Professional Documents
Culture Documents
İstanbul Üniversitesi
Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi
Altınorda Tarihi
PROF. DR. DİNÇER KOÇ
PROF. DR. DİNÇER KOÇ
about:blank 1/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
İÇİNDEKİLER
about:blank 2/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Başlamadan Önce
1241-1502 yılları arasında bugünkü Rusya toprakları üzerinde hüküm süren Altın Orda Devleti’nin gerek
coğrafi açıdan gerek siyasi ve diplomatik açıdan pek çok sahada varlığını göstermesi, bu devlete dair
kaynaklara ulaşma konusunda kolaylıklar sağlamıştır. Fakat Altın Orda Devleti’nde tarih yazım geleneği
olmadığından ya da o dönem yazılan eserlerin kaybolması veya yok olmasından ötürü, bu devlete ait bilgileri
çağdaşı olan devletlerin tarihlerinden öğrenmek zorundayız. Bu sebeple dönemin ana kaynak dillerine hâkim
olmak gerekmektedir. Altın Orda Devleti hakkında en fazla bilgiyi Arap tarihçiler ve ardından Fars tarihçiler
vermektedir. Bu bölümde Altın Orda tarihini konu alan Fars, Arap, Türk ve diğer yabancı yazarların tarihleri,
Altın Orda Devleti’nin temel kaynakları konuları işlenecektir.
about:blank 3/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Reşîdüddîn Fazlullâh Hemedânî’nin, Câmi‘ü’t-Tevârih adlı eseri Altın Orda Devleti tarihini konu alan ilk
kaynaklardandır. Aynı zamanda eser Moğol tarihinin en önemli kaynaklarından biridir. Câmi‘ü’t-Tevârih üç
ayrı kısımdan oluşan umumi bir tarihtir. Eserin birinci kısmı, Gazan Han’ın emriyle kaleme alınan Türk ve
Moğol tarihinin anlatıldığı Târih-i Mübârek-i Gazanî’dir. İkinci kısım, yazarın kendi zamanına kadar umumî
bir dünya tarihidir. Üçüncü ve son kısım ise, hiç kaleme alınmayan ya da kaleme alındığı halde bize
ulaşmayan coğrafyadır. Eser, Gazan Han’ın 1304 yılındaki vefatıyla son bulmaktadır. Câmi‘ü’t-Tevârih’in
İlhanlılar kısmı 2013 yılında İsmail Aka, Mehmet Ersan ve Ahmad Hesamipour Khelejani tarafından
Türkçeye tercüme edildi (Kemaloğlu, 2015: 41).
Moğollar ve ilk dönem Altın Orda hükümdarlarının faaliyetlerine ilişkin bilgi veren bir diğer kaynak
Atamelik Cüveynî’nin Tarih-i Cihan Guşa’sıdır. Eser üç ciltten meydana gelmektedir. Birinci cilt Moğolların
örf ve adetlerini, Cengiz Han Yasasını ve Cengiz Han’ın ortaya çıkışıyla Uygur ülkelerini istilâsını kapsar.
Eserin ikinci cildi Harezmşahlar, üçüncü cildi ise Mengü Han’ın 1249-1260 yılları arasındaki faaliyetlerini
anlatmaktadır. Eser, 1988 yılında Mürsel Öztürk tarafından Türkçeye çevrildi.
Şihabeddîn el-Şîrazî’nin Tarih-i Vassaf’ı olarak bilinen eseri, Tecziyetü’l-Emsâr ve Tecziyetü’l-Â’sâr adlı ile
iki kısımdan meydana gelmektedir. Eserin 1258-1328 yıllarını kapsayan birinci kısmı Gazan Han’a, sonraki
yılları kapsayan ikinci kısmı Olcaytu Han’a ithaf edilmiştir. El-Cûzcanî’nin Tabakat-ı Nasırî adlı eseri
Harezmşah Sultanı Muhammed dönemini ve sonraki faaliyetleri ile Hülagu Han’ın İran Seferi hakkında
about:blank 4/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
bilgiler vermektedir. Moğollara karşı muhalif bir şahsiyet olan Cüzcânî, Altın Orda hükümdarı Berke Han’ın
Müslüman olması hadisesini aktardığı kayıtlarında, İslam kimliğini de öne çıkararak Berke Han’ı diğer
Moğol hanlarından ayrı tutmaktadır. Aynı zamanda yazarın Cengiz Han’ın oğlu Cuci ve ulusuna duyduğu
sempati, Cuci ulusu hakkındaki kayıtlarına da yansımıştır. Eser Mustafa Uyar tarafından 2016 yılında
Türkçeye tercüme edildi.
Benâketî, İlhanlılar döneminin şair ve yazarları arasında olup, Gazan Han ve Olcayto Han’ın çağdaşıdır.
İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han tarafından büyük bir tarih yazmakla görevlendirilmiş ve sonuçta
1318 yılına kadar gelen olayları içeren Ravzatu ûli’l-Elbab fi Marifetü’t-Tevârîh ve’l-Ensâb adlı eserini
kaleme almıştır. Kısaca Tarih-i Benâketî olarak bilinen eser Câmi‘ü’t-Tevârih’in tekrarı niteliğindedir.
Şebânkerî’nin Mecmau’l-Ensâb adlı eseri Reşîdüddîn’in ismini zikretmemekle birlikte büyük oranda ondan
referans alarak meydana getirdiği umumi bir tarih kitabıdır. Altın Orda tarihine ilişkin sınırlı bilgiler veren
yazar Cuci, Batu ve Özbek Han’a ilişkin bilgilere kitabında yer vermiştir. Eser 2021 yılında Fahri Unan
tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir.
Hvandmîr’in Tarih-i Habîbü’s-Siyer fi ahbâr-i efradi’l beşer adlı eseri üç ciltten meydana gelmiş, umumi bir
tarih kitabıdır. Eserin birinci ve ikinci cildi İslam tarihinden, üçüncü cildi ise Cengiz Han’dan itibaren Türk
ve Moğol tarihinden bahsetmektedir (Kemaloğlu, 2015: 40-44; Bostancı, 2021: 2-9).
Aynı zamanda Timurlular döneminde yazılan Nizamüddîn Şamî’nin Zafername adlı eseri, Şerefeddin Ali
Yezdî’nin Zafername’si, İbn Arapşah’ın Acaibu’l-Makdûr’u, Hafız-ı Ebrû’nun Zübdetü’l-Tevârih-i
Baysungurî’si ve Abdürrezzâk Semerkandî’nin Matlau’s-Sadeyn ve’l-Mecmau’l-Bahreyn adlı eserleri Altın
Orda Devleti hakkında geniş bilgiler veren eserlerdir.
Yukarıda bahsedilen eserler Altın Orda tarihine ilişkin Farsça bilgi veren temel kaynaklar arasındadır.
Bununla birlikte, İlhanlı Devleti’nin kuruluşu ile gelişen ve Timurlu Devleti zamanında parlak bir dönem
yaşayan İran tarih yazımının etkileri, adı geçen eserlerin üzerinde görülmektedir. Nitekim zikredilen eserlerin
yazarları İlhanlı hükümdarlarının etkisi altında olayları kaleme aldıklarından, bu durum onların eserlerine
yansımıştır. Batı dünyası Farsça tarih yazımı üzerinden Altın Orda tarihine dair önemli araştırmalar yaparak
bilim dünyasına pek çok teknik çalışmalar kazandırmışlardır. Türkiye’de Farsça kaynaklar üzerinden
çalışmalar son dönemlerde önemli gelişmeler kaydetse de Altın Orda tarihine dair çalışmalar batıya göre
daha az gelişme kaydetmiştir.
about:blank 5/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Moğollara ilişkin yazdıklarının bir kısmını olaylara şahit olanlardan dinleyerek yazan İbnü’l-Esir’in 1230/31
senesine kadar olan olayları naklettiği el-Kâmil adlı eseri umumi bir tarih kitabıdır. Yazarın Moğol Seferleri,
Kıpçaklar ve Altın Orda’yı ilgilendiren genel konulara değinmesi bakımından önemli bir kaynaktır.
Nüveyrî, eğitimini tamamladıktan sonra el-Malik en-Nâsır’ın hizmetine girmiş ve Memluk Devleti’nde
çeşitli vazifelerde bulunmuştur. Yazarın Nihâyetü’l-İreb fî Fünûni’l-Edeb ismini taşıyan eseri, ansiklopedik
eser niteliğindedir. Nüveyrî, eserini 1331 yılında tamamlayarak Melik en-Nâsır’a ithaf etmiştir. Altın Orda
Devleti hakkında dönemin önemli bilgilerini hem gördükleri, hem de duyduklarını kaleme alarak kitabına
aktarmıştır.
Memluk hükümdarı Melik en-Nâsır’ın yanında kâtiplik yapan el-Ömerî’nin Mesâlikü’l-ebsâr fi Memâliki’l-
emsâr eserinde Altın Orda tarihini ilgilendiren kayıtlar vardır. Yazar Altın Orda ile ilgili başlıca haberleri,
oraya siyasi ve ticari işler sebebiyle gidip gelenlerden sorarak elde etmiştir. Eser 2014 yılında D. Ahsen
Batur tarafından önemli bir kısmı Türkçeye tercüme edildi.
about:blank 6/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Altın Orda tarihine ilişkin Türkçe kaleme alınmış bir diğer eser Abdulgaffar Kırımî’nin Umdetü’l-Ahbar adlı
eseridir. Yazar Cengiz Han’dan itibaren, Altın Orda, İlhanlı devletlerinin hükümdarları hakkında kayıtları ele
almıştır.
Türkçe çalışmaların yanında Altın Orda Devleti’nin kuruluşundan önceki tarihi hakkında kayıtları Moğolca
kaleme alınmış eserlerden öğrenmekteyiz. Cengiz Han’ın oğlu Cuci ile ilgili bilgileri ihtiva eden Moğolca
eserlerin başında Manghol-un Nuiça Tobça’an (Moğolların Gizli Tarihi) adlı eser gelir. Eser Ögedey Han
dönemine kadar en eski bilgileri içermektedir.
Ermeni ve Süryani yazarları tarafından özellikle Orta Asya devletlerinin tarihleri açısından sundukları
bilgiler son derece önemlidir. Nitekim bu çalışmalardan en önemlileri A. G. Galstyan’ın Ermeni
Kaynaklarına Göre Moğollar, Aknerli Grigor’un Okçu Milletin Tarihi, Genceli Kiragos’un Moğol İstilası,
Vardan Varpaped’in Türk Fütuhatı Tarihi, Korykoslu Hayton’un Doğu Ülkeleri Tarihinin Altın Çağı gibi
eserlerdir. Bu çalışmaların tamamı Türkçeye kazandırılmıştır. Bu çalışmalar dışında Ebu’l-Ferec İbnü’l-
İbri’nin Tarih-i Mutasari’d-Düvel, Gregory Abu’l-Farac’ın Abu’l-Farac Tarihi adlı eserleri Altın Orda tarihi
hakkında bilgi veren eserlerdir.
XIII-XV. yüzyıllarda Rus knezlikleri Altın Orda’ya bağlı oldukları için bu tarihte veya bundan sonra kaleme
alınan kronikler, Altın Orda-Rus ilişkileri ile ilgili geniş bilgi içermektedirler. Bu nedenle Altın Orda tarihine
ilişkin araştırmalar yaparken kroniklerdeki bilgileri diğer kaynaklarla karşılaştırarak kullanmak
gerekmektedir. Altın Orda dönemini konu alan kroniklerin başında Voskresenskaya Letopisy (1542-1544),
about:blank 7/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Tverskaya Letopisy (1534), Ermolinskaya Letopisy (XV. yüzyıl), Tipografskaya Letopisy(XVI. yüzyıl),
İpatyevskaya Letopisy (XIII-XIV. yüzyıllar) gibi kronikler gelmektedir. Yukarıda zikredilen eserler
külliyatlar halinde farklı dönemlerde neşredilmiştir (Kemaloğlu, 2015: 28-32; Koç, 2021; 26-33).
1.5. Seyahatnameler
Dünya tarihini keşfe çıkan seyyahların uğrak yerleri genellikle dönemin güçlü devletlerinin hâkim oldukları
topraklar olmuştur. Bu nedenle çoğu seyyah keşif için, bazen diplomatik ilişkiler için bazen de casusluk
görevini yerine getirdiği zamanlarda karşılaştıkları olayları kaleme almıştır. Bu minvalde Altın Orda
coğrafyasını ziyaret ederek bizlere önemli bilgiler veren pek çok seyyah olmuştur. Bu seyyahlardan ilki Haçlı
seferleri sırasında Fransa kralına refakat ederek, Batu Han’ın oğlu Sartak’a gönderilen heyetin başkanlığını
yapan Rubrucklu William’dır. Doğudan aldığı haberlere göre Sartak ve Güyük’ün Hristiyan oldukları ile
ilgili bilgiyle yola koyulan William Moğolların Hristiyan olmadıklarını gördüğünde şaşkınlığa uğramıştı.
William, Altın Orda hükümdarı Batu Han’ın yanına uğradıktan sonra Moğolistan’a gitmişti. Burada altı ay
kaldıktan sonra ülkesine geri dönmüştü. William’ın seyahatnamesi Altın Orda tarihinin siyasi ve sosyal
hayatına ilişkin önemli bilgiler vermektedir. Eser Ergin Ayan tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir (Yazıcı,
2009: 9-11).
Şekil 4. Seyahatnameler
Altın Orda coğrafyasını ziyaret eden bir diğer seyyah Plano Carpinili Johannes’dir. Johannes, Papa
tarafından Moğolları Hristiyanlığa davet etmek üzere seyahatine başladı. Altın Orda Devleti’nin başkenti
Saray şehrine gelerek Batu Han ile tanıştıktan sonra Moğolistan’a hareket etti. Johannes, Altın Orda Devleti
hakkında Rubrucklu William gibi önemli bilgiler vermektedir. Eser Türkçeye tercüme edilmiştir (Johannes,
2022: 24-25).
Altın Orda tarihi hakkında bilgi veren bir diğer seyahatname Marco Polo’nun Doğu ve Batı Kaynaklarında
Çin Seyahati adlı eseridir. Bu çalışmada Altın Orda’nın 1260-1271 yılları arasında önemli bilgiler verilmiştir.
Altın Orda Devleti’ni XIV. yüzyılın ilk yarısında ziyaret eden bir diğer seyyah Arap yazar İbn Battûta’dır.
İbn Battûta, Altın Orda hükümdarı Özbek Han döneminde Deşt-i Kıpçak coğrafyasına gelerek bölgeyi
ziyaret etmiş ve önemli bilgiler kayıt altına almıştı. Onun verdiği bilgilerle Altın Orda Devleti’nin Özbek
Han döneminde siyasi, sosyal, kültürel ve iktisadi tarihine ilişkin önemli kayıtlara ulaşmaktayız.
about:blank 8/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Seyahatnamelerin tarihe katkıları göz önüne alındığında yukarıda sözü geçen eserlerin Türkçeye
kazandırılması son derece önemlidir. Seyahatnameler daha çok toplumların sosyal ve kültürel hayatlarını
yansıttığından dönemin refah seviyesi hakkında bilgilere ulaşmak açısından önem arz eder.
Bölüm Özeti
● Türk-Moğol kavimleri bozkır kültürünü benimseyen, yaşamlarını bu kültür üzerine inşa eden
topluluklardır. Türkistan coğrafyasından, batıda Anadolu’yu içine alan bölgelerden, kuzeyde Batı Avrupa’ya,
güneyde Suriye uçlarına kadar geniş bir coğrafyayı egemenliği altına alan Türk-Moğol kavimlerinin
tarihlerini bir bütün içerisinde ele almak, bazı zorlukları beraberinde getirmiştir
● Özellikle bu kavimlerin sözlü geleneklerinin yazıcılık geleneklerine üstün gelmesi, kendi tarihlerini
kapsayan eserlerin ulaşımında olası nedenler ortaya çıkarmıştır. Bununla birlikte Türkistan coğrafyasından
güney yolunu takip ederek batıya göç eden Türklerin İran coğrafyasına girmeleriyle, Türk-Moğol tarihine
dair bilgilere ulaşımı önemli ölçüde azalmıştır
● Zira tarih yazım geleneğine eskiden beri önem veren İran toplulukları Türklerin tarihlerine dair de kayıtlar
tutmuşlardır. Özellikle Moğolların batı seferleri sonucunda İran’da kurulan İlhanlı (İran Moğolları)
Devleti’nden itibaren Türk tarihine dair önemli eserler kaleme alınmıştır.
● Bununla birlikte İlhanlı (İran Moğolları) Devleti’nin, Altın Orda Devleti ile 1256-1335 yılları arasında
yaşadığı siyasi, kültürel ve ticarî ilişkiler neticesinde bu dönemde Altın Orda Devleti’ne dair önemli bilgileri
Fars tarih kaynaklarından öğrenmekteyiz.
● Türkiye’de Altın Orda tarihi hakkında çalışmalar yapan yazarların başında Mustafa Kafalı bulunmaktadır.
Kaynakça
Bostancı Fatih, Berke Han Dönemi Altın Orda Devleti Tarihi (1256-1266) (Siyaset-Kültür-Din), Efe
Akademi Yayınları, İstanbul 2021.
Kemaloğlu İlyas, Altın Orda ve Rusya-Rusya Üzerindeki Türk Tatar Etkisi, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2015.
about:blank 9/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Khelejani Ahmad Hesamipour, “İlhanlılar Dönemi Tarih Yazıcılığının Özellikleri”, Türk İslâm Medeniyeti
Akademik Araştırmalar Dergisi, c. 13, Say. 25, Kış-2018, s. 95-108.
Plano Carpinili Johannes, Tatarlar Olarak Andığımız Moğolların Tarihi, çev. Altay Tayfun Özcan, Ötüken
Yay. İstanbul 2022.
Tiesenhausen W. De. Altınordu Devleti Tarihine Ait Metinler, çev. İsmail Hakkı İzmirli, Maarif Matbaası,
İstanbul 1941.
Ünite Soruları
Soru-1 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Cami‘ü’t-Tevarih
(C) Umdetü’l-Ahbar
(D) Mecma’ul-Ensab
Cevap-1 :
Umdetü’l-Ahbar
Soru-2 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-2 :
Hamdullah Müstevfî-Umdetü’l-Ahbar
about:blank 10/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Soru-3 :
Altın Orda tarihinin kaynaklarından Çengiz-name adlı eser kim tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir?
(Çoktan Seçmeli)
(A) V. P. Yudin
Cevap-3 :
İlyas Kemaloğlu
Soru-4 :
(Çoktan Seçmeli)
(C) Mecmau’l-Ensab
(E) Cami‘ü’t-Tevarih
Cevap-4 :
Cami‘ü’t-Tevarih
Soru-5 :
(Çoktan Seçmeli)
about:blank 11/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-5 :
Rubrucklu Willam
Soru-6 :
Altın Orda tarihine dair kayıtlar ilk olarak hangisi tarafından kaleme alınmıştır?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-6 :
Fars kaynakları
Soru-7 :
(Çoktan Seçmeli)
(E) Hvandmir
Cevap-7 :
Ötemiş Hacı
Soru-8 :
Rubrucklu William’ın Moğolistan seyahatnamesinde ziyaret ettiği ilk Altın Orda hükümdarı kimdir?
(Çoktan Seçmeli)
about:blank 12/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-8 :
Batu Han
Soru-9 :
(Çoktan Seçmeli)
(C) Baybars
(D) İbnü’l-Cevzi
Cevap-9 :
İbn Battuta
Soru-10 :
(Çoktan Seçmeli)
(B) Mirhvand
(D) Nüveyri
(E) el-Ömeri
Cevap-10 :
İbn Abdüzzahir
about:blank 13/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
4. Ögedey Han ve Mengü Han devirlerinde Büyük Moğol İmparatorluğu açısından önemli gelişmeler
nelerdir?
Başlamadan Önce
Bu bölümde Cengiz Han’ın tarih sahnesine çıkmasından hemen önce Moğol kabilelerinin durumunu; Cengiz
Han’ın hayatının ilk yıllarını; Moğol kabilelerini hâkimiyeti altında birleştirmesini; Yaptığı askerî faaliyetler
neticesinde Büyük Moğol İmparatorluğunu kurmasını; Onun ölümünün ardından sırasıyla yerine geçen
Ögedey, Güyük, Mengü ve Kubilay hanlar ve sonrasında Büyük Moğol İmparatorluğu’nun tarihi hakkında
genel bilgi sahibi olunacaktır. Cengiz Han’ın Moğol kabilelerini birleştirdikten sonra meydana getirdiği
devletin esasını teşkil eden kurumlar hakkında bilgi verilmiştir. Cengiz Han’dan sonra tahta geçen
varislerinin devlet kurumlarını geliştirdiklerine yönelik atılımları hakkında bilgiler verilip; Moğol
İmparatorluğunun teşkilatlanmasına değinilmiştir. Bununla birlikte devletin adının Moğol İmparatorluğu
olmasına rağmen kurumlarının Türk devlet geleneğini barındırdığını görmüş olacağız.
XII. yüzyılın başlarında Moğollar arasında siyasî birlik mevcut değildi. O sıralarda Moğol adı ortak ulusu
ifade eden etnik bir adlandırma olarak henüz kullanılmıyordu. Bugünkü Moğolistan’ın kuzeydoğusunda
Onon ve Kerülen nehirleri civarında dağınık halde yaşayan Kereit, Nayman, Merkit, Borçiğin ve Kongrat
gibi göçer kabileler bahadır, seçen, noyan gibi unvanlara sahip reislerinin önderliğinde hayvancılıkla
uğraşıyor ve artan nüfuslarını doyurmak için yeni meralar arıyorlardı. Bu kabileler arasında Türk soylu olup
zamanla Moğollaşan (Kereit, Nayman, Merkit vb.) vardı. Ayrıca Çin seddi civarında yaşayan Öngütler gibi
Türklüğünü muhafaza eden kabileler de bulunuyordu. Buyir Nor Gölü civarında yaşayan Çin’in müttefiki
güçlü Tatarlar tüm bu kabile gruplarını baskı altında tutarak onların güneye inmelerini engelliyordu (Raşid-
ad-din, Tarih: 32-44).
Moğol ulusunu meydana getiren kabile grupları arasında ilk birleşme teşebbüsü Cengiz Han’ın atası Kabul
Kağan’ın inisiyatifi ile gerçekleşti. O mensup olduğu Borçiğin kabilesine dayanarak diğer kabileleri
hâkimiyeti altına aldı ve onları Moğol genel adıyla birleştirmeyi başardı. Ancak çok geçmeden Çin’in
kışkırtmalarıyla Moğol kabileleri arasında artan rekabet yüzünden bu siyasî birlik bozuldu. Kabul Kağan’ın
oğullarından biri olan Kutula Kağan’ın Moğolları birleştirme teşebbüsleri de Buyir Nor Tatarlarının
muhalefeti neticesinde sonuçsuz kaldı (Vladimirtsov, 1950: 9-12).
about:blank 14/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
İstikbalin Cengiz Han’ı Temuçin’in babası olan Yesugai Bahadır, Kabul Kağan’ın torunlarından biriydi ve
Borçiğin kabilesinin Kiyat boyuna mensuptu. Yesugai, Merkit kabilesinden Hoelun Hatun’u kaçırarak
evlenmişti. Bu evlilikten 1155 yılında dünyaya gelen Temuçin dâhil üç oğlu ve bir kızı oldu. Babası, dokuz
yaşına geldiğinde Temuçin’i Kongrat kabilesinden Dei-Seçen’in kızı Börte ile nişanladı. Temuçin, Moğol
geleneğine göre kaynatasının yanında kaldı. Yesugai eve dönerken düşman Tatarlar tarafından kendisi için
verilen ziyafete katıldı. Ancak yemeğine katılan zehir yüzünden öldü. Temuçin babasının ölümünü haber alır
almaz yurduna döndü. Yesugai’n ölümünden sonra boy mensupları çocuklarıyla tek kalan Hoelun Hatun’u
hayvanlarını da alarak terk ettiler. Böylece annesi, üç erkek kardeşi Kasar, Kaçiun ve Temüge ve iki üvey
kardeşi Bekter ve Belgütey ile yalnız kalan Temuçin ailesine bakmak için avcılıkla meşgul olmak zorunda
kaldı. Temuçin bu zorlukların yanı sıra kendisini hedef alan Tayçiutların reisi Targutay Kırıltuk’la uğraştı.
Borçiğinler arasında yönetimi ele geçiren Targutay, Temucin’in ilerde kendisine rakip olabileceğini ön
görerek onu yakalattı ve işkenceyle yok etmeye çalıştı. Ne var ki Timuçin Sulduslerin reisi Sorkan-şira ve
oğulları Çilaun ve Çimbay’ın yardımıyla onun elinden kurtuldu. Aynı sıralarda çalınan atlarını yardımıyla
kurtardığı Arulat reisinin oğlu ve ilerde kendisinin en iyi Noyanlarından biri haline gelecek olan Boğorçu ile
dostluk kurdu (Grousset, 1999: 195-205).
Temuçin amcası Darıtay Oçigin, Jurkin kabilesinin reisi Seçe-beki, Kutula Kağan’ın oğlu Altan Oçigin,
Kuçar gibi akrabalarının yanı sıra Celayir, Kıyat ve Barın kabilelerinin desteğini aldı. Böylece bu Moğol
asilzadeleri tarafından 1196 yılına doğru Han ilan edilse de Tuğrul ve Camuka gibi ihtiraslı rakiplerinin ve
güçlü düşman Buyir Nor Tatarlarının varlığından dolayı başkaldırmak için bir süre daha uygun şartların
oluşmasını bekledi (Grousset, 1999: 205-211).
1198 yılına doğru Çin İmparatorluğu ile Kerait Kralı Tuğrul arasında Tatarları ortadan kaldırmak amacıyla
bir ittifak tesis edildi. Tuğrul’un yanında yer alan Temuçin Tatarların mağlup edilmesinde büyük rol oynadı.
Bu zaferden sonra Tuğrul Çin İmparatorundan kral veya hükümdar anlamına gelen wang unvanını aldı.
Temuçin bu sefere katılmayan Seçe-beki başta olmak üzere bazı yakınlarını idam ettirdi. Bu hadiseden sonra
Tuğrul, Nayman Kralı İnanç Bilge’nin desteklediği kardeşi Erke-kara tarafından tahtından indirildiğinde en
büyük desteği Temuçin’den gördü. Temuçin’in yardımıyla Kerait tahtını tekrar ele geçirdi. Buna rağmen
Tuğrul Temuçin’e vefa göstermedi. Naymanlara karşı düzenlediği sefer esnasında Temuçin’e haber
vermeden geri çekildi. Temuçin zorlukla Naymanların baskınından kurtuldu. Bozkır geleneğinde ihanet
anlamına gelen bu hareketine rağmen Tuğrul’a duyduğu bağlılığı sürdürdü. Aynı sıralarda Naymanlar Kerait
ülkesine saldırdığında Tuğrul’un yardımına en iyi savaşçılarını yollayarak Naymanları geri püskürttü. Bu
muharebeden sonra Tuğrul ve Temuçin Tayiçiutlara karşı sefer düzenleyerek onları mağlup ettiler.
Temuçin’in eski düşmanı Targutay da çatışmada öldürüldü. Naymanların mağlubiyetinden dehşete düşen
Katakinler, Salciutlar, Dörbenler, mağlup Tatarların geri kalanları ve Kongratların ileri gelenleri ittifak
kurarak bir suikastla Tuğrul ve Temuçin’i öldürmeye karar verdiler. Fakat kaynatası Day-Seçen tarafından
durumdan haberdar edilen Temuçin ansızın saldırarak onları Buyir Gölü yakınında bozguna uğrattı ( Yüan-
Ch’ao Pi-shi, 1986: 76-105;Vladimirtsov, 1950:33-41).
Camuka 1201 yılına doğru Kerulen Nehri’nin aşağı akımındaki Argun’un kıyısında toplanan kurultayda
Caciratlar, Tayiçiutlar, Kongratlar, İkiresler, Körlaslar, Dörbenler, Katakinler ve Salciutlar gibi Temuçin’e
düşman kabileleri etrafına topladı ve Merkitler, Oyratlar, Naymanlar ve Tatarların desteği ile kendisini Han
ilan ettirdi. Ne var ki, Temuçin Tuğrul’un desteği ile üstünlük sağladı ve Camuka’yı Argun’un güneyine
çekilmeye mecbur etti. Temuçin bu zaferden bir yıl sonra Tayiçiutların üzerine bir kez daha giderek onları
about:blank 15/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
tamamen mağlup etti. Daha sonra babasını öldüren Çağan ve Alçı Tatarları üzerine giderek onları büyük bir
yıkıma uğrattı. Temuçin bu zaferden sonra Merkit Kralı Tokto’a’nın saldırısını da püskürttü (Grousset, 1999:
211-218).
Tarihe Otrar faciası olarak geçen ve 450 kişilik Cengiz Han’a bağlı ticaret kervanının Harzemşahlar
Devleti’nin Otrar Valisi İnalcık tarafından katledilmesi hadisesi adeta batı seferini fitilleyen ateş oldu. Cengiz
Han’ın tazminat ve Otrar Valisi’nin kendisine teslim edilmesi talepleri Muhammed Harzemşah tarafından
reddedildi. Ayrıca Harzemşah’a göndermiş olduğu elçilerden biri öldürüldü. Buna rağmen soğukkanlılığını
muhafaza eden Cengiz Han öncelikle Harezmşahlar Devleti ile Moğol İmparatorluğu arasında yer alan
Karahıtay İmparatorluğu’nu ortadan kaldırmakla işe başladı. Nitekim Cengiz Han’ın ünlü noyanlarından
Cebe’nin komutasındaki Moğol ordusu 1218 yılında Karahıtayları mağlup ederek bu devleti yıktı. Daha
sonra 1219 yılında Cengiz Han yönetimi altındaki 200.000 kişilik Moğol ordusu ile Harezmşahlar Devleti
üzerine başlattığı seferle bir yılı aşkın bir sürede Otrar, Buhara, Semerkant, Hocend, Ürgenç gibi İslam
doğusunun mühim ticaret ve kültür merkezlerini ele geçirerek tahrip etti (Barthold, 1990: 418-453; el-
Cüzcânî, 2016: 55-102).
Harezm’in ve Maveraünnehir’in tahribatından sonra Cengiz Han’ın emriyle harekete geçen Cebe ve Sebudey
noyanlar 40.000 kişilik orduyla Horasan’dan Azerbaycan’a girdiler ve Kafkasya’da Alan, Çerkez ve
Lezgileri mağlup ettiler. Yaklaşan Moğol tehdidine karşı birleşen Kıpçak-Rus ordusunu 1223 yılında Kalka
about:blank 16/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Nehri kenarında bozguna uğrattıktan sonra Suğdak’ı yağmaladılar ve büyük ganimetle Cengiz Han’ın yanına
dönmek üzere harekete geçtiler. Ancak dönüş yolunda İdil Bulgarları onları pusuya düşürerek mağlup ettiler.
Moğollardan Cebe ve Sebudey dâhil çok azı kurtularak Cengiz Han’ın yanına ulaşabildi (İbnü’l-Esir, 1987:
346-348).
1225 yılında büyük başarılarla ve ganimetlerle Moğolistan’a dönen Cengiz Han’ın son seferi Tangutlar
üzerine oldu. Ancak Tangutları mağlup ettikten sonra 1227’de vefat etti. Cengiz Han vefat etmeseydi
Tangutlardan sonra bütün Çin’i ele geçirmek maksadıyla Kin Devleti üzerine de sefer yapmayı planlıyordu
(Yüan-Ch’ao Pi-shi, 1986: 190). Dünya tarihinin seyrini değiştiren birkaç liderden biri olarak kabul edilen ve
Moğolları bir daha hiçbir zaman olmadığı kadar yükselten Çingiz Han’ın ve Kubilay’a kadar gelen hanların
başarısında Moğollar arasındaki sosyal muvazenenin ve devlet teşkilatının sarsılmaz kurallarının (yasa)
benimsenmesinin rolü büyüktü. Bu hususta Cüveynî’nin şu değerlendirmesi ilgi çekicidir: “Ordu, halkın
hizmetinde, halk ise onun ihtiyaçlarını ve masraflarını karşılamak için yardımcı olmakta; kopçur ile her
about:blank 17/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
türlü vergi ve ilâve vergileri (avarız) ödemede, posta menzilleri (yam), araç ve yiyecek (ulufe) temin etmede
ihmalkârlık etmez. Küçük büyük, fakir zengin, efendi köle gibi halkın her kesiminden insanlar, gerektiği
zaman kılıç sallayan ve mızrak kullanan kimseler olurlar…” (Cüveynî, 1988: 90-91).
Cengiz Han öldüğünde oğullarına Mançurya’dan Doğu Avrupa’ya uzanan geniş toprakları miras bıraktı. İleri
görüşlü devlet adamı olması hasebiyle henüz hayattayken varisini belirledi ve ele geçirdiği toprakları oğulları
arasında paylaştırarak onların hâkimiyet alanlarını tespit etti. O böylece oğulları arasında meydana
gelebilecek herhangi bir taht kavgasının önünü almayı planlıyordu. Buna göre Ögedey’in büyük Han olarak
kendisinin yerine geçmesini vasiyet etti. Tarbakatay, İmil, Kara-İrtiş ve Urungu nehirlerinin havzalarını da
Ögedey Ulusu olarak ona verdi. Büyük oğlu Cuci’ye Altay Dağları ve Batı Sibirya’dan başlayarak İdil-Ural
bölgesi ve ötesini verdi. Ayrıca batıda Moğol atlarının ayak basabileceği her yeri ele geçirmesi hakkını da
ona tanıdı. Fakat Cuci babasından önce vefat ettiğinden dolayı ona verilen yurtlar ve uluslar yani Cuci Ulusu
Cengiz Han tarafından Cuci’nin oğlu Batu’nun idaresine bırakıldı. İkinci oğlu Çağatay’ı yasa işlerinden
sorumlu kılarak Beşbalık yöresinden Ceyhun’a kadar uzanan toprakların idarecisi olarak tayin etti. Böylece
Çağatay Ulusunun temeli atıldı. Küçük oğlu Tuli’ye ise Odtiğin sıfatıyla asıl Moğol topraklarını bıraktı.
Cengiz Han’ın vefatından sonra naip olarak ülkeyi yöneten Tuli 1229 yılında büyük kurultayı topladı.
Böylece Ögedey, Han seçilerek Cengiz Han’ın vasiyeti yerine getirildi. Aynı kurultayda Kin Devleti’ne sefer
düzenlenerek Çin’e tamamen hâkim olunması, Harzemşahlar Devleti’nin kalıntılarının temizlenmesi, İdil
boyu ve Rusya üzerine büyük bir sefer tertip edilmesi gibi stratejik kararlar da alındı (Yüan Ch’ao Pi-shi,
1986: 191; Cüveynî, 1988: 108).
Ögedey Han’ın iktidarı devrinde 1229 yılı kurultayında alınan kararlar çerçevesinde Büyük Moğol
İmparatorluğu genişlemeye devam etti. 1231 yılında başlayan seferler neticesinde Kin Devleti yıkıldı ve
toprakları Moğol İmparatorluğu’na dâhil edildi (1234). Kore vergiye bağlandı (Roux, 2006: 302) Curmağun
Noyan komutasında batıya yollanan kuvvetler, Azerbaycan üzerinden Doğu Anadolu’ya girdi ve Celaleddin
Harzemşah’ın ordusunu 1231’de Diyarbakır yakınlarında bozguna uğrattı (Cüzcânî, 2016: 112-117). Türkiye
Selçuklu Devleti Sultanı Alaaddin Keykubat 1235 yılında Ögedey Han’ın tâbiiyet teklifini kabul etmek
zorunda kaldı (İbn Bibi, 1996: 448-451). Muhalefetin ortadan kaldırılmasıyla İran’daki şehirler de Moğol
idaresi altına alındı. Bu amaçla Curmağun Noyan İran’da genel vali olarak görevlendirildi (Yuvalı, 2017: 87-
94). 1236’da Kafkasya’da ilerleyen Moğol birlikleri Ermeni Krallığı ve Gürcü topraklarını hâkimiyet altına
aldı. Bütün Moğol prens ve komutanlarının katıldığı ve Cuci’nin oğlu Batu Han komutasına verilen Moğol
birlikleri 1236’dan başlayarak 1242 yılına kadar devam eden Doğu Avrupa seferiyle Kıpçakları hâkimiyet
altına aldılar, İdil Bulgar Devleti’ni mağlup ettiler, Vladimir, Suzdal, Kiev vb. Rus knezliklerini ele geçirdiler
(Yüan-Ch’ao Pi-shi, 1986: 191-192; Cüveynî, 1988: 281). Ayrıca batıda Polonya ve Macaristan üzerine iki
koldan ilerleyerek Krakov’u zapt ettiler. Macar Kralı Bela’yı ağır bir mağlubiyete uğratarak Hırvatistan’a
doğru ilerledikleri sırada Karakurum’dan Ögedey Han’ın 1241 yılında vefat ettiği haberi geldi. Bunun
üzerine geri çekilmek zorunda kaldılar. Böylece Moğol tehdidinden dehşete kapılan merkezi Avrupa rahat bir
nefes aldı. Batu Han dışındaki sefere katılan komutanlar Karakurum’a döndüler. Batu Han ise İdil boyuna
çekilerek Bulgar şehrinde karargâhını kurdu ve kendisine verilen topraklarda Altın Orda Devleti’nin temelini
attı (Yuvalı, 2017: 96-99; Kemaloğlu, 2016: 39-40).
Ögedey Han askeri başarılarının yanı sıra önemli idari düzenlemeleriyle de dikkat çekti. Zira devlet
hayatında yam (posta) istasyonlarının kurulması, kuyuların açılması, idari binalar kurularak garnizonlar
oluşturulması gibi bir takım yeni düzenlemeler yaptı (Yüan Ch’ao Pi-shi, 1986: 202-203; Barthold, 1990:
490-498). O ayrıca Karakurum’da bir saray yaptırıp etrafını surlarla çevirttirdi ve orayı gerçek bir başkente
dönüştürdü. Böylece Ögedey Han döneminde Moğol İmparatorluğu’nun sınırları ve gücü artmaya devam etti
(Roux, 2006: 302-303; Tkaçev, 1986: 226-227).
Ögedey Han, yerine torunu Şiremûn’un geçmesini istemesine rağmen eşi Töregene Hatun, kendi oğlu
Güyük’ün Han olmasını arzuluyordu. Hanedanın büyüklerinden Batu ise Güyük’e karşıydı. Görüş birliği
sağlanamamasından dolayı büyük kurultay ancak 1246 yılı ilkbaharında toplanabildi. Bu yüzden yaklaşık beş
about:blank 18/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
yıl süresince Töregene Hatun naip olarak Büyük Moğol İmparatorluğu’nu yönetti (Yüan Ch’ao Pi-shi, 1986:
196; Cüveynî, 1988: 261; Barthold, 1990: 509-512).
Töregene Hatun’un naipliği döneminde İran’da Curmağun Noyan’ın yerine Mugan’a Vali olarak gönderilen
Baycu Noyan, emrindeki birliklerle 1243 yılında Kösedağ Savaşı’nda Gıyaseddin Keyhüsrev’i mağlup etti
ve Sivas ile Kayseri’yi yağmaladı. Böylece Türkiye Selçuklu Devleti vergiye bağlanarak tamamen Moğol
İmparatorluğu’na tâbi hale getirildi (Yuvalı, 2017: 109-111).
1246 yılında yapılan büyük kurultayda Güyük, kurultaya katılmayan Batu’nun muhalefetine rağmen büyük
han olarak seçildi. Bu sırada Papa’nın elçisi Plano de Carpini de Karakurum’da bulunuyordu. Nitekim o
Güyük’ün Papa’ya hitaben yazdığı ve ondan Moğol İmparatorluğu’na itaat etmesini talep ettiği mektubu
Vatikan’a ulaştırdı (Grousset, 1999: 262-263).
Kurultay kararları çerçevesinde uzak doğuya yapılan seferlerle 1258’de Kore hâkimiyet altına alındı. Delhi
Sultanlığı’na yapılan seferle birçok ganimet elde edildi. Mengü Han kardeşi Hülagü’yü Orta Doğu’ya sefer
yapmakla görevlendirdi. Bununla birçoğu itaat altına alınan başta İran olmak üzere Orta Doğu ülkelerinin de
aynı Cuci ve Çağatay uluslarında olduğu gibi idari olarak doğrudan Cengizoğullarından temsilciler eliyle
yönetimini sağlamak ve siyasî hâkimiyeti merkezileştirmek amaçlanıyordu. 1253’te Karakurum’dan hareket
eden Hülagü’nün ilk darbesini İsmailîler yedi: 1256’da Alamut ele geçirilerek Bâtıniler ortadan kaldırıldı.
1258’de büyük bir katliam eşliğinde Bağdat’ın da alınmasıyla Moğol İmparatorluğu’na bağlı üçüncü ulus da
teşkil edilmiş oldu. Mengü Han Çin’i fethe yolladığı diğer kardeşi Kubilay’a destek olmak amacıyla 1258’de
sefere çıktı ve Song İmparatorluğu’nu kuzey, batı ve güneyden kuşattı. Ancak 1259’da vefat edince Çin’in
tamamen zaptı engellendi (Grousset, 1999: 274-276).
Mengü Han, Cengiz Han ve Ögedey Han’ın doğu ve batı yönünde genişleme siyasetini devam ettirmesinin
yanında, devleti merkezileştirmek ve bozulan mali yapıyı yeniden tesis etmek amacıyla bir takım idari
düzenlemeleri hayata geçirdi. Bilhassa vergi alanında önemli kararlar aldı. Son dönemlerde hazineye borcu
olan tâbilerin borçlarını tahsil etti. Doğrudan Karakurum tarafından atanan genel valiler aracılığıyla yönetilen
Horasan gibi yerlerde nüfus sayımları yapılarak alınması lüzumlu vergiler belirlendi (Cüveynî, 1988: 212).
Göçerlerden kopçur adıyla yüz koyundan bir koyun vergi olarak alındı. Yerleşik halktan olan tacirlerden
tamga vergisi, tarım arazilerinden de kalan vergisi tahsil edildi. Dini hoşgörü gereğince bütün din adamları
vergiden muaf tutuldu (Cüveynî, 1988: 48-49, 212; Yuvalı, 2017: 115-116).
Mengü Han’ın vefatından sonra kardeşleri Kubilay ile Arık Buka arasında taht kavgası yaşandı. Kubilay Çin
sınırında, Arık Buka ise Karakurum’da topladıkları kurultaylarda kendilerini büyük han olarak ilan ettiler.
Ancak iki kardeş arasındaki mücadeleden Kubilay zaferle ayrıldı (1261) ve Büyük Moğol Hanı oldu (Ebü’l-
Ferec, 2011: 43). Kubilay Çin seferini devam ettirmek ve Çin’i daima kontrol altında tutmak niyetinde
olduğundan dolayı başkenti Karakurum’dan Dadu (Hanbalık veya Pekin)’ya taşıdı. 1268’den 1279’a kadar
sürdürdüğü seferlerle Song İmparatorluğu’na son vererek Çin’in tek hâkimi oldu (Grousset, 1999: 277-279).
Çin tarihinde Kubilay’la birlikte başlayan ve 1368’e kadar devam eden Moğol hâkimiyeti devresi Yuan
Hanedanı dönemi adlandırmasıyla ifade edilir.
Kubilay Çin’in fethiyle uğraşırken bir yandan da Ögedey Han’ın torunu Kaydu’nun isyanıyla mücadele
etmek zorunda kaldı. Zira Imıl Irmağı ile Tarbagatay dağlarındaki topraklarında hüküm süren Kaydu, Tuli
sülalesine karşı kendi meşruluğunu ihya etme çabasındaydı. Öncelikle 1267 ile 1269 arasında Çağataylı
Barak’ı yenmiş ve onun elinden İli ve Kaşgarya’yı almıştı. Kaydu bu zaferin ardından, Altın Orda Hanı
about:blank 19/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Mengü Timur’la da ittifak kurarak Han unvanını kullanmaya başladı. Kubilay ona engel olmak amacıyla
oğlu Nomokan’ı gönderdiyse de netice alamadı. Bununla birlikte Kaydu, Kubilay’ın vefatına kadar ciddi bir
sorun oluşturmaya devam etti (Grousset, 1999: 282-285; Roux, 2006: 320-321).
Kubilay Han, Çin’i kontrol altında tutmak amacıyla bir takım idari tedbirler aldı. Buna göre üç temel devlet
organı kurdu: vergilerden, çalışanlardan, törenlerden, savaşlardan, hukuktan ve kamu işlerinden sorumlu bir
Genel Sekreterlik; Kuzey Çin’de konuşlandırılmış askeri birliklerin yönetiminden sorumlu Askeri İşler
Dairesi; görevlileri ve imparator buyruklarının yerine getirilip getirilmediğini denetleyen bir Sansür Dairesi.
Kubilay Han bu tedbirlerin yanı sıra bölgede ve idarede Çin nüfusunu azaltmaya yönelik çalışmalar takip
ederek Moğolların memur olmalarını sağladı. Çinlilerin bazı önemli görevlere getirilmelerini de yasakladı.
Kubilay Han ekonomide de bazı önemli ıslahatları yürürlüğe soktu. Güney Çin’i Pekin’e bağlayan büyük
kanalın inşası, kâğıt para basımı, yam teşkilatının kurulması, ticaretin teşvik edilmesi olumlu
icraatlarındandı. Ancak Moğollar lehine yapılan düzenlemelerle Çinli köylüler ve kölelerin durumu daha da
kötüleşti. Bu durum ilerde Moğollara karşı çıkacak isyan hareketlerini körüklüyordu (Kemaloğlu, 47-48;
Eberhard, 1995: 259-260).
Kubilay Han döneminde Uzak Doğu’da önemli askeri faaliyetler icra edildi. 1268 ve 1271 yıllarında Japonya
Kralı’ndan Moğol hâkimiyetini tanıması talep edildi. Ancak Japonların bu talebe olumsuz yanıt vermesi ile
bölgeye askeri çıkarma yapıldı. Bu esnada meydana gelen tayfundan ötürü Moğollara bağlı donanmalar
büyük bir zayiata uğrayarak geri çekildi. Bu başarısız sefere rağmen Kubilay Han, 1288’de Annam Krallığı
ile Çampa Krallığı (Vietnam)’nı vergiye bağladı. 1293’te Endonezya, 1294’te de Kimmer Krallığı ile
Birmanya Moğol hâkimiyetini tanıdı. Aynı yıl Kubilay Han vefat etti (Polo, 2003: 109-120; Grousset, 1999:
279-282). Marco Polo’nun deyimiyle o “Adem’den bugüne kadar yeryüzüne gelmiş geçmiş insanların,
ülkelerin ve hazinelerin en kudretli adamı” idi (Kemaloğlu, 2016: 47).
Kubilay’dan sonra Moğol tahtına torunu Timur Olcaytu (1294-1307) çıktı. Timur Olcaytu Kangay’ın
batısındaki Moğolistan’da ve Orta Asya’da hâkimiyetini muhafaza eden Kaydu ile mücadeleye girdi.
Kaydu’nun müttefiki Çağataylı Duva 1297-1298’de saldırıya geçerek Moğolistan’daki İmparatorluk
ordularının kumandanı Öngüt Körgüz’ü esir aldıysa da Tangutlara karşı başarısız oldu. Kaydu son hamlesini
1301’de Karakurum’a saldırarak gerçekleştirdi. Ancak yenildi ve geri çekiliş esnasında öldü. Onun oğlu
Çeper, Çağataylı Duva’nın gayretiyle Büyük Kağan’ın hâkimiyetini tanıdı. Böylece Ögedey Ulusu’nun
isyanı sona erdi (Grousset, 1999: 284: 285; Roux, 2006: 321-323).
Timur Han dedesi Kubilay gibi dini müsamaha sahibiydi. Onun döneminin ilgi çekici şahsiyetlerinden biri
Kur’an’ı ezbere bilen Prens Ananda idi. Timur Han onu Budizm’e döndürmeye çalışsa da başarılı olamadı. O
Han’ın muhalefetine rağmen umumi valisi olduğu Tangut ülkesinde İslâmiyet’i yaymaya gayret etti
(Grousset, 1999: 289).
Togan Timur döneminde askeri seferler kesildiği gibi Moğol iktidarına karşı bazı isyan hareketleri de ivme
kazandı. Buna karşılık yalnızca Tibetli Lamaların arkadaşlığına bel bağlayan Togan Timur iradesiz, zayıf
karakterli ve sefahat düşkünü olmasından dolayı iç meselelerle ilgilenmedi. Nitekim 1351 yılında Çin’de
Kızıl Bandajlar adıyla yayılan isyanlar 1368’e kadar geniş bir alana yayılarak iç savaş haline dönüştü.
Sonuçta 1368 yılında Zhu Yuanzhang adlı Çinli komutan rakiplerine karşı üstünlük kurarak Çin’de Moğol
İmparatorluğunun hâkimiyetine son verdi. Böylece Çin’de iktidara Ming Hanedanı geldi. Moğollar da
Çin’den kovuldular. Moğol Devleti (Kuzey Yuan) ise artık Karakurum’un yeniden merkez olduğu bugünkü
Moğolistan topraklarıyla sınırlandı (Eberhard, 1995: 265-268).
Bölüm Özeti
about:blank 20/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
● XIII. yüzyılın ilk yarısında devletini meydana getiren Cengiz Han’ın şahsiyetini ve kurduğu devleti tüm
hatlarıyla anlamak için Cengiz Han ve devletinin kurulduğu coğrafya, bu bölgedeki siyasi istikrarın bilinmesi
gerekir. Bununla birlikte Cengiz Han’ın ortaya çıkmasının ardından bölgede yaşanan hâkimiyet mücadeleleri
ve otoritenin kimler arasında elde edilmeye çalışıldığı bilinmelidir.
● Zira Moğolların ortaya çıktıkları dönemlerde batıda Harezmşahlar, Türkistan’da Karahıtaylar ve onlara
komşu olan Çin hükümdarlığı bulunmaktaydı. Bu dönemde Türkistan coğrafyası hayli karışıktır.
● Siyasi istikrarsızlık, bölgede bulunan boylar arasında çatışmalar meydana getirmiştir. İşte Cengiz Han
böyle bir ortamdan faydalanarak devletini kurmuş ve bu boyları hâkimiyeti altına almıştır.
● 1198 yılına doğru Çin İmparatorluğu ile Kerait Kralı Tuğrul arasında Tatarları ortadan kaldırmak amacıyla
bir ittifak kuruldu. Tuğrul’un yanında yer alan Temuçin Tatarların mağlup edilmesinde büyük payı vardı. Bu
zaferden sonra Tuğrul Çin İmparatorundan kral veya hükümdar anlamına gelen wang unvanını elde etti.
Temuçin bu sefere katılmayan Seçe-beki başta olmak üzere bazı yakınlarını da idam ettirdi.
● Tarihe Otrar faciası olarak geçen ve 450 kişilik Cengiz Han’a bağlı ticaret kervanının Harzemşahlar
Devleti’nin Otrar Valisi İnalcık tarafından katledilmesi olayı adeta batı seferini fitilleyen ateş oldu.
● Ögedey Han’ın iktidarı devrinde 1229 yılı kurultayında alınan kararlar çerçevesinde Büyük Moğol
İmparatorluğu genişlemeyi sürdürdü. 1231 yılında başlayan seferler sonucunda Kin Devleti yıkıldı ve
toprakları Moğol İmparatorluğu’na dâhil edildi.
● Çin’de iktidara Ming Hanedanı gelmesiyle Moğolları da Çin’den kovuldular. Moğol Devleti (Kuzey Yuan)
ise artık Karakurum’un yeniden merkez olduğu bugünkü Moğolistan topraklarıyla sınırlandırıldı.
Kaynakça
Alaaddin Ata Melik Cüveyni, Tarih-i Cihangüşa, Çev. Mürsel Öztürk, C.I, T.C. Kültür Bakanlığı Yay.,
Ankara 1988.
Barthold V. V., Moğol İstilâsına Kadar Türkistan, Haz. Hakkı Dursun Yıldız, TTK Yay., Ankara 1990.
Ebü’l-Ferec İbnü’l-İbrî, Târîhu Muhtasari’d-Düvel, Çev. Şerafeddin Yaltkaya, TTK Yay., Ankara 2011.
Grousset Rene, Bozkır İmparatorluğu Attila - Cengiz Han - Timur, 4. bs., ev. Dr. M. Reşat Uzmen, Ötüken
Yay., İstanbul 1999.
İbn Bibi (El-Hüseyin B. Muhammed B. Ali El-Ca’feri Er-Rugadi), El-Evamirü’l – Ala’iye Fi’l - Umuri’l –
Ala’iyye (Selçuk Name) I, Çev. Mürsel Öztürk, T.C. Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1996.
İbnü’l-Esir, İslam Tarihi El-Kâmil Fi’t – Târih Tercümesi, C.12, Çev. Ahmet Ağırakça-Abdülkerim Özaydın,
Bahar Yay., İstanbul 1987.
Kemaloğlu İlyas, “Büyük Moğol İmparatorluğu”, Avrasya’nın Sekiz Asrı Çengizoğulları, Ötüken Neşriyat,
İstanbul, 2016.
Manghol-un Niuça Tobça’an (Yüan-Ch’ao Pi-shi) Moğolların Gizli Tarihi (Yazılışı: 1240) I, 2. bs., Terc.
Ahmet Temir, TTK Yay., Ankara, 1986.
Minhâcü’d-din Sirâc el-Cûzcânî, Tabakât-ı Nâsırî (Moğol İstilasına Dair Kayıtlar), Çev. Mustafa Uyar,
Ötüken Neşriyat, İstanbul 2016.
Polo Marco, Doğu ve Batı Kaynaklarında Çin Seyahati, Haz. Milton Rugoft, Çev. Hande Loddo, Kaknüs
Yay., İstanbul, 2003.
Raşid-ad-din, Sbornik Letopisey, T. I, Perevod s Persidskogo YU. P. Verhovskogo, İzd. AN SSSR, Moskva-
Leningrad.
about:blank 21/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Roux Jean-Paul, Orta Asya Tarih ve Uygarlık, 2. bs., Çev. Lale Arslan, Kabalcı Yay., İstanbul 2006.
Tkaçev V. N., “Karakorum v XIII Veke”, Mongolica Pamyati Akademika Borisa Yakovleviça Vladimirtsova
1884-1931, İzd. “Nauka” Glavnaya Redaktsi,ya Vostoçnoy Literaturı, Moskva 1986.
Vladimirtsov B. Y., Cengiz Han, Çev. H. A. Ediz, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1950.
Wilhelm de Rubruk, Puteşestvie v Vostoçnıya Stranı, Vvedenie, Perevod i Primeçaniya A. I. Maleina, S.-
Peterburg 1911.
Wilhelm Rubruk, Moğolların Büyük Hanına Seyahat, Çev. Ergin Ayan, Ayışığı Kitapları, İstanbul 2012.
Yuvalı Abdulkadir, İlhanlı Tarihi, Bilge Kültür Sanat Yay., İstanbul 2017.
Ünite Soruları
Soru-1 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Kongrat
(B) Mangıt
(C) Borçiğin
(D) Kıyat
(E) Cacirat
Cevap-1 :
Borçiğin
Soru-2 :
(Çoktan Seçmeli)
(C) Camuka
(E) Tuğrul
Cevap-2 :
about:blank 22/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Kabul Kağan
Soru-3 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Ögedey
(B) Kubilay
(C) Mengü
(D) Kaydu
(E) Güyük
Cevap-3 :
Ögedey
Soru-4 :
Türkiye Selçuklu Devleti hangi savaş neticesinde Büyük Moğol İmparatorluğuna tâbi hâle gelmiştir?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-4 :
Kösedağ Savaşı
Soru-5 :
(Çoktan Seçmeli)
about:blank 23/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-5 :
Soru-6 :
Aşağıdaki Büyük Moğol İmparatorlarından hangisinin iktidarı diğerlerine göre daha az sürmüştür?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Ögedey
(B) Kubilay
(C) Mengü
(E) Güyük
Cevap-6 :
Güyük
Soru-7 :
(Çoktan Seçmeli)
(B) Japonya
(C) Birmanya
(D) Endonezya
(E) Vietnam
Cevap-7 :
Japonya
Soru-8 :
Rus knezlikleri hangi sefer neticesinde Büyük Moğol İmparatorluğu’na tâbi oldu?
(Çoktan Seçmeli)
about:blank 24/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-8 :
Soru-9 :
(Çoktan Seçmeli)
(C) Moğolistan’ı.
Cevap-9 :
Moğolistan’ı.
Soru-10 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-10 :
Kızıl Bandajlar
about:blank 25/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Başlamadan Önce
Bu bölümde Cuçi Ulusu’nun kuruluşundan bahsedilmiştir. Cuçi’nin ulusunu teşkil etmeden önce babası
Cengiz Han zamanında yapmış olduğu faaliyetler hakkında bilgiler verilip ulus kuruluşuna giden süreç
anlatılmış; II. Deşt-i Kıpçak Seferi ve Batu’nun iktidarı dönemi ele alınmıştır. Batu Han’ın faaliyetlerinden
bahsedilirken Cuçi Ulusu’nun Altın Orda Devleti adı altında kuruluşu hakkında bilgi verilmitşr. Batu
Han’dan sonra Berke’nin tahta çıkışı ve Azerbaycan’a hâkim olmak amacıyla İlhanlılarla mücadelesi
hakkında hakkında bilgi verilmiştir. Berke’nin vefatından sonra Mengü Timur’un Altın Orda Devleti’ni
bağımsız hale getirmesi ve diğer devletlerle ilişkileri anlatılmıştır. Altın Orda Devleti’nin kuruluş sürecinden
sonra diğer devletlerle münasebetlerinin nedenlerine değinildiği gibi münasebetlerde Altın Orda Devleti’nin
izlediği siyaset hakkında da bilgiler verilmiştir.
Cuçi Cengiz Han’ın emri gereğince İrtiş’in orta akımında bir yerde otağını kurdu. Ancak henüz babası
hayattayken 1227 yılı Şubat ayında vefat etti. Esasen Cuçi’nin büyük oğlu Orda idi ve babasının vefatından
sonra resmî olarak Cuçi Ulusu’nun başına geçme hakkı onundu. Ancak küçük kardeşi Batu’yu çok seven
Orda Cuçi Ulusu’nun tahtından onun lehine feragat etti. Bunda Cengiz Han’ın hanımı Börte’nin Batu’yu
desteklemesinin de etkisi oldu. Zira Batu’nun annesi Uki Hatun Börte’nin yeğeniydi. Cengiz Han bunun
üzerine Cuçi’ye verdiği toprakları onun oğulları arasında yeniden paylaştırdı. Bu taksimata göre sağ kol
about:blank 26/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
olarak İdil boyu ile daha batıda fethedilmesi planlanan bölgeleri Batu’nun idaresine bıraktı. Ayrıca ona
hâkimiyet alameti olarak altın busağalı (eşikli) Ak Orda’yı kurdurdu. Bu yüzden onun soyundan gelen hanlar
Ak Orda Hanedanını meydana getirdiler. Cengiz Han Batu’nun ağabeyi Orda’ya ise gümüş busağalı (eşikli)
Gök Orda’yı kurdurduğu için onun neslinden gelen hanedanlığa Gök Orda Hanedanlığı denildi. Böylece
Orda İçen’e sol kol olarak bugünkü Kazakistan sınırları içerisinde bulunan güneyde Sığnak şehri dâhil
Karatağ’dan Sırderya’nın Aral Denizi’nin doğu kıyısındaki ağzına, kuzeyde de Sarısu havzasının Turgay
havzasından ayrıldığı Uludağ sıradağlarına kadar uzanan saha verildi. Cengiz Han küçük torunu Şiban’a da
pûlad (çelik) busağalı hazırlattı. Güney Ural’ın doğusunda İlek ve Irgız nehirlerinin bulunduğu bölge de
Şiban’ın hâkimiyetine bırakıldı. Bununla birlikte Şiban ve Cuçi’nin odalıklarından olan 17 oğlu Batu’nun
maiyetine verildi. Böylece Batu ağabeyi Orda’nın de tasdiki ile Cuçi Ulusu’nun büyük hükümdarı olarak
seçildi. Batu maiyetine verilen 17 kardeşinin her birinin emrine bir miktar nöker verdi ve ulus emîrleri olarak
hâkimiyetleri için onlara belirli yurtları tahsis etti. Küçük kardeşlerinden Berke’yi ordunun komutanı olarak
emîr-i kebir vazifesinde görevlendirdi. Böylece Büyük Moğol İmparatorluğu’na bağlı Cuçi Ulusu teşkil
edildi (Ötemiş Hacı, 2009: 3-4; 31-32; Kafalı, 1976: 18-21; Kemalov, 2009: 71-74; Trepovlov, 2016: 137-
141). Cuçi Ulusunu meydana getiren başlıca hanedanlar yukarda bahsedildiği üzere Ak Orda ve Gök Orda
adıyla belirlenmesine rağmen 1269 yılından itibaren müstakil hale gelen Cuçi Ulusu için tarih literatüründe
Altın Orda adının kullanılması benimsenmiştir.
