Professional Documents
Culture Documents
Bilim Kurguda Dünya Dışı Yaşam
Bilim Kurguda Dünya Dışı Yaşam
Astrobiyolojinin çok özel bir alan olduğunu bir gün evrende yalnız olmadığımızı anlarsak, basit
düşünüyorum, çünkü içimize işlemiş bir merakı ya da karmaşık, karşılaştığımız “canlılığı”
dindirmeye uğraşıyor. Herhalde her çocuk nasıl inceleyecek olan bilim dalı herhalde yine
dünyaya geldiğini merak eder ve gün gelip “ben astrobiyoloji olacaktır (belki alt dallara da
nasıl oldum?” diye sorar. Ben bir baba değilim ama ayrılacaktır: kayaç gezegen astrobiyolojisi,
olsaydım yanıtlamakta zorlanacağım bir soru astrozooloji, astrobotanik… Kimbilir?). Şimdilik
olurdu bu. Bazı detaylar küçük bir çocuğa daha çok “yaşamın kökeni” sorunu üzerinde
anlatılamayacağından ilk başta yanıtlar “leylekler çalışıyorlar…
getirdi” düzeyinde olur. Çocuk biraz daha
Ancak çerçeveyi bu boyutta genişletmenin bazı
büyüyünce leyleklerin bebek filan getiremeyeceğini
riskler taşıdığının farkındayım. Bu nedenle de
anlar; en azından etrafında bebek bekleyen anne
öncesinde birkaç uyarı yapmam şart. Bu uyarılar o
adayları olduğunu ve fiziksel olarak değiştiklerini
kadar önemli ki, sunumumun sonunda aynı şekilde
anlayabilecek bilgi ve kapasiteye ulaşır. Bu defa
tekrar edeceğim. Bu uyarıları konumuza uygun
yanıtlar “iki kişi birbirini sevince / evlenince /dua
olarak “Prime Directive” başlığı altında
edince…” gibi bir forma evrilir. Hemen hepimiz bu
listeleyeceğim (Star Trek hayranları bilirler: Uzayda
aşamalardan geçmiş olmalıyız. Neyse ki önünde
seyahat teknolojisine erişmemiş zeki yaşam
sonunda gerçek yanıtı öğreniriz.
formlarıyla temasa geçilmez. Onların doğal
Yaşamın, diğer canlıların ve kendisinin nasıl ilerleyişlerini bozmamak için):
ortaya çıktığını merak eden insanlık, son iki-üç yüz
1. Dünya dışında bir yaşam olduğuna dair hiçbir
yıla kadar, çok uzun bin yıllar boyunca leylek
somut kanıt yoktur. Şu ana dek kanıt olarak
hikayelerine inandı. Günümüz modern
öne sürülen pek çok şey sanrı, dedikodu,
toplumlarından geçmişteki ve günümüzdeki avcı
sahtekârlık ya da komplo teorisi ürünleridir.
toplayıcı topluluklara kadar, tüm kültürlerde bir
Olmayanlar ise güvenilir, geçerli ya da
“yaşamın başlangıcı” miti vardır. Hemen her toplum
böylesine büyük bir iddianın kanıtı olacak
bu sorunun yanıtını aramış ve bir yanıtı kabul
olağanüstülükte değildir (Keşke olsa).
etmiştir. Bilimsel devrim ve evrim kuramıyla
birlikte gerçeğe biraz daha yaklaşarak ikinci
2. Dünya dışı yaşam konusu sadece
düzeydeki hikayelere geçmiş gibi görünüyoruz.
astrobiyolojinin konusu değildir. Felsefe
Bugün ulaştığımız nokta ikinci hikaye ile gerçekler
sahasında da özellikle astronomların ve
arasında bir yerde duruyor. Gerçek yanıt her neyse,
filozofların yarattığı bir literatür vardır (bunu
o yanıtı bizlere astrobiyoloji verecek. Heyecanlı ve
‘büyük sessizlik’ literatürü olarak ele alacağız).
