You are on page 1of 42

SBKY

KENTLEŞME
POLİTİKASI
Kent Kuramları

Prof. Dr. Ferhunde H. Topçu


Kuram ve kent bilim kuramı
 Kuram; olguların nedenlerini, bir düzen içinde
oluşup oluşmadıklarını ve aralarındaki ilişkileri
aydınlatmaya ve bunların bağlı olduğu kimi
yasalar bulunup bulunmadığını ortaya koymaya
çalışan bir düşünce sistemi
 Kent bilim kuramı; kent adı verilen toplulukların
neden var olduklarını, temel yapılarının ve
öğelerinin neler olduğunu, nasıl büyüdüklerini,
mantığa uygun söz ve simgelerle açıklamaya
çalışan düşünce sistemi.
 Kuram normatif öğeler içerir mi?
Kent kuramlarının
sınıflandırılması
 Farklı şekillerde sınıflandırmalar vardır.
 Tarihi
sınıflandırma; 19.yüzyıl-20. yüzyıl kent
kuramları gibi.
 Kuramı geliştiren disipline göre; sosyologların
kent kuramları, coğrafyacıların ya da siyaset
bilimcilerin kent kuramları gibi
Kent kuramları

 Toplumbilimsel düşünce tarihi içinde kent, geleneksel


toplumdan modern topluma geçişin bir parçası olarak ele
alınmıştır. Marx, Weber, Durkheim, Simmel gibi düşünürlerin
endüstriyel toplum analizleri daha sonra gelişen kent
teorilerini etkilemiştir.
 Kentin ayrı bir çalışma konusu olarak ele alınması 1920'li
yıllarda Chicago okulu ile birlikte başlamıştır.
 1960'lı yıllardan sonra ise kent, ekonomi politik bir yaklaşımla
analiz edilmiştir
Kent kuramları

I. İnsan çevrebilimcilerinin kent kuramları


 Ortak merkezli çemberler kuramı
 Dilimler kuramı
 Birden çok merkezli büyüme kuramı
II. Özekselleşen yerler kuramı
III. Tek büyük kent kuramı
IV. Sıra büyüklük kuralı
V. Toplumbilimcilerin kent kuramları
Marx, Durkheim, Weber, Wirth
 İslam kenti
 Feodal Kent-Sanayi kenti
VI. Neomarksist kentsel politika yaklaşımları
Kent sosyologları- Kent ekolojisi

Chicago Okulu Ekoloji Okulu, Ekolojik Okul


1920’li ve 1930’lu yıllarda Chicago’da
yapılmış kent sosyolojisi araştırmalarını ve
bunlara dayanılarak geliştirilmiş öğretiye
verilen addır.
 Bu dönemdeki çalışmalara Chicago
yakınlarındaki çeşitli üniversiteler katılmıştır;
ama, bu terim genellikle Chicago
Üniversitesi’nin sosyoloji bölümünün
çalışmaları ve geliştirdiği kuramlar için
kullanılır.
Chicago Okulu
 Pozitivist bir okuldur: Çeşitli bireyleri ve toplumsal
olguları açıklamak üzere veriler toplarken ve bu verilerin
tümdengelimci analizini yaparken doğa bilimlerinin
tekniklerini kullanır.
 Ekolojisttir: İnsan davranışlarını toplumsal yapıların ve
fiziksel çevre etmenlerinin belirlediği olgular olarak
açıklar. (Genetik etmenler ya da kişisel karakter
özellikleri üzerinde durmamışlardır.)
 Topluluğun içinde yaşadığı doğal çevre (kentin fiziksel
özellikleri; ekonomik çevre; toplumsal çevre) birey
davranışlarını biçimlendiren en önemli etmendir.
 Organizmacıdır: “Kent insan doğasının tüm özelliklerine
sahiptir... … büyütülmüş olarak” (Park, 1915).
 Chicago Okulu’na göre kent bir mikro-evrendir
(mikrokosmos).
Chicago Okulu
iki tema üzerinde duruldu:
1. Farklı kültürlerin karşılaşması ve
çatışma; etnik gruplar arasındaki
etkileşim süreci.

