You are on page 1of 16

TASLAK

Burçin edebiyata düşkün, genel olarak neşe dolu cıvıl cıvıl bir
karakterdir. Çok sık konuşmamalarına rağmen aralarında
güzel bir dostluk olan Deniz ile en büyük ortak noktaları
edebiyattır. Deniz Burçin’in aksine sessiz, içine kapanık bir
karakterdir.

Esas hikaye Burçin’in başında olan baba baskısını, 7 yaşında


annesinin intihar ederek ölmesini ve karakterin psikolojisini
anlatmaktadır.

Sahne – 1

Burçin yağmurlu bir günde dolmuş beklemekte. Hava tam


aydınlanmamış.

Sahne – 2

Burçin okula doğru yürümekte, arka çekim


Sahne – 3

Burçin sınıfa girer. Kadrajda Deniz ve Burçin, arka çapraz


sıralarda oturmaktadır. Teneffüs zili çalar. Burçin
arkadaşlarının arasında eğlenir, Deniz ise yalnız başına
oturuyordur. Burçin Deniz’in yanına oturur. Deniz’e bakar,
hiçbir şey demez ve gülümser.

Deniz: Selam Burçin.

Burçin: Selam. Nasıl gidiyor?

Deniz: Zor, senin?

Burçin: (dudağının kenarıyla gülümser) Zor.

(sıranın üzerinde duran çokoprensi ve yanındaki Ümit Yaşar


Oğuzcan – Aşka Dair Nesirler kitabını görürüz)

Sahne – 4

Burçin eve doğru yürür.

Sahne – 5

Burçin evin dış kapısından içeri girer.


Salonda babası görünür
Selam vermeden odasına geçer
Sahne – 6

Burçin odasında müzik dinleyerek bir şeyler yazıyordur.


(Sagopa – 24)
Mustafa kapıyı aralar. Hiçbir şey demeden Burçin’i süzer ve
kapıyı açık bırakıp geri çıkar.

Burçin anlam veremez bir şekilde babasının arkasından bakar.


Sinirleri bozulmuş bir şekilde kulaklığını çıkartır, yatar ve gece
lambasını kapatır.

(karanlık ışık geçişi)

Sahne – 7

Deniz kütüphanede kitaplara bakıyordur (yan profil çekim)

Burçin Deniz’in arkasından sessiz bir şekilde gelir.

Burçin: (Eliyle Oğuz Atay – Tehlikeli Oyunlar kitabını gösterir)


Bu kitabı oku bak.
Deniz: (arkasında dönmeden ezberinden kitaptan bir alıntı
okur) “Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor, bu nedenle
beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor.”

Deniz arkasını döner.

Burçin: (gülümser) Şarkı dinlemek ister misin? Çok garip bir


şey buldum.

Deniz: Hayhay.

Deniz ve Burçin okulun kantininde otururlar. Burçin çokoprens


alıp Deniz’in karşısına oturur ve kulaklıklarını Deniz’e verip
Rehber – Sorgu adlı şarkıyı açar.

Deniz: Çok garip bir şarkıymış, değişik hissettiriyor.

Burçin: Evet evet. Şey gibi tıpkı… (düşünür)

Deniz: Ne gibi?

Burçin: İntihar şarkısı.

.
Sahne – 8 (ara sahne)

Rehber – Sorgu çalmaya devam eder


Alttan çekimle Burçin’in yürürken adımlarını görürüz
Bir yandan da ekranda yürürken ağladığı belirir
Görüntüler hızlı bir şekilde aktarılır
Siyah ekran gelir.

Sahne – 9 (Katarsis)

(Burçin ve Mustafa kavga ediyor)

Mustafa gözleri yaşlı ama sinirli bir şekilde salonda oturuyor,


Burçin’in yüzüne bakmamakta direniyor. Burçin karşısındaki
duvara yaslı bir şekilde dik duruşunu bozmamaya çalışıyor.

Mustafa: Annen gibi olacaksın sen de. Bu zırvalıkların peşine


kurban gidip asacaksın kendini.

Burçin susar
Mustafa Burçin’e bakar

Mustafa: Küçükken de böyleydin. Hiçbir haltı doğru düzgün


yapamazdın. Varsa yoksa annemin kitapları annemin yazıları.
Karşımda 500 askere diz çöktürdüm bir annenle seni dize
getiremedim ben.

Burçin: (dayanmakta zorlanıyordur) Baba.


Mustafa: Bok vardı o kitaplarda. Neymiş not bırakmış
hanımefendi. Özür diliyormuş bizden. Sen onu şu çocuğu 7
yaşında annesiz bırakmadan önce düşünecektin. Öyle
uyduruk bi kağıda uyduruk şiirler yazmakla anne olunmuyor.

Burçin: Baba!

Mustafa: (ses tonu yükselir.) Ne baba baba? Yalan mı?


Başımıza ne geldiyse onun yüzünden geldi. Sen onun
yüzünden bu hale geldin. Ona da ne olduysa sen doğduktan
sonra oldu zaten. Bakamıyordu sana. Annelik yapamıyordu.
Senin yüzünden öldürdü kendini.

