Professional Documents
Culture Documents
o
CİNS EL PO LİTİKA
D
2. basım
PAYEL YAYINLARI 30
Çağdaş Kadının Kitapları 6
•
Yayın hakkı (Copyright) : Kate Millett, 1969
•
Payel Yayınevi, 1973
•
Birinci basım : Şuba.t 1973
Bu kitabın
Türkçe yayın haklan
Kesim Ajansı aracılığıyla
Kate Millett'den
satın alınmıştır.
KATE MILLETT
CİNSEL POLİTİKA
PAYEL YAYINEVi
istanbul
FUMIO
YOSHIMURA'YA
iÇiNDEKiLER
Önsöz 9
I
CİN S E L P O L İTİ KA
Bir
Cinsel Politika Örnekleri 11
İki
Cinsel Politika Kuramı 44
II
TARİHSEL GELİŞİM
Üç
Cinsel Devrim-Birinci Aşama: 1830-1930 ........... . 105
POLİTİK . ....... .. . . . .... .... . ... .... . ... . .... ............ ... .. . .. . . . 105
POLEMİKSEL .............................................. ..... 147
Y.AZINSAL .. ... .... .... ......... .... ... ............ ... . ...... . . .. 207
Dört
Karşı Devrim: 1930-1960 .......... ..... . ........... ... .... .. 256
REAKSİYONER TUTUM .. ..... . . .. . .. . . ... .. . . ......... .. 256
Nazi Almanya'sı ve Sovyetler Birliği'nden
Örnekler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 256
İDE O LOJİDEKİR EAKSİYON ............................ 286
Freud ve Ruhçözümcü Düşüncenin Etkisi . . . . . . . . . . . 286
Freud'dan Sonraki Bazı Düşünürler . . . . . . . . . . . . . . . . . . 326
İşlevciliğin etkisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 347
III
ED EBİ YATT A Kİ YANSIMADAN
ÖRNE KL ER
Beş
D. H. Lawrence 366
Altı
Henry Miller 438
Yedi
Norman Mailer 459
Sekiz
Jean Genet 485
Sonsöz 516
Dizin 518
ÖNSÖZ
BİR
CiNSEL POLiTiKA ÖRNEKLERi
-1-
Bana banyoyu hazırlamasını söylerdim. Karşı koyacak gibi
olur, yine de kuzu kuzu hazırlardı. Bir gün, küvetin içinde otur
muş sabunlanırken, havluları unutmuş olduğumu gördüm. dda»
diye seslendim, «bana havlu getir!» Banyoya girdi, havluları
uzattı. Sırtında ipekli bir sabahlık, ayaklarında ipek çoraplar
vardı. Havluları asmak için küvetin üzerine eğilince sabahlığı
nın önü açıldı. Dizlerimin üzerinde doğrulup, başımı tüylerinin içi
ne gömdüm. Öylesine çarçabuk oldu ki, karşı koyacak, hatta
karşı koyuyormuş gibi yapacak zaman bulamadı. Bir an sonra,
onu olduğu gibi, çoraplarıyla, sabahlığıyla küvetin içine çektim.
Sabahlığını çıkarttım, yere fırlattım. Çorapları çıkarmadıriı, da
ha şehvetli bir'. görüntü veriyordu böylesi. Sırtüstü uzandım,
onu üzerime çektim. Kızışmış bir dişi köpek gibiydi; her yanı
mı ısırıyor, soluk soluğa kancaya takılmış kurtçuk gibi kıvranıp
duruyordu. Kurulanırken, eğildi, ağzıyla hafiften kolumu ısır
dı. Küvetin kenarına oturdum, önüme diz çöktü. Bir süre sonra
ayağa kaldırdım, yana çektim sonra arkadan sarıldım. Ensesini,
kulak memelerini, omuzundaki o duyarlı noktayı ısırdım. Sonra
da, o güzelim, bembeyaz sırtına dişlerimi geçirdim. Bütün bun
lar olup biterken tek sözcük bile konuşmadık.'
2 A.g.y., s. 178.
3 Aynı yerde.
CİNSEL POLİTİKA ÖRNEKLERİ 13
4 A.g.y,, s. 179.
5 Aynı yerde.
14 CİNSEL POLİTİKA
-II -
«İçimde hiçbir şey yok .> dedi . «Gidiyoı:. muyuz?»
<<Bilmem.> dedim. «Sesini çıkarma.>
Onun gelmeye başladığını sezinliyordum. Bendeki kuşku,
onu kamçılamış, susmasını söylemem ise, isteğini büsbütün pe
kiştirmiştı. Daha bir dakikalık yoldaydı, ama yoldaydı ya, ve
o ince uzun parmakları içimde bir düğmeyi çevirmişcesine, zı
vanadan çıkmış, şeytana bir kez daha elimi uzatmıştım. Gözle
rinde ender görülen bir hırs alev alev parlıyor, dudaklarında
18 A.g.y., s . 32.
19 A.g.y., s. 42.
CİNSEL POUTİKA ÖRNEKLERİ 23
20 Aynı yerde.
2 1 A.g,y., s, 4 2 - 43.