Cengiz Han’ın emriyle 1222 yılında İran ve Azerbaycan üzerinden kuzeye gönderilen Cebe ve Sebudey
noyanların komutasındaki bir Moğol ordusu Alanlar, Çerkesler ve Lezginleri mağlup ettiler, daha sonra da
Kıpçakları yendiler. Moğolların önünden kaçan Kıpçaklar Rus knezleriyle ittifak kurdular. Böylece 100 bin
kişiyi aşan bir ordu meydana getirdiler. Oysa Moğol ordusunun mevcudu sadece 40 bin kişiden ibaretti. Buna
rağmen Moğol ordusu 1223 yılı sonbaharında Kalka Nehri kenarında vuku bulan savaşta sayıca üstün
durumdaki Rus-Kıpçak ordusunu kılıçtan geçirmeyi başardı. Rusların ağır kayıp verdiği bu savaşta çok
sayıda Rus Knezi de hayatını kaybetti (Sanktpeterburg, 1897: 423-424; Sanktpeterburg, 1856: 129-132;
Moskva-Leningrad, 1949: 118-121;Leningrad, 1977:62-64; Barthold, 1990: 431-462; Kamalov, 2009: 75-
79). Moğollar daha sonra Hazar Denizi’nin kuzey sahilindeki Saksın şehrini tahrip etti ve güneyden orta İdil
boyundaki Bulgar Devleti’ne saldırdılar. Ancak İdil Bulgarları tarafından pusuya düşürüldükten sonra büyük
kayıplar vererek Cengiz Han’ın yanına döndüler. Moğol ordusunun İdil Bulgarları tarafından ilk kez
yenilgiye uğratılması hadisesini çağdaş Arap yazar el-Kamil İbnü’l Esir (1160-1233) şöyle kaydetmiştir:
“Moğollar, yukarıda kaydettiğimiz gibi, Rusları mağlûp edip ülkelerini yağmaladıktan sonra 620(1223) yılı
sonlarında Bulgar diyarına doğru harekete geçtiler. Bulgarlar Moğolların üzerlerine geldiğini öğrenince
yolları üzerine muhtelif noktalara pusular kurup, bu pusulara askerlerini yerleştirdikten sonra geri kalan
adamlarıyla Moğollara karşı çıkıp onlarla karşılaşmış ve onları pusulara çekmeğe başlamışlardı. Moğollar
Bulgarların kurduğu bu pusuları geçtikten sonra Bulgarlar birden geriye dönmüş ve pusudakiler de
yerlerinden fırlayarak Moğolları iki ateş arasında bırakmışlardı. Bulgarlar her iki taraftan kılıçla Moğolları
doğramaya başlamışlar, çok azı müstesna onlardan kurtulan olmamıştı.
Bir rivayette anlatıldığına göre, bu Moğollardan dört bin civarında olup Saksın’e doğru yürümüş ve
hükümdarları Cangiz Han’ın yanına geri dönmüşlerdi. Böylece Kıpçak diyarı Moğollardan temizlenmiş
oldu. Kıpçaklar’dan da ölümden kurtulanlar tekrar ülkelerine geri dönmüşlerdi” (İbnü’l-Esir, 1987: 348).
Bununla birlikte Moğolların Birinci Deşt-i Kıpçak Seferi olarak nitelendirilen bu askerî faaliyet aynı
zamanda bir keşif harekâtı oldu.
1229 yılında Ögedey Han’ın Büyük Moğol İmparatoru olarak seçildiği kurultayda aynı zamanda Sebudey
Noyan tarafından İdil boyuna ve ötesine bir sefer düzenlenmesi kararı alındı. Bunula birlikte Saksın’ı ele
geçirmeyi başaran Sebudey Noyan İdil Bulgar Devleti’ni zapt edemedi (Raşid-ad-din, 1960: 21;
Sankpeterburg, 1897: 430; Petrograd, 1921: 91). Böylece Karakurum’da İdil boyu, Batı Deşt-i Kıpçak ve
Rus knezliklerinin yanı sıra batıda Avrupa’nın içlerine kadar olan bölgenin hâkimiyet altına alınması
amacıyla 1235 yılında bir kurultay düzenlendi. Kurultayda geleceğin hükümdarları Güyük, Mengü ve
Hülagü dâhil bütün Moğol prenslerinin katılımıyla Doğu Avrupa’ya büyük bir sefer düzenlenmesi kararı
alındı. Seferin komutası ele geçirilen topraklar Cuçi Ulusu’na dâhil edileceğinden dolayı Batu’ya verildi
(Yüan-Ch’ao Pi-shi, 1986: 191-192).
“Bulgar, As ve Rus ülkelerinin istilası ile alakalı rivayet. Kağan (Ogedey) ikinci kez büyük kurultay
düzenlediğinde henüz ele geçirilmeyen Batu’nun obasına komşu olan Bulgar, As ve Rus ülkelerinin zapt
edilmesi ve imha edilmesini kararlaştırdı. Bu ülkeler tamamen zapt edilmemişlerdi ve kendi çokluklarıyla
gurur duyuyorlardı. Bu yüzden O (Ogedey) Batu’ya yardım ve destek sağlamaları için Tuluy’un oğulları
Mengu-han ve kardeşi Buçek’i; kendi oğullarından Guyuk-han ve Kadagan’ı; diğer prenslerden Kuklan,
Buri, Baydar’ı; Batu’nun kardeşleri Horda ve Tangut’u ve tanınmış Emirlerden Subutay-Bahadur’u
görevlendirdi. Prensler, asker ve ordularını düzenlemek için her biri kendi obalarına ve ikametgâh
bölgelerine gittiler. İlkbaharda ikametgâh bölgelerinden çıktılar ve birbirlerinin önüne geçmek için acele
ettiler. Prensler, Bulgar sınırları içinde (İdil Bulgar ülkesinde) birleştiler. Onların askerlerinin
kalabalığından (dolayı) toprak yer inliyor ve uğulduyordu. Ordunun gürültüsü ve kalabalığından vahşi
yaratıklar ve yırtıcı hayvanlar şaşkına döndü. İlk başta güç ve hücumla dünyada erişilmez bir yer ve büyük
nüfusuyla meşhur olan Bulgar şehrini aldılar. Diğerlerine örnek olsun diye buradaki insanların bir kısmını
katlettiler, diğer kısmını da esir aldılar” (Cüveynî, 1988: 281).
1236 yılında meydana gelen bu faciayı Lavrentevskaya Kroniği, Cüveynî’nin rivayetine benzer bir şekilde
olarak şöyle aktarmaktadır:
“(1236) O ilkbaharda doğu ülkelerinden Bolgar ülkesine gelen kâfir Tatarlar (Moğollar) meşhur Büyük
Şehir Bolgar’ı ele geçirdiler ve onu ateşe verdiler. Büyük küçük, yaşlı genç demeden herkesi silahlarıyla
katlettiler ve çok sayıda gânimet elde ettiler, şehirlerini de ateşe verdiler ve bütün topraklarını esaret altına
aldılar” (Sankpeterburg, 1897: 437).
Bu sefer esnasında İdil Bulgarlarının yanı sıra Başkurtlar, Burtaslar, Mordva ve Mari halkları da hâkimiyet
altına alındı.
1237-1238 yıllarında Ryazan, Vladimir, Suzdal, Rostov, Tver ve Moskova knezlikleri mağlup edilerek
kuzeydoğu Rus toprakları tahribata uğratıldı ve Ruslar Moğolların hâkimiyeti altına alındı. Daha sonra da
1238-1239 yıllarında önce Dnyeper boyunca ilerleyen Moğol orduları Smolensk ve Kozelysk’i, ardından da
Don boyunca uzanan sahada yer alan Çernigov ve Pereyaslavl şehirlerini zapt ettiler (Şpuler, 2016: 40-45;
Mayorov, 2016: 89-108).
Nikonovskaya Letopis’te Moğolların Rus topraklarını zapt etmesi ve yaptıkları tahribat şöyle kaydedilmiştir:
“1237 yılı. O kışın Batu Han ile birlikte kâfir Tatarları doğu memleketlerinden ormanları geçerek Ryazan
yurduna geldiler. Gelince, onlar önce tabur halinde Onuza (mevkii) yanında durdular ve burayı alıp yaktılar.
Onlar oradan kendi elçilerini- sihirbaz bir kadım ve onunla birlikte iki erkeği - Ryazan knezlerine yolladılar
ve onlardan tam takım silâh ve at olmak üzere knezlerinden ve adamlarından aşar talep ettiler. Ryazan'
knezleri Yuriy igorevic ve onun biraderi Oleg, aynı veçhile Murom ve Pron knezleri, elçileri şehre
about:blank 28/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
sokmadılar, Tatarlara karşı Vronei’e yürüdüler. Knezler: “ Bizlerden kimse kalmayınca (yani ölünce) her şey
sizin olur” diye cevap vermişlerdi. Ryazan knezleri, Vladimir Knezi Yuriy’e adam göndererek, yardım
göndermesini veya kendisinin gelmesini istediler. Fakat Knez Yuriy gitmedi, Ryazan knezlerinin ricalarına
kulak vermedi, o kendi başına Tatarlarla tutuşmak arzusunda idi.
Ryazan', Murom ve Knezleri Allah’sızlara karşı yuruduler ve onlarla savaşa tutuştular ve katı bir savaş oldu
ve Allah’sız İsmail oğulları üstün geldiler ve knezlerden her biri kendi şehrine kactılar. Tatarlar ise
öfkelenerek, büyük bir hiddetle her şeyden önce Ryazan arazisinde savaşmaya giriştiler; Şehirleri yıktılar,
insanları oldurduler, yaktılar ve esir aldılar. Bu mel’un yabancılar 6 Aralık gunu bu başşehri kuşattılar ve
şarampollerle çevirdiler. Ryazan knezleri adamları ile birlikte şehirde kapandılar, katı savaştılar ve yıldılar.
Aynı ayda, 21’inde, Tatarlar Ryazan şehrini aldılar, onu tamamiyle yaktılar, Knez Yuriy Igoreviç’i öldürdüler,
onu, eşini ve diğer knezleri kırdılar, erkekleri, kadınları, çocukları, rahip ve rahibeleri yakalayarak, kimisini
kılıçları ile kesip (paramparça) ediyorlar ötekilerini okları ile öldürüyorlar ve ateşe atıyorlardı; bazılarını
ise yakalayıp bağlıyorlar, göğüslerini yararak odunu çıkarıyorlardı.... Tatarlar birçok mukaddes kiliseyi
ateşe verdiler, manastırları ve köyleri yaktılar ve bunların mal ve mülklerini zapt ettiler.
Tatarlar, bunu müteakip Kolomna üzerine yürüdüler. Büyük Knez Yuriy Vsevolodoviç onlara karşı
Vladimir’den kendi oğlu Knez Vsevolod’u gönderdi; onunla birlikte kendi askeri ile Ryazan Knezi Roman
İgoreviç (te) vardı. Büyük Knez Yuriy, kendi voyvodası (askerî komutam) Yeremey Gebloviç’i bekci bir kıta
olarak önden gönderdi. Onlar, Vsevolod ve Roman Igoreviç ile Kolomna’da birleştiler. Orada onları Tatarlar
kuşattılar. Cok cetin bir savaş oldu, Ruslar’ ı (şehirden) attılar ve orada Ryazan' Knezi Roman Igorevic’i
oldurduler. Vsevolod
’İur’yeviç’in ise voyvodası Yeremey Globoviç’i öldürdüler ve birçok diğer kimseleri kırdılar. Knez Ysevolod
ise küçük bir kıtası (drujinası) ile Vladimir’e kaçıp geldi. Tatarlar ise Moskova’ya doğru yürüdüler. Oraya
varınca Moskova’yı aldılar ve voyvoda Filipp Myonka’yı öldürdüler. Buyuk Knez Yuriy’in oğlunu, Vladimir’
i ise tuttular; küçük çocuktan ihtiyarlara kadar ahaliden herkesi öldürdüler, bazılarını tutsak ettiler ve birçok
mal-mülk alıp (oradan) gittiler.
Büyük Knez Yuriy Vsevolodovic bunu duyunca yerini ruhani reisle (Vladiyka) birlikte Vsevolod ve Mstislav
knezleri ve voyvodası Peter Olsyadukoviç’ i Vladimir (şehrinde) bıraktı, kendisi ise yeğenleri Vasiluk
Konstantinoviç, Vsevolod Konstantinoviç ve Vladimir Konstantinoviç ile Volga Nehri’nin ötesine gitti. Onlar
Siti Nehri üzerinde tabur kurarak durdular. Büyük Knez kendisi yanında biraderleri –Knez Yaroslav
Vsevolodoviç ve Knez Svyatoslav Vsevolodoviç’ i kuvvetleri ile birlikte bekliyordu ve (Büyük Knez) kendisi de
asker toplamakta idi. Voyvoda olarak da Ziroslev Mikhayloviç’ i tayin etti.
Bu sırada, 3 Şubat Salı günü, büyük perhizden iki hafta evvel gelen haftadan önce Allah’ın yavrusu, Aziz
Simon gününde, Tatarlar Vladimir şehrine geldiler. Vladimirliler kendi knezleri ve voyvoda Peter
Oslyadokoviç ile şehre kapandılar. Tatarlar altın kapıya yaklaştılar, kendileri ile birlikte Büyük Knez Yuri
Vsevolodoviç’in oğlu beyzade Vladimir’i götürmüşlerdi ve (Tatarlar) şu (şartla) sormağa başladılar: “
Büyük Knez Yuriy acaba şehirde midir ?” Vladimirliler ise onlara (Tararlara) (ok) atmağa başladılar.
(Tatarlar ise): “Atmayın; diyorlardı. Ve şehir kapılarına çok yakın gelince, Vladimirlilere kendi beyleri
Yuriy’in oğlu Vladimir’i gösterdiler ve “ kendi beyzâdenizi tanıyor musunuz” diye sordular. O (yani beyzâde)
çehresi, solgun mihnet ve sıkıntılar yüzünden bitkin bir halde idi. Ysevolod ve Mstislav altın kapı yanında
bulunuyorlardı. Kendi kardeşlerini tanımışlardı. Biraderi bu halde görmek ne acı bir şeydir. Ysevolod ve
Mstislav ile butun boyarları ve şehir halkı Vladimir’e bakarak ağlıyorlardı. Tatarlar ise Altın Kapı’dan
uzaklaştılar ve (şehrin cevresini) görmek icin bütün etrafını (at üzerinde) dolaştılar ve Altın Kapı önünde
Zremyan mevkiinde ve bütün şehir yanında taburlarını kurdular, onların (Tatarların) sayısı pek çoktu.
Vladimir yanında ordugâhlarını kurduktan sonra, Tatarlar gittiler ve Suzdal şehrini aldılar… Onlar çok
sayıda tutsağı ordugâhlarına getirdiler ve karnavalda Cumartesi günü, sabahtan akşama kadar yapı
iskeleleri kurarak üzerlerine (mancınıklar) koymaya başladılar ve geceye kadar bütün şehri çitlerle
cevirdiler. Ertesi sabah knezler, ruhani reis Mitrofan, Voyvoda Peter Vslyadokoviç, bütün boyarlar ve halk,
şehrin düşeceğini anladılar ve hüngür hüngür ağlamaya başladılar. Ertesi gün, karnavalın Pazar günü, sekiz
Şubat’ta aziz Martir Fedor Stratihet gününde, günün saat birinde, Tatarlar şehrin her tarafından (hücuma)
geçtiler ve şehri mancınıklarla dövmeye başladılar, şehrin ortasına Tanrı’nın izni ile uzaktan atılıp gelen
kocaman taşlar şehrin içinde sanki yağmurmuş gibi dökülüyordu ve şehrin içinde pek çok ölen kişi görüldü
ve herkes üzerine muazzam korku ve titreme çoktu. Tatarlar Altın Kapı kesimindeki ve aynı vecihle
about:blank 29/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
(Bu defa) Knezler ve knezin hanımı hakkında soruşturmaya başladılar ve onların galeride olduğunu
öğrendiler ve onlara galeriden inmeleri için yalanlar söylemeye başladılar. Fakat onlar bunu dinlemediler.
Tatarlar kiliseye birçok odun getirerek, kilise (yanında) ateş yaktılar. Galeride bulunanlar (ise) dualarla ve
şükranlar içinde ruhlarını Tanrı’ya teslim ettiler; (onlar) ateşte yakıldıkları cihetle (din yolunda kurban)
martirler cümlesine ithal edildiler. Mukaddes kiliseyi ise Tatarlar yağma ettiler ve mucize yaratan Tanrı
anasının ikonunu dahi kopardılar. Tatarlar oradan Büyük Knez Yuriy üzerine yürümüşler, (Tatarlardan)
başkaları Rostov’a, üçüncü bir kısım Yaroslav’a gittiler ve onu aldılar; başka birileri de Volga (nehrine) ve
Gorodets üzerine gittiler ve Volga boyunca, Merya’dakı Galec’e kadar her yeri ele geçirdiler. Bazıları
Pereyaslavl’a giderek, bu şehri aldılar ve ahalisini kılıçtan geçirdiler. Ondan sonra bütün memleketi ve
birçok şehirleri istila ettiler: Yuryev, Dimitrov, Volok, Tver’i (aldılar) ve burada Yaroslav’ın oğlunu
öldürdüler; Torzok şehrine varıncaya kadar, Tatarların savaşmadıkları yer kalmamıştı. Rostov ve Suzdal
ülkesinde sadece Şubat ayı içinde kasaba ve çiftlikler hariç 14 şehri aldılar.
Şubat ayı sonunda Büyük Knez Yuriy Ysevolodoviç’e, onun biraderi Svyatoslav Ysevolodoviç’e, yeğenleri,
Vasilka Konstantinoviç, Vsevolodovic Konstantinoviç’e ve Vladimir Konstantinoviç’e, Vladimir şehrinin
alındığı, piskoposun, Buyuk Knezin, eşinin, knezlerin ve bütün kişilerin yakıldıkları ve bir kısmının da
kılıçtan geçirildikleri haberi ile bir haberci geldi. (Haberci): “ Senin büyük oğlun Vsevolod’u kardeşleri ile
şehrin dışında öldürdüler ve senin üzerine yürüyorlar” (dedi). Yuriy, biraderi Yaroslav’ı bekliyordu, fakat o
(meydanda) yoktu. Ve Knez kendi voyvodasına adamlarının silahlanmasını (metinde: takdim edilmelerini) ve
savaşa hazırlanmalarını emretti ve cesur adam olan Dorofey Semenovic’i üç bin askerle, Tatarları keşif için
yolladı. O azıcık uzaklaşmışken: “Bay Knez: Tatarlar artık bizi sarmış bulunuyorlar” sözleri ile geri döndü.
Bunu işitince, Knez Yuriy, biraderi Svyatoslav ve kendi yeğenleri Vasuka, Vsevolod ve Vladimir ve kendi
adamları ile atlarına bindi ve dinsiz (pagan) lere karşı gittiler. Büyük Knez Yuriy Vsevolodoviç kıtalarını
tanzimle meşgulken, birden bire Tatarlar Sit’ Nehri’nde Knez’e karşı geliverdiler. Knez Yuriy bütün kaygı (ve
kederlerim) unuttu ve onlara karşı yürüdü. Kıtalar (bölükler) birbirine girdiler ve büyük bir savaş, katı bir
kesişme oldu; kan su gibi aktı. Tanrı’nın izni ile Tatarlar Rus knezlerine galip geldiler. O zaman, Vladimir
Büyük Knezi Yuriy Vsevolodoviç ve onun birçok voyvodaları (komutanları) ve boyarları öldürülmüş ve onun
ordusu kılıçtan geçirilmişti. Onun (Büyük Knez’in) yeğeni Rostov Knezi Vasilko Konstantinoviç’i (Tatarlar)
esir ettiler ve kendileri ile birlikte Şeren Ormanı’na kadar götürdüler. Ve orada ordugâhlarını kurdular”
(Sankpeterburg, 1885: 105:110; Kurat, 1972: 331-335).
1240 yılının sonuna doğru Kiev ve sonra da Kırım Yarımadası fethedildi. Böylece Rus toprakları ve knezleri
Batu’nun idaresine bağlandılar ve böylece Altın Orda’nın vassalı haline getirildiler. İlerleyişine devam eden
Moğol ordusu 1242 yılına gelindiğinde Macaristan’a ulaştı ve Macar Kralı IV. Bela’nın ordusuna karşı
büyük bir zafer elde etti. Bununla da yetinmeyen Moğollar iki kol halinde Hırvatistan’a ve Polonya’ya kadar
ilerledi. Bu sırada Batu’nun karargâhına Karakurum’dan Ögedey Han’ın vefat ettiği haberi geldi. Bunun
üzerine sefer durduruldu ve Batu dışındaki diğer Moğol prensleri Karakurum’a döndüler. Batu ise fethedilen
toprakların yönetim merkezi olarak İdil Bulgarlarının eski başkenti Bulgar şehrine otağını kurdu (Şpuler,
2016: 45-50;Mayorov, 2016a: 113-135). Böylece bütün Deşt-i Kıpçak, Harezm, Kuzey Kafkasya, Kırım ve
İdil boyunu kapsayan topraklar üzerinde Altın Orda Devleti’nin temeli atıldı.
Moğol kroniğinde topyekûn olarak II. Deşt-i Kıpçak Seferi’nin sonucu şöyle ifade edilmiştir: “Sube’etai-
ba’atur için takviye olarak gönderilen Batu, Buri, Guyuk, Mungge gibi komutanlar Hanglin, Kibça’ud ve
Bacigid’leri tabi kıldılar, Ecil, Cayah ve Meget şehirlerini aldılar ve sonra da Orusud (Rus) ları tarumar
ederek onları son neferine kadar yağma ettiler. Asut, Sesut, Bolar (Bulgar) ve Man-kerman-kiva şehirleriyle
about:blank 30/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
ahalisinin bir kısmını tabi kıldılar ve bir kısmını da esir aldılar. Şehirlere valiler tayin ettikten sonra
yurtlarına döndüler…
… Biz on bir devleti ve bu kadar halkı kendimize tâbi kıldık ve altın dizginleri elimize geçirdik…” (Yüan-
Ch’ao Pi-shi, 1986: 195-196).
Batu Cuçi Ulusu’nun başına geçtiğinde henüz 18 yaşındaydı. Dedesi Cengiz Han’ın vefatından sonra
Karakurum’da Büyük Moğol İmparatorluğu’nun tahtına çıkan amcası Ögedey ile iyi ilişkiler kurdu ve onun
1230’lu yılların başlarında Kin İmparatorluğu’na karşı organize ettiği askeri seferlere katıldı. Kuzey Çin’in
tamamen fethedilmesinden sonra buradaki bazı topraklar Ögedey Han tarafından yurtluk olarak Batu’ya
verildi. Bu topraklardan elde edilen gelirler 14. yüzyılın ortalarına kadar Batu ve onun haleflerine gönderildi
(Poçekayev, 2016: 225). Batu’nun en önemli askerî faaliyeti ise yukarda bahsedilen II. Deşt-i Kıpçak Seferi
oldu.
about:blank 31/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Batu 1242 yılından 1256’ya kadar Cuçi Ulusu’nun başında kaldı. Ciddi askerî çatışmaların olmadığı bu
dönemde zapt edilen topraklarda yönetim sistemini kurdu. Hâkimiyet altına alınan Rus, Anadolu ve Kafkas
yöneticileriyle ilişkiler düzenlendi. Deşt-i Kıpçak’ın içerisinde ve diğer devletlerle ticari ilişkilerin
geliştirilmesi için uğraşıldı. Moğol istilası neticesinde yıkılan şehirlerin yeniden inşa edilmesi sağlandı
(Şpuler, 2016: 51-52).
oldu. Moğol İmparatorluğu’nda tahta çıkma kuralının belirsizliği neticesinde Ögedey’in vefatından sonra
dört yıl süren (1242-1246) ve Cengizoğullarından farklı siyasî grupların tahta kendi adaylarını çıkarmak için
mücadele ettikleri iç çekişme dönemi yaşandı. Ögedey Han, yerine torunu Şiremûn’un geçmesini vasiyet
etmiş olsa da naip olarak Moğol İmparatorluğunu yöneten dul eşi Töregene Hatun tahta kendi oğlu Güyük’ü
çıkarmak için uğraştı. Batu henüz İkinci Deşt-i Kıpçak seferinde anlaşmazlığa düştüğü Güyük’ün iktidarına
karşıydı (Kafalı, 1976: 51). Bu yüzden Batu başta olmak üzere Töregene Hatun’a muhalif diğer
Cengizoğulları yüzünden Büyük Moğol Hanı’nın seçileceği kurultay dört yıl boyunca toplanamadı. Nihayet
1246 yılında toplanan kurultaya Batu birkaç kardeşini yolladı ve onların çoğunluğun tercihine göre hareket
etmelerini emretti. Bununla birlikte çoğunluğun desteğini sağlayan Güyük yeni Moğol Hanı olarak seçildi
(Şpuler, 2016: 53-54; Poçekayev, 2016: 226-227).
Güyük Han ilk icraatı olarak kendisine muhalif durumdaki Cengizoğullarını ortadan kaldırmaya çalıştı.
Ayrıca Azerbaycan’a vali olarak tayin ettiği Elcigidey Noyan aracılığıyla batıdaki tâbilerden toplanan
vergilerin doğrudan Karakurum’a gönderilmesini sağladı. Elcigidey Noyan Güyük Han’dan aldığı talimat
gereğince ilk iş olarak Batu’nun Azerbaycan ve Kafkasya’daki temsilcilerini tutuklattı. Batu Kafkasya’daki
durumu lehine çevirmek için Gürcü Kraliçesi ile evlenmeye kalkıştı ise de Kraliçe Rusudan zehir içerek
intihar etmeyi tercih etti. Batu bunun üzerine yanında rehin olarak duran Gürcü Prensi David Narini’yi tahta
çıkardıysa da Karakurum’un baskısı ile Gürcü halkının direniş gösterememesi neticesinde amacına
ulaşamadı. Böylece Batu’nun Kafkasya’daki hakları gasp edildi. Bu durum Güyük ile Batu’yu bir savaşın
eşiğine getirdi. Ne var ki, Güyük Han 1248 yılında aniden vefat etti. Onun beklenmedik ölümü Batu ile savaş
durumunu da ortadan kaldırdı (Şpuler, 2016: 54-55; Poçekayev, 2016: 227).
Batu ile Güyük arasındaki düşmanlık ile ilgili olarak Arap yazar El-Ömerî’nin eserinde şu tespitlere yer
verilmiştir: “… Güyük, şirret, diktatör ve gaddardı. Kendi yeğenlerine karşı gaddarlık etti ve onları ezmeye
başladı. Fakat Batu’nun muhalefeti ve sert çıkışıyla karşılaştı. Elçikday (Elcigidey) adında birini Batu’ya
bağlı Er-Ran ve diğer yerlere göndererek, Batu’nun naiplerini tutuklayıp kendisine getirmesini emretti.
Batu’nun naipleri bunu öğrenince ona mektup yazarak kendilerine destek vermesini istediler. Bu sırada
Güyük’ün gönderdiği Elçikday gelmişti. Aynı sıralarda Batu’nun Elçikday’ın tutuklanıp kendisine
gönderilmesini emreden mektubu naiplerinin eline ulaştı. Böylece elleri kolları bağlanan naipler isyan
ederek, bağlarından kurtuldular ve Elçikday’ı tutuklayarak elleri kolları bağlı vaziyette Batu’ya gönderdiler.
Batu, Elçikday’ı suda boğdurarak öldürttü. Güyük bunu haber alınca öfkeden küplere bindi ve altı yüz bin
süvari toplayarak ardı ardına Batu’nun üzerine sürdü. İki taraf birbirinin üzerine yürüdü ve aralarında on
günlük bir yol kaldığı sırada Güyük Han öldü…” (el-Ömerî, 2014:66-67).
about:blank 33/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Batu Han 1256 yılının başında vefat etti. Onun vefat ettiği sırada Cuçi Ulusu’nun en büyüğü olarak kardeşi
Berke bulunuyordu. İslâmiyet’i kabul eden Berke Cuçi’nin yedinci oğluydu. Annesi Harzemşah Alaaddin
Muhammed’in kızı Han Sultan’dı. (Paydaş-Bostancı, 2020: 1344-1355). Berke ağabeyinin yerine tahta
çıkmak arzusundaydı. Ancak Mengü Han Batu henüz hayattayken Cuçi Ulusu’nda Batu’nun halefi olarak
onun büyük oğlu Sartak’ın hâkimiyetini tasdik etmişti. Nesturi bir Hristiyan olan Sartak Moğolistan’a
giderek Mengü Han’dan Cuçi Ulusu’nun yöneticisi olduğuna dair yarlık aldıktan sonra Karakurum’dan Deşt-
i Kıpçak’a dönüş yolunda amcası Berkeçar’ın verdiği bir ziyafetten sonra aniden vefat etti. Berkeçar
Berke’nin anne baba bir öz kardeşiydi, buna rağmen Sartak’ın zehirlenerek ölümünün Berke tarafından
organize edildiğinden şüphe duyan olmadı (Şpuler, 2016: 56; Kafalı, 1976: 53-54; Poçekayev, 2016: 229).
Berke Sartak’ın ölümüne rağmen arzu ettiği tahtı yine de elde edemedi. Çünkü Mengü Han bu kez de
Sartak’ın küçük yaştaki oğlu veya kardeşi Ulakçi’yi Cuçi Ulusu’nun başına hükümdar olarak tayin etti.
Batu’nun oğlu Togan’ın dul eşi Borakçin Hatun onun yanında naibe oldu. Berke bir süre hâkimiyet
mücadelesine girişmedi. Ancak 1257 yılında Mengü Han Song İmparatorluğu’na karşı Moğolların yürüttüğü
askerî faaliyetleri bizzat kumanda etmeye karar verince Berke bu durumdan istifade etmek istedi. Çünkü bu
sıralarda Mengü Han batıdaki olaylara dikkat edecek durumda değildi. Böylece Berke Ulakçi’yi tahttan
indirdi. Bazı kaynaklara göre Ulakçi tahta çıktığı yıl vefat etmişti. Naibe Borakçin Hatun hâkimiyeti
muhafaza etmek ve bu amaçla küçük yaştaki oğlu Tudan Mengü’yü tahta çıkarmak için Mengü Han’ın
İran’daki kardeşi Hülagü’ye müracaat etmeye karar verdi ise de bir netice elde edemedi (Hülagü bu sıralarda
Bağdat’ın ele geçirilmesiyle meşguldü) ve Berke’nin emriyle ihanetle suçlanarak idam ettirildi. Bundan
sonra Berke Cuçi’nin soyundan gelenlerin ve ulus emîrlerinin tam mutabakatıyla han ilan edildi (Nüveyrî,
1884: 150-151; Şpuler, 2016: 60). Böylece Berke Karakurum tarafından atanmayan ilk Cuçi Ulusu
hükümdarı oldu.
about:blank 34/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
about:blank 35/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Müslüman olan Berke’nin Deşt-i Kıpçak’ta iktidara gelmesiyle birlikte İslâm ülkelerinden çok sayıda
bürokratlar, tüccarlar ve hukukçular onun yanına akın ettiler. Ne var ki Berke’nin Müslümanları himaye
etmesine rağmen İslâmiyet Cuçi Ulusu’nda resmî din haline gelemedi. Berke’nin hükümranlığı devrinde İdil
Nehri’nin aşağı akımında Saray şehri inşa edilerek başkent yapıldı.
Berke iktidarının ilk yıllarında Rus knezliklerinin ayaklanmalarıyla da uğraşmak zorunda kaldı. Galiç Knezi
Daniil ve oğlu Lev henüz 1255 yılında Litvanya knezlerinin desteğiyle Moğol vergi tahsildarlarını katlederek
Batı Ukrayna’da ayaklanmıştı. Berke bu isyanı bastırdığı gibi, 1259 yılında baskak (vergi tahsildarı) olarak
görevlendirdiği vali Burunday Litvanya ve Galiç knezlerini mağlup ederek Batı Rus kenzliklerini itaat altına
aldı. 1257 yılında bütün Rus topraklarında başlayan nüfus sayımına 1259 yılında henüz itaat etmeyen
Novgorod bölgesi de dâhil edildi. Böylece vergi mükellefiyetleri tespit edilerek Novgorod Knezliği de Altın
Orda’nın hâkimiyeti altına alındı (Kamalov, 2009: 79-80).
1262 yılında Rostov başta olmak üzere Vladimir, Suzdal ve Yaroslavl’da Moğol vergi tahsildarlarının aşırı
vergi toplamalarından ve suistimallerinden rahatsızlık duyan halk geniş çaplı bir isyan çıkardı. Berke askerî
müdahaleye hazırlarınırken Vladimir Knezi Alksandr Nevskiy onun huzuruna gelerek zararın karşılanması
ve halkın vergileri muntazaman ödemesi karşılığında onu seferden vazgeçirmeye ikna etti. Böylece
Aleksandr Nevskiy’in bu girişimi birçok Rus şehrini Altın Orda ordularının tahribatından kurtardı. Berke
bununla birlikte 1263 yılından itibaren Rus bölgelerinde halktan vergiyi Rus knezlerinin toplaması
uygulamasını da başlattı (Kamalov, 2009: 80-81).
Büyük Moğol İmparatorluğu’ndan Cuçi Ulusu’nda kendi hâkimiyetine karşı bir tehdit olmadığını gören
Berke, Güyük ve Mengü hanların politikaları sonucu başta Azerbaycan olmak üzere Cuçi Ulusu’nun
hâkimiyetinde olması gerektiğini iddia ettiği toprakları ele geçirmeye teşebbüs etti. Azerbaycan’dan başka
Kafkasya ve İran’daki bazı bölgeler ile Selçuklu Sultanlığı’nın üzerindeki hâkimiyet iddiası da iki ulusun
yöneticileri arasında tartışmalı konulardandı. Tüm bu topraklar Batu’nun iktidarı devrinde Cuçi Ulusu’nun
kontrolü altında bulunuyordu. Ne var ki, yukarıda ifade edildiği üzere önce Güyük onun temsilcilerini
İran’dan çıkardı, sonra da Mengü kardeşi Hülagü’yü İran ve Azerbaycan’ı ele geçirmesi ve Gürcistan ile
Selçuklular üzerinde hâkimiyet kurması için destekledi. Berke’nin Hülagü’ye karşı askerî faaliyete girişmesi
için başka sebepler de vardı. Öncelikle Hülagü Bağdat Halifeliği üzerine yaptığı sefer esnasında elde ettiği
gânimetlerden Berke’nin payına düşen kısmı göndermedi (Poçekayev, 2016: 230-231). Berke yasaya göre
kendi askerlerini Hülagü’ye yardıma gönderdiği için hükümdar olarak gânimetlerde hak sahibiydi. Zira
Cengiz Han “Her kim batıda bir ülkeyi zapt ederse, elde ettiği kazancın 1/3’ünü büyük Han’a, 1/3’ünü Batu
ailesine gönderecek, geri kalanı da kendisi alacaktır.” diye hüküm koymuştu. Ayrıca ordusunda vazifeli Cuçi
Ulusu’ndan emîrlere güvenmeyen Hülagü kendisine tuzak kurmakla suçlayarak Berke’den onları
cezalandırmasını talep etmişti. Berke Hülagü’ye onların kaderlerini kendisinin tayin etmesini bildirdi. O
bununla Hülagü’nün kendi iradesiyle onları serbest bırakacağını ve Deşt-i Kıpçak’a göndereceğini
umuyordu. Ancak Hülagü onların idam edilmelerini emretti. Böylece Hülagü’ye karşı savaş aynı zamanda
katledilen Cuçi Ulusu emîrlerinin intikamına dönüştü. Berke’nin Hülagü’ye karşı intikam hisleri duymasının
bir diğer sebebi de hiç kuşkusuz, Bağdat ve Suriye’de Müslümanlara karşı yapılan katliamlardan duymuş
olduğu rahatsızlıktı (Raşid-ad-din, 1946: 236; Bostancı, 2021: 101-119).
1261 yılında Şam’ı ele geçirerek Suriye’de ilerleyen Hülagü’nün ordusu beklenmedik şekilde Baybars’ın
komutasındaki Memlûk kuvvetlerine Ayn Calûd’da mağlup oldu. Daha sonra Memlûk Devleti’nin
hükümdarı olan Baybars Hülagü ile mücadele ettiğini öğrendiği Berke’ye mektup yollayarak onu kendisiyle
ittifaka davet etti. Bundan memnun olan Berke elçilerini derhâl Kahire’ye yollayarak Hülagü’ye karşı
Memlûklarla ittifak kurdu. Böylece Hülagü’yü batıdan baskı altına aldı (Kafalı, 1976: 58; Kemaloğlu, 2016:
102).
Berke ve Hülagü 1262-1263 yıllarında birbirlerine karşı birkaç saldırı gerçekleştirdiler. İlhanlılar ile Cuçi
Ulusu arasında ilk büyük savaş 1262 yılında Kür Nehri’nin kuzeyinde cereyan etti. Çarpışmada Hülagü zafer
about:blank 37/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
kazandı. Berke geri çekilmek zorunda kaldı. Hülagü aynı yıl Cuçi Ulusu emîrlerinden Nogay komutasındaki
bir Altın Orda birliğini de Derbent yakınlarında bozguna uğrattı. Daha sonra savunmasız kalan Deşt-i Kıpçak
bozkırını yağmalamaları için askerlerini Terek Nehri’nin yukarısına gönderdi. Ne var ki, hızlı bir şekilde yeni
bir ordu toplamayı başaran Berke 1263 yılı başlarında İlhanlı kuvvetlerini Demîrkapı Savaşı’nda mağlup
etmeyi başardı. Bu mağlubiyete rağmen Azerbaycan Hülagü’nün hâkimiyetinde kalmaya devam etti (Kafalı,
1976: 57-58; Kemaloğlu, 2016: 103).
Berke Hülagü’nün 1265 yılında vefat etmesinden sonra İlhanlı tahtına çıkan oğlu Abaka ile sulh yaptı. Hatta
barışın pekiştirilmesi amacıyla Tebriz’de Berke adına bir camii inşa edildi. Ancak çok geçmeden çatışmalar
yeniden başladı. Emîr Nogay komutasındaki Altın Orda ordusu ile İlhanlı Yeşmut’un kuvvetleri arasında
1265-1266 kışında Kür Nehri’nin Aksu kolu yakınında cereyan eden savaşta her iki taraf da ağır kayıplar
vererek geri çekildi. Abaka’nın Kür Nehri boyunca güçlü savunma tahkimatları oluşturduğunu gören Berke,
Azerbaycan’ı başka bir yoldan ele geçirmek üzere Kafkasya’nın kuzeyinden ilerlemeye başladı. Bu arada
İlhanlılarla ittifak kuran Gürcü Kralı’nı cezalandırmak için Gürcistan’ı istila etti. Ancak Tiflis’e geldiğinde
1266 yılının son ayları ile 1267 yılı başları arasında bir tarihte aniden vefat etti (Kafalı, 1976: 58-59;
Kemaloğlu, 2016: 103-104).
about:blank 38/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
3.6.1. Mengü Timur Han’ın Kaydu ile İttifakı ve Altın Orda Devleti’nin Bağımsızlığını
Kazanması
Mengü Timur Büyük Moğol İmparatorluğu’ndan müstakil hale gelmeye çalışsa da diğer ulusların kendi
aralarındaki mücadelelerine de katıldı. 1268 yılında Ögedey Ulusu’nun başında bulunan ve Kubilay Han’a
karşı isyan başlatan Kaydu ile Çağatay Ulusu’nun hükümdarı Barak arasındaki çatışmaya müdahalede
bulundu. Bu çerçevede Kubilay Han taraftarı olan Barak’a karşı Kaydu ile ittifak yaptı. Mengü Kaydu’yu
desteklemek amacıyla Berke’nin kardeşi Berkeçar’ın komutası altına verdiği 30 bin kişiden oluşan bir
orduyu onun yardımına yolladı. Neticede bir yıl sonra Kubilay Han’dan istediği desteği alamayan Barak,
Kaydu ve Altın Orda kuvvetlerince mağlup edildi. Bunun üzerine 1269 yılında Kaydu tarafından Talas
Vadisi’nde tertip edilen uzlaşı kurultayına katılmak zorunda kaldı. Kurultaya Ögedey ve Çağatay uluslarının
temsilcilerinin yanı sıra Cuçi Ulusu’nun temsilcileri de katıldı. Kurultayda alınan kararlara göre üç ulusun
hükümdarları kendilerini hem birbirlerine hem de Kubilay’a karşı eşit hanlar olarak ilan ettiler. Ayrıca Kaydu
ve Mengü Timur Çağatay Ulusu’nun topraklarının neredeyse üçte birini aldılar. Buna karşılık Barak’ın
uğradığı toprak kaybını Kubilay Han’a bağlılığını devam ettiren İlhanlı Hükümdarı Abaka’nın topraklarına
saldırarak telafi etmesine karar verdiler (Poçekayev, 2016: 232-233).
1269 yılı Talas Kurultayı’nın önemli bir sonucu Mengü Timur Han’ın Büyük Moğol İmparatorluğu’ndan
tamamen müstakil hale gelmesiydi. Bunda Kaydu’yla yaptığı ittifakın önemli rolü oldu. Ancak bir süre sonra
about:blank 39/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Kaydu’nun müstakil bir han olmakla yetinmeyerek 1271 yılında kendisini Büyük Moğol Hanı olarak ilan
etmesi ve Kubilay’a karşı mücadeleye girişmesi üzerine ittifakı bozdu. Kubilay Han Kaydu’nun isyanını
bastırmak amacıyla oğlu Nomokan’ı onun üzerine yolladı. Mengü Timur Han da Nomokan’ı desteklemek
kararı aldı. Hatta Mengü Timur ve Kubilay birbirlerinin ülkelerinde çıkan iç isyanların bastırılmasında
karşılıklı yardımlaşmada bulunmak amacıyla bir anlaşma yaptılar. Ne var ki Nomokan Kaydu ile olan
mücadelede bazı başarılar elde edince Mengü Timur Han yeniden Kaydu ile ittifak kurmaya çalıştı. 1278
yılında Nomokan kendi noyanlarının ihanetine uğradı ve Kaydu tarafından esir alındı. Kaydu Nomokan’ı
rehin olarak tutması için Mengü Timur’un yanına gönderdi. Nomokan’ı hayatının sonuna kadar yanında
tutan Mengü Timur böylece Kubilay Han’ın Cuçi Ulusu’na karşı saldırı yapmamasını garanti altına aldı
(Poçekayev, 2016: 233).
Mengü Timur Han döneminde Bizans İmparatorluğu ve Bulgaristan ile ilişkilerde Emîr Nogay önemli rol
oynadı. Onun komutasındaki Altın Orda ordusu 1270 yılında İlhanlıların müttefiği Bizans İmparatorluğu
üzerine bir sefer düzenledi. Bizans İmparatoru oldukça değerli hediyerlerle ve tam itaat ilan ederek ülkesini
Altın Orda kuvvetlerinin yıkımından kurtarabildi. Bu hadiseden yedi yıl sonra Kafkasya’da işler istediği gibi
gitmediği için Mengü Timur Han Rus knezlerinin kuvvetlerinin de katıldığı ordusunu yollayarak Kuzey
Kafkasya’daki Alan şehri Dedyakov’u ele geçirdi. Altın Orda kuvvetleri şehri yakıp yıktıktan sonra geri
döndü (Şpuler, 2016: 80-91).
Mengü Timur Han’ın iktidarının sonuna doğru daha önce Berke’nin esaretten kurtarak yanına getirdiği
İzzeddin Keykâvus Hicri 677 (25 Mayıs 1278-13 Mayıs 1279) tarihinde vefat etti. Mengu Timur Han
yanında bulunan İzzeddin’in oğlu Mesud’u babasının dul kalan eşiyle evlendirmeye çalıştı, fakat Mesud
böylesi akla îzana aykırı öneriye şiddetle karşı çıktı ve oğulları Melik ve Kara Murad’la birlikte onun
yanından kaçtı (Baybars, 1884: 103). R. Baybars’ın anlattığı bu olaydan Mengü Timur’un Müslüman
olmadığı anlaşılır.
Mengü Timur Han kendisi Müslüman olmamasına rağmen seleflerinin Memlûk Sultanlığı ile ittifakı
güçlendirme politikasını devam ettirdi. Bununla birlikte iktidarının hemen başında Abaka’nın kuvvetlerine
karşı mağlup olsa da hayatının sonuna kadar İlhanlılarla çatışmaya girişmedi. Tarih kaynaklarına göre Mengü
Timur Han oldukça adil, kudretli ve akıllı bir hükümdardı. Altın Orda Devleti’ni gerçek manada müstakil
hale getiren Mengü Timur Han devrinde halk büyük refah içerisinde yaşadı (Ötemiş Hacı, 2009: 48-49).
Bölüm Özeti
● Altın Orda Devleti’nin kuruluşu hakkında pek çok yazar tarafından bilgiler sunulmuştur. Bununla birlikte
devletin adı hakkında bilgiler kaynaklarda farklı şekilde zikredilmiştir. Mesela İranlı tarihçiler Altın Orda
Devleti’ne Ordu-yı Zerrin, Ulus-ı Cuci, Ak Orda, Gök Orda şeklinde zikredilir.
● Arap kaynaklarında Altın Orda Devleti’nden bahsedilirken coğrafi adına atıfta bulunarak Deşt-i Kıpçak
tabiri kullanılır.
● Cuçi Ulusunu meydana getiren başlıca hanedanlar yukarda bahsedildiği üzere Ak Orda ve Gök Orda adıyla
belirlenmesine rağmen 1269 yılından itibaren müstakil hale gelen Cuçi Ulusu için tarih literatüründe Altın
Orda adının kullanılması benimsenmiştir.
about:blank 40/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
● Güyük Han ilk icraatı olarak kendisine muhalif durumdaki Cengizoğullarını ortadan kaldırma yoluna gitti.
Bununla birlikte Azerbaycan’a vali olarak tayin ettiği Elcigidey Noyan aracılığıyla batıdaki tâbilerden
toplanan vergilerin doğrudan Karakurum’a gönderilmesini sağladı.
● Aleksandr Nevskiy’in girişimi ile birçok Rus şehrini Altın Orda ordularının tahribatından kurtardı. Berke
bununla birlikte 1263 yılından itibaren Rus bölgelerinde halktan vergiyi Rus knezlerinin toplaması
uygulamasını da başlatmıştır.
● İlhanlılar ile Cuçi Ulusu arasında ilk büyük savaş 1262 yılında Kür Nehri’nin kuzeyinde vuku buldu.
Çarpışmada Hülagü zafer kazandı. Berke ise geri çekilmek zorunda kaldı.
● 1269 yılı Talas Kurultayı’nın önemli bir neticesi Mengü Timur Han’ın Büyük Moğol İmparatorluğu’ndan
tamamen müstakil hale gelmesiydi. Bunda Kaydu’yla yaptığı ittifakın payı büyüktü. Ancak bir süre sonra
Kaydu’nun müstakil bir han olmakla yetinmeyerek 1271 yılında kendisini Büyük Moğol Hanı olarak ilan
etmesi ve Kubilay’a karşı mücadeleye girişmesi üzerine ittifakı bozulmuş oldu.
Kaynakça
“Holmogorskaya Letopis – Dvinskoy Letopisets”, PSRL, T.XXXIII, İzd. “Nauka” Leningradskoe Otdelenie,
Leningrad, 1977.
“Letopis Sbornik, İmenuyemıy Patriarşeyu ili Nikonovskoyu Letopisyu”, PSRL, T.10, Sanktpeterburg, 1885,
s.105-110’dan çev. Akdes Nimet Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve
devletleri, TTK Basımevi, Ankara, 1972.
“Moskovskiy Letopisnıy Svod Kontsa XV Veka”, PSRL, T.XXV, İzd. AN SSSR, Moskva-Leningrad, 1949.
Alaaddin Ata Melik Cüveyni, Tarih-i Cihangüşa, Çev. Mürsel Öztürk, C.I, T.C. Kültür Bakanlığı Yay.,
Ankara 1988.
Altınordu Devleti Tarihine Ait Metinler, Haz. W. de Tıesenhausen, Türkçeye Çev. İsmail Hakkı İzmirli,
İstanbul, Maarif Matbaası, 1941.
Barthold V. V., Moğol İstilasına Kadar Türkistan, Haz. Hakkı Dursun Yıldız, TTK Yay., Ankara 1990.
Bostancı Fatih, Berke Han Dönemi Altın Orda Devleti Tarihi (1256-1266) (Siyaset-Kültür-Din), Efe
Akademi Yayınları, İstanbul 2021.
Grousset Rene, Bozkır İmparatorluğu Attila - Cengiz Han - Timur, 4. bs., ev. Dr. M. Reşat Uzmen, Ötüken
Yay., İstanbul 1999.
Hamdullah Kâzvinî, “Târîh-i Gûzîde”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II,
İzvleçeniya iz Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i
S. L. Volınım, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
İbnü’l-Esir, İslam Tarihi El-Kâmil Fi’t – Târih Tercümesi, C.12, Çev. Ahmet Ağırakça-Abdülkerim Özaydın,
Bahar Yay., İstanbul 1987.
Kafalı Mustafa, Altın Orda Hanlığı’nın Kuruluş ve Yükseliş Devirleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1976.
Kemalov İlyas, Altın Orda ve Rusya (Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Etkisi), Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2009.
about:blank 41/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Manghol-un Niuça Tobça’an (Yüan-Ch’ao Pi-shi) Moğolların Gizli Tarihi (Yazılışı: 1240) I, 2. bs., Terc.
Ahmet Temir, TTK Yay., Ankara, 1986.
Mayorov Aleksandr, “Zavoyevanie Russkih Zemel v 1237-1240 Godah”, Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii,
İnstitut İstorii İm. Ş. Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Ötemiş Hacı, Çengiz-Nâme, Haz. İlyas Kamalov, TTK Basımevi, Ankara, 2009.
Paydaş Kazım-Bostancı Fatih, “Han Sultan’ın Berke Han’ın Annesi Olup Olmadığı Hususunda Mutâlaalar”,
Tarih ve Gelecek Dergisi, c. 6, S. 4, 2020, s. 1344-1355.
Poçekayev Roman, “Pervıe Praviteli Ulusa Djuçi”, Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii, İnstitut İstorii İm. Ş.
Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Raşid ad-Din, Sbornik Letopisey, T.III, Perevod s Pers. A. K. Arendsa, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR,
Moskva-Leningrad, 1946.
Raşid-ad-din, Sbornik Letopisey, T.II, Perevod s Pers. Yu. P. Verhovskogo, İzdatelsvo Akademii Nauk SSSR,
Moskva-Leningrad, 1960.
Şihabeddin b. Fazlullah El-Ömerî, Türkler Hakkında Gördüklerim ve Duyduklarım (Mesâliku’l Ebsâr), Çev.
D. Ahsen Batur, Selenge Yay., İstanbul, 2014.
Şpuler Bertold, Zolotaya Orda. Mongolı v Rossii. 1223-1502, Perevod s Nemets. M. S. Gatina, İnstitut İstorii
İm. Ş. Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Trepavlov Vadim, “Obrazovanie Ulusa Djuçi”, Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii, İnstitut İstorii İm. Ş.
Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Vassâf, “Târîh-i Vassâf”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II, İzvleçeniya iz
Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i S. L. Volınım,
İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
Ünite Soruları
Soru-1 :
(Çoktan Seçmeli)
(E) Ak Orda
Cevap-1 :
Ak Orda
Soru-2 :
İdil Bulgar Devleti Hangi sefer neticesinde Moğollar tarafından zapt edilmiştir?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-2 :
Soru-3 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-3 :
Güyük Han
Soru-4 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Ulukçi
about:blank 43/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
(B) Batu
(C) Berke
(D) Sartak
Cevap-4 :
Tukay Timur
Soru-5 :
Novgorod Knezliği hangi hükümdar döneminde Altın Orda’nın hâkimiyeti altına girmiştir?
(Çoktan Seçmeli)
(B) Sartak
(C) Berke
(D) Batu
(E) Ulakçi
Cevap-5 :
Berke
Soru-6 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) 1229
(B) 1235
(C) 1251
(D) 1269
(E) 1280
Cevap-6 :
1269
Soru-7 :
about:blank 44/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-7 :
Demirkapı Savaşı
Soru-8 :
Aşağıdakilerden hangisi Moğolların II. Deşt-i Kıpçak Seferinde zapt ettiği yerlerden biri değildir?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Ürgenç
(B) Bulgar
(C) Kiev
(D) Rostov
(E) Ryazan
Cevap-8 :
Ürgenç
Soru-9 :
Verdiği yarlıkla Rus Ortadoks Kilisesi’ni vergiden muaf tutan ilk Altın Orda hükümdarı kimdir?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Batu
(B) Ulukçi
(D) Berke
(E) Sartak
Cevap-9 :
Mengü Timur
about:blank 45/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Soru-10 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Kıpçaklar
(C) Oğuzlar
(D) Tatarlar
(E) Macarlar
Cevap-10 :
Kıpçaklar
about:blank 46/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
4) Emîr Nogay ile Tokta Han Arasındaki İktidar Mücadelesi Hakkında Bilgi Veriniz.
5) Tokta Han Döneminde Altın Orda Devleti’nin Dış İlişkileri Hakkında Bilgi Veriniz.
Başlamadan Önce
Mengü Timur Han’ın 1280 yılında vefat etmesinden sonra Altın Orda Devleti’nin tahtına kardeşi Tuda
Mengü çıkışı; tahta çıkışından sonra iktirada izlediği politikalar; Nogay ile ilişkileri; Tuda Mengü Han’ın
iktidarıyla birlikte Emîr Nogay’ın Cuçi Ulusu’nun fiîli iktidarını ele alması, Emîr Nogay’ın Rus knezlikleri,
Bizans İmparatorluğu ve Balkan ülkeleriyle ilişkileri; Emîr Nogay’ın Macaristan seferi ve Tula Buka’nın
tahta çıkışı ve düşüşü süreci; Tokta Han’ın iktidara gelişi ve Emîr Nogay’la iktidar mücadelesi, Tokta Han’ın
İlhanlılarla ve diğer devletlerle ilişkileri gibi konular işlenecektir. Bununla birlikte Batu ve Berke gibi güçlü
hükümdarlar zamanında siyasi bir kudrete sahip olan Altın Orda Devleti’nin daha sonraki hükümdarlar
zamanında iç çekişmeler dolayısıyla dış siyasetinde izlediği yol hakkında bilgiler verilmiştir. Özellike güçlü
hükümdarların ölümlerinin ardından İlhanlıların kuzey politikalarına karşı Altın Orda hükümdarlarının
politikalarına değinilmiştir.
Nogay Altın Orda’nın güçlü ve kalabalık kabilelerinden Mangıtların başında bulunuyordu. Başka bir ifadeyle
onun tümeni (on binlik) Mangıtlardan meydana geliyordu. Nogay henüz Berke’nin iktidarı devrinde Altın
Orda ordusunun komutanı olarak bilhassa İlhanlılarla Azerbaycan hâkimiyeti için girişilen savaşlarda
sivrilmişti, fakat tahta çıkması için başka adayı desteklediğinden dolayı Mengü Timur Han devrinde gözden
düşmüştü. Nogay Altın Orda’nın ilk müstakil Hanı’nın bütün iktidarı süresince kendi kabilesinin yani
Mangıtların Dnyester boyundaki yurdunda kaldı. Mengü Timur Han Nogay’ın Altın Orda’nın işlerine
karışmasına müsaade etmediyse de onun kendi ulusu ve onunla komşu devletlerin topraklarındaki siyasetine
herhangi bir müdahalede bulunmadı. Nogay bundan faydalanarak dış ilişkilerde kendini müstakil kabul etti
ve bağımsız bir hükümdar gibi diplomatik faaliyetlerde bulundu. Han sarayının herhangi bir onayına ihtiyaç
duymadan başka devletlere elçiler yolladı, yabancı devletlerin elçilerini kabul etti ve doğudaki ve batıdaki
hükümdarlarla anlaşmalar yaptı (Poçekayev, 2016: 234).
Nogay henüz 1270 yılında kendi elçilerini Memlûk Sultanı Rüknüddin Baybars’a yollayarak ona ittifak
kurmayı teklif etmişti. Hatta elçileri aracılığıyla İslâmiyeti kabul ettiğini Memlûk Sultanı’na bildirmişti.
Buna karşılık Sultan Baybars Nogay’ın inisiyatifine derhâl cevap vermiş ve böylece onlar arasında dostane
mektuplaşmalar başlamıştı. Baybars’ın halefleri de Nogay’la iyi ilişkiler kurmuşlar ve ona daima elçilerini
ve pahalı hediyeler yollamışlardı (Baybars, 1884: 101-102). En sonunda Nogay İlhanlılara savaş açacağına
dair Baybars’a verdiği sözü tutmayı başaracaktı. Bu Memlûk Sultanı Kalavun ve Tuda Mengü’nün kısa
about:blank 47/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
iktidarından sonra Nogay’ın inisiyatifiyle Altın Orda tahtına çıkan Tula Buka Han devrinde gerçekleşecekti.
Nogay zaman zaman da İlhanlılarla barış yapmanın lüzumlu olduğunu görerek kendi çıkarlarına göre hareket
etti. Örneğin Abaka Han’a elçi olarak kendi oğlu Turi’yi gönderdi. Abaka barışı pekiştirmek için kızını
Nogay’ın oğluyla evlendirdi (Raşid-ad-din, 1960: 86).
about:blank 48/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Kısa süre içerisinde siyasî yetkinlikten uzak olduğu anlaşılan Tuda Mengü Han devrindeki bütün askerî
faaliyetler Emîr Nogay ile şehzadelerden Tula Buka’nın inisiyatifinde gerçekleşti. Emîr Nogay bununla
birlikte Han ile açıktan karşı karşıya gelmemeye dikkat etti ve aslında birçok kez onun siyasetine aykırı
şekilde faaliyetlerde bulundu. Örneğin Tuda Mengü Han 1281 yılında Vladimir Knezi Dmitriy
Aleksandroviç’i büyük knezlikten alarak yerine onun küçük kardeşi Andrey’i atadı. Ne var ki Nogay devrik
Knez Dmitriy’i destekledi ve onun 1282 yılında büyük knez yetkisini yeniden elde etmesini sağladı
(Kamalov, 2009: 84).
Nogay 1280 yılının başlarında Kursk Knezliği’ne baskak (vergi toplayan bürokrat) olarak Müslüman bir
tüccar olan Ahmet’i atadı. Ahmet orada iki yerleşim (kasaba) kurdu ve buraya kendi knezlerinden kaçan
şehir sakinleri ve köylüleri yerleştirmeye başladı. Bu yerleşimlerde Rus knezlerinin talep ettiğinden daha az
vergi tahsil edildiği için birçok Rus uyruklu oralara akın ediyordu. Bu durum Rus knezlerinin pek hoşuna
gitmedi ve onlardan ikisi Oleg Rılskiy ile Svyatoslov Lipetskiy Han’a müracaat ederek Ahmet’i şikâyet
about:blank 49/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
ettiler. Tuda Mengü Han onlara Ahmet’in kurduğu yerleşimleri yıkmalarını ve insanları kendi knezliklerine
götürmelerini emretti. Bunun üzerine Kursk knezleri Han’ın destek kuvvetleriyle birlikte yerleşimleri yakıp
yıktılar ve sakinlerini esir aldılar. Ahmet derhâl Nogay’a müracaat ederek ondan yardım istedi. Üstelik Oleg
ve Svyatoslav’ın ona karşı savaşmaya hazırlandıklarını iddia etti. Nogay suçlanan knezleri yanına çağırdı ise
de knezler korktuğu için talebine karşılık alamadı. Bunun üzerine askerlerini Kursk Knezliği’ne sevk ederek
Oleg ve Svyatoslav’ın şehirlerini tahrip ettirdi. Knezler Tuda Mengü Han’ın yanına kaçtılar. Bu arada Ahmet
Baskak yerleşimlerini yeniden inşa ettirdi ise de Svyatoslav Lipetskiy gene onlara saldırarak yıktı. Bunun
üzerine Tuda Mengü Han Oleg’e bir miktar asker vererek Svyatoslav’ı öldürmesini emretti. Oleg, Han’ın
talebini yerine getirerek Svyatoslav’ı öldürdü. Ancak bu kez de Svyatoslav’ın kardeşi Aleksandr Nogay’a
müracaat ederek onun yardımıyla Oleg’i iki oğluyla birlikte öldürdü (Moskva-Leningrad, 1949: 154-
156;Kamalov, 2009: 85-86). Böylece Nogay Ruslar üzerindeki nüfuzunu muhafaza etti.
