Professional Documents
Culture Documents
Mühendis
(Jeoloji - Maden)
- CEVHER HAZIRLAMA
- GERİLME - DEFORMASYON
- SONDAJ TEKNİĞİ
CEVHER HAZIRLAMANIN TANIMI :
Mineral: Doğada çeşitli elementlerin bir araya gelerek meydana getirdikleri çok
sayıda bileşikler vardır.Belirli kimyasal ve fiziksel yapıya sahip bu bileşiklere mineral
denir.Cevher hazırlama açısından da bu tanım geçerli olmakla birlikte,genel sınıflandırmada
mineralleri “kıymetli mineraller” ve “kıymetsiz mineraller” diye ikiye ayırmak
mümkündür.Endüstride hammadde olarak kullanılabilen ve ekonomik değer taşıyan
minerallere “kıymetli mineraller”, ekonomik değer taşımayanlara ise “kıymetsiz mineraller”
denir.Kıymetsiz mineraller “gang mineralleri” olarak da adlandırılırlar.kıymetli mineraller,
genellikle içerisindeki kıymetli elementin ismi ile anılmaktadır.Örneğin, bakır
mineralleri,kurşun mineralleri,çinko mineralleri v.b.Bir kıymetli element ismi ile anılan
mineral içerisinde,o elementin çeşitli bileşikleri bulunabilir.Mesela,bakır minerali
dendiğinde,bakırın sülfürlü,oksitli,karbonatlı,silikatlı v.b.bir takım bileşenleri akla
gelmektedir.
Kıymetli ve kıymetsiz mineraller terimlerini kullanırken dikkat etmek gerekir.Şöyle
ki;üretildiği gibi ekonomik bir değere sahip olmayan bazı cevherler,bir takım işlemler sonucu
ekonomik değer kazanabilmektedirler. Örneğin,bir cevher içerisinde bulunan kuvars taneleri,o
cevher için kıymetsiz mineral olarak anlandırılabilirken, cam üretiminde kuvars, önemli bir
hammaddedir. Herhangi bir mineralden yararlanma olanağını sağlamakla bu minerale kıymet
kazandırmak ve kıymetsiz bir minerali kıymetli hale getirmek mümkün
olabilmektedir.Geçmişte kıymetsiz diye bilinen bir çok mineral, endüstriyel ve teknolojik
gelişmeye bağlı olarak yararlanma olanaklarının sağlanması ile günümüzde kıymetli
mineraller sınıfına dahil olmuşlardır.
Cevher: Doğrudan doğruya veya bazı işlemler sonucunda endüstride tüketim yeri
bulabilen ve ekonomik değeri olan bir veya birçok mineralden oluşan kayaca “cevher”
denir.Her hangi bir kayacın cevher olabilmesi için,ekonomik değer taşıması gerekmektedir.Bir
kayacın fiziksel ve kimyasal yapısı onu meydana getiren çeşitli minerallerin
oranlarına,birbirleriyle bağlantılarına,dağılım şekline bağlı olmakla birlikte,kayaçlarda yapı
özellikleri fiziksel ve kimyasal açıdan büyük değişiklikler göstermektedir.Bu,cevherler içinde
aynıdır.Bu nedenledir ki,bir cevheri meydana getiren mineralleri veya sadece kimyasal içeriği
belirtmek,bu cevhere ait bütün özellikleri belirtmek için yeterli olmaz.Aynı minerallerden
oluşn ve aynı kimyasal içeriğe sahip iki cevherin,hazırlama ve zenginleştirme yönünden aynı
problemleri doğuracağını söylemek her zaman mümkün olamamaktadır.Bu özellik de cevher
hazırlama yönünden büyük önem taşımaktadır.Hazırlanacak her cevherin,hazırlama
işlemlerine başlamadan önce,bütün özelliklerinin iyice araştırılıp belirlenmesi gerekmektedir.
Bir cevher sadece bazı kıymetli minerallerden oluşabileceği gibi,kıymetli bir veya bir kaç
mineral ile kıymetsiz bir veya birkaç mineral karışımından da oluşabilir.Cevherleri
adlandırmada,içeriklerindeki en belli başlı kıymetli mineral veya element ismi
kullanılır.Örneğin,pirit cevheri,galen cevheri,bakır cevheri,kurşun cevheri gibi.
Tenör: Cevherde veya bundan elde edilen ürünlerde kıymetli elementin tesbit edilen
oranının % olarak ifadesine “tenör” denir.Bazı durumlarda,elementin kendisi yerine bir
bileşiğinin oranı da tenör olarak kullanılmaktadır. Bor,fosfor,tungsten cevherlerinde element
yerine oksitlerinin % oranı verilir.Bu gibi durumlarda,tenör kelimesinden önce bileşiğin adı
söylenir.Örneğin B2O3 tenörü veya WO3 tenörü gibi.Altın gümüş gibi kıymetli
elementler,cevherlerde çok düşük oranlarda bulunurlar.Bu durumda tenör,cevherin tonu
başına,kıymetli elementin gramı olarak ifade edilir.Örneğin, 3 gr/t Au,300 g/t Ag gibi. g/t
terimi, ppm (parts per million /”milyonda bir parçacık”) olarak da ifade edilebilir.Alım-
satımlarda tenör yerine “ünite” terimi de kullanılmaktadır.Tenörün rakam olarak ifadesi,ünite
olarak kabul edilmektedir.Örneğin % 56 Fe içeren bir cevherin ünitesi 56 dır.
Ara Ürün: Ayırma,genellikle tek bir işlemden çok,belirli bir sıraya göre,kademeli bir
işlemler dizisi halinde uygulanır.Cevherden elde edilmek istenen ürün adedine,ayırmanın
güçlük veya kolaylığına bağlı olarak kademe adedi değişebilmektedir.Nihai ürünleri elde
edebilmek için seçilen kademeler sırasında,nihai ürün kadar kaliteli,atık kadar da değersiz
olmayan bir takım ürünler çıkabilmektedir.Bu tip ürünlere “ara ürün” denir.Ara ürün,ne
konsantre ne de atıktır.Ara ürünlerin değerlendirilebilmeleri için ayırma işleminin özelliğine
bağlı olarak,tekrar kırılmaları yada öğütülmeleri gerekebilir.
KIRMA
Genel Bilgiler
Tane boyutunu küçültmek için uygulanan işlemler için kırma ve öğütme terimleri
kullanılır. Bu iki terim arasındaki fark,kırmada elde edilen ürün boyutunun,öğütmede elde
edilen ürün boyutundan daha iri olmasıdır.Boyut küçültme;”iri kırma”,”ince kırma” ve
“öğütme” olmak üzere üç kademede yapılır.Bu şekilde isimlendirme,işlem sonucu elde edilen
ürünün boyutuna göre yapılır.Boyut küçültme işlemi sonrası alına ürün 150 mm’den büyükse
iri kırma,150 mm-10mm arasında ise ince kırma ve 10 mm nin altında ise öğütme denir.Boyut
küçültme işleminde kullanılacak aracın “kırıcı” veya “öğütücü” (değirmen) diye
adlandırılmış olması da,kullanılacak terimi etkiler.Yani,boyut küçültme işleminde kırıcı
kullanıyorsanız,iri yada ince kırma;değirmen kullanıyorsanız öğütme yapıyorsunuz demektir.
Katı cisimlerin parçalarını birbirine bağlı tutan iç kuvvetlerin varlığı bilinmektedir.
Cevher hazırlamaya konu katı cisimlerde (cevherler ve/veya ekonomik mineral içeren
kayaçlar) ise kuvvetler,değişik yönlerde değişik değerler taşırlar.Dıştan uygulanacak bir
kuvvetle,iç kuvvetlerin yenilmesi sonucu boyut küçültme başarılmış olur.Uygulanacak dış
kuvvet,darbe,basınç veya kesme kuvveti şeklinde olabilir.Isıl işlem ile kristal suyunu
kaybettirerek ufalanmayı sağlamak veya ısıtıp ani soğutmak ve böylece iç gerilimleri
arttırarak parçalanma sağlanabilirse de,geçmişde yapılan uygulamalardan,bu tekniklerin çok
da ekonomik ve pratik olmadıkları ve aynı zamanda sonraki işlemlerde sıkıntıya yol açtıkları
için çok sınırlı uygulanmaktadır.
Etkisine bırakıldıkları dış kuvvetlerin parçalara uygulanma şekli,aracın yapısına
bağlıdır.Önemli olan,boyut küçültme işleminin başlangıç ve bitiş seviyeleri arasındaki
farktır.Gerek araç yapıları gerekse cevher özellikleri göz önüne alınarak boyut küçültmenin
kademeli şekilde yapılması tercih edilmelidir.
Boyut küçültme, ya tüketim yerinin veya sonraki hazırlama ve zenginleştirme işlemlerinin bir
gereğidir.Pahalı bir işlem olan boyut küçültme işlemlerinde,cevheri istenen boyutun altına
küçültmek,fazladan masraflara yol açacağından gereksizdir.
Konuya cevher açısından baktığımızda, kıymetli minerallerin bir çoğunun, gang
minerallerine göre daha kolay ufalanabilir karakterde olduklarını görürüz.Kıymetli mineralleri
aşırı derecede inceltmek,takip eden işlemler için sakıncalar doğurur.Kademeli olarak
uygulama bu yönden önem kazanır.Yeteri kadar incelmiş malzemeyi kademeler arası geçişte
ayırarak,incelmemiş olanlara işlemin uygulanması faydalıdır.
Boyut küçültme konusunda sıkça kullanılan bazı terim ve tarifleri bilmek, konuyu
daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.
Giren veya beslenen cevher boyutu: Bir kırıcı veya öğütücü makinaya beslenen
cevherin tamamının geçebildiği en küçük elek boyutu.
Çıkan cevher veya ürün boyutu: Bir kırıcı veya öğütücü makinadan geçtikten sonra
elde edilen ürünün tamamının geçebildiği en küçük elek boyutu.
Küçültme oranı= giren cevher boyutu/çıkan cevher boyutu
Katı bir cisim üç boyutlu olacağına göre, bir parçayı tek bir boyutla tanımlamak oldukça
güçtür.Kaldı ki,kırmaya giren cevherde ve kırmadan elde edilen üründe inceden iriye kadar
çeşitli boyutlarda parçaların bir arada bulunması söz konusu olmaktadır.Boyutları belirlenecek
cevher,bir elek serisinden geçirilmiş olsun.Bu elek serisi içerisinde öyle bir elek vardır ki,bu
eleğin üzerinde hiç cevher parçası kalmamasına rağmen,boyutları daha küçük olan bir alttaki
elekte cevher parçaları kalmaktadır.Cevherin tamamının geçebildiği en küçük elek boyutu
böylece belirlenir.Bu eleğin boyutuna o “cevherin boyutu” denir.