22 A.g.y,, s. 43.
24 CİNSEL POLİTİKA
25 Aynı yerde.
26 Aynı yerde.
26 CİNSEL POLİTİKA
30 Aynı yerde.
31 A.g.y., s. 46.
32 A.g.y., s. 45.
33 Aynı yerde.
28 CİNSEL POLİTİKA
35 A.g.y., s. 82 ve 100.
32 CİNSEL POLİTİKA
- ili -
I DE
İ O LOJİ K
Hannah A re ndt'in 6 gözlemine göre , hükümet, ya
gönüllü destek, ya da zorla kabul ettirilen baskı yar
dımıyla ayakta durur. Bir ideolojiye şartlanmak, gö
nüllü desteği meydana getirir. Cinsel politika, ruhsal
5 Hiç kuşkusuz, köktenci demokraside ataerkil düzen ol
mayacaktır. Kadınların modern «demokrasi»lerde yönetime çok
ender katıldıkları gerçeği, mükemmel olmayan demokrasilerin
de geçerli olduğunu kanıtlamaya yeterlidir.
6 Hannah Arendt «Speculations on Violence» The New
York Review of Books, c. XII, sayı: 4, 27 Şubat 1969, s. 24.
CİNSEL POLİTİKA KURAMJ 49
II Bİ
YOLOJİK
13 A.g.y., s. 9.
14 A.g.y., s. 48.
56 CİNSEL POLİTİKA
III TO PLU
M BİL
MS
İ EL
Ataerkil düzenin temel kurumu ailedir. A ile, top
lumun hem aynası hem de bağlantı noktasıdır. Bir
başka deyişle , aile , ataerkil bir birim içindeki ikinci
bir ataerkil birimdir. Aile , birey ile toplumsal çatı
arasında, bir aracı olarak, politik ve diğer faktörlerin
yetersiz kaldığı yerde denetim görevini yüklenip, dü
zenin devamını · sağlar2 1. Aile v0 ailenin yüklendiği
roller, ataerkil toplumun teme l aracı ve temel birimi
olmaları yönünden bir prototip niteliğinde dirler. A ile ,
büyük toplumun bir aracı olmak görevini yaparken,
sadece kendi içindeki bireyleri düzene uymaya yönelt
mekle kalmaz; aynı zamanda vatandaşları aile reisle
ri kanalıyla yöneten ataerkil devletin hükümetinde
de bir birim olarak yer alır. Vatandaşlık haklarının
yasalarla korunduğu ataerkil toplumlarda dahi, ka
dırllar, aile içindeki baskı kanalıyla yöne tilirler ve
devle tle herhangi bir resmi ilişkileri olmaz ya da yok
denecek kadar ufak oranda olur22 •
Aile ile toplum arasında işbidiği kaçınılmaz bir
gereklilik olduğuna ve aksi halde her ikisi de çöke ce
ğine göre , ataerkil kurumların üçü, yafti aile , toplum
ve devlet birbirleriyle bağlantılı ve ilintilidirler: A ta
erkil düzenlerin büyük çoğunluğunda, bu ilişki genel-
21 Aile konusundaki bazı tanımlarımı Goode'un kısa, fa
kat özlü çözümünden aldım . Bakınız : William .J. Goode, Aile.
22 Aile , toplum ve devlet, birbirlerinden ayrı, ama birbir
lerine bağlı varlıklardır : Kadınların önemi, birinci kategoriden
üçüncüye doğru giderek azalır. Ancak, bu kategorilerin her bi
ri ataerkillik kurumu içinde varoldukları ya da tümüyle on
dan etkilendikleri için, ben burada ayrımlardan çok genzl ben
zerlikler üzerinde duruyorum.
CİNSEL POLİTİKA KURAMI 61
lV SINIFSAL
Ataerkil düzende kadının kast sistemindeki ben
zer durumu, sınıfsal açıdan ele alındığında karışık,
belirsiz bir nitelik gösterir. Çünkü sınıf değişkeni
içinde cinsel durum, zorlama bir biçimde genel kural
lardan ayrılmış gibi görünür. Toplum içindeki yer sı
nıfın ekonorni.!t, toplumsal ve kültürel koşullarına
bağlı olduğu toplumlarda, bazı kadınların bazı erkek
lerden daha yüksek bir yere gelmiş gibi görünmeleri
olanağı vardır. Oysa kapsamlı b1r araştırma, ger
çekliğin böyle olmadığım ortaya koyar. Bunu, bir ben
zetmeyle daha kolay açıklayabiliriz: Örneğin, bir zen
ci doktor ya da avukatın toplumsal yeri, bir beyaz or
takçınınkinden daha yüksektir. Oysa ırk sorunu, sını-
V
I KABA GÜÇ
Ataerkil sistemi, kaba kuvvetle bağlamaya pek
alışık değilizdir. Bu sistemin kişiyi toplumsallaştırışı
öylesine kusursuz, değer yargılan öylesine dört başı
mamurdur ve bu sistem insan toplumları içinde öyle
sine uzun ve evrensel biçimde süregelmiştir ki, kaba
kuvvete dayanmıyormuş gibi görünür. Bu düzenin ka
ba kuvvet kullanışını, eski devirlere baktığımızda eg
zotik, ya da «ilkel,. bir töre olarak tanımlama eğilimin
deyizdir. Günümüzdeki kaba kuvveti ise, kapsamlı bir
önem taşımayan, genellikle ruhsal dengesizliklere ya
da özgün davranışlara bağlı kişisel tavırların bir so
nucu olarak niteleriz. Oysa, diğer mutlak yönetim bi
çimlerinde (ırkçılık, sömürgecilik bu konuda belirli
bir benzerlik, ,&"österirler) olduğu gibi, ataerkil toplum
da da, gerek acil durumlarda gerekse sürekli bir De
·mokles kılıcı olarak yönetim kaba kuvvete dayan
mazsa, ataerkil düzen yürütülemez.