1277 yılında Bulgar Kralı Konstantin Asen bir halk ayaklanması neticesinde tahttan indirilerek öldürüldü ve
Bulgar tahtına onun dul eşiyle evlenen İvaylo çıktı. Yeni Kral hemen Moğollara karşı askeri faaliyetlere
girişti, hatta bir kez savaşta onları yenmeyi başardı. Ancak bir yıl gibi kısa bir süre sonra onun karşısına
Bizans İmparatoru’nun yandaşı ve damadı olan III. İvan Asen çıktı ve onu mağlup etti. İvaylo’nun yardım
için Nogay’a müracaat etmekten başka çaresi yoktu. Nogay başta onu şerefle kabul etti. Zira devrik Kral
Bizans ve Bulgaristan politikası için bir nüfuz aracıydı. Bir yıl daha geçtikten sonra III. İvan Asen de tahtan
indirildi ve o da Nogay’a müracaat etti. Böylece iki devrik kralın da kaderi Nogay’ın iradesine kaldı. Ne var
ki Nogay kayınpederi Bizans İmparatoru’na sadık kaldı ve İvaylo’yu öldürttü. İvan Asen’e de yardım
etmeyerek eski memleketi Sırbistan’a yolladı. Yeni Bulgar Kralı Georgiy Terter en başından itibaren Altın
Orda’ya vergisini ödedi ve 1285 yılında Nogay’ın tâbisi olduğunu kabul etti. Hatta buna uygun paralar
bastırdı (Poçekayev, 2016: 235-236; Şpuler, 2016, 88).
Nogay Bizans’a saldırmaktan kaçınırken öbür taraftan Avrupa’nın diğer ülkelerini hedef aldı. Henüz Mengü
Timur’un iktidarı devrinde 1275-1279 yıllarında Polonya ve Litvanya topraklarına bir takım seferler
düzenlemişti. Bu ülkelerdeki başarılı askerî faaliyetleri neticesinde büyük miktarda gânimet ve köle olarak
faydalanmak amacıyla yerli ahaliden çok sayıda esir elde etmişti. Bu seferler esnasında Galiç Knezi Lev ve
Çernigov Knezi Roman Bryanskiy Nogay’a önemli hizmetlerde bulundular ve Altın Orda Hanı’ndan ziyade
ona tâbi oldular (Poçekayev, 2016: 236).
Nogay’ın bilhassa Deşt-i Kıpçak’ta hayvanlar arasında çıkan salgın hastalık sebebiyle Altın Orda’da
meydana gelen açlığı telafi etmek için 1285 yıllarında Macaristan topraklarına gânimet elde etmek amacıyla
düzenlediği seferde en yakın silah arkadaşı Mengü Timur Han’ın kardeşi Tarbu’nun oğlu ve güney Rus
topraklarında Baskak olan Tula Buka idi (Poçekayev, 2016: 236). Bazı tarihçilere göre Nogay’ın Macaristan
seferi bizzat Macar Kralı IV. Laslo (1272-1290)’nun isteği üzerine gerçekleşmişti. Anne tarafından Kıpçak
soyundan gelen Laslo akrabalarının da tesiriyle onların yaşam tarzını benimsemişti. Hatta eşi İzabella’yı
hapse atarak iki Nogay prensesini eş olarak almıştı. Hristiyanlıktan çıktığı için Papa’yı kızdıran IV. Laslo
kendisine muhalif Hristiyanlara karşılık Nogay’ı yardımına çağırmıştı (Şpuler, 2016: 95; Vernadesky, 2013:
222).
about:blank 50/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Rus kroniklerine göre sefere Emîr Nogay’ın emriyle Galiç knezleri de katıldılar. Altın Orda ordusu iki kol
halinde Nogay Semigrad üzerinde Tula Buka Karpatlar’dan ilerliyordu. Seklere karşı uğranılan başarısızlığa
rağmen Tatarlar Semigrad Saksonya bölgesindeki çok sayıda şehri ve şatoyu tahrip etmeyi başardılar.
Galiçya’yı da yağmaladıktan sonra Polonya’nın güneydoğusundaki Peremışl üzerinden Zavihost ve
Sandomir üzerine yürüdüler. San Nehri’ni kayıklarla geçerek Sandomir’i ateşe verdiler. Ardından Tula Buka
Lviv’e, Nogay da 24 Aralık 1386’da Krakov’a saldırdı. Knez Leşek Çernıy ve karısı Macaristan’a kaçtı. Yine
de Altın Orda kuvvetleri kaleyi ele geçiremedi. Korumasız yerleşimleri yağmaladıktan sonra Tatra üzerinden
Krakov’dan ayrıldılar (Şpuler, 2016: 94; Vernadesky, 2013: 223).
Macaristan seferini ele alan Nuveyrî ve Baybars gibi çağdaş yazarların ifadesine göre ise 1285 yılında orta
Avrupa’ya doğru ilerleyen Altın Orda kuvvetleri Krakov’u yağmaladıktan sonra kış bastırdığı için iki kol
halinde geri çekildiler. Nogay elde ettiği büyük gânimetlerle yurduna döndü. Ancak Tula Buka zorlu dağların
kar bataklıklarında ordusunun büyük bir kısmını kaybetti ve güçlükle Deşt-i Kıpçak’a dönebildi. Tula Buka
bu olaydan Emîr Nogay’ı sorumlu tutuyordu (Baybars, 1884: 106; Nüveyrî, 1884: 156; İbn Haldûn, 1884:
381). Fakat bununla birlikte han tahtını elde etmesi için onun desteğine ihtiyacı olduğundan dolayı
düşmanlığını açıkça ortaya koyamadı.
Yukarıda belirtildiği üzere Tula Buka Han Krakov’da çekilirken zorlu kış şartları nedeniyle Karpat
dağlarında uğradığı hezimetten Nogay’ı sorumlu tutuyordu. Üstelik 1288-1290 yıllarında İlhanlılara karşı
gerçekleştirilen seferler de başarısızlıkla neticelendi. Altın Orda kuvvetleri İlhanlı Argun Han karşısında iki
kez mağlubiyete uğramıştı (Kamalov, 2007: 64-65). Bu askerî başarısızlıklar aynı zamanda Tula Buka Han
ve Nogay’ın arasının tamamen açılmasına sebep oldu.
1291 yılına doğru Karadeniz’in kuzeyindeki İtalyan kolonilerinden Cenevizliler Argun Han ile işbiliği
yaparken Venedikliler Tula Buka Han ile yakınlaştılar ve hem onunla hem de Nogay’la ticarî bir anlaşma
yaptılar (Balar, 2016: 600).
Nogay sonunda Tula Buka’yı tahttan indirmeye karar verdi. Taht nâmzeti olarak ise Mengü Timur Han’ın
oğullarından en yeteneklisi ve ağırbaşlısı olarak kabul edilen Tokta’yı seçti. Tula Buka ve yönetime ortak
kardeşleri Tokta’dan şüphelendiler. Bunun üzerine Tokta başkentten kaçtı ve Altın Orda’nın doğu kısmında
bulunan Berkeçar’ın oğlu Bilıkçi’nin yanına sığındı. Nogay onunla mektuplaşarak desteğini ortaya koydu ve
1291 yılında bir darbe organize etti. Nitekim Tula Buka ve kardeşlerini müzakerede bulunmak üzere kendi
otağına çağırttı. Aslında bu bir tuzaktı. Çünkü Tula Buka ve beraberindekiler Nogay’ın karargâhına
geldiklerinde Tokta’nın destekçileri tarafından yakalanarak öldürüldüler (Baybars, 1884: 108-109; Nüveyrî,
1884: 156-157; Kafalı, 1976: 64-65).
4.3.1. Tokta Han ve Altın Orda Devleti’nde İkili İktidarın Sona Ermesi
about:blank 51/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Dmitriy Pereyaslavskiy’i şikâyet etti. Bunun üzerine Tokta Han kendisinden yarlık almaya gelmeyen
Dmitriy’in cezalandırılmasına karar verdi ve büyük bir ordu yollayarak onu ve kendisine itaat etmeyen diğer
knezleri mağlup etti. Böylece bütün Kuzey Rus knezleri Andrey’in iktidarını kabul ettiler. Ayrıca Nogay’ın
Rus knezleri üzerindeki nüfuzu azalırken Tokta Han hâkimiyetini arttırıyordu (Kamalov, 2009: 87).
Emîr Nogay kendisine muhalif olarak gördüğü Tokta Han’ın üvey annesi Çiçek Hatun’un devlet işlerine
müdahale etmesinden de rahatsızdı. Bu yüzden 1294 yılında Çiçek Hatun’u boğdurtarak öldürttü. Bununla da
yetinmeyerek onun en sadık adamı olan Emîr Baytar’ı da öldürttü (Baybars, 1884: 109). Bu duruma oldukça
kızan Tokta Han Nogay’a karşı intikam duyguları beslemeye başladı. Tokta Han Çiçek Hatun’un Nogay’ın
yanına sığınan katillerini kendisine teslim etmesini istediyse de Nogay’dan olumsuz cevap alınca harekete
geçmeye karar verdi.
1298 yılında Tokta ile Nogay arasında ilk savaş vuku buldu. Yaklaşık 200 bin askerden oluşan Nogay
Mirza’nın kuvvetleri Tokta Han’ın ordusunu bozguna uğratmayı başardı. Tokta Han güç bela Saray’a kaçarak
hayatını kurtarabildi. Eğer Nogay onu takip ederek yakalamayı deneseydi askerî başarısını nihayete
erdirecekti. Ancak o bunun yerine elde ettiği esirlerle ve gânimetlerle yetindi (Baybars, 1884: 110-111;
Nüveyrî, 1884: 158-159).
Nogay elde ettiği zaferden dolayı kendinden emin bir şekilde Tokta’yı destekleyen ve vergi toplamak için
gelen Nogay’ın torunu Aktaci’yi kalleşçe öldüren Kırım’daki Cenevizlileri cezalandırmaya karar verdi.
Kırım’a oldukça kalabalık bir orduyla giren Nogay Kefe’yi ateşe verdirerek büyük tahribata uğrattı ve
ahalisinin birçoğunu kayletti. Bununla da yetinmeyerek tüccarları esir aldı ve mallarına el koydu. Daha sonra
Sarıkerman, Kırkyer, Kerç vb. birçok yeri yağmalayarak Kırım’dan ayrıldı. Nogay bu zaferden sonra güçleri
kendisine denk olan ve onunla birlikte hareket eden Kurmış oğlu Abacı, Karacin ve Yancı ile anlaşmazlığı
düştü. Bunun üzerine bahsi geçen beyler Nogay’ın yanından ayrıldılar. Onların kendisine muhalif hareket
etmelerinden çekinen Nogay kendi oğulları Ceka, Teka ve Turay’ı Abacı ve kardeşlerinin üzerine gönderdi.
Nogay’ın oğulları Abacı ve Karacin’i tuzağa düşürerek öldürdüler ve tümenlerini yağmaladılar. Ancak Yancı
bu yıkımdan kurtulmayı başardı. Bu olaylardan sonra Nogay’ın bazı komutanları onun terkederek Tokta
Han’a katılmaya başladılar. Onların sayısı 30 bin süvariye ulaşmıştı. Bu durum Nogay’a karşı intikam
duyguları besleyen Tokta Han’ın kuvvetini oldukça arttırmıştı. Deşt-i Kıpçak’taki nüfuzunun kaybolduğunu
gören Nogay İlhanlı hükümdarı Gazan Han’a müracaat ederek ondan kendini ve tâbilerini hâkimiyeti altına
almasını istedi. Ancak Gazan Han Altın Orda’nın iç işlerine karışmak istemediği için onun sığınma teklifini
kabul etmedi. 1299 yılının sonunda Güney Bug Nehri kenarında cereyan eden ikinci savaşta bu kez Tokta
Han galip geldi ve Nogay Tokta’nın ordusunda vazifeli bir Rus askeri tarafından öldürüldü (Baybars, 1884:
111-114; Nüveyrî, 1884: 159-160;İbn Haldûn, 1884: 383). Böylece Altın Orda Devleti’nde Mengü Timur
Han’ın ölümüyle başlayan ve yaklaşık yirmi yıl devam eden ikili iktidar ortadan kalktı. Bununla birlikte
Tokta Han 1302 yılına kadar Nogay’ın oğullarının isyanlarını bastırmakla uğraştı (Baybars, 1884: 115-118;
Nüveyrî, 1884: 160-162; Kafalı, 1976: 70-71).
about:blank 53/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Tokta Han talepleri kesin bir dille reddedilince Memlûk Sultanı’na müracaat etti ve İlhanlılara karşı onu
ittifaka davet etti. Bu sıralarda Gazan Han ölmüş yerine Olcaytu Han İlhanlı tahtına çıkmıştı. Tokta Han
Memlûk Sultanı’na yolladığı mektupta iş birliği isteğini şöyle ifade ediyordu: “Olcaytu’yu bu bölgeden
uzaklaştırmak için birleşelim. Sizin askerlerinizin fethettiği topraklar sizin, bizim askerlerimizin ele
geçirdikleri topraklar ise bizim olacaktır.” Ancak Memlûk Sultanı ile Gazan Han arasında anlaşmaya
varıldığı gerekçesiyle onun bu isteği Kahire’den destek bulmadı (Kemaloğlu, 2016: 115).
Altın Orda Devleti ile İlhanlılar arasındaki mücadele Gazan Han’ın ölümünden sonra da devam etti. 1308
yılında Tokta Han Gök Orda sahasında taht mücadelesine müdahale etmekle uğraşırken İlhanlı Olcaytu Han
bu durumdan yararlanmaya karar verdi. Ancak Tokta Han akıllı bir hamleyle ordusunun bir kısmını
Azerbaycan sınırında tuttu. Altın Orda birlikleri sınır hattında İlhanlılara karşı bazı ufak başarılar kazandıysa
da Tokta Han’ın vefatına kadar İlhanlılarla büyük bir çatışma yaşanmadı. Bunun neticesinde İlhanlı
kuvvetlerinin Deşt-i Kıpçak’ın içerisine ilerlemesine engel olundu. Tokta Han ayrıca Memlûk Sultanlığı ile
geleneksel olarak devam eden müttefiklik ilişkilerini muhafaza etti. Zaten 1310 yılında Suriye’de askerî
faaliyete girişen Memlûklerle savaşmak zorunda kalan Olcaytu Han, Deşt-i Kıpçak’a saldırma inisiyatifini de
kaybetti. Meselenin diplomatik yoldan çözülmesinde ısrarcı olan Tokta Han 30 Mayıs 1310 tarihinde
Sultaniye’ye yeni bir elçilik heyeti yollayarak Azerbaycan’ı Altın Orda Devleti’ne iade etmesini bu kez
Olcaytu Han’dan talep ettiyse de yine istediği karşılığı alamadı (Şpuler, 2016: 110).
Tokta Han Kubilay Ulusu’nun hükümdarı Timur Olcaytu Han’la diplomatik ilişkileri geliştirdi. Bu sayede
henüz Batu devrinde Cuçi hanlarına Çin’de tahsis edilen mülklerden gelen gelirler yeniden gönderilmeye
başlandı. Üstelik Timur Han tarafından gelirleri Cuçi Ulusu hanlarına gönderilmek üzere başka topraklar da
tahsis edildi. Tokta Han 1310-1311 yıllarında Cuçi Ulusu’nda para reformunu uygulamaya soktu. Altın
about:blank 54/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Orda’nın bütün topraklarında farklı darphanelerde basılsalar da tek bir paranın tedavülüne başlandı
(Poçekayev, 2016: 240-241).
Cuçi Ulusu’nu kargaşadan kurtararak yeniden yükselişe geçiren Tokta Han 1312 yılında vefat etti.
Bölüm Özeti
● Emir Nogay, Ak Orda Hanlığı’nın kuruluş evresinde önemli bir yere sahiptir. Yaklaşık 40 yıllık siyasi
hayatında ulus yönetiminde çok önemli konumlara ulaşmıştır. Berke Han döneminde ordu komutanı olarak
tarih sahnesine çıkan Nogay, zamanla Ak Orda’da sağ kanadın liderliğine yükselmiş, Tokta Han’ın tahta
çıktığı sıralarda ise gücünün zirvesine ulaşmıştır.
● Nogay Bizans’a saldırmaktan kaçınırken öbür taraftan Avrupa’nın diğer ülkelerini hedef aldı. Henüz
Mengü Timur’un iktidarı devrinde 1275-1279 yıllarında Polonya ve Litvanya topraklarına bir takım seferler
düzenlemişti. Bu ülkelerdeki başarılı askerî faaliyetleri neticesinde büyük miktarda gânimet ve köle olarak
faydalanmak amacıyla yerli ahaliden çok sayıda esir elde etmişti. Bu seferler esnasında Galiç Knezi Lev ve
Çernigov Knezi Roman Bryanskiy Nogay’a önemli hizmetlerde bulundular ve Altın Orda Hanı’ndan ziyade
ona tâbi oldular.
● Nogay’ın özellikle Deşt-i Kıpçak’ta hayvanlar arasında çıkan salgın hastalık sebebiyle Altın Orda’da
meydana gelen açlığı telafi etmek için 1285 yıllarında Macaristan topraklarına gânimet elde etmek amacıyla
düzenlediği seferde en yakın silah arkadaşı Mengü Timur Han’ın kardeşi Tarbu’nun oğlu ve güney Rus
topraklarında Baskak olan Tula Buka idi.
● Emîr Nogay kendisine muhalif olarak gördüğü Tokta Han’ın üvey annesi Çiçek Hatun’un devlet işlerine
müdahale etmesinden de hoşnutsuzdu. Bu yüzden 1294 yılında Çiçek Hatun’u boğdurtarak öldürtmüştür.
● Emîr Nogay Dnyester boyunda, Tuna’da, güney Rus bozkırlarında ve Kırım’da hâkimiyeti altındaydı.
Artık tahta çıkaracak birine gereksinim duymayan Nogay kendisini han olarak ilan etti. Üstelik büyük oğlu
Cuki’yi yönetimine ortak ederek her ikisinin adlarının yer aldığı paralar dahi bastırdı.
● Tokta Han Kubilay Ulusu’nun hükümdarı Timur Olcaytu Han’la diplomatik ilişkileri ilerletti. Bu sayede
henüz Batu devrinde Cuçi hanlarına Çin’de tahsis edilen mülklerden gelen gelirler tekrardan gönderilmeye
başlandı.
Kaynakça
“Moskovskiy Letopis Svod Kontsa XV Veka”, PSRL, T.XXV, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-
Leningrad, 1949.
Balar Mişel, Genueztsı i Zolotaya Orda”, Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii, İnstitut İstorii İm. Ş. Mardjani AN
RT, Kazan, 2016.
İbn Haldûn, “Kitabu’l –İber divânu’l-mübtedâ ve’l-haber fî eyyamu’l-arab ve’l-acem ve’l-berber”, Sbornik
Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı, İzvleçeniya iz Soçineniy Arapskih V. G. Tizengauzenom,
T.1, Sanktpeterburg, 1884.
Kamalov İlyas H., Otnoşeniya Zolotoy Ordı s Hulaguidami, İnstitut İstorii AN RT, Kazan, 2007.
Kamalov İlyas, Altın Orda ve Rusya (Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Etkisi), Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2009.
Kemaloğlu İlyas, “Altın Orda Devleti”, Avrasyanın Sekiz Asrı Çengizoğulları, Haz. Hayrunnisa Alan-İlyas
Kemaloğlu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2016.
Mustafa Kafalı, Altın Orda Hanlığı’nın Kuruluş ve Yükseliş Devirleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1976.
about:blank 55/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Poçekayev Roman, “Pervıe Praviteli Ulusa Djuçi”, Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii, İnstitut İstorii İm. Ş.
Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Raşid-ad-din, Sbornik Letopisey, T.II, Perevod s Pers. Yu. P. Verhovskogo, İzdatelsvo Akademii Nauk SSSR,
Moskva-Leningrad, 1960.
Spuler Bertold, İran Moğolları. Siyaset, İdare ve Kültür. İlhanlılar Devri 1220-1350, Çev. Cemal Köprülü,
TTK Basımevi, Ankara, 1957.
Şihabeddin b. Fazlullah El-Ömerî, Türkler Hakkında Gördüklerim ve Duyduklarım (Mesâliku’l Ebsâr), Çev.
D. Ahsen Batur, Selenge Yay., İstanbul, 2014.
Şpuler Bertold, Zolotaya Orda. Mongolı v Rossii. 1223-1502, Perevod s Nemets. M. S. Gatina, İnstitut İstorii
İm. Ş. Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Vassâf, “Târîh-i Vassâf”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II, İzvleçeniya iz
Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i S. L. Volınım,
İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
Vernadsky George, Moğollar ve Ruslar, Çev. Eşref Bengi Özbilen, Selenge Yayınları, İstanbul, 2013.
Ünite Soruları
Soru-1 :
(Çoktan Seçmeli)
(B) Tinibek
(C) Tokta
(E) Ulakçi
Cevap-1 :
Tula Buka
Soru-2 :
(Çoktan Seçmeli)
about:blank 56/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-2 :
Çağatay Hanlığı
Soru-3 :
Aşağıdakilerden hangisi Tokta Han ile Nogay’ın arasının bozulmasının sebeplerinden biri değildir?
(Çoktan Seçmeli)
(D) Tokta Han’ın Altın Orda Devleti’nde yegâne hükümdar olmak istemesi
Cevap-3 :
Soru-4 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-4 :
Soru-5 :
about:blank 57/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
(Çoktan Seçmeli)
(D) Tokta
Cevap-5 :
Tokta
Soru-6 :
Tula Buka Han hangi yıllar arasında Altın Orda hükümdarı olmuştur?
(Çoktan Seçmeli)
(A) 1287-1291
(B) 1280-1287
(C) 1291-1311
(D) 1291-1299
(E) 1280-1291
Cevap-6 :
1287-1291
Soru-7 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-7 :
about:blank 58/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Soru-8 :
Aşağıdaki olaylardan hangisinin Tula Buka Han’ın Nogay’la arasının bozulmasına etkisi olmuştur?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-8 :
Soru-9 :
Tokta Han Azerbaycan’ı ele geçirmek için İlhanlılara karşı nasıl bir siyaset yürütmüştür?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-9 :
Soru-10 :
Aşağıdakilerden hangisi Tokta Han’ın 1308 yılında Kefe’ye düzenlediği seferin sebeplerinden biridir?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-10 :
about:blank 59/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
about:blank 60/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
3) Altın Orda Devleti’nin İslamlaşması İle Birlikte Meydana Gelen Değişiklikler Nelerdir?
4) Canibek Han’ın İtalyan Kolonileri İle Siyasî İlişkiler Hakkında Bilgi Veriniz.
5) Canibek Han’ın Azerbaycan Seferi Ve Vefatından Sonra Meydana gelen Olaylar Hakkında Bilgi Veriniz.
Başlamadan Önce
Bu bölümde Özbek Han’ın tahta çıkışı, hükümdarlığa giden süreci ve Altın Orda Devleti’nin İslamlaşması
hakkında bilgiler verilecektir. Aynı zamanda Özbek Han’ın iç ve dış siyasette izlediği politikalara
değinilecektir. Özbek Han devrinde Altın Orda Devleti’nin Memlûklular, İlhanlılar, İtalyan kolonileri,
Balkan devletleri, Rus knezlikleri ve Moğol İmparatorluğu’yla ilişkileri; Canibek Han devrinde Karadeniz’in
kuzey sahilinde Altın Orda hanlarından aldıkları imtiyazlarla ticari faaliyet yürüten İtalyan kolonilerine karşı
yapılan seferler, Rus knezleriyle ilişkiler, Canibek Han’ın Azerbaycan’ı ele geçirmesi ve Berdibek Han
devrinde Ak Orda hanedanının sona ermesi konuları aynı zamanda Altın Orda Devleti’nin kuruluşundan
itibaren Özbek Han devrine kadar İlhanlılarla olan siyasi ve diplomatik ilişkilerine; Altın Orda Devleti’nin
Azerbaycan ve Kafkasya üzerindeki politikalarına değinilecektir.
Başka bir görüşe göre Tokta Han’ın vefatından sonra Altın Orda tahtı için siyasî mücadele başladı. Tokta
henüz hayattayken vefat eden oğlu İlbasar’dan olan torunu İsen Buka’nın yerine geçmesini arzuluyordu.
İsakçi şehrinin bulunduğu Tuna’nın aşağı kesiminde ordası olan Tokta’nın oğlu Tugel Buka da babasının
halefi olmak arzusundaydı. Bu arada Tokta Han’ın kardeşi Tuğrul’un oğlu Özbek de Han namzetlerinden
biriydi. Tuğrul, Tula Buka’nın tahttan indirilmesi esnasındaki menfî tutumu nedeniyle Han’ın emriyle idam
ettirilmişti. Tokta Han daha önce Özbek’i Çerkezlerin ülkesine göndermiş ve ona prenslerin isyanını bastırma
görevi vermişti. Neticede Tuğrul’un dul eşi Bayalun kendi oğlu Özbek’i tahta çıkarmaları için bazı ulus
emîrlerinin desteğini sağlamayı başardı. Böylece Saray Emîri ve vefat eden Han’ın vezirlerinden Kutluk
Timur’la oğlunun tahta çıkması için anlaştı. Kutluk Timur siyaset icabı bütün emîrlere Tokta’nın torununun
adaylığını önerdi, fakat emin olunması amacıyla herkesin Özbek’in gelmesini beklemesi hususunda ısrar etti.
Timur Kutluk aslında bununla Özbek’in gelmesine kadar seçimleri geciktirmeyi amaçlıyordu (el-Aynî, 1884:
514-516; Şpuler 2016: 111).
Özbek amcasının vefat haberini aldığı anda Saray’a geldi ve kendisinin tahtın en ciddi adayı olduğunu ortaya
koydu. Sonuçta yönetici zadegân onun adaylığı hususunda mutabakata vardı, fakat İslâmiyet’e zorlamaması
about:blank 61/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
ve Cengiz yasalarına uyması şartını öne sürdüler. Özbek İslâmiyet’e eğilimi olan selefinin aksine
Müslümandı. Kutluk Timur ön seçim kurultayı esnasında onu bir tarafa çekerek durumu izah etti ve ona
askerin desteğini sağladı. Böylece Özbek kendisine muhalif emîrleri ele geçirdi ve bazılarını idam ettirdi.
Ancak bundan sonra iktidarı elde edebildi (H. Ramazan 712 – 1313 yılı Ocak ayı) (Şpuler, 2016: 111-112).
about:blank 62/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
about:blank 63/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
5.1.2. İslâmiyet’in Altın Orda Devleti’nin Resmî Dini Haline Gelmesi ve Islahatlar
Müslüman olan Özbek Han’ın iktidarı devri (1313-1341) Altı Orda Devleti’nin yükselişe geçtiği ve gücünün
zirvesine ulaştığı bir dönem oldu. Özbek Han Cuçi Ulusu’nun yönetim sisteminde gerçekleştirdiği
ıslahatlarla dikkat çekti. 1320 yılına kadar sürdürdüğü mücadeleler neticesinde İslâmiyet’i Altın Orda’nın
resmî devlet dini haline getirdi. Böylece İslâmiyet bütün Deşt-i Kıpçak’ta hızla yayılmaya başladı.
Müslüman ülkelerinden birçok din adamları, tüccarlar ve zanaatkârlar Altın Orda Devleti’ne geldi. Şehirlerde
çok sayıda mescidler ve medreseler inşa edildi. Bastırdığı paralardan da anlaşılacağı üzere kendisi de “Sultan
Gıyaseddin Muhammed Özbek” adını aldı ve Altın Orda’nın idare ve hukuk sistemini İslâmiyet’in
kurallarına göre şekillendirdi. Ancak gayrimüslimlerin inancına karışmayarak Cengizoğullarının geleneksel
olarak devam ettirdikleri dini tolerans uygulamasını muhafaza etti. Nitekim Özbek Han’ın sarayında Budist
Uygur kâtipler (bahşi) görev aldılar. Müslümanların hukuk işleriyle ilgilenmeleri için atanan kadıların yanı
sıra, yarguci olarak gayrimüslimlerin davalarına bakan yargıçlar da görevlerine devam ettiler. İdari alanda
yapılan ıslahatlarla merkezi otoritenin güçlendirilmesi sağlandı. Cuçi soyundan bütün kalabalık gruplar ve
beylerin klanları 70 tümene dönüştürüldü ve on büyük bölge veya ulusa ayrıldı, başlarına da Han’ın
temsilcileri olarak ulusbeyleri atandı. Han yönetiminin merkezileştirilmesiyle birlikte Cuçioğullarının kendi
bölgelerindeki yönetim yetkilerinde de kısıtlamalara gidildi. Onların artık kendi yararlarına vergi toplama,
ordu kurma gibi konulardaki yetkileri ellerinden alınarak doğrudan Han’ın atadığı bürokratların uhdesine
bırakıldı (Poçekayev, 2016: 244-245).
about:blank 64/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Aktif bir dış siyaset yürüten Özbek Han iktidarının ilk yıllarında Çağataylılarla Çin’deki Moğol yönetimi
(Yuan Hanedanı) arasındaki savaşta Çağataylı İsen Buka’nın kışkırtmalarına rağmen tarafsız kalmayı tercih
etti. Böylece Yuan Hanedanı ile iyi ilişkiler kurarak Çin’den tahsis edilen gelirleri almaya devam etti. Aynı
şekilde İlhanlılarla da çatışmak istemedi. Özbek Han iktidarının henüz başında Olcaytu’ya yolladığı elçileri
aracılığıyla Altın Orda Devleti’nin Kafkasya ve Azerbaycan üzerindeki haklarını talep ettiyse de bir netice
alamadı. Bunun üzerine 1314 yılında yeniden Sultaniye’ye elçilerini yollayarak İlhanlı devleti ile sulh yaptı.
Ancak Altın Orda’dan kaçarak İlhanlıların hizmetine giren Baba-ogul adlı Cuçi prenslerinden biri yüzünden
sulh az kalsın bozulacaktı. İlhanlı hükümdarından 15 bin savaşçıdan oluşan bir ordu alan Baba-ogul
Harezm’e yağma amaçlı baskın yaptı. Özbek Han’ın Harezm’deki vekili Kutluk Timur ona karşı harekete
geçtiğinde, Harezm ordusunun bir kısmı Baba-ogul’un safına katıldı ve birlikte şehirleri ve diğer yerleşimleri
tahrip etmeye başladılar. Askerî gücü azalan Kutluk Timur onlara zamanında müdahale edemeyince Baba-
ogul çok sayıda gânimet ve esir alarak İran’a döndü. Bunun üzerine Özbek Han, İlhanlı Olcaytu Han’a bir
mektup yollayarak Baba-ogul’u kendisine teslim etmesini ondan talep etti. Olcaytu’nun Hocend’deki
temsilcisi Çağataylı Yasavur İlhan’dan aldığı emirle Baba-ogul’a saldırarak onu mağlup etti ve esirleri
serbest bıraktı. Ele geçirilen Baba-ogul ise Olcaytu’nun emriyle Özbek Han’ın elçilerinin huzurunda idam
edildi. Böylece Altın Orda ve İlhanlılar arasındaki barış muhafaza edildi. İlhanlılarla yaptığı anlaşmaya sadık
kalan Özbek Han Olcaytu’nun 1316 yılında ölümünün ardından bu devletin Emîri Çoban’ın İlhanlı tahtını
ele geçirmesi için Beylerbeyi Kutluk Timur aracılığıyla yaptığı teklifini bile reddetti. Ancak bir süre sonra
Çağataylı Yasavur Horasan’a hâkim duruma gelerek Olcaytu’nun ölümünün ardından tahta çıkan Ebû Said’e
karşı ayaklanınca Özbek Han tarafsızlığını bozdu. Özbek Han ve Yasavur Ebû Said’e karşı ortak hareket
etmeye karar verdi (Raşid-ad-din, 1941: 139-141; Poçekayev, 2016: 245-246).
Özbek Han’ın ordusu Derbend’i geçerek Şirvan’a girdi. Bu esnada Ebû Said’in ordusu da Kür Irmağı
kıyısına geldi, fakat Özbek Han’ın askerleri Demir Kapı’ya gelince, İlhanlı askerleri kaçtı ve sultanın
karargâhına dönüp durumu ona anlattılar. Ebû Said emri altındaki Altın Orda ordusuna kıyasla az sayıda
askerle Demir Kapı’ya doğru harekete geçerek Kür Irmağı kıyısına kadar ilerledi. Bu sırada Özbek Han’ın
askerleri ırmağın karşı sahilinde idiler. Nehir bu sırada sel gibi yağan yağmur nedeniyle taşmış olduğundan
askerler karşı tarafa geçemedi. Ebû Said Altın Orda askerlerinin kendisinin ordusunun bulunduğu tarafa
geçemeyeceğini anlayınca rahatladı ve bir hileye başvurmaya karar verdi. Ordusunun mevcudu az
olduğundan dolayı askerlerini kalabalık göstermek amacıyla onları tek sıra halinde ırmağın kenarına dizdi.
Ayrıca Emir Çoban’a haber yollayarak derhâl kendisine katılmasını bildirdi. Ne var ki Emir Çoban Kür
Irmağı’na ulaştığı esnada artık Özbek Han’ın ordusu çoktan geri çekilmişti (İbn Haldûn, 1884: 387;
Kemaloğlu, 2016: 118). Böylece Özbek Han’ın İlhanlıları mağlup ederek Azerbaycan’ı Altın Orda
Devleti’ne bağlamak için teşebbüs ettiği bu sefer neticesiz kaldı.
Özbek Han 1322 yılında Memlûk Sultanı el-Melikü’n-Nâsır’a İlhanlılara karşı ortak hareket etme teklifinde
bulundu ise de Memlûk Sultan’ı buna yanaşmadı. Zira Özbek Han Mısır’a köle ticaretini yasakladığı gibi
Memlûk Sultanı’nın dostu olan bir Cenevizli tüccarı öldürtmüş ve mallarına el koymuştu. Ayrıca Ebu Said
Han ve Emîr Çoban sunnî Müslüman oldukları için İlhanlılara saldırmak istemiyordu. Özbek Han’la
düşmanlık yapmak istemediğini belirterek köleleri başka ülkelerden de alabileceğini bildirdi. Bir süre sonra
da İlhanlılarla dostluk anlaşması yaptı. Bunun üzerine Özbek Han 1325 yılında bir kez daha Azerbaycan’a
saldırmak için harekete geçti, fakat bu kez de İlhanlı Emîri Çoban’ın karşı hareketiyle geri çekilmek zorunda
kaldı. Derbend’i geçen İlhanlı kuvvetleri Altın Orda ordusunu Terek Nehri’ne kadar kovaladı (Şpuler, 2016:
119-120; Yuvalı, 2017: 87-94).
Özbek Han Azerbaycan’ı ele geçirmek ümidinden vazgeçmedi. Nihayet 1335 yılın Aralık ayında İlhanlı Ebu
Said Han’ın ölümünden sonra yeni bir askerî girişimde daha bulundu. Özbek Han kışa rağmen İlhanlılara
savaş açarak Derbend’i geçti ve Kür Irmağı kıyısına ulaştı. İlhanlı ordusu ise yeni hükümdar Arpa Han
kumandasında ırmağın karşı kıyısında hazır bulunuyordu. Bu sırada, çok değer verdiği Harezm hâkimi
Kutluk Timur’un vefat haberini alan Özbek Han, çok üzüldü ve ordusuna geri çekilme emrini verdi. İlhanlı
ordusu da Altın Orda ordusunu takip etmeyi göze alamayınca askerî çatışma vuku bulmadı (Kazvînî, 1941:
93).
Hatun adıyla zikredilen kızıyla evliydi. Bu yüzden 1323 yılında Altın Orda ordusunu Adrianopol
yakınlarındaki savaşta Bizans kuvvetleri tarafından bozguna uğrayan II. Georgiy Terter’in yardımına
Bulgaristan’a gönderdi. 1330 yılında da 3.000 kişilik bir kuvveti Sırp Kralı III. Stefan’a karşı savaşan
Bizanslıların yardımına yolladı. Ancak İspanyol ve Alman paralı askerlerinin yardımıyla Sırp Kralı müttefik
kuvvetlerini bozguna uğrattı. Böylece Özbek Han’ın Balkanlarda Altın Orda’nın hâkimiyetini canlandırma
girişimleri sonuçsuz kaldı (Şpuler, 2016: 117-118; Poçekayev, 2016: 248).
Özbek Han devrinde Rus knezliklerinin itaati devam ettirildiyse de Büyük Litvanya Knezliği’nin yükselişi de
başladı. Zira Litvanya Büyük Knezi Gedimin 1320 yılında yardıma gelen Altın Orda temsilcilerine rağmen
Volın ve Kiev’i zapt etmeyi başardı. Bunun üzerine Özbek Han 1324 ve 1337 yıllarında Litvanya’ya
ordularını sevk ettiyse de Güneybatı Rus topraklarında kontrolü sağlayamadı. Özbek Han Gedimin’in
kontrolüne giren Smolensk’e cezalandırmak amacıyla 1339 yılında bir ordu gönderdi. Fakat bir süre sonra
Smolensk yine Litvanya Knezi’nin hâkimiyetine girdi. 1340 yılında Litvanyalılar bu kez Güneybatı Rus
topraklarındaki son Knezlik olan Galiç’i de zapt ettiler. Böylece Güneybatı Rus topraklarında Altın Orda
hâkimiyeti sona erdi (Nosonov, 1940: 112).
Özbek Han selefi Tokta Han devrinde Kırım’dan kovulan Cenevizlilere 1313 yılında yeniden Kefe’ye
yerleşme ve ticaret yapma hakkı tanıyan bir yarlık verdi. 1320 yılında Venedikli tüccarlar Özbek Han’a
müracaat ederek ondan devamlı ekonomik faaliyette bulunmaları için Kırım’da bir yer tahsis etmesini ve
ticari imtiyazlar tanımasını talep ettiler. Uzun süren müzakerelerden sonra 1332 yılında Venediklilere
istedikleri talepleri karşılayan bir yarlık verildi ve Azak’ta bir pazar yeri kurmalarına müsaade edildi. Buna
mukabil Venediklilerin %3 nispetinde vergi ödemelerini; Venedik gemilerinin yelken sayısına göre vergi
ödemelerini; vergilerin ve ödenmesi lâzım gelen miktarların her iki tarafın temsilcilerinin huzurunda tespit
edilmesi kararlaştırıldı (Kafalı, 1976: 79; Poçekayev, 2016: 249). Özbek Han bununla Karadeniz’in
kuzeyindeki ticareti canlandırmayı arzuluyordu. Böylece hazineye giren ticari vergilerin ve haracın miktarını
arttırmak niyetindeydi.
5.1.7. Arap Seyyahı İbn Battûta’nın Özbek Han ile İlgili Müşahadeleri
1333 yılında Sinop’tan denize açılarak Kırım’ın Kerç Limanında karaya çıkan ve Azak ve Macar şehirleri
üzerinden Saray’a gelerek bizzat Altın Orda Hanı ile görüşen Arap seyyah İbn Battûta’nın Özbek Han’a dair
tespitleri ilgi çekicidir:
“Adı Muhammed Uzbek (Özbek)’tir. Han, onların dilinde hükümdar, sultan anlamındadır. Onun geniş bir
ülkesi, kuvvetli bir ordusu, şanlı ve şöhretli bir devleti vardır. O, Tanrı düşmanı Kostantîniye halkıyla cihat
etmekte, onları kahretmektedir. Onun ülkesi çok büyüktür, muazzam şehirlerle donanmıştır. Kefe, Kırım,
Macar, Azâk, Surdak ( Suğdak), Harezm ile taht şehri olan Sarâ (Saray) bu beldelerin en ünlüleridir.
Muhammed Uzbek Han dünyanın yedi ulu hükümdarından biridir. Onları şöyle sıralayabiliriz:
about:blank 66/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
… [Fas hükümdarı] efendimiz; Mısır ve Şam bölgesinin sultanı; Irak bölgesinin sultanı; şimdi bahsetmekte
olduğumuz Sultan Uzbek; Türkistan ve Maverâü’n-nehr’in hükümdarı; Hint hükümdarı ve Çin hükümdarı…
…. Cuma günleri namazdan sonra altın kubbede oturur. Burası mükemmel bir şekilde düzenlenmiştir ve altın
levhalarla kaplı ahşap direkler üzerine kuruludur. Orta yerde yine altınla süslenmiş, gümüş kaplamalı ahşap
bir taht vardır. Tahtın ayakları halis gümüştendir, başları da gümüşle bezenmiştir. Sultan tören esnasında bu
tahta oturunca sağ yanında Taytuğlî (Taydula) Hatun oturur. Onun yanında Kebek Hatun bulunur. Sol
tarafta da sırasıyla Beyelûn Hatun ve Urducâ (Orducî) Hatun otururlar. Tahtın sağ alt kenarında
hükümdarın oğlu Tîn Bek (Tinibek), solunda ise öteki oğlu Cânî Bek ayakta beklerler. Ön tarafta sultanın kızı
Ît Kucücük oturur. Bu kadınlardan biri içeri girince sultan ayağa kalkar, onun elinden tutar, tahta kadar
götürüp yerine oturtur. Ama Taytuğlî Hatun teşrif ettikte; “melike” olduğu ve en beğenilen hatun olma
niteliğini kazandığı için sultan onu köşkün ta kapısında karşılar. Oracıkta elinden tutarak içeriye getirir.
Tahtın bulunduğu yere kadar onunla yavaş yavaş ilerler, kibarca yerine oturtur ve kendi makamına geçip
kurulur. Kadınların hiçbiri kaç-göç yapmadıkları için bu tören halkın önünde cereyan eder.
Merasimin bundan sonraki bölümünde saygın ve nüfuzlu emirler içeri girerler. Tahtın her iki yanına konmuş
iskemlelere otururlar. Sultanın otağına giren her ziyaretçi iskemlesini kölesiyle beraber getirmek zorundadır.
Hükümdarın yakın akrabaları, amca ve kardeş çocukları ön tarafta yerlerini alırlar. Onların tam karşısında,
köşk kapısının yanında büyük kumandanların çocukları durur. Onların arka tarafına sağlı sollu, yüksek
rütbeli subaylar dizilir. Sonra derecelerine göre halktan bazı kimseler üçer üçer içeri girerek sultanı
selâmlar ve dönüp uzağa otururlar.
İkindi namazı kılındıktan sonra önce başhatun kalkar. Kumaları, otağına kadar ona refakat ederler.
Başhatun kendi çadırına girinceye dek orada beklerler. Sonra her biri kendi arabasına binerek kaldığı
çadıra yönelir. Her hatunun yanında elli kadar atlı cariye bulunur. Arabaların önünde yirmi civarında yaşlı
kadın yer alır. Onlar da ata binmektedirler. Bunlar “fityân” denilen yiğit hizmetkârlar ile araba
arasındadırlar. Hepsinin arkasında yüz kadar genç köle bulunur.
Fityân denilen hizmetkârların önünde yüze yakın yüksek rütbeli kapıkulu bulunur. Onlar da ata binmişlerdir.
Yüz kadar da yaya köle vardır. Yayalar bellerinde kılıç, ellerinde değnek, atlılarla genç hizmetkârlar
arasında yer alırlar. Bütün hatunların geliş ve dönüş tertipleri böyledir.
Sultanın Cânî Bek adlı oğluna yakın bir yerde konaklıyordum. Gelişimin ertesi günü ikindi namazından
sonra hükümdarın huzuruna çıktım. Yanında şeyhler, kadılar, fakih efendiler, seyyidler, şerifler ve dervişler
toplanmıştı. Çeşit çeşit yemek yapılarak zengin bir sofra kurulmuştu; ziyafete katıldık. Bu arada
nakîbüleşraflık yapan Seyyid Şerif b. Abdülhamîd ile Kadı Hamza hakkımda övgü dolu sözler söylediler,
sultana güzelce takdim ettiler beni! Ayrıca ikram görmem için telmihte bulundular!
Buradaki Türkler, gelen yabancıları nasıl ağırlayacaklarını, onlara ne gibi yiyecekler sunacaklarını
bilmiyorlar! Kesip yemeleri için koyunlar ve atlar; içecek olarak da kımız tulumları gönderiyorlar! İkramları
budur işte! Birkaç gün geçmişti, ikindi namazını sultanla birlikte kıldık; ben çadırıma gitmek için
kalktığımda derhâl oturmamı emretti. Önce "dûkî”den yapılma meşrubat (boza) sonra haşlama at ve koyun
etinden oluşan bir yemek çıkarıldı…” (İbn Battûra, 2004: 474-476).
İbn Battûta’nın bu sözlerinden Özbek Han’ın gündelik rutini, hatunlarının durumu, teşrifat ve kabul
törenlerinin detaylarını anlamak mümkündür. Ayrıca İslâmiyeti kabul eden bir hükümdar olarak dinin
kurallarına riayet ettiği ve yanından din adamlarını eksik etmediği ortaya çıkmaktadır.
Altın Orda Devleti’ni yükselişe geçiren Özbek Han 1341 yılında vefat etti. Onun Taydula Hatun’dan Tinibek
ve Canibek adından iki oğlu vardı. Veliahdı olan Tinibek, Özbek Han vefat ettiği sırada Harezm’de
bulunuyordu. Babasının ölüm haberini alır almaz Saray’a hareket etti. Ancak kardeşi Canibek annesiyle
birlikte Tinibek’e tuzak kurdu ve başkente geldiğinde onu öldürttü. Böylece Altın Orda tahtına Canibek çıktı
(Kafalı, 1976: 82-83). Tinibek hakkında kaynaklarda pek fazla bilgi yoktur. Arap seyyah İbn Battûta onun
about:blank 67/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
hakkında şöyle demektedir: “Tîn Bek (Tinibek) görünüş ve endam bakımından Allah’ın en hoş kullarındandır.
Babası onu tahtına vâris kıldı, veliaht yaptığını duyurdu. Onun üzerine eğildi; ilgisini tamamen onda
yoğunlaştırdı ama bu tavır Yüce Hakk’ın iradesine uygun değildi. Baba vefat edince o kısa bir müddet
hükümdarlık yapmış lâkin çirkin işlerinden ötürü öldürülmüştür” (İbn Battûta, 2004: 480). İbn Battûta’nın
daha sonra ifade ettiği Canibek’le ilgili şu sözlerinden Altın Orda’nın önde gelen ulemasının Tinibek’in
yerine Canibek’in han olamasını desteklediği anlaşılmaktadır: “Onun (Tinibek) yerine başa geçen Cânî Bek
ötekinden daha erdemlidir. Seyyid Şerif b. Abdülhamîd, Cânî Bek’in terbiyesini üstlenen hocadır. Buraya
geldiğim zaman Cânî Bek’in otağına inmemi tavsiye eden kişiler Kadı Hamza, İmam Bedreddîn Kıvâmî,
İmam Mukrî Hüsameddîn Buharî vs. ile beraber Seyyid Şerif’tir. Cânî Bek’in faziletlerinden ötürü bu
tavsiyeyi yaptılar; ben de uydum” (İbn Battûta, 2004: 480).
about:blank 68/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Canibek Han Moskova’daki İvan Daniloviç Kalita’nın oğullarının (Semen ve II. İvan) Vladimir Büyük
Knezliği üzerindeki hak iddialarını ve Litvanya Büyük Knezi Olgerd’le mücadelelerini destekledi. Bununla
birlikte diğer knezlikler üzerinde tamamen hâkimiyet kurmalarına müsaade etmedi. Örneğin Tver, Ryazan ve
Suzdal yöneticilerinin çatışmalarını bizzat Han çözdü ve onların Moskova’ya karşı müstakilliklerini
onayladı. Litvanya Büyük Knezi Olgerd 1349 yılında Canibek Han’a başında kendi kardeşi Koriat’ın
bulunduğu bir elçilik heyeti göndererek Ruslara karşı askerî ittifak kurmayı teklif etti. Ancak bundan
haberdar olan Semen derhâl Saray’a gidip bağlılığını bir kez daha bildirdi. Bundan memnun kalan Canibek
Han Litvanya Büyük Knezi’nin ittifak teklifini reddetti. Bununla birlikte Olgerd Polonya’ya
gerçekleştireceği seferde Altın Orda kuvvetlerinin yardımını talep ettiğinde Canibek Han olumlu karşılık
verdi. Böylece 1352 yılında Altın Orda kuvvetleri Olgerd’in Polonya ile mücadelesine yardım etti (Şpuler,
2016: 128-133; Kamalov, 2009: 93-94).
Tarih kaynaklarında adil ve kudretli bir hükümdar olarak tasvir edilen Canibek Han annesi Taydula Hatun’un
Ortodoks din adamlarını himaye etmesine müdahale etmedi. Taydula Kırım’daki İtalyan tüccarlarına ticaret
yapma hakkı tanıyan yarlıklar dahi verdi. Rusya’daki Tula şehri ile Kırım’daki İtalyan ticaret kolonilerinden
alınan vergilerin bir kısmı Taydula’ya verildi (Kamalov, 2011: 593-604).
Canibek Han iktidara geldikten bir süre sonra 1332 yılında babasının Venedikli tüccarlara verdiği (Azak’ta
bir koloniye sahip olmaları ve bazı vergilerden muaf tutulmalarıyla ilgili) yarlıkı tasdik eden bir yarlık verdi.
Ne var ki bir yıl sonra artık Altın Orda ile İtalyan kolonileri arasında uzun süre devam eden ihtilaf başladı.
Bunu çoğunlukla Altın Orda hanlarının yarlıkları sayesinde Kardeniz’in kuzey sahillerinde uzun süreden beri
varlıklarını koruyan ve onlardan birçok imtiyaz elde eden İtalyanlar kışkırttılar. Cenevizlilerin resmî merkezi
Kefe’de Ceneviz Konseyi ve Altın Orda Hanı’nın olmak üzere iki ayrı uyruğa sahip halk vardı. İtalyan
kolonisinin bu statüsünü nümizmatik veriler de desteklemektedir. XV. yüzyılda Kefe’de basılan paraların
bazılarının üzerinde Ceneviz arması, bazılarının üzerinde de Altın Orda yöneticilerinin tamgası bulunuyordu.
Gerçekte Kefe Konsülü ve büyük ailelerin temsilcileri olan asilzâdeler ve tüccarlar kimseye boyun
eğmiyorlardı. Onlar yakın bölgelerdeki şehirlerin ve köylerin ahalilerine karşı kendilerini feodal efendiler
olarak gösteriyorlardı. Altın Orda Hanı’nın hâkimiyetinde bulunan Azak’taki Venedik kolonisinin İtalyanları
da aynı şekilde davranıyorlardı. 1343 yılında Azak’ta meydana gelen bir sokak kavgasında Venedikli
Andreolo Çivrano kendisine bir şamar atan Altın Ordalı tüccar Hoca Ömer’i öldürdü. Bu yüzden Azak’ın
Avrupalı kökene mensup birçok sakini ve ziyaretçileri yağmalandı ve hatta öldürüldü. Geri kalanlar ise ya
Kefe’ye ya da memleketlerine yani İtalya’ya kaçmak zorunda kaldılar. Çatışmaların sonucunda Venedikli,
Cenevizli, Floransalı ve Pisalı tüccarların muazzam ekonomik kayıpları oldu. Ayrıca Avrupa’da doğu
mallarının, tohum ve balığın değeri oldukça yükseldi. Topraklarında meydan okurcasına hareket eden
Avrupalılara öfkelenen Canibek Han onlara karşı gerçek ekonomik yaptırımları uygulamaya soktu ve bütün
İtalyan tüccarlarının beş yıl süreyle Azak’taki kolonilerinin bulunduğu Tana’dan kovulmalarını emretti.
Canibek Han başka önlemler de aldı. Bunun neticesinde Altın Orda’yla ticaret yapma imkânınından yoksun
kalan Pisalı tüccarlara ait Don Nehri’nin ağzındaki Porto-Pisano yerleşimi harap hale geldi (Poçekayev,
2016: 255-256; Balar, 2016: 601).
Venedik Konseyi Azak’taki olaylarla ilgili soruşturma yaptı ve Çirvano’nun suçlu olduğuna hükmederek onu
tutuklattı. Bu konuda derhâl Altın Orda Hanı’na haber verdiler ve bu vesileyle ondan Venediklilere Azak’ta
yeniden ticaret yapma hakkını tanımasını rica ettiler. Öfkesi yatışan Canibek Han meseleyi sulh yoluyla
neticelendirmeye hazır olduğunu ifade etti. Maksimum başarı elde etmek isteyen Venedikliler eski
düşmanları olan Kefe’nin Cenevizlileri ile ittifak yaptılar ve ortaklaşa olarak Azak’ta yerli ahaliyle çatışma
neticesinde ortaya çıkan kayıpların tazminini talep etmeye karar verdiler. Bu görüşmeleri öğrenen Canibek
about:blank 69/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Han İtalyanların kendisine karşı ittifak kurmak niyetinde olduklarına kanaat getirdi ve 1344 yılında Kefe’ye
bir ordu gönderdi. Seferin bahanesi Kefe’deki Cenevizlilerin Hoca Ömer’in katilini Altın Orda kanunlarına
göre yargılanması için Han’a teslim etmeyi resmî olarak reddetmeleriydi. Ne var ki Kefe’yi kuşatan Altın
Orda kuvvetleri beklenmedik şekilde mağlubiyete uğradılar. Bazı bilgilere göre Altın Orda ordusu 15 bin
civarında askerini ve bütün kuşatma aletlerini yitirerek geri çekilmek zorunda kaldı. Geri çekilen Han kinini
başka bir Ceneviz kolonisi olan Çembalo (Balaklava)’dan almak istedi. Sadece toprak surlarla çevrili olan
şehir Altın Orda askerlerince zapt edildi ve ateşe verildi. Sakinleri ise kaçtılar. Canibek Han’ın öfkesi buna
rağmen dinmedi. Bir yıl geçtikten sonra yeniden şehri kuşattıysa da askerleri gene başarılı olamadı. Orduyu
komuta eden Beklerbek Mogul Buka bir nevi biyolojik silah kullanmaya karar verdi. Vebadan ölmüş bir
kişinin cesedi mancınık yardımıyla kale duvarından içeriye fırlatıldı. Doğal olarak yılın sıcak zamanı dar ve
pek temiz olmayan şehirde hemen veba salgını yayıldı. Kuşatmaya ve saldırılara dayanıklı ve sebatlı olan
muhasara edilenlerden birçoğu hastalık korkusuyla Venedik ve Ceneviz’e kaçtılar. Ne var ki kaçanların
arasında artık hastalık bulaşanlar bulunuyordu. Onlar aynı zamanda Avrupa’ya veba salgınını getirdiler. İşte
1348-1349 yıllarında Avrupa’yı kasıp kavuran ve bazı bilgilere göre Avrupa nüfusunun %60’ını biçen veba
salgını böyle başladı. Salgın Suriye ve Mısır’ı bile etkiledi. Az sonra 1350 yılının başlarında salgın Rus
topraklarına yayıldı ve Büyük Knez Semen İvanoviç dâhil birçok Rus hayatını kaybetti. Veba salgını oldukça
temiz ve nispeten az nüfuslu olan Altın Orda şehirlerini ve Deşt-i Kıpçak bozkırını pek fazla etkilemedi.
Kefeliler Altın Orda’ya haraç ödeyince kuşatma kaldırıldı. Kefe’yi ele geçiremeden geri çekilmek zorunda
kalan Canibek Han İtalyanların Altın Orda’da ticaret yapmalarnı yasakladı. Ancak İtalyanların Altın Orda
içerisindeki lobi faaliyetleri neticesinde bir yıl sonra ambargo kaldırıldı. 1347 yılında Azak’taki Venedikliler
yeni bir Han yarlıkı aldılar. Bununla muamele vergisi %3’ten %5’e yükseltildi (A.P. Grigoryev-V. P.
Grigoryev, 2002: 79-85; Şpuler, 2016: 127; Poçekayev, 2016: 256-257).
Canibek Han 1349 yılında İtalyanlar üzerine yeniden bir sefer düzenledi. Azak’a gönderdiği Altın Orda
ordusu Venedikliler, Cenevizliler ve Pisalıların mallarını sırasıyla yağmalamaya başladılar. Ne var ki
Kefe’den gelen Ceneviz donanması Azak Denizi’ne girdi ve Han’ın ordusunu bombardımana tuttu. Bu
yüzden Han kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı ve İtalyanlarla barış anlaşması imzaladı (Poçekayev, 2016:
257).
about:blank 70/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Ak Orda Hanedanı da sona ermiş oldu. Mensubu bulunduğu sülâleyi yok etmesi dolayısıyla Cuçi Ulusu’nda
Berdibek Han’a “Kökün Kırgan Köten Han” denilmiştir (Kafalı, 1976: 84-87;Kemaloğlu, 2016: 123-124).
Bölüm Özeti
● Özbek Han, Toğrulca Han b. Mengü Timur b. Tuka Han. Batu Han b. Cuci Han. Cengiz Han’ın oğlu olup
Sayın Han sülalesindendir. Tokta Han’ın ölümünden sonra on üç yaşında iken tahta oturduğu rivayet edilir.
Özbek Han’ın tahta çıkışından önce Deşt-i Kıpçak toprakları Cuci Ulusu veya Berke Han’a nispetle Deşt-i
Bereke adıyla anılırken, onun tahta geçişinden sonra bu bölgeler Deşt-i Özbek, Özbek Eli olarak anıldı.
● Özbek Han’ın tahta geçişi ve İslam dinine taassubu bölgenin dini istikrarında önemli gelişmeler meydana
getirdi. Kendisinden önceki bazı hükümdarların da Müslüman olmaları Altın Orda coğrafyasında İslam
inancını daha hızlı yayarken, Müslüman tüccarların da önemli uğrak yerlerinden biri olmasına da katkı
sağlamıştı.
● Özbek Han döneminde iktisadi ve askerî gereksinimlerden dolayı değerli madenlere olan talep ve aynı
şekilde Rus vassalların tam itaati Altın Orda yönetiminin Rus knezlikleriyle ilişkilerinde değişikliğe neden
oldu.
● Venedikli tüccarlar Özbek Han’a müracaat ederek ondan devamlı ekonomik faaliyette bulunmaları için
Kırım’da bir yer tahsis etmesini ve ticari imtiyazlar tanımasını istediler. Uzun süren müzakerelerden sonra
1332 yılında Venediklere istedikleri talepleri karşılayan bir yarlık verildi.
● Canibek Han (1342-1357) dış ilişkilerinde Özbek Han’ın ılımlı siyasetini sürdürdü. Canibek Han da babası
gibi Yuan Hanedanı ile iyi ilişkileri sürdürerek Çin’deki üç bölgeden elde edilen gelirleri aldı. Ancak bir süre
sonra Çin’de başlayan “Kızıl Bandajlar İsyanı”yla Yuan Hanedanı çöküşe geçtiğinde Canibek Han’ın Büyük
Moğol İmparatorluğuyla ilişkileri de kesildi.
● Canibek Han iktidara geldikten bir zaman sonra 1332 yılında babasının Venedikli tüccarlara verdiği
(Azak’ta bir koloniye sahip olmaları ve bazı vergilerden muaf tutulmalarıyla ilgili) yarlıkı tasdik eden bir
yarlık verdi. Ne var ki bir yıl sonra artık Altın Orda ile İtalyan kolonileri arasında uzun süre devam eden
ihtilaf başladı.
Kaynakça
Balar Mişel, “Genueztsı i Zolotaya Orda”, Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii, İnstitut İstorii İm. Ş. Mardjani
AN RT, Kazan, 2016.
Ebû Abdullah Muhammed İbn Battûta Tancî, İbn Battûta Seyahatnâmesi, C. 1, Çev. A. Sait Aykut, YKY,
İstanbul, 2004.
Hamdullah M. Kazvînî, “Târîh-i Güzîde”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II.
İzvleçeniya iz Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i
S. L. Volınım, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
İbn Haldûn, “Kitabu’l –İber divânu’l-mübtedâ ve’l-haber fî eyyamu’l-arab ve’l-acem ve’l-berber”, Sbornik
Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı, İzvleçeniya iz Soçineniy Arapskih V. G. Tizengauzenom,
T.1, Sanktpeterburg, 1884.
Kafalı Mustafa, Altın Orda Hanlığı’nın Kuruluş ve Yükseliş Devirleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1976.
about:blank 71/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Kamalov İlyas, Altın Orda ve Rusya (Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Etkisi), Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2009.
