Professional Documents
Culture Documents
2»u(îîn
TURK b ü y ü k l e r i D İZ İS İ: 111
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI: 1043
A A.
BUHARI
V
mektedir. Öte yandan gıpta diyemiyoruz, hasedden kay
naklanan, en önemlisi de düşmanca duygulardan beslenen
kimi sebeplerle de nice âlimimiz Türklükten ayrı tutulma-
ya çalışılmıştır. Çalışılmaktadır da...
VI
mış bir âlim olduğunu bile bile Türklükten ayrı görmek
bizce açık bir çelişkidir. Ne yazık ki, pek çok Tarih ve Bi
yografi kaynakları Buhârî’nİn Türk olduğu kanaati yaygın
la d^^^ Çelişkiye düşmekten kurtulamamış-
VII
Şu küçük hacimli çalışmada bunları birlikte görece
ğiz...
VIII
Asıl konumuza girmeden söyleyeceğimiz son söz
oiarak başta Buhârî olmak üzere gerek sosyal,gerek pozi
tif, gerekse manevî ilimler alanlarmda çalışmış, emeği geç
miş ve eser vermiş; isimleri bilinen ve bilinmeyen Türk
âlimlerini minnet ve şükranla anıyor, hepsine yüce Allah’
tan sınırsız rahmetler diliyoruz. Çalışmak bizden, başarı
O’ndandır.
Baştan Söylenecekler.................................................. V
1. H ay atı....................................................................... 5
Çocukluğa.............................................................. 6
Öğrenim H ayatı...................................................... 7
Eşsiz H afızası......................................................... 10
İlim Yolculukları.................................................... 11
Hicaz Yolculuğu..................................................... 13
Mısır Yolculuğu...................................................... 15
Basra Yolculuğu.................................................... 16
Diğer İlim_ Yolculukları ve H ocaları.................... 18
Bağdat’ta îmtihan Edilm esi.................................. 19
H ocaları.................................................................... 21
Horasan’a D önüşü................................................ 23
ez-Zuhlî İle İlişkisi ve Sonucu.............................. 27
Buhâra Valisi ile Başından G eçenler.................. 34
Ö lüm ü..................................................................... 39
Spor Sevgisi.............................................................42
2. Kişiliği ve Fikri Y apısı.................. •...................... 43
A hlakı............................................ ........................ 43
İlmî Yeri ve D eğeri.............................................. 49
M etodu................................................................... 5 3
Bazı G örüşleri...................................................... 56
3. E se rle ri.................................................................... 65
el-Câmi’u’S‘S ahîh................................................. 63
Yazılışı..................................................................... 64
Özellikleri................................................................ 66
Türk Kültüründeki Y e ri...................................... 68
4. Sahih’ten Seçm eler................................................ 72
Faydalanılan E serler............................................ 101
İsimler D izisi........................................................ 103
Sözlük.................................................................... 107
GİRİŞ
Çocukluğu:
Öğrenim Hayatı
8
nin ilim meclislerine katılıyordu. .İçindeki karşı konulmaz
hadîs öğrenme arzusu onu daha çok hadîs meclislerine iti
yordu. Diğer derslerini ilgi ile takip etmekle birlikte hadîs
derslerine daha fazla dikkat ve itina gösteriyordu. Bu ara
da en çok Beykentli olup Buhârâ’ya yerleşmiş iki âlimin,
Muhammed b. Yusuf ile Muhammed b. Selâm’m; bunlar
dan arta kalan zamanlarda ise İbrâhim İbnu’l-Eş’as, Ab
dullah b. Muhammed el-Musnedî ve daha birkaç ünlü âli
min ders halkalarına katıldı. Zaman içinde bazı çevre
kentlere yolculuk yaptı. Buralarda bulunan kimi isim yap
mış âlimlerin derslerini takip etti. 209 (824) yılında Nişâ-
bur’a giderek ilk ilim yolculuğunu yaptı. O zamanların bu
büyük ilim merkezinde Yahya b. Yahya’dan ders aldı. îs-
hak b. Râhûye’nin meclislerine katıldı. Hadîs okudu. Daha
sonra Merv’e gitti. Orada da devrin ileri gelen Hadîs ve İs-
lâm Hukuku âlimlerinden dersler aldı. Merv’e gittiği gün
lerde yaşı o kadar küçüktü ki ders verilen yere girdiği za
man selâm vermekten utanıyordu. Bir gün smrfta sükûneti
sağlayan mü’eddib denilen görevli o gün için kaç hadîs
yazdığını sordu. Buhârî iki hadîs yazdığmı söyleyince ders
arkadaşları güldüler. İçlerinden yaşh biri gülenleri uyardı
ve şunları söyledi: "Gülmeyin. Bir gün gelir belki de o size
güler.."^
Eşsiz Hafızası
lö
On altı yaşına girdiği hicretin 210. yılında (M.825)
Buhârî, Abdullah İbnu’l-Mubârek ve Veki’ İbnu’l-Cerrâh’
m hadîs kitaplarını ezberlemiş bulunuyordu. Bunların ya-
nısıra müctehidlerin İslâm Hukukunun çeşitli konularm-
daki re’y adı verilen görüşlerini ve fetvalarını da öğrenmiş
ti.