Tarihteki ataerkil yönetim biçimlerinin çoğu, ka
ba kuvveti, yasaları yoluyla kurumlaştırmışlardır. Ör
neğin, İslamiyet gibi kesin çizgili ataerkil toplumlar
da, yasal olmayan kadın erkek ilişkileri ya da cinsel
özerklik ölüm cezası ile yasaklanmıştır. Afganistan ve
Suudi Arabistan'da, zina. yapan kadınlar, bugün da
hi taşlanarak öldiirülmektedir. Taşlayarak öldürme,
78 CİNSEL POLİTİKA
V
III R UHBİLİ MSEL
Buraya dek tanımladığımız ataerkil özelliklerin
her biri, kadın ve e rkeğin ruhsal yapısı üzerinde bü
yük ölçüde etkendirBun. ların en önemli sonucu ataer
kil öğretinin iyice kafa ve ruh yapısına sindirilmesi
dir. Toplum içinde;ki yer, ruhsal yapı ve cinsel rol, her
iki cins için de sonsuz ruhsal e tkil eri olan değer sis
temleridir. A taerkil e vlilik biçimi ile işbölümü ve ça
lışma katlan çerçevesindeki aile yapısı, bu değer sis
temlerinin kabulünde önemli rol oynarlar. Erkeğin üs-
68 Geza Roheim, «Eden» (Cennet), Psychoanalltlc lteview,
Sayı XXVII, New York, 1 940. Bu konuda ayrıca bakınız ; Theo
dor Relk, The Creation of Worman (Kadının Yaratılışı) .
CİNSEL POLİTİKA KURAMI 97
ÜÇ
CiNSEL DEVRİM
Bİ
RNİ Cİ A ŞA
MA 1830 - 1930
PO LİTIK
Tanımlama
«CinselDevrim» sözü, günümüzde öylesine geçer
li bir moda niteliğini kazanmıştır ki, e n basit toplum
sal-cinsel oluşumları açıklamak için bile bu te rimden
yararlanılma.Jüadır. Bu tür bir kullanılış, e n iyimser
bakışla da ols'a. yerinde değildir. Cinsel politika orta
mında, gerçekten devrimci bir değişimin, «kuram» bö
lümünde ele aldığımız cinsler arasındaki politik ilişki
yi de etkilemesi gerekir. O bölümde verdiğimiz örnek
ler ve tanımlar ataerkilliğin bu denli süreli ve başarı
lı yürütüldüğünü ortaya koymuş olduğu için, bu dü
zenin değişme olurluluğunu düşünmek gereksiz gibi
görünüyordu. O ysa, bu düzen değiştirilmiştir.Ya da
en azından değiştirilmeye başlanmıştır ve yaklaşık
olarak bir yüzyıl boyunca, insan toplumunun düzeni,
tarihin hiçbir döneminde görülmemiş bir büyük de-
106 CİNSEL POLİTİKA
Çelişkiler
Herhangi bir tarihsel dönemi incelemeye girişme
den önce, o dönemin kendi çelişkili noktalarını birbir
leriyle karşı karşıya getirmekte yarar vardır. 1830 -
1930 yıllan arasındaki dönemden elde edilen kanıtlar
incelendiği zaman, gerçeklerle inanışlar arasındaki
çelişki soluk kesecek orandadır. Bu kültürün biri ne
zaket, ikincisi hukuk düzeninde olmak üzere cinsel
politikaya getirdiği iki resmi niteliği karşılaştırmak
konuya ışık tutacaktır.
". Geleneksel şövalye tavn lki
ondokuzuncu Wzyıl bunu sonuna dek sürdürmüştür) ,
kadının «doğal koruyucusu• tarafından gereğince gö
zetildiğini önerir. Oysa, burada özlenilenden çok ger
çeği yansıtıyor olarak kabul edilmesi gereken hukuk
sistemi, durumu çok daha az iyimser bir açıdan orta
ya koymaktadır. Kadınların hukuki durumunda mey-
giliz yasası budur. Ne var ki, daha sonraki yıllarda meydana
gelen önemli hukuki değişikliklere yol açmıştır. 1837 yılında
Amerlka'da çok önemli bir olay olmuş ve gerek İngiltere gerek
Amerika'daki ilk kız koleji olan 'Mount Holyoke açılmıştır.
