You are on page 1of 62

Lynne Graham - Anlaşma Gereğince

www.CepSitesi.Net

Romanın Karakterleri
Pollv Johnson
Raul’un Seçtiği Taşıyıcı Anne
Raul Zaforteza
Venezuela’lı Zengin İş Adamı
Digbv Carson
Raul’un Avukatı Ve Babasının Eski Çalışanı Solelad
Vermont’taki Sadık Hizmetkar .Tanice Grev
Annesinin Eski Bir Arkadaşı Henrv
Janice’in Oğlu
Nancv Leeward
Polly’nin Vaftiz Annesi
Maxie Ve Darcv Polly’nin Gençlik Arkadaştan
Melina D’agnolo
Raul’un Eski Sevgilisi Ve Komşusu
Patrick Gorman
Raul’un İş Arkadaşı
Fidelio Navarro
Raul’un Büyükbabası

Birinci Bölüm
ELİNDEKİ dava dosyasından kuşe kağıda basılmış bir fotoğraf Çikardı.
Bu Polly Johnson. Önümüzdeki altı hafta içinde benim çocuğumu doğuracak. Bu yüzden,
doğum yapmadan onu bulmalıyım. Digby, göz ucuyla fotoğrafa baktı. Beklediği gibi sarışın,
bebek yüzlü bir kadın değildi fotoğraftaki ancak gülümsemesi ve mavi gözleriyle baş
döndürücü olduğu kesindi. O kadar duru ve gençti ki taşıyıcı anne olduğuna inanamamıştı.
Londra’nın önde gelen firmalarından birinin avukatı olarak Digby Carson pek çok zor
davayla ilgilenmişti ancak o zamana kadar tek bir taşıyıcı anne davasına bile bakmamıştı.
Anlaşılan o ki taşıyıcılık sözleşmesinde ters giden bir şeyler vardı. Annenin sırra kadem
basması, bebeği vermek istemediği anlamına mı geliyordu?
Müşterisini tepeden tırnağa süzdü. Raul Zaforteza’nın dillere destan serveti, altm ve
mücevher madenlerinin üstüne kuruluydu. Efsanevi bir topçu ve zeki iş adamı, ancak
söylenenlere göre bir o kadar da hovarda bir adamdı. Onu çocukluğundan beri tanımasına
rağmen Raul’un iri cüssesi Digby’i hala ürkütüyordu
Digby... New York’taki avukatım sana davayla ilgili genel bilgileri verdi, değil mi?
Evet ama detaylarını telefonda anlatamayacağını söyledi. Taşıyıcı anne yoluyla baba olmak
istediğine inanamıyorum! Bu kadar riskli bir işe nasıl girersin?
Çocukluğumdan beri beni biliyorsun. Bana bu soruyu nasıl sorarsın?
Digby, Raul’un rahmetli babasının eski çalışanı olarak onun ne kadar sıkıntılı bir çocukluk
geçirdiğinin farkındaydı. Evet, çok zengin olabilirdi ama ebeveynlerinden yana şans, yüzüne
gülmemişti.
Raul derin bir iç çektikten sonra, Uzun zaman önce evlenmemeye karar verdim. Hayatımla
ve doğacak çocuğumun hayatıyla ilgili söz söyleme hakkını hiçbir kadına vermek
istemiyordum, dedi. Sinirden yumruklarını sıktı. Ama çocukları hep çok severim-
Digby sözünü keserek, Evet, her ne kadar kolay kolay dile getirmesen de bu sessiz öfkenin
altında yatan sebep bu, dedi.
Ama pek çok evlilik boşanmayla son buluyor ve çocuklar genelde annede kahyor. Bu
yüzden taşıyıcı annelik, evlenmeden baba olmanın en kolay yolu diye düşündüm. Bu anlık
verilmiş bir karar değildi Digby. Karan verdiğimde uygun bir anne bulmak için çok sıkıntı
çektim.
Uygun?
Taşıyıcı annelik ilanı verdiğimizde bir sürü başvuru aldık. Bir doktordan ve piskiyatristten,
adayları değerlendirerek bana kısa bir liste çıkarmalannı istedim. Son karar benim olacaktı
tabii.
Digby kaşlannı çatarak fotoğrafa baktı. Kaç yaşında? . Yirmi bir.
Tek uygun aday o muydu?
Raul umursamaz bir tavırla, Psikiyatrisin onunla ilgili bazı çekinceleri vardı ama ben
söylediklerini göz ardı ettim. Çünkü ben psikiyatrisin, dezavantaj olarak söylediği bütün
özelliklerin çocuğumun annesinde olmasını istiyordum. Evet, çok genç ve idealist biriydi ama
ahlaki değerleri çok yüksekti. Aç gözlü bir para avcısı olduğu için değil, çaresiz ve annesinin
ameliyatına para bulmak zorunda olduğu için böyle bir işe girişmişti, dedi.
Bu nasıl bir çaresizlik ki mantıklı düşünmesine engel oldu. Merak ettim doğrusu.
Merak etmen artık hiçbir işe yaramaz, çünkü benim çocuğuma hamile. Yakında bulacağım
onu. Geçmişini didik didik araştırttım. İki ay önce Surrey’de vaftiz annesinin evinde olduğunu
biliyorum ama oradan nereye geçtiğini bilmiyorum. Onu bulmadan önce buranın kanunlarına
göre benim ne hakkım var bilmek istedim.
Digby olanı biteni tüm detaylarıyla anlamadan Raul’a kötü haberi vermek istemiyordu
çünkü İngiliz anayasası taşıyıcı anneliğe pek sıcak bakmazdı ve anne hamile kaldıktan sonra
çocuğunu vermek istemezse hiçbir hakim onu çocuğundan ayırmazdı. Taraflar aralarında
hangi sözleşmeyi imzalarsa imzalasın...
Sonra ne oldu? Devamım anlat bakalım.
Raul, yaşadıklarını atlamadan anlatmaya devam etti. Bir ara başını pencereye çevirdi. Polly
Johnson’ı aynadan gördüğü günü hatırladı. New York adli bürosundaydılar. Polly, RauTa
kırılgan porselen bir bebeği anımsatmıştı. Narin ama bir o kadar da güzel...
O kadar dürüst ve cesurdu ki... Aslında bunlar, Raul’un bir kadında aradığı başlıca
özellikler değildi ancak çocuğunun annesinin bu özellikleri taşımasını isterdi.
Polly’i izledikçe onun hakkında daha çok şey öğrenmek, hatta onunla yüz yüze tanışmak
istiyordu ancak avukatı bunun mümkün olmayacağını söylemişti. Ama Raul, kurallara
uymaktansa içgüdülerinin sesini dinlemeyi tercih eden biriydi ve isteklerini gerçekleştirmek
için her şeyi yapabilirdi.
İşin en kötü tarafı ise her zaman zekasıyla övünen Raul’un bu kez ufukta beliren tehlikenin
farkına varamayışıydı.
Kızın hamile kaldığına emin olduktan sonra onu Vermont’ta güvenilir bir ailenin yanına
yerleştirdin. Peki, bunlar olup biterken kızın annesi neredeydi?
Polly sözleşmeyi imzalar imzalamaz annesi bir bakım evine yerleştirildi. Ameliyata kadar
kendini toplasın diye. Çok hastaydı, bu yüzden sözleşmeyle alakalı hiçbir şeyden haberi
yoktu. Polly birkaç haftalık hamileyken annesi ameliyata girdi, Doktorlar, Polly’e annesinin
ameliyattan sağ çıkma ihtimalinin çok düşük olduğunu söylediler. Zaten ameliyattan iki gün
sonra da vefat etti.
Büyük talihsizlik...
Polly annesinin ölüm haberini alınca darmadağın olmuştu. RauFun da huzuru kaçmıştı
çünkü Polly’nin taşıyıcı anne olmasının asıl sebebi ortadan kalkmıştı. Hizmetçisi Solelad’m
anlattıklarına göre Polly ağır bir depresyona girmişti. Bu durum Raul’u hiç şaşırtmamıştı.
Uzak bir yerde, sadece yirmi bir yaşında ve karnında hiç tanımadığı bir adamın bebeğiyle...
Ona destek olması gerekiyordu. Sonuçta kamındaki onun bebeğiydi ve böyle giderse Polly
çocuğu düşürebilirdi.
Sonunda sözleşmeyi imzaladık. Bebeğin gerçekten babası olduğuma emin olamadığım için
anlaşmayı şüpheyle imzaladım.
Digby şaşkınlıkla Raul’a baktı. Anlaşılan o ki Raul, Polly’le aralarında duygusal bir bağ
olmasına hiçbir şekilde izin vermemişti. Tanrım! Ne kadar karmaşık bir insandı! Bir yandan
acımasız bir iş adamı ve tehlikeli bir düşman, öte yandan iyi kalpli bir hayırsever ve duygusal
bir adam...
Raul dudaklarını ısırdı. Onun kaldığı yere yakın bir ev kiraladım. Kimliğimi saklamadım
ama... Çünkü buna gerek yoktu. Zaforteza soyadı ona hiçbir şey ifade etmiyordu. Birkaç ay
arada bir gidip geldim evine. Gidince uzun süre kalmıyordum ama... Sadece konuşmak için
bililerine ihtiyacı vardı. Duraksadı ve derin bir nefes aldı.
Eee?
Ne eee? Hepsi bu! Gözlerini pencereden dışarıya dikti. Küçük kız kardeşim gibi davrandım
ona. Arada bir kahve içmeye gelen komşudan fazlası değildim.
Tanrı aşkına kız kardeşe nasıl davranıldığını nereden biliyordu? RauFun hiç kardeşi yoktu
ki! Digby’nin üç kız kardeşi vardı ve üçü de Raul’a bayılırdı. Hatta onu son sefer eve yemeğe
davet ettiğinde kız kardeşleri RauFun dikkatini çekebilmek için türlü türlü şeyler yapıp
Digby’i mahcup etmiştiler. Kansı bile Zaforteza’nın, kadınları baştan çıkarmak için dünyaya
geldiğini söylemişti.
Raul. Digby’c çaresiz ve yalnız kalmış bir kadının portresini çizmişti. Annesinin
ölümünden sonra anneliğin ne demek olduğunu anlayan bir kadının... -
Ne zaman ortadan kayboldu?
Üç ay önce. Bir gün Solelad alışverişe çıkmış ve onu evde yalnız bırakmış, dedi
hayıflanarak. Üç aydır doğru düzgün uyuyamıyorum. Gece gündüz aklımdan çıkmıyor.
Büyük bir ihtimalle bu işe bir son vermek için ortadan kayboldu.
Par Dios... Polly, çocuğumu aldırmaz. Dİgby sessizliğini koruyunca Raul, O çok ılımlı,
anaç bir kadındır. Böyle bir şeyi hayatta düşünmez, diyerek itiraz etti.
Bana yasal haklarının ne olduğunu sormuştun. Üzgünüm ama İngiliz anayasası evlenmemiş
babaya hiçbir hak tanımıyor. ; Raul, dik dik Digby’e baktı, Bu mümkün değil!
O kızın kötü bir anne olacağının tartışmasını yapamazsın, çünkü onu sen seçtin.
Anlattıklarına göre kendi halinde, edepli bir kız. Annesinin ameliyat masrafları için taşıyıcı
anneliği kabul etmiş. Ona parayla, sonradan pişman olacağı bir karar aldırdığın için mahkeme
seni suçlayacaktır.
Ama elimde sözleşme var! Dios mi o'. Tek istediğim çocuğumu da alıp Venezuela’ya geri
dönmek. Bu işi mahkemeye götürmeye can atmıyorum. Bunun başka bir yolu daha olmalı.
Digby umursamaz bir tavırla, Evlenebilirsin onunla, dedi. Raul öfkeli bakışlarını Digby’e
çevirerek, Bu bir şakaysa baştan söyleyeyim Digby, şaka yapmak konusunda pek yetenekli
değilsin, dedi.
Henry, Polly’nin sandalyesini çekti. Annesi Janice Grey, kaşlarını çatarak Polly’nin buğulu
mavi gözlerine baktı. Sekiz aylık hamileydi ancak o kadar solgun ve yorgun görünüyordu ki...
Hamileliğinin bu evresinde bol bol dinlenmelisin. Ah Henry ile evlenmiş olsaydın çalışmak
zorunda olmazdın. Hem hayatın daha kolay olurdu hem de rahmetli Nancy Leeward’m
isteğini yerine getirmiş olurdun.
Sanırım ben daha fazlasını istiyorum. Yavaşça yerinden kalktı. İşe gitmeden biraz
dinleneyim.
Merdivenlerden çıktı. Odasına girdiğinde nefes nefese kalmıştı. Yatağına uzandı. Hayır!
Nancy Leeward’ın şartlarını sağlayıp mirası almak için Henry ile evlenmeyecekti.
Ancak parasızlığın insana neler yaptırabileceğinin de farkındaydı. Rahmetli babası, Para
bütün kötülüklerin başıdır, derdi. Birkaç ay önce aldığı karar, bu sözün ne kadar doğru
olduğunu ispatlar nitelikteydi.
Annesi ölmek üzereydi. Kaderin bu kadar acımasızca onu elinden alacağından habersizdi.
O kadar para odaklı düşünmüştü ki anne olmanın ne demek olduğu hiç aklına gelmemişti.
Kendi karnında büyüyen, tekmelerini hissettiği bebeğini başkasına vermek! Tam bir
çılgınlıktı! O sözleşmeyi nasıl imzalamıştı? Çocuğunu bir daha görmeyeceğine dair nasıl söz
vermişti?
Bebeğini vermemek için arkasına bile bakmadan kaçmıştı. Üstelik eninde sonunda takip
edilip bulunacağını bile bile...
Tüyleri diken diken olmuştu. Hem vicdanına hem de kanunlara aykırı bir iş yapmıştı.
Kendini suç işleyip saklanan insanlar gibi hissediyordu.
Bazı geceler kabus görüyordu. Bebeği elinden alınıp ahlaksız babasına veriliyordu ve
beraber Venezuela’ya gidiyordular. Kabus görmediği zamanlar bile doğru düzgün
uyuyamıyordu. Hamileliğinin son haftalarına girmişti ve bebeğinin hareketlerini artık tam
olarak hissedebiliyordu.
Tanrım! Ne kadar çaresizdi... Hayatında ilk defa aşık olmuştu. Onu görmek için
yaptıklarını hatırladı bir an... Gülümsedi.
Aradan bir saat geçmişti. İşe gitmek için hazırlandı ve dışan çıktı. Serin ve nemli bir yaz
akşamıydı. Otobüs durağını geçti. Masraflarını en aza indirmek için elinden geleni yapıyordu
çünkü bebeği doğduğunda kenara attığı paralara ihtiyacı olacaktı.
Vardiyalı olarak çalıştığı bu market şehrin en İşlek caddelerinden birindeydi. Marketin arka
tarafındaki dinlenme odasına girdi. Çantasını bıraktı. Tam o sırada marketin müdürü yanına
gelerek, Polly, çok yorgun görünüyorsun. Umarım sana çalışma izni veren doktor aklı başında
biridir, dedi.
Polly’nin yanakları kızardı. İki aydır doktora gittiği yoktu. En son sefer gittiğinde ise
doktoru dinlenmesini ve kendini yormamasını söylemişti. Geçinmek zorunda olan bir insan
nasıl dinlenmeye vakit ayırabilirdi ki? Sosyal yardımlaşma fonuna başvurmaya da pek sıcak
bakmıyordu, çünkü doldurulması ve yasal olması gereken o kadar çok form vardı ki... Bu
yüzden İdare edebildiği yere kadar çalışacaktı. Her ne kadar bacakları şişse de...
Vardiyanın sonunda her zamanki gibi yorgun düşmüştü. Neyse ki yarın izinliydi. Çantasını
sırtına aldı ve marketten ayrıldı. Yağmur yeni durmuştu. Kaldırımlar ıslaktı ve sokak mis gibi
kokuyordu. Trençkotunun fermuarını çekmeyi denememişti bile çünkü kocaman karnını
kapatmanın tek yolu, çuval giymekti. Bacakları bedenini taşımakta güçlük çekiyordu ama az
kalmıştı. Yakında içindeki küçük dostu dünyaya gelecekti.
Bebeğiyle ilgili hayallere öylesine dalmıştı ki önüne çıkan gölgenin ne olduğunu ilk anda
anlayamadı. Biri omuzlarından tuttu ve onu durdurdu. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi
atıyordu. Korkarak başını havaya kaldırdı.
Raul Zaforteza, gözlerini dikmiş ona bakıyordu.
Tir tir titriyordu. Endişe dolu bakışları, Raul'un bakışlarıyla çarpıştı. Raul kulağına eğildi.
Nereye kaçarsan kaç bulurum. Kovalamaca bitti.
- İKİNCİ BÖLÜM
BIRAK beni gideyim Raul!
Sence gitmene müsaade eder miyim? Kamında taşıdığın benim bebeğim. Hangi erkek
böyle bir durumda arkasını dönüp gider?
Polly, başını ellerinin arasına aldı. Kalbi sıkışıyor gibiydi.
Raul, Polly’i havaya kaldırmış sıkıca tutuyordu. uPor Dios... Sorun ne?
Aşağı indir beni.
Raul, mırıldanarak küfretti ve Polly’e aldırış etmeden başını, sokağın başında park edilmiş
limuzine çevirdi. Arabadan şoförü hızla indi ve arka kapıyı açtı.
Raul, arka koltuğa Polly’i oturttu. Polly o kadar yorgundu ki kendini limuzinin deri
koltuklarına öylece bırakıverdi ve elindeki mendille ağzını kapattı. Dudakları kupkuru
olmuştu.
Tanrım... Vücudunu kontrol edemeyecek kadar güçsüzdü ve Raul, en zayıf anına tanıklık
ettiği için kendinden nefret ediyordu. Normalde yolda yürürken kazara çarptığı insanlardan
özür dilemeyi eksik etmeyen Polly bu kez hiçbir şey söyleyememişti.
Oturabilecek misin?
Elinden destek alarak yerinden doğrulmaya çalışırken Raul, elini tuttu ve kalkması için
Polly’e yardım etti. Tam o sırada Polly, Raul’un parfümünün kokusunu aldı. Baştan çıkarıcı
ve egzotik bir kokuydu bu.
Polly mavi gözlerini boşluğa dikerek, Sonunda beni buldun işte, dedi.
Her şey birdenbire oldu. Kaldığın eve gittim ama Janice Grey nerede olduğun konusunda
bana yardım etmeye pek gönüllü değildi. Neyse ki nerede çalıştığını öğrenmiştim.
Polly kazaya kurban giden insanlar gibi kendini uyuşmuş hissediyordu. Duyguları yok
olmuş gibiydi. Tepki veremiyordu.
Bulmuştu onu işte! Kahretsin! Oysa ondan kaçmak için elinden geleni yapmıştı. Londra’ya
taşınmış ve en yakın arkadaşlarına yaşadığı yerle ilgili yalan söylemişti ancak hepsi
boşunaydı...
Birden başında korkunç bir ağrı hissetti. Gözlerini sıkıca kapattı. Raul merakla, Ne oldu?
diye sordu.
Başım ikiye bölünüyor sanki diye mırıldandı ve gözlerini açmaya çalıştı. Raul, dikkatle
Polly’nin karnını inceliyordu. Raul’un gece karanlığı kadar koyu saçlarına, çıkık elmacık
kemiklerine, geniş ağzına ve havaya kalkık burnuna baktı. O kadar çekici bir erkekti ki
sokakta yürüse kadınlar dönüp dönüp bakardı.
RauFun yakışıklılığım hayran hayran izlerken bebeğinin tekmesiyle irkildi. Raul’un gözleri
bir anda ışıl ışıl olmuştu. Elini yavaşça Polly’nin karnına götürdü ancak elini koymadan önce
Polly’den izin istedi.
Bebeğimin hareketlerini hissetmeme izin verir misin?
Polly, suçlayıcı ve ayıplayıcı bakışlarını Raul’a çevirdi. Bu ne cüret!Ellerini üstündeki
trençkotun düğmelerine götürdü. Ah keşke kamını örtebilseydı...
Belki de haklısın. Sanırım dokunmak iyi bir fikir değildi. Geri çekildi ve koltuğuna
yaslandı. Polly, yavrusunu korumaya çalışan dişi bir aslana benziyordu. Raul, ona hiçbir
zaman önemsiz bir paspas gibi davranmamıştı ancak Polly, Raul’un aklından neler
geçtirdiğinin farkındaydı.
Beni eve götür. Yutkundu.En azından yarın seninle buluşun-caya kadar...
Raul yanı başındaki telefonun ahizesini kaldırdı ve şoförüne İspanyolca talimat verdi. Polly
ise başını cama çevirdi.
Vermonftayken Solelad’la da İspanyolca konuştuğunu hatırladı. Ah Solelad... Ne kadar
sadık ve saf bir hizmetkardı. RauFun onu nasıl bir yükün altına soktuğundan habersizdi.
Üstelik ona hiçbir açıklama bile yapmadan... Çünkü Raul Zaforteza, maddi olarak kendinden
alt seviyedeki insanların ne duygularına ne de ihtiyaçlarına önem verirdi.
Polly, geçmişle ilgili karmaşık düşüncelere dalmışken araba hızla kaldırıma çıktı. Tanrım,
bu nasıl bir sarsıntıydı böyle? Organlarının yeri değişmiş gibiydi. Buğulu bakışlarını Raul’a
çevirdi. Telefonda biriyle İspanyolca konuşuyordu. Çaresizce onu izledi. Geniş omuzlarını,
kaslı kollarını... Füme takım elbisesi vücudunun erkeksi hatlarını kapatmakta başarılı değildi.
Gözlerini kapattı ve telefonda keyifle konuştuğu kişinin yerinde kendini hayal etti. Tanrı
aşkına neler saçmalıyordu? Raul, onun için değil, karnında taşıdığı bebek için PollyTe
ilgileniyordu. O, Raul için taşıyıcı anneden başka bir anlam ifade etmiyordu.
Çok kötü görünüyorsun. Çok kilo vermişsin. Doğumuna birkaç hafta var ama sen-
Polly, öfkeyle sözünü kesti. Beni kimse zayıf olduğum için suçlayamaz,
Bacakların da şişmiş.
Polly başını geriye yasladı. Nasıl göründüğü umurunda bile değildi. Vermont’tayken daha
güzel ve bakımlıydı ancak o zaman da Raul’un dikkatini çekmeyi başaramamıştı. Birden
başını RauFa çevirdi.
Bebeğimi almayacaksın. Hiçbir zaman...
Sakin ol. Sağlığın için sinirlenmemen gerekiyor.
Polly alaylı bir ses tonuyla, Sağlık her şeyden önce gelir ha? diye sordu. Raul, hiç tereddüt
etmeden, Tabii ki, dedi. Polly gözlerini kapattı. İşte yine başı ağrımaya başlamıştı. Aradan
birkaç dakika geçmeden bileğine soğuk bir nesnenin değdiğini hissetti. Şaşkınlıkla gözlerini
açtı.
Şu haline bak, canlı cenaze gibisin. Sana kızmak, bağırmak istiyorum ama bu haldeyken
nasıl yapabilirim?
Polly başını yukarı kaldı. O kadar savunmasızdı ki... Ona dik dik bakan Raul’a çevirdi
bakışlarını. Bana nefret aşılıyorsun, diye fısıldadı. Bunun üzerine Raul, Seninle benim aramda
bebek dışında başka hiçbir bağ yok. Ne nefret ne de sevgi. Sadece şu duygusallıktan çıktığın
zaman hatırlat da imzaladığımız kontratı konuşalım, dedi. İçindeki öfke gözlerine yansımıştı.
Aslında Polly’nin, mücadeleye kaldığı yerden devam edebilmesi için Raul’un gözlerindeki bu
öfkeyi ve kini görmesi gerekiyordu. Ancak bu şekilde acısını dindi-rebilirdi.
Seni yalancı, pislik herif!
Tam o sırada limuzin durdu. Şoför arabadan inip kapısını açmca-ya kadar Polly, meraklı
bakışlarla etrafına bakındı. Neredeyiz? Binanın önünde üniformalı ve elinde tekerlekli
sandalyeli bir hemşire onları bekliyordu. Raul hiçbir şey söylemeden arabadan indi ve
şoförüne eliyle işaret etikten sonra Polly’nin kapısını açtı.
Tıbbi bakıma ihtiyacın var.
Polly’nin gözleri şaşkınlıktan kocaman olmuştu. İçindeki korku bütün bedenini esir almıştı.
Bir an kütüphanedeki dergilerden ve gazetelerden Raul Zaforteza’nın ne kadar acımasız bir
adam olduğunu okuduğu günü hatırladı. Panikle, Beni akıl hastanesine kapatamazsın, diye
bağırdı.
Fazla yaratıcısın doğrusu. Ama çocuğumun annesine zarar verecek bir şey yapar mıyım
sence? Tek çabam senin kendini daha iyi hissetmen. Beni böyle bir şeyle nasıl suçlarsın?
Eğildi ve Polly’i kucağına aldı.
Tekerlekli sandalye bayım?
Kuş kadar ağırlığı vardı. Gerek yok, ben taşırım.
Hastanenin otomatik kapısından içeri girdi. Polly, başını RauFun omzuna yaslamıştı. O
kadar acı çekiyordu ki görüşü bile bulanıklaş-ınıştı. Çaresizce kendini RauFun kollarına
bıraktı.
Senden nefret ediyorum, diye fısıldadı. Son nefesinden de bunu söyleyecekti, çünkü bu,
Raul’a karşı kendini savunmasının tek yoluydu.
Kır saçlı, beyaz önlüklü bir adam yanlarına gelirken Raul, kulağına eğildi. Benden nefret
edecek gücün bile yok.
Raul, yaşlı adama olanı bitene İspanyolca anlatınca, doktor koridorun sonundaki bir odayı
gösterdi. Polly, Neden hiç kimse İngilizce konuşmuyor? Burası Londra, diyerek homurdandı.
Özür dilerim ama Rodney Bevan, uzun yıllar benim Venezuela’daki kliniğimde çalışan bir
danışman. Ana dilimde daha hızlı konuştuğum için onunla İspanyolca konuştum. Polly’i
özenle yatağın üzerine bıraktı.
Artık defolabilirsin!
Raul, danışmanın kulağına İspanyolca bir şeyler fısıldadı ve koridora yöneldi.
Yanı başında bekleyen hemşire trençkotunu çıkarması için Polly'e yardım etti ve nabzım
ölçtü. Neden herkes birbirine tuhaf tuhaf bakıyordu? Kalp atışlarıyla ilgili bir sorun mu vardı?
Ah Tanrım... Bedeni onu aşağı çeken koca bir kütle gibiydi.
Doktor, Dinlenmen ve sakin olman gerekiyor Polly, diye mırıldandı ve duraksadı. Sana orta
dereceli bir yatıştırıcı verdikten sonra gerekli tetkikleri yapmak istiyorum. Ne dersin?
Ben eve gitmek istiyorum. Çocuk gibi davrandığının farkındaydı ancak Raul’a bu kadar
yakın olan hiç kimseye güvenemezdi.
Danışman ve doktor dışarı çıktı. Aradan çok geçmemişti ki Raul içeri girdi.
Polly, lütfen gerekli tetkiklerin yapılmasına izin ver.
Birbirine yapışmış göz kapaklarını zorlukla araladı. Endişeli bir sesle, Ne sana ne de senin
adamlarına güvenirim, dedi.
Raul'un benzi atmıştı. Polly’nin elini tuttu ve ışıl ışıl parıldayan gözleriyle, Doktora
güvenmelisin, çünkü o çok iyi bir kadın doğum uzmanı, dedi. Polly, lafım bitirmesine
müsaade etmeden, Ama senin arkadaşın, dedi.
Evet, ama aynı zamanda bir doktor.
Uyandığımda gözlerimi Venezuela’da açmak istemiyorum. Sıkıştığında neler
yapabileceğini tahmin edemediğimi mi sanıyorsun?
Ben yasalara aykırı bir şeyi asla yapmam!
Bu bebeği almak için yaparsın, diye mırıldandı. Polly’nin dudaklarından dökülen
kelimelerle oda bir anda sessizliğe büründü. Raul sakin olmaya çalışıyordu ancak Polly, onu
çileden çıkardığını gayet iyi biliyordu.
İyi değilsin Polly. Hadi beni dinlemiyorsun, ya bebek? En azından onun ihtiyaçlarını
dikkate almalısın. Derin bir of çekti.
Polly, hiçbir şey söylemeden başıyla onayladı ve arkasını döndü. Birkaç dakika sonra
kolundan damar yolu açıldı.
Tanrım... RauFun acımasız bakışlarını hafızasından silmek için her şeyi yapabilirdi. Kendi
boğulmak üzere olan bir yüzücü gibi hissediyordu. Ölmeden önce hayatı tıpkı bir film şeridi
gibi gözlerinin önünden geçen bir yüzücü...
İlk hatırladığı şey çocukluğu olmuştu. Babasının annesine bağırdığı ve annesinin de
çaresizce ağladığı günler... O zamanlar yedi yaşındaydı ve bir sabah uyandığında annesinin
gitmiş olduğunu öğrenmişti. Babasına, annesinin nereye gittiğini sormaya çalıştığında ise
babası ona da öfkeyle bağırmıştı. Aradan çok zaman geçmeden vaftiz annesinin yanma
gönderildi. Nancy Leeward, olanı biteni Polly’e hassasiyetle anlatmıştı. Annesi Leah, aptalca
bir hata yapıp başka bir adamla beraber olmuştu. Boşanacakları ancak babası izin verirse
Polly annesini görebilecekti.
