You are on page 1of 186

KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Kutadgu Bilig’de
Kut ve Töre

1
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Sait Başer,
1957 de Isparta’nın Yalvaç kazasında
dünyaya geldi. 1964de ailesiyle birlikte
Istanbul’a yerleşti. 1982de Istanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Genel Türk
Târihi kürsüsünden mezun oldu. Türk
kültür, düşünce ve inanç tarihiyle ilgili
çalışmalarıyla, özellikle “Türk Müslümanlığı”
tezinin sahibi olarak tanınır. 1984-1994
arasında Kubbealtı Vakfı’nda Neşriyat
Müdürlüğü yanında Kubbealtı Akademi
Mecmuası Yazı işleri Müdürlüğü görevlerini
yerine getirdi. Bu süre içinde aralarında
Tahsin Banguoğlu, Ekrem Hakkı Ayverdi,
Hayri Bilecik, Amiran Kurtkan gibi bir çok
saygıdeğer ismin bazı kitaplarını hazırladı.
Nihat Sâmi Külliyâtı da bunlardandır. 1994-
2000 arasında kurduğu Seyran Yayınevi’ni
yönetti. 1998den 2009 a kadar Sakarya Ün.
Eğitim Fak. ve Fen Ed. Fak. Felsefe Blm.’nde
Öğretim Üyesi. Halen İst. Marmara Ün. A.
Eğitim Fakültesi’nde görev yapıyor.

Evli ve iki oğul babası olan Başer, SaÜ Eğitim


Fakültesi ve Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe
Bölümü’nde idarecilik görevlerinde de
bulunmuştur.

İrfan Yayınevi
İstanbul 2011

2
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Kutadgu Bilig’de
KUT VE TÖRE

Sait Başer

5. Baskı

İrfan Yayınevi
İstanbul 2011

3
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

5 . Baskıya

Kültür Bakanlığı yayınları arasında Kutadgu


Bilig’de Kut ve Töre adıyla yayınlanan
çalışmamızın kısa sürede tükenmesi üzerine
Türk kimliği problemine ışık tuttuğuna
inandığımız bu eserin tekrar basımını
bakanlıktan istedik. Ancak türlü sebeplerle
bakanlık ikinci baskıyı yapamadı. Bunun
üzerine kitap üzerinde yeniden çalışarak ve
yeni bir bölüm ekleyerek ikinci baskıyı Seyran
Kitabevi’ne havale ettik.

Kitap çeşitli mahfillerde, özellikle akademik


çevrelerde ümidimizin üzerinde sempati
topladı ve ikinci baskısı da kısa zamanda
bitti..

Sakarya, Trabzon ve halen Urfa’da unutulmaz


hizmetleriyle bilinen değerli Vâli Sayın Nuri
Okutan’ın kitaba gösterdiği teveccüh 3. Ve 4.
Baskıların yapılmasını sağladı..

Elinizdeki beşinci baskı ise aziz ve kadim


dost, İrfan Yayınevi yöneticisi sevgili Şakir
Öztel’in talebiyle vücud bulmuştur.

Okuyucusuna faydalı olması temennsi ile.


S. B.

4
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ 9
GİRİŞ 17

KUTADGU BİLİG’DE İNSAN ANLAYIŞI 29


Gaflet ve Yalnguk-Kişi Farkı 29
İnsan-Bilgi İlişkisi 34
Sözün Değeri Üzerine 37
Hizmet Anlayışı 38

KUTADGU BİLİG’DE AKIL ANLAYIŞI 43


Ögdilmiş Hakkında 43
Akıl ve Aklın Derecelerine Dâir 48

KUTADGU BİLİG’DE HİKMET ANLAYIŞI 53


Gönül Anlayışına Dâir 53
Bilgelik Üzerine 63
Odgurmış Üzerine 72

KUTADGU BİLİG’DE KUT ANLAYIŞI 82


I.AYTOLDI HAKKINDA 82
II.KUT 86
1. Kut-Tanrı İlişkisi 86
2. Kutun Nitelikleri 88
3. Kut Hikmet İlişkisi 92
4. Kut-Hizmet İlişkisi 94
5. Kut Kazanma Sebepleri 95
6. Kazanılmış Kut’u Koruma Yolları 98
7. Kut Kaybetme Sebepleri 101
8. Kut-Töre ve Hâkimiyet İlişkileri 104

5
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

KUTADGU BİLİG’DE TÖRE ANLAYIŞI 109


A. KÜNTOGDI HAKKINDA 109
B. TÖRE HAKKINDA 113
I. Töre’nin İhdas Ediliş Şekli 113
II. Töre “Kanun” Demek midir 115
III. Töre 118
a. Töre’nin Temel Özellikleri 118
b. Töre’nin Yasakları 121
c. Töre’nin Olumlu Tavsiyeleri 124
d. Emeğin Değeri Üzerine 126
e. Âile Üzerine 127
f. Akıl ve Danışma Üzerine 129
IV Töre’nin Ahlâk Anlayışı 131
a. Ahlâk Anlayışında Zemin 131
b. Ahlâk Anlayışında İyilik (Hayır) 135
c. Ahlâk Anlayışında Kötülük (Şer-
İsizlik)140
V Töre’de Adâlet (Könilik) Anlayışı 142
VI Töre’de Bey ve Beylik 146
a. Töre-Tanrı-Beylik İlişkisi 147
b. Toplumsal Yapı-Töre İlişkisi 150
c. Beyin Fizikî Yapısı 154
d. Beyin Mânevî Yapısı 155
e. Beyin Askerî Özellikleri 159
f. Devlette Ordu ve Kumandan 161
g. Bey ve Devlet Hizmetlileri Arasındaki
İlişki 164
h. Töre’nin Bey’e (Hakan’a)
KoyduğuYasaklar 168

SONUÇ 171
KAYNAKLAR 181

6
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

KISALTMALAR

DLT: Divan-ı Lûgati't-Türk


KB: Kutadgu Bilig
KB. ve KTY: KutadguBilig ve Kültür
Tarihimizdeki Yeri
TMK: Türk Millî Kültürü
b.: beyit
bk.: bakınız
vd.: ve devâmındaki beyitler

7
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

8
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

ÖNSÖZ

“Türk Kültürü” dendiği zaman, Türkler’i diğer


kavimlerden ayıran başlıca özellikler akla gelir.
Türklüğe hayat gücü veren değerler manzumesi; yani
millî tarih, Türkçe, din, örf ve adetler, millî dünya
görüşü ve millî sanatlar gibi elemanlar düşünülür. Bu
unsurlar komşu kültürlerle yaşanan etkileşim ve
coğrafya gibi etkenleri ihmal ederek bakarsak başlıca
iki ana kanaldan beslenmişlerdir; birincisi tarihin ilk
devrilerinden beri süregelen Türklük, ikincisi ise
onuncu yy. daki stratejik kararla Müslümanlığın
kabulünden sonra İslâmiyet'tir. Türk kültürünün
unsurlarını tahlil edip anlamak için öncelikle bu iki
kaynağın iyi bilinmesi gerekir.

İslamiyet'ten gelen değer yargıları gerek


başlangıç noktaları, gerek gelişme seyirleri itibariyle
ana kaynaklardan başlayarak büyük ölçüde takip
edilebilmektedir. Türklük'ten gelen değerler ise kaynak
azlığı ve araştırmaların yeni sayılacak kadar geç
başlaması sebebiyle, henüz istenen ölçüde ortaya
konmuş değildir.

9
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Türkler, tarihte, İslâmiyet'i kabul etmeden evvel


de büyük rol oynamışlardı. Onların görkemli bir
geçmişleri vardır. Ancak çağlar boyu süren
devletlerinin bütün Avrasya coğrafyasında uygarlıkları
belirleyen hükümranlıkları göz önüne getirilirse, bu
büyük geçmişin sadece kaba güçle, geçici ve sıradan
askerî başarılarla izah edilemeyeceği açıktır.

Nitekim, on dokuzuncu yy.dan beri yapılan


araştırmalar o büyük devletlerin, kendi içlerinde
tutarlı, kapsamlı bir dünya görüşüne ve son derece
sağlam bir hukuk anlayışına dayanarak kurulduklarını
göstermiştir. Bu dünya görüşü ve hukuk anlayışının
birbiriyle iç içe olduğu görülmekle birlikte, ne yazık ki
henüz sınırları ve gerçek sistematiği bütün
berraklığıyla tespit edilememiştir.

Eski Türkler'de, onların Törü (Töre) dedikleri


yazılı olmayan, sözlü ilkeler toplamı bir hukuk ve düzen
anlayışı vardı. Bu noktada bütün araştırmacılar genel
bir uzlaşma halindedirler. Ancak tarih bilimi, Töre’yi
henüz bütün açıklığıyla ortaya koymuş değildir.
Dayandığı felsefenin esasları bugün hâlâ meçhuldür.
Şu kadarı bellidir ki, millî kültürümüzdeki Türklük
ayağı, büyük ölçüde Töre’den gelen değerlerden
kuruludur. Yani Türk kimliğinin yahut Türklüğün
neliğinin niteliğinin gerçek anlamda ortaya
konulabilmesi, öncelikle Töre’nin kamuoyuna medya
tarafından kirletilerek sunulmuş acıklı halden kurtarılıp
asıl kavram çerçevesi içinde sunulmasına bağlıdır.

Töre’ nasıl tesbit edilebilir?

10
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Kendimize bu suali sorduğumuz zaman


verilecek cevap bellidir. Bütün kaynaklarımızın o gözle
değerlendirilmesi suretiyle! Fakat bunun için de
elimizde nisbîlikten, görecelilikten uzak, gerçek bir ölçü
bulunmalıdır. Zira nelerin Töre’ye gireceğini, nelerin
Töre ile ilgisi olmadığını tayin edebilmeliyiz ki,
kaynakları o ölçüler içerisinde değerlendirerek
kavramları gerçek yerlerine oturtup, onlardan bir
takım yargılar çıkarabilelim.

Bizim, Kutadgu Bilig üzerinde durmamız bu


sebeptendir. Zira Kutadgu Bilig, Türkler'in İslamiyet'e
yeni girdikleri zamanlarda yazılmıştı (1069–1070).
Orijinal Türk yaklaşım, kavrayış ve anlamlandırma
geleneğinin kaybolmadığı, bozulmadığı bir coğrafyada
-ve özellikle Türk devlet anlayışını anlatmak
bakımından - bu işte en usta bir kalem tarafından
yazılmıştı. Eseri, Yusuf Has Hacib, Karahanlılar gibi
özgün Türk ölçüleriyle kurulmuş bir devlette,
uzmanlarca önemli devlet görevlerinden biri sayılan
Has Haciblik makamındayken kaleme almıştı. İslâm’ın
etkileri henüz dil, hayat tarzı ve devlet kuruluşuna
temel olan sosyal kurum ve kurallara tam anlamıyla
nüfuz etmemişti. Ayrıca eser kadim bir Türk beldesinde,
Kaşgar'da yazılmıştı. Eserdeki konular bütünüyle özgün
Türk düşüncesi içinde tasarlanmış ve Türk
mantalitesiyle işlenmişti.

Tabiatıyla artık Kutadgu Bilig şunu mu anlatır,


bunu mu, tartışmasının aşıldığı görüşündeyiz. Merhum
Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu'nun Kutadgu Bilig
hakkında son zamanlara kadar ileri sürülen görüşlere
verdiği cevapların doğruluğu anlaşılmıştır. Eserimiz ne
Hint ne de Yunan geleneğine gönderme yapmaktadır.

11
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Kafesoğlu’na göre eser: “Türkler’in mânevî tarafını,


siyâsî ve idârî görüşünü ortaya koymakta…Türk
devletinin siyâsî-içtimâî bünyesini tanımamızı
1
sağlamaktadır”.

Kutadgu Bilig'in Metin ve bugünkü dilimize


Çeviri’sini yayımlayan Reşit Rahmetî Arat merhum,
Metin kısmının Önsöz’ünde: “Yusuf bu eseriyle insan
hayatının manasını tahlil ve onun cemiyet ve
dolayısıyla devlet içindeki vazifesini tayin eden bir
felsefe, bir hayat felsefesi sistemi oluşturmuştur”2
demektedir. Gerçi Kutadgu Bilig'deki fikirler Yusuf Has
Hacib'in şahsî düşünceleri olamazlar. Çünkü Yusuf Has
Hâcib, kitabını bütün milleti ilgilendiren ve bu devrin
hakanına Töre hükümlerini hatırlatan ve eski Türk
geleneğini kalıcı kılmayı hedefleyen bir üslupla
yazmıştır. Bu eser: “…yalnız zihinde mevcut
nazariyâtın bir ifadesi değil, Türk topluluğunda tatbik
sahası bulan hak, adâlet, devlet kavramlarının
açıklanmasıdır”.3

Eğer kitapta bir felsefe varsa -ki vardır- bu,


Türkler'in millî hayat felsefeleridir. Reşit Rahmetî
Arat'a göre Yusuf Has Hâcib: “…geçmişteki ideal bir
cemiyeti tasvir yoluyla kendi zamanını tenkit ediyor,
ıslahı için yol gösteriyordu”.4

***

1
KAFESOĞLU, İ.:Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri,
İstanbul, 1980, s.4.
2
ARAT, R.R.,Kutadgu Bilig - Metin, Ankara 1979. s. XXV.
3
KAFESOĞLU,İ.: Türk Milli Kültürü, İstanbul 1984, s. 334.
4
ARAT R. R. : a.g.e. s. XXV.

12
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Asya Hunları'ndan beri, Türkler arasında


Töre’nin varlığı bilinmektedir. Hunlar'daki askerî ve
siyasî teşkîlatlanma buna delâlet etmektedir. Töre’nin
olduğu yerde “KUT” da vardır. Nitekim kut kelimesi,
Hun Tan-Hularından Mo-Tun’un (M.Ö. 209 – 174)
unvanları arasında “Tanrı Kutu Tan Hu” tamlaması
içinde zikredilmiştir. 5 Töre’yi uygulamakla yükümlü
olan hakanlar, ancak Tanrı'dan kut aldıkları için
kendilerinde bu yetkiyi görmüşlerdir. 6 Töre, yalnızca
Tanrı adına ve O’nun kut vermesiyle işlerlik
kazanabilmekte idi .

Burada bir noktayı önemle belirtmeliyiz ki,


Kutadgu Bilig'de açıklanan konunun iskeleti, Töre, kut
gibi kavramlara bakış ve onlara yüklenen anlamlar,
aynen İslamiyet'ten önceki temel Türk yaklaşımlarına
uymaktadır. Bunun doğruluğu Orhun Kitabeleri'ne o
gözle bakılıp adı geçen kavramları incelemekle kolayca
görülebilmektedir.

Kutadgu Bilig manzum bir eserdir. 6645


beyitten meydana gelmiştir. Başlangıcında müellife ait
olmayan, sonradan ilave edilmiş 38 satırlık nesir ve 77
beyitlik manzum iki ilave, sonunda ise 6425. beyitten
itibaren yazarın kendi zamanını anlattığı bir fasıl, kendi
kendisine verdiği nasihatler yer almaktadır. Eserin baş
ve sonundaki bu ekler, özel olan metinlerle geleneği
tespit eden ana metinin karakter farkını da
yansıtmaktadır.

5
KAFESOĞLU, İ.: Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri,
İstanbul, 1980 s. 21.
6
Orhun Abideleri (Hazırlayan: Muharrem Ergin); Köl Tigin
Kitabesi, Doğu C., str. 29, İstanbul 1970.

13
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Eser, ana metin itibariyle; kendilerine sembolik


isimler verilen dört temel kavram arasında, olağanüstü
bir soyutlama ve teşhis(kavramları kişileştirme)
kudretiyle hazırlanmış diyaloglardan ibarettir. Bu dört
kavram; Töre, kut, akıl ve akıbet (?)tir.7

İşte, bizim Kutadgu Bilig'de kut ve Töre


konusunu kavramsal bir araştırma çerçevesinde
işlemek düşüncemiz, eserde kullanılmış bu dört ana
değere verilen sembolik şahsiyetler arasında
kurduğumuz ilişkilerden doğmuştur. Eserdeki
kahramanların konum, isim, mahiyet ve işlevlerini bir
arada değerlendirerek, Kutadgu Bilig'e yeni bir
yorumla yaklaştığımız düşüncesindeyiz. Yakaladığımız
bakış açısı ışığında kültür tarihimizin bu eşsiz kaynağı
gerçek muhtevasıyla tanınmış, Türk düşünce ve
kültürüne yeniden ve güncel katkılar sunmuş olacaktır.
Şüphesiz Töre ve kut gibi Türk kültürünün iki
temel değeri hakkında daha kapsamlı bir çalışma
yapmak lazımdır. Ama öncelikli konu, kavramların
içerik ve sınırını tespit etmek olmalıydı. Bunun için ise
Kutadgu Bilig'den daha güvenilir ve etraflı bir kaynak
yoktur. Dolayısıyla öncelikli iş eserde yakalamış
bulunduğumuz ruhu ortaya koyarak, buradan elde
edilecek yargıları diğer kaynaklarımızın yorumunda bir
ölçü olarak kullanmaktır

Her şeye rağmen Kutadgu Bilig'deki Töre ve kut


konusunu, eserdeki ana sistemden tam anlamıyla
soyutlamak, bağımsızlaştırmak mümkün
olamamaktadır. Bu durum olumsuz bir tablo da arz

7
Kutadgu Bilig - Metin; 353-357 b. Akıbet konusundaki soru
işaretinin sebebi ilerideki "Odgurmış" ile ilgili bölüm okunduğu
vakit anlaşılacaktır.

14
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

etmiyor. Zira eserde işlenen kavramlar birbirlerini


tamamlayan, yekdiğerinden ayrılması imkânsız bir
bütünlük teşkil etmektedirler. Bu sayede kültürde saklı
felsefî arka plan kendi bütünlüğünü gösterebilmektedir.

Dolayısıyla biz, önce Kutadgu Bilig'deki


isimlendirme meselesi ve kahraman görünümlü
kavramların tahlillerine önem verdik. Özellikle Töre ve
kut kavramlarına mümkün mertebe açıklık getirebilmek
için, bunlarla ilgili gördüğümüz insan, hizmet, gaflet,
akıl, gönül, irfan, hikmet ve ahlâk gibi tamamlayıcı
öteki değer ölçüleri üzerinde de –aşırı kaçmamaya,
konumuzu aydınlatacak ölçüde bilgilendirmeye
özenerek- durduk.

Burada, büyük insan ve feyzini bir an bile


üzerimizden esirgemeyen Samiha Ayverdi
Hanımefendi’yi ve vefatından bir hafta öncesine kadar
araştırmamıza dikkatle nezaret eden büyük hoca Prof.
Dr. İbrahim Kafesoğlu'nu minnetle rahmetle anıyoruz.
Kezâ son derece sevgiyle her türlü desteğini
esirgemeyen Hayri Bilecik hocamıza, Halil Açıkgöz
ağabeyimize, eşim Fatma Âdile Başer'e de ödenmez
şükran duygularımızı ifâde etmeden geçemeyiz.

Dr. Sait BAŞER

15
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

16
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

GİRİŞ
Eski Türkler sosyal ve siyasî yapılarında, inanış
ve hayat tarzlarında devlet kurumuna büyük önem
veriyorlardı. Onlar için devlet ile hayat adeta eşdeğer
kavramlardı. Elbette bu devletin dayandığı bir felsefe, o
insanların bir inanışları vardı ve bu inanışları, Türk
devletinin biçimlenişinde yankılar bulmaktaydı.

Bir kere Türkler kâinatın tek hâkimi, tek ve


mutlak kudret sahibi, adına Gök Tanrı (Kök
Tengri) dedikleri bir yüce yaratıcıya inanıyorlardı.
Gök Tanrı, isimleri ve taşıdığı sıfatlar bakımından
İslamî ölçülerdeki Allah inancına paralel düşmekteydi.
Yani kâinat ve hayatın sahibi, düzenleyicisi, ölüm ve
hayatın tek kaynağı, nimet ve sıkıntıları veren tek yüce
varlık O idi.

O Bayat, (Kadim), Mengü (Baki), Bir


(Vâhid), Mungsuz- kendi kendine mevcut ve
sıkıntılardan uzak- (Muhalefetü’n l’il Havâdis), Diri
(el Hayy), Erkli (İrâde sahibi) ve Ogan (Kudret
sahibi) olan, Törütgen (el Halık-yaratıcı), ve

17
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

yarattıklarına hitab eden, konuşan (Kelam sahibi)


Vâcibü’l-Vücûd… bir varlık idi.8

Eski Türkler'deki bu Tanrı inanışı, elbette,


hayatın her anında olduğu gibi, devlet denilen
kurumlar orkestrasyonunun bütün işlevlerinde de
kendisini gösterecekti. Nitekim Türk devletinin temel
unsuru olan merkezi otorite, yani hakan, ancak
Tanrı'nın onaması ve desteği ile hakan olabiliyordu.
Yâhut öyle inanılmaktaydı.

Bilge Kağan, kendisinin tahta geçmesini ve


başarısını kut sahibi oluşu ile açıklamaktaydı. 9

Devrin Kök-Türk alfabesiyle yazılıp günümüze


kadar ulaşan Irk Bitig adlı fal kitabında görüldüğü
üzere, bir insan Tanrı'ya O’nu yücelterek ve saygıyla
niyaz ederek “kut” isteyebiliyordu. Tanrı da “kut ve
sürüler” veriyor, “uzun ömürler” bağışlıyordu.10
Demek ki kut kaynak bakımından Tanrı'dan
gelmekte idi.

M.Ö. 209–174 seneleri arasında hüküm süren


Mo-Tun, Tanrı’dan kut almış bir Hun hakanı idi. 11 Yine
M.Ö. 74'den önceki Hun tarihinde unvanı “kutlu” olan
bir hakandan söz edilmektedir.12

8
BAŞER, Sait; Gök Tanrı'nın Sıfatlarına Esmaü'l Hüsna
Aşısından Bakış, İstanbul, 1991
9
Orhun Abideleri; Kül Tigin Kitabesi, Doğu C., str. 29 "anda
kisre Tengri yarlıkazu kutum bar üçün…"
10
ORKUN, H. N. : Eski Türk Yazıtları, Irk Bitig, C.III İstanbul
1940, paragraf 47.
11
KAFESOĞLU, İ.; a.g.e. s. 21.
12
EBERHARD, W.; Çin'in Şimal Komşuları, Ankara 1942, s. 70.

18
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Kaynaklarımıza göre “Tanrı'nın kendisine kut


ve saadet verdiği kulun işi her gün yükselirdi”13; “Tanrı
kime destek ve yardımcı olursa o kul kut bulur”;14
“Tanrı kime inayet ve yardım ederse dünya onun olur
kuta kavuşur”du15; “Kut Tanrı'nın fazlındandı”16 ve
“Kutu yükselten de O idi”. 17 Kut'un güçlenmesinin bir
diğer sebebi de halkın hayır duasıdır.18

Fakat “Beyin (hükümdar) gönlü, dili ve tabiatı


düzgün olmazsa kut o memlekette dolaşmaz,
kaçar”dı. 19 Yani beylerin kanun (öngdi) ve Töre’ye
uymaları gerekiyordu, zira beyler uyarsa halk da
uyardı. 20 Eğer bey Töre’ye uymazsa ne olurdu? O
zaman Tanrı kutunu geri alır ve o kişiyi zillete düşürür,
alçaltırdı. Mesela Töre’ye göre beylik hakkı Bilge
Kağan'ın iken, onun yerine geçmeye çalışan İnel
Kağan, “Tanrı'nın kutunu taplamaması (tasvip
etmemesi, onamaması)” sebebiyle tahtından olmuş ve
Töre’ye muhalefetten öldürülmüştür.21 Çünkü zorbalık
ile Töre bir arada barınamazdı. 22 Töre o kadar
önemliydi ki, belki devletsiz olunabilir ama asla Töre
terk edilemezdi. 23

13
Divan-ı Lügati't-Türk (Hazırlayan: Besim Atalay), C. I, Ankara
1939, s. 320,.
14
K.B. 1267-68. b.
15
K.B. 6192. b.
16
K.B. 6193. b.
17
K.B. 1258. b.
18
K.B. 6424. b.
19
K.B. 2012. b.
20
K.B. 2111. b.
21
Orhun Abideleri; Bilge Kağan , Doğu C., 29 str. Ayrıca bk.
KAFESOĞLU,İ; TMK , s. 116.
22
DLT, II. s. 18, Ankara 1940"küç ilden kirse törütünlükten çıkar"
: Zor kapıdan girse Töre’ bacadan çıkar.
23
DLT, II. s. 18

19
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Kut Tanrı bağışı idi. Kut kazanan hükümdar


hâkimiyetini tesis etmekteydi; fakat hükümranlık,
yönetme erki Töre hükümleriyle sınırlandırılmıştı.24
Daha açık bir ifadeyle söylemek gerekirse Tanrı, Türk
kağanlarını, ancak Türk Töresi’ni yürütmeleri için
tahta çıkarmaktaydı. Despotik bir saltanat sürsünler
diye değil!...25

Türk tarihinde, yukarıda verilen örnekleriyle


hükümranlık, Töre, kut ve Tanrı ilişkilerine dair kural
ve inançlar farklı zamanlarda ve coğrafyalarda hemen
hemen genel geçer, her yerde ve devirde değişmez
ilkeler olarak yaşanmış görünmektedir.26 Beyler her
zaman Töre’ye uygun bir adaletle hükmetmek
zorundaydılar. Çünkü beylik, Töre ile ayakta dururdu.27

Töre’ye uyan âdil beyler bizzat kut olurlar ve


bu kuttan bütün herkes hisse alırdı.28 Kut hizmet ile
belirginleşir, görünür ve güçlü hale gelirken, Töre’nin
belirtisi bağışlayıcı yani lütufkâr olmasıydı.29 Kut
Töre’nin emrinde ve hizmetindeydi; hizmet ettikçe
olgunlaşırdı.30 Buradaki “hizmet” in anlamı Töre’nin
iyi uygulanmasıdır.31 Çünkü eserimizdeki bir ifadeye
göre: “Töre ne kadar iyi uygulanırsa kut o kadar

24
TMK , s. 245 İstanbul 1984.
25
KAFESOĞLU, İ.; Eski Türk Tarihi, Ankara , 1980, s. 57.
26
KAFESOĞLU, İ.; KB ve KTY s. 35.
27
K.B. 5285. b.
28
KM, 3461. b.
29
K.B. 596. b.
30
K.B. 945. b.
31
K.B. 945. b.

20
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

güçlenir”, sonuçta cihanda “kurt ile kuzu bir arada


güdülür” dü.32

Adalet, Töre’nin en çok değer verdiği


şeylerin başında gelirdi. O kadar ki, bir bey için
Tanrı'nın sevgisini kazanmanın yolu, ancak adaletle
hükmetmeye bağlıydı.33 Çünkü gökyüzü adaletle ayakta
durmaktadır. Adalet’e (könilik) dayanan Töre, göğün
direği idi;34 Töre bozulacak olursa gök yerinde
duramazdı. 35

Yeri gelmiş iken, Bilge Kağan’ın “Üstten


Tanrı basmasa, alttan yer delinmese, senin ilini ve
Töre’ni kim bozabilir?”36 ifâdesindeki Töre
anlayışıyla, Kutadgu Bilig’den naklettiğimiz yukarıdaki
cümleler arasındaki mantık birliğine işaret etmemiz
gerekiyor. Böylece biraz yukarıda Kutadgu Bilig’deki
Töre kavramıyla İslâm öncesinde kaleme alınmış olan
Kitâbeler’deki Töre kavramının gayet ciddi biçimde
örtüştüğü iddiamız burada apaçık bir örnek buluyor.

Yukarıda belli bir sıra ile dizilen örnekler takip


edilirse, Töre’nin giderek içeriğinin derinleştiği ve
kapsamının genişlediği görülecektir. Hele son ifadeler
Töre ile kâinat nizamı arasında paralellikler kuran
bir inanışa delildir. Bu değerlendirmemizi aşağıdaki
beyitler desteklemektedir:

32
K.B. 457-461. b.
33
K.B. 5598. b..
34
K.B. 5600. b.
35
K.B. 3463. b.
36
Orhun Âbideleri, Köl Tigin Kitabesi, Doğu cephesi, str.22.

21
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“Ey bey, gücün yettiği kadar Töre’yi tatbik et ve


kavminin hakkını vermeye çalış”. 37

“Eğer (Töre’nin tatbikinde) kusur edersen


Tanrı’dan affını dile…”38 Töre’nin uygulamasından
doğacak kusurlu hallerde uygulayıcının af dilemesi
gereken merci niçin Tanrı’dır?

Kutadgu Bilig’deki belki de en dikkate değer bir


beytin çevirisi bu sorunun cevabını veriyor. Çünkü;
“Tanrı kadirdir, âdildir; gerçek Töre’yi koyan,
veren O’dur; yarattığı bütün mahlûklara gücü yeter”.
39

Bu beyit, apaçık bir dille Töre’nin gerçek


sahibinin ve onu insanlığa verenin Tanrı olduğunu
hükme bağlamaktadır.

* * *

Bu noktada Töre’nin, yaygın kabul gören


anlamlarıyla, hukuk, yasa, düzen gibi
anlamlandırmalardan uzaklaşılması gerekiyor.
Görüldüğü gibi Töre’de Tanrı ile ilişkili bir anlam
esastır. Zira kaynağı Tanrı olan kutun, Töre’yi
uygulamak ve onun ilkeleriyle donanmak suretiyle
kazanıldığı, kuvvetlendiği yukarıdaki örneklerle
açıklığa kavuşmuş bulunuyor.

37
K.B. 5288. b.
38
K.B. 5289. b.
39
KB 3192. b. Üstelik bu beyit KB'de Töre’yi temsil eden
Küntogdı tarafından söylenmiştir

22
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Yani Tanrı, kutunu ancak Töre’ye uyan kişilere


vermektedir. Burada “vermek” kelimesini geçici olarak
kullandığımızı belirtmeliyiz. Geçiciliğin gerekçesi
ileride kut kavramı açıldıkça daha iyi anlaşılacaktır.

* * *

Kutadgu Bilig'in isimlendirilmesi, aynı fikri


destekleyen daha kuvvetli işaretler taşımaktadır.

Bilindiği gibi Kutadgu Bilig, dört asıl, iki


yardımcı kavramın kahramanlaştırılması sonucunda
biçimlendirilen karşılıklı konuşmalardan mürekkeptir.

Bu altı kavram; Töre, kut, akıl, irfan


(Odgurmış hakkındaki bölüme bakınız), özlem
(Küsemiş) ve miras-öğüt (Kumaru) kavramlarıdır.
Eserde Töre, hakan rolünde ve Küntogdı ismiyle
karşımıza çıkar. Kut vezir rolündedir ve Aytoldı adı
verilmiştir. Akıl da vezir rolündedir; ama kuttan sonra
onun oğlu olarak devreye girer. İrfan kavramı,
kişileştirildikten sonra aklı temsil eden ikinci vezir
Ögdülmiş’in yaşça kendisinden daha büyük yakın bir
akrabası yahut kardeşidir ve resmî sıfat taşımayan bir
bilge danışman rolündedir. Odgurmış adı verilen irfan
resmî görev alması yolundaki hakanın ısrarlı tekliflerini
sürekli geri çevirmektedir.

Yardımcı kahramanlardan sahnede ilk görünen


kavram Küsemiş adı ile, Aytoldı'yı hükümdara (Kut’u
Töre’ye) ulaştıran kişi diye sunulan özleyiş, hasrettir.
İkinci yardımcı kahraman ise, Odgurmış'ın müridi
rolündeki miras-öğüt anlamlarının temsilcisi
Kumaru’dur.

23
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Bu altı kavram Türk dünya görüşü, inanç


dünyası, devlet felsefesi ve dahası eğitim ve düşünce
hayatının anlaşılması adına gayet stratejik potansiyel
ilişki imkânları taşıyan, her biri arkasında ciddî bir alt
yapı barındıran sistem adları olarak belirmektedirler.
Yusuf Has Hâcib, eserinin, semboller dikkate alınarak
keskin nazarlarla ve dikkatle okunmasını bu bakımdan
istemiş görünüyor.40

Töre’nin güneş, kut'un ay ile temsil edilmesi


dikkat çekicidir. Yusuf Has Hâcib, felekiyât
(kozmoloji) bahsinde, ayın ışığını güneşten aldığından
haberdar olduğunu bildirmektedir. O, feleklerin
(gezegenlerin) hallerini anlatırken güneşi: “bu
gezegenlerin dördüncüsü güneştir; dünyayı ve
kendisine yaklaşanları, karşısına geçenleri ışığı ile
aydınlatır”41 diye nitelendirmektedir. Hemen ardından,
gezegenlerin ve güneşin “en altında bu ayın
dolaştığını ve güneş ile karşı karşıya gelince dolunay
haline girdiğini”42 ifade etmektedir. Burada Y. H.
Hâcib’in bilim tarihi bakımından Kopernik ve
Galile’den çok önceleri ileri bir kozmoloji bilgisi
bulunduğunu bilim tarihçilerinin dikkatine sunmuş
olalım.

Töre’nin güneş gibi ışık kaynağı olduğu, eserin


birçok yerinde zikredilmiştir: “Töre’nin tabiatı güneş
gibidir, küçülmez, daima bir ve bütündür, parlaklığı
aynıdır. Adaleti eksilmez, ortadan kaybolmaz. Herkese
aynı muameleyi yapar. Töre’nin girdiği memleket

40
KB 358. b.
41
KB 134. b.
42
KB 137. b.

24
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

baştan ayağa kayalık dahi olsa nizama girer. Töre


kendisinden bir şey eksilmeden herkese nasip verir,
güneş gibi sabittir. İyi kötü herkese rıfk ile muamele
eder”43, “Töre güneşi ancak adaletle mukimdir;
parlaklığı adaletten alır”44 gibi örneklerin çoğaltılması
mümkündür. Ancak, yukarıdaki cümlelerden, Töre’ye
yakıştırılan güneş sıfatının yalnız isimlendirmede
dikkat edilmiş fantastik bir yakıştırma olmadığı
anlaşılmaktadır. Ona güneşin niteliklerine benzer
meziyetler, manevî değerler yüklenmesi eserin güçlü
temalarındandır.

“Yaradılışı, fıtratı bilginler (bilge değil!)


tarafından aya benzetilen kut”45, ise ışığını Töre’den
almaktadır; görünür hâle gelmesini, açığa çıkmasını
Töre’ye borçludur. Fakat kaynağı Tanrı’dır. Işığını
güneşten alarak dünyayı aydınlatan ay ile görünmesini
Töre’ye borçlu olan kut paralelleştirilmektedir.
“Bilginler” yukarıdaki kozmik bilgiye dayanarak kutu
böyle bir benzetme sonucunda Aytoldı yani dolunlaşan
ay diye, Töre güneşi sayesinde büyüyen (ay gibi) kut
benzetmesini kullanmışlardır. Tanrısal bir değer
olduğunu binlerce yıldır bildiğimiz kut kavramı böylece
Töre ile organik bir içeriğe bürünüyor. Bu durumda
Töre’ye tanrısal değerlerden uzak bir sistem, alelade bir
devlet hukuku veya gelenek gözüyle bakmak imkânı
ortadan kalkmaktadır.

Bu noktada sözü uzatmayı gereksiz buluyoruz.