Burçin Mustafa’nın sözünü keser. Ağlıyordur ve bağırıyordur.

Burçin: Baba! Baba sus. Ne olur sus artık. Yalvarırım.


Görmüyor musun öldürüyorsun beni gün geçtikçe. Annemi de
böyle öldürdün yavaş yavaş. Kaç gece nefesim kesilene kadar
ağladım kaç kere bastırdım kendimi senin haberin var mı ya?
Olmuyor. Olmuyor kahretsin ki geri getiremiyorum annemi.
Tamam zor. Tamam toparlanamadın anladık ama ben senin
kızınım ben seni toparlayamam baba. Baba! Baba kendine gel
kalk artık ayağa. Ben 17 yaşımdayım daha. Annem melek
oldu. Sen de onun Azrail’i gibi her günümü bana zehir
ediyorsun. (göz yaşları arasında alaycı bir şekilde gülümser,
ses tonu düşmüştür) Doğru ya, Azrail. Eğer annemin şu an
burada olmamasının bir sebebi varsa baba, o kesinlikle sensin
(baş parmağını Mustafa’ya doğrultur.)

Mustafa Burçin’in bileğini tutar, sinirle bakar fakat el


kaldıramaz.
Burçin nefret dolu bir şekilde Mustafa’ya bakar. Elini kurtarıp
kapıyı çarpar, evden çıkar.

(kapı çarpılmasıyla geçiş)

Sahne – 10

Deniz bahçenin bankında tek başına oturuyordur


Burçin arkadaşlarının yanından ayrılıp Deniz’in yanına oturur.

Sessizlik

Burçin Deniz’e bakar, Deniz ise yere.


Burçin bakışlarını Deniz’in baktığı yere sabitler ve kendi
yazdığı yazılardan bir alıntı yapar.

Burçin: “Bakışlar arasında o çipil çipil gözlerini kocaman açan


kız, yine esas oğlanın yanına geldi. Oğlan yine sessiz. Acaba
bitmek bilmeyen kelime orucu mu tutuyor?”

Deniz Burçin’e bakar ve dudak kenarından gülümser.

Deniz: Yaptın yine yapacağını şair kız.

Burçin: (buruk bir gülümsemeyle) kütüphane?

Deniz olumlu anlamda kafa sallar.


Sahne – 11

Kütüphanede oturuyorlardır.

Deniz: Canını sıkan bir şey mi var Burçin? Bugün neşesizsin.

Burçin: Ben mi? (dalgaya vurur ve suratında yalandan bir


gülümseme belirir.) Yok canım, bir şeyim yok benim. Asıl
senin neyin var çipil göz

Deniz: Benim bir şeyim yok, her zamanki halim.

Burçin: O da doğru ya. (Deniz’in önündeki kitaba bakar.) Bana


bu kitaptan bir mektup okumak ister misin?

Deniz: (Hafif panikler) Tabii, isterim.

Ümit Yaşar Oğuzcan – Aşka Dair Nesirler, on beşinci mektubu


okumaya başlar.

Dış ses olarak Deniz mektup okur


-Ekranda Burçin ve Deniz’in görüntüleri-

Burçin: Çok güzelmiş.

Deniz: Öyledir.

Burçin: (iç çeker) Bazen sen de gitmek istiyor musun?

Deniz: Nereden?
Burçin: Bilmem, illa bir yerden olması gerekmiyor. Birinden de
olabilir mesela.

Deniz: Kimden gitmek istiyorsun Buçin?


Burçin hafifçe sırıtır
Burçin: Hile yapıyorsun. Ben sordum ilk.

Deniz: (iç çeker, kelimelerini seçmek için düşünür.) Üşüdüğüm


yerlerden gitmek isterim.

Burçin: …ve üşüdüğün insanlardan da

Deniz: (onaylar gibi tekrar eder) ve üşüdüğüm insanlardan da.


Seni yanındayken yalnız bırakan insanlardan ve üşüdüğün
yerlerden gitmen gerekir.

Burçin ve Deniz aynı anda;

Burçin: Biliyorum.
Deniz: Biliyorsun.
Sahne – 12 (ara sahne)

Sahne – 8’in devamı

Burçin hala bir yere yürüyordur.


Yüzünde telaşlı, kaygılı bir ifade vardır.
Görüntüler hızlı bir şekilde aktarılıyordur

Arkaplanda Rehber – Sorgu çalıyordur.

Siyah ekran.

Sahne – 13

Burçin eve girer


Dış kapıdan çekim
Babası sorular sorar, Burçin geçiştirir.

Odasında tavana bakarak düşünür


Aklından Deniz’in söylediği cümleyi geçirir.

“Seni yanındayken yalnız bırakan insanlardan ve üşüdüğün


yerlerden gitmen gerekir.”

Kapı aralığından salonda oturan babasına bakar


Sagopa – 24

“Acımasızca geçip giden zamandan geriye kalan sadece


yalnızlıklarımız.”