Babası mahkemeden sonra, annesine Polly’i görmesi için izin verdi ancak annesi bir kez
bile kızını görmek için gelmedi. Vaftiz annesi, öz annesinin yerine geçmişti. Yıllar sonra
babasının cenaze töreninden sonra, babasının eşyalarını toplamak için ofisine girmişti.
Çekmecelerden birinde annesi tarafından yazılmış eski bir mektup bulmuştu. Annesinin,
kızını neden terk etmek zorunda kaldığını anlattığı satırlar...
Leah dediği gibi New York’a gidip sevgilisiyle evlenmişti. Ingiltere’ye kızını görmek için
her geldiğinde eski kocası Polly’i görmesini bir şekilde engellemişti. Ya kızının o geldiği
sırada okulda olduğunu söylemişti, ya da direkt onunla görüşmek istemediğini...
Polly, mektupta yazanlara bir yandan şaşırmış, öte yandan da içini tarifsiz bir keyif
kaplamıştı. Yıllar sonra olsa bile annesinin onu gerçekten sevdiğini bilmek güzeldi.
Annesinin İkinci kocası geçen yıl vefat etmişti. Annesi, onun ölümü üzerine adeta
çökmüştü. Ne kadar acı çektiği her halinden anlaşılabiliyordu ve kalbi artık bu yükü
taşıyamayacak haldeydi. Devletin verdiği maaşla geçiniyordu. Sağlık ocağındaki doktor,
annesi için umut olabilecek bir ameliyattan bahsetmişti ancak bu ameliyatı yapan dünyaca
ünlü bir cerrahtı. Doktor, ancak piyangodan para çıkarsa ameliyatın masraflarını
karşılayabileceğini söylemişti.
İnişler, çıkışlar... Hayat bunlardan ibaret değil miydi zaten? Sonra Raul... Vermont
ormanında dalgın dalgın yürüdüğü günler, Solelad anlamasın diye annesinin acısını sessizce
içine gömdüğü anlar... Onunla yüz yüze tanıştığı ilk gün.,. Hayatı cehennem çukuruna giden
bir yoldan farksızdı ama Raul’un tebessümüyle kendini daha iyi hissettiğini de inkar
edemezdi.
Ertesi sabah uyandığında üstünde kırışmış bir hastane önlüğü vardı. Başının ağrısı geçmişti
ancak hala kendini yorgun hissediyordu.
Yanı başındaki zile bastı. içeri güler yüzlü bir hemşire girdi ve rutin kontrollerini yaptıktan
sonra hasta gözlem formunu doldurdu. Formu doldururken Polly’e doktorun yatak istirahatı
verdiğini ve Bay Bevan’ın öğle yemeğinde geleceğini söyledi.
Birkaç saat sonra Raul’un şoförü odaya geldi. Anlaşılan o ki Raul da yoldaydı. Şoför
elindeki bavulu yere bıraktı. Bu, Polly’nin bavuluydu. Grey’in evindeki eşyalarım
toplamışlardı. Şoförün yanındaki hizmetçi, Polly’e pijamalarını giymesi için yardım etti.
Polly, üstünü değiştirdikten sonra bavulun ön gözünde duran katlanmış zarfa elini attı.
Gerçeklerle yüzleşmenin zamanı gelmişti...
Meyve saati gelene kadar Polly olduğu yerde elinde zarfla öylece oturdu. Omuzlarına
dökülen saçlarını geriye attı ve gözlerini kapıya dikti. Bir yandan onunla yüzleşmek
istemiyordu ancak öte yandan da bu işkencenin bir an önce bitmesini istiyordu.
Ve işte o an...
Raul kapıda belirdi. Polly’nin benzi atmıştı. Raul, içeri girer girmez Polly’i tepeden tırnağa
süzdü. Gözlerinde en ufak bir acıma, ya da merhamet emaresi yoktu. Her zamanki gibi soğuk
iş adamı tavrıyla, Bugün daha iyi görünüyorsun, dedi.
Hımhım... Kendimi daha iyi hissediyorum ama burada kalamam.
Tabii ki kalabilirsin. Başka nerede sana bu kadar İyi bakılacak?
Sana söylemem gereken bir şey var. Elindeki zarfa baktı.
O ne?
Polly alaylı bir tavırla gülerek, Bana söylenen yalanların orijinal belgesi değil.
Endişelenmene gerek yok. Avukatın belgelerin orijinalini bana geri vereceğini söylemişti ama
işe bak ki elimdeki hala fotokopisi, dedi.
Raul kaşlarını çatarak Polly’e baktı. Sadede gel Polly. Sana kimse hiçbir zaman yalan
söylemedi.
Sır gibi saklanan yalanlar... Doğrusu, bana çok gizli bir bilgi vermiş gibi davranmanız çok
zekice.
Ne demek istiyorsun?
Polly elindeki zaıfı Raul’a doğru fırlattı.
Gözümün içine baka baka bundan haberin olmadığını nasıl söyleyeceksin bakalım.
Raul telaşla Polly’nin fırlattığı zarfı açtı. Bu sırada Polly, Bilmiyormuş gibi yapma.
Avukatın sözleşmeyi imzalamamı istediğinde, taşıyıcı anne olmamı isteyen çifti görmeden
imzalamayacağımı söyledim, dedi.
Çift mi?
Ama avukatın bunun mümkün olmadığını söyledi, çünkü çift adlarının kesinlikle
açıklanmasını istemiyormuş. Ben de imzalamadım. İki gün sonra bir telefon aldım ve sözde
avukatın ofisinde çalışan bir danışmanla kafede buluştum. Adam, çocuğumu kimin evlat
edineceğini merak etmemin gayet doğal olduğunu ve endişelerimi anladığını söyledi. Elinde
ofisten getirdiği bir belge vardı. İşini riske atma pahasına da olsa bana bu gizli belgeyi
göstereceğini söyledi. Hangi gizli belge?
Bana sözde, çocuğumu evlat edinecek çiftin dosyasını verdi. Dosyada ne İsim, ne de başka
bir detay yazıyordu. Yanaklarından süzülen yaşlan elinin tersiyle sildi. Sesi titriyordu. Niyet
mektupla-nnı okuyunca o kadar etkilendim ki... Gerçek bir aile olmanın özlemini çektikleri,
yazdıkları her satırdan anlaşılıyordu. Çocuk sahibi olmak için tıbbi olarak her yolu
denemişlerdi ancak olmamıştı. Bunları öğrenince bu çifti sevmeye başladım. İyi bir anne baba
olacaklarından hiç şüphem yoktu. Suçlayıcı bakışlarını Raul’a çevirdi, Nasıl bu kadar
alçalabildin?
Raul olduğu yerde donakalmıştı. Sesini çıkarmayınca Polly konuşmasına devam etti.
Danışmandan, çiftin dosyasını okumam için bana bir saat süre vermesini istedim ve onun
haberi olmadan bu dosyanın bir fotokopisini aldım. O gün öğleden sonra ise çok hayırlı bir iş
yaptığımı düşünerek gidip sözleşmeyi imzaladım. Ne kadar saf ve aptalmışım! Raul, elinde
tuttuğu belgenin sayfalarını çevirdi ve pencerenin önüne gitti. Polly ise başını yastığa gömdü.
Gözyaşları boğazında düğümlenmişti.
Birkaç dakika sonra Raul arkasını döndü ve Polly’nin yanma geldi. Benim ne senin daha
fazla bilgi almak istediğinden ne de sözleşmeyi tereddütle imzaladığından haberim var.
Sana inanmamı nasıl bekliyorsun?
Çünkü bu işte her kimin parmağı varsa hesap verecek. Ben, hiçbir şekilde seni
yanıltmalarının talimatını vermedim. Hem benim yalanların arkasına sığınmaya ihtiyacım yok
ki. Çünkü sen olmasan da sırada taşıyıcı anne olmak isteyen bir sürü aday vardı.
Öyle mi?
Bana neden inanmadığını şimdi daha iyi anlıyorum ama çocuğun babası olarak kimliğimi
saklamamın sebebi senin sözleşmeyi imzalamadan vazgeçmeni önlemekti. Ancak bu sadece
benim fikrim değildi.
Polly, öfkeli bakışlarını Raul’a çevirdi. Çocuğumu bir çifte değil, yalnız bir erkeğe
vereceğimi bilseydim böyle bir sözleşmeyi asla imzalamazdım. Gerçeği öğrendiğimde ise
dehşete kapıldım.
Dehşete mi kapıldınl Biraz fazla abartmıyor musun?
Hayır efendim, hiç de abartmıyorum. Senin gibi yaptıklarıyla nam salmış bir adama evcil
tavşan bile vermem, nerede kaldı masum bir bebeği vereceğim!
Namımda ne varmış ki?
O kadarını da sen düşün!
Polly Raul’un hayatında saygı duyulacak hiçbir şey olmadığını düşünüyordu.
Hangi hakla beni yargılıyorsun sen? Anlaşılan o ki seni ikna etmek için dolap çevirmişler
ama bu, karnındaki bebeğin benim çocuğum olduğu gerçeğini değiştirmez.
Aynı zamanda benim!
Ne yani, bebeği ikiye mi bölmemizi istiyorsun? Yarısı senin, yarısı benim olsun o halde! O
geceki küçük aptalın çocuğumu neden yetiştiremeyeceğini anlatayım sana istersen?
Hangi küçük aptal?
Henry Grey, onunla nişanlı olduğunu söyledi. Şimdi bana kalkıp bundan sana ne
diyebilirsin ama çocuğumun sağlığını ve hayatım etkileyecek her şey beni ilgilendirir.
Henry’nin söylediklerine inanamayan Polly, şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememişti. Etrafa
bakındı. Neden Raul’un onu sakinleştirmesini istediğini sordu kendine... Cevap yoktu.
Sanırım gitsen iyi olacak Raul.
Tam o sırada danışman kapıda belirdi. Raul şaşkınlıkla,Gitmek mi?diye sordu.
Sadece sessiz ziyaretçiler hastalarını görebilir bayım.
Polly başım pencereye çevirdi ve gözlerini hastanenin bahçesine dikti.
Henry suçlayıcı bir tavırla Polly’e baktı. Çok eğleniyorsun burada herhalde!
Dinleniyorum sadece.
Annem eve gelmen gerektiğini düşünüyor.
Polly, istemediği şeyleri yapmaya zorlanmaktan bıkmıştı. Raul’la arasındaki meseleyi
hallettikten sonra hayatına yeniden çeki düzen verebilirdi. Tabii bu kez kendi hayatının
iplerini, başkalarının ellerine vermeden...
Neden Raul’a nişanlı olmadığımız halde nişanlıyız dedin? Henry kaşlarını çatarak, Kendi
yoluna gidip bizi yalnız bırakması için. Raul, işleri daha da karıştırmaktan başka bir işe
yaramıyor ve sen onunmuşsun gibi davranıyor, dedi. Henry gibi duygusuz bir adamın Raul’un
Polly’i sahiplendiğini hissetmesi ve bunu dile getirmesi oldukça tuhaftı. Tanrım... Bu nasıl bir
çıkmazdı? Geri dönme şansı yoktu. Kamındaki bebeğin babası Raul’du ve hep öyle olacaktı.
Zahmet edip beni görmeye geldiğin için çok teşekkür ederim Henry. Annene şimdiye kadar
bana ettiği yardımlardan dolayı minnettar olduğumu ilet ama ben artık sizinle
yaşamayacağım.
Ne demek bu? Henry’nin yüzü sinirden bir anda kıpkırmızı olmuştu.
Seninle evlenmeyeceğim. Özür dilerim.
Bence sen kendinde değilsin. Önümüzdeki hafta seni bir daha ziyaret etsem daha iyi
olacak.
Henry odadan ayrılınca Polly, aslında haftalardır hiç bu kadar kendinde olmadığını fark
etti. Çalışma hayatının yorgunluğundan sıyrılmak ona düşünmek için zaman vermişti.
Yatağından kalktı ve koridora çıktı. Pencereden dışarı baktı. Raul, geliyordu. Üzerinde açık
renk gri bir takım elbise vardı ve saçları güneşte ışıl ışı parıldıyordu. Yüz hatları o kadar
erkeksi ve baştan çıkarıcıydı ki bir kadın olarak onun çekimine kapılmamak büyük çaba
gerektiriyordu. Dergilerde okuduğuna göre erkekler dakikada en az bir kere seks
düşünüyordu. Raul’a bakınca, bu saptamanın gayet yerine olduğunu anlamıştı.
Ne saçmalık! Raul gibi yakışıklı bir adamın ona ilgi duyduğunu da nerden çıkarmıştı? Hem
ilgi duysa ilk buluşmalarından itibaren onu öpmeye çalışırdı. Oysa onlar ilk buluştuklarında
Raul, Polly’i çileden çıkarmıştı. Ah Polly... Raul’un başvuran adaylar arasından onu
seçmesinden mi ümitlenmişti yoksa? Ne kadar saftı!
Raul pencereden Polly’nin kendisine baktığını fark edince, Polly hemen olduğu yerde
çömeldi ve saçlarının arkasına gizlendi. Raul içeri girdi ve Neden yatakta değilsin sen? Hadi
seni odana götüreyim, dedi.
Arada bir dışan çıkmama izin var.
Hadi içeri girelim. Burada iş konuşamayız.
İş mi? Benim bebeğim ticaret eşyası değil.
Ben de farklı düşünmüyorum.
Polly, Raul’un yüzüne bakmak istemiyordu ancak gözlerini ondan alamıyordu. Koridorun
hemen başında duran meraklı hemşirelere aldırış etmeden Raul’u inceledi. Aklını kurcalayan
tek bir soru vardı: Onun gibi otuz bir yaşında ve yakışıklı bir adam neden taşıyıcı anne
yoluyla çocuk sahibi olmak istemişti? Neden bunun yerine direkt evlenmeyi düşünmemişti?
Bu, onun için çok basit bir işti, çünkü ondan çocuk sahibi olmak isteyecek bir sürü sarışın
aptal vardı çevresinde.
Neden taşıyıcılık?
Polly odasına girdi ve koltuğa oturdu.
Vermont’la ilgili bana kızgınsın biliyorum ama bu konuyu konuşup halletmemiz gerekiyor.
Tabii ki kızgın olacağım. Ancak bu konuyla ilgili konuşmamız hiçbir işe yaramayacak.
Oldu, bitti her şey.
Raul, elini cebine attı ve pencerenin etrafında dolaşmaya başladı. Polly, oturduğu yerden
dikkatle Raul’un vücudunu izliyordu. Birlikte olmadığı bir adamdan hamile kalmak ne kadar
tuhaf bir duyguydu? Onunla hiçbir şey paylaşmarruştı ama kamındaki onun çocuğuydu.
Üstelik Raul Zaforteza görünürde gayet sağlıklı bir erkekti. Neden bu yolu seçmişti, neden?
Polly, kafasındaki sorulara cevap bulmaya çalışırken Raul, Dürüst olmam gerekirse, ben de
sözleşmeyi imzaladıktan sonra seninle tanışmak istemiştim, dedi.
Neden?
İlerde çocuğum senin nasıl biri olduğunu merak edecektir. Ona verecek cevabım olsun
diye. Annen vefat ettikten sonra zor günler geçirdiğinin farkmdaydım. Desteğe ihtiyacın
vardı. Benden başka kim sana destek olabilirdi ki? Bebeğin babasının ben olduğumu öğ-
renmeseydin bu kadar üzülmeyecektin de... Bunu nasıl öğrendiğini de bana o zaman
anlatmıştın...
Polly yutkundu.Sen kendini ele vermiştin çünkü. Davranışların, tavrın... Tuhaftı. Bu
yüzden şüphelenmiştim senden. Gerçeği kendim öğrendim.
Yalan söylüyorsun. Bunu sana Solelad söyledi. Tabii iki kadın aynı evde yaşayacak da
arkadaş olmayacak! Buna gülerim işte! Hayatıma kim olduğunu itiraf ederek girseydin
Solelad da böyle bir şey yapmak zorunda kalmazdı. Bilmiyormuş gibi davranmaya daha fazla
tahammül edemedi.
Orada hata yaptım işte. Bunu kabul ediyorum. RauFun hatasının farkında olması ve bu
hatayı kabullenmesi, Polly’i şaşırtmıştı.
Vermont başlı başına bir hataydı ve bu hata, saklı tuttuğum kimliğimi de açığa çıkardı.
Raul olanı biteni öyle bir soğukkanlılıkla anlatıyordu ki Polly, çektiği acıyı bir saniyeliğine
bile olsa hissetsin diye Raul’un yüzünü tırnaklarıyla tırmalamak istiyordu.
Nasıl öğrendiğimi artık bildiğine göre... Solelad ve ailesini işten çıkardın mı?
Ailesi hala çalışıyor ama Solelad kızı işteyken torunlarına bakmak için Karakas’a taşındı.
Tam o sırada kapı çaldı. Gelen hizmetçiydi. Elinde Polly’nin öğleden sonra çayı vardı. Raul
ise sütsüz bir kahve istedi. Hizmetçi RauFun kahvesini getirmek için hızla odadan çıktı ve çok
geçmeden elinde kahveyle odaya geldi.
Raul, kahvesinden bir yudum aldıktan sonra Polly’e, Burada rahat mısın? diye sordu.
Çok.
Ama anlaşılan boş olduğun için canın sıkılıyor. Senin için kitap, birkaç kaset ve video
kaydedicisi getirmelerini söyledim. Keşke bunu daha önce düşünmüş olsaydım.
Buranın faturasının sana kesilmesi hoşuma gitmiyor Raul. Özellikle de sözleşmede
verdiğim sözlere uymayacağım için...
Raul, Polly’e dikkatle baktı. Bunu düşünmek için biraz zamana ihtiyacın var. Şimdi, bu
konu yüzünden sana baskı yapmak istemiyorum.
Seninle aynı odada olmak bile benim için psikolojik bir baskı. Hastane masraflarımı
ödeyecek olman ise bundan daha kötü bir baskı.
Her ne olursa olsun ben onun babasıyım. Bu yüzden senin ve çocuğumun sorumluluğunu
taşımalıyım.
Polly derin bir of çektikten sonra, İnsanların hayatıma karışmalarından bıktım,1dedi.
Yaşadıkların hiç kolay şeyler değildi Polly. Bu yüzden böyle hissediyorsun. Önce baban,
sonra annen ve vaftiz annen... Onların ölümü senin, geleceğe olan bakış açını değiştirmiş ama
benim yapmak İstediğim tek şey sana alternatif bir yol sunmak. Elindeki boş kahve fincanını
bir kenara bıraktı ve ayağa kalktı. Polly’nin yüzüne ve dudaklarına dikkatle baktıktan sonra
pencereye uzandı.
Biraz sıcak oldu. Nerede kalmıştım? İşte dediğim gibi benimki sadece alternatif bir gelecek
planı. Şu aptal Henry Grey’le evlenmek istemiyorsun, değil mi?
Polly arkasına yaslandı. Sen nereden biliyorsun evlenmek istemediğimi?
Çünkü paragözün teki. Kamında başka bir adamın çocuğunu taşıyan bir kadına bile
baktığına göre.
Rahmetli vaftiz annemin vasiyetini öğrendin yani?
Doğal olarak. Ama iyi bir haberim var sana. O mirası almak ve hayata yeni bir başlangıç
yapabilmek için Henry ile evlenmek zorunda değilsin. Henüz yirmi bir yaşındasın ve önünde
seni bekleyen güzel bir hayat var. Neden o hayatı Henry ile mahvedesin ki? O aptalın teki.
Onu terk etmen için sana para teklif ediyorum.
Polly’nin ağzı şaşkınlıktan açık kalmıştı. Ne? Yavaşça yerinen doğruldu. Pardon ama ne
dedin?
Söylediğimi duydun. Bebeği ve o aptalı unut gitsin. Karşılığında sana o parayı da vereyim.
Polly öfkeden kocaman olan gözlerini Raul’a çevirdi.
Hangi cüretle istediğini yapmam için bana para teklif edersin sen?
Hadi ama zengin ve bekar olmayı kim istemez?
Polly hiç tereddüt etmeden, Bu yüzden iğrenç teklifini kabul etmeliyim ha? Bu kez satılık
değilim bayım ve bir daha da ne geleceğimi ne de kendimi satılığa çıkaracağım.
Raul öfkeyle elini alnına götürdü. Pişman olacağım bir şey yapmadan gitsem iyi olacak.
Raul yerinden kalktı ve sinirle kapıyı çarparak çıktı.
Polly’nin elleri titriyordu. Hayatında ilk defa bu kadar sinirlenmişti. Raul kim olduğunu
sanıyordu Tanrı aşkına?
-ÜÇÜNCÜ BÖLÜM-
Ertesi gün öğleden sonra Polly’nin odasına gerekli teknik malzemelerle video kayıt cihazı
kuruldu. Raul, bunları yaptıkça Polly kendini suçlu hissediyordu. O akşam, cihazın başına
oturdu ve kayıtlı film listesine baktı. Raul, romantik filmlerden hoşlandığını anlamış olsa
gerekti ki listedeki tüm filmler, Polly’e hitap ediyordu.
Raul Zaforteza, aslında Polly’nin içinde bir yerlere saklı duran Öfkesini gün yüzüne
çıkarmıştı. Tanrım, o hayatına girdiğinden beri duyguları karmakarışıktı. Ondan nefret
ediyordu, hatta bunu yüzüne bile söylemişti. Onu küçük düşürdüğü zamanlarda ise Raul’a
duyduğu öfke bir kat daha artıyordu.
İşin kötü tarafı, Raul Polly’nin nasıl biri olduğunu çözmüştü, çünkü Vermont’tayken ona
tüm sırlarını açık yüreklilikle anlatmıştı. Nereden bilebilirdi ki Raul’un asıl niyetini? O İçini
dökerken Raul, mikroskopta çalışan yapan meraklı bir bilim adamı edasıyla onu incelemişti.
Tanrım... Bir adam nasıl oluyordu da en yakın arkadaşıyken bir anda hayatını zindana
çeviren insan olabiliyordu? O kadar şey paylaştıktan sonra ondan ayrı kalması mümkün
değildi ama aralarında bebek dışında bir bağ olmadığını Raul defalarca dile getirmişti.
Ah Polly, bu gerçekten kaçmaya çalışarak ruhuna daha ne kadar işkence edecekti?
Henry’i terk etmesi ve hayatına yalnız devam etmesi için ona milyarlar teklif etmişti.
Neden böyle bir şey yapmıştı?
Tabii ya! Polly evlenirse Raul sevse de sevmese de bebeğinin yanında hep başka bir adam
olacaktı. Öyleyse Polly, Henry ile evlenmek gibi bir fikrinin olmadığını neden ona
söylememişti?
Sorunun netliği kadar cevap da basitti; Neden özel hayatını onunla paylaşsın ki? Üstelik
Raul’un hayatı hakkında doğru düzgün hiçbir şey bilmezken...
Aslında bilmesine de gerek yoktu. Doğumuna haftalar kalmıştı ve bir anne adayı olarak
yaşadığı bu günlerin tadını çıkarmalıydı. Ama kiminle? Babası o kadar disiplinli bir adamdı ki
sağlıklı bir sosyal hayatı bile olmamıştı. Kız arkadaşlarıyla dışarı çıktığında babası da yanında
gelir ve arkadaşlarının giyiminden davranışlarına kadar her şeyi eleştirirdi.
Üniversitedeyken de babasının işleri ters gittiği için ofiste çalışmak zorunda kaldığından
derslerini verememişti. İşte çalışırken biriyle tanışmıştı. O da tıpkı öncekiler gibi Polly’nin
evine gelip babasından izin almaya çekinmişti. Bu yüzden bir süre sadece gündüzleri
görüşmüştüler. Bir gün öğle yemeğinden sonra Polly’i kendi evine götürmüş ve beraber
olmak istediğini söylemişti. Polly bunu kabul etmeyince onunla alay etmiş ve kısa bir süre
sonra da ondan ayrılmıştı.
Raul Zaforteza... Ona daha önce hiç hissetmediği, varlığını bile bilmediği duyguları tattıran
adam...
Gece yine geç uyuyacağını bildiği için akşam çayını getiren hemşireden magazin dergisini
ödünç almıştı. Bir yandan dergiye göz atıyor, öte yandan da çayını yudumluyordu. Odasının
kapısı, gece kontrollerinde personele kolaylık sağlaması için aralıydı. Dergisini okurken göz
ucuyla kapının açıldığını fark etti. Bu saatte gelen hemşireden başkası olamazdı. Gülümsedi
ve başını kapıya çevirdi. Ancak o da ne?
Gelen Raul’du. Ziyaretçi saati çoktan geçmişti. Saat on ikiye geliyordu. Polly, Nasıl girdin
içeri? diye fısıldadı. Raul arkasını döndü ve sessizce kapıyı kapattı.
Kapıdaki güvenlik görevlisiyle konuştum, o da nöbetçi hemşireyi atlatıp beni içeri aldı.
Polly’nin yanına geldi ve elindeki paketi göstererek, Naneli dondurma. En sevdiğin. Barış
teklifim olarak, dedi ve gülümsedi.
Tanrım! İşte bu tebessümdü Polly’i kendinden geçiren. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi
atıyordu. Raul Polly’nin elindeki çay fincanını alıp komidinin üstüne koydu. Hadi erimeden
ye. Yatağın ucuna oturdu.
Raul, Polly’nin naneli dondurmayı sevdiğini nasıl hatırlamıştı? Hatırlamasını bir kenara
bırakın, bu saatte Polly’e dondurma getirmek için neden zahmete girmişti? Polly
dondurmanın kapağını açarken birden, Henry yalan söylemiş. Biz nişanlı değiliz, dedi. '
Ondan daha iyi biri çıkar karşına ilerde.
Henry de kötü biri değil. Dürüst, güvenilir ama... Onunla mutlu olacağımı sanmıyorum.
Bunun üzerine Raul kahkahayı patlatarak, Henry zevksizin teki, dedi. Polly cevap
vermeden gülümsedi. Aradan birkaç dakika geçmeden, Neden taşıyıcı anne tuttuğunu bir türlü
anlayamıyorum, dedi.
Raul’un birkaç dakika öncesine kadar tebessümle kıvrılan dudakları birden gerginleşmişti.
Küçüklüğümden beri baba olmak istedim hep.
Evleneceğin, doğru kadın çıkmadı mı karşına?
Öyle değil de... Galiba ben kadınlardan çok, özgürlüğümü seviyorum. Bu konuyu
kapatalım mı?
Sözleşmeyi imzaladığım için çok üzgünüm. Hangi akılla bebeğimi verebileceğimi
düşündüm bilmiyorum. Annemin hastalığı beni çok etkilemişti.
Seni seçmemeliydim. Psikolog en başında senden şüphelenmişti.
Öyle mi?
Çok duygusal ve idealist olduğunu söylemişti.
Polly kaşlarını çattı. Madem bunları biliyordun, neden beni seçtin? Raul umursamaz bir
tavırla omuz silkerek, Çünkü seni beğendim. Hoşlanmadığım bir kadından çocuk sahibi
olmak İstemedim, dedi.
Verilebilecek en kötü karar olmuşum o halde. Keşke psikologun tavsiyesini dinleseydin.
Yapmak istemediğim şeyi dinlemem bile. Benimle çalışan insanlar bunu bilir zaten ve ona
göre davranırlar. Bu yüzden sana da yalan söylemişler. Zeki avukatım sen sözleşmeyi
İmzalayana kadar bana hiçbir şeyden bahsetmedi. Söylediğinde ise terfi edeceğini sanıyordu
ama yanıldı, çünkü kovuldu.
Kovuldu mu?
Evet. Bana neler olup bittiğini anlatma gereği duymamış, çünkü ikimizin bu şekilde
karşılaşacağını sanıyormuş.
Polly dondurmasını bitirdi ve kutunun ağzını kapattı. Rauf un onu dikkatle izliyordu ancak
Polly bundan rahatsız değildi. Gece epey ilerlemişti. Etrafta çıt ses yoktu. Birden bebeğinin
tekmesiyle irkildi. Raul telaşla, Bu da neyin nesi? diye sordu.
Bebek... Bu saatlerde genelde hareketli oluyor.
Yerinden doğruldu ve battaniyeyi üstüne çekti. Her ne kadar üstünde pijamaları da olsa
Rauf dan utanmıştı. Raul Polly’e yaklaştı ve elini kamını koydu. Parmak uçlarında bebeğinin
hareketlerini hissetmek gibi büyüleyici bir duygu yoktu.
Bu harika! Kız mı erkek mi biliyor musun?
Bay Bevan söyleyecekti ama ben söylemesini istemedim. Sürpriz olsun istedim.
Raul elini yavaşça Polly’nin karnından çekti ve battaniyeyi üzerine örttü. Dokunduğu
yerler, alev alev yanıyor gibiydi. Polly, heyecanım Rauf dan nasıl saklayacağını bilmiyordu
ama saklaması gerektiğinin farkındaydı. Tanrım... Onun yanındayken mantığı devre dışı
kalıyordu.