2. Etnik kümelerin ‘gel-git’ine göre


kentin, topluluğun kurumlarının
değişik çıkar grupları, paydaşlar ve
aktörler tarafından ele geçirilmesi
Robert Park, Ernest Burgess, “The Growth
“The City”, 1915 of the City”, 1925
EKOLOJİK YAKLAŞIM “Devinim (mobilite), belki de kent
Kentler doğal olarak, çekirdekteki metabolizmasının durumunun en iyi
merkezi alandan dışarıya doğru göstergesidir… İnsan vücudunun nabzı
büyürler. Nüfus doğal bir süreçle gibi, [kentte] toplulukta meydana
gelen tüm değişiklikleri yansıtan bir
farklı kümeler, topluluklar halinde süreçtir.”
yerleşir. Burgess ortak merkezli çemberler
modelini kurdu: Tüm büyük kentlerin
merkezden dışarıya doğru halkalar
halinde büyüyeceğini ileri sürdü.
Burgess bu halkalara zonlar diyordu.
Ortak merkezli çemberler kuramı
 1. özeksel iş ve
ticaret bölgesi
5
4  2. geçiş bölgesi
 3. işçilerin
3
2
oturdukları alan
1
 4. yüksek standartlı
oturma alanları
 5. yörekentler
(banliyöler)
Ortak merkezli çemberler kuramı eleştirisi
 Kuramın aşırı ölçüde basitleştirme olduğu; hiçbir kentin
bu ölçüde düzenli bir gelişme göstermemesi
 Her zaman ve her yerde bu kuram gerçeklere
uymamaktadır. Azgelişmiş ülkelerde hatta ABD
kentlerinde farklı sonuçlar var. Bir kentin topografya ve
çevresel koşulların farklı etkileri olasılığı üzerinde
durulmamış. Ulaşım durumu vb. çemberler düzenini
bozabilir.
 Bu kuram özeksel ya da yerel yönetimlerce uygulanacak
denetimleri ve planlama kararlarını dikkate almamıştır.
 Kentlerin çok büyümesi durumunda tek merkezin
yetersiz kalabileceği düşünülmemiş.
Dilimler Kuramı (Sector Hoyt modeli olarak da bilinen sektör modeli ,
1939 yılında arazi ekonomisti Homer Hoyt
Model) tarafından önerilen bir kentsel arazi
kullanım modelidir .

 1. özeksel iş ve ticaret
2 3 bölgesi
 2. toptancılık ve hafif
imalat sanayi
3
3 1 5
3  3. alt sınıf konutları
4
2  4. orta sınıf konutları
3
 5. yüksek sınıf konutları
Dilimler Kuramı
 Topraktan yararlanma biçimlerindeki değişimi göstermesi
açısından önemli; azgelişmiş ülke kentlerinin yapısına ortak
merkezli çemberler kuramına göre daha fazla uyuyor.
 Ancak yapılan eleştiriler:
 Kuram toplumsal sınıf yapısını gereksiz ölçüde basitleştirmiştir.
 19.yy liberalizminin egemen olduğu bir konut düzenini esas
alır; yerel yönetimlerin planlama kararlarını dikkate almaz.
 Dilim kavramını anlaşılmaz bir biçimde kullanmış, açıkça
tanımlamamıştır.
 Topraktan yararlanmada kümelerin değer yargılarının ve
toplumsal davranışların etkisini dikkate almamıştır.
Birden çok merkezli büyüme Kuram Chauncy Harris ve Edward
kuramı (Çoklu Çekirdek Ullman'ın 1945 tarihli oluşturdukları
ekonomik bir modeldir.
Modeli)
1. özeksel iş ve ticaret bölgesi
3 2. toptancılık ve hafif imalat
sanayi
2 3. alt sınıf oturma alanları
3 1
4. orta sınıf oturma alanları
4 5. yüksek sınıf oturma alanları
3 7 5 6. ağır sanayi bölgesi
7. kentin sınırlarına yakın ticaret
6 banliyöleri
8. oturma alanlarının bulunduğu
8 yöre kentler
9 9. sanayi tesislerinin bulunduğu
yöre kentler
Kentler içinde birden fazla özeğin ortaya
çıkma nedenleri
 Kimi etkinlikler uzmanlaşmış özel hizmetlere
gereksinme gösterir ve onların bulunduğu yere yakın
olmak isterler.
 Bazı etkinlikler kendilerine benzer ya da tamamlayıcı
etkinliklerle bir arada bulunmayı tercih eder.
 Birbirine benzemeyen kimi etkinlikler ayrı yönleri
seçerler. Konut bölgeleri ve çimento fabrikası gibi.
 Kimi kentsel etkinlikler kendilerinin en çok istedikleri
yerlere ekonomik nedenlerle yerleşemeyince ayrı ayrı
çekirdeklerin oluşmasına yol açabilirler.
Birden çok merkezli büyüme kuramı

