You are on page 1of 227

12.

SINIF
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI
DERS NOTLARI

1
1.ÜNİTE GİRİŞ ÜNİTESİ (2 HAFTA)
ÜNİTE İÇERİĞİ
EDEBİYAT İLE PSİKOLOJİ VE PSİKİYATRİ ARASINDAKİ İLİŞKİ
DİLİN TARİHÎ SÜREÇ İÇERİSİNDEKİ DEĞİŞİMİNİ ETKİLEYEN
SEBEPLER
İLK ÖRNEKLERDEN GÜNÜMÜZE TÜRKÇENİN ÖNEMLİ
SÖZLÜKLER
EDEBİYAT-FELSEFE İLİŞKİSİ
SÖZCÜKTE ANLAM
2
EDEBİYAT İLE FELSEFE ARASINDAKİ İLİŞKİ
Edebiyatın da felsefenin temeli insandır, her ikisinin de
iletişim aracı dildir. Kimi zaman sanatçılar düşüncelerini
edebi eserlerde ortaya koyduklarından felsefede
yararlanırlar. Kimi zaman da felsefeciler edebi metinlerden
yararlanırlar.
Örneğin klasisizm akımına bağlı sanatçılar, Descartes’in
“Rasyonalizm” ine göre yaşamı ve insanı anlatmıştır. Bu
durumda edebiyat doğrudan felsefeden, felsefi düşünce
sisteminden yararlanmış olur.
3
EDEBİYAT-PSİKOLOJİ VE PSİKİYATRİ İLİŞKİSİ
Edebi eserler, insanı tüm yönleriyle incelemeyi ve tanıtmayı
amaçlar. Geniş ruh çözümlemeleri yapar, insanın iç
dünyasını, duygu ve hayallerini anlatır. Böylece okurun
“insan” denen varlığı çok yönlü olarak tanımasına yardımcı
olur. Bireyin iç dünyasını konu alan bu eserler, hem
psikolojiden yararlanmış hem de psikoloji bilimine katkı
sağlamış olur. Dostoyevski'nin ünlü romanı Suç ve Ceza'daki
Raskolnikof hırsı, suça meyli, suçluluk psikolojisi, gelgitleri,
vicdan muhasebesi gibi yönleriyle başarıyla yansıtılmış bir
karakter olarak karşımıza çıkar.
4
EDEBİYAT VE PSİKOLOJİ ORTAK ÖZELLİKLERİ
Edebiyat ve psikoloji biliminin asıl malzemesi olarak
insandır.
Edebiyat ve psikoloji insanı bir bütünlük içinde kavrayarak
onun doğasına yaklaşma gayretindedirler.
Genel olarak her ikisinin de insan ruhunu kavramaya, onun
düşünce, davranış ve duygularına yön veren bilinçaltı
süreçlerine daha yakından bakmaya ve onu çevresinden
koparmadan bir “bütün” olarak görmeye çabalayan çalışma
sahaları olduğu görülür.
5
İkisinin de ürün ve verileri birbirleri için önemli
malzemelerdir. Örneğin Mehmet Rauf'un Eylül; Peyami
Safa'nın Safa'nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı romanları
psikoloji biliminin önemli malzemesidir. edebiyatfatihi.net
EDEBİYAT-PSİKOLOJİ ARASINDAKİ FARKLAR
Edebiyat güzel sanat etkinliğidir; psikoloji ise insanın bilişsel
süreçlerini, insan ve hayvan davranışlarını birlikte araştıran
bilim dalıdır.
Edebiyatta amaç estetik haz vermektir. Psikolojinin temel
amacı ise insan davranışlarını anlama ve tanımadır.
6
Psikoloji insanı doğal gerçekliğiyle ele alır edebiyat ise
kurmaca bir dünya içinde ele alır.
Her ikisi de insanı ele alır fakat edebiyat daha geniş ve
kapsayıcı bir anlatımı benimser.
Yöntem ve teknikleri birbirinden farklıdır. edebiyatfatihi.net
hazırladı

7
DİLİN TARİHİ SÜREÇ İÇİNDE DEĞİŞİMİNİ ETKİLEYEN
NEDENLER
Toplumdaki siyasi, sosyal, kültürel ve teknolojinin getirdiği
yenilikler toplumla sıkı ilişkide konuşma ve yazı diline yansır.
Örneğin 10.yüzyıldan itibaren İslamiyet’i benimseyen
Türklerin hem yaşantılarında hem de dil ve edebiyatında
çeşitli değişimler olmuştur. Türk dili İslamiyet'ten
önce büyük oranda saf bir nitelik taşımaktadır. Bu dönemin
zihniyetini şekillendiren unsurlar ise Budizm ve Manihaizm
gibi dinler olmuştur. İslamiyet'ten sonra ise yoğun kültürel
8
etkileşime girilen Arap ve İranlıların dilleri Türkçeyi önemli
ölçüde etkilemiştir. Dilimize Arapça ve Farsçadan
günümüzde de hâlâ sıkça kullandığımız birçok kelime
geçmiştir.
İLK ÖRNEKLERDEN GÜNÜMÜZE TÜRKÇENİN ÖNEMLİ
SÖZLÜKLERİ
Önceleri “sözlük” kelimesi yerine “lügat” ya da “kamus”
kelimeleri kullanılırdı.
1. Divanü Lügâti’t-Türk: Türk dilinin ilk sözlüğü, Kâşgarlı
Mahmud’un yazdığı Divanü Lügâti’t-Türk ‘tür. Kâşgarlı, 1072
9
yılında yazmaya başladığı eserini 1074 yılında tamamlayarak
Halife Muktedî
Biemrillah’a sunmuştur. Divanü Lügâti’tTürk, bütün Türk
illerini ve dillerini kapsayan, bin yıl öncesinin Türk
toplulukları hakkında önemli bilgiler içeren kaynak eserdir.
Eserde 7500 sözcüğün açıklaması vardır.
2. Mukaddimetü’l-Edeb: Divanü Lügâti’tTürk’ten yaklaşık
altmış yıl sonra ise Harezm sahasında
hazırlanmış olan Arapça öğrenmek isteyenlere yararlı
olabilecek bir eserdir. Türk asıllı olmakla birlikte Arap
10
sözlükçülük geleneğinde önemli bir yere sahip olan
Zemahşeri’nin yazdığı bu eser, Harezm Türkçesi için dil
malzemesi içermektedir.
3. Codex Cumanicus: Karadeniz’in kuzeyinde yaşamış olan
Kuman (Kıpçak) Türklerininin söz varlığı ve sözlü edebiyat
ürünleri ile ilgili derlemelerden oluşan Codex Cumanicus’un
XIII. yüzyıl sonlarında hazırlandığı
sanılmaktadır.
Türkçeden Türkçeye sözlükler 18. yüzyıldan itibaren
hazırlanır.
11
4. Mehmed Esad Efendi’nin Lehcetü’l-lügat (XVIII. yüzyıl)
5. James W. Redhouse’un Müntahabat-ı Türkiyye (1842)
6. Müntahabat-ı lügat-ı Osmaniyye (1852)
7. Ahmed Vefik Paşa’nın Lehce-i Osmani (1876)
8. Şemseddin Sami’nin Kamus-ı Türki (1900)
adlı sözlükleri Türk sözlükçülüğünün en önemli
ürünlerinden yalnızca birkaçıdır. Bunlar içerisinde Kamus-ı
Türki kendisinden sonra hazırlanan pek çok sözlüğe
kaynaklık etmiş, sözlükçülüğümüzün dönüm noktalarından
olmuştur.
12
9. Türkçe Sözlük: Türk Dil Kurumunun ilk baskısını 1945’te
yayımladığı ve bugüne kadar on bir baskısıyapılan Türkçe
Sözlük günümüz Türk sözlükçülüğünün temel eserlerinin
başında gelmektedir.
Türkçenin söz varlığını ortaya koyacak bir sözlük
hazırlanması düşüncesi, Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin 12
Temmuz 1932 günü kuruluşuyla birlikte gündemde yer
almaya başlamıştır.

13
10. Sanal Ortamdaki Sözlükler: Türk Dil Kurumunun 2002
yılında kullanıma sunduğu Güncel Türkçe Sözlük ’ten sonra
geçen zaman içerisinde Kişi Adları Sözlüğü, Bilim ve Sanat
Terimleri Ana Sözlüğü, Türkçede Eş ve Yakın Anlamlı
Kelimeler Sözlüğü, Türk Lehçeleri Sözlüğü, Türkçede Batı
Kökenli Kelimeler Sözlüğü, Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü,
Tarama Sözlüğü, Sesli Türkçe Sözlük, Atasözleri ve Deyimler
Sözlüğü de erişime açılmıştır.

14
SÖZCÜKTE ANLAM
GERÇEK ANLAM
Sözcüğün, söylendiğinde akla gelen ilk anlamıdır. Buna,
sözcüğün temel anlamı veya sözlük anlamı denir.
Çok kitap okumaktan gözlerim kanlanmıştı.
Soğuk ve yağışlı havalar, yaşamı zorlaştırıyor.
Ekmeği dilim dilim keserek masaya koydu.

15
MECAZ ANLAM
Sözcüğün, gerçek anlamından uzaklaşarak kazandığı yeni
anlamdır.
Olaylara değişik gözlerle bakmasını bilmeliyiz.
Yeni öğrenci, nedense çok soğuk davranıyor.
Konuşmacı, gürültüden, konuşmasını yarıda kesti.

16
YAN ANLAM (YAKIŞTIRMACA)
Şekil ve işlev benzerliğinden dolayı, bir sözcüğün başka bir
varlığa ad olarak verilmesidir.
Aşağıdaki örneklerde koyu renkli sözcükler, yakıştırma
yoluyla başka bir varlığa ad olarak yan anlam kazanmıştır.
masanın gözü dağın eteği
geminin burnu derenin ağzı
defterin yaprağı

17
TERİM ANLAMI
Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve
belirli bir kavramı karşılayan sözcüklerdir.
Sanatçının son oyunu üç perdeden oluşuyor.
meridyen, plato, atmosfer, yarımada —> coğrafya
uyak, redif, dize, ölçü, beyit, durak —> edebiyat

18
SOMUT ANLAM
Duyularımızdan (görme, işitme, koklama, dokunma, tatma)
herhangi biriyle algılayabildiğimiz kavram ve varlıkları
karşılayan sözcükler somut anlamlıdır.
çiçek, bulut, rüzgâr, gökyüzü, ışık, ses, yağmur, koku…
SOYUT ANLAM
Beş duyumuzdan herhangi biriyle algılayamadığımız; ancak
var olduklarını akıl, inanç ve sezgilerimizle kabul ettiğimiz
kavram ve varlıkları karşılayan sözcükler soyut anlamlıdır.
sevgi, heyecan, korku, hırs, iyilik, güzellik, akıl, aşk…
19
SOMUTLAŞTIRMA
Soyut anlamlı bir sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla somut
anlam kazanmasıdır.
Dedem çok iyi bir insandır.
İyilerin ömrü az olur.
Birinci cümlede “istenilen, beğenilen niteliklere sahip”
anlamına gelerek soyut anlamıyla kullanılan “iyi” sözcüğü,
ikinci
cümlede “insan”ı karşılayarak somut anlam kazanmıştır.

20
SOYUTLAŞTIRMA
Somut anlamlı bir sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla soyut
anlam kazanmasıdır.
İhtiyar, otobüsten inerken kafasını kapıya çarpmış.
Bu kafayla hiçbir işte başarılı olamazsın.
Birinci cümlede “baş” anlamına gelerek somut anlamıyla
kullanılan “kafa” sözcüğü, ikinci cümlede “akıl, mantık”
anlamına gelerek soyut anlam kazanmıştır.

21
AD AKTARMASI (MECAZ-I MÜRSEL)
Bir sözcüğü, benzetme amacı gütmeksizin başka bir
sözcüğün yerine kullanmaktır. Bu, “iç-dış, parça-bütün,
sebep-sonuç, yazaryapıt” gibi ilgilerle sağlanır.
Çok susayan çocuk şişeyi bir dikişte bitirdi.
Yahya Kemal günümüzde de beğenilerek okunuyor.
Okul yarın müzeye gidecek. (öğrenciler)
Teknemiz Ayvalık‘a birazdan yanaşacak. (Ayvalık İskelesi)
Bilgi için yan masaya başvurabilirsiniz. (görevli)

22
DOLAYLAMA
Anlatıma çekicilik katmak için bir sözcükle belirtilebilecek bir
kavram veya varlığın birden fazla sözcükle anlatılmasıdır.
İhtiyar, hayat arkadaşını kaybedince çok üzüldü.

kaleci —> file bekçisi


top —> meşin yuvarlak
Ankara —> Türkiye’nin kalbi
kömür —> kara elmas
23
GÜZEL ADLANDIRMA
Söylendiğinde insan zihninde olumsuz çağrışımlar uyandıran
bazı durum, olay, kavram veya varlıkları güzel bir biçimde
dile
getirmektir. Güzel adlandırma da bir bakıma dolaylamadır.
Ancak buradaki amaç, kavramın içindeki olumsuzluğu
örtmeye çalışmaktır.
İşitme engelliler için haber bülteni birazdan başlayacak.
ölüm —> son yolculuk
verem —> ince hastalık
24
YANSIMA
Doğadaki seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklerdir.
Küçük dere şırıltılarla akıyordu.
Köfteler, ızgarada cızırdayarak pişiyordu.

25
DUYU AKTARIMI
Bir duyuyla algılanabilen kavram ya da varlığın başka bir
duyuyla algılanabilecek biçimde kullanılmasıdır.
Dışarıdan keskin bir koku geliyordu.
Bu cümlede dokunma duyusu ile algılanabilen “keskinlik”
kavramı, kokunun çok ağır ve yoğun olduğunu anlatabilmek
için koklama duyusuna aktarılmıştır.
Sanatçı, sıcak tavırlarıyla hepimizi etkilemişti,
(dokunma —> görme)
Eski arkadaşlarla tatlı tatlı konuştuk,
(tatma —> işitme)
26
SÖZCÜKLERDE ANLAM İLİŞKİLERİ
EŞANLAMLI (ANLAMDAŞ) SÖZCÜKLER
Yazılışları farklı, anlamları aynı olan sözcüklerdir.
beyaz- ak, kafiye – uyak, edebiyat – yazın, mana – anlam,
eser – yapıt, hatırlamak – anımsamak…
KARŞIT (ZIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER
Anlamca birbirlerine karşıt olan sözcüklerdir.
büyük – küçük, iç – dış, dolu – boş, açık – kapalı, var – yok,
az – çok, alçalmak – yükselmek…

27
Bazı sözcüklerin karşıtı yoktur: orman, çiçek, yağmur, kar…
Bir sözcüğün olumsuzu, o sözcüğün karşıtı değildir.

EŞSESLİ (SESTEŞ) SÖZCÜKLER


Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan
sözcüklerdir.
Onun en sevdiği çiçek güldü. (bir çiçek adı)
Küçük çocuk uzun süre güldü. (gülmek eylemi)
Bahçedeki otları yoldu. (yolmak eylemi)
28
Oldukça çamurlu bir yoldu. (ulaşımda kullanılan zemin)
Eve akşamüzeri vardı. (varmak eylemi)
Elinde çiçekler vardı. (yok karşıtı)
İKİLEMELER
Anlamı pekiştirmek, güzelleştirmek, çeşitli anlam ilgileri
kurmak için oluşturulmuş söz gruplarıdır.
İkilemeler aşağıdaki yöntemlerle oluşturulur:
Aynı sözcüğün tekrarı ile (yineleme):
yavaş yavaş, güle güle, yeşil yeşil, bütün bütün…
29
Anlamdaş (eşanlamlı) sözcüklerle:
kılık kıyafet, şan şöhret, sorgu sual, sağlık sıhhat…
Yakın anlamlı sözcüklerle:
doğru dürüst, delik deşik, çalı çırpı, yalan yanlış…
Karşıt anlamlı sözcüklerle:
gece gündüz, büyük küçük, az çok, iyi kötü…
Biri anlamlı, biri anlamsız sözcüklerle:
eski püskü, yırtık pırtık, eğri büğrü, bölük pörçük…
Anlamsız sözcüklerle:
30
ıvır zıvır, eciş bücüş, abur cubur, abuk sabuk…
Yansıma sözcüklerle:
şırıl şırıl, cızır cızır, gacır gucur, küt küt, tık tık…
Durum eki almış sözcüklerle:
el ele, elde avuçta, günden güne, şehirden şehire…
DEYİM
En az iki sözcükten oluşan, genellikle mecaz anlam taşıyan,
kalıplaşmış, özlü sözlerdir.
Genellikle mecaz anlamlıdır.
31
adı gibi bilmek – çok iyi bilmek
ağırlığını koymak – etkin olan gücünü kullanmak
bire bin katmak – abartarak anlatmak
boğazına düşkün – yeme içmeyi çok seven
çenesi düşük – geveze
kulak asmamak – önem vermemek, dinlememek
ipe un sermek – bahaneler ileri sürmek
Bazı deyimler gerçek anlamlıdır.

