye’de kentleşme etrafında oluşan toplumsal değ ş m d nam kler n ele almaktadır.

10. Son olarak Karpat toplumsal değ şme le lg l çalışmalara s yaset n toplumsal temeller
çerçeves nde demokrat kleşme le lg l çeş tl katkılar yapmıştır. Türk ye tar h nde halk le yönet m
arasındak örtük l şk n n karşılıklı denge örüntüsünü anal z ederek demokrat kleşme le toplumsal
değ ş m arasındak bağı ortaya çıkarmıştır.

13.3. Sonuç

Bu k bölümde Türk ye’de sosyoloj , sosyal ps koloj , s yaset b l m ve s yasal tar h alanlarından
modernleşme çerçeves nde toplumsal değ ş m bütünlüklü b r b ç mde ele almaya çalışan dört sm ele
aldık. Bu bölümde nceleneb lecek başka s mler de elbette mevcutur. Örneğ n Z ya Gökalp’ n
modernleşmey çerçeveleyen yaklaşımı, Met n Heper’ n bürokras merkezl yaklaşımı, N lüfer Göle’n n batı
dışı modernl kler yaklaşımı bu çerçevede nceleneb lecek yaklaşımlardır.

Bu k bölümde ele aldığımız sosyal b l mc ler arasında Karpat’ın yaklaşımı hem tar hsel hem de amp r k
açılardan daha kapsayıcı görünmekted r. Karpat’ı bu bölümde ele aldığımız d ğer sosyal b l mc lerden
ayıran en öneml yan tar hsel çalışmalarını amp r k boyutla destekl yor olması, aynı zamanda buradan
elde ett ğ perspekt fle güncel toplumsal meseleler anal z etmes d r. Örneğ n b r şlevselc olarak Kıray’da
tar hsel der nl k bulunmamaktadır. Turhan ve Mard n se tar hsel b r değerlend rmeye sah pt rler anca
bunu amp r k olarak der nleşt rememekted rler. Turhan da güncel toplumsal anal z mevcuttur ancak
Mard n’de günsel toplumsal anal z kavramsal ncelemeler düzey nded r. Dolayısıyla burada ele
aldıklarımız arasında pek d kkat çekmem ş de olsa toplumsal değ ş me en bütüncül yaklaşanın Karpat
olduğu söyleneb l r.

Bölüm Özeti

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 220/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Öncek bölümün devamı olan bu bölümde Türk ye sosyal b l m dünyası ç nde değ ş mle lg l daha çok
s yasal b l mler çerçeves nde özümlemeler gel şt ren k sosyal b l mc olarak Şer f Mard n ve Kemal
Karpat’ı ele aldık. Mard n merkez-çevre kavramsallaştırması olarak b l nen yaklaşımında Türk ye’de
modernleşmey batılılaşmacı bürokrat k merkez le slam toplumsal çevre arasındak b r mücadele tar h
olarak görmekted r. Ona göre toplumsal değ ş m n d nam kler bu k gücün mücadeles nde yatmaktadır.
Mard n’ n şark despot zm tezler ne dayanarak gel şt rd ğ bu yaklaşıma mukab l Karpat Osmanlı’nın
klas k model le moderleşme dönem arasında daha fazla sürekl l k tesp t etmekted r. Onun göç,
demograf k d nam kler kurumsal değ ş mler üzer ne b na ett ğ yaklaşıma göre modernleşme b r
merkezîleşme sürec olarak anlaşılab l r. Bu modele göre devlet n merkezîleşme sürec ndek rolü
toplumsal değ şmen n sınırlarını da bel rlemekted r.

32
Mard n pekçok yerde Weber’ n kavramlarına bağlanır; Sa d Nurs Üzer ne yazdığı ncelemede de Weberc
d l terc h ett ğ n açıkça bel rt r. Bk.(Mard n, 2011, p. 29)
33
Merkez-çevre anal z n n açıklayıcılığı ve geçerl l ğ n n kapsamlı b r sorgusu ç n bk. B ngöl & Çolak, 2010.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 221/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ünite Soruları

1. Şer f Mard n modernleşmey açıklamada kullandığı merkez önemdek merkez-çevre


kavramını aşağıdak Amer kalı sosyologlardan hang s nden almıştır?

A) Shumel E senstadt

B) Talcot Parsons

C) Edward Sh ls

D) Robert K. Merton

E) Seymour L pset

2. Kemal Karpat'a göre modernleşme aşağıdak lerden hang s gel şmed ğ ç n eks k
kalmıştır?

A) Bürokras

B) Orta sınıf

C) İşç sınıfı

D) Sanay c

E) Yönet c

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 222/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

3. Şer f Mard n’ n toplumsal değ şmey açıklarken dayandığı çerçeve ned r? S zce merkez-
çevre yaklaşımı Türk ye’dek toplumsal değ şmey ne kadar açıklamaktadır?

4. S zce Türk ye’de demokrat kleşmen n önündek temel engel ned r? Toplumsal değ şme
açısından düşününüz.

5. S zce s yas merkezîleşme le modernleşme arasındak l şk ned r? Bu çerçevede son


yıllarda bürokras dek merkezîleşme eğ l m le toplumsal değ ş m arasındak l şk y
değerlend r n z.

6. S zce Türk ye’de çarpık şeh rleşme ve gecekondulaşmanın temel neden ned r? Bunlar
modernleşt ğ m z n b r gösterges olarak görüleb l r m ?

CEVAP ANAHTARI

1. c 2. b 3. - 4. - 5. - 6. -

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 223/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

14. SONUÇ: SOSYOLOJİDE TOPLUMSAL DEĞİŞME

Giriş

Alev Erk let y rm nc yüzyılda farklı sosyoloj k gelenekler tems l eden dört sosyoloğun toplumsal değ ş m
le lg l teor ler n çözümled ğ çalışmasında b r sosyoloğun değ ş me l şk n görüşler n nceleyeb lmek
üzere sah p olduğu nsan sayıltısından başlamak gerekt ğ n bel rtmekted r. Ona göre b r sosyoloğun
topluma da r bütüncül perspekt f n anlamak üzere nsana bakışından başlamak gerekmekted r. Bu
çerçeveden sosyoloj n n değ ş m konusunda oluşturduğu b r k m değerlend rmek ve buradan hareketle
b r bakış açısına ulaşmak makul görünmekted r. Z ra değ ş m sosyoloj s yen b r nsan ve evren
tasavvurunun ortaya çıkması le l nt l olan sosyoloj n n b r parçasıdır ve bu sebeple de onun bütün
sorunları le malüldür. Bu tasavvur sorgulanıp eleşt r l rken değ ş m sosyoloj s n n de bu sorgulama ve
eleşt r lerden fazlasıyla nas b n alması kaçınılmaz gözükmekted r.

Bu bölümde k tabın buraya kadark kısmında ele alınan değ ş m sosyoloj s yaklaşımları toplu b r b ç mde
değerlend r lecek ve el m zdek m ras le g d leb lecek yolun b r hesabı yapılacaktır.

14.1. Değişimle İlgili Yaklaşımları Tasnif Sorunu

Sosyoloj n n d ğer bütün konularında olduğu g b değ ş me yaklaşımların kend ç nde tasn f c dd b r
b ç mde sorun teşk l etmekted r. Toplumsal değ ş m g b sosyoloj y baştan ayağa kaplayan b r konuda
geçerl tasn fler oluşturmak b le başlı başına b r mesele olarak karşımızda durmaktadır.

