Professional Documents
Culture Documents
KİTAP
KİTAP
Öğrenme çıktıları
Bölüm içinde hangi bilgi, beceri ve yeterlikleri
kazanacağınızı ifade eder.
Tanım
Bölüm içinde geçen
önemli kavramların
Bölüm Özeti tanımları verilir.
Bölümün kısa özetini gösterir.
Dikkat
Konuya ilişkin önemli
Sözlük uyarıları gösterir.
Bölüm içinde geçen önemli
kavramlardan oluşan sözlük
ünite sonunda paylaşılır.
Karekod
Bölüm içinde verilen
Neler Öğrendik ve Yanıt Anahtarı
karekodlar, mobil
Bölüm içeriğine ilişkin 10 adet
cihazlarınız aracılığıyla
çoktan seçmeli soru ve cevapları
sizi ek kaynaklara,
paylaşılır.
videolara veya web
adreslerine ulaştırır.
Editör
Yazarlar
BÖLÜM 4
Öğr.Gör. Kazım ARTUT
BÖLÜM 5
Öğr.Gör. Müfit ERCAN
BÖLÜM 6
Dr.Öğr.Üyesi Dinçer ÖZEN
BÖLÜM 7
Dr.Öğr.Üyesi Mustafa TOPRAK
Öğretim Tasarımcısı
Prof.Dr. Halit Turgay Ünalan
Grafiker
Ayşegül Dibek
GÖRSEL ESTETİK
E-ISBN
978-975-06-2426-1
Estetik ve Görsel
BÖLÜM 1 BÖLÜM 2 Sanat ve Fotoğraf
Sanatlar
iii
Fotoğraf Keşfi ve
BÖLÜM 3 BÖLÜM 4 Görsel Algı
Tekniği
iv
Işık, Renk ve
BÖLÜM 5 BÖLÜM 6 Kompozisyon
Aydınlatma
v
BÖLÜM 7 Görüntü Özelliği BÖLÜM 8 Görüntü ve Zaman
vi
Önsöz
Sevgili öğrenciler,
İnsanlığın var olduğu dönemden bugüne gör-
estetiğinde aslında güzellikle ilgili bir bakış
sellik konusu her zaman önemini korumuştur.
açısı olduğu ve geçmişten günümüze kadar
Paleolitik dönem mağaralarının duvarlarında-
özelliğini koruduğudur.
ki resimler, ilk görselleştirmenin, bir görüntü-
nün bir yüzey üzerine aktarılmasının kanıtları- Görsel estetik ders kitabının konuları da günü-
dır. Bir konunun başka bir yüzeye aktarılması müz ortamında görüntünün oluşturulmasıyla
ile ilgili olarak da zaman içinde birçok araç ge- ilgili olarak yapılması gerekenleri içermekte-
reç ve yöntemlerde geliştirilmiştir. dir. Her görüntü kaydetmenin estetik bir de-
ğere sahip olması mümkün değildir. Görsel
Hangi uygarlığı incelersek inceleyelim, hepsi-
estetik kitabının ünitelerinde konu olarak iş-
nin kendilerine ait değerlerinin ve özellikleri-
lenenler, güzel sanatların temel alanları gibi
nin olduğu görülmektedir. Mesela, Mısır sa-
değerlendirilmiş olsa da hemen her çalışma
natı ve Mezopotamya sanatı ile ilgili araştırma
disiplininde temel alınacak konulardan oluş-
ve inceleme yapıldığında ve günümüze gelen
maktadır. Ünitelerde işlenen konuların içeriği,
çalışmalarına bakıldığında, işlenen konular
geçerlilikleri geçmişten günümüze olgunlaşa-
aynı olsa bile, kullanmış oldukları malzeme-
rak gelmiş değerlerdir.
ler, uygulama ve anlatım biçimi olarak büyük
farklılıklar söz konusudur. Ama ortak olan bir Günümüzde görüntüyü kaydetme ile ilgili ola-
konu varsa her iki uygarlıkta da ödün verilme- rak birçok farklı araç gereç mevcuttur. Kulla-
yen şey güzellik ve beğenidir. nılan görsel teknoloji ne olursa olsun, önemli
olan yapılan çalışmaların, estetik değer taşıma-
Güzellik ve beğeni algısı duyularımızla oluşur.
sı, estetik bakış açısına sahip olunmasıdır. Gör-
Hangi ırk olursa olsun, insanların sahip olduğu
sel estetik kitabındaki anlatımların bu anlamda
duyularının içinde, görme duyusu ayrıcalıklı
kişilere yol gösterici olması düşüncesiyle...
bir yere sahiptir. Konumuzun özelliği olarak
Editör
Dr.Öğr.Üyesi Mustafa TOPRAK
vii
Bölüm 1
Estetik ve Görsel Sanatlar
öğrenme çıktıları
1 2
1 Estetik kavramını tanımlayabilmek ve 2 Estetik kavramı ile ifade edilen estetik
tarihsel süreci hakkında bilgi sahibi özne, estetik nesne, estetik tavır, estetik
olabilme beğeni kavramlarını tanımlayabilme
3
3 Görsel sanatlar, estetik kavramlarını
günümüzün değişen sanat ve teknoloji
ilişkisi içinde değerlendirebilme
Anahtar Sözcükler: • Estetik • Sanat • Sanat Felsefesi • Estetik Beğeni • Plastik Sanatlar • Fotoğraf
2
Görsel Estetik
3
Estetik ve Görsel Sanatlar
Antik Çağ Estetik Düşüncesi belli bir amaca hizmet edip etmediği sorgulama-
Estetik nesnelere yaklaşmanın belki de en açık sını doğurmaktadır. İyi nasıl kendinden dolayı iyi
yolu, onları; bir başka nesnenin taklitleri olarak ele olamayacaksa ve belli bir nedene sahip olması ge-
almaktır. Taklit kuramları, klasik felsefede iyi ve rekiyorsa, güzel de benzer nedenle salt kendi ba-
güzele ilişkin daha kapsamlı kuramlar bağlamın- şına belli bir amaca hizmet etmeyecektir” (Demir,
da geliştirilmiştir. Platon, Aristoteles ve Plotinus, 2009: 129-130).
her biri taklidin rolünü hem sanatla olan ilişkisi
içinde hem de etik sorunlara ve metafiziğe ilişkin
incelemelerinin bir parçası olarak ele almışlardır Platon (MÖ.427-MÖ.347) felsefesi, fel-
(Townsend, 2002: 107). Antik Çağ estetik düşün- sefe tarihinde ilk sistemli felsefi düşünce-
cesini oluşturan düşünürler Platon, Aristoteles, nin kaynağı olarak kabul edilegelmiştir.
Plotinus’un sanat ve güzel üzerine düşünceleri, Onun, hocası Sokrates ’den, Pythagorasçı
mimesis (taklit, yansıtma) olarak sanat düşüncesi filozoflar çevresinden ve Orfeus inançla-
ekseninde anlatmaları eylem ve ifade aracı olarak rından etkilendiğini biliyoruz. Matema-
sanatı farklı açılardan konu etmeleridir. Bu anlam- tik, şiir, gökbilim, tarih, mitoloji, politika
da sanat sadece estetiğin değil aynı zamanda etiğin konularında da sağlam bilgileri olduğu
konusu içinde de yer almaktadır. Sanat düşüncesini hakkında elimizde güçlü kanıtlar var. Fel-
eylem alanı dışında, estetik bir yargı, insanda bı- sefe tarihçileri onun gelişme evrelerini ya-
raktığı etki açısından bir değer yargısı olarak felse- pıtlarına dayanarak dört döneme ayırmış-
feleri içinde değerlendirmişlerdir. lardır: Birinci dönemde gençlik diyalogları
Platon felsefesi temelde ikili bir dünya anla- ya da Sokratik diyaloglar, ikinci dönemde
yışı üzerine kurulur; duyulur dünya ve düşünülür geçit yapıtları, üçüncü dönemde olgunluk
dünya. Platon, duyulur dünya ile yaşadığımız ger- yapıtları ve dördüncü dönemde de yaşlılık
çeklikler dünyasını, şeylerin dünyasını anlatırken, yapıtları bulunur (Bozkurt, 1995: 81).
düşünülür dünya, akıl dünyası, asıl gerçeklikler
dünyasına işaret etmektedir. Değişmezlerin bilgi-
sinin değişenler üzerinden olamayacağını söyleyen Platon’un sanat anlayışı, estetik olmaktan çok,
Platon, görünür (fenomenler) dünyanın, yanıltıcı etik nitelikler taşımaktadır. Sanatçının ortaya koy-
olduğunu belirtmektedir. Düşünülür dünya, idea- duğu eser yolu ile ilettiği bilgi önemlidir. Sanatı
lar dünyası ise kavramlardan oluşmaktadır ve kav- mimesis olarak ele alan Platon, sanat eseri yoluyla
ramlar şeylerin tümel karşılıkları olarak akılla kav- insanın bilgilenmekten çok, gerçek bilgiden uzak-
ranan yapıya sahiptir. Kavramlar sadece adıl olan laşacağını söyler. Sanatçının yaptığı, taklidin takli-
kavramlardan değil, iyi, güzel, doğru gibi değer dini üretmektir, böylece insanı idealar dünyasından
bildiren kavramlardan da oluşmaktadır. Bu kav- uzaklaştırırken yarattığı esrime ile kendine daha
ramların en üstünde ‘iyi’ kavramı yer alır ve bütün çok bağlar. Platon, Devlet’in X. kitabında tragedya
kavramlar bu kavramı gerçekleştirmek ister anla- yazarları ve şairlerini kastederek yaptıklarını zarar-
yışı içinde değerlendirilir. “İyi’ye en yakın kavram lı diye niteler ve “…onları seyreden ve dinleyenin
güzel kavramıdır. Bu da güzel olanı tanımlarken hazırlığı yoksa yani benzetilen şeyin gerçekten ne
4
Görsel Estetik
olduğunu bilmiyorsa, içinin düzeni bozulur” diye belirtir (Platon, 1985: 281,595b). Yine Devlet’in X.
kitabında geçen sanat ve sanatçının yaptığını anlatmak için söylediği, “…istersen bir ayna al eline, dört bir
yana tut. Bir anda yaptın gitti güneşi, yıldızları, dünyayı, kendini, evin bütün eşyasını, bitkileri, bütün can-
lı varlıkları” diye söylemektedir ( Platon, s.282: 596 d). Platon sanatçının yaptığı bir masanın marangozun
yaptığı masadan yola çıkılarak üretileceğini marangozun bu masa düşüncesini idealar dünyasındaki masa
ideasından hareketle yaptığını, ressamın ise marangozun masasını esas aldığını belirtmektedir. Maran-
gozunki, birinci dereceden taklitken ressamınki ikinci dereceden taklittir. Masa resminin bizi götüreceği
nokta ancak marangozun yaptığı masa olacaktır. Bu da bizi gerçekliklerin, asılların dünyası idealar dünya-
sından uzaklaştıracaktır (Demir, 2009: 131).
Platon, sanatın insanı duyusal/duygusal etkileyerek
akli olandan uzaklaştıracağını düşünerek olumlu bir
anlam yüklememiştir. Özellikle gençleri yarattığı etki
yoluyla kavramlar, idealar dünyasından uzaklaşacağı
inancı ile ideal devletin anlayışına uygun olmayan sa-
natın ve sanatçının devletin dışında olması gerektiğini
ifade etmiştir. Platon’un öğrencisi Aristoteles ise sanata
ve sanatçıya farklı yaklaşım sergilemiştir.
Aristoteles (MÖ.384-322) felsefesi, hocası
Platon’un idealar dünyası ve Demokritos’un atom öğ-
retisinin dışında bir felsefe anlayışı üzerine kurulur.
Aristoteles’te töz kavramı varolan gerçekliklerin temeli-
ni oluşturduğu tek tek öznelerdir. Varolan kendi özünü
içinde taşıyan tümeller olarak tikellerde görünür ve bu
oluş yaşamın akışını teşkil eder. Aristoteles Antik Çağ’ı
etkileyen bir düşünür olduğu gibi modern zamanlara
kadar felsefesi, mantığı, doğa anlayışı ile özellikle Orta
Çağ düşünce dünyasında etkin bir filozof olarak karşı-
mıza çıkmaktadır.
Aristoteles’in son yazdığı kitap olarak değerlendiri-
len eseri Poetika’da sanat, sanatçı ve estetik üzerine dü- Resim 1.2 Rafaello Sanzio, Atina Okulu, (Detay)
şünceleri yer alır. Şiir ve dram sanatlarını konu edinen Platon, Aristoteles
Poetika, genel olarak sanat düşüncesi üzerinedir. Bir
eserin ne kadar süre ve uzunluğa sahip olması, anlatım biçimi olarak kullanılacak ölçü, simetri-asimetri,
teknik araçlar, dekor, hikâyenin anlatımı, komedya-tragedya gibi birçok başlık altında sanat eserinin ya-
ratılma sürecinde estetik bir form olarak ilkelerini ele alır. Platon’un olumsuz baktığı mimesis kavramına
Aristoteles, bir öğrenme ve öğretme biçimi olarak olumlayarak bakar. Kullandığı araçlar yönünden mime-
tik sanatları figüratif sanatlar (renk-çizgi), müzik (söz-ritm-armoni), dans (ritm-eylem) olarak ayırır. Sanat
niteliği yüksek bir eser, yarattığı etki ile onu izleyende katharsis durumu yaratır. Katharsis, estetik duyumla
yaratılan etik arınmadır.
Plotinus (MS. 205-270), Platon ve Aristoteles metafiziğini farklı şekilde yeniden değerlendiren ve
Orta Çağ düşünce dünyasında da Neo-Platonist felsefe ile kendisinden sonraki dönmelerde de etkisi de-
vam etmiş düşünürdür. Plotinus felsefesi Bir, Nous (akıl-zekâ), Ruh (Evren ve Dünya Ruhu), Madde
biçiminde sıralanır. Her şey Bir’den türüm eder. Madde ışıması en az olandır. Sanat, maddeye kazandırıl-
mış form (ruh)dur. Bu yolla madde estetik bir görünüş, akıl yoluyla güzellik kazanır. Plotinus’ta “imge,
temsil ettiği şeyin aynasıdır ve temsil edilen şey bu anlamda kendi modeliyle birliktelik oluşturur. Şeylerin
duyumsanabilir görünümü olmanın ötesinde, gerçeği en derin boyutu içerisinde ifade etmek amacıyla
evrensel ruha ulaşma eğilimindedir ki gerçeğin en derin boyutu tinseldir ve Zekâya (Nous) karşılık gelir
(Farago 2006: 66).
5
Estetik ve Görsel Sanatlar
Orta Çağ estetik anlayışı temel olarak inanç etkisi ile mistik-metafizik karakter kazanmıştır. Sanat
anlamında var olan formları anonim olarak, yarattığı etki nedeni ile tekrarlayan bir anlayışa sahip olduğu
düşünülse de Umberto Eco’nun dediği gibi “Orta Çağ’ın yeni bir şey söylemediği doğru değildir; Orta Çağ
kültürü yenilik duygusuna sahiptir, ama yineleme görüntüsü altında bu yeniliği saklamaya çalışır” (Eco,
1998: 15) demektedir. Orta Çağ sanatçısı için, sanat eserinin, ayırıcı bir anlamı yoktur. ‘Sanatçı’ yaptığını
estetik kaygılarla değil, yarattığı etki yoluyla somut olanın, gerçeğin yansımalarında görür. Bu gerçeklik ise
eserle temasa geçende oluşan vecd/yükselme, kendinden geçme yoluyla gerçekleşir. Derinlik bu anlamda
kompozisyonun yaratıldığı alanda değil, izleyenin duygusundadır.
6
Görsel Estetik
üstün tutmuştur. “Sanat güzelliği tinden doğmuş ve yeniden doğmuş güzelliktir”(Hegel, 1994, s.2) diye ifade
eder. Hegel, sanatı sembolik, klasik ve romantik olmak üzere üç dönem altında inceler. Sembolik dönemin
sanatı mimaridir, klasik dönem heykelle, romantik dönem
ise resim, müzik, şiir ile ifade edilir. Romantik dönemden,
Orta Çağ Avrupa sanatından sonra sanat, kendini mutlak Tin, Ruh (Geist), özellikle Hegel felsefe-
tin’in din ve en son felsefeye dönüşerek insanı “düşünceye, sinde geniş anlam ifade eden kavramdır.
ide’ye yani felsefeye yöneltiyor bizi; ama bu yöneliş, sanat İnsanın kendi aklı ile yarattığı doğanın
yapmak için değil, sanatın ne olduğunun bilimsel olarak karşıtı olan her şey.
bilinmesi içindir” (Bozkurt, 1995: 154) şeklinde anlatır-
ken, sanat, yaratım olarak değil ide olarak vardır artık. Marksist kuramda altyapı, ekonomik ge-
Böylece Hegel’in ‘sanatın sonu’ veya ’sanatın ölümü’ ola- reklilikler alanını, üstyapı ise; hukuk, ah-
rak ifade edilen düşüncesi geist’in görünüş yoluyla aldığı lak, bilim, felsefe, sanat gibi insanı oluştu-
anlam düşüncesi üzerinden, mutlak tin’in ifadelendirilme ran kültür alanları ifade eder.
biçimlerinden din sonra felsefeye dönüşecektir.
Karl Marx (1818-1883), Friedrich Engels ile birlikte
Marksist düşüncenin en önemli ismi. Marx ve Engels’in
estetik üzerine yazdıkları toplu bir metinleri olmamasına
karşın, yazdıkları bazı eleştiri yazıları ve bütüncül bir dünya
görüşü olan Marksist dünya düşünce ekseninde estetik dü-
şünceleri değerlendirilir. Marx, sanatı toplumsal yaşamın
dönüştürücü ögelerinden biri olarak değerlendirmiştir. Alt-
yapı ve üstyapı kuramı ile kültür ve sanata dair alanların
ekonomik ilişkilerin yansıması olduğunu, altyapı da eşitlik
sağlanmadığı sürece üstyapı kurumlarının gerçek işleyişi-
ne kavuşamayacağını söyler. Marx, sanata ayrı bir parantez
açar ve her şeye rağmen sanat üretiminin tarihin zorunlu
ilişkilerinin dışında kendi dinamikleri ile çağının ötesinde
bir anlatıma sahip olduğunu ifade eder. Antik Yunan sanatı
ve Shakespeare’in yaşadığı dönemlerde bu eserlerin ortaya
çıkması için olgun koşulların olduğunu söylemek zordur
diyerek bu düşüncesini destekler. Sanat üretiminden tüm
toplumsal dinamiklerin ortaklaşa yararlanmaları için, top-
lumcu-gerçekçi sanat anlayışında, mimetik bir algı ile sana-
tın toplumun kendini görmesi ve bilinçlenmesi için önem- Resim 1.5 Karl Marx
li bir yansıtıcı, dönüştürücü güç olduğuna inanılır. Sanat
eseri aracılığı ile toplumsal bilincin oluşması sağlanırken, uygun şartlar oluştuğunda, özgür bir toplumun
sanatçısının ortaya koyduğu eser ile bu özgürlüğün tüm toplumun paylaştığı, özgürlük duygusunun estetik
görünüşü olacağı ifade edilir.
Benedetto Croce (1866-1952), Croce, estetiği genel bir dilbilim olarak kavrar; çünkü böyle bir
dilbilimin içine, ona göre, her türlü ifade gücü olan medya, insanın kurduğu sembollerin tüm formları
ve genellikle dil dediğimiz “paradigma” girer. “Güzellik” kavramının yerine “ifade” kavramını geçiren
ya da “güzellik” ile “ifade”yi özdeşleştiren Croce böylece 20.yy. sanat felsefelerinin çoğunun genel bir
görünümünü serimlemiş oluyordu. Sanat, ona göre, insan “tin”inin (spirito) belli başlı formlarından
biridir; başka deyişle sanat, “tin”in çabasının, çalışma ve işleyişinin, ürünlerinin estetik bir görünümde
ortaya çıkmasıdır (Bozkurt, 1995: 219). Croce’ye göre, bilginin iki biçimi vardır. Bilgi ya sezgisel ya da
mantıksal’dır (Cömert, 1979: 23). Sanatın bilgisini, estetik bilgiyi sezgisel bilgi olarak ele alan Croce,
ussal bilgiyi ise kavramların bilgisi olarak ifade eder. Croce, kavramsız bilgi, sezgisiz kavram olamayaca-
ğını, temel bir kavramın görünüşlerinin farklı yansımalarının sezgiler yoluyla ortaya çıkarak, anlamlan-
dırılabileceğini söyler.
7
Estetik ve Görsel Sanatlar
Theodor W. Adorno (1903-1969), Adorno özellikle kültür endüstrisi, kültür kuramları, sanat, mü-
zik üzerine çalışmalar yapmıştır. “Adorno’da sanat yapıtı, estetik obje, gerçeklik koşullarının ve katego-
rilerinin dışında bir ‘örnek’ görünüş varlığıdır. Ama bu görünüş, bir çelişki gibi görünse bile, doğruluğa
sahiptir, gerçekliğin sahip olmadığı bir doğruluğa” (Tunalı, 1996: 129). Bu anlamda burjuva toplumu-
nun içine düştüğü yanlışlıktan kurtulma yeri ve sığınağı olarak sanat önemli işleve sahiptir. Adorno
toplumu, çarpık, yetkin olmayan gerçeklik olarak ele alır. Sanat böyle bir toplumsal gerçeği yansıtmak
yerine, içinden doğduğu toplumun dışında ama bir örnek alan gibi, toplumun negatif görünüşünü
içinde saklar. Toplumun içine düştüğü durumun gerçeğini
görebilmesi için kendisine değil, sanat eserine bakması gere-
kir. Sanat, içinde taşıdığı ütopya ile unutulmuş gerçekliğin
saklı hazinesi gibidir.
Öğrenme Çıktısı
1 Estetik kavramını tanımlayabilmek ve tarihsel süreci hakkında bilgi sahibi olabilme
Dabney Townsend’ın
Estetik kavramı günlük dil- (2002) Estetiğe Giriş, (An- Yaşadığınız çevrede estetik
de güzellik kavramı yerine kara: İmge Kitabevi) kitabı kavramı kullanılırken yük-
mi kullanılmaktadır? Bu- içinde estetik kavramını ve lenilen anlama dikkat edi-
nun dışında bir değer karşı- kullanım biçimlerini tarih- niz. Farklılıklar var mıdır,
lığı var mıdır? sel olarak okuyarak, ilişki- değerlendiriniz.
lendiriniz.
8
Görsel Estetik
9
Estetik ve Görsel Sanatlar
Güzel kavramını niteleyen birçok şey olabilir. Kandinski’nin dediği “her sanat eseri zamanının
Bir şeye güzel derken onu beğendiğimizden değil çocuğu, çoğu zaman da duygularımızın anasıdır”
iyi olduğu için de güzel olarak niteleyebiliriz. Bu (Kandinski, 1993: 21), cümlesinde olduğu gibi
Kant’a kadar çoğunlukla bu şekilde değerlendiril- yaşadığın zamanla ve insanlığın yaşadığı tüm za-
miş. Kant’ın Yargı Gücünün Eleştirisi kitabından manlarla da ilişkisi olması gerekir estetik süje’nin.
itibaren salt kendinde neden olarak da güzel konu Estetik özneyi/süjeyi belirleyen şey, onun kim ol-
edilmeye başlamıştır. Güzel bulduğumuz bir görü- duğundan ziyade, estetik diye tanımladığımız bir
nüşe veya esere bu nitelemeyi yaptığımızda bireysel tavra sahip olması, estetik bir tutum geliştirmiş ol-
olarak ona bir değer verdiğimize dair bir yargıda masıdır. Buna göre, estetik özne bir estetik nesneyi
bulunuyoruz. Güzel bulduğumuz bir eseri paylaş- algılayan, algılamakla kalmayıp, onu kavrayan ve
mak, onda nelerin farklı olduğu üzerinden anlam ondan estetik olarak hoşlanan, estetik haz duyan
yaratmak, onun sadece kendi için değil, başkala- bilinç ve beğeni varlığıdır (Cevizci, 2007: 442).
rı için de bir değer olabileceğini söylemek, eser ve “Her estetik fenomen, zorunlu olarak bir süje ile
insan/lar arasında felsefi bir paylaşıma dönüşebilir. ilgilidir. Bu süje, bir estetik tavır alma, bir estetik
Bireysel olandan evrensel olana dönüşen dilin ifade algılama varlığı olarak estetik fenomenin bütünlü-
ettiği, bunun neden böyle olup olmayacağı tartış- ğüne, estetik varlığa katılır. Süjenin, estetik varlık
maları, eser yoluyla hayata yeni anlamlar katmak için vazgeçilemez bir durumu, bir zorunluluğu var-
olarak anlam kazanır. dır. Çünkü sanat yapıtı ya da güzel dediğimiz şey,
yalnız bir süje için, bir süjenin estetik tavrı ve algısı
için bir sanat yapıtı veya güzel bir şeydir. Estetik
Estetik Süje/Özne fenomen için süjenin varlığı zorunludur ama o,
Estetik süje, bir estetik obje’yi algılayan, onu estetik fenomenin biricik taşıyıcısı ve belirleyicisi
kavrayan ve ondan estetik olarak hoşlanan, on- değildir” (Tunalı, 1996: 18).
dan estetik haz duyan bilinç varlığı, ‘ben’ anlamı-
na gelir. Böyle bir estetik süje, bir estetik obje’yi
kavrarken, ondan haz duyarken bu estetik obje
karşısında tavır almış olur. Çünkü bir obje’yi algı-
lamak, onu kavramak, ondan haz duymak, onun
karşısında tavır almak anlamına gelir. Bunun için,
estetik süje’yi tanımak, estetik tavır almayı belir-
lemek demektir (Tunalı, 1996: 23). Sanat eseri sa-
dece görsel ve işitsel bir nesne değildir. Sanat eseri
insanın bilinçli bir üretim ve form bulma süreci-
nin son hâlidir. Bu şekilde üretilen objenin algıla-
yıcısının da onu anlayacak bir bilinç varlığı olması
gerekir. Sainte-Beuve şöyle der: “Sanatı bir biçim
sorununa indirgemek onu ölçüsüz daraltmak ve
küçültmektir” (Timuçin, 1993: 207). Estetik süje
ile sanat eserini epistemolojik olarak kavrayan bi-
linç varlığı nitelenir. Resim 1.8 W. Kandinski
Gündelik yaşamda nasıl ki, bir dili anlamak,
uzmanlık gerektiren bir konuda konuşmak bilgi
sahibi olmayı zorunlu kılıyorsa, estetik bir obje ile
Fenomen, görünüş, genel olarak, algının
yüzleşme de bir bilgi ve bilinç sorunudur. Haz duy-
nesnesi, algılanan ya da bilince görünen
mak bir eser ile karşılaştığımızda bireysel anlamda
şey, gözlemlenebilir olan olay ya da olgu.
eseri algı alanımızda daha yoğun hissetmenin par-
İnsan varlıklarına, doğrudan ve aracısız
çası olabilir. Ama bir eseri anlamak için yeter sebep
deneyde, tecrübede görünen şey (Cevizci,
değildir. Özellikle günümüz çağdaş sanatı anlama
1999: 341).
ve anlamlandırma sürecinde onla ilişkiye giren
öznenin bu yeterlilik üzerinden bakması gerekir.
10
Görsel Estetik
Estetik Obje/Nesne
Estetik diye nitelediğimiz bir şeyin bizde yarattığı etki çoklu bir etkilenimin yansımaları olabilir. Duyu
alanımıza giren birçok şey bizi etkiler/etkileyebilir. “İnsanın estetik ilgisinin veya estetik tavrının konusu
olan her şey, estetik nesne kategorisi içine girer. Buna göre, estetik nesne; bir sanatkâr tarafından yaratılmış
bir sanat yapıtı olabileceği gibi, insanın yaratıcı etkinliğinin sonucu olmayıp, tam tersine onun verili ya
da hazır bulduğu doğal bir şey, söz gelimi bir doğa manzarası ya da insan bedeni benzeri bir doğal ürün
olabilir. Demek ki estetik nesne, karşısında estetik tavır alınan, estetik yaşantının konusu ya da objesi olan
şeydir (Cevizci, 2007: 439). Duyusal algı bu etkiye açıktır, akılsal algı ise bir nesneyi sanat eseri veya kar-
şılaştığımız bir görünüş olmaktan çıkararak bizi estetik tavır almaya götürür.
Sanatta, bilgisel olanın, duyusal olanla bütünleşerek somutlaştırılması ve insanlarda derin yaşantıları
dolaysız olarak uyandırabilecek bir dünya niteliğiyle canlandırılması söz konusudur. Bu bakımdan sa-
natçının nesnesini, -onun özünü açık kılacak şekilde- kavraması ve yorumlaması ne kadar önemliyse; bu
yorumunu duyusal bir dolaysızlık içinde sanki yaşamın kendisiymiş gibi biçimleyerek, derin düşünceleri,
duyguları uyandıracak tarzda canlandırabilmesi de o kadar önemlidir (Yetişken 2009: 68). Estetik nesne
ile kurulan ilişkide duyusal olanın görünüşünde kurgusal olanın saklı ilişkisi, sıradan olanın dışına taşan
anlam yönünü oluşturur. Bu sanat eserindeki, görünenin içinde,görünmeyenin boyutudur. Uzamsal anla-
mın ontik bütünlüğü eserde görünüşe çıkarak, izleyende estetik hazza dönüşür.
Estetik Tavır
Sanat eseri ile kurduğumuz ilişkinin belirleyici yönlerinden biri de ondan edindiğimiz izlenimler, etkiler-
dir. Duyusal alanımıza giren her obje bizde bir etki bırakır, kimi zaman bu olumlu, hoş, estetik, kimi zaman
da olumsuz, nahoş, çirkin olabilir. Bir nesne ile kurduğumuz ilişkide bu yargıları vermemize sebep, bizim onla
kurduğumuz bireysel ilişkilerin yansımasıdır. Bunda o an içinde olduğumuz psikolojik durumdan, karnımı-
zın aç veya tok olmasına kadar birçok şey etkili olabilir. Tüm bu etkilerden bağımsız bir nesneyi salt kendi
olarak görmeyi ve bilmeyi denemek, yapılan eylemin farkında olmak, o nesnenin karşısında bir tavır, durum
almaktır. Estetik tavır, sanat eserinin karşısında alınan bu bilinçli olma hâlinin duyusal alandan düşünsel ala-
na doğru anlamlandırılması, pratik ve yarar amaçlı bakışın dışında bir anlamı olmasını gerektirir.
Kişisel yargılarımızın dışına çıkmak zordur. Bir görünüş karşısında objektif karar verebilmek ve onu
bireysel alanımızın sınırlarına çekmeden tümel olarak görebilmek, bu anlamda uzmanlaşmayı gerektiren
bir tavrı niteleyebilir. Burada ki tümel görüş bir resme baktığımız zaman bizi etkileyenin ne olduğu ile ilgi-
lidir. Resmi oluşturan fiziki gerçeklikleri, boyası,
tuvali, çerçevesi her biri tek tek görme alanımıza
girerken bunlarla birlikte ve bunlardan bağım-
sız olarak bir eseri bütüncül olarak değerlendir-
me yapabilme anlamına gelir. Bunu tüm sanat
alanları için söylemek mümkündür. Bir operada
sadece müzisyenleri dinlemek, sahnedeki oyun-
cuları geri plana atmak, bir filmde kurguyu oku-
maya çalışmak ama hikâyeyi ve oyunculuğu izle-
memek gibi birçok örnek bu bakma ve anlama
biçimlerine örnek verilebilir.
20. yüzyıl sanatının en önemli isimlerinden
Marcel Duchamp’ın bir pisuarı ters çevirerek
‘Çeşme’ adıyla sanat eseri olarak sunması veya
tabure üzerine ters yerleştirdiği bisiklet tekerli-
ğini hazır nesne olarak sanat eserine çevirmesi,
tüm bunlara benzer nesneler karşısında aynı
tutumu alacağımız anlamına gelmesi kadar
Resim 1.9 M. Duchamp, Çeşme (Pisuar)
saçma olur. Bu çalışmalarda Duchamp’ın on-
11
Estetik ve Görsel Sanatlar
Estetik Beğeni
Beğeni, bizim dışımızdaki herhangi bir şeyin, bizde bıraktığı etki yoluy-
la yaşadığımız duygu durumudur. Bu etkinin oluşması için illaki bir sanat
eseri ile karşı karşıya kalmak gerekmez. Beğenilerimizin içine birçok şey
katabiliriz. Bu da beğeniyi kişisel olanın sınırlarına çekmektedir ki, bu an- Resim 1.10 M. Duchamp,
lamda ortak bir beğeniden söz etmemiz mümkün müdür sorusu insanın ak- Tabure ve Bisiklet Tekerleği
lına gelir. Orta Çağ’dan itibaren yaygın olarak kullanılan
des gustibus non est disputandum (zevkler ve beğeniler
-renkler- tartışılmaz) sözü ortak beğeni yargısı oluşamaya- Des gustibus non est disputandum,
cağı anlayışı yaratır. Hepimizin beğenisine hitap edecek, zevkler ve beğeniler -renkler- tartışıl-
ortak estetik duyu (sensus communis aestheticus), yara- maz anlamına gelen Latince cümle, Orta
tacak biçimde kompozisyonlar oluşturulabilir mi sorusu, Çağ’da bireysel olanın ötesinde tanrısal ya-
modern çağların söylemleri içinde karşımıza çıkmaktadır. ratıların tartışılmazlığı sözü, modern çağ-
Kant’a göre bu “ortak estetik duyu” bütün insanlar- larda beğenilerin kişisel olduğu biçimine
da vardır; beğeni yargılarının genel geçerliği herkesin dönüşmüştür.
ortak olduğu bu duyuya dayanır. Ona göre, bir şeyin
güzel olduğunu bildirdiğimiz bütün yargılarda biz, hiç
kimseye o şey hakkında bizden başka türlü bir kanıda olmasına izin vermeyiz; her ne kadar bulun-
duğumuz yargı kavramlara değil de duyumlarımıza dayanıyorsa da. Ama bu duyum, benim özel bir
duyumum olmayıp, bütün insanlar için ortak bir duyumdur. Şimdi bu ortak duyum, bundan ötürü
deneye dayandırılamaz, herkesin bizim yargılarımızla uyuşabileceğini değil de uyuşması gerektiğini
öne sürer (Bozkurt, 1995: 132). Sanat eseri üzerinden ifade edilen beğeni yargısı, güzellik anlayışı
ortak estetik duyunun tümel görünüşü anlamına gelir ki, bu tekil olanda tümel olan beğeni yargısının
dile getirilişi anlamına gelmektedir.
Sanat eserinin değeri, soğuk argüman ya da ispatlarla kanıtlanabilir bir şey değildir. O, hissedilir fakat
kanıtlanamaz. Kant’ta öznel bir haz ya da hoşlanma ile evrensel bir yargı arasındaki çelişkiyi çözen şey,
işte bu estetik duygudur. Bu açıdan bakıldığında, estetik haz ya da hoşlanmanın, sadece bir duygu yargısı
olmayıp, aynı zamanda bir yargı duygusu yani duyguyu konu alan zorunlu bir tümel olduğu söylenebilir
(Cevizci, 2007: 454). Beğeni yargısı ile bireysel olanın dışına taşan, evrensel anlamda herkesle paylaşılan
bir ortak estetik duyumun dile getirilişi, sanat eserinin sıradanlığının dışındaki dili ile mevcut olur. Hisset-
tiğim, anladığım, oradaki eserin ne demek istediğidir. Bu beni aşan ama benim duyumsadığım şey herkesin
duymasını istediğim şeye dönüşür ki, bu hoşlanmadan farklı olan yönüdür.
12
Görsel Estetik
Öğrenme Çıktısı
2 Estetik kavramı ile ifade edilen estetik özne, estetik nesne, estetik tavır, estetik beğeni
kavramlarını tanımlayabilme
Resim 1.11
Doğayı anlama ve anlatma kaygısı sanatın do- İnsanın neden sanat yaptığına dair soruların
ğuşunun asıl nedenidir. Yaşadığı dünyayı görmek cevabını sanat tarihi, sanat felsefesi ve estetik farklı
ve göstermek isteyen insanoğlu yaşamını etkileyen açılardan sorgulamaya, geniş bir tarihsel alan için-
görüntüleri yaşadığı alanların duvarlarına işleyerek de de tartışmaya çalışmıştır. Yaşadığı dünyayı ses,
ilk sanat kompozisyonlarını ortaya koymuştur. İs- görüntü olarak düşünen yansıtmacı, mimetik sanat
panya’daki Altamira mağarası ve Fransa’da ki Lascaux anlayışından, 20. yüzyılın oluşturmacı, inşacı sanat
mağarası bunun erken örnekleri olarak karşımıza çık- anlayışlarına kadar birçok tanım ve yaklaşım geti-
maktadır. Avcı-toplayıcı insanın doğayla en büyük rilmeye çalışılmıştır; sanat kavramına. Ortaya çıkan
mücadelesini anlatan ve av sahnelerini konu edinen yeni anlatım biçimleri, kavramın anlamına katkı
mağara duvar resimlerinde kendi dışındaki dünyaya yaptığı gibi, tek biçimli tanımı da zamanla zorlaş-
karşı izlenimleri yaşadığı dünyanın, (mağaranın) du- tırmıştır. Her dönem kendi sanat anlayışını yaratır-
varlarında onu anlatan eserlerdir. Görmek ve göster- ken, ortaya çıkan eserler, yaşanılan zamanı farklı bir
mek en erken kültürlerden itibaren insanın yaşama açıdan yaşayan insanlara ve sonrasına taşımıştır. Bu
tutunmasında temel eksenleri oluşturmuştur. anlamda sanat, zamanı belgeleyici anlatım içinde
13
Estetik ve Görsel Sanatlar
yer alır. Ama sadece belge değil, zamanın dışına da taşan zamanüstü bir dille. “Tarihçiler imgeleri kullanır-
ken sadece ‘kanıt’ için yola çıkamaz, çıkılmamalıdır da. Francis Haskell’in deyişiyle “imgenin tarihsel hayal
gücü üzerindeki etkisi’ne de yer bırakılmalıdır. Resimler, heykeller, baskılar ve diğer imgeler bize, yani
gelecek nesillere, geçmiş kültürlerin yazıya dökülmemiş deneyimlerini ya da bilgilerini paylaşma olanağı
sağlar” (aktaran Burke, 2003:13). Aristoteles’in tarih yazarı ile sanatçıyı ayırdığı nokta da buna işaret eder,
olan ile olası olan arasındaki tümel ilişki ancak sanat yolu ile anlatılır.
Doğayı anlamaya çalışan insan yansıttıkları
ile doğayı kendi doğasına katmaya çalışmış, onu
yeri geldiğinde kompozisyonlarında mitleştir-
miştir. Ölüm kültüne dayanan Mısır piramitleri
görünüşleri itibari ile dağları anımsatmakta do-
ğanın yüceliği ölümün bilinmezliği ile birlikte
Heredot’un taştan dağlar benzetmesine gidecek
kadar insan, doğa ve yaşam formlarının tarihsel
kanıtları biçiminde ayakta durmaktadır. Erken
dönem mimari formlarında görülen bu sembo-
lizm, insanın kendisini tanıma ve anlatma kay-
gısı ile antik Yunan heykel kompozisyonlarında Resim 1.12 Mısır, Sfenks ve Piramit
olduğu gibi insanı, ideal şekilde görme ve gös-
terme isteğine dönüşmüştür. Kendini doğanın merkezine yerleştiren insan aklı ile kurduğu doğayı farklı
sanatsal formlar ile ortaya koymaya, sanatın ifade gücünden yararlanarak yaşamı kendi elleriyle kurmaya
başlamıştır. Mitler (söylenceler) insanın doğayı ve kendisini insanlaştırarak anlatmasının dil’de, heykeller
ise bu dilin görünüşte karşılıklarıdır.
Rönesans insanın kendisini ve
dışındaki dünyayı sanat yoluyla
anlama ve anlatmanın adıdır. Ye-
niden uyanış (Renaissance), Orta
Çağ’ın yarattığı dünya düşünce-
sinden sanat yoluyla kurulan ve
insanın kendisini merkeze yer-
leştirdiği dünya görünüşüne dö-
nüşmesidir. Perspektif, yaşadığı
dünyanın insan eliyle, kurgusal
dünyada gözün gerçekliği üzerin-
den kurulmasıdır. Gördüğünü,
hissettiğini yaşamının merkezi-
Resim 1.13 Leonardo da Vinci Son Akşam Yemeği, 1495-1498
ne almaya başlayan insan kendi
hikâyesini yazmaya başlamıştır.
Barok dönem kendini bulan insa-
nın coşkusudur, formlar sınırları-
nı zorlayarak anlatımın en kısa za-
man diliminden, sonsuz, coşkun,
taşkın yüzeyin sınırlarını zorlayan
görünüşlere kavuşmasıdır. Emp-
resyonistler, dış dünyayı olduğu
gibi değil kendilerine bıraktığı
etki, izlenimler üzerinden alarak,
doğanın karşısında etkin bir insan
anlatımı oluşturmuşlardır.
Resim 1.14 Floransa Katedrali, 1436
14
Görsel Estetik
Kendisi için yüce olan doğadan, kendisini yü- Görsel sanatlar başlığı, çoğunlukla plastik sa-
celeştiren, idealize eden insana, form yoluyla insan natlar düşünülerek kullanılır. Tiyatro, müzik ve
hem kendisini hem de dış dünyayı, görerek ve gös- sinema, gösteri sanatları adı altında değerlendirilir.
tererek hâkim olmak istemiştir. Sanat aynı zaman Günümüzün değişen teknik olanakları ile bu ay-
da insanın görme, duyma, yaratma gücüne dönüş- rımlar yavaş yavaş ortadan kalkmaya, hepsinin iç
müş, sanat yoluyla kendisi de görür olmuştur. 19. içe geçtiği kolektif sanat örnekleri artmaya başlasa
yüzyılda, pratik olanla estetik olan biçiminde ifade da hâlâ temel ayrımların bu başlıklar altında devam
edebileceğimiz, sanat ve zanaatın ayrılması, Güzel ettiği kabul edilmektedir. Plastik sanatlar, form ve-
sanatların, yani gündelik kullanımın, ihtiyacın dı- rilebilir, biçimlendirilebilir olan anlamında, iki bo-
şında sanatsal üretimin akademiler ve kurumlarla yutlu yüzeyde üç boyutlu form sanatı resim veya
desteklenerek, yaşama dâhil edilmesi, sanata bakış- yoğrulabilir, yontulabilir anlamında seramik ve
ta yeni bir sürecin başlangıcı olmuştur. heykel sanatlarını anlatmak için kullanılmaktadır.
On dokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci yüz- Sanatın gerçekle ilişkisi ya da temsilin ne oldu-
yıl başlarında görsel sanatlar açıkça doğayı taklit- ğu konusunu ‘dil’ kavramı açısından ele alabiliriz.
ten uzaklaşmaya başladılar. Görsel sanatçılar bir Hayvanların, verdikleri belirli tepkiler dışında, al-
şeylerin görünüşünü kopyalamaktan vazgeçtiler; gıladıkları dış dünyaya ait nesne ya da olguları ses
çünkü bunu fotoğraf yapabilirdi. Örneğin; Alman ya da bedensel işaretlerle tanımlamadıklarını bili-
dışavurumcu ressamlar, görünüşleri aynen yakala- yoruz. Ancak insan, algıladığı ve birbirinden ayır-
maya çalışmaktan vazgeçip anlatımcı etkiler için dığı nesneleri, hatta kendi tepkilerini içeren olgula-
biçimleri bozdular. Kübistler, eylem ressamları ve rın hepsini bir şekilde tanımlayabilmektedir. Sözel
azcılar doğadan uzaklaşarak resimlerindeki her- dil bu tanımlamanın isimlendirme şeklidir ve aynı
hangi bir nesneyi (eğer varsa) tamamen anlaşıla- zamanda bir temsildir, sanatta olduğu gibi. Heykel,
maz hâle getirdiler; baskın gelenek bu oldu (Car- resim, dans, müzik ya da şiir olsun, sanat, insanın
roll, 2012: 41). dünyasındaki nesne ve olguları, onlara karşı tepki-
Plastik sanatlarda 19. yüzyıl çağın dinamizmi lerini farklı duyu ortamlarına ait aracılarla tanımla-
ile birlikte değişimlerin yoğun olarak yaşanma- dığı alandır (Erzen, 2011: 60).
ya başladığı süreçtir. Ekonomik, kültürel, siyasal Geleneksel olarak sanat saf, derin düşünceler
etkenlerle birlikte, kentleşmenin ve merkezlerde içeren, ‘güzel’ sanat ve uygulamalı sanat -yani tasa-
toplanan insanların artması, farklı sosyokültürel rım- olarak ikiye ayrılmıştı. Güzel sanat gerçeklikle
karşılaşmalar yaşanması, bilimsel ilerlemeler, ulus değil, gerçeklik imgeleriyle ilgiliydi. Uygulamalı
devletlerin, imparatorlukların yerine geçmeye baş- sanat ise gerçek hayattaki şeyleri inşa edip düzenli-
laması, teknik olanakların artması gibi birçok et- yordu. Bu bağlamda sanat, aynı zamanda kuramsal
ken bu yüzyılda sanatın bakış biçimini etkilemiştir. ve uygulamalı olarak ikiye ayrılabilecek bilime ben-
Bunlardan herhangi biri asıl neden değildir ama zer. Güzel sanat ve kuramsal bilim arasındaki fark,
dolaylı olarak hepsi sürecin oluşmasında etkilidir. bilimin gerçekliği imgeler bazında yargılamak için
gerçeklik imgelerini mümkün olduğunca şeffaf bir
şekilde yaratmak istemesi, sanatın ise başka bir yol
Plastik Sanatlar izleyip kendi maddeselliğini, imgelerin özerkliğini,
Sanat kavramı kullanıldığı zaman çoğunluk- anlaşılmazlığını ve bu anlaşılma eksikliği yüzün-
la akla gelen ilk alanlar, mimari, resim, heykel, den imgelerin gerçekliği uygun bir şekilde üretmek
seramik gibi plastik sanatlardır. Bu alanların akla konusundaki yetersizliğini konu olarak işlemesidir
gelmesindeki temel etken, sanat tarihinin çalışma (Groys, 2014: 61).
alanlarını bunların oluşturuyor olmasıdır. Türkçe-
Mimari, plastik sanatların diğer alanlarına
de sanat başlığı altında plastik sanatların dışında,
göre anlamını işlev boyutuna kaydırmış gibi olsa
edebiyat, tiyatro, müzik, sinema ve günümüzün
da insanın estetik yaşamını temelden etkileyen
farklı ve yeni sanat üretim alanları da kast edilir.
alanların başında gelir. Doğada hayatta kalabil-
Batıda sanat üzerine yapılan çalışmalarda plastik
mek için barınmak zorunda olan insan, doğal
sanatlar dışındaki alanlar ayrı başlık altında değer-
barınaklardan, kendi eliyle yaptığı ve yerleşik ha-
lendirilmekte, edebiyat-literatür, tiyatro, müzik ve
yata geçtiği neolitik kültür döneminden itibaren,
sinema ise aynı adla çalışılmaktadır.
barınma ihtiyacını gidermek için, kendi yaşam
15
Estetik ve Görsel Sanatlar
16
Görsel Estetik
Resim, plastik sanatlar ve form yaratma süre- dığı zaman, resim yüzeyi, renk ve çizginin armo-
ci resimle başladı demek yanlış bir ifade olmaz. nisine dönüşmüştür. Felsefe sorusu, salt olgulara
Mağara dönemi resimlerinden günümüz resmine değil, esas olarak anlama yoğunlaşıyor ise, resim
kadar, insanın terk etmeden devam ettiği sanat sanatı da izlenimci dönemden önce kullanılmaya
alanı olarak karşımıza çıkar. Resim, imgenin yara- başlayan, fotoğraf makinesi gibi kaydedici araçların
tıldığı en önemli kompozisyon biçimini oluşturur. gelişmesi ile birlikte görüneni, görünüş üzerinden
Hikâye yaratma kültürü, resimle başlamıştır deni- değil onunla temas eden, gören, izleyen/izlenimci
lebilir. İnsan, önceleri dış dünyanın hikâyesini ve üzerinden oluşturmaya başlamıştır. Bu da bir gö-
görünüşlerini çizerken; sonra aşkın (transandantal) rüntüye tek bir görünüşle değil, her gören üzerin-
ve içsel yolculuğunu kompozisyonlarına işler. Gö- den farklı anlatımlarla bakılabileceği, hikâyelerin
rünenden, görünmeyene, soyuta, dönüşen dil, yeni kurulabileceği anlamına gelir.
görme biçimlerinin de başlangıcına evrilir. Heykel, plastik sanatların üç boyutlu görünü-
Temsilin gücü, her çağda etkin olmuştur. Avcı- şünü forma yansıtma temelinde en iyi algılanan
toplayıcı dönemde avını etkisi, bilgisi altına alma alanı olarak söylenilebilir. Resim sanatında iki bo-
ile başlayan resmetme geleneği, inançların resim yutlu yüzeyde üç boyutlu anlatım ile plastik dil
yolu ile görünmesine veya yasaklanmasına kadar kurulurken, heykel kullandığı malzeme aracılığıyla
güçlü bir etki ile tarihsel alanda karşımıza çıkar. forma üç boyutlu bir içeriği, bir anlamda zorun-
Platon’un ikinci dereceden taklit olarak nitelediği lu olarak kazandırır. Toplumsal temsilin en güçlü
resim, akli olandan uzaklaştırdığı için itibari sa- alanıdır aynı zamanda heykel. Meydan, mekân içi
yılmazken, gerçek gibi olan ama gerçek olmayan ve mekân dışı alanlarla birlikte, temasın yoğun ol-
temsili kastediyordu. Gerçeği, gerçeğin ötesinde duğu yerlere yerleştirilmesi, pagan kültürlerin to-
temsil edecek böyle bir alan, epistemik anlamda temlerinden, mitolojilerin tanrı ve tanrıçalarına,
Platon için sorun olarak görüldü. Kimi zaman so- iktidarların liderlerinin ütopik görünüşlerine kadar
run olarak görülen sanatın toplumsal gücü, her birçok figür heykel sanatının konusu olmuştur.
dönemde gerçeğin (görünen/düşünülen), insan Antik kültürlerden itibaren insanın kendini
eliyle kurulan yeniden yaratılması, dönüştürücü görmesi ve göstermesinin anlatım dili olarak hey-
gücü de oldu. kel sanatı, doğanın tasvirlerinden insanın idealize
Modern sanatın evrimi belli aşamalarla ger- anlatımına kadar, her tür görünüşün farklı mal-
çekleşti. İlk başta, izlenimciler resim düzlemini zemelerle işlendiği alandır. Antik Yunan Sanatı
‘çözmeye’ başladılar, ama resimlerinde hâlâ nesne- klasik döneminde yapılan kadın, erkek heykelle-
ler fark edilebiliyordu. Ama izlenimci bir tuvalin ri hâlâ ideal güzellik anlayışının karşılığı olarak
yakınında durduğunuzda, üzerinde renklerin hoş kabul edilmektedir. Sanat eserinde, gerçekte ol-
bir şekilde oynadığı saf bir yüzey hâline geldiğini mayanı, gerçek gibi sunmak, illizyonun estetize
görürsünüz. Sonra Cezanne, deneyi daha ileri ta- edilmiş gizemli noktalarından biridir. Bu dönem-
şıdı; ne olduğu anlaşılabilen meyvelerden oluşan de yaratılan bu anlatım yaşayan gerçeklik olarak
ölü doğaların temel görsel yapılarını ortaya koyana devam etmektedir.
kadar, nesneleri kare, küre ve küp gibi, altta yatan Kadın güzelliği denilince Afrodit’ten örnek ver-
geometrik şekillere indirgedi. Kübizm doğmak mek, mitik bir karakterin, gerçek bir kişilik gibi
üzereydi. Kübizmle birlikte, yirminci yüzyılın bü- yaşamın içine girmesidir. Heykel, sadece güzellik
yük bölümünde egemen olan soyut sanat dönemi mitlerinin yaratıldığı bir alan değil, kamusal bir
belirdi (Carroll, 2012: 163). kompozisyon olarak heykel sanatı, ideolojik kulla-
Soyut sanatla birlikte resmin üzerinde görülen, nımlardan, ulusal karakterlerin temsili ile hayatın
renksel dokunuşlar, görünüşlerin yansıması değil, her alanına taşınarak, bu karakterlerin yaşatılması-
yeni bir dilin, görünür hâle gelmesidir. Aslında na da neden olmuştur. Sanata nedensellik girdikçe,
soyut ve soyutlama, anlatım olarak insan yaşamı- estetikten ödün verildiği heykel sanatında bu an-
nın temelini teşkil etmektedir. Akıl varlığı insan lamda net olarak görülür. Özellikle anıt heykeller
soyutlayarak tümel olana ulaşır, sanat eserinde bu belli bir amaç ekseninde, yeri geldiğinde tek tipçi
tümel olanın tikel anlatımı ortaya çıkar ki, este- üretildiği için form olarak heykele benzemesine
tik anlamda sanat eserinden temel beklenti de bu karşın, estetik olarak –içeriğini hariç tutarak- maa-
dil’dir. Retinasal olanın sınırları, soyutlayarak aşıl- lesef sadece malzemedir.