Çok tatlısın, dedi Raul fısıldayarak. Polly’nin o an yapmak istediği tek şey, parmaklarım
Raul’un kömür karası saçlarına dolayıp onu öpmekti. Aman Tanrım! Neler düşünüyordu
böyle? Utangaç bakışlarını Raul’a çevirdi. Raul Ve bir o kadar da çekici, dedi ve Polly’i
dudağından öpmek için eğildi.
RauFun dudakları, dudaklarına değdiği an... Polly’nin kalbi yerinden çıkacakmış gibi
atıyordu. Raul, Polly’nin yanına uzandı. Tam o sırada telefonu çalmaya başladı.
Birazdan aşağı ineceğim, dedi ve telefonu cebine koydu. Üzgünüm gitmek gerekiyor.
Arabada beni bekliyor. Telaşla yataktan kalktı. Seni görmeye yine geleceğim.
Hızla odadan çıktı. Polly, Raul odadan çıkar çıkmaz yatağından kalktı ve pencereye koştu.
RauFun arabası oradaydı işte... Ancak o da ne? Arabanın arka koltuğunda bir sarışın vardı.
Polly telaşla odanın lambasını kapattı ve pencerenin önüne geldi. Bu sırada Raul dışarı
çıkmıştı. Arabada bekleyen sarışın kadın Raul’u görür görmez kendini onun kollarına bıraktı.
Polly titreyerek arkasını döndü. Kendinden nefret ediyordu. Tanrı aşkına neden Raul onu
öpmeye kalkınca yüzüne bir tokat atmamıştı? Kendini hiç bu kadar aşağılanmış
hissetmemişti. Yatağına uzandı. Raul onu bırakıp sarışınla gitmişti. Muhtemelen bir gece
kulübüne gidip sabaha kadar eğleneceklerdi ve sonrasında da...
Lanet olsun! Ondan hoşlandığı için öpmemişti Polly’i, bebeğinin tekmelerini hissetmenin
sevinciyle öpmüştü. İlk defa bebekle ilgili bir şeyi paylaşmıştılar ve Raul, anlık bir kararla ne
yapacağını bilemediği için onu öpmüştü.
Odadan hızla çıkmasının sebebi de yaptığından rahatsız oluşuydu. Raul, bir daha bu kadar
yakınlaşmalarına müsaade etmeyecekti. Kahretsin! Daha Raul Ta doğru düzgün bir şey
paylaşmadan ona bağlanmıştı. Kendinden de ondan da nefret ediyordu. Raul’u anlık bir
kararla öpmüştü, bunun altında başka bir anlam aramanın anlamı yoktu.
Bu nasıl bir çelişkiydi Tanrı aşkına? Onun bebeğini kamında taşıyordu ama onun sevgilisi
değildi. Bırakın sevgilisi olmayı arkadaşı bile değildi.
Ertesi sabah, Polly’e bir çiçek geldi. Raul göndermişti. Polly, hizmetlinin çiçeği başka bir
hastaya götürmensin söyledi, çünkü etrafında onu hatırlatacak tek bir nesne dahi görmek
istemiyordu. Öğleden sonra Raul telefon etti.
Merhaba Polly. Nasılsın?
Gayet iyiyim. Randevu defterime bakıyorum. Burada bu kadar uzun kalmam gerekiyor mu
gerçekten?
Rod kalmanı istiyor. Dinle. Önümüzdeki haftaya kadar burada olamayacağım. İş seyahatine
çıkıyorum. Sana bir numara vereceğim. Neye ihtiyacın olursa onu arayabilirsin.
Etrafımda bu kadar doktor ve hizmetçi varken mi? Hiç sanmam.
Pekala. Ben seni ararım o halde.
Polly derin bir nefes aldıktan sonra, Aramamanı rica etsem, dedi.
Bu konuyu telefonda tartışmak istemiyorum. Kadınların, tipik mücadele hali bu.
Özel hayatımın olmasını istiyorum. Bebeğimin babası olabilirsin ama sonuçta aramızda bir
ilişki yok. Dolayısıyla bunu istemek benim doğal hakkım.
Paris’ten geri dönene kadar Polly.
Raul Polly’nin cevabını beklemeden telefonu kapattı. Polly’nin gözleri dolu dolu olmuştu
ama bunun, Raul’la hiçbir alakası yoktu. Hamileliğin son devrelerinde bu kadar duygusal
olması normaldi.
Aradan bir hafta geçmişti. Raul, p0lly’i ziyaret etmeye geldiğinde Polly’nin üstünde
kırmızı bir hamile elbisesi ve V yaka bir bluz vardı. Kapının tıkırtısını duyunca hızla
banyodan çıktı. Karmakarışık olmuş saçlarını taramaya çahştyorcıu Kapıda Raul’u görünce
heyecanlandı. Raul, lacivert takım elbisesinin içinde harika görünüyordu. Kırmızı bir kravatla
da şıklığım tamamlamıştı.
Polly yutkundu. Onu yıllardır görmüyor gibiydi. Yanma yaklaşmak ve ona dokunmak
istiyordu. Rauf Aslında sana son davranışlarımdan ötürü bir özür borçluyum, diye mırıldandı.
Polly bir anda gerildi. Yanakları kıpkırmızı olmuştu. Zoraki bir tebessümle, Tanrı aşkına, özür
dilemene hiç gerek yok. Sadece basit bir öpücüktü. Hepsi bu, dedi ve yutkundu.
Bugün öğle yemeğini dışarıda yemek ister misin?
Polly günlerdir hastanede kalmaktan oldukça sıkılmıştı. Heyecanla, Tabii ki, dedi.
Hastaneden çıkmak üzereyken koridorda Janice Grey’le karşılaştılar. Ah Janice beni
görmeye mi geliyordun? Biz de yemeğe dışarı çıkıyorduk.
Buna hiç şaşırmadım desem? Dinlenmek için hastanede kaldığını sanıyordum.
Raul araya girerek, Bu arada Bayan Grey, Polly’e yardımcı olduğunuz için size bir teşekkür
borçluyum, dedi ve gülümsedi.
Janice nezaketen Raul’a gülümsedi ve Polly’e dönerek, Henry, bundan sonra bizimle
kalmayacağını söyledi, dedi ve Raul’a göz ucuyla bakarak, Ufukta evlilik mi var? diye sordu.
Polly ne diyeceğini bilememişti, yanakları kızarmıştı. Raul, durumu kurtarmak için, Öyle bir
şey olursa Polly size haber verir Bayan Grey, dedi.
Grey’in yanından ayrıldılar. Raul, Polly’nin arabaya binmesine yardım ederken, Tam bir
kaşar, diye mırıldandı ve devam etti.
Sözleşmeden ona bahsetmediğin için çok mutlu oldum. Ama neden Janice’den bu kadar
rahatsız olduğuna anlam veremedim.
Çünkü... Evet, Janice kibar biridir ama bana kalan mirastan haberi olmasaydı, evindeki
odayı vermezdi. Parayı almak için neden Henry’le evlenmediğimi anlayamadı bir türlü. Ona
göre ben Henry’le evlenmeyerek hayatımın hatasını yapıyorum ve benden aptalı yok.
Oysa böyle bir seçim yapmak zorunda değilsin. Şartlar ne olursa olsun, evlenmek için fazla
gençsin.
Ah Polly... Raul’un yemek davetini kabul ederek yine aptallık ettiğinin farkında mıydı
acaba? Raul onu, eğlenmek için yemeğe çıkarmamıştı tabii ki... Bebeğinin geleceğiyle ilgili
bir şeyler konuşulacaktı o masada... Polly bu gergin bekleyişe bir son vermek istiyordu ama
nasıl?
Ne söyleyeceğini beklemek beni geriyor. Lafı dolandırmadan söyle. Doğumdan sonra beni
mahkemeye verecek misin?
Doğrusu senin yerinde ben de olsam endişelenirdim ama bu ülke sınırları içinde bebeğinin
babası olarak hiçbir hakkım yok. Her ne kadar bu bana pek mantıklı gelmese de...
Polly’nin gözleri şaşkınlıktan kocaman olmuştu. Gerçekten mi? Peki, sözleşme?
Sözleşmeyi unut gitsin. Cidden bu kadar özel bir konuya mahkeme salonunda çözüm
arayacağımı mı sanıyorsun?
Hayır, tabii ki... Ama rüyamda hep mahkeme tarafından Amerikan hükümetine iade
edildiğimi görüyorum.
Raul gönülsüzce gülümseyerek, Zorla güzellik olmaz, dedi. Zorla olmazsa nasıl olacaktı?
Polly’i ikna ederek mi? Hayır! Polly her ne olursa olsun bebeğini Raul’a vermemeye
kararlıydı. Peki, bu Raul’a yapılmış bir haksızlık olmaz mıydı? Sonuçta o da bebeğin
babasıydı. Evet, yasalar annenin hakkını koruyordu ama ya vicdanı?
Orta yolu bulmak zorundaydılar.
Öyle, ya da böyle...
Raul, Polly’i Mayfair’deki lüks bir restorana götürdü. Yemekte RauFun Paris seyahatinden
bahsettiler, beraber gülüp eğlendiler ancak Polly’nin aklında tek bir soru vardı: Nasıl olmuştu
da Vermont’tayken Raul’a kanmıştı?
Cevap basitti: RauFun inanılmaz bir İkna kabiliyeti vardı ve sosyal ilişkilerde üstüne yoktu.
Çok yakışıklı ve esprili biriydi ancak bir o kadar da gizemliydi. Sohbet ederken özel hayatıyla
ilgili en ufak bir ayrıntıdan söz etmemişti. Polly, onunla ilgili neredeyse hiçbir şey
bilmiyordu. Vermont’tan bu yana Öğrendiği birkaç şey vardı: Raul, ailesiyle yaşamıyordu, sık
sık seyahate çıkan bir iş adamıydı ve Venezuela’da doğmuştu.
Raul, kaşlarını çatarak, Beni dinlemiyorsun gibime geldi, dedi. Sanırım yoruldum.
Raul hemen ayağa kalkarak, Misafir odasında biraz dinlenmen gerekiyor o zaman, dedi.
Hayır, konuşup bu konuyu halletmemiz gerek.
Masadan kalktılar ve salondaki koltuklara oturdular. Aradan çok geçmeden kahveleri servis
edildi.
Bu kadar endişelenme. Bana kendimi kötü hissettiriyorsun Polly.
Yok canım. Hatta tam aksine beklediğimden sabırlı ve anlayışlı çıktın.
Aslında benim bir önerim var.
Polly meraklı bakışlarını Raul’a çevirdi.
Aramızdaki en büyük fark bu işe giriş nedenlerimiz. Ben baba olmak için girdim ama sen
annen için. Hamile kaldığında bu bebeğin sorumluluklarını almayı düşünmüyordun.
Polly gönülsüzce başını salladı.
Anladığım kadarıyla bebekle aranda duygusal bir bağ gelişti ama onun sorumluluklarım tek
başına yüklenemeyecek kadar da gençsin. Üstelik bebeği bana vermezsen pek çok kadının
tutkusu olan özgürlüğünden de fedakarlık etmek zorunda kalacaksın.
Polly sinirle, Bunların farkındayım. Aptal değilim ben. Ayrıca hiç sahip olmadığım bir
özgürlüğün neyinden fedakarlık edeceğim, dedi.
Ama bu özgürlüğe artık sahip olabilirsin. Lisans diplomanı almak için yeniden üniversiteye
dönmelisin. Bebeğin benimle Venezuela’ya gelmesine izin verirsen, ben de sana düzenli
olarak onu gelip görmeni izin verir, fotoğraflarım gönderir ve sağlık durumunu bildiririm.
Bunların dışında mantıklı her isteğine de cevap veririm. Çocuğum seni annesi olarak bilecek
ama sen çok göz önünde olmayacaksın.
Polly, Raul’un bu kadar anlaşma gönüllüsü olduğuna şaşırmıştı. Onun gibi her istediğini
yapmaktan çekinmeyen bir adamın böyle düşünmesi tuhaftı. Raul’un tarafından bakınca,
teklifi oldukça cö-mertçeydi. Polly’i çocuğunun hayatına ortak ediyordu. Tabii bir yere
kadar...
Her çocuk anne ve babasının yanında büyümeyi hak ediyor.
Bu mümkün değil.
Beni babam büyüttü ama annemi özlemeden geçirdiğim bir gün hatırlamıyorum.
Belki bebek erkek olur.
Bu bir şeyi değiştirmez. Bir çocuk için annesinin yanında olmaması çok ağır bir yük. Bunu
bildiğim için ondan ayılmayı göze alamam. Her ne pahasına olursa olsun onun yanında
olmalıyım. Derin bir iç çekti. Keşke bunu o sözleşmeyi imzalamadan önce düşünseydim
ama... İnan hamileliğin, anne olmanın ne demek olduğunu bilmiyordum.
Geçmiş, geçmişte kaldı. Şimdiye bakalım biz. Bebeğin yanında olmak istiyorsan
Venezuela’ya taşınman gerek.
Venezuela mı?
Sana orada bir ev açarım ve bebeğinle rahat etmen için elimden geleni yaparım.
Yapamam...
Tanrı aşkına adil ol Polly. Çocuğumuzun sadece annesine değil, babasına da ihtiyacı var.
Üstelik benim varisim olacak, dedi Raul gururlanarak.
Para her şey demek değil, Raul-
Raul sözünü keserek Mantıklı ol Polly. Çocuğumun Venezuela’yı, oramn kültürünü ve
insanlarım tanıması gerekiyor. Sen Venezuela’ya gelmezsen ben ne yapacağım peki? İşimden
dolayı sık sık İngiltere’ye gidip gelemem. Dolayısıyla çocuğumla aramda istediğim gibi
samimi bir bağ oluşmaz, dedi.
Polly bir an Venezuela’da yaşadığını kafasında canlandırdı. Raul, bütün faturaları ödüyor,
her gün kolunda başka bir kadınla eve geliyor, hatta bir gün evleniyor. O ise her zaman dış
kapının mandalı olacak. Üstelik etrafındaki insanlara da bunu açıklayamayacaktı ve
dolayısıyla herkes onu Raul’un metresi sanacaktı.
Hayır hayır! Bu yükün altından kalkamazdı. Kendi hayatına devam etmesi gerekiyordu.
Raul, ben İngiltere’de bebeğimle kalmak istiyorum. Venezuela’da yaşayıp attığım her
adımdan haberin olmasını istemiyorum. Çocuğunun hayatına dahil olma hakkın elbette var
ama aynı şey benim hayatım için geçerli değil. Sonra ilerde bir gün evlenirsin, başka
çocukların olur-
Raul Polly’nin sözünü keserek, Evlenmektense erkenden ölmeyi tercih ederim, dedi
öfkelenerek.
Ama ben senin gibi düşünmüyorum. Her ne kadar evlenmeden anne olsam da ilerde bir gün
evleneceğim.
Bana şantaj mı yapıyorsun Polly? Benden başka bir adamın çocuğumu büyütmesine asla
müsaade etmem!
Polly, gittikçe sinirleniyordu. Ona hükmetme hakkını Raul’a kim vermişti? Yerinden kalktı
ve dik dik Raul’a bakarak, Bu kadar bencil olduğuna inanamıyorum, dedi ve arkasını dönerek
kapıya yöneldi, Raul, Polly’i kolundan yakaladı. Bunu bana söylediğine inanamıyorum.
Hani bana demiştin ya duymak istediğim şeyleri söyleyen insanları dinlerim diye. İşte ben
o insanlardan değilim!
Geri adım attığım zamanlar oldu ama...
Kişisel olarak bir şey feda ettin mi peki? Hayır! Sen zamparanın tekisin ve özgürlüğün
tadını çıkarıyorsun, değil mi?
Çıkarmamalı mıyım? Hayatıma giren kadınlar bunu zaten biliyorlar. Ben gerçek aşk, ya da
sadakat sözü veremem.
Çünkü hiçbir zaman böyle bir söz vermek zorunda kalmadın. Sana bakınca hem kadın hem
de erkek neslinden nefret ediyorum. Polly öfkeden tir tir titriyordu. Bu şekilde baba olmak
istedin çünkü evlenip bir kadına bağlanmak sana ağır geldi, değil mi?
Hoşuna gitse de gitmese de gerçek bu ve bunun için senden özür dileyecek değilim.
Gerçek? Hangi gerçek? Önüme iki seçenek koydun. Ya senin yanında rahibe gibi
yaşayacağım, ya da çocuğumdan ayrı.
Raul alaylı bir tebessümle, İlişkiye girmek için izin istiyorsun yani, diye sordu.
Bunu demek istemediğimi gayet iyi biliyorsun!
Benimle de beraber olmak istemezsin sen şimdi. Çünkü sana ne aşk ne de sadakat vaat
edebilirim. Bak gördün mü? İkimizin de istedikleri farklı şeyler. Beklentiler farklı.
Ben seni istemiyorum. En azından bu şekilde...
Bence istiyorsun. Aramızdaki cinsel çekimi ikimiz de inkar edemeyiz.
Lanet olsun! Raul, Polly’nin ona olan ilgisini anlamıştı. Polly,Yok öyle bir- diyerek tam
itiraz edecekti ki Raul sözünü keserek, Ama ben bu çekimi görmezden geldim, çünkü aksi
takdirde sonunda ağlayan sen olurdun, dedi.
Sen öyle san! Seni ilk ben, başımdan savardım. Ayrıca benim için ben senin aptal
sarışınlarından daha değerliyim.
Ben de buna hayranım işte. Vermont’tayken bile aramıza fark ettirmeden mesafe
koymuştun.
Polly umursamaz bir tavırla omuz silkti. O halde... Beni Venezuela’ya götürmenin tek
yolunun evlilik olduğunu da anlamış-smdır Raul!
Raul şaşkınlıktan ne diyeceğini bilmiyordu. Kem küm ederek, Lafını geri al Polly, dedi,
Neden? Yalan mı söyleyeyim istiyorsun? Kusura bakma senin keyfin olsun diye yalan
söyleyemem! İngiltere’de kalırsam, hayatıma eskisi gibi devam edeceğim ve sen bana
karışmayacaksın. Venezuela’ya evlilik dışında başka hiçbir sebep beni götüremez. Şaka
yapıyorsun,
Gayet ciddiyim. Benden fedakarlık yapmamı bekleyen adama bak! Elini taşın altına biraz
da sen koy bakalım. Neden koymaktan çekiniyorsun? Zengin ve güçlü olduğun için mi?
Yoksa bir annenin çocuğundan başka bir hayatının olamayacağını düşündüğün için mi?
Raul’un yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu. Yumruklarını sıktı ve Polly’e dik dik baktı. Seni
hastaneye geri götürene kadar bu saçma konuşmaya devam etmenin anlamı yok.
DÖRDÜNCÜ BOLUM
ArADAN iki gün geçmişti ancak Polly, o buluşmanın etkisini hala üzerinden atamamıştı.
Neyse ki ilgisini dağıtacak magazin dergileri vardı. Eline, geçen ayın dergisini aldı ve
sayfalarım çevirmeye başladı. Çocukluk arkadaşı Maxie Kendall, Angelos Petronides ile
evlenmişti. Nikahta çekilen fotoğraflarına baktı ve gülümsedi.
Maxie’yi en son Nancy Leevvard’ın vasiyeti okunurken görmüştü. Vaftiz annesinin tam üç
tane vaftiz kızı vardı: Polly, Maxie ve Darcy. Gençken yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi ancak
hayat, her birini apayrı yerlere savurmuştu.
Yıllar sonra Maxie ünlü bir model, Darcy ise anne olmuştu. Polly her ikisiyle de bağını
koparmamaya çalışmıştı ancak bunda pek de başarılı olduğu söylenemezdi.
Harika bir kadın değil mi? Başında duran hemşire hayranlıkla, Onun gibi güzel bir kadın
olmak için neler vermezdim ki, dedi. Polly gülümsedi. Maxie uzun boylu, sarışın ve cazibeli
bir kadındı. Tam Raul’un istediği gibi...
Ah Tanrım... Galiba doksan yaşına da gelse Raul’un onu nasıl küçük düşürdüğünü asla
unutamayacaktı.
Aslında olayların bu şekilde gelişmesinde kendinin de payı vardı. Vermont’tayken Raul’a
ilgi duyduğunu hiçbir şekilde belli etmemişti. Ne özel hayatıyla ilgili tek bir soru sormuş ne
de Raul yanından ayrılırken onu tekrar görmek istediğini söylemişti. Ancak işin tuhaf tarafı
Raul da hayatında başka bir kadın olduğunu Polly’e söylememişti. Neden Polly’e karşı dürüst
olmaktan çekinmişti acaba? Venezuela’ya taşınmasının tek yolunun evlilik olduğunu
söylediğinde Raul’un ağzı açık kalmıştı. Aslında Polly’nin de görmek istediği buydu ama
yine de bu tepki, onu rahatsız etmişti.
Vakit akşam olmuştu. Kanepeye uzanmış Güzel Kadın filmini izlerken Raul İçeri girdi.
Ekrana göz ucuyla baktıktan sonra, Bir fahişe nasıl olur da bu kadar duygusal bir role bürünür
anlamıyorum, dedi.
Polly yerinden doğruldu ve televizyonu kapatmak için uzaktan kumandaya uzandı.
Yanakları alev alev yanıyordu. Başını kaldırdı ve Raul’a baktı. Ona bu kadar yakınken uzak
olmak ne tuhaf bir duyguydu.
Kırk sekiz saat içinde evleneceğiz. .
Polly şaşkınlıkla, Ne dedin?diye sordu.
Venezuela’ya gelmenin başka yolu olmadığını gayet açıkça belirttin.
Tanrım... Bunu yapamayız
Yapamaz mıyız? Neden? Fikrini mi değiştirdin? O halde bebeğimi alıp Venezuela’ya
gidebilir miyim? diye bağırdı Raul.
Hayır!
Venezuela’ya evlenmeden taşınır mısın peki?
Hayır ama...
Ne ama? İstediğin oldu işte! .
Ama bu şekilde istemiyorum.
İstemiyor musun?
Polly başını iki elinin arasına aldı. B-ben...
Yerinde olsam, tek kelime daha etmezdim Polly!
Ben evlilik fikrini öylesine söylemiştim.
Hayır efendim! Öylesine değil, tek çıkar yolu olarak söyledin. Daha ne istiyorsun işte? Ben
de kabul ettim ama bu evlilik, anlaşmalı bir evlilikten fazlası olmayacak. Çocuğumun babasız
büyümesine müsaade edemem.
Peki ya sen ve ben?
Şu an tek düşünmemiz gereken bebek. Aramızda çıkan anlaşmazlığın bedelini o neden
ödesin?
Polly çaresizce başını önüne eğdi ve Ben severek evlenmek istiyordum, diye mırıldandı.
Hadi canım! Ben de hiç evlenmek istemiyordum! Ne olacak?
Düşünmem lazım.
Kusura bakma ama bana hemen cevap vereceksin. Senin keyfini bekleyemem.
Polly’nin kafası allak bullak olmuştu. İçinden bir ses Raul’la evlenirse zamanla aralarının
düzelebileceğini söylüyordu. Sonuçta ortada bir bebek vardı ve bir şekilde anlaşmak
zorundaydılar. Polly, Peki, diye mırıldandı.
İyi. Raul telaşla saatine baktı. Çıkmam gerek. Yemek için randevu var.
Raul?
Raul arkasını dönünce Polly, Bu yanlış kararla yaşayabilecek misin? diye sordu. Raul,
kurnaz bir tebessümle, Tabii ki... Umarım sen de yaşayabilirsin, dedi.
Aradan iki gün geçmişti. Polly üstünde beyaz bir elbiseyle odasında RauTu bekliyordu.
Rod Bevan’ın söylediğine Bevan, RauTa nikahı arka bahçede yapmayı önermişti ancak Raul
kabul etmemişti. Anlaşılan o ki nikahı kimsenin duymasını istemiyordu. Polly, bu şekilde
evlendiğine inanamıyordu. Etrafta ne bir konuk, ne de hayallerindeki gibi özenle hazırlanmış
düğün çiçekleri vardı. Yoksa RaulTa evlenerek büyük bir hata mı yapıyordu?
Raul, onunla evlenmek istemiyordu, üstelik bunu açıkça ifade etmekten de çekinmiyordu.
Aklı, Polly’e yanlış bir adım atmak üzere olduğunu söylüyordu lakin başka şansı da yoktu.
Ancak RaulTa evlenerek bebeğinin yanında olabilirdi. Tam o sırada Raul içeri girdi.
Hadi bir an önce halledelim şunu. Polly’nin elinden tuttu ve kanepeden kalkmasına
yardımcı oldu. Aradan çok geçmeden Rod Bevan, yanında iki adamla odaya girdi. Biri, nikahı
kıyacak olan kayıt memuru, diğeri de Raul’un avukatı Digby Carson. Tören bittiğinde herkes
bİrbiriyle tokalaştı. O sırada Polly aniden elini kamına götürdü. Raul telaşla, Sorun ne? diye
sordu.
Polly kıvranarak, Sanırım kahve ve pasta servisini atiasak iyi olacak, dedi. Rod Bevan,
gülümseyerek Digby’e ve memura teşekkür etti ve onları kapıya kadar uğurladı. Bu sırada
Raul, Polly’i kucaklayıp yatağına götürdü. Daha iki haftası var, değil mi?
Rod araya girerek, Bebeklerin zaman çizelgeleri bazen bizimkilere uymaz Raul, dedi.
Seninle kalacağım Polly.
Hayır kalmayacaksın! Yanımda olmanı istemiyorum.
Raul, Bebeğimin doğumunu görmek istiyorum,diye mırıldandı. Polly başım iki yana
salladı. Gözyaşları yanaklarından boncuk boncuk süzülüyordu. Yatağını bile paylaşmadığı bir
adamla bu kadar özel bir anını paylaşmak kadar utanç verici başka bir şey olamazdı.
Raul hemşirenin gelmesi için zile bastı ve kızgınlıkla İspanyolca bir şeyler söyledi. Polly
hıçkırıklara boğulmuştu. Rod’a bakarak, Çok kızgın, dedi. Yaşlı adam olgunlukla, Hayır
kızgın değil, kırgın. Raul gibi biri kolay kolay böyle bir şey teklif etmez, dedi.
P olly dünyaya gözlerini açan minik yavrusuna hayranlıkla baktı. Tanrım! Teninin
kadifemsi dokusu ve minik elleri... O kadar küçüktü ki ellerinin arasında kayboluyor gibiydi.
Hemşire, oğlunu beşiğe koyarken Raul Rod’la odaya girdi. Her ne kadar narkozun etkisiyle
Polly konuşacak durumda olmasa da bakışlarını Raul’a çevirdi. Kravatını çıkarmış ve
gömleğinin kollarını geriye katlamıştı.
Şaşkınlıkla bebeğine baktı. Dokunmaya kıyamadığı oğlunun saçlarını parmaklarıyla
okşarken, Harika, diye fısıldadı. Ama anlaşılan o ki küçük beyefendinin seni nasıl bir
sıkıntıya koyduğu umurunda bile değil.
Polly’e baktı ve elini tutarak, Bir ameliyata girmeye hazır değildim. Neden beni önceden
uyarmadın? diye sordu. Polly başını iki yana sallayıp sessiz kalınca Raul, Rod, bebeği
sezaryenle doğuracağını aylar öncesinden bildiğini söyledi, dedi. Polly hiçbir şey söylemeden
başını önüne eğdi.
O kadar narinsin ki... Keşke düşünseydim...
Artık çok geç.
Oğlum tam bir mucize. En azından doğru yaptığımız bir şey var.
Oğlumuz.
Rodrigo olsun mu adı?
Jorge?
Ya da Emilio?
Polly iç çektikten sonra, Luis, diye fısıldadı. Raul’un dudakları tebessümle kıvrıldı, Luİs
Zaforteza... Polly’e baktı. Çoktan uykuya dalmıştı.
Luis ilk doğduğunda Raul, Polly’le yakından ilgilenmişti ancak aradan günler geçtikçe
Raul’un Polly’e olan ilgisi de yavaş yavaş azalıyordu. Raul, odasına her gün uğrayıp bahşiş
bırakan zengin bir müşteriden farksızdı.
İlk gün, mücevher bir bileklik. İkinci gün, yarım düzine gecelik. Üçüncü gün, Cartier
marka bir saat. Dördüncü gün, harika bir yüzük. Raul’un hediyelerini kabul etmek, Polly’nin
gururuna dokunmaya başlamıştı. Evet, kocası zengin bir iş adamıydı ama sonuçta bu normal
bir evlilik değildi.
Bakıcının odasına gitmek için koridora çıktı. Raul, koridorun sonundaki pencerenin önünde
Digby Carson’la konuşuyordu. İkisi de Polly’i fark etmemişti. Polly yanlarına gitmeyi
düşündü ancak üstünde geceliği varken bu pek uygun olmazdı. Sessizce geri çekilirken,
Raul’la Digby’nin konuştuklarına kulak misafiri oldu.
Bu son gelişme hakkında ne düşünüyorsun Raul?
Çok mutiuyum(!) Digby.
Ciddi olarak Raul?
İroni vardı orada. Sevgili eşim, ortalama bir servet avcısından daha usta çıktı. Beni tehdit
etmek için oğlumu kullandı.