Bu çerçevede değ ş mler lg l sosyoloj k yaklaşımların sıklıkla Merton’un kend değ ş m sosyoloj s n
gel şt r rken oluşturduğu tasn fe bağlı kalınarak sınıflandırıldığını söylemek mümkündür. Merton
sosyoloj dek açıklamaları büyük, orta ve küçük boy kuramlar olarak tasn f etmekted r. Ona göre büyük
boy kuramlar toplumsal gerçekl ğ hmal etmekte ve kurgusal kalmaktadır. Buna mukab l küçük boy
kuramlar se elde ett kler ver ler genelleme sorunu yaşamaktadırlar. Yan b r taraf soyut kalırken d ğer
taraf se somut fakat bağlamsızdır. Kend s n orta boy b r kuramcı olarak gören Merton’un kend
poz syonu Amer kan sosyal b l m cam asında Avrupa teor lerden kopuşun yaşandığı b r dönemde orta
yolcu b r sentezleme g r ş m n tems l etmekted r. Merton, Parsons’ın soyut büyük boy kuramı le çağdaş
Amer kan sosyoloj s nde sosyal ps koloj n n güçlü etk s le g tt kçe güçlenen küçük ölçekl amp r k
çalışmalar arasında b r köprü oluşturmaya çalışmıştır. Onun bu üçlü tasn f uzunca yıllar değ ş m sosyoloj
çalışmalarını tasn f ç n de kullanılmıştır. Bu çerçevede b r tarafa makro boy kuramlar olarak klas k ve yen
evr mc l k, döngüsel teor ler, şlevselc yaklaşım, klas k çatışmacılık, modernleşme kuramları
yerleşt r lmekte, öte tarafa se m kro ölçekl çalışmalar olarak Amer kan sosyoloj s nde b r dönem etk n
olan Morenocu sosyometr ve sosyal ps koloj k k ş l k çalışmaları yerleşt r lmekted r. Bu k s arasındak

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 224/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

vasatı tems l eden se yapısal- şlevselc l ğ n Merton’un ıslahından geçm ş hâl le çatışmacılık
yerleşt r lmekted r. Amer kan sosyoloj s n n kend çsel ger l mler ve gel ş m macerasına göre gel şt r lm ş
olan bu tasn f n Amer ka dışına çıkıldığında bazı sapmalar oluşturduğu görüleb l r. Z ra örneğ n
sosyoloj n n anavatanı Avrupa’da bu tasn f n m kro ucu h çb r zaman ABD’dek kapsam, güç ve etk nl kte
olmamıştır. Dolayısıyla değ ş mle lg l çalışmaların kuramlar arası b r çatışmacı l şk den z yade
sentezlemelerle gel şt ğ n göreb l r z. Örneğ n G ddensçı yapılaşma kuramı veya Bourd oucu l şk sel
sosyoloj bu tür b r sentezlemey yansıtır.

R chard P. Appelbaum’a (Appelbaum, 1988) göre toplumsal değ ş mle lg l sosyoloj k kuramlar dört temel
kategor altında ele alınab l r: evr m, denge, çatışma ve yükselme-çökme kuramları. Applebaum modern
toplumun doğuşu le yakından l şk l olan evr m kuramlarının varoluş mücadeles nde, en güçlünün ya da
en y uyum sağlayanın ayakta kalacağı varsayımına dayandığını vurgular. Ona göre bu evr mc ç zg k
ana hat üzer nden gel şm şt r: B r tara a Comte’un tems l ett ğ (B z buna Sa nt-S mon’u da dâh l
edeb l r z34) lkelden moderne doğru b r gel ş m hattına denk düşen doğrusal evr mc l k varken; öte
tara a da Durkhe m ve daha sonra da Parsons tarafından tems l ed len (b z buna Spencer’ı da rahatlıkla
lave edeb l r z) organ zmacı evr mc yaklaşım vardır. Bu k nc s uzmanlaşma-farklılaşma ve bütünleşme
kavramları etrafında karşılıklı bağımlılık süreçler ne bağlı daha karmaşık b r evr msel süreç tasv r
etmekted rler. Toplumsal değ ş me yönel k k nc kuramsal anahat çatışma yaklaşımlarıdır. Appelbaum
toplumsal değ ş m açıklayamadığını düşündüğü bu yaklaşımı çağdaş çatışma kuramlarıyla
sınırlandırmaktadır. Hâlbuk Marx le başlayan bu ç zg de Weber ve S mmels g b klas k sosyologların da
bulunduğu söyleneb l r. Üçüncü kategor de denge kuramları yer almaktadır. Denge kuramları kabaca
yapısal- şlevselc l kle tems l ed l r. Burada toplumda şlevler n sürekl l ğ f kr çerçeves nde b r denge
bulunduğu düşünülmekted r. Erk let (2007, s.262) Appelbaum’un durağanlık kavramını yanlış anladığını
söylerken haklıdır. Z ra o, durağanlıkla harekets zl ğ eş t olarak görmekted r. Hâlbuk bunlar b rb r nde
farklı şeylerd r. Yükselme-çökme kuramları se Appelbaum'un tasn f ndek dördüncü kategor ye denk
düşmekted r. Sorok n' ç ne yerleşt rd ğ bu kategor (b z sosyolog olmamalarına rağmen Spengler ve
Toynbee’y de buraya ekleyeb l r z) Ona göre toplumsal değ şmey karmaşık ve düzens z b r süreç olarak
görmekted r. Applebaum’un bu değerlend rmes kuramların kend ç nde genel b r düzen f kr ne
yaslandıklarını gözden kaçırmaktadır. Yüksel ş-çöküş kuramları değ şmey kümülat f ve karmaşıklığın
artışı olarak görmektense aks ne metateor k b r har c plan f kr ne daha fazla yaslanmakta oldukları
söyleneb l r (bu konuda detaylı b r tartışma ç n bk. Erk let, 2007, s. 260).

Lew s A. Coser Sosyolojik Düşüncenin Ustaları s ml eser nde gel şt rd ğ üçlü tasn fe göre değ şmeye
yaklaşımlar 

1. şlevselc l k, 

2. çsel değ şme kuramı ve 

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 225/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

3. çatışmacılık şekl nde tasn f etmekted r (Erk let, 2007, ss.266-268). 

Don Mart ndale de değ ş mle lg l kuramları felsef kökenler nden hareketle beş okul çerçeves nde tasn f
etmekted r:

1. Poz t v st organ zmacılık: a) Klas k dönem, b) Çözülme dönem (Sorok n)

2. Çatışma kuramları: a) İdeoloj k dönem, b)Çağdaş sosyoloj k çatışma kuramları

3. Şek lc sosyoloj : a) Yen Kantçılık b) Fenomenoloj

4. Toplumsal davranışçılık: a) Çoğulcu davranışçılık, b) Sembol k etk leş mc l k c) toplumsal eylem


kuramları (Parsons ve Merton)

5. Sosyoloj k şlevselc l k: a) Makro şlevselc l k (Parsons, Merton), b) M kro şlevselc l k: grup


d nam kler . (Erk let, 2007, s. 270)

Erk let (2007, 274, 278) bunlardan başka Margaret M. Poloma, P t r m A. Sorok n ve Walter L. Wallace'n n
sınıflamalarından bahsetmekted r. Buna ek olarak değ ş mle lg l b r yaklaşım gel şt ren her b r
sosyoloğun kend nden öncek b r k m tasn f etmekle şe başladığını bel tmek gerek r.

Aşağıda değ ş me yaklaşımlar bu tasn fler n arka planında yatan ayrıma göre ele alınacaktır. Merton’un
küçük boy yaklaşımlar olarak n teled ğ davranışçı yaklaşımlar k tabın (dolayısıyla bu bölümün) kapsamı
dışında görülmüştür. Z ra bu kategor 1950-60’ların Amer kan sosyoloj s ne mahsus b r durumu
yansıtmaktadır. Applebaum’un yapısal şlevselc l ğ öne çıkaran tasn f kend ç nde b r tutarlılık arz
etmekle b rl kte Marx ve Weber g b k öneml kaynağı tasn f dışı tutmakla malüldür. Aynı zamanda
yükselme-çökme teor ler le organ zmacı-evr mc yaklaşımlar arasındak metodoloj k öncüllerden
kaynaklanan benzerl kler göz ardı etmekted r. Dolayısıyla sosyoloj n n değ ş mle lg l teor k ve düşünsel
m rası aşağıda klas k ve çağdaş sosyoloj dek salınımlar çerçeves nde ele alınmaktadır.

14.2. Klasik Sosyolojinin Toplumsal Değişimle İlgili Mirası

Maureen T. Hall nan (1997) Amer kan Sosyoloj Derneğ n n 1996’dak yıllık kongres nde yaptığı başkanlık
konuşmasında toplumsal değ ş m ele alan sosyoloj k teor ler n genel ve özel olarak k ye ayrılab leceğ n
bel rtmekted r. Ona göre genel teor ler değ ş m soyut b r düzeyde açıklamaktadırlar. Bu teor ler
değ ş m n aktörler n bel rlemekte, değ ş m n nasıl gerçekleşt ğ n tanımlamakta ve muhtemel net celer n
tahm n etmekted rler. Özel teor ler se genel teor lerden türemekte ve bunlarda d le get r len gen ş çaplı
f k rler n detaylarını tesp t etmekted rler. Hall nan (1997, s. 4) bu çerçevede sosyal b l mler tar h nde genel
ve özel teor ler arasında b r döngü olduğunu d le get r r. Ona göre 

1. önce genel b r değ ş m teor s n n formüle ed l r; 


https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 226/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

2. ardından bu teor özel vakalara uyarlanarak test ed l r ve 

3. n hayet nde uygulamalar genelleşt r l p bütünleşt r lerek uyarlanmış yen b r genel teor üret l r. 