özel bir alan olduğunu düşünmem işte tam da bu
Ancak bunlar bilimkurgu eserleriyle eşit
yüzden.
derecede spekülatifir. Örneğin “Kardaşev
Ben buraya hem bilim insanı hem de bilimkurgu Ölçeği” ya da “Planetaryum Hipotezi” gibi
yazarı kimliğimle, “bilimkurguda astrobiyoloji” fikirler akademik yayınlardan çıkmış olsalar
anlatmaya çağırıldım. Yani aslında ben de ilk başta da, bilimkurgudan çok da farklı değillerdir.
fazla idealist düşünerek bu başlıkta dinlenesi bir Bilimkurguda biraz daha fazla spekülasyon
konuşma hazırlayabileceğimi düşünüyordum. yapılıyor ve bir de bir hikâye okuyorsunuz.
Hazırlık sırasında içinden geçtiğim süreç beni Yalnız dikkat: Desteksiz atmaktan
astrobiyolojinin “henüz sınırlı” konularını da içine bahsetmiyorum. Desteksiz atar ya da işin içine
alan çok daha geniş bir çerçeve oluşturmaya itti: doğaüstü bir anlatı koyarsanız bilimkurgudan
Bilimkurguda (ve olasılıklar uzayında) dünya dışı çıkıp fantastik türüne geçmiş olursunuz.
yaşam… Ki aslında çok da uzaklaşmış sayılmam, zira
3. Astrobiyoloji sahası spekülasyona çok sınırlı yayımlanan başka bir “Arrival” filminde uzaylıar
miktarda müsaade eder. Gerçekten çok sınırlı. “küresel ısınmayı engellemeyen” politikacılar
En azından bulgularını anlatırlarken spekülatif olarak karşımıza çıkar. Dünya’yı kendi biyolojilerine
dilden uzak durmaya çalıştıklarını kendi uygun olarak dönüştürmeye çalışmaktadırlar.
diyaloglarımdan biliyorum. Herhalde bunun
Felsefe literatüründe bilim insanlarının da bu tür
başlıca iki nedeni var: Birincisi, bu alanda
spekülasyonlarda bulunduğunu söylemiştik. Ünlü
çalışırken bulguları ‘salt gerçekler’
rus roketbilimci Tsiolkovsky’nin de “uzaylılar
çerçevesinde irdelemeye engel olabilir. İkincisi
dünyayı kendilerinden uzakta, mükemmelliğe
de bu alanda üretilen bilgilerin heyecanlı
evrilsin diye dünya adlı bir laboratuvara tıkmış
izleyici kitlesi ya da komplo teorisyenlerince
olabileceği” gibi bir fikir öne sürdüğü görülür.
hemen suiistimal edilebilmesi olabilir. Sadece
Mars görüntülerinin kamuya açılmasının ne Ancak bir şekilde bu uzaylı kardeşlerin esas
kadar saçma sapan iddialara neden olduğunu memleketleri farklı olacağından (yoksa uzaylı
düşünün. olmazlar) bu kategoriyi net bir kategori sayamayız.
En azından “zaten buradalar” adlı bir senaryo
Şimdi bu konuşmayı hazırlarken en çok
kategorisini oluşturuyorlar.
eğlendiğim kısma geçmek istiyorum: Bilimkurguda
(ve olasılıklar evreninde) dünya dışı yaşam hangi Ay’da: Bize ne yakın gökcismi Ay’ın yaşam
şekillerde ele alınıyor? Bu sorunun yanıtları aynı barındırabileceği fikri elbette ki çok kez ortaya
zamanda olanaklı ve muhtemel dünya dışı yaşam atılmıştır. Bu iddiaların izini sürersek M.Ö. 5
türlerini ihtiva ediyor. Yani size az sonra sunacağım yüzyıldaki pisagorculara kadar varırız. Ay’da yaşam
kategorilerin bazıları bilimkurgu yazınında hiç ele kurgulamış ilk romanın 17. Yüzyılda Johannes
alınmamış olabilir; ya da en azından ben Kepler tarafından yazıldığını duymak sizi
bilmiyorumdur. Ancak bir şekilde bu kategoriler - şaşırtacaktır. Hatta Sagan ve Asimov’a göre bu “ilk
eğer dünya dışı yaşam varsa- olanaklıdır. Bu bilimkurgu eser”dir. İlk ‘uzay’ filmi meşhur “Ay’a
olanaklı kategorilere belki eserlerde değil ama bazı Yolculuk”ta da Aylılar (Selenitler) vardır (1902).
