Professional Documents
Culture Documents
ve
Kişilik Gelişimi - 1
Uzm. Dr. Özgür MADEN
Zeka ise hem yapısal hem de öğrenilmiş ve sosyal özellikleri taşıyan ve kişiliği
etkileyebilen bir faktördür.
Bu tutuma sahip anne-babalar, çocuklarına karşı hoşgörü sahibi, çocuklarını destekleyen, bazı sınırlamalar
dışında isteklerini diledikleri biçimde gerçekleştirmelerine izin verirler.
Ailede belli kurallar vardır. Ancak, bu kurallar dayakla, baskıyla, korkutmayla sürdürülmez; gönüllü
benimsenmesi söz konusudur.
Çocuk, en az anne-baba kadar ailenin değerli bir üyesidir. Çocuk yeterli sevgi ve şefkat görür.
Çocuğun ilgisi, ihtiyaç ve yetenekleri göz önünde tutulur.
Kendi kendini yönetebilen, iç kontrole sahip bir insan olur. Sağlıklı ve dengeli
bir kişilik geliştirir.
Bu tutumda anne-baba gerektiğinden fazla kontrol ederek aşırı özen gösterir. Çocuğun her
istediği yerine getirilir.
Aşırı derecede koruyucu olan ailelerde yetişen çocuklar, bağımlı, kendine güveni olmayan,
duygusal problemleri olan bir kişi olabilir.
Aşırı koruyucu yaklaşım, çocuğun kendi kendisini yöneten bir kişi olmasını engeller.
Çocuğun bir yanlışlık yapacağından korkarak üzerine aşırı derecede titreme, onun yerine işleri
anne-babasının yapması çocuğun bağımsız bir kişilik gelişimini güçleştirir.
Aşırı Koruyucu Anne-Baba Tutumu
Çocuğun kendi kendisine yetmesine imkan vermez. Çocuğun bağımsız bir
kişilik geliştirmesi için, anne-babaların çocuğun kendi işlerini kendisinin
yapmasına, kendi kararlarını kendisinin vermesine fırsat sağlamalıdır.
Çocuğun kurallara sıkı sıkıya uyması gerekir. Kurallara uymazsa çocuğa ağır cezalar verilir. Çocuk,
anne-babaya boyun eğer.
Otoriter ve baskıcı anne-baba, disiplin yönteminde genellikle cezaya başvurur. Katı ve sıkı
turumda, genel olarak verilen cezanın suç ile orantısı yoktur. Bazen aşırı olabilir. Dövme,
azarlama, bağırma, korkutma, kınama ve ayıplama en sık rastlanan ceza çeşitleridir.
Otoriter ailelerde, çocuğun duygu ve düşüncelerine fazla önem verilmez. Ailede ilişkiler
gergindir. Çocuk, anne-babadan çekinir. Attığı her adımda, yaptığı her işte yanlış yapma korkusu
vardır. Çünkü, en küçük bir yanlış cezalandırılır.
Aşırı Otoriter Anne-Baba Tutumu
Aşırı otoriter katı tutum, çocuğu bunalımlı, ürkek ve korkak bir kişi
olarak yetiştirmektedir. Bu tutum altında büyüyen çocuklar, diğer
insanlarla ilişki kurmakta güçlük çekmektedirler. Çocukta aşağılık
duygusu gelişebilmekte ya da isyankarlık görülebilmektedir. Ayrıca,
yapılan araştırmalarda demokratik anne-baba tutumunun bireyin
kendini gerçekleştirmesini olumlu, otoriter anne-baba tutumunun ise
olumsuz yönde etkilediği anlaşılmaktadır.
Aşırı Otoriter Anne-Baba Tutumu
Baskıcı anne-babaların çocukları, kendilerine güven duygusu
geliştirememektedir. Aşırı baskı ve disiplin, çocuğu içe-dönük, güvensiz
ya da kinci, saldırgan yapabilmektedir. Bu tutum, çocuğu suça
yöneltebilir. Çocuk okuldan, evden kaçabilir. Bu tutum, çocuğun
kendisine saygısını azaltır; mutsuzluğa ve içe kapanıklığa yol açabilir.
Baskıcı disiplin ve otoriter tutum, çocuğu pasif bir kişilikte yetiştirerek,
çocuğun girişimci olmasını engeller. Çocuk dar kalıplar içerisine
sokularak, çocuğun güdümlü bir kişilik geliştirmesine neden olur.
Çocuk, nazik, dürüst ve dikkatli olmasına karşılık; çekingen, başkasının
etkisinde kolay kalabilen, aşırı duyarlı bir yapıya sahip olabilir.
Aşırı Otoriter Anne-Baba Tutumu
çocuğun içten sevgi ve saygı görmediği otoriter aile ortamı, çocuğun
kendisine güven duygusunu engellemekte, dış otoriteye bağımlılık
geliştirerek içe kapanık, çekingen bir kişi olarak yetişmektedir. Bu aile
ortamlarında yetişen çocuklarda büyük ölçüde iç çatışmalar ve nörotik
problemler görülmektedir. Aynca, bu ailelerde sık başvurulan ceza ve
dayak, çocuğun kişiliği üzerinde ve ruhsal durumunda derin yaralar
açabilmektedir.
