Professional Documents
Culture Documents
r-
)>
o
�
;;;:; )>
o�
< )>
zo
)> z
-ı )>
-<
�
"
o
);
BİR RUS GAZETECİNİN GÖZÜNDEN
JÖN TÜRKLER VE İSTANBUL
1911-1912
KAPAK TASARIMI
o o • kronikkitap
Kınan Ural
BASKI VE CİLT
MiZANPAJ Optimum Basım
Kronik Kitap Tcvfıkbcy Mah. Dr. Ali Demir Cad. No: 51/1
34295 K. Çekmece I lsıanbul
1. Baskı, Ekim 2021, lsıanbul Telefon: (0212) 463 71 25
Matbaa Serti.fi/ta No: 41707
ISBN
978-625-7631-47-1 YAYIN HAKLARI
Bu kitabın Türkiyc'deki tüm yayın hakları
ORİJiNAL ADI Kronik Yayınları A.Ş.'ye aittir. Tanının amacıyla
Startl)la Turtriya i Mla.dotur!ti: God v yapılacak alıntılar dışında, hiçbir şekilde kopya
Kon:stantinopole, Petrograd, 1916. edilemez, çoğalıılamaz, yayınlanamaz.
ARIADNA VLADIMIROVNA TYRKOVA
Rus aristokrat bir aileden gelmekte olan Ariadna V. Tyrkova St. Peters
burg'da 1 869 yılında doğmuştur. 1 889 yılında Beztujev Kız Yüksek Oku
lu'na girmiş, ülke ve dünya siyasetine dair ilgisi ilk burada başlamıştır. ltk
eşi olan Alfred N. Borman'dan ayrıldıktan sonra aktif bir şekilde yayıncılık
hayatına girmiştir. 1903 senesinde, Çarlık rejimine muhalefet eden, ille
gal Kurtuluş (Osvobojdenie) örgütüne katılmış, örgütün yayın organını
dağıtmaktan hapse atılmıştır. Kefaletle serbest kalan yazar, yurtdışına çık
mış, Paris'te geçirdiği bir yılın sonunda, Rusya'da 1 905 Devrimi meydana
gelince ülkeye geri dönmüştür. Bundan sonra liberal görüşlü, meşrutiyet
yanlısı Anayasal Demokrasi Panisi'ne (Kadecler) katılan Tyrkova, bu par
tinin Merkez Komitesinde yer alan tek kadın olmuştur. Tyrkova, 1 905-
1 9 1 7 arası Rusya'daki en popüler yayınlardan olan Rech, Russkaya molva,
"Severni krai", Russkie vedomosti, Rus' gazetelerinde ve Russkaya mysl, \ıest
rıik Evropy dergilerinde yazılar yazmış ve aktif şekilde politik hayatta yer
almıştır. Bu sırada İngiliz T imes gazetesinin yurtdışı muhabiri Dr. Harold
Williams ile evlenmiştir. 1 9 1 ?'de Bolşevikler iktidara gelince Williams ile
birlikte Londra'ya yerleşen Tyrkova, Bolşevik karşıtı yazılar yazmıştır. 1 9 1 9
yılında kocasıyla birlikte Rusya'ya Beyaz Ordu'nun kontrolündeki bölgeye
gelen yazar, Beyaz Hareket'in yenilgisi üzerine tekrar Londra'ya dönmek
zorunda kalmıştır. Gerek edebi, gerekse siyasi ve düşünsel içerikli eserleri
bulunan Tyrkova, 1 95 1 yılında ABD'de yerleşmiş ve burada da Rus muha
cirler arasında yayın faaliyetleriyle yoğun şekilde ilgilenmiştir. Yazar 1 962
yılında Washington'da hayatını kaybetmiştir.
TİBET ABAK
Sunuş 7
Önsöz 11
3 Boğazlar ve Rusya 59
4 Ermeniler 73
6 Liderler 1 19
7 Sonuç Yerine 1 36
Küçük Dokumacılar 1 50
Narodnik Öğrenci 1 58
Halide Hanım 1 65
Türk Edebiyatçı 1 78
İndeks 1 87
5
Sunus
7
BiR RUS GAZETECi NiN GÖZ ÜN DEN JÖN T ÜRKLER V E ISTANBU L 1911-1912
8
SUNUŞ
9
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜ N DEN JÖN T ÜRKLER V E ISTANB UL 1911-1912
Meselesi gibi kritik husularda bu. bakış açısı kendini iyice his
settirmektedir. Yazar, o dönemde Rusya'daki hakim görüşü tek
rarlamaktadır. Bilhassa Ermeni Meselesi konusundaki ithamları,
gözlemlere, tanıklığa dayanmamaktadır. Dolayısıyla, okuyucu
nun her tarihsel kaynağın da kendi hikayesi/tarihinin olduğunu
göz önünde bulundurması, varılacak sonuçların objektif ve tu
tarlı olması açısından önemlidir. Genel olarak, eser Türkiye'deki
il. Meşrutiyet dönemi çalışmalarına katkı sağlayacaktır. Bilhassa
renkli tasvirler ve soyut değil, doğrudan hayatın içinden, somut
gözlem ve değerlendirmeler ve Osmanlı toplumunun birbirin
den farklı kesimleriyle temasta bulunulmuş, pek çok farklı konu
nun ele alınmış olması bu eseri kıymecli kılmaktadır.
TibetAbak
1o
Önsöz
11
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN J ÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
12
ÖN S Ö Z
13
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN J Ö N TÜRKLER V E I STAN BUL 1911-1912
A. Tyrkova
1916
Temmuz
14
1
Jön Türk "Kalabahğı"1
15
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER V E ISTANBUL 1911-1912
16
J ÖN TÜRK " KALABALICI"
3 "Küçük Rusya" terimi, 19. yüzyıl sonu-20. yüzyıl başında Rus idarecileri tara
fından bugünkü modern Ukrayna topraklarının büyük bölümü için kullanıl
maktaydı. (ç.n.)
17
B i R RUS GAZETECiNiN G Ö ZÜNDEN JÖN TÜRKLER V E ISTANBUL 1911-1912
18
JÖN TÜRK "KALABALICI"
4 Sıkça bu iki gazete ruhen yakın sayılmaktadır, ancak bu doğru değildir. Tanin
en azından o dönemde Jön Tıirk komitesinin gerçek yayın organıydı ve onun
19
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜN DEN J ÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 1911-1912
20
JÖN TÜRK " KALABALI G I"
30Ekim
Altın Boynuz'dan Avrupa mahallelerine giden dar sokak sabah
tan akşama kadar insanlarla dolu: Türkler, Ermeniler, Rumlar,
Arnavutlar, Araplar, Museviler, burada kim yok ki. Renkli, eski
kostümler ve günlük, sadece fesle taçlandırılmış ceketler. Türk
kadınları, yüzleri koyu siyah peçeyle örtülü halde tek renkli te
settürdeler; Avrupalı kadınlar ise siyah, transparan peçeyle örtü
lülüler; çirkin zenci kadınlar ve muhteşem, altın işleme elbiseli
Karadağlı uşaklar, taşıtlar, atlılar, bisikletler ve tüm bu gelip ge
çen, acele eden kalabalığın arasında, ellerinde her tür çer çöple
bağıran tüccarlar. Tüm geri kalan tüccarların seslerini bastırarak
21
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE I STAN BUL 1911-1912
22
J Ö N TÜRK " KALABALICI"
23
B i R RUS GAZETEC i N i N G Ö ZÜNDEN JÖN TÜRKLER V E I STANBUL 1911-1912
24
JÖN T Ü RK " KALABALIG I"
25
B i R RUS GAZETECiNiN G ÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
26
JÖN TÜRK " KALABALI(;!"
8 Kasım
Ege Denizi'nde bir yerde birkaç gün başıboş gezen İtalyan fılosu,
Avrupa başkentlerinin diplomatlarını elbette İstanbul siyasetçile
rinden daha fazla endişelendirdi. Düşmanın bu caydırma hare
keti onlar tarafından tamamen bir tehdit gibi algılandı. Kayalık,
doğal olarak korunan adalara bazı takviyeler yolladılar. Fakat as
keri birliklerin ne adalara ne de Çanakkale ve Selanik'e yönelik
hiçbir harekatı olmadı. Niçin? Devletler Ege Denizi'nde, tüm
Avrupa' nın ticari çıkarlarının kesiştiği bu büyük deniz yolunda
İtalyanların eşkıyalık yapmasına gerçekten izin verirler mi? Trab
lusgarp macerası için de Akdeniz'de ticari çıkarı olan herkesin
bedel ödemesi gerekecek. Muhtemelen, bizzat Türkler şimdilik
herkesten az ödüyorlar.
"Savaş onlara hiçbir şeye mal olmadığı gibi, küçük bir gelir bile
sağlıyor. İngiliz subaylara aylık ödemeyi bıraktılar," diye, buradaki
diplomatlardarı biri bana alaycı bir gülümsemeyle açıkladı.