32
ismi var cismi yok, yükte hafif pahada ağır, iyi gün dostu,
çoğu gitti azı kaldı, hem suçlu hem güçlü…

33
2.ÜNİTE HİKAYE (6 HAFTA)
ÜNİTE İÇERİĞİ
1960 Sonrası Türk Hikâyesi
Küçürek Hikâye
Edebi Kişilikler
Hikayede Kullanılan Anlatım Teknikleri
Yazım Kuralları
Noktalama İşaretleri

34
1960 SONRASI TÜRK HİKÂYESİ
İlk örnekleri Tanzimat Edebiyatı’nda (Letaif-i Rivayat,
Kıssadan Hisse) görülen hikâye türü, Servetifünun
Dönemi’nde olgunlaşmış, Milli Edebiyat Dönemi’nde dilde
sadeleşme hareketleriyle gelişmiştir.
Özellikle Cumhuriyet Dönemi’nde, hikâyeciliğimiz hem
teknik hem içerik yönünden gelişmiştir. Bu gelişim süreci
1960 sonrasında da devam etmiştir.

35
1960 Sonrası Türk Hikâyeciliğinin Özellikleri
--Bu dönemde hikâye bağımsız bir yazı türü olarak daha çok
ilgi görmeye başlamıştır.
--Hikâye türü hem teknik hem içerik (muhteva) yönünden
gelişmiştir.
--Hikâyede kurgu ve içerik bakımından yenilikçi gelişmeler
yaşanmıştır.
--Hikâye türünde eser veren yazar sayısı artmıştır.
--Hikâyelerde, kahramanlar toplumun farklı kesimlerinden
seçilmiştir
36
--İşlenen Konular: Hikâyelerde gecekondu bölgelerinde
yaşayan insanların sorunları, küçük memurların ve işçilerin
yanı sıra 1960’tan sonra artan işsizliğin bir sonucu olarak
Almanya’ya giden işçilerimizin yaşantılarından kesitler,
kadın sorunları, köyden kente göç, kapitalist yaşamın
getirdiği bunalımlar gibi toplumsal sorunlar ele alınmıştır.
--Leyla Erbil, Sevgi Soysal, Sevim Burak, Mehmet Şeyda gibi
yazarlar kadın sorununa değinen yazarlardır.

37
--Bireyin iç dünyasını anlatmayı amaçlayan hikâyeler de
kaleme alınmıştır. Bu tür hikâyelerde bunalımlara ve iç
çatışmalara yer verilir.
--Sanayileşme ve şehirleşme ile değerlerin gittikçe
kaybolması varoluşçuluk akımının Türk edebiyatında
kendine bir karşılık bulmasına neden olmuştur. Demir Özlü,
Ferit Edgü, Oğuz Atay ve Adnan Özyalçıner’in hikâyelerinde
varoluşçuluk akımının etkisi görülür.
--1970’li yıllardan itibaren modern hikâyeyle birlikte
postmodern hikâyeler yazılmaya başlanmıştır. Oğuz Atay,
Yusuf Atılgan, Nazlı Eray, Murathan Mungan, Latife Tekin,
38
Bilge Karasu, Pınar Kür, Metin Kaçan, İhsan Oktay Anar, urat
Gülsoy, Sema Kaygusuz, Erendüz Atasü, Müge İplikçi, Küçük
İskender gibi yazarlar hikâyelerinde postmodernist
eğilimlere yer veren isimler arasında sayılabilir.
--Dönemin önemli diğer hikâyecilerden bazıları şunlardır:
Bilge Karasu, Necati Tosuner, Ferit Edgü, Sevinç Çokum,
Muzaffer İzgü, İnci Aral, Gülten Dayıoğlu, Pınar Kür,Nazlı
Eray…
--Bu dönemde yazarlar ideolojik tavırlarına göre toplumcu
gerçekçi, dinî ve millî duyarlılık, bireyin iç dünyasını esas
alan vb. farklı anlayışlarla hikâyeler kaleme almışlardır.
39
40
KÜÇÜREK (MİNİMAL) HİKÂYE TÜRÜ:
Resim, sinema gibi sanat dallarında ortaya çıkan minimal
yaklaşım, hikâye türünü etkilemiştir. Bu etkileşimin bir
sonucu olarak 20. yüzyılın sonlarında küçürek hikâye ortaya
çıkmıştır.
--Türk edebiyatı için yeni türlerden biridir.
--Hikâyenin alt koludur.
--Şiir, fıkra, fabl, manzum hikâye, atasözü gibi birçok
özelliğini taşıyan küçürek hikâye günümüzde bağımsız bir tür
haline gelmiştir.
41
--Kısa, yoğun anlatımı vardır.
--Küçürek öyküde az sayıda kelime ile etkili bir anlatım
sağlamak amaçlanır.
--Mesaj, öğüt, eğiticilik gibi didaktik amaçların dışında bir
anlatıma sahiptir.
--Okuyucuyu şaşırtmak, öykünün başını ve sonunu
okuyucuya bırakmak, küçük ve sıradan duyguları etkileyici
bir tarzda anlatmak özellikleriyle öne çıkar.

42
--Yabancılaşma, umutsuzluk ve bunaltı gibi ana temalar
üzerine kurulan küçürek hikâyeler daha çok bireysel ögeleri
ön plana çıkarır.
--Klasik hikâyedeki serim, düğüm, çözüm bölümleri yoktur.
Bu bölümler okurun düş gücüne bırakılır.
--Yazar, çoğu zaman imgeler kurar ve onların gücünden
yararlanarak hikâyesini anlatır.
--Franz Kafka, Max Jacob gibi yazarlar dünya edebiyatında
küçürek hikâyenin akla gelen ilk yazarlarıdır.

43
--Türk edebiyatında ise Ferit Edgü, Necati Tosuner, Tarık
Günersel, Hulki Aktunç, Haydar Ergülen, Rasim Özdenören,
Ayfer Tunç gibi yazarlar küçürek hikâyenin öne çıkan
yazarlarıdır.
--Ferit Edgü küçürek hikayenin önemli bir temsilcisidir.

44
KÜÇÜREK HİKAYE ÖRNEKLERİ
FOTOĞRAF
Gülfidan Kalfa saray artığıydı. Doksanına yaklaşmış Sudanlı,
Kadıköy çarşısının tek kadın eskicisiydi. Odasında namaz
kılarken, duvardaki Celal Bayar resmini tersine çeviriyordu.
Yastığı altında bir hançerle uyurdu. Re’fet Paşa İstanbul’a
girdiğinde, kalfa, bir elinde sancak, komutanın atını yedmişti.
Tek fotoğrafı, bu olayı gösteren fotoğraftı. Öldüğünde, hiç
kimsenin tanımadığı bir zenci çıkageldi, Kalfa’nın lokmasını
döktü ve aynı akşam, adını bile kimseye söylemeden sırrolup
gitti. (Hulki Aktunç, Toplu Öyküler, s.267)
45
ÖÇ
Sayısız çocukları oldu ama hiçbiri o aptal gençten değildi.
Köyün en hoppa kızını, köyün en aptal gencine verdiler.
(Ferit Edgü)

46
Örnek Metin İncelemesi:
Zaman atının üstündeki delikanlı, köşede oturan yaşlı
adama; “Hayatı arıyorum.” dedi.
Yaşlı adam, delikanlıya; “Doğruca devam et!” dedi, “Hemen
yolunun üstünde…”
Ne kadar gitti bilemedi, ileride bir kadına bir kez daha sordu:
“Hayatı arıyorum!”
Kadın, artık yaşlanmış olan adama; “Ters yöndesin.” dedi,
“geçmişsin, geldiğin yerdeydi…”
Adam geriye doğru baktı. Hiçbir şey göremiyordu. (Ferit
Edgü)
47
48
YAZAR BİYOGRAFİLERİ
ADALET AĞAOĞLU

üzerindeki etkisini anlatır. Biçimsel yönden kusursuz


romanlar yazar.

dünyasındaki yansımalarını sıklıkla irdelemiştir.

49
MUSTAFA KUTLU
rlarındandır.

köyden kente göç ile Anadolu insanının hayatı eserlerinde


ön plana çıkar.

ayileşme ve modern ticari hayatın getirdiği


para hırsı, tüketim çılgınlığı, zengin olma hevesi öne çıkar.

50
anlatımına göre hikâyelerini bir oturuşta, kahvehanelerde
yazar.
eserlerinden itibaren işler.
RASİM ÖZDENÖREN

modernlik, gelenek gibi sorunları, değerlerinden koparılmış


ve modern kentlerin varoşlarında kıstırılmış bireyin veya
ailenin acılarını yerli-İslami bir duyarlılık ve bakış açısıyla
öykülerine taşımıştır.
51
bilinçaltına iner, ruhsal çözümlemelerde bulunur.
SEVİNÇ ÇOKUM

milli motifler ve ahlaki


hassasiyetler ön plana çıkar.

başlar. Ortalama Türk insanını belirli bir gelenek içerisinde


işler.

52
OĞUZ ATAY

postmodernizmin de edebiyatımızdaki öncülerindendir.

tarzında en güzel eser veren yazarlar arasında yer alır.

dünyalarını ustalıkla kaleme alır.


Modern insanın bunalımı, yalnızlığı, toplumun aksayan
yönleri, burjuvazi görüşe ferdin başkaldırışı eserlerinde
işlenen konular olarak öne çıkar.

53
FERİT EDGÜ
Modernizmi esas alan sanatçılardandır.
Edebiyatımızda küçürek hikâyenin önde gelen yazarlarından
biridir. Ayrıca önemli bir eleştirmendir.
Eserlerinde insanın varoluşşsal kaygılarını, bunalımlarını
ustaca ele almıştır.

54
Füruzan (1935-…)

ancak kendini yetiştirmeyi bilmiştir.


nyasını, toplumsal konumlarından
soyutlamadan, gözlemden yola çıkıp ayrıntıları işleyerek
gerçekçi bir görüşle vermeyi amaçlamıştır.

küçük kızların, çöküş sürecindeki burjuva ailelerin, yeni


yaşama koşullarından bunalan, yurt özlemi çeken
göçmenlerin, yoksulluk içinde yaşama savaşı veren, yalnız
55
kalmış kadınların, çocukların dramına sevecen bir bakışla
eğilmiştir.
-kız ilişkisinin önemli bir yer
tuttuğu, konunun kadın kahramanlar ile kızları üzerinde
odaklandığı, gerçekliği küçük kızların bakış açısıyla işlediği
görülür.

56
Hikâyede Kullanılan Anlatım Teknikleri
1.Anlatma Tekniği
Hikâyede kullanılan anlatım teknikleri arasında en çok
kullanılan tekniktir. Anlatma tekniğinde okuyucuyu olayın
içine çekmek ve olay içinde yaşatmak amacıyla olaylar,
kahramanlar, zaman ve mekân unsurları bir bütün olarak
anlatılır. Olay, durum, kişi, yer kavramları art arda verilerek
anlatılanların okurun kafasında canlanması sağlanır, böylece
okurun ilgisi canlı tutulur.

57
Örnek:
Pansuman ve yemek arabalarının, tekerlekli sedyelerin,
çekilen karyolaların, gıcırdayan kapıların, koridorun bir
ucundan öteki ucuna bağrışan hastabakıcıların, hastaneye
ek yapının gürültüleri ansızın durdu. Asansörler bulundukları
noktada asılı kaldı. Dışarıda açık bırakılmış bir camın kapı
altından odaya üfürdüğü soğuk bahar rüzgârı uğuldamaz
oldu. Hastane hademesinin gülüşü olduğu yerde, olduğu gibi
dondu. Kendi içinin gürültüsü en son dindi. Başı sağa doğru
kayıp düştü.

58
2.Gösterme Tekniği
Hikâyedeki olayın, eylemlerin, hareketlerin, tutum ve
davranışların dil aracılığıyla gösterilmesidir. Eylemlerin oluş
biçimleri ve nasıl sonuçlandıkları gösterme tekniğiyle okura
yansıtılır. Bu teknikte amaç okurun dikkatini çekmek ve onu
eserin kurmaca dünyasının bir parçası yapabilmek, o
eylemleri yaşıyor gibi hissetmesini sağlamaktır.

59
Örnek:
Selenge ırmağının aktığı yola yönelmiş yorgun bir atlı yavaş
yavaş ilerliyor, gözleriyle durmaksızın ileriyi kolluyordu. Bu,
Ötüken’den gelen bir yolcuydu. Üstünde kılıç, yay ve
sadağından başka bir şey yoktu. Durumundan, gidişinden
yüce bir bahadır olduğu anlaşılıyordu. Fakat kendi de atı da
o kadar yorgundu ki gün batımına kadar yürüyebilecekleri
şüpheliydi.

60
3.Bilinç Akışı Tekniği
Bilinç akışı tekniği bir edebî metinde kahramanın kafasının
içini okuyucuya doğrudan doğruya seyrettiren bir tekniktir.
Bilincin bağımsız bir şekilde kendisini okura sunmasını
amaçlar.
Örnek:Genç adam bir vurgunu yaşıyordu. Bir kara sevdayı.
İnzibat denize bakıyordu. Arada bir eczanenin çıngırağı
çalıyordu. Berberin koltuğunda hâlâ aynı adam oturuyodu.
(Berber kendi kendine sonsuza dek tıraş ediyordu ya da
bunun böyle olması gerekiyordu) İçindeki o sızılı boşluğun
taştığını duyumsuyordu genç adam.
61
4.Montaj Tekniği
Montaj tekniği yazarın bir hikâyede başkasına ait bir metni
kendi eseriyle ilişkilendirerek eserine aktarmasıdır. Montaj
tekniğinde alınan ve esere eklenen metinle kaleme alınan
metnin uyuşması gerekir, yani alıntının anlatım gücüne bir
katkı yapması, esere bir zenginlik ve derinlik kazandırması
gerekir.
Örnek:
Tahsin Yücel’in Yaşadıktan Sonra hikâyesinde yazar,
karakterlerden birine Karadede’ye ait aşağıdaki ilâhiyi
söyleterek montaj tekniğini kullanmış olur.
62
Kâbe’nin yolları bölük bölüktür
Benim yüreciğim delik deliktir
Dünya dedikleri bir gölgeliktir
Canım Kâbe’m, gözeel Kâbe’m

5.Diyalog Tekniği
Diyalog tekniği hikâye kişilerinin karşılıklı konuşmalarına
dayanır ve sıkça başvurulan bir anlatım tarzıdır.

63
Örnek:
İnci’nin babası eve neşeyle geldi:
— Al, hanım, dedi, sakla şunu bir kenara… Borç bini aştı mı,
her gün tavuk ye, demişler…
Kadın, çeyrek piyango biletine hayretle baktı:
— Ne bu kocacığım?
— Piyango bileti… Gişenin önünden geçiyordum. İçimde bir
his, birdenbire zınk dedim durdum. Şeytan dürttü, kıydım
yüz yirmi beşe…

64
6.İç Diyalog Tekniği
İç diyalog tekniği bir öykü karakterinin karşısında bir başkası
varmış gibi kendi kendisiyle konuşmasıdır. Konuşmalar dil
bilgisi kurallarına uygundur. Herhangi bir bilinç akışı
görülmez. Bir sohbet havası içinde yazılır. Öykü kahramanı
karşısında bir başkası varmış gibi kendi kendisiyle sohbet
eder.
Örnek:
—Tereddüt etme!
— Hayır, hayır yapamayacağım.
— Yapacaksın!
65
— Yapamayacağım.
— Yüz bin lirayı kaçıracaksın!
— Kaçsın!
— Sen budalasın!
— Hayır, ben budala değilim.