Bu döngünün sosyoloj de ne kadar sağlıklı b r b ç mde şled ğ tartışmalıdır. Z ra genel teor ler n ardından
özel teor ler gelse de üçüncü aşamada üret len yen genel teor ler n bu özel teor ler n gerçekleşt rd ğ
açılımları d kkate aldıkları şüphel d r. Yukarıdak ele aldığımız teor ler amp r k net celer n oluşturduğu
mkânlardan z yade farklı teor k ve ep stemoloj k bakış açılarının b rer net ces ym ş g b gözükmekted r.

Esasında sosyoloj le sosyal değ şme neredeyse eş anlamlıdır. Moore’un (1960, s. 818) d le get rd ğ g b
sosyal değ şmeye da r bütüncül b r nceleme sosyoloj n n bütün konularını ve alt başlıkların çermekted r.
Belk de bu sebeple Boudon’un (1991) kapsamlı b r b ç mde eleşt rd ğ g b sosyoloj dek toplumsal
değ ş m kuramları başarılı olamamıştır. Ona göre toplumsal değ ş m genell kle formel model ve teor ler
kapsamında nceleyen sosyoloj yeterl b r çerçeve oluşturamamıştır. Bu teor ler daha z yade tar hsel
gel şmen n n ç n gerekl olduğunu ele almakta ve nomoloj k b r konumda kalmakta; sosyal gerçekl ğ
anlamayı engellemekted rler (Boudon, 1991, s. 225). Boudon’un bu eleşt r s yukarıda d le get r ld ğ g b
özel teor lerle gerçekleşt r len m kro düzeyl anal zler n genel teor lere yansımaması anlamına da
gelmekted r.

Bu k tabın ger de kalan bölümler nde ele alındığı üzere bu başarısızlıkta sosyoloj n n doğuşunun özel
koşulları c dd b r b ç mde etk l olmuştur. Yukarıda ele alındığı üzere klas k sosyoloj toplumsal değ ş m
konusu le modern toplumun doğuşunu açıklamak üzere lg lenm şt r. Bu çerçevede Aydınlanmacıların
modern tey meşrulaştırmak üzere ürett kler lerleme ve evr m teor ler klas k değ ş m teor ler n n genel
çerçeves n teşk l etm şt r. Onlar toplumsal değ şmey modern tey ortaya çıkaran b r olgu olarak
görmekteyd ler. Belk olgusal olarak bunda haklı olab l rler. Z ra sosyoloj n n doğduğu modern toplumun
oluşma çağında Marx’ın meşhur tab r yle “katı olan her şey buharlaşıyor,” b r değ ş m kasırgası
Avrupa’dak tüm sosyal fenomenler alt üst ed yordu. Ancak klas k sosyologların gel şt rd kler teor ler bu
değ ş mler olgusal düzeyde ncelemek yer ne soyut tar hsel lerleme yasalarını tesp t etmeye yöneld ler.
Z ra onların esas problemat ğ modern toplumu d ğer toplum b ç mler karşısında savunmak ve
modern tey Avrupa merkezc b r b ç mde açıklamaktı. Böylece Boudon’un eleşt rd ğ g b kurgusal ve
spekülat f olan teor ler gerçekl ğ n yer n almaya başladı. Z ra bu teor ler n kend ler kurgusal ve spekülat f
olduklarını kabul etmemekteyd ler.

İlerlemec evr mc teor syenler b rb r n tak p eden b r süreç dâh l nde toplumların daha bas t ve tekdüze
olandan daha ler ve karmaşık olana doğru b r evr m geç rd ğ n düşünmekted rler. Hegel’ n üçlemes le
metateor k b r temele kavuşan lerlemec l k on dokuzuncu yüzyılın sorgulanmayan temel f krî çerçeves n
teşk l etmekted r. Sa nt-S mon lerlemec l k çerçeves nde toplumsal değ ş m sanay n n b r net ces olarak
görmekted r. Benzer şek lde Comte düşüncen n ve b l mler n evr m net ces nde meşhur üç hâl yasasına
varmaktadır. Ona göre tar hte toplumlar sırasıyla teoloj k, metaf z k ve poz t f aşamalardan geçm şt r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 227/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Marx’ın kölel kten feodal topluma oradan da burjuva toplumuna doğru geç ld ğ ne da r aşamalı tar h
görüşü de bu tür b r evr mc anlayışın örneğ olarak göster leb l r. Spencer se aynı s stemat ğ toplumsal
farklılaşma ve bütünleşme f kr çerçeves nde kurmaktadır. Ona göre toplumlar askerî toplumdan sanay
toplumuna doğru ş bölümü çerçeves nde şek llenen tar hsel b r değ ş m çer s nded rler. Benzer şek lde
Durkhe m de gel şme seyr n mekan k dayanışmaya göre şek llenen lkel ve geleneksel (sanay önces )
toplumlardan organ k dayanışmaya göre şek llenen sanay toplumuna doğru b r evr m sürec olarak
görür. Böylece ona göre de toplumlar tar h çer s nde b r evr m sürec ne tab d rler. Klas k sosyologlardan
sadece Weber bu tür lerlemec b r soyut ve genellemec değ ş m f kr ne karşı çıkarak m kro düzeydek
olgulardan hareketle b r gel şme anlayışı gel şt rmeye çalışır. Belk de Weber’ n genel b r değ ş m teor s ne
sah p olmaması le net celenen bu anlayışın onun ep stemoloj s le yakından l şk s olduğu kadar
dönem n sosyal s yasal koşulları le de yakından l şk s mevcuttur. Bu yönüyle Weber, yukarıda
Hall nan’ın d le get rd ğ çevr mdek k nc aşama ç n gerekl kavramsal ve metodoloj k çerçevey
oluşturmuştur.

Kend s nden öncek sosyoloj k gelenekten b r hayl farklılaşan b r anal z gerçekleşt rmes sebeb yle Weber
sıklıkla kend s nden öncek lerle karşılaştırılmıştır. Pol t k terc h ve yönel mler b r yana bırakarak
söyleyecek olursak bu karşılaştırmaların sosyoloj k teor n n mkânlarını daha y kavramak ç n y b r
zem n oluşturduğunu söylemek mümkündür. Z ra böylece sosyoloj k teor ve kavramları daha kolay
anlayab lmek mümkün hâle gelmekted r. Weber’ n Marx le karşılaştırılması meşhurdur. Genell kle soğuk
savaş dönem n n s yasal talepler ne denk düşen bu karşılaştırmalar uzunca b r süre Weber’ bel rl b r
bağlamda anlaşılmaya mahkûm etm şt r. Bunda Weber’ n kend hayatında da Marks zm le yüzleşm ş ve
zaman zaman ona b r cevap üretme arayışına g rm ş olmasının da etk s elbette mevcuttur. Marx’ın
değ ş m model lk bakışta Weber’ n değ ş m anlayışı le kes n b r karşıtlık arz etmekted r. Yukarıda ele
alındığı g b Marx tek etkenl , determ n st ve poz t v st b r değ ş m anlayışına sah pt r. Hâlbuk Weber’ n,
tam aks ne çok etkenl , doğrusal ve determ n st olmayan b r değ ş m f kr söz konusudur. Bu Marx ve
Weber’ n ep stemoloj k temellere sah p olmalarına bağlanab l r. Marx’ın sosyal olguları doğa
b l mler ndek neden sonuç l şk s ç nde ele alan poz t v st real zm ne karşı Weber’ n anlamacı sosyal
eylem teor s sosyal eylem n doğa b l mler n n konusu olan eylemden farklı b r b ç mde neden ve sonuca
ek olarak anlamı da çerd ğ n ben msemekted r.