Bu elbette olaylara toz pembe bir yaklaşım; zira nihayetinde
Türkler, tüm İtalyan kayıplarını son Afrika vilayetiyle ödüyorlar.
Ancak savaş şüphesiz şu ana değin ne askeri, ne mali, ne siyasi
hiçbir hususi gerginliğe yol açmadı. Sanırım burada henüz parti
ler hakkında konuşmak için erken olduğundan, siyasi gruplar ve
27
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜN DEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
28
JÖN TÜRK " KALABALI G I"
29
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
1 1 Kasım
"Kazansanız bile, yok olmaya mahkumsunuz!"
Kısa bir süre önce doğan Hürriyet ve İtilaf Partisi'ni Tanin
Gazetesi editörü, Jön Türk partisinin etkili üyesi Hüseyin Ca
hid Bey böyle selamlamakta. Mücadeleci mizacını zorlukla diz
ginleyerek kibar olmaya çalışıyor ve hacca "muhalefet üyelerinin
30
JÖN TÜRK " KALABALICJ"
31
B i R RUS GAZETECiNiN G ÖZÜNDEN J Ö N TÜRKLER V E ISTANBUL 1911-1912
32
JÖN TÜRK " KALABALICJ"
33
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER V E ISTANBUL 1911-1912
20 Kasım
Panik, yani soğuk sonbahar fıtrınasının kuvvetli rüzgarı İstanbul
üzerinde esiyordu. Türkler ne endişe ne de korku emaresi gös
teriyorlar. Sadece, savaş hakkında daha az istekli konuşuyorlar,
sadece gözlerinde ateşli, hızlı bir şey beliriyor.
Büyük uçurumun altında, yarı yarıya hala Bizans yapımı,
geniş kale duvarlarının olduğu eski sarayda hem müzeler, hem
eski saraylar, hem kışlalar uzanmaktaydı ve aniden askeri hayat
kaynamaya başladı. Rüzgara kapılmış yapraklar gibi askerler ge
çiyor, gidiyor, toplanıyor, uygun adım yürüyorlardı. Aşağıda,
Altın Boynuz' un ağzındaki meydanda çadırlar kurulmuştu. Yük
arabalarıyla sandıklar, balyalar, askeri teçhizat taşınıyor, toplar
gümbürdüyordu. Yığınla genç acemi er kara, yuvarlak ve köye
özgü safdil gözlerini kısarak geçenlere bakıyorlardı. Renkli, alaca
lı ev elbiseleriyleydiler; buraya Küçük Asya'dan, Makedonya'dan,
Rumeli'den, Suriye'den, engin ve çok dilli Osmanlı İmparator
luğu' nun tüm köşelerinden sürülmüşlerdi. Yeni askerlik kanunu
hem Müslüman hem Hıristiyan tüm vatandaşları askere çağırı
yor. Şimdi savaş meydanında ölmek için herkes eşit hakka sahip.
Şu anda Türkiye'de bunlar boş sözler değil, hakikat. Belki bu
ince uzun, esmer tenli, ev yapımı bol pantolon giyen ve fesine
çepeçevre basma eşarp bağlanmış Türk; bu, teklifsizce bize Türk
çe seslenerek çeşmenin nerede olduğunu soran ve çeşmenin su
kaynağı anlamına geldiğini bilmeyen insanlar olabileceğini belli
ki hiç düşünmeyen Türk, bu köylü çocuğu belki de bir ay son
ra İtalyanları öldürmek için bir yere tırmanacak veya serseri bir
bombanın şarapneliyle ö lecek. Uysal ve esmer, gençliğini ve güç
lü enerjisini imha etme işine adamak ve insanlar arasında ülkenin
gücü olarak adlandırdılan şeyi yaratmak için, kendisi gibi uysal
ve çaresiz olanlarla beraber köyünü, evini, ona tanıdık, yakın,
değerli olan her şeyi bırakıyor.
34
JÖN TÜRK "KALABALICI"
35
B i R RUS GAZETECiNiN G ÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER V E ISTANBUL 1911-1912
36
JÖN TÜRK "KALABALICJ"
37
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 191 1 -1912
27 Kasım
Her gece İstanbul, Galata ve Beyoğlu sokaklarında yarı çıplak,
yalnayak, hatta başlarında wrunlu fes olmadan ve uysalca araba
uşakları koşuyor, inatçı bir sesle bağırıyorlar:
"Yangın vaaar! İstanbul'daa!"
Bunlar yangın habercileri. Karanlıkta, kötü havada bu eski
şehrin dik, taşlı sokaklarında ıstırap çekiyorlar ve tam gece kuş
ları olarak havaya alarm feryadını bırakıyorlar. Şehrin sakinleri
alışmışlar. İscanbul'da yangının günlük bir vaka olduğunu bili
yorlar ve sadece yarı uyur bir şekilde "yangının" nerede, yakın mı
yoksa uzak bir sokakta mı olduğunu dinliyorlar. Fakat bir çaylak
olarak bana bu feryatlar hala etki ediyor. Sıçrıyor ve pencereye
doğru koşuyorum. Pencereden sessiz bir sokak, İngiliz elçilik
bahçesinin büyük ağaçları, gökteki parlak yıldızlar ve Altın Boy
nuz'daki gemilerin parlak ateşleri görünüyorlar. Bunun dışında
bir şey yok. Demek ki yangın bizden uzakta bir yerde kırılgan,
ahşap Türk evlerini yalıyor ve yıkıyor.
Dört bir yanda ve Türkiye' nin çevresinde kaynayan siyasi
tartışma ve arzuların gürültüsüne kulak kabarttığımda, sanırım
kasvetli ve yardım dileyen aynı gece haykırışını duyuyorum:
"Yangın vaaar İstanbul'daa!"
Ve anlamak istiyorum, öngörmek istiyorum; bu son, kesin,
trajik felaket nedir? Sadece kronik hastalık krizlerine benzeyen,
tekrar eden parlamalardan biri midir?
38
JÖN TÜRK " KALABALIG I "
39
B i R RUS GAZETECi NiN G Ö ZÜN DEN JÖN TÜRKLER V E ISTANBUL 191 1-1912
ll Üsküp mebusu Bulgar Pavlov, İngiliz muhabirle yaptığı özel mülakatta bom
baların camiye Makedon çetecilerce acılmış olabileceği ihtimalini reddetme
miştir. Türkiye'nin askeri güçlükleri ve iç siyasi ihcilaAarının, Makedon çece
cilerde Avusturya (!) müdahalesinin zamanının geldiğine dair umuc yararmış
olabileceğini söylemiştir. Babıali'de, ona patlamadan sonra 12 Bulgar'ın öldü
ğünü ve l OO'ünün yaralandığını söylemişlerdir. Bu gerçek bir katliamdı.
40
JÖN TÜRK "KALABALIG I "
41
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER V E ISTANBU L 1911-1912
42
JÖN TÜRK "KALABALJCI"
43
2
Seçimler ve Meclisin Açdması
6Mart
Osmanlı ajansının telgrafları her yerden Jön Türk çoğunluğunun
beklenen seçim zaferini bildirmekte. 1 Ancak sanırım bu zaferler si
yasi olmaktan çok idari mahiyetli. Dört sene önce Türkiye'ye yeni,
meşruti rejimi veren Selanik komitesi, iktidar mücadelesinin en
yoğun olduğu şu anda hukukun ve meşrutiyetin temel prensiple
rini bir yana atmakta. Meclis yaşamına verilen aradan faydalanan
kabine, az önce basın hakkında yeni bir kanun çıkardı. Bu kanun
buradaki gazetelere şu ana kadar basının, boyunduruğu altında ya
şadığı sıkıyönetimden bile daha büyük bir yük getirmekte. Gazete
lere yazılan cezaları karşılayan ön ödeme 500 lira, Türk toplumsal
eylemcileri için çok büyük bir meblağ. Bu onları, bu zamana kadar
muhalefetin yaptığı üzere kapatılmasının ertesi günü gazeteyi yeni
bir isimle tekrar basma olanağından mahrum bırakıyor.
Ancak Osmanlı vatandaşlarının siyasi haklarının en büyük ih
lali seçim bölgelerinin dağılım yöntemi ... Kanun gereğince 50.000
nüfustan bir mebus seçiliyor. Bu ortalama bir rakam, fakat 25
44
SEÇiMLER VE MECLiSiN AÇILMASI
45
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
23 Mart
Hükümet partisi seçimlerde kazanıyor. İktidarı kıskanan Jön
Türkler, kısa bir süre önce "Entente liberale" fırkasında örgütle
nen muhalefet, hakiki olarak birleşip, ülkede hücreler yaratma
dan meclisi feshetmeyi başarmışlardı. Tabii ki muhalefetin kendi
yapısı da o kadar çeşitli ki meclis hayatının normal akışında dahi
mutabakata varmaları kolay olmazdı. Seçimler onları ansızın ya
kaladı ve saflarında nihai parçalanmaya yol açtı; zira başarı umut
larının az olduğu hemen meydana çıkmıştı.