Şarkı eşliğinde
Mustafa’nıın görüntüleri
Odasındaki mutlu olduğu fotoğraflar
Bulanık yürüme görüntüleri
Küçük Burçin görüntüleri

Deniz’in odasında düşünme görüntüleri


Eski Burçin Deniz sahneleri

Siyah ekran

Sahne – 14

-Yürüme sahnelerinin başı-

Burçin sabah erken kalkıp masasına oturur.


Bir not yazmaya başlar

Çantasını alıp evden çıkar

Yürümeye başlar

Yürüme görüntüleri gösterilirken Burçin dış ses notu okumaya


başlar

Burçin dış ses:


Bazen hayat çok kötü gidiyor ve ben onu nasıl anlatacağımı
bilmiyorum. Baba, keşke emir kipini biraz kendinde de
kullanabilsen ve emir vermeyi kessen. Keşke yüzündeki o
duvarı bana karşı indirsen ve gerçek seni tanımama izin
versen. Keşke biraz sevgi görsen baba. Belki duvarlarında
çiçekler açardı ve 7 yaşındaki Burçin’in anne yokluğundan
hızla kaçarken tosladığı duvarda sevilmeye değecek parçalar
olurdu.

Küçüktüm. Ne kocaman dünyalar hayal ediyodum kendime.


Ne kocaman zaferleri elde ediyodum küçücük ellerimle.
Annem küçücük oyuncak zaferlerimi elimden alıp kendiyle
beraber bir ipe astığında 7 yaşımdaydım. Pembe dünyamın
rengi değişivermişti birden. Gökyüzü bir daha aynı bulutlara
sahip olamadı. Ben aynı bakamadım hiçbir şeye. Annemin
arkada bıraktıklarıyla yarattığı boşluğu doldurmaya çalıştım
hep. Başka hayatlara, başka yazarların kalemlerine kaçtım.
Onlar yaşadılar, ben okudum. Onlar bir kadını sevdiler, ben o
kadına uzaktan imrendim. Bir gün ruhu şiir olan bir adamın
beni seveceği aklımın ucundan geçmezdi. Bir gün hikayemin
birileri tarafından görüleceği de öyle.

Deniz dış ses:


İçime kapanık bir çocuktum hep. Kendimce şiirler okumayı,
şarkılar yazmayı çok severdim. Kimseyi almazdım
yalnızlığıma. Kimseyle paylaşmazdım onu. Özdemir Asaf gibi
düşünenlerdendim ben de. Yalnızlık paylaşılmazdı, paylaşılırsa
yalnızlık olmazdı. Ta ki Burçin’le tanışana kadar. O bana bir
insanla iletişim kurmak için illa cümleler kurmana gerek
olmadığını öğretti. Onunla susabildim. Bu cümleler kurmaktan
daha anlamlıydı. Bir gün ruhu şiir olan bir kadını bir şair gibi
seveceğim aklıma gelmezdi. O kadar küçük detaylar vardı ki
onun hayatında. O bile fark ettiğimi bilmiyordu ama çok
dikkatli izliyordum onu. Sürekli çokoprens yerdi. Annesi
küçükken ona hep çokoprens aldığı için. Sürekli beyaz atkısını
takardı. O atkı annesinden kalan son kıyafet olduğu için. Stres
olunca sürekli baş parmağındaki yüzükle oynardı. İçindeki
yara almış o çocuğun eline sürekli şeker verirdi. Onu saklardı
diğer insanlar. Ben görürdüm ama. Babasına çok kırgındı her
zaman. Hiçbir zaman acı çekmeyi tercih etmez, onun yerine
kendini bastırmayı tercih ederdi. Bir gün patlayacağından,
taşacağından ve güçlü gelemeyeceğinden korkardım hep, öyle
de oldu.
- Deniz Burçin’in mezarının başındadır. -

Burçin dış ses:


Bu, birikmişliğin hikayesi. En siyah yanlarımızı nasıl da
maskelediğimizin, o maskelerin nasıl da ruhumuzu
öldürdüğünün hikayesi. Bu sadece benim hikayem değil. Bu
benimle birlikte duyulmaya ihtiyacı olan bütün bastırılmış
ruhların hikayesi. Umarım bir gün bir sokak hayvanının başını
okşamayacak kadar körelmezsiniz. Yağmurda oradan oraya
koşturan insanlar birbirlerinin yüzlerine bakmazlar. Siz benim
yerime ıslanmayı tercih edin. Benim yerime bir şiiri ruhunuzla
okumayı deneyin. Benim yerime dolaşın şehrinizin
sokaklarında. Benim yerime aşık olduğunuz insana sıkı sıkı
sarılın. Yalnızlığınızı, Ruhunuzu kaybetmeyin. Ve en önemlisi
de, yalnızlığınızla mutlu olmayı, yalnızken bu durumu
yadırgamamayı öğrenin. Gökyüzüne bakın, bakışları arasında
çipil çipil gözlerini kocaman açan kız, oradan sizi izliyor
olacak. Ve evet, en çok seni esas oğlan. Hoşça kal…

Kapanış
Mustafa Burçin’in mezarında başında dik bir şekilde
duruyordur

Yavaşça dizlerinin üzerine çöker,

“Dizlerini bu şekilde çökmeni istemedim kızım.”

You might also like