You are on page 1of 12

Yukarı Deniz’in kralları:

Urartu’nun kuruluşu
MÖ 856 yılındaki Urartu seferinin anlatıldığı tablette, Asur
ordusunun daha sonradan Urartu başkenti olacak Tuşpa şehrinde
konakladığı ve burada haraç kabul ettiği belirtilir. Asur dili
ve yazısıyla yazdırılan ilk Urartu yazıtının yer aldığı, başkent
Tuşpa’nın adının ilk kez geçtiği bu kayıtlar dikkate değerdir.

Dr. Armağan Tan


İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Eskiçağ Tarihi Ana Bilim Dalı

Urartu başkenti Tuşpa (Van Kalesi).

Arkeo Duvar / 71
D önemin Asur kaynakları Van Gölü’nü “Yukarı Deniz” olarak adlandırır.
Anadolu Demir Çağı’nın önemli krallıklarından olan Urartu Krallığı ise,
MÖ 9. yüzyılın ortalarında işte bu Yukarı Van Denizi’nin doğu kıyısında kuru-
lur. Deniz seviyesinden bin 665 metre yükseklikte, bugün Van Kalesi olarak
bilinen Urartu başkenti Tuşpa’da kurucu kral olan I. Sarduri, birbirinin kop-
yası 6 yazıtla adeta krallığının ve başkentinin kuruluşunu şöyle ilan eder:
“Lutibri oğlu Sarduri’nin ya-
zıtı, büyük kral, güçlü kral,
dünyanın kralı, Nairi’nin kra-
lı,eşi benzeri olmayan kral,
hayranlık uyandıran çoban,
savaşmaktan korkmayan ve
isyankârları sindiren kral,
ben Lutibri oğlu Sarduri,
Başkentin ve krallığın kuruluşunu ilan eden
kralların kralı, tüm krallar-
Sardurburç yazıtı.
dan tribut(haraç) alan be-
nim. Lutibri oğlu Sarduri’nin
sözleridir, bu taş bloklarını
Alniunu şehrinden getirdim
ve bu duvarı inşa ettim.”

Bugün kullandığımız Urartu kelimesi, Mezopotamya düzlüklerinde yer alan


köklü Asur krallarının kuzeydeki güçlü rakiplerine verdikleri isimdir. Urar-
tular kendilerini BiainiveNairi(-li) olarak adlandırır.

Arkeo Duvar / 72
‘Giderek güçlenen’ ve
‘imparatorluğa dönüşen’ Urartu Krallığı

Krallığın kurucu kralı olarak kabul edilen I. Sarduri’den itibaren başkent Tuş-
pa ve çevresinde ilk yerleşmeler ortaya çıkmaya başlar. Sonrasında giderek
güçlenen Urartu Krallığı, Kafkaslar ve Kura Havzası’ndan Güneydoğu Toros-
lar hattına, Malatya ve Fırat Havzası’ndan Kuzeybatı İran ve Urmiye Havza-
sı’na kadar geniş bir coğrafyada yaklaşık 200 yıl etkili olmayı başarır.

Urartu Krallığı’nın yaklaşık sınırları.

Urartu kralları hâkim oldukları geniş coğrafyada çok sayıda krali kent ve yer-
leşim yeri kurarak yeni bir iktisadi ve toplumsal model oluşturmaya çabalar.
Urartu öncesinde merkezî bir krallığın bulunmadığı bu bölgelerde, nüfusu on
binleri bulan Urartu kentleri ortaya çıkar. Büyük oranda tarım ve hayvancılı-
ğa dayalı bu yerleşik yapı, barajlar, su kanalları, bağlar ve bahçeler gibi çeşitli
inşa faaliyetleriyle desteklenir. Krallığın kurulması ile birlikte ortaya çıkan bu
yeni kamusal ihtiyaçlar, daha fazla sayıda insana gereksinim duyulmasına
neden olur. Yazılı kaynaklara göre, sayıları yaklaşık 600 bin civarında insan
topluğu, Urartu kralları tarafından farklı yerlere tehcir edilmiştir. Günümüze
ulaşan çok sayıdaki çivi yazılı Urartu ki-
tabesinde tehcir edilen bu insanlardan
ve ganimetlerden açıkça bahsedilir:
“ … aynı yıl Urme ülkesine karşı harekete
geçtim, 11 kalesini ele geçirdim ve onları
yıktım; oradan erkekler ve kadınları sür-
düm, bin 100 erkek, 6 bin 500 kadın, 2
bin savaşçı erkek, 2 bin 538 sığır, 8 bin
koyun aldım …”
Hayvan sürülerinden bir manzara.