İstanbul'da sadece gazetelerdeki makaleler ülkede seçim kam
panyasının yürütüldüğünü, üç hafta sonra yeni meclisin toplan
ması gerektiğini yazıyorlar. İstanbul bölgesinde sıkıyönetim var
ve açık havada ve camilerde hiçbir mitinge izin verilmemekte.
Yalnızca kulüplerde toplantılar yapılıyor, kulüplerin büyük ço
ğunluğu Jön Türklere ait olduğundan, bu konuda da durumun
hak.imi onlar. Muhalefet liderlerinden biri -Felsefe Profesörü
Rıza Tevfik Bey- Prens Adalarından birinde balkondan nutuk
atmayı denedi; fakat seçmenlerle kanuna aykırı olarak iletişim
kurduğu için bir aylık hapis cezasına çarptırıldı. Cezasını olduk
ça neşeli şekilde çekti, misafirler kabul etti, gazetelerde maka
leler yazdı ve tutukluluğuna genel olarak seçim ajitasyonlarının
oldukça hafif bir çeşidiymiş gibi muamele etti.
Hapisten çıktıktan sonra onu çok daha ağır bir işkence bek
liyordu. Edirne sancağında küçük bir şehir olan Gümülcine'ye
propaganda yapmaya gitmişti. Rumlar, başrahiplerinin öncülü
ğünde anlaşmak için ona gelmişlerdi. Bu sırada rakip partinin seç
menlerinden 20 kişi wrla otele girdi, Rıza Tevfik Bey'in üzerine
atıldılar, onu dövüp sokağa çıkardılar ve tren garına sürüklediler.
46
SEÇiMLER VE MECLiSiN AÇILMASI
47
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 191 1-1912
7 Nisan
Selanik'te, kısa bir süre önce ikinci kez Selanik vilayetinden me
bus seçilmiş Pançe Darev'in yayın organı olan Bulgar gazetesi
Svetlana çıkmakta. Seçim kavgasının ortasında, gazete ülkede
ki siyasi mizacı mükemmel karakterize eden bir makale bastı.
Makalenin yazarı, ona her yerden seçim terörüne dair bilgiler
48
SEÇiMLER VE MECLiSiN AÇILMASI
49
B i R RUS GAZETECiN i N GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE I STAN BUL 191 1-1912
50
SEÇiMLER VE MECLiSiN AÇILMASI
51
B i R RUS GAZETECi NiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE I STAN BUL 191 1-1912
1 1 Nisan
Fesli, kırmızı müzisyenler duvarın beyaz fonunda keskin bir şe
kilde ayırt edilerek, meclisin dar bahçesinde karşılıklı dizilmişler
di. Güneş; bakır borularda, uzun, zillerle kaplanmış timballerde
parıldıyordu. Türk marşının savaşçı sesleri neşeli, dinç, taze bir
şekilde mavi göğe yükseldi. Ve yaşlı Sultan V. Mehmed Reşad' ın
kır saçlı kafası onlara cevap olarak sessizce eğildi.
Açık, dört koşumlu, yavaşca meclisin girişine götüren fay
tonda tek başına oturuyordu. Taşıtın yan tarafına yaldızlı, al kos
tümler içerisinde araba uşakları tutunuyorlardı. Arkada, küçük
bir küme halinde birbirleriyle serbestçe sohbet eden general ve
prens heyeti yürüyordu. Buna ilaveten, açık kapıların ötesinde
sokak uğulduyor ve gürültü ediyordu.
Sarp bir tepede yer alan ahşap, eğri büğrü Türk evleri, gri
bir amfıtiyatroyu andırırcasına Boğaz'a doğru alçalıyorlardı. Ola
ğan günlerde bu sessiz, mahmur bir mahalle, penceleri kaplayan
ahşap ızgaralar buraya daha da mahmur bir hava vermekteler.
Ancak bugün parlamentonun açılışı var, bugün bayram, bugün
tüm ızgaralar açık. Tüm pencerelerde, tüm çatılarda, teraslarda,
şehre doğru yükselen sokak kenarlarında insan figürleri beliriyor.
Bugün kadınlar bile saklanmıyorlar.
Balkonlardan birinde Arap bir aile kurulmuştu, çarşaflarıyla
uzaktan bembeyazdılar. Sokak üzerinde yükselen terasıyla, yüksek
bir duvar boyunca, ipekli siyah, yeşil, koyu kırmızı başörtüleriyle,
çömelik vaziyette Türk kadınları oturuyor ve yüzlerinden kıskanç
peçelerini sıyırarak, gıpta ile askerlere bakıyorlar. Asker pek çok;
yaya ve atlı, gri askerler ve kırmızı beyaz giyimli, süslü muhafızlar.
Subaylar kendi küçük, güzel Arap atlarında kasıla kasıla ilerliyor
lar. Askerler hareketsiz duruyorlar, hepsi de çok güzel, yanmış,
odaklanmış yüzlerinden kendilerine öğretilenleri bu tören anında
tüm güçleriyle yerine getirmeye çalıştıkları anlaşılıyor.
Bununla beraber, tören kelimesi bu olaya tamamen uymu
yor. Bayram demek daha doğru; çünkü hem sokaktaki hem de
52
SEÇiMLER VE MECLiSiN AÇILMASI
53
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
54
SEÇiMLER VE MECLiSiN AÇILMASI
55
B i R RUS GAZETECi N i N GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
20 Nisan
Trablusgarp, Çanakkale, İtalyan tehditleri, Avrupa müdahalesi,
bastırılamayan Girit, Makedonya iç örgütü, fırka ve milliyet ça
tışmaları, muhtemelen tüm bunlar Türkiye'ye uzaktan kaynayan
bir kazan görüntüsü veriyorlar. Avrupa gazetelerini okuyarak
tüm ülkenin endişe ve karışıklık içerisinde olduğunu düşünmek
kolay. Ancak hakikat soyut gazete baskılarından çok daha keyifli
ve renkli ve şu ana değin savaş, sadece haddinden fazla yavaş olan
Türk yaşantısının akışını hızlandırıyor.
Dün İstanbul'da tüm gün kutlama vardı. Başkent, Sultan Re
şad' ın tahta geçişinin dördüncü yılını törensel bir şekilde kutladı.
Yaşlı, sessiz, iyi huylu sultan, kuşkusuz popüleriteye sahip; çünkü
genel olarak halkın iradesiyle sultan oldu. Devrim onu, Abdül
hamid'in kardeşini neredeyse otuz yıl tuttuğu saray mahpuslu
ğundan kurtardığı zaman, Veliaht Reşad insanlardan o kadar
kopmuştu ki neredeyse konuşmayı unutmuştu. Ancak onu padi
şah yapan Jön Türkler seçimlerini başarılı addetmekteler, çünkü
seçtikleri kişi kanunlara dürüstçe uyuyor, vatanını samimi olarak
56
SEÇiMLER VE M ECLiSiN AÇILMASI
5 Bleriot XI tipi uçak. 1. Dünya Savaşı yıllarında birçok hava kuvvetlerinde hiz
met görmüştür. (ç.n.)
57
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 1911-1912
58
3
Boaazlar ve Rusya
59
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜN DEN JÖN TÜRKLER VE I STAN BUL 191 1-1912
Tıim bu saldırılar şimdi daha anlaşılır hile geliyorlar. jeune Turc'ün etkili bir
çalışanı Parvus idi; bu, Amfıceatrov ve Aleksinkiy'nin Avusturya ajanı diye
suçladıkları aynı Parvus'dur. İstanbul'daki Rus muhacir çevrelerinde kendini
aktif bir devrimci olarak göstermekteydi.
Kuşkusuz, henüz Trablusgarp Savaşı'nın devam eniği sene Almanya ve Avus
turya, Osmanlı İmparatorluğu'nda gizli, fakat çok becerikli bir oyun yürütü
yorlardı. Müttefiklerin diplomasisi ise bu oyunla mücadele etmek bir yana,
onu fark dahi edememiştir. Büyük Bricanya'nıiı temsilcisi kibirli, yaşlı bir in
san olan ve zeki olmayan Sör G. Lowther idi. N. V. Carykov, benimle yapcığı
mülakkaca şunu beyan etmiştir:
"Jön Türkler münefık arıyorlar. Almanya'nın her şeye muktedir olduğuna dair
inanç Fas'ta sarsıldı. Onun saf erdemine olan inanç ise Trablusgarp'ta sarsıldı."
Burada ima eniği, İcalyanların Trablusgarp'a saldırısından önce Almanların
Türklere verdikleri haince tavsiyelerdi. Ona, İstanbul'da çok zeki ve enerjik bir
elçinin, Marschalll Bieberstein'in bulunduğunu hacırlaccım. N. V. Charykov
hoşgörülü bir şekilde şöyle dedi: "Evet. Fakat onun durumu çok çok zor. Ve
henüz bunun içinden çıkamadı."
Bu sırada, Alman eğitmenler Boğaz'da Rusya'ya karşı tahkimatlar kuruyorlardı.