7.İç Monolog Tekniği


Modern anlayışla düzenlenmiş eserlerde görülen ve insanın
iç dünyasını okuyucuya aracısız aktarmayı hedefleyen bir
tekniktir. Kahramanın söylenmemiş düşüncelerinin, zihnin
serbest bir ürünü olarak, fakat mantıki bir sıra içinde,
66
gramer kurallarına uygun ve konuşma diline yakın bir
şekilde, doğrudan doğruya okuyucuya anlatması iç monolog
tekniğinin belirgin özellikleridir.
Örnek:
“Yazık. Pastayı kestiğimi görmeyecek. Pastam dokuz katlı.
Pastamız yani. Çünkü artık nikahlandım. Artık böylece “biz”
oldum. “Ben” demeyi unutmayacak mıydık? “Ben” yok,
“biz” var: Pis burjuva kızı! unutamaz mısın ikide bir “ben”
demeyi? Unuttum işte Gül. Söze sık sık “Çocuklar ben…”
diye başladığım için, beni sürekli böyle azarlayıp durmuş
olan bütün eski arkadaşlarıma selam söyle. “Ayşen ‘biz’
67
olmuş de. Babandan haberi alınca. Elinize kazara, acıları
sergileyenlere inat, düğünleri sergileyen bol resimli bir
gazete geçerse oradan da öğrenirsin.

8.Geriye Dönüş Tekniği


Geriye dönüş tekniği anlatma zamanı ile ilgili bir durumdur.
Öykü anlatıcısı; olayı, içinde bulunduğu şimdiki zamandan
alıp karakterin geçmişine ya da olayın meydana geldiği
zamana gider. Hatırlama geriye dönüş tekniğinin bir başka
yönüdür. Anlatıcı geriye dönse bile şimdiki zamanın
jargonunu kullanır.
68
Örnek:
Ben daima ıstırap içinde yaşayan bir adamım! Bu azap âdeta
kendimi bildiğim anda başladı. Belki daha dört yaşında
yoktum. Ondan sonra yaptığım değil, hatta düşündüğüm
fenalıkların bile vicdanımda tutuşturduğu nihayetsiz
cehennem azapları içinde hâlâ kıvranıyorum. Beni üzen
şeylerin hiçbirini unutmadım. Hatıra sanki yalnız elem için
yapılmış. Evet, acaba dört yaşında var mıydım?

69
9.Pastiş Tekniği:
 Sanatçının, eserini, başka eserleri taklit
ederek yazması, yeniden kurmasıdır.
 Başka bir yazarın dil ve anlatım özelliklerine,
onunla alay etmek amacıyla, onu çağrıştıran
bir biçimde öykünmedir.
 Başka bir eseri veya eserin bir bölümünü
başka bir bağlamda taklit yöntemidir.

70
10.Parodi Tekniği:
 Bir eserin bir bölümünü veya tamamını alaycı
bir ifadeyle, şeklini bozmadan ona bambaşka
bir özellik vererek biçimle içerik arasındaki
bu ayrılıktan gülünç etki ortaya çıkaran oyun
türüdür.
 Parodi, daha ciddi tarzdaki bir metin, tür ya
da söylemin daha komik tarza
dönüştürülmesidir.

71
11.İroni (Alay) Tekniği:
 Birisiyle ya da bir olayla “inceden inceye alay
etme” demektir. İfadenin etkisini arttırmak
için bir şeyin tersini kastederek alay etme.
 İronik yaklaşımla yazarlar, gerçeğe vurgu
yaparak, sarsıcı bir etki yapmayı hedeflerler.
 İronik cümlelerin sonlarında parantezli ünlem
vardır ve cümlenin tersi bir anlamı ifade
eder.

72
YAZIM KURALLARI
BÜYÜK HARFLERĠN KULLANILDIĞI YERLER
1) Cümle içinde tırnak veya yay ayraç içine alınan cümleler
büyük harfle baĢlar ve sonlarına uygun noktalama iĢareti
(nokta, soru, ünlem vb.) konur.
 Atatürk “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil
kanda mevcuttur!” diyor.
UYARI: Ġki çizgi arasındaki açıklama cümleleri büyük
harfle baĢlamaz.
Bir zamanlar -bu zamanlar çok da uzak değildir, bundan on,
on iki yıl önce- Türk saltanatının maddi sınırları uçsuz
bucaksız denilecek kadar geniĢti.
73
2) Ġki noktadan sonra gelen cümleler büyük harfle baĢlar.
 Menfaat sandalyeye benzer: BaĢında taĢırsan seni
küçültür, ayağının altına alırsan yükseltir.
UYARI: Ġki noktadan sonra cümle ve özel ad niteliğinde
olmayan örnekler sıralandığında bunlar büyük harfle
baĢlamaz.
Bu eskiliği siz de çok evde görmüĢsünüzdür: duvarlarda
çiviler, çivi yerleri, lekeler…

3) KiĢi adlarından önce ve sonra gelen unvanlar, saygı


sözleri, rütbe adları ve lakaplar büyük harfle baĢlar.
74
 Kaymakam Erol Bey / Mustafa Efendi / Zeynep
Hanım / Mimar Sinan / Genç Osman
UYARI: Akrabalık bildiren kelimeler küçük harfle baĢlar.
Güzin ablama gittim.

4) Cümle içinde özel adın yerine kullanılan makam veya


unvan sözleri büyük harfle baĢlar.
 Uzak Doğu‟dan gelen heyeti Vali dün kabul etti
5) Hayvanlara verilen özel adlar büyük harfle baĢlar
 Boncuk, Fındık, MinnoĢ, Pamuk

75
6) Millet, boy, oymak adları büyük harfle baĢlar.
 Alman, Arap, Ġngiliz, Japon, Rus, Türk; Kazak,
Kırgız, Oğuz, Özbek, Tatar; Hacımusalı, Karakeçili

7) Dil ve lehçe adları büyük harfle baĢlar.


 Türkçe, Almanca, Ġngilizce, Rusça, Arapça; Oğuzca,
Kazakça, Kırgızca, Özbekçe, Tatarca
8) Din ve mezhep adları ile bunların mensuplarını bildiren
sözler büyük harfle baĢlar.
 Müslüman; Hristiyanlık, Budist; Hanefilik, Katolik

76
9) Din ve mitoloji ile ilgili özel adlar büyük harfle baĢlar.
 Tanrı, Allah, Ġlah, Cebrail, Zeus, Osiris, Kibele vb.
UYARI: “Tanrı, Allah, Ġlah” sözleri özel ad olarak
kullanılmadıklarında küçük harfle baĢlar.
Eski Yunan tanrıları. / Amerika‟da kaçakçılığın allahları
vardır.

10) Gezegen ve yıldız adları büyük harfle baĢlar.


 Merkür, Neptün, Satürn; Halley vb.
UYARI: Dünya, güneĢ, ay kelimeleri gezegen terim anlamı
dıĢında kullanıldıklarında küçük harfle baĢlar.
Biz dünyadan ayrı yaĢarken dünya epey değiĢmiĢ.
77
11) DüĢünce, hayat tarzı, politika vb. anlamlar bildirdiğinde
doğu ve batı sözlerinin ilk harfleri büyük yazılır.
 Batı medeniyeti, Doğu mistisizmi vb.
UYARI: Bu sözler yön bildirdiğinde küçük yazılır.
Bursa‟nın doğusu, Ankara‟nın batısı vb.

12) Yer adlarında ilk isimden sonra gelen ve deniz, nehir,


göl, dağ, boğaz vb. tür bildiren ikinci isimler büyük harfle
baĢlar.
 Ağrı Dağı / Aral Gölü / Asya Yakası / Çanakkale
Boğazı / Ege Denizi / Fırat Nehri / SüveyĢ Kanalı

78
13) Mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak adlarında geçen
mahalle, meydan, bulvar, cadde, sokak kelimeleri büyük
harfle baĢlar.
 Halit Rıfat PaĢa Mahallesi / Karaköy Meydanı / Gazi
Mustafa Kemal Bulvarı/ Nene Hatun Caddesi
UYARI: Özel ada dâhil olmayıp tamlama kuran Ģehir, il,
ilçe, belde, köy, eyalet, vilayet vb. sözler küçük harfle baĢlar.
Konya ili / Etimesgut ilçesi / Uzungöl beldesi / Taflan köyü /
Arizona eyaleti / Ġstanbul vilayeti

79
14) Saray, köĢk, han, kale, köprü, kule, anıt vb. yapı
adlarının bütün kelimeleri büyük harfle baĢlar
 Dolmabahçe Sarayı / Çankaya KöĢkü / Horozlu Han /
Ankara Kalesi / Galata Köprüsü
15) Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiĢ söz
konusu olduğunda, yer adının ilk harfi büyük yazılır.
 Hisar‟dan, Boğaz‟dan, KöĢk‟e
16) Kurum, kuruluĢ ve kurul adlarının her kelimesi büyük
harfle baĢlar.
 Türkiye Büyük Millet Meclisi / Türk Dil Kurumu /
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
80
17) Kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge adlarının
her kelimesi büyük harfle baĢlar.
 Medeni Kanun /Türk Bayrağı Tüzüğü / Telif Hakkı
Yayın ve SatıĢ Yönetmeliği
18) Kurum, kuruluĢ, kurul, merkez, bakanlık, üniversite,
fakülte, bölüm, kanun, tüzük, yönetmelik ve makam sözleri
asılları kastedildiğinde büyük harfle baĢlar.
 Bu yıl ise Meclis, yeni döneme erken baĢlayacak
19) Kitap, dergi, gazete ve sanat eserlerinin (tablo, heykel,
beste vb.) her kelimesi büyük harfle baĢlar.

81
 Kendi Gök Kubbemiz / Onuncu Yıl MarĢı / Sinekli
Bakkal / Resmî Gazete / Kaplumbağa Terbiyecisi
UYARI: Özel ada dâhil olmayan gazete, dergi, tablo vb.
sözler büyük harfle baĢlamaz.
Milliyet gazetesi / Türk Dili dergisi / Halı Dokuyan Kızlar
tablosu
UYARI: Kitap, makale, tiyatro eseri, kurum adı vb. özel
adlarda yer alan kelimelerin ilk harfleri büyük yazıldığında
ve, ile, ya, veya, yahut, ki, da, de sözleriyle mı, mi, mu, mü
soru eki küçük harfle yazılır.
Mai ve Siyah / Leyla ile Mecnun / Turfanda mı Turfa mı /
Diyorlar ki

82
20) Ulusal, resmî ve dinî bayramlarla anma ve kutlama
günlerinin adları büyük harfle baĢlar.
 Cumhuriyet Bayramı / Ramazan Bayramı / Miraç
Kandili / Anneler Günü
21) Tarihî olay, çağ ve dönem adları büyük harfle baĢlar.
 Cilalı TaĢ Devri / Ġlk Çağ / Lale Devri / Millî Edebiyat
Dönemi

22) Özel adlardan türetilen bütün kelimeler büyük harfle


baĢlar:
 Türklük / AvrupalılaĢmak / Darvinci / Bursalı
83
UYARI: Özel ad kendi anlamı dıĢında yeni bir anlam
kazanmıĢsa büyük harfle baĢlamaz.
acem (Türk müziğinde bir perde) hicaz (Türk müziğinde bir
makam) allahlık (saf, zararsız kimse)
donkiĢotluk (gereği yokken kahramanlık göstermeye
kalkıĢma)

23) Yer, millet ve kiĢi adlarıyla kurulan birleĢik kelimelerde


sadece özel adlar büyük harfle baĢlar.
 Antep fıstığı / Frenk gömleği / Ġngiliz anahtarı / MaraĢ
dondurması / Van kedisi

84
24) Belirli bir tarih bildiren ay ve gün adları büyük harfle
baĢlar.
 28 Aralık 1982‟de göreve baĢladı. / Anneler Günü bu
yıl 13 Mayıs Pazar günü kutlanacak.
UYARI: Belirli bir tarihi belirtmeyen ay ve gün adları küçük
harfle baĢlar.
Anneler Günü mayısın ikinci pazar günü kutlanıyor.

SAYILARIN YAZIMI
1) Birden fazla kelimeden oluĢan sayılar ayrı yazılır.
 iki yüz / üç yüz altmıĢ beĢ / bin iki yüz elli bir
85
2) Adları sayılardan oluĢan iskambil oyunları bitiĢik yazılır.
 AltmıĢaltı / ellibir / yirmibir
3) Sıra sayıları ekle gösterildiklerinde rakamdan sonra
sadece kesme iĢareti ve ek yazılır, ayrıca nokta konmaz.
 8.‟inci değil 8‟inci / 2.‟nci değil 2‟nci
4) ÜleĢtirme sayıları rakamla değil yazıyla belirtilir.
 2‟Ģer değil ikiĢer / 100‟er değil yüzer vb.

86
ĠKĠLEMELERĠN YAZIMI
1) Ġkilemeler ayrı yazılır:
 adım adım / ağır ağır / akın akın / allak bullak
2) Ġsim durum ekleri ve iyelik ekiyle yapılan ikilemeler de
ayrı yazılır
 baĢ baĢa / diz dize / el ele

87
DÜZELTME ĠġARETĠ
1) YazılıĢları bir, anlamları ve söyleniĢleri ayrı olan
kelimeleri ayırt etmek için okunuĢları uzun olan ünlülerin
üzerine konur:
 adem (yokluk), âdem (insan) / adet (sayı), âdet
(gelenek, alıĢkanlık)
 alem (bayrak), âlem (dünya, evren) / aĢık (eklem
kemiği), âĢık (vurgun, tutkun)
 hal (sebze, meyve vb. satılan yer), hâl (durum, vaziyet)
/ Ģura (Ģu yer), Ģûra (danıĢma kurulu)
 hala (babanın kız kardeĢi)/ hâlâ (henüz) / rahim
(esirgeme)/ rahîm (koruyan, acıyan)
88
2) Nispet ekinin, belirtme durumu ve iyelik ekiyle
karıĢmasını önlemek için kullanılır
 (Türk) askeri ve askerî (okul) / (Ġslam) dini ve dinî
(bilgiler)
 (fizik) ilmi ve ilmî (tartıĢmalar) / (Atatürk‟ün) resmi
ve resmî (kuruluĢlar)

KISALTMALARIN YAZIMI
1) GelenekleĢmiĢ olan T.C. (Türkiye Cumhuriyeti) ve T.
(Türkçe) kısaltmalarının dıĢında büyük harflerle yapılan
kısaltmalarda nokta kullanılmaz.

89
2) Küçük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde
kelimenin okunuĢu esas alınır.
 cm‟yi / kg‟dan / mm‟den / kr.un
Büyük harflerle yapılan kısaltmalara getirilen eklerde ise
kısaltmanın son harfinin okunuĢu esas alınır.
 BDT‟ye / TDK‟den / THY‟de / TRT‟den
3) Sonunda nokta bulunan kısaltmalarla üs iĢaretli
kısaltmalara gelen ekler kesmeyle ayrılmaz. Bu tür
kısaltmalarda ek noktadan ve üs iĢaretinden sonra, kelimenin
veya üs iĢaretinin okunuĢuna uygun olarak yazılır.

90
 vb.leri / Alm.dan / Ġng.yi / cm³e (santimetreküpe) /
m²ye (metrekareye)

YÖN BĠLDĠREN SÖZCÜKLERĠN YAZIMI


1) Yer-yön bildiren (doğu ,batı,güney,kuzey,orta…)
sözcükler, tek baĢına ya da özel isimden sonra
kullanıldıklarında küçük harfle, özel isimden önce
kullanıldıklarında büyük harfle baĢlar.
 Siz Kuzey Amerika‟yı gördünüz mü?
UYARI: Ara yönler bitiĢik yazılır.
Kuzeybatı / güneydoğu
91
KĠ‟NĠN YAZIMI
Bağlaç olan ki ayrı yazılır.
 GeçmiĢ zaman olur ki hayali cihan değer.
Uyarı: Ġlgi zamiri ve sıfat yapan ki bitiĢik yazılır.
Seninki düpedüz zulüm. ( -ki ilgi zamiri )
Delikanlı çağımızdaki cevher ( – ki sıfat yapan ki )
Uyarı: Sanki, oysaki, mademki, belki, çünkü meğerki, illaki
kalıplaĢmıĢ olduğu için bitiĢik yazılır.