Kamalov İlyas, “Altın Orda Hanlığı’nda Hanedan Kadınları”, Orta Çağda Kadın, Ed. A. Çetin, Lotus
Yayınevi, Ankara, 2011, s.593-604.
Kemaloğlu İlyas, “Altın Orda Devleti”, Avrasya'nın Sekiz Asrı Çengizoğulları, Haz. Hayrunnisa Alan-İlyas
Kemaloğlu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2016.
Nasonov A. N., Mongolı i Rus. İstoriya Tatarskoy Politiki na Rusi, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR,
Moskva-Leningrad, 1940.
Ötemiş Hacı, Çengiz-Nâme, Haz. İlyas Kamalov, TTK Basımevi, Ankara, 2009.
Poçekayev Roman, “Rastsvet Ulusa Djuçi: Pravlenie Uzbeka i Djanibeka”, Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii,
İnstitut İstorii İm. Ş. Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Reşîdüddîn, “Câmi’u’t-Tevârîh”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II. İzvleçeniya iz
Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i S. L. Volınım,
İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
Şpuler Bertold, Zolotaya Orda. Mongolı v Rossii. 1223-1502, Perevod s Nemets. M. S. Gatina, İnstitut İstorii
İm. Ş. Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Yuvalı Abdulkadir, İlhanlı Tarihi, Bilge Kültür Sanat Yay., İstanbul 2017.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Altın Orda Devleti hangi han devrinde resmî olarak İslamiyet’i kabul etti?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-1 :
Özbek Han
Soru-2 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-2 :
Berdibek Han
Soru-3 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-3 :
Soru-4 :
Özbek Han’ın Altın Orda tahtına çıkmasına yardım eden devlet adamı kimdir?
(Çoktan Seçmeli)
(B) Yasavur
(C) Ak Boga
(D) Tulubay
(E) Nogay
Cevap-4 :
Kutluk Timur
Soru-5 :
about:blank 73/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-5 :
Taydula Hatun
Soru-6 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) İlhanlılar
(B) Karakoyunlular
(C) Timurlular
(D) Çobanoğulları
(E) Muzafferiler
Cevap-6 :
Çobanoğulları
Soru-7 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-7 :
Olcaytu Han
about:blank 74/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Soru-8 :
Aşağıdakilerden hangisi 1343 yılında Venediklilerin Azak’ta Müslüman bir tüccarı öldürmelerinin sonucu
değildir?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-8 :
Soru-9 :
1348-1349 yıllarında Avrupa’da ortaya çıkan veba salgını hangi olayın neticesidir?
(Çoktan Seçmeli)
(D) Memlûk Sultanı’nın dostu olan bir tüccarın Cenevizliler tarafından öldürülmesi
Cevap-9 :
Soru-10 :
Aşağıdakilerden hangisi Özbek Han devrinde hukuk alanında yapılan yeniliklerden biridir?
(Çoktan Seçmeli)
about:blank 75/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-10 :
about:blank 76/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
5) Altın Orda Devleti’nin Parçalanma Sürecinde Sol Kanatta Meydana gelen Olaylar Hakkında Bilgi Veriniz.
Başlamadan Önce
Bu bölümde Cuçi Ulusu’nu meydana getiren iki kanattan biri olan sol kol yani Gök Orda ve onun ilk
hükümdarı Orda hakkında bilgiler verilecektir. Orda’nın Batu Han ile Cuci Ulusu üzerindeki hükümdarlık
konusunda birbirlerine adına tahttan feragat etmeleri ve bu sebeple dedeleri Cengiz Han’a başvurmaları;
Cengiz Han’ın Cuci Ulusu’nu kollara ayırak Orda’ya Gök Orda’yı, Batu’ya Ak-Orda’yı tesis etmesi; Gök
Orda kolunun Orda’dan gelen halefleri; Orda’nın halefleri Konkıran, Konçi, Bayan, Kubluk, Sası Buka,
Erzen, Çimtay ve Mübarek Hoca’nın iktidarları devriyle ilgili tarih kaynaklarında geçen bilgiler ve Urus Han
ve sonrasında sol kanatta meydana gelen siyasî gelişmeler, Urus Han’ın Altın Orda Devleti’ni bileştirme
politikaları, Deşt-i Kıpçak toprakları üzerindeki politikaları gibi hususlar işlenecektir.
Bununla birlikte gerçekte Cuçi Ulusu’nda büyük kardeşler arasında topraklar bölüşüldü. Reşîdüddîn’in
belirttiğine göre Cuçi Han’ın ordusunun yarısını Orda, yarısını da Batu idare ediyordu (Raşid-ad-din, 1960:
66; Reşîdüddîn, 1941: 41). Tarihçi Vassâf’ın ifadesine göre bir tümenden daha fazla canlı orduyu meydana
getiren Cuçioğullarından dört binbaşı şahsiyet Kerk, Azan, Azl ve Alguy büyük kardeş Horda (Orda)’nın
komutası altında bulunuyordu (Vassâf, 1941: 84-85). Orda küçük kardeşleri Odar, Tukay-Timur, Şinkur ve
about:blank 77/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Sengüm ile birlikte ordunun sol kanadını meydana getiriyordu ve onlar o zamandan beri sol kanadın
prensleri (şah-zadegân-î dâst-î çâp) olarak adlandırılıyorlardı (Raşid-ad-din, 1960: 66; Reşîddîn, 1941: 41-
42).
about:blank 78/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
about:blank 79/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Orda’nın adı onun adından önce yer alıyordu (Reşîdüddîn, 1941: 41). Bununla birlikte Orda’nın neslinden
gelenler bir gelenek olarak Batu’nun haleflerini kendi hanları ve hükümdarları olarak tanıyorlar ve
yarlıklarda onların adlarını kendilerinin üzerine yazıyorlardı (Reşîdüddîn, 1941: 42).
1246 yılında Orda’nın hüküm sürdüğü topraklardan geçen Plano Karpini şöyle yazıyordu: “… Tossuk-han
(Cuçi Han)’ın çocukları ise şunlardır: Bati (Batu), o İmparator’dan sonra en zengin ve kudretlisidir; Orda, o
bütün başbuğların en yaşlısıdır; Sıban (Şıban), Bora, Berke, Oaut” (Karpini, 1911: 22). Aynı yazar daha
sonra şöyle yazıyordu: “bu topraklarda Batu’nun büyüğü olan Orda yaşıyor, o bütün Tatar prenslerinin en
yaşlısıdır” (Karpini, 1911: 51).
Reşîdüddîn’in bildirdiğine göre Batu’nun emriyle Orda kardeşleri Şiban, Berke, Berkeçar, Tangut ve Tukay
Timur’la birlikte Cuçi Ulusu’nu temsilen 1246 yılında Güyük’ün Büyük Moğol Hanı seçildiği kurultaya
katıldı. Ayrıca Orda amcası Tuli’nin oğlu Mengü ile birlikte Cengizoğulları arasında yaşı büyükler olarak
Cengiz Han’ın küçük kardeşi Temüge-Odçiğin’in tahtı ele geçirmek amacıyla yaptığı teşebbüse karşılık
mahkemenin verdiği idam cezasının infazıyla alakalı olarak Güyük Han tarafından görevlendirildi (Raşid-ad-
din, 1960: 118-119). Aynı yazarın bildirdiğine göre Batu hayattayken Mengü Han üçüncü kardeşi Hulâgu’yu
kalabalık bir orduyla İran topraklarına gönderdiğinde Cuçioğullarından her prensin ordusundan on kişiden
ikisini yardımcı olarak Hulâgu’nun ordusuna katılsınlar diye ayırmalarını emretti. Bu durumda Orda oğlu
Kuli’yi bir tümen askerle Harezm ve Dehistan üzerinden Hülâgü’ye yardıma gönderdi (Raşid-ad-din, 1960:
81). Bu haber Orda’nın 1255 yılı civarında henüz hayatta olduğunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte
onun tam olarak ne zaman öldüğü bilinmemektedir.
Cengizoğullarının üçüncü neslinin aksakalı olan Orda’nın vefatından sonra onun adı yasak olmaya başlandı
ve ölümden sonra verilen en saygın unvan olan İçen Han (Efendi Han) adıyla anıldı. Bundan dolayı çağdaş
tarihçiler onun adını ve ölümünden sonra ona verilen unvanı birleştirerek onun adını Orda-İçen’e
dönüştürdüler. Onun kardeşi Batu da Sayın Han olarak bilinir (Poçekayev, 2018: 13-17). Bu ad veya saygı
lakâbı aslında onun ölümünden sonra şahsına verilen unvanıydı. Moğollar böylesi unvanları Hanedan
mensuplarından vefat edenleri adlandırmak için kullanıyorlardı. Esasen ilk Cuçioğullarının çağdaşları olan
yazarlar Orda’yı, İçen ile birlikte adlandırmamışlardı. Orda İçen adlandırması ilk olarak 15. yüzyılın ilk
yarısının Farsça yazan yazarın “Mu’izz al-ansab” adlı eserinde geçmekteydi (Uskenbay, 2016: 209).
Orda’nın üçü de Kongrat kabilesine mensup Çöke Hatun, Tubakane Hatun ve adı bilinmeyen üç eşi vardı,
ayrıca kumaları vardı. Tüm eşlerinden olan yedi oğlu sırasıyla şöyledir: 1) Sertektay, 2) Kuli, 3) Kurumışi, 4)
Kungkıran, 5) Çurmakay, 6) Kutuku ve 7) Hulâgu (Reşîdüddîn, 1941: 42).
6.3.1. Konkıran
Orda’nın büyük oğlu ve halefi olan Konkıran (Kungkıran) adının manasına rağmen güçlü ve becerikli bir
hükümdar değildi. 1270’li yılların sonuna değin Gök Orda’nın başında kalan Konkıran’ın adı tarih
kaynaklarında sadece bir kez Büyük Moğol İmparatoru Mengü Han’ın Çağatay ve Ögedey uluslarına karşı
giriştiği seferle bağlantılı olarak geçmektedir. Mengü Han noyanlarından birini cesur Türklerden meydana
getirdiği on tümenlik bir orduyla onları o bölgeden uzaklaştırmak ve Kayalık sınırları içerisinde kalan ve
Otrar’a kadar sürülerinin uzandığı Konkıran-oğul’un ordasına yaklaştırmak amacıyla batıda Beşbalık ile
Karakurum arasındaki yerlere, Ulutağ sınırlarına doğru gönderdi ( Raşid-ad-din, 1960: 137-138). Mengü Han
düşmanlarını nihaî olarak yok etmek için batıya kalabalık bir ordu gönderdi. Amacı Karakurum ve Beşbalık
arasındaki boşluğu zapt etmek ve Kayalık ile Otrar arasındaki yerlerde konuşlanan Orda’nın oğlu ve halefi
Konkıran’ın komutası altındaki Cuçioğullarının kuvvetleriyle birleşmekti. Neticede Çağatay Ulusu’ndaki
kompolculara sempati duyan bütün komutanlar öldürüldü (Bartold, 1963: 65).
6.3.2. Konçi
Konkıran’ın hiç evladı yoktu. Bu yüzden Konkıran öldükten sonra Gök Orda Ulusu’nun tahtına Orda’nın
torunu ve Sertektay’ın oğlu Konçi (Kulçi veya Koyunçi) çıktı ve uzun süre iktidarda kaldı (Reşîdüddîn,
1941: 41). Konçi’nin lâkabı “Toruk Han” idi (Kafalı, 1976: 18-21, 26). Onun saltanatı döneminde kudretli
Moğol İmparatorluğu Cengizoğullarının çeşitli hanedanları arasında uzun süre devam eden savaşlar
neticesinde parçalanmaya başladı. Konçi bu dönemde aktif bir dış siyaset yürüttü. İlk başta Kaydu ile ittifak
kuran Konçi onunla birlikte Kubilay Han’a karşı savaştı (Raşid-ad-din, 1960: 13). Konçi, Ak Orda Hanı
about:blank 80/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Tuda Mengü ve Emîr Nogay 1280 yılından sonra Kubilay Han ile barış yaptı ve onun rehin olarak tuttukları
oğlu Nomokan’ı serbest bırakarak babasına iade ettiler. Kubilay Han bu jeste hediyelerle ve finans
yardımıyla karşılık verdi. Çince olarak kaleme alınan “Yuan Şi” adlı tarih kaynağında yazdığına göre
İmparator Prens Huo-ni-çi (Konçi)’ye 500 külçe gümüş, inci kolye ve sırma kumaşlar gönderdi. Ertesi yıl
Huo-ni-çi’nin askerlerine çeşitli hediyeler yollandı (Uskenbay, 2013: 130-131).
Konçi Ak Orda hanlarından farklı olarak İran’a ve Azerbaycan'a hâkim durumdaki İlhanlılarla dostluk kurdu.
Argun Han, Geyhatu Han ve Gazan Han’a elçilerini yollayarak İlhanlılarla barış yaptı (Raşid-ad-din, 1960:
67; Reşîdüddîn, 1941: 42). Büyük Moğol İmparatorluğu ve İlhanlılarla barış yaptıktan sonra Konçi’nin
güneydeki komşuları Ögedey ve Çağatay uluslarıyla olan ilişkileri bozuldu. Günümüz Kazakistan'ın güney
ve güneydoğusunda yer alan şehirler (kaynaklarda Karı-Sayram’ın adıyla geçmektedir. Orda’nın torunları
hâkimiyet alanlarını doğudan güneye Çu-Talas bozkır kuşağına doğru genişletmişlerdi. Bu durum Yedisu’ya
hâkim durumdaki Kaydu ile savaşa sebebiyet verdi. Reşîdüddîn’e göre Karı-Sayram Kaydu’ya bağlı olmakla
birlikte Konçi’nin uluslarından biriydi (Raşid-ad-din, 1952: 81). Bununla birlikte Konçi’nin iktidarı devri
sükunetle geçti.
Bu dönemde Gök Orda’nın Ak Orda’dan müstakil olduğunu ifade etmek mümkündür. Reşîdüddîn’in şu
ifadeleri bu görüşü desteklemektedir: “Genellikle Batu’nun yerini alanları kendi hükümdarları ve
yöneticileri olarak sayıyorlar ve onların adlarını kendi yarlıklarının üzerine yazıyorlar”, ancak “en başında
Orda’nın yerini alan onun soyundan birisinin Batu soyunun hanlarına gitmek için sebebi yoktu, çünkü onlar
birbirlerinden ayrılmışlar ve aynı şekilde kendi uluslarının müstakil hükümdarları olmuşlardı” (Raşid-ad-
din, 1960: 66; Reşîdüddîn, 1941: 42). Ne var ki Konçi’nin 1299 yılı civarında ölmesinden sonra Gök
Orda’daki siyasî istikrar onun seleflerinin iktidar mücadeleleri yüzünden bozuldu.
Reşîdüddîn’in verdiği bilgilere göre Gök Orda hükümdarı Bayan, Kaydu’nun oğlu Yangiçar ile düşmanlık
içerisindeydi, İslam Hükümdarı Gazan Han ile dostluk kurmuştu ve Cuçi tahtının sahibi Tokta Han ona
yardım ediyordu. Kudretli Kaydu onun muhtemel harekâtından korkuyordu. Oysa Orda Ulusu’nun
hükümdarıyla düşman olan Kubluk, Bayan’dan kopardığı ve Kaydu ile Duva’nın onun yardımına gönderdiği
ordusuyla yetiniyordu (Raşid-ad-din, 1960: 68; Reşîdüddîn, 1941: 43-44). Bu ifadelerden Kubluk’un Gök
Orda Ulusu’nda sadece yüksek iktidar iddiasında bulunduğu anlaşılıyor. Zira Kaydu ile Duva’nın onun
ulusunun hükümdarı olması için yardım göndermelerine dair ifadeler bunu ortaya koyuyor.
İbn Haldûn’a göre Konçi’den sonra Gök Orda tahtına onun oğlu Kuyluk çıktı. Ancak Kuyluk’un kardeşi
Bayan ona karşı ayaklandı (İbn Haldûn, 1884: 394). Reşîdüddîn’in ifadesine göre Orda Ulusu’nun büyük
kısmını Bayan yönetiyordu (Raşid-ad-din, 1960: 68; Reşîdüddîn, 1941: 44). Orta Çağ Müslüman yazarlarının
bu ifadelerinden Konçi’nin ölümünden sonra Gök Orda kanadında iki hükümdarın aynı anda hüküm sürdüğü
ve birbirleriyle hâkimiyet mücadelesi içerisinde oldukları anlaşılmaktadır (Uskenbay, 2013: 136-137). Bu
mücadelede Kaydu ve Çağataylı Duva Han’ın Kubluk’u destekledikleri de ortaya çıkmaktadır. Onların Orda
Ulusu’nda han olması için Kubluk’a yardım etmelerinin sebebi Gazan Han ile giriştikleri mücadelede onu
kendi müttefikleri yapmak istemeleriydi. Bayan, Kubluk ve Kaydu ile Duva’nın ordusuyla 18 kez savaştı,
onlardan altısına şahsen katıldı. En sonunda mağlubiyete uğratıldı ve Batu tahtının sahibi Tokta’nın
memleketinin sınırlarına kaçtı (Raşid-ad-din, 1960: 68; Reşîdüddîn, 1941: 44).
Sürekli devam eden bu savaşlar yüzünden onun (Bayan) askerleri yoksul düştü, savaşlar kısmen atlı kısmen
de yaya oluyordu, ne var ki o (Bayan) gene de sebatla düşmanla mücadele ediyor ve bu taraftan (yani Gazan
Han’dan) mal yardımı istiyordu (Raşid-ad-din, 1960: 68; Reşîddüddîn, 1941: 44).
about:blank 81/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Bayan’a iç savaşta zafer kazanması için Tokta Han’ın ordusu yardım etti. Ebu’l Kasım el-Kaşanî’nin “Tarih-i
Olcaytu” adlı eserinde yazdığına göre “Tokta iktidarının sonunda Orda’nın oğlu Tubici (Konçi, fakat o
Orda’nın oğlu değil torunuydu) öldü. Onun geride büyüğü Bayan ve küçüğü Mumkiya adında iki meşhur
oğlu kaldı. Bayan babasından ulusunu ve ordusunu devraldı, Mumkiya ise ona karşı çıktı ve onu ülkeden ve
ulustan kaçmak ve göç etmek zorunda bıraktı. Tokta sayısız kana susamış askeriyle ona yardıma çıktı ve
zafer kazandı. Mumkiya kaçtı ve baba yurduna Bayan’ın ardından yerleşti” (al-Qashani, 1969: 144;
Uskenbay, 2013: 212).
6.3.5. Erzen
Muîneddin Natanzî’nin verdiği bilgilere göre Sası Buka Han’ın ölümünden sonra Özbek Han’ın emri
gereğince Erzen (İrzan) Cuçi Ulusu’nun sol kanadının hanı oldu. Oldukça akıllı, basiretli ve adil bir
hükümdar olan Erzen ülkede büyük hâkimiyet kurdu. Onun konumu kısa sürede Özbek Han’ın kendisinin
büyüklüğüne yakın seviyeye ulaştı. Şerefli ve Allah’tan korkan dindar padişah Otrar, Savran, Cend ve
Barçkend’de medrese, hanak, mescid ve diğer dini yapılar inşa ettirdi. Onun devrinde küçükler büyüklere,
büyükler de küçüklere büyük hürmet etti. Erzen âdillik ve yufka yüreklikteki şöhretiyle bütün Türkistan’ı
yüksek cennete çevirdi ve neredeyse yediyüz soydaşına her birinin kendi yurt, yüksek makam, hizmet ve
kendi etrafındaki insanlara sahip olacağı bölgeler verdi. Tanınmış insanlardan hiç kimse basit halka eziyet
etmedi ve basit halktan hiçkimse mehur kişilere saygısızlık etmedi. Onun iktidarı döneminde hâkim olan
huzur ve refahı sonradan insanlar rüyalarında dahi göremediler. Erzen Sığnak şehrinde defnedilmişti
(Natanzî, 1941: 129-130).
6.3.6. Çimtay
Hicri 740-741 yılları civarında Özbek Han’ın oğlu Tinibek ordusuyla Sığnak’a girdi. Eğer Erzen o sıralarda
hayatta idiyse büyük ihtimalle barışçıl bir şekilde kendi hâmisinin oğluna hâkimiyeti vermiş olurdu. Tinibek
Sığnak’ta uzun süre kalmadı. Artık hicri 742 yılının başında babasının öldüğü haberini alarak geri döndü. Ne
var ki, küçük kardeşi Canibek’in emîrleri Saray’a geri dönmekte olan Tinibek’i Sarayçik’te karşıladılar ve
haince öldürdüler. Babasının tahtını ele geçiren Canibek Doğu Orda’daki isyanı unutmadı. Muhtemeldir ki,
yerli asilzâdelerin desteğini sağlamaya çabalayarak Erzen’in oğlu Çimtay (Cimbay)’ı han olarak tasdik etti.
Bununla birlikte buraya kendi adamlarını tayin etmedi. Sığnak Ulusu’nun yeni Hanı bütün kendi
faaliyetlerini iç istikrarı yenilemek için yaptı ve zamanın talepleri doğrultusunda kırıkları tamir etti.
Canibek’le aynı anda Hicri 742-743 yıllarında (1341/2-1342/3) tahta çıkan Çimtay ondan dört yıl fazla
yaşadı ve yaklaşık olarak 762 yılında (1360/1361) öldü. Çimtay’ın hâkimiyetinin son yılları Ak Orda’daki
kargaşa dönemine denk geldi (Uskenbay, 2013: 156-158).
1360’lı yıllarda daha evvel Kıyat asilzâdelerinin güçlü olduğu Sır Derya boyunda Cuçi’nin oğlu Tukay
Timur’un neslinden gelenler yükselmeye başladı. Ötemiş Hacı’nın belirttiğine göre burada sırasıyla Kara
Nogay (yaklaşık Hicri 761-763 yılları) ve Tuglı Timur (yaklaşık Hicri 763- 767 yılları) hüküm sürdüler.
Onların hâkimiyetinden sonra iktidara hicri 768-769 yıllarında bir veriye göre Tukay Timur neslinden, başka
bir veriye göre de Orda’nın soyundan gelen Mübarek Hoca geldi (Ötemiş Hacı, 2009: 63; Uskenbay, 2013:
165-170).
Natanzî’ye göre Mübarek Hoca Erzen’in oğluydu ve onun vefatından sonra sol kanadın hükümdarı olmuştu.
Aynı müllefin onun hakkındaki görüşleri şöyledir: “Mübarek Hoca aşırı şöhret düşkünlüğü ve hırsı yüzünden
about:blank 82/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
isyan (fitne) çıkardı ve bu fesat (bulgak) hakkındaki hatıra o zamandan beri Deşt-i Kıpçak’ta muhafaza
edilmiştir. İnsanlar asayiş, refah ve huzura alıştıklarına göre bu fesat büyük boyutlara ulaşmadı. Altı ay
sonra Saray’a eş cennet benzeriyle vedalaştı ve daha 2 yıl 6 ay orada ölene dek yurtsuz Kırgız ve Altay
memleketlerinde göçerlik etti” (Natanzî, 1941: 130).Günümüze kadar ulaşan madeni paralara göre ise o
toplam olarak Hicri 768-769 (1366/1367-1367/1368 yılları)’dan 770 (1368/1369) yılına kadar yaklaşık iki yıl
hüküm sürdü (Kafalı, 1976: 28-29; Uskenbay, 2016: 213). Bu durumda onun çıkardığı isyandan sonra Özbek
Han tarafından Gök Orda tahtından uzaklaştırıldığı, fakat 1367 yılına doğru yeniden Doğu Deşt-i Kıpçak’ta
hâkimiyeti ele geçirdiği düşünülebilir.
Urus Han (1369-1377) tahta çıkar çıkmaz Sığnak şehrinde para darbettirmişti. Urus Han daha sonra 1377
yılında Saray tahtını da ele geçirdi ve burada da kendi adına para darbettirdi. Urus Han Mamay Mirza’nın
kontrolü altında bulunan Kırım haricinde Altın Orda Devleti’nin bütün topraklarına hâkim duruma gelmişti.
Böylece Tukay-Timur neslinden Altın Orda tahtına çıkan ilk şahsiyet Urus Han oldu. Urus Han’ın Kayırçak,
Tokta Pulat (Tokta Buka), Timur Melik, Tuğluk Pulat ve Toktakıya adlarında oğulları vardı. Urus Han’ın
adları geçen oğulları içerisinde yalnızca Kayırçak’ın oğlu Barak’ın neslinden gelenler Kazak İli’nin başına
geçerek hanedan tesis edebildiler. Bu sıralarda Urus Han’ın amcazâdesi Tuy-Hoca Oğlan oğlu Toktamış ve
diğer amcazâdesi Timur Kutluk Urus Han’ın hizmetinde bulunuyorlardı. Bunlardan Toktamış Urus Han ile
bozuşarak Türkistan Hükümdarı Emîr Timur’un yanına sığınmıştı (Kafalı, 1976: 30-31).
Sarıarka ve Doğu Deşt-i Kıpçak (Kazakistan) bozkırları Toktamış’ın hâkimiyetini şeklen tanırken yerli kabile
aristokrasisi aracılığıyla yönetilmeye devam ettiler. Onlardan bazıları örneğin Mangıtlar ve Kongratlar
Toktamış’ın devletinde yüksek askerî mevkiler elde ettiler. Diğer kabileler ise kendi iktidarlarını yeniden
kurmak isteyen Urus Han’ın neslinden gelenleri desteklemeye başladılar. Onlar ancak Toktamış’ın Emîr
Timur’la giriştiği savaşları kaybetmesinin ardından meydana gelen iç karışıklıklar neticesinde 15. yüzyılın
ilk çeyreğinde ortaya çıkan parçalanma sürecinde Barak Han’ın Doğu Deşt-i Kıpçak’a hâkim olmasıyla
amaçlarına ulaştılar. Ancak 1428 yılının sonuna doğru Barak Küçük Muhammed’le giriştiği savaşta mağlup
edilerek öldürüldü. Aynı sıralarda Doğu Deşt-i Kıpçak Cuçi’nin oğullarından Şıban’ın neslinden gelen Ebu’l-
Hayr Han’ın hâkimiyeti altına girdi. Böylece Gök Orda sahasında Özbek Hanlığı ortaya çıktı. Bununla
birlikte Barak’ın oğulları Canibek ve Giray sultanlar Ebu’l-Hayr’ın baskılarına dayanamayarak Özbek
Hanlığı’ndan ayrıldılar ve kendilerine tâbi kabile gruplarıyla Doğu Çağatay Hanı II. İsen Buka’nın yanına
sığındılar. II. İsen Buka onların Yedisu ve Kozıbaşı’nda yurtlanmalarına müsaade etti. Böylece Urus Han’ın
neslinden gelenlerin inisiyatifi ile Kazak Hanlığı’nın temeli atıldı (Yorulmaz, 2016: 444-446).
Bölüm Özeti
● Altın Orda Devleti kurulmadan önce Cuci Han vefat etmişti. Batu Han ve ağabeyi Orda hükümdarlık
konusunda birbirlerini aday göstermeleri üzerine aralarında ihtilaf çıkmıştı. Bu ihtilafı çözmek üzere dedeleri
Cengiz Han’ın yanına gitmeye karar verdiler.
● Cengiz Han, düzenlenen kurultay kararı sonucunda Batu Han’a Altın Busagalı Ak Orda (Altın Aksamlı
Ak-Otağ) ile Cuci Ulusu’nun batı kısmını vermişti. Orda’ya ise Gümüş Busagalı Gök Orda (Gümüş Aksamlı
about:blank 83/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Gök-Otağ) ve bugünkü Kazakistan topraklarını, Şiban’a ise Boz Orda’yı ve Batı Sibirya’da kendilerine has
ayrı ulus ve vilayetler verip ordalarını kurmalarını emretti.
● Böyleyece Gök Orda Hanlığı’nın başına Orda geçti. Altın Orda Hanlığı’nın Sol kanadını teşkil eden
Orda’dan sonra onun soyundan gelenler bu hanlığı idare ettiler.
● Orda’nın neslinden gelenler gelenek olarak Batu’nun haleflerini kendi hanları ve hükümdarları olarak
tanıyorlar ve yarlıklarda onların adlarını kendilerinin üzerine yazıyorlardı.
● Konçi Ak Orda hanlarından farklı olarak İran’a ve Azerbaycan’a hâkim durumdaki İlhanlılarla dostluk
kurdu. Argun Han, Geyhatu Han ve Gazan Han’a elçilerini yollayarak İlhanlılarla barış yaptı.
● 1310’lu yıllarda Bayan Altın Orda ordusunun yardımı olmaksızın Gök Orda Ulusunda hâkimiyeti geri
almakta başarısız oluyordu. Bu dönemden itibaren Gök Orda Ak Orda’nın himayesini kabullendi. Bayan’ın
halefi olan oğlu Sası Buka (1318-1321) kısa bir süre iktidarda kaldı.
● Mübarek Hoca’dan sonra Sığnak’ta Urus Han adına para basılmaya başlandı.
● Sarıarka ve Doğu Deşt-i Kıpçak (Kazakistan) bozkırları Toktamış’ın hâkimiyetini şeklen tanırken yerli
kabile aristokrasisi aracılığıyla yönetilmeye devam ettiler. Onlardan bazıları örneğin Mangıtlar ve Kongratlar
Toktamış’ın devletinde yüksek askerî mevkiler elde ettiler.
Kaynakça
Abu’l Qasem ibn ‘Ali ibn Mohammad al-Qashani, The History of Uljaytu, Edited by M. Hambly, Printed in
Ziba Press, Tehran, 1969.
Bartold V. V., “Oçerk İstorii Semireçya”, Soçineniya, T.II, Ç.1, İzdatelstvo Vostoçnoy Literaturı, Moskva,
1963.
Ioann de Plano Karpini, İstoriya Mongolov, Bvedenie, Perevod i Primeçaniya A. I. Maleina, İzdanie A. S.
Surova, S.Peterburg, 1911.
İbn Haldûn, “Kitabu’l –İber divânu’l-mübtedâ ve’l-haber fî eyyamu’l-arab ve’l-acem ve’l-berber”, Sbornik
Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı, İzvleçeniya iz Soçineniy Arapskih V. G. Tizengauzenom,
T.1, Sanktpeterburg, 1884.
Kafalı Mustafa, Altın Orda Hanlığı’nın Kuruluş ve Yükseliş Devirleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1976.
Klyashtorny S. G. - T. İ. Sultanov, Kazakistan. Türkün Üç Bin Yılı, 2. Bs., Çev. D. Ahsen Batur, Selenge
Yayınları, İstanbul, 2004.
Natanzî, “Muntahab at-tevârîh-i Muîni”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II,
İzvleçeniya iz Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i
S. L. Volınım, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
Ötemiş Hacı, Çengiz-Nâme, Haz. İlyas Kamalov, TTK Basımevi, Ankara, 2009.
Poçekayev Roman Yu., Batıy Han, kotorıy nye bıl hanom, İzdatelstvo Yevraziya, Moskva-Saintpeterburg,
2018.
Raşid ad-din, Sbornik Letopisey, T. I, Kniga Pervaya, Perevod s Pers. L. A. Hetagurova, İzdatelstvo
Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1952.
Raşid-ad-din, Sbornik Letopisey, T.II, Perevod s Pers. Yu. P. Verhovskogo, İzdatelsvo Akademii Nauk SSSR,
Moskva-Leningrad, 1960.
about:blank 84/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Reşîdüddîn, “Câmi’u’t-Tevârîh”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II. İzvleçeniya iz
Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i S. L. Volınım,
İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
Uskenbay Kanat, “Levoe Krılo Ulusa Djuçi v XIII – Naçale XV Veka”, Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii,
İnstitut İstorii İm. Ş. Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Uskenbay Kanat, Vostoçnıy Daşt-i Kıpçak v XIII – Naçale XV Veka. Problemı Etnopolitiçeskoy İstorii Ulusa
Djuçi, İzdatelstvo “Fen” AN RT, Kazan, 2013.
Vassâf, “Târîh-i Vassâf”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II, İzvleçeniya iz
Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i S. L. Volınım,
İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
Yorulmaz Osman, “Kazaklar ve Kazak Hanlığı”, Avrasya’nın Sekiz Asrı Çengizoğulları, Haz. Hayrunnisa
Alan-İlyas Kemaloğlu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2016.
Ünite Soruları
Soru-1 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Konkıran
(B) Sertektay
(C) Kuli
(D) Hulâgu
(E) Kayırçak
Cevap-1 :
Kayırçak
Soru-2 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Şıban
(C) Berke
(D) Batu
Cevap-2 :
Temuge Odçiğin
Soru-3 :
(Çoktan Seçmeli)
(E) Mengü Han tarafından verilen yarlıklarda Orda’nın adı Batu’nun üstünde yazar.
Cevap-3 :
Soru-4 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Konkıran
(B) Çimtay
(C) Konçi
(D) Kubluk
(E) Bayan
Cevap-4 :
Konkıran
Soru-5 :
(Çoktan Seçmeli)
about:blank 86/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-5 :
Bayan ve Kubluk
Soru-6 :
Aşağıdaki Gök Orda hükümdarlarından hangisi dindar bir Müslüman kişiliği ile tanınmıştır?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Orda
(B) Çimtay
(C) Erzen
(D) Kubluk
(E) Konkıran
Cevap-6 :
Erzen
Soru-7 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-7 :
Soru-8 :
Tokta Han hangi Gök Orda hükümdarını kendi ulusu içerisindeki hâkimiyet mücadelesinde desteklemiştir?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Kubluk
about:blank 87/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
(B) Çimtay
(C) Erzen
(D) Bayan
Cevap-8 :
Bayan
Soru-9 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-9 :
Özbek Hanlığı
Soru-10 :
Konkıran hangi Büyük Moğol Hanı ile Çağataylılara karşı ittifak yapmıştır?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-10 :
Mengü Han
about:blank 88/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
1) Berdibek Han’ın ölümünden sonra Altın Orda Devleti’nin birliğinin nasıl bozulduğunu açıklayınız.
2) Cuçi Ulusu’nda Mamay Mirza’nın hâkimiyeti nasıl ele geçirdiği hakkında bilgi veriniz.
3) Bulkak devrinde Altın Orda’nın sol kanadının siyasî durumu hakkında bilgi veriniz.
Başlamadan Önce
Bu bölümde 15. yüzyılın ortalarından başlayarak 1380 yılına kadar devam eden yaklaşık 20 yıllık süreçte
Altın Orda Devleti’nde ortaya çıkan iktidar mücadeleleri neticesinde yaşanan siyasî istikrarsızlık; bu
istikrarsız ortamda Altın Orda beylerinin yürüttükleri siyasi politikalar; Batı Deşt-i Kıpçak’ta Mamay
Mirza’nın, Sol kanatta da Urus Han’ın yükselişi; Emîr Timur’un desteğiyle Toktamış Han’ın iktidara gelişi;
Toktamış’ın Emîr Timur’un desteğiyle Urus Han’a karşı mücadelesi Kulikova Meydan Muharebesi;
Toktamış’ın birçok muharebeden mağlup olarak tekrar Timur’a başvurması ve Timur’un onu tekrar Altın
Orda Devleti tahtına sahip olması için destekte bulunması; Toktakmış Han’ın bu süreçte güç kazanarak Urus
Han ve haleflerine karşı mücadeleyi kazanak Altın Orda tahtını ele geçirmesi gibi konular anlatılmıştır.
çıktıktan sonra yeniden ortaya çıkan Kildibek ile giriştiği hâkimiyet mücadelesinden zaferle ayrılsa da
iktidarı çok uzun sürmeyecekti (Ötemiş Hacı, 2009: 61-62).
Cuçi Ulusu’nda Berdibek Han’ın vefatından sonra ortaya çıkan siyasî istikrarsızlık sürecinde Özbek Han
devrinde son verilen Gök Orda hanedanını hüküm sürdüğü sol kanat da Saray’a tabi olmaktan çıktı. Hızır
Han Deşt-i Kıpçak’ta siyasî birliği sağlayamadı. Nümizmatik verilerden anlaşıldığı kadarıyla İdil boyu,
Kırım Yarımadası ve Harezm’de hâkimiyet tesisi ettiği anlaşılan Hızır Han’ın sol kanatta hükmünün
olmadığı bellidir. Yukarıda da ifade edildiği üzere 1361’den itibaren sol kanat, Sığnak’ta tahta çıkarak Sır
Derya boylarına hâkim olan Cuçi’nin oğlu Tokay-Timur neslinden gelen Kara Nogay Han’ın iktidarı altında
bulunuyordu. Üç yıl hüküm süren bu hanın ölümünden sonra yerine kardeşi Tuglı Timur Sır Derya boyunda
han olmuştu. Onun zamanında sol kanat kudret kazanmıştı. Amcazâdeleri Urus, Kutluk Timur ve Toktamış
onun hizmetindeydiler. Böylece merkezi Sığnak şehri olmak üzere Cuçi Ulusu’nun sol kanadı sağ kanadın
hâkimiyetinden çıkmıştı (Kafalı, 1976: 91-94).
Tolunbek’in ardından Saray’da oturan Han olarak Arapşah beş yıl kadar (takriben 1378 yılına kadar) hüküm
sürdü. Bulkak devrinde en muktedir hanlardan biri olarak dikkat çeken Arapşah 1377 yılında Ruslara ait
Nijniy Novgorod’a bir sefer düzenleyerek şehri tahrip etmiş ve askerlerine yağmalatmıştı (Kamalov, 2009:
99).
about:blank 90/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
15. yüzyılın Arap Tarihçisi İbn Haldûn Toktamış’ın soyunu bilinenin aksine Berdibek Han’a dolayısı ile Ak
Orda hanedanına bağlayarak onun Emîr Timur’un yanına sığınması ve bu arada Deşt-i Kıpçak’ta cereyan
eden olaylar hakkında çekici bilgiler vermektedir: “Berdibek’in ölmesi üzerine küçük yaşta bir bebek olan
oğlu Toktamış onu takip etti. Onun kzıkardeşi Berdibek’in kızı Hanum yaşlı Moğol emîrlerinden Mamay
adında biriyle evliydi. Mamay onun Hanlığı’nda bütün işleri yönetiyordu. Kırım şehri onun hâkimiyetinde
bulunuyordu. Onun ‘orda’da olmadığı sırada Saray civarlarındaki toprakların yönetimini üstlenen (başka)
birkaç tane daha Moğol emîri vardı; onlar kendi aralarında mutabık değillerdi ve kendi bölgelerini müstakil
olarak yönetiyorlardı. Mesela Hacı Çerkes Astrahan civarına hâkimken, Urus Han da kendi bölgelerini
yönetiyordu; Aybekhan da öyleydi. Onların hepsi sefer emîrleri (sol kol emîrleri) olarak adlandırılıyorlardı.
Bedribek öldüğünde ve (yüksek) hâkimiyet olmadığında bu emîrler müstakil olarak illerde hüküm
sürüyorlarken Mamay Kırım’a çıktı, Özbek’in çocuklarından Abdullah adında delikanlıyı han olarak ilan etti
ve onunla Saray’a hareket etti. Toktamış oradan kaçtı ve Harezm’in dağlık bölgesinde (bulunan) Urus
Han’ın Hanlığı’na gitti, Mamay da Saray’a saraya hâkim oldu ve tahta Abdullah’ı çıkardı. Kutluk Timur
adındaki devletin emîrlerinden biri başka bir han çocuğunu ortaya çıkararak ona rakip oldu. Mamay her
ikisini de yendi ve öldürdü. Sonra Toktamış Harezm ülkesinde Urus Han’ın Hanlığı’ndan Çingiz Han’ın oğlu
Çağatay’ın neslinden hanların hükmündeki Semerkant ve Maveraünnehir’e geçti. Oralar bu sırada Çağatay
neslinden Mahmud Suyurgatmış adında bir hanı başa geçirip onun annesiyle velenerek onları müstakil bir
şekilde yönetmeye başlamış olan Moğol emîrlerinden Sultan Timur’un hâkimiyeti altında bulunuyordu.
Toktamış burada kaldı. Saray illerine hâkim olan emîrler yeniden mücadeleye giriştiler. Astrahan ilinin
hâkimi Hacı Çerkes Mamay’ın üzerine gitti ve onu yenerek Saray’ı ondan aldı. Mamay Kırım’a gitti ve
orada müstakil olarak hüküm sürmeye başladı. Hacı Çerkes kendi ilinden ayrıldığında Urus Han Harezm
ülkesinin dağlık tarafından askerlerini yollayarak Astrahan’ı kuşattırdı. Hacı emîrlerinden birini kendi
askerlerinin başında onların karşısına gönderdi ve kurnazlıkla onları Astrahan’dan geri püskürtmeyi
başardı, sonra aniden onlara ve onları komuta eden emîre saldırdı. Hacı Çerkes bu düşmanlıktan çok
endişeliydi. Onun karşısına Aybek Han çıktı, Saray’ı ondan aldı ve orada bir süre müstakil olarak hüküm
sürdü. Sonra o öldü ve ondan sonra oğlu Kari Han (?) Saray’da hüküm sürdü. Harezm dağlarından Urus
Han ona karşı çıktı ve Saray’ı ondan aldı. Aybek Han’ın oğlu Kari Han da kendi ilkbaştaki yurduna kaçtı.
Urus Han Saray’da, Mamay’da Kırım’da kuruldular. Kırım ile Saray arasındaki topraklar da ona aitti. Bu
776 yılı (1374-1375) süresince vuku buldu. Toktamış bu sırada Maveraünnehir’deki Çağataylıların ve Sultan
Timur’un yanında bulunuyordu” (İbn Haldûn, 1884: 389-391).
Toktamış Semerkant’a geldiğinde Emîr Timur Doğu Çağataylıları üzerine sefere çıkmıştı ve Talas
dolaylarında bulunuyordu. Buna rağmen Toktamış’ı emîrlerinden Tuman Timur Özbek aracılığıyla onu
karşılattı. Doğu Çağataylılarından Kamarüddin üzerine düzenlediği seferden döndükten sonra da Toktamış’ı
oldukça memnuniyetle kabul ederek ona asker, silah ve para yardımında bulundu ve Urus Han’a karşı
mücadelesinde onu destekledi. O böylece Toktamış aracılığıyla Doğu Deşt-i Kıpçak’taki siyasî gelişmelere
nüfuz etmek istiyordu. Emîr Timur Toktamış’a Doğu Deşt-i Kıpçak bozkırına uzanan hattın güneyinde adeta
bir kapı konumunda bulunan Otrar’ı ve Sır Derya boyunda yer alan Savran ve Sığnak şehirlerini vermişti.
Emîr Timur elinde bulunmayan bu şehirleri vermekle aslında Toktamış’a istikamet tayin etmişti. Bununla
birlikte Toktamış’ın Urus Han’ın hâkimiyeti altında bulunan bu şehirleri bir sefer düzenlemek suretiyle
savaşarak zapt etmesi gerekiyordu (Şâmi, 1987: 88-89;Yezdî, 1941: 146-147).
Toktamış bir süre sonra Emîr Timur’un kendisine verdiği kuvvetlerle 1375 yılının ortalarına doğru Urus
Han’ın İdil boyu üzerine seferde olmasından faydalanarak ona vekalet eden oğlu Kutluk Buğa’nın üzerine
yürüdü. Sığnak yakınlarında vuku bulan savaşta Kutluk Buğa öldürüldüğü halde Toktamış mağlup olarak
geri çekilmekten kurtulamadı. Emîr Timur tekrar kendisine sığınan Toktamış’a uğradığı yenilgiye rağmen
destek vermekten vazgeçmedi. Bu kez öncekinden daha fazla asker vererek onu takviye etti. Ne var ki,
Toktamış bu kez de Urus Han’ın bir diğer oğlu Toktakiya’ya karşı hezimete uğradı ve geri çekilirken Sır
Derya’yı yüzerek geçişi esnasında Toktakiya’nın adamlarından Kazancı Bahadır tarafından arkasından atılan
bir ok sebebiyle kolundan ağır şekilde yaralandı. Güç bela kıyıya ulaşarak sazlıklar arasında saklanmıştı.
Onu bu zor durumdan Emîr Timur’un gönderdiği adamı Emîr Edigü Barlas kurtardı ve o sırada Buhara’da
bulunan Timur’un yanına götürdü. Timur iki kez mağlup olmasına rağmen onu şefkatle karşıladı ve
tedavisini yaptırdı. Bu sırada Deşt-i Kıpçak’tan Urus Han’ın düşmanlığından kaçan Mangıt-Nogay Emîri
Edigey de Timur’un yanına gelerek ona sığındı (Şâmi, 1987: 89-90; Yezdî, 1941: 147-148).
Bir süre sonra Urus Han, Tüklücan ve Köpek Mangıt adındaki elçilerini Emîr Timur’a göndererdi ve onlar
aracılığıyla Timur’dan oğlunu öldüren Toktamış’ı kendisine teslim etmesini aksi takdirde savaşmayı göze
almasını bildirdi. Timur buna karşılık kendisine sığınan birinin teslim edilmesinin örf ve adetlerine aykırı
about:blank 91/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
olduğunu ifade ederek gerekirse savaşa hazır olduğu cevabını Urus Han’a iletti. Emîr Timur, Urus Han’ın
elçilerini gönderdikten sonra ordusunu toplayarak Türkistan’dan Deşt-i Kıpçak açılan bir kapı konumundaki
Otrar şehrine geldi. Aynı sıralarda Urus Han da ordusuyla Sığnak’a ulaşmıştı. 1376 yılının kışına doğru iki
ordunun öncü kuvvetleri arasında ufak çaplı bazı çatışmalar meydana geldiyse de ağır kış şartları nedeniyle
savaşmadan üç ay kadar bekledikten sonra iki ordu da geri çekildi. Bir müddet sonra da Urus Han’ın vefat
ettiği haberi Semerkant’a ulaştı (1377) (Şâmi, 1987: 90-91; Yezdî, 1941: 148-149).
Toktamış Han’ın iktidar mücadelesine giriştiği dönemde Ruslar ile Tatarlar arasında bazı çatışmalar yaşandı.
Mesela Moskova ve Nijegorod knezlerinin 1376 yılındaki saldırısyla Bulgar şehri tahrip edildi. Buna karşılık
Bulgar bölgesine hâkim olan Arapşah 1377 yılında Nijegorod, Nijniy Novgorod, Murom ve Ryazan’a
saldırarak askerlerine yağmalattı. Arapşah Saray’ın Toktamış Han tarafından ele geçirildiğini haber alınca
seferi bitirerek geri çekildi. Böylece Moskova onun olası bir tahribatından kurtulmuş oldu. Bununla birlikte
Moskova’nın siyasî yükselişi Batı Deşt-i Kıpçak’ta adeta müstakil bir han gibi hareket den Mamay Mirza
tarafından dikkatle takip ediliyordu. Saray’ı ele geçiren Toktamış Han’ın batıya doğru ilerleme ve Deşt-i
Kıpçak’ı kendi hâkimiyeti altında birleştirme gayesi karşısında büyük bir tehdit altında olsa da Mamay
Mirza, öncelikle Moskova’ya bir darbe indirmek arzusundaydı (Kemaloğlu, 2016: 98-99).
Mamay askerlerinin 1377 yılında Rus topraklarına gerçekleştirdiği baskınlar Moskova Büyük Knezi Dmitriy
İvanoviç’i teakkuza geçirmiş ve Tatarların Moskova’ya gerçekleştirebilecekleri olası bir saldırının önünü
almak amacıyla ordusunu Oka Nehri’nin kollarından biri olan Voje Suyu’nun kenarına konuçlandırmıştı.
Neticede 11 Ağustos 1378 tarihinde Ryazan topraklarında vuku bulan savaşta Ruslar Tatarların öncü
birliklerine karşı üstünlük kurdu ve Mamay Mirza’nın ordusu kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı.
Bu zaferin en önemli sonucu Rusların Mamay Mirza’ya karşı moral üstünlüğünü elde etmeleriydi
(Kemaloğlu, 2016: 99).
Mamay Mirza’nın Moskova’ya karşı üstünlüğünü ve böylece Ruslar üzerinde hâkimiyetini kabul ettirmesi
için 1378 yılında uğradığı hezimeti telafi etmekten başka çaresi yoktu. Bunu da ancak Rusları savaş
meydanında mağlubiyete uğratarak sağlayabilirdi. Mamay Mirza bu amaçla Cenevizli, Çerkes ve Alanlar
gibi halkların da desteğine başvurarak oldukça büyük bir ordu meydana getirdi. Bununla birlikte
Moskova’ya muhalif olan Ryazan Knezi Oleg ve Litvanya Knezi Yagaylo ile bir ittifak anlaşması yaptı.
Yapılan anlaşmaya göre Moskova Knezliği mağlup edildiği takdirde Vladimir-Suzdal toprakları Ryazan ve
Litvanya knezlikleri arasında paylaştırılacaktı. Ayrıca her iki knez Mamay’ın Moskova Knezliği ile yapacağı
savaşta ona askerî yardımda bulunacaktı. Mamay Mirza hazırlıklarını tamamladıktan sonra Moskova’ya
elçilerini yollayarak Knez Dmitriy’den 1375 yılına kadar ödedikleri verginin birkaç katını ödemesini ondan
talep etti. Knez Dmitriy vakit kazanmak amacıyla bu talebe karşılık cevabını geciktirdi ise de Mamay Mirza
artık harekete geçmişti. Durumu haber alan Knez Dmitriy’de ordusunu toplayarak Mamay’ın üzerine doğru
about:blank 92/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
yürüdü. Tver hariç Moskova’ya itaat eden diğer Rus knezleri de ordularını Knez Dmitriy’e katılmaları için
yolladılar (Kemaloğlu, 2016: 100).
Mamay Mirza Litvanya Knezi Yagoylo’nun ordusuyla birleşmek için Don ve Nepryadva nehirleri arasında
bulunan Kulikova ovasında karargâhını kurdu. Ne var ki, Litvanya Knezi’nden beklenen takviye gelmedi.
Üstelik Knez Yagoylo’ya isyan eden kardeşleri kuvvetleriyle Moskova ordusuna katılmışlardı. Neticede 8
Eylül 1380 tarihinde Don’u geçen Knez Dmitriy’in ordusu Kulikova mevkiinde Mamay Mirza’nın ordusuyla
karşılaştı. Tarihe Kulikova Meydan Muharebesi olarak geçen bu savaşın başında Tatar ordusu Ruslara karşı
üstünlük kurdu ise de Mamay Mirza onları Don’un öteki tarafına püskürtme inisiyatifini kullanamadı. Bu
arada Knez Dmitriy moral üstünlüğü kaybeden ordusuna yeni bir birlik katarak Tatar ordusunun üzerine
hücum etti. Mamay Mirza’nın paralı Ceneviz ve Ermeni askerleri Rus ordusuna yeni kuvvetlerin katıldığını
zannederek korkuya kapıldılar ve geri çekilmeye başladılar. Ancak Ruslar da oldukça fazla miktarda kayıp
verdiklerinden dolayı Mamay Mirza’nın ordusunu takip edemediler. Bununla birlikte geri çekiliş ve verilen
ağır kayıplar Mamay Mirza’nın istediği zaferi elde etmesini engelledi. Bununla birlikte Mamay’ın ordusunu
geri püskürtmeyi başaran ve bu sayade büyük bir zafer elde etmiş olarak kabul edilen Moskova Knezi
Dmitriy Rus tarihinde müstesna bir mekviye ulaştı. Altın Orda’ya karşı 150 seneden beri elde edilen ilk
mühim zaferi kazandığından dolayı kendisine “Don Zaferi Kahramanı” olarak hatırlanması için “Donskoy”
unvanı verildi (Sankpeterburg, 1859: 38-41; Kemaloğlu, 2016: 100-101).
Bölüm Özeti
● Altın Orda Devleti’nde Berdibek Han’ın izlediği politika devlet içerisinde hoşnutsuzluklara neden olduğu
gibi birtakım olumsuzlukları da beraberinde getirdi. Hanedan üyelerini katlederek taht yolunda yalnızca
oğlunun yolunu açan Berdibek, çok geçmeden oğlunun ardından vefat etti. Onun vefat etmesinin ardından
Altın Orda’nın Ak-Orda kolu 133 yıl sonra son buldu. Bu olaydan sonra Ak-Orda’nın çeşitli emirleri
adamlarını tahta çıkararak kendi politikalarını takip ettiler.
● Berdibek Han’ın vefatının ardından Altın Orda’da yaklaşık 20 yıl süreyle karışıklıklar meydana geldi. Bu
dönemde yirmiden fazla hanın tahta çıkması istikrarsız ortamın ne derece vahim olduğunu gösterir
mahiyettedir.
● Urus Han iktidarını güçlendirmek hedefiyle rakiplerini ortadan kaldırmak istiyordu. Bu sebeple 1375
yılında amcazâdesi Mangışlak’ta hâkim olan Tuy-Hoca Oğlan’ı kurultaya gelmediği gerekçesiyle ortadan
kaldırdı. Sıranın kendisine gelemesinden endişelenen Tuy-Hoca Oğlan’ın oğlu Toktamış Sığnak’tan kaçarak
o vakit Türkistan’da güçlü bir hükümdar durumunda olan Emîr Timur’un yanına sığınmaya karar verdi.
● Timur Melik 1378-1379 dönemi kışında Karatal’da kışladığı için Sığnak’ı kolaylıkla ele geçiren Toktamış
daha sonra onun üzerine yürümüş ve 1379 yılı ilkbaharında cereyan eden savaşta Timur Melik’i mağlup
ederek Doğu Deşt-i Kıpçak’ın hâkimiyetini ele geçirmişti.
● Rus ve Moğollar arasında 1380 yılında Don Nehri yakınlarında gerçekleşen Kulikova Meydan Muharebesi
sonucunda Moğollar yenilgiye uğradı. Bu zafer sonrası Ruslar Moğollardan bağımsızlıklarını alamamış
olsalar da ileriki dönemlerde Rusların Dükalıktan Çarlık Rusyasına geçişine katkı sağladı.
Kaynakça
İbn Haldûn, “Kitabu’l –İber divânu’l-mübtedâ ve’l-haber fî eyyamu’l-arab ve’l-acem ve’l-berber”, Sbornik
Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı, İzvleçeniya iz Soçineniy Arapskih V. G. Tizengauzenom,
T.1, Sanktpeterburg, 1884.
Kafalı Mustafa, Altın Orda Hanlığı’nın Kuruluş ve Yükseliş Devirleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1976.
Kamalov İlyas, Altın Orda ve Rusya (Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Etkisi), Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2009.
about:blank 93/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Kemaloğlu İlyas, “Altın Orda Devleti”, Avrasya'nın Sekiz Asrı Çengizoğulları, Haz. Hayrunnisa Alan-İlyas
Kemaloğlu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2016.
Mirgaliyev İlnur, Politiçeskaya İstoriya Zolotoy Ordı Perioda Pravleniya Toktamış Hana, İzdatelstvo AN RT,
Kazan, 2003.
Natanzî, “Muntahab at-tevârîh-i Muîni”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II,
İzvleçeniya iz Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i
S. L. Volınım, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
Nizamüddin Şâmi, Zafernâme, Çev. Necati Lugal, TTK Yayınları, Ankara, 1987.
Ötemiş Hacı, Çengiz-Nâme, Haz. İlyas Kamalov, TTK Basımevi, Ankara, 2009.
Şerefüddin Ali Yezdî, “Zafernâme”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II, İzvleçeniya
iz Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i S. L.
Volınım, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Aşağıdakilerden hangisi Bulkak (Fetret) Devrinde tahta çıkan hanlardan biri değildir?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-1 :
Canibek Han
Soru-2 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Nayman
(B) Borçiğin
(C) Kıyat
(D) Kongrat
about:blank 94/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
(E) Mangıt
Cevap-2 :
Kıyat
Soru-3 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Birinci
(B) İkinci
(C) Üçüncü
(D) Dördüncü
(E) Altıncı
Cevap-3 :
Dördüncü
Soru-4 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-4 :
8 Eylül 1380
Soru-5 :
(Çoktan Seçmeli)
about:blank 95/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-5 :
Soru-6 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Moskova
(B) Nijegorod
(C) Ryazan
(E) Murom
Cevap-6 :
Moskova
Soru-7 :
1377 yılında Emîr Timur ile Urus Han arasındaki savaş nasıl neticelenmiştir?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-7 :
Soru-8 :
(Çoktan Seçmeli)
about:blank 96/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
(A) Sığnak
(C) Savran
(D) Sarayçik
(E) Kırım
Cevap-8 :
Kırım
Soru-9 :
Toktamış Urus Han’ın oğullarından hangisini mağlup ederek Doğu Deşt-i Kıpçak’a hâkim olmuştur?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Toktakiya
Cevap-9 :
Timur Melik
Soru-10 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-10 :
about:blank 97/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
1) Toktamış Han’ın Mamay Mirza’yı yenilgiye uğratması ve sonrasında düzenlediği Moskova Seferi
hakkında bilgi veriniz.
2) Emîr Timur’un Toktamış Han’a karşı sefere çıkmasının sebepleri neler olduğunu açıklayınız.
5) Toktamış Han’ın Emîr Timur’a karşı ittifak arayışları ve Terek Muharebesi hakkında bilgi veriniz.
Başlamadan Önce
Bu bölümde Toktamış Han’ın soyu, taht mücadeleleri ve hükümdarlık tahtını elde etmek adına Mamay
Mirza’yı mağlup ederek Altın Orda Devleti’ni kendi hâkimiyeti altında birleştirmesi; bu mücadeleler
esnasında Emîr Timur’a başvurması ve Timur’dan aldığı destekle Altın Orda Devleti’nde birliği sağlaması;
1382 yılında gerçekleştirdiği Moskova Seferi ile Rusları baskı altına alması; Emîr Timur’la arasının
açılmasına sebep olan faaliyetleri olarak Harezm’de para bastırması; Tebriz’e ve Maveraünnehir’e
gerçekleştirdiği saldırılar; Kundurça Muharebesi; Toktamış’ın Ruslarla ilişkileri; Toktamış’ın Emîr Timur’a
karşı ittifak arayışları ve Terek Muharebesi; bu muharebenin ardından tekrar siyasi birliği kurma çabalarına
girmesi gibi konular anlatılmıştır.
about:blank 98/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Knezi Olgerd’in torunu Ostey şehrin savunmasını organize ederek tahkimatları kuvvetlendirdi. Bu arada
Serpuhov’u zapt eden Toktamış Han Moskova’ya yaklaştı (Sankpeterburg, 1859: 42-44; Peterburg, 1897: 71-
72).
23 Ağustos 1382 tarihinde ordusuyla Moskova’yı kuşatmaya başlayan Toktamış Han üç gün boyunca şehri
düşürmeye uğraştıysa da bazı kayıplar verdiği halde muvaffak olamadı. Bunun üzerine hileye başvurarak
amacını gerçekleştirmeye karar verdi ve Moskovalılara az bir miktar kurtuluş akçesi ödemeleri karşılığında
kuşatmayı kaldıracağına dair söz verdi. Onun sözüne itimat eden müdafiler şehrin kapılarını açınca Toktamış
Han askerlerini derhâl içeri soktu. Tatar askerleri şehri yangına vererek büyük bir tahribata uğrattılar ve çok
miktarda gânimet topladılar. Yağmayı tamamladıktan sonra Toktamış Han askerlerini şehirden çıkardı ve
muzaffer bir şekilde Saray’a döndü. Bu baskın dolayısıyla Moskova’da 24.000 civarında insan hayatını
kaybetti (Sankpeterburg, 1859: 44-46; Peterburg, 1897: 73-74; Kamalov, 2009: 103-104).
