You are on page 1of 6

Avrupa Birliği ve Türkiye

AB ÜYE DEVLETLER: Almanya, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çekya, Danimarka,


Estonya, Finlandiya, Fransa, GKRY, Hırvatistan, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsveç,
İtalya, Letonta, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Malta, Polonya, Portekiz,
Romanya, Slovakya, Slovenya, Yunanistan.
https://www.ab.gov.tr/_233.html

AB ADAY ÜLKELER : Türkiye, Kuzey Makedonya, Karadağ, Sırbistan, Arnavutluk,


Ukrayna, Moldova.
https://www.ab.gov.tr/aday-ulkeler_265.html

AB POTANSİYEL ADAY ÜLKELER: Bosna Hersek, Kosova, Gürcistan.


https://www.ab.gov.tr/potansiyel-aday-ulkeler_45467.html

Türkiye’nin AB’ye üyeliği ülkemiz için stratejik bir seçimdir ve Avrupa ülkeleri ile
asırlardır devam eden kapsamlı ilişkilerimizin doğal bir sonucu olacaktır. AB ile ortak
bir kaderi paylaşmaktayız. AB’nin üzerine inşa edildiği, demokrasi, insan haklarına
saygı, temel özgürlükler ve hukukun üstünlüğü gibi değerler ve normlara önem
vermekte ve bunları savunmaktayız. 

Türkiye, Avrupa ailesinin bir parçasıdır. Ülkemiz, Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu


yana, çoğunluğunda kurucu üye olmak üzere, Avrupa kuruluşlarının hemen hemen
tümünde yer almış; Avrupa Konseyi, OECD, NATO ve AGİT gibi uluslararası
örgütlerde oynadığı yapıcı rol sayesinde günümüz Avrupasının şekillenmesine
önemli katkılar sağlamıştır. 

AB ile dış politika konularını da içeren hemen her konuda kapsamlı bir işbirliği
yapmaktayız. AB’nin güvenlik ve savunma politikasına önemli katkılarımız
bulunmaktadır. AB, 1996’dan bu yana Gümrük Birliği’nin bir parçası olan Türkiye’nin
en önemli ticaret ortağıdır. 
1
AB’nin genişleme politikası, kıtamızda en başarılı bütünleşme projesi olarak
nitelendirilmektedir. 500 milyona yaklaşan nüfusuyla Avrupa Birliği, kıtamızda siyasi,
ekonomik, sosyal ve kültürel işbirliği ve kalkınma açısından çok boyutlu ve güçlü bir
uluslararası yapıya dönüşmüştür. 

AB’nin gıda güvenliğinden dış güvenlik ve savunma konularına kadar çok geniş bir
yelpazede standartları yükseltmeyi amaçlayan kapsamlı bir müktesebatı
bulunmaktadır. Bu müktesebata uyum hedefi doğrultusunda devam eden reform
çalışmaları, halkımıza günlük hayatlarının her alanında en yüksek norm ve
standartları sağlayacaktır. 

İçinde bulunduğumuz süreçte, AB’nin gerek Brexit, gerek terörizm, gerekse yabancı
düşmanlığı ve islamofobi gibi iç ve dış sınamalarla karşı karşıya bulunduğu bir
gerçektir. Bu bağlamda, önemli jeo-stratejik konuma sahip demokratik ve çağdaş bir
Türkiye’nin AB’ye katılımı ülkemize olduğu kadar AB’ye de büyük faydalar
sağlayacaktır.

Dinamik ekonomimiz ve genç nüfusumuz sayesinde, Türkiye’yi içine alarak


genişlemiş bir Birlik, küreselleşmenin sınamalarına daha iyi cevap verebilir hale
gelecektir. Pro-aktif ve çok boyutlu dış politikası ve bölgedeki ülkeler ile güçlü bağları
sayesinde Türkiye AB’nin dış politikasının itibarına ve etkinliğine katkıda
bulunabilecektir. Türkiye, coğrafi konumu itibariyle ayrıca, petrol ve doğalgazın
Avrupa pazarlarına ulaşım yollarının genişletilmesine ve çeşitlendirilmesine yardımcı
olabilecektir. Türkiye, AB ile aynı evrensel değerleri paylaştığı cihetle, Birliğin kültürler
arasında çeşitlilik ve diyalog algısına da katkıda bulunabilecektir.
 
Ayrıca, bölgesinde bir istikrar unsuru olan Türkiye’nin AB üyeliği, bölgesel ve küresel
barış ve istikrara olduğu kadar evrensel değerlerin geniş bir coğrafyaya yayılmasına
da katkıda bulunacaktır. Bunun en somut ve güncel örneği 2015-2016 yıllarında
yaşanmış olan göç krizidir. AB’nin tarihinde yüzleşmiş olduğu en büyük krizlerden
birinin çözümünde Türkiye kilit rol üstlenmiştir. Ege’deki yasadışı geçişlerin ve

2
ölümlerin çok büyük oranlarda azaltılmış olması, Türkiye ve AB’nin birlikte neler
başarabileceğini gözler önüne sermektedir. 

AB’nin, yasadışı göç ve terörle mücadele başta olmak üzere özellikle son dönemde
karşı karşıya olduğu sınamalarda ülkemizle işbirliği yapmasının ne denli önemli
olduğunun idrakinde olduğu görülmektedir. 

2005 yılında başlayan müzakere sürecinde bugüne kadar toplam 35


fasıldan 16’sı açılmış ve bunlardan biri (Bilim ve Araştırma-25) geçici olarak
kapatılmıştır. Üyelik hususundaki kararlılığımız bu konuda sarfetmekte olduğumuz
samimi gayretlere de açıkça yansımaktadır.

Türkiye, katılım müzakereleri tamamlandığı, yani bütün müzakere başlıkları başarıyla


kapatıldığı zaman AB’ne üye olabilecektir. Bu konudaki kararın AB üyesi devletlerin
oybirliği ile alınması gerekmektedir. Bazı üye ülkeler (Fransa, Avusturya) Türkiye’nin
AB’ye üyeliğini referanduma sunma kararı almışlardır.

Türkiye’nin AB ile 50 yılı aşan bir ilişkisi bulunmaktadır. AB üyeliği ülkemiz için
stratejik bir hedeftir.  Ortak değerler temelinde diğer Avrupa halklarıyla müreffeh bir
geleceği paylaşma arzusunda olan halkımız, AB üyelik sürecini desteklemektedir.

AB, siyasi reformları desteklemeye, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını


güçlendirmeye, altyapıyı geliştirmeye, çevrenin korunmasına katkı sağlamaya ve
eğitim programları ve burslar yoluyla eğitim kalitesini artırmaya yönelik çeşitli
projelere finansal destek sağlamaktadır. Katılım süreci, vatandaşlarımızın ve
ülkemizin refahını artırmaya hizmet eden reformların sürdürülmesine yardımcı

3
olmaktadır. 

Türkiye, 1996 yılında tesis edilen ve sanayi malları ile işlenmiş tarım ürünlerini
kapsayan Gümrük Birliği sayesinde AB ile ticari açıdan bütünleşmiş ve kendi iç
pazarını uluslararası normlarla uyumlaştırmıştır. 

Gümrük Birliği, AB ile ticaretimizin önemli ölçüde artmasını, Türk üreticilerinin gelir
düzeyi yüksek ve geniş bir piyasaya erişimini sağlamış ve sanayimizin rekabet
gücünün gelişmesine katkıda bulunmuştur. Bu olumlu unsurlara karşın, ülkemizin
özellikle AB’nin dış ticaretiyle ilgili karar alma mekanizmasında yer almamasından
kaynaklanan bazı sorunlarla da karşılaşılmaktadır. 