Urartu’nun bu faaliyetler neticesinde adeta büyük bir “imparatorluğa” dö-


nüşmesi, krallığın Sarduri’den daha eskiye uzanan bir arka planının olduğu-
nu gösterir. Ancak Urartu yerleşmelerinin büyük çoğunluğunda yürütülen
kazı çalışmalarının sonuçlarına göre, Urartu öncesine ait bu izler zayıf bir
tabaka ile temsil edilir.

Hatta birçok Urartu yerleşmesinin ilk defa Orta Demir Çağ’da, yani Urartu
döneminde iskân görmeye başladığı anlaşılır. Urartu öncesini ifade eden Er-
ken Demir Çağ’ın karakteristik yivli çanak çömleği, bu noktada belirgin bir ar-
keolojik veridir. Urartu öncesinde Doğu Anadolu, Kafkaslar, Kuzeybatı İran,
Yukarı Mezopotamya ve çevre bölgelerde karşımıza çıkan bu türdeki çanak
çömlek, Urartu döneminde de kullanılmaya devam eder. Ancak her ne kadar
arkeolojik malzeme, kültürel etkileşim anlamında bazı ipuçları sunuyor olsa
da Urartu Krallığı’nın siyasi bir yapı olarak ortaya çıkmasına ilişkin çok fazla
bilgi vermez.

Arkeo Duvar / 74
Uruatri ve Nairi: Asur’a karşı ‘direnen’
bazı halklar

Bu noktada araştırmacılar dönemi anlayabilmek adına az sayıdaki yazılı kay-


nağa başvurmak zorunda kalmıştır. Özellikle 20. yüzyılın ortalarında Sovyet
bilim insanlarının ortaya attığı ve literatürde günümüze kadar etkileri devam
eden bazı teorilere göre, MÖ 13. yüzyılda Asur kralı I. Salmanassar dönemi
yazıtlarından itibaren bahsedilmeye başlayan Uruatri ve Nairi gibi tanımla-
malar, Urartu öncesinde, dönemin “emperyalist” gücü Asur’a karşı “direnen”
bazı halkları ifade eder. Bu görüşlere göre Asur’a karşı kendi aralarında bir-
leşen bu yerel unsurlar MÖ 9. yüzyıldan itibaren Urartu Krallığı’nı kurmuş
olmalıdır. Ancak kaynaklarda geçen bu bölgesel tanımlamalar “dönemin ru-
huna uygun” olarak öne sürülen varsayımlara ulaşmak için yeterli değildir.

Urartu dili, köken olarak ikinci binyılda Mezopotamya, Anadolu ve çevre böl-
gelerde kullanılmış olduğu bilinen Hurrice ile uzak da olsa akrabalık ilişkisine
sahiptir. Bu filolojik akrabalık dışında Urartu ile Hurri tanrıları arasında ortak
olanların varlığını da biliyoruz. Ancak ikinci binyıldan itibaren birçok toplumu
etkileyen Hurri kültürü, Önasya dünyasında geniş bir etki alanına sahiptir ve
bu kültürel etkileşim, siyasi gelişmeleri açıklayabilmek adına yeterli veri sun-
maz.

