You are on page 1of 68

sevgili öğrenciler ve değerli

katılımcılar

Mudanya felsefe Buluşmaları

seminerlerinin dördüncüsünü Hepiniz hoş

geldiniz sefalar getirdiniz

temamız

Türkiye ve Felsefe

Cumhuriyetimizin 100 Yılı anısına tertip

ediyoruz bildiğiniz gibi

8 oturumluluk

seminerlerimizin

yarılamış bulunuyoruz

seminerlerimizin her biri birbirini

bütünleyen

konuşmalardan oluşuyor

Bu ayki konuğumuz Prof Dr Kasım

küçükalpi hocamız

Kasım Hoca

konuğumuz ama aynı zamanda kendisi

bizimle birlikte ev sahibidir

programı tertip ederken kendisinden


epey istifade ettik Sağ olsun var olsun

hocamız

konuşma başlığımız kalsın hocayı

aradığımda yazın

böyle bir etkinlik yapıyoruz hocam

sizden de bir konuşma yapmanızı rica

ediyoruz hocam sağ olsun hiç ikiletmeden

ilk sorduğu soru şuydu kardeşim Ne

konuşmamı istersin dedi

ve hocayla

bütün tematikleri değerlendirdiğimizde

din bilim ve Felsefe kavşağında modern

ve Çağdaş zamanlarda düşünmenin imkanı

üzerine bir konuşma kendisine talep

ettik sağ olsun kabul etti Kırma bizi

3 alanın

kesiştiği kavşak nokta bizler için çok

önemli çünkü 100 yıllık

Cumhuriyet

tarihimize de baktığımızda

bu alanların birbiriyle ortaklaştı


birbirinden ayrıldığı noktalarda

düşünmede Bir açıklık Ufku

yakalamaya çalışıyoruz Kasım hocam uzun

yıllardır fizik metafizik ve gayb

bağlamında mesela meseleleri uzağa

getirmeye çalışıyor

Kasım hocamıza

bizi kırmadığı için teşekkür ediyorum ve

sözü Kasım hocamızın özgeçmişini sunmak

üzere Berkay'a devrediyorum

1974 yılında Erzurum'da doğdu ilk ve

ortaöğretimini Bursa'da tamamladı

1994 yılında girmiş olduğu 9 Eylül

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi etme

1999 yılında bitirdi ve hemen akabinde 9

Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler

enstit

üsünde bağlı olarak bir yıl İngilizce

hazırlık sınıfını okuduktan sonra Uludağ

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde hem

yüksek lisans programına hem de


araştırma görevlisi olarak fakül

te yüksek lisans çalışması olarak

niçin'in postmodernizmor felsefe

bakımından

Profesör Doktor Ahmet Cevizci

danışmanlığında rehberliğinde tamamladı

aynı Danışman hocanın rehberliğinde batı

felsefesinin Bir de konstrüksiyonuna

yönelik iki yaklaşım haytager ve deride

konulduğu doktora çalışmasına Şubat 2008

yılında tamamladı

2010 yılında Yardımcı Doçent 2012

yılında Doçent 2017 yılında Profesör

olan küçükay hala orada üniversite

içerisinde

felsefe tarihine öğretim üyesi olarak

Ayrıca kendisinin yönetimsel idareli

görevlerin mevcuttur Bunlardan bazıları

şunlardır

2009'dan günümüze enstitü yönetim kurulu

üyesidir
2009'dan yine günümüze Ana Bilim Dalı

başkanıdır ve bilim dalıdır 2019'da

halen günümüze Uludağ Üniversitesi özür

dilerim Bursa online Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi

fen bilimleri Bölüm Başkanlığı

görevi aynı zamanda hocamızın bugünkü

konuya ilişkin birçok kitap önemi ve

makalesi bulunmaktadır Bunların hepsini

ben şimdi size sayılmayacağım Ama

bazıları say

kitap bölümleri olarak Avrupa

birimlerinin krizi ve yaşam Dünyası

kavramı Batı metafiziğinin de

konstrüksiyon hayli ve verida

Batı

düşünce Çağdaş felsefede farklılık

tartışmaları klasik modern ve Çağdaş

zamanlarda insan tasavvurunun dönüşünü

modern dünyanın ve düşünme biçiminin

oluşumu
Esi ve Yunus Emre'nin şiirlerinde vücut

bulmuş

[Müzik]