Ancak kolayca kabul ed leb l r olan bu yüzeysel bakışın ötes ne geç ld ğ nde Marx le Weber’ n değ ş m
teor ler nde benzerl kler d kkat çekmekted r. İlk defa 1932’de Karl Löw th (1993) tarafından d le get r len
en temel benzerl k her k s n n de sosyal değ ş m le modern toplumun ortaya çıkışını eş anlamlı olarak
kullanmalarıdır. Aynı zamanda bu değ ş m ortaya çıkaran sa k olarak akılcılaşma etrafında da ortak b r
kanaate sah pt rler. Her ks de kap tal st toplumun ontoloj s n benzer br b ç mde
değerlend rmekted rler. Bu ontoloj k mah yet kaçınılmaz b r b ç mde sorunlu, fakat aynı zamanda
geleneksel toplumlarla karşılaştırıldığında devr mc d r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 228/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Weber, sadece Marx le değ l d ğer b r kurucu s m olan Durkhe m le de karşılaştırılmıştır. Bu k


sosyoloğun özell kle Amer kan sosyoloj s ndek l şk s b r karşıtlık olmaktan z yade genell kle sentezleme
şekl nde gerçekleşm şt r. Bu sentezleme çabaları dâh l nde onların değ ş m le lg l teor ler çeş tl
b ç mlerde karşılaştırılmıştır. Boudon (1991, s. 43), Durkhe m le karşılaştırıldığında Weber’ n
sosyoloj s nde genel b r geçerl l k f kr n n mevcut olmadığını bel rtmekted r. Ona göre olgular arasında
benzerl klere ve düzenl l klere yönelmeyen Weberyen sosyoloj bu tür örüntüler d ğerler g b b r durum
olarak değerlend rmekted r. Bunda Weber’ n sosyal b l mler nomoloj k olarak görmemes n n öneml b r
payı mevcuttur. Bu çerçevede Weber’ n sosyal eyleme odaklanan makro değ ş m anal z Durkhe m’ n
rasyonel b reye dayalı yapısalcı anal z nden c dd b r b ç mde farklılaşmaktadır.

Ancak bu kopuşa odaklanmak başka b r noktada yaşanan yakınlaşmayı gözden kaçırmaya neden olab l r.
Edward T ryak yan (1995), Durkhe m’ n sosyoloj k real zm Weber’ n yöntemsel b reyc l ğ le b r karşıtlık
çerse de gündel k yaşamın dönüşümü noktasında bu k teor syen n b rb r ne hayl yaklaşmış olduğunu
ler sürmekted r. Ona göre bu yakınlaşma d nam k b r değ ş m mkânı sağlayan Weber’ n kar zma kavramı
le Durkhe m’ n kolekt f galeyan kavramlarının b rl kte değerlend r lmes nden neşet etmekted r
(T ryak an, 1995, s. 271-272). Weber’ n kar zmasında kutsal le l şk l olana ver len olağan dışı rol ve
konum g b Durkhe m de gündel k kt sad hayatın ortasında kutsalın oluşturduğu olağan dışılıktan
bahsetmekted r. N hayet nde hem Weber hem de Durkhe m nad r, olağan olmayan dönemlerde
kurumsallaşmış otor teye yönel k tehd tlerde aktörler n tutum ve davranışlarının da gündel k sınırları
aşması ve akılcı olmayan şevkle beslenen b r tür kahramanlık gösterme kapas tes ne sah p olmaları
gerekt ğ n düşünmekted rler (T ryak an, 1995, s. 273).

Bu çerçevede Weber sosyoloj s değ ş m gerçekç b r b ç mde kuramsallaştırmak ç n uygun


ep stemoloj k, metodoloj k ve kavramsal araçları barındırmaktadır. Ancak Weber de kend s nden
öncek lerde olduğu g b bu araçları b r yana bırakarak kend deograf k b l msel anlayışından sapmakta ve
değ ş m açıklarken modern tey temellend rmeye g r şmekted r. Böylece o m kro düzeyde kend nden
öncek sosyoloj k gelenekten kopup sosyal real teye daha fazla yaklaşırken, makro düzeyde bu geleneğe
eklemlenerek kurgusal b r teor leşt rmeye g r şmekted r.

Klas k sosyoloj de temelde lerleme ve evr m f kr üzer nde gel şen toplumsal değ ş m çalışmaları makro
düzeyde toplumun doğuşunu açıklamaya çabalamaktadırlar. Çağdaş sosyoloj bu m ras üzer nde hareket
ederek toplumun doğuşu problem nden toplumun şley ş problem ne yönelm şlerd r. Bu çerçevede
çağdaş sosyoloj se bu konuda daha fazla çeş tl l ğe sah pt r. Döngüsel teor ler, yapısal- şlevselc l k,
çatışmacılık, yen evr mc l k bunlardan b rkaçıdır.

14.3. Çağdaş Sosyoloji’de Toplumsal Değişim

Merton’un tasn f ett ğ ne göre çağdaş sosyoloj de değ ş me yaklaşımlar orta boy kuramlar çerçeves nde
şek llenm şt r. Sayıları daha çok olmakla b rl kte çağdaş sosyoloj k teor dek beş temel yaklaşımı
bel rtmek gerek r. Bunlar sırasıyla tar hsel döngü yaklaşımları, yapısal- şlevselc denge teor ler , çatışma

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 229/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

kuramları, yen -evr mc l k, modernleşme kuramları olarak l steleneb l r. Buna ek olarak sanay sonrası
toplum kuramları, post-medern toplum kuramları, küreselleşme kuramları da toplumsal değ ş mle lg l
b r başka hattı tems l etmekted r.

Döngüsel kuramlar on dokuzuncu yüzyıl lerlemec l ğ n n gel şt rd ğ tar hsel v zyonu ters ne çev ren
yaklaşımlardır. Toplumsal değ şmey b r d z döngüsell kle fade eden Sorok n bu yaklaşımın sosyoloj dek
başlıca tems lc s d r. Tar hte b r lerleme değ l b r döngü görmekted rler. Buna göre tar h da m b r
lerlemeyle değ l, yüksel ş ve düşüşler n b rb r n tak p eden düzenl tekrarları le gerçekleşmekted r. Tar h
kavrama ve kavramsallaştırmada t raz ett ğ lerlemec l kten aslında pek b r farkı yoktur. Sadece dönem n
ortamı gereğ nce b r düşüş f kr daha caz p görünmekted r. N tek m teor n n önde gelen s mler nden b r s
olan Toynbee'n n 1930’larda gel şt rd ğ teor ler n 1950’lerde değ şt rmes de buna delalet etmekted r.
1980’lerde b r d z yüksel ş ve düşüş eser le yen den gündeme gelse de döngüsell ğ n sosyoloj k teor de
gen ş b r tems l elde edemed ğ söyleneb l r.

Y rm nc yüzyılda toplumsal değ ş mle lg l asıl hegemon k açıklama yapısal- şlevselc l kt r. On dokuzuncu
yüzyılın büyük kuramlarının b r karışımı olan yapısal şlevselc l k 1930-1960 arasında Amer kan
sosyoloj s n n değ ş mler lg l resm görüşü g b d r. Parsons’ın gel şt r p egemen hâle get rd ğ bu teor
özell kle 1945 sonrasında yaygın değ ş m karşıtlığı eksen nde toplumsal değ ş m nkara yönelm şt . Z ra
bu dönemde değ ş m demek “sosyal zm” demekt r. Toplumu değ ş k şlevler gören unsurların b r düzen
çer s nde b r araya geld ğ b r bütün olarak gören yapısal- şlevselc sosyologlara göre Amer kan toplumu
her bakımdan b rb r le uyumlu ve şlevsel parçalardan oluşmuş, değ ş m n mkânsız olduğu b r
toplumdur. Her ne kadar Merton unsurların sadece şlevler n n değ l aynı zamanda bozuk- şlevler n n
( şlevs zl kler n n) de toplumsal düzen n şlemes ve değ şmes ç n gerekl olduğu f kr yle bu tutucu
teor ye d nam zm katmaya çabaladıysa da yapısal- şlevselc l k kend s ne yönelt len eleşt r ler karşısına
ger çek lm şt r.