92
DA‟NIN YAZILIġI
1) Bağlaç olan de cümleden çıkarıldığında cümlede anlam
bozulmaz.
Bağlaç olan de cümleye dahi dahi anlamı verir.
UYARI: Bağlaç olan de (te , ta) Ģeklinde yazılmaz.
Uyarı: ya da her zaman ayrı yazılır.
 Ağlasan da faydası yok / Yurtta sulh cihanda sulh
 Konuyu hiç de anlamadı / KonuĢmacıyı ayakta
alkıĢladılar
 Kıyamet kopsa da duymaz / Fransa‟ da birkaç yıl
kalmıĢ
93
MĠ‟NĠN YAZIMI
1) Bu ek her zaman ayrı yazılır ve kendisinden önceki
kelimenin son ünlüsüne bağlı olarak ünlü uyumlarına uyar.
 Kaldı mı? / Sen de mi geldin? / Olur mu?
2) Soru ekinden sonra gelen ekler, bu eke bitiĢik olarak
yazılır:
 Verecek misin?/ Okuyor muyuz? / Çocuk muyum?
3) Bu ek sorudan baĢka görevlerde kullanıldığında da ayrı
yazılır:
 Güzel mi güzel! / Yağmur yağdı mı dıĢarı çıkamayız.

94
UYARI: BirleĢik fiillerde mi soru eki iki kelimenin arasına
da gelebilir:
Vaz mı geçtin?

BĠTĠġĠK YAZILAN BĠRLEġĠK KELĠMELER


1) Ses düĢmesine uğrayan birleĢik kelimeler bitiĢik yazılır.
 birbiri (< biri biri) / kaynana (< kayın ana) / nasıl (<
ne asıl)/ pazartesi (< pazar ertesi)
2) Özgün biçimleri tek heceli bazı Arapça kökenli kelimeler
etmek, eylemek, olmak yardımcı fiilleriyle birleĢirken ses
düĢmesine, ses değiĢmesine veya ses türemesine
uğradıklarında bitiĢik yazılır.
95
 Emretmek / kaybolmak / affetmek / fark etmek
3) Kelimelerden her ikisi veya ikincisi, birleĢme sırasında
anlam değiĢmesine uğradığında bu tür birleĢik kelimeler
bitiĢik yazılır.
 Keçiboynuzu / karafatma / kargaburnu / kadınbudu /
beĢtaĢ / viĢneçürüğü / samanyolu
4) -a, -e, -ı, -i, -u, -ü zarf-fiil ekleriyle bilmek, vermek,
kalmak, durmak, gelmek ve yazmak fiilleriyle yapılan tasvirî
fiiller bitiĢik yazılır.
 DüĢünebilmek / alıvermek / uyuyakalmak /
gidedurmak / çıkagelmek / öleyazmak
96
5) Bir veya iki ögesi emir kipiyle kurulan kalıplaĢmıĢ
birleĢik kelimeler bitiĢik yazılır.
 Albeni / ateĢkes / çalçene / çekyat / yapboz
6) Somut olarak yer bildirmeyen alt, üst ve üzeri sözlerinin
sona getirilmesiyle kurulan birleĢik kelimeler bitiĢik yazılır.
 Ayakaltı / bilinçaltı / gözaltı
/ ayaküstü / ikindiüstü / akĢamüzeri

97
7) Dilimizde her iki ögesi de asıl anlamını koruduğu hâlde
yaygın bir biçimde gelenekleĢmiĢ olarak bitiĢik yazılan
kelimeler de vardır.
 BaĢ sözüyle oluĢturulan sıfat tamlamaları
o BaĢbakan / baĢçavuĢ / baĢhekim / baĢkahraman /
baĢkent / baĢkomutan / baĢrol / baĢsavcı
 Bir topluluğun yöneticisi anlamındaki baĢı sözüyle
oluĢturulan belirtisiz isim tamlamaları
o aĢçıbaĢı / binbaĢı / elebaĢı / mehterbaĢı / ustabaĢı
 Ağa, baba, bey, efendi, hanım, nine vb. sözlerle kurulan
birleĢik kelimeler
o ağababa / ağabey / beyefendi / efendibaba /
hanımanne
98
 Biraz, birçok, birçoğu, birkaç, birkaçı, birtakım,
herhangi, hiçbir, hiçbiri belirsizlik sıfat ve zamirleri de
gelenekleĢmiĢ olarak bitiĢik yazılır.
8) Ev kelimesiyle kurulan birleĢik kelimeler bitiĢik yazılır.
 AĢevi / bakımevi / basımevi /doğumevi / gözlemevi /
huzurevi
9) Hane, name, zade, zede kelimeleriyle oluĢturulan birleĢik
kelimeler bitiĢik yazılır
 Dershane / yazıhane / beyanname / amcazade /
depremzede

99
10) Arapça ve Farsça kurala göre oluĢturulan sözler bitiĢik
yazılır.
 GayrimeĢru / Kuvayımilliye / Servetifünun /
aleykümselam / darülfünun
11) Kanunda bitiĢik geçen veya bitiĢik olarak tescil
ettirilmiĢ olan kuruluĢ adları bitiĢik yazılır.
 ĠçiĢleri / DıĢiĢleri / Genelkurmay / Yükseköğretim
Kurulu / Açıköğretim Fakültesi

100
AYRI YAZILAN BĠRLEġĠK KELĠMELER
1) BirleĢme sırasında kelimelerinden hiçbiri veya ikinci
kelimesi anlam değiĢikliğine uğramayan birleĢik kelimeler
ayrı yazılır.
 köpek balığı / sümüklü böcek / güzelavrat otu / yer
elması / kuru fasulye
2) DıĢ, iç, sıra sözleriyle oluĢturulan birleĢik kelime ve
terimler ayrı yazılır.
 olağan dıĢı / yasa dıĢı / hafta içi / yanı sıra

101
3) Somut olarak yer belirten alt ve üst sözleriyle oluĢturulan
birleĢik kelime ve terimler ayrı yazılır.
 yer altı (yüzey) böbrek üstü bezi, tepe üstü (en yüksek
nokta)
4) Alt, üst, ana, ön, art, arka, yan, karĢı, iç, dıĢ, orta,
büyük, küçük, sağ, sol, peĢin, bir, iki, tek, çok,
çift sözlerinin baĢa getirilmesiyle oluĢturulan birleĢik kelime
ve terimler ayrı yazılır.
 alt yazı / ana dili / ön söz / ön yargı / yan
etki / orta oyunu

102
NOKTALAMA İŞARETLERİ
Nokta ( . )
1) Arka arkaya sıralandıkları için virgülle veya çizgiyle
ayrılan rakamlardan yalnızca sonuncu rakamdan sonra nokta
konur.
 3, 4 ve 7. maddeler / XII – XIV. yüzyıllar arasında
2) Saat ve dakika gösteren sayıları birbirinden ayırmak için
konur.
 Tren 09.15‟te kalktı.

103
Virgül ( , )
1) Birbiri ardınca sıralanan eĢ görevli kelime ve kelime
gruplarının arasına konur.
 Fırtınadan, soğuktan, karanlıktan ve biraz da
korkudan sonra bu sıcak, aydınlık ve sevimli odanın
havasında erir gibi oldum.
2) Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.
 Umduk, bekledik, düĢündük.

104
3) Uzun cümlelerde yüklemden uzak düĢmüĢ olan ögeyi
belirtmek için konur.
 Saniye Hanımefendi, merdivenlerde oğlunun ayak
seslerini duyar duymaz, hasretlisini karĢılamaya atılan
bir genç kadın gibi koltuğundan fırlamıĢ ve ona kapıyı
kendi eliyle açmaya gelmiĢti.
4) Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için
ara sözlerin veya ara cümlelerin baĢına ve sonuna konur.
 Zemin bu kadar koyu bir kırmızıya dönüĢünce, bir an
için de olsa, belirginliğini yitiriverdi sivilceleri.

105
5) Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime veya
kelime gruplarıyla yapı ve anlam bakımından bağlantısı
olmadığını göstermek ve anlam karıĢıklığını önlemek için
kullanılır.
 Bu gece, eğlenceleri içlerine sinmedi.
UYARI: Metin içinde zarf-fiil eki almıĢ kelimelerden sonra
virgül konmaz.
Cumaları bahçede buluĢtukça kıza kendisinin adi bir mektep
talebesi olmadığını anlatmaya çalıĢıyordu.

106
UYARI: Metin içinde bağlaçlardan önce de sonra da virgül
konmaz.
Ya Ģevk içinde harap ol ya aĢk içinde gönül / Hem gider hem
ağlar.

UYARI: Metin içinde -ınca / -ince , – dığında / – diğinde


anlamıyla zarf-fiil görevinde kullanılan mı / mi ekinden
sonra virgül konmaz.
Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense.
UYARI: ġart ekinden sonra virgül konmaz.
Tenha köĢelerde ağız ağıza konuĢurken yanlarına biri
gelecek olursa hemen susuyorlardı.

107
Noktalı Virgül ( ; )
1) Cümle içinde virgüllerle ayrılmıĢ tür veya takımları
birbirinden ayırmak için konur.
 Erkek çocuklara Doğan, Tuğrul, Aslan, Orhan; kız
çocuklara ise Ġnci, Çiçek, Gönül, Yonca adları verilir.
2) Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri
birbirinden ayırmak için konur.
 Sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor;
bağırmak, kahkahalar atmak, ağlamak istiyorum.

108
3) Ġkiden fazla eĢ değer ögeler arasında virgül bulunan
cümlelerde özneden sonra noktalı virgül konabilir.
 AyĢe; Fatma, Zeliha Gül ile eğlenmeye gitti.

Ġki Nokta (: )
1) Kendisiyle ilgili örnek verilecek cümlenin sonuna konur.
 Servetifünun Dönemi sanatçılarından bazıları
Ģunlardır : Halit Ziya, Mehmet Rauf, Tevfik Fikret…
 Onun iki önemli özelliği var : çok titiz çalıĢmak ve
herkesin fikrine değer vermek.

109
2) Kendisiyle ilgili açıklama verilecek cümlenin sonuna
konur.
 Sürekli aynı cümleyi tekrarlardı: Dün dündür , bugün
bugündür.
 Kendimi takdim edeyim: Meclis kâtiplerindenim.

Üç Nokta ( … )
1) Anlatım olarak tamamlanmamıĢ cümlelerin sonuna konur.
 Ne çare ki çirkinliği hemencecik ve herkes tarafından
görülüveriyordu da bu yanı…

110
2) Kaba sayıldığı için veya bir baĢka sebepten dolayı açık
yazılmak istenmeyen kelime ve bölümlerin yerine konur.
 Kılavuzu karga olanın burnu b…tan çıkmaz.

3) Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün


okuyucunun hayal dünyasına bırakıldığını göstermek veya
ifadeye güç katmak için konur.
 Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz!

111
Soru ĠĢareti ( ? )
UYARI: Bilinmeyen, kesin olmayan veya Ģüpheyle
karĢılanan yer, tarih vb. durumlar için kullanılır.
Ankara‟dan Antalya‟ya arabayla üç saatte (?) gitmiĢ.

UYARI: mı / mi ekini alan yan cümle temel cümlenin zarf


tümleci olduğunda cümlenin sonuna soru iĢareti konmaz.
Bahar gelip de nehir çağıl çağıl kabarmaya baĢlamaz mı
içimi geri kalmıĢ bir saat huzursuzluğu kaplardı.

112
UYARI: Soru ifadesi taĢıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru
iĢareti en sona konur.
Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?

Ünlem ĠĢareti ( ! )
1) Sevinç, kıvanç, acı, korku, ĢaĢma gibi duyguları anlatan
cümle veya ibarelerin sonuna konur.
 AĢk olsun! / Ne kadar akıllı adamlar var! / Vah vah!
2) Seslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur.
 Dur, yolcu! Bilmeden gelip bastığın / Bu toprak bir
devrin battığı yerdir.
113
UYARI:Ünlem iĢareti, seslenme ve hitap sözlerinden hemen
sonra konulabileceği gibi cümlenin sonuna da konabilir.
ArkadaĢ, biz bu yolda türküler tuttururken Sana uğurlar
olsun !
3) Alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırılmak
istenen sözden hemen sonra yay ayraç içinde ünlem iĢareti
kullanılır.
 Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyor.

114
Tırnak ĠĢareti ( “ ” )
1) BaĢka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi aktarılan
sözler tırnak içine alınır.
 Türk Dil Kurumu binasının yan cephesinde
Atatürk‟ün “Türk dili, Türk milletinin kalbidir,
zihnidir.” sözü yazılıdır.
UYARI: Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan iĢaret
(nokta, soru iĢareti, ünlem iĢareti vb.) tırnak içinde kalır.
“Ġzmir üzerine dünyada bir Ģehir daha yoktur!” diyorlar.

115
2) Özel olarak vurgulanmak istenen sözler tırnak içine
alınır.
 Yeni bir “barıĢ taarruzu” baĢladı.
3) Cümle içerisinde eserlerin ve yazıların adları ile bölüm
baĢlıkları tırnak içine alınır.
 Bugün öğrenciler “Kendi Gök Kubbemiz” adlı Ģiiri
incelediler.
UYARI: Tırnak içine alınan sözlerden sonra gelen ekleri
ayırmak için kesme iĢareti kullanılmaz:
Elif ġafak‟ın “Bit Palas”ını okudunuz mu?

116
Tek Tırnak ĠĢareti ( „ ‟ )
1) Tırnak içinde verilen cümlenin içinde yeniden tırnağa
alınması gereken bir sözü, ibareyi belirtmek için kullanılır.
 Edebiyat öğretmeni “ġiirler içinde „Han Duvarları‟
gibisi var mı?” dedi ve Faruk Nafiz‟in bu güzel Ģiirini
okumaya baĢladı.
Kısa Çizgi ( – )
1) Cümle içinde ara sözleri veya ara cümleleri ayırmak için
ara sözlerin veya ara cümlelerin baĢına ve sonuna konur.
 Fuzuli – ızdırap Ģairi – gazelleriyle tanınır.

117
2) Arasında, ve, ile, ila, …-den …-e anlamlarını vermek için
kelimeler veya sayılar arasında kullanılır.
 Aydın-Ġzmir yolu / 09.30-10.30 / 1914-1918 Birinci
Dünya SavaĢı
UYARI: Cümle içinde sayı adlarının yinelenmesinde
araya kısa çizgi konmaz:
On on beĢ yıl. / Üç beĢ kiĢi geldi.

