Professional Documents
Culture Documents
Mir - Az Osman Pamukoglu III - Dunya Savasi Inkilap Istanbul - Mir - Az
Mir - Az Osman Pamukoglu III - Dunya Savasi Inkilap Istanbul - Mir - Az
Bu kitabm her türlü yaym hakiart Fikir ve Sanat Eserleri Yasası gereğince
inktli3p Kitabevi'ne aittir. Tüm hakiart saklıdır. Tamttm için yapılacak ktsa almttlar
dtşmda, yaymcmm izni almmakstztn, hiçbir şekilde kopyalanamaz, çoğaltılamaz,
yayımlanamaz ve dağtttlamaz.
ISBN: 978-975-10-4021-3
22 23 24 25 9 8 7 6
istanbul, 2022
Baskı ve Cilt
inkıliip Kitabevi Yayın Sanayi ve Ticaret AŞ
Çobançeşme Mah. Sanayi Cad. Altay Sk. No. 8
3 4196 Yenibosna-istanbul
Tel: (0212) 496 11 11 (Pbx)
iletişim: osmanpamukoglu1967@gmail.com
İÇİNDEKİLER
BAŞLARKEN ................................................................... 9
I. BÖLÜM
TARİH GERiYE DÖNÜK KEHANETTİR ............. . ......... 11
II. BÖLÜM
Ü ÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI (BÜYÜK SAVAŞ) ... . ...
. . . .... . 47
.
III. BÖLÜM
SAVAŞIN TEORiSi, PRA TiGİ VE FELSEFESi . .. .......... . . 69
.
9
I. BÖLÜM
13
İnsan, her çeşit savaşa sahiptir ve hepsiyle karşı karşıyadır.
Ulusların, devletlerin , s ın ı fla rı n , orduların, dinlerin, inançların,
14
"Barış sonsuz bir rüyadır" sözü doğru mu?
Tarih doğru olduğun u binlerce yıldır kanıtlıyor.
Askeri tar ih çiler, savaş sanatı araştırmacıları ve askeri stra
tejil ere göre barış, sadece geçici bir ara veya kısa bir dinlenme
molası, sonraki savaş için bir h a zırlı k dönem id ir.
Aklına esen barıştan söz eder ama bütün dünya savaşı sürdü
rür. Bunda, çocukluktan başlayarak savaşın kaçını lmaz olduğuna,
uzun süreli bir barış umudunun veya görü şmelerin ancak bir ütop
ya veya boş bir h ayal olduğuna koşullanmaların da etkisi vardır.
Barı ş, h iç b ir devl eti n bütçe ayırmadığı, bunu aklından bile
geçİrınediği bir yatırım alanıdır! Barış, üzerinde konuş ulan bir
"şey" dir yalnızca. Savaş ise bambaşkadır. Hükümetleri, fabrika
ları, şirk etl eri, tüccarları, ulaştırma hatları, orduları , gen erall eri,
armadaları, kom isy oncuları vardır ve bunlar harıl harıl çalışır
ken güç d engel eri, çıkar ilişkileri, z afer kaza nm a güdüs ü, ötekini
15
ölüm, yıkım ve arada da "şiddetin bulunmadığı ortam" olarak
barış vardır.
Machiavelli, "Bir hükümdarın üzerinde çalışması gereken
tek konu savaştır; onun için barış , yalnızca b i r soluk alma dö
nemi olmalıdır," der. 16. yüzy ılın ilk yarısında dünyayı sarsan
bu siyaset felsefesi ve yönetim tarzı "savaş yapmak" anlamını
taşımaktadır .
Seneca da "Savaş, milletierin varoluşunun sonucudur," der .
Barışı bozan durum, daima karşı tarafın yarattığı bir nedene
dayanır. Böyle bir neden sonunda da bir ulusun ya da bir toplu
mun üyesi olan birey, salt barışı yeni den o luşturabilmek için ül
kesinin bir parçası olarak savaşa katılır. İş bu raddeye geldiğinde
başka bir yol da yoktur.
Savaşlar bundan sonra da olanca hızıyla devam edecek,
daha çok bölgesel sorun ve sorunlar çıkacak, insanlar kendi
haklarını daha fazla arayacaklar ve kaynaklarına sahip çı kma
duygusu çok fazla yük selecektir .
İnsanların açgözlülüğü ve ikiyüzlülüğünün, savaşı tabii bir
hale dönüştürdüğünün bilincinde olan Çin l i ler , "Niye bir birini z i
öldürüyorsunuz; acele niz ne? Zaten hepimiz öleceğiz," diyerek
insanların telaşını anlayamadıklarını söylerler.
16
Gelecekteki· tüm zamanlar, süregelen ırkçı, ekonomik ve
dini gerginliklere tanık olacaktır. Kargaşaların ve çatışmaların
bazıları o kadar şiddetli olacak ki bazı devletlerin ulusal varlık
ları, toprakları ve güçleri büyük tehlike altına girecektir.
İyi yönetilen bir devlet, hayati ulusal çıkarlarını tehdit edeceği
şüphe götürmeyen bölgesel hegemonyaların yükselişini önceden
tahınin etmek zorundadır. Bazı durumlar, bu güvenlik tehditleri
nin ortadan kaldırılması için askeri çözümü gerektirecektir.
İçinde bulunulan yüzyılın son çeyreğinde, büyük toplumsal
ve ekonomik değişikliklerin yaşanınası muhtemeldir. Bilgi çağı
nın, jeopolitiğin, süregelen temel özelliklerini değiştirmesi söz
konusu olmayacaktır.
Uluslararası düzene, istikrara ve güç dengesine dayalı jeopo
litik etkileşimler, devletlerin ulusal çıkarlarını etkilerneye devam
edecektir. Ulusal devlet, temel olarak aynı kalacaktır. Bu devlet
ler coğrafi sınırlada belirlenmiş, tanımlanabilir politik varlıklar
şeklinde olacaktır.
İkinci büyük savaş sonrasında kurulmuş olan güç dengesi
sayesinde korunan küresel tehditierin meydana gelmesi artık çok
daha zordur. Çünkü dünya, muhtemelen, rekabet halinde olan
ve çok kutuplu gerginlikterin yaşandığı, bölgesel hegemonyala
rın kurulduğu alanlara bölünecektir.
İki kutuplu stratejik dengenin azalan etkisi, halihazırda
dünyanın ikinci büyük savaş öncesindeki doğal şartlarına dön
mesini sağlamıştır. Rekabet eden devletler, komşularına karşı bir
üstünlük sağlamayı düşüneceklerdir.
Bazı uluslar, tarihi uzüntülerini tekrar gündeme getirecek,
bir kısmı da yüzyıllardır süregelen yaraları tekrar açacakları için
çatışmalar sayıca artacaktır.
17
Uluslar arasındaki anlayış, bilginin artması, bilginin h ızla
yayılıp çoğalması, etnik grupları tahrik ederek sorunu, bölgeler
içerisindeki kültürel sürtüşmeyi körükleyeceklerdir.
Bazı devletler daha küçük bölgelere, yani etnik kökeniere
dayalı coğrafi kesimlere bölünebilir. Bu parçalanma hem dev
letler arasında hem de devletlerin kendi içerisinde çatışmalara
neden olacaktır.
Dünya pazarlarının gittikçe artan iç bağımlılığı ve bilginin
yayılmasının sonucu olarak en yerel sürtüşme kaynağının hile
çok uzak yerlerde, bir anda kıvılcım haline dönüşerek sempati
toplayabilmesi mümkündür. Balkanlar'da süregelen bin yıllık
gerginlik, savaşan etnik ve dini gruplar arasındaki yerel bir çatış
manın çok ötesine geçehilmiştir. Burada olanlar Batı'yı, Rusya'yı
ve Ortadoğu'nun Müslüman ülkelerini de etkilemektedir.
Hint Yarımadası üzerinde devam eden bölgesel çatışma ve
nükleer yarış, Çin ve diğer Güneydoğu Asya ulusları arasında
çatışan çıkarlar, Tayvan ve Çin arasında süren ilişkiler d i ğer böl
gesel uyumsuzluk alanlarından biridir.
Geleceğin muhtemel ve kaçınılmaz çat ı ş maları, büyük olası
lıkla, binlerce yıldır medeniyetleri ayırmış olan jeopolitik ve kül
türel hassasiyet sınırları boyunca olacaktır.
Bu tarihi hassasiyet sınırları Kuzey ve Güney Avrupa bo
yunca genişleyip Balkanlar'da birleşerek Ortadoğu'ya uza
nır. Avrasya'ya kadar devam ederek Pasifik sınırı civarında
güneye döner ve Malay Yarımadası'nda aşağı doğru yönelip
Endonezya'nın bulunduğu adalar bölgesine girer.
Geçmişte olduğu gi bi , bu politik hassasiyet sınırları et
nik, dini, ekonomik ve siyasi çatışmalara sahne olmaya de
vam edecektir.
18
Kaynaklar ve bö lgesel üstünlüğe ilişkin rekabet arttıkça,
sosyopoli tik bölgelerin bir araya gelip çatıştığı kesimlerde he
19
sahip olmaları, bunların sayılarını arttırmaya çalışmaları dünya
barışı yolundaki en büyük tehlikedir. Böyle bir yeteneği ve gücü
olan bir rakip önce komşularına, daha sonra da konuşlandığı
coğrafyaya tehdit oluşturur.
Dünyada büyük olduğu iddiasında bulunan ve bunu tüm
devletlere kanıtlamak için çalışan ABD, Rusya ve Çin'in güven
lik politikalarının üç hedefi vardır:
1. Askeri kapasitelerini herhangi bir saldırıyı önleyecek ve
20
Gelecekte savaşın temel doğası değişmese de dünyanın ka
pıları birçok stratejik güvenlik sorununa ardına kadar açıktır.
21
baş arıyl a k arşı koy muşlar ve zaman zaman da bu orduları mağ
lup etmeyi baş arm ı şlardı r.
22
Mao bu savaş tarzını Çin İç Savaşı'nda milliyetçilere karşı
daha da mükemmelleştirdi. Kavramları basitti ve üç ilke etrafın
da odaklanmıştı. Bunlardan ilki ve en önemlisi "bölge kontrolü"
idi. Başarılı olabilmek için Maa'nun ordusu öncelikle kendinden
çok daha büyük ve daha iyi donanımlı bir düşmanın ortasında
kalabilmeliydi. Maa hayatta kalabilmeyi sağlamak için ordusu
nu küçük birimlere böldü ve onları geniş bir alana yaydı. Böy
lesine dağınık ve farklı güçlerin komuta kontrolü ve birliğinin
sağlanması gibi çok zor bir meseleyi de hallettiler.
Mao dağıttığı güçlerine desteği garantileyip mevzilerini sağ
lamlaştırdıktan sonra ikinci ilkeyi uygulamaya geçirdi. Bu da
"milliyetçi güçleri tecrit etmek ve ayırmak" idi. Bu aşamanın
güçlüğü kırsal alanın tamamen kontrol altına alınmasıydı. Raki
bin kentlere, demir ve karayollarına çekilmesi ancak bu şekilde
sağlanabilirdi.
Son aşama ise düşmanın zayıf noktalarına karşı arazideki
gücü birbiri ardına kullanmaktı. Maa'nun yeni savaş anlayışı
olağanüstü bir disiplin, sabır ve aşırı zor şartlara dayanabilmeyi
gerektiriyordu.
Sonradan Çinliler bu yöntemlerini Kore Savaşı'nda da uy
gulamaya koydular ve savaşın mevcut şartlarına ayak uydurarak
lojistik tesislerini Amerikan hava kuvvetlerinin menzili dışında
tutmayı öğrendiler. Hızlı dağılarak birliklerini gizlediler, sadece
taarruzdan önce bir araya geldiler. Birliklerinin yerlerini tespit
çok zor oluyordu ve taşınmaları kolay olduğu için de havanlar
Çiniiierin en gözde silahıydı.
Çinliler geceleri hareket ettiler ve savunma hatlarını sert gra
nit dağlarda kurdular. Amerikan kayıpları kısa sürede arttı, Çin
Iiierin kayıpları da politik liderlerin kabul edebileceği bir düzeyde
23
kaldı. Savaşın halat çekme oyununa döndüğü dönemde, hareket
li döneme göre çok daha fazla Amerikalı öldü.
24
Da ğılma ve sabırlı olma yetenekleri de savaş ilerledikçe daha da
gelişti. Zaman geçtikçe Kuzey Vietnam ordusu aşama aşama güne
ye iyice yerleşti. Şekil olarak Amerikan ateş gücü, tüm teknolojik
imkanlarını etkili bir şekilde kullanmaya çalışıyordu ama artık bu
nun sonuca hiçbir etkisi yoktu. Kuzey Vietnam zaferi garantilemişti.
