You are on page 1of 52

,

icindekiler

Bela Lugosi, Cadi Avinin Kurbani Miydl?. .1


Diabolus In Machina 2
Özlem Özkal

Korku Sinemasinda Film Müzigi: 40'11 Yillar 6


Sadi Konuralp

Vampir Dosyasi 4: Çizgi Romanlar, Çizgi Filmler ve Digerleri 12


Kaya Özkaracalar

Blair Cadisi Projesi 20


Eklektik Prenses Xena 28
Selin Özgüzer

Bikiniler Fora, Siyah Jartiyer Günlügü ve Daha Neler Neler 31


Julian Grainger (çev: Orhun Yakin)

Spagettiler'in Kötü Adamina Ne Oldu? AI Mulock 34


Cenk Kiral

Barthes'in Punctum'u, Bram Stoker'in Dracu/as/ ve Arrabal'in Ben'i ... 36


Savas Arslan

Bir Çirkin Adam: Yilmaz Güney 40


ilker Mutlu

Yesilçam'dan Iki Ses: Mine Soley ve Selda Alkor 44


röportaj: Dilek Kaya

Askimi Çerçeveledim, Basucuma Koydum .49


Nazli Eda Noyan

Bizim Patika özel sayisi B. Patika Sahibi: Doruk AS adina Niyazi Koçak Yaziisleri Md.:Zeki Yaramaz

GECEYARiSi SINEMASi Kis 2000


Genel Yayin Koordinatörü: Kaya Özkaracalar
Kapak Fotografi: Orhan Anafarta, Murat Gürzumar
Kapak ve Sayfa Tasarimi ve D~.zenlem.esi:Orhan Anafarta
Logo ve Sayfa Gridi Tasarimi: Ozlem Ozkal
Bilgisayar Laboratuar Sefi j Teknik Danismanlik ve Destek j Web Design: Cemil Gülyüz
Redaksiyon: çetin Sarikartal ve Savas Arslan
Bu dergide yeralan yazilar, önceden izin alinarak kullanilabilir.

Web Adresi: http://www.geocities.comjparisjtowerj3920


E-posta:
Kaya Özkaracalar: ozkaraca@bilkent.edu.tr Orhan Anafarta: anafarta@bilkent.edu.tr
Savas Arslan: arsavas@bilkent.edu.tr Sadi Konuralp: konuralp@science.ankara.edu.tr
Orhun Yakin: ayakin@bir.nettr Cenk Kiral: ckiral@superonline.com
Julian Grainger: julian.grainger@bli.org.uk

Tesekkür: Aydin Ramazanoglu, Begüm Bengi, Özcan Akar


yoksa bela lugosi
cadi avinin kurbani miydi?
uYuva ... Benim yuvam yok! Avlanan, hakir
görülen bir hayvan gibi yasiyorum. U

Holywood'un ilk Draeula uyarlama-


sinda (1931) basrolü oynayan Macar
asilli oyuncu Bela Lugosi, 1930'lu ve
40'li yillarda irili ufakli çesitli stüd-
yolann çektigi çok sayida baska korku
filminde oynamasina karsin 1948'deki
Abbott and Costello Meet Frankenstein'dan
(Abbott ve Costello Frankenstein'le
Karsilasiyor) sonra bir daha büyük
stüdyolardan rol alamamish. Lugosi,
yasaminin son yillarinda ancak çok
düsük bütçelerle çalisan bagimsiz
sinemaci Ed Wood'un filmlerinde rol
bulabilecekti.
Büyük stüdyolarm 1950'li yillarda
Lugosi'ye rol vermemesinin ardinda
siyasi nedenlerin de yahp yatmadigi si' yi, Orson Welles ve Charlie Chap-
sorusu, ünlü oyuncunun geçen yil lin' le birlikte, Komünistlikle suçladi.
yayinlanan biyografisinde gündeme Buna karsin Lugosi, sinemadan firsat
getirildi. buldukça siyasi faaliyetlerine zaman
Macaristan oyuncular sendikasinin ayirmayi sürdürdü, 1945'te bir sendi-
kurucu liderlerinden olan ve gösteri- kacinin sinirdisi edilmesi karanna karsi
lerde atesli konusmalar yapmasiyla yürütülen kampanyayi destekledi.
taninan Lugosi, 1919 Macar devriminin Lugosi'yi "radikal soleu" olmakla suç-
bashrilip bu ülkede fasist bir yönetim layan bir Macar gazetesindeki 1949
kurulmasi üzerine ülkesini gizlice tarihli bir makale, ABD' de anti-komü-
terkederek ABD 'ye yerlesmis bir siyasi nist sorusturmalari yürüten komiteye
mülteciydi. Gerçek mi ya da Lugosi kanit olarak sunuldu. Komiteye ifade
etrafinda yaratilan efsanenin bir parçasi veren üçü Macar göçmeni dört kisi de
mi bilinmez ama ülke disina bir saman Lugosi'yi komünistlikle suçladilar.
arabasina gizlenerek çikhgi söylenir. Lugosi, 1951'de komite baskanina
Lugosi, Komünist degildi ve Maca- gönderdigi yazili beyanatta Komünist
ristan'daki baska bir sosyalist gruba olmadigini söyleyerek kendisini "liberal
yakindi ama ülkesindeki kisa ömürlü demokrat" olarak tanimladi. Ama çok
Komünist rejimle iyi iliskiler içinde sayida sinernaciyi Holywood'un disina
olmustu. ABD' deki Macar göçmen- iten su ünlü gayri-resmi 'kara listeye'
lerinin2'nci Dünya Savasi' nda Nazilere girmis oldugunu tahmin etmek için
karsi savasimi desteklemek amaciyla görülüyor ki çok neden var.
1943'te kurduklari Macar Amerika- Bunlarin isiginda Lugosi 'nin,
lilarin Demokrasi Konseyi adli örgütün Wood'un yönettigi Bride of the Monster
onursal baskanligini yaph; bu örgütün, (1954)filminden yukarida verilen pasaji
ABD Komünist Partisi'nin güdümünde nasil göz yasarhci bir içtenlik ve inan-
oldugu kabul ediliyordu. 1944'te New

i
dincilikla söyledigi daha bir anlasilir
York Daily News gazetesi, Bela Lugo- oluyor.
diabolus
in ma ch ina Özlem Özkal

X-Files'in (Gizli Dosyalar) 'Ghost in the imalat hatasindan çok, insana bizzat
Machine' (Makine'daki Hayalet) bölü- teknolojinin dogasinin kötü oldugunu
münün sonunda ekibin gizli danismani düsündürten kaniksanmis bir arketip
Deep Throat çikagelir ve Molder'a sunu sunar. 'Makine'deki Hayalet' bölümü-
ögütler: nün senaristleri de kendilerine verilen
-"Sen yine de teknolojiye inanmaya konunun basmakalipligindan yaki-
devam et". Molder sorar: n~rken, bu alisildik temanin disinda bir
-"Yapay Zeka'ya n'oldu?" sey yapmanin zorlugunu vurgu-
-"Brad'in virüsü yaman çikti. O arhk lamaktadirlar. Nitekim, Yapay Zeka,
ölü." gerek devrelerine virüs zerkedildigi
Bahsi geçen Yapay Zeka, dizide son sahnedeki can çekismesiyle, ge-
Brad Wilczek adli bilgisayar mühen- rekse genel cinai tutumuyla 2001: A
disinin tasarladigi merkezi isletim Space Odyssey'in (2001 Uzay Macerasi)
sistemidir. Adaptif iletisim agina sahip ana bilgisayari Ha12000'i fazlasiyla
olan, yani ögrenebilen bu Yapay Zeka, çagristirmakta. Scully'i parçalamaya
yeteneklerine cinayeti de ekleyip niyetlenen, Yapay Zeka'nin yönlen-
Eurisko Yönetim Binasinibirbirine dirdigi <'i;~vpervanelerse sanki Death
katliktan sonra Wilczek'in yine kendi Ship'in (Olüm Gemisi, 1980) yeniden
yazdigi bir virüsle devre disi birakilmis hortlamis çarklari.
ya da dizideki deyimiyle öldürülmüs- Söz konusu filme adini veren Ölüm
tür. Gemisi, okyanusta basibos dolasarak
Peki, nasil bir seydir bu "o arhk diger gemilere çarpan ve üzerine çikan
Pek çok bilim- ölü" hali? Bir bitkiden daha cansiz, kazazedeleri bir bir katleden eski bir
kurgujkorku sadece isleve endeksli, üstelik günlük Nazi iskence gemisidir. Muslukla-
hayatin içinde tanidik bir yere ko- nndan bogulasiya kan akan, vinçleriyle
anlatismda numlanan makineler neden ölen ve kafa uçuran, makine dairesindeki çark-
teknolojik aygitlar ç;ldürebilen bir kisilige bürünürler? lariyla insan ögüten bu geminin
insan irkini tehdit Isini yapmasi yeterli olabilecekken, öldürme güdüsü Nazilerle ilgiliymis
teknolojinin 'o' denilen 3. tekil sahis gibi görünse de, benzerbir dürtünün
eden 'kötü' ~imligine neden ihtiyaci vardir? tekrar tekrar baska anlahlarin modern
rolündedir. Onemlisi, bu kimlik neden basitçe kö- teknoloji ürünü kahramanl~~a orta-
tüdür? ya çikhgini görmek mümkün. Omegin,
Süphesiz X-Files'daki Yapay Zeka sahibine karsi anlasilmaz bir tutku
suça egilimli makinelerin ne ilki ne de besleyen, bu ugurda bir dizi cinayet
sonuncusudur. Asimov'un robot yasa- isledikten sonra kiskançlikla sahibini
larina inat pek çok bilimkurgulkorku de gözden çikaran Christine'le (1983)
anlahsinda teknolojik aygitlar insan teknolojinin kötülük dolu dogasi bu
irkini tehdit eden 'kötü' rolündedir. kez hirçin, kirmizi bir spor arabada
Katil asansörlerden cani pervanelere, beden bulur.
yok edici virüslerden takintili bil- Bas 'kötü' rolünü üstlenen teknoloji
gisayarlara sirfkötü olmak için kötü bir baska seferinde de karanlik bir
oldugu izlenimini veren aygitlar çamasirhanede sikma/ütüleme için

i
teknolojiyi içler ürpertici bir bedene kullanilan bir Mengene (The Mangler,
büründürür. Bu seri üretim katiller, 1995)olarak ortaya çikar. Bu filmde her
ne kadar Robert Englund rolü çalmaya
çalissa da, hantal ve istahli bir demir
yiginini andiran ve dev silindirIerin
döndügü agziyla zavalli çamasirci
kadinlari kapan mengenenin kendisi
yabana atilir bir tiplerne degiL.
Mengene gibi mekanik canavar-
larin yamsira, teknolojinin kötü yüzü
kendini sik sik elektronik ortamda da
gösterir. Akilda kalan örneklerden biri
olan Poltergeist' ta (Kötü Ruh, 1982) her
oturma odasinda bulunabilecek siradan
bir televizyonun evin küçük kizini
kaptigina tamk oluruz. Poltergeist'te
cehenneme açilan kapi görünümün-
deki televizyonun bir baska benzeri ise
Shocker'da (1989) ortaya çikar. Bu kez
ekramn ardinda idam edilmis bir cani Poltergeist
lenmesi, gündelik teknoloji kusatma-
beklemektedir. Elektrikli sandalyeden sinin içinden bakarak çagdas teknofobi
sonra akil almaz bir hokus pokusla hastaliginin bir semptomu olarak
sehrin elektrik sistemine karisan bu okunabilmektedir. Teknolojiyi 'öte'ye
cani, varligim ve kanli cinayetlerini bu itmekte- azimli bu günlük tedirginlik,
yolla sürdürür ve televizyondan çika- en azindan teknolojinin korkulasi bir
rak insanlara musallat olur. Teknolo- seyoldugunu açiklayarak bir kaçis
jinin sunumu açisindan bakildiginda, kapisi aralar. Ancak, belirtilere televiz-
her iki filmde de medya elestirisiyle yon, sinema gibi teknolojinin sinir
karisik benzer mesajlarin oldugui uçlarindan tamk olduktan sonra an-
görülebilir: Teknolojiye, özellikle size latilara lezzetini veren tedirginligi
en yakinda duranina karsi tetikte olun; sadece günün sartlarina baglamak çok
size musallat olmasini istemiyorsamz, ta inandirici olmamaktadir. Her ne
en iyisi evdeki tüm fisleri prizden çekin. kadar teknofobinin tamamen asilsiz
Farkli olarak, bu filmler çagdas ele s- oldugu iddia edilemezse de, herseyin
tirilere yakisir biçimde teknolojiyi tek Blade Runner'la (Biçak Sirti) baslamadigi
basina kötülük eden bir kisilik olarak bir gerçek. Esrarengiz, hatta tekinsiz
degil, kötü ellerde tehlikeli olabilecek denebilecek yam, teknolojinin adinin
bir araci gibi sunmaktadir. Tam da bu anildigi zamandan beri ustaca karanlik-
noktada teknolojiyi örten kötülügün ta kalan yarimküresinde barinmaktadir
peçesi aralanmakta ve teknolojiyle ona aslinda.
atfedilen ugursuz dogasi arasindaki Eski Yunan'da kelimenin kaynagi Gidecek o kadar
iliski biraz daha netlesmektedir. Kötü olarak gösterilen techne kabaca üretime yer varken hayalet
Ruh adindan da hemen anlasilabilecegi yönelik becerileri isaret etmekle birlikte,
gibi, aslinda kötü olan teknoloji de- zanaatkar ocaklarinin atesini temsil makinanin içinde
gildir; onu emellerine alet eden bir kötü eden Hephaestus'un ve sekil degistirip, ne aramaktadir,
ruh, makinaya saklanmis bir hayalet gaipten haberler verebilen Proteus'un
. vardir. Yine de bu varsayim, gidebilecek büyücülügünü de anlatmakta kullaml-
neden ve ne
o kadar yer dururken hayaletin ma- mistir (1). Herkeste olmayan bilgi ve zaman oraya
kinanin içinde ne aradigini, neden ve ustaligin kullanilmasinin söz konusu
ne za~an oraya saklandigini açik- oldugu technede, her zanaatkar kendi saklanm istir?
lamaz. Izleyiciyi o ya da bu aygitta ki- mesleginin incelikleriyle donanmistir.
silestirilen, 'kötü yüzlü' bir teknolojiyle Bu açidan, tipki büyücünün isi geregi
basbasa birakir. gizli bilesimler, oranlar, formüller
Hazir basbasa kalmisken bir adim kullanmasi gibi bir ayakkabi ustasinin
daha atip yüzlesmeyi denersek, ilk da deriyi islemek, form vermek, boya-
olarak teknolojinin günlük pratiginin mak, vs. ile ilgili kullandigi meslek
önerdigi bir bakis a.çisinin durusu sirlan vardir. Bu techneye iliskin olarak,
belirledigi görülebilir. Oyle ki, teknoloji en azindan kullanicinin aklinin pek
denilen soyut sistemin gözle görülür, ermedigi hünerlerin gösterildigi bir
elle tutulur bir bedende, o bedenin içine saha yaratir. Zanaatkann kimi zaman

i
hapsolmus ugursuz bir ruhla sekil- ustasindan, kimi zaman uzun deney-
lerle, kimi zamanda tamamen sans eseri Aristotle'a göre mekanik, bu
edindigi bilgi ve hünerler, kullananin yönüyle retorige benzer; çünkü söz
takdir etmekle birlikte tamamini söyleme ya da hitabet sanati diye de
kavrayamadigi bir ürün olarak ortaya anilan retorik, iki tezden zayif olani
dökülür. Geçirilen üretim süreci, bilinen güçlü olana çevirme sanatidir (3).
dogal fizik kurallarina (physis) dayan- Ustelik, (Aristotle böyle düsünmese
digi gibi, rastlantilarla (tyehe) da de) retorikle de en az makinalar kadar
örülmüstür. Dolayisiyla sadece kulla- karmasik, akil bulandirici ve gücü
nici için degil, kimi zaman üreten için insani tedirgin edebilecek bir hüner
de anlasilmazliklarla doludur. Sonucu, sergilenebilir. Bir an içinAristophanes'in
yani ortaya çikan ürünü ya da etkiyi Bulutlar oyununa kulak kabartirsak,
avantaja çevirmekle birlikte, onu ortaya asagidaki diyalog bu konuda fikir ver-
çikaran nedenleri, üstelik hepsi apaçik meye yetecektir:
ortada durdugu halde kavrayamamak,
Amynias: Bana bak, eger geçici olarak
eylemi daha da çetrefilli kilar ve dogal
para sikinhn varsa, o zaman bari faizini
olarak beraberinde süphe ve tedir- ver bana.
ginligi de körükler.
Bu süphenin boyutlari, 'makine' Strepsiades: Faiz? Allah'in belasi faiz
kavraminda daha da belirginlesir. çogu de ne?
Geminin kez tek basina teknolojiyi de simge-
leyebilen makina kelimesinin asli olan Arnynias: Faiz, anaparanin zaman
yanlarindaki iki meehane, insani sikistigi durumdan içinde kendini çogaltmasindan baska
kurtarmaya yarayan oyun (hile) ya da birsey degildir. Azar azar, gün be gün,
yuvarlak karaitlYi ve ay be ay, faiz isler ve anapara büyür.
çare anlamina gelmektedir (2). Benzer
bunu farkettikten olarak, Aristotle mekanigi tanimlarken Strepsiades: Züppe. Yani sana göre
sonra birden 'küçük olanin büyük olana .~ükme- simdi okyanusta geçen yildan daha
debilmesi' deyimini kullanir. Ornegin, fazla su var öyle mi?
canlanan devasa kaldiraç gibi basit bir makineyle uy-
gulanan güç katlanir ve çiplak elle Amynias: Fakat, tabii ki, hayir.
yüzü görünce Okyanuslar büyüyemez, seni aptal
üstesinden gelinerneyecek agir yükler
yaklasip arkasina kaldirilabilir. Kaldiraç gibi kolay bir adam. Bu Doga Kanunlarina aykiridir.
bakmaya örnek yerine makaralar ve çarklardan Strepsiades: O zaman sana ne demeli,
olusan biraz daha karmasik bir seni hilkat garibesi. Eger okyanus ona
yeltenmek pek sistemde ise ilk kuvvetin karisik bir akan bütün irmaklara ragmen
kolay degiL. girdap içinde katlanarak daha da büyüyemiyorsa, sen kimsin ki paranin
büyük bir güce dönüsmesi Aristotle büyümesini bekliyorsun.
için bile akil karistiricidir. Bu yüzden,
küçük olanin büyük olana hakimiyeti Tartismanin sonunda, Strepsiades ala-
tanimi, sadece makinelerin az kuvvetle cakliyi geri püskürtür, borcunu da
çok is yapmak prensibini degil, zayif ödemez; çünkü o Sokrates'in okulunda
bir adami birden bire güçlü kilan 'konusmayi' ya da kendi deyimiyle
mucizevi bir sistemi de isaret et- 'Cevap Verilemez Tartisma Sanatini'
mektedir. ögrenmistir. Böylece, Benegesserit Cadi-
lari (4) gibi dilin gücünü kullanarak
oglunun pesine taktigi alacaklilardan
kurtulmayi hesaplamaktadir. Ancak,
oyunun ilerleyen bölümünde serseri
ogul gelip, baba Strepsiades'i öldü-
resiye döver. Savunmasi ogulun da
retorigi hakkiyla ögrendiginin kamtidir:
'Yasli adamlar birer çocuk gibidir. Bu
yüzden nasil sen beni çocukken adam
etmek için dövdüysen, simdi ben de
seni iyiligin için dövmeliyim.' Durum
ortadadir, kafasi allak bullak olan
Strepsiades kaçip eski tanrisi Hermes'e
siginir ve ondan aldigi ögüdü tutarak
Sokrates'in okulunu içindekilerle bir-

i
Death Ship likte atese verir.
Sonuçta retOlik bpki makinalar gibi
zayif bir adami aklin kolay takip ede-
medigi dönemeçlerden geçirip nere-
deyse büyüsel bir dokunusla güçlü
kilar görünmektedir. Ancak, arkasinda
neyin bekledigini tahmin etmenin güç
oldugu dönemeçler dengenin her an
bozulabileceginin de habercisidir. Bu
tehditkar yan, technenIn 'mekanik sanat-
lar' gibi daha akilci bir adla amldigi
ortaçaga da yansir. Büyücüleri atese
vermenin artik bir gelenekoldugu bu
zamanda kendini Diabolus in Machina
(Makinedeki Seytan) mitine devreder.
Günümüze gelindigindeyse, her
ne kadar teknoloji artik 'uygulamali
bilim' statüsüne erismis olsa da, belki
arabalann ya: da otoyollarin hala nasil
insan öldürebildigini anlamamakla
ilgili olarak, kontrolü ele geçirmeye
Bunun gibi, gerek Christine'in Liquid Sky
hazirlanan bir kötü ruh süphesi, en
azindan makinali bilim-korku anlatilan afisinde kocaman açilmis iki araba fari-
üzerinden sürüyor görünüyor. Özel- m gerek Poltergeist'in afisinde karsidan
likle yazinin basinda adi geçen Christine bakan televizyon ekranini, gerekse
ve Mengene'nin alevler içinde geçen Death Ship'in afisinde geminin yanlarin-
gösterisli finalleriyse adeta kontrolden daki iki yuvarlak karaltiyi ve bunu fark
çikmis teknolojiyi sagaltmak umudu ettikten sonra birden canlanan devasa
tasiyan seytan savma törenleri. 'Dia- yüzü görünce önünden kaçip gitmek
bolus in Machina' efsanesi bu tür ani ati- dururken, yaklasip arkasina bakmaya
larla kendine devam edecek bedenler yeltenmek pek kolay bir is degildir.
bulurken, teknolojinin bu yolla kisi- Teknolojinin 'yüzü', onun yanina
lestirilmesi sonucunda ona ait bir 'yüz' kimseyi yaklastirmadigi gibi, onun
sekilleniyor ortada. Teknolojiye bir 'yüz öldürebilen ve ölebilen bir bedeni olma-
biçilmesiyse' zaten uzakta ve korkutucu sini da dogal kilar. Ancak, ölebilen bir Ölebilen bir
bir kavrami daha da tehdit edici bir teknolojinin artik pek is görmeyecegi teknolojinin artik
uzakliga yerlestiriyor. Çünkü 'yüz'ün açikken, acaba hala ona inanmaya
kendisi 'iki kara deligin bakam yutmak devam etmekte bir fayda var midir? pek bir is
i
için bekledigi' geri püskürtücü, kovucu
Notlar.
göremeyecegi
bir sistem (5). Araya sikismis bir filinIn, (1) Jean Pierre Yernant. Myth and Tliought Among acikken, acaba
araya sikismis bir bölümünde, -Liquid the Greeks. 1965. Londra: Routledge & Regan Paul,
Sky'da (1983), bu sistemin nasil kendini 1983. hala ona inanmaya
i (2) Schadewaldt, Wolfgang. "The Concepts of Nature
fark bile ettirmeden çalistigim görmek
and Technique According to the Greeks." Research
devam etmekte bir
mümkün. Filmde, Liquid Sky (eroin) in Philosophy and Technologi}.Ed. Paul T. Durbin. cilt
satiasi olan kadin, bu kiymetli maddeyi 2. Greenwich, Connecticut: JAI Press Ine., 1979. 159- fayda var mi?
i 171.
gizlemek için salor.iunda asili duran bir
(3) Aristotle. The Art of Rhetoric. Trans. H.C. Lawson-
maskeyi kullanir. Uzerinde iki göz deli- Tanered. London: Penguin Books, 1991. Ayrica, J. P.
ginin oldugu, beyaz, hatlari silik yüz, Vamant'da Aristotle'in mekanik ve retorigi nasil
\ neonlarla aydinlatilmasina ve odamn iliskilendirdigini yukarida belirtilen kitabinda
orta yerinde durmasina ragmen evde açiklamaktadir.
(4) Benegesserit Cadilari, Frank Herbert'in Dime
eroin arayan hiçbir müptelamn ilisip romaninda boy gösteren, kadinlardan olusan bir
kurcalamadigi bir nesnedir. Kameranin
i israrla baktigi ve buna karsilik israrla
kavimdir. Aristophanes'le görünür hiçbir ilgileri
yoktur; ancak, dili ve sesi kullanarak
karsilarindakine istediklerini yaptirabilmeleri ve bu
odaya, gelip gidene bakan 'yüz'ün yüzden saygi ve korku duyulan bir grup olmalari,
arkasinda Liquid Sky o kadar emniyette- gelecekte de (muhtemelen yöntemleri daha
dir ki, film bittiginde bile hala oradadir. gelistirilmis olarak) retorik kullanildigini akla
'Yüz' film boyunca herseyin tam orta- getirmektedir.
(5) G. Deleuze & F. Guattari. A Thousaiid Plateaus:
sinda, adeta alayeder gibi sakin bekler Capita/ism & Schizophreiiia. Trans. Brian Massumi.
ve o yakinligina ragmen Liquid Sky'in Minneapolis: University of Minnesota Press, 1987.
yamna kimseyi yanastirmaz. Bu konuda bkz. 'Faciillity' bölümü, (7. Bl, 167-191).
masinda