Moskova’nın tahribatından sonra bütün Rus knezleri Toktamış Han’ın huzuruna gelerek yıllık vergi ödemeyi
taahhüt ederek bağlılıklarını bildirdiler ve böylece ondan aldıkları yarlıklarla topraklarına döndüler. Ruslar
öylesine korkmuşlardı ki, Tatarların saldrısından emin olmak amacıyla Moskova Knezi Dmitriy ve diğer bazı
Rus knezleri oğullarını rehin olarak Saray’a Toktamış Han’ın yanına göndermek zorunda kaldılar (Kamalov,
2009: 104). Böylece Toktamış Han Kulikova Meydan Muharebesinden sonra Rusların elde ettiği moral
üstünlüğü ortadan kaldırdığı gibi onları yeniden baskı altına almayı başardı. Bununla birlikte Moskova’nın
yükselişini engellemek amacıyla Rus knezlikleri arasında denge siyaseti uyguladı. Bu amaçla Nijegorod
Knezliği’nin başına Moskova’ya muhalif Boris’i getirtti. 1375 yılından beri Moskova’nın hâkimiyeti altına
bulunan Tver Knezliği’ni müstakilliği için destekleyerek 1382 yılında bağımsız hale gelmesini sağladı
(Kamalov, 2009: 107)
Emîr Timur 1384 yılında İlhanlıların eski merkezi Sultaniye’ye yönelince Azerbaycan’ın hükümdarı Ahmed
Celayir ona karşı koyamayacağını anlayarak Bağdat’a kaçtı. Kısa bir kuşatmadan sonra Sultaniye’yi ele
geçiren Emîr Timur, Azerbaycan’da fazla kalmayarak geri döndü. Bununla birlikte Azerbaycan’ın merkezi
olan Tebriz şehrinin ileri gelenleri Timur’a bir heyet yollayarak bağlılıklarını bildirdiler. Bu hadiseleri
about:blank 100/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
yakından takip eden Toktamış Han Timur’a karşı ittifak kurmak amacıyla 1385 yılının başlarında elçilerini
değerli hediyelerle Kahire’deki Memlûk Sultanı Berkuk’a gönderdi. Tarih kaynaklarında Altın Orda
elçilerinin Sultan Berkuk ile yaptıkları görüşmeler ve anlaşmalar hakkında bilgi yok ise de Timur’u ortak
düşman olarak kabul ettiklerine şüphe yoktur. Nihayet Toktamış Han Timur’un ve Ahmed Celayir’in
Azerbaycan’da bulunmayışından istifade etmeye karar verdi ve yaklaşık 90 bin kişilik bir orduyla 1385 yılı
kışında Derbend’i geçerek Şirvan üzerinden Tebriz’e doğru yaklaştı. Tebriz halkı başlarında bir hükümdar
bulunmasa da Toktamış’a karşı direnmeye karar verdi. Toktamış Han Tebriz’i bir hafta kuşattıktan sonra
şehir halkından 250 tümen (2,5 milyon) altın kurtuluş akçesi aldığı takdirde kuşatmayı kaldıracağına dair söz
verdi. Ancak altınları aldığı halde tıpkı Moskova kuşatmasında yaptığı gibi askerlerine Tebriz’e soktu ve
şehri yağmalattıktan sonra Deşt-i Kıpçak’a geri döndü (Kazvînî, 1941: 97; Şâmi, 1987: 116-118). Bununla
birlikte Toktamış Han büyük gânimet elde etse de sözünde durmayarak şehirde yapmış olduğu tahribattan
dolayı Tebriz halkının büyük nefretini kazandı. Ayrıca Tebriz halkının bağlı olduğu eski hâmisi kudretli
Türkistan Hükümdarı Emîr Timur’un da artık azılı bir düşmanı sayılırdı.
Semerkant’a dönen Emîr Timur Toktamış Han’ın işini bitirmeye kararlıydı. Bu amaçla gerçekleştirmeyi
planladığı sefer için büyük hazırlıklara girişti ve yaklaşık 200 bin kişilik bir ordu hazırladı. 1391 yılının
about:blank 101/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
başında Semerkant’tan hareket eden Emîr Timur önce Taşkent’e geldi, burada bir süre kaldıktan sonra 23
Ocak 1391 tarihinde bozkıra doğru harekete geçti. Toktamış Han Emîr Timur’la doğrudan bir çatışmaya
girmek yerine onu ülkesinin içine doğru çekerek askerlerini yıpratmak ve böylece moral üstünlüğü ele
geçirmek gibi bir taktik uygulamaya karar verdi. Timur Otrar yakınlarına geldiği sırada Toktamış Han’ın
elçileri huzuruna gelerek sulh talebini elettiler. Timur şayet Toktamış Uluğbeyi olan Kongrad Ali Bey’i rehin
olarak gönderirse sulh talebini müzakere edebileceğini ifade etti. Bununla birlikte Toktamış’ın elçi
göndermekle oyalama taktiği yaptığını hesaba katarak elçileri kılavuz olarak kullanmak gayesiyle yanında
alıkoydu. Ayrıca Toktamış’ın yanından kaçarak kendisine sığınan amcazadeleri Timur Kutluk Oğlan ve
Könce Oğlan’ı ve Emîr Edigey’i öncü tayin ederek emirlerine birlikler verdi. Timur’un ordusu ise Nisan ayı
boyunca bugünkü Kazakistan toprakları üzerinden kuzeybatıya doğru ilerleyerek Ulutav (Uludağ) mevkisine
ulaştı. Burada seferin hatırasına binaen bir taş anıtı diktirdi. Erzak sıkıntısı baş gösterince askerlerine sürek
avı tertip ederek et ve yiyecek ihtiyacını karşılayan Emîr Timur ordusu ile Tobol Irmağı’nı geçerek 25 Mayıs
1391’de Yayık Nehri’ne ulaştı. Bu sırada Toktamış Han’ın Kırk-Göl mevkiinde olduğunu öğrenince derhâl
Yayık ve sonra da Samara nehirlerini aşarak 18 Haziran 1391 tarihinde Kundurça (Kunduzça) Irmağı
kenarına geldi. Nihayet her iki ordu burada karşılaştı. Emîr Timur ordusunu yedi kol halinde harp nizamına
sokmuştu. Neticede vuku bulan kanlı savaşta Toktamış Han’ın ordusunu bozguna uğratan Emîr Timur büyük
bir zafer elde etti. Bununla birlikte bozgun esnasında Toktamış Han savaş meydanından kaçtığı için onu
yakalamaya muvaffak olamadı ve İdil boyunca aşağı doğru inerek Saray ve Astrahan (Hacı Tarhan)
şehirlerini askerlerine yağmalattıktan sonra elde ettiği büyük miktarda gânimetlerle Semerkant’a dönmekle
yetindi (Yezdî, 1941: 158-172: Şâmi, 1987: 142-153).
about:blank 102/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
ordusunu yedi kol nizamında tertipledi ve her bir kolun başına kendi oğullarını ve en güvendiği emîrlerini
koydu. Altın Orda Devleti’nin mukadderatını tayin etmesi bakımından en mühim muharebelerden biri olan
Terek Savaşı Emîr Timur’un ordusunun zaferiyle neticelendi. Toktamış Han Kundurça’da olduğu gibi yine
kaçmayı başararak Bulgar tarafına gitti. Maiyetinden bir grup da Bekyaruk Oğlan ve Emîr Aktav başta olmak
üzere Kırım’a kaçtı. Toktamış’ı bu kez ele geçirmekte kararlı olan Timur onu yakalamak amacıyla İdil
boyunun orta akımına kadar ilerledi ve buradaki Bulgar, Ükek gibi şehirleri tahrip ederek askerlerine
yağmalattı. Ne var ki Toktamış’ı yakalayamadı. Yanında bulunan Urus Han’ın oğullarından Kayırcak
Oğlan’a asker vererek Doğu Deşt-i Kıpçak’a hâkim olması için gönderdi. Daha sonra Hacı Tarhan ve Saray’ı
askerlerine yağmalatarak tahrip ettirdi. Son olarak da Kırım’a girerek buradaki birçok yurdu ve Kefe, Azak
gibi şehirleri yağmaladıktan sonra muazzam gânimetlerle birlikte Azerbaycan’a çekildi (Yezdî, 1941: 173-
187: Şâmi, 1987: 142-153).
Emîr Timur’un Deşt-i Kıpçak’ta yapmış olduğu tahribat devrin tarihçisi İbn Arapşah tarafından şu sözlerle
tasvir edilmişti: “Elde ettiği eşyaları alıp götürmüş, bütün gânimeti dağıtmış, yağmaya müsaade etmiş,
ahaliyi öldürmüş, esirleri kesmiş, hayat şartlarını değiştirmiş ve ele geçirdiği para, esir ve malları alıp
götürmüştü. Onun öncüleri Azak’a kadar ilerlemişlerdi; Saray’ı, Sarayçuk’u, Hacı Tarhan’ı ve bütün bölgeyi
yıkmıştı” (İbn Arabşah, 1884: 466). İbn Arapşah’ın bu sözlerinden Emîr Timur’un Deşt-i Kıpçak’ta yaptığı
tahribatın Altın Orda Devleti’nin parçalanmasında ciddi tesiri olduğu anlaşılır.
Bölüm Özeti
● Toktamış Han’ın babası Tulu Han, Urus Han tarafından öldürülünce, Toktamış Han, Emir Timur’a sığındı.
Timur kendisine Otrar ile Sabran şehirlerinin yönetimini verdi. Ancak bu şehirler Urus Han’ın elinde olduğu
için kendisiyle ve oğulları ile savaşarak onları mağlup etti. Batı Deşt-i Kıpçak hâkimi Mamay Mirza’yı da
mağlup ederek Cuci Ulusu arasında birliği sağladı. Böylece Toktamış Han, Azerbaycan ve Harezm dışındaki
Altın Orda Hanlığı topraklarını birleştirmiş oldu.
● Emîr Timur’un İran seferiyle meşgul olmasından da faydalanarak Sofî ailesine mensup emîrlerin de
teşvikiyle 1382 ve 1384 yıllarında hâkimiyet alâmeti olarak Harezm’de kendi adına para darbettirdi.
● Moskova’nın tahribatından sonra bütün Rus knezleri Toktamış Han’ın huzuruna gelerek yıllık vergi
ödemeyi taahhüt ederek bağlılıklarını bildirdiler ve böylece ondan aldıkları yarlıklarla topraklarına geri
döndüler.
● Tebriz halkı başlarında bir hükümdar bulunmasa da Toktamış’a karşı direnmeye çalıştı. Toktamış Han
Tebriz’i bir hafta kuşattıktan sonra şehir halkından 250 tümen altın kurtuluş akçesi aldığı vakit kuşatmayı
kaldıracağına dair söz verdi. Lakin altınları aldığı halde tıpkı Moskova kuşatmasında yaptığı gibi askerlerine
Tebriz’e soktu ve şehri yağmalattıktan sonra Deşt-i Kıpçak’a geri döndü.
● Toktamış Han Kundurça savaşında aldığı ağır yenilgiye rağmen Deşt-i Kıpçak’taki iktidarını muhafaza
etmeyi başardı ve intikam almak amacıyla derhâl yeni bir ordu hazırlama calışmalarına başladı. Bu sıralarda
Moskova Knezliği ile Litvanya Knezliği arasında vuku bulan sınır anlaşmazlığı meselesine müdahalede
bulundu.
● Altın Orda Devleti’nin mukadderatını tayin etmesi bakımından en önemli muharebelerden biri olan Terek
Savaşı Emîr Timur’un ordusunun zaferiyle neticelendi.
Kaynakça
“Letopisnıy Sbornik, İmenuemıy Patriarşeyu ili Nikonovskogo Letopisyu”, PSRL, T.XI, S. Peterburg, 1897.
Kafalı Mustafa, Altın Orda Hanlığı’nın Kuruluş ve Yükseliş Devirleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1976.
Kamalov İlyas, Altın Orda ve Rusya (Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Etkisi), Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2009.
about:blank 103/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Nizamüddin Şâmî, Zafernâme, Çev. Necati Lugal, TTK Basımevi, Ankara, 1987.
Hamdullah M. Kazvînî, “Târîh-i Güzîde”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II,
İzvleçeniya iz Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i
S. L. Volınım, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
Şerefüddin Ali Yezdî, “Zafernâme”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II, İzvleçeniya
iz Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i S. L.
Volınım, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
Şpuler, Bertold Zolotaya Orda. Mongolı v Rossii. 1223-1502, Perevod s Nemets. M. S. Gatina, İnstitut İstorii
İm. Ş. Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Aşağıdakilerden hangisi Toktamış Han’ın Mamay Mirza’yı mağlup etmesinin sonuçlarından biridir?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-1 :
Soru-2 :
Aşağıdakilerden hangisi Toktamış Han’ın Moskova seferiyle ilgili doğru bilgi değildir?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Toktamış Han Rusları gâfil avlamak için seferi gizli tutmuştur.
(B) Moskova Knezi Dmitriy İvanoviç Donskoy yardım toplamak için Kostroma’ya gitmiştir.
(D) Toktamış Han şehre dokunmaması için ahaliden kurtuluş parası aldığı halde Mokova’yı askerlerine
yağmalatmıştır.
(E) Tver ve Ryazan knezlerinin yardımını alan Dmitriy İvanoviç Donskoy Toktamış Han’ı mağlup etmiştir.
about:blank 104/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-2 :
Tver ve Ryazan knezlerinin yardımını alan Dmitriy İvanoviç Donskoy Toktamış Han’ı mağlup etmiştir.
Soru-3 :
Aşağıdakilerden hangisi Toktamış Han ile Emîr Timur’un arasının bozulmasının sebeplerinden biri değildir?
(Çoktan Seçmeli)
(E) Toktamış Han’ın Emîr Timur’u Cengiz Han soyundan gelmediği için meşru görmemesi
Cevap-3 :
Soru-4 :
Toktamış Han Emîr Timur’a karşı hangi Memlûk Sultanı ile ittifak kurmuştur?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-4 :
Sultan Berkûk
Soru-5 :
Emîr Timur’un I. Deşt-i Kıpçak Seferi sonucunda vuku bulan savaş, aşağıdakilerden hangisidir?
(Çoktan Seçmeli)
about:blank 105/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-5 :
Kundurça Muharebesi
Soru-6 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-6 :
Süleyman Sofî
Soru-7 :
Toktamış Han Moskova ve Litvanya knezleri arasında çıkan sınır anlaşmazlığını ne şekilde çözmüştür?
(Çoktan Seçmeli)
(C) İhtilaflı toprakların idaresini Moksova Knezi Dmitriy İvanoviç Donskoy’a bırakmıştır.
Cevap-7 :
Soru-8 :
(Çoktan Seçmeli)
about:blank 106/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-8 :
Soru-9 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-9 :
Soru-10 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) 1375
(B) 1379
(C) 1384
(D) 1388
(E) 1395
Cevap-10 :
1388
about:blank 107/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
1) Edigey Mirza’nın Cuçi Ulusu’nda yükselişi ve Toktamış’la mücadelesi hakkında bilgi veriniz.
2) Edigey Mirza’nın Harezm’i zapt etmesi ve Moskova Seferi hakkında bilgi veriniz.
4) Edigey Mirza ile Timur Han arasında hâkimiyet mücadelesi nasıl olmuştur, açıklayınız.
5) Toktamış Han’ın oğullarının Altın Orda Devleti iktidarını ele geçirme mücadelesi ve Edigey Mirza’nın
akıbeti hakkında bilgi veriniz.
Başlamadan Önce
Bu bölümde Toktamış’ın Emîr Timur ile mücadelesinin ardından Altın Orda Devleti’nde siyasi
istikrarsızlığın ortaya çıkması; Toktamış Han ardından Altın Orda Devleti’nde taht mücadelesi ve Edigey
Mirza’nın tahta çıkışı; Edigey Mirza’nın Cuçi Ulusu’ndaki yükselişi; Timur Kutluk Hanı tahta çıkaran
Edigey’in Toktamış’la giriştiği hâkimiyet mücadelesi; Toktamış’ın akıbeti ve Edigey’in Harezm’i zapt
etmesi; Şadibek Han’ın tahta çıkışı ve Edigey’in Moskova seferi; Edigey’in Timurlularla ve İtalyan
kolonileriyle ilişkileri; Timur Han’ın tahta çıkışı ve sonrasında Edigey’le ihtilafa düşmesi ve Toktamış’ın
oğullarıyla girişilen hâkimiyet mücadelesi gibi konular anlatılmıştır.
Tarihçi İbn Arabşah Edigey’le ilgili olarak şöyle diyordu: “Cesur ve heybetli bir kimseydi. Görüş ve
düşünceleriyle diğer inanlardan farklıydı. Âlimlere ve faziletli kişilere himmet eder, takva sahibi ve fakirlere
iyi davranırdı. Orucu hakkıyla tutar, şeriatı gözetir ve gecelerini ibadetle geçirirdi. İlk kitabı (Kur’an’ı) ve
Hz. Peygamberin sünneti ile âlimlerin sözlerini kendisi ile Allah arasında köprü yapardı. Edigey’in yirmi
kadar oğlu vardı. Her biri bir şehri yönetirdi ve yine her birinin ordusu vardı. Edigey, Deşt’te yirmi yıl
about:blank 108/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
hükümdarlık yaptı. Onun saltanat yılları atın alnındaki beyaz akıtma, o yılların geceleri ise asrın
çehresindeki bir zülüf gibiydi” (İbn Arabşah, 2012: 151).
devletine darbe vurması için uygun şartlar hazırladı. Devrin tarihçisi Abdürrezzak Semerkandî’nin belirttiği
üzere Edigey Mirza Maveraünnehir’de çıkan karışıklıklardan faydalanarak Hicri 808 (13.12. 1405-
21.11.1406 arası) tarihinde Ürgenç’i zapt etti ve Emîr Anka’yı Harezm’in yöneticisi olarak bırakıp Deşt-i
Kıpçak’a dödü. Böylece Harezm Altın Orda Devleti’ne bağlandı (Semerkândî, 1941: 193).
Kıpçak Edigey Mirza Knez Vasiliy’in Altın Orda Devleti’nin vesayetinden çıkma çabaları ve Rus knezlikleri
üzerinde hâkimiyet kurma teşebbüslerine son vermek amacıyla Moskova üzerine bir sefer düzenlemeye karar
verdi. Vasiliy’i gafil avlamak için seferi gizli tutarak ani bir baskınla netice almak istiyordu. Bu yüzden
Moskova’ya bir elçisini yollayarak Polat Han’ın Litvanya’ya sefer düzenleyeceğini Vasiliy’e bildirdi.
Hâlbuki Edigey Mirza’nın hazırladığı Altın Orda ordusunun gerçek hedefi Moskova’ydı. Nitekim 1408
yılının sonbaharında harekete geçen Edigey Mirza Pereyaslavl, Rostov, Dmitriyev ve Serpuhov şehirlerini
zapt ettikten sonra aynı senenin Kasım ayının sonunda Moskova’nın surlarına dayandı. Bu sırada Knez II.
Vasiliy askerî yardım toplamak üzere şehri terk etmiş ve ordusunun toplanma yeri olan Kostroma’ya gitmişti.
Kuşatmanın başlamasıyla birlikte şehirde başlayan panik havasından yararlanan yağmacılar halkı soymaya
ve öldürmeye başladılar. Moskova’nın etrafını ateşe veren Edigey Mirza şehrin savunmasını üstlenen
Vasiliy’in vekili Vladimir Serpuhov’a bir ulak yollayarak kış boyunca kuşatmayı kaldırmayacağını bu
durumda halkın soğuk ve açlıktan kırılacağını bildirdi. Durumun vehametini gören Moskova halkı Edigey’in
sunduğu şartları kabul etmeye karar verdi. Neticede Moskova halkından toplanan 3000 gümüş ruble kurtuluş
akçası karşılığında Edigey Mirza kuşatmayı kaldırdı ve Saray’a döndü. Bununla birlikte Edigey Mirza Knez
Vasiliy’e yolladığı mektup aracılığıyla Toktamış’ın oğullarından kendisine sığınmak isteyen olursa kabul
etmemesini ve vergi ödemeyi kestiği takdirde onu cezalandıracağını bildirdi. O böylece askerî faaliyetinin
karşılığını diplomatik yolla almaya çalıştı. Bunda belli ölçüde başarı da sağladı. Rus knezliklerini yeniden
vergiye bağladığı gibi, Nijegorod Knezliği de Moskova’nın kontrolünden çıkarıldı (Kemaloğlu, 2009: 111-
112; Vernadsky, 340-342).
Edigey Mirza dış siyasette Timurlularla ilişkilere büyük ehemmiyet veriyordu. Bu amaçla Polat Han adına
Altın Orda elçilerini 1409 yılında Timurlu Hükümdarı Şahruh’a değerli av kuşlarını hediye olarak sunmaları
için Herat’a gönderdi. Deşt-i Kıpçak’tan elçilerin gelmesinden oldukça memnun kalan Şahruh onlara Polat
Han ve Edigey Mirza’ya hediye olarak takdim etmeleri için değerli kalpaklar ve kemerler verdi. Hatta
oğullarından Muhammed Cuki’yi evlendirmek için Cuçi soyundan bir hanzadenin bulunması arzusunu
bildirdi (Semerkândî, 1941: 192).
görevlendirdiği Şah Melik ahalinin desteğiyle H. 816 yılında (03.04.1313-22.03.1414 arası) Harezm’i ele
geçirdi (Semerkândî, 1941: 195-196). Ürgenç’ten çıkmak zorunda kalan Edigey Mirza’nın Harezm’deki
temsilcisi ve oğlu Mubarekşah babasının yanına çekildi.
Edigey Mirza Harezm’de Şahruh’un kuvvetleriyle mücadele ettiği sıralarda Toktamış’ın oğullarının arasında
iktidar için cereyan eden çatışmalar neticesinde Altın Orda Devleti’nde taht değişiklikleri meydana geldi.
1412 yılında Kepek kardeşi Celaleddin’i mağlup ederek öldürdü. Ancak tahta başka bir kardeş Kerimberdi
çıkarıldı. Bu sırada Edigey Mirza daha evvel Timurluların yanına gönderdiği Çerke adlı Tukay Timur
neslinden gelen prensi tahta çıkarmak için harekete geçmişti. Kerimberdi Edigey’i ve dolayısıyla onun
desteklediği Çerke’yi Han olarak tanıyan Bulgar’ı bile henüz hâkimiyeti altına alamamıştı. Bu durumda
Kerimberdi açık mücadeleden kaçınarak Edigey ile müzakerelere devam etti. Edigey bu yüzden Çerke’yi
tahta çıkarma girişimini bir süre erteledi. Daha sonra Kerimberdi Litvanya Knezi Vitovt’un desteklediği
Kepek’le mücadele etmek zorunda kaldı. Neticede Kepek 1413 yılı ilkbaharında Kerimberdi’yi mağlup
ederek Saray’dan uzaklaştırdı. Ancak yaklaşık bir yıl sonra bu kez Kerimberdi üstünlük sağlayarak Saray’a
yeniden hâkim oldu. Kepek ise öldürüldü. Bu sıralarda Edigey Mirza Çerke ile birlikte Sibir yurduna bir
sefer düzenledi. 1413 yılında Bulgar vilayetini hâkimiyeti altına aldı. Daha sonra da Yayık taraflarına çekildi.
Kerimberdi ile Kepek arasındaki mücadele kızışınca bunu bir fırsat olarak gördü ve Çerke’yi Hicri 816
yılında han olarak ilan etti. Çerke Kepek’e karşı giriştiği ilk savaşta mağlup oldu ise de daha sonra ona
üstünlük sağlamayı başardı. Basım yerleri Saray, Azak, Ordu Muazzam, Bulgar, Hacı Tarhan ve Bek Bazar
olan paralarının 1414-1416 yıllarına ait olması onun iki yıl kadar iktidarda kaldığını ortaya koyuyor (Kırımî,
2014: 272a-272b; Safargaliyev, 1960: 188-192; Reva, 2016: 713-714).
Litvanya Knezi Vitovt Kepek’in öldürülmesinden sonra Altın Orda tahtına kendi vesayeti altında birini
çıkarmak amacıyla bu kez Toktamış’ın başka bir oğlu olan Cabbarberdi’yi desteklemeye karar verdi.
Litvanya’daki Tatarların ve bizzat Knez Vitovt’un verdiği kuvvetlerle harekete geçen Cabbarberdi 1414
yılında Saray’ı zapt etti. Ne var ki hem Çerke ile hem de kendi kardeşi Kerimberdi ile mücadele etmek
zorundaydı. Çerke Edigey’le birlikte aynı yıl içerisinde Hacı Tarhan ve Saray’ı ele geçirdi. Cabbarberdi o
sıralarda Kerimberdi ile uğraşıyordu ve neticede onu mağlup ederek öldürmeyi başardı. Cabbarberdi 1415
yılının sonuna doğru Çerke’yi de yendi ve böylece Altın Orda’nın büyük bir kısmını hâkimiyeti altına aldı.
Cabbarberdi’nin kısa hâkimiyetinden sonra Kerimberdi’nin oğlu Seyid Ahmed tahta çıktı. Litvanya Knezi
Vitovt Taş Timur’un oğlu Gıyaseddin’i destekleyerek Altın Orda tahtını ele geçirmesi için Seyid Ahmed’e
karşı kışkırttı. Fakat Gıyaseddin, Seyid Ahmed Han tarafından mağlup edildi. Seyid Ahmed Han Edigey’le
ittifak yaparak Vitovt’a karşı harekete geçti. 1416 yılı Temmuz ayında Litvanya topraklarını tahrip eden
Seyid Ahmed Han daha sonra Kiev’i zapt ederek askerlerine yağmalattı. Ne var ki Seyid Ahmed Han bu
başarılı seferden sonra tarih sahnesinden kayboldu ve Altın Orda tahtına Edigey Mirza tarafından
Toktamış’ın akrabalarından Derviş Han çıkarıldı. Derviş Han 1419 yılında vefat etti. Bunun üzerine Litvanya
Knezi Vitovt’la barış yapan Edigey Mirza onun da isteğiyle Kırım taraflarında hüküm süren Bek-Sufi’yi han
tahtına çıkardı. Kendisi de Beylerbeyi oldu. Fakat bu durumdan hoşnutsuz olan Edigey’e muhalif emîrler
Toktamış’ın oğullarından Kadirberdi’yi Han olarak ilan ettiler. Neticede Kadirberdi ile Edigey arasında 1419
yılında vuku bulan savaşta her ikisi de hayatını kaybederken zafer Kadirberdi’nin ordusunun oldu (Kırımî,
2014: 273a-273b; Safargaliyev, 1960: 192-195; Yakubovskiy, 2000: 202-203; Reva, 2016: 714-716).
Edigey’in 1410 yılından sonra Deşt-i Kıpçak’ta hâkimiyeti kaybetmesiyle başlayan ve Toktamış’ın
oğullarıyla 9 yıl boyunca sürdürdüğü mücadelenin sonunda ölümüyle birlikte aynı zamanda Altın Orda
Devleti de dağılma sürecine girmiş oldu.
Bölüm Özeti
● Edigey Mirza, Toktamış Han’ın Timur ile savaşında, Timur’un tarafında yer aldı. Emir Timur, Toktamış
Han’a karşı sefer düzenlediği sıralarda, Edigey Mirza, Kırım’da Cenevizliler ile çatışmaya girerek Kefe’yi
onlardan almıştı.
● Emir Timur, Terek Muharebesi’nden sonra Toktamış Han’ın yerine Timur Kutluk’u han tayin etti. Egidey
Mirza bu esnada Timur Kutluk’un emiri oldu. Fakat Edigey Mirza, tıpkı Emir Nogay gibi Altın Orda
Devleti’nde en güçlü emir konumuna yükseldi. Esasen tahtta gözü olan Edigey Mirza, han soyundan
gelmediği için tahta çıkan hanları etkisi altına alarak onlar üzerinden devleti yönetme gayreti içine girdi.
about:blank 112/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
● Toktamış Timur’a karşı almış olduğu ağır yenilgilere rağmen ve Deşt-i Kıpçak’ta nüfuzunu büyük oranda
yitirmesine rağmen iktidarı yeniden elde etme ümidini kaybetmedi. Bu amaçla ilk önce Terek
Muharebesi’nden sonra vuku bulan siyasî boşluktan faydalanarak Kırım’da iktidarı ele geçiren Cenevizlilerin
üzerine yürüdü ve Kefe’yi hücumla aldı.
● Toktamış Altın Orda Devleti’ni fetret devrinden çıkararak bir süreliğine de olsa yeniden yükselişe
geçirdiyse de onun başlangıçta en büyük talihi olan Emîr Timur gibi dünya tarihinin gelmiş geçmiş en
kudretli hükümdarlarından biriyle sonradan düşman olması en büyük yanlışıydı. Öyle ki, azimli ve enerjik
yapısıyla Altın Orda’yı güçlü kılmışken bu yanlışıyla kendisinden sonra devletin yıkılmasını hazırlayan
hadiselerin fitilini de ateşlemiş oluyordu.
● Edigey’in 1410 yılından sonra Deşt-i Kıpçak’ta hâkimiyeti kaybetmesiyle başlayan ve Toktamış’ın
oğullarıyla 9 yıl boyunca sürdürdüğü mücadelenin sonunda ölümüyle beraber aynı zamanda Altın Orda
Devleti de dağılma sürecine de girmiş oldu.
Kaynakça
“Letopisnıy Sbornik, İmenuemıy Patriarşeyu ili Nikonovskogo Letopisyu”, PSRL, T.XI, S. Peterburg, 1897.
Abdulgaffar Kırımî, Umdet’ul-Ahbâr (Transkripsiyon, Faksimile), Haz. Derya Derin Paşaoğlu, Kazan, 2014.
Fahreddin Rizaeddin, Altın Ordu ve Kazan Hanları, Yayına Haz. İlyas Kamalov, Kaknüs Yayınları, İstanbul,
2003.
Haydar ibn Ali Hüseyini Râzî, “Târîh-i Hayderî”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı
II, İzvleçeniya iz Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem
i S. L. Volınım, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
İbn Arabşah, Acâibu’l Makdûr (Bozkırdan Gelen Bela), Çev. D. Ahsen Batur, Selenge Yayınları, İstanbul,
2012.
Kafalı Mustafa, Altın Orda Hanlığı’nın Kuruluş ve Yükseliş Devirleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1976.
Kemaloğlu İlyas, Altın Orda ve Rusya (Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Etkisi), Ötüken Neşriyat, İstanbul,
2009.
Mirgaleyev İlnur Midhatoviç, Politiçeskaya İstoriya Zolotoy Ordı Perioda Prevleniya Toktamış-Hana, Alma-
Lit, Kazan, 2003.
Natanzî, “Muntahab at-tevârîh-i Muîni”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II,
İzvleçeniya iz Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i
S. L. Volınım, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
Reva Roman, “Borba za Vlast v Pervoy Polovine XV V.”, Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii, İnstitut İstorii
İm. Ş. Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Safargaliyev M. G., Raspad Zolotoy Ordı, Mordovskoe Knijnoe İzdatelstvo, Saransk, 1960.
Şerefüddin Ali Yezdî, “Zafernâme”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II, İzvleçeniya
iz Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i S. L.
Volınım, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
Vernadsky George, Moğollar ve Ruslar, Çev. Eşref Bengi Özbilen, Selenge Yayınları, İstanbul, 2007.
about:blank 113/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Yakubovskiy A. YU., Altın Ordu ve Çöküşü, Çev. Hasan Eren, 2. Bs., TTK Basımevi, Ankara, 2000.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Aşağıdakilerden hangisi Edigey Mirza’nın Altın Orda Devleti’nde hâkim olduğu dönemde tahta çıkan
hanlardan biri değildir?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-1 :
Celaleddin Han
Soru-2 :
Aşağıdakilerden hangisi Edigey Mirza’nın Moskova Seferiyle ilgili doğru bir bilgi değildir?
(Çoktan Seçmeli)
(B) Moskova Knezi II. Vasiliy askerî yardım sağlamak için Kostroma’ya gitmiştir.
(C) Edigey Mirza 3000 gümüş ruble karşılığı Moskova kuşatmasını kaldırmıştır.
(D) Edigey Mirza şehre dokunmaması için ahaliden kurtuluş parası aldığı halde Mokova’yı askerlerine
yağmalatmıştır.
Cevap-2 :
Edigey Mirza şehre dokunmaması için ahaliden kurtuluş parası aldığı halde Mokova’yı askerlerine
yağmalatmıştır.
Soru-3 :
Edigey Mirza ile ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi doğru değildir?
(Çoktan Seçmeli)
about:blank 114/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-3 :
Soru-4 :
Emîr Timur Terek Muharebesi’nden sonra Cuçi Ulusu’nun başına aşağıdakilerden hangisini han olarak tayin
etmiştir?
(Çoktan Seçmeli)
(B) Kayırcak
(D) Şadibek
(E) Edigey
Cevap-4 :
Kayırcak
Soru-5 :
Aşağıdakilerden hangisi Edigey Mirza’nın mücadele ettiği Toktamış Han’ın oğullarından biri değildir?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Çerke
(B) Kadirberdi
(C) Kerimberdi
(D) Celaleddin
(E) Cabbarberdi
Cevap-5 :
Çerke
Soru-6 :
about:blank 115/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
(Çoktan Seçmeli)
(A) 1412
(B) 1419
(C) 1421
(D) 1417
(E) 1415
Cevap-6 :
1419
Soru-7 :
(Çoktan Seçmeli)
(C) Şahruh
(E) Uluğbey
Cevap-7 :
Şahruh
Soru-8 :
Toktamış Altın Orda tahtını yeniden elde etmek için kiminle iş birliği yapmıştır?
(Çoktan Seçmeli)
(B) Cenevizliler
Cevap-8 :
Soru-9 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-9 :
Toktamış’ın ölümü
Soru-10 :
12 Ağustos 1399’da Dnyeper Nehri’nin bir kolu olan Vorska Irmağı kenarında vuku bulan savaşla ilgili
aşağıdaki bilgilerden hangisi doğrudur?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-10 :
about:blank 117/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
1) Uluğ Muhammed Han’ın Altın Orda hâkimiyeti için verdiği mücadele ve Orta İdil Boyuna çekilmesi
hakkında bilgi veriniz.
2) Küçük Muhammed Han ve Seyid Ahmed Han’ın Batı Deşt-i Kıpçak’taki hâkimiyetleri döneminden
meydana gelen önemli olayları açıklayınız.
4) Küçük Mustafa Han ve Ulu Orda (Taht İli)’nın kuruluşu hakkında bilgi veriniz.
Başlamadan Önce
Bu bölümde Altın Orda Devleti’nin son haleflerinden Uluğ Muhammed Han, Barak Han, Küçük Muhammed
Han ve Seyid Ahmed Han arasında 15. yüzyılın ikinci çeyreğinde cereyan eden taht mücadelesi; Altın Orda
Devleti içerisinde baş gösteren mücadeleler sonrasında kuruluan hanlıklar ve bu hanlıkların başında olan
hükümdarların faaliyetleri; Uluğ Muhammed Han’ın Orta İdil Boyuna Çekilmesi ve Kazan Hanlığı’nın
kuruluşu; Altın Orda Devleti’nin parçalamması; Altın Orda Devleti’nin parçalanması ile ortaya çıkan
hanlıklar ve bu hanlıkların faaliyetleri; Ulu Orda; Küçük Mustafa Han ve halefleri ve bu hanların bölgede
hâkimiyeti sağlamaları çabaları gibi konular anlatılmıştır.
1421 yılından itibaren Deşt-i Kıpçak’taki hâkimiyet mücadelesine Urus Han’ın Kayırcak Oğlan’dan torunu
olan Muhammed Barak Oğlan da dâhil olmaya başladı. Barak 1421 yılında Semerkant’a giderek Şahruh’un
oğlu Mirza Uluğbek’in yanına sığındı. Uluğbek Barak’a yardımcı oldu ve asker vererek onu aynı yıl
içerisinde Deşt-i Kıpçak’a gönderdi. Böylece Cuçi Ulusu’ndaki taht mücadelesine Timurlular da müdâhil
oldu. Neticede 1421 yılında Uluğ Muhammed, Bek Sufi ve Barak arasında iktidar mücadelesi başladı. Bir
süre sonra Bek Sufi öldü ve Kırım’da Toktamış’ın oğullarından Devletberdi hüküm sürmeye başladı.
Bununla birlikte Uluğ Muhammed, Barak ve Devletberdi iktidar mücadelesine devam etti. Bu arada onlardan
başka Devletberdi’nin kardeşi Hudaydad da Bek Sufi’nin ölümünden sonra hâkimiyet mücadelesine dâhil
oldu. Ancak 1422 yılında Barak’a mağlup oldu. Barak nihayet 1423 yılında Muhammed’e karşı da zafer elde
etti. Uluğ Muhammed Litvanya Knezi Vitovt’a sığındı ve daha sonra 1424 yılında Devletberdi’nin
yokluğundan faydalanarak Kırım’ı zapt etti (Yakubovskiy, 2000: 207-208; Reva, 2016: 717-718).
about:blank 118/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Barak 1423 yılında artık önemli rakiplerini devre dışı bıraksa da hala Deşt-i Kıpçak’ı bütünüyle hâkimiyeti
altına alamamıştı. Zira Edigey’in taraftarlarının Han yapmak için uğraştığı Şadibek’in oğlu II. Gıyaseddin ile
uğraşmak zorundaydı. Nitekim II. Gıyaseddin Bulgar’a hâkim olmuş ve daha sonra merkezdeki bazı başka
yurtları da idaresi altına almayı başarmıştı. 1425 yılında Saray’ı da zapt ettiyse de bir yıl sonra 1426’da
Kırım’dan gelen Uluğ Muhammed’in askerlerince mağlup edildi. Zaten bu olaydan kısa bir süre sonra da
vefat etti. Barak’a karşı da üstünlük sağlayan Uluğ Muhammed Altın Orda Devleti’nin merkezi kısmını
idaresi altına almayı başardı. Uluğ Muhammed’e karşı koyamayarak doğuya çekilen Barak ise Harezm ve
Sığnak’ı hâkimiyeti altında tutuyordu. Kırım ise yeniden Devletberdi’nin kontrolüne girmişti. Devletberdi
1428 yılında Saray ve Hacı Tarhan’ı ele geçirerek buralarda kendi adına para darbettirmeyi başardıysa da
kısa bir süre sonra vefat etti. Böylece Altın Orda Devleti’nin merkezi kısmı yine Uluğ Muhammed’in
kontrolü altına girdi. Bu sıralarda Edigey Mirza’nın oğlu Mansur Sığnak çevresine hükmeden Barak’ın
hizmetine girdi, fakat bir süre sonra onun tarafından öldürüldü. Mansur’un Barak tarafından öldürüldüğünü
öğrenen kardeşleri Gazi ve Nevruz Timur Kutluk’un oğlu Timur’dan torunu olan Küçük Muhammed’in
yanına gittiler ve II. Gıyaseddin’in vefatından sonra onu han olarak ilan ettiler. 1428 yılının sonuna doğru
Barak Küçük Muhammed’le giriştiği savaşta mağlup edilerek öldürüldü. Böylece Doğu Deşt-i Kıpçak Küçük
Muhammed’in kontrolü altına girdi. Ancak çok geçmeden bu alan Şıbanî hanedanı tarafından hâkimiyet
altına alınınca Küçük Muhammed batıya doğru hareket etmek zorunda kaldı (Kırımî, 2014: 276a-276b;
Safargaliyev, 1960: 203-206; Yakubovskiy, 2000: 208-209; Reva, 2016: 718-719).
Şıban’ın neslinden gelen Ebu’l-Hayr Han Doğu Deşt-i Kıpçak’ta Özbek Han’ın iktidarı devrinden itibaren
artık Özbek Ulusu olarak zikredilen göçer kabileleri hâkimiyeti altında birleştirerek 1428 yılında Batı
Sibirya’da bulunan Tura şehrini zapt etti. Ural dağlarından Batı Sibirya’ya kadar uzanan sahada muhalifleri
ortadan kaldırdıktan sonra 1432 yılında Harezm’e büyük bir yağma seferi düzenledi. 1446 yılında
Timurluların içerisinde bulunduğu karışıklıklardan faydalanarak Sır Derya havzasında yer alan Ak-Kurgan,
Arkuk, Özkent, Suzak ve Sığnak şehirlerini zapt etti. Aynı tarihte başkentini Tura’dan Sığnak’a taşıdı. Aynı
zamanda Timurluların taht mücadelelerine müdahalede bulunarak Ebu Said’in Semerkant tahtını ele
geçirmesine yardımcı oldu. Ancak 1457 yılında Kalmuklara mağlup olduktan sonra nüfuzunu önemli ölçüde
kaybetti. Buna bağlı olarak Doğu Deşt-i Kıpçak’ta kabileler arasında büyük mücadeleler baş gösterdi. Bir
müddet sonra Cuçi’nin oğullarından Tukay Timur neslinden gelen Canibek ve Kerey sultanlar Ebu’l-Hayr
Han’a muhalif olsalar da ona karşı koyamayarak kendilerine tâbi kabilelerle yurtlarını terk ettiler ve Doğu
Çağatay Hanı II. İsen Buka’nın yanına sığındılar. Doğu Çağatay Hanı onları Yedisu bölgesine yerleştirdi.
Böylece Kazak Ulusu ortaya çıktı. Ebu’l-Hayr Han onları cezalandırmak amacıyla 1468 yılında Yedisu
bölgesine bir sefer düzenlemeye karar verdi. Ne var ki sefer esnasında hastalanarak vefat etti. Onun
ölümünden sonra ilk Özbek Hanlığı da dağıldı (Ahmedov, 1965: 32-71; Safargaliyev, 1960: 209-214).
Uluğ Muhammed 1437 yılında 3000 kişilik maiyetiyle birlikte Tula yakınlarındaki Belev şehrine geldi.
Amacı Moskova Knezi II. Vasiliy’in desteğini alarak Altın Orda tahtını tekrar ele geçirmekti. Ancak onun
varlığından rahatsız olan II. Vasiliy’in gönderdiği Rus kuvvetleri 1437 yılının Aralık ayında Uluğ
Muhammed tarafından mağlup edildi. Böylece Belev şehri Uluğ Muhammed’in hâkimiyeti altına girdi (Acar,
2013: 93-95). Bununla birlikte Küçük Muhammed’in Altın Orda’da hâkimiyeti sağlamak amacıyla batıya
doğru hareket etmesi neticesinde tahtı elde etme ümidi azaldı. Üstelik Uluğ Muhammed’in ordu komutanı
olan Edigey Mirza’nın oğullarından Nevruz da onunla ters düştü ve Küçük Muhammed’in yanına sığındı.
Nevruz Küçük Muhammed ile güçlerini birleştirdi ve birlikte Don’a doğru ilerleyerek Uluğ Muhammed’i
baskı altına aldılar (Barbaro, 2009: 10-11). Zaten II. Seyid Ahmed tarafından da mağlup edilmiş olan Uluğ
Muhammed yerini terk ederek orta İdil boyuna yöneldi. Böylece İdil Nehri’nin orta akımındaki Bulgar
vilayetini zapt etti ve artık Altın Orda Devleti hâkimiyetiyle uğraşmaktan ziyade başta Moskova Knezliği
olmak üzere Ruslarla mücadele etmeye başladı. Böylece Kazan Hanlığı’nın temelini attı (Acar, 2013: 95-
100).
ortaya çıktığını ifade etmek mümkündür (Trepavlov, 2015: 289-293). Ancak 1459 yılında vefat eden Küçük
Muhammed Han’ın siyasî faaliyetleriyle ilgili kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Rusların Hacı Giray’ın
Kırım’a hâkim olmasından önce vergileri Don ile Dnyeper arasını kontrolü altında tutan II. Seyid Ahmed’e
gönderdiği bilinmektedir. Hiç kuşkusuz Küçük Muhammed Han bundan rahatsızlık duymuştur. Ancak
Moskova Büyük Knezi II. Vasiliy daha sonra II. Seyid Ahmed’e de vergi yollamayı kesmiştir. Bunun üzerine
II. Seyid Ahmed 1449 yılında Moskova üzerine bir ordu yollamış, fakat yol güzergâhındaki birçok yerleşimi
tahrip ederek Moskova’ya yaklaşık 30 km uzaklıktaki Pohra Nehri’ne kadar ilerleyen Tatar kuvvetleri
Moskova’nın hizmetine girmiş olan Uluğ Muhammed’in oğlu Kasım Sultan’ın müdahalesiyle geri çekilmek
zorunda kalmıştır. Bunun üzerine Seyid Ahmed 1451 yılı yazında bu kez bizzat Moskova üzerine bir sefer
düzenlemiş ve şehrin kapılarına kadar ilerlemiş se de kaleyi ele geçirmeyi başaramamıştır (Kamalov, 2009:
116-118). Bu olaydan bir süre sonra Hacı Giray tarafından mağlup edilen Seyid Ahmed’in tarih sahnesinden
çekilmesiyle birlikte Ruslardan vergi almak için Ulu Orda, Kırım ve Kazan hanları mücadele etmeye
başlamışlardır.
Mahmud 1460 yılında Ryazan üzerine bir sefer düzenledi, fakat Rusların direnişi ile karşılaşarak geri
çekilmek zorunda kaldı. Mahmud Han bu kez 1465 yılında Rus topraklarına saldırmak üzere harekete geçti.
Ne var ki Don Nehri’ni geçtiği sırada Kırım’dan gelen Hacı Giray onu geri çekilmeye mecbur etti
(Petrograd, 1921: 184-186; Peterburg, 1901: 116-117). Mahmud Han bu mağlubiyetten sonra nüfuzunu
kaybetti. Kardeşi Ahmed tarafından tahttan indirildikten sonra Hacı Tarhan’a çekildi (Koç, 2012: 462).
Mahmud Han 10 Nisan 1466 tarihinde Osmanlı Padişahı II. Mehmed’e bir elçi yollayarak Osmanlı Devleti
ile ittifak kurmak istediğini belirtti ise de az sonra vefat etti (Kurat, 1940: 38-42).
Saray’da oturan Ahmed Han Hacı Tarhan’ı Mahmud Han’ın oğlu Kasım Sultan’ın idaresine bıraktı. Kasım
Sultan amcasıyla kısa bir süre taht mücadelesine giriştiyse de onun hâkimiyetini tanımak zorunda kaldı (Koç,
2012: 463-464).
Ahmed Han Sibir ve Kazak hanları ile Nogay mirzalarının Özbek Hanı Ebü’l Hayr Han’ın vefatından sonra
halefi olan oğlu Seyh Haydar’a karşı ittifak kurdu. Bunun neticesinde Ahmed Han, Sibir Hanı İbak, Kazak
Hanı Canibek ve Nogay Beyi Abbas’ın müttefik kuvvetleri Özbek ordusunu mağlup etti. Savaş esnasında
Seyh Haydar’la birlikte birçok Özbek şehzâdesi de hayatını kaybetti. Özbeklerin Hanı olarak ilan edilen
Seyh Haydar’ın küçük yastaki oğlu Muhammed Şıbanî katliamdan kurtularak Hacı Tarhan’a kaçtı ve burada
Ahmed Han’ın yeğeni Kasım Sultan’ın yanına sığındı. Ancak Kasım Sultan Ahmed Han’ın baskısıyla
Muhammed Şıbanî’yi Hacı Tarhan’dan göndermek zorunda kaldı (Koç, 2012: 464).
1466 yılında Hacı Giray’ın ölümünün ardından Kırım tahtı için oğulları arasında mücadele başladı.
Nurdevlet Ahmed Han’dan Kırım tahtı için yarlık istedi. O böylece rakiplerine karşı Taht İli’nin desteğini
sağlamak suretiyle üstünlük elde etmek istiyordu. Kırım’ı kendi hâkimiyeti altına almak için bunu bir fırsat
olarak gören Ahmed Han Nurdevlet’in isteğini derhâl yerine getirdi. Ne var ki Ulu Orda’ya tâbi olmak
istemeyen yerli zadegânın müdahalesiyle Nurdevlet amacına ulaşamadı. Mengi Giray Kırım Hanı olarak ilan
edildi (İnalcık, 1944: 212-213).
Ahmed Han Kırım’ı kendi hâkimiyeti altına almak için 1476 yılında bir fırsat daha elde etti. O sıralarda
Kırım’daki nüfuz sahibi kabile yöneticileri arasında derin bir muhalefet ortaya çıkmıştı. Onlardan bazıları
Ahmed Han’a müracaat etmeye karar verdiler. Şirin kabilesinin beyleri Aminek ve Hacike karşı cephelerde
bulunuyorlardı. Hacike ve Barın kabilesinin beyi olan Abdullah Ulu Orda’dan Ahmed Han’ın oğlu Canibek’i
getirdiler, fakat Aminek’in topladığı ordu tarafından geri püskürtüldüler. Ne var ki 1476 yılının yazında
about:blank 121/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Osmanlı Padişahı’nın emriyle Aminek’in komutasındaki Kırım ordusu Moldovya üzerine sefere çıktığında
Canibek Ahmed Han’ın verdiği büyük bir orduyla Kırım Yarımadası’na girdi ve birçok yeri yağmaladı.
Durumu haber alarak aceleyle geri dönen Aminek Canibek’in sayıca üstün kuvvetlerine karşı çatışarak
kaleye kapandı. Tahttan indirilen Nurdevlet’in yerine Canibek Kırım Hanı olarak ilan edildi. Aslında bu
Kırım’ın Ulu Orda’ya bağlanması anlamına geliyordu. Ancak Canibek’in Kırım’daki hâkimiyeti sadece
birkaç ay sürdü (Trepavlov, 2015: 300-301).
Ahmed Han’ın Kırım’ın yanı sıra Ruslara da hâkimiyetini kabul ettirmeye çalıştı. Moskova Büyük Knezi III.
İvan tahta çıktıktan sonra müstakil bir siyaset takip ederek Altın Orda hanlarına ödenen vergileri
göndermemeye başlamıştı. Ahmed Han Moskova’nın ödemeyi kestiği vergileri yeniden almak için Ruslara
üstünlüğünü göstermek zorundaydı. Bu yüzden 1468 yılında Ryazan üzerine, 1472 yılında da Moskova
önlerine kadar seferler yaptıysa da Ruslarla büyük çaplı çatışmalara girmekten kaçındı. Bu yüzden III. İvan
vergi ödememeye devam etti. Bunun üzerine Ahmed Han 1480 yılında III. İvan’dan vergi ödemeye tekrar
başlamasını ve geriye dönük olarak göndermediği vergileri de kendisine yollamasını talep etti. III. İvan’ın
vergi ödemeye yanaşmaması üzerine Ahmed Han Moskova üzerine bir sefer düzenlemeye karar verdi. Bu
amaçla Litvanya Kralı Kazimir ile de ittifak kurdu. Böylece hanzadeleri ve beyleriyle birlikte Moskova’ya
doğru harekete geçti ve Moskova yakınlarındaki Ugra Nehri’ne kadar ilerledi. Ancak Kırım Hanı Mengli
Giray Podolya’ya saldırdığı için Kazimir ordusunu Ahmed Han’ın yardımına yollayamadı. Artık III. İvan da
Ahmed Han’ın ordusunu Moskova’ya yaklaşmadan durdurmak için harekete geçmişti. 8 Ekim 1480 tarihinde
Ugra Nehri kıyısında başlayan savaş beş gün boyunca devam etti. Ahmed Han’ın ordusu 12 küçük Rus
şehrini zapt etse de Rusların sebatlı direnişi yüzünden nehrin öbür tarafına geçmeyi başaramadı. Ahmed Han
elde ettiği küçük başarılarla yetinerek III. İvan’a barış teklif etti. Teklifi kabul eden III. İvan Ahmed Han’a
bir elçi yollayarak hediyeler sundu. Ne var ki Ahmed Han hediyelerle yetinmeyerek III. İvan’dan geriye
dönük yedi yıl boyunca ödenmeyen vergileri de talep etti. III. İvan yine vergi ödemeye yanaşmadı. Kışın
yaklaşması, ordunun iaşesinin azalması ve III. İvan’ın Ulu Orda üzerine birlik sevk etmesi gibi sebeplerden
dolayı Ahmed Han taleplerinden vazgeçerek Ulu Orda’ya çekilmek zorunda kaldı (Kamalov, 2009: 118-119;
Sankpeterburg, 1853: 223-232; Sankpeterburg, 1859: 205-207).
Ulu Orda hanlarının Kırım’a gerçekleştirdiği saldırı Tatarlar arasına seyahat eden ve olayların tanıklarından
olan Venedikli tüccar J. Barbaro’nun seyahatnamesinde de anlatılmıştır. Onun belirttiğine göre Kırım Hanı
Mengli Giray Solhat (Eski Kırım)’ı ele geçirip Kefe hâkimi Tatar Beyi Eminek’i öldürerek bölgenin hâkimi
oldu. Bu hadiselerden bir yıl sonra ise İdil kıyısında yer alan ahalinin hükümdarı olan Murtaza Han’ın
hâkimiyeti altındaki Hacı Tarhan’a saldırdı ve ilini ele geçirerek kendi hâkimiyeti altına aldı. Bunlardan
kalabalık bir grubu Kefe’ye yolladı ve Murtaza Han’ı da hapse attırdı. Ancak aynı sıralarda başka bir Tatar
Hanı Mengli Giray’a saldırarak ona zarar verdi ve onun Kefe’ye geri çekilmesini sağladı. Böylece Murtaza
Han hapisten kurtularak güç kazandı ve ertesi baharda Kefe’ye kadar ilerleyerek etrafı tahrip etti fakat şehri
ele geçiremeyerek geri döndü (Barbaro, 2009: 31).
Ulu Orda’ya dönen Ahmed Han’ın oğulları çok geçmeden kendi aralarında taht mücadelesine giriştiler.
Murtaza başta Han olduysa da kısa süre sonra kardeşleri Şeyh Ahmed ve Seyid Mahmud’a karşı
direnemeyerek tahttan indirildi ve yurdunu terk ederek Litvanya Büyük Knezi Kazimir’in yanına sığındı
(1484). Yerine Şeyh Ahmed geçti. Fakat Seyid Mahmud da onun tahtına ortak oldu (Trepavlov, 2015: 311).
about:blank 122/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
1490 yılının Eylül ayında Şeyh Ahmed ve Seyid Mahmud’un elçileri Bahçesaray’a gelerek Mengli Giray’la
barış anlaşması imzaladılar. Kırım Hanı bunun üzerinde Ulu Orda’dan bir tehdit gelmeyeceğini hesap ederek
Tatar askerlerini terhis etti. Fakat Mangıtların desteklediği Ulu Orda ordusu aniden harekete geçerek Kırım
Yarımadası’na girdi ve başta en önemli kabilelerden Barınların yurdu olmak üzere birçok yeri yıkıma uğrattı.
Daha sonra Ulu Orda ordusu kışlamak üzere kuzeye Dinyeper’in ağzına çekildi. Hacike III. İvan’a Ulu Orda
hanlarıyla ittifak yapmasını teklif etti. Ne var ki Kırım Hanı ile müttefik olan III. İvan bu teklife yanaşmadı
(Trepavlov, 2015: 321-330). Aynı hadiselerden bahseden yerli vekayinamelere göre ise Murtaza Sultan güya
kardeşi ile çatışmak önerisiyle ve aldatmak niyetiyle Kırım Hanı Mengli Giray’a sığındı ve onun tarafından
iyi şekilde kabul edildi. Ancak Mengli Giray onun gerçekte kendisine tuzak kurduğunu öğrenince Murtaza’yı
tutuklattı. Bunun üzerine Murtaza’nın kardeşi Seyid Mahmud onu kurtarmak için Kırım’a saldırdı ve Mengli
Giray’ı bozguna uğrattı. Mengli Giray Han yaralı şekilde kaçarak Kırkor’a sığındı. Seyid Mahmud o
sıralarda Solhat’ı yağmalayarak Kefe’yi kuşattı. Ancak güçlü Kefe kalesini ele geçirmeyi başaramayarak geri
çekilmek zorunda kaldı. Bu arada toparlanan Kırım kuvvetleri Mengli Giray’ın oğulları ve Kalgası
Muhammed Giray ile beraber o sıralarda kardeşleriyle kavga içerisinde bulunan Seyid Mahmud’un üzerine
giderek bir gece vakti aniden “Taht-İli”ne saldırdı. Arkadan babasının kuvvetlerince desteklenen Muhammed
Giray onları bozguna uğratarak Seyid Mahmud’u öldürdü (Velyaminov, 1863: 112-113).
Kırım Hanı Mengli Giray sürekli uğraşmak zorunda kaldığı Ulu Orda’ya öldürücü darbeyi nihayet 1502
yılında indirdi. 1502 yılı Temmuz ayında Kırım Han’ı Mengli Giray Taht İli’ne saldırarak Şeyh Ahmed Hanı
öldürdü ve Altın Orda Devleti’ni tamamen ortadan kaldırdı. Aynı yıl hanzâdeler Yusuf Sultan, Yakup Sultan
ve diğer bazı Ahmedoğulları Büyük Rus Knezi’ne hizmet etmek üzere Hacı Tarhan’dan Moskova’ya geldi
(Sanktpeterburg, 1853: 242-244; Sanktpeterburg, 1859: 242-243). Bundan sonra Ulu Orda toprakları Kırım
Hanlığı ile Nogay Ordası arasında paylaştırıldı.
Bölüm Özeti
● Altın Orda Devleti, ilk kuruluş yıllarında başında bulunan güçlü hükümdarlar ile hem siyasi hem de
ekonomik olarak büyük bir devlet haline gelmişti. Fakat Toktamış Han’ın yükseliş döneminde Emir Timur
gibi bir rakiple mücadele etmesi, yeniden gücünü toplayan devleti bir felakete sürükledi. Toktamış Han’ın
Emir Timur’a mağlup olmasıyla başlayan kargaşa ile devlette taht mücadeleleri yeniden başladı ve bu da
devleti güçsüz duruma düşürdü.
● Altın Orda Devleti, bu taht kavgalarıyla uğraşırken devlet içerisinde Kazan, Kırım, Astrahan, Nogay, Sibir
gibi hanlıklar kuruldu. Aynı zamanda Altın Orda egemenliği altında bulunan Moskova gibi Rus knezlikleri
bağımsız oldular. Böylece 1502 yılında Altın Orda Devleti tarih sahnesinden silindi.
● Uluğ Muhammed Altın Orda Devleti’nin kuzey tarafına gittiği sıralarda İdil’den batıya uzanan topraklarda
iki rakip olarak II. Seyid Ahmed ve Küçük Muhammed kaldı. II. Seyid Ahmed Dnyeper’den Azak’ın
güneyine ve Don’a kadar uzanan sahanın hâkimi durumundaydı. Aynı zamanda Büyük (Ulu) Orda veya Taht
İli denilen ve Kırım’dan İdil Nehri’nin aşağı akımına kadar uzanan alanda ise Küçük Muhammed hüküm
sürüyordu.
● Altın Orda Devleti’nin parçalanmasıyla birlikte onun 15. yüzyıldaki devamı olarak kabul edilen ve merkezi
(Saray ve çevresi) kontrolü altında tutan batı kanadı (İdil Nehri’nin aşağı akımından Don Nehri’ne kadar)
Ulu Orda veya Taht İli olarak isimlendirilmişti.
● Mahmud 1460 yılında Ryazan üzerine bir sefer düzenledi, fakat Rusların direnişi ile karşılaşarak geri
çekilmek mecburiyetinde kaldı. Mahmud Han bu kez 1465 yılında Rus topraklarına saldırmak üzere harekete
geçti. Ne var ki Don Nehri’ni geçtiği sırada Kırım’dan gelen Hacı Giray onu geri çekilmeye zorladı.
Kaynakça
“Letopisnıy Sbornik, İmenuemıy Patriarseyu İli Nikonovskoyu Letopisyu”, PSRL, T. XII, S-Peterburg, 1901.
about:blank 123/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Abdulgaffar Kırımî, Umdet’ul-Ahbâr (Transkripsiyon, Faksimile), Haz. Derya Derin Paşaoğlu, Kazan, 2014.
Acar Serkan, Kazan Hanlığı-Moskova Knezliği Siyasi İlişkileri (1437-1552), TTK Yayınları, Ankara, 2013.
Ahmedov B. A., Gosudarstvo Koçevıh Uzbekov, İzdatelstvo “Nauka” Glavnaya Redaktsiya Vostoçnoy
Literaturı, Moskva, 1965.
Barbaro Josaphat, Anadolu’ya ve İran’a Seyahat, Çev. Tufan Gündüz, Yeditepe Yayınları, İstanbul, 2009.
İnalcık Halil, “Yeni Vesikalara Göre Kırım Hanlığı’nın Osmanlı Tâbiliğine Girmesi ve Ahidname Meselesi”,
Belleten, VIII/30, Ankara, 1944.
Kamalov İlyas, Altın Orda ve Rusya (Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Etkisi), Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2009.
Koç Dinçer, “Aşağı İdil Boyunda Hâkimiyet Mücadelesi ve Astrahan (Hacı Tarhan) Hanlığı, Türk Dünyası
İncelemeleri Dergisi, Cilt:12, Sayı:1, İzmir, 2012.
Kurat Akdes Nimet, Topkapı Sarayı Müzesi Arsivindeki Altın Ordu, Kırım ve Türkistan Hanlarına Ait Yarlık
ve Bitikler, DTCF Yayınları, İstanbul, 1940.
Reva Roman, “Borba za Vlast v Pervoy Polovine XV V.”, Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii, İnstitut İstorii
İm. Ş. Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Safargaliyev M. G., Raspad Zolotoy Ordı, Mordovskoe Knijnoe İzdatelstvo, Saransk, 1960.
Trepavlov V. V., Stepnıe İmperii Evrazii: Mongolı i Tatarı, İzdatelstvo “Kvadriga”, Moskva, 2015.