Sovyetler Afganistan'da, çok zayıf olan ama savaşma azmi
ve iradesiyle muharebe sahasında etkili bir şekilde kalabilme he
cerisi gösteren bir üçüncü dünya ordusu ile karşılaştığında aşırı
güvenliğinin bedelini çok acı bir şekilde ödedi.
Kendilerini sistemli olarak konvansiyonel savaşa göre dü
zenleyen Sovyetler güneye doğru ilerledi ve birkaç ay sonra da
sonu gelmezmiş gibi görünen ve psikoloj ik olarak çok yıpra
tan, sistemli, iyi tertiplenmiş pusu ve bir seri çatışmadan sonra
geri çekilmek zorunda kaldı. Sovyetlerin, ABD'nin Vietnam El
Kitabı'ndan istifade etmesi, ateş güçleri, hız kabiliyetleri, savaş
helikopterleri kulla nmaları da sonucu değiştirmeye yetmedi. Bu
defa Mücahitler Vietnam El Kitab ı nı iyi kullanıyorlardı. Afga
'
25
Son zamanlardaki savaşlarda, zayıf olan ordular kuvvetle
rini da ğı tar ak , te le komünik a syon , lojistik ve u l a ş ı m altyapıları
nı ol a b il d i ğ in ce a y ı rara k hava hare k a tın ın süresini ve hasarını
sı n ı rlan d ır m ayı öğre n mişl e rd i r. Üstelik her şeyi havaalanlarına,
karadan havaya füzelere, k a r maşık ve hasar görmesi pek muhte
mel ol an komuta kontrol sistemlerine bağla m an ı n , yarardan çok
zarar get i rdi ğ i n i an l a mışlar d ır .
Zaman, sabır ve kendini feda etmeye istekli o lm a k , te k n o
l oj ik gel iş i m i n rakibi olarak ortaya ç ı k ma kta dı r. Kırsal kesimde
oraya buraya d a ğı l m ı ş ve müdahale edenin bir iki uçağını düşü
rebilecek birk a ç füze ve u çak sa v a r, taarruz edenin sabrını tüket
meye ve haya l kırı k l ığı n ı artırmaya yeterli olacaktır.
Savaş, yaşamayan bir kütle üzerine yaşayan bir gücü gönder
me hareketi değildir. Gelecekte de ya şaya n iki gücün çarpışması
olacaktır. Rakip yeni lmed iği sürece, onun yenebileceğinden de kuş
ku duyulacaktır. Böyle ol unca da kontrol kimsenin elinde değildir.
26
Savaşın en yaygın özel lik lerinden biri de "sürtünme"dir.
Çok basit gibi görünen her şeyin ne kadar zor olduğu görülür,
zorluklar giderek artar ve sonunda, savaşı yaşamamış olan in
sanların an layamayacağı bir çeşit sürtünme oluşur ve birbirine
değen her şey tutuşur.
Savaşta tehlike, karmaşa, korku, aşırı yorgunluk, bıkkınlık
ve huzursuzluk, düşmanca bir çevre ile birleşince hem insan hem
de mak inelerin etkinliği azalır.
Savaş a lanları genişledikçe, birlik ler dağıldıkça, harekatlar
arttıkça; diğer biriikiere yakın olma, dinlenme, coğrafi bölgenin
tanınması gibi fiziksel ve psikoloj ik kaynaklar gittikçe yok ol
maya başlar ve baskı artar. En mükemmel laboratuvar bile savaş
alanının maddi ve manevi etkinliğini yansınp gösteremez. Hiçbir
teknoloji de bu derdi çözemez.
Savaşın baskıları; düşünmek için çoğu zaman hiç vakti
olmayan, tipik anlamıyla, tam bir çelişki l i bilgi yumağı için
de, öneml i kararlar vermek zorunda olan liderin ayrı l maz bir
parçasıdır. Acı ve tehlikenin baskısı altındaki duygular zihne
hakim olur.
Böyle bir psikolojik sis perdesi içinde net ve eksiksiz dü
şünceler üretmek kolay değildir. Bu da "askeri teknik devrim,
hedefini hatasız bulan bombalar, l azer ışınlarıyla bilgi çemberi
kurmak, böylece de savaşın kaderinin değişeceği " gibi fikirlecin
ne kadar tehlikeli ve ütopik olduğunu göstermektedir.
Bu gibi açıklamaların h içbir temeli yoktur. Bu açıklamaları
yapan kişiler gerçeklerden, savaş alanından ve insan doğasından
da habersizdir. Herhangi bir bireyin sahip olduğu özel bilgilerin
çoğu, bireyin bunları kendi ka rarlarını verirken kullanma dere
cesiyle orantıl ıdır. Hiç k imse bild iği her şeyi diğeri ne anlatamaz;
27
çünkü kişi kullanabileceği bilginin pek çoğunu, sadece kendisi
bir hareket tarzını planlarken kullanabilir.
Savaşta, algılayıcıların erişemediği, bilgisayarların ulaşama
dığı bir sürü kritik bilgi mevcuttur.
Önemli olan şeylerin, hengamenin ortasında kaybolacağı
bir bilgi ortamında, mevkii ne olursa olsun, dikkate alacağı veya
"aman boş ver" diyeceği her şey kısıtlıdır. Bireyler tehlike, yor
gunluk ve bezginlikten ne kadar şikayetçiyse, yanlış anlama ve
aldatmalardan da o kadar fazla etkilenirler.
Savaşı önceden tahmin edilemez hale getiren şey, en başta
insanları birbirine düşmanca etkileşime sokmasıdır. Savaş soyut
değil, gerçek bir düşmana karşı yapılır. Ve düşmanın her zaman
çeşitli seçenekleri olacaktır. Siyasi şartlar, sürtünme ve belirsizlik
tarihin yarattığı şeyler olmaktan ziyade, bizzat savaşın doğasın
dan çıkan olgulardır.
Son 3500 yıllık tarih şunu göstermiştir ki belirsizlik, yanlış
hesaplama, yetersizlikler ve en önemlisi de şans savaşın içinde
var olmaya devam edecektir. Ve nihayetinde kimin galip, kimin
mağlup olduğuna karar verecek olan faktör teknoloj iden ziyade
kararlılık, moral ve savaşabilme becerisini içine alan bir liderliktir.
Gelişmiş teknolojiye bağlı olarak uzaktan cezalandırma
yöntemi ile düşmanın dövüşme azminin kırılabileceğini ileri sü
ren ve bunun yeterli olabileceğine inanan görüşler vardır. Bunun
anlamı; savaşın nihai hedefleri olan muharebe sahası, bölgedeki
halk ve kaynaklara direkt ve devamlı bir güç ve baskı uygulama
ya gerek görmemektir.
Muharebe sahasına fiziksel yönden hakim olmadıkça uzak
tan cezalandırma boş bir uğraştır. Çok büyük bir ateş gücü tek
başına düşmanı bulunduğu bölgeden çıkarmaya yetmez.
28
Yüksek yoğunluklu çatışma alanının şehirlere ve sivil alt
yapıs ına kayması çok ciddi sorunlara yol açar. Bunu uygulayan
orduya, kendi kamuoyunun modern silahların savunmasız in
sanlara karşı kullanılmasını gördüğünde göstereceği tepkiyi de
tahmin etmek zor değildir.
Savaş aygıtı olan ordunun tek görevi savaşmak değil, aynı
zamanda caydırıcı olmaktır. Buna rağmen, caydırıcılık dinamik
lerinin ne olduğu tam olarak anlaşılabitmiş değildir. Bilinen tek
şey, caydırıcılık tehdidini geçerli bir unsur haline getirmenin çok
önemli olduğudur. Tehlike ve risk büyükse caydırıcılık tek başı
na bunu önleyemez.
Caydırıcılı kla etkinliği bir arada tutmak operasyonel bir bü
tünlük gerektirir. Caydırıcılık, ancak ve ancak, birbirini tamam
layan unsurlar birbirini desteklediğinde ve zaferi sağlayacak şe
kilde ortak bir katkıda bulundukları zaman başanya ulaşır.
Hedefin ele geçirilmesi için kaçınılmaz olan taarruz sistemle
rinin amacı insanları öldürmek ve her şeyi tahrip etmek değildir.
Esas mesele, bu taktik harekatın stratejik bir sonuca dönüşmesidir.
Bunun esas mekanizması da kara muharebe gücünün kapasitesidir.
Dünyadaki her devlet, ne olacağı belli olmayan yüzyılla r için
de, kiminle ve nasıl savaşılacağı konusunda, önceden düşünülmüş
varsayımlarla, gerek duyduğu gücü pla nl ama yoluna gidebilir.
Her muharebe alanında, her koşul altında, her şeki lde, galip
gelmenin şartı: Sağlam, iyi donanımlı, iyi eğitimli, iyi liderli bir
kara gücüne sahip olmaktır.
29
sorunlara basit çözümler üretmesi gerektiği inancından kay
naklanır. Ancak Fransız ve Amerikalıların Vietnam'da uğradığı
bozgun, teknolojik üstünlüğün her zaman a s keri başar ı yı garant i
etmediğini bütün dünyaya göstermiştir.
Gelecekteki olayları önceden tam kestire m eme savaşın do
ğasında vardır. Bu nedenle başlangıçta, hangi güç ve yeteneğin
savaşta başarıyı elde edeceğini ısrarla ileri sü rmek, yaniışı da
bera berinde getirecektir . Deniz ve hava kuvvetleri el bette çok
önemli ve hayatidir ama bundan sonra y apıla c ak savaş, daha
öncekiler gibi karada kazanılacak veya kaybedilecektir.
Gelecekteki savaşta teknolojik üstünlük sayesinde, kara mu
hare be birliklerinin kullanılmasından vazgeçilerek, çatışma alan
ların dan uzak mesafelerde bulunan mevzilerden atılacak gelişmiş
ve isabet gücü yüksek silahlarla galibiye ri n gerçekleşebileceğini
sanmak, savaş sanatını hiç anlamamış olmak demektir .
Yüksek teknoloj i n in kullanılmasıyla kolay ve kansız bir za
fer kazanmanın mümkün olaca ğı yol undaki fikirler yeni değildir.
Klasik savaşa alternatif olarak stratejik nükleer silahiara ağırl ı k
verilmesi gerekti ğ ini savunan " Yeni Bakış" a d ı a ltında stratej ik
görüş de vardır. Bu görüşün sahiple r i, daima bir çatışma ortamı
nın yaşandığı bu dü nyada , sıkıntı yaratan her türlü karm aşıklığa
k arşı basit ve tek çözüm arayan insanlardır.
Bu iyimser bakış açısına sahip olan lar, teknoloj ik değişim
sayesinde klasik savaşın tarihe karışacağını da ısrarla vurgu la
mışlardır. Ne zaman ki Gü n eydoğu Asya ve diğer bölgelerdek i
savaşlar çıkmış ve tekn o loj i nin sadece bir yere kadar i şe yarad ı ğ ı
a nlaşılmış , bu görüşün geçe r sizliği de kanıtlanmıştır.
Geçen yarım yüzyıl içerisinde, Hollanda'nı n Endonezya ' da ,
Fransızların Hindiçin ve Cezayir'de, Amerikalıların Viernam'da.
30
Sovyetl er Birliği'nin Afganistan ve Çeçenistan'da yürüttükleri
sa va şlar h üsranla sonuçlanmıştır. İleri teknoloj i ve teknolojik
üstünlük bu neticelere engel olamamıştır.
Bütün bunlar açık bir şekilde göstermiştir ki, teknolojik üs
tünlük ne muharebe alanında ne de diploması masasında zaferi
ga ranti eden başat bir faktör değildir.
Savaşın geleceğine ilişkin bir diğer mesele de silahlı kuvvetle
rin yapısının ne ol ması gerektiğidir. Mesele hangi silahların alın
ması gerektiği ve hangi savaş yeteneğinin ön plana çıkarılması
ile de sınırlı değildir. Savaşın ne olduğu, zaferi ve yenilgiyi hangi
koşulların yarattığı, ne amaçla güç bulundurulduğu h ususları da
tartışmalar arasındadır.
Teknolojiye gönülden inananlar için savaş, karmaşık olsa
da önceden kestirilebilen bir olgudur. Yeni lgi, basit bir maliyeti
kar analizidir. Herhangi bir askeri yeteneğin etkin olarak kulla
nılması ise imha edilen hedeflerin ve karşı tarafa verdirilen zayi
atın hesaplamasından ibarettir.
Halbuki savaş tarihinin görüntüsü bambaşkadır. Gerçek sa
vaş, doğası gereği oldukça belirsiz bir girişimdir. Şans, sürtüşme
ve stres altında insan aklının karşılaştığı engeller, olayların so
nuçlarını önceden kestirebilme yeteneğini büyük ölçüde sınırlar.