40111 yillar ... Sadi Konuralp

yeni sahipleri n idaresi alhnda korku


filmleri yerine müzikaller, komediler
ve B-türü aksiyon filmlerine agirlik
vermeyi tercih etti. Böylece, yukarida
açiklanan nedenlerden ötürü, 1936'dan
itibaren ne Universal ne de bir baska
film sirketince korku filmleri çekilir
oldu. Hatta eski korku filmleri bile
unuhildu.
Ancak, 1938yilinda Hollywood' da
Emil Ulmann adli bir sinema isletme-
cisi, unutulmaya yüz tutmus Draeula,
Frankenstein ve The Son of Kong film-
Lugosi ve Karlolf
Son of Frankenstein'da
Universal film sirketinin Draeula ve lerini çok düsük bir fiyata kiralayarak,
Frankensteiii ile basladigi korku filmleri sinemasinda üç film birden seklinde
serisi, 30'lu yillarin ilk yarisinda ol- gösterime soktu. Bu gösterime karsi
dukça iyi hasilat yapmisti. Ne var ki, ilginin iyi olmasi, tabii Universal ya-
1935'den itibaren bu durum tersine pimcilarinin gözlerinden kaçmadi.
döndü. Ingiltere' de, özellikle The Raven Universal sirketi, Dracula ve Fran-
filminden ötürü, korku filmlerine karsi kenstein filmlerini yurt içinde iki film
hosnutsuzluklar baslamis ve Ingiliz birden seklinde gösterime sokarak, bir
sansür kurulu British Board of Film sekilde durumu yoklamak istedi. Sonuç
Eski korku filmleri
Censors, sansürde gerekli düzenlerne- çok iyiydi. Hatta kimi sehirlerde elde
1938'de üç film lerin yapilmasi amaciyla, korku film- edilen hasilat, ilk gösterimdekilerden
birden seklinde lerinin ithalatini belirlenmeyen bir bile daha iyiydi.
zamana dek durdurmustu. Yurtdisi Bu deneme dolayisiyla, yeni yö-
yeniden gösterime pazarinin %40'illi saglayan Ingiltere'nin netim alhndaki Universal sirketi, film
sokulduklarinda korku filmlerine karsi bu boykotu, politikasini degistirerek korku filmleri
Amerika'li yapimcilarin, pazarlama yapimina tekrar el ath. Böylece, Uni-
büyük ilgi gördüler. sansi azalan bu filmlere yahrim yap- versaYin korku filmleri serisinin ikinci
Böylece Universal malarini engelleyecek derecede etkili dönemi 1939 yilinda Son of Frankenstein
korku filmleri olmustu. ile baslamis oluyordu. Otuzlu yillarin
Üstelik o günlerde ekonomik kriz bu son yilinda çekilen korku filmleri,
yapimlna tekrar el hüküm sürüyordu. Böyle bir ortamda büyük bütçeli filmler sinifina, daha
atti. Cari Laemmle, Jr.'un asiri masraf dogrusu A-türü filmlere girmekteydi.
gerektiren projelere el atmasi ve bun- Örnegin Rowland V.Lee yönetimli Son
dan ötürü sirketin büyük borçlara of Frankenstein' da canavar rolündeki
girmesi yüzünden, baba CarI Laemmle, Boris KarloWun yani sira Bela Lugosi,
1936 yilinda sirketini 5.5 milyon dolara Basil Rathbone, Lionel Atwill gibi baska
Standard Capitol Corporation'a satmak ünlü oyuncular da bulunmaktaydi ve
zorunda kalmisti. Universal sirketi, ayrica Jack Otterson tarafindan ha-
zirlanan setler, serinin ilk iki filmindeki müzisyenlerden almis bir besteciydi.
setleri aratmiyordu. Ancak, 1940yilinda 1929'da Almanya'nin UFA film sirke-
dünya, savasi yasiyordu. Dünyanin tinde çalismaya baslamis ve Nazilerin
hemen her yerinde yavas yavas ke- iktidara gelmesiyle ülkeyi terk edip
merleri sikma politikasi uygulanmaya Amerika'ya göçmüstü. 1937'de Uni-
baslamisti. Hollywood da bu politikaya versal sirketinin müzik dairesinde ise
uyanlardandi. Hele 1941'de Ameri- giren Salter, bmada 25 yila yakin bir
ka'nin savasa girmesiyle, Hollywood, süre kadrolu besteci olarak çalisti. Skin-
elindeki elemanlarinin çogunu cepheye ner ile ortak çalismalari 40'li yillarin
göndermek zorunda kalmisti. Oysaki ortalarina kadar uzanir. Daha sonraki
halk, savasin bunalimindan kmtulmak yillarda ise, müzik dairelerinin yük-
amaciyla sinemalara daha çok gider selme politikasi geregi, tek baslarina
olmustu. Hollywood bu durumda daha film.müzigi bestelemislerdir.
düsük bütçeli filmler üretmek yolunu Ister korku, ister baska film tür-
seçti. Dolayisiyla, 1939'u saymazsak,
Universal'in ikinci dönemine ait korku
filmlerini (The Phantom of the Opera, The
Picture of Dorian Gray gibi birkaç istisna
disinda) B-türü filmler olusturmaktadir.
Korku filmlerinin B-türü filmler
olarak görülmesi, müzikleri de etki-
lemistir. Film stüdyolarinin müzik dai-
releri, filmin A- ya da B-türü olmasina
göre, müzik hazirlama islemlerinde
farkli farkli yöntemler kullanirlardi.
Yüksek bütçeli filmler için tek besteci
görevlendirilirken, düsük bütçeli
filmlerde müzik hazirlama isi iki, üç
ve hatta kimi zaman alti besteciden
Hans J. Salter,
olusan gruplara verilmekteydi (Müzik lerinde olsun, bu ikili, Universal'in Frank Skinner
daireleri konusunda daha ayrintili bilgi kirkli yillarina ait pek çok filmine
için, 25. Kare'nin 26. sayisindaki "Sesli müzik hazirlamistir. Bunun disinda
Filmlerde Müzik (2. Bölüm)" yazisi Salter, 1950'li yillarin canavarli bilim-
önerilir). kmgu filmlerinin müziklerine de Imza-
Iste, kirkh yillarin Universal yapimi sini atmistir. Ilginçtir ki, her tür filme
korku filmlerindeki müzikler de iki müzik yazmasina karsin, Hans J. Salter,
kisiden olusan bir grup tarafindan 0- genelde korku filmlerinin vazgeçilmez Genelde Skinner
lusturuluyordu. Bu besteciler Frank bestecisi olarak bilinir. Aslinda, film melodileri
Skinner ile Hans J. Salter idi. Genelde türüne göre bestecileri siniflandirmak
Skinner melodileri besteliyor, Salter ise hatali bir islem sayilabilir çünkü bir besteliyor, Salter
bunlarin orkestrasyonu ile ugrasiyordu. film müzigi bestecisi g~nelde hemen ise bunlarin
Tabü bu ortaklik basit bir besteci-orkes- her tür filmde çalisir. (Ornegin Henry orkestrasyonu ile
tratör iliskisi degildi. Yeri geldiginde Mancini, günümüzde Pembe Panter
digeri de beste yapiyordu ama her temasinin ve Blake Edwards güldürü- ugrasiyordu.
durumda müzigin ses rengi Salter' e lerinin bestecisi olarak bilinir ama bu
aitti. Bundan dolayi, 40'li yillara ait onun baska tarz filmlere müzik yapa-
korku filmlerinin müziklerinde Hans mayacagi anlamina gelmez. Mancini,
Salter'in özel bir yeri vardir. 1950'li yillarda Universal film sirketin-
Frank Skinner'in müzik geçmisi de kadrolu beste ci olarak çalisirken,
dans müzigi orkestralarina dayaliydJ. Salter'le birlikte, aralarinda Creature
1939'dan 1967'ye kadar sayisiz filme From The Black Lagoon olmak üzere,
müzik bestelemistir. Bunun disinda, birçok bilim-kmgu filmine müzik hazir-
film müzigi tekniklerini anlatan Under- lamistir. Ayni sekilde Audrey Hep-
score adli bir eseri bulunmaktadir. Viya- bum'un oynadigi gerilim filmi Wait
na dogumlu Salter ise müzik ögrenimi- Until Dark (1967) ile Tobe Hooper'in
ni Alban Berg, Franz Schreker gibi ünlü


bir uzay vampir filmi olan Lifeforce'un
(1985) müzik skorlari da Mancini'ye Sunset Boulevard müzikalinin girisi bu
aittir.) Yine de, olayi sadece korku film- melodiyi ammsahr). ,
leri bazinda ele alirsak, Salter'in 40'li Koma halindeki canavarin bilimsel
yillara ait Universal yapimi korku olarak incelendigi gösterilen sahnelerde
filmlerinin müziklerine etkisi inkar Skinner, timpani yardimiyla, Franz
edilemez. Bu açidan, müziklerin hemen Waxman'in Bride of Frankenstein'da
hemen tek bir kalemden çikmasini bir yaptigi gibi, kalp atislarini müzikle
dönüm noktasi olarak kabul edebiliriz. temsil etmeye çalisir. Fakat Waxman'in
Son of Frankenstein'in müziginin tersine müzige romantik bir hava ver-
bestesi Frank Skinner'a aittir. Canavari mekten kaçinir. Bunun yerine arastir-
müzikselolarak dört notalik bir motifle mamn sabirla, itinayla ve uzun bir za-
tasvir etmis ve bu motifi, gerekli tonal man içinde yapildigini belirtmek üzere
düzenlemelerle birlikte ardarda çalmak kemanlarin ince, uzatilmis seslerinden
suretiyle, tirmams ve arh.s hisleri vere- yararlamr.
cek sekilde kullanmishr. Ozellikle Wolf The Invisible Man Returns (1940) ile
Frankenstein (Basil Rathbone) ile cana- Wolf Man (1941), Skinner ile Salter ikili-
sinin ortaklasa besteledikleri filmlerdir.
Hatta Wolf Man' de Universal'in müzik
direktörü Charles Previn'in de katkisi
bulunmaktadir. Return of the Invisible
Man için hazirlanan müzik daha çok
romantik filmlere gidecek tarzdadir.
Wolf Man'de ise, üç notalik kurtadam
motifi disinda elektro org, dolunayin
etkisini ima eder. (Dolunayetkisi di-
sinda korku filmlerindeki hipnoz, sanri
görme gibi sahneler de kirkli yillarda
elektro org tarafindan desteklenir. Böy-
lece elektro org, korku filmlerindeki
yerini saglamlastirmis oluyor.) Müzik-
lerin bazi kisimlari, Little Tough Guy
vann (Boris Karloff) laboratuvarda kar- (1938), Man Made Monster (1941),Harror
silasmalari sahnesinde bu çok belirgin- Island (1941) filmlerinden saglanmistir.
dir. Böylelikle, canavarin cüssesinin Son of Frankenstein ile Wolf Man'in
Wolf Man'de ise üç büyüklügü ve tasidigi tehlike belir- müzikleri, daha sonra Sherlock Holmes
notalik kurtadam tilmektedir. Ancak, bütün filme hakim ile Mumya serilerinde ve ayrica Tower
olan müzik temasi canavara ait olan of London (1939) gibi filmlerde de kul-
motifi disinda tema degil, filmin ikinci kötü adami lamlmistir. Bunun disinda, diger Fran-
elektro org, Ygor' a (Bela Lugosi) aIt olan temadir. kenstein filmlerinin müzik skorlarimn
Ygor filmde tahta üflemeli bir müzik bazi kisimlarinda da yeniden yorum-
dolunayin etkisini aletiyle de bu melodiyi çalmaktadir. lanmak suretiyle yer almislardir (Sir-
ima eder. Wolf Müzik, bu sekilde, Ygor karakterini ketin yeni ellere geçmesinin getirdigi
Man'in müzikleri fazlasiyla öne çikarhr. Hatta, canavar telif sorunlarindan olsa gerek, Bride of
motifi çogunlukla Ygor temasimn bir Frankenstein müziklerinden hiç yarar-
daha sonra baska uzanhsi gibi durur. lanilmamistir ).
filmlerde de Diger bir ilginç taraf da, müzigin Frankenstein serisinin bir sonraki
Wolf Frankenstein' a karsi ilgisiz filmi Ghost of Frankenstein (1942) için
kullanilmistir. kalmasidir. Filmde Henry Franken- Hans Salter'in besteledigi müziklerde
stein'in oglu Wolf Frankenstein'a aIt yine Ygor'un motifi ön plandadir (Bu
bir müzik temasi yoktur. Oysa Henry film için Salter farkli bir müzik yaz-
Frankenstein'in filmde sadece adi geç- mishr ama kullamlan enstruman yine
mekte ve müzik sanki baba Franken- aymdir). Üç notalik ve orgla çalinan
stein'in varligim biraz romantik, biraz canavar motifi, Son of Frankenstein' da
hüzünlü bir sekilde ayakta tutmaya oldugu gibi, Ygor temasinin içerisinde
çalismaktadir (Melodi avcilarinin kaybolmus gibidir. Zaten filmin son-
dikkatine: Andrew Lloyd Webber'in larina dogru Ygor'un beyni, Franken-
witti

SIMONE SIMON
KENT SMITH
TOM CONWAV
JANE RANDOLPH
JACK HOL T
!'1I.ODUCED iiv,_VAllfW'tOH.
ctRtcrtD 8Y JACQUES1'0URNnIll

,-~~,
W"""'b-r[)eWot'l~

.:,,~
stein canavanna yerlestirilir. Bu açidan, The House of Frankenstein, Franken-
iki temanin içiçe olmasini yadirga- stein serisi içinde özgün müzik içeren
yamayiz. son filmdir. Yedinci ve en son film olan
Bunun disinda, filmde bir de The House of Dracu/a' da (1945)ise müzik
Ludwig Frankenstein'in (kendisi Henry kusagi, eldeki müzik materyallerinden
Frankenstein'in ikinci oglu olmaktadir) olusturulmustur. Bu filmde sözü edi-
kizi Elsa (Evelyn Ankers) için yazilmis lebilecek en ilginç kisim, Dracula'mn
bir tema vardir. Bu tema, ayni zamanda Miliza'yi bastan çikarmaya çalistigi
Elsa ile yerel yönetici Erik Ernst (Ralph sahnedir. Doktor Edelman'in yar-
Bellamy) arasindaki ask iliskisini de dimcisi Miliza (Martha O'Driscoll) pi-
temsil eder. Ygorun temasiyla bir tezat yanoyla Beethoven'in Ay Iisigi Sonati'm
olusturmak suretiyle, filmin skoru bir çalarken içeriye Dracula (John Carra-
anlamdda iyiyle kötü arasindaki savasi dine) girer. Dracula ki'(':ihipnotize eder.
anlatir. Filmin sonunun iyi tema ile bit- Miliza yine piyano çalmayi sürdürür, Val Lewton'ln
mesiyle savasin kesin galibi belirtilmis ancak bu sefer çaldigi müzik Debussy yapimeillglnl
olur. akorlarim animsatan biraz daha mo-
Serinin besinci filmi Frankenstein dern bir müziktir. Bundan sonraki üstlendigi korku
Meets the Wolf Man (1943Yde orjinal bir diyalog su sekildedir: filmleri dönemin
müzik yoktur ama altinci film The Ho- Miliza: Bu müzigi daha önce hiç korku sinemasinin
use of Frankenstein (1944), Salterin Paul duyrnarnistirn ama yine de çaliyorum.
Dessau ile ortaklasa üstlendikleri bir Dracula: Benim için yaratiyorsun. diger bir yamm
skordur (Paul Dessau da Salter gibi Miliza: Beni korkutuyor. temsil eder. Bu
Naziler yüzünden Amerika'ya göç et- Dracula: Güzel bir müzik. Benim
mis bir çagdas bestecidir. Savasin biti-
filmlerin müzikleri
geldigim dünyanin müzigi.
minde Dogu Almanya'ya yerlesen Buna benzer konusmalardan sonra tek bir besteciye,
sanatçi, Brecth'le ortak çalismalar yap- Dracula'mn, Miliza'mn boynundaki
Roy Webb'e aittir.
mistir). Filmde bu sefer üç canavar bu- haçi görmesi sonucu hipnozun etkisi
lunmaktadir: Dracula, Kurt adam ve kaybolur. Bu esnada müzik tekrar Ay
Frankenstein canavan. Bundan dolayi, Isigi Sanati'na döner. Buradan da anla-
müzikte üç tane "canavar motifi" yer silacagi gibi, korku filmlerindeki kadin-
alir. Ne var ki, bu canavar motifleri üç- larin piyano repertuari, Beethoven ve
dört notalik kisa parçalardan ibaret Chopin' den öteye gidernemektedir.
olduklarindan, filmde kendilerini tam Tabii kir,kli yillarda korku filmleri
olarak hissettiremezer. Dolayisiyla, sadece Universal'in tekelinde degildi.
filme hakim müzik, daha çok deli dok- Universal'in atagindan cesaretlenerek
tor Niemann'in (Boris Karloff) yardim- diger film sirketleri de bu türe el at-
cisi kambur Daniel (J. Carrol Nash) ve mislardi. Özellikle RKO film sirketi a-
onun çingene kizina olan askini isler. dina Val Lewton'unu yapimciligini

a _
üstlendigi dokuz korku filmi, kirkb dik yere korkutulmazdi. Simdi ise bu
yillann korku filmlerinin diger bir yani- teknik, günümüz korku sinemasinin
ni temsil eder. Film müzigi açisindan en büyük silahi haline gelmistir.) Fakat
bu dokuz filmi n en önemli özelligi, Lewton filmlerinde, seyirciyi yerinden
müziklerinin tek bir besteciye, Roy siçratma teknigi daima "sessizlik ve
Webb'e ait olmasidir. Böylece Roy sessizligi bozan ses" formülüne göre
Webb, Frank Skinner ve Hans Sa1ter'le yapilmis, müzikten hiç yararlanil-
birlikte sac ayaginin üçüncü ayagini mamishr (Oysa günümüzde bu teknik
olusturmaktadir. Webb, iki üç film müziksiz düsünülemez). Ayrica, bu
disinda hep RKO için film müzigi yaz- filmlerin bir diger ilginç yani, konuya
mis bir bestecidir. 300' den fazla film katilan psikolojik boyuttur. Roy
müzigi bulunan Webb ayni zamanda Webb'in skorlari, bu yabanci unsurdan
i Walked With A RKO'nun müzik direktörüydü. Anla- dolayi korku filmlerinin geleneksel
Zombie (1943) ise silacagi gibi, Roy Webb de her tür filme müzik skoru anlayisindan uzak kalir.
elestirmenler müzik bestelemistir. Ama yine de korku Bu skorlarin hemen hepsi sanki roman-
tarafindan bir Jane filmleri tarihi içerisinde yapimci-besteci tik filmler için yazilmislardir. Örnegin,
isbirliginin ilk temsilcisidir. The Cat Peaple'da müzik, Irena'nin
Eyre uyarlamasi Lewton'un, korku filmleri tarihinde Oliver (Kent Smith) ile olan romantik
olarak görülür. özel bir yeri vardir. Bir kere, ses efekt- iliskisine daha çok önem verir. Buna
Gerçekten film leriyle seyirciyi yerinden siçratma, karsin, Alice'in Oliver'a karsi besledigi
bilinçli sekilde ilk onun filmlerinde duygularina kayitsiz kalir. Hatta Oliver
zombie unsurunu
kullanilir. Jacques Tourneur'un yönet- ile Alice arasindaki iliskinin tam olarak
tasimasina karsin, tigi The CatPeaple'da (1942) Alice'in kuruldugu sahnelerde bile müzik yok-
müzik daima filmin kedi kiz Irena (Simone Simon) tara- tur. Filmde elbette bir "canavar motifi"
öteki yönünü ele findan gece parkta takip edildigi sahne, vardir fakat film boyunca asin sekilde
bu teknigin kullanildigi ilk yerdir. Alice çalinmaz. Gerilimli sahneleri müzikle
alir. (Jane Randolph) kendisini bir seyin desteklemek yerine, panter kiz Ire-
takip ettiginin farkindadir fakat bu na'nin endiseleri dile getirilir. Üstelik
kisinin nerede oldugunu anlayama- canavar motifi, aslinda Irena'nin panter
maktadir. Tedirgin bir sekilde etrafina yanini degil, filme katilan psikolojik
bakinir. Ortalik sessizdir. Birden ya- boyuttan dolayi, kadinin frijidligini
nindaki duraga gelen otobüsün fren simgeler. Panter yönünü simgeleyen
sesi - ilk basta hayvan kükremesi izle- motif ise, Irena'nin devamli mirildan-
nimi vererek - bu sesizligi bozar. (Daha digi ve evinde plagini bulundurdugu,
önceki korku filmlerinde seyirci olma- çocuk sarkisina benzer bir melodinin

I'rod<Ju,d LT VAl lEVITON· t>-iatfed byJACQUES:"TOURNEOR


SCRfeN ftAY BY ÇURl $IOOM"K .AND A~ba\'WA.Y
BASED ON AN Oil$!l'Mt srOKf"BY JN€l WAU""ce
ilk· kisimlarinin hafif degistirilmis skoru filmin geri kalan kisimlarinda
seklidir. Bu sekilde, panter kavrami oldukça etkilidir.
Irena'nin bilinç altinda gömülü sekilde Ikinci Dünya Savasi, korku film-
gösterilmis olur. (Film müziginde lerinin hizini kesemedi. Halk, film-
bastirilmis duygular genelde çocuk lerdeki fantastik korkuyu, savasin kati
melodileri ile verilir. Bundan ötürü bu gerçekligine ve onun korkutuculuguna
tür müzikler, film müziginde bilinç- yeglemisti. Ne var ki, Hiroshima'ya
altinin temsilcisidirler.) Doktor Judd'in atom bombasimn atilmasi ve ardindan
Irena'mn evinde, evin sahibesinin gel- Sovyetler Birligi'nin atom bombasina
mesini bekledigi sahne bu açidan sahip oldugunun anlasilmasi ile ortaya
ilginçtir. Doktor (Tom Conway) evde "nükleer silah" korkusu çikti. Korku
beklerken bu plagi dinler. Derken filmleri, insanlarin içine isleyen bu
içeriye Irena gelir. Doktorun amaci korkuya karsi oyamadi ve seyircilerin
Irena'nin cinsellige karsi olan kor- korkularini yatistirma isini uzayli
kusunu yenmesini saglamaktir. Bunun istilacilarin, nükleer denemeler sonucu
için Irena'yi dudaklarindan öper. Böy- ortaya çikan devasa (ya da devlesen)
lece, doktorun inancina göre bilinç- yaratiklarin bol bol islendigi bilim-
altindaki korkular yüzeye çikacaktir. kurgu filmleri üstlendi. Bundan dolayi,
Öpüsmeden sonra kamera Irena' nin 1948'den SO'li yollarin sonuna kadar,
yüzünü gösterirken, müzik "panter" korku filmleri modasi geçmis bir film
motifine geçer. Gerçekten de bilinç- türü olarak olarak görüldü (Ta ki
altindan yüzeye birsey çikmistir fakat Hammer filmlerine kadar).
bu kesinlikle seks korkusu degildir. Sonuç olarak, kirkli yillara ait korku
Yine aym yönetmene ait bir diger filmlerinde müzik, otuzlu yillardaki
Lewton filmi olan i Walked With A Zom- örneklere göre daha fazla kullamlmistir.
bie (1943) ise elestirmenler tarafindan Orkestralar genelde 30-40 kisiden olu-
bir jane Eyre uyarlamasi olarak görülür. sur. Çalinan müziklerde biçim olarak
Gerçekten film zombie unsurunu ta- çogunlukla 19. yy. ortalari ve sonlarina
simasina karsin, müzik daima filmin ait senfonik biçimler uygun görül-
öteki yönünü ele alir. müstür. Kimizaman çagdas müzik
Bütün bunlarin disinda, kayda tekniklerinden yararlanilmis sa da
ikinci Dünya
deger iki korku film skom daha vardir: bunlar daima klasik Hollywood film
Dr. jekyll and Mr. Hyde (Fleming, 1941) müzigi gelenegi içerisinde eritil- Savasi'mn ardindan
ve The Beast with Five Fingers (Florey, mislerdir. Bu arada, besteleme isinin ortaya nükleer
1946). Franz Waxman'in Dr. jekyll and birkaç besteci elinden çikmasi, müzik-
Mr. Hyde (1941) skorunun Jenerik kis- lerde bir homojenlik saglamis, ortak silah korkusu Çikti.
minda çalinan müzik, filmin korku bir üslup olusturmustur. Ama buna Seyircilerin bu
unsuru içerdigini belirtmek yerine, karsin, bestelerin çok güçlü olduklari korkularim
olayin trajik yönünün altim çizer. Daha da söylenemez. Bir sekilde "dinleme-
sonra, film içerisindeki kisilik degi- den duyulan müzik" tanimina sahip- yatistirma isini
simleri müzikle ifade edilirse de skomn tirler ve akilda kaliciliklari çok azdir. bilim-kurgu filmleri
asil yapmaya çalistigi, dinsel bir iyi- Yine de, SO'li yillarin bilim-kurgu üstlendi.
kötü savasini anlatmaktir. Sonunda iyi filmlerine bir çikis vazifesi görmeleri
Jekyll, içindeki kötü Hyde'i yok eder- açisindan bu müziklerin film müzigi
ken kendisi de ölür fakat müzik bunu literatüründe ayribir yeri vaidir.
trajik bir son olarak görmez, tersine
iyinin kesin zaferini çoskuyla vurgular
(Bu arada Hyde'in temasini dinlerken
jaws temasim duyar gibi olursamz sasir-
mayin). The Beast with Five Fingers' da
Bach'in re minör Chaccone'sinin sol el gelecek sayida
partisi, kesik eli simgeler (Bu müzigi'
kullanma fikri filmin senaristi Curt korku sinemasmda
Siodmak' a aittir). Müzigin verdigi hü- film müzigi dosyamiz
zün ve istirap, filmle çok iyi uyusmak-
tadir. Bunun yam sira, Max Steiner'in devam ediyor ...

la
vampir dosyasi 4
çizgi romanlar, çizgi filmler
ve digerleri
Kaya Özkaracalar

ABD' de Korku Çizgi Romanlarinin demogojik bir üslupla yazilan ve çogu


Sansürle Mücadelesi korku çizgi romanlardan alinma resimli
ABD' de korku çizgi roman dergileri alinblarin kanit olarak sunuld~gu bu
1940'li yillarin sonlarinda ortaya çikb. kitabin etkisi büyük oldu. Ustelik
Ancak bu tarihlerden önce baska çizgi Wertham tutucu kesimlerin can dama-
romanlarda vampirlerin zaman zaman nna dokunarak çizgi romanlara yönel-
boy gösterdigi olmustur (1). 1950'de tilen elestirilere cinsel bir boyut da
EC adli yayinevinin yayinlamaya kabyordu: "Pomografi sapiklara hitap
basladigi dergi grubuyla büyük bir ediyor ama çocuklarin okudugu çizgi
patlama yapan korku çizgi roman- romanlar gelecegin sapiklarini yarati-
larinda dogal olarak vampir öykülerine yordu." Aslinda ne Wertham ne de bir
sikça yer veriliyordu. Hatta Eerie adli baskasi çocuklarin ruh sagliginin çizgi
derginin 1953 Agustos'unda yayin- romanlardan zarar gördügünü bilimsel
lanan 8'nci sayisinda Dracula romani olarak kanitlayamamisb ama dönemin
ilk kez çizgi romana uyarlaniyordu. ortami içinde suçlananlar suçsuz ol-
Korku çizgi romanlarinin sayisi ve duklarini kanit1ayamazlarsa suçlu
tirajlan arttikça zaten siddet gibi ögeler sayiliyorlardi. Senato da olusturulan bir
içerdikleri gerekçeleriyle genelde çizgi komite dogrudan sansüre yönelik bir
romanlara karsi baslatilan kampanyalar adim atmadi ama çizgi roman yayin-
da brmanmaya basladi. Daha bir kaç cilarini açikça tehdit etti: "Amerikan
yil önce 2. Dünya Savasi'nda fasizmi ahlak ölçülerineuymakla sorumluy-
alt etmis olan 'Özgür Dünya'nin (1) dular:" Çizgi roman sektörü patronlan
kimi kentlerinde Nazi Almanyasi'ni bu tehdide boyun egerek sistemli bir
animsatan sahneler yasaniyordu: yerel otosansüre giristiler. Pek çok sirket önce
yetkililerin tertibiyle çesitli kentlerde bu amaçla bir cemiyet kurdu ve çizgi
çocuklar çizgi roman dergilerini roman yayinciligi için son derece kab
meydanlarda topluca yakiyorlardi. bir dizi kural saptadi. Bu kurallara uyan
Soguk Savas döneminde 'iç düsman' yayinlar cemiyetin mührünü tasiya-
isterisi siyasetin disina çoktan tasmis caklar, bu mührü tasimayan yayinlann
ve yasamin bütün alanlarini kaplamisb dagibm ve sabs olanaklan yok denecek
"Pornografi (çarpici olan bir baska nokta ise Ingiltere kadar azalacakti. 24 Ekim 1954'te ke-
ve Fransa' da ABD patentli çizgi roman- sinlesen bu otosansür manzumesi,
sapiklara hitap
lara karsi benzer kampanyalarin anti- "kötülerin galip gelmesi," "asiri sid-
ediyor, çizgi-· emperyalist gerekçelerle Komünistler det," "sehvet," "sapiklik," "çiplaklik,"
romanlar ise dahil olmak üzere sol siyasi çevreler "zina" gibi ögelerle birlikte vampirleri,
tarafindan kiskirtilmasiydi!). 1954 kurtadamlari ve zambileri, kesinlikle
gelecegin yilinda Frederic Wertham adinda bir yasakliyordu; hatta dergilerin adinda
sapiklarin! psikiyatrist Seduction of the Innocent "korku" ve "dehset" sözcüklerinin yer
yaratiyor ... (Masumlarin Bastan Çikarilisi) adinda almasi bile açikça yasaklanmisti.
bir kitap yayinladi. Yazarin meslegi Böylece basta EC'nin korku dergileri


dolayisiyla bilimsellik havasi tasiyan olmak üzere çok sayida dergi ke-
ama son derece popüler ve hatta penklerini indirmek zorunda kaldi.
Yasaklara karsi ciddi bir meydan
okuma için önce 1950'li yillarin son-
larinda korku sinemasinin yeniden
canlanmasi ve nihayet 1950'li yillarin
Soguk Savas psikolojisinin 1960'larda
yerini özgürlükçü bir dalgaya bi-
rakmasi gerekecekti (2). 1960'li yillarin
ortalarindan itibaren korku çizgi roman
dergileri yeniden yayinlanmaya
basladi. Derken tüm zamanlarin en
uzun süreli ve popüler vampir dergisi
olacak olan Vampirella 1969'un Eylül
ayinda yayinlanmaya basladi. Vam-
pirella tiplemesi, ünlü bilim-kurgu
yazari ve Famous Monsters of Filmland
dergisinin editörü Forrest Ackerman
tarafindan (kostümü ve adi Barbarella atalari gibi vampir avcisi olan Conrad Vampirella'nin Türkiye'de
yayinlanan ilk macerasinin
ilk kareleri
adli seksi bir Fransiz çizgi roman kahra- Van Helsing, (serumu bulmadan önce)
manindan esinlenerek) yaratilmisti (3). kardesini öldürmüs olan Vampirel-
la'nin izini sürüyordu. Bu macerada
Türkiye' de Korku Çizgi Vampirella eski bir kitaptan Jlkötülükler
Romanlari ilahi Kaos" mitosunu ögrendi: Kaos,
Türkiye'deki korku dergilerinin en dünyadaki hizmetkarlari araciligiyla
uzun süreli (4)olani 31 Temmuz 1967'de türlü kötülükler pesinde kosuyordu.
Karaoglan'in yaraticisi Suat Yalaz tara- Vampirella bundan sonra bir yandan
findan çikarilmaya baslanan (daha Kaos'un hizmetkarlariyla mücadele
sonra Mehmet K. Benli tarafindan sür- ederken bir yandan da Van Helsing
dürülen) Korku Magazin' dir. Kün- tarafindan takip edilecekti. Korku'nun
yesinde JlHaftalik Heyecan Dergisi" Ekim 1971tarihli sayisindaki macerada
olarak takdim edilen dergide genellikle (ABD'deki orjirial Vampirella no. 11)
Creepy ve Eerie adli Amerikan dergi- Vampirella bir samanlikta uykudayken
lerindeki çizgi romanlar yayinlahi-
yordu (5). 7'nci sayidan itibaren Dracula
romam dergide özetlenerek tefrika
edilmeye baslandi. Ünlü lezbiyen vam-
pir öyküsü 'Carmilla' da 1968-1969'da
Korku Magazin'in sayfalarinda tefrika
edilecekti.
143'üncü sayidan sonra yayina ara
veren dergi, 1971 Temmuzundan itiba- .~
~
ren sayfa sayisini arttirarak aylik ve
kuse kapakli olarak ve adini sade- ~ ~i~~
PVj~:j .~ ~.
lestirerek Korku adiyla yayinlanmaya Van Helsing'in elinde kazik ve çekiç
basladi. Bu yeni formdaki ilk sayinin bulunan ogluAdam tarafindan kistin1-
ön iç kapaginda dergiyi Vampirella di. Ancak Adam, Vampirella gözlerini
(JlVampiYenge" adiyla!) takdim ediyor açinca kazigi saplayamadi ve Vampi- Vampirella bir
ve arka iç kapaginda gelecek sayidan rella kaçarak canini kurtardi. Bu, Adam samaniilda
itibaren Vampirella'nin maceralarinin ile Vampirella'nin ilk karsilasmasiydi
ya~anacagi duyuruluyordu. ve Adam'in Vampirella'ya gönlünü uykudayken Van
nk öykünün baslarindaki bir geriye kaptiracaginin ilk isaretiydi. Helsing'in oglu
dönüsle, Vampirella'nm irmaklarindan Vam pirella' mn Korku' daki ilk
su yerine kan akan Drakulan adli bir serüvenleri yalnizca üç sayi sürdü. tarafindan kistirihr.
gezegende kuraklik çikmasi üzerine Vampirella, Korku'nun sayfalarina Mart
dünyaya gelmis oldugu anlatildi. Bir 1972'de bu kez Jose Gonzales'in çizdigi
doktor tarafindangelistirilen serum maceralariyla geri döndü. Bu maceralar