1 14 CİNSEL POLİTİKA
KADIN HAREKE Tİ
Eğitim
T arihçilerden çoğu bu konu üzerinde ayrıntıla
rıyla durmuş oldukları için, be n bu hareketin etkile-
CİNSEL DEVRİM 125
I DO GA S OR U
NU
II EGİTM
İ S OR U
NU
Mill, koşullamanın cinsel role uygun bir cinsel
davranışı nasıl yarattığını anladığı için, kadının ken
disini ezen sistemin bir ürünü olduğunu ve gerek
okuldaki gerek evdeki yetiştirilme biçiminin bunu
sağlamayı amaçladığını da anlar. Aynı zamanda, «ka
dın ve erkeğin kafa yapılan arasında varolduğu ileri
sürülen ayrımın, aslında kadın ve erkeğin eğitim ve
çevre farkların dan meydana geldiğini; doğal bir üs
tünlüğün varolması bir yana, herhangi bir köktenci
farkın olmadığına" 56 da inanır. Mill'in kadınlara hak
tanınan eğitimi tanımlayış biçimi. Ruskin'in tanımı
ile çakışır. Ancak, aralarında ürkütücü bir fark var
dır: Ruskin bu eğitimi pek yerinde karşılayıp överken,
Mill bunun bilinçli olarak yüzeyde bırakılmış, kadının
süs niteliğini b9zmadan kültürle de bir ilintisi bulun
ması için düzeril�nmiş eğitim sistemi olduğunu belir
tir ve •akıldan, anlayıştan çok, duygu.lann eğitilme
si» 11 7 olarak tanımlar. Bu eğitimin, kadınlan. boyun
eğmeye, başkası tarafından yönetilmeye alıştıran bir
sistem olduğunu belirtir.
83 A.g.y., s. 139.
84 A.g.y., s. 140.
85 A.g.y. , s. 14:i!.
CİNSEL DEVRİM 171
I - T ARİHSEL ÖRNEK
Cinsel devrim sürecinde kadınların uzun uzadıya
uğraşlardan, acılardan sonra elde ettikleri kısmi ya
da koşullu özgürlüğün yaşamlarına getirdiği değişim
konusunda, siyasal atılımlar kadar kışkırtmanın, des
teklemenin ötesinde geçmişin çözümlemesini yapan
ve geleceğin nasıl olması gerektiğini anlatan devrim
ci kuramcıların çalışmaları önem taşır. Bu kuramcı
lar öfkelerin, kinlerin ya da önyargıların sonucunda
patlak veren çatışmalara bir tutarlılık ve ideolojik
dayanak sağlamışlardır. Günün olaylarını tarihsel
perspektif içinde görebilmeleri, bilinçsiz güçlerin sap
tırabileceği değişimi doğru yöne çevirebilmelerini
sağlamıştır. Bu alandaki en önemli kuramcılar Çer
nişevski, Mill, Engels, Bebel ve Veblen'dir. Önerileri
nin çoğu, cinsel devrime ilişkin ve bu nedenle de bu
gün dahi geçerlidir. 1 12
Bütün bu kuramsal yapıtlar arasında, ataerkil
tarih ve ekonôminin en kapsamlı ve en köktenci bi
lançosunu vere·n Engels'in Ailenin, Özel Mülkiyetin
ve Devletin Kökeni adlı kitabıdır. Çünkü Engels, ata
erkil aile düzenine cephe alan tek kuramcıdır. Ne
var ki, Engels bu düzepi kökenine dek araştırırken
1 1 2 Bakınız : N.G. Çemişevski, Ne Yapmalı?, August Bebel,
Kadın ve Sosyalizm, Thorstein Veblen, Aristokrat Sınıfın Kura•
mı. Charlotte Perkins Gil:r_nan ve Elizabeth Cady Stanton da,
Kadınlar Hareketine gerek eylem, gerekse ideoloji alanlarında
katkıda bulundular.
180 CİNSEL POLİTİKA
IV - DEVRİMCİ ÖZ
Engels'in cinsel devrime en büyük katkısı, ataer�
kil evlilik ve aile düzenini çözümlemesi oldu. Bu ku
rumların kökenini araştırırken karşılaştığı güçlük
ler ve düştüğü yanılgılar ne olursa olsun, her iki ku
rumun da yaşamın mutlak ve sonsuz bir özelliği ol
madığını gösterme yolundaki çabası başlı başına
köktenci bir atılım oldu. Engels'in görüşlerinden ya
rarlandığı diğer bilim adamları da hiç kuşkusuz bir
katkıda bulunmuşlardır; ne var ki, onların amacı En
gels'inki gibi toplumsal bir nitelik taşımıyordu . Bac
hofen'i ilgilendiren mitoloji, Morge,n'ı ilgilendiren ise
etnoloj i olmuştu. Engels, onların kuramlanriı, kendi
devrimci toplumsal görüşleri yolunda geliştirmekle,
tarihöncesi araştırmalarında pragmatik bir amacı ol
duğunu kanıtlar.
Tarihöncesi devirlerde de olsa, ataerkil evlilik ve
aile düzenleri insan yaşamında yer almışlarsa, deği
şemez olmaktan çıkar ve her türlü değişikliğe açılır
lar. Engels, bu kurumları, diğer toplumsal olgular
gibi evrim sürecine bağlı birer tarihsel kurum ola
rak ele almakla, bir çeşit dokunulmazlığı olduğu sa
nılan bu yapılan ciddi ele�tiriye, çözümlemeye ve
hatta yeniden düzenlemeye açmiştır. Evlili k (önce
çiftleşme ve sonra tekeşli evlilik) kurumunun ataer
kil düzenin )f,urulmasına yol açtığı tezinin geçerliliği
tartışma götiin!r olsa da, Engels'in evliliğin ve aile
nin kadına sahip olma temeli üzerine kurulduğu
görüşü bu iki kurumu son derece sarsan bir etmen
olmuştur. Ataerkil hukukun bütün tarihsel kanıtları,
Mill'in «ev köleliği» diye tanımladığı kavramı des
tekler durumdadır. Mill'in temel bir kötülük olarak
nitelediği ve erkeğin kökendeki barbarlığının bir so
nucu olarak gördüğü durumu Engels tarihsel bir ba
kışla yorumlamış ve kendisiyle oirlikte, hepsi de bir
birine bağımlı çeşitli baskı biçimlerini getiren bit
baskıcı davranış olarak tanımlamıştır. Bu yorumun
198 CİNSEL POLİTİKA
Y A Z I N S A L
Devrin edebiyatında cinsel devrime yönelik üç
ayn tepki görülür. Birincisi gerçekçi ya da devrimci
tavırdır. Bu davranış Engels'ten Stuart Mill'e, Mill'