 Büyük kentlerin topraktan yararlanma biçimleriyle ilgili bazı


gerçekleri yansıtmakla birlikte, görgül araştırmalarla
destelenmiş bir kuram değildir.
 Kentlerin belirli bir andaki betimlemesini yapmakta, ancak
kapsamlı bir topraktan yararlanma kuramı niteliği
kazanamamaktadır.
 Dinamik bir çerçeveye sokulması, gelecekle ilgili tahminlerde
bulunmaya yardımcı olması gerekir.
 Kuram kent içinde yeni yeni çekirdeklerin nerelerde ve hangi
koşullar altında oluşacağını önceden belirtecek şekilde
geliştirilmelidir.
Ortak merkezli çemberler kuramı, Dilimler Kuramı ve Birden
çok merkezli büyüme kuramı için ortak eleştiriler

 Kentlerin bu kurallara temel olarak alınan


özellikleri evrensel nitelikte değildir, göreceli bir
nitelik taşır.
 Bukuramlar Amerikan çevrebilimciler tarafından
Amerikan kentleri dikkate alınarak
geliştirilmiştir.
 Bukuramlarda temelde değişiklik yapılmadan
azgelişmiş ülkelerin kentlerine uygulamak
olanağı bulunmayabilir.
Özekselleşen yerler kuramı (Central Space Theory)
 Teori ilk olarak 1933 yılında Alman coğrafyacı Walter
Christaller tarafından kentler ve onların iç bölgeleri (daha uzak bölgeler)
arasındaki ekonomik ilişkileri tanımaya başladıktan sonra geliştirildi.
 Christaller'in Varsayımları
 İncelediği bölgelerdeki kırsal kesimin düz olmasına, dolayısıyla insanların bu
bölgede hareket etmesini engelleyecek hiçbir engelin bulunmamasına karar
verdi. Ayrıca insan davranışı hakkında iki varsayım yapılmıştır:
1. İnsanlar her zaman malları onlara sunan en yakın yerden satın alacaktır.
2. Belirli bir mala olan talep yüksek olduğunda, o mal nüfusa yakın bir yerde
sunulacaktır. Talep düştüğünde malın bulunabilirliği de azalır.
Nüfusun genel olarak eşit dağıldığı ve yerleşim yerlerinin genellikle eşit
uzaklıkta olduğu görülüyordu.
Özekselleşen yerler kuramı (Merkezi Yer Kuramı)
 Bir kentin büyümesi, o kentin hizmet
işlevlerinin uzmanlaşmasına bağlı olduğu halde,
özekselleşen bir yerin ne ölçüde hızlı
büyüyeceğini, hizmet alanı içinde sunulan kent
hizmetlerine olan talep belirler.
 Kuramın temel amacı kent özeklerinin
düzenlenmesidir.
 Kentin başlıca görevi artbölgesi için bir hizmet
özeği olmak, çevresine türlü hizmetler
sağlamaktır. Kentler sundukları hizmetlere
talep çoğaldıkça büyürler.
Özekselleşen yerler kuramı
 Christaller'in çalışmasında eşik önemli bir kavramdır. Bu, merkezi bir iş veya faaliyetin
aktif ve başarılı kalması için gereken minimum insan sayısıdır. En küçük istem eşiği: belli
bir hizmetin sunulmasını haklı çıkaracak nüfus ya da gelir; bunları sağlamayan bir yerin
özekselleşmesi beklenmez. Bir mal ya da hizmetin yayılma alanı: o mal ya da hizmetin teknolojik
koşulların da yardımıyla ulaşabildiği alan.