118
Kesme ĠĢareti ( ‟ )
1) Özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri
kesme iĢaretiyle ayrılır.
 “Onun için Batı‟da bunlara birer fonksiyon
buluyorlar.”
UYARI: Sonunda 3. teklik kiĢi iyelik eki olan özel ada, bu
ek dıĢında baĢka bir iyelik eki getirildiğinde kesme iĢareti
konmaz:
Boğaz Köprümüzün güzelliği (Boğaz Köprüsü „ nün
güzelliği)

119
UYARI: Kurum, kuruluĢ, kurul, birleĢim, oturum ve iĢ yeri
adlarına gelen ekler kesmeyle ayrılmaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisine / Türk Dil Kurumundan

UYARI: Özel adlara getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve


bunlardan sonra gelen diğer ekler kesmeyle ayrılmaz.
Türkçenin / Konyalı / Ahmetler / Türklerin / Müslümanlıkta

UYARI: Seslerin ölçü ve söyleyiĢ gereği düĢtüğünü


göstermek için kullanılır:

Güzelliğin on par‟etmez ( para etmez ) / Engel aramızı açtı


n‟eyleyeyim ( ne eyleyeyim )
120
3.ÜNİTE ŞİİR (8 HAFTA)
KONULAR:
 Cumhuriyet sonrası saf şiir anlayışı
 Cumhuriyet sonrası (1923-1960) toplumcu eğilimleri yansıtan şiir
 Milli Edebiyat anlayışını yansıtan şiir
 Garip akımı
 İkinci Yeni şiiri
 Dini Değerleri, Geleneğe Duyarlılığı ve Metafizik Anlayışını Öne
Çıkaran Şiir
 1960 sonrası toplumcu eğilimleri yansıtan şiir
 1980 sonrası Türk şiiri
 Cumhuriyet sonrası halk şiiri

121
A.ÖZ (SAF) ġĠĠR:
Saf (öz) Ģiir anlayıĢı Paul Valery'nin Ģiirde dili her Ģeyin
üstünde tutan görüĢünden hareketle, Batı edebiyatından Paul
Valery, Stephane Mallarme ve Divan Ģiirinin biçimci
yapısından bir hayli etkilenen;
• Ahmet HaĢim
• Yahya Kemal Beyatlı
• Ahmet Hamdi Tanpınar
• Cahit Sıtkı Tarancı
• Ahmet Muhip Dıranas
• Behçet Necatigil
• Asaf Halet Çelebi
• Necip Fazıl Kısakürek
122
• Özdemir Asaf
• Fazıl Hüsnü Dağlarca
• Ziya Osman Saba

Saf (öz) ġiirin Özellikleri -


• Sanatın form sorunu olduğuna inanan bu Ģairler için önemli
olan iyi ve güzel ġiir yazmaktır. Bu anlayıĢla kendilerine
özgü özel imge düzeni oluĢtururlar.
• Özgün ve yaratıcı olan bu imgeler dilin mantığına uygun ve
dilin anlam alanını geniĢletip dile yeni olanaklar sunacak bir
yapıya sahiptir.
• Dilde saflaĢma düĢüncesi kendini rahat Ģiir yazma Ģeklinde
baĢat öğe olarak gösterir.
123
• ġiirsel söylemin zirvesine ulaĢmak düĢüncesiyle dilin
yüceliĢi paralellik gösterir.
• ġiiri soylu bir sanat olarak kabul eden bu Ģairlerde düĢsel
ve bireysel yön ağır basar.
•Ġçsel ve bireysel bir yaklaĢımla evrensel insan tecrübesini
dile getirirler.
• ġiirde biçim endiĢisesi duyan bu Ģairlerde dize ve dil baĢ
tacıdır.
• Disiplinli çalıĢarak mükemmele varan halis Ģiir yazma
endiĢesi kendisini hissettirir.
• ġairlerde sembolizm akımının izleri görülür.

124
BİR GÜNÜN SONUNDA ARZÛ
Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu nümâyân,
Güller gibi… sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nâlân;
Gün doğdu yazık arkalarında!
Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrârını ömrün eder i’lân.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Âlemlerimizden sefer eyler?

125
Ahmet HaĢim‟in yukarıda yer alan “Bir Günün Sonunda
Arzu” Ģiiri yazıldığı dönemde oldukça büyük tartıĢmalara
neden olmuĢtur. ġiirde herhangi bir anlam bulamayan
okuyucular Ahmet HaĢim‟i bu konuda eleĢtirmiĢlerdir.
Ancak Ahmet HaĢim “ġiir, sözle musiki arasında, sözden
ziyade musikiye yakındır.” sözleriyle Ģiir görüĢünü dile
getirmiĢtir. Ona göre Ģiirde ahenk ön planda olmalıdır, sözün
bir anlam ifade etmesi önemli değildir.

126
OTUZ BEġ YAġ
YaĢ otuz beĢ! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaĢına bakmadan gider.

ġakaklarıma kar mı yağdı ne var?


Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düĢman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

127
Zamanla nasıl değiĢiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o Ģevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

TEMSĠLCĠLERĠ:
1. NECĠP FAZIL KISAKÜREK (1905 – 1983)
--ġiirleri ve tiyatrolarıyla ün kazanmıĢ usta bir yazardır.
--“Büyük Doğu” ve “Ağaç” dergilerini çıkarmıĢtır.
--Fransız sembolistlerinden ve halk Ģiirinden yararlanarak
heceyle kendine has, baĢarılı Ģiirler yazmıĢtır.
--Ġlk dönem Ģiirlerinden sonra mistik konuları, madde ve ruh
iliĢkisini, insanın evrendeki yerini konu edinen Ģiirler yazmıĢtır.
128
--“Kaldırımlar” Ģiiriyle geniĢ bir kesim tarafından tanınmıĢ
ve sevilmiĢtir.
--ġiirlerini “Çile” baĢlığı altında bir kitapta toplamıĢ ve bu
kitapta Ģiir anlayıĢını düzyazı olarak anlatmıĢtır.

2. AHMET HAMDĠ TANPINAR (1901 – 1962)


--ġiir, öykü, roman, edebiyat tarihi, makale, deneme
alanlarında eserler vermiĢtir.
--Eserlerinde Doğu-Batı çatıĢması, “rüya” ve “zaman”
kavramları, “geçmiĢe özlem”, “mimari” ve “musiki” öne
çıkar.
--“Ne içindeyim zamanın! Ne de büsbütün dıĢında” dizeleri
onun zamanı kavrayıĢının özünü vermektedir.
129
--“Bursa‟da Zaman” Ģiiri geniĢ bir kesim tarafından
sevilmiĢtir.
--Ahmet HaĢim‟in özellikle de Yahya Kemal‟in etkisinde
kalmıĢ, Sembolizmden etkilenmiĢtir.
--Romanlarında psikolojik tahlillere önemle eğilen yazarın;
kendine has bir üslubu vardır.
--“BeĢ ġehir” adlı önemli deneme kitabında Ankara,
Erzurum, Bursa, Konya ve Ġstanbul‟u anlatmıĢtır.

3. AHMET MUHĠP DIRANAS (1908 – 1980)


--ġiirleriyle tanınmakla birlikte tiyatro eserleri de vardır.
Fransız sembolizmiyle Türk Ģiir geleneğini baĢarıyla
kaynaĢtırmıĢtır.
130
--Hece ölçüsüyle biçimsel mükemmelliğe önem verdiği
Ģiirler yazmıĢtır. AĢk, insanın iç dünyası gibi bireysel
duyguları iĢlemiĢtir.
--Kar, Olvido, Ağrı ve Fahriye Abla Ģiirleriyle sevilmiĢtir.

4. CAHĠT SITKI TARANCI (1910 – 1956)


--Otuz BeĢ YaĢ, Desem ki ve Gün Eksilmesin Penceremden
Ģiirleriyle tanınır.
--ġiirlerinin çoğunda ölüm konusunu iĢlemiĢtir.
--Romantizm ve sembolizmden etkilenmiĢtir.
--Hece ölçüsüyle yazdığı Ģiirleri de serbest Ģiirleri de vardır.
--ġiirde biçime, kafiyeye ve ahenge önem vermiĢtir.
131
B) TOPLUMCU GERÇEKÇĠ ġĠĠR
 Toplumcu gerçekçi Ģiir, serbest nazım özellikleri taĢır.
 Toplumcu gerçekçi Ģiir, ideolojik içerikli bir Ģiirdir.
 Toplumcu gerçekçi Ģiir, o güne kadar görülmemiĢ,
denenmemiĢ bir görsellik, karmaĢık biçimli teknikler
barındıran bir Ģiirdir.
 Politik bir içerik taĢıması Ģiirin etkileme ve belirleme
gücünü yükseltmiĢtir.
 ġiirdeki paralel, simetrik akıĢlar ve kırılmalar Rus Ģair
Mayakovski'den gelen yansımalardır.
 Materyalist ve Marksist bir dünya görüĢü üzerinde
temellendirilmiĢtir.

132
 Toplumcu gerçekçi edebiyat, halkçılık, köycülük kavraları
ile hümanist bir düĢünce etrafında Ģekillenen bir
edebiyattır.
 Toplumcu gerçekçi anlayıĢın ekseninde "insan, toplum ve
üretim iliĢkileri" vardır.
 Toplum için sanat anlayıĢı vardır.
 Sanatkâr toplumun ruh mühendisidir.
 Toplumcu gerçekçi edebiyat eğitsel bir iĢlevle yüklüdür.
Sosyalist bireyselliğin geliĢtirilmesi bu edebiyatın ana
amacıdır.
 Sanat her türlü dinsel ve töresel bağlardan kurtulmalıdır.
 Toplumcu gerçekçi edebiyat, programa dayalı ve tezi olan
bir edebiyattır.
133
 Toplumcu gerçekçi edebiyata iyimser bir bakıĢ açısı
egemendir.
 Toplumcu gerçekçi edebiyatta insanı belirleyen en temel
öge kollektivizmdir.
 Nazım Hikmet, BeĢir Fuat, Hoca Tahsin Efendi, Abdullah
Cevdet, Ercüment Behzat Lav ve Kadro dergisi yazarları
(ġevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör ) bu edebiyat
anlayıĢının öncüleridir.

Kerem Gibi
Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
134
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum...

O diyor ki bana:
- Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
gibi
135
yana
yana...
"Deeeert
çok,
hemdert
yok"
Yürek-
-lerin
kulak-
-ları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...

136
Ben diyorum ki ona:
- Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
137
aydın-
-lığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum..... (NAZIM HİKMET)
138
TEMSİLCİLERİ:
NAZIM HİKMET:
 Ġlk Ģiirlerini Cumhuriyet öncesi yıllarda yayımlamıĢtır.
BaĢlangıçta ölçülü uyaklı Ģiirler yazmıĢ, sonra serbest
ölçüye geçmiĢtir.
 Gerek biçim gerekse tema bakımından Ģiirimize büyük bir
geniĢlik getiren Ģair, Ģiir diline de kendisinden sonra
gelenleri etkileyecek ölçüde yenilik getirmiĢtir.
 ġiirde kullanılan, kullanılmayan sözcükler diye bir ayrım
yapmayan Nazım Hikmet, dizeleri kullanmaya getirdiği
özgünlükle de özgür koĢuk biçiminin geliĢmesinde büyük
bir rol oynamıĢtır.
139
 Hitabete dayalı propaganda Ģiirleri yazmıĢtır. (Yirmi dört
Saat Marks / Yirmi dört Saat Lenin)
 Komünizmin propagandasını yapan Ģairin etkili bir üslubu
vardır.
 Fütürizm akımından etkilenmiĢtir. Makine hâkimiyetinin
özlemini çeker, hatta makine olmak ister. Özellikle Rus
Ģair Mayakovski‟nin etkisinde kalmıĢtır.
 Uzun Ģiirlerindeki senaryo havası diğer Ģiirlerinde de
vardır.
 Edebiyatımızda serbest ve toplumcu gerçekçi Ģiirin
öncüsüdür.

140
C-MİLLİ EDEBİYAT ZEVK VE ANLAYIŞINI
SÜRDÜREN ŞİİR :
 Bu anlayıĢı benimseyen Ģairler için önemli olan, Anadolu
insanı ve Anadolu coğrafyasıdır. Bu iki temel unsur
çevresinde cereyan edecek her Ģey onlar için son derece
ilgi çekicidir.
 ġiirlerde Anadolu insanını ve coğrafyasını milli duyarlıkla
ifade etme amacı gütmüĢlerdir.
 Sade ve özentisiz olmayı ve süsten uzak olmayı tercih
ettiler.
 Memleket manzaraları ile ilgili söyleyiĢlere yer verilir.
141
 Halk arasından seçilmiĢ sıradan insanların yaĢamı
iĢlenmiĢtir.
 Mahalli ve milli unsurlar halk Ģiirinden farklı olarak
temanın anlatılmasında bir araç olarak kullanılmıĢtır.
 Kelimeler ilk anlamlarıyla kullanılır.
 Milli hisler ön plandadır.
 Ġmge, ses akıĢı ve ritim açısından modern Türk Ģiirinden
faydalanılmıĢtır.
 ġiirlerinde hece ölçüsünü kullandılar.
 Bu gruptaki sanatçılar: Ahmet Kutsi Tecer, Orhan Saik
Gökyay, Kemalettin Kamu, Arif Nihat Asya, Zeki Ömer
Defne ve BeĢ Hececiler.

142
BeĢ Hececiler;
 Faruk Nafiz Çamlıbel,
 Enis Behiç Koryürek,
 Halit Fahri Ozansoy,
 Orhan Seyfi Orhon,
 Yusuf Ziya Ortaç
ayrıca,
 Kemalettin Kamu,
 Arif Nihat Asya,
 Ahmet Kutsi Tecer,
 Zeki Ömer Defne,
 Orhan ġaik Gökyay
143
ARĠF NĠHAT ASYA
 Öğretmenlik yaptığı yıllarda Anadolu'nun birçok yerini
tanıyan, bir ara Adana milletvekillisi yapan Arif Nihat
Asya, edebiyatımızda "Bayrak ġairi" olarak tanınmıĢtır.
 Heceyle, aruzla ve serbest ölçüyle Ģiirler yazan Asya, milli
konuları Ġnce bir duyarlılıkla ĠĢlemiĢtir.
 Din ve kahramanlık duygusu Ģiirlerinde çok belirgindir.
 Son derece sade bir dille yazan Ģair, dil estetiğine çok
önem vermiĢtir.
 Sanatçının Ģiirlerinde epik, lirik ve didaktik özellikler
görülür.
 Düzyazı alanında da eserleri vardır.

144
 Tarihimize ve kültürümüze dair her Ģeyi büyük bir
heyecanla iĢlemiĢtir. Arif Nihat; sâde milliyetçi değil her
Ģeyi ile millî bir Ģairdir.
AHMET KUTSĠ TECER
 Duygulu ve memleket Ģiirleri ile tanınır.
 ġiirlerinde Anadolu halk motiflerini iĢlemiĢtir.
 Hece ölçüsüne yeni biçimler eklemiĢtir.
 Avrupai Ģiir anlayıĢında, aĢık tarzı söyleyiĢe yönelmiĢtir.
 ġiirlerinde iç duygu ve bununla birlikte geliĢen hafif sesli
bir musiki havası vardır.
 Halk edebiyatı üzerine araĢtırmaları önemlidir.
 Edebiyatımıza AĢık Veysel'i kazandırmıĢtır.
145
 En çok bilinen "Orada Bir Köy Var Uzakta" adlı Ģiirini
babasının memleketi olan Apçağa Köyü
(Erzincan/Kemaliye) için yazmıĢtır.
ORHAN ġAĠK GÖKYAY
 Edebiyat tarihi ve dil araĢtırmacısı, Ģair.
 Edebiyat Fakültesini bitirdikten sonra Kastamonu,
Malatya, Edirne, Ankara, EskiĢehir ve Bursa'da edebiyat
öğretmenliği yaptı. "Bu Vatan Kimin" Ģiirini Bursa'da
iken yazdı.
 Milli duyarlılığı iĢleyen epik Ģiirleriyle tanınır.

146
SANAT
Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
Bizim diyarımız da binbir baharı saklar!
Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek,
İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar.

Sen kubbesinde ince bir mozayik arar da,


Gezersin kırk asırlık bir mabedin içini.
Bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,
Bize heyecan verir bir parça yeşil çini.

Sen raksına dalarken için titrer derinden,


Çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin;
Bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden,
Toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin
147
Fırtınayı andıran orkestıra sesleri,
Bir ürperiş getirir senin sinirlerine;
Iztırab çekenlerin acıklı nefesleri,
Bizde geçer en hazin bir musikî yerine!

Sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun,


Yabancı bir şehirde bir kadın heykelini;
Biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun,
Görünce bir köylünün kıvrılmayan belini.

Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken,


Söylenmemiş bir masal gibi Anadolu'muz.
Arkadaş! Biz bu yolda türküler tuttururken,
Sana uğurlar olsun.. Ayrılıyor yolumuz...
 (Faruk Nafiz Çamlıbel)
148
Ç)GARĠP AKIMI (1.YENĠ)
--ġiirde her türlü kurala ve belirli kalıplara karĢı
çıkmıĢlardır.
--ġiirde ölçü, kafiye ve dörtlüğe karĢı çıkmıĢlardır.
--ġiirde Ģairaneliği, mecazlı söyleyiĢ ve sanatları kabul
etmediler.
--Süslü, sanatlı dile karĢı çıkıp sade bir dil kullandılar.
--ġiirde o güne kadar iĢlenmedik konuları ele aldılar.
--KonuĢma dili ile günlük sıradan konuları iĢlediler.