İlim Yolculukları
11
şâbur ve Rey gibi önemli kentlerine ilim yolculuklan yap
mış; buradaki meşhur âlimlerin derslerine katılmıştır. Bu
âlimlerden bir kısmının ölüm tarihleri kendisinin Hicaz
bölgesinde olduğu yıllara rastlamaktadır. Bu durum da
Buhârî’nin Hicaz yolculuğuna çıkmazdan önce Buhârâ’ya
yakm bazı şehirlere gittiğini belgelemektedir. Şu da var ki,
onun hacca gitmek maksadiyle çıktığı ve sonradan ilim
yolculuğuna çevirdiği seyahatin altı yıl sürdüğü bilinmekte
dir. Ayrıca 213 (828) de Şam’da; 217 (832) de Mısır’da
olduğu; buradan önce Basra’ya, daha sonra Buhârâ’ya
döndüğü, bu yolculuğu böylece tamamladığı da bilinmek
tedir. Öyle olunca Buhârî’nin Belh, Merv, Nişâbur ve Rey
gibi Horasan yöresinin büyük yerleşim merkezlerinde
derslerine katıldığı bazı âlimlerin ölüm tarihlerinin bu süre
içinde oluşu bizi ister istemez bu şehirlere ilk defa Hicaz
yolculuğuna çıkmadan gittiği sonucuna götürmektedir. Ak
si halde Hicaz bölgesinden kısa bir süre sonra döndüğü
kabul edilmek zorunda kalınacaktır. Halbuki bu husus bel
li değildir. Şu hale göre Buhârî, ilk ilim yolculuklarma
yakın çevreden başlamıştır. Olayları kronolojik sıra içinde
incelemek metodunun bizi ulaştırdığı sonuç budur. Öyleyse
büjmk âlim ve tarihçi İbn Haceri’l-Askalânî’nin verdiği
tarihi, Buhârâ’dan ayrdış tarihi olarak ^değil; çevreden
ayrılış tarihi olarak almak daha uygun olacaktır.
12
rünün sonlarına d o ^ u ağır bir ihtiiât geçirmiş; gözleri
g o m ez olmuş bir âlimdir. Bunun sonucu olarak hadîsleri
ni birbirlerine karıştırdığı gibi telkine maruz kalarak baş-
kalan tarafından kendi rivayetleri gibi gösterilen hadîsleri
kabullenmiştir. Bu yüzden hadîs rivâyetinin ana kaidesi
olan güvenilir olma özelliğini yitirmiştir. Genel olarak
kendisinden 200 (815) tarihinden sonra ahnan, özellikle de
^tabm da bulunmayan rivâyetleri sahih sayılmamıştır.
Bunları Buhârfnin bilmemesine imkân yoktur. Eğer bil-
m ^eydı, genç yaşlarında iken kaleme aldığı meşhur eseri
et-Tarıhu’l-Kebîrde ondan bahsederken "Kitabmdan rivâ-
yet ettiği hadîsler sahihtir" demezdi.ı^ Buhârî’nin bu sözle-
rmin mânâsmı açıklamanın yeri burası değildir. Asimda
buna gerek de yoktur. Burada ancak şu kadarmı söylemek
gerekir kı, Buhârî’nin ilim elde etmek uğruna uzun yolcu
luklara çıkışından bir yıl sonra ölen bir hadîs âliminden
hadîs almaya kalkışmasını kabul etmek
oldukça zordur. Buhârî gibi hadîsler üzerinde kıh kırk ya-
rarcasına titizlik gösteren bir hadîsçinin hadîs rivâyetinde
akıp ettiği metodu düşünüldüğünde ise bunu kabul etmek
imkansız hale gelir. Bu itibarla İbn Haceri’l-Askalânî’nin
nalUettığı bu bilşnin zayıf olma ihtimali bir yana, yerinde
verilmiş tutarlı bir bilgi sayılması imkân dışıdır.