i
sayesinde Vampirella insan kani içmeye hem kimi siyasi yönelimler hem de
mecbur kalmaktan kurtuldu. Oysa saglam ve karmasik karakter profilleri
tanriça tarafindan kan içme güdülerini
yenebilmeleri amaciyla sinava tabi tu-
tulmak üzere 1897 yilina, yani Vraeula
romaninda geçen olaylarin hemen
sonrasina, geri gönderilirler. Ama her
ikisi de basarili olamaz ve Dracula
Lucynin"Vampirella da Jonathan Har-
kerin (her ikisi de Vraeula romanindaki
karakterler) kanini emerler. Böylece
trajik kaderleri dolayisiyla kendilerini
birbirlerine daha yakin hisseden iki
vampir arasinda bir ask filizlenir.
Samantha, Dracula'yi yeni sinavlara
tabii tutmak üzere götürürken Vam-
pirella'yi da günümüze geri göndererek
ve dramatik yapisi ile özellikle dikkate iki sevgiliyi ayinroVampirella, kendisini
deger. 'Ölümün Karanlik Melegi' adli bekleyenAdam'in kollarindayken bile
macerada Van Helsing, Kaos'a karsi akli Dracula' dadir (6). Derken Dracula,
ikili oynayan ve Vampirella'yi tutsak Vampirella ve baba-ogul Van Helsing
alan zengin ve saibeli bir isadaminin Kaos'un marifetiyle kendilerini uçsuz
Vampirella'mn bu "zora ve zorbaliga dayanan düsünceleri bucaksiz bir çölde bulurlar. Adam,
ve fasist stilinden" dem vuruyor ve babasina Vampirella'yla birbirlerini
en ilginç macera kendi emellerine alet ettigi polislerden sevdiklerini söylerken Dracula
dizisinin basinda "kiralik Gestapo özentileri" olarak söz Vampirella'yi göz ucuyla anlamli bir
Dracula'nln da ediyor. 'Papa Vuduu'nun Dönüsü' adli sekilde süzüyor, Vampirella ise basim
macerada ise daha da ileri gidilerek öne egiyordu. Ancak daha sonra Dra-
Vampirella'yla aym siyaset bir yan unsur olarak degil, cula kan-susuzluguna dayanamayip
gezegenden öykünün ana ekseni olarak kullani- Adam'in kanini içmeye niyetlenince
gelmis oldugunu liyordu. "Karaip denizindeki küçük
cumhuriyetlerden birinde" geçen bu
ögreniyorduk. macerada, ölen bir diktatörün Kaos ile
isbirligi halindeki adamlari tarafindan
kara büyü kullanilarak bir zombi olarak
yasama geri döndürülmesi anlahlirken
yer yer de "gizli polisin" siyasi muhalif-
lere karsi gerçeklestirdigi yargisiz
infazlar gibi sahnelere yer veriliyordu.
Bu maceranin epilogunda ise
sonraki macera dizisinin habercisi ola-
rak Dracula sahneye çikiyordu. Vam-
pirella'nin bu en ilginç macera dizisinin
baslangicinda Dracula'nin da Vampirel-
la'yla aym gezegenden (Drakulon' dan) karsisinda Vampirella'yi bulur. Sonun-
gelmis oldugunu ögreniriz; Dracula, da iyi tannça Samantha ortaya çikarak
gezegenindeki irmaklarin kurumaya Dracula'yi beraberinde götürür ve
baslamasi üzerine soydaslanmn kamm Vampirella ile Van Helsingler'i kendi
içmeye baslamis ve Kaos'un safina evlerine geri gönderir. Vampirella'nin
geçmisti. Vampirella, tam Dracula'yi yeniden serumuna basvurmaktan
öldürecekken gayriihtiyari olarak elini baska çaresi yoktur...
avcuna aldiginda Dracula'ya karsi bir Tüm bu serüvenler boyunca Adam-
yakinlik duydugunu fark eder ve onu Vampirella-Dracula arasindaki ask
öldürmekten vazgeçer (Adam'in Vam- üçgeninin yani sira Adam-Vampirella-
pirella'yi bir zamanlar öldürmekten Van Helsing arasindaki gerilimli ilis-
vazgeçmis olmasi gibi). Ne de olsa kan kiler de ilginç bir seyir izlemistir. Vam-
içme arzusunun dogasindan geldigini pirella'nin Adam yerine Dracula'yla
kendi deneyiminden biliyordu. Dracula birlikteligi tercih etmeye meyletmesi


ve Vampirella, Samantha adli iyi bir biraz da serum bulamadigi zamanlarda
Lilith'in kizi olduguve Drakulon'un da
aslinda cehennem oldugu ifade edildi.
'Blood Lust' da ana-kiz Vampirella ve
Lilith karsi karsiya geldiler çünkü
Vampirella'nin sevgilii Adam, Draku-
lon' dal cehennemde yillar önce kuru-
mus olan kan irmaklarini yeniden
canlandirmaya niyetHydi ve bu da
Vampirella'nin annesi Lilith'in ölümü
demek olacakti. Sonuçta Adam'in
iradesiyle kan irmaklan canlandi; Lilith,
Vampirella'nin bakislari alhnda kan
Adam'in kanini içmekten kendini pinannda yikandiktan sonra yok oldu
alamayacagini bilmesinden kaynak- (psikanalist yorumlar iç.~ ne kadar çok
laniyordu; oysa Adam bu ihtimali bile malzeme var, degil mi? Omegin, kizinin
bile Vampirella'ya gönlünü kaptirmish. bakislari altinda annenin -"Anne
Baba Van Helsing de, Vampirella son Imgesi'nin" - yikandigi kan pinan 'adet
tahlilde bir vampir oldugu için oglunun kani' olarak "okunabilir") ve Adam,
bu duygularini anlayisla karsilamiyor cehennemin yeni bekçisi olarak göreve
("Kardesimi öldürdügü yetmiyormus
8ut-.1c:iAi-J OAHl\
gibi simdi de oglumu elimden alacak!")
"''Ii B\i:;e Ö\..uM
ve ogluyla arasina giren Vampirella'yi O~\..h2 Mi ?
yok etmeye çalisiyordu. se."piGiM
Nihayet Vampirella, 1976'da kendi kADININ
adini tasiyan yeni (künyesinde "Ye_ tc:Q\..I..AI2lNOA
tiskinler için Haftalik Heyecan Dergisi" CLEcErjiM ..
yazan ve yine M.K. Benli tarafindan
çikarilan) bir dergiye kavustu (7).Yillar
sonra Vampirella ve Korku bir kez daha,
bu kez Tay Yayinlan tarafindan yayin-
lanacaklardi (ayni yillarda Alfa Yayin-
lari da Süper Korku adinda bir baska
dergi yayinladi). ABD'de ise 1983'te
yayini durdurulan Vampirella 1991'da
baska bir yayinevi tarafindan yeniden
ve bu kez renkli olarak yayinlanmaya
basladi. Vampirella ve Adam ülke- basladi. Vampirella'nin görevi ise
mizde yayinlanmayan bu yeni mace- dünyaya dönerek annesinin günah-
ralardan birinde öldürüldüler ama lanni temizlemek üzere dünyayi vam-
1997'de yayinlanan 'Blood Lust' (Kan pirlerden anndirmakti...
Sehveti) adli ve gore filmlerine tas Türkiye'de yayinlanan çizgi ro-
çikartacak derecede kanli serüven de manlar arasinda zaman zaman korku
Vampirella, birgün
geri döndüler. Bu yeni dizide Vam- ögelerine yer veren Zagor'a da degin-
pirella'nin aslinda Ibrani mitolojisin- mek gerekli. Baltali ilah bir macerasinda Adamim kanini
deki vampir-benzeri disi bir varlik olan vampir bir baranla mucadele ediyordu. içmekten kendini
Türkiyeli sanatçilann ürettigi vam-
pir çizgi romaniarinin sayisi yok ahkoyamayacagmi
denecek kadar azdir. 1970'lerde Fikret biliyordu; Adam ise
Kol'un çizdigi Hayalet Kovboy Bora):'da bu ihtimali bile bile
vampir yarasalarin yer aldigi, Ter-
cüman'da ise Suat Yalaz'in Hisardaki gönlünü ona
Vampir adli bir çizgi-romanin yayin- kaptirmisti.
landigi kaydediliyor. Tercüman Çocuk
dergisinde ise Tengiz adli kahramanin
bir serüveninin Dracula romanindan

i
uyarlanmis oldugunu animsiyorum.
r olsa gerek) bir yan karakterdi. Sinema
filmi ise Dracula'yi tamamen devredisi
birakarak Blade üzerine yogunlasmis.
Blade, zaman zaman film-no ir zaman
zaman spagetti westem havasi da tasi-
yan çok basarili bir aksiyon filmi, uzak
dogu tarzindaki kavga sahnelerinin
koreografisi mükemmeL. Pilmin bir
diger kayda deger yani da Andy
Warhol'un Draculasi'nda (1973) kontu
çok farkli bir yorum katarak basariyla
canlandirmis olan Ddo Kier, 1980'lerin
çocuk pomo yildizi Traci Lords (bkz:
Geceyarisi Sinemasi no.4:, sf. 31) ve eski
toprak Amerikan oyuncularindan Kris
Kristofferson' a yardimci rollerde yer
vermesi. Blade sanki eski filmlerdeki
asaletli Dracula figürünÜll günümüzde
Lost Boys (Kayip Çocuklar; 1987) gibi
daha çok çocuklara hitabeden filmler-
Vampirelfa (1996) : deki yeniyetme vampirlere birakma-
sina bir agit. Bu filmde Ddo Kier'in
Çizgi Roman Uyarlamasi Filmler canlandirdigi eski toprak (filmdeki
ve Çizgi Filmler ifadesiyle "saf kan") vampirler, yuppie
1970'li yillarin ilk yarisinda Ingiliz vampirler tarafindan altediliyorlar. Bu
Hammer sirketi Vampirella'yi beyaz- yuppie vampirlerle mücadele etmek de
perdeye uyarlamak için girisimlerde siyahi Blade (Wesley Snipes) ve ihtiyar-
bulundu ancak sirketin iflas etmesi lamis ama tarzindan ödün vermeyen
yüzünden bu proje gerçeklesmedi. Bir bir hippi görünümündeki Whistler'a (
Vampirella filmi nihayet 1996'da düsük Kristoferson) düsüyor.
bütçeli Amerikan fantastistik sine- Blade gibi kendisi yari-vampir
masinin emektar ismi Roger Corman'in olmasina karsin vampir avciligi yapan
B/ade, sanki eski video sirketi adina genç kusakta~ Jim bir kahraman ise Vampire Hunter D
Wynorski tarafindan çekildi. Once (1985) adli uzun metrajli Japon çizgi
filmlerdeki asil televizyonda gösterilen sonra video filminde (anime) yer aliyor. Etrafa
Dracula figürünün piyasina sürülen bu filmde Vam- dehset saçan vampirin bizzat Dracula
pirella'yi Talisa Soto, Vlad'i (yani oldugunun sonunda anlasildigi Vampire
yerini yeniyetme, Dracula) ise ünlü rock müzisyeni Roger Hunter D, fümristik mekanlara gotik
yuppie vampirlere Daltrey canlandirdilar: Drakulon' da atmosfer veren son derece basarili bir
birakmasina soydaslarinin kanini içtigi için tutuk- film.
lanan Vlad kaçarak dünyaya gelmisti,
bir agit. Vampirella da onu haklamak için Beyaz ekran
pesinden. Talisa Soto, çekici sayila- Dracula romam çesitli tarihlerde çesitli
bilecek bir figür olmasina karsin film ülkelerde tv dizi ve filmlerine konu
gereginden fazla komedi egilimi gös- oldu. Söhretini bizzat televizyona
. tererek çizgi romanin yaninda çok hafif borçlu vampir karakterleri saymaya
kaliyor ve büyük bir hayalkirikligi ise çocuklara hitabeden ve komedi
yarahyor. niteligindeki The Addams Family ve The
Vampir çizgi romaniardan esin- Munsters' daki vampirlerle baslanabilir.
lenen çok daha kayda deger bir film The Addams Familyadli çizgi roman
ise ülkemizde de gösterilen Blade 1964'te bir tv dizisi haline getirildi. Bas-
(Biçagin Iki Yüzü). Siyahi (zenci) vampir ka bir kanal bu diziye, The Munsters ile
avcisi Blade, 1970'li yillarda yayinlanan karsilik verdi. Canavarlardan olusan
Tomb of Dracula adli Amerikan çizgi ve toplumda çok fazla göze batmadan
romanindaki (ülkemizde 1980'li yil- normal bir aile gibi yasamaya çalisan

i
larda yayinlanan Süper Dracula adli aileleri konu alan her iki dizi de daha
çizgi-roman dergisi, Tomb of Dracula
sonra çesitli tarihlerde hem tv, hem de karsin, alttan alta çekici bir tiplerne
sinema için uzun metrajli film olarak olarak algilanmasina olanak verecek
da uyarlandilar. Munsters ailesinin yeni bir nitelik de tasiyordu. Edebiyattaki
maceralarini beyazekrana getiren The vampir, özellikle cinsel güdülerle
Muiisters Tadayadli 1988 tarihli dizi özdeslestirilmeye elverisli bir imgeydi
ülkemizde de gösterildi. Komedi ve hem yazarin, hem de okuyucunun
olmayan popüler bir vampir tv dizisi cinsellige bakis açisini -bütün iç Etrafa dehset saçan
ise Forever Knight'tir. çeliskileriyle birlikte- vampire vampirin bizzat
Televizyonun hediyesi olan vampir yansitmasina zemin sunuyordu. Dracula oldugunun
karakterlerin en önemlisi is~ Barnabas Vampir filmlerinin çogu, vampir
Collins'tir. 1966yilinda yayina baslayan imgesinin bu boyutunu çok farkli sekil sonunda anlasildigi
Dark Shadows adli yarimsar saatlik ve dozlarda yansitirlar. Vampirella çizgi Vampire Hunter D,
günlük korku dizisi, ertesi yil rating- romaninda ise hem vampirin bariz fütüristik mekanlara
lerinin düsmesi üzerine yayindan biçimde erotik bir figür olarak çizilmesi,
kaldinlmak üzereydi. Yönetmen Dan hem de artik -kendi iç çeliskileri ve gotik bir atmosfer
Curtis, son bir umut olarak Barnabas çikmazlari olan ama temelde 'iyi'- bir
veren basarili bir
Collins adli bir vampir karakter yara- baskahraman olarak sunulmasiyla,
tarak diziye taze kan vermeyi denedi. Draeitla romanindaki 'alt-metin' artik film.
Collinswood adli bir malikanenin gizli ön plana çikmis ve okuyucunun
bir odasindaki tabuttan çikan Bamabas özdeslesme odagi, vampire yönelmistir.
malikane sakinlerine kendisini yurt- Dark Shadows ve Anne Rice'in romanlan
disindan gelen uzak bir akraba olarak
tanitarak bahçedeki harap bir eve
yerlesti. Dizinin ilerleyen bölümlerde
Barnabas'in ortaçaglardaki yasami-
na geridönüslere sikça yer verilecekti.
Jonathan Frid'in canlandirdigi Bar-
nabas'in boy göstermesi ile büyük bir '
'hit' olan dizi, 1971' e kadar araliksiz
(toplam 1,245 bölüm!) devam edecekti.
Dizinin yönetmeni Dan Curtis, ayni
oyuncu kadrosuyla House of Dark
Shadows (1970) adli bir film çekti.
Curtis'in Night of Dark Shadows (1972)
adli filminde ise farkli bir kadro ve
farkli karakterler yer aliyordu. Nihayet
1991'de Dark Shadows 1991'de Bamabas
rolü Ben Cross' a ve 1960'larin korku
sinemasinin en ünlü yildizi Barbara
Steele' e de küçük bir rol verilerek yeni
oyuncularla bir kez daha tv dizisi
olarak yayinlanmaya basladi. Ancak
kötü bir tesadüf olarak Körfez Sava-
si'nin patlak vermesiyle birlikte izleyi-
cilerin ABD televizyonlarinda canli
olarak yayinlanan bu savastan baska
bir seye ilgi göstermemesi sonucu kisa bu izlegi sürdürmüslerdir. Rollin ve
bir süre sonra yayindan kaldinldi. Bu Franco'nun filmlerinde ise bu izlek,
yeni dizi ülkemizde Karanlik Gölge/er radikal yönelimler alir. Son yillarda ise
adiyla oynamisti. vampirin tam tersine yokedilmesi
gereken 'kötü karakter' olarak su-
Vampir Dosyasi Sona Ererken nuldugu filmlersanki yeniden
Vampir önceleri asi en itici ve popülerlesiyor gibi. Sinemalarda
korkunç bir mahluk olarak folklorda gösterime giren en son iki vampir
basgöstermisti. Dmeula romaninda da filminin -Blade ve John Carpenter'in
kont, baskahramanlann mücadele ettigi Vampires'i- aslinda vampir avcisi
'kötü' karakter olarak tasvir edilmesine filmleri olmasi dikkat çekici.
(7) Bu yeni dergide Vampirella'nin 1972'de
Korku' da yayinlanmis olan Gonzales çizimi
maceralari tekrar yayimlandi. Ancak bu kez
bazi sayilarda sayfa sayisini sikistirmak için
yayincilarm aradan bazi sayfalari veya kareleri
atlayarak yayimlamalari söz konusuydu ne
yazik ki. Korku'nun Mart 1972tarihli sayisinda
yer alan macera Vampirella no. 2'de 6 sayfasi
eksik, Korku Nisan 1972'deki macera Vampirella
no. 3' de 3 sayfasi eksik ve Korku Mayis
1972'deki macera da Vampirella no. 4'te iki
YASAYAN VAMPIR .. sayfasi eksik olarak yayimlandilar!
'MDRBiDS Vampirella'nin, 2. sayisindan 13.sayisina kadar
Korku'da Mart-Kasim 1972tarihleri arasinda
yayimlanmis Gonzales imzali maceralar, 13.
GElECEK H4FTA·'
'/EM 8i;? PiZipB' sayidan itibaren ise baska maceralar
NSFEt.S ~ESlc;;,~ yayimlandi. Korku'nun Kasim 1972 tarihli
SE12t.(veNLEf!!!.IN/ . sayisinda yarim kalip Mart 1973 tarihli
iz LE';IECEKS1N/~. sayisinda devam etmis olan Dracula'li macera
Vampirella' da da 12. sayida yarim kaldi ama
17. sayida devam etti ve 18.sayida sona erdi.
(Gonzales'in Türkiye' deki Vampirella no. 2-12
NOTLAR ve 17-18'de yayinlanan macera dizisi
ABD'deki orjinal Vampirella no. 12-21'de
(1)Örnegin Batman, daha besinci macerasinda yayinlanmisti; Türkiye' deki Vampirella no.
(1939) bir vampirle mücadele edecekti. 13'te baslayan macera ise orjinal Vampirella
no. 50'de baslamisti.) Korku'nun ilk sayilannda
Morbius, (2) Zaman zaman yasaklari delen ve 'mührü' tefrika edilmis olan Maurice Umat'in 'Ben Bir
tasimayan dergiler de piyasaya çikti. Örnegin, Vampirim' adli öyküsü Vampirella'nin birinci
yakalandigi bir kan 1962 yilinda Dracula adli tek sayilik bir dergi sayisindan itibaren 'Kana Davet' adiyla tefrika
hastaligindan yayinlamdi. Ama bunlar istisna olarak kaldilar. edildi. Christopher Lee'nin basrolde oldugu
Korku çizgi romanlari önce 1958yilinda korku Dracula (1957) filminin çizgi romani da
kendisini tedavi filmlerinin promosyonunu yapmak amaciyla derginin ilk sayisindan baslayarak bölümler
yayimlanmaya baslanan Famous Monsters of halinde yayinlandi.
etmeye çalisirken Vampirella
Filmland adli derginin sayfalannda kendilerine sinemasina baska sekillerde de yer verdi: iç
korku
bir yarasanin usulca yer buldular. kapaginda çesitli korku filmlerinin fotografli
kanindan ürettigi (3) Ackerman, ilk öyküden sonra yazarligi kisa tanitimlari yapildi, arka kapaklarinda
baska isimlere birakti. korku filmleri oyunculari "Bu oyuncu kim?
serum yüzünden Yanitigeleceksayida," seklinde tanitildi. Dergi
(4) Korku' dan yillar önce I/ndaat! adli bir dergi 21. sayisindan (Mart 1977) itibaren aylik ve
istemeyerek piyasaya çikmis ama Korku kadar uzun daha kalin olarak yayinlanmaya basladi, bu
vampir olan bir ömürlü ve sürekli olamamisti. Türkiye' deki dönemde ise korku sinemasindan ziyade
bir baska eski korku dergisi de yine uzun bilimkurguya agirlik vermeye basladi, artik
doktordu. ömürlü olamayan Dehset'tir. tanitilan filmler bilimkurgu filmleriydi ve
(5) Korku Magazin'in ilk sayisindaki çizgi daha da önemlisi dergide Uzay 1999 ve
romanlarm hiçbiri vampir temali degildi ama Maymunlar Adasi'nin çizgi romanlari seri
dergide Maurice Limat'nin Moi, Vampire (Ben, halinde yayimlanmaya basladi. Bundan önce
Vampir; 1966) adli romani M. Oktay'in ise dergide çizgi romanlarin Vampirella'dan
çevirisiyle 'Ben Bir Vampirim' adiyla ve sonra en ünlü vampiri olan Morbius'un
Dracula'yi John Carradine'in canlandirdigi maceralari 'Yasayan Vampir Morbius' adiyla
House of Dracula (1945;Dracula'nin Evi) adli yayinlaniyordu. (Ilk kez 1971yilinda Amazillg
filmin öyküsü de filmden çesitli sahnelerin Spider-man'in bir macerasinda okuyucularm
fotograflariyla birlikte tefrika edilmeye karsisina çikmis olan ve daha sonra çesitli
baslamisti. Vampir temali ilk çizgi roman dergilerde ve bir ara kendi adini tasiyan
ikinci sayida 'Vampirler Kasabasi' adiyla dergide boygöstermis olan) Morbius,
yayinlandi. Korku Magazill'in ilk 45 sayisi yakalandigi bir kan hastaligindan kurtulmak
büyük boyda ve son derece kalitelibir baskiyla için kendi .kendisini tedavi etmeye çalisirk~
yayinlandi. Daha sonra derginin boyutlari bir yarasanin kanindan ürettigi serum
küçüldü ve baski kalitesi düstü. yüzünden istemeyerek vampir olan bir
doktordu. Morbius, son yillarda ülkemizde
(6) Bu macera dizisi Korku'nun Kasim 1972 ya yinlanan Spider-Man dergilerindeki
tarihli sayisinda tam bu esnada yarim kaldi maceralarda da (Kasim-Aralik 1996 ve
ancak Mart 1973 tarihli sayisinda devam Temmuz-Ekim 1998) Örümcek Adam'in


ederek sonuçlandi. karsisina sik sik çikiyor.
KAYNAKÇA VE TESEKKÜR and Harror Cineina in Europe 1956-1984'umtan
Books, 1995 [Bu eserin giris bölümünün özet
1. bölüm (Geceyarisi Sinemasi, sayi: 3): çevirisi için bkz: Geceyarisi Sinemasi no.1, sf.
Halkinanisinda vampir konusundaki bilgileri 12-15])ise kita Avrupasi'ndaki erotik korku
agirlikli olarak Gordon J. Melton'in The sinemasi (özellikle Rollin, Franco, Larraz,
Vampire Book: The Encyclopedia of the Undead Borowczyk ve Robbe-Grillet) hakkinda essiz
(Visible lnk Press, Detroit, 1994) adli bir kaynak. Ayrica özel görüsmelerimizde
kitabindan aldim. Kazikli Voyvoda ve Kontes Tombs sahsen tanidigi yönetmenlerden Arastirmalanmm
Bathory konusundaki temel kaynak ise bazilari hakkinda kimi özelbilgileride benimle
Raymond McNally ve Radu Florescu'nun In paylasti. Andrew Tudof'un Monters and Mad emekleme
Search of Dracula adli basyapitinin yeni baskisi Scientists: A Cu/tural Histoiy of the Harror
(Robson Books, 1995). Movie'i (Blackwell, 1989)korku sinemasinin asamasmda video
Edebiyatta vampir alanindaki temel tarihsel gelisimini belli kavramlar etrafinda kaset temin eden
kaynaklarim sunlardi: Sheridan Le Fanu, In ele alan genel bir çerçeve içinde fikirler
A Glass Darkly (Oxford University Press, 1993); sunmasi açisindan mijtevazi ölçüde yararli Özlem Öz,
Anne Rice,Intermew with the Vampire (Warner bir eser. Vampir sinemasina iliskin feminist
Bross, 1996); Alan Ryan (ed.), The Penguin "okumalaf" arasindan atifta bulunduklarimm Giovanni
Book ofVampire Stories (Penguin Books, 1987); ka ynaklarini dipnotlarda kaydetmistim. Scognamillo ve
Bram Stoker, Dracula ( Penguin Books, 1979). Ansiklopedi! rehber niteligindeki kaynaklarm
Özellikle yazar Bram Stoker'in yasami ve kapsami en genis olani ve en zeki yorumlar Pete Tombs'a
Dracula romaninin farkli okumalari içereni Phil Hardy'nin The Aurum Film
konularinda yararlandigim kaynaklar ise Encyclopedia' sinin Horror cildi (Aurum Press, tesekkürler.
sunlar: Nina Auerbach, Women and the 1996). Michael Weldon'in The Psychotronic
Demon:The Life of a Victorian Myth (Harvard Encyclopedia of Film (Ballantine, 1983) ve The
Univ.Press,1982);Joseph Andriano, Dur Ladies Psychotronic Video Guide (Titan Books, 1996)
of Darkness: Feminine Daemonology in Male daha çok Amerikan sinemasi eksenli ve
Gothic Fiction (The Pennsylvania State yorumlarinin her zaman dikkate deger
University Press, 1993)Alok Bhalla, Politics of oldugunu söyleyemeyecegim ama yine de
Atrocity and Lust: The Vampire Tale as a yadsinamayacak birer kaynak özelligi
Nightmare History of England in the Nineteenth tasiyorlar. Bu arada belirtmeliyim ki Melton'in
Centuiy (Sterling Publishers Private Limited, The Vampire Book'unun sinema maddeleri
1990);Sally Kline, The Degeneration of Women birçok yanlislar içeriyor.
(CMZ-Verlag, 1992); Clive Leatherdale,
Dracula: The Novel and the Legend (Desert Island
Books, 1993);David J. Skal, Hollywood Gothic:
The Tangled Web of Dracula from the Novel to the
Stage to the Screen (WW Norton & Co., 1990).