Polly duyduklarına inanamamıştı. Raul, sözlerine devam etti.
Ama her ne olursa olsun oğlumu alacağım.
Polly kulaklarının uğuldamaya başladığını hissetti. Hiçbir şey duyamıyordu. Başını iki yana
salladı ve olduğu yere çömeldi. Kendine geldiğinde koridor bomboştu. Arkasına bile
bakmadan hızla odasına koştu. Raul’un sözleri kulaklarında yankılanıyordu: Servet avcısı,
şantajcı...
Yatağına kıvrıldı. Nefes alamıyor gibiydi.
Her ne olursa olsun oğlumu alacağım.
Sırtında bir bıçak saplanmış gibi ince bir sızı hisseti. Venezuela’da yaşamayı düşündüğü
müstakbel kocası bu adam mıydı? Hayır hayır! Raul’dan emin olmadan Venezuela’ya
gidemezdi.
Aradan birkaç dakika geçtikten sonra bakıcı elinde Luis’in beşiğiyle odaya girdi. Polly’e
gülümseyerek,Sanırım siz de onu almaya gelecektiniz. Kocanız uyuduğunuzu söyledi ama
ben Luis’i emzirmeyi sevdiğinizi bildiğim için onu getirdim, dedi.
Polly oğlunu kucağına aldı ve masum bebeğinin yüzüne dikkatle baktı. Her şeyden habersiz
bir melekti o. Ya Raul onu alırsa? O zaman ne yapardı? Ruhunu saran korku, gözlerine
yansımıştı. Birden yatağının yanındaki çekmeceden not defterini çıkardı ve Maxie’nin yıllar
önce verdiği bir numarayı buldu. Nancy Leeward’m vasiyeti okunurken Maxie’nin, Liz her
zaman nerede olduğumu bilir, bu onun numarası, dediğini hatırladı. Telefonu eline aldı ve
numarayı tuşladı. Liz’e Maxie’yle görüşmek istediğini söyledi. Aradan birkaç dakika
geçmemişti ki Maxie telefondaydı.
Ben Polly, Maxie. Kalacak bir yere ihtiyacım var.
Bir saat geçmişti. Raul’a bir not bıraktıktan sonra Luis’i kucağına alıp klinikten çıktı ve bir
taksiye bindi. Kapıdaki danışman yeni hastaların giriş işlemleriyle o kadar meşguldü ki
Polly’nin odadan çıktığım bile fark etmemişti.
-BEŞİNCİ BOLÜM-
Polly bebek arabasıyla bahçeye girdi. Maxie Petronides, Polly’i görünce önce arkasını
kontrol etti, sonra bebek arabasında mışıl mışıl uyuyan Luis’e bakarak, Çok tatlı! Her an onu
çalabilirim, dedi.
Polly sevgi dolu gözlerle oğluna baktı. Henüz bir aylıktı ve her geçen gün daha da güzel bir
bebek oluyordu. Ancak ne yazık ki babası Raul, oğlunun büyümesini göremiyordu. Bu,
Polly’i de üzüyordu ama elinden, oğlunun fotoğraflarını kliniğe göndermekten başka bir şey
gelmiyordu.
Temizlik işleriyle uğraştığı evin çatı katı Maxie ve kocasına aitti ancak bina yenilendiği
için kan koca orada kalmıyordular. İnşaat işi bittiğinde Angelos, evi teras katıyla beraber
görücüye çıkaracak ve orayı bir sergi salonu olarak kullanacaktı.
Nasılsın Polly? Maxie bir yandan Polly’nin yaptığı leziz kahveyi yudumluyor, öte yandan
da dikkatle onu izliyordu. Polly zoraki bir tebessümle, Kendimi suçlu hissediyorum, dedi.
Aklında hep Raul vardı ve onu düşünmekten kendini bir türlü alıkoyamıyordu.
Hissetmemelisin. Çok kötü bir yıl geçirdin ve zamana ihtiyacın var. . .
Raul’la evlenmemeliydim. Bencilliğim yüzünden ona büyük bir haksızlık yaptım. Hangi
akılla bu kararı verdim acaba?
Aşk her şeyin cevabı sanırım. Bazen insana öyle şeyler yaptırır ki insan kendini tanıyamaz
ve ne yaptığını anladığında ise her şey çoktan içinden çıkılmaz bir hal almış olur.
Keşke Raul’la evlenmeden önce bunu düşünebilseydim.
Sadece sen değil, Raul da hata yapmış. Senden ne beklediğini zamanında açıkça belirtseydi
bunlar olmazdı. Onunla tekrar görüştüğünde akimdan ne geçiyorsa dürüstçe söyle.
Polly bir an Raul’a onu sevdiğini söylediğini hayal etti. Ne kadar utanç verici bir durumdu
bu! Kahretsin! Raul haklıydı. Bebeğini, ona şantaj yapmak için kullanmaktan çekinmeyen ve
hisleriyle yüzleşe-meyecek kadar sıradan bir kadındı o!
Aslında Raul’a hala kızgındı. Ona göre Polly’nin kendine ait bir hayatı olmamalıydı.
Polly’i çileden çıkaran da bu düşüncesi değil miydi zaten?
Aslına bakarsan Angelos da başta evlenmeye pek niyetli değildi.
Evlenmektense öleyim daha iyi dedi mi hiç?
Imm... Hayır.
Tabii ki demezdi çünkü Angelos, karısını seviyordu. Hem neden kendini Maxie ile
kıyaslıyordu? Sonuçta Angelos ve Maxie birbirlerini sevdikleri için evlenmişlerdi, Maxie
taşıyıcı anne olduğu için değil!
Maxie’nin ziyaretinden sonra Polly günün geriye kalanının telefonun başına beklemekle
geçirdi. Raul’la konuşmalıydı ama nasıl? O gece söylediklerini hatırladıkça ona olan öfkesi
daha da büyüyordu.
Klinikten aynlalı neredeyse üç hafta olmuştu. Artık yaptığı hatanın farkındaydı. Raul’u
arayıp ne kadar aptalca bir evlilik kararı aldıklarını söylemeli ve bu işi bir an önce çözmeliydi.
Belki başladıkları yere geri döneceklerdi ama en azından bu itiraf, Raul’un ona beslediği kini
azaltabilirdi.
Saat dokuzu geçiyordu. Titreyen ellerini telefona uzattı ve RauFun numarasını tuşladı.
Ben Polly.
Telefondan uğultu halinde sesler geliyordu.
Raul?
Duydum. Neredesin sen?
Önce telefonda konuşmamızın daha iyi olacağını düşündüm. Notumu aldın mı?
Üç sayfalık bir mektuptu o, not değil.
Benim hakkımda bu şekilde konuştuğunu duyunca çok üzüldüm.
Mektubunda yazmışsın bunu. O gün Digby’e içimi döküyordum. Senin bizi dinleyeceğini
hiç düşünemedim. Oğlum nasıl? Oğlumuz Raul.
Bunu söylemek çok zor.
Neden?
Çünkü bizim demek bir şeyler paylaşmak demek. Biz seninle ne am ne de mekanı
paylaşıyoruz.
Polly’nin benzi atmıştı. Telefonu elinde tutmakta güçlük çekiyordu. Yutkundu. Ben... Seni
zorla evliliğe sürüklemek istememiştim.
Desene o yüzük kazara parmağına girdi!
Polly sehpanın üstünde ışıl ışıl parıldayan altın yüzüğe baktı. Neredesin Raul?
Arabamda. Lafının devamını getir.
Evli kalmak zorunda değili?! Bir an duraksadıktan sonra, Klinikten ayrıldığım için bana
hala kızgınsın, değil mi? diye sordu. Muhtemelen evet.
Sana artık güvenemeyeceğimi düşündüğüm için ani bir kararla kliniği terk ettim. Başka bir
yol bulamadım.
Sen zaten dürtülerine göre hareket etmeye meyillisin! Üzgünüm ama bu konuşma, beni
daha çok sinirlendiriyor!
Telefonu kapatmıştı. Polly kaşlannı çatarak telefonu yerine koydu ve birkaç dakika olduğu
yere öylece bekledi. Belki Raul geri dönüp arar diye... Ama telefon çalmamıştı.
Luis’i kontrol etmek için yerinden kalktı. Oğlu mışıl mışıl uyuyordu. Mutfağa geçti ve
etrafı dağınıklığını topladıktan sonra oğlunun sütünü hazırladı. Raul’un sesi bir an olsun
kulaklarından gitmiyordu. Öfkeli, nefret ve kin dolu...
Zil sesiyle irkildi. Bu saatte gelen Maxİe’den başkası olamazdı. Hızlı adımlarla kapıya
yöneldi ve megafondan kimin geldiğini kontrol etmeden düğmeye bastı. Maxie neden onu iki
kez görmeye gelmişti ki? Acaba ters giden bir şeyler mi vardı? Sabırsızlıkla kapının eşiğinde
Maxie’yi bekledi. Asansörün kapısı açıldı ancak o da ne? Gelen Maxie değil, Raul’du!
Raul kömür karası gözlerini Polly’e dikerek, İyi bir azan hak ettin! Megafonun var ama
zahmet edip de kimin geldiğini sormadan kapıyı açıyorsun, dedi.
Polly kem küm ederek, B-ben... Maxie geldi sandım, dedi.
Senin aklın yok mu? Ben hırsız da olabilirdim. Üstelik İddiaya girerim evde de
yalnızsındır!
Polly başıyla onayladı ve yutkundu. Tanrım! Bu haldeyken bile ondan gözlerini
alamıyordu. Füme takım elbisesi ona ne kadar ya-kışmıştı?
Burada olduğumu nasıl Öğrendin?
Telefon numaranı biledikten sonra nerede olduğunu öğrenmek benim için çocuk oyuncağı.
Seni neden o kadar uzun süre hatta beklettim sanıyorsun?
Ah Polly! Ne kadar saftı!
Angelos Petronides bunun hesabını verecek.
Angelos mu? Maxie’nin kocası. Onu tanıyor musun?
Elbette. Bu binanın sahibi o. Angelos’un böyle bir şeye alet olacağına asla inanmazdım
ama anlaşılan o ki- Polly sözünü keserek, Hayır! Onun bu işle alakası yok. Ben onunla
tanışmadım bile. Maxie’den bana kalacak bir yer vermesini istedim o da beni buraya getirdi.
Hem zaten buranın başında duracak birine ihtiyaçları varmış. Senin Angelos’u tanıdığını
Maxie de bilmiyor. Benden Angelos’a eski bir arkadaşı olarak bahsetmiş, dedi.
Duraksadı, çünkü Raul onu dinlemiyordu. Gözlerini Polly’e dikmiş onu inceliyordu. Polly,
Raul’un bakışlarıyla oldukça tedirgin olmuştu. Kollarını birbirine kavuşturduktan sonra, Daha
önce kimse sana birine dikkatle bakmanın ayıp olduğunu öğretmedi mi, diye sordu.
Bunun üzerine Raul kahkahayı patlattı. Cazibeli bir kadından bir anda günahkar bir zayıfa
döndün. Ayrıca karıma bakmamın neresi ayıp?
Polly’nin yanakları kıpkırmızı olmuştu. Terlemişti. Başını öne eğdi, çünkü nereye bakması
gerektiğini bilmiyordu. Raul’un, gözlerindeki aşkı ve tutkuyu görmesinden korkuyordu. Evet,
Raul evlendikleri günden itibaren Polly’nin rahat etmesi için elinden ne geliyorsa yapmıştı
ama bunların hepsi oğlu içindi, Polly için değil! Hiçbir zaman normal bir eş gibi
davranmamıştı.
Kapıda dururken Polly birden yarı çıplak olduğunu fark etti. Tanrı aşkına neden bu kadar
aptaldı? Hangi erkek karşısında yarı çıplak bir kadın görse böyle davranırdı. Utancından yerin
dibine girmişti.
Ben üzerime bir şeyler alıp geleyim, diye mırıldandı. Raul Polly’i kolundan yakalayarak,
Önce Luis’i görmek istiyorum, dedi. Polly başıyla onayladı ve Raul’u Luis’in odasın
götürürken, Maxie’nin kocasına kızgın değilsin, değil mi? diye sordu.
Karısı yüzünden utanç verici bir duruma alet olan bir adama elbette kızamam. Angelos bir
Yunan ve geleneklerine çok bağlıdır. Karısının, benim kanmı ve çocuğumu sakladığını bilse
eminim ki ona kızar.
Tam olarak böyle olmadı.
İşin içinde şiddet, ya da kötüye kullanma olmadığı sürece kan koca arasına girmem.
Raul! Gerçekten düşünmek için yalnız kalmaya ihtiyacım vardı.
Raul Polly’nin elini bıraktı. Düşünmek için bensiz geçirdiğin tam sekiz ayın vardı Polly.
Ama ilişkilerinin gidişatı son birkaç hafta içinde değişmişti. Artısını eksisini düşünmeden
evlenmişlerdi ve Polly, yaptığı hatayı çok geçmeden fark ettiği için kaçmıştı ancak kaçmanın
çözüm olmadığını ve bu meseleyi halletmek için eninde sonunda Raul Ta yüzleşmesi
gerektiğini biliyordu. Her ne kadar onunla yüzleşecek gücü kendinde bulamasa da...
Digby benim eski bir dostum. Duyduğun konuşma iki arkadaşın dertleşmesinden başka bir
şey değil. Eminim sen de Maxie’yle benim hakkımda konuşmuşsundur ama ben senin gibi üç
sayfalık bir notla bu meseleyi çözmeye çalışmadım, değil mi?
Hımhım... Ama- Raul, Polly’nin sözünü keserek, Ne ama? Ah şu kadınlar, neden sıkışınca
ilk akıllarına gelen şey kaçmak, diye yakındı.
Evet hatalıyım. Kalıp seninle konuşmalıydım..
Bir tomar kağıdı masanın üstüne bırakmadan önce! Seni son kez uyarıyorum. Bir daha
oğlumu bana karşı silah olarak kullanmana izin vermeyeceğim Polly.
Bu sırada Luis uyandı. Raul, oğlunu güvenle kucağına aldı ve gülümseyerek İspanyolca bir
şeyler fısıldadı kulağına. Az önceki sert adam gitmiş, yerine merhametli bir baba gelmişti.
Ben biberonunu getireyim. Luis’in odasına gitmeden yatak odasından bir battaniye aldı ve
oğlunun loş ışıkla aydınlatılmış odasına girdi. Raul, Polly odaya girince ona yer vermek için
sandalyeden kalktı ve Luis’i annesinin kollarına bıraktı.
Tann aşkına ne çabuk büyüyor!
Polly gülümsedi ve bir an duraksadıktan sonra, Luis’i sana karşı asla silah olarak
kullanmayacağımı bilmeni isterim, dedi. Raul, Kullandın bile, dedi hiç çekinmeden ve
parmaklarım Luis’in saçlarında gezdirerek, Karı koca arasındaki kavgalarda çocuk, her zaman
silah olarak kullanılır. Bunu akimdan çıkarma. Annen ve baban ayrıldığında, baban seni
yanına aldı ve annenden ayrı kaldın. Neden? Çünkü baban, seni annenden uzak tutarak
kendince anneni başka biriyle beraber olduğu için cezalandırdı, dedi.
Anlaşılan o ki Raul, Polly’nin geçmişiyle ilgili anlattıklarını hala hatırlıyordu. Polly boğuk
bir sesle, Sanırım evet, dedi.
Aşk yerini nefrete o kadar kolay bırakır ki... Hiçbir aşk sonsuza dek sürmez.
Sürdüren insanlar var ama... Gözlerini Raul’dan kaçırarak sözlerine devam etti. Telefonda
ne söylediğimi hatırlıyorsun, değil mi? Evli kalmak zorunda değiliz.
Meraklı bakışlarını Raul’a çevirdi. Ondan bir cevap bekliyordu. Raul, Hatırlıyorum, dedi
homurdanarak.
Ben Luis’i yatırayım. Sen de istersen salonda dinlen biraz. Aradan yaklaşık on dakika
geçmişti. Luis sonunda uykuya dalmıştı. Polly, eğildi ve oğlunun kulağına, Seni çok
seviyorum benim en kıymetlim, diye fısıldadı.
Salona girdiğinde Raul şöminenin önünde oturuyordu.
Bu odayı hiç sevmedim. Bu kadar güzel bir manzarası varken pencereleri kapatmak tam
delilik!
Maxie’nin yükseklik korkusu var. Bu yüzden camlar kapalı. Raul- Raul, Polly’nin lafını
bitirmesine müsaade etmeden, Senden boşanmayacağım Polly, dedi. Polly’nin boşanmak için
ondan para isteyeceğini mi düşünmüştü? Polly’nin yüzü öfkeden kıpkırmızı olmuştu. İstersen
boşanma davası açmayız. Evliliği iptal etmek için başvururuz. Böylece hiç evlenmemiş gibi
oluruz.
Raul gözlerini kısarak, İptal mi? diye sordu.
Neden olmasın? Bu işten kurtulmanın en kolay yolu bu.
Bir dakika. Durum bu: Kısa bir süre önce benimle evleniyorsun ve beraber tek bir gün dahi
geçirmeden fikrini değiştiriyorsun? Hayır, durura senin anlattığın kadar tuhaf değil. Evlenmek
istemediğini bile bile seni evliliğe mecbur etmem, başlı başına bir hataydı. Hata yaptığımı
kabul-
Raul, Polly’nin sözünü keserek, Kabul ediyorsun ama çok geç, dedi.
Hiçbir şey için geç değil. Beraber yaşamadık bile. Raul, Polly’e tuhaf tuhaf bakıyordu.
Neden bana çıldırmışım gibi bakıyorsun? Benimle evli olmak istemiyorsun Raul. Gerçek
bu.
Ama seninle evli olduğumu da kabul ediyorum!
İkimiz de bundan daha iyisini hak ediyoruz Raul. Acele ettik. Acele etmedik ben bir an
önce olup bitmesini istedim, çünkü sen kararlıydın. Bu yüzden beklemenin bir anlamı yoktu.
Yeniden özgürlüğüne kavuşunca daha mutlu olacaksın. Özgürlük bir ruh halidir. Bu evlilik
hayatımda en ufak bir değişikliğe bile neden olmadı. Benim karımsın ve çocuğumun
annesisin. Sana verebileceğim en iyi tavsiye, bu duruma bir an önce alışmaya çalışman.
Polly dudaklarını ısırarak, Anlamıyorum, dedi.
Anlamazsın, çünkü bazen gereğinden fazla konuşuyorsun, gatita...
Ne demek o?
Gatita mı? güldü ve Polly’e yaklaştı Sevimli kedi demek. Yüzünün şekli ve iri mavi
gözlerin bana hep en umulmadık anda pençelerini çıkaran bir kediyi hatırlatıyor.
Hayatı boyunca hep etrafındaki insanlardan daha küçük olan Polly, adının küçük, sevimli,
tatlı gibi sıfatlarla anılmasından hiç memnun değildi.
Sence ben neyim? Nasıl biriyim?
Ah bir bilsem seni çekici kılan şeyin ne olduğunu... Hem o zaman cazibene de
kapılmazdım.
Polly kaşlarını çatarak, Sen benim cazibeme kapılmadın ki, dedi.
Dürtülerimi ustalıkla kontrol edebilirim Polly ama itiraf etmeliyim ki Vermoııt’ tayken seni
kollarıma almamak için kendimi zor tuttum. Önceleri, kamında benim çocuğumu taşıdığın
için sana ilgi duyduğumu sandım ama...
Ama? Polly’nin kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.
Ama şimdi neden en başında seni seçtiğimi anlıyorum. Basit bir hoşlantı değildi bunun
sebebi. Daha derin bir arzuydu, tutkuydu. Bunu anladığımda ise bütün taşlar yerine oturdu.
Polly şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememişti. Kem küm ederek, N-ne, diye sordu. Raul,
Polly’i kollarının arasına aldı ve ona havaya kaldırdı.
Ne yapıyorsun Raul?
Artık evli olduğumuza göre... Dürtülerimi kontrol etmek zorunda değilim.
Beni aşağı indir.
Raul, Polly’nin çığlıklarına aldırış etmeden onu dudaklarından öpmeye başladı. Tanrı
aşkına bu nasıl bir duyguydu böyle? Dudakları kor alevler içinde yanıyor gibiydi.
Raul, bir yandan Polly’i dudaklarından öpüyor, öte yandan elleriyle saçlarını ve yüzünü
okşuyordu.
Seninle sabaha kadar sevişebilirim ama buna henüz hazır olmadığını biliyorum.
Polly’i kucaklayarak koridorun sonuna getirdi.
Beni nereye götürüyorsun?
Sabırlı ol. Yatak odasına girdi ve koluyla ışığı kapattıktan sonra onu yatağın üzerine
bıraktı. Polly, yerinden doğruldu. Gerçekten seninle beraber olacağımı mı düşünüyorsun
Raul?
Hımhım. Çünkü benim karımsın.
Ama bu normal bir evlilik değil.
İşte asıl sorunumuz da bu. Evliliğimizi bir an önce normal bir evlilik yapmalıyız. Ceketini
sandalyenin üstüne fırlattıktan sonra, Nasıl başladığımızı unutalım gitsin, dedi.
Polly, Raul gibi yakışıklı bir adamın gözünün önünde soyunmasına aldırış etmeden, Bir
şeye başladığımız yok! Seninle tanışmadan önce hamileydim, diye bağırdı.
İşleri karıştırmaya çalışma Polly. Sen benim bebeğime hamileydin. Bu yüzden birbirimize
yakınlaştık.
Vermont’tayken mİ?
Hımhım.
Sen en başında beri işine geldiği gibi davrandın Raul.
Tıpkı bir cadı gibi tepemde dırdır etme.
Polly öfkeyle, O zaman benimle ciddi konuş, diye bağırdı. Geçmiştense şimdiyle alakalı bir
şeylerden konuşmaya ne dersin? Vermont aylar önceydi ve o zamanlar çocuğumu aldıktan
sonra seninle yolumu ayırmayı düşünüyordum ama o köprünün altından çok su aktı.
Gömleğini çıkarırken Polly, Seninle yatak odamı paylaşmaya hazır değilim, dedi.
Raul,Merak etme ben seni hazırlarım, dedi gülerek.
Polly, Raul’un yüzüne bakmadan arkasına yaslandı ve kollarını birbirine kavuşturduktan
sonra, Ben hazır değilim dedim. Bu gece evliliğimize son vermeyi düşünürken... Kusura
bakma ben seks konusunda senin kadar rahat değilim, dedi.
Bunu duyduğuma sevindim.
Üstelik... Daha önce hiç kimseyle beraber olmadım.
Oda bir anda sessizliğe bürünmüştü. Gerçekten mi? diye fısıldadı Raul.
Hımhım... Daha önce hiç sevgilim olmadı.
Bu mümkün değil.
Mümkün işte! Polly utancından yerin dibine girmişti.
Yüzüme bak Polly!
Ne var? Bazı kadınların hiç seks deneyimi olmaz işte...
Raul, Polly’nin yanma geldi. Ama üniversitedeydin... Yani en azından bir kişiyle
çıkmışsındır.
Teklifler aldım ama sadakat olmadan kimseyle beraber olmam. Sadakat kelimesi ise
bugünlerde pek çok erkeği korkutur oldu. Evet, bazılarına göre ben geri kafalıyım ama
düşüncelerimden utanmıyorum.
Hala bir anlamda bakiresin yani... Çok şaşırdım ama senin ilk sevgilin olarak bu durumun
üstesinden gelebilirim. Sanırım kocan olarak benim sadakatimden şüphe etmiyorsundur.
Polly yutkundu, Ama sen bana bağlanmak istemiyorsun. Zamanla alışırım.
Beraber olursak bana karşı hep sadık ve dürüst olmanı beklerim Raul.
Hiçbir kadın bana ne yapacağımı, ya da nasıl davranacağımı söyleyemez. Buna sen de
dahilsin.
Polly olduğu yerde öylece kalmıştı. Bence bir kadına bağlı kalmak senin yapabileceğin bir
şey değil.
Raul sinirle yere fırlattığı gömleğini giymeye başladı. Sonunda başka bir silah daha buldun
Polly. Tebrikler! Sana hiç zorlanmadan karısını, ya da kocasım aldatan bir düzine insan
gösterebilirim. Onlar söz vermedi mi sanıyorsun?
Ama bu- Raul, Polly’nin sözünü keserek, Bu evlilik deneme süresinde Polly. Her yeni ilişki
gibi, dedi. Sinirli bakışlarını Polly’e dikerek, Benden uslu bir çocuk gibi davranmama mı
bekliyorsun? Ah tabii ya uslu çocuk olursam seninle yatabilirim, öyle değil mi? diye sordu.
Öyle demek istemedim Raul!
Şimdiye kadar demek istediğin her şeyi dedin Polly. Yeter! Normal bir eş gibi davranmayı
kabul etmiyorsan benden de normal bir koca olmamı bekleme!
Polly Raul'u ne kadar sinirlendirdiğinin farkındaydı. Raul ceketini alıp tam odadan çıkmak
üzereydi ki Polly kolundan tuttu. Raul, ben- Raul sözünü keserek, Önce oğlum üzerine
pazarlık ettin, şimdi de sekste mi sıra? diye sordu. Polly, Raul’a dik dik baktı. Gözlerinin
ışıltısında kaybolmamak elde değildi.
Hayır!
Raul, Polly’e belinden sarıldı ve başını göğsüne bastırdı. Polly, Raul’un parfümünün
kokusunu duyabiliyordu. Bana ne yapacağımı söyleyemezsin. Gereksiz ve saçma sözler
istemem benden. Akıllı bir eş, bedenine değer biçmez!
Ben değer biçmedim ki!
Ne dedim ben? Deneme süresinde olan bu evlilik, ben değil! Polly nefes alamıyor gibiydi.
Raul sözlerine devam etti. Seninle ben,,, Ateşle barut gibiyiz. Alev almamız an meselesi
Polly.
Neden bahsediyorsun sen?
Raul, Polly yatağa iteledi. Şimdi göstereceğim neden bahsettiğimi. Polly’i dudaklarından
öpmeye başladı. O kadar narindi ki onu öpmeye, ona dokunmaya kıyamıyordu. Ellerini
saçlarında gezdirdi. Polly ise dikkatle Raul’u izliyordu. Güçlü kasları, geniş omuzları ve
kömür karası gözleri...
Polly çok güzelsin.
Polly kendini Raul’un öpücükleri karşısında o kadar savunmasız hissediyordu ki ona dur
diyemiyordu ancak dur demesi gerektiğinin farkındaydı. Raul...
Raul, elini yavaşça Polly’nin dudaklarına götürdü ve onu Öpmeye devam etti. Aradan
birkaç dakika geçmeden Raul yataktan kalktı. Buda neyin nesiydi? Polly’le oyun mu
oynadığını sanıyordu? Polly, şaşkın ve ürkek bakışlarını Raul’a çevirdi. Ondan bir açıklama
bekliyordu. Sandalyeye fırlattığı ceketini parmağının ucuyla aldı ve kapıya yöneldi. Tam
çıkmak üzereydi ki arkasını dönüp alaylı bir tavırla, İstediğim zaman yaparım, dedi.
Ne demek istediğim zaman yaparım? Ben istemeden hiçbir şey yapamazsın.
Ah tabii ki gatita... Son beş dakikadır yaşadıklarımız sana hiçbir şey öğretmedi mi?
Tutkularına kolaylıkla esir olabilen bir kadınsın Polly. Yakın zamanda bana, seninle aynı
yatağı paylaşmam için yalvarırsan hiç şaşırmam.
Polly duyduklarına inanamamıştı. Yaptıklarının hepsi onu denemek için miydi? Bu nasıl bir
aşağılamaydı? Kahretsin! Zaaflarına yenik düşmüştü ve daha da kötüsü, Raul ’un o zaaflardan
artık haberi vardı.
Raul kapıdan çıkmak üzereyken, Yarın bir araba yollar seni aldırırım. Yarın akşam eve
uçuyoruz Bayan Zaforteza, dedi ve çıktı. Polly kapının arkasına geçti ve yumruklarını sıktı.
İçinden hıçkıra hıçkıra ağlamak geliyordu. Rauldan nefret ediyordu ama kendinden daha çok
nefret ediyordu. Sonuçta Raul, onu öptükten sonra hiçbir şey olmamış gibi arkasını dönüp
gidebilmişti ama ya Polly?
Onun için hiçbir şey o kadar kolay değildi...
-ALTINCI BOLUM
Polly, Raul’un özel uçağına bindi ve kabindeki yerini aldı. Luis, çoktan uyumuştu. Raul ise
henüz gelmemişti, anlaşılan o ki geç kalmıştı.
Polly göz ucuyla kapıda Raul’u bekleyen hostese baktı. Adı Irena’ydı ve modellere taş
çıkaracak güzellikteydi. Yaklaşık yarım saat geçmesine rağmen Polly’le tek kelime dahi
etmemişti. Görünen o kİ hemcinslerine karşı ilgisiz bir kadındı.
Luis’i izlerken merdivenden gelen ayak seslerini duydu. Başını çevirdi ve Irena’ya baktı.
Raul geliyor olmalıydı. Yutkundu ve başını Öne eğerek kabindeki halıyı incelemeye koyuldu.