Urartu’nun kuruluş dönemine ilişkin yazılı belgeler, MÖ 9. yüzyılın ikinci yarı-


sında ilk Urartu yazıtlarının ortaya çıkışına kadar, yalnızca az sayıdaki Asur ya-
zıtlarından ibarettir. Ancak pro-
paganda niteliğine sahip bütün
resmi kayıtlarda olduğu gibi
Asur kaynaklarının da büyük
çoğunluğu krallığın resmi ka-
yıtlarıdır ve kalıplaşmış birçok
ifade içerir. Çoğu zaman Asurlu
yazmanlar muhtemelen kendi
propagandalarını yapmak adı-
na karşılarına çıkan yerel aşiret
Argišti Kaya Mezarı’nın girişinde bulunan yıllıklar
yöneticilerini bile abartılı bir şe-
(Van Kalesi).
kilde kral olarak ifade ederler.

Arkeo Duvar / 75
MÖ 13. yüzyıldan itibaren Asur kaynaklarında geçmeye başlayan Uruatri
veya Uratri ifadelerinin etimolojik olarak Urartu kelimesi ile ilişkili olabileceği
düşünülse de yazıtlardaki bu ifadelerle krallığın politik bir güç olarak ortaya
çıkışı arasında doğrudan bir bağ olduğu söylenemez. MÖ 9. yüzyılda bildiği-
miz anlamda Urartu Krallığı’nın kuruluşundan yaklaşık 400 yıl öncesine ait
bu ifadeler daha sonraki kayıtlarda Uruatri adı anılmaksızın başka yerlerde
de geçer. Muhtemelen bu adlandırmalar politik ve kültürel tanımlamalardan
ziyade Dağlık Bölge veya Dağlık Ülke gibi coğrafi bölgelere işaret eder. Kimi
zaman bu bölgelerde nüfusta değişimlerin yaşanmasına rağmen bu gibi ke-
limelerin kaynaklarda aynen kullanılmaya devam ettiği de bilinir. Dolayısıyla
MÖ 13. yüzyıldan itibaren kaynaklarda geçen bu türden ifadelerle MÖ 9. yüz-
yılda kurulan Urartu Krallığı’nın politik ve kültürel kökenleri arasında doğru-
dan bağ kurmak zordur.

Asur için politik bir tanımlamaya dönüşen ‘Urar-


tu’

Ancak bu durum MÖ 9. yüzyıldan itibaren değişmeye başlar. II. Assurnasirpal


ve III. Salmanassar dönemlerinden itibaren bildiğimiz anlamdaki Urartu ifa-
desi, Asur için artık politik bir tanımlamaya dönüşür. Bu değişimde Aramuve
Seduri gibi adları anılacak kadar güçlü kralların bölgede rakip olarak Asur’un
karşısına çıkmasının etkisi vardır.

II. Assurnasirpal’den sonra Asur tahtına geçen III. Salmanassar döneminde


Urartulu Aramu ismi kaynaklara yansımaya başlar. Araştırmacıların bir kısmı
tarafından bu isim, ilk Urartu kralı olarak kabul edilse de farklı bir hanedana
mensup olabileceği için I. Sarduri’nin kurucu kral olarak kabul edilmesi daha
doğrudur. İlk olarak III. Salmanassar’ın MÖ 859 yılı seferini anlattığı kaynakta
adına rastladığımız Aramu’nun, Sugunia isimli korunaklı şehrinin olduğun-
dan bahsedilir. Asur kralı, bu kaynakta Hubuşkia ve Nairi ile gerçekleştirdiği
mücadelenin ardından Urartulu Aramu’nun krali şehri Sugunia’yı ele geçirip
Nairi ülkesinin denizine indiğini ifade eder. Ancak bu kayıtta Nairi ülkesinin
Kakia isimli bir başka kralının olduğu da bildirilmiştir.