2. ve 3. bölümler (G. S., sayi: 4 ve 5):


Vampir sinemasi konusundaki temel
kaynaklarim kuskusuz hepsini burada
siralamamin olanaksiz old ugu, (yanlis
saymadiysam) 69'u videokaset arsivimde
bulunan, bazilarini ise tv veya sinemada
izledigim muhtemelen 100 dolayinda vampir
filmi (Geceyarisi Sinemasi'nda yayinlanacak
yazilarda sözedilen filmler hakkinda yazarin
salt baska kaynaklara dayanmak yerine
sözkonusu filmleri bizzat izlemis olmasini 4. bölüm (G. S. sayi: 6):
ilke olarak sart kosuyoruz zaten). Bu konuda Çizgi-roman konusundaki temel kaynaklarim:
bana yardimci olan herkese, özellikle Haftalik Korku Magazin no.1-25 (1967) ve 74-
arastirmalarimin emekleme asamasinda 77 (1968-69),aylik Korku Temmuz 1971-Ekim
oldugu dönemde ~enim için Londra'da video 1975, haftalik Vampirella no.1-20 (1976-77),
avciligina girisen Ozlem Oz' e, video arsivini aylik Vampirella Nisan 1977-0cak 1978,
bana açan "Beyoglu Vampiri" Giovanni Vampirella: Bload Lust ([ABD] 1997). Eksik
Scognomillo'ya ve bulunmasi neredeyse sayilarimi takviye eden Sadi Konuralp ve ilgili
olanaksiz bazi videolari temin eden Pete Zagar sayilarini (Özel Albüm 34 ve 35) temin
Tombs' a özel tesekkürler borçluyum. eden Tanyel Mutlu'ya tesekkürler. Amerikan
Nosferatu ve Dracula filmlerinin ya pim korku çizgi-romanlari hakkindaki tarihsel
öyküleri, vs konusundaki arka plan bilgiler bilgileri Mike Benton'in Horror Camidinden
için David J. Skal'in Hollywood Gothic: The (TaylorPub., Dallas, 1991)aldim; Türkiye' deki
Tangled Web of Dracula from the Novel to the dergiler hakkindaki tarihsel bilgilerimi yer
Stage to the Screen'i (WW. Norton & Co., 1990) yer Hüsnü Çoruk'un Darkwood Sakinleri'nde
essiz bir kaynak. Ayni arastirmaci yazarin The (no. 6, Mart 1997) yayinlanan' Aaaahhh!
Monster Show (WW Norton & Company, 1993) Eeeeyahhhhhh' adli arastirmasindan takviye
adli eseri ise diger bazi klasik filmler hakkinda ettim.
benzer arka plan bilgileri sunuyor. Cathall Televizyon dizileri konusunda ise Melton'in

i
Tohill ve ve Pete Tombs'un Immoral Tales:Sex The Vampire Book'undan yararlandim.
12 Kasim 1999'da
Blair Cadisi filmini tartismak üzere biraraya
gelen bes sinemaseverden bir daha haber
alinamadi.
Yalnizca tartismanin ses bandi bulundu ...

blair cadisi projesi


Orhan Anafarta: Ortaokul, lise yilla- bu filmden niye korkmadim?
rimda arkadaslarimi korku filmine
Dilek Kaya: Mesele korkmak kork-
gitmeye ikna edip onlarla birlikte filmi
izlerdim. Filmden çiktigimiz da ar- mamak diye dile getiriliyor. Ben filme
korkmak için ya da iyi bir kor~u filmi
kadaslarimdan en sik duydugum
yorum ise "ne biçim korku filmi bu, seyredeyim diye gitmedim. Ilanini,
ben hiç korkmadim!" olurdu. Aradan afisini gördümi ilginç olabilecegini
düsünerek gittim. Ama filmden, korku
bu kadar zaman geçtikten sonra, ilginç
buldugum Blair Cadisi hakkinda bir türüne ait olarak gösterilen bir sürü
çok yerde ayni yorumu duymaya bas- filmden korkmadigim kadar korktum.
Filmi seyrederken sürekli korktum,
ladimi hatta yeterince "korkutucu" ol-
tedirgin oldum diyernem, ama bir da-
madigi gerekçesiyle Blair Cadisi'nin
kötü bir film oldugunu iddia eden yo- ralma, bunalma sürecinden geçtim.
Blair Cadisi'm Canim sikildi demiyorumi bir sey gö-
i:umlar bile var. Bu meseleyi tartismayi
önemli buluyorum. rememenin, tam duyamamanin, ço-
seyretniemin cuklarin gürültülü tartismalarinin o-
. üzerinden bir kaç Nezih Erdogan: Simdi, "korkmadim, lusturdugu bir bunalma sürecinden
korktum," açikçasi filmi seyrederken geçtim ve son sahnede de sanki film
hafta geçti ama bunlari ben de bu temelde deger- birden patladi ve salondan üzerimde
hala film üzerinde, lendirdim. Zira filmin niyetinin kor- bir ürpertiyle çiktim. Bu arada bu son
zaman zaman kutmak oldugunu düsünüyorum ve sahnenin filmden insanlarin kork-
bu filmden korkmadim. O zaman bu masinda ya da filmi begenip begen-
dönüp dönüp filmden niye korkmadigimi düsünmek memelerinde çok etkili oldugunu
düsünme ihtiyacim ve konusmak ihtiyaci hissediyorum. düsünüyorum. Bir sürü, korku dedi-
Kabul, Blair Cadisi beni korkutmadi, gimiz türe ait gösterilen, izleyiciye inisli
duyuyorum. bununla birlikte hemen hemen herke- çikisli bir seyler yasatan filmlerin bende
sin begendigi Matrix filmini konusmak sonrasina hiç bir etki birakmadigini
için toplanmadik bu filmi konusmak söyleyebilirimi ama Blair Witch'in et-
için toplandik.Bu basarisizligina rag- kisini günlerce üzerimden atamadim.
men Blair Cadisi'ni önemli kilan bir sey Bu etkinin ne oldugunu daha sonra
var ve ilk bakista çeliskili gibi gözü- açiklamaya çalisacagim.
küyor: beni korkutmamasina ragmen Orhan: Ben Blair Cadisi'ndan korktum
bu filmi çok önemli buluyorum. Filmi
seyretmernin üzerinden bir kaç hafta ya da korkmadim diyernem çünkü za-
ten bir filmden korkmanin tam olarak
geçti ama hala film üzerinde, zaman
zaman dönüp dönüp düsünme ihti- ne oldugunu kendime açiklayami-
yorum. "Su filmin su sahnesinden
yacini duyuyorum. Ama bu arada
korktum" diyen izleyicinin sinema
Matrix filmini çoktan tükettigimi dü-
salonundaki deneyiminin tam da ne
sünüyorumi çok begendim, çok eglen-
dim, çok heyecanlandim ... ama Matrix oldugunu çok net çözümleyemiyorum.
benim için sona ermis durumda ama Bu korku mu, yoksa baska türlü bir
zevk mi? Bu durumuçok iyi tanimla-
Blair Cadisi'yla ilgili bir problemim var.
Yani bu filmde beni bu kadar dü- yamamaktan dolayi "korktum-kork-

i
sündümeye sevk eden ne var ve ben madim" meselesine biraz süpheli
bakmaktayim. Ayrica, Nezih bey filmin
kendisini korkutmaya niyetlenip sadim. Filmden sikayetim o final a-
korkutamadigini söyledi, peki, bir ninda yasatilan deneyimin yalnizca
filinin bizi korkutmaya niyetl~ndigine finalde yasatilmasi yani geri kalaninda
neye göre karar veriyoruz? Ozellikle yasatilmamasi.
B/air Cadisi'ni düsünürsek; bunu
promosyon, afis, trai/er v.s.mi belirliyor, Dilek: Yalniz farkindasin degil mi
yoksa oturup filmi izlemeye basla- ikimizin bahsettigi sikilma durumlari
farkli. Ben koltukta dönmekten, baska
digimiz anda karsilashgimz film
kodlarina göre mi standartlarimizi seyler düsünmekten bahsetmiyorum.
belirliyouz? Bu noktayi bence biraz Görememek, duyamamak v.s. bunal-
açmak gerek, zira kanimca B/air dim ama hala filmle birlikteydim. Film
Cadisi'ni basarisiz bulan birçok de- de sanki bunaliyordu, öyle bir seydi.
gerlendime filmin promosyonunda Bir de bu film üzerine yazilan yazilarda
vaadedilen korku hissini tatmin et- "finali hariç" lafina çok rastladim ve
medigi düsüncesinden yola çikiyor. bu nasil bir yaklasimdir bilemiyorum.
Saninm, herkes finalin korkunç oldugu
Kaya Özkaracalar: Bunun zaten biraz konusunda hemfikir. Ama bence filmin
da kaçinilmaz oldugunu düsünü- finali korkunç ve ondan sonra geriye
yorum. Bu filmin gazetelerde, dergi- dogru çalisan bir etkisi de var. Bazi
lerde çikan küçük, kapsül tanihm- filmlerde herseyolagan, siradan bir
larindan korku türüne ait bir film sekilde gelisir ve filmin sonunda patlar
oldugu bilgisine sahipsin. Posterini ve sirf o etki bile sizin o filmi begen-
görüyorsun, bir korku filmi posteri gibi menizi saglayabilir, aklinizdan çikmaz
hazirlaninis ve hatta güzel bir biçimde bir türlü film. Mesela ben benzer bir
hazirlanmis; son zamanlarda moda deneyimi Usua/ Suspects'i ilk seyredi-
olan korku filmlerinin posterlerinde simde yasamistim. Sonuna kadar, tam
yildizlarin resimleri ön plana Çl- da senin dedigin sekilde sikila sikila
kartilirken B/air Cadisi'nin posterinde seyretmisken filmin sonu öyle bir çarpti
korkunç bir görüntü yaratilmaya ki beni bu etkinin yaninda diger sl-
çalisilmis. Kisacik trai/er'inda da bu kilmalarim çok önemsizdi ve bunlari Sanirim, herkes
vurgulaniyor ve oradaki üç cümleden hiç bir zaman dile getirmedim. Madem finalin korkunç
bir tanesi "Oh i am so scared ... " (Çok öyle Blair Witch'in su "korkunç" finalini
korktum). Bunlari izledikten sonra, ve de konusalim, bu nokta konusulmuyor. oldugu konusunda
hatta bunlari izlemeyip bunun bir O sahnedeki korku üzerine biraz tar- hemfikir. Ama
korku filmi oldugunu bilerek filme tisalim çünkü dedigim gibi o korku,
gittigimde korkmayi beklemeyi ben filmin geriye dönüslü olarak hala beni
bence filmin finali
dogal görüyorum. Kisisel deneyimime etkilemesinisaglayanbir unsur korkunç ve ondan
gelince, ben de bir korku filmi izlemeye N ezih: Ben son sahneden etkilendim.
ve bunun bence dogal sonucu olarak sonra geriye
Ancak -çok mantikli gelmeyebilir size
da bir miktar korkmayi bekleyerek dogru çalisan bir
filine gittim ve ben de korkmadim diye ama- filmi ben yönetseydim o sahne etkisi de var.
kendimi ifade ederim. Fakat belki filmin ortalarinda ya da ortalarindan
benim de deneyimim Dilek'inkinden hemen sonra yer alirdi. Ama o sahne
çok farkli degildi. Evet filmin baslari benim için çok gecikti ve dolayisiyla
ilginçti, ortalarinda son derecede benim üzerimde bu kadar çarpici bir
etkisi olmadi -tabi sizin üzerinizdeki
sikildim, bu sikilmayi nasil tarif edersin,
koltugumda habire oynadim, aklimdan etkiyi ben ölçemiyorum, bunu dille
ifade etmek zaten imkansiz. Ayrica bir
bir sürü baska düsünceler geçti, fakat
finaline geldigi anda kendimi korkmus filmin bütün yatirimini böyle finaline
diye tarif ederim gerçekten. Hatta o yapmasi acaba ne kadar dogru? Yani
final gibi baska sahne çok az filmde sadece son sahnesi için bir filmi sey-
izledim. Bunu nasil tarif ederim; artik red er miyiz? Seyredilmez degil; film-
lerin finalleri elbetteki önemlidir. Ama
o anda ne bende ne salonda Çit çik-
miyor, herkes koltuguna mihlanmis umarim filmin bütün yatirimini filmin
d urumda, kendimi tamamen filme son sahnesine yaptigini söylemek
kaptirmisim, aklimdan artik baska istemiyorsunuz.
seyler geçmiyor, kalbirn hizli hizli atiyor Dilek: Son sahnenin etkisinin bu kadar
mu bilmiyorum ama su soluksuz bi- kuvvetli olmasi bence filmin bir da-
çimde izlemek denilen deneyimi raltma, bunaltma sürecinin olmasini
gerçekten o final aninda ben de ya- da önemli kiliyor. Belki o daraltma

"
sürecini yasamasaydim filmin sonun- adeta bu duruma "kanip", bu filmeçok
daki etki o kadar kuvvetli olmayacakti. da iyi tanimlayamadigimiz bir korku
Ve hatta çocuklarin durmadan bir- duygusunu arayarak gittigimizde film
birlerine bagirinasi,bulanik görüntuler üzerine birbirine çokbenzeyen yorum-
v.s. bunlarin amaçli bir sekilde ya- lar yapmaya basliyoruz: "korktum-
pildigini düsünüyorum bu yüzden. korkmadim". Röportaj sahnelerindeki
Bana, böyle bir süreç film için gerek- ilginçlik,kameranin neyi gösterip neyi
liymis gibi görünüyor. göstermernek arasinda yaptigi hassas
Or h an: Kaya' nin b'iraz once bel'irtC' igi seçimleri
W C konusmak,
,. S ayrica
.. d buk"filmi
'b'
ri . ri . i
00

'b'
giiimin
i
koruk imioara k d u-
ri ...
es
k d'n rv,ooraven in i
cream serisin e i gi i
• nml i
yuru....Imus o masi b e ki en i erimizi en i i m igi uzerine ça isan i erv e
iTiskilend'irinekd urur ken herk'esin agiz
belirlemis
.. olabilir, bunlari reddet- , b'irrigiy
v.i e ben b u ni m d en k ork ma dim
miyorum......Gerçekten de bir filme ve kor kt um d'iye konuya b as amasi i
posterlerine bakmadan, elestirilerini b b' ki b' ta ti 'b' l'
o kuma d an gi.tfigim çok na d'ir. Ha-
v • o ana iraz sir .ir r sma gi i ge iyor.,
Korku filmi tilr iyorum, S uspiria gos OOt'erime gir 'd'v,igi Sonuç olarak afis,poster, tanitimv.s.
i
00
V'

fi . d ''b
zaman a sin e uwn zaman arin en
00 ••••• ; den d kismen
bT ..bagimsiz
? v ....bir alandan bah-
dedigimiz sey k or kunç f1' i mi, b u f1'i mi seyred er ken se e i ir miyiz. ... iani sinemaya girip
nedir? Hele artik . tl"
sigor a isiniz gi'b"f i i a d e er var d i. i oturduktan sonra .. filmin gerçekten de v

günümüzde,
Bunun b'ir b e kI en t'i yara t mamasi i .
korkutmaya niyetlenip korkutamadigi k Bla° ca
i
00 00 ••

mum kOO un mu. "?A siI'istegim,


v. belk'i de bu meseesigorunuyormuyo
' d k k sa
d'V' h
ir -
i
00

d
Scream gibi tlop antid a bu unmamin esas sebeb'i bu isi n
kinkligi an or mamanin ver igi aya
.. v
sad'ece sinemanin disinda b'ize
kendi mitolojisini meseleyi
., biraz da sorunsallastira- . i
duyuru an sey er e i min b uOTO i i ri . unu00

yazan filmler de bilmek. Bir kere zaten ben bu..filmden arasind ak'i b'ir T iis k"i mi..? Sunu d'fa i iraf
korktum korkmadim, sonu soyle basi d' ki k k k v b' fil . b
mi korku filmi? bOO i
oy e gi'b'i tartismalar dan gene o arak' ii ed eyim ço A or acagim k bir mi en il
memnun d egiim. v T ç un k"u b en Bl'air
Cadisi'nin tamaminin final sahnesine
00 e
b' n i
ariyorum. bOl v •• hi t 'funun
ma açi casi
ir i m o a i ecegini ç ari e emem.
d nas
yatirim yaptigini düsünmedim. Iz- Nezih: Orhan'in dediklerinde kismen
lerken de özellikle böyle bir hisse katiliyorum;ancak kendi pozisyonumu
kapilmadim. Burada belkisunu konus- biraz daha netlestirmek ihtiyacini
mamiz lazim, korku filmi dedigimiz duyuyorum. Elbettekibu filmin mese-
seynedir? Hele artik günümüzde, lesi korkutmak degil; bizim de filmle
Scream gibi kendi mitolojisini yazan ilgili konusmamiz gereken filmleilgili
filmler de mi korku filmi? Benim tek mesele "korktum-korkmadim"
açirndan tür olarak kor ku filmini degil.Ama seyirciolarakeger ben kork-
tanimlamak da, filmden korkmanin ne madiysam ve eger filmin de niyetinin
demek oldugunu anlamak da zor. Ben beni korkutmak oldugunu düs ünü-
Blair Ca~isi'nda baska noktalara ta- yorsam ben bunu tartismak isterim.
kildim. Omegin anlatim öznelliginin Oh B d h k k d'" k
i'k'i far ki k d 'd'
. i amera arasin a gi ip ge -
i r kan:t ura
k or ri
a er es en isini
u acak b'ir i m gorme k is '0
ço
. fiyor
mesi; cadi hakkinda yapilan sokak h h Id
ropörtajlarindakikarakterler; gençlerin er a e..O
kendi aralarindaki iliskinin güven- Nezih: Evet... Peki filmin korkutma
güvensizlik arasinda gidip gelmesi... niyetiniben nelerden çikardim?Filmin
Bütün bunlar geçsede su cadiyi görsek bir basligi var; Blair Cadisi diye. Cadi;
diye düsünmedim. En etkilendigm cadilarin ne yaptig~ konusunda hepi-
sahneyi sorarsaniz da kucaginda mizin bir fikri var. Ikincisi kameranin
çocugunu tasiyan kadinla yapilan rö- kullanim tarzi. Üçüncüsü filmin basin-
portaj sahnesi derim: kadin cadidan da bir ön bilgi veriliyor yazili olarak:
bahsettikçe küçücük çocuk yüzünü sinema ögrencileri film çekiyorlar, bir
burusturarak eliyle annesinin agzini cadinin pesindeler,ama bir daha onlari
kapatmaya çalismaktadir; sanki çocuk gören olmuyor. Bu insanlar ortadan
-çocuk oldugu için- cadi efsanesinden kaybolmuslar ve çektikleri film, daha
haberdardir. iste bu benim tüylerimi dogrusu footage bulunuyor. Filmi izler-
diken diken etti.Buizlenimlerimiaktar- ken de anliyoruz ki gerçektenbu filmde
maktaki amacim su: Blair Cadisi'nin rol alan daha dogrusu, filmiçindeislevi


dünyanin en korkunç filmi gibi olan film kisileri tek tek ölüyor. Daha
sunulmasi durumuna yandaslik edip, dogrusu olup bitenlerden bu kisilerin
öldügünü çikarsiyoruz. Son sahne de Bize çok yakin olabilecek birisi. Carpen-
zaten bunun doruk noktasi. Bir de ter'inHalloween'inde de alti yasinda bir
cadiya iliskin bir hazirlik evre si vari çocuk çikiyor ortaya. O da bir küçük
film yapimcilarinin hazirlik evresii bir kasabarun orta sinif aile çocugu. Pekala
de cadi kavraminin bize genelde su- bu benim oglum olabilir. Diger filmler
nulmasiyla ilgili olarak bir hazirlik canavari gösterirken aslinda göster-
evresi vari yapilan görüsmeler. Bu meyerek bence iyi bir is yapiyorlar.
görüsmelerde irili ufakli, bölük pörçük Çünkü bir de bakiyoruz ki aslinda
cadiya iliskin bilgiler veriliyor. Giderek göstermemelerinin fazla bir anlami yok.
bu bilgilerin miktari artiyor. Hazirlik Tam tersine gösterirken göstermernek
evresinin sonlarinda dogru cadinin tam bana bir marifet gibi geliyor. Ama Blair
bir tarifi beliriyor. Bütün bunlardan Cadisi'nda bunu göremiyorum. Neden
ben anliyorum ki bu film korkutmayi göremiyorum, disarida bir cadi var, o
amaçliyor. Peki bütün .~unlara ragmen cadinin bizimle dogrudan bir ilgisini
neden korkmadim? Once sunu söy- kurmamiz için film bize yeterli mo-
leyeyim, bu film berii bunaltti, bu film- tivasyonu saglamiyor. Hatirlarsaniz,
de sikintili anlar yasadim ama hiç geçen yil Mark Cousins "çirkin" üzerine
sikilmadim. Neredeyse belli bir zevkle -'The Ugly' baslikli- bir konusma yap-
ben bu filmi seyrettim. Fakat daha misti. Orada çirkinin ayni zamanda
filmin basinda ben cadiyi bize hiç islak olabileceginden söz etmisti ve
göstermeyeceklerinden emin oldum. yilani örnek olarak vermisti. Islakligin
Film boyunca cadiyla hiç dogrudan bir anlami bulasiC1ligii yayiliYOri kendi
temas yok. Ama imalari var. Bu ima- bedensel sinirlarindan tasan bir kim-
larin kullanilisi güzeli geceleri çocuk ligi var capavarin. Sapik'ta Norman
seslerinin duyulmasi, kameramanin Bates'in, Halloween' de Michael Myers' in
çigliklarinin duyulmasii bunlardan benzer türden bulasiciliklari var bize
etkilendigimi itiraf ediyorum. Ancak bulasiyorlar. Blair Cadisi bu bulasiciligi
cadi ile hiç dogrudan ya da sicak bir saglayamadi ve benim korkmama ne- Islakllgm anlami
temas saglanmamasi cadiyi bir noktada denlerimden birisi bu.
sabitliyor. Disarda bir cadi var, bu cadi . bulasicillgi ve
Dilek: Ben tam tersirii düsünüyorum.
onun pesine düsmüs olan kisilerin
Sizin söylediklerinizden "biz güven-
yayilmasi;
pesine düsmüs. Simdi, film bunu bana canavarin kendi
deyiz; canavar bize bulasmiyor; bizimle
verdigi an cadi sabiHeniyor. Tam bir
öteki. Mutlak bir öteki. Ama bunu yap-
ilgisi yok" gibi bir ima çikariyorum. bedensel
Fakat filmin bize sundugu canavar
tigi anda da zaten o cadinin bir, film
takip eden birsey. Siz onu göremiyor- sinirlarindan
kisileriylei iki, seyirciyle baglantisina
bir çesit ket vuruluyor. Sabit bir cadi sunuz ama yine de o sizi takip ediyor. tasan bir kimligi
Dolayisiyla cadi heryerdei yani ben
var ve bu cadinin beriimle alakasi yok.
onu, beni izledigini düsünerek, her an olmasi. Sapik'ta
Simdi beriim basarili buldugum korku
filmlerinde cadinin ya da genelolarak
yeriiden varedebilirim. Bazi filmler bize Narrnan Bates'in,
canavarin artiküle edilisi çok farkli ve görünür bir canavar sunari ama bazi Halloween' de
filmler de sadece düsüncesine agirlik
korku faktörünü saglayan bir tavir var.
O da nediri canavar neredei canavar veriri bu film de biraz öyle. Cadinin Michael Myers'in
düsüncesine agirlik veriyor ve dola- benzer türden
gerçekten kim? Bana bu soruyla birlikte
yisiyla ben onu her an aklima getirebi-
geldigi zaman bu filmler gerçek bir
ürküntü yasatabiliyor. Hitchock'un
lirim. Mesela evde isiklari söndür- bulasicihklari var.
dügümde acaba cadi burada mi diye
Sapik filminde sapik kim aslinda? Biri-
aklima gelebilir, korkabilirim. Ayrica
leririi görüyoruzi yani Marion Crane'i
Sapik filmiyle ilgili bir noktaya de-
banyoda bir sapik öldürüyor. Bir kadin
ginmek istiyorum. Siz sapik karakteri
silüeti görüyoruzi ama sonra anlasiliyor
ki katil, moteli isleten ve annesinin ki- üzerinden gittiniZi ama o filmin çok
ligina giren Norman Bates adli birisi. önemli bir özelligi daha var bence. O
Bu birisi de aslinda biz olabiliriz. Nasil film bize yeni bir korku asiladi o da
"banyo" i banyoya girdigimizde Sapik
biz olabiliriz? Biraz güzelce bir kadin
filmindekine benzer bir saldiriya maruz
karsisinda kekelemeye baslayan birisi.
kalmak. Neden banyoya girince, akli-
Hani Levi Strauss tezgahtar kiz felsefesi
miza böyle bir korku geliyor? Dü-
diyor ya, o türden bir felsefesi var; hepi-
mizin bu türden felsefeleri var. Asiri süncesiyle ilgili bu tamamen. Blair
Witch'teki cadi da sürekli takip eden

i
çirkin degil, asiri yakisikli da degiL.
bir seYi bizimle olabilir, olmayabilir,
korkusu içimizde, düsünmemiz ye- N ezih: Evet.
tiyor. Böyle bir cadi sunulmasi bize
daha sonra o korkuyu her an kendi Dilek: O zaman gene de mi kork-
madimz?
kendimize sürdürebilecegimiz bir ka-
nal açiyor. Dolayisiyla ben tam da sizin Nezih: Hayir senin dedigin anlamda
olmadigini söylediginiz sebepler korkmadim, gerildim. Tekrar aym
yüzünden filmin çok kuvvetli bir seyleri söyleyecegim sikildim, bunal-
korkuya yalinm yapligini düsünü- dim v.s. Bir filmi seyrederken insan bir
yorum. tek kurbanlarla özdeslesmez ya da tek
N ezih: Senin söylediklerine tamamiyla bir tarafla özdeslesmez. Sapik filmini
katiliyorum. Ama ben senin ima tekrar örnek verecegim; daha dogrusu
ettigimi söyledigin seyi ima etmedim. bu sik sik verilen bir örnektir. Seyircinin
Bulasiciliktan kaslim, 'disarida bir cadi ne kadar kaypak oldugunu anlatan bir
örnektir. Nonnan Bates,Marion Crane'in
var o zaman ben güvendeyim' meselesi
cesedini bulur alir, onu arabasinin ba-
gajina koyar, arabayi da bir batakliga
iter. Otomobil batmaya baslar ba-
taklikta. O an hiç bir seyirci Marion
Crane'le özdeslesmez; o is arlik bit-
mistir. Orada bizim itiraf edemedigimiz
bizim Norman Bates'le özdesles-
tigimizdir. Bir van otomobilin bahnasi
durur ve biz o sirada o otomobilin
bahnasini isteriz. O otomobilin orada
bahnasini istememiz iste bize canavarin
bulastiginin bir göstergesidir; bunu
degiL. BulasiClliktan kastettigim filmik söylemeye çalisiyorum.
olarak bulasicilik. Yani canavar o mu Begüm Bengi: Psycho' da canavarla
ben miyim sorusunun ortaya çikmasi. özdeslesmenin ve seyircinin bunu
Canavarin bana bulasmasi canavarin baslinnak isteyisinin dehset verici bir
bana zarar vermesi, canavarin bana unsur olusunu ari1iyorum. Fakat Blair
erisebilir olmasi anlaminda degil. Fakat Cadisi canavarla özdeslesme kanalini
Norman Bates benim özdeslesebi- zaten 'hiç açmiyor. Filmde ne cadi
lecegim birisi; ya da Michael Myers kavramiyla ne de hayal ettigimiz
benim çocugumla özdeslestirebile- herhangi bir seyle özdeslesmek hiç
cegim birisi. Mesele o. Bende belirsizlik mümkün olmuyor. Çünkü filmde olup
su anlamda ise yanyor; ben de o bitenlerin sadece iki kisinin kamera-
canavar olabilirim; ya da benim sindan görünüyor olmasi bizim sadece
Blair Witch'teki çocugum da o canavar olabilir; ya da onlarla özdeslesmemize imkan ol-
cad i da sürekli o canavar ben olabilir. Bu karisikligi dugunu gösteriyor. Yani filmin verdigi
Blair Witch yarahniyor. tek imkan budur gibi geliyor bana ve
takip eden bir sey; durum böyle olunca, Psycho ile analoji
Dilek: Ama filmlerde canavarla degil
bizimle olabilir, de kurbanla özdeslesmek daha kor- kurarak bahsedebildigimiz türden bir
ikili gidip gelme özdeslesme ko-
olmayabilir, kutu cu olan sey degil mi? Örnegin
nusunda yasanamaz hale geliyor. Bir
oradaki o gençlerle ben özdeslestim.
korkusu içimizde, Hatta son sahnede olanlar benim ba- de film bir belgeselmis gibi basliyor ve
sona kadar da öyle gidiyor.
düsünmemiz sima ya da arkadasimla benim basima
gelmis gibi hissettim. Nezih: Aslinda niyeti ele veren özel-
yetiyor.
Nezih: Bu söylediklerinle benim konus- liklerden birisi de zaten bir belgesel
tuklarim arasinda bir iliski kuramadim. gibi kendisini sunmaya çalismasi.
Begüm: Yani korku filmi olduguna dair
Dilek: Canavarla aramizda bir gelgit
niyetinin mi? Ben de o noktaya gelmek
olmasi gerektigini söylüyorsunuz, bir
yandan da korkmaktan, neyin sizin istiyorum. Kasabadaki halkla yapilan
röportajlardan aslinda cadinin tam ola-
için korkutucu olup olmadigindan bah-
sediyoruz. Yani kurbanlarla özdes- rak ne olduguna dair bir sey çikarami-
lestiniz mi mesela? yoruz. Yola çikan karakterlerle, kame-
ralarinin gözüyle bastan kurulan bir