Ancak onun m rası modernleşme kuramları çerçeves nde devam etm şt r. Yapısal- şlevselc l k toplumsal
değ ş m tar h boyunca değ ş k toplum b ç mler arasında gerçekleşen b r geç ş olarak görmekted r.
Dolayısıyla son aşama olan modern toplumun artık b r st krara kavuşmuş olması ve değ ş m n olmaması
doğaldır. Ancak özell kle savaş sonrası dönem n ortamı gereğ dünyada henüz bu aşamaya er şmed ğ ,
dolayısıyla değ ş me hâlen ht yaç duyan toplumların varlığı söz konusudur. İşte burada yapısal-
şlevselc l ğ rev ze eden modernleşme kuramları devreye g rmekted r. Buna göre modern ten n Batıda
ortaya çıkışının aşamaları ve b ç m eğer doğru b r b ç mde anlaşılırsa, modernleşmeye ht yacı olan
toplumlar ç n b r rehber teşk l ett r leb l rd . 1950’lerde önce kt sad kalkınma le lg l olarak ortaya atılan
bu teor ler 1960’larda g tt kçe demokrat kleşme, sekülerleşme, bürokras g b hemen hemen tüm alanları
kapsayan dönüşüm teor ler ne yer n bırakmıştır. Buna göre Batı tecrübes her alanda ortaya çıkarılarak
b r yol har tasına dönüştürülmel ve modernleşen toplumlara uygulanmalıdır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 230/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Yapısal- şlevselc l k, çatışma kuramları tarafından, modernleşme kuramları da bağımlılık okuşu


tarafından çet n b r eleşt r ye tab tutulmuştur. Çatışma kuramları yapısal şlevselc l ğ n mükemmel
uyumlu toplum f kr ne saldırmışlardır. Özell kle Lockwood ve Dahrendorf’un tabakalaşma çalışmaları le
gösterd ker üzere bu şlevsel uyum f kr toplumda yaşanan çatışmaların üzer ne örten b r perde şlev
görmekteyd . Onlara göre toplum b rb r ne yapısal şlevlerle tutunan parçalardan değ l, çatışmalardan
müteşekk ld r. Toplumda değ ş k gruplar arasında güç, prest j ve konum ç n b r mücadele yürümekted r
ve bu toplumsal değ şmen n temel d nam ğ n teşk l etmekted r. Onlara göre toplumsal değ ş m her
toplumda mevcuttur. Z ra her toplum, her an toplumsal çatışmaya sahned r. Toplumsal değ şme ve
çatışma her an her yerded r. Her toplum, bazı üyeler n n ötek üyeler üzer ndek zorlamalara
dayanmaktadır. Dolayısıyla toplum ç ndek her unsur, onun değ ş m ne katkıda bulunmaktadır.

Benzer b r eleşt r y bağımlılık okulu modernleşme kuramlarına yöneltm şt r. Modernleşme kuramları Batı
dışı ülkelerdek modernleşememey bu ülkelerdek dah l koşullara bağlamakta ve bu dah l koşulları
değ şt recek müdahaleler önermekteyd ler. Z ra onlara göre buralarda moderleşme önündek engeller
kaldırılır ve b r değ ş m vmes ver l rse modernleşme sağlanacaktır. Bağımlılık okulu se bu f kr dışsal,
uluslararası ekonom -pol t k koşulları hmal etmekle eleşt rmekted r. Z ra onlara göre
modernleşememen n esas neden bu ülkeler n kend çsel koşulları değ l, Batılı modern devletler
tarafından sömürgeleşt r lm ş olmalarıdır ve eğer kend ler ne öner len modernleşme reçeteler n
uygularlarsa bu bağımlılık l şk s n değ şt rmeyecekler ç n y ne modernleşemeyeceklerd r. Bunu pek çok
amp r k örnek gösteren bağımlılık okulu mensuplarına göre Batı dışı toplumlarda b r toplumsal değ ş m
ç n evvela küresel ekonom pol t ğ n değ şmes gerekmekted r. Bu eleşt r ler karşısında tutunamayan
modernleşme kuramları, sunduğu reçeteler n de başarıya ulaşamayacağı anlaşılınca 1980’lerden t baren
sahneden tamamen çek lm şlerd r. Ancak aşağıda ele alınacağı üzere Türk ye’de modernleşme
kuramlarının z nden g den çalışmaların ömrünün daha uzun olduğunu söylemek mümkündür.

Öte yandan y rm nc yüzyılın başında t barını kaybeden evr mc yaklaşımların 1960’lardan t baren
toplumsal değ ş mle lg l açıklamalara ger döndüğünü görmek mümkündür. 1930’lu yıllardan t baren
Darw n' n evr m kuramı le Mendel' n kalıtım kuramını modern moleküler b yoloj ve matemat ksel
popülasyon genet ğ ışığında b rleşt ren Modern Evr msel Sentez evr mc l ğe yen temeller sağlamış; bu
temeller üzer nde yen -evr mc l k 1940’larda arkeoloj de, ardından antropoloj de ve 1960’lardan t baren
de sosyoloj de ger ye dönmeye başlamışlardır. Klas k evr mc l kten farklı olarak se çok hatlı ve ht mall
b r evr msel bakışa sah p oldukları görülmekted r. İnsanlık tar h ndek evr m enerj kaynaklarının,
b lg n n, tekn ğ n ve let ş m n evr m g b etkenler etrafında açıklayan evr mc l k 1990 sonrasında gel şen
genb l m le yen b r temel kazanmıştır. Günümüzde g tt kçe etk n hâle gelen yen -evr mc l k toplumu b r
organ zmanın kend s n yen kouşullara uydurması g b , kend s ne yönelen dah l ve har c etk lere göre
şek l değ şt ren b r mekan zma olarak görmekted r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 231/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Robert N sbet, Social Change and History s ml eser nde lerleme, evr m kavramlarını eleşt rd ğ g b
sosyal değ ş m kavramını da eleşt r r ve değ ş m n sosyologlardan z yade tar hç ler n lg alanı olması
gerekt ğ n ler sürer. Ona göre bu teor ler n varsaydığı değ ş m n bağlı olduğu çsel etkenler bel rleyen
genel kanunlar mevcut değ ld r. Z ra N sbet, değ ş m n kısmen çsel etkenler ama daha z yade dışsal
etkenler tarafından oluşturulduğunu düşünmekted r.

14.4. Türkiye’de Toplumsal Değişim ve Modernleşmenin Ele Alınışı

M llî Kütüphane eser s mler kataloğunda modernleşme anahtar kel mes le yapılacak b r arama b ze
çarpıcı net celer vereb l r. Böyle b r aramada Türk ye’de sosyal b l mler açısından değerlend r ld ğ nde
modernleşme konusu hemen hemen bütün konuların temel ne yerleşen b r konu olarak öne çıkmaktadır.
D n, hukuk, s yaset, b rey, toplumsal l şk ler g b pek çok konu modernleşme, modern te çerçeves nde ele
alınmıştır.

Alper Kal ber (2002) Türk Modernleşmesini Sorunsallaştıran Üç Ana Paradigma s ml yazısında Türk ye’de
modernleşmeye yönel k üç temel yaklaşımdan bahsetmekted r: 

1. Sosyoloj k yaklaşımlar, 

2. Bürokras ve devletç yaklaşımlar, 

3. S yasal kt sat temell yaklaşımlar. 

Bu parad gmaları “modernleşme sürec nde Türk ye'de devlet k ml ğ n n ve devlet-toplum l şk ler n n
nasıl b ç mlend ğ ne da r tahl ller ne vurgu yaparak” rdeleyen Kal ber her b r parad grnayı karakter st k
özell kler n tems l eden en bel rg n b ç mde tems l eden b r yazara odaklanarak ele almıştır. Bu çerçevde
onun hareket noktasını sosyoloj k yaklaşımlar ç n Şer f Mard n, bürokras ve devlet merkezc yaklaşımlar
ç n Met n Heper ve s yasal kt sat temell yaklaşımlar ç n de Çağlar Keyder oluşturmaktadır.

Kalıber, modernleşme anal z nde sosyoloj k ve s yasal araçlara öncel k tanıyan sosyoloj k temell anlayışın
Şer f Mard n, N yaz Berkes ve b r ölçüye kadar Tarık Zafer Tunaya'nın çalışmalarında fades n bulduğunu
bel rtmekted r. Sosyoloj k yaklaşım, sosyoloj k olması haseb yle öncel kle Türk ye’n n kend ne özgü
toplumsal ve s yasal n tel kler n ortaya koyma çabası çer s nded r. Mard n’ n Türk s yasasını
açıklayab lecek b r anahtar olarak sunduğu merkez-çevre kavramsallaştırması böyle b r sosyopol t k yapı
f kr ne dayanmaktadır. Kalıber’e göre Mard n’ n merkez-çevre l şk ler çerçeves nde modernleşmeye
yaklaşımı Türk ye'de ve Batı Avrupa'da yaşanan deney mler n karşılaştırılmasına stratej k b r önem
atfetmekted r. Z ra ona göre devlet gücünün merkezîleşmes ndek bu deney m farklılığı, devlet-toplum
l şk ler n n de farklı b r tarzda kurulması sonucunu doğurmuştur. Bu çerçevede Kalıber Mard n’ n
anal z nden hareketle Batı'da modern devlet yaratan merkezîleşme sürec n n “çevresel güçlerle
uzlaşmaya dayalı ve onların merkez otor te karşısında özerkl kler n y t rmeden yönet m erk n n b r

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 232/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

parçası hâl ne gelmeler ne olanak tanıyacak” çok boyutlu b r d z karşılaşma sonucunda gerçekleşt ğ n ,
buna mukab l “Türk s yasasında gerek Osmanlı gerekse Cumhur yet dönemler nde bu karşılaşmanın,
merkezle çevre arasında (devlettoplum olarak da okunab l r) tek boyutlu b r çatışma hâl nde” cereyan
ett ğ n bel rtmekted r (Kalıber, 2002, p. 109).