N. V. Charykov'un yerine Girs Bey yollandı. Bu değişim bizim Yalcın Doğu
siyasetimizi ne daha enerjik ne de daha basirecli bir hile getirmiştir. Sanırım
sorun bizim elçilerimizde değil, fakat dışişleri bakanlığımızın doğru bir siyasi
yöneliminin olmamasında.
2 Rusya'nın 1 909- 1 2 arası İstanbul'daki Olağanüstü Elçisi Nikolai Valer'evich
Charykov. (ç.n.)
60
BOCAZLAR VE RUSYA
61
BiR RUS GAZETECi NiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
62
BOCAZLAR VE RUSYA
63
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN T Ü RKLER VE ISTANBUL 191 1-1912
25 Mart
"Anlamıyorum, neden İtalyanlar şu ana kadar savaşı Ege Denizi
ve Çanakkale Boğazı'na taşımadılar? Onlara gereken barışı ça
buklaştırmak için tek yol bu," dedi bana Tanin editörü Hüseyin
Cahid Bey.
Tam da bu anda, Türklerin gözle görülür bir soğukkanlılıkla
böyle ustaca sakladıkları, fakat beklenmedik şekilde ortaya çıkı
veren endişe ile ekledi:
"Ne düşünüyorsunuz, gerçekten bütün devletler İtalyanın
tarafını mı tutacak? Ya da her zaman olduğu gibi bölünecekler
mi? Zira bize sadece hareket serbestisi verirlerse, İtalyanlara mu
kavemet göstermeyi başarabiliriz."
64
BOGAZLAR VE RUSYA
65
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
66
BOGAZLAR VE RUSYA
5 Nisan
Daha önce liman yaşamının kaynadığı Altın Boynuz durgun
laştı. Boğaz ve Prens Adaları' na hizmet eden küçük vapurlar
işliyor, yolcu tekneleri hızla gidip geliyorlar, fakat ticari gemi
lerin mallarını sahile taşıyan ağır magonlar5 uzun yük salapur
yaları yok. Ağır, büyük uzun yol vapurları yok. Sadece, tam da
bombardıman başladığında Ege Denizi'ne açılmaya hazırlanan
gösterişli, beyaz Rumen vapuru hilen Galata kıyısında duruyor.
Onun yanında daha küçük iki vapur daha var. Gidecekleri hiç
bir yer yok. Çanakkale Boğazı kapalı. Birbirleriyle uyum içer
sinde Akdeniz'den İstanbul limanına varmaya çalışan insan ve
mal akışı durdurulmuş. Ve hamallar, sırtlarından Doğu' nun tüm
ticari zenginliği geçen bu dayanıklı, yük taşıyan insanlar boşal
mış sahilde renkli, ama hüzünlü gruplar halinde oturmaktalar.
Boğaz'ın bombalanması onları hemen işsiz hale getirdi. Her şeye
rağmen sahilden uzaklaşmıyor, sabırlı şekilde bir şey bekliyorlar.
Onlar her zaman ve her ülkede kötü yöneticilerin askeri macera
larının faturasını ödemek wrunda olan, emekçi halk kitlelerinin
canlı simgesi.
Ancak genel olarak şimdilik Türkiye' nin iktisadi yaşamı,
savaşın faturasını o kadar fazla ödemiyor. Kış boyunca ihtiyaç
maddelerinin fiyatları neredeyse artmadı. Şimdi artmasından
korkuluyor, zira taşımacılık durdu; fakat eğer Rus tüccarlar yeter
li esnekliği bulup, buraya un, şeker, imal maddeleri gönderebilir
lerse, bu Türk halkının talebini karşılayabilir ve Rus sanayisinin
5 Kadırgalar (ç.n.)
67
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE I STAN BUL 191 1-1912
68
BOCAZLAR VE RUSYA
13 Haziran
Geçen kış, Petersburg'da oldukça önde gelen ve her halükarda
otoriter bir yetkiliden şunu duymak zorunda kaldım:
"Kendimizi korumayı düşünmek zorundayız. Zira Türkler
Transkaffasya'yı bizden koparmak üzereler."
Bana gülünç ve can sıkıcı geldi.
"Fakat ekselansları eğer biz Türklerden korkuyorsak, devlet
aygıtımız kötü demektir. Zira Rusya'nın nüfusu Osmanlı İmpa
ratorluğu'ndan altı kat daha fazladır.
"Nüfus nedir ki?" sivil bürokrat kayıtsızca elini salladı, "zi
ra, tüm Kafkasya ecnebileri bu kafirleri dostça karşılayacaklardır.
Çok tehlikeli bir durum, çok. .. "
Burada, Türkiye'de ise Rusya tarafına aynı endişe ile bakılı
yor. Ne kadar çok kez Türk gazeteci ve siyasetçilerden şu temkinli
soruyu duymak durumunda kaldım:
"Bu nedir böyle? Rusya'nın bizimle savaşmak istediği gerçek
ten doğru mu?"
69
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 191 1-1912
70
BOGAZLAR VE RUSYA
71
B i R RUS GAZETEC i N i N GÖ ZÜN DEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 1 9 1 1 - 1 9 1 2
72
4
Ermeniler
16Mart
Kurnaz ve tecrübeli politikacı Sadrazam Said Paşa, Ermeni me
busla yaptığı konuşmada bir şekilde şunu söyledi:
"Osmanlı İmparatorluğu'nda, Türkiye'nin korunmasıyla ay
nı derecede ilgilenen sadece iki milliyet var: Türkler ve Ermeniler.
Rumlar, sadece nasıl Yunanistan'a geçebileceklerini beklemekte
ler, Bulgarlar, Bulgaristan' a. Bizim, sizinle beraber gidebileceği
miz bir yer yok ve oraklaşa çalışmak zorundayız."
Şüphesiz ki çatışan_, birbirine karşı düşmanlık besleyen, karşıt
milli çıkarların devletin işleyişini böyle engellediği ve bozduğu
uyumsuzluk ortamında Ermeniler tamamen özel bir konum işgal
etmektedirler. Tüm geri kalan Hıristiyanlardan daha fazla eski
rejimin soğuk acımasızlığına katlandılar. Ermeni katliamlarının
tasviri galiplerin mağlupları, tüm yabani hayvanlardan sadece
insanın muktedir olduğu bir dizginsizlikte öldürdükleri, işken
ce yaptıkları, tecavüz ettikleri ve soydukları kadim kırımların
korkutucu kroniklerini hatırlatmakta. 1 896 yılında, İstanbul'un
içinde üç gün boyunca yaklaşık 1 O bin Ermeni öldürülmüştür;
büyük ve küçük vilayet şehirlerinde on binlerce ölü, yaralı ve
soyulmuş olanlarından bahsetmiyorum bile. Abdülhamid'in
devrilmesinden,1 Kanun-i Esasi'nin ilanının hemen ardından ise
73
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 1911-1912
74
ERM ENiLER
75
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE I STAN BUL 191 1-1912
2 Aşar -ç.n.
76
ERMENi LER
77
BiR RUS GAZETEC iNiN G Ö Z Ü NDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 1 9 1 1- 1 912
1 Haziran
Türk siyasi arenasında iki fırkanın hırslı mücadelesi kızışmak
ta. Makedonya dağlarında konuşlanmış subaylar, görünüşe gö
re sadece onları yöneten politikacıların ellerinde bir araçlar; bu
politikacılar İstanbul'da oturuyorlar, zira burada düşmanı, yani
hükümeti takip etmek ve fırsat elverdiğinde, şimdiki Harbiye
Nazırı adaylarının yaptığı gibi onunla pazarlık etmek daha kolay.
Ülkenin zamanı ve gücü bu iç ihtilaflara ve toplumsal piramidin
tepesine tırmanmaya çalışan küçük bir yığın kişiye harcanmakta;
kudurmuş şahsi hesaplardan dolayı, arkalarında acınası, muhtaç
bir yaşam süren, refahı veya en azından gönenci için devletin
şimdilik hiçbir şey yapmadığı 25 milyon nüfusu unutuyorlar.
İktidarı alan az sayıda kişinin siyasi tutkuları her zaman ve her
yerde çoğunluğun gündelik taleplerini bastırmakta. Ancak di
ğer devletlerde bu çoğunluk için halihazırda bir şeyler yapılmış
durumda ve bizzat halk kendi haklarını arttırabiliyor ve geniş
letebiliyor, devlete ve devlet adamlarına taleplerini ve arzularını
hatırlatabiliyor.
Türkiye'de bu henüz yok. Ne düşünmeye ne de siyasi yaşama
alışkın olmayan, ezilmiş halk yığını uysal bir şekilde hayatı nasıl
sa öyle kabul ediyor. Kanun-i Esasi sadece büyük şehirlerin nüfu
sunu hareketlendirdi ki o da ancak galipleri alkışlattıracak kadar.