i
özdeslesme içinde sonuna kadar bu kadar vardirmistir. Bu çok saplantili
yolculugu takip ediyoruz ve sonuna bakis açisindan dolayi film için "olma-
kadar, hatta sonunda bile canavar mis," diye düsünüyorum.
cadinin ne olduguna dair bir fikre Orhan: Filmin kendisinin izleyiciyi
ulasamiyoruz. "Canavar ben olabilirim,
sürekli korkuya hazirlamasi, Kaya'nin
benim oglum da olabilir" gibi birsey
sözettigi "ifrat" meselesi - bunlarla bir
çikarabiliyor olmam gerekir filmden
derdim yok. Ben aslinda burada söy-
diyoruz. Ben de filmin sanki 'bu Projektör çalismaya
lenen bir çok seyle hemfikirim. Yalniz
karakter ben olabilirim; yani böyle meselenin "Ben korktum, ben kork-
belgeseller izleyip bunu çekmek is- basladiktan sonraki
madim" diye alinip filmlerin sifir
teyebilecek, o yolculuga çikmis birisi derecesine indirgenmesinden sikayet-
doksan dakikaYi göz
olabilirim ve böyle bir olay benim önüne alirsak, filmin
çiyim. Burada yaptigimiz tartisma
basima da gelebilir' hissi üzerinden biraz bunun disina çikmaya basladi,
çalisligini düsünüyorum. Yani sanki bundan memnunum. Film üzerine niyetinin korku filmi
filmdeki gerilim daha çok böyle bir karsilikli konusma imkanlarimizin yapmak oldugu,
seyden kaynaklaniyor. Ama gene de
genisledigini düsünüyorum. Psycho hatta yalmzca bir
bu, filmin niyetinin korku filmi olmak
veya diger birçok korku filminin
oldugunu bana nedense göstermiyor. neden önemli filmler oldugunu Nezih korku filmi yapmak
Belki daha melez; biraz gerilim, biraz
Bey'in bahsettigi kimlik ve özdes- degil, göstermeden
psikolojik... Korku filmine gönderme lesmenin kaymasi düsüncesinden
var ama belgesel filmine de gönderme hareketle açiklayabiliyorum. Ama
ima ederek bir
var gibi. Tam olarak "bu bir korku bunlari bir kenara birakip korkup
filmi" dedirtmiyor. korku filmi yapmak
korkmadigimi konusacak isem çok
hayran olmakla birlikte Psycho' dan
oldugu görülüyor.
Kaya: Orhan'in dedigi gibi, kuskusuz
filmde bir sürü ilginç nokta var aslinda. 'korkmadim' diyebilirim.
Mesela kizin kamerasini bir türlü ka- Blair Cadisi'nin finaline kadar olan
patmak istememesi ve daha da önem- bölümündeki kodlari Roland Barthes'in
lisi öbür insanlarin da buna artik sinir
olmaya baslamasi, "kapat su ka-
merayi," demeleri, kizin israr etmesi ...
Tamam filmde böyle ilginç noktalar
var ama bunlar filmi kurtarmiyor. Böyle
çok ilginç noktalarindan ziyade ger-
çekten de filmin niyeti korkunç bir
korku filmi yapmak. Bu sadece tani-
timla ilgili bir mesele degiL. Projektör
çalismaya basladiktan sonraki doksan
dakikayi göz önüne alirsak, filmin
kendisinin niyetinin, içinde barindirdigi bahsettigi sadece izleyicinin istahini
ilginç noktalarin ötesinde korku filmi kabartmaya yarayan hermenötik kod-
yapmak oldugu, hatta yalmzca bir kor- lar olarak degil daha karmasi~ sembo-
ku filmi yapmak degil, göstermeden lik kodlar olarak okudum. Ornegin,
ima ederek bir korku filmi yapmak daha önce de söyledigim gibi, o küçük
,oldugu görülüyor. Filmin arka pla- çocugun annesinin kucaginda du-
ninda söyle genel bir tartisma oldugu rurken annesinin agzini kapatmaya
söylenebilir: göstermek mi korkunçtur, çalismasi benim açimdan yeterliydi
göstermeden ima etmek mi kor- zaten. Bunun 9lusturdugu beklentiye
kunçtur? Kimileri göstermekten ziyade takilmadim. Ornegin Antonioni'nin
ima etmenin daha korkunç oldugunu Blow Up filmini bir dedektif-cinayet
söylerler ve ayni zamanda bunu, ima hikayesi olarak okumakta israr edersek
etmeyip gösteren filmleri asagilamak onu basarisiz bir film olarak görmek
için kullamrlar. Bence filmin niyeti tam zorunda kaliriz. Ama bu filme dedektif
da bu noktada yalnizca bir korku filmi hikayesi demek ayip olur. Her düsün-
yapmak degil, "Korku filmi esas itiba- dügüm de bana baska türlü görünen
riyle göstermeden yapilabilir," iddia- bu filmi herhangi bir türe dahil ede-
siyla, yalnizca ima ederek korku filmi miyorum. Dolayisiyla bu 'tür' mesele-
yapmayi ifrada varacak dereceye sinin zaten basindan sorunlu oldugunu

i
götürmektir. Bu son derece dogmatik düsünüyorum.
bir yaklasimdir ve film bunu ifrada
beklentiyi yarahyor ama sonra o bek-
lentiyi karsilamiyor. Ama zaten amaci
o beklentiyi karsilamamak. Çünkü
Godard'in filmi bir tür filmi degil,
Godard'in filmi zaten filmi sorgulayan,
anlah nedir onu sorgulayan bir film.
Blair Cadisi için bunlari söylememiz o
kadar kolay degil. Ama Blair Cadisi'nda
bir frustrasyon yasiyoruz. Ancak bazi
sinemacilarin ürettigi bu frustrasyon
etkisi ile Blair Cadisi'nin frustrasyon
etkisi farkli meseleler. Eger bir film ken-
disini belgesel gibi sunuyorsa, ama
aslinda belgesel degilse, eger bir film
bir cadinin pesine düsen üç kisiyi, on-
larin nasil perisan bir vaziyete düstü-
günü ve nihayetinde öldügünü anla-
tiyorsa benim bu filmi illa bir korku
filmi olarak degerlendirmem önemli
degiL. Ben bu filmi izlerken bir korku
filmi izliyorum diye izlernedim. Çünkü,
bilmiyorum bu herkes için geçerli
Kaya: Blow Up hakkinda söylediklerin olmayabilir, ama ben bir bilim kurgu
dogru olabilir.Ama Blow Up' in dedektif filminde de korkmayi becerebiliyorurn
yahut cinayet türüne olan bariz me- ya da bir polisiye filminde de bir takim
safesi ile Blair Witch'in korku türüne baska, yani o türe ait olmayan türden
olan mesafesi ayni degiL. Zaten bence hazlar da aliyorum. Bunlarin içiçe, yer
kimse Blow Up'a "ben bir cinayet filmi yer de olsa, geçebildigini herkes biliyor.
izleyecegim" diye gitmiyor. Gerçekten Ben beklentilere bakiyorum, aldigim
onun öyle bir niyeti yok. Onun türün ipuçlarina bakiyorum, ipuçlarini bira-
disinda ya da kiyisinda oldugu zaten raya getirip önüme koydugum zaman
bariz, ama Blair Cadisi için böyle bir bu filmin niyetine iliskin çok net bir
Bu filmi tamamiyla sey söz konusu degiL. fikir sahibi oluyorum. Ancak Orhan'in
dedigi çok önemli, bu filmi tamamiyla
korkmak ya da Orhan: Blow Up'in konumuza birebir korkmak ya da korkmamak dikoto-
örnek olmadiginin farkindayim, ama misine kit1eyipkonusmak, öyle izlemek
korkmamak bu filmin dedektif türü ile iliskisi üze-
filmin kendisine de haksizlik, dolayi-
dikotomisine rine bizim konustugumuz seylere siyla belki o filmi izleyen izleyiciye de
benzer yazilar okudum. KonumuzIa haksizlik. Simdi bence bundan sonra
kitleyip konusmak, iliskilioldugunu düsünüyonim. filmin getirdigi bir takim açilimlar var
öyle izlemek filmin Nezih: Blow Up filmi bir tür filmi degil mi ona bakalim onu konusalim.
kendisine de zaten. O film bir polisiye filmi dedektif Dilek: Kaya demisti ki "bu film çok
filmi, film-I)..oirfalan gibi bakilacak bir
haksizlik, film degiL. Oyle bakilmasi için de bize
fazla gösterilmeyenin korkutucu olma-
sina oynuyor." Buna kahliyorum; ama
dolayisiyla belki o o türden ipuçlari vermiyor. Bazi tür Blair Cadisi bunu simdiye kadar seyret-
filmleri var, bu tür filmler türün kod-
filmi izleyen lariyla, gelenekleriyle oynuyor. Daha
tigim filmler içinde en cesurca yapan
film. Gerçi filmi yapanlarin ''bakin siz
izleyiciye de da genel konusacak olursak bazi filmler bizden ögrenin" gibi bir tavirla bu fimi
haksizlik. de var, o filmler anlatinin genel kod-
yaphklarini sanmiyorum. Peki bu film
lariyla da oynayabiliyor. Ama bunu ne getiriyor? Filmin "katarsis" üzerine
seyircide belli bir frustrasyon yasatmak kurulmadigini düsünüyorum. Hatta
için onlarin beklenti ufuklarini altüst katarsis üzerine kurulan filmlere de
etmek, kirmak için bunu yapiyorlar. korkmak için degil rahatlamak için
Godard'in filmindekamera belli bir
gidildigini düsünüyorum. Bu film
kisi üzerinde odaklaniyor, ama biz bir katarsis degiL, bazi basit diyebi-
daha o kisiyi hiç görmüyoruz. Bunun lecegimiz ama hepimizin içinde olan
nedeni Godard'in seyircide belli bir korkular -mesela gece bir ses duyup
beklenti yaratmaya çalismasi, ama tabii yatakta korkmak ve ne oldugunu anla-

i
burada bir oyun oynuyor Godard, bu yamamak veya karanlikta takibedil-
digin hissine kapilmak- üzerine kurulu; edilme hissi gibi tanidik korkulari
adeta bizi bunlarla yüzlestiriyor. Bir de yeniden gündeme getiriyor.
su son sahnedeki duvara döndürülmek Kaya: Zaten bir noktadan sonra bu
ve korkuyu paylasmak olayini da ko- bireysel deneyimlerimizin, donanim-
nusalim. Çünkü filmin son sahnesinde larimizin birikimine dayaniyor. Belki
bir karmasa var ve biz karmasanin çok sik tek basina kamp yapan bir in-
ardindan sadece duvara döndürülmüs,
sanla hiç böyle bir sey yapmamis olan
Michael'i görüyüruz. Burada sanki ca- insan baska baska etkilenebilir.
dinin iskencesine maruz kalan bir
kurban olmaktan çok, duvara dön- Dilek: Sirf ormandan korkmak degil
dürülüp, çocuk gibi, çaresizce sirani mesele. Film bende orman heryerde,
beklemek esas korkutucu olan. Bu tür cadi heryerde gibi bir his birakti.
bir korkuya baska bir filmde rast- Nezih: Film bu mesaji veriyorsa bu
ladiginu hahrlamiyorum. mesaji sen nasil algiladin onu anlatinan
Kaya: O sahne gerçekten de göster- gerekiyor. Çünkü senin söylediklerin
meden ima etmenin mükemmel bir bana izlenimci degerlendirmeler gibi
örnegi; buna bir itirazim yok.. Ama bu gelmeye basladi.
sadece final için geçerli. Göstermeden Dilek: Ben bunlari çocuklarin içinde
ima etmek, filmin finaline gelinceye
bulundugu durumu filmin sunus
kadar yaphgi gibi kuru çalilardan, seklinden çikariyorum. Su da var, her
insanlarin didismelerinden baska bir Filmin kendisi
zaman da film size gelmeyebilir, biraz
sey göstermernek degildir. Finalde
yaptigi gibi cadiyi yine göstermernek,
da siz gidersiniz. Bu da biraz hayal zaten "korku
gücü alanina girer. Bu film bana bunu
siddet eylemini yine göstermernek ama göstererek
harabe bir ev ile, duvarlardaki el isaret- çok yaphriyor belki de elimde olmadan.
leri ile tekinsiz bir ortam yaratmaktir Orhan: Benim açimdan esas sorun Blair yaratilmaz,
göstermeden ima etmek. Cadisi tartismalarinin "korktum- göstermeden
korkmadim" kisir döngüsü üzerine
Orhan: Zaten görünüse göre biz bu yaratilir" seklindeki
kurulmasiydi.
filmi farkli pozisyonlardan seyretmisiz.
p'eki bu noktadan nereye gidebiliriz? Kaya: Bu insanin kendi tercihiyle yok bir diger kisir
Ornegin korku filmi dedigimiz türe sayabilecegi bir sey degiL. Bu filmin döngü üzerine
neler oluyor? Scream ile birlikte korku kendisi zaten o senin kisir döngü
sinemasi uzun zamandir kullanageldigi dedigin sey üzerine kurulmus. Hatta, kurulu. O yüzden
tekniklerin izleyiciler tarafindan "saç- o kisir döngünün altindaki bir baska ne kadar
ma-ko mik" bulundugunu farkedip kisir döngü - "korku göstererek yarahI- korkutabiliyor
kendi ironisini yaparak bu durumdan maz, göstermeden yaratilir" seklindeki
kurtulma çabasina girdi. Ama Nezih bir kisir döngü- üzerine kurulmus. O konusunu da
Bey nasil ki "belirsizlik, geçis ve kayma- yüzden ne kadar korkutabiliyor ko- tartismak gerekli.
larin dehset verici olanaklarindan nusunu da tartismak gerekli çünkü
vazgeçilebilecegini" düsünmüyorsa bence bu film, göstermeden korkutmak
ben de korku sinemasinin tikandigi niyetiyle yapilmis bir film.
yerden ironi metodu ile basitçe kendini Orhan: Ben ise filmin niyetini buna
mitlestirerek çikabilecegini düsün-
müyorum. Belki de Blair Cadisi tam da indirgeyemeyecegimizi düsünüyorum.
Ayrica filmden de bu niyeti almadim.
korku sinemasinin ironiden vazgeçip
Fakat benim esas problemim tek bir
tekrardan kendini ciddiye alma çaba-
sinin bir ürünüdür. perspektiften hareketle film hakkinda
"iyi-kötü" gibi kesin deger yargilarinin
Dilek: Ben Blair Cadisi'nin bazi eski üretilmesi ve farkli perspektiflere de
korku filmlerinin yaphgi gibi yeni kor- kapali olunmasiydi. Sonuç olarak, Blair
ku alanlari açhgi kanisindayim. Seker Cadisi filmine böyle farkli açilardan
Adam'i hahrlayin; Psycho nasil banyoyu bakilabilecegini gösteren bir tarhsma
bir korku alani haline getiriyorsa Seker yapmis olmamizi önemli buluyorum.
Adam da ayni seyi ayna için yapti. Böylelikle Geceyansi Sinemasi ekibi ola-
Bunlar nasil gündelik hayata dair rak sinemayla ilgili bir çok konuda ken-
seylerse Blair Cadisi da bu alana yeni di aramizda yasadigimiz süreci de yan-
göndermeler yapiyor; gece karanlikta sithgimizi düsünüyorum.
bir ses duydugumuzda, ne oldugunu
bilmedigimiz birseyden korkma, takip


Selin Özgüzer

Dizi olarak ilk kez 1995 yilinda ya- Kendinden önceki filmlerde ve di-
yinianmaya baslayan Zeyna: Savas çi zilerde ele alinmis konulardan ve bas-
Prenses'in ekran hayatina Herkül: Ef- makalip tiplerden etkilenen Zeyna
sanevi Yolculuklar adli dizinin ilk bö- onlari kendi evreninin kosullarina uyar-
lümlerinde Herkül'ün rakibi hirsli ve layarak ama orijinallerine gönderme
güçlü bir kadin savasçi olarak basladigi yapmaktan da çekinmeden izleyiciye
görülür. Ordusu ile Herkül'ü öldürüp yeniden sunuyor. Zeyna'nin isledigi
yenilmezligini kani tlamak isteyen konulardan biri de kahraman ve yol
Zeyna, adamlari tarafindan ihanete ug- arkadasi hikayesi. Buna getirdigi
rayip öldürülmeye çalisilinca geçmisini yenilik ise önceki dizileri n aksine hem
gözden geçirip Herkül'ün yaninda eski kahramanin hem de onu tamamlayan
ordusuna karsi savasir. Daha sonra da yol arkadasinin ikisinin birden kadin
atina binip kendi iç yolculuguna dogru olusu. Daha öncekilerde ikilinin ya ikisi
yola çikar ... Bu güçlü kadin savasçi ya da en azindan biri erkekti. Bu
karakterinin beklenenden fazla ilgi durum kadin baskahramanlari olan
görmesi sonucu Herkül'ün yapimcilari Biyonik Kadin ve Wonder Woman gibi
Zeyna, daha ve yayin sirketi Zeyna'ya kendi dizisini diziler için de geçerliydi. Bu kadinlarin
önce yapmis ve çömezini önerirler. Kendi sovunu yaratici, ögretmen veya yardimcila-
ve çömezi Gabrielle'i yanina alan Zeyna rinin erkek olmasina karsin Zeyna'nin
oldugu kötülükleri da, daha önce yapmis oldugu kötü- simdiye kadar gördügümüz her iki
düzeltmek için lükleri düzeltmek ve insanlara yardim ögretmeninin ikisi de kadin. Bunlardan
etmek için kendini yollara vurur. biri ona iki parmakla yaptigi ünlü
kendini yollara vurusunu ögreten Galli M'Lila, digeri
Böylece her yastan insanin seyrettigi,
vurur. üstüne yazip çizdigi, hayran kulüpleri ise ona uzakdogu dövüs tekniklerini
kurdugu bir fenomen haline gelir. ve dogu felsefesinin dogru yolunu
Dizinin kazandigi bu basarinin ögretineye çalisan Çinli Lao Ma. Bu iki
ardinda kullandigi eklektik ögelerin kadinin Zeyna'nin yeteneklerinin
önemli bir payi oldugu yadsinamaz. olusmasindaki etkileri çok büyük ve
Zeyna'ya (ve kardes dizisi Herkül'e) sonuçta bu dizide alisilmisin aksine,
eklektik dememin nedenleri arasinda kadini yaratan erkek degil, kadin.
dizinin tarihi yeniden yazmasi, baska Bu durum Zeyna'nin kirli geç-
film ve dizilerden aldigi konulari uyar- misinin yarattigi can düsmani psikopat
lamasi, degisik dönem ve kültürlerin kadin savasçi CaHisto için de geçerli.
silahlarini bir araya getirmesi, ve farkli Basit köylü bir kiz iken ailesi ve köy
müzik türlerini birlikte kullanmasi yer halki Zeyna tarafindan katledilince akli
aliyor. Zeyna'nin eklektik yetenekleri dengesini yitiriyor. Hayattaki tek amaci
arasinda ise iki parmak vurusu, ak- Zeyna'ya aci çektirmek olan CaHisto
robasi, uzakdogu dövüs stili, dansözlük bunun için de kendisini Zeyna'nin
(özellikle de üç tül dansi) ön plana suretinde yeni.den yaratmaya basliyor.
çikiyor. Sonuçta da dizi bütün bu say- Sonuçta simdi Zeyna'nin karsisina
diklanrnin hepsini ham1anlayarak hos, dikilen savasçi Ca1listo geçmisteki
izlenebilir bir bütün ortaya çikariyor. Zeyna tarafindan yaratilmis ve sekil-
lendirilmis oluyor. Böylece Zeyna'mn
en büyük düsmanlarindan biri de bir
erkek yerine bir kadin oluyor. Bu da
Zeyna'nin dünyasinin sadece erkeklerin
dünyasi olmadigini ve bu dünyada
erkeklerin yapabileceklerini yapan
kadinlarin da oldugunu gösteriyor.
Dizinin eklektik olmasini saglayan
bir diger öge ise yazarlarin daha önce
islenmis konulardan etkilenip onlari
Zeyna'nin geçtigi mitolojik ortama
uyarlamalari. Dikkat edenler bu ta-
nidik hikayeler arasinda alkolik
kahraman, maceraci arkeolog, dolandi-
ricilar, iyinin yaninda yer alan eski
suçlular, geçmisi düzeltme, tekrar eden çalisanlar, tarihin ünlü simalari, hayal
gün, zil çalinca kisilik degistirme, ürünü kahramanlar ve dogaüstü ya-
kahramanin ikizi (Zeyna'da arti üçüzü, ratiklar, bizim dünyamizin bir yan-
dördüzü ...), beden degis-tokusu, cana- simasi halinde, yollari çakisarak at
vardan hamile kalma, maymun adam, kosturuyorlar. Bu evrende Zeyna
acil servis dizileri ve vampirleri bu- savasan bir kadin olarak hiç yadirgan-
labilirler. Bunlarin yani sira Yunan miyor ve insanüstü dövüs yetenekleri
mitolojisinden Pandora'nin kUhisu, sayesinde 10-15 kisiyle, veya savas
Tmvali Helen, Odysseus'un maceralan, tanrisiAres'le tek basina savasabiliyor.
Incil ve Tevrat'tan da David ve Goliath, Ayrica tipki Callisto ve Amazon sa-
Kral Herod, Kutsal Ahit, oglunu kurban vasçisi Velasca örneginde oldugu gibi,
etmek isteyen Ibrahim gibi bir çok dini bu evrende ölümlü insanlann ölümsüz
hikaye de dizide bulunmakta. tanri veya tanriçalara dönüsebilmesi
Aynca Hong Kong dövüs filmleri de mümkün olabiliyor. Zeyna evreninin
de dizi için önemli ilham kaynaklari bir baska özelligi de sahip oldugti h~zli
arasinda yer almakta ve dizideki ak- ulasim agi. Karakterlerin Çin'e, In-
siyon sahneleri bu filmlerin estetik giltere'ye, ilerki bölümlerde de Hindis- Yazarlar, daha
dövüs stillerini ve abartili tarzini tan'a gitmeleri pek vakit almiyor ve
basariyla kullanmakta. Hatta bazi dö- böylece Zeyna yaslanip elden ayaktan önce islenmis
vüs sahnelerinde [gerek fikir, gerekse kesilmeden hemen hemen tüm konulari Zeyna'nin
sahne çekimi açisindan] Hong Kong dünyayi dolasabiliyor!
filmlerinden alintilar bulmak mümkün. geçtigi mitolojik
Tarihi yeniden yazmak ve zaman
Bu alintilar arasinda tahterevalli gibi ve mekan sinirlamalanna bagli kalma
ortama
duran bir merdivenin üstünde Zeyna geregi duymamak diziye bir sürü ola- uyarliyorlar.
ve CaHisto arasinda geçen bir dövüs nak ve potansiyel konu sagliyor. Tarihi
sahnesi ve Zeyna'nin düsmani Draco yeniden yazma konusunda dikkati iki
ile dövüsürken yere ilk degen kisi olup nokta çekiyor. Birincisi, aralarinda
dövüsü kaybetmemek için kasaba yüzyillar olan kisilerin Zeyna'nin kar-
ahalisinin basinin üstünde mücadele s~~~naçikabilmesi ki Zeyna J ül Sezar
etmesi gibi sahneler de vardir. Ayrica (LO 102-44), Hipokrat .qo 460-370),
Zeyna'nin iki parmagi ile yaptigi vurus, Herkül (!l~itolojiyegöre LO1250'ler) ve
elleri ve agzi ile uçan oklari yakalaya- Homer (10 700'ler) gibi kisiler ile kendi
bilmesi, agaçlara tirmanir ve atlarken hayat dilimi içinde karsilasabiliyor.
gösterdigi insanüstü akrobasi yete- Ikinci dikkat çeken nokta ise, dalgiç
nekleri ve agzindan ates püskürtmesi elbisesi, uçurtma, içecek kutulu sapka
gibi ilginç yeteneklerinin bu filmlerden gibi yararli yararsiz buluslann yaninda
geldigini söyleyebiliriz. duran kalbin yummkla çalistirilmasi,
Zeyna'da çesitli kurallarin ve sezaryen ve traketomi gibi nefes bo-
kavramlarin yeniden yazilmasi ile rusunda delik açip hastanin nefes
kendine özgü bir evren yaratiliyor. Bu almasini saglamak türünden tibbi
evrende ise Yunan tanrilari, tek tanri yardim metotlannin geçmislerine dair

i
olmaya çalisan seytani tanrilar (Dahak de tahminlerde bulunuluyor.
gibi) , savasçilar, savasçi olmaya Dizide bir sürü ilginç silahin bir
Ortadogu ve Ispanyol kiyafetlerinin
yamsira büstiyerler ve kisa etekler ile
dolasiyor.
Dizinin eklektik yapisina degisik
türdeki anlatimlarla da katkida bulu-
nan yapimcilar, bölümlerin konusu
asiri drama kaçmaya basladiginda
araya serpistirdikleri komedi bölüm-
lerini dizinin genel havasini hafiflet-
mek ve izleyicinin içinin kararmasini
engellemek için kullaniyorlar. Bu
komedi unsuru da genelde sakar
arkadaslari Joxer oluyor. Bu tür dram
veya komedi agirlikli bölümlerin hiç
birinden eksik olmayan tek sey ise
aksiyon sahneleri. Ayrica sovun
formatini zorlamak pahasina da olsa
Zeyna ile Gabrielle arasinda çocuklari-
nin ölümü üzerine olusan düsmanligi
çözmek için müzikal bir bölüm yapmak
gibi denemelere de girisebiliyorlar.
arada kullanildigini da görüyoruz. Dizideki eklektizm müziklere de
Zeyna'nin daire seklindeki keskin- tasinmakta. Örnegin dizinin jenerigin-
çevreli metal silahi çakram da bunlarin de koronun söyledigi müzigin sözleri
basinda yer aliyor. Köken olarak Hin- Bulgarca ve Bulgar Kadin Korosu
distan'in Penjab eyaletindeki Sikhler tarafindan söyleniyor. Zeyna'mn ce-
tarafindan bas parmak ve isaret par- nazelerde söyledigi sarki ise Kelt
maklariyla tutulup, boyun hizasinda müzigini andiriyor - bu sarkiyi yaratan
atilan bu silahin biraz daha büyük Zeyna'yi oynayan aktris Lucy Law-
versiyonu Zeyna tarafindan elle ta- less'tan baskasi degil ve kendisi
mamen kavrayarak atmak suretiyle söylüyor. Ayrica bazi bölümlerde Rus
kullamliyor. Zeyna'mn bas silahi ise halk müziginin ve üç telli mandoline
iki tarafi keskin, Romahlarin süvari benzer bir çalgi olan balalaykamn ta-
silahlarini andiran "spatha" denilen mdik tinilarim bulmak mümkün olabi-
tipte bir kihç ve onu Avustralyah liyor. Diger bölümlerde de dans kulübü
süvariler gibi sirtinda tasiyor. Ayrica müziginden müzikale, oradan da plaj
Zeyna'mn atinda yakin dönem Kuzey müzigine kadar degisik türlerde
Amerika tasarimh bir eyer ve eski müzikler yer aliyor.
Tarihi yeniden Yunanlilar ve Romalilarin kullanmadigi Sonuç olarak bütün bunlar - mito-
yazmak, diziye bir üzengi takili olmasinin yanisira isin lojik ögeler, tarih kurgusunun de-
sürü olanak ve daha da ilginci dizideki Romah ve gistirilmesi, aksiyon sahnelerindeki
Yunan askerlerin de ayni eyerden insanüstü hareketler vs. - dizinin tarihi
potansiyel kullaniyor olmalari. O dönemdeki Ro- bire bir yansitmaya çahsan bir dizi
sagliyor. mali askerlerin çelik örgü zirh giyme- 91arak algilanmasina imkan vermiyor.
lerine ragmen dizidekiler ekranda daha Izleyiciye bunun bizimkine benzeyen
seksi göründügü için(!) deri zirhlarla baska bir dünya oldugunu hatirlatip
dolasiyorlar . Ayrica eski Yunan as- abartilarin izleyicileri rahatsiz etme~
kerlerinin asil silahi mizrak olsa da mesini sagliyor. Bu eklektizm de belli
dizidekiler genellikle kiliçla dövü- kurallari kirdigi veya esnettigi için dizi
süyorlar. Hatta dizinin bir bölümünde daha genis bir alana ve daha çesitli o-
Avustralya kökenli boomerang benzeri lanaklari kullanma ve oynama sansina
bir silah bile görüyoruz. Dizide silahlar sahip oluyor. Ayrica Conan dizisinde
gibi kostüm ve insanlar da eklektik. oldugu gibi daha önceden var olan bir
Omegin bir Yunan köyüne girildiginde eserden - çizgi roman, kitap vs. - yola
Uzakdogulu, Afrikali, Avrupali, hatta çikarak üretilip onu yeniden yaratinaya
Samoali [dizi Yeni Zellanda'da çevrili- çalismadigi için de izleyicide önceden .
yor] köylülerle karsilasmak mümkün. olusmus belli beklentileri yikmiyor.

ii
Bu köylüler etrafta Yunan, Uzakdogu,
bikiniler tora,
siyah jartiyer günlügü
VE DAHA NELER NELER ...