 Bu, Christaller'in düşük ve yüksek dereceli mallar fikrine yol açtı. Düşük dereceli(lower
order place) ürünler, yiyecek ve diğer rutin ev eşyaları gibi sık sık yenilenen
ürünlerdir. İnsanlar bu ürünleri düzenli olarak satın aldığından, küçük kasabalardaki
küçük işletmeler hayatta kalabilir çünkü insanlar şehre gitmek yerine daha yakın
yerlerden sık sık alışveriş yapacaklardır.
 Yüksek kaliteli mallar ise otomobil , mobilya, kaliteli mücevher ve ev aletleri gibi
insanların daha az sıklıkla satın aldığı özel ürünlerdir . Büyük bir eşik gerektirmeleri ve
insanların bunları düzenli olarak satın almamaları nedeniyle, bu ürünleri satan birçok
işletme, nüfusun az olduğu bölgelerde ayakta kalamaz. Bu nedenle, bu işletmeler
genellikle çevredeki hinterlandın büyük bir nüfusuna hizmet verebilecek büyük
şehirlerde bulunmaktadır.
Özekselleşen yerler kuramı
 Farklı yerleşim düzenlerinin düzenlemelerini kurarken
oluşan altıgenler ve ağlardan oluşan bir model olarak
görselleştirilebilir. Nüfus dağılımı, toprak verimliliği
ve ulaşım sistemleri bakımından homojen bir
coğrafyada, alt düzey yerleşimler (köyler ve
mezralar), orta düzey yerleşimlerin (kasabalar)
etrafında altıgen bir yapı oluşturur ve bu yapılar da
üst düzey yerleşimlerin (şehirler) etrafında bir altıgen
oluşturur. Merkezi yer eşkenar üçgenlerin köşelerinde
(noktalarında) bulunur. Merkezi yerler, merkeze en
yakın olan ve eşit dağılmış tüketicilere hizmet
eder. Köşeler birleştikçe, birçok merkezi yer
modelinin geleneksel şekli olan bir dizi altıgen
oluştururlar. Altıgen idealdir çünkü merkezi yerdeki
köşelerin oluşturduğu üçgenlerin birbirine
bağlanmasını sağlar ve tüketicilerin ihtiyaç duydukları
ürünleri sunan en yakın yeri ziyaret edecekleri
varsayımını temsil eder.
Özekselleşen yerler kuramı
 Kentlerin büyümesini açıklaması bakımından yararlıdır.
 Kent ve artbölgesi arasındaki ilişkiyi açıklaması önemlidir. Ardından
Lösch, Won Thünen, Weber tarafından geliştirilmiştir.
 Christaller'in fikirleri bugün kentsel alanlarda perakende satışın yerini
incelemek için gereklidir. Çoğu zaman, kırsal alanlardaki küçük
mezralar çeşitli küçük yerleşim yerleri için merkezi yer görevi görür
çünkü burası insanların günlük eşyalarını satın almak için seyahat
ettiği yerlerdir .
 Ancak mezra veya köylerde yaşayan tüketiciler, araba ve bilgisayar
gibi daha yüksek değerli mallar satın almaları gerektiğinde, yalnızca
küçük yerleşim yerlerine değil çevrelerindekilere de hizmet veren
daha büyük kasaba veya şehre seyahat etmek zorunda kalıyor. Bu
model, İngiltere'nin kırsal alanlarından ABD'nin Ortabatı veya
Alaska'sına kadar, daha büyük kasabalar, şehirler ve bölgesel
başkentlerin hizmet verdiği birçok küçük toplulukla birlikte dünyanın
her yerinde gösterilmektedir.
Özekselleşen yerler kuramı

