You are on page 1of 6

AYDINLIK

DUYGULA
R
12/11/2022

ELİF SU KILAVUZ 9-E NO


1877
AYDINLIK DUYGULAR

Ufak duygular, ufak hisler, ya da sonunu göremediğimiz hayallerimiz… Hepsi başka dünyada
başka tarafta, başka bakışlarla bizleri tüm içtenliğiyle selamlıyor, belki de bir görmeyi
umduğum ama ummak ile hata ettiğim o güneş içimi asla acımadan yakıyordu. Evet, o zaman
anladım bir hiç olmayı, umursanmayı istemeyi bile kendime eziyet edecek bir araç gördüğüm,
en ağır biçimde lanet okuduğum, görmek için canımı dişime taksamda o kör duygularıma
engel olmak, benim aşamayacağım tek engelim miydi, yoksa bir köprü mesafesinde
aşabileceğim yolunu bilen bir rehber miydi…

…1…

Görmeyen bir ışık, ya da görmeyi bilmeyen bir sokak, duygularımı anlamayı bilir mi yoksa,
gözlerime inmiş simsiyah perde, bu ay yüzlü kadını sevmeye değer miydi. Bazı iç seslerim
şöyle der ki, sevmeye değersin, sen en çok sevdayla yaşamayı hak eden sensin. Dünyanın
sekizinci harikası görmeyi bilmeyen bu acı veren ve kasvetli gözlerin sevmeyi hak eder.
Eteklerini telaşla değil, masumluktan ve doğallıktan yakan bu sıcak nefesin en çok da seni hak
eder. Bembeyaz gül bahçelerindeki dışlanmış papatyalar gibi özel ve güzeldi o mükemmel
kadın. Her şey dışarıdan bir mükemmellik gibi gözükür ama o zaman anladım erişebileceğim
o bembeyaz papatyalar beyaz güllerden çok uzakta.

Düpedüz kör olduğumu tüm çıplaklığı ve berraklığı ile söylemem gerekirdi. Belki de çok geç
değil, hayal alemim soru sormayı reddetse de iki saattir yanımda oturan bu isimsiz bayan
hangi şarkıyı mırıldandığını belki bana da anlatabilecekti. Ve korkarak tüm cesaretimi
topladım.

-Merhabalar efendim

+ Siz kimsiniz acaba ?

Yaşadığım bu ufak irkilme tüm damarlarımdaki kanları içine çekmişti. Şuan pembe
bulutlardan oluşan bir mezarda mıydım yoksa çoksa çoktan ölüp bitmiş miydim?. Sanırım
ikisi de olmadı. Şuan gerçekten vardım ama yok gibiydim. Boşlukta biri tarafından acizce
döndürülüyordum ama ne kimseye tutunup engel olabiliyordum ya da kendimi geri
çekilebiliyordum.

-Beni görebiliyor musunuz?

+Benden uzak durun.

-Sizden neden uzak durmalıyım?

+Çünkü adını bilmiyorum, nereden geldin, hangi yaştasın, hangi boydasın, neden saatlerdir
yanımda oturuyorsun, belki mırıldandığım şarkıyı sormak için, belki de saçma bir nedenle
yanımda bulunmak için. Gerçekten bilmiyorum, ama görmek, tanıyabilmek, anlayabilmek ve
uygulayabilmek için kendimi ne kadar zorlasam da amacıma ulaşamayacağım. Dünyadaki
tüm miras ve servetlere sahip olsam da hiçbir zenginlikle satın alıp gözlerimden bıktığım şu
simsiyah, renksiz ve biçimsiz bu kara perdeyi asla indiremeyeceğim. Tüm arabalara sahip
olsam ne olacak binemedikten sonra, tüm kitaplara sahip olsam ne olacak, parmaklarım ile
okuduktan sonra, tüm saraylara sahip olsam ne olacak, kendi odama kendim çıkamadıktan
sonra, ve o nazik ve güzel sesin sahibi erkeği göremedikten sonra…

…2…

Birdenbire karşılaştığım bir kadın, ve bana söylediği son şey ‘’o nazik ve güzel sesin sahibi
erkeği göremedikten sonra’’ içime bir yük gibi oturdu bu cümle ve o ise birden çekip gitti ve
günlerce, saatlerce, her gün aynı bankta, aynı oturuşumla bekledim ve bekledim ama yanıma
asla birisi oturmadı, ya da belki oturamadı. Kalbimin bir kenarı her zaman, boş ve renksiz
geçen bir sonbahar akşamında hevessiz bir şekilde her geçen saat daha bir parçalanıyor.