Eğer yarın Ayasofya Meydanı'nda muzaffer Makedon ordusu
ortaya çıkarsa, Abdülhamid zamanında muaf oldukları vergi ve
askerlik yükümlülüklerini yeni rejim yüzünden yerine getirmeye
78
ERMENiLER
79
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜ RKLER VE ISTAN BUL 191 1-1912
HO
ERMENiLER
81
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 191 1-1912
82
ERMENiLER
3 Bu bölüm kitap için daha geç bir tarihte yazılmış ve 1 9 1 6'da Birzhevye
Vedomosti'de (Borsa Haberleri --ç.n.) basılmıştır.
83
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 191 1-1912
84
ERMENiLER
85
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 191 1-1912
Odaya kısa boylu bir kişi girdi, her şeyi: hareketleri, yüzü
nün oynayışı, gözleri ve sesi ölçülülük ve çabukluğun kendine
has damgasını taşımaktaydı.
Ancak köprüde duran ve zaman kaybetmenin mümkün ol
madığını bilen bir vapur kaptanı böyle olabilir. İleriye ve ileriye
yüzmek lazım. Önündeki hedef açık. Resifler, karşı akıntılar, yol
daki tüm wrluklar daha da açık. Yine de ileriye ve ileriye. Ve et
raftaki kimse ıvır zıvırla uğraşmasın, herkes dostça kürek çeksin.
Bu Az:atamart'ın editörü Vramyan idi. Yoldaşları ona Erme
nice bir şeyler açıkladılar. Bana yaklaştı ve benimle çok sıcak bir
şekilde Fransızca konuştu. Rus dilini bilmiyordu, zira Van do
ğumluydu ve eğitimini Paris'te almıştı. Bu ilk buluşmada Vram
yan benimle Jön Türkler hakkında, onların sağlam bir müttefıği
olarak konuştu.
"Evet, elbette İttihat'ın pek çok hatası var. Fakat uzun sü
redir mi iktidardalar? Hamid rejiminden ne kadar korkunç bir
miras devraldıklarını unutmayın. Meşruiyeti kurmaya çalışıyor
lar. Her şekilde onları Kanun-i Esasi'nin samimi dostları olarak
saymalı. Ülkenin devrim öncesi nasıl korkunç bir zulüm altında
yaşadığını bilseydiniz. Ayrıca Jön Türkler içinde bel bağlanacak
dürüst kişiler var. Şu anki Meclis Reisi Ahmet Rıza Bey, Hüseyin
Cahid. Nihayetinde, Talat Bey; eğitimsiz bir insan, fakat ateşli
ve dürüst bir vatansever. Türkiye'nin kurtuluşunun ıslahatlarda
olduğunu anlıyor."
"Bu Türkler için mi? Peki Ermeniler için kurtuluş nerede?
Zira, sonuçta Jön Türkler döneminde de Adana'da katliam oldu.
Tekrar etmeyeceğinin teminatını aldınız mı?"
Muhataplarımın canlı yüzleri hemen buğulandı. Kıyım. Kat
liam. Ne kadar korkunç bir yankı; bu iğrenç, tiksindirici sözler,
boyun eğimiş, tepesinde efendinin kanlı yumruğu sürekli bir
tehdit olarak kalkık duran halkın ruhunda nasıl hatıralar uyan
dırıyorlardır.
86
ERMENiLER
87
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜ N D EN JÖN TÜRKLER VE ISTA N B U L 1 9 1 1 - 1 9 1 2
88
ERMENiLER
89
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 19 1 1-1912
90
5
Askeri İsyan ve
Jön Türklerin Basarısızhğı
14 Haziran
Bu sefer Makedonya'da durum cidden kötü. Artık şu anda so
run Avrupa müdahalesine yol açmaya çalışan çetecilerde değil.
Tehlike milliyetlerin uzlaşmaz düşmanlığından, bazen otonomi,
bazense geniş bir milli yerel yönetim talep eden Arnavutlardan
gelmiyor. İsyan ruhu bizzat Türk askerlerinde alevlendi ve hükü
met için tehlikeli bir yangına dönüşme riski var.
Resmi çevreler her şeyi yalanlıyor ve reddediyorlar, gazeteler
susuyorlar, sansür yabancı muhabirlerin telgraflarının iletilmesi
ne müsaade etmiyor; fakat herkes Manastır'da askeri bir trajedi
nin içten içe kaynamakta olduğunu biliyor. Meşrutiyetçi komp
locuların askeri birlikleri, Abdülhamid'i meclisi yeniden açmaya
zorlayan malum kurtarıcı subaylar Enver Bey, Niyazi Bey, Sadık
Bey bu huzursuz Makedonya'dan çıkmışlardır. Yarım sene sonra
yine aynı yerden Mahmut Şevket Paşa birlikleri getirmiş, zor
la başkenti alan meşrutiyet karşıtlarını bu birliklerin yardımıyla
yenilgiye uğratmıştır. Eski Abdülhamid rejimini yeniden kurma
ve Jön Türk hareketinin liderlerini yok etme girişimi, gericilerin
bozgunu ve bu sefer nihai olarak devrilmiş "kızıl" sultanın gözal
tına alınmasıyla sona ermiştir.
91
BiR RUS GAZETECi NiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1 9 1 1 -1912
93
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 191 1-1912
94
ASKERi iSYAN VE JÖN TÜRKLERiN BAŞARISIZLIGI
95
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜN DEN J Ö N TÜRKLER VE ISTAN B U L 1 9 1 1 - 1 9 1 2
96
ASKERi iSYAN VE J Ö N TÜRKLER i N BAŞARI SIZLIGI
29 Haziran
Askeri darbe, resmi açıklama, devrim: Bu sözcükler etrafta uğul
damaya devam ediyorlar. Günbegün felaketleri bekliyorlar, hem
de art niyetle. Komitenin jakobenliğinden herkes bıktı ve eğer
97
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
98
ASKERi iSYAN VE JÖN TÜRKLERiN BAŞARISIZLIGI
99
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 191 1-1912
8 Temmuz
"Evet, bu sefer batacağız," yakın zaman önce meclis kulislerinden
geçerken, bir mebus grubunun yanında söyledi Talat Bey.
Bu tam da kabinenin istifası öncesiydi. Talat Bey kararlı, faal
ve azimli bir insan. Eğer o da yüksek sesle ölümün yakın oldu
ğunu kabul ettiyse, demek ki İttihat ve Terakki komitesi iktida
rının sonu gerçekten geliyor. Son günlerdeki olaylar siyasi ağırlık
merkezinin gittikçe hızlı bir şekilde diğer tarafa doğru kaydığını
gösterdi. Bir panik havası var, herkes gergin, çevresine bakınıyor,
yeni olayları bekliyor. Dün şehirde, subayların Ayasofya'da mi
ting düzenledikleri söylentisi yayıldı ve hilihazırda korkmuş se
natörler, parlamento üyelerini onlara göndermeye hazırlandılar.
Neyse ki birisi Boğaz'da yer alan senatodan, İstanbul'da Ayafosya
yakınlardaki Tanin yazı işlerine önceden telefon etmeyi akıl etti.
Oradan, hiçbir miting olmadığı cevabını verdiler.
Esasında, telefon olmadan da subayların şimdi toplantı ve
gösteri düzenlemeleri için bir neden olmadığını anlaşılabilirdi.
Onlar, zaten vaziyete hak.imler. Henüz iki üç gün önce, kabine
dağıldıktan hemen sonra kimin devlet iktidarının direksiyonunu
ellerinde tuttuğunu anlamak mümkün değil miydi? Zira, kabi
neler önce de değiştirilmişlerdir ama komite yeni nazır kadrosu
nu hem seçmiş hem de yönlendirmiştir ve sadrazam kim olursa
olsun Jön Türklerle iyi geçinmek wrunda kalmıştır.
Şimdi ise hilihazırda Dahiliye Nazırı olarak düşünülen Hil
mi Paşa, yabancı bir muhabire şöyle demekte:
"Önemli bir şey değişmez. Jön Türkler eskisi gibi yönetecek
lerdir."
Bu, geçen hafta ortası söylendi. O zamandan beri olaylar ge
lişiyor ve görünüşe göre Jön Türkler cidden batıyorlar. Rum ga
zeteleri, yönetimin gittiğini hissederek cesaret topladılar ve susul
ması emredilen hususlar hakkında cesurca konuşuyorlar. Artık,
Talat Bey ve Cavid Bey' in hayatının tehlikede olduğunu yazıyor
lar. Aynı dedikodu siyasi çevrelerde de ısrarla devam ettiriliyor.
1 00
ASKERi iSYAN VE JÖN TÜRKLERiN BAŞARISIZLICI
101
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 191 1-1912
102
ASKERi iSYAN VE JÖN TÜRKLERiN BAŞARISIZLIGI
10 Temmuz
Prens Adaları'na giden küçük bir vapur, Altın Boynuz'un tekne
ve vapur izdihamının arasından ağır bir şekilde sıvıştı. Marmara
Denizi, doğuda yükselen yeni ayın ilk parıltılarıyla aydınlanarak,
eflatun, alacakaranlık yansımalarla yükselip alçalıyordu. Ayvan
saray burnu, aralarında selvilerin gövdelerinin ve asırlık çınarla
rın yuvarlak tepelerinin koyulaştığı gri, eğri çatılarıyla, kubbe ve
kuleleriyle romantik, sisli bir güzellikle sarılıydı. Bizans duvarla
rının çatlakları, bir zamanların heybetli hisarının bu kasvetli ve
perişan kalıntıları denizin üzerinde yükseliyorlardı.
Tepenin üzerinde ise Ayasofya, kubbeyle taçlandırılmış ağır
iskeletini göğe doğru yükseltiyordu ve minareleri, eski şehrin
üzerinde yükselen hafıf, tetikte bekleyen muhafızlar gibi bir ara
ya doluşmuşlardı. Kaç kere Sofya katedralinin duvarlarının ya
nına, hiddetlenen insan denizinin dalgaları sıçradı; kaç kere im
paratorların çok dilli askerleri bazen halka dayanarak, bazen de
onun iradesine karşı, burada hükümdarlarını değiştirdiler. Hırslı
arzuların tutkulu savaşı; sık sık sadece düşüşle değil, fakat sınırsız
utanç ve eziyetle biten, sınırsız bir iktidar savaşı, kanlı bir sisle
Doğu imparatorluğunun tüm tarihini kaplamakta. Bu savaşın
uğursuz mirası, altın hilali Ortodoks Bizans'ın sayısız kilisesine
yerleştiren muzaffer Türklere kalıyor.
Rehberler, 20. yüzyıl insanlarının hoşgörülü tebessümüyle, bir
zamanlar Augusteum Meydanı' nın mermer levhalarla parıldadığı
yerdeki iki muazzam, dibinden yakılmış çınarı gösteriyorlar.
"Burada kazanlar asılıydı, yeniçeriler kendilerine öğle yemeği
haşlıyorlardı. Bu uzun zaman önceydi," rehberler açıklıyorlar.
Yeniçerilerin yok edilmesinden bu yana henüz yüzyıl bile
geçmedi. Tarih, bizim gözümüzün önünden hızlı adımlarla geçi
yor. Fakat yine de yüzyıl, kuvvetli yaşanmışlıkları ve gelenekleri
silmek için o kadar çok ve yeterli değil.
Vapur, Marmara Denizi üzerinde yavaşça ilerliyor. İstanbul
artık ilk ışıklarla parlıyor, hafı.f deniz sisinden ötürü tamamen
1 03
B i R RUS GAZETEC i N i N G Ö Z Ü ND EN JÖN TÜRKLER VE ISTA N B U L 1 9 1 1 - 1 9 1 2
mavi. Ayışığı dar, altın direkle suda uzanıyor, kadife bir donuk
lukla vapurumuzdan gelen dumanın siyah şeridi onu keserek
yayılıyor. Bu kesinlikle bir hayalet, bizi kovalıyor. Yanımda, ta
nıdığım Türk devlet adamlarından en bayağısı oturmakta, fakat
o bile denizin, gökyüzünün ve ayın var olduğunu şaşkınlıkla ilk
kez fark etmiş gibi, Fransızca konuşuyor:
"Fakat bu ne kadar güzel!"
Bu, Maliye ve Nafıa Nazırı Cavid Bey, göze çarpan yetenekle
re sahip, ilk Türk bütçesini oluşturan, imparatorluğun mali haya
tının iyileşmesi için pek çok şey yapan bir kişi ve aynı zamanda,
Talat Bey'den sonra popülaritesi en az olan Jön Türk.
İkisi de, bürokrat ve hocaların sinsi iktidarına karşı savaş
bayrağı açan yeni Türkiye'nin hakiki temsilcileri. On beş sene
önce, Abdülhamid rejiminin kanunsuzluğunun ve casusluk fa
aliyetlerinin arasında meşrutiyet için tehlikeli bir savaş yoluna
çıkmışlardı. 1 908 yılının başarılı darbesi, onları ve yoldaşlarını
yukarıya çıkarmış, ülkenin yönetimini ellerine teslim etmişti.
Risk büyüktü, zira başarısızlık hayatlarına mal olurdu. Şimdi ise
dünkü entelektüeller, ayda 1 0- 1 5 liraya kıt kanaat geçinen küçük
bürokratlar, aniden devletteki birincil kişiler haline geldiler.
Beraberlerinde taze bir enerji, halk ihtiyaçları hakkında daha
fazla farkındalık, en önemlisi de eski rejime, şiddet ve kanunsuz
luğa yönelik samimi nefretlerini getirmişlerdir. Türkiye'de halen
dürüst bir vatanseverliğe muktedir olan herkes, Jön Türk Par
tisi' nin çevresinde ümit ve güvenle birleşmiştir. Henuz kısa bir
süre önce derin bir uykuya dalmış olan ülke, birkaç ay boyunca
yenilenmenin renkli ha,yalleriyle yaşamıştır.
Bundan sonra ise olağan hikaye başlamıştır. Eski düzen, ken
di taraftarlarının yardımıyla restorasyon girişiminde bulunmuş
tur. Bu başarılamamıştır, ancak meşrutiyetin balayı illüzyonları
parçalanmıştır. Ellerinden belli bir süreliğine iktidar alınan Jön
Tii rkler, şimdi ona iki katı daha fazla bir açgözlülükle yapış
mışlar ve yavaş yavaş, henüz ne örgütlü bir kamuoyunun ne de
siyasi olarak bir koruma mekanizmasının olmadığı bir ülkede,
1 04
ASKERi iSYAN VE JÖN TÜRKLERiN BAŞARI SIZLICI
1 05
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 191 1-1912
1 06
ASKERi i SYAN VE JÖN TÜRKLERiN BAŞARISIZLICI
1 07
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE I STAN B U L 19 1 1-1912
17 Temmuz
Şu anda Türkiye'de vuku bulan ve sadece Türk toplumsal eylemci
lerini değil (o6ıu.ecTBeHHbIH .ı:ı.eRTeJib), fakat Avrupalı diplomatla
rı da gergin bir hilde tutan siyasi kriz, ülkenin yeni siyasi yapılara
karşı iç çaresizliğini ve elverişsizliğini acımasızca ortaya çıkarıyor.
Dört yıl yöneten Jön Türklerin yerine sanki başka bir güç öne
çıkmakta. İttihat ve Terakki' nin siyasi bakiyesinde pek çok ha
ta, pek çok suistimal sayılabilir; Türk olmayan milliyetleri kendi
yanlarına çekmeyi başaramadılar, Arnavutluk'ta saçmalıklar yap
tılar, jakobenlikle uğraştılar, rakiplerle mücadeleye o kadar güç
harcadılar ki ıslahatlar için enerjileri kalmadı.
Ancak yine de bu üzücü bakiyede kazançlar da var. Milliyet
lerin eşitliği temelinde genel wrunlu askerlik hizmetinin geti
rilmesi, vergi toplamanın düzenlenmesi, bütçenin ayarlanması,
nihayet halk eğitimiyle ilgilenilmesi ve yaşlı, ıslahat öncesinden
kalma idarecilerin, kanuna ve insan şahsiyetine saygı duymaya
muktedir yeni kişilerle değiştirilmesi; tüm bunlar İttihat' ın kuş
ku götürmez hizmetleri.
Bana kalırsa, hilen oldukça az değer verilen bir hizmetleri
daha var. İttihatçılar şüphesiz güçlü ve örgütlü bir fırka yaratarak
durağan, uykudaki kitleye örgütlü toplumsal yaşamın, bilinçli ve
faal particiliğin ilk becerilerini kazandırmışlardır.
Sadece Jön Türklerin değil, fakat önemli derecede "Genç Tür
kiye' nin" düşmanlarından da oluşan yeni kabine, beyannamesinde
1 08
ASKERi iSYAN VE JÖN TÜRKLERiN BAŞARISIZLICI
1 09
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN J Ö N TÜRKLER VE I STAN BUL 191 1-1912
ı ıo
ASKERi iSYAN VE JÖN TÜRKLERiN BAŞARISIZLIÔI
111
B i R RUS GAZETECiNiN G Ö Z Ü N D E N JÖN TÜRKLER VE ISTAN B U L 1 9 1 1 - 1 9 1 2
1 12
ASKERi iSYAN VE JÖN TÜRKLERiN BAŞARISIZLJCI
1 13
BiR RUS � AZETECININ GÖZÜN DEN JÖN TÜRKLER VE I STANBUL 191 1-1912
1 14
ASKERi iSYAN VE JÖN TÜRKLERiN BAŞARISIZLICI
1 15
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 191 1-1912
1 16
ASKERi iSYAN VE JÖN TÜRKLERiN BAŞARISIZLIGI
1 17
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 191 1-1912
6 İlk Duma'nın Çar tarafından dağıtılması üzerine buna tepki olarak Duma'da
ki liberal ve sosyalistler tarafından yayınlanan manifesto. Hükümetten Du
manın tekrar açılmasını talep etmişler, halka Duma açılana değin hükümete
asker ve para vermeme çağrısı yapmışlardır. (ç.n.)
1 18
G
Liderler*
1 19
B i R RUS GAZETEC i N i N GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 1 9 1 1 - 1 9 1 2
1 .l O
Li DERLER
121
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 19 1 1 -1912
1 22
LiDERLER
1 23
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 191 1-1912
1 24
Li DERLER
1 25
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
1 26
LiDERLER
1 27
B i R RUS GAZETECi N i N GÖZÜN DEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
1 28
LiDERLER
1 29
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 191 1-1912
1 30
LiDERLER
131
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTA N B U L 191 1-1912
1 32
LiDERLER
1 33
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 191 1-1912
1 34
LiDERLER
alınmış, hiçbir yere yetişmesi gerekmeyen bir insan gibi acele et
meden yürüyordu.
"Niçin böyle geziniyorsunuz? Muhalefet gazetelerde o kadar
açıkça sizi tehdit ediyor."
Her zamanki, ne düşündüğü belli olmayan gülümsemesiyle
tebessüm etti ve aynı favori kelimesiyle bize cevap verdi:
"Kısmet."
Ondaki, atalarının geçmiş kaderciliği değil, daha çok kendi
gücünü bilen ve kaderin güçlüleri sevdiğini de bilen bir insanın
inancı.
Hüseyin Cahid düşünceli bir yayıncı ve kabiliyetli bir sanat
çı, Cavid Bey ise kurnaz, zeki ve hin bir uygulayıcı izlenimi bı
raktılarsa da, Talat Bey daha karmaşık, zor anlaşılır bir izlenim
yaratmıştır. Onun kara, patlak gözlerinde güldüğünde bile ağır,
kasvetli bir görüntü vardı. Ve bir vatansever olarak haklıydı. Av
rupa, tabii ki Türkiye'yi açıkça avucuna almıştı. Talat rol yapma
dı, yalan söylemedi, hatta cehaletini saklamaya bile çok çalışma
dı. Genç diplomatlar, Osmanlı hükümeti ile Avrupa vatandaşları
arasındaki çetrefilli her tür işten dolayı onu görmeye Babıali'ye
gittiklerinde, Talat Bey hep aynı, biraz mağrur gülümsemesiyle
şunu söylüyordu:
"Peki sen söyle canım, bizim Türkiye'de böyle bir kanun var
mı yok mu? Yalnız doğruyu söyle, kandırma."
Kendisi kanunları bilmiyor, zaten de devlet adamının onları
bilmesine gerek görmüyordu. Enerjik, otoriter, kuşkusuz ülke
sine sadık ve bizzat kendisi ülkesinin kanunu haline gelmiş biri.
Belki tam da Talat'taki ince Jön Türklük tabakasının altında,
dermansız kalmış Türkiye' nin acımasız yüzü oldukça sert bir şe
kilde ortaya çıkmaktadır.
Zira o halk iradesinin sözcüsü. Yine o, Ermeni halkının yok
edicisi oldu. Bu imhanın tarihi, Jön Türkler için kanlı harflerle
yazılan hükmüdür.
135
7
Sonuç Verine*
1 36
SONUÇ YERiNE
1 37
BiR RUS GAZETECiNiN GÖ ZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 191 1-1912
1 38
SONUÇ YERiNE
2 Çarlık Rusyası'nda soylu ve toprak sahibi üst kesimi nicelemek için kullanılan
bir sözcük. (ç.n.)
3 Burada yazar, toprağını serfler aracılığıyla işleyen Rusya'daki tipik arazi sahip
leriyle, toprağını kiracıyavererek işleten arazi sahiplerini kascecmekcedir. (ç.n.)
1 39
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE I STAN BUL 191 1-1912
bir derebeyi korku salar, hükümeti ise hor görür; vergi tahsilda
rını da öyle. Tahsildar, köylüden elbecce vergi alabilir, toprak sa
hibinden ise her zaman değil. Toprak vergisi, daha doğrusu onda
birlik aşar tüm bütçenin temelini oluşturduğundan, Türk ma
liyesinin dengede tutulmasının ne kadar zor olduğunu tahmin
etmek mümkün.
Bu hususta Jön Türkler bir şeyler yapmayı başarmışlardır.
Vergilerin coplanmasını bir düzene koymuşlardır; fakat bununla
toprak sahiplerinin de yoğun hoşnutsuzluğuna neden olmuşlar
dır; bu hoşnutsuzluk muhalefeti birleştirmiş ve geçen senenin
Arnavut hareketini doğurmuştur. Son isyanın başına geçen Arna
vut, İsa Balerini Abdülhamid'in şahsi muhafız kumandanlığını
yapmış, en tipik toprak �ahibi feodallerden biridir.
Köylüler ve tımar sahipleri, memurlar, askerler ve hocalar;
işte şu ana kadar Türkler bunlardı. Orta düzeyli her şeyi, çağdaş
devlecce bu kadar önemli rol oynayan orta sınıfın tüm makam
larını diğer Osmanlılara bırakmışlardır. İşçiler arasında bile az
Türk var. Sözgelimi İstanbul'da, Tekel'e ait bir tütün fabrikasın
daki 2.500 işçiden sadece 200'ü Türk'tür. Zanaatçılar arasında
da azlar. 7.000 kişilik hamal loncasının sadece yarısı Müslü
mandır, bunun da çoğu Kürtlerden oluşmaktadır. Mühendisler,
doktorlar, avukatlar, emek ve yoğunluk gerektiren tüm serbest
meslekler neredeyse tamamen, ekseriyetle Batı'da eğitim almış
Hıristiyanlarla dolu. Zaten Abdülhamid, Müslümanları hiç iste
meyerek Avrupa'ya göndermekteydi; yurtta ise onlar için okullar
açmamıştır. Sadık tebaasının bir yerden bir yere taşınmasından
hoşlanmıyordu. Başkente giriş veya çıkış için özel pasaportlar ve
ya geçiş belgeleri gerekiyordu.
Genel olarak, sultanın otuz yıllık hükümranlığı ülkeye pa
halıya mal olmuştur. Acımasız ve had safhada şüpheci, titiz ve
kör, fakat şahsına münhasır zeki ve güçlü olan Abdülhamid, tam
bir karmaşık yönetim sistemi yaratmıştır. Bu sistem içte, sadece
siyasi ve eğitimsel olanların değil, fakat tekniksel olanlar da dahil
140
SONUÇ YERiNE
141
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 1 9 1 1 -1 9 1 2
142
SONUÇ YERiNE
1 43
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1 9 1 1 - 1 9 1 2
1 44
SONUÇ YERiNE
145
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 191 1-1912
1 46
SONUÇ YERiNE
1 47
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 191 1-1912
148
SONUÇ YERiNE
alışkanlığa rağmen Türk kadınında çok hızlı bir şekilde yeni ta
leplerin uyanmasına ne kadar memnun olmuştuk. Bizzat ken
dim de sadece gazete okumakla kalmayan, fakat düştüğü küçük
durumu da anlayan ve kendi kızları için daha iyi bir şans hayali
kuran halktan kadınlarla karşılaşmışımdır. Fakat böyleleri daha
az sayıda. Büyük çoğunluk geleneğin kölesi ve kurtarıcı kadınla
rın durumu çok zor. Bizzat Maarif-i Umumiye Nezareti, Halide
Hanım'a oldukça anlayışlı yaklaşmış, her adımında ona yardım
etmiştir. Fakat yine de 1 9 1 2 baharında, birkaç senedir çalıştığı
kadın eğitim seminerini bırakmak zorunda kalmıştır. Ciddi, ilke
sel bir anlaşmazlıktan dolayı da değil; sadece, kadın yazar öğret
menler odasında elini tanıdık bir öğretmene, Akçura'ya (Kazan
Tatarı) uzattığı için; o durumda, şeriata göre onun önünde ola
ğan Doğu selamını vermesi, fakat asla yabancı bir adamın elleri
ne dokunmaması gerekiyordu.
Halihazırda bir hükmü kalmamış, fakat ha.la yaşayan insanlar
üzerinde otorite sahibi kural ve emirlerin böyle bunaltıcı atmos
ferinde yaşamanın ve faaliyet göstermenin ne kadar zor olduğu
hayal edilebilir. Çağdışı olanın otoritesi Türkiye'de her adımda
hissedilmekte. Ülkeye renklilik, parlaklık veriyor, beklenmeyen
ve geçmiş olanın ilgi çekiciliğiyle gezgine keyif veriyor, fakat yer
lilerin hayatını kolaylaştırmıyor.
Bu koşullar altında güçlü, Avrupa tarzında örgütlü bir devlet
kurmak hiçbir şekilde mümkün değil.
1 49
Koçuk Dokumacllar
Küçük, esmer, siyah saçlı, koyu basma elbisesi içindeki kız uzun
bir sıranın ucunda oturuyor ve kaygılı, gergin bir yüz ifadesiyle,
ince, çocuk elleriyle iplik yumaklarını çabuk çabuk ayıklıyordu.