Fakat Töre; sadece hukuk, nizam, devlet düzeninde
uyulacak kurallar manzumesi demek değildir. Bu

43
KB 824-835. beyitler
44
KB 2789. b.
45
KB 730 vd. b.

25
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

anlamları, asıl mânâsından doğan ikinci derecedeki


anlamlardır. Töre’nin ikinci derecedeki bu anlamları,
günümüze kadar halk arasında muhafaza edilebilmiş
şeklinden ibarettir. Hâlbuki Töre’nin asıl anlamı
yukarıda da söylediğimiz gibi Tanrı’nın koyduğu
nizam demektir. Töre Tanrısal düzen olduğu için
Tanrı, kendi düzenine uyan kişiye kut vermekte;
yani onu kendisine yaklaştırmakta, Töre’nin istediği
yöndeki davranışlarının ödülü olarak insanı ihsanlarıyla
taltif etmektedir. Böylece Tanrı’nın kut verişi, insan
nezdinde sağlam bir gerekçeye kavuşuyor.

***

Töre Tanrısal düzen anlamı kazanınca, ona


bağlı olarak Töre’den doğan, Türk kültür ve hayatında
önemli yer işgal eden diğer bir çok değer yargısının da
yeniden gözden geçirilmeleri gerekir. Özellikle
Kutadgu Bilig çerçevesi içinde hareket ettiğimiz bu
çalışma boyunca, öncelikle Kutadgu Bilig’deki diğer
temel kavramların açıklama ve ayrıştırılması gereği
belirmektedir. Bizce esere bu noktadan yaklaşılmadığı
için bu güne kadar Kutadgu Bilig’den gerçek bir yarar
elde edemediğimiz gibi, onu anlamış da olamadık.

***

Kutadgu Bilig’in çatısı kurulurken, Töre’yi


temsil eden Küntogdı, önce Aytoldı(kut) ile hikemî
diyaloglara girmektedir. Eser kut kavramının
aydınlatılması adına yazıldığı halde Aytoldı’nın işgal
ettiği yer sınırlıdır. Onun dile getirdiği konular özellikle
kut kavramı etrafında dolaşmaktadır. Kutun nitelikleri,
elde tutulması için gereken erdem ve ilkeler

26
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Aytoldı’nın dilinden sıralanmaktadır. Kut ile dilin


erdemi ilişkilerine ek olarak sözün yararlarına da
Aytoldı değinmektedir. Bu ilk diyaloglarda hakan
Küntogdı (Töre) da Töre’nin temel esaslarını
sıralamaktadır. İleride Töre ve kut bahsine daha geniş
bir şekilde dönüleceği için, şimdilik Aytoldı ve
Küntogdı’dan bu kadar söz etmeyi yeterli buluyoruz.

Eserde Küntogdı; en çok aklı temsil eden


Ögdülmiş ile alış veriştedir. Eserde işgal ettiği hacim
bakımından ikinci sırayı, mânevî uyanıklığın, gönül
gözü açıklığının örneği olan Odgurmış almaktadır.
Ancak gerek Ögdülmiş, gerek Odgurmış, Aytoldı’dan
soyutlanarak anlamlandırılabilecek kavramlar olarak
görünmüyorlar. Zirâ Ögdülmiş, Aytoldı’nın oğludur;
aslı, soyu ile Aytoldı’ya mensuptur. Odgurmış da
muhtemelen Ögdülmiş’in büyük kardeşidir. Eğer
kardeşi değilse, yaşça Ögdülmiş’ten büyük ve çok
yakın bir akrabası izlenimi uyandırılıyor.

Beşerî plânda kahramanlarımızın eserdeki


durumları böyledir. Ama hakikatte Tanrı’nın her türlü
ihsan ve lütfunu temsil eden kut’la bağlantıları
sebebiyle akıl ve irfan olarak mahiyetlerinin iyi
bilinmeleri gerekmektedir. Onlara Aytoldı’nın ölümü
oyunuyla, kutu meydana getiren iki ana unsurun
ayrışması sonucu belirmiş değerler demek yanıltıcı
olmayacaktır.

Çünkü Kutadgu Bilig demek, “kut kazanma


bilgisi” demektir. Kutun ise Töre’ye, yani Tanrı
buyruğu yerine konan ilkelere uymakla kazanıldığını
yukarıda anlatmıştık. Dolayısıyla Kutadgu Bilig, bir
bakıma baştan sona Töre’nin ortaya çıkış biçimi,

27
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

hükümleri ve dayandığı temel prensipleri anlatan


bir eser kimliğindedir. Eserde devamlı sualler soran
Töre, istediği cevapları bu üç kavramdan
çıkarmaktadır: Kut, akıl ve irfan. Töre ise akıl ve
irfan tarafından kurulmaktadır. Akıl ve irfan
Kutadgu Bilig’e bakılırsa, Türk düşünce hayatının
Tanrı, Töre ve Kut kavramlarından sonraki en önemli
ve kut, Töre, Tanrı kavramlarının içeriklerini de
belirleyen iki değer olarak su yüzüne çıkıyor. Tabiatıyla
akıl ve irfan kavramlarını da dogmatik bir yaklaşımla
öne sürmüyor. Bu iki üretken yapı kendi altındaki
birçok soyut değere kök salmış görünüyor: Gaflet,
hizmet, hikmet ve gönül gibi bu soyut değerler, akıl
ve irfana taban vermektedirler. Bu soyut değerler önce
toplumsal yapıda belirginleşip olgunlaşmakta, giderek
akıl ve irfan sentezine yükselmektedirler. Anlaşılan
odur ki, akıl ve irfan’ın bütünleşmesinden doğan
manevî gücün ürünleri de Tanrı nezdinde
Töreleşmektedir. Çünkü tekrarlayalım ki, akıl ve irfan,
eserimizde kuttan doğmakta ve bir bakıma kutun iki
kanadını teşkil etmektedirler.

Töre, Tanrısal düzendir; fakat görüleceği


gibi, bu düzen, yine insanın ruhsal yeteneklerinin
bir ürünüdür. İşte asıl düğüm burada yatmaktadır.
Türk düşüncesinde kozmik yapıya göre de, fikrî ve
beşerî yapılara göre de, felsefî ve siyasî planda da insan
merkezî bir konum işgal etmektedir. Bu konuyu giderek
olgunlaştırabilmek adına Kutadgu Bilig’in dayandığı
temel kavramları belli bir sırayla ele alacağız. Ancak
böylelikle Töre’nin Töreleşme sürecini temellendirmek
mümkün olacaktır.

28
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

KUTADGU BİLİG'DE İNSAN ANLAYIŞI

Gaflet ve Yalnguk-Kişi Farkı:


Kutadgu Bilig’de işlenen temel fikirler arasında
en önemli yer işgal edenlerden biri de gaflet kavramı ve
gafil insan meselesidir.

“Usanmak”: Gafil olmak; “Usallık”: Gaflet;


“Usayuk” kelimesi ise gafil karşılığında
kullanılmışlardır. “Usrık” kelimesi ise uyuklayan
anlamına kullanılmaktadır.46 Eserde kutu temsil eden
vezir Aytoldı'nın, oğlu Ögdülmiş’e:

Usallık mini alktı öknür özüm


Odungıl usal bolma körklüg yüzüm.47

“Gaflet beni mahvetti, ben pişmanım; sen


uyanık dur, gafil olma, ey güzel yüzlüm” sözleriyle
seslenmesi, kuttan akla verilen öğüt niteliğiyle dikkat
46
KB. İndeks;, İstanbul 1979, s. 498-499 ve ayrıca DLT Dizini,
Ankara 1945, s. 699.
47
KB. 1209. b.

29
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

çekicidir. Aklın gaflete karşı uyarılmasına karşılık, aynı


konuda gaflete düşmeyen bir ana unsura da işaretler
vardır. Ancak “uyanık gönüller” gaflete düşmezler.48
Mağrur insan (köngli bedük) her an gaflete düşebilir.49
Gaflet, insanı günaha(yazuk) sevk eden bir kusurdur50;
insanı hakikatlerden uzaklaştırıp küfre (sökmek)
götürür.51 Eserde irfan anlamındaki Odgurmış, kardeşi
Ögdülmiş'e :

Sözüm bu usal bolmagıl ay kadaş


İsizke tiriglik yava kılma yaş.52

“Sözüm şudur ey kardeş, gafil olma; ömrünü


fenalıkla geçirme” derken, şer anlamındaki “isizlik”in53
gaflet halinden doğduğuna işaret etmektedir.
Hizmet(tapug) yolunda yürüyebilmek de gafletten uzak
olmakla mümkündür.54 Gaflet uyanıklığın (oduglug)55
zıddıdır ve sonucu insanı basit, kötü arzuların tutsağı
yapmaktadır.56

İsiz (kötü, şerir) insan iki türlüdür. Bunların bir


kısmı yaratılıştan, diğerleri sonradan kötü olmuşlardır.
İyiler de böyledir. Doğuştan getirilen hasletler
genellikle değiştirilemez. Ancak sonradan kötü olan
kişilerin ıslahı mümkündür.57 İnsanın doğuştan iyi veya

48
KB. 4828. b.
49
KB. 2297. b.
50
KB. 5837. b.
51
KB. 1091. b.
52
KB. 6087. b.
53
KB. İndeks; s. 202 ve DLT I, s. 152.
54
KB. 1451-1452. b
55
KB. İndeks; s. 333
56
KB. 5145. b.
57
KB. 872. b. vd

30
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

kötü diye damgalanmasını Küntogdı şöyle izah


etmektedir: “Ana karnında teşekkül eden tabiat
(ahlak-”kılınç”) ve terbiye ancak kara toprak
altında dağılıp gider”.58 “Eğer iyilik insanın
huyuna(kılkına) ananın ak sütü ile girerse, o ölünceye
kadar doğru yoldan çıkmaz”.59 Görüldüğü üzere gaflet,
kötülük gibi fena hasletlerin baş sebebi, vücudu
oluşturan gıdalardır. Bilhassa ömrün ilk
zamanlardaki maddî beslenme kaynaklarının
geldikleri yol(haram-helâl gibi) önem
kazanmaktadır.

Aslında insanoğlu (Apa oğlanı: Âdemoğlu)


büyük bir kaynaktan gelmektedir. Toplumda öne çıkan
insanlar bilgileriyle seçilmektedirler.60 Bu noktadan
itibaren bilgi ve hizmet ehli iyi insanların geldikleri
insani mertebe ifade edilmelidir.

Küntodgı diyor:

Kişi tip ayurlar kayu ol kişi


Kişike asıg kılsa itse işi.61

“Kişi derler, kişi kimdir? Kişi, başkalarına


faydalı olan ve onların işlerini gören kimsedir” Kişi
hizmetten zevk alır, şefkatli ve merhametlidir.62

* * *

58
KB. 883. b.
59
KB. 881. b
60
KB. 1958. b.
61
KB. 3269. b.
62
KB. 3270-72. b.

31
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Eserde sık sık insan yerine kullanılan


“yalnguk” kelimesi ise dikkat çekici bir kavrama işaret
etmektedir. Kaşgarlı Mahmud'un Kutadgu Bilig’le aynı
yıllarda yazdığı Divan-ı Lügati’t Türk adlı ölümsüz
sözlüğünde “insan, kişi” anlamları63 yanında “köle,
cariye” anlamıyla bazı Türk lehçelerinde yaşadığına
işaret ettiği bir kelime olan yalnguk , “bütün
insanlara verilen ad” diye de tanımlanmaktadır64.
Yani Arapça’da bütün insanlık yerine kullanılan
“beşeriyet, beşer” gibi bir anlam ortaya çıkıyor. Bütün
insanlığın köle yahut cariye sayılamayacağı gerçeği
düşünülürse yalnguk kelimesine yüklenen köle ve
cariye anlamlarının birer mecaz kullanıma gönderme
yaptıkları şüphesizdir.

Kutadgu Bilig'de gönlü uyanık Odgurmış, bir


defasında Ögdülmiş'e:

Usayuk bu yalnguk idi suk közi


Kalı torka kirmez bu yalnguk özi.65

“Yalnguk gafildir ve çok açgözlüdür; böyle olan


yalnguk nasıl tuzağa düşmez” derken, başka bir
vesileyle:

Usayuk bu yalnguk bilir ölgüsin


Özindin kitermez usallık usın.66

“Bu yalnguk gafildir, ölümü bildiği halde gaflet


uykusundan kurtulamaz” demektedir. Biz bunlardan

63
DLT I. cilt, s. 230, 395.
64
DLT III. cilt, s. 385.
65
KB. 3565. b.
66
KB. 6075. b. 66. KB. 3269. b.

32
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

yalnguk düzeyindeki insanın ayırt edici özelliğinin


gaflet olduğunu anlamaktayız.

Buna mukabil bir de “kişi” kelimesi vardır.


Töre(Küntodgı) diyor ki : “Kişi derler, kişi kimdir?
Kişi, başkalarına faydalı olan ve onların işlerini
gören kimsedir”. Kişi doğruluktur,67 yalnguk çok kişi
az bulunur, gezip dolaşan yalnguk çoktur, bence aziz
olan köni(doğru-âdil) erdir.68 Yusuf Has Hâcib:

Bu yalnguk atı boldı yangluk üçün


Bu yangluk uruldı bu yalnguk üçün.69

“Bu yalnguk adı ona yanıldığı için verildi,


zira bu yanılmak yalnguklara mahsustur” sözleriyle
meseleye geniş çapta açıklık getirmektedir.

Yalnguk âkıbetini, sonunu düşünmeyen


kimsedir. Onu gaflet sardığından başka türlü
davranamaz. 70 Çünkü gâflet bir tür uyku hâlidir. 71 Uyku
halindeki insan uyanık bir insanın görme, duyma ve
anlamasına ulaşma şansından yoksundur. Oysa Töre
toplumunda insanın değeri ancak bilgi ve anlayıştan
doğmaktadır.72 Bilgi ve anlayış sahipleri toplumun
önüne çıkmaktadırlar ve yalnguklara baş olan “kişi”ye
dönüşmektedirler. Kişilik mertebesi iki kategoride
sahneye çıkıyor. Bunlardan birisi bey, diğeri bilgedir;

67
KB. 865. b.
68
KB. 866. b.
69
KB. 197. b.
70
KB. 1422. b.
71
KB. 6159. b.
72
KB. 198. b.

33
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

ki ileride araştırmamızın “Töre’de Bey” kısmında bey


ve bilgi ilişkisi gösterilmiştir.

Bütün bunlara rağmen yalnguk kimse, Töre’nin


ilkelerine uyarsa kut kazanabilirdi. “Kut yalnguka gelse
o kutlanır ve bütün arzularına kavuşarak huzur içinde
yaşardı”.73 Demek ki yalnguk sıfatı ait olduğu
kimselerin üzerinde süresiz kalmak durumunda
değildir. Pekâla uyanmaları ve kut kazanmaları söz
konusudur. Hatta Töre’nin amacı bu kitlenin
uyanmasını sağlamaktır.

İnsan-Bilgi İlişkisi:
Kutadgu Bilig’de bilgiye büyük önem
verilmiştir. Bu hal eski Türk toplumunda bilginin yerini
belirleme bakımından güzel ve yerinde bir delildir.
Yusuf:

İki türlüg ol kör bu aslı kişi


Biri beg biri bilge yalnguk başı.74

“Bak, iki türlü kişi vardır; biri bey, biri bilge,


bunlar beşeriyetin başıdırlar” demektedir. Çünkü
eski Türk mantalitesine göre akılsız ölüdür, akıllı ise
diridir.75 Ancak akıllı kimseler makbuldürler. Nitekim:

Köngül bolmasa er közi asgı yok


Ögi bolmasa er köngül osgı yok.76

73
KB. 682. b.
74
KB. 265. b.
75
KB. 1839. b.
76
KB. 1991. b.

34
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“Gönül olmazsa insan gözünün faydası


yoktur; akıl olmazsa insan gönlünden gereğince
yararlanamaz”dı. Töre toplumunun değerler sistemini
kurarken insanın ontik oluş sürecini hangi sırayla
değerlendirdiklerini ifade eden bu beytin üzerinde
durmaya değer. Bu beyit görmenin gönüle, gönülün ise
akla bağlı olarak anlam ve işlev kazandığını söylüyor.
Burada duyulardan duygulara ve duygulardan akla
doğru yükselen bir süreç işlemektedir. Akıl, gönül ve
duygular birbirlerine rakip ve hasım olarak
görülmemekte bilakis birbirlerini tamamlayan
elemanlar şeklinde değerlendirilmektedir. Yalnguku
gaflete düşüren hevâ ve heves aklın bir fonksiyonu olan
anlayış(ukuş) ile kontrol altına alınabilmektedir.77
Heveslerin kontrol altına alınması nefse hâkimiyet
demektir. Kişi bu işi aklıyla yapmaktadır. İşte asalet de
burada ortaya çıkıyor. Çünkü asil insan ancak akıllı ve
vefalı olan kişidir. 78 Töre toplumunda ekonomik hayat
genellikle ata bağlı hayvancılık üzerine oturduğundan
tarım toplumlarında karşımıza çıkan sınıflı yapı söz
konusu değildir. Dolayısıyla “asalet” kavramı Töre
sisteminde bir sosyal sınıfın adı olarak değil; ruh ve
akıl seviyesini belirleyen bir sıfat olarak
kullanılmaktadır. Aklın uyanması ve yükselmesi
esastır. Töre’nin eksiklerini dahi akıl gösterir ve
tamama erdirebilirdi. 79 O sebeple akıllı insan asildi. O
kimse bir de bilgi kazanırsa bey olurdu.80 Tanrı
seçtiği kulunun hareketlerini ve dilini yine onun kendi

77
KB. 5403. b.
78
KB. 2875. b.
79
KB. 5616. b.
80
KB. 300-301. b.

35
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

aklıyla kösteklerdi81. Bundan dolayı bilginin kıymeti


çok fazlaydı. İnsan dilsiz fakat bilgili olabilirdi; sağır
olsa bilgiyi elde edemeyeceği için, mesela dilsizlik
sağırlığa tercih edilmekteydi. 82

Töre’ye göre “Bilgisiz kişinin gönlü kumsal


gibidir; nehir aksa dolmaz, orada ot ve yem bitmez”.83
Onun için mutlaka bilgili ve bilhassa bilge bir
insandan “yol öğrenmek” gereklidir. Yol Töre’dir ve
Töre’yi öğrenmeye herkes muhtaçtır. Bu bilgi sırf
spekülatif ve zihinsel olmayıp aynı zamanda ahlaki
boyut da taşımaktadır. Dolayısıyla bilgelerin sözü
bilgisizin gözü değerindedir. 84 Bilgilinin sözü yalnguk
nezdinde toprak için su gibidir. Nasıl toprağa su
verilince yerden nimet çıkarsa yol öğrenen yalnguktan
da aşama aşama bilge kişilere ulaşmak söz konusudur.85
Böylece akan duru pınarın suyunun kesilmemesi gibi
yol öğrenmiş bilgili insanın da sözü eksilmezdi. 86

Kutadgu Bilig'de bilgiye verilen kıymet


hakkında daha pek çok örnek çıkarılabilir. Şimdi
bilginin nasıl nakledilmesi gerektiği üzerinde
durabiliriz.

81
KB. 1937. b. Bu beyitte geçen “köstek” kelimesi, atların
ayaklarına bağlanan ve onların sahiplerinden uzaklaşmalarına
engel olan bir bağdır.
82
KB. 1016. b.
83
KB. 975. b.
84
KB. 1048. b.
85
KB. 972. b.
86
KB. 973. b.

36
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Sözün Değeri Üzerine:

Bütün büyük geleneklerde olduğu gibi Türk


geleneğinde de söz olağanüstü değer yüklenmiş bir
konudur. Töre toplumları genellikle şifahi kültür
yaratmış gruplardır. Ancak özellikle sosyal ve siyasi
kurumlarındaki süreklilik onların tarihteki
hükümranlıklarının dayanağı olmuştur. Devamlılığın
sırrı sözün toplum üzerindeki etkisi ve bireysel planda
anlam’a duyulan ileri derecedeki saygı ve bağlılıktır.
Kutadgu Bilig üzerinde ilerde çalışma yapacak
olanların eserde bu konuda bulacakları malzeme bir
hayli etkileyici olacaktır. Biz buraya bu konuyla ilgili
birkaç örnek koyuyoruz.
Sözün sahibi, sorulmadan konuşmamalıdır.
Ancak sorulduğu vakit, tam cevabı en kestirmeden
vermelidir. 87 Söylenmeyen söz som altın sayılır,
ağızdan çıkınca bakır olur.88 Çok dinleyip az konuşmak
gerekir. Söz bilgiyle süslenip akıl ile söylenmelidir.89
Fakat; “Sözü söylemezsen o söz sana kul olur, yok
eğer söylersen o seni kendisine kul eder”90 ki, bu
sebeple sözü düşünerek acelesiz, sabırla söylemelidir.91
İnsan çok söylemekle BİLGE olmaz; bilge, çok
dinlemekle baş köşeyi (tör) bulur.92 Kişiyi
kıymetlendiren dilidir, insan diliyle kut bulur veya
değerini kaybeder.93 Söz faydalı yerde kullanılırsa onun
faydası yağız yerdekini göğe yükseltip baş köşeye

87
KB. 958-980. b.
88
KB. 1916. b.
89
KB. 1009. b.
90
KB. 3880. b.
91
KB. 3881. b.
92
KB. 1015. b.
93
KB. 163. b.

37
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

oturtur.94 Sözün gerçek faydası çok söylenmesinde


değildir; o sözü işe tatbik edip özünü doğrultmak asıl
marifettir.95 Töre’de söz boş laf yahut spekülasyon
halinde kalırsa bunun hiçbir değeri yoktur. Önemli olan
söz ile eylemin bütünleşmesi sözün faaliyete yol
açmasıdır.

Nasıl, vücudun nasibi hep ağızdan girerse,


ruhun nasîbi de doğru sözdür ve kulaktan girer.96
Bilgisiz, bilgeler bulmalı ve onların sözünü
kendisine göz edinmelidir. 97 Çünkü iyi söz ve işleri
sahiplerini ölümsüz kılarlar.98

Eğer bu “söz” nereden geliyor, kaynağı nedir


diye soracak olursak, “Sözün yeri sırdır…”.99

Hizmet Anlayışı:
Hizmet(tapug)100, Kutadgu Bilig'deki olumlu
ilkeler içinde en tayin edici olanıdır. Aynı zamanda
ibadet anlamı da taşımaktadır. “Tapugsuz” kişi, devlet
otoritesini hiçe sayan âsi kimsedir.101 Hizmet, ibadet
anlamları yanında devletle ilgili olarak aynı kelimeden
âsi anlamında bir kavram daha türetilmesi; hizmet,
Tanrı ve devlet arasında bir sarsılmaz bir ilişki
kurulduğunu göstermektedir.
94
KB. 1002. b.
95
KB. 5433-5434. b.
96
KB. 991. b.
97
KB. 178, 1048 b.
98
KB. 180-181. b.
99
KB. 998. b.
100
KB. İndeks, s. 424-425 ve ayrıca bk. DLT dizini, s. 575
101
KB. 389. b.

38
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Eserin doğal mantığına göre hizmet edecek


kişinin Töre’yi bilmesi şarttır.

Odgurmış:
Tapugka eng aşnu törü bilgü öz
Yime kılk kılınçlı sözi sözke tüz.102

“Hizmet etmek için insanın en önce Töre’yi


bilmesi gerekir…” demektedir. Yani hizmet ancak
Töre hükümleri çerçevesi içinde yapılabilirdi.
Devlet hizmetlileri de aynı kurala uymalıydılar.103 Töre
ve usûle göre hizmet etmeği öğrenmek, başarının ilk ve
önemli şartıydı. 104 Beyin arzusuna uymayan
gayretler; ne kadar zahmet çekilirse çekilsin
boşunaydı. Aksi takdirde, yani Töre gereklerince
gayret etmekle de insana kut kapıları açılırdı.105
Küntogdı'ya göre; hizmet ehli, beyin sıkıntı, yük ve
zahmetlerini hafifletmeli, devlet işlerini
106
kolaylaştırmalıydı. Töre’nin hizmetkârı sayılan bir
beylik söz konusudur. Beye hizmet de aslında gene
Töre’ye hizmettir. Ancak, işin ehli olmayandan hizmet
istemek doğru karşılanmıyordu. Töre bilmez ehliyetsiz
kişiye iş vermek asıl ehliyetsizlik sayılmaktaydı. 107

Hangi kul olursa olsun ona, önce muhtelif


derecelerde hizmet imkânları verilmeli, denenmeli,
pişirilmeli; ondan sonra usûlünce ihsanda bulunup

102
KB. 3997. b.
103
KB. 4170. b.
104
KB. 4001. b.
105
KB. 840 vd. b.
106
KB. 1883. b.
107
KB. 1760. b.

39
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

yükseltmeliydi. 108 Beyler hizmetkârlarına dikkat etmeli


ve yeni hizmete girecekleri de esaslı bir tecrübeden
geçirmeliydiler.109

Eğer kul işinin ehliyse ona izzet ve ihsan


kapıları açılırdı. 110

Aytoldı:
Bu Aytoldı aldı ay ilig kutı
Tapug birle hoş boldı kulluk atı.111

“Ey devletli hükümdar: Kulluk adı hizmet


etmekle güzelleşir” derken, hizmet hakkında devrin
anlayışını özetlemiştir. İnanışa göre hizmet yerinde
olunca, kut kapıları açılmaktaydı. 112 Kim dünyayı
hizmetiyle şenlendirirse kut da onun kapısında ona
hizmetkar olmak için hazır dururdu.113 Aytoldı'nın
Küntogdı'ya dediğine göre, Küntogdı'ya(Töre’ye)
hizmet kut getirmekteydi. 114 Bu noktada hizmet kut
karşılığında bir rehin vasfı taşımaktaydı. 115

Hizmetkâr(tapugçı), hizmet etmesini bilirse baş


köşeye(tör) erişirdi, bilmezse baş köşeden eşiğe
düşerdi. 116 Bilge kişinin tavsiyesi aynı yöndeydi.117 Bir
adım daha atılacak olursa:

108
KB. 635-636. b.
109
KB. 1755. b.
110
KB. 1756. b.
111
KB. 589. b.
112
KB. 596. b.
113
KB. 93-100. b.
114
KB. 945. b.
115
KB.4180. b.
116
KB. 844. b.
117
KB. 613-615. b.

40
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Tapug kıl tapug birle kul beg bolur


Tapug singmeginçe tilek kim bolur.118

“Hizmet et, kul hizmeti sayesinde bey olur.


Hizmeti makbule geçmeyen insan dileğine kavuşur
mu?” beytindeki derin felsefeye ulaşılırdı. Yeri
geldikçe değindiğimiz üzere Töre toplumsal hayatta
sınıf farkını reddetmektedir. Ancak bir toplumsal
hiyerarşi elbette ki vardır ve bu hiyerarşi içerisinde
yükseliş, hizmet ve liyâkata bağlıdır. Hizmet sayesinde
yücelmenin de sonu yoktur. Tabiatıyla hizmet türlü
şekillerde yapılabilirdi. Meselâ devlete, beye, insanlara
genel anlamdaki şekiller yanında özele inilirse misafire
hizmet etmek, saygı ve ikramda kusursuz davranmak119
gibi şekillere de bürünebilirdi. Malı biriktirmektense
insanlara yedirip içirmek daha geçerli bir hizmet
şekliydi. Aytoldı oğluna : “Mal seni kullanacağına sen
onu kullan”120 derken bu gerçeklik kavrayışına dikkat
çekiyordu.

Kutadgu Bilig'in temel ilkelerinden birisi


kutun Töre’ye hizmetkâr olmasıdır. Töre ise halkın
hakkıdır ve halkın hizmetindedir. 121 Yukarıdaki
ifadelerden nimet ve ihsana lâyık olmanın hizmetle
gerçekleştiğini anlamaktayız. Yani toplumdaki sıradan
insan hizmet yoluyla kuta ulaşma ülküsüne
bağlanmaktadır. Kut ise Töre’ye hizmetkârdır. Tanrısal
nitelikli kut Töre’ye, Töre insanlığa, insan yeniden
Töre’ye hizmete koşulmaktadır. Böylece kutsallık

118
KB. 612. b.
119
KB.490-496. b.
120
KB. 1192. b.
121
KB. 607-619. b.

41
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

halesine büründürülerek bir sosyal hizmet çarkının


işletildiği görülüyor. Bu hizmet ilkesini, çok sonraları
atasözü haline gelen: “Halka hizmet, Hakk’a hizmettir”,
“Baba himmet, oğul hizmet” gibi özdeyişlerde yeniden
ifadelenmiş buluyoruz.

42
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

KUTADGU BİLİG'DE AKIL ANLAYIŞI

Ögdülmiş Hakkında:
“Kutadgu Bilig'de İnsan” konusunda, insanı
biçimlendiren ögeler içerisinde aklın seçkin yerine
işaret edilmişti. Yine “Giriş”te Kutadgu Bilig'in
kahramanlarını kısaca tanıttığımız bölümde de
Ögdülmiş'in eserdeki işlevine birkaç cümle ile
değinilmişti. Burada Ögdülmiş'i biraz daha geniş bir
açıdan değerlendireceğiz.

Ögdülmiş, kutu sembolleştiren Aytoldı'nın


oğludur.122 O, eserde Töre koyan iki ana elemandan
aklı canlandırmıştır; insanı yükselten nitelikler
taşımaktadır. 123 Sembolik anlatım çerçevesinde kuttan
türeyen Ögdülmiş, babası ile fazlaca beraber
olamamıştır.124 Ama babasının hayır duasıyla

122
KB. 1158- 1159. b.
123
KB. 356. b.
124
KB. 1792. b.

43
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

yükselmiştir. 125 O, babasının bir parçasıdır; babasının


konumunu miras olarak devralmıştır.126 Doğası,
babasının uzantısıdır.127 Aytoldı ölmeden evvel,
vasiyetiyle oğlunu artık çok sıkı dost olduğu
Küntogdı’ya emanet ederken onu aynı zamanda
Töre’nin hizmetine de sunmaktaydı.

Emaneti istekle kabullenen Küntogdı,


Ögdülmiş'i günden güne kendisine daha yakın tutmuş,
ona Töre’yi anlatıp128 yetiştirmiştir.129 Töre ve iç
hizmeti(iç tapug) öğrenen Ögdülmiş'e hizmet kapıları
açılmıştır.130 Töre’ye göre hizmetin ne anlama geldiğini
okuyucumuz önceki bölümden hatırlayacaktır.

Küntogdı, onu pek çok denemelerden geçirip


dürüstlüğünü gördükten sonra,131 kâh alçaltıp kâh
saygıdeğer konumlara yükselterek sabrını ve azmini
sınamıştır. Fakat Ögdülmiş kesinlikle tavır
değiştirmeden Küntodgı'ya hizmetten, doğruluk ve
adaletten şaşmamıştır. 132 Hakanın takdir ve sevgisini
kazandıkça kusuru erdem, sözü söz olan Ögdülmiş her
an Küntogdı'nın yanında yer almaya başlamıştır.133
Töre aklı sevmiştir!

Zamanla devletin bütün işleri Ögdülmiş'e teslim


edilir. Yani devlet aklın hâkimiyeti altına girer. Türk

125
KB. 1803. b.
126
KB. 1625. b.
127
KB. 1625. b.
128
KB. 1612. b.
129
KB. 1624- 1646. b.
130
KB. 1752. b.
131
KB. 1643. b.
132
KB. 1716- 1719. b.
133
KB. 1644. b.

44
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

devletlerindeki devletin zirvesine getirilen devlet


adamlarına yapılan işlemi Kutadgu Bilig, Ögdilmiş’in
şahsında dile getirir: Kendisine unvan, mühür, at,
koşum ve hil'at verilir. Yani devlet ona tam bir yetkiyle
emanet edilir. Bu mertebe kutun yükselip övgünün
arttığını belgelemektedir.134

O da iyi Töre üretip işleterek devleti düzene


135
sokar.

Küntogdı, devlet işlerini ona teslim sırasında:


“Gücün yettiği kadar her şeyi kendin yap, bana bel
bağlama; yapamadıkların kalırsa ben sana(o zaman)
yardım ederim”136 der. Bu ifade, Töre’deki
hükümlerin büyük kısmının akıl sınırları içinde
bulunduğunu anlattığı gibi, aklın her işe
yetişemeyeceğini de göstermesi bakımından ilgi
çekicidir.

Ögdülmiş, herkese karşı mütevazı ve


mülayimdi. İnsanlarla iyi geçinirdi. Alçak gönüllü ve
tatlı dilli idi. Halkı kendisine ısındırırdı. 137 Kendisi akıl
idi ve yakınındakileri, temas ettiklerini yükseltirdi. 138

Küntogdı'nın aşağıdaki sözleri ne kadar dikkat


çekicidir:
“… Ey Ögdülmiş, akıl sahibi bilgili insanlar
seni methetmiştir. Akıllı birisi lazım olursa sen
aklın(ukuş: anlayış) kendisisin, bilgili biri gerekince

134
KB. 1764- 1767. b.
135
KB. 1772. b.
136
KB. 5937. b.
137
KB. 1695- 1696. b.
138
KB. 356. b.

45
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

sen bilgininin kendisisin”. 139 Bu ifadeler Odgurmış


bakışıyla akıl kavramını anlayış ve bilginin teşkil
ettiğini söylüyor.

Ögdülmiş'i yükselten kutu idi. 140 Bir görüşme


sırasında Odgurmış'ın:
Bolu birdi evren kelübirdi kut
Negü kolsa arzu kelü birge büt.141

“Felek rast getirdi, sen kuta kavuştun; başka ne


gibi arzuların varsa onlar da gelecektir, inan” deyişi,
sanki kut ile akıl arasında organik bağı anlatmak ister
gibidir. Ögdülmiş kutlu akıldır; hem kutun oğlu, hem
de kutu varlığında taşıyan bir yapısı vardır. Nitekim
Küntogdı Tanrı'ya: “Benim her arzumu yerine getirdin.
Bütün bu iyilikler arasında en iyisi şimdi ruhumu
doyuran bu Ögdülmiş'tir”142 diye şükretmekteydi. Yine
Küntogdı, Ögdülmiş'e “Zulme mani olmama, Töre’yi
yerine getirmeme ve bütün iyiliklere sen sebepsin”143
demekteydi.

Diğer yandan Ögdülmiş bütün itibarına rağmen


ciddiyetini korumuş, şaşırmamıştır. O aynı zamanda
Küntogdı'ya son derece sadık bir kuldur. Küntogdı:
“Beni düşünmen senin bana candan bağlılığından ileri
geliyor”144 sözleriyle bu tespiti doğrulamaktadır.

139
KB. 3061- 3062. b.
140
KB. 1751. b.
141
KB. 4863. b.
142
KB. 3054- 3057. b.
143
KB. 3121. b.
144
KB. 1878. b.

46
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Böylece Ögdülmiş, Töre’nin ruhunu doyuran


kutlu akıl kimliği kazanmıştır. Ögdülmiş’in temsil ettiği
bu aklın şekillenme ve faaliyeti tamamen Töre’nin
sistematiğine paralel yürümektedir. Ögdülmiş’in
sadakati Töre çerçevesindeki hayat alanı değerlerinin
de aklın kimliği ile ne kadar barışık ve onun
rahatlamasını temin ettiğini gösteriyor.

Ögdülmiş, Kutadgu Bilig'de: Aklın niteliklerini,


bey ve beyliğin özelliklerini, vezirin, ordu
kumandanının, ulu hâcibin, kapıcı başının, kâtibin,
elçinin, hazinedârın, aşçı başının, içkici başının,
hizmetkâr haklarının niteliklerini ve gördükleri işlevleri
anlatan kişidir. Aynı şekilde hizmet, halk kitleleri ile
ilişkiler, devlet görevlileri ile temas yöntemi; Ehl-i
Beyt, bilginler, tabipler, efsuncular, rüya tabircileri,
müneccimler, şairler, çiftçiler, tüccarlar, hayvan
yetiştiricileri, zenâat erbabı ve fakirlerle münasebet
şekillerini anlatan da odur. Evlilik adabı, çocuk
yetiştirme, hizmetçilere muamele, ziyafet verme ve
davete gitme kuralları gibi fert ve devlet hayâtının
görünen kısmı ile ilgili konular hep Ögdülmiş
tarafından belirlenmektedir. Aklın bu ve benzeri
durumlarda söz sahibi olması, Töre’nin dogmatiklikten
ne kadar uzak, sürekli yenilenmeye ne kadar uygun bir
karakter taşıdığının göstergesidir.