İlgisiz Anne-Baba Tutumu
Bu tutum, çocuğa karşı ilgisiz, çocuğun maddi ve manevi ihtiyaçlarına
karşı duyarsız, sevgi ve şefkati yetersiz, kontrolü gevşek anne baba
tutumudur. Bu tür ailelerde disiplin yok denecek kadar gevşektir.
Çocukları yönlendirme ve kontrol söz konusu değildir. Çocukların
davranışları sınırlandırılmaz. Çocuklar kendi hallerine bırakılmıştır.
Anne baba umursamaz bir tutum içindedir. Çocuk, ilgi ve sevgiden
yoksundur. İlgisiz ve kayıtsız anne-baba, çocuğu kendi başına yalnız
bırakır, onun ihtiyaçlarını görmemezlikten gelir.
İlgisiz Anne-Baba Tutumu
Çocuk ile anne-baba arasında iletişim kopukluğu söz konusudur,
çocuk ailede dışlanır. Çocuğun ailede dışlanması, istenilmemesi,
sevilmemesi ve ilgisiz kalınmasının bir çok psiko-sosyaI nedenleri
vardır. Çocuğun kişiliği üzerinde en çok olumsuz etkiler bırakan anne-
baba tutumu, çocuğa karşı ilgisiz ve sevgisiz davranmadır. İlgisiz veya
gevşek anne-baba tutumu, çocukların kin, düşmanlık ve endişe
duygularına kapılmasına neden olmakta; kavgacı, isyankar, saldırgan
ve suç işlemeye eğilimli olabilmektedir.
İlgisiz Anne-Baba Tutumu
ilgisiz anne-baba tutumu çocuğun kendine güvensiz ve olumsuz bir
benlik kavramı geliştirmesine neden olmaktadır. İlgisiz çocuk, kendini
boşlukta hissedip, kendi kendini yönlendiremeyebilir. Başı boş olarak
kendine ve çevresine zararlı hale gelebilir. Bazı anne-babaların,
çocukla olan ilişkilerinde belli prensipleri yoktur. Dengesiz ve tutarsız
bir tutum gösterirler. Bazen aşırı hoşgörülü, bazen sınırlandırıcı ve
cezalandırıcıdır. Bu tutum da, çocuğun kişilik gelişimini olumsuz yönde
etkilemektedir. Çocuk neyin iyi neyin kötü olduğuna karar veremez.
Anne-baba, o anki kendi psikolojik durumuna göre davranır.
• Kişilik kuramları
CARL GUSTOV JUNG:
ANALİTİK PSİKOLOJİ
Ruhsal Yapı
C.G. Jung, zihnin yapısından ve etkinliklerinden söz ederken, ruh
(psişe) ve ruhsal (psişik) terimlerini kullanmıştır.
Libidonun kaynağı, ruhsal yapı içindeki karşıt ögelerin yarattığı gerilim ve kişinin
yaşantılarıdır. Besinlerin tüketilerek fiziksel enerjiye dönüştürülmesi gibi yaşantılar da
ruhsal yapı tarafından tüketilerek psişik enerjiye dönüştürülür.
Yaşam enerjisi ya da psişik enerji de denen libidonun öncelikli görevi, kişiliğin işleyişini
sağlamaktır.
Psişik enerji nicel olarak ölçülemez; kendini algılama, düşünme, arzulama, çaba
gösterme gibi psikolojik etkinliklerde gösterir.
Psişik Enerji
Belli bir psikolojik ögeye aktarılan enerji miktarı, “değer” kavramı ile ifade edilir.
Bir olay veya davranışa bağlanan değer ne kadar fazla ise o olay veya davranış o kadar
çok istenir.
Güzellik, güç, anne, baba, vb. gibi bir olay, olgu veya kişiye bağlanan değer miktarı
arttıkça kişinin hayatında onun yeri de önemli hale gelir.
Psişik enerjinin değeri tam olarak ölçülemez ama göreceli olarak belirlenebilir. Örneğin
insanların iki şeyden hangisini tercih ettikleri sorularak ya da harcadıkları zaman
ölçülerek ya da engellere rağmen pes etmemeleri dikkate alınarak değerler ölçülebilir.
Kompleksler
Ruhsal yapının önemli bir özelliği, içerdiği bileşenlerin belirli ana çekirdekler
etrafında toplanma eğilimidir.
Bu çekirdeklerin belli bir enerjileri vardır ve çok sayıda duyguyu, düşünceyi
ve anıyı psikolojik bir mıknatıs gibi çekerler.
Böylece ruhsal yapı içerisinde bir grup duygu, düşünce ve anıdan oluşan
kompleksler oluşur.
2. Eşdeğerlik ilkesi: Ruhsal yapı kapalı bir sistemdir. Bu sistem içinde enerji yok
olmaz, bir yerde enerji azalırsa kişiliğin başka bir yönünde ortaya çıkar.
Kişiliğin farklı bölümleri enerji için rekabet edince bazı bölümlere daha az enerji
kalabilir. Bu durumda kişiliğin o yönü tam olarak gelişmeden kalır.
Bu da kişiliğin bütünleşmesini engeller.
Ruhsal yapının dinamikleri
3. Entropi ilkesi: Karşıtlıkların orta noktada biraraya gelme eğilimi
vardır.
Entropi ilkesi, sistem içindeki enerji dağılımının, ruhsal yapının karşıt
bölümleri arasında bir denge araması eğilimidir.
Bireyin dış dünya ile ilişkilerinde uyum sağlaması ya da başa çıkabilmesini sağlayan sisteme
persona adı verilmektedir.
Persona geliştiremeyen kişiler kaba, huzursuz, vb. olarak dikkat çekerler. Ancak personanın aşırı
gelişmesi de kişiyi kendine yabancılaştırır. Kişiliğin personayla özdeşleşmesi enflasyon olarak
adlandırılır.
Kişisel bilinçdışı
Freud’un bilinç öncesi dediği yapıya Jung kişisel bilinç dışı adı
vermektedir. Biraz çaba ile bilince getirilebilen zihinsel içerik (anılar,
dürtüler, arzular, vb.) burada yer alır.
Gölge
Kişiliğin karanlık, hayvansı yönü. Gölgenin bir kısmı kişisel bilinçdışında bir kısmı da kolektif
bilinç dışındadır.
Engellediğimiz her şeyi yapmak isteyen, toplumsal standartlara uymayan, utanç duyduğumuz
ve kendimizle ilgili bilmek istemediğimiz her şey. Aynı zamanda yaratıcılığın da kaynağı.
Gölgenin kolektif bilinçdışındaki kısmı genellikle şeytan, cadı, vb. gibi arketipler olarak
karşımıza çıkar.
Arketip
Arketipler, kolektif bilinçdışının içeriğini oluşturan ögelerdir.
Arketipler bir tepki tarzı değil, bir algı tarzı ve eğilimlerdir; bu yönüyle de içgüdülerden
farklıdırlar.
Arketipler evrenseldir.
Arketip örnekleri: persona ve gölge, anima ve animus, ben, yaşlı bilge adam (aksakal), anne,
çocuk, tanrı, doğum, ölüm, reenkarnasyon, cin, hilekar, büyü, kahraman, enerji, güç, canavar,
şeytan.
Kişiliğin gelişimi
Bireyleşme ve bütünleşme
İlerleme ve gerileme
Yaşam boyu gelişim evreleri
Çocukluk
Gençlik
Orta yaş
Yaşlılık
Karakter tipolojisi
Temel tutumlar: İçedönüklük ve dışadönüklük
Temel işlevler: Düşünme, hissetme, duyum, sezgi
2 X 4 = 8 farklı kişilik tipi
Jung’un iki boyutlu kişilik tipolojisi
İŞLEVLER TUTUMLAR
DIŞADÖNÜK İÇEDÖNÜK
Düşünme işlevi yargılamayı ve bir yargıya göre karar vermeyi içerdiği için
ayrıca bu tiptekilerin yönelimleri dış dünya olduğu için bu kararı gelenek,
eğitim gibi dış koşulların etkisinde kalarak vermektedirler. Bunun yanı sıra
gerçekleri iyi bir şekilde anlayarak duygusal durumlara açıklık
getirebilmektedirler.
Bu nedenle bir sahneyi bir olayı resim ya da yazı ile tasvir ederek tüm
detaylarını anlatabilirler.
Dışadönük sezgisel tip
Nesnel gerçeklikle başa çıkabilmek için genellikle sezgilerine başvuran
tiplerdir.
Bu tipler belli bir durumla ilgili gizli ihtimalleri fark etmede ve gelecekteki
gelişmeleri tahmin etmede oldukça başarılıdırlar.
Yetersizlik ve güvensizlik duygularını diğer çocukları itip kakarak telafi etmeye çalışırlar.
Bu kişiler diğer insanlara karşıdırlar.
Bu yönelimdeki bireyler diğer insanlara bağımlı olmak yada onlarla düşmanca bir etkileşim
içinde olmak yerine yalnız olmayı tercih ederler ve diğerleriyle ilişki kurmazlar.
Ancak bu yalnızlık normal insanlarında ara sıra ihtiyaç duyacağı yalnız kalma olgusundan
farklıdır. Anlamlı bir yalnızlık isteği nevrotik bir özellik taşımaz bu yönelimin belirgin özelliği
insanlara yönelik genel bir yabancılaşmadır.
Bu insanlar kendileri ile diğerleri arasına coşkusal bir uzaklık koyma gereksinimi duyarlar ve
bilinçli yada bilinçsiz bir şekilde sevgide, kavgada, işbirliğinde ya da rekabette başkalarına
coşkusal açıdan katılmamaya yönelik bir kararları vardır
• Soru – katkı
Teşekkürler..