Yakubovskiy A. YU., Altın Ordu ve Çöküşü, Çev. Hasan Eren, 2. Bs., TTK Basımevi, Ankara, 2000.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Aşağıdaki şahsiyetlerden hangisi Uluğ Muhammed Han’la hâkimiyet mücadelesi için çekişmemiştir?
(Çoktan Seçmeli)
(D) Hudydat
(E) Devletberdi
Cevap-1 :
about:blank 124/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Şeyh Ahmed
Soru-2 :
1428 yılında Batı Sibirya’daki Tura şehrini zapt ederek Özbek Hanlığı’nı kuran hükümdar kimdir?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-2 :
Ebu’l-Hayr Han
Soru-3 :
Uluğ Muhammed Han’la ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi doğru değildir?
(Çoktan Seçmeli)
(D) İdil Nehri’nin orta akımındaki Bulgar Vilayeti’ni hâkimiyeti altına almıştır,
Cevap-3 :
Soru-4 :
Muhammed Barak Oğlan Deşt-i Kıpçak’ta hâkimiyeti ele geçirmek için hangi Timurlu hükümdarının
desteğini almıştır?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Şahruh
Cevap-4 :
Uluğ Bey
Soru-5 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-5 :
Bolşaya Orda
Soru-6 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) İdil Nehri’nin aşağı akımından Don Nehri’ne kadar olan bölgeyi hâkimiyeti altına almıştır,
(D) II. Seyyid Ahmed’le giriştiği savaşta mağlup olarak hayatını kaybetmiştir,
Cevap-6 :
İdil Nehri’nin aşağı akımından Don Nehri’ne kadar olan bölgeyi hâkimiyeti altına almıştır,
Soru-7 :
Aşağıdaki ifadelerden hangisi Ahmed Han’la ilgili doğru bir bilgi değildir?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Sibir Hanı İbak, Kazak Hanı Canibek ve Nogay Beyi Abbas ile ittifak kurarak Şeyh Haydar’ı mağlup
etmiş ve Özbek Hanlığı’nı yıkmıştır.
(D) 1480 yılında III. İvan’ın ordusuyla Ugra Nehri kenarında savaşmıştır.
(E) 1481 yılında Nogaylarla iş birliği yapan Sibir Hanı İbak’ın saldırısı sonucunda hayatını kaybetti.
Cevap-7 :
Soru-8 :
Altın Orda Devleti’nin devamı niteliğindeki Ulu Orda (Taht İli) ne zaman yıkılmıştır?
(Çoktan Seçmeli)
(A) 1502
(B) 1480
(C) 1552
(D) 1556
(E) 1783
Cevap-8 :
1502
Soru-9 :
(Çoktan Seçmeli)
(C) Murtaza
Cevap-9 :
Şeyh Ahmed
Soru-10 :
(Çoktan Seçmeli)
about:blank 127/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-10 :
Mengli Giray
about:blank 128/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
5) Altın Orda Devleti’nin kültürel hayatında önemli rol oynayan şahsiyetler ve eserleri ile ilgili bilgi veriniz.
Başlamadan Önce
Bu bölümde Altın Orda Devleti’nde idarî-askerî teşkilatı meydana getiren önemli unsurlar; Altın Orda
Devleti’nin idarî ve askerî teşkilatının kökenleri; Altın Orda Devleti’nin teşkilatını meydana getiren
unsurların Moğol ve Türk devletleri içerisindeki kullanımları ve bunun Altın Orda Devleti’ne yansımaları; bu
çerçevede oluşturulan hukuk sistemi ve vergiler; tarım, zanaat ve ticaret kollarının geliştiği şehirler; Altın
Orda şehirleşmesinin halk üzerindeki etkiler; Şehirleşme bakımından devlet politikaları; Altın Orda
devletinin ticari hayata verdiği önem; hayvancılığın temel meşguliyet olduğu göçer yaşam çerçevesinde
şekillenen sosyoekonomik yapı ve kültürel hayat gibi konular anlatılmıştır.
about:blank 129/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cuçi Han’ın 18 oğlu olmasına rağmen ulusu ve yurdu büyük oğlu Orda ve hemen onun arkasından gelen
Batu arasında taksim edilmişti. Kardeşlerden Odor, Tukay Timur, Sinkur ve Sangkum sol kolda Orda’nın
emrinde bulunuyorlardı. Diğerleri ise Batu’nun emrine verilmişti. Bununla birlikte sağ kol ve sol kolda yer
alan şehzâdelerin her birinin yurdu ve o yurtta yaşayan urukları bulunuyordu (Kafalı, 1976: 119).
Han devletin başlıca bürokratlarının atamalarını yapıyordu. Bunun dışında para basımı işini
gerçekleştiriyordu, yabancı hükümdarlarla diplomatik ilişkileri yürütüyordu ve büyük askerî seferlerde
ordunun komutasını üstleniyordu.
Altın Orda’nın fetret dönemlerinde han seçimlerinde ulus emirleri etkili oldular. Bunların başlıca örnekleri
Nogay, Mamay ve Edigey mirzalardı. Onlar kendi elleriyle tahta çıkardıkları hanları vesayetleri altına alarak
Altın Orda Devleti’nin fiîli iktidarına sahip olmaya çalıştılar.
11.1.3. Hatunlar
Altın Orda Devleti’nde hanların eşleri olan hatunlar yüksek mevkiye sahiptiler. Orta Çağ Arap yazarı el-
Ömerî Cuçi Ulusu’nda hatunların yüksek konumlarından şöyle bahsediyordu: “Deşt-i Kıpçak’ta prensesler
(hatunlar) yönetime fiilen iştirak ederler ve İran’daki gibi devlet adına emirler verirler… Berke-han
zamanında ve daha sonraki dönemde bu ülke hükümdarları tarafından yazılmış bazı mektupları gördüm.
Mektuplarda (yarlıklarda) ‘bu mektup, prenseslerin ve emîrlerin ortak kararına uygun olarak yazılmıştır’
veya ‘emîrlerin ve prenseslerin kararına uygun olarak yapılmıştır’ deniliyordu” (el-Ömerî, 2014: 111-113).
Özbek Han’ı ziyaret eden Arap seyyah İbn Battûta protokol icabı hatunları, baş hatun Taydula’dan başlamak
üzere ziyaret etmiş ve onların nüfuzu karşısında hayrete düşmüştü (İbn Battûta, 2004: 474-475).
Hatunlar bazen kendi adlarına yarlık dahi veriyorlardı. Örneğin Özbek Han’ın eşi Taydula Hatun Rus
kilisesine yarlık vermişti (Kamalov, 2011: 593-604).
Altın Orda Devleti’nin teşkilat yapısının önemli unsurlarından biri de ulus sistemiydi. Ulus ilk başta
yönetilen halkı ifade ediyordu. Daha sonraları ulus aynı zamanda halkın yaşadığı toprakları ve bu manada
bütün devleti ifade eden bir terim olarak kullanılmaya başlandı. Nitekim Moğol devlet teşkilatlanmasında
Cuçi Ulusu, Çağatay Ulusu, Ogedey Ulusu, Özbek Ulusu vb. örnekler kaynaklarda yer almaktadır. Plano de
Carpini 1245 yılında Altın Orda’daki toprakların yurtlara ayrılması suretiyle meydana getirilen ulus
sistemiyle ilgili olarak önemli tespitlerde bulunmuştu. Onun belirttiğine göre Dnyeper’in aşağı akımının sağ
kenarında (yani Rus tarafında) Han Batu’nun yeğenlerinden Korença’nın ulusu; bahsi geçen nehrin sol
kenarında Korença’dan daha yüksek konumda biri olan Mautsa’nın ulusu bulunuyordu, Don Nehri’nin aşağı
akımında Batu’nun kızkardeşi ile evli olan Kartan’ın ulusu, Don ile İdil nehirleri arasındaki alanda da
about:blank 131/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Batu’nun oğlu Sartak’ın ulusu yer alıyordu. İdil boyu han ulusuna aitti, İdil-Ural nehirleri arasındaki bozkır
ise adı tam olarak muhafaza edilmeyen bir Cuçioğlu’nun yurdunu teşkil ediyordu. Ural (Yayık) Nehri’nin her
iki kenarında iki binlik göç ediyordu. Ural’ın güney tarafı ve Batı Sibirya İrtış’a varıncaya dek Cuçi’nin oğlu
Şiban’a ve onun birinci dereceden torunlarına aitti (Karpini, 1911: 48-51).
Altın Orda’da uluslar miras olarak alınan mülkler değillerdi, en azından 14. yüzyılın ikinci yarısına kadar
şartlı tutulan topraklardı. Yurt veya nugut denilen bu topraklarda yaylak, kışlak ve otlaklar bulunuyor ve
sınırları han tarafından tespit ediliyordu. Buraların yöneticileri halktan vergi toplama hakkına sahiplerdi.
Ayrıca kontrol altındaki topraklarda düzenin ve istikrarın sağlanması ve lazım gelen miktarda askerlerin sevk
edilmesinden sorumlu oluyorlardı. Ulus ifadesi askerî manada tümen yani on binlik birliğe karşılık
geliyordu. Başka bir ifadeyle her bir ulustan on bin savaşçı çıkıyordu. Böylece ulus yöneticisi temnik yani
tümenbaşı (tümenbeyi) unvanına sahip oluyordu (Kafalı, 1976: 122, 131-131; Trepavlov, 2016: 152-153).
Han yarlıklarında tümenbeyi, binbaşı, yüzbaşı, onbaşı gibi unvanlar da geçmektedir. Tüm bu komutanlar
kariçi beylerine kadar hiyerarşik sistemi oluşturuyorlardı.
11.1.6. Vezir
Başta mali işler olmak üzere sivillerle ilgili hususlar vezir ve onların yönetimi altında bulunan divan
tarafından yerine getiriliyordu. Başka bir ifadeyle Altın Orda’da göçer nüfus beylerbeyinin, yerleşik ahali de
vezirin gözetimi ve denetimi altında bulunuyordu. Beylerbeyliği Türk-Moğol devlet geleneğine dayanan bir
kurumdu. Oysa vezir ve divan müesseseleri İslâmiyet’in tesiriyle Altın Orda devlet teşkilatına dâhil oldu.
Onların başlıca vazifeleri finans sisteminin şekillenmesini sağlamak, mali kararları hayata geçirmek, ticari
hayatın kurallarını belirlemek vb. idi. Vergi listeleri (defterleri) ve çeşitli kadastro belgeleri divanda
muhafaza ediliyordu (Trepavlov, 2016: 152).
Altın Orda Devlet teşkilatında atalık olarak unvanı belirtilen bürokratlar vardı. Atalık aslında vezir
hüviyetindeydi. Tokta Han’ın Atalığı Uygur İlinden Bacırtık Buka, Berdibek Han’ın Atalığı ise Kanglı
ilinden Tulubay idi (Kafalı, 1976: 121).
11.1.7. Kurultay
Altın Orda Devleti’nde önemli devlet müesseselerinden biri kurultay idi. Ancak hanların seçilmesi, savaş
veya barış kararı alınması, önemli törenlerin yapılması esnasında vb. acil meselelerin görüşülmesi amacıyla
kurultay toplanıyordu. Han seçimi haricinde toplanan kurultaylara mevcut han başkanlık ediyordu. Han
kurultaya hatunları ve şehzadeleriyle (kalgay) birlikte katılıyordu. Sol kol yani Gök Orda hanının da
kurultaya katılması merkeze bağlılığı açısından önemliydi. Batu’nun neslinden gelenlerden başka Cuçi’nin
diğer oğullarının soyundan gelenler de kurultaya katılıyorlardı. Bunların dışında sağ kol ve sol kol emîrleri,
Kıyat, Kongrat, Mangıt, Şirin, Barın Secut vb. kabilelerin tümen emirleri ile binliklerin başındaki beyler de
kurultaya katılıyorlardı. Kurultayda Cengiz Han’ın yasalarına uygun şekilde kararlar alınmak zorundaydı.
Dolayısıyla yasa ve yargı işlerinden sorumlu olan Yasa Emîri veya Bitikçi Emîri diye bilinen defterdarlar da
kurultaylara katılıyorlardı. Altın Orda hanları kurultaydan başka devlet işleriyle ilgili meşverette bulunmak
amacıyla daha çok yanlarında hazır bulunan devlet adamlarıyla kengeş meclisi de toplarlardı (Kafalı, 1976:
121-123).
11.1.8. Daruga
Altın Orda Devlet teşkilatında sivil bürokratlar da hiyerarşik olarak ayrılıyorlardı. Vezirden sonra en yüksek
unvan daruga idi. Daruga belirli yerlerden vergilerin toplanmasından sorumluydu. Darugalar gerek şehir ve
köy gibi yerleşik alanlara gerekse de bütün tümenlere – ulus bölümlerine atanıyorlardı. Tümenlerde yönetim
yetkilerini yerli beylerle paylaşıyorlardı. Darugalar merkezi otoriteyi temsil ediyorlardı. Bu anlamda onlar
Altın Orda Devleti müstakil olduğu dönemde artık Moğol İmparatorluğu’nun Cuçi Ulusu dâhil bütün
uluslara hâkim olduğu devirde Büyük Moğol Hanı’nın temsilcisi olan Baskakların yerini almışlardı. 15.
yüzyılda Rus knezliklerinde Altın Orda Devleti’nin temsilcileri olan darugalar bulunuyordu. Darugaların
vergi toplamaktan başka hâkimiyet altına alınan bölgelerde nüfus sayımı yapılması ve halklardan birlik
oluşturulması ve posta işlerinin düzenlenmesi gibi görevleri de vardı (Kemaloğlu, 2016: 135).
about:blank 132/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Altın Orda Devleti’nin en önemli müesseselerinden biri yam (posta) teşkilatıydı. Ögedey Han devrinde Altın
Orda sahası dâhil Büyük Moğol İmparatorluğu topraklarında at yolculuğuyla birer günlük mesafe aralığında
posta istasyonları kuruldu. Bu istasyonlarda devletin resmî postacıları ve elçileri için yedek atlar ve yiyecek
bulunduruluyordu (Yüan-Ch’ao Pi-shi, 1986:203-204). Böylece Büyük Moğol İmparatorluğu dâhilinde
haberleşme ağı meydana getirildi. Yam teşkilatı sayesinde geniş bir alana nüfuz eden Altın Orda hanlarının
hâkimiyeti pekiştirildi (Kafalı, 1976: 133-134)
11.2. Ordu
Altın Orda Devleti’nde askerî teşkilatın başında beylerbeyi bulunuyordu. Tarih kaynaklarında onların en
meşhurlarından Nogay, Timur Kutluk, Mamay ve Edigey’i tespit etmek mümkündür. Devletin başı han
olmakla birlikte gerçekte bütün askerî idare beylerbeyinin şahsında toplanmıştı. Beylerbeyi Han’dan sonra
gelen en büyük bürokrattı. Beylerbeyi aynı zamanda tümenbaşı (Rusça temnik) yani on bin askerden
meydana gelen ordunun komutanı olarak adlandırılıyordu. Bununla birlikte beylerbeyinin asker sayısı çoğu
zaman çok daha fazla oluyordu (Trepavlov, 2016: 150-152).
Onluk sisteme göre tanzim edilen Altın Orda ordusunda onluk, yüzlük, binlik ve on binlik (tümen) birlikler
bulunuyordu. Onluk sisteme göre teşkil edilen Altın Orda ordusunu düzeni hakkında Marco Polo şöyle
diyordu: “Tatar Hanı savaşmaya gittiğinde yanına yüz bin atlı alıyor ve onları şöyle bir düzen içerisinde
komuta ediyor: - bir subayı on kişinin üzerine, başkasını yüzlüğün, diğer bir başkasını binliğin, daha bir
başkasını da on binliğin üzerine koyuyor. Yüz bini bilirsiniz, burada on bin tümen, bin min, yüzlük yüz, onluk
on olarak adlandırılıyor” (Polo, 1990: 256).
Tümenlerin birleşmesinden de ordu meydana geliyordu. Cuçioğullarının meydana getirdiği üst tabakadan
sonra ulusbeyleri ve binlikleri ve daha altındaki birlikleri komuta eden beyler (emirler) hiyerarşik düzen
içerisinde bulunuyorlardı. Cuçi soyundan komutanlar sağ ve sol kolun oğlanları diye adlandırılıyorlardı.
Onlar tümenlerin kumandasını üstlenmişlerdi. Mesela Berke zamanında Mangıt tümeninin başında bulunan
Cuçi’nin oğullarından Bovul’un neslinden gelen Nogay daha sonraları diğer tümenleri de hâkimiyeti altına
almıştı. Mangıt tümeni dışında sol kolda Kıyat tümeni bulunuyordu. Bu tümenin en ünlü başbuğu hiç
kuşkusuz Mamay Mirza idi. Sol kolda ise Kongrat ve Secut tümenleri bulunuyordu (Kafalı, 1976: 129).
Altın Orda Devlet teşkilatında askere nöker deniliyordu. Savaş zamanında sağ kol oğlanları, sağ kol beyleri
ve nökerleri ordunun sağ kanadını; sol kol oğlanları ve beyleri ile nökerleri de ordunun sol kanadını teşkil
ediyorlardı. Ordunun merkezi ise Han ve oğulları ile ümerasının birliklerinden teşkil etmekteydi. Bununla
birlikte hâkimiyet altına alınan yabancı kavimlerde sefer zamanlarında Altın Orda ordusuna katılmakla
mükellefti. Örneğin Şerafeddin Ali Yezdi “Zafername” adlı eserinde Timur’la savaşan Toktamış Han’ın
ordusunda Rus, Çerkes, Bulgar, Kıpçak ve Alanların bulunduğunu ifade ediyordu (Yezdî, 1941: 156).
Altın Orda Devleti’nde yargu denilen hukuk işleri han yarlığı ile atanan yargucunun sorumluluğu altın da
bulunuyordu. Bununla birlikte göçer nüfusun arasında hukuk meselelerinin halli için aslı töreye dayanan
geleneksel hukuk normları mevcuttu. Moğol geleneğinde bu yosun kelimesiyle ifade ediliyordu. Daha çok
Müslümanların yaşadığı yerleşik alanlarda ise Altın Orda yöneticileri onların İslâm şeriatına dayanan kendi
hukuk normlarını uygulamalarına müsaade ettiler. Böylece Müslümanların kendi aralarındaki meselelerin
çözülmesinde İslam hukuku uygulandı (Kafalı, 1976: 123-124; Poçekayev, 2016: 180).
about:blank 133/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Özbek Han’ın iktidarı devrinde 1320 yılı civarında İslâmiyet’in resmî devlet dini haline getirilmesiyle
birlikte şeriat kuralları çok daha geniş bir alanda yaygınlaştırıldı. Devlet hâkimiyetinin kurumları İslâm idari
sistemine entegre edildi, yargu mahkemelerinin yanı sıra kadıların başkanlık ettiği şer’î mahkemeler kuruldu.
Mesela devletin merkezi Saray şehrinde hukuk işlerine bakan “Baş Kadı” ve “Baş Yargucu”ya muvazî olarak
Kırım ve Harezm’de de “Orda Kadısı” ve “Orda Yargucusu” bulunmakta idi. İbn Battûta Altın Orda
Devleti’ndeki bu ikili yargılama usulünü şöyle tarif etmiştir: “Her gün vazife görmek üzere kendilerine ait
daireye giden kadı, yanında fâkih ve kâtibi ile birlikte bulunurken, yargucu da sekiz kişilik maiyetiyle yine
bu dairede bulunmakta idi. Yargucu umerâdan bir zât idi. Mahkeme anında her iki heyet de birlikte
bulunurlar ve davanın şeriata ait olan kısmına Kadı hükmeder, yasa ve töreye ait olan tarafına ise Yargucu
hükmeder; neticede karar verilirdi. Onların verdikleri hükümlerin metîn ve adil olduklarını gördüm” (İbn
Battûta, 2004: 522-523).
11.4. Vergi
Altın Orda Devleti’nde vergiler gerek nakdî olarak gerekse de aynî şekilde alınabiliyordu. Hangi şekilde
tahsilat yapılacağı han yarlıklarında belirtiliyordu. Her bir meslek erbabından alınan vergi farklıydı. Yerleşik
ahaliden tarımla uğraşan çiftçiler ürünlerinden 1/10 oranında vergi ödemekle mükellefti. Bu vergiye kalan
deniliyordu. Hayvan yetiştiricilerinden kopçur vergisi alınıyordu. Kopçur ilk önceleri at, koyun, inek gibi
hayvan sürülerinden %10 nispetinde alınıyordu. Bu oran daha sonra %1’e düşürüldü. Ticarî vergiye tamga
deniliyordu. Tamga vergisini alan memura tamgacı deniliyordu. Tamgacı vergisini aldığı malın üzerine
damga vuruyordu. Tamga malın değeri nispetinde %3 oranında alınıyordu (Poçekayev, 2016: 182-183).
Bunların dışında ev veya baca başına alınan tütün, posta teşkilatının masraflarının karşılanması için toplanan
yam (ulag), Ruslardan alınan “dan (haraç, çıkış)”, ulaklara ve seyahat eden devlet görevlilerine erzak temini
için alınan süsün gibi vergiler bulunuyordu (Kemalov, 2009: 162-169).
Ticarî, yol ve gümrük vergileri hem yerli nüfustan hem yabancılardan alınıyordu. Sınır geçen şahıs
mallarından gümrük resmi ödemek zorundaydı. Limana yanaşan gemilerden de büyüklüklerine göre ithalat
ve ihracat ürünlerine uygulanan nispette gümrük vergisi alınıyordu. Sınırlarda yolların bakımına harcanması
ve tüccarlara sağlanan silahlı korumalara (karaulluk) tahsis edilmesi amacıyla yol vergisi de alınıyordu.
Tüccarlar ve seyyahlar köprülerden veya kayıklarla su kaynaklarından geçişleri karşılığında da vergi
ödüyorlardı (Poçekayev, 2016: 183).
Vergilerin birçoğunun toplanmasından sorumlu bürokrat vezir idi. Ona bağlı divan kurumu ülkedeki
vergilerin toplanması ve mükelleflerin belirlenmesini sağlıyordu (Kafalı, 1976: 134-136).
Timur Kutluk Han’ın vergi tahsilatıyla ilgili Muhammed adlı birine verdiği yarlıkta şöyle yazıyordu:
“Onların bağlarından tamga, inkinçi ve uskübol’dan kurut, ambar vergisi, onlara tâbi insanlardan kısmet ve
kopçur, yasak ve kalan, salık denilen bac ve harç almasınlar; onların Kırım veya Kefe’ye giriş çıkışlarında
yolda veya yerinde her türlü malın onlar tarafından satın alınması veya satışı esnasında ne tamga ne de
tartnak onlardan alınmasın; tarhanların yanındaki ve onlara bağlı insanlardan yol haracı veya devriye
vergisi talep edilmesin; onların hayvanlarına arz altında el koyulmasın; geceleme ve postaya alınmasınlar;
onlardan erzak ve yem talep edilmesin; her türlü endişeden, el koymadan ve fevkalade vergilerden
korunmuşlardır ve muaf olacaklardır” (Grigoryev, 2006: 98-99).
1253 yılında Deşt-i Kıpçak’tan geçen W. Rubruck göçer kabilelerin ekonomik faaliyetleriyle ilgili şu
tespitleri yapmıştı: “Bu bozkırlarda yaşayanlar keçeden çadırlarda otururlar. Erkekler her zaman lazım olan
ok yapar ve yay bağlarlar; gem, üzengi ve eğer gibi koşum takımlarını tamir ederler veyahut yılkı sürüp
kısrak sağarak kısrak sütünden kımız yaparlar; ayrıca itibar ettikleri kımızı muhafaza için tulum dikerler,
develeri yüklerler, koyun ve keçileri birlikte sürer, otlatırlardı. Süt sağımı, bazen erkekler bazen de kadınlar
tarafından yapılır; deriler yoğurt ve tuz ile işlenirdi. Kadınlar ise arabaları kullanır, çadırları kurmak,
sökmek ve arabalara bindirmek, indirmek, inekleri sağmak, yağ ve yoğurt yapmak, deri işlemek veya dikmek
gibi işlerle uğraşırlardı” (Rubruck, 1900: 23).
Arap yazar El-Ömerî Altın Orda Devleti’nin göçer nüfusunun başlıca geçim kaynağı olan hayvancılıkla ilgili
olarak şu ifadeleri kullanıyordu: “(Özbek Han’ın) halkının çoğu bozkırda yaşayan göçebelerden oluşur. Ana
yiyecekleri at, sığır ve koyun etidir. Tarımla fazla uğraşmazlar. Buğday ve arpa çok azdır… Et fiyatları
ucuzdur ve genellikle at kesilir. Sahrada yaşayanlarda ise et alınıp satılmaz. Yiyecekleri ağırlıklı olarak av
hayvanları, süt, yağ ve mısırdır. Eğer içlerinden birinin at veya sığır yahut koyun gibi herhangi bir hayvanı
telef olursa, onu keser aile efradıyla birlikte yediği gibi, komşularına da hediye eder. Eğer komşularının da
herhangi bir hayvanı telef olmuşsa, o da onu keserek kendisine et ikramında bulunanlara hediye olarak
sunar. Bu, onların geleneğidir ve et hediye etmek ödenmesi gereken bir borç gibi telakki edilir" (el-Ömerî,
2014: 115).
İbn Battûta Altın Orda Devleti’nin önemli bir gelir kaynağı olarak göçer ahalinin sahip olduğu oldukça fazla
miktarda atlardan Hindistan’a ihraç edildiğini ifade etmektedir. İtalyan seyyah İ. Barbaro’nun tespitine göre
Altın Orda Devleti’nde göçerlerinin yetiştirdiği atların ticaretiyle uğraşan hususi tüccarlar bulunuyordu.
Atların dışında oldukça iri yapılı boğalar önemli ticari hayvanlar arasında yer alıyor ve Polonya,
Transilvanya, Almanya ve İtalya’ya ihraç ediliyordu. Ayrıca çift kamburu olan uzun develer de İran’a
götürülerek her biri yirmi beş duka’ya satılıyordu (Barbaro, 1971: 149). Küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar
yurt dışına ihraç edilmelerinin yanı sıra göçerler tarafından iç talebi karşılamak amacıyla Altın Orda
şehirlerine ve Rus bölgelerine götürülerek satılıyordu (Nedaşkovskiy, 2016: 555).
Altın Orda Devleti’nde şehirler başlıca olarak Kırım yarımadası, İdil boyu, Sır Derya havzası ve Harezm’de
yer alıyorlardı. Şehirler ekonomik faaliyetlerin merkeziydi. Tarım, zanaat üretimi ve ticari hayat genellikle
şehirlerde icra ediliyordu. Kırım Yarımadası’nda yer alan Kerç, Kefe ve Sudak Karadeniz’in kıyı şeridinde
yer alan liman ve ticaret merkezleriydi. Yarımadanın iç kesiminde bulunan Kırım (Solhat) ve Don Nehri
havzasında kurulmuş olan Azak şehirleri de bu minvaldeydi. İbn Battûta’ya göre Hristiyanların çok olduğu
küçük bir şehir olan Kerç ve nüfusunun büyük kısmını Cenevizlilerin teşkil ettiği Kefe’de Müslümanlar da
bulunuyordu. Şehrin güzel çarşıları ve yüzlerce gemiyi barındıran bir limanı vardı (İbn Battûta, 2004: 357-
359). Büyük ve güzel bir şehir olan Solhat ve Kırım’ın en büyük limanı olan ticaret merkezi Sudak dikkat
çekiciydi. Sudak’ın dışında bostanlar ve bahçeler vardı. Şehirde Türkler ve zanaatkar Rumlar birlikte
yaşıyorlardı (İbn Battûta, 2004: 386). Azak şehrinde Cenevizliler başta olmak üzere çeşitli milletlerden çok
sayıda tüccarlar bulunuyordu. Kırım yarımadasındaki tüm bu şehirler Deşt-i Kıpçak’ın Avrupa’ya ve
Yakındoğu’ya açılan kapıları durumundaydı. Bilhassa Ceneviz ve Venedik tacirleri bu şehirlerin limanlarında
koloniler teşkil ederek her türlü ticari malı buraya getirip satarlar veya buradan alıp Avrupa pazarlarına
naklederlerdi. Altın Orda Devleti’nin önemli gelir kaynaklarından birini teşkil eden ve bilhassa Mısır’da
talep gören Kıpçak kölelerin sevki de Kırım yarımadasının kıyı şeridinde yer alan bu şehirlerden yapılırdı.
Altın Orda tüccarlarının Avrupa ve Yakındoğu ülkelerine ihraç ürünleri arasında kürkler, deri ürünleri, bal
mumu, tahıl çeşitleri, peynir, şarap, balık, at ve köleler yer almaktaydı. Tüccarlar ihracatın karşılığında altın
paradan ziyade mal alıyorlardı. Mesela Kefe Limanı’ndan her çeşit kumaş, halı, altın, ipek ve iplik
getiriyorlardı. Ayrıca Çin ve İran’dan porselen ve ipek, Buhara’dan pamuk ve halı, Hindistan’dan ise inci ve
mercan geliyordu (Kemaloğlu, 2016: 138-139).
İbn Battûta’nın ziyaret ettiği Altın Orda şehirlerinden Macar, Kuzey Kafkasya’da Kuma Nehri kenarında yer
alıyordu. Saray’a dört günlük mesafede yer alan Macar canlı bir ticaret merkeziydi ve şehrin etrafı bostanlar
ve meyve bahçeleriyle çevriliydi.
İdil boyunun orta havzasında yer alan Bulgar şehri Batu’nun ilk merkezi ve Altın Orda hanlarının para
darbettiği başlıca yerlerden biriydi. Kalıntıları günümüze kadar ulaşan ve Altın Orda Devleti’nin kürk
about:blank 136/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
merkezi olarak temayüz eden Bulgar mescitleri, medreseleri, hamamları, imalthaneleri ve sarayı ile tipik bir
Türk-İslam şehri niteliğindeydi. Bulgar aynı zamanda Altın Orda Devleti’nin tarım yapılan önemli
merkezleri arasında yer alıyordu. Buğday, akbuğday, darı, arpa, çavdar, yulaf, keten, kenevir, bezelye,
burçak, mercimek, salatalık, elma gibi çeşitli ürünler Bulgar’da yetiştiriliyordu (Krasnov, 1987: 218).İdil
Nehri’nin orta akımında yer alan Cuketau ve Ükek de Altın Orda Devleti devrinde gelişen şehirler
arasındaydı. Altın Orda Devleti’nin başkenti Saray aşağı İdil havzasında yer alıyordu. Saray bir veriye göre
Batu tarafından 1250 yılı civarında kurulmuştu (Poçekayev, 2018: 135). Şehrin Berke tarafından
kurulduğunu belirten El-Ömerî şöyle demektedir: “Şehir, çevresinde sur bulunmayan çorak bir arazidedir.
Hanın sarayı oldukça büyüktür ve tepesinde iki Mısır kantarı ağırlığında altın bir hilal bulunur. Sarayın
çevresi beylerin oturması için yapılmış hisarlarla çevrilidir. Bu saray onların kışın yaşadıkları yerdir…
Saray şehri pazarları, hamamları ve önemli binaları olan büyük bir şehirdir…” (el-Ömerî, 2014: 129). İbn
Battûta, El-Ömerî’nin aksine Saray’ın etrafının surlarla çevrili olduğunu belirtmektedir. Ona göre Saray’da
birçok cami bulunuyordu. Türk, Moğol, As, Çerkes, Rus, Rum gibi çeşitli etnik unsurların oturduğu Saray
şehrinde çarşı ve pazarlar dikkat çekiyordu. Şehirde dünyanın birçok yerinden gelen tüccarlar, çeşitli
zanaatlarla uğraşan ustalar ve imâlathaneler bulunuyordu. Han’ın oturduğu Altıntaş Sarayı şehrin ortasında
yer alıyordu (İbn Battûta, 2004: 401-402). Saray’ın güneyinde yer alan Hacı Tarhan baharat yolu üzerinde
kurulmuş önemli bir ticaret merkeziydi (Koç, 2012: 459-460).
Saray’a on günlük mesafede bulunan Altın Orda Devleti’nin mühim yerleşimlerinden Sarayçik şehri Yayık
Nehri’nin aşağı mecrasında yer alıyordu. Başta Gök Orda’nın merkezi Sığnak olmak üzere Otrar, Sabran,
Cend, Barçkend gibi şehirler Sır Derya havzasında yer alıyordu. Moğol istilası esnasında büyük tahribata
uğrayan bu şehirler Altın Orda Devleti’nde İslâmiyet’in yayılmasıyla birlikte gelişmeye başlamıştı.
Muineddin Natanzî’nin belirttiğine göre Özbek Han devrinde Sığnak’ta oturan Gök Orda hükümdarı Erzen
Han Müslüman olmuş ve Sır Derya havzasındaki şehirlerde camiler, medreseler ve türbeler inşa ettirmişti
(Natanzî, 1941: 129).
Altın Orda Devleti’nin en mühim şehirlerinden biri de Harezm’in merkezi olan Ürgenç’ti. Ürgenç Altın Orda
ile Türkistan arasında icra edilen ticaretin merkezi konumundaydı. El-Ömerî’nin verdiği bilgilere göre
Ürgenç çarşısı, pazar yerleri ve binalarıyla oldukça güzel bir beldeydi (Tizengauzenom, 1884: 242-243). İbn
Battûta’nın verdiği bilgilere göre Harezm karpuzları ve kavunlarıyla meşhurdu. Öyle ki lezzeti bakımından
dünyada eşi olmayan Harezm kavunları Hindistan ve Çin’e ihraç ediliyordu.
Altın Orda Devleti’nin ekonomik hayatında önemli rol oynayan şehirlerin dışında oldukça geniş bozkır
kuşağında ve İdil boyu gibi ormanlık alanlarda yaşayan tavşan, ayı, kurt, tilki, sansar, geyik, pars, kulan gibi
vahşi hayvanlar avlanarak hem etleri hem de derilerinden faydalanılıyordu. Avcılığın önemli bir kolu da İdil,
Yayık, Don gibi nehirlerde yapılan balıkçılıktı (Nedaşkovskiy, 2016: 556-557).
Altın Orda Devleti’nin bu şehirlerinin birçoğu Emîr Timur’un 1395 yılında gerçekleştirdiği Deşt-i Kıpçak
seferi esnasında büyük tahribata uğratılmış ve önemini kaybetmiştir. Bu tahribat aynı zamanda Deşt-i
Kıpçak’ın ekonomik hayatına da büyük bir darbe indirmiştir.
13. yüzyılın 70’li yıllarında Altın Orda Devleti’nde İslâmiyet’in güçlenmeye başlamasıyla birlikte İdil boyu
ve Ural taraflarındaki eski inancını muhafaza eden nüfusun kurgan mezarlıklarının sayılarının azaldığı bunun
yerine Müslüman defin geleneğine göre gömülen mezarlıkların sayısının arttığı gözlemlenmiştir. İslâmiyet’in
devlet dini olarak pozisyonunun güçlenmesinde sofiler önemli rol oynadılar. Berke İslâm âlimi Necmeddin
Kûbra’nın talebesi Seyfeddin Baharzî’nin eliyle Müslüman olmuştu. Özbek Han’ın İslâmiyet’i kabul
etmesinde Sofi Şeyh Seyid Ata’nın önemli rolü olmuştu. Onun devrinde Altın Orda’da her yerde Müslüman
müesseseleri olarak mescitler, medreseler, mektepler, hanaklar, ribâtlar, zâviyeler, tekkeler ve türbeler ortaya
çıkmıştı (Seyfetdinova, 2016: 458). El-Ömerî Özbek Han’la ilgili olarak şöyle diyordu: “… Özbek Han
about:blank 137/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
burada (Saray’da) bir medrese yaptırmıştır. Çünkü bu han, ilim adamlarına ve ilme karşı çok saygılırdır” (el-
Ömerî, 2014: 113).
Özbek Han’ın iktidarı devrinde Altın Orda kudretinin zirvesine ulaştı. Han’ın sarayına ilahiyatçılar ve
fâkihlerin yanı sıra matematik ve astronomi bilginleri davet edilmişlerdi. Yazarı bilinmeyen ilk matematik
eseri “At-tuhve fi’ilm el-hesab” muhtemelen Özbek Han devrinde kaleme alınmıştı. Tabip Abdurrahman ibn
Nasru’l Mausılî (1254-1330) Saray’da tıp başta olmak üzere birçok ilim dalıyla uğraşmıştı. El-Birzâlî’nin
eserinde Altın Ordalı seyyah Alaeddin Numan el-Harezmî hakkında şöyle bilgi verilmektedir: “müthiş bir
insan olan bu kişi 21 yaşında kendi memleketinden ayrıldı, çeşitli ülkeleri dolaştı, şöhretli kimselerle
yakınlık kurdu, mantık, matematik ve tıp tahsili gördü ve 701 yılında (6 Eylül 1301-25 Ağustos 1302)
memleketine döndü” (Seyfetdinova, 2016: 459-460).
Altın Orda’da İslâm kültürünün gelişmesinde Özbek Han’ın oğlu Canibek Han’ın da önemli rolü oldu. Onun
iktidarı devrinde İslâm felsefesi üzerine mühim eserler kaleme alındı. Mubarek b. Yusuf el-Alanî 735 (1334-
1335) yılında Meraga matematik-astronomi okulu ve İbn Heysemci ilim komitesi arasında köprü vazifesi
gören Şerafeddin Ebu-Ali Mahmud b. Muhammed b. Ömer el-Çagminî el-Harezmî’nin kısa eseri “el-
Mulâhhas fi ilmil-heyetil-basita”ya şerh olarak “Tureru’l-mulâhhas”ı kaleme aldı ve onu Canibek Han’a
takdim etti. Yaklaşık olarak aynı dönemde 755 (1354) yılında Kemaleddin Muhammed et-Türkmenî el-
Mardinî Saray (Gülistan)’da bahsi geçen esere İslâm tarihi ve Osmanlı astronomisi için mühim bir yorum
eseri yazdı (8, s.63) Seyfeddin et-Taftazanî 1352-1353 yılları civarında Gülistan’da İslâm hukuku (usul el-
fıkıh) üzerine meşhur eseri “et-Talvih’âlâ-t-tevhid”i yazdı. Diğer bir eseri “Şerh et-tehlis”i Altın Orda
hükümdarı Canibek Han’a adadı (12, s.90). Mahmud el-Bulgarî’nin 1357 yılı civarında kaleme aldığı
“Nahcu’l-Faradis” ve Hisam Katib’in 1358’de yılında yazdığı “Cümcüme Sultan” ve 1369’da yazdığı
“Kisekbaş Kitabı (Destanı)” adlı dini eserleri Altın Orda’nın fetret devrinde meşhur olan kitaplardandı
(Seyfetdinova, 2016: 460).
Altın Orda şairi Kutb’un Tinibek Han (1341-1342) ve onun eşi Melike Hatun’a adadığı meşhur eseri
“Hüsrev ve Şirin” edebiyat alanında en önemli yapıtlardan biriydi. Bu eser aslında İranlı şair Nizamî (1141-
1209) tarafından kaleme alınan “Husrev-i Şirin”in Farsçadan tercümesi ve yeniden yapılandırılması şeklinde
kaleme alınmıştı. Altın Orda devrinin en önemli edebî eserlerinden birisi de Muhammed Harezmî tarafından
Muhammed Hocabek adlı birisine adanmak amacıyla 1353 yılında yazılan meşhur “Muhabbetnâme”ydi.
Kahire’ye göç ederek Memlûk Sultanının sarayında hizmet gören meşhur Altın Orda şairi Saif Sarayî’nin
“Gülistan bit-türkî” (1391) ve “Suheyl ve Güldursun” adlı eserleri Mısır’da oldukça şöhret kazanmıştı
(Seyfetdinova, 2016: 460-461).
Âlim Hafızeddin ibn el-Bazzazî (1329-1413) Kırım’ın ilim çevresinin oluşmasında önemli rol oynadı. Onun
katkılarıyla yetişen Kırımlı âlim Ahmed el-Kırımî (öl. 1474) Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmed
devrinde İstanbul’a gelerek onun hizmetine girdi ve çocuklarının hocası oldu. Mahmud ibn Fatşah as-Sarayî
(öl. 1373/1374), Şehabeddin as-Sarayî (öl. 1388/1389), Sadullah ibn Muhammed el-Kırımî (öl. 1376/1377)
gibi Altın Orda bilginleri Kahire’deki medreselerde ders verdiler (Seyfetdinova, 2016: 461-462).
Bölüm Özeti
● Diğer Moğol devletlerinde olduğu gibi Altın Orda Devleti’nde de en yüksek hâkimiyet hanın
kontrolüydeydi. İdari hâkimiyette hanlar teorik olarak Cengiz Han’ın yasasına bağlı idi. Hanların
hâkimiyetlerini sınırlamak söz konusu değildi. Altın Orda Devleti bütün Moğol İmparatorluğu’nun bir
parçası olarak kabul edildiğinden her ülkenin hanı merkezdeki Büyük Han’a bağlıydı.
● Altın Orda Devleti, kuzey bölgelerine hâkim olduğundan İpek Yolu’nun kavşak noktalarına sahipti. Bu
sebeple ülkenin ekonomik bir güzergâh üzerinde olması iktisadına önemli katkılar sağlamıştı.
● Batu Han ile başlayan şehirleşeme hayatı, ondan sonra gelen hanlar döneminde devam ettirilmişti. Fakat
bozkır hayatının önemli bir nüvesini oluşturan Moğollar şehirleşme hayatının yanında göçebe yaşantılarını
da devam ettirdiler. Kültürel yaşantılarını unutmayan Altın Orda hanları ve halkı, yerleşik şehirlerde
olmalarına rağmen nereye giderlerse gitsinler yanlarında mutlaka çadırlarını da beraberlerinde götürürlerdi.
● Türk-Moğol devlet geleneği çerçevesinde ikili teşkilat sistemine göre kurulan Cuçi Ulusu Yayık Nehri sınır
olmak kaydıyla batıda sağ kol yani Ak Orda, doğuda ise sol kol yani Gök Orda şeklinde ikiye ayrılmıştı.
about:blank 138/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Böylece iki bölümden teşkil edilen Cuçi Ulusu’nun sol kolu sağ kola tâbi olmuştu.
● Han seçiminde Cuçi soyundan gelmek ve yönetici zadegân başta olmak üzere içerdeki kabilelerin desteğini
sağlamak şartı vardır. Altın Orda Devleti’nin tahtına çıkan hükümdarlar Mengü Timur Han’ın iktidarına
kadar Büyük Moğol Hanı’ndan yarlık almak durumdaydılar.
● Özbek Han’ın iktidarı döneminde Altın Orda kudretinin zirvesine ulaştı. Han’ın sarayına ilahiyatçılar ve
fâkihlerin haricinde matematik ve astronomi bilginleri davet edilmişlerdi. Yazarı bilinmeyen ilk matematik
eseri “At-tuhve fi’ilm el-hesab” tahminen Özbek Han devrinde kaleme alınmıştı. Tabip Abdurrahman ibn
Nasru’l Mausılî (1254-1330) Saray’da tıp başta olmak üzere birçok ilim dalıyla uğraşmıştı.
Kaynakça
Barbaro i Kontarini o Rossii: k İstorii İtalo-Russkih Svyazey, İzdatelstva AN SSSR, Leningrad, 1971.
Ebû Abdullah Muhammed İbn Battûta Tancî, İbn Battûta Seyahatnâmesi, C. 1, Çev. A. Sait Aykut, YKY,
İstanbul, 2004.
Grigoryev A. P., “Zolotoordınskie Yarlıki: Poisk i İnterpretatsiya”, Tyurkologiçeskiy Sbornik 2005: Tyurkskie
Narodı Rossii i Velikoy Stepi, İzdatelstvo Vostoçnaya Literatura, Moskva.
Ioann de Plano Karpini, İstoriya Mongolov, Bvedenie, Perevod i Primeçaniya A. I. Maleina, İzdanie A. S.
Surova, S.Peterburg, 1911.
Kafalı Mustafa, Altın Orda Hanlığı’nın Kuruluş ve Yükseliş Devirleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1976.
Kamalov İlyas, “Altın Orda Hanlığı’nda Hanedan Kadınları”, Orta Çağda Kadın, Ed. A. Çetin, Lotus
Yayınevi, Ankara, 2011.
Kamalov İlyas, Altın Orda ve Rusya (Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Etkisi), Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2009.
Kemaloğluİ lyas, “Altın Orda Devleti”, Avrasya'nın Sekiz Asrı Çengizoğulları, Haz. Hayrunnisa Alan-İlyas
Kemaloğlu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2016.
Koç Dinçer, “Aşağı İdil Boyunda Hâkimiyet Mücadelesi ve Astrahan (Hacı Tarhan) Hanlığı, Türk Dünyası
İncelemeleri Dergisi, Cilt:12, Sayı:1, İzmir, 2012.
Krasnov Yu. A., “Nyekotorıe Voprosı İstorii Zemledeliya u Jiteley Goroda Bulgara i ego Okrugi”, Gorod
Bolgar: Oçerki İstorii i Kulturı, Mokva, İzd. Nauka, 1987.
Manghol-un Niuça Tobça’an (Yüan-Ch’ao Pi-shi) Moğolların Gizli Tarihi (Yazılışı: 1240) I, 2. bs., Terc.
Ahmet Temir, TTK Yay., Ankara, 1986.
Natanzî, “Muntahab at-tevârîh-i Muîni”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II,
İzvleçeniya iz Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i
S. L. Volınım, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
Nedaşkovskiy Leonard, “Zemledelie, Skotovodstvo, Promıslı i Remeslo”, Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii,
İnstitut İstorii İm. Ş. Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Ötemiş Hacı, Çengiz-Nâme, Haz. İlyas Kamalov, TTK Basımevi, Ankara, 2009.
Poçekayev Roman Yu., Batıy Han, kotorıy nye bıl hanom, İzdatelstvo Yevraziya, Moskva-Saintpeterburg,
2018.
Poçekayev Roman, “Pravo Zolotoy Ordı. Nalogooblojeniye. Pridvornıy Etiket i Protokol”, Zolotaya Orda v
Mirovoy İstorii, İnstitut İstorii İm. Ş. Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
about:blank 139/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Sayfetdinova Elmira, “İslamskaya Kultura Zolotoy Ordı”, Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii, İnstitut İstorii
İm. Ş. Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Şerefüddin Ali Yezdî, “Zafernâme”, Sbornik Materialov Otnosyaşçihsya k İstorii Zolotoy Ordı II, İzvleçeniya
iz Persidskih Soçineniy Sobrannıe V. G. Tizengauzenom i Obrabotannıe A. A. Romaskeviçem i S. L.
Volınım, İzdatelstvo Akademii Nauk SSSR, Moskva-Leningrad, 1941.
Şihabeddin b. Fazlullah El-Ömerî, Türkler Hakkında Gördüklerim ve Duyduklarım (Mesâliku’l Ebsâr), Çev.
D. Ahsen Batur, Selenge Yay., İstanbul, 2014.
Trepavlov Vadim, “Gosudarstvennıy Stroy Ulusa Djuçi”, Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii, İnstitut İstorii İm.
Ş. Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Altın Orda Devleti’nde yollar arasında belirli mesafelerde oluşturulan karakollar aracılığıyla meydana
getirilen posta teşkilatının adı nedir?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Yam
(B) Kopçur
(C) Kalan
(D) Yosun
(E) Menzil
Cevap-1 :
Yam
Soru-2 :
Altın Orda Devleti askerî teşkilatında aşağıdaki unvanlardan hangisi hiyerarşîde diğerlerinden daha
yüksektir?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Yüzbaşı
(B) Binbaşı
(C) Onbaşı
about:blank 140/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
(D) Tümenbaşı
(E) Noyan
Cevap-2 :
Tümenbaşı
Soru-3 :
(Çoktan Seçmeli)
(B) Saray,
(D) Solhat,
(E) Sığnak.
Cevap-3 :
Bulgar el-Cedid
Soru-4 :
Altın Orda Devleti’nde yetkilerinin büyüklüğü bakımından Han’dan sonra gelen en yüksek unvanlı bürokrat
kimdir?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Daruga
(B) Baskak
(C) Beylerbeyi
(D) Vezir
(E) Bahşi
Cevap-4 :
Beylerbeyi
Soru-5 :
Altın Orda Devlet teşkilâtında vergilerin toplanmasından sorumlu bürokratın unvanı nedir?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Daruga
about:blank 141/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
(B) Vezir
(C) Beylerbeyi
(E) Temnik
Cevap-5 :
Daruga
Soru-6 :
Altın Orda Devleti’nde hukuk sistemine dâir aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
(Çoktan Seçmeli)
(B) Altın Orda Devleti’nde hukuk işlerinden sorumlu bürokrata yargucu denilirdi,
(C) Hristiyanların ve Müslümanların kendi aralarındaki hukukî meselelerin çözümüne yargucu bakardı,
(D) Göçer nüfusun arasında hukuk meselelerinin halli için aslı töreye dayanan geleneksel hukuk normları
mevcuttu,
(E) Altın Orda Devleti’nde yönetim sisteminin hukukî dayanağı Cengiz Han yasalarıydı.
Cevap-6 :
Soru-7 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Kıyat
(B) Mangıt
(C) Secut
(D) Duğlat
(E) Kongrat
Cevap-7 :
Duğlat
Soru-8 :
Aşağıda adı geçen şahsiyetlerden hangisi Altın Orda Devleti’nde yetişip eser veren yazarlardan biri değildir?
about:blank 142/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
(Çoktan Seçmeli)
(B) Kutb
Cevap-8 :
Soru-9 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Solhat
(C) Kefe
(D) Kerç
(E) Sudak
Cevap-9 :
Hacı Tarhan
Soru-10 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-10 :
about:blank 143/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Başlamadan Önce
Bu bölümde Altın Orda Devleti’nin parçalanmasının ardından ortaya çıkan hanlıklar; Bu hanlıkların bölgede
istikrarı sağlama çabaları; meydana gelen Kazan Hanlığı’nın kuruluşu ve sınırları; Kazan Hanları hakkında
bilgiler; Kazan Hanlığı-Rus siyasi ve askerî ilişkileri; Kazan Hanlığı’nın yıkılışı; Kasım Hanlığı’nın kuruluşu
ve sınırları; Kasım hanları hakkında bilgiler ve Ruslar; bununla birlikte Astrahan Hanlığı’nın kuruluşu ve
sınırları; Astrahan hanları hakkında bilgiler; Kırım hanlarının Astrahan’ı hâkimiyet altında tutma çabaları;
Astrahan Hanlığı-Rus siyasi ve askerî ilişkileri; Astrahan Hanlığı’nın yıkılışı gibi konular anlatılmıştır.
Kazan Hanlığı’nın kuruluşu ile ilgili olarak tarihçiler arasında iki farklı görüş bulunmaktadır. Bazı tarihçilere
(Ş. Mercanî, H. Atlasi, M. G. Hudyakov, A. N. Kurat, Z. V. Togan vb.) göre Kazan Hanlığı Altın Orda
hanlarından Uluğ Muhammed Han tarafından 1437 veya 1438 yılında kurulmuştur. Bazı tarihçiler (V. V.
Velyaminov-Zernov, N. F. Kalinin, A. H. Halikov, S. H. Alişev, R. G. Fahrutdinov) ise Kazan Hanlığı’nın
kuruluş tarihi olarak Uluğ Muhammed Han’ın oğlu Mahmutek (Mahmud) Han’ın iktidarının başlangıcı olan
1445 yılını esas almışlardır (Acar, 2016: 249-250). Zira Uluğ Muhammed Han kaynakların birçoğunda
Kazan Han’ı olarak adlandırılmamaktadır. Ancak onun Kazan Hanlığı hanedanının kurucusu olduğuna şüphe
yoktur.
about:blank 144/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Henüz kuruluş devrinden itibaren Kazan hanları Moskova toprakları üzerine akınlar tertip ettiler. 1445
yılında sahte bir ricatla Moskova ordusunu pusuya düşüren Tatar kuvvetleri büyük bir zafer elde etti.
Moskova Knezi II. Vasiliy dâhil birçok Rus esir olarak ele geçirildi. Uluğ Muhammed Han elde ettiği zafere
dayanarak kurtuluş akçası olarak II. Vasiliy’den 200.000 ruble talep etti. Ayrıca Oka Nehri kenarındaki Mişer
yurdunun oğlu Kasım’a bırakılmasını sağladı. Böylece Kasım Hanlığı’nın temeli atıldı (Hudyakov, 2008: 43-
44).
Bununla birlikte 1448’den Mahmutek Han (1445-1461)’ın iktidarının sonuna kadar ve onun oğlu Halil Han
(1461-1467) devrinde Kazan Hanlığı ile Rus knezlikleri arasında dostane ilişkiler kuruldu. Bu dönemde
Kazan Hanlığı’nın içerisinde Moskova ile ittifaka giren asilzâde bir grup ortaya çıktı. Halil Han’ın
vefatından sonra Kazan tahtına onun biraderi İbrahim Han (1467-1479) çıktı. Ancak Moskova taraftarı
asilzadeler İbrahim Han’ın yerine Kazan tahtına çıkması için Uluğ Muhammed’in oğlu olan ve o sırada
Kasım Hanlığı’nın başında bulunan Kasım Han’ı davet ettiler. Kasım Han’ın Kazan tahtını ele geçirebilmek
amacıyla Moskova Knezi III. İvan’ın yardımını ve müsaadesini alması birinci Kazan-Rus savaşının (1467-
1469) başlamasına sebep oldu. Kasım Han Kazan seferinde Rusların desteğine rağmen başarılı olamadı.
Böylece Rus yönetimi onun Kazan tahtına çıkması için giriştiği saldırı teşebbüsüne son vermek zorunda
kaldı. İbrahim Han devrinde Vyatka bölgesi Kazan Hanlığı topraklarına dâhil edildi ve Hanlığın sınırları
kuzeyde Kama Nehri’nin yukarı akımına kadar genişledi. 1478 yılında cereyan eden ikinci Kazan-Rus savaşı
neticesinde Kazan Hanı Rusların öne sürdüğü şartlar altında barış yapmak zorunda kaldı. İbrahim Han’ın
oğlu İlham Ali’nin iktidarının ilk zamanlarında (1479’dan 1487’ye kadar aralıklarla) Kazan Hanlığı ile
büyük Moskova Knezliği arasında dostane ilişkiler desteklendi. Ancak 1482 yılının yazında Ruslar Kazan
Hanlığı’na saldırdılar ve Hanlığın iç işlerine aktif bir şekilde müdahalede bulunmaya çalıştılar. Zira o sırada
Ali Han ile biraderi Muhammed Emin’in taraftarları arasında siyasî çatışma yaşanıyordu. Askeri baskılar
neticesinde (III. İvan diğer knezlerle Vladimir’de toplanmıştı, Nijniy Novgorod’a büyük kuvvetler sevk
edilmişti, Rus donanması gemilerle Kazan’a doğru harekete geçmişti) Ruslarla barış anlaşması imzalandı.
Böylece Moskova’nın desteğini alan Muhammed Emin 1485-1487 yıllarında Kazan tahtına sahip olmayı
başardı. Ne var ki, Kazan Hanlığı’ndaki Rus muhalifi zümrenin faaliyetleri ve bilhassa Nogayların
yardımıyla 1487 yılında Muhammed Emin Han tahttan indirildi. Muhalifleri İlham Ali Han’ı yeniden Kazan
Hanı olarak ilan ettiler. Bunun üzerine Moskova Büyük Knezi III. İvan duruma müdahale etmeye karar
verdi. 1487 yılında vuku bulan üçüncü Kazan-Rus savaşında III. İvan üstünlük sağladı. Yapılan anlaşmayla
“Bulgar Knezi” unvanını aldı ve Kazan Hanlığı tahtına tekrar kendi taraftarı Muhammed Emin Han (1487-
1495)’ı oturttu. Böylece Muhammed Emin Han, III. İvan’ın vassalı haline geldi. İlham Ali Han ise ailesi ve
bütün yakınlarıyla birlikte Rus tarafına teslim edildiler. Onları Vologda ve Beloozero bölgelerine sürgüne
yolladılar. Ayrıca bazı Kazanlı mirzalar Moskova’ya götürülerek III. İvan’ın emriyle idam edildiler
(Hudyakov, 2008: 28-46; Kurat, 1972: 159-163; Acar, 2013: 104-139).
Muhammed Emin Han’ın Rus taraftarlığı siyaseti Kazanlı yerli beyleri rahatsız etti. 1495 yılında düzenlenen
bir suikast ile Muhammed Emin Han tahttan indirildi. Nogayların ve Sibirya Tatarlarının desteğiyle 1496
yılında Kazan tahtına Sibirya’dan Cengiz Han soyundan Mamuk Han çıkarıldı, ancak o da Kazan tahtında
fazla tutunamadı. Onun yerine Rus taraftarı ve yerli asilzadelerin nüfuzunu sınırlandırmaya meyilli bir
şahsiyet olan Muhammed Emin Han’ın biraderi Abdullatif Han (1496-1502) geçti. 1500 yılında Nogay
Mirzaları Musa ve Yamgurçi Kazan Hanlığı’na bir sefer düzenlediler. Kazan Hanlığı topraklarının Nogaylar
tarafından tahrip edilmesi neticesinde Rus düşmanlığı güçlendi. Abdullatif Rus düşmanlığı yapan gruplara
karşı koyamadı. Bunun üzerine III. İvan’ın emriyle tutuklanarak Beloozero’ya sürgüne gönderildi. Kazan
tahtını Muhammed Emin (1502-1518) tekrar ele geçirdi. Kazan-Rus ilişkilerini ele almak amacıyla 1505 yılı
ilkbahar-yaz döneminde Moskova’da, sonra da Kazan’da gerçekleşen müzakerelerden bir netice çıkmadı.
Bunun üzerine Muhammed Emin Han Rus Elçisi M. S. Klyapik Eropkin’i ve diğer elçileri tutuklatarak
hapishaneye tıktı. Bununla da yetinmeyerek köle olarak Nogay Ordası’na satılmalarına karar verdi. Ayrıca
bazı Rus tüccarlarını idam ettirdi. Aynı yıl Kazan Hanı dördüncü Kazan-Rus savaşını başlattı. Rus
ordularının mağlup edilmesinden sonra 1507 yılı ilkbahar-yaz döneminde sürdürülen uzun müzakereler
neticesinde anlaşma yapıldı. Buna göre tutuklu Rus elçileri, bazı tüccarlar ve daha önce 1506 yılında esir
edilen Rus askerleri serbest bırakıldı. Bunun karşılığında Kazan Hanlığı üzerindeki Rus hâkimiyeti sona
erdirildi. 1512 yılında Kazan Hanlığı ile Rus Devleti arasında “ebedi barış” yapıldı. Bu anlaşmanın
şartlarından biri Kazan tahtına büyük Moskova Knezi’nin uygun görmeyeceği birinin çıkarılmamasıydı.
Muhammed Emin Han Kazan Hanlığı’ndaki asilzadelerin siyasî ekonomik çıkarlarını sınırlandıran bir
siyaset uygulayarak tahtını sağlama aldı. Onun vefatından sonra Uluğ Karaçi Bey Bulat Şirin’in başını
about:blank 145/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
çektiği Kazanlı asilzâdeler Büyük Moskova Knezi III. İvan’ın tasdikiyle Kazan tahtına çıkması için Kasım
Hanı Şah Ali’yi davet ettiler. Kırım hanlarının muhalifi olan Ulu Orda hanlarının soyundan gelen Şah Ali
döneminde (1519-1521) Kazan’da Rus garnizonu kuruldu. Bu durum Hanlığın asilzâdelerinin
hoşnutsuzluğuna sebep oldu. Kazanlı asilzadeler Şah Ali’yi tahttan indirilerek yerine Kırım Hanlığı
hanedanından Rus muhalifi Sahip Giray’ı çağırdılar. 1521 yılından itibaren Kazan hanlarının Rus
topraklarına saldırıları başladı. Özellikle Sahip Giray’ın Rus topraklarına düzenlediği bazı seferlerinde
kardeşi Kırım Hanı I. Muhammed Giray da eş zamanlı olarak Moskova’ya saldırarak Rusları oldukça zor
durumda bırakıyordu. Büyük Moskova Knezi III. İvan 1523 yılında Çeremislerin topraklarına düzenlediği
seferin neticesinde Kazan Hanlığı toprakları üzerinde (Sura Nehri’nin sağ kenarında) Vasilgorod’u kurdu. Bu
Rusların Kazan Hanlığı’nı zapt edebilmesi için attıkları ilk mühim adım oldu. 1523 yılında Sahip Giray Han
beşinci Kazan-Rus savaşını başlattı. Ancak aynı sıralarda I. Muhammed Giray’ın Nogaylar tarafından
öldürüldüğü ve Kırım Hanlığı’nda iç çatışmalar yaşandığı haberini alınca oraya gitmek zorunda kaldı. Kazan
tahtına ise onun yeğeni Safa Giray (1524-1531) çıktı. Kazan Hanlığı ile Rus Devleti arasında 1524 yılı
Ağustos ayında imzalanan barış anlaşmasıyla askeri faaliyetlere son verildi ve Safa Giray derhâl Moskova’ya
elçilerini yolladı. Nogayların saldırısı nedeniyle taht için girişilen kanlı çatışmalar Rusların önemli imtiyazlar
elde etmesini sağlamıştı. 1525 yılı ilkbaharında Rus tarafının ısrarı üzerine Safa Giray Han ticareti
Kazan’dan Nijniy Novgorod’a taşımaya razı oldu. Ne var ki, Safa Giray Han 1530 yılında Nogay taraftarı
Kazan asilzâdelerine dayanarak altıncı Kazan-Rus savaşını başlatmaya karar verdi. Kazan’daki Rus elçisi A.