Savaşta zaferin anlam kazanması, mağl ubiyetin yenilen ta
rafın zihninde yer etmesine bağlıdır. Askeri gücün nihai hedefi,
savaşta kozlarını paylaşan tarafların kesin bir siyasi karara ulaş
masını sağlamaktır.
Savaşta, teknolojinin önemi göz ardı edilemez ancak tekno
loji, askeri harekatların icrası ve sonucuna etki eden etkenler
de n sadece biridir. Bu etkenler; muharebenin özelliği, kapsamı
ve cereyan ettiği bölge, savaşan tarafların niteliği ve hedefleri;
31
yerel, ulusal ve uluslararası toplurnların tutumları ve en önemlisi
çatışmaya neden olan siyasi rneseledir.
Clausewitz'in uzun yıllar önce söylediği gibi, "İnsana özgü
faa liyetler arasında savaş dışında hiçbiri, bu denli sürekli ya da
evrensel olarak şansa dayalı değildir."
Her savaş doğası gereği farklı bir olaydır ve icrası önceden,
analitik olarak kestirilernez.
32
Rakip her zaman, kazanma yöntemleri bulmada sayısız im
kanlara sahip olacaktır. Zeka, hayal gücü ve birikim karşı koy
manın silahlarıdır. Savaş ortamında çok farklı durumlar söz ko
nusudur. Bun lar sık sık ve birdenbire değişir ve çok azı ilk fark
edHdiği gibidir. Birçok unsur çok büyük önem arz eder, hasının
hür iradesi her an karşıdakinin kararlılığına set çekebilir. Yıp
33
Ö zü taarruza dayandığı için manevra yapmak gelecekte de
geçmişteki gibi zordur. Manevra yapan taraf savunma yapan ta
rafa göre daha fazla açıkta kalma, fark edilme ve imha riskini
göze almak zorundadır. Savaş güçlerinin bir muharebeyi başa
rıyla sonuçlandırmasını sağlayan etken, ateş ve manevra arasın
daki karşı lıklı ve çok hassas il işkidir.
İk i tarafın elinde de hedef şaşırmayan silahların bulundu
ğu hesaplandığında muharebe sahasının daha da genişleyeceğini
tahmin etmek güç değildir. Çok küçük taktik birimlere bölünen
ve geniş alanlara yayılan ordu lara karşı saf düzen inde cephe ta
arruzu, sızma ve kuşatma gibi yöntemler düzen lenemeyecektir.
Çekim merkezleri ve karar noktaları, artık eskisi kadar kolay
ca belirlenemeyecektir. Coğrafi açıdan bir yerde toplanıp sıkJet
merkezi de oluşturulamayacaktır.
Çok keskin bir şekilde belirlenen savunma hatları, birbirine
bağlı muharebe merkezleri ve geçmişte kullanılan lojistik sistem
leri, yerlerini insan ve etki kaybını asgariye indiren isabet gücü
yüksek, esnek, dağınık ve bağımsız hareket edebilen teşkillere
bırakacaktır.
Yüksek isabet gücüne sahip silahların hiçbiri çok küçük bi
rimlere bölünmüş ve geniş alanlara yayılmış güçlü birlikleri yok
edemeyecektir. Bu şekilde tertiplenen kuvvetin yapması gereken
şey, muharebe alanında dağınık ve kopuk olarak bulunan birimler
arasında koordinasyonu ve kontrolü muhafaza etmek olacakrır.
Muharebe esnasında manevra kabiliyeri ile imha kabiliyeti
arasındaki dengen in doğru bir ş�kilde uygulanması gerekecek
tir. Taraflardan biri, savaş metotlarından birini uygulamaya
koymak için çaba sarf ederken karşı tarafın açık hedefi haline
gelebi lecektir.
34
Ateş ve manevra arasındaki dengenin gerçek durumuyla
ilgili yapılacak yanlış bir değerlendi rme, büyük bir yenilgi ris
kini de artıracakrır. Taraflardan birinin teknoloj ik yenilik lere
uyum sağlamada yavaş kalmış olması veya doktrin ve politikada
yanlışlıklar yapması bu dengeyi bozabilir. Ateşle yapı lacak bir
ta arruz tehdidine karşı yapılacak en doğal hareket, muharebe
alanında orduları küçük birimlere bölmek, yaymak ve hızla top
lanarak sıklet merkezi oluşturmak olmalıdır.
Dağınık haldeki düşmanı yok etmek isteyen kendisi da
ğılmak zorundadır. Az sayıda birlikle tutulan geniş muharebe
alanı, asgari zayiada işgal edilebilecek boş alanlar sağlayacak
tır. Düşmanın geniş alana yayılmış olan birlikleri arasına kuvvet
sokarak imha ve teslim olmaları çabuklaştırılabilir.
Manevra yapma ve bölgeyi işgal etme becerisi, düşmanın i l k
başarı ilkesi olan kontrolü onun elinden alacaktır. Ülkenin her
tarafına yayıl mış, küçük birlikler halinde hareket edebilen, yük
sek hız yeteneğine sahip, iyi yetiştirilmiş bir kara manevra gücü,
hasının savunmasının devaml ı l ığını sağlamasına fırsat vermeye
cektir. Kritik arazi arızalarını kontrol ve ele geçirme, muharebe
a lanını çok net bir şekilde görebilme yeteneği, d üşmanın parça
parça olan güçlerini bir araya toplamasını zorlaştıracaktır.
Baskın tarzındaki taarruzun bilgi çağındaki hedefi , makine
çağındakiyle aynı olacaktır. Yani, karşı tarafı süratle etkisiz hale
getirmek için ateş gücü ve manevra, imha edici harekatlada den
geli bir şeki lde kullanılacak ve sonuçta düşmana karşı koyma
iradesi psikolojik olarak çökertilecektir.
Ancak yen i teknolojiler ve gelecekteki düşmanın yapısı,
baskın şeklindeki taarruzları oldukça farklı hale getirebilir. He
defler farkl ı olacaktır. D üşman isabet yüzdesi yüksek silah iara
35
sahip olduğu sürece operarif ve taktik taarruzların gelecektek i
savaşta bedel i yüksek olacaktır. Muharebe alanındaki gelişme
ler, stratejik taarruz taktiklerini, savunmaya geri dönölmesini
mecbur kılabilir.
Çok geniş bir alana yayılan düşmanı imha etmek için, onun
tamamını kaplayacak veya geniş alanda bağımsız hareket edebi
lecek, yüksek muharebe yeteneği olan manevra gücüne ihtiyaç
olacaktır. Böyle bir harekat düşmanı n savunma hatlarına karşı
geleneksel cephe harekaondan ziyade baskın şeklinde olacaktır.
Gelecekteki baskın, hedeflere isabet eden ve onları vuran
silahlarla başlayan, düşmanın savunma hatlarının tamamını
etki altına alan manevralarla devam eden sürekli ve amansız bir
harekat tarzında yapılacaktır.
Geniş bir bölgeyi, farklı birimlerden oluşan muharebe gü
cüyle, hızlı bir şekilde etki altına almak için hem ateşin hem de
manevranın havadan yapılması gerekecektir. Hız ve çeviklik, gü
venliğin ve düşük zayiatın garantisidir.
36
ha rekat tipidir. Bir sokak m uharebesi başlatmaktan başka bir se
çen ek kalmadığı zaman, harekat başarılı olsa bile, muharebenin
b ed eli zayiatı ve zaman açısından ağır olacaktır.
Gelecekte taraflardan biri şehirlerini, karşı tarafın askeri gü
cünden korunmak için muhtemelen bir sığınak olarak görecek
tir. Mesk fın mahallerde muharebe, ateş gücünü, teknoloj iyi, hızı
b üyük ölçüde keser.
Meskfın mahallerde muharebe, her zaman en zarar verici
muharebe şekli olmuştur, bundan sonra da öyle olacaktır. İkinci
büyük savaşta Rus ordusu Berlin mücadelesinde 300 bin zayiat
vermiştir. Amerikalıların zayiatı da çok fazladır. Çeçenistan'ı ele
geçirmek için yapılan Rus hücumları da binlerce asker ve sivilin
ölümü ile sonuçlanmıştır.
Geçmiş zamanlarda her iki taraf da sokak çatışmalarının
meydana getireceği zararı bildiği için meskfın mahal muhare
beleri çok sık görülmezdi . Ama bugün durum farklıdır ve bu
muharebe tipi daha çok kullanılacaktır. Özellikle de zayıf olan,
umudu kırılmış taraf, şehirlerini savunmak için elinden geleni
yapmaya çalışacaktır.
Büyük bir şehi r merkezi çok boyutludur. Askerler, yeraltı
nın ve çok katlı binaların oluşturduğu tehditlerle mücadele et
mek zorundadır. Her bina, savunan tarafından askerlerin kul
landıklan birer yuva olacaktır. Dahası, deneyimli bir savunmacı
binalar arasında kolayca seri bağlantılar kuracaktır.
Manevra alanı sınırlı olduğundan, şehir ortarnı hareket yete
neğini engeller, silahların etkisini ortadan kaldırır ve nişan menzi
lini asgari düzeye indirir. Binaların birbirine yakınlığı muharebede
karışıklık meydana getirir, komuta ve kontrol zorluğu yaratır. So
nuçta, m uharebenin askerler üzerindeki psikoloj ik etki leri büyür.
37
Çeşitli yönlerden gelen tehditierin askerler üzerinde güçten dü
şürücü etkileri olur ve ayrıca yakın m uharebe, asker birimlerinin
yakasım bırakmayan pa rçalanma sürecini hızlandırır.
Şehir merkezlerinin ve nüfusun hızla yayılması gelecekteki
meskfın mahallerdeki muharebeleri daha da zora sokacaktır. Şe
hirlerde zenginden fakire uzanan karışık bir nüfus vardır. Sosya l
koşullar suistimal edilmeye elverişli olduğundan olumsuz ko
şullara karşı yapılacak en k üçük bir k ışkırtma, açlık, hastalık,
toplumsal isyan, kültürel kargaşa ve diğer şiddet biçimlerini baş
latabilir.
Meskfın mahaller genişlemeye devam ettikçe hayati önem
taşıyan bölgelerin etrafını da saracak lardır. Bu meskfın mahaller
jeostratej ik ağırlık merkezini ol uşturacak, hükümet, ticaret, ileti
şim ve ulaşım faaliyetlerinin tüm hayati işlevlerini içereceklerdir.
Açık arazilerdeki savaşlar için ideal olan bilgi ve sürat de
ğişkenleri, savaşanlardan biri kritik bir araziyi kendi işgal etmek
istediği zaman farklı boyut kazanır. Şehri savunmaya karar ve
renin amacı hasmını yavaşlatmak ve mevcut gücünü azaltınakla
beraber taarruz edeni hezimete uğratarak zafer kazanmaktan
ziyade yenilgi den kaçınmaktır. B u durumlarda savunanın tek
yardımcısı zamandır. Hızlı karar vermek için taarruz edenin
girişimleri geciktirilebilir, bozulabilir ve dağıtılabilirse, meskfın
mahal muharebeleri bir yıpratma harekatına dönüşebil ir. Ve
bu çatışma saldırının zayiatını artı rır. Kentler ateş gücünden ve
gözetlerneden korunma sağlarken kenti savunana, hazırlanmak
için daha büyük imkanlar bahşe q er.
Açı k arazi lerdeki muharebelerde, hızlı zafer kazanma ihtiya
cı, general leri kesin sonuçlara ulaşınaya zorlar. Zaman çarça buk
ezilmelidir. Meskfın mahal muharebelerinde, bunun tam tersi
38
geçerlidir. Şehirlere zamansız ve acele girişler saldırının aleyhine,
sa vunanın lehine işler.
Orduların farklı teknoloj ik ve taklit becerileri önemli bir et
kendir. Taarruza karşı savunmada meski'ın mahal muharebesi
b üyük bir dengeleyicidir. Tarihsel kanıt, meski'ın mahal muha
re belerinin büyük zayiata mal olduğunu hatırlatır. Taarruz ede
nin, hasmın, kendisini böyle karmaşık bir alana çekmesi planına
alelacele düşmemesi lazımdır.
Altyapı bozukluğu ve aşırı kalabalık olan şehirlerdeki mu
harebelerde doğan zararın daha sonra tek rar yapılandırılına ih
tiyacı vardır. Meski'ın mahal muharebelerinde temel hizmetler
parçalanacak ve binlerce masum insan ölecek, evler ve hasta
neler ile diğer yapılar zarar görecek, büyük bir mü lteci kitlesi
yaratılacaktır. Bombalardan ve füzelerden kurtu lanlar, bu kez
salgın hastalık ve açlığa yenik düşeceklerdir.
Bu tür bedeli ağır harekatlar, uluslararası yasalara ve de
mokrasinin olmazsa olmazı olan insan ha klarına taban tabana
terstir. Meski'ın mahal muharebelerinin yaratacağı sivil zayiatı
ve meydana gelecek büyük hasarı dünyaya kabul ettirmeyi hiçbir
devlet başaramaz.