Özür dilerim geç kaldım. Raul, uyuyan oğluna bakarak, Neyse ki Luis huzursuz bir çocuk
değil, dedi.
Bence sen onun henüz huzursuz hallerini görmedin desek daha doğru olur. Gecenin bir
yansı beni uyandırdığı günler yok değil.
Raul güldü ve Polly’nin tam karşısına geçerek oturdu. Geçen gece, Polly’i en zayıf
yerinden yakalamış ve ona iyi bir ders vermişti. Polly, Raul’a bakmamaya çalışıyordu ancak
nafile... Yumruklarını öylesine sıkmıştı ki tımaklannın avuçlarının içine battığını
hissediyordu.
Raul çenesini yukarı kaldırarak, Evdeki bütün hizmetçiler onun etrafında dört dönecek
merak etme. B öylece sen de geceleri rahat edersin, dedi.
Polly, Raul’un yüzünde en küçük bir kızgınlık emaresi görememişti. Gayet rahat ve
keyifliydi. Hiçbir şey olmamış gibi yolculuk süresince gidecekleri çiftliği Polly’e anlatmıştı.
Uçak iniş yaptıktan sonra Raul Önce kendi emniyet kemerini açtı, daha sonra Polly’ninkini
açmak için ona doğru uzandı. Polly birden telaşla, Ne yapıyorsun? diye sordu.
İyi bir eş olmanın ilk kuralı: Bana çok kızmış olsan bile beni gördüğünde sanki aramızda
hiçbir şey olmamış gibi davranacaksın.
Ah... Bir anın ötekine uymuyor Raul. Geçen gece bana kızmış- Raul Polly’nin sözünü
keserek, Yatakta reddedilmeye alışkın değilim. Beni reddettiğin için sana karşı kaba bir
üslupla konuştum o gece.
Ben sadece nasıl hissettiğimi açıklamaya çalıştım.
O ciddiye alacağım bir açıklama değildi Polly. İkimiz de birbirimizi istiyoruz ve
parmağında kendini garantiye aldığının açık bir göstergesi var. Cinsellik, sadece fiziksel bir
ihtiyaç. Yani aramızı bozacak kadar önemli bir konu değil.
Polly şaşkınlıkla gözlerini kırptı. Önemli değil miydi? Eliyle Polly’nin çenesini tuttu ve
başını kaldırdı. Benden daha fazlasını bekleme Polly. Seni hayal kırıklığına uğratırım. Onun
yerine elimizde olanlarla yetin.
Pardon? Elimizde olan neymiş?
Raul, cevap vermeden Polly’i kollarının arasına aldı ve dudaklarından öpmeye başladı.
Polly, kendini Raul’un öpücüklerinde kaybetmişti. Evet, Raul ona aşık değildi ancak Polly’e
kadın olduğunu hissettiren tek erkekti o. Raul, öptükten sonra Polly’i serbest bıraktı. Tanrım!
Nasıl bir duyguydu bu? Heyecandan hızlı hızlı nefes alıp veriyordu.
En azından bir başlangıç noktamız var, gatita. Devamını getirmek için bu yeter. Yutkundu
ve Polly’ e bakarak, Sanırım biraz dinlensen iyi olacak, dedi.
Dinlenmek mi?
Uzun bir yolculuk bu. Çok yorgun görünüyorsun.
Peki Luis?
Raul kendinden emin bir tavırla, Ben ona birkaç saat bakabilirim, dedi. Polly güçlükle
yerinden kalktı. Bacakları tir tir titriyordu. Uyumak için içerdeki kabine geçti. Kahretsin, diye
söylendi içinden. Raul, onu küçük bir kız çocuğu gibi basit bir öpücükle sepetle-mişti.
Tanrım! Neden bu adamın nerede ne yapacağını tahmin etmek mümkün değildi?
Yatağın bir kenarına kıvrıldı. Gerçekten de çok yorulmuştu. Biraz uyku, sinirlerini
yatıştırmaya da iyi gelecekti.
Gözlerini açtı ve etrafına bakındı. Sabah olmuştu. Luis’in doğumundan sonra ilk defa
deliksiz bir uyku çekmişti. Acaba Luis ne yapıyordu? Hızla yerinden kalktı ve onu bekleyen
manzaradan habersiz kapıyı açtı.
Polly kapıyı açınca gördükleri karşısında şaşkına dönmüştü. Irena, bir elini Raul’un
omzuna atmış onunla İspanyolca sohbet ediyordu. Luis ise babasının kucağında. Polly sinirle,
Neden beni daha erken uyandırmadın Raul? diye sordu.
Çünkü çok yorgundun. Irena sağ olsun yardım etti bana.
Polly kıskançlıktan çıldırmak üzereydi. Irena’nin nasıl yardım ettiği ortadaydı! Kaç saattir
oradaydılar? Raul, Polly’i Irena için mi göndermişti? Neden Irena patronuyla bu kadar
samimiydi?
Polly aklındaki sorulara cevap bulmaya çalışırken Raul yerinden kalktı ve oğlunu beşiğine
koyarak, Tıraş olmam lazım, dedi.
Sen uyudun mu bu gece?
Yeteri kadar uyudum.
Bu sırada Irena hayranlıkla, Kocanız tam bir atom karınca hanımefendi ama merak etmeyin
yeteri kadar dinlendi, dedi.
Polly umursamaz bir tavırla kabine girdi ve yatağın üzerine bıraktığı eşyaları toparlamaya
başladı. Raul çoktan banyoya girmişti. Aradan on dakika geçtikten sonra Raul sonunda
banyodan çıktı.
Irena’yla yattın mı?
Raul donuk bir ifadeyle, Bana bu soruyu sormadığını söyle Polly, dedi. Polly dudaklarını
ısırarak, Geçen gece söylediklerinden sonra... Neden etrafında dolaştığım merak ediyorum,
dedi.
Bu soruyu hiç sormamış ol Polly. Yoksa sinirlerime hakim ola-mayabilirim.
Sana güvenmi- Raul, Polly’nin sözünü kesti. Bu ne saçma bir kıskançlık? Şunu aklına sok
Polly: Ben çalışanlarıma beraber olacak kadar seviyesi düşük bir adam değilim. Şu an
hayatımda olan tek kadın sensin, dedi dişlerini sıkarak.
Buna inanmak istiyorum ama...
Ama ne? Irena’yı kıskanıyorsun işte. Dur tahmin edeyim neden kıskandığını. O, olgun ve
cazibeli bir kadm gibi giyinirken sen ergen gibi giyinmeye devam ediyorsun. Büyümek
istemeyen bir ergen! Polly şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememişti. Raul, yatağın üzerindeki
elbiseyi eliyle işaret ederek, Şuna baksana! Üç yaşındaki çocuk giysisi. Yakasında çiçekleri
olan dümdüz bir elbise, dedi.
Çünkü çocuk giyim mağazasından almıştım onu. Çünkü kadın giyim mağazalarında benim
bedenime göre kıyafet bulunmuyor pek. On üç yaşındaki bir hippi gibi görünmek istemediğim
için de sade kıyafetler seçmek zorunda kalıyorum.
Raul omuzlarını umursamaz bir tavırla silkerek, Pekala, buna bir çözüm bulacağım, dedi.
Ben onu kıskanmıyorum. Konuyu değiştirmeye çalışma. Konuyu değiştirmeye
çalışmıyorum Polly. Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Mantıklı ol biraz. Irena,
Venezuelalı bir kadın ve Venezuelılar doğuştan çekici, özgüveni yüksek ve baştan çıkarıcı
olurlar.
Ah Tanrım! Kadınlan boyleyse erkekleri nasıldır kim bilir! Gidince göreceğim!
Raul bunun üzerine Polly’e yaklaştı ve çenesinden tutarak, Benim olan sonuna kadar
benimdir. Başka bir erkeğin yanına yaklaşmasına izin vermektense seni aslanların önüne yem
olarak vermeyi tercih ederim, dedi. Polly bakışlarını Raul’a çevirdi. Bu haliyle ürkek bir
tavşanı andırıyordu.
Ben kıskanç bir erkek değilim ama haysiyetim ve oğluma bırakacağım soyadı benim için
çok önemli.
Polly RauFun söylediklerini başıyla onayladı. Raul, söylediklerinin Polly’i üzdüğünü fark
edince, Aşırı tepki verdiysem özür dilerim. Sen öyle bir kadın değilsin. Öyle biri olsaydın,
seninle evlen-mezdim,dedi.
Öyle bir kadın derken? Nasıl bir kadındı ki Polly? Ah Raul... Yakışıklı, seksi ve güçlü bir
erkekti ancak bir o kadar da kırıcıydı. Hangi kadın yatağında onun gibi bir erkek varken başka
bir adamın yanma giderdi ki
Birkaç gün sonra geleceğim ben çiftliğe, dedi mırıldanarak. Polly, Birkaç gün sonra mı?
Nasıl yani? Nereye gidiyorsun, diye sordu.
Üzgünüm bu gece Karakas’ta kalmam gerekiyor. Yarın ve öbür gün Maracaibo’da
olacağım. Yapmam gereken acil bir iş çıktı. Malum kaç haftadır işlerle ilgilenemiyorum.
Yine, yeniden yalnız kalacaktı. Polly, yatak odasından çıkıp ana kabine geçti. Irena
gözlerini kapıya dikmiş heyecanla Raul’u bekliyordu. Lanet olsun! Hisleri onu yanıltmamıştı
işte! Irena’nın Raul’a ilgi duyduğu gün gibi ortadaydı ancak Raul, kadınların dikkatini
çekmeye o kadar alışmıştı ki Irena’mn ilgisini fark etmemişti.
Polly, suçlayan bakışlarım Raul’a çevirdi. Raul derin bir nefes aldıktan sonra, Anlaşılan o
ki ortada ciddi bir sorun var. Ama inan bana, ben hiçbir zaman onu cesaretlendirecek bir şey
yapmadım, dedi. Polly başıyla onayladı. Tanrım... Kendini hiç bu kadar kötü hissetmemişti.
Polly’nin kalbi acıyordu. Raul’u hiçbir zaman yakından tanıya-mayacak mıydı? Aralarında
hep bir mesafe mi olacaktı? RauFun aklından neler geçtiğini, yüreğinde ne fırtınalar
koptuğunu hiçbir zaman bilmeyecekti. Acaba gerçekten iş için mi gidiyordu, yoksa Polly’den
kurtulmak için öyle mi demişti? Tanrım... Yoksa Raul, Polly’nin gerçek yüzünü görünce fikir
mi değiştirmişti?
Uçaktan indiklerinden bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Uçağın pilotu
merdivenlerin başında elinde şemsiyeyle Polly ve Luis’i bekliyordu. Pilot, Polly’e arabaya
binerken yardım etti ancak anlaşılan o ki ne pilot ne de arabanın sürücüsü İngilizce biliyordu.
Polly’nin Raul’a olan öfkesi bir kat daha artmıştı. Hiç bilmediği bir yere gidiyordu ve
gittiği yerde muhtemelen onunla aynı dili konuşan biri olmayacaktı. Arabanın camından etrafı
seyretmeye başladı. Palmiye ağaçlan yağışın etkisiyle kırılmıştı. Burası hem sıcak hem de
nemli bir yerdi. Bu yüzden Polly’e göre cehennem çukurundan farksızdı.
Aradan çok geçmeden araba, geniş verandalı büyük bir evin önünde durdu. Arabanın kapısı
açıldı ve Polly, Luis’e sarılarak arabadan indi. Koridorda onu bekleyen hizmetçilere baktı.
İçlerinden sanşın ve uzun boylu olan bir kadın bir şeyler söyleyecekmiş gibi Polly’e
yaklaşınca Polly, Üzgünüm ama ben İspanyolca bilmiyorum, dedi.
Adım Condesa Melina D’Agnolo. Raul nerede? Kadın Polly’nin sandığının aksine gayet iyi
derecede İngilizce biliyordu,
O Karakas’ta kaldı.
Kadın hayal kırıklığıyla , Kaıakas’ta mı? diye sordu. Tam o sırada Luis ağlamaya başladı.
Sanşın kadın kaşlannı çatarak, Demek dedikodusu yapılan çocuk bu. Eee? Neyi bekliyorsun?
Sustursana şunu, dedi.
Acıktı da...
Raul ne zaman gelecek?
Birkaç gün içinde.
O halde onu beklesem daha iyi olacak. Çocuğa yukarda bakarsın. Gözümün önünde durup
beni rahatsız etmeyin.
Kusura bakmayın, dedi Polly sinirlenerek.
Bu ne küstahlık. Sana söylenileni yap, yoksa kendini kapının önünde bulursun. Raul gelene
kadar yerine vekaleten ben bakacağım, haberin olsun.
Anlaşılan o ki Melina, Polly’i eve alınacak yeni personelle karıştırmıştı. Polly’e, Raul’un
karısı olduğunu açıklama fırsatı vermeden siyah elbiseli bir hizmetçiye eliyle işaret etti. Yaşlı
kadın Polly’e dudak bükerek baktı,
Seni bakıcı odasına götürecek. Sadece orada yemeğini yiyebilirsin. Çocuğun sesiyle
rahatsız olmak istemiyorum. Anlaşıldı mı? Neden onun yerine vekaleten bakıyorsun?
Aranızdaki yakınlık nereden geliyor?
Melina yeşil gözlerini kısarak, Bu evde kimse bana soru soramaz. Raul’la ben uzun
yıllardır arkadaşız, dedi. Önce Irena, ardından Melina! Rakipleriyle gerçek bir yarış İçindeydi.
Neden bana öyle tuhaf tuhaf bakıyorsun?
Raul’la ben bir ay önce evlendik.
Ne? Nasıl yani? Bu mümkün değil!
Pek tabii mümkün. Yanındaki yaşlı kadın Polly’e, İzin verin de bebeğinizin kamını
doyurayım hanımefendi, dedi.
Polly memnun bir tavırla gülümseyerek Luis’i bakıcının kollarına bıraktı. Melina sinirli
sinirli, Hanımefendi demek? Derhal konuşmamız gerekiyor, dedi.
Neden Raul’a ihtiyacı olduğunda yanında yoktu? Burası onun eviydi ve Polly’i, evin
çalışanlarıyla tanıştırmak da onun göreviydi. Ancak görünen o ki Raul metresine evlendiğini
söylemeyi unutmuştu!
Bence bu pek de iyi bir fikir değil.
İstersen herkesin önünde konuşalım.
Polly hiçbir şey söylemeden Melina’yı takip etti. Antik tasarımlı bir odaya girdiler. Bizim
konuşacak bir şeyimiz yok.
Anlaşılan, Raul seninle bebek için evlenmiş. Doğrusu daha zeki olmanı beklerdim. Raul on
yıl önce bana aşık oldu ama evlenmeyi asla düşünmedi. Ben de ona ders vermek için başka
biriyle evlendim. Bu yüzden karşıma geçip sakın Raul beni seviyor deme, çünkü onun sevdiği
tek kadın benim! Eminim, evliliğin en fazla altı ay sürecek. Raul özgürlüğüne düşkündür.
Kocam öldükten sonra da onun hayatına hiç karışmadım.
O zaman karışmamaya devam et.
Önümüzdeki ay tam iki yüz kişiyle fiestada ilgilenmen gerekecek. Üstelik orada rodeo da
olacak. Daha önce elit insanlarla beraber oldun mu? At binebiliyor musun? Raul’un hostesi
hep bendim ama artık sen olacaksın. Bu işleri tıkır tıkır yapamazsan Raul çok sinirlenir.
Hepsinin üstesinden geleceğime eminim.
Raul eninde sonunda bana dönecek. Sana acıyorum, çünkü Raul birinden sıkıldığında inan
çok acımasız oluyor.
Polly, Melina’nın daha fazla konuşmasına müsaade etmeden, Bence artık gitmelisin, dedi.
Senin yerinde olsam bu konuşmadan Raul’a bahsetmezdim.
Nedenmiş o?
Zaten baş etmen gereken bir sürü sorun var. Doğrusu seni sorunlarla boğuşurken izlemek,
bana çok büyük bir keyif verecek.
Polly, Melina odadan çıkar çıkmaz derin bir nefes aldı. Bu gerçekten zorlu bir mücadele
olacaktı, çünkü rakipleri çok güçlüydü. Melina, tam RauFun tarzına göreydi. Entelektüel,
zarif ve cazibeli...
Hayır! Bu şekilde kendini küçük görmemeliydi. Raul, ona hayatındaki tek kadın olduğunu
söylemişti. Melina’yı düşünüp moralini bozmasına gerek yoktu. RauFun geçmişi onu
ilgilendirmiyordu.
Merdivenlerden çıktı ve birkaç deneme sonrasında bakıcı odasını buldu. Luis, tertemiz
kıyafetleri içinde yatağında yatıyordu.
Odadaki yaşlı bakıcı, Uzun zamandır bu evde çocuk sesi yoktu, dedi. Polly gülümsedi. Bu
RauFun beşiği mi?
Hayır, onun değil. Babasının.
Polly yağlı boya çalışmalarıyla süslenmiş duvarlara baktı ve koridora çıktı. Yağmur
durmuştu. Pencereyi açtı ve toprak kokusunu içine çekti. Etrafa baktı. Bahçenin sonunda
küçük bir kule vardı. Yanındaki hizmetçiye merakla, Bu ne için? diye sordu.
Orası kullanılmıyor efendim.
Ne yazık... Oysa çok güzel bir yer.
Orası lanetli bir yer. Hayaletlerin evi. Polly, şaşkınlıkla hizmetçinin yüzüne baktı. Hala
hayaletlerin var olduğuna mı inanıyorlardı?
Ben kahvaltınızı hazırlayayım. Acıkmış olmalısınız.
Polly o gün öğleden sonra bahçede yürüyüşe çıktı. Masmavi gökyüzü, yemyeşil ağaçlarla
bütünleşmiş gibiydi. Akşam ise güneş banyosu yaparak dinlendi. Dairenin lüks banyosunda
kendini kraliçe gibi hissediyordu, Melina ise kötü bir masal karakteri gibi ortadan bir anda
kaybolmuştu.
Bir ara gözlerini kapattı ve Raul’u düşündü. Acaba telefon edecek miydi? Acaba Melina
gibi güzel bir kadınla baş edebilecek miydi? İçini bir korku sardı.
İyi bir eş olmanın ikinci kuralı: Eve geldiğimde banyoda olmak zorundaysan banyoyu
benim de girebileceğim şekilde ayarla. Mesela, şu ağır kokulu köpükleri at.
-YEDİNCİ BOLUM-
ŞAŞKINLIKLA arkasına döndü. Raul kapının eşiğinde durmuş ona bakıyordu. Yüzünde
her zamanki tebessümü... Işıl ışıl gözleriyle Polly’nin göğüslerini inceleyerek, Çok tatlısın,
dedi.
Polly telaşla yerinden kalktı ve dizlerini göğüslerine doğru çekti.
Bazen on yaşındaki bir çocuk gibi davranıyorsun gatita.'n
Girmeden önce kapıyı çalabilirdin.
Kapı kapalı değildi ki... Kapıya yaslandı ve onu kapattı. Polly’nin kalbi küt küt atıyordu.
Arzularını kontrol etmek kadar zor bir şey yoktu. Çaresiz bakışlarım Raul’a çevirdi. Gri takım
elbisesiyle boyu daha da uzun görünüyordu.
Raul boğuk bir sesle,Beni özledin mi? diye sordu.
Tanrı aşkına seni nasıl özleyebilirim? Daha sabah buradaydın, dedi homurdanarak. Polly
heyecanını bastırmak için nefesini kontrol etmeye çalışıyordu ancak ne kadar başarılı olduğu
tartışılırdı.
İyi bir eş olmanın kurallarını bilmen yetmiyor. Senin adam akıllı bir kursa ihtiyacın var!
Duraksadı. Senden hoşnut edici bir cevap alabilmek için ne yapmalıyım? Falakaya mı
yatırmam gerekiyor?
Polly ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Başını öne eğdi. İçinden Raul’a, Metresin
keyfimi kaçırdı, o yüzden böyleyim, demek geliyordu ancak...
Seninle aynı banyoyu paylaşmaya alışkın değilim.
Ah yine başladığımız yerdeyiz.
Başladığımız yer mi? Bir yerden başlamışlar mıydı?
Tanrım! Sadece seninle olmak için döndüğüme inanamıyorum! Öyle mi? Ben acil işinin
benden daha önemli olduğunu düşünmüştüm.
Elbette karımla beraber olmak daha keyif verici.
Hımm... Bir an duraksadı. Bu kadar açık sözlü olmak zorunda mısın?
Raul, Polly’nin tek kelime daha etmesine müsaade etmeden onu kucakladı. Gülerek, Sana
ne demeli? Ukala şey, dedi.
Beni suya bırak çabuk.
Raul, Polly’nin okyanuslar kadar derin mavi gözlerine baktı ve onu yavaşça küvete bıraktı.
O kadar narinsin ki... Seni kırmak istememiştim.
Polly, tir tir titriyordu. Geri çekilerek, Sana karşı neden böyle-yim bilmiyorum, dedi. Yalan
söylüyordu, çünkü neden böyle davrandığını gayet iyi biliyordu. Normalde etrafımdakilere
karşı bu kadar kaba davranmam.
Vermont’tayken çok sempatiktin. Davranışlarında en ufak bir kızgınlık emaresi yoktu ama
şimdi... Sorun ne Polly?
Ne kadar aptalca bir soruydu bu? Polly, elindekileri Raul’un yüzüne fırlatmamak için
kendini zor tutuyordu. Ona deliler gibi aşıktı ancak Raul, bırakın aşık olmayı, aşka bile
inanmıyordu. Bu yüzden Raul’a karşı hissettiklerini ona belli etmemeliydi, aksi takdirde Raul,
Polly’nin zaaflarını kullanmaktan çekinmeyecekti. Üstelik her ne kadar Raul dile getirmese de
Polly, evliliklerinin onun için ayak bağı olduğunun farkındaydı.
Raul ceketini sandalyenin üstüne fırlattı ve kravatı sandalyenin başına taktı. Senin için
bekaretini kaybetmek, sadist bir dişçiye gitmekten farksız, değil mi? Raul üstündekileri teker
teker çıkarıyordu. Üzerinde hiçbir şey kalmamıştı.
Ne yapıyorsun sen? Anatomi dersi mi bu?
Anatomi almaya ihtiyacın mı var?
Polly, Raul’a bakmama çalışıyordu ancak gözlerini ondan alamıyordu. Yutkundu.
Raul alay ederek, Hadi ama Polly, beni utandırıyorsun, dedi. Polly, yanaklarının alev alev
yandığını hissediyordu.
Seni hiçbir şeyden utanmazsın!
Sen gerçekten çok utangaçsın Polly. Oysa Vermont’tayken bana rol yaptığını sanmıştım.
Ben rol yapmam. İstesem de yapamam, çünkü öyle yetiştirilmedim.
.
Ne demek bu?
Polly derin bir nefes aldı. Babam kız çocuklarının ağır başlı, sessiz ve sakin olmasını
isterdi. Rahmetli annem de onunla aynı fikirdeydi.
Hımm, hepsi tamam da sessiz olduğun konusunda şüphelerim var, dedi gülerek. Polly’e
yaklaştı ve parmaklarını sırtında gezdirmeye başladı.
Neden normal insanlar gibi yatakta yapmıyoruz?
Daha da zorlaştırmak için özel çaba sarf ediyorsun bence.
Elini tuttu ve küvete girdi. Polly nefes nefese kalmıştı. Bırak gideyim Raul.
Doğrusu burada yapmayı planlamamıştım. Ben sadece seninle konuşmak için gelmiştim.
K-konuşmak mı?
Telaşlanmana gerek yok. Sadece sana daha fazla yakınlaşmak için...
Sen kadınlarla banyoda mı konuşursun?
Tanrım... Sen ne kadar kıskançsın Polly. Yeni başlayan birlikteliğimize bu şekilde
davranarak zarar verdiğinin farkında değil misin?
Polly’nin rengi atmıştı. Gözlerini kapattı. Lanet olsun! Gözlerini kapattığı an aklına ilk
gelen şey Raul’la beraber olan kadınlardı!
Kıskançlığından kaynaklanan merak dürtüsünü bastırmak için Vermont’tan döndükten
sonra kütüphaneye gittiği günü hatırladı.
Raul’un fotoğrafının olduğu bütün dergileri tek tek okumuştu. Aradan biraz zaman
geçtikten sonra eline bir magazin dergisi geçmişti. Rauf un sarışın bir kadınla çekilmiş bir
fotoğrafının kapak olduğu bir dergi... İşte o gün, aşkının karşılıksız olduğunu anlamıştı.
Sonra, klinikte gece yarısı onu bırakıp başka bir kadının kollarına gittiği gün... Ve Melina
D’Aglono...
Böyle bir kadınla ömrümün sonuna kadar yaşamayacağım. Görünmez bir düşmanla
savaşıyor gibiyim Polly. Ben ne yaparsam yapayım sen benden şüpheleneceksin.
Küvetten çıktı ve havluya sarıldıktan sonra yatak odasına geri döndü. O an Polly, aslında ne
kadar yanlış bir yol izlediğini fark etti. Vermont’tayken Raul onunla beraber olmamıştı, çünkü
Raul’a hiçbir zaman yanına yaklaşacak cesareti vermemişti. Bu yüzden, ona kızmaya hakkı
yoktu. Raul, özgürce istediği kadını koluna takabilirdi. Ona güvenip yeni bir ilişkinin
temellerini atmaktansa Polly, Raul’u sürekli kendinden uzaklaştırıyordu.
Panikle küvetten çıktı ve hemen havluya sarılarak kapıya yöneldi. Raul! Özür dilerim!
Boşver. Biraz temiz havaya ihtiyacım var.
Kapıyı araladı ve Raul’a baktı. Saçlarını kurutup üstünü giymişti. At binmeye mi
gidiyorsun? Hava karardı.
Köpüklü banyona geri dön ve benden koruduğun vücudunun tadını çıkar Polly. Beni yalnız
bırak.
Bak... Özür diledim ama... Sürünmem mi gerekiyor?
Seni kıracak bir şey söylemeden banyoya gir Polly. Sabrımı zorlama!
-
Söyleyeceklerin beni korkutmuyor Raul!
Neden beni sinirlendiriyorsun? Birinin beni eleştirmiş olmak için eleştirmesinden hiç haz
etmem. Üstelik kimse benimle bu kadar kaba bir üslupla konuşamaz. Bir şey söylemek
istiyorsan lafı dolandırmadan direkt söyle. Bulmaca çözecek vaktim yok!
Polly’nin gözünün önüne bir anda Melina geldi. Hayır hayır! Bir an önce bu durumu
düzeltmeliydi. Aksi takdirde Raul’u kendi elleriyle onun kapısına itecekti.
Söyleyecek bir şeyim yok.
Bu kadar kıskanç olduğuna ve bunu da beraber olmamak için bahane ettiğine
inanamıyorum. Bu sabah seni havaalanında bıraktım. Çatışmadan kurtuldum. İçimi huzur
kapladı. Babam da yıllarca böyle yaptı. Sonra düşündüm. Sana her kızdığımda senden
uzaklaşmaya çalışırsam bu evliliğin sonu nereye gidecek?
Raul ben-
Ben konuşuyorum! Sözümü kesme. Şu bitmek bilmeyen kıskançlığın beni çok rahatsız
ediyor. Kocasıyla aynı banyoyu bile paylaşmayan bir kadınla ben ne paylaşabilirim ki?
Geçmişimi ona nasıl anlatabilirim?
Bilmek istemiyorum zaten... Yani...
Bu evliliği sürdürmek için artık kılımı dahi kıpırdatmayacağım. Oğlum var. Başka kimseye
ihtiyacım yok. Hele hele de benimle beraber olmaktan kaçan aptal bir kadına hiç ihtiyacım
yok!
Raul kapıyı açarken Polly, Raul, lütfen, diye mırıldandı. Raul koridora çıkınca
hizmetçilerden birine seslendi ve ona İspanyolca bir şeyler söyledi. Hizmetçi hızla
merdivenlerden indikten sonra Raul arkasını döndü ve Polly’e öfkeyle, Habersiz
gelişlerimden korkmana artık gerek kalmayacak, çünkü eşyalarını başka bir odaya
taşıyacaklar, dedi.
SEKİZİNCİ BOLUM -
Misafir odasını dikkatle inceledi. Hizmetçi, onu utandırmamak için Polly’le göz göze
gelmemeye çalışıyordu. Yeni bir gelinin yatak odasından kovulması kadar utanç verici başka
bir şey olamazdı!
Birkaç saat içinde Polly öfkeden, kine kadar pek çok duyguyu yaşamıştı. Hayatında ilk defa
biri ona bu kadar kızmıştı. Raul’un onunla bu şekilde konuşacağı aklının ucundan bile
geçmemişti. Bakışları, Polly’e ne kadar değersiz olduğunu haykıran sessiz bir çığlık gibiydi.
Daha da kötüsü Raul, Polly’e tam bir baş belası olduğunu ima etmişti.
Her ne kadar son yirmi dört saattir aynı çatı altında olsalar da aslında birbirlerinden
kilometrelerce uzaktaydılar. İçinden bir ses bu durumun üstesinden gelemeyeceğini
söylüyordu. En iyisi Luis’i yanma alıp kaçmaktı! Arkasına bile bakmadan kaçıp Raul’u daha
çok üzmek! Gözyaşları yanaklarından boncuk boncuk süzülmeye başladı. Gözyaşlarını elinin
tersiyle sildi. Sakin olması gerekiyordu.