Hicaz Yolculuğu
13
Bağdat’ta kısa bir süre kaldıktan sonra karadan ya
pıldığı anlaşılan uzun ve çetin bir yolculukluktan sonra
Mekke’ye vardılar. Hac vazifelerini yaptılar. Üzerlerine
borç olan ibadetlerini bitirmce annesi ile kardeşi Buhârâ’
ya geri döndüler. O Mekke’de kaldı. Oradaki âlimlerden
hadîs yazmaya, bunun yanısıra başka Şâfiî hukuk sistemi
olmak üzere değişik İslâmî ilimler öğrenimine devam etti.
Bilgisini artırdı. Özellikle el Humeydî’nin derslerine ilgi
gösterdi. El-Humeydî Buhârî’ye çok itibar ediyor, bilgisine
güveniyordu. Bir gün Buhârî yanına vardığı zaman hocası
nı birisiyle bir hadîs hakkında tartışırken buldu. El-Hü-
meydî Buhârî’yi görünce "îşte aramızı bulacak kişi geldi”
dedi. Buhârî, tartışılan konuyu ve iki tarafın görüşünü din
ledikten sonra el-Humeydî’yi haklı buldu. Karşı görüşte
olan ise Buhârî’nin kararını kabul etmek zorunda kaldı.
14
malzemelerini tamamlamakla meşgul oluyordu. Bu de
mektir kı, M edine’de kaldığı günler bir yandan önemli bir
kuruyonJu^*^’ yandan ise benzersiz eserinin çatısını
Mısır Yolculuğu
15
Basra Yolculuğu
Daha sonra yanında kitapları olduğu halde Mısır dan
Basra’ya geldi. Bir rivâyete göre Basra’da beş yü gibi uzun
bir müddet kaldı. Bu müddet içinde her yıl zamanı geldi
ğinde haccetmek için Mekke’ye gider; oradan Medine ye
geçerek bir süre de orada kalır, sonra geri dönerdi.
17
Diğer îlim Yolculukları ve Hocaları
19
verdiği cevap da değişmez. Nihayet onuncu, sonuncu hadî
sini sorduğunda da "bilmiyorum” dan başka cevap alamaz.
20
- Ebu’l-Yemân, Adem b. Ebî îyâs, Ali b. Ay
yaş, Bişr b. Şu’ayb, Muhammed b. Yusuf el-Firyâbî, Ebu
Mushır; ^
Hocaları
Horasan’a Dönüşü
23
Derstekilerden bazıları" Ebu AbdİUah odur” deyince Bün-
dâr hemen kalktı. Yanına geldi. EUerini tutup onu kucak
ladı. "Yıllardır iftihar ettiğimiz kişi, merhaba" dedi. Bün-
dar, daha sonraki derslerde de Buhârfye iyi davrandı. Ona
olan sevgi ve takdirini çeşitli vesilelerle açıkça ortaya koy
du. O zamana kadar Buhârî gibi bir ilim adamı görmediği
ni söyledi.^^
24
bur’da Camide kalıyordum. Amr b. Zurâre ile Ishâk b. Râ-
hûye Valiye ^d erek benden söz etmiş (ügilenmesini iste
miş) 1er. Vali onlara bana karşı gereken ilgiyi göstereme
diğinden bahsetmiş, "Bizde usuldür, demiş; bilmediğimiz
bir yabancıyı durumu açığa çıkıncaya kadar bir yere bırak-
mayız." Bunun üzerine orada bulunanlardan biri Valiye
Buhârî nin senin hakkında doğru dürüst namaz kılmaz"
j kulağımıza geldi. Bu durumda nasıl oturur (hakkın
da bir şeyler yapmaz) sın" diyerek beni Valiye şikâyet et
miş. Vah ona şu karşılığı vermiş: "Bu konuda bana bir şey
ler söylenmiş olsaydı bu meclisten sadece namazla ilgili on
beş bin hadîs rivayet etmeden kalkmazdım."^^ Bu olaydan
anlıyoruz ki Nişabur’da BuhârîVe karşı kötü niyet besle-
yenlef vardır. Fırsat buldukça onu Valiye şikâyet etmekten
gen kalmamaktadırlar. Ancak Vali bu dedikodulara değer
vermemektedir. Böylece bazı kötü niyetliler nivetlerini
gerçekleştirme imkânı bulmamaktadırlar.