Kalıber’ n ele aldığı k nc yaklaşım se daha çok s yaset b l mc ler ve s yasal tar hç ler tarafından
kullanılan bürokras ve devletç yaklaşımlardır. Devlet temel anal z b r m olarak alan ve Met n Heper
tarafından tems l ed len bu yaklaşım Türk ye’dek güçlü devlet geleneğ n tar hsel kökenler , özgün
n tel kler ve dayandığı meşru yet zem n yle açıklamaya yönelm şt r. Kalıber (2002, pp. 113–114), Heper’ n
de Mard n g b merkez-çevre kavramsallaştırmasını temele aldığını ve bu çerçevede bu kutuplaşmanın
s yasal seçk nler ve devlet seçk nler bağlamında yen den üret l ş ne odaklandığını bel rtmekted r. Ancak
Mard n’ n sosyokültürel anal z Heper’ devlet-merkezc kuramında daha s yasal, kurumsal b r boyuta
taşınmıştır. Modern devlet b ç m ve mantığının Türk ye s yasasının dönüşüm koşullarını bel rlemes
b ç m n ele alan Heper, Türk ye’n n modernleşme tar h n bürokrat k devlet seçk nler n n eylem ve
söylemler ne özel b r önem vermekted r. Kalıber Heper’ n yaklaşımının devlet n toplum karşısındak
konumunu anlamak bakımından etk l b r çerçeve önerd ğ n bel rtmekte; onu devlet merkezc
davranarak toplum çer s ndek konumları, kutuplaşmayı ve d ğer demokras sorunlarını göz ardı etmekle
tham etmekted r.

Kalıber’e göre Türk modernleşmes n ele alan üçüncü parad gma se s yasal kt sat temell yaklaşımdır.
“Çağlar Keyder, Korkut Boratav, Gülten Kazgan g b çoğunlukla Marks st gelenekten gelen kt satçılar”
tarafından oluşturulan bu parad gma Türk ye’dek modernleşmey kap tal st dünya ekonom s n n ortaya
çıkışı ve yayılması çerçeves nde ele almaktadır (2002, pp. 118). Kalıber’e göre Keyder tarafından tems l
ed leb len ve daha çok dünya s stem yaklaşımı ve çevreselleşme l teratürüne dayanan “bu parad gmaya
dâh l ed leb lecek çalışmalarda Türk modernleşmes n n k ayrı bağlamda ncelend ğ öner leb l r: 1)
Osmanlı toplumsal kuruluşunun KDE le büttünleşmes sonucunda çevreselleşmes , 2) S yasa ç ndek
bel rley c l ğ n korumak ve sürdürmek steyen bürokras n n üret m ve bölüşüm l şk ler üzer ndek
tekel n yen den tes s etme çabaları” (Kalıber, 2002, p. 118). Bu yaklaşım modernleşmey kap tal stleşme
le eş anlamlı olarak görmekte ve Türk ye’n n dünya s stem ne eklemlenme arayışlarına odaklanmaktadır.
Bu süreçte devlet denet m nde yaşanan modernleşme devlet le toplum arasındak l şk y tahakkümcü
b r b ç me dönüştürmüştür. Devlet n toplumu modernleşt rmek üzere üret m ve bölüşüm l şk ler n
kullanımı söz konusudur. Bu bakımdan Kalıber’ n Ahmet İnsel’den faydalanarak gel şt rd ğ açıklamaya
göre modernleşme dönem kt sad pol t kaları, devlet seçk nler n n ekonom k terc hler nden çok
çağdaşlaştırılması gereken toplum üzer nde uyguladıkları yakından denet m n müdahale alanını
alab ld ğ ne gen şletmeye yarayan araçlarını tems l etmekted r (İnsel, 1995, s. 47’den Kalıber, 2002, p.
121).

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 233/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Sonuç olarak Kalıber, bu parad gmaların nkâr ed lemez b r b ç mde Türk s yasal ve ekonom k
modernleşmes n n kavranmasına anlamlı katkılarda bulunduklarını bel rtmekted r. “Türk modern tes n n
özgün n tel kler n ; barındırdığı çel şk , sapma ve ger l mler kavramsallaştırmayı olanaklı kılan b r
l teratürün oluşmasını sağlayan” bu yaklaşımların ayrı kuramsal kulvarlarda konumlanmalarına karşın
aynı ontoloj k ve ep stem k ön kabullerden yola çıktıklarını bel rten Kalıber, bu yaklaşımların arasındak
benzerl k ve/veya ortaklıkların farklılıklardan daha öneml olduğunu bel rtmekted r. Ona göre bu
yaklaşımlar arasındak en temel benzerl k devlete verd kler konumdur. Bu çerçevede Kalıber (2002, p.
108, 122-123) Türk modernleşmes n ele alan bu temel parad gmalara yönelt leb lecek başlıca eleşt r ler
şöyle sıralamaktadır:

1. ver l b r gerçekl k olarak aldıkları devlete kuramsal soruşturmalarında ontoloj k ve ep stemoloj k


b r öncel k ve ayrıcalık atfetmeler ; 

2. türlü ç ve dış pol t k performanslar, söylemler ve tems l yet mekan zmalarıyla her sefer nde
yen den üret len devlet k ml ğ n sorunsallaştırmamaları; 

3. dış pol t kanın oluşturulmasında ben msenen söylem ve davranış prat kler n n devlet k ml ğ n n
temel unsurlarından olduğu gerçeğ n hmal ederek yalnızca çsel d nam kler uyarınca açıklamaya
çalışmaları. 

Buna karşın Türk ye'de modernleşmen n ve devlet-toplum l şk ler n n tahl l nde yen ufuklar açacak b r
anal t k ve metodoloj k tavrın gel şt r lmes ç n se şunları önermekted r: 

1. devlet kend s ne tanınan ontoloj k ve ep stemoloj k öncel k ve ayrıcalığı ger alarak kuramsal
soruşturmanın b r nesnes yapılmalıdır; 

2. devlet k ml ğ n n türlü mekan zmalar aracılığıyla her an yen den ve yen den üret lme koşulları
araştırılmalıdır ve 

3. Türk modernleşmes sadece çsel d nam klere göre değ l ç ve dış s yasal süreçler arasındak
etk leş m değerlend rerek dışsal unsurları da yeter nce d kkate alan b r yöntemle ele alınmalıdır
(Kalıber, 2002, p. 124).

Bu şek lde Türk modernleşmes le lg l yaklaşımları derl toplu b r tasn fe tab tutan ve farklı b r yaklaşım
ç n başlangıç öner ler n şek llend ren farklı bakış açılarını yansıtan bu yaklaşımların benzerl kler n bu
şek lde keşfetse de aslında bu benzerl kler oluşturan kuramsal arka planı göz ardı etmekted r. Onun
bıraktığı bu boşluk kısmen Türk modernleşmes l teratürünün Avrupamerkezc b r bakış açısına göre
şek llenmes n nceleyen İsma l Çağlar (2013) tarafından doldurulmaktadır. Çağlar yakın zamanda kaleme
aldığı “Türk Modernleşmesi Literatürünün Avrupamerkezcilik Penceresinden Değerlendirilmesi” başlıklı
makales nde Gülalp ve Ardıç’ın z nden g derek Türk modernleşmes l teratüründe çatışma ve telf k
https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 234/240
30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

parad gması olarak adlandırdığı k temel yaklaşım bel rlemekted r (Çağlar, 2013, p. 138). Bernard Lew s
ve N yaz Berkes tarafından tems l ed len çatışma parad gmasına göre Osmanlı ve Cumhur yet dönemler
arasında taban tabana zıtlık ve kes n kopuş vardır. Çatışma parad gması, bu dd ayı yukarıdan tar h bakış
açısıyla ler sürmekte ve savunmaktadır. Temelde Er k Jan Zürcher tarafından tems l ed len telf k
parad gması se tabandan tar h perspekt f ne de yer açarak Osmanlı ve Cumhur yet modernleşmeler
arasındak devamlılıkları vurgulamaktadır. Çağlar bu çerçevede Avrupamerkezc l ğ aşmanın b r yolu
olarak tabandan tar h yaklaşımının katkılarına d kkat çekmekte ve bu çerçevede İsma l Kara’nın
çalışmalarını örnek olarak göstermekted r.