17
Estetik ve Görsel Sanatlar
18
Görsel Estetik
ediyordu. Fox Talbot fotoğrafı, ‘Doğanın Kalemi’ Walter Benjamin’in, Tekniğin Olanaklarıyla Ye-
sözleriyle tanımlıyor; ışığın, ışığa duyarlı kâğıtla et- niden Üretilebildiği Çağda Sanat Yapıtı makalesi,
kileşime geçmesini, doğanın ışık aracılığıyla resim çoğaltılabilirliğin ve sanat eserinin biricikliğinin,
yapması gibi görüyordu (Danto, 2013: 18). aura’sının, kaybının, ama gelişen zamanın zorun-
Fotoğrafın kullanılması dönemi için sanatın bü- lu sonucu olarak orijinal ve kopya arasında oluşan
yü’sünün yitimi gibi düşünülse de kazandırılan yeni tarihsel bağın yorumlanmasıdır. “Sanat yapıtının
gerçeklik, zamanın tüm akışına karşın, sabitlenme- teknik yoldan yeniden-üretilebilirliği dünya tari-
sinin benzersizliğiydi. “ Fotoğraf, zamandan çıkarıl- hinde ilk kez olarak yapıtı kutsal törenlerin asalağı
mış bir yüze ya da bir jeste sonsuz bir zaman bağış- olmaktan özgür kılmaktadır. Yeniden-üretilen sa-
lamayı amaçlayan arkaik arzudan ve aynı anda, artık nat yapıtı gittikçe artan ölçüde yeniden-üretilebilir-
uzak geçmişte kalan gölgeleri mumyalama isteğin- liği hedefleyen bir sanat yapıtının yeniden-üretim’i
den ortaya çıktı. Fotoğrafik görüntüler, ‘yaşamların olmaktadır. Örneğin; bir fotoğrafın negatifinden
kendi zamanlarına kapatılmış telaşlı varoluşlarıdır.’ çok sayıda baskı yapılabilmektedir; hangisinin öz-
Fotoğraf zamana ve ölüme karşı savaşır ve –böylece- gün baskı olduğu sorusu bir anlam taşımamakta-
onların yenilmezliğini doğrular. Bir anın görüntüsü, dır (Benjamin, 1995: 52). “Aura, Benjamin’e göre,
elbette yakalanabilir ve bir yüzeye sabitlenebilirdir, sanat yapıtının içinde bulunduğu ortamla ilişki-
ama hemen ardından bu çekim belleğin bir nesne- sidir –dış bağlamıyla kurduğu ilişkidir-. Bir sanat
sine dönüşür. Sartre’nin dediği gibi görüntü, sevmiş yapıtının ruhu bedeninde değildir; daha ziyade,
olduğum yüzün yokluğunu, onun yitmiş olduğunu sanat yapıtının bedeni aurasında, ruhunda bulu-
anlatır” (Pezzella, 2006: 41). W. Benjamin, fotoğ- nur (Groys, 2014: 68). Fotoğrafla, teknik araçların
rafın insanın suretinin işlendiği alan olmaktan çık- egemenliğinde başlayan çoğaltılabilirlik, sinema sa-
masını “insan fotoğraftan çekildiği anda, sergileme natı ile birlikte, ses, ışık, kurgu, dramaturji, makyaj
değeri ilk kez kült değerinin önüne geçmiştir” (Ben- ve birçok etkenin yan yana kullanılması ile birlikte
jamin, 1995: 54) diyerek ayırmaktadır. kolektif, çok katmanlı bir yapı kazanmıştır.
Sinema, günümüz kültürel dünyasında ortaklaşa olarak en yoğun paylaşılan sanat üretimi olarak görül-
mektedir. Sinemanın maliyet faktörü, üretilenin çoğunluk tarafından paylaşıldığı zaman ancak karşılığını
bulabilir. Bu zorunlu olarak sinema eserinin, kitlesel beğeniye ve estetiğe uygun üretilmesi anlamına gelir.
Sinema izleyicisi de, sanatın diğer alanlarına göre çok daha geniş sosyoekonomik ve kültürel dağılımı için-
de taşır. Bu çoğunluğun bir eserle yüzleşmesini kolaylaştırabileceği gibi, çoğunluğun görmek istediğinin
eser üzerindeki görünmeyen yönlendiriciliği anlamına da gelmektedir. Sinema ile birlikte sanat eserini
izleme ve beğeni kültürü sahip olduğu geleneklerden kopmaya başlamıştır. Retinasal olarak eser ile görme
organı, beden arasındaki işlev değişmeye başlamış; tek bir görüntünün önünde sabitlenen göz (resim, hey-
kel mimari eser karşısında), hareket eden bedeni ile görüntülerin arasında dolaşırken; bu geleneğinden ko-
parılan alımlama kültürü, sabitleşen bedenin, hareket eden görüntüler karşısındaki pasif bir etkinliği içine
sokulmuştur. Artık hiçbir görünüş sinemanın ona sağladığı akıcılığı yakalayamayacaktır. Mekân -sinema
salonu-, ses, ışık, görüntü ve oyun kutsanmış bir atmosfer etkisi ile izleyende çok daha güçlü ve büyüleyici
bir etki yaratacaktır.
19
Estetik ve Görsel Sanatlar
Medya, İnternet ve Dijital Sanat Teknik yeni zamanlarda sadece üretime yansı-
Sanat, en basit malzemeden başlayarak atölye yan kolaylık değil, aynı zamanda Yeni Çağ’ın es-
üretimine, halk sanatı örneklerinden, çağdaş form- tetiği de oldu. 1970’lerden itibaren kaydedici vi-
lara, tarihin her döneminde üretilmiş, her dönemin deo ve yansıtıcı televizyon ekranı, video sanatı’nda
estetik anlayışları zamanın dilini yansıttığı gibi ge- (video art), kompozisyon üretiminde kullanılmaya
lecek zamanların hikâyesini de içinde taşımıştır. başladı. Özellikle Koreli sanatçı Nam June Paik’in
Üretim biçiminde bireysel ve kolektif üretim an- bu alanda yaptığı çalışmalarda ekran bir yansıtıcı
layışları eserin özelliğine göre kullanılan yöntemler görevi görürken, ekranlardan oluşan düzenekte,
olmuştur. Günümüzün değişen şartlarında yeni alışık olunmayan bir heykel/enstalasyon örneğini
sanatsal üretim biçimleri ve estetik arayışları yoğun oluşturmaktaydı.
olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaydedici araçlar, 1990’lardan itibaren sınırlı olsa da yaygınlaş-
fotoğraf, sinema, video ile başlayan bu dönem, ge- maya başlayan internet ortamı, sanat üretiminde
lişen dijital teknoloji ile farklı bir boyut ve içerik yeni arayışların mecrası oldu. İnternetin, ulaştıran
kazanmıştır. Artık bireysel ve kolektif üretimlerle olduğu gibi dokunulabilir olması, yani interaktif
birlikte, katılım, yani eserin oluşma sürecinde in- yönü, farklı süreç, zaman, mekânlardaki insanla-
ternet ortamında paylaşılması ile yeni bir boyut rın ortaklaşmasını sağladı. 2000’lerden itibaren ise,
kazanarak kompozisyon üretme; geleneksel sanat gelişen internet, net-art olarak adlandırılan sanatın
üretme biçemlerinin değişen zamanda medya yolu doğmasına neden oldu. Bilgisayar teknolojilerinin
ile aldığı anlam ve görünüş olarak farklı bir sürecin imkânlarının artması, photoshop, paint-shop ve
yansımalarıdır. benzeri teknolojik olanakları sağlaması ile ekran bir
tuval yüzeyi gibi işlenebilen, düzenlenebilen alana
dönüştü. Burada ki temel soru, bunların sanat olup
olamayacağı sorusu olmaya başladı. Gelenekten
kopuş, her dönem estetik algıda çatışmalar yara-
tabilir ve bu da yeni sorulara neden olabilir. Ama
geçmişten beri görülen zamanın değişimi, sanatın
üretilme biçemlerine, yeni estetik bakış ve tartış-
malara neden olurken, sanatın ne olduğu ve ne
olacağı sorusu tartışmaların dinamik yönü olarak
canlı kalacaktır.
20
Görsel Estetik
Araştırmalarla
İlişkilendir
Sanat ve Sanatlar bulduğumuz her şey bir sanat eseri değildir. Bir
“Sanat” kelimesi, zengin fakat o ölçüde kar- şeyi güzel bulmak, bir tercih belirtisidir, o şeyin
maşık çağrışımlar yapan bir kelimedir. Bu kelime bir çekicilik unsuru taşıdığını ifade eder. Bu kısa
herhangi bir şekilde kulağımıza çarptığında; gü- tartışmadan sonra bir işin sanat olması veya bir
zel sanatlar, süslemecilik, resim, hattatlık, müzik, nesnenin sanat eseri olabilmesi için hangi koşul-
dans, mimarlık, heykelcilik, nakkaşlık, dekor, ların gerekli olduğunu belirlemeye çalışalım.
atölye, üslup, eser ve daha birçok kavram düşün- 1. Sanat, insan işidir, sanat eserini insan yaratır.
cemizde canlanır. Aynı dil içinde başka hiçbir kar- Ne doğada ne de hayvanların yaptıkları işlerde
şılığı bulunmayan bu kelimeyi sık sık kullanırız. (güzellik olsa bile) sanat olamaz. Zekâ düzeyi
Bugün Türkçe ‘de iyi yapılan her iş için “sanat” ne olursa olsun hayvanlar sanat yapamazlar.
kelimesinden yararlanıp; askerlik sanatı, güzel 2. Sanat eseri kalıcılık özelliği taşır. Rastlantılar
konuşma sanatı gibi kalıpları tekrarlar dururuz. ve günlük kullanıma dönük nesnelerde çoğu
O halde, yapılan bir iş veya hareketin, güzel, ge- zaman bu özellik yoktur.
lişmiş ve etkileyici bir biçimde görünmesi, onu
3. Sanat kesinlikle bir biçim yaratır, kendini bi-
bir sanat olarak tanımlamamıza sebep olmakta-
çim (form) ile ifade eder. Biçim yoksa orada
dır. Bu, şu demektir; insan yaptığı işi yüceltebil-
sanat da yoktur. Sanat ağırlıklı biçimlere dö-
dikçe, ona bir parıltı katabildikçe sanat olgusuna
nüştürülebilen duygu ve düşünceler, karşımı-
biraz yaklaşabilmiş sayılır. Yani sanatın ayırıcı
za bazen bir tablo, bazen bir sonat, bazen de
özelliklerinden biri onun günlük, basit ve sıradan
bir sinema olayı olarak çıkar.
şeylerin üstünde olmasıdır. Sanatı bazen şöyle de
tarif ederler: İnsan aklının eşya üzerindeki pırıl- 4. Sanat bir oyun, oyalanma aracı veya bir lüks
tısı. Bu, yüzlerce tariften yalnızca bir tanesidir. değildir. Gerçi sanatın doğuşunda, kaynağın-
Sanatın halk ağzındaki tarifi: “güzel olan, hoşu- da ve kökeninde oyun’un bir yeri olduğu ileri
muza giden şey” olarak özetlenir. Temelde doğru sürülür. Ancak sanat önünde sonunda denge
olmakla birlikte çok genel ve kestirme olan bu ve tutarlılık içinde bir evrensel bildiri taşır. Bir
tarifin bizim için bir hayli yetersiz olduğu açıktır. bakıma, felsefi öz taşımayan sanat eseri bulabil-
Çünkü güzel bir yemek, güneşin batışı yahut da mek neredeyse imkânsızdır. Birinci derecedeki
dalgaların kıyıya vuruşu ya da leylek sürülerinin bir sanat eseri, içten bir yaklaşımla işlenmiş,
uçuşu, hep güzel şeylerdir. Ama bütün bunlar sa- belirli bir ideali dile getiren mesajlarla yük-
nat değildir. Şu halde sanatın ne olmadığı konu- lüdür. Yerine göre, çoğumuzun oldukça basit
sunda bazı ipuçları elde edebiliyoruz. Saydığımız gördüğü bir natürmort bile, duran-doğa’nın
örneklerden bir kısmı doğada oluşan görüntüler- dinamik ve canlı çağrışımlarını dile getirir. O
dir. Yani insan elinden çıkmamış güzelliklerdir. halde, belirli bir konu, içerik, öz veya tema ta-
Bu tür bir güzelliğe “sanat” diyemiyoruz. İyi bir şımayan güzellik, sanat değildir.
yemek ise insan elinden çıkmış olmakla birlikte,
doğruca ağız tadı ve içgüdülerimize hitabeden Kaynak: Selçuk Mülayim (1994), Sanata Giriş,
bir kompozisyondur. Derin bir düşünce öğesi Plastik Sanatların Temel Kavramları ve Termino-
taşımadığı gibi kalıcı da değildir. Kısacası, ister lojisi Üzerine Bir Deneme, Bilim Teknik Yayıne-
insan elinden çıkma, ister doğada oluşan, güzel vi, 2. Baskı, İstanbul s. 18-19.
21
Estetik ve Görsel Sanatlar
Araştırmalarla
İlişkilendir
Felsefenin ve Bilimin Karşısında Sanatın yetkin bir bilincin sağlayabileceği bir özgürlük-
Yeri ve Anlamı tür. Yetersiz bilinçler yetersizlikleri ölçüsünde
Kültürün üç alanından biri olan sanat bilim- tutsak bilinçlerdir. Tutsak ruhların ne yaratıcı ne
den ve felsefeden ayrı olarak insanı yalnızca ussal izleyici olmak anlamında sanatla gerçek bir iliş-
bir varlık olarak değil, aynı zamanda bir duygu kileri olabilir. Tutsak bilinç ya da yetersiz bilinç
varlığı olarak ele alırken onun görünmez derinle- bilimde, felsefede ve sanatta bir izleyici bile ola-
rine inmeye çalışır. Tüm nesnelliklere karşın insa- maz. O dünyayı değiştirecek gücü kendinde ya-
nın ancak sanatta açınlanabilen görünmez gizleri lan yanlış bulsa bile dünyayı kavrayacak güce ula-
vardır ve estetiğin her şeye karşın bir gizler alanı şamayacaktır. Sanat yapmak insanla ilgili yoğun
olması buradan gelir. Bilincin bilinçaltı verimini araştırmaların hiç de kolay olmayan gerçeğinde
de her zaman göz önünde tutmak gerekir. Her üç yaşamaktır. Bu yüzden sanatı acı içinde doğur-
alanda öncelikle düşünen insan vardır ama sanat- mak diye de adlandırabiliriz. Bu da onun insana
ta ayrıca duygulanan insan vardır, duygusallığıyla sonsuz hazlar veren çileli bir iş olduğunu gösterir.
hesaplaşan, duygu dünyasına ters bakmadığı gibi Sanat da bilim ve felsefe gibi gelişime yöneliktir:
ona sıkı sıkı sarılan, gülen insanı anladığı gibi ağ- acı çekmek gelişmenin zorunlu koşuludur. Geli-
layan insanı da anlayan, duygularından utanma- şimin acısı acıların en güzeli ve en değerlisidir.
yan, duygusallığından sıkılmayan insan vardır. Sürekli gelişim sanatsal yaratmanın temel koşu-
İç dünyamız renk dürbünü gibidir, durmadan ludur: her adımda daha üst bir düzeyde anlatım
değişir ve ondan daha önce hiç duyulmamış ve gücüne kavuşmak gerekir. Gustave Flaubert “Ben
bir daha hiç duyulmayacak duygular geçer. Her sanatımda deneyimimi artırdıkça sanatım benim
duygu bir defalıktır, akıp geçenler şu ya da bu için işkence oluyor” derdi. Kültürün üç alanı yani
koşulda zaman zaman birbirini andırsa da, sevinç bilim, felsefe ve sanat insanın kendini aradığı ve
bazı durumlarda acıya benzese de. Duygu dünya- kendi için yani büyük insanlık için gelişim ola-
sı eşi olmayan şeylerin dünyasıdır. nakları yarattığı üç kardeş alandır. Onlar yaşamı
hem aydınlatır hem dönüştürürler.
…..
Sanatçı kendini kendine karşı ve dünyaya Kaynak: Afşar Timuçin, (2011), Estetikte Anlam
karşı özgür kılmış insandır. Bu özgürlük ancak ve Yorum, Bulut Yayınları, İstanbul, s. 22-24.
Öğrenme Çıktısı
3 Görsel sanatlar, estetik kavramlarını günümüzün değişen sanat ve teknoloji ilişkisi içinde
değerlendirebilme
22
Görsel Estetik
Estetik kavramını
1 tanımlayabilmek ve tarihsel süreci
hakkında bilgi sahibi olabilme
Estetik, akli bilgiden farklı olarak algısal, duyusal bilginin alanı diye ifade edilmiştir. Duygu ve duyumun
etkileri ile oluşan güzellik, beğeni, haz kavramları ele alınmıştır. Kavram, günümüzdeki anlamına yakın
şekilde ilk defa A. G. Baumgarten tarafından 18. yüzyılda kullanılmış olmasına karşın, yüklenilen anlam
olarak günümüzden 2500 yıl öncesine kadar geriye götürülebilir.
Antik Çağ düşünürleri Platon ve Aristoteles estetik üzerine düşüncelerini farklı kitaplarında ve Aristoteles
özellikle Poetika eserinde tartışmıştır. Antik Çağ estetik düşüncesinin daha ağırlıklı olarak etik-estetik te-
melli bir bakış açısına sahip olduğu görülür. Etik anlamda estetik, belli bir amaç ilişkisine dayanır. Platon
ve Aristoteles sanatı mimesis olarak görünenin takliti/yansıması bakış açısı ile ele alır. Platon, sanata gerçek-
liğin bilgisinden uzaklaştıran ve yanıltıcı/olumsuz bilgi olarak bakarken Aristoteles mimesisi öğrenmenin
bir aşaması/olumlu olarak değerlendirmiştir. Yaşanılanı da katharsis yoluyla insanın ruhsal arınmasının bir
aşaması olarak görmüştür.
Modem Çağ sanat düşüncesi I. Kant’ın Yargı Gücünün Eleştirisi kitabı ile Antik Çağ sanat düşüncesinden
farklı bir boyut kazanır. Kant, sanatı doğa ve etiğin alanı ile ilişkili ama ayrı bir alan olarak değerlendirir.
Sanatı, nedeni kendinde şey olarak ifade eden Kant, amaç ve araç olma işlevi yüklenen sanat eserinin yeni
bir dil ile sorgulanmasını sağlamıştır.
Kant sonrası sanat, farklı tarihsel dönemlerde ortaya koyduğu kompozisyonlar aracılığı ile Hegel’in estetik
düşüncesinde sembolik, klasik ve romantik dönem olmak üzere mutlak tin’in yansımalarının karşılığı olarak
değerlendirilmiştir. Sol-Hegelci gelenekten gelen Marx, sanatı toplumsal yaşamın görünüşlerinin yansıması
olarak, ekonomik yaşamla ilişkilendirmiş, toplumun şartları değişmediği sürece sanat ve sanatçının özgür-
lüğünün gerçek anlamda olamayacağını söylemiştir. Toplumcu gerçekçi düşünce anlayışı ile sanat toplu-
mun kendi olgunluğunu ve bilincini elde etmesinin bir parçası haline gelmiş; toplumsal şartlar herkesin
paylaşabileceği özgür ve eşit şartlara ulaşana kadar sanatta toplumu bilinçlendirmenin mimetik dili olarak
toplumsal yaşamdaki işlevi ile anlam kazanacaktır.
Yirminci yüzyıl, ondokuzuncu yüzyılın kültürel bakiyesi üzerine kurulmuş, estetik ve sanat düşüncesi bu
eksen üzerine gelişmiştir. Yirminci yüzyılın başlarında ortaya çıkan iki modernist sanat hareketi kübizm ve
fovizm, yeni estetik anlayışlarının form karşılığı diye ifade edilebilir. Sanatta kurgunun kazandığı anlam
renk ve çizginin hâkimiyetini güçlendirmiş, işlev/amaç merkezli sanat anlayışından uzaklaşılmıştır. Frank-
furt Okulu’nun önemli düşünürlerinden T. W. Adorno sanatı toplumun negatif görünüşü olarak değerlen-
dirmiş ve sanat yolu ile toplumsal hafızanın, eserde kaybettiği benliğini koruduğunu söyleyerek toplumcu
gerçekçi düşünce anlayışının yansıtmacı geleneğinden (aynı kültürel alandan gelmesine rağmen) farklı bir
anlam yüklemiştir. Kültür endüstrisi yolu ile her şeyin piyasa dolayımlı bir anlayışla estetik değerini koru-
yup, korumadığı sorusu üzerine yoğunlaşmıştır.
23
Estetik ve Görsel Sanatlar
Estetik Çözümleme ve
Kavramlar
Estetik ve sanat felsefesi her dönem birbiri ile karıştırılan kavramlar olarak karşımız çıkar. Estetik genel
olarak ‘güzel’ ve ‘güzellik’ kavramları üzerine yoğunlaşır. Sanat felsefesi, sanatın ne ve nasıl olduğu sorusu
üzerinden tarihsel olarak felsefecilerin bu konudaki görüşlerini de ele alır. Sanat felsefesi güzellik kavramına
doğadaki güzeli ele alarak değil, sanat eserindeki güzeli değerlendirerek bakar. Bu anlamda eser çoklu bir
yapının parçası, toplum, din, etik açısından da sanat felsefesinin konusunu oluşturur.
Estetik özne, estetik nesne ile etkileşimde bulunan, onu algılayan, anlamaya çalışan bilinç ve beğeni varlığını
ifade eder. Sanat eseri onunla etkileşime geçen bir özne tarafından algılandığında bir anlamda tamamlanır.
Nasıl bir yaratıcı, sanatçı ve onun ortaya koyduğu bir eser var ise; bu eserle etkileşime giren, algılayan en az
bir gerçek kişinin de var olması gereklidir.
Estetik nesne, estetik öznenin duyusal/algısal alanına girerek estetik tavır almasına neden olan etkileşimler-
dir. Estetik nesne, bir sanat eseri veya biz de güzellik duygusu yaratacak dış dünyaya ait veriler olabilir. Sanat
eseri yarattığı etki yoluyla, onunla etkileşime giren öznede yarattığı duyusal/akılsal durumdur.
Estetik tavır, sanat eserinin karşısında alınan bilinçli olma hâlinin duyusal alandan düşünsel alana doğru
anlamlandırılması, pratik ve yarar amaçlı bakışın dışında bir anlamı olmasını gerektirir. Estetik öznenin,
estetik nesne karşısındaki etkileşimi estetik tavrı oluşturur.
Beğeni, bizim dışımızdaki herhangi bir şeyin, biz de bıraktığı etki yoluyla yaşadığımız duygu durumudur.
Estetik beğeni, bu duygu durumunun hoşlanmanın ötesinde bir anlamla çoklu bir karaktere sahip olması-
dır. Bireysel alandan, evrensel alana güzellik duygusunun estetik nesne yolu ile ifade edilişidir.
24
Görsel Estetik
İnsanın doğayı değiştirme ve dönüştürme isteği, yaşamının her dönem merkezinde yer almış. Doğayla
kurduğu etkileşim forma yansımış, kendisini yüceltmiş, kendi doğasına dönerek onda kendi benini arama
yolculuğu form olarak anlam kazanmıştır. Yaşadığı dünyayı güzelleştirme isteği ile birlikte, yaşadığı dün-
yada kendine güvenli alanlar yaratmaya çalışmıştır. Mimari bu anlamda doğaya öykünerek kendi yaşamına
kattığı işlevsel ve estetik boyutlu sanat formuna karşılık gelir. Mağaradaki yaşamından günümüzün göksel
mimarisini oluşturan dev boyutlu yapılara kadar temelde işlev eksenli bakış yeri geldiğinde estetik kaygının
önüne geçmeye başlamış, doğayı ve estetik algısını bozmuştur. Mimari önemlidir, her çağ kendi estetik
duyumunu en çok mimari yoluyla ortaya koymuş ve tarihin hafızasında yer almıştır.
Mimari kadar yaşadığı tüm zamanların izlerini duvardan tuvale her alana yansıtan insan, kendini görme ve
gösterme yolu ile var etmenin izlerini aramıştır. Resim sanatının mimariden farkı işlev boyutunun birincil
öge olmamasıdır. Av ritüeli kompozisyonlarından, dinî resimlere, işlev önemli olsa da estetik olanın bu
kompozisyonların üretim sürecindeki kaygıyı oluşturduğu görülmektedir.
Heykel ve resim insanın kendini görme ve göstermesinin form dilleri olmaya başlamış, kendini görmek
istediği görünüşte bu sanat formları yoluyla ifade etmiştir. Görsel sanatlar insan için artık estetik duygunun
form kazandığı alanlar olmaya başlamıştır. Burada temel ayırıcı öge işlevin önüne geçen bir estetik arayış
içinde olunmasıdır.
Eserin işlev boyutundan, estetik boyuta geçişi (net bir ayrım yapmak güç olsa da amaç merkezli yapımın
dışına çıkılması), sanat ve sanatçı kavramlarını farklı boyutlarda tartışmaya açmıştır. Zanaat ve sanat ayrımı
ortaya çıkmış, ustalık ve yaratıcılık kavramları eser yolu ile karşılık bulmuştur. Yaratıcı anlamda sanatçı,
yarattığı form yolu ile insanda yeni duygu ve etkilenimlerin merkezi olmuştur.
Görme organı insanın dış dünya ile temasında temel işleve sahiptir. Görsel sanatlarda, insanda duyusal
etkiyi en hızlı yaratan sanat alanıdır denilebilir. Her insan gördüğü bir nesne karşısında bir yargıda bulu-
nur. Estetik yargı, gündelik olanın dışında, bireysel olanla evrensel olan arasında yer alır. Güzellik, bireysel
olduğu kadar evrenseldir. Bu yüzden günümüz sanatında görsel algı alanımıza giren her türlü teknoloji
bizim estetik duyumumuz üzerinde etkilidir. Teknoloji her alanda olduğu gibi görsel sanatlar alanında da
çağın dilini oluşturmaktadır. Fotoğraf makinesi ile başlayan teknolojinin yoğun girişi günümüzde sinema,
bilgisayar gibi gelişmiş teknolojik araçlarla devam etmektedir.
Biricik olan sanat eserinden, teknolojinin olanakları ile çoğaltılabilen ve her nüshası aslı kadar gerçek olan,
asıl olanın ne olduğu tartışmasının yaşandığı dijital çağ sanatının yeni estetik kavram ve tartışmalar yarat-
ması kaçınılmazdır. Günümüz sanatı geçmişin terminolojisi ve estetik anlayışları ile birlikte, yeni güzellik ve
estetik yargılarının oluşacağı bir dil dönemine geçildiğini göstermektedir. Estetik özne, artık salt alımlayan
değil aktif şekilde eserin içinde olmaya başlayan duruma gelmiştir.
25
Estetik ve Görsel Sanatlar
1Sanatı, devletin amaçlarına uygun yapıldı- 6 Genel olarak, algının nesnesi, algılanan ya da
ğında olumlayan, bunun dışında sanat ve sanatçıya bilince görünen şey, gözlemlenebilir olan olay ya
olumlu yaklaşmayan Antik Çağ düşünürü kimdir? da olgu. İnsan varlıklarına, doğrudan ve aracısız
neler öğrendik?
5 İnsanın estetik ilgisinin veya estetik tavrının 10 “Tekniğin Olanaklarıyla Yeniden Üretilebil-
konusu olan her şeye ne ad verilir? diği Çağda Sanat Yapıtı” isimli makalesi ile 20.
A. Estetik Süje yüzyıl sanat düşüncesinde önemli yeri olan düşü-
B. Estetik Obje nür aşağıdakilerden hangisidir?
C. Estetik Tavır A. Theodor W. Adorno
D. Sanat Felsefesi B. Benedetto Croce
E. Estetik Beğeni C. Wassily Kandinski
D. Arthur Danto
E. Walter Benjamin
26
Görsel Estetik
1. A Yanıtınız yanlış ise “Antik Çağ Estetik Dü- 6. D Yanıtınız yanlış ise “Estetik Süje/Özne” ko-
şüncesi” konusunu yeniden gözden geçiriniz. nusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. B Yanıtınız yanlış ise “Estetik Obje/Nesne” ko- 10. E Yanıtınız yanlış ise “Sanat ve Görsel Estetik”
nusunu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
1 Anahtarı
27
Estetik ve Görsel Sanatlar
Araştır Yanıt
1 Anahtarı
Kaynakça
Arat, N. (1993). Etik ve Estetik Değerler. İstanbul: Eco, U. (1998). Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik.
Telos Yayıncılık. Çev: Kemal Atakay, İstanbul: Can Yayınları.
Erzen, J. N. (2011). Çoğul Estetik, İstanbul:
Barrett, T. (2015). Neden Bu Sanat? Çağdaş Sanatta
Metis Yayınları.
Estetik ve Eleştiri. Çev: Esra Ermert, İstanbul:
Hayalperest Yayınevi. Farago, F. (2006). Sanat. Çev: Özcan Doğan, İstanbul:
Doğu Batı Yayınları.
Benjamin, W. (1195). “Tekniğin Olanaklarıyla Yeniden
Üretilebildiği Çağda Sanat Yapıtı”, Pasajlar. Çev: Hegel, G. W. F. (1994). Estetik: Güzel Sanat Üzerine
Ahmet Cemal, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Dersler Cilt I. Çev: Taylan Altuğ ve Hakkı Hünler,
İstanbul: Payel Yayınevi.
Bozkurt, N. (1995). Sanat ve Estetik Kuramları.
İstanbul: Sarmal Yayınevi. İlbeyi Demir, F. G. (2009). Kiç ve Plastik Sanatlar.
Ankara: Ütopya Yaınları.
Burke, P. (2003). Tarihin Görgü Tanıkları. Çev:
Zeynep Yelçe, İstanbul: Kitap Yayınevi. Groys, B. (2014). Sanatın Gücü. Çev: F. Candil
Erdoğan, İstanbul: Hayalperest Yayınevi.
Carroll N. (2012). Sanat Felsefesi. Çev: Güliz Korkmaz
Tirkeş, Ankara: Ütopya Yayınevi. Kandinski, V. (1993). Sanatta Zihinsellik Üstüne.
Çev: Tevfik Turan, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları.
Cevizci, A. (2007). Felsefe. Bursa: Sentez Yayıncılık.
Pezzella, M. (2006). Sinemada Estetik. Çev: Fisun
Cevizci, A. (1999). Felsefe Sözlüğü. İstanbul: Paradigma Demir, Ankara: Dost Kitabevi.
Yayınları.
Platon(1985). Devlet. Çev: S. Eyüboğlu, M. A.
Collingwood, R. G. (2011). Kısaca Sanat Felsefesi. Çev: Cimcoz, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Talip Kabadayı, Ankara: BilgeSu Yayıncılık. Cömert,
Remo, B. (2008). Güzelin Biçimleri. Ankara: Dost
B. (2013). Estetik. Ankara: De Ki Basım Yayım.
Kitabevi.
Cömert, B. (1979). Croce’nin Estetiği. Ankara: Kültür
Timuçin, A. (1993). Estetik. BDS Yayınları, Basım
Bakanlığı Yayınları.
Yeri Belirtilmemiş.
Danto, A. (2013). Sanat Nedir?. Çev: Zeynep Baransel,
Towsend, D. (2002). Estetiğe Giriş. Çev. Sabri
İstanbul: Sel Yayıncılık.
Büyükdüvenci, Ankara: İmge Kitabevi.
Demir, H. (2009). “Platon ve Aristoteles’de Etik-
Tunalı, İ. (1996). Estetik. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Estetik”, Ebru Parman’a Armağan Sanat Tarihi ve
Arkeoloji Yazıları. Ed. A, Oğuz Alp, Ankara: Alter Tunalı, İ. (1983). Estetik Beğeni. İstanbul: Say Kitap.
Yayıncılık.
Yetiken, H. (2009). Estetiğin ABCsi. İstanbul: Say
Doğan, M. H. (1975). 100 Soruda Estetik. İstanbul: Yayınları.
Gerçek Yayınevi.
28
Görsel Estetik
İnternet Kaynakları
http://www.thepinsta.com/press-center-corning- http://bigthink.com/praxis/kants-foolproof-recipe-
museum-of for-happiness
http://www.artwallpaperhi.com/Paintings/painters/ https://www.biographv.com/people/georg-wilhelm-
socrates aristotle the school of athens raoha el friedrich-hegel-9333532
painter philosophers plato 3840x1200 wallpaper
http://www.studiarapido.it/karl-marx-via-opere-
1102/download 3840x1200
pensiero-riassunto/#.Wxmy5Yp9hdg
http://le8al.blogspot.com/2011/07/filosofos.html
29
Bölüm 2
Sanat ve Fotoğraf
Sanatın Tanımı ve Gelişimi
1 Tarihsel süreç içerisinde sanatın hangi İki Boyutlu Yüzeyin Kullanımı
öğrenme çıktıları
1 2
amaçlarla yapıldığını ve ne anlama 3 Bakma-görme eyleminde iki ve üç
geldiğini tanımlayabilme boyutun ne olduğunu anlayarak fotoğrafın
2 Fotoğraf sanatının gelişimini anlatarak iki boyutlu bir uygulama olduğunu
sanatla ilişkilendirebilme açıklayabilme
Fotoğrafın Kullanımı
4
5 Fotoğraf kameralarının ne olduğunu
3
Fotoğraf ve Sanat İlişkisi anlatarak kameranın bölümlerini
4 Fotoğraf ve sanat arasındaki ilişkiyi açıklayabilme
belirtebilme 6 Fotoğrafın kullanım alanlarını belirtebilme
Anahtar Sözcükler: • Sanat • Zanaat • Estetik • Fotoğraf • Camera Obscura • Fotoğraf Makinesi
30
Görsel Estetik
GİRİŞ görsel bir sonuç alır. İnsan gözü ise algıladığı şeyler-
İnsanoğlu, toplumsal evrim açısından barınma, le her türlü ön bilgiyi birleştirir. Başka bir deyişle,
beslenme ve iş birliği gibi bazı organizasyonları insan hem uzağı hem yakını, hem serti hem yumu-
geliştirirken önce araç yapmayı öğrenmiş ve yüz- şağı, hem sıcağı hem soğuğu, hem rahatlık vereni
binlerce yıldır yeryüzünde yaşama çabası içerisinde hem korkutanı, hem güzeli hem çirkini, hem hızlı
doğayı anlamaya, değiştirmeye veya ona uyma- ham yavaş, hem de durağan nesneleri görsel veriler-
ya çalışmıştır. Bu süreçte iki özellikten bahsedilir. le bunların kavramsal yorumları arasında bir ayrım
Bunlardan ilki, uzun bir zaman dilimini kapsayan yapmadan görür.
“İlkel Topluluk” dönemi, diğeriyse daha kısa bir za- Dünyada kültürel ve sosyal değişimlere paralel
manı kapsayan “Uygar Toplum” dönemidir. olarak sanat dünyasının da dönüştüğünü görmek-
Uygarlık, insanlık tarihi boyunca sağlanan geliş- teyiz. Bu bölümde; ilkel sanattan, güzel sanatlara ve
me ve ilerlemelere bağlı olarak toplumlarda ulaşılan güncel sanata kadar olan gelişim ele alınarak, görsel
maddi ve manevi varlıklarla, bilim, sanat ve kültürel sanatların bir uygulama alanı olarak fotoğrafın, sa-
anlamda ulaşılan aşama ve değerlerin tümüdür. natsal ve fonksiyonel yanları incelenecektir.
Sanatın tanımı ve gelişimi ile ilgili olarak tarih-
sel sürecin incelenmesi önemlidir. Uygarlık tarihi, SANATIN TANIMI VE GELİŞİMİ
bu yanı ile tarihin çok eski dönemlerine kadar kül-
türel, sosyal değişiklikler ile sanatsal çabaları da in- Sanatın Tanımı
celeyen bir bilim dalı olarak günümüze projeksiyon Sanat gerek düşünme şekli olarak gerekse ortaya
tutmaktadır. Bilgi olarak tarihin eski dönemlerine çıkan ürün açısından, insani bir durumdur. Sanat
ne kadar yaklaşırsak bilinmeyenler artmakta ve her objesinin insanla ilgili olması, sanatın insanın ilk
şey daha gizemli hâle gelmektedir. ortaya çıkışından beri var olduğu ve onun ayrılmaz
Sanatla ilgili bir evren oluştururken bu alanı in- bir parçası olduğu gerçeğini doğrular. Sanat geniş
celeyen bilim dallarını da göz önüne almak gerekli- anlamları olan bir kavramdır. İnsanın yaşadığı yer-
dir. Sanatın en temel sorunlarından olan “güzellik” den giyim kuşamına, dinlediği müzikten izlediği
konusunu, sanat felsefesi veya estetik disiplinleri filme çeşitli mekânlarda yer alan heykellere kadar
incelerken tarihsel süreç içerisinde insanların yap- birçok alanda karşılaştığı bir varlıktır.
tığı eserler veya kullanım nesnelerini, arkeoloji ve Tarihsel süreç içinde, her toplumun kendine
sanat tarihi dalları inceliyor. Sanat psikolojisi ise özgü bir sanatı olmuştur. İnsan topluluklarının ol-
sanatçı ve izleyicinin sanat eseri ile olan ilişkisini duğu yerde, toplumsal yaşamın bir sonucu olarak
incelerken sanat sosyolojisi de toplumun sanatla sanat kendini göstermiş, göstermeye de devam et-
olan etkileşimini araştırmaktadır. mektedir. Sanatın tanımına ilişkin tartışmalar An-
Sanatın bu kadar farklı bilim dalları tarafından tik dönem felsefecilerinden Platon’dan günümüze
araştırılması, geniş alana yayılmasına ve tanımının tartışılmaktadır. Dolayısıyla sanat, bilim gibi kesin
çeşitlenmesine ve farklı uzmanlık alanları yardımı doğrularla tanımlanamaması nedeni ile, her dönem
ile sanatı anlamak isteyen kesimlere bir avantaj sağ- tartışma konusu olmuştur. Sanatın evrensel nitelik-
lamaktadır. leri, söz gelimi özgünlüğü, tekliği, yeniliği genel
Fotoğrafçılık görme biçimimizi, gözün ağ ta- bir tanıma gitmeyi haklı olarak engellemektedir.
bakasından beyne giden uyarıları da değiştirmiş- Ayrıca tarih boyunca her kültür dönemi ve alanı
tir. Çevremizde gördüğümüz yığınlarla fotoğraf da kendine özgü, tekrar olmayan bir sanat yaratmış-
kendisinde bir değer bulduğumuz, doğaüstü bir tır. Bunun içindir ki Mısır Uygarlığı’nın sanatını
güce sahip sandığımız görüntü kavramını da bizim nerede görsek hemen tanır ve adlandırırız. Bir An-
için büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Bu görün- tik Yunan yapıtını, Roma sanatından ayırt edebilir
tüler aynı zamanda bizim görsel gerçekliği değer- ya da Osmanlı sanatı ile Selçuklu sanatı arasındaki
lendirmemiz için bilinçaltı bir ölçüt niteliği kazan- farkı söyleyebiliriz.
mıştır. İnsanın iki gözüyle bakıp gördüğü şeyler Antik dönem, Klasik dönem olarak da bilinir,
arasında bir seçme yapmasına, fotoğraf makinesi- Antik Yunan ve Roma dönemlerini tanımlamak
nin ise tek gözlü bir bakışı olup herhangi bir seçme için kullanılır. MÖ 6. yüzyıl ile MS 4. yüzyılları
yapmamasına rağmen, bu böyle olmuştur. Kaldı ki, kapsar. Antik kelimesi yerine bazen Klasik kelimesi
seçip değerlendiremeyen bu tek gözlü bakış, sadece de kullanılır.
31
Sanat ve Fotoğraf
Sanat olarak nitelendirdiğimiz şeyler, bir bakıma sanat kavramını yorumlama şeklimize göre değişir.
Sanatın ne olduğu ile ilgili bir sonuca ulaşmak istiyorsak kendimizi sadece görsel sanatlarla sınırlamamalı,
genel kabul gören sınırlar içinde kalmamalıyız. Belki sanat olarak nitelendirdiğimiz nesnelerin farklı tür-
leri (resim, heykel, baskı), kullanılan araçların çeşitliliği (Yağlı boya, mermer, metal) hatta konu çeşitliliği
açısından veya daha genel anlamda müzikal, bedensel, uzamsal, teknolojik ve benzeri diğer anlatım şekil-
lerinin de göz önüne alınması gerekir.
32
Görsel Estetik
Sanat, yapay olması nedeniyle doğanın ve doğal Sanat ve zanaat, Rönesans’a kadar eş değer tu-
hayatın ötekisidir. Antik Yunanca’da sanatı ifade eden tulmuştur. Bu dönemden sonra sanatçının bağım-
“tekhne” kelimesi, Latince karşılığıyla “ars” doğayı sızlaşması ve buna bağlı olarak sanat eserlerinin
dönüştürmek anlamına geliyor. Türkçede ise sanata değişmesi, özgünleşmesi ve sanat eserlerinin belirli
karşılık gelen sözcük, sanayidir. Sanatlar ve zanaat- kesimlerin tekelinden kurtulmasıyla, akademiler
lar demek olan sınaat’tan geliyor. Rönesans’la birlik- aracılığı ile 19. yüzyıla kadar belirli standartlar de-
te sanat, ayrı bir bilgi sistemi olarak örgütlenmeye vam etmiştir. Yine kuramsal temelleri Rönesans’a
ve kurumsallaşmaya başlar ve zanaattan farklı bir dayanan güzel sanatlar ile ilgili sınıflamalar da
“Güzel sanatlar” tanımlanır, akademiler kurulur, 18. yapılarak sanat-zanaat ayrımı tartışılmıştır. Röne-
yüzyılda ulusal/kültürel sanat tarihi (winckelmann), sans ile başlayan sanat, yeni şekli “modernizm” ve
estetik (Baumgarten) ve eleştiri (Diderot) literatür- günümüzde tanımı hâlâ tam olarak yapılmamış
leriyle karşılaşırız. Bütün bu dönüşüm, 19. yüzyılda “postmodern” eğilim veya uygulamalar ile devam
kurulan modern/evrensel müzelerde yoğunlaşır. etmektedir. 19. yüzyıldan günümüze, geleneksel
Güzel sanatlar: Estetik olan ve zekâyla bağlan- sanatları ve el sanatlarını bir kenara alırsak güncel
tılı olan sanatlardır. Resim, heykel, çizim ve çeşitli sanat alanlarının sınırlarının belirsiz hâle gelmeye
baskı resim türlerini kapsar. başladığını görebiliriz.
Akademiler: Resim, çizim ve heykelin zanaat
olarak kabul edilmesi ve sanatçıların zanaatkar ola-
rak olarak görülmesinden rahatsız olan bazı İtal-
dikkat
yan sanatçılar, 16. yüzyılın sonunda örgütlenerek Zanaat, geleneksel bilgiyle üretilen ve belirli fonk-
sanatlarının entellektüel ve yaratıcı yönlerini ön siyonları olan, belirli modellere göre üretilen, özgün
plana çıkarmayı amaçlamışlardır.
denilemeyecek ve sanattan niteliksel olarak farklı
Sanatta eskiye dönme, taklit etme yeni bir eser olan ürünlerdir.
oluştururken sanatsal anlatımı hepten eksik kılar.
