Professional Documents
Culture Documents
bir geçmişi olmasına rağmen, 90’ların başından beri yenilenen bir ilgi ile alan “yeniden
savaşların yanı sıra, bir yandan da akademik camianın bu konuya pek çok disiplin nezdinde
odaklanması yatmaktadır. Ancak milliyetçilik, ne olursa olsun pek çok açıdan çok önemli bir
yere sahip olan, sistematik olarak araştırılması gereken ve birçok disiplin tarafından farklı
Milliyetçilik dendiğinde akla gelen ilk örnekler yeni devletler kurma mücadelesi ve
sağ kanat siyasetler olmasına karşın, Michael Billig’in (1995) söylediği gibi milliyetçilik
sadece bu aşırı ve yıkıcı örnekler açısından değil, gündelik yaşamın içindeki düzeni,
çeperde (çevrede) değil de belki de tam merkezde devam eden, tanımlanması ve elle tutulması
son derece zor; ancak bir yandan da var olan devletlerin yeniden üretilmesindeki rolü
Üzerine ciltlerce kitaplar yazılan milliyetçiliği, örneklerini veya konuya dair farklı
yaklaşımları bu kısa bölümde kapsamak mümkün değildir. Ancak buradaki temel amacımız,
konuya kısa da olsa bir giriş yaparak psikoloji ve milliyetçilik çalışmalarının bir araya
vurgulamaktır.
1
Milliyetçiliğin Başlıca Tanımları
Gellner (2009) milliyetçiliğin temelde siyasi bir ilke olduğunu savunur; buna göre
siyasi ve ulusal birimlerin birbiriyle örtüşmesi beklentisi vardır. Buradan hareketle Gellner
sağlanmasının getirdiği mutluluk ve gurur olarak tanımlamıştır. Milliyetçi bir hareket ise bu
sınırları belli olan ve bu sınırların etnik sınırlar tarafından aşılmaması gerekliliğini savunan,
devletin içindeki etnik grupların iktidar sahipleri ile yönetilen insanlar arasında herhangi bir
sorun teşkil etmemesini gerektiren siyasal bir meşruiyet olarak tanımlar. Gellner’a göre
milliyetçilik, milletlerin öz-bilinçle uyanışı değildir: aslında var olmayan milletleri icat
Smith (1994) ise millet tanımını ulusal kimlik üzerinden, devletin yasal ve bürokratik
nitelikli bağlarından ayrı tutarak yapmıştır. Ona göre millet, tarihî bir toprağı ya da ülkeyi
paylaşan, ortak mitlere ve toplumsal belleğe sahip olan, kitlesel bir kamu kültürünü, ortak bir
ekonomiyi, ortak yasal hak ve görevleri paylaşan insan topluluğudur. Bu kendi devletinde
ifadesini bulmuş olabilir veya olmayabilir. Ancak bir toplumun fertlerinin dayanışma
değinilecektir.
Bir başka önemli millet tanımı ise oldukça fazla alıntılanan ve aslında milleti
tanımlarken bunun ne kadar da psikolojik bir kavram olduğunu (belki de niyeti tam olarak bu
olmadan) ön plana çıkaran Anderson’a aittir (2006). Anderson, millet, milliyet ve milliyetçilik
2
kavramlarının tarihte olduğu kadar günümüzde de, bırakın incelenmeyi, tanımlanmasının bile
son derece zor olduğu sonucuna varmakta; buna karşın milliyetçilik olgusunun ısrarla var
olduğunu ve olacağını belirtmektedir. Anderson’un geçici bir süre işe görecek kadar yapacağı
tanım ise ünlü “hayalî bir siyasi cemaat” tanımıdır. Milletin üyelerinin hiç biri diğer üyelerin
çoğunu yüz yüze tanımayacak, ama tanıdığını hayal edecektir. Dışarıda bir yerlerde başka
milletlerin yattığını hayal edecek, bu nedenle millete –ne kadar büyük olursa olsun, esnek ama
hayalî bir sınır ekleyecektir. Milleti egemen olarak hayal edecektir, zira millet kavramının
eşitsizlik ve sömürü olursa olsun, millet her zaman için derin ve yatay bir yoldaşlık olarak
hayal edilmektedir.
devletlere ve ulus olmayan devletlere dair birkaç önemli not düşmek yerinde olacaktır.
fazla uzlaşmış olduğu iki dönem takip eder. İlki 1918-1945 dönemi, yani milliyetçiliğin
akademik bir sorgulama konusu haline geldiği dönemdir. İkincisi ise, 1945-1989 yıllarını
derinleştiği görülmektedir.
3
Özkırımlı (2010) bu üç devrenin ardına bir de 1989’dan bugüne, üçüncü devredeki
klasik tartışmaların ötesine geçme girişimlerinin bulunduğu bir dördüncü devreyi eklemiştir.
Buradaki temel sorunlar ise önceki tartışmaların temellerinin eleştirilmesi, göz ardı edilen
veya görmezden gelinen konuların ön plana çıkarılmasını içerir. Kültürün, tutarlı ve uyumlu
bir bütün olmadığı ve anlamının sürekli olarak itirazlarla ve pazarlıklarla gözden geçirilerek,
yeni nesiller veya “ulusal” toplumun öğeleri olan pek çok farklı grup tarafından, iktidar
Bu noktada, bir ideoloji ve sosyal ve siyasal bir hareket olan milliyetçilik (Özkırımlı,
2010), zaman içerisinde kaybolmamış, aksine güçlenerek bugüne kadar gelmiştir. Hatta yine
Özkırımlı’nın deyişiyle ileriki zamanlarda kendisine daha güçlü bir yer bulacağından
da toplumların kendilerine milliyetçilik ilkesinde bir özne olarak yer bulmalarıdır. Kendini
başka bir deyişle egemen olmak, devamı getirilmek istenen bir ruhsal durum yaratmakta ve bu
kişiler, gruplar ya da toplumlar ele geçebilme fırsatı olan her ihtimalde bunu sürdürmeye
ortadan kaldırmaya yönelik ortaya çıkmış olsa da, milliyetçilik ideolojisi zaman içerisinde
içinde bulunulan grubu üstün görmeye ve egemen olmaya yönelik eğilimler geliştirmeye de
yol açmıştır. Buradan hareketle, ulus özelliklerini taşıyan her topluluğun devletleştiğini
söylemek yanlış olacaktır. Dünya üzerinde ulus-devlet özelliği taşıyan fakat devletleşmemiş
olan pek çok ulus vardır ve bunların tamamının devletleşmesi siyasal olarak mümkün değildir
(Gellner, 2008).
Öte yandan milliyetçilik, geçmişten aldığı derslerle bugüne kadar gelmiş ve gelecek
için de belli tasavvurları olan bir ideolojidir. Bu nedenle de varlığını devam ettirebilmek için
4
psikoloji bünyesinde ortaya atılmış, Sosyal Kimlik, Gerçekçi Çatışma ve Sıradan Milliyetçilik
gibi kuramlar milliyetçiliği anlamamızda bizlere yol göstermektedir. Üstelik Billig’in sıradan
milliyetçilik kuramında olduğu gibi, millet ve milliyetçilik aslında gündelik hayatımızın her
alanında tekrar tekrar üretilmekte ve bu nedenle de herkes için varsayılan ve doğal olarak
kabul görmektedir. Aynı zamanda Reicher ve Hopkins’in (2001) de belirttiği üzere ulus
kavramı, siyasi amacı ne olursa olsun liderlerin bu amaç doğrultusunda harekete geçirmek
istediği kitlelere stratejik olarak seslenme yoludur. Tüm bu nedenlerle milliyetçilik, toplumsal
bilimi, felsefe, sosyoloji, antropoloji, coğrafya ve tarih gibi pek çok farklı alandan pek çok
farklı yaklaşımı bulabilmekle birlikte, psikolojinin bu resimdeki yeri oldukça çekinik ve hatta
Hopkins, 2001, s.2). Aslında bu eleştiri siyaset psikolojisi içinde, siyaset bilimi ve psikoloji
ilişkisine dair de söylenegelenden pek de farklı bir eleştiri değildir. Psikoloji, siyasi konulara
dair ilgisi ve motivasyonu çok yüksek de olsa, bunları bağlamında çıkararak, işe vuruk
5
Milliyetçiliğe bu denli kafa yorulmasının ardında şiddetle kurulan doğrudan ilişki –en
oluşumunda ve devamında insanın oynadığı role dair önemli yerini yeniden belirtmek
gerekmektedir.
tanımında, olması gerektiği düşünülen ve gerçekte var olan arasındaki çelişki veya tutarlılıkta
duygulara önemli bir rol atfedilmiştir: mutluluk, gurur veya öfke gibi. Smith’in (1992)
tanımında ise aidiyet, ortaklık, dayanışma, cemaat hissi ve özellikle ortaklığa dair ortaya
atılmış olan kavramlar, yine sosyal psikolojide çok önemli yerlere sahip olan kavramlardır.
(2006) tanımladığı hayalî cemaat da psikolojiyi merkezine almaktadır. Hayalî olması düşsellik
veya gerçek dışılığı değil, son derece soyut bir kavramın toplu bir hayal kurma eylemiyle ete
kemiğe bürünmesinde insan, hayal etme ve topluma ait hissetmenin, yani psikolojinin, kritik
önemine işaret etmektedir. Yüz yüze karşılaşılmayan bir grup insanla bir ortaklık hissetmek,
hatta bazen aynı toprak parçasını veya aynı kültürü paylaşmadan da bu hayalî cemaatle
bağlantılı hissetmek ve gündelik hayatta bunu bir referans noktası haline getirmek, aslında
geniş çerçevede ortak bir tarih, dil, bölge, kültür veya bunların bir birleşimini paylaşan bir
6
değil, kendi gruplarından ve karşı gruplardan bireylerle ilgili kuvvetli duyguları olan
değinmektedir. Milliyetçi hareketler bir boşluk içinde yer almaz, belli yer ve zamanlarda, belli
sebeplerle, belli şekillerde ortaya çıkar. Öte yandan, psikolojik açıdan ele alacaksak, bağlamı
özellikleri bulunduğunu da kabul etmek gerekir, yani milliyetçiliğin psikolojisi bir anlamda
evrensel bir takım psikolojik süreçlere işaret eder. Searle-White, bu iki uç –bağlamsal ve
bunu yaparken de aslında sosyal psikolojinin bağlayıcı ve köprü kurucu rolüne işaret
etmektedir.
katkısı aşikârdır. Hatta bunu bir adım daha ileri götürürsek, sosyal psikoloji kapsamında
incelenen pek çok konunun (uyma, tutum değişimi, önyargı ve gruplar arası ilişkiler)
duygularıdır. Ancak politik psikolojinin genel durumunu yansıtan, psikolojiyi alarak siyaset
bilimi bağlamına uyarlama dışında (Krosnick ve McGraw, 2002) aslında siyaset biliminin
insanın duruşunu davranışını “varsaydığı”, psikolojinin de son derece siyasi içerikli konu ve
tutumları bağlamsızlaşarak siyasi değilmişçesine çalıştığı karşılıklı bir aldırmazlık söz konusu
gibidir. Searle-White’ın (2001) bu araya köprü olarak seçtiği kimlik kavramını, Reicher ve
7
Hopkins (2001) ise kimliğin retoriği ve sahip çıkılmasındaki politik gündeme ait stratejileri
İskoçya örneğinde son derece dinamik bir şekilde göstermişlerdir. Bu bağlamda vardıkları
sonuç, aslında ulusal kimliğin hali hazırda var olan bir şey olmaktan çok, bir şey olma süreci,
mücadelesi, projesi, isteğine dair bir olgu olduğudur. Dolayısıyla aslında ulusal kimlik (millî
kimlik), ulusal bir hareket veya en azından böyle bir harekete siyasetçiler ve liderler
Temel Kavramlar
Anthony Smith, milliyetçilik alanındaki çalışmaları ile adından çokça söz ettirmiştir ve
ulusun iki farklı modeli olduğunu öne sürmektedir: etnik/jenealojik ve sivil/teritoryal (Smith,
1994). Hans Kohn’un (1944/1994) kuramından faydalanarak Smith daha “Doğulu”, Doğu
Avrupa ve Asya’da gelişmiş olan bir “etnik/jenealojik” modelden bahseder. Bu modele göre
devletin sınırlarından ziyade atalardan getirilen kan bağı ve etnisite ile getirilen özelliklerle
tanımlanmaktadır. Bu, doğuştan gelen, içine doğulan ve ortak kan bağının vurgulandığı, ortak
tarih, ana dili, din ve geleneksel sembollerin devam ettirildiği bir ulus modelidir. Yani
dışarıdan gelen bir birey asla o ulusun ‘tam’ ya da ‘gerçek’ bir üyesi olamaz (Parmenter,
1999).
Alternatif olarak Smith (1994) bir de “Batılı” ya da “sivil/teritoryal” bir ulus modeli
kurgular. Bu modelde ulus, rasyonel bir siyasi cemaat olarak tanımlanır. Ulusun tarihsel
cemaatte bireyler, ortak sivil ideolojilerin oluşturduğu bir kültürü paylaşırlar. Etnik modele
Etnik/jenealojik ve sivil/teritoryal modeller tek bir boyutun iki ucu gibi görünse de,
Smith (1994) bunların çok boyutluluğuna özellikle vurgu yapmıştır. Her iki tanımın da tüm
8
ulusal kimliklerde belli derecelere kadar var olduğunu belirterek, zaman içerisinde ulusal
1999; Poulton, 1997). Örneğin ulus oluşturma ve devlet kurma çabalarının başlangıcında,
azami sayıda insanı aynı amaç etrafında toparlayabilme amacıyla ulusal kimlik, ortak bir
toprağa sahip olan ve kendi siyasi kaderini belirleme amacına sahip sivil bir cemaat olarak
tanımlanabilir. Buna karşılık ileriki safhalarda, örneğin ulusal birliğe yönelik bir tehdit
algılandığında ise, ulusal kimliğin odağı ortak tarih, atalar, kültür ve dine kayabilir; böylelikle
ulusal köken mitleri sürekli tekrar edilerek ayrılıkçı hareketlerin bastırılması söz konusu
dereceye kadar taşımakta ve bunların göreceli önemi zaman göre farklılık gösterebilmektedir.
vatanseverlik, etnik kimlik ve vatandaşlık gibi pek çok kavramla karıştırılagelmiştir. Fakat
pek çok araştırmacı tarafından dile getirildiği gibi, bunların hepsi birbirinden farklı
kavramlardır.
Ulusal kimlik dendiği zaman akla ilk olarak yaşanılan ülkedeki çoğunluğun ulusal
kimliği ya da başka bir deyişle ulus-devletin temsil ettiği resmi ideolojiyi yansıtan kimlik gelir
(bkz. Hussain ve Bagguley, 2005). Dünya üzerinde tek bir etnik kimlikten oluşan herhangi bir
ulus-devlet olmadığından, çoğunluğun ulusal kimliğinin ülke içerisinde yaşayan diğer etnik
yansıttığı ulusal kimlik de bir etnik kimliktir, fakat hâkim ideolojiyi elinde bulundurduğundan
9
Öte yandan, vatandaşlık bir ülke içerisinde yaşayan hemen hemen herkese verilen bir
Vatandaşlık kavramı ya da statüsü, etnik ve ulusal kimliklerin buluştuğu ortak noktaya işaret
eder ve farklı etnik ya da ulusal kökenlerden gelen bireylerin arasındaki farkları anlamamızda
bizde yardımcı olur. Yani objektif bir vatandaşlık statüsü, bir ülke içerisinde yaşayan her
bireyin haklardan eşit şekilde yararlandığını garanti edemez. Bu sebeple, ulusal kimlik ve
1940; Stagner, 1942 akt. Kosterman ve Feshbach, 1989), kimi zaman da ulusal kimlikten
farklı bir kavram olarak ele alınmıştır (Kelman, 1969; Kosterman ve Feshbach, 1989; Meier-
Pesti ve Kirchler, 2003; Schatz, Staub ve Lavine, 1999). Önceki yazılanlarla bağlantılı olarak,
herhangi bir ülkenin vatandaşı olmak, o ulusal kimliğe kuvvetli bir şekilde bağlanmayı
kılmaz. Vatanseverlik, bireyin yasal bir devleti, ülkeyi ya da memleketi tanımlayan değerlere
ve prensiplere duyduğu minnet ve bağlanma duygusu ile ilgilidir ve yeri geldiği zaman çeşitli
fedakarlıklar gerektirir (Ikuenobe, 2010). Bununla birlikte, bireyler kendi ülkesi dışındaki
Ulusal kimlikten ziyade milliyetçiliğin, daha çok kendi ülkesini üstün görme çabası ile
ilgili olduğu (örn., Kosterman ve Feshbach, 1989), vatanseverliğin ise uluslararası bir
kıyaslama olmadan ulusal iç-gruba ait bir duygu olduğu öne sürülür. Bu doğrultuda Schatz ve
diğerleri (1999) kör ve yapıcı vatanseverlik arasında bir ayrıma gitmişlerdir. Kör
vatanseverlik ne olursa olsun milleti ve liderlerini haklı görme arzusu ve körü körüne
bağlanarak gelen bir sadakat hissi olarak; yapıcı vatanseverlik ise milletin faydası için
10
gerektiği yerde eleştirebilme ve onu daha iyiye götürme arzusu olarak tanımlanmaktadır.
Benzer şekilde, Roccas ve arkadaşları (2006), ulusal kimliğe yönelik iki temel moddan söz
benliklerini bu tanımlamanın içine dahil etmeleri ve duygusal olarak ait oldukları ulusa gruba
merkezi sembol ve simgelere saygı duyulması şeklinde tanımlanır. Burada ön plana çıkan ise,
duygulardan ziyade körü körüne bir bağlılıktır (Roccas, Klar ve Liviatan, 2006).
kendilerini vatansever olarak tanımlamakta, diğer gruplara ait bireylerin de ulusal kimliğe
üyeleri ile kıyaslayarak belirlerler. Milliyetçilik ise, dış-gruplara üye olan bireyler ile yapılan
kıyaslamalar sonucunda şekillenir (Meier-Pesti ve Kirchler, 2003). Yani ulus içi ve ulus dışı
vatanseverliğin çok sayıda tanımı yapılmış, bunların pek çok türünden bahsedilmiştir. Bu
çalışmada hepsine ayrı ayrı vermek mümkün olmayacağından, bunların sıklıkla birlikte ele
11
Milliyetçiliği Açıklamada Başvurulan Bazı Kuramlar
olan kimlikler arasından belki de en hassas olanı, ulusal kimlik ya da bunun miti olan
süreçleri açıklamak için çeşitli kuramlar öne sürmüşlerdir. Bir sonraki başlıkta genellikle
İlkçi yaklaşım, ulusal kimliğin etnik kimliğe bağlı olduğunu ve kültürden ayrı
düşünülemeyeceğini öne sürer (Baram ve Carroll, 2002; Geertz, 1973) ; hatta Johann
Gottfried von Herder gibi, akımın bazı temsilcileri, ulusun dil grubundan farksız olduğunu
iddia eder ve bu ikisini eşdeğer görür (Barnard, 2003). Milletlerin/ulusların en baştan beri var
öne sürüp, milliyetçiliğin milletleri yaratmadaki rolüne işaret eder. Bu akımın önde gelen
milleti yarattığını ileri sürer (Gellner, 2009). Bunun yanında, modernist yaklaşımın en önemli
bürokratik devletlerin oluşması ile doğrudan ilişkili olduğunu öne sürmesidir (Özkırımlı,
12
2010). Yine modernist akımın öncülerinden Benedict Anderson, ulus-devletlerin sınırları
içerisinde yaşayan grupların temsil edildiği bir “hayalî cemaat” olarak görmektedir
(Anderson, 2006). Hobsbawm ve Ranger ise, ulusu ve milliyetçiliği bir toplum mühendisliği
çıktısı olarak değerlendirir (Hobsbawm ve Ranger, 1983). Yani, milliyetçilik, ulusun modern
çağa ve sisteme ayak uydurabilmesi için gerekli düzenlemeleri ortaya koyan bir ilkedir.
Etnosembolizm ise, modernist yaklaşımın aksine, önceden var olan etnik bağların
Etnosembolizm yaklaşımına yakın olduğu bilinen Anthony Smith, Millî Kimlik (National
Identity) kitabında ulusları ve milliyetçiliği daha önceden var olan gruplar üzerinden ortak bir
tarihî kimlik üzerinden anlayabileceğimizi iddia eder (Smith, 1994). Fakat bu yaklaşım
ulusların sınırları dâhilinde tek bir grubun yaşadığını varsaydığı için eleştiriye maruz
kalmıştır.
özellikle son yıllarda sosyal ve politik psikologların da ilgisini çekmeye başlamış, bu alanda
pek çok nitel ve nicel araştırma yapılmıştır. Devam eden başlıklarda psikoloji biliminin
Psikodinamik Yaklaşım
13
bireyin ön plana çıkmasını engellemesi dolayısıyla, bireyin kendi özelliklerini başkalarından
anlamlı ve pozitif bir şekilde farklılaştığını ortaya koyma isteği olarak tanımlanabilir.
Freudyen geleneğin bir temsilcisi olan Vamık Volkan da, bireylerde, erken gelişme
dünyayı ‘iyi’ ve ‘kötü’ olarak ikiye ayırırlar ve kendilerinde gördükleri ‘kötü’ özellikleri,
‘kötü’lerden gelecek olası saldırılara karşı hazırlıklı olacaktır. Sosyal bağlamdan tamamen
indirgemeci, katı ve mekanistik bir yaklaşım benimsediği öne sürülmüştür (Finlayson, 1998;
Houghton, 2009).
Biyopolitik Yaklaşım
doğuştan getirdiği saldırgan içgüdülerinin ve genetik donanımlarının bir ulus içinde bulunan
diğer bireyler için de geçerli olabileceğini ve aynı ulus içindeki bireylerin genetik yapılarının
benzer olduğunu iddia eder (Rushton, 1992, 2005). İnsanların kendi genetik formasyonlarına
mekanizmaların ne tür politik eğilimlere yol açacağını ve bireylerin kendi genetik yapılarına
14
Gerçekçi Grup Çatışması Kuramı
Gerçekçi grup çatışması kuramı, Muzaffer Sherif tarafından ortaya atılmış ve gruplar
arası ilişkiler, çatışma ve önyargı çalışmalarının temeli sayılabilecek bir kuram haline
gelmiştir. Sherif bireylerin kendi gruplarını diğer gruplardan üstün görme eğilimlerinin
anlamamız gerektiğini iddia etmiş ve arkadaşlarıyla birlikte bir dizi alan deneyi yapmıştır (M.
Sherif, Harvey, White, Hood ve Sherif, 1961). Bu deneyler sonucunda, grupların, birbirlerini
hiç tanımasalar bile, belli çıkarlar çerçevesinde ortaklaştığını, ‘biz’ ve ‘onlar’ ayrımı
bize yol göstereceği açıktır. Örneğin, Suriye İç Savaşı’ndan sonra Türkiye’ye gelen
mültecilere bakış açısı gerçekçi grup çatışması kuramıyla açıklanabilir. Mültecilere yönelik
tutum araştırması (Erdoğan, 2015), Türkiye’deki vatandaşların Suriyeli mültecilere karşı ciddi
bir kaynağın rekabet yaratması ve karşı karşıya gelen grupların farklı uluslardan ve
kalıp yargı oluşturmaktadır (Blalock, 1957). Başka bir örnek vermek gerekirse, Amerika’da
yaşanan 11 Eylül 2001 olaylarından sonra hemen hemen bütün Müslümanların, özellikle
zor değildir.
Uğrunda rekabet edilen şey somut değil, soyut/sembolik de olabilir (Glaser, 1994).
15
evlerde, okullarda, hastanelerde asılı olarak veya kullandığımız pek çok eşyanın üzerinde
baskı halinde Türk bayrağı ile karşılaşırız. Bayrağın sembolik olarak diğer ülkeler arasında
temsiliyet değerinin olmasının yanında, ait ya da bağlı olunan ulusun yüceleştirilmesine katkı
yaptığı da açıktır (Glaser, 1994). Bu konu “Sıradan Milliyetçilik” başlığı altında daha ayrıntılı
tartışılacaktır.
Bu kuram, her ne kadar gruplar arasında materyal veya somut kaynaklar için ortaya
çıkan rekabete ve bunun sonuçlarına dikkat çekse de, gruplar arasında herhangi somut bir
rekabet olmadığı zaman ortaya çıkan ayrımcılık, önyargı ve dışlamayı açıklamada yetersiz
kalmaktadır.
Dünya üzerindeki neredeyse bütün toplumlar az veya çok bir hiyerarşi içermektedir;
bunların hepsinde en az bir tane baskın, en az bir tane de alt grup vardır (Houghton, 2009).
Sosyal Baskınlık Kuramı (Pratto, Sidanius, Stallworth ve Malle, 1994; Sidanius ve Pratto,
1999), bütün toplumların grup temelli sosyal hiyerarşiler altında örgütlenmeye meyilli
kadar bir hiyerarşi olduğundan ve sosyal yapı içerisinde bulunan en güçlü grubun diğer
gruplardan pozitif sosyal değer temelinde farklı olma isteğinden bahseder (Sidanius ve Pratto,
1999). Hiyerarşinin alt kısımlarında yer alan zayıf gruplar ise negatif sosyal değer temelinde
bir araya gelmektedirler. Birey temelli sosyal hiyerarşi bireylerin kendi kişilik özellikleri
sayesinde toplumda saygınlık kazanma isteği ile alakalı iken, grup temelli sosyal hiyerarşi
alakalıdır. Grup temelli sosyal hiyerarşi, hiyerarşiyi artıran (sosyal eşitsizliği artıran) ve
hiyerarşiyi azaltan (sosyal eşitliği artıran) mitler tarafından pekiştirilir ve milliyetçilik ile
16
Yazarlar sosyal baskınlığın kişiler özelinde ölçülebilir bir hale getirilmesi için, ‘Sosyal
Baskınlık Yönelimi’ kavramını ortaya atmış ve “kişinin içinde bulunduğu grubu pozitif ve
diğerleri, 1994). Sosyal baskınlık eğilimi yüksek olan birey ya da toplumlar, hiyerarşik bir
meşrulaştırmaktadırlar.
Daha önce yapılmış çalışmalarda, milliyetçiliğin sosyal baskınlık yönelimi ile ilişkili
olduğu bulunmuştur (Duriez ve Van Hiel, 2002; Pratto ve diğerleri, 1994). Örneğin,
İsraillilerin Filistinlilere olan bakış açısıyla Sosyal Baskınlık Yönelimi arasında ilişki
bulunmuştur (Sidanius, Feshbach, Levin ve Pratto, 1997). Psikolojik olarak baskın olmak
bahsedilir (Feshbach, 1994; Sidanius ve diğerleri, 1997). Milliyetçiliğin iç grup ve dış grup
yapısı dolayısıyla sosyal baskınlık ile alakalı olması şaşırtıcı değildir. Uluslar genellikle
baskın grup tarafından orantısız bir şekilde kontrol edilir ve kaynakların tahsis edilmesi
hiyerarşiye göre yapılandırılır; baskın gruplara alt gruplardan daha fazla değer verilir ve
kaynak aktarımı da bu doğrultuda olur. Bunun sonucunda ise baskın grupların üyelerinin
ulusa ve ulusla ilgili sembollere ve değerlere daha fazla sahip çıkması şaşırtıcı değildir (Peña
ve Sidanius, 2002).
Milliyetçiliği açıklamada başvurulan bir diğer kuram da, Sosyal Baskınlık Kuramı ile
yakından ilişkili olan Yetkeci Kişilik Kuramıdır (Altemeyer, 1998; Duriez ve Van Hiel, 2002)
tarafından, 1920’lerden başlayarak yükselen faşizm dalgasını anlamak için ortaya atılmıştır
17
kişilik ile dokuz alt boyutun (“geleneksellik, yetkeci boyun eğme, yetkeci saldırganlık,
duygusal kapalılık, batıl inanç ve kalıp yargı, güç ve sertlik, yıkıcılık ve insanların iyiliğine
Altemeyer ise, yetkeci kişilik kuramını revize ederek üç boyuttan oluşan Sağ Kanat Yetkecilik
kavramını ortaya atmış, bireylerin otorite olarak gördüğü kişilere ve kurumlara yönelik
kodlara bağlılık), yetkeci boyun eğicilik (iç grup otoritesine bağlılık) ve yetkeci saldırganlık
Milliyetçilik öğrenilen bir durum olduğu için, onun bir gelenek üzerinden geldiğini
söylemek yanlış olmayacaktır. İç gruba olan bağlılık ve dış gruplara olan saldırganlık da
söylemler de bundan bağımsız değildir. Örneğin, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” ya da “Rule
Britannia!” (“Hükmet Britanya!”) gibi sloganlar uluslararası alanda iç grup yetkesine bağlılığı
pehlivan olmaz” (akt. Astourian, 1999) gibi atasözleri de yetkeci saldırganlık ile ilgilidir ve
Fescbach ve arkadaşlarına göre milliyetçilik, ulusal bağlanmanın ‘sağ kanat’ bir formu
olarak kabul edilebilir ve bireyin kendi ulusunun diğer uluslardan baskın olma isteği ile
barındırabilmektedir.
Yetkeci kişiliğin ve sosyal baskınlık yöneliminin ırkçılık (Duriez ve Van Hiel, 2002;
Hiel ve Mervielde, 2002) ve milliyetçilik (Cohrs, Moschner, Maes, & Kielmann, 2005; akt.
Kiess, Decker, & Brähler, 2016) ile yakından ilişkili olduğu birçok çalışmanın bulgularında
18
yer almaktadır. Bu bulguların aksine, yetkeci kişilik ile milliyetçilik arasında ilişki bulmayan
çalışmalar da mevcuttur (Angraini, Toharudin, Folmer, & Oud, 2014). Buradan yola çıkarak
bahsedebiliriz.
kimlik de bir sosyal kimlik olduğu için, Sosyal Kimlik Kuramı, milliyetçilik örüntülerini
anlamamızda fayda sağlayacaktır. Sosyal Kimlik Kuramı, sosyal psikoloji disiplininde gruplar
biridir. Bu kuram, iç grup ve dış grup dinamiklerini ön plana çıkararak gruplar arası
pozitif ve anlamlı bir şekilde farklı olmaya çabalarlar, bu sayede de sosyal kimliklerini devam
alan açabileceklerdir.
Herhangi bir ulusa bağlı olan bireylerin, genellikle, kendilerini ulusal kimlikleri ile
ihtiyaçlarını karşılayacak, etnosentrik bir bakış açısına sahip olmalarına sebep olacaktır.
Mesela, ulusal kimliğe olan aidiyet bireylerin hayatında anlam bulmasını sağlar (Searle-
White, 2001). Ya da, uluslar tarafından bakıldığında, ulusları var eden de kişilerin ulusa
(Searle-White, 2001)
19
Sıradan Milliyetçilik
Sosyal Kategorizasyon Kuramı tarafından ileri sürülen, bireylerin kendilerini bir kategoriye
milliyetçiliği anlamak için de, bu unsurların anlaşılması gerekliliğinden söz eder. Billig,
milliyetçiliğin genelde devlet kurma amacına ya da aşırı sağ siyasete hizmet ettiği
düşüncesine eleştirel yaklaşır. Eleştirel yaklaştığı bu düşünce tarzına göre, milliyetçilik zaman
zaman ve özellikle batılı olmayan toplumlarda, örneğin ülkelerin kriz durumlarında, ‘sağlıklı
bir bünyede ateşe yol açan enfeksiyon’ şeklinde ortaya çıkan bir ruh halidir ve koşullar
normale döndüğünde ise “bayraklar asılır” ve işler eskiden olduğu gibi yapılagelir. Bunun
ideolojileri anlamamız gerektiğinden ve bunun sadece batılı olmayan toplumlarda değil, batı
dünyasında da mevcut olduğundan bahseder. Bu ideolojik temeller, her gün, belki de farkına
Örneğin, okullarda okutulan milli marşlar, resmî kurumlarda ve daha pek çok yerde
Ozkirimli, 2000) gündelik hayata yerleşen ve milliyetçiliği yeniden üreten ‘sıradan’ simgeler
ve durumlardandır. Ulusların kendisine politik bir çatı bulmasıyla, yani kendilerini görünür
kılmasıyla milliyetçilik sona ermez, yaşanılan çevre tarafından sıradanlaştırılır. Sözü edilen
davranışlarımıza daha çok yerleşir ve dikkat çekmeyecek bir şekilde yeniden üretilir. Yani
20
bireyler, bu simgelere ve sembollere farkında varmadan ideolojik bir şekilde
Diğer Yaklaşımlar
kısmen açıklıyor olsa da, alan yazında milliyetçi olma eğiliminin bağlandığı farklı yerler de
belirleyen dört temel unsurdan bahseder (Dekker, Malova ve Hoogendoorn, 2003). Bunlardan
ilki göze çarpan ulusal kanaatlerdir. Ulusal kanaatler, bireyin sosyalleştiği ortamlardan
önemlidir. Mesela okul öncesi çağda olan bir çocuk ailesini, ilkokula giden bir öğrenci
öğretmenini, ergenlik çağında olan bir genç ise arkadaşlarını ideolojik olarak kendisine örnek
tartışmalarda ülkesini savunur bir pozisyonda bulunması ya da ülkesini orduda temsil etmesi
Üçüncüsü ise özgül tutumlardır. Ülke içindeki azınlıklara yönelik tutumlar ve bireyin
kendi geleceği ile ilgili kaygıları özgül tutumlara örnektir. Kaygının fazla olması milliyetçilik
durumunda ise ulusa ve ulusal kimliğe karşı tutumu hoşlanma seviyesinde kalır ve
duygulardır. Duygular, iç gruba olan güçlü ve pozitif duygular ve dış gruplara olan negatif
duygular olmak üzere ikiye ayrılabilir. Bu duygular, bireylerin ait oldukları gruplara olan
eleştirel bakış açısının önünde engel teşkil edebilmekte ve dış gruplara yapılan sert ve acımaz
21
eleştirilere sebep olabilmektedir. Bilgi olarak bireyin doğumundan beri hâlihazırda bulunun
ulusal kimlik, daha sonra gelişimsel dönemlerle birlikte, çeşitli deneyimlerin de yardımıyla
Bu duygular, var olan tutumlarla ve diğer etmenlerle birleştiği zaman, bireylerde ‘ötekileri’
“günah keçisi ilan etme” eğilimi başlar. Bu da, insan hakları ihlallerinden başlayıp soykırıma
kadar giden davranışlara sebep olabilir (Cottam, Dietz-Uhler, Mastors ve Preston, 2004).
sürmektedir; farklı bakış açılarına olan tahammülsüzlük, dış grupları basitleştirme, negatif
duyguları açığa çıkarma hazırlığı, eleştirel bakış açısını azaltan kendini rakipsiz görme
durumu, yoğunlaştırılmış duygusal tepkiler, zulmetme isteği gibi duygu, tutum ve davranışlar
gözlenebilmektedir.
(Druckman, 1994). Bunun dünya genelinde ve Türkiye özelinde pek çok örneğine
rastlayabiliriz. Örneğin, 6-7 Eylül 1915 olayları, radyoda yayınlanan Atatürk’ün Selanik’teki
evinin Yunanlılar tarafından bombalandığı haberi ile İstanbul’da başlamıştır. Bu haber, başta
Rumlar olmak üzere pek çok azınlığa yönelik saldırılara sebep olmuştur. Rumların,
Yahudilerin ve Ermenilerin evleri, iş yerleri ve ibadet yerleri talan edilmiş; Türkiye basınına
göre 11, Yunan basınına göre 15 kişi hayatını kaybetmiş; pek çok kadın da tecavüze
uğramıştır (Bianet, 2009). O dönemde İstanbul’da yaşayan pek çok Türk, yıllardır süren
Rumlara ve diğer azınlıklara yapılanlar karşısında suça ortak olma ya da sessiz kalma
durumu, başka bir deyişle kolektif ya da müşterek suç (Branscombe, Doosje ve McGarty,
2002), itaat ve uyma davranışları ile açıklanabilir. Bireylerin kolektif suç eylemine dâhil
22
sayılması için olayların içinde doğrudan yer almasına gerek yoktur, çünkü bu süreç psikolojik
bir süreçtir ve daha sonra da kabul edilebilir (Doosje, Branscombe, Spears ve Manstead,
1998). Örneğin, Almanlar, Hitler döneminde Yahudilere karşı yürütülen soykırım politikasını
Milliyetçiliğe bağlılığı artıran bir diğer faktör de tehdit algısıdır (örn., Özkirimli,
2015). Bireyler, ulusal kimliklerine tehdit algıladıkları zaman, içinde bulundukları gruplar
daha sıkı sarılma eğiliminde olurlar. Pek çok çalışmada, dış grubun tehdit yarattığı
yönelik negatif tutumların arttığı bulgusu yer almaktadır (örn., Baysu, Phalet, & Brown, 2011;
‘Sözde Ermeni Soykırımı’ olarak; Türkiye dışında ise çoğunlukla ‘Ermeni Soykırımı’ olarak
adlandırılan 1915 olayları, tehdit algısının nelere yol açabileceğinin önemli bir göstergesidir.
Bazı gruplar, Sherif ’in gerçekçi grup çatışması kuramının da öne sürdüğü gibi, inançsal
kimliklerinin yanı sıra, ulusal ve etnik kimliklerinden ve sahip olduklarından ötürü de ‘tehdit’
Ermeniler o dönemde, pek çok mal varlığına ve ekonomide önemli bir yere sahip
Ermenilerin hem etnik hem de inançsal kimliklerinin baskın grup olan Türklerden farklı
olması, Türkler için tehdit yaratmıştır. Ülke içerisindeki dış grupların zarar görmesi ülke
refahını yükselteceğinden, bu durum ahlaki açıdan sıkıntı yaratmamış ve pek çok Ermeni
hayatını kaybetmiş, birçoğu memleketini terk etmek zorunda kalmıştır (Akcam, 2007).
durumu kimi zaman ‘Kürt Meselesi’ kimi zaman da ‘Kürt Sorunu’ olarak adlandırılmaktadır.
23
Kürt Meselesi, Türkiye’nin politik, sosyal ve kültürel alanlarda Kürtlerin statüsü hakkındaki
Ermeniler ve Rumlar gibi gayrimüslim olmamalarından ötürü, çatışma durumu etnik ve ulusal
kimlikler ekseninde devam etmiştir. Osmanlı Devleti zamanında Kürtler gibi Müslüman olan
azınlıklar, devletin din üzerinden politika yürütmesinden dolayı devletle pek fazla sorun
tutsakların serbest bırakılması gibi taleplerinin karşılanmaması, iki grup arasındaki çatışmayı
daha da derinleştirmektedir.
Kürt Meselesi Türkiye gündeminde sürekli olan meselelerden biri olduğu için siyaset
biliminden sosyolojiye, tarihten antropolojiye kadar pek çok alanda pek çok sosyal bilimci
tarafından ele alınmıştır. Kürt Meselesi psikoloji camiasında her ne kadar kendine pek yer
bulamamış olsa da (Göregenli, 2010) özellikle son yıllarda milliyetçilik, önyargı, ayrımcılık,
dışlanma, tehdit vb. konularda çeşitli niteliksel ve niceliksel araştırmalar yapılmıştır. Örneğin,
Türklük özdeşleşimi ile Kürtlere yönelik önyargı arasında anlamlı bir olumlu ilişki
bulunmuştur (Cingöz Ulu, 2008). Yani Türklerin kendilerini ulusal kimlikle özdeşleştirmeleri,
Pek çok çalışmada milliyetçiliğin (bu bağlamda Türk milliyetçiliği) “öteki” gruba (bu
bağlamda Kürtlere) karşı olumsuz tutumları tetiklediği bulunmuştur (bkz. Çelik, 2013). Buna
ek olarak, sosyal baskınlık yöneliminin algılanan genel tehdit aracı değişkeni ile Kürtlere
24
addedenlerin veya Türk kimliğiyle özdeşleştirenlerin önyargı ve ayrımcılık eğilimlerinin daha
Sonuç ve Öneriler
tanımlayan bir kişi Orta Doğu ülkelerinden bir kişiyle temas halinde bulunduğu zaman,
Türkiye’yi daha güçlü ve stratejik olarak daha önemli bulduğunu ve bununla gurur
söz konusu olabilir. Başka bir deyişle, bireyler içinde bulundukları ortama ve bağlama göre
görmediğini söylemek mümkündür. Örnek vermek gerekirse, Türkiye’de okutulan tarih ders
denize döktüğünü”; fakat diğer devletlerin ise “toprakları işgal ettiğini” anımsayabiliriz.
Buradan yola çıkarak, bu gibi araçların söylemsel ve simgesel olarak kullanılmaya devam
edilmesinin milliyetçiliğin yeniden üretilmesinin bir kaynağı olduğunu söylemek yanlış olmaz
(Billig, 1995).
Sonuç olarak şimdiye kadar bahsedilen sebeplerden dolayı, milliyetçilik miti, gruplar
arasında ayrımcılıktan, ötekileştirmeye, çatışmaya, hatta soykırıma varana kadar pek çok
istenmeyen duruma sebep olmaktadır. Öte yandan bunu ne şekilde açıklarsak açıklayalım,
aidiyet duymak, grup uğruna özveride bulunmak veya idealizm mutlaka olumsuz sonuçlar
25
doğuracak anlamına da gelmez. Fakat milliyetçiliğin de diğer ideolojiler gibi bir hareket
amacı ve nesnesi vardır. Milliyetçiliğin politik psikolojisini incelerken önemli olan bir
taraftan gündelik hayatın içinde doğal varsayılan kategorilerin farklı etkileşimler içinde pek
görebilirken, diğer bir taraftan hangi amaç (siyasi proje) için hangi liderler yapılandırıldığını
ele alabilmek olmalıdır. Ulusların ulus olma süreçleri tamamlandıktan sonra milliyetçiliğin
26
Kaynakça
Adorno, T. W., Frenkel-Brunswik, E., Levinson, D. J. ve Sanford, R. N. (1950). The authoritarian personality.
Harpers.
Akcam, T. (2007). A Shameful Act : The Armenian Genocide and the Question of Turkish Responsibility. Henry
Holt and Company.
Altemeyer, B. (1988). Enemies of freedom: Understanding Right-Wing Authoritarianism. Jossey-Bass.
Altemeyer, B. (1998). The Other “Authoritarian Personality”. Advances in Experimental Social Psychology, 30,
47–92. doi:10.1016/S0065-2601(08)60382-2
Anderson, B. (2006). Imagined Communities: Reflections on the Origin and Spread of Nationalism (Revised
Ed.). New York, NY: Verso.
Angraini, Y., Toharudin, T., Folmer, H. ve Oud, J. H. L. (y.y.). The Relationships between Individualism,
Nationalism, Ethnocentrism, and Authoritarianism in Flanders: A Continuous Time-Structural Equation
Modeling Approach. Multivariate Behavioral Research, 49(1), 41–53.
doi:10.1080/00273171.2013.836621
Astourian, S. H. (1999). Modern Turkish Identity and the Armenian Genocide. R. G. Hovannisian (Ed.),
Remembrance and Denial: The Case of the Armenian Genocide içinde (ss. 23–51). Detroit: Wayne State
University Press.
Balaban, Ç. D. (2013). The Roles of Intergroup Threat, Social Dominance Orientation and Right-Wing
Authoritarianism in Predicting Turks’ Prejudice Towards Kurds. Middle East Technical University.
Baram, U. ve Carroll, L. (2002). The Future of the Ottoman Past. A Historical Archaeology of the Ottoman
Empire içinde (ss. 3–32). Boston: Kluwer Academic Publishers. doi:10.1007/0-306-47182-5_1
Baysu, G., Phalet, K. ve Brown, R. (2011). Dual Identity as a Two-Edged Sword: Identity Threat and Minority
School Performance. Social Psychology Quarterly, 74(2), 121–143. doi:10.1177/0190272511407619
Bianet, 17 Eylül 2009. http://bianet.org/bianet/azinliklar/116904-6-7-eylul-de-ne-oldu adresinden erişildi.
Billig, M. (1995). Banal Nationalism. Sage Publications.
Blalock, H. M. (1957). Per Cent Non-White and Discrimination in the South. American Sociological Review,
22(6), 677. doi:10.2307/2089197
Branscombe, N. R., Doosje, B. ve McGarty, C. (2002). Antecedents and consequences of collective guilt. D. M.
Mackie, E. R. Smith ve C. McGarty (Ed.), (ss. 49–66). New York: ANU Research Publications.
Brewer, M. B. (1999). The Psychology of Prejudice: Ingroup Love and Outgroup Hate? Journal of Social Issues,
55(3), 429–444. doi:10.1111/0022-4537.00126
Brown, D. (1999). Are there Good and Bad Nationalisms? Nations and Nationalism, 5(2), 281–302.
doi:10.1111/j.1354-5078.1999.00281.x
Cingöz-Ulu, B. (2008). Structure of Turkish National Identity and Attitudes Towards Ethno-Cultural Groups in
Turkey. York University.
Cohrs, J. C., Moschner, B., Maes, J. ve Kielmann, S. (2005). The motivational bases of right-wing
authoritarianism and social dominance orientation: relations to values and attitudes in the aftermath of
September 11, 2001. Personality & Social Psychology Bulletin, 31(10), 1425–34.
doi:10.1177/0146167205275614
Cottam, M., Dietz-Uhler, B., Mastors, E. M. ve Preston, T. (2004). Introduction to Political Psychology. New
York: Routledge.
Çelik, A. (2013). Kürt meselesinde algılar ve barış sürecinin önündeki sosyo-psikolojik engeller.
http://research.sabanciuniv.edu/21679/1/DISA-HBS_konu%C5%9Fmas%C4%B1_Edited.docx adresinden
erişildi.
Dekker, H., Malova, D. ve Hoogendoorn, S. (2003). Nationalism and its explanations. Political Psychology,
24(2), 345–376. doi:10.1111/0162-895X.00331
Doosje, B., Branscombe, N. R., Spears, R. ve Manstead, A. S. R. (1998). Guilty by association: When one’s
group has a negative history. Journal of Personality and Social Psychology, 75(4), 872–886.
27
doi:10.1037/0022-3514.75.4.872
Druckman, D. (1994). Nationalism, patriotism, and group loyalty: A social psychological perspective. Mershon
International Studies Review, 38(1), 43–68. doi:10.2307/222610
Duriez, B. ve Van Hiel, A. (2002). The march of modern fascism. A comparison of social dominance orientation
and authoritarianism. Personality and Individual Differences, 32(7), 1199–1213. doi:10.1016/S0191-
8869(01)00086-1
Eller, J. D. ve Coughlan, R. M. (1993). The poverty of primordialism: The demystification of ethnic attachments.
Ethnic and Racial Studies, 16(2), 183–202. doi:10.1080/01419870.1993.9993779
Erdoğan, M. M. (2015). Türkiye’deki Suriyeliler: Toplumsal Kabul ve Uyum. İstanbul: Bilgi Üniversitesi
Yayınları. http://www.bilgiyay.com/p/785/turkiye-deki-suriyeliler-toplumsal-kabul-ve-uyum adresinden
erişildi.
Feshbach, S. (1994). Nationalism, Patriotism, and Aggression. Aggressive Behavior: Current Perspectives içinde
(ss. 275–291). Springer US. doi:10.1007/978-1-4757-9116-7_12
Finlayson, A. (1998). Psychology, psychoanalysis and theories of nationalism. Nations and Nationalism, 4(2),
145–162. doi:10.1111/j.1354-5078.1998.00145.x
Freud, S. (2010). Civilization and its discontents. (J. Strachey, Ed.). W.W. Norton & Company.
Geertz, C. (1973). The Interpretation of Cultures: Selected Essays. New York: Basic Books.
Gellner, E. (2008). Uluslar ve ulusçuluk. İstanbul: Hil Yayınları.
http://xa.yimg.com/kq/groups/17869203/191868052/name/UluslarVeUlusculuk.pdf adresinden erişildi.
Gellner, E. (2009). Nations and nationalism (2nd editio.). Ithaca, New York: Cornell University Press.
Glaser, J. M. (1994). Back to the Black Belt: Racial Environment and White Racial Attitudes in the South. The
Journal of Politics, 56(1), 21–41. doi:10.2307/2132344
Göregenli, M. (2010). Psikolojinin Kürt sorunuyla imtihanı. Eleştirel Psikoloji Bülteni.
http://elestirelpsikoloji.org/wp-content/uploads/2014/11/03-11-Goregenli.pdf adresinden erişildi.
Güldü, Ö. (2011). Sağ kanat yetkeciliği ölçeği: Uyarlama çalışması. Ankyra: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 2(2). doi:10.1501/sbeder_0000000033
Hiel, A. Van ve Mervielde, I. (2002). Explaining conservative beliefs and political preferences: A comparison of
social dominance orientation and authoritarianism. Journal of Applied Social Psychology, 32(5), 965–976.
doi:10.1111/j.1559-1816.2002.tb00250.x
Hobsbawm, E. J. ve Ranger, T. (1983). The Invention of Tradition. Cambridge: Cambridge University Press.
Houghton, D. P. (2009). Political Psychology: Situations, Individuals, and Cases. Political Psychology (C. 17).
doi:10.2307/3791814
Hussain, Y. ve Bagguley, P. (2005). Citizenship, Ethnicity and Identity: British Pakistanis after the 2001 “Riots”.
Sociology, 39(3), 407–425. doi:10.1177/0038038505052493
Ikuenobe, P. (2010). Citizenship and Patriotism. Public Affairs Quaterly, 24(4), 297–318.
Kecmanovic, D. (1996). The Mass Psychology of Ethnonationalism. Path in Psychology. Boston, MA: Springer
US. doi:10.1007/978-1-4899-0188-0
Kelman, H. C. (1969). Patterns of personal involvement in the national system: A social-psychological analysis
of political legitimacy. J. N. Rosenau (Ed.), International politics and foreign policy (rev. ed.) içinde (ss.
276–288). The Free Press. http://scholar.harvard.edu/files/hckelman/files/Patterns.pdf adresinden erişildi.
Kiess, J., Decker, O. ve Brähler, E. (Ed.). (2016). German Perspectives on Right-Wing Extremism: Challenges
for Comparative Analysis. Routledge.
Kosterman, R. ve Feshbach, S. (1989). Toward a Measure of Patriotic and Nationalistic Attitudes. Political
Psychology, 10(2), 257–274. doi:10.2307/3791647
Krosnick, J. A. ve McGraw, K. M. (2002). Psychological political science vs. political psychology true to its
name: A plea for balance. K. R. Monroe (Ed.), Political Psychology içinde (ss. 79–94). Mahwah, NJ, US:
Erlbaum.
Kuyucu, A. T. (2005). Ethno-religious “unmixing” of “Turkey”: 6-7 September riots as a case in Turkish
28
nationalism. Nations and Nationalism, 11(3), 361–380. doi:10.1111/j.1354-5078.2005.00209.x
Meier-Pesti, K. ve Kirchler, E. (2003). Nationalism and patriotism as determinants of European identity and
attitudes towards the euro. Journal of Socio-Economics, 32(6), 685–700. doi:10.1016/j.socec.2003.10.006
Mungiu-Pippidi, A. (2004). Milosevic’s voters: Explaining Grassroots Nationalism in Postcommunist Europe. A.
Mungiu-Pippidi ve I. Krastev (Ed.), Nationalism After Communism: Lessons Learnedr içinde (ss. 43–82).
Budapest: Central European University Press.
Özkirimli, U. (2015). Transcendence of Nationalism. The Wiley Blackwell Encyclopedia of Race, Ethnicity, and
Nationalism içinde (ss. 1–5). Oxford, UK: John Wiley & Sons, Ltd.
doi:10.1002/9781118663202.wberen221
Özkırımlı, U. (2010). Theories of Nationalism: A Critical Introduction (Second ed.). Palgrave Macmillan.
doi:10.2307/2062972
Parmenter, L. (1999). Constructing National Identity in a Changing World: Perspectives in Japanese education.
British Journal of Sociology of Education, 20(4), 453–463. doi:10.1080/01425699995209
Peña, Y. ve Sidanius, J. (2002). U.S. Patriotism and Ideologies of Group Dominance: A Tale of Asymmetry. The
Journal of Social Psychology, 142(6), 782–790. doi:10.1080/00224540209603936
Poulton, H. (1997). Top hat, grey wolf, and crescent : Turkish nationalism and the Turkish Republic.
Washington Square N.Y.: New York University Press.
Pratto, F., Sidanius, J., Stallworth, L. M. ve Malle, B. F. (1994). Social dominance orientation: A personality
variable predicting social and political attitudes. Journal of Personality and Social Psychology, 67(4),
741–763. doi:10.1037/0022-3514.67.4.741
Reicher, S. ve Hopkins, N. (2001). Self and Nation. http://books.google.com/books?id=LXeGT0JJcjUC&pgis=1
adresinden erişildi.
Roccas, S., Klar, Y. ve Liviatan, I. (2006). The paradox of group-based guilt: Modes of national identification,
conflict vehemence, and reactions to the in-group’s moral violations. Journal of Personality and Social
Psychology, 91(4), 698–711. doi:10.1037/0022-3514.91.4.698
Rushton, J. P. (1992). Evolutionary Biology abd Heritable Traits. Psychological Reports, 71(63), 811–821.
Rushton, J. P. (2005). Ethnic nationalism, evolutionary psychology and Genetic Similarity Theory*. Nations and
Nationalism, 11(4), 489–507. doi:10.1111/j.1469-8129.2005.00216.x
Saracoglu, C. (2012). Kurds of Modern Turkey: Migration, Neoliberalism and Exclusion in Turkish Society.
Insight Turkey, 14(2), 203–206.
Schatz, R. T., Staub, E. ve Lavine, H. (1999). On the Varieties of National Attachment: Blind Versus
Constructive Patriotism. Political Psychology, 20(1), 151–174. doi:10.1111/0162-895X.00140
Searle-White, J. (2001). The Psychology of Nationalism. New York: Palgrave.
doi:10.1017/CBO9781107415324.004
Sears, D. O., Huddy, L. ve Jervis, R. (2003). The Psychologies Underlying Political Psychology. D. O. Sears, L.
Huddy ve R. Jervis (Ed.), Oxford Handbook of Political Psychology içinde (2nd ed., ss. 3–16). Oxford ;
New York: Oxford University Press.
Sherif, M. (1966). In Common Predicament: Social Psychology of Intergroup Conflict and Cooperation. Boston:
Houghton-Mifflin.
Sherif, M., Harvey, O. J., White, B. J., Hood, W. R. ve Sherif, C. W. (1961). Intergroup conflict and
cooperation: The Robbers Cave experiment. Norman, Oklahama: University of Oklahoma Book
Exchange. http://psychclassics.yorku.ca/Sherif/chap7.htm?wptouch_preview_theme=enabled adresinden
erişildi.
Sidanius, J., Feshbach, S., Levin, S. ve Pratto, F. (1997). The Interface Between Ethnic and National
Attachment: Ethnic Pluralism or Ethnic Dominance? The Public Opinion Quarterly, 61(1), 102–133.
http://www.jstor.org/stable/2749514 adresinden erişildi.
Sidanius, J. ve Pratto, F. (1999). Social Dominance An Intergroup Theory of Social Hierarchy and Oppression.
Cambridge University Press.
Smith, A. D. (1994). Milli Kimlik (National Identity). İletişim Yayınları. doi:10.1017/CBO9781107415324.004
29
Tajfel, H. ve Turner, J. (1979). An integrative theory of intergroup conflict. W. G. Austin ve S. Worchel (Ed.),
The social psychology of intergroup relations içinde (ss. 33–47). Monterey, California: Brooks-Cole. .
Verkuyten, M. ve Yildiz, A. A. (2007). National (dis)identification and ethnic and religious identity: a study
among Turkish-Dutch muslims. Personality and social psychology bulletin, 33(10), 1448–1462.
doi:10.1177/0146167207304276
Volkan, V. D. (1985). The Need to Have Enemies and Allies: A Developmental Approach. Political Psychology,
6(2).
Yumul, A. ve Ozkirimli, U. (2000). Reproducing the nation: `banal nationalism’ in the Turkish press. Media,
Culture & Society, 22(6), 787–804. doi:10.1177/016344300022006005
30