26
C e ^ u n N ehrinin doğu kıyısında B uhârâ’ya yakın bir
yer olan Fırebr (F arab) da da bir m üddet kaldı. Burada
kendi parasıyla hadîs okutm ak üzere bir okul yaptırdı.
27
ruz. Buhârî’nin Nişâbur’da karşılaştığı üzüncü olayın te
melinde yatan asıl sebep aslında bu akımın yol açtığı tar
tışmalar ve tartışmalarm saptırılmasmdan başka bir şey
değildir.
29
ez- Zuhlî ile talebesi arasındaki böylesine sıcak ilişki
ve yakınlık çok geçmeden soğukluğa dönmüştür. Bu so
ğulduk etraftan kışkırtmalarla birleşince hoca ile talebesi
nin arasına ayrılık girmesiyle sonuçlanmıştır. Bundan son>
rasmı başlangıcından itibaren konuya yer veren bir riva
yetten öğrenelim:
30
yaratılmıştır" dediğini söyledi. Kimi de "Öyle demedi” dl-
yerek aksini iddia etti. Derken münakaşaya tutuştular. O
kadar kı tartışma kızıştı. İki taraf birbirlerine düştüler. Bu
nu gören ev halkı bir araya gelerek münakaşa edenleri dı
şarı attüar."30
31
atçılardır. Böyleleriyle bir mecliste beraber oturulmaz.
Onlarla asla konuşulmaz. Bundan böyle Muhammed b. Is-
mâ’il el-Buhârî’nin ilim meclislerine gitmeyin; zira onun
yanma sadece onunla aynı görüşte olanlar giderler.^^
32
dan ayrılmak zorunda kalmıştır. Bir talebesi ez-Zuhlî’nin
Nişâbur ve çevresinde tutulan bir âlim olduğunu, nedense
kendisine karşı çıktığını, halkın bu hale seyirci kalarak bir
§ey yapamadığını, kimsenin sesini çıkaramadığmı belirt
mesi üzerine o büyük âlim şunları söylemiştir:
Kay
“ « S S S î sempozyum unda sunulan neşredilmem.»
S.2 vd.
Ölümü
39
tık bu durumda yola çıkamazdı. Çıksa bile kesinlikle yarı
yolda kalırdı. Zaten günlerden Ramazandı. Oruç aymı bu
rada tamamlamaya karar vererek yolculuktan vaz geçti.
40
Buhârî’mn mezarı bugün H artenk’le birlikte Sovyet-
1er Bırlı|ı_ sınırları içinde kalmıştır. Halen Hartenk Kasa-
/ mıaret avlusu içinde bulunmaktadır. 1394 hicrî
5^ d a doğumunun hicrî takvim itibariyle
yudönümü hâtırası olarak başucuna yüksekçe bir taş
dikilmiştir. Üzerinde Arapça şunlar yazılıdır:
t AbdiUah Muhammed b.
Isma ıl b İbrahim b. Berdızbeh el-Buhârî el-Cu’fî’nin me-
ilminde hüccettir. el-Câmi’u’s-Sahîh’in
sahibidir. Hz. Peygamberin hadislerine yardımcı, ilim mi-
rasınm nâşırıdir. Allah razı olsun, 194 yılı Şevvalinin 13.
Cuma gunu Cuma Namazından sonra Buhârâ’da doğdu
B u h y âh hocalardan ilim aldıktan sonra hadis ilmini öğ-.
rendi. On altı yaşmı geçmeden anası ve kardeşi A hmet’le
bırükte hac yolculuğuna çıktı. Dört yü Mekke’de kaldıktan
şehirlere gitti. Ülkeler dolaştı. Büyük âHmlere
mülaki oldu. Sonunda hocalarmm sayısı bini geçti. İmâm
M usim, et-Tırmizî... ve el-Firebrî gibi birçok hadîs âHmi
kendisinden hadîs aldılar. İlim yolculuklarını tamamladık-
Un sonra vatanı Buhârâ’ya döndü. Burada bir süre kaldı.
Hadis okuttu.....çıkmcaya kadar halk ondan sahih hadîs
ler aldüar....Yol üzerinde H artenk’e ulaştı. Akrabalarmın
yanına indi. Derken hastalandı. Çok geçmeden 256 yılı
Ramazan Bayramı gecesi (ne rastlayan) Cumartesi gecesi
Yatsı Namazı esnasında vefat etti....Buhârî gibi hâfız ve
muhaddıs...... Sahih hadîsleri topladı. Ömrü boyunca sevi»
a ÎÎ oldu). Yüce Allah’ın rahmet nuruna göçtü,
^ a h ondan razı olsun. Kendisinden razı etsin ve onu
Müslümanlarla birlikte hayırla ödüllendirsin. Amin.
41
Bu mübarek ve bu değerli imaretle çevrili mezar
îmâm Buhârî ’nin doğumunun 12. asrı (1200) yıldönümü
münasebetiyle, sahibi üzerine selam ve saygı olsun, 1394
hicri yılmda............ "
Spor Sevgisi
42
2. KİŞİLİĞİ VE FİKRÎ YAPISI
Ahlâkı
tardid^sa s
^ konuşur; az uyurdu
nduzlerı yufka ekmeği yemez; onun yerine bazen iki üc
bahara, kİuan?
mazdı ^ y iy ip az uyumakla israftan kaçarak vaktini de
gerlendınrdı. Böylece hem kendi y e d ik le rd e n S a r î
na da İkram etmek fırsatı bulur; hem de ü m ^ ^ M a h 'a
kulluk vazrfe erine daha fazla zaman â y ıra b ^ M ^ ko
nuşmakla birlikte hoş sohbetti. Sözlerini agır a&r tane ta-
Soyleı dı. Son derece doğru sözlüydü. "Müslümanın va
lüman? »htiyacı yoktur" derdi. Bu sözleriyle m L "
umanların ozuyle sözüyle doğru ve dürüst o l S g ^ e k
f n a rz ^ e n -s M ü slü m a n rk fn d ti
ıçm arzü e ttı|ı şeyleri toplum için de birlikte yasadık kar
^ ş le n n e de layık göreceğine, bir de mahnın iL t o f y e r e "
44
emek sermaye ortaklığı yoluyla işletirdi. Bir hasat mevsimi
sonunda ortağı payına düşen çok miktarda ürün getirdi.
Arkasından birkaç tüccar gelerek bu ürünü satm almak is
tediklerini söylediler. Pazarlık yapıldı. Buhârî tüccarların
verdikleri beş bin dirhem kâra razı olarak malını sattı. An
cak vakit hayli ilerlemiş, karanlık basmıştı. Tüccarlara "Sa
bah ola, hayır ola. Şimdi gidin. Mahnızı sabahleyin götü
rün" dedi. Sabah olunca erkenden başka tüccarlar geldiler.
Aynı mallan öncekilerin verdiğinin iki katı kârla almak is
tediler. Buhârî kabul etmedi. İsrar ettiler. "Bu mah dün
gelenlere satmaya karar verdim. Kararımdan dönmek ho
şuma gitmez" dedi. Malı da bir gün önce söz verdiği tüc
carlara teslim etti.**
46
Buhârî kimseye zarar vermediği gibi kimseyi hor da
görmezdi. Herkesin bir kıymet olduğuna ve değer taşıdığı
na inanırdı. însanlann ırk, soy, mevki gibi gelip geçici
esaslara göre değil, Allah korkusundan kaynaklanan ahlâk
ve faziletle yüceleceklerini inanç haline getirmişti. Bundan
dolayı kimseyle alay etmez, kimseye karşı kibirlenmezdi.
Bu hasletlerini belgeyen iki olay vardır: Anlatıldığma göre
arkadaşı ve katibi Ebu Ca’fer ile birlikte bir gün Farab’da
ok atmak maksadiyle şehirden oldukça uzak bir yere gitti
ler. Irmak kıyısında bulunan su arkma çıkan gedik üstüne
çıktılar. Atışa başladılar. Derken Buhârfnin attığı oklardan
biri ırmak üzerinde bulunan köprünün ayağma isabet etti
veoyağı kırdı. Buhârî bunu görünce atından indi. Oku çı
kardı. Atışa son verdi. Arkadaşına artık döneceklerini söy
ledi. Eve geldiklerinde ona,
- Neden?