Hasım ta raf doğrudan taarruz etm iyorsa büyük ça plı bir
harekat d üzenleyerek şeh re girmektense şehir, çepeçevre ku
şatı larak kontrol altına a l ınabi l i r . Kuşatma şehrin dış dünya
ile bağlantı s ı n ı kesecekti r. Şehrin hava, kara ve va rsa deniz
yolları kapatılır; gıda, enerj i , su ve sağlı k hi zmetleri dahil her
türlü tabii k aynakları kontrol ed i l i r; ticari, finansal ve idari
kaynakları bastı r ı l ı r .
B u n a rağmen şehir m ücadeleye devam etme a z i m v e ira
desini gösterebilir. Şehri savunmaya karar veren tarafı n halk
39
desteği tamsa, stokları da belli bir süre için yeterli ise, taarruz
edeni meskiin mahallerde savaşmaya mecbur edebilir. Kente hiç
girmeden bir şekilde etrafından dolaşarak geçmenin ne getirip
ne götüreceği ise çok ince stratejik ve taktik hesapları gerektirir.
40
ve ticaret yollarının güvenliği için önemliyse burası paylaşım sa
vaşlarına aday bir yerdir. Ama bu savaşlar için orada yaşayanlar
arasında, devlet veya halkta bazı yerel sürtüşmeler olması lazım
dır. Bu sürtüşmeler yoksa çıkarılır!
Paylaşım savaşlarının bir uzatılmış savaş haline gelmesinin
nedeni, yereldeki silahlı mücadelenin içine dünyada birbirine
rakip olan büyük güçlerin girmesidir. Bunların siyasi, askeri ve
ekonomik imkanlarının çatışma alanına a ktarı lması savaşı uzat
ınakla kalmaz, insan kayıplarını ve tahribatı da artt ı rır.
Savaş, on yıllar sonra, büyüklük iddiasındaki devletlerin
kendi çıkarlarını esas alan bir antlaşma ile sonuçlanırsa bile bu
geçici olarak ateşin üzerindeki külden öteye geçmez. Böyle olunca
da bunlara sürüncemede kalan savaşlar demek en doğr u s u du r .
41
olmayan, i deol o j i k bir amaca hizmet eden silahlı gruplar ta
rafından yürütülen mücadeled i r . Temel savaş tarzı ise baskın
ve pusudur.
Gayri nizarnİ savaşın geçmişi milartan öneeye da yanır ve za
yıfın kuvvetli karşısındaki tertip ve tedbirlerini içerir. "Vur-kaç"
olarak ifade edilen taktiğin de anlattığı gibi amaç, toprak kazan
mak ve elde tutmak deği ldir. Rakipte de sıkı sıkıya bir savaşa
tutuşmayı içermez.
Gayri nizarnİ savaşın başlatılmasının iki temel nedeni var
dır. Bunların ilki, bir yabancının toprakları işgal ve istila etmesi,
diğeri ise yönetimi ele geçirmiş olası bir dikta sisteminin halka
uyguladığı baskı ve şiddettir.
Gayri nizarnİ savaş yapan teşkillerin personeline, İspanyal
eada " k üçük savaş " anlamına gelen "gerilla " , birliklerine de
"gerilla birliği " denir. Dünya gayri nizarnİ savaş tarihinde gerilla
örgütleri için "görünmeyen ordular" tabiri kullanılır.
Gayri nizarnİ savaşın başlatılması ve sürdürülmesi üç aşa-
mayı gerektirir:
1 . Gerilla gruplarının hazı rlanması ve örgütlenmes i .
2 . Geri llanın başlatılması v e kökleşmesi.
3. Gerillanın gelişimi ve hareket savaşına dönüşümü.
Bir geri lla birl iği, 1 0 kişiden başlayarak 1 000 k işiye kadar
çıkabilir. Ama bu savaşta, klasik ordularda olduğu gibi asker
sayısının çokluğu ölçü değildir, çünkü beklenen ve yapılması ge
reken iş fark lıdır. Silahlı propaganda, taciz, moral bozma, şaş
kınlık yaratma, hal k ı kendine çekme gibi siyasi amaçlar gerilla
nın öncelikleridir. Zayıflığı yakalayınca da gerilla, eşek arısı ve
akrep gi bi saldırır.
Bir gerilla grubu genellikle şu bölümlerden kurulur: Ha ber
alma, harekat, sabota j , savaşçı toplama, silah, eğitim, i k mal,
42
ka rargah, sağlık ve propaganda. Her grubun ayrı ayrı görevleri
vardır.
Gerillalar kırsal ve şeh ir olmak üzere iki alanda faaliyet gös
terirler. Tarih boyunca ilk hareketin k ı rsalda başladı ğ ı , sonradan
şeh irlere intikal ettiği görülmek tedir. Kırsalda alan hakimiyeti
ba şlangıçta ki askeri ve siyasi hedeftir.
Gayri nizarnİ savaş halk desteği olmadan, yaban c ı bir güç
tarafından siyasi ve askeri destek almadan devam ettiri lemez,
uzun süre yaşayamaz.
Gerilla, " her zaman her yerde ve hiçbir yerde olmayan " dır.
Dünyadaki gerillaların hocası kabul edilen Al berto Bayo'nun
tarifi ise şöyledir, " Mükemmel bir ge ri llacı ne düşmanı savaşa
davet eder ne de düşman ın kendi şartları içinde savaşa tutuşur. "
Gayri n izarnİ savaş; siyasi amacı, örgütlenme yapısı, muha
rebe teknikleri ve hede fl eri çerçevesinde klasik savaştan tama
men farklı bir si lahlı mücadeledir. Çok geniş kapsamlı bir konu
dur, bütün coğrafyalarda yaşanmış, baz e n kazanılmış bazen de
kaybedilmiştir. Burada anlatılanlar ise gayri nizarnİ sa vaşın çok
k ü ç ük bir pratiğidir sadece.
43
kara k ter itibariyle politik olarak zayı ftır, ihtiyaç dışında ge
lişirler.
Ulusal askeri yetenek ler, koalisyonun muharebe gücünü art
tırmak için diğer koalisyon üyeleri tarafından destek lenir. Büyük
çapta harekat ihtiyacı olan koalisyonlar için büyük ordulara sa
hip üye ülkeler önemlidir. Bazı koalisyonlarda sembolik olarak
katılan üyeler olabilir. Bu ülkelerin askeri açıdan önemi olmaya
bilir ama koalisyonun uluslararası meşruiyetini arttırırlar.
Çokuluslu harekatlarda, koalisyonu ayakta tutan güvendir.
Sabır, hoşgörü, açık sözlü lük, ilişkilerde dürüst! ük, karşıt görüş
tekileric iletişim esastır.
Yeni ve gelişmiş teknoloj i ler her ne kadar savaş alarundaki
liderler arasında iletişim sağiasa da koalisyon faaliyetleri, teknik
yetersizlikler, yabancı dil sorun l arı, kültürel farklılıklar, tarihi
ve jeopolitik konuların önemsenmemesi yüzünden başarısızlığa
uğrayabilmekte veya istenen verim tam alınamamaktadır.
Gelecekteki savaşlarda ittifak ve koalisyon ihtiyacı, geçmiş
çağiara nazaran çok daha fazla olacaktır. Hiçbir devlet, süper
güç olsa dahi, uzun vadeli bir savaşı tek başına s ürdüremez ve
stratejik bir çözüme ulaştı ramaz.
Diğer önemli bir konu da saldırmazlık ve barış antlaşmala
rırun güvenliği ve geçerliliği meselesidir. Siyasi ve askeri tarihin
gösterdiği şudur:
1 . Barış antlaşmalarının geçerliliği, tarafların ul usal çıkarla
rının devam edip etmediğine bağlıdır.
2 . Bir saldı rmazlık antlaşmasıı'\ın olması, o ülkeye karşı ya
pılacak savaşın planlarının hazırlanmasına engel değildir.
Bir örnek vermek gerek irse, Almanya ve Sovyetler arasında
ki sa ldırmazlık anlaşmasıdır. 23 Ağustos 1 9 3 9 'da Almanya ile
44
Sovyet Rusya, büyük törenlerle çok önem verdi k leri saldırmazlık
antlaşmasını imzaladılar. Alman ların Rusya seferi ise 22 Hazi
ran 1 94 1 'de başladı. Sa ldırmazlık pakrının imzalandığı tarihte
Alman kurmayları Rusya'ya saldırı planını bitirmek üzereydiler.
" Barbarosa Direktifi " adı altındaki taarruz planı ve bu plana
uygun olarak hazırlanan ; kara, hava ve deniz kuvvetleri, taarruz
tarihinden altı ay önce de kendi planlarını yapmışlardı.
II. BÖLÜM
ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI
(BÜYÜK SAVAŞ)
Yeni bir büyük savaşın ( Üçüncü Dünya Savaşı)
kaçınılmaz olduğuna dair em areler var mı?
lmaz mı ? Hem d e çok var!
O Devletlerin, özellikle de dünyada süper güç olma iddia
sındakilerin, yıllık bütçelerinden silahlanmaya ayırdık iarı parayı
ve bunun her geçen yıl artarak devam ettiğini görmek yeni bir
büyük savaşın kaçınılmaz olduğuna dair en keskin ve en belirgin
işarettir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin de ekonomi k
refahlarını hiçe sayarak savaş araç gereçlerine büyü k bütçeler
ayırmaları, büyüğün, ortancanın ve küçüğün de gelecekteki sa
vaşa doğru yol aldıklarını gösteren çok önemli bir emaredir.
Gözden kaçırılan, kıymet verilmeyen bir mesele ise birey
sel silahlanmadır! Neredeyse dünyadaki tüm ülkelerde bu, sank i
medeni bir h a k ve uygariıkmış gibi, alıp başını gitmiş durumda
dır. " Bunun gelecekteki savaşla ne ilgisi olabilir k i t " diye dü
şünmek, bilgisizliğin yanında ileri derecede saflıktır. İnsan silahı
niçin temin eder? Kendi güven l iği, yani kendini korumak için . . .
49
Kendini korumak her zaman savunmada kalarak olmaz; şart
lar öyle gelişir ki saldırmak zorunda da kalınabilir. Silah insana
güven verir ve ruhunu mücadeleye hazır hale getirir. Böyle bir
toplum savaş kararını verecek olan hükümetini, bilinç altında
ol uşan duyguyla tereddütsüz onaylayacaktır.
Taraflar silahlanıyorlarsa buna acilen bir düşmanlık gerek
ıneyebilir ama silahlanmış halde kaldıkları sürece çok önemsiz
bir politik neden bile kendi doğasını aşan çok büyük bir etk iye,
gerçek bir patlamaya dönüşebilir. Silahianma yarışı gizli düş
manlıktır, sürdüğü sürece de tara flar harekat için uygun zamanı
bekleyeceklerdir.
Çok dillendirilmese de ekonomik yeterlilik; jeopolitikçi lerin
"Yaşam Sahası" teorisi, ulusların ve devletlerin pratiğinde siyasi
ve askeri faaliyet hiç hız kesmeden yürürlüktedir. Ekonomik ye
terlilik k avramını jeopolitikçiler ekonomik alanda ülkenin kendi
kendine yeterli olması anlamında kullanırlar. Onlara göre her
siyasi varlık i htiyaç duyduğu her şeyi üretebilmelidir. Fakat bu
mümkün değildir; hiçbir ülke tüm ürün ve hammaddelere sahip
olamaz. Bu neden le ihtiyaçlar var olan yerlerden karşılanmalı
veya n üfusu artan, büyüyen bir ulus genişlemelidir. " Yaşam sa
hası " coğrafi bir nitelik taşımakta ise de uygulamada siyasi ve
askeri bir yöntemdir.
Mahan'ın, " Denizlere hakim olan, dünyaya hakim olu r " ,
Macinder'in " Kenar kuşağa h a k i m olan, karaiara hakim olur"
tezleri geçerliğini koruduğu gibi, daha da kıyınet kazanmış du
rumdadır.
Birinci büyük savaş imparatorların, ikinci büyük savaş ideo
lojiterin savaşı gibi görü lmekle birlikte, gene de temel sebep top
rak ve toprağın sa hip olduğu hammadde ve kaynaklardı. Nüfus,
so
ihtiyaç ve kaynak; tü m dengeleri altüst eden ve işi silaha doğru
sevk eden nedenlerin başında gelen üç faktördür.
51
fii liyara döndüğünde, ekonomik ve stratej ik çıkarları nedeniyle
büyük gücü elinde bul unduranların kaçınılmaz biçimde çatışma
bölgelerine girmelerine neden olur.