149
--ĠĢledikleri konular günlük hayattan sıradan insanların
problemleri, yaĢama sevinci ve hayattaki bazı
garipliklerdir.
--Halk deyiĢlerinden yararlanmıĢlar, toplumsal yergiye yer
vermiĢlerdir.
--ġiirde anlaĢılmazlık dıĢlanmıĢ ve anlam, Ģiirin en önemli
niteliği olarak öne çıkarılmıĢtır. “ġiir, bir bütün hususiyeti
edasında olan bir söz sanatıdır ve her Ģeyden önce
manadan ibarettir.”
--Ġlk çağlarda “Ġkinci dizenin daha kolay hatırlanması için
bir araç olarak kullanıldığına inandıkları ölçü ve uyağı
Ģiirden dıĢlamıĢ. “Hece ölçüsü de aruz ölçüsü de
150
gereksizdir.” felsefesini ilke edinmiĢlerdir. Serbest Ģiir
benimsenmiĢtir.
--ġiirde “tarihinin aç gözünü doyurmuĢ olan edebi
sanatlara” artık gerek olmadığını savunmuĢlardır. Onlara
göre her türlü söz ve anlatım sanatı bırakılmalıdır.
--KiĢiler dünyasını sıradan insanlar veya küçük insan tipi
oluĢturur.
-- Kuralsızlığı kural edinmiĢlerdir.
--ġairanenilikten kaçınmıĢlar, günlük konuĢma dilini (sade
bir dili) kullanmıĢlardır.

151
--ġiirin müzik, resim gibi sanatlarla olan iliĢkisine son
vermiĢlerdir.
--Ġroni ve mizah Garipçilerin ayırıcı özelliklerindendir.
--Siyaset dıĢı kalmıĢlardır.
--“YaĢama sevinci”ni dile getirmiĢlerdir.
--ġiirde toplumsal aksaklıkları eleĢtirmiĢlerdir.

152
Topluluğun Sanatçıları:
ORHAN VELĠ KANIK
--Türk Ģiirinde iki arkadaĢıyla birlikte büyük bir atılım
yapmıĢ, yeni bir anlayıĢın öncüsü olmuĢtur.
--1941‟de arkadaĢlarıyla birlikte yayımladıkları Garip adlı
Ģiir kitabı ve yazdığı önsöz, Türk Ģiirinde günden güne
donmuĢ olan eski değerleri yıkmıĢ, Ģiire baĢka bir açıdan
bakılmasını sağlamıĢtır.
--La Fontaine‟den fabl çevirileri yapmıĢtır.

153
ġiire getirdiği ilkeler:
Ölçüye baĢ kaldırıp serbest yazmak,
Kafiyeyi Ģiir için gerekli görmekten vazgeçmek,
ġairane duyuları, parlak görüntüleri Ģiirden silmek,
ġiiri hayal gücünün kapalı duvarlarından kurtarıp gerçek
hayata çıkarmak, yapmacıksız tabii bir söylentiyle, günlük
yaĢayıĢ içinde halktan insanları yakalamak,
Her çeĢit kelimeyi konuyu Ģiire sokmak, halk
deyiĢlerinden yararlanmak ve toplumla ilgili yergiye yer
vermektir.

154
OKTAY RĠFAT HOROZCU
--Garip akımının temsilcilerindendir.
--BaĢlangıçta, yeni bir hava içinde, güçlü aĢk Ģiirleri;
toplumcu sanat ilkesinden hareketle halk deyimi ve
söyleyiĢlerinden masal ve tekerlemelerden faydalanarak
baĢarılı taĢlamalar; sosyal Ģiirler yazdı.

155
MELĠH CEVDET ANDAY
--Garip akımının temsilcilerindendir.
--ġiirlerinde toplumsal gerçekliği inceler.
--Daha sonra ilk Ģiirlerindeki romantizmden sıyrılarak
duygulardan çok aklın egemenliğine, güzel günlerin
özlemine bırakır.
--Söz oyunlarında arınmıĢ yalın bir dil vardır. Düz
yazılarında ise yoğun bir düĢünce, Ģiirsel, esprili, özlü bir
dil vardır.
--Fıkra, makale, gezi, roman, tiyatro ve Ģiir yazmıĢtır.
Çeviriler de yapmıĢtır.
156
RAHATI KAÇAN AĞAÇ
Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın.
Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi, rüzgarı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı.
Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin
(MELİH CEVDET)
157
ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,


Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;


Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum (ORHAN VELİ)
158
D)İKİNCİ YENİ ŞİİRİ:
 Aklın mantıksal iĢleyiĢine sırt çevirdiler,
gerçeküstücülüğü daha bilinçli benimsediler.
 Anlama değil imgeye kapılarını sonuna kadar açtılar.
 KonuĢma diline uzak kaldılar, edebi sanatlara özgürlük
tanıdılar.
 I. Yeni'nin tam tersi noktadan yola çıkarak halk
kültüründen uzaklaĢtılar.
 Anlamı karartan ve gizleyen bir tavır takındılar.
Sözcüklerin çağrıĢımlarla derinleĢen ve çoğalan değerine
önem verdiler.

159
 Folklorik malzemenin Ģairin kiĢiliğini ezeceğini
savunduklarından "Folklor Ģiire düĢman" sloganını
geliĢtirdiler.
 Kentli küçük insan tipinin çizilmesine ve bu tipin
"Süleyman Efendi" tiplemesinde olduğu gibi
idolleĢtirilmesine son verdiler.
 Duyguya ve çağrıĢıma dayanarak Ģiirin içsel zenginliğini
daima yeni yorumlara açık bıraktılar.
 Garip Ģiiri yoksul çoğunluğun yaĢama koĢullarını ve zevk
anlayıĢını dikkate alırken, Ġkinci Yeniciler, daha çok aydın
kesimin ve elit tabakanın zevkine hitap ettiler.
 ġiiri, diğer sanatlarla yakın iliĢkiye soktular.

160
 ġiiri aklın, ahlaki endiĢelerin, yasaların ve alıĢılmıĢ her
türlü sınırlayıcı, baskıcı düzeneklerin dıĢına çıkarmak
istediler.
 Biçimin içerikten önce geldiğini savunan Ġkinci Yeniciler,
siyaset dıĢı kalmaya özen gösterdiler.
Ġkinci Yeni ġairleri:
 Cemal Süreya
 Ġlhan Berk
 Edip Cansever
 Ece Ayhan
 Turgut Uyar
 Ülkü Tamer ,Sezai Karakoç ...
161
ECE AYHAN
 Ece Ayhan'ın Ģiir dili, okuyucuyu ĢaĢırtma ve sarsma
anlayıĢı üzerine kuruludur.
 Özgün imgelerinin ritmi, her türlü deneyimi kucaklayacak
kadar çeĢitlidir.
 Sürrealist teknikleri Ģiirimize en ciddi biçimde uygulayan
Ģairdir.
 Onun Ģiirinde sözcükle dize arasında korkunç bir
inatlaĢma vardır. Sözcük, kullanıldığı dize içerisindeki
yerinden dolayı okuyucu tarafından yadırganır.
 O, yerleĢik dil doğasını yıkarak kendine özgü bir dil
yaratmak ister.

162
CEMAL SÜREYA
 Cemal Süreya, lise yıllarında aruzla Ģiirler yazarak
edebiyata girdi. Ġlk Ģiiri Mülkiye dergisinde yayımlandı.
 ġiirlerinin yanında sanat konularındaki deneme ve
eleĢtirileriyle tanındı.
 Ġkinci Yeni'nin öncülerinden olan Ģairin ilk Ģiirlerinde
biçim kaygısının ağır bastığı, yeni bir imge ve söyleyiĢ
peĢinde olduğu görülür.
 Eski Ģiirle bağını sesten çok imge yoluyla kurar,
çağrıĢımlardan yararlanır.
 Onun Ģiiri, ince buluĢların, duygulanımların, yaĢanan
gerçekliğin, toplumsal ve kültürel birikimin kendine özgü
bir söyleyiĢle bütünleĢmiĢ bileĢimidir.
163
Beni Öp Sonra Doğur Beni
ġimdi
utançtır tanelenen
sarıĢın çocukların baĢaklarında.
Ovadan
gözü bağlı bir leylâk kokusu ovadan
çeviriyor o küçücük güneĢimizi.
TaĢarak evlerden taraçalardan
gelip sesime yerleĢiyor.
Sesimin esnek baldıranı
sesimin alaca baldıranı.

164
Ve kuĢlara doğru
fildiĢi: rüzgârın tavrı.
Dağ: güneĢ iskeleti.
Tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.
Kan görüyorum taĢ görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
-uykusuzluğun sütlü inciri-
kovanlara sızmıyor.
Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni. ( Cemal CEMAL)

165
TURGUT UYAR
 Turgut Uyar'ın ölçülü, uyaklı ilk Ģiiri "Yol", Yedigün
dergisinde çıktı.
 Diğer Ģiirleri Varlık, Yeditepe, Pazar Postası, Türk Dili
dergilerinde yer aldı.
 ikinci Yeni Ģairi olarak tanınması ve değerlendirilmesine
karĢı çıktı. ġiirinde sürekli bir arayıĢ içinde oldu.
 "Divan" adlı eserinde Divan Ģiirinden yararlanmayı
denedi, Ģiiri hep içerikte arayan bir Ģair oldu.
 "Tütünler Islak" adlı eseriyle Yeditepe ġiir Ödü-lü'nü,
"Kayayı Delen Ġncir" ile Behçet Necatigil ġiir Ödülü'nü,
"Büyük Saat" ile Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü'nü
aldı.
166
TUT KĠ BEN
tut ki sen bir Ģiiri çok iyi yazsan
ya da çok iyi bir Ģiir yazsan
bir saatin aralıksız iĢleyiĢi
bir çocuğun bir sokak kedisini seviĢi
bilmem ki sanki güzel bir akĢam gibi
onun için her akĢamı iyi yaĢamalıyım
yani kıskanılan onu
demek istediğim hepsi (Turgut Uyar)

167
EDĠP CANSEVER
 Edip Cansever'in edebiyata ilgisi çocukluk yaĢlarında
baĢlamıĢtır.
 Ġlk Ģiirlerinde güncel yaĢam kesitleri içinde bireyin büyük
kent karmaĢasındaki bunalımlarını, avareliklerini, sevinç
ve özleyiĢlerini yansıttı.
 DeğiĢik bir söyleyiĢin, imge düzeninin egemen olduğu
Ģiirlerinde çağdaĢ insanın yabancılaĢmasını, düĢsel yanı
ağır basan bir anlayıĢla iĢledi.
 AnlaĢılması güç kapalı Ģiirleriyle ikinci Yeni'nin öncüleri
arasında yer aldı.

168
 "Yalnızlık" onun Ģiirlerinin en önemli izleğidir. ġiirlerinde
yaĢadığı dünyanın geçiciliğini gören tedirgin bir ruhun
ürperiĢleri vardır.
 Birinci dönem Ģiirlerinde folklor unsurları ağırlıklı bir yer
tutar.
YERÇEKĠMLĠ KARANFĠL
Biliyor musun az az yaĢıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düĢüyor gibi
Bir ağaç iĢliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı Ģu kadarcık kalıyor.
. (Edip CANSEVER)

169
SEZAĠ KARAKOÇ
 Sezai Karakoç'un ilk Ģiirleri Hisar, Mülkiye gibi
dergilerde yayımlandı. Fransızcadan Ģiirler çevirdi.
Deneme ve eleĢtiri türlerinde de yazdı.
 ġiir Sanatı, DiriliĢ dergilerini çıkardı.
 ikinci Yeni'nin biçim olanaklarından yararlanarak Ġslami
özle, mistisizmle beslenen bir Ģiir geliĢtirdi.
 Özellikle ġahdamar ve Köpük'ten sonra Ġkinci Yeni
Ģairleri gibi kapalı bir anlatım biçimine doğru giden
Ģiirlerinin arka planı oldukça zengin imgeler ve serbest
çağrıĢımlarla yüklüdür.

170
 Devlet, millet, medeniyet kavramlarına farklı boyutlarda
anlam yükleyen sanatçının 41 yıllık "DiriliĢ" doktrini
etrafında düĢünsel alanda bir diriliĢ nesli oluĢmuĢtur.
MONA ROZA
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuĢ merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller

171
E) DĠNĠ DEĞERLERĠ, GELENEĞE DUYARLILIĞI
VE METAFĠZĠK ANLAYIġI ÖNE ÇIKARAN ġĠĠR:
 Millî – manevi değerlere dayalı bir şiir anlayışı
görülür.
 Şiirin kaynakları Anadolu coğrafyası, insanları,
İslam duyarlılığı gibi konulardır.
 Mistik bir duyarlıkla öte dünya – bu dünya
sorgulamaları yapılmıştır.
 Bu anlayışa sahip şairlerin birçoğu gelenekten
beslenmekle birlikte geleneksel olanla moderni
birleştirme çabasındadırlar.

172
 Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Akif
Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı gibi sanatçılardan
etkilenmeler görülür.
 Tasavvuf inanışı, bu şairlerin beslendiği en
önemli kaynaklardan biridir.
 İslam estetiğinin birleştirdiği bir sanat anlayışı
birçok şairde görülür.
 İslam beldelerinin sahipsizliği, bölünüp
parçalanmışlığı bu anlayışa sahip şairlerin
birçoğunun ortak derdi olmuştur.

173
Bu anlayıĢa sahip Ģairlerin bazıları Ģunlardır:
Sezai Karakoç,Erdem Beyazıt,Nuri Pakdil,Mehmet Akif
İnan,Hilmi Yavuz,Cahit Zarifoğlu,İsmet Özel,Alaettin
Özdenören,Nurullah Genç

Birazdan Gün Doğacak


Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı
Siz kahramanısınız çelik dişliler arasında direnen
insanlığın
Saçlarınız ızdırap denizinde bir tutam başak
Elleriniz kök salmış ağacıdır zamana
O inanmışlar çağının.

174
Zaman akar yer direnir gökyüzü kanat gerer
Siz ölümsüz çiçeği taşırsınız göğsünüzde
Karanlığın ormanında iman güneşidir gözünüz
Soluğunuz umutsuz ceylanların gözyaşına sünger.