Ve tam hayatta beni anlayacak biri bulmuşken, benim ile aynı kaderde, aynı duyguda, benzer
hislerde ve benzer sıkıntılarda bir yoldaşı, maalesef çok farklı bir bedende aramışım demek ki.

Belki de ilk defa aşık olmuştum hayatımda, ilk defa heyecanlanmış, ilk defa umutlanmış, ilk
defa hatırlanmış hissettim kendimi. Aynı şehirde sen vardın, ben vardın, ama eksik olan şey
biz değil miydik ? Sonbaharda dökülen yapraklar, birden dökülürler, baharda yeniden ve
birlikte yeşerirler. Bu bekleyiş ister ölüm bekleyişi, ister kurtuluş bekleyişi, insan her ikisini
de büyük bir acı’ dan sonra yaşar. Çünkü her bekleyişin ardında sessizliğin arkasına
saklanmış acılar vardır…

Bir gün yine tüm çaresizliğimle aynı ağacın altında, aynı bankta, aynı yerimde oturmuş tekrar
sonbaharı bir yıl sonra tekrar hislerimle görüyordum. Ve o adını bile bilmediğim o kadın
yanımdan çekip gideli tam bir yıl olmuştu. İnsan sevdiğini bekler derler. Demek sevmek
böyle çıkmaz bir his, aşk ise sonu olmayan çok acı veren bir cehennem… bir yıldır ne bu
kuytu ağaçlıktan kurtuldum, ya da daha dün kulağımda hala vınlanmaya devam eden o
ağlamaklı şarkı sözleri;

Yalnız ben vardım,

Sen ise yanımdaydın

Bana yakındın

Ben ise çok uzakta bir hiç,

Seni duymaz olaydım,

Seni kaderime katmaz olaydım.

Ve sadece hislerime odaklandım, bazı şeyleri unutmak mümkün değil, ama buna
çabalayacağım…
…3…

Etrafıma belkide kaç kez hissederek baktım. Kim bilebilir? Ama aslında artık bilebildiğim şey
yine normal ve sıradan bir hayat yaşamaya, bir şekilde çabalamam gerekecekti. Ve aradan
birkaç adım sesi geldi ve bir yabancı yanıma habersizce oturdu. Ve uzun aradan sonra yeni
biriyle tanışma isteği bana çok iyi gelecekti eminim ki… -Merhaba

Der demez yabancı bana sıkıca sarıldı, ve çok uzun süre ağladı, uzun zaman boyunca çökmüş
ve çaresiz kalmış bir insanın anlayışıydı bu. Az önce mırıldandığı şarkıdan anlaşıldığı gibi o
kadındı. Beni unuttuğunu kendime iyice kabul ettirmişken bir yıl sonra birden ortaya çıkmıştı
ve kendimi bir kez daha yalnız hissetmemiştim. Şuan gerçekten oldukça karmaşık ve dağınık
duyguları aynı anda hissedebiliyordum. Ama yaşadıklarımın tek iyi tarafı aylarca beklediğim
o acı vermeyen mutluluğu birden elde edebilmiş ve kendimce ilk defa mutlu olabilmiştim,
sonbahar bugün başka döküyordu yapraklarını, daha fazla yeşildi yapraklar, ve her zaman
soğuk ve kasvetli geçen o mantıksız hava bugün bir başka esiyordu. O rüzgarı hissedebilen de
kaskatı kesilmiş aciz ve kansız bedenim, ve karanlığa mahkum ve sürgün o amaçsız hareket
eden gözlerim değildi. Ardını benim bile göremediğim, damarlarımın kalın kaldığı o ince
ruhum, bugün hiç olmadığı kadar sakin ve daha duarlı. Tıpkı sessizliğin söyleyeceği çok şey
olduğu gibi…

-Biliyor musun sevdiğim, ne dağlar çare oldu seni getirmeye, ne de o dağları aşmak, en zor
şey de buydu zaten, bildiğin halde uzaklarda olduğunu, ne mekan, ne zaman, ne zorluklar, ne
de ayrılıklar… Dağları üfleyerek alt üst eden bir kahraman sevdiceğini enkazın altında bulur.
Reddedilmiş, unutulmuş, yalnızlığa mahkum tutulmuş bir gariban sevdiceğini kasvetli bir
havada tüm papatyaların, dört yapraklı ve beş yapraklı yoncaların aynı çayırda olduğu bir
mekanda bembeyaz bir gül bahçesinde bulur. Ve tüm ahmaklığımla kabul ediyorum ki ben
bembeyaz güllerin içinde siyah gül arayan o masum garibandım. Ama o ahmak gariban
olmaktan hala gurur ve onur duyuyorum. Şimdi ise arayıp bulamadığım o siyah gülü
bembeyaz bir halde o kasvetli bahçede tertemiz bir halde buldum.

- We only said goodbye with words

- I died a hundred times

- You go back to her

- And I go back to

- I go back to us

+ Sadece kelimler ile veda ettik

+Yüzlerce kez öldüm

+Sen ona geri dön

+Ve geri dönüyorum

+Bize geri dönüyorum


…4…

Bugün kuşlar birbirlerine bakarak göçtüler sıcak ve yanmış ülkelerine. Her olağan şey
birbirini takip eder ve birbirleriyle öğrenir, bilir ve keşfederler. Aynı ve güzel olan kardeşlerin
içinden çıkan zarif çirkin ördek, ve ona benzemeyen hatta alakası bile olmayan ailesi… ait
olduğu yerde değildi gariban, ancak ait olduğu yeri, ait olmadığı yerleri ve insanları
belirleyerek saadet ile yaşayabilir.

Ve bende o saadet içinde yaşamaya her zaman gayret ettim ve yaşamaya çalıştım.

Aşk insana her zaman bir engel taşır, ve o engeli yarı yolda başka bedenlere, başka hayatlara
ve başka ruhlara taşır. Aşık olmak kolaydır, zor olan sevdiğine kavuşmak, kendine aşık
ettirmek ve beklemek…

Aşık olduğum kadının benim gibi bir görme yoksunu olduğunu öğrenmem bir yılımı aldı.
Sözler kalbin aynasıdır derler. Ben ise kalbin aynasının yansıttığı bu kasvetli ışığa sadece
kulak astım, ve gerisini istesem de yapamadım.

Bir gün yine bir sonbahar akşamı sevdiğim ile yine koyu sohbetler içerisindeydik:

-Neden benim ile birlikte oldun ?

+Önemli olan ne görünüş, ne de güzel gözükmek, önemli olan sadakati korumak, sevgi ile,
saygı ile solmuş yaprakları olan bir fidana çiçek açtırmak, meyvesinden yararlanmak.
Duygular kolay elde edilebilir, Kolay bir şekilde aşık olunabilir. Ama o ilişkiyi yürütmek
kolay değildir. Bizim duygularımız kör değildir, gözlerimiz işlevsiz ve amaçsız olsa da bu
hissetmeye ve sevmeye engel değildir. Kör olan önyargılı ve boş insanlardır. Sevmek için bir
aynaya ihtiyaç vardır. Ama aynaya renk yansıtacak ışığa sahip değilsen ne seversin, ne de
sevilirsin. Bu sonbahar geçti, ve daha nice mevsimler gelecek. Ama ben seni sevmeye her
mevsimde aydınlık duygularımla devam edeceğim sevgilim.

Dedi ve alnıma sadece bir öpücük kondurdu…

Sevmeyi ondan öğrenmiştim ben, yaşamanın, nefes alabilmenin mümkün olduğunu, ve


sabretmeyi ondan öğrenmiştim. Belki başka birisi ben bir yıl bekledikten sonra çekip
gidebilirdi, ya da defolup gidebilirdi. Ama o bir yıl bekletti, ve ben gitmedim. Ve belki o gün
o ağacın altında bir süre daha beklemeseydim aydınlık duygularıma kavuşamayacak. Ve
karanlık bir çukura bir zavallı gibi düşecektim.

Sevmek, kulağa ne çocukça geliyor değil mi ? Sevmek, yanlışlarınla yüzleşmek, kendini


olduğu gibi kabul etmektir. Kendini ne zaman olduğun gibi seversen o zaman kendi
sınırlarının dışına çıkmış olursun. Kim olursan ol sen çok değerlisin…
12/11/2022

Elif Su Kılavuz 9/E

‘Tüm umut ışıklarımla beraber’

You might also like