Ögdülmiş, akıl görevi ile Töre’nin yukarıda


sayılan alanlarında tek söz sahibidir. Küntogdı: “Sen
benim gözüm, dilim ve elimsin ey yiğit; ben bu sayede
iyi nam kazandım”145 derken çok haklıdır. Çünkü

145
KB. 3125. b.

47
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Ögdülmiş Töre’nin parlak güneşidir. Küntogdı bütün


kusurlarını onun aynasından görmüştür.146

Bütün bunlar Töre’deki akılcılığı perçinleyen


hususlardır.

Akıl ve Aklın Derecelerine Dair:

Ögdülmiş'e göre değerli olduğu için aklın yeri


başta ve beyindedir.147 Aklın hareketi doğru(âdil: köni),
saygınlığı büyüktür. Şekli güzel ve daima dinçtir.
Güzelliklere geçit veren akıldır. Halim, selim, sakin,
şefkat dolu bir gönüldür. Elinin değdiği bir şey
düzelir. Sözü ulaştığı yerde dinlenir. O, sıcak ve
sevimlidir. Fayda ondan öğrenilir. Keskin gözlü ve
uzak görüşlüdür. İşini sağlam yapar. Onun elinde
bulanık işler süzülür, ters düğümler çözülür. İşleri her
yönden inceler, hal çaresini ve zamanını bilir. Kaçana
yetişir, uçanı yakalar, kırığı sarar, bozuğu düzeltir. Akıl
bir meşaledir; köre göz, vücûda can ve dilsize sözdür.
Daima sağdan hareket eder, solu yoktur. Makul ve
hilesizdir. Gidişi değişmez…148 Aklın hareketi ihtiyar
kendisi gençtir. Küçüklüğü sevimli, ihtiyarlığı sakin,
kendisi halim, alçak gönüllü ve çok faydalıdır.149
Kutadgu Bilig’in yukarıdaki pasajları cümle cümle
açıklanmaya, yorumlanmaya muhtaç ifadelerdir.
Özellikle aklı gönülle tarif eden ifade Türk
düşüncesinin en orijinal yaklaşımlarından birisidir.
Çeşitli dünya kültürlerinde akıl ile gönül iki ayrı alanı
temsil ederlerken Töre’nin bu iki değeri bu derece

146
KB. 5616. b.
147
KB. 1836. b.
148
KB. 1850- 1865. b.
149
KB. 1870- 1871. b.

48
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

birbirini tamamlar biçimde öne sürmesi insandaki doğal


yekpareliğe gösterilen saygıdan kaynaklanmaktadır.
İnsanı parçalamaya yanaşmayan bu yaklaşımın
üzerinde durmaya değer.

Zarafet ve sükûnet aklın özelliğidir. Akılsız


kimseler at sürüleri gibidirler.150 Akılsız kişiler
ölüdürler, ancak akıl sahipleri diri sayılabilir. 151

Öfke ve hiddet ile akıl bir arada barınamazlar.


152
Bilgi ve akıl insan için bir köstektir. Köstekli olan
yakışıksız şeylere pek gitmez. 153

Ögdülmiş’e göre Tanrı, seçtiği kulun hareket ve


dilini akıl ile köstekler.154 Akıl hakkında konuşan
Ögdülmiş kendisi hakkında konuşmuş oluyordu ve o
kendi neliğini ve niteliğini bilen bir akıl sıfatıyla
konuşmaktaydı. Aklın insan ahlakıyla ilişkisi, ahlakın
yükselmesinde aklın rolü gene akıl tarafından beyan
edilmekteydi. Akıl, Odgurmış nazarında da
saygıdeğerdir. Onun indinde akıl, hevâ ve hevesi
kontrol altına alıp bağlayan bir güçtür.155 Küntogdı'nın
ifadesiyle: “Kut gelirse herkese yaraşır, fakat akıllı
insanlara daha çok yakışır”dı. 156 Bu bakımdan
akıllı(Öglüg) kişinin sözünü tutan kimsenin işleri
düzene girerdi. 157 Töre’nin bu hükmü akıl ile kut

150
KB. 858. b.
151
KB. 1839. b.
152
KB. 334- 335. b.
153
KB. 314. b.
154
KB. 1837. b.
155
KB. 5403. b.
156
KB. 1707. b.
157
KB. 820. b.

49
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

kavramlarındaki anlam ortaklığına, örtüşmesine belge


sayılmalıdır.

“Bilgi, erdem vb. yi insan sonradan kazanabilir;


fakat akıl insan ile birlikte doğar” diyen
Ögdülmiş'tir.158 Onun naklettiği Türkçe bir meselde:
“İnsan çok şey öğrense ve anlasa bile aklı elde edemez.
Akıllı olmak Tanrı(Bayat) vergisidir ve akıllı insan,
insanların büyüğüdür…”159 gibi ifadeler yer almaktadır.
Akıllı insan, insanların büyüğü olunca asalet de
akılla orantılı sayılmıştır.160

Akla bu derece önem verilen Kutadgu Bilig'de


doğal olarak bilgi öğrenmek de büyük değer
kazanmıştır. İnsan Tanrı vergisi aklın dışında bütün
erdemleri zamanla öğrenir ve böylece bilgisini
geliştirirdi. 161 Bu son cümlede de Kutadgu Bilig’deki
bilgi edinme anlayışının erdem kazanmayla örtüşen
yüzünü görmekteyiz.

Gerçi beyler meseleleri anlayış ve akılla


çözerlerdi; ama bunun için işleri bilgi ile ele almak
zorunlu idi. 162 Çünkü beyler, halkı(bodunu) bilgi ile
ellerinde tutabilirlerdi, bilgileri olmazsa akıl(ög) işe
yaramazdı. 163 Bilgiden nasiplenmek lazımdı. Çünkü
bilgisiz kişi kör sayılıyordu ve bu konuda toplumsal bir
uzlaşma vardı. Eserimizde: “İnsanın süsü yüz, yüzün
süsü göz; aklın süsü dil ve dilin süsü de sözdür”

158
KB. 1825. b.
159
KB. 1826- 1830. b.
160
KB. 2875. b.
161
KB. 1680- 1683. b.
162
KB. 2713. b.
163
KB. 1918. b.

50
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

şeklinde aktarılan bir atasözü o toplumsal uzlaşmayı


belgelemektedir.164

* * *

Daha önce insan konusunda belirlediğimiz


“yalnguk kişi”(beşer-insan) farkı gibi; eski Türklerde
aklın da iki çeşidi dikkat çekmektedir. Divan-ı Lügati't
Türk'te Kaşgarlı Mahmud'un “Hayrı şerden ayırt
ediş” diye târif ettiği us165 ve “yaşlı-tecrübeli
kimselerde bulunan akıl ve anlayış “ diye kaydettiği
“ök”166… Ök kelimesinden “çok akıllı, tecrübeli,
yaşlı ve işin sonunu düşünen kimse, milletin büyüğü,
müşavir” anlamında “öke=öge” diye bir kelime daha
türetilmiştir. 167 Görüldüğü gibi burada “us”, “hayrı
şerden ayırt etme seviyesini” “ök” ise “işin sonunu da
araştırması” sebebiyle “us” tan daha üstün bir akıl
derecesini anlatmaktadır.

Kutadgu Bilig'de “gaflet” bildiren


kelimelerin “usal, usayuk, usallık …” gibi hep us
kökünden çoğalmaları manidardır. Hâlbuki ög(ök)
kelimesi ile ifadesini bulan akıl, Töre’ koyacak
seviyeyi anlatmaktadır. Hatta ög(ök) kökünden türeyen
Ögdülmiş kelimesi, Kutadgu Bilig'in dört asıl
kahramanlarından birisine, seviyeli aklı temsilen isim
olabilmektedir. Nitekim Ögdülmiş, “akıbetini ve
aslını arayan bir akıl”ı canlandırmaktadır.
Odgurmış ile Ögdülmiş'in münasebetleri bu gözle
değerlendirilmelidir. Bugün Türkçemizde kullanmakta

164
KB. 271- 274. b.
165
DLT I. Cilt, s. 36
166
DLT I. Cilt, s. 48 ve KB. İndeks, s. 352
167
DLT I. Cilt, s. 11, 90, 310 ve KB. İndeks, s. 355

51
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

bulunduğumuz: Öğrenmek, öğretmek, öğüt, öğünmek,


öğretmen, öğrenci… gibi kelimelerin hepsi ög
kökünden türemiş kelimelerdir.

“Us” ve “ög” adlı akıllar arasındaki derece


farklılığı bize, İslâmiyet’te karşımıza çıkan akıl'ın akl-ı
maaş ve akl-ı mead derecelerini hatırlatmaktadır.

Bilindiği gibi akl-ı maaş; basit meselelerde iyi-


kötü ayrımını yapabilen, beşer(yalnguk) seviyesindeki
insanlara mahsus ve daha çok gündelik hayatın
sürdürülebilmesini sağlayan akıldır. Akl-ı mead ise;
problemlerin aslını arayan, metafizik kaygılar taşıyan,
akıbetini düşünen ve hikmete ulaşmaya çalışan akıl
seviyesinin adıdır.

52
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

KUTADGU BİLİG’DE
HİKMET ANLAYIŞI
Kutadgu Bilig’de Töre’nin üzerine kurulduğu
yapı hikmettir. Hikmet eserde gönül, irfan ve bilgelik
kavramları çevresinde işlenerek sentezlenmiştir.
Hikmet konusu ele alınırken eserin tamamına yedirilen
gönül kavramının merkeze konduğunu gördük. Bu
kavrama bağlı olarak özellikle bilgelik ve eserdeki
dördüncü kahraman olan Odgurmış’ın temsil ettiği
değer öne çıkmaktadır. Elbette ki eserimizde hikmet
konusunu tamamlayan birçok yan kavram merkeze
alınarak tek tek işlenebilir ve işlenmelidir de. Ancak biz
öncelikle gönül, bilgelik ve Odgurmış üzerinde durmak
kararındayız.

Gönül Anlayışına Dair:

Öncelikle şunu belirtelim gönül kelimesi


insandaki duygusal ve ruhi merkez anlamına tahsis
edilen bir kavramın adı olarak dünya kültürleri arasında

53
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

yalnızca Türk kültüründe görülen bir adlandırmadır.


Diğer kültürler aynı zamanda dolaşım sisteminin
merkezi olan “yürek” anlamına gelen kelimeleri
mecazlaştırarak bu kavramı yakalamaya çalışmışlardır.
Oysa Türk kültürü hem bütün tarihi boyunca hem de
farklı coğrafyalardaki boy ve lehçelerde bu kelimeyi
aynı anlamda ve aynı amaçla kullana gelmektedirler.
Kelimenin orijinal imlasında Osmanlılar döneminde
kâf-i nûn denilen sağır kef ya da geniz n’si
bulunmaktadır. Kelimenin muhtemelen dumansız ve
alevsiz yanma anlamındaki göynümek’le ilişkisi vardır.
Yunus Emre’nin:

Şu dünyada bir nesneye


Yanar içim göynür özüm
Yiğid iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi

kıtasının ikinci mısraında geçen göynümek fiili tam da


bu yanma tanımına uyar. Kelime, insanın özü ve bu
özde gerçekleşen, insana hayat enerjisi kazandıran bir
tür yanmaya gönderme yapmaktadır.
Nitekim gönül kavramı, eski Türklerde insan
varlığının merkezi yerine bilinmiş ve kullanılmıştır.
Orhun Kitâbeleri dâhil kaynaklarda bu hal kolayca
görülebiliyor. Kutadgu Bilig yazarının o anlayış dışında
kalması düşünülemezdi. Nitekim daha eserine girişte:
“(Tanrı)seçti, yarattı ve gönülü aydınlattı; gönlümü
îman içinde doğru yol üzerinde tuttu”168 deyip insana
verilen nimetleri sayarken en başta gönlü zikretmiştir:

168
KB. 382. b.

54
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Köngül birdi köz hem ukuş ög bilig


Aça birdi sözüm yorıttı bilig.169

“Gönül, göz, anlayış, akıl ve bilgi verdi; dilimi


açtı ve bana ifade kudreti ihsan etti”. Cümlesinde
insana verilen ilk değer gönüldür. Gönül, gözle temsil
edilen duyular, anlayış yeteneğiyle anlam kurma, akıl
ile hüküm oluşturma ve bütün bu sürecin sonunda
bilgiye ulaşmanın bütün aşamalarında asıl özne olarak
görülmektedir. Bu yaklaşım Kutadgu Bilig
penceresinden insan ve bilgi problemine nasıl
bakılmakta olduğunu da dile getirmektedir.
Kutadgu Bilig’in yazıldığı klasik dönemde
ortaya konan bütün eserlerde kitapların baş kısmında
Allah’ı, Peygamber’i, Dört Halife’yi, devrin
hükümdârını anlatan bir Methiye metni bulunması
geleneği vardı. Yusuf Has Hâcib de bu geleneğe uyarak
asıl konusuna girmeden önceki Övgü bölümünde
Hazret-i Peygamber’i anlatırken:

Tüzün erdi alçak kılınçı silig


Uvutlug bağırsak akı king elig170

“Asil tabiatlı, alçak gönüllü ve güzel tavırlı idi;


hayâ sahibi, şefkatli, cömert ve eli açık idi” diye
nitelendirmekte idi. Bu ifadede “alçak gönüllü” oluşun
önemini delillendiriyordu. Keza bağlanmalar söz
konusu olduğunda da Hz. Peygamber’e “gönülden bağlı
olmak” ayrı ve özel bir değer taşımaktaydı. 171

169
KB. 387. b.
170
KB. 43. b.
171
KB. 46. b.

55
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Kaşgarlı Mahmud; “Köngül: Kalb, gönül,


anlayış. Zeki kimseye ‘köngüllüg er’ denir”
demektedir.172 “Alçak” kelimesi de hem Kutadgu Bilig,
hem de Divan-ı Lugati’t-Türk’de “alçak gönüllü,
yumuşak huylu, uslu” anlamında kullanılmıştır.173
Ancak, gönül ile ilgili bu açıklamalar yeterli değildir.

O halde biz, Kutadgu Bilig’de bu kavramın


geçtiği önemli gördüğümüz beyitleri belli bir mantık
dokusu içinde tahlil edelim.

* * *

Ayıttı ilig emdi könglüg neteg


Negü ol iging emde idkung neteg.174

beytini Raşit Rahmetî Arat, bugün bize doğal gelen


aşağıdaki şekliyle çevirmişti: “Hükümdar (Küntogdı-
Töre) sordu (Aytoldı’ya): Nasılsın, bu hastalığın nedir,
uykun nasıl?”

Bu çeviride “nasılsın” sorusu ile karşılanan


ibâre, beyitteki “könglüng neteg” ibâresidir. Hal ve
hatır sorulurken insanda muhatap alınan değerin gönül
olması şirin, anlamlı ve insandaki asıl öz ve öznenin ne
olduğuna dair açıklayıcı bir tutumdur. Nitekim 1082.
beyitteki:

Nelük könglüngi artatur sen özüng

172
DLT. C.III , s. 366.
173
DLT. C.I., s. 100 ve KB. Indeks, s. 16
174
KB. 1069. b.

56
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

mısrâı da: “…Sen neden mâneviyâtını bozuyorsun?”


şeklinde çevrilmiş ve gönül, “mâneviyat” diye
verilmiştir. Burada da gönülün hissiyat merkezi
sayılması âşikârdır. Yine, “köngli tüşük” tamlaması da
“üzgün” anlamına kullanılmıştır.175 “Köngli sözi”
tamlaması ise “sır” karşılığıdır. 176 Görüldüğü gibi
“gönül” , insan üzerindeki en etkili ve merkezî role
sâhip bir metafizik faktördür.

Eserde Aytoldı (kut), Küntogdı’nın (Töre’nin)


“gönlünü doyuran”dır. 177 Gönül o derecede önemlidir.
Eski Türk siyasî ve sosyal hayatında uzmanlarınca çok
iyi bilinen bir ok yay sembolizmi söz konusudur. Bu
sembolizm Yusuf tarafından iyi bilinmekte ve ustaca
bir tezat sanatı yapılarak kaydedilmektedir.

Bodum erdi ok teg Köngül erdi ya


Köngül kılgu ok teg bodım boldı ya.178

“Vücûdum ok ve gönlüm yay gibi idi; şimdi


vücûdum yay oldu; gönlümü ok yapmalıyım”

Bu beytin ilk mısrâında yay ile gönül, ok ile


vücut eşleşmiştir. Bilindiği gibi yay, hâkimiyet ve
Tanrı irâdesini temsilen hakanı ifâde ederdi.179 Ok
ise kavmi anlatırdı. Bağlılık demekti. Ok ve yayın
birleşmesi cihan hâkimiyetinin kurulduğunu
anlatmaktaydı… Burada yayın hâkimiyet anlamı ile

175
KB. 1111. b.
176
KB. 503. b.
177
KB. 801 b.
178
KB. 371 b.
179
Oğuz Kağan Destanı; (Hazırlayan: Muharrem Engin), 315-326.
satırlar.

57
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

gönül arasındaki irtibat açıktır. İkinci mısrâdaki yay ise


görünüşü ifâde bakımından belin bükülmesi, yaşlılık;
ok da gönlün Tanrı’ya dönüş ve elbette ki, O’na tâbî
oluşunu anlatmaktadır. Tanrı’ya inanan bir kimsenin
gönlü, inanmanın öznesi olan gönlün inanmayla
ilişkilendiği Tanrı sebebiyle vücuduna göre yay iken
Tanrı huzuruna vardığında ok niteliğine dönüşmektedir.
Çünkü Yusuf Has Hâcib bu beyti kendi yaşlılığını
anlatmak için oraya koymuştur. Dolayısıyla gönül, bu
beyitte de insan varlığındaki hâkim öz, kudret
anlamıyla belirmektedir.

Tespit ettiğimiz bu anlamı destekleyen başka


beyitler de vardır:

Beg ol bu köngül kör kamug öz kulı


Begi kança barsa udu kul yolı.180

“Gönül beydir, bütün vücut onun kuludur;


bey nereye giderse kul onu tâkip eder.” Demek ki
yay ile sembolize edilirken bir önceki beyit nazar-ı
dikkate alınırsa hakan ile yay arasındaki eşleşmeyi
Yusuf has Hâcib gayet iyi bilmekte ve bu
sembolizasyonu gönül ile ilgili olarak kullanmaktadır.
Yine:

Köngül beg turur bu et öz kul esir181

mısrâı da aynı görüşün bir başka ifâdesini


yansıtmaktadır.

180
KB. 3856. b.
181
KB. 5865. b.

58
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Peki, bu derece öneme sahip gönülün özellikleri


nelerdir? Nasıl olgunlaşır? O gönül kimde bulunur?

Sorularımıza Yusuf Has Hâcib, Odgurmış’ın


dilinden cevap vermektedir:

Negü tir eşit Köngli bışmış kişi


Ölümde oza işin bitmiş kişi182

“Gönlü olgunlaşmış (gönlü pişmiş!), ölmeden


evvel âhiret işini yoluna koymuş olan ‘kişi’ ne der,
dinle!” derken, “Ölmeden evvel ölmüş” gerçek bir arif
kişiden söz etmektedir; ki biz, İslâm terbiyesi içinde bu
hâlin gönülde ilâhi tecellinin ortaya çıkışı anlamına
geldiğini biliyoruz. Aynı şekilde, beyit içindeki “kişi”
kelimesine de dikkat çekiyor ve tasvir edilen hâlin kişi
kelimesiyle ifâdesini baştaki açıklamamızın bir onayı
sayıyoruz. Yalnız bu beyitteki “gönlü pişmek” tâbiri,
insana bir de “çiğ gönül” zıddını düşündürüyor.

Küntogdı’nın:

Hava nefs tirilse ölür bu köngül


Köngül ölse ta’at kalur ay ogul183

“Hava ve nefs canlanırsa bu gönül ölür; ey


oğul gönül ölünce de ibâdet ihmâl edilir” sözlerini
gönül konusuna getirilen bir Töre açıklaması yerine
koymak yerinde olacaktır.

Başka başka formlar içinde aynı maksadın


anlatıldığını görmekteyiz. Meselâ uyanık gönüllü,

182
KB. 6165. b.
183
KB. 4912. b.

59
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“Köngli odug” insanın ölüm karşısında gaflete


düşmeyeceğinden söz açılmaktadır.184

Odgurmış, Küntogdı’ya “en kötü düşman


nefstir”185 diyor.

Ancak gönül sâdece nefs ve hevâ sebebiyle


fonksiyon kaybına uğramaz. “Haram lokma” da
“gönlü karartmaktadır”186. “Helâl yiyen kimse
Tanrı’ya karşı günah işlemez; helâl ye, yarın (ahiret)
için de azığın helâl olsun”187 sözleri Odgurmış’ındır.
Bu konu hayli ince dikkat istemektedir. Demek ki “
helâl, helâl getirir” inancı içindedirler. Sâdece günah-
sevap konusunda değil, temizlik husûsunda da helâl
lokma (arınmış boğaz) etkindir.188 Nakledilen bir
atasözü: “Eğer iyilik ananın ak sütü ile insan rûhuna
girerse o, ölünceye kadar doğru yoldan çıkmaz”189
meâlindedir. Asâlet, gönül bakımından da açıklanmış,
“Asil insanın gönlü başka tarafa kaymaz”190 denmiştir.
İleride adâlet konusunda da boğazını arıtmayan
kimselerin âdil olamayacakları söylenecektir ki;
Tanrı’nın sevgisini kazanmak âdil olmaya
bağlanmaktadır.

Eserde, “İnsan gönülle hareket etmelidir” fikri


hâkimdir. “Bazı işler vardır ki insanlarla (kişilerle)
istişâre (kingeş) etmek lâzımdır; fakat sonuçta gönül

184
KB. 4828. b.
185
KB. 5319. b.
186
KB. 5347. b.
187
KB. 5350. b.
188
KB.5352. b.
189
KB. 880- 881. b.
190
KB. 1637. b.

60
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

tarafından uygun görülen işi yapmalıdır”191. Önce


gönlüne danış, sonra istişâre et; gönlüne yatmıyorsa o
işe girme192 sözleri, hem istişâre hem de gönlün
önemine vurgu yapmaktadır.

Kutadgu Bilig’de bilginin kaynağı, yâhut


cevheri de gönülde aranmaktadır. Bu düşünce “İnsan
gönlü dibi olmayan bir deniz gibidir, bilgi onun
dibindeki inciye benzer, çıkarmadıkça işe yaramaz”193
sözleriyle anlatılmaktadır ki, aklın gönül bağlamındaki
işlevine açıklık kazandırmaktadır. Ayrıca bu beytte
gönül kavramında saklı bir sonsuzluk inanışı
bulunduğuna dikkat çekmekte fayda vardır. Sonsuzluk
halini yalnız Tanrı’ya atfeden bir toplumun, aynı
niteliği gönülde de bulması, Türk düşüncesinin
kurgusunda insana tanıdığı yer bakımından özel bir
önem kazanmaktadır.

İnsan yapısında gönüle yüklenen görev tam


anlamıyla merkezî bir konumdadır. Meselâ
Ödgülmüş’e göre eğer Tanrı, “türetirken gönül
vermezse o kimse hiçbir dileğine erişemez”194 di. Bu
yargıdan da biz aklın ancak gönül zemininde aktivite
kazanabildiğine varırız. Aklın verdiği bu hüküm, eserin
genel kurgusu içinde önemli bir yer işgâl etmektedir.
Gerçi gönül tek başına yetersizdir. Ama gönül olmazsa
gözün faydasızlığı gibi, akıl yoksa da gönlün
yeteneklerinden yeterince yararlanılamaz. 195 Yâni
gönül, akıl ve bilgi ile donatılmalıdır. Bilgisiz kişinin

191
KB. 3495. b.
192
KB. 3688- 3689. b.
193
KB. 211- 212. b.
194
KB. 1821. b.
195
KB. 1991. b.

61
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

gönlü kumsal gibidir196. Ancak bu söz gönül denen


değeri geçersiz kılmaz.Yine de gönülsüz insanlar kuru
bir kalıptan ibârettirler, çünkü insan her işini gönül ile
yapar197.

İleride atıfta bulunacağımız bir beyit de şudur:

Tükel sır bediz ol köngülsüz kişi


Köngülsüz kişi bilge atın yodar198

“Gönülsüz insan yalnız bir şekil ve kalıptan


ibârettir; gönülsüz insan bilge adını kaybeder.” Demek
ki BİLGELİK elde etmenin temel şartı GÖNÜL
sahibi olmaktır ve gerçek anlamdaki gönül sâhipleri
bilge kişilerdir!..

Küntogdı(Töre): “İnsan, gönlünü çıkarıp


avucuna koyarak başkaları önünde mahcûb olmadan
dolaşabilmelidir”199 diyor. “Beyin gönlü, dili ve tabiatı
düzgün olmazsa kut o dilde dolaşamaz, kaçar”200. Bu
sözler Ödgülmiş’indir. Fakat kut gelince gönüle hâkim
olunmalıdır.201 Çünkü kuttan hâsıl olan nimetler
(iktidar, zenginlik, şöhret vb.) yüzünden nefsin
dirilmesi, ihtirasların ayaklanması ihtimâli vardır ki,
nefsin dirilmesi gönlün ölümüne yol açmaktaydı.202
Demek ki gönül ve nefs yan yana barınamayan iki
değerdir. Bu bakımdan kut, ancak alçak gönül ile

196
KB. 975. b.
197
KB. 2472. b.
198
KB. 2798. b.
199
KB. 894. b.
200
KB. 2012. b.
201
KB. 5901. b.
202
KB. 4912. b.

62
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

tutulabilir. 203 Zâten kutun tabiatında alçak gönüllülükle


anlaşma, kaynaşma yeteneği bulunmaktadır.204

Kutadgu Bilig’de bir de “gönüldeş” kavramına


rastlamaktayız.Kelime eserde yalnız iki defa ve sâdece
Odgurmış ile Ögdülmiş arasındaki konuşmalarda
birbirlerine seslenirken kullanılmıştır. Bu hal
yekdiğerini tamamlamak ve destek olmak bakımından
akıl ve irfan kavramları arasında kurulan yakınlığı
kuvvetle belirtmektedir.205Zira bu kelimeyle akıl ve
irfanın aynı gönlü paylaştıkları söyleniyor. Kanak
birliğine işaret ediliyor. Burada kutun iki kanadı
saydığımız bu değerlerin gönülde de birleşmeleri, kut
ile gönül arasında bir özdeşlik ilişkisi aramamızı
gerektiriyor.

Bilgelik Üzerine
Yusuf Has Hâcib’in eserindeki diyaloglarda
kahramanlarını konuştururken kullandığı birçok
nezâket tâbiri var. Bu hitaplar içinde en göze çarpanı:
“Ay bilge bögü” ibâresidir. Kutadgu Bilig’i neşreden
Reşit Rahmetî Arat bu tâbiri: Ey âlim hakîm şeklinde
çevirmiş. Burada bu kelimelerin ters
anlamlandırıldığını söylemeliyiz. 206 Ama anılan

203
KB. 1704. b
204
KB. 2478. b.
205
KB. 3299- 77. b.
206
Kutadgu Bilig’i çeviren Reşit Rahmeti Arat merhum, “bilge”
kelimesini pek çok yerde âlim diye karşılamış; “bögü” kelimesine
ise hakîm anlamını vermiştir. Halbuki eserde:

Bögü bili kitti ölümüg körüp


Ukuluş öki kitti ögsüz bolup (KB. 1178. b.)

63
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“Ölümü görünce bögünün bilgisi gitti; akıllının aklı


kayboldu ve akılsız kaldı”
……………

(Ölüm karşısında)

Hakimlerke hikmet asıg kalmadı


Bögülerke bilgi elig tutmadı (KB.1198. b.)

“(Ölüm karşısında) Hakimlere hikmetleri fayda vermedi;


bögülerin bilgileri ellerinden tutmadı” gibi beyitlerde
açıkça görüldüğü üzere Reşit Rahmeti’nin çevirisinin
aksine bögü kelimesi orijinal metnimizde âlim yerine
kullanılmıştır. Bilhassa 1198. beyitte hem de “hakîm”
kelimesi kullanılarak “bögü” ile “hakîm” birbirinden
açıkça ayırd edilmiştir.

Ayrıca ölüm karşısında hikmetin de faydası yoktur; ama


hakîm ölüm hâdisesinde kendisini kaybetmez. Oysa
1178. beyitte bögü’nün, ölümle yüzyüze gelince aklının
başından gittiğini okuyoruz. Buna karşılık bilge kişi,
ölüm karşısında dingin ve ölçülüdür. Bilge Kağan, Köl
Tigin öldüğü zaman “Zamanı Tanrı yaşar. Kişi oğlu
hep ölümlü türemiştir.” (Orhun abideleri, I-Kuzey C. 10
str.:”Öd Tengri yaşar. Kişi oglı kop ölgeli törümiş)
idrâkindedir. Yâni hakîm yerine bilge kelimesinin
kullanılması bir gerçeği yansıtmaktadır. Nitekim Kutadgu
Bilig’de de bilge kelimesi hakîm diye karşılandığı
takdirde anlam daha yerine oturmaktadır. Kaşgarlı
Mahmut, bilge kelimesinin birinci anlamını hakîm diye
vermiştir. (DLT. Dizini, s. 92). Hakîm; hayatın sırrına
vâkıf olmuş ve ölüm korkusunu yenmiş kişidir.

Kutadgu Bilig’deki:

Tiriglik tilesi özüng ölmegü


Kılınçıng sözüng edgü tut ay bögü (KB. 183. b.)

64
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

kullanım biçimi XI. yy. Türk toplumunda ilim ve


hikmete verilen kıymetin büyüklüğünü sergilemektedir.

Gerek târihte, gerek günümüzde insanların


birbirlerine hitâb ederken kullandıkları nezâket sözleri,
kullanıldıkları çağ ve toplumun ferdî ülkülerini,
toplumsal yapıdaki genel geçer değer yargılarını dile
getirirler. Bütün hayatı düzenleyen hükümlerin
Töre’den doğduğu eski Türk toplumunda yukarıdaki
hitap kalıbı toplumsal hiyerarşi hakkında kayda değer
bir yorum imkânı sunuyor.

“(Eğer) kendine ölümsüz bir hayat dilersen, ey bögü işini


ve sözünü iyi tut” beytinde, bögü’nün o merhalenin insanı
olmadığı âşikârdır. Zâten bir yerde, “âlim” karşılığının
“bilge” yerini bir türlü tutmaması üzerine R. R. Arat bu
kelimeyi:

Bu korkunç üçün bilge dünya kodup


Ajun tezgini yügrür emgek yüdüp (KB. 6154. b.)

beytinde:“Bundan korktuğu için ÂRİF dünyayı bırakıp,


zahmeti tercih ederek, dünyayı dolaşır durur” derken,
ÂRİF kelimesiyle çevirmiştir. Doğrusu bu son verilen
karşılıktır. Zirâ hakîm kişinin genel niteliği ârif
oluşudur., R. R. Arat’ı aldatan herhalde, “Bilge Alimler
Birle Katılmaknı Ayur” şeklindeki başlık olmalıdır (KB.
4340-4341. beyitler arasındaki bölüm başlığı). Halbuki
“bilge bögü” tamlaması genellikle birlikte
kullanılmaktadır. Burada, bilge kelimesinin yanına âlim
kelimesinin gelişi; âlim’in bilge kelimesiyle eşanlamlı
olmak yerine, aksine bögü yerine geçen bir kelime
oluşunu belirtse gerektir. Nitekim 1198. b.de de hakîm
ile bögü yan yana kullanılmıştı. Yusuf Has Hâcib “bilge
bögü”, “hakim bögü”, “bilge âlim”, “hakîm âlim”
tamlamalarını aynı anlamda kullanmıştır. Sözün kısası
eserde, bögü=âlim, bilge=hakîm anlamları su götürmez
biçimde nettir.

65
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Daha önce görüldüğü gibi Kutadgu Bilig’in


akıl ve bilgi, yâni ilim hakkındaki tutumunu işlemiş ve
önemini ilgili bölümde göstermiştik. Akıl, Töre’yi
kuran ana faktörlerdendi; fakat bilgisiz bir akıl işe
yaramamaktaydı.

Hikmet ve irfan kaynağı olan hakîmler


konusunun eski Türk toplumundaki yeri üzerinde ise
şimdiye kadar ne yazık ki yeterince durulmamıştır.
Aslında bizim de asıl konumuz bu değil. Ancak Töre’yi
anlaşılır kılabilmek adına en alt düzeyde dahi olsa
bilgelikle ilgili Kutadgu Bilig’deki birkaç noktaya
değinmek zorundayız. Ancak bilgelik konusunun büyük
önemi vardır. Üzerinde çalışılması önemli yararlar
sağlayacak, belki de şamanlık iddialarının bilge tipine
verdiği zarar artık görülebilecektir.

* * *

Asya Hunları’ndan beri, Türk tarihinde; siyâset


ve yönetimde “hakîm” anlamına, “BİLGE” sıfatının
yöneticilerde aranan bir şart olduğunu bilmekteyiz

İnsan yazmalı, okumalı ve başkalarının


sözünden de istifade etmelidir; ancak bu sûretle bilge
olunur.207 Bilge kişinin ayağı fenâlıklara karşı
kösteklidir. Bilgisiz kişileir uyarmak onun başlıca
vazîfelerindendir. 208 Bilge akıllı, durmuş-oturmuş ve
gönlü süzülmüş bir insandır, söylediği söz
tutulmalıdır. 209 İnsan, eserimizdeki nitelemeyle kişi iki

207
KB. 2629. b.
208
KB. 6615. b.
209
KB. 3752. b.

66
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

türlüdür: Bunlardan birisi bey, diğeri bilgedir. Bunlar


yalnguk (beşer)’un başıdırlar210. Burada hemen
kaydedelim; Kutadgu Bilig’de Küntogdı’nın adını
koyan kişi, yani Töre’ye o vasfı yakıştıran insan “bilge
bir kişi”dir211. (Kuta Aytoldı adını verenler ise
bögülerdi.) Hakanlara her hususta yol gösterenler
genellikle “bilge öge” (hakîm müşâvir)lerdir212.

Bilge halîmdir ve şefkâtiyle tanınır.213 Bu


meziyeti, onun, kararlarında ılımlı, âdil olmasını ve
gerçeği gösterirken devlet yönetiminde hikmete yol
açmasını sağlamaktadır.

Ayrıca bilge kişi, sâdece devlet işinde değil,


ferdin rûhî tekâmülünde de gerçek ölçülere sahiptir.
Bilge kişi, karşısına gelene bir ayna gibi kendi
özelliklerini gösteriverir. “Bilge yankı gibidir”.214

Eğer bilgeler hırpalanacak olurlarsa, yer


yüzündeki erdemler bozulur.215 Bu sebeple: “Bilge eri
iyi (hoş) tutup sözünü dinle”meli, “öğrendiğini işte
kullan”malıdır.216 Çünkü onlar faydalı ve zararlı şeyleri
ayırt ederler. Doğru (köni=âdil) ve temiz yolu tutan
bunlardır. 217 Eğer bir bilge bilgisini her hangi bir işde
kullanacak olursa kesinlikle amacına ulaşır, tutar elde

210
KB. 265. b.
211
KB. 824. b.
212
KB. 1754. b.
213
KB. 1700. b.
214
DLT C.III., s. 380
215
DLT C.III, s. 303
216
DLT C.I., s.458
217
KB. 4343. b.

