Professional Documents
Culture Documents
İletişim nedir?
İletişim, gönderici ve alıcı konumundaki iki insan ya da insan grubu arasında
gerçekleşen duygu, düşünce, davranış ve bilgi alışverişidir.
Kişi, sosyal çevrede sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmek için çevresindekilere
iletişime geçer. Ayrıca ruhsal - bedensel ihtiyaçları gidermek için iletişim oldukça
gereklidir. Toplumsal kanun ve kuralları sağlıklı işletebilmek için iletişim şarttır. Bu
da gösteriyor ki iletişim, bir insanı yakın ve uzak çevresine bağlayan halkadır.
İletişim türleri: "Dille gerçekleştirilen iletişim, jest ve mimiklerle gerçekleştirilen
iletişim, resim, şekil, çizgi gibi sembollerle gerçekleştirilen iletişim, simgelerle
gerçekleştirilen iletişim." İnsan duygu ve düşüncelerini en iyi, dil ile anlatır. Dille
gerçekleştirilen iletişim; resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden
daha güçlü ve daha kullanışlıdır.
https://www.nedir.com/ileti%C5%9Fim
https://pdrnedir.com/maslowun-ihtiyaclar-hiyerarsisi-nedir/
İLETİŞİM BAĞLAMI
İnsanların gerçekleştirdiği tüm iletişimler bir bağlam içinde meydana gelir ve bu
bağlamlar birbirleriyle etkileşim içerisindedir. Bağlam bir şey meydana gelirken
içinde bulunduğu ilişkili koşullardır. Başka bir deyişle bağlam, bir söz ya da
davranışın içinde geliştiği ve ona anlam kazandıran çevre olarak da
tanımlamaktadır. Aslında bu tanım içinde geçen ilişkili koşullar ifadesinden
bağlamın karmaşık faktörlerin bir araya gelmesi sonucunda oluştuğu ortaya
çıkmaktadır. Tüm bunlar düşünüldüğünde bağlamın karmaşık, çeşitli boyutları
olan ve kapsayıcı bir kavram olduğu görülebilir. İletişim bağlamı iletişimi etkileyen
çeşitli bağlamların bir araya gelmesiyle oluşur. İletişimin içinde geliştiği bağlam
genellikle dört boyutla açıklanmaktadır. Bunlar sırasıyla fiziksel, sosyal-psikolojik,
zamansal ve kültürel bağlamlardır.
Fiziksel bağlam, iletişimin meydana geldiği elle tutulur, gözle görülür somut
çevredir. İçinde bulunduğunuz oda, koridor, park ya da toplantı salonu fiziksel
bağlama örnek olarak verilebilir. Fiziksel bağlamın mesajınızın içeriği (ne
söylediğiniz) ve biçimi (nasıl söylediğiniz) üzerinde bazı etkileri olur.
Sosyal-psikolojik bağlam, katılımcılar arasındaki statü ilişkileri, roller ve insanların
içinde iletişim kurdukları toplumun kültürel kuralları gibi öğeleri içerir. Ayrıca, belli
bir durum içinde dostluğu ya da düşmanlığı, resmi olmayı ya da olmamayı ve
ciddiyeti ya da şakacılığı da içerir. Örneğin; bir mezuniyet partisinde gerçekleşen
iletişimin bir cenaze töreninde gerçekleşmesi düşünülemez.
Zamansal bağlam, iletişimin gerçekleştiği bir günü içerdiği kadar tarihide içerir.
Örneğin bir çok insan için sabahları iletişim kurmak için uygun bir zaman değilken
diğerleri için çok ideal bir zaman olabilir. Kısmen mesajın etkisi ve uygunluğu
iletildiği zamana bağlıdır, bu da tarihsel bağlamın önemli olduğunu
göstermektedir. Örneğin; ırkla, cinsiyetle, dinle ilgili tutum ve değerlere ilişkin
mesajların tarihsel süreç içerisinde nasıl farklı şekillerde dile getirildiğini ve
bunlara nasıl farklı şekillerde tepkide bulunulduğunu düşündüğümüzde zamanın
mesajın etkisi ve uygunluğu üzerindeki etkisini daha iyi anlayabiliriz. Belirli bir
zaman içerisinde gerçekleşen iletişim olaylarının sırası ve mesajların bu sırada
denk geldikleri yerde zaman bağlamına ilişkin diğer bir bakışı göstermektedir.
Örneğin; bir arkadaşınıza yapacağınız basit bir övgünün nasıl farklı anlamlar
barındırabileceğini düşünelim. Eğer arkadaşınız size bir övgüde bulunduktan
hemen sonra sizde ona bir övgüde bulunuyorsanız bu övgüye farklı bir anlam
yükler, ancak arkadaşınızdan bir iyilik istemeden önce ya da bir tartışmadan sonra
ona bir övgüde buluyorsanız bu da övgüye farklı bir anlam yükler.
Kültürel bağlamı, kültürle ilgili her şey oluşturur. Kültür, bir toplumun tarihsel
süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi
özelliklerin bütünüdür. Kültürel faktörler tüm etkileşimlerinizi, ne söylediğinizi ve
nasıl söylediğinizi etkiler. Kullanılan iletişim stratejileri bir kültürde işe yararken
başka bir kültürde işe yaramayabilir. Araştırmalar farklı kültürlerin üyeleri arasında
gerçekleşen iletişimde aktarılan bilginin yaklaşık %50’sinin kaybolduğunu
göstermektedir. Bu kültürün iletişim için neden bu kadar önemli olduğunun bir
göstergesidir.
https://d1wqtxts1xzle7.cloudfront.net/55540666/iletishim-bilgisi.pdf?1516012193=&response-content-
disposition=inline%3B+filename
%3DIletisim_Bilgiisi.pdf&Expires=1686427987&Signature=AhxAM~yqDvRaSpcr1c2R3N3WYtm-
QeprmVuC2mfTi0Ybkp1Iw07YmhoQOvPpZ9PzlKvf87PpSV8mmhT-
LiV77A4JIbwVuGaFgoAjehvqYB~9tssQi-8wZ0MxeZr-09KLMMPzRnpTAbEl~9wiK~qxDkUxJ-
U6JsmLM3foxxtlGebV3xgmsU4q16IyVFr5Fl--nXbqH-an1N96SSa8uC9Np5Dk8yQ0zebGtmO~-
5IdkHPGSrQKkLRZrP-jg4ohlB8aFBrNDvuLrnmEZPqmNQXKsoc1-upOorHyFzczCHx7-
Gjx35pMbzPDVJbYRJ9Mhd4shOSsgihqFXsglT2JozCExQ__&Key-Pair-Id=APKAJLOHF5GGSLRBV4ZA
Davranışçı kuramlar öğrenmenin uyarıcı ile davranış arasında bir bağ kurularak geliştiğini ve pekiştirme
yoluyla davranış değiştirmenin gerçekleştiğini kabul eder. Ivan Pavlov, laboratuarda köpeğin salgı
sistemi üzerine çalışmakta iken, köpeğin sadece yiyecek getirildiğinde değil, yiyeceği kendisine getiren
kişiyi gördüğünde de salya akıttığını fark etmesi üzerinde geliştirdiği Klasik Koşullanma , Davranışçı
Akımın en çok bilinen öğrenme kuramıdır.
Öğrenmeyi Pavlov gibi koşullanmış tepki gibi açıklayan Guthrie öğrenmedeki tüm zihinsel öğeleri
reddetmektedir. Ona göre öğrenme uyaran ve tepki arasındaki ilişkiden ibarettir. Bir uyarana eşlik eden
eylem ( tepki ), söz konusu uyarının her görülüşünde tekrar ortaya çıkar.
Diğer bir deyişle, belli bir durumda bir davranışta bulunan birey, benzer durumla karşılaştığında hep aynı
davranışı gösterir. Guthrie’ye göre öğrenmenin oluşabilmesi için ödül veya pekiştirmeye de gerek yoktur.
Ona göre, öğrenme tepkinin uyarana karşı ilk gösterilişinde gerçekleşmiştir.
Davranışçı akımın diğer ünlü çalışması Thorndike tarafından yapılmıştır. Thorndike öğrenmeyi bir
problem çözme olarak görmüş ve problemle karşılaşıldığında yapılan çeşitli deneme-yanılma
davranışlarıyla çözüm üretildiğini savunmuştur. Ona göre, insanların ve insana yakın hayvanların
öğrenme biçimi deneme- yanılma yoluyla gerçekleşen bir öğrenmedir.
Thorndike’ın yaptığı deneyde kafese yerleştirilen kedi dışarıdaki balığa ulaşmak (veya kafesten dışarı
çıkmak) için yaptığı sağa-sola koşma ve sıçramaları esnasında tesadüfen kapı mandalına bağlı ipi çekmesi
ile kapı açılmış ve dışarı çıkmayı başarmıştır. Bu deney tekrarlandıkça kedinin kafesten çıkmak için yaptığı
deneme-yanılma davranışları azalmış ve kedi mandalın bağlı olduğu ipi daha kısa sürede çekerek dışarı
çıkmayı öğrenmiştir. Thorndike bu çalışmasında deneme-yanılma esnasında yapılan davranışlardan ödüle
götüren davranışların kalıcı olduğu ( öğrenildiği ), diğerlerinin ise terk edildiği sonucuna ulaşmaktadır.
Organizmayı olumlu bir sonuca götüren davranışlar kalıcı olur. Diğer bir deyişle, insanlar davranışları
sonucu olumlu bir durumla karşılaştıklarında o davranışın tekrarlanma olasılığı artar. Davranıştan sonra
gelen bu olumlu sonuçlara pekiştirme denir. Skinner’in çalışması Operant Koşullanma olarak
bilinmektedir.
Davranışçı yaklaşımların daha çok psikomotor davranışların öğrenmesine açıklık getirdiği kabul edilir. Bu
kuramların öğretim ilkeleri aşağıdaki gibi özetlenebilir (Fidan ve Erden, 1993):
1. Yaparak öğrenme esastır. Öğrenci öğrenme sürecinde aktif olmalıdır. Öğrenmede öğrencinin yaparak
öğrenmesi esastır. Çünkü, öğrenci kendi yaptığı ile öğrenir.
2. Öğrenmede pekiştirme önemli bir yer tutar. Pekiştirme, davranışların tekrar edilme sıklığını arttıran
uyarıcıların verilmesi işlemidir. Davranışlar, onları izleyen sonuçlardan etkilenir ve onlarla değiştirilir.
4. Öğrenmede güdülenmenin çok önemli bir yeri vardır. Öğrencinin bir davranışı öğrenebilmesi için o
davranışı yapmaya istekli olması lazımdır. Bu nedenle, olumlu pekiştirme güdüleyici bir etkiye sahiptir.