Arkeo Duvar / 76
Daha önceki kayıtlardan Nairi ülkesinde Lutubri gibi başka kral isimlerinin de
varlığını biliyoruz. Bu kayıtlar Urartu öncesinde Nairi ülkesinde birçok yerel
kralın varlığını göstermesi açısından önemlidir. Benzer bir durumun bu dö-
nemde Urartu ülkesi için de geçerli olabileceğini söylemek mümkündür. Zira
kaynaklarda ilk defa MÖ 859 yılından itibaren Urartu Kralı olarak adı geçme-
ye başlayan Aramu’nun, I. Sarduri’nin babası olmadığını yukarıda bahsettiği-
miz kuruluş yazıtı aracılığıyla biliyoruz. Sarduri ise Asur Kralı III. Salmanassar
iktidarının 27. yılı kayıtlarında Seduri olarak anılmıştır. Asur kaynaklarındaki
bu tarih, Urartu’nun kurucu kralının tarihlendirilebilmesi adına önemli bir ka-
yıttır. Diğer köklü Mezopotamya krallıklarının aksine Urartu’da kralların tam
olarak hangi tarihler arasında hüküm sürdüğünü söyleyebilmek mümkün
değildir. Tüm Urartu kralları, Asur kayıtlarında bahsedildikleri ölçüde tarih-
lenebilmektedir.

Tuşpa’daki ilk Urartu yazıtlarında kral I. Sarduri, babasının adının Lutubri ol-
duğunu bildirir. Ancak MÖ 832 yılında Asur kaynaklarında bahsedilen Se-
duri’den 12 yıl önceye kadar Urartu’da Aramu isimli kraldan bahsedilmesi
dikkat çeker. Maalesef bu iki Urartu kralı arasındaki “akrabalık” ilişkisini net
olarak bilemiyoruz. Bu dönemde bir hanedan değişikliğinin mi olduğu yoksa
iki farklı yerel kralın birbirinden bağımsız olarak mı ortaya çıktığı henüz açık-
lığa kavuşturulamamıştır. Ancak tüm bu veriler Asur’un kuzeyinde yer alan
Urartu ve Nairi bölgelerinde artık 9. yüzyıldan itibaren güçlü bir siyasi erkin
belirginleşmeye başladığını gösterir.

Urartu’nun kuruluşuna ilişkin yazılı kaynaklarda geçen bir diğer önemli ta-
nımlama Nairi’dir. Özellikle erken dönemlerde Asurca yazıtlarda Urartu kral-
larının kendisini “Nairi’nin Kralı” olarak da övmesi dikkat çeker. Bu aynı za-
manda yazının ve propaganda üslubunun Asur’dan alınmış olduğuna işaret
eder. İlk Urartu yazıtlarının Asurca yazılmasının dışında Urartu krallarının
kullandıkları unvanlar da benzer şekilde kopyalanmıştır. Bu hitap biçimleri
ve kalıplar, yazının Urartu’ya Asur’dan ithal edildiğine ilişkin kanıtlar olarak
sunulur. Urartu açısından İšpuini döneminde Kelişin Steli’nin Asurca yüzün-
de Nairi kelimesi son kez kullanılmıştır.

Arkeo Duvar / 77
’Nairi Ülkelerinin Fatihi’

Asur kaynaklarında I. Tukulti-ninurta döneminden II. Sargon dönemine ka-


dar yaklaşık 500 yıl boyunca kaynaklarda karşımıza çıkan Nairi tanımlaması
Uruatri’den farklı bir niteliğe sahiptir. Nairi’ye ilişkin ilk kayıtlarda Asur kral-
ları, “Nairi ülkelerinin 40 kralı ile savaştım/onlardan tribut (haraç) kabul et-
tim” gibi açık ifadeleri çok kez
kullanır. Asur Kralı I. Tiglat-pi-
leser, Nairi seferini anlattığı ka-
yıtlarında bahsettiği Nairi ülke-
sinin 60 kralını, büyük ihtimalle
Van Gölü’nün kastedildiği Yu-
karı Deniz’in kıyılarına kadar
kovaladığını söyler. Bu varsayı-
mı destekler nitelikte bir başka
kaynak Van Gölü’nün batısın-
da bulunan Yoncalı Yazıtı’dır.
Bu yazıtta, Tiglat-pileser, “Nairi Van Gölü ve Süphan Dağı.
Ülkelerinin Fatihi” olarak övün-
mektedir. Bu dönemden itiba-
ren Asur kralları Assur-bel-kala
ve III. Salmanassar dönemi ka-
yıtlarında da Van Gölü için aynı
ifade kullanılmaya devam eder.