 Ulaşım ve taşıma olanaklarındaki gelişmelerin


özekselleşen yerler kuramının öngördüğü düzenliliği
bozduğu öne sürülmüştür.
 Bu kuramın kentlere uygulanmasının pratik zorlukları
vardır, örneğin özekselleşen yerlere özgü hizmetlerin
neler olduğu bilmek güç.
 Bir yerleşme yerinin özekselleşen bir yerleşme yeri olup
olmadığını belirtmekte kullanılan ölçütler de
eleştirilmektedir.
Özekselleşen yerler kuramı
Antik Çağ'da pek çok kent ekonomik işlevler etrafında değil, dini merkezler çevresinde
gelişmiştir. Yunan kentsel ağının bu tür bir mirasa sahip olduğu düşünülüyor.
19. yüzyılın başlangıcıyla birlikte sanayi devrimi, merkezi yer mantığıyla ilgisi olmayan
kömür madenciliği alanları gibi belirli alanlarda toplu kentleşmelerin ortaya çıkmasına
neden oldu.
Daha sonraları bile turizm, şehirlerin deniz kenarındaki tatil yerlerinden veya dağ tatil
yerlerinden büyümesine yol açtı .
Bu teoriler bölgesel veya ulusal bir çerçevede işliyordu. Ancak küreselleşmeyle bağlantılı
finansal hizmetler, artık bu hizmetleri kapsayan küresel bir megakent organizasyonu
yaratıyor. Üstelik bu ağı altıgen bir çerçeve içerisinde tam olarak belirlemek zordur.
Kuram kentsel büyümenin bir kısmını açıklamak için kullanılabileceği, diğer yandan ise
modern Çin gibi ülkelerdeki kentsel büyümenin tamamını veya büyük bir kısmını
açıklamada başarısız olduğu; Örneğin, büyük kentsel bölgelerin birbirinden daha uzak
olması gereken kuramda mega-kentsel bölgelerin nasıl oluştuğunu açıklamak kolay
değildir.
Tek büyük kent kuramı
 Kentin iç yapısını incelemekten çok, nüfusun ülkede
dağılışıyla, kentlerin kademelenmesi ile ilgilidir.
 Ülkedenüfusun ve kaynakların bir ya da iki özekte
toplanmasını, bu özeklerin ülkenin kaynaklarını
emmesi gözlemine dayanır.
 Mark Jefferson, Tek büyük kent yasası
 Sözkonusu tek özek birçok hizmetin sağlanması
açısından ekonomik üstünlüklere sahiptir, ancak
bölgelerarası dengesizlik, toplumsal sorunlar, diğer
kentlerle arasındaki ayrımın uçurumlaşması
Sıra-büyüklük kuralı
 Sıra- Büyüklük Kuralı: Kentlerin
büyüklükleri ile büyüklük sıraları arasında
belirli bir ilişki olmasını ifade eder. Bu
örneğin ikinci büyük kentin nüfusunun en
büyük kentin nüfusunun yarısı,
üçüncüsünün ise üçte biri kadar olması
anlamına gelmektedir.
 George Zipf
 Kentsel kademelenmede denge öngörür.
Sosyologların kent kuramları
Karl Marx (1818-1883)
 Kır-kent karşıtlığı
 Kent hem kentsoylu hem de emekçileri yaratır.
 Kent yalnız üretim güçlerinin toplandığı yer değil, aynı
zamanda erkin toplandığı, toprak iyeliğinden kopuk bir
kapitalizme dayanan bir yerleşmedir.
 Kent, kendi çıkar ve çelişki kümelerinde kendine özgü bir
bilinç yaratarak sınıf yapısının doğmasına yol açar.
 Marksist yaklaşıma göre, kentte görünen kentin kendisi
değil, kapitalist üretim biçimleri ve ilişkileridir. Kentteki
hastalıklar kapitalizmin hastalıklarıdır. Emekçileri sömüren
de bu durumda kent değil, kentteki kapitalist üretim
biçimidir. Kent yoksulluğu bu durumda toplumun bir bütün
olarak dönüşümü ile giderilebilir. Kentin sonunu getirecek
olan da bu zıtlıklardır. Kırsal yaşamda bunlar yoktur.
Emile Durkheim (1858-1917)
 İşbölümü ve dayanışma
 İşbölümü iki etmenle artar: özdeksel yoğunluk, yani nüfus
yoğunluğu ve tinsel yoğunluk yani toplumun üyeleri arasındaki
etkileşim ve toplumsal ilişkileri ifade eder.
 Bir toplumda kentleşmeyi tinsel yoğunluk belirlemektedir.
 Kentleşme ile işbölümü artar.
 Kent ve toplum artık birbirinden ayrılamaz.
 Kentteki nüfus yığılması aynı zamanda anomik durumlara da yol
açar, bir çok anomik duruma kentlerde rastlanmaktadır.
 Anomi: Toplum yaşamının belirli bir alanındaki davranışları
düzenleyen hiçbir açık ölçünün olmadığı durumlarda ortaya çıkar.
Bireyler kendilerini yollarını yitirmiş ve kaygılı olarak duyumsar.
Sonuç: intihar eğilimi
Max Weber (1864-1920)
 Kentkavramsallaştırması açısından nüfus tek bir
ölçüt olamaz.
 KENTİ KIRDAN AYIRAN ÖZELLİKLER:
 Kentbir pazar yerleşimi, hem kendisi için hem de
artbölgesi için ekonomik işlev üstlenmiştir.
Tarım dışı ekonominin ağırlığı
Çok yönlü ticaret
 KENT TİPOLOJİSİ
Tüketim kenti
Üretim kenti
Max Weber (1864-1920)
Biryerleşim biriminin ideal kentsel topluluk
oluşturması için gereken özellikler:
pazar, kale, kendisine ait bir mahkeme ya da
özel hukuk sistemi, bir arada yaşama, kısmi
özerklik
“Bir kent ‘topluluğu’, kelimenin tam anlamıyla
yalnızca Batı’da rastlanan bir olgudur. Kale ya da
pazarlar hem batı hem de doğu kentlerinde
görülebilir.
Weber’e göre, kent kendi başına ele alınabilecek
bir konu değildir, bu nedenle bir kent kuramı
geliştirilmesinde fayda yoktur.
Weber kenti kapitalizm sorununun bir parçası
olarak ele almış ve incelemiştir.
Louis Wirth (1897 – 1952)
 Kentliliğin ekolojik, örgütsel ve sosyo-psikolojik
özelliklerini kapsayan bir kent kuramı geliştirmeye
çalışmıştır.
 Kent ve kır bir sürekliliğin iki ucudur.
 Kent [yaşamı], şu üç etmenin bir fonksiyonudur:
Nüfus Büyüklüğü
Nüfus Yoğunluğu
Nüfusun Heterojenliği
‘Kentsel Yaşam Biçimi’
Kent – nüfusu büyük, yoğun, toplumsal ve
kültürel olarak heterojen bir yerleşimdir.
Ortadoğu ve İslam Kültüründe kent