67
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

eder.218 Bilge kişi dünya ve âhiret işini hesap ile


birbirinden ayırarak zapt eder.219 Eğer bilge ve bögüler
olmasaydı; dünyâda, ekilmiş bile olsa yerden yiyecek
çıkmazdı. 220

Sadece akıl doğuştan getirilen bir Tanrı


vergisidir. İnsan anasından bilge doğmaz. Bilgelik,
diğer meziyetler gibi gayretle elde edilir. 221 Bilgelik
doğuştan gelen bir ayrıcalık değildir, sonradan bilge
olunur.222

Bilge kişinin sözü câhile göz olur. 223 Cehâletin


ilacı “Kutlu Bilge”lerin elinden alınır.224 Kişi
dinleyerek bilge olur. Çünkü Bilge kişi bir doğru
bulunca onu hemen alır ve ezberler.225Bilgeliğin baş
şartı bir bilgeye erişmektir.226 Bilgelik, toplumda, genel
îtibârı bulunan ve geçmişi eski bir kurumdur.
Kaşgarlı’nın: “Eski zaman bilgelerinin sözleriyle gönül
sağlık bulurdu”227 deyişi, hem bu hâlin eski bir gelenek
olduğunu, hem de bilgelerin “gönüle sağlık veren”
güçlerine işâreti sebebiyle dikkat çekicidir.

Bu konuda Kaşgarlı Mahmut’un aktardığı hayli


bilgi var. Bir tânesi de şöyle: “Bilgeler (hukemâ)

218
KB. 2605. b.
219
KB. 4383. b.
220
KB. 4346. b.
221
KB. 1678- 1683. b.
222
KB. 4021. b.
223
KB. 1048. b.
224
KB. 158. b.
225
DLT, C. III, s. 46
226
KB. 1820. b.
227
DLT, C. I, s. 89

68
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

bulmadığın bir şeye sevinmeni beğenmezler”.228


Bilgeler, insanın kendisine hâkim olmasını isterler.229
Bilge öge: “İnsan şerirlerle düşüp kalkarsa onlara
benzer ve kutunu kaybeder” demiştir.230 Bilge, “nimete
kavuşan muktedir kişinin şükr etmesini” tavsiye
eder.231

Bilge, Töre’nin düzenlenmesiyle de ilgilidir ve


mânevî âmir hükmündedir.

Meselâ “meşhûr bir bilge”232nin şu sözleri bu


yargımızı onaylamaktadır:

Törü edgü ur ay törü birgüçi


Turu öldi isiz törü urguçı233

“Ey Töre koyan, iyi Töre koy; (çünkü) fenâ


Töre koyan (kimse) daha hayattayken ölmüş demektir”.

Bilge, hizmet alanında da belileyici bir konuma


sâhiptir. Ona göre: “İnsan hizmet etmekle baş köşeyi
bulmaktadır”.234

Bilge kişi öfke ve hiddetin, insanları kontrolsüz


hareketlere yönelttiği kanâatindedir.235 Ona göre
bilgisiz, cahil kimseler vahşi atlar (yılkı) gibidirler236.

228
DLT, C. I, s. 419
229
KB. 2518. b.
230
KB. 4240. b.
231
KB. 755- 756. b.
232
KB. 1457. b.
233
KB. 1458. b.
234
KB. 613. b. vd.
235
KB. 333- 334. b.
236
KB. 985. b.

69
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Bilge kişiler, nefislerine uyarak ziyâfetten ziyâfete


koşup duranları eleştirmelerine karşılık, yedirmekten ve
ihsandan hoşlananları daha çok severler.237

İnsanlara gerçekleri gösteren bilgelerin


sevilmesi ve onlara saygı gösterilmesi gerekir.238
İnsanlar, bilgelerle yakınlık kurup, onlarla iyi
geçinirlerse kendileri kazanırlar ve iki cihanda
kutlanırlar. 239 Ayrıca bilgelere sert ve kaba dil
kullanılmaz, onların “Eti yenmez, zehirdir”.240
Memleket halkı içinde itibar bakımından birinci sıra
bilgelerindir; bunlar insanı kut ve kıw’a (Saadet,
sevinç) ulaştırırlar241.

Üyük çim osugluk bolur bilgeler


Çıkar suv kayuda adak tepseler242

“Bilgeler; sulak yerlere benzerler; nereye ayak


vursalar oradan su çıkar”. Çünkü bilge kutludur.243 Bu
sebeple bilgelerin ilminden az veyâ çok (miktar önemli
değildir) öğrenmek lüzûmu vardır244; sözleri yemek
gibi yenmelidir (hazmedilmelidir).245

İslâmî açıdan olmakla birlikte aşağıdaki yorum


ne kadar düşündürücüdür:

237
KB. 4669- 4670. b.
238
KB. 4340. b.
239
KB. 4354. b.
240
KB. 4349. b.
241
KB. 5551. b.
242
KB. 974. b.
243
KB. 158. b.
244
KB. 4342. b.
245
KB. 2785. b.

70
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Bular (bilgiler) ol hakikat bu din tirgüki


Olar bilgi ol çın şeriat köki246

“Bu dinin direği gerçekten bunlardır; asıl


şeriatın kökü bunların bilgisidir.” Bu beyit, şeriat
kökünün bilgelerin bilgisi olduğunu söylüyor. Şeriatın
dayandığı varlık ve hayat bulduğu temel
İslâmiyet’te hikmettir. Allah “el-Hakîm”dir ve her
hükmünde mutlaka bir hikmet vardır. Töre’yi
kendilerine bağladığımız bilgelerin bilgisiyle İslâmî
şeriatin köklerinin örtüştürülmesi bu noktada oldukça
kayda değer.

Sayılagelen vasıfları ile: “Eğer bir bilgeye eşikte


bir yer isâbet ederse, o eşik baş köşeden daha iyi ve
yüksek olur”.247

Bilgelerin ilmi, kavim (bodun) için bir


meşaledir. Geceleri meşale yandığı zaman nasıl yol
şaşılmazsa, onların işaretleri istikâmetince gidildiği
vakit de memleket esenlik bulur.248 Çünkü onlar, koyun
sürülerindeki koç gibidirler, kendilerine uyulursa
sürülerini doğru (köni) yoldan ayırmazlar249, ilimleriyle
halkın yolunu aydınlatırlar. 250 Burada Türk
kültüründeki yol gösterici bozkurt motifiyle bilge tipi
arasında bir ilişki aramak bize yeni ufuklar
açabilecektir.

Tükel sır bediz ol köngülsüz kişi

246
KB. 4345. b.
247
KB. 263. b.
248
KB. 4347.b.
249
KB. 4353. b.
250
KB. 4341. b.

71
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Köngülsüz kişi bilge atın yodar251.

“Gönülsüz insan yalnız bir şekil ve kalıptan


ibârettir; gönülsüz insan bilge adını kaybeder”
derken Ögdülmiş, bize göre bilgeliğin en önemli şartını
zikretmektedir. Zâten biz, hikmet ehli ârif bir
kimsenin(hakîmin, bilgenin) gönül eri olduğunu
bilmekteyiz. Böylece Kutadgu Bilig’de aynı içeriği,
bilge ile gönül arasındaki kopmaz bağı bütün açıklığı
ile tespit edebiliyoruz.

Hikmet konusunda dile getirilenlere ilaveten


bütün kitap, hikmetin kişi (yalnguk değil) seviyesine
has olduğunu, yâhud bu seviyeden itibaren
kazanıldığını göstermektedir. Dolayısıyle bilge, kişi
derecesi üstünde bir seviyenin sahibidir. Ayrıca, o,
gönül sahibidir ve bu özelliği sebebiyle gafletten
uzaktır.

Odgurmış Üzerine:

Odgurmış, Kutadgu Bilig'in asıl


kahramanlarından dördüncüsüdür. Müellifin ona
yüklediği anlam “âkibet”tir.252 Ancak, Yusuf Has
Hâcib'in kendi devrinde bu kavram çerçevesinden
anladığına bakılırsa, kavramın daha farklı bir çerçeveye
oturması gerektiğine dair bir şüphe uyanıyor. Bugün bu
tâbir yeterince açık değildir. Çünkü eserde, Odgurmış
adı ile anlatılan kişi çok kuvvetli bir şahsiyet olarak
gözükmektedir. O, Küntogdı (Töre) ve Ödgülmiş
(akıl)'i kendisine bağlayıp, sözünün üstüne söz
251
KB. 2798. b.
252
KB. 357. b.

72
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

koydurtmaktadır. Onları etkisi altına alarak kuşatmıştır.


Töre ve ök seviyesindeki ileri bir akla galip
gelmektedir. Ayrıca o, aynı zamanda en önemli ve
stratejik konularda yargılar veren kişidir. Yâni
Odgurmış eserdeki en baskın karakter sıfatıyla tahîli,
içeriğinin tespiti gereken bir kavramı
canlandırmaktadır.

Odgurmış, Ögdülmiş bahsinde de değinildiği


üzere, eserde yalnız iki defa kullanılan bir hitâbın
muhâtabıdır: “Gönüldeş”253. Yusuf H. Hâcib, bu tâbiri,
sâdece Odgurmış ile Ödgülmüş arasındaki mânevî
yakınlığı belirtmek için kullanmıştır. Gönülün
mâhiyetini daha önce işlemiştik. Demek ki bu iki
şahsiyet (veyâ kavram) arasında ince bir farktan başka
ayrılık ve aykırılık yoktur. Tam aksine birbirlerine
tamamlamak sûretiyle yüce bir terkip meydana
getirmektedirler.

Kelime ateş anlamına gelen od- köküne


bağlıdır. Yanmak ve uyanmak kelimeleri de bukökten
yapılmaktadırlar. Kelime biçimlendirilişi bakımından
“odgurmış” , “odgur-” (=uyandır-) fiil gövdesinden “-
mış” (fiilden isim yapma eki) ile yapılmış bir isimdir.
Bu kelime; “uyarıcı, gerçekleri gösterip gaflet
uykusundan uyandıran, irşâd eden” gibi anlamlar
taşımaktadır. Divan-ı Lügati-t-Türk'de “uyarıcı”
özellik taşıyan kimsenin, aynı zamanda “dileğine eren”
kişi olduğu kayıtlıdır254. Bu anlamlar “uyanma” ile
“yanma” arasında bir ilişki bulunduğuna göderme
yapmaktadırlar. Aynı mantık yürütüldüğünde
“uyandırma”nın muhatabın gönlüne ateş düşürmek

253
KB. 3299- 6077. b.
254
DLT, C. I, s.46

73
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

demek olduğu anlaşılıyor. Gönül uyanması ile irşad


kavramlarının da aynı bağlama oturdukları burada
söylenmelidir.

Şimdi, eserdeki seyir içinde bu kişi veyâ


kavramı anlamaya çalışabiliriz. Çünkü bizim için
önemli olan kelimeden çok ona yüklenen görevdir.

* * *

Bir gün hükümdar Küntogdı, Ödgülmiş'den,


kendisine benzer yetenekler taşıyın bir akrabası olup
olmadığını sorar255. Ödgülmüş: “-Böyle bir kardeşim
vardır. O çok geniş bilgilidir. Her türlü erdemin
sâhibidir. Sakınuk (takvâ ehli) ve uyanık (odug) bir
kimsedir. Her işi yapar. Kılınçı (yaradılışı-tabiatı) köni
(âdil) ve adı Odgurmış'tır. O her iyiliğe el
vurmuştur”256 diye cevap verir.

Bunun üzerine Küntogdı; Ödgülmiş'i bu


kardeşini kendisine getirmesi için görevlendirir. Ancak,
Odgurmış'ı râzı edip devlet hizmetine almak mümkün
değildir. O, dünyâdan el etek çekmiş, kendi iç âlemine
ve ibâdete dalmış bir -tâbir câizse- velî kişidir.
Dolayısıyle eserin mühimce bir bölümü onu râzı etmek
gayretindeki Ödgülmiş'in konuşmalarıyle Odgurmış'ın
buna direnmesinin hikâyesini anlatmaktadır. Aslında bu
iki kahramanın münâzaraları, akıl ile “Odgurmış'ın
temsil ettiği kavram” arasındaki bir anlayış, düşünce ve
felsefe yarışıdır.

Akıl (Ögdülmiş), Töre’nin (Küntogdı'nın)

255
KB. 3136. b.
256
KB. 3145- 3147. b.

74
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

emriyle Odgurmış'ı üç defa ziyârete gider. Ögdülmiş'in


gösterdiği büyük saygı ve Küntogdı'nın vâdettiği
yüksek mevkîlere rağmen Odgurmış onlara her
defâsında red cevabı verir. Amansız ısrarlar sonunda
Odgurmış, ancak dördüncü ziyâret sonunda hakan ile, o
da sâdece görüşmek kaydıyla, buluşmayı kâbul eder.
Küntogdı'nın yanına gider ve görüşür. Fakat devlet
işlerinde asla resmî görev yüklenmez.

Geliş ve gidişler sonunda bir hakîkat ortaya


çıkar. Hem Küntogdı, hem de Ögdülmiş, Odgurmış'ın
fikrî ve mânevî hâkimiyetini anlayıp teslim etmişlerdir.
Meselâ Ögdülmiş:

Mini me bayattın kolu bir turup


Aça birsü könglüm bayat odgurup257

“Benim için Tanrı'ya duâ et; Tanrı beni


uyandırsın ve gönül gözümü açsın” diye ondan yardım
talebinde bulunur. İsteği ise “gönül gözünün
açılması”, “uyandırılmak” (odgurmak)'tır. Burada
Odgurmış'ın, hem “uyanık”, hem de “gönül gözü açık”
ve taliplerinin gönül gözünü açacak kadar Tanrı'ya
yakın, duâsı makbul bir zat şeklinde tasvirine işâret
etmek gerekir.

Nitekim, Küntogdı da aynı kanâattedir:

Odunmuş turur ol kadaşıng tükel


Anı biz okımak idi ked muhal258

“Senin kardeşin gafletten tamâmıyle

257
KB. 4880. b.
258
KB. 4090. b.

75
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

kurtulmuştur; onu, çağırmakla buraya getirmemize


imkân yoktur” demiştir. Ancak “Gaflet uykusundan
tamâmen kurtulmuş” bu kişinin bir vasfı daha vardır. O,
aynı zamanda “ölümün ne olduğunu iyice anlamış”
bir insandır ve o kıvamdaki “kişi” sözünün dinlenmesi
gereklidir. 259 Eğer insan uyanmamışsa durum
vahimdir... “İnsanı uyutan bu gaflettir; uyuyan insan da
işini gücünü bırakır260. Gafletten arınmak, sâdece,
gözün hakîketlere açılması mânâsına gelmez, insanı
aynı zamanda “melek derecesine yükseltir”261.

Dolayısıyle Odgurmış adı “gaflet uykusundan


uyanmış” mânâsını da taşır. Küntogdı, boşuna:

Atınga yaraşı kılınçıng bütün


Tileking tükel birsü tengri kutun262.

“Tabiatın adına yaraşır şekilde mükemmeldir;


Tanrı seni kutlasın ve bütün arzûlarını yerine getirsin”
demiyor.

Mevzû daha geniş çaptadır. Ögdülmiş,


Odgurmış'a âdeta teslim olmuştur. Onu kendisinden
yüz misli üstün bulmaktadır263:

Seningde turur çın meningde oyun


Oyun kaldı çınka birür men boyun264.

259
KB. 1177. b.
260
KB. 5267. b. Burada Odgurmış Küntogdı’ya söyler
261
KB. 5268. b.
262
KB. 5102. b.
263
KB. 3150. b.
264
KB. 4877. b.

76
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“Hakikat sendedir, benimki ise oyundur;


hakîkate boyun eğiyor ve oyunu bırakıyorum”
sözleri başka nasıl yorumlanabilir. Daha önce akıl
baştadır diyen Ögdülmiş, başını Odgurmış'ın hakîkatine
teslim etmekle, seviyeli de olsa aklın “Odgurmış'ın
temsil ettiği mânâ”ya tâbiiyyetini hiç bir tereddüde
mahal bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır.
Aslında Ögdülmiş'çe temsil edilen bu aklın, eserin akışı
içinde hakîkate teslim oluşu son derece normal bir
olaydır. Zaten gerçek akıl, hakikati arayan ve
bulunca teslim olan akıl değil miydi? Odgurmış'daki
hakîkat, uyanık gönül, gafletten uzak oluş vb.
meziyetlere eklenecek başka erdemler de vardır.

Küntogdı'ya göre o “…gerçek bir kâmil


insandır”265, “Kamil akıllı”dır266, böylece Tanrı'nın
(Bayat'ın) bütün faziletlerini kendi zâtında
toplamıştır267. Böylece Odgurmış'ın Tanrı'nın vasıfları
ile vasıflanması noktasını yakalamış oluyoruz.

“Âkibet”, “zâhit” gibi sıfatlar yanında, gerçek


işlevi bakımından Odgurmış kendi hâlini “BİLGE”
sıfatıyle adlandırmaktadır268. Ki bu, daha önce
“Hikmet” konusunda gösterilen özellikler ile
Odgurmış'taki erdemlerin birbirine ne kadar uyduğunu
aksettirmektedir.

Nitekim Odgurmış “İki cihan saâdetini,


bulmuş”269 bir kişidir. Bunu ona Tanrı vermiştir:

265
KB. 3858. b.
266
KB. 3907. b.
267
KB. 5101. b.
268
KB. 6153. b.
269
KB. 4878. b.

77
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“İlk önce severek O beni arzûladı; ben de


şimdi çırpınarak O'nu arar oldum”

“Önce O beni istemiş idi; onun için şimdi ben


de yalnız O'nu ister oldum”

“Böyle Rabbimi nasıl sevmem; O'nu arayıp


bulmak için nasıl çırpınıp durmam?”

“Muhtaç olduğum zaman, başım sıkıldığı


zaman, bana O yardım eder; belâ ve kaygı gelirse
beni O kurtarır”

“İlk önce O beni ezelde isteyerek seçti; bu


sebepten şimdi ben O'nu gönülden arzûluyorum”270.

Tanrı ile Odgurmış'ın alış verişi, dikkat edilirse


önce Tanrı'nın talebi, sevgisi ve seçmesi, daha sonra
Odgurmış'ın O'nu gönülden arzûlaması şeklinde
cereyân etmektedir. Bu yakın ilgiyi eserdeki Odgurmış
bahislerinde açıkça görmekteyiz.

Kezâ; “Ben içimdeki bütün arzû ve dilekleri


yok ettim; beni bırak; Tanrım bana yeter”, “İnsanı
kul eden bu ihtirastır; ben bu ihtirası bıraktım,
artık gözüm toktur”271, “Türetenden kork ve iste;
türemiş olandan değil”272, “Türeten Rabbin
ibâdetini (tapgu) bırakıp, türeyene hizmet etmek
(tapmak), uymak değer mi?”273, “Ben her arzumu

270
KB. 7486- 4790. b.
271
KB. 4728- 4729. b.
272
KB. 4744. b.
273
KB. 4755. b.

78
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Tanrı’dan diler ve O’na ümit bağlarım: her şeyde


Tanrı’ya iltica eder ve ona güvenirim”274, “Ben
halktan vazgeçtim, Tanrı'ya sığındım; O beni her
şeyden korur”275... gibi söyleyişleri aynı ilginin
belgeleridir.

Odgurmış-Tanrı ilgisinin püf noktasına gelince;


Odgurmış, Tanrı ile kendi gönlü arasındaki ilişkiyi
şöyle izâh etmektedir: “Gönlümü doğruca Tanrı’ya
bağladım (uladım); dilekçi sıfatımla yalnız O'nu
istiyorum”276. Çünkü onun mantığında gönül yalnızca
Tanrı'ya aittir. Dünyâ yolu kıldan ince bir yoldur277 ve
o:

Törütgenni bulsa törümiş sening


Yaratgannı bulsa yaratmış sening278.

“Türeteni bulursan türemiş her şey, yaradanı


bulursan yaratılmış her şey senindir” inancındadır.

Pek çok konuda, çeşitli hükümler veren


Odgurmış, eser boyunca yalnız bir defâya mahsus
kullandığı bir ifâdesinde, belki de kendisinin gerçek
çehresini ve kimliğini aydınlatmaktadır. Ögdülmiş'e
hitâben: “Bu dünyâyı değil, ötekini iste. Ama daha
iyisi de var. Yürü, bu iki dünyânın sâhibini iste;
dünyâ ve âhiret, bu ikisinin de ne lüzûmu var?279
deyişi son derece mühimdir. Hem dünya, hem de

274
KB. 4764. b.
275
KB. 4792. b.
276
KB. 4805- 4808. b.
277
KB. 6077. b.
278
KB. 4743. b.
279
KB. 4740- 4742. b.

79
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

âhiretten vazgeçip, sadece Tanrı’ya yönelmek, belli bir


felsefenin tavrıdır. Bu, adı daha sonra yine bir büyük
Türk düşünürü, Sadreddin Konevî(ö. 1274) tarafından
konan Vahdet-i Vücûd anlayışı içindeki insanın inanış
üslûbudur. Odgurmış, dile getirdiğimiz görüşleriyle
“Tanrı İlmi”ni biliyor görünmektedir; ki bu vasfı
taşıyan kişilere “ÂRİF”, bilgi sâhâlarına da “İRFAN”
dendiğini bilmekteyiz. Odgurmış eserde bir kavrama ad
olduğuna göre de biz ona “irfan” kavramının en
azından günümüz kavramlar dünyası bağlamında daha
uygun olacağı düşüncesindeyiz. Odgurmış'ın Töre
kurmak noktasına gelmesi280, hattâ diğer Töre
koyuculara da fikren hâkim kişiliği ile, kendisinin bilge
(hakîm veya ârif) olduğunu ortaya koyarken; aynı
zamanda Töre’nin dayandığı en esaslı unsuru da
belirtmektedir: Töre’nin temel kâidesi hikmettir. Ki,
“Tanrısal düzen” anlamı buradan doğmaktadır ve ancak
bu sûretle doğal karşılanabilir.

Odgurmış, ortaya çıkan kimliğiyle “hakîkat ehli


bir kişidir”.281 Töre, onun düşünce ve öğütleriyle
özünü tasfiye edip, arındırıp gerçek içeriğine
kavuşmaktadır. 282 Ancak bu noktada çok hassas bir
nokta vurgulanmaktadır. Asıl büyüklük Töre’ye âittir.
Bu, yargı konumuz irfan yâhut bilgelik bile olsa
böyledir.283 Bilgelik, Töre hükümlerine uyularak
kazanıldığından, yukarıdaki hiyerarşi aslında sistemin
devamını güvence altına alan bir ön kabuldür.
Sistemimiz içindeki akıl ise irfâna onun rehberliğine

280
KB. 5285. b.
281
KB. 4803. b.
282
KB. 5117. b.
283
KB. 5060- 5063. b.

80
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

muhtaçtır.284 Odgurmış'dan kaynaklanan sözler,


Küntogdı'nın ifadesiyle doğru sözlerdir285 ve onun
benzeri yoktur.286 Böylece yukarıda aktarılan bilgi ve
yorumlar Töre tarafından doğrulanmaktadır.

Tevâzu Odgurmış'n başlıca faziletlerindendir.287


O, kendisini halkın en aşağısı diye bilmektedir.288
Aslında bu hal onu halkın en seçkini yapan erdemidir.
Âdetâ vahdet inanışındaki “hiçlik makamı”nı
hatırlatan bu yaklaşım, yukarıda işâret edilen felsefeye
uymaktadır. Ki, Odgurmış bu hâlin neticesi olarak her
türlü dünyâ nimetine mevkî, mal ve şöhrete duyarsız
olduğu ölçüde ölüme karşı da kayıtsızdır.289

284
KB. 3151. b.
285
KB. 4921. b.
286
KB. 3199. b.
287
KB. 5104- 5113. b.
288
KB. 5127. b.
289
KB. 6032. b. vd.

81
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

KUTADGU BİLİG'DE KUT ANLAYIŞI

Kut hakkındaki değerlendirmeler iki kısma


ayrılarak ele alınmıştır. Birinci kısımda, eserde kutun
sembolü olan Aytoldı, ikinci bölümde ise kutun soyut
ve somut yönleri değerlendirilmiştir.

I. AYTOLDI HAKKINDA
Aytoldı, Kutadgu Bilig'de kutun remzidir290.
Eserde, Tanrı'nın bağışladığı kutun Aytoldı'dan tecelli
ettiği gâyet açıktır291.

Küntogdı, hükümdarlıktaki başarısını


ispatladıktan sonra, ortaya çıkan Aytoldı; halktan
birisini canlandıran Küsemiş (özleyiş-talep)292
aracılığıyla hâkanın huzûruna ulaşır. 293 Kut ile Töre’yi

290
KB. 355. b.
291
KB. 353- 355. b.
292
KB. İndeks, s. 303.
293
KB. 502. b. vd.

82
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

birleştiren unsurun özleyiş olması dikkat çekicidir.


Burada halkın talebinin Kut ve Töre’yi birleştirmesine
tanık oluyoruz. Aytoldı hükümdar huzûruna çıkmadan
evvel istiğnâsı, gözünün tokluğu sebebiyle kimseye
muhtaç olmadan hizmet verip yaşayabileceği kadar
altın ve gümüş biriktirmiştir294.

Küntogdı kendisine: “Sen kimsin, adın nedir,


nereden geliyorsun, memleketin neresidir?”295 gibi
sorular sorunca; Aytoldı: “Benim adımı ve tabiatımı
bögüler aya benzettiler. Bundan dolayı bilgili kişi bana
Aytoldı adını vermiştir” der296.

Giriş bölümünde anlatılan Töre-kut, güneş-ay,


hükümdar-vezir, gündüz-gece gibi ayrımlar ve kutun
Tanrı bağışı oluşu meselesine burada tekrar
girmeyeceğiz. Fakat güneş ve ay benzetmesinin eserde
bir kere de Hz. Peygamber ile Allah arasındaki ilişki
îzâh edilirken kullanıldığını belirtelim. “Peygamber
Aleyhisselâm'ın Medhi” başlığı altında:

Kıyamette kökit tolun teg yüzin


Elig tuttaçı kıl ilâhi özin297.

“Kıyamette dolunay gibi yüzünü göster; ey


Tanrım, kendisini (Hz. Peygamber'i) bana şefâatçi kıl”
derken Yusuf Has Hâcib, bu irtibâtı bütün açıklığıyle
ortaya koymaktadır.

Güneş-ay arasındaki ilişkiyi -mecâz anlamlarla

294
KB. 476- 485. b.
295
KB. 583. b.
296
KB. 748. b.
297
KB. 48. b.

83
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

da kullanılmış olsa- aşağıdaki beyitlerde görmek


mümkündür:

Tolu erdi ayım irildi tolu


Talu erdi kılkım barır bu talu

Sevinçin togar erde togmış künüm


Künüm bat galır teg yarumaz tünüm298

“Ayım dolunay idi, küçüldü; güzel bir şekil ve


şemâilim vardı, o güzellik şimdi elden gidiyor”.
“Güneşim sevinçle doğardı şimdi batmak üzeredir;
gecem artık aydınlanmayacak”.

Bugünkü bilgilerimize göre ay, dolun halden


geçip zamanla küçülür ve kaybolur. Kaybolduktan
sonra batan güneşin ışığını aksettirerek geceyi
aydınlatamaz. Yâni gece ayın o haldeki demlerinde
karanlıktır. Anılan beyitlerde; eserdeki, fikri mecazlarla
anlatmak kaygısını bir yana bırakıp, sâdece güneş ve
ayın durumlarına bakarsak aynı tasvîri görmekteyiz.

Bögüler, kutu aya benzetmişlerdi. 299 Ay


doğarken küçüktür, giderek büyür, yükselir; dolunay
oluca dünyâyı aydınlatır ve dünyâ halkı ondan ışık
alır.300 Aynı anlayışa paralel olarak kut zuhûr edince de
ondan bütün cihan halkı faydalanırdı. Dolayısıyle
Aytoldı, “ıdukkut küni” (Tanrı'ya adanmış-
mukaddes) kut güneşi'nin parladığı kişiydi.301

298
KB. 1071- 1072. b.
299
KB. 730. b.
300
KB. 731- 732. b.
301
KB. 354. b.

84
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Bundan sonra da göreceğimiz gibi kutta


olağanüstü yüksek meziyetler vardır. Ancak Törütgen
(Türeten) Tanrı, kuttan daha merhametli (Bağırsak)
dir.302 Bu ifade ne kadar Tanrısallık taşırsa taşısın
hiçbir değeri Tanrı’ya eş koşmamaya işaret etmektedir.
Bir tenzih notudur.

Aytoldı, zeki (tetig) , sâkin tabiatlı (kılınçı


amul), anlayışlı (ukuşlug), bilgili, iyi gönüllü, güzel
yüzlü; yumuşak, fakat doğru sözlü; her türlü fazîletlerle
donatılmış birisi idi ve bu yapısını hiç kaybetmezdi.303
Aklı ile bilgisi birbirine denkti.304 Ay gibi daimâ yer
değiştirir, ne yapsan bir yere ısınamazdı. 305

Aytoldı, Küntogdı'nın “gönlünü doyuran”


dır.306 Küntogdı ise, Aytoldı'nın “parlak güneşi” dir307.

Zamanla yükselen Aytoldı'ya vezirlik ünvanı,


mühür, tuğ, kös ve zırh verilir. 308 Ancak Aytoldı,
bütün bu nîmetler karşısında şımarıp saygıda kusur
etmemiştir; hükümdârın huzûrunda daima edebi
muhâfaza etmiştir.309

Hizmet yolunda yaşanan bir ömürden sonra


Aytoldı hastalanır, ölüm döşeğinde yatar, canından
elini yur. 310 Son görev olarak oğlu Ögdülmiş ve

302
KB. 1243. b.
303
KB. 463- 465. b.
304
KB. 569. b.
305
KB. 743. b.
306
KB. 801. b.
307
KB. 1406. b.
308
KB. 1036. b.
309
KB. 767. b.
310
KB. 1107. b.

85
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Küntogdı'ya nasihat verdikten sonra,311 bütün mallarını


miras (Kumaru) olarak başkalarına dağıtır.312 Nurlu
canı (yaruk can) bedenden Tanrı adı ile ayrılır,313
temiz rûhu (süzük can) uçar ve başta olduğu gibi hiç
dünyâya gelmemiş gibi sahneden çekilir, geride
yalnızca iyi adı kalır.

Burada, Aytoldı'nın kendisine (kuta) sâhip olma


yollarını isteklisine anlatırken, tam bir korku-ümit
arası rûh hali tavsiye ettiğini belirtmeden
geçemeyeceğiz314.

II. KUT:
Kut; kavramsal yönüyle soyut, ortaya çıkardığı
belirmeler açısından ise somut bir karakter
taşımaktadır. Asıl özü bakımından nomen nitelikli bu
kavram, tecellileriyle zengin bir fenomen dünyası
yaratmaktadır. Onun için kut’un içeriği, komşu
kavramlarla ilişkileri ve tecellileri bağlamında
belirlenmiş bir takım alt başlıklar etrafında
incelenmiştir.

1. Kut-Tanrı İlişkisi:

Reşit Rahmeti Arat kut kelimesini, Kutadgu


Bilig çevirisinde saâdet, tâlih, mutluluk ve bir kaç
yerde de devlet anlamlarıyla karşılamaktadır.

311
KB. 1278- 1496. b.
312
KB. 1517. b.
313
KB. 1520- 1521 .b.
314
KB. 702- 713. b.

86
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Abdülkadir Donuk da bir makalesinde kut ilgili târifleri


derli toplu vermiştir.315 Biz burada kut kelimesinin
bir târifini hemence verecek değiliz. Çünkü bir iki
kaynakta geçen anlamlandırmalara bakarak bu kavramı
târif etmek; kelimenin son derece geniş içeriğini
sınırlandırmakla sonuçlanacak ve metinlerdeki muhtelif
maksatların anlaşılmasını güçleştirecektir.

Her şeyden önce kut, Tanrı'nın bir


ihsânıdır.316 Kutu yükselten de Tanrı'dır. Yani kut
“yükselebilen!” bir değerdir. Eserin 1258. beyiti:

Törüttüng mini sen kötürdüng kutun


Yazuklug kulung men tapugsuz otun

“Beni yarattın ve kut'umu yükselttin; ben senin


günahkâr âsi bir kulunum” şeklindedir. Yine:

Bayat kimge kılsa inâyet basut


Anıng boldı ajun bolu birdi kut317

“Tanrı kime inâyet ve yardım ederse dünyâ


onun olur ve o kuta kavuşur” denilmektedir. Günahkâr
kulu, kut yolunda destekleyen Tanrı'dır. 318 Bayat
(Kadim Tanrı) kime inâyet ederse o kişi iki cihanda kut
bulur.319

315
A.DONUK; “Türk Devleti’nde Hâkimiyet Anlayışı”, Tarih
Enstitüsü Dergisi, sayı X-XI, sene: 1979-1980, s. 51,120 nr.lı dip
not. İstanbul 1981; Ayrıca, Reşat Genç; Karahanlı Devlet
Teşkilatı, İstanbul 1981, s. 66- 83.
316
KB. 109. b.
317
KB. 6192. b.
318
KB. 5125. b.
319
KB. 1267. b.

87
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

2. Kutun Nitelikleri
Kut'un tabiatı kararsızdır, gelince emniyet
hissine kapılmak yanlıştır. 320 O gelir, gider, dünyayı
dolaşır, kendisine sâbit bir yurt yoktur.321 Aytoldı
adının verilişinde bu bakımdan ince bir nükte vardır.322
Zirâ dolunayın yeri sabit değildir ve sürekli değişken
bir görünüm verir. Akarsu ve güzel söz gibi kut da
durmadan dünyayı dolaşır.323 Kuta inanılmaz, o vefâsız
ve dönektir; yürürken uçuverir, ayağı kaygandır.324 Bu
ay (Kut) hangi eve girerse oradan çabucak çıkar;
çabucak çıkabilmek için de yattığı yeri yıkar.325 Kut'a
kavuşmuş kişi rehâvete kapılmamalıdır. 326 Çünkü Kut,
kendisine dâimâ tâze, yeni ve daha da iyi bir mekân
arar; kötülük, yıpranmışlık ve eskilikten kaçar.327

Köçüt teg bolur kut tüpi hem tözi


Köngil kodgısı ol anıng yıldızı328.

“Kut, aslında göç atı gibidir, göçer gider; onu,


bulunduğu yerde tutan kök alçak gönüllülüktür.”
Nitekim kut (Aytoldı), Küntogdı'nın (hükümdar-Töre)
faziletlerini duyunca çok uzaklarda olduğu halde, her

320
KB. 666. b.
321
KB. 747. b.
322
KB. 748. b.
323
KB. 669. b.
324
KB. 670. b.
325
KB. 745. b.
326
KB. 668. b.
327
KB. 685. b.
328
KB. 1704. b.

88
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

türlü engeli aşarak ona gelmiştir. 329

Kutun tabiatı yumuşak, yaşı küçüktür. Bütün


bey ve büyüklere giden yol ondan geçer.
Yâni o, her türlü büyüklüğün kaynağıdır; yüzü güzel,
huyu temizdir; arzû edilen her şey onun elinin
altındadır.330

Kuta kafa tutan ıstırap içinde mahvolur. Ama


ona boyun eğen arzûlarına kavuşur. Ona vurmak
isteyen kendisi vurulur; onu ezmek isteyen kendisi
ezilir331.