Fred Olen Ray - 3 Julian Grainger


çev: Orhun Yakin

Ray, kendi sirketi American Indepen-


dent Productions vasitasi ile baska
filmleri desteklemeye devam ediyordu:
Florida'nin Orlando sehrinde yeni bir
yönetmen olan Steve Latshaw'm çektigi
iki film gibi: Dark Universe (Karanlik
Evren) ve Ray'in on yil önce çektigi Bio-
hazard'in devami olarak nitelendi-
rilebilecek Biohazard The Alien Force
(Nükleer Tehlike: Yabanci Güç). Dark
Universe özellikle Martin Sheen'in aktör
kardesi Joe Esteven ve Death Curse of
Tartu (Tartu'mm Ölüm Laneti, 1966) ve
1973 yapimi James ~ond filmi. Live and
Let Die'm (Yasa ve Olmesine Izin Ver)
basarili köpekbaligi sahnelerinin
Florida'li efsane yönetmeni William
Grefe'in rol almalari nedeniyle dikkate
deger. Bu iki film de dogrudan Ameri- The Wizard of Üz'm (Oz Büyücüsü) bir
kan video piyasasina sürülmüstür. 'bilim-kurgu versiyonu olan The Wizard
Ray, 1995 yapimi Attack of the 60 of Mars'i (Mars Büyücüsü) çeken David Bikini Drive-In,
foot Centrefold (50 metrelik Poster Kizi L. Hewitt. Ayrica, sinema dünyasina
Geliyor) filmi ile tekrar Corman'nin Big Foot (Koca ayak, 1969) ve Smokey
muhtesem bir
etki alanina döndü. Bu filmin hemen and the Hot- Wire Gang (Smokey ve Düz kadroya sahipti:
ardmdan çektigi Bikini Drive-In (Bikini Kontak Çetesi, 1980) gibi filmleri ka- Efsanevi porno
Açik Hava Sinemasi), büyükbabasm- zandiran yapimci ve yönetmen Antho-
dan miras kalan açik hava sinemasmi ny Cardoza ile söz konusu türün basm- prodüktörü David
gözü dönmüs, ahlaksiz emlakçilarm daki en önemli temsilcilerinden Forrest Friedman, Ray'in
elinden kurtarmaya çalisan güzel bir J. Ackerman ve Donald F. Glut, yönet-
kadinm hikayesini anlatmaktaydi. Film men Jim Wynorski, Ray'in kendisi, kisa kendisi, Türk
gerçekten muhtesem bir kadroya sa- ve matrak bir rolde de daha önceleri yapimi aksiyon
hipti: Herschell Gordon Lewis'm en Gizli Kuvvet (1983), Gördügün Yerde Vur filmlerinde de
taninmis filmlerinin yapimciligini üst- ve Belali Tatil (ikisi de 1975 yilindan),
lenmis olan efsanevi pomo prodüktörü Beklenmeyen Randevu (1984) ve Kirmizi oynamis vücutçu
David F. Friedman, Aftermath'in Kelebek (1982)gibi Türk yapimi aksiyon Gordon Mitchell...
(Hesaplasma) yönetmeni Steve Barkett, filmlerinde de 'oynamis olaneski vü-
tümü 1989'da çekilmis olan Assault of cutçu ve yildiz Gordon Mitchell görün-
the Party Nerds (Parti Dangalaklarinin mekteydiler. Mitchell, bir yildiz olarak
Hücumu), Virgin High (Bakireler Lisesi) yillarini verdigi Italyan tarihi filmlerine,
ve Blood Nasty (Pis Kan) gibi filmlerin bu filmdeki bir "film içinde film" sah-

i
yönetmeni Richard Gabai ve 1964'de nesinde Goliath olarak görünüp selam
basrolünü John Carradine'm oynadigi göndermekteydi. Siradan bir video
(GörünmezAnne, 1995) ile 1996 yilin-
dan Invisible Dad (Görünmez Baba) ve
Little Miss Mngic (Küçük Büyücü) bulu-
nur. Ray'in Birlesik Krallik videocula-
rinda bulabileceginiz diger filmleri
arasinda Black Stocking Diary (Siyah
Jartiyer Günlügü), Bikini Cowgirls (Bi-
kinili Kovboylar) ve American Mnsseu-
se'ü (Amerikali Masöz) sayabiliriz. Bu
saydiklaninizi elden geçirip de (öhhöö!)
jenerikte Ray'in adina rast1amadiysaniz
bunun nedeni üstadin bu tip filmler
için degisik takma isimler kullanmis
Ray, bir Playboy olmasidir, Nicholas Medina, Roger
kanali filmi olan
Collins, Peter Daniels ve Noble Henri
Nightshade'j (1996)
yönetirken i gibi. Bu arada unutmadan: bazi aksiyon
filmlerinde kullandigi isim de Sherman
izleyicisinin bu kisilerden kaçini ta- Scott.
niyabilecegi konusunda bir tahmin Her ne kadar bir çok elestirmen
yapmak oldukça zor ama kesin olan Fred Olen Ray filmlerine burun kiVln-
bir sey varsa, o da Ray'in bütün bu eski yorsa da ben üstadin her seye ragmen
toprak kisilerle çalismaktan ve muhab- film üretmeye, hem de muhabbetin bol
bet etmekten büyük zevk aldigidir. oldugu filmlerle devam ediyor olmasini
Anlasilan, Ray tipki 80'lerdeki saygiyla karsiliyorum. Ray, maymun
video patlamasinda oldugu gibi, ayni istahhligiyla, ünlü bir sanayi kolu için-
açlikla ürün talep eden kablolu televiz- de degisen sartlara uyum saglayarak
yon sayesinde artik istedigi her türde ayakta kalmayi becermis, tam anla-
filmi çekebilmekte ve 90'li yillarda da miyla kasarlanmis biri. Bu konuda,
o hizli temposunu sürdürmeye devam Ray'in Wasp (Esek Ansi) adiyla baslat-
Ray, BO'lerdeki
ediyor: Bu dönemde görme sansina tigi bir projesini örnek olarak gösterip
video sahip olabileceginiz bilim-kurgu/ aksi- bu yaziyi bitirmek istiyorum. 1986
patlamastnda yon filmleri arasinda Droid Guniier yazinda Ray, Roger Corman'nin Z sinifi
(Yasal Silahsor, 1985,öteki adiyla Cyber- klasik filmlerinden The Wasp Woman'in
oldugu gibi aym Zone (Siber Bölge), Birlesik Krallikta'ki (An Kadin, 1959) yeniden çekimi proje-
açlikla ürün talep adiyla Phoenix II (Anka Kusu ID, ve si dahilinde bazi çekimler yapmisti.
StarHimter (YildizAvcisi, 1985);nom1al Ama zamanini daha önemli isler için
eden kablolu
aksiyon filmlerinden ve hepsi 1996'da harcamasi gerektigini düsünen Ray,
televizyon çekilen Hybird (Melez, 1996), Fugitive çektigi filmi, daha önce birkaç senar-
Rage (Firari'nin Öfkesi- Birlesik Kral- yoya imza atmis ve Spacehunter (Uzay
sayesinde o hizli lik'ta Caged Fear (Zincirlenmis Korku), Avcisi, 1983) ve Critters (Mahlukat,
temposunu Mnximum Securiti) (Maksimum Güven- 1986) gibi filmlerin özel efektlerinde
sürdürüyor. Ray, lik), Infen10 (CehennemAtesi - çekimleri çalismis olan çömez yönetmen Kenneth
Hindistanda gerçeklestirildi) ve Rapid J. Hall'a devretti. Ray Hall'un daha ön-
degisen sartlara Assault (Seri Taarruz), 199Tde çekilen ceden yarim biraktigi Frankenstein 's
The Shooter (Ahci), Coimter Measures Brain (Frankenstein'in Beyni) projesin-
uyum saglayarak
(Karsi Önlemler) ve 1998 yapimi deki John Carradine ve Dawn Wild-
ayakta kalmayi Fugitive Mind (Unutkan), erotik filmleri smith'in yer aldigi sahneleri kullan-
becermis bir ve erotik-macera filmlerini sevenlere masina izin verince, Hall da Ray'in
sinemaci. 1985 yapimlarindan M.qsseuse (Masöz), American Independent sirketinin
Over the Wire (Telin Ustünde), Illicit destegi ile kendisinden istenen sekilde
Dreams 2 (Yasak Rüyalar 2), Friend of 1986 Eylül'ünde yedi günlük bir ek
the Family 2 (Aile Dos~ 2) ve 1986'dan çekim gerçeklestirdi. Bu asamada, fil-
Nightshade (Tilki Uzümü), Bikini min adi Alive by Night (Geceleri
Hoedown (Bikiniler Fora) ve Masseuse 2 Yasayan) olarak degismisti ve yildizi
(Masöz 2) tavsiye edilebilir. Çocuklan- sönmekte olan bir B filmleri aktristinin
nizin sesini kesmeniz için Ray'in size (Ghoulies'den "Gulyabaniler",1984

i
sunduklan arasinda Invisible Mom Bobbie Bresee) kendisini bir esek ansina
döndüreceginden habersiz bir çesit Gerçekles:D).eyen Bir Düs:
gençlik iksirinden medet ummasini Wood-Ray Isbirligi
anlatiyordu. Amerika'da Camp Video Fred Olen Ray, yönetinenlik kariyerinin
sirketince Evi! Spawn (Iblisin Dölü) ilk yillarinda Ed Wood'a The Bikini Beach
Massacre (Bikini Kumsali Katliami) adli
adiyla piyasaya sürülmeden önce fil-
min adi bir kez daha degiserek Deadly bir film projesi için senaryo siparis et-
Sting (Öldüren Igne) haline gelmisti.
misti. Ray, hem Plan 9 From Outer Space
Bresee'nin kocasi Frank, filmi karisi için gibi filmlerin yönetmeniyle birlikte
çalismis olmayi arzu ediyordu, hem de
bir basrol gösterisi olarak görüp projeye üç-bes kurus kazancin, sansinin yaver
parasal destekte bulunmustu. Ama gitmedigini bildigi Wood'a iyi gele-
ortaya çikari sonuçtan pek de memnun cegini biliyordu. Ancak, ne yazik ki
kalmayan kan koca, filmin dis pa- düsük bütçeli sinemanin bu iki dev
zarlara satis haklari konusunda Ray'e ismi arasindaki isbirligi meyve vere-
karsi açtiklari davayi kazandilar. Filmi medi. Wood, siparis ettigi senaryoyu
yeniden elden geçiren Bresee çifti, açilisi Ray'e teslim edemeden, hatta muh-
yeniden düzenleyip, bazi sahneleri ke- temelen onun üzerinde çalismaya
serek ve yeni bir müzik ekleyerek filmi baslayamadan öldü.
Birlesik Krallikta Metamorphosis (Baska- Ancak yillar sonra, 1985'te, Ray,
lasim) adiyla piyasaya sürdüler. Bu senaryosunu Wood'a siparis etinis ol-
destansi öykü yukaridaki sekilde sona dugu projesinin 10 dakikalik bir pro-
mosyon filmini çekti! Star Slammer
erebilirdi ama Ray, 1989 sonlarinda filminin setlerinde bir günde çekilen
filmi n Amerika'daki yayin haklarini ve Beach Blanket Bloodbath (Kumsal
Camp Video'dan tekrar alinca dostu Havlusu Kan Banyosu) adi verilen bu
ve is ortagi Ted Newsom (kendisi daha promosyon filmi, Sleazemania 2 adli
sonra Hammer sirketi ve filmlerini trailer ('gelecek program' fragmani) ko-
anlatan Flesh and Blood "Et ve Kan" leksiyon videosunda yeraldi. Bu, Ray'in
isimli mükemmel bir belgeselin yönet- bir çesit sakasiydi çünkü promosyonu
menligini yapacaktir), filme bir çok yapilan film, çekilmemis ve de besbelli
yeni sahne ekledi. Konuya bir özel de- ki hiçbir zaman çekilmeyecek bir'
dektiflik hikayesi dahil edildi ve eski filmdi..
dostlar Richard Harrison ile Gordon 10 dakikalik promosyon filminin
Mitchell'in tekrar bulustugu sahneler konusu su: Deli bir bilimadami (Evil
Spawn'dan Bobbie Bressee), BeeBee (The Ed Wood, Ray'in
tamamlandi. Bu ikinci elden geçiris
Tomb'dan Sus an Stokey) adli genç bir
sirasinda Ray, Breese'lerin bir çok kadina lobotomi yapmak üzeredir. Son siparis ettigi
sahnesini atti ve film Amerikan kablolu
anda Erika Von Fly (Dawn Wildsmith) senaryo üzerinde
kariallarinda The Alien Within <Içimdeki ve Sörfçü Bob (David O'Hara) Bee-
Yabanci) adiyla yeni bir hayata basladi. Bee'nin imdadina yetisirler. Filmin daha çalismaya
Yani bu adami sevmemek mümkün önce hiçbir kaynakta kaydedilmemis
mü dostlar? ve böylece ilk defa Geceyarisi Sinenui-
baslayamadan
si 'nda yayinlanmis olan künyesi söyle: ölmüstü. Ray hiçbir
Beach Blanket Bloodbath (1985)
zaman
Çekim öncesi adi: The Bikini Beach
Massacre çekilemeyecek bu
Yapimci/yönetmen/ senarist: Fred
Olen Ray; görüntü yönetmeni: Paul film için -saka
Elliott; yapim menejeri: Robert Tinnel; niyetine- kisa bir
makyaj: Nancy De Turo; sanat yö-
netmeni: Maxine Shepard; kostüm promosyon filmi
tasarimi: Jill Conners; ve Star Slammer'in çekti.
diger ekip elemanlari.
Oyuncular: Dawn Wildsmith (Erika
Von Fly), Susan Stokey (BeeBee),David
O'Hara (Sörfçü Bob), Bobbie Bressee
(deli bilimadami), Forrest J. Ackerman
ve Martin Alan Nicholas (bilimada-
minin yardimcisi doktorlar).

i
Dagitim: Rhino Video
[Sleazemania 2 içinde]
spagettilerin
kötü adamina ne oldu?

AI Mulock Cenk Kiral

etkili surahm araya sokan bir Usurat


karakteridiru• Hem o filmde hem de
sonraki filmlerde bu özelligi sayesinde
izleyicilerin dikkatini çekmeyi basarir.
Sonra aniden ortadan kaybolur. Kimse
tam olarak bilemez ona ne oldugunu.
Muhtesem surat karakterinin basina
neler geldigini Türk sinema aleminde
ilk defa bu yazi ile ögreneceksiniz.
Mulock 1925 Kanada dogumludur.
Sinemaya nerede ve nasil bulashgini
bilmiyoruz çünkü hakkinda bu detaya
inen herh~ngi bilgi kaynagi yoktur.
1950'lerde Ingiltere'ye gelerek filmlerde
aktör olarak görünmeye baslamis.
Filmografisinde 18 film görünür. Bunlar
arasinda en çok göze çarpanlar Burt
Balaban'in 1958 yapimi High He/I,
Robert Day'in 1960 yapimi Tarzan The
Magnificent, Mark Robson'un Lost
Command (1966) isimli savas dramasi,
Pek çok sinema Gordon Douglas'in 1963yapimi, basrol-
meraklisinin kim lerini Bob Hope ve Anita Ekberg'in
oldugunu dahi paylastiklari Call Me Bwana isimli
komedisi, basrollerini Elizabeth Taylor
bilmedigi AI ve Marlan Brando'nun oynadiklari ve
Mullock'un spagetti yönetmenligini John Huston'un yaphgi
Reflections in a Gold Eye (1967), Mont-
western hayranlan
gomery Tully'nin Battle Beneath the
acisindan önemli Earth (1967) gibi filmlerdir.
bir' yeri vardir: iyi, Al Mulock ismi pek çok sinema merak- Kendisine göre esas patlamasini,
hsinda bir etki uyandirmaz. Çünkü ünlü yönetmen Sergio Leone'nin onu
Kötü ve Çirkin'in
çogu kisi kim oldugunu dahi bilmez. kesfetmesiyle yapar. Leone, Mulock'un
açilisinda perdeye Ama, 1960'larin USpagetti WesternU efsanevi derecedeki ürkünç ve ama bir
gelen ürkünç surat hayranlari açisindan oldukça önemli o kadar da güçlü yüz hatlarini, kendi
onundur. yeri vardir Mulock'un. O, Leone'nin stili ile alhm çizerek gösterir. Iyi Kötü
muhtesem Iyi, Kötü ve Çirkin filminin ve Çirkin onun tüm perdeyi boydan
~çilisinda, yazilarin bitisiyle beraber, boya dolduran yüzüyle baslar. Filmde
Ispanya'nin kavurucu sicagi alhndaki topu topu iki sahnede gözükür ve Eli
kurak topraklarini gösteren görüntüyü Wallach'in vurmasiyla ölür ama seyirci


aniden keserek, ürkünçlük derecedeki onu unutmaz. Daha sonra Sergio Cor-
bucci'nin 1966 yapimi i Crudeli (Hell- pencereden bir seyin düstügünü farke-
beiiders) filminde rol alir. Hiç bir filmde derler. Ortalik karisir. Disari çiklikla-
tam olarak basrol sansi yakalayamaz, nnda Al Mulock'un yerde kanlar içinde
ama yüzü bu tür filmlerin aranan bir yathgini görürler. Üstünde biraz sonra
unsuru haline gelir. Eger tam tabiriyle çekimlere gidecegi kostümleri de var-
yüzünden sapina kadar kötülük dam- dir. Mulock kendini damdan asagi
layan bir tiplerneyi ariyorsaniz, o za- atmisbr. Aldigi uyusturucunun ve ge-
man Al Mulock' tan iyisi zor bulunurdu. çirdigi bunalimin etkisiyle intihar
Derken hayatini tamamen degis- etmistir. Ekip telas içindedir. Mulock'u
tiren film projesi geldi. Sergio Leone yerden kaldirip bir araba ile hastaneye
1968 yilinda hayalinin en önemli pro- yetistirmek isterken Mancini'nin kula-
jesini gerçeklestirmek için kollari siva- gina bir ses fisildar ''kostümler, kostüm-
misb. Proje Bir Zamanlar Batida filmiydi. leri al.." Mancini sasirir. Kafasini çevirip
Henry Fonda ve Charles Bronson'un sesin geldigi yere bakliginda Leone'yi
basrolünü oynayacagi filmin giris sah- görür. Al Mulock, yasamla ölüm ara-
nesinde, sinema tarihinde esine rast- sinda mücadele ederken Leone çekim- Disari çiktiklarinda
lanmamis türden bir sahne çekilecekti. lerin devami için kostümü düsünecek Mullocklun yerde
Üç adamin isyasyonda, kasabaya gelen kadar hirslidir. Neyazik ki hayata ve- kanlar icinde
birini bekleyecekleri sahne. O üç adam da eder, ama çekimler devam eder .... ' ••••
için seçilenlerin ikisi Amerikaliydi. Jack Mulock'un yerine yönetmen yardimci- yattiginl gorurler.
Elam ve Woody Strode getirtildi. Yan- larindan birisi geçer, ve son çekimler Mullock, üzerinde
larinda oynayacak ve belali oldugu her d~ tamam.l~narak Amerika'~a geçilir. filmdeki kostümleri
halinden anlasilan bir üçüncü kisi için Dikkat edilirse, Bronson'un istasyona ...
Al Mulock'u seçmekte fazla zorlanmadi vardigi andan itibaren olan sahnelerde, oldugu halde
Leone. Al Mulock'un hiç bir diyalogu Leone surat çekimlerinde sadece Jack intihar etmistir.
yoktu. Sadece görünecek; kafesteki ku- E~am~i ve Woody Strode'u gösterir, Leonelnin sesi
su sadistçe ürkütecek; parmaklarini çunku o esnada zavalli Mulock, Alme-
kitirdatarak sabirsiz bekleyisini sür- ria sehrinin morgundadir. Aslinda duyulur:
dürecek ve sonra da Bronson'un kur- Mulock için ölüm her filminde yasadigi "Kostümleri ahn.."
sunuyla ölecekti. Filmi ilk izledigim bir duyguydu. Biraz bekleseydi, ayni
zaman Mulock' un sessiz performansini günün devaminda da ölecekti ama o
"fazlasiyla" basarili bulmustum. Gö- bu defa kendi ölümünü yönetmek
rüntüsü Iyi Kötü Çirkin filmindekinden istedi ve basardi.
daha da yipranmis, saçi sakalina karis- Nedendir bilinmez, Leone filmleri
mis, sanki çikis yolu bulamamanin hakkindaki kitaplarin hiç birisinde bu
getirdigi hayata kizginligin tiplemesini bilgiye yer verilmez. Ya bilinmedigi
yapar gibiydi. Acaba, dedim kendi ken- için ya da üstünde durulmadigi için.
dime, bu adam yoksa hakikaten gerçek Her ne olursa olsun, biz bu yaziyla
hayatta da böyle birisi mi? Sebebini bizlere bu filmlerin görsel inceliklerini
bilemedigim sekilde olusan sezgim yasatanlardan birisi olan Al Mulock'u
dogru çikti. Filmin diyalog editörü saygi ile analim istedik..
Mickey Knox'un ifadesiyle, Al Mulock
o günlerde gerçekten de psikolojik so-
runlari ile bogusmakta ve hatta bu
yüzden uyusturucu bile kullanmak-
taymis. Zaten belki de bundan dolayi
o rolü böylesine gerçege yakin oynamis
olsa gerek.
Istasyon sahnesi filmin Ispanya' da
çekilecek son sahnesidir. Ekip 4 güne
yayilan çekimlerin son sabahinda
çekim mekanina dogru yola çikmadan
gelecek sayida
önce hazirlik yapmaktadir. Diyalog spagetti western
editörü Mickey Knox, yapim yöneticisi

i
Claduio Mancini ile kaldiklari otel yazilar/miz sürüyor
odasinda konJsurlarken bir anda
bartheslin punctumlu
bram stokerlin draculalsi
ve arrabal'in ben'j
Savas Arslan

"Resimli bir dergi!ji karistiriyordum. Bir fotografa gelince


duraksadim. 'da bir
Nikaragua Pekayaklanmanin
öyle olaganüstü bir sey
(fotografik) yoktu:
bayagiligi:

harap bir iki


arkalarinda sokak, devriye
rahibe. sezen ikihosnut
Bu fotografbeni migferli asker;
mu etmisti?

Bana ilginç
degil. mi (benim
Yalnizca gelmisti?için)
Beni
varbüyülemis miydi? anladim
olmustu. Hemen Hiç biri !"
ki onun varligi ("serüveni") ayni dünyaya ait olmadigi
için heterojen kalan iki süreksiz elemanin birlikte var
olmasindan geliyordu (çeliski noktasina kadar gitmeye
gerek yok): askerler ve rahibeler. Yapisal bir kural (kendi
gözlemime uyan) öngördüm ve ayni muhabirin (Hollandali Koen Wessing) öteki fotograf/arini
inceleyerek hemen bu kurali dogrulamaya çalistim: çogu ancak simdi farkina vardigim bu tür bir
i~il~kle.b~ni çekn:~~!i.~...] Kuralim, birlikte var olm~si bu fotograf/ara özelolan ilgimi uyandirmis
gibi gbrunenbirincisi
Bunlardan iki ogeyi adlandirmayi
açikça bir uzantiya,(buna
bilgigereksinmem
ve kültürümünolacakti) deneyecek
bir sonucu olarakkadar
benim akla
için yakindi.
oldukça
tanidik olan bir alanin uzantisina sahiptir. Bu alan, fotografçinin hüner ve sansina bagli olarak
az veya çok stilize, az. veya çok basari!i o~a~ilir;.ancak her zan:an klasik bir bilgi kit/esine gönderme
yapar: ayaklanma, Nikaragua ve her ikisinin tum gostergeleri: perisan haldeki üniformasiz askerler,
harap sokaklar, cesetler, hüzün, günes ve kizilderililerin iri göz kapaklari. Bimlerce fotograf bu
alandanonlara
ancak olusur. Kuskusuz
karsi bu fotograf/ara
olan duygularim ahlakikarsi bazen hareket/enen
ve politik bir kültürün bir tür genel
akilci ilgi duyabilirim;
bir araciligini da sart

kosar. Bu fotograflar hakkindaki duygularim ortalamadir, neredeyse belirli bir egitimden


kaynaklanir. Bu tür degilse
çalisma anlaminda bir insan
de,il9,isini
Jjir seye[Latince bir sözcük
uygulama, insan anlatirJ: studium.
için bir ~at, En azindan
genel, hevesli, ama ilk anda
tabii ki
özel keskinligi
da deler). olmayan
Bu kez bir türbulan
onu arayip kendini(studium
verme anlamina gelir.I ...]bilincimle
alanini egemen studium'u gibi)
Ikinci öge inceledigim kirar ben
(ya

degilimdir. Bu ögesivri
diken batmasini, sahneden yükselir;
uçlu bir bir ok gibi
aletle yapilan disari
bu izi firlarLatince
anlatan ve bana
birsaplanir. Bu yarayi,
sözcük var: bu
bu sözcük
Bu fotograflara
hem de sözünü ettigim fotogra ar aslinda delinmis, hatta bu hassas uçlarla delik desik olmuslar
karsi olan benim durumuma daha da iyi ~uyor çünkü hem bu sözcük delme kavramina gönderme yapiyor
- bu izler, bu yaralar kesinli le bir noktadir. O halde studium'u bozacak ögeye punctum
duygularim ahlaki demeliyim çünkü punctum ayni zamanda isirik, benek, kesik, küçük deliktir - ve ayni zamanda
zarin hervaren)
bana aci bir atilisidir. Bir fotografin
o kazadir." punctumCamera
Roland Barthes. 'u beniLucida.
delen (ama ayni zamanda beni bereleyen,
ve politik bir
kültürün akilci bir Genelde sanat ve özelde film üzerine olan film seyretme deneyimi en azin-
araciligim da sart yazan insanlarin her eser için geçerli dan beni konumdan konuma tasimak-
olabilecek sabit ve belirli bir elestirel tadir. Peki bu neden böyledir? Neden
kosar. mesafenin pek de olasi olmadigini fark her yeni filmi izlemek için ben de huzur
ettiklerini göstermeleri beni oldum olasi ve husu içinde sinema salonuna girip
o yazara yakinlastiran bir nokta ol- anne karninin özlemini doya doya
mustur. Her filme sabit bir noktadan hissettigim "saglikli" bir deneyim
bakmamiz i saglayan ve oradan bakar- yasayamam? Neden bu filmin surasi
ken kendimizi güvende hissettigimiz su kadar artistikken (iyi!) burasi da bu
"bir konum" fikri dogalolarak tanimli kadar anti-artistik (kötü!) olmus
ve kesin bir özne konumunu da terki- diyerek derin çözümlemelerin okyanu-
sinde tasiyarak su üç günlük dünyada sunda bir ispermeçet balinasi ya da

i
içimizi huzurla doldurur. Oysa trene fene~baligi gibi salma salma yüzernem.
bakmaktan apaçik bir biçimde farkli Iyi film ya da kötü filmden bahset-
mek sanat kuramindan ne kadar etkile- ne kadar farkinda olmali ve filmlerde
nerek kurulu bir modelden konusmaya bahsederken nerede ne yapmalidir?
(en azindan kimi film yazarlari açi- Bütün bunlarin ötesinde, bir filmin
sindan) tekabül ediyorsa etsin deme pazarlarima taktikleriyle film arasinda
hakkimiz olsa da, bu söylem alaninin nasil bir iliski vardir? Su film denen
sürekli olarak bizleri günlük dil çerçe- sey ne menem bir seydir, anlamak na-
vesinde tahakkümü altina aldigindan mümkün görünüyor billah!
da söz edebiliriz. ("Abi, su filme mut- Film seyretmek ya da bir deneyim
laka gitmelisin, çok iyi bir film!") bir olarak filmden söz etmek fizik, kimya,
çogumuza bir filmden çikhgimiz anda teknoloji, estetik, siyaset, psikoloji,
ne düsündügümüz soruldugunda, ya sosyoloji, iktisat, dilbilim, ve baska
filmin iyi ya da kötü oldugunu ya da enva-i kesire seyden etkilenip onlardan
filmin eglenceli ve sikici oldugunu, en söz etmemize yol açabilir. Fakat tam
azindan dolayli yoldan, belirten çesitli da bu noktada dikkat edilmesi gereken
yargilarda bulunuruz. Bireysel bir seyoldugunu söyler Richard Dyer:
anlamda filmi sikici ya da eglenceli "...estetik ve kültüreL,bir karsitlik içinde
bulmak genellikle tekilligimizle degildir. Bir film hakkindaki ilk kültürel
sundugumuz ifadeler olarak ya gerçek onun bir film olmasidir. Bundan
külliyen reddiyeye maruz kalirlar ya sonra filmin ne oldugu tartisilabilir
da kendi terimleriyle elestiriye tabi fakat bu tarhsma ise, bulacagimiz her
tutularak tekillige dair elestirilerle yanitin daima hem kültürel hem de
degerlendirilebilirler. Fakat bir de estetik olacaginin farkinda olarak
sinema piyasasinda belirleyici olan kültürel anlayisin kalbinde geçmelidir."
elestiri pratigi var ki, bu pratik de futbol Tabi, belki film hakkinda konusan ya
elestirisinden çok da farkli dina-miklere da yazan bir film yazari aslinda kültürel
sahip degiL. Hangi futbol yaza-rinin durusunu ve önyargilarini, dolayisiyla
hangi takimi tuttugu Türkiye'de futbol da o muhtesem tekilligiyle özneye
yazilarini anlamak için önemli bir itimat zerk eden konumunu, ortaya
kistasi teskil etmekte. Ayni durum bir döktügünün farkindadir belki ama
çok film yazari hakkinda da geçerli. nedense filmlerden bahsederken bun-
Fakat bütün bunlar halen asagidaki lardan çok su ya da bu filmin kötü ya
sorularin yanitlarini bize vermiyor: Bir da iyi olmasina dair bir ifade öne çik-
film nasil çok "iyi" bir film olabilir? Bu maktadir. Bu ise bir yandan o elestirilen
nasil tanimlanir? Filme gitmeden önce piyasanin dinamikleri tarafindan
film yazarlarinin yazdiklarina ne kadar etkilenmekteyken diger yandan da film
ve nasil bakmaliyiz? Sinemadan anla- yazarlarinin kendi bireysel pratiklerinin
mak için ne yapmali? Sözgelimi bir film çok da ötesin~e yer almayan bir söylem
için "böyle pazarlanmasa ve yalnizca alanindan (Ornegin, sanat sinemasi
bazi festivallerde gösterilseydi bu filmi söylemi.) söz etmemize elverir.
begenebilirdim," diyen bir film yazari Peki nedir beni bunlarla ilgilen-
ne anlatmak ister? Böyle bir ifadenin meye ya da bu dergide çesitli filmler Bu söylem alaninin
bir alt-metni var midir? Bu film popüler hakkinda yazi yazmaya havale ederken sürekli olarak
olmasi için pazarlanmayip yalnizca bana türlü türlü havale1er geçirten?
"sanatseverlerin" ya da "bu isten anla- Filme film olarak bakma hevesi midir? bizleri günlük dil
yanlarin" (bir diger deyisle, yetkin bir Kimi filmlerden sin1diye kadar bu dilde
bahsedilmemis olmasindan rahatsizlik
çercevesinde
iktidar öbeginin) takildigi festival-
Ierdeki "ayricalikli" kitleye gösterilseydi duyarak bu filmleri çöp kutusundan tahakümü altina
"iyi" bir film olurdu mu demek isten- çikartma istegi midir? Ya da hakkinda aldigindan
mistir? Eger böyle denmek istendiyse, çok yazilip çizilmis olsa da, bazi film-
lere bir de söyle bakabiliriz demek
sözedebiliriz.
bu film bu ifadeden yola çikarak ken-
disi için uygun ve gerekli oldugu düsü- midir? Film izlerken ya da kitap okur-
nülen piyasa mekanizmalarini dislaya- ken deneyimledigim haz ve kutsi
rak farkli piyasa mekanizmalarini saadeti paylasma istegi mi? Filmlerin
kullandigi için neden begenilmemek- beni bir yandan büyülü ve kurallari
tedir? Filme film olarak bakmak yerine sarih bir anlah dünyasinin içine alirken
neden film yalnizca piyasa(si) dolayi- diger yandan da .sürekli olarak bu
minda ele alinmaktadir? Bütün bunla- dünya hissini kirarak bir ikileme,
rin ötesinde, bir film yazari, en klise ikircikli bir sapkinliga yönlendirmesi