den İbsen ve Shaw gibi eleştirici ve reformistlere,
Dickens ve Meredith gibi ılımlılara kadar çok geniş
bir köktenci çözümleme alanını kapsar. Ataerkilliğin
cinsel politikasına- yönelik eleştirici tavır reformlar
dan önce gelmiş sayılırsa, reform da devrimden önce
208 CİNSEL POLİTİKA
İDEOLOJİDEKİ REAKSİYON
38 Femininlty, s. 128.
300 CİNSEL POLİTİKA
vur
soyuiıun gerçek koruyucuları olarak, yücelme gücü
ne çok kısıtlı oranda sahiptirler. » 58 Freud'un
gulayarak belirttiğine göre. kadının, erkekte ol
duğu gibi hadımlık korkusu ile Oodipus kompleksini
gizlemek ya da aşmak zorunluluğu yoktur (kadın
bu korkuyu bir kez yaşadığı için, yeniden endişeye
düşecek bir duruma girmez) ve bu nedenle de yeter
li bir süper ego geliştiremez . Erkek yücelme ve peni
se sahip ol:qıanın sonucunda meydana çıkan hadım
lık korkusuna... ve penisi yitirme endişesine dayanan
güçlü bir süper ego59 geliştirme yoluyla uygarlığa
«İç Alan»
S on zamanlarda, cinsel ayrımlar konusunda iki
yeni öneri ortaya atıldı. Her iki görüş de, iki cinsin
«doğal» yapılanna dayanan davranış farklılıklan gös
terdiği e sasına dayanıyor. Lionel Tiger, ataerkil düze
ni ve e rkeğin ege menliğini, e rkeğin yapısında var
olan «bağlayıcı » bir içgüdüye dayıyor. E rik E rikson
un cinsler arasındaki ayrımı iç ve dış alanlarla olan
ilişkiye bağlayan formülü daha e tken gorunuyor.
E rikson, kadın kişiliğinin ruhçözümsel kuramın ve
bu kişiliğin doğal yapıdan geldiği kavramını sürdür
mekte , buna e k olarak da ckadınlığın» siyasal ve top
lumsal yararlan üzerinde durmakta.
E rikson ünlü «Kadınlık ve İ ç Alan» yazısına baş
larken, e rkeklerin insan soyunu yok olmanın e şiğine
getirdiklerini söyleyere k ve kadınlan �ardıma çağı
rarak söze giriyor:
Kadınlar evrim ve tarih içinde özel yaşamlarında uyguladıkla
rını (yani yetiştirmenin gerçekçiliğini, huzur getirmenin yara
tıcılığını ve kendini adamanın bütünleyic111ğini) genel yaşam
da da uygulayabilseler, politikaya en geniş anlamda gtlç ka
tarlar.
Bu öğüdü okurken ister istemez, kadınların siya.sal
güce katılmalarının bir insan hakkı olarak görülme
diğini, kadınların kamu yaşantısına girmelerinin top
lum yararına olacağı kavramını fark e diyor okur.Bu
KARŞI DEVRİM 335
BEŞ
D. H. LAWRENCE
I TAPINAN
«Bakayım san a ! »
Adam gömleği sırtından attı, kımıldamadan durdu, kadı
na bakıyordu. Alçak pencereden sızan güneş ışığı erkeğin bal
dırları ve dümdüz karnı ile altın kırmızı tüy yığınını aydınla
tıyordu. Kadın şaşırmış, ürkmüştü.
Erkek, ince, beyaz gövdesini süzdü, güldü. Memelerinin ara-·
sındaki tüyler koyu renkti, hemen h�men kara. Ama karnının
bittiği yerde, altın kırmızı bir bulut gibiydi tüyler.
Kadın huzursuz «Ne de gururlu! , dedi. «Ve nasıl da hük
medici! Şimdi anlıyorum erkeklerin neden böylesine azametli
olduğunu. Ama çok sevimli, gerçekten çok sevimli. Sanki başlı
başın� bir varlıkmış gibi! Biraz da ürkütücü ! Ama yine de se
vimli! Ve bana geliyor! !) Kadın, heyecan ve korkuyla alt duda
ğını ısırdı.
Erkek, sesini çıkarmadan organına baktı, hiç değişmeden
hep öylece duruyordu. «Cici mama, hep onun peşindesin. Ha
nımefendiye elci mama istediğini anlat bakalım. John Thomas.
ve sayın leydi Jane'in cici maması ! ,
D. H. LAWRENCE 367
Connie, yatakta dizlerinin üzerinde emekleyerek ona yak
laştı, «Onunla alay etme)) diyerek erkeğin bedenine sarıldı, ken
dine çekti.