Ülkemizin AB ile olan Gümrük Birliği çerçevesinde AB’nin ortak ticaret politikalarıyla
uyum yükümlülüğü bulunmaktadır. Zira, ülkemiz AB’nin üçüncü ülkelerle akdettiği
Serbest Ticaret Anlaşmalarından (STA) doğrudan etkilenmektedir. Bunun için,
ülkemiz, AB ile STA imzalamış olan veya bu yönde görüşmeleri sürdüren bazı ülke
veya bölgesel örgütlerle benzer anlaşmalar imzalamayı arzu etmektedir. Bazı
ülkelerin/örgütlerin bu konuda isteksiz davranabilmeleri de bir başka sorunu
oluşturmaktadır. 

AB ile bütünleşmemizde önemli bir aşamayı teşkil eden Gümrük Birliği’nin, dünya
ekonomisinde ve AB’nin ticaret politikasında meydana gelen değişiklikler ışığında
güncellenmesine ilişkin temel hususlar üzerinde AB Komisyonu ile 2015 yılında
mutabakat sağlanmıştır. Gümrük Birliği’nin güncellenmesine dair resmi müzakerelere
Komisyonun AB Konseyi’nden müzakere yetkisini almasının ardından
başlanabilecektir.

4
Özellikle, ABD-AB arasında müzakerelerine 8 Temmuz 2013 tarihinde başlanan
geniş kapsamlı bir Serbest Ticaret Anlaşması niteliğindeki Transatlantik Ticaret ve
Yatırım Ortaklığı Anlaşmasının (TTYO) küresel ticaretin işleyişini ciddi biçimde
etkilemesi, kural koyucu nitelik taşıması öngörülmektedir. 

TTYO müzakereleri, dünya milli gelirinin yaklaşık %50’sini üreten AB ve ABD’nin


dünya ticaretinden daha fazla pay alan Asya-Pasifik karşısında rekabet güçlerinin
artırılması ve teknik ve yasal standartlarda yapılacak uyumlaştırma suretiyle ABD ile
AB arasındaki ticaret ve yatırım ilişkilerinin güçlendirilmesi ihtiyacından doğmuştur. 

TTYO Anlaşmasının yürürlüğe girmesinin Türkiye’nin dış ticareti üzerinde olumsuz


etkisi olması kaçınılmazdır. Bu olumsuzlukların önüne geçilebilmesi için Türkiye’nin
TTYO’ya paralel olarak ABD ile ayrı bir STA imzalaması veya ABD ile AB arasındaki
TTYO müzakerelerine katılımı gibi alternatif seçenekler üzerinde durulmaktadır.

Göç krizi ve yasadışı göç ile mücadele son dönemde AB ile ortak gündemimizin en
önemli konu başlıklarından biridir. Bu çerçevede, 29 Kasım 2015 tarihinde Brüksel’de
düzenlenen Türkiye-AB Zirvesi’nde kabul edilerek uygulamaya konulan Ortak Göç
Eylem Planı kapsamında ülkemizde geçici koruma altında bulunan Suriyeliler
konusunda karşılıklı yük ve sorumluluk paylaşımı ilkesine uygun olarak hareket
edilmesi öngörülmektedir. 

Bu anlayış doğrultusunda AB'nin 18 Mart Mutabakatı uyarınca taahhüt ettiği 3 milyar


Avro tutarındaki finansman desteği için Komisyon tarafından “Sığınmacı Mali İmkanı
(Facility for Refugees in Türkiye)” oluşturulmuş olup, bu konuda 3 Şubat 2016
tarihinde üye ülkeler tarafından mutabakata varılmıştır. Gelinen aşamada, söz

5
konusu meblağ Suriyelilerin ihtiyaçlarını karşılamada kullanılmak üzere ülkemize
proje bazında aktarılmaktadır.

Kaynak: https://www.mfa.gov.tr/sorular.tr.mfa

You might also like