Evet, belki hayatının geriye kalanını mutlu bir kadın olarak geçi-remeyecekti ancak bu
evde yaşayabilmesi için soğukkanlı olmayı öğrenmesi gerekiyordu, Üstelik ağladıkça kendini
daha çaresiz his-
sediyordu. Bir an kendini Raul’u yerine koydu ve homurdandı. Yakışıklı ve zampara bir
adam, gönülsüzce yaptığı bir evliliği yürütme çabasındaydı ama neyle? Seksle! Neden?
Çünkü tek bildiği buydu!
Onun yerinde başka bir kadın olsa Raul’la beraber olmak İçin elinden geleni yapardı ama o
gönülsüz olmakla kalmayıp kıskançlığıyla da Raul’u bunaltmıştı. Neden olgun bir yetişkin
gibi davranmak yerine aptalca hareketler yapıyordu?
Cevabı basitti: Aşk...
Raul’u seviyordu ve onun yatağına herhangi bir kadın olarak girmek istemiyordu. RauFun
geçmişte ne kadar güzel kadınlarla beraber olduğunu düşününce boğuluyormuş gibi
hissediyordu. O kadınların yanında Polly bir hiçti! Kendini yetersiz hissettiği için RauFdan
kaçıyordu.
Ah keşke Melina’yla aralarında geçen konuşmadan Raul’u haberdar etseydi... Belki o
zaman Raul, Polly’nin neden böyle davrandığını daha kolay anlayabilirdi. Ne yazık ki bu
fırsatı kaçırmıştı ve şu durumda Raul’a Melina’yla konuştuklannı anlatması tam bir delilik
olurdu. Oysa haberi yoktu ki Polly’i falakaya yatırsa bile onu kıskanmaya devam edecekti.
Çünkü o, Raul’a sahip olmak istiyordu. Ruhuna, bedenine, her şeyine...
Aynaya baktı. Gözleri ağlamaktan şişmişti. Banyoya girdi ve yüzünü soğuk suyla defalarca
yıkadı. Sonra hafif bir makyaj yaptı. Biraz parfüm sıktıktan sonra RanFıın ona hediye ettiği
geceliklerden birini giydi. Koridora çıktı ve eski odasına girdi. Yatağın üstüne uzandı. Kapalı
perdelerin arasından görünen ayı izleyerek düşüncelere daldı.
Uyandığında etraf karanlıktı. Koridordan tuhaf sesler geliyordu Saçlarını geriye attı ve ışığı
yaktı. Kapıyı açıp koridora çıktı.
RauFun etrafını hizmetçiler sarmıştı. Anlaşılan o ki yine birine sinirlenmiş, hizmetçilerine
talimatlar yağdırıyordu.
Polly derin bir nefes aldıktan sonra, Raul? Sorun ne? diye sordu. Herkes bakışlarını bir
anda Polly’e çevirdi. Raul suçlayıcı bir ses tonuyla, Hangi cehennemdeydin, diye sordu.
Yatakta... Uyuyordum. Neden?
Bir de soruyor!
Yatak odasına yönelmeden önce hizmetçilerine işlerine dönmelerini söyledi. Bu sırada
Polly, İyi bir eş olmanın üçüncü kuralı, gün batınımdan sonra uyumamak, diye söylendi.
Gün battı çoktan, sabah olmak üzere. Eğildi ve Polly’i kucaklayıp yatağına götürdü. Polly,
şüpheli bakışlarım Raul’a çevirdikten sonra, Neler oluyordu orada? diye sordu.
Raul bir anda ciddileşmişti.01man gereken yerde değildin. Ben de yine kaçtığını
düşündüm.
Kaçtığımı mı? Nereye?
Bilmem. Dışarıda iki helikopter, bir düzine araba ve at var. Bu şartlar altında kaçmak zor
olmasa gerek. Duraksadı. Doğrusu, seni yatağım da bulacağım hiç aklıma gelmemişti.
Bu yüzden kendi odasına bakmadan, hizmetçilerine tüm evi aratmış ve Polly’nin kaçtığını
sanıp ortalığı ayağa kaldırmıştı. Aslında bu, Polly’nin hoşuna gitmişti. Demek ki Raul, onu
henüz tam anlamıyla tanımıyor ve nerede ne yapacağını tahmin edemiyordu. Gitmemi ister
misin?
Hayır, karşımda tam bir zeytin ağacı var.
Zeytin dalı demek istedin herhalde?
Hayır. Benim için giyinip makyaj yapan bu kadar güzel bir kadın... Zeytin ağacı kadar
görkemli ve alımlı... Raul, saçlarını eliyle geri attıktan sonra başını iki yana sallayarak, Ne
saçmalıyorum ben? diye sordu.
Aslında Polly’nin, Raul’un yatağına yatması sessiz bir davetti ancak Raul’un bu davete
nasıl bir cevap vereceğini kestiremiyordu. Belki de artık onunla beraber olmak istemiyordu.
Odayı saran sessizlik Polly’nin canım sıkmaya başlamıştı. Konuyu değiştirmek için, Birkaç
saattir dışarıdaydın herhalde, dedi.
Evet... Komşulardan biri davet etmişti. Her neyse... Ben bir duşa alayım, dedi ve banyoya
girdi. Polly, başıyla onayladı.
Ben de odama gitsem iyi olacak, diye fısıldadı. Raul tam banyoya girmek üzereydi ki
arkasını döndü. Canın nasıl istiyorsa öyle yap.
Polly, Raul’dan bu kadar sert bir tepki beklemiyordu. Onu açıkça reddetmişti! Raul
umursamaz bir tavırla omuzlarını silkerek konuşmasına devam etti. İstersen burada da
uyuyabilirsin. Ardından banyoya girdi.
Polly ne yapması gerektiği konusunda kararsızdı. Odada kalırsa, Raul, zeytin dalının işe
yaradığını sanacak ve şımaracaktı, kalmazsa korkak bir aptal durumuna düşecekti. Bu sırada
Raul duştan çıkmıştı.
Yatağın ucunda uyumaya kalkma, düşersin.
Ayakaltında dolaşmak istemiyorum.
Raul bir an duraksadıktan sonra, Çekinmen gereken hiçbir şey yok gatita. Ben... Biraz
düşüncesizce davrandım galiba, dedi.
Polly, bu beklenmedik itiraf karşısında oldukça şaşırmıştı. Raul sözlerine devam etti.
Aslında senin mutlu olmanı istiyorum.
Öyle mi?
Elbette. Neden bu kadar şaşırdın? Kötülüğünü isteyecek halim yok.
Sen sadece Luis için en İyisini istersin.
Hiç de öyle değil. Luis’in annesi sen olduğun için içim çok rahat.
Polly, kelimelerin boğazına düğümlendiğini hissetti. Bildiği tek bir şey vardı: Artık
istenmeyen bir kadın değildi!
Ben bir kere kaçtım, bir daha kaçmam.
Seni anlayabiliyorum. Klinikteyken endişeye kapıldın ve ne yapacağını bilemediğin için
kaçmak sana makul bir fikirmiş gibi geldi. Neyse ki hepsi geçmişte kaldı.
Ama buraya gelmek benim için hala büyük bir değişiklik.
İnan benim için de zor. Polly’nin yanına oturdu ve parmaklarını dudaklarında gezdirmeye
başladı. Polly’nin kalbi küt küt atıyordu.
Önceleri biraz tedirgindim.
Raul, Polly’nin gözlerinin içine bakıyordu. Gözlerin çok güzel. Seni ilk gördüğümde fark
etmiştim.
Vermont’ta mı?
Hayır. Oradan önce...
Nasıl? Nerede?
Fotoğrafından ve ofiste avukatımla yaptığın görüşme sırasında diğer odadaki aynadan.
Bu hiç dürüst bir davranış değil.
Bunun adı tedbir.
Polly, Raul’un ışıl ışıl gözlerine baktı. Öp beni, diye mırıldandı.
Sana sahip olmak için yanıp tutuşuyorum.
Polly gözlerini kapattı ve kendini Raul’un kollarına bıraktı. Raul’u kendine doğru çekince
Raul, Bu evet mi demek oluyor? diye sordu. Başıyla onayladı ve gülümsedi.
İlk defa yatağımı daha önce kimseyle beraber olmamış biriyle paylaşıyorum. Benim için ne
kadar değerli olduğunu anla...
Bu bir iltifat mıydı, yoksa kinaye mi?
Ancak aptal bir adam düğün gecesinde kinaye yapar. Polly’i arzuyla öpmeye devam etti.
Bir ara başını kaldırdı ve Seni daha çok Öpmek, teninin kokusuna daha çok bulanmak
istiyorum Polly, dedi. Birbirlerini deliler gibi öpüp kokluyorlardı.
Raul, lütfen...
Bana bu arzu dolu bakışlarla bakacağın günleri ne kadar çok bekledim... Ah bir bilsen
Polly. Canın acımıyor, değil mi?
Senin canımı acıtman mümkün mü?
Yavaş yavaş... Acelemiz yok.
Aradan yaklaşık yarım saat geçtikten sonra Raul, Polly’e sımsıkı sarıldı. Artık onundu...
Gördün mü? Beraber olmak için aşık olmak şart değil.
Polly, Raul’a tuhaf tuhaf bakarak, Nereden çıktı şimdi bu? diye sordu.
Bence sen mesajı aldın.
Benden daha fazlasını bekleme mesajı mı bu? Duygularından o kadar korkuyorsun ki sana
acıyorum. Lakin neden sürekli senden bir şey beklemememi ima ediyorsun? Seninle beraber
olduğumdan beri zaten beni pek çok kez hayal kırıklığına uğrattın!
Raul, buz gibi soğuk bakışlarını Polly’e çevirerek, Bu doğru mu? diye sordu. Polly,
yerinden doğruldu ve dizlerini karnına çekti.
Evet... Ama bu senin umurunda mı? Hayır! Bak, Raul benim kaybedecek hiçbir şeyim yok.
Deneme süresinde olduğunu unutma. Deneme süresi mi? Ben mi?
Evet sen! Üstelik şimdiye kadar pekiyi gittiğin de söylenemez. Benimle evlenerek bana çok
büyük bir iyilik yaptığını sanıyorsun... Ama beş ay sonra...
Beş ay sonra ne?
Rahmetli vaftiz annemin mirasını alacağım ve o zaman da seninle mutlu değilsem,
hayatımın geriye kalanım bu mutsuzluk içinde geçirmeyeceğim.
Mutsuzluk mu?
Beni mücevherle mutlu edeceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Evet, mücevherler çok güzel
ama olmazsa olmaz değil. Benim için onlardan daha önemli şeyler var. Saygı, sevgi, ilgi
mesela... Muhtemelen gençken de kadınları elde etmek için hep bu basit yollan kullandın,
çünkü sen baş edemeyeceğin duygularla uğraşmaktan korkuyorsun. Bu ne cüret!
Bunu kendi ağzınla söyledin. Başın sıkışınca kaçmayı tercih ettiğini sen söyledin Raul!
Raul olduğu yerde öylece kalmıştı. Çekmeceyi açtı ve bir pantolon çıkardı. Polly, Raul’un
kendini savunacak kadar bile özgüveni olmadığım biliyordu.
Bak, ben de harika bir kadın değilim. Hatta yaptığım, ya da söylediğim her şeyin seni
rahatsız ettiğinin farkındayım ama bu gece sadece benimle seks yapmak için eve gelmen beni
çileden çıkarıyor. Ben bunu hak etmiyorum. Duygularım var benim.
Raul sinirle pantolonu giyerken, Konu nereye geldi inanamıyorum. Tek söylediğim aşk-
dedi. Polly sözünü keserek, Neden söyledin o halde? diye sordu.
Raul boğuk bir sesle, Bu söylediklerin için pişman olacaksın, dedi.
Hayır olmayacağım! Çünkü artık ben de umursamıyorum. Seni ölesiye seviyorum ve sen
en başından beri bunu biliyorsun. Kalbinde en küçük bir iyi niyet olsaydı bana
Vermont’tayken ümit vermezdin. Aynı şekilde neden seninle evlenmek istediğimi gayet iyi
bildiğin halde Digby’e benim tam bir servet avcısı ve şantajcı olduğumu söyledin. Sen kabul
etmesen de kocaman bir yalanı yaşıyoruz ve ben artık bu yalanın bir parçası olmak
istemiyorum, Raul.
Polly yataktan kalktı ve tam kapıdan çıkmak üzereydi ki Raul, Sana aşk vaat edemem, dedi.
Ama en azından biraz çabalayarak saygı duyabilirsin. Artık seni sevmeyeceğim, çünkü aşk,
bana karşı kullanabileceğin tek silah. Kapı paspası olmaya niyetim yok.
Arkasına bile bakmadan kapıyı çekti. Polly, ne söylediklerine ne de yaptıklarına
İnanabiliyordu. Bu o muydu gerçekten?
Nasıl olmuştu da hıçkırıklara boğulmadan konuşmasına devam edebilmişti? Bu kadar güzel
başlayan bir şey böyle hüsranla bitmek zorunda mıydı?
Odasına girdi ve yatağına uzandı. Kalbi acıyordu. Çok geçmeden odasının kapısı açıldı.
Gelen Raul’du.
Benim de hatalarım oldu Polly ama senin gibi onları inkar etmedim.
Ne demek istiyorsun sen?
Evet, Vermont’ta seni hayal kırıklığına uğrattım ama sen de beni uğrattın. Polly meraklı
bakışlarını Raul’a çevirdi. Dediğin gibi dürüst bir kadın olsaydın bana hamile olduğunu
söylerdin. Ama işine geldiği İçin sesini çıkarmadın. Tıpkı benim gibi... Bence ikimiz de
birbirimizi hayal kırıklığına uğrattık.
Polly yanaklarının alev alev yandığını hissetti. Evet, o da hata yapmıştı. Taşıyıcı anne
olduğunu Raul’dan saklamıştı. Ondan nefret etmesin diye... Yutkundu. Sanırım haklısın.
O geceye gelince... Gerçekten, seks yapmak için eve geleceğime inanıyor musun? Niyetim
sadece seks olsa, neden seninle uğraşayım ki? Buradayım, çünkü yanında olmam gerektiğini
düşündüm. Seni daha ilk günden yalnız bırakmamalıyım dedim.
Polly, utancından yerin dibine girmek istiyordu. Kısık bir sesle, Peki, diye mırıldandı.
Ayrıca beni ayrılık tehditlerinle elinde tutabileceğini mi sanıyorsun?
Polly, kendini hata yaptığı için azarlanan küçük bir çocuk gibi hissediyordu.
Bana surat asma Polly.
Polly yutkundu. Sanırım... Söylediklerinde haklısın.
DOKUZUNCU BÖLÜM
Raul’ UN at binme merkezi çiftlikten yaklaşık bir mil ötedeydi ve etkileyici bir mimariye
sahipti.
Polly, Luis’i bebek arabasına koyduktan sonra sözde sıcak havanın asfalta olan etkisini
keşfetmek için etrafta dolaşmaya başladı. Oysa asıl amacı kocasının nerede olduğunu
bulmaktı. Raul’un ortalarda görünmediğini fark edince ümitsizliğe kapıldı.
Aslında, geçen geceki kavganın ardından Raul’un kilometrelerce uzaktaki bir işin başına
geçeceğini düşünmüştü. Neden mi? Çünkü Raul’u hem sözleri hem de verdiği aşın duygusal
tepkilerle kelimenin tam anlamıyla bıktırmıştı. Neredeydi o muhteşem sabrı, soğukkanlılığı?
Raul’u tuzağa düşürmüştü. Evet, belki Raul bundan sonra duygusal isteklerine hiç cevap
vermeyecekti ama Polly, onu korkaklıkla suçladığı için en azından çiftlikte hep görünürde
olacaktı. Tabii görünürde olması Polly’den uzaklaşmasına engel miydi?
Hayır!
Çiftlik evinin en alt katında, eskiden ofis olarak kullandığı birkaç oda vardı ve evin
hizmetçileri sürekli etrafmdaydı. Gün doğmadan kalkıp at binmeye gidiyordu ve döndükten
sonra da kahvaltı yapıyordu. Gününün geriye kalanını, ya işleriyle meşgul olarak, ya da at
binme merkezinde uğraşarak geçiriyordu. Akşam yemeklerini ise gayet resmi bir hava içinde
beraber yiyordular.
Sanki birkaç gece önce yaşadıkları tamamen unutulmuş gibiydi ama aralarında okyanuslar
kadar uzak mesafeler vardı. Aslında Raul Polly’den uzaklaşmak için çabalamıyordu, sadece
aralarına biraz mesafe koyuyordu. Her akşam Polly’e gününün nasıl geçtiğini ve Luis’in nasıl
olduğunu soruyor ve ona tıpkı bir şeref misafiri gibi davranıyordu. Misafir odasında
uyumasından rahatsız olmadığı bir şeref misafiri,,.
Polly, uzaktan Raul’u sanat heykellerinin önünde kır saçlı bir adamla konuşurken gördü ve
yanma gitmeye karar verdi. Her ne kadar hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışsa da
heyecanı onu çoktan ele vermişti. Raul her zamanki gibi saçarını geriye taramıştı, üzerinde
polo yaka bir tişört vardı.
Güneşin etkisiyle gözlerini kısarak Polly’e baktı. Seni burada görmek ne güzel! Bu cümle,
pek tabii alaylı bir anlam içerebileceğinden Polly nezaketen gülümsedi. Kalbi yerinden
çıkmak üzereydi. Polly heyecanını belli etmemeye çalışarak, Luis’le yürüyüşe çıktık, dedi ve
dilini ısırdı. Tanrım! Ne kadar aptalca bir bahaneydi bu!
Bu Patrick Gorman, Polly. Midillilerin doğum programlarını takip ediyor.
Kır saçlı adam elini Polly’e uzattı ve onunla tokalaşarak, Sizinle tanıştığıma memnun
oldum Bayan Zaforteza, dedi. Polly şaşkınlıkla bağırdı. İngilizsiniz! Sanırım bu da New
Castle aksam.
Tam üstüne bastınız!
Polly gülerek, Ben de Blyth’de doğdum ama annem ve babam ben altı yaşındayken güneye
göç etmiş, dedi.
Bu yüzden aksanınızda en ufak bir Geordie izi yok. Patrick memnuniyetle gülümsedi ve
bebek arabasında yatan Luis’e eğilerek, Bebekleri çok severim ben! Tannm! Ne kadar küçük,
değil mi? diye sordu.
Aslında yaşına göre oldukça büyük. Polly, Patrick’le tanıştığı için çok memnundu, çünkü
Raul’la aralarındaki buzlan eritmek için yardımcı olabilirdi,
Patrick neşeyle, Benim yeğenim de bir yaşında ve en son gördüğümde epey büyümüştü,
dedi.
Luis yemek yemek ve uyumak dışında bir şey yapmıyor.
Ah ne kadar güzel! Eğleneceğiniz bir bebeğiniz var. RauFun birkaç telefon görüşmesi
yapması gerekiyor. Bu sırada bana etrafı gezdirir misiniz?
Raul dişlerini sıkarak,Görüşmeler, biraz daha bekleyebilir. Ben sizi gezdiririm, diyerek
araya girdi. Polly, göz ucuyla Raul’a baktı. Buna vakit ayırabileceğine emin misin?
Raul, kolunu Polly’nin omzuna attı. Neden olmasın?
Patrick önden giderken Polly Raul’a, Yanlış bir şey mi söyledim? diye sordu.
Üç gündür benimle konuştuğundan daha fazlasını iki dakikada yabancı bir adamla
konuştun ancak Patrick’le arandaki mesafeyi korumanı öneririm.
Neden?
Onun bu çekici davranışlarına kanma, o tam bir zampara.
Çok hoş bir adam gibi görünüyor ve Luis’le de çok ilgili.
Bu sadece bir uyarıydı Polly. Polly, RauFun neden böyle bir uyan yapma gereği gördüğünü
anlayamamıştı. Kaşlarını çatarak Raul’a baktı.
Raul konuyu değiştirmek için, Aslına bakarsan sen bu ahıra daha önce gelmeliydin.
Taşrada yetişmiş İngiliz kadınlan, genellikle atlara çok meraklı olur. Hatta midillilerini okula
bile götürürler, dedi ve gülerek, Sanınm sen de iyi bir binicisin, diyerek konuşmasına devam
etti.
Raul, Polly’nin at binmeyi bildiğini varsayarak çok memnun olmuştu. Polly, bu
memnuniyeti bozmamak için, Imm... Evet, diyerek kem küm etti.
Zaten şimdiye kadar at binmeyi bilmeyen tek bir İngiliz kadınıyla bile karşılaşmadım.
Atlar, hayatımda çok önemli bir yere sahiptir. Bak, ortak bir ilgimiz varış demek! Raul, atlar
konusunda konuştukça Polly, geriliyordu.
Ben biraz körelmiş bir biniciyim ama..
Körelmiş mİ?
Polly hayatında hiç at binmemişti ki! Ama Raul’la bir şeyler paylaşmak için elinden geleni
yapacaktı. Bir an duraksadı. Aslında kolayca açığa çıkabilecek bir yalan söylemişti ama
Raul’un atlara olan sevgisini ona anlatmasından çok mutlu olmuştu. Hayır, onu hayal
kırıklığına uğratmamalıydı.
Peki, ama nasıl?
Kendi kendine at binmeyi öğrenerek!
Bu çok zor değildi, yapması gereken tek şey at binmeyi biraz öğrenene kadar Raul’a
bahaneler uydurmaktı.
Raul, ona ahırlan gösterirken Polly, atların başını okşamak için Raul’un yaptıklanm taklit
etti, çünkü onun atlar konusundaki bilgisi, Çocukluğunda okuduğu Black Beauty kitabından
ibaretti.
Raul, midilliler hakkında terimlerle konuşmaya başlayınca Polly, Hepsi harika, dedi ve
gülümsedi. Onu dikkatle dinlerken Raul, Bugün mutlu gördüm seni queridadedi.
Polly bir an duraksadı. Kurumuş dudaklarını yaladı. Raul, ışıl ışıl parıldayan gözleriyle
Polly’nin her hareketini dikkatle izliyordu. Hava sıcaktı ama Polly üşüyordu.
Raul’un dudakları bir tebessümle kıvrıldı. Elini, Polly’nin eline uzattı. Sen titriyorsun,..
Neden titrediğini gayet iyi biliyordu. Polly, onu arzuluyordu. Raul, Polly’nin ellerini
bırakmadan onu dudaklarından öptü. Polly, gözlerini kapattı ve Ah Raul, diye mırıldandı.
Raul, onu öptükten sonra başım omzuna yasladı.
Geçen gece aralarına örülen duvar bir anda yıkılmıştı sanki! Polly bunu hissedebiliyordu.
Bundan sonra kendini Raul’a karşı kontrol etmeyecekti. Yaşadığı anın tadını çıkaracaktı.
Raul sevinçle, Saat üçte öğle yemeği için seninle pikniğe gidelim ama Luis’i evde bırak,
dedi. Bu sırada bebek arabasındaki Luis, babasının söylediğini duymuş gibi ağlamaya
başlayınca Raul kahkahayı patlattı. Oğlunun yanına geldi ve narin yüzünü okşayarak, Harika
bir oğlumuz var ama ah keşke onu seninle beraber yapsaydık, dedi.
Polly, Raul’un söyledikleriyle duygulanmıştı, çünkü o da Luis’in taşıyıcı annesi değil,
gerçek annesi olmayı o kadar çok isterdi ki...
Bu kotluda artık elimizden bir şey gelmez.
Raul muzur bir gülümsemeyle, Bir dahaki sefer, normal yollardan yapalım, dedi.
Seyislerden biri sizi çiftliğe götürsün. Bu sıcakta başında şapka yokken dışarıda
olmamalısın. Güneş çarpması berbat bir olay.
Polly, yatak odasına girdiğinde, hizmetçiler gardırobuna yeni kıyafetlerini yerleştiriyordu.
İpekten yapılmış pahalı elbiselerin kendi gardırobuna yerleştirdiğini görünce şaşkınlıktan ağzı
açık kalmıştı! Raul onun için kıyafet almıştı. Eline dalgalı mavi bir elbise aldı.
Tanrım! Hayatında hiç bu kadar kısa bir elbise giymemişti!
Her ne kadar Raul onun adına alışveriş etmiş olsa da Polly, mutluluktan havalarda
uçuyordu. Gülümsedi. Ne vardı bunda? Bir dahaki sefer beraber alışverişe çıkarlardı.
Bir dahaki sefer...
Evliliklerinin sonsuza dek süreceğinin işareti olan o sihirli üç kelime. ..
Mavi elbiseyi giydi ve hizmetçilerden birine bahçenin sağ tarafında bulunan kulenin
anahtarını getirmesini söyledi. Vakit henüz erkendi ve RaulTa buluşmasına daha zaman vardı.
Geçen gün, kulenin yanına gitmişti ancak kulenin kapıları ve pencereleri sıkı sıkıya kapalı
olduğu için içeri girememişti.
Hizmetçi endişeli bir tavırla,Hiç kimseye oraya gitmez hanımefendi, diyip anahtarı Polly’e
verdi.
Ev personelinin kuleyle ilgili batıl inançlarının olması Polly T ilgilendirmiyordu. Üstelik bu
ev, artık onun da eviydi ve bu yüzden istediği yere gidebilirdi.
Kulenin gotik tarzı kapısını açtı ve tozla kaplanmış eşyaların olduğu odaya yöneldi.
Duvarların rengi solmuştu ve perdeler bakımsızlıktan yırtılmak üzereydi. Polly, kulenin
merdivenlerini çıkmadan önce odaları ve mutfağı gezdi.
En alt katta biri büyük olmak üzere birkaç tane yatak odası ve bir banyo vardı. Odalardan
birine girdi. Odanın duvarındaki rafm üzerinde küçük oyuncak arabalar vardı. Yerde ise
oyuncakların üstüne dağıtılmış fotoğraflar...
Polly yavaşça yere eğildi ve fotoğraflara göz attı. Çiftlikteki portrelerden hatırladığı
kadarıyla fotoğraftakiler Raul’un annesi ve babası olmalıydı. Eduardo ve Yolanda... Raul,
annesinden çok babasına benziyordu.
Polly dikkatle fotoğrafları incelerken merdivenlerden gelen ayak sesleriyle irkildi. Gelen
Raui’du.
Ne halt karıştırıyorsun burada? diye sordu Raul sinirle. Polly panikle, Bir halt karıştırdığım
yok, sadece burada kimin yaşadığını merak ettim, dedi.
Raul Polly’e dikkatle baktı ve umursamaz bir tavırla omuz silkerek, Senin de bildiğini
düşündüm, çünkü medya sayesinde ailemle ilgili her şeyi herkes biliyor, dedi.
Polly, bir an kendini yasak olan bir şeye dokunuş gibi suçlu hissetti. Raul yanına geldi.
Ben dokuz yaşına kadar annemle burada yaşadım.
Annen ve baban ayrı mıydılar?
Raul kahkahayı patlatarak, Annem, babamın metresiydi Polly. Karısı değil, dedi,
Polly şaşkınlıkla, A-ama koridordaki sarışın kadın portresi, dedi.
Babamın kansı, Yolanda. Bizim hayatımız biraz karışıktı.
Metresiyle aynı evin bahçesinde yaşamak mı? Bu şaka olmalıydı! Raul, annesi Pilar’m
komşu çiftlikte çalıştığını ve Eduardo Zaforteza Yolanda’yla evlendiğinde annesinin hamile
olduğunu anlattı.
Yolanda annemi öğrendiğinde yatak odasına kendini kilitledi ve babam da bunu bahane
ederek bizi buraya getirdi. Annemin ölümünden sonra Yolanda’ya beni evlat edinsin diye
mirasının yarısını verdi.
Annen vefat ettiğinde sen kaç yaşındaydın?
Dokuz. Burada bir yüzme havuzu vardı. Bir gün o kadar çok içti ki o havuzda boğularak
can verdi. Babama göre, aşk annemi mahvetmişti. Oysa mahvolan sadece annem değildi,
hepimizin hayatıydı,
Yolanda’mn çocuğu var mı?
Genelde düşük yapardı. Sanırım babam, aynı anda iki kadının da kendine aşık olmasından
büyük keyif alıyordu. Olanlar, medyaya sızınca Yolanda’yı da alıp kaçtı. Yaklaşık on yıl önce
ikisi de feci bir uçak kazasında hayatını kaybetti.
Polly, karnının ağrıdığını hissetti. Raul’un davranışlarının sebebini artık daha iyi
anlayabiliyordu. Mutsuz ve alkolik bir anne, anormal bir aile hayatı ve güvensiz bir
çocukluk...
Sebep?
Büyüklerin bitmek bilmeyen ilişki çıkmazları!
Polly, üvey annesinin ondan ve annesinden ne kadar nefret ettiğini düşündü. Raul için
Yolanda’yla aynı çatı altında yaşamak kim bilir ne kadar zor olmuştu. Bu yüzden Raul, aşka
ve evliliğin derin bağlarına inanmıyordu.
Keşke burayı temizletseydin.
Buraya yıllardır ayak basmıyordum. Babam, her şeyin olduğu gibi kalmasını isterdi.
Duygusal olduğu zamanlar buraya gelip sessizliği dinlerdi.
Polly, bir yandan Raul’un ona geçmişini anlatmasından memnundu ancak Raul’a
hatırlamak istemediği anılarını hatırlattığı için de üzgündü. Ah keşke kütüphanede Raul’un
hayatına giren kadınların araştırmasını yapmak yerine Raul’un geçmişini araştırsaydı...
Biraz temiz hava almak, ikisine de iyi gelecekti. Yerinden kalktı ve dışarı çıktı.
Burayı temizlet ama tamam mı?
Raul umursamaz bir tavırla omuz silkti ve Polly’e gün ışığında bakarak, Elbiselerin gelmiş,
dedi ve heyecanla konuşmasına devam etti. Onları Karakas’tayken senin için aldım. Kendin
alışverişe çıkana kadar üzerine giyecek bir şeyler olsun diye.
Polly gülümsedi.
Aradan yarım saat geçtikten sonra pikniğe gitmek İçin arabaya bindiler ve yola çıktılar.
Modern hayatın bütün izleri birkaç dakika içinde kaybolmuştu. Patikalar, zümrüt yeşili
ağaçlar ve kuş cıvıltıları...
Gökyüzünde tek bir bulut dahi yoktu. Burası Polly’e tamamen yabancı bir doğal
güzellikteydi. Sonunda daha fazla dayanamadı ve sordu: Nereye gidiyoruz?
Biraz sabret bakalım.
Arabayı çok geçmeden ağaçlardan birinin altına park etti ve arka koltuktaki sepeti alıp
arabadan indi. Polly’nin tek görebildiği yemyeşil ve uzun orman ağaçlarıydı. Ağaçların
altında biraz yürüdüler.
Yolun sonunda onlan bekleyen eşsiz bir lagün manzarası vardı.
Raul, lagünün yanına yaklaşınca çimenlerin üzerine sepeti bıraktı. Polly hayran hayran,
Burası çok huzur dolu bir yer, dedi.
Annem çocukken beni buraya sık sık getirirdi. Burası onun için çok özeldi. Sanırım,
babamla ilk kez burada beraber olmuşlar.
Polly, Raul’un yere serdiği sergiye otururken, Ailenden hayatta kalan kimse yok mu? diye
sordu. Raul gözlerini kısarak, Büyük babam, Fidelio. Ama o da annemi evlatlıktan reddetti.
Çok gururlu bir adamdır. Bizim ilişkimizi bile hala kabul edemedi ama geçen hafta ona
Luis’ten bahsettim, dedi.
Şaşkınlığımı gizleyemediğim için kusura bakma.
Raul, Polly’nin yanma oturarak, Merak etme. Ben de çok şaşkınım. Sen... Ve ben, dedi ve
duraksadı. Polly, ellerini Raul’un göğsüne koydu ve onu yere yatırdı.
Ah Polly, centilmenlik yapıp seni rahatlatmak istemiştim ama... Birbirlerini öpüp okşamaya
başladılar. Polly bir ara başım kaldırdı ve dikkatle Raul’u izledi. Gözlerindeki tutku ateşini
görmek gibisi yoktu! Evet, onu istiyordu ve bundan artık emindi!
Uyandığında Raul da uyuyordu. Tanrım! Raul’la birlikte olduğuna inanamıyordu.
Yerinden kalkmak için kımıldadığında Raul birden gözlerini açtı. Polly’nin elini tuttu ve
avucuna bir öpücük kondurduktan sonra, Bana kendimi o kadar iyi hissettiriyorsun ki, dedi.
Yerinden doğruldu ve Polly’e bakarak, Dokuz ay sonra ikinci bebeğimizi kucağına almaya
ne dersin? diye sordu.
Pardon?
Ben korunmadım, çünkü... Düşünemedim. Çok heyecanlıydım.
Polly, Raul’un uyurken üzerine örttüğü elbisesine utangaç bir tavırla sarıldı. Raul’un böyle
bir risk alacağını tahmin etmediği için o da korunmamıştı. Ne vardı bu kadar telaşlanacak?
Sonuçta, Raul’un karısıydı, namı diğer çocuk doğurma makinesi!
Tam da her şey yoluna girmişken...
Raul, Polly’e yaklaşarak, Üzgünüm, dedi.
Senin için sorun yok çünkü sen şişmanlamayıp hantallaşmayacaksın!
Raul, Polly’nin beline sarılarak, Sen şişman ve hantal değildin, tam aksine muhteşemdin,
dedi.
Sen bebekleri seviyorsun, bana yalan söyleme! Ben hayatımda hiçbir zaman muhteşem bir
kadın olmadım.
O halde neden klinikte o kadar cazibeliydin?
Öyle miydim?
Seni oradayken inanılmaz seksi bulmuştum.
Vücudum henüz kendini toparlayamadı. Bu yüzden yeniden hamile kalmamın ne kadar risk
taşıdığını bilmiyorum. Polly elbisesini giyerken Raul saate baktı,
Tanrım! Saat kaç olmuş! Akşam yemeğine misafirlerimiz var. Polly’nin elbisesinin
fermuarını çekti. Polly ayakkabısını giyerken, Kim geliyor? diye sordu.
Melina D’Agnolo ve Polly Melina’nın adını duyunca tam düşme üzereyken Raul onu
yakaladı. Tatlım! Dikkatli ol biraz! Kim geliyor demiştin?
Melina, yakın komşumuz. O da bu çiftlikte büyüdü. Ortak arkadaşımız Drydonlar ve
Patrick de gelecek. Patrick eskiden Rob DrydonTa çalışırdı.
Ah ne güzel.
Sepeti toplayıp arabaya koştular. Raul, Polly’nin gözlerinin altındaki halkalara bakarak,
Ben tam bir vahşiyim, dedi.
Ama çok keyifliydi.
Birlikte çiftliğe dönmek için yola çıktılar.
Anlaşılan o ki Raul, Polly’nin Melina’dan haberi olmadığım sanıyordu. Polly, bir an çok
çocukça davrandığım düşündü. Raul, bir zamanlar Melina’yla beraber olmuş olabilirdi ama
bu, onu hayatından tamamen çıkarması anlamına gelmiyordu. Bu yüzden mantıklı olup olgun
bir kadın gibi davranmalıydı.
-ONUNCU BÖLÜM-
IkiNİZ adına da çok sevindim, diye mırıldandı Melina ve arkadaşça bir tavırla Polly’nin
elini tuttu. Tanrı aşkına nasıl oluyordu da bu kadar usta bir şekilde rol yapabiliyordu.
Melina’nın üzerinde bedenini saran siyah mini bir elbise vardı. Bir ara elini Raul’un omzuna
koyarak ona bir anılarından bahsetti. Beraber güldüler.
Rob Dryan ve karısı Susie, Taxaslıydılar. PatrickTe atlar hakkında konuşuyorlardı. Yemek
odasına geldiklerinde Melina ve Raul, koyu bir muhabbete dalmıştılar. Polly ise kenarda
konuşanları dinliyordu.
Patrick, Polly’nin yanına gelerek, Bir an önce harekete geçmezsen Melina kocam elinden
alacak, dedi.
Polly’nin gözleri şaşkınlıktan kocaman olmuştu. Dikkatle karşısındaki manzara baktı.
Hizmetçiler bile Melina ve Raul’un yakınlaşmasıyla ilgili yemekten sonra dedikodu
muhtemelen yapacaktılar.
Doğrusunu söylemek gerekirse seyislerin onlar hakkında konuştuğunu duydum.
RauTun işine karışmaya gerek yok.
Raul’un işine karışsaydm, o burada olup akşamım batırmazdı işte.
Patrick, Polly’nin sandalyesini nezaketen çekti ve onu oturttu. Bu sırada Polly, masanın
diğer ucundaki Raul’a dikkatle baktı. İçinde ona karşı sebebini bilmediği bir öfke vardı.
Kadehini eline aldı ve içkisini yudumlamaya başladı.
Raul senin için benden güzel bir at seçmemi istedi.
Tam o sırada Polİy’nin nefes borusuna içki kaçtı. Öksürdü, gözlerinden yaşlar gelmeye
başlamıştı. Yutkundu.
Patrick sır saklayabilir misin?
Patrick başıyla onayladı.
Patrick’in kulağına eğilerek, Korkarım at binme konusunda pek dürüst değildim, dedi.
Nasıl yani?
Ben hayatımda hiç at binmedim.
Bunun üzerine Patrick kahkahalara patlattı.
Bu kadar bencil olmayın. Neye güldüğünüzü bizimle de paylaşın. Bu Raul’du. Polly
panikle, Aslında o kadar da komik bir şey değil, diyerek durumu kurtarmaya çalıştı.
Melina araya girerek, İngibzlerin komik anlayışı bizimkinden çok farklı. Ben onlann
kahkahalarla anlattığı şeyleri genel de çok çocukça bulurum, dedi.
Patrick homurdanarak, İtiraf etmem gerekirse sizin dramatik operalarınızla da ben
ilgilenmiyorum, dedi ve Polly’nin kulağına, Yarın sabah saat altıda Raul’un biniş merkezinde
ol. Sana temel bir iki hareket öğreteceğim. Sonrasında Raul’a at binmede çok iyi olmadığını
söylersin. Zaten o da bunu anlayacaktır,dedi.
Sen gerçek bir kurtarıcısın, dedi Polly memnuniyetle ve Rob Drydon’a döndü.
Yemekten sonra beraber içki içerken Melina odanın diğer köşesinden Polly’e bakarak,
Polly, hadi bize kendinden söz et, dedi. Yanı başındaki koltuklardan birine oturdu ve
bacaklarının güzelliğini gösterircesine bacak bacak üstüne attı.
Eee, evlilik nasıl gidiyor?
Polly, içkisinden bir yudum daha aldıktan sonra, Harika, dedi.
Raul’un seni bu kadar sarhoş görmekten hoşlanacağını sanmıyorum. O çok nadiren alkol
alır. Sadece Özel günlerde...
Polly’nin şaşırdığını gören Melina kaşlarını yukarı kaldırarak, Aaa! Bundan haberin yok
mu? Kocanın en bariz Özelliğinden nasıl haberin olmaz, diye sordu.
Polly boş kadehini masanın üzerine bıraktı. Tannm... Kim bilir Raul hakkında bilmediği
daha neler vardı. Ancak, Melına’ya istediğini verme niyetinde değildi.
Bu seni ilgilendirmez.
O an Raul’a, Melina’yla o gün aralarında geçenleri anlatmadığı için çok pişman oldu. Ne
yazık ki olanları anlatmak için artık çok geçti.
Melina ukala bir tavırla, Raul beni şimdiye kadar hep ilgilendirdi ve bundan sonra da
ilgilendirecek. O gece beni görmeye geldiğinden de haberin yok herhalde, dedi.
Polly, olduğu yerde donakaldı. Neden bahsediyorsun sen?
Ben bile bana bu kadar erken geleceğini tahmin etmemiştim doğrusu.
O geceki kavga seslerinizi duymak için fazla çaba sarf etmem gerekmedi. Yeni evinde ilk
gecenizde ve Raul benim yanıma geldi. Yalan söylüyorsun! Sana inanmıyorum. O gece,
onların ilk gecesiydi ve Raul böyle bir şey yapmış olamazdı çünkü at binmeye gitmişti. Polly
birden Raul’un o gece ne söylediğini hatırladı. Teknik olarak Raul yalan söylememişti, çünkü
Melina komşularıydı.
Konuşmak için bana geldi. Raul’un olgun bir kadma ihtiyacı var, küçük bir kız çocuğuna
değil.
Polly, boş kadehini doldurması için hizmetçiye eliyle işaret etti. Melina yerinden
kalkmadan önce Polly’nin yanma geldi. Onun sana ihtiyacı var Polly. Umarım bir dahaki
sefer daha iyi görürüm seni. Polly, RauFun sesiyle irkildi. Misafirlerimiz gidene kadar
yerinden kalkma, yoksa başın döner ve kusarsın. Kusarsan seni buz gibi soğuk suyun altına
sokarım, haberin olsun.
Acaba Raul Melina’yla konuştukların duymuş muydu? Raul, misafirleri ağırlarken Polly
etrafındakilere nezaketen gülümsemeye çalışıyordu. Raul, karısının içkiyi biraz fazla
kaçırdığını söyleyerek misafirlerinden özür diledi.
Patrick, gitmeden Polly’niıı yanma gelerek, Sabah ahıra gelebilecek misin, diye sordu,
Polly kararlılıkla başıyla onayladı.
O gün Raul’la ne kadar yakınlaştıklarını hatırlayınca Polly içinin acıdığını hisseti. O gece
gerçekten Raul Melina’nm yanına mı gitmişti? Hayır hayır! Melina yalan söylüyordu ve
ancak aptal bir kadm onun söylediklerine inanırdı.
Aradan birkaç dakika geçmeden Raul odaya geldi ve Polly, kucaklayarak koltuktan
kaldırdı.
Çok mutsuzum ben Raul! Hayatımda ilk defa bu kadar çok içki içtim. Kendimi berbat
hissediyorum!
Raul, Polly’i yatak odasına çıkardı ve yatağına yatırdı.
Başım çatlıyor!
Raul, Polly’nin elbisesi çıkarırken, Tam çakırkeyifsin, diye mırıldandı.
Başım...
Şişş... Sakin ol, sana ağrı kesici getireyim.
Neden bana kızgınsın Raul?
Patrick’le gereğinden fazla samimiydin.
Onu çok sevdim ama...
Biliyorum. Bu kadar içtiğini görünce çok şaşırdım. Farkındayım... Kendimi çürük elma gibi
hissediyorum.
Keşke bana haber verseydin Melina, geleneksel fiestayla ilgili konuştuğunu söyledi. Öyle
iniydi?
Hatırlamıyorum. Başım dönüyordu. Onu çok iyi tanıyorsun herhalde...
Öyle sayılır.
Melina’ya yemeğe ne zaman davet ettin?
Büyük babamı ziyaret ettiğim akşam. Fidelio Melina’nın kiraladığı çiftliğin sahibi.
Hımm.
Raul, o gece Fidelio’ya torunundan bahsetmek için gitmişti ve bu yüzden Melina’yla
karşılaşmıştı. Tanrım! Bunu nasıl düşünememişti? Elbette, Raul evlendiğini söylemek için
Melina’yia konuşmuştu. Bir nebze olsun içi rahatlamıştı. Bitkin bir ses tonuyla, Çok
yorgunum, dedi. Raul, Polly’nin pijamasını giydirirken, Sahilde bir villam var. Sanırım,
birkaç gün orada kalsak iyi olacak, dedi.
Hımm... Neden olmasın, diye mırıldandı ve gözlerini kapattı.
Polly, deliksiz bir uyku çekmişti ama çok kötü bir rüya görmüştü. Rüyasında, o bahçenin
sonundaki kulede yalnız yaşıyordu. Melina ise çiftliğin kraliçesi olmuştu. Çığlık atarak
uykudan uyandığında Raul, kapının kenarında sessizce biniş kıyafetlerini giyiyordu.
Saat kaç?
Beş buçuk. Sen uyumaya devam et.
Polly birden Patrick’le olan randevusunu hatırladı ve Raul odadan çıkar çıkmaz yataktan
kalktı. Hızlıca duş aldıktan sonra pantolonunu ve tişörtünü giydi. Odadan çıktı ve her sabah
yaptığı gibi Luis’in odasına koştu. Odadan tam içeri girmek üzereydi ki şaşkınlıkla içeri baktı.
Raul, göğsünde uyuyakalan oğlunu hayranlıkla izliyordu.
Sen gittin sandım, dedi Polly içeri girerek.
Raul gülümseyerek, Kamım doyurmaya geldiysen boşuna uğraşma, dedi. Polly şaşkınlıkla,
Sen mi doyurdun kanuni? diye sordu.
Odaya geldiğimde ayak seslerimle onu uyandırdım. O yüzden karnım da doyurayım dedim.
Bak biberonun hepsini içti. Bakıcısı da altını değiştirdi. Şimdi mışıl mışıl uyuyor.
Polly, Luis’i babasının kucağından aldı ve yavaşça beşiğe koydu. Demek sonunda benimle
at binmeye geleceksin ama üzerindeki pantolonla çok rahat edemezsin. Bunu ben söylemeden
düşünürsün sandım. Neyse ki evden çıkmadan yakaladın beni.
At binmeyeli yıllar oldu Raul.
Olsun. Bu asla unutamayacağın bir yetenek. Atlarla birkaç saat geçirdikten sonra nasıl bu
kadar uzak kalabildiğini kendine soracaksın.
Birkaç saat mi? Raul, ahırların önüne gelince arabayı durdu. Patrick arabadan Polly’nin
Raul’la beraber indiğini görünce şaşkınlıktan olduğu yerde donakaldı.
Seni bu saatlerde burada görmeye alışkın değilim Patrick. Bu sabah Polly de benimle.
Patrick, Polly’le göz göze gelmeden, Ben ofiste olacağım, dedi ve ortadan kayboldu.
Seyislerden ikisi ahıra girip uyanık olan atlardan ikisini yanlarına getirdi. Biri, siyah Lobo
diğeri ise tavşan gözlü bir kısraktı. Raul, Polly’nin başına kaskını geçirirken, Koruma
amaçlı... Uzun zamandır binmediğin için, dedi.
Polly’i kısrağa bindirdikten sonra kendi atının yanına gitti. Polly, korkudan tir tir titriyordu.
Raul’a, Ben at binmeyi bilmiyorum Raul! Bilmiyorum, diye bağırdı.
Biliyorum Polly. Bunu anlamamak için aptal olmak gerekir.
Ne? Biliyor musun? Nasıl?
Dios mid... Bunu anlamamak mümkün mü? Dün atların yanında yaptıkların deneyimli bir
at binicisinin yapacağı türden şeyler değildi.
Polly’nin yanakları utancından kıpkırmızı olmuştu. At binmeyi bilmediğimi söylersem beni
çok sıkıcı bulacağım düşündüm.
Gerçekten bu kadar saf mısın Polly? Erkekler kadınlara iyi oldukları bir alanda bilgi
vermeye bayırlar.
Patrick’e dün gece at binemediğimi söyledim. O da bana bu sabah temel bir iki şey
öğretebileceğin! söyledi. Tanrım... Yaptığım tam bir aptallıktı.
Ah Polly! Bunun gibi bir şey yapacağın aklıma gelmişti ama çalışanlarımdan birinden
yardım isteyeceğin hiç aklıma gelmemişti. Bundan sonra Patrick Gorman’la baş başa
kalmayacaksın. Söz ver bana!
Polly şaşkınlıkla, Saçmalama, dedi.
Kocan olarak senden bunu istemek hakkım.
Ama tamamen saçmalıyorsun. Lafa bak! Baş başa kalmayacakmışım!
Dediğimi yapmazsan onu kovarım.
Polly, Rauf un dediğine uymak zorundaydı, aksi takdirde Patrick onun yüzünden işinden
kovulacaktı.
Raul, Polly’nin atım yürüyüş hızında gezdiriyordu.
İlk defa at binen biri olarak oldukça yeteneklisin.
Aradan birkaç dakika geçmemişti ki Raul kaşlarını çatarak uzaktan gelen atlıya baktı. Bu,
büyük babası Fidelio Navarro’ydu.
Bak Polly, bu büyük babam.
Yaşlı adam, yanarlmdan geçerken Raul’u İspanyolca selamladı. Polly, hayretler içinde
Raul’a ve büyükbabasına baktı. İkisi de birbirine yabancı gibiydi.
Fidelio atıyla Polly’nin yanma geldi ve onunla tokalaşırken Polly, Luis’i görmeye gelmeniz
bizi çok mutlu edecektir, dedi.
İngilizce bilmiyor o.
O halde söylediklerimi çevir. Ayrıca ona şunu da söyler misin? Benim ne ebeveynlerim ne
de büyük babam ve annem hayatta. Bu yüzden Luis’in büyük babası hayattayken onu
tanıması benim İçin çok önemli.
Raul bir an duraksadıktan sonra Polly’nin söylediklerini büyük babasına çevirdi. Yaşlı
adam memnun bir ifadeyle Polly’e bakarken Raul, Cömertliğin ve kibarlığın için teşekkür
ediyor, dedi.
Fidelio yanlarından ayrılır ayrılmaz Raul, Caramba! Neden büyük babamla arama
giriyorsun? Onu evime davet etmediğimi mi sanıyorsun? diye sordu.
Onunla da bu tavırla konuştuysan gelmemesi çok normal. Belki de sadece nezaketen davet
ettiğini düşünmüştür. Bence ikiniz de gururunuzdan ödün vermemek için birbirinizle
konuşmaktan korkuyorsunuz.
Ben hiçbir şeyden korkmam. Hangi cüretle-
Polly, Raul’un sözünü keserek, Luis için yaptım, dedi. Hayır, Luis için değil, Raul için
yapmıştı. Onun büyük babasıyla arasının düzelmesini istiyordu.
Bak Raul, ikimizin de ailesi olmadığı için aile olmanın ne demek olduğunu bilmiyoruz.
Ama biz artık bir aileyiz ve herkes gibi aile olmanın ne demek olduğunu öğrenebiliriz.
Aile mi? Umanm öyleyizdir.
O gün öğleden sonra Raul, evdeki hizmetçilere haber verdikten sonra Polly’le sahildeki
villaya gitmek için yola çıktılar. Polly, yola çıkmadan önce biraz kendine gelmek için duş
aldı. Raul’la uğraşmak zordu, çünkü bir anı bir anma uymuyordu.
Bir yandan Polly’i Patrick’le yakınlaştığı için cezalandırırken, öte yandan kendini Polly’nin
kollarına atmak için sabırsızlanıyordu. Çocukluğunda geçirdiği zor yıllar, onu derinden
etkilemişti. Babası, onu evlatlık edinene kadar kendini güvende hissetmemesinden dolayı
Raul, çok erken yaşta dış dünyaya karşı savunma sistemi geliştirmişti. Annesinin ölümünün
ardından, geçimsiz bir ailenin içinde bulmuştu kendini.
Bu yüzden Polly’e, Anne ve babalann kavgasında çocuklar sadece silah olarak kullanılır,
demişti. Anlaşılan o ki Raul bunu söylerken aslında kendi çocukluğunu anlatıyordu. Aynı
şekilde iyi anne tartışmalarında da...
Sonunda sevdiği adamı anlamaya başlamıştı. Görüne o ki Raul, çocukluğunda
yaşadıklarının etkisiyle kendini duygularına karşı korumaya almıştı. Bu yüzden kadınlarla,
hatta büyük babasıyla arası iyi değildi.
Duygularını açıkça yaşayıp risk almak istemiyordu. Ona göre en güvenilir olanı, geri
çekilmekti. Ancak işin tuhaf tarafı, söz konusu Luis olduğunda bir an bile olsun duygularını
saklamaya çahşmama-sıydı. Oğlunu çok seviyordu ve sevgisinin tamamını ona veriyordu.
Hayır, Raul Polly’i hiçbir zaman sevmeyecekti. Evliliklerinin yürümesini İstiyorsa, bir an
önce beklentilerini en al düzeye çekmeliydi. Melina’ya göreyse Raul, bir tek onu sevmişti.
Polly sahildeki dansçıları hayranlıkla izliyordu. Raul ise onu...
Seveceğini düşündüğüm için bunu organize ettim.
Polly memnun bir tavırla gülümsedi ve başını dansçılara çevirdi. Raul ise Polly’nin beline
sarılarak dans gösterisini izlemeye koyuldu.
Son on iki gündür, Raul, Polly’e yaşadığı her günden tat almasını öğretiyordu. Polly,
villada daha çok vakit geçirmek istiyordu ancak fiesta yaklaşıyordu. Raul, işlerini telefonla ve
internetle uzaktan halletmeye çalışıyordu.
Tıpkı Vermont’taki gibiydi. Polly’lc olmaktan ve sohbet etmekten keyif alıyordu, Dans
gösterisi bitmek üzereyken kapanışı kadın bir dansçı yaptı. Polly, kadın dansçının gösteriye
katılması ile oldukça şaşırmıştı. Dans gösterisindeki herkes, kadının sahneye gelmesiyle
eşlerini değiştirmişti. Polly bir an duraksadı. Raul kulağına, Çok masumsun, diye fısıldadı.
Hayır, aslında o kadar da masum değildi. Tanrım! Daha ne kadar kocasının her an
Melina’ya gidebileceğin düşünerek yaşayacaktı? Melina, geçen gece Raul’u bekleyeceğini
açıkça belirtmişti. Bunu söylemekten çekinmeyen bir kadın, Raul’u geri kazanmak için de
elinden geleni yapacaktı şüphesiz...
Düşünceleri ona işkence ediyormuş gibi acı çekiyordu. Bu sırada dans gösterisi de bitmişti.
Dansçılara teşekkür ettikten sonra villaya geri döndüler. Sahile yürüyüş mesafesindeki villa,
etrafındaki tropikal şölenle adeta uyum içindeydi.
Parmak uçlarında villaya girerek Luis’in odasına geçtiler. Raul, Polly’e sarılarak , O
gerçekten çok özel, dedi,
Tabi ki... Çünkü senin. Senin oğlun olduğu için de dünyadaki en zeki bebek, diyerek güldü.
Gerçekten öyle mi düşünüyorsun hayatım? Polly’e sımsıkı sarıldı.
Yatak odasına girdiler. Raul, Polly’i bu kadar arzularken başka bir kadınla nasıl beraber
olabilirdi? Hayatında başka bir kadın olsa, Polly’le gece gündüz sevişmek ister miydi?
Raul, Polly’nin elbisesini çıkarırken onu öpüyordu. Kulağına, Sana o kadın gibi dans
etmeyi öğreteceğim, diye fısıldadı. Polly kapalı gözlerini şaşkınlıkla açtı.
Raul söylediklerinde ciddiydi!
Ama sadece odamızda. Bir başka birinin sana benim baktığım gözle bakmasını istemem.
Raul’un gözlerindeki tutku görülmeye değerdi. Polly’e her dokunduğunda kendinden
geçiyordu.
Polly başını Raul’un omzuna koydu. Raul, saçlarını okşarken, Hadi bana ilk aşkını anlat,
dedi.
Polly şaşkınlıkla Raul’a baktı. Raul, bu tip sorular sormazdı ve aşkla ilgili konuşmayı da
sevmezdi. Raul, umursamaz bir tavırla omuzlarını silkerek, Sadece merak ettim, dedi.
Adı-
Raul, Polly’nin sözünü keserek, Adını bilmek istemiyorum, dedi.
Pekala. O da öğrenciydi.
Ne iş yaptığını da bilmek istemiyorum. Bilmek istediğim tek şey sana hissettirdikleri.
Aptal ve sarhoş gibi... Gerçekte nasıl biri olduğunu anladığımda kendime onda ne buldum
diye çok sordum.
Neden? Ne yaptı ki?
Bir gün öğle arasında beni yatak odasına sürükledi ve o günün şanslı günüm olduğunu
söyledi.
Şaka yapıyorsun?
Hayır dediğimde saldırganlaşmaya başladı. Teklifine evet diyip kollarına atlamamı
bekliyordu herhalde.
Genel yanılgı bu. Kaç yaşındaydı?
On dokuz.
Ah şu ergenler...
Sen de Melina’ylayken o yaşlardaydın herhalde. Yani...
Lanet olsun! Ağzından kaçırmıştı. Gözlerini kısarak, Yani... Bir zamanlar beraber
olduğunuzu söylemişti, dedi.
Gerçekten söyledi mi? Raul’un keyfi bir anda kaçmıştı. Polly, başıyla onayladı ve bir
açıklama beklemesine Raul’a baktı. Raul ise konuyu değiştirmeye niyetliydi.
Cuma sabah çiftliğe dönüyoruz.
Neden Melina konusu açılınca bu kadar tedirgin oluyordu? Onu korkutan neydi?
Ama fiesta... Ben henüz hazırlıklara başlamadım. Geç olmaz mı?
Kaç yıldır yapıyoruz. Evdeki personel, bunu biz olmadan da yapabilir.
Polly’i gözlerine bakarak, Gözlerinin çok güzel olduğunu ve derin bir anlam taşıdığım daha
önce söylemiş miydim, diye sordu ve Polly’i gözlerinden öptü.
Polly aşkla parıldayan gözlerini Raul’a çevirdi. Onsuz bir hayatı düşünemiyordu.
P olly villadan ayrılacakları günün sabahı her zamanki gibi yalnız uyandı. Raul’u gün
doğduktan sonra yatakta tutmak imkansız gibi bir şeydi. Erken kalkmak ve öğle arasında işe
iki saat mola vermek Venezuelılar’a özgüydü. Polly, villadan ayrılacakları için üzgündü.
Yataktan kalktı ve duşa girdikten sonra gardırobunun karşısına geçti ve ne giyeceğini
düşündü. Gardırobundaki elbiselerin her birinin ayrı bir anısı vardı. Raul’la el ele sokaklarda
gezip alışveriş yaptığı günler, sabah kahvaltısında sıcak çikolata içtikleri gün, Mochina Ulusal
Parkı’ındaki motor turu ve daha pek çok anı bir an da gözünde canlanmıştı. Raul, şimdiye
kadar tanıdığı pek çok erkekten farklı olarak alışveriş yapmaya bayılıyordu. Bu da
Venezuelalılar’ın ne kadar tüketici olduklarının en güzel göstergesiydi.