“spekülatif” felsefi makalelerde muhtemel bir İkincisinde de öyle: Bu film H. G. Wells’in “Ay’daki
senaryo olarak rastlayabilirsiniz. Ya da bazı İlk İnsanlar” eserinin uyarlamasıdır ve burada da
eserlerde öylece konuşulup geçmiş olabilirler. Ay’lılara rastlarız.
fp, gezegenleri olan yıldız oranı Şüphesiz en üzücü yanıt “yıldızlar arası
mesafelerin aşırı uzak olması” olurdu. Görelilik
ne bu yıldızlardan biri etrafında dönen yaşama ulaşılabilecek en büyük hızı ışık hızı olarak
elverişli gezegen sayısı ortalaması sınırlıyor. Bunu aşmanın hiçbir şekilde yolu yoksa,
fl, bu gezegenlerden yaşama ev sahipliği “evrenin her yeri yaşamla dolu ama komşu
yapanların oranı olmadıkça bunu görmenin imkânı yok” sonucu
ortaya çıkar. Bu evrende yaşam olmama
fi, yaşama ev sahipliği yapan gezegenlerden akıllı olasılığından bile daha üzücü. Bir yerlerde bir şeyler
yaşama ulaşabilmişlerin oranı var… Ama biz bu bilgiye haiz değiliz. Ne acı.
fc, akıllı yaşama ulaşmış gezegenlerden bizim Altınızda arabanız, cebinizde paranız olsa bile
tarafımızdan algılanabilen iletişim teknolojileri Hindistan’a gitmediğiniz ya da Güney’e tatile
geliştirebilmiş olanların oranı inmediğiniz gibi, uzaylılar imkanları olsun ya da
olmasın evlerini terk etmek istemiyor olabilirler.
L, bu uygarlıkların tespit edilebilir sinyalleri Belki de keşfetmeye bu kadar meraklı olan tür sayısı
yayma süreleri azdır. Belki de bu bakımdan tekizdir. Kalan herkes
“aman ya kim şimdi uzaya çıkacak” diyordur.
İlk varsayımlara göre yılda bir yıldız oluşuyor,
Olamaz mı? İnsan çerçevesinden bakmayın. Bu
bu yıldızların %20 ila %50’si gezegen
dünyada da tembel hayvan diye bir hayvan var. Ya
bulunduruyor, bunlardan 1 ila 5’i yaşama elverişli
da yaşamsal bir tehditle karşılaşmadıkça pek çok
olup, tamamı yaşam geliştiriyor, tamamı akıllı
tür yaşam alanını terk etmiyor. Hem belki merak
yaşam geliştirebiliyor ama %10 ila %20’si iletişim
bizim evrimimizde “hayatta kalmayı artıran” bir
teknolojisi geliştirmiş olup, bunlar da 1000 ila
güdü olarak gelişmişken, diğer ekosistemlerde
100.000.000 yıldır yayın yapıyor… Bu değerler
“ölümcül” olduğu için genlerden silinip gitmiştir. Bir
denkleme konduğunda en az 20 medeniyetin
bitki olsaydık, istesek de bu imkana sahip Belki yanlış yerdeyizdir? Yani sonuçta
olamayacağımız gibi, mobilizasyonun ekstra bir evimizdeki bazı odalarda da telefon çekmeyebiliyor.
özellik olarak öne çıkmadığı, hareketin geçer akçe Bir yerlerde bir yayın varsa onu alamayacak bir
olmadığı bir dünyada, bitki benzeri ama zeki bir konumda olduğumuz gibi, yanlış yere de bakıyor
yaşam formu da ortaya çıkmış olabilir (yine aşırı olabiliriz.
aşırı spekülatif bir tablo).
