Fatih Altaylı-Suç Duyurusu-ÖRNEK

You might also like

You are on page 1of 4

……………….

CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

Müşteki (Suçtan
: ……………………………. (TC. ………………………..)
Zarar Gören)
……………………………. …………………… …………………
Adresi
:
GSM: ……………………….

Fatih Altaylı
Şüpheli : Adres: Abdülhakhamit Cd. No:25 - Beyoğlu/İSTANBUL
E-Posta: iletisim@fatihaltayli.com.tr
Tel: 0216 474 0222

Hakaret (TCK. 125)


Suçlar Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (TCK. 216)
:
Nefret ve ayırımcılık (TCK. 122)

Açıklamalar :
Habertürk yazarı ve Teke Tek adlı programın sunuculuğunu yapan şüpheli Fatih Altaylı,
sosyal medya üzerinden twitter hesabı “https://twitter.com/fatihaltayli” kullanıcı isimli twitter
sayfasından; 17.02.2023 tarihinde herkese açık olarak paylaştığı ve aşağıda URL adresine ve
içeriğine yer verilen paylaşımında;
“https://twitter.com/fatihaltayli/status/1626622885107310592?s=46&t=Xp2xGfAhwMSvhJDjOdcS2w”
“Yahu siz gerçekten sapıksınız anladık da Diyanet gibi bir kurumda ne işiniz var.
Sapıklar. Gidin porno sektörüne girin. Atatürk’ün millete doğru düzgün din bilgisi verilsin
diye kurduğu kurumu sapık muhayyileniz ile kirletmeyin.”

şeklindeki ifadeleriyle; 1,9 milyon takipçisi olan ve yaklaşık 6.3 milyon kişi tarafından
görüntülenen söz konusu paylaşımı ile aşağılayıcı ifadelerle, Diyanet İşleri Başkanlığı personeli
olarak şahsıma ve diğer mesai arkadaşlarıma karşı hakaret etmiş; ahlaka ve edebe aykırı
sözleriyle vatandaşlarımızı ve depremzedeleri, kamu çalışanı olan şahsıma ve Başkanlığımıza
karşı kışkırtmaya çalışmıştır. Bu sebeple şüpheli Fatih Altaylı hakkında suç duyurusunda
bulunma zorunluluğum hâsıl olmuştur. Şöyle ki;