MÖ 9. yüzyılda II. Assurnasirpal dönemi yazıtlarından, Nairi coğrafyasının


güney sınırının da Tuşhan gibi önemli Asur eyalet merkezlerinin kurulduğu
Yukarı Dicle bölgesini kapsadığını anlıyoruz. Bu dönemlerde yeniden güçlen-
meye başlayan Asur İmparatorluğu, ülkenin kuzeyini oluşturan Nairili yerel
krallarla mücadeleye girişir ve Asur’un bu bölgelerde yeniden hâkimiyetini
tesis etmek adına büyük çaba harcar.

Yukarı Dicle ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde Asur ve Nairili krallar arasındaki


bu mücadele, Asurlu yazmanlar tarafından birçok defa kayıt altına alınmıştır.
Urartu’nun kuruluş dönemine ışık tutabilecek çok boyutlu etkileşimin izlerini
bu kayıtlarda görebilmek mümkündür. Asur kaynaklarında ilk defa II. Assur-
nasirpal döneminde rastladığımız Labturuismi’nin, Sarduri’nin babası olan

Arkeo Duvar / 78
Lutibri ile aynı kişi olup olmadığı kesin değildir. Bu isim benzerliğinin yanı
sıra aynı dönemde Asur ve Nairi kralları arasında cereyan eden mücadeleler
bölgedeki bazı politik gelişmeleri tetiklemiş olabilir.

II. Assurnasirpal, MÖ 879 yılındaki ikinci Nairi seferini anlattığı yazıtında Tu-
pusuoğlu Labturu’dan bahseder. Bu kayıtta Asur kralı Labturu’nun Madara
isimli tahkimli şehrini kuşattığını söylemektedir. Kuşatma sonucunda onları
“haraç ödemek şartıyla bağışladığını ve tahsildarlar görevlendirdiğini” yaz-
dırtır. Bağlılıklarını güvence altına almak amacıyla oğullarını da “memur ola-
rak yetiştirilmek üzere” aldığını belirtmesi ilginçtir. Ayrıca yazıtta, bu kral ta-
rafından yönetildiğini vurguladığı Kaşiyari Dağı’nın (Tur Abdin) eteğindeki 60
yerleşmeyi ele geçirdiğini iddia eder.

Bu ifadelerin her ne kadar propaganda amaçlı olabileceği göz önünde bulun-


durulsa da Asur’da yaygın olarak görülen bu türden uygulamaların kısmen
gerçeklik payının olabileceğini söyleyebiliriz. Arkeolojik veriler de bu dönem-
de bölgedeki Asur merkezlerinin yeniden güçlendirildiğini ve hâkimiyetin
tekrar Asur’a geçtiğini onaylar. Özellikle yetiştirilmek üzere Nairi krallarının
oğullarının alındığının yazıtlarda belirtmesi dikkat çekicidir. Muhtemelen Asur
kentlerinde yaşamış ve çeşitli görevlere getirilmiş Nairili bu prenslerden veya
kişilerden bazıları, yazıyı, bürokrasiyi ve askerliği öğrenmiş olmalıdır. Hatta
bu kişiler daha sonra Urartu’ya bu sistem ve geleneklerin taşınmasına ön-
cülük etmiş olabilir. Bu bağlamda, Urartu’nun ilk yazılı kayıtlarında yer alan
unvanları, II. Assurnasirpal dönemi yazılı kaynaklarında da aynen görebiliriz.
Bu dönem kayıtlarda Asur krallarının Nairi ülkelerinin başına kendi seçtiği
yöneticileri getirdiğinden ve tahsildarlar görevlendirdiğinden bahsetmesi
de anlamlıdır. Tüm bu uygulamalar sonucunda Nairi krallarından biri veya
birkaçı bürokrasi, askerlik ve devlet gelenekleri gibi birçok konuda Asur’dan
önemli tecrübeler edinmiş olmalıdır. Asur’un Nairi ülkesinde gerçekleştirdiği
bu uygulamalar, Urartu’nun kuruluşunu sağlayan politik gelişmeleri tetikle-
miş olabilir.