Öte yandan elektromanyetizmayı biz
Öte yandan, bir yerlerde vızır vızır bir trafik kullanıyoruz ama diğer uzaylı türler bambaşka
olabilir ama uzaylılar çeşitli özelliklerimiz iletişim yolları bulmuş olabilirler. Aşırı spekülatif
nedeniyle bize hiç bulaşmak istemiyor olabilirler. olacak ama, her yanı gözlerle kaplı, gözleri yüksek
Belki kötü kokuyoruzdur, belki fazla aptalızdır. algılama frekansına sahip bir tür, görünür ışıktan
Belki de zamanının gelmesini bekliyorlardır: Star başka bir iletişim yolu keşfetmeye ihtiyaç
Trek’teki Prime Directive gibi bir sebeple ya da duymamış olabilir. Belki doğal antenleri iş
Contact’taki gibi standart prosedürlere sadık görüyordur ve gezegenleri de küçüktür. TV izlemeyi
kaldıklarından. Bu durumda pasif bir şekilde öylece abes buluyor da olabilirler. Telepatik yetenekleri
beklemek durumundayız anlamına geliyor, ki varsa (fantastik sınırlara geçtim biraz) zaten
şimdilik çeşitli teleskoplar aracılığıyla “bir arkadaşa iletişim uyduları kullanmalarına da gerek yoktur.
bakıp çıkıyoruz”.
Ya da elimizdeki veride zaten bu bilgi gizlidir
Bir diğer olasılık da daha önce de sözünü ama biz onu nasıl analiz edeceğimizi bilmiyoruzdur.
ettiğimiz “her şeyin çoktan yaşanmış ve bitmiş” Sonuçta baktığımız dalgalar da, aradığımız
olmasıdır. Belki de evrenin post biyolojik düzenlilikler de bir şekilde bildiğimiz şeylerin izinin
evresindeyizdir kimbilir? Sona kalmış ve dona sürülmesine dayanıyor. Bu böyle olmak zorunda
kalmış olabiliriz. değil. Alexander Graham Bell’i zaman makinesiyle
buraya getirseydik, bir telefon telini görür görmez
Bir de iyimser bir olasılıktan bahsedeyim: Belki
tanırdı belki ama bugün fiber optik kabloların ne
evrende hayat o kadar yaygındır ki, Dünya özel bir
taşıdığını anlayamazdı.
konuma sahip değildir. 300-500 yerden sinyal alan
gelişmiş bir medeniyet neden buraya öncelik versin Peki ya evren fazla karmaşıksa ve biz hariç
ki? Aşkın Nur Yengi’den gelsin: “Bekliyorum herkes başka bir boyuttaysa?
sıramı…”
“İçim ürperiyor… Ya evde yoksan?”
Neden bulamıyoruz?
En acısıysa “Büyük Sessizlik” ile aynı kökenden
Tamam… Top sana gelmiyorsa sen topa git türemiş “Büyük Filtre” kavramı. Belki canlılık için
demişler. Madem gelmiyorlar, en azından biz onlara son derece etkili, büyük bir filtre vardır ve biz bunu
(gidip / kulak verip) varlıklarını tespit edebiliriz aşabilmiş çok çok az, hatta yegane türüzdür (kozmik
değil mi? Voyager’ın bile Güneş Sistemi’nden yeni tesadüfler). Bu çok tesadüfi bir sonuçtur. Eğer
çıktığı düşünülürse bunu bizzat giderek yapabilir Dünya Thea ile çarpışmasa ve Ay oluşmasa, ya da
halde değiliz ama en azından sinyallerini yakalama dünyaya düşen meteor düşmese bizler olmazdık. En
uğraşımız var. Ayrıca önümüzdeki yıl James Webb azından bugünkü gibi olmayacağımız kesin. Belki
Uzay Teleskobu yollanacak ve biyoimzaların peşine masa başında oturan dinozor torunları olabilir, “ne
düşecek. Bunca zaman radyo astronomi yani biz şimdi dinozordan mı geldik?” diye evrimi
çalışmalarından pek bir şey elde edemememizin tartışıyor olabilirler ve onlar da benzer teknolojiler
nedeni nedir peki? Drake denklemine göre çoktan geliştirebilirdi. Bilemeyiz… Çünkü filtre nerede
bir şeyler elde etmiş olmalıydık oysa ki… bilmiyoruz. Belki bu filtre çok hücreliliğe geçiştedir:
Evren canlılık açısından çok kalabalıktır ama tek
Yine yıldızların uzaklığı karşımıza bir argüman
hücreden çok hücreye geçmek imkânsızdır. Belki bu
olarak çıkıyor. Kahretsin! Evren çok büyük. Belki bu
filtre iki ayak üzerine kalkmada ya da alet
dalgalar bize henüz ulaşmamıştır. Bizimkiler de 100
kullanmadadır? Belki bilişsel devrimde, dil
yıl öteye yenice gitti. 200 ışık yılı uzaklıkta bizim
geliştirebilmede ya da nükleer savaşla birbirini yok
gibi meraklı bir tür varsa, 100 yıl daha beklemesi
etmeme başarısındadır (Soğuk savaş döneminde
gerekiyor.
pek çok bilim insanının o günün konjonktüründe
buna inandığını belirtmeden geçmeyeyim).
Eğer bu filtre daha en başında, canlılığın ortaya edilirse, N=1 olacak ve en az bir adet yaşam içerip,
çıkmasındaysa, bizden başka hayat yok denecek biyoimza gazı JWUT ile tespit edilebilecek bir
kadar azdır. En kötüsü de YOK’tur ve biz bu evrende, gezegen bulmayı ümit ediyorlar. Bu arada bütün bu
derin bir yalnızlık içerisinde debelenip yatırımın bu tek gezegen ümidiyle yapılmış
duruyoruzdur. olmasına dikkat çekmek istiyorum. “İnsan hayret
ediyor…”
Ve nihayt bizim gezegenimiz yok olduğunda da
evren eşsiz bir özelliğini kaybedip, cansızlığa
9. Sonuç
gömülecektir.
Biraz uzun bir konuşma oldu ama bilimkurguda
8. JWUT ve Seager Denklemi (ve olasılıklar evreninde) uzaylıların nasıl ele
alındığına dair geniş bir çerçeve, ve bu çerçeve
Bu kadar ümitsizlikten sonra küçük bir ümide
içerisinde bir de büyük resim sunabildiğimi
yer açalım:
düşünüyorum. Elbette bu çerçeveyi gerçekler
Önümüzdeki yıl James Webb Uzay Teleskobu duvarına astık: Şu an tespit ettiğimiz bir yaşam
gönderilecek. Bu teleskop uzay hakkındaki bilgimizi yok… Ama bunun için ümit var; en az ümitsizlik
artırma kapasitesi bakımından gelişmiş, ikinci bir kadar. En azından deniyoruz ve deneyeceğiz.
Hubble. Üstelik öte gezegenlerdeki biyokimyasal
Evrende yalnız olmadığımızı bilmenin insanlığa
izleri algılayabilecek kapasiteye sahip. Yani başka
olan etkisi bambaşka bir konu. En azından bazı
bir gezegenden atmosferinden gelen ışığı analize
toplumsal değerler ve inançların sarsıntı
tabii tutup, spektrumdaki izlerine bakarak o
geçireceğine kesin gözle bakabiliriz. Belki büyük
gezegenlerin atmosferinde hangi gazdan ne kadar
burnumuz biraz küçülür; belki daha da büyür. Belki
olduğuna bakabilecek. Bu daha önce de yapıldı.
paniğe ve korkuya kapılırız ya da bunların
Hubble verileri de buna imkân verdi ama JWUT
çoğunlukla mikroskobik olduğunu görüp korkacak
bundan kat kat güçlü ve bu amaçla geliştirilen daha
bir şey olmadığı fikrini benimseriz. Bu konuda da
özel araçlara ve yöntemlere sahip. Yöntemi 2000
pek çok spekülasyon yapmak mümkün. Ben daha
yılında geliştiren Sara Seager, JWUT ile
evvel de bahsettiğim görüşü akla yakın buluyorum:
keşfedilebilecek yaşam sayısına ilişkin kendi
Uzayda her şey bol… Bilinçli kötülükle karşılaşma
“Drake” denklemini de 2013 Mayıs’ında sundu:
ihtimali düşük.