1
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’muza yöneltilen; “Depremzede
Çocuklar Evlat Edinilebilir mi?” sorusuna 23.07.2014 tarihli anılan Kurul Komisyonunca;
“İslam Dini, sosyal dayanışmaya önem vermiş ve hayırda yardımlaşmayı tavsiye etmiştir.
Kur’an’da; “İyilikte ve takvâda yardımlaşın ama günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın” (Maide,
5/2) buyurulmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v) de, işaret parmağıyla orta parmağını birleştirerek;
“Ben ve yetime bakan kimse, cennette şöylece beraberiz” buyurmuştur (Müslim, Zühd, 42). Bu
nedenle, sevgiye, şefkate ve korunmaya muhtaç kimsesiz çocuklar, kendilerine yardım eli
uzatılarak, topluma kazandırılmalıdır.
Dinimizde kimsesiz çocukların bakım ve gözetilmesi tavsiye edilmiş olmakla birlikte
hukukî birtakım sonuçlar doğuran bir evlatlık müessesi kabul edilmiş değildir. Buna göre, evlat
edinenle evlatlık arasındaki bu ilişki sebebiyle bir evlenme engeli doğmadığı gibi, evlatlığın
kendi öz anne babasının yerine, evlat edinenlerin nesebine kaydedilmesi de caiz değildir. Ayrıca
evlatlık olarak büyütülen çocukla, evlat edinenler arasında birbirlerine mirasçı olma hakkı da söz
konusu değildir (Kurtubî, el-Câmî’ li Ahkâmi’l-Kur’an, 14/80). Ancak evlat edinenler hayatta
iken diledikleri kadar malı evlatlık olarak büyüttükleri çocuğa hibe edebilecekleri gibi,
mallarının üçte birini vasiyet yoluyla da ona bırakabilirler. Bu itibarla, mahremiyet ile ilgili dinî
kayıt ve şartlara riayet etmek kaydıyla, çocuğu olmayan ailelerin kimsesiz çocukları büyütmek
üzere yanlarına almalarında bir sakınca görülmemektedir. Ancak bu davranış, evlat edinme
olarak algılanmamalı ve aralarında mirasçılık cereyan etmemelidir.”
şeklinde cevap verilmiş ve şüpheli Fatih Altaylı tarafından kasten ve art niyetle hareket
edilerek, Başkanlığımıza ve Başkanlığımız personeli olarak şahsıma yönelik; “…sapıksınız, …
sapıklar, …gidin porno sektörüne girin” gibi ifadelerle çok ağır hakaretlerde bulunulmuştur.
Bunun üzerine, 18.02.2023 cumartesi günü, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek
Kurulu’muzca;
“Deprem nedeniyle sıkça sorulduğu için bilgilendirme mahiyetinde halkımıza sunulan ve
İslam’ın evlat edinme ya da koruyucu aile olma hususundaki yaklaşımını ifade eden Din İşleri
Yüksek Kurulu açıklamasının, maalesef bazı kişiler ve basın-yayın organları tarafından
tamamen çarpıtılması üzerine aşağıdaki açıklamanın yapılmasında fayda mülahaza edilmiştir.
Her daim iyiliği, yardımlaşmayı ve toplumsal dayanışmayı emreden yüce dinimiz İslam,
ihtiyaç sahiplerine ve kimsesizlere yardım etmeye yönelik son derece teşvik edici ilkeler ve
hükümler getirmiştir. Özellikle öksüz, yetim ve himayeye muhtaç çocukların korunup
gözetilmesiyle ilgili Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayet-i kerime vardır. Aynı şekilde onlara
duyarsız kalmanın ve kötülük yapmanın çok büyük bir günah olduğu ve Allah katında derin bir
azaba sebep olacağı bildirilmiştir. Peygamber Efendimiz de bizzat kimsesiz çocukları himaye
etmiş ve onlara yardım etmeye Müslümanları teşvik etmiştir. Nitekim bir hadis-i şerifinde;
“yetimlerin bakımını üstlenenlerin, ihtiyaçlarını karşılayanların ahirette kendisine yakın
komşu olacağını” müjdelemiştir. Bütün bunlar Müslümanların bu hususta nasıl bir yaklaşım
içerisinde olması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu bağlamda koruyucu aile olmak da
elbette son derece değerli ve güzel bir davranıştır.
Bununla birlikte İslam, her çocuğun mümkün mertebe kendi öz ailesiyle bağlarının
korunmasını ve ailesine nispet edilmesini emreder, anne babası dışında bir kimsenin, her açıdan
çocuğu olarak görülmesini doğru bulmaz. (Ahzâb Sûresi, 33/4) Nitekim, bir çocuğun gerçek
ailesi ile arasında var olan kan bağıyla ortaya çıkan birçok hukuki sonuç, koruyucu aile ve
evlatlık ilişkisinde oluşmaz. Koruyucu aile olunan bir çocuğun bu aile bireylerine mahrem
olmaması da bu hükümlerden biridir. Bu konuda İslam alimleri görüş birliği içerisindedir. Kaldı
ki hiç kimsenin, himayesine aldığı çocuğun kendi soy kütüğü ile ilişkisini kesmeye, ona öz ana
babasını unutturmaya hakkı da yoktur.
Merhamet Peygamberini örnek alarak, depremzede bir çocuğu sahiplenmek, ona kol
kanat germek engin bir ahlaki meziyettir. Dinimiz açısından dikkat edilmesi gereken tek husus,
konunun hukuki zeminine özen göstermektir. Mesele bu kadar açık iken, konuyu saygısız bir