Dünyanın büyük bir bölümü ekonomi k olarak ya durgun
l u k ya da gerileme süreci yaşamaktadır. Kalkınmakta olan dün
ya toplumlarının büyük çoğun luğu, ekonomi k olarak yerel tüke
time yetecek düzeyde tarıma ve basit şek ilde maden çı karmaya
dayalı olma özelliklerini sürdürmektedir. Modern tıbbın ortaya
çıkışıyla birli kte, bu ülkeler ekonomik ve siyasi planlarını altüst
eden bir nüfus patlaması yaşamaktadır.
Bu toplumlar arasındaki savaş, yeniden en ilkel şekline bü
rünme istidadı gösterecektir. Etnik nedenlere dayalı sorunlar
veya paylaşım sorunu, nüfus büyümesinin yol açtığı fark l ılaşma
nedeniyle bir iç savaş için ortam hazırlayacaktır. Nüfus yoğunlu
ğu fazla olan devletler, daha az insanın yaşadığı komşu ülkelere
karşı plan l ı istila girişiminde bulunacaklardır.
Çok sayıda mültecinin sınırların dışına taşmasıyla da şidde
tin tohumları atı lacaktır. " Üçüncü Dünya " olarak tanımlanan
ülkelerde savaş daha az gelişmiş güçlerle yapılacak, belirli bir
strateji ve amacı olmaksızın yıllarca sü rece kt ir Böyle bir gel iş
.
sı
1 . Savaş alanı savaşa gi ren ül kenin to p ra kların ın tüm ünü
kapsar.
2. Halkın tümü savaşa fiilen katılır. Bundan dolayı etk in bir
53
ortadan kalktığı gibi ülkeler arasındaki bağlar da gevşed i . A rtık
çok kırılgan bir denge var. İ k l i m değişi k l iğinin dünyayı h ızla ku
ra klığa doğru götürmesi, yeral tı sularının azalması, enerji kay
naklarının gittikçe tükenmesi, nüfusun her geçen gün artmaya
devam etmesi, insanoğlunun hiç değişmeyen egemenlik tutkusu,
iklim değişikliğinin kaçınılmaz şekilde teti kl eyec eğ i göçler, önü
a l ı na m a y a n s ila hl anma , kuraklık ve kıtlığın nüfusu besleyeme
mesi, kapitalist sistemin her geçen gün çöküntüye gitmesi, iklim
değişikliğine bağlı olarak göçterin getire ce ğ i yeni hastalıklar, bi
yolojik ve ki m y a silahları için hiçbir red bir almama, terörün her
geçen gün tarz ve yöntem değişti re re k devam etmesi bugünkü
devlet ve ulusların k a ç ın ı lma z sorun larıdır.
54
Üçüncü Dünya Savaşı'nın çıkmasına sebep
olabilecek, stratejik hassas bölgeler n ereler ?
Saltık, Doğu Avrupa, Balkanlar, Ortadoğu, Doğu Asya,
Hindiçin bölgesi ve Pasifik birinci önceliği taşımaktadır.
55
2. Su kaynaklarının kontrolü.
56
Kürdistan da projenin önemli bir parçasıdır. ABD, Rusya, İsrail;
birinci hatta olmakla birlikte, Fransa ve Almanya'nın ikinci de
rece desteğinde Ortadoğu'da bir Kürdistan devleti inşa etmek
uzatılmış savaşların nihai siyasi hedefidir.
Deniz ticaret yol larının kontrolü ikinci büyük savaş
tan son ra Amerika'ya geçmiştir. Ameri ka'nın Cibuti Üssü bu
amaçladır. Sri Lanka'da Çin ile çekişınesi bu konuyl a ilgilidir.
Sarı Deniz'de Çin ve Amerika itişmesi gene ticaret yollarının
kontrolünden kaynaklanmaktadır. Amerika'nın dün ya üzerin
de yüzü aşkın ül kede askeri üsleri olup buralarda 3 5 0 binden
fazla askeri bulunma ktadır.
Çin, son hızla deniz kuvvetlerini güçlendirmeye çal ışmakta
dır ama henüz uçak gemisi yapıp yüzdürebilmiş değildir. Ameri
ka boş durmamaktadır! Güney Çin Denizi'nin altında bulunan
ve en büyük toprağa sah ip olan Avustralya, savunma harcama
larına astronomik bütçeler ayırmaya başlamıştır.
İngiltere, Fransa, Almanya, japonya büyük oyunda başrol
alacak durumda d eği lle r dir Fransa 'nın Batı Afrika' d a ki sö
.
na geçemezler.
Savaşın birer tarafında Ameri ka ve Rusya 'nın olacağını san
mak büyük bir y a n ı l g ıd ı r. Rusya, her iki büyük savaşta da İngil
tere ve Ameri ka'nın müttefikiydi .
Savaşın muhtemel rak ipleri bir tarafta Amerika- Rusya,
diğer tarafta da Çin-Hindistan olacaktır. Avrupa l ı la r ilc Uzak
Doğu'nun i leri ge len ülkesi Japonya'nın Amerika ilc birlikte ha
reket etmesi kaçı nılmazdır.
57
Büyük Savaş'ta Rusya'nın Amerika'nın yanında ve
müttefik olarak Çin'e karşı hareket etmesi ilk
duyulduğunda şaşırtıcı geliyor.
Bunun asıl sebepleri nelerdir?
Sebep, Rusya 'nın coğrafya sı, coğra fyanın var ettiği jeopoli
tik durum ve bu du ruma bağlı olarak da mevcut su kaynakları
ile maden hölgeleridir. Nasıl Çin'in, Hindistan'ın ve Hindiçin'in
su kaynakları Himalayalar'dan haşlıyorsa, Rusya 'nın Urallar
doğusunda bulunan Orta ve Doğu Sibirya 'yı besleyen nehirle
rinin çı k ış yerleri Moğolistan topraklarında bulunmaktadır.
Moğol istan'ın güneyinde yer alan İç Moğolistan , Çin'in toprak
larına dahildir. Yani Çin ile Rusya arasında doğudan banya, ge
niş bir cephe halinde Moğol istan arazisi bul unmaktadır.
Rusya'nın endüstri bölgeleri, demir çelik işletmeleri, önemli
yatakları, petrol ve d iğer kaynakları iki ana bölgede yoğunlaşmış
tır. Buralar Urallar'ın hemen doğusu, Orta ve Doğu Sibirya'dır.
Orta ve Doğu Sibirya; maden kömürü havzaları, gümüş, altı n ,
k rom, bakır, manganez, nikel, kurşun , fosfat, kükürt, kalay,
çinko ve benzeri madeniere sahip olan zengin toprak lardır. En
düstri merkezleri ve demi r çelik işletmeleri de ağırlıklı olarak bu
bölgelerdedir.
Soru şu: Sınırları Avrupa 'dan başlayan ve neredeyse nüfusu
nun üçte ikisi Ural lar'ın batısında, sahip olduğu dev coğrafyanın
a ltıda birinde yaşayan Rusya, neden ordusunun %65'ini Doğu
Rusya 'ya konuşlandırm ı ş ? Ç ünkü hemen güneyinde, 1 milyar
400 milyon nüfusa sahip, nük leer silahları olan, dünyadaki her
ü l ke ile ticaretini geliştirmeye çalışan, Rusya'nın doğusundaki
maden yaraklarına şiddetle ihtiyaç duyan, okyanuslarda da id
dia sahibi olma gayretleri içinde bulunan, dünyada büyük güç,
S8
hatta en büyük ve tek güç olma hesapları peşinde koşan bir Çin
var. Rusya'nın gelirlerinin % 5 6'sı petrol ve doğalgaza bağlıdır.
Petrolün vari l başına iniş çıkışları Amerikan güdümünde hare
ket eden petrol üreten ülkelerin kuruluşlarının elindedir. Savaş
bir tarafa, normal zamanda bile petrol fiyatlarının aniden aşağı
çekilmesi Rusya'yı cari olarak hemen etkilemektedir.
Büyük savaş, dünya nüfusunun yoğun olduğu Doğu Asya ve
Hindiçin bölgesi ile Pasifik merkezli olacaktır.
Savaş coğra fy ası, iki büyük savaşta da görüldüğü gibi, stra
tej ik olarak, Afrika ve Güney Amerika olmayacaktır. Avrupa,
Batı ve Merkezi Rusya sav aş tan uzak alacaktır. Keza bir ada
durumunda olan Kuzey Amerika, yani ABD'nin toprakları da
savaş görmeyecektir.
Himalayalar'dan çıkarak dünyanın en büyük nüfus coğ
rafy a sının su ihtiyacını karşılayan, Moğol istan 'dan çıkarak
Rusya'nın Orta ve Doğu Sibirya'daki topraklarının s u gereksini
mini karşılayan akarsuların çıkış yerleri, kaynağın ilk bölgeleri,
nükleer silahiara karşı en hassas stratej i k hedeAerdir.
cevabı; yıl, ay, hafta, gün gibi s ayıtarla verilemez. Çünkü bunu
savaşı başiatacak olan bile bilmez. Bu, bir tarihin veri lernemesi
anlamında değil, k o şulla rın kaçınılmazlığı ile ilgilidir ve o zaman
mutlaka gelecektir. Zaman kimin aleyhine çalışıyorsa, durum
dayanılmaz bir kerteye gel ince de savaşı o ta ra f başlataca ktır. Bu
ü l ke Amerika Birleşik Devletleri'dir.
Çin za m a n kazanmak için elinden geld iğince siyasi ve
ticari a t a k lar yapmaya devam ediyor. A meri k a da s i y asi ve
59
ticari yaptı r ı rn l a ra başvuruyor ama zaman Amerika'nın aleyhi
ne çalışıyor.
60
de miryolu güzergahları, endüstri ve sanayi bölgeleri, ordulara
verilecek fiziki hedefler, taarruz mihverleri, düşman kuvvetleri
n in çekilme ihtimali olan bölgeler gibi net ayrıntı lar olmalıdır.
Böyle bir direkti f, kara, deniz ve hava kuvvetlerinin savaş
pla nlarını, kendilerine verilen vazife ve sorumluluklar çerçeve
si n d e doğru, gerçekçi ve uygulanabi lir şekilde yapmalarını sağ
layacaktır.
Savaş hazırlığının yapılması ve savaşın nasıl yürütüleceği ko
nusunda " direktif" hayati bir dokümandır. Üçüncü D ünya Sa
vaşı da böyle bir direktifte başlayacaktır. İkinci Dünya Savaşı'na
ait orijinal bir direkrif aşağıdadır:
BARBAROSSA HAREKATl
Alman Silahlı Kuvvetleri, İngiltere ile savaşın sona erme
sini beklemeden, Sovyet Rusya'yı Barbarossa Harekatı kapalı
adını verdiğimiz, yen i bir sefer ile yeni lgiye uğrarmaya hazır
bulu nacaktır.
Kara Kuvvetleri, bu nedenle, işgal altındaki toprakların
( Avrupa ülkeleri) baskın tarzındaki taarruzlarına karşı güvenli
tutulması şartıyla, elindeki tüm kuvvetleri muharebeye sokmaya
hazır olmalıdır.
Hava Kuvvetleri, Doğu Seferinde Kara Kuvvetlerine, kara
harekatını çabuklukla sona erdirme olanağı kazandıracak ve
Doğu Alman topraklarına düşman hava akıniarına karşı azami
koruma sağlayacaktır. Asıl çabanın doğuda olması; ne savaşın
61
bütünlüğünü, ne silah endüstriınİzin toplandığ ı bölgelerin, düş
man hava taarruzlarına karşı koruyamayacağımız seviyede ol
mamalıdır. İ ngiltere'ye ve özellikle İngiltere'n in ikmal yoll a rına
yönelttiğ imiz taarruzların zarar görmesine yol açacak kadar da
i leri götürülmemelidir.
Deniz Kuvvetleri için ası l çaba, Doğu Seferi sürerken de uy
gun bir ölçüde olmak üzere, İngiltere'ye dönük o lacaktır.
Sovyet Rusya'ya karşı tasarlanan harekat için kıtaların yı
ğınaklanması ve diğer görevieric ilgili harekatın başlaması n dan
sekiz hafta önce em i r verilecektir.
Bu süreden daha fazla zamanı gerektiren hazırlıklara he
m en başlan ı i malı ve bunlar 15 M ayıs 1 94 1 tarihine kadar ta
mamlanmalıdır.
Bütün komutanlıklar tarafından yapılacak hazırlıklar aşağı
daki dü ş üncele re dayandınlacaktır:
1. Genel amaç:
Batı Rusya'da bulunan Rus ordusunun büyük kısmı, başın
da zırhlı birl iklerin bul u nduğu kollarla yapılacak derin yarmalar
ve atak harekatlar sonunda yok edilecektir. Muharebeleri, geniş
Rus kara sahasına götürme yeteneğ in d e ki düşman kuvvetlerini n
geri çek i lmesi önlenecektir.
Çekilen düşman kuvvetlerinin hızlı tak i bi suretiyle, Ru s
Hava Ku vvetleri'nin Alman anayurduna taarruz etme i mkanı n a
sahip olamayacağı bir çizgiye ulaşı lacaktır. Harekatın son he
defi, Asya Rusyası 'nın ağzını tıkayan ve genellikle Volga-Arc
hangel uzamınında bul unan hatta u laş m a k olacaktır. Bu çi zgi
ele geçirilince Urallar'da kalan Rus Endüstri Bölgesi, gerekir s e ,
Hava Kuvvetleri tarafından ortadan kaldırı lacaktır.
62
Bu ha reket sırasında Rus Ba ltık Filosu kısa zamanda üst
63
derecede güçlü zırhlı ve motorlu te ş ki l le r l e, Varşova ve k uzeyi
bölgesinden taa r ru z a geçere k Beyaz R usya ' d a ki düşman kuvvet
lerini yok etmektir.
Bu harekat, kuvvetli çevik teşkillerin kuzeye çark etmesine
imkan sağ l a ya n bir d u r u m meydan a get irece ktir. Bu birlikler
daha sonra, Doğ u Pru sya ' d a n Leningrad genel yönünde ilerleye
cek olan Kuzey Ordu lar Grubu'yla, Baltık Devletleri bölgesinde
ki düşman kuvvetlerinin y o k edilmesinde işbirliği yapacaklardır.
Leningrad ve Krostadt'ın ele geçi r i l m esi n i i z ieyece k olan bu ge
nel taarruzun başarıyla so n u ç l an m a sınd an sonra, önemli ulaş t ı r
ma ve silah üretim merkezi olan Mo s ko v a ' n ın ele geçi r i lm esin i
hedef alan öteki harekata başlanacaktır.
Rusya 'nın direnme yeteneğini ortadan kaldıracak d e rec ed e
ç ab u k çökmesi a nca k her iki hedefin a ynı zamanda ele geçirile
bil mesi ile mümkün olacaktır.
XXI . G r ub u n asıl görevi, Doğu H a r ek a t ı sırasında Norveç'in
64
kuvvetlerini bağlamaktır. Finliler, aynı zamanda Hanko'yu da
ele geçireceklerdir.
Pripet Bataklıkları'nın güneyindeki ordular grubu, güçlü
zırhlı teşki llerle Rus kuvvetlerinin derin yan ve gerilerine girmek,
sonrasında da Dinyaper boyundaki düşmanı topartamak ama
cıyla asıl taarruzu Lublin bölgesine yapacaktır.
Sağ kanatta bulunan Alman-Romen Grubunun görevi:
(a) Romanya topraklarını korumak ve böylece tüm harekatın
güney yanını örtmek.
( b ) Güney Ordular Grubu'nun kuzey kanadının taarruzuyla
koordineli olarak, cephenin kendi kesimindeki düşman kuvvet
lerini bağlamak ve durum geliştikçe ikinci bir taarruzda bulun
mak, hava kuvvetleri ile birlikte, düşmanın düzgün bir şekilde
Dinyeper gerisine çekilmesini önlemektir.
Tüm harekatın iki hayari hedefi vardır:
Güneyde ekonomik bakımdan önemli Donetsk Havzası,
kuzeyde Moskova'dır. Her iki hedef de hızla ele geçirilmelidir.
Moskova'nın ele geçirilmesi gerek po li tik gerek ekonomik yön
den kesin sonuçlu bir zaferi sağlayacaktır. Ayrıca en büyük ha
yati öneme sahip olan Rus demiryolu merkezini de işlemez hale
getirecektir.
(B) HAVA KUVVET LERİ
Hava Kuvvetlerinin gö r e v i , Rus H a va Kuvvetleri'nin etkin
liğini, olanaklar çerçevesinde büyük ölçüde hasara uğratmak,
yok etmek ve kara k uvvetlerinin a s ı l ta arr u z bö l ge s ind ek i Mer
kez O r d u l a r Grubu bölgesiyle, Güney O rdu lar Grubu'nun asıl
taarruz ya ptığı kesimdeki harekatını desteklemekti r. Rus De
m iryo l l a r ı ya takip edi l ece k ya da demiryol u k ö pr ü l e r i paraşüt
ve hava indirme birli kleri n i n c ür e t k ar bir biçimde k u l lanılması
65
sureti yle ele geçirecektir. Düşman hava kuvvetlerine karşı yapı
lan harekatta ve Kara Kuvvetleri'nin direkt ateş desteğine azami
ihtiyaç duyduğu büyük operasyonlar sırasında endüstri bölgele
rine kuvvet ayrılmayacaktır.
( C ) DENİZ KUVV E TLERİ
Sovyet Rusya ile savaşta, Alman kıyılarının korunması ve
herhangi bir düşman deniz kuvvetinin Baltık'tan dışarı çıkma
sının önlenmesi Deniz K uvvetleri'nin görevidir. Rus Baltık Filo
su, son üssünü de kaybetmek suretiyle umutsuz bir d uruma dü
şünceye kadar büyük ölçüde deniz harekatından kaçınılmalıdır.
Rus filosunun yok edilmesinden son ra, Baltık Denizi'ni, Kara
Kuvvetlerinin kuzey kanadına deniz yoluyla ikmal maddelerinin
ulaştırı lması dahil her çeşit deniz trafiğinin yapı labileceği duru
ma gerirmekten ve mayın ların temizlenmesinden Deniz Kuvvet
leri sorumludur.
Hazırlıkların ilk a ş amalarında görevli subayların sayısı
mümkün olduğu derecede düşük tutulacak ve her subaya sadece
görevi için zorunlu olan bilgiler verilecektir. Aksi takdirde, he
n üz tasarlanan harekatın yapıl masına kara r verildiği bir zaman
da, hazırlıklarımızın açığa çıkma tehlikesi baş gösterecektir. Bu
ise, çok ciddi politik ve askeri sakıncalar doğuracaktır.
Tüm kom utanlarla, bu direkrife dayanan tasarılar hakkında
yeni toplantılar yapılacaktır.
Silahlı Kuvvetleri bütün teşkillerince yapılmakta olan hazır
l ıklar ve sağlanan gelişmeler hakkındak i raporlar, Silahlı Kuv
vetler Yüksek Komutanlığı'na ul aştırılacaktır.
İmza
Adolf Hitler
66
Alman Kara K uvvetleri, büyük bölümü zırhlı ve mekanize
bi rliklerden meydana gelen 205 tümenden oluşuyordu. Rusya
seferi, Barbarossa Direktifi'nden 6 ay sonra, 22 Haziran 1 94 1 'de,
baskın tarzında başladı . Rusya harekatına 1 45 tümen katıldı.
BÖLÜM
III.
SAVAŞIN TEORiSi,
PRATİGi VE FELSEFESi
Savaş bilim mi, sanat mı ?
avaş sanan üzerine otorite olanlarla askeri tarihçilerio sava
S şın bilim mi yoksa sanat mı olduğu konusundaki görüşleri;
bir kısmının hem bilim hem sanat olduğu, bir kısmının da sanat
olduğu yönündedir.
Savaş, bütün olarak bir bi lim değil sanattır. Kendi başına
strateji, pozitif bilimlerdeki gibi keskin k urallara indirgenebi
lir. Ancak savaş bir bütün olarak ele alındığında, bunu yapmak
doğru olmaz. Diğerleri arasında m uharebeler bilimsel kuralların
oldukça dışına çıkarlar. Çünkü muharebe, insanların kaliteleri,
davranış ve düşünceleri gibi pek çok şeyden etkilenir.
Toplumları tahrik eden ihti raslar, bu kitlelerin savaşma ye
tenekleri, komutanların enerj i ve becerileri, ulusların askeriye
ruhu, kısacası savaşın şiiri ve metafiziği denilebilecek her şeyin
muharebeler üzerinde kalıcı etkileri vardır.
Bu, ta ktik kuralların hiç olmadığı ve taktik teorilerin hiçbir
yararının bulunmadığı anlamına gelmez. Fakat zaferi; bir önsezi
71
ve ilham mı, birliklerin üstün cesaret ve disiplini mi, dahiyane bir
manevranın mı getireceği peşinen ölçülemez. Önceden hesapla
nabileceği ise sadece varsayımdır, maddi ölçüye vurulamaz.
Savaşın teorilerini ve temel ilkelerini çok iyi bilen; ancak duru
mu bir bakışta değerlendiremeyen, soğukkanlı ve becerikli olmayan
bir komutan çok iyi stratejik bir planlama yapsa da düşman karşı
sında taktik kuralları başarıyla uygulayamaz. Planlan başarıyla uy
gulayamayacağı gibi, yenilgiye uğraması da kuvvetle muhtemeldir.
Diğer taraftan aynı komutan iyi bir stratej ist ve taktikçi
olabilir ve elindeki araçları kullanarak zaferin kazanılması için
bütün planları yapabilir. Bu durumda onun astiarı ve birlikleri
de iyi olursa zaferi kazanma olasılığı daha da kesinleşir. Fakat
birlikleri disiplinden yoksun, astiarı yeteneksiz ve gönülsüz ise
zafer kazanılamaz ama onun üstün yetenekleri bir felaketin et
kisini azaltabilir.
Bir ordunun morali bozuk olduğunda zafere ulaşmak için
uygulanabilecek hiçbir taktik işe yaramaz. Bu gerçekler, savaşın
bir takım sağlıklı kurallarının olmadığı ve uygulandıklarında ba
şarı sonucuna götürmez, anlamını da taşımaz.
Teorilerin onaya çıkabilecek her duruma göre insanlara
nasıl hareket edeceklerini matematiksel bir açıklıkla öğretmesi
imkansızdır. Ancak şurası kesindir ki, insanlar kaçınılması ge
reken hataları çok iyi bilmelidirler. Bu çok önemli bir noktadır.
Çünkü cesur ve disiplinli birlikleri sevk ve idare eden yetenekl i
komutanların elinde bu prensipler v e kura llar, orduları büyük
bir olasılıkla kesin zafere ulaşnracaktı r.
Geriye sadece iyi k u ralların kötülerden ayırt edilmesi ka
l ı r. Komutanların ve birliklerin savaşa bilme yetenekleri de
komutanların iyi kuralları kötülerden ayın edebilme derecesine
72
ve yaratıcılığına göre artar. Bu yeteneği kazanabilmek için de
birtakım önemli prensipierin bilinmesi gerekir. Vasnaların bü
yük bir bölümünün uygun yer ve zamanda kullanılması en kıy
metli prensiptir.
Eğer bir general savaşın dramı içinde başarılı olmak isti
yorsa, onun ilk görevi harekat alanını dikkatli olarak incelemek
olmalıdır. Böylece, harekat alanının kendisine ve düşmana getir
diği üstünlük veya sınırlamaları açıkça görme imkanı elde eder.
Bundan sonra yapılacak iş, harekat üslerini hazırlamak, en uy
gun harekat bölgesini seçmek ve bunları yaparken de savaş sa
natının temel prensiplerini göz önünden ayırmadan harekat har
ve cephelerini oluşturmaktır.
Bütün sanatlarda olduğu gibi bilgi ve beceri farklı şeylerdir.
Hem bilginin hem de becerinin mükemmel olması gerekir. Ama
bir konu hakkında geni ş bir bilgi sahibi olmakransa, bildiğini iyi
uygulamak ve verilen görevle ilgili konuları çok iyi bilmek daha
yerinde olur.
Deneyimli bir subay savaşı, içinde binlerce fizik i ve moral
faktörün yer aldığı bir dram olarak görür ve onun kurallarının
matematiksel formüllere indirgenemeyeceğini de bilir.
73
2 . Politik savaşlar
3. Müdahale savaşları
4. Dogma ( fikir ) savaşları
5. İstila savaşları
Politik savaşlar:
B uradaki " politik" sözcüğü ideoloji anlamında değil, politi
ka olarak sav unmayı esas kabul etmek anlamında kullanılmak
tadır. Taarruzun avantaj ları olduğu kadar, düşman taarruzunu
kendi topraklarında karşılamanın da büyük yararları vardır.
Taarruzda memleket tahrip edilmekten korunur, savaşın maddi
74
yükü büyük ölçüde düşman üzerinde kalır, kendi askerlerinin
morali yükselirken düşmanınki baskı altına alınır.
Bununla birlikte askeri bakımdan şurası kesindir ki, kendi
toprağında harekat yapan bir ordu harekat alanının doğal ve
yapay özelliklerini çok iyi bildiğinden, bütün manevraları bu bil
gilere dayanara k yaptığından, halka dost olduğundan ve kendi
halkının yardımını göreceğinden büyük avantajiara sahiptir.
Müdahale savaşları:
Başlamış ve devam eden bir savaşa dahil olmaktır.
İki çeşit m üdahale vardır.
1 . Komşu devletlerin iç işlerine müdahale
2 . Ul uslararası ilişkilere müdahale
Bir ulusun iç işlerine müdahale hakkı h içbir devlete huku
ken verilmemesine rağmen bunun tck bir istisnası vardır. O da
bir ulusun içindeki h uzursuzluğun boyutları büyür ve başka
uluslara da yayılırsa müdahale hakkının doğacağı kesindir.
İsti la savaşları:
İki çeşit isti la vardır. Birincisi komşu ülkeyi istila, ikincisi ise
halkı tarafsız, şüpheli veya düşman olan memleketlerden geçerek
7S
uzak ülkelere yapılan isti ladır. Çok önemli ve hayati bir sebep
olmadan yapılan istilalar insanlığa karşı bir cinayettir.
Bir ülkeyi istilanın sonucunun hesaplanmasında denizierin
kontrolünün büyük önemi vardır. Eğer bir ulus uzun kıyılara sa
hip ve denizlere de hakimse veya bu durumda olan başka bir ulus
la da ittifak halindeyse bu ulusun direniş gücü kat be kat artar.
Bu artış, sadece düşmanı işgal ettiği yerlerde taciz bakımın
dan değil, denizden gelecek olan i kmal yollarının kesilmesi bakı
mından da geçerlidir. Memleketlerin doğal yapısı da savunmayı
kolaylaştırır. Dağlık ve ormanlık bölgelerde yaşayan insanlar
sert bir karaktere sahiptir. İstila edilen ülkenin halkı, eğer disip
linli çekirdek birliklerle destekleniyorsa güçlükler daha da ar
tacaktır. İstilaemın sadece bir ordusu vardır, ancak işgal edilen
ülkenin hem ordusu hem de silahlı halkı vardır. Bu halk işgale
karşı direniş için azami olanaklarını kullanır ve her birey düşma
na gizliden bir darbe indirmek için hazırlık içindedir.
İstilacı için güçlükler artt ı kça engellerin aşılması da zorlaşır.
Her silahlı birey, en küçük patika ve bunların bağiannianna ka
dar her yeri bilir, kendisine daima yardımcı olacak ya bir akraba
ya da bir dostu vardır. Komutanlar da ülkelerini iyi tanır. İstila
cının yapacağı en ufak bir hareketi dahi öğrenerek onun planını
başarısız kılmak için en iyi önlemleri alır.
Ülkenin kritik noktalarını elinde tutacak, muhaberesini giz
leyecek ve düşmanı nerede karşıtarsa k arşılasın yenecek gücü
olmadıkça, hiçbir ordu ulusal bir direnişe başarıyla karşı ko
yamaz. Bir istila savaşında birliklerin tümü, karşılaşıl ması olası
engellere ve direniş gücüne göre düzenlenir, toplumun öfkesini
yanştırmak için gerekl i her şey yapılırsa; sabır ve zaman topl u
mun karşı koyma gücünü azalta bilir.
76
Askeri harekat tarzlan hangi düşünce
ve esaslan kapsar ?
Askeri harekat tarzları orduların diplomasi, stratej i ve tak
tiğe ait olmayan düşüncelerini içerir. Bu kapsam a ltında, halkın
arzuları, askeri sistemleri, acil ihtiyaçları ve yedekleri, mali kay
nakları, hükümetle olan bağlantıları, yürütme organlarının yapı
ları, komutanların karakter ve yetenekleri, savaş sistemi, silah
landırma, işgal edilecek ülkenin askeri coğrafya ve istatistikleri
ve nihayet savaşarak karşıtaşılması ve aşılması olası ihtiyaçlar ile
engeller incelenebilir.
Askeri istatistik denilince savaşılacak ülkenin askeri gücü ve
kaynakları hakkındaki muhtemel bilgilerin tümü akla gelir. As
keri coğrafya ise harekat alanının topografik ve stratejik tanımı
ile karşılaşılacak yapay ve doğal engelleri ve bütün cephe veya
memleket içinde bulunabilecek nihai hedefleri içerir.
Halkın, savaşın haklılığına inanması, devamı boyunca da
savaş kararını alan meclisi ve hükümeti destek lemesi çok önem
lidir. Bu destek alındıktan sonra cepheden gelecek başarı haber
leri kamuoyu desteğinin devamlı lığını sağlayacaktır. işler kötü
gider ve savaş da uzarsa bu destek azaldığı gibi yönetime olan
güven de kaybolur.
Bir di ğe r husus, askerlerin savaşma arzu ve cesaretlerinin
yükseltilmesi ve bunun muhafaza edilmesidir. Savaşta, en küçük
sıradan bir du rum ve olay dahi moralleri boz m a y a yeter. En kü
çük birlik komutanından en yukarıdaki genera le kadar tüm li
derlerin motivasyon araçlarını çok iyi kullanmaları gerekecektir.
Basit ve özlü sözler, uzun n utuklardan çok daha etkilidir.
Tecrübeli ve acemi askerlerden ol uşan bir birliğe ( kendisi de ace
mi olduğu içi n ) uzun uzun bir nutuk atılırsa; tecrübeli askerler
77
onu dinlemezler, acemi ler de ilk tüfek patladığında hepsini unu
turlar!
Tarihteki savaşlar incelendiğinde ortaya çıkan şudur: Kutsal
olarak bilinen herhangi bir sebep ve daha önceden kazandığı mu
harebeler nedeniyle askerlerin güvenini kazanmış bir general, bir
orduyu moralini yükselterek zafere götüren en güçlü iki araçtır.
Coşkunluk insanları büyük başarı lar kazanmaya iten bir
güçtür. Ancak önemli olan nokta onu devamlı olarak ayakta
tutmaktır. Aksi halde arkasından başarısızlıkların geldiği bir
coşkunluk, moralin çok çabuk bozulmasına yol açar.
Bir devletin askeri politikasının en önemli faktörlerinden biri
de o devletin askeri k urumlarının yapılarıdır. İ yi bir askere alma
sistemi, iyi bir teşkilat, iyi düzenlenmiş bir u lusal ihtiyat sistemi,
muhtemel düşmandan daha üstün silahianma ve her kademedeki
rütbelilerin çok iyi eğitilmiş olması önde gelen faaliyederdendir.
Yine tarih göstermiştir ki, en zengin u luslar ne en güçlü ne
de en mutlu uluslardır. Askeri güç teorisinde demirin de altının
da ağırlığı aynıdır. İ yi bilinmelidir ki, iyi teşkilatianmış askeri
kurumların, vatan sevgisinin, iyi düzenlenmiş bir bütçenin, ulu
sal zenginliğin, uluslararası etkinl iğin bir ulusun güçlü olmasın
da uzun süreli bir savaşın yükünü sırtında taşıyabilmesinde bü
yük rolü vardır.
Bir ordunun komuta heyetinin oluşturulmasında tarihi tec
rübeler şunu ortaya koymuştur: Koroutayı cesareti denenmiş,
savaştan korkmayan ve tehlikeli durumlarda soğukkanlılığını
koruyan bir kişiye vermek; yeteReği yüksek, karakteri sağlam
birini de kurmay başkanı olarak atamak şarnır.
Bir ülkeyi refaha götürecek her türlü faaliyet çok önem l i
d i r . Endüstri v e sanayinin bütün dallarının d a geliştirilmesi çok
78
gereklidir. Fakat bunlar, bir ülke halkının vatansevediği n i ve
kahramanlığını geliştiren kurumların yanında ikinci derecede
önem lidir.
Bir ordunun coşk uoluğu ile asker ruhu oldukça farklı şeyler
dir. Aynı etkilere neden olsalar bile birbirleriyle karıştırılmama
lıdır. Bunlardan ilki aşağı yukarı geçici arzuların etkileridir. Ö r
neğin; politik, dini ve kökenini yerel sevgisinden alan etkilerdir.
İkincisi ise, komutanın ve birliklerin becerilerine bağlı olarak,
daha kalıcı, durumlara az bağlı etkilerdir. Disiplin askerin sade
ce dış görünüşünde değil, ruh ve inançlarında da var olmalıdır.
İnanı lanın aksine metanet, başarıda coşkunluk ve arzudan daha
büyük rol oynar. Panik bazen en güçlü orduların bile bozulma
larına yol açmıştır. Ani panikierin önlenmesinde, disiplin ve dü
zeni n kontrol ü güvenliğin ilk koşu ludur.
79
Stratejik karar noktası ne demektir?
Harekat alanının asker bakımdan önemli olan her noktası,
bir coğrafi stratej ik noktadır. Bir ulaştırma merkezi, bir tahkimli
mevzi, birkaç vadinin kavşağı, nehirler üzerindeki önemli köprü
ler, çıkarma plajları coğrafi hedef noktalarıdır.
Bütün başkentler birer stratej ik noktadır, çünkü sadece u laş
tırma merkezi değil, aynı zamanda hükümet merkezidir. Dağlık
ülkelerde geçitler, bir ordu için en kolay çıkış yolları olduğundan
önemli karar noktalarıdır. Değeri büyük ve devamlı olan nokta
lara strateji k karar noktası denir. " Stratej ik karar noktası " teri
mi, savaşın ve muharebenin sonucuna önemli ölçüde etki eden
yerler için kullanılmalıdır.
80
doğrusu, hakim olan dağlarla bunların arasında bulunan çökiin
tülerin, ya ni vadi lerin kontrol edilmesidir. i deali de budur fa kat
bu, çok büyük kuvvet, teç hizat araç ve gereec ihtiyaç duyar.
,
81
daha basitleşir. O zaman en iyi çare vaditerin en dar yerleri olan
dönemeç noktalarına güçlü üsler inşa etmektir. Bu üslerle koru
nan takviyeli birkaç piyade tugayı, geçideri nkamak için yerleş
tirilmeli ve ordunun geri kalan kısmı vadi kavşaklarında yedek
güç olarak tutulmalıdır.
Bu şekilde ihtiyat kuvvetleri herhangi bir tehl ike durumunda
ilerleyen kuvvetiere yardım edebileceği gibi, bir düşman saldırısı
na da karşı koyabilir. Tah kirnar hatlarında gedik açıldığında çok
iyi sonuçlar elde edebilir. Yüksek dağlarla kaplı bir ülke taktik
bakımdan savunmaya elverişliyse, stratejik bakımdan aynı pren
sip geçerli olmayabilir. Çünkü dağl ık bölgeler birliklerin dağı l
masına yol açar. Buna karşı alınacak önlem, birliklerin hareket
yeteneğini anırmak ve onları kısa sürede taarruz edebilecekleri
d urumda tutmaktır.
Dağlık ülkelerdeki harekat, ayrıntı lı bir teorinin gereklili
ğini gösterir. Bu ülkelerde kahramanlık ve cesaret her türlü ku
raldan daha önde gelen önemli bir faktördür. Tüm deneyimler
şunu gösterir: Dağlık bölgelerdeki muharebelerde, harekatın ilk
hedeflerinden biri de yükseklikleri güvenceye almadan önce düş
manın muharebe düzeninin ne olacağını öğrenmektir.
Ve nihayet, iyi hazırlanmış geçici üsler veya vadi şekilleriy
le uyu m l u olan savunma hatları, bu hakların strateji k ihtiyat
tarafından örtülmesi, iyi bir hareket yeteneği ve h ücuma dayal ı
hareketler bir araya gelince bir ülkenin en iyi savunma araçla
rını oluştur.
Eğer savaş, insan ların kutsal bir nedenden dolayı kendile
rini inatla savunduğu ilk ul usal savaş niteliği taşıyorsa dağl ık
ülkeler bu amaçla savunmaya en elverişli yerlerdir. O zaman her
türlü ilerleme düşmana pahalıya mal olur. Ancak bunda başarı lı
82
olmak için en iyi yol halkın düzen li bir kuvvet tarafından des
tek lenmesidir. D üzenli bir ordu olmadan halk daima yenilmeye
mahkumdur. Disiplinli bir kuvve t , kendisinden üç kat fazla k uv
vete karşı ülkeyi s avunabilir.
Dağlık bir ü l keyi işgal etmek düz bir ülkeyi işgal etmekten
daha zordur . Çünkü dağ l ık ülkelerde büyük ord u lar ın yayı lm ası
için gerekli muha rebe alanları az bulunur ve savaş, birbirini ta
kip eden küçük muharebelerden ol uşur. Düşmanı n vadileri ayı
ran bütün sırtlardan atı lması gerekir.
1. Savunma m u h a rebele r i
Bir o rdu düşmanın taarruzunu beklerken mevzilenerek bi r
savunma hattı olu ş tur. Gene bi r ordu mevzilenme sistemine bağ
lı kalmadan düşmanı kritik bir noktada beklemeyi uygun göre
bili r . Bu, daha önceden savunma amacıyla seçilmiş kuvvetli bir
me v k i olabi lir.
83
Mevzilenme, stratejik ve taktik olarak iki tiptir. Mevziler
de aranan özellikler beli rlenen amaca bağlı olarak değişir. Her
zaman hakim olan, sarp ve ulaşılması güç yerlere mevzilenme
düşüncesi hatalıdır. Bu tip mevzi ler geçici toplanmalar için uy
gunsa da muharebe alanı olarak her zaman iyi sonuçlar vermez.
Mevzilerin güçl ü olması için tek çare sarp ve u laşılması güç yer
lerin seçilmesi değildir.
Mevziler evde turulma amaçlarına göre değişikliğe uğraya
bilmeli, ordunun esas gücünü oluşturan çeşitli biriikiere avantaj
sağlamalı ve nihayet düşmanın taarruzlarını aksatacak engellere
sahip olmalıdır.
Taktik mevziler seçilirken; düşmana muharebe hattına yak
laşmadan darbe indirme imkanına sahip olmak, topçu ateşleri
nin etkisini çoğaltmak , en uygun araziyi seçip birlikleri uygun
yerlere yerleştirmek, geri çekilme hattını açık tutmak, yanları
iyice sağlamlaştırarak d üşmanın buralara taarruzlarını önlemek
ve ön cepheden saldırıya zorlamak hususlarına dikkat etmek ye
rinde olur.
Savunma durumunda yanlada birlikte cephenin bazı bö
lümleri de sağlamlaştırmalıdır. Doğal ve yapay engelleele düş
man merkeze kanalize edilirken, kanatlarda bulunan birlikler de
muharebeye kanlmaya hazırlıklı olmalıdır. Savunma, bu harekat
tipini seçen tarafın yükünü hafifletici faktörlere sahip olmakla
birlikte bu durumda olan bir ordu için en çıkar yol, zamanı ge
lince saidırmasını bilmektir.
2. Taarruz muharebeleri
Taarruz muharebesi, bir ordunun mevzilenmiş olan diğeri
nin üzerine yürümesidir. Hücum eden taraf genellikle, savunana
84
kar ş ı moral üstünlüğüne sahip olup, inisiyatif de kendinden ya
nadır. Bir saldırı kararı veri lir veri lmez bunun nasıl bir düzende
yapılacağı planlanır. Düşmanın durumu tam bilinmediğinden
plansız bir hücum yapmak zorunda da kalınabilir. Muharebe
lerde savaşın temel prensipleri uygulanmalı ve planlamalar nihai
darbeyi esas hedefe indirecek şekilde yapılmalıdır.
Hedefin tesp iti özel l ikle mücadele eden güçlerin düzenlen
mesine bağlıdır. Eğer muharebe alanı gereğinden fazla bölünür
ve dağınık düzenlenirse, merkez daima hücuma uğrayacaktır.
Hatlar bi r b irin e bağlı olduğunda ise merkez en kuvvetli nokta
dır. Çünkü i htiyat buraya sevk edildiğinde onu yanlardan des
teklemek kolay olacaktır.
Taarruz eden taraf sayıca önemli bir üstünlüğe sahipse has
mm iki kanadına birden saldırmalıdır, sayıca eşit veya daha azsa
sadece bir kanada hücum etmelidir. Cepheden sıkı temas sür
dürülürken, kanatlardan birine yapılacak ezici taarruz en kabul
gören manevra ve muharebe d üzenidir.
Basit ve paralel düzen, kancalı paralel düzen, bir veya iki
kanattan sağlamlaştırılmış düzen, merkezden sağlamlaştırılmış
düzen, içe dönük düzen, dışa dönük düzen, merkeze uygulanabi
len kaderndi düzen vs. gibi on iki çeşit muharebe düzeni vardır.
Bu düzenlerden he r biri ya tek başına ya da düşman hadarını
yaracak olan güçlü bir kolun yapacağı manevra ile birlikte kul
lanılır. Hangi düzenin hangi durumda fayda lı olacağı; coğrafi
yapıya, eldeki kuvvetlere, düşmanın durumuna ve muharebeyi
sevk ve idare eden komutanın ehliyet ve yeteneğine bağlıdır. Bir
manevra ne kadar basit olursa o kadar başarılı olur. Hareket
sırasında değişen durumlara göre yapılan ani manevraların ön
ceden planlananlara göre başarı olasılığı daha fazladır.
85
3 . Tesadüf muharebeleri
Harekat bölgesine girmeden, daha yaklaşma safhasında olan
iki kuvvetin rastlantıyla karşı laşma s ı muharebenin en etkileyi c i
bölümünü ol uşturur. Tara flardan biri, düşmanı önceden plan
lanmış bir durumda bek ler ve yapılan keşfe göre saldırır. Bir di
ğeri, iki birlik birbirine baskın şekilde saldırmak için yaklaşı rken
bekleme diği ani bir çatışma ile karşılaşır. Çünkü her ikisi de kar
şılaşmayı ummadıkları bir yerde rastlaşırlar. Bir birlik diğerine
baskın şek linde bir saldırı da yapabilir.
Tesadüf muharebesi, bir komutanın olağanüstü hallerde du
ruma hakim olma yeteneğini ortaya çıkartır. Tarihe geçen tesa
düf muharebeleri, doğuştan zeki , soğukkanlı ve en iyi sevk idare
yeteneği olan komutanlar s ayesinde kazanılmıştır. Rastlantı so
nucu yapılan muharebelerde şans o kadar büyük rol oynar k i
bunlarla ilgili kesin kurallar koymak hiç d e kolay değildir.
86
Ama bazen bu imkansızdır ve iyi sonuç elde edilmesi için tam
gerçek leştirilmeyebilir. Asıl olan mümkün olduğu kadar az müf
reze göndermekti r.
Müfrezeterin de çeşitleri vardır:
1 . Ordunun harekat bölgesinden belli uzaklıklara hile ve al
datma yapmak için gönderilebilir.
2 . Harekat bölgesinin önemli noktalarını elde tutmak, ku
şatmak, bir üssü güven altına almak, tehdit edilen harekat hat
larını korumak için sevk edilebilir. Ö yle bir amaç büyük müfre
zeler gerektirir.
3. Bazen ordu, harekat cephesinde düşmana karşı asıl kuv
vetieric işbirliği yapmak için büyük müfrezelere ayrılabilir.
4. Ele geçirildiğinde harekatın sonucuna büyük etkisi olacak
bazı uzak noktalara müfrezeler gönderilebil ir.
Şu durumlarda hareket yeteneği fazla olan müfrezeler oluş
turulur:
1. Düşmanı geri çekilmeye ve harekat hatlarını örtmeye zor
lamak ve kendi harekat hatlarını örtrnek için.
2 . Herhangi bir düşman birliğinin yolunu kesrnek ve esas
birlikleri ile birleşmesini önlemek veya kendi takviye birlikleri
nin ilerlemesini kolaylaştırmak için.
3 . Düşman kuvvetlerinin büyük bir bölümünü mevzide tu
tarken diğer böl ümünde darbe indirmek için .
4. Saldırı ve savunma amacıyla bir veya birkaç tahkimatı
kuşatma altına almak ve gizlemek için.
5. Geri çekilen düşmanın hareketlerini baltalarnak amacıyla
önemli olan bir noktayı ele geçirmek içi n .
Müfrezeterin harekat tiplerine girişmeleri ne kadar acil ve
önem li olursa olsun, bunların her bi rinin ikincil harekat niteliği
87
taşıdıkları akıldan çıkarılmama lıdır. Asıl konu nihai hedeflerde
başarılı olmaktır. Bundan dolayı müfrezelerin çoğaltılmasından
kaçınılmalı, kuvvetleri bir arada tutmanın temel prensip olduğu
bilinmel idir.
88
karar verilirse ordunun disiplin ve düzeni nasıl sağlanacaktır ?
D iğer ta raftan, muharebe alanı öğleyin terkedilir d e mevzii elde
tutmak için hiçbir güç sarf edilmezse, düşman tam muharebeden
vazgeçeceği sırada siz de aynı şeyi yapmış olursunuz. Eğer birlik
ler bunun farkına varıciarsa onların güveni de k � ybedilir.
Nedenlerine göre çekilme çeşitleri vardır. Bir komutan bir
liklerini kendi istikametinde, düşmanı mevzilenmeye zorlamak
için geri çekebilir. Bu bir çekil me olmakla birlikte tedbirli bir
manevradır.
Bir komutan savunmada, düşman tarafından tehdit edilen
bir noktanın takviye edi lmesi için çekilebilir. Bu mevki yanlarda
veya çekilme hattında olabilir. Bir ordu ana ikmal bölgelerine
yakın olmak için çekilebilir. Nihayet, muharebeyi kaybeden bir
ordu çekilmek zorunda kalabilir. Çekilmeye etkili olan faktörler
sadece bunlar değildir.
Çekilme, ülkenin özelliklerine, kat edilecek mesafeye ve aşı
lacak engellere de bağlıdır. Çekilmeler özellikle düşman ülkesinde
çok tehlikelidir. Orduların kendi ülkelerine ve harekat üstlerine
olan uzaklıkları çekilmeyi çok güç ve ıstıraptı bir duruma sokar.
Düzenini iyi almış, savaşmaya niyetli ve gerekli stratejik
mevzilere girmiş her ordu, tek güzergahtan bir bütün halinde
çekilme yöntemini tercih eder. Bu metot ordunun bütünlüğünü
ve her an muharebeye hazır olmasını sağlar. Çünkü kol başları
istenildiği an durdurulabilir, arkadaki birlikler gelir gelmez de
hemen gerekli düzeni aldırmak mümkün olur. Bu yöntemi uygu
layan bir kuvvet eğer varsa ve yakındaysa, ikincil yollardan da
yararlanarak yürüyüşünü hızlandırabilir.
Birçok komutan duruş zaman ve şekilleri hakkında ayrıntılı
emirler vermezler. Geri çekilirken büyük bozulmalar, yaya veya
H9
motorlu olsunlar, askerlerin yorulunca hemen din lenme istekle
rinden doğar.
Ordu ne kadar büyük olursa ve ne kadar bütünlük halinde
çek ilirse hareket ve duruş saatlerini planlamak da o kadar önem
kazanır. Bu özellikle gece intikallerinde çok öneml idir. Bir kolun
durması büyük düzensizliklere yol açar. Eğer çekilme emri veril
diğinde, birlikler birbirinden çok uza ktaysa bi r noktada birleşen
yollardan hareket etmek daha faydalıdır. Bu durumda yapılacak
en iyi iş, kuvvetleri birleştirmektir.
Bel irli bir mevziden geri çekilen bir ordu, parçalara ayrıla
rak ve ayrı yollar takip ederek düşman karşısından iki amaçla
geri çekilir. Bunlardan birisi, daha hızlı hareket ederek düşmanın
takibinden kurtulmak; ikincisi de düşmanın yanlarını ve muha
rebe hatlarını tehdit ederek yaklaşmasını engellemektir.
Bu metodun bazı zaafları vardır. Çünkü yenilmiş bir ordu
zaten çok zayıf düşmüş demektir. Bunun üzerine bir de gücü
nü bölerse zafer kazanmış düşman karşısında tamamen perişan
olabilir. Çekilen bir ordu gerek fizi ksel gerekse moral bakımdan
bir çöküntü içerisindedir. Çekilme sayıca azlığın yanında, geriye
doğru bir manevradır. Böyle bir ordunun kuvvetlerini bölme
si doğru değildir. Birbirlerini destek lemek koşuluyla birkaç kol
halinde çekilmesi bir dereceye kadar hassasiyeti ortadan kaldı
rabilir ve hareket yeteneğini de arttırabilir. Her şeye rağmen bir
felaketten kurtu lmanın tek yol u, k uvvetleri dağıtmak değil bir
leştirmektir. Tarihteki iyi örnekler de bunu kanıtlamaktadır.
90
Bir geri çekilme harekatı ne kadar iyi uygutanırsa uygulan
sm yine de üstünlük takip edenden yanadır. Ö zellikle bir yenilgi
ikmal ve takviye kaynaklarından uzakta meydana gelmişse çekil
menin güçl ükleri daha da artar.
Takip harekatının çevikliği, komutanların karakterine, or
duların fizik ve moral güçlerine bağlıdır. Takipierin bütün du
rumları için kesin kurallar koymak zordur. Fakat bazı esaslar
v ardır ki bunlar göz ardı edilmemelidir:
91
Savaşın felsefesi nedir?
Savaşın felsefesi, onu hayat ve yaşam tarzı olarak ele almak;
mantı k, a hlak, edebiyar ve sanatsal bir dille anlatmaktır. Ö rnek
lerin bazıları şunlardır:
Lev Nikolayeviç Tolstoy, Savaş ve Barış
Mi hail Şolohov, Durgun Don
Ernest Hemingway, Silahiara Veda