Boyut Küçültme Teorileri
Katı bir cismin iç bağlantı kuvvetlerini yenecek kadar bir dış kuvvetin uygulanması
sonucu bu cisim daha küçük parçalara bölünmekte ve böylece, kırma veya öğütme olayı
gerçekleşmektedir.Dış kuvvetin uygulanmasına harcanacak güç ile bu güce karşı elde edilen
sonuçlar arası ağlantılar üzerine,günümüze kadar üç teori ortaya atılmıştır.Bunlar,tarih
sırasıyla; 1867′de Rittinger’in,1885′de Kick’in ve 1951′de Bond’un ortaya attıkları teorilerdir.
Katı bir cismin parçalara bölünmesiyle yeniden bazı yüzeyler meydana gelmekte, böylelikle
kırılmış cevherde bir yüzey enerjisi artışı olmakta ve tane hacimleri küçülmektedir.
Rittinger’e göre, boyut küçültmede verilen faydalı iş, yüzey artışı ile orantılıdır.Kırma
veya öğütme sonucu yüzey enerjisinde artış olduğu bir gerçek ise de bu artış,harcanan toplam
enerjinin çok küçük bir kısmının (1/1000′lik) açıklanmasında yeterlidir.Enerjinin büyük
kısmının şekil değiştirerek ısı haline geçtiği bilinmektedir.
Kick ise olayı tane hacmi küçülmesi yönünden ele almış ve hacim küçülmesiyle
orantılı bir enerji sarfı gerektiğine dayalı teorisini ortaya atmıştır. Eğer f kırılacak tanenin, p
bu tanenin kırılmasından meydana gelen parçaların boyutları ise işlem için gerekli enerji
miktarının logR1/log2 ile orantılı olacağını beyan etmiştir.Burada R1=f/p,yani küçültme oranı
olarak belirlenmiştir.
Bond tarafından ortaya atılan ve günümüzde “üçüncü teori” diye de adlandırılan teoride ise üç
ana ilke kabul edilmektedir.
1_Boyut küçültme için dıştan bir enerji vermek gerektiğine göre, boyutları belirli her
parçanın bir enerji değeri veya seviyesi vardır.Boyut küçültme ile bu değere bir ilave
yapılmaktadır.
Verilen enerji=kırılmış cevherin enerji değeri-kırılacak cevherin enerji değeri şeklinde ifade
edilir.
2_ Boyut küçültmede faydalı iş, yeniden oluşturulan “çatlak” uzunlukları ile
orantılıdır.Çatlak uzunlukları ise yeniden meydana gelen yüzeylerin kare köküyle orantılı
olduğuna göre,bunları meydana getirmek için verilmesi gerekli iş dolayısı ile,kırılmış cevher
boyutunun karekökü tersinden,kırılacak cevher boyutunun kare kökü tersini çıkarmakla elde
edilen değerle orantılıdır.Bu ifadeye göre f kırılacak tane boyutu, p kırılmış tane boyutu
ise,gerekli enerji
ile orantılıdır.Pratik olması için, f yerine ,kırılacak cevherin %80’inin geçtiği elek boyutu(F),
p yerine kırılmış cevherin %80’inin geçtiği elek boyutu (P) alınabilir.Bu durumda yukarıdaki
Homojen cisimlerin boyut küçültme işlemlerinde Wİ sabit bir değer taşırken, heterojen
cisimler için bu değerin her durumda sabit kalacağı söylenemez.Cevher hazırlamada ise,daha
çok heterojen malzemelrle çalışma söz konusudur. Minerallerin doğal halleriyle bir tane
büyüklükleri vardır.Bu tane büyüklüğü üstüne kırma ile altına kırmada iş endeksideğişir ve
genellikle doğal tane büyüklüğünün altına kırma için daha fazla enerji harcanması
gerekir.Böyle olunca da iş endeksi büyümüş olur.Kırıcı makinanın verimliliği de iş endeksini
etkileyen bir faktördür.
İş endeksinin belirlenmesi amacıyla yapılacak laboratuvar deneylerinde, hata oranını
en aza indirebilmek için,uygulamada kırılacak boyutta veya bu boyuta yakın bir boyutta kırma
deneylerinin yapılması faydalı olacaktır.
Eleme
Genel Bilgiler
Endüstrinin hemen hemen her alanında kuru veya yaş olarak uygulanan eleme
işlemleri ile karşılaşmak mümkündür. Kuru veya yaş eleme yönteminin seçimi amaca ve takip
eden işlemlere uyarlığa bağlıdır. Cevher hazırlamada elemenin ana amaçları;
-İri malzemeyi ayırarak kırmak
-İnce malzemeyi ayırarak gereksiz yere ufalanmayı ve enerji sarfiyatını önlemek
-Malzemeyi tüketim yerinin teknolojik ihtiyacı olan boyut gruplarına ayırarak tüketimi
kolaylaştırmak veya mümkün kılmak
-Ayırma işlemlerinde bir kademe oluşturarak ayırmayı mümkün kılmak
olarak sayılabilir.
Eleme işlemi tane boyutuna göre sınıflandırmak şeklinde tarif edilir. Belirli boyuttan
büyük ve küçük olan taneleri ayrı ürünler halinde elde etmek demek olan işlemin açıklaması
basitse de uygulamada karşılaşılan problemler oldukça ciddidir. Cevher hazırlamada, tanelerin
teker teker ele alınmaları yerine, çeşitli büyüklükteki tanelerin bir topluluk içinde bir arada
bulunmaları söz konusudur. Eleme konusunda sıkça kullanılan diğer bazı terimler ise şöyledir;
Geçen elek veya sınırlayıcı elek: Bir malzemenin tamamının geçtiği en küçük elek boyutu.
Tutan elek: Bir malzemenin tamamının üstünde kaldığı elek boyutu.
Elek oranı: Sınırlayıcı elek boyutu/tutan elek boyutu
Sınıflandırma (klasifikasyon)
Çeşitli tane büyüklüğünde ve farklı özgül ağırlıktaki parçaların durgun veya hareket
halinde akışkan bir ortam içinde çöktürülmesine “sınıflandırma (klasifikasyon)” denir. Cevher
hazırlamada söz konusu akışkan ortam hava veya sudur. Buna göre “havalı sınıflandırma”
veya “yaş sınıflandırma” terimleri kullanılır.
Sınıflandırmanın amaçları şunlardır;
-İri taneleri incelerden ayırmak. Bunda, özgül ağırlık farkını gözetmeksizin, elemede olduğu
gibi bir ayırma söz konusudur. Örnek olarak, iri kumun ince kumdan ayrılması verilebilir.
-Çeşitli özgül ağırlıkta parçaları içeren ve geniş bir boyut aralığında dağılmış bir malzemeyi
gruplara ayırarak, her bir grupta özgül ağırlığı yüksek parçaların düşüklerden daha küçük
boyutta bulunmalarını sağlamak.
-İnce parçalar içeren ve geniş boyut aralıklarına dağılmış bir malzemeyi daha dar boyut
gruplarına ayırmak.
Sınıflandırmada boyut ile birlikte, özgül ağırlık,tane şekli gibi etkenlerin rol oynaması,bu
işlemi elemeden ayıran özelliklerdir.
Kendi halinde bulunan katı bir cisim, boşlukta düştüğü zaman yer çekimi nedeniyle
gittikçe hızını arttırarak düşmeye devam eder. Eğer bu cisim bir h yüksekliğinden düşmüş
ise,düşüş sonunda eriştiği hız;
v=√2gh formülü ile belirlenir.
Boşlukta düşmede cismi etkileyen sadece yerçekimidir. Boşluk yerine akışkan bir
ortamda düşme halinde, cisim bu ortam hareketine karşı bir direnç görür.Bu direnç,bir yandan
ortamın özelliklerine,parçaya ve parça hızına bağlıdır.Hız arttıkça bu direnç de
artar.Direnç=yerçekimi olunca parça hızı sabit kalır.Bu sabit hıza “terminal hız”
denir.Parçanın ortamdan gördüğü direncin şekli de değişiktir.Hız yavaş iken sadece parça
civarındaki ortam hareket eder ve bir karışıklık (türbülans) olmaz.Bu andaki direnç sadece
ortam viskozitesinden doğar,bunun için de “viskoz direnç” adını alır.Hız yükselince esas
direnç parçanın yolundaki ortamın yer değiştirmesinden doğar.Ortama böylece verilen kinetik
enerji, “eddy” ve “türbülans”a harcanmış olur.Bu durumlarda viskozitenin etkisi oldukça
küçüktür.Parçanın bu durumda gördüğü dirence “eddy direnci” ve “türbülans direnci” denir.
İster alçak isterse yüksek hızlarda olsun, parçanın terminal hıza erişmesi oldukça
çabuk gerçekleşir ve bundan sonra ortam içerisinde sabit bir hızla çökmesine devam eder.
Akışkan ortamda çökmeyi inceleyen bilim adamları Stoke ve Newton, kendi adlarının
verildiği birer yasa ortaya koymuşlardır. Bunlardan Stoke daha çok viskoz direnç bölgesini
incelemiş ve buna ait formülü vermiştir. Stoke’a göre akışkan bir ortamda düşen küresel bir
cismin bu ortamdan göreceği direnç
R=3πDnv formül ile belirlenir. Burada;
R=Ortamın direnci
D=Küre çapı
n=Ortam viskozitesi
v=parça hızını gösterir.
Newton ise, türbülans direnci bölgesini inceleyerek bu direncin;
R=K.p.D2.v2 formülü ile belirlenebileceğini ortaya koymuştur. Burada;
R=Ortam direnci
D=Küre çapı
P=Ortam dansitesi
v=Parça hızı
K=bir katsayıyı ifade etmektedir.
Her iki formül ile bulunan değerler ait oldukları alçak ve yüksek hız bölgelerinde
deneylerle elde edilenlere uymakta ise de ara yerdeki hızlar için geçerli sonuçlar
vermemektedir. Cevher hazırlama yönünden sınıflandırmada geçerli olan hızlar ise
çoğunlukla bu ara bölgeye düşmektedir.
Sınıflandırmayla ilgili genel yasaların yazılı ifadeleri şöyledir;
-Verilen bir akışkan ortamda şekil ve özgül ağırlıkları aynı olan iri olanı,ince olana kıyasla
daha hızlı çöker.