Hele naklettiğimiz şu son beyitteki mesaj olağan


üstü dikkat isteyen bir anlamdan söz açıyor. “Kuta
vurmak kendine vurmak, onu ezmek demek de
kendini ezmektir” cümlesi, kutun insandaki “aslî
cevher” olduğunu anlatmaktadır; ki bu beyit “kut,
insanın bir nevi otonom kudretidir” diyen tanınmış
alman Türkologu G. Doerfer'i destekler
mâhiyettedir.332 Bu açıklama kutun baştan beri işlene
gelen hizmet, hikmet, bilgi, nefs kontrolü... gibi
sebeplerle kazanılmasını da anlaşılır hâle getirmektedir.

Kut Tanrı kaynaklıdır. Demek ki insanın öznesi


olan bu cevher de Tanrı kaynaklıdır. Ârazlardan,
düyevî bağ ve kirlerden arınıp sâfiyet kazanması, kendi
doğal hâlini bulması “kut kazanmak” anlamı taşıyor.
Ki, o kişi nefsini saflaştırdığı oranda Tanrı’nın gücünü
varlığında, gönlünde, oracıkta hazır bulabilmektedir.

329
KB. 836- 838. b.
330
KB. 674- 675. b.
331
KB. 678- 679. b.
332
KB. ve KTY s.34, 89 nr.lı dip not

89
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Nitekim Töre’ye göre kut “erler eri” dir. 333 Kut


nerede ise ona boyun eğmek, kendini beğendirmek
gerekir; aksi takdirde ona kafa tutmak kaygı ile
güreşmek, demektir.334

Gönül ve hikmet konularında anlatıldığı gibi


kutun getirdiği nimetlerle sarhoş olunur, ihtiraslar
yeniden kabarırsa o kişi bir daha belini doğrultamaz;
hattâ mezarında dahî inler durur.335 Yâni kut kaybı ile
ölçülecek büyüklükte başka bir zarar yoktur. Şurası çok
mühimdir: Kuta alçak gönüllülük kadar yakışan, onu
bağlayan başka bir meziyet daha yoktur.336

Aytoldı:
“Benim teveccüh ettiğim kişi zenginleşip
mevkii büyüyerek ünü yayılınca, ben ondan
uzaklaşırım; onun da îtibarı gider”337 derken sanki:
“Ben nefsâniyet ile bir arada barınamam”
demektedir. Bu tespitin isâbeti, ileride “Kutu
Muhâfaza Şartları” ve “Kut Kaybetme Sebepleri”
başlıklı kısımlar okununca daha da açıklığa kavuşmuş
olacaktır.

Kutun vasfı, tabiatı hizmet etmek, şiarı adâlettir


(könilik).338 Kut, hizmet maksadıyla kapıda
beklemektedir, kapıda duran hizmet için durur.339
Buradaki “kapı” da ne ola ki? dersek, her halde bu
333
KB. 1574. b.
334
KB. 681. b.
335
KB. 6130- 6143. b.
336
KB. 1700. b.
337
KB. 737. b.
338
KB. 589- 590. b.
339
KB. 100. b.

90
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

kapının insanın bizatihî özü olduğu söylenmelidir.

Kut şikâyetçidir:
-Bana, dönekliğim için insanlar kusur atfederler.
Hâlbuki ben yeni ve tâze şeyler ararım. 340 Çünkü ben
kusursuzluğum, bana kusur yakıştıranlar iftirâ
ediyorlar341 demektedir.

Demek ki, insanların ona kûsur bulmaları; onu


işlerine geldiği gibi kullanamayışlarından doğmaktadır.
Nefsâniyete âlet olmayışının netîcesidir. Yoksa sayılıp
dökülen o kadar meziyete güvenilemeyecek de neye
güvenilecek? “Ona güvenmemek gerekir”342 hükmü,
başka nasıl izâh edilebilir? Çünkü aşağıda sayılan
nimetler hep kuttandır ve bunlara rağmen şımarmamak,
şaşırmamak, alçak gönüllü kalmak ancak bilge kişinin
harcıdır:343

“Tanrı'nın verdiği kut her iki dünya içindir”344

“Kut zuhûr edince, bütün arzû ve dilekler elde


345
edilir”

“Aytoldı cevap verdi: Meziyetim çoktur.


İnsanlara kısmet gelirse benden gelir”346

“Ne kadar düşkün olursa olsun, ben bir kimseye


teveccüh edersem onun ahvâli, muhakkak, gittikçe
340
KB. 685- 696. b.
341
KB. 683- 684. b.
342
KB. 690- 696. b.
343
KB. 1703- 1704. b.
344
KB. 1267. b.
345
KB. 602. b.
346
KB. 673. b.

91
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

düzelir ve güzelleşir”347

“Huzûr ve sevinç bendedir. Mihnet benden


kaçar, üzüntü bana yol bulamaz”348

“Nerede olursam olayım, bütün arzûlar benimle


berâber yürür ve bana bağlanır”349

“Kut gelir tutmasını bilmezsen gider; mal verir;


yemesini bilmezsen alır”350

........................

3.Kut-Hikmet İlişkisi:
Yusuf Has Hâcib'e göre:

“Bilgisize devlet ve kut gelirse de bil ki bu


devlet onda devamlı olmaz”351

“Kut bilgisize de gelir ve yakışırsa da, bunun


mâhiyetini daha iyi bildiği için, bilgiliye daha çok
yakışır”352

“Kut gelirse herkese yakışır, fakat akıllı

347
KB. 736. b.
348
KB. 677. b.
349
KB. 676. b.
350
KB. 724. b.
351
KB. 1712. b.
352
KB. 1709. b.

92
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

(ukuşlug-anlayışlı) insanlar ile daha çok bağdaşır”353

“Olmayacak kimseye kut ve devlet gelirse o,


ayağına gelen bu devleti derhal teper”354

Kezâ:
“Akıllıya (ukuşluga) kut ne güzel yakışır, iyi
tabiatlı bilgiliye ne güzel uyar”355

Eserimizin “Bilge ve Âlimlere Münâsebet”


bölümünde:

Katılgıl bulanıng bile edgüleş


Kutadgay sanga iki ajun ulaş356.

“Bunlarla (bilgelerle) münâsebet kur ve iyi


geçin böylece her iki dünyâda kutlanırsın”
denilmektedir.

Olarda biri bilge âlim turur


Bu âlim bile erke kut kıw bolur357.

“Onlardan biri bilge ve âlimlerdir; bunlar insanı


kut ve saâdete (kıwa) kavuştururlar” ifâdesi ise bilgelik
ile kut arasındaki münâsebeti göstermektedir.

Eski bir gelenek olan kut talebi, geçmişte Türk


devlet adamlarının da asla kayıtsız kalamadıkları bir
yönelişti. Onların kut kazanabilmek için mutlaka bilge

353
KB. 1707. b.
354
KB. 1715. b.
355
KB. 1778. b.
356
KB. 4354. b.
357
KB. 5551. b.

93
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

ve alp olmaları şartı vardı.358

4. Kut-Hizmet İlişkisi:
Aytoldı, Küntogdı'ya (Kut, Töre’ye):

“Sen herkesin hizmetine lâyıksın; lâyık olana


hizmet edilirse kut kapısı açılır”359 diyor. Töre’ye
hizmet, kut kazanma sebebidir.

“Bu kuta inanma; elinden gelirse iyilik et; bil ki,


kut bugün sende ise, yarın başkasındadır”.

“Ey kutu bulan, bu kuta güvenme; gelen kut bir


gün olur gider”

“Ey devlet sâhibi, sen kutunun devâmını


istersen, onun devâmı müddetince sen de iyilik etmeğe
devam et”

“Sana beylik ve büyüklük erişirse, bu devlet


içinde saç ve sakalının ağarması için kendini küçük tut
ve mütevâzı ol”. 360

“Dileğim şudur: Sen beni (Töre’nin, kutu)


yermeden ve benden usanmadan, dâima hizmetinde
bulundur”361

358
Orhun Âbideleri, I, Doğu C. 3. str
359
KB. 945. b.
360
KB. 549- 552. b.
361
KB. 592. b.

94
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“...Severek hizmet eden kul, beyini huzûra


kavuşturur”

“Kulu candan bağlı olur ve işini yaparsa, bey


memnûn olur ve tam bir kuta kavuşur”362 diyor.

Ögdülmiş de:
“Beye yapılacak hizmet böyledir; hizmet
makbûle geçerse kut kapısı açılır”363 kanâatindedir.

Nitekim Küntogdı, Aytoldı'ya hitâben, aynı


hükmü şu sözlerle perçinlemektedir:

Meningdin açıg bolsu sindin tapug


Tapug bolsa ötrü açar kut kapug364

“Senden hizmet olsun, benden ihsan; hizmet


yerinde olursa, kut kapılarının açar.”

5.Kut Kazanma Sebepleri

Kendi özüne, nefsine hâkim olmak (özün


tutguçı) kut kazanmakta mühim şartlardandır. 365 Kut,
alçak gönüllü kişiye gelir.366 Dil, insan kıymetini artırıp
kut buldurduğu gibi, aksi de mümkündür.367 Kut, güler
yüzlü ve tatlı dilli olanı sever, ona gelir.368

362
KB. 1880- 1881. b.
363
KB. 4157. b.
364
KB. 596. b.
365
KB. 2649, 2764. b.
366
KB. 2478. b.
367
KB. 163. b.
368
KB. 6095. b.

95
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Aytoldı:
Kayu işte bolsa yorık utru tut
Yorık utru tutsa sanga örge kut369

“Hangi iş olursa olsun, sen onu tatlı dille


karşıla; her işte tatlı dil kullanırsan kut sana bağlanır”
öğüdünü vermekteydi.

Erdemlerden gelen kut, “beyaz kuş kutu”


gibiydi, erdemlerin kıymeti yüksekti. 370

Kutun kendisi temizdi, temizlik arardı, ancak saf


olanı desteklerdi. 371

Adâletle hükmeden bir beyin yüzünü gören kut


bulur, sevap kazanır, hattâ günahlardan arınırdı.372
Maksat beyin yüzünü görmek değil, adâlete verilen
kıymeti anlatmaktır. Zirâ kutda yükselmek için insana
adâlet (könilik) gerekmekteydi. 373

Âile hayâtı içinde de kut kazanmak,


kazandırmak mümkündü:

Yıga tutsa oglan bolur kut basa374

Yâni; başı boş bırakılmaz, kötülüklerine mâni


olunur ve “Çocuk sıkı bir terbiye altında tutulursa

369
KB. 1311. b.
370
KB. 3010- 3011. b.
371
KB. 2105. b.
372
KB. 3465. b.
373
KB. 865. b.
374
KB. 1491. b.

96
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

sonunda kut bulurdu.”

Kutadgu Bilig'de âile ve kut bahsinde:

“Şimdi akıllı, görmüş geçirmiş ve devlet işini


bilen insan ne der, dinle:”

“Sen baba nasihatini sıkı tut, günün kutlu olur


ve sana her gün bir sevinç getirir”

“Atanı ve ananı sevindir, onlara hizmet edersen


binlerce fayda elde edersin”375 gibi ifâdelere sık sık
rastlanmaktadır:

Ulugug ulugla küdez hürmeti


Sanga kelge devlet ulugluk kutı376

“Büyüğü büyük tut, onun sayınlığını gözet, sana


da devlet ve ululuk kutu gelir” beytindeki gibi...

Kuta varmanın yolu insanlara iyilik yapmak,


utanmayı bilme(utluluk) ve adâletten geçerdi. Çünkü
iyilik her yerde herkesçe sevilirdi. Hayâ yani utluluk,
her türlü densizliği durdurabilirdi. Yumuşak huy ve âdil
tabiat her iki dünyâda kut getirirdi.Bu üç haslet kimde
birikirse o kişi sevinçlere gark olurdu377. Kanâat ve
rıza(tapı), kutun tamâm olmasını sağlardı. 378 Yani
bütün iyi halleri kazandıktan sonra halinden de razı
olunursa kut tamamlanıyordu. Böylece İslam
Tasavvufu’nda çok kullanılan seyr-i sülûk tabloları

375
KB. 1567- 1569. b.
376
KB. 4151. b.
377
KB. 1659- 1664. b.
378
KB. 3799. b.

97
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

arasında öne çıkan yedili tasnifteki son mertebe olan


Kâmile’den önceki Merdiyye derecesiyle örtüşen bir
final sunulmaktadır.

Kut kazanma bahsinde, son olarak iki noktaya


daha değinme zorunluluğu vardır: Birinci husus,
Kutadgu Bilig'i okumakta maksat kut kazanma bilgisi
elde etmektir. Çünkü Kutadgu Bilig'i okumak bir kut
kazanma sebebidir379. İkinci husus: Giriş'te anlatılan
Töre-kut ilişkileri sebebiyle, aslında kut kazanmanın
yolları, şartları aynı zamanda Töre hükümleridir.
Kutadgu Bilig Töre’nin kitabıdır.

6. Kazanılmış Kutu Koruma Yolları:


Bilindiği üzere kut kazanmak büyük bir ruhsal
hamleydi. Ama onu koruyabilmek daha da büyük bir
hüner istemekteydi. İnsan kutu tutabilirse o kaçamazdı;
eğer kaçarsa, kaçırana sıra çabuk gelmezdi. 380

Kut için bağ ve köstek onu tutanın mütevâzi


yaratılışlı (kılkı alçak), alçak gönüllü, yumuşak dilli
olmasaydı. O kişi kendisini gözetmeli, aşırılıklardan
379
KB. 350. b.
380
KB. 713. b. “Kut kaybedene tekrar sıra gelmez, gelse de çok
zor gelir” hükmü üzerinde düşünmeye değer bir ilke gibi duruyor.
Kut kaybetmenin sebepleri hakkında bilgi sahibi olan bir kimsenin
yine de bu hali yaşaması, aslında kendisine göre kut kazanılan
Töre’ye olan inancın yitirilmesinden gayrı bir anlam taşımaz. Eğer
kayba uğrayan kimse yeniden kutlanmak isterse bu defa Töre’yi
sıfırdan alarak kendi içinde tekrar kurmak zorundadır. Başlangıçta
hazır bir sistem uyarınca elde edilen ruhsal hamleyi bu defa
sistemini de kendi inşa ederek elde etme zorunluluğu, Y. H. Hâcib
tarafından “sıranın geç gelmesi” şeklinde yorumlanmış olmalıdır.

98
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

uzak durmalı, kötü ve çirkin işlere yanaşmamalıydı.


Mülkünü yerinde harcamalı; hayatını, işini ve
hareketlerini düzenlemeliydi. Kendisinden büyüklere
saygı göstermeli, küçüklere tatlılıkla muâmele
etmeliydi. 381

Kut'a sâhip olan kişi kibir ve gurur ile


başkalarını incitmediği gibi, kendisinden küçüklerin
eğlence ve tahakkümünü de kabûl etmemeliydi. Bu
kişi: İçki içerek canını, malını boşa harcamamalı; eli ve
dili ile oyuna karışmamalı, davranışlarında özünü
adâlet ve doğruluk üzere bulundurmalıydı. 382

Kut gelir, tutulmazsa gider; mal verir, usûlünce


kullanılmazsa geri alırdı. Onu bulunca sıkı tutmalıydı.
Eğer koruma altına alınmazsa tekrar giderdi. Kutadmış
(kutlanmış) kişinin ihtiyatlı (sakınmış) olması,
uygunsuz işlerden uzak durması gerekirdi. Kendisinin
temiz ve âdil olması; kutun bağının bunlar olduğunu
bilmesi lüzûmu vardı. 383 Çünkü kut aslen temizdi ve
bulunduğu yerde temizlik arardı; saf ve duru idi, ancak
böylesini desteklerdi. 384

Aytoldı, oğlu Ögdülmiş'e öğüt verirken: “Aylak


olma ve başı boş dolaşma; kendi kendine koşma; işinde
ve sözünde dürüst ve mülâyim ol. Gece geç yat, yine de
erken kalk; yataktan erken kalkan kutunu artırır”385
demekteydi.

381
KB. 702- 706. b.
382
KB. 707- 709. b.
383
KB. 724- 727. b.
384
KB. 2105. b.
385
KB. 1505- 1506. b.

99
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Kut geldiği kişiyi yükselttikten sonra, insan


doğru (âdil=köni) hareket ederse bu itibar ona sinmiş
olurdu.386 Könilik insanlığın ta kendisi sayıldığı için
kut'un yükselmesi adâlete bağlanmıştı. 387

Kut'un güzellikleri beğendiği muhakkaktı.


Yusuf Has Hâcib: “Ey himmet sahibi güzel bir dünya
iste, güzel olanı isteyenin kutu eksiksiz olur”388
beytinde güzelliğin değerini vurgulamaktaydı. Burada
da kut'un estetik bir cephesi karşımıza çıkmaktadır.

İnsanın kendisine hâkim olmak şartı, hayâtın


kutlu geçmesi için elzemdi. 389 Kut, cömert ve
hizmetkârlarına eli açık davranan; yedirip içiren insana
yâr olurdu.390 Kanâatkâr kimselerin ömürleri kutlu
geçerdi.

Eski Türk: “Nasıl olsa kutum var” düşüncesiyle


gevşenirse, onun, bulunduğu yeri terk edeceği
inanışındaydı. Gevşeme durumu, Tanrısal özle
bütünleşerek “bütün” adına yaşamaya geçen öznenin
yeniden elde ettiği ilahî gücü benine mal ederek
kişiselleştirmesi ve “bütün”ün davasını terk etmesidir.
Aslında bir terk ediş varsa bu, kutun insanı bırakması
değil; insanın gönül yanığından kaçması, Birlik
davasını terk edişi olmalıdır. Dolayısıyla kutun
muhafazası, dâimî iyilik ve Tanrısallıkta kalma
uyanıklığıyla mümkündü. 391

386
KB. 1714. b.
387
KB. 865. b.
388
KB. 3086. b.
389
KB. 4452. b.
390
KB. 4537. b.
391
KB. 450- 455. b.

100
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Tanrı, kutunu yüceltmek istediği bir kişiye iş


bilir yardımcılar da verirdi. Tabii aksi de mümkündü.392
Çünkü, kimin arkası varsa o kimse kuvvet bulur ve
kudretli insanın kutu temelli olurdu.393 Ayrıca, “halkın
duâsı” da kut'un devâmı için gerekliydi. 394 Böylece
iyilik, doğruluk ve güzellikte toplumla bütünleşmek
şartı konulmaktaydı.

................

7. Kut Kaybetme Sebepleri:

Kut, Töre’ye uyulduğunda, insanın iç


gücünün harekete geçirilmesi mâhiyetinde bir kavram
olarak karşımıza çıkmıştır. Onun belirmesi, görüldüğü
üzere, insandaki iyi hasletleri meydana çıkarmak;
muhâfazası da bu hasletlerin yanına başka unsurlarla
birlikte “halkın duâsı”nı ilâve etmek suretiyle
sağlanıyordu.

Anlaşılan, insandaki yaradılıştan getirilen ham


kuvvet; ancak, hizmet, gönül uyanıklığı, hikmet ve
adâlet gibi temel sistem ve değerlere uymakla ve o
anlayıştaki terbiyenin doğal akışı içerisinde
olgunlaşmaktadır.

Meselenin olumsuz yönü, yâni kut kaybetme


sebepleri; olgunlaşmayı durduran gerilemeye yol açan
ve aslında insâni vasıfları öldüren noktalara işaret eden

392
KB. 1761. b.
393
KB. 1699. b.
394
KB. 6424. b.

101
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Töre hükümleridir. Bu hükümler toplumsal düzeni


kurmak yanında, ferdin iç dünyasının olgunlaşmasını
amaçlamaktadırlar. Tekâmülün gerçekleşmesi için
kurulan sistem doğal, ama çok bilgecedir. Bireyin
ıslâhı, toplum sorunlarının temelden çözümünü
sağlamaktadır. İnsan türeyişine, fıtratına
akortlanmış bir sistem görüntüsü vermektedir.

Şöyle ki:
“Nerede fesat olursa oradan kut kaçar gider;
fesat şüphesiz, her yerde, dâimâ beyliğe halel
getirir”.395

“Kut bulmuş kişi fesada yaklaşmaz; çünkü fesat,


sönmüş olan (nefs) ateşi(ni) (yeniden)tutuşturur”.396

“Şarap içme, zinâ etme kendini koru; ikisi de


insana yoksulluk elbisesini giydirir.” “İçki insanı bin
türlü günaha (yazuk) mahkûm eder; kut zinâdan kaçar
ve zâninin yüzüne tükürür”.397 “Fesada karışma uzak
dur; zinâ yapma, fısk ve fücur ile kara yüzlü olma”.
“Bu iki hareketten ıduk kut kaçar. Bunlar insana
fakirlik yolunu açar”.398

“İçki içme, içki içen insanın kutu elden gider:


İçki içenin adı deli ve budalaya çıkar”. Çünkü “Şarap
mideye girerse sözü dışarı çıkarır; bu çıkan söz de
tekrar kendisini yakar”. 399

395
KB. 2104. b.
396
KB. 4412. b.
397
KB. 1334- 1335. b.
398
KB. 1337- 1338. b.
399
KB. 2655- 2656. b. vd.

102
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“Bak, şu bir kaç şey kişi için kötüdür. Yalnguk


(da) bunları bilirse kendisini korumuş olur”,
“Bunlardan biri yalan söylemektir; ikincisi verilen
sözden dönmektir”, “Üçüncüsü ise, içki tutkunluğudur;
buna tutulan bir kimse, şüphesiz tamâmen boşuna
yaşamış olur”, “Biri de insanın inatçı olmasıdır; bu
inatçı insan için dünyâda sevinç yoktur”. “Yakışıksız
hallerden biri de kaba tabiatlı olamaktır; böyle adam
başkalarının (kişilerin) evinde tozu dumana katar”,
“Biri boş boğaz, hiddetli ve öfkeli olmaktur; söğmeye
başlarsa, insanın kalbini kırar”, “İşte bu birkaç şey bir
kimse üzerinde toplanırsa, IDUK KUT ONDAN
KAÇAR, UZAKLAŞIR”. 400

“Hükümdar(Töre) mukâbelede bulundu: -Bir


bey için verdiği sözden dönmek çok fenâ şeydir.
Verdiği sözden dönen bey hiç bir zaman dünyâya
hâkim olmasın. Yalancı bir hasis kimse halka nasıl
beylik edebilir. Bilge de, bundan daha iyi bir söz
söylemiştir: İnsan sözünden dönerse KUT DA ONDAN
YÜZ ÇEVİRİR, KAÇAR”. 401

Hele “ihtiyarladığı hâlde nefsine uyan kimse!”


zâten kutsuzdur.402 Kut da lâyık olmayandan kendisini
geri alır. 403 Dünyâ sevgisi, dünyayâ gönül verilmesi
kutu zayıflatır.404 Zâten “Olmayacak kimseye devlet ve
kut gelirse o, ayağına gelen bu devleti derhal
teper”…405

400
KB. 337- 343. b.
401
KB. 5072- 5076. b.
402
KB. 4076. b.
403
KB. 724. b.
404
KB. 1173. b.
405
KB. 1715. b.

103
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

.......................

Görüldüğü gibi kutu kaçıran, zayıflatan şeyler


genellikle insan fıtratına uymayan davranışlardır. O,
dâimâ mânevî dünyâsı âhenkli bir bünyeden tecellî
etmektedir. Bu noktada kutu temsil eden Aytoldı'nın
ölümüne yol açan hastalığı anlatırken kullanılan:
“Unsurlar arası âhenk bozuldu” ifâdesi, birlik,
çokluk ve âhenk kavramları bağlamında da
düşünülmelidir.406

8. Kut-Töre ve Hâkimiyet İlişkileri


Kut ol beg yakın bolsa kutka kişi
Tilekin bolur barça itlür işi407

“Bey kuttur; kuta yakın olan insan dileğine


kavuşur; onun bütün işleri yoluna girer” sözleriyle,
Yusuf Has Hâcib acaba ne demek istiyordu?

Kutadgu Bilig’de Bey (Küntogdı), Töre’dir;


aynı anda kut da oluşunu nasıl anlamalıyız?

352. beyitte:

Kişi iki ajunnı tutsa kutın


Kutadmış bolur bu sözüm çın bütün

406
KB. 1052- 1056. b.
407
KB. 606. b.

104
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“Kişi, her iki dünyâyı da kut ile tutsa; kendisi


kutlayıcı olur, bu sözüm tamamen gerçektir” denirken,
bu meseleye farklı bir yorum daha getirmiş oluyor,
Yusuf “Sözünün gerçekliğini” vurgulayarak söylediği
bu beyitte “kutta kut olmak” gibi ilgi çekici bir
manzara çiziyor!..

Kutun Töre’ye uymakla kazanıldığı, bu


kazancın ise kendi iç cevherini zararlı hırslardan tasfiye
ve hizmet etmek sûretiyle; insanda mevcut potansiyel
kudretin açığa çıkması mâhiyetinde olduğunu
anlatmıştık. Töre’den zuhûru sebebiyle, Töre’nin
kutu kucaklamasını, kapsamasını doğal bulabiliriz.
Fakat bu potansiyel kudret yalnız bir kişide değil bütün
varlıklarda mevcuttur. Halkın duâsı, hizmetle ele
geçmesi, dünyânın kut kuşağı bağlaması, 408 kutlu bir
devirden bahsedilmesi, 409 dünyânın kutlanması... gibi
ifâdeler bunu göstermektedir. Kutu; belki bütün
kâinattaki hâkim kudretle, insanın kendi varlığında
yüz yüze gelmesi ve onun yardımını, türlü
tecellîlerini kendi varlığında yaşaması ve (Kutun
işlevleri yanında; kaybetme sebeplerini, O’nun
hoşlanmadığı, birlikte barınması imkansız şeyler olarak
düşünürsek) O'nun adına tasarrufta bulunması diye
izâh edebiliriz. Ki, kutun Tanrı'dan geldiğini biliyoruz.
Dolayısıyle kut hem merkezi gönül olan bir iç gücü,
hem de halka hizmet, nefsi kontrol, hikmet
öğrenmek gibi faâliyetlerle açığa çıkan; yâni
çevreden merkeze doğru da gelişen bir dış güçtür.

Yâni; Tanrı, aynı zamanda halkın isteği,


hizmet ve hikmet ile aynı mahiyetin, sırrın ortağıdır.

408
KB. 461. b.
409
KB. 455, 4386. b.

105
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Töre aynı zamanda devlet düzeni de olduğu için, cihân


düzenini kurma gayretinin de adıdır. Tanrı’nın düzeni
anlamından doğan bu ülkü, bilindiği gibi kut kazanmış
bir hakan ile gerçekleşmekteydi.

Kut kavramının Töre, hakan ve Tanrı ile pek


girift görünen bu ilişkilerini örneklendirmek yerinde
olacaktır:

Küntogdı (Töre), Odgurmış'a (irfana):

Manga öt erig bir tutunsu özüm


Kutadsu sözüng çın süzülsü özüm410

“Bana öğüt ver, ona göre hareket edeyim; sözün


beni kutlandırsın ve ben gerçekten rûhumu tasfiye
edeyim” diyor. İrfan sahibi oluş niteliği, Odgurmış'ın
hâkimiyetini sağlamaktadır. Onda hikmet veya Tanrı
bilgisi vardır. Töre’nin irfan aracılığıyla özünü
temizlemesi ve bu temizlenmenin “kutlanmak”
anlamı taşıması, Kutadgu Bilig'de geçen “iyi Töre-
kötü Töre” ikiliğini de açıklığa kavuşturmaktadır.
İrfan, kötü Töre’yi böylece “süzmek”te, kutlamakta,
yani onu asıl vâdisine döndürmektedir. “KUTLU
TÖRE” irfandaki Tanrı bilgisi yardımıyla Tanrısal
nitelikli güncelliğini sürdürebilen Töre’dir.

Bayudı bodun hem itildi ili


İligke dua kıldı bodnı tili

Kutıldı bodun kitti emgekleri


Kuzı birle katlıp yorıdı böri

410
KB. 5117. b.

106
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

İtildi ili hem tüzildi törü


İlig devleti boldı künde örü411

“Halk zenginleşti ve devlet nizâma girdi; kavmi


hükümdâra duâlar etti”

“Kavmin sıkıntıları bitti, halk kurtuldu; kuzu ile


kurt bir arada yaşamaya başladı”

“Memleket nizâma girdi ve Töre düzeldi;


hükümdârın devleti günden güne arttı” beyitlerinde
memleket nizâmının Töre ilkeleri uyarınca
gerçekleştiği haber veriliyor. Ancak bu işi kutlanmış bir
bey yapmaktadır. Aşağıdaki cümleler bu ilişkileri daha
güzel îzah edecektir:

“Ey yüzü sevinçle parlayan bahtiyar, insan âdil


hareket ederse, bu beylik, ululuk çok iyi bir şeydir”.
Gerçekten “Beylik çok iyi bir şeydir, fakat daha iyi olan
Töre’dir ve onu tüz (eşit) tatbik etmek lazımdır”, “Bey
ne kadar doğru olur ve iyi hareket ederse, halk için o
kadar kutlu bir devir ve hayat başlar”, “İyi ad insan
için ne kadar kutlu bir kuttur; onun bu iyi adı ve kutu
ebedî (mengü) kaldı”, “Devlet ve halkın işini kişilik
(ölçülerine göre) ile tanzim ederse o iyi insan ne kadar
mes'ud bir bey olur”, “Hükümdârın bu iyiliği bütün
memlekete sirâyet etti; onun nam ve şöhreti dünyâya
yayıldı”, “Bak memlekette ona duâ eden çoğaldı; iyi
nam kazandı; adı ve kutu günden güne büyüdü”,
“Dünyâ halkı bunu duyunca, onu arzuladı ve ona
yakınlık göstererek etrafına üşüştü ve toplandı”, “Bak,
dünya tam bir kut kuşağı bağladı; kurt ile kuzu bir

411
KB. 1039- 1041. b.

107
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

arada yaşadı”.412

Son beytin anlattığı şey, Töre’nin


evrenselliği, zıtların birliği ve cihan düzeninin Töre
ölçülerine göre gerçekleştirilmesi halinde ortaya
çıkacak tablodur.

412
KB. 453- 461. b.

108
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

KUTADGU BİLİG’DE
TÖRE ANLAYIŞI

Töre bahsi de kut konusu gibi iki ana başlık


altımda incelenmiştir. Birinci bölüm eserde Töre’nin
timsali olan Küntogdı’ya ayrılmıştır. İkinci bölümde ise
Töre çeşitli alt başlıklar altında tahlil edilmiştir.

A. KÜNTOGDI HAKKINDA

Küntogdı, Kutadgu Bilig’de büyük dikkatle


incelenmesi gereken ana kavramı canlandırmaktadır.
Konunun doğru ve tam anlaşılabilmesi için yardımcı
kavramların arkasından son bölüm olarak incelenmiştir.
“Küntogdı” kelimesi, doğan güneş demektir.Aslında
bu adlandırmayı “batmayan gün” diye değerlendirmek
daha yerindedir. Güneşin doğal yapısına paralel
görülerek mecazlaştırılmış, Töre’nin yerine konmuştur.
Eserde işlenen ideal Türk devlet kurgusu içinde, hakanı

109
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

temsil etmektedir. Yani Küntogdı=hakan=Töre=güneş


sembol silsilesi söz konusudur.413

Yusuf Has Hâcib; Giriş bölümünde Töre’nin


asıl anlamı problemi çözümlenirken kozmogoni
konusunda geçen:

Yaşık boldı törtinç yaruttı ajun


Yakışsa yarutır bakışsa özün414

“(Bu gezegenlerden) dördüncüsü güneştir;


(kendisine) yaklaşanları, karşısına gelenleri ve dünyayı
ışığı ile aydınlatır” beytinde güneşin uzaydaki görev ve
konumunu anlatmıştır. Ayı anlatırken de :

Bularda eng altın bu yalçık yorır


Yaşık birle utru bakışsa tolır415

“Bunlardan en altta bu ay dolaşır; güneş ile


karşı karşıya gelirse dolunay haline girer” beytiyle,
devrinin astronomi bilgilerini aktarmıştır. Demek ki, o
devirde, ayın ışığını güneşten aldığı biliniyordu.
Dolayısıyle Giriş bölümünde temas edilen Töre-güneş
ve kut-ay benzerliği, kutun ilk devirlerden beri Tanrı
kaynaklı bilinmesi ve aynı zamanda görünen varlığını
Töre’ye borçlu oluşu sebebiyle Töre ve Tanrı
arasında zorunlu bir ilişkinin varlığına işaret
edilmişti. Daha sonraki kısımlarda da aynı hususa yer
yer gönderme yapıldı.

413
KB. 350- 355. b.
414
KB. 134. b.
415
KB. 137. b.

110
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Eserde, Küntogdı adının nasıl ve kim tarafından


verildiği:

İlig aydı bilge mening kılkımı


Körüp mengzetü urdı bu atımı416

“Hakan dedi: Bilge benim tabiatımı güneşe


benzeterek bu adı verdi” beytinde açıklanmıştır.
Küntogdı adını Töre’ye veren bir “BİLGE” dir. Özel
dikkat gerektiren işler bilgelerden kaynaklanmaktadır.

Küntodgı’nın ifadeleriyle açıklanan güneş-Töre


benzetmesinin gerekçeleri bize hak verdirmektedir:

“Güneşe bak, küçülmez, bütünlüğünü daima


muhafaza eder; parlaklığı hep aynı şekilde kuvvetlidir”,
“Benim tabiatım da ona benzer, adâlet ile doludur ve
hiçbir vakit eksilmez”, “ikincisi- güneş doğar ve dünya
aydınlanır; aydınlığını bütün halka eriştirir, kendinden
bir şey eksilmez”, “Benim de hükmüm böyledir, ben
ortadan kaybolmam; hareketim ve sözüm bütün halk
için aynıdır”, “Üçüncüsü - bu güneş doğunca, yere
sıcaklık gelir; o zaman binlerce renkli çiçekler açılır”,
“Benim bu Töre’m hangi memlekete (il’e) erişirse, o
memleket baştan başa kayalık dahi olsa, hep düzene
girer”.417 Buradaki “kayalık” tabiri mecazî anlamdadır.
Tanrı iradesinin, tabiat düzenini tesis edişiyle
Töre’nin beşeriyeti ıslahı arasındaki tabii ahengi
vurgulamaktadır. Nitekim “Güneş doğar, temiz veya
kirli demeden her şeye aydınlık verir; kendisinden bir
şey eksilmez”, “Benim de hareketim tıpkı böyledir;
herkes benden nasibini alır”, “Bir de güneşin burcu

416
KB. 824. b.
417
KB. 825 -830. b.

111
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

sabittir. bu sabit dediğim: temeli sağlam olduğu


içindir”, “Güneşin burcu Arslan’dır ve bu burç yerinden
kımıldamaz; yerinden kımıldamadığı için de evi
bozulmaz “, “Benim tavır ve hareketime bir
bak, kesinlikle değişmez”. 418

Yine Küntogdı’nın dilinden öğrendiğimiz:

“Asıl dileğim şudur: Bana gelen kimse


zenginleşsin, benim sayemde kuvvet ve etkisi artsın”419
prensibi, Töre’nin sadece halkı ıslah etmek değil,
refahını sağlamak maksadı güttüğünü de haber
vermektedir.

Eserimizden Küntogdı’nın yiğit, vakur ve âdil


tabiatlı birisi olduğunu öğreniyoruz. O, ilim ve hikmet
düşkünü bir şahsiyete sahiptir. 420 Karşısında beşeri
cesaretin hiçbir hükmü yoktur.421

Odgurmış, Küntogdı’ ya verdiği nasihatlerde


Töre’nin fonksiyonunu:

“Sen bu halkın yükünü yüklenmiş


bulunuyorsun; uyanık ol, gâfil bulunma. Düşünerek
hareket et”, “Bir sürü aç kurt senin etrafında
toplanmıştır; ey kahraman hükümdar koyunlarını iyi
muhâfaza et”, “memlekette bir kimse bir gece aç
kalırsa, onu Tanrı sana soracaktır; gözünü aç”, “Ey
hükümdar, bugün sen bir meş’ale gibi yanıyorsun, fakat

418
KB. 831- 835. b.
419
KB. 3019. b.
420
KB. 3011- 3016. b.
421
KB. 776- 777. b.

112
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

bunun ışığı, başkaları içindir; ey temiz kalpli insan”422


beyitleriyle açıklığa kavuşturmaktadır.