İlg nç b r çerçeveden hareket eden Çağlar Türk modernleşmes l teratüründe hayl etk l olmuş k tapların
s mler n n çev r s nde yaşanan değ ş mler le Avrupamerkezc kavramsallaştırma ve kuramsallaştırma
arasındak yakın bağı ortaya koymaktadır.

Çatışmacı parad gma Türk modernleşmes n Doğu le Batı, geleneksel le modern, d nî le seküler
arasındak çatışma üzer nden ele almaktadır. Bernard Lew s’ n Modern Türkiye’nin Doğuşu ve N yaz
Berkes’ n Türkiye’de Çağdaşlaşma s ml eserler tarafından örneklenen ve yaygınlaştırılan bu yaklaşım
Osmanlı le Cumhur yet’ b rb r ne taban tabana zıt k dünya olarak ele almaktadırlar. Burada ortaya
çıkan yen Türk ye vurgusu Türk ye’n n modernleşme ç n esk le tüm bağlarını kopararak rad kal b r
b ç mde değ şmes n n gerekt ğ n fade etmekted r. Bu türden k l zıtlıklar üzer nden anal zler yapmanın
“ st snaları düşünmeden genelleme yapma ve detaylara g rmeden sath görünüşe göre hüküm vereb lme
konforu” sağladığını fade eden Çağlar (2013, p. 141), bu şek lde “b r tara a muazzam Avrupa meden yet ,
onun karşısında se onunla müspet ya da menf b r l şk ye g rer g rmez kaçınılmaz olarak etk altında
kalan ve dönüşmeye başlayan b r Doğulu İslam ülkes ”n n yer aldığını bel rt r. Ona göre bu tür k l zıtlık
şark yatçı b r kavramsallaştırmayı Avrupamerkezc b r kuramsallaştırmayı bünyes nde taşımaktadır.

Çağlar’a göre Türk modernleşmes n ele alan d ğer b r temel yaklaşım olan telf k parad gması se Er k Jan
Zürcher tarafından gel şt r lm şt r. Ona göre Modernleşen Türkiye’nin Tarihi s ml eser nde “Türk ye’n n
“modern tar h n ” yazarken modernleşmey geleneksel le modern n, d n le çağdaşlaşmanın, Doğu le
Batı’nın uzlaşmaz çel şk s eksen nde açıklamaktan z yade, Avrupa’da başlayan değ ş m n Osmanlı
İmparatorluğu üzer ndek etk s n g tt kçe arttırmasına ve artan etk ye çer den ver len tepk lere”
odaklanan Zürcher de kaba b r b ç mde olmasa da temel de Avrupamerkezc poz syonu korumaktadır
(Çağlar, 2013, p. 146). Z ra “Osmanlı’nın yaşadığı dönüşüm sürec n n kend başına Osmanlı toplumundan,
devlet aygıtından, kültüründen ve benzerler nden kaynaklanan” kısımlarını d kkate almayan bu
yaklaşımda Türk modernleşmes n Avrupa’da yaşananlardan hareketle açıklamaktadır (Çağlar, 2013, p.
146). Çatışmacı parad gmadan farklı olarak telf k parad gması modern Türk ye’y Osmanlının b r devamı
olarak görmekted r. Toplumsal süreçler anlamak bakımından farklı mkânlar sunan bu yaklaşımın en
temel özell ğ sürekl l ğ göstermek üzere m kro toplumsal süreçler anal z emes , Çağlar’ın
kavramsallaştırması le aşağıdan b r tar h görüşünü ben msemes d r.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 235/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Tabandan tar h perspekt f n n Avrupamerkezc l ğ n etk s n aza nd rmektek faydasına vurgu yapan
Çağlar’ın anal z Kalıber’de olduğu g b toplumsal değ ş m ve modernleşmey değerlend ren yaklaşımların
kuramsal arka planına g rmekte yeterl b r çerçeve sunamamaktadır. Bu tür b r sorgulamanın
yapılab lmes ç n Türk ye’de sosyal b l mler n gel ş m ne ve toplumsal değ şme le lg l kuramsal
tartışmalara bakmak gerekmekted r. Aşağıda Türk ye’de sosyal b l mler çer s nde toplumsal değ şme le
lg l yapılan değ ş k anal zler teker teker ele alındıktan sonra, sonuç kısmında toplumsal değ ş m ve
modernleşme le lg l yaklaşımlar kuramsal arka planları çerçeves nde yen b r tasn fe tab tutulacaktır.

Bu k tabın 12 ve 13. bölümler nde ele alındığı g b Türk ye’de toplumsal değ ş mle lg l çalışmalar temelde
modernleşme problemat ğ eksen nde ortaya çıkmışlardır. Klas k sosyoloj de ve modernleşme
kuramlarında sorulduğu b ç m yle “Türk ye neden modernleşemed ?” şekl ndek b r soru bu çalışmalara
esas ruhunu vermekted r. Sorunun bu olumsuz karakter tüm tar hsel sürec n Arlı’nın Şer f Mard n’
değerlend r rken fade ett ğ g b b r yokluklar sosyoloj s n n ortaya çıkmasına neden olmuştur ya da
modernleşmey aşamaları önceden tay n ed lm ş b r süreç olarak gören yaklaşımlar Mümtaz Turhan’ın
sorduğu b ç m yle “Garplılaşma’nın Neres ndey z?” şekl nde b r soru çerçeves nde modernleşmey ele
alab lmekted rler. Öte yandan Türk sosyoloj s ndek değ ş mle lg l çalışmaların büyük oranda kuramsal
temeller n Batı sosyoloj s nden alan çalışmalar olduğunu söylemek gerek r. Ayrıca çalışmaların kaleme
alındıkları dönemler n s yasal ortamları da bu açıklamalar üzer nde hayl etk l olmaktadır.

Mümtaz Turhan 1940’larda Kültür Değişmeleri s ml çalışmasını gerçekleşt r rken dönem n değ şen s yas
ortamının da etk s yle devlet el yle yukarıdan gerçekleşt r len Batılılaşma yer ne aşağıdan modernl ğ n
mkânlarının açığa çıkarılması yoluyla gerçekleşt r lecek b r değ ş m öne çıkarmıştır. Z ra tam da İk nc
Dünya Savaşı’nın sonrasına gelen bu dönemde Türk ye’n n yen dünya s stem ne kabul ed leb lmes ç n
demokrat kleşme şartı konulmuştur. Turhan, Marshall yardımı çerçeves nde köye gelen traktörün ve
yolun toplumsal yapı üzer ndek etk s n gözlemleyerek modernleşme ç n devlet n mkân oluşturmasının
yeterl olduğunu bel rtm şt r. Turhan’ı erken b r modernleşme kuramcısı saymak mümkündür. Z ra
neredeyse modernleşme kuramlarının tüm b leşenler n bünyes nde barındıran bu çalışma antropoloj n n
ve sosyal ps koloj n n sağladığı mkânlarla b r modernleşme reçetes oluşturmaktadır.

Klas k sosyoloj de Batı dışı toplumlarda toplumsal değ ş mle lg l b rb r le rekabet eden k kardeş teor
olan Marx’ın Asya T p Üret m B ç m kavramsallaştırması le Weber’ n patr monyal zm açıklaması Türk
sosyoloj s nde değ ş mle lg l çalışmalarda temel teşk l etm şt r. 1960’ların ortasından 1970’ler n sonuna
kadar süren ATÜT tartışmaları modernleşme tartışmalarına c dd b r b ç mde yansımıştır. İsma l Cem,
Yalçın Küçük, Stefanos Yeras mos, Sencer D v tç oğlu, İdr s Küçükömer ve Muza er. Sencer g b s mler
ATÜT model n Türk ye’n n modernleşme sürec ne uygulamaya çabalamışlardır. Ancak Suna Başak’ın
(2002, p. 18) d le get rd ğ g b “Osmanlı toplumsal yapısını, Marks st teor den hareketle Doğu Despot zm
ve ATÜT kavramlarıyla nceleyen sosyal b l mc ler, toplumun der nler ne nüfuz etmey sağlayab lecek b r

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 236/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

okuma/anlama çer s ne g rmey p, daha çok kaynağı Batılı olan kurumsal-met nsel çözümlemelerle
yet nm şlerd r.” Osmanlı toplumunu Marx’ın ATÜT model ne göre ele almaya çalışan bu teor ler toplumun
kend çsel d nam kler çerçeves nde değ şemeyeceğ n de açıkça düşünmekted rler.