(9) Aynı eser, 450. Bir men 257 dirhem tutan bir ağırlık ölçüsüdür. Doku
zuncu asırda Buhârâ ve çevresinde ekmek narhını gösteren bir belge ola
rak aynen almayı uygun gördük.
(10) Nubelâ, 416. 49
öğrenmiştir. Bunu gerçekleştirebilmek için yılmadan çalış
mış, yorulmak bilmez gayret göstermiştir. Buhâralı Mu-
hammed b. Yusufun anlattıkları bunu gösterir:"Bir gece
Buhârî’nin evinde kalmıştım. Saydım, bir şeylere bakmak
ve notlar almak maksadiyle bir gecede tam on sekiz kere
kalktı. Kandili yaktı, çalıştı." Kâtibi ve arkadaşı da aşağı
yukan aynı şeyleri söylemiştir: "Buhârî ile beraber yolculuk
yaptığımız zaman arada bir sıcak yaz günleri dışında hep
aynı yerde kalırdık. Bakardım da bir gecede on beş, yirmi
kere kalkar; çakmağını çakarak önce ateş yakar; sonra
kandili ateşlerdi. Sonra da birkaç tane hadîs çıkarır, onları
öğrenirdi.^^
50
D u-' ^'astlanmayan bir kimse olan
Buharı, bilgi yönünden de benzersizdi. Henüz gençlik yıl
larında, hatta çocukluk günlerinde iken zaman zaman bil-
gısme başvurulduğunun örnekleri yukarıda geçmişti. Ken
disi de bunu söylemiştir: "Hadîs öğrenmek için hangi âU-
mm yanına gittıysem, ondan faydalandığımdan çok o ben
den istifade etti." 3 Gerçekten daha ders aldığı yıllarda pek
çok hocasmm hatasmı düzeltti. Hadîslerini gözden geçirip
sahıhlermı sahih olmayanlardan ayırt etti. Söz gelişi hocası
ismaü b. E bı Uyeys onun inceleyip beğendiği hadîsleri
kopya etmişti. Bir çok hadîs âlimi hadîslerini Buhârî’nin
beğendiğim söyleyerek savunurlardı.
(15) Bir hadisin rivayet yolunu böyle sözler kullanarak haber vermeye is-
nad adı verilir. Buhârî burada o hadisin kendisine ulaşıncaya kadar takıp
ettiği rivâyet yolunu vaber vermiş oluyor. Ondan sonra Avn. b. AbdiUah
isimli râvînin tabunden olduğu halde "Hz. P(^gamber şöyle buyurdu di
yerek hadisi naklettiğini bildiriyor.
(16) Tecrîd Mukaddimesi, 177, 8.
(17)N ubeIâ, 427.
52
bilmediği hadîs de varmış" diyerek çok sevinirler. el-Fel-
lâs’a giderek durumu haber verirler. Onun söylediği şu
sözler Buhârî’nin hadîs ilmindeki otoritesinin en özlü ifa
desinden başka bir şey değildir: "Buhârî’nin bilmediği ha
dîse hadîs denilmez.."
Metodu
(1 8 ) N u b e lâ ,4 2 4 .,
Bütün bunlar ya Buhârî tarafından ilk defa ortaya
konulmuş, ya da daha önceden uygulanmakla birlikte onun
tarafmdan daha tertipli ve sağlam bir şekle getirilmiş ümî
metotlardır. Hepsi de pratikte faydah olduklarından sağlam
İlmî metotlar olarak benimsenmişlerdir. Buhârî de bu me
totları gerek geliştirerek, gerekse kullanarak büyük takdir
toplamış, hadîs ilminde büyük bir otorite sayılmıştır. Ayn»
ca böyece İlmî tenkidin bir koluna öncülük etmiştir.
^l^^Nubelâ, 426.
60
4. et-Târîhu’s-Sağîn Bu da değişik bir metotla e t -
Târihu’l-Kebîr*den özetlenmiştir. Dolayısiyle o kitapta ve
rilen bilgiler bu eserde daha da kısaltılarak ve tertipleri
değiştirilerek verilmiştir.
(2 ) S a g î r ,I /l .