ifadeyle, basin yayin organlari aracili- mi? Ayni konunun, ayni anlatinin
giyla halki etkileyen bir kisi oldugunun sürekli tekrar edilmesini istemem mi?
Bu sürekli tekrar edildigini düsündü- resimden sonraki sahnede ise sevgili
güm anlatinin içindeki yenilikleri kontumuzu bir lokantada yemek yer-
kesfetme oyununu oynamak istemem ken görürüz. Ayni resimde oldugu gibi,
mi? Filmin yönetmeninin, oyuncula- Dracula da filmdeki tabloda sag alt
rinin ya da filmi yapan diger insanlarin kösede durmaktadir. Kaziklarin yerini
o filmdeki varliklari mi? Filmin konu- ise samdanlardaki mumlar almistir.
sunun su ya da bu olmasi mi? Filmi Aslinda bu filmdeki baska geçisler-
izlerken bir anda bütün varolus inanci- de de buna benzer nüveler bulunabilir
mm kirilmasi ve içi dis aynmini kaybet- fakat artik neredeyse ezbere bildigim
me istegim mi? Bir süreligine günlük bir hikaye ve defalarca izledigim bu
hayalin gerçekliginden kaçma istegim filmde bu geçisin beni her defasinda
mi? Studium'un sakin sularina açilmis- nasil bozup dagittigini tarif etmek
ken punctum'un kara bulutlarinin beni istiyorum. Filmi ilk izleyisimde, (Filmi
kiyidan kiyiya savurmasi mi? Belki videodan izliyordum ne yazik ki!) bu
hepsi ya da hiç bilmedigim baska bir geçisi ilk kez gördügümde yani, içimde
sey... Ve belki de ben! dayanilmaz bir kasedi durdurma ve
Sanirim en bastan itibaren, bir bu geçisi yeniden izleme istegi dogdu.
izleyici/ okur olarak yönetmen- Videodan film izlerken bu özgürlügü-
leriniyazarlarin tahakkümü altina mün oldugunun daima farkinda olup
girme olasiligi ile yüz yüze kalmamak bu özgürlügümü film izleme deneyi-
gerekiyor. Bir film bana haz verebilir; mimi bölmernek ve belki de kendi
beni mutlu edebilir - en azindan bir kendime bir sinema yanilsamasi yarat-
süreligine bunu basarabilir. Ayni mak açisinda pek fazla kullanmama
zamanda ayni film beni dagilip, dürüp egiliminde olurum. Bu geçisin üzerin-
bükerek bir kenara atabilir. Bunlarin den daha bir dakika bile geçmeden bu
ikisi de yegdir. Ama bunlari bana özgürlügümü engelleme girisimlerim
saglamadigini düsündügüm bir film içimdeki firtinada alabora oldu ve kase-
de "kötü" degildir - bunlari bana di geri sarip bu geçisi defalarca izledim.
saglayan filmlerin "iyi" olmadigi gibi. . Birinci izleyisimde onu kesfettim!
Geçenlerde FrancisFord Coppola'nin Ikinci ~~z izledigimde punctum aklima
yönettigi Bram Stoker's Dracula namli geldi. Uçüntü kez kare kare izledim.
filmi seyrederken aklimdan geçenlerin Sonra bir kez daha kare kare izledim.
bir çiktisi aslinda bu yazi. Bu film "pek Sonra, bir kaç kez daha normal hizda
Punctum bir bir fazla Hollywood filmi" oldugu için Izledim. Tam olarak kaç kez izledigimi
belki kimileri tarafindan sevilmeyebilir. hatirlamiyorum fakat sunu fark ettim,
ayrintidir insam Bu filmde oynayanlar insanlari rahatsiz filmden kopmustum. Filmin kalan
bölümünü izlemesem de olurdu. Film
,
kendine ceken. edebilir - oyunculuk olarak ya da
Hollywood oyunculari olduklarindan. o an, orada bitmisti benim için. Filmin
Punctum'unkisi Bu film yüzlerce vampir filminden ve devaminda ne olursa olsundu.
paradoksal bir onlarca Bram Stoker kitabimn en sadik Punctum bir ayrintidir, insani
uyarlamasi oldugunu iddia eden kendisine çeken. Orada, o an, film bas-
varolustur. filmden birisi oldugu için kimilerini ka sokaklara açilir - sokaklar benliginizi
sikabilir. Filmin senaryosu insanlari alir götürür. Puiictum'un çözümle-
memnun etmemis olabilir. Türklerden melerle falan isi yoktur pek. Studium
söz eden bölümleri kimilerini rahatsiz üzerinden konusacak olursak diger
etmis olabilir. Ya da filme düpedüz Dracula filmlerinden, filmi n hikaye-
gicik kapmis olabilir insanlar, ayni sinin tarihsel baglantilarindan, sah-
biçimde filmi inadina çok sevmis de nelerin nasil düzenlendiginden, oyun-
olabilirler. Bütün bunlarin benim için culuktan ve diger seylerden kültürel
hiç bir anlam ve önemi olmadigini ya da biçimsel anlamda söz edebiliriz
idrak ettigim bir andan söz etmek fakat punctum'un dünyasinda bunlarin
istiyorum simdi. hiç birisinin yeri yoktur - punctum alip
Filmin bir yerinde Kont Dracula'mn götürür sizi. Bir noktadir aslinda, bir
(Dogu Avrupali telaffuzu ile Diraküla!) kara delik, alef, süveyda ...
menseiine dair bir kitap karistirilir ve Punctum'unkisi paradoksal bir
o kitapta Kazikli Voyvoda'yla ilgili bir varolustur. Filmin o aninda, o noktasin-
resim vardir. Resimde, Kont bir yemek da kalpte saklanan bir kara noktamn,
masasinin basina oturmus afiyetle bir günahin, bir aninin ortaya çikma-
yemek yemektedir. Arkada ise kaziga sidir. Filmin o noktasindan görülür
geçirilmis Türkler görünmektedir. Bu bütün dünya. Açilir bakisimiza ve

la
doldurur bütün görüntüyü. Studium'un ben olurum her zaman. Durum böyle
eli yüzü düzgün ilgisinin/bakisin yeri- olunca da, onun kötü oldugunu söyle-
ni bir mutant alir. Belki de bir çakisma- mek benim hakkim degildir aslinda.
dir pU11ctum'un isaret ettigi. Zaten orada Basitçe begenmek ya da begenmemek
o filmde olup beni bekleyen, benim durumu da söz konusu olamaz. Oyuna
ona ekleme yapmami, hatta ona katilmak, bir anlamda oyunun kuralla-
eklemlenmemi bekleyen sey. Kitaptaki rini kabul ettikten sonra, onun iç
resimden Osmanli'ya, Dürer'e ya da dinamikleri içinde kendimize bir yer
Dmen'de kilisenin tepesinden düsen bulmaya çalisma çabasidir. Bulacagimiz
kaziga açilmak. Belki de hiç bir yere yer ne kadar iyi olursa, oyun da o kadar
açilmada!}öylece kalakalmak! güzel bir akisa sahip olur. Fakat iyi yer
Filmin dünyasindan bir anligina- bulamayip da, bu oyun kötü demek
ki bu bir an filme ayrilan vakti çoktan aslinda cirlamaktan ya da aglamaktan
asmistir - kopup savrulmak kendimize. baska bir sey degildir. Oyunun dünyasi
Kitabin dünyasina girip o hikayeyi oku- ise böylelerini hiç sevmez. Hilekarlari
mak ya da hikayenin bittigi yerde, tam - ki hilekarlik da o akisa katilamadigini
burada filmdeki geçis de bitip lokan- bile bile sanki kendini akintiya kap tir-
tadaki sahneye geçilir, lokantadaki mis gibi davranmaktan baska bir sey
yemegi düslemek. O an orada bulunup, degildir aslinda - bile sevebilir ama
o yüzyillar farkiyla yasanan iki ayri oyunbozanlari hiç sevmez.
zamanda, Kazikli Voyvoda ve Kont Oyun oynandikça oyundur, filmin
Dracula'nin ayni yemegi yediklerini izlendikçe film olmasi gibi. Film hak-
bilmek. Yemek yemek aslinda ne kadar kindaki ilk hakikat filmin film olma-
da vampirligin disinda gibi durur- sidir. Film, film olarak orada dururken
sarap içmek gi~i... (Sarabin hakikisini izlenmek ister, belki çözümlenmek de
va~pirler içer aslinda!) ister ara sira. Fakat eger böyle bir istegi
Iki sahnenin, iki görüntünün tam varsa bile bunu öyle uluorta belirtmez
üstüste bindigi anda kaziklarin yerini hiç. Çözümlernek ya da film üzerine
mumlarin alisini izlemek. Sahnenin yazi yazmak bizim bile isteye ifa etti-
yerini sahnenin, insanin yerini insanin gimiz bir seydir. Onun pU11ctum'undan
ve kurgunun yerini kurgunun alisini studium'undan bahsetmek temelde
izlemek. .. Kagidin dünyasindan selü- birinci tekil sahislarin sahsiyetIerine ve
litin dünyasina geçerken kendi gerçek- ·tatmin olma isteklerine dair bir
ligimizle yüz yüze gelmek. Zaman ve sorundur. Yoksa filmler orada kendi Filmin
mekanda bir kaziga asili kalarak bir kendilerine dururlarken sokaktan
anligina ölmek. Bir anda akan görün- geçen bizlere "Bu aksam gel de beni
punctum'undan,
tüden çikan bir kazigin ekrani kirarak söyle bir güzelce evirip çevirip çözümle stud;um'undan
kalbime saplanip oradaki kara noktayi be yigidim!" demezler. Hatta filmler sözetmek temelde
ortaya çikartmasi ve o anda, o noktadan orada öylece dururken, bizim o sokak-
bütün dünyayi gördügüme dair sapkin tan geçip gittigimizi bile görmezler. birinci tekil
bir inanç la benligimin derinliklerinde Onlarin karsisina geçip de onlarla sahsiyetlerine dair
savrulmam ya da dagilmam. hallesmek kendimize dair ve kendimiz
Neden film izliyorum? Belki de için bir çabadir. Ben de iste "pu11ctum
bir sorundur..
yalnizca bu yüzden. Her filmde bir ya mU11ctum" falan derken kendi film
da bir çok punctum'un beni delip izleme pratigi m ya da deneyimimden
geçmesi, dagitmasi, bozmasi ve dola- söz ediyorum aslinda. Film falan ba-
yisiyla da bütünlestirmesi için. Filmden hane aslinda. Femando Arrabal 'a kulak
bir sey beklerneye hakkim var mi? vererek bu yaziyi bitirmek en dogrusu
Bence yok! Bir film beni eglendirmek, galiba: "Kumsala gidince, suyun üstün-
beni mutIu etmek ya da iyi film olmak de siyah boyayla "deniz" kelimesinin
zorunda degiL.Film ya da kitap benden yazilmis oldugunu nadiren gör mÜ-
bagimsiz olarak orada durmaktadir. sümdür. Daga yaklasinca, yamaçlarina
Fakat bu hiç de masum bir durus "dag" kelimesinin yazilmis oldugunu
degildir aslinda. Gizlice bakip bana da yine nadiren görmüsümdür. Ama
beni çagirir - biyik altindan gülerek! yazmak için masaya her oturdugumda,
Aslinda onun oyununa katilmami ister beyaz kagidin üzerinde üç büyük harf
de, bunu istedigini pek de belli etmez- görüyorun: BEN."
mis gibi görünür.


Bu yüzden, onu açip karistiran,
onun dünyasini kurcalamak isteyen
bir cirkin adam
YILMAZ GÜNEY ilker Mutlu

Yilmaz Güney, Türk sinernasinda efsa- süre tek basina kalir. Üçüncü filmi olan
nelesmis, hatta yasarken efsanelesebil- Tütün Zamani'ndan sonra üç mevsim-
mis tek aktördür. Bu, yasakliligin da ligine silinir afislerden.
vermis oldugu gizemle iyice çekicilik Üç mevsim sonra geri döndü-
kazanan efsanenin ardina takilmamak günde, bütün o dev jönlerin popülertigi
elimde degildi. Kosustururken gördüm azalmis ve piyasa ekonomik çikmaza
ki, yillar boyu süren yasaklar, unuttur- girmistir. Arhk AyhanIsik'in astrono-
ma çabalari, bizim beyinlerimizden mik ücretini karsilanamamaktadir.
silernemis çirkin krali. Yilmaz Güney bu boslukta Ikisi de
Ulasabildigim elli dört filmini Cesurdu ile çikisina baslar. Sonra On
izledikten sonra, anladim ki bu sinema Korkusuz Adam gelir. Bu filmde ikinci
serüvencisi hakkinda kesin bir yargiya dereceden bir rolü olmasina karsin,
varmak oldukça zor. Macera filmlerinin Tamer Yigit, Isik Kaan, Adnan );enses,
çirkin, kara jönü olarak mi, kavruk Tunç Oral gibi filmin "yakisikb ' diger
Anadolu delikanli si olarak mi, kararli oyunculari arasindan siyrilip akilda
bir devrimci olarak mi, nasil hahrlan- kalmayi basaran tek tip olur: Onun
mali Yilmaz Güney? Kimileri onun sinernarmza getirdigi bu yeni tipin adi
sinemasini kisim kisim ele alarak deger- "konyakçi" dir ve ''bütün macerasi bir
Kimileri Yilmaz lendiriyor; Umut'tan önce, Umut'tan konyak sisesine baglanmishr." Kirik
sonra gibi, ya da yönetmenlik öncesi bakisi ve ezik gülüsü insanlari etkiler.
Güney sinemasini ve sonrasi. Oysa onun tüm filmlerinin "Bu, seyirciyle Yilmaz Güneyarasinda
kisim kisim birbirini tamamladigini, bir bütün sempatik bir yakinlasma sonucuydu.
degerlendiriyor, olusturdugunu düsünüyorum. U- Konyakçi tipi Yilmaz Güney'in tutarli
mut'taki faytoncu Cabbar'i seyrederken olmasi için belki de bir vesileydi. Asil
Umuttan önce kimi sahnelerde On Korkusuz A- gerçek halk içinden gelmis basit
Umuttan sonra dam' daki suskun silahsörü görebili- görünüslü bir kisinin, halkin söz-
yorum yüzündeki ifadede. Balatli Arif, cülügünü yapmasiydi. Iste bu sözcü
gibi. Oysa onun Arkadas'taki Azem'in gençligi olabilir toplumun alt kahnda yasayan seyirciyi
tüm filmleri pekala. asagilik duygusundan biraz olsun
birbirini tamamlar. 1959' da çevirdigi iki filmI e siyirabildi. Ustelik bu kahn seyircisi
sinemaya baslar Yilmaz Güney: Alage- bebek yüzlü jönleri tutan, genellikle
yik ve Bu VataninÇocuklari.Bu filmlerde evde kalmis resimli roman okuyucusu
ayni zamanda asistanlik yapmis ve kizlardan daha az kaypakh." ["Sokak-
senaryolara da katkita bulunmustur. taki Adam ya da Yilmaz Güney". Agah
Basroloyuncusu olma özlemi, "kimse Özgüç. Sinema 65, Temmuz 1965ö
bu yüzü seyretmeye gelmez!" diyerek Yilmaz Güney'in çirkin kral film-
kapilari yüzüne kapatan yapimcilar leri, 1970 sonrasi yapmaya basladigi
tarafindan suya düsürülür. Tabi, Göksel "devrimci" filmleri kadar önemlidir.
Arsoy, Orhan Günsiray gibi yakisikli Insanlar onu o filmlerle sevmis,
jönler vardir karsisinda. Hele Ayhan benimsemistir. "Ilk yaphgim filmlerde
Isik, bas köseye kurulmustur. Uzun bir yarattigim tip asagi yukari ezilmis bir
adamdir. Durmadan kaçar. Ekmeginin bir sekilde çikmiyor. Yilmaz Güney'in
derdindedir. Kendi isindedir. Bir takim basarisina sevinerek, Güney'in her seyi
olaylar oluyor. O karismak istemez. sinemanin bir buçuk saati içinde
Fakat hep mecbur edilir. Bu kaçan çözebilecegine dair olan aldatici ve
kovalanan adam bir yerde isyan eder, olumsuz güveni kiriliyor." [Abdullah
patlar, ortaya atilir, vurur, kirar. Fakat Anlar. YedinciSanat,Mayis 1974]Yilmaz
sonunda hep yeniktir. Hep halkimin Güney, filmlerinin yine neredeyse ta-
karakterini tasiyan insanlari oyna- maminda, sonda kötüleri yener ama
dim ....filmerimin devrimciliginden söz kendisi de ölür. Umut'ta ise, kötüleri
edilemez pek. nk filmlerirnde olsa olsa temizlemez. Sadece "onlarin sinifsal
seyircime belli bir direnme duygusu boyutlarini tanimlamaya" çabalar.
asiladigim söylenebilir. Boyun egme- Finalde de ölmez, aklini yitirir. Fiziki
mesi, mücadele etmesi gerektigini olarak ölmez, ama temsil ettigi sey yok
getirdim. Fakat bu, devrimci film için olur.
yeterli degildir." [Altan Yalçin ''Yilmaz Kanimca Umut'u veya sonraki kimi
Güney dosyasi" 1973 (Türk Sinematek tek isimli filmlerini filmografisinin en
Dernegi'nde yapilan, kendisiyle ilgili genis kismini kapsayan çirkin kral
bir oturumda verdigi cevaplardan)] filmlerinden ayn ele almaya çalismak,
Arkadas'a dogru, her ne kadar ''Yil- bosuna çaba sarfetmektir. Tamam,
maz Güney mitosunu yikmak isti- Umut'tan kendi sadik seyircisi belki
yorum." Demeye baslamissa da, bu kirgin çikmistir, ama en azindan ce-
filme de silah unsurunu katmadan binden parasini çalmaya çalisan
edememistir. Tabi böyle bir çabasi ol- ya~kesiciyi yakaladigi sa~~de, ayni Tamam kendi sadik
madigini da söyleyemeyiz. Gerçekten eski heyecam yasamistir. Nitekim, bunu .•.
/' de, Arkadas' a kadar daima yenilmemis takip eden Umutsuzlar, Baba,Aci, Agit, seyircisi Umuttan
adami oynamistir. Dayak yememistir. Vurguncular,vb. yine önceki filmlerdeki belki kirgin cikmistir
Bu filmde Kerim Afsar' dan dayak
yemektedir ve "rolünün önemi geregi
yapiyi sürdürür. Ha, bu bir gerileme
sayilabilir mi? Bence hayir. Çünkü ama e~ ~z~n an
'd '
Kerim Afsar, Yilmaz Güney' e göre filme Güney, tarzini devam ettirmektedir, yankesiciyi
damgasini daha çok basmaktadir." hepsi o kadar. Hatta, gene o anlamda yakaladigi sahnede
"Daha önceki bütün filmlerirnde küçümsenmesine ragmen, eger Gü- .
Yilmaz Güney hikayenin içinde vardir ney'in çirkin kral filmlerini elestiren- ayni eski heyecani
ve hikayenin gelisimini saglar. Oysa lerin ölçütleriyle bakacak olursak, Agit, yasamistir.
adam burada sadece izleyici, bir yerden 1972'de Venedik Film Festivali'ne ' ,
sonra müdahelecidir. Ben burada oyun katilabilen tek Türk filmi olmustur ve
yönünden sunu belirtmek isterim: orada da ilk ona girmistir.
mümkün oldugu kadar oyunsuzluk Güney, Yesilçam' da kendi kural-
vardir .... Bizde iki kisi vardir, biri ka- lanm koyabilmis, kendi istedigi filmleri
dindir, biri erkektir, kalanlar gölge çekebiImis nadir isimlerden. Ayni za-
gibidirler. Belki bir kötü adam girebilir manda da en fazla esinlenilmis, taklit
üçüncü kisi olarak. Oysa Arkadas'ta edilmis ve hatta "sömürülmüs" film-
küçücük bir sahneyi oynayan insan cimiz. Pek çok filmi baska adlarla,
bile insandir. Mutlaka bu verilsin ve baska aktörlerin oyunculugunda de-
üzerinde durulsun istedik. Herkes falarca çekilmis. Cüneyt Arkin, Kadir
kendi bölümünün basrol oyuncu- Inamr, onun mitosunu yinelemeye
sudur ..." ["Yilmaz Güney Arkadas'i çalismislar; Umutsuzlar'in Firat'i bu
anlatiyor'. Yedinci Sanat, Eylül 1974] oyuncular tarafindan defalarca tekrar-
Arkadas'tan tam on sekiz film lanmistir. Berhan Simsek, Antepli' de
öncesine, Umut'a dönelim. Güney'in Ikisi de Cesurdu' daki kabadayi Ali
öteki filmlerinin neredeyse tümünde Duran'i yorumlar. Hele Ibrahim Tat-
kendisiyle birlikte basrolü paylasan lises, açikça (kendisinin de itiraf ettigi
daima silahtir. O filmlerde kötülüklerle üzere) oyununu taklit etmistir; bir
mücadele ederken silahi elindedir, bu örnek vermek gerekirse, Nasil Isyan
sekilde seyircisini rahatlatmaktadir bir Etmem, Baba'mn bire bir, sahne sahne
anlamda. Umut'ta ise seyircisini zorlar, filme alinmasidir. Ayhan Isik bile,
tedirgin eder. Seyirci "filmden mutlu sonunda onun karsisinda çaresiz kal-
mis, kalem biyiklarini palalastirmak miyorsam.
pahasina, onun rolüne soyunmustur Yetmislerin basinda çikan Yedinci
(ki "krallik" tarhsmasinda yillarca karsi Sanat dergilerini karishrirken Yilmaz
karsiya getirilmis iki oyuncuydular). Güney'in gerçekten de bir döneme
Filmlerinden Örnegin, Piraye Uzun ile oynadigi damgasini bashgini farkettim. Özellikle
kabadayi filmi Beyog/u Kanunu tam bir o dönemde yaptigi her film gürültü
parçalar çirkin kral öyküsüdür. Zaten, O. Nuri kopartiyor, tartisma konusu oluyor.
birlestirilerek, yeni Ergün de Güney'in oynadigi üç filmi Tabi o da, yillarca küçümsenmisligin,
ile (Ö/dürmek Hakkimdir, Be/anin Yedi gözardi edilmisligin acisini keyfince
yeni filmleri Tür/üsü ve Kursun/arin Kanunu) efsa- çikartiyor. Hayati boyunca filmlerin-
türetilmistir bazi neye katkida bulunmus yönetmen- deki gibi yasamis. Umutsuz/ar filminde
lerimizdendir. Bu da yetmemis, film- aynanin karsisinda kendi görüntüsünü
uyaniklar
lerinden parçalar birlestirilerek, yeni kursunlayan Yilmaz Güney, gerçek
tarafindan. yeni filmleri türetilmistir bazi uyaniklar yasanhsinda da ayni eylemi defalarca
tarafindan. Bunlardan birine bende tekrarlamis. Filmlerindeki deliligi
rastlamistim. On Korkusuz Adam, At hayatina da tasimis ve aski ugruna
Hirsizi Banus ve Kovboy Ali' den parçalar Nebahat Çehre'nin içinde bulundugu
bir araya getirilerek olusturulmus bir trenin önüne atmis kendisini arabasiyla.
filmdL Adi da Gaddar' di yanil- Kasimpasali Recep'te Nebahat Çeh-
re' nin basindaki elmayi gerçek kur-
sunla vurmus. "Beni çok az kimse tanir.
Benim perdede canlandirdigim in-
sanlarin hepsi yakindan tanidigim
insanlardir. Babam Siverekli. Kan
davasi yüzündenAdana'ya kaçinImis.
Bizim sülalede hiç kimse eceliyle öl-
memis. Ve ben bazi seyler yapmisim
ve yapacagim. Yasamanin kanunu ben-
ce. Filmdeki davranislarim ve filmdeki
karakterim yasayisima çok uyugndur."
["Hudutlarin Kanunu üzerine"
Görüntü, Subat 1968]
Çirkin kral filmleri, genelde benzer
temalar içermektedir. Kahramanimiz
sabirlidir. Türlü eziyetler çeker, dayanir,
dayanir. Sonunda patlar ve intikamim
alir. Tema itibariyle olan tekrarlara
ragmen, yine de Yilmaz Güney'i çöze-
bilmek için tüm bu filmlerin izlenme-
sinde fayda var. Herbirinde farkli tatlar
bulabilirsiniz. Türk sinernasinda a-
vantürün yerlesmesinde, sayginlik
kazanmasinda aslan payi Güney'dedir.
"Sanat filmi" olarak adlandmlan film-
lerinde bile avantürden vazgeçme-
mistir. Mutlaka bir sahnede silahla
karsilasmz. Aci, Agit, Umutsuz/ar birer
avantür degiller midir?
On Korkusuz Adam' da ikinci
dereceden, hatta diyalogu bile ola-
mayan bir rolü varken, bu konusma-
yan, sapkasi kasinin üstüne devrik,
sürekli konyak içip ayagini sürüyerek
yürüyen silahsör tiplemesiyle, filmin
simgesi haline gelmistir. Kasimpasali,
bir mahalle delikanlisinin kabadayilikta
hizla yükselisini anlatirken, sonraki
pek çok yerli külhanbeyi filminin de YILMAZ
••
prototipini olusturur. Üçünüzü de
Mihlarim, oldukça sert bir kan davasi ·GUNEY
öyküsünü anlatarak klasikler arasina
girerken, daha sonra alti kadar birebir
çevrimi yapilacakti. [En iyilerinden biri
de, Cüneyt Arkin'in oynadigi Büyük
Yemin' di. Hatta, Orhan Gencebay'li
çevrimdeana rolünü oynayan Yildiz
Kenter, filmdeki tecavüz sahnesi yü-
zünden az daha devlet sanatçiligindan
oluyormus derler.]
Çirkin kral adi Yilmaz Atadeniz'in
çektigi iki filmle de tescillenir: Çirkin
Kral ve Çirkin Kral Affetmez. Ince Cuma/i,
"ince Memed" ten belirgin izler
tasimakla birlikte, Yasar Kemal'in
romaninin sinemalastirilmasi fikri
gelistirilirken aki~~aki kisi de hep o
olmustur. Lütfü O. Akad'in projesi, KETAYliN
SiLAL iNci
/""",

sansür belasi yüzünden tozlu raflara ATiLLA ERGÜN


YAVUZ 5ELDlMAN
kalkmis ve bizler de Güney'li bir ince ENVER G\M:v
FARUK PANTER
Memed' den böylece mahrum kalmisiz. ERDO VATAN