Gün doğar rüzgar eser bulut dolanır


Rahmet şarkısı söyler yağmurlar
Alnınız en soylu isyandır demir külçelere
Gürültü susar ses donar sevgi tohumu patlar
Sessiz bir bombadır konuşur derinlerde.
(Güzlek,1966) ERDEM BAYAZIT

175
TEMSİLCİLERİ:
ERDEM BAYAZIT:
 Toplumcu bir anlayıĢla, lirik duygularla, tok, kavgacı bir
anlayıĢla söylediği Ģiirleri vardır.
 Birçok Ģiirinde Ġslami bir duyarlılık olan Ģair tasavvuftan
çokça yararlanmıĢtır. En ünlü Ģiiri Sebep Ey‟de her Ģeyin
tek ve mutlak sebebinin Allah olduğunu dile getirir.
 ġiirlerinde Ģehrin yapmacık ortamından kaçıĢ, zulme
haksızlığa baĢkaldırı, resmî ideoloji ve sloganlara bir karĢı
çıkıĢ bulunur.
 Erdem Beyazıt çok az yazan bir sanatçıdır. O Ģiirin
zamanı geldiğinde kendiliğinden dıĢarı çıkacağına
inananlardandır.
176
CAHİT ZARİFOĞLU:
 Açık anlaĢılır Ģiirler yazmasına rağmen özellikle kapalı,
anlaĢılması güç bir Ģiir anlayıĢıyla eserler vermiĢtir.
Zarifoğlu Ģiirlerini “zor Ģiir” olarak adlandırmaktadır.
 Yazdığı Ģiirlerindeki kapalı anlamın gerisinde Ġslami bir
anlayıĢ mevcuttur.
 Hikâye, roman, günlük, piyes, sohbet, radyofonik oyun
gibi birçok türde eser vermesine rağmen kendini özellikle
Ģair olarak adlandırmaktadır.
 Çocuklar için yazdığı kitaplarda gerçekler ile hayaller
dünyası iç içedir.
 Cahit Zarifoğlu‟nun eserleri bir ideolojinin
savunuculuğunu yapmamıĢ ve didaktik tarzda olmamıĢtır.
177
F)İKİNCİ YENİ SONRASI TOPLUMCU ŞİİR
 Ġkinci Yeni Ģiirinin aksine "umut ve yarına inanç, direnme
ve isyan" konuları Ģiire hâkimdir.
 ġairler kendilerini toplumun sözcüsü olarak görmüĢlerdir.
 Ġkinci Yeni ġiiri'nin aksine açık anlatım tercih edilmiĢtir.
 ġiirde Ģekil unsurlarından çok içeriği, anlamı
önemsemiĢlerdir.
 Sosyal temaları daha etkileyici hale getirmek için "slogan"
üslubundan yararlanılmıĢtır.
 ġiir, toplum bilincini uyaran ve toplumu dönüĢtüren
bireysel bilincin sesidir.
 ġiir, sosyal ve politik sorunlar karĢısında bireyin eleĢtirel
duruĢunu ve özgürlük arayıĢını yansıtmalıdır.
178
 Toplumcu ġiiri savunan Ģairlerde; 1940 toplumcuları
ve Nazım Hikmet, Namık Kemal, Tevfik
Fikret ve Mehmet Akif gibi Ģairler arasında Ģiire toplumsal
bir görev yükleme bakımından bir ortaklık söz konusudur.
Ġkinci Yeni Sonrası Toplumcu ġiir AnlayıĢının
Temsilcileri:
 Ataol Behramoğlu,Ġsmet Özel,
 Nihat Behram,Refik DurbaĢ,
 Süreyya Berfe,Metin Eloğlu,
 Özdemir Asaf,Can Yücel,
 Gülten Akın,Hasan Hüseyin,
 Ahmet Oktay,Hilmi Yavuz,
179
ACILARA TUTUNMAK
acı çekmek özgürlükse
özgürdük ikimiz de
o yuvasız çalıkuĢu
bense kafeste kanarya
o dolaĢmıĢ daldan dala
savurmuĢ yüreğini
ben bölmüĢüm yüreğimi
baĢkaldıran dizelere
(Hasan Hüseyin KORKMAZGĠL)

180
YaĢadıklarımdan Öğrendiğim Bir ġey Var
YaĢadıklarımdan öğrendiğim bir Ģey var:
YaĢadın mı, yoğunluğuna yaĢayacaksın bir Ģeyi
Sevgilin bitkin kalmalı sevilmekten
Sen bitkin düĢmelisin koklamaktan bir çiçeği
(Ataol BEHRAMOĞLU)

181
G)1980 SONRASI ŞİİR:
 Kapalı bir Ģiirdir.
 Ġmgelere dayanır.
 Gelenekten etkilenmiĢtir.
 Ġdeolojiden uzak bir Ģiir anlayıĢıdır.
 ġiirin anlatımı süslü ve sanatlıdır.
 Bu dönem Ģairleri birlikte dergiler çıkarmıĢlardır.
 1980 Ģairleri için ortak bir anlayıĢtan çok, grupların
ve kiĢilerin ayrı ayrı Ģiir anlayıĢlarından söz edilebilir.
 Ġkinci Yeni Sonrası Toplumcu ġiirde olduğu gibi
ideolojiyi Ģiirlerinde öncelikli bir öğe olarak
görmemiĢlerdir.
182
 Düz yazıya yaklaĢan bir üslupla, anlatmaya imkân
veren temaları da Ģiirlerinde iĢlemiĢlerdir.
 Ġmge anlayıĢlarında uzak çağrıĢımlara önem
vermeleri bakımından Ġkinci Yeni‟yle yakınlıkları vardır.
 TEMSĠLCĠLERĠ:HAYDAR ERGÜLEN,MURATHAN
MUNGAN,HÜSEYĠN ATLANSOY,KÜÇÜK ĠSKENDER

183
Ğ)CUMHURĠYET SONRASI HALK ġĠĠRĠ:
---Halk Ģairleri eski geleneğe bağlı olarak usta-çırak iliĢkisi
içinde yetiĢmeye devam etmiĢlerdir.
---Genel olarak saz eĢliğinde ve belli bir ezgi ile Ģiir söyleme
geleneğinin takipçisidirler.
---Saz çalma geleneğine uymayıp sadece Ģiir yazan Ģairler de
vardır. (Abdurrahim Karakoç gibi)
---Bu dönem halk Ģairleri, Ģiirlerinde geleneksel konuların
yanında güncel konuları da iĢlemiĢlerdir.
---19. yüzyıl halk Ģiirine göre Cumhuriyet dönemi halk
Ģiirleri daha sade bir dille söylenmiĢtir.
---20. yüzyıl Türk halk Ģiirinde Divan Ģiiri etkisi ve Arapça-
Farsça sözcüklerin kullanımı oldukça azalmıĢtır.
184
Cumhuriyet Dönemi Halk ġiirinin Önemli Temsilcileri:
1. ÂġIK VEYSEL ġATIROĞLU (1894 – 1973)
2. ABDURRAHĠM KARAKOÇ (1932 – 2012)
3. ÂġIK MAHSUNĠ ġERĠF (1940 – 2002)
4. ÂġIK MURAT ÇOBANOĞLU (1940 – 2005)
5. ÂġIK ġEREF TAġLIOVA (1938 – …)
6. ÂġIK FEYMANĠ (1942 – …)

185
KARA TOPRAK
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yarim kara topraktır.
beyhude dolandım, boşa yoruldum
Benim sadık yarim kara topraktır.
Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü istediğim topraktan aldım
Benim sadık yarim kara topraktır
Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi
Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi
Kazma ile dövmeyince kıt verdi
Benim sadık yarim kara topraktır(Âşık Veysel Şatıroğlu)
186
MĠHRĠBAN
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban!
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban!
Yâr deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor
Lâmbamda titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban!

Abdurrahim Karakoç

187
4.ÜNİTE ROMAN ÜNİTESİ (8 HAFTA)
 1923-1950 arası Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında
roman
 .1950-1980 arası Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında
roman
*Toplumcu- Gerçekçi Roman
* Bireyin Ġç Dünyasını Esas Alan Roman Özellikleri
*Milli ve Dini Duyarlılıkları Yansıtan Romanın Özellikleri
* Modernist Romanın Özellikleri
 1980 sonrası Türk edebiyatında roman
 Türk dünyası edebiyatında roman
 Dünya edebiyatında roman
188
A)Cumhuriyet Dönemi‟nde Roman (1923-1950)
→ 1923-1950 yılları arasında sanatçılar eserlerinde ele
aldıkları konuları günlük yaĢamdan alarak gözlemci-gerçekçi
bir Ģekilde toplum sorunlarını detaya inmeden iĢlemiĢtir.

→ Cumhuriyet‟in ilan edildiği ilk yıllarda sanatçıların büyük


bir çoğunluğu toplumsal konulara yönelerek bazı sorunları
gerçekçi bir Ģekilde dile getirmiĢlerdir.

→ Toplumdaki sorunları görüp bunu gerçekçi bir Ģekilde


aktarma amacı olduğundan daha çok realizmin etkisi vardır.

189
→ Bu dönemde ön plana çıkan sanatçılar Yakup Kadri
Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar ve ReĢat Nuri Güntekin
olmuĢtur.

→ Bu üç sanatçı Milli Edebiyat Dönemi‟nde baĢlayan


Anadolu‟ya yönelme anlayıĢı devam ettirmekle beraber
KurtuluĢ SavaĢı‟nı ve yeni rejimi de eserlerinde ele
almıĢlardır.

→ Cumhuriyet‟in ilk yıllarında KurtuluĢ SavaĢı‟nın tema


olarak sıklıkla iĢlendiğini görmekteyiz. Bunda dört yanı iĢgal
altında olan ancak destansı bir mücadeleyle büyük bir zafer
kazanmanın vermiĢ olduğu heyecan etkili olmuĢtur.
190
→ Milli Edebiyatı Dönemi‟nde baĢlayan Anadolu ve
Anadolu halkına karĢı yönelim romanlarda yoğun bir Ģekilde
karĢımıza çıkar. Büyük bir fedakarlık yapan ve destansı bir
zafer kazanan Anadolu ve halkının içinde bulunduğu
yoksulluk gerçekçi bir Ģekilde eserlerde dile getirilmiĢtir.

→ Ezilen halkların içinde bulunduğu durumlar, kasaba ve


Ģehirlerde yaĢayan dar gelirli insanların yaĢam mücadeleleri
ise toplumcu gerçekçi bir anlayıĢla Sabahattin Ali ile Sadri
Ertem bu dönemde dile getirmiĢtir.

191
→ Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdülhak ġinasi Hisar ve
Peyami Safa da bu dönemde bireyin içsel sıkıntıları üzerine
yoğunlaĢmıĢtır.

→ Cumhuriyet‟in ilk on yılında sanata hakim olan toplumsal


fayda anlayıĢı azaldıkça birçok sanatçının kiĢilerin psikolojik
durumlarının tahlil edildiği psikolojik roman türüne
yöneldikleri söylenebilir.

→ Halide Edip Adıvar‟ın Handan, Ahmet Hamdi


Tanpınar‟ın Huzur ve Peyami Safa‟nın Dokuzuncu Hariciye
KoğuĢu adlı eserleri dönemin psikolojik roman örnekleri
arasında yer almaktadır.
192
→ Yakup Kadri Karaosmanoğlu‟nun Yaban, Kemal Tahir‟in
Devlet Ana adlı romanları tezli roman örnekleri olarak
dikkat çeker.

→ 1940‟lı yıllarda dünya savaĢının açtığı yıkım, iki kutuplu


dünyanın ve sanayileĢmenin getirmiĢ oldukları sıkıntılar ile göç
sorunu ele alınmıĢtır.

→ Bu yıllarda bu türde görülen önemli geliĢmelerden birisi de


köy romancılığıdır. Köy gerçekleri romanlarda güçlü bir
gözlemle dile getirilmiĢtir.

193
***Bu dönemdeki önemli temsilciler:**
Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU
 Önce Ferc-i Ati topluluğunda daha sonra da Milli Edebiyat
akımında yer almıĢtır.
 Toplumsal konulara yönelmiĢ, Türk toplumunun yaĢamını ve
sorunlarını iĢlemiĢtir.
 Roman, hikaye, makale, deneme, anı türlerinde yazmıĢtır.
 Romanlarının tekniği sağlamdır, karakterleri baĢarıyla
iĢlemiĢtir.
 "Toplum için sanat" anlayıĢıyla ağır olan dilini
sadeleĢtirmiĢtir.
 En ünlü romanları Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır.
 Türk edebiyatına tezli roman düĢüncesini "Yaban"la
getirmiĢtir.
194
 Romanlarında Tanzimat-cumhuriyet arası Türk toplumundaki
değiĢim, halk-aydın çatıĢmalarını iĢlemiĢtir.
 Gözlemlerinde, betimlemelerinde baĢarılıdır.
 Realizmden etkilenmiĢtir.
 Ġlk romanı olan Kiralık Konak'ta bir ailenin üç kuĢağını;
Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore'de Ġstanbul‟un mütareke
yıllarını; Yaban'da KurtuluĢ SavaĢı yıllarındaki Anadolu'yu ve
aydın-halk kopukluğunu; Panorama'da Cumhuriyet'in ilk
yıllarındaki yenilikleri, Atatürk'ün ölümünden sonraki yılları
anlatır.

195
ReĢat Nuri GÜNTEKĠN
 Asıl ününü "ÇalıkuĢu" adlı romanıyla kazanmıĢtır.
 Ġlk dönem romanlarında yeni kurulmakta olan devletin
toplumsal sorunlarını gerçekçi biçimde gözlemlemekten geri
kalmamıĢ, ikinci dönem romanlarında bütünüyle bozulan
insani iliĢkileri ve ahlak yapısını ele almıĢtır.
 Romanlarında güçlü bir gözlemciliğe dayanan realizm ve canlı
bir üslup vardır.
 Kahramanları genellikle tek boyutludur. Ruh tahlillerinde
baĢarılıdır.
 Yapıtlarına konuĢma dili egemendir.
 Mizaha daha geniĢ yer verdiği öykülerinde de aĢk, yalnızlık,
fedakârlık, dostluk, ihanet gibi temaları iĢlemiĢtir.

196
 Yıllarca Anadolu'nun birçok yerini gezmiĢ; bu geziler
sayesinde, Anadolu'nun sosyal ve kültürel yaĢamıyla ilgili
gözlemler yapmıĢ, bu gözlemlerini "Anadolu Notları" adlı
yapıtında toplamıĢtır.
Peyami SAFA
 Türk edebiyatında roman, öykü, fıkra yazarı olarak
tanınmıĢtır.
 Yapıtlarında olaya değil, psikolojik tahlillere ve ruh
çözümlemelerine ağırlık vermiĢtir.
 Türk edebiyatında psikolojik roman türünün ustalarındandır.
Bilinç akımı, iç konuĢma gibi anlatım tekniklerinden
yararlanmıĢtır.
 Romanları teknik bakımdan oldukça güçlüdür.
197
 Doğu-Batı çatıĢması, ahlak çöküntüsü, varlığın sırları,
toplumsal değiĢme sonucu ortaya çıkan bunalımlar
romanlarında baĢlıca konulardır. Hemen her döneminde
gelenekler, dönemler, anlayıĢlar, karĢılaĢmalar üzerinde
durmuĢtur.
 “Dokuzuncu Hariciye KoğuĢu” adlı romanı Türk edebiyatının
ilk otobiyografik romanıdır.
 Sanat endiĢesi taĢımadan para kazanmak geçimini sağlamak
için yazdığı eserlerde “Server Bedii” takma adını
kullanmıĢtır. Bu isimle yayımladığı “Cingöz Recai” polisiye
dizi romanları büyük ilgi görmüĢtür. Bu isimle yazdığı
DİĞER TEMSİLCİLER:Abdülhak ġinasi HĠSAR
Ahmet HamdiTANPINAR.Halide Edip ADIVAR
198
B) 1950-1980 arası Cumhuriyet Dönemi Türk
edebiyatında roman
Bu dönem romanında dört farklı anlayıĢ/eğilim
görülmektedir.
*Toplumcu- Gerçekçi Roman
* Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Roman Özellikleri
*Milli ve Dini Duyarlılıkları Yansıtan Romanın Özellikleri
* Modernist Romanın Özellikleri

199
a- Cumhuriyet Dönemi 1950-1980 Arası Toplumcu- Gerçekçi
Roman
1.Köy Enstitülerinin açılıĢı ile "köy romanı" anlayıĢı ortaya çıkar
ve bu anlayıĢ üzerine fazlaca eserler verilir.
2.Toplumcu gerçekçiler eserlerinde büyük Ģehirlere göçün ortaya
çıkardığı problemler ve sosyalizm üzerinde durmuĢtur.
3.Bu eserlerde siyasi ideolojiler ön plana çıkar.
4.Marksist ve sosyalist düĢünce etkilidir.
5. Roman ve hikâyelerde çok sağlam bir kurgu görülmez.
6.Eserlerde köylü ağızlarına oldukça fazla yer verilmiĢtir.
7. Dil sade halk dilidir.KonuĢma dili esas alınır.Yerel/yöresel
ifadeler yer alır.
8.Kahramanlar genellikle sıradan kiĢilerdir. Özellikle ezilmiĢ
Anadolu insanı ve büyük Ģehirlerde yaĢayan küçük insanlardır.
200
9.Anadolu coğrafyası ve insanı, toplumdaki düzensizlikler,
çatıĢmalar, köy gibi küçük yerleĢim yerlerinin sorunları ağa-
köylü, öğretmen-imam, zengin-fakir, halk-yönetici, güçlü-
güçsüz, aydın-cahil ve büyük Ģehirlere göçün ortaya çıkardığı
problemler gibi konular üzerinde yoğunlaĢmıĢlar.
10.Toplumda yaĢanan bu unsurların adaletsizlikleri sorgulanır.
11.Yazar okuyucuyu kendi doğrultusunda yönlendirmek
12. Roman düĢünceleri aktarmak için bir araç olarak görülür.
13. Yurt gerçeklerini kendi bakıĢ açılarıyla ele alırlar ve bu
düĢünceyi empoze etmek isterler.
14. Gözlem çok önemlidir.
15. Realizm ve Natüralizm etkisi vardır.
16. Sanat eseri belli görüĢleri ifade etmek için araçtır.