8. KitâbuU-Kunâ; Daha çok künyeleriyle tanınan
hadîsçilerin isinılerine dairdir. Künye veya lakablanyla bi
linip isimleri bilinmeyen şahıslarm kim olduklarını bilmek
bakımından son derece faydalı olan bu kitap önce
1360/194rde Haydarabat’ta, daha sonra ise et-Târîhu’
I-Kebîr’in dokuzuncu cildi olarak yine Haydarâbat’ta ba
sılmıştır.
el-CâmiVs-Sahih
64
dişlerin sahîh olduğuna şahitlik edeceklerini söylemişler
dir. Bu âlimlerin öiüm tarihleri dikkate almdığmda Sahîh’
in 233 (847) yılmdan önce tamamlanmış olduğunu söyle
mek mümkündür.
65
gerekse onu tertip ederken takip ettiği sağlam İlmî metot
bu ölümsüz esere güneni sağlayan başlıca âmiller olmuş
tur.
SahihUn Özellikleri
70
Sahihle Emeği Geçen Bazı Türkler
* *
4. SAHİHTEN SEÇM ELER
72
Bu olay üzerine Hz. Peygamber (s.a) bu ayetler se
bebiyle korkudan yüreği titreyerek eve döndü. Karısı Hati
ce’nin yanına girerek "beni örtün, beni örtün.." dedi. Kor
kusu gidinceye kadar bir örtüyle üstünü sarıp örttüler. On
dan sonra başından geçenleri Hz. Hatice’ye anlattı. "Ken
dimden korkuyorum" dedi. Hz. Hatice "Öyle deme. Allah’a
yemin ederim ki AUah seni asla mahzun etmez; çünkü
sen, akrabanı gözetir; âcizlerin yükünü yüklenirsin. Fakire
verir (kimsenin kazandıramadığmı) kazandırırsın. Misafiri
ağırlarsın. Hak yolunda karşılaşılan engelleri aşmada (hal
ka) yardımcı olursun" diye cevap verdi.
73
lanır. Bu gibi bilgileri veren rivayetlerin birinde Hz. Pey
gamberin Peygamberliğini ilân etmesinin komşu devlet B i
zans İmparatoru Herakliyus üzerinde ne gibi tesirleri ol
duğu; Herakliyus’un Son Peygamber hakkmda bilgi almak
istediği; Hz. Peygamber’in ona yolladığı mektup gibi
önemli olaylar naldedilir.
- Hayır bulunmadı.
“ Hayır, yok»
° Hayır, olmuyor.
- Evet ettik.
İslamcın Temelleri
Münafığın Özellikleri
81
yağmur bazen öyle bir toprağa düşer ki, bir kısmı suyu he
men tutar. Gür otlar ve çayırlar yetiştirir. Bir kısmı da var
dır, kurak olur; suyu tutar. Allah insanları onunla fayda
landırır. Ondan hem kendileri içer, hem hayvanlarmı suva
rırlar. Ekin eker, mahsul alırlar. Aynı şekilde bu yağmur
bir kısım toprağa daha düşer ki bu toprak düz ve kaygan
dır. Ne suyu yüzünde tutar ne de, üzerinde bitki yetiştirir,
îşte Allah’m dinini anlayıp benim aracılığımla gönderdiği
ilim ve hidayetten istifade eden ve bunları başkalarına bil
diren kimse ile işittiği halde (kibirinden) başmı bile kaldır
mayan ve Allah’ın benimle gönderdiği hidayetini kabul et
meyenlerin durumu böyledir." (îlm, 1/28).
Kadınların Eğitimi
Hadîslerin Toplanması
ilmin Kalkması
Sorumluluk
Bayram Sevinci
Güneş ve Ay Tutulması
« ^«
Şiir
ft « «
Yurt Hasreti
- Kiminle evlendin?
92
Yanımızda çalışanlar.. Onlar da son derece sadıktır
lar. A ile sırlarımızı kimseye söylemezler. Evimize gelen yi
yecekleri israf etmezler. Bozulmaya bırakmaz, pişirir sof
raya getirirler. Evimizde çör çöp koymaz temizlerler. Aile
namusuna leke getirecek en küçük bir halden kaçmırlar."
(Nikâh, 6/146).
Ağaç Dikmek
m Yüzlülük
Düşmanlık
95
■öfkelenmemek
Hayâ (Utanma)
Susmasını Bilmek
99
Faydalanılan Eserler
Dersler: V .V. Barthold, O rta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, Yayı
na hazırlayanlar, Dr. Kazım Yaşar Kopraman, Dr. Afşar İsmail Aka, Kül
tür Bakanhğı Kültür Yayınlan, Ank., 1975.