II. Assurnasirpal, MÖ 866 yılı kayıtlarında Tupusu’nun oğlu Labturu’dan tekrar


bahseder. Ancak bu kez Asur kayıtlarında Labturu’nun Madara şehrini değil,
Udu isimli bir başka şehri kuşattığı ifade edilir. Bu durum, daha önceki sefer
esnasında Madara şehrinin gerçekten de tahrip edilmiş olabileceğini düşün-
dürür. Bir önceki seferinde uyguladığı politikaların yanı sıra Asur kralları bu

Arkeo Duvar / 79
kez Nairili bu yerel güçler için yeni birtakım tedbirlere başvurmak zorunda
kalmıştır. Anlaşılan bu seferde bir öncekinde yaptığı gibi onları vergi ödemek
koşuluyla yerlerinde bırakmamış, direnen bu insanlardan bir kısmını Asur
şehirlerine sürgün etmiştir. Uygulanan bu tedbirlerin Asur açısından başarılı
olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü II. Assurnasirpal bu dönemden itibaren “Nai-
ri Ülkeleri’nin tümünün” ifadesini unvanları arasına ekler!

MÖ 856 yılındaki Urartu seferinin anlatıldığı tablette, Asur ordusunun daha


sonradan Urartu başkenti olacak Tuşpa şehrinde konakladığı ve burada ha-
raç kabul ettiği belirtilir. Asur dili ve yazısıyla yazdırılan ilk Urartu yazıtının yer
aldığı, başkent Tuşpa’nın adının ilk kez geçtiği bu kayıtlar dikkate değerdir.
Tüm bu mücadelelerin tam da Urartu Krallığı’nın kuruluş döneminde gerçek-
leşmiş olması tesadüf olmamalıdır. Bu aşamada her ne kadar ayrıntılarını
kesin olarak bilemiyor olsak da Asur’un doğrudan veya dolaylı olarak politik
süreçte etkili olduğu açıktır. Ayrıca Urartu kültürünün bünyesinde taşıdığı
yoğun Asur etkileri de yadsınamaz bir gerçektir.

Köklü Mezopotamya devlet geleneğinin


kuzeydeki dağlık coğrafyaya yansıması

Urartu Krallığı’nın kurulmasıyla birlikte, kuzeydeki dağlık bölgelerde yaklaşık


200 yıl sürecek yerleşik karakterli yeni bir kültürel süreç başlar. Bu süreçte,
bölgenin yabancı olduğu mimari anlayışlar, gelişmiş metalürji teknikleri ve
özellikle yazı gibi somut unsurlar ilk kez görülür. Sitadelleri, aşağı yerleşme-
leri ve nekropolleri olan yeni standart bir modele sahip şehirler, tapınaklar,
depo yapıları ve saraylar bu coğrafyada Urartu ile birlikte ortaya çıkmıştır.
Bu türden merkezi erkin ihtiyaçları ve imkânları çerçevesinde gelişen kültü-
rel unsurlar binlerce yıldan beri gelişim gösteren köklü Mezopotamya devlet
geleneğinin Urartu ile birlikte kuzeydeki dağlık coğrafyaya yansıması olarak
kabul edilebilir. Etki alanındaki bölgelerde varlığı yok sayılamayacak ölçüde
keskin olan bu değişimlerin dinamiklerini, kimi yerel unsurların nitelik de-
ğiştirmesinden ziyade, güneyden kuzeye gerçekleşmiş olabilecek Nairili bir
hanedanın beraberinde yeni bir devlet anlayışını ve geleneklerini taşımış ol-
ması ihtimaliyle açıklayabiliriz.

Arkeo Duvar / 80

You might also like