F. Pilyemov Saburov tutuklanarak gasp edildi. 1530-1531 yıllarında Moskova ve Kazan’da yapılan uzun
müzakereler esnasında Kırımlıların ve Nogayların zorlamasıyla Kazan Hanlığı’nda halkın da katıldığı
çatışmalar meydana geldi. Safa Giray 1531 yılında Nogay Ordası’na kaçtı ve onun taraftarları idam edildiler.
Kazan Hanlığı’nda Rus nüfuzunun artması neticesinde III. Vasiliv’in tasdikiyle 1531 yılı yazında tahta Şah
Ali Han’ın biraderi Can Ali çıktı. Can Ali Han Rus taraftarı siyaseti aktif bir şekilde uyguladı ve bazı
durumlarda Kazan Hanlığı’nın bağımsızlığını Rus Devleti lehine sınırlandırdı. Mesela 1534 yılında Kazan
birlikleri Rus ordusunun hizmetinde Litvanya’ya düzenlenen sefere katıldı. Sahip Giray’ın Kırım Hanı
olması (1532) ve III. Vasiliy İvanoviç’in 1533’te vefat etmesi Rus Devleti ile Kazan Hanlığı siyasî
ilişkilerine olumsuz yönde tesir etti. Bu süreçte Kazan Hanlığı’nda Kırım Hanlığı tarafından desteklenen Rus
karşıtı siyaset güçlendi. 1535 yılında Kazan Hanlığı’nın nüfuzlu şahsiyetleri Bulat Şirin ve Gevherşad Bike
tarafından organize edilen komplo neticesinde Can Ali Han öldürüldü ve Safa Giray (1535-1546) yeniden
Kazan tahtına çıkarıldı. Rus yönetimi 1536 yılının Ocak ayında sürgün edilen Şah Ali’yi serbest bıraktı ve
aynı yılın sonunda Kazan Hanlığı üzerine bir ordu gönderdi. Safa Giray’ın buna cevabı Ruslar üzerine yeni
akınların sebebi oldu. I. Sahip Giray’ın baskısı altında 1538-1541 yılları arasında Kazan Hanlığı ile Rus
Devleti arasında müzakereler yapıldı. 1541 yılında Bulat Şirin Moskova’da asilzadelerin Safa Giray’ı tahttan
indirmek istediklerini bildirdi. 1545 yılından itibaren Moskova Büyük Knezi IV. İvan Vasileviç Groznıy
Kazan Hanlığı üzerine düzenli seferler organize etmeye başladı. 1545 yılında yapılan Kazan seferi
neticesinde Kazan Hanlığı’nın içerisinde bir takım karışıklıklar ortaya çıktı ve çok sayıda Kazanlı asilzâde
Moskova’ya gitti. Safa Giray Kazan asilzadelerini ihanetle suçladı ve Bulat Şirin, Gevherşad Bike vb. birçok
şahsiyeti idam ettirdi. 1546 yılında Kazan’daki Kırım kuvvetleri geri gönderildi. Onlar Kazan’dan kaçarak
Kırım Hanlığı’na geçme teşebbüsleri esnasında Kama Nehri kenarındaki Rus öncü kuvvetleri tarafından
bozguna uğratılmışlardı. Bu arada Şah Ali yeniden Kazan Hanı oldu (Haziran-Temmuz 1546). Kazanlılar ona
ve Moskova Büyük Knezi IV. İvan’a bağlı kalacaklarına dair yemin ettiler. Safa Giray Kırım, Nogay ve
Astrahan Tatarlarının desteğiyle Kazan tahtını geri almaya çalıştıysa da bunda başarılı olamadı. Ne var ki,
birbiri ardına ortaya çıkan ihtilaflar neticesinde Şah Ali tahtı bırakıp kaçınca Safa Giray bir kez daha Kazan
Hanı oldu (1546-1549). Rus taraftarı olanlar idam edildi, Kazan Hanlığı divanı sadece Kırımlılar, Nogaylar
ve Kırım taraftarı Tatar şahsiyetlerden teşkil edildi. 1546 yılında Kazan Hanlığı’nın dağlık bölgesinden yerli
Çeremisler ve Çuvaşların temsilcileri Moskova’ya gelerek Rus yönetiminden Kazan’a ordu yollamalarını
rica ettiler ve bu istekleri karşılandığı takdirde IV. İvan’a savaşçılarıyla hizmet edeceklerini bildirdiler. Rus
yönetimi Şah Ali’yi yeniden Kazan tahtına çıkarmak amacıyla 1547 yılı Şubat-Mart aylarından 1548 yılı
Ocak-Şubat dönemine kadar sürecek yeni bir sefer organize etti. Ancak Safa Giray hâkimiyetini muhafaza
etmeyi başardı (Hudyakov, 2008: 46-64; Kurat, 1972: 163-179; Acar, 2013: 140-227).
about:blank 146/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
gerçekleştirdi. 1551 yılında Kazan Hanlığı toprakları üzerinde Svyaga Nehri’nin ağzında Ruslar tarafından
Sviyajsk Kalesi inşa edildi. Böylece Rus hâkimiyetini Kazan Hanlığı’na doğru yayma düşüncesini harekete
geçirdiler. Ruslar tarafından bunun hukuki gerekçesi olarak 1546 yılında Kazanlıların Şah Ali ve IV. İvan’a
bağlı kalacaklarına dair ettikleri yemine sadakat göstermemeleri ve seferler esnasında Kazanlıların mabetleri
tahrip ederek çok sayıda Ortodoks Hristiyanı esir alarak köle yapmaları gibi hususlar öne sürülüyordu. Rus
ordusunun bu seferleri Kazan’daki iç siyasî çekişmelere de yansıdı. Kazanlı asilzadelerin ve göçmenlerin
entrikaları buna yardımcı oldu ve Kazan Hanlığı diplomatik olarak izole edildi. Yeni Kırım Hanı Devlet
Giray’ın Türk sultanının onayıyla 1449 ve 1551 yıllarında iki hanlığın Nogay Ordası ile yaptığı Rus karşıtı
ittifak ön koşulu olan bir karakterdeydi. Nogay mirzaları Kazan üzerinde kendi yararlarına hanlıktan haraç
almak şartı esasında Moskova’nın önceliğini tanıyorlardı. Kazanlı mirzalar IV. İvan’ın temsilcileri ile Kazan
Hanlığı’nın dağlık kısmının Rus devletinin sınırlarına dâhil edilmesi, Kazan Hanlığı’nın müttefik-vassal
statüsünün kabulü, Kazan tahtına Şah Ali’nın çıkması, Ötemiş Giray ve Suyumbike’nin Kırım taraftarı olarak
kalan gruplarla ve aileleriyle birlikte Ruslara teslim edilmesi, tüm Rus esirlerinin serbest bırakılması ve
onların Sviyajsk’taki yetkililere teslim edilmesi gibi şartları kabul etme baskısı altında müzakereler
yapıyorlardı. Neticede Kazan tahtına Şah Ali yeniden çıktı (1551-1552). 1551 yılı Kasım ayında Hanlıkta iç
durum yine alevlendi. Kazan Hanlığı’nı diplomasi yoluyla kendine bağlamak isteyen Rus yönetimi derhâl iki
istikamette hareke geçti. Şah Ali’ye Kazan’ı Rus ordusu ile takviye etmesini önerdiler, fakat Han sadece
Kazan’daki topların ve levazım unsurlarının bozulmasına razı oldu. Rus yönetimi aynı zamanda Moskova’da
elçi veya göçmen olarak bulunan Şah Ali’ye muhalif Kazanlı aristokratlarla müzakerelerde bulunuyordu.
Onlar Şah Ali’nin tahttan indirilmesini ve Kazan Hanlığı’nın Çar adına kendi temsilcileri aracılığıyla
yönetilmesini teklif ederek aristokratların sosyal statüsünün ve hâkimiyetinin ve geleneksel düzenin
muhafaza edilmesi halinde Kazanlıların rızasının alınacağı garantisini veriyorlardı. Kazan Hanlığı’nın
doğrudan IV. İvan tarafından yönetilmesi düşüncesi başını Seyid Kul Şerif ve emirlerin çektiği Moskova
karşıtı kesimin Şah Ali’yi ve Rus kuvvetlerini Kazan’dan kovması ile neticelendi. Böylece Astrahanlı Cengiz
soyundan Yadigâr Muhammed, Kazan Hanı oldu (Hudyakov, 2008: 65-73; Kurat, 1972: 179-185; Acar,
2013: 228-247).
Kazan’daki darbe Rus yönetiminin karşılık vermesine sebep oldu. Böylece 1552 yılı Nisan ayında Boyar
Duması’ndaki toplantıda Kazan Hanlığı’nın işgal edilmesi kararı alındı. IV. İvan 1552 yılında
gerçekleştirdiği sefer neticesinde Kazan’ın kırk gün süren kuşatması 2 Ekim 1552 tarihinde yarıldı ve şehir
ele geçirildi. Bu Kazan Hanlığı’nın fiilî olarak işgal edilmesi anlamına geliyordu (Hudyakov, 2008: 73-81;
Kurat, 1972: 185-189).
Kasım Hanlığı Moskova ve Ryazan knezliklerinin arasında yer alan Mişer yurdu üzerinde kuruldu. 16.
yüzyılın ortalarında Kasım Hanlığı’nın hâkim olduğu topraklar üzerinde Mişer (daha sonraları Kasım veya
Rus kaynaklarındaki ifadesiyle Kasımov), Koşkov, Kadom, Temnikov, Elatma ve Şatsk şehirleri yer
alıyordu. Kasım Hanlığı ahalisi farklı köklere mensup Türk gruplarından meydana geliyordu. Bunlar şehirli
Tatarlar, Kasım Tatarları veya Mişer Tatarları adıyla kaynaklarda zikredilmişlerdi. 16. yüzyılın ortalarında
Tatarların nüfusu 70 bin civarındaydı. Tatarlardan başka Ugor kökenli yerli Mişer ve Mordvin halkları Kasım
Hanlığı ahalisini meydana getiriyordu. Bu etnik gruplara 16. yüzyıldan itibaren hizmetli ve köylü olarak
Mişer yurduna gelen Ruslar da dâhil oldu (İshakov, 2004: 23-24).
1437 yılında Altın Orda tahtından indirilen Uluğ Muhammed Han Orta İdil Boyu’na gelerek Kazan
taraflarına yerleşti. Buradan düzenlediği akınlarla Rusları baskı altına almaya başladı. 1444 yılında Nijniy
Novgorod’a saldırdı ve ardından Murom’u zapt etti. Ne var ki, Uluğ Muhammed Han’ın baskısını kırmak
isteyen Moskova Büyük Knezi II. Vasiliy’in 1445 yılı başlarında gerçekleştirdiği taarruzuna karşı
koyamayarak geri çekilmek zorunda kaldı. Bu hadiseden yalnızca birkaç ay sonra intikam almak isteyen
Uluğ Muhammed Han oğulları Mahmud ve Yakub’u Rusların üzerine sefere yolladı. Suzdal Savaşında
Rusları bozguna uğratan Tatar kuvvetleri çok sayıda esir elde etti. Nijniy Novgorod’da bulunan Uluğ
Muhammed Han’a getirilen Rus esirleri arasında II. Vasiliy’de bulunuyordu. Onun esir düştüğü haberi
about:blank 147/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Moskova’ya ulaşınca Knez tahtına Dimitriy Şemyaka çıkarıldı. Ancak birkaç ay esaret altında kalan
Moskova Büyük Knezi büyük bir fidye ödemesi ve Tatarlar lehine verdiği bazı taahhütler karşılığında Uluğ
Muhammed tarafından çok sayıda Rus esiri ile birlikte serbest bırakıldı. II. Vasiliy’in Uluğ Muhammed
Han’la yaptığı sözlü anlaşmaya göre bazı Rus şehirleri Tatarlara verilecekti. Ayrıca II. Vasiliy hernekadar
Uluğ Muhammed artık Altın Orda Hanı olmasa da onun metbuluğunu kabul etti. Bunun sonucunda II. Vasiliy
kendisini korumakla görevli çok sayıda Tatarın eşliğinde Moskova’ya döndü ve tahtını geri aldı (1445).
Onunla Rusya’ya giden Tatarlar arasında Uluğ Muhammed Han’ın oğlu Kasım ve Yakub sultanlar da
bulunuyordu. Nitekim II. Vasiliy Uluğ Muhammed Han’la yaptığı anlaşmaya sadık kalarak Kasım’a Oka
Nehri kenarında yer alan Mişer şehrini verdi. Çok sayıda Tatar Türkü de onunla birlikte Mişer’e yerleşti.
Mişer’in adı daha sonraları Kasım’ın adıyla anılmaya başlandı. Böylece Moskova ve Ryazan Knezlikleri
arasında gayrı Rus Mişer ve Morda halklarının yaşadığı bölgede Kasım Hanlığı’nın temeli atıldı (Kurat,
1972: 157-158; Acar, 2008: 42-44).
Kasım Hanlığı’nın kurucusu olan Kasım Sultan hayatta bulunduğu sürece babası Uluğ Muhammed Han’a
bağlı kaldı ve dolayısıyla Moskova Büyük Knezi II. Vasiliy gibi onun vassalı oldu. Ancak babasının
vefatından sonra Kazan Hanı olan biraderi Mahmud’un 1447 yılında Moskova tahtına çıkması için Dimitriy
Şemyaka’yı desteklemesine muhalefet ederek II. Vasiliy’le ittifak kurdu. Ruslar arasındaki mücadeleden II.
Vasiliy galip çıktı (Vernadsky, 2007: 380-395). Bununla birlikte Kasım hanları Kazan Hanlığı’nın
hâkimiyetinden çıktı. 1467’de Kazan Hanı Halil vefat edince Kazan’daki zadegânın bir kısmı tahta Kasım
Sultan’ın çıkmasını istedi. Ancak Kasım Sultan Moskova Büyük Knezi III. İvan’ın askerî desteğine rağmen
yeğeni İbrahim’e mağlup olarak Mişer’e geri çekilmek zorunda kaldı (Acar, 2013: 110-115).
1469’da vefat eden Kasım Sultan’ın yerine oğlu Daniyar Sultan (1469-1486) geçti. Daniyar Moskova Büyük
Knezi’nin müttefiği olarak 1471 ve 1477-1478 yıllarında gerçekleştirilen Novgorod seferlerine katıldı.
Ayrıca 1472’de Oka’da Ruslara saldıran Ulu Orda (Taht İli) Hanı Ahmed’in karşısında yer aldı (Arat, 1977:
382; Rahimzyanov, 2016: 788).
Daniyar’ın 1486’da vefat etmesinden sonra Moskova yönetiminin isteği ile Kırım Hanlığı’nda hâkimiyet
kuran Cuçioğullarından Tukay Timur neslinden gelen Giray hanedanına mensup Nur Devlet Kasım Hanlığı
tahtına çıktı. Uluğ Muhammed Kırım Hanlığı’nın kurucusu Hacı Giray’ın amcası olduğundan dolayı Nur
Devlet’in (1486-1490) Kasım Hanlığı’nın başına geçmesi Kasım Tatarları arasında güçlü bir muhalefete
sebep olmadı. Nur Devlet’ten sonra onun oğulları Satılgan (1490-1506) ve Sultan Canay (1506-1512) da
Kasım Hanlığı’nın tahtına oturdular (Arat, 1977: 382; Rahimzyanov, 2016: 789).
Hacı Giray’ın oğlu ve Kırım Hanı olan I. Mengli Giray’ın öz kardeşi olan Nur Devlet Giray Rus Devleti’nin
önemli bir müttefiki idi. Onun Kırım Hanlığı tahtına çıkma hakkına sahip olması Büyük Moskova Knezi’ni
Kırım Hanlığı üzerine belirli ölçüde baskı yapmaya sevk ediyordu. Aynı zamanda Rus Devleti’nin
sınırlarında konuşlandırılan Kasım Tatarlarının süvari birlikleri Ulu Orda ve Kazan Hanlığı’na karşı yapılan
mücadelede Rusların vurucu gücü olarak değerlendiriliyordu. Nitekim 1486-1502 yıllarında Kasım Hanlığı
kuvvetleri Ulu Orda’nın yıkılması sürecinde Kırım Hanı’na yardıma gönderildi (Arat, 1977: 382;
Rahimzyanov, 2016: 790).
Avliyar Bin Bahtiyar (1512-1516) çıkarıldı. Şeyh Avliyar Ulu Orda Hanı Ahmed’in yeğeniydi. Bu duruma
Kırımlılar büyük tepki gösterseler de bir şey elde edemediler. Moskova yönetimi Ulu Orda ortadan
kaldırıldığı için Kazan ve Kırım hanlıklarıyla iş birliğine artık son vermişti. Esas hedef Kazan Hanlığı’nın
ele geçirilmesiydi. Bu siyaset çerçevesinde Kasım Hanlığı kendisine biçilen rolü oynamaya başladı. Bu
süreçte Kasım Hanlığı tahtına Şeyh Avliyar’dan sonra onun oğulları Şah Ali dört kez (1516-1519, 1536-
1546, 1546-1551, 1552-1567) ve Can Ali bir kez (1519-1531) çıktı. Bu arada 1532 yılının Haziran ayından
1536 yılının başlarına kadar Kasım Hanlığı hansız kaldı. 1510 yılının sonlarından 1550’li yılların başlarına
kadar Kasım hükümdarları Rus Devleti’nin doğu siyasetinde Kazan Hanlığı tahtında hak iddia ederek önemli
rol oynadılar. Neticede Kazan tahtını dört kez (1519-1521, 1531-1535, 1546, 1551-1552) ele geçirmeyi
başardılar ve Rus taraftarı siyasetin temsilcileri olarak Kazan Hanlığı’nın düşmesinde etkili oldular. Hatta
Kazan’da 1553, 1554 yıllarında çıkan isyanların bastırılmasında Ruslara yardım ettiler (Arat, 1977: 382-383;
Rahimzyanov, 2016: 790-793).
Birçok tarih kaynağına göre Moskova knezleri 1530’lu yıllardan itibaren yavaş yavaş Kasım Hanlığı’nın iç
işlerine karışmaya başladılar. Böylece Kasım Hanlığı’nın Moskova’ya bağlılığını sağlayacak idari
düzenlemelere gidildi. 1542 yılından itibaren Kasım’da Rus daimi temsilcisi mertebesinde Saray mensubu
bulunmaya başladı. 1552 yılında Cengizoğullarına Kasım ve Elatom vilayetlerinde büyük yurtluklar verildi.
Kazan ve Astrahan hanlıklarının düşüşünden sonra Rus ordusunda Kasım Tatarları birliklerinin askerî önemi
azaldı. Şah Ali ardında oğul bırakmadan 1567 yılında vefat etti. Bu yüzden bir süre boş kalan Kasım Hanlığı
tahtına IV. İvan’ın inisiyatifiyle Şah Ali’nin akrabalarından biri olan Sayın Bulat Bin Bek Bulat’ın (1570-
1573) çıkmasına karar verildi. Sayın Bulat Tatar kuvvetleriyle IV. İvan’ın 1572 yılında düzenlediği İsveç
seferine katıldı. Rus Çarlığı’na yaptığı bu hizmetten sonra 1573 yılında vaftiz edilerek Hristiyan oldu ve
Simeon Bekbulatoviç adını aldı. Kasım Hanlığı hükümdarının Müslüman olması şartı bulunduğundan dolayı
hanlık hakkını da yitirdi. Rus yönetimi Kasım Hanlığı’nı defalarca tasfiye etmeye niyetlendi. Bu ilk olarak
Sayın Bulat’ın vaftiz edilmesinden sonra cereyan etti ve Kasım’da on yıldan fazla bir süre boyunca Kasım
Hanı veya Sultanı unvanıyla Cengiz soyundan bir kimse bulunmadı. Sonunda Rus Çarı Fedor İvanoviç eski
geleneği canlandırdı ve Kasım, Mustafa Ali Bin Abdullah (1584-1590)’a verildi. Rus Çarının bunu
yapmaktaki amacı uluslararası prestijini arttırmaktı. Çünkü Rus yönetimi Çarı Müslümanları baskı altında
tutmakla suçlayan Kırım Hanlığı ve Osmanlı İmparatorluğu ile siyasî ilişkilerinde Kasım Hanlığı’nı
kullanmak istiyordu. Böylece Rus Çarı Ortodoks Rus Devletinde ahalisinin serbestçe inancını yaşadığı bir
Müslüman teşekkülünün örneği olarak Kasım Hanlığı’nı gösterebilirdi (Arat, 1977: 383; Rahimzyanov,
2016: 793-794).
1600-1610 yıllarında Kasım’ı Cengiz Han nesline mensup Kazak sultanlarından Uraz Muhammed ibn Ordan
yönetti. Uraz Muhammed Kazak Hanı Tevekkel’in yeğeniydi ve 1588 yılında Çar Fedor İvanoviç’in
hizmetine girmişti. Ancak Uraz Muhammed Kasım tahtına sahip olduktan sonra Rusya’nın fetret döneminde
(1603-1610) ortaya çıkan sahte çarların Moskova’da iktidarı ele geçirmek için girşitikleri isyanlarda aktif rol
oynadı. Ondan sonra Kasım’da iktidar Sibir Hanı Küçüm’ün torunu Arslan Bin Ali (1614-1626)’ye geçti
(Arat, 1977: 383-384; Rahimzyanov, 2016: 794-795).
Kasım Hanı unvanının ortaya çıkması 1614 yılında Rus yönetiminin isteğiyle gerçekleşmişti. Çar Mihail
Fedoroviç’in eski durumu yenilemek ve Arslan’a Moskova’da düşmaların yok edilerek işlerin düzene
sokulmasında gösterdiği yardıma karşılık teşekkür etmek arzusundan kaynaklanıyordu. Bununla birlikte
Kasım’da Rus Çarlığı’nın kontrolü arttırıldı. Kasım’da görevlendirilen Rus Voyvodası artık Moskova’nın tek
muhattabı olarak yöneticileri denetliyor ve Rusya adına her türlü önlemi alıyordu. Bilhassa Han’ın ve
Müslüman halkın diğer Müslümanlarla ilişki kurmamasına dikkat ediyordu (Arat, 1977: 384; Rahimzyanov,
2016: 795; Rahimzyanov, 2016a: 308).
Astrahan Hanlığı’nın toprakları batıda Kuban Nehri’ne ulaşmakta ve Don Nehri’nin aşağı akımını
asmaktaydı. Doğuda Nogay Ordası ile sınır teşkil edecek şekilde Ahtuba’nın kollarından biri olan Buzan
Nehri’ne kadar ulaşmaktaydı. Sınırlar güneyde Terek Nehri’ne kuzeyde ise İdil ile Don nehirlerinin
arasındaki en dar bölgeye (Perevolok) kadar yaklaşıyordu. Astrahan Hanlığı Hazar Denizi ve Kokas
dağlarının geçtiği güney sınırında Alanlarla ve batıdan da Çerkeslerle komsuydu. Egorlık ve Manıç
nehirlerinden Don Nehri’ne doğru uzanan batı sınırlarında ise Kırım Hanlığı yer almaktaydı (Pohlyobkin,
2000: 141; Zaytsev, 2009: 171-178).
Henüz IX-X. yüzyıllar sınırında İdil Nehri’nin aşağı akımının sağ tarafında Hazar Denizi’nin kuzeybatı
sahiline doğru uzanan topraklarda şekillenmeye başladığı anlaşılan Astrahan, Altın Orda Devleti tarihini
aydınlatan birçok tarih kaynağında Hacı Tarhan adıyla zikredilmektedir. Osmanlı belgelerinde ise Ejderhan
adıyla geçmektedir. 1374-1375 yıllarında Altın Orda emirlerinden Hacı Çerkes’in mülkü olduğu anlaşılan
Astrahan Toktamış Hanı cezalandırmak isteyen Emir Timur’un talimatıyla 1395 yılında tahrip edilerek
yakılmıştır. Astrahan şehri bu hadiseden sonra eski şehrin yakınlarında başka bir yerde yeniden inşa edilse de
baharat yolunun güzergâhının değişmesiyle birlikte uluslararası ticaret merkezi olarak önemini yitirmeye
başlamıştır (Koç, 2012: 457-461).
XV. yüzyılın ortalarına doğru Altın Orda Devleti taht mücadeleleri ve iç çekişmeler nedeniyle parçalanarak
farklı hanlık idarelerine ayrıldı. Bu parçalanmadan sonra Astrahan dâhil Altın Orda’nın merkezinde yer alan
topraklar Ulu Orda (Taht İli)’nın hâkimiyetinde kaldı. Altın Orda hanlarından Timur Kutluk (1397-1400)’un
torunu olan Küçük Muhammed Han’ın 1459 yılında vefatından sonra oğulları Mahmud ve Ahmed arasında
taht kavgaları cereyan etti. Bu mücadelenin sonucunda Ahmed Han galip geldi. Bunun üzerine Mahmud Han
Saray’dan kaçarak Astrahan’a sığındı. Saray’da müstakil hareket ettiği anlaşılan Mahmud Han’ın
Astrahan’da para bastırması ve Osmanlı İmparatorluğu dâhil başka devletlerle siyasî ilişki tesis etmesi
nedeniyle, Hanlığın kuruluşu bazı tarihçiler tarafından onun şahsına atfedilmektedir. Bununla birlikte
Mahmud Han’ın esas gayesi tıpkı Kırım’daki Hacı Giray ve Kazan’daki Ulu Muhammed gibi Saray tahtını
ele geçirerek Altın Orda’yı yeniden ihya etmekti. 1475 yılında ölen Mahmud Han’ın oğlu Kasım Sultan’da
aynı amaçla amcası Ahmed Han’la mücadele etti. Ne var ki, ona tâbi olmaktan kurtulamadı. Kasım Sultan’ın
1480’li yılların başında ölmesinden sonra Astrahan Ulu Orda’nın başkenti haline dönüştü. Ancak 1502
yılında Kırım Hanı Mengli Giray’ın Taht İli’ne saldırarak Şeyh Ahmed Han’ı mağlup etmesi neticesinde Ulu
Orda ortadan kalktı. Bu devletin Astrahan ve çevresi hariç toprakları Kırım Hanlığı ile Nogay Ordası
arasında paylaşıldı. Astrahan ise müstakil hale gelen Abdülkerim Bin Mahmud Han (1502-1514)’ın yönetimi
altında kaldı (Koç, 2012: 461-467).
Astrahan Hanı Abdülkerim Kırım Hanlığı’nın saldırılarına karşı koyabilmek amacıyla Nogaylarla ittifak
kurdu. 1514 yılında tahta çıkan Abdülkerim Han’ın kardeşi Canibek Han da aynı siyaseti devam ettirmek
niyetindeydi. Ancak çok geçmeden Astrahan’a hâkim olmak isteyen ve bu amaçla Kırım Hanı Muhammed
Giray’la iş birliği yapan Nogay mirzaları yüzünden ittifak bozuldu. Bunun üzerine Canibek Han doğuda
Nogayları baskı altına almak amacıyla Kazaklarla, batıda da Astrahan’a saldırmak iseteyen Kırım Hanlığı’na
karşı Ruslarla ittifak kurmaya çalışarak Hanlığı’nı korumaya çalıştı. Ne var ki, Nogay Mirzası Seyid Ahmed
1521 yılında Astrahan’ı zapt ederek Canibek Han’ın yakın adamlarını katletti. Aynı yıl Canibek Han da vefat
edince yerine Nogay mirzalarının desteklediği oğlu Hüseyin Han geçti. Fakat onun iktidarı uzun sürmedi.
Zira 1523 yılında Nogay Mirzası Mamay’la anlaşan Kırım Hanı Muhammed Giray Astrahan’ı işgal etti ve
Hüseyin Han’ı tahttan indirdi. Böylece Kırım Hanlığı’nın sınırları aşağı İdil boyuna dayandı. Ne var ki,
Muhammed Giray’ın gücünün artması Nogay mirzalarını huzursuz etti. Zira onun Nogay Ordası’nı da
hâkimiyet altına almasından korkuyorlardı. Bu yüzden bir suikastle ondan kurtulmaya karar verdiler. Sonuçta
zafer sarhoşluğu içerisinde bozkırda tedbirsiz dolaşan Muhammed Giray ve Kalgayı Bahadır Giray
Nogayların ani saldırısı ile öldürüldü. Böylece Hüseyin Han Astrahan’a yeniden hâkim oldu. Hüseyin Han’ın
about:blank 150/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
vefat ettiği 1525 yılından 1532 yılına kadar Şeyh Ahmed İbn Ahmed (1525-1528), Kasım Bin Seyid Ahmed
(1528-1530), İslam Giray (1530-1532) ve ikinci kez Kasım Bin Seyid Ahmed (1532) sırasıyla Astrahan Hanı
oldular (Koç, 2012: 467-471; Zaytsev, 2002: 460-463).
1532 yılında Astrahan’a saldıran Çerkesler, Kasım Hanı ve birçok insanı katlederek şehri yağmaladılar.
Hanlığın başına ise Akkubek Bin Murtaza’yı geçirdiler. Ancak birkaç ay sonra Astrahan’da duruma hâkim
olan Nogaylar Akkubek’i azl ettiler ve Hanlığın tahtına Abdurrahman Bin Abdülkerim (1533-1537)’i
çıkardılar. Bununla birlikte Astrahan Hanlığı’nda Nogay Mirzalarının nüfuzu arttı ve onların istedikleri
kimseler Han olmaya başladı. Abdurrahman Han Kırım Hanlığı’na karşı Moskova Büyük Knezi Vasiliy
İvanoviç ile ittifak kurdu. Bu yakınlaşma neticesinde Astrahan Hanlığı içerisinde Rus çıkarlarını savunan bir
hizip ortaya çıktı. 1537 yılında başını Mamay’ın çektiği Nogay mirzaları Abdurrahman Hanı tahttan
indirdiler ve yerine Derviş Ali Han’ı geçirdiler. Ancak o da Kırımlıların ve Çerkeslerin baskısı sonucu 1539
yılında Astrahan’ı terk ederek Rusların yanına sığındı. Onun yerine geçen Abdurrahman İbn Abdülkerim
ikinci kez Astrahan Hanı oldu. Abdurrahman Han Moksova Knezi ile ittifaka büyük önem verdi (Peterburg,
1914: 441-444; Koç, 2012: 472-473).
1545-1546 yıllarında Akkubek Bin Murtaza’nın kısa süren ikinci iktidarından sonra yeğeni Yamgurçi Bin
Bedribek Astrahan Hanı oldu. Kırım Hanı Sahib Giray Yamgurçi Han’ın yerine oğullarından birini Astrahan
tahtına çıkarmak istiyordu. Bu yüzden Sahib Giray’a düşmanlık besleyen Yamgurçi Han Kazan’dan mallarla
memleketlerine dönmekte olan Kırımlı tüccarların kervanına saldırdı ve mallarına el koyarak onlardan
bazılarını öldürttü. Bunun üzerine Yamgurçi Hanı’nı cezalandırmak isteyen Kırım Hanı Sahib Giray
Astrahan üzerine sefere çıktı. Korkuya kapılan Yamgurçi Han ve yakınları şehirden kaçarak Nogayların
yanına sığındı. Astrahan’ı kolayca zapt eden Sahip Giray Han şehri yağmalatmadı, fakat ahalinin önemli bir
kısmını varlıklarıyla beraber Kırım’a götürdü. Ancak Osmanlı Padişahı Kanunî Sultan Süleyman’ın emriyle
onları geri yollamak zorunda kaldı (Kâysunî-zâde, 1973: 97-103).
1555 yılı ilkbaharında Yamgurçi Kırım Hanı’nın ve Yusuf Mirza’nın desteği ile Astrahan’ı yeniden
hâkimiyeti altına almak için Derviş Ali Han’a bir saldırı düzenledi ise de Astrahan’da konuşlandırılan Rus ve
Kozak topçularının ateşi karşısında başarılı olamayarak geri çekilmek zorunda kaldı. Bu arada Nogay
Ordasında Rus taraftarı olan İsmail Mirza’nın kardeşi Yusuf Mirza’yı yenilgiye uğratması Moskova’nın
Astrahan’ı baskı altında tutmasını daha da kolaylaştırdı. Ne var ki, 1554 yılı Astrahan-Moskova
Anlaşmasının köleleştirici şartları neticesinde Astrahan ahalisi haraç toplanmasını sabote etti ve Derviş Ali
Han gizlice Ruslara karşı Kırım Hanlığı ile ittifak kurdu. Hatta Kırım Hanı Astrahan’a 1000 kadar asker ile
bir miktar silah gönderdi. Rus karşıtı bu ittifak üzerine Moskova’da Astrahan’ın işgal edilmesi kararlaştırıldı.
Rus ordusu ile Don Kozaklarının ortaklaşa yaptığı harekât neticesinde Tatar garnizonu bozguna uğratıldı ve
Astrahan şehri kolayca zapt edildi. Şehrin dışında karargâhını kuran Derviş Ali Han Rus kuvvetlerine ani
baskınlarla bazı kayıplar verdirdiyse de geri çekilmek zorunda kaldı ve neticede Azak’a kaçtı. Böylece 1556
yılı Ağustos ayında Astrahan Hanlığı işgal edilerek Rus Çarlığı’na bağlandı (Karabusçenko, 2009: 44-46;
Pohlyobkin, 2000: 143-144). 1569 yılında Astrahan dâhil İdil boyunu Rus hâkimiyetinden kurtarmak ve Don
about:blank 151/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
ile İdil nehirlerini bir kanal kazarak birleştirmek amacıyla Osmanlı İmparatorluğunun düzenlemiş olduğu
sefer de başarısızlıkla neticelendi (İnalcık, 1948: 349-402; Kurat, 1966).
Bölüm Özeti
● Altın Orda Devleti’nin çöküşünden sonra, Cengiz Han’ın oğlu Cuci’nin ulusuna bağlı Toga Timur
sülalesinden Uluğ Muhammed Han tarafından bugünkü Rusya topraklarında kurulan Türk-Tatar devletidir.
● Kazan Hanlığı Tatar kaynaklarında Bulgar Vilayeti, Rus kaynaklarında ise Kazan Hanlığı olarak
adlandırılmaktadır. Kazan Hanlığı Kazan Suyu ve Kama kenarındaki Altın Orda’nın Bulgar Ulusundan teşkil
edilmiştir. Kazan Hanlığı büyük ve ekonomik olarak gelişmiş bir devlet olarak Doğu Avrupa tarihinde ve
İdil-Ural bölgesinin etnik sosyal oluşumunda önemli rol oynadı
● Kasım Hanlığı Moskova ve Ryazan knezliklerinin arasında yer alan Mişer yurdu üzerinde kuruldu.
● Kasım Hanlığı’nın kurucusu olan Kasım Sultan hayatta bulunduğu sürece babası Uluğ Muhammed Han’a
bağlı kaldı ve dolayısıyla Moskova Büyük Knezi II. Vasiliy gibi onun vassalı oldu.
● Rus yönetimi Kasım Tatarlarını Hristiyanlaştırma siyasetini hızlandırdı. Vasiliy Arslanoviç’in 1579 yılında
vefat etmesinin ardından Kasım’dan sağladığı gelirleri ve arazileri onun oğulları Semon ve İvan’a miras
kaldı
● Astrahan Hanlığı, Altın Orda Devleti’nin yıkılışının ardından başketen Astrahan olmak üzere Cengiz
Han’ın oğlu Cuci’nin ulusuna bağlı Toga Timur sülalesinden Kasım Han tarafından kurulmuş bir hanlıktır.
● Astrahan Hanlığının sınırları batıda Kuban ve Don nehirleri, doğuda Nogay Hanlığı ile sınırlı idi. Güneyde
Tereh Nehri, kuzeyde ise Volga ile Don nehrinin arasında uzanmaktaydı.
● Astrahan Hanlığı, zaman zaman Kırım Hanlığı vasıtasıyla Osmanlı Devleti’nin nüfuz alanına girmiştir.
Kaynakça
Acar Serkan, “Kazan Hanlığı”, Avrasya’nın Sekiz Asrı Çengizoğulları, Haz. Hayrunnisa Alan – İlyas
Kemaloğlu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2016.
Acar Serkan, Kazan Hanlığı-Mokosva Knezliği Siyasi İlişkileri (1437-1552), TTK Yayınları, Ankara, 2013.
Arat Reşid Rahmeti, “Kasım Hanlığı”, İslâm Ansiklopedisi, C. 6, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1977.
Hudyakov M., Oçerki po İstorii Kazanskogo Hanstva, İzdatelstva “İnsan”, Moskva, 1991, s.25-29; Serkan
Acar, Kasım Hanlığı (1445-1681), IQ Yayınları, İstanbul, 2008.
İnalcık Halil, “Osmanlı-Rus Rekabetinin Mensei ve Don-Volga Kanalı Tesebbüsü (1569)”, Belleten, C XII,
Sayı: 46, Ankara, 1948.
İshakov D. M., Tyurko-Tatarskie Gosudarstva XV-XVI vv., İzdatelstvo İnstitut İstorii İm. Ş. Mardjani AN RT,
Kazan, 2004.
Kamalov İlyas, Altın Orda ve Rusya (Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Etkisi), Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2009.
Kâysunî-zâde Nidâî Remmâl Hoca, Târih-i Sâhib Giray Hân (Historie de Sahib Giray, Khan de Crimée de
1532 à 1551), Yay. Haz. Özalp Gökbilgin, Atatürk Üniversitesi Yay., Ankara, 1973.
Koç Dinçer, “Aşağı İdil Boyunda Hâkimiyet Mücadelesi ve Astrahan (Hacı Tarhan) Hanlığı, Türk Dünyası
İncelemeleri Dergisi, Cilt:12, Sayı:1, İzmir, 2012.
about:blank 152/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Kurat Akdes Nimet, IV – XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, TTK
Basımevi, Ankara, 1972.
Kurat Akdes Nimet, Türkiye ve İdil Boyu (1569 Astrahan Seferi, Ten-İdil Kanalı ve XVI-XVII. Yüzyıl
Osmanlı-Rus Münasebetleri), DTCF Yayınları, Ankara 1966.
Pohlyobkin V. V., Tatarı i Rus 360 Let Otnoseniy Rusi s Tatarskimi Gosudarstvami v XIII-XVI vv. 1238-1598
gg. (Ot Bitvı na r. Sit do Pokoreniya Sibiri), İzdatelstvo “Mejdunarodnıe Otnoseniya”, Moskva 2000.
Rahimzyanov Bulat, “Kasım Hanlığı”, Avrasya’nın Sekiz Asrı Çengizoğulları, Haz. Hayrunnisa Alan – İlyas
Kemaloğlu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2016.
Rahimzyanov Bulat, “Meşçerskiy Yurt (Kasimovskoe Hanstvo)”, Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii, İnstitut
İstorii İm. Ş. Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Vernadsky George, Moğollar ve Ruslar, Çev. Eşref Bengi Özbilen, Selenge Yayınları, İstanbul, 2007.
Zaytsev İlya V., “Astrahan Hanlığı’nın Sınırları”, Çev. Serkan Acar, Tarih İncelemeleri Dergisi, C. XXIV,
Sayı 2, İzmir, 2009.
Zaytsev İlya V., “Astrahan Hanlığı”, Çev. Zuharmukhamed Zardukhan, Türkler, C. 8, Yeni Türkiye Yayınları,
Ankara, 2002.
Zaytsev İlya Z., Astrahanskoe Hanstvo, 2. İzdanie, İspravlennoe, İzdatelsvo “Vostoçnaya Literatura” RAN,
Moskva, 2006.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Aşağıdakilerden hangisi Kazan Hanlığı’nın sınırları ile ilgili doğru bir bilgi değildir?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-1 :
Soru-2 :
(Çoktan Seçmeli)
about:blank 153/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-2 :
Kasım Han
Soru-3 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) 1552
(B) 1554
(C) 1555
(D) 1556
(E) 1558
Cevap-3 :
1552
Soru-4 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-4 :
Abdülkerim Han
Soru-5 :
about:blank 154/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Aşağıdakilerden hangisi Uluğ Muhammed Han’ın 1445 yılında Moskova Knezi’ne karşı elde ettiği zaferin
sonuçlarından biridir?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-5 :
Soru-6 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-6 :
Mahmutek Han
Soru-7 :
Astrahan Hanlığı’nın sınırları ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-7 :
about:blank 155/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Soru-8 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-8 :
Sayın Bulat
Soru-9 :
Aşağıdaki etnik unsurlardan hangisi Kazan Hanlığı nüfusu içerisinde yer almaz?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Kırgızlar
(B) Tatarlar
(C) Başkırtlar
(D) Udmurtlar
(E) Çuvaşlar
Cevap-9 :
Kırgızlar
Soru-10 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Astrahan
(B) Astarkan
(C) Ejderhan
about:blank 156/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-10 :
Ejderhan
about:blank 157/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
2) İbak Han devrinde Sibir Hanlığı’nın kuruluşu ve sınırları hakkında bilgi veriniz.
3) Sibir Hanlığı’nda Taybuğaoğulları ve Küçüm Han’ın iktidarları döneminde meydana gelen önemli siyasi
gelişmelerin neler olduğunu açıklayınız.
Başlamadan Önce
Bu bölümde Nogay Ordası’nın kuruluşu ve sınırları; Nogay Ordası’nın idari teşkilatlanması; Nogayların
Kazak yayılmasına karşı koyma çabaları; İsmail Mirza ve Nogayların Ruslarla yakınlaşmaları ve Nogay
Ordasının dağılması; Sibir Hanlığı’nın sınırları; İbak Han ve Sibir Hanlığı’nın kuruluşu; Sibir Hanlığı’nda
Taybuğaoğullarının iktidarı devresi; Küçüm Han ve Sibir Hanlığı’nda Şıbanoğullarının hâkimiyeti ele
geçirmesi; Sibir Hanlığı’nın Rus Çarlığı tarafından işgal edilmesi; Kazak Hanlığı’nın kuruluşu ve sınırları;
16-17. yüzyıllarda tahta çıkan Kazak hanlarının iktidarları devirlerinin önemli olayları; Kazak Hanlığı’nın
cüzlere ayrılması ve 18-19. yüzyıllarda Kazak topraklarının Rusya’nın hâkimiyeti altına girmesi süreci gibi
konular anlatılmıştır.
1480’li yıllarda Vakkas’ın çocuklarının başında bulunduğu Mangıtlar tamamen müstakil hale geldiler.
Böylece Mangıtların başbuğu Musa 15. yüzyılın sonlarına doğru Mangıt Ulusu’nu bağımsız olarak idare
etmeye başladı. Aynı zamanda çok sayıda Türk Kıpçak kabilelerini Mangıtların etrafında toplandı ve bu
birlik Altın Orda Devleti’nin Mangıt kabilesine mensup kudretli emîri Nogay’ın adına dayanılarak Nogaylar
adıyla anılmaya başlandı (Trepavlov, 2002: 107-112).
Nogay Ordası topraklarının büyüklüğü ve ahalisinin sayısı bakımından Altın Orda’nın dağılmasından sonra
ortaya çıkan diğer hanlıkları aşıyordu. Çoğunlukla göçer nüfusa sahip Nogay Ordası’nın toprakları İdil
about:blank 158/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Nehri’nin aşağı akımının sağ tarafını kapsıyordu, aynı zamanda Kazakistan’ın batı ve nispeten merkezi
kısmını ve aynı şekilde Başkırdistan’ın bir bölümünü içine alıyordu. Ural (Yayık) Nehri’nin aşağı akımının
sağ kenarında yer alan Sarayçik 1581 yılına kadar Nogay Ordası’nın yegâne şehri ve başkentiydi. 16.
yüzyılda Nogay Ordası’nın nüfusu yarım milyonu aşıyordu, hatta bazı verilere göre 1 milyona ulaşmıştı
(İshakov, 2004: 29-30; Trepavlov, 2002: 457-499).
Nogay Ordası topraklarında Edigey’in torunları olan mirzaların yönettiği Nogay kabilelerinin yazlık ve kışlık
yurtları bulunuyordu. Edigey ve onun neslinden gelenler Cengiz Han soyundan olmadıkları için Han yerine
Ulubey (Ulugbek) veya Biy (Bey) ya da Mirza unvanını kullanıyorlardı. Muhtemelen bazı kabilelerin
Mangıtların başına bağlılıkları sayesinde durumunu muhafaza eden kendi beyleri vardı. Nogay Ordası Altın
Orda’nın mirasçısı olan diğer hanlıklar gibi sağ ve sol kanada (doğu ve batı eyaletleri) ayrıldı. Her iki
kanadın da başında Edigey’in oğullarının ardından gelen Nureddin ve Kekovat unvanı taşıyan askerî-idarî
yöneticileri bulunuyordu. 1580’li yıllarda Sibir Hanlığı’nın Ermak Timofeyeviç tarafından yıkılmasından
sonra Nogay Ordası’nın kuzey doğu kısmına Sibirya’dan göç eden Tatarların idaresinden sorumlu kılınmak
üzere Taybuga makamı da ihdas edildi. Bu unvan da Taybuga hanedanının yarı efsanevi kurucusunun adına
dayanıyordu. Nogay Ordası’na dâhil ehemmiyetli idari sorumluluk makamlarından biri de Başkırtların
yaşadığı bölgeyle alakalı olarak teşkil edilmişti (Koçekayev, 1988: 42-43; Alpargu, 2016: 429-430;
Trepavlov, 2002: 445-447).
Mamay ve Agiş mirzalar 1523 yılında kendi hâmileri I. Muhammed Giray’ı öldürdüler ve Kırım Hanlığı’nı
yağmaladılar. Nogay Ordası belirli bir güç haline gelince Kazan ve Astrahan hanları Nogayların
saldırılarından kaçınmak amacıyla beylere belirli miktarda düzenli ödeme yapmaya başladılar. 1530’lu
yıllarda başında Musa’nın oğlu Seyid Ahmed’in bulunduğu Nogay Ordası Kırım Tatarlarını ve Kazakları
tehdit ediyordu. 1537 yılında Nureddin’in torunları bir kurultay topladılar ve iç çatışmalara son vererek hem
iç hem de dış işlerde Bey’e tabi olmayı kararlaştırdılar. 1540’lı yılların başlarında Nogay Ordası muhtemelen
biraderi Seyid Ahmed’i tahttan indirerek yerine geçen Şeyh Mamay’ın hâkimiyeti altında bulunuyordu. Şeyh
Mamay’ın 1549’da vefat etmesinden sonra Bey unvanı Musa’nın oğullarından o sırada en büyüğü olan
Yusuf’a geçti (Trepavlov, 2002: 162-184; Alpargu, 2016: 416-417).
faaliyetlerini de olumsuz etkiledi. Böylece çok sayıda hayvan telef oldu. Bu durum ahali arasında açlığa
neden oldu. Bu hadiseler esnasında çok sayıda Nogay açlıktan ve veba salgınından dolayı öldü veya civar
ülkelere göç ettiler. İsmail Moskova’da müttefik olarak kabul ediliyordu. Bu yüzden ona defalarca erzak
yardımı yaptılar, aynı zamanda muhaliflerden korunması için Rus birliklerini gönderdiler. Dış siyasî ilişkileri
bakımından yalnızlaşan İsmail, sadece Çar IV. İvan’ın desteğine bağlı kaldı. Onlar arasında imzalanan
anlaşmaya göre Bey Çar’ın hiyerarşi bakımından kendi üzerinde olduğunu kabul etti ve onun sadık müttefiki
olarak kalmaya yemin etti (Trepavlov, 2016: 836-837).
1550’li yılların sonunda İsmail’in hâkimiyeti güçlenince rakipleri Nogay Ordası topraklarından kaçtılar.
Onların bir kısmı kuzeybatı Kafkasya’da Küçük Nogay Ordasını (veya kurucusu olan Alçagir’in torunu Gazi
Mirza’nın adına dayanan Gazioğulları Ulusunu) meydana getirdiler. Bu tarihten itibaren İdil ötesi
Nogaylarının toprakları Rus kaynakları tarafından Ulu Nogay Ordası (Bolşoya Nogayskaya Orda) adıyla
zikredilmeye başlandı. Aynı zamanda doğuda Nogay Ordası yavaş yavaş Şeyh Mamay’ın soyundan
gelenlerin dâhil olduğu Altı Ulus’a ayrılmaya başladı (Kurat, 1972: 282-283; Alpargu, 2016: 419-421).
İsmail’in halefleri bazen Rus Çarı’na şekli olarak bağlı kaldılar bazen de onlarla çatıştılar. Ancak çekişmeler
ve ekonomik yıkımla zayıflayarak dağılan Nogaylar artık mühim bir güç arz etmiyorlardı. İsmail’in oğlu Din
Ahmed Bey (1563-1578) Ulu Nogay Ordası’nı kargaşa döneminden sonra yeniden canlandırmaya çalıştı. Bu
yüzden hem Rus Devleti ile hem de Kırım Hanlığı ile barışı muhafaza etmeye özen gösterdi. Ancak İdil
boyunda ve ötesinde pozisyonunu güçlendiren Rus Devleti’nden duyulan korku bazen onu Ruslara karşı
hareket etmeye sevk etti. Onun kuvvetleri Kırım Hanı I. Devlet Giray’ın seferlerine (1571, 1572) katıldılar,
sınır topraklarına saldırdılar, oralarda bulunan yerleşimleri tahrip ettiler ve ahaliden bazılarını esir alarak
götürdüler. Din Ahmed’i tahttan indiren biraderi Urus (1578-1590) katı bir şekilde Rus muhalifi idi. Çar IV.
İvan 1558-1583 yılları arasında sürdürdüğü Livonsk Savaşları sebebiyle Nogaylara karşı büyük kuvvetler
ayıramadığı için İdil boyu Kazak göçerlerinden faydalanmaya karar verdi. Kazaklar Nogay meralarını,
elçilerini ve tüccar kervanlarını yağmalamaya başladılar. 1581 yılında Sarayçik şehrini ele geçirdiler ve
yakıp yıktılar. Nogay saldırılarına karşı başka bir önlem olarak İdil’in başlıca geçiş güzergâhı üzerinde
1586’da Samara, 1589’da Tsaritsın ve 1590 yılında Saratov kaleleri inşa edildi. Böylece Nogayların geçiş
güzergâhları kapatıldı. Bu durumdan oldukça rahatsız olan Urus Rus elçilerini esir ederek yeni inşa edilen
Ufa dâhil şehirlerin yıkılmalarını talep etti. Ancak bu hususta ısrar etmesini kolaylaştıracak kararlılığa ve
gerçek güce sahip olmadığı için bir şey elde edemedi. Urus’un ölümünden sonra Ulu Nogay Ordası’nda
yeniden karışıklıklar ortaya çıktı. Bu kez Din Ahmed ve Urus’un aileleri hâkimiyet için mücadeleye giriştiler
(Trepavlov, 2002: 270-281; Kurat, 1972: 282-284; Novoselyskiy, 2011: 26-51).
Rus nüfuzunun artması Ulu Nogay Ordası’nın dağılmasını hızlandırdı. Bey’i suçlayan birçok mirza kendi
gruplarıyla topraklarını terk ederek Kırım, Kazak, Buhara ve Hive hanlıklarına göç etmeye başladılar.
Nogayların kitlesel göçlerinin ve Ulu Nogay Ordası’nın nihai olarak yıkılmasının başlıca sebeplerinden biri
de 18. yüzyılın ilk çeyreğinde Kalmukların İdil-Ural bozkırlarına göç etmeleriydi. Kalmuklar 1608 yılında
Emba Nehri’ne doğru yaklaşmaya başladılar. 1613 yılında Yayık’a doğru yayıldılar ve Nogay yurtlarına
tecavüzde bulundular. Nihayet Kalmuklar 1630’lu yıllarda Nogayların büyük kısmını İdil’in sağ tarafına göç
etmeye mecbur ettiler. Bu hadiselerden sonra Nogaylar Tuna’dan Terek’e kadar uzanan bozkırlara dağıldılar
(Trepavlov, 2002: 382).
Altı Ulus 18. yüzyılın ilk otuz yılında Kalmukların boyunduruğu altına girdi ve yıkıldı. Küçük Nogay Ordası
(Gazioğulları Ulusu) Osmanlı Devleti ve Kırım Hanlığı’na dayanarak 18. yüzyılın ortalarına kadar varlığını
devam ettirdi. 17. yüzyılda Aral-Sır Derya bozkır kuşağında Ulu Nogay Ordası ahalisinin bir kısmı
Karakalpakları meydana getirdi. 18. yüzyılın ikinci yarısında göçer Nogay uluslarının dağılan grupları devlet
öncesi teşkilatlanmalar olarak Osmanlı Devleti, Kırım Hanlığı ve Rus Devleti arasında kendi siyasetini
yapan bazı ordaları (Bucak, Yedisan, Yedişkul, Cemboyluk) meydana getirdiler (Kurat, 1972: 285-289).
about:blank 160/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
15-16. yüzyıllarda Batı Sibirya’da Şıbanî neslinden gelen hanların inisiyatifiyle ortaya çıkan bir Tatar-Türk
devleti olan Sibir Hanlığı’nın sınırları batıda Ural Dağları, güneybatıda Nogay Ordası, güneyde Kalmuklar,
doğuda Yenisey Nehri ve kuzeyde aşağı Obi boylarına kadar ulaşıyordu. Hanlığın ilk merkezi Tümen (Tura
veya Çimgi-Tura) şehriydi. Ancak daha sonraları payitaht merkezi İrtiş Nehri’nin Tobol’a döküldüğü
kavşakta yer alan Kaşlık (Tatarca İsker, Eski Or veya Sibir) şehrine taşındı (İshakov, 2004: 29-32).
İlerde Sibir Hanlığı’nı meydana getirecek topraklar önce 1420’li yıllarda Hacı Muhammed Han’ın, sonra da
Özbek Hanlığı’nı kuran Ebu’l-Hayr’ın hâkimiyeti altına girdi (1428). Ebu’l-Hayr Han’ın 1468 yılında ölümü
ve Özbek Hanlığı’nın yıkılışının ardından Cengiz Han soyuna mensup olmayan Mar Bek, Tura şehrinde
iktidarı ele geçirmek için faaliyetlere girişti. Mar Bek Cengiz Han’ın komutanlarından Kırgız asıllı
Taybuğa’nın soyundan geliyordu. Cengiz Han Moğol ordularının istila ettiği Batı Sibirya’yı 1220 yılında
Taybuğa’ya vermişti. Mar Bek böylece ata yurdunu hâkimiyeti altına almak istiyordu. Ne var ki, kız kardeşi
ile evli olduğu Şıbanî neslinden İbrahim B. Mahmutek (İbak Han) ona karşı mücadeleye girişti. Hâkimiyet
için yapılan çetin çarpışmaların ardından Mar Bek öldürüldü ve oğulları da İbak Han tarafından esir alındı.
Böylece İrtiş, İşim, Tobol ve Tura nehirlerinin aşağı akımındaki yurtlar üzerinde hâkimiyet tesis eden İbak
Han’ın (1470-1495) şahsında Sibir Hanlığı kuruldu (İshakov, 2004: 18-21).
Şibanoğullarını ihya etmek isteyen İbak Han Ulu Orda (Taht İli) Hanı Seyid Ahmed’e karşı Kırım Hanı
Mengli Giray ve Nogay Beyi Musa Mirza ile ittifak kurarak 1481 yılında Don Nehri üzerinden
gerçekleştirdiği saldırı ile onu öldürdü (Sankpeterburg, 1853: 223-232; Sankpeterburg, 1859: 205-207).
Uzun bir süre Sibirya ve İdil-Ural Bölgesinde meydana gelen siyasî hadiselerde etkili olduğu anlaşılan İbak
Han 1495 yılında Mar Bek’in torunlarından Muhammed tarafından öldürüldü. Ailesi de Sibirya’dan ayrılarak
Buhara’ya kaçtı. Böylece Beylik idaresine dönüşen Sibir Hanlığı’nda hâkimiyet Taybuğa nesline geçti.
Muhammed payitaht merkezini Tura’dan Sibir (İsker) Kalesi’ne taşıdı. Bu soydan Kasım ve Angiş’in
iktidarlarının ardından 1530 yılına doğru Sibir Beyliği’nde Yadigâr Bek ve biraderi Bek Bulat’ın ortak
hâkimiyeti tesis edildi. Onların saltanatı döneminde bilhassa Nogaylar ile iyi siyasî ve iktisadi ilişkiler
kuruldu. 1552’de Kazan Hanlığı’nın hemen ardından da Astrahan Hanlığı’nın Ruslar tarafından işgal
edilmesi üzerine Yadigâr Bek Rus Çarı IV. İvan’la anlaşmak istedi. Onun Ruslarla yakınlaşmak istemesinin
esas sebebi Şıbanîlerin Sibir Hanlığı’nı geri almak için mücadeleye girişmeleriydi. Bunun sonucunda 1555
yılında yapılan anlaşmayla Taybuğaoğulları IV. İvan’ın metbuluğunu tanıdılar ve haraç olarak Moskova’ya
her yıl 1000 samur kürkü yollamayı kabul ettiler. Böylece Rus Çarı’ndan Sibirya’da hüküm sürmek için
yarlık aldılar. Ne var ki, hem coğrafi olarak Sibirya’nın uzak olması hem de uzun süre devam eden Livonsk
Savaşı sebebiyle Rus Çarı’ndan bekledikleri askeri desteği sağlayamadılar. Ayrıca yıllık olarak vermeyi
taahhüt ettikleri haracı göndermemeleri de Rus Hükümeti tarafından hoş karşılanmadı (İshakov, 2006: 172-
174; Acar, 2016: 393-394).
1563 yılında akarabası Buhara Hanı II. Abdullah’ın desteğini sağlayan Şıbanoğulları neslinden Küçüm Han
Nogaylarla ittifak kurarak Taybuğaoğullarına saldırdı. Yapılan savaşta üstünlük sağlayan Küçüm Han
Yadigar Bek ve biraderi Bek Bulat’ı öldürdü ve böylece onun şahsında Sibir Hanlığı’na yeniden
Şıbanoğulları hâkim oldu. Küçüm Han’ın iktidarı döneminde İrtiş ve Konda civarında yaşayan Ugor
kabileleri (Mansi, Hanti ve Mariler) ile Barabin Bozkırındaki Türk kabileleri hâkimiyet altına alındı. Ural
ötesi Başkurtları Sibir Hanlığı’nın metbuluğunu tanıdı. Ayrıca Küçüm Han’ın gayretleriyle Sibirya’da
yaşayan gayrimüslimler arasında İslamiyet hızla yayıldı. Ne var ki, Sibir Hanlığı’nın bu yükseleşi Rus
Çarlığı tarafından dikkatle takip ediliyordu. Artık 1570 yılına doğru Rus Çarlığı ile Sibir Hanlığı arasında
about:blank 161/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
düşmanlık açık bir hal almıştı. Bu arada Batı Sibirya’da zuhur eden iç karışıklar da Sibir Hanlığı’nın gücünü
zayıflatmıştı (Abdirov, 1996: 11-66).
1598 yılında Küçüm Han Sibir Hanlığı’nı Rus işgalinden kurtarmak amacıyla giriştiği son çatışmadan da bir
netice elde edemedi. Ailesi ve yakın adamları haricinde bütün kuvvetleri Ruslar tarafından katledildi. Küçüm
Han’ın biraderi Altun, oğlu Kanay ve torunu Arslan Ruslar tarafından tutsak edilerek Moskova’ya gönderildi.
Küçüm Han ise oğlu Ali ile birlikte kaçarak Mangıtların yanına sığındı (Abdirov, 1996: 143-161; Acar, 2016:
399).