Seager Denklemi: Karşınıza hem bir bilimkurgu yazarı, hem de
kuşkucu bir bilim insanı olarak çıktım. Umarım
N = N* FQ FHZ FO FL FS
kavramları doğru şekilde birbirine bağlayabilmiş ve
N*: Araştırmadaki yıldız sayısı bu konuya meraklı olanlarda bir tatmin hissi
bırakabilmişimdir.
FQ: Gezegen bulmaya müsait yıldız oranı
Tekrar teşekkür ederim. Herkese sevgilerimi
FHZ: Yaşabilir bölgedeki kayaç gezegen oranı sunuyorum.
FO: Şu anki yöntemlerle gözlemlenebilenlerin
oranı Kaynakça
Baxter, Stephen (2001), “The Planetarium Hypothesis - A
FL: Bu gezegenlerden yaşam içerenlerin oranı
Resolution of the Fermi Paradox”. Journal of the
FS : Tayfsal imza yöntemiyle biyoimza gazı British Interplanetary Society, vol. 54, p. 210-216
üretenlerin oranı Bostrom, Nick (2008), “Where Are They? Why I Hope The
Search For Extraterrestrial Life Finds Nothing”, MIT
Seager kendi denklemine değerleri şöyle Technology Review. May/June pp 72-77.
yerleştiriyor: 30.000 yıldızdan %60’ının sakin
olduğu, Kepler verilerine göre bunların ortalama Cleland, Carol E.; Chyba, Christopher F. (2002), “Defining
%24’ünün kayaç olduğu, ancak her 10.000 `Life'”. Origins of Life and Evolution of the Biosphere,
(32) 4, p. 387-393.
gezegenden 1’inin gözlemlenebililiyor. FL ve FS
hesaba katılmadığında şimdilik N = 4. FL ve FS’yi şu Dartnell, Lewis (2017), “(Na)hoş Ziyaretçiler: Uzaylılar
an bilmenin imkânı yok. Her ikisi de %50 kabul Bizi Neden Ziyaret Edebilir?”. Uzaylılar– Bilim
Soruyor: Uzaylılar var mı?, Ed: Jim Al-Khalili, Çev: Sagan, Carl (2010), Karanlık bir Dünya’da Bilimin Mum
Barış Emre Alkım. İstanbul: Domingo. 27-37. Işığı. Ankara: TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları.
İpek, Sinan (2017), “Bilimkurguda uzaylılar #1”, Seager, Sara (2017), “Oradalar mı? Teknoloji, Drake
Bilimkurgu Kulübü. 6 Temmuz. Denklemi ve Başka Dünyalarda Yalam Arayışı”,
http://www.bilimkurgukulubu.com/genel/inceleme Uzaylılar – Bilim Soruyor: Uzaylılar var mı?, Ed: Jim Al-
/bilimkurguda-uzaylilar-1/ [Erişim Tarihi: 13 Kasım Khalili, Çev: Barış Emre Alkım. İstanbul: Domingo.
2017] 211-221.
Rees, Martin (2017), “Uzaylılar ve Biz: Öte İnsanlar Stewart, Ian (2017), “Canavarlar, Kurbanlar, Dostlar:
Galaksiye Yayılabilir mi?”. Uzaylılar– Bilim Soruyor: Bilimkurgu Yazınında Uzaylılar”, Uzaylılar – Bilim
Uzaylılar var mı?, Ed: Jim Al-Khalili, Çev: Barış Emre Soruyor: Uzaylılar var mı?, Ed: Jim Al-Khalili, Çev:
Alkım. İstanbul: Domingo. 13-26. Barış Emre Alkım. İstanbul: Domingo. 112-126.
Rutherford, Adam (2017), “Beyaz Perdenin Ötesinden Webb, Stephen (2015), If the Universe Is Teeming with
Geldi: Sinemada Uzaylılar!”, Uzaylılar– Bilim Soruyor: Aliens ... WHERE IS EVERYBODY? - Seventy-Five
Uzaylılar var mı?, Ed: Jim Al-Khalili, Çev: Barış Emre Solutions to the Fermi Paradox and the Problem of
Alkım. İstanbul: Domingo. 189-199. Extraterrestrial Life. Switzerland: Springer.