2
yaklaşımla bağlamından kopartarak çirkin çağrışımlara kapı aralayacak şekilde yorumlamak,
iyi niyetle asla bağdaşmayan bir tutumdur. Büyük bir felaketi yaşadığımız, birlik ve beraberliğe
en çok ihtiyaç duyduğumuz ve hep beraber yaralarımızı sarmaya yoğunlaştığımız şu günlerde bu
tür yakıştırma ve yaklaşımların kimsenin iyiliğine hizmet etmediği açıktır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
şeklinde, basında ve sosyal medyada Başkanlığımıza ve Başkalığımız personeline karşı
başlatılan; yalanlara, iftiralara ve dezenformasyonlara cevaben Başkanlığımızca basın
açıklamasında bulunularak kamuoyu aydınlatılmaya çalışılmıştır.
Kaldı ki, Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş’ın riyasetinde depremin ilk
anlarından itibaren büyük afete karşı çalışmalar başlatılmıştır. Bu minvalde deprem bölgesinde
yürütülen çalışmaların koordinasyonunu sağlamak amacıyla gün başlamadan Başkanlık Afet ve
Acil Durum Yönetim Merkezi faaliyetlerine başlamış ve depremin hemen ardından bölgeye
giden Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş; Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay, Malatya,
Şanlıurfa, Gaziantep, Diyarbakır, Kilis, Osmaniye, Elazığ ve Adana illerinde Başkanlığın ve
Türkiye Diyanet Vakfının çalışmalarını yerinde koordine etmiştir.
Diyanet İşleri Başkanımız, sosyal medya hesapları üzerinden evlerine giremeyen tüm
vatandaşların uygun olan camilerde kalabileceklerini duyurmuştur. Ayrıca, uygun olan Kur’an
kursları ve Diyanet Akademi merkezleri de vatandaşların hizmetine sunulmuştur.
Öncelikli olarak merkez teşkilatında genel müdür, daire başkanı; taşrada ise il müftüleri
unvanlarında bulunan personelin izinleri iptal edilmiş ve Başkanlığımız genel müdürleri, daire
başkanları, 70 il müftüsü ve çok sayıda ilçe müftüsü ile başka illerden görevlendirilen
personelimiz süratle bölgeye sevk edilmiştir.
İçerisinde şahsımın da olduğu toplamda 40 bini aşan Diyanet personeli, Türkiye Diyanet
Vakfı (TDV) ekipleri, arama, kurtarma, insani yardım, manevi destek çalışmalarına hâlen devam
etmekte; deprem bölgesindeki vatandaşlara yardım ve idari koordinasyona destek çalışmaları
yapılmaktadır. Deprem nedeniyle vefat eden vatandaşların cenaze-tekfin ve defin işlemlerinde
insanüstü gayretlerle çalışmalar yapılmış ve yurtiçinde ve yurtdışında yardım kampanyaları
düzenlenmiştir.
Diyanet İşleri Başkanlığı personeli ile vatandaşlarımız SMS ve sosyal medya üzerinden
kan bağışı yapmaya teşvik edilmiş ve ayrıca, arama kurtarma çalışmalarına katkı sağlamak
amacıyla Türkiye Diyanet Vakfı; Bartın, Ordu, Bursa, Afyonkarahisar ve İstanbul Şubeleri
uhdesindeki 150 kişilik arama kurtarma ekipleri deprem bölgelerine intikal ettirilmiştir.
Kısaca, Başkanlığımız ve Türkiye Diyanet Vakfı her kademedeki personeli ile şahsım bir
bütün olarak depremin ilk anlarından itibaren günümüze kadar devam eden süreçte özverili bir
çalışma gerçekleştirmiş olup halen bu çalışmalar aynı yoğunlukta devam etmekte, deprem
bölgesindeki yaraların bir an evvel sarılması için çalışmalarımız aralıksız sürdürülmektedir.
Ülkemiz genelinde 11 ilimizi kapsayan geniş bir coğrafyada meydana gelen depremlere
Başkanlığımızca hızlı bir şekilde müdahale edilirken, Başkanlığımıza ve diğer kamu
kuruluşlarına ve kamu görevlisi olarak şahsıma karşı akıl almaz bir şekilde akla, ahlaka, edebe,
insafa ve insanlığa yakışmayan yalan ve hakaret içerikli sosyal medya paylaşımları ile
saldırılması üzücüdür.
Başkanlığımız; Anayasanın 136 ncı maddesinden almış olduğu yetkiye istinaden,
Milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanunu 633 sayılı Diyanet İşleri
Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun'un yüklediği sorumlulukla hareket ederek;
İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu
aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek görevlerini bihakkın yerine getirmeye çalışmaktadır.
Böylesi ulvi bir kuruluşun ferdi olmaktan onur duyarak tarafıma emanet edilen kamu görevimi
ifa ederken şüpheli ve benzeri kişilerin haksız ve hukuka aykırı saldırıları kabul edilemez.
Olağanüstü haller ile afet ve acil durumlarda sunulacak Din hizmetleri ile manevi
danışmanlık ve rehberlik hizmetlerini ilgili kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği

3
içerisinde planlamak ve uygulamak Başkanlığımızın ve Başkanlığımız personeli olan şahsımın
görevleri arasındadır.
Ülkemizin ve vatandaşlarının çok zor dönemlerden geçtiği böylesine hassas bir zamanda,
23.07.2014 tarihinde dini bir konuya dair sorulan bir soruya Din İşleri Yüksek Kurulunun verdiği
ilmi bir cevabı alıntılayarak Başkanlığımıza ve Başkanlığımızın bir ferdi olarak zatıma karşı;
aşağılayıcı, hakaretamiz söylemlerle saldırması Türk Ceza Kanunu anlamında suç teşkil
etmektedir.
Şüphelinin yukarıda yer verilen twitter hesabından paylaştığı hakaret içerikli açıklamaları
paylaşımları ve yazıda geçen sözleri Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10 uncu maddesi
kapsamına uygun düşünce, eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kalmadığı, tahkir edici,
sert ve incitici mahiyette olduğu ve Başkanımız ile personeli olarak şahsımın; şerefine ve
saygınlığına saldırı niteliğinde olduğu ve Başkanlığımız ile personeli olarak yerine getirmiş
olduğum kamu görevim nedeniyle şüpheli tarafından kasten, tarafıma ve mensubu olmaktan onur
duyduğum Diyanet İşleri Başkanlığının her kademesinde görev yapan tüm personelimize yönelik
hakaret edildiği gayet sarihtir.
Şüphelinin, Başkanlığımız ve personeli ile şahsıma yönelik; aşağılayıcı ve hakaret içerikli
ifadeleriyle; halkı tahrik edici, nefrete ve ayrımcılığa sürükleyecek şekildeki şikayete konu
paylaşımda bulunması toplum nezdinde ve sosyal medyada büyük tepkiye yol açmış ve halk
arasında büyük bir infiale sebep olmuştur. Şikâyete konu olan bu fiilleri ile şüpheli, halkımızı;
Başkanlığımıza, kamu kurum ve kuruluşlarına ve bir Diyanet personeli olan şahsıma karşı
kışkırtmaya zemin hazırlamıştır.
Açıklanan nedenlerle şüpheli; Türk Ceza Kanunu'nun 122, 125 ve 216 ncı
maddelerinde belirtilen “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama, Nefret ve
ayırımcılık ile Hakaret” suçlarını işleyerek tahammül edilmesi imkânsız alaycı hakaret ve
ithamları içerir paylaşımının birden fazla kişiye ulaşmasıyla toplumun muayyen bir kesiminin ve
şahsımın aşağılanmasına, toplum önünde küçük düşürülmeme ve yıpratılmama sebep olmuştur.
Ayrıca, Türk Ceza Kanunu'nun 131/1. maddesi gereğince, kamu görevlisi olan
şahsıma karşı görevimden dolayı işlenen hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulmasının
şikâyete bağlı olmadığı ve re'sen yapılacağı Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğu malumdur.
Sonuç olarak, Ülkemizin 11 ilinde meydana gelen ve 13,5 milyon vatandaşımızı etkileyen
Kahramanmaraş depremlerinin ilk anından itibaren Milletçe; birlik, beraberlik ve seferberlik
halinde yaralarımızı sarmaya çalıştığımız bu zor günlerde Başkanlığımıza ve Diyanet İşleri
Başkanlığı personeli olmam sebebiyle şahsıma yönelik olarak gerçekleşen şüphelinin mezkur
eylemlerinin Türk Ceza Kanunu ile OHAL şartları kapsamında değerlendirilerek adı geçenin
cezalandırılması hususunda işbu suç duyurusunda bulunmam zarureti hasıl olmuştur.
Netice ve Talep : Arz edilen ve re’sen dikkate alınacak sebeplerle, yukarıda yer verilen
URL adresindeki paylaşımı yapan şüpheli hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılarak
şüphelinin cezalandırılmasını arz ve talep ederim. ……../02/2023

Ad Soyad
…………………
Unvan
…………………
Suçtan Zarar Gören
Müşteki

You might also like