Etnik bir nitelendirme olarak Kazak adı, Kazak Hanlığı’nın kuruluşu ile birlikte XV. yüzyıldan itibaren
ortaya çıkmıştır. Kazak adının tarihçiler ve etimologlar tarafından hür, müstakil, yiğit ve cesur manasına
geldiği tespitleri yapılmıştır. Bununla birlikte Kazak Hanlığı’nın kurucuları olan Kerey ve Canibek
sultanların Doğu Deşt-i Kıpçak’ta Ebu’l-Hayr Han’ın hâkimiyetine karşı muhalefet ederek kendilerine tâbi
kabilerle birlikte devletlerinden ayrılmaları ve ona karşı mücadele etmeleri sebebiyle kaçkın ve başkaldıran
manasında Kazak adını aldıkları tahmin edilmektedir (Almatı, 1997: 295-301; Klyashtorny- Sultanov, 2004:
225-231, 255-263).
Kazak Hanlığı Doğu Deşt-i Kıpçak’ta Yedisu bölgesinin batı kesimi olan Çu Havzası ve Kozıbaşı bölgesinde
kuruldu. Kazak halkını meydana getiren etnik unsurlardan başlıcaları Uysun, Kanglı, Dulat, Celayir,
Nayman, Kıpçak, Kerey, Karluk, Kongrat, Vak, Argın, Alimulı, Bayulı ve Yedi Urug kabileleriydi. Bunlar
esas itibariyle Türk veya Türkleşen Moğol kabileleri olarak konargöçer kültüre mensuptu. Kazakları
meydana getiren kabileler Ulu, Orta ve Küçük olmak üzere üç Cüz’e veya Orda’ya ayrılıyordu. Ulu Cüz
Doğu Deşt-i Kıpçak’ın güneydoğusunda İli Nehri havzası ile Talas ve Sırderya boylarında yurtlanan Uysun,
Kanglı, Dulat, Suan, Celayir, Sirgeli, Sarıuysun, Istı, Aşaktı, Şapıraştı ve Şanışkılı kabilelerinden ibaretti.
Doğu Deşt-i Kıpçak’ın orta ve kuzey sahasında Altay dağları, İrtiş kıyıları ve Yedisu’nun kuzey kısımlarında
yayılan Nayman, Kıpçak, Kerey, Kongrat, Vak ve Argın kabileleri Orta Cüz’ü meydana getiriyordu. Doğu
Deşt-i Kıpçak’ın batısında Sırderya’nın Aral Denizi’ne döküldüğü bölgeden Hazar Denizi’ne kadar uzunan
coğrafyada yer alan Küçük Cüz sahası ise Alimulı, Bayulı ve Yedi Urug (Tabın, Tama, Kerderi, Kereyt,
Jagalbaylı, Telen ve Ramadan) kabilelerinin topraklarıydı. İdari sistemde birkaç aileden meydana gelen köy
(avul) yönetimi en küçük birimdi. Birkaç köyün birleşmesinden oluşan Ata-Aymak’ın yönecisine Aksakal
about:blank 162/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
denilirdi. Daha sonra başlarında beylerin bulunduğu boy veya kabile idaresi geliyordu. Birkaç boyun
birleşmesinden Ulus oluşuyordu. Ulusların başında Han veya Sultanlar bulunuyordu. Birkaç ulusun
birleşmesinden ise Cüz meydana geliyordu. Cüzlerin birleşmesinden de Hanlık teşkil ediliyordu (Almatı,
1997: 301-306; Yorulmaz, 2016: 471-472).
Cuçi Ulusu hükümdarı Urus Han’ın torunları olan Kerey ve Canibek sultanlar Özbek Hanı Ebu’l-Hayr ile
çekiştiler ve Altın Orda Devleti hâkimiyeti için Şıbanîlerle mücadele ettiler. Ebu’l-Hayr Han’a boyun eğmek
istemeyen Deşt-i Kıpçak’taki göçer kabileleri bir araya getirerek 1459-1460 yıllarında Moğolistan’ın
güneybatı Yedisu bölgesine göç ettiler. Kerey ve Canibek sultanları dostane bir şekilde kabul eden Doğu
Çağatay Hanı Esen Buka Şibanîler, Timurlular ve Kalmukların saldırılarına karşı onlarla ittifak kurdu. Ne
var ki, Esen Buka’nın 1462 yılında ölümünün ardından Moğolistan’a anarşi hâkim oldu. Yedisu’daki Moğol
kuvvetleri giderek azalmaya başladı. Bu durumda Kazak Hanlığı’nın Çu Vadisi, Kozıbaşı çevresi ve Talas
Nehri etrafındaki oluşumu oldukça tabii bir hal aldı. Ebu’l-Hayr Han’ın Şıbanî Devleti’nde Kalmukların
saldırıları ile ortaya çıkan siyasî istikrarsızlık neticesinde artan baskılar nedeniyle birçok kabile ve urug
Yedisu taraflarına göç etmeye başladı. Kazakların yükselen gücünü kırmak isteyen Ebu’l-Hayr Han 1468
yılında Yedisu üzerine çıktığı sefer esnasında vefat etti. Onun vefatından sonra Doğu Deşt-i Kıpçak’taki
siyasî karışıklıklar ve iç çatışmalar sebebiyle Canibek ve Kerey’a bağlı kabilelerin sayısı giderek arttı ve
200.000 kişiye kadar ulaştı. Kazak sultanları Ebu’l-Hayr’ın vefatından sonra yerine geçen oğlu Şeyh
Haydar’a karşı Ulu Orda Hanı Ahmed, Sibir Hanı İbak ve Nogay Mirzası Abbas ile ittifak kurdular ve onu
mağlup ettiler. Bunun neticesinde Ebu’l-Hayr’ın devletinde iktidar 1470 yılından itibaren Şıbanîlerden Urus
Han’ın torunlarına geçti. Böylece Kazak Hanlığı kuruldu (Alma-Ata, 1979: 255-259).
Kerey ve Canibek sultanlar Kazak Hanlığı’nın tesis edilmesinden sonra ilk birkaç yıl içerisinde Sırderya
boyundaki şehirler ve Doğu Deşt-i Kıpçak bozkırları üzerinde hâkimiyet tesis etmeye çalıştılar. Canibek
Sultan’ın oğulları Mahmud ve İrençi 1470 yılında Suzak ve Savran’ı zapt etti. Ardından Şıbanîleri yeniden
ihya etmek üzere Kazakistan’ın güneyindeki Türkistan Vilayeti ve çevresinde faaliyetlerde bulunan Ebu’l-
Hayr Han’ın torunu Muhammed Şıbanî’yi mağlup ettiler. Muhammed Şıbanî Buhara’ya kaçmak zorunda
kaldı (Almatı, 1997: 319-325).
XVI. yüzyılın başlarında Muhammed Şibanî’nin Timurluların içerisinde bulunduğu siyasî karışıklıklardan
faydalanarak Maveraünnehir’de hâkimiyeti ele geçirmeye başlamasıyla güç dengesi değişmeye başladı.
Böylece Muhammed Şıbanî 1503-1504, 1505-1506 ve 1509-1510 yıllarında gerçekleştirdiği seferlerle
Kazakları Sırderya’dan kuzeye atmayı başardı (Alma-Ata, 1979: 263-268; Yorulmaz, 2016: 448-449).
Burındık Han’ın iktidarının son yıllarında Canibek’in oğlu Kasım Sultan’ın Kazaklar arasındaki nüfuzu arttı.
Bunun üzerine Yedisu bölgesindeki merkezi Karatal’da müstakil olarak hareket etmeye başladı. Kazak
uruglarının Kasım Sultanı desteklemesi neticesinde mücadeleyi kaybeden Burındık Han Semerkant’a
kaçmak zorunda kaldı ve bir süre sonra orada vefat etti. Böylece Kazak Hanlığı’nda iktidar Canibek’in
soyuna geçti (Duğlat, 2006: 447-449; Alma-Ata, 1979: 268).
Kazak Hanlığı en büyük gücüne Kasım Han (1511-1522) devrinde ulaştı. Doğu Deşt-i Kıpçak’taki bütün
Türk kabileleri ilk kez bir devlet yönetimi altında birleşti. Nogaylar arasındaki iç çatışmalardan dolayı bazı
about:blank 163/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Mangıt urugları Kazakların hâkimiyetine girdi. Bazı verilere göre Kasım Han’ın tebaası yaklaşık 1 milyon
kişiye ulaştı. Kasım Han, Muhammed Şibanî Han’ın Şah İsmail’e yenilmesinden sonra Şibanîlerin içerisine
düştüğü karışıklıklardan faydalanarak Sırderya’nın en güneyinde yer alan şehirlerden Sayram’ı aldı (1513).
Kasım Han devrinde Kazak Hanlığı en geniş sınırlarına ulaştı. Bu dönemde Hanlığın sınırları güneyde
Sırderya’nın sağ kıyısına ulaşıyordu, güneydoğuda Yedisu’nun büyük kısmını kapsıyordu, kuzey ve
kuzeydoğuda Ulatav ve Balkaş Gölü’nü geçerek Karkaralinsk dağlarına ulaşıyordu, kuzeybatıda ise Yayık
Nehri havzasına dayanıyordu. Ayrıca onun devrinde Moskova Büyük Knezi III. Vasiliy’e gönderilen elçiler
aracılığıyla Ruslarla ilk diplomatik ilişkiler de kuruldu. Kasım Han’ın vefatından sonra Kazak Hanlığı’nın
tahtına çıkan oğlu Mamaş Han’ın iç çatışmalar sonucu hayatını kaybetmesi yüzünden oldukça kısa süren
iktidarının ardından Canibek’in Edik Sultan’dan torunu Tahir Han (1523-1532) başa geçti (Alma-Ata, 1979:
268-271).
Tahir Han’ın 1533 yılında vefat etmesinden sonra yerine kardeşi Buydaş Han (1533-1534) geçti. Onun kısa
iktidarından sonra Kazak sultanları arasında iç çekişmeler yaşandı. 1537 yılında Özbeklerle ittifak kuran
Doğu Türkistan Hükümdarı Abdurrşid Han Yedisu’ya hâkim olmak ve Kazaklara tâbi olan Kırgızları
cezalandırmak üzere Kazak Hanlığı’na saldırdı. Issıkgöl civarında yapılan savaşta Kazakları bozguna uğrattı
(Çelik, 2016: 642).
Kasım Han’ın oğullarından Haknazar Han (1538-1580) devrinde Kazak Hanlığı yeniden güçlendi. Haknazar
Han Nogay Ordası’ndaki iç mücadelelerden faydalanarak birçok Nogay mirzasını kendi tarafına çekti ve
Kazak Hanlığı’nın topraklarını Yayık Nehri’nin sol tarafına kadar genişletti. 1550-1560’lı yıllarda Doğu
Türkistan hükümdarı Abdurreşid Han Yedisu ve Issıkgöl bölgelerini Kazak ve Kırgızlardan almak amacıyla
mücadele etti. Çatışmalardan birinde Abdurreşid Han’ın oğlu Abdullatif öldürüldü. Abdurreşid Han buna
karşılık olarak Kazakları ve Kırgızları ağır bir mağlubiyete uğrattı. Kazak ve Kırgızlara karşı mücadele
Abdurreşid Han’ın halefleri döneminde de devam etti. Aynı dönemde Yedisu üzerine Kalmukların (Oyratlar)
da yağma akınları oldu. Tüm bu saldırılara rağmen Haknazar Han 1570’li yılların sonuna doğru Çu ve Talas
bölgelerinin batı kısmını hâkimiyeti altında tutmayı başardı (Alma-Ata, 1979: 273-375; Klyashtorny-
Sultanov, 2004: 287-293).
Haknazar Han Sibir Hanı Küçüm’ün saldırgan faaliyetlerine karşı Buhara Hanı II. Abdullah ile barış yaptı.
Böylece güneybatı sınırlarını güvence altına aldı. 1579 yılında II. Abdullah Han Taşkent Hâkimi Baba Sultan
ile taht mücadelesine girdi. Haknazar Han Şibanîleri zayıflatmak amacıyla her ikisini de destekledi. Bu
siyaseti anlayamayan II. Abdullah Han Yesi ve Savran şehirlerini Kazak Hanı’na hediye etti. Ancak Kazak
Hanı’nın II. Abdullah Hanı desteklediğini öğrenen Baba Sultan adamlarını göndererek 1580’de Haknazar
Hanı ve yanındaki Kazak sultanlarını öldürttü. Haknazar Han’ın uzun süren iktidarı devrinde Rus Çarlığı
Kazan, Astrahan ve Sibir hanlıklarını zapt ederek Kazak topraklarına yaklaştı. Bunun neticesinde çok sayıda
Nogay, Başkırt ve Sibirya Tatarı Kazak bozkırlarına göç etti. Aynı dönemde Karakalpaklar da Sırderya
taraflarında yurtlandılar (Alma-Ata, 1979: 275-276).
about:blank 164/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Haknazar Han’dan sonra Canibek’in Cadik Sultan’dan olan torunu 80 yaşındaki Şıgay, Kazak Hanı oldu. Ne
var ki, Şıgay Han müttefiği II. Abdullah Han’ın Baba Sultan üzerine yaptığı başarılı sefer esnasında hayatını
kaybetti (1583). Ancak oğlu Tevekkel Baba Sultanı yakalatarak öldürttü. Tevekkel Han (1583-1598) Sırderya
boyundaki ve Türkistan bölgesindeki şehirleri ele geçirmek amacıyla sebatlı bir mücadele yürüttü. Neticede
1598 yılında Buhara Hanı II. Abdullah’ın ölümünün ardından amacına ulaştı. Böylece Sırderya boyu ile Yesi,
Sayram, Taşkent ve Andican dâhil Kazakistan’ın güneyindeki şehirler Kazak Hanlığı’nın hâkimiyetine girdi
(Klyashtorny-Sultanov, 2004: 297-300; Yorulmaz, 2016: 455-456).
İşim Han’dan sonra Kazak Hanlığı’nın durumu çok daha fazla kötüleşti. İç karışıklıklar çoğaldı ve
Kalmuklar bir süreliğine Yedisu’nun bir kısmını işgal ederek buradaki göçer Kazak ve Kırgızları boyunduruk
altına aldılar. Buhara orduları Taşkent’i ele geçirip Kazakları sıkıştırdıysalar da Kazak hanlarından biri olan
Cihangir Han Buhara Hanını Kalmuklara karşı mücadele etmek için askeri ittifak kurmanın şart olduğuna
ikna etti. Cihangir Han hayatının büyük bir kısmını Kalmukların saldırılarına karşı koymakla geçirdi.
Neticede bu mücadelelerden biri esnasında hayatını kaybetti (1652). Cihangir Han’ın vefatından sonra Kazak
tahtına çıkan Bahadur (Batur) Han (1652-1680) devrinde Çungar Hanlığı’nda iç mücadeleler sebebiyle
Kalmukların Kazak topraklarına büyük çaplı saldırıları sözkonusu olmadı (Alma-Ata, 1979: 286-289;
Klyashtorny-Sultanov, 2004: 307, 312-314; Yorulmaz, 2016: 459-460).
Tavke Han’ın 1715 yılında vefat etmesinden sonra Kazak Hanlığı’nın başına Kayıp Han (1715-1718) geçti.
Onun kısa iktidarı devrinde iç çekişmeler ve Kalmukların saldırıları devam etti. Kayıp Han’ın ölümünden
sonra Kazak tahtına Tavke Han’ın oğlu Bolat Han (1718-1730) çıktı. Cüzler arasında siyasî birliğin
sağlanamaması neticesinde 1723 yılında Kalmuklar Kazak Hanlığı’nın büyük bir kısmını işgal ettiler. Büyük
bir yıkım yapan Kalmuklar çok sayıda insanı katlettiler. Kazak cüzlerini hâkimiyeti altında birleştirme
çabaları neticesiz kalan Bolat Han 1729 yılında Kalmuklara karşı elde ettiği zaferden sonra vefat etti. Onun
ölümünden sonra yerine geçen oğlu Ebu’l-Membet Han ile Küçük Cüz’ün başıdaki Ebu’l-Hayr Han ihtilafa
düştü. Kazak sultanlarına hâkimiyetini kabul ettiremeyen Ebu’l-Hayr Han 1731 yılında Küçük Cüz’ün
bağımsızlığını ilan etti. Böylece Kazak Hanlığı Ulu, Orta ve Küçük Cüz olmak üzere üç ayrı idareye bölündü
(Yorulmaz, 2013: 91-110).
Orta Cüz’de de Kazak hâkimiyetinin Rusya’ya geçmesi süreci uzun sürdü. Önce Kalmuklar 1740-1741
yıllarında Orta Cüz’e saldırarak burayı yaklaşık 15 yıl hâkimiyet altında tuttular. 1758 yılında Mançular
Çungar Hanlığı’nı ortadan kaldırınca Orta Cüz bu tehditten kurtuldu. Ne var ki, Orta Cüz’e giren Mançu
Ordusu karşısında tutunamayan Kazak yöneticileri (Ebu’l-Mambet Han ve Abılay Sultan) bu kez
temsilcilerini Pekin’e yollayarak Çin’e tâbi olmak zorunda kaldılar. Abılay Han (1771-1781) Mançularla
siyasî ve iktisadi ilişkileri geliştirdi. Resmî olarak Rus İmparatorluğu’na bağlılığını da devam ettirdi. Ayrıca
yaptığı idari düzenlemelerle Orta Cüz’de otoritesini güçlendirdi. Bu sayede Sırderya boylarındaki Türkistan,
Suzak, Sayram ve Çimkent gibi şehirleri yeniden Kazak topraklarına bağladı. Abılay Han’dan sonra Orta
Cüz’ün başına geçen oğlu Vali Han Kazaklar arasında birliği sağlayamadı. Neticede 1822 yılında Orta Cüz
Rus İmparatorluğu tarafından ılga edilerek Sibir Kırgızları Eyaleti olarak Rusya’ya dâhil edildi (Yorulmaz,
2016: 467-470).
Ulu Cüz ise 1723 yılından itibaren Çungar Hanlığı’na tâbi olmuştu. 1758 yılından itibaren de Çungar
Hanlığı’nı ortadan kaldıran Mançuların idaresi altına girmişti. 1770’li yıllar boyunca Ulu Cüz’ün büyük bir
kısmında Orta Cüz Hanı Abılay’ın nüfuzu arttı. Daha sonra Ulu Cüz topraklarının önemli bir kısmını
oluşturan Güney Kazakistan sahasında yer alan Türkistan, Sayram, Çimkent ve çevresi Taşkent Hükümdarı
Yunus Hoca’nın idaresi altına girdi. Ne var ki, 1806 yılında Taşkent’i ele geçiren Alim Han bahsi geçen
Güney Kazakistan sahasını Hokand Hanlığı’na bağladı. 1830 yılında Mumammed Ali Han’ın Mançularla
yaptığı anlaşmadan sonra İli havzasındaki bazı Ulu Cüz Kazakları da Hokand Hanlığı’na tâbi hale geldi.
Nihayet Rus İmparatorluğu 1853 yılından 1865’e kadar Ak-Mescid, Tokmak, Bişkek, Suzak, Çimkent,
Evliya-Ata, Türkistan ve Taşkent’i işgal ederek Ulu Cüz topraklarının büyük bir kısmını idari sistemine dâhil
etti (Yorulmaz, 2016: 470-471).
about:blank 166/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Bölüm Özeti
● Cengiz Han’ın oğlu Cuci ulusuna bağlı Şiban sülalesinden İbak tarafından kurulan Sibir Hanlığı bugünkü
Sibirya sınırları üzerinde teşekkülünü tamamlamıştı.
● 15-16. yüzyıllarda Batı Sibirya’da Şıbanî neslinden gelen hanların inisiyatifiyle ortaya çıkan bir Tatar-Türk
devleti olan Sibir Hanlığı’nın sınırları batıda Ural Dağları, güneybatıda Nogay Ordası, güneyde Kalmuklar,
doğuda Yenisey Nehri ve kuzeyde aşağı Obi boylarına kadar ulaşıyordu. Hanlığın ilk merkezi Tümen (Tura
veya Çimgi-Tura) şehriydi. Ancak daha sonraları payitaht merkezi İrtiş Nehri’nin Tobol’a döküldüğü
kavşakta yer alan Kaşlık (Tatarca İsker, Eski Or veya Sibir) şehrine taşındı
● Altın Orda Devleti’nin yıkılışının ardından Cengiz Han’ın oğlu Cuci Han’ın ulusuna bağlı Orda İçen
sülalesinden ve Töre hanedanından Canibeg ve Kerey tarafından bugünkü Kazakistan toprakları üzerinde
kurulan Türk-Tatar hanlığıdır. Kazak Hanlığı diğer hanlıklardan farklı olarak Büyük Cüz, Orta Cüz ve Küçük
Cüz olmak üzere üçe ayrılarak yönetilmiştir.
● Kazak Hanlığı Doğu Deşt-i Kıpçak’ta Yedisu bölgesinin batı kesimi olan Çu Havzası ve Kozıbaşı
bölgesinde kuruldu. Kazak halkını meydana getiren etnik unsurlardan başlıcaları Uysun, Kanglı, Dulat,
Celayir, Nayman, Kıpçak, Kerey, Karluk, Kongrat, Vak, Argın, Alimulı, Bayulı ve Yedi Urug kabileleriydi.
Kaynakça
Abdirov Murat, Han Kuçum: İzvestnıy i Nyeizvestnıy, İzdatelstvo Jalın, Almatı, 1996.
Acar Serkan, “Sibir Hanlığı”, Avrasya’nın Sekiz Asrı Çengizoğulları, Haz. Hayrunnisa Alan – İlyas
Kemaloğlu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2016.
Alpargu Mehmet, “Nogay Ordası” Avrasya’nın Sekiz Asrı Çengizoğulları, Haz. Hayrunnisa Alan – İlyas
Kemaloğlu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2016.
Çelik Muhammed Bilal, “Yarkend Hanlığı”, Avrasya’nın Sekiz Asrı Çengizoğulları, Haz. Harunnisa Alan –
İlyas Kemaloğlu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2016.
İshakov D. M., Tyurko-Tatarskie Gosudarstva XV-XVI vv., İzdatelstvo İnstitut İstorii İm. Ş. Mardjani AN RT,
Kazan, 2004.
İshakov D. M., Tyurko-Tatarskie Gosudarstva XV-XVI vv., İzdatelstvo İnstitut İstorii İm. Ş. Mardjani AN RT,
Kazan, 2004.
İshakov D. M., Vvedenie v İstoriyu Sibirskogo Hanstva. Oçerki, İzdatelstvo İnstitut İstorii İm. Ş. Mardjani
AN RT, Kazan, 2006.
İstoriya Kazahskoy SSR s Drevneyşih Vremen do Naşih Dney v Pyati Tomah, T.2, İzdatelstvo “Nauka”
Kazahskoy SSR, Alma-Ata, 1979.
İstoriya Kazahstana s Drevneyşih Vremen do Naşih Dney v Pyati Tomah, T. 2, İzdatelstvo “Atamura”,
Almatı, 1997.
Klyashtorny S. G. - T. İ. Sultanov, Kazakistan. Türkün Üç Bin Yılı, 2. Bs., Çev. D. Ahsen Batur, Selenge
Yayınları, İstanbul, 2004.
Klyashtorny S. G., - T. İ. Sultanov, Kazakistan. Türkün Üç Bin Yılı, 2. Bs., Çev. D. Ahsen Batur, Selenge
Yayınları, İstanbul, 2004.
Kurat Akdes Nimet, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve devletleri, TTK
Basımevi, Ankara, 1972.
Mirza Haydar Duğlat, Tarih-i Reşidî. Geride Bıraktıklarımızın Hikâyesi, İngilizceden Çev. Osman Karatay,
Selenge Yayınları, İstanbul, 2006.
Novoselyskiy A. A., XVII. Yüzyılın Birinci Yarısında Moskova Devletinin Tatarlarla Mücadelesi, Ter. Kemal
Ortaylı, Yay. Haz. Erhan Afyoncu-İlyas Kamalov, TTK Yayınları, Ankara, 2011.
Trepavlov V. V., “Mangıtskiy Yurt (Nogayskaya Orda), Zolotaya Orda v Mirovoy İstorii, İnstitut İstorii İm. Ş.
Mardjani AN RT, Kazan, 2016.
Trepavlov V. V., İstoriya Nogayskoy Ordı, İzdatelskaya Firam “Vostoçnya Literatura” Ran, Moskva, 2002.
Yorulmaz Osman, “Kazaklar ve Kazak Hanlığı”, Avrasya’nın Sekiz Asrı: Çengizoğulları, Haz. Hayrunnisa
Alan – İlyas Kemaloğlu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2016.
Yorulmaz Osman, Kazak Türkleri ile Çarlık Rusya Arasındaki İlişkiler, TTK Yayınları, Ankara, 2013.
Ünite Soruları
Soru-1 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-1 :
İbak Han
Soru-2 :
Sibir Hanlığı’nın işgaliyle ilgili olarak verilen aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Rus Çarlığı Sibir Hanlığı’nın işgali için Moskova’da nüfuz sahibi olan Stragonovlar ailesini
görevlendirmiştir.
about:blank 168/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
(B) Ruslar Sibirya’nın işgali için Yermak Timofeeviç adlı Don Kozaklarının Atamanı ile iş birliği
yapmışlardır.
(D) Küçüm Han Sibir Hanlığı için mücadeleye devam etti ve Mangıtların yardımıyla 1598 yılında Sibir
Hanlığı’nı geri almayı başardı.
(E) Rus yönetimi 1583 yılında Sibirya’ya 500 kişilik takviye kuvveti gönderdi.
Cevap-2 :
Küçüm Han Sibir Hanlığı için mücadeleye devam etti ve Mangıtların yardımıyla 1598 yılında Sibir
Hanlığı’nı geri almayı başardı.
Soru-3 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-3 :
Kozıbaşı ve Yedisu
Soru-4 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-4 :
Kasım Han
about:blank 169/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Soru-5 :
(Çoktan Seçmeli)
(E) Töre
Cevap-5 :
Yedi Yargı
Soru-6 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-6 :
Kasım Han
Soru-7 :
(Çoktan Seçmeli)
(D) Kalmuk tehdidinden dolayı Taşkent’te kendisini Han olarak ilan eden Tursun Sultan’a müdahalede
bulunmamıştır.
(E) 1628 yılında Sayram yakınlarında Tursun Sultan tarafından pusuya düşürülerek öldürülmüştür.
about:blank 170/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-7 :
1628 yılında Sayram yakınlarında Tursun Sultan tarafından pusuya düşürülerek öldürülmüştür.
Soru-8 :
(Çoktan Seçmeli)
(C) Kaşlık
Cevap-8 :
Soru-9 :
Aşağıda adı verilen şehirlerden hangisi 1581 yılına kadar Nogay Ordası’nın başkenti olmuştur?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Astrahan
(B) Sarayçik
(C) Savran
(D) Tura
(E) Arkuk
Cevap-9 :
Sarayçik
Soru-10 :
Türkistan hanlıklarından hangisi 19. yüzyılın ilk yarısında Ulu Cüze ait Güney Kazak bozkırını hâkimiyet
altına almıştır?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-10 :
Hokand Hanlığı
about:blank 172/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Başlamadan Önce
Bu bölümde Altın Orda Devleti’nin yıkışının ardından meydana gelen hanlıklardan biri olan Kırım
Hanlığı’nın kuruluşu ve sınırları; Kırım Hanları hakkında bilgiler; Kırım Hanları’nın dış siyasetleri; Kırım
Hanlığı’nın Osmanlı Devleti’nin himayesine girmesi süreci; Kırım Hanları’nın Osmanlı Devleti’ne
bağlılıkları ve bu doğrultuda Deşt-i Kıpçak toprakları üzerinde siyasi bir politika izlemeleri; 16. yüzyılda
Kırım hanları; 17. yüzyılda Kırım Hanlığı’nın siyasi tarihi; 18. yüzyılda Kırım Hanlığı’nın durumu; Kırım
Hanları’nın Ruslarla ilişkileri ve bu ilişkilerin Hanlar nezdinde Osmanlı Devleti’ne yansımaları; Kırım’ın
Rus işgaline uğraması süreci gibi konular anlatılmıştır.
1466’da Hacı Giray’ın vefatından sonra Kırım tahtına büyük oğlu Nur Devlet Giray çıktı. Ancak küçük
biraderi I. Mengli Giray onun hâkimiyetine karşı çıktı ve 1468’de Kırım tahtını ele geçirdi. Bu durumda Nur
Devlet Giray Kırım’dan kaçtı ve hâkimiyeti geri alabilmek için müttefikler aramaya başladı. Bilhassa Ulu
Orda hanlarının ve Litvanya Büyük Knezi IV. Kazimir’in desteğini sağlamaya çalıştı. Buna karşılık I. Mengli
Giray ise Moskova Büyük Knezi III. İvan Vasiliyeviç’le ittifaka girdi. Neticede Nur Devlet Giray 1476
yılında bütün Kırım Hanlığı’na hâkim olmayı başardı. I. Mengli Giray ise Kefe’ye kaçarak Cenevizlere
sığındı. Bu arada Fatih Sultan Mehmed’e müracaat ederek onu Kefe’yi fethetmeye davet etti. Bunun üzerine
Cenevizliler I. Mengli Giray’ı hapsettiler. Ancak Karadeniz’i bir Türk gölü haline getirmek isteyen Osmanlı
Padişahı, Sadrazam Gedik Ahmed Paşa’yı 300 gemiyle Kefe’yi fethetmeye yolladı. Neticede Kefe’yi
Cenevizlilerden alan Osmanlı ordusu sayesinde I. Mengli Giray hapisten kurtuldu ve Gedik Ahmed Paşa’nın
desteğiyle 1478 yılında Kırım tahtını yeniden ele geçirdi. I. Mengli Giray 1484 yılında Baserabya bölgesinde
Kili ve Akkerman kalelerinin Osmanlı ordusu tarafından fethedilmesinde büyük katkı sağlayarak Padişaha
vefasını gösterdi. Ayrıca kayınpederi olduğu Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı tahtına çıkmasına da yardım
etti. I. Mengli Giray 1502 yılında Ulu Orda üzerine sefer düzenledi ve Saray şehrini yıkarak Altın Orda’nın
devamı niteliğindeki bu hanlığa son verdi. III. İvan’ın ölümünden sonra 1507 yılında Moskova’ya karşı
Litvanya Kralı IV. Kazimir ile ittifak tesis etti (Smirnov, 1887: 251-390; Müneccimbaşı, ?: 381-383; Kırımî,
2014: 278b-279a).
I. Mengli Giray’ın 1514 yılında vefat etmesinden sonra yerine geçen oğlu I. Muhammed Giray 1517 yılında
Moskova üzerine bir ordu yolladı ve Ruslara büyük darbeler indirdi. Ancak bir yıl sonra Knez Vasiliy
İvanoviç Tatarları mağlup etmeyi başardı. Bunun üzerine iki taraf arasında barış yapıldı. I. Muhammed Giray
1521 yılında biraderi Kazan Hanı Sahib Giray’la birlikte Moskova’yı kuşattı. Zor durumda kalan Rusların
isteği ile barış yapıldı. Buna karşılık Rus Knezi Vasiliy Kırım Hanı’na yıllık vergi ödemeyi kabul etti.
Muhammed Giray bu zaferden bir yıl sonra Astrahan’ı ele geçirdi. Ancak Kırım’a dönerken Nogaylar
tarafından öldürüldü (1523) (Derman, 2016: 328-329).
I. Muhammed Giray’ın ölümünün ardından Kırım Hanlığı’nın başına oğlu Gazi Giray geçti. Ancak Kırım
ahalisi Osmanlı Padişahı’na müracaat ederek ondan han tayin etmesini talep etti. Bunun üzerine 1524 yılının
Nisan ayında Osmanlı ordusunun desteğiyle Kırım tahtına I. Muhammed Giray’ın biraderi İstanbul’da
yaşayan I. Saadet Giray çıktı. Bununla birlikte Osmanlı Padişahı Kanunî Sultan Süleyman Gazi Giray’ı
amcasının yanında kalgay, yani veliaht olarak tayin etti. Ancak Saadet Giray yeğenini öldürttü. I. Saadet
Giray Perekop bölgesinde Nogayların saldırılarına engel olmak amacıyla istihkâmlar inşa ettirdi. 1531-1532
yıllarında I. Saadet Giray’ın akrabalarından İslam Giray ayaklandı ve Azak civarında yapılan çarpışmalarda
üstünlük sağlayarak Kırım Hanlığı’na hâkim olunca Saadet Giray İstanbul’a kaçtı (Kırımî, 2014: 279b;
Giray, 1327: 35-36).
İslam Giray’ın faaliyetlerinden Kanuni Sultan Süleyman hoşnutsuz idi. Bu yüzden İslam Giray Padişaha
müracaat ederek saltanattan feragat edince eski Kazan Hanı (1521-1524) I. Sahib Giray Kırım tahtına
çıkması için görevlendirildi. Böylelikle Kırım Hanı olan I. Sahib Giray biraderi İslam Giray’ı önce kendine
kalgay tayin etti ise de daha sonra onu öldürttü (Kırımî, 2014: 280a; Giray, 1327: 37-38). Bununla birlikte
onun iktidarı devri (1532-1551) sükunetle geçti. Uygulamaya soktuğu düzenleme ile Kırım Yarımadası
sakinlerinin göçebe hayat yaşamasını yasakladı (Fisher, 2009: 68-71).
about:blank 174/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Sahib Giray’ın iktidarının son döneminde başta Sadrazam Rüstem Paşa ve Kefe Valisi Kasım Paşa olmak
üzere Osmanlı yönetimi ile arası bozulmuştu. I. Mengli Giray’ın İstanbul’da bulunan torunu I. Devlet Giray
bu durumdan istifade ederek Kırım tahtına çıkmak istiyordu. Bu amaçla Osmanlı Yönetimi’nin desteğiyle
Kefe’ye gelerek kendini Kırım Hanı ilan etti. O sırada Kabardin bölgesinde seferde bulunan Sahib Giray ve
oğlu Gazi Giray aceleyle Bahçesaray’a dönerken onun emriyle Taman’da öldürüldüler. Daha sonra sâbık
Han’ın bütün ailesi katledildi (Kırımî, 2014: 283a-283b; Giray, 1327: 50; Ürekli, 1989: 40-44).
Devlet Giray (1551-1577) 1552 yılında Rusların Kazan’ı ele geçirmesine engel olmak amacıyla Moskova’ya
saldırdıysa da başarılı olamayarak geri çekilmek zorunda kaldı. Neticede Kazan Ruslar tarafından ele
geçirildi. İki yıl sonra Astrahan Hanlığı’nı boyunduruk altına alan Ruslar, 1556 yılında onu da tamamen
ortadan kaldırdılar. Bu sırada Kırım Hanlığı’nı baskı altında tutmayı başardılar. Kazan ve Astrahan’ın birbiri
ardına Rus hâkimiyeti altına girmesi üzerine İdil boyu Tatarlarının istiklaline kavuşması için hem Osmanlı
Devleti’ne hem de Kırım Hanı’na çok sayıda müracaat oldu. İran üzerinden Mekke’ye hac yolculuğu
tehlikeli olduğu için Astrahan güzergâhını kullanan Türkistanlı Müslüman Türkler de Osmanlı padişahından
Astrahan’ı Rus işgalinden kurtarması için yardım istediler. Neticede Veziriazam Sokullu Mehmed Paşa’nın
inisiyatifiyle Don-Volga nehirlerinin birbirine en yakın geldiği Perevolok bölgesinde bir kanal kazılarak
birleştirilmesi amacıyla yapılması amaçlanan Kanal Projesi ve sonrasında da yapılacak seferle İdil boyu
Tatarlarının Rus boyunduruğundan kurtarılması düşüncesiyle harekete geçildi. Kırım Hanı’nın desteğiyle
1569 yılında harekete geçen Osmanlı Ordusunun başında Kefe Valisi Kasım Paşa bulunuyordu. Perevolok
mevkiinde kanal kazılmaya girişilse de gerek soğukların başlaması gerekse de Kırım hanının olumsuz
tutumu üzerine Osmanlı askerlerinin moralinin bozulması sebebiyle kanal kazma işine son veren Kasım Paşa
doğrudan Astrahan üzerine yürümeye karar verdi. Ne var ki Osmanlı Ordusu Astrahan’a yaklaştığı esnada
Rusların İran Şahı ile anlaşarak bir ordu sevk ettiği ve Nogayların gizlice Ruslarla anlaştığı haberleri ulaşınca
Kasım Paşa geri çekilmeye karar verdi. Geri çekiliş esnasında çok sayıda Osmanlı askeri soğuktan ve
açlıktan dolayı şehid oldu. Kanal Projesi ve Astrahan seferinin başarısızlıkla sonuçlanmasının sorumluluğu
Osmanlı ordusunun muvaffakiyete ulaşması halinde Padişah’ın İdil boyuna doğrudan hâkim olması
durumunda Kırım Hanlığı’nı da ortadan kaldırabileceğini hesap ederek olumsuz davranan Kırım Hanı’nın
üzerine yüklendi (İnalcık, 1948: 349-402; Koç, 2012: 480-484).
Yeni Kırım Hanı II. İslam Giray’ın durumu da sağlam değildi. 1584 yılı yazında II. Muhammed Giray’ın
oğulları Saadet Giray, Safa Giray ve Murad Giray Kırım Nogaylarıyla yarımadayı tahrip ettiler ve
Bahçesaray’ı ele geçirdiler. Saadet Giray Kırım Hanı olarak ilan edildi. Ne var ki, II. İslam Giray Sultan III.
Murad’ın askeri desteğiyle hâkimiyetini muhafaza edebildi. İsyancı Giraylar Saadet Giray’ı Kırım Han’ı
olarak kabul eden Rus Çarı Fedor İvanoviç’in koruması altına girdiler. Onlardan Murad Giray ise Astrahan’a
sığınmak zorunda kaldı. Han iktidarının prestijinin azalması 1584 yılındaki ayaklanmadan sonra baskılara
maruz kalan Kırımlı asilzadelerin memnuniyetsizliğini arttırdı. İsyancı hanzadelerin ve Sultanın yanına
İstanbul’a kaçmaya başladılar. Han’a bağlı kalan asilzadeler arasında yalnızca Şirin kabilesinin temsilcileri
bulunuyordu. Bu durum Kırım Hanlığı’nın askeri gücünü oldukça azaltıyordu. Üstelik aynı sıralarda
about:blank 175/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Dnyeper boylarındaki Kozakların saldırıları da söz konusuydu (Giray, 1327: 55-56; İnalcık, 1977: 749;
Fisher, 2009: 72-73).
14.3.8. II. Gazi Giray’ın İktidarı Devrinde (1588-1596, 1597-1608) Kırım Hanlığı
Kırım Hanlığı’nın siyasî istikrarı ancak 1588 yılında İslam Giray’ın vefatından sonra tahta çıkan II.
Muhammed Giray’ın oğullarından II. Gazi Giray’ın iktidarı devrinde (1588-1596) sağlandı. İstanbul’dan
Sultan III. Murad’ın beratıyla Kırım’a gelen yeni Han’ın kalgayı biraderi Feth Giray, nureddini ise daha
evvel göç eden mirzaların bir kısmı ile birlikte Kırım’a dönmüş olan Safa Giray oldu. II. Gazi Giray derhâl
Kırım asilzadelerinin büyük bir çoğunluğuyla uzlaşı sağladı. II. Muhammed Giray’ın oğullarının
taraftarlarından Kutlu Giray Şirin, Debış Kulioğlu ve Arsanay Diveyoğlu Han’ın yakın çevresinde yer aldılar.
II. İslam Giray’ın taraftarları ise Kefe’ye oradan da İstanbul’a kaçmak zorunda kaldılar. 1590 yılında Han’ın
Giray hanedanından en büyük dayanağı olan Safa Giray’ın ve yakın adamlarından Arsanay’ın ölmelerinin
ardından kalgay Feth Giray ile ilişkileri bozuldu. Buna rağmen 1594 yılında Osmanlı Devleti’nin Avusturya
seferine katılarak Yanıkkale’nin fethinde büyük yararlılık gösterdi. Bir yıl sonra 1595 yılında Boğdan’daki
ayaklanmayı da bastırdı. Ancak 1596 yılında Osmanlı ordusunun düzenlediği Eğri Seferi’ne katılmayınca
Veziriazam Sinan Paşa’nın da telkiniyle Sultan III. Mehmed tarafından azledilerek yerine Feth Giray (1596-
1597) atandı. Kırım tahtına çıkan yeni Han Feth Giray yeğenlerinden (Adil Giray’ın oğulları) Baht Giray’ı
kalgay ve Selamet Giray’ı da nureddin olarak belirledi. Ancak Kırım’da otoriteyi sağlayamadı. Bu arada Feth
Giray’ı Kırım tahtına çıkması için destekleyen Veziriazam Sinan Paşa azledilip yerine İbrahim Paşa geçince
İstanbul’dan elde ettiği desteği de kaybetti. Böylece Sultan III. Mehmed II. Gazi Giray’ı yeniden Kırım Hanı
olarak tayin etti. Onun ikinci Hanlık dönemindeki (1597-1608) ilk icraatı kendisine karşı koymaya çalışan
Feth Giray ve ailesini yakalatarak idam ettirmek oldu. Ayrıca kendisine muhalif olarak gördüğü Saadet
Giray’ın oğlu Devlet Giray ve Şirin Beyi Kutlu Giray gibi bazı asilzâdeleri öldürttü. Kalgay Selamet Giray
Kırım Hanlığı’ndan kaçarak hayatta kalmayı başardı. Bu hadiselerden sonra II. Gazi Giray oğullarından
Tohtamış Giray’ı kalgay, Sefer Giray’ı da nureddin olarak tayin etti. Kırım Hanı Osmanlı ordusunun 1598-
1599 yıllarında düzenlediği Avusturya seferine katılarak Uyvar Kalesi’nin fethine yardımcı oldu. Daha sonra
1602 yılında Macaristan seferinde büyük hizmetlerde bulundu (Kırmî, 2014: 284b, 285a-285b, 286a; Giray,
1327: 60-63; Smirnov, 1887: 436-443; Fisher, 2009: 73; Derman, 2016: 336-337).
II. Gazi Giray 1608 yılında vefat edince İstanbul’da bulunan Devlet Giray’ın oğlu Selamet Giray Kırım Hanı
olarak tayin edildi. Ancak onun iktidarı kısa sürdü. Zira 1610 yılında vefat etti. Bunun üzerine Osmanlı
Sultanının beratıyla Canibek Giray Kırım Hanı olarak görevlendirildi. Canibek Giray Osmanlı Ordusunun
1617 yılında düzenlediği İran seferine katıldı. Kendisine muhalif gördüğü Saadet Giray’ın soyundan gelen
Muhammed Giray ve Şahin Giray’ı hâkim oldukları Akkermen bölgesinden uzaklaştırdı. Şahin Giray İran’a
kaçarak Şah Abbas’ın yanına sığındı. İstanbul’a gelen Muhammed Giray ise Rodos’a gönderilerek gözetim
altında tutuldu. Bu hadiselerden sonra Canibek Giray Han Sultan Genç Osman’ın 1620-1621 yıllarında
düzenlediği meşhur Lehistan seferine katıldı. Ancak bu seferden sonra Genç Osman katledilip yerine I.
Mustafa geçince veziriazamlığa getirilen Mere Hüseyin Paşa Rodos’ta bulunan Muhammed Giray’ın Kırım
Hanı (1623-1624) olarak tayin edilmesini sağladı. Azledilen Canibek Giray İstanbul’a geldi ise de sonradan
Rodos’a gönderilerek gözetim altında tutuldu (Kırımî, 2014: 286a-286b; Smirnov, 1887: 444-446; Derman,
2016: 338).
Kardeşi Muhammed Giray’ın Kırım Hanı olduğunu haber alan Şahin Giray da İran’dan Bahçesaray’a geldi
ve kalgay olarak tayin edildi. Muhammed Giray ve Şahin Giray kardeşler kısa sürede tüm muhalifleri
ortadan kaldırdılar. Ancak onların Osmanlı topraklarına saldırabileceklerine dair şayialar çıkınca
İstanbul’daki Padişah Sarayında Rodos'ta bulunan Canibek Giray’ın tekrar Kırım Hanı yapılmasına karar
verildi. Canibek Giray Kefe’ye geldi ise de Muhammed Giray ona karşı direndi ve Kırımlıların desteği ile
başarılı olarak bir süre daha tahtını muhafaza etti. Ne var ki 1626-1628 yıllarında yeniden azledilince bu kez
Canibek Giray’a karşı direnişi kaybetti ve çatışma esnasında öldürüldü. Bunun üzerine Şahin Giray da
Çerkeslerin yanına sığındı. Sonra da İstanbul’a gelerek affını istedi, ancak Rodos’ta mecburî ikâmete
gönderilmekten kurtulamadı. Canibek Giray Han 1633-1634 yıllarına kadar tahtta kaldıktan sonra azledilerek
Rodos’a gönderildi. Yerine ise Gazi Giray’ın oğullarından İnayet Giray geçti. Ancak Osmanlı İmparatorluğu
aleyhine faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle o da azledilerek yakalandı ve idam ettirildi (1637). Ondan
sonra Selamet Girayın oğulları Bahadır Giray (1637-1640), IV. Muhammed Giray (1640-1645) ve III. İslam
about:blank 176/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Giray (1645-1655) ard ardına Kırım Hanlığı tahtına çıktılar (Kırımî, 2014: 286b, 287a-287b, 288a; Smirnov,
1887: 467-561; Giray, 1327; 82-104; İnalcık, 1997: 749).
III. İslam Giray Han Ak Çokmak liderliğinde başkaldıran Jana Kabilesinin isyanını bastırdı. Nureddin Adil
Giray’ı Moskova üzerine sefere yolladı. Rusların Kırım kuvvetlerine mağlup olması üzerine Rus Çarı büyük
bir haraç (sincap ve samur kürkleri, altın ve başka değerli hediyeler) karşılığında barış yapmak zorunda
kaldı. III. İslam Giray Rusların yanı sıra Lehistan üzerine de bir saldırı düzenleyerek Lehleri mağlup etti. Leh
Kralı ancak 200 bin altın ve başka değerli eşyalar karşılığında barışı sağlayabildi. Ayrıca Kırım Hanlığı’na
senelik haraç ödemeyi de kabul etti. Askeri başarılarıyla dikkat çeken İslam Giray’ın vefatından sonra IV.
Muhammed Giray 1655 yılında ikinci kez Kırım Hanı oldu. Muhammed Giray’ın Osmanlı Ordusunun 1662-
1663 yıllarında düzenlediği Uyvar seferine bizzat katılmayarak yerine oğlu Canibek’i göndermesi onun
Osmanlı Veziriazamı Fazıl Ahmed Paşa nezdinde itibarını zedeledi. Bunun üzerine 1665 yılında Osmanlı
Padişahı IV. Mehmed’in fermanıyla azledildi ve yerine Adil Giray atandı. Adil Giray’ın Kırım Hanı
olmasında Fazıl Ahmed Paşa’ya yakın Kırımlı İslam Ağa’nın rolü büyüktü. Ancak buna rağmen Adil Giray
İslam Ağa’yı ve bazı Şirin kabilesi mensubu mirzaları öldürttü. Onun katliamlarından korkan Kırımlı
asilzadeler mallarını bırakarak kaçtılar. Şikâyetler Osmanlı sarayına ulaşınca Padişah adına onların
mallarının iade edilmesi ve Kırım’a geri dönüşlerinin sağlanması için bir ferman çıkarıldı. Ne var ki,
padişahın emirlerini dinlemeyince azledilerek Rodos’a sürgün edildi. Yerine ise Selim Giray Han (1670-
1677) geçti. Selim Giray Han 1672 yılında Osmanlı ordusunun Lehistan seferine katılarak Bar Kalesi’ni
zaptetti. Ardından 1674 yılında Padişah IV. Mehmed’in Hotin seferine katıldı (Kırımî, 2014: 288a-288b,
289a-289b; Smirnov, 1887: 561-585; İnalcık, 1977: 750; Derman, 2016: 341-342).
1677 yılında Kırım Hanlığı’nın başına Murad Giray geçti. Murad Giray II. Viyana Seferine katıldı. Ancak
seferin icrasında Osmanlı Veziriazamı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ile anlaşmazlığa düştü. Viyana önlerine
kadar gelen Osmanlı-Kırım kuvvetleri büyük gânimetler elde etti. Ne var ki, Kırım kuvvetlerinin
ekseriyetinin zor durumda bulunan Abaza Hüseyin Paşa’ya yardıma gitmeyerek gânimetlerle geri dönmesi
Osmanlı ordusunun başarısızlıkla geri çekilmesinde önemli rol oynadı. Bu durum Murad Giray’ın Kırım
Hanlığı tahtından azledilmesine yol açtı (1683). Onun yerine II. Hacı Giray geçti. Ancak o da Kırımlı
asilzadelerin taleplerini karşılamayınca Kırım ahalisinin de destek verdiği bir iç isyanla karşı karşıya kaldı ve
Bahçesaray’ı terk ederek Mangup Kalesi’ne çekildi. Memnuniyetsizlerin Osmanlı Sarayına şikâyetleri
üzerine de azledildi. Onun yerine Rodos’ta bulunan Selim Giray ikinci kez Kırım Hanı olarak tayin edildi
(1684). Selim Giray Rusların Kırım’a saldırılarını geri püskürttü. Daha sonra Hanlıktan çekilince yerine II.
Saadet Giray geçti. O da 1691’de azledilince Safa Giray Kırım Hanı (1691-1694) oldu. Bu sıralarda Osmanlı
İmparatorluğu kutsal ittifak kuran Avusturya, Lehistan ve Rusya ile üç cephede savaşıyordu (Kırımî, 2014:
289b-290a-290b; Smirnov, 1887: 585-637; İnalcık, 1977: 750; Fisher, 2009: 73-74).
tahribinden sonra II. Feth Giray tarafından geçici olarak Kırım Hanlığı’nın başkenti yapılan Karasu’nun
düşmesi aynı zamanda onun azline sebep oldu (1737). Bu hadiselerden sonra Kırım tahtına ikince kez
çıkarılan II. Mengli Giray Han döneminde Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında 1739 yılında Belgrad
Anlaşması yapıldı ve böylece Rusların Kırım’a saldırıları sona erdi. Bu anlaşmanın imzalanmasından kısa bir
süre sonra II. Mengli Giray vefat etti (Kırımî, 2014: 291a-291b; Giray, 1327: 110-171; Smirnov, 1889: 1-68;
İnalcık, 1977: 750-751; Derman, 2016: 344-348).
Rusya ile ciddi çatışmaların yaşanmadığı ancak iç çekişmelerin meydana geldiği yaklaşık otuz yıl içerisinde
II. Selamet Giray (1739-1743), II. Selim Giray (1743-1748), Arslan Giray (1748-1756) Halim Giray (1756-
1758), Kırım Giray (1758-1764), III. Selim Giray (1764-1767), Arslan Giray (1767, ikinci kez) ve Maksud
Giray (1767-1768) birbiri ardına Kırım Hanı olarak nasbolundular (Smirnov, 1887: 64-144).
Şahin Giray 1783 yılı başlarında Han tahtından çekildi. Bu arada Ruslar Kırım, Koban ve Taman’ı zapt
ettiler. Rus İmparatoriçesi II. Ekaterine aynı yıl bir beyanname yayımlayarak Kırım’ın ilhak edildiğini ilan
etti. Bunun ardından bütün toprakları birbiri ardına işgal edilen Kırım Hanlığı ahalisi çok sayıda Tatar Türkü
Osmanlı topraklarına göç etmeye başladı. Kırım’ı Rus işgalinden kurtarmak amacıyla Osmanlı
İmparatorluğu’nun 1787 yılında başlattığı savaşta mağlubiyete uğraması üzerine 1792 yılında Yaş Anlaşması
yapıldı. Osmanlı İmparatorluğu bu anlaşmayla Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu kabul etmek zorunda kaldı
(Smirnov, 1889: 219-246; İnalcık, 1997: 751-752; Fisher, 97-103).
Bölüm Özeti
● Kırım Hanlığı ya da Taht-ı Kırım veya Deşt-i Kıpçak, Altın Orda Devleti’nin yıkılışının ardından, devletin
batı topraklarında Kırım üzerinde kurulmuş bir Türk-Tatar hanlığıdır. Kırım Hanlı, Altın Orda Devleti’nin
yıkılışından sonra kurulan hanlıklar arasında en uzun süre hüküm süren hanlıktır. Hanlık Osmanlı
Devleti’nin Ruslarla yaptığı muharebeden mağlup çıktıktan sonra 1774 yılında Rus tâbiyetine girdi.
● Kırım hanlarının hâkimiyet sahası öncelikle Kırım Yarımadası’nın bozkır kısmını ve Kırım dağlarının
kuzey kuşağını içine alıyordu. Kırım Yarımadası’nın güney sahilleri Hanlığa ait değildi.
● İslam Giray’ın faaliyetlerinden Kanuni Sultan Süleyman hoşnutsuz idi. Bu sebeple İslam Giray padişaha
müracaat ederek saltanattan feragat edince eski Kazan Hanı (1521-1524) I. Sahib Giray Kırım tahtına
çıkması için görevlendirildi. Böylelikle Kırım Hanı olan I. Sahib Giray biraderi İslam Giray’ı önce kendine
kalgay tayin etti ise de sonradan onu öldürttü.
about:blank 178/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
● Şahin Giray 1783 yılının başlarında Han tahtından çekildi. Bu arada Ruslar Kırım, Koban ve Taman’ı zapt
ettiler. Rus İmparatoriçesi II. Ekaterine aynı yıl bir beyanname yayımlayarak Kırım’ın ilhak edildiğini
duyurdu. Bunun ardından bütün toprakları birbiri ardına işgal edilen Kırım Hanlığı ahalisi çok sayıda Tatar
Türkü Osmanlı topraklarına göç etmeye başladı. Kırım’ı Rus işgalinden kurtarmak amacıyla Osmanlı
İmparatorluğu’nun 1787 yılında başlattığı savaşta yenilgiye uğraması üzerine 1792 yılında Yaş Anlaşması
yapıldı.
Kaynakça
Abdulgaffar Kırımî, Umdet’ul-Ahbâr (Transkripsiyon, Faksimile), Haz. Derya Derin Paşaoğlu, Kazan, 2014.
Derman Giray Saynur, “Kırım Hanlığı”, Avrasya’nın Sekiz Asrı Çengizoğulları, Haz. Hayrunnisa Alan - İlyas
Kemaloğlu, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2016.
Fisher Alan, Kırım Tatarları, Çev. Eşref B. Özbile, Selenge Yayınları, İstanbul, 2009.
İnalcık Halil, “Kırım Hanlığı, İslam Ansiklopedisi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1977.
İnalcık Halil, “Yeni Vesikalara Göre Kırım Hanlığı’nın Osmanlı Tâbiliğine Girmesi ve Ahidname Meselesi”,
Belleten, C. VIII, Sayı: 30, Ankara, 1944, s.185-229.
İnalcık Halil, “Osmanlı-Rus Rekabetinin Mensei ve Don-Volga Kanalı Teşebbüsü (1569)”, Belleten, C. XII,
Sayı: 46, Ankara, 1948, s.349-402.
İshakov D. M., Tyurko-Tatarskie Gosudarstva XV-XVI vv., İzdatelstvo İnstitut İstorii İm. Ş. Mardjani AN RT,
Kazan, 2004.
Koç Dinçer, “Aşağı İdil Boyunda Hâkimiyet Mücadelesi ve Astrahan (Hacı Tarhan) Hanlığı, Türk Dünyası
İncelemeleri Dergisi, Cilt:12, Sayı:1, İzmir, 2012.
Mutlu Ahmet, “Hacı Giray”, TDV İslâm Ansiklopedisi, C.14, İstanbul, 1996, s.474-475.
Müneccimbaşı Ahmet Dede, Müneccimbaşı Tarihi. Sahaif-ül-Ahbar fî Vekayi-ül-a‘sâr, C. II, Haz. İsmail
Erünsal, Tercüman Gazetesi Yayınları, İstanbul, (Tarihsiz).
Seyyid Mehmed Rıza, Es-Seb‘ü’s-Seyyâr Fî Ahbâr-ı Mülûki’t-Tatar (Tenkitli Metin Neşri, İnceleme), Haz.
Yavuz Söylemez, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi SBE Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir,
2016.
Smirnov V. D., Krımskoe Hanstvo pod Verhovenstvom Otomanskoy Portı do Naçala XVIII Veka, S.
Peterburg, 1887.
Smirnov V. D., Krımskoe Hanstvo pod Verhovenstvom Otomanskoy Portı v XVIII Stoletii, Odessa, 1889.
Ürekli Muzaffer, Kırım Hanlığı’nın Kuruluşu ve Osmanlı Himayesinde Yükselişi (1441-1569), TKAE
Yayınları, Ankara, 1989.
[1]Çocukların köle olarak satılması hususunda Arap yazar El-Ömerî’nin Altın Orda Hanı’na tâbi Rus ve
gayrımüslim Türkleri kastederek verdiği şu bilgiler ilgi çekicidir: “Kıtlık ve aşırı pahalılık zamanlarında
çocuklarını satarlar. Ucuzluk dönemlerinde yalnızca kız çocuklarını satarlar. Erkek çocuklarını ise başka çare
kalmayınca satarlar”, Şihabeddin b. Fazlullah El-Ömerî, Türkler Hakkında Gördüklerim ve Duyduklarım
(Mesâliku’l Ebsâr), Çev. D. Ahsen Batur, Selenge Yay., İstanbul, 2014, s.127-128.
Ünite Soruları
about:blank 179/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Soru-1 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-1 :
Hacı Giray
Soru-2 :
Kırım Hanlığı’nın Osmanlı Devleti’nin himayesi altında bulunmasıyla ilgili olarak aşağıda verilen
bilgilerden hangisi yanlıştır?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Kırım hanları Osmanlı padişahlarının yaptığı askerî seferlere düzenli olarak katılmak zorundaydılar.
(B) Osmanlı padişahları hanlara ve onların ailelerine iaşeleri için maddi yardımlarda bulunuyorlardı.
(C) Kırım tahtına çıkacak Han’ın Osmanlı Padişahından özel bir berat alması gerekiyordu.
(D) Kırım Hanının oğullarından birinin İstanbul’da rehin olarak kalması gerekiyordu.
Cevap-2 :
Soru-3 :
Kırım Hanlığı’nın sınırlarıyla ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
(Çoktan Seçmeli)
(A) Kırım Hanlığı’nın sınırları batıda Akkirman yakınında Bug Nehri’ne ulaşıyordu.
(B) Kırım Yarımadası’nın güney sahilleri önce Cenevizlilerin, 1475 yılından itibaren de Osmanlı Devleti’nin
hâkimiyetine girdi.
(C) Kırım Hanlığı’nın 17. yüzyılda doğu komşusu Ulu Orda (Taht İli) idi.
about:blank 180/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Cevap-3 :
Kırım Hanlığı’nın 17. yüzyılda doğu komşusu Ulu Orda (Taht İli) idi.
Soru-4 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) Kırım tahtını Fatih Sultan Mehmed’in desteği sayesinde elde edebilmiştir.
(B) Nur Devlet Giray’ı tahttan indirmek amacıyla Moskova Büyük Knezi III. İvan ile ittifak kurmuştur.
(C) 1476 yılında Nur Devlet Giray tarafından tahttan indirilince Cenevizlilere sığınmıştır.
(D) 1507 yılında düzenlediği seferle Moskova'yı ele geçirerek yakıp yıkmıştır.
(E) 1502 yılında Şeyh Ahmed Han’ı mağlup ederek Ulu Orda’ya son vermiştir.
Cevap-4 :
Soru-5 :
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-5 :
Sahib Giray
Soru-6 :
Osmanlı ordusunun 1569 yılında icra ettiği Don-Volga Kanalı’nın kazılması faaliyeti ve Astrahan seferine
katılarak olumsuz tavırlarıyla kazı işinin ve seferin başarısız olmasında etkisi olan Kırım Hanı kimdir?
about:blank 181/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-6 :
I. Devlet Giray
Soru-7 :
Osmanlı Devleti Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu hangi anlaşmayla tanımak zorunda kalmıştır?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-7 :
Soru-8 :
(Çoktan Seçmeli)
(A) 1792
(B) 1774
(C) 1739
(D) 1829
(E) 1783
Cevap-8 :
1783
about:blank 182/183
4.05.2023 19:15 Ders : Altınorda Tarihi - eKitap
Soru-9 :
Kırım Hanı II. Gazi Giray’ın aşağıda verilen askerî faaliyetlerin hangisinde şahsen yer almamıştır?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-9 :
Soru-10 :
Aşağıdaki Kırım hanlarından hangisi Rus İmparatorluğu’nun desteğiyle IV. Devlet Giray’ı mağlup ederek
tahta çıkmıştır?
(Çoktan Seçmeli)
Cevap-10 :
Şahin Giray
about:blank 183/183