 Birİslam kenti üç temel öğe üzerine


oturur: cami, pazaryeri, hamam.
 Cami etrafında yerleşen imalat sanayi
 Pazarda tüketim malları ve zanaatların
yapıldığı yerler
 Evler kapalı birimler
 Eski kent ve yeni kent
Sanayi Öncesi Kent- Sanayi Kenti

 Gideon Sjoberg
 Sanayi öncesi kentler
 Geçiş aşamasındaki kentler
 Sanayi kentleri
 Sanayi öncesi kent ile sanayi kenti arasındaki farklılaşmayı
sağlayan nedenler:
 Teknolojik farklılaşma (kullanılan enerji türü, organik enerji)
 Ekonomik eylemlerin örgütlenme biçimi (aynı sokakta
yerleşen üretim eylemleri; loncalar)
 Sanayi öncesi kentte yer alan güçlü sosyal kontrol


Neomarksist kentsel politika yaklaşımları

 Manuel Castels, Henri Lefebvre, David Harvey


 Kökeninde Marx ve Engels’in düşünceleri vardır.
 Kente Ekonomi Politik Yaklaşımı
ya da Eleştirel Yaklaşım
 Mekân sorunsalının ve kapitalist gelişme ile mekân arasındaki
ilişkilerin yeniden değerlendirilmesi
“Ekonomi politik” (political economy) terimi, toplumsal olguların
ortaya çıkmasında siyasal ve ekonomik güçlerin oynadığı role
işaret eder.
 Siyasal ve ekonomik güçlerin kentsel eylemleri güden, onlara yön
veren en önemli güçler olduğu kabul edilir.
 1970 krizi ile birlikte sermayenin yeniden yapılanma gereğinin
ortaya çıkması; sermayenin uluslararasılaşması
 Kapital birikim süreçlerine göre kent analizi
Kente Ekonomi Politik Yaklaşımı
ya da Eleştirel Yaklaşım

Politik ekonomi temelli kentsel kuramların ana temaları:


 Yarışançıkarlar ya da yarışan statü kümeleri arasındaki
çatışmalar her yerde görülen bir toplumsal süreçtir.
 Kapitalizm egemen bir güç sistemi olarak modern, kentsel
sanayi toplumlarının gelişimini belirler.
 Kentlerve metropoliten topluluklar bugün, giderek
yükselen küresel ekonominin dünya sistemi tarafından
biçimlendirilmekte ve kontrol edilmektedir.
 Yerel kentsel toplulukların ya da komşuluk birimlerinin
mikrososyolojik ölçekteki sorunları, üst ölçekteki
makroekonomik eğilimler ile açıklanabilir. Bu iki ölçek
arasında neden sonuç ilişkisi kurulabilir.
Henri Lefebvre
 Kenti kapital birikim süreçleri çerçevesinde
değerlendirmektedir.
 Kent sosyolojisinde kentsel mekan dışında ilk kez “salt
mekan” sözcüğünü kullanmaktadır.
 Lefebvre’ye göre, mekanın kapitalist toplumda nasıl
üretildiğinin ve bu üretim sürecinde ortaya çıkan çelişkilerin
analiz edilmesi gerekir.
 Kapitalist üretim ilişkileri ve üretim güçleri arasındaki çelişki
kentsel mekanda farklı bir boyuta ulaşır.
 Sermaye mekana farklı bir işlevsellik kazandırır. Sermaye
mekanı bir meta haline getirmiştir. Mekan coğrafi, edilgen bir
alan olmaktan çıkar, işlevsellik kazanır.
 Kapitalist sistem malların mekansal yerleşmede üretildiği
aşamadan, mekanın kendisini kıt kaynak olarak üretildiği
sisteme dönüşür
 İmalat sanayi, inşaat ve altyapı faaliyetlerine yönelik
endüstrilerle yer değiştirmiştir.
Henri Lefebvre
 üretim ilişkilerinin yeniden üretimi ve mekân arasındaki ilişkisi
 ‘Çevrim Modeli’
 ‘Birinci çevrim’ olan endüstriyel üretimde ortaya çıkan sermaye birikimi
krizi,
 sermayenin, ‘ikinci çevrim’ olan kentsel mekâna aktarılmasıyla
çözülmüştür.
 Kapitalizm, mekânı işgal ederek ve üreterek, kendi iç çelişkilerinin
üstesinden gelmiştir.
 Lefebvre’ye göre, kapitalizmle kent arasındaki ilişki kapitalizm
açısından yaşamsal bir öneme sahiptir.
 Kapitalizm bugünü görebilmişse bunu, kent mekânını alınıp satılır bir
meta olarak keşfetmesine borçludur (Lefebvre, 1991).
 Endüstriyel, sanayi üretiminden, kent kaynaklı modern kapitalist
üretime dönüşüm Lefebvre’in tanımlamalarında “kentsel devrim”
olarak ifade edilmektedir.
 Mekan, günlük hayat ve kapitalist sosyal ilişkilerin yeniden üretimi
Henri Lefebvre
 Devletin, siyasi iktidarın kentsel mekan üzerindeki rolü
 Devlet, mekanı bir toplumsal kontrol aracı olarak kullanır;
hükümet binaları, polis karakolları gibi yapılar; kentsel arazi
üzerinde geniş yetkileri vardır; idari kararlarla, değişikliklerle
üretilen soyut mekanda, bütün toplumsal/sınıfsal ilişkiler yeniden
şekillenecektir.
 Soyut mekan; kamu ve özel yatırımlar için planlama ve imar
kararları ile şekillenen mekan
 Sosyal mekan; bu mekan içinde var olan toplumsal ilişkilerle
birlikte sosyal mekan
 Soyut mekan ile sosyal mekan arasındaki çatışma
 Lefebvre’ye göre kentsel mekânın üretimi ona bağlı olan sosyal
ilişkilerin de yeniden üretimi anlamına gelir; bu durum mekanın
toplumsal bir ürün olduğunu gösterir. Dolayısıyla mekanın hem
sosyal hem de fiziksel bir varlık olarak ve diyalektik bir yaklaşım
içinde ele alınması gerekir.
Manuel Castells
 Kent tekrar analiz nesnesi haline gelmiştir; Kenti kapital birikim süreçleri
ile tanımlı bir çerçeveye oturtmaktadır.
 İlk dönem düşüncelerinde Althusser’den etkilenmiştir. Kentsel mekanı
ekonomik-siyasal ve ideolojik düzlemde, ekonominin belirleyiciliği
oluşturmaktadır.
 Gelişmiş ülkelerde kentler üretim mekanı olmaktan çıkmıştır. Kentsel