201
17. Halkı aydınlatmak düĢüncesiyle bazı yazarlar bazı bölgeleri
özellikle konu edinmiĢ.
18. Sanat toplum içindir anlayıĢı hakimdir.
· Kemal BilbaĢar,
· Orhan Kemal,
· Kemal Tahir,
· YaĢar Kemal,
· Sabahattin Ali,
· Sadri Ertem,
· Samim Kocagöz,
· Fakir Baykurt,
· Aziz Nesin,
· Rıfat Ilgaz.
· Aziz Nesin
202
b- Cumhuriyet Dönemi 1950-1980 Arası Bireyin İç Dünyasını
Esas Alan Roman Özellikleri
1.Cumhuriyet Dönemi edebiyatında bazı sanatçılar da bireyin iç
dünyasını (psikolojisini, ruhsal durumunu) anlatmayı amaçlamıĢ
bu doğrultuda önemli eserler vermiĢlerdir.
2.Psikolojik roman anlayıĢı benimsenir.
3.Bireyin psikolojisini yansıtma amaçlanır.
4. Bu yazarlar, insan gerçekliğini farklı yönlerden anlatma
gayreti içine girmiĢler; olaylardan ve insanlardan hareketle
bireyin psikolojisini aktarmaya çalıĢmıĢlardır.
5. Bu yüzden olay örgüsünü önemsememiĢler, merak unsurunu
ikinci plana atmıĢlar ve tamamen insanın iç dünyasını ve içsel
çatıĢmalarını gerçekçi tasvirlerle ortaya koymaya çalıĢmıĢlardır.

203
6.Bu yazarlar, insanın topluma yabancılaĢmasının nedenlerini
sosyo-ekonomik unsurlarda değil bireyin iç dünyasında
aramıĢlardır.
7. Ġnsan gerçeği toplumsal açıdan değil psikolojik açıdan ele
alınır.
8.Birey kavramından yola çıkarak bireysel çözümlemeler
yapmıĢlardır.
9.Bireyin bunalım, sıkıntı, yabancılaĢma ve yalnızlıklarını ele
almıĢlardır.
10.Bireydeki psikolojik unsurların birey üzerindeki etkilerini
anlatmıĢlardır.
11. Psikoloji ve psikiyatriden faydalanmıĢlar; çağrıĢımlara açık,
sanatlı bir dille ruh tahlillerine/çözümlemelerine yer
vermiĢlerdir.
204
12. Roman kahramanlarının ruhi portresi yapılır.
13. Modern hayatın insan üzerindeki etkilerini tespit etmek
için psikoloji, psikoanalitik (psikoanaliz) gibi bilimlerden ve
dolayısıyla Freud‟un görüĢlerinden faydalanmıĢlardır
14. Ruhî bunalım, yabancılaĢma, yalnızlık, toplumla
hesaplaĢma, kendini sorgulama, bilinçaltı, kozmik alem, iç
sıkıntısı, ruhi bunalım gibi konuları ele almıĢlardır.
15. Eserlerinde özellikle geleneksel anlatım teknikleri yerine
yeni teknikler kullanırlar. Ġç konuĢma, bilinç akımı gibi
teknikleri kullanmıĢlardır.
16. Sanat için sanat ilkesine bağlı bir anlayıĢ vardır.
17. Sosyal yarar beklenmemiĢtir. Böylelikle okurun bir fikre
ulaĢması -benimsemesi istenmemiĢtir.
18. Genelde açık bir dil kullanılır.
205
19. Özellikle bilinç akıĢı, iç gözlem, empati tekniklerine
baĢvurulur.

Bu anlayıĢı benimseyen sanatçılar:


§ Peyami Safa
§ Ahmet Hamdi Tanpınar
§ Tarık Buğra
§ Samiha Ayverdi
§ Mustafa Kutlu
§ Halikarnas Balıkçısı
§ Abdulhak ġinasi Hisar
§ Sabahattin Kudret

206
c- Cumhuriyet Dönemi 1950-1980 Arası Milli ve Dini
Duyarlılıkları Yansıtan Romanın Özellikleri
1. Milli Edebiyat dönemi sanatçıları bu dönemde yazmaya
devam etmiĢler ve bu dönem yazarlarını etkilemiĢtir.

2. Ġlk yıllarda milli edebiyat sanat çizgisine paralel eserler


verilmiĢtir.

3. Milli kaynaklarından,Türk mitolojisinden,destanlarından


etkilenmiĢtir.

4. Milli mücadele savaĢları,Cumhuriyetin kazanımları ve


devrimleri Türk tarihinin milli değerleri ve isimleri anlatılmıĢtır.

207
5. Anadolu ve Anadolu insanı iĢlenmiĢtir.

6. Türkçülük akımın etkisi büyüktür.

7. Milli ve dini olgular önemsenir hatta eserlerde bu unsurlar


yüceltilir.

8. Türk tarihinin Ģanlı zaferleri iĢlenmiĢ, tarihi karakterlerden


esinlenilmiĢ kahramanlara yer verilmiĢtir.

9. Genellikle olay ön plana çıkarılmıĢtır.

10. Olaylar destansı Ģekilde ele alınır.

208
11. Genellikle sosyal-kültürel özellikler üzerinde durulmuĢtur.

12. Din olgusu ön plana çıkarılmıĢ,dini unsurlar ve yaĢama


biçimi eserlere yansıtılmıĢtır.

13. Din olgusunda iç huzur,dinin [islamın] birey üzerindeki


olumlu etkileri ele alınmıĢtır.

14. Genelde açık anlaĢılır bir dille yazılmıĢtır.

15. Türkçe cümle yapısına uygun ifadelere yer verilmiĢ ayrıca


Türkçenin edebi yeterliliği vurgulanmıĢtır.

16. Realist bir çizgi vardır.


209
17. Gerçekçi gözlemlere yer verilir.

18-Sanat toplum için anlayıĢı hakimdir.

Bu anlayıĢı benimseyen sanatçılar:

Hüseyin Nihat ATSIZ


Mustafa Necati Sepetçioğlu
Bahaeddin ÖzkiĢi
Münevver AyaĢlı
Emine IġINSU
Sevinç ÇOKUM

210
ç- Cumhuriyet Dönemi 1950-1980 Modernist Romanın
Özellikleri

1. Gelenekseli reddeder, yeniyi oluĢturma anlayıĢını


benimserler.Bununla birlikte geleneksel olanı yeni olana
uydurma eğilimi vardır.

2. Kurallara ve toplum düzenine isyan vardır.

3. YaĢamın zor, anlaĢılmaz ve karmaĢık oluĢu savunulur.

4. Ġnsan, karmaĢık bir varlık olarak sunulur.

211
5. • Modernizm, gerçeğin dıĢ dünyada değil insanın iç
dünyasında olduğuna inanır. Bu nedenle psikolojik olana, bireyin
ruhuna, bilinçaltına yönelir.

6. Bireysellik ve bireyin kozmik yalnızlığı anlatılır.

7. Anlatıcı "ben"i ön plana çıkarır.

8. Bireysel ve toplumsal huzursuzluk geniĢ biçimde


iĢlenir.Bireyin toplumla olan çatıĢması en çok iĢlenen konular
arasındadır.

9. Eserlerdeki kiĢiler genelde huzursuz,yalnız, iç dünyasına


kapalı,yaĢamla mücadele eden geleneğe karĢı çıkan tiplerdir.
212
10. Modernizme göre varlıklar, nesneler, durumlar aslında
göründükleri gibi değildirler.

11. Yapı unsurlarının önemi yoktur.Geleneksel roman yapısı


önemini yitirmiĢtir.

12. Olay örgüsü, insana özgü gerçekliği ve estetik kaygıyı


yansıtmalıdır.

13. Eserlerde kahramanlar yaĢanan olaylara alaycı bir tutumla


yaklaĢırlar.

213
14. Yapıtlarda sanatsal boyuta, tekniğe, dilin kullanımına ve
biçimine önem verilir.

15. Alegorik anlatımdan ve sözcüklerin çağrıĢım gücünden


yararlanan Ģiirsel bir dil kullanılmıĢtır.

16. Simgelere, mitolojiye ve mistisizme yönelinmiĢtir.

17. Genellikle küçük burjuva aydınlarının bunalımlı hayatı ele


alınır.

18. Çoğunlukla iç çözümle, iç konuĢma, iç monolog,bilinç


akıĢı,geriye dönüĢ teknikleri kullanılır.

214
Bu anlayıĢı benimseyen sanatçılar:

· Oğuz Atay ,
Oktay Akbal
· Adalet Ağaoğlu.
· Yusuf Atılgan,
· Vüsat O. Bener,
· Bilge Karasu,
· Nezihe Meriç,
· Ferit Edgü,
· Mehmet Eroğlu

215
C)1980 SONRASI TÜRK ROMANI
1-1980‟den sonra Türk siyasi ve toplumsal hayatındaki
değiĢmeler romanları etkiler.

2-Genelde edebiyat bilimcileri ve eleĢtirmenlerinin 12 Eylül


1980 sonrası edebiyatla ilgili paylaĢtıkları ortak görüĢ,
romanın bu tarihten sonra kökünden bir değiĢim geçirdiği ile
igilidir.

3-12 Eylül 1980 darbesi siyasi solu zayıflatmakla


derskonum beraber siyasetin dıĢında, toplumsal duyarlılıktan
ve sorumluluktan uzak kayıtsız bir kuĢak yaratmıĢtır.

216
4-Darbenin yol açtığı etkiyle beraber, 1980 sonrası edebiyat
eğilimine dünya çapında eĢlik eden postmodernizm de
önemli bir faktördür

5-1980 öncesi romanlarında sosyal konuların öne çıkarılıp,


anlatım biçiminin ve tekniklerinin fazla dikkate alınmaması
durumu, 80 sonrası tam aksi bir görünüme dönüĢmüĢtür

6-Romanın konusu artık toplumsal içeriklerden


uzaklaĢmıĢtır; genel eğilim psikolojik, fantastik, mistik, yani
gerçek üstü süjelerden oluĢmaktadır

217
7-Ġhtilâl‟in karamsar atmosferi iyi Ģeylerin doğmasını
engelledi. Dolayısıyla edebi alanda da kısmi kısırlık görüldü.

9-80‟li yıllar romanında görülen bir baĢka konu ise iç göçün


hızlanması yanında dıĢ göçün dönen, dönemeyen insanların
baĢlı baĢına roman konusu oluĢudur. Avrupa‟daki ikinci ve
üçüncü kuĢak nesillerin sorunları bir yönüyle bu dönemde
dile getirildi.

10-Son yılların ağırlıklı romancıları olan kadın yazarlar


kadar, erkek yazarlar da günümüz Türkiye‟sinin aydın kadın
davranıĢlarını yansıtamamıĢlardır. KarĢı cinsle iliĢkilerinde

218
gerçeğe uymayan bir hafiflik, bir “geniĢ mezheplilik”
görülmektedir.

11-1980 sonrası Türk romanında ideolojik kavgaların


durulması tam bir hesaplaĢma döneminin baĢlamasına yol
açmıĢtır. EleĢtirel, objektif bakıĢ, o kaos geçmiĢi açık seçik
ortaya sermiĢ, ironik bir anlatıma sebep olmuĢtur

12-Seksenli yıllar romanı yakın tarihi, aydın sorumluluğu


gibi iĢlenmiĢtir.

219
13-80 sonrası Türk romanında roman denemeye yakın bir
hal almıĢtır. Roman“düĢünsel-eleĢtirici” çizgiye yaklaĢarak
denemeye yakın bir yol takip eder.

14-Bu dönemde roman, insanın iç dünyasına yönelmekle


beraber, yapay iç dökme biçimine dönüĢtü.

15-Medya pazarında öne çıkarılan yazar/romancı kimlikleri,


ortaya konulan ürünleri(ni)n niteliksel yanlarını gölgeler.

220
Temsilcileri
*Yeni Gelenekçi romanda
Tarık Buğra, Nezihe Araz, Muhtar Tevfikoğlu, Mustafa
Necati Sepetçioğlu, derskonum IĢınsu, Tahir Kutsi Makal,
Mehmet Niyazi Özdemir, Sebahat Emir, Sevinç Çokum,
Mustafa Kutlu, Durali Yılmaz, Hasan Kayıhan, Osman
Çeviksoy, Necdet Ekici;

* Ġslami romanda
Hekimoğlu Ġsmail, Rasim Özdenören, Ali Haydar Haksal,
Sadık Yalsızuçanlar, ġükrü Karaca, Halime Toros;

221
*Soyut romanda
Leyla Erbil, Ferit Edgü, Tomris Uyar, Nedim Gürsel;

*Postmodern romanda ve dönemimiz romanında


Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Selim Ġleri, Nazlı Eray, Orhan
Pamuk, Buket Uzuner, Nihat Genç, Latife Tekin, Nazan
Bekiroğlu, Metin Kaçan, KürĢat BaĢar, Elif ġafak, Ġhsan
Oktay Anar(düĢsel-gereklik)… yer alır.

222
Ç)TÜRK DÜNYASI EDEBİYATINDA ROMAN
1. Türkiye dışında yaşayan Kırgız, Kırım, Türkmen,
Azeri, Özbek, Tatar gibi Türk boylarının oluşturdukları
edebiyattır.

2. Bu boylar, uzun süre Sovyetler Birliği’nin idolojik ve


siyasi baskısı altında kalmışlardır.

3. Sovyetler Birliği içerinde yaşayan bu boylar dil ve


anlatım yönünden başarılı eserler vermişlerdir.

4. Sovyetler Birliği içerinde yaşamanın verdiği bir sonuç


olarak Rus edebiyatının izleri görülür.
223
5. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsız
birer cumhuriyet hâline gelirler.

6. Roman ve hikaye türlerin ortaya çıkışında halk


hikâyelerinin, destanların, efsanelerin, mesnevilerin,
Batılı eserlerin ve bazı Rus yazarların etkisi vardır.

7. Eserlerde genellikle savaş,aşk, halkın yaşantısı gibi


konular işlenmiştir.

8. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra özellikle


milli kimlik, Tükçe ve Türklük bilinci, baskı altında
224
geçen dönemin olumsuz izleri,Sovyet Rusya'nın yaptığı
olumsuz yönetim anlayışları (işkenceler,dil
yasakları,eğitimden mahrum etme,soykırım) gibi
konular işlenir.

225
D)DÜNYA EDEBİYATINDA ROMAN
Roman Avrupa‟da sözlü edebiyattaki destan türünün
geçirdiği evrimleĢmenin bir ürünü olarak ortaya çıkmıĢtır.
Roman türünün ilk örneklerini 15. yüzyılda Fransız yazar
Rabelais vermiĢtir.
Bugünkü romanı hatırlatan ilk eser 16. yüzyılda
Rönesans‟tan sonra Givoanni Boccacio tarafından yazılmıĢ
olan “Dekameron‟dur. Miguel de Cervantes‟in Don KiĢot‟u
16. yüzyılın sonlarına doğru yazılmıĢtır ve eser. roman
türünün ilk baĢarılı örneği kabul edilir. 17. yüzyılda Klasik
akım içinde ortaya çıkan tek romancı ise Madame De La
Fayette‟tir. Bu yüzyılda Ġngiltere de Daniel Defoe

226
“Robenson Cruze”yu, Jonathan Swift “Guliver‟in Gezileri‟ni
yazmıĢtır.
Bu türün yetkin örnekleri ise 19. yüzyılda verilmeye
baĢlanmıĢtır. Roman, bir tür olarak karakteristik özelliklerini
romantizm ve realizm akımları sayesinde 19. yüzyılda
kazanmıĢtır. 20. yüzyıldaki sosyal ve teknolojik geliĢmeler
romana da yansımıĢtır. Bu dönem romancıları arasında
Amerikan edebiyatından John Steinbeck, Ernest
Hemingway; Alman edebiyatından Thomas Mann, Erich
Maria Remargue; Fransız edebiyatından Andre Mourois,
Jaun Paul Sartre, Albert Camus sayılabilir.

227

You might also like