düşünce

simülasyon dünyasında İnsanın kendisi

olma problemi

şimdi

müsaadeniz

olursa

Doktor Gazi Koçman karşınızda

Öncelikle

öyle Nezih güzel bir program tertip

ettiklerinden dolayı

başta Kadir hocamız ve Mehmet Fatih

kardeşim olmak üzere

Mudanya Belediyesi'ne teşekkürlerimi

sunuyorum kuşkusuz

çokça ihtiyaç duyduğumuz şeyler bunlar

bu vesileyle

huzurunuzda olmaktan duyduğum

Onur'u da ifade etmek isterim Hepiniz


hoş geldiniz hepinize saygıyla hürmetle

selamlıyorum Öncelikle

Mehmet Fatih kardeşimle konuşurken

Ne üzerine konuşacağımızı

bilim

felsefe ve din kavşağında

modern ve Çağdaş zamanlarda düşünmenin

imkanını meselesi

aklımıza geldi Gerçekten de bu mesele

Üzerine uzun yıllardır kafa yormaya

çalışıyorum

kuşkusuz

biraz da hocamdan rahmetli Ahmet Cevizci

hocamdan

ilhamla şunu ifade edebilirim

düşüncenin ufkunu daraltan değil

genişleten

entelektüel hamlelere Belki de bu çağda

en çok ihtiyaç duyduğumuz çağda

yaşıyoruz Dolayısıyla

düşünceyi
belli bir paradigmatik okuma biçimi

içerisinde

19 yüzyılda inşa edilen

Avrupa merkezci

bakış açısı

ekseninde işte Yunan mucizesi tabirine

bağlı olarak

inşa eden ve Felsefe tarihini de bu

mimval üzere kategorize eden

anlayışların Avrupa merkezci doğasının

da dışına çıkmamız gerektiği konusunda

Çağdaş felsefe okurken

bilhassa fenomenolojik geleneği

huselli Hayde geri levinası

kademeli deli dayı

ve diğer post yapısalcı postmodern

düşünürleri

onlardan öğrendiğim şeyler bunlar yani

Burada onların bana sağlamış olduğu

birikimle Caka satacak değilim yani bu

Avrupa merkezciliğin eleştirisi de yine


bu düşünürler tarafından bir şekilde

yapılmış ortaya konmuş eleştirirler Peki

neden buna ihtiyaç hasıl oldu

diye sorduğumuz zaman şunu görüyoruz

gerçekten

19 yüzyıl Bu konuda bize Işık tutacak

çok önemli

gelişmelerin olduğu bir Yüzyıl bu yüzyıl

tarih yüz yıl olarak bilinir

tarihin keşfi ifadesi 19 yüzyıl için

kullanılan bir ifadedir

tarih yok muydu da keşfedildi

meselesinden ziyade aslında bir dönüşümü

işaret etmesi bakımından çok önemlidir

bu

Eee tespitler

zaman dışı tarih dışı Evrensel

düşünce ile düşünceye nesne olmak

bakımından zaman dışı karakter arz eden

Varlık ve hakikat anlayışının terk

edilmeye başladığı bir Yüzyıl olarak


karşımıza çıkar varlığın hakikatin ve

hatta tanrının zamansallığı Meselesi Bu

yüzyılda konuşulmaya başlanır

hakikatin tarihselliği tartışmaları

başta Alman tarih ekolü olmak üzere

ilk Alman filozoflarının Alman idealinin

düşünce konusu kılınmış Burada da iki

tür

tarihselcilikle karşı karşıya kaldığımız

görmek görülmekte birisi Doğan Özlem

hocanın tarihçilik dediği

bir yerde tarihselcilik diye ifade

ettiği

tarihçilik biraz da tarih

metafiziklerini e gelin işte march'sın

tarihe bir anlam bir amaç bir telos

biçip özgürlüğü tarihin sonuna taşıyan

ve nihayetinde de tarihi bir kapanmaya

bir anlamda işaret edecek şekilde

yorumlayan yaklaşım biçimi

Bunun dışında bir de her bir tarihsel


olayın kendi tekilliğini bağlamsallığını

biricikliğini insanın

Bu bir izgâhı şunun için yaptım ben 19

Yüzyıl'ı bu Kavşağı 0 noktası olarak

alacağım

ve burada da 0 noktası olarak alacağım

kavramda nihilizm kavramı

yani bana göre nihilizm

Tabii bu başlık beni biraz da böyle

biraz kurgusal düşünmeye de zorladı

diyebilirim yani kavşak neresi acaba

şimdi dinleyicinin de hakkını vermek

lazım soracaktır doğal olarak Hocam bu

kavşaktan bahsediyorsunuz ama kavşak

neresi niye kavşaktan kavşak tabiri

Başlığa girdi başlık bizden bir şey bir

şekilde bizim beklenti uyandırıyor ve bu

beklentinin de Hakkı verilmiş anlamına

bütünleştirilmesi gerekecektir Ben

kendimce o kavşak noktasını düşünmeye

çalıştım ve bu kavşak üzerine


düşüncelerim Aslında bugünkü

sizlere yapacağım sunumun ufkunu da

belirlemiş oldu diyebilirim

nihilizmi nihilizm tecrübesini Avrupa

nehirizmini biraz da niet'e eksenli bir

çerçeve içerisinde kavşak noktası

kılacağım bu konuşma esnasında

ne de nihilizm nietenin nihilizmle

kastettiği şey nedir diye soracak

olursak meşhur nietenin Tanrı öldü

tanrının ölümü metaforu vardır

Nike'nin delisi Gündüz vakti Fenerle

pazar yerine girer

tanrıyı arıyorum tanrı'yı arıyorum diye

seslenir

pazar yerinin Sakinleri nietzsche'nin

delisini alaya alırlar ona gülerler

nietenin delisi onu biz öldürdük siz ve

ben hepimiz onun katilleriyiz der

tabi pazar yerinin sakinlerinin

sunumuna bakacak olursak pek nicelin


delisine anlamak gibi bir derdi yoktur

nietenin delisinden sonra

tarkos diye

tarkoskinin Bir Delinin haykırışı

sahnesi vardır

Kendini yakmazdan Önce şöyle bir cümle

kullanır

tarkovski'nin delisi

eli bir adam size ne yapmanız

gerektiğini söylüyorsa ne biçim bir

dünyadır Burası der ve kendini yakıverir

şimdi ilçenin delisi de biraz

tarkovski'nin delisine sanki ilham olmuş

gibidir

nietenin delisi

anlaşılmadığının farkındadır elindeki

feneri fırlatır

benim zamanım henüz gelmedi der Ben çok

erken geldim der

ve bu Ölümün ne kadar büyük olduğunu