Öte yandan Türk ye sosyoloj nde modernleşme ve toplumsal değ şme le lg l modernleşme kuramlarının
etk s Weberyen açıklamaların görünmeyen b r yaygınlık kazanması le net celenm şt r. Yukarıda ele
alınan Şer f Mard n Türk ye’de sosyoloj ç nde Weber’le teması en açık s mlerden b r s d r. Kemal Karpat
da sıklıkla Weber’e başvurmaktadır. Mübeccel Kıray se Marks zme yakın durduğu düşünülen b r s m
olmasına rağmen toplumsal değ ş mle lg l modeller daha fazla Weberyen b r eğ l m göstermekted r.
Mard n ve Kıray’ın Weberyen eğ l mler esasında onların Weberle olan temaslarından z yade
modernleşme kuramlarındak Weberyen damardan gelmekted r. Weber’yen açıklamaya göre Osmanlı
toplumu patr monyal şark despot zm karakter ne sah p t p k b r toplumdur. Dolayısıyla toplumsal
değ ş m ç n kültürün ve toplumun bazı unsurlarının terk ed lmes veya kapsamlı b r b ç mde değ şmes
gerekmekted r. İster Kıray’ın sanay leşme ve sekülerleşmeye yaptığı vurgu da olsun, sterse Mard n ve
Karpat’ın s v l toplum ve orta sınıfa yaptıkları vurguda olsun temel nokta Batılı toplum model ne benzer
b r toplumun ortaya çıkarılmasıdır. Onlara göre bu benzerl klere engel teşk l eden bütün gel şmeler
modernleşme ve toplumsal değ ş m önündek tutucu güçlerd r. Dolayısıyla bu güçler n tasf yes
modernleşmey sağlayacak b r etken olarak karşımıza çıkar.

14.5. Sonuç: Teori Yorgunluğu ve Modernleşme Sorunu

Haferkamp ve Smelser (1992, p. 3), sosyal değ şme anal z n sosyoloj n n köşe taşı olmasına rağmen hâlen
çok az gel şm ş olduğunu not etmekted rler. Onlara göre bunun k neden mevcuttur: B r nc s sosyoloj de
açık b r b ç mde açıklayıcı olmadığı görülse de kültürel kurtuluşçu, mateyal st, aktör temell veya
demograf ye dayanan sosyal değ şme teor ler n n hâlen varlıklarını sürdürmeler d r. Bu teor ler
beklenmed k b r değ ş m karşısında bozguna uğrasalar da hâlen popüler varlıklarını sürdürürler. İk nc
olarak da değ ş m açıklamak üzere çok etkenl ve unsurlu teor ler n gerekl l ğ n kabul edenler ç n bunu
gerçekleşt rmen n çok zor b r görev olmasıdır. Bas t teor ler kurmak kolay olsa da bunlar yeters zd r;
d ğer tara an karmaşık modeller daha gerçekç d r ama bunları nşa etmek zordur. Ancak mevcut teor lere
yönel k çet n eleşt r ler d kkate alındığında gerçekl kten hareket eden tek boyutlu ve deoloj k olmayan
değ ş m teor ler ne olan ht yaç da çok açıktır.

Sosyoloj k l teratür de değ ş mle lg l çok sayıda teor ortaya atılmıştır. Neredeyse değ ş m le l şk l
denenmeyen açıklama kalmamıştır deneb l r. Boudon bu teor ler n çoğunun kıymet kend nden menkul
safsatalar olduklarını not ederken belk de haklıdır. Z ra bugün gel nen noktada nasıl Haferkamp ve
Smelser’ n yakındığı g b hâlâ el m zde değ ş m açıklayan b r teor bulunmamaktadır. Bunu b r teor
yorgunluğu olarak adlandırab l r z. Benzer şek lde Türk ye sosyal b l mler de toplumsal değ ş mle lg l
tartışmalarda b r modernleşme yorgunluğu yaşamaktadırlar. Toplumun g tmes gereken b r yön olduğu

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 237/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

f kr Türk ye’de toplumsal değ ş m her da m deoloj k b r ger l m hattına dönüştürmekte ve “normal”
toplumsal değ ş m ç n alan kalmamaktadır. Dolayısıyla değ ş mle lg l toplumsal gerçekl ğ eksene alan
açılamalara yer açmanın vakt gelm şt r.

Bölüm Özeti

Bu bölümde bu ders k tabında ele alınan konarın genel b r özet ve değerlend rmes yapılmıştır.
Sosyoloj dek toplumsal değ şme le lg l açıklamalarla lg l gel şt r len tasn fler ele alınmış ve
tartışılmıştır. Ardından klas k sosyoloj k teor de toplumsal değ ş mle lg l teor ler genel b r karşılaştırmalı
değerlend rmeye tab tutulmuş ve bıratıkları m ras ele alınmıştır. Bu m ras çerçeves nde çağdaş
sosyoloj de değ ş m konusunun ele alınışı etraflıca tartışılmıştır. Ardından Türk sosyoloj s nde toplumsal
değ ş m ve modernleşme le lg l yaklaşımların genel b r değerlend rmes tartışılmıştır. Bölümün sonunda
sosyoloj de değ ş mle lg l yaklaşımların teor le vakayı b rleşt rmes n n önem ne vurgu yapılmıştır. En
n hayet nde teor ve modernleşme yorgunluğu olarak adlandırılan çerçevede b r değerlend rme
sunulmuştur.

34
Bana göre Marx’ın konumu se daha karışıktır. Marx b r tara an evr mc b r hatta yer alırken d ğer tara an da
çatışmacılığın köken nde yer almaktadır.

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 238/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

Ünite Soruları

1. Don Mart ndale değ ş mle lg l kuramları felsef kökenler nden hareketle tasn f etmekted r.
Aşağıdak ler nden hang s onun bu tasn f ndek türlerden b r değ l d r?

A) Poz t v st organ zmacılık

B) Çatışma Kuramları

C) Yüksel ş-Çöküş kuramları

D) Şek lc Sosyoloj

E) Toplumsal davranışçılık

2. Alper Kalıber, Çağlar Keyder, Korkut Boratav, Gülten Kazgan g b çoğunlukla Marks st
gelenekten gelen sosyal b l mc ler n Türk modernleşmes n ele alma b ç mler n ne olarak
adlandırmaktadır?

A) Sosyoloj k parad gma

B) Çatışmacı parad gma

C) Devlet merkezl parad gma

D) S yasal kt sat yaklaşımı

E) Toplumcu yaklaşım

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 239/240


30.10.2018 Değ ş m Sosyoloj s

3. Weber' n Türk sosyoloj s nde değ ş m ve modernleşme le lg l çalışmalarda temel teşk l


eden kuramı hang s d r?

A) Akılcılaşma

B) Büyü bozumu

C) ATÜT

D) Sömürü ve emperyal zm

E) Patr monyal zm

4. Edward T ryak yan, Weber’ n kar zma kavramı le Durkhe m’ n kolekt f galeyan
kavramlarını hang açılardan karşılaştırmaktadır? Onun toplumsal değ ş m konusunda Weber
ve Durkhe m’ n b rb r ne yakın açıklamalar gel şt rd ğ tez ne katılıyor musunuz?

5. Klas k evr mc l k le yen evr mc l k arasındak farklar ve benzerl kler üzer ne düşününüz.
S ze göre yen evr mc l ğ n günümüzde g tt kçe daha fazla kabul ed lmes n n b l msel
gel şmeler dışındak nedenler neler olab l r?

CEVAP ANAHTARI

1. c 2. d 3. e 4. - 5. -

https://auzefalmsstorage.blob.core.w ndows.net/auzefcontent/18_19/deg s m_sosyoloj s /1/ ndex.html 240/240

You might also like