Erkek, «Yat ! >> dedi. «Yat aşağı ! »
Acelesi varmış gibiydi'
.
ve yardımcısı olmuşturMellors'un kulu ve köylü ka
nsı olduğu zaman kocası olacak değersiz efendiye hiz
met etmekten kurtulur. Hiçbir yerde, ona kişisel
özerklik, kendine bir uğraş bulmıısı konusunda öz
gürlük tanınmamıştır. Lawrence böyle bir şeyi son
derece yersiz bulurMellors,
.. bir hizmetkar olduğu hal
de , sonsuz bir güven ve belirgin bir kişilik sahibidir.
Lady Chatterley_ onun yanında utangaç bir ikiyüzlü
gibi kalır.
O nsekiz ve ondokuzuncu yüzyılındaki roman ge
leneği, beyefendileri hizmetçi kızlarla cinsel bag kur
maya yöneltmişti.Lawrence , hanımefendi ile uşak ara..!
9ında ilişki kurmakla bu sınıfsal ilişkiyi ters yüz et
miştir. S ınıf sisteminin bir «tarihsel yanlış » olduğunu
belirtere k de demokrasi savunuculuğunu yapmıştır.
A ncak, doğal olarak bir centilmen olduğu ve bu yüz
den de Connie 'den üstün bulunduğu içinMellors da
en azından Lady Chatterley kadar kibirlidir. Lawren
ce , uşağın ağzından prole taryaya karşı duyduğu nef
reti kusar. Uşak, kendi özellikleri yüzünden bu sınıf
tan sıyrılmıştır.Mellors kendi sınıfını hor görür. Aşık
lar, sınıflar arasında bir köprü kurmamışlar, pı:ı,ra ve
mevki yerine cinsel dinamizme dayanan bir çe şit aris
tokrasi içinde sınıfları aşmışlardır. Lord Chatterley
ise , efendiler kastının beyaz adamını simgeler ve «yö
ne tici sınıf» sıfatını hak edermiş gibi davranır.Mel
lors daLawrence de, beyaz adamın imparatorluğunun
maden ocaklarının seçkin erkek zümre sine özgü ay
rıcalıkların dışındaki bir dünyanın insanlarıdır. Ne
var ki, bu onları özenmekten, taklit etme kten alıkoy
mamıştır-Beyazların değer ölçüleri içinde . en büyük
isteği beyaz bir kadınla ilişki kurmak olan kara deri
liler gibi, Lawrence 'in kahramanları da, isterMeksi
ka yerlisi, isterDerbyshire maden işçisi olsunlar, bü
tün dikkatlerini «beyaz adamın kansına» yani «L ady»
ye yöneltirle r. Kendi sınıflarından olan kadınları kü
çük görürler.R omanda en gaddarca karikatürize edi-
376 CİNSEL POLİTİKA
len kişilerBertba Coutts ileBayanBolton'dur.Bun
lar,Mellors'a göre "'bayağı» dırlar. Clifford Chatterley'
in «yönetici sınıfı» simgelemekteki başarısızlığı Law
rence 'in bu kavrama tutkusunu iyile ştire memiştir
O nun ge rçek isteği, kendini o yerde görmektir. Law
rence 'in planı, hanımefendi-sınıfındaki kadını önünde
diz çöktürerek işe başlamaktır.Bu zaferden sonra, ay
nı sınıfın e rkeklerini de yene bilecektir,. S onrı:ı, da do
ğal 'bir aristokrat . olarak hak ettiği şeylere kavuşa
caktırYanlış
. babadan olduğu inancıyla, babasını tan
rıya dönüştürür. ÇünküMellors, bir yandan Lawre n
ce 'in kendisini . öte yandan özlenilen bir e şcinsel aşığı
canlandırırken, bir yandan da Oğullıar ve Sevgililer'
deki madenci, yaniLa.wrence 'in babasını, Pan'a dönüş
türülmüş olan babasını canlandırır.Mellors, Lawren
ce 'in öteki kitaplarındaki, çoğu yazar ya da general
olan kahramanların kültür düzeyine yükselemeyeceği
için; salt dinsel bir yoldan yüceltilmiştir. Toplumsal
bir peygamber olduğu halde , durumunu bu yoldan dü
zeltmesi üzerinde pek durulmamış, bütün yoğunluk
organına verilmiştir- Penise sahip olmak yüce olmak
için yeterlidir C'bir sayfada sözü edilen Vene dikli işçi
den başka, kitaptaki hiçbir e rkeğin cinse l gücüne de
ğinilmez).Mellors'un kutsal varlığı sadece bu organ
aracılığıyla ortaya çıkmakta ve doğrulanmaktadır.
Lawrence , son romanını yazmaya koyulduğunda
tüberkülozun son devrelerindeydi. The Plumed Ser
pent'den sonra siyasal alanda ba"ıarıyı kovalamaktan
vazgeçti. Politik güç bir hayaldi. Geriye sadece cinsel
güç kalıyordu.Lawrence 'in son kahramanı, onu yücel
tecek bir kul olmalıydı, öyleyse bu bir kadın olacaktı.