ifade edecek bir takım cümleler ferd


eder Tabii 25 yıl öncesinden hatırımda

kalan ifadeler burada şey yapacağım

Hangi sünger çekecek bu denizden kanı

diyecektir Yani o kadar büyük bir

ölümdür ki

tanrısız yaşamak zorunda kalmanın ne

kadar büyük bir olay olduğunun pazar

yerinin Sakinleri farkında değildirler

ve

niçin uzmanlarına yöneldiğim zaman şunu

gördüm

pazar yerinin sakinlerinin bilmediği

farkında olmadığı en önemli şeylerden

birisi

kendilerinin de öldüğünün farkında

değiller

insan da ölmüştür

bütün düalist ayrımlar da ölmüştür Köz

ölmüştür Cevher ölmüştür nitelik nicelik

gibi Somut bir takım varlık düzleminde

işaret ettiğimiz nesneler sistemi


çökmüştür yani Tabiri caizse

dekonstrüktif okumaların dışa vurduğu

şekliyle ele alacak olursak logos

çökmüştür

bir logos çökmesi olarak da

nitelendirirler tabi logosun çökmesi

belki nietenin son insanı için heyecan

verici güzel bir şey olabilir

istemekten gayri hiçbir şeyi olmayan

gündüz için ayrı zevkleri gece için aile

zevkleri olan fakat sağlığı kendi

varoluşsal bütünlüklerini derde etmeyen

Hayde Gelin

Bir nevi her gün küllük deneyimi

içerisinde gündelik yaşam içerisinde

kaybolmuş kitlelerin nitelemek için

kullandığı Gazman ifadesi the day diye

İngilizceye çevriliyor onlar alanı

dedikodudan gayri Bir dertleri olmayan

bir şekilde o

bodrigar'ın
kitle dediği kitleyi toplumsalığı yutan

bir kara delik olarak

toplumsalın sonu bağlamda gönderme

yaptığı o kitleleri falan belki enterese

etmeyecek bir şeydir

nietenin son insanı da enteresan

etmemiştir ama düşünen

kaygılı kendi varoluşsal

bütünlüğünü kavramaya çalışan

bir şekilde nietenin etce homo'da kişi

nasıl kendisi olur sorusunun peşine

düşmüş kendisi olma dertlileri için

önemli bir olaydır Bu olay neden

önemlidir Çünkü logos çökmüş

nihilizmi niçin tanımlarken

nihilizm

en yüksek değerleri kendi kendilerini

değersizleştirmesi

amacın kaybolması ve niçin sorusunun da

cevapsız kalması şeklinde

tanımlar
bir diğer tanımında

nihilizmi

oluşum kendi içinde

değer anlam ve amaç barındırmaması ve

aynı anlama gelmek üzere

oluşun değer anlam ve amaca karşı

kayıtsız olması

ifadesi ile nihilizme gönderme yapar

oluş Fikri Yani artık

var fikrinden ziyade isim halindeki

varlıktan ziyade fiil halindeki

varlıktan bahsettiğimiz

ele avuca gelmez

Hiçbir Aşkın referans sistemi ile

anlamlandıramadığımız

logos çökmesine maruz kalmış bir

düzlemde çölleşme diyor niçin buna çöl

büyür Vay halinde içi vay haline içinde

çöl saklayanım diyerek gönderme yaptığı

bir durumdur

bu sürecin Yani
nasıl kurulduğunu model nitenin

problemlerini işaretle der ki Peki ilk

Suçlu kim

Dekart mı

herhalde Evet

ve Formula bağladığı tarihi gelişim

kendisini aşsa da

evveliyatı olsa da öyle

Dekart maddeyi Özün çeşitli uzantıları

olarak görmek

evrendeki çeşitliliği indirgemek

kainatı birkaç ihata edici kaideye baş

eğdirmek ve tanrıyı İşte o düzeni Kuran

da herhalde o diyerek

onun yaratıcısı ve sponsoru statüsüne

indirgemek suretiyle tıkır tıkır işleyen

ilahi Nizam kavramını yerle bir etti

dünya ruhsuzlaşmadan bilim gelişmedi

artık mucize ve esrar

ilahi yahut tahlili şeytani

diye bir şey akla gelmez aklın


köşesinden dahi geçmez olmuştu

daha sonra ortaya çıkan

bilimle dini uzlaştırıcı teoriler de bu

şekilde ne bu şekilde kırılmış vazoyu

tamir edebildi ne de inandırıcı olabildi

dedikten sonra son söz niçin diye bir

başlık açıyor ve Orada diyor ki

hiçbir şey Doğa olarak iyi veya kötü

değildir

doğada iyi veya kötü diye bir şey yoktur

gerçek belli bir gaye belirtmez ve

ardında gizli bir sır da yoktur

kısır kavramı hristiyanlıkla ne kadar

gad toksikated filozoffers diyorlar

spinozayla Ne için tanrıyla zehirlenmiş

bile

dünya yani görülen dünya sondur

mutlaka akla hatıra getirilmesi gereken

bir şey yoktur

başka bir şey matufu da değildir

kendinden başlar kendinde biter ve dili


de yoktur Bütün bunların söylenmesi

gerekiyordu

ve niçin ortalığı kaplayan boşluk ve

Ümitsizliğe de bir çare buldu denirdi

çok hoş bir edebi ifade kullanmış

tabi Burada

nihilizm tecrübesi Aslında bizim

yine niet eden ilhamla

Neden böyle bir tecrübe açığa çıktı

neden lugos çöktü

burada

logos çökmesi anlamında nihilizm

tecrübesi

olanı olduğu gibi bilmenin

gerçekten var olanı var olduğu gibi

bilmenin

bizatihi insani

epistemik güçlere referansla mümkün

olmadığını

Yani biz olanı olduğu gibi bilemiyoruz

insani epistemik güçlere referansla biz


Evet bir şeyler görüyor bir şeyler

hissediyor bir şeyleri teorileştirip

temsil ediyoruz ama

bu temsillerin ötesinde geçip

gerçeklikle Hakkı verilmiş anlamına

bütünleşme anlamında bir ufka açılma

imkanı bulamıyoruz Tabii bizim

tecrübesinin en önemli

ifşa ettiği şeylerden birisi Bu bir

diğeri de

epistemik teori ve temsillerin

gerçekten var olan anlamında

olanla irtibatını kurma hususunda bir

kriz içerisinde olduğumuzu ifşa

ediyorum yani buna Biz Avrupa

bilimlerinin krizi diyebileceğimiz bir

kriz temsil krizi teorik krizi