Zaten Küntogdı da çok iyi bir sultandır. Fakirler


ve suçlular ihsan ve affından dolayı onu canları gibi
sevmektedirler423.

Nitekim Küntogdı da:


“Bak, benim tabiatım yana yatmaz, âdildir: Eğer
doğru eğrilirse (köni eğri bolsa) kıyamet kopar”424
idrâkindedir. Bu cümle Töre ile varlık aleminin ne
kadar iç içe bulunduğuna inancın bir ifadesidir.
Odgurmış bahsinde şahsiyeti verilen irfandan yardım
isteyişi bu doğasını takviye etmek, güçlendirmek,
ilerletmek içindir.425

B. TÖRE HAKKINDA

I. Töre’nin İhdas Ediliş Şekli:


Bilgeler bastıkları yeri şereflendiren bir ilmin
sahibidirler. İki türlü asil insandan birincisi bey ise,
diğeri bilge kişidir. Bey, kılıcı; bilge, kalemi eline
almıştır. Halk bu iki şeyle itaat altına alınır. İyi Töre bu
iki kişi tarafından konur ve onlardan, sonraki nesillere
miras olarak geçer ki; mirasların en üstünü budur.426

422
KB. 5163- 5166. b.
423
KB. 4989. b.
424
KB. 808. b.
425
KB. 5117. b.
426
KB. 263- 270. b.

113
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

İyi Töre; hikmet ehli seviyesindeki akıl ve


irfanın birleşmesinden doğan bir idrakle konur. İyi
Töre, Âdem’den beri anlayışlı insanlar tarafından
konula gelmiştir.427 Beyler de Töre koyarlar ama, iyi
Töre koymak ancak bilgili beylerin harcıdır. 428 Bilgi
ve anlayışla halkı idare edip kargaşayı (bulgak)
önlemek, beylerin tutacağı ilk yoldur. Fakat bilgiden
anlamayanlara da kılıç gerekir. Bu konuda beyin
yüksek bir işlevi vardır; il, Töre ve kavim ancak
beylerin siyasetleriyle nizama girer.429

Görüldüğü gibi, mevcut kuralların sürekli


tazelenmesi, zamanın şartlarına uydurulması
gerekmektedir. Küntogdı bunun çaresini bulmuştur:

“Gönlün tamamen inandığı kimseyi kendine


ayna edin; kendini görebilmek için onu daima
karşısında bulundur”.430 Töre’nin sözleri bu
bakımdan değerlendirilmelidir. Nitekim o, kendisine
akıl ve irfanı ayna edinmiştir. 431 Bu itibarla Töre daimi
içtihada tabi tutulan bir düzendir. Anlaşılıyor ki o,
zamanla eskiyen hükümlerini ıslah eden bir oto-kontrol
sistemini böylece kendi mantığı içinde kurmuş
olmaktadır.

427
KB. 219. b.
428
KB. 252. b.
429
KB. 221- 223. b.
430
KB. 5618. b.
431
KB. 5616, 5117. b.

114
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

II. Töre’ “Kanun” Demek midir?

Türkoloji araştırmalarında Töre’ye “kanun”


anlamı verip kaynaklara bu gözle bakmak eğilimi
baskındır. Hâlbuki bu araştırmamızda Töre’nin gerçek
anlamı gösterildi, sadece kanun demek olmadığı
anlatıldı. Fakat yine de, eserde kanun, nizam, düzen
yerine kullanılan başka kelimeler var mıdır, var ise
nasıl kullanılmıştır? Eğer Töre’de kanun manası varsa,
bunun niteliği nedir? Bunların ortaya konması icâb
etmektedir.

Baştan beri ele alınan konulardan çıkan sonuçlar


ışığında, Töre’nin sıradan bir kanun olmadığı artık
anlaşılmaktadır. Töre’de, Tarısal düzen-türeyiş
sistemi anlamı esastır. Onda devlet hukuku mânâsı
da vardır. Fakat “devlet hukuku”nun ne olduğu
sualini cevaplandırmak için, Türkler’deki devlet
an’anesini bu açıdan değerlendirmek gerekir. Aksi
takdirde sağlıklı bir yargıya varılamaz. Çünkü
karşımızdaki kurum dünya tarihinde büyük etkiler
yaratmış, izler bırakmış, Türk târihinin merkez
müessesesidir ve Töre’ye göre kurulmuştur. Elbette
Töre’yi bütünü ile kuşatması değil, Töre’den doğması
söz konusudur.

Kutadgu Bilig’de “nizam”, “düzen” yerine


kullanılan bir kelime vardır: İTMEK. Orhun
Abideleri’nde de aynı anlama gelen432 bu kelimeye:
Düzenlemek, yoluna koymak, mânâsı verilmiştir.433
Kutadgu Bilig’in indeksini hazırlayanlar, “itmek”

432
Orhun Âbideleri; I, Güney C. 3.str (…bunca bodun kop ittim);
II, Doğu C. 10. str (Türk tengrisi ıduk yir-subın ança itmiş erinç)
433
KB. İndeks, s.207

115
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

kökünden türemiş “itgüçi” kelimesine “tanzim edici,


düzenleyici, tanzim eden, düzenleyen”, “itil”(mek)
kelimesine de “düzelmek, yapılmak, yoluna girmek”
karşılıklarını vermişlerdir434.

İtigli bayatım ite birde öz


İtebirdi tüzdi yaraşturdi tüz435

“Her şeyi en iyi şekilde yoluna koyan Tanrım


bunları da yola getirdi; tanzim etti, düzeltti ve birbiriyle
barıştırdı” beytinde naklettiğimiz anlamları apaçık
biçimde görmekteyiz.

Yine Kutadgu Bilig’de “kanun, âdet”


mânâsıyla kullanılan ikinci bir kelime daha var:
ÖNGDİ.436

Ajun öngdisi bu telimde berü


İsiz edgü erter nece yıllasa437

“Bu dünyanın çok eski bir kanunudur; kötülük


veya iyilik ne kadar uzun sürerse sürsün bir gün geçer”
beytinde bu anlam görülmektedir.

Keza R.R. Arat, aşağıdaki beyite günümüz


Türkçesine uygun karşılık verirken:

Kılıksız törü öngdi bilmez kişi


Kişike katılsa itilmez işi438

434
KB. İndeks, s. 207- 208
435
KB. 146. b.
436
KB. İndeks, s. 362
437
KB. 6344. b.
438
KB. 4606. b.

116
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“Usül, adap ve erkânı bilmeyen kimse insanlara


katılırsa, işinde muvaffak olamaz” demiş ancak; Yusuf
Has Hâcib’in aynı beyit içinde farklı mefhumları
karşılamak gayesiyle her üç kelimeyi (törü, öngdi,
itilmek) birden yan yana kullanışındaki inceliğe dikkat
etmemiştir. O, törü ve öngdi kelimelerini “usûl, adap
ve erkân” şeklinde karşılamıştır. Oysa beyitteki bu
kelimeler gerçek anlamları yerlerine konularak şöyle
çevrilmeliydi: Tabiatı bozuk (kılıksız), Töre ve kanun
bilmeyen kişi, insanlar arasına katılsa da işi yoluna
girmez, düzelmez.”

4605. beyitte de aynı durum vâkidir:

Kamug nengke öngdi törü bar sözi


Törü tüz yorıtsa yarur er yüzi

R.R. Arat bunu: “Her şeyin usülü, âdap ve


erkânı vardır; usûlü tam olarak tatbik eden kimsenin
yüzü güler” şeklinde çevirmiştir. Bu çeviride de
kavramların karıştırıldığı bellidir. Doğrusu: “Her işin,
her şeyin kanun ve Töre’de bir açıklaması vardır;
kişi, Töre’yi eşit yürütürse kendisi de mes’ud olur,
yüzü güler” olmalıdır.

Yusuf Has Hâcib’in:

Bu kün körse erdi bu öngdi töri kılk


Olar kodmış erse sevniçlig bolayı

Yok erse ayu birsü öngdi törü kılk


Tüzüm törke keçsü otunug süreyi439
439
KB. 6593- 6594. b.

117
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“Onların koydukları iyi adet, kanun ve


an’aneleri bugün göreyim de ben de sevineyim”, “Eğer
böyle değilse, iyi adet, kanun ve an’aneleri vaz etsinler;
halim insanlar başköşeye geçsin, küstahları kovsun”
tarzındaki sızlanışlarında, R.R. Arat’ın çevirideki
hatasının devam ettiği açıktır.

Aynı şekilde 1456 ila 1460. beyitler arasında


“öngdi” kelimesi tam manasıyla “kanun”
karşılığındadır. Mesela 1459. beyitte :

İsiz öngdi urma ay ilçi bögü


İsiz bolsa bolmaz ajunuk yigü

“Ey âlim devlet adamı, kötü teâmül kurma; kötü


kanunlarla dünyaya hüküm edilmez” diyen R.R. Arat,
bu kelimeyi ikinci mısrada açıkça “kanun” diye
çevirmiştir. Doğrusu da budur.

Anlaşılan, Töre’de kanun manası da


bulunmaktadır; ama, sadece “kanun” kavramının tam
karşılığı “öngdi” kelimesidir. Töre, kâinata hâkim
genel nitelikli, küllî mâhiyetteki bir yüksek kanun
anlamında benimsenmelidir.

II.Töre

a.Töre’nin Temel Özellikleri

Töre kelimesinin (törü), Tanrı’nın Törütgen


sıfatıyle bir ilişkisi bulunmalıdır. Zirâ Tanrı

118
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“Törütgen”dir. 440 Törümek: “Türemek, yaratılmak,


meydana gelmek”, törütmek ise: Türetmek, yaratmak
demektir. (Halık=Törütgen).441

Sini ol töritti sanga birdi kut442

“Seni O türetti, sana kut verdi” mısraının


benzerleri Kutadgu Bilig’de pek çoktur. Küntogdı’nın
Odgurmış’a seslenişindeki:

Ugan ol köni çın törü birgüçi


Törümiş kamug halkka yetrü küçi443

“Tanrı kâdirdir (Ogan), âdildir (Köni); gerçek


(çın) Töre’yi koyan (birgüçi) O’dur; türemiş bütün
mahlûklara gücü yeter” anlayışı, “Törütgen” ile
“Törü” arasındaki gerçek münasebeti göstermektedir.
“Törü” yü, “Törütgen Tengri” koymaktadır ki, bu da:
“Türeyiş nizâmı”, “Tanrı nizâmı” mânâsına gelmekte
ve bu çalışmamızın giriş bölümünde işaret edilen
“Tanrısal düzen” anlayışı ile bağdaşmaktadır. Töre’yi:
“Türemişlerin riayet edeceği Tanrı kanunları” diye
tarif edersek, mesela: “Ey bey, gücün yettiği kadar
Töre’yi tatbik et ve halkın hakkını vermeye çalış”,
“Eğer kusur edersen Tanrı’dan affını dile ve hergün
tekrar tekrar tövbe et”444 ifadeleri rahatlıkla anlaşılır
hale gelecektir. Töre’nin iyi veya kötü uygulamaları ile
ilgili hesabın Tanrı’ya verileceği görüşü burada ne

440
KB. 1242- 1243. b.
441
KB. İndeks, s. 463
442
KB. 1244. b.
443
KB. 3192. b.
444
KB. 5288- 5289. b.

119
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

kadar açıktır. Tanrı Töre ile doğrudan ilgilidir. Buna


benzer başka beyitler de mevcuttur.

Bu kök tirgüki ol könilik törü


Törü artasa kök turumaz örü

Törülüg bu begler yok erse tirig


Bayat buzgay erdi yiti kat yirig445

“Adâlete istinâd eden Töre bu göğün direğidir;


Töre bozulursa bu gök yerinde duramaz”, “bu Töre
koyan beyler hayatta bulunmasalardı, Tanrı yedi kat
yerin nizâmını bozmuş olurdu” gibi…Töre’ye yüklenen
evrensellik özelliği bu ifadelerde ne kadar veciz
biçimde dile getiriliyor! Nitekim Töre ne kadar iyi
tatbîk edilirse kut o kadar güçlenmekte neticede kurt ile
kuzu bir arada güdülebilecek derecede bir sükûnet devri
açılmaktadır.

Töre ihsanla bilinmektedir, kut hizmet ile.


Hizmet yerinde olursa kut kapıları açılmaktadır446.
Tanrı’nın verdiği kut’un Töre’ye hizmetle kazanılması
da Töre’deki Tanrı nizâmı mânâsını desteklemektedir.

Töre’nin tabiatı köni, fıtratı ongay (kolay)dır.


Sözü doğru ve açık, gönlü zengindir.447

Töre, güneş gibidir. Küçülmez, daima bir ve


bütündür. Parlaklığı aynıdır. Adâleti eksilmez, ortadan
kaybolmaz. Bütün halka aynı muameleyi yapar. Nereye
girse kendi nizâmını beraberinde götürür. Herkese

445
KB. 3463- 3464. b.
446
KB. 594. b.
447
KB. 407. b.

120
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

nasip verir, fakat vermekle kendisinden bir şey


eksilmez. O, sabittir. İyi kötü herkese rıfk ile muamele
eder…448

Töre; bilgili, akıllı, uyanıktır. Günahkâr,


şerir(isiz) için ateş, düşmana karşı âfettir.449 Bunlar için
gereken güç Tanrı’dır.

Töre’nin hükümleri indîlikten, subjektiflikten


uzaktır. O’nun himmeti bütün beşer içindir. 450 Güneş ve
ay gibi, tefrik etmeden bütün insanlığı aydınlatır.451
Hükmetmek, beylik iyidir; fakat asıl olan, iyiliğin
Töre’den kaynaklandığını unutmamaktır. Yani asıl
saygıdeğer olan Töre’dir.452

Köyer ot turur küç yagusa küyer


Törü sub turur aksa nimet öner453

“Zulüm yanar ateştir, yaklaşanı yakar; Töre


sudur, akarsa nimet yetişir”.

b. Töre’nin Yasakları:

Töre’nin hoşlanmadığı bazı hasletler vardır.


Mevzûa bunları sayarak girelim. Töre (Küntogdı) diyor
ki:

448
KB. 824- 835. b.
449
KB. 408. b.
450
KB. 411. b.
451
KB. 415. b.
452
KB. 454- 455. b.
453
KB. 2032. b.

121
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“Benim beğenmediğim şeylerden biri yalandır;


ondan sonra zulüm edenler gelir”, “Sonra da haris
tabiatlı ve olgun olmayan insanlar ile aceleci huylu ve
gözü doymaz olanlar”, “Her işte şiddet gösterenler,
içkiye düşkünler veya çalıp çırpanlar(hırsızlar)”, “Bu
gibi insanlar bana yaramazlar…”, “Benim işime
gerçekten yaramak istiyorsan bu birkaç şeyi kendinden
uzak tut…”454

Bu yasaklara riâyet eden insana Töre’nin


verdiği değer büyümekte, gösterilen itibâr ve ihsanlar
artmaktadır.455

Başkalarının malını almak ve kan dökmek


insanı ölüm döşeğinde dahi inleten suçlardandır.456

Haram, çeşitli söyleyişlerle kınandığı halde bir


defa da Odgurmış tarafından:

“Harama el uzatma, kendini gözet; Ey


hükümdar, iyi bil ki haram, gönlü karartır”457 ilkesi
konulmuştur. Haram yiyene en büyük cezanın “gönül
kararması” olacağının kaydedilişi önemli ve üzerinde
düşünülmesi gereken bir noktadır.

Kötüleri kapıya dahi yaklaştırmayan458 bir


toplumsal yapı içinde, haram ile gönül arasında
kurulan bağlantı, madde ve mânâ arasında kurulan
sağlam bağa işaret etmektedir.

454
KB. 848- 852. b.
455
KB. 853. b.
456
KB. 1395. b.
457
KB. 5347. b.
458
KB. 1455. b.

122
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“Beylerin beyi ne iyi bir Töre koymuştur:


Kötüye (isizke) en iyi çare sopa ve zindandır.”459

Haram, zulüm, kan dökücülük, düşmanlık


beslemek, kin gütmek, şarap içmek, fesatlık hep fena
işlerdendir. Bunlardan uzak durulmalıdır. 460

Nefse uymak esarettir; eğer bu esarete


düşülmüşse, kurtulmaya çalışılmalıdır. 461

İtibarda kalmak isteyen fesada


karışmamalıdır.462

Fakirleşmemek ve zengin kalmak isteyen,


zinadan uzak durmalıdır.463

Mümkün mertebe hisseli işlere


girilmemelidir.464

İnsanlara kendi seviyelerine göre muamele


edilmelidir. 465

Gün ve ayların kutlusu ve kutsuzu vardır. Bir


işe kutlu zamanda girilmelidir. 466

459
KB. 893. b.
460
KB. 1433. b. va.
461
KB. 1438. b.
462
KB. 4410. b.
463
KB. 4409. b.
464
KB. 4544. b.
465
KB. 4309- 4310. b.
466
KB. 4386. b.

123
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

İnsan ikiyüzlü dedikoducuyu (uşakçı)


kendisinden uzak tutmalıdır. Onlar kötü, zararlı ve sırrı
açığa vurucudurlar. 467
…………………….

Görüldüğü gibi Töre’nin üzerine oturduğu


bilgelik içinden doğan, ahlâkî tavsiye mahiyetindeki bu
hükümleri, genellikle zaman ve mekâna göre değişecek
ilkeler değillerdir. Şayan-ı dikkattir, Kutadgu
Bilig’de, uygulamaya dönük yaptırım içeren cezâî
hükümlere rastlanmamakta, bu tür hükümler ilgili
dönem yöneticilerinin inisiyatifine bırakılmaktadır.
Töre’nin yasakları yukarıdaki hükümlerden ibaret
değildir; daha sayılabilir; fakat bunlar araştırmamızın
öteki başlıkları altında değerlendirilmişlerdir.

c. Töre’nin Olumlu Tavsiyeleri:


Kut gibi, Tanrı da temizliği sever, temizlik ile
insan iyi ad kazanır. 468

İnsanlara meziyetleri, erdemleri oranında saygı


göstermek gerekmektedir.469

Bütün yanlışlıkların başı aceleciliktir. Bütün iyi


işler dâimâ acelesiz ve tedbirle yapılan işlerdir. 470

467
KB. 1297- 1299. b.
468
KB. 2856. b.
469
KB. 798. b.
470
KB. 633. b.

124
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“İnsan işini gücünü hesap ile yapar; yıl, ay, gün


ve zamanı hesap ile tâyin eder”, “Hesabın adı, hesaplı
davranmaktan hesap olmuştur; dikkat edilirse hesap çok
hesaplı bir iştir.”471

İlig aydı Aytoldı ivme serin


İg ol bu yazuklarka yulgı yarın472

“Hükümdar dedi: Ey Aytoldı, acele etme, sabırlı


ol; hastalık yarın günahların kefareti olacaktır”. Bu
beyitte, gönül ve haram arasında kurulan irtibatın bir
benzeri de çekilen sıkıntıların günahlara kefaret olacağı
inancında görülmektedir.

Kendi çıkarlarını güden kimse insan olmaz;


kişiler halkın menfaatini düşünmelidir.473

Cömertlik mal ile değil, can ve ten fedâ


edilerek olur.474

Gümüş dağıtmak cömertlik (akılık) değildir;


cömert, halk için canını feda eder. 475

Herkesin iyi olmasını isteyen, kendi iyi


olmalıdır. 476

471
KB. 2220- 2221. b.
472
KB. 1107. b.
473
KB. 3931. b.
474
KB. 3932. b.
475
KB. 6106. b.
476
KB. 5200. b.

125
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Bütün bulanıklıkları durultmak isteyen,


kendi ruhunu tasfiye etmelidir. Halk ister istemez
durulacaktır. 477

Yapılan iyiliklerin karşılığını Tanrı ihsan


478
eder.

Ancak, Tanrı kime dileğini verirse onun


Tanrı’ya şükretmesi gerekir. 479

d. Emeğin Değeri Üzerine:


Ömür aziz değil, emek azizdir. Emek boşa
giderse bunun acısı uzun seneler gitmez. 480 Bu sebeple
insan emeğini takdir etmeyen kimseye insan
dememelidir. O hayvana benzer.481

“Sözünü bilerek ve anlayarak söyleyen Uç Ordu


Beyi ne der dinle:”, “Sana bir kimsenin gerçekten
emeği geçmişse, bu emeği unutma ve ona karşı ölü gibi
durma”, “Ey asil kişi, kişiliği (insanlığı) bırakma;
kişilere karşı daima kişilikle muamele et”, “Kimin sana
biraz emeği geçerse, sen ona karşılık daha fazlasını
yapmalısın”, “başkasının emeğini takdir etmeyen kimse
tam anlamıyla bir öküz olur, ey devlet adamı”.482

477
KB. 5201. b.
478
KB. 5131. b.
479
KB. 753. b.
480
KB. 2841- 2842. b.
481
KB. 2986. b.
482
KB. 1594- 1598. b.

126
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Burada toplum sağlığı ve dayanışmanın


güvencesi olacak bir ana fikre ulaşıyoruz: İnsan
kendisine yapılan iyiliği kesinlikle unutmayacak;
ama yaptıklarına, hizmetlerine bedel olması adına
asla karşılık beklemeyecektir

e. Aile Üzerine:

“Tanrı her şeye bir sebep yaratır; iyi ve kötü


her şeyi O nasib eder”, “Çocukların iyi veya kötü
olmalarına anne ve babaları sebep olur”. 483 Bu
hükümler alelade esaslar değildir. Burada da Tanrı
iradesinin ailedeki tecellisini buluyoruz. Çünkü
Türkler’de toplumun çekirdeği ailedir. Ailedeki en
önemli unsur ise çocuktur. Asıl olan çocuğun
yetişmesidir.

Aytoldı, oğlu Ögdülmiş’i Küntogdı’ya emanet


ettikten sonra, oğlu için şu taleplerde bulundu:

“İşte onun babası olan ben ölüyorum; oğlum


küçük yaşta yetim ve öksüz kalıyor”, “Eğer bu
hizmetkârın sende bir hakkı varsa, sebep ol ve onu iyi
yola sevket”, “Gözden uzak bulundurma, ona fazilet ve
bilgi öğret; bilgi ve fazilet ile memlekette mevki sahibi
olsun”, “Tavır ve hareketi makul, muntazam ve iyi
ahlaklı, hizmete layık ve meziyet sahibi olsun”, Serbest
ve başıboş bırakma, sıkı tut ve kötü hareketlerine
mani ol; çocuk sıkı bir terbiye altında
bulundurulursa, sonunda KUT BULUR”, “Tecrübe
ile anlayarak, bilerek söyleyen ve işin künhüne vakıf
olan pir ne der, dinle”, “Oğula bilgiyi henüz küçük

483
KB. 1485- 1486. b.

127
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

yaşta iken öğret; küçüklüğünde bilgi öğrenirse


hayatta muvaffak olur”, “Gerekirse, oğula kıza
acımadan dayak at; dayak oğula kıza bilgi öğretir”,
“Oğul kız küçüklükte ne öğrenirse, yaşlanıp ölünceye
kadar onu unutmaz”. 484

Ayrıca soya çekime de değer


verilmektedir.”Çok eski bir atasözü vardır, babanın yeri
ve adı oğula kalır”.485

Küntogdı’ya(Töre) göre:

“Akraba ve kardeşler ile barışmak eş ve


dostlarla anlaşmak lazımdır”.486

Doğruluktan ayrılmadan baba öğüdü tutulduğu


takdirde insanın kutu yükselmekteydi. 487

Büyüklere hizmet, kut kazanma


sebeplerindendir. 488

Küçüğe büyüklük, büyükten gelmekteydi. 489 Bu


noktada “…büyükler kut sayılmakta…” idi. 490

Evlenecek kişi, sakınuk (takvâ ehli) bir


kadında, hem güzellik, hem asalet, zenginlik ve

484
KB. 1487- 1495. b.
485
KB. 110. b.
486
KB. 3209. b.
487
KB. 1566. b.
488
KB. 4175. b.
489
KB. 4178. b.
490
KB. 4180. b.

128
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

doğruluğu bulabilirdi. Böylesinin tercih edilmesi


gerekirdi. 491

Kız ve erkek çocukların aile içinde terbiye


edilmeleri şarttı. Bu çalışmamızda gösterilen insan tipi
ancak ailenin uyanık ve gayreti ile yetiştirilmekteydi.492

Aileden ölenlerin malları, oğul, kız ve


yakınlarına miras olarak (kumaru) kalmaktaydı. 493

f. Akıl ve Danışma Üzerine :


Küntogdı, nerede akıllı ve bilgili bir insan varsa,
onu çağırır, kendisine yakın tutar, yüceltirdi. 494 Çünkü
Töre, ilim ve hikmet ile bilinir, tanınırdı.495 Bu sebeple.
Töre’ye göre, bir deli bir suç işlese ona ceza verilmez,
kısas yapılmaz, ödül verilmezdi. 496 “Cezâî ehliyet”
anlayışı Töre’de de vardı. Töre’nin hitap ettiği zümre
akıllı insanlardı. Âlim sözüne göre “Ateş, düşman,
hastalık ve bilginin azı çoğu tefrik edilmez, hafife
alınamaz”dı. 497 Memlekette (devlette) mevki sahibi
olmak ancak bilgi ve erdemle mümkündü.498

Akıl (Ögdülmiş), danışmaya çok önem veren


Töre’nin başdanışmanıydı. Baş müşavir sıfatıyla: “Her
işi bilerek ve danışarak yapmalıdır; danışmayan herkes
491
KB. 4475- 4503. b.
492
KB. 4504- 4526. b.
493
KB. 1469. b.
494
KB. 416. b.
495
KB. 405. b.
496
KB. 295. b.
497
KB. 306- 308. b.
498
KB. 1486. b.

129
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

işinde zarar görmüş ve sonunda pişman olup


inlemiştir”, “Dinle, Tanrı’dan insanlara haber getiren
nebi ne der: Her yapılacak işe meşveret (kingeşmek) ile
çare bulunur”, “İnsan her işini yakınıyla danışmalıdır;
her türlü iş danışma yolu ile halledilir”, “İnsan (kişi)
işinde ancak danışmak sureti ile muvaffak olur;
danışmayan kimse sonunda pişman olur”499.

“İnsan kendisi, kendi işini iyice bilemez; onu


başkasına danışarak yapmak faydalı olur.”, “Danışırsa,
insanın bilgisi genişler; eğer bu danışmaya bilgi de
katılırsa o iş, tereddütsüz, elde edilir”, “İstişare eden
insan ne der, dinle: İnsan kendi işini istişare ile yoluna
koyar”, “Ne gibi bir iş yapmak istersen, onu başkalarına
danış, danışmayan kimseye karışma, ondan uzak dur”,
“Herhangi bir işe girmek istersen, önce istişare et; dilek
ve arzularını istişare ile yerine getir”500 diyen de
Ögdülmiş’dir, akıldır.

Yine o: “İşte, kendi çıkarı bahis mevzûu olan


bir kimse ile istişârede bulunmamalı; ey kutlu kişi,
bundan sana fayda gelmez”, “Ey arkadaş, istişâre
yaparken kendi faydasını düşünmeyen kimse ile
istişâre et”, “Kendi faydasını düşünmeyen kimse kendi
menfaati için, münasip olanın dahi uygun olmadığını
söyler”, “Bazı işler vardır ki, insanlar ile istişâre etmek
lazımdır; fakat neticede insan yine gönlünün münâsip
gördüğü işi yapmalıdır”501 sözleriyle konumuzun başka
bir cephesini daha açıklığa kavuşturmaktadır.

499
KB. 5650- 5653. b.
500
KB. 5656- 5660. b.
501
KB. 3492- 3495. b.

130
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Ögdülmiş’in görüşünce, “Akılsız kimseleri


işden uzak tutmalıdır”.502 Çünkü akılsız insan
“aciz”dir.503 Bu noktadan hareketle farazâ akılsız bir
hazinedârın, kendi işini kendisinin bozacağı
hatırlatılmaktadır. 504

IV. Töre’nin Ahlâk Anlayışı:

a- Ahlâk Anlayışında Zemin


Ahlâk, insanın türeyiş düzeniyle uyum içinde
bulunması; kendi fıtratının ihtiyaç duyduğu,
bünyesindeki mânevî yeteneklerinin, öz cevherinin,
gönlünün kıvam bulması, olgunlaşması, hayat
bulması için uyması gereken ilahî prensiplerdir.505
Yaratılış sırları bilinmeden ahlâkın gerçeklerine
ermek, insan bünyesi ile tabiî hayat düzenini
birbirine ayar etmek, yani ahlâklı olmak pek
güçtür.

Her milletin, her büyük inancın kendisine özgü


bir hakikât inancı bulunduğu malûmdur. Belki
gerçekten evrensel ve zaman-mekân kaydına girmeyen
gerçekler vardır. Ama milletlerin ve büyük inanç
sistemlerinin bu evrensel hakikatleri dahi kendi
felsefeleri bağlamında yorumladıkları da ayrı bir
gerçektir.

502
KB. 1990. b.
503
KB. 3238. b.
504
KB. 2771. b.
505
KB. 1984. b.

131
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Türkler’in kâinat ve yaradılış görüşleri ile ahlak


anlayışlarının birbirine paralellik arz etmesi bu açıdan
yadırganmamalıdır. Araştırma çerçevemiz bakımından
ikinci derece önem taşımakla birlikte, varlık alemi,
tolum düzeni ve kişisel ahlak ilişkilerine dair birkaç ana
noktaya temas etmekte fayda görünüyor.

Türkler gökyüzünü, yerden üstün


506
tutuyorlardı. Yaradılışta önce göklerin halk olunduğu
inancındaydılar. Yeryüzündeki yönlerden doğu,
batıdan; güney, kuzeyden üstün addolunuyordu. Devlet
teşkilatında doğu ve güney sağ, batı ve kuzey sol diye
adlandırılmıştı. 507 Devlet teşkilatında mühim yer işgal
eden, devletin sahibi sayılan Bozoklar, doğu ve güneyin
hâkimi idiler. 508 Onlara tâbi sayılan Üçoklar’a ise batı
ve kuzey verilmişti. 509 Aynı kaynaklarda doğu ve güney
gündüzü, batı ve kuzey geceyi temsil etmekteydi. Bu
sistem siyasi bünyede de akisler bulmakta, Bozoklar’a,
devletin doğu coğrafyası ve merkezi otorite, Üçoklar’a
da batı coğrafyası ile yabguluk düşmekteydi. 510

Doğu, gündüz (güneş), sağ, yay, Bozoklar ve


devletteki merkezi otorite bir tarafı; batı, ay (gece), sol,
ok (Oğuz), Üçoklar ve yabguluk diğer tarafı teşkil
ediyordu.

Eski Türk toplum hayatındaki birbirini


tamamlayan, dikatomik iki ana kanattan meydana gelen

506
Orhun Âbideleri, I. Güney C. 1. str
507
Orhun Âbideleri, I. Güney C. 1. str ayrıca bk. Kafesoğlu, İ.;
TMK, s.259
508
Oğuz Kağan Destanı; str 334- 335
509
Oğuz Kağan Destanı; str 336- 337
510
Kafesoğlu, İ.; a.g.e., str 259

132
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

bu yapı Kutadgu Bilig’de de kendisini göstermektedir.


Ögdülmiş’in anladığı “akıl, daima sağdan hareket eder,
onun hiç solu yoktur; o doğru ve dürüsttür, hiçbir hilesi
yoktur”.511 Aytoldı (kut) da aynı kanaattedir:

Yolung ongça kelse itildi işing


Kalı solça kelse ulıp çal başıng512

“Yolun sağa doğru ise işin yolundadır; eğer sola


doğru ise inleyerek başını yerden yere çal”

Aynı hali Küntogdı’da (Töre) da görmekteyiz.


Onun solu kötüler, sağı iyiler içindir. Solunda; şerirler,
zalimler ve günahkârlar için acı ot, zehir vardır. Sağı
ise, iyiler ve mazlumlar için şeker bulundurduğu
tarafıdır. Töre’nin varlık sebebi iyiliktir ve buna
rağmen sağı daha üstün tutulmaktadır.513

Töre’nin mantığına göre:

Bu edgü ong ol kör isizlik bu sol


Solungdın tamu ornı uştmah ong ol514

“İyilik sağ ve kötülük soldur; senin solunda


cehennem vardır; cennet ise sağındadır”. Mal sol el ile
dağıtılır. 515 Hakan huzurunda sağ el, sol elin üstüne
konur.516 Beyin yanına girerken önce sağ ayak atılır.517

511
KB. 1863. b.
512
KB. 1392. b.
513
KB. 772, 812- 816. b.
514
KB. 917. b.
515
KB. 2069. b.
516
KB. 4056. b.
517
KB. 4057. b.

133
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Sağ doğruluktur.518 Sağ, eğrilikten uzak olmaktır.519


Sağ faydalıdır,520 iyiliktir,521 doğru yoldur.522

İyiliklerle kötülüklere yukarıdaki inançla bakan


Aytoldı:

Kamug edgü isiz Bayat hükmü bil


Bayatga inangıl anıng tapkı kıl523

“Her türlü iyilik ve kötülüğü Tanrı hükmü bil;


Tanrı’ya inan ve ona ve ona kulluk et” tavsiyesiyle
bütün hâdiseleri, yaratıcı merkezî kudrete
bağlamaktadır.

Elbette, insanda bu eğilimlerin ikisi de


mevcuttur. Çevre ve şartlar kişiyi bunlardan birine sevk
etmektedir.524

Tanrı kime hayâ ve iz’an vermişse, ona devlet


ile birlikte bütün şerefleri vermiş demektir.525

Hülâsa, güneş sayesinde gökten yere nimet


inişi gibi; Töre’nin de kişisel ve toplumsal planda
insanlığa hayat verişini, genel varlık düzeni ile
beşerî nizâm arasındaki ahenk ve alış verişin odak
noktası saymalıdır.

518
KB. 536. b.
519
KB. 3075. b.
520
KB. 856. b.
521
KB. 1225. b.
522
KB. 5909. b.
523
KB. 1279. b.
524
KB. 884- 885. b.
525
KB. 2007. b.

134
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Bu bölümün başında sözü edilen doğu-batı


meselesi Kutadgu Bilig’te şöyle geçmektedir:

“Kimi doğudan binlerce armağan sunmaktadır;


kimi batıdan (Töre’nin) hizmetine koşmaktadır”.526
Görüldüğü gibi doğu ihsanı, batı hizmetiyle
bilinmektedir.

b. Ahlak Anlayışında İyilik (Hayır):

İyilik ve kötülük ezeli bir mücadele


içindendirler; fakat bu çatışmada zayıf kaldıkları için
kötüler sürekli iyinin güneşini gölgelemek isterler.527
Oysa kutta yükselmek için insanda könilik lazımdır.
İnsanlık doğruluğun adıdır. 528 Er; yani insanın
kusursuzu, tavır ve hareketi âdil olan kişidir.529

Şurası muhakkaktır: Uygunsuz ve kötü işlerle


uğraşan kimseler, yakışıksız işlere kalkışmamalıdırlar;
yoksa ettiklerini bulurlar.530

İyi insan iki türlüdür. Birincisi anadan doğma


iyidir, ikincisi taklit yoluyla iyi olmuştur.531 Doğuştan
iyi kişiden daima iyilik gelir, dünya halkı ondan
yararlanır. 532 Bir Türkçe atasözüne göre: “Eğer iyilik
ananın ak sütü ile insanın ruhuna girerse o,

526
KB. 90. b.
527
KB. 910- 911. b.
528
KB. 865. b.
529
KB. 1730. b.
530
KB. 5207. b.
531
KB. 872- 874. b.
532
KB. 878. b.