Cinsel politika, erkekler arasındaki politikadan daha
güvenli bir yoldu- Lawrence 'in eski kttaplannda gö
rülen geleneksel politik faşizme karşın, onun dikka
tini e n çok çeken kendini yüceltmenin bir temeli ol
ması ve diğer yücelme yollarını açması bakımından
cinsel politika olmuştur.Lady Cha.tterley'in AşığıLaw
rence 'in aşk romanına e n çok yaklaşan kitabıdır. A y-
D. H. LAWRENCE 377
II O E
DİPA L
Lawrence, 1912'de Edward Garnett'e yazdığı bir
mektupta Oğullar ve Sevgililer'i şöyle yorumluyor:
Karakter sahibi, zarif bir kadın aşağı tabakaya girer ve ya
şamı boyunca hiçbir konuda doyuma ulaşamaz. Kocasına bü
yük sevgi duymuş ve çocukları birer aşk çocuğu oldukları için
canlılıkla dolmuşlardır. Ancak, oğulları büyüdükçe, kadın on
ları kendi aşıkları gibi görmeye başlar. Önce büyük oğlunu,
sonra küçük oğlunu. Bu çocuklar , analarının sevgisi ile yaşa
maya zorlanırlar. Ama büyüyüp delikanlılık çağına geldiklerin
de bir türlü sevemezler ; çünkü yaşamlarındaki en büyük güç
analarıdır ve bu güç onları sevmekten alıkoyar. . . Delikanlılar
ne zaman bir kadınla ilişki kursalar, hemen bir bölünme, bir
kopma oluşur. William, cinsel yönden hafifmeşrep bir kadınla
ilişki kurar, ama ruhuna sahip olan anasıdır. Bu bölünme onu
öldürür, çünkü gerçekten bölünmeniıı nerede olduğunu kestire
mez. İkinci oğul, ruhunu da isteyen, bunu elde etmek için sa
vaşan , anasıyla savaşan bir kadın bulur. Oğul anasını sever -
bütün erkek çocuklar babalarından nefret eder ve onu kıska
nırlar. Ana ile oğlanın sevgilisi arasındaki çatışma sürer, oğul
ikisi için de hedeftir. Ana, kan bağı yüzünden, giderek üstün
gelmeye başlar\ Oğul, ruhunu anasının ellerinde bırakmaya ve
ağabeyi gibi şeh\tetin peşinden gitmeye karar verir. Şehvete
kavuşur. Sevgiye ulaşır. Ama bölünme yine kendisini gösterir.
Ancak, anne, hemen hemen bilinçaltı bir sezgiyle olup biteni
kavrar ve ölmeye başlar. Oğul metresini bir yana iterek, ölüm
döşeğindeki anasına koşar. Sonunda her şeyi yitirmiş olarak,
ölüme doğru sürüklenir.
Dahilerin
« çoğunun annelerinin büyük kadınlar
olduğuna şaşmamak gere k. ,. diye n yazar hemen ardın
dan «çoğunun acı bir yazgısı vardır• diye ekliyor.Bu,
etkinin oğul üzerindeki olumsuz yönünü de açıklıyor;
çünkü ananın çocuk için bir engel olduğu zaman da
gelmektedir:Delikanlı, «cinsel gereksinmeyi ilk duy
duğu anda» ilk zorluk!� karşılaşır:
Cinsel varlığını ne yapacaktı? Gömecek miydi? Yoksa bir
yabancı ile ilişki kurmayı mı deneyecekti ? Çünkü anası bi
le, ona erkekliğinin cinsellikten önce gelmemesi gerektiğini
öğretmişti. Oysa o ideal bir aşka tutulınuştu bile, yaşamın
da bir eşini daha bulamayacağı bir tutkuydu bu . . . Bir erkeği,
karısı yaptığı kadına duyduğu sevginin, anası ya da kız kar
deşine duyduğu sevgiden daha yüce olduğuna inandırmak çok
zordur.
II I
Mail er toplumbilimsel moda akımlarından hiç
uzak kalmamaktadır.Y azılannda da bu belirgin ola
rak görülür. «A merika'nın Kadınlaşması» konusunda
«erkeklerin de buna katkıda bulunduklarını» ile ri sü
rerken, kadınların «giderek beiıcil , inatçı oldukları
nı, sıcaklıklarını, yumuşaklıklarını, romantizmlerini
yitirdiklerini , tutkll: ve nefret dolu olduklarl.llı» be
lirtirken anlatımı tam bir Reader'sDigest havası
içindedir: Bu
• ülke, tarihinin e n karanlık, en karam
sar dönemine giriyor. Herke s biraz daha yürekli ol·
matlığı taktirde he r şey kötüye gidecektir - buna
A merika'nın kadınlaşması dahildir. » Bir e debiyatçı
nın, bir alay klişeleşmiş safsatayı yutturmaya çalı
şan, «E rkeğin kadınlaşması» , «Cinsiyetl erinYokol
ması,» «Kadından Kurtulmak» gibi tezlerle l i eri çıkan
sözümona ruhbilimcil erle aynı düzeye inmesi kişiye
üzüntü veriyor. Kendi «erkek» ve «dişi» tanımını «do
ğal» ve «elde edilmiş» olarak alan böyle bir «düşü
nür»un, kendi saptadığı ölçütl ere aykırı her davranış
ve düşünceyi ahlakın çöküşü olarak nitelemesi, ka
dınlara sayısız haklar tanımakla «eşcinsellik çığırını
açmayı» özdeşleştirmesi ve Sağcılar için komünizmin
tanımı demek olan «nötrleştirme virüsü»nden söz et
mesi endişe vericidir.
Ne var ki, Mail er Amerikan e rkeğinin e rkekliği
ne güvenmektedir.Bunun en iyi kanıtlan da Çıplak
ve Ölü'deki Japon avında olduğu kadar Neden Viet
namdt1.yız? adlı kitabında da görülmektedir. A ncak
Mailer. «özbilinç strate jisi» içinde erkek sağduyusunu,
mantığını dramatize edip dile getirebildiği halde , bu
nu eleştirme gücünden yoksundur.Mail er'a göre e r
keklik mantığına karşı, «erkek saldırganlığı»nı ileri
sürerek karşı çıkmak, eleştiriye girmek anlamsız,
mantıksız ve bu nedenle de doğaya aykırı düşer. I':.:
radoksal olarak da kültürün çöküşünü hazırlar. A s
ker kafasındaki e rkekler, kendilerine savaşlar icat et-
NORMAN MAILER 479
meli ve kurbanlanyla beslenmelidirler. Bu düşünce
Maiier'in «erkeğe yaraşmayan» diye tanımladığı ya
da kadınsılık düzeyine , e şcinsellik batağına yönelik
bir pasifizme girmediği sürece, doğal olan savaşmak
tır. E rkeklik gücünü yadsımak, erkekliği, yani kişili
ği, yani benliği yadsımak demektir.
Sanırım bugün elli yıl Öncekinden daha çok eşcinsel var
dır. Eğer bu gerçekten böyle ise, bunun nedeni ülkeye, kişinin
kendi işine, kişinin kendisine erkek gözüyle bakmasına olan
inançlarındaki sarsılm2dı r. Erkek, çalıştığı işi onur verici bul
mazsa, erkekliğini yitirir. Erkeklik, insana verilen, ya da do
ğuştan var olan bir şey değil, kazanılan bir şeydir. Bu da onur
lu savaşlar kazanmakla elde edilir. Amerikan yaşamında onur
lu pek az ş«:!y kaldığı için bugünkü duruma gelinmiştir.
Mailer, e rkek olmakla e rkekliğin aynı şey olma
dığını, ikincisinin zorla kazanıldığını ileri sürüyor ve
Amerikan yaşam biçimine ya da kişinin kendine olan
saygı ve inancını yitirdiği anda erkekliğini de yitire
ceğini iddia ediyor.
Yaşam
« dehşeti» gibi sözlerin maskelemeye çalış
tığı gerçek boşluk, varolmama korkusudur.Bu korku
ya da gizli bir e şcinsellik ürküntüsü, yani günah ve
korku karışımı bir duyguMailer'ı heteroseksüe l bir
noktada sivriltmiştir.
Mailer, şiddetin e rkekte doğal bir özellik olduğu
na inandığı: . için bu şiddet duygusunun bastınlması
halinde daha'. büyük tehlikslerin ortaya çıkabile ceği
ni savunur. Kendi hipokondriyak yapısı içinde , kan
serin bile bastınlmış şiddet duygusu yüzünden mey
dana geldiğini ile ri sürer. Bunun iyileştirilme si için
şiddetin açığa vurulması gerekir.Mailer kişisel de
neyimlerden söz e derken kanser bulgusuna şöyle varır:
•Varlığım boğacak olan kanserin ilk önüne geçilmez
hücresi/annesine vurmamak için kendini zorladığı
bir sabah oluştu. » Bu olay «karısını bıçakladıktan
otuz altı saat kadar sonra olduğu için» okur sağlığın,
şiddetin dışarı vurulmasıyla kazanıldığı, baskı altına
480 CİNSEL POLİTİKA
I
A şk ölmüş görünüyor.Ya da pek kötü durumda .
R omantik aşkı savunmaya de vam edenler için, Ge
ne t veNabokov kuşku uyandıran kişilerdir. Lolita, yi
tik ruhunu bir çocuk-kadında doyurmaya çalışan ki
şinin öyküsü olduğu kadar bir kaçırma, ırza geçme
olayının da dile getirilişidir. Cinsler arasındaki düşman
lık romantizmi bir yana atmıştır.Bunun ne denlerin
den biri romantik mitin (duygusal bir idealizm ve
geleneksel olarak kısıtlanmış cinsellik anlayışının)
kendi yapısından gelen yanlışlarıdır. Kadınların yüz
yılımızda elde ettikleri şeyler , atae rkil e rkeğin kıs
kançlığını ve oradan hareketle düşmanlığını büsbü
tün ale vlendirmiştir.Metre sler ve sevgill i er e skiden
olduğu gibi yüceltil mekten vazge çilmiş, aşağılanma
ya başlanmıştır. Metres bir kötü kişi, bir başbelası,
ya da kurbaQ edil meye layık biri durumuna ge tiril
miştir. Bu kar_şıtlık, son on beş yirmi yıldır anaları
bil e kapsayacak ölçüde yaygınlaşmıştır. S evgiliye
karşı romantik bir duyguyu sürdürmekte devam
edenler ise , Humbert Humbert ya da Genet gibi «cin
sel azınlık» içine katılmışlardır.
E şcinsel, günümüzün aşk «zenci» si durumunda
dır. O nun 1 cinsel y�. amı,Mail er'ın Beyaz
« Zenci» sin-
1 Eşcinsel terimi sadece erkek eşcinseller için kullanıl
maktadır . «Lesbianlzm» (sevicilik) bugün için bir tehlike ola
rak görülmediğinden sözü bile edilmemektedir.
486 CİNSEL POLİTİKA