Yani o ürünü sanat eseri olmaktan çıkarır ya da tak-
lit sınıfına sokar. Sanatın tanımlanmasına ilişkin bir 19. yüzyıl sonrası sanatının oldukça farklılaş-
diğer güçlük ise izleyiciler/alıcıların ortaya koyduğu ması, tanımlamalar ve beğeniler üzerine tartışmayı
yargıdan doğar. Oscar Wilde’ın dediği gibi “Cisim- zorunlu kılmaktadır. Modern ve modern sonrası
lerin çehreleri onu seyredenlerin kültürel düzeylerine sanat (postmodern) kendisini alışılmış biçimler
göre değişir”. Bu nedenle de sosyokültürel sınıflar ya dışında çeşitli kavram ve düşünce oluşturma mer-
da gruplar arasında, çok karmaşık sanat anlayışları, kezinde, yani artık güzel resim, anıtsal heykel, lirik
sanat sorunları oluşuverir. Sanatın tanımıyla ilgili or- bir müzikal değil de ilk bakışta anlaşılmayan, “ne”
tak bir yol bulmak oldukça zor görünmektedir. Bir olduğundan ziyade “nasıl” oluştuğu sorusunun so-
diğer durumdaysa sanatı, güzel ile eş anlamlı tuttu- rulması gereken ve ancak belirli düzeyde sanatsal
ğumuzda karşımıza en klasikleşmiş deyişlerden biri bir duyarlılık ve kapasite gerektiren “Güncel Sanat”
ortaya çıkar: “Renkler ve zevkler tartışılmaz”. Bu da, veya “Çağdaş Sanat” olarak isimlendirdiğimiz yeni
“Sanat nedir?” sorusunun sorulmasını zorunlu kılar. bir şekilde karşımıza çıkarmaktadır.
Batı geleneğinde (Kuzey Amerika ve Avustralya gibi Modern sanat, Latince “modo” kökünden tü-
Avrupa’dan büyük ölçüde etkilenmiş bölgelerde) ge- retilmiş, “şimdi” anlamına gelir. 18 ve 19. yüzyıl,
nel kabul gören disiplinler, araçlar ve konular, yaygın endüstrileşme çağını işaret eder.
sanat anlayışımızla örtüşür. Yağlı boya bir manzara Postmodernizm, şimdiden sonrası veya mo-
resmi, mermerden bir portre ve bir gravür “güzel dern sonrası anlamına gelir. Modernizme karşı bir
sanatlar” olarak nitelendirilir ve buna bakarak sanat reaksiyon olarak da görülür.
kavramının kolay olduğu düşünülebilir. Peki, ger-
çekten de öyle midir? Bununla beraber, sanat mü- Güncel sanat; ilk defa 1970 sonrası gündeme
zelerindeki her şey “sanat” olarak sınıflandırılıyorsa gelen “güncel sanat” uygulamaları, 1980 den sonra
kimi zaman sergilenen çanak- çömlek, mücevher, ve 1990’lı yıllarda sanat ortamlarının gündemini
tekstil ürünleri, cam ve benzeri nesneleri de düşü- oluşturur. Düşünceyi ön plana alan ve kavramsal
nürsek “sanat” kavramı sınıflandırılırken resim hey- bir yanı olduğu için, izleyicinin güncel sanatla iliş-
kel ve benzeri işlerle beraber zanaat veya uygulamalı kisi, geleneksel estetik değerleri bir yana bırakmayı
sanatların da bu tanıma dâhil olduğunu görebiliriz. zorunlu kılar.
33
Sanat ve Fotoğraf
Sanatı tanımlamanın zor olduğu açıktır. Bir sa- 1. Sanat, insan üretimidir, sanat eserini insan
nat müzesinin içindekiler, neyin sanat olduğunu, yaratır. Ne doğada ne de hayvanların yap-
neyin olmadığını ayırt etmemize yardımcı olabilir tıkları işlerde (güzellik olsa bile) sanat ola-
ama bu kesin bir ölçüt değildir. Bir sanat müzesin- maz. Zekâ düzeyi ne olursa olsun hayvanlar
de sergilenen her şeyin sanat olduğunu varsaysak sanat yapamazlar.
bile, bundan çıkabilecek şu sonucu kabul etmek 2. Sanat eseri kalıcılık özelliği taşır. Rastlantı-
mümkün olmayabilir: Sanat bir müzede sergilen- lar ve günlük kullanıma dönük nesnelerde
mek zorunda değildir. Bütün sanat eserlerinin bu çoğu zaman bu özellik yoktur.
şekilde sergilenmesi mümkün de değildir. Açık 3. Sanat bir biçim yaratır, kendini biçim
hava heykelleri, karalama defterlerindeki çizimler (form) ile ifade eder. Biçim yoksa orada
veya kendi evimizde astığımız bir resim, bu tanı- sanat da yoktur. Sanat ağırlıklı biçimlere
mı karşılamayan örneklerinden sadece birkaçıdır. dönüştürülebilen duygu ve düşünceler, kar-
Bu nedenle, bir müze koleksiyonuna dâhil olmak şımıza bazen bir tablo, bazen bir beste, ba-
neyin sanat olduğuna dair değerlendirmelerimizde zen de bir fotoğraf veya sinema filmi olarak
tek ölçüt olamaz. Öyleyse “sanat” kavramı ne kadar çıkabilir.
kapsamlı hâle getirilebilir? Sanat konusunda biraz
4. Sanat bir eğlenme, oyalanma aracı veya bir
özgür düşünebiliyorsanız fotoğrafçılık, film, mima-
lüks değildir. Gerçi sanatın doğuşunda,
ri ve bunların dışındaki avangard bazı uygulamaları
kaynağında ve kökeninde oyunun bir yeri
da bu alana dahil edebilirsiniz. Günümüzde bilgi
olduğu ileri sürülür. Ancak sanat, sonunda
iletişim tekniklerine bağlı olarak video, fotoğrafçı-
denge ve tutarlılık içinde bir evrensel bildi-
lık ve benzeri yeni teknik ve uygulamaların “sanat”
ri taşır. Diğer bir deyişle, felsefi bir öz ta-
olarak sınıflandırıldığını görebiliriz. Kendimize
şımayan sanat eseri bulmak güçtür. Yerine
göre nitelikli bir filmi tarif ederken “sanat filmi” göre, çoğumuzun oldukça basit gördüğü bir
kavramını kullanırız. Niteliksiz binalar ile mimari natürmort bile, doğa’nın dinamik ve canlı
eser olarak gördüğümüz binaları tanımlarken bir çağrışımlarını dile getirir. O hâlde, belirli
ayrım yaparız örneğin kimi zaman bayağılığı vur- bir konu ve içerik taşımayan güzellik sanat
gulamak için “arabesk” şeklinde tanımlarız. sayılmaz. En genel çizgileriyle, bir sanat ta-
Avangard sanat günün onaylanmış ve geçerli nımı vermek gerekirse: “Sanat, belirli bir
sanat anlayışlarını yadsıyan deneyci deneyci sanat- düşünme şekliyle duyguları harekete geçirmek
çıları ve onların yapıtlarını niteler. ve ilgili sanat disiplininin araçlarıyla özgün
Bu kısa tartışmadan sonra bir işin sanat olması ve yeni anlatımlarda bulunmak, yaşama iliş-
veya bir nesnenin sanat eseri olabilmesi için hangi kin yeni şeyler önermek, sanatçı ve izleyici açı-
koşulların gerekli olduğunu belirlemeye çalışalım: sından ise estetik haz oluşturmaktır”.
34
Görsel Estetik
Sanatın, mutlak bir tanımını yapmak bu kav- Sanatçı için yaratma görüş ile başlar. Görmek,
ramın anlaşılması açısından olabilecek en güzel başlı başına yaratıcı bir olaydır ve gerçek bir çaba ge-
durum olabilir ancak bazı sanatçıların ve felsefeci- rektirir. (Henri Matisse)
lerin, sanat ile ilgili düşüncelerine bakarsak sonsuza Sanat eğitimi, biçim oluşturan düşünme etkinliğidir.
dek sanatın tek bir tanımının olmayacağını anlarız; Sanat ve eğitim, düşünmeye dayanmalıdır. (Paul Klee)
• Platon, sanat ve güzelliğin asıl kaynağını Her çocuk bir sanatçıdır. Asıl sorun çocuğun bü-
arayıp öncesiz, sonrasız ve tanrısal olan öz yüyüp gelişmesi sürecinde bir sanatçı olarak nasıl ko-
yapısını saptamak istiyor. runacağıdır. (Pablo Picasso)
• Aristoteles, güzeli açıklayan sanata vurgu ya- Sanat düşler dünyasından gerçeklere giden bir yol-
parak gerçekliğin taklit edilmesidir, diyor. dur. (Sigmund Freud)
• Kant, duyguları ve duyarlılığı incelemek için, Sanatın birçok alanında; anlatım, şekillendir-
estetiği genel bir kavram olarak kullanıyor. me, ürün oluşturma benzerlik gösterir. Fark, sa-
• Hegel, sanattaki güzelliğin doğadaki güzel- natsal ürünü ortaya çıkarırken kullanılan malze-
likten üstün olduğunu iddia ediyor. Sanatın me ve sanatsal düşünme biçimindedir. Örneğin
bir taklit olmadığını, gerçek sanatın bir ya- heykel çamura, taşa veya metale biçim verir. Si-
ratma sürecinden geçtiğini savunuyor. nema; bir hikâyeye biçim verir, edebiyat; sözlere
Bazı ünlü düşünür ve sanatçıların konuya iliş- biçim verir, güncel sanat ise bir konuyla ilgili dü-
kin duyarlılıklarını ifade eden cümleler aşağıda ve- şünceye ilham oluşturur. Kullanılan araçların veya
rilmiştir: malzemenin farklı oluşu, sanat dalları arasında
Eğer duyarlılığım olmasaydı, gözlerim görseydi bir ayrıma gidilmesini de kolaylaştırmaktadır. Bu
bile kör olurdum. (Goethe) farklılaşmayı yaratan materyallerin her biri insa-
nın farklı duyu organına hitap eder. Müzik sesler
Resim bir akıl işidir. (Leonardo da Vinci) aracılığı ile kulağı, resim, fotoğraf ve video gibi
Sanat doğanın içinde gizlidir, onu çıkarabilen sa- alanlar, görme duyumunu, heykel ise biçimlen-
natçıdır. (Albrecht Dürer) dirme tarafı ile görsel ve dokunsal duyu araçlarını
Bence ressam, olduğu gibi değil, hissettiği gibi res- harekete geçirebilir veya bir düşünce ve duyarlılık
medendir. (Van Gogh) oluşturabilir.
Yaşamla İlişkilendir
Sanatsal etkinliklerin özünde sanatçı vardır. Ünlü sanat tarihçi Gombrich, “Sanatın Öyküsü” ese-
rinde, sanatçı/sanat eseri ilişkisinde sadece sanatçının varlığından bahsediyor. Kısaca geçmişin karanlık
mağaralarını boyayan kişi sanat yapmak için bu eylemi gerçekleştirmedi. Günümüzde ise sanatın bir
meslek olarak hem de çok farklı alanlarda uzmanlık gerektiren profesyonel bir uğraş olduğunu bili-
yoruz. İnsanın doğuştan getirdiği ve yaşam boyu gizli veya kullanıma hazır sanatsal kapasitelerinden
bahsedebiliriz. Beceri, yetenek ve yaratıcı eylemleri ile sanatçılar uygar toplumlar tarafından özel kabul
edilir ve onlar sanat denilen etkinlik ile yaşama yenilik ve zenginlik katarlar.
İnsan, biyolojik gelişimi gibi sanatsal beceriler anlamında da gelişir, insanın sanatsal olarak anlatımları
çocukluk döneminde başlar, genetik ve çevresel faktörlere bağlı olarak belirli bir düzeye ulaşır. Bu da bize
sanatın başlangıçta entelektüel bir uğraş olmadığını, hatta çocukların ve kimi zaman yetişkinlerin sanatsal
etkinliklerini izlediğimizde, sanki üretim sürecinin bir terapi etkisi yarattığını görebiliriz.
35
Sanat ve Fotoğraf
Sanatsal uygulamalarla ilgili olarak duygu, duyarlılık, güzellik, haz, coşku gibi kavramlar söz konusu
olduğunda “Estetik” konusu gündeme gelir. Diğer bir deyişle duyarlı algılama anlamına da gelir.
Genel anlamda estetik; güzelin ne olduğunu, sanatın özünü ve kaynağını, değerini araştıran felsefe
dalıdır şeklinde tanımlanır. Genellikle “Sanat Felsefesi” anlamına gelen estetik, kimi zaman bilim dalı
olarak da tanıtılmıştır. Bilim olarak tanıtılmasının nedeni, güzellik duygusu yaratan nesnelerin deney-
den geçirilerek (Sanat yapıtının hazırlık aşaması; araştırma, inceleme, deneme, etüd, eskiz vb.) bilimsel
yöntemlerle ortaya konulması amacıyla çalışmalar yapılmış olmasıdır. Bu kavram eski Yunan’dan beri
kullanılan bir kavramdır. “Aistheticos” duygularla, duyarlılıkla algılama ve “güzellik bilimi” anlamında da
kullanılmıştır. Bilim dalları arasında yer alması Alman düşünür Alexander G. Baumgarten (1714-1762)
tarafından gerçekleştirilmiştir. Estetik ilk bakışta sadece güzellik değeri ile ilgilenmez, bu bilimin sınırları
içine güzellik değeri gibi başka değerler de girer. Örneğin yüce, trajik, komik, zarif, ilginç, çocuksu hatta
çirkin de dâhil edilebilir. Bütün bu değerlerin, en az güzellik kadar estetik ile ilgisi olduğu gibi, estetik
birer anlamı vardır.
Sanatın Gelişimi
Sanat insanlık tarihiyle beraber oluşmaya başlamıştır. İnsanın nasıl konuşmaya başladığını bilmediği-
miz gibi, sanatın da nasıl doğduğunu bilmiyoruz. Eğer eski tapınakların yapımı, resim ve heykel yapımı
veya dokuma gibi etkinlikleri sanat sayarsak dünyada sanatçının bulunmadığı tek bir topluluk yoktur.
Geçmişin sanatını anlamak için sanatın ne amaçla yapıldığını bilmek gereklidir. Tarihin derinliklerinden
günümüze ulaşan birçok kalıntının belirli görevleri vardı. Tarih boyunca ne kadar geriye gidersek sana-
tın hizmet ettiğine inanılan amaçların o kadar açık olduğunu görürüz. Sanatın başlangıcı ve gelişimi de
oldukça belirsizdir. Oturduğumuz kentlerden uzaklaşıp köylere giderek veya uygarlaşmış ülkelerimizden
ayrılıp hâlâ eski yaşam şekillerini sürdüren topluluklar arasına girsek sanatın anlamının en yalın hâlini
görebiliriz, buna “İlkel sanat” diyoruz.
36
Görsel Estetik
İlkel insanlar tüm insanlığın geldiği ilk koşulla- şu daha önce yapılan resimlere bakışı da değiştirdi.
ra daha yakın oldukları için “ilkel”(primitif ) olarak Görünen nesneler başka bir anlama gelmeye başla-
tanımlanmaktadırlar. İlkeller için yararlılık açısın- dı. Bu durum resimlere de yansıtıldı.
dan, bir kulübenin yapımıyla bir görüntünün üre-
timi arasında hiçbir ayrım yoktur. Kulübeler onları
Fotoğraf Sanatı
yağmurdan, rüzgardan, güneşten ve kendilerini ya-
ratmış olan ruhlardan korur. İmgeler ise onları do- Günümüzün en etkili iletişim araçlarından biri
ğal güçler kadar gerçek olan öteki güçlere karşı ko- olan fotoğraf, yaygın kullanımı açısından da çok
rur. Başka bir deyişle, resimler ve heykeller, büyüsel tercih edilen bir uygulama alanıdır.
amaçla kullanılır. Hatta sanat, farklı zamanlarda ve Fotoğrafın hızla yaygınlaşmasının beraberinde
farklı yerlerde farklı anlamlara gelebilir. getirdiği en önemli problemlerden biri; fotoğrafçı-
Tarihin çok eski dönem ve yaşam şekillerine lık sanat olarak nerede başlar, nerede biter? soru-
ilişkin olarak somut veriler dışında bazı tahmin- sudur.
lerde bulunmak mümkün olmaktadır. Bu konuda Günümüz sanat dünyasında yer alan fotoğraflar,
Afrika ve Avustralya’daki yerli yaşam kültürleri iyi niceliksel olarak göz önüne alındığında, fotoğrafın
örnekler sayılır. Tarihsel süreç içerisinde, sanatın ne zaman sanat olduğu sorusu gündeme gelmekte-
çok sayıda üslup ve eğilimlerle günümüze kadar dir. Bu konuda bazı yaklaşımlar fotoğrafın anlaşıl-
ulaşması sanatın öyküsünü anlamamız ve günü- ması açısından önemlidir. Fotoğrafçılığın, sanatın
müz sanat dünyasını daha iyi yorumlamamız açı- bir kategorisi olan “Fotoğrafik Sanat” olduğunu,
sından önemli sayılmaktadır. fotoğrafçılığın, “sanat’’ adı verilen şeyi üretmek için
İnsanoğlu Dünyayı, gördüğü ve yaşadığı du- kullanılan yöntemlerden biri olduğu, fotoğrafçılığı
rumları gerçekçi bir şekilde kaydetme çabası içe- kullanan sanat ve fotoğrafçılığın “sanat’’ tan farklı
risinde binlerce yıl uğraşmıştır. Resim, heykel ve bir şey olduğuna dikkat çeken “Fotoğrafçılık’’ te-
benzeri biçimlendirme çabaları, mağara duvar re- rimleri kullanılmaktadır.
simlerinden günümüze kadar hem hareketli görün-
tü hem de yüksek hassasiyette görüntülerin keşfine
kadar uzun bir yol kat etmiştir. Fotoğraf ve video Fotoğraf, fotoğraf makinesi kullanılarak, görün-
tekniklerinin gelişmesiyle sanat tanımlamalarının tünün hassas bir yüzey (duyarkat) üzerine kay-
da üzerinde çokça konuşulmaktadır. dedilerek oluşturulması veya dijital fotoğrafçılık
Fotoğraf makinesinin bulunması insanın görü- anlamında; bir elektronik görüntü sensöründe
şünü değiştirdi. Görünen nesneler başka bir anla- her bir piksele elektrik yüklenmesi ve elektronik
ma gelmeye başladı. Fotoğraf makinesinin bulunu- olarak bu bilgilerin işlenmesi sonucu gerçekleşir.
37
Sanat ve Fotoğraf
Tüm bu tanımlar fotoğrafın, sanat olup olmadı- Fotoğrafçının kameralar, objektifler, ışık kay-
ğına ilişkin sağlam bir görüş ortaya koyamaz. Bunun nakları ve buna benzer birçok ekipman bilgisinin
nedenlerinden biri 1990’lardan sonra ortaya çıkan yanında sanatsal bilgisi de fotoğrafı oluşturmasında
dijital kameralarla birlikte, fotoğrafın kolaylıkla çekil- önemli niteliklerden biri sayılır.
mesidir. Resme göre çok daha kolay oluşturulma id- Fotoğrafçılık teknikleri zaman içerisinde
diası, fotoğrafın sanat biçimi olmasını tartışılır ve fo- değişmektedir. Filmli fotoğrafçılıktan, dijital
toğrafın tarihi gelişimi de bu tartışmayı devam ettirir. uygulamalara geçişte olduğu gibi ışık ve kom-
Bir uygulama alanı olarak fotoğrafçılık bazı de- pozisyon konusu, fotoğrafçılığın sanatla ilgili en
neyim ve bilgileri ön koşul sayar. En temel konular- temel konusu olarak devam etmek-
dan olan ışığın, fotoğrafçı tarafından iyi bilinmesi tedir. Bu konu, sanatçının görsel
gerekir ve buna bağlı olarak fotoğrafın oluşmasında okuryazarlığına bağlı olarak değişip
teknik bilgi ve malzeme deneyimi de gerekli sayılır. gelişmektedir.
Öğrenme Çıktısı
1 Tarihsel süreç içersinde sanatın hangi amaçlarla yapıldığını ve ne anlama geldiğini
tanımlayabilme
2 Fotoğraf sanatının gelişimini anlatarak sanatla ilişkilendirebilme
İKİ BOYUTLU YÜZEYİN KULLANIMI ile üç boyut olarak algılarız. İki boyut ise en ve boy
Bakma-görme işlemi, çevremizdeki cisimleri üç olarak da açıklanacağı gibi, kısaca “yüzey” olarak
boyutlu olarak algılamamızda gerekli olan bir du- da nitelendirilebilir. İstisnalar hariç olmak üzere,
yum ve zihinsel işlemdir. Bu deneyim, dünyaya gel- resim ve fotoğraf iki boyutlu yüzeylere uygulanan
diğimiz andan itibaren başlar. sanat türlerindendir.
Bir cismin gölgesini siyah veya gri olarak algı- Fotoğrafın düz bir yüzeyde sanki gerçekmiş gibi
larız, uzaklığı veya atmosfer etkisini ise tonu açılan görünmesi veya üç boyutlu etkisi, ışık ve renk ile
bir renk ile hissederiz. Kısaca gözümüz ile algıladı- ilgili fiziksel bir olaydır. Fotoğrafta, üçüncü boyutu
ğımız retinanın uyarımı sonucu beynimizde oluşan hissettiren durum derinlik duygusudur. Bu durum
bu zihinsel değişime “görmek’’ diyoruz. özellikle çizginin yönlerinden kaynaklanmaktadır.
Boyut kavramını daha iyi anlayabilmek için Fotoğraf uygulama alanı olarak iki boyutludur,
gözlerimizi kapayarak, cisimlere dokunup kütlele- ancak insanlar üçüncü boyuta ilişkin deneyimlerin-
rini hissedebiliriz. Bu algılama şeklinde üç boyutu den dolayı fotoğrafı da üç boyutlu gibi algılarlar.
kütlesel olarak hissedebiliriz. Gözlerimiz açıkken Bu, bir tür yanılsama da sayılabilir.
deneyin sahibi olduğumuz için, bir tür yanılsama
38
Görsel Estetik
Öğrenme Çıktısı
3 Bakma-görme eyleminde iki ve üç boyutun ne olduğunu anlayarak fotoğrafın iki boyutlu
bir uygulama olduğunu açıklayabilme
39
Sanat ve Fotoğraf
Öğrenme Çıktısı
4 Fotoğraf ve sanat arasındaki ilişkiyi belirtebilme
40
Görsel Estetik
Daguerre’nin en yaygın dönemi 1839-1850 ara- rülen bu makine basit bir mercek ve diyafram dü-
sını kapsar ve Daguerre en çok Amerika’da gelişir. zeneği ile sonsuza netleyebilmekteydi. 20. yüzyılın
En önemli sorunları; poz süresinin uzun olması, tek başına kadar ‘‘Kodak Eastman’’ markası tek ürün
kopya olması, renk ve ton aralığının olmaması, me- olmuştur.
tal levhadan oluştuğundan ağır oluşu, oksitlenmeden Fotoğraf makineleri, kullanım amaçlarına göre
etkilenmesi ayrıca metal levhanın çizilir olması biçi- farklı teknik özelliklerle donatılarak piyasaya su-
minde sıralandırılır. nulmaktadır. Kimisi sensör büyüklüklerine göre,
Görüntünün yakalanması açısından ‘‘Camera veya fiziki koşullara göre çeşitli türde ve özellikte
Obscura’’ dan sonra kutu fotoğraf makineleri ol- tasarlanmaktadır. Bunlardan 35 mm makineler,
dukça önemlidir. Bugünkü makinelerin atası ola- reflex makineler, poloroid ve stüdyo makineleri ve
rak da kabul edilir. 19. yüzyılın sonunda ilk defa dijital makineler olarak bazı türleri söyleyebiliriz.
Kodak firması tarafından, Amerika’da piyasaya sü-
Günümüzde vazgeçemediğimiz dijital fotoğraf makineleri, görüntünün kaydedildiği sensörleri ile hızlı,
ucuz ve kaliteli görüntüler sunmaktadır. Bu yanı ile analog makineler, belli kullanımlar dışında çok tercih
edilmemektedir.
Dijital makineleri avantajlı hâle getiren bazı özellikleri şöyle açıklayabiliriz: Dijital makineler kolay
kullanımı, manuel ve otomatik ayarlarının yanında birçok seçenek sunması, çok sayıda çekim yapma şan-
sı, hemen izleme olanağı, görüntünün paylaşımı ve aktarımı görüntüye ait teknik bilgiler (exif ) ve buna
benzer birçok avantaj sunmaktadır.
Dijital makinelerin diğer en önemli özelliği görüntünün sayısal olarak kaydedildiği sensörleridir.
Dijital fotoğraf makinelerinde çekim öncesi, basit kontrollerle, sonuçlarda önemli değişiklikler elde
edilebilir. Makinelerin LSD ekranlarından bazı bilgiler incelenip bunlara yeni değerler verilebilir. Dijital
makineler ile ilgili buna benzer bazı temel konuları kısaca ele alabiliriz:
Kadraj
Görüntünün yakalanmasında en önemli aşamadır. Dikdörtgen içerisine görüntüyü estetik endişeler
ile yerleştirmektir. Görüntünün sınırlarını sanatçı duyarlılığı ile belirlemektir. Bu aynı zamanda bir tür
anlatım ve yorumlama şeklidir. Bu işlem, makinenin, vizör denilen penceresinden yapılmaktadır. Kadraj-
42
Görsel Estetik
Netlik (MF-AF)
Görüntünün alan derinliği de göz önüne alı-
narak makine ve konu arasındaki mesafenin optik
ayarlamalarla, görüntünün sensör ve vizörde oluş-
masını sağlamaktır. Netlik ayarları manuel ve oto-
matik olarak çoklu alanlar için veya noktasal olarak Resim 2.9 Objektifler
seçilebilir.
Diyafram
Keskinlik Objektif üzerinde bulanan birimdir. İçinden
Fotoğraftaki alanların, planlarının daha belirgin geçen ışığın şiddetini ayarlayan, genişleyip darala-
hâle getirilerek görüntünün oluşturulmasıdır. bilen bir mekanizmadır. ( f ) değeri ile gösterilir.
Çözünürlük (piksel): Fotoğrafın dikey ve yatay f: 1/ 1.4/ 2/ 2.8 /4/ 5.6 /8 /11 …………
sıklığını resimsel noktalar ile belirleyen bir ölçü bi- Rakamlar küçüldükçe daha çok ışık alır ve alan
rimidir. Piksel olarak da bilinir. Çözünürlüğün art- derinliği azalır. Rakamlar büyüdükçe daha az ışık
masıyla, görüntünün hassasiyeti artmaktadır. geçer ve alan derinliği artar.
43
Sanat ve Fotoğraf
Alan Derinliği
Odaklama yapılan noktanın önü ve arkasını da
internet
kapsayan, net görülen bölgedir.
www.megep.meb.gov.tr/Erişim tarihi: 31.05.2018
Bu bölge fazla ise “geniş alan derinliği’’ denir,
netlik az bir bölgeyi kapsıyor ise ‘‘dar alan derin-
liği’’ olarak tanımlanır. Alan derinliğini belirleyen
faktörler; Belgesel Fotoğrafçılık
a. Objektifin odak uzunluğu; geniş açılarda Haber fotoğrafçılığına benzer yanları olmasına
alan derinliği artarken dar açılı objektiflerde rağmen bu fotoğrafçılığın farklılıkları bulunmakta-
alan derinliği sığlaşmaktadır. dır. Belgesel fotoğrafçılıkta konular çok çeşitli ola-
bilir; sıradan ve güncel sorunlar kadar birçok konu
b. Diyafram açıklığı;
belgesel fotoğrafçılıkta öyküsel olarak anlatılabilir.
f: 1.4/2/2.8/ 4 azalan alan derinliği Zor bir çalışma alanını oluşturmaktadır. Fotoğrafçı
f: 11/16/22 geniş alan derinliği aynı zamanda konunun öznesini de oluşturabilir.
Kullanım alanları itibarıyla fotoğraf günümüz-
de oldukça çeşitlenmiştir. Fotoğraf günlük yaşamı
birçok şekilde çalışma konusu olarak ele almakta-
dır. Amatör veya profesyonel olsun birçok fotoğraf- internet
çı benzer konuları çalışmaktadır. https://www.photofocus.biz/2016/08/01belgesel-
Konu alanlarına göre fotoğrafın kullanımı fark- fotoğrafçılık üzerine/Erişim tarihi: 31.05.2018
lılık göstermektedir. Daha iyi anlaşılması açısından
fotoğrafın çekim türlerine göre sınıflandırılması Bu türde amaç, fotoğraflarla bir hikâye anlat-
faydalı olacaktır. maktır. Ele aldığı konular sosyal sorunlar, güncel
konular. Belgesel, günümüz sorunlarına tanıklık
Haber Fotoğrafçılığı ederek topluma bilgi akışı sağlar, farkındalık yaratır.
Kimi zaman çözüm yollarının bulunmasına yar-
Fotoğrafın yaygın kullanımı ile birlikte basın
dımcı olarak iletişim kurmaya çalışır.
dünyasında, haberin fotoğrafla beraber sunulması
neredeyse zorunlu hâle gelmiştir. Bu konudaki ilk çalışmalar arasında 1842 yı-
lında David Octavius Hill ve Robert Adamson’ ın
Bununla beraber haber fotoğrafları, doğanın ve
çektiği, İskoçyalı din adamı, balıkçı ve subaylardan
yaşamın en önemli tanıklarıdır ve bünyesinde diğer
oluşan yüzlerce fotoğraf sayılabilir.
44
Görsel Estetik
45
Sanat ve Fotoğraf
Fotoğrafçılık dalları arasında zahmetli ve eğlen- lerde stüdyo koşulları gerekse de bunun dışındaki
celi alanlardan biridir. Daha çok doğal ışıkla çe- ortamlar için özgürce çekimler yapılabilir, farklı çe-
kimler gerçekleşirken mimari ve belgesel anlamda kim açıları, farklı ışık koşulları ve kişinin yaşamıyla
da çekimleriyle katkı sağlarlar. ilişkili mekânlar etkili sonuçlar sağlayabilir.
Müzeler ve Koleksiyonculuk
internet Müzeler, sanatı sistematik, bilimsel bir tasnif
https\\www.v3.arkitera.com/ sistemine sokar. Önceden dinî konulu ve saray ha-
Erişim tarihi:: 01.06.2018 yatını konu alan sanat, müzelere girince daha hü-
manist bir şekle gelerek sanat tarihini, dolayısıyla
da insanlık ve uygarlık tarihini anlatır. Bununla
Portre Fotoğrafçılığı beraber müzelerin (antik eserleri koruma görevleri
bir yana), antik uygarlıkların yağmalanması ile ku-
İnsanın kişiliğini, duygusal durumunu ve diğer
rulmuş kurumlar olması da günümüzde tartışılan
bilgilerini aktaran, ifadesinin kişiye özgü aktarıldığı
bir konudur.
bir fotoğraf türüdür.
Müzecilik ise müzelerin, galerilerin ve sergi
Portre fotoğrafları, sanat amaçlı veya ticari olsun,
alanlarının daha genel olarak koleksiyonlarını na-
çok tercih edilen bir türdür. Ticari amaçlı çekim-
46
Görsel Estetik
sıl sergilediğinin ve bunun ziyaretçilerin anlayış ve yorumunu nasıl etkilediğinin incelenmesidir. Diğer
bir tanımla; koleksiyon özelliği olan eserlerin toplanması, korunması ve sergilenmesi ile ilgili çalışmaları
kapsar. Koleksiyon, belgesel değerleri, güzellikleri, fiyatları, ender bulunmaları gibi niteliklerinden dolayı
toplanarak sınıflandırılan eşya topluluğudur. Diğer bir tanıma göre ise öğrenme, eğitsel amaçlı ya da yarar
sağlama veya zevk amacıyla bir araya getirilmiş ve özelliklerine/niteliklerine göre sınıflandırılmış nesnelerin
bütünü anlamına gelir.
Resim 2.14
Pek çok koleksiyoncu sayesinde bugün resmî ve özel müzeler açılmıştır. Psikiyatri uzmanı Dr. Murat
Huten, “Koleksiyonculuk Bir Hastalık Mı, Doktor Bey?” adlı bir makalesinde konuya ilişkin şu görüşlere
yer verir: “Keşke herkesin parası ve kültürü koleksiyoncu olmaya elverişli olsaydı. Daha renkli bir dünyada
olurduk. Ama o zaman, her şey pek çok kişi tarafından toplandığı için koleksiyon da yapılamazdı. Demek,
koleksiyoncu şanslı ve özel biri.”
Öğrenme Çıktısı
5 Fotoğraf kameralarının ne olduğunu anlatarak kameranın bölümlerini açıklayabilme
6 Fotoğrafın kullanım alanlarını belirtebilme
47
Sanat ve Fotoğraf
1 Sanatın tanımı ve gelişimi ile ilgili olarak tarihsel sürecin incelenmesi önemlidir. Dünyada, kültürel ve
sosyal değişimlere paralel olarak sanat dünyasının da dönüştüğünü görmekteyiz. Sanat insana özgü bir
eylemdir, insanın ilk ortaya çıkışı ile beraber günümüze kadar gelmiş toplumsal yaşamın bir sonucu olarak
kendisini göstermiştir. Sanat bilim gibi, doğrularla tanımlanmaması nedeniyle her dönem tartışma konusu
olmuştur. Sanatın evrensel nitelikleri, örneğin özgünlüğü genel bir tanımının yapılmasını engellemektedir.
Sanat olarak nitelendirdiğimiz şeyler bir bakıma sanat kavramını yorumlama şeklimize göre değişir. Sanatın
ne oldu ile ilgili bir sonuca ulaşmak istiyorsak sanatın güncel anlatım biçimlerini de göz önüne almalıyız
Rönesans ile birlikte ayrı bir bilgi sistemi olarak kurumsallaşmaya başlar ve “Güzel Sanatlar” alanı içerisinde;
estetik olan ve düşünmeyle ilişkili bir etkinlik olarak resim, heykel, çizim, baskı ve benzeri alanları kapsar.
Genel anlamda sanatı tanımlamak gerekirse sanat belirli bir düşünme şekli ile duyguları harekete geçirmek
ve ilgili sanat disiplini araçlarıyla özgün anlatımlarda bulunmak, yaşama ilişkin yeni şeyler önermek, sanatçı
ve izleyici açısından ise estetik haz oluşturmaktır. Sanatın tarih öncesi çağlarda yapılma amacı günümüzdeki
gibi değildi. Başka bir değişle resimler, totemler büyüsel amaçlı olarak kullanılır. Görüldüğü gibi sanat,
tarihin farklı zaman dilimlerinde farklı amaçlara hizmet etmektedir.
2 İnsanoğlu dünyayı, gördüğünü ve yaşadığı durumları gerçekçi bir şekilde kaydetme çabası içerisin-
de binlerce yıl uğraşmıştır. Fotoğraf makinesinin bulunması ile çevresini olanca gerçeklikte kaydetme
imkânı yakalamıştır.
3 Bir algılama şekli olan görme, göz retinasının uyarılması sonucu beynimizde görüntünün oluşmasına ne-
den olur. Cisimlerin gölgelerini siyah veya gri tonlarda algılarız, uzaklığı veya atmosfer etkisini ise ton deği-
şimi ile hissederiz. Tüm bu işlemler çevremizdeki nesneleri üç boyutlu görmemize yardım eder. İki boyut ise
en ve boy olarak da açıklanacağı gibi, yüzey olarak da bilinir. Fotoğraf iki boyutlu yüzeylerde gördüğümüz
bir sanat türüdür. Fotoğrafın düz bir yüzeyde sanki gerçekmiş gibi görünmesi veya üç boyut etkisi, ışık ve
renk ile ilgili fiziksel bir olaydır veya buna bir yanılsamadır da diyebiliriz. Çevremizi görsel olarak algılama-
mız sürekli devam etmektedir. Üç boyutlu algılamaya ilişkin bu deneyim, iki boyut yüzeylerdeki fotografik
görüntülerin de üç boyutlu algılanmasına neden olmaktadır.
48
Görsel Estetik
Fotoğraf ve sanat
4 arasındaki ilişkiyi
belirtebilme
4 Fotoğraf vizörden bakılarak yatay ve dikey sınırlarının belirlenip deklanşöre basılması ile oluşur. Birçok
sanat dalında olduğu gibi fotoğrafçının da en büyük kaygılarından biri vizör dediğimiz bu dikdörtgen
içerisinde estetik kaygılarla bir görüntü yakalamasıdır. Fotoğraf için görüntünün çerçevesinin belirlenmesi
vazgeçilmez bir unsurdur bu durumu bir görme şeklidir ve sanatsal endişelerle gerçekleşir. 1960’lı yıllardan
sonra fotoğrafın bir şekli olarak kendini göstermektedir. Sanat ve teknoloji birlikteliğine dayalı olarak yeni
sanat türlerinden ve estetik anlayışlardan çokça bahsedilmektedir.
Fotoğrafın Kullanımı
5 Fotoğraf makinesi, ışığın nesnelerden yansıyarak film veya sensör üzerine düşmesiyle görüntünün oluş-
masını sağlayan araçtır. Fotoğraf makinesi; obtüratör, diyafram, vizör ve objektiften oluşur. Fotoğraf ma-
kinelerinin gelişerek günümüze kadar ulaşmasında 10. yüzyılda Arap ibni Heysem, 19. yüzyılda Rönesans
sanatçıları tarafından kullanılan “camera obscura”, 1826 yılında, Niepse tarafından ilk pozlandırma, 1837
yılında ise Daguerre tarafından daha temiz olan görüntülerin elde elde edilmesi anlamlı katkı sağlamıştır.
6 Fotoğrafçılık kullanım alanı itibari ile oldukça çeşitlilik göstermektedir. Bunlardan bazıları; haber
fotoğrafçılığı, belgesel fotoğrafçılık, reklam fotoğrafcılığı, gündelik yaşam fotoğrafcılığı, sütüdyo fotoğ-
rafcılığı, sokak fotoğrafcılığı, mimari fotoğrafi, portre fotoğrafcılığıdır. Fotoğrafçılık gündelik kullanım
açısından da çok tercih edilen bir alandır. Hızla yaygınlaşması ile yeni fotoğraf türlerinin ve tekniklerinin
oluşmaya başladığı, oldukça dinamik bir alandır.
49
Sanat ve Fotoğraf
1 Klasik dönem olarak da bilinen, eski Yunan 6 Aşağıdakilerden hangisi fotoğrafı sanat yapan
ve Roma uygarlıklarını tanımlamak için kullanılan en önemli özelliklerden biridir?
döneme vne ad verilir?
neler öğrendik?
3 Sanat dallarının tümü ile ilgili olan, duyarlı 8 Camera obscura İçerisine hazırladığı duyar-
algılama, ya da güzelin ne olduğunu, sanatın değe- katı ortalama yedi sekiz saat pozlayarak ilk görün-
rini araştıran felsefe dalına ne ad verilir? tüyü yakalayan kişi aşağıdakilerden hangisidir?
50
Görsel Estetik
1. D Yanıtınız yanlış ise “Sanatın Tanımı ve Ge- 6. E Yanıtınız yanlış ise “Fotoğraf ve Sanat İlişki-
lişimi” konusunu yeniden gözden geçiriniz. si” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. C Yanıtınız yanlış ise “Sanatın Tanımı ve Ge- 8. B Yanıtınız yanlış ise “Fotoğrafın Kullanımı”
lişimi” konusunu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
4. E Yanıtınız yanlış ise “Sanatın Tanımı ve Ge- 9. A Yanıtınız yanlış ise “Fotoğrafın Kullanımı”
lişimi” konusunu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. A Yanıtınız yanlış ise “İki Boyutlu Yüzeyin Kul- 10. B Yanıtınız yanlış ise “Fotoğrafın Kullanımı”
lanımı” konusunu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
2 Anahtarı
İnsana özgü bir eylem olan sanat, tarihin çeşitli dönemlerinde farklı amaçlar
için yapılarak günümüze kadar gelmiştir. Süreç içersinde uygarlığın gelişimine
Araştır 1 paralel olarak sanat, teknik olarak, tür olarak ve estetik olarak dönüşürken,
çeşitli düşünme şekilleri ile duyguları harekete geçirerek yaşama ilişkin yeni
şeyler önermektedir.
51
Sanat ve Fotoğraf
Kaynakça
Artun, A. (2015). Sanat Hayat. İstanbul: İleti- Huten, M. (2002). Koleksiyonculuk Bir Hasta-
şim Yayınları. lık mı, Doktor Bey? Collection. Üç aylık Koleksiyon
Artut, K.(2013). Sanat Eğitimi Kuramları ve Dergisi. İstanbul: Ant Yayıncılık.
Yöntemleri, Ankara: Anı Yayıncılık. İkizler, E.(2007). Filmden Dijitale Fotoğraf. İs-
Berger, J. (1986). Görme Biçimleri. (Çev. Yurda- tanbul: Say Yayınları.
nur Salman). Ankara: Metis Yayınları. Kamburoğlu,Ö.(2007). A’dan Z’ye Fotoğraf . İs-
Freeman, M (2011). Fotoğrafçının Gözü. (Çev. tanbul: Say Yayınları.
Deniz Güzelgülen), İstanbul: Remzi Kitabevi. Kılıç, L.(2000). Görüntü Estetiği. İstanbul: İnkı-
Gök, K. (2016). Fotoğrafın bulunuşu ve lap Yayınları.
sonrasında oluşan teknik gelişmeler. The discovery of Lynton, N. (1982). Modern Sanatın Öyküsü. İs-
photography and technical advances after photography. tanbul: Remzi Yayınları.
İstanbul: Yıldız Journal of Art and Design. (3) 1, Mülayim, S.(1994). Sanata Giriş. İstanbul: Bi-
pp 43-66. lim Teknik Yayınevi
Gombrich, E., H.(1992). Sanatın Öyküsü. (Çev. Özsoy, V. (2005). Görsel Sanatlar Eğitiminde
Bedrettin Cömert). İstanbul: Remzi Kitabevi Müze Eğitimi ve Uygulamaları. Ankara: Varan Mat-
Gombrich, E., H.(1992). Sanat ve Yanılsama. baacılık.
(Çev. Ahmet Cemal).İstanbul: Remzi Kitabevi. Polke, G. Whitham, G. (2012). Sanatı Anla-
Grill, T.- Scanlon, M. (2003). Fotoğrafta kompo- mak. (Çev. Tufan Göbekçin). İstanbul: Optimist
zisyon. (Çev. Nedim Sipahi). İstanbul: Homer Kita- Yayın Dağıtım.
bevi. Şahinler,R.(2014). Çağdaş Sanatta Temsiliyet
Güven, İ.(2010). Uygarlık Tarihi. Ankara: Pege- Krizi. Ankara: Ütopya Yayınları.
mA Yayınları. Şenel, A. (1995). İlkel Topluluktan Uygar Toplu-
Harnischmacher, C. (2010). Die Wilde seite der ma. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
fotografie. Heidelberg: Dpunnkt. Verlag. Sontag, S. (1999). Fotoğraf Üzerine. (Çev. Reha
Hennig, K. (2016). Die Fotoschule in Bildern. Akçakaya). İstanbul:Altıkırkbeş Yayınları.
Bonn: Portratfotografie. Yılmaz, M.(2013). Fotoğraf Resimdir. Ankara:
Hogl, M. (2016). Digitale Fotografie. Köln: Fir- Ütopya Yayınları.
mengruppe Appl.
internet kaynakları
https://www.fotopedi.org/sokak-fotoğrafciligi-nedir- https://tr.m.wikipedia.org İnternet erişim
10357İnternet erişim tarihi:03.06.2018 tarihi:01.06.2018
h t t p s : / / w w w. f o t o l i f e a k a d e m i . c o m / m i m a r i -
fotoğrafcilik-kursu İnternet erişim
tarihi:02.06.2018
52
Bölüm 3
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Fotoğrafın Keşfi
1 Işık yoluyla resmetme ve karanlık kutuyu
öğrenme çıktıları
1 2
açıklayabilme
2 Fotoğrafın bulunuşunu tarihsel olarak Fotoğraf Çekim Teknikleri
açıklayabilecek bilgi ve becerilere sahip 3 Pozlama üçgeni diyafram, enstantane ve
olabilme ISO hızı kavramını açıklayabilme
3 4
5 Otomatik netleme, beyaz ayarı, histogram 7 Ters ışık, kar, sis, manzara, portre, HDR,
kavramlarını pozlama üçgeniyle mimari fotoğrafçılık uygulamaları gibi
ilişkilendirebilme teknikleri açıklayabilme
54
Görsel Estetik
55
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
56
Görsel Estetik
Resim 3.5 Fotoğraf: Louis Jacques Mande Daguerre, Resim 3.6 Fotoğraf: Louis Jacques Mande Daguerre,
Sanatçının Atölyesi, 1837 insanlı ilk fotoğraf. Boulevard du Temple, Paris, 1838
William Henry Fox Talbot, Daguerre’in pozitif görüntülerinin negatif görüntü elde etmeyi başarmış-
tır. Günümüze ulaşan en eski negatifi üretmiş ve bu teknik Calotype ya da Kalotip diye adlandırılmıştır.
Talbot pozlama süresini bir saatten bir dakikaya indirmiş tekrarlanamayan metal üzerinde tek bir pozitif
görüntü veren Dagerotip’den farklı olarak çok sayıda baskıya izin vermiştir. Talbot 1841’de bu tekniğin pa-
tentini almıştır. Eğreltiotuna benzer ilk hâli ile Tablot Resim 3.7’de görülmektedir. John Frederick William
Herschel, 1839’da Tablot’un buluşu için ilk defa Fotoğraf terimini kullandı (Bkz. Resim 3.8).
Eadweard Muybridge (1830-1907) birçok fotoğraf ekipmanıyla yaptığı hareket çalışmalarıyla tanınan
İngiliz doğumlu bir fotoğrafçı. Muybridge, at yarışlarını birden çok kamerayla birden çok açıdan fotoğ-
rafladı ve atı hareket ettirmek için bu görüntüleri birleştirdi. 1878’de yapılan bu deneyde, Kolodinium
tekniği ile dörtnala giden atın tüm hareketini çekti.
57
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
John William Draper (1811-1882) 1840’da fo- Yine Amerika’da kimyacı Robert Cornelius, 175
toğraf tarihin ilk portre fotoğrafını çekmiştir. yıl önce Philadelphia’da otoportreyi çekti. Arkasına
Kimya profesörü John W. Draper kendi kame- da Cornelius şöyle yazdı: “İlk Işık Resmi, 1839.”
rasını yaptı ve ilk insan portresini kaydetti. Ablası Louis Daguerre, Amerika’da duyulduktan birkaç ay
Dorothy Catherine Draper gözleri açık olan ilk ka- sonra üretilen ilk daguerreotypeslardan biriydi.
dın portresiydi.
Resim 3.10 Fotoğraf: John William Draper, Dorathy Resim 3.11 Fotoğraf: Robert Cornelius ilk otoportre,
Draper’in Portresi, 1840 1839
58
Görsel Estetik
Alphose Giroux, Daguerre tarafından geliştiri- William Henry Fox Talbot, 1844’te Gümüş Klo-
len daguerreotype kameraları dünyanın ilk ticari rür kağıdındaki fotoğraflarla resmedilen The Pencil
olarak satılan fotoğraf makinesini tasarlamıştır. Of Nature, Doğanın Kalemi adlı kitabını yayımla-
dı16. Bu ticari olarak yayımlanan ilk fotoğraflı resimli
kitap idi. Yine aynı yıllarda 1841’de ilk portre fotoğraf
stüdyosunu Richard Beard Londra’da açtı. Anna At-
kins fotoğrafı bilimsel amaçlarla kullanarak botanik
ile ilgili resimli kitap olan ‘İngiliz Alglerini’ yayımladı.
Resim 3.13 Fotoğraf: Boğulan adam, kendi portresi, Resim 3.15 Fotoğraf: James Clerk Maxwell, ilk dayanıklı
1840 renkli fotoğrafı çekti, 1861
59
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Stephen Henry Horgan (2 Şubat 1854 - 30 Ağustos 1941), New York Herald için sanat yönetmeni olarak
çalışırken yarım ton gravür sürecinin mucidi oldu. İlk gazete fotoğrafı yarım ton ekran kullanılarak basıldı.