-Eğer parçalar aynı şekil ve boyutta iseler, çökme hızları özgül ağırlıkları ile doğru orantılıdır.
-Eğer parçalar aynı ağırlıkta fakat farklı şekillerde iseler, çökme hızları büyük olasılıkla farklı
olur.Küresel parçalar en çabuk, yassı ve düz parçalar en yavaş çökerler.
-Belirli bir akışkan ortamda çökmeye karşı direnç, parça çöküş hızına bağlıdır ve düşük
hızlarda hızın karesi, yüksek hızlarda hızla orantılı, ikisi arasında ise hızın 1 ve2. Kuvvetleri
arasında bir kuvveti ile orantılı olarak değişir.
-Belirli bir akışkan ortamda çökme hızı, diğer bütün şartlar aynı ise, küçük parçalar için parça
çapının karesi, büyük parçalar için parça çapının 1/2. Kuvveti ile, arada ise çapın 2 ila 1/2
kuvveti arasında bir kuvveti ile orantılı olarak değişir.
-Çökmeye karşı direnç, ortamın yoğunluğu ile orantılıdır.
-Çökmeye karşı direnç, ortamın viskozitesi ile orantılıdır. Parça büyüdükçe direnç artışı
çoğalır.
Şekil Faktörü:Sınıflandırmaya ait kanunlarda çöken parça şeklinin küresel olduğu kabul
edilmektedir.Cevher hazırlamada ise tane şekilleri çok değişiktir.Çeşitli araştırmacılar küreye
kıyasla parça şeklinin değişiminin etkisini inceleyerek bazı formüller
geliştirmişlerdir.Bunlardan biri şekil faktörü ile ilgilidir.Şekil faktörünün tarifi ise ;
Şekil faktörü=Parça hacmine eşit hacimli küre alanı/Parça alanı
Bu tarife göre küre şekil faktörü 1 e eşitken, küpün şekil faktörü 0,806 olmaktadır. Değişik
geometrik şekiller için tariften hareketle değerler hesaplanabilir. Şekil faktörü değerleri
küçüldükçe, başka bir deyişle şekil yönünden küresellikten uzaklaşıldıkça çökme hızlarında
küreye kıyasla sapmalar artmaktadır.
Serbest ve Engelli Çökme:Buraya kadar açıklanan sınıflandırma ile ilgili kanunlarda, parçanın
bir akışkan ortamda kendi başına ve serbestçe çökmesi olayı ele alınmıştır. Oysaki cevher
hazırlamada genellikle parçalar toplu halde bir ortam içerisinde bulurlar. Böylece birbirlerinin
çöküş hızlarını etkileyecek durumlar doğabilir.İşte bu nedenle, çökmeyi “serbest çökme” ve
”engelli çökme (bir arada çökme)”diye iki ayrı yönden ele almak gerekir.İyi dağılmış bir
pülpte (katı-sıvı karışımı) katı oranı %15’i geçmediği zaman engelli çökme şartları oluşmaz.
Serbest çökme katsayısı, serbest çöküş şartlarında, eşit çöküş hızına sahip parçalardan özgül
ağırlığı düşük olan parçanın çapının, yüksek olanın çapına oranına “serbest çökme katsayısı”
denir.
Engelli çökme katsayısı, engelli çöküş şartlarında eşit çöküş hızına sahip parçalardan özgül
ağırlığı düşük olanın çapının, yüksek olanın çapına oranına “engelli çökme katsayısı”
denir.Engelli çökme özgül ağırlığı düşük olan parçaları daha fazla etkilediğinden bunların
daha yavaş hızlarda çökmeleri ve dolayısıyla engelli çökme katsayısının serbestten daha
yüksek olması sonucunu doğurur.
Elekler
Eleklerin Sınıflandırılması
Eleklerin hareket sistemleri seçilirken eleğin kullanım amacı en önemli belirleyicidir.
Eleklerin boyutlandırılmasında verimlilik,kapasite,hareket sistemi ve montaj birlikte
düşünülmelidir.Elekler yaygın olarak kullanım yerleri ve hareket şekillerine göre
sınıflandırılır.
Izgara:Birbirlerine paralel kalın barlardan oluşmuştur.Barlar arasındaki açıklık, bir
sonraki makine için uygun üst boyuta eşittir.Kırıcı öncesi, bunker üstlerinde hız kesici olarak,
bant konveyör üzerinde ince malzeme yatağı oluşturma gibi değişik amaçlarla kullanılır.
Sabit Meyilli Elekler: Birbirlerine paralel ince profilerden meydana
gelmişlerdir.Genellikle yatayla 450‘lik açı yaparlar.1,7mm veya daha ince malzemelerin yaş
elemesinde ve susuzlandırılmasında kullanılırlar.
Titreşimli Yatay Elekler: Genliği 2 cm den az,hızları 600 d/dakika olan titreşim
sistemli eleklerdir. Malzeme elek yüzeyinde uzun süre kalır.Bu tip eleklerde verimlilik
oldukça yüksek,kapasiteleri düşüktür.Birbirlerine yakın boyut dağılımlı malzemelerin
elenmesinde ve susuzlandırılmasında kullanılır.
Titreşimli Eğimli Elekler:Elek perdesinin eğimi ve titreşiminin etkisi ile malzeme
perde yüzeyinde hareket eder.Yüksek kapasite gerektiğinde,geniş boyut dağılımlı
malzemelerin elenmesinde kullanılır.
Salınımlı Elekler:Titreşim genliği fazla,hızları 100-400 devir/dakika olan eleklerdir.
-15mm+ 250 mikron aralığında hafif, hareket etme kabiliyeti yüksek malzemelerin
elenmesinde kullanılır.
Sallantılı Elekler: Titreşim genlikleri 2,5-10 cm,devirleri 30-200 devir/dakika olan
eleklerdir.Elek perdesine çok az bir eğim verilebilir.Elek şasesi askıya alınabileceği gibi,düz
yaylar ile zemine de bağlanabilir.Düşük kapasiteli olup,fazla bakım gerektirirler.
Dairesel Hareketli Elekler:Elek şasesi dört köşesinden dik eksantrik veya merkezinden
tek eksantrik şaft ile hareket ettirilir.-5mm+45 mikron aralığındaki boyutlandırmada kullanılır.
Konik Hareketli Elekler:Eleğin hareketi besleme bölgesinde büyük,boşaltma
bölgesinde küçük çaplı daire şeklindedir.Elek perdesi genellikle 50 meyillidir.Hareket
sisteminin devri 500-600 devir/dakika olup,-5mm+45 mikron arasındaki boyut
sınıflandırmasında kullanılır.
Gyratory Elekler:Titreşim,elek şasesinin alt ve üstündeki eksantrik ağırlıklar ile
sağlanmaktadır. Üstteki eksantrik ağırlık,yatay bir titreşim ile malzemeyi hareket
ettirir.Alttaki ağırlığın oluşturduğu dik ve teğetsel titreşim spiral şeklinde bir akış sağlar.45
mikronun altındaki kuru veya sulu elemedekimya,seramik,kağıt,gıda endüstrilerinde,gravite
yöntemi ile filtreleme,susuzlandırma ve atık suların temizlenmesinde kullanılır.
Merkezkaç Elekler: Elek yüzeyi düşey silindir şeklindedir ve sabit bir hız ile helezon
hareketi yapar.Üstten bir tabla ile beslenen malzeme merkezkaç kuvvet ve titreşimin etkisiyle
elek altına geçer.Bu eleklerin dönüş hızı 60-78 devir/dakika, helezonik hareketi 840-1092
devir/dakika arasındadır.-500 mikron malzemelerin kuru veya sulu elenmesinde,kum,çakıl ve
kömürün susuzlandırılmasında kullanılır.
Yüksek Hızlı Elekler: İnce ve çok ince taneli malzemelerin elenmesinde
kullanılır.Hareket sisteminin hızı 3000 devir/dakika ve daha fazladır.
Titreşimli Izgaralar:100-450 arası eğimli monte edilmiş titreşimli barlardan
oluşmuştur.Genel olarak kırıcı öncesinde kullanılır.
Tromel Elekler: Elek yüzeyi yatay silindir şeklindedir.Dönüş hızı 15-20 devir/dakika
civarındadır. Malzemenin akışını sağlamak için silindşre belirli bir eğim verilmiştir.Tromel
eleklerin kapasite ve verimliliği düşüktür.Yıkamada,kaba ayırmada ve değirmen çıkışlarında
kullanılırlar.
İçbükey Statik Elekler: Çok ince malzemelerin yaş elemesinde kullanılırlar.
Bilya Perdeli Elekler: Elek perdesi 0,5-5 mm açıklıklı olup, nemli malzemelerin
elenmesinde kullanılır.Bilyalar titreşimin etkisiyle alttan elek perdesine darbe yaparlar ve bu
hareketleri ile elek açıklıklarının nemli malzeme ile tıkanması önlenir.
Rotary Elekler: Elek düşey bir şaft üstüne monte edilmiştir.Bu şaft belirli bir hız ile
dönerken malzeme elenmekte,elenen malzeme ortamdan şutlar ile alınmaktadır.
Cevher hazırlamada en çok kullanılan hareketli elekler Tromel elekler,sarsıntılı elekler
ve titreşimli eleklerdir.
Tromel Elekler
Yıkamada,kaba ayırmada ve değirmen çıkışlarında kullanılan tromel elekler;
-Ana mil
-Elek çemberleri bağlantı kolları
-Çevre çemberleri
-Elek yüzeyleri
-Yataklar
-Tahrik düzeneği
-Ürün toplama olukları gibi temel parçalardan meydana gelir.
Ana Mil: Elek yüzeyleri ile aynı eksende olmak üzere yerleştirilen yeterli çapta bir
mil, elek dışı uzantılarında yatak yuvalarına girer.Konik veya piramidik şekillerde
mil,yatakları arasında yatay durumda oturtulurken,silindirik ve prizmatik şekillerde az eğimli
konumdadır.Böylece elek yüzeyi eğimi ve dönme hareketi dolayısıyla malzemenin elek
yüzeyi üzerinde eğim yönünde akışı sağlanmış olur.Eleğin ve üstüne beslenen malzemenin
bütün yükü ana mil tarafından taşındığına göre,malzemesi ve çapı ona göre seçilmiş
olmalıdır.Çevredeki çemberler üzerinde dönen tiplerinde ana mil bulunmaz.Bu durumda,elek
sabit şase üzerindeki makaralar tarafından taşınır ve bu makaralara dayanan çevre çemberleri
üzerinde yuvarlanır.Giriş ucunda bulunan bir flanş, beslenen malzemenin bu uçtan dışarı
taşmasını önler.
Elek Çemberleri Bağlantı Kolları: Ana mil üzerinde ve en az iki adet olmak üzere 4 ila
6 kollu radyal destekler bulunur.Bu kolların göbekleri mile sıkıca tutturulmuş olduklarından,
mil ile birliklte dönerler.Dış uçlarında elek kasnaklarına bağlanan kollar, elek yüzeylerinin
eksenden sabit ve eşit uzaklıkta durmalarını sağlarlar.
Çevre Çemberleri: Elek yüzeylerinin bağlandığı çemberler olup,elek büyüklüğüne
göre en az iki olmak üzere yeterli sayıdadır.Eleğe gereken rijiditeyi sağlamak amacıyla,
çemberler uygun aralarda boyuna kirişlerle birbirlerine bağlanarak desteklenirler.Böylece
meydana gelen kafes,elek yüzeylerini taşıyan ana yapıyı oluşturur.
Elek Yüzeyleri: Delikli sac elekler veya genellikle örgülü tel elekler kullanılır.Yüzeyler
elek şeklini verecek biçimde,silindir,konik veya düz parçaların bir araya gelmesiyle meydana
getirilir.Yüzeyler dıştan uçlarına geçen ve çevreyi kaplayan gergi çemberleri yardımıyla elek
gövdesi üzerine sıkıştırılırlar.Bazı yapılarda,elek yüzeyleri panolar halindedir.Bunlar civatalar
veya tel sıkıştırma mandalları yardımıyla gövdeye sabitlenirler.
Silindir ve konik elek şekillerinde,elek yüzeylerinin özel olarak kavislendirilmeleri
gerekirken,piramit ve prizma şekillerinde düz plakalar kullanılabilir.
Yataklar: Ana mil var ise,bu milin iki başına konan yataklar içerisinde dönüş
sağlanır.Eksenin eğimli olması halinde alt uçtaki yatağın yan baskıları alacak şekilde
seçilmesi gerekir.Değirmen çıkışlarında kullanılan tromel eleklere mil olmadığından, yatak da
yoktur.
Tahrik Düzeneği: Eleğin giriş ucuna konan büyük bir konik dişli ve dişliye irtibatlı
daha büyük çaplı konik bir dişli yoluyla dönüş sağlanır.Ana mile bağlı bir dişli veya kasnak
yoluyla da tahrik verilebilir.Elek dişlisi-tahrik dişlisi oranları gereken devir küçültmeyi
verir.Değirmen çıkışlarında kullanılan tromel elekler,değirmen boğazına civatalarla
tutturulup,değirmen ile birlikte dönerler.Bu nedenle,değirmen çıkışlarındaki tromel eleklerde
tahrik dişlisi veya kasnağı bulunmaz.
Ürün Toplama Olukları: Dönen (tromel) elekler,çeşitli düzenlerde
çalıştırılabilir.Bunlar arasında katlı elek düzeni ve sıralı elek düzeni sayılabilir.Katlı elek
düzeninde,aynı mil üzerine iç içe yerleştirilmiş birden fazla elek yüzeyi söz konusudur.İçten
dışa doğru katlarda elek boyutu küçülecek şekilde yapılan bu düzende,en ince boyutlu elek en
dışta bulunur.Kat çıkışları kademeli olarak yapılmakla her bir kat üzerindeki malzeme için
ayrı ayrı çıkış oluğu yapılır.En ince elekten (en dıştaki elek) bütün elek boyunca malzeme
akışı söz konusu olduğundan, bu eleği çevresi ve boyunca kaplayacak bir toplama oluğu
gereklidir.Dönüş yönüne bağlı olarak elenecek malzeme yüzeyde yükseleceği için,boşaltmada
buna göre olacağından oluk yapımında bu noktaya özellişkle dikkat etmek gerekir.Elek
boyunca belirli kısımları kaplayan elek yüzeylerinin delik boyutları değişik olacak şekilde
yapılan ikinci düzende ise,girişte en ince ve çıkışa doğru irileşen elek boyutları kullanılır.Bu
durumda her bir elek altı ürününün çevreden boşalması şekline göre oluk yapılması
gerekmektedir,en iri boyutlu eleğin üzerinde kalan malzeme ise çıkış ucundan alınmış olur.Bu
düzende, bütün malzemenin en ince boyutlu elek üzerinden geçmesi zorunluluğu en büyük
handikabı oluşturur.Bu durum, en ince boyutlu eleğin daha çabuk ve sık aşınmasına neden
olur.Katlı elek düzeninde,bir mekanizma kullanılarak ikiden fazla fraksiyon almak mümkün
olsa da,dışa doğru katların çapı büyüyeceğinden elek yüzeyi gereksiz yere büyütülmüş
olur.Ayrıca,iç eleklerdeki arızaları,delinme ve yırtılmaları görmek mümkün olamayacağı
gibi,iç eleklerin tamir,bakım ve değişimlerini yaparken üstündeki katların da sökülmesi
gerekir.
Elek yüzeylerinin bir silindir,koni,prizma veya piramit yüzeyler boyunca düzenlenmiş
olmalarına göre elek şekli, silindirik,konik,prizmatik veya piramidik diye adlandırılır.Koni
veya piramidik şekil,eksenin yatay konumuna karşı elek yüzeyinin eğimli olmasına olanak
verir.Silindir ve prizma şekillerinde ise elek yüzeyi eğimi için eksenin eğimli konması
gerekir.Prizma ve piramit şekilleri arasında en çok kullanılan hekzagonal olanlardır.
Elek Çap ve Boyları: Çap 60,75,90,105,120 ve 150 cm,boy ise 120 cm’den 450 cm’ye
kadar olabilir.
En önemli karakteristiği, eleme sırasında malzemenin devamlı aktarılmasıdır.Ayrıca,dönüş
esnasında elek yüzeyi üst noktaya yaklaşırken,yüzey üste ve parçalar alta geldiğinden, tıkanan
deliklerin bu durumda tekrar açılmaları mümkün olabilmektedir.
Hız: Hız arttıkça kapasite artar.Elek yüzeyi üzerinde malzeme 1/3 çap yüksekliğine çıkacak
şekilde hız verilirse maksimum randıman elde edilir.Hızın artışı,merkezkaç kuvvetini de
arttırır.Genellikle teorik kritik hızın %35-40’ına eşit hızlarda çalıştırılır.
Eğim: Belirli sınırlar içerisinde eğim arttıkça kapasite ve randıman artar.Genellikle kullanılan
eğimler 1/8 civarında olmakla birlikte,maksimum eğim 1/4 tür.
Çap: Elek yüzeyindeki malzeme yatak kalınlığını belirler.Çap büyüdükçe yatak kalınlığı
azalır.Küçük çaplarda bu kalınlık etkili bir biçimde artacağından,90cm den küçük çaplı dönen
elek kullanılmaması önerilir.
Gerekli çapın belirlenmesinde şu formülden yararlanılır.
Burada;
D= Elek çapı (cm)
W=Kapasite (saatte ton)
d=Özgül ağırlık
Boy: Randımanı etkiler ve boy uzadıkça randıman artar.Fakat en çok ilk 60 cm de eleme
olur.Kısa boylu ve eğimi fazla elekler kullanmakta yarar vardır.
Kapasite: Hız, çap, eğim ve elek açıklığı büyüdükçe kapasite artar,kritik tane oranı arttıkça
azalır.Yaş elemede kapasite,kuru elemeye oranla daha yüksektir.
CEVHER HAZIRLAMADA YARARLANILAN MİNERAL ÖZELLİKLERİ
A)FİZİKSEL ÖZELLİKLER
A1.Sertlik
A2.Gevreklik
A3.Yapı ve kırılış şekli
A4.Renk ve parlaklık
A5.Özgül ağırlık
A6.Manyetik duyarlık
A7.Elektrik iletkenliği
A8.Fluoresans ve fosforesans
A9.Radyoaktivite
B)FİZİKO-KİMYASAL ÖZELLİKLER
C)KİMYASAL ÖZELLİKLER
C1.Isıl özellikler
C2.Farklı çözünürlük
1. TALK
2. JİPS
3. KALSİT
4. FLUORİT
5. APATİT
6. ORTOKLAS
7. KUVARS
8. TOPAZ
9. KORUND
10. ELMAS
Bu ölçeğe göre,sertlik derecesi 1 olan talk en yumuşak,sertlik derecesi 10 olan elmas ise en
sert mineraldir.
C)KİMYASAL ÖZELLİKLER
C1.ISIL ÖZELLİKLER
Kaya, büyük kütleler veya parçalar şeklinde bulunan doğal ve katı haldeki mineral oluşuk (ASTM) veya
büyük kütleler veya parçalar şeklinde bulunan mineral parçalarının doğal olarak meydana getirdiği
oluşuk (ISRM), yapıya bağlı süreksizlikler ihtiva eden ve tabii olarak oluşan kütle (TSE) olarak tanımlanabilir.
Kaya ile zemini birbirinden ayıran birçok parametre kullanılmaktadır. Bunlar başlıca dayanım ve tanelerin
sıkılığıdır. Fakat bunlar her zaman belirleyici olamamaktadır. Zeminlerin özellikleri sonsuz bir ortamda sürekli
olarak devam ettiği halde, kayalardaki özellikler süreksizliklerle kesintiye uğramaktadır. Dolayısıyla zemin
mekaniği sürekli ortam, kaya mekaniği ise süreksiz ortam mekaniği olarak tanımlanabilir.
TARİHÇE
Kaya insanoğlunun tanıdığı ve kullandığı ilk cisimlerden birisidir. Tarih öncesi dönemde ok başları, kaya
içine oyulmuş şehirler ve değişik kaplar bunlara birer örnektir. Piramitler, kayanın işlenmesi ile elde edilmiş
en büyük ve önemli yapıların en bilinenlerinden birisidir. Bunun dışında, maden çıkarmak, savunma ve su
temini için yapılmış çeşitli tarihi tüneller, kaya içerisinde yapılmış ilk mühendislik faaliyetleri olarak
tanımlanabilir. 19 ve 20inci yüzyılda artan ekonomik ve teknolojik gelişmeye bağlı olarak yerüstü ve
yeraltında yapılan mühendislik faaliyetleri büyük bir artış göstermiştir. Bu faaliyetler kaya mekaniği teorisinin
ve uygulama alanlarının artmasına neden olmuştur. Aşağıdaki tabloda kaya mekaniğinin uygulama
alanları görülmektedir:
FİZİKSEL BÜYÜKLÜKLER
Tensörel ölçüler: büyüklük, yön ve etkime düzlemi ifadesidir; gerilme, permeabilite vb.
Gerilme kgk/cm2, grk/cm2, tk/m2, N/m2=Pa
Kuvvet (Force) P
Kuvvet, vektörel büyüklüklerdir ve kavram olarak itme veya çekme olarak düşünülebilir. Bir hacimdeki tüm
elemanlara etki eden kuvvetlere cisim kuvvetleri denir ve yer çekimi, atalet ile manyetik kuvvetler buna
örnektir. Cisim kuvvetleri (x, y, z) genellikle birim hacimdeki kuvvet (N/m3) olarak ifade edilir.
İkinci tip kuvvetler, yüzey elemanlarına etki eder. Yüzey elemanları sürekli bir üzerinde düşünülebilir veya
kaya süreksizliklerinin çevrelediği sınır olarak alınabilir. Bu tür elemanların üzerine etki eden kuvvetlere
yüzey kuvvetleri denir ve bir matkabın bir kayayı delerken uyguladığı kuvvet bu tür kuvvetlere örnek
olarak verilebilir.
Gerilme (Stress) σ
Kayanın birim alanına etkiyen kuvvet gerilme olarak tanımlanır (kuvvet/uzunluk2) ve SI cinsinden birimi
N/m2 dir.
GERİLME-DEFORMASYON
Gerilme ve birim deformasyon analizleri, kaya mekaniği çalışmalarının temelini oluşturur. İleri seviyedeki
kaya mekaniği problemlerinin çözülebilmesi için gerilme ve birim deformasyonların ölçülmesi veya
birtakım teorik yaklaşım be çözümlerle bunların elde edilmesi gerekir. Problemlerin çözümü için, elde
edilen bu sonuçların en iyi şekilde değerlendirilebilmesi ve problemin modellemesinin yapılabilmesi için iyi
bir gerilme-deformasyon analizi gerekir.
Gerilme Çeşitleri
Basma gerilmesi (σB) aynı doğrultuda birbirlerine doğru ve zıt yönlerdeki kuvvetlerin oluşturduğu
gerilmelerdir ve kayaların boylarında bir kısalma, enlerinde ise bir genişlemeye neden olurlar.
Çekme gerilmesi (σC) aynı doğrultuda birbirlerinden uzaklaşan ve zıt yönlerdeki kuvvetlerin oluşturduğu
gerilmelerdir ve kayaların boylarında bir uzama, enlerinde ise bir daralmaya neden olurlar.
Kesme (kayma) gerilmesi (τ) kenarlar boyunca farklı doğrultuda ve zıt yönlerdeki kuvvetlerin oluşturduğu
gerilmelerdir ve kayalarda şekil değişikliğine neden olurlar.
Burulma gerilmesi (σT) farklı iki noktadan kaya içerisinde dönme oluşturacak biçimde etkiyen gerilmelerdir.
Elastisite teorisine göre basma gerilmesi ve gerinmesi -, çekme gerilmesi ve gerinmesi + olarak kabul
edilmektedir. Yerin içerisindeki gerilmelerin büyük bir kısmının basma şeklinde olması nedeniyle, kaya
mekaniğinde basma gerilmeleri ve gerinmeleri + kabul edilmektedir.
Bir cisim uzunluğu boyunca σ kadar bir basma veya çekme gerilmesinin etkisi altında ise, bu doğrultuya
dik yönde (mesela AB yönünde) sadece normal gerilme etkiyecektir (Şekil .a). Herhangi bir düzlemin AB
ile θ kadarlık açı yaptığı düzlemlerde (mesela AC düzlemi) bu gerilmenin iki tane bileşeni vardır: σθ ve τθ.
Şekil ....b ABC üçgenine etkiyen gerilmeleri göstermektedir. Bu durumda, cismin uzun kenarına paralel
olan BC düzleminde herhangi bir gerilme olmayacaktır. Şekil ....c’de ise kağıt düzlemine dik yönde t kadar
bir kalınlık alındığında oluşan kuvvetler görülmektedir. σθ ve τθ’nin değerleri ise aşağıdaki şekilde olacaktır:
C C
σθ τθ σθ.AC.t . AC.t
τθ
C
A B θ θ
A B A B
σ σ.AB.t
σ
(a) (b) (c)
Maksimum normal gerilme θ=0° durumunda meydana gelir ve uygulanan gerilmeye (σ) eşittir. Maksimum
kesme gerilmesi θ=45° de oluşur ve büyüklüğü ½σ kadardır. Bu düzlemler üzerinde ½σ kadarlık normal
bileşen de vardır. Gerilme bileşenlerinin θ ile değişimi yukarıdaki eşitliklerde verilmiştir; θ=90° ise σθ=0, θ=0 ve
90° olduğunda τθ=0 ve θ=0° olduğunda bileşke gerilme maksimumdur.
Belirli büyüklükteki bir kuvvetin kaya içerisinde örneğin süreksizliklerden kaynaklanan herhangi eğik bir
düzleme etkidiğini kabul edelim. Uygulanan kuvvetin yüzey üzerindeki dağılımı değişken olacaktır. Bu
nedenle, uygulanan kuvvetin küçük kare bir elemanın üzerine uygulandığını kabul etmek uygun ve
yaygın bir uygulamadır. x ve y eksenleri elemana paralel, z ekseni ise yüzeye dik doğrultudadır.
y y
P
Nzz σzz
Szy
τzy
Szr
z z
Szx τzx
x x
Şekil x. Birim elemana etkiyen kuvvet ve gerilme bileşenleri
Elemanın yüzeyine uygulanan toplam kuvveti P olarak adlandıralım. P kuvveti yüzeye etkidiğinde iki
bileşene ayrılacaktır; ı) yüzeye dik yönde etkiyen Nzz normal bileşen ve ıı) yüzeye teğetsel etkiyen Szr
kesme bileşeni. x, y ve z eksenlerine paralel tüm gerilme bileşenlerini bulabilmek için, kesme kuvveti olan
Szr iki bileşen şeklinde çözülmelidir: Szy ve Szx. Her bir kuvvet bileşenine iki indis eklendiğinde, birinci indis (z)
düzleme dik olan yönü, ikinci indis ise bileşenin yönünü gösterir. Dik bileşen için, ikinci indis birincisi ile aynı
olacaktır ve tekrar gereksiz olacağından ikinci indis yazılmaz. Bu durumda Nzz ise Nz’ye dönüşecektir.
Bir yüzeye uygulanan kuvvetin yoğunluğu, kuvvetin o elemanın alanına (A) bölümü ile elde edilir. Bu
durumda, kuvvet bileşenleri aşağıdaki biçimde yazılabilir:
σn=Nz/A τzy=Szy/A τzx=Szx/A [Eş. 1]
Burada σn, τzy ve τzx etkidikleri yüzeydeki yüzey bileşenleri veya uygulanan gerilme bileşenleri olarak
adlandırılır. τn normal veya direkt gerilme, τzy ve τzx ise kesme gerilmeleri olarak tanımlanır.
Çözüm kolaylığı açısından, gerilme analizi iki boyutta bir çok kolaylıklar sağlar.
İki Boyutlu Gerilme Analizi
Aşağıdaki şekilde görülen kaya kütlesi iki ekseni (x, y) boyunca normal gerilmeye maruz kalırsa, buna “iki
eksenli gerilme hali” denir (Şekil 5). Kaya, x ekseni boyunca σx normal gerilme, y ekseni boyunca σy
normal gerilmesinin etkisinde kalsın.
σy
C
σθ τθ
σx.sinθ
σx C σx
τ.sinθ
A B θ
A τ.cosθ B
σy.cosθ
σy
(a) (b)
Şekil 5.İki yönlü gerilme altındaki kayadaki gerilme bileşenleri
τθ = ½(σy-σx) sin2θ
ile ifade edilebilir. 2θ=90° olduğunda kesme gerilmesi düzlemi asal düzlemlerle 45° lik açı yaptığında oluşur
bu durumda maksimum kesme gerilmesi;
τmax = ½(σy-σx)
Yukarıdaki şekil (b) de görüldüğü gibi bazı θ değerlerinde τθ değeri sıfırdır. Kesme bileşeni değerlerinin sıfır
olduğu düzlemlere asal düzlemler denir.
Asal düzlemler üzerindeki gerilmeler ise sadece normal (basma ve çekme) gerilme biçiminde olacaktır ve
bunlar asal gerilmeler olarak adlandırılır.
Kaya kütlesi içerisinde bir noktadaki gerilmeleri tanımlayabilmek için, birim hacim elemanı göz önüne
almak yararlı olacaktır. Aşağıdaki şekilde, kenarları x, y ve z’ye paralel olan böyle bir eleman
görülmektedir. Üzerinde gerilmelerinin görüldüğü görünür üç yüzey de pozitiftir.
σz x
τzx
τzy
τxz
y τxy
τyz σx
τyx
σy
DEFORMASYON
Gerinme (Strain) ε
Kayaya gerilmeler etkidiğinde, kayada çeşitli şekil değişiklikleri meydana gelir. Bunlar genellikle boy
uzaması, enine genişleme, hacimsel küçülme şeklinde ortaya çıkabilir. Basma ve çekme gerilmeleri,
kayanın boyunda bir uzama veya kısalma meydana getirirler. Boydaki değişimin orijinal uzunluğa (gerilme
uygulanmadan önce) oranı gerinme olarak tanımlanır. Gerinme birim uzunluktaki değişim veya oran
olduğu için birimsizdir. Kaya mekaniğinde, basma gerilmeleri pozitif, çekme gerilmeleri negatif olarak
kabul edilir.
ε = σ/E
x yönündeki gerinme:
1
εx = ( σ x − ν.σ y )
E
y yönündeki gerinme:
1
εy = ( σ y − ν.σ x )
E
σ2
z
x
y
σ3 σ1
σ1 ν.σ 2 ν.σ 3
ε1 = − −
E E E
σ 2 ν.σ 3 ν.σ1
ε2 = − −
E E E
σ 3 ν.σ1 ν.σ 2
ε3 = − −
E E E
Bir yönden daha fazla sayıda gerilme mevcut ise, herhangi bir yöndeki gerilme ve gerinmeler orantılı
değildir. Fakat aynı yönde gerilme olmasa bile gerinmenin olacağı unutulmamalıdır.
εv =ε1+ε2+ε3
( σ1 + σ 2 + σ 3 )(1 − 2ν)
εv =
E
Kesme Gerinmesi
Bir eleman veya dikdörtgen kaya bloğunda kesme gerilmesinin oluşturduğu şekil değişikliği aşağıda
görülmektedir (Şekil .....). Kesme gerinmesi veya “kayma” α dır ve dik açıdan sapma miktarı olarak
tanımlanabilir. Radyan olarak ölçülür ve birimsizdir.
τ
∝
τ
Şekil 7. Kesme gerinmesi
Yukarıda açıklanan kısa süresi deformasyonlarla birlikte, kayalarda zamana bağlı olarak uzun süre
içerisinde de deformasyonlar görülür (Şekil ).
ε
Duraysız
Duraylı
Zaman
Kaya kütlesine tek yönlü bir gerilme etkidiğinde boyunda ve eninde bir değişim meydana gelecektir.
Enine gerinmenin boyuna gerinmeye oranı da Poisson oranı olarak tanımlanır.
l' l
r
r'
Şekil Enine ve boyuna gerinmenin şematik görünüşü
Hooke yasası sınırları içerisinde, uygulanan doğrusal gerilme ile bu gerilmenin oluşturduğu gerinme
arasında bir oran vardır.
σ σ
σult Et
σkop
σyenilme Kopma
Yenilme
EE
Eort
Ei
ε ε
Çatlakların kapanma evresi Ei=Çatlak kapanma evresindeki elastisite modülü
EE=Elastik kısmın elastisite modülü
Elastik evre
Et=Teğetsel elastisite modülü
Eort=Ortalama elastisite modülü
Elasto-plastik evre
E = σ / ε veya
E = P.l / A.∆l
σ σ σ σ σ
ε ε ε ε ε
Mükemmel plastik Doğrusal elastik Mükemmel elastik Histerik davranışlı Kalıcı deformasyon
elastik malzeme öz elliğine sahip ma lzeme
Elastik malzemelerde veya kayanın elastik davrandığı evrede, belirli limitler içerisinde kesme gerilmesi ile
bunun oluşturduğu kesme gerinmesi arasında bir oran vardır. Kesme gerilmesinin, kesme gerinmesine
oranına rijidite modülü denir.
G=τ/α (N/m2)
E=2G(1+v)
Hidrostatik gerilme altında (tüm gerilmeler birbirine eşit) kayanın ilksel hacminde ∆V kadar bir değişme olur.
Uygulanan gerilme ile hacimsel gerinme arasında ise aşağıdaki gibi bir ilişki vardır.
K = σ / (∆V/V)
E=3K(1-2v)
GERİLME KAYNAKLARI VE ARAZİDEKİ GERİLMELER
Doğal gerilmeler: kayadaki herhangi bir kazıdan önce varolan gerilmelerdir örneğin yerçekimi gerilmesi,
tektonik gerilme, rezidüel (kalıntı) gerilme ve ısıl gerilme.
Etkileşim gerilmeleri: insanoğlunun yaptığı kazılara bağlı olarak gerilme değişimlerinin bir sonucu oluşan
gerilmelerdir.
Gerilmenin birim alana etkiyen kuvvet olduğu yukarıda belirtilmişti. Newton’un birinci hareket yasasına
göre kuvvet (P), kütle (m) ile ivmenin (b) çarpımıdır.
P= m . b
SI sistemde kuvvet Newton (N) ile tanımlanır ve 1 kg lık kütleyi saniye kareliğine (s2) 1 metre (m)
ivmelendirebilen (b) bir büyüklüktür.
m
P= 1N= kg
s2
Dünyada ivmelenme yerçekimine b=g=9.8 m/s2 bağlıdır ve 1 kg’lık kütlenin oluşturduğu kuvvet:
m
P(dünya)= 1 kg . 9.8 = 9.8 N
s2
1 N’luk bir kuvvet bir metrekareye etkidiğinde gerilme olarak adlandırılır ve bir Paskal (Pa)’lık bir büyüklük
ifade eder.
Düşey bileşeni belirlemek kolay olmasına rağmen, kaya özelliklerinin etkisi ve farklı sınır koşulları nedeniyle
yatay bileşeni belirlemek daha karmaşıktır. Yer kabuğunu oluşturan malzemenin elastik olduğu ve yatay
hareketin mümkün olmadığı kabul edilirse, yatay bileşen:
ν
σyatay=σh= σv
1 −ν
ν: Poisson oranı
Poisson oranının genel olarak 0.15 ile 0.35 arasında değiştiği ve kayalar için ortalama 0.25 olduğu kabul
edilirse:
0.25 1
σ h= σ ν = σ ν (yatay gerilme düşey gerilmenin 1/3 ü kadar olacaktır.
1 − 0.25 3
Tektonik Gerilmeler
Dünya sabit bir yapıda olmadığı ve yer kabuğu sürekli hareket ettiği için deformasyonlar ve bunlara bağlı
sismik olaylar meydana gelmektedir. Plakaları hareket ettiren kuvvetler kabuğun altındaki (ortalama 35
km) mantodan kaynaklanmaktadır. Manto plastik yapıdadır ve çekirdek ile daha soğuk olan kabuk
arasındaki ısı farklarından dolayı hareket eder. Gerilmelerdeki bölgesel değişimler, mantonun belirli
bölgelere akışını sağlayan farklı kalınlıktaki kabuktan kaynaklanır.
Mevcut tektonik hareketler ve tektonik hareketlilik bilinmeksizin tektonik gerilmelerin büyüklük ve yönünü
tahmin etmek oldukça zordur. Ancak genellikle yatay gerilmeler düşey gerilmelerden daha büyüktür.
Kavram olarak mevcut veya aktif tektonik gerilmelerle ile kalıntı veya önceki gerilmeler arasındaki farkı
birbirinden ayırmak gerekir. Kalıcı tektonik gerilmeler, kaya içerisinde aşırı gerilme sonucu kalan ve kaya
deformasyonu ile tamamen boşaltılamayan gerilmelerdir. Kaya bu gerilmeleri çok uzun dönemler
boyunca koruyabilir.
Bir çok sahada mevcut ve kalıntı gerilmeleri birbirinden ayırmak oldukça zordur. Önceki çalışmalar
mevcut tektonik gerilmeler geniş alanlarda daha sürekli gerilme ortamları oluşturduğunu göstermektedir.
Ancak bu sürekliliği belirlemek zordur. Çünkü yeterli veri tabanı nadiren bulunur.
Artık gerilmeler kendi kendini dengelemiş gerilmelerdir. Gerilmeler kaya dokusu içerisine hapsedilmiştir ve
kayanın dış yüzeyinde ise gerilme yoktur. Artık gerilmeler, mineral kafes sistemindeki şekil bozukluklarını
gösteren x-ray analiz ve farklı boyuttaki çeşitli gerinme belirleme yöntemleriyle bulunabilir. Eğer artık
gerilmelerin kaya dayanımı üzerinde olumsuz bir etkisi varsa, bu özellik malzemenin laboratuvar veya arazi
mukavemet deneyleri sırasında kendisini gösterecektir.
Isıl gerilmeler kayanın ısınması ve soğumasından kaynaklanır. Bu işlem güneş ışığından, dünyanın
radyoaktivitesi sonucu oluşan ısınma veya diğer jeolojik işlemlerden dolayı dünya kabuğunun yüzeye
yakın kısımlarında meydana gelir. Bir kumtaşı için ısıl genişleme katsayısı (α) 1 ºC için 10.8x10-8 metredir.
Etkileşim gerilmeleri, yapılan kazıların bir sonucudur ve bu nedenle yeraltı kazı tasarımı ile yakından ilişkilidir.
Kazı duvarlarında ve arkasındaki gerilme dağılımları, kazı yapılmamış kayadan çok farklıdır.
Gerilme Değişimleri
Derine doğru gerilme değişimlerinin nasıl olduğu konusunda birçok araştırma yapılmıştır. Özellikle yatay
gerilmenin değişimi konusunda birçok araştırmacı çalışma yapmıştır ve bunlardan bazılarının sonuçları
aşağıdaki çizelgede verilmiştir. Bunun yanında düşey gerilmenin değişimi ile ilgili olarak yapılan
çalışmalardan graviteye bağlı olarak değişimi yukarıda açıklanmıştı. Hoek ve Brown’nın ise elde ettikleri
bulgular Şekil x’de verilmiştir. Buna göre düşey gerilmenin derinliğe bağlı değişimi 0.027xh şeklindedir.
Bil bölgenin plaka tektoniği açısından maruz kaldığı hareketlere bağlı olarak, o bölgeye özgü gerilme
alanları oluşacaktır. Türkiye gözönüne alındığında (Şekil x) güneydoğu anadolu, Kuzey Anadolu ve Ege
Bölgesi’ndeki gerilme dağılımlarının ve rejimlerinin birbirinden farklı olacağı açıktır. Buna göre Arap ve
Anadolu Plakaları arasında bindirme ve buna bağlı gerilmeler, Kuzey Anadolu Fay Hattı boyunca yanal
hareket ve doğrultu atımlı faylar, Ege Bölgesi’nde ise açılma (genişleme) mekanizmalarına bağlı olarak
normal faylar gelişmiştir.
σ3
σ1
σ3
σ1
σ2
σ2
σ2
σ1
σ3
Bu yöntem, ölçüm cihazlarının yerleştirildiği kayanın etrafındaki gerilmelerin ikinci bir sondaj açılarak
boşaltılması tekniğine dayanır. Ölçüm cihazı ölçüm yapılacak kaya yüzeyine çok iyi yapıştırılarak
yüzeydeki değişimler kaydedilir.
Gerilmeler doğrudan uygun cihazlar yardımıyla ölçülür. Bunun için yük hücreleri vb. cihazlar
kullanılmaktadır.Yük hücreleri, ölçüm yapılacak yere yerleştirilerek zamana bağlı olarak değişimler
doğrudan okunabilmektedir.
Bu yöntemde bir delik veya yarıkta ilk gerilme ortamının bozulması ve daha sonra çeşitli cihazlar
kullanarak ters yönde basınç uygulayarak ilk gerilme değerlerinin elde edilmesi sağlanır. Yassı yastık, bu
yöntemin kullanıldığı en yaygın tekniktir.
Kontrol noktaları
Basınç
Ün itesi
Okuma
Ün itesi
Bu yöntem, sondaj kenarında meydana gelen yer değişikliklerinin optik olarak ölçülmesi sistemine
dayanmaktadır. Laser ışın demetindeki değişiklik optik olarak kaydedilmekte ve bir yazılım yardımı ile
gerilme analizi yapılmaktadır. Aşağıda sistemin şematik çalışma prensibi ve resmi görülmektedir.
Çeşitli gerilme ölçme yöntemleri ile ilgili diğer sitelere girmek için google.com’dan “insitu stress
measurement methods” konusu aratılabilir.
YENİLME KRİTERLERİ
(Yenilmeye Bağlı Gerilme Limitleri)
Malzemelerin yenilme kriterleri ile ilgili olarak uzun zamandan beri çeşitli çalışmalar yapılmaktadır.
Bunlardan birçoğu ve özellikle ilk olanları kaya olmayan malzemeler için geliştirilmiştir. Ancak son yıllarda
kaya mühendisliğindeki artan çalışmalara bağlı olarak kaya özellikleri dikkate alınarak belirlenmiş yenilme
kriterleri de geliştirilmiştir. Aşağıda çok yaygın ve/veya tanınmış yenilme kriterlerinden bazıları verilmiştir.
Bu kritere göre, kayaya uygulanan en küçük asal gerilme (σ3), kayanın tek eksenli çekme gerilmesine eşit
olduğunda, kaya çekme çatlakları nedeni ile kırılır.
σ3=σtult
Tresca’ya ait bu yenilme kriteri, izotropik ve sünümlü kayalar için geçerlidir. Kriter, en büyük ve en küçük
asal gerilmelerin bir fonksiyonu olarak ifade edilir ve bunların farklarının yarısı kadardır.
s= τmax=(σ3-σ3)/2
Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi, bu kriterde orta büyüklükteki asal gerilme bir rol oynamaz. Tresca
yenilme kriteri Coulomb yenilme kriterinin özel bir halidir.
Mohr hipozezine göre (1900 da) bir düzlem üzerinde bir kesme kırılması meydana geldiğinde, bu düzlem
üzerindeki normal (σ) ve kesme (τ)gerilmeleri arasında bu malzemenin özelliklerine bağlı olarak aralarında
fonksiyonel bir ilişki vardır : τ= f(σ)
s= τ=σn.tanφ+c
Mohr yenilme zarfı bir eğri olduğu zaman matematiksel bir formül ile gösterilemez ve deneysel olarak
bulunur. Kriter, kaya mekaniğinde çatlak, kırık, fay ve diğer süreksizliklerin kesme dayanımlarının
bulunmasında belirli bir doğruluk derecesinde kullanılabilir. Ancak kırılma esnasında, kırılmaya neden olan
kaya içerisindeki içsel mikroskobik ölçekli çatlakları dikkate almaz. Kriter daha çok büyük ölçekli kırılma
özelliklerini tanımlar.
Şekil Mohr zarfı örnekleri
Bieniawski kayaların yenilmesi tanımlayan amprik bir yöntem önermiştir. Buna göre:
k burada
σ1 ⎛ σ3 ⎞
= 1 + A⎜⎜ ⎟⎟ veya
σc ⎝σc ⎠ τm=½(σ1-σ3)
c σm=½(σ1+σ3)
τm ⎛σ ⎞
= 0,1 + B⎜⎜ m ⎟⎟
σc ⎝ σc ⎠ σc=tek eksenli basma dayanımı
Bieniawski’nin çalışmalarının sonucuna göre kayalar için k≅0.75 ve c≅0.90 dir. Aynı şekilde deney yapılan
kayaçlardan elde edilen sonuçlar A ve B katsayılarının da dar bir aralıkta yeraldığını göstermektedir.
Aşağıda bazı kayalara ait A ve B değerleri verilmiştir.
Denklem HB-1
burada
Denklem HB-2
burada mb malzeme sabiti değeri mi’nin azaltılmış değeridir ve aşağıdaki denklemle tanımlanır:
Denklem HB-3
a ve a kaya kütlesinin sabitleridir ve aşağıdaki ilişkiye sahiptir:
Denklem HB-4
Denklem HB-5
D faktörü, kaya kütlesinin maruz kaldığı patlatmadan kaynaklanan hasar ve gerilme rahatlamasına bağlı
değişime bağlıdır. Rahatsız edilmemiş kayalar için 0 ile rahatsız edilmiş kayalar için 1 olan değerler
arasında değişir.
GSI<25 olduğunda kaya kütlesinin kötü olduğu kabul edilebilir ve Hoek-Brown kriteri aşağıdaki şekilde
uygulanabilir:
Kohezyonun (c’) tek eksenli basma dayanımına (σct) oranı ile JDİ arasındaki ilişki
ve METAMORFİK KAYAÇLAR
TAŞLAŞMIŞ KİLLİ KAYAÇLAR
KARBONAT KAYAÇLAR
VOLKANİK KAYAÇLAR
σ 1 = σ 3 + m.σ c .σ 3 + s.σ c2
norit ve kuvars-diyorit
Kumtaşı ve kuvarsit
(dilinime dik)
σ
τ = A.σ c ( − T )B
σc
burada
T = 12 (m − m 2 + 4s
1. Yöntem
Patton’ın deneyleri sonucu elde ettiği pürüzlü yüzeylerin maksimum kesme dayanımı:
τ=σn*tan(φb+i)
burada
φb =yüzeyin içsel sürtünme açısı
İ= testere dişli yüzeyin açısı
2. Yöntem
Barton ve Bandis (1982) tarafından ölçeğin JRC ve JCS üzerinde aşağıda gösterildiği şekilde bir
etkisi olduğu belirtilmiştir:
burada
JRCo ve Lo (uzunluk) (100 mm’lik laboratuar ölçeğindeki
örnekler), JRCn ve Ln arazideki blok boyunu
göstermektedir.
Zayıflık yüzeyinin artması ile birlikte, büyük olasılıkla ortalama eklem duvar dayanımı (JCS) da
artan ölçekle birlikte azalacağından, Barton ve Bandis (1982) JCS’nin aşağıda şekilde bir boyut
düzeltmesini önermişlerdir:
Burada,
JCSo ve Lo (uzunluk) 100 mm’lik laboratuar ölçeğindeki
örnekleri, JCSn ve Ln arazideki blok boyunu göstermektedir.
Şekil. Pürüzlülük profilleri ve JRC (Eklem Pürüzlülük Katsayısı) değerleri (Barton ve Choubey, 1977)
3. Yöntem
Barton (1982) pürüzlülük profilinin uzunluğu ve büyüklüğüne bağlı olarak eklem pürüzlülük
katsayısının (JRC) belirlenmesi için alternatif bir yöntem önermiştir. Aşağıda verilen abak
kullanılarak JRC bulunabilir.
Şekil. pürüzlülük profilinin uzunluğu ve büyüklüğüne bağlı olarak eklem pürüzlülük katsayısının (JRC)
belirlenmesi için alternatif bir yöntem (Barton, 1982).
Şekil Schmidt setliği ile eklem duvar dayanımının tahmini
KAYA KÜTLESİ SINIFLAMALARI
Terzaghi 1946 yılında, çelik destek sistemlerine uygun olarak geliştirilen ilk gerçekçi sınıflama
yöntemini ortaya koymuştur. Bu önemli bir gelişmeydi çünkü tünel kazılarında çelik destekler o
tarihte 50 yıldır kullanılıyordu. Bu sınıflamadan bahsederken sınıflamanın amacını iyi vurgulamak
gerekiyor. Sınıflama çelik desteklerle desteklenen tünellerin üzerindeki kaya yüklerini tahmin
etmek için tasarlanmıştır. ve püskürtme beton, kaya bulonu gibi yöntemlerin kullanıldığı modern
tüneller için uygun değildir. Terzaghi’nin tanımlamasından sonra çeşitli araştırmacılar tarafından
bazı değişikler yapılmış ve şimdi kullanımda olan son hali aşağıda verilmiştir.
Deere tarafından 1964 yılında geliştirilmiş ve 1967 yılında ilk defa sunulmuştur. RQD, 10 cm (4 in)
veya daha uzun karotların uzunluğunun sondaj uzunluğuna oranı olarak tanımlanır ve yüzde
olarak ifade edilir. Bu nitel gösterge düşük kaliteli kaya zonlarının basit ve hızlı biçimde
belirlenmesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. RQD’nin belirlenmesi için ISRM en az NX çaplı
(54.7 mm) ve çift karot tüplü sondaj ekipmanının kullanılmasını tavsiye etmektedir.
RSR, 1972’de Wickham, Tideman ve Skinner tarafından geliştirilen bir zemin destek tahmin
modelidir. Kavram, uygun desteği seçmek için kaya kütlesini nicel olarak tanımlamaktadır.
Terzaghi’nin 1946’da sunduğu sınıflamadan sonra ilk ve tam bir kaya kütlesi sınıflamasıdır. RSR
birçok açıdan yenilikler içermektedir:
• İlk nicel sınıflamadır (Terzaghi’nin niteldir).
• Birçok parametreler içeren bir kaya kütlesi sınıflamasıdır (RQD gibi bir tane değil).
• Girdi ve çıktıları olan tam bir sınıflamadır.
RSR, tünelde kaya kütlesinin davranışını etkileyen faktörlerin iki genel kategoriye ayırmıştır: jeolojik
parametreler ve yapı parametreleri.
Jeolojik parametreler: a)kaya tipi, b)eklem şablonu -eklemlerin ortalama aralığı, c)eklem
yönlenimi –doğrultu, eğim, d)süreksizliklerin tipi, e)önemli fay, kesme düzlemi ve kıvrımlar, f)kaya
özellikleri, g) bozunma veya alterasyon
Makine ile yapılan tünel kazıları daha az destek gerektireceğinden, bu durumlarda RSR
değerinde bir düzeltme yapmak gerekir. Düzeltme faktörleri aşağıda verilmiştir.
Çeşitli çalışmacılar, RSR kullanarak bulon aralığı ve püskürtme beton kalınlığı belirlemek için çeşitli
önerilerde bulunmuşlardır. Ancak bunların tasarımında kullanılması tavsiye edilmemektedir.
Yöntem esas olarak çelik desteklerin aralığını belirlemek için tasarlanmıştır ve bunun için oldukça
başarılı sonuçlar elde edilmektedir. RSR kullanarak çeşitli tünel çapları için destek kartları
geliştirilmiştir ve bunlardan birisi örnek olarak aşağıda verilmiştir.
Çap
feet metre Düzeltme Faktörü
30 9.15 1.058
8.0 1.127
25 2.63 1.135
7.0 1.150
20 6.1 1.168
6.0 1.171
5.0 1.183
15 4.58 1.186
4.0 1.192
10 3.05 1.200
P=((100-RMR)/100).γ.B
EM = 2 RMR - 100
EM = 10 (RMR – 10) / 40
Sağlam ve parçalanmamış kayalar için (yumuşak patlatma veya makine ile kazı):
Kırılmış ve parçalanmış kayalar için (yumuşak patlatma veya makine ile kazı):
⎛ RMR − 100 ⎞ ⎛ RMR − 100 ⎞
m = mi exp⎜ ⎟ s = exp⎜ ⎟
⎝ 14 ⎠ ⎝ 6 ⎠
Sağlam kaya içim m=mi dir ve değeri aşağıdaki formülde s=1 olarak alınarak bulunur.
σ1 σ 3 σ
= + m 3 +s
σc σc σc
1974 yılında Barton ve arkadaşları tarafından Norveç Jeoteknik Enstitüsü’nde geliştirilmiş bir
sınıflamadır. Sistem altı adet parametreyi esas almaktadır:
RQD J r Ww
Q= x x
Jn J a SRF
burada
Geçici destekleri belirlerken, ya Q’yu 5 kat arttırmak ya da ESR’yi 1.5 kat arttırmak gerekir. Destek
kategorilerinde bulon uzunlukları verilmemiştir. Ancak bu uzunlukl aşağıdaki eşitliği kullanarak
bulunabilir.
L = (2+0.15B)/ESR
Q değeri ile kalıcı destek basıncı (Ptavan) aşağıdaki eşitlik kullanılarak hesaplanabilir:
Eklem eklem takım sayısı 3 ten ea ise eşitlik aşağıdaki gibi ifade edilebilir:
Ptavan = (2/3) . Jn ½ . Jr -1 . Q -1/3
pb Açıklık/ESR Not
Şartlı Faktörler Açıklık/ESR Destek Tipi
Dest. No Q (kg/cm2) (m)
(m)
RQD/Jn Jr/Jn
1 1000-400 <0.01 20-40 sb (utg)
2 1000-400 <0.01 30-60 sb (utg)
3 1000-400 <0.01 46-80 sb (utg)
4 1000-400 <0.01 65-100 sb (utg)
5 400-100 0.05 12-30 sb (utg)
6 400-100 0.05 19-45 sb (utg)
7 400-100 0.05 30-65 sb (utg)
8 400-100 0.05 48-88 sb (utg)
≥20 0.25 8.5-19 sb (utg)
9 100-40
<20 B (utg) 2.5-3 m
≥30 0.25 14-30 B (utg) 2-3 m
10 100-40
<30 B (utg) 2-3 m + clm
≥30 0.25 23-48 B (tg) 2-3 m
11 100-40
<30 B (tg) 1.5-2 m + clm
≥30 0.25 40-72 B (tg) 2-3 m
12 100-40
<30 B (tg) 1.5-2 m + clm
≥10 ≥1.5 0.5 5-14 sb (utg) I
≥10 <1.5 B (utg) 1.5-2m I
13 40-10
<10 ≥1.5 B (utg) 1.5-2m I
<10 <1.5 B (utg) 1.5-2m + S 2-3 cm I
≥10 ≥15 0.5 9-23 B (tg) 1.5-2 m + clm I,II
14 40-10 <10 ≥15 B (tg) 1.5-2 m + S (mr) 5-10 cm I,II
<15 B (utg) 1.5-2m + clm I,II
>10 0.5 15-40 B (tg) 1.5-2m + clm I,II,IV
15 40-10
≤10 B (tg) 1.5-2 m + S (mr) 5-10 cm I,II,IV
>15 0.5 30-65 B (tg) 1.5-2m + clm I,V,VI
16 40-10
≤15 B (tg) 1.5-2 m + S (mr) 10-15 cm I,V,VI
>30 1.0 3.5-9 sb (utg) I
≥10, ≤30 B (utg) 1.5-2m I
17 10-4
<10 ≥6 B (utg) 1-1.5 m + S 2-3 cm I
10 <6 S 2-3 cm I
>5 ≥10 1.0 7-15 B (tg) 1-1.5 m + clm I, III
>5 <10 B (utg) 1-1.5 m + clm I
18 10-4
≤5 ≥10 B (tg) 1-1.5 m + S 2-3 cm I,III
≤5 <10 B (utg) 1-1.5 m + S 2-3 cm I
≥20 1.0 12-29 B (tg) 1-2 m + S (mr) 10-15 cm I,II,IV
19 10-4
<20 B (tg) 1-1.5 m + S (mr) 5-10 cm I,II
≥35 1.0 24-52 B (tg) 1-2 m + S (mr) 20-25 cm I,V,VI
20 10-4
<35 B (tg) 1-2 m + S (mr) 10-20 cm I,II,IV
≥12.5 ≤0.75 1.5 2.1-6.5 B (utg) 1 m + S 2-3 cm I
21 4-1 <12.5 <0.75 S 2.5-5 cm I
>0.75 B (utg) 1 m I
>10, <30 >1.0 1.5 4.5-11.5 B (utg) 1 m + clm
≤10 >1.0 S 2.5-7.5 cm
22 4-1
<30 ≤1.0 B (tg) 1 m + S (mr) 2.5-5 cm
≥30 B (utg) 1 m
≥15 1.5 8-24 B (tg) 1-1.5 m + S (mr) 10-15 cm I,II,IV,VII
23 4-1
<15 B (utg) 1-1.5 m + S (mr) 5-10 cm I
≥30 1.5 18-46 B (tg) 1-1.5 m + S (mr) 15-30 cm
24 4-1
<30 B (tg) 1-1.5 m + S (mr) 10-15 cm
>10 >0.5 2.25 1.5-4.2 B (utg) 1m + mr veya clm I
25 1-0.4 ≤10 >0.5 B (utg) 1m + S(mr) 5 cm I
≤0.5 B (tg) 1m + S(Mr) 5 cm I
2.25 3.2-7.5 B (tg) 1m + S(mr) 5 -7.5cm VII,X,XI
26 1-0.4
B (utg) 1m + S 5 -7.5cm I, IX
≥12 2.25 6-18 B (tg) 1m + S(mr) 7.5-10cm I, IX
<12 B (utg) 1m + S(mr) 5 -7.5cm I, IX
27 1-0.4
>12 CCA 20-40cm + B(tg) 1m VIII, X, XI
<12 S(mr) 10-20cm + B(tg) 1m VIII, X, XI
≥30 2.25 15-38 B (tg) 1m + S(mr) 30-40cm I,IV,V,IX
≥20,<30 B (tg) 1m + S(mr) 20-30cm I,II,IV,IX
28d 1-0.4
<20 B (tg) 1m + S(mr) 15-20cm I,II,IX
CCA (sr) 30-100cm + B(tg) 1m IV, VIII, X, XI
>5 >0.25 3.0 1-3.1 B (utg) 1m + S 2 -3cm
≤5 >0.25 B (utg) 1m + S(mr) 5cm
29 0.4-0.1
≤0.25 B (utg) 1m + S(Mr) 5cm
I- Kaya patlamaları veya kavlaklanma halinde genellikle genişletilmiş taşıma plakalı gerilmeli
bulonlar yaklaşık 1 m. aralıkla (bazen 0.8 m.) kullanılmaktadır. Nihai destekleme
kavlaklanma sona erdiğinde yapılmalıdır.
II- Aynı kazıda çeşitli uzunlukta bulonlar kullanılır (3.5 ve 7 m.).
III- Aynı kazıda çeşitli uzunlukta bulonlar kullanılır (2.3 ve 4 m.).
IV- Bulon destek basıncını takviye için genellikle gerilmeli tel ankrajlar kullanılır. Tipik aralık 2-4 m.
V- Bazı kazılarda çeşitli uzunlukta bulonlar kullanılır (6.8 ve 10 m.).
VI- Bulon destek basıncını takviye için genellikle gerilmeli tel ankrajlar kullanılır. Tipik aralık 4-6 m.
VII- Bu kategorideki eski tip santrallerin kazılarında tel kafesli ve serbest açıklıklı beton kemer
tavanlı (25-40 cm.) sistematik veya noktasal bulonlama kalıcı destek olarak kullanılmıştır.
VIII- Şişen killerin, örneğin montmorillonitik killerin varlığı halinde (fazla su bulunan ortamda) fazla
şişme halinde destek arkasına genişleme için yer bırakılır. Mümkün olduğu takdirde drenaj
önlemleri alınır.
IX- Şişen veya sıkışan kayaçların olmaması halinde
X- Sıkışan kayaçların varlığı halinde kalıcı destek olarak çok sağlam ve rijit destek kullanılır.
XI- Yazarın tecrübelerine göre, şişen veya sıkışan kayaçların varlığı halinde, beton (veya
püskürtme beton) kemerlenmeden önce gerekli olan geçici destekeleme eğer RQD / Jn
yeterli derecede yüksekse (1.5) genleşen tip bulon ve püskürtme beton kullanarak
sağlanabilir. Eğer kayaç fazla eklemli ise (RQD / Jn < 1.5) örneğin kuvarsit içinde küp
biçiminde bir makaslama zonunda geçici destek birkaç kat püskürtme betonla
sağlanabilir. Beton veya püskürtme betonun tatbikinden sonra beton üzerinde düzensiz
dağılabilecek yükü azaltmak için gerilmeli sistematik bulon buna da kullanılabilir. Ancak
fazla miktarda kil mevcutsa veya RQD / Jn < 1.5 ise, gerilmeden önce bulonlar enjekte
edilmedikçe bu yöntem etkili olmayabilir. Bu tip çok zayıf zeminlerde, bulonun yeterli bir
kısmının ankrajı, çabuk katılaşan reçineli ankrajlar kullanarak da sağlanabilir. Fazla
miktarda şişen veya sıkışan kayaçların varlığı halinde beton kemerlerin aynaya kadar
uzatılması gerekebilir. Bu gibi hallerde, ayrıca çalışılan aynanın da geçici desteklenmesi
gerekir.
XII- Güvenlik nedeniyle, kazı ve tavan kemeri desteklemesi sırasında çoğunlukla ışınsal
bulonlama yöntemi kullanılır. 16,20,24,28,32,35’inci kategoriler (sadece kazı eni /ESR>15 m.)
Fazla sıkışan kayaçlarda, kazı ve tavan duvar ve taban desteklemesi sırasında ışınsal bulonlama
yöntemi gereklidir. Kategori 38 (sadece kazı eni/ESR>10 m.).
ISRM Sınıflaması
ISRM 1981’de kaya kütlelerini basitçe belirlemek ve sınıflamak için genel bir jeoteknik tanımlama
geliştirmiştir. Bu işlem sırasında bir kaya kütlesinin aşağıdaki özellikleri dikkate alınmıştır:
Kısaltma Değer
tera T 1012
giga G 109
mega M 106
kilo k 103
hekto h 102
deka da 10
desi (deci) d 10-1
santi (centi) c 10-2
mili m 10-3
mikro µ 10-6
nano n 10-9
piko p 10-12
femto f 10-15
atto a 10-18