135
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

ölünceye kadar doğru yoldan çıkmaz”.533 İnsanın


tabiatına sinen ahlâk (kılınç) ölüm bozmadıkça
kesinlikle bozulmaz.534

İlig aydı edgü talu neng turur


Talu nengni tutçı talular kolur535

“Hükümdar: -İyi seçkin bir şeydir, dedi; seçkin


bir şeyi ise, dâimâ bu özelliğe sahip olanlar ister”.

Töre (Küntogdı), ana karnında teşekkül eden


tabiat ve terbiyenin ancak kara toprak altında
insanı terk edeceğini söylüyor.536 O, beyler iyileri
kendilerine yakın tutarlarsa, kötüler de iyi harekete
mecbûr kalır, düşüncesindedir.537 Töre, kim ne kadar
kötülerse kötülesin, iyiden vazgeçmez; onu arar.538
Töre iyiliklere açıktır, iyiyi ister; iyi ne kadar düşkün
olsa da onu arar, birlikte bulunmak ister.539

Ancak bir kimse iyilik dilemekte ise, o, ağır bir


sorumluluğa da taliptir.540 Kendisini dünyanın en aşağı
varlığı sayması gerekir; bunu becerebilirse halkın en
iyisi olur541.

533
KB. 880- 881. b.
534
KB. 882. b.
535
KB. 889. b.
536
KB. 883. b.
537
KB. 888. b.
538
KB. 922. b.
539
KB. 923- 924. b.
540
KB. 1875. b.
541
KB. 5127. b.

136
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

İyinin vasfı, tabiatı (kılkı) faydalı olmaktır,


onun halka çok faydaları dokunur.542 Halkın yükünü
hafifleten kişi, iyi insandır.543 O insan bütün halka iyilik
eder; fakat yaptığını başa kakmaz.544 Kendi yararını
düşünmez, başkasına fayda sağlar ve buna karşılık
beklemez.545

Kimin düşündüğü ile söylediği bir ise, işte


doğru insan odur.546 Dürüst insanın içi dışına, dışı içine
uygundur.547 İyinin tavır ve hareketi düzgündür.548

Bir kul sabırla beylik mertebesini bulur.549


Kendisine hâkim olan insan gümüşten daha
kıymetlidir. Gümüşe kapılmayan doğru insan kut
içinde tam ve gerçek dünyaya erişir. 550

Zenginliğin başı tokgözlü olmaktır.551 İstediği


kadar zengin olsun, aç gözlü kimse yoksuldur.552

İnsanlığa karşı insanlık göstermelidir. İnsanlara,


insanlıkları oranında mukabele edilir.553 Bunun gibi
vefâya karşı vefâ göstermek insanlık görevidir.554

542
KB. 856. b.
543
KB. 543. b.
544
KB. 857. b.
545
KB. 858. b.
546
KB. 862. b.
547
KB. 863. b.
548
KB. 805. b.
549
KB. 588. b.
550
KB. 1725- 1726. b.
551
KB. 5385. b.
552
KB. 5387. b.
553
KB. 1960. b.
554
KB. 1961. b.

137
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

İnsanlara iki dünyada da faydalı şeyler: iyilik,


hayâ (ut, uvut), doğruluk (könilik), temizlik (siliglik)
tir. İnsan bunlarla kut kazanır ve başköşeye çıkar. 555

Cesur insan, hayâ sahibi (uvutlug) olur.


Hayâsını korumak için gerekirse vuruşarak ölür.556
İnsanların kutlusu yükseldikçe iyi olur ve
kötülüğü bırakır. 557 Bu, kutlu insanın nişanıdır
(belgüsi), o, günden güne daha da iyi olur.558

İnsanın iç tabiatı dış görünüşüne eştir; yüzü,


kıyafeti ile hareketi birbirine denktir ve dışı içine
şâhittir.559

İyiliğin belgeleri cömertlik, insanlık (kişilik) ve


faydadır. Huzur, arzu, nimet, emniyet, rahat, neş’e ve
sevinç iyiliğin karşılığıdır.560

Ögdülmiş (akıl); “Malını insanlara dağıt, yedir


ve içir; mal seni kullanacağına sen onu kullan”561
demektedir.

Bir yabancıya iyi muamele etmeli, yedirip


içirmelidir. Bu, hem ilim hem de hikmet ehline yakışan
bir davranıştır.562 Kutadgu Bilig’de, Aytoldı’yı sarayda
karşılayan Has Hâcib’in ilk olarak: “Nasılsın, gönlün
hoş mu, nerede yatıp kalkarsın, eşin dostun var mı,

555
KB. 1659- 1663. b.
556
KB. 2293. b.
557
KB. 4708. b.
558
KB. 4705. b.
559
KB. 2215- 2216. b.
560
KB. 934, 937. b.
561
KB. 1192. b.
562
KB. 495. b.

138
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

dileğin nedir?” gibi acil cevap isteyen sualler sorması


boşuna değildir. 563 Çünkü: “Yabancıya ve konuğa iyi
davrananın yüzü güler ve iyi şöhreti yayılır”564 ilkesi
gereğince davranış odur.

Yani şöhretini Töre’ye uygun davranmak sureti


ile kazanan ve yayan kişi makbûl insandır. 565 Dost
edinmenin doğru yöntemi budur. Dost edinmek
Töre’nin önemsediği bir faaliyettir. Dost kazanmak
sevgi toplumunun oluşma formüllerindendir

Çünkü dost ve arkadaş insan için bir destektir.


Kimin arkadaşı ve dostu çok ise o, arkasını sağlam ve
yalçın bir kayaya dayamış demektir.566 Arkası olanın
kendisi kuvvetli ve kudretli, kutu temelli olur.567
Tabiatiyle dostların en makbûlü gönülden (gönüldeş)
olanıdır.

Bir kul ibadetine (veya hizmetine) güvenirse


Tanrı’yı sevindiremez. 568 Namaz ve oruç şahsî menfaât
içindir. Kendi çıkarını bırakıp, zahmet yüklenerek
başkalarını faydasını ister.569 Çünkü Tanrının rızası,
kulların memnuniyetine bağlıdır.570

Tanrı kutu verendir. Bu nimet karşısında


şükretmek gerekir. Bilge kişi der ki: “Nimete kavuşan

563
KB. 523- 525. b.
564
KB. 497. b.
565
KB. 5287. b.
566
KB. 1698. b.
567
KB. 1699. b.
568
KB. 324. 9. b.
569
KB. 3243- 3245. b.
570
KB. 3250. b.

139
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

şükrederse nimet artar, aksi halde kut kaçar”.571 Yani


bu noktada kut, şükür ile tutulur.

…………

d. Ahlak Anlayışında
Kötülük (Şer-isizlik):
Odgurmış’ın (irfan) idrakine göre: “Hayat
nimetini bulup, zamanı boşa harcayan insan kendisini
ateşe atmış demektir. O hayvandan farksızdır. İnsan
sağlık bulup da ömrünü boşa sarf ederse, ey kardeş, bu,
çok çirkin bir hayat olur”.572

Kötülük (isizlik) değersiz bir şey olduğu için


onu yapan da değersizdir; fenâ (yavuz) iş değersizdir ve
dâimâ kötü olacaktır.573

Doğuştan kötü (isiz) olanın ıslahına çâre yoktur;


o dünya için bela ve kavim (bodun) için felakettir.574
İnsanların aşağısı hayâsız adamdır. Hayâsızın dili doğru
söylemez.575 Hayâlı insan şeref kazanır. 576

571
KB. 752, 759. b.
572
KB. 4821- 4822. b.
573
KB. 901. b.
574
KB. 879. b.
575
KB. 2203. b.
576
KB. 2207. b.

140
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

İnatçılık insan için ağır bir yüktür. Düşmanın


yapamadığı fenalığı, insana kendi hareketi, inadı yapar;
bunun düşmandan farkı nedir? Bu da düşmandır.577

Yalancı insanlar vefâsız olurlar. Yalancının


tavır ve hareketi cefâdır. Cefâ kimde ise o kimse
hayvandır.578

Hasisler, kendilerine hizmet verenlere


hizmetlerinin karşılığını vermezler. 579

Sözden dönmek, yalan, öfke ve hasislik kut’u


kaçırır; Töre’de bunlar yoktur.580 Erkek insan verdiği
sözden dönmez, sözünden dönenleri kadın bilmek
lazımdır.581

Otunluk bıvalık yavalık kamug


İsizler kılınçı bolur ay ulug582

“Küstahlık, kabalık, aksilik hep kötülerin


tabiatıdır…” Bela, mihnet, pişmanlık ve keder ise
kötülüğün karşılığıdır.583

Başkalarının emeğini takdir etmemek tam


mânâsıyla öküzlüktür.584

577
KB. 2066- 2067. b.
578
KB. 2039- 2041. b.
579
KB. 949- 450. b.
580
KB. 5072- 5079. b.
581
KB. 5080. b.
582
KB. 931. b.
583
KB. 932. b.
584
KB. 1598. b.

141
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Kibir insana saygınlığını kaybettiren kötü bir


huydur.585

Tamahkâr, ne kadar bey olursa olsun, kuldur;


her vakit aşağılık bir insan olarak kalır.586 Çünkü aç
gözlülük, ilacı ve dermanı olmayan bir hastalıktır.587
Bundan doğan rüşvet ise lânetli bir hâdisedir. Yoluna
girmiş işi bozar, olgunlaşan işi çiğ bırakır.588

…………………

V. Töre’de Adâlet (Könilik) Anlayışı:


Töre, en geniş ölçüde bir hayat felsefesi anlamı
kazanınca, onda fert ve toplumla ilgili bir çok cephenin
incelenme ve analiz edilme zorunluluğu doğmaktadır.
Beşeriyeti sükûna ve hakikate eriştirmek ülküsünün
gerçekleşmesi için Töre’de adâlet ve insanlara eşit
muamele etmek şartının aranması tabiîdir. Gerçi adâlet,
Töre’nin temel ilkesidir. Daha önceki fasıllarda
defalarca sözü edilen bu bahisle ilgili temel kurallar
şunlardır:

Beylik çok iyi bir şeydir, fakat daha iyi olan


Töre’yi adâletle tatbik etmektir.589 Türkler’de
devletin temeli adâlettir. Adâlet hayatı canlandırmak

585
KB. 1706. b.
586
KB. 2724. b.
587
KB. 2002. b.
588
KB. 2443. b.
589
KB. 454. b.

142
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

ve dünyayı huzûra kavuşturmakta ön şartdır.590 Çünkü


cihana huzur getirmekle mükellef olan Türk devleti
adâlet ( könilik) temeli üzerine kurulur, beyliğin esası
adâlet yoludur.591

Âdil bir kişi olmak o kadar da kolay değildir;

Köni yol tutayın tise yinç kelig


Boguzug arıtgu ay kılkı silig592

“Çok ince olan bu adâlet yolunda yürümek


istersen, ey temiz kalpli (kılkı silig=temiz tabiatlı)
insan, önce yediğinin helal olmasına dikkat et
(boguzug arıtgu) prensibine uymak gereklidir.
Görülüyor ki, âdil olan, helâl lokma yiyerek yetişendir.

Töre güneşi ancak adâletle yerinde durabilir;


parlaklığını adâletten alır.593 Kutta yükselmek için de
insanda könilik lazımdır. Bu noktada insanlık adâletten
ibarettir.594

Odgurmış (irfan), Küntogdı’ya (Töre’ye):

Könilik üçün Tengri tikti sini


Köni bol könilik öze tur kanı595

“Tanrı seni adâlet için bu göreve getirdi; âdil ol,


adâlet içinde yaşa” derken hem Töre’nin adâleti

590
KB. 819. b.
591
KB. 821. b.
592
KB. 4407. b.
593
KB. 2789. b.
594
KB. 865. b.
595
KB. 5195. b.

143
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

sağlayan bir sistem, hem de adâletin Tanrı emri


olduğunu daha iyisi bulunamaz bir söyleyişle ifâde
etmiştir. Burada da Töre-Tanrı ilgisi bir başka veciz
ifade bulmaktadır.

Nitekim bu fikir, soyut bir ilke halinde


kalmamaktadır. Töre (Küntogdı) aynı zamanda:

Könilik özele keser men işig


Adırmaz men begsig ya kulsıg kişig596

“Ben işleri adâlet üzerine keserim, insanı bey


veya kul diye ayırmam” sözlerinde ışıldayan, zaman
ve mekanda evrensel bir insanlık özlemine cevap
vermektedir. Töre toplumlarında adâletin, asalet farkı
gözetilmeksizin uygulana gelmekte bulunduğunu dile
getirmektedir. Zaten daha önce de gösterildiği gibi
toplum içerisinde bir aristokrat sınıf yoktur. Asâlet
sözü, insan kalitesini anlatan bir tabir olarak
kullanılmıştır. Bilgi, akıl, ahlâk ve hikemî liyakâtle
mütenâsiptir. Bu seviye, pek muhtemeldir ki
mukayeseli hukuk araştırmaları ile kontrole tâbi tutulsa;
uygulandığı zaman ve coğrafyalarda insanlığın en üstün
adâlet anlayışını gözler önüne serecektir.

Töre’nin adâlet ilkesi, yukarıda gösterilen ahlâki


yapının zeminine oturtulmuştur. İrfan açısından
bakılınca, könilik, insanı (veya adâlet adamını) bütün
dileklerine kavuşturan bir anahtardır. Anahtar kullanılır
ve insan âdil olursa, Tanrı’nın sevgisini kazanır. Demek
ki, Tanrı sevgisini kazanmanın yollarından başta geleni
adâletle davranmaktır. Nitekim bu yüzden, halkın,
bilgisizlik ve gafletten ileri gelen yanlış
596
KB. 809. b.

144
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

davranışlarına kızıp, adâletten ayrılmak hatadır.


Zira gök yüzü (kâinat) ancak adâletle ayakta
durmaktadır.597

Tanrı, kâinat, beşeriyet ve Töre ilişkilerini


açık seçik belirten bu örneklerde görüldüğü üzere,
Töre’nin adâlet anlayışı ilahî adâlet prensiplerine
dayanmaktadır.

Zulme uğrayan herkes, adâleti şeker gibi olan


Töre vâsıtasıyla hakkına kavuşmaktadır. Ve bu,
Töre’nin sağ tarafının eseridir.598 Töre’nin sol tarafı
zehir gibidir ve zalimlerle zorbalara, adâletten
kaçanlara adâleti tattırmak görevindedir. 599 Töre
zalimlere, kaba kuvvetle hareket edenlere karşı çatık
kaşlı, kaba ve serttir.600

Küntogdı: “İster oğlum, ister yakınım veya


hısımım olsun; ister gezici, yolcu veya misafir olsun,
Töre’ye göre bunların hepsi birdir. Hüküm verirken
bunların hiç birisi beni farklı bulmazlar”601
demektedir.

Zulmün şu üç şeyden doğduğu inancını


gözlüyoruz:

1. Beyin ihmâli,
2. Beyin zayıf şahsiyeti,

597
KB. 5597, 5600. b.
598
KB. 812. b.
599
KB. 814. b.
600
KB. 816. b.
601
KB. 817- 818. b.

145
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

3. Halkın tamahkârlığı. 602

Zulmün ortadan kaldırılması, doğal olarak


sebeplerin temizlenmesiyle mümkündür. Bunun için
Töre’yi eşit (tüz) yürütmek, dünyayı nizama sokmak
gereklidir; ancak bu suretle zorbalık izâle edilebilir.603
Yâni sorunların genel ve kökten çözümü ancak bütün
yeryüzü şerden temizlenmesiyle mümkündür. Çünkü
Töre su gibidir; zulüm ise ateştir; her şeyi mahveder.
Dolayısıyla Töre’nin ulaştığı yerde zulüm ateşi
alevlenemez.604 Tam bir başarı ancak evrensellikle elde
edilebilir.

Konunun pek çok cephesi bulunmakla birlikte,


önemli bir hususa daha işaret ederek bu bahsi
bağlayalım: Adâlet güzeldir, elzemdir. Lâkin geciken
adâlet zulüm kisvesine de bürünebilir. Bu yüzden
Töre, işlerin çabucak yapılmasını, hak arayanın
hakkının derhâl verilmesini emreder.

VI. Töre’de Bey ve Beylik:


Töre’nin uygulamadaki yankıları; Töre-Tanrı-
beylik ilişkileri, sosyal yapı-Töre bağlantıları, beyin
fizikî-manevî ve askerî nitelikleri, devlette ordu ve
kumandan, bey-hizmetliler ilişkisi ve Töre’nin beye
koyduğu yasaklar gibi temalar etrafında incelenmiştir.
Böylece ilkelerin soyut alandan somut alanlara,
fenomenlere geçiş yöntem ve yollarını da bir ölçüde
göstermek mümkün olacaktır.

602
KB. 3109- 3110. b.
603
KB. 3108. b.
604
KB. 811. b.

146
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

a. Töre - Tanrı - Beylik İlişkisi


Türkler’de devlet hayatında beylik (hakanlık)
genellikle Tanrı lûtfu bilinmiştir. Kutadgu Bilig’de de
aynı bakışla karşılaşıyoruz. “Ey hüküm sahibi, Tanrı
sana devlet ve kut verdi”605 mısraında bu kanaat kesin
ifadesini bulmaktadır.

Töre koyucu akıl (Ögdülmiş):

Bu beglik küçün almadıng sen tilep


Bayat birdi fazlı bile belgülep

Ağırladı bu beglik sanga


Munıng şükri kılgıl ay bilge kinge606

“Bu beyliği sen kendi isteğin ve gücünle elde


etmedin; onu sana Bayat (Kadim Tanrı ) belirleyerek
fazlından verdi. Lütuf ederek sana bu beyliği verdi; ey
bilgisi geniş olan insan, buna şükret” sözleriyle aynı
kanaatin daha billurlaşmış ifadelerini kullanmaktadır.

Keza:

“Tanrı kime bu beylik işini verir ise ona, işiyle


mütenasip akıl ve gönül de verir”, “Tanrı kimi bey
olarak yaratmak isterse, ona önce münasip tavır ve
hareket ile akıl ve kol kanat verir”.607

605
KB. 109. b.
606
KB. 5469- 5470. b.
607
KB. 1933- 1934. b.

147
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

“Tanrı kime bu iyi tabiatı ve bu tabiat ile


birlikte iyi gidişi kısmet ederse “, “Bu dünya her türlü
nimetiyle birlikte, onun olur; ister kendisi kullansın,
isterse başkalarına dağıtsın”608 beyitleri de
Ögdülmiş’den sadır olmuştur.

Odgurmış da aynı şekilde:

“Tanrı seni adâlet için hükümdar yaptı”609


derken bu hakîkatı söylüyordu.

Tanrı’dan gelen ihsan, kişiyi bey yapınca o,


Töre’yi tatbike memur olmakta ve devir, “zaman”
onunla bilinmekteydi. 610 O bakımdan beye hürmet ve
ululamak gerekmekteydi; onu ikâz bu yöntem
çerçevesinde yapılmalıydı. 611

Kutadgu Bilig’e göre devlet nizâmı (il’in


itilmesi) kuta bağlıdır. Ancak bu iş Töre hükümleri
gereğince olur.612 Kuta kavuşan Töre (Kutlu Töre)
işleyince, koyun ile kurt bir arada gezerdi. 613

Burada koyun ile kurdun bir arada gezmesi, bir


semboldür. Zıt yapıdaki unsurların âhenk içine
girmelerini anlatır. Devlet hudutları içinde mutlak bir
sükûnet ve refahın hüküm sürmesine gönderme yapar.

608
KB. 1978- 1979. b.
609
KB. 5195. b.
610
KB. 4088. b.
611
KB. 4995. b.
612
KB. 1039- 1041. b.
613
KB. 1040. b.

148
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Beylik, Töre’nin uygulanması için


konmuştur. Tanrı kendi nizâmının yürütülmesi için
beylik verir. Tabii, bu düzene beyin riayeti, uyması ilk
şarttır. Küntodgı’yı :

Könilik öze sen turu kıl törü


Törü birle beglik turur ol örü614

“Sen her vakit Töre’yi adâletle tatbik et; beylik


Töre ile ayakta durur” şeklinde ikaz eden hikmet
(Odgurmış) o şartı hatırlatmaktaydı.

Ögdülmiş:

Uzun il yiyeyin tise ay bögü


Törü tüz yorutgu bodunung kügü

İl artar törü birle itlür ajun


İl eksür bu küç birle buzlur ajun615

………………………

Köngül tüzse begler yorıtsa törü


Bu beglik buzulmaz turur kiç örü616

“Ey alim, devletin başında uzun müddet hüküm


sürmek istersen Töre’yi doğru (tüz=eşit) yürütmeli ve
kavmi (bodunu) korumalısın”, “Töre ile devlet büyür ve
dünya düzene girer; zorbalık (küç) ile devlet küçülür
ve dünyanın nizamı bozulur”

614
KB. 1040. b.
615
KB. 2033- 2034. b.
616
KB. 2036. b.

149
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

……………………..

“Beyler gönüllerini temiz tutar ve Töre’yi tatbik


ederlerse beylik bozulmaz ve uzun zaman pâyidâr
kalır” demekteydi.

Çünkü:

Birisi bodunka törü il ülüş617

“Töre kavmin hakkıdır” ve “Töre tüz yürürse


cihan nizâma girer”di. 618 Dünya Töre ile huzûr bulur,
hakanın adı Töre ile yücelirdi. 619

Fakat, bu cihana hâkim olabilmek için, bin türlü


erdem gerekliydi. Ancak o zaman cihan elde edilir620 ve
devlet yönetimi elde tutulabilirdi. 621

Sonuçta, halka Töre’yi âdil ve dürüst tatbik


eden bir bey, könilik gününde (kıyamet?) bahtiyâr
olurdu.622

b. Toplumsal Yapı – Töre İlişkisi:

Eski Türkler’de sosyal hayatın Töre’ye göre


şekillendiği muhakkaktır. Töre’nin gerçek anlamı
unutulmadan bu meselenin geniş geniş incelenmesi

617
KB. 2133. b.
618
KB. 3108. b.
619
KB. 103. b.
620
KB. 3009. b.
621
KB. 284- 285. b.
622
KB. 1374. b.

150
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

ihtiyaçtır. Biz burada Kutadgu Bilig’den bu konu ile


ilgili birkaç tesbitimizi kaydedelim.

Mesela hikmet (Odgurmış), Töre’yi (Kuntogdı):

Çıgay tul yetimg baka tur körü


Bularıg küdezse bolur çın törü623

beyitinde “fakir dul ve yetimleri kolla;


bunları korumak, Töre’yi gerçekten tatbik etmek
demektir” şeklinde uyarmaktadır.

Yine Odgurmış, selâm bahsinde ise selâm veren


kişinin karşısındakine aynı zamanda kendisinden ona
zarar gelmeyeceği hususunda temînât verildiğini
anlatmaktadır.624 Böylece o, toplumda insanların
selâmlaşmalarının içeriğini bile ortaya koymuştur.

Bir başka beyitte:

Törülüg kişi boldı il tör başı625

mısraı ile “Töre’yi bilen kişinin devlette baş


köşeyi alacağı” haber verilmektedir. Yani Töre, içtimaî
hayatta, kendisine uyulduğu takdirde insanı en yüksek
mevkîlere yükselten prensipler taşımakta; bu hal halk
tarafından bilinmekte ve davranışlarına tesir
etmektedir.626

623
KB. 5302. b.
624
KB. 5053- 5071. b.
625
KB. 2196. b.
626
KB. 4604. b.

151
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Fakat Töre, bey (veya devlet) tarafından


yürütülürdü. Eğer bey iyi olursa halk için kut mahiyeti
taşırdı. Halkın kutlanması, öncelikle karnının
doymasına bağlıydı.627

Ögdülmiş’e göre insanlar dört bölümdür.


Bunlar:
1. Âlimler,
2. Muhtesipler,
3. Kapı kulları,
4. Avam halktır.

Avam halk ise üç türlüdür:


1. Zenginler,
2. Orta halliler,
3. Fakirler.628

Hükümdar (Küntogdı,Töre) için en mühim iş bu


tabakalardaki insanları daha üst kademelere
yükseltmektir. Eğer bu zümrelerin mensupları
desteklenirlerse kendilerinden yukarıdaki dilimlere
erişirler. Asıl olan kuldan fakir adını
kaldırmaktır.629 O sebepten fakirleri orta halli
yapmak, orta hallileri ise zenginleştirmek esastır. Bu
sosyal dilim mensuplarının kaldırabilecekleri belli
yükler vardır. Birisinden istenecek hizmetin diğerlerine
“ağır gelebileceği” düşüncesi akıldan çıkarılmamalıdır.

Ögdülmiş’e göre toplumun yönetici üzerinde üç


hakkı vardır:

627
KB. 5355. b.
628
KB. 5551- 5568. b.
629
KB. 2983. b.

152
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

1. Gümüş ayarının kaliteli bir seviyede


istikrarla tutulması (iktisâdî istikrar)
2. Adâlet ve Töre (hukukî istikrar)
3. Devlet içinde dâimî âsâyiş (güvenlikte
istikrar)

Ancak bu suretle halkın hukukuna saygı


gösterilmiş olur. Üç şartı yerine getiren bey ise kuta
kavuşur.

Tabiatiyle hakanın da halk üzerinde bazı hakları


vardır:

1. Verdiği emirlere halkın riâyet etmesi (itaat)


,
2. Hazîne hakkının ödenmesi (vergi),
3. Devletin dostların dost, düşmanlarına
düşman olmaları (millî şuur)…630 gibi.

Bey kendi menfâatini aramamalı, bodunun


(kavminin) faydasını ön planda tutmalıdır. Çünkü beyin
çıkarı, kavmin menfâatinin içindedir. 631 Bey iyi ve âdil
olursa kul daha iyi yürüyecek;632 zenginleşecek ve
dünya düzene girecektir. Hele memurların iyiliği
tamamen beyin iyiliğine bağlıdır, 633 yani beylerin
iyiliği halka da geçer.634

Sonuç itibariyle:

630
KB. 5574- 5586. b.
631
KB. 5353. b.
632
KB. 2114. b.
633
KB. 894- 895. b.
634
KB. 887. b.

153
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Bodun baylıkı begke baylık turur635

“Kavmin zenginliği tamamiyle beyin


zenginliği” sayılmaktadır.

Odgurmış diyor ki:

“Ey bey, gücün yettiği kadar Töre’yi tatbik et ve


halkın hakkını vermeye çalış”, “Eğer kusur edersen
Tanrı’dan affını dile ve hergün tekrar tekrar tövbe
et”.636

c. Beyin Fiziki Yapısı:


“Bey güzel yüzlü, saçı sakalı düzgün, yakışıklı
ve orta boylu olmalı, aynı zamanda nam ve şöhret
sahibi bulunmalıdır”, “yüzünü gören herkes, bakınca,
onu sevmeli; memleket halkı ona bakıp, güvenle
yaşamalıdır”, “Düşmana karşı cesur ve mert olmalı;
güzelliği, bakan gözü sevgi ile parlatmalıdır”, “Bilgi
nazarında boyunun çok uzun olması makbul değildir;
onun çok bodur olması da güzel düşmez”, “Onun için
bey orta boylu olmalıdır; orta boylu olması daha
iyidir”, “Çok yaşamış ve başından çok şeyler geçmiş
tecrübeli insan ne der, dinle”, “Kısa boylu, bodur
kimseler hırçın tabiatlı olurlar, hırçın nereye giderse
orada kavga başlar”, “Bey, orta boylu ve her şeyi
bununla mütenâsip olmalı; ey bilgili insan, her işte
îtidalden ayrılma”. 637

635
KB. 5545. b.
636
KB. 5288- 5289. b.
637
KB. 2083- 2090. b.

154
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Böylece beyin fizikî yapısının tanıtımı


yapılırken, insanın bünyesiyle ahlâkı arasında irtibat
bulunduğuna inanıldığını görmekteyiz. Demek ki, çok
sonraları Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın insanlarda
maddî bünye ile ruhî sentez arasında kurduğu ilişkiler
zincirine, espri bakımından çok daha önceden Yusuf
Has Hâcib tarafından da iltifat edildiğini görüyoruz.
“Kısa boylu insanlar hırçın olurlar”, hükmüne benzer
kanaatlerin bugünkü toplumumuzda yaygınlığını
koruması dikkate değer bir husustur.

Yani öyle anlaşılıyor ki, eski Türk mantalitesi,


madde ile mânâ arasında – bu incelememizde birkaç
defa yeri geldikçe zikredilen- bağları kurarken
kendisini belli bir alan ile sınırlandırmamıştır.

d. Beyin Manevi Yapısı:


Bey, güler yüzlü, tatlı sözlü ve yumuşak huylu
olmalıdır. İdeal bir bey, alçak gönüllü, eli açık, cömert
ve merhametlidir.638 Bir bey asil, alp, cesur, kuvvetli,
pek yürekli olmalı ve bey bir babadan gelmelidir.
Bilgili ve akıllı olmalıdır. 639

“Bey” kelimesi (beg), ortasında lam’ı kalkmış


olan bilgi (bilig) kelimesinden ibarettir. Yani bey,
eski Türk mantığında bilgi ile özdeşlik
kazanmıştır.640 Bey kelimesinin Yusuf Has Hâcib
tarafından yapılan etimolojisi elbette Türk dili

638
KB. 2072- 2073. b.
639
KB. 1949- 1951. b.
640
KB. 1953. b.

155
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

kurallarına uygun değildir.641 Fakat burada mühim olan,


bu iki kavram arasındaki anlam bağlantısını maddî
planda da arama gayretidir. Dolayısıyle beyin makbûlü
bilgili, akıllı ve uyanık olanıdır.

Beylik ıduk’tur Tanrı’ya adanmıştır. Temizlik


ister. Pek tabiî, halkın da temiz olması gerekir.642

Bey, halk içinde seçkin, kavmine şefkatli,


cömert, gözü tok ve gönlü zengin bir kişidir. 643 O,
işlerini vaktinde yapmalıdır; vaktinde yapılmayan işler
telafi edilemez. 644 Bey, ihsanda bulunurken acele
etmeli, çabucak vermelidir; cezalandırmak ve dayak
atmak hususunda, aksine, sükûnet ve soğukkanlılıkla
hareket etmelidir. 645

Odgurmış’a göre; beyliğin kökü, ihtiyat ve


uyanık durmaktır. Bey her iki dünyayı da bunlarla elde
eder.646 Çünkü devlet işlerindeki tedbir ve ihtiyat,
uyanıklık devletin uzun ömürlü olmasını sağlar.647

Bir devletin iki esası vardır: Töre ve ihtiyat.648


İhtiyat, insana her yerde lüzumludur; fakat beylik işinde
daha çok ihtiyat ve tedbir şarttır.649 Zira düşmana

641
KB. 1956. b. (Bu noktadaki dikkat ve hatırlatması için Halil
Açıkgöz ağabeye teşekkür borçluyuz. S. B.)
642
KB. 1960. b.
643
KB. 1963- 1964. b.
644
KB. 2094. b.
645
KB. 5218. b.
646
KB. 5285. b.
647
KB. 440. b.
648
KB. 2015. b.
649
KB. 439. b.

156
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

boyun eğdiren şeylerden birisi de ihtiyattır.650 Bu


sebeple bey, ihtiyatlı ve uyanık(sak) olmalıdır, asla
ihmalkâr davranmamalıdır.651

İhtiyat ve tedbir güzeldir. Fakat bey bunlarla


yetinmemelidir:

İlinge yite tut közüng kulgakıng


Tözüke tegürgil bagırsaklıkıng652

beytinde Odgurmış’ın dediği gibi, devletinde


gözünü ve kulağını açık, dikkatini keskin tutup
merhametini herkese ulaştırmalıdır. Beyin koruyucu,
bağışlayıcı ve mürüvvetlisi saygı değerdir.653

Ayrıca bir bey, reislik sıfatına sahip ve siyâset


ehli olmalıdır.654 Gazâbını yenebilmeli ve mesela,
ancak kendisine teslim edilen sözü aynen tekrarlamakla
görevli elçiye gazap etmemelidir. 655 Töre’nin bu
ilkesinde Türk kültüründeki “elçiye zeval olmaz”
yaklaşımının dile geldiğini tesbit ediyoruz.

Eğer bey, beyliğinin uzun sürmesini isterse,


Töre’yi eşit tatbik etmeli ve kavmini sürekli
gözetmelidir.656 Ebedi beylik, Töre’ye uymak ve kavim
üzerinden zulmü kaldırmakla mümkündür.657

650
KB. 2016. b.
651
KB. 1437. 2014. b.
652
KB. 5272. b.
653
KB. 2124. b.
654
KB. 2127. b.
655
KB. 3817. b.
656
KB. 2033. b.
657
KB. 1435. b.

157
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

İki türlü kimseye insan (kişi) derler; birisi


öğreten, diğeri öğrenen. 658

Bilgi, ibadetten önce gelir. İbadet bilgi ile


yapılmalıdır. Bilgisiz ibadet faydasızdır. 659 Töre’ye
göre (Küntogdı diyor), bilgilinin uykusunda, bilgisizin
ibadetinden çok sevap vardır. 660

Yine Töre gereğince, bilgisiz kimseyi insan


kendisinden uzak tutmalıdır. Çünkü, bilgisiz her an bir
münâsebetsizlik yapabilir. 661

Töre’yi devlete hâkim kılıp, adâletle hükmeden


bey, her dileğine kavuşur.662 Böylece:

Törülük köni beg kut ol belgülük


Kutı birle tegrür tözüke ülüg 663

beytinde söylendiği üzere “Töre’ye uyan âdil bey


bizzat kut olur ve bu kuttan herkes pay alır”.

………………………….

658
KB. 3217. b.
659
KB. 3221- 3224. b.
660
KB. 3225. b.
661
KB. 4449- 4450. b.
662
KB. 822. b.
663
KB. 3461. b.

158
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

e- Beyin Askeri Özellikleri

“Beyler, devlete kılıç ile hâkim olurlar. Kılıçsız


gâfil bey memleketine sahip olamaz”.664 “Kılıç
kımıldadığı müddetçe düşman kımıldayamaz, kılıç
kınına girerse beyin huzûru kaçar”. 665 Memlekete
kılıçla hâkim olunur, kalem ile hükmedilir. 666 Zira
kendi ilinde fermanını yürütemeyen bir kişi kavmin
iradesini temsil edip, büyüğü olamaz. 667

Beyin cömertliği, nâmını uzaklara kadar


ulaştırır. Bu nam onun etrafına asker toplar, ordu
kurdurur. Ordu insanı dileklerine kavuşturur. Bey vurup
almasını bilmeli, aldıklarını tekrar emrindeki yiğitlere
dağıtmalıdır. 668

“Cesur insana mal, ak doğana av eksik olmaz”.


Memleket tutmak için, çok asker ve ordu lazımdır.
Asker, mal ve servet ile beslenir. 669 Cesur insan çok
sıkı düğümleri dahi çözmekte güçlük çekmez.670 “Bu
cihana hâkim olmak için bin türlü erdem gerektir; il ve
kün (devlet ve halk) ancak bu şekilde idare edilir”.671
Fakat “yaban eşeğini alt etmek için arslan olmak”
lazımdır.672 Bununla beraber hiç unutulmamalıdır ki

664
KB. 2139. b.
665
KB. 2144. b.
666
KB. 2701. b.
667
KB. 3868. b.
668
KB. 2050- 2052. b.
669
KB. 2054- 2057. b.
670
KB. 283. b.
671
KB. 285. b.
672
KB. 284. b.