mekan dağıtım işlevi ile de açıklanamaz.
 Castells’e göre, kentsel sistemin temel işlevi tüketim sürecidir. Tüketim
emeğin yeniden üretimi için gereklidir. Kentler emeğin yeniden üretimi
için gerekli olan kolektif tüketimin elde edildiği mekanlardır.
 Toplu kent hizmetleri geniş ölçüde siyasallaştırılmaya elverişlidir. Devlet
kapitalizmin ve kentsoylularının çıkarlarını savunmak, güvenceye almak
için vardır. Bu siyasallaşma kentsel toplumsal hareketlere yol açar.
 İkinci dönem düşüncelerinde aktör-eylem ağırlık kazanmıştır.
 Kentsel toplumsal hareket sınıf merkezli değildir.
 Metropoliten yerleşim merkezlerinin açıklanmasında bağımlılık kuramının
uzantısı (az gelişmiş ülkelerin gelişmiş ülkelere bağımlılığı)
David Harvey
 Ekonomi politik perspektifin bir başka temsilcisi
 Harvey, mekân kavramını kapitalist sermaye birikimin hareketleri ve krizleri
kapsamında ele almaktadır.
 Çevrim Modeli
 Üretim ve tüketimin ön planda olduğu birinci çevrimde aşırı birikim sonucu
sermaye kendini krizden kurtarmak için yeni bir yola ihtiyaç duyar. Bu da
sermayenin daha az gelişmiş bir alana yönelmesinin önünü açar. Bu sayede
kapitalizm yeni yerleştiği alanda sermayeyi sabitleştirerek yapılı çevreyi
üretir.
 Keynesci kent, “tüketim temelli kent”; Kentin sosyal, ekonomik ve politik
yaşamı devlet himayesindedir ve borçla sürdürülen bir tüketim anlayışı ile
çerçevelendirilmiştir. Keynesciliğin çöküşü ile birlikte Keynesçilik-sonrası
kent; neoliberal kent
 Harvey’e göre modern kentlerin büyümesi kapitalistlerin kârlarını azamiye
çıkarmak istemesinin tarihidir. Bu noktada, kentler, kapitalist sermaye
birikim mantığını yansıtan bir aynadır.
 Harvey genel olarak kapitalist sistemin adaletsizliği üzerine
odaklanmaktadır.
Neoliberalizmin Kentleşmesi
 Neil Brenner (ve Yeni Nesil Kent Teorisyenleri) ve Neoliberalizmin
Kentleşmesi
 Kâr İçin Değil, Halk İçin: Eleştirel Kent Teorisi ve Kent Hakkı
 Brenner kentsel soruların teorik, kavramsal ve metodolojik boyutlarına
odaklanmaktadır. Çalışmaları, eleştirel kentsel ve bölgesel araştırmalar,
karşılaştırmalı jeopolitik ekonomi ve eleştirel sosyo-mekansal teori alanlarına
dayanıyor. Başlıca araştırma odakları arasında kentsel ve bölgesel yeniden
yapılanma ve eşitsiz mekansal gelişme süreçleri; gezegensel kentleşme; jeo-
tarihsel ve dünya-ekolojik perspektifte şehirler ve hinterlandlar; devletin
mekansal yeniden yapılanma süreçleri.
 Peck, Theodore ve Brenner’a (2009:51) göre neoliberalizasyon süreci,
düzensiz kurumsal bir peyzajın içinde piyasa odaklı ve düzenleyici yeniden
yapılanmanın sürekli hâkim olduğu bir yapıya işaret eder. Bu durumda,
çağdaş neoliberalizyon süreçlerinin anlaşılması için yalnızca politik-ideolojik
temelleri çözümlemek yeterli değildir. Bunun için çok yönlü kurumsal
biçimleri, gelişme eğilimleri, sosyo-politik etkileri ve çelişkileri sistematik
olarak sorgulanmalıdır.
Kaynakça
 Aslanoğlu, A. Rana, Kent, Kimlik ve Küreselleşme, ASA Yay.,
Bursa, 1998.
 https://www.thoughtco.com/central-place-theory-
1435773#:~:text=As%20the%20vertexes%20connect%2C%20they
,offering%20the%20goods%20they%20need.
 https://www.geographyrealm.com/central-place-theory/
 Keleş, Ruşen, Kentleşme Politikası, İmge Kitabevi Yay., 16.
Baskı, Ankara, 2017.
 Turut, Hatice, Özgür, E. Murat, «Klasik Kent Kuramlarından
Eleştirel Kent Kuramlarına Geçiş Bağlamında Kentleri Yeniden
Okumak», Ege Coğrafya Dergisi, 26/2 (2017), 1-19.

You might also like