diyenlerin bir kriz nihilizm bu krizi

olarak karşımıza çıkar niçin

nihilizmin sebeplerini irdelerken

söylemiş olduğu önemli şeylerden birisi


nihilizm diyor

aklın kategorilerine olan inancın bir

sonucudur

Tabii bu

düşündürücü bir tespit

Hayde Gelin

en çok düşündürücü çağımızda düşünceyi

en çok kışkırtan şey hala düşünmüyor

oluşumuzdur duygusunu da bununla beraber

düşünmemiz gerekiyor Belki de

biraz da Haydi gelin bilim düşünmez

vurgusunu da

hatırlatacak şekilde

bilimi de kökenine götürüp biraz da o 19

yüzyılda kurgulanan logos kavramı

çerçevesinde düşünecek olursak

logosa

duyulan katıksız inancın

Radikal sonucu nihilizmdir

Tabi bu logosla kastettiğim şey

parmeni destek platonda karşılaştığımız


logos değil

Belki bu logosu ya da bu tarz bir akıl

faaliyetini

ilk örneği olması bakımından ki kendisi

içinde çelişkiler barındıran bir filozof

aynı zamanda

düşüncenin kategorilerinin varlığın

kategorileriyle Özdeş olduğunu

Yani hep platonla

hemhal olmuş bir Aristoteles

felsefesiyle karşı karşıya olunmuştur bu

hem İslam felsefesi geleneğinden de Batı

Hristiyan teorisi geleneğinde böyle

olmuştu Ama modern düşünceye

aristotelesi

platoncu veya dini diyebileceğimiz

ögelerinden arındırarak saflaştırmak

suretiyle bir anlamda modern olma

vasfını kazanmış ve

modern tekiller Hümanizm bir anlamda

Modern düşünce ile birlikte serpilip


gelişebilmiştir Dolayısıyla hümanizmin

kaynağına aristotelesi yerleştirebilsek

de teorik olarak Ama aristoteleste

dediğim gibi bunlar çatışan çok şey var

yani Mesela

metafiziği kurarken

Eros kavramını davet etmesi işte imkan

halindeki potansiyel varlığın Yetkin

varlık olanı özlemesi Arzu etmesi gibi

kavramları rasyonel bir temeli yok

Dolayısıyla ya da mesela Eteğinde

pronetsiz kavramını gündeme getirdiği

yerde O belki de ameli hikmet

hiç amelî bilgelik diyebileceğimiz o

bilgeliğin içinde rasyonel olana direnen

çok şey var yani o gelenek pratikler

onların insanda sağlamış olduğu Basiret

firaset falan

aristoteleste vurgulanan şeylerdir ki bu

Yani bir nevi şöyle diyelim ya

Aristoteles saf bir Aristoteles olarak


kalmamıştır kendi düşünceleri itibariyle

de alımlamış mantığı itibariyle de saf

olamamıştır bunu istememiş de olabilir

yani bu noktada Hani İlla şu olacak diye

bir yargıda bulunmakta Doğru olmayabilir

Hatta şeyi tartışırlar yani

aristotelesin metafizikte bahsettik söz

ile

mantıkta bahsettiği Köz aynı Söz mü

acaba diye bir takım kavramsal

tartışmalar söz konusudur bu tabi bahsi

diğer ama mesele

nehillizme nihilistlik var oluş sürecine

nasıl taşındının izini sürme adına

yapacağımız bir entelektüel faaliyet

bizi bir şekilde aristoteles'in

saflaştırılması ve

o mantığı ontolojileştiren

Yani bir anlamda aristoteles'in mantığı

düşünülür olanla gerçekten var olan

arasında bir özdeşlik bir tekabiliyet


ilişkisi kurduğu andan itibaren Aslında

hümanistlik düşünce biçimine yol açmış

oluyor yani insani düşünse Düşünsel

dünya ya da insanın

epistemik evreni hakikatin gerçekliğinde

ölçütü

halini almaya başlıyor her ne kadar

klasik dünyada ki işte aşkınlık Fikri

mütal varlık düşüncesi

telosfikri amaçlı Alem Fikri gibi şeyler

Buna direnen bir dünya söz konusu ki

bunun da en güzel örneğini akınalı

thomas'ta mesela görmek mümkün akinalı

Thomas

Eric Schumacher'in aktardığı yerden

aktaracağım size erik şuar akinal

thomas'tan bir alıntı yapar der ki

makinalı Thomas en yüce şeylerden elde

edilecek en zayıf bilgi

küçük şeylerden elde edilecek en kesin

Bilgiden daha çok arzu yaşayandır


diyecek Yüce şeylerle Küçük Şeyler

arasında bir ayrım

dünyada Hatta öyle bir varlık ufku

sunuyor ki model öncesi Dünya mesela

Direkt

kavramı İdea Ey Dost kavramının da

kökeninde yer alan bilmek ve görmek

anlamlarına gelen bir kavram Dolayısıyla

olarak

görerek bilmekten bahsedilebilecek bir

Kemal fikri var yani varlık

hiyerarşik mertebeli bir varlık Siz

varlığınızı düşük olandan yüksek olana

taşıdıkça görmek gücünüz ve bilme

gücünüz

kapsayıcılığınız ya

ifade ile algı açıklığınız artıyor

tabiri ise model dünyada

zuhura gelen şey bir anlamda o klasik

dünyadaki teleolojik Alem fikrinin

çökmesi
ve onun yerine mekanik

matematiksel yasalara Tabi bir Evren

fikrinin ortaya çıkması ki burada artık

dahli ilahinin dahli şeytanın akla

gelmez ya da meşruiyet mantığı açısından

bir referans sisteminin içinde bir

yerinin olmamasının sebebini anlamak

açısından buna vurgu yapmak önemli

Dolayısıyla modern düşünceyle birlikte

Doğa dışı ve ilahi referanslara hiçbir

şekilde başvurmaksızın her şey doğal

nedenlerle açıklama tavrı yani

naturalistliği

natüralizmdeki Doğa kavramını da akılla

özdeşleştiren bir tavır söz konusu

Dolayısıyla artık Ee özne öznenin

zuhuruyla beraber hakikat kavrayışı

değişiyor

transenden hakikat anlayışından

handantal hakikat anlayışı na evriliyor

düşünce bunun en Kamil formunu imanuel


kant'ta görüyoruz Biz Ama dekartlar

bunun bir anlamda zuhura geldi ifade

edilebilir Çünkü artık aşkınlık

[Müzik]