Resim 3.16 Fotoğraf: Stephen Henry Horgan, Shantytown, New York, Daily Graphic , 4 Mart 1880’de bir sahne
60
Görsel Estetik
Renkli Filmin Keşfi raf makinesi (SLR) bir refleks ayna kullanımı ile
1861’de James Clark Maxwell, el boyaması ol- başlar. Camera obscura 1676 yılında açıklandı
mayan ilk renkli fotoğrafı üretmeyi başarmıştı. ancak fotoğrafik kameraların başarılı olması uzun
bir zaman aldı: İlk patent 1861 yılında verildi ve
1932’de renkli fotoğrafçılık için ilk 35mm film
ilk kameralar 1884’te üretildi ancak konsept ola-
geliştirildi. Ancak bu sadece Leica ve Contax için
rak zarif bir şekilde basit olsa da uygulamada çok
kullanılabilirdi. 1900 ile 1940 yılları arası renk-
karmaşıktı. Tek tek bu karmaşıklıklar optik ve me-
lendirme yılları olarak tanımlanabilir. Sonuçta,
kanik teknoloji ilerledikçe aşıldı ve 1960’larda SLR
1970’lerden itibaren, renk-renklendirme vazgeçil-
kamera birçok üst düzey kamera formatı için tercih
mez oldu. 1909’da Agfa AG, renkli filmin başla-
edilen tasarım hâline geldi. Dijital tek objektifli
dığı Filmfabrik Wolfen’i kurdu. Agfa, on yıllardır
refleks kamera (dijital SLR veya DSLR olarak da
rakiplerine karşı Kodak ve Fujifilm’e karşı çıktı ve
bilinir), fotoğrafik filmin aksine, bir dijital görün-
Avrupa’nın en büyük fotoğrafik aksesuar üreticile-
tüleme sensörü ile optik ve tek lensli bir refleks
rinden biri olarak kabul edildi22.
kameranın mekanizmalarını birleştiren bir dijital
fotoğraf makinesidir. DSLR’ler, 2000’li yıllar-
SLR Kamera da film tabanlı SLR’lerin yerini aldı ve 2010’ların
Tek lens refleks fotoğraf makinesi (SLR- başlarında, yansıtmasız sistem kame-
single lens reflex) tek olan kamera merceğinden ralarının artan popülaritesine rağmen,
görüntüleyebilir ve çekilecek tam olarak ne oldu- DSLR’ler, 2018’den itibaren kullanım-
ğunu görmek için fotoğrafçı izin tipik (aynanın da olan ve en çok kullanılan değişti-
yansıması ve dolayısıyla da “refleks”) bir ayna ve rilebilir objektifli fotoğraf makinesi
prizma sistemi kullanır. Tek lensli refleks fotoğ- oldu.
Öğrenme Çıktısı
1 Işık yoluyla resmetme ve karanlık kutuyu açıklayabilme
2 Fotoğrafın bulunuşunu tarihsel olarak açıklayabilecek bilgi ve becerilere sahip olabilme
61
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
000
f/1
Od
.4
- 1/4
ak l
000 urma
--
000
an
ma
d
- 1/2
f/2
00- 1 ti don
da
D
--
ah
e
50- 1 Harek
/1
aA
f/2
zS
.8
e
ığ
25- 1 anşörl
/5
Ala
--
nD
l
60- 1 zlı Dek
f/4
/2
eri
nli
--
Hı
ği
/1
f/5
0- 1/
.6
Açıklığı
15- 1
ha
eti
f/8
Faz
8- 1/
rek
aOl
Ha
--
4- 1/
da
şör
-2 - - 1 - - 0 - -1 - 2+
2- 1/
k (A
f/1
an
”- 1/
lan
ek l
Poz Telafisi
ır D
De
--
”-1
rin
Ağ
”-2
f/1
liğ
”-4
i)
6
”-8
--
-15
ISO Değeri
f/2
30”
Diyafram
Bilindiği üzere fotoğraf makinesi üzerindeki
lensler ışığı toparlar ve odaklarlar ancak bu odak-
lama için ne kadar ışık gereklidir? Bu sorunun ce-
vabı olarak diyafram devreye girer. Kısacası lens
açıklığının geniş ve dar olduğunun belirleyicisidir.
Diyafram, fotoğraf makineniz içerisine alınacak ışı-
ğın ne miktarda olacağını kontrol eder. Ancak di-
yafram, yalnızca bir görüntünün ne kadar aydınlık
veya karanlık olduğunu kontrol etmekten fazlasını
yapar. Aynı zamanda, fotoğrafın konuya ne kada-
Resim 3.18 Diyafram yaprakları rının odaklandığı ve ne kadar flu olması gerektiği
62
Görsel Estetik
Diyafram açıklıkları temel fotoğraf eğitimine başlayanlarda kafa karışıklığı yaratabilir. Bunun en büyük
nedeni sayıların devreye girmesidir. Diyafram açıklığı, örnekte de olduğu gibi f / stop veya f / 5,6 gibi f
sayılarla gösterilir. F / 1,8 gibi küçük bir sayı geniş bir diyafram açıklığı anlamına gelirken f / 16 gibi bü-
yük bir sayı dar bir açıklığa işaret eder. Bu süreci kavramak pozlama üçgeninin yaratıcı fotoğraf teknikleri
anlamında en önemli köşesidir.
Doğru bir açıklığın hesaplanması karmaşık
bir süreç gibi görünse de yeni fotoğrafa başla-
yanların bu ana kavramı hatırlamaları gereklidir.
Küçük sayılar geniş diyafram, büyük sayılar dar
diyafram anlamına gelir. Bu karışık denklemin
çözülmesi için fotoğrafçılar arasında verilen akıl-
da kalıcı güzel bir örnek vardır.
“Yolda karşıdan karşıya geçen bir kedi ara-
banın kendisine çarpacağını görünce gözünü
1.8 diyafram gibi açtı”
cümlesi diyaframın sayı değerinin küçüklüğü-
nün açmak anlamına geldiğini öğretici bir ör-
nektir Şekil 3.3.
Fotoğraf makinenizi otomatik(auto) moduna
alıp çekim yaptığınızda diyafram açıklığını ma-
kine kendisi belirler. Güneşli ve parlak bir gün-
de diyafram açıklığı daralırken gece lens en geniş
açıklığa alınacaktır. Eğer M-manuel modda iseniz, Şekil 3.3 Diyaframın sayı değerinin küçüklüğünün açmak
doğru açıklığın hesaplanması karmaşık bir süreç anlamına geldiğini gösteren öğretici bir örnek
63
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
gibi görünse de değildir. Fotoğrafa yeni başlayanla- fazla bir geniş alana odaklanmanızı sağlar. Bu yapmış
rın yukarıdaki örneği de unutmayarak küçük sayıla- olduğumuz uygulamaya fotoğrafçılık terminolojisin-
rın geniş diyaframlar ve büyük sayıların ise dar diyaf- de alan derinliği(depth of field) denilir. Konu f stopla-
ramlar anlamına geldiğini mutlaka bilmesi gerekir. rının rakamsal değeri üzerinden örneklenecek olursa;
manzara fotoğrafı pozlayacaksınız ve geniş bir alan
Diyafram Öncelikli Mod Nedir? derinliği elde ederek her şeyi net görmek istiyorsunuz,
diyafram “f” değerinizin f/16 ile f/22 gibi bir aralıkta
Fotoğraf makinenizde otomatik ve manuel mo-
olması sonuç almanızı sağlayacaktır. Ancak minik bir
dun dışında bir de “Diyafram Öncelikli” mod var-
nesne pozlayacaksanız ve arka planı flu yapıp, sığ bir
dır. Bu mod A veya Av harf simgeleriyle gösterilir
alan derinliği istiyorsanız, ayarlarınızda f/1.8 ve f/5.6
Şekil 3.4. Diyafram öncelikli mod seçildiğinde kul-
arasında bir f değeri seçmeniz doğru olacaktır.
lanıcı f değerini değiştirdikçe ilgili enstantane hızı
da doğru pozlama yapabilmek için otomatik olarak Diyaframı ayarlamak, fotoğrafçının görüntü üze-
değişecektir. Kısacası diyafram öncelikli mod ens- rinde yaratıcı kontrolünü sağlar. Arka planda dikkat
tantane hızını seçilen diyafram değerine göre maki- dağıtıcı bir şey varsa (fotoğrafçılıkta gürültü olarak
ne kendisi atamaktadır. adlandırılır), geniş bir diyafram bu dikkat dağınıklı-
ğını ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Öte yandan
tüm sahne muhteşem ise, dar bir diyafram tüm bu
güzelliği keskin tutmaya yardımcı olacaktır. Özetle-
yecek olursak, açık diyaframda sığ alan derinliği elde
edilirken kısık diyaframda geniş bir alan derinliği
elde edilmiş olur. Bu konuda bir öneri olarak, Odak
dışı arka planı gerçekten elde etmek istiyorsanız sa-
bit odaklı 50 mm f/1.8 lens kullanabilirsiniz, aynı
zamanda bu lensler çoğu zaman DSLR ve aynasız
fotoğraf makineleriyle birlikte gelir ve bu lensler ya-
ratıcı fotoğraf için büyük bir destek sağlar. Genellik-
le de fiyat olarak çok pahalı değillerdir.
Sonuç olarak, diyafram hem alan derinliğini
Şekil 3.4 Diyafram öncelikli mod A veya Av harf hem de pozlamayı kontrol ederken, fotoğraflarınız
simgeleriyle makine üzerinde döner dişli tekerlek (mode üzerinde yaratıcı çekim teknikleri uygulamak için
dial) üzerinde yer alır. harika bir araçtır. Profesyonel fotoğrafçılar bu tek-
niklerini iyileştirmek için ve diyafram dışında poz-
lamayı dengelemek için deklanşör hızını ve ISO
Diyafram öncelikli seçimde makinenin ayar değerlerini kullanırlar.
tekerleğiyle oynadığınızda açıklığı kontrol etmeye
başlarsınız. Görüntü LCD ekrandan baktığınızda Enstantane Hızı
açılacak veya koyulaşacaktır. Bu mantık tıpkı bü-
Diyafram sonrası pozlama üçgeninin bir diğer kö-
yük bir pencerenin bir odaya daha fazla ışık girme-
şesi olan enstantane hızını incelemekte yarar vardır.
sini sağladığı gibi, geniş bir diyafram açıklığı (dü-
Fotoğraf çekim tekniklerinin en temel ögelerinden bi-
şük bir f değeri olduğunu unutmayın) bir fotoğrafı
risidir ve enstantane, perde, obtüratör, shutter, örtücü
aydınlatacaktır veya görüntü çok koyu görünüyor-
ve pozlama süresi gibi isimlerle de adlandırılır.
sa, diyaframı genişletmek bunu düzeltmeye yar-
dımcı olacaktır. Diyafram desteğiyle yaratıcı fotoğ- Fotoğraf çektiğiniz zaman makinemizin perde-
raf teknikleri anlamında estetik fotoğraflar ortaya si açılarak gerek gördüğümüz kadar ışığı içeri alır ve
koymanın bir yolu da alan derinliğidir. kapanır. Bu gerek gördüğünüz kadar açılma-kapan-
ma süresine enstantane hızı denilir. Bu süre aslında
makinede kullandığımız modlarla da bağıntılıdır. Bu
Alan Derinliği Nedir? “Otomatik mi?”, Enstantane öncelikli mi?, Manuel
Açık diyaframla (hatırlayınız, açık küçük sayılara modda mı? olduğuyla ilişkilidir. Enstantane hızı çalı-
eşittir), flu bir arka plan oluşturursunuz, dar bir di- şırken her çekim yaptığımızda perde sesini duymanız
yafram (büyük f değeri demektir) ise fotoğrafa daha olasıdır. Bu ses makinemizle bütünleşmemiz ve çekim
64
Görsel Estetik
hızını anlamamız adına oldukça önemlidir. Perde 30, 15, 8, 4, 2, 1, ½, ¼, 1/8, 1/15, 1/30, 1/60,
makinemizde mekanik olabileceği gibi elektronik de 1/125, 1/250, 1/500, 1/1000, 1/1500, 1/2000.
olabilir ve bu her iki türün de artıları ve eksileri vardır.
Dikkat edilirse süreler bir öncekinin ya da tersinin
yarısına yakın bir şekildedir. Diyaframda olduğu gibi,
Mekanik Perde ve Elektronik Perde bir stop noktası, kendinden önceki veya sonrakinin
(Sutter) - Pros ve Cons iki katı ve ya yarısı kadar ışığı sağlamış olur.
Geleneksel olarak perde kameranın içinde İyi bir pozlama için kamera içerisine ne kadar
yukarı ve aşağı hareket eden fiziksel bir parçadır. ışık alacağınızın bilgisi, kamera denetiminin tam
Ancak akıllı telefon kameraları elektronik obtüra- olarak size geçmesi demektir. Kısacası, kameranın
tör denilen bir mekanizmayı kullanır. Elektronik üstündeki düğmeye basar (deklanşör olarak adlan-
perde mantığında aslında fiziki bir engel veya gö- dırılır) deklanşörü açar ve deklanşör açıldığında bir
rünüm yoktur. Bunun yerine, bir elektrik dalgası görüntü kaydedilir. Deklanşör kapatıldığında ise
sensöre ne zaman kayıt yapılacağını iletir. kamera kaydı durdurur. Perde uzun süre açık bıra-
Elektronik perdeler genellikle kameraların daha kıldığında, lens çok fazla ışık içeriye iletecektir ve
yüksek hızlarda çekim yapmalarını sağlar, bu ne- çok karanlık bir sahne çekilmiyorsa, görüntü çok
denle bazı sayısal makine üreticilerinin artık ka- parlak veya fazla pozlanmış olacaktır. Örtücü hızı
meralarında her iki türü de bulunur. Elektronik çok hızlıysa, diğer yandan fotoğraf çok karanlık
perdeler ile ilgili ana problem, fotoğrafın içerisine olur.
daha fazla gürültü(kumlanma, noise) oluşması ve
görüntü kalitesinin düşürülmesi kaynaklı olması- Eş Değerlik Yasası Nedir?
dır. Aynı zamanda elektronik perdeler, kameranın Fotoğrafın doğru pozlanabilmesi için görüntü al-
pilini çabuk boşalttıkları için uzun pozlamalarda gılayıcı (sensör) üzerine yeterli derecede ışık düşmesi
kullanmakta zorluk çekilir. Örnek verecek olursak gereklidir. Bu ışığın sensöre ne kadar düşeceğini di-
iPhone cep telefonları, saniyenin 1/4’ünden daha yafram, ne kadar süreyle düşeceğini enstantane hızı
uzun pozlama yapamazlar. ve algılayıcının ışığa duyarlılık durumunu ise ISO
Fotoğraf kısa bir zaman içerisinde bir anın de- belirler. Pozlama üçgenindeki bu üç değer değişti-
ğerlendirilmesi olarak görülür ancak enstantane hı- rilip farklı varyasyonlara getirilerek yine birbirinin
zıyla anın içerisine bir hareket duygusu katılabilir. aynı miktarda ışığı toplamak mümkündür, birbirine
Hızlı deklanşör hızları hareketi dondurur, keskin eş değer olan bu kombinasyonları belirleyen denkle-
görüntüler oluşturur, yavaş enstantane hızı ise ha- me eş değerlik yasası denilir. Bu kombinasyonu bir
reketi flulaştırır. Kısacası farklı enstantane hızları, musluktan, kovaya akan suya benzetilebiliriz, bu sa-
farklı fotoğraf sorunlarının çözülme potansiyelini yede kovanın aynı süre içinde dolması sağlanır. Şekil
artırırken bunun yanı sıra yeni yaratıcı çekim tek- 3.5’teki kova içerisinde suyun doluluğunu, enstanta-
niklerinin ortaya çıkmasını da sağlar. ne ve diyafram ilişkilerini inceleyelim.
Enstantane fotoğrafçılık dilinde “S”
harfiyle gösterilir. Fotoğraf makineleri
için enstantane hızı iki türlü şekilde ra-
kamsal olarak ifade edilir. Kesirli olarak
ifade edildiğinde saniyenin 1/5’i, 1/125’i
veya 1/1000’i gibi rakam değerleri kul-
lanılır. Ya da kesir kullanmadan 50, 100 f/16 1/30 f/11 1/60 f/8 1/125
veya 400 gibi rakamlar olarak ifade edi-
lir. Her iki kullanım da çekim esnasında
saniyenin kaçta kaçı bir süre makinenin
içerisine ışık gireceğini anlatır. Bu süre
milisaniyeler olabileceği gibi bazen de
dakikalar sürebilir. Pozlama süresi de-
diğimiz enstantane ayar pozisyonları ve Şekil 3.5 Eş değerlik yasasını işaret eden karşılaştırmalı bir örnek
rakam şeklinde dizilimi aşağıdaki gibidir:
65
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Tablo 3.1 Eş değerlik ilkesine göre enstantane ve hızını değiştirirken makineniz tüm doğru diyafram
diyafram ilişkisi birbirlerine bağlı oranlarda değiş- değerini sizin için seçer. Bu mod temel fotoğraf eği-
tiğinde sensör üzerine düşen ışık miktarı değişmez. timine başlayanlar için oldukça öğreticidir.
Sonuç olarak aynı şartlarda çekilen fotoğraflarda Enstantane öncelik mod, kameranın mod kad-
ton olarak pek bir değişiklik olmayacaktır. ranında S veya Tv (Canon ve Pentax kullanıcıları
için) sembolü ile belirtilir ve seçilebilir Resim 3.20.
Doğru Deklanşör Hızı Nedir? Nasıl Bu modda, kameranın sağ arka tarafındaki kontrol
Sağlanır? tekerleği ile enstantane hızını ayarlayabilirsiniz.
Bu süreç çekim yapacağınız konuda veya sahnede
ne kadar ışık olduğuna bağlıdır. Açık havada, güneş-
li bir günde, 1/500 gibi hızlı bir enstantane hızına
ihtiyacınız olabilir. İç mekânda veya gölgede, biraz
enstantane hızını yavaşlatmanız gerekir 1/100, 1/60
olabilir. Örneğin, hareketli ve spor konulu bir fotoğ-
raf çekmek hedefleniyorsa 1/1000’i kullanabilirsiniz.
Daha az hareketli bir konu seçmişseniz (çocuklar ve
evcil hayvanlar gibi), 1/250 enstantane hızı yeterli ola-
caktır ancak sert bir ışık söz konusu ise enstantane hızı
artırılabilir. Yavaş olan enstantane hızlarında fluluk
veya hareketin devamı şeklinde bir fluluk yaşanabilir.
Fotoğraf makinenizde enstantane açıkken kamerayı Resim 3.20 Enstantane öncelikli mod sembolü ve
hareket ettirirsek algılanan tüm görüntü hareket ettir- kadran üzerindeki yeri
diğiniz yöne doğru flulaşır. Kısacası fotoğraf çekerken
kamerayı sarsmamak ve tripod (üç ayak) kullanmak Sonuç olarak enstantane hızı makinenize almak
doğru seçim olacaktır. Deklanşöre dokunmakla bile isteğimiz ışığın süresini belirlerken yaratıcı fotoğraf
oluşabilecek titremeler fotoğrafın kalitesi için olum- teknikleri anlamında da oldukça güzel örnekler su-
suz sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle yer yer zaman- nar. Bu örnekler içerisinde hareketi dondurma, ha-
layıcı deklanşörü, yer yer de makine kumandasını reket fluluğu, gece pozlamaları, panning, zoomin ve
kullanabiliriz. Eğer elde çekim zorunlu ise 1/20 - 1/40 zoomout vs. yer alır. Bu detaylara girilmeden önce
arası değerlerin daha altına inilmemesi gerekir. Tabii pozlama üçgeninin üçüncü köşesi ISO hızını ince-
ki bu durum lensin zoom aralığı ve diyaframın mini- lemekte yarar vardır.
mum değerlerine göre değişebilir. Örneğin, 300 mm
bir teleobjektif kullanıyorsanız, deklanşör hızının en
ISO (Duyarlılık) Hızı
az 1/300 civarında olması gereklidir. Bu sürecin kar-
maşıklığını daha iyi çözümlemek için sayısal fotoğraf ISO pozlama üçgeninin üçüncü ve son köşesi-
makinesi üzerinde enstantane öncelikli moddan yer dir. Enstantane ve diyaframla koordineli çalıştığı
yer yardım alabilirsiniz. Bu şekilde enstantane hızını için fotoğraf çekerken özellikle manuel çekimlerde
kontrol altına almış olursunuz. mutlaka fotoğraf makinemizin ISO ayarını kontrol
etmeniz önerilir. Bu sayede enstantane ve diyafram
ayarlarınız ISO’ya göre değişiklik gösterir. ‘Inter-
Enstantane Öncelikli Mod Nedir? national Organization for Standardization’ yani
Fotoğraf makinemizde otomatik ve manuel mo- ‘Uluslararası Standartlık Örgütü’nün kısaltmasıdır.
dun dışında bir de “Enstantane Öncelikli” mod Fotoğrafçılık terimlerinden ISO ile kastedilmek is-
vardır. Bu modda fotoğrafı çeken kişi enstantane tenen aslında ‘ISO Speed’dir yani ‘ISO hızı’dır.
66
Görsel Estetik
Resim 3.21 ISO değerinin sayısal fotoğraf makinesi Dış mekân için, gün ışığı veya kapalı hava.
ISO 400
üzerindeki görünümü İç mekân için, gün ışığı ve aydınlatma.
67
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Bu ölçü sistemi yeni adı ANSI (Amerikan Ulusal Standartlar Enstitüsü) olarak değiştirilmiş olan Amerikan
Standartlar Enstitüsü (American Standards Association)’nün ortaya koyduğu bir standarda dayanıyordu ve aynı
yıllarda eş zamanlı olarak kullanılan ve Alman Standartlar Enstitüsü (Deutsches Institut für Normung)’ne ait
DIN duyarlık sistemiyle birlikte kullanımdan kaldırılmıştır. Analog fotoğraf makineleri ve film kameraları yerle-
rini büyük ölçüde digital fotoğraf ve film makinelerine bıraktığı günümüzde, her iki standart da artık yerini mo-
dern ISO sistemine bırakmıştır. Sonuç olarak pozlama üçgeninin önem sıralaması açısından en düşük köşesidir.
Yaratıcı fotoğraf teknikleri açısından farklı uygulamalara da destek olacak bir ayar modudur.
Öğrenme Çıktısı
2 Pozlama üçgeni diyafram, enstantane ve ISO hızı kavramını açıklayabilme
FOTOĞRAF ÇEKİM 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
TEKNİKLERİNDE YARDIMCI
UYGULAMALAR
Poz telafisi nedir? Pozlama üçgenine yardımcı
olarak diyafram ayarlarınıza destek olacak olan bir
önemli konu da poz telafisidir. Pozlama değer tela-
fisi olarak adlandırılan “Pozlama Telafisi (EC)”, ka- -2 -1 0 +1 +2
meranızda çekim yaparken kameranızın dahili ölçer
tarafından seçilen pozlama değerlerini ayarlamanızı Şekil 3.6 Poz telafisi (+,-) pozlamada şekildeki değerlere
sağlayan bir özelliktir. EC, fotoğraf makinesinin po- göre çalışır
zometresi ne zaman olursa olsun fotoğrafların daha
parlak veya daha karanlık olmasını sağlamak için poz Pozlama telafisi, bunu yapmanın en basit bir yo-
ayarlarını değiştirmenize izin verir. Kameranızın poz ludur. Bu kontrol menüsü her sayısal makinede deği-
ölçüm cihazı inanılmaz derecede gelişmiş bir cihazdır. şir ancak genellikle +/- işareti kullanılarak bir düğme
Sahnenin vizörde incelenerek ve doğru pozlanmış bir ile ayarlanır. Bu düğmeye basılı tutarken aynı teker-
görüntüyü yakalamak için enstantane hızı ve diyaf- leği kullanarak, fotoğrafın parlaklığını artıran pozitif
ram ayarlarını hesaplayarak çalışır. Bu, lens aracılı- sayıları veya görüntüyü karartmak için negatif sayıla-
ğıyla (TTL) ölçüm olarak adlandırılır ve bu pozlama rı kullanarak bu ayarı yapabilirsiniz Resim 3.23
hesaplamalarının merkezinde bulunan bir varsayımı
kullanır. Fotoğraf makineniz, vizördeki sahnenin ge-
nel olarak %18 gri tonda olduğunu varsayarak poz-
lamayı belirler37. Çoğu zaman, bu varsayım iyi çalışır.
Bunun nedeni, birçok sahnenin, orta griye ortalama
eğilimi olan çeşitli koyu ve açık renkli nesneler içer-
mesidir. Poz telafisi makinenin algıladığı zone sistem
üzerinde Şekil 3.6’da olduğu gibi çalışır.
Ancak sahnenin orta griye ortalanmadığı ve bu
durumlarda pozlama hesaplamasının başarısız ol-
Resim 3.23 Pozlama telafisi menüsü ve sayacı
duğu zamanlar vardır.
68
Görsel Estetik
Pozlama telafisi fotoğraf çekim teknikleri içerisinde hangi şartlarda pozlama üçgenine destek olur:
1. Çok parlak veya çok karanlık sahneler
Nikon Canon
2. Yüksek anahtar (high key) portre pozlamaları
Matrix Ölçümü Değerlendirme Ölçümü
3. Karlı sahneler
4. Plaj, deniz yansıması olan sahneler Merkez Ağırlıklı Ölçüm Kısmi Ölçüm
5. Büyük miktarda parlak gökyüzü içeren sahneler
6. Arkadan aydınlatmalı konular Spot Ölçüm Merkez Ağırlıklı Ölçüm
7. Gece sahneleri
* Vurgu Ağırlıklı Ölçüm Spot Ölçüm
8. Manzara doku pozlamaları
Şekil 3.7 Nikon ve Canon’da poz ölçüm modları
Poz Ölçüm Modu Nedir?
Günümüz sayısal fotoğrafçılıkta pozlama değerini kullanmanızı öngören en önemli etmen poz ölçüm
modudur. Böylelikle aynı çerçeve içerisinden farklı örtücü ve diyafram değerleri karşınıza çıkabilir. Bu kap-
samda ölçüm yapılacak alanın niteliği ve niceliği belirleyicidir. Bu nitelik ve nicelik değerlerini doğru ölçümle
birleştirmek için makinemizin üzerinde poz ölçüm modu bulunur. Bu mod dört çeşit ölçüm sunar Şekil 3.7.
Ağırlıklı Ortalama (Matrix) Ölçüm: Bu ölçümde sayısal fotoğraf makineniz çerçevenin tamamının
üzerindeki ortalama ışık seviyesini ölçerek pozlama değeri oluşturur. Kısacası alanın tamamı üzerinden
ölçüm yapmanız mümkün olur.
Merkez Ağırlıklı Ölçüm: Pozlama
değeri için yapılacak ölçüm, merkez ağır-
lıklı olarak yapılır. Bu ölçüm esnasında
merkezden köşelere doğru kademeli giden
bir değer hesaplanır. Merkezden uzaklaş- Ağırlıklı ortalama grafiği, konunun
tıkça pozlama değerinin etkisi azalarak nerede olduğuna bağlı olarak değişir.
devam eder. Merkez ağırlıklı bir ölçümde
merkeze alınan nesne veya modelin tama-
mından ölçüm almanız mümkündür.
Kısmi Ölçüm: Fotoğraflayacağımız
konuyu içeren çerçevenin merkez bölge- Bu ölçüm deseni grafiği, merkezde
sinde spot ölçüme oranla daha fazla bir daha yüksektir, çünkü ölçüm cihazı
dikkatini merkeze yoğunlaştırır.
alan üzerindeki ışık miktarı üzerinden
pozlama değeri bulunur. Bu oran orta-
lama %7-8 gibi bir bölüm hesaplanarak
spot ölçümdeki riskler azaltılır. Çekilecek
nesne ağırlıklı bir ölçüm alınması önerilir
Kısmi ölçüm için grafik,
genellikle uzak model çekimlerinde yüzün çerçeve boyunca daha fazla yayılır.
tamamından ölçüm alınması önerilir.
Spot Ölçüm: Adı üzerinde olduğu
gibi fotoğrafta spot seçilen bir alana dü-
şen %2-3 ışık değeri üzerinden pozlama
ölçümü alınır. Böylelikle fotoğraflamak
Bu 3D grafik, spot ölçümünün
için seçtiğimiz en önemli alan doğru poz- merkezi yayılımını gösterir.
lanacaktır. Seçili alanın dışındaki alanlar
bu değerin getirdiği kayıplara maruz kala- Şekil 3.8 Poz ölçüm şekillerinin grafiklerle anlatımı
bilir. Portre fotoğraflarında çok kullanılır, yüzün ton geçişi olan açıktan koyuya doğru olan bölümünden
ölçüm alınabilir. Bu sayede doğru bir ten rengi ve ışık değeriyle modeli fotoğraflamış olursunuz. Şekil
3.8’de bu dört ölçüm şeklini grafiklerle görebilirsiniz.
69
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Otomatik Netleme (AF Otofokus) Otomatik odaklama hızı, otomatik odak me-
Nedir? kanizmasının çalıştığı hız oldukça önemli bir kri-
Fotoğrafta çekim tekniğinizi geliştirmenin bir ter olarak dikkat çekicidir. Otomatik odaklama
yolu da otomatik netleme ayarlarınızı doğru kul- sistemleri kamera yerine objektifte bulunur. Bunu
lanmaktan geçer. Yeri geldiğinde konuyla uzun için, bu hız, lensin tasarımı ile ilgilidir. Bazı lens
uzun karşı karşıya kalma şansınız varken bazen de modelleri, lenste bulunan ve merceği hareket et-
konu karşınızda bir anda oluşur ve kaybolur. Bu tiren motorlar ve aktüatörlerin (mekanizmayı ha-
nedenle otomatik netleme, iyi fotoğraflar ve yüksek reket ettiren motor) hem kalitesi hem de yavaşlığı
netlik için bir nevi kurtarıcı rolü oynar. nedeniyle, eş değerlerine göre daha yavaş odaklanır.
Bu duruma özellikle lens tercihlerinde dikkat edil-
Sayısal fotoğraf makineleri pozlamada olduğu mesi gerekmektedir.
gibi odak bilgileri ve netlik için de farklı yöntemler
kullanmaktadır. Bu yöntemlerle doğru odaklamayı Otomatik odaklama teknolojisi, aynı satıcı
otomatik yapabilme yeteneğine sahip olan DSLR tarafından üretilen farklı DSLR’lerin arasında bile
fotoğraf makileri, mercek unsurlarının hareketleri- farklı otofokus sistemleri kullanmaktadır. Bu fark-
ni odağı değiştirmek için kullanırlar ve görüntü- lılıkların başında odağı hesaplamak için kullanılan
nün yapısını incelerler. Bazı otomatik netleme sis- sensörlerin tipin ve sayısı bulunmaktadır. Odak sis-
temlerinin loş ışık koşullarında netleme sisteminin temleri, dört ila dokuz farklı sensör alanına (veya
zorlanması nedeniyle özel otomatik netleme ışık daha fazlasına) sahip olabilirler.
kaynakları kullandığı görülmektedir. Otomatik odaklama değerlendirmesi, kame-
Otomatik odaklı fotoğraf makineleri otomatik ranız otomatik netlemeye nasıl ve ne zaman uyum
netlemeyi ne kadar iyi yaparsa yapsın, bu özelliği sağlar? Pozlama ölçüm sistemlerinde olduğu gibi,
kullanırken dikkat edilmesi gereken önemli husus- kameranız diğer faktörlere ve ayarlara bağlı olarak
lar vardır. çeşitli sensörlerden odaklama verilerini farklı şekil-
de kullanabilir.
70
Görsel Estetik
Dinamik odak alanı: DSLR’niz çerçevenizi dığımızda ister hareketli olsun ister durağan en iyi
kontrol eden birden fazla odak sensörüne sahiptir. fotoğrafı çıkarmanızı sağlayacaktır. Daha sonra gö-
Bu nedenle odak hesaplamasında aralarında farklı- receğiniz hareketi fotoğraflama, pan, hareketi don-
lıklar olabilir. Dinamik alanlı otomatik netlemede durma ve uzun pozlama teknikleri için de oldukça
kameranın odak sensörüleri herhangi bir konuyu önemlidir.
algılarsa, otomatik olarak bir sensörden farklı bir
sensöre geçebilir. Beyaz Ayarı (White Balance)
Sürekli otomatik odaklama: Bu modda, dek- Beyaz ayarı fotoğraf çekim teknikleri içerisinde
lanşöre kısmen basıldığında, kamera odağı ayarlar ilk öğrenilmesi gereken modlardan biridir. Pozlama
ve net alanı belirler ancak kamera hareketi veya üçgeni içerisinde hem kurtarıcı hem de belirleyici
nesnelerin hareketlerine duyarlı olduğu için ko- bir rolü vardır. Bir objeden yansıyan ışığın rengi
nuyu izlemeye devam eder. Böylece harekete bağlı ışık kaynağının rengine göre değişiklik gösterir. İn-
olarak, objektif uygun şekilde yeniden odaklana- san beyni ışık kaynağının rengindeki değişikliklere
caktır. Bu ayar, hızlı hareket eden konular ve özel- adapte olabilir ve sonuçta ister gölgede, ister doğ-
likle spor için en iyi seçim olabilir. Bu sistemin en rudan güneş ışığında isterse de parlak ışık altında
temel dezavantajı konunun odak mekanizmasının olsun beyaz objeler beyaz görünür. Filmli kame-
hızına tabi olmasıdır. Eğer konu odaklama meka- ralarda kullanılan filmin aksine, dijital kameralar
nizmasının takip edebileceğinden daha hızlı hare- fotoğrafları ışık kaynağının rengine göre işleyerek
ket ederse konu odak dışı kalabilir. bu ayarlamanın bir benzerini yapabilmektedir. Bu
Kullanıcı seçili netleme alanı: İmleç pedini işlem “Beyaz Ayarı” olarak bilinir.
kullanarak bir odak alanından diğerine geçebilirsi- Beyaz ayarı bir çok sayısal fotoğraf makinesine
niz. Otomatik odaklama sistemleri genellikle oto- sahip kişi tarafından göz ardı edilen bir moddur.
matik pozlama sistemi tarafından uygulanan genel Unutulmamalıdır ki bu ayar doğal ve gerçeği yakın
bölgeleri kullanır ve bunları göstermek için tek bir fotoğraf için mutlaka bilinmelidir, öğrenilmeli-
ekran göstergeleri kullanır. Kullanımdaki netleme dir. Bu sayede fotoğraflarımızdaki renkler en doğru
alanı genellikle parlak kırmızı bir ışık ile gösterilir. dengeye ulaşacak, gözün gördüğü dengeye yakın
Bu modda, otomatik odaklama sistemi, çerçeveye bir sonuç elde edilecektir.
nerede konumlandırılmış olursa olsun, kameraya
Ortam ışıklarına göre çektiğimiz fotoğrafların
en yakın konuyu arar ve buna odaklanır.
renklerini incelediğimizde mavileşme, sararma
Odak kilidi: DSLR fotoğraf makineleri, fo- veya turunculaşmalar görmekteyiz. Bu renklerin
toğraf çekinceye kadar odağı o andaki noktaya sa- oluşmasına sebep olarak ortam ışığında kullanılan
bitlemenizi sağlayan bir odak kilitleme düğmesine aydınlatmaların rolü çoktur. Örneğin, floresan ışı-
sahiptir. ğı fotoğrafta soğuk mavimsi bir renk oluştururken
Makro kilitleme: Bazı kameralar ve lensler akkor ampuller ise fotoğrafa sarımsı bir renk olu-
objektifi makro konumuna kilitlemek için bir şumuna sebep olur. Farklı aralıklar örneğin mum
özelliğe sahiptir, böylece odak sadece daha dar ışığından mavi gök yüzünün soğuk ışığına kadar
yakın çekim aralığında elde edilebilir ya da oto- uzanır. Örnekleyecek olursak göz en doğalını gör-
matik odak mekanizmasının belirli bir mesafeden mesine rağmen bir mum ışığının altındaki beyaz
daha yakına odaklanmaya çalışmasını engelleyen bir kâğıdın sarardığını hissetse de beyaz olarak al-
bir makro kilitleme özelliği bulabilirsiniz. Bu, gılayacaktır. Bu, gözle beyin arasındaki motor algı,
farklı konuları çekerken kullanışlı olabilir çünkü fotoğraf makinemizde maalesef bu şekilde işlemez.
objektif yakın odak aramaya çalışmaz, bu da za- Makinemizin her zaman bizim belirleyeceğimiz bir
man alıcı olabilir. beyaz dengesine ihtiyacı vardır.
Sonuç olarak, otomatik netleme, fotoğraf çe- Sayısal fotoğraf makineleri bizim belirleyeceği-
kim teknikleri içerisinde en çok kullanacağınız miz seçimler için otomatik bir beyaz ayarı skalası
özelliklerden bir tanesidir. Net, keskin fotoğraflar oluşturmuştur. Bu skalayı kullanmak hem çok ba-
için bu özellikleri kategorisine göre kullanmak ve sit hem de oldukça yararlıdır. Fotoğraf makineniz-
değerlendirmek için çokça deneme yapmak gere- de bulacağınız temel beyaz dengesi ayarları incelen-
kir. Bu pratiği edinmek konuyla karşı karşıya kal- melidir Şekil 3.10.
71
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
72
Görsel Estetik
tedir. Bunun için histogram kullanarak pozlama birleşik histogramla birbiriyle ilişkili olarak üçünü
ayarlamaları yapmak, pozlamayı ölçmek için öne- göstermesine olanak tanımaktadır. Üç renk histog-
rilen bir tercihtir Şekil 3.11. ramının hepsi doğru pozlamaya sahip olsalar bile
görüntüdeki her bir rengin miktar olarak farklı-
laşması nedeniyle hepsinin biraz farklı görünmesi
normaldir. Bu histogramlar da parlaklık histogramı
gibi okunmaktadır.
Hangi histogram ekranının sizin için daha fay-
dalı olduğu farklı çekim türleri ile ilgilidir. Açık
hava manzara, doğanın ve düğün fotoğrafçılığı
için, parlaklık histogramı vurgu detayını anlamak
adına daha kullanışlı görülmektedir. Moda veya
Şekil 3.11 Parlaklık veya Luminance histogramı katalog çekimlerinde ise renk yorumunun yüksek
doğrulukta olması önemlidir ve RGB histogramı
görüntü pozlaması verileri ile ilgili daha kullanışlı
Histogramın sol kenarı, ton ölçeğinin en koyu
geri bildirim sağlar Şekil 3.13.
değerlerini göstermektedir (seviye 0). Sağ kenar-
daki ton ölçeği en parlak değerleri (seviye 255)
grafiğin orta kısımları ise orta tonları gösterir.
Pikseller histogramın sol kenarına doğru kala-
balıklaşıyor ve sağ kenara kadar uzanmıyorsa,
gölgelerdeki ayrıntı kaybı fazladır ve görüntü az
pozlanmıştır. Tersi durumda histogramın sağ ke-
narına grafiksel bir yükseliş söz konusu ise görün-
tü fazla ışık almış ve vurgularda detay kaybı ortaya
çıkmış olacaktır41. Bazı kameralarda bu durum,
vurgulama uyarısı olarak gösterilir ve detaylarını
kaybeden ve sensörün yakalayabileceği aralığın
ötesindeki alanlar LCD ekranın görüntü ekranın-
da yanıp söner Şekil 3.12.
Gölgeler Parlak ışık Şekil 3.13 RGB histogramı görüntü pozlaması verileri
Koyu Orta tonlar Tam
renkler beyazlar
Çekim esnasında DSLR kameranızın LCD ek-
ranından histogramı kontrol etmek, fotoğrafınızın
tonlarını grafik olarak anlamanıza ve gerekirse tek-
rar çekmenize olanak tanır. Doğru bir çekim tek-
niği için bu şarttır. Ayrıca grafikler düşük pozlama
değerlerini işaret ediyorsa görüntüyü en iyi duruma
getirmek için artı pozlama telafisi de uygulayabilir-
siniz. Görüntü tonlarının grafik gösterimi olan his-
togramı kamera dışında da kullanabilirsiniz. Gerek
Şekil 3.12 Parlaklık veya Luminance histogramı bilgisayar ortamında gerekse tablet vb. cihazlarda
yerleşimi birtakım yazılımlarla histogramı çekim sonrasında
da kontrol etmek mümkündür Bu yazılımlar tonla-
rın grafiklerine göre kullanıcının düzenleme yapa-
RGB histogramı, bazı kameralar bir fotoğrafik
bilmesine kolaylık tanır.
görüntünün kırmızı, yeşil ve mavi renk kanalları-
nın tek tek histogramlarının görüntülenmesine ve
73
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Öğrenme Çıktısı
4 Poz telafisi ve poz ölçüm modu kavramlarını açıklayabilme
5 Otomatik netleme, beyaz ayarı, histogram kavramlarını pozlama üçgeniyle
ilişkilendirebilme
74
Görsel Estetik
Hareketi Pozlama (Uzun Pozlamalar) diyafram öncelikli mod kullanmaktır. Eğer ma-
Hareketi pozlama adına yaratıcı fotoğraf tek- nuel mod kullanacaksanız yine ışık ölçümüne
niklerinde onlarca alternatif denenebilir. Adı göre standart bir diyafram ayarı size yardımcı
üzerinde olduğu gibi bu yöntem pozlama süresi- olacaktır. Hareket fluluğunda mutlaka tripod
nin uzatılmasıyla hareketi flulaştırma prensibine kullanmanız veya makineyi harekete yönlenecek
dayanır. Bu yönteme, hareket izleri oluşturma şekilde sabitlemeniz gerekecektir. Örneğin so-
da diyebilirsiniz. Burada hareketi dondurmada kakta iseniz bir oturağın, bir kafe masasının veya
kullandığımız yüksek enstantane hızının tersine bir kent mobilyasının üzerine yerleştirebilirsiniz.
düşük enstantane hızları deneyerek hareket flu- Hareketi pozlama esnasında hareket eden nesne-
laştırılır. Bu yöntem öz ifadesiyle makine perde- lerin fluluğu kadar hareket etmeyen nesnelerin
sinin nesnelerin hareketini betimleyecek kadar harekete karşı oluşturduğu kontrast etki fotoğra-
bir süreyle yönetilmesidir. Örneğin caddelerde fa değer katar Resim 3.27. Bu nedenle makineyi
koşuşturan insanlar, trafikte hareket eden araba- sabitlenmezse en ufak bir titreme tüm fotoğrafın
lar, satıcılar yani hayattan anlık konular fotoğ- flu görünmesine neden olacaktır. Uzun pozlama
raflayacaksanız, enstantane hızımızın mutlaka yöntemiyle geceleri hareketli arabaların ışıkları-
60’tan az olması doğru olacaktır Resim 3.26. Bu nı, yıldızların bıraktığı izleri, sahnede dans eden
hız 10’a doğru gittikçe hareketlerin fluluğu ve sanatçıları, şelaleleri, yıldırımları ve dalgalı de-
belirsizliği artacaktır. Burada yapılması gereken nizleri inanılmaz etkilerde fotoğraflayabilirsiniz.
75
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Mavi Zaman: Uzun pozlama teknikleri içerisin- ranızda enstantane öncelikli modu seçerek perde
de yer alan “Mavi Zaman” fotoğrafları da oldukça hızını kendiniz belirleyebilirsiniz. 1sn ile 6 sn ara-
estetik fotoğraflar çekmenizi sağlar. Mavi zamanları sında perde hızları kullanılarak yapılan deneysel çe-
fotoğraflamak fotoğraf çekim tekniklerinde “gözün kimler oldukça etkili sonuçlar verecektir. Bu sayede
göremediğini makine görür” prensibinin güzel bir diyafram makine tarafından seçilecektir. Bu zaman
örneğidir. Bu zaman dilimi gün batımından ve dilimini iyi değerlendirip zamanı doğru yönetmek
gün doğumundan hemen önce ortalama 20 ila 40 için birkaç saat öncesinden kurguların yapılıp, çe-
dakikalık bir süredir. Bu zamanda gökyüzü mavi kim pozisyonun hazırlanması önerilir. Estetik yara-
tonlarına bürünür ve eğer varsa kent ışıklarıyla tıcılık anlamında gökyüzünün mavi bir fon alacağı
muhteşem bir görsel şölene tanıklık edersiniz. Son düşünülürse kontrast sarı, turuncu gibi renkler de
dönemlerde mavi ve altın zaman dilimi için cep te- çerçeveye dahil edilmelidir. Bu sayede kontrast bir
lefonlarında özel bir uygulama yazılımı yapılmıştır. armoni elde edebilirsiniz. Özellikle kent panora-
Bu programa konumunuzu girdiğiniz takdirde bu- mik görünümleri, kent ışıkları, yansımalar (deniz,
lunduğunuz yerdeki mavi ve altın zaman saatlerini göl, havuz vs.) mavi zamanlar için ideal konusal ya-
dilimler şeklinde vermektedir Resim 3.30. Kame- ratıcılık sunar Resim 3.31.
dikkat
Manzara fotoğrafında en önemli unsur ışıktır. Bu nedenle de doğru zamanda ışığın yakalanmış olması son
derece önemlidir. Çekim yaptığınız mevsim, güneşin doğuş ve batış saatleri, düşen ışığın yansıması fotoğra-
fınıza büyük etki edecektir. Fotoğraflarımızda istediğimiz renk sıcaklığını yakalamak için en uygun zamanlar
“Altın Saat” diye tabir edilen güneşin doğuş ve batış saatleridir. Neden bu saatler derseniz? Sebebi fotoğrafla-
rımızı etkileyen keskin güneş ışınlarının en yumaşak ve etkisiz olduğu zaman bu saatlerdir. Bu nedenle de en
iyi verimi, en güzel tonları yakalayabilmek için çekime erken veya geç çıkmak gerekmektedir. Önümüzdeki
günlerde manzara çekimi yapmayı düşünüyorsunuz ama çekim yapacağınız yerin altın saatlerinin hangi
aralıkta olduğunu bilmiyorsanız, JeKoPhoto’nun tam size isteğinize göre bir çözümü var. Twilight Calcula-
tor uygulamasına çekim yapacağınız yerin altın ve mavi saatlerini size gösteriyor. Bu kısıtlı saat aralıklarını
öğrenmek için Twilight Calculator’de search kısmına çekim yapacağınız yeri girmeniz mode kısmından da
altın ve/veya mavi saat dilimlerini seçmeniz yeterli olacaktır. Uygulama size çekim yapacağınız yerin bu özel
saat aralıklarını ve ne kadar süreyle geçerli olduğunu gösterecektir.
https://www.fotopedi.org/en-guzel-manzara-fotografi-cekmek-icin-10-altin-kural-3496
77
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Işık İzleri Pozlaması: Hareket hâlindeki araçların kent sokakları ve caddelerinde bıraktığı çizgisel iz-
ler oldukça estetik örnekler ortaya koyar. Çizgilerin fotoğrafı hareketlendirici ve gözü yönlendirici etkisi
vardır. Çıplak gözle görmemizin mümkün olmadığı bu pozlama şekli çekim teknikleri açısından oldukça
yaratıcı örnekler sunar. Bu teknik için yine mavi zamanlar etkili bir görsellik yaratacaktır. Makinemizi
araçların çizebileceği ışık grafiklerine göre konumlandırıp tripodla sabitlememiz önemlidir. Manuel mod
kullanacaksak 2 sn ile 10 sn’lik bir perde açıklığı ve f10-f15 arası bir diyafram açıklığı bu tür fotoğraflar
için yeterli olacaktır. Tabii ki uzaktan veya kablolu kumandayla makineyı yönlendirmeyi unutmamalısınız
Resim 3.32, 3.33’te görüldüğü gibi makinenin konumu sayesinde derinlik etkisi yüksek bir perspektif
sağlanmıştır. Bu sayede oluşan şemalar, ritimler gözü fotoğraf çerçevesi içerisinde gezdirmektedir.
Resim 3.32, 3.33 Uzun pozlama tekniği ile ışık izleri örnekleri
Tül Etkisi(şelale veya akarsu pozlamaları): Şe- bilirsiniz. Eğer ND filtre kullanıyorsunuz pozlama
lale fotoğraflarında yapılan uzun pozlamalarda şela- süresini çok daha fazla artırmanız lehinize olacaktır.
leden akan suyun tül etkisinde olması ortaya estetik Havanın güneşli olduğu durumlarda benzer çekim-
fotoğraflar çıkarır. Bu teknik için öncelikle geniş açı leri ND (neutral density) filtre denilen filtrelerle yapma-
lensler kullanmakta yarar vardır. Geniş açılar hem nız mümkündür. Nötr yoğunluk filtreleri, makinemize
dar mekânlarda çerçeve sıkıntısı yaratmayacak hem giren ışık yoğunluğunu azaltarak uzun pozlama yapma-
de mekâna biraz abartılı bir atmosfer kazandıracaktır mızı sağlarlar. ND filtreler yardımı ile 10 stopa kadar
Resim 3.35. Bu tür mekânlarda sabahın erken za- pozlama avantajı elde ederek göl, akarsu, şelale, deniz
manları ve veya akşam güneşin uzaklaştığı hatta bu- gibi su kaynaklarında harika sonuçlar elde edebilirsiniz.
lutlu zamanları seçmekte yarar vardır. Tripodumuz
Nötr yoğunluk filtreleri (ND’ler) ışığı filtre
bakış açımıza göre ve sağlam bir şekilde yerleştiril-
ederek kapatır. Böylece gökyüzündeki bulutlar bir
melidir Resim 3.34. Böyle zamanları yakaladığınız-
miktar flulaşır. ND’ler esasen lensimiz için bir çift
da diyafram değerini mümkün olduğunca yükselte-
güneş gözlüğü gibidir. ND’ler yalnızca uzun poz-
bilirsiniz f/16 –f/22 vs. gibi. ISO hızınızı 100 olarak
lamalar için değil, aynı zamanda parlak güneşli bir
belirlemeniz noise oluşumunu en az değere indire-
günde geniş diyafram aralıkları (daha fazla arka
cektir. Enstantane öncelikli bir çekim yapıyorsanız
plan fluluğu için) için de kullanılır.