159
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

kılıç düşman içindir. Bodun (kavim=millet) ve devlet


(il) için behemehal Töre’ye uymalıdır. 673

Bey, sağ eliyle kılıç sallarken sol eliyle mal


dağıtmalıdır.674

Bey cesur (yüreklig), kahraman (alp) ve atılgan


olmalıdır. Asker arasındaki korkaklar cesûr
675
kumandandan cesâret alır.

* * *

Yukarıdaki misalleri çoğaltmak mümkündür.


Ama Kutadgu Bilig’de “Ulu Hakan” şeklinde geçen
devrin Karahanlı hükümdarı Tabgaç Buğra Han
hakkındaki bir methi, övgüyü buraya almakta fayda
görüyoruz. Ulu Hakan dünyaya eş tutulmakta, gök
gürlemeleri kösüne, şimşekler ise tuğuna
benzetilmektedir.676

Hakan için Odgurmış:

“Havada uçan kuş sürüleri… ey BOZKURT


(kökböri), canlarını senin elinden kurtaramazlar”677
derken, Küntogdı’yı (bey vasfıyla olacak); tilki, ayı ve
aslan gibi diğer yırtıcı hayvanlara karşı BOZKURT ile
benzeştirmektedir678. Ki, bozkurt motifi burada ilgi
çekmektedir.

673
KB. 286. b.
674
KB. 2069. b.
675
KB. 2043- 2044. b.
676
KB. 84- 85. b.
677
KB. 5378. b.
678
KB. 5376. b.

160
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Keza Yusuf Has Hâcib’in bir başka tespiti de


ayrıca üzerinde durulmaya değer:

“Eğer dikkat edersen, görürsün ki, dünya


beyleri arasında en iyileri Türk beyleridir”.679

…………………………….

f- Devlette Ordu ve Kumandan:


Türk Milleti, tarihinin başlangıcından beri ordu-
millettir. Devletin karakterinde bu özellik en mühim
unsurdur. Devletin fizikî temeli güç ve kuvvet, yani
ordudur. Tabiat güçsüzlerin yaşamasını mümkün
kılmaz, gerçeği, devlet kurumu için de geçerlidir. Asker
bulundukça beylerde devlet eksik olmaz, asker olmazsa
bey memleketine uzun müddet hâkim olamaz. 680 Çünkü
düşman daima Türk’ün zayıf anını kollar. Şüphesiz
fıtraten kötü, Tanrı nizamı karşısında şerrin mümessili,
anlaşmaktan kaçan düşmanlar hep mevcuttur.
Yaratılıştaki denge de bunu böyle gerektirmektedir. Bu
tür düşmanların uykusunu kaçırmak için beye ordu ve
işbilir kumandanlar gereklidir.681

Fakat ordu işi siyasette mahâret ister; yalnız


kuvvet kafi değildir. Siyasetin uygulanması, orduyu
başsız komaz; ordu başlı olursa asker birbirine
kenetlenir, başsız ordu bozulmaya mahkûmdur. 682

679
KB. 276. b.
680
KB. 3032. b.
681
KB. 2269- 2270. b.
682
KB. 2300- 2302. b.

161
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Ordu işinde en önemli eleman baş kumandandır.

Türk ordusunun kumandanı:


Çok çevik, sert, tecrübeli, pek yürekli, seçkin,
ihtiyatlı, uyanık, cömert, cesur, alçak gönüllü, sofrası
açık, soğukkanlı, silah arkadaşı bol, aile ve mal
kaygısından uzak, zeki, mert, geniş yürekli,
hassasiyetli, şerefli, öcünü düşman üzerinde
bırakmayan, iyi tabiatlı, gururdan uzak, saçı sakalı
düzgün, kötülere karşı heybetli, iyilere karşı halîm,
siyasetten anlayan; yüreği arslan, bileği kaplan pençesi
gibi bir kimsedir. Hülasa: Töre’ye bağlı gerçek bir
askerdir. 683

Örnek asker sıfatiyle bir komutan, askerine,


harp esnasında mutlak soğukkanlılıkla komuta
etmelidir. Düşmanın saldırılarından paniğe kapılıp
yılmamalıdır. O, ölüm için ecele inanmalı, ecel
gelmeden ölmeyeceği inancı ile korkusuz davranmalı
ve harpte ordusunun başında var gücüyle
vuruşmalıdır. 684

Usta bir muharip kumandan;


Domuz gibi inatçı, kurt gibi güçlü, ayı gibi azılı,
yaban sığırı gibi kinci, kırmızı tilki gibi hîlekâr, deve
buğrası gibi intikamcı, saksağandan daha ihtiyatlı,
kuzgun gibi ileri görüşlü, arslan gibi hamiyetli, baykuş
gibi uyanık, sebatlı, kesin kararlı olur.685 Düşmanını
gafil yakalamayı prensip edinir. Rakiplerini küçük
büyük diye ayırmadan aynı ciddiyetle değerlendirir.686

683
KB. 2271- 2310. b.
684
KB. 2285- 2288. b.
685
KB. 2311, 2328. b.
686
KB. 4262- 4263. b.

162
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Bir harp esnasında kumandan uykuyu bırakmalı


ve sürekli uyanıklık halinde olmalıdır. 687

Düşmana karşı harekete geçerken, kumandan


esas kuvvetleri çevresinde bulundurmalıdır. Öncü ve
keşif kolları teşkil etmeli; ihtiyatla uzak ihtimalleri
tahmin etmeli, orduda disiplini kurup korumalı,
nöbetçiler vasıtasıyla tedbirleri sürekli kılmalıdır.
Hücum esnasında orduyu tam bir bütünlük içinde
tutmalı, düşmanı kovalarken ölçüyü elden
kaçırmamalıdır. Çünkü sıkışan düşman, can havliyle,
takip sırasında disiplini bozulan orduya galebe çalabilir.

Kumandan, savaştan önce ve sonra karargâh


kurmalı, fakat bu karargâhı çok korunaklı bölgelerde
hazırlamalıdır. Konaklama esnasında askerini kontrol
altında tutmalı, düşmana herhangi bir yoldan bilgi
sızdıracak imkân yaratmamak için de, mesela, “dil”,
savaşta düşmana bilgi aktaracak esir kaptırmamalıdır.
Düşmana gücünü kesinlikle bildirmemeli, ama mutlaka
düşmanın gücünü öğrenmelidir.688

Ordunun kalabalık olanı disiplinsizliğe


eğilim taşır. Başsız kalması kaçınılmazdır. Az sayıda
ve muntazam bir ordu, kalabalık ve disiplinsiz olana
oranla daha iyidir. Birçok bey ve kumandan fazla
askeri olduğu halde bozgundan kurtulamamışlardır.689
Çok adam tutmaktansa; tam silahlı, seçme askerden

687
KB. 2331. b.
688
KB. 2341- 2351. b. Dil; düşmana bilgi verecek seviyedeki
esirlerdir.
689
KB. 2340. b.

163
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

müteşekkil bir ordu kurmak daha elverişlidir.690


Hele askerin korkağı harpte hiç gerekmez. Çünkü korku
ancak dişilerin işidir. Korkak asker orduyu bozar ve
askerlerin birbirlerini ifsâd etmelerine sebebiyet
verir. 691

Tabiî, askerin maddeten doygun tutulması


esastır. Kılıç nerede ise gümüş oradadır, gümüş
nerede ise kılıç oraya yönelir.692

g- Bey ve Devlet
Hizmetleri Arasındaki İlişki:
Töre’nin, icraatı, hakanın şahsında sembolleşen
devletten beklediği bilinmektedir. Fakat bey, nihayet
bir tek kişidir. Arzu edilen işleri yalnız başına yerine
getirmesi mümkün değildir. Gerçi, Töre’nin baş
danışmanları kut, akıl ve irfandır. Töre’yi koyup tatbik
edecek kimseler öncelikle bu hasletlere sahiptir, veya
öyle olması gerekir. Ama yine de kendilerine tuttukları
yolda sadakatle, inanarak yardım edecek ehil
yardımcılara muhtaçtırlar. İşte bey (kağan) o nitelikleri
taşıyan yardımcıları, bilgisi, aklı ve irfanı sayesinde
seçer. Çünkü “Tanrı kime beylik verirse, ona işi ile
mütenasip akıl ve gönül de verir; mütenasip tavır ve
hareket ile akıl ve kol kanat ihsan eder”.693 Buradaki
“kol kanat”tan maksat işe yarar yardımcılar olmalıdır.
Aksi halde “hangi bey kötü bir tabiata sahip olursa her

690
KB. 2332- 2333. b.
691
KB. 2283- 2284. b.
692
KB. 3045. b. Ayrıca bk. KB. 2269- 2428. b.
693
KB. 1933- 1934. b.

164
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

işi ters gider; sevinç yüzü göremez, daima keder içinde


yaşar”.694

Bey ve çevresinin Töre ve kanunlara riâyeti,


halkın da uymasını sağlar,695 çünkü beyin yolu aynı
zamanda toplumunun da yoludur.696 Bu bakımdan
“beyler, hizmetkârlarının nasıl olduğuna ve işe yarayıp
yaramadıklarına her vakit dikkat etmelidirler”.697
Davranışlarına dikkat ettiği ölçüde, onların sıkıntı
çekmelerini de önlemelidirler.698 Hizmetkârların
değerlendirilmesi beyin mühim işlerindendir.699

Beyler devlet görevlilerini hizmetlerinden


dolayı yükseltirler. Küçükler, hizmetleri makbule
geçtiği oranda yükselirler. Görevliler, ancak hizmetleri
sayesinde beylik mertebesine ulaşırlar. Bilge sözü bu
işin de mihengidir: “İkbale bir türlü erişemeyen
insan hizmeti sayesinde başköşeye geçer; liyakatsiz
kimse ise bütün dalkavukluklarına rağmen eşiği
boylar. İstekler ancak ve ancak hizmetle
gerçekleşir”. 700 Aksi takdirde bey yanar ateş gibidir;
kafa tutmaya kalkışanın başını koparıp kanını emer.701

Ehli olmayana iş verip yaptığı hatalar


sonunda onu cezalandırmaktansa, hizmeti, öncelikle
iyi insanlara tevdi etmek daha makul bir iştir.

694
KB. 1984. b.
695
KB. 2111. b.
696
KB. 2113. b.
697
KB. 2973. b.
698
KB. 3023. b.
699
KB. 1602. b.
700
KB. 611-615. b.
701
KB. 655. b.

165
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Dolayısıyla kötülere meydanı bırakmamak esas


prensiptir.702

Hükümdara her hususta yol iz gösteren hakîm


danışman (bilge öge) der ki: “Beyler, hizmetkârlarına
dikkat (kesilmeli) ve hizmete girecekleri de esaslı bir
şekilde tecrübe etmelidir”, “Ancak, kulun işin ehli
olduğu görüldükten sonra bey ona izzet ve ihsan
kapısını açmalıdır”, “İşi beyin arzu ettiği şekilde olursa,
hizmetkar büyür; hizmetkar büyüyünce, beyin de
şöhreti artar”, “Her işe bilgisi ve aklı ermiş olan Yağma
Beyi çok iyi söylemiş”, “Ey bey, işi ehline, işe
yarayana, davranışları âdil ve dürüst olana ver”, “Eğer
bir bey işi ehliyetsiz bir kimseye verirse ehliyetsizliği
başkası değil, kendisi göstermiş olur.”, “Tanrı bir
kimsenin kutunu yükseltmek isterse, ona ehliyetli ve
dürüst hizmetkarlar verir”, “Eğer yükselttiğini tekrar
düşürmek isterse, ona gün göstermeyen hizmetkarlar
verir.”, “O bilgisiz, idare dizginini ele alır ve bu odun,
onu takip eder; böylece (beyliğin) bütün işi bozulur ve
toz dumana katılır”.703

Ancak; “sadık ve tam hizmetkâr kendi nefsini


değil, beyin menfaatini (devleti) gözetendir.”,
“Hizmetkârın dili ne der dinle: Severek hizmet eden kul
beyini huzura kavuşturur.”, “Kulu candan bağlı olur ve
kendisine verilen işi yaparsa, beyi memnuniyet içinde
tam bir kuta kavuşur.”, “Bey hizmetkârı sayesinde
göğsünü kabartır; o, arzu edildiği şekilde hizmet ederse,
beyini rahat ettirir.”, “Kul sıkıntı, yük ve zahmetleri
ortadan kaldırmalı, beyine (devletine) arzu ettiği yolları
açmalıdır.”, “Hangi bey böyle bir kulu bulursa, bu ona,

702
KB. 1378- 1379. b.
703
KB. 1754- 1763. b.

166
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Tanrı’nın büyük bir ihsanıdır”, “Bizden önceki dünya


hâkimleri (beyleri)nden büyük bir kısmı da bunun
hasreti ile ölüp gitmiştir”. 704

Fakat hükümdarın cömertlikle çevresini


tatmin etmesi şarttır. Altın ihsan ede ede beylerin eli
nasır tutmalıdır. 705

Töre’nin tatbiki için gereken hizmetlilerin akıllı,


bilgili ve âlim (bögü) devlet adamları (ilçiler) olması
gerekir.706 Seçkinlik, maharet, sadakat ve işten anlamak
ayrıca elzemdir. 707

Beye sakınuk (takvâ ehli) ve temiz bir yargucı


(hâkim, kadı); güvenilir bir vekil; seçkin bir vezir
lâzımdır ki, bey kutlansın. 708 Çünkü adâlet, devletin
temelidir, vezir ise bu temeli sağlamlaştıran kişidir.709

Hizmetliler beyin elidirler. 710 O bakımdan aç


gözlü kimselere mevkî vermemelidir. Yoksa öyleleri,
devletin düzenini bozarlar.711 Hele sır saklamasını
bilmeyen kimsenin başını almak beyin hakkıdır ve
Ötüken Beyi’nin koyduğu Töre’ye göre gerekli bir
siyasettir.712

704
KB. 1879- 1885. b.
705
KB. 3042- 3049. b.
706
KB. 427. b.
707
KB. 423, 424. b.
708
KB. 5328. b. vd.
709
KB. 2183. b. Ayrıca bkz., KB., Vezirin Vasıfları bölümü.
710
KB. 2184. b.
711
KB. 5305. b.
712
KB. 2682- 2683. b.

167
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Bey hizmetkârlara bol ihsanda bulunmalı,


çıplağı giydirmeli, aç ise doyurmalıdır. Kuldan fakir
adını kaldırmayana bey denmez.713 Hizmetkâra
hakkı olan gümüş verilirse, onların yapacağı hizmet
sayesinde halk Töre’ye kavuşur ve beylik
sağlamlaşır. 714

Daha ailede iken çocuğa, eğer bey hizmetine


girerse kendisini bey ile bir tutmaması lüzumu
öğretilmelidir. 715 Çünkü bey ne kadar küçük olsa da
adı, hizmetkâr adından büyüktür.716

Lâkin, insanlara kaldıramayacakları yükü


yüklemek doğru değildir. Eğer, devletin
düşmanlarına göz açtırmayan hizmet ehline asıl
vazifeleri dışında angaryalar bindirilmişse, o yükler
bunların üzerlerinden kesinkes kaldırılmalıdır; ki,
devlet işleri aksamasın.717

…………………………..

h- Töre’nin Bey’e (Hakan’a ) Koyduğu


Yasaklar:
Bey kötülerle çevrilirse memlekete kötüler
hâkim olur. Kötü serbest kalırsa iyi, iyi hâkim olursa
kötü ortadan kalkar718.

713
KB. 2982- 2983. b.
714
KB. 2132- 2134. b.
715
KB. 651. b.
716
KB. 4082- 4084. b.
717
KB. 5591- 5592. b.
718
KB. 889- 890. b.

168
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Eğer, arslan köpeklere baş olursa, köpekler


arslan; arslanlara köpek baş olursa, arslanlar köpek
olurlar.719 Dolayısıyle bir kimsenin adı bey, fakat
tabiatı alelade insanlar gibi olursa, o, halk arasında
avamdan aşağı sayılır. 720

Bey asla içki içmemeli ve fesat olmamalıdır,


aksi halde kutunu kaybeder.721

Beyin kumar oynaması devletin dağılması


demektir.722

Dedikoducu ve etrafa kara çalanları, bey


kendisinden uzak tutmalıdır. 723
Onda kılıç ve sopa vardır. Yola girmemekte
ısrar eden kötüleri bunlarla yola getirmeli, yoksa kendi
geleceği için tedbir almalıdır. 724

Bey mağrur, kabadayı ve kibirli olmamalıdır.


Çünkü gurur insanı gaflete düşürüp adâletten
uzaklaştırır. Hâlbuki beyler kut ile büyürler, bundan
nasiplenmenin yolu alçak gönüllülüktür.725

Hele hasislik!.. O, beyliğin düşmanıdır. Hasise


karşı her yerde isyan edilir. 726

719
KB. 2047- 2048. b.
720
KB. 2082. b.
721
KB. 2091. b.
722
KB. 2093. b.
723
KB. 5304. b.
724
KB. 5279- 5281. b.
725
KB. 2115- 2116. b.
726
KB. 3038. b.

169
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Bey, her hal ve kârda düzgün olmalıdır. Çünkü


halkın düzensizliklerini düzeltmek onun işidir. Ya o
bozulacak olursa onu kim düzeltir!...727 Mesela bey,
hele bir şaraptan tat almaya görsün! Bunun acısı
halktan çıkar728.

Küstahlık, acelecilik ve zevzeklik alelade


insanların tabiatıdır. Bey bunlardan uzak durmalıdır.729
Gerçi acelecilik herkes için fenadır ve derûnî bir korku
netîcesidir; ama, eğer, bu huy beyde bulunursa, onun
yüzü kül rengine çalar.730

Beyin gönlü, dili ve tabiatı düzgün olmalıdır,


aksi halde kutunu kaybeder. O, sözünde durmalıdır.731
Çünkü bir bey için en kötü, en acınacak unvan,
adının yalancıya çıkmasıdır.732

Beylik ve zulüm uzun müddet bir arada


barınamaz. Çünkü halk buna isyan eder.733 Böylece
zulüm ve ihmal ilin mahvına yol açar.734 Gaflet beye
yasaktır, aksi takdirde beyliğin kaybına sebebiyet
verir. 735 Keza ihmal de beylikle yan yana durmaması
gereken fenâ bir haslettir.736

………………

727
KB. 2107. b.
728
KB. 2092. b.
729
KB. 2078. b.
730
KB. 1996. b.
731
KB. 2012- 2013. b.
732
KB. 2037. b.
733
KB. 2030. b.
734
KB. 2023- 2024. b.
735
KB. 5259. b.
736
KB. 2027. b.

170
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

SONUÇ
“Kut” ve “Töre”nin gerçek mâhiyetleriyle eski
Türk medeniyetinin kapılarını aralayan anahtar
kavramlar olduklarını artık görmüş bulunuyoruz.

Araştırma boyunca yapılan tahlillerin önümüze


serdiği verilere göre; Kutadgu Bilig, Töre
çerçevesinde kut kazanma bilgisi vermektedir. Yani
“Töre”yi anlatmaktadır.

Yusuf Has Hâcib; eski Türk cemiyetinin dört


temel değerini sembolik şahsiyetler haline getirmiştir.
Bunlarla birlikte sistemi belirleyip tamamlayan diğer
kavramları da işleyerek, bunların toplum hayatına
geçirilmelerinin yollarını göstermiştir.

Eserde, çıkış noktası ve zemin Töre’dir;


ulaşılacak hedef de Töre’dir. Konunun işlenişinden
kaynaklanan paradoksal tereddütleri aydınlatmak
maksadıyla, aradaki merhaleler, araştırmamızda; insan,
akıl, hikmet, irfan, kut ve Töre seyri içinde
verilmiştir.

171
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Töre’ye göre herkes kişi (insan) değildir.


Yalnguk (beşer), kişi adayıdır. Kendisine gönül, göz,
akıl ve bilgi verilmiş; insanlık (kişilik) mertebesi
gösterilmek suretiyle önce kişi, sonra da bilge olması
istenmiştir. Yalngukda, bütün erdemler ile hakikatin
özü kuvve halinde mevcuttur. O, kişi ve bilge olmaya
yeteneklidir; ancak hamdır. Nitekim Kutadgu Bilig’de
ısrarla insan meselesi üzerinde durulmaktadır. Bütün
değerler Töre kavramı içerisine yerleştirilmiştir ve
insan arzu edilen kemale erişirse “iyi tabiatı sebebiyle
onun ay’ı ve gün’ü parlar”737 denmektedir. Eserde ay
ve güneşin neleri temsil ettiğini artık biliyoruz. Demek
ki kut ve Töre insanın içinde de meknuzdur, saklıdır.
Her insanın içinde ay’ı güneş’i zaten vardır; bunları
görünür ve parlak kılan yaratılıştan getirdiği iyi tabiata
ilaveten sosyal hayatta kazandığı erdemleridir. Bu
sebeple yalnguka özünü (nefsini) tutmak (özün tutguçı)
için aklını kullanması öğütlenmiştir. Kişilik makamına
erişebilmesi için aklını devreye sokması, bunun
yollarını öğrenmesi gerektiği anlatılmıştır. Çünkü bilgi
ile teçhiz edilen akıl ve diğer erdemler sayesinde gönül
pişmekte (nefis ıslah olmakta), gönül denizinin
derinliklerindeki hikmet incilerine ulaşılmaktadır. Bu
nokta kişilik makamı sayılmıştır.

Hikmet, Töre’de en mühim unsurdur. Akıl ve


bilgiden üstündür. Hikmet ehli kişi, derece derece
kutlanmakta ve zamanla kut kaynağı olmaktadır. Bilge;
cemiyet içinde en itibarlı; kâmil akıl, kâmil bilgi, olgun
ve süzülmüş gönül sahibi bir kişidir. Şeref, hikmet,
itibar ve kut bilgelerden elde edilir. Bilge gafletten
tamamen uzak ve artık kendi hakikatini, yaradılış
737
KB. 1254. b.

172
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

sırlarını öğrenmiş kutlu bir insan kimliğindedir.


Mânevî mertebe bakımından ideal insandır. Hatta
mânevî değer bakımından hakandan bile üstün
tutulmuştur.

Yalngukun bu yükselişi, aynı zamanda kendi


içinde derinleşmesi ahlâkî ve fikrî kapasitesinde
büyüme; yani, kutlanmaya başlama mâhiyeti de
taşımaktadır.

Aksi halde özünü tutamayan birisi kişi olmayıp,


hayvan sayılmaktadır. Hikmetin vatanı gönüldür ve
ancak nefsin ıslahı ile ortaya çıkmaktadır. Nefs diri
ise gönül ölü bilinmiştir.

Akıl da, yalngukda iken; yani henüz çiğ iken;


us, piştikten ve hikmete teslim olduktan sonra,
gönüldeki mâneviyat sırlarına tercümanlık mertebesine
gelerek kişi aklı seviyesine, yâni ök (ög) mertebesine
yükselmekteydi.

İşte gönlü pişmiş ve ök kazanmış bilge, Töre


koymak noktasına gelen bir kişidir. Çünkü kendi öz
cevheriyle, yani kâinatın her yerinde mütecellî küllî
şuurla münasebete geçmiş, bizzat kut olmuştur.

Tahlillerimizin sonunda anlaşılmıştır ki, kut;


kaynak îtibâriyle Tanrı’dandır; hayatın her anında ve
dünyanın her yerindedir; hizmettedir; hikmet, irfan kut
menbaıdır; insan bilge ve âdil bir bey niteliğine
büründüğü takdirde bizzat kuttur. Zaman da kutlu
olabilir. Bütün dünya Töre hükmüne girerse kut kuşağı
bağlayabilir. Töre, beşeriyete kut kazandıran,
insanları kendi hakîkatlerine ulaştıran ilkeler

173
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

yekunudur; kut’ta mutlak bir kudret, her türlü zenginlik


ve nimet, mutlak güzellik, sürekli tâzelenme, sonsuz
hayat ve kusurlardan arınmışlık açıkça görülür. Kuta
ulaşmak zannedile geldiği gibi sadece idareciler değil,
bütün insanlık için konmuş bir idealdir. Fakat o, aynı
zamanda devlet fikrinin çekirdek manasıdır. Devlet,
çekirdek mânâ bakımından, insanlığın kuta
kavuşmasını sağlayan bir mekanizmadır; ki,
Kutadgu Bilig’de konuların Türk medeniyetinin
karakteristiği olan devlet fikri zemininde tasarlanıp
kurulma sebebi budur.

Kuta kavuşmak, insanın kendi asli cevherinin


gaflet, bilgisizlik… gibi arızalardan; ihtiras, kin,
yalacılık… vb. zaaflardan ayıklanmasıdır. Kut,
insanın, aynı zamanda kâinatın da ruhu ve merkezî
kudreti olan Tanrı ile kendi varlığında temasa
geçmesi demektir.

Ancak, kutun dereceleri vardır. Mesela


cömertlik, dost çokluğu, hizmet, güzel söz, yiğitlik,
idare hüneri, nefse hâkimiyet… gibi hünerler tek tek
kut kazandırabilir; ama bunların ikisi, üçü… bir araya
geldikçe kut yükselir ve mesela nihayet, kanaat,
güzellik… onu tamamlardı. Fakat bilhassa idare
sanatında insana bin türlü erdem gerekirdi. Yani
yöneticinin en üst seviyede kutlanması gerekliydi. İdeal
bakımdan kut kazandıran sebeplerin hiç birisine karşı
kayıtsız, tok gözlü kalınamazdı.

Kazanılan kut geri gidebilir, nefsine uyanı terk


edebilirdi. Kutu korumak, hikmette, fazilette istikrara
bağlıydı. Kutu tamam kişi, artık bütün cihanın hâkimi,
Tanrı adına Töre’nin uygulayıcısı olurdu.

174
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Kutun bu seviyesindeki kişi, aynı zamanda


yukarıda geçen bilge kişidir. Artık Töre’nin gerçek
sahibi Tanrı adına kâinat düzeni paralelinde,
hikmetten beslenen ilkeler koymak, mevcutlar
içinde bozulmuş prensiplerin güncellenmesi bu
kişinin işidir. O, gölündeki hikmeti aklı yoluyla ve
en güzel ifade kalıpları içinde söylemeye başlar.

Türkologlar, Töre’deki adâlet anlayışının


harikuladeliği karşısında, onu kanun zannetmekte
mâzur görülebilirler. Ancak çalışmamız boyunca
gösterildiği gibi adâlet zannedilmesinin sebebi,
Töre’nin şümûlünün, mânâ alanının genişliğinden,
Tanrı’nın düzeni olarak kabul edilmesinden ileri
gelmektedir.

Töre (törü), “Törütgen Tengri”(Hâlık)nin


koyduğu nizâmdır. Gerçek Töre koyucu Tanrı’dır.
Töre olmazsa kâinat yerinde duramaz. Yani Töre kâinat
nizamının da adıdır. Töre hükümleri içindeki tavsiye,
yasak ve emirler saf doğrulardır. Töre, bütün insanlığı
kucaklamaktadır.

Töre’nin indinde akıl ve istişâre son derece


önemlidir; yani insanları ancak temel meselelerde
bağlamakta; bunun dışında çok geniş bir hareket
özgürlüğü ve düşünme serbestisi tanımakta, fevkalâde
müsâmaha göstermektedir. Töre’ye göre kurulmuş
eski Türk devletlerinin lâik görüntüsünün (aslında
öyle olmamakla birlikte) sebebi Töre’nin bu vasfı olsa
gerektir...

175
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Töre, ahlakî form bakımından, insanı, içinde


yaşadığı tabiat ve hayat tarzı ile birlikte
değerlendirerek hükümler koymuştur. İnsana
kazandıracağı ahlâkın, kâinat nizâmına paralel, kendi
fıtri yapısı istikametinde, toplumla barışık olmasına
dikkat etmiştir. Keza adâlet anlayışı da insanın, bu
tabiat sınırlarından çıkmasını, bir bakıma, helâkını
önlemek kastına binâ edilmiştir. Haliyle Töre’nin
adâleti, Tanrı adâleti özelliğinde bilinmiştir.

Eski Türk medeniyetinin şah damarı dense


revâ olan Töre; kurduğu bu fikri ahlâki nizâmı
Kutadgu Bilig’deki şekliyle uygulamaya da
yansıtmaktadır. Zaten buna Türk tarihinin pek çok devri
şahittir. Onun bey (hakan), beylik(il-devlet), ordu,
kumandan… gibi konular ve bunlar arasındaki ilişkileri
çözüş biçimi gayet pratik, doğal ve gerçekçidir. İyilik,
fayda, yapılabilirlik, eşitlikçilik, adâlet, hikmete sevk
etmek, insanı kendi gerçekliğine ulaştırmak… gibi
hedefler Töre’nin açık ideallerindendir.

* * *

Tanrı kaynaklı bir kavram olmak yönü baskın


karakterini meydana getirdiğine göre, kutun kendisine
bağlı olarak belirdiği bütün unsurların Tanrı kavramı ile
özdeşleşmesi gibi bir manzara ile karşı karşıyayız.
Tanrı ve varlıklar âleminin birlikte, bir olarak
kavranıldığını bu merhalede rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yani kut, sanki “Tanrılaşma” veya “kendindeki
Tanrı ile birleşme” gibi bir mahiyet arz etmektedir.
Ki, bu nokta, aynı zamanda “Töre’lenmek” tir. Bizce
Törük-Türük veya Türk olunan noktadır. Dikkat
çekici olan husus, Töre vazedenlerin hep bu aşamadan,

176
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

yani kutlandıktan sonra Töre koyma yetkisi


kazanmalarıdır.

Hele “Hazret-i Âdem’den beri Töre koyanların


hepsi anlayışlı insanlardı”738 denişinde, yani Töre
(din?) koyanların Hz. Âdem’e, Tanrı ile arasında hiçbir
perde bulunmayan bir kişiye nispet edilmesinde; ilahi
adâlet fikri getiren hukuk sisteminde; ahlâk anlayışının
zemininde; Tanrı, beyi Töre’nin tatbiki için yükseltir
inanışında; kâinat nizamı ile Töre ahlakı arasında
kurulan paralelliklerde; Töre gayretinden doğan cihan
hâkimiyeti idealinde; aklın, gaflete (yalnguk’a) mahsus
us ile hikmete mahsus ög(kutlu akıl; Ögdülmiş,
Aytoldı’nın oğlu olduğu için) derecelendirmesinde ve
nihayet irfanın(Odgurmış’ın) eser boyu görülen manevi
hâkimiyetinde anlatılan aslında şudur: Töre, ilâhî
nizâmdır; büyük bir ihtimalle eski Türk dininin de
adıdır. Evet! Görülen kuşatıcılığı, sistemliliği Tanrı
inanışı ile oluşturduğu organik yapı açıkça ortaya
koyuyor ki bu bir dindir.

Bir de bilge’nin kut kaynağı olması kâinat


düzeninin onlara bağlanması gibi hususları herhalde
şöyle anlamalıyız. Bilgelik mertebesi yalnguk’un
yükselişinde en üst noktadır. Akıl, bilgi, gafletten
arınmışlık, uyanık-süzülmüş ve pişmiş bir gönül; yani
ayna gibi pürüzsüz, yankı sayılacak derecede kendisi
olmaktan çıkış bir manada, nefsaniyetten tam
arınmışlık; kâinatın küllî şuuru ile ayniyyet kazanma…
İşte, bu merhalede bilge, Tanrı’da Tanrı olmuştur.
Orhun Abideleri’nde Bilge Kağan’ın: “Tengri teg
Tengri’de bolmış Türk bilge Kağan…” (Tanrı gibi

738
KB. 219. b.

177
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

Tanrı’da olmuş…)739 dediği gibi… Ve bu bilge kişi


Töre koyar. Peygamber değildir; ama belki, İslamî
literatürdeki “velayet” ile aynı kaynaktan
beslenmektedir. Yani Töre, (elimizde kaynak
bulunmadığı için şimdilik) kitabı olmayan bir
dindir. Ortaya çıkan vasıflarıyle bu netîce mümkün
görülmektedir…

* * *

Böylece, Töre’ye göre kut kazanma bilgisi


veren Kutadgu Bilig’deki sistemin oturduğu zemini,
temeli görmüş bulunuyoruz. Eserde hem muazzam bir
soyutlama, hem de kavramları işlemek bakımından son
derece âhenkli bir teşhis, kişileştirme kudreti hâkimdir.
Meseleler, bir taraftan Türk medeniyetinin
karakteristiği olan devlet telâkkisi içinde terkip
edilmiş, diğer yandan da sembolleri çözülünce
apaçık beliriveren fevkalade sistemli bir kâinat
görüşü ortaya konmuştur. Devlet felsefesi, kâinat
görüşü, insan problemi, ahlâk meseleleri… eserde
ustalıkla sistemleştirilmiştir.

Yazarımızın fert, devlet, aile, sosyal bünye,


hayat anlayışları, devletin kurumsal şeması… vb.
dünyâ düzeni yanı sıra; akıl, gönül, hikmet, gaflet,
hizmet, insan, haram-helâl, madde-mâna, kâinat-
beşeriyet ilişkileri gibi değerleri bağdaştırıp, birbirleri
içinde sanki eriterek vermesi, Türk kültür târihi
bakımından hayranlık uyandırıcıdır. Netîce îtibârı ile
diyebiliriz ki: Bu sistem Töre hükümlerini yaşayan
bir milletin, yani Türklüğün (veya Türk’ün) dünya

739
KB. Orhun Âbideleri I, Güney C., 1. str.

178
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

görüşü, inanış, yaşayış üslubudur. Yani Kutadgu


Bilig asıl Türk kimliğini yansıtan bir ana metindir.

179
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

180
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

KAYNAKLAR
BAŞER, Sait; Gök Tanrı’nın Sıfatlarına Esmaü’l
Hüsna Açısından Bakış, İstanbul,1991.

DONUK, Abdülkadir; “Türk Devletinde Hakimiyet


Anlayışı”, Tarih Enstitüsü Dergisi sayı : X-XI, sene:
1979-1980, İstanbul, 1981.

EBERHARD, W.; Çin’in Şimal Komşuları, Ankara,


1942.

ERGİN, Muharrem; Orhun Abideleri, İstanbul, 1970.


--------- Oğuz Kağan Destanı, İstanbul,1970.

GENÇ, Reşat; Karahanlı Devlet Teşkilatı, İstanbul,


1981.

KAFESOĞLU, İbrahim; Eski Türk Dini, Ankara,


1980.
----------------- Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki
Yeri, İstanbul, 1980.
----------------- Türk Millî Kültürü, İstanbul, 1984.

181
KUTADGU BİLİG'DE KUT ve TÖRE

KAŞGARLI MAHMUD; Divan-ı Lügati’t–Türk


(Besim Atalay terc.)

--------- Cilt, I,Ankara,1939.


--------- Cilt, II, Ankara, 1940.
--------- Cilt, III, Ankara, 1941.
--------- DLT Dizini, Ankara, 1945.

ORKUN, Hüseyin Namık; Eski Türk Yazıtları:


--------- Cilt, I, İstanbul, 1936.
--------- Cilt, II, İstanbul, 1939.
-------- -Cilt, III, İstanbul, 1940.
-------- -Cilt, IV, İstanbul, 1941.

SÜMER, Faruk; “Oğuzlar” İslam Ansiklopedisi

YUSUF HAS HACİB; Kutagdu Bilig:


---------- 1. Metin, Neşre hazırlayan: Reşit Rahmeti
Arat, Ankara,1979.
---------- 2. Çeviri; Çeviren Reşit Rahmeti Arat, Ankara,
1974.
---------- 3. İndeks; Hazırlayanlar: Osman F. Sertkaya,
Nuri Yüce, Kemal Eraslan, İstanbul, 1979.

182
SAİT BAŞER

KUTADGU BİLİG'DE
KUT ve TÖRE

You might also like