gerçek anlamıyla

dışsallığından edilerek

öznenin içkin pislenip düzenini etkin

bir biçimde

temellendirilmeye başlanıyor

Oysa öznenin marifetiyle aşkınlık Neyse

belirlenme imkanı bulunuyor Bu da bunun

en temel

tezahürü model temsil

epistemolojisi

Yani ben düşünen özne olarak

bilen bilim insanı olarak

gerçekliği kendi epistemik temsillerine

teorilerine konu kılabilirim ve

teorileştirebilirim ve bunu onun yerine

ikamet edebilirim

Yani ben teorim gerçeklikle birebir


örtüşebilir

ki mesela

meselenin teori öncelikli bir mesele

olduğu geç fark edilecek Aslında bilim

felsefesi tartışmalarında yani 20

yüzyılda carpofer'ın mantıkçı pozitivist

gelenekselesinde

yanlışlamacılık

düşüncesini ortaya koyduğu anda Aslında

meselenin bilim yaparken teorik bir

eylem içinde olduğumuzu ifşa eden Önemli

bir şeydir Aslında galile bunu

söylüyordu daha önce yani deney

matematiğin diliyle doğaya sorulmuş

sorudur

derken bunu kastediyordu Aslında

Dolayısıyla

20 yüzyılda bu fark edildi karpoper

öğrencilerine boş kağıt dağıtıyor

arkadaşlar diyor gözlemleyin ve yazın

diyor öğrenciler bir müddet gözlem


yaptıktan sonra hocam Neyi yazacağız

Neyi gözlemlemek

Demek ki arkadaşlar teori pratikten önce

geliyor diyor yani bilimsel faaliyetin

de nihayetinde

insanın nefislenip evreni içinde insanın

nefis yemek imkanlarını etkin bir

zeminde gerçekleştiği

düşüncesini gündeme getirmek mümkün ve

bu çerçeve içerisinde hem bilim hem de

felsefe bir anlamda sürecek gibi

temetafiziklerini zuhura getirecek bir

ontolojik zemin olarak özneyi

yerleştirme cihetine gidiyor Dolayısıyla

modern Seküler Hümanizm diyeceğimiz

varlık hakikat Tanrı evden aklınıza

gelecek din

sanat aklımıza gelecek her şey

öznenin epistemik imkanlarına

indirgendiği takdirde modern Seküler

iman edin
kendisini ifşa etmiş olacaktı

Dolayısıyla Hümanizm bir anlamda her

şeyi insan idrakini indiren diye bir

düşünce pratiğine karşılık geliyor

bu düşünce pratiği belki de en güzel

tarafı modern düşüncenin en önemli kayda

değer taraflarından bir

tanesi eleştirelliyi eleştirellingden

hiç ödün vermedi

bu eleştirellik

düşünceyi

dogmatikleşmekten kurtardı

diyebiliriz Tabiri caizse yani lopla

başlayıp partneyle davidunla kanta giden

süreçte insanın

epistemik güçlerinin imkan ve sınırları

tartışılmaya başlandı ve bu Tartışma

nihayetinde Neyi bilebilirim sorusu

çerçevesinde

bir takım ayrıldı

açığa çıkardı Ama


ne yazık ki daha sonraki süreç 19 yüzyıl

Kant'ın ayrımlarını dahi

geçersizleştirecek eleştirileri

bünyesinde barındırarak nihayette

nihilizme kadar

evrildi diyebilirim tabi Burada

neden nihilizme evrildi meselesi

Hani Aristoteles metafiziğinde Hatta

işte Alexander afrodisias bunun üzerine

şerhlerinde bayağı bir yer ayırır insan

doğal olarak bilmek isterler

yani bilmek isterim

Hatta buna bir takım duygusal şeyleri

bile örnek vererek şey yapar yani görme

duyumuzun bir defadır en düşük düzeydeki

bilme şeyinin zeminidir aslına bakarsak

duyuların sağlamış olduğu şey ama o

bizde bir heyecan bir haz uyandırır

mutluluk vardır yani Telekom bir şey

vardır

insan doğal olarak bilmek ister tabii


ama burada bilmeyi istediği zaman neyi

bilebiliriz meselesi

tartışmaya değer meselelerden birisidir

Neyi bilebilir

yani Kant'ın sorduğu sorulardan birisi

bu

insanın sahip olduğu entelektüel

güçlerin imkan ve sınırları ve bu

sınırlar çerçevesinde

bilme imkanımız

nerede Nereye tekabül eder

Tam da bu

tartışmalar aslında

biraz da yani şey diyelim

nasıl ifade edelim

karamsar bir şekilde

19 yüzyılda Avrupa nehirlerini

tecrübesini doğuracak kadar Radikal

Tartışmalara vücut verdi Çünkü bir şey

bildiğimizi zannettiğimiz şeylerin

bizim
epistemik evrenimizin dışına çıkmamıza

imkan sağlayamayacak bir şey olduğu

ortaya çıktı

Yani ben bilmek istiyorum ama

en somut haliyle sizleri görüyorum

sizlerin bende oluşan görüntüsü Benim

gördüğüm şey

ben bu görüntünün dışındaki sizi

göremiyorum

yani çok basit Yalın haliyle ifade

etmeye

çalış yani ben kendi algı düzlemin

dışına çıkamıyorum

ve Haydi gel Burada çok radikal bir

eleştiri ile modern düşüncenin bu

temsilci psikolojisi üzerine kurulu

temsil etmek

ya da şöyle ifade edelim

epistemik temsil pratikleri yoluyla

varlık inşa eden düşünme biçimini

eleştirirken dünya resimleri Çağrı ifade


yani dünyayı bir resim olarak

aldım yani bir şeyler görüyoruz

ama gördüğümüzün

gerçekliğine

Kant bunu pratik akla havale ederek

çözümlemeye çalışıyor ama yani o

metafizik akla dadanır diyen de bir kere

Kant yani Dolayısıyla o şeyden bir

kirpida kurtulabilmek mümkün değil Peki

eğer biz kendi algı dünyamızın

dışına çıkamıyorsak

bildiğimiz her şey o transsandantal

intersubjectivite dediğimiz düzlemde

gerçekleşiyorsa ve Biz buradaki temsil

pratiklerini gerçekliğe yüklemek gibi

bir kurnazlık yapıyorsak

ve onun adında hakikat koyuyorsak onun

adında nesne koyuyorsak gerçeklik

koyuyorsak hatta bunun sınırında da

kalmayıp

tanrıyı da düşüncenin nesnesi kılıp


adını

düşünce yoluyla koyuyorsa felsefenin

gölgesinde bir tanrı yaratıyorsak

sanatı felsefenin terimleriyle yani

düşüncenin terimleriyle tanımlayıp adını

sanat diye koyuyorsak edebiyat diye

koyuyorsak ve bütün bu adlandırmalar

aslında bir şeyi kıskanıyor

algındaki ifade ediyor ama

algıma konu kılan gerçekliği ifade

etmiyor

hep bir artan hep bir tavşan bir fark

var orada

o farkı düşünmekten beni alıkoyan bir

şey var

belki de fenomenolojinin en önemli

imkanlarından bir tanesi de bu oldu

haldeger

beni fenomenolojiye götüren yol

metninde

fenomenolojinin kendisini cezbeden en


önemli

ifadesinin şeylerin kendilerine düsturu

olduğundan bahsed

er ve iyileşsin mesela Haydi gelin

eratil Tosun logos kavramı üzerine

yaptığı analizlerini fenomenolojik

okumaya tabi tutarken söylemiş olduğu

şeyler de çok manidar diyor ki

heraklitos diyor Fenomen kavramının

çifte sunuş mantığını çok iyi biliyordu

yani Fenomen falomenon kavramı hem

tezahür demek hem de tezahüre gelen

demektir

tezahürü

tezahüre gelenin kendisi gibi görmeme

hatasına

görme hatasına düşmemek gerekiyor

ve Hayde gel işte Varlık ve var olanlar

arasındaki ayrım dediği yerde burada

serpilip gelişen bir şey Dolayısıyla Biz

tezahürü
tezahür edeni düşünmeksizin

mutlaklaştırarak algımıza veya

idrakimize verilmiş gerçekliği

mutlaklaştırma hatasına düşerek

yargılarımızı onun üzerinden veriyoruz

peki kendini tezahürde gizleyen ne

olacak

tezahürün perdelediği tezahürün

gizlediği şey ne olacak heraklitus o

yüzden Hayde gene göre göre

tezahüre değil

tezahürde kendini gizleyene odaklanmıştı

diyor hale burada radikal bir fark var

zaten Çağdaş felsefeleri fark felsefesi

kılan boyutta ontolojik zenginliği

burada

ilhamla ortaya koyacaktır Dolayısıyla

neyinizin tecrübesi Aslında bir anlamda

logos üzerine bina edilmiş inşa edilmiş

her türlü metafiziğin çökmesini

inandırıcılığını yitirmesi en yüksek


değerlerin kendi kendilerini

değersizleştir

mesi ifade ediyor

Peki bu logos Çökünce

çöken sadece işte Tanrı mı Tanrı

kavramının çağrıştırdığı her şey çok

tu

düzeyinde düşünecek olursak kavram

realizmini iddiası da çözmüş

tür

özne de çökmüştür nesne de çökmüştür

temsil de çökmüştür

bir anlamda bilim felsefe ve din ayrımı

için

nihilizmin Hem bir kesişme hem de bir

ayrım imkanı sunması bakımından önemli

olmasından kaynaklanıyor

nihilizm kavramı

gereği gibi takdir edildiği takdirde Ben

nihilili denilen tecrübesinden hareketle

bilimin
felsefenin ve dinin temel ontolojik

satılıyor

temel iddialarında ayırt etme fırsatı

bulabileceğimiz kanısındayım Tabii

burada kanısındayım ifadesini

kullanıyorum çünkü burada mutlak bir dil

kullanılacak değil yani Bu benim de

biraz da kendi metafizik dünya görüşünde

uyumlu bir değerlendirme mantığı

içerisinde olduğum anlamına gelecektir

Çünkü insanın

entelektüel güçlerinin imkan ve

sınırları bağlamında bilim felsefe ve

din nasıl bir ontolojik statüye sahiptir

Ben Bu bağlamda

bilimin

felsefenin ve dinin temel ontolojik

statüsünü

kendimce kavramlaştırıp sizlerle

buluşturduktan sonra

nihilizm tecrübesi veya nehiristik bir


varoluş deneyimi içerisinde

nasıl bir düşünme ve var olma imkanı

insanlığı beklemektedir Bununla ilgili

bir kaç sonuç

bulunup Burada tabii yine

tespitlerimi yaparken de iki imkan

sunacağım kendi adıma bu imkanlardan

birini veya diğerini tercih etmek

olası şeylerden birisi olarak karşımıza

çıkar şimdi Bilim

nedir diye düşünecek olursak bilim

nerede başlar nerede biter diye

düşünecek olursak ben

önce sonuç cümlemi ifade edeyim bilim

Fizikle alakalı bir düzende cereyan eder

ontolojik zemini fiziktir diyebilirim

yani

bilim

duyulur olduğu ölçüde düşünülür olanın

teorisine bilim diyebiliriz

bilim
tarifini ifade edecek olursak bilim reel

olanın teorisidir

tabi Real olanda duyulur olanla ilgili

burada biraz da kant'tan

ilhamla fenomenal düzeydeki gerçekliğin

teorisine bilim diye

burada

fenomenal dünya veya fenomenal gerçeklik

dediğimiz gerçeklik düzlemi nerede

başlar nerede biter

Aslında bunu

modern felsefe haklı olarak özellikle

Thomas Fox'ta gördüğümüz üzere Felsefe

ile bilimi özdeşleştiren bir noktaya

kadar taşırlar yani etki veya

fenomenleri nedenleriyle bilme çabası

hem felsefedir hem de bilimdir diyecek

Tomar

Dolayısıyla Hani bilimle felsefeyi

modern dünya açısından bakıldığı zaman

birbirinden ayırt etmenin de zor olduğu


bir düzleme taşındığımız ifade

edilebilir ama

bilimi anlaşılır kılabilmek adına

fenomenal gerçekliğin teorisi tabi

fenomenal gerçeklik nerededir

diye yine kant'tan hareketle Aslında

fenomeni zihnimizde

duyarlığımıza verilenin zihin

kategorilerinden geçirilerek zaman ve

mekan içinde alınlanmasının sonucunda

ortaya bir görüntüden bahsediyoruz

bu görüntünün nesnelliği

bu görüntüyü oluşturmanın mantığında

saklıdır

Inter sürücektif karakterdeki insanın

alımlama mantığı

yani realite kurucu boyut bütün insan

fertlerinde ortak bir mantığın

işleyişine tabi olduğu için

duyulur düzlemde Nesnellik

bir gerçeklik deneyimi olarak ve


gerçeklikle bizim aramızdaki ilişkide

bizi şaşırtmayacak teoriler şeklinde

zuhura geliyor

ve burada Haydi gelin yine

bilimle ilgili olarak ifade ettiği

şeylerden birisi

bilimi hiç kaybetmedi yönünü ifşa etmesi

bakımından önemli yani bir çoğu mesela

der ki işte newtoncı Fizikle kuantum

fiziği ya da Einstein farklıdır Tabii ki

farklıdır ama

mantığı farklı mıdır

işte Nesnellik ideal içerisindedir İkisi

de gözlem ufkunda verilen gerçekliği

teorileştirme çabası içerisinde

Dolayısıyla Makro kozmik düzlemde

gerçeklik

Enerji değil de madde olarak tezahür

ediyor mikro kozmik düzlemde gerçeklik

enerji maddenin ayırt edemeyeceğiniz

rölativite teorisi nesnelliğini kazanmış


oluyor bir anlamda bilimsel gözlem ufku

içerisinde

Yoksa burada biz hala kendi gözlem

deneyimi ufkumuz içerisinde kalmak

durumundadır Peki bilim burada bize

neyi söyler Neyi söyleyeyim

bilim fenomenal olanın dışındaki

hakkında hiçbir şey söyleyemez

yani bilim bize

bize göründüğü şekliyle gerçekliğin

düzgün bir resmini çekebilir

ve bunun üzerinde işte takım

deneyler yaparız

ortamımızın sıcaklığı soğukluğunu

ayarlarız ameliyatlar yaparız alet

edevat geliştiriyoruz işte dijital

dünyayı kurarız falan bu Ufuk gözlem

uçtu içinde beliren gerçeklikte Çünkü

aslında hepsi bizim temsil

semolojimizin gözlem ufkundaki

zeminde gerçekleşen şeylerdir bu


anlamıyla bilimin

ontolojik zeminin fizik olduğunu Yani

modern anlamıyla Fizikten anlaşılan şey

olduğunu ifade etmek mümkündür

burada İnsan kendi epistemik evreninin

ötesine çıkamadığından dolayı Buradan

hareketle

ne Değer ne anlam ne hakikat ne Tanrı

bunlarla ilgili sorular sorma imkanına

ulaşamaz Eğer bunu yaparsa bir bilim

insanı bilim yapmayı bırakmış

bilimselcilik yapmış olur yani ister

tanrının varlığını bilim yoluyla

kanıtlama iddiasında olsun isterse

reddetmek lazımsa İkisi de bir anlamda

temelsiz

uğraş Çünkü bir şekilde fiziksel gözlem

ufku içerisinde beliren gerçekliğe

tekabül edecek gözlemlenebilecek bir

şeyden bahsetmiyoruz aynı şey anlam

mesel
Esi aynı şey değer meselesi ile ilgili

olan Dolayısıyla değeri anlamı amacı

bunun üzerinden bina etmek mümkün

olmayacaktır

Peki Felsefe nedir felsefe

Ben felsefenin

özellikle hakim

felsefi düşünce pratiğinin özü gereği

hümanistik bir doğaya sahip olduğunu

düşünüyorum hakim felsefe anlayışın

bakın yani Mesela Platon bana göre bu

felsefe anlayışının içine girmez

yani

modern düşünürler doğrudan doğruya bunun

temsilcileri olarak bir çoğu görülebilir

orada da yine bununla Hani tartışmalı

olabilecek figürler Elbette ki vardır

ama bu anlamıyla felsefe

düşünülürlük düzleminde

insanın

biraz da bilim yapamadığı varlık düzlemi


hakkındaki

rasyonel Düşünsel entelektüel faaliyet

alanına karşılık gelir

Ben bunun da metafizik olduğunu

yani metafizik dediğimiz şeyin Aslında

insani

epistemik Evren içerisinde kalan

düşünülürlük düzlemindeki gerçeklik

resimlerine karşılık geldi iddia

ediyorum

bu anlamıyla insan fizik ve metafizik

varlık alanı içerisinde

kaçınılmaz olarak kendi epidemik evrenin

içerisinde

dir lila benim herhangi bir şeyi

başka türlü düşünemiyor oluşu

kavramlaştırma Benim başka türlü

düşünemiyor oluşumun delili olmaktan

başka bir şey değil

düşündüğüm şeyin başka türlü olamayacağı

anlamına gelmez
ben onu başka türlü tasavvur edemiyor

olabilirim

başka türlü düşünemiyor olabilirim Çünkü

bu benim

duyulur ve düşünülür evrenimin

sınırlılığını

ortaya koyar Yani kendi epidemik evrenin

içerisinde ben kalmakla

malulüm bir anlamda Kaçılmaz olarak

bunun içinde düşünüyorum

bu klasik dünyada

Bu anlayış

özellikle hakim felsefi gelenek bu İslam

felsefesi için de geçerlidir Farabi

ibn-i Sina gibi filozoflar içinde

geçerlidir İbni Rüştü içinde geçer

Aristoteles için Alexander afrodisi

için de geçerlidir bu düşünce biçimi

klasik Dünya'da

hümanistik doğasını gizleyebildiği

ölçüde var olabilmiştir


yani

hakikate tekabül etme iddiasını

velili olarak

kabul etme imkanına evrilmişti Çünkü

Haydi gelin vurguladığı üzere

her türlü metafizik hümanistik doğası

gizlenebildiği ölçüde var olan

Bu yönüyle

metafiziksel düşünce her ne kadar

hakikate gerçekten var olanı ne olduğuna

tekabül etmekte altında olsa da

insani epistemik Evren içerisinde

kalması nedeniyle

hakikatle hakikatli bir ilişki imkanı

açılmaktan mahrum kalmaya mahkum oldu

bu aslında plan

düşüncelerinde de

bu tespitler görülebilir Çünkü Platon

iyiden bahsederken

onu Varlık ve bilginin ötesinde

konumlandırılır ve o var olan olmayan


olarak görür Yani bizim kendi epistemik

güçleri ile vasıl olabileceğimiz bir iyi

değildir platoni

ya da aristoteles'in karikatürize ettiği

gibi iyi iddiası değildir yani kavram

realizminin düşünce yoluyla

kavralanılmış Tümel kavram anlamında ele

alınabilecek kavramı değildir diye

iyi biraz da Levin aslında varlıktan

başka Dediği şeye tekabül

ediyor Bu yönüyle Hayde geride levida

biraz safkan platoncu olarak okumak

mümkün

okumanın belki de en

mümbit zemini Platon felsefesi olacaktır

bu anlamıyla

mesela Platon düşüncesi noktayı

nazarından meseleyi biraz açılmayacak

olursak mağara benzetmesi çok hakikaten

çok ilginç bir benzetmedir ve bölünmüş

çizgi anolojisi ile cuk diye oturan


kişinin üst üste koyduğun zaman

birbirine oturan bir muhtevaya sahiptir

mağarada

bir duvara yansıyan gölge vardır

o Gölgeyi gören insanın sırtını dayadığı

duvar vardır

kendi sırtının arkasındaki duvarda

hareket eden nesneler vardır

onun arkasında yanan ateş vardır o Ateş

yandığı için

o kişilerin arkasındaki nesnelerin şeyi

duvara yansımaktadır

ve

hala mağaranın içerisindeyiz yani

arkamızdaki nesneleri gördük diye Ha

işte gölgeden kurtulduk diyebileceğin

bir şey imkanı açılmış değiliz Bir de

mağaranın dışından bahsedebilir

Varlık ve bilginin Ötesi dediğimiz

düzlem hazna bakarsak tam bu mağaranın

dışı diyebileceğimiz alana ya da iyiye


tekabül eden alan bulmak durumunda

Dolayısıyla Aslında bir anlamda biraz

daha Hani anlaşılır kılmak adına şunu

söyleyeyim Ben

teknik kavramlara boğmamak için

mağaradaki duvardaki Gölgeyi İmge

arkadaki

nesneleri işte hareket eden varlıkların

oradaki karşımıza çıkan imgesini

oluşturan nesne nesneler diyebiliriz

fizik varlıklar diyebiliriz onun

arkasındaki ateşi metafizik

Yani bizim

teorik düşüncemiz Matematiksel ve

geometrik nesneler oradaki Nesnellik

zemini Kuran Düşünsel ufkumuz olarak

görürüz ama hala mağaranın içerisinde

yani gerçek anlamda epikleme dışarısıdır

Dolayısıyla insanın

bölünmüş çizgi analizisinde depistemi

ikiye ayrılır Ama asıl nefisteme yine


matematik nesnelerin ötesine taşınır ve

Orasının

epil mevzu olmadığını Platon hem

gerektirir hem de söyler

ve İlginç olan şudur Peki neresidir

orası Yani mağaranın dışı neresidir ben

bu dışının gayb olduğunu

Gaip dediğimiz yani fizik ve metafiziğin

Ötesi dediğimiz alan kendi epistemik

imkanlarımızla irtibat kuramayacağımız

varlık düzleme

gay olarak ifade edilebilir Peki

Platon bunu hiç tartışmıyor ya da işte

Platon

birisi dışarı çıksa diyerek böyle

gönderme yapıyor yani mağaranın dışına

çıkabilmek mümkün müdür

mağara dediğimiz zaman bize böyle şey

geliyor yani Ya mağaradan kim çıkmak

istemez

ama mağaranın mağara olduğunu bile


bilmeniz için

mağara olmayanı Bilmemiz gerekiyor

yani mağara olmayanın bir varlık

düzlemini var olan olmayan bir varlık

alanının

var olduğundan haberdar olmamız

gerekiyor ki mağara değer kaybına

uğrayabilsin yoksa mağara Bizim Dünyamız

mağara niye değer kaybına

Biz mağara mağarada yaşamayı çok severiz

Hatta hakikattense yalanı daha çok seven

bir varlık düzlemindeyiz biz yani Hele

hele simülasyon dünyasını düşündüğümüz

zaman Yani

insanlar duyabilecekleri harika

yalanlara Müptela olmayı bu kadar Arzu

ederken ölümü unutmak için yaşama bu

kadar

hevesli bir şekilde yaşamaya

koyulurken

mağara öyle zannedildiği kadar kolay


vazgeçilebilir bir şey değil Platon

belki işte prangalar falan deyince

mağarayı işte prangalardan kurtulalım

gibi böyle bir hissiyat içimizde doğuyor

ama bu gerçekten bu kadar basit bir şey

değil Çünkü biz bütün beşeri

varoluşumuzla bu mağaranın içinde olmayı

yana yatılı Arzu da ediyoruz

Yani bu bize hoş da geliyor Bütün

itibari varlık maskeleriyle

hakikat oyunlarıyla

yanılsamalarla güzel yalanlarıyla

birlikte

itibari olana itibar ettiğimiz bir dünya

bize

cazip olmayan bir dünya olarak

görünmüyor Dolayısıyla öyle mağaradan

dışarı çıkmak kolay bir şey değil hele

hele ben şahsen

mağaranın dışının olabileceği fikrinin

fizik ve metafizik içinde mümkün


olmadığı

kadar ancak dışarıdan birisi gelip

içeriye Burası mağara demedi

yani Gaip ile

mağara arasındaki irtibat meselesi dinin

ontolojik zeminini neresi olduğu

meselesini bu noktada düşünmek icad

ediyor Yani din fizik ve metafiziğin

Ötesi

gait ile insan arasındaki irtibatın

imkanı olarak kendisini gösterir ve

gaybtan ancak haber gelecek

Dolayısıyla Biz mağaranın mağara olduğu

bilincine de gaybtan gelen haber yoluyla

Muttali olma imkanına sahip olabilir

iz Dolayısıyla nihilizmle meseleyi

bağlayacak olursak

ben

19 yüzyıl Avrupai

fizikte metafizik teori

çökmesinin akabinde ortaya çıkan bir


varlık deneyimi olduğunu

dünyanın

gerçek

doğasını niye bizimle birlikte ifşa

ettiğini

düşünüyorum yani oluş Aslında dünyanın

kendisi

hakikatende değer anlam ve amaç çıplak

varoluş içinde barındırmamaktadır

ilçe bunu çok net bir şekilde tecrübe

etmiştir ve bu

çölleşme bir anlamda ancak benim

naçizane kanaatim gayıkla insan

arasındaki irtibatı imkanı sayesinde

artık nefsine değil artık hakikat değil

bütün var olanları bir ayete dönüştüren

haber yoluyla gerçekleşebilecek bir

şeydir ki ayet işaret demektir hakikat

demek değildir

Bu yönüyle ben

nihilistik varoluştan insanın


kurtarılabilmesinin

ya da dünyayı değer anlam ve amaçla

yeniden buluşturabilmenin imkanının

gaybla ilgili bir düşünme pratiği

olabileceği kanısındayım Tabii burada

karşımıza temelde

şu tespitler çıkacaktır

ince olarak şunu söyleyebilirim

bilim felsefe

dolayısıyla da hümanistik düşünce

insanın anlam ihtiyacı

hususunda

insanın anlam ihtiyacının karşılanması

hususunda

dinin boşluğunu dolduramamıştır

nihilizm durumu

bizim şu anda karşı karşıya kaldığımız

bir durum olarak kendisini gösterir

Bir yandan nihilistik varoluş durumu bir

yandan metafiziksel düşüncenin

hümanistik duasının açığa çıkmasının


Diğer yandan ise insanın

epistemik güçlerinin Neyi bilebiliriz

sorusu çerçevesinde imkan ve

sınırlarının farkına varılmasının

sonucunda zuhura gelen modern teori veya

temsillerin kriziyle alakalı bir

durumdur Bu krizden tekrar aynı

enstrümanlarla çıkma imkanı söz konusu

değildir burada karşımıza İki seçenek

çıkar

ya Anlam arayışını bırakıp

hayatı tüm olumsallığı içerisinde

nasılsa öyle kabul edin

haz ve mutlulukla yetineceğiz

bunun Çağdaş felsefedeki kanaatince en

radikal temsilcisi dölöz vegatti

şöyle ifade ederler

Kapitalizm eleştirisi üzerinden meseleyi

koyutlamak sanki daha iyi olacaktır

ki

kapitalist yaşam pratiği


insani arzularla

Arzu nesnelerini eş zamanlı üreterek

birbirine kodlar

ve

bu kodunun bunun kodunu uzatılması

gerekecek

tir Hatta freudyan PS kanalı lakancı pis

analizi de Bu bağlamda eleştirirler

onları

Arzuları yoksunluk olarak yani arzuyu

yoksunluk olarak tanımlama içine

girdikleri yönüyle eleştirirler Arzu bir

yoksunluk değildir derler Arzu kendine

arzular

arzunun eksik kaldı Ulaşılması gereken

hiçbir şeyi yoktur ereği yoktur amacı

yoktur Dolayısıyla

libidinal güçlerin mutlak kod bozumuna

uğratılması gerektiği fikri

bana göre

içerisinde nietenin tespitlerini


yoludur

bu yol tercih edilebilir bir yoldur

yani ben hiçbir amaç gerek Gaye anlam

değer

aşkınlık Fikri çağrıştıran hiçbir şey

çünkü Gönül ve gaddari aşkınlık darbesi

tabirini kullanıyorlar yani

her türlü Mühendislik metafiziksel

söylemin bir şekilde aşkınlık

darbeleriyle hiyerarşik bir şey

içerisinde farklılıkları yok saydıkları

yönüyle farklılık imkanına nihilistlik

bir varoluş ufkunda açılmanın bir yolunu

bulurlar bu anlamıyla dönüyoruz ve

gaddarinin arzu felsefeleri

kutsal bir varlık Fikri üzerinden

insanın tercih edebileceği bir yoldur

Ama burada da artık böyle Değerdir

anlamdır amaçtır hakikattir güvendir

sadakattir gibi böyle yani bir şekilde

aşkınlık çağırır şimdi olan kavramlara


da yer yoktur Doğa kavramına yer yoktur

Yani mesela Kadın erkek çocuk gibi

ayrımlarda yapamazsınız

yani cinsiyet dediğiniz şeyle burada söz

konusu olmayacaktır

sizin arzularınızı dışsal bir kodlanmaya

maruz kalmamış olsun

yani her türlü eğiliminiz her türlü

yönelişiniz her türlü anlamlandırma

mantığınız Eğer siz onu kendi varlık

oluşturan uçtuğunuz içerisinde herhangi

bir dışsal belirlerinden kurtarmış bir

şekilde gerçekleştiriyorsanız kendi

Kaçış çizgileri içerisinde bunu yapıp

sürekli sizi denetleyen mekanizmalardan

varlığınızı kurtarma çabası içerisinde

mahkum Karşısında bir teyakkuz halinde

oluşan varlığınızı açıyorsanız Bu bir

tercih biçimi

ama ya da

dine yöneleceğiz
tabi Burada yine yönelirken de artık

felsefi gururumuz ve kibremizi bırakıp

dini

felsefe tarafından nasıl alınlandığını

değil dinin kendisinin insana kendi

nasıl sunduğunu düşünmek durumunda olmak

gerekecektir

Zira

dine gereği gibi yönelmenin imkanı

dini ne ise o olarak

anlama çabası içerisinde girmeyi

gerektirir

dini felsefi psikolojik sosyolojik

antropolojik ve ekonomik bir kurguya

hapseden ona bir anlamda bir şekilde

felsefenin gölgesinde yarar Beşeri ve

sosyal bilimler kurgu mantığı içerisinde

ona bir yer soyut bir yer biçmeye

çalışan bir yaklaşım biçiminin

ne anlama geldiği konusunda

bir
açıkla varlığını açmasını mümkün

olmadığı söylenebilir dil kendisine

kulak kesilmeyi talep etmektedir Bu

anlamda

Ben sadece dinim değil hümanistik

metafizikler boyunca

sanatında

edebiyatında ve insanın da felsefi

düşüncenin soyut istemiş Bir nesnesi

kılınmak suretiyle duasını çarpıtan bir

söylem pratiğine

düşer edildiğini düşünmek değil

Haydi gel şöyle bir şey söyler der ki on

totooloji

On To teoloji ifadesini kullanırken

Hayde gel

hem klasik metafizikleri hem de

teolojileri birleştirir

metafizikler

varlığın nedenini

ilkesini düşünürken yani düşünce


metafiziktir o varlığın ilke ve zeminini

Tanrı olarak ortaya koyarken

teolojikti Dolayısıyla bütün bilime

hafiflüğün adı 10 Toto

tanrının duasını değil insanın doğasında

çarpıttığını Söyler bu anlamıyla şayet

İnsan kendi nefis demek evrenin ötesine

kendi evi güçleriyle geçme imkanına

sahip değilse

düşünce nihayetinde nihilime gelip

dayanmışsa

insanın epistemik evreni ile ilişkisine

hap hap sormaktan kurtarılması da

düşüncenin görevlerinden birisi olarak

karşımıza çıkacaktır

tabi Burada dediğim gibi yani bu iki

perspektif de dünyada oluşun anlamıyla

alakalı

tercih edilebilecek bir nokta gibi

görünmektedir

ama kuşkusuz
burada artık kendi pislik

imkanlarımızı

güçlerimizi temsil pratiklerimizin bize

def ettirdiği hakikat iddialarında

tartışmaya açmamız

önemlidir diyerek sözlerini tamamlıyorum

sabrınız için çok teşekkür ediyorum sağ

olun var olun

[Alkış]

You might also like