1/15 ile 1 veya 2 saniyelere kadar stopları deneye-
Resim 3.34, 3.35 Şelale pozlamalarında doğru yerleşim ve “tül etki” örneği
78
Görsel Estetik
ND’ler, ne kadar ışık engellediklerine göre derecelendirilir. Günbatımında çekim yapıyorsanız ve sa-
dece birkaç saniyeye ihtiyacınız varsa, daha hafif bir filtre işe yarayacaktır. Gün ortasına yakın çekim
yapıyorsanız veya gerçekten uzun poz süresi istiyorsanız, daha koyu bir filtreye ihtiyacınız olacaktır. ND
6 filtresi, şimşekler gibi hızlı ışık yayan durumlarda uzun pozlama için iyi sonuçlar verir. Gün içerisinde
çekim yapacak iseniz ND 3 (yaklaşık 1000x ışık azaltma ile) veya daha yüksek bir filtre değeri en iyisidir.
ND filtreleri genellikle set hâlinde satılır, bu yüzden denemesi her koşul için kolaydır Resim 3.36, 3.37.
Deneme yanılma yöntemiyle en doğru seçenekleri bulup tecrübe etmeniz en doğrusu olacaktır. ND’lere
alternatif olarak değişken, çevirdiğinizde yoğunlaşan nötr yoğunluk filtreleri, dairesel filtreler, başka bir
seçenek olarak kullanılabilir.
Fotoğrafta Pan: Bir teknik olarak Pan’ın ardındaki temel fikir, kameranızı hareketli konuyla birlikte
zaman içinde kaydırmanız ve göreceli olarak net, keskin bir konuya sahip olurken, arka planın hız etkisi
veren flu bir duruma gelmesi olarak açıklanabilir. İngilizce panning olarak da adlandırılır. Hareket eden
nesnelerin fotoğraflanırken arka veya ön planda hız, hareket hissini verecek etkilerin oluşturulmasına da-
yanır Resim 3.38. Örneğin makineyi manuel moda alarak pozlandırma süresince, hareket eden bir bisik-
leti fotoğraflarken objektifi bisikletin hızıyla orantılı bir şekilde fotoğraflanmasıdır. Böylelikle bisiklet net
çıkarken, arka ve ön plandaki nesnelerde hız hissi yaratan etki oluşacaktır, Şekil 3.14.
Şekil 3.14 Hız fotoğrafı çekim tekniğinde Resim 3.38 Kayak sporcusu üzerinde bir pan tekniği
zamanlama denemesi
79
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
• Sonuçların iyi olması için, konumunuzu, çekecek olduğunuz hareketli nesnenin yoluna paralel
olacak şekilde yerleşiniz. Bu sayede odaklamanız daha kolay olacaktır.
• Konu yaklaştıkça makinenizle izlemeye başlayın. Kameranızın ekstra desteği için, döner başlıklı bir
monopod veya tripod kullanmak doğru olacaktır.
• Otomatik odak izlemeli bir kameranız varsa, deklanşör düğmesine yarım basarak kameranın odaklanma-
sını sağlayabilirsiniz. Kameranız yeterince hızlı otomatik odaklanmaya sahip değilse, fotoğraf makinesini
deklanşörü bıraktığınız noktaya önceden odaklamanız gerekir.
• Deklanşörü serbest bıraktığınızda, çekim tamamlandıktan sonra konuyla birlikte herekete kaydır-
ma yapmaya devam edin.
Fotoğrafta Zoom in/out: Fotoğraflanacak nesneye pozlamada verilen süre kadar sabit odaklı olmayan
bir lensinizle yaklaşma veya uzaklaşma prensibine dayanır. Zoom objektifler bu uygulama için oldukça
uygundur. Fotoğrafın kenar kısımlarında ışınsal bir akışkanlıkla zamanda yolculuk izlenimi veren bir yanıl-
sama oluşur Resim 3.39, 3.40. Bu yanılsama da fotoğraflanan nesne bize yaklaşıyor veya uzaklaşıyor etkisi
yaratır. Deneysel bir tekniktir, yaratıcı farklı sonuçlar almak için mutlaka konuyla ilişkilendirilmelidir.
80
Görsel Estetik
Makinenizi tripod üzerine sağlamca sabitleyin. noktaya odaklayarak deklanşöre yarım olarak basa-
Kablosuz kumanda ayarınızı yaparak makineyle lım, basma işlemini bırakmadan makinemizi tekrar
eşleştirin. Makinenizi BULB moduna alın ve ISO çekeceğiniz konuya çevirerek fotoğrafı çekin. Çoğu
hızınızı 200-800 arası değerler yaptıktan sonra di- sayısal fotoğraf makinesi ile bu tür çekimler, kont-
yafram değerinizi f/5.6 ile çekime hazır konuma rast bir sonuçla fotoğraflanacaktır. Aslında, yaptığı-
getirin. Tabii bu değerleriniz, hareketiniz ve ışığın nız kameranın, fotoğrafın parlak bölümünün orta
değerlerine göre değişebilir. Artık bu değerlerden tonu olduğunu düşünmesi için kandırılmasıdır.
sonrası tamamen sizin yaratıcılığınıza kalmıştır Re- Böylelikle ters ışık silüeti olarak görünenden daha
sim 3.41, 3.42. İsterseniz el fenerinizle çevrenizde- koyu bir sonuç ortaya çıkar.
ki bir nesneyi boyayabilirsiniz veya bir Ters ışık fotoğrafları için bir başka yöntem ise,
arkadaşınızın etrafında floresan ya da bazı sayısal fotoğraf makinelerinde, açabileceğiniz
renkli fenerlerle şekiller yapabilirsiniz. “spot” veya “ortalanmış” ölçüm modları vardır. Bu
destekle makineniz diyafram öncelikli moda alınır
Ters Işık ve Silüet Etkisi ve diyafram değeri istenilen değer şeklinde oku-
Ters ışık silüet fotoğrafı çekimlerinde kullanma- nur. Bu işlem sonrası makine fondaki parlak ışık
nız gereken temel strateji, nesneyi tamamen karar- değerine doğru tutularak yarım deklanşör yapılır.
tarak, detaylarından arındırarak bir ışık kaynağının Böylelikle makinenin ışık okuyan sensörleri size
önüne yerleştirmek ve kameranın pozunu en par- vizör içerisinde veya LCD ekranda bir enstantane
lak bölüme dayanarak fotoğrafı çekmektir. Böyle- değeri verir. Daha sonrası manuel moda geçerek za-
likle arka plan ışık değeriyle ön plandaki karartılan ten makinenin belirlediği ensatantane ve diyafram
nesne arasında kontrast bir ilişki yaratılır. Bu ilişki değerini makinenize girerek belirlediğiniz konuyu
sayesinde bir ters ışık grafiği lekesel etkisi tadında fotoğraflayabilirsiniz. Sonucu daha farklı stop de-
silüetler elde etmek mümkündür. Bu çekim tekni- ğerlerinde deneyerek kıyaslama yapabilirsiniz. An-
ğinde konuyu çok iyi kurgulamak ve mutlaka flaşı cak çok temel değerler özellikle gün batımı ters ışı-
kapatmak gereklidir. ğı için f /5,6, f/11, f/16 ve üzeri, enstantane değeri
Çoğu sayısal fotoğraf makinelerinde çekilecek ise S 500, 1000, 2000 ve üzeri değerlerdir Resim
konu üzerindeki ışığı anlamak için otomatik ölçüm 3.43, 3.44.
modu vardır. Bu mod daha çok aydınlatılacak nes- Daha farklı fon değerleri içerisinde silüet fotoğ-
ne üzerindeki ışığı ölçtüğü için biraz makinemizi rafları kazanmak için makinenizin beyaz ayarı veya
aldatmamız gerekebilir. Bunun için fotoğraf ma- manuel beyaz ayarı kelvin değerleriyle oynayarak
kinemizi fotoğraf çerçevesi içerisindeki en parlak yaratıcı sonuçlar elde etmeniz mümkündür.
Kar Fotoğrafı: Kar doğaya düşmeye başladığı andan itibaren farklı bir heyecan katar. Karın doğayı
bembeyaz bir örtüyle örtmesi sonrası oluşan dramatik hava ve yine farklı bir kimliğe bürünen doğanın yeni
kimliğiyle insanları karşılamasıyla ilgilidir. Çünkü doğa detaylarından arınarak sade ve minimal bir hâl alır.
Bu dramatik etki fotoğrafçıları da derinden etkileyen bir ortam oluşturur. Kar beyaz olması ve içerisinde
81
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
kristalize gün ışığını yansıtıcı bir yapısı olması ne- de yer alan ışık ölçer TTL sisteminin yanılma payı
deniyle fotoğraf adına zorluklar ortaya koyar. Bu da artar. TTL sistemler Ansel Adams’dan miras
zorluklar sonrası otomatik veya program modunda kalan zone systemin tam ortasındaki %18’lik gri
çekilen fotoğraflarda mavileşme veya grileşme gibi tona göre ölçüm yapar. Oysa kar beyaz olduğu için
iki büyük sorun oluşur. Bu sorun fotoğraflarımızda baz alınan tondan farklı bir yansıtıcılığa sahiptir.
aradığımız tam kar beyazının yakalanamaması ile O nedenle karın içinde olduğu manzara çekimle-
ilgilidir. rinde önlem alınmadığı takdirde görsel doyurucu-
Kar fotoğrafları her zaman problemli çekimler- luğu olmayan ve az pozlanmış gri kar fotoğrafları
dir. Özellikle yeni başlayanlar için hep hatalı pozla- ile karşı karşıya kalınabilir. Bunun nedenini Ansel
malar doğurur. Çünkü çerçeve içerisinde yer alacak Adams’ın şemasında rahatlıkla göre biliriz. 5. Sıra-
olan kar yoğunluğu çoğaldıkça makinemiz içerisin- da %18 orta griliğe bakabilirsiniz Şekil 3.15.
0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
Tam Siyaha Siyaha Çok Orta Orta gri Orta Açık gri, Beyaza Parlak Tam
siyah yakın, yakın koyu gri, koyu gri, % 18 gri, açık gri, soluk yakın gri, beyaz, beyaz,
hafif koyu gri, farklı koyu siyah koyu ortalama beyaz soluk çok az ışık
tonalite hafif gölge ten, koyu ten beyaz deri, detay, detay kaynakları,
detay gölge dokusu yeşillik rengi, deri, beton güneş beyaz speküler
görülmez detayı görülür manzara beyaz açık taş, veya ışığında kağıt, detaylar
görülür gölgelerinde ten, kar güneş beyaz kar,
görülür daha üzerinde ışığı duvar, beyaz
hafif gölge gri parlak su
siyah deri, alanları asfaltta yüzeylerde
hafif hissedilir
yeşillik,
koyu mavi
Şekil 3.15 Ansel gökyüzünde
Adams’ın zone sistem şeması
hissedilir
Bu %18 orta griliği nasıl düzeltiriz sorusunu çözebildiğimiz takdirde kar fotoğraflarında tam kar beyazını
yakalamak mümkün olacaktır. Bu problemin çözümü için, diyafram öncelikli mod (A-Av) gibi otomatik
ölçüm modlarından birini kullanırken bunu aşmak için, bazı pozlama telafilerinde arama yapmak gerekir;
genellikle beyazları doğru bir şekilde ortaya çıkarmak için +1 ila +2 durak arasında bir telafi gerekli olacaktır.
Bu, çekimi yaptıktan sonra histogramı görüntüleyerek kolayca kontrol edilebilir. Grafik histogramın sağında,
ön yargılı olmalı ve solgun tonların baskın olduğunu göstermektedir. İdeal olarak, grafik resmin en parlak
kısmında ayrıntıları kaybetmekten kaçınmak için sağ tarafa değmeyecek kadar çok yakın olmalıdır. Hemen
aşağıdaki histogram grafiğinde yukarıdaki zone systemin karşılığını görebiliriz Şekil 3.16.
2 3 4 5 6 7 8
82
Görsel Estetik
Sonuç olarak kar fotoğraflarında beyazın yakalanması için basit bir poz telafisi +1 veya +2 uygulaması
ortaya iyi fotoğraflar çıkmasını sağlayacaktır Resim 3.45.
Kar fotoğraflarında özellikle güneşin veya ışığın sert olduğu koşullarda mavileşme ve patlama gibi so-
runlara karşı, beyaz dengesi filtreleri, renk düzeltme filtreleri, ultraviyole ve ND filtreleri iyi sonuçlar
almanız için yardımcı olacaktır.
Kar fotoğraflarında önemli bir husus da zamanlamadır. Bu nedenle güneşin yatık ve tam ortaya çık-
madığı veya batarken dağların arkasına saklandığı saatlerde yansıma az olacağından güzel fotoğraflar verir.
Yine havanın açık olduğu ve güneşin yeni doğup veya battığı saatlerdeki kızıllıklar kar üzerinde izlencesi
yüksek bir lirizm yaratır. Kar manzarası için bu saatleri kaçırmayın Resim 3.46.
Kar fotoğraflarında karın yağış anında da güzel fotoğraflar ortaya çıkabilir. Örneğin lapa lapa karlar
arasında bir model çekimi yapacaksanız, modelinizi netlerken makinenizi manuel netleme moduna alarak
elle netleme yapmanızı öneririz. Çünkü otomatik netleme yağan karlara netleme yapacağı için modeliniz
flu çıkacaktır. Hatta lensiniz devamlı netleme için netlik arayacaktır. Bu nedenle sürekli bir problemle karşı
karşıya kalabilirsiniz. Elle netleme manuel olarak sağlandıktan sonra yüksek enstantane kullanırsak karları
tane tane havada dondurmuş oluruz. Eğer düşük bir enstantane seçerseniz karların oluşturduğu hareket
izlerini de fotoğraflamış olursunuz.
dikkat
Kar fotoğrafı çekimlerinde dikkat edilmesi gereken önemli bir etmen de ekipmanlarınızın güvenliğidir. Bu
nedenle makinenizi kar yağışı ve yoğunluğu düşük olan kar sularından korumalısınız. Yağışlara karşı koruyucu
bir kılıf devamlı çantanızda bulundurmalısınız. Yine eksi derece soğuklarda makinenizi kademeli olarak dışarı
çıkarmalı ve içeriye alırken de kademeli olarak almalısınız. Aksi takdirde birden sıcak bir ortamdan (arabanın
sıcak klimasına maruz kalmış makinemizi) soğuk bir ortama taşırsak makinemiz buhar yapacak ve elektroniği
hasar görecektir. Tersi bir durumda da soğuk bir havada dışarıda çekim sonrası makinemizi birden iç mekâna
taşıyıp kaloriferin yanına koyarsak aynı sorun tekrar başımıza gelebilir. Bunun için makinemizi çantaya yerleş-
tirdikten sonra bir müddet kapı arkasında bekletip kademeli olarak içeriye almamız gereklidir.
Sis ve Duman Fotoğrafı: Sis ve duman fotoğrafı, kar fotoğrafı çekim tekniklerinde olduğu gibi ciddi
bir ön bilgi gereksinimi ister. Sis fotoğrafı çekerken yapmamız gereken ilk şey makinemizin fokus ayarlarını
kontrol etmemiz olacaktır. Makineniz eğer otomatik fokus ayarında ise netleme yapmakta büyük zorluklar
yaşarsınız. Netlik noktası sisin üzerinde net bir alan buluncaya kadar sürekli arayış içerisinde olacaktır ve
bu durum sizi rahatsız edecektir. Bu durumda makineyi manuel netlemeye alıp objektif üzerindeki bile-
zikle netlemeniz gereken alana doğru kontrol sağlamanız önerilir. Sisli havalar karlı havalarda olduğu gibi
makinelerimizin ışık ölçümünü yanıltır. Bu nedenle ortaya az pozlanmış gri etkisi yüksek fotoğraflar çıka-
rır. Bu durumda makinenizin poz telafisi modunu devreye sokarak +1 veya +1,5 değerine alarak pozlama
süresini düzenlemeniz mümkündür Resim 3.47.
83
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Sisli çekimlerde ISO hızını çok yükseltmemek Pozlama ve netlik, manzara fotoğraflarında
kaydıyla artırabilirsiniz. Duman fotoğraflarıyla iç en çok aranan özelliklerden bir tanesi netliktir. Bu
mekânlarda, konserlerde ve kalaycı, demirci gibi netlik için geniş bir alan derinliği elde ederek her
geleneksel meslekleri yapan ustaların atölyelerinde şeyi net görmek istiyorsanız, diyafram “f ” değerini-
karşılaşmanız mümkündür. Işığın zor olduğu bu zin f/12, f/16 ile f/18 gibi bir aralıkta olması sonuç
mekânlarda doğru ölçüm ve ISO hızı desteği de almanızı sağlayacaktır. Işık ölçümlerinizi yansıyan
yardımcınız olabilir Resim 3.48. Yine bu tür sisli ve ve gelen ışık üzerinden ölçüp ortalamasını alarak
dumanlı hava pozlamalarında tripod(üçayak) kul- çekim yapabilirsiniz. ISO hızı değeriniz 100-200
lanmanız önerilir. Sisli havaların siyah, beyaz ve gri arasında olabilir. Bu ölçümü yapıp doğru pozlama-
ton zenginliği fazla olduğu için siyah/beyaz çekim yı gerçekleştirmek için poz ölçüm modunu doğru
yapmanız da etkili sonuçlar doğuracaktır. kullanmak önemlidir. Bu mod pozlama üçgeni
Manzara Fotoğrafı: Manzara fotoğrafları fo- üzerinden fotoğrafı çeken kişinin doğru kararı uy-
toğrafa yeni başlayanların teknik anlamda çok zor- gulaması için sayısal fotoğraf makinelerinin üzerin-
lanmadan tanışacağı güzel örnekler sunar. Yakın de ayarlar mevcuttur. Bu ayarlarla makinenin ver-
veya uzak çevrenize yapacağınız geziler esnasında diği değerleri göz önünde bulundurmak önemlidir.
doğa size yer yer inanılmaz görünümler yaşatır. Odaklama, manzara fotoğraflarında bu odak-
Bu görünümler bulutların dağılımı, güneşin doğa lama yöntemleri içerisinde eğer sadece manzaraya
üzerindeki etkisi, dağlar, tepeler, deniz üzerindeki odaklanacaksanız ve gözün gördüğü tatlara yakın
yelkenliler ve yağmur sonrası çıkan gökkuşakları bir fotoğraf istiyorsanız mutlaka matrix ölçüm
gibi manzaralarıdır. Bu tür gezilerde makinemizin üzerinden bir pozlama seçimi yapmanız önerilir
devamlı yanımızda olması ve anlık oluşacak bu Resim 3.49, 3.50.
manzaralara teknik açıdan hazırlıklı olmalıyız.
Resim 3.49, 3.50 Matrix ölçümle ve doğru ışık koşullarında çekilmiş fotoğraflar
84
Görsel Estetik
Işık ve zamanlama, manzara fotoğraflarında bir fotoğraf” olarak adlandırılan bu fotoğraflar fotoğraf
önemli husus da gün ışığının doğru saat ve zamanla- stüdyolarında çekilir ve çok kısa sürede ilgili kişiye tes-
rında fotoğraf çekimi yapmaktır. Bu saatler genellikle lim edilir. Yine stüdyo fotoğrafçılığı içerisinde gelin,
altın saatler olarak adlandırılan ve güneşin doğayı dra- damat, çocuk, aile fotoğrafları da ön plana çıkar.
matik bir etkiye dönüştürdüğü saatlerdir. Bu saatleri Günümüzde ise portre fotoğrafları fotoğrafçı-
oluşturan ana etmen güneşin doğaya 45 derecenin ların çokça rağbet ettiği ve gerek sanatsal gerekse
altında vurduğu saatlerdir. Genellikle sabah gün do- de fotoğrafik değerler adına kişisel dosyalarında
ğumundan saat 9, 9.30, 10 gibi saatlere kadar olan yer verdiği önemli bir alan hâline gelmiştir. Mo-
bir zaman dilimidir. Yine akşama doğru güneşin 45 bil yazılımlarda cep telefonlarına özel portre modu
dereceye indiği saatler 15.30’dan güneşin tamamen eklenmiş ve fotoğraf severlere sunulmuştur. Portre
batımına kadar olan zaman dilimleridir. Bu saatler fotoğrafçılığı da kendi içerisinde birtakım teknik
yaz ve kış aylarında farklılık gösterebilir. Bu saatleri ve estetik uygulamaları bilmeyi gerektirir. Özellikle
ünlü bir fotoğraf sanatçısı “güneşin doğayı emzirdi- çekim teknikleri açısından oldukça önemlidir.
ği saatler olarak” görür. Bu saatler dışında manzara
Portre Fotoğrafçılığında İp Uçları,
fotoğrafı pek önerilmez. Çünkü bu saatler dışındaki
dilimde güneş doğaya dik olarak vurur, doğadaki tüm • Işık ölçümü, portre fotoğrafçılığında ışık
hacimler kaybolur, renkler sert ışık nedeniyle etkisini ölçümü oldukça önemlidir. Ağırlıklı ola-
kaybeder, gölgeler yok olur, ton değerleri ile kontrast- rak spot ölçüm modu kullanılır. Bu modda
lık azalır ve doğa dramatik etkisini kaybeder. yüzün ten üzerinde açıktan koyuya doğru
degrade geçişin olduğu %3’lük bölgesinden
Manzara fotoğraflarında yaşam unsuru fotoğra-
spot olarak ölçüm alınması doğru bir seçe-
fı güçlendirir. Örneğin; yamaç paraşütü yapan bir
nektir. Yine uzak portrelerde kısmi ölçüm
sporcu, tırmanış yapan bir dağcı, kanoyla ırmakta
modu kullanılarak vücudun yüz bölgesin-
ilerleyen bir insan gibi ögeler fotoğrafı daha estetik
den bir ölçüm almak en doğrusu olacaktır.
kılacaktır. Deniz fotoğraflarında yalnız bir yelken-
li, oltasıyla balık tutan bir balıkçı, yan yana oturan • Netlik, portre fotoğrafçılığında yüzün ve özel-
çiftler fotoğraftaki dramatik etkiyi artıracaktır. liklede yakın portrelerde gözün netliği oldukça
önemlidir. Çünkü insanlar normal yaşamda
da her karşılaştıklarında bir birinin gözlerine
Portre Fotoğrafçılığı bakardır. Hatta dil literatürümüzde “göz göze
İlk zamanlarda portre fotoğrafları farklı amaçlarda gelmek” diye bir de deyim vardır. Bu nedenle
çekilirdi. Bunlardan ilki tarihin korunması ve belge- gözler insanların ifadelerini, duygularını öne
lenmesi amacı güdüyordu. Ünlü insanlar, ünlü aileler çıkaran en önemli organlardan birisidir. Bu
ve aile bireyleri fotoğraflanırken portre fotoğrafları nedenle yakın plan portrelerde netleme yapar-
herkesin edinmek istediği bir aile hatırası hâline gel- ken netliği gözden almak her zaman önemlidir.
meye başladı. Bu süreçte basında fotoğrafa kayıtsız 50mm f/1.8 lens kullanarak ve AF tek nokta
kalmamış ve fotoğrafçılarla anlaşarak haberlerinde seçerek gözlere odaklanabilirsiniz.
portre fotoğrafları kullanmışlardır. Bunlar ağırlıklı • Alan Derinliği, portre fotoğrafçılığında
olarak devlet başkanları ve yöneticilerin haberlerini özellikle yakın plan çekimlerinde diyafram
kapsamaktadır. Fotoğraf bir dönem de emniyet ve dışı sığ alan derinliği etkisi kullanarak arka
istihbarat teşkilatlarınca suçluların belgelenme ve ar- planı flulaştırarak ifadeyi öne çıkarmanız
şivlerinin oluşturulması amacıyla da kullanılmıştır. mümkündür. Bunun için uzun odaklı lens-
Daha sonrada ölüleri belgeleme ve hatırlama amacıy- ler kullanabilirsiniz. 70-200 veya 70-300
la fotoğraflarda çekilmiştir. Sanat akımları içerisinde gibi lenslerle yakın plan portrelere girerek
portreler sanatsal birer ifade aracı olurken, özellikle arka planı flulaştırabiliriz. Kamera ve konu
haber ve gezi fotoğrafçılığında kültürlerin, toplumla- arasındaki uzaklık yaklaştıkça fon fluluğu-
rın farklılıkları ve kültürel değerleriyle birlikte port- nu artırmanız mümkündür Resim 3.51,
re fotoğrafçılığı yeniden ön plana çıktı. Özellikle bir 3.52. Eğer sığ alan derinliği değil de port-
çok ülke kimlik ve pasaport belgelerinde de portre renin arka planını da fotoğrafa dahil ederek
fotoğrafları kullanmaya başlanmıştır. Portre fotoğ- bir etki yaratmak istiyorsak o zaman alan
rafçılığı günümüzde ticari bir de konum kazanmıştır. derinliğini geniş tutabiliriz. Bu sayede ön ve
Özellikle ülkemizdeki kullanım biçimiyle “vesikalık arka plan netliği sağlayabiliriz.
85
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Resim 3.51, 3.52 Portrede sığ alan derinliği, arka plan fluluğu örnekleri
• Lens Seçimi, lens seçimi portre fotoğraf- iç mekân portrelerinde güçlü etkiler ortaya
çılığı için önemlidir. Genellikle geniş açılı koyar. Bu durumlarda modelin bakış yönü-
lensler pek tercih edilmez. Bu lensler pers- nü ışığa doğru çevirip derinlik elde etmeniz
pektif sapmaları ve distortlar oluşturacağı mümkündür.
için yüzde de deformasyonlar oluştur. En • Çekim açıları, bakış boşluğu ve ilgi
çok önerilenler odak uzaklığı 85 mm ile merkezi, portre fotoğraflarında dikkat
135 mm arası portre lens olarak bilinirler, edilecek bir nokta da çekim açılarıdır. Ge-
100 mm bir odak uzaklığı standart port- nellikle modelin göz hizasıyla aynı açıda
reler için iyi bir seçimdir. Diyafram değe- çekim yapmak modelle kurulacak göz te-
ri f-1.4, f-1.8, f-2.8 gibi açılabilecek olan ması açısından önemlidir. İlgi direk göz-
lensler ise hem keskinlik hem de sığ alan lerde toplanmış olur. Modeli zaman za-
derinliği, arka plan fluluğu için idealdir. man objektiften farklı açılara baktırmak
Bu tür çekimlerde yanlış diyafram ayarı ve da önemlidir. Bu sayede açık kompozisyon
yanlış odaklanma fotoğrafı felakete götü- kurgusuna yakın bir mantıkla modelin ne-
rebilir. reye baktığı merak uyandırır. Modelin ba-
• Ters ışığa dikkat! portre çekimlerinde ters kışını tam karşıdan almak durumunda bile
ışıktan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. ¾ açıyla hafif sağa baktırmak ve modelin
Ters ışık yüzde aydınlanma olmayacağı için solundan çekim yapmakta yarar vardır.
kararma yaratacaktır. Model veya modelle- Genellikle dikey ve yatay portrelerde göz-
rin ifadesi kaybolacaktır. Ters ışıkta portre leri ilgi merkezinde değerlendirmek güzel
çekme zorunluluğunda kalmışsanız, mutla- sonuçlar verecektir. Tam karşıdan portre-
ka dolgu, flaş veya bir reflektör gibi yardım- lerde modeli merkezden biraz sağ veya sola
cı ekipmanlarla yüzde aydınlanma sağlaya- kaydırmak, simetriden kaçmak fotoğrafa
bilirsiniz. Özellikle gün batımı ters ışığında hareket katacaktır. Özellikle açılı fotoğraf-
dolgu flaş güzel etkiler taratabilir. larda modelin bakış yönüne doğru boşluk
• Gün Işığı, portre çekimlerinde en ideal ışık (espas) vermek modelin ifadesini güçlen-
gün ışığıdır. Gün ışığının tepede olmadı- direcektir. Unutulmamalıdır ki portre
ğı ve doğaya yanal olarak vurduğu saatler fotoğraflarında modeli ve bakışı idealize
portre fotoğrafı için idealdir. Gerek derinlik etme olgusu her zaman vardır.
gerekse yüzdeki formların, ifadeyle ortaya • Arka Plan, portre çekimlerinde arka planın
çıkması anlamında önemlidir. Özellikle iç flu veya koyu olması modelin yüzüne ve
mekânda kapı veya pencerelerden gelen ışık ifadesine olan etkiyi artırır. Bu nedenle yer
86
Görsel Estetik
yer yansıtma emici koyu kumaşlar veya kapı, pencere arka planındaki koyu derinlikler ifadeyi güç-
lendirir. Yeri geldiğinde modeli bu tür mekânlarda yer değiştirerek çekimler denenmelidir. Dokulu
fonlar ve modelin kıyafetine göre seçilecek fonlarda etkili olabilir. Fonda çok açık (beyaz, açık sarı,
uçuk pembe) renkler zorunlu kalmadıkça pek kullanılmamalıdır.
Arka plan için bir önemli detay da modelin fonla ilişkilendirilmesidir Resim 3.53. Modelin arka-
sında yer alacak ve modelle direk ilişkilendirilecek mekânlarda fon olarak seçilmelidir. Örneklene-
cek olursak, bir demir işçisinin portresi çekilirken onun bu işle uğraştığını simgeleyecek bir mekân,
araç gereçler veya arka planda ça-
lışan diğer işçiler seçilebilir. Yine
bir balıkçının arka planında balık
ağları veya teknenin renkli bir
parçası yer alabilir.
Arka plan uygulamalarında çok
kullanılan bir yöntemde ikinci
bir portreden destek alınmasıdır.
Örneğin; kırsalda vakur duruşuy-
la poz veren bir dedenin arkasına
yine onun hanımının bir portre-
sini de yerleştirerek aile bağların-
daki derinliği imgelemiş oluruz.
Hatta ikinci modelde ön arka
plan derinlik espasıyla ölçülü flu- Resim 3.53 Portre ve arka plan ilişkisi
laştırma kompozisyona güçlü bir Kaynak: Fotoğraf 53 Ata Yakup Kaptan
ifade katacaktır.
• Portrede yüz ve çerçeve yerleşimi, portre fotoğraflarında yüz genellikle kesilmez. Yüz ifadeyi yan-
sıtan en temel ögelerden bir tanesidir. Ancak oldukça yakın plan çekimlerinde ifadeyi güçlendir-
mek için modelin alın boşluğuna kadar çerçeve girilebilir. Ancak çene bölgesinden kesilerek kesin-
likle çerçeveleme yapılmamalı. Çene organ olarak yüzün geometrisine katkı yaptığı için ve ifade de
yardımcı rolü olduğu için kesilmemelidir.
Portrede çerçeve içine yerleştirme de farklı yöntemler vardır. Bunlar tam yüz, omuz plan, göğüs
plan, bel plan, diz üstü veya diz altı plan, boy plan olmak üzere birkaç çeşittir. Bu çeşitlerin yer-
leşiminde en çok dikkat edilecek unsur uzuvları eklemlerden kesmemektir. Diz, bilek, dirsek gibi
eklem olan uzuvlar çerçevenin kesim bölgelerinden kaçırılmalıdır. Ayrıca uzuvlar el, kol bacak gibi
portreye destek amaçlı kullanıldığında ifadeyi güçlendirme adına iyi sonuçlar verir Resim 3.54.
Yerleşim esnasında yüz önden vücut ve göğüs yapısı yandan veya bunun tam tersi bir kontrast du-
ruş portreye hareket katacaktır. Çoklu portrelerde bakış yönü zıtlığı veya takibi de ortaya yaratıcı
fotoğraflar koyacaktır Resim 3.55.
87
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
• Model ve psikoloji, portre fotoğrafı modelin psikolojisinin yansıtılması açısından oldukça önem-
lidir. İnsanoğlu hüznü, ağlamayı, gülümsemeyi, heyecanı, şaşkınlığı ve diğer ifadeleri kolaylıkla
yüzüne yansıtır. Özellikle bu doğal anları yakalayıp gerektiğinde model farkında olmadan fotoğ-
raflamak önemlidir Resim 3.56, 3.57. Genç, yaşlı, çocuk demeden güzelin ve çirkinin estetiğinin
yakalanması portre için aranması gereken bir özelliktir. Portre fotoğrafı çekilirken modeller genel-
likle heyecanlanır, kasılır hatta objektiften kaçarlar. İyi bir portre fotoğrafçısı daha makineyi eline
almadan modelle diyalog kurar, şakalaşır onun yeri geldiğinde hüznüne ortak olur. Bu ön diyalog
sonrası model rahatlayacak ve fotoğrafçıya olan güveni artacaktır. Eğer anlık ifadeler arıyorsanız
modelle diyaloğunuzu devamlı tutup onun farklı ifadelere bürünmesini sağlayabilirsiniz.
Benzer metotları stüdyo fotoğrafçılığında da denemeniz önerilir Resim 3.58. Stüdyoda iyi bir port-
re fotoğrafı için bulunması gereken temel ihtiyaçlar tetikleyici, soft box, paraflaş, reflektör, arka
fonlar ve yardımcı ışıklardır. Flaş kullanımının zorunlu olduğu durumlarda flaş direk yüze patla-
tılmamalı, bu durumlarda yağmurlama dediğimiz ışık süzülümü kullanılmalıdır. Farklı ifadeleri
yakalamak adına mutlaka seri çekim önerilir.
• Dosya modu, portre fotoğraflarınızda çekim dosya modu olarak RAW+JPG önerilir. Bu sayede fotoğ-
raflarınız üzerinde yazılım desteğiyle oldukça yaratıcı denemeler yapabilir, fotoğraflarınızı işleyebilirsiniz.
• Yaratıcı Portre denemeleri, yaratıcı portre denemeleri için sınırsız bir yaratıcılığa sahipsiniz. Bu
denemelerde modellerin ifadesini güçlendirici denemeler yapmak mümkündür. Örneğin; yağmur-
lu bir havada araba ya da otobüslerin ıslanmış veya buharlanmış camları arkasından oldukça dra-
matik portreler yakalayabilirsiniz. Yine benzeri şekilde tül veya şeffaf bir naylonumsu bir maddenin
arkasından bakan gizemli bir yüz deneyebilirsiniz. Farklı filtrelenmiş ışıkları yüzlere yansıtıp veya
modeller üzerinde profesyonel bir makyajla ilginç ifadeler arayışına gitmek mümkündür.
Modelleri kapı veya cam aralığından baktırıp yarım portreleriyle merak uyandıracak kareler yakala-
yabilirsiniz. Özellikle kültürel anlamda zengin bölgelerde modelleri geleneksel kıyafetleriyle kendi
mekânları içerisinde fotoğraflamak olasıdır. Bu çekimler sırasında yaratıcı, alttan, profilden, kuş
bakışı açılar denemek de ortaya estetik fotoğraflar koyacaktır Resim 3.59, 3.60.
88
Görsel Estetik
Resim 3.61, 3.62 HDR fotoğraf örnekleri mimari ve doğa fotoğraflarında oldukça etkilidir
dikkat
Basamaklama (Bracketing) Nedir?
Basamaklama yöntemi ile makine değerine ilave olarak seçtiğiniz fazla ve az pozlama ile birlikte 3 kare bir-
den çekilir. Böylece fotoğraflar içinde işinize hangisi geliyorsa o tercih edilebilir. Bu kareler (+,-) 1-2 Durak
olduğu gibi tıpkı poz telafisindeki gibi (+,-) 1/3, 1/2. 2/3 gibi ara değerler de olabilir. İşlem otomatik ve
oldukça basittir. Makine aynı kadrajdan arka arkaya çekim yaptığından herhangi bir kayıp oluşmaz. Bu üç
fotoğrafın çekilmesi sadece doğru pozlamanın oluşmasını sağlamaz. Ayrıca özel bir teknik ile birleştirilerek
daha geniş dinamik aralık elde edilmesini sağlar. Bu tekniğe kısaca HDR denir.
http://www.fotografustasi.com/minimax-tabs/pozlama-degeri/
Bu yöntem için makinenizden yardım alarak basamaklama denilen teknik kullanılır. Bu tekniğin bir
ismi de dizeleme olarak geçer. Bu tekniği uygulamak için Nikon fotoğraf makinenizin menüsünden “brac-
keting/flash” seçilir, hemen sonrasında “auto bracketing set” üzerinden “AE only” seçilir. “AE only”
menüsü üzerinde kaç poz çekeceğimizi (3-5-7-10 adet basamaklama) işaretlememiz gerekir. Canon maki-
nelerde ise da ise Exposure Comp. /AEB seçneğinden Eexpo. comp. /AEB setings ‘e girilerek (+,-) poz
değerleri seçilerek bu işlem gerçeleştirilir Şekil 3.17, 3.18.
89
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Şekil 3.17, 3.18 Basamakalama (bracketing) tekniğinin Nikon ve Canon fotoğraf makinelerinde ki ayarları
Bu teknik ayarlardan sonra makinenizi çekim yapacağınız konuya yönlendirip sabit bir tripod üzerine
sabitlemeniz önemlidir. Hemen sonrasında makinenizi konuya odaklayarak çekeceğimiz poz değerini be-
lirleyip çekimi yapabiliriz. Sonuç olarak belirlediğiniz poz sayısı kadar fotoğraf makineniz seri çekimi yapıp
makineye kaydedecektir. Bu teknik işlem sonrası çekilen fotoğrafları uygun yazılımlarla (Photoshop veya
Photomatix Pro gibi yazılımlar) düzenlemek gereklidir. Bu düzenleme işlemleri sadece uygun menüden
fotoğrafları yazılıma yüklemekten ibarettir. Geri kalan tüm birleştirmeleri yazılım otomatik olarak yapar
ve size tek bir fotoğraf olarak sunar Şekil 3.19, 3.20.
Şekil 3.19, 3.20 Photoshop ve Photomatix Pro programlarında HDR tekniği birleştirme komutları
HDR tekniği son dönem sayısal fotoğraf makine- tirebilirsiniz. Farklı estetik kaygılar sizi çok değişik
lerine özel bir seçenek olarak eklenmiştir. Bu seçenek denemelere, farklı fotoğraflara sürükleyecektir. HDR
sayesinde makine tüm işlemleri kendi içerisindeki bir tekniği doğrudan fotoğraf adına birtakım sıkıntılar
yazılım sayesinde yaparak kullanıcıya sunmaktadır. içerisinde barındırdığı için dijital düzenleme olarak
Bu tekniği geliştirmek tamamen fotoğrafçının istek- da görülür. Fotoğraf çevreleri tarafından bazı fotoğraf
leri ve yaratıcı bakış açısıyla ilişkilidir. Deneysel dene- yarışmalarında kategori dışı bırakılır, bazı yarışmalar-
meler yapılabilir. Örneğin; makinenizi sabitledikten da ise HDR kategorisi adında yarışmala-
sonra günün veya günlerin farklı saatlerinde (sabah, ra kabul edilir. HDR fotoğraflar turizm,
öğle, akşam), farklı ışık koşullarında (bulutlu, güneş- tanıtım ve reklam sektöründe çokça kul-
li, yağmurlu) havalarda çektiğiniz fotoğrafları birleş- lanılır ve beğeni görürler.
90
Görsel Estetik
Mimari Fotoğraf: Mimari yapılar insanlığın Lens Seçimi, Mimari fotoğrafçılık için en
barınma, dini ve korunma amaçlı yaptığı en eski önemli teknik birikimlerden birisi kullanılacak
bilim ve sanat eserleridir. Bu eserler geçmişe dair teknik ekipmana hakim olmaktır. Bunlar içerisin-
birçok birikimi ve işlevselliği içerisinde bulundu- de en önemlisi lenslerdir. Fotoğrafçılıkta çok genel
rur. Tarihsel koşullar içerisinde gerek savaşlar, doğal bir söylem vardır: iyi bir fotoğraf makinesi mi, iyi
afetler gerekse de yıpranma ve eskime sonucunda bir lens mi profesyoneller bu soruya hep iyi bir lens
yok olma tehlikesi yaşarlar. Bu nedenle belgelen- cevabı verirler. Mimari fotoğrafçılıkta kullanılması
meleri ve gelecek nesillere aktarılmaları gerekir. gereken temel lensleri örneklenecek olursa:
Bunun için en iyi yol fotoğraf veya videodur. Yine • 50mm f/1.4 veya f/1.8
yeni yapılan mimari yapıların yapılış aşamaları, ta-
• 16x35mm f2.8, veya 16x50mm
nıtımı ve aktarımı için mutlaka fotoğrafa ihtiyaç
vardır. Bu nedenle çekilen fotoğraflar sadece yapı- • 24x70 mm f2.8
nın bütününü değil mimari detaylarını da belge- • 85 mm f1.2
lemelidir. Kapılar, pencereler, süslemeler, kirişler, • Dar mekânlar 35mm altında geniş açı lensler
çatılar, koridorlar vs. bir mimari yapıyı oluşturan • Uzak çekimler için kısmen telefoto lensler
tüm unsurları fotoğraflamak önemlidir. Mimari
Geniş açı veya balık gözüne yakın lensler dar
yapıların bulundukları konum, kent içerisindeki
mekânlarda etkili sonuçlar almanızı sağlar. Aynı
diğer yapılarla kurduğu diyalog ve yerleşimi, ışık
zamanda mimari yapıların bütünü üzerinde bir
koşulları (gece-gündüz), aktif-pasif işlevsellikleri,
hiyerarşik abartı ve görkem sağlamanız mümkün-
yapılış amaçları, kullanılan malzeme ve tarihi değe-
dür. Özellikle iç mekânlar sıkışık alanlarda 160
ri de çekilecek mimari fotoğrafın niteliğini belirle-
derece gibi bir alanı tarama şansı size verir. Yine
yen unsurlar arasında yer alır.
ticari otel çekimlerinde dar odalarda, banyolarda
Mimar, mimari bir yapıyı tasarımlarken kusur- mekânı tarama şansınız çok fazladır. Geniş açı
suz bir oran ve teknik başarı göstermek zorundadır. lensler fotoğrafçılık anlamında bir de handikaba
Bu tekniğin yanında estetik ve sanatsal birikimleri- sahiptir. Bu tür lenslerin oluşturacağı bombe-
ni de yapı üzerine koyar. Böylelikle içerisinde insan leşme etkisi, distorsiyon ve perspektif sapmaları
ve canlı varlıkların yaşayacağı yapılar ortaya çıkar. gözü rahatsız eder. Bu tür sonuçları düşünerek
Mimari fotoğrafçılığın da temel amacı bu kusursuz çekim yapmalı ve gerektiği takdirde yazılımlardan
yapıları ister tarihî olsun ister yeni yapılmış olsun perspektif düzeltme desteği alınmalıdır Resim
kusursuz bir şekilde izleyicinin beğenisine sunmak 3.63, 3.64.
olmalıdır.
Yukarıda sıraladığımız seçili lenslerin bir özelliği de diyafram açıklığının üst düzeyde olmasıdır. Bu
sayede iç mekânda veya zor ışık şartlarında bile daha net, keskin fotoğraflar alabilmenizi sağlar. Ayrıca bu
temel lensler perspektif bozulma sıkıntısı yaşamamanız adına önemlidir. Bu lensler sayesinde yüksek ISO
hızı sorununa da gerek kalmayacaktır.
91
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Yardımcı ekipman, mimari fotoğraf çekimlerinde yardımcı ekipman olarak mutlaka tripod bulun-
durmanız ve tripodla çekim yapmanız önerilir. Özellikle iç mekân zor ışık koşulları çekimlerinde uzun
pozlama gereksinimleri bunu zorunlu kılar. Yine mimari çekimlerde destek ışıkları ve flaş seçenekleri bu-
lundurmanız çekim sırasında ihtiyaç duyacağınız önemli ekipmanlar arasında yer alır. Son dönemlerde
çokça kullanılan uçabilir çekim seçeneklerinden dronlar da mimari yapıları farklı açılardan yorumlamamı-
zı sağlar. Bununla birlikte polarize filtrelerde kontrastı yüksek keskin fotoğraflar almanıza yardımcı olur.
Çekim dosya türü, mimari fotoğraflarda çekim sonrası fotoğraf üzerinde oynama ve perspektif dü-
zeltmeleri için mutlaka RAW+JPG dosya türü seçilmesi önerilir. Yine iç mekân ve dış mekân ışıklarını
değerlendirmek, yorumlamak ancak bu modlarda daha sağlıklı olacaktır.
Zamanlama ve etüt, mimari çekim öncesi mimari yapının özelliklerini, detaylarını, konumunu, tarihi-
ni, öyküsünü, coğrafyasını, kültürünü mutlaka etüt etmeniz önerilir. Yine yapının daha önceden çekilmiş
fotoğrafları ve videoları da işinizi kolaylaştıracaktır. Artık mobil yazılımlar sayesinde mimari yapıların ko-
numunu belirterek her mevsimdeki ışık ve güneş koşullarını rahatlıkla öğrenmemiz mümkün Şekil 3.21.
Bu konu hakkındaki bilgiyi ve yazılım örneğini yukarıda “Mavi Zamanlar” başlığı altında verilmiştir. Bu
sayede kısa bir ön araştırmayla mimari yapının ışık zenginliği (altın saatler, mavi zamanlar, ayın hareketi,
açılar vs.) anlamında detaylarını çıkarmak mümkündür.
Şekil 3.21 Altın ve mavi zamanlar için üretilmiş bir iphone cep telefonu yazılımı
Mimarlar büyük bir olasılıkla mimari yapıları şekilde ortaya çıkacaktır. Bu konuyla ilgili örnek ve-
tasarlarken maksimum ışık koşullarını, yapının gü- recek olursak, Paris Notre Dame kilisesi kapısı veya
neş alarak ısınması ve iç mekâna ışık taşınması gibi Sivas Divriği Ulu Camii Cennet Kapısı, yılın sadece
özellikleri düşünürler. Yine de iç mekânda iyi bir fo- kısa bir zaman diliminde gölgesiz bir ışık dilimine
toğraf için gün ışığının pencerelerden giriş saatleri, sahip olur. Bu mimari yapıları fotoğraflarken doğru
aktif olduğu zaman dilimleri detaylı olarak hesap- ışık koşullarını ve zaman dilimini seçilmezse çeki-
lanmalıdır. Mimari unsurlar üzerindeki ışık gölge len fotoğraflar gölgeli ve detayların karanlık çıka-
merdivenleri fotoğrafa hacim ve hareket kazandırır. cağı fotoğraflar olacaktır. Mimari yapılar yapılış ve
Bir önemli husus da mimarinin önemseyerek çek- ışıklandırma özelliklerine göre gece de pozlanmalı-
meniz gereken bölümlerinin ters ışığa düşmemesi- dır. Kentin ve yapının kendi ışıkları oldukça etkili
dir. Böylelikle detay ve motifler daha belirgin bir fotoğraflar ortaya koyacaktır.
92
Görsel Estetik
Oran ve Orantılama, mimari yapıları fotoğraf- Çekim açıları ve detaylar, mimari yapının ön
larken en çok önemsenmesi gereken teknik birikim cepheden ve tam karşıdan fotoğraflanması kadar,
de oran ve orantıdır. Yapıların kentin bütünü ve sağ ve sol açılardan 45 derecelik fotoğraflarla pers-
içindeki diğer yapılarla olan orantıları gözetilmeli pektif de yaratılabilir. Yine çerçeveleme esnasında
ve mutlaka fotoğraf içerisinde gösterilmelidir. Bu- binanın üst, orta ve alt açıları da değerlendirilme-
nun için panoramik açılar, geniş kent görünümleri lidir. Mümkün olduğu ölçüde kuşbakışı görünüm
yapıyla birlikte fotoğraflanmalıdır. Yapı yanındaki de alınmalıdır. Mimari yapı çevresinde mutlaka
bir ağaç, bir elektrik direği veya insan unsuru ya- gezilmeli ve farklı açılar aranmalıdır. Yapının pen-
pının oranları, görkemi hakkında bize bilgi vere- cere, kapı, kapı kolları, süslemeler, çeşmeler, oda içi
cektir. Yine iç mekânda da yaşam unsurlarına yer döşemeler, yer, tavan ve çatı detayları da oldukça
vermek mekânı daha etkili bir fotoğrafla oranlama- estetik fotoğraflar çekmenizi sağlayacaktır Resim
mızı sağlayacaktır. 3.65, 3.66.
Sonuç olarak, Fotoğraf çok yönlü bir uğraşı alanıdır. Bilimsel, sosyal ve belgesel yönlerinin yanı sıra
sanatsal özellikler de taşır. İsteyen fotoğrafik malzemeleri kullanarak gerek doğrudan ve gerekse fotoğraf
işleme yazılımları ile yaratıcı olarak sanat yapabileceği gibi, isteyen herhangi bir fotoğraf çalışmasına
sanatsal içerikler katabilir. Fotoğraf sanatı, herhangi bir görüntünün ışık ve teknik ekipmanlar yardımı
ve estetik kaygılarla bir yüzey üzerine kaydedilmesi işidir. Her sanat dalı gibi fotoğrafta da sanatsal dü-
zenlemenin evrensel kuralları geçerlidir.
Fotoğraf çekim teknikleri içerisinde yer alan pozlama üçgeni ve yardımcı uygulamalar estetik ve yaratıcı
fotoğrafın anahtarıdır. Fotoğraf çekim tekniklerini geliştirmek, makineye olan hâkimiyeti ve bütünleşmeyi
desteklediği gibi fark edilebilir fotoğraflar da ortaya koymanızı sağlayacaktır.
Araştırmalarla
İlişkilendir
Moda Fotoğrafçılığı Üzerine-Göksel Akışık tarzları ve ideal fiziksel özelliklere sahip modelle-
Reklam fotoğrafçılığı içinde en popüler uz- rin kullanılması yoluyla tüketicilerin ilgi ve istek-
manlık alanlarından biri moda fotoğrafçılığıdır. leri uyandırılmaya çalışılmaktadır
Tarihsel geçmişi 1900’lerin başlarına dayanan Moda fotoğrafçılığının uygulanması geniş
moda fotoğrafçılığının, tekstil sektörünün ve bir ekiple gerçekleştirilmektedir. Fotoğrafçının
markalarının gelişmesiyle birlikte dergi ve gaze- tarzı, yaklaşımı görme biçimleri kadar diğer fak-
telerde fotoğrafların yayımlanabilmesi ile geliştiği törler de moda fotoğraflarının başarısında önemli
söylenebilir. Fotoğraf, moda sektöründeki yenilik hâle gelmektedir. Bu nedenle moda fotoğrafçıla-
ve tarzların geniş bir tüketici kitlesine ulaştırıla- rının farklı kişilerden oluşan takım çalışmasına
bilmesi için en uygun iletişim araçlarından biri- uyumlu, insani ilişkilerinin ve iletişim becerileri-
dir. Moda fotoğraflarında ürünler kadar yaşam nin oldukça yüksek olması gerekmektedir.
93
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Moda fotoğraflarında, reklam fotoğrafçılığının göre fotoğrafların nasıl bir ortamda çekileceğine
diğer alanlarına göre daha fazla modelle çalışılmak- karar verilir. Moda fotoğrafları farklı ortamlarda
tadır Kıyafetler kadar onları taşıyan modeller de çekilebilmektedir. Stüdyoda düz bir fon önünde
moda fotoğraflarının en önemli görsel bileşenleri- çekilebileceği gibi, farklı ortamlarda ve mekânlarda
dir. Modeller, kıyafetlerin arzu nesnesi hâline gel- da çekilebilir. Ayrı yerlerde çekilmiş fotoğraflar bil-
mesinde önemli bir faktör olarak kullanılmaktadır. gisayarda birleştirilebilmektedir.
Moda fotoğraflarında genel olarak bu işte uzman- Moda ürünlerinin başlıca reklam aracı şüp-
laşmış profesyonel modeller ile çalışılmaktadır. hesiz moda fotoğraflarıdır. Sektörde kendini is-
Modeller, beden ve yüz gibi fiziki özellikleri patlamış bazı markalar, reklam fotoğraflarıyla da
nedeniyle güzel kadın ve erkeklerden seçilseler de diğerlerinden sıyrılmayı başarmış, kendi tarzını
yüz ifadelerini, beden dillerini kullanma biçimleri oluşturmuşlardır. Moda fotoğraflarında tarz ve
de fotoğrafların başarısını etkilemektedir. Moda konsept belirlenirken, fotoğrafçıların geçmişte
fotoğraflarında modellerin fotoğrafa katkısı, Du- yaptıkları çalışmalar ve tarzları üzerine de kuru-
ruştan da önemli olan nokta, ifade ve bakışlardaki labilmektedir. Özellikle tanınmış, belli bir tarzı
anlamdır. Modelin kendinden emin ve güçlü gö- olan sanat fotoğrafçılarının yaptıkları moda fo-
rünmesi, şık ya da güzel olmasından daha etkilidir. toğraflarına sıklıkla rastlanılmaktadır.
İyi bir model, kıyafeti nasıl taşıması gerektiğini Çekim öncesinde yapılan hazırlık aşamasın-
bildiği kadar nasıl poz verileceğini de bilerek fo- da modeller ve giysiler belirlendikten sonra hangi
toğrafçıya yardımcı olmaktadır. Fotoğrafçı genelde giysiyi hangi modelin taşıyacağına karar veri-
modeli yönlendirse de deneyimli bir model, na- lir. Sonraki aşamada ise “kıyafeti fotoğrafçının
sıl durması gerektiğini bilir. Fotoğrafçıyla model incelemesi kadar modelin prova etmesi de çok
arasında iyi bir iletişim olması yani takım çalış- yararlıdır. Bu sayede elbiseye yapılması gereken
masının en önemli iki aktörünün performansları her türlü adaptasyon yapılabilir, elbise modelin
çalışmanın başarısında anahtar roldedir. Fotoğraf- boyuna ve vücut yapısına göre ayarlanabilir ve
çının modelle kuracağı iletişimde motive ediciliği model de çekim boyunca taşıyacağı elbiseye alış-
kadar, modelin fiziksel özelliklerini gözlemleyerek mış olur. Çekim esnasında da giysinin ütülü ve
belirleyeceği duruşlar ve aydınlatma biçimlerinin temiz olmasına dikkat edilmelidir. Fotoğraflarda
belirlenmesi de önemlidir. Modelin güzel ve etki- atmosfer yaratmak için kullanılacak (ayakkabı,
leyici görünmesi ve varsa kusurlarının gizlenmesi takı vb.) aksesuarların da kıyafetlerle uyumlu ol-
için duruş ve aydınlatma belirlenir. Moda fotoğ- malı ve hedef kitlenin tarz ve beğenilerine göre
raflarında aydınlatma, fotoğrafların genel atmos- belirlenmesi gerekir.
feri kadar kıyafetlerin taşıyıcıları olarak modellerin
Günümüzde endüstriyel bir ürün çeşidi
fiziksel özelliklerine göre de belirlenmektedir.
olarak giysi ve aksesuarların tanıtımında moda
Çekim öncesi hazırlık aşamasında, takım fotoğrafçıları çok etkin bir biçimde kullanılmak-
çalışmasının diğer önemli aktörleri stilistler, tadır. Bu fotoğraflarda tüketiciler sadece ürünleri
makyözler, kuaförler, moda tasarımcılarıdır. Fo- değil, aynı zamanda kendilerine gösterilen sosyal
toğrafların başarısında her biri kendi alanlarında ve kültürel göstergeleri de tüketirler.Bu bağlam-
uzmanlaşmış profesyoneller, mesleki deneyimleri da reklam veren büyük firmalar, reklam ajansları
ve yaratıcılıklarda fotoğrafların başarısında etkin ve trend yaratan tasarımcılar; ürün ve konsept ile
olarak rol almaktadırlar. birlikte kurguladıkları imgeye ait duyguları, bi-
Moda fotoğraflarında özde sergilenen giysi ve linç üstünde okunabilir ya da bilinçaltında sezile-
aksesuarlardır. Bu ürünlerin hangi tarzda ve bağ- bilir kodları iletmek ister. Bu noktada, kampanya
lamda sergilenecekleri fotoğrafların oluşumunda için planlanan ve o güne göre algılama seviyesi-
belirleyicidir. Bu nedenle moda fotoğraflarının nin mümkün olan en üst seviyesindeki ‘estetik’
belirli bir konsepte göre çekilmesi, onları ilgi çeki- değerlerin elde edilmesini, görselleştirilmesini
ci hâle getirmede önem kazanmaktadır. Her giysi her sezon talep ederler.
farklı işlevleri kadar sahip oldukları tarzlar ve hat-
ta moda tasarımcısının felsefesi bile bu konseptin Kaynak: http://www.gokselakisik.com/moda-
belirlenmesinde belirleyicidir. Belirlenen konsepte fotografciligi-nedir.html
94
Görsel Estetik
Öğrenme Çıktısı
6 Hareketi dondurma ve uzun pozlama gibi teknikleri açıklayabilme
7 Ters ışık, kar, sis, manzara, portre, HDR, mimari fotoğrafçılık uygulamaları gibi teknikleri
açıklayabilme
95
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Fotoğrafın Keşfi
1 İnsanoğlu gördükleri üç boyutlu görüntüleri iki boyutlu yüzeylere aktarmış bunun için çeşitli yüzeyleri
boyamış çizmişlerdir. Görüntüleri bir yüzey üzerine resmedebilmek için yüzyıllar boyunca çeşitli yollara
başvurmuştur. Bu görüntülerin oluşmasının kısmen de olsa kotrol altına alınması ve resimlerin daha net
bir şekilde aktarılması için Karanlık Kutu (Camera Obscura) kullanılmaktaydı. Fotoğraf ve kameranın
bulunmasına neden olan fotoğraf literatüründe karanlık oda ya da karanlık kutu anlamına gelen kamera
obscura (pinhole) iğne deliği muhtemelen doğanın gerçek bir görüntüsünü yansıtabilen ilk cihazdır. Bu
görüntülerin oluşmasının kısmen de olsa kotrol altına alınması ve resimlerin daha net bir şekilde aktarıl-
ması için Karanlık kutu (Camera Obscura) kullanılmaktaydı.
Kamera obscura temel ilkesi bir kutu veya oda ve onun bir yüzüne açılmış delikten oluşur. Dışarıdan
gelen ışık delikten geçerek içerisindeki yüzeye düşer ve yansıdığı kaynağın perspektifini ve renklerini ko-
ruyarak ters dönmüş (180 derece, baş aşağı) görüntüsünü oluşturur. Resim bir kâğıt üzerine düşürülerek
yüksek kesinlikli çizimler elde edilmesini sağlar. Bu optik aygıtın çalışması Doğu’da MÖ 5. yüzyılda, araş-
tırılması ise Mo Ti ile başladı. MÖ 4. yüzyılda Aristo; 10. yüzyılda ise ışık ışınlarının doğrusal yayılımı
ilkesini bulan İbn Al-Haytam; 15. yüzyılda Leonardo da Vinci ve Paolo Toscanelli; 16. yüzyılda Gemma
Frisius ve 19. yüzyılda Sir David Brewster gibi bilim adamları karanlık odanın çalışması üzerine araştır-
malar yaptılar. 1490 yıllarında Da Vinci, doğrusal perspektifi çoğaltmak için tasarlanmış bir aygıt olarak
kamera obscurayı tanımlar. Yine aynı tarihlerde Danielo Barbaro adlı bir Venedikli karanlık kutunun
deliğine bir mercek yerleştirerek daha net bir görüntü elde edilebileceğini kanıtladı.
2 Işık, hayatın kaynağı olmakla kalmayıp sanatın da kaynağı olmuştur. Hayatın anlamını araştıran filo-
zoflar ile sanatçılar ışığı etkili kullanıp denetim altına almaya çalışmışlardır. Işığı denetim altına almanın
yanında görüntülerin bir yüzey üzerinde kalıcı hâle getirilmesi üzerinde de çalışmalar yapılmıştır. Fotoğrafı
bulan ve görüntü elde eden ilk kişi olarak Fransız Joseph Nicéphore Niépce’dir. 1826-27’de çekilmiş olan
Pencereden Görünüm, Le Gras Niépce ‘nin “Helyograf ” (Helography) adını verdiği en eski fotoğraftır.
1839 yılında fotoğraf dünyaya ilan edilir. Louis Jacques Mande Daguerre bir çoğaltma biçimi olarak
Dagerotip’i geliştirdi. William Henry Fox Talbot ise Daguerre’in pozitif görüntülerinden negatif görüntü
elde etmeyi başarmıştır. Günümüze ulaşan en eski negatifi üretmiş ve tek bir negatiften sonsuz sayıda
pozitif elde edilebilen Calotype (Kalotip) diye adlandırılan tekniği geliştirmiştir. John Frederick Wil-
liam Herschel, 1839’da Tablot’un buluşu için ilk defa Fotoğraf terimini kullandı. Eadweard Muybridge
1878’de birçok fotoğraf ekipmanıyla Kolodinium tekniği ile dörtnala giden atın tüm hareketini çekti.
John William Draper 1840’da fotoğraf tarihinin ilk portre fotoğrafını çekmiştir. Robert Cornelius, 175
yıl önce Philadelphia’da otoportreyi çekti. Alphose Giroux, Daguerre tarafından geliştirilen daguerreotype
kameraları dünyanın ilk ticari olarak satılan fotoğraf makinasını tasarlamıştır. Hippolyte Bayard, doğru-
dan pozitif baskı olarak bilinen kendi sürecini icat etti ve 1839’da dünyanın ilk halka açık fotoğraf sergisini
sundu. William Henry Fox Talbot, 1844’te Gümüş Klorür kağıdındaki fotoğraflarla resmedilen The Pencil
Of Nature, Doğanın Kalemi adlı kitabını yayınladı. Anna Atkins fotoğrafı bilimsel amaçlarla kullanarak
botanik ile ilgili resimli kitap olan ‘İngiliz Alglerini’ yayımladı. 1855’te İngiliz Roger Fenton ilk savaş
fotoğrafçısı olarak Kırım Savaşı’nı görüntüledi. 1861 Kraliyet Enstitüsü dersi sırasında Maxwell, üç renkli
analiz ve sentez prensibi ile dünyanın ilk renkli fotoğraf gösterisini sundu. Stephen Henry Horgan, New
York Herald için sanat yönetmeni olarak çalışırken, yarım ton gravür sürecinin mucidi oldu . İlk gazete
fotoğrafı yarım ton ekran kullanılarak basıldı. George Eastman 1888’de Kodak fotoğraf makinesini tanıttı.
Oskar Barnack, 1913’te Ernst Leitz Optische Werke adlı ilk 35 mm kamerayı yaptı.
96
Görsel Estetik
3 Fotoğraf çekmek uygun ışık koşullarında, otomatik ayarlarda makinenin olanaklarıyla sınırlıdır. Maki-
neye teknik hâkimiyet; sadece görüntüyü fotoğraflamak değil, görüntü üzerinde ışığın ve ortamın verdiği
kısıtlı olanaklar da bile fotoğrafı en estetik biçimde ortaya koymaktır. Tanımında “ışıkla yazmak” olarak
açıklanan fotoğraf, ışığı yorumlamak ve yönetmek bir fotoğrafçı için olmazsa olmaz bir ön koşuldur. Fo-
toğraf çekim teknikleri içerisinde bir fotoğrafı iyileştirmenin en önemli yolu pozlamadır. Bu sayede fotoğraf
makinesi içerisine ne kadar ışığın gireceğini kontrol etmiş olursunuz. Işığın fotoğraf makinesi içerisine fazla
girmesi fotoğrafta parlaklığı artıracağı gibi, az girmesi fotoğrafın pozlama değerinin azalmasına neden ola-
cak ve fotoğraf koyu olarak karşımıza çıkacaktır. Doğru pozlama bize bir daha çekme şansımızın olmadığı
anlarda fotoğrafımızın mükemmeliyetini sağlar. Pozlama açık tanımıyla “ışığı dengelemek” anlamına gelir.
Bu dengeyi oluşturan ve pozlamanın omurgası sayılan üç temel kavram “Diyafram”, “Enstantane Hızı” ve
“ISO Hızı” dır. Bu üçlüye fotoğrafta Pozlama Üçgeni denir. İçerisinde fizik, geometri, matematik ve elekt-
rik/elektronik vs. bilim alanlarını da ilgilendiren problemler yer alır. Ancak unutulmamalıdır ki bu üçgeni
kavramak öyle korkulduğu gibi zor değildir. Kavrandığı takdirde de gerek estetik gerekse de yaratıcı fotoğraf
çekmenin altın anahtarı olarak görülür.
4 Pozlama üçgenine yardımcı olarak diyafram ayarlarınıza destek olacak olan bir önemli konu da poz te-
lafisidir. Pozlama değer telafisi olarak adlandırılan “Pozlama Telafisi (EC)”, kameranızda çekim yaparken
kameranızın dâhilî ölçer tarafından seçilen pozlama değerlerini ayarlamanızı sağlayan bir özelliktir. EC,
fotoğraf makinesinin pozometresi ne zaman olursa olsun fotoğrafların daha parlak veya daha karanlık
olmasını sağlamak için poz ayarlarını değiştirmenize izin verir.
5 Günümüz sayısal fotoğrafçılıkta pozlama değerini kullanmanızı öngören en önemli etmen poz ölçüm
modudur. Böylelikle aynı çerçeve içerisinden farklı örtücü ve diyafram değerleri karşınıza çıkabilir. Bu
kapsamda ölçüm yapılacak alanın niteliği ve niceliği belirleyicidir. Bu nitelik ve nicelik değerlerini doğru öl-
çümle birleştirmek için makinemizin üzerinde poz ölçüm modu bulunur. Bu mod dört çeşit ölçüm sunar.
1. Ağırlıklı Ortalama (Matrix) Ölçüm
2. Merkez Ağırlıklı Ölçüm
3. Spot Ölçüm
4. Kısmi Ölçüm
97
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
6 Hareketi dondurmanın teknik olarak yolu yüksek enstantane hızından geçer. Bu teknik enstantane
öncelikli S veya TV modunda uygulanabileceği gibi, manuel modda da uygulanabilir. Manuel mod bize
çekilecek olan fotoğrafın yüksek enstantane hızında, ışığın derecesini diyafram ve ISO hızı ile ayarlama
şansı verir. Çünkü yüksek enstantane kullanımında ışık miktarı makine içerisine az olarak alıncaktır. Çe-
kilecek hareketin hızına göre 500, 1000 veya 2000 gibi enstantane hızlarına makinenizi ayarlayabilirsiniz.
Bu hızlar sayesinde gözün bile çok zor algılayabileceği hareketleri dondurabilirsiniz.
Hareketi pozlama adına yaratıcı fotoğraf tekniklerinde onlarca alternatif denenebilir. Adı üzerinde oldu-
ğu gibi bu yöntem pozlama süresinin uzatılmasıyla hareketi flulaştırma prensibine dayanır. Bu yönteme
hareket izleri oluşturma da diyebilirsiniz. Burada hareketi dondurmada kullandığımız yüksek enstantane
hızının tersine düşük enstantane hızları deneyerek hareket flulaştırılır. Bu yöntem öz ifadesiyle makine
perdesinin nesnelerin hareketini betimleyecek kadar bir süreyle yönetilmesidir.
7 Ters ışık, kar, sis, manzara, portre, HDR, mimari fotoğraf gibi teknikler güncel yaşamda her an karşı-
laşabileceğimiz ancak teknik birikimlerimizle paralel olarak iyi fotoğraf çıkarabileceğiniz uygulamalardır.
Yaratıcı ve estetik fotoğraf ortaya koyabilmenin ön koşulu bu teknik birikimi çok iyi kavramak ve maki-
nemizle bütünleşmektir.
98
Görsel Estetik
1 Karanlık Kutu (Camera Obscura) içinde olu- 6 Fotoğraf makinesinde, “enstantane öncelikli
şan görüntünün özelliği aşağıdakilerden hangisidir? modu” seçildiğinde aşağıdakilerden hangisi maki-
A. Görüntünün siyah beyaz olması. neyi otomatik olarak yönlendirir?
neler öğrendik?
B. Görüntünün büyük olması. A. Makineniz tüm doğru diyafram değerini sizin
C. Görüntünün 180 derece ters olması. için seçer.
D. Görüntünün gerçeği ile aynı boyutta olması. B. Makineniz tüm doğru ISO hızı değerini sizin
E. Görüntünün üç boyutlu olması. için seçer.
C. Makineniz tüm doğru enstantane değerini si-
zin için seçer.
2 Joseph Nicéphore Niépce’in 1827’de çektiği D. Makineniz tüm doğru kelvin değerini sizin için
fotoğrafta kullandığı teknik aşağıdakilerden hangi-
sidir? seçer.
E. Makineniz tüm doğru poz telafisi değerini sizin
A. Fotoğraf B. Dagerotip için seçer.
C. Kalotip D. Kolodinium
E. Heliograf
7 Günümüz sayısal fotoğrafçılıkta pozlama
değerini kullanmanızı öngören en önemli etmen
3 Henry Fox Talbot’un Kalotip baskı tekniği- poz ölçüm modudur; aşağıdakilerden hangisi poz
nin Dagerotip baskı tekniğinden üstünlüğü aşağı- ölçüm modu türleri arasında yer almaz?
dakilerden hangisidir? A. Merkez Ağırlıklı Ölçüm
A. Işığa daha duyarlı olması B. Spot Ölçüm
B. Sayısız çoğaltılabilmesi C. Kısmi Ölçüm
C. Düz olması D. Ağırlıklı Ortalama (Matrix) Ölçüm
D. Daha net görüntü vermesi E. Diyafram Ölçüm
E. Görüntünün daha kısa sürede kaydedilmesi
8 Aşağıdakilerden hangisi uzun pozlama tek-
4 I. Diyafram niklerinden biri değildir?
II. Histogram A. Yıldız pozlama B. Şelale pozlama
C. Ters Işık pozlama D. Işık izi pozlama
III. Estantane
E. Mavi zaman pozlama
IV. Beyaz Ayarı
V. ISO hızı 9 Son yıllarda çok kullanılan “Tone Mapping”,
Yukarıdadakilerden hangileri üçlü pozlama üçgeni- “Digital Blending”, “DRI (dinamik aralık artışı)”
nin köşeleri içerisinde yer alır? ve “Luminance Masking” gibi birçok farklı teknik
hangi çekim tekniği içinde kullanılır?
A. I, II ve III B. I, II ve IV
C. I, III ve V D. II, IV ve V A. PSAM B. HDR
E. III, IV ve V C. ISO D. HSM
E. AF-S
5 Sayısal fotoğraf makinesinin ışığa ne kadar
duyarlı olduğunu kontrol eden ve sensör duyarlı- 10 Aşağıdaki lenslerden hangisi mimari fotoğraf-
lığı olarak da adlandırılan öge aşağıdakilerden han- çılık için kullanılan temel lenslerden biri değildir?
gisinidir? A. TS-E 135mm f/4L Macro
A. Diyafram B. Poz telafisi B. 85 mm f1.2
C. Enstantane D. ISO hızı C. 24x70 mm f2.8
E. Otomatik netleme D. 16x35mm f2.8, veya 16x50mm
E. 50mm f/1.4 veya f/1.8
99
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
4. C Yanıtınız yanlış ise “Pozlama Üçgeni” konu- 9. B Yanıtınız yanlış ise “HDR Çekim Tekniği”
sunu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. D Yanıtınız yanlış ise “ISO Hızı” konusunu ye- 10. A Yanıtınız yanlış ise “Mimari Fotoğraf ” konu-
niden gözden geçiriniz. sunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
3 Anahtarı
100
Görsel Estetik
Araştır Yanıt
3 Anahtarı
Araştır 2
JPEG ve TIFF fotoğraf dosyalarında bulunan EXIF (Exchangeable Image File Format) bilgileri, kullanıcılara
teknik detayları rahatlıkla görme imkânı sunuyor. EXIF’in temeli, çekilen JPEG ya da TIFF fotoğraflara bir
dizi bilginin eklenebilmesine dayanıyor. Aslında dijital bir format olan JPEG ve TIFF’e bu özelliği kullanarak
sadece belli kişilerin görebileceği yazılar bile eklenebiliyor. Hatta bu yolla şifreleme yapıp, gizli bilgileri akta-
ranlar bile vardır. EXIF’in tarihi, JEIDA (Japan Electronic Industries Development Association) tarafından
1998 yılında kullanıma sunulan EXIF, 2002 yılında 2.2 versiyonu ile şu anki kullanılan hâlini almıştır.
EXIF’teki teknik detaylar,
EXIF bilgileri yıllar içinde epey gelişti. Günümüzde bu bilgiler yardımı ile çekilen bir fotoğrafın nerede, ne
zaman, hangi diyafram ve enstantane, renk uzayı değeri, ISO, poz telafisi, pozlama yöntemi, çekim modu,
beyaz ayarı, odak uzaklığı ve daha farklı onlarca detaya ulaşılabiliyor. Hatta son yıllarda kullanılmaya başlanan
GPS özelliği ile fotoğraflara enlem ve boylam bilgisi bile girilebiliyor.
Hangi cihazlar EXIF üretir,
Günümüzde başta fotoğraf makineleri olmak üzere cep telefonları ve fotoğraf çekebilen cihazların birçoğu
EXIF datası üretir ve bunları çektiği fotoğraflara ekler. Cep telefonlarının birçoğu aynen fotoğraf makinele-
rinde olduğu gibi detaylı EXIF üretirken bazıları ise sadece marka ve model ismini eklerler.
EXIF nasıl okunur?
EXIF bilgilerini okumanın en kolay yolu Windows işletim sistemlerinde fotoğrafın üzerine sağ tıklayarak
Özellikler (Properities) demek ve ardından Özet (Summary) bölümünde Advanced sekmesine tıklamaktır.
Burada temel EXIF bilgileri görülebilir. Elbette detaylı bilgilere ulaşmak için Windows tek başına yeterli
olmayabilir. İnternette EXIF bilgilerini gösterebilen yüzlerce yazılım bulunmaktadır. Google’da yapacağınız
küçük bir arama sizi bu yazılımlara ulaştırır. Ayrıca fotoğrafçının kadim dostu Photoshop yazılımı da EXIF
bilgilerini en ince detayına kadar gösterebilme özelliğine sahiptir.
EXIF bilgilerini düzenleme,
Fotoğraflara eklenen EXIF bilgileri istendiği zaman düzenlenebilir. Başta Photoshop olmak üzere birçok ya-
zılım EXIF bilgilerini değiştirebilir. Fotoğrafı çeken kişinin ismi, çekilen yer, özel detaylar gibi farklı bilgiler
EXIF’e girilebilir. Ayrıca üst düzey dijital SLR fotoğraf makinelerinde fotoğraflara otomatik olarak belli bir
uzunlukta kelimelerin girilmesi (fotoğrafı çeken kişinin ismi ya da e-posta adresi gibi) mümkündür. Bu bilgi-
ler otomatik olarak EXIF’e eklenir.
Ancak Photoshop gibi yazılımlarda EXIF bilgilerine müdahale ettikten sonra kayıt sırasında belli ayarlar yap-
mazsanız önceki bilgiler silinebilir. “Save for web” komutu bütün EXIF bilgilerini silme özelliğine sahiptir.
Fotoğrafların sahipliği konusunun ispatı için EXIF dataları kullanılamaz. Çünkü isteyen kişi bu bilgileri iste-
diği yönde değiştirebilir.
EXIF’in farklı kullanımları
Fotoğraflara eklenen teknik bilgiler sadece dar bir alanda kullanılmak üzere üretilmemişlerdir. Bu bilgilerin
içine eklenen özel yorum ve anahtar kelimelerle fotoğraf aramalarında çok daha hızlı ve kolay sonuçlar alına-
bilmektedir. Örneğin, Picasa yazılımı ile fotoğraflara eklediğiniz anahtar kelimeler yardımı ile aradığınız bir
fotoğrafa binlerce örnek arasından birkaç saniyede ulaşmanız mümkün olur. Bu bakımdan EXIF bilgilerine
ne kadar hakimseniz fotoğrafçılık konusunda o ölçüde öndesiniz demektir. Yazar: Özgür Çetin, http://www.
fotografdergisi.com/exif-ile-fotograf-bilgilerine-hukmedin/
101
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Araştır Yanıt
3 Anahtarı
Araştır 3
Pozlama telafisi genelde “Ev” (Exposure value /Pozlama değeri) ile ifade edilir. “Ev” değeri varsayılan olarak
tüm kameralarda “0” (sıfır) üzerinde bulunur. Eğer fotoğrafınızın kameranızın ölçümlerinden daha az pozlan-
masını -yani daha karanlık çıkmasını- istiyorsanız eksiye doğru, daha fazla pozlanmasını -yani daha aydınlık
çıkmasını- istiyorsanız artıya doğru bir değer vermemiz gerekir. Bunun için kompakt ve yarı profesyonel kame-
ra modelleri +3 ve –3, profesyonel DSLR kameralar ise +5 ve –5’e kadar pozlama telafisi yapma imkânı sunar.
Bu duraklar arasında 1/2 ya da 1/3 basamaklarla poz düzeltmesi (telafisi) yapabilirsiniz. Poz telafi değerleri
EV+2, EV-2 gibi şekillerde yazılır.
Yarı otomatik çekim modlarında poz telafisi,
Poz telafisi ile kameramızın kendi ölçümlerine göre yaptığı pozlamayı yönlendirdiğinize göre, öncelikle poz te-
lafisinin yalnızca yarı otomatik çekim modlarında kullanabileceğimiz bir fonksiyon olduğunu akılda tutmanız
gerekir. Tam otomatik modda poz telafisi yapamazsınız, manuelde ise durum farklılaşır. Buna göre, Diyafram
öncelikli (Av/A), Enstantane öncelikli (Tv/S) ve Program (P) modlarında çekim yaptığınızda eğer kameranız
kendi ölçümlerine göre yanılıyor ve -veya zevkinize göre- fotoğrafınız istediğiniz aydınlıkta çıkmıyorsa, poz
telafisini kullanarak kameranızın tutturmasını istediğiniz poz değerini önceden kendiniz belirleyebilirsiniz.
Bu değerler örneğin –1/3, +2/3 gibi ara duraklar olabileceği gibi, –1 veya +1 gibi tam duraklar da olabilir ve
böylelikle + veya – yönde poz telafisi yapmış olursunuz.
Manuel modda poz telafisi,
Manuel modda pozlama üçgeni elemanlarının (diyafram, enstantane, ISO) kontrolünü tamamen fotoğrafçı
ele alır. Bu nedenle manuel çekim modunda poz göstergesi farklı bir işlev kazanır ve bu kez pozlama üçgeni
elemanlarına sizin verdiğiniz değerlere karşılık nasıl bir pozlama elde edeceğinizi size göstermeye başlar.
Manuel modda çekim yaparken pozlama üçgeni elemanlarına normalde poz göstergeniz sıfır değerini tuttura-
cak değerler veriniz. Ancak eğer poz değerinin ‘sıfırda’ olmasını istemiyorsanız, bu durumda kameramıza yeni
bir poz değeri verebilirsiniz. Bunun için eğer fotoğrafımızın daha az pozlanmasını istiyorsanız eksiye doğru,
daha fazla pozlanmasını istiyorsanız artıya doğru bir değer vermeniz gerekir.
Diğer bir ifadeyle, manuel modda pozlama üçgeni elemanlarına verdiğimiz değerlere göre poz telafisi gösterge-
sini izleriz. Eğer fotoğrafımızın daha az veya daha fazla pozlanmasını istiyorsak, pozlama üçgeni elemanlarına
verdiğimiz değerler sayesinde, poz telafisi ibresinin eksi (–) veya artı (+) yönde istediğimiz durağa gelmesini
sağlarız.
Yarı otomatik modlarda,
Yarı otomatik modlarda poz telafisi ile oynayarak kameranızı siz yönlendirirsiniz. Manuel modda ise poz gös-
tergesi (pozometre) size, yaptığınız ayarlara karşılık elde edeceğiniz fotoğrafın aydınlık durumunu anlatır; ışık
durumuna göre sürekli oynar, hareket eder ve böylece kameranız sizi yönlendirir.
Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz: Yarı otomatik modlarda poz telafisi işlevi gören gösterge sabittir; manuel (M)
modda ise bu gösterge hareketli pozometre görevi üstlenir, artık yaptığınız ayarlara göre elde edeceğiniz pozla-
ma durumunu gösterir hâle gelir.
Özetlersek, kameranızın kendi ölçümlerinin sonucunda verdiği pozlama değerinin dışında, istediğimiz farklı
bir pozlamayı yapabilmeniz için kameralarınızda bir poz göstergesi yer alır. Bu göstergede varsayılan olarak
pozlama değeri “0” (sıfır) üzerinde bulunur. Bu gösterge yarı otomatik modlarda (Av/A, Tv/S ve P) “poz tela-
fisi”, manuel modda (M) ise “pozometre” görevi üstlenir.
Yarı otomatik modlarda kameranıza istediğiniz pozlamayı anlatırsınız; manuel modda ise yaptığınız ayarlara
karşılık nasıl bir pozlama elde edeceğinizi kameranız size anlatır.
Yarı otomatik modlarda + veya – yönde poz telafisi yaparak kameranızı yönlendirebilir, pozlama üçgenine
dokunmadan fotoğraflarınızın daha aydınlık veya karanlık çıkmasını sağlayabiliriz.
Pratik yaptıkça bu konuda tecrübe kazanabilir, hatta gözünüzü vizörden ayırmadan tüm bu ayarları değiştirebilir
ve kolayca takip edebilir hâle gelebilirsiniz.
https://bakikaracay.com/poz-pozlama-telafisi-nedir-nasil-yapilir
102
Görsel Estetik
Araştır Yanıt
3 Anahtarı
Araştır 4
Headshot fotoğrafı, omuzlardan başın üst kısmına kadar olan kısmı gösteren, orta yakın çekim tipi fotoğraf-
lardır. Bu fotoğraflar oyuncu ve modellerin yüz tanıtımı ve ifadeleri için kullanılır. Tipik bir headshot fotoğ-
rafında, gözler 1/3 kuralına göre fotoğrafın üst, orta yarısında yer almaktadır. Bu headshotlar genellikle daha
sanatsal, kişiyi mümkün olan en iyi ışıkta tasvir etmek için kullanılırlar.
Oyuncu Headshot Fotoğrafı
Headshot fotoğrafı, oyuncunun yüz özelliklerini açıkça gösteren en “doğal” görüntüsünü yansıtır. Headshot-
lar bir kişinin en güncel görünüşünü yakalamalı ve bunu kaliteden ödün vermeden yansıtmalıdır.
Bu nedenle bir oyuncunun, örneğin saçı kısa süre önce kesilmiş veya renk değişikliğine gidilmişse, yeni görün-
tülerini yansıtacak headshot fotoğraflarına ihtiyacı vardır. Oyuncunun yüzünde, omuzlarında veya boynunda,
yara izi, leke varsa, bunlara müdehale edilmez ancak sivilceler geçici olduğu için, bunlar rötuşlanır.
103
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Kaynakça
Ang, T. (2018). Digital photographer’s handbook. Newyork: DK .
Bamberg, M. (2005). Digital Art Photography For Dummies. Indianapolis : John Wiley&Sons.
Busch, D. D. (2015). Mastering Digital SLR Photography. Boston: Thomson Course Technology
Carroll, H. (2015). İyi Fotoğraflar Çekmek İçin Bu kitabı Okuyun. (Çev: Sedef Özge). Remzi Kitabevi.
Çolak, O.(2009). Gün Işığında Portre. İfsak Yayınları.
Farace, J. (2006). Complete guide to digital infrared photography. Newyork: Sterling Publishing Company, Inc.
Gemici, Ö. ve Diğerleri (2013). Temel Fotoğraf Bilgisi (Editör: Ömer Gemici). Tfsf Yayınları.
Gökgöz A. (1980). Bütün Yönleriyle Fotoğrafçılık Siyah Beyaz Renkli. İstanbul: Odak Yayın ve Ticaret Ltd.Şti.
Hacking J. (2015). Fotoğrafın Tüm Öyküsü. İstanbul: Hayalperest Yayınevi.
İkizler, E. (2007). Filmden Dijitale Fotoğraf. Say Yayınları.
Johnson, C. (2007). The practical zone system: for film and digital photography. Oxford: Focal Press
Kalfagil, S. (2010). Türkiyenin Üzerindeki Işık. İlke Kitap.
McLernon, B. (2010). Lighting Digital Field Guide. Indianapolis,: Wiley Publishing, Inc.
Şengül, E. (2018). Fotoğrafta Altın Oran 1.618. Özel Baskı.
İnternet Kaynakları
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5b508f3111fda2.35331533
https://tr.wikipedia.org/wiki/Foto%C4%9Fraf
http://www.fotografya.gen.tr/issue-2/obscura1.html
https://tr.wikipedia.org/wiki/Camera_obscura
https://photofocus.com/2017/04/09/the-beginning-camera-obscura/
https://www.lernhelfer.de/schuelerlexikon/kunst/artikel/fotografie-und-ihre-geschichtliche-entwicklung
https://www.thoughtco.com/history-of-photography-and-the-camera-1992331
https://fototeknik.wordpress.com/fotografin-tarihi/
http://camerapedia.wikia.com/wiki/Daguerre
https://www.britannica.com/technology/calotype
https://en.wikipedia.org/wiki/John_Herschel
https://www.uh.edu/engines/epi2604.htm
https://hisour.com/hippolyte-bayard-8662/
http://camera-wiki.org/wiki/Hippolyte_Bayard
http://camerapedia.wikia.com/wiki/William_Henry_Fox_Talbot
https://www.britannica.com/biography/Anna-Atkins
https://en.wikiyy.com/wiki/Roger_Fenton
104
Görsel Estetik
https://en.wikiyy.com/wiki/James_Clerk_Maxwell
https://en.wikiyy.com/wiki/Stephen_Henry_Horgan
https://en.wikiyy.com/wiki/Oskar_Barnack
https://www.ifolor.at/inspirationen/geschichte-fotografie-teil4
https://en.wikiyy.com/wiki/Single-lens_reflex_camera
https://en.wikiyy.com/wiki/History_of_the_single-lens_reflex_camera
https://en.wikiyy.com/w/index.php?title=Digital_single-lens_reflex_camera&la=en&lo=%2Fwiki%2FDigit
al_SLR&dn=wikiyy.com
https://better-photography.com/quick-introduction-exposure-compensation/ (08.08.2018)
https://www.fotopedi.org/diyafram-oncelikli-mod-21828 (08.08.2018)
https://www.creativelive.com/photography-guides/what-is-aperture (08.08.2018)
http://fotopanorama360.com/temel-fotografcilik-terimleri-diyafram-enstantane-iso/ (08.08.2018)
https://dslrogreniyorum.wordpress.com/2015/03/07/enstantane-ve-diyafram-iliskisi-nedir-2/ (08.08.2018)
https://www.fotopedi.org/enstantane-oncelikli-mod-21781 (08.08.2018)
http://tr.wikipedia.org/wiki/ASA_duyarlığı (08.08.2018)
http://www.fotografustasi.com/minimax-tabs/pozlama-degeri/ (08.08.2018)
http://www.fotografokulu.org/high-speed-photography-yuksek-hiz-fotograflari.html (08.08.2018)
https://apprendre-la-photo.fr/pose-longue/ (08.08.2018)
https://www.fotopedi.org/uzun-pozlama-nasil-yapilir-uzun-pozlama-ipuclari-9344 (08.08.2018)
https://www.creativelive.com/photography-guides/long-exposure?via=shutter-speed-photography-guide-
freeform_2 (08.08.2018)
https://blog.fotografium.com/yildiz-pozlama-nasil-yildiz-fotografi-cekilir/ (08.08.2018)
https://amatordenprofesyonele.blogspot.com/2016/05/mavi-saat-fotografciligi-icin-ipuclari.html
(08.08.2018)
https://www.fotopedi.org/selale-fotografi-35583 (08.08.2018)
https://digital-photography-school.com/mastering-panning-to-photograph-moving-subjects/ (08.08.2018)
http://lightartacademy.com/blog/tutorials/exposure-zone-system/ (08.08.2018)
http://www.gokselakisik.com/kar-fotografi-nasil-cekilir.html (08.08.2018)
https://blamethemonkey.com/hdr-tutorials/hdr-tutorial (08.08.2018)
https://paulstamatiou.com/how-to-get-started-with-hdr-photography-part-2/ (08.08.2018)
https://www.dummies.com/photography/cameras/canon-camera/how-to-turn-auto-bracketing-on-and-off-
on-your-rebel-t5i/ (08.08.2018)
https://itunes.apple.com/us/app/sun-surveyor-lite/id552754407?mt=8 (08.08.2018)
https://www.fotopedi.org/selale-fotografi-35583 (08.08.2018)
http://www.gokselakisik.com/kar-fotografi-nasil-cekilir.html (08.08.2018)
https://digital-photography-school.com/cheat-sheet-understand-metering-modes-camera/ (08.08.2018)
105
Fotoğraf Keşfi ve Tekniği
Resim 1 http://sites.utexas.edu/ransomcentermagazine/files/2015/02/first_photo_new_300dpi.jpg
Resim 2 https://fr.wikipedia.org/wiki/Nic%C3%A9phore_Ni%C3%A9pce#/media/File:View_from_the_Window_
at_Le_Gras,_Joseph_Nic%C3%A9phore_Ni%C3%A9pce,_uncompressed_UMN_source.png
Resim 3 https://photofocus.com/2017/04/09/the-beginning-camera-obscura/
Resim 4 https://tr.wikipedia.org/wiki/Camera_obscura#/media/File:Camera_Obscura_box18thCentury.jpg
Resim 5 https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/5/52/Daguerreotype_Daguerre_Atelier_1837.jpg
Resim 6 https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/d/d3/Boulevard_du_Temple_by_Daguerre.
jpg/800px-Boulevard_du_Temple_by_Daguerre.jpg
Resim 7 https://commons.wikimedia.org/wiki/File:William_Henry_Fox_Talbot_(British_-_(Buckler_Fern)_-_
Google_Art_Project.jpg
Resim 8 https://www.metmuseum.org/art/collection/search/282004
Resim 9 https://i1.wp.com/photofocus.com/wp-content/uploads/2017/07/The_Horse_in_Motion_high_res.
jpg?ssl=1
Resim 10 https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/a9/Dorothy_Draper.jpg
Resim 11 https://www.loc.gov/resource/ppmsca.40464/
Resim 12 http://www.wetplatewagon.com/camera-daguerre-giroux/
Resim 13 https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Bayard,_Hippolyte_1801-1887_-_Selfportrait_as_a_Drowned_
man_1840.jpg#/media/File:Hippolyte_Bayard_-_Drownedman_1840.jpg
Resim 14 https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/6/65/Roger_Fenton_-_Shadow_of_the_Valley_
of_Death.jpg
Resim 15 https://en.wikiyy.com/wiki/James_Clerk_Maxwell#/media/File:Tartan_Ribbon.jpg
Resim 16 https://en.wikiyy.com/wiki/Stephen_Henry_Horgan#/media/File:A_Scene_in_Shantytown,_New_
York_(1880).png
Resim 17 https://en.wikiyy.com/wiki/Oskar_Barnack#/media/File:LEI0060_186_Leica_I_Sn.5193_1927_
Originalzustand_Front-2_FS-15.jpg
106
Bölüm 4
Görsel Algı
Algı ve Algılama
öğrenme çıktıları
1 2
1 Gözün anatomisini kavrayabilme farklılıkları kavrayabilme
2 Görme ve bakma becerisinin ayrımına 4 Görsel yanılsamanın algılama ile olan
varabilme ilişkisini kavrayabilme
3
ikonların/piktogramların yaşantımızı
pratikleştiren önemli görsel ögeler
olduğunu kavrayabilme
108
Görsel Estetik
109
Görsel Algı
110
Görsel Estetik
dedici değildir; bir nesneye baktığımızda, sanki ona le, iki gözümüzde de bir kör nokta (blind spot)
doğru yöneliyor gibi oluruz ve sanki görünmez bir vardır. Günlük koşullar altında, göz sürekli ufak
işaret parmağının önderliğinde çevremizde dolaşı- hareketler yaptığından, kör noktanın farkına va-
rız. Görmek istediğimiz şey uzakta ise ona yaklaşır, ramayız. Fakat bazı koşullarda kör noktayı algıla-
orada bulunan şeylere dokunur, onları yakalarız; ma olanağı vardır. Özetle ifade edilecek olunursa
yüzeylerini inceler, dokularını araştırır ve bu obje- kör nokta, ağ tabakada ışık duyargalarının bulun-
nin mekânla sınırlanan çizgilerini keşfederiz. Gör- madığı noktadır.
me eylemi aynı zamanda zihin ve düşünce süreçle-
riyle de ilgilidir.
Lepperd’e (2002) göre, Romalı bilgin Pliny şöy-
le diyordu: ‘görme ve gözlemlemenin asıl enstrümanı
zihindir; gözlerin rolü, bilincin görsel ögelerini alan Resim 4.2 Kör nokta
ve taşıyan bir küp işlevi görmektir’. Gerçekte gördü-
ğümüz şeyleri görmek ve anlamak son derece kar- Kör noktanızı görebilirsiniz. Kitabı önünüzde
maşıktır ve sadece ışık desenleri ile başlayan derin, tutun. Sol gözünüzü kapayın ve noktaya gözünüzü
gizemli bir süreçtir. dikin. Çevresel görüşünüz içinde X işaretini gör-
meye devam edersiniz. Şimdi kitabı yavaş yavaş
kendinize doğru getirin. Belirli bir noktada X işare-
Kör Nokta
ti kaybolur. Bu anda X’in görünümü kör noktanız
Görme sinirleri bir araya toplanarak göz kü- üzerine düşmektedir. Sağ gözünüzü kapayıp aynı
resini terk eder. Sinirlerin göz küresinden çıkış işlemleri yaparak sağ gözünüzün kör noktasını da
noktasında görsel alıcı hücreler yoktur. Bu neden- keşfedebilirsiniz Resim 4.2.
Öğrenme Çıktısı
1 Gözün anatomisini kavrayabilme
2 Görme ve bakma becerisinin ayrımına varabilme
ALGI VE ALGILAMA
Algı ve algılama tanımından önce algısal eşiklerden bahsetmek gerekir. İnsanda ağrı eşiği gibi algılama
kapasitesi ve düzeyini belirleyen algı eşiği vardır. Sıfır noktasından en yüksek (maksimum) düzeye kadarki
skala yani duyarlılık aralıklarındaki tepkiler, algılama eşik düzeyini gösterir. Örneğin çok düşük düzeydeki
ışık şiddeti veya çok küçük yer sarsıntılarına (depremler) duyu organlarımız tepki veremez. Çünkü bu son
derece düşük uyarıcı bir (aralıktır) eşiktir. Biyolojik yapımız, alıcılarımız bu düzeydeki uyarıcılara tepki
vermekten uzaktır.
Bir alıcı organın uyarılabildiği en ufak uyarıcı şiddetine mutlak eşik (abssolute threshold) adı verilir.
Buna göre belirli duyu organlarımızın mutlak eşikleri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
111
Görsel Algı
Tablo 4.1
Görme Karanlık bir gecede 50 km’den bir mum ışığı
İşitme Sessiz bir ortamda 5 metreden bir kol saatinin işleyişi
Tat alma Sekiz litrelik bir suda bir çay kaşığı şeker
Koku alma Altı odalı büyük bir evde bir damla esans
Dokunma Bir santimetre yükseklikten yüzüne düşen bir sineğin kanadı
Tat alma Sekiz litrelik bir suda bir çay kaşığı şeker
Algı (perception) insanın anlık yaşantısı sıra- Zihnimiz bu anlamda oldukça spesifik, karma-
sında kazanılan duyusal bilgilerin (çevrede var olan şık ve manipülatif bir özelliğe sahiptir. Taylor (2009.
olay ve etkilerin) beyin tarafından organize edilip s.33) zihnimizin son derece hassas ve zarif oldu-
yorumlanma veya anlamlandırma sürecidir. Algı ğunu; algılama, düşünme, hatırlama, hayal etme,
gerçekliği bilinç ve muhakeme içerir; algı, görme, planlama, muhakeme etme, konuşma, duygusal
işitme, koku, tat, dokunma ve diğer vücut duyula- tecrübeler ve bilinç dışı süreçleri içeren karmaşık,
rıyla ilişkilidir. Algı, bir şeyler öğrenmenin yanı sıra fonksiyonel bir yapıya sahip olduğunu ifade eder.
bireyin çevre ile bağlantısını da kurar. Daha yalın Tüm bu fonksiyonlarının yanı sıra Taylor, sanatın
bir deyimle ifade edecek olursak algı; duyu organla- insan zihninin pencerelerini genişlettiğini söylüyor.
rımıza gelen dışsal uyarıcıların anlamlı hâle getiril- Dolayısıyla farklı bakış açılarla yoğunlaştığımız zi-
mesidir. Sekuler ve Blake’e (1994) göre algı eylemi; hinsel faaliyetler aynı zamanda bizi yaratıcılığa gö-
nesneleri görmek, duymak, tatmak, koklamak veya türen önemli bir etkendir.
hissetmek için duyusal bilgilerin edinilmesi ve iş-
lenmesidir. Örneğin bir meyvenin lezzetini, tadını
alma olayı (uyaranların beynimize ulaşması) du- Zihin, gözün fark edemediği, göremediği
yum, o meyvenin bir portakal olduğunun anlaşıl- detayları örüntülerle kurgulayabilecek dü-
ması yani anlamlandırılması bir algılama durumu- zeydedir. Biyolojik problemlerin dışında,
dur. Algı aynı zamanda nesnelere ve olaylara ilişkin bazen herhangi bir şeye baktığımız zaman
bilinçli farkındalığı içerir. Çok sayıda algılama ilke- onu göremeyebiliriz çünkü zihin bunu al-
si vardır. Beyinde organize edilen algı, göz ve zihin gılamayabilir. Çünkü o anda belki de zih-
arasındaki bağlantı ve iletişim neticesinde gerçekle- nimiz başka şeylerle meşguldür. Bazen bu
şen anlamlandırılmış yorumlardır, duyuların kom- durum halk arasında ‘bakar kör’ şeklinde de
binasyonudur, duyuları öznel bilince aktarmadır. ifade edilir. Çünkü imge, algıladığımız şey-
Başka bir deyimle algı, göz önündeki nesnelerin, lerin zihnimizde bıraktığı etkilerdir, izlerdir.
varlıkların tüm duyular yoluyla alınan izlenimlerin
yorumlanma eylemidir. Dolayısıyla bireyin tutumu, Dikkatin uygun bir şekilde işlemesi yalnızca
güdüleri, ön yargıları, meslek, ilgi ve ihtiyaçları algı- yeni nöronların uyarılması anlamına gelmemekte-
yı etkileyen iç faktörler arasında yer alır. dir. Bir şekilde beyin, dikkatin sürdürülmesine yar-
Algı, aynı zamanda dış dünyanın duyumlarla ge- dımcı olmak için, gelen görüntüleri düzeltmektedir.
len imgesinin bilinçte gerçekleşen tasarımıdır. Ör- Ne gördüğümüz ve neye dikkat ettiğimiz aslında iki
neğin görme duyumuz, her iki gözümüzde ve çeşitli yönlü bir dengeleme eylemidir. Bir şeyi görmezden
planlarda beliren iki ağaç imgesi getirir. Bu iki ağaç geldiğimizde, beyindeki bir içsel mekanizma, onun-
imgesi anlık bir işlevle tekleşir. Tekleşen bu imge- la ilgili girdileri engellemektedir. Bazen alışılmışın,
ye, bellekte biriken eski algılardan gerekli olanlar da rutinin dışındaki görüntüler daha çabuk fark etme-
çağrışım yoluyla eklendikten sonra ağaç algısı ger- mizi, algılamamızı sağlar. Örneğin beyaz bir koyun
çekleşmiş olur. Özellikle görme, işitme ve dokunma sürüsünün içindeki siyah koyun hızlı bir biçimde
duyuları insanın bilincine kavram ve düşünce yapı- zihnimizce algılanır.
mı için algısal gereçler taşır.
112
Görsel Estetik
Algılama, algılanan nesneden, durumdan daha kültür pratikleriyle yakından ilgilidir. Bu bakımdan
fazla şey ifade eder. Çünkü algılamada duruma bir ne kadar çok sanat alanlarıyla ilgilenirsek ne kadar
anlam yükleriz. Örneğin okuduğumuz okul sadece çok bu alanlara ilişkin pratikler yaparsak sanatsal
bir bina değildir. Orada arkadaşlarımız, hocaları- anlamda rafine edilmiş seçici algılama gücümüzü,
mız vardır. Dahası biz orada birçok yaşantı geçir- estetik duyarlılığımızı, dolayısıyla estetik görme be-
mişizdir, o nedenle okuduğumuz okulu bu okul- cerimizi geliştirmiş oluruz.
da okumayan bir başkasından farklı algılarız hatta Algılamada bütünün algılanması parçaların
aynı yerde beraber okuduğumuz arkadaşımızdan algılanmasından önce gelir. Algılama, ‘bütüncül
da farklı algılarız. Çünkü bunun sebebi kişiler ara- ruhbilim öğretisi’ açısından bir bütünleşme, düzen-
sındaki görüş ve ilgi alanlarında farklılıkların olma- leme, tamamlama işlevidir. Birbirine yakın olan,
sıdır. Örneğin hayvanları seven biri ile sevmeyen birbirinden aynı uzaklıkta, aynı ya da benzer bi-
biri, bir köpeğin yanından geçerken köpeğin dav- çimde bulunan nesneler bir arada algılandıkları
ranışını aynı şekilde anlamlandırmayacaktır. Farklı gibi, tam kapalı olmayan çember, dikdörtgen, kare
şeyler yaşarız, bu nedenle farklı anlamlandırmalara gibi nesneler de kapalı ve en iyi biçimde algılanır.
sahibizdir. Erinç’e göre (2004) algı iki grupta ince- Bütünleştirmeyi insanın ruhsal yapısı ve durumu
lenir. Bunlar: da etkiler. Böylece, aynı nesnenin ya da olayın de-
A. İç Algılar: Her bir insanın, kendi iç dünya- ğişik kişiler tarafından çözülüp anlaşılması farklı
sına dönük algılarıdır. Ruhsal durumlarımı- olur. Nesnelerin durumu, konumu, uzaklığı ve
zın yarattığı iç dünya gerçeklerimizi konu insanların bunlara bakış açısı değişse bile, bütün-
alan algılardır. leştirme çevrenin değişmez biçimde algılanmasını
B. Dış Algılar: Bizim dışımızda olan fakat et- sağlar. Böylece yukarıdan bakılınca çember, yan-
kileşimde bulunulan dünyadaki nesnelere dan bakılınca da dikdörtgen olarak görülen bir su
dönük algılardır. bardağı, nereden bakılırsa bakılsın daima bardak
olarak algılanır. Bütünleştirme ilkelerinden uzak-
Bu iki algı türü birbiriyle sebep-sonuç ilişkisi
laştıkça algı bozulur. İnsanlar kendilerine özgü bü-
içindedir. Sanatsal algılarla diğer gelişigüzel algılar
tünleştirme ilkeleriyle iletişim kurarlar. Neticede
arasındaki farklılıkları ayırt edebilmek oldukça zor-
algı bozulunca iletişim de bozulur.
dur. Fakat en kısa yoldan şöyle bir ayrım yapılabilir.
Sanatsal algılar, şiddetine göre, son derece yoğun- “Resimlerle Düşünmek” adlı kitabın yazarı Temp-
laştırılmış düşsel çalışma ve çatışmalarla açığa vu- le Grandin (2010), ünlü Hollandalı ressam Van
rulur. Gogh’un akıl hastanesine kapatıldıktan sonra sana-
tında daha başarılı olduğunu ifade eder. Grandin’e
Duyu organlarımız, dışarıdan gelen uyarıları
göre, muhtemelen epilepsi rahatsızlığı, onun pastel
alır, bu uyarıları sinirler vasıtası ile beyindeki ilgi-
renkleri kullanımından daha parlak renklerin kul-
li merkeze iletir. Böylece, duyum meydana gelir.
lanımını tercih etmesine neden olmuş olabilir. Ara
Duyum; sestir, ışıktır, kokudur, basınçtır. Duyum
ara gelen nöbetler onun algılamasını değiştirmişti.
algılamada önemli rol oynar. Örneğin elini ütüye
Van Gogh’un “Yıldızlı Gece” adlı tablosunda, gök-
değdiren insan bir anda elini çeker. Fakat duyum
yüzüne çizdiği girdaplar, bazı otizm vakalarında-
her zaman o andaki bir yaşantı olarak kalmayıp al-
rastlanan duyusal bozuklukları çağrıştırır. İleri de-
gının oluşması için bir temel olabilir. Bu aşamada
recede duyusal işlemleme sorunu olan
geçmiş yaşantılar işe karışır ve duyumun verdiği ya-
otistik özellikler gösteren bireyler, nes-
lın bilgiye bir anlam yüklenir. Böylece algı meyda-
nelerin kenarlarının döndüğünü görür
na gelir. O hâlde algının olabilmesi için duyumun;
ve bozulmuş duyusal girdiler alırlar.
duyumun olması için uyarımın; uyarımın olması
Bunların sanrı değil, algı bozuklukları
için de uyarıcının olması gerekmektedir. Dolayı-
olduğu düşünülür.
sıyla algılarımız duyumlar üzerine kuruludur. Algı,
duyudan farklıdır. Duyum algıya temel oluşturur. Algılama ile ilgilenen psikologların öğrendikle-
ri ilk şey, algının bir olduğudur. Dünyayı rasgele
bir araya gelmiş, gelişigüzel nesnelerin dizildiği bir
Görsel Algı ve Gestalt Kuramı çevre olarak görmeyiz. Bize gelen duyuları derler,
Kişilerde estetik görme becerisi sonradan kaza- toparlar, organize ederek bir anlam veririz. Algı
nılan bir durumdur. Bu durum sanata dayalı görsel kendisini oluşturan duyusal girdilerin toplamından
113
Görsel Algı
daha fazla bir anlam ifade eder. Bu gerçeği, algısal rın dikkatli bir birleşimi (kombinasyonu) ile elde
psikoloji üzerinde çalışan ilk Alman psikologları edilir. Bir grafik tasarımcısı hem dünyadaki hem de
gestalt kelimesi ile ifade ettiler. imgedeki şekillerle çalışır.
Gestalt Almanca bir kelime olup; biçim, şekil, İnsanlar gördükleri varlıkları, nesneleri bir bü-
form gibi anlamlara gelmektedir. Gestalt kuramı tün olarak algılarlar. Gestalt organize bir bütünlük
algısal örgütleme yasaları ile ilgilenen bir psikoloji ya da örüntü anlamına da gelir. Söz gelimi piyano-
teorisidir. Şekil-zemin ilişkisi, yakınlık, benzerlik, dan çıkan bir melodi, notaların çıkardığı seslerden
süreklilik, tamamlama, devamlılık, basitlik yasaları, (tını) öte, notalar arasındaki bütüncül, fonetik iliş-
algısal örgütleme yasalarından oluşur. Gestalt kura- kiye bağlıdır. Örneğin bir sinema afişine yakından
mı olay, olgu, nesnelere bütüncül yaklaşımla bak- detaylı bir şekilde baktığımızda önce büyük punto
mayı öğreten algısal organizasyon kuramıdır. ile yazılmış filmin adını sonra oyuncuların adını ve
görsel, tipografik ögeler/renkler ve efektleri (illüst-
M.C. Escher’in çalışmalarında Gestalt yasala- rasyon) algılarız. Bu ögelerin gerisinde kalan zemin
rı ile örtüşen çeşitli örnekler görebiliriz. Örneğin ise arka plan, yani art alan olarak algılanır. Ancak
Escher’in çizimlerinde zaman, mekân, paradoks, ilk bakışımız bütüncüldür, bütünü oluşturan par-
yanılsama, simetri, çifte anlam, perspektif gibi bir- çalar arasındaki ilişkiler görme ve güçlü bir algıla-
çok unsur ve kavramın bir arada ya da belli bir- mayla gerçekleşir.
kaç unsurla kullanıldığı görülmektedir. Escher’in
Yıldırım’a (1998) göre bir nesne veya olayı algı-
çizimlerinde belirlediği kadraj bile sonsuzluk ve
lamanın en kolay yolu onu zihinde canlandırmak-
devam hissi vererek merak uyandırmaktadır. Ges- tır. Okuduklarınızı veya duyduklarınızı zihninizde
talt algı prensiplerine dayandırarak ortaya koyduğu canlandırmaya çalışın. Matematik çözerken rakam-
tasarımlarında figür-zemin ilişkisini iki boyuttan larla, yazı yazarken kelimelerle olduğu gibi, düşü-
üç boyuta taşımak suretiyle adeta yüzeyden çıkıp nürken de zihninizdeki resimlerle oynamaya (de-
taşan figür ve mekânlar yaratmıştır. Öte yandan ğiştirmek, birleştirmek, ayrıştırmak veya üst üste
paradoksal bir kurguyla yarattığı eserlerindeki çakıştırmak gibi) çalışın. Aynı durum diğer temel
tekrarlanan şekiller, bir türlü sona ermeyen bir de- duyular için de geçerlidir. Bu becerinizi geliştirmek
vamlılık algısı yaratma peşindedir. Bu yolla her bir için aşağıdaki veya benzeri durumları gözünüzde
çiziminde cezbedici ve hayranlık uyandırıcı birçok canlandırmaya çalışın:
unsur göze çarpmaktadır. • Bir tanıdığınızın yüzü
• Çalıştığınız binanın dış görünümü
• Salonunuzdaki halının desenleri
internet • Çok sık gördüğünüz bir ağaç
Escher’in çalışmalarına ilişkin ilginç örnekleri • Arabanızın motorunun nasıl çalıştığı
aşağıdaki adresten görebilirsiniz Kuşkusuz, renk ve biçim, herkesin az çok dik-
https://tr.pinterest.com/ katini çeker Psikologlara göre duyu yoluyla gelen
pin/345862446368464407/ uyarmalara karşı hepimiz hareketsel bir tepki gös-
teririz. Ama bu tepki, birçok kimsede derine git-
Gestalt kuramı bellek, öğrenme, hatırlama, mez. Bir kas hafifçe hareket eder ya da zihin şöyle
problem çözme ve algılama konularında yenilikler bir uyanır. Oysa ressam ve heykeltraş, duyulara
getirmiştir. Organize bütünler, birbirleriyle ilgisiz çarpan şeylere bilinçli olarak tepkide bulunur; bu
parçalardan çok daha kolay öğrenilip akılda tutu- tepkileri, tuval üzerinde ya da mermerde canlandı-
lurlar. Gestalt kuramına göre, problemin bir bütün rır. Plastik değerler üzerinde, yani göze hitap eden
olarak derinliğine kavranıp buna bütün hâlinde şeyler üzerinde durur.
çözüm aranması, kişiyi hızlı ve özgün buluşlara gö-
türür. Örneğin bir manzara fotoğrafına baktığımız-
da dağlar, gökyüzü, göl, ağaçlar gibi elemanlar ayrı Görsel Algılamayı Geliştirme
ayrı çok beğenilebilir. Tamamı ele alındığında ise Öğrendiklerimiz, gördüklerimize bağlıdır.
tüm parçaların birbirlerini tamamlayan doğal bir Daha iyi görebilmek bizi bilgilendirir ve tatmin
güzelliğe ve mükemmelliğe sahip olduğu görülür. eder. Bizi daha iyi yerlere taşıyarak hayatımızı zen-
Başarılı bir görsel bütünlük (Gestalt) veya parçala- ginleştirir. Görsel dünya ve onu anlayışımız nasıl
114
Görsel Estetik
Yaşamla İlişkilendir
115
Görsel Algı
Çevremizden ve kendimizden sürekli uyarılar kılamayacak kadar çok sayıda iletici gerektirecek
alırız. Bu uyarılar basit bir ses, görüntü, koku tat bir görevin üstesinden kolaylıkla gelebilmektedir.
ve dokunma olabileceği gibi, olaylar, nesneler, dü- Dolayısıyla Arnheim’ın ifade ettiği konu algıda se-
şünceler veya deneyimler gibi daha karmaşık uyarı- çicilik kavramı ile de yakından ilgilidir.
lar da olabilir. Kimi zaman ise gözlemlerimizi yazı, Algıda seçicilik, insanların duyu organlarına
rakam veya formüller gibi semboller kanalıyla ya- gelen uyarıcılardan yalnızca bazılarına tepki verme-
parız. Beynimiz bu uyarıları daha önceden bildik- si olayıdır. Bir anlamda uyarıcılar arasında seçim
lerimize göre tanımlar, şekillendirir, sınıflandırır ve yapma durumudur. Örneğin bir nesneyi ararken
birbiriyle ilişkilendirir. veya bir noktaya ulaşmaya çalışırken çevremizdeki
Bazı algı ya da gözlem beceri ve yetenekleri nesneleri varlıklar veya diğer görsel uyarıcılar dik-
doğuştan olabilir. Bu özelliklere sahip insanların, katimizi çekmez, onlara yoğunlaşmayı ihmal ede-
özellikle sanat alanlarındaki gelişimleri daha etkili riz. Bizi hedefimize ulaştırarak sorunun çözülmesi-
ve hızlı olabilir. Örneğin Rudolf Arnheim “Görsel ne yarayan bu reel/gerçek durum bazen aleyhimize
Düşünme” adlı kitabında; deneyimli bir hekimin de olabilmektedir. Çünkü o anda önemsiz görünen
bir yaraya, deneyimli bir makine ustasının bir ma- ancak sonrasında son derece önemli olabilen bazı
kinaya, bir fizyoloğun bir mikroskop preparatına görsel uyarıcıları, nesneleri algılamamız istem dışı
baktığında aceminin görmediği şeyleri görebildiği- bir şekilde engellenebilmektedir.
ni ifade eder. Bazı insanlar güçlü bir gözlem, güçlü Seçicilik insanın o anki psikolojik tutum ve
bir farkındalık ve algılama becerilerine sahiptirler. gereksinimlerine, ilgi ve yetkinliğine göre değişir.
Algılarımız ilgilerimizle de yakından ilişkilidir. Ör- Gözün gönderdiği duyumlara çağrışım, sezgi ve
neğin yüz kişi arasında yer alan tek bir sanatçı var- izlenim olarak pek çok imgelem katılır. Dikkat,
dır. Bizi yalnızca sanatçı ilgilendirdiğinden ondan görsel algımızın odak noktası ve sınırla mekânın
başkasını gözümüz görmez. ayrımıdır. Odak noktası, öncelikle bakmanın net-
Yapılan araştırmalarda sanatsal yönden yete- leşip yoğunlaştığı şekilsel alandır. Dolayısıyla dik-
nekli bireylerin hayal güçlerinin ve görsel algılama kat yoğunlaşması sırasında tüm çevresel uyarılara
becerilerinin yüksek olduğu ifade edilir. Örneğin insan kendini kapatır. Sanat eserinde dikkat yö-
Cleveland’da (ABD) görsel hafızaları yüksek ve dü- nünün kaydırılması, dikkatin diğer uyarıcı ve tit-
şük olan çocuklar arasında bir araştırma yapılmıştır. reşimlere kaydırılması, bilinçli, sistemli ve ritmik
Araştırma bulgularına göre yetenekli öğrencilerin olursa estetik hazzı arttırır, estetik coşkuyu kabar-
istisnai görsel hafızaya sahip oldukları gözlenmiştir. tır. Çevremizdeki uyarıcı etkenler (şiddeti) büyü-
Araştırmacılarca katılımcı öğrencilere modelden dükçe dikkatimizi daha çok çeker. Örneğin yüksek
(polar) bir ayı gösterilek onun resmini çizmeleri is- sesler, korkunç bir kaza, ağır bir koku gibi. Renk
tenmiştir. Üç yıl sonra tekrar belirli aralıklarla aynı algısına baktığımızda ise ana renkleri, (mavi, sarı,
ayıyı tekrar çizmeleri istenmiştir. Daha az yetenekli kırmızı) ara renklere (yeşil, turuncu ve mor) göre ve
öğrenciler zihinden ayının karakter özelliklerini çö- bazı parlak (fosforlu) renkleri daha çabuk ve kolay
zümlemeye çalışarak ayıyı benzetmeye çalışmışlar- algılarız.
dır. Ancak başarısız olmuşlardır. Yetenekli olanların Dış dünyada olup bitenlerin büyük bir kısmını
ise ayının ayrıntılarını hatırlayarak (dokusunu, kıv- duyu organlarımız yakalar, ne var ki biz bu enerji-
rımlarını ve diğer karakter özelliklerini) daha iyi bir lerin farkına varamayız. İnsanoğlu, çevresini seçici
çizim gerçekleştirdikleri görülmüştür. bir biçimde algılar. Duyu organlarımızın yakaladığı
Bazen insanlar meslekleriyle ilgili haberlere, uyarıcıların ancak bir kısmını seçerek algılarız. Ör-
görsellere karşı ilgi duyar, diğer alanlarla pek ilgi- neğin şu anda kitabı okumayı bırakın ve gözlerinizi
lenmezler. Algı, dolayısıyla görme eylemi seçici ve kapatıp çevrenizdeki sesleri dinleyin. Uzakta veya
amaçlıdır. Arnheim’e göre (2007) gözler, yuvaları- yakında farkına vardığınız yeni sesler var mı? Kal-
nın içinde hareket edebilir ve başın, daha doğrusu binizin atışını hissedebiliyor musunuz? Ayağınızda
bakan kişinin bütün beden hareketleri, gözlerin çorap var mı, kitabı okurken çorabın olduğunun
seçici araştırmasını kuvvetlendirir. Göz yuvala- veya olmadığının farkında mıydınız? Oturduğu-
rı içinde devam eden kayıt işlemleri bile oldukça nuz yer yumuşak mı yoksa sert mi? Bedeninizin
seçicidir. Bu ustalıklı sadeleşme sayesinde görme, durumu nasıl; beliniz, omuzunuz, boynunuz rahat
yalnızca birkaç tür iletici yardımıyla altından kal- mı yoksa gergin misiniz? Neticede dış uyarıcıların
116
Görsel Estetik
hepsinin farkında olarak okumaya devam etseydiniz, İmge, Türk Dil Kurumuna göre; zihinde tasarla-
okuduğunuzdan bir şey anlamazdınız. Beynimizin nan ve gerçekleştirilmesi özlenen şey, hayal, hülya’dır.
giren duyu verilerini işleyerek anlamlı bir algı oluştur- İkinci bir anlam olarak imge; genel görünüş, izlenim
ma kapasitesi son derece sınırlıdır. Bu nedenle beyin, ve imaj olarak da tanımlanabilmektedir.
belirli değişkenlerin etkisi altında sürekli seçerek algı- Doğuşla birlikte var olan duyularımız kendi ya-
lar. Seçme olayı, algılama olayının en belirgin özellik- pılarına göre soyut ve somut, içteki ve dıştaki her
lerinden biridir. şeyi algılar. Algılananlar duyularımızla bilincimiz
Kuşkusuz çevremizdeki bütün uyarıları aynı anda tarafından belleğe aktarılır. Böylece belleğimizde
ve aynı yoğunlukta algılamamız mümkün değildir. izler oluşur. Bu izler algılanan şeyin tümüyle aynısı
Bu yüzden aradığımız, ilgilendiğimiz veya herhangi değil, az çok ona en yakın olanı, aslının yerini alan
bir nedenle dikkatimizi çeken uyarıları daha net al- imgelerdir. Daha sonra bellekteki imgeler içten
gılarız. Örneğin bir nesneyi ararken gördüğümüz di- veya dıştan gelen uyarılarla harekete geçer ve bel-
ğer nesneleri ihmal ederiz, çevremizdeki konuşmalar lekte iz oluşturan asıl şeyi çağrışımlarla geri getiri-
arasında ismimiz geçmişse o yöne bakarız veya sessiz lir. Bilince geri gelen bu asıllar tam olarak gerçeğin
bir ortamda yüksek tondaki bir sese kulak kabartırız. kendi olmayıp ona en yakın olanlardır Resim 4.3.
Beynimizin etkin biçimde çalışabilmesi için seçici
olmak ve sınırlı kapasitemizi bizi en çok ilgilendiren
uyarılar için kullanmak zorundayız. Ancak normal
koşullar altında son derece lehimize olan bu durum,
bazen aleyhimize döner ve en önemli uyarıları bile
algılamamızı engeller. Eksik veya yanlış aldığımız bir
uyarı, belleğimizi ve düşüncelerimizi etkiler ve bir
bakıma daha sonra yapacağımız gözlemlerin sınırını
belirler. Bir olayla ilgili olarak seçtiğimiz yanlış belirti,
o olayı yanlış nedenlere bağlamamıza yol açar.
Algıda değişmezlik, sürekli değişen du- Resim 4.3 İmgeler aynı zamanda anıların oluşturduğu
yusal girdilere rağmen nesnelerin biçimle- simgelerin canlandırılması ve tasarlanması işlevini görür.
rini, büyüklüklerini, yerlerini ve renkleri-
ni değişmeden algılamamıza verilen addır İmge, bilginin ham maddesidir, sanatta art alan-
(Cüceloğlu, 1997). dır. Yaratıcı düşünce, imgeleme sürecine dayanan
düşünceyle gerçekçi düşünce arasında bir köprü
Bazı algılama yetenekleri doğuştandır, ne var ki vazifesi görür. Dolayısıyla sanat ürünleri, imgeler
kişinin öğrendikleri ve deneyimleri, doğuştan gelen üzerine kurgulanan göstergeler, ya da fenomenler-
bu yeteneklerin gelişmesinde önemli bir rol oynar. dir. Sanatta imge, görünür değildir, bir anlamda
Doğuştan gelen yetenekler ve sonradan öğrenme süje ile eş anlamlıdır. İşlevlerine göre farklı tanımla-
yoluyla kazanılan beceriler birbirlerini sürekli etki- maları yapılabilir. Örneğin grafiksel imgeler, optik
ler. Neticede her iki etmen de algılama faaliyetinin imgeler, duyusal imgeler gibi.
bir süreci ve gerçeğidir. İmgeler bize asıl dünyayı değil, dünyalardan bir
dünya gösterir. Gösterilen şeyler değil, bunların
temsilleridir imgeler: Temsil, yani yeniden sunum.
İm ve İmge
Hakikaten imgelerin temsil ettiği şeyler “gerçeklik”
İm (işaret), algılanmış bir olayı dile getirir. te olmayabilir; sadece muhayyile, kuruntu, arzu,
Örneğin uzakta bir yerde duman görürsek orada rüya ya da fantezi dünyasında var olabilir. Öte yan-
bir ateş yanmakta olduğunu anlarız. Bu gibi do- dan, dünyaya şu ya da bu şekilde dâhil olan bir nes-
ğal bağlantıları biz doğal bir işaret (im) olarak al- ne olarak vardır her imge. İster fotoğraf ister film
gılarız. Psikanalistler ruhsal çözümleme yaparken, ya da video isterse de resim olsun, imgelere baktığı-
simge üreten kaynağın zihin olduğunu ve düşlerin mızda gördüğümüz şey insan bilincinin ürünüdür.
de simgelerle belirlendiklerini işaret etmektedirler. İnsan bilinci ise kültür ve tarihin ayrılmaz bir par-
117
Görsel Algı
çasıdır. Buradan şu sonuç çıkıyor: İmgeler, maden Genel olarak biliyoruz ki gerçekliğin yansıtılışı,
cevheri gibi kazılıp çıkarılan şeyler değil, belli bir gerçekliğin sanatsal bir imgede dönüşüme uğrayı-
sosyokültürel ortam içerisinde belli bir işlev görme- şıyla ortaya çıkar. Sanatsal imge, gerçek bir objenin
si için inşa edilen şeylerdir. ya da varlıkların basit bir kopyası değildir. Sanatsal
nitelik taşıyan ya da sanat iddiasıyla gerçekleştiri-
len bir yapıt gerçeklikle ne kadar benzerlik taşırsa
taşısın hiçbir zaman doğanın birebir kopyası değil-
dikkat dir. Sanatçı bir şeyleri değiştirir, bir şeyleri ekler ya
Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Çünkü bil-
da çıkarır. Bu imgenin ışığında gerçekleşen yaratıcı
gi sınırlıyken Hayal gücü tüm dünyayı kapsar.
bir süreçtir. Örneğin bir sanat fotoğrafında kamera
Albert Einstein (1879-1955).
objektifi nesneyi hep aynen saptamaktadır. Oysa
fotoğraf çekimi ya da basımı tekniği ile yakından
İmgelem, aklın daha derin, gizli çağrışımlarına ilgili biri, sanat fotoğrafında olguları değişime uğ-
giden bir yol olarak da görülebilir. Aklın bilinçdışı ratacak reji, kompozisyon ve ışık olanaklarının ne
oyunu, düşlerde ve sanatta ortaya çıkar. İmgelem denli geniş olduğunu ve bunlardan nasıl kapsamlı
bu bilinç dışına ifade kazandırır. Bu nedenle, sanat bir şekilde yararlanılabileceğini çok iyi bilir. Fotoğ-
ve sanat olmayan ayrımı, imgelem kuramına bağ- rafçı Helmar Lerski’nin çektiği sayısız fotoğraflara,
lıdır. Sanat imgeseldir. Sanat olmayan ise bilinçli filmlere bir göz atılacak olsa aynı yüzün çeşitli çe-
bir ustalıktır. Sanat özgürdür. Sanat olmayan, be- kimlerle ne gibi değişikliklere uğrayabileceği he-
lirlenmiş amaçlarla ve başkasıyla denetlenir. İfade men görülecektir.
kuramlarında imgelem, yalnızca olumlu bir güç Lerski’nin (internetten incelenebilir) portre-
olmakla kalmaz, ayrıca yapıtın özgünlüğü konu- lerinden yola çıkacak olursak portre karakterler
sunda ölçüt oluşturur. fotoğrafçının zihnindeki imgelemlerin (hayal gü-
cünün) bir yansıması olarak düşünü-
lebilir. Bu bağlamda, fotoğraflarda yer
Sanatta Görsel Algı ve Görsel İmge alan karakter portreler bizlere oldukça
Bazı ruhbilimcilere (psikolog) göre algının ken- zengin öyküler sunar. Günümüzde
disi görsel imgenin en mükemmel biçimidir ancak görsel imgeler sözcüklerden daha etkili
daha yaygın olan görüş, imgenin algılama eylemin- olabilmektedir.
den ayrı bir şey olduğudur. Örneğin; dala konmuş
bir kuşu gördüğüm zaman, ona baktığım sürece
beynim bu algıyı kaydetmeye devam eder. Gözle- Algı Yanılmaları ve Görsel Yanılsama
rimi kaparsam ve eğer istersem zihnimde hâlâ kuşu Algıladığımız an ya da durum ile gerçek durum
görebilirim. Bu gördüğüm ve bir çeşit zihnimde arasındaki farklılıklara, değişkenliklere algı yanıl-
koruduğum, kuşun imgesidir. Algının kendinden saması denir. Bu durum bir çeşit optik illüzyon
daha az belirgin olmakla birlikte, dikkatimi top- olarak da bilinir. Mevcut nesnel gerçekliğin fiziksel
larsam bu imgenin de daha açık seçik ve ayrıntılı değerlerle ya da ölçümlerle örtüşmeyen, farklı algı-
olmasını sağlayabilirim. Sonra artık kuşun imge- lanan durumlarıdır.
sini zihnimden uzaklaştırırım ve imge yiter. Fakat Bazı insanlar “ben görmediğime, duymadığı-
birkaç gün sonra kuş bana hatırlatılırsa, imge geri ma asla inanmam!” derler. O zaman şu soru akla
gelir ancak aradan geçen süre ne denli uzun olursa geliyor, “acaba duyduklarımız gördüklerimiz ne
gelen imge de o kadar belirsizleşir. İmgelem (hayal kadar doğru ya da güvenli?” . Bu bakımdan algı
gücü) ise zihnin geçmiş ile gelecek arasında bağ ku- yanılmalarına, algılama sistemimizin hata yapma-
ran sınırsız bir faaliyetidir. Bir olayı, olguyu, varlık- ya oldukça müsait olduğu ve kusursuz olmadığı
ları, nesneleri zihinde tasarlama ve biçimlendirme gerçeğinden bakılmalıdır. Çünkü insanlar her du-
gücüdür. Yaratıcı süreçte imgelem biçimle birlikte rumda dış dünyayı olduğu gibi algılayamaz. Bu
çalışır. İnsanın görsel imge yeteneği insan bilincine bakımdan dış dünyadan edinilen algıların bazıları
uyarıcıların-duyumların işlemesinin karmaşık bir doğru olmayabilir.
sürecinin sonucudur.
118
Görsel Estetik
119
Görsel Algı
Yine, diyelim ki bir küre çiziminin bir küre gibi göze yansır, oysa zemin üzerinde aynı düzeyde
algılanmasını sağlayan şey çizgilerin yönleri, şekil- ve düzlemde olmasına rağmen zeminden yük-
leri ve tonlarıdır. Algısal yanılsamanın estetiksel/ seliyormuş, öne doğru çıkıyormuş gibi bir etki
sanatsal nitelikler taşımasının görsel iletişim bakı- bırakır.
mından önemli bir pozisyonu vardır. Hatta bazen Resim 4.6’ya baktığımız zaman birbirine ya-
sanatçılar eserlerinde çeşitli metaforları kullanarak kın, karşılıklı iki yüz ya da bir vazo görürüz. Bu-
gerçeklikleri farklı algı boyutlarına taşıyabilirler. rada algıladığımız zemine göre şeklin görüntüsü
Bir diğer yanılsama renklerle ilgilidir. Bir gazete değişebilmektedir. Bu durum her insanda farklı bir
ya da dergi sayfasında, örneğin yeşil diye gördüğü- şekilde algılanabilir. Bazen şekillerden hangisinin
müz alana bir mercekle bakarsak onun çok küçük görüntü, hangisinin zemin olduğu değişebilmek-
sarı ve mavi noktacıklardan meydana geldiğini fark tedir. Buna şekil-zemin ilkesi denir. Şekil bireyin
ederiz. Bir önceki bölümde de değindiğimiz gibi, dikkatine odaklıdır. Zemin ise şeklin gerisinde ka-
örneğin ofset baskı tekniği gözün bu zaafından ya- lan, algı alanına girmeyen bir şeydir. Şekil zemin-
rarlanır. Demek ki gözlerimiz renkleri hangi koşul- den daha dikkat çekici bir özelliğe sahip olmasına
da olursa olsun saf olarak görebilecek kadar kusur- rağmen algılama durumuna göre şekil ve zemin yer
suz olsaydı, renk dünyamız sadece üç renkle sınırlı değiştirebilir. Ancak her ikisi de aynı anda şekil ve
kalacaktı. 1960’larda ortaya çıkan optik (gözsel), zemin olarak algılanamaz.
kısa adıyla ‘op’ sanatın ilk uygulayıcısı kabul edilen Resim 4.7’ye ise tek bir açıdan (iki boyut) ba-
Macar sanatçı Victor Vasarely (1908-1997) ve on- kıldığında bir üçgen görüntüsü verir. Ancak üç bo-
dan etkilenen bazı sanatçılar, gözün kusurlarından yut itibariyle bir üçgenin oluşturulması mümkün
yararlanarak sanatlarını geliştirmişlerdir. Optik ya- görülmemektedir. Bunun nedeni tamamen göz
nılsamanın estetiksel/sanatsal nitelikler taşımasının yanılsamasıdır. Bundan dolayı bu üçgene imkânsız
görsel iletişim son derece önemli bir etkisi vardır. üçgen “impossible triangle” adı verilmiştir. Bu üç-
gen bugün Avustralya’nın Perth şehrinde mini bir
parkta görülebilir.
Beynimize önceden yerleşmiş görsel bilgi ve
kavramların inandıklarımıza göre değişkenlik
göstermesi (görme yanılgıları) önemli bir algısal
fenomen olarak karşımıza çıkar. Örneğin bir nes-
nenin önemli parçalarının daha büyük olduğu-
nu veya büyük olması gerektiğini düşünebiliriz.
Resim 4.6 Şekil-zemin ilişkisi
Dolayısıyla bu düşünce ya da inancımızdan do-
layı onları büyük olarak görürüz. Buna karşılık
önemsiz olarak düşündüğümüz bazı parçaların
ise daha küçük olduğunu ya da daha küçük ol-
ması gerektiğine ilişkin düşünce ve inançlarımızın
üstün geldiğini görebiliriz. Nöronların sağladığı
katkı, görme eylemini etkileyen farklı kategorile-
rin varlığına da işaret eder.
Bazı psikologlar imgelere karşı olan görsel-algı-
sal tepkilerimiz üzerinde çok sayıda araştırma yap-
Resim 4.7 Penrose üçgeni mışlardır. Aslında doğru gördüğümüzü sandığımız
bazı varlıkların göz ve beyin tarafından aşırı uyarıl-
Normalde insan gözü nesneleri algılarken
malar neticesinde birer görsel yanılsama olduğunu
şekli ve zemini birbirinden ayırır. Bu özellik so-
söyleyebiliriz.
nucu nesneler/objeler zeminin durumuna göre
120
Görsel Estetik
Öğrenme Çıktısı
3 Algı kavramını işlevsel özellikleri ve çeşitleriyle birlikte tanımlayabilme, farklılıkları kavrayabilme
4 Görsel yanılsamanın algılama ile olan ilişkisini kavrayabilme
GÖRSEL İLETİŞİM VE GÖRSEL daha erken bir yaştır. Beyinde 30’dan fazla görsel
ÖGELER alan (renk, hareket, renk tonu, derinlik vb.) bulun-
maktadır. Hafıza alanına alınan uyaran tıpkı bir
İnsanlar çevrelerinde gerçekleşen uyarıcılara
bilgisayarın yaptığı şekilde; önce işlenir, organize
verdikleri tepkilerin hemen hemen tümünü göre-
ve konsolide edilir, depolanır ve gerektiğinde tekrar
rek ve yaşayarak öğrenirler. Algılanan bu uyarıcılar
kullanılmak üzere geri alınır. Tüm bu işlemlerin or-
insanın beynine kaydedilir.
tak ve koordine bir şekilde çalışması gerekir. Bu iş-
Beyin dünyayı anlamlandırma bağlamında ken- lemlerin tümü beynin bilişsel fonksiyonları olarak
di içinde bile belli bir sistem değildir. Hem nöron- adlandırılır. İnsan beyninin bilişsel fonksiyonları,
lar hem de modüller beyinde özel işlevler üstlenir. insanın edindiği bilgileri sebep-sonuç ilişkisi içinde
Birbirleriyle ve birbirlerinden bağımsız olarak bir- kullanabilmesini sağlar. İnsan sinir sistemi; lisan,
birleriyle uyum içinde karmaşık biyokimyasal ve okuma, yazma, ezberleme, hesaplayabilme, beste
elektriksel ritimler aracılığıyla çalışır Resim 4.8. yapıp resim çizebilme bilişsel fonksiyonları için
Beyin nöronlardan ve çeşitli destek hücrele- oldukça iyi organize olmuş yapılara sahiptir. Ör-
rinden oluşmuştur. Nöron ise molekül düzeyinde neğin iğneye iplik geçirmek, düğme açıp kapamak,
karmaşık, genellikle oldukça tuhaf ve şekilsiz bir fiyonk yapmak, vida sökmek, telefon tuşlarına bas-
nesnedir. Nöronlar elektriksel işaretçilerdir. Gelen mak, tenis ve basket topunu hedefe yöneltebilmek
elektriksel ve kimyasal işaretlere hemen tepki göste- ve beyinde şekillenen sesi notalara, notaları piyano
rerek hücre çaplarından kat kat uzun olan aksonla- tuşlarına ve hayal gücünü fırça darbeleri ile tuvale
rı boyunca hızlı elektrokimyasal darbeler gönderir. aktarmak gibi.
Belirgin türleri olan nöronlardan korkunç sayıda Yan lob
Alın lobu
vardır beyinde ve bunlar birbirleriyle karmaşık bi-
çimlerde etkileşir. Bu karmaşık işletim sistemi için-
de sonsuz sayıda değişik nesneyi görebilme yetene- Arka baş lobu
ğimiz bulunmaktadır. Nesnelerin farklı özellikleri
(boyut, renk, biçim, dinamiklik v.b.) birden fazla
görme bölgesinde işlendiğinden bir nesneyi göre-
bilmek için çok sayıda nöronun katkı sağlaması
gerekebilecektir. Şakak lobu
Nörobiyologlar görselliğin büyük oranda ilk
yılda, özellikle ilk 2-4 ayda daha fazla gelişmekle Beyincik lobu
birlikte, 4-6. aylarda geliştiğini belirtmektedirler. Omurilik soğanı Omurilik
Bu, daha önceki araştırmaların gösterdiğinden çok
Resim 4.8 Beyin loblarının kesitsel görünümü
121
Görsel Algı
Kimi insanlar belli bir görsel izlenimi, bu izle- (1994), beyinler arasında iletişim ve etkileşime
nim yitip gittikten çok sonraya değin görsel bel- ilişkin (grup çalışmalarına yönelik) görüşlerini şu
leklerinde tutabilirler. Böylece gözlerini kapadıkları cümlelerle ifade eder. “Beyinler arasındaki iletişim
zaman bile görmüş olduklarının bir tür renkli fo- ve etkileşim sonrasında ortaya çıkan yaratıcı süreçtir.
toğrafını somutlaştırabilirler. Bir motifi belleğinde Biyolojik bakış açısından, bir müzik grubunun birlik-
tutmak isteyen bir ressam için böyle bir yeteneğin te bir parçayı yorumlamaları, aslında değişik beyinle-
çok yararlı olduğu açıktır; bu yetenek, ressama za- rin, farklı çağrışım modellerinin birbirleriyle ilişkiye
manının çoğunu görmekten çok resim yapmaya girmeleri anlamına gelir. Bu düşünce kalıplarının
ayırma olanağını kazandırır. kesişmeleri, girişimleri, uyuşmaları ve karşı açılar ya-
Gözlerle beyin arasında iki yönlü bir iletişim ratmaları, tek tek hepsinin ortaya koyabileceklerinden
vardır. Bilgi gözlerden talamusa, oradan da görsel çok farklı bir sonucun, bir ürünün ortaya çıkmasına
kortekse gidip gelmektedir. Bu geri bildirim, dik- yol açmaktadır. Gerçek bir grupta, herkes ortak sonu-
katimizi düzenleyen mekanizmadır. Böylece dikka- cun en iyi olabilmesi için, birbiri ile yardımlaşır, ko-
timizi belirli bir nesneye, örneğin ders anlatan bir nuşur, tartışır ve zayıflıkları aşmaya gayret eder.”
öğretmene ya da bir kitaba yoğunlaştırabiliyoruz.
İlginç olan, korteksten geri bildirim olarak beynin
dikkat merkezine gelen girdi sayısının retinadan Howard Gardner, Çoklu Zekâ Kuramını
gelen orijinal girdi sayısından altı kat daha fazla savunan en önemli bilim adamıdır. Stan-
olmasıdır. Bu geri bildirimler, görsel yol boyunca dart psikometrik araçlarla ölçülebilen tek
bazı nöronları tetikler. bir zekâ olduğunu söyleyen geleneksel
Beynin sağ ve sol beyin küreleri’nin farklı iş- kuramı eleştiren Gardner, ilk kez 1983
levleri vardır. Örneğin (Resim 4.9) sağ beyin (tu- yılında, her bireyin birbirinden fark-
runcu kısım) daha çok artistik duyular, yani resim, lı pek çok zekâsının olduğu ve bunların
müzik, hayal gücü ve yaratıcılık gibi işlevleri yerine her birinin kendilerine özgü bir biçimde
getirir. Sol beyin ise (mavi kısım) daha çok mate- geliştiği ve çalıştığı tezini ortaya atmıştır.
matiksel-mantıksal düşüncenin merkezidir. Her Gardner’in araştırmalarına göre insanoğ-
ikisi de birbirini tamamlamakla birlikte zıt özellik- lunun yedi zekâsı vardır. Her insanda bu
ler içerir. Çoğu insanda bu yarım kürelerden her- zekâların tümü bulunur ancak insanların
hangi birisi daha baskındır. yetenek ve yaratıcılıkları büyük farklılıklar
gösterir. Bir öğrencinin her zekâsının güç-
Analitik Sanatsal
Bölüm Bölüm lü yanları ve zayıflıkları ayrı ayrı işlenerek
daha başarılı olması sağlanabilir.
Bilim Sezgisellik
Rasyonellik Subjektiflik
Objektiflik Resim
Görsel İletişim
Matematik Müzik
Kimya Fotoğrafçılık Paleolitik Dönemde, (Yaklaşık İÖ 30 bin yıl
Fizik Şiir evvel, yerleşik düzene geçmemiş ilk insanların/
primitiflerin (Neandertal) mağara duvarlarına
çizmiş oldukları resimler görsel yansımanın
özgün örnekleri arasında yer almaktadır. Av re-
simlerinin tasvir edildiği bu çizimler beden di-
linden sonra ilk iletişim dilinin habercisi olarak
da görülebilmektedir. İnsanoğlunun yazıyı bu-
luncaya kadar, en etkin kullandığı iletişim araç-
ları arasında resimler, simgeler ve işaretler yer
Resim 4.9 Sağ ve sol beyin fonksiyonları almaktadır. Primitifler imgeleri belirli formlara
dönüştürerek simgeleştirirler. Sadeleştirilen bu
Karmaşık bir yapıya sahip sistematik özellikle- ilk iletişim örnekleri görsel iletişime sunulan ilk
ri içeren beynin yarım küreleri üzerine günümüz- katkılar olarak düşünülür.
de birçok araştırma yapılmaktadır. Frederic Vester
122
Görsel Estetik
İletişim kurmak için pek çok duyumuzdan alınabilmesi için, fotoğraf çekme ile fotoğraf izlemi
faydalansak da öğrenme, eylem gibi davranışları- eylemlerinin birlikte var olması gerekir. Fotoğraf
mızın temeli görsel iletişimle doğrudan ilişkilidir. makinesinin icadı insanın yaşama bakışını, düşünce
Çevremizden gelen yansımaları görsel iletişim sis- ve görüşlerini değiştirdi. Doğadaki görünen, algılan
temleri içinde değerlendirir, çoğu zaman günlük varlıklar, nesneler farklı bir anlamda, farklı bir bakış
yaşamımızda, alışverişte veya iş hayatımızda, görsel açısıyla değerlendirilmeye başlandı, estetik değerlere
iletişim sayesinde eylem ve düşüncelerimizi yön- dönüşümde, iletişimde önemli adımlar atıldı.
lendiririz. Bu görsel tavır adeta insanın genlerinde Eğitsel açıdan iletişim becerileri geliştirilebilen
vardır. Dolayısıyla insanın pek çok fizyolojik eyle- özelliklerdir, eğitim süreci önemli olmakla birlik-
minde olduğu gibi, görme ve işitme eylemleri sıra- te birçoğunda ulusal, çevresel faktörler etkilidir.
sında veya bu eylemlerin içinde bulunduğu iletişim Örneğin Avrupa eğitim sistemi içinde görsel okur-
süreçleri sonucunda biyolojik yapısı da aktif hâle yazarlık müfredat içinde önemli bir yere sahiptir.
geçerek duruma göre bazen gözyaşı salgılamakta, Müfredat içeriğinde yer alan kazanımlarda bireyler-
bazen tiroid, adrenalin veya testesteron gibi hor- de eleştirel bakış ve düşünme becerilerini geliştirme
monlar üretmektedir. Görme, işitme ve konuşma önemli bir etken olarak düşünülmektedir. Ayrıca
eylemleri, temasa dayalı dokunma duyusu iletişim görsel okuryazarlık becerilerinin kazanılması, sü-
süreçlerini destekler. rekli olarak karşılaştığımız geniş görüntü yelpaze-
İletişim (communication), gönderici ve alıcı sinin anlamlı bir şekilde anlaşılması için önemlidir.
arasında gerçekleşen bir duygu, düşünce ya da dav- Görsel iletişimde etkili olan görsel okuryazarlık,
ranış biçiminde gerçekleşen mekanik, elektronik ve özellikle Batı dünyasında hızla gelişen, görselliğe
duygusal/tinsel bağlantı olarak tanımlanabilir. Daha vurgu yapan önemli bir iletişim argümanıdır. Bu-
geniş bir tanımla iletişim bir düşüncenin bir başka gün, görsel imaj günlük yaşantımızın her yerinde
düşünceyi etkilemesine yönelik tüm işlemleri kapsar. görülebilmektedir. Bu imajlar bireyin görsel ileti-
İletişim, insanın başka insanlarla paylaşmayı şim becerisi, algılama gücü, beyin(sağ-sol beyin)
istediği veya paylaşmak zorunda olduğu her ile- fonksiyonları, bilişsel öğrenme yolları ve görsel öğ-
tiyi içeren bir süreçtir. İletişim, insanların kişisel renme sürecini etkileyebilmektedir.
gereksinmelerinin sağlanmasında, diyalogların ku-
rulmasında, kendini ifade etmesinde önemli bir
araç olup gönderici ile alıcı arasında gerçekleşen
Görsellikte Semboller ve Sembollerin
bilgi, düşünce, davranış sirkülasyonu ve duygusal Gücü
sirkülasyonun oluşum sürecidir. Örneğin kalabalık Hepimiz sanatın duyusal ve estetik olarak çekici
bir konser salonunda bazı insanlar sanatçıyı göre- niteliklerinden zevk alabiliriz. Ayrıca hepimiz sana-
bilmek için ya da onunla iletişim kurabilmek için tın büyüleyici, haz verici, sarsıcı, bunaltıcı ve şok
kendilerine yer açmaya çalışırlar. Bu, görsel duyula- edici gücünü tecrübe etmişizdir. Ancak bir sanat
rın en üst düzeyde, en aktif ve en etkileşimli hâlidir. eserinin yüzeyinin altında yatana bakmadıkça ve
Bu durum hemen hemen tüm insanlarda doğal bir bu yolla neye bakmakta olduğumuzu anlamadıkça,
davranış olarak algılanmaktadır. göreceğiniz şey bir resmin ancak küçük bir kısmı-
Görsel iletişim, sembol ve işaretler aracılığıyla dır. Zira sanat daha çok semboller yoluyla iletişime
(görsel ögeler ile) insanlar arasında söze gerek duy- geçer ve her sembol başka bir şeyi temsil eder.
maksızın gerçekleştirilen iletişim türüdür. Görsel Bazı sembollerin; örneğin renklerin ya da bazı
iletişimin temelini oluşturan görme yeteneği algı- kuş ve hayvanların temsil ettiği niteliklerin pek de
lamada önemli bir rol oynamaktadır. açıklamaya ihtiyacı yoktur, zira bunlara içgüdüsel
İnsanlar, iletişimin nasıl kurulması gerektiğini düzlemde tepki veririz. Hakikaten de psikanalist
öğrenmek amacıyla yine iletişimden yararlanırlar. Sigmund Freud ve Carl Gustav Jung’un çığır açıcı
Kitap okuma ve eğitim buna iyi bir örnektir. Do- çalışmaları ışığında biliyoruz ki insan zihni sembol-
layısıyla iletişim bir faaliyettir. Sadece konuşmanın lerle düşünmek ve iletişim kurmak üzere donan-
değil, konuşma ve işitme eylemlerinin bir arada mıştır ve sembollerin, özellikle de arketiplerin (ilk
bulunduğu yerde iletişimden söz edilebilir. Benzer sembolik imgeler, sembolik örnekler) dili zaman ve
bir biçimde; bir fotoğrafın iletişim süreci içinde ele uzamı aşar. Bu durum sembollerin kadim ve evren-
sel bir dil olduğunu kanıtlamaktadır. Psikanalistler
123
Görsel Algı
Resim 4.11
124
Görsel Estetik
lar kazanan insanlar arası ilişkiler, görsel bildirişim çınır. Bazı insanlar da düşünmeyi kendine özgü bir
simgelerinin her yerde ve koşulda tüm insanlar ta- biçimde gerçekleştirir. Bu durumlar düşünme nite-
rafından doğru algılanması bakımından sistematik liğini etkilemektedir. Bilindiği gibi günlük hayatta
hâle getirilmesini zorunlu kılmıştır. yaşam kalitemiz, ürettiklerimiz ve çalışmalarımız
düşüncelerimizin niteliği ile doğrudan ilişkilidir.
Bir başka ifadeyle düşüncelerimizin niteliğinin bir
göstergesi olmaktadır. Düşünce niteliğinin düşük
dikkat olması yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Niteliksiz
Özellikle kamusal alanda (havalimanı, sinema, düşünceler bireyin daha çok para ve zaman harca-
alışveriş merkezleri, toplu taşıma ve ulaşım v.b.) masına neden olur. Oysa düşüncelerin nitelikli ve
yaşantımızı kolaylaştıran uyarıcı/yönlendirici olağanüstü olması kişinin daha hızlı başarıya ulaş-
sembollerle/piktogramlarla karşılaşırız. Çağın masını sağlar. Nitelikli düşünce sistemli bir eğitime
gelişimine (toplumsal ihtiyaçlara göre) göre bu bağlı olarak gelişmektedir. Kısaca zihinsel gelişme,
piktogramların karakterlerinde değişkenlik, sa- ilerleme ve zihinsel bağımsızlığa ulaşmanın yolu
yılarında da artış olabilir. düşünme eğitiminden geçmektedir. Dolayısıyla
Önceki sayfadaki resimde (Resim 4.11) günümüz görsel açıdan düşünmek, bireyin tasarımlarını nite-
teknolojik ihtiyaçlarına göre tasarlanmış, anlamlar liksel açıdan biçimlendirmesine yardımcı olur. Yani
yüklenmiş örnek tasarımlara yer verilmiştir. bir nesnenin ya da doğadaki varlıkların nitelikleri-
ne odaklanmalarını sağlamaktadır. Bireyler böyle-
Göstergebilim (semiyoloji) imaj olgusunun an- likle neyi, nasıl-hangi özellikleri görmeleri gerekti-
laşılmasında, reklamların anlamlarının çözülmesinde ğini öğrenirler. Ünlü sürrealist (gerçeküstü) ressam
ve tüketim tartışmalarına yön verilmesinde oldukça Salvador Dali, görme eyleminin düşünmeye dayalı
önemli bir yere sahiptir. Göstergebilim “göstergeleri olduğunu ifade eder.
inceleyen bilim dalı” olarak tanımlanabilir. Görsel düşünme süreçlerini harekete geçirmek
Göstergebilim, insanların sözcüklerden, sesler- için farklı görüşleri tartışmak, farklı görsel ögeler,
den ve resimlerden nasıl anlam çıkardığına dair tasarımlar üzerinde konuşmak, sorun çözmek,
bir tarif ortaya koyar. Göstergebilim üç ‘sınıflan- araştırmak, incelemek ve iş birliği yapmak, olgular/
dırıcı’ olduğunu önerir. Bunlar; gösterge, sistem ve nesneler arasında bağlantı kurma onların çabaları
bağlamdır. Gösterge içeriği aracılığıyla bilgi verir, görsel düşünme becerilerini kolaylaştıran ve onla-
sistem göstergenin iş gördüğü düzendir (yol işaret- rın gelişimine olanak sağlayan argümanlar olarak
lendirme sistemleri gibi) ve bağlam da göstergenin düşünülebilir. Bu süreç aynı zamanda görsel algı,
konumlandığı düzendir (hareketli makinelerin yanı dil ve zihinsel sürecin gelişimine de olanak sağla-
gibi). Pek çok tasarım sembolik göndermeler veya yabilir. Bu durum günümüz eğitim sisteminde
çoklu bilgi katmanlarıyla iletişim kuran göstergeler uygulanmakta olan yapılandırıcı yaklaşım ile de
barındırır. Gösterge güçlü bir iletişim aracıdır. Ko- örtüşmektedir.
layca tanınabilir ve karmaşık kavramları basit bir Sanatta görsel düşünme süreci bir anlamda sa-
dille aktarabilir. İmgeler farklı türde göstergeler ba- natı anlaşılır kılma faaliyetidir. Sanatsal düşünce
rındırabilir. Göstergeler, göstergebilim, düz anlam becerisinin gelişimi için imgelere ihtiyacımız var-
ve bilişsel süreçler aracılığıyla anlam aktarır. dır. Çünkü imgeler düşünce akışını hızlandırır.
Düşüncelerimizin, refleks hızında, mantıksal
Görsel Düşünme silsileler takip eden ve çoğunlukla farkında ola-
madığımız bir bilinç düzeyinde, güçlü telkinlerde
Düşünme zihnimizin doğal bir işlemidir. Do-
bulunabilen süreçler olmalarının yanı sıra, sözel
ğumla başlar, sonraki yıllarda doğrudan veya dolay-
olmayan, yani resimsel nitelikleri de vardır. Dü-
lı yollarla geliştirilir. Bazı insanlar düşünmeye yete-
şüncelerimizin bu özelliği, doğuştan bu yana var
rince önem vermez. Onu alışkanlık gereği sıradan
olmasına, davranışlarımız üzerinde çok daha hızlı
bir faaliyet olarak yürütür. Bu tür düşünme kendi
hâline bırakılmış, bir amaçtan uzak, yarım, eksik, bir etki göstermesine rağmen, günlük yaşantımızda
basit düzeyde ve dağınık biçimde olmaktadır. Bazı çok farkında olmadığımız bir özelliktir. “Bir resim,
insanlar ise düşünmekten ve zihnini yormaktan ka- bin kelimeye bedeldir” deyimi, düşüncelerimizin re-
125
Görsel Algı
simsel özelliğini çok açık bir şekilde dile getirmek- yarak sanatı en önemli etkileşim ve iletişim aracı
tedir. Beynimiz sadece, harf dediğimiz sembollerin olarak kullanmışlardır.
bir araya gelip de oluşturduğu, sözel düşünceleri Toplum, insanların yaşamlarını sürdürmek, te-
işleyen, kaba bir benzetme de olsa bir teyp değildir. mel gereksinimlerini karşılamak amacıyla bir araya
Aynı zamanda bir film makinesidir de… Görsel al- gelmeleri ve yaşama biçimlerinden kaynaklanan
gılamaya dayanan resimsel düşünme, duysal yani ortak kültürü paylaşmaları sonucu oluşur. Dola-
seslere ve seslerin semboller aracılığıyla sözel dile yısıyla kültür, toplumun yüzlerce, binlerce yıldan
dönüşen düşünce türünden çok daha önce gelişir. beri oluşturduğu ortak amaçların, beklentilerin,
Gelişimin başlarında, çoğunlukta resimsel nitelikte değerlerin, inançların, duygu ve düşüncelerin, or-
olan düşüncelere, daha sonraları sözel dil eklenir. tak davranış kalıplarının depolandığı, saklandığı
Sessiz filmden sesli filme geçiş gibi. Kavramların soyut bir kavram olup, toplumsal bellek olarak ka-
anlamını belleğimize sadece sözel olarak kaydet- bul edilir. Toplumun içine giren, toplumda yaşa-
mekle kalmaz, bir resim olarak da çekeriz. Hemen mını sürdüren insan, toplumsal bellekte bulunan
hemen her bir kavramın, resim olarak bir karşıtı davranış kalıplarını kullanarak iletişim kurmak ve
olduğunu belirtmek abartılı olmayacaktır. sürdürmek zorundadır.
Bireylerin farklı düşünce örüntülerine sahip Genel anlamda kültür, entelektüel çabaların bir
olmasına yönelik düşünceler yeni değildir. Francis sonucudur, aydın olmanın önemli gerekleri ara-
Galton, Inquiries into Human Faculty and Develop- sında yer alır. Görsel, sanatsal/estetik kültür, genel
ment adlı kitabında, bazı bireylerin canlı zihinsel kültür kavramının olmazsa olmazıdır. Görsel kül-
resimler gördüğünü yazar ve diğerleri için “Fikir- tür ise sanat yoluyla iletişimi ve diğer görsel feno-
ler zihinsel resimler olarak değil, olguların sembolleri menleri kavramlaştırmanın yeni bir yoludur, kişisel
olarak hissedilir. Düşük düzeyde resimsel imgeleme yaşam biçiminin artistik yordanmasıdır. Birçok in-
sahip bireyler, kahvaltı masalarını hatırlar ancak onu san, yaşamında çok çeşitli sanat ürünleriyle karşıla-
göremezler” diye ekler. şır ve bu ürünleri anlama, yorumlama konusunda
Sanatı bir görsel düşünme biçimi olarak görme- bir ihtiyaç hisseder.
nin bir hayli tek taraflı bir bakış açısı olduğu ileri Görsel kültür gündelik yaşam, iletişim, etkile-
sürülebilir ve sanatın diğer başka işlevleri olduğu şim biçimleri sonucunda, bireyin görsel algı, es-
da iddia edilebilir. Örneğin sanat güzellik, mü- tetik bilgi, yorum ve yargı becerisini de içine alan
kemmellik, uyum ve düzen yaratır. Fantazyalardan fenomenleri kapsar. Bu fenomenler, özellikle sanat
doğan, ulaşılmaz olan, ilk bakışta görülmez olan ve iletişim olmak üzere tüm artistik öğrenme ve
şeyleri bize görünür kılar. Zevk ya da hoşnutsuz- estetik etki alanlarında anahtar bir kavram hâline
luğa ifade kazandırır. Burada biz, sanatın bu ileri dönüşmüştür. Ancak bazen estetik bir kaygıyla üre-
sürülen işlevlerinden hiçbirini yadsımıyoruz. Fakat tilmemiş, örneğin endüstriyel tasarım ürünlerinin
inanıyoruz ki sanatın bu işlevlerin tümünü ya da işlevsellik özelliği estetik değerinin üzerinde ola-
yalnızca birini bile yerine getirebilmesi için, büyük bilir. Yani, bazı tasarım ürünleri her zaman güzel
ölçüde bir görsel düşünme sürecine gereksinim olmaları hedeflenerek üretilmiş şeyler olmamaları-
vardır. Güzelliğin yaratılması seçme ve düzenle- na rağmen nihayetinde görsel olarak algılanabilen,
me sorunlarını ortaya koyar. Benzer şekilde, bir görülebilen ve estetik değer taşıyan her şeyi görsel
nesneyi görünür kılmak için de o nesneye özgü en kültür kapsamı içinde değerlendirmek daha uygun
temel özellikleri kavramak gerekir. Hiçbir sanatçı bir tanımdır.
yapmakta olduğu sanat yapıtının ait olduğu şeyin Görsel kültür, görsel uygulamaları, imgeleri ve
karakter yapısını imgenin elverdiği koşullar içinde olayları çevreleyen durumları yansıtma sürecine
işlemeden, ne bir manzara resmi ne de bir heykel karşılık gelir. Bu kavram özellikle çeşitli yaşam bi-
yapmayı ümit edebilir. çimleri, sanat ve iletişim olmak üzere (çağımızda
insanları etkilemek için kullanılan görsel ögeler,
Görsel Kültür müzelerdeki yapıtlardan afişlere, filmler ve tasarla-
nan nesnelere değin her türlü görsel malzeme) gör-
Tarih boyunca insanlar duygu ve düşüncelerini
sellikle ilgilenen tüm araştırma alanlarında anahtar
ifade için çok çeşitli yollara başvurmuşlardır. Ama-
bir yapı olmuştur.
ca ulaşmak için farklı teknik ve yöntemler uygula-
126
Görsel Estetik
Çağdaş dünyada bireyin sanatsal üretimi, yay- daş sanatlar ve anlayışları, kritikleri görsel kültür
gın entelektüel-görsel kültürün bir sonucudur. Ça- alanına giren önemli olgulardır. Bu alanlara ilişkin
ğımızda insanları etkilemek için kullanılan görsel entelektüel bilgi ve deneyimlerde bulunmak gör-
ögeler, çeşitli teknolojik ürünlerden medya-yazılı sel kültürün önemli ölçütlerinden biridir. Örneğin
ve görsel basına, müzelerdeki yapıtlardan afişlere, bir sanat eserine baktığımız zaman onun teknik
filmlerden, tasarlanan nesnelere değin her türlü ve içeriği hakkında bilgilenme, eseri nasıl yorum-
görsel malzemeyi kapsamaktadır. Görsel sanatla- layabileceğimize ilişkin estetik kültüre sahip olma
ra ilişkin tüm bu olgular, değişik kültürlere sahip sanatsal ufuk zenginliğinin bir göstergesidir. Bazen
toplulukların yarattıkları görsel kültür değerlerinin sözcüklerin yetersiz kaldığı anlamlandırma ve ifa-
tümünü içermektedir. Bu kültürel değerler-farklı- de becerilerinde görsel kültür zenginliği önemli bir
lıklar, görsel sanatların etkisiyle daha da belirgin araç olarak düşünülebilir. Görsel kültürün getirmiş
bir hâle gelmiştir. Sosyal yaşamın kaçınılmaz bir olduğu çeşitlilik ve zenginlik, insanlarda “popüler
parçası olan görsel imgeler ve artistik düşünme dili olan - popüler olmayan”, “değerli olan-değersiz olan”
insanların sanata bakış açılarını etkilemekte ve be- kavramlarını birbirinden ayıran bir estetik kültüre
lirlemektedir. Dolayısıyla bu durum toplumlarda- sahip olması sorununu da beraberinde getirmek-
bireylerde kültürel bir gösterge hâline dönüşmekte, tedir. Dolayısıyla buradan “görsel okuryazarlık” ve
görsel sanatlarda önemli bir eleştiri (yargı) konusu “medya okuryazarlığı” söylemlerinin kültürel karşı-
hâline gelmektedir. lıklarına da bir göz atma gereği hissedilmektedir.
Özellikle güzel sanatlar alanında en etkili kav- Görsel okuryazarlık görsel kültür kavramına
ram olan görsel kültür, görsel okuryazarlık ile ilgili bağlı olarak sosyal ve kültürel bir deneyimin so-
önemli bir sosyal süreçtir. Görsel kültür, bireylerin nucudur. Benoit’e (2015) göre görsel okuryazarlık
gündelik yaşantılarının bir parçasıdır ve bireyler tüm kültürlerin ayrılmaz bir parçası, gerekli bir bil-
yaşantılarındaki görsel çeşitlilikler yoluyla hayata gi aktivitesidir: İnsanlar tüm bilgi kaynakları ile et-
ilişkin sembolleri algılarlar. Çünkü semboller, daha kileşimde bulunurlar. Bu bakımdan görsel iletişim,
önceden öğrenilmiş görsel, im ve bilgilerle ilgilidir, sözlü iletişim ile paralellik gösterir.
diğerleri tarafından daha önce ortaya çıkarılmış Görsel okuryazarlık sanatsal, disiplinler arası
sembollerin üzerine yeni özgün semboller yaratı- bir nitelik taşır. Görsel okuryazarlık görüntüleri,
larak tamamlanır. Bu süreç içinde “Görsel Kültür- imleri (medya ögeleri, resimler, mesajlar, grafikler
Kültürlü” kavramlarının hatları ortaya çıkar. ve çeşitli uyarıcılar) algılama, ayrımsama, yorum-
İlk defa karşılaşılan sanatsal bir konu hakkında lama, tasarlama ve bunları sunabilme becerilerini
yorum yapılabilmesi için o konu hakkında birta- kapsar. Günümüzde görsel okuryazarlık kavramı
kım sembollerin o kişi tarafından daha önceden içinde yer alan ögeler genel olarak tablolar, grafik-
kullanılmış olması gerekir. Karşılıklı olarak söylem ler, fotoğraflar, ikonik resimler, semboller, digital
veya görsel imlere dayanan süreç önemli, kültürel görseller, çizelgeler, video ve diğer medya tasarım-
bir olgudur. Örneğin: hiç resimle uğraşmayan ya ları gibi bir çok imajları içinde barındıran önemli
da anlamayan birine “Ben ressamım” diye kendini- temsillerdir. Avgerinou (1997), görsel okuryazarlığı
zi tanıtırsanız, o da size, “Benim resmimi yapabilir bireyin başkaları ile kasıtlı olarak iletişim kurması
misiniz?” der. Veya biraz sanata karşı ilgi duyan bi- için görselleri anlama ve kullanma olanağı sağlayan
rine aynı şekilde yaklaşırsanız “Manzara mı, yoksa bir beceri grubu olarak tanımlamaktadır.
natürmort mu çalışıyorsunuz?”. ya da “Picasso gibi Görsel okuryazarlık, sanatın varlık nedenleri-
mi resim yapıyorsunuz?” diyebilir. Biraz daha sanat- ni oluşturan sanatsal elemanları, temel kavramla-
la ilgilenen biri ile karşılaşıldığında, “Figüratif mi, rı, sanatsal ilişkileri ve ilkeleri sorgulayan kültürel
yoksa soyut mu çalışıyorsunuz?” diyebilir. Bu basit bir eylemdir. Aynı zamanda düşüncelerin daha
örnekler bize bir ölçüde bireylerin görsel kültüre belirginleşmesi, kullanım amacına hizmet etme-
ilişkin düzeyleri ve artistik kimlikleri hakkında bir si bağlamında önemli bir beceri alanıdır. Görsel
fikir verebilmektedir. Bireyin görsel kültürünün okuryazarlık aynı zamanda kelimeleri ve görselleri,
gelişimi tek bir uzmanlık alanının dışında bir şey- imgeleri kullanma; mesajlar, geribildirimler üret-
dir. Sanat tarihi, plastik sanatlar, sahne sanatları, me biçimidir. Kamusal alanlarda, tıp ve matematik
müzik, edebî sanatlar, grafik sanatları, piktogram- alanlarında sayısal veya sayısal olmayan görsellerin
lar/görsel iletişim ögeleri, günümüz modern, çağ- sıkça kullanıldığını görebiliriz.
127
Görsel Algı
Görsel okuryazarlık, becerisi birçok insanın gö- Örneğin bir yazar kitabında; bir kişiyi top-
rerek ve aynı zamanda diğer duyusal deneyimleri lumsal açıdan benimsenmeyecek karakterde “O
yaşayıp bu deneyimleri bütünleştirerek gelişebile- bir yılandır. O bir şeytandır” şeklinde tanımlaya-
ceği bir yeterliliğine işaret eder. Bu görsel ve bilişsel bilir. Oysa bu ifade biçimleri bizi şaşırtmaz çünkü
yetkinliklerin gelişimi normal insan öğreniminin biz biliriz ki itham edilen kişi ne bir yılandır ne
temelidir. Bu özellikler geliştirildiğinde bireylerin de bir şeytandır. Mecazi anlamda bir tanımlama
çevrelerinde karşılaştıkları nesneleri, sembolleri/ yapılmıştır. Yazar bu tanımlamada imgesel dü-
imajları, eylemleri daha hızlı yorumlamalarına, şüncenin mantığından yola çıkmıştır. Bu konuyu
kavramalarına ve algılamalarına olanak sağlar. İnci San’ın doktora tezindeki (1974) bir örnek
Görsel okuryazarlık becerisi günümüzde önem- ile pekiştirecek olursak mecaz kavramının çocuk
li sosyal kazanımlar arasında yer almaktadır. Görsel resimleri üzerindeki yansımasını daha iyi anlamış
medyayı kullanma, analiz etme, yorumlama, de- oluruz. “…..Çocuk, tüm çocukların aslında en iyi
ğerlendirme, kullanma ve yeniden yapılandırmaya bildikleri ve en iyi hissettikleri konulardan olan
anne-babasını çizmiştir. Birinci sınıfta olan çocuğa
yönelik bir dizi organize edilmiş, entelektüel yete-
göre babası çok büyük bir adamdır. Bu büyüklük
neğin gelişimine katkı sağlar. Etik, yasal, sosyal ve
çocuğun göz düzeyinden yukarı doğru görünen bü-
ekonomik konuları betimleyen sözel, görsel farkın-
yüklüktür ve öyle çizilmiştir. Anne de hemen hemen
dalıklar gelişir. Görsellere karşı duygusal ve estetik
aynı büyüklüktedir. Bu kavram ve duyuları vermek
reaksiyonlar gelişebilir.
için çocuğun kullandığı simgeler çok ilginçtir. Anne,
Medya okuryazarlığı, kitle iletişim araçlarını yarıdan aşağıya, boyundan etek ucuna kadar küçük
referans alır. Günümüzde insanların görsel iletişim ve sık düğmeleri olan bir elbise giymiştir. Bu düğ-
aygıtlarının hâkim olduğu (televizyon, video, sine- meler, figürdeki yükseklik duygusunu vermek için
ma, fotoğraf, reklamlar, internet, akıllı tahta, akıllı bulunup kullanılmış İmge-sembollerdir. Babanın
telefonlar ve tabletler) medyatik aygıtların bir parça- sert bir sakalı vardır. Bu da bir başka imge-sem-
sı hâline dönüştüğünü görebiliyoruz. İnsanlar artık boldür; annenin düğmeleri gibi bu da aslında bir
kitap okuma ya da bir konu hakkında bilgi edin- mecaz anlamındadır. Kendisini öptüğünde yanağı-
me zahmetine katlanmaktansa bu ihtiyacını çeşitli na batan babasının sakalları hakkında geliştirilmiş
görsellerle giderebilmektedir. Söz konusu olan görsel imge-sembolden bir mecazi ifade doğmuştur.”
aygıtlar düşünceyi daha belirgin, aktif kılabilmek- Mizah, yaratıcılığın varlık sebeplerindendir.
te, etkileşim ve iletişimi güçlendirmektedir. Çünkü Yıldırım’a göre (1998) mizah temelde ‘mevcut’
medya, insanların birbirleriyle sınırsız iletişim ve kavram veya olayların ‘normal olmayan’ biçimde
etkileşim olanaklarını sağlayan, dünyayı nasıl algıla- yorumlanması veya sonuca bağlanmasıdır. Örne-
yacağımızı, davranış biçimlerimizi ve yaşam örüntü- ğin fıkraların bir yerinde ‘normal mantık çizgisi’
lerimizi etkileyip yönlendiren, sanal imgeler yaratıp kırılır, olay umulmadık şekilde sonuçlanır ve bizi
mesajlar veren, sanatın olanaklarını ve sınırlarını güldürür. Yani mizah, aslında mantık kurallarının
zorlayan, kullanan önemli teknolojik bir harekettir. çiğnenmesine dayanır. Yaratıcı düşünce de benzer
Bugün ülkemizde medya okuryazarlığı dersi bir yol izleyerek ortaya çıkar. Nitekim mizahta
Millî Eğitim programlarında yer almaktadır. mantık aramadığımız gibi yaratıcılıkta da mantık
olması gerekmez. Dolayısıyla birçok artistik, yara-
tıcı tasarım süreclerinde mizah ve espri ögelerine
Görsellikte Mecaz, Mizah ve Sezgi rastlarız. Örneğin bazı resimler karikatürize edile-
Sanatta karşılaştırma, mecaz, espri, abartma, rek bir çeşit görsel iletişimi kolaylaştırıcı, zengin-
değer (insanileşme-hümanisma) ve artistik meta- leştirici esprili figürler kullanabilirler.
forlar sanatın varlık nedenlerindendir. İmgesel bil- Görsel anlatıma espri katmak beyinden çok, yü-
ginin en önemli enstrümanlarıdır. rekten gelen bir davranıştır; doğru bir espri kahkaha-
Mecaz, başka bir şeye benzerliği vurgulamak ya boğmak yerine sessiz bir gülümseme yaratır ki bu
amacıyla özellikle gerçek anlamından farklı kullanı- çok daha derindedir ve iz bırakır. Gerçek bir mizah
lan şeye denir. Görsel mecaz, tasarımın bütününde anlayışı, sorunu çok daha ciddiye almak demektir.
öznel ipuçları veya göndermeler ortaya koymasına Tasarımda yer alan bir espri unsuru aynı zamanda
olanak verir ve bu, mecazın temelini oluşturabilir. bir güven, iyi niyet ve dostluk atmosferi de yaratır.
Mecazın bir toplumda anlaşılması, ortak kültür ve
bilgi birikiminin bulunmasını gerektirir.
128
Görsel Estetik
Sezgiler ise bireyin mecaz ve espri duygusunun değerlendirilmemelidir. Çevremizde üretim amaçlı
gelişiminde önemli bir etkendir. Çünkü birçok in- her fiziki olgunun başlangıcında tasarım etkinliği
san dışarıdan gelen yabancı, tanımlanmamış bilgi vardır. Tasarım için gerekli ortamın oluşturulması
ve bulgular karşısında sezgilerini kullanır, gerçeği ve tasarımı düşünülecek şeyin iyi organize edilmiş
her zaman akıl yoluyla değil sezgilerini kullanarak olması gerekir.
da bulabilir, keşfedebilir. Bu bakımdan gerçeklere Temel tasarım görsel algı, görsel iletişim, gör-
ulaşmada sezgilerimizin büyük payı vardır. Sezgi, sel düşünme ve görsel kültür üzerinde yükselen
derin (analitik) düşünceye girmeden anlık, kav- önemli grafiksel, artistik faaliyetlerdir. Temel tasa-
rayışlar, dolaysız kavrama becerileri olarak ifade rım eğitim sisteminde grafik tasarımının başlangıç
edilebilir. Sezgiler, bazen bildiklerimiz ve inandık- düzeyidir, sanatsal elemanlar arasındaki bağlantıyı,
larımızdan daha etkili olabilmektedir. Sezgi, algı kompozisyon elemanlarını amaçlı bir düzen için-
kavramı ile karıştırılmamalıdır. Arnheim’e göre de kurgulamak için yapılan çalışmalardır. Özellikle
(2007) sezgisel düşünce bir araca bağımlı olmadan, problem çözme, özgün yaratıcı bir çalışmanın ger-
mantıksal bir ön hazırlığa girmeden, anlık parlak
çekleşmesindeki eskiz ve planların hazırlıklarının
düşünceler ve ani kavrayışlar, dolaysız kavrama
yapılmasına yönelik sanatsal teknik, grafiksel faali-
yetileridir. Bu tür sezgisel kavramalar, algılayış bi-
yetleri içeren organize bir süreci kapsar.
çimimiz bazen inandıklarımızdan daha etkili ola-
bilmektedir. Keşfetmek ve açıklamak algılanabilir Grafik tasarımı günümüzde önemli bir görsel
modelleri gerektirir. Sezgi, keşfetmenin ön koşulla- iletişim sanatıdır. Sanatta grafik, görsel olarak al-
rından biri olarak düşünülebilir. gılanan varlıkların - nesnelerin görüntü, renk ve
şekillerle yansıtılması olayıdır. Grafikle, iletişim
Sezgide ne görülen vardır ne de duyulan…Sa-
araçları ise görsel iletişimin bir formu olarak görsel
nat psikolojisi bağlamında algı, olan bir durumun
özgün niteliklerini, herhangi bir kimsenin ilk ilişki- öğrenmeye katkı yapar. Bu konuların ötesinde gör-
de bulamayabileceği niteliklerini yakalayabilmek- sel ve sözel ilişkilerin oluşması önemlidir.
tir. Oysa sezgi (sezi), olmayan ama olabilecek bir Nokta, çizgi, şekil form, boşluk, öz yapı, ışık,
durumun adeta hissedilmesi, keşfedilmesidir. Ör- renk ve hareket gibi faktörler tasarımın temel öge-
neğin, bir bayanın terzi olmadığı ve, dikiş dikmesi- leri arasında yer alır. Tasarım ilkeleri içinde sadelik,
ni bile bilmedikleri hâlde, bir dükkânın vitrininde açıklık, ışık, denge, düzenlilik, organize etme, et-
gördüğü kumaştan, “şöyle bir model yaptırırsam bu kileme düzeni, okunabilirlik, parçaların yerleştiril-
kumaş bana yaraşır” diyebilmesi ve yaptırdığında mesi, ilişkilere bakış, görüş noktası ve görsel çerçe-
da elbisenin gerçekten yaraşmasıdır sezgi. Ya da bir ve oluşturma gibi unsurları ele alabiliriz.
kimsenin iki saatlik bir film üretebileceğini kestir- Can ve arkadaşlarına (2006) göre günlük yaşa-
mesi ve bu filmi başarabilmesidir sezgi. mımızda hemen hemen her zaman duyduğumuz
uygulamalı tasarım dallarını üç ana başlık altında
Görsel Tasarım toplamak mümkündür. Bunlar:
Tasarım tekrarlanan bir önceki düşünce ve es- • Endüstriyel Tasarım,
kizler üzerinde kurgulanan bir süreçtir. Bu düşünce • Çevre Tasarımı,
evreleri imgelem (hayal etme), tanımlama, araştır- • Grafik Tasarım.
ma ve inceleme, örnek oluşturma, seçim yapma, Yaratıcı olabilmenin koşulu ya da kuralı, çok yönlü
analiz etme ve yapılandırma (oluşturma) gibi yara- bir temel sanat/tasarım eğitimi programından geçer.
tıcı süreçlerden geçer. Tasarım süreci çözüm odak-
Sanat ürününün plastik ögelerinin irdelenmesi,
lıdır. Farklı düşünce ve görüş merkezli çözümler
bu ögelerin tanımlanmalarıyla olasıdır. Sanatçının
üzerinde yoğunlaşılır. Tasarımda yaratıcılık süreci,
öznel yapısının dışında, sanat ürününü oluşturan
duygu ve düşüncelerin tasarım gereçlerini kulla-
veya ürünün sanatsal bir nitelik taşımasında etkili ve
narak dengeli bir şekilde biçimlendirme eylemidir.
önemli olan bazı unsurlar vardır ki bunlar ürünlerin
Çünkü tasarımda yaratıcılık, estetik problemlerin
tanımlanmasında, sınıflandırılmasında önemli rol
çözüldüğü, özgünlük, farklılık ve alışılmışın dışın-
oynamaktadır. Bu bakımdan hiçbir sanat yapıtı ras-
da etkileyici bir biçimin oluşturulmasıdır. Tasarım
gele oluşmaz. Belirli konu ve düşüncelerden yola çı-
kavramını sadece kelime anlamı içine hapsederek
kan sanatçı, kendi anlatım diline, yöntemine-tekni-
tanımlamak doğru değildir. Tasarım hiçbir zaman
ğine uygun düşen ögeleri seçerek yapıtını oluşturur.
bir kalıp, bir model ya da süsleme yapmak olarak
129
Görsel Algı
Form, biçim ve şekil birbiriyle çokça karıştırı- ritmik-simgesel yapıdan giderek gerçekliğin özüne
lan kavramlardır. Form ve biçim sanatsal anlamda ulaşırız ya da yapıtın anlamına gireriz. Uzam ve
kullanıldığında hemen hemen aynı anlama gel- zaman koşullarında var olmuş olan ritm ve sim-
mektedir. Form, (en-boy-yükseklik) üç boyutlu bir ge yapıtı anlamlı ya da anlatımcı kılan iki ögedir.
nesnenin doğal yapısını, varlığını tanımlar. Bir sa- Her ikisini de sanatçı iç duyumla kendi ben’inden
nat eserinin yapı bakımından kuruluşudur. Bir di- (kimliğinden) ve dış duyumla dünyadan süzmüş-
ğer anlamda sanat yapıtının biçim, çizgi, renk, leke tür ya da derlemiştir. Her ikisine de özel olarak ya
ve dokudan oluşan son hâli olup tüm bu ve bunun da özel koşullar altında düşünülmüş dış dünyanın
dışındaki nitelikleri organize eden son durumdur. bir ürünü, onlardan böylece elde edilen ögelerin
Ya da bir objenin nesnenin görsel veya dokunsal bir bileşimi diyebiliriz. Her ikisinde de gerçeklik
olarak algılanan bir gerçekliği olarak da tanımlana- dönüştürülerek özel bir anlatım sağlayacak biçime
bilir. Oran ise nesneler arasındaki nicelik farklarını sokulmuştur. Bu dönüştürme her şeyden önce bir
veya derece ile büyüklük, küçüklük, yükseklik ve dil yaratmaktır, sanatçının kendi dilini, kendi an-
genişlik gibi bağıntıları ifade eder. latım olanaklarını yaratmasıdır. Bu dönüştürmede
Tasarımda renk son derece etkili bir iletişim karmaşık ben ve karmaşık dünya belli bir fikir çer-
aracıdır çünkü dikkat çekebilir ve bazı şeylerin çevesinde yalın bir biçimde anlatılır duruma girer.
öne çıkmasını ve daha çekici görünmesini sağla- Buna göre en yüksek anlatım düzeyi sanatta ger-
yabilir. Rengin ustaca ve idareli kullanımı tasarımı çekleşir ve en yüksek anlatımı ritmin belirleyicili-
geliştirir ve bir iletişim çalışmasında etkileyiciliği ğinde simge sağlar. Her sanat yapıtı zorunlu olarak
artırmak için tam ihtiyaç olan yerde vurgu sağlar. simgesel olmasa da zorunlu olarak ritmiktir. Simge
Rengin iletişim gücü sadece metnin bazı bölümle- sanatsal anlatımın bir koşulu, ritim insan yaşamı-
rini vurgulamaktan çok daha öteye gider; renkler nın bir koşuludur. Bergson şöyle der: “Müziksel
aynı zamanda sembolik kültürel anlamlar da taşır. seslerin bizi doğanın seslerinden daha güçlü biçim-
Renk, tasarımcıların hedef kitleyle daha iyi bağlan- de etkilemesi şuradan gelir: doğa duyguları açık-
tı kurmasına olanak sağlar. lamakta sınırlı kalırken müzik bize bu duyguları
açıklamaktadır. Şiirin çekiciliği nereden gelir? Şair
Simge yazıdan önce gelir. İnsan yazıyı bulma-
öyle bir kişidir ki onda duygular imgelere, imgeler
dan önce yaşamı simgelerle anlatmaya çalışmıştır.
de kendilerini açıklayacak ritme, uygun sözlere dö-
Doğadaki varlıkları, insanları, hayvanları nasıl bir
nüşür. Bu imgelerin gözümüzün önünden geçtiği-
simgeyle ifade edeceğini düşündü, onları tasarladı.
ni görerek onun duygusal eş değeri diyebileceğimiz
Çağlar boyunca süren bu ilk işaretler ve bu alanda
duyguyu duyarız. Ama bu imgeler ritmin düzenli
kazanılan deneyimler (etkileşim ve iletişim) sonu-
devinimleri olmadan gerçekleşemez. Sallanmış ve
cunda harfleri oluşturan ilk şekiller ortaya çıkmış-
uyumuş ruhumuz düşünmek ve şair ile birlikte
tır. Bu değişimin son şekli ise yazı olmuştur.
görmek için ritimle kendini unutur.
Gerçekte hiçbir sanat ayna değildir, hiçbir sa-
nat şeyleri doğrudan doğruya ortaya koymaz. Biz
Öğrenme Çıktısı
5 Görsel etkileşim ve iletişimin yaşantımızdaki etkilerini kavrayabilme
6 Kamusal alanda kullanılan görsel ikonların/piktogramların yaşantımızı pratikleştiren
önemli görsel ögeler olduğunu kavrayabilme
130
Görsel Estetik
1 Gözün anatomisini
kavrayabilme
1 İnsan gözünde tıpkı fotoğraf makinesi gibi ışığın içeri girmesine olanak sağlayan ve karan-
lıkta genişleyip aydınlıkta daralan göz bebeği (iris) ve gelen ışınların odaklanmasını sağla-
yan mercek (Iens), arkada ise çok duyarlı film gibi görev yapan sinir tabakası (retina) vardır.
Göz merceği ile odaklaştırılan görüntü sinir tabakasını uyarır. Bu görüntü göz siniri yoluyla beynimizin
arka kısımlarındaki görme merkezine ulaştırılır. Beyin bu görüntüleri yorumladıktan sonra, biz cisimleri
araba, insan, çiçek vb. diye algılayabiliriz. Gözümüzü çevreleyen ikinci tabaka damar tabakasıdır (koroid).
Görevi sinir tabakasını beslemektir. En içteki tabaka sinir tabakasıdır (retina). Sinir tabakasında 130 milyon
çubuk, 7 milyon koni vardır. Bu hücrelerin bir kısmı siyah - beyaz; bir kısmı da mavi, kırmızı, yeşil görmeyi
sağlar. İki gözümüzle baktığımızda kaşımızdaki görüntüyü 275 milyon nokta olarak görürüz. Bu görüntü
netliği, en iyi çözünürlüklü bilgisayar-tv ekranından 500 kat daha nettir.
Aslında görme eylemi gözde değil beyinde oluşur. Göz sadece beynimize elektrik sinyalleri gönderen bir
aracıdır. Görme, birçok bilgi kaynağını da içermektedir. Görme ve görülenlerin anlamlandırılması bir bü-
tünmüş gibi gözükmekle birlikte belli bir süreci oluşturmaktadır.
2 Görmek, bakılan nesnelerin, varlıkların en önemli, en belirleyici niteliklerini kavramak anlamına gelir.
Bakmak, seçme eylemi/becerisi neticesinde ortaya çıkan bir görme olayıdır. Bakmak irademiz dışında is-
temsizce gerçekleşen bir durumdur.
131
Görsel Algı
Algı ve Algılama
3 Bireylerde sadece saf duyum ile ilgili deneyimler çok nadirdir. Ne zaman garip bir gürültü duysak bu gü-
rültü ne kadar alışık olmadığımız bir gürültü olursa olsun, onu hemen tanıdık bir gürültü ile bağdaştırırız.
Aynı şekilde, hiç tanımadığımız, bize tamamen yabancı ve garip bir cisim görsek onu bilinçsiz olarak daha
önce gördüğümüz benzer bir biçim veya şekille bağdaştırırız. Duyum, çevremizdeki uyarıcıların beynimize
ulaşması, ilk farkındalığımızdır. Duyusal verilerin, duyumların anlamlı bütünler hâlinde organize edilip
yorumlanarak çevremizdeki nesne, olay ve olgulara anlam verme sürecine ise algı denir. Doğuşla birlikte
var olan duyularımız kendi yapılarına göre soyut ve somut, içteki ve dıştaki her şeyi algılar. Algılananlar
duyularımızla bilincimiz tarafından belleğe aktarılır. Böylece belleğimizde izler oluşur. Bu izler algılanan
şeyin tümüyle aynısı değil, az çok ona en yakın olanı, aslının yerini alan imgelerdir.
Algılamada bütünün algılanması parçaların algılanmasından önce gelir. Bu bakımdan algılamada Gestalt
ilkeleri önemli bir etkendir. Görsel algılamayı geliştirme çabayı gerektirir. Çünkü hayatta öğrendiklerimiz
gördüklerimize bağlıdır.
4 İnsanların dış dünyadan edindiği algıların bazıları doğru değildir. Yanlış ve kusurlu, yanıltıcı algılamaları
da olabilir. Yanlış algılamalarda ya duyu organlarının yapısının ya da geçmiş yaşantıların etkisi vardır. Algı
yanılmaları veya yanılsama dışsal uyaranların algılanması sürecinde gerçekleşen yanlış yorumlamalardır.
Genelde nesne veya canlıları yanlış algılama olarak bilinen bu yanılsamalar sadece nesneleri değil sosyal
durumlar, insan ve davranışlarını da kapsamaktadır.
132
Görsel Estetik
5 İnsan beyninin kapasitesi düşünemeyeceğimiz kadar yüksektir. Gözlerle beyin arasında iki yönlü bir
iletişim vardır. Bilgi gözlerden talamusa, oradan da görsel kortekse gidip gelmektedir. Bu geri bildirim,
dikkatimizi düzenleyen mekanizmadır. Böylece dikkatimizi belirli bir nesneye, örneğin ders anlatan bir
öğretmene ya da bir kitaba yoğunlaştırabiliyoruz.
6 Görsel iletişim, sembol ve işaretler aracılığıyla (görsel ögeler ile) insanlar arasında söze gerek duymaksızın
gerçekleştirilen iletişim türüdür. Görsel iletişim, görsel düşünme, görsel etkileşim ve buna bağlı olarak gör-
sel kültürün gelişim becerisi insanlar arasındaki ilişkilerin daha sağlıklı yürütülmesinde, kamusal yaşamın
kolaylaştırılmasında önemli bir etkendir. Özellikle bu becerilerin gelişiminde görsel okuryazarlık ve medya
okuryazarlığı günümüzde son derece önemli bir ihtiyaç hâline dönüşmüştür. Ayrıca günlük hayatta sıkça
karşılaştığımız önemli tasarım örnekleri olan tipografik uyarıcılar görsel algı, görsel iletişim, görsel düşünme
ve görsel kültür üzerinde yükselen önemli grafiksel, artistik faaliyetlerdir.
Sanat daha çok semboller yoluyla iletişime geçer ve her sembol başka bir şeyi temsil eder. Sanatta karşılaş-
tırma, mecaz, espri, abartma, değer (hümanisma) ve artistik metaforlar sanatın varlık nedenlerindendir.
İmgesel bilginin en önemli enstrümanlarıdır, sembol ve şekillerin içeriğini oluşturur.
133
Görsel Algı
1Aşağıdakilerde hangisi insanın göz tabakala- 6 “Gestalt Kuramı” aşağıdaki hangi alanda ye-
rından biridir? nilikler getirmiştir?
A. Koroid B. Jel A. Hatırlama, Görme, Konuşma ve Düşünme
neler öğrendik?
134
Görsel Estetik
1. A Yanıtınız yanlış ise “Göz ve Görme Duyusu” 6. B Yanıtınız yanlış ise “Algı ve Algılama” konu-
konusunu yeniden gözden geçiriniz. sunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
4 Anahtarı
Görsel iletişim, sembol ve işaretler aracılığıyla (görsel ögeler ile) insanlar ara-
sında söze gerek duymaksızın gerçekleştirilen iletişim türüdür. Görsel iletişi-
min temelini oluşturan görme yeteneği algılamada önemli bir rol oynamakta-
Araştır 3 dır. Semboller, piktogramların tasarımı bağlamında iletişimin temel araçları/
değerleridir. Görsel düşünme ve kültür ögesi ise görsel iletişimin gelişim ve
niteliğinin önemli argümanları olarak düşünülebilir.
135
Görsel Algı
Kaynakça
Ackerman, Pitman, Pushkal ve Wendt, M. (2012). Genç, A., Sipahioğlu, A. (1990). Görsel algılama
New horizons in visual literacy. Using visuals to “Sanatta yaratıcı süreç” İzmir: Sergi Yayınevi.
deepen learning in assessments. International Visual
Ertan, G., Sansarcı, E. (2016). Görsel sanatlarda anlam
Literacy Association.
ve algı. İstanbul: Alternatif Yayıncılık.
Ambrossse, G & Paul Harris, P. (2013). Tasarım fikri.
Güven, H. N. (1996). Resimde görsel algılama. (Sanatta
Grafik tasarım temelleri. Çev: A. Gülder Taşçıoğlu
Yeterlik Tezi). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi
ve Melike Taşçıoğlu. İstanbul: Literatür Yayınları.
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Amy E.Arntson.(2007). Graphic design basics (5th).
Hakan Koç, H., Bulut, İ. (2014). Gestalt kuramının
CA:ThompsonWadsworth.
öğrencilerin harita okuma ve yorumlama beceri
Ann Marie Barry,2002). Perception and visual düzeyleri üzerine etkisini belirlemeye yönelik bir
communication theory. Journal of Visual Literacy, inceleme. İstanbul: Marmara Coğrafya Dergisi
22 (1), 91-106 1-19.
Arnheim, Rudolf. (2007). Görsel düşünme. Çev: Edman, I. (1977). Sanat ve İnsan. Turhan Oğuzkan.
Rahmi Öğdül. İstanbul: Metis Yayınları. (Çev). İstanbul: Inkılap ve Aka Kitabevleri.
Artut, K. (2013). Sanat eğitimi kuramları ve yöntemleri. John Berger. J. (1986). Görme Biçimleri, İstanbul:
Ankara: Anı Yayıncılık. Metis Yayınları.
Avgerinou, M, Ericson, J. (1997). A review of the Taylor, J. (2009). Zihin Kullanma Klavuzu. Sinan
concept of visual literacy, British Journal of Gürtunca (Çev) İstanbul: Sistem Yayıncılık.
Educational Technology. 4 (28). 280–291).
Ketenci, F. A., Bilgili, C. (2006). Görsel İletişim&Grafik
Yılmaz, A. (2006). Sanat sempozyumu. Sanat ve Simge Tasarımı. İstanbul: Beta Yayınevi
Üzerine. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Ankara
Küçüköner, M. (2005). Sanatta İmge, Simge ve
Dilek, B. (1992). Çağdaş Grafik Tasarımın Gelişimi. gösterge ilişkilerine bir bakış. Erzurum: Atatürk
İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi 7(67).
Benoit, G. (2015). Visual Communication as an Lepperts, R. (2002). Sanatta anlamın görüntüsü.
information activity. Journal of Visual Literacy, 34 İmgelerin toplumsal işlevi. İstanbul: Ayrıntı
(2) 51-68. Yayınları.
Buhl, Mie. (2005). Visual culture as a strategic Nigel, M. (1993). The national society for education.
approach to art production in education. teaching art at key stage, Art and Design and Visual
International Journal of Education Through Art. Impact Publication.
UK. 1(2), 103-104.
Yılmaz, M. (2009). Uluslararası iletişim dergisi.
Gibson, C. (2012). Semboller nasıl okunur. İstanbul: Modernden Postmoderne Sanat. Eskişehir: Ütopya
Yem Yayınları. Yayınevi.
Cüceloğlu, D. (1997). İnsan ve davranışı. İstanbul: O. Kırdök. (2014). Eğitim psikolojisi el kitabı. Ed:
Remzi Kitabevi. Eroğul, R., Z., Yurtal, F. s.507.Ankara: Metis
Yayıncılık.
E. H. Gombrich, (1992). Sanat ve yanılsama. Ahmet
Cemal (Çev). İstanbul. Remzi kitabevi. Hançerlioğlu, O. (1989). Felsefe sözlüğü İstanbul:
Remzi Kitabevi.
E. Jensen. (2006). Teaching with the brain in mind.
Beyin Uyumlu Öğrenme. A. Doğanay. (Çev) Köknel. Ö.(1997). İnsanı anlamak. 6. Basım. İstanbul:
Ankara: Nobel Kitabevi. Altın Kitaplar Yayınevi.
Edward, B. (1979). Drawing on the Right Side of the Yıldırım. R. (1998). Yaratıcılık ve yenilik. İstanbul:
Brain. Tