You are on page 1of 16

,

ÇÖKÜS RPMANTIZMI .i

Aydin Çubukçu .
. -Ali Özgüley'ii:i katkilanyla-'

\ . ' .. ' -
i

12 Eylül sonrasi genel kosullann, edebiyatta tam figürüydüler ve sanaM, edebiyatin içinde onlara yer
bir mistisizm, geri çekilis, yalnizlik ve bireycilik egi- olamazdi. Belki, sanattan ve edebiyauan anlamayan
limi dogurdugunu, Evrensel Kültür'ün önceki dosya- siradan isçileri, köylüleri aldatabilirdi, ama, "bilginin
lanndan biliyoruz. Devrimci yükselis dönemlerinde ve bilincin" beyefendilerini asla kandiramazdi!
sosyalizmin temel kavramlarini ve evrensel degerleri- Sosyalist gerçekçiligin bir amaci açiktir: "milyonlar-
ni; kendi düsünsel yapilarinin ve kisilik özelliklerinin ca isçinin azmini arttirmak ve sosyalizmin dünyadaki
bir, parçasi haline getinnek isteyen, ya da bir moda: zaferi için, isçileri kendi savaslarinda güçlendiI1l1ek."
olarak gördükleri için böyle görünmekten hoslanan Kullanilan araçlar, seçilen dil ve anlatim özellikleri,
aydinlar,.12 Eylül'le baslayan yenilgi sonrasinda, bu amaca uygundur. Sosyalist gerçekçiligin, ulasabil-
bütün bu kavram ve degerleri, gene kendi konumlari- digi bütün dünya isçileri arasinda, hedefini buldugu-
m ..korumaya çalisarak, asagilamaya, karalamaya, nu·söyleyebiliriz. Milyonlarca isçi, bu edebiyat araci-
yanlislamaya giristiler. ~ - ligiyla dünyanin ilk sosyalist devrimini, onu gerçek-
Bunlar arasinda, sosyalist gerçekçilik, özel bir yer lestiren insanin ruh durumunu ve ahlakini, çekilen
tutuyordu. Sosyalist gerçekçilik, sematikti; gerçegi acilari ve kazanilan zaferleri ögrendi. Kendi kahra-
degil, 91masin:i~iyi olacagi,düsünülen, özlenen seyi manlarim yaratirken ve el~tirirken, kriterlerini,
gösteriyordu. Ozlenenleyasanan arasindaki farki, büyük ölçüde, bu edebiyatinürünlerinden derlediler.
öznel bir çaresizlik biçiminde yasayan aydin, gerçe- Türkiye'de ise, sosyalist gerçekçilik, yaygin, etkili
gin olup biteni kabullenmek oldugunoktasina gelip bir edebiyat ve sanat yöntemi olarak kullanilamadi.
!J dayandiginda, "gerçekçilik" de, "iste hepsi bu; fazla Bir akim genellemesi yapmaya yettneyecek:ömekler
dayatriianin, hayalciligin alemi ..yok, çaresiz kabul . disinda, bu yöntemin kullanildigi iddiasim tasiyan
edecegiz, bu kosullarda yasamayi ögrenecegiz" diye- ürünler ise, zayif içerikleriyle sosyalist gerçekçiligin
bilmek oldu. "Hayalcilik", ,bir baska yaygin deyisle Türkiye'deki' gelismesinin zaI-arina·:birattnosfer dog-
"ütopya sahibi olmak", yasananla yasanmak istenen masina zemin hazirladi. Fakatbuna ragiIien, ilginç
arasinda bir fark görmek've bu farki elde ettnek için bir gelisme yasandi: ,bir zamanlarhepsi "sosyali,st"'ya·
eylemli olmak demek olduguna göre, gene o "sikici", ida "solcu" olan aydinlarin özellikle de sin~ma sanatçi-
.' "tehlikeli" günlere dönmek mi gerekecekti? Gene isçi- larimn ürünlerinde; sosyalist gerçekçilik "reçeteleri",
lerin;geeekonducularin, köylülerin dünyasina rm gi- tersine çevrilip kullanilir hale geldiler. Bu, içgüdüyle
rilecekti? Gene örgütler, sendikalar, partiler, teori, kesfedilmis bir yöntem miydi, yoksa, kosullanmis ol-
devrimci yayincilik, protesto eylemleri ... Bütün bun- manin kaçinilmazligi i.m?
lar çok geride kalrms seylerdi.Artik yeni olani bu'- .
mak, "eski"ye ait herseyi "asmak" gerekiyordu. YENI "OLUMLU KAHRAMANLAR'~....
Evet, "asmak"! Asma, diyalektik olarak, "inkar"i da "Degisen dünyalida, aruk isçinin, emekçinin; dev-
içermiyor muydu? Basit anlarmyla, felsefi içeriginden rimcinin"kahraman" olmasi, bir gerilik belirtisi sayi-
çok, gündelik kullanisiyla "inkar", bu sözde yenilen- liyordu: Ama, bir deger- tasiyicisi, yargilayici ve
menin baslica karakteristigi haline geldi.. Degerler, hüküm verici, ölçüt olusturan simge anlaminda kulla-
kavramlar, egilimler, "Yeni Dünya Düzeni"nin gerek- mrsak eger "kahraman"i, bu islevleri yerine getirecek
lerine.göre gözden geçirilirken, geçmis günlerde yük- yeni tipler, yeni sosyal kategorileriçinden çikarilarak
sege çikarilrms her sey tepetaklak çevrildi.. " sunuldu. "
Sosyalist gerçekçilik ve onun baslica ögeleri olan_ Victor Hugo ile teinsil edilen eski tipte romantizmin
devrimci romantizm ve olumlu kahraman kavramlari, çekici büyüsü, "kötünün)çindeki iyi"yi, "çirkinin
bu anlamda, asla terkedilmediler; üzerinde 'önemle .içindeki güzeli" bulmail1n simyasindari kaynaklani-
durulmasi gereken bir biçimde, yeni içeriklerle dona- yordu. Bu, o dönem için, kapitalizmin düsürdügÜ in-
tilarak, bir çöküs "gerçekçiliginin" ögeleri halinde si- sanin içinde, her kosulda yasamaya devam eden 'er-'
nemanm'baslica araçlari oldular.' demleri, yeniden yükselisin bir olanagi olarak top-
,Sosyalist gerçekçilikte ol~lu kahraman, isçi sinifi- lumsal mücadelenin kanallarina akitiyordu. Hugo, .
nin ve isçi simfi devrimciliginin baslica niteliklerinin mülk sahibi simflardan, insanlik adina umudunu kes-
bir kombinasyonunu temsil ediyordu. Burjuvazi, bu! misti ve bu umudu mülksüzlestirilenlerin dünyasinda
tiplemeyi, gerçege aykin buldu herseyden önce. Söz - aramaya yönelmisti.
konusu insanlarin gerçek hayatta bulunamayacaklari- Romantizmin genel karakteristikleri olan, sonsuz·:
m, ancak bir reçetenin ürünü olarak yaratilabilecekle- , luk ve bunun karsiligi dinseverlik, akla ve mantiga
rini ileri sürdü. Onlar, bir propaganda ve ajitasyon karsi duygusallik, lirik öznellik, yok olus karsisinda ,
,i
26
hüzün, dogaseverlik ve kurallar karsisinda soyut bir
özgürlük tutkusu, 12 Eylül sOnrasi sinemaniii baslica
yönelimlerinide tanimliyor. Yalniz bunlar, nesnel
karsiligini, artik, veremli genç kizlarda, gadre ugra-
mis yoksul delikanlilarda, adaletsizligin kurbani
mahkfunlarda, degeri bilinmemisve deli,ilan edilmis
dahilerde degil, çagin "kiymeti bilinmemis"leriolarak
ilan edilen escinsellerde, travestilerde, mafya babala-
nnda, gangsterlerde, fahiselerde, kapitalist patronlar-
da, toprak ~galarinda, polislerde;casuslarda buluyor,-
Hirdi. Artik, merhamet, iyilik, vefa, duygusallik,
elistiri, direnme, kötülükler karsisinda ooyun egme-
me, kimlik ve kisilik savunuculugu, kapitalist toplu-
mun bii en' dipteki tortularina ait birer özellik olarak
sunulabiliyordu. '
Fahiselerin erdemliligi üzeriile filmler, erdermn ger~
çek temsilcilerine, emek ve devrim kavramlariyla be-
lirlenen bir baska siyaset ve ideoloji sistematigine
karsi savasin en kirli araçlarindan biri olarak, 12
Eylül sonrasi sinemanin niteligini belirledi.'
Örnegin, yillarin "Asiye Nasil Kurtulur?" adli tiyat-
ro oyununun, düzeni sorgulayan, fahiselik kurumuy-
,Cüneyt'ten, 12 Eylül öncesi günlere ait sosyal içerikli bir uçus!
la kurulu düzen arasindaki iliskileri sergileyen
(Melih Gü/gen, ·Cemi/" 1974) ,
Asiye',si, ayni adi tasiyan filmde, dise dis 'mücadeley-
le diger '!kerhaneci" rakiplerini alt eden, becerikli bir ml da dostlugubir mahk6miyetten baska bir sey'ola-
isletmeci olarak sunuluyor, seyirci, ahlakin, vefanin, , mazdi. Dostluklarinin kaynaginda, dislanmis olmak-
dostluk ve duygusalligin yani sira, riiücadeleciligi ve tan,baskalarina benzememekten baska bir sey yoktu.
'intikamciligi ondan ögrennieye yönlendiriliyordu. Bu dostlugun bile yetmezligi içinde, Cüce, filmin bir
Asiye, bir genelev kadiniyken, genelev isleten bir ka- yerinde, köpeklerle konusur; onlara: "Pis ibne, o'bile
pitalist olarak kurtulmakla kalmiyor, yeni ulastigi top- 'beni anlaiiiiyO'r,beni anlayan yalniz sizlersiniz" der.
lumsal statüyü, geçmisinden intikam almak için kulla- Bu altüst edilmis romantizm, olagan insani, "her-
niyor ve "mücadeleciliginin erdemlerini" propaganda kes"h, bir yana birakiyor, ahlaki ve duygusal insani
ediyordu. Ne de olsa, ayni dönemde,.en Wk vergi degerleri, çpküsün.en dibinde' bulmaya çabaliyordu.
verme "erdemini" de bir baska "mama" temsil etmek:" Yada bir baska açidan, bütün bu degerlerin, temsil
teydi. , ,,', .,~ edildiklerison kisilerle birlikte göçüp,gitmekte oldu-
Bayagi ve gerici romantizmin tipik örneklerinden gu yolunda bif umutsuzlugu mutlaklastinyordu.
biriolan, "Iki Kadin'~, çürümenin ve çöküsün en ,"Kahraman"in sosyal kaynagindaki degisim, "Zü-,
yüksek devlet kademelerinekadar tirmandigi bir dö- ' gürt Aga"da, en ilginç boyutunu kazandi.
nemin ince çizgileri içinde, bütün degerlerin, erdem- "Zügürt Aga", Tük sinemasi ölçüleri içinde, birinci
lerin ve yüksek insani niteliklerin bir fahisenin kimli- sinif oyunculuk ve yönetmenlik basarisiyla, en çok
ginde cisimlendigini anlatiyordu ve bu tür filmler tutulan, sevilen yapitlardan biriydi. Çalismanin,öz-
içinde en fazla prim yapani oldu. ' günlügü ve güzelligi, içerdigi 'çok ince gericiligi
Bu "entel havali" filmlerin yani sira, 19S2'den bas- büyük ölçüde gizledi.·Yapimcilar, elestirinenler,
layarak, yeni tür kadin oyuncularin da ortaya çikisiy- basin, bu filmi, "agalik kurumuna kaliplarin disinda,
la da desteklenerek, "nitelikli fahise"temasi pOpüler bir bakis" olarak yüceltti. Filmin özü, bumesajda'ya-
bir dil iç.!I1dede sunuldu. Ahu Tugba,Bariq Balkan, tiyordu. Tipik olmayanbir dunim, bir toprak, ag~si~
Yaprak Oidemiroglu"tele-kizlik ve "mankerilik" gibi nin yoksullasmasi süreCi, geçmise bir elestiri olarak
yeni kurumlar ve kaynaklar kazanmis olan ftihus sek- genellestiriIdi. Alisilriiis "aga-irgat" ikileminin diSin7
törünün özel tiplerini canlandirdilai,ve onlarin ideolo- da, bu çeliskinin bir yanilgi oldugunu kanitlamak is-
jisininolusmasina katkida bulunan filmlerin yildizlari tercesine, sevimli, aciz, neredeyse irgatlari tarafindan
oldular., " söl1}üriilen,bir aga portresi çiziliyordu: Köylüler,
"Dönersen Islik Çal", bir travesti ile bir cüce arasin- içten pazarlikli, iki yüzlü, agadan daha bencil, çikarci
daki dostlugun duygusal öyküsünü anlatiyordu. ve sahtekfu-dilar.Bir zamanlar, Türk sinema seyircisi-
Dostluk, sevgi, çikarsiz baglanrna, biri "dönme•.•.di- nin en sevdigi temalardan biri olan, zalim aga, yoksul
gerianormal, ikisi de,bir biçimde "kural disi" olarak ve iyi köylüler karsitligi tersine' çevrilmisti. Aslinda,
da yorumlanabilme olanagi tasiyan iki insan'arasinda film, bu haliyle, konuya özel bir.açidan bakisi temsil
gerçeklesebilecek kaybolmus degerler olarak anlauli- eden bir çalisma olarak kabul ediletmirdi. Faka~1til-
yordu.Travesti ve cüce, ayrimsiz herkesin kötü oldu- min yapildigi dönem~bir devrimolanagin'in bütün bi-
, gu bir toplumda, iyi kalan son insanlardi, fakat onla- çimlerine ve ögelerine karsi YÜi; yi{dir ileri, sürülen,
27
1:>4"" çoguiiun, geçersiZiigi, kettikten sonra' issizler 'Ordu-
genelkabul, görmüs tezlerin; suna katilan :'tarihi,[ilmler"in
kahramai1Iari; Fatih'in fedaisi
,"farkina varilmamis "temel'
gerçekler" ,,'olarak ,,'yeniden Malkoçoglu'lar, Köroglu'lar,
ileri sürüldügü,bir dönemdi;c yerlerini, aralann<;la"hemen,
Aga-köylü çeliski~i'~l'ürkiye: hemen hiç bir nitel farklilik
devriminin olanaklanndaiibi..:' bulunmayan, mafya fedaileri-
riydi"'ve devrIm,c! siyasi:: ne, polislere,savcil~a birak-
!Jkimlar bakimindiw; propa- "tilaro12 Eylül öncesinde, Cü-
ganda ve ajitasyonUnmerkez , neyt Arkin'in oyimculuguyla
konularindan birini teskil edi- bile,' "Adalet", ., "Vatandas
yordu. Masum ve', sevip:ui. Riza", "Örgüt" gibi filmlerde,
Zügürt"Aga; asla'fad(lrid~' toplumsal hiiksizliklara bas-
olamayacagi, fakat igerÇekte , kaldiran kahramiinlar çizen si-
kendisine tarihSelolarak yük- ,nerna, darbe sonrasi dönem-
lenmis gerçek niisyonunun de, kahramanin düzeni kom-
geregiyle donatiliins, olarak, e, Aga/* l<l,ifumunun vicdan/arda beraat edisil masim kural ve kosul' haiine
Türkiye ,"devriminin;', temel ZUGURT AGA, Nes/i Çö/geçen, 1985 getirdi..
olanaklarindan birinin bir· al- (Sener Sen, Nilgün Nazli)' Sosyalist gerçekçiligin
daIlffia oldugunu Ilan etmek J olumlu kahraman kavramini
üiere ortaya çikti. Elinde basit veikha ediciligini, dö- geri, gerçegeaykin, sematik bulan burjuva' ideoloji-
nemin, siyasal, siddetinden alan bir. dereçete vardi: nin muhtaç oldugu, kendini ifade edebilmek' için
Yoksul irgatlariçin dahi, "köseyi dönme" yollari, ka- bulupbulab,il<ijgi..kahramanlar bundan ibaretti.
pitalizi:n,tarafindan açilmis bulunuyordu; eger hala bIr ! 12 Eylül sonrasi' filmIerin pek çogununortak pay-
tqp~ak agasinin onuruyla kalmak adina:b,uyollari gö': dasi 4a, aydin düsmiinIigiyla birlysmis ,bk "kurtuluS"
remiyorsaniz, size yalQlzca Beyoglu'nun ara sokakla.., idesi ve halk, düsmiinligiydi. Türk sin«masimn sena~
n'kalacakti: orada, kirita kirita;lahmac~ sata9ilirdi- rist ve YÖl1etmenleri,bir kurtulus mücadelesine gir:
niz. ancak.qerçek; kapitalizmdi, düzendi, sisteffidi: niis ve 1,caybetmisolan toplumun, güriah isl~mis bir
B()yun egilecek, aklIltisina uyulaçak'olan degistiriJe~ triplum,glarak malikiim edilmesi girisimine;' "kurtu-
riiez ve giiçlü tarihsel nesnellikti bu. ,.' , ,~" lus"', sürecinde bir Inisyd~.yükleninisolan aydiiii sor-
Medya 'piyasasi11ln,"K~dirizm'~adim verdigi sözde, guya:' çekerek fatildi. Omegin, ,"Camdan Kalp",
akim,' aslinda siiie"nan.inyeni tipteki kahramiin i;ireti-, "'h~lkikurtarmaya kalkisan -aydinin feci sonu", ah-
minin bir ',b,aska düzeyini, adlandirmak baki~ndarJ makliga karsilik düsen hayalciligi ve halkçiligi konu..,
dildcatedeger.Daha çok,' Kadir,Inanir'in basrol oy- sunda, mümkün bütün gerici tezleri bir araya getiren
nadigi ~~lerin biislica özelligi, temel kjsiliközellik .. bir katalog gibidir; Genco Erkal'in canlandirdigi
lerinin kök~kir ilis19lerinde,olan, kente ancak bilek "Kirpi': -a.di budur, aydimn-;' gecekonduda oturan
, ve silah gücüyle gin:bilen;,ol:;igan k~pitalist iliskiler ve.evine temizlige gelen "Kiraz"i,kocasimn dayagin-
, içiiide degil, kara-para aolasirninin ~anallannda yasa': dan ve üierine kuma getirme,girisiminden k,urUlI1rui-
. yari bir "delikanli" tipi çizmesiydiLTÜTkiyekapitaliz- ya' kalkisir. Facia,' bu noktadii baslar. Kiraz'in Koca-
minin, olagan finans ,ve sanaYH1isk1lediçinde gelis- si, ta gecekonduya kadar, gelen "Kirpi"yi~ bir güzel
medigi, sermayebirikiminin ve ';~erkezilesmesinin döver. Halkin, kendisini kurtarmak istey~nlere ceva-
temel çizgisini, spekülasyon, kaçakçilik,' karaborsa, , bi, iste budur! Hirpalanmis halde'gecekondu mahalle- '
gibi, sözde YiisadisiYOllarinbelirledigi bir 'döriemde, sininçamurlari içine atilan Kirpi'yj,bir g~ekoIlduda
"kral"gangste(', "baba",' mertligin; ,yigitligin, duygu- tek basina ottiran boyaci çocuk bulup evine götürür.
salye, düsürlsd olarakn.ice,"eIitelei' tas çikartacak öl- , Yaralarim temizler, iyi davranlT. Bir baska gezegene
çüdesezgisahibi olmarun'temsilcisi haliiie getirildi: düsmüsgibi saskinolan aydin, simdi bir an, ,"kurtar-
Bu' tip, okumus ka<:iiiilarietrafinda perVane yapar, mayi" düsündügü insiinlaiin bunu. "gerçekten' hak
onlari asagil~, döver ve "mutlu eder"ken, çevrede etmis .oldugunu",kendiçabasinin hiç de bos olmadi-
fon figürü olarak görünen "ukala entelleri" bozar; bes gi ,umuduna kapilll". Fakat, heyhat! Yoksulçocuk,
paraetmezliklerini gösterirdi.Kaba kuvvetle besle.., Gün,ey Afrika'ya gitme düsleri pesindedir. Orada
nen'cehalete, yapilan bu yüceltme, 12 Eyiglrejimjriin zen'gin bir beyaz olacak ve zencileri ezecektir! Iste,
teiiiel propaganda temaliiriyla"uyumluydu. Kenan "halk" denilen kepaze milletin cigeri bundan ibaret-
E,vrS\}'kent meydaiilarinda~ydinlai:a verip veristirii- tir! HepsiiWiiçinde gizli-açik birfasist yatmaktadir!
ken;sinema, ayni hedefe "topyekUn"bir saldiriyi ör- Fasizniiii;içs.el; "insani" bir kisilik parçasi oldugu
gütlemekle" görevli "hissediyoidusanki kendisini. yolundaki düsünce, Seçkin Yasar'in "San Tebes~
Kadir kahriuiian,çpküs romantizininin en "olumlu" süm" adli filminde, açik seçik savunulur: Filmin
kahramanilUn; sermaye birikiriiini, kural disi YOlliir- kadin kahfamani, kendisini,asagilayan, tecavüz eden,
dan gelistiritieyi beceren tip oldugUnuHanediyordu. amifcinsel bakimdan çok güçlü olan bir ressama asik
" Son büyük' temsilcisi olan Cüneyt'i emekliye sev- olUr.Birçürüme, çöküs ve intihar filmi olan b~ çalis-

'28
manin özetini, yönebnen söyle iverir: "Her kadinin - manlari, fanuslu gece lambalan, sahaf ratlari, -yani
kalbinde bir fasist yatar." her biri, bu filmlerde oynayan, senaryolanm yazan,
Bu essiz vecize, 12 Eylül ideolojisinin etkisinin bo- yöneten kisilerin, ve onlarin. sözcüsü olduklari yari-
yutlarini göstermesi baki!lundan dehset vericidir. Bu- aydinlarin evlerine ukis iikis doldurulup iç çekilerek
rada vahim olan, fasizm teriminin rasgelek~llanilmis bakilan esyalar, önlerinden her geçiste hülyali hülyali
olmasi degildir: siyasal bir terimin, bir sinifegemenli- süzülen binalar- içinbirer agit oldular:
gi kavraminin, içsel, neredeyse dogal, birey~el kisilik "Muhsin Bey", Sener Sen ve Ugur'Yücel'in büyük
özelligi olarak kendini onaylabnJs olmasidir. oyunculuk güçlerini, bu bayagi romantizm adina
"suistimal etmekten" suçludur. Yok olup giden karsi-
NOSTAUININ CAZIBESINE sinda duyulan hüzün ve çaresizlik, eriyip giden kof
GiZLENEN GERIcILIK degerlerin lirik yüceltilisine ve bunu güçlendirmek
Çöküs romantizminin, diger bir önemli bileseni, için de, adim bir kebap türünden almis olan ve
nostaljiydi. Urfa'dan Istanbul'a türkücü olmaya gelen Ali
Kahramanlarini toplumsal yasamin tortusu kategori- Nazik'e karsi, e,tikve estetikbir terör uygulanmasina
ler içinden seçen bir akimin, gelecege, Insanligin yol açar. Fakat ne aci ki, bütün toplumsaL kosullar,
daha iyi bir dünyada yasama olanagi. bulunduguna Ali Nazik'ten yanadir: Muhsin, Ali Nazik'e yardim
inanmasi beklenemezdi. ebneye çalisirken, dolandinciliktan hapse düser; Ur-
Eski tipte romantizmde de,kaybolmakta olan bir fali, ünlü. bir türkücü olur' Muhsin'in asik oldugu
'" dünyanin güzelliklerine özlem, belirleyici ,bIr. önem. sarkici Sevda'yi da kapatir. Seyirciyedüse!lSe, Muh-
tasiyordu. Hugo tipi burjuvif reformist "sol" roman- sin için üzülmek ve Ali Nazik'in temsil ettigi "yeni
tizm ise, çürüyüp çökmekte olanin farkinda olarak, kültür"e boyun egmektir. ,
gelecege ait umutlar tasimayi yeni bir bilesen olarak, Bu mekanlarin ve çevre ögelerinin mebzul miktarda
yoksullarin kimliginde öne sürdü. Sosyalist gerçekçi- . kullanilmasi, geleceksizlik duygusuna,;eslik eden, ,
. ligin devrimci romantizmi ise, tümüyle gelecege, sos- yalmzlik" terk edilmislik, umutsuzlUk" sevgisizlik
yalist Insana ve sosyalist dünyaya güveni ifade edi- gibi motifleri besleyen, güçlendiren ve. içerige uygun
yordu. Geçmisin bir daha diriltemeyecek anilarina, olarak estetize eden bir roloynadi. Mario Levi,' Gio-
gözüsulu, aristokratik bakisa' karsi, proletaryanin ta- vanni Scognamillo;Atilla Dorsay, bu estetigin·tarih-
rihsel eylemine ve dünyayi degistirme gücüne bagla~ çileri, teorisyenleri ve meddahlan oldular.
mlmisu .. ' .. "Ada", "Gece Yolculugu", birölçüde "Ses", yalniz-
Çöküs romantizminin baslica nostaljik temasi Istan- lik ve terk edilmislik motifini, genel:ve içinden çikil-
bul, özelliklede eski Beyoglu~Pera oldu. Gittikçe maz bir halolarak sundular. Bir adaya siginaraki"de~
daha yogun bir isçi ve issiz kenti haline gelen istan- mokrasinin geri gelmesini bekleyen" aydinin acikli
bul, pratik olarak, sistemin olagan yönetim yöntemle- hikayesinin anlauldigi "Ada", nostaljinin "siyasal bo-
ri disinda bir denetim ve yönlendirme mekanizmasina yutunu", Istanbul mekan boyutuyla birlestirme "basa-
terk edilirken, daha açik bir deyisle, isçi ve issiz yi~ . nsim" gösterdi! ., '
ginlarinin potansiyellerine karsi, eski fasistlerden olu- "Gece Yolculugu", mübadele yillarinda tümüyle
san gangster sebekeleri, onlarla isbirligini her seyden terk edilmis bir Rum köyünü mekan seçerek, mekan
önemli gören polis ve dinci örgütler gelistirilirken, Is- nostaljisinin ,ve yalnizlik yüceltmesinin en abartilmis
tanburun fiziki çehresi de buna uygun olarak cüzamli "sentezini? gerçeklestirdi. 1

bir hal aliyor. Mistisizm ve idealizm, yapit sahiplerinin enteleküel


Çökmüs romantik, bütün bu kanserli yapiyi temiz- düzeyinin de bir isareti olarak, en yalinkat kavramlar
-leyebilecek olan bu karsitligi görmek, bu karsitlikta baglaminda, kulaktan dolma; felsefe kinntilarimn gö-
açik bir tarihsel taraf olan isçi yiginlarinin ve issizle- rüntülenmesi biçiminde, ama bütün diger filmleri,nen
rin potansiyellerine yöne.lmekgibi bir siyasal ve ideo- kapsamli temstlcisi olan; "Gölge Oyunu"nda,"tecelIi
lojik donanima sahip olamadigindan, umutsuzlukla . etti". Bu filmde de, bir "eski Istanbul Hanimefendi-
geçmise dönüsü özlüyor. Bir dahaa'sla tekrarlanama- si",ile' omIn komedyen kiracilari etrafinda "dönenbir
yacakolan, Rum ve Ermeni azinliklarin kültürüyle, öykü anlatiliyordu. Filmdeni anlasilabilecek olan
levanten ~iliskilerin,Osmanlilik kalintilarinin olustur- suydu: Hiç bir sey gerçek degildir, aslinda siz ve ben
dugu dokuya yapilari biçkinkli övgüler, ve buna eslik yokuz, hiç bir sey yasanmiyor ve her seybir baska
ebnesi kaçirulmaz olan mistik-idealist bakis açisi, 12 seyin gölgesi... 'Sanilir ki, yönetmen, eskiden liseler-
de okutulan felsefe' derslerinden) aklinda kalan
Erlül sonr~sinin en "övgüye deger" filmlerini belirle-
di ... "Eflatun istiaresi"ni, senaryÇ>diye kabul edip görün-
'!Hayallerim, Askimve' Sen", "Gizli Yüz", tülerneye kalkismisti!
"Hanim", bir TV dizisi olarak çekilen "Baharin Bitti- Sosyalist gerçekçiligi, "muhayyet bir gek~celstllgru-
gi Yer"; "Muhsin Bey" .gibi filmler, "klasik na, gerçekleri çarpitmak"la elestiren burjuva ideoloji,
musikimiz", Bogaziçi yalilari, gümüs (otograf çerçe- hayal olmus ve gerçektehiç bir zaman, hayal edildigi
veleri, kilise avlulan, sardunya saksilanyla süslenmis biçimiyle varolmamis bir geçmisi, gelecegin yerine
balkonlu eski Rum evleti, Beyoglu levanten apart- geç:rdi. /ibJ. , \' -.

29
KADIN FILMLERI
, YADA
MERYEM'DEN A YGÜL'E
BIR ARPA BOYUYOL'
Nuray Sancar

12 Eylül sonrasisinema iIkrine, "kadin filmle- filmlerde islenemiyordu; islenemezdi.


ri" adiyla anilan ve kadinin degisen sosyal~siyasal Bu dönem filmleri arasindan, hem 12 Eylül sonrasi
ortam içindeki kimlik ve özgürlük arayisinin öyküsü ''kadin filmleri" ile içsel bir bag kurabilme özelligine
olmak savini tasiyan filmler, özel bir parantez içine sahip, hem de bu filmlerin yapamadigi kadar kadinin
alinarak konusulmadiginda çözümlemenin Ihtiyaç toplumsal iliskiler içindeki konumuI1u nesnelolarak
duyduguverilerden biri ihmal edilmis olacakur. Sine.;. sergileyebilen ve bir egilimi açiga' çikararak, gözle
ma elestirmenlerinin ve oyuncularinin baZilari, bu ad- görünür ve taninir düzeye çikarabilen iki film öne ~
landirmaya karsi çiksalar da 12 Eylül sinemasinin en çiku. Bir tanesi, Lütfü Akad'in yönetmenligini yaptigi
popüler ürünleri, kadin sorununa Iliskin açik politik Gelin filmi, digeri, Türkan Soray'in ilk yönetmenlik
sonuçlar çikarmak, kadinin aktüel formasyonunu me- denemesi olan Dönüs'tü. Gelin filminde,-Meryem'in
sajlar vererek etkilerneye ÇaliSmak misyonunu yük- drami ekseninde, Yozgat'tan Istanbul'a gelerek,
lendiler. Dolayisiyla/'kadin filmleri" kategorisi içinde büyük kentte sinif atlama çabasina giren, ama bu sü-
ani1abileeek filmler, dönem sinemasi içinde bir paran- - reçte parçalanan ve çözülen feodal karakterli bir aile
tez olmakla kalmadi, dogrudan dogruya bu sinemanin anlauliyordu. Meryem, kalbi delik oglunun ameliyau
karakteri üzerinde etkili oldu .. için gereken alu yedi bin lirayi bulmak için çirpinir-
Türk sinemasi, aslina bakilirsa, kadin eksenli film- ken, ailenin erkekleri bu parayi yeni açilacak dükkan
lere yabanci degildi. Geçmis dönemierde, Ömer Lütfi için harcar. Bunun üzerine, gelin, oglu için bütün ai-
Akad'in, Metin Erksan'in ve Halit Refig'in bazi film- leyle savasa girecek, bir kurban bayraminda yitirdigi
lerinde degisik Sosyal katmanlardan kadinlarin, ama oglunun ardindan evini terkedecek ve fabrikada çalis-
en çok da feodal-ataerkil kültürün ve iliskilerin kiska- maya baslayarak isçilesecektir. Meryem'in, yasadigi
ci alundaki köylü kadinlarin dramiari, beyaz perdeye ortama baskaldinsi tamamen duygusaldir. Belki, oglu
yansiuliyor ki, bu filmler belirli bir dönemin sinemasi- ölmese, hiç bir zaman feodal aileyi sembolize eden
ni tanimlamak üzere "kadin filmleri" adiyla anilmiyor- kayinpederiyle karsi karsiya gelmeyecek, ailenin
du. i,. büyük kentteki serüveni sessiz sedasiz ilerleyecek ve
Bu adlandirina, 12 Eylül dönemine aittir. ,"Kadin kendisi için hiç bir sey beklemeden tursu yapmaya
sorunu "nun, ancak modem sinif iliskileri içinde çô- devam ederek ailenin erkeklerinin açacaklari dükkan
zülmek üzere bir mesele haline gelebilecegi, kadinin için "sermaye" üretecektir. Ogul'un ölmesi çeliskiyi
sadece kadin oldugu için maruz kaldigi haksizliklarin açiga çikarir ve çausmaya dönüstürür. Aileyi kente sü-
ve çektigi acilarin, baska toplumsal iliski biçimlerinde rükleyerek çözülen feodal iliskiler, ailenin bir kismi-
bu sorunu tanimlayabilmemize olanak saglayan dina- ni burjuvalasunrken, Meryem ve kocasini fabrikaya
mikleri olusturmaya yetmeyecegi anlaminda. "kadin . gönderir ..
filmleri" tanimlamasinin ortaya çikisi raslanusal degil':' 70 sinemasi, kirdan kente göçmüs bir kadini fabri-
di. Ezo Gelin, Bos Besik, Kuyu, Bedrana, Kara Çar- kanin kapisi önüne getirip birakir. Gelin; bazilarinin
safii Gelin, Hazal, Kizgin Toprak, Cemo gibi filmler- yapim tarihi daha sonra olsa da Bedrana, Kara Çar-
de anlatilan kadinlar, Türk sinemasinin kisa tarihinde . safii Gelin, Gökçe Çiçek, Hazal ve Sürü'nün kadin-
bu yüzden sadece otantik degerlerin yansiUlmasiyla Il- larinin suskunlugunun asildigi bir dönüm noktasidir.
gili bir deger tasidilar. Bu filmlerin kadinlari, kendile- Ama, kentte çözülenin yerine geçen yeni toplumsa1
rine yönelik. dogal ya da kültürel saldirilara içgü4~1 iliskiler ve kenti tarif eden modem sinif iliskileri ve
bir korunmarefleksiyle.karsi çikamaddarsa boyun eg- bunlarin dolayiminda olusmus kültürel iklim, kadina
diler. Ya da tepkilerini hiç konusmayarak, sessizlikle~ sesini vermistir.
riyle ifade ettiler. Ne filmlerin yönetmenlerinin, bu Diger yandan Dönüs, dis göç sorununa ve para ka-
kadin dramlarindan yola ç*arak yermek . istedikleri, zanmak için Almanya'ya giden erkeklerin geride bi-
kadinlara iliskin bir politik mesaj vardi, ne de bu ka- cikmak zorunda kaldigi.kadinlarin yasadigi çatismala-
dinlarin içinde yasadiklari toplumsal formasyon, kadi- ra ve degisen insan iliskilerine ilk deginen film olma
nin kendi kisisel dramiyla genel toplumsal ve siyasal özelligini tasir. Dönüs'ün Gillcan'i dövüsken bir ka-
kosullar arasinda bag kurmasina olanak sunuyordu. dindir. Kocasinin Almanya'ya gitmesi üzerine, kirsal
Dolayisiyla, kadinin hissetIDedigi birkadin sorunu bu kesimde. yalniz kalmis kadinlarin ugrayabilecegi bütün

30
.i

hakaretlere ve baskilik karsi direninek zorunda kalir: kocasina ve yuvasina sadik, tercihen anne olan, hep
Bwiunla da kalmaz, kocasindan yillarca haber,ala- yanlis anlamalara.,maruz kalarak zorluklar .yasamis,·
maz, çocuguyla birlikte kendi 'geçimini saglamak için yuvasindan kopmus, ihanetle suçlanmis, ama zamanla
didinir durur. Aga'ya karsi verdigi mücadele, kisisel "haIsikat"in anlasilmasi üzerine herseyi unutup, kendi-
hesaplara dayanan bir savas gibi görünse de, bir kadi- ne kötülük yapanlari affedecek kadar erdemli "melek
mn feodal sömürüye karsi direnisidir. Bu savastmi, kadin" .. 'Digeri, evli· erkekleri ayartan, yuva yikan,
Gülean herseyini yitirerek çikar; herseye yeniden bas- paradan baska bir sey düsünmeyen, zora geldiginde
layacak kadar güçlüdür ama. Almanya'da evlendigi sevgilisini satmi "seytmi kadinlidir. Kadinin; kavram-
yeni karisiyla köye gelirken trafik kazasi geçirerek sal olarak ikiye ayinldigi bu tmiimlama, kültürel kök-
ölen kocasinin çocugunu alir. Yasamini bundan sonra lerini islam dininde bulur. Eylül öncesi filmler, ev ka-
bu çocuga baglayacaktir. " dini tipinin yüceltip olurnlandigi platformIar olurken,
12 Eylül sonrasi sinemasinin "kadin filmleri" hem kendi içinde bu sinemaya az çok bir tepki barindiran
dogal olarak 70'li yillarin sinema birikiminin kesinti- ve klasik yesilçam standartlarini asma iddiasinda bulu-
siz bir devami olma özelligini tasir, hem de bu film- nan, çagdas Türk filmleri, giderek karsitligin öteki
ler,-siyasal've sosyal manzara bir postal darbesiyle ucuna savrulacak ve fahise kadini i olurnlayacaktir.
dagiuldigi için-mevCut toplumsal iliskileri ve bu iliski- Hepsinden önemlisi, Eylül sonrasi sinemada bu ikilik
ler içindeki kadinin konumunu nesnelolara}( yansit- ' yikilir. 'Artik, ev kadini ve onun zorunlu tamamIayani
maya' yarayacak anlamli bir süreklilik olanagindan fahise kadin ikiligine dayanilarak. anlaulmaz, hiç bir
yoksundur. Hatta, devamliligin bu noktada kirilmasi sey. Bu kavramlarin kadini, açiklayamayacagi anlasil-
yüzünden "yesilçam gelenegi"nin inkari veya elestiri- mistir. Ama, bir arpa boyu da yol gidilemez.
siymis gibi birgörünüm kazanmaya da yatki.ndir. Lütfü Akad'in, kente geldikten sonra alip fabrika
Politikanin, hem egemen siniflar hem de ezilenler. önüne birakugi kadin 12 Eylül sonrasinda, Auf Yil-
için eskisi gibi yapilmasinin' olanaklarinin kalmadigi maz'in filmi Bir Yudum Sevgi'nin Aygül'ü olarak
12 Eylülkosullarinda, alt siniflarin payina siddetle te- çikar karsimiZa. Meryeni, Aygül'e dönüsmüs, dört
minat aluna alinmis depolitizasyon düstü. Bütün ' çocuk dogurmus, suskunlugundan kurtulmus, kavga-
diger sanat dallarinda oldugu gibi sinemada da kimi ci ve neseli bir kadindir artik. Onun degisimini izleye-
yönetmenler .nedamet ve küfür filmleri çektiler, ama meyen kocasiniterkederek, kendisi gibi 'çok çocuklu
agirlikli bir kismi politika disindaki ya da oyleymis bir baska isçiye gönül verir ve onunla evlenir. Ama
gibi görünen alanlarla ilgilenmeye basladilar. Geçmisi iste bu kadardir. Bu iki (ilm .arasindaki süreçte kadin,
sUrasindan burasindan sorgulamaya çalisan belli belir- ancak, es degistirebilme özgürlügünü kazanmistir.
siz bir politik durusa sahip; çektikleri onca eziyet ne~ Oysa, bu süreçte kirdan kente göç devasa boyutlarda
deniyle simdi suskun, bunalimli ve takinuli olan, geç- artnus, fabrikalar kaClin)sçi akinina ugramis, gerek 12
miste kendilerine güç ve aktivite kazandirinis ütopya- Eylül öncesindeki harekeLli günlerde ve gerekse 12
larina inançlarini yitirdiklerinden adim atmakta zorla- eylül sOQTasindaki grevIerde, politik etkinliklerde ha-
nan "yorgun demokr~t"lari anlatan filmlerin yani sira, Un sayilir ölçüde kadin yer almis, ama sinema, kadi-
sinema, politika disi alanda kadin sorununu kesfetti. nin bu degisimine sessiz ve ilgisizkalmistir.
Politika disi kavrami tirnak içindedir ve sadeCe isçi Kadin filmlerinde kent kadini, küçük burjuva kat-
sinifi politikasindan uzakligi taiiimlar; zaten iktidarda manlara mensup kadinlarin yasadigi kisisel trajediler
olan sinifin politikasindan degiL. Tirnak içindeki' bu çerçevesinde, entelektüel bir soIun olarakgündeme
pOlitika disi alanda, Kadin, geleneksel önyargilara ve girdi. Oysa, kentte, kadina sesini kazandiran isçi sini-
burjuva düsünme biçimine göre, erkeklerin özel haya- fina mensup kadinlarin giderek politiklesen mücadele-
Unin bir parçasi olarak görüldügünden ; kadin sorunu siydi. Yönetmenler, belki ,de isçi sinifindan kadinlarin
dil, ancak, özel hayat kapsamina giren ve aralarinda . verdikleri özgürlük mücadelesinde kayda deger estetik
politikayla yanilsamali bir mesafenin oldugu izlenIrni- bir öge bulamamislardi. Bu nedenlekadin filmleri ka-
nin olusmasinda özel bir yarar umulan, bütün diger tegorisine giren filmlerde, küçük burjuva entelektüel
kavramlar gibi tehlikesiz ve risksiz ele alinacaktir; Ka- bir perspektifle geleneksel "hanimefendi" kadinla mo-
dinlann gelenekselolanla çatismalan, ~sisel ve özel dem kadin kavramlari sik sik karsi karsiya getirildiler
bir trajedi oldugu sürece sorun yoktur. Bu nedenle .ve bütün filmlerde kadin sorunu, bu iki kavram ara-
sinema seyircisi politika disinda; siniflar mücadelesi sinda geçen kiyasiya kavgaya sikistinldi. Bu iki kav-
alaninin disindaki baska yerlere baglananan kadin öz- ram, yikilan iyi kadin- kötü kadin müslüman ölçütü-
gürlügünün, cinsel talepte bulunabilme, cinsel tercih nün yerine geçirildi. Bazen, bu iki kavrami, Ah Belin-
yapabilme, es degistirebilme yetenegine esitlendigi her tb'da oldugU gibi iki ayn kadin; banka memuresi Na-
yerde, sevisme sahnelerini dikizlemek üzere sinema ciye ile reklamci Serap temsil etti. Bazen, Dul Bir
salonunda yerini alir. Kadin'da oldugu gibi kavga bir tek kadinin kendi için-
. 12 Eylül kadin filmleri, geleneksel kadin imajinin deki gerilimi haline geldi. ,
degistirildigi' iddiasini tasir. Bu iddianin görünürde Her iki filmin yönetmeni olan Auf Yilmaz, ikinci
haklilik payi yok degildir. Çünkü, sonyiiiara gelince- filmdeki Suna'yi gazeteci Ergun'la tekinsiz bir iliskiye
ye dek, Türk sinemasinda hep iki kadin tipi çizilir; bu soktuktan sonra _hanimefendiligine ve evjne geri gön-
kiidinin sinifsal konumu
i
önemli degildir. Biri; evli, derdi. Sanki, bir kadinin erkeksiz de yasayabilecegi
.'
ai
Feodal kirdan, fabrikanin önüne ...
LOTFI Ö. AKAD; GELIN, 1973
(Hülya Koçyigit Ali Sen, Aliye Rona) ,

Mine. Filmin kadin kahramani Dir kasabada yasiyordu


ve sevmedigi bir adamlaevliydi. Yalnizdi ve,kasaba:-
dakiinsanlarla iliski kuramiyordu. Kasaba yasarnin~
dan' ve kasabalilardankendini uz3k tutmaya çalIsma-
sina' karsin, dedikOdulardan ve kendisiiie,yÖneliksa-
tasmalardan .yilarak -kasabaya ögretmenolan kiz kar-
desini ziyarete gelen--': yazar Ilhan'la birlikte".oldu.
Ona, "yat benimle" diye,baginyordu. Oysa, simdiye
dek sevisirken ögürdügü kocasina, namusu üzerine o
kadar dedikodu yapilmaSina icarsin, asla ihanet etme-
.. misti .. , ,'i,
mesajiiuveim~k içineDul Bir fÇadm'in banimefendili- M~ne,bir ask filmi, askla ve bir erkekle kurtulus
gi ':"'Ergun'oo, yanierkegin kÖtülügünü gÖrünür kil- (ilmiydi. tlhan'la sevist.ikten sonra onunla' elele kasa:-
mak içlii nasil abaitilinissaÖyle~."abarulnus gibiydi. baya ç*ip. yürüyecek yüreklilige sahip olsa' da, sev':'
Xdrilaz'in, birinci filmdegÖl}lü S~rap'tanyaIiadir, . ri1edigi kQcasim daha ,önce biralcqiiiyi düsünmeiiiistir.
\ NaciY,e'nin hayaum ve kisitli aile bütÇesinden pirzpla Kadinin cinsel seçimi ve toplumsal ,.Çeliskisi üzerin,e
al(}igi ,için ken.disiriiuyaran, kocasi,iu., küçümseyen yapilan en önemli .filmlerden biri olmasina karsin,
.Serap'in, Naciye'den ne kadar' ve ne' Ölçüde degisik Mine'nin kadin kahramani, ancak, baska bir er,kek söz
oldugu pek anlasilir gi1?idegildir. Bu' degisikligiifde- konusu Qldugu zaman, evliligini seçmeme cesaretini
tecesini, Serif Gören 1984'te çektigi Gizli Duygu- , gösterebilmisti. Belki de"alip onu kente gö.türecek
br'~ verecektir. Gören, bu filminde, yine birerkadin Ilhan'la arasinda, Sedirin trajedisi yiiielenecekti.
riIriiioian. ve (}önem sinemasi içinde hakli olarak iyi Kimbilir belki de Seni Ka/bime Gömdüm'deki
birerye,re otiiI-aiiKurbagdlar v~ Firar'daki perforInan- Eyitl'üIi gÖrdügü gibi sevdigininbir erkek olarakko:-
sim gösteremez. Di1,i,çok kabadirve gösteITi1ek iste- casindan farkli· olmadigini anlayacak, yeni askin ken~
digini p~ isaretiyle gösterdiginden bayagiliga disine yeni. bir yasam olariam sunmadigini görecek ve
düser. Gizli Duygular'in Aysen'i, pÇnceredçri "özgür- , özürdiley~rek eski yuvasimi, kocasina döneCekti .. i
lügünü" .'gözetledigi.karsi apartmandaki' genç kadina , Bir tekfilm, yinebir Nisan Akman filn:ii, kadinin
sevgilisini kaptirinca, Serif GÖren bu tercihin nedeni- evliligi ile çeliskisini ,bI!, baskacrkekle çÖzm~ kisir.
ni, -Aysen'd~ olmayanlarla ve Aysen'inyapmadikla- , döngüsünden. kendini kurtarabildi. Ama, .,yönelnien
nyla açiklar. Karsidakinin; klaSik müzik.plaklan;bir bu kez, kadina isiÜ1;erindenözgürIÜk ..vaadetti. "" .
kaç reproqiifsiyonu,kitaplan vardir. Sinema. günleri~ "Bu film Dündin Sonra Yarindan Once idi. Bir te-
ne gider, perdeleri hiç 9rtülinez ve açik pencere öriün": levizyon programcisi olan Gül, is saatlerininuzunlugu
de sevisif.' Aysen ise geleiieksel bir "kiz"dir; yitirmek ve çalisma temposunun yogUiiIugu nedeniyle c1,aIiaaz
istemiyorsa, o kadina benzemelidir, çünkü tercih edi- zaman ayirir hale geldigi evinde, giderek kocaSiyla çe:
len odur ' '.' ' , liskiler yasamaya baslar.,.Kocasi, onun bir çocuk do:- .
, Yönetmenler, kadinlan, Ögeleri ~isiem içindebulu- gurmasuu hatta isini birakmaslIll istemektedir. Ama,
nan gpleneksellik'yerine, yine ögeleri sistem içinde Gül buna yanasmaz~ Birsüre sonra kocasi, bir baska
olanmodemlik arasinda tercih yapmaya Z()rladilar. kadImiercihedip 'onun evine yerlesir. Film kocasive
çogu kere, kadinlar, seçtiklerini yasayamadIlar, ve yuvasininçikarlan için isjni feda ~den kadin öykiUeri-
toPluirisal deger yargilanyla tek askerlik bir ,savasa nin tersine, bedeli, kocanin yitirilmesi bile olsa, kadi-
giremediler. Bu güçten yoksun olan kadinlann dranu,
nin inatla isine sanimasirin övgüsüdür. Ama, b,unun
perdeye "si~ofrenikbir parçalanma olarak yansidl.Ca- bir bedeloldugunu kabul etmek gerekmektedir. ',;
zibeHanim'iri Gündüz, Düsleri'nin Cazibe'si ve Halit . . Birazönce, klasik yesilçam filmleriridekiklasik iyi
Refig'iri Teyzem'indeki Üftade yasanrriamisçocuk- kadin-kötü kadin ikiliginin yikilirak, çatismanin gele':' .
luk,askl~nin; kötülükleri görülmüs y~inlann, tutu- . neksel .'kadinla-modern kadin arasindaki çeliskiden
cu aileortaminin düs dünyasinafirlattigi kadinlardi. dogmak üzere yeniden sekillendirildigine deginilriiisti.
Fazilet'de, hizmetçilik .yaptigi evde gÖrdükleriyle, Ama. modern kadin; eger bu kadina ','kadin, filmleri"
kendi gecekondusunda yasadiklan arasindaki çeiisici-
kategorisinde degerlendirilecek filmler araciligiyla"
nin üzerine çökenagirligindan: hayallerine siginarak, övgü düzmek arizi,degil de kalici bk egilimse, ken:"
1ianinl'ilun yeril1e kendisini koyaraksiyi-ilmaya çalIs- disinden bekleIiec~gi gibi, eski yesilçam filmlerinin
ti. Bir süre sonra, kim oldugunu kepdisi de karis tir- kadin tipinin tekrarlana tekrarlana kaianabildigi çizgi':'
mayabasladi.' .. " ..... ' sini, tutarsizliktan ve perspektifsizlikten ötürü bir türlü
Nisan'Akman'1Ili Beyaz Bisiklet'inde de kendisi kazananiadi .. Çünkü, modern,kadin, 'kendisini sadece
, öyle olmadigi halde; aydinbirerkekle yaptigiuy:lim-
ve sadece cinsel tercihlen düzeyinde b,ulabilmeyi iste-
suz evliligin, akil sagligindan ettigi genç bir Kadinin,
di ye bununla yetindi. Ve içine dogdugu ,sosyal ve
Sederin öy,küsü anlatildi .. ;' -
siyasal kôsullarin bir elestirisiymis gibi .gqfÜ.11sede,
'.sedef, aslinda Mine'ydi. Mine'nin öyküsünün .bit- modern kadinin ancak politika disi bir alanin. ürüiiü
tigi yerde ()punki baslamisti. Atif Yilmaz'in Necati olabilecegine dair iddiayi ve izlenimi Qzenle korudugu
Cumali'nineserinden sinemaya uyarladigi ,ve Türkan
için, siyasal iktidar nezdinge ohistiirdugu !!.Qsgö!"Ü
Soray'In kendrkanurilarini bozarak sevistigi ilk filmdi

32
Dull1l'0~
Bir arpa boyu yol:
A T/~/sçi kadinin BIR
YILMAZ; es degistirme "cizgOrlügü"!
YUDUM SEVGI, 1985
(Kadir inaniT, Hale Soygazi)

<,-uygulan araciligiyla bu kosullan esnetip genisletti.


Urünü oldugu toplumsal sistemi, özgürlügü ka-
pitalizm disinda bir yerde ., aramayarak, kurtulusun
bu sistem içinde de olanakli olabildigi yanilsamasim
vererek olumladi. Geleneksel kadim gerçekten elestir-
merli, elestiremedi. '
Gelenegi reddetmek iddiasi, tek basina, modern
kavraminin içini doldurmaya ve modern kadinla gele-
neksel kaq!fl arasina ayinci bir hat çizmeye yet-
miyordu.Ustelik, geçmisin ev kadim-melekkadinina
duyulan tepki, aym perspektifsizlikten. dolayi -burada
,ticari kaygilardan söz etmeyi bir yana birakip, yönet- na dair uyandirdigi umut ve iyimserlik bakimindan
menlerinin bu filmlerin birer politik manifesto içerdigi Fahriye Abld ilginç bir deneme oldu. Fahriye Abla,
iddiasim kabul etmek zorundayiz- kadinin cinsel ter- Cazibe Hanim'a çok benziyordu ama düslere sigin-
mak yerine, gelenekle içgüdülerinin sesine uyarak
cih yelpazesini,
letti.Kötü fahiselige
bir film olan Iki ve lezbiyenligedek
Kadin'in genis-
kadin kahramani, "silahli mücadele" verdi. Cezaevine girdiginde tanisu-
evinde gördügümüz kitaplara bakilirsa okunius, ente- . gi bir siyasi tutukludari politikaegitimi iildi. Disan
lektüel bir kadindir ve kendi istedigi için fahisçlik çikuginda, hayauni bagladigi ve onun için hapse girdi-
yapar. Cinsel" tercihiniyapabilen kadin övgüsü, son gi sevgilisinin bir önemi kiilmamisu. Bir fabrikaya gi-
yillarda çok kolaylikla fahiseye yapilan övgüye geçis rerek isçi oldu. Aruk, sadece dostluk duygusuyla ilgi-
yaparak, kadinin cinselligine dair klasik ve geleneksel lendigi eski sevgilisine de bu yolu ~acak, onu da isçi-
bakisi tersinden onaylamis ve korumustur. Fahiselik - lestirecekti. '
simdi- istenilmeye ve tercih edilmeye deger (I) büyü- / * * *.
lü ve egzotik bir meslektir. Oysa,fahiseligin olum- 12 Eylürsinemasi kadin filmleri, bu iarihSeI kesitin
Ianmasi, o pek horlanarak asildigi iddia edilen gele- az öncesinde,_ mevcut toplumsal iliskileri politik müca-
neksel kadin kavraminin bir baska düzeyde yeniden dele içinde zorlayarak degistirme ugrasina giren sos-
onaylanmasi anlamina gelir. Çünkü, fahiseler, ev ka- yalist kadinlarin, giindeme getirdigi kiini siyasal ve
dinligi ,var oldugu için vardirlar. Öte yanda Dul Bir ahlaki kavramlan, yeni iliski potansiyellerini, deger-
Kadin'dan bu yana, kadinlarin üzerlerinde kurulan ik- !endiremeyerek önemli ·bir firsati kaçirmakla kiilmadi.,
tidardan bir kaçis olanagi olarak sunulan lezbiyenlik öte yandan tanimlanis biçimiyle tasidigini iddia ettigi
de gözde tema1ar durumuna geldi. Kadin sorununun misyonunu, kadini toplumsal iliskileri içinde yansita-
basindan beri, karsi cinsle kurdugil iliskinin düzeyi madigi için yerine getiremedi. Ama yeni bir -kadin
üzerinden açilmaya çalisilmasinin, kadinin özgürles- kimligi tanimina duyulan ihtiyacin,; Eylül öncesi ey-
mesini erkek iktidarlarinin yikilmasina baglanacagi lemlerindenbaslayarak, cuntanin saldinlarina karsi di-
noktaya ve "politik lezbiyenlik" kavramina gelinmesi renis destan~arimn yazildigi her iilanda sezilmeye bas-
çok zor degildi. "Dܧ Gezginleri"nin böyle bir iddi- landigi bir dönemin bütün verilerini çarpifurak kul-
asi olmadi ama, Auf Yilmaz, bu filrriinde lezbiyen bir landi, olanaklarini, gelecege iliskinbir toplumsal
iliskide iktidar arayisina girdi. Kadin-kadina iliskide projeninseslendirilmesi yönünde kullanmak, yerine,
de klasik erkek-kadin rollerine göre kendilerini taniin- sistem tarafind3!l içsellestirilmesine linkan saglamak
layan kahrarruinlar, lezbiyenligin iktidardan annrms üzere harcadi. Ustelik, problemin baglandigi' iktidar
bir iliski biçimi olmadigini göstererek, ikili iliskilerde- sorununu politik düzeyde degil de, erkegin kadinla
ki erkek iktidarlarinin çözülmesini, kadinin özgürles- kurdugu iliskinin biçiminde aramakta israrli davrandi-
mesi için yeterli gören anlayisi tersinden mahkum etti .. gi ve ürkekçe, sadece bunu degistirmeye çalisugi için
Dܧ Gezginleri, 12 Eylül sonrasi kadin filmlerinin yaniluci oldu. ,
temel tezinin birden bire iflasettigi bir platform oldu. Modern Türk sinemasinin, Gelenekle dövüsen ka-
Film bobinlerinin iki ucU açikta kiildi. dini yeldegirmenleriyle savasu, kilavuzu karga oldugu
. 12 Eylül sonrasinda kadinin özgürlesmesini, onun için gelenekselolmaktan kurtulamadi. Auf Yilmaz'in
politiklesmesine baglayan filmler de yapildi. Oguzhan güzel filmi Adi Vasjiye'de bir kadini su veya bu ölçü-
Yiilçin'in, Bir,lrmaga Yolculuk adini tasiyan filmi, -de hayatina giren erkekler anlatmisu; Vasfiye'yi her-
böyle bir filindi. Ne var ki, meramini çok kaba bir kes kendi niyetlerine göre tanimliyor, kafasindaki sab-
dille anlatU ve az zamanda'çok seylersöyleme derdi lomi uyduruyordu. Vasfiye ise, bütün bu söz bom-
içinde oldugundan ~iilaliga düsmekten kendini bardimanin arasindan geçerek kendince bir yol izliyor-
iilamadi' Memduh Un de,' ilk kez denedigi bir türde, du. Türkiyeli kadin da bir süredir "kadin filmleri"nde
politik kadini eksen aldi; kötü bir mesaj vei:iyordu. Bu anlaulmaya çiilisilmaktaydi ama, o kadin kendi yolunu
bakimdan Bütün Kapilar Kapaliydi'nin bikkin dev- çizerken perdeye düsürillen baska birimaj oldu; so-
rimeisi, en çok kendi içinde kapattigi kapllar yüzün"; ranlara ise "kadinin adi yok" denildi. .
den acilar çekip, yoksunluklar yasarken seyirciyi bu- "Kadin filmleri", bir iki örnek disinda hos ama
niiltu .. ', bos bir seda olarak bu kubbede baki kaldi. if>,
Bu buniilUyi bir yana birakirsak, politiklesen kadi-

33
"v/m 'Q~
ESNEKLIK VE KiRiLMA ,i

B. Sadik Albayrak

Esni.~klikkavran.n iktisatta çok seviliyor. Bir iktisadi de-' gidiyor. Bunu göze aliyorum. ancak buna geçmeden önce,
giskenin. bir baska iktisadi degiskenin etkisine açik olusu sinema alanindan CS!1ekliksahneleri göstermek istiyorum.
omin esnekligini gösteriyor. Sözgelimi. ekmek fiyatlarimn Yil-l%8. Nijat Özön yaziyor: "Kendilerine umullxig-
ekmek talebi ~deki etkisine "ekmek talebinin fiyat es- lanmis olan genç kusak, (...) bir iki denemeden sonra,
nekligi" deniyor. Örnekte. ekmek talebinin fiyat esnekligi endüstri disina atilmamak için, bu düzensiz, basibos sine-
yok denecekkadar az. Ekmek zorunlu bir ihtiyaçol.~ugun- manin kosull~rina, biraz da sasilacak bir uysallikla, boyun
dan. fiyat ne olursa olsun ekmek talebi düsmüyor. Univer- egdi." Nijat Ozön'ün 1968'de ~'sasilacak"buldugu uysal-
site kürsülerinde skolastik bir oyuna dönüstürülmüs iktisa- lik. n~ y~ik, geçen 25 yilda, burada da kavramlastirmaya
tin ~'esneklik" kavraminin. bu ülkedeki iktisadi gerçekligi çali§tigimbir kisilik özelligi oldu. Esnek sanatçinin tarihi-'
ne ölçüde anlamlandirdigini bilemiyorum. Ama, toplumsal ne Ozön'ün yazdiklari ipucu oluyor. "Hatta boyun egmek-
tarihle bu ülkede yaratilan sanatarasindaki iliskiyi sorgula- )e de kalmayip tutumunu hakli göster.me çabasina düstü."
mada. Son derece yararli bir kavram oldugunu düsünüyo- Esnekligi teorize etmek"gerekiyor. "Once, birkaç deneme-
rum. deki gerçek kirintilarindaii dolayi 'toplumsal gerçkçi.sine-
Bu' ülkede sanatin. sanatçimn ülke tarihindeki degisme- ma' teranesinin tutturulmasi, bu sökmeyince 'halki tani-
lere son derece esnek oldugu söylenebilir. Bir 12 Mart mak, halka ulasmak' teranesinin, 'kahrolsun bati tipi sine-
oluyor. bir 12 Eylül yapiliyor. roman. sinema. siir. tiyatro ma, yasasin Asya tipi üretim sinemasi' teranesinin tutturul-
bu gelismelerin gereklerini hizla yerinegetiren "esnek" sa- masi da yine bu boyun' egisin, bu kadar uysalca olusunu
natçilarin elinde kaliyor. Esneklik, düsünsel alanda kinl- , örtbas"etme, dikkatleri ,baska yöne saptirma çabasiydl."
mayi nu önlüyor? Tersine. esneklik, "sanatçi"yi gelismele- Nijat Ozön.konjonkLÜr sanatçiyi ne'kadar güzel çiziyor.
rin baskisindan kurtariyor ve düsünsel gelismeyi kirmanin KonjonkLÜr sanatçi "teraneler"le yürüyor. "Bu iutum
bir yöntemi oluyor. Esneklik. sanatçiyi 12 Eylül zindamn- umutsuzlugu bir kat daha artirmaktan baska sonuç v.erme-
dan koruyor. Sanatçinin güzel bir toplum. güzel bir gele- di; çünkü kendisine gerçekten umut baglanmis genç kusa-
cek ütopyasinin kinlmasi karsiliginda gerçeklesiyo:" bu. gin, hiç olmazsa gerçekleri, kabul etmek yürekliliginde ya
Esnek, gelismelere uygun "yeni idealler". "yeni kahraman- da gerçekiere dogruteshis koyma yeteneginde bile olmadi-
lar". "yeni ütopyalar" bulmakta gecikmiyor. Darbe öncesi gini gösterme~tedir."(l) Esnek sanatçinin bir baska özelli-
emekçi simflarin sorurJarim ve mücadelesini sanatlastiran gi. yüreksizligi çikiyor:Oerçekligi anlamak, degistirmek
sanatçi. son derece esnek bir hareketle sömüren' siniflarin için mücadele etine yerine gerçeklige gözleri kapamak, ge-
sorunlanni. "asiler': karsisindaki huzursuzluklarim sanat- lismelerin çizdigi yolda uysalca boyun egmek. Konjonktür
lastirmaya geçebiliy~r~,Esneklik grafigi gÖrece olarak yu- sanatçinin, bu sanatçimn en'tipik temsilcisi konjonktür si-
'musak biri. Yavuz Ozkan'i örneklersem, Maden. Demir- nemacinin temel çizgisi budur.
yol filmlerinden. "kendi istegiyle orospu olan" bir kadinin Boyun egisin teorize edilerek "Ulusal Sinema" tezlerine
mesleki sorunlarinaegilir bir noktaya geliyor. Bir baskasi.\ dönüstürü!~esi konusundaVedat Türkali'nin söyledikleri
iSi! Özgentürk. 70'lerde. çocuklara idealolarak emekçileri de Nijat Ozön'le bulusuyor. "Böyle bir düzende sinema
gösterirken. 1992 yilin~ ideal. burjuvazi :ve aristokrasi yapmak isteyen gençler ne yaparlar? Ya teslim,olurlar, ya
oluyor. Bu konuda örnek aramaya gerek yok. Nereye bak- di; bizim gibi umutsuzluklar içinde, kirila döküle, bazen aç
sak. esnek sanatçilar ordusu çikiyor karsimiza. , kalarak, baska geçim yollari arayarak yasayip disarida ka-
Esnek sanatçilar ordusunun bir ,baska adi "konjonktür" lirlar, Bir üçüncü yolda vardir. O da korkunun agir basti-
sanatçilarordusudur. Konjonktüre. verili ortama uygun gi rasyonalizasyon yoludur. Bu kisiler kaçaklik, korkaklik
sanatyapan sanatçi. büyük bir esneklikle yeni konjonktüre ettikleri ve düzene baska bir biçimde taviz verdikleri halde,
uygun sanat yapmaya geçebiliyor. Konjonktür sanatçimn. bir takim görüsleri, yüksek teori katinda ve parlak, yeni
esnekligini teorize etiiiesi için. egemen siniflarin bugüne bir dünya görüsü gibi, yeni boyutlar tasiyan bir sanat açik-
kadar ürettigi felsefe. bilim, estetik kuramlari toz duman lamasi gibi ortaya koyarlar.i/ste Kemal Tahir olayinin ve
içinde yeniden yeniden gündeme getiriliyor. Esnek, kati- sinemadaki yürütücülerinin çizgisi de budur.'~('2) Vcd..at
ya, eger kalnussa. büyük bir öfkeyle. nefretle, küçümse~ Türkali "kinla döküle" yürümekten söz ediyor. Konjonk-
meyle saldinya geçiyor. Ihtiyaç duydugu maddi kaynaklar LÜrsanatçinin esnekligi "kinlmaktan" kaçistan çikiyor. Te-
sermayede fazlasiyla var vekirintilarim kapmak için sanat ' orize edilen bu kaçis, "kati sanatçi"nin, kaçmayanin "kin~
, alarunda çirkin bir kapisma sahneleniyor. - ' cisi" islevi görüyor., Esneklik, sanatçiyi kurianyor ama de-
Esnek. eski konjonktürde "degerini anlamadigi". ege- gistirici sanati kinyor. "Ulusal Sinema". bu ülke sinemasi-
men degerleri. egemen simfin sanatçilaruii büyük bir gü~ mn tarihindebir,kimIidir.,,12 Eylül'le ortaya çikan esnek
rülLÜylebirdenbire kesfediyor. Tekelci basin. tekelci yayi- sinema bir baska kinmdir, 70'lerin bütün birikimini orta"
nevIeri. tekelci kültür kurumlari sürekli kesifler düzenli- dan kaldinIustir. Bu sinemanin teorize edilisinde "Ulusal
yor. Konjonktür sanatçi. her kesfiyle sarhos, yeni eserler Sinema" tüiünden net bir çizgi çikmanustir. Dagimk, bur-
yaratiyor. ' juva ideolojisinin çesitli kinntilari, "birey", "kadin",
Bu yazi. hizla tehlikeli bir noktaya. "Insan anlayisi" ve "sanat", "çagdaslik" anlayislan, bu konjonktür sinemanin
"esnek sanatçi"mn insanlasma düzeyinin sorgulanmasina yutturulmaSina yetmistir. Teorize etinenin eksiklerini

34
I!vilil'Q?
baska kurumlar, "ödüllendinne", (Insancil'in aydmJauci nu söyleyeIniyorum, ama, kalici eserlerin bunlar oldugun-
kavramiyla yazarsam) star sistemi tamamlanmistir. Ome- dan kusku duymuyorum. Irfan Tözürii'ün lkili Oyunlari,
gin, son derece bayagi bir film, Berlin ln Berlin, ödüller Yusuf Kurçenli'nin Karartma Geceleri, Gramafan
ve tekelci sartlandinna araciligiyla "büyük [ilin" olarak Avrat'i, uzun süre önce seyrettim simdi nasil bulurum bi-
yi.ittiirulmustur.. 'lemiyorurn ama, bütüri yetersizliklerine karsin Sen Türkü-
Seksenlerin bir baska ayriligi ise, Nijat Özön benzeri, lerini Söyle, Biri ve Digerleri, Nesli Çölçecen'in Zügürt
"teraneleri" açiga çikaracak elestirmenlerin yoklugudur. Aga ve Selamsiz· Bandosu, Yavuz Turgul'un Muhsin
Konjonktür, esnek sinemacimn esnek elestinneni, ortaya Bey'i, Korhan Yurtsever'in Zincir'i konjonktür sinemanin
çikarilan bayagi sinemayi, kitlelere kakalamakta üstüne dü- disinda kalan örnekler .. '
seni yaprmstir. Atilla' Dorsay, konjonktür elestirinin en , Simdi, esnek sinernaClnin insanligin neresind~ durdu-
tipik yazari için esneklik kavramimn hafif kaldigim düsü- gunu tartismak istiyorum. Insan, verili olam degistirmekle
nüyorum. Burada, artik, vicik vicik deyimi gerekiyor. Bu basladi insanlasmaya. Baltayi yaratan insan, verili dogayt
vicik vicik elestirinin, sinemada egemen kildiklarina baki- degistirme etkinligine giristi. Insanlik ölçütünde bunun
labilir; Berlin in Berlin, adi bile bu ülke insanina yabanci temeloldugunu düsünüyorum. Insanin gelismisligi, degis-
bir film ... lki kadin, komik bir HollywOod t.akliti... Gizli tirebiline gücünün büyüklügüyleölçülür. Toplumsal an-
Yüz, yabancilasmanin, tarikatçiligin, Nijat .Özön'ün deyi- lamda da, gelismis insanin toplumsal gerçeklik ..üzerinde
miyle bir demet leranenin· sanat olarak sunulmasi ... Sis, etkin olmasi demek, bu degistirici iradesi ve gücü' olan
12 Eylül'ün gerekçelerinin resimlenmesi.:. Camdan Kalp, insan anlayisidir. Konjonktür insan, esnek insan, degisti-
sulandirilan gerçeklik ve gerçeklige teslimiyetin güzellesti- rici iradesi ve gücü olmayan insandir. Gelisrp.islik sirala-
rilmesi ... Med Cezir Manzaralan, Amerikan taklitçiligine masinda çok geride kaliyor.' Esnek insan sanatçi olun~a,
ödüLtki Basli Dev, Muharrem Gürses sinemasinin cilali sözgelimi esnek sinernaciysa, \veriliyi mutlaklastiran fihn-
birörnegi... Bütün Kapllar,Kapaliydl, iskenceyiyaygin- lerle insanui degistirici iradesini kirma islevini üstleniyor.
lastirarak korkusunu büyüten bir film... Kurbagalar, verili Esnek, varlik olarak, beden olarak kirilmaktan kurtanygr
"dul kadin" anlayisinin estetize edilinesi ... Bekle Dedim. kendini, ama gelismesini durduruyor, esnek sanatçiysa ge-
Gölgeye, "ucube" demekten baska nitelerne bularmyo- lismek isteyenin önünde duvarlar olan sanat eserleri yara- ,
rum ... Liste uzatilabilir. Seksenlerle egemen kilinan sine- tarak -insanligi kinyor. Esnek, bir kincidir. Ne yazik,
ma budur. Bu sinemamn yaraucilaimin çogu, daha önce esnek, Aristo'nun bile gerisine düser. Aristoteles, Poeti-
bir bas~!l konjonktürde baskabir sinema yapmaya çalisan- ka'da "karaieter"i tanimliyor. "Karakter belli bir istem-
J

lardir. Omer Kavur; tipiktir. Yusuf ile Kenan'dan keskin gücünün ifadeettigi seydir. "(3) Istem gücü, irade, degis-
bir dönüsle Selim Ileri "teraneleri"ne geçmistir. Seksenle- tirme mücadelesi olinayinca karakter ortadan kalkiyor.
rin bu en tipik sinemacisi, yarattigi bogucu atmosferle ger- Konjonktür, esnek sanatçi verili olam kabul etmis, iradesi
çekligin anlasilinaz kilinmasinda, gizemlestirilinesinde, olmayansanatçiyi anlatiyor. Bir küfür filmi Prenses'in,
Gizli Yüz'le net bir biçimde ortaya çiktigigibi,fetislestiri- Berlin in Berlin'in hiçbir karakter kinniisiyla ilgisi var rm?
len hayaun estetize edilmesinde sonaerece basarili olinus- Böylece karaktersiz, esnek, konjonktür insamn temel nite-
tur. ' likleri Çikmisoluyor. '.
Bir noktanin son derece iyi kavranmasi gerekiyor. Ege- Bu insamn yapugi sinemamn insana verecegi hiçbir sey
men degerlerin, liberalizmin kirinulanmn bu denli yaygin- yoktur. Insandan aldiklari ise insani degerleridir. Burada
lasmasinda, toplumda egemen kilinmasinda, sanatin, sine- söylenciiler esnek sanatçuiin kavramlastirilinasi, soyutlan-
mamn büyük bir rolü vardir. Burjuva degerlerini imgelere masidir. Esnek sanatçi somutu, bu soyutlamadan az ya da
dönüstüren ve kitlelere yutturan temel ar?.çlarda.'1biri bu çok sapma gösterebilir. Bunutartismak degil sOfUnum.. '
konjonktür sinema olinustur. Tartisma konulanm bu baya- Bu sinemayi ne yapmak gerekiyor? Nijat Özön yillar
gi sinemanin örnekleri belirlemistir. Bir Si!: filmi, 12 önce yazrms. "Bugü1J.sinemamiz özgürlükten yoksun bir
Eylül'ü hakli göstermenin birçok aracindan daha etkili ol- sinema; zayif temellere oturtulmus, basi bos, bir, endüstri;
mustur. Yaratugi bilinç bulanikligi, yanlis ve yalan imge- bonolara, tefecilere dayali bir ekonomi; yanlis ilkelere göre
lerle. Çünkü, imgeselin duyusal etkinligi, ona karsi elesti- isleyen koruma düzeni; kendi kendini yitirmis güçsüz sa-
rel bilinç uyanmasim zorlasurmaktadir. Vicik vicik sinema . natçi veteknikçi toplulugu; görülmemis bayagiliklar, sö-
. elestirisi, elestirel bilinci dogmadan bogmustur zaten. mürmelerle begenisi korkunç sekilde körletilmis seyirci yi-
Bugün karsimiza çikan "bireyolmak", "k!lg.insinemasi", giniyla, er geç çökmeye mahkum bir sinemadir ve simdilik
"marjinal kavrarm" vb. birçok burjuva ideOlojisi kirint,isi bu sinemada~ beklenebilecek en iyi sey de bu çöküsün bir
bu sinemayla üretilmistir .. an önce meydana gelmesidir. Ancak ondan. sonra sabirla
Kinlan sinernacilar kimler olinustur?'Konjonktüre ka- ve uzun vadede yeni bir sinemayi yeni temeller üzerinde
pilmayamn payina kinm d~smüstür. Ne yazik, ayakta ka- . kurmak mümkün olabilecektir."(4) Evet, 25 yildir bubek~
labilenler çok azdir. Zeki Okten'i sayabilirim, en azindan leyis surüyor. Bugün bu çöküsün gerekliligi daha yakici-
yeni bir fil11,'!ini
görene kadar, uzun birsüredir filin çeke- dir. Esnek, konjonktürel ve karaktersiz kendi niteliklerini
miyor. Ali Ozgentürk, yeni filmini görmeden esnek sine- bütün topluma geçirmistir.
maci olmaq~gim söyleyemiyorum. Erden Kiral, Bereketli Çökmesi gereken, yeni bir dogmasi gerekendir., Bizim
Topraklar Uzerinde'nin Erden Kiral'inin bugün çok uza- isimiz onu yaratmak. Yeni sinema, insani degerler üzerine
gindadir. Korhan Yurtsever, sinema yapma olanaklari kurulu bir güzellik anlayisiyla, gelismis, degistirme gücü
elinden ~linrnis bir yönetmen, reklamcilik yapmaktadir. yüksek, sahsiyetli insanlar için yapilacaktir.
Yavuz Ozkan, Iki Kadin'la konjonktür sinemaciligina
geçme sürecini tamamlarmstir. 1. Nijat Özön, TürkSinemasina Top/u Bir Balas,
Türk Dili dergisi, say': 196, Ankara, 1968.
Bu kosullarda sistemin degerleri disinda, konjonktürel 2. Vedai Türleali, Bu Gemi Nereye, s.51,lstanbul, 1985
olmayan filmler de yapildi. Sayisi iki elin parinaklarini 3. Arisioie/es, Poeiilca, s.26, Isianbul, 1963
geçmesi güç olan bu filmlerin kisa dönemde etkili oldugu- 4. Nijat Özön, age.

35
\

ÖLEN BIR KÜLTÜRÜN KAREKÖKÜ


Tevfik Tas

"SiS'IÖMRÜMÜZE SÜS SAYDiLAR" yasaklanmistir. Livaneli'nin, burjuva devletine yarasir


genç tipine ya da bir karsidevrimci tipine açiktan övgü
Bir yol üstü lokan- yapmadan, fakat düzeysiz ve pisink bir devrimci tipi
tasinda, elinde telsiz, yaratarak bunu basarmasi iste bu yöntem sayesindedir.
savciya kimlik soran Savci, yolun bir yerinde, artik, bu sümüklü gence da-
polisin yüz ifadesi, yanamaz ve arabasuidan indirir. O anda, savcinin yüzü,
"iyi aksamlar, savci yol üstü lokantasinda arama yapan polisin, savcinin di-
bey" deme sansinin sinda kalanlara bakisindaki otorite ifadesine bilrünür.
kazandirdigi güveni, Genç, otostop yapmaya baslar ve polisin geldigini gü-
mutlulugu ve kis- rünce girdigi tarlalar içinde silah sesleri arasinda yikilir
kançligi yansitiyor. ve kaybolur. Iste asil sis. '
Filmin bu aninda hiç:" Ama, Uvaneli, bu sisin kiyilarinda dolasir. Gencin
. ,bir sis yok. Her sey, vuruldugu sahnenin silikligi,- izleyiciye ,handiyse,
devleti temsil eden iki kisinin karsilikli ve wrunlu say- "aman iyi ki vuruldu", dedirtecek süreçle birlestiginde,
gisinadayanmanin belTakligiyla donatilmis. Ne polis Uyaneli'nin kurmak istedigi toplumsal iliskilerin istatis-
memuru, savcinin, sis altindaki oglunu, kaçirmak için tigi ortaya çikiyor. çünkü onun kafasindaki sis; aslinda
eski saniklarindan bir kaçakçiya ricada bulunmak devletin kendisi olan fakat Livaneli'nin kafasindaki
üzere, yola çiktigini biliyor, ne de seyircinin kalbindeki masum ve gelismesi gereken burjuva devletitle yakisti-
cambaz, ipinden düsecekmis gibi oluyor. Yalniz, bir ramadigi ve birbirinden ayri düsünülmesi için çaba gös-
kare sonra,lokantaya polisleringeldigini gören bir gen- terdigi hayalet güçlerin yarattigi sisdir.
cin çaktirmadan tuvelete gittigini farkeden savcinin, tu- Birisi ölmüs, öteki, sisten kaçmaya çalisan, iki karde-
velette, gençle yaptigi konusma, hele de konusmayi sin arasinda dolastinlan tek kadinin simgeledigi çapraz
"polisten kaçiyorsun degil mi?" yollu bir soruyla baslat- iliski görüntüsünün, devrimcilerin dünyasina yamadigi ,_
masi, izleyiciyi uyariyor. Savci, genci polise ihbar ede- , yapayahlak düsüklügü, filmin mantigi içinde kendine
cek mi? Bunuyaparsa ne gibi bir çikar saglayabilir? So- bir yer' buluncaya kadar hayli zorlanmis. Iste Livane-
rulari salise hiziyla birbirini takip"ediyor. Hayir. Savci, (i'nin yaratmak istedigi degerlerin sisi. Ve yönetmenin,
devrimCilerin dünyasina yönelttigi saldinlarini gizle-
genci
disine ihbar etmedigi·
ait arabayi gibi,
nasil arka kapidan
bulacagini çiktiginda,
söylUyor. ken-
Iste burasi mekte, zavaIlilastirdigl çocuk fasistin fiyakasi da yeterli
çok ilginç: Izleyici, bu davranisi, savcinin ogullarinin olmuyor: ..
basina gelen felaketin yarattigi. bir merhamet duygusuy- Yol üstü lokantasinda arama yapan polis, sis içindeki
la açiklamaya yelteniyor. Amii,savcinin arabasina bin- yerini' yeterinc,e açiklamiyor. Sisin içinde polisi simge-
dikten sonra belirginlesen genç tipi, bu düsünceyi kisa leyen, 27 Mayisçi savcinin ogluyla iskencenin varligi
sürede alip götürüyor. yoklugu üzerine. tartistigi sahne.' Oglunun "Poliste is-
- Savci, polisten. kaçmakta olan ve herhangi bir örgüt- kence var" demesine, hiddetle "yok" dedikten sonra al-
sel)liski içinde: yeri yokmus gibi duran, hapsirikli ve digi "var" yaniti, polise sonsuz güveni olan savcinin
sUritüklü devrimci genci yol boyunca konusturur ..Soh- ogluna tokat atmasina neden olur. Bu sahne, hayatta
betin temasi aile iliskileridic:, , " kalan oglunu kurtarmaya çalisansavcinin ölen ogluna
Savcinin etrafinda o ana kadar olup bitenlerin görke- iliskin bir anisi, bir flahsback'tir. Ve savci için yikici
miyle, hapsirikli ve sUmüklü devrimcinin pisirikligi bir degil sadece hüzünlendirici ve düsündürücüdür.
bakima devlette ve ailede yeri olanlar ve olmayanlar ay- 27 Mayis sabahinda, bir askeri darbenin, kendi ilkele-
nminin karikatürüdür. Bu tip, insanin aklina bilinçalti rini açiklarken kullandigi jargon, radyoyu can kulagiyla
reklamciligini getiriyor. Herhangi bir filmin, rastgele dinleyen genç savcinin devlete olan güveniyle birlesi-
bir sahnesinde, elinde herhangi biri marka gazoz sisesi yor ve mevcut düzenin selameti için yasanacak günle-
tutan bir insan, izleyicide bilincine varmadan, o marka:: rin, bu ugurda kiitlanilmaya deger sikintilarin bir profi-
yi tasiyan gazozu içme istegi uyandirir. Alicinin bilin- lini çikartiyor. Uvaneli'nin sisi böyle basliyor. Ve s0-
çaltina seslenerek yapilan bu satis, kapitalistler arasinda nuna kadar' birbirine göz kirpan darbelerin, burjuvazi-
haksiz rekabete yol açtigi için fCklamciIik sektöründe nin elit ve akilli tabakasi tarafindan da çok sevilmedigi-

,36

ni, ama kaçinilmaz oldugunu anlaunaya çalisiyor. akses~arlarin~ birisi olan hapisane bu filmde de var.
Zülfü Livaneli, 1970'li yillarda, sol-yelpazede tuttu- Protestan kilisesinde, cenaze arabasinin soförlügünü
gu yerin çok ötesinde, sosyalist sanatin bir temsilcisi yapiyor~ Kilisenin kendi dininden olmayan birisine is
gibi duruyordu. Bu görüntü, bütün revizyonistlerin ya- vermesi, belli belirsiz, kilisenin insanlara ne kadar anla-
sadiklari "sosyalizmi" gelismis burjuva anlayisi olarak yisli davrandigim anlatiyor. Pedagojisine islamiyetin
netlestirdikleri 80'li yillara kadariMyle s.ürdü.. - hükmettigi her insanda, bu duriimun uyandiracagi gizli
Dürüstlügüyle taninan bir savcinin, iki oglunun basi- saygi;burjuva aydin tipinin 12 Eylül'de edindigi ya da
na gelenlerden dolayi yasad.4dari, yargimn bagimsizli~ bu dönemde daha bir açiga çikan özel hün,erlerinden bi-
_gimn, yani yasama, yürüune, yargi üçlüsünden birisini risidir. Cenaze SQfö~lügü, gurbetçi kadimn c~sel açli-
. eksen alarak devleti hayalet güçlersiz düsünmemizi, sis gindan kaçmak ve kadinin ogluna özel ilgi göstermenin
altinda kalmiS ..malizun devleti sahipleninemizi istiyor. disinda, insanlarla hiç bagi yok. Yalmz, trafigi tikayan
- bizden. Iste bu Livaneli'nin, 27 Mayisde~okrasisiy- bir ~bayi tutup kaldinirak yolu açacak kadar güçlü ve
le, Sabah gazetesi demokrasisinin karisiminda elde etti- . bir sisenin içinde gemi insa edecek kadar ince.
gi kisiligin ta kendisi oluyor: Orhan Oguz,.herkesin kolayca cesaret edemedigi has-
, .. ' . sas bir nokta seçmis. Ne var ki bir sistem elestirisi
INSAN RUHUNUN YOKUSA SÜRÜLÜSÜ degil, kadin cinsini küçülterek yürümüs bu nazik yolu.
, Çok normal. Çünkü,' perspektif olarak sistemle degil,
Bir masada" bir ezilmislerin dünyasinda peydahianmis zayif yanlari isle- .
kadin, '.bir erkek ve rnek daha aktüel ve 12 Eylül'ün özel ihtiyaçlarindan bi-'
bir çocuk. Kadin, risidir. _, ..
elindekisipsak fotog- Freud, Fromm, Reich'in tezlerinin' 12 - Eylürden
raftaki 'an'a degil, sonra'yeniden ve.sorgulanmadan yayildigi dikkate ali-
adamin, yüzüne ·baki- nirsa, Oguz'un nasil bir alici hedef.kitlesine seslendigi
yor. Adam, fotognifa dekolaycaanlasilir.:."
bakar gibi yapiyor, Zavallilasmis bir ruhtan yola çikip, konUmu, burjuva-
ama yillar önceye ba- zinin ufkuyla, fenimizmle tartisilan 'cinsin' dünyasin-
kiyor. Kadin, adamin dan geçipek.hiç.fena fikir degil. Yalni~ca Italyancadü- .
ellerine dokunmak sünenlerle, Türkçe düsünenler arasinda bir aynmi unut-
için olaganüstü bir çaba gösteriyor. Bir kadin için özel mus olm~ydi ...
'bir an. Bu an'i özellestiren kadininduygularindan daha Masada bir kadin, bir. çocuk ve adam oturuyor.
çok, adamin yasamini sekillendiren sosyal çevrenih, Adam,.terlerse bütün ürküntüsünden kurtulacak gibi.
kadinlara karsi yarattigi olumsuz ve derin izlerin, Kadin, adama daha fazla dokunursa yutkunmasi sona
adamla kadin arasinda ördügü ürkütücü duvar. Adam, erecek. Çocuk hep hüzünlü kalacak.' .
masada oturan çocukla ilgileniyor. Yok, öyle salt ka-
dindan· kaçmak istedigi için degil, onda kendi··çocuklu~ UÇURTMAVE UMUTSUZLUK
gundan izler buldugu için.'
Adam, kadinin kendisine dokunmasini istiyor mu?
Evet Ama adam, bir kadinin kendisine dokunmasindan . "Sözler, güiiaydm-
lar ve iyi geceler,
i ürküyor. Bu onun çocuklugu .. ; giren ve çiklm ve hiç-
Kadin, az sonra masanin altindan bacaklariyla adamin bir yerden hiçbir yere
bacaklarina dokunuyor. Adam çocukluguna, evlerinde- giden koridara açilan
ki masanin altinda oyun oynadigi günlere dönüyor. Ma- kapilar arasinda köz-
sada bir aile ve dostlari aksam yemegi .yiyorlar. Masada /enmis dilin agacindan '
oturan kadinlardan birisi,(çocugun annesi) iri gögüsle- onbes dakiklmm
kari."
rini gösteren dekolte kiyafetine uygun bir biçimde gü-
lüyor. Kamera, masanin altini gösterdiginde, kadinin Octavia Paz
masanin altinda, bacaklar~yla karsisindaki erkegin ba-
caklarini sikistIrdigini görüyoruz. Çocugun yüzü, Kadinlar kogusuna gelmis, girisken bir fahisenin,
. oyun oynayan bir çocugun mutIulugundan,hiçbir iz ta- kogus .agasi olmasindan sonra, hapisanede hissedilen
simiyor. Her seyini kaybeunis ve az sonra aglayacak 12 Eylül. ' , .'
gibiduruyor.'. Hapisanede olmayi, siyasitutuklular dahil, bütün tu-
Orhan Oguz'un, bir insanin, çocukluk izlerini yasami tukIuIardan daha büyük sorun olarak gören fahise, kisa
boyunca tasidigim anlatmak için seçtigi bu yol, burjuva' zamanda kendi dünyasinin siddetini hapisaneye tasir.
aydinin gözünde, kadinlarin tasidigi islevin bir boyutu- Ilk elden, siyasi kadin tutuklularla, adi tutuklular ara-
nu sergiliyor aslinda. si~.da gelismis hassas ve iyiiliskileri yerle bir eder.
Adam, çocuklugundan tasidigi izlerle zavallilasmis. Uzerinde kirmizi sabahlik, elleri belinde, siyasiler ko-
Filme rengini veren kadinlarsa, erkek düskünü. Bu gusuna mensup bir kadinin karsisinda. etrafina toplan-
erkek düskünlügü, salt cinsel alanda degil, hayatin her mis bütün kadinlara göz dagi verecek bir hainlikle baki-
zerresinde kendini gösteriyor. yor. Bir nifak gibi duruyor ..
Adam hapisten çikmis. Hapse neden girdigi hiç belli FahiSe, bütün tutukluIarin caninaokudugu için herkes
degil. Ama, 12 Eylül sonrasi sinernanin, vazgeçilmez ondan sikayetçidir. Ve siyasi kadinlarin önderliginde

37
bir güzel meydan dar.agi yemistir, ama teslim olmamis UMUTSUZLUK IçIN UMUT SENFONISI
ve siddetle kurdugu iktidari yine kendi yöntemiyle ko-
rumakta israr etmistir. Evet, cezaevi idaresi arkasinda- Uçsuz bucaksiz
dir ,ama bu onun dünyasinin en normal kurallarindan bir boslukta film se-
birisidir ve idareye ragmen bir idare, bir iktidar kurma- ritlerine dolasmis,
sinin yollarindan birisidir. rüzgarda sallanan
"Din\eyin lan adi kanlar" diye nara attiginda. 'ara- bir adam. 'Yasamin
besklesmis, ezik insanlarin küçücük bir kogusa 'sikis- yoruculuguna, aci-
mis dünyaSi sarsiliyor. Siddetin dilini kullaniyor. Ye- larina çarpip sarsil.-
rinde duriiiuyor, kendi rahatini bozacak hiçbir seye ta- mis, saskin bir
hammül etmiyor. adam. Rüzgarin
Feride Çiçekoglu'nun, 12 Eylül sonrasi hapisanele- ' film seridindeki ka-
rinden bir kesiti yansittigi, eserinde öne çikarttigi, releri . oyuncak bir .
küçük Baris ve Inci iliskisi, filmde de öne çikartilmis gökkusagi gibi savurusuyla' özdcsmis, solmus bir yap-
Uçurtmanin bile ne oldugunu bilmed~n hapisaneye rak. Kara bir paltonun altinda cüsseli durus, bu sallanis
düs!llüs olan Baris, uçurtmayi ilk kez, Inci'nin hapisa- yakismiyor diyecegimiz anda, teblig edilmis sikintilar-
ne bahçesinde yere çizdigi zaman ögrenir .. ' dan çökmüs bir yüz. Yönetmen .
• Baris'in yere çizilmis uçurtmay. göstererek "neden Onun, büyük sairin filmini çekmek istiyor. Eger
uçmuyor Inci" sorusuna, inci'nin "bir günuçar" seklin- kendi özel dünyasinin gel gitlerinde, her aydina yer bu-
de verdigi yanit, insanlarin hapisaneye bakislarindaki lunan egemen idolojinin mengenesinden çikarsa, çeke-
romantizmi oksamanin ötesine geçmez. Bunu yine cek de.
Baris'in "ne zaman" sorusuna, Inci 'nin gözlerini ufka 68'li bir yönetmen, o günlerin coskusu, fakat yasa-
dikisi ve bakislarinin hapisanenin yüksek' duvarlarina makta oldugu dönemin tedirgin ediciligiyle düsünüyor.
çarpisi tamamlar. ' Bir sabah vakti, kimsesiz Beyazit meydaninda gençlik
Ama hayat kadinin, bütün kosullara meydan okuyusu günlerinin coskusu ve geçmis olmasinin hüznüyle fisil-
olmazsa, bir yasamdan söz etmenin olanagi olmayacak diyor:
gibidir. '
Her seyi yeni ögrenen ve ögrendikçe daha çok soran ~'Kocaman bir inançla geçen gençligim sen güzeldin"
bir çocukla, siyasiler kogusunda yatan kadinlarin filo-
zofca iliskisinin romantik durgunlugu izleyiciye normal "Bugün daglar yesil boyandi
hayatin sasirtici tadiIu vermiyor.: .. Kim yakti, kim uyandi
Bu durgunlugu bozmak için siyasiler kogusunda ele Su döktüm ates sönsün
geçirilen "Komünizme Karsi Nasil Mücadele Edilir" ki- Döktügüm su da yandi"
tabinin yakalanmasi ve hapisane müdürünün salt komü-
nizm kelimesini yanlis anladigi için kitabi oldukca pim- Ali Özgentürk'ün, Su Da Yanar'i, bu halk türküsün-
pirikli bir tarzda yaktirmasi bile bir yasam belirtisi sayil- den almis adini. Ancak bu halk türküsünün, umutlu
mayacak kadar küçük bir ögedir.Bu 12 Eylül hapisane- çirpinisi, filmde bir umutsuzlUk. sarhosluguna evr-ilmis-
lerinde yasananlarin kapsamiyla ölçüldügünde daha da . tir. Sairinfilmini çekmek isteyen yönetmen, gah mey-
küçülmektedir. ' hanede arkadaslarina anlatiyor ve agliyor, gah kendini
Kim ne derse desin, hapisanede yatma felsefesine yollara vuruyor; yaratma sancisinin disa vurumu olarak
yerlesmis bugulu hüznü, bir fahise bozuyor. Mesele degerlendirilebilecek bütün bunlarin bir ürünsüzlüge
yoksa, çikartilir. Düzen bozulur. varmasi, 12 Eylül'ün patinaj yaptirdigi bir yönetmenin
, Bes yasinda bir çocugun, sagir ve kör duvarlar ardina umiida bakisini anlatiyor bize. ,
hapsedilen dünyasi üzerine kurulmus olan filmin tek Kürt topraklarinda agita durmus kadinlarin, kara çar-
dayanagi' çocuk sevecenliginin insani cezbetmesidir. saflariyla ellerinde tasidiklari anlamsiz nesne ve giderek
Devrimcilerin ince duygulu dünyalarindan etkilenerek, viran bir bozkirda kayboluslari ve yönetmenin karisina
hapisane disina çikma hayalini kurmayi ögrenmesi, yolun ortasinda tecavüz edisi, yönetmenin kafasindaki
filmi izleyen herkese, annesinin suçu ne olursa olsun gizin kimbilir ne zamandan 1?eri,basi bos kaldigini dü-
bir çocugun yeri burasi degil dedirtiyor. Baris'in uçurt- sündürtüyor ..
mayi tanimasi ve sevmesi çocugun dünyasina yarasir ,SÜITealizmin çekip götüren, düsündürmekten çok
bir güzellikle, bütün kötülükleri teshir etmenin simgesi rüya görüldügü duygusu uyandiran oyunlariyla, içi bo-
oluyor. Ama barisin disariya iliskin gördügü görecegi salmis görüntü süslemecigiyle, gizlenmeye çalisilan ne?
tek yasam belirtisi olan uçurtmanin vurulmasinin verdi- , Su degildi yanan; çünkü, geride, kendini bile isitmaya
gi umutsuzluk son sözü söylüyor. gücü yetmeyenbir sönmüslük kalmiSti. ~
'l

; .

33
evlül '93
FLASHBACK' StNEMASI . ,

Meral Gündogdu .

12 Eylül potitikalarinin etkilerini tasimak bakimin- "terör"ü malikum eden yapisi, bu "pismanlik"ta bir-
dan "12 Eylül filmi" olarak tanimlanan filmleri dista lestirildi... ,
tutarsak, dogrudan dogruya darbe sürecini ve sonra- Bu dönem sinernasinda rastlanan bir baska özellik
sini konu edinen ve birer siyasal sinema örnegi ola- de, yine geçmisle qesaplasmak egilimine paralel ola-
rak beliren "12 Eylül filmleri", kimi zaman geçmiste, rak, 'ürün vennekte zorlanan yazar, yönetmen vs.
kimi zaman bugün'de, kimi zaman önce ve 'sonra tiplerinin öne çikmasi oldu. Ali Özgentürk'ün Su' da
arasinda gezinerek '80 sonrasinda durduklari zemini Yanar'i, 'nerede durdugunu, nereyebaktigini tama-
tanimladilar. Özellikle, geçmis, yeniden tanimlanmait men birbirine kanstinnis bir beynin.sizofrenik ç1isa-
üiere ~Ie aliniyordu. Geçmisin tanimlanmasi, bugün vurumu olarak belirdi. Belki de Ali Özgentürk, Ömer
durulacak yeri saptadigi gibi, bugün durulan yer de; Kavur'un Gece Yolculugu'nda anlatmaya çalistigi
geçmise nasil bakilacagini belirliyordu: Bu dönemin film yönetmeniydi. Ne yapacagini bilemeyen, dagil-
filmlerinde, bugünün, geçmisle zorunlu olarak bir- misbir aydin. Geçmisi var mi, yok mu belli degiL.
likte aniliyor olmasi, flashback'i genel' bir uslup Ama az buçuk, hayal meyal birseyler hatirlar gibi...
özelligi olarak sinemanin ortasina getirip yerlestiri~ Sinan Çetin, Gökyüzü'nde yine kendi yasantisindan
yordu. Türkçesiyle, bir "geriye dönüs" filmi olup ol- izler tas,!yanbir senaryo etrafinda dönüyordu. Orhan
madiklari ise, 12 Eylül sonrasinda durduklari yerin Oguz, Uçüncü Göz'de; yaratma sancilari çeken bir
neresi olduguna verilen cevap tarafindan belirlendi. yönetmeni anlatiyordu.' -
Flashback'in bir, sinema üslubu olarak görünrnedi- r Hemenhemen, bu filmlerde görevalan tttin sinema
gi filmler dahi, baslibasina bir flashback olma özelli- sanatçilannin, '80'den önce de içinde yer'hldiklan,
. gi tasiyor\ardi. '50'li, '60'li yillarin politik atmosfe- en azindan takip ettikleri sinema dünyasi, bu yanilsa-
rini, bugünün etkilenimleriyle gündeme' getiren Ka- mali gerçeklige, sinema dünyasi içinde verilmis iyi
rilar Kogusu, Karartma Geceleri vb. tarzda film- bir cevaptir. '80 öncesinin filmlerinde, -hatta, '80
ler de, bir anlamda Türkiye tarihine bir flashback'le sonrasi yukarda sayilan filmleri çekenyönetmelllerin
yaklasmak ihtiyacindan kaynak~iiniyordu. Televiz- filmlerindede- "12 Eylül öncesi" hiç de bugüit anla-
yon filmi olarak çekilen Suyun' Ote Yani geçmisi, tildigi haliyle durmamaktadir. Bu filmlere bakilirsa;
mübadele yillarina kadar götürüyor, kahramaninin geçmis, köyden-kente göç, köylü, gecekondu ve isçi
devrimci geçmisi ile, ancak, yurdunu terketmek zo~ direnisleri, yurtdisinda çalisan isçilerin durumlari
runda kalan Rum köylülerinin trajedileri arasinda pa- fepdai töreler ve,kadin ezilmisligi, yoksulluk ile örü~,
ralellik ,kurabiliyordu. Yine, Feride Çiçekoglu'nun iüdür.,Bu filmlerde bu tarz "yaratamamalar" a rastlan- .
senaryosunu yazdigi Bahai:in Bittigi Yer'de geç- maz. 12 Eylül öncesine, 12 Eylül'ün yarattigi genel
mis, eski Beyoglu idi: Yok olan Beyoglu. Bütün gü- ideolojik tahribatla bakildiginda bunlar görünmez
zellikler gibi, Beyoglu da yok oluyordu! Kahrama- olmus, Yusuf ile Kenan, Yol, Sürü, Sultan, Selvi
nin devrimci geçmisi bu kez, yine azinlik mekanlari- Boylum AI Yazmalim, Otobüs, Maden, Kara
nin yok olmasiyla esitleiin1.isti. ' ' Çarsafli Gelin, A.~ak, Almanya Aci Vatan, Bere-
Sis, Prenses ve Uzlasma ise, üç ayn' yonetmenin ketli Topraklar Uzerinde, Düsman, ;Firatin Cin-
elinden çikmasina karsin, bakis açilariyla bii üçlerne- leri,Uazal, Kanal, Sultanvb.lerinin çekilmesine
yi andinyorlardi. 12 Eylül öncesini perdeye getiren, zemin hazirlayan ülke ortami, yalnizca, bir dönem
Sis ve Prenses, ikisi arasinda "terör"lü gidis-gelisler içinde bulunulmaktan dolayi pisman olunan kisisel
yapan Uzlasma tarafindanbii sonuca baglaniyordu: devrimci geçmise indirgenmistir: Bu sinemanin Yil-
Kahrolsun terör ve'terör örgütleri! Erden Kiral'in Av maz Güney'i de yoktur artik. O, sisli uzak geçmiste,
Zamani ile, eksik kalan bir nokta tamamlaniyordu. Güney sinemasi, görülemeyecek kadar uzakta ve bir
Öldürülmernek için, bir adada'gizleneD: yazar, sik o kadar da görülmesi gereksiz bir sinemadir.
sik, öldürülen hocasini animsiyor ve su sonuca vari- Sis makiiialariyla elde edilinIs sisler içindeki geç-
yprdu: Bos yere öldük. Böylece, terör ve terör ör,- mis, nedense çok iyi hatirlanmaz 12 Eylül filmlerIn-
güt1eri mahkUm edildikten sonra, devrimcilerin pis- de. Kopuk kopuktur. Parça parçadir. Nasil ki, dün-
manligina vardiri1iyorduis: Sis'in, hedef sasirtan ve yayi degistirmek bir hayal idi, iste bunlar da öyle, bir
aslinda kimin kimle kavgali oldugunun anlasilamadi~ hayalin dagilmis, birlesemeyen parçalari gibi uçusur
gini dile getiren "kaotik" durum saptamasi, Pren- dururlar. Bir ates edilir, bir "dagilin" sesi duyulur,
ses'in "ilkel devrimciler" elestirisi ve Uzlasma'nin bir kiz aglar, bir kus uçar vs. vs. Bu yalnizca, döne-

39
min politikkosuiian nedeniyle, üstü örtülü bir anlati- dir bunIar. Geçmis'ten çok, bugün'le ilgilidirler.
mm gelismesinde" kaynaklanmaz. Daha çok, kame- Devrimci geçmis'in tartisilmasi, bugün, bu yenilgi
rayi elinde tutan düsüncenin hali ile ilgili birseydir. ortaminda nasil ayakta kalinacagina iliskin tarUsmayi
Haurlanan, hatirlanmak istenim bir geçmis, buna ih- aydinlatmak üzere kullanilir. Bu geçmisten, bir
tiyaç duymayacaktir. Nitekim Zülfü Livaneli Sis'te, süphe etme, ya da pismanlik durumu gözIenmez.
böyle bir özel anIaum kullanmamis ama, filmin tüm Hatta, Çark, 12 Eylül tartismasinin disinda, yani bu
dramaturjik yapisini düsünsel bir sis üzerine kur- genel yenilgi atmosferinde devrimcilerin kisisel sava-
mustur. Kaçak oynamamis, ama yanilsamali bir ger- , simlarinin disinda, sürmekte olan bir toplumsal mü-
, çeklik yaratmaktan da geri durmamisur. Sis filmi, bu cadeleye ve oradaki iliskilere kamerasini yöneltmis
nedenIe salt Uvaneli'yi ifade eden bir fiIm olmakla durumdadir. Burasi, bugün için, devrimcisinemanin
i
kalmaz, tüm 2 Eylül fiIriiIerinin bir prototipi olarak: yoluna devam edebilme noktalarindan birini belirle-
mektedir .. "
belirir ve gelip baglandiklan bir noktayi isaret eder:
NeyapUk biz? Bir,sisin içinde kaybolduk. '
***
Günün kosuiiannda, kavga edecek gücü bulama-
yanIar için, geçmis de nedeni bel~siz bir kavganin
arenasi olarak kalacak ve üstüne üstlük suçlu buluna- 12 Eylülsonrasinda, aydinIarin -tabii sinema yö-
rak:mahkOmedilecektir. netmenlerinin de- dönüsünde yukarda belirtilen "güç
Etkileri'cbütün' bu 'fiImler ka93J...gÜçlü olmasa dayetersizligi" biraz irdelendiginde, altindanpiyasa,
'80 sonrasinda, devrimci egilimler tasiyan filmler demedya iliskileri içinde emin bir yer kapabilmek kay-
yapildi. Hasmet Zeybek'in senaryosunu yazdigi gisi oldugu kadar, bundil!1çok daha güçlü bir ideolo-
Kimlik'te, Eylül sonrasi devrimci bir kari-kocanin jik teslimiyet durumu ortaya çikacaktir. Bir J 2 Mart,
geçirdigi ideolojik sarsinti çok güçlü olmaz ve onIarbu derece agir bir"çöküs yaratamamis, Türk sinema:
kimlikleri zimbayla delinmis iki devrimci olarak: ya-sinin pek çok nitelikli ürünü 70-80 arasinda verilmis':'
samaya devam ederler. Oguzhan Yalçin'in Bir Ir- ti. Bugünsinema yönetmeni olarak adini duyuranlar,
maga Yolculuk'unda, "devrimciligi birakarak" tüc'- bu dönemde yetismislerdi. Yukarda bir kismi sayilan
earlasmis bir eski devrimcinin sevgilisi, onu asip bu dönem fiImlerine 70-75 arasinin su filmleri de ek:'
geçer ve yeni dönemin devrimci mücadelesi içinde lenebilir: Yilmaz Güney'in Arkadas, Zavallilar,'
yer alacak bir genç kadin olarak belirir. Demiryol'daSüreyya 'Duru'nun Bedrana, Türkiin Soray'lI!
ise, aranmakta olan devrimci, sendikaci agabeyinin ' Dönüs, Serif Gören'in Endise, Ö. Lütfü Akad'in
evinde saklanir ve bir demiryolu grevinin örgütlen- Gelin. Ve daha pek çok film, bu dönemde türlü poli-
mesi ekseninde, bir anlamda neden yenildiklerini tik baskilarla, sansürle karsilassalar çla bir muhalefet
açikl~!lya çalisan fraksiyonel bir tarUsmayl sürdü- çevresinde hareket ediyorlardi. Simdi, ilk sosyalist
rürler. Ote yandan, isçilerin, sinif bilinci edinme sü"
devletin"çöküsü, devrimin ve degisimin olanaklannin
dünya ölçüsünde tilkendigi fikrinin propagandasi
recini ve o güne kadar yasanan bir hayatin, bu bilinç- '
le dagilmak: zorunda kalacaginin sinyallerini veren, olarak sunuldugunda, bu "güç yetersizligi" çok daha
, ayrica, isçilerin kendi kurtuluslannin ancak kendi belirgin olarak ortaya çikiyor. '80 öncesinin politize'
ortaminda yildizlasan isimler, simdi bir batagin ve" '
sinif ideolojilerini üretebilecekleri' bir yerde durarak
gerçeklestirebileceklerini duyuran, Muzaffer Hiçdur- idealizmin sözcüsüolarak olarak varoluyorlar. "
maz'inÇark filmi de yine bu dönemin ürünüdür. '80 sonrasinda, sinema alaninda"devrimci çaba"lar
olarak degerlendirilebilecek örnekler ise, bu kez ide-' '
Isçi erkek, katildigi,bir gösteride, karsisinda issizlik-
·ten~dolayi polis olan ~kansini görür ve bu gösteri olojik bir.teslimiyetin degil, aiiia, ideolojik'bir gerili-
meydaninda; ilk kez evlilik iliskisinin disinda bir gin ürünü olarak kendilerini gösterdiler. '80 öncesi-;
yerde gerçeklesen bu karsilasmayla, film biter. Serif nin genel politik egilimine paralelolarak ve Yilmaz
Gören'in, Sen Türkülerini Söyle'si de, cezaevin- Güney sinernasinin da etkilenimleriyle, kirin ve en
deri yeni çikmis bir devrimcinin, yoluna devam ede- genel taniiiiIa halkin sorunlanyla ilgilenpiekten" git;
bilme sikintisinin öyküsünü anlaur. Herkes dönmüs- , tikçe keskinIesen siniflararasi çeliskide; sinifmoti-
fiyle hareket etmeye, bu geçmisi de koruyarak nasi\
tür! yazdigi
nu O ne yaftaCaktir? Bilgesu
kili,!Oyunlar Erenus'un
..ise, senaryosu-
bir devrimCi kan- geçilecek? Burjuva ideölojisinin en belirgin görüntü':
kocanin, devrimci hayatlarinin çözülüsü öyküsünü leriyle sunuldugu filmleri tümden geçersiz kilabil-
anlaur. Devrimciligi sürdürme ugruna ayrilan çift, mek~bir ölçüde, bu sorunun yanitini verebilen film-
daha sonra bu çözülme noktasinda birlesirler., ' lerin üretilmesinden geçiyor. '
"Iste bakin, sinema budur" dedirtecek örnekler 01- Yoksa Uçurtmayi Vurmasinlar'in, yarattigi hü-
mamalanna, sinema dili bakimindan, karsi-kültürün ' manizm, Uzlasma'yla birlesecek ve her alanda öne
bilgi ve özenini tasimamalarina ye ,bir dizi ideolojik çikmasi gereken sinif karsitligi ve çeliskisi daha UZurl
eksikle yüklü olmalanna karsin, son derece samimi bir süre gözlerden uzak kalmaya devam edecek. (hJ
ve varolan p{)litikortama tavir ~aya çalisan filmler-
,
~;

40

You might also like