Kizilirmak-Karakoyun ve onu izleyen


Balatli Arif te hayatim boyunca gördü- gördügüm iki insan figürü takilir kalir
güm en süslemesiz oyunlardan ikisini kafama. Uzun bir süre sonra bir baska
görme sansini elde ettim onda. Balatli yerde gördügüm, beni etkileyen baska
Arif'in sonunda Nebahat Çehre'yi at bir leke düzeni ilk resimle birlesir. Gün-
arabasiyla dügünden kaçirdigi sahne ler geçip resimler birbirine baglamnca
de çokça tekrar edilmistir. hikaye çikar ortaya." [Yilmaz Güney.
Yilmaz Güney'in en fazla elestirilen Milliyet Sanat Dergisi, 5 Ocak 1973]
yönlerinden birisi de onun bireydlik Yilmaz Güney filmlerinde uyar-
tutkusy, isini takimsiz yapmak iste- lamalara da yer verir ya da yabanci
filmlerden etkilendigi sahneleri alarak
Çirkin Kral
mesi. Omegin, bir senaryo cu su ya da
senaryo hazirlarken tartisacagi bir onlari da kendisine göre çekerdi. Me- sabirlidir. Türlü
senaryocu takimi yokmus. "içerikli" sela, Umutsuzlarin son sahnesi, AStar eziyetler çeker,
sinema, sorunlarini öncelikle senaryo is Born filminin finaline bir gönder-
ile çözümleyebilmis sinema olarak medir. Aynen o filmdeki gibi, çaresiz
dayamr. Sonunda
tanimlanip Güney filmleri de bu kalan kahramanimiz, az sonra dö- patlar ve intikamini
sinemaya dahil edildigine göre, güçlü, necegini söyleyerek sevgilisinden alir. Yilmaz Güney'i
sapasaglam bir senaryoyu gerek- ayrilir ve gözünü kirpmadan ölüme
tirmektedir. Halbuki bir çok baska gider. Yarin Son Gündür'de Fatma çözebilmek için
yönetmen gibi Yilmaz Güney de, aklin- Girik'le bir Bonnie and C/yde çesitlernesi tüm bu filmlerin
da bir hikaye tasarladiktan sonra yaparlar. ilk filmlerinden çogu uyar- izlenmesinde
senaryosunu yazmadan kamerasini lamadir: Halime' den Mektup Var, hi-
sirtladigi gibi yola çikar, çekim sirasinda kayesini Alexandre Dumas'm Üç fayda var.
senaryoyu toparlarmis. Belki de bu Silahsörlerinden alir. Kamali Zeybek ve
nedenle, kendi yönettigi filmlerinin Kara Sahin, birer Zorro uyarlamasidirlar.
çogu epizodik filmler olmus - iyi ki Aci'yi izleyenler mutlaka Japon Samu-
de olmus! "Benim kafadan söylemek rayedebiyatindan izler bulacaklardir
istedigim hiç bir söz yoktur. Hikayeyi bu filmde. Keza, On Korkusuz Adam da
bile önceden resim olarak düsünürüm. temel çikis noktasini Akira Ku-
Söyleyecegi sözü, sonradan kendisi rosawa'mn Yedi Samuray'indan edin-
söyler filmin. Söyle ki, bir gün bir resim mektedir.
çakilir gözüme. Bombos bir bozkirda


esilcam'dan iki ses
mine soley & selda alkor
röportaj: Dilek Kaya

Birisi Ses Kapak Yildizi Yarismasi kaldirir. Bir müzik dersinde bir milli
birincisi, digeri Adalar Güzellik sarki söyledim; çok hostu, onun üzerine
Yarismasi ikincisi ... Her ikisi de 1964 hep böyle sarki söylemeye basladim.
yilinda Yesilçam'a katilmis. Onlar Böyle bir seydi, ama ~iç sanatçilik
a1tmisli ve yetmisli yillarin filmlerinde düsünmüyordum. Sonra Istanbul'a tey-
rastladigimiz farkli iki kadin tipinin zemin yaninagelmistim '64 senesinde.
temsilcilerinden. Selda Alkor o dönem Tesadüf, öyle figüran gitmeye bas-
filmlerinin 'jön-dam'i, Mine Soley seksi, ladim. Teyzem de grand damme rolleri
ara bozucu kadini ... Asagida sunulan oynardi. Ben de onun yaninda gidiyo-
metin, Selda Alkor'la Semih Evin rdum öyle. Ama böyle çok askla falan
üzerine yapacagimiz bir söylesinin degiL. Gitmis olmak için giderken, iste
öncesinde kisa bir süreligine yanimizda bir Adalar Güzellik Yarismasi'nda bir
bulunan Mine Soley'e sordugumuz bir kiz gelmemis, onun yerine ~çip ka-
soru neticesinde, Selda Alkor'un da patma gibi ben aktör oldum. Oyle bir
katilmasiyla, ortaya çikmis bir sohbettir. baslangiç oldu bu iste. Figüran gittim,
Sadece iki soruya verilmis cevaplarmis gittim ...
gibi görünen; fakat a1tmisli yetmisli Selda Alkor: Orada birinci seçildin.
yillarda bir sinema oyuncusunun M.S. Ikinci.
kendisini nasil hissettigine; o dönemde
Düsünmedigim bir bir oyuncu, bir yönetmen olmanin, film D.K.Gelmeyen birisinin yerine katil-
yapmanin ne demek olduguna ve dmiz, ikinci oldunuz ...
seydi seksi bir dönemin genel atmosferine dair 'sesler' M.S. Tabi. Ben katilmadim, istediler,
kadim oynamak. içeren uzun sayilabilecek bu sohbeti, bendim herhalde o seye müsait olan.
kisisel duyarliliklara iliskin ipuçlarini Gittim. Çok tabi, bir seyden habersiz.
Kusur bulmuyoru, da korumak amaciyla, ciddi bir Trabzon' dan kalkmisim fasit bir evde
bundan mudahaleye tabi tutmadan sizlerle yetismis bir ailenin kizi olarak geli-
paylasiyoruz. yorsun ne podyumda yürümeyi bilir-
utanmiyorum.
sin, ne havasini atmayi bilirsin. Yine
Utanacagim bir sey Dilek Kaya: Biraz kendinizden bahse- de ... O çünkü amatör bir yarismaydi
degil. der misiniz; Yesilçam'a nasil girdiniz,
neden Yesilçam'da bir sinema oyuncu-
profesyonelolmadigi için. Agladik
magladik. Sinemaya o zaman geldim
su olmayi istediniz, ve neler buldunuz iste. 75 lira figüranlik parasi a1iyordum.
o dünyada, size verdikleri sizden Sonra farkettiler. Böyle bir degisik tip
götürdüklerI... Ve ayrilisiniz tabi ... böyle biraz iste.. O zaman kimler vardi?
Mine Soley: Ayrilmam. Uzaklasma Diclehan Babanlar. .. Yani iste Suzan
diyelim. Aktivite olmayinca ... Ben bir Avcilar, Neriman ablalar [Köksal] ... O
kere bir sanatçi olmayi düsünmedim tarz birisini, tekrar bir yere, genç birisi
ama güzel sanatlara da yüregimde bir olarak koymak istediler saniyorum.
sey vardi. Bir kere evde çok güzel sarki Düsünmedigim bir seydi seksi bir
söylerdim; okulda müsamerede hep kadini oynamak. Kusur demiyorum,
sarki söylerdim. Hani bütün sanatçilara bundan utanmiyorum. Utanacagim bir
söylenir ya bu. Hakikaten sinifta hoca sey degiL. Düsünmedigim ama ....
bir tane talebesini farkli bulur ve
S.A. Sinemadaki en önemli tiplerden
biri. Nasil bir 'jön-dam' o zaman öy-
leydi. Jön-dam, jön var, iyi-kötü adam,
~ötü adam, kötü kadin, iyi-kötü kadin.
Once kötü oluyorsun; sonra hatani
anlayip, iyiye yönelip jönle jön damla
ilgili bir takim iyilikler yapiyorsun.
M.S. Önce kötülügünü yapiyorsun
ama tema var. Bu tema üzerine oynu-
yorsunuz. O kiz, o jönü seviyor. Derken
o da ev kurmak istiyor gidiyor Selda
Alkoi-'u, filmin jön dami, onunla olmak
isterken siz kalkiyorsunuz iste aralarini
bozmak istiyorsunuz ve bozuyorsunuz
da. Sonra sizi de almiyor; o tercihini
oraya yöneltmis ve tekrar iste Selda'ya
gidiyor. Siz de pisman oluyorsunuz.
Ya sizi öldürüyor ya siz çocugu ... iste
hep böyle bir seyler. Kötüyle iyi iç içe.
S.A. Sinemanin bir bütün olmasi ve bu
bütünlük içerisinde hayatta rastladi-
gimiz bir çok tipin var olmasi gerektigi
isleniyordu. Bunun içerisinde gerçek
dünyada oldugu gibi, iste biraz frapan
olup genç adami bastan çikarmaya
çalisan kadin tipleri vardi. Kizi bastan
çikarmaya çalisan erkek tipleri vardi.
Ama Mine bunlarin içerisinde haki-
katen bu rolü son derece basarili ve
güzel bir derecede götürmüs kisilerden
bir tanesidir.
ne olursa olsun en aydini bile size bir
M.S. Tesekkür ederim. Ama çok sansli seksi kadin gözüyle bakmistir. Filmin
olmadim ben aslinda sinemada. Yani etkilesimiyle hanim sizi esinden
çok büyük sanslar yakalamadim. Yani kiskaninistir aile çevresinde bile. Yani
hayret edilecek kadar sasirdigim seyler bunlar kaçinilmaz degil mi Seldacim?
olmustur, görüntüler olmustur. Ama S.A. Orasi öyle ama simdi bu düzenin
hiç bir zaman kopmadim. Ben sinernayi çok degistigi de bir gerçek. Çünkü bu-
sinema olarak sevdim. Artik benim
gün artik senin de çok iyi gördügün
isim olmustu o. Isi~ ama sirf para gibi, ortalikta olan bir takim genç
kazanmak için degiL. Isin vaharnetini insanlar var ve bunlar bizim jön-dam
kavramistim. Mesuliyetini kavramis-
Tamam ben
olarak oynadigimiz rolleri oynuyorlar
tim. Herseyimi ona göre endeks- ama hepsi masallah, bizim döne- dergilerde
lemistim: Yasamimi, bir gayri-mesru mimizde hiç sevmedigim bir isimdir,
çocuk yapmamarni veya hiç evlen- soyundum ama
vamp derlerdi, ne kadar banal ve çirkin
mememi. çünkü biz toplumun sanki bir laftir o. hiçbir filmimde nü
her bireyinin sevgilisiydik. Her birey bir kadmi
size öyle bakiyor, kendisi begendigi D.K. Su anda da kullaniliyor.
için diyor ki bu bana ait. Siz onun o S.A. Ama çok yanlis bir laftir ve çirkin oynamadim.
hayallerini yikmak istemiyorsunuz. Ve bir laftir. Belki o tipe bir isim bulama-
utamyorsunuz bir sevgiliniz varsa ve diklari için.
bunu afise etmeye. Sanki çok biiyük M.S. Nereden çikmis? Fransizca midir,
hakaret olacak o hayranlarimza. Oyle- Katangaca midir, necedir bu laf hiç
sine nüans düsünerek biz bu isi ya- arayip da sarmadim yani.
sadik. Bu gün dedigim gibi belki bir
evliligim olmadiysa, belki oynadigim D.K. Sanirim yurtdisinda kullanilan
bir tabir...
rollerin getirileriyle ... Yani güvenil-


memistir. Yani seksi oynayan bir kadin; M.S. Ama onlara seksi kadin denili-
yordu. Mesela bir Raquel Welch'ler, gildi. Yani simdiki dönemden farkli
bilmemneler, Ursula'lar [Andress] ... oldugunu sanmiyorum Bugün çok
S.A. Orada böyle bir aynm yok. Filmm gündemde olan insanlarin arkalarinda
birileri var.
karakter oyuncusu olarak geçer. Bir bad
man lafi vardir, kötü adam. Ben onun M.S. Evet.
disinda hiç vamp da duydugumu hatir- S.A. Birileri var ve o insanlar onlari
lamiyorum yani ... Sinemanin karakter gerek maddi gerek manevi açidan tak-
oyunculari. Nasil Aliye Rona bir anne viye ediyorlar ve o insanlar öyle gün-
olarak farkli bir çizgi çizmistir, kötüdür demde kaliyorlar. Bizim dönernimizde
iyidir, ama o bir tiptir. Bu ün jön dam- de bu vardi. Fakat bu biraz daha fark-
lann vamp mi oynadigi yoksa jön dam liydi. Birlikte yasadigi kadini veyahutta
mi oynadigi belli olmayan bir dö- birlikte yasadigi erkegi elinden geldigi
nemdeyiz. Ama tabi zaman ilerliyor. sekilde destekliyordu. Yani elindekini
M.S. Çok çabuk kabuk kirdik bir de oynahyordu, yakinindakini oynahyor-
Selda. Tamam ben dergilerde soyun- du. Bugün söyle bir geriye bakarsak
dum ama benim hiç bir filmimde ben ödül almis insanlarin arkalarinda
isin vehametini, nü bir kadin oynamadim, ortada kimler oldugu zaten net bir sekilde
duruyor o eserlerim. O bakimdan ken- [bellidir]. Ben isim vermek istemi-
mesuliyetini
dimi bugünkü arkadaslarin yaninda yorum. Hoslanmiyorum bu tarzdan.
kavramistim. tesettürlü diye adlandiriyorum. Çok Fakat bunun ötesinde bir sey var ki,
Herseyimi ona sey kaybettim derken iste evlenmedim, biz profesyoneloldugumuz halde çok
çocugum olmadi. Yani çocugum un amatör bir ruhla çalishk.
endekslemistim. olmamasi bir eksiklikten, kusurdan M.S. O bir gerçek. Hala da öyleyiz. Ya-
Biz toplumun sanki degiL. Evlilik disi çocuk yapmak iste- ni çocuk ruhu tasiyoruz bu konuda.
medim. Sinemaya biz gönül verdik.
her bireyinin Sogan ekmegini yedik, soguk plato-
S.A. Biz çok amatör ruhla çalistik. Bu
sevgilisiydik. Belki larinda çalistik. Ilkel imkanlarirniz, gün zaten eksik olan ve insanlarin uzun
vadede isiminin anilmamasinin nedeni
Türk sinemasinin imkanlan, herkesçe
bir evliligim amatör olmadan profesyoneloldugunu
veya bu isi bilenlerce malumdur. Halk
olmadiysa, belki ilan etmesinden kaynaklaniyor.
bunu bu kadar detayolarak bilme-
oynadigim rollerin yebilir. Ama o dünyanin bireyleri veya MS. O amatörlügüyasayamiyor.
enteresan olup sizler gibi birileri gelip S.A. Yok çünkü su anda tek derdi kaç
getirileriyle ... Yani de arastirdigi zaman, eksiklikleri fev- gazetede resmim çikacak, kaç televiz-
en aydini bile size kalade eksik olarak yasadik. Hiç bir yon kanalinin paparazzi programinda
bir seksi kadin sey kazanmadim diyernem. Manen çok olucak ve kaç para alacak.
onore oldum. Birileri bende kendini
M.S. Biz her türlü öncülügü yapmisiz
gözüyle bakmistir. gördü çünkü, onun için ?,evindim. 40 cefa olarak. Bizden önceki hocalarimiz
milyona imza athm ben. Ustelik, dedi-
Hamm sizi esinden da bir takim maddi problemler içeri-
gim, gibi çok büyük sanslar yakala- sinde [yasamis]. Su anda da bazi mes-
kiskanmistir aile yarak degildi. Ben bile sasirmishm bu
lektaslarin da maddi sorunlari oldugu
çevresinde bile ... kadar nasil meshur oldum diye. Çünkü
halde kimsenin umrunda degiL.Ancak
ne basin o kadar ilgiliydi benimle, ne
bir isgüzar çikiyor veya duyarli bir
de çok büyük ödüller alacak filmler
insan çikiyor, o diyor ki falanca, yakin
yaphm. Buna ragmen ben o dönemde örneklerden birini verecegim, Mesut
degisik bir tiptim, daha modern bir
Engin alkolik olmus. Geçenlerde kanal-
seksapeli olan bir kadin. Yani daha bir
lardan birisinde bir söylesi yapmislar.
gizemli güzel, modem güzel bir kadin, Bugün aciyorlar da mi söylesi yapiyor-
seksi kadin. Birileri bundan keyif aldi.
lar, yoksa sanatçiya deger verdiklerini
Nasil simdiki arkadaslann açikligindan
anlatmak için mi söylesi yapiyorlar? ..
birileri keyif aliyorsa. Dönem dönem
demek ki degisiyor bu anlayislar. Bir S.A. Yoksa sanatçiyi rezil etmek için
sey kazanamadik, ödül de kazana- mi yapiyorlar? .. Bugün basinda bir
madik ama bir sevgi ödülü kazandim Mesut Engin bu sekilde çikiyor. Ama
tabi. Elimde somut bir ödülüm yok bunu buraya getirene kadar ... Ben me-
ama ... sela Mesut Engin'le bir dizide oynadim.
Sirri Gü1tekin çok böyle tutar bazi
S.A. Yalniz su var. Bizim dönemimizde
insanlan. Niçin Mesut Engin'in o güzel

i
ödül almak o kadar kolay bir sey de-
haliyle, o diziyi çekerken gelip de
röpörtajim yapmadilar? Simdi alkolik,
düskün bir vaziyetteyken seyircinin
karsisina çikartmaya çalisiyorlar?

D.K. Yesilçam' da farkli yönetmen-


lerle çalistimz. Mesela Mine hamm'in
bazi filmlerinin ve yönetmenlerinin
oldugu bir liste çikardim. Çok farkli
yönetmenlerle çalismissiniz ...
MS. Valla ben bunlarin çogunu hatirla-
miyorum inamn bana.
D.K. Söyle bir sey denir. .. Yesilçam
'da yönetmen yoktur aslinda. Tek bir
yönetmen vardir Yesilçam'da o da
Yesilçam'in kendisi. Yani deniyor ki bu
yönetmenler asagi yukari ayni bilgiye
sahip, ayni anlayisla sinema yapan ...
M.S. Olur mu? [Farkli yönetmenlerin]
algilama farkliligi olacak, aym sekilde
düsünebilirler mi?
D.K. Sunu merak ediyorum, sizin
özellikle ayirtettiginiz, kendi bireysel
özelliklerini filmlerine yansitan
yönetmenler var midir Yesilçam'da, sanatçilarla bu filmin yapilmasiydi.
yoksa tüm filmler aym kaliplara mi Ama muhakkak ki içlerinde farkli
tabidir? . görüsleri olan, sinemaya bakisi farkli
M.S. Kaliplar vardi çünkü kalip dedi- olan insanlar da vardi. Yani suradaki
giniz ... O zaman sinemada müthis bir isimlerin [listeyi gösteriyor] içerisinde
sansür vardi, müthis olanaksizliklar bu çok iyiydi, bu çok kötüydü diye-
vardi. Yani burada inisiyatifini de fazla meyiz. Asagi yukari senin de dedigin
kullanamaz yönetmen. Eger kaliplas- gibi üç asagi bes'yukari bunlar bu isi
maysa, belli ölçülerde kaliplasiyordur. bilenlerdi. Ne oyuncu olarak, ne rejisör
Ama birisi havada birakmadan ohirt- olarak, ne yapimci olarak hiç bir sekilde
turur oyunculugunuzu, öbürü de es sinema egitimi görmemis insanlarin
geçer. sinema adina bir seyler yapmaya çalis-
tigi bir dönerndi o. Sonradan dünya Türkiye'nin tek
D.K. Bu yönetmenleri nasil görü-
yordunuz o zaman? Simdi nasil gö-
sinemasina adapte olabilme adina bir eglencesi
farklilik geldi. Star sistemi bitti, yö-
rüyorsunuz?
netmen devri basladi. Simdi dünya
sinemaydi.
S.A. Biz farkli bir dönemde çalistik. sinernasinda oldugu gibi afisin üzerine isletmeci,
BizIm çalistigimiz dönemde star sistemi mesela "Bu bir Atif Yilmaz filmidiril
diye bir sey vardi. Star sistemi tamamen yapimciya "bana
yaziliyor. Ama bunlarin içerisinde
isletmecilerden kaynaklanan bir olaydi. bizim yaptigimiz gibi, bir çogunun bir Selda-Cüneyt
Çünkü Türkiye'nin tek eglencesi si- yaptigi gibi sirf para kazanmak ve filmi yap" diye
nemaydi ve Anadolu' da her sokakta sinema adina birseyler yapmak için
neredeyse bir sinema vardi. Dolayisiyla çalisanlar da vardi. Dedigim gibi farkli
kadro verirdi.
oraya gelen halkin istegi dogrultusunda görüsleri olanlar da vardi.Bunu iyi Mühim olan, o
isletmeci buradaki yapimciya "bana kullananlar bugüne kadar geldi. Hala
Selda-Cüneyt filmi yap", bana bilmem sevilen sanatçilarla
yapimci olarak. ..
kim diye kadro verirlerdi. O isimlere bu filmin
M.S. Sinemayi düsünerek degil mi
göre de yapimcilar bu filmleri yapar- Selda?
lardi. Dolayisiyla rejisör orada sadece yapilmasiydi.
isi idare eden, iste kendine göre iyi kötü S.A. Evet sinemayi düsünerek. Özel-
yorumlarim ortaya koyan kisiydi. Yani likle burada bir Türker Inanoglu adim
illa çok büyük güzellikler yaratmasi ~nmamak mümkün degiL.Yani Türker
Inanoglu çok mu ekstrem bir yönet-


gerekmiyordu. Mühim olan, o sevilen
mendil Ama bir sürü film yapti -iyi, gururumdan çok sey kaybederdim.
kötü Yine birileri beni para kazanmak için
M.S. Ama sinemaya aktardi oynatirlardi o filmlerde, beni artist diye
düsünerek degiL. Iyi ki de oynama-
S.A Zevkle seyredildi. Bütün kazandigi misim, tekliflere red cevabi vermisim.
parayi sinemaya aktardi. Bugün Türker Ama bugün hala alkislanabiliyorum.
Inanoglu son derece kuvvetli bir ya- Bugün hala bir çok insan siz meyer
pimci. Ulusal Video'nun, bir Süper neymissiniz diyebiliyorlarsa bize
Kanal'in, Erler Film'in hala sahibi. sokakta ... 65 milyonsa Türkiye nüfusu,
M.S. Vakiflar ... 40-45 yasi jenerasyonu -ki bunun totali
Burada bir Türker
S.A. Vakiflar kurdu. Sinema adina. 40 milyon olsun- onlar bizim hayran-
inanogluadim Sinemanin bir çok çalisamayacak du- larimiz ve bizi sinema içinde tanidilar,
anmamak rumda olan kisilerini hala sinemanin evlerinde degil. Bizim için süslendiler;
içinde tutmaya ve onlar için bir seyler gittiler sinemada bizi tanidilar. Simdi
mümkün degil. Bir yapmay~ gayret eden bir adam. Bu gün çok kolay, medya çok zengin oldugu
sürü film yapti -iyi, Türker Inanoglu'nun adi geçtiginde için, o bakimdan, o 40 milyona bizim
kötü. Zevkle ben kendisini sevgi ve hürmetle ani- hesap verme mecburiyetimiz var. Biz
yorum. Her zaman. çalismak mecburiyetindeyiz. Biz o
seyredjldi.Bütün insanlari aç birakmamak, sanatimizla
M.S. Ben de, evet.
doyurmak mecburiyetindeyiz.
kazandigi parayi S.A. Bir Aram Gülyüz var, hala çali- S.A. Simdi bir sey daha var. Bu kadar
sinemaya aktardi. siyor. Aram Gülyüz'ün tarzi kome- rejisörden bahsediyoruz. Yilda 300 film
diydi. Vebence komediyi Aram Gülyüz falan yapiliyordu bizim dönemimizde.
kadar iyi yapabilen insan çok azdir. Bu dönemde tek bir rejisörün, yahut
Çünkü kendi yapisinda olan bir sey bes tane rejisörün 300 filmi yapmasi
bu. Aram [yönetmen] olmasaydi belki diye bir sey mevzu-u bahis olamazdi.
de çok iyi bir komedyen olabilirdi. Dolayisiyla bir sürü yönetmen vardi.
Mesela Tunç Basaran. Her sey bir Ama bunlar~n hepsi de ayni mükem-
birikimdir. Ben yillar sonra [Kartal/ar mellikte olamaz yani. Nasil 100 tane
Yüksek Uçar] dizisinde oynadigim za-
sanatçi varsa hepsi ayni yorumu yapa-
man kiyamet koptu. Selda, sen ne bü- bilen kisi degilse, rejisör olarak da bun-
yük oyuncuymussun dediler. Ben hep larin her biri ayri yapidaydi. Zaman
ayni oynadim ama mühim olan tipi içerisinde yaptiklariyla ya daha iyi isler
yakalayabilmek. aldilar, daha güzel'seyler yaptilar yahut
M.S. Ben Ekmek Kavgasi diye bir filmde da yok olup gittiler. Ama o dönemin.
bir üveyanneyi oynamistim, Yilmaz insanlarina ben söyle bakiyorum da
Duru'nun filminde. Sirtimda sepetim, [listeye bakiyor] bunlarin hepsi tanidik
önümde pestemalim, tam tipik Kara- isim, ama tabi bir çogunu da kaybettik.
deniz kadini, ayagimda takunya fa- Mesela Tunç Basaran'la ilk gençlik dö-
lan ... O tarz filmse, eger getirirsen ve neminde yaptigimiz filmler var ama
oynayamazsam laf edersin. Ama sen ne ödül aldi, ne bir sey yapti. Ama bir
bir seyi tutturmussun. Bir stary sekli gün geldi, iyi bir hikaye buldu ve bunu
tutturmussun; fakir kiz, zengin oglan; yillarin birikimiyle birlestirdi ödüllü
zengin kiz, fakir oglan; bu arada kötü seyler ortaya koydu ve bir Tunç Ba-
. bir adam, kötü bir kadin, iste Tecavüzcü saran ismi ortaya çikti.
Coskun, kaliplasmis seyler. Zaten 72- M.5. Onun da ustalari yine su isimler.
73'lerde o biraz daha açik yapitlar geldi. O da Avrupa sinemasindan gelmedi
O da benim seyime azicik yakin oldugu
yani. Bu ustalarin hamuruyla yogruldu.
için oraya da deginecegim. Ben orada Kisiliginden de katti, teknik gelisti ...
olmak istemedim. Yani Arzu Okay'lar, Onun için Tunç Basaran bugün farkli
iste rahmetli Mineler [Mutlu], Feriler bir yerde.
[Cansel], Zerrin Egeliler. Onlarin iste
Kak/a Beni Me/ahat [gibi] bir seyler, S.A. Bir buçuk oldu saat.
isimlerini bile emin olun samimi söy- M.5. Bu güzel söylesiden uzaklasmak
lüyorum önemsememekten degil kayit mecburiyetindeyim. Kaleminize saglik.
yapamamisurl hafizama. O tarz film- DK Çok tesekkür ediyorum.
lerde de olmak istemedim. Belki bugün

i
daha çok param olabilirdi ama onur ve
,
askimi
, ,
cerceveledim
basucuma koydum
Nazli Eda Noyan

Bir film afisi neden sevilir? Içindeki


yildiz fotoraflarindan mi, filmin ken-
disinden mi (ki bir filme sahip olmanin
var olan en dokunulabilir kanitidir film
afisi), tasarimindan mi; yoksa anlattigi,
orada gördügümüz ya da görmek iste-
digimiz hikaye yüzünden mi? Hatta
bazen öyle sevilir ki filmi hiç sevmesek
de hayal dünyamizda kurguladigimiz
haline kanip gidilir ya da afis kaynakli
hülyalarla yetinilir (zaten bazen o filmi
görmemek en iyisidir).
Iste bu soru isaretleri ve çika-
rimlarla . bakrnaya doyamadigim Siyah/i
Kadin (1967) afisi özellikle çerçeve-
lenmis ask sahneleri ve starlarin pek
popüler oldugu Yesilçam melodram
afisleri içinde tasarimi ve tehdit altin-
daki hazin asiklarin hikayesini anlati-
sindaki basarisiyla en çok öne çikan-
lardan biridir.
Filmin hikayesinin asklarini kötü
i
kalpli "ve ama" cüretkar bir kadindan
sakinan, kutsanmis bir çiftin hikayesi
olmasi muhtemeldir. Bir hayli vurgu-
lanan çerçeve "simdi yalniz resimlerde" fcri gitmis gibi görünürken, "hastalikli"
yasatilan büyük bir aski ve o askin ba- sariyla desteklenen siyahlar içindeki
kilasi (anlatilasi), bir sanat objesi gibi güçlü kadinin tehdidiyle içlerine ka-
Temiz bir aski
orjinal ve kiymetli hatiralarini çepe- panmislardir. Filmin yönetmeni bu paylasan çiftimiz,
çevre sarip izole ederek, koruyarak a- arindirmada oynadigi rolü ismini siyahlar içindeki
deta "Ona kimse dokunmasin istedim. çerçevenin içine alarak adeta vurgu-
Elimde degiL, ne yapayim yani. Ask lamak istese de Koçyigit'in yigitçe çer-
kadinin tehdidiyle
dokunulmaz, ulasilmaz olmalidir. Eh, çeve disinda kalan ismi 'Siyahli Kadin' içlerine
uzaktan bakabilirsiniz azicik," demek- basligiyla özdesleserek soru isaretlerine kapanmislar.
tir. Aslolan asktir, ask olmasina ama ve tedirginlige mahal verir. Siyahli
burada temiz bir aski paylasan çiftimiz kadin kimdir?
sinirlayici, ancak koruyan ve yücelten Afisini ve ondan dinlediklerimi o
bir çerçeveyle kötüden arindirilmis kadar çok seviyorum ki Siyah/i Kadin'i
ancak çerçeve her ne kadar "iyimser" merak etsem mi bilemiyorum. Bu filmi
pembe olsa da içindeki asiklar hüzünlü, izleyen biri varsa lütfen bana anlatsin

i
umutsuz ve güçsüz, adeta gözlerinin ya da ömür boyu sussun!

You might also like