İslâm Ansiklopedisi
101
Türk Ansiklopedisi
102
îsim ler Dizisi
-A -
-B -
.E -
-G -
-H -
104
İbn Cureyc. Abdulmelik (707-150/689-767)
İbn Haceri’l-Askalânî, A lm ed b. A li (773-852/1371-1448)
İbn Munîr, Abdullah (243/857)
İbn Sâ’id, Yahya b. Muhamraed (228-318/842-930)
|bnu’n-Nâtûr (?)
İbrahim.(Hz. Peygamber’in oğlu,?)
İbrahim b. Mûsâ (220/835 den sonra)
ftrahim İbnu’l-Eş’as (?)
İmam Mâük: Bk. Malik b. Enes
İshak b. İbrahim el-Huttelî (? )
İsh âkb. Râhûye (161-238/77-852)
İsmail b. E b î U v ^ s (216/831)
İsmail b. İbrahim b. Mugîre (Buhârî’nin Babası, ?)
-N~
Narşahî, Muhammed b. Ca’fer (286-348/899-957)
Nua’ym b. Hammâd (228/842)
-O -
Osman b- E b î Şeybe (239/853)
Osman b. Said, es-Sâ’iğ (? ) 105
-o-
Hz. Ömer (23/643) Ömer.
Adilaziz (101/71)
-R -
R ecâ (?)
-S-'
•T -
- U -
-V -
-Y -
-Z -
106
SOZLUK
-B -
Batın; Nesil.
-D -
-E -
Hadîs meclisi: Bir âlimin isteyenlere hadîs yazdırarak öğrettiği ders otu
rumu.
107
Hasbî: İşini karşılık beklemeden sırf Allah rızası için yapan.
Hasen: Nakledende bulunan küçük bir kusur yüzünden sahîh kabul edil
meyen ancak zayıf da olmayan, sahihle zayıf arası hadîs.
Hüccet: Delil, belge. Hadîs İlminde yüksek dereceleri ahnış, görüşü tar
tışmasız kabuİ edilen âlim.
îsoâd: Hadîsi çeşitli sözlerle Hz. Peygamber’e kadar ulaştıran rivâyet zin
ciri:
-K -
=M’-
Maktû: Kesilmiş, kesik. Hadîs ilminde sahabeden sonra gelen ikinci nesil
olan Tâbî’üerden birinin sözü veya görüşü, yahutta onunla ilgili haber.
Muhaddis: Hadîs ilmiyle uğraşan, bu ilimde belli bir yere gelmiş âlim.
M u’tezile: Akla fazla önem veren bir mezhep, bu mezhebe mensup olan
lar.
108
Mü’eddib. Terbiye eden. Çok e ^ d e n okullarda öğrenciler arasında sü
kûneti sağlayan görevli.
-N -
-R -
Rivâyet: Nakletme. Ha<Msi bilenden alma veya bildiği hadîsi bir başkasma
aktarma.
Sahîh: Sağlam, sıhhatli. Gerekli şartlan taşıdığı için Hz. Peygamber’e ait
olduğu anlaşılan hadîs.
-T -
Tahannüs: Bir çeşit ibadet. Issız, tenha yerlere çekilip düşünce yoluyla
ibadet etmek.
Telkin: Birine bir şey anlatarak onu tesir altma alma, yönlendirme.
-V -
-Z -
110
,{»İ;-.u<ot.';.?i;-:-‘'iü.
Sosyal ilimler tarihine ismini altın harflerle yaz-
dırmış^büyük ilim adamı Buhârî, dokuzuncu asır Mâ-
verâunnehir Türk Kültürü ortamında yetişmiş ender
şahsiyetlerdendir. Gerek Hadîs gerekse İslâm Hukuku
dallarında devirlerin otoritesidir. Bu ve diğer İslâmî
ilimlerde sağlam metodu, engin bilgisi ve benzersiz
eserleriyle büyük üne kavuşmuştur. Ölümsüz eseri Sa
hihi benzersiz bir kaynak eser oluşunun yanında geniş
bir İlmî literatürün de konusu olmuştur. Dünya sosyal,
ilimler tarihinde etrafında alabildiğince geniş bir ede-
biyatm oluştuğu ikinci kitap olan Sahihin Türk ilim ve
kültür tarihinde de son cfcrece önemli bir yeri vardır.