Evet, hayatından mutluydu. Aynada kendine baktı ve gülümsedikten sonra Luis’in odasına
gitti. Luis’in beşiği boştu. Anlaşılan o ki oğlu, babasıyla vakit geçiriyordu.
Raul’un odasına tam girmek üzereydi ki RauFun telefonda biriyle konuştuğunu duydu ve
geri çekildi.
Sıkılmak mı? Balayında mı Melina? Ah, kusura bakma bugünlerde İngilizce konuşup,
İngilizce düşünüyorum!
Polly duyduklarıyla olduğu yerde donakaldı. Kulakları uğuldamaya başlamıştı. Kapı
aralığından dikkatle Raul’a baktı. Arkası dönüktü. Parmaklarını masaya vurarak, Elbette,
senin sadakatini takdir ediyorum Melina. Bu gece seni görmek için sabırsızlanıyorum. Hayır,
zor olacağını sanmam. Henüz boynuma tasma geçirmedi, dedi.
- ON BİRİNCİ BÖLÜM
Hala çok yorgun görünüyorsun. Yatıp dinlenmelisin. Çiftliğinden merdivenlerini çıkarken
Polly, Peki fiesta? Herkes gelecek ve dolayısıyla çok kalabalık olacak, dedi.
Raul alaylı bir ses tonuyla, Yüzyıllardır sensiz oluyor Polly. Bu sene de olabilir, dedi ve
gülerek Polly’e sarıldı. Sadece yukarı çık ve kendini iyi hissedene kadar dinlen. Önemli olan
sensin.
Polly uçak yolculuğu boyunca hastaydı. Raul, Polly’nin soğuk aldığı için hasta olduğunu
sanıyordu. Onunla o kadar ilgileniyordu ki Polly bir an ölümcül bir hastalığa yakalandığında
Raul’un ne yapacağını merak etti.
Tanrım... RauFun Melina’yla olan telefon konuşmasını bir türlü aklından çıkararmyordu.
Kendini o kadar zayıf hissediyordu ki...
Hayır! Dinlenme zamanı değildi, aksi takdirde geçen geceki gibi Melina gecenin odak
noktası olacaktı.
Raul, odadan çıkar çıkmaz yerinden kalktı ve pencereye yöneldi. Onları beraber görmesi
gerekiyordu, aksi takdirde Raul’u neyle suçlayacaktı?
Bu gece seni görmek için sabırsızlanıyorum.
Bu yeterli bir delil değildi. Daha fazlasına ihtiyacı vardı. Polly kalbinin sıkıştığını hisseti.
Ona güveniyordu ama...
Evli bir adamın metrese ihtiyacı var mı? diye sordu birden.
Karısıyla yatakta benim kadar vakit geçiriyorsa hayır!
Polly şaşkınlıkla arkasını döndü. Bu ciddi bir soruydu Raul.
Ama mantıklı değil. Bana göre cevap kesinlikle hayır. Böyle bir durumda boşanmak en
mantıklısı.
Polly camdan dışarı bakarken Raul, Benimle konuşmak istediğin bir şey var mı? diye
sordu.
Hayır. Elinde adamakıllı bir delil olmadan evliliklerini tehlikeye atmak istemiyordu.
Aklında bir şeyler kuruyorsun gibi geldi bana.
Polly sesini çıkarmadan dışarı bakmaya devam etti. Raul, Polly’nin nereye baktığını
anlamak için pencerenin yanma geldi.
Bahçede Patrick Gorman bir grup işçiye talimat veriyordu. Raul derin bir nefes aldıktan
sonra, Kıskanç bir erkek olsaydım, ona baktığın için gidip onu öldürürdüm, dedi.
Aslında Polly, Patrick’in bahçede olduğunu bile fark etmemişti. Şaşkınlıkla, Ona
bakmıyordum. Tanrı aşkına neden ona bakacakmışım, diye homurdandı.
Raul, hemen yanı başındaki düğmeye bastı. Perdeler bir anda kapandı. Polly, başını Raul’a
çevirdi. Raul hiçbir şey söylemeden ve arkasına bile bakmadan odadan çıktı.
Patrick’i kıskanmıştı. Polly buna inanamıyordu. Başını hayretle iki yana salladı. Bunu
neden daha önce fark etmemişti?
Ancak bu nasıl oluyordu? Melina’yla ilişkisine devam etmeyi planlayan bir adam nasıl
olurda karısını başka birinden kıskanırdı?
Bazı erkekler, kadınlara değer vermeyi severdi, bazıları ise onlara hayran oldukları için
içgüdüsel olarak sahiplenirdi. Raul hangi erkek kategorisine giriyordu? Yoksa karısı olduğu
için mi sahipleniyordu Polly’i?
Polly yatağın ucuna oturdu. Benzi solmuştu. Melina RauFun eski bir alışkanlığı mıydı?
Sadakatini takdir ettiğini söyleyerek ne demek istemişti? Melina’nın sabırla onu beklediğini
mi düşünüyordu?
Gerçekten yakalanmadan böyle bir ilişkiyi sürdürebileceğini mi sanıyordu?
Polly aklındaki sorulara cevap bulmaya çalışırken Raul kapıyı açtı. Elini Polly’e uzatarak,
Bir misafirimiz var gatita. Büyükbabam burada, dedi.
Fidelio Navarro, şapkasını parmaklarının etrafında döndürerek koridorda ev sahiplerinin
onu karşılamasını bekliyordu.
Polly telaşla yerinen kalktı ve hızla merdivenleri inerek Fidelio’yu karşıladı. Aile
büyüklerine yaptığı gibi onu da öpmek için eğildi. Fidelio, gelininin samimi karşılamasıyla
gülümsedi.
Birlikte Luis’in odasına çıktılar. Polly, Luis beşiğinden alarak Fidelio’nun kucağına verdi.
Fidelio hayranlıkla torununa bakarken Raul’a İspanyolca bir şeyler söyledi.
Gözlerinin annemin gözlerine benzediğini söylüyor.
Polly Luis’i kucağına aldı ve yatağına yatırdıktan sonra Raul’a dönüp, Aşağı inip içecek bir
şeyler alıyorsun ve annenle ilgili sohbet ediyorsun, dedi. Raul pantolonunun cebindeki ellerini
yumruk yaptı ve sinirli sinirli Polly’e baktıktan sonra Fidelio’ya yolu gösterdi ve odadan
ayrıldılar.
Polly derin bir oh çekti. İki inatçının arası sonunda düzeleceği için çok mutluydu. Fidelio,
çiftliğe geldiği için Raul’la Polly’nin çok memnun olduğunu hissetmeliydi ki bir dahaki sefere
yine gelsin.
Pencereden baktı. Fidelio Raul’un yardımıyla atına biniyordu.
Bence onlar hediye değil. Raul Fidelio’nun Polly’e verdiği mücevher kolye ve küpelere
aynadan baktı. Onlar annemindi ama artık senin.
Polly hayranlıkla kolyesine ve damla küpelerine bakarak, Çok güzeller, dedi. Raul, kolyeyi
Polly’nin boynuna takarken, Benim dışımda hiç kimse annemin bunarlı taktığını görmedi,
çünkü babam annemi hiçbir zaman dışarı çıkarmazdı, dedi.
Yazık...
Hayır mi esposaPolly küpelerini takarken Raul ayağa kalktı. Biz, farklı bir milletiz. Sana
minnettarım Polly. Fidelio’ya olan samimiyetinle onu yeniden ailemizin bir parçası yaptın.
Polly’nin gözleri dolu dolu olmuştu. Aynaya baktı. Fransız topuzuyla küpeleri o kadar
uyumluydu ki... Üzerinde yeşil bir gecelik vardı. Ayağında ise mücevher takılarıyla uyumlu
topuklu bir ayakkabı... Polly, bu haliyle güneşte ışıl ışıl parıldayan mücevherden farksızdı.
Ama yine de RauFun gözlerinin ışıltısı yatımda sönük kalıyordu.
Raul, Polly’nin elini tutarak, Sanırım... Ben seni seviyorum, dedi. Polly’nin gözleri bir anda
kocaman olmuştu ama temkinli davranması gerekiyordu.
Hayır sevmiyorsun. Sadece bana karşı gerçekten minnettarsın. Bunun adı aşk değil.
Yanlış söyledim, çünkü bu konuda usta değilim. Sanınm bu şekilde söylememeliydim.
Bence sen hiçbir şey söylememelisin. Seni, bunu söylemeye ben zorladıysam özür dilerim.
Aslına bakarsan sadakat da önemli. Artık daha gerçekçi beklentilerim var.
Raul, şaşkın şaşkın Polly’e baktı. Onu öpmek için tam yaklaşmıştı ki aklına misafirleri
geldi.
Misafirlerimiz gelmiştir.
Raul odadan çıkmadan önce Polly yanma gelerek, Raul, ben öyle demek istemedim. Yani
beni dedi. Raul sözünü keserek, Şişş... Sakin ol. Haklısın belki de... Sana olan minnetimi bu
şekilde ifade etmiş olabilirim, dedi.
Merdivenlerden indiler. İlk gelen misafirler arasında Melina’yı görmek Polly’i hiç
şaşırtmamıştı. Üzerinde pırıl pırıl parıldayan mini bir elbise vardı. Yüzünde ise her zamanki
sahte tebessümü...
Hizmetçiler bir yandan misafirlerin bavullarını yukarı taşıyor, öte yandan İçi servisi
yapıyoıdular. Misafirlerin hepsi hafta sonunu çiftlik evinde geçilmeyecekti. Bazılarına
RauFun at binme merkezinin konaklama bölümünde yer ayrılmıştı. Polly, bir an olsun
Raul’un yanından ayrılmıyordu. Derin bir nefes aldı. Kusursuz bir güzelliği vardı, eksik olan
tek şey biraz sosyalleşmesiydi.
Gecenin ilerleyen saatlerinde herkes bahçeye çıktı. Polly kapının önünde durmuş Raul’un
içerden çıkmasını beklerken Melina yanına geldi.
Onu telaşlı bir anne gibi izliyorsun, değil mi?
Polly’nin yanakları birden kızardı. Evet, tıpkı bir yapıştırıcı gibi Raul’un hep yanındaydı.
Hımm... Güzel mücevherler doğrusu. Umarım gece yalnız yatarken de kolyelerin ve
küpelerin seni sıcak tutuyordur, dedi Melina alaylı bir tebessümle ve yanından ayrıldı.
Aradan birkaç saniye geçmeden Raul, Polly’nin omzuna elini atarak, Melina’nın seninle
olması ne güzel, dedi.
Aslında...
Aslında ne?
Takılarıma hayran oldu.
Evet, o mücevherlere bayılır ama daha çok erkek mücevherlerini sever.
Ah tabii ya hanımefendinin neyi daha çok sevdiğini Raul’dan daha iyi kim bilebilirdi! Polly
bir anda Raul’dan soğumuştu.
Bu sırada orkestra ilk parçasını çalmaya başlamıştı. Polly, Ne söylüyor? diye Raul’un
kulağına fısıldadı.
Kırık kalp... Tıpkı benimki gibi.
Melina onun için ne kadar önemliydi? Önemliyse, neden Polly’e onu sevdiğini söylemişti?
Bir ödül olarak mı? Bu kelimeler kolaylıkla söylenebilecek türden kelimeler miydi? Yoksa
kendini suçlu hissettiği için mi söylemişti? Polly’i aldatmak üzere olduğunu bildiği için
vicdanını mı rahatlatmak istemişti? Yoksa sadakatinden şüphelenmesin diye mi söylemişti?
Melina’nın kadınlardan hoşlanmadığını açıkça söyleyerek ona mesaj mı vermeye
çalışmıştı?
Ah Tanrım... Küçük bir kız çocuğu gibi kafasında hikayeler mi uyduruyordu, yoksa
gerçekten Raul’un Melina’ya gideceği anı mı bekliyordu?
Patrick Polly’nin yanına gelerek, Korkarım, Raul etrafmdayken senden kaçmam gerekiyor,
dedi.
Nedenmiş o?
Raul tam bir Latin Amerikalı. Seninle evlendiğinden beri, iyice kıskanç oldu. Elinde gelse
yanına hiçbir erkeğin yirmi metreden daha faza yaklaşmasına izin vermeyecek.
Gerçekten mİ?
Bu yüzden seni dansa kaldırmayacağım.
Önemli değil. Ben zaten Raul’la dans etmek istiyorum.
Melina’yı düşünüp gecesini mahvetmemeliydi. Mantıklı olup Raul’u elinde tutmalıydı.
Etrafına bakındı. Bu kalabalığın içinde Raul’u bulmak neredeyse imkansız gibi bir şeydi.
Salona dikkatli dikkatli baktı.
Evet, işte oradaydı! Melina ile sohbet ediyordu. Yanına gitti.
Dans etmek ister misin Raul?
Tanrım! Bu ne cesaretti? Ya Raul, hayır diyip onu Melina’nın yanında küçük düşürürse?
Hiçbir şey umurunda değildi. Raul elindeki kadehi masanın üstüne bıraktı ve Polly’nin beline
sarılarak onu bir kenara çekti.
Aslında canım dans etmek istemiyor. Seninle özel olarak konuşmaya ihtiyacım vardı. Bunu
yaptığım için bana sİnirlendiysen baştan söyleyeyim söyleyeceklerim seni daha çok
sinirlendirecek. Her neyse... İstersen bu konuyu daha sonra da konuşabiliriz.
Polly arkasını döndü ve tam gitmek üzereydi ki Raul kolunda tutarak, Daha sonra değil,
şimdi, dedi.
Melina’yla telefonda konuştuklarını duydum.
Sen beni mi dinliyorsun?
Bu hiç beklediği bir tepki değildi. Yutkundu ve sinirlerine hakim olmaya çalışarak, Melina
bana buraya ilk geldiğimde senin metresin olduğunu ve ona geri döneceğini söyledi. O gece
de bana Fidelio’ya gideceğini söyledin ama Melina’yla görüştün, dedi.
Tane tane konuş. Melina o gün beni, senin Patrick’le gizli gizli buluştuğunu söylemek için
aramıştı.
Polly’nin ağzı şaşkınlıktan açık kalmıştı. Melina sadece Raul’u elde etmeye çalışmıyor,
aynı zamanda aralarını bozmak için de çabalıyordu.
Ayni ve buluş. Açıkçası beni kandırmak için çok sekice hazırlanmış bir plan değil.
Buna inanmıyorum. Anlaşılan o ki aramızı bozmaya kararlı. Tanrım! Ondan şüphelenmekte
ne kadar haklıymışım!
Raul Polly’e parmağını sallayarak, Melina’nın söylediği her şeyi bilmek istiyorum, dedi.
Sanırım şuradan bir sandalye çeksen iyi olacak. Raul yanındaki masadan bir sandalye çekti.
Yemeğe geldiği gece Melina’nın sana karşı olan davranışlarından şüphelenmiştim aslında.
Sana karşı o kadar samimiydi ki... Keşke bana direkt gelip söyleseydin.
Polly umursamaz bir tavırla omuz silkerek, Kıskançlık yaptığımı düşünmeni istemedim,
dedi.
Raul, Polly odalardan birine sokarak, Bana güvenmen için daha ne yapmalıyım?
Melina’yla yüz yüze gelecektik az kalsın, dedi.
Polly yutkunduktan sonra, Hizmetçiyi, Melina’yla yalnız konuşmak istediğimi söylemesi
için yanına gönderdim, dedi.
Raul, kapıyı tam kapatacaktı ki kapının önünde Melina’yla karşılaştı. Melina Raul’a
gülümsedi.
Söylediğin yalanlardan sonra ikimizin de yüzüne hala nasıl bakıyorsun?
Telaşla,Neden bahsediyorsun sen Raul? diye sordu.
Sana karşı ne kadar dürüstçe davrandığımı hatırla. Geçen yıl ekonomik sıkıntılanndan
dolayı benden yardım istemeye geldiğinde seni geri çevirmedim, Seni anlamaya çalıştım.
Melina’nın yanakları kıpkırmızı olmuştu.
Ben daha fazlasını istiyordum Raul!
Hostesim olman için sana istediğin parayı verdim. Evet, rolünü layıkıyla yerine getirdin
ama bunlann hepsi bir işti! Anlıyor musun iş!
O ve şu uğursuz çocuğu olmasaydı seninle işten daha fazlasını paylaşabilirdik!
Böyle bir şeyin olması söz konusu bile değil. Ben taa on dokuz yaşındayken senden dersimi
aldım Melina ama yine de yardıma ihtiyacın olduğunda yanındaydım. Polly’e ve bana
söylediğin yalanlar gösteriyor ki sen hala eski Melina’sın!
Onda ne buldun inan bilmiyorum ama onun yerinde ben olmalıydım!
Sen aşk nedir biliyor musun? Arzu ve tutku?
Melina tam kendini savunacaktı ki Raul konuşmasına müsaade etmeden, Bu ayın sonuna
kadar evi boşaltıyorsun. Kontratı yenilemeyeceğim. Artık burada işin yok. Şoförlerden biri
seni evine götürecek.
Raul tek bir kelime daha etmeden Polly’nin elini tuttu ve odadan çıktı. Polly, o kadar
mutluydu ki üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi rahatlamıştı.
O hiçbir zaman metresim olmadı. On dokuz yaşındayken kısa bir birlikteliğimiz olmuştu.
Normalde benden birkaç yaş büyük ama gençlik işte... Melina o zamanlar da çok hırslıydı,
hala aynı. Ona ne verirsem vereyim, hep daha fazlasını istiyordu. Onunla evlenmek gibi bir
fikrimin olmadığını anladığında da zengin bir iş adamıyla evlendi. Adam altmış yaşındaydı.
Sonra? Öldü mü?
İki kere evlendi. İlk kocası onu boşadı, İkincisi ise arkasında bir sürü borç bırakarak öldü.
Bu yüzden senden yardım istiyor.
Keşke ona acımasaydım.
Benimle evlendiğin için öyle öfkelenmiş ki bir sürü yalan söyledi.
Partiye geri döndüler. Polly, ne kadar deneyimsiz olduğunu bir kez daha anlamıştı. Melina
konusunu Raul’un sayesinde kapatmışlardı.
Raul’la bir an önce yalnız kalmak istiyordu ancak parti bitmeden bu, pek de mümkün
görünmüyordu. Son misafir çiftlikten ayrıldığında sabah olmak üzereydi.
Ah Polly... Kıskançlığı yüzünden Raul’un onu sevdiğini söylemesine bile müsaade
etmemişti. Oysa onu önemsediğini, onunla olmaktan keyif aldığını defalarca ispat etmişti ama
Polly, Rauf un onu asla sevmeyeceğine o kadar inandırmıştı ki kendini...
Raul yatak odasının kapısını kapatarak içeri girdi. Bir an bütün misafirler buharlaşıp yok
olsun istedim, dedi.
Ama-
Polly’nin sözünü keserek, Artık ama diye bir şey yok. Neyse ki hafta sonu Londra’ya
uçuyoruz. Senin için bir sürprizim var. Pazartesi doğum günün, dedi.
Londra mı? Sürpriz mi? Melina’yı dinlediğim için çok özür dilerim.
Onun kim olduğunu bilmiyordun ki... Artık sessizce beni dinleme zamanın...
Polly’e sarılarak konuşmasına devam etti.
Ben sana Vermont'tayken aşık olmuştum ama bunu, yakın zamana kadar fark etmedim.
Benden hiçbir şey beklemediğini söyledin ama bana olan sevgin, seni bana o kadar
yakınlaştırdı ki... Tıpkı kamındaki bebek gibi sen de benimdin.
Öyle mi?
Öyle... Ben duygularımı analiz etmekte pek iyi değilimdir. Luis’le beraber kaçtığında, sana
ne kadar bağlandığımı anladım. Seninle evlenmek için de iyi bir sebebim vardı: Luis.
Seni evliliğe ben zorladım.
Sana hayır diyebilirdim. Sen evliliği önerdin ama ben zaten evlenmeye gönüllüydüm.
Ortadan kaybolduğunda duvarlar üzerime geliyor sandım. Sen bir daha bulamayacağım diye o
kadar korktum kİ...
Polly başını Raul’un göğsüne dayadı. Raul, benim için değil, Luis için endişelendiğini
sanmıştım.
Kendi kendime defalarca söz verdim. Bir kere seninle seviştikten sonra sana olan
duygularımın ortadan kalkacağını sandım ama olmadı...
Hala olmuyor, dedi Polly gülerek,
Sonra Patrick’e tıpkı Vermont’ta bana gülümsediğin gibi gülümseyince, Onun ağzını
burnunu kırmak istedim!
Bunu fark etmedim bile. Aklım Melina’yla meşguldü o sıralar. Yavaş yavaş anladım ki...
Bu öfkenin altında yatan aslında aşktı. Tannm... Bunlan söyleyebildiğime inanamıyorum.
Aynı şey benim için de geçerliydi. İnan bana, senden nefret etmek için az çabalamadım.
Seni kollanma almak ve bir daha hiç bırakmamak istiyordum. Tıpkı şimdiki gibi...
Birbirlerini öpmeye başladılar. Polly alaylı bir ifadeyle, Sevilmeyi çok seviyorsun sen,
dedi.
Villada nasıl hissettiğimi anlamış olman gerek gatita. Hayatımda hiç bu kadar mutlu
olmamıştım.
Hadi söyle bakalım neden Londra’ya gidiyoruz?
Sürpriz!
Ama merak ettim.
Et, bana ne? Söylemeyeceğim.
Çok sevineceğim bir şey mi peki?
Ah Polly, sen çocuktan da çocuksun. İki saat sonra misafirler için uyanmamız gerektiğinin
farkında mısın? Yanş sırasında uyuya kalırsam tahmin et kimi suçlayacağım?
Bu sadece bir oyun.
Seni seviyorum.
Neden beni buraya getirdin?
Polly’nin vaftiz annesinin Surrey’deki evine gelmiştiler.
Doğum günün kutlu olsun. Burayı sana aldım. Vermont’tayken burayla ilgili ne çok şey
anlattığını hatırlıyorum. Emlakçı burayı benden önce bir çifte göstermişti. Onlar da sizin
oturduğunuz bu gül bahçesini bozup yerine başka bir şey yapacakmış.
Benim için satın aldın yani?
İngiltere’ye geldiğimizde burada kalırız.
Polly evin önüne park edilmiş limuzine bakarken, tepesinden bir helikopter geçti. İçinde
binleri vardı ama uzaktan görememişti.
Kim bunlar?
Arkadaşlann Maxie ve Darcy.
Maxie ve Darcy mi?
Tanrım! Çocukluğunda misafir olarak geldiği bu malikanenin artık sahibiydi.
Fiestaya onları da davet ettim ama Maxie hamile olduğu için uzun uçak yolculuğuna çıkma
yasağı varmış. Bu yüzden buraya geldiler.
Raul, onlarla en son vaftiz annemin vasiyeti okunurken bir araya gelmişti. O kadar
yakındık ki birbirimize. Aradan yıllar geçtikçe ayrı yerlere savrulduk.
Polly kapının önünde arkadaşlarını karşıladı. Aradan yıllar geçse bile hiçbir şey
değişmemişti.
Angelos’u fotoğrafından tanıdım ama diğeri kim?
Benim kocam Gianluca Raffacani. Zia’mn babası, dedi Darcy gururla.
Maxie araya girerek, '‘Kocalarımızı baş başa bırakıp biraz gezelim mi?diye sordu.
Evi dolaşırken Polly, Maxie, hamile olduğunu duydum. Tebrik ederim, dedi.
Hayatımda hiç bu kadar hastaymış gibi hissetmedim kendimi ama eminim ki onu kucağıma
aldığımda çektiğim tüm sıkıntıları unutacağım.
Bahçeye çıktılar ve kamelyada oturdular. Darcy umutla, Sizce Nancy bizden memnun
mudur? diye sordu.
Maxie, O bana çok büyük bir iyilik yaptı. Onun sayesinde Angelos’u tanıdım, dedi. Bunun
üzerine Darcy, Aynı şekilde Luca da benim hayatımı değiştirdi, dedi. Maxie ve Darcy meraklı
bakışlarım Polly’e çevirdiler, Polly gülümseyerek, Raul harika biri, dedi.
Aradan saatler geçmişti. Polly, yatak odasındaki muhteşem yatağına uzandı. Raul, evin
eşyalarım da yenilemişti. Anlaşılan o ki, bunu uzun zaman önce planlamıştı. Raul yatağa
girerken, Kimin dedikodusunu yaptınız bakalım? diye sordu.
Polly muzurca gülümseyince Raul, Bizi konuştunuz, değil mi? diye sordu. Polly gülerek,
Peki siz? diye sordu.
İş.
Hadi oradan! Bilardo salonunun kapısı açıktı ve parmak uçlarımızda kapının önüne gelip ne
konuştuğunuzu dinledik. Angelos, Maxie’nin ne kadar harika bir anne olacağını, Luca,
Darcy’nin antikalar hakkında ne kadar çok bilgi sahibi olduğunu anlatıyordu. Sen ise benim
doğuştan gelen at binme yeteneğimi anlatıyordun!
Raul, Polly’e sarılarak, Biraz abartmış olabilirim ama bilirsin erkek erkeğe bir konuşma
olduğu için asıl söylemek istediğimi söy-leyemedim, dedi.
Neymiş o?
Sana ne kadar hayran olduğum...
Ben de...
Gözlerini kapattı ve kendini aşkın kollarına bıraktı. Her zamanki gibi...
Kitap Taramak Gerçekten İncelik Ve Beceri İsteyen, Zahmet Verici Bir İştir.
Ne Mutlu Ki, Bir Görme
Engellinin, Düzgün Taranmış Ve Hazırlanmış Bir E-Kitabı Okuyabilmesinden Duyduğu
Sevinci Paylaşabilmek Tüm Zahmete Değer.

Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin


5.Maddesinin İkinci Fıkrası Çerçevesinde Bandrol Taşıması Zorunlu Değildir.

Buraya Yüklediğim E-Bookları Download Ettikten 24 Saat Sonra Silmek Zorundasınız.


Aksi Taktirde Kitabin Telif Hakkı Olan Firmanın Yada Şahısların Uğrayacağı
Zarardan Hiç Bir Şekilde Sitemiz Sorumlu Tutulamaz ve Olmayacağım.
Bu Kitapların Hiçbirisi Orijinal Kitapların Yerini Tutmayacağı İçin Eğer Kitabi
Beğenirseniz
Kitapçılardan Almanızı YaDa E-Buy Yolu İle Edinmenizi Öneririm.
Tekrarlıyorum Sitemizin Amacı Sadece Kitap Hakkında Bilgi Edinip Belli Bir Fikir
Sahibi Olmanız Ve Hoşunuza Giderse Kitabi Almanız İçindir.
Benim Bu Kitaplarda Herhangi Bir Çıkarım YaDa Herhangi Bir Kuruluşa Zarar
Verme Amacım
Yoktur.
Bu Yüzden E-Bookları Fikir Alma Amaçlı Olarak 24 Saat Sureli Kullanabilirsiniz.
Daha Sonrası
Sizin Sorumluluğunuza Kalmıştır.
1)Ucuz Kitap Almak İçin İlkönce Sahaflara Uğramanızı
2)Eğer Aradığınız Kitabı Bulamazsanız %30 Ucuz Satan Seyyarları Gezmenizi
3) Ayrıca Kütüphaneleri De Unutmamanızı Söyleriz Ki En Kolay Yoldur
4)Benim Param Yok Ama Kitap Okuma Aşkı Şevki İle Yanmaktayım Diyorsanız
Bizi Takip Etmenizi Tavsiye Ederiz
5)İnternet Sitemizde Değişik İstedğiniz Kitaplara Ulaşamazsanız İstek Bölümüne
Yazmanızı
Tavsiye Ederiz
Bu Kitap Bizzat Benim Tarafımdan By-Igleoo Tarafından
www.CepSitesi.Net www.MobilMp3.Net www.ChatCep.Com www.İzleCep.Com
www.MobilMp3Ler.Com
Siteleri İçin Hazırlanmıştır. E-Book Ta Kimseyi Kendime Rakip Olarak Görmem
Bizzat Kendim Orjinalinden Tarayıp E-Book Haline Getirdim Lütfen Emeğe Saygı
Gösterin.
Gösterinki Ben Ve Benim Gibi İnsanlar Sizlerden Aldığı Enerji İle Daha İyi İşler
Yapabilsin. Herkese Saygılarımı Sunarım .
Sizlerde Çalışmalarımın Devamını İstiyorsanız Emeğe Saygı Duyunuz Ve Paylaşımı
Gerçek
Adreslerinden Takip Ediniz.
Not : Okurken Gözünüze Çarpan Yanlışlar Olursa Bize Öneriniz Varsa Yada Elinizdeki
Kitapları Paylaşmak İçin Bizimle İletişime Geçin.
Teşekkürler. Memnuniyetinizi Dostlarınıza Şikayetlerinizi Yönetime Bildirin
Ne Mutlu Bilgi İçin Bilgece Yaşayanlara.
By-Igleoo www.CepSitesi.Net

You might also like