Zayıf parmakları o kadar ustaca hareket ediyordu ki küçük doku
macının resme göz atmaya, dizlerinden uygun renkli ipliği alıp
onu çözgüye bağlamaya, kesmeye, yeniden bir sonraki rengi seç
meye nasıl yetiştiğini anlamak zordu. Çocuğun, sanki sihirli bir
değnek değmiş gibi ustaca hareketleri sonucu, motifler kıpkırmı
zı halı tabanında iç içe geçtiler, görülmemiş narin çiçekler açtılar.
Fakat bu renkli sihir bize keyif vermedi.
Siyah saçlı kızın mekanik, kaygılı telaşında korkunç bir şey
ler vardı. Onu omuzlarından tutup, kocaman, genişliği 1 O ar
şın olan, üzerinde halının gövdesinin tavana kadar dikey olarak
uzandığı tezgahtan uzaklaştırmayı dilerdim; minicik işçiyi güne
şin göz kamaştırıcı şekilde yeryüzünü ısıttığı, dallanmış çınarla
rın ve ceviz ağaçlarının serin gölgelerinin karardığı, denizin, mi.1-
yonlarca mavisi tebessüm saçarak neşeli bir şekilde gürlediği yere,
dışarıya götürmeyi dilerdim. Orada, sıcak ve nemli kumda zayıf
gövdeciği dinlenir, küçük elleri acele etmeden iyi deniz kabukla
rını ayıklardı; kaygısız çocuk oyunları bu esmer, güzel yüzünün
üzerindeki, çocuklara uymayan o tasayı yavaş yavaş silerdi.
Fakat o zaman tüm dünyanın zengin insanları için büyüleyici,
renkli, yumuşak, el yapımı -ki muhakkak el yapımı- halıları kim
1 50
KÜÇÜK DOKUMACILAR
ısı
B i R RUS GAZETEC i N i N GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTA N B U L 191 1-1912
1 52
KÜÇÜK DOKUMACILAR
1 53
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ! STAN BUL 191 1-1912
1 54
KÜÇÜK DOKUMACILAR
1 55
B i R RUS GAZETECi N i N c ; O /. O N l > l'.N ! O N T Ü R K L ER VE I STANBUL 1 9 1 1 - 1 9 1 2
1 56
KÜÇÜK DOKUMACILAR
1 57
Nerodnik* Öğrenci
1 58
NARODNIK ôCRENCI
1 59
B i R RUS GAZETEC i N i N G Ö Z Ü N D E N JÖN TÜRKLER VE [STANBUL 1 9 1 1 - 1 9 1 2
1 60
NARO D N I K ÔGRENCI
161
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 191 1-1912
1 62
NARODNIK ôCRENCI
1 63
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 191 1-1912
1 64
Halide Hanım
165
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 1911-1912
166
HALiDE HANI M
167
B i R RUS GAZETECi NiN G Ö Z Ü ND EN J ÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1 9 1 1 - 1 9 1 2
1 68
HALiDE HANIM
1 69
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
1 70
HALiDE HANIM
171
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN J Ö N TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
172
HALİDE HAN I M
1 73
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTAN BUL 1911-1912
1 74
HALi DE HANIM
1 75
B i R RUS GAZETECi N i N GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1 9 1 1 - 1 9 1 2
1 76
HALiDE HANIM
1 77
Türk Edebiyatçi
"Her birimizin, her Türk yazarının eserlerinde saklı bir keder bula
caksınız. Başka türlüsü olamaz. Ruhumuz karamsarlıkla zehirlen
miş durumda. Zaten, kadın refakati gibi böyle yaratıcı, böyle güzel
bir keyiften mahrum bırakılmışken başka türlü olabilir mi?"
Ahmet Hikmet yarı şakayla konuşuyor; sesinde ise onun bü
yük, ifadeli hatlarıyla zeki, hafifçe yorgun yüzünden her zaman
parlayan neşesiz bir ironi duyuluyor. Siyah bıyıkları tombul du
daklarının ancak yarısını kapatıyor; bu dudaklarda hem hayat
hırsı hem de yaşamını dilediği gibi kurmanın imkansızlığı karşı
sındaki bir boyun eğiş var. Kara, patlak gözleri her şeye, hangi ır
ka ait olursa olsun edebiyatçıların yüzünde sıkça gözlemlemenin
mümkün olduğu o özel, dağınık dikkatle bakıyor. Sadece kırmızı
fesi, karşımızda Avrupai entelektüel merakların Doğu kalıntıları
ve alışkanlıklarıyla birleştiği başka bir kültürden "yabancı" bir
insan bulunduğunu hatırlamaya bizi mecbur ediyor.
Prens Adaları'ndaki yazlığımızın terasında oturuyoruz. Tam
olarak önümüzde, akşam göğünün sıcak arka planında kavisli,
çam ormanının hafif saçağıyla tüylü Heybeliada'nın çizgisi nak
şedilmiş. İlk ateşler sık, kozalaklı korular arasında saklanmış, çok
eski, Bizans zamanlarından bu yana hayatta kalmış Rum Ruhban
Okulu'nun tepesinde yanıyor. Bahriye Mektebinin beyaz bina
sı denizin koyulaşmış maviliğine ince, kıpırdayan ateş şeritleri
1 78
TÜRK EDEBiYATÇI
1 79
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 191 1-1912
Belli bir devirde, belli bir alanın en önde gelen şahsiyetleri. (ç.n.)
1 80
TÜRK EDEBiYATÇI
181
B i R RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
182
TÜRK EDEBiYATÇI
1 83
BiR RUS GAZETECiNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 191 1-1912
1 84
TÜRK EDEBiYATÇI
1 85
indeks
1 87
BiR RUS GAZETEC iNiN GÖZÜNDEN JÖN TÜRKLER VE ISTANBUL 1911-1912
L S-Ş
Le Jeune Turc gazetesi 1 9 Sada-i Millet gazetesi 1 28
Lütfi Fikri Bey 20, 24 Sadık Bey 32, 9 1 , 98, 1 07
Said Paşa 53, 54, 73, 1 O I . 1 1 1
M Selanik 12, 25, 27, 3 1 , 40, 4 1 . 42, 44,
Mahmut Şevket Paşa 9 1 , 1 1 5, 1 30 48, 50, 6 1 , 63, 74, 1 0 1 , 1 27, 1 28,
Makedonya 12, 17, 1 8, 20, 25, 33, 34, 1 3 1 , 1 33, 147
40, 42, 43, 45, 46, 56, 63, 7 1 , 72. Serbesti gazetesi 1 28
75, 76, 78, 9 1 , 92, 93, 1 0 1 , 1 27, Süreyya Bey 94, 95, 96, 97, 1 1 2
1 33, 170 Şahin Bey 94, 1 1 I , 1 1 3
Matbuat gazetesi 20
Meclis-i Mebusan 9, 39 T
Mehmed Emin Bey 1 20 Talat Bey 4 1 , 79, 86, 89, 90, 1 00, 104,
Mehmed Reşad, V. 52, 54 1 09, i l ı. 1 1 6, 1 1 9, 1 27, 1 33, 1 34,
Milyukov Pavel 70, 84 1 35
188
Tanin 1 9, 23, 30, 3 1 , 33, 35, 59 . 6 1 , V
64, 70, 7 1 , 94, 1 00, 1 0 1 , 120, 1 24, Vramyan, Arşak 86, 87, 89, 90
125, 1 26, 1 66, 1 73
Taşnaksütyun 26, 48, 74, 84, 88, 89 W
Trablusgarp 9, 1 5 , 1 6, 19, 27, 4 1 , 56, Wilhelm, il. 40, 8 1
59, 60, 6 1 , 62, 70, 7 1 , 1 1 2, 1 30
Tu� o�� ·� · � z
Zeki Bey 25, 4 1 , 1 05, 1 27, 1 28, 1 34
1 89
Rusya Çarlığı'nın oldukça çalkantılı ve karmaşık son döneminde
gazeteci, yazar ve siyasetçi olarak yoğun faaliyet göstermiş olan
Ariadna V. Tyrkova, 20. yüzyıl başı Rus entelejensiyasının benzersiz
şahsiyetlerinden biridir. Onu özel kılan sadece savaşlar, isyanlar, iç
çatışmalar, darbelerle dolu bir dönemde bir kadın olarak ön saflarda
yer alması değil, inandığı değerlere olan bağlılığıdır. Düşünceleri
uğruna hapse girmeyi, kovuşturmaya uğramayı göze alan Tyrkova,
1 905 Devrimi'nden 1 9 1 7 senesine, Çarlık rejiminin yıkılışına değin
pek çok liberal ve meşrutiyet yanlısı gazetede yazılar yazmış,
Anayasal Demokrasi (Kadet) Partisi'nin tek kadın üyesi olarak
siyasette aktif faaliyet göstermiştir.
ISBN: 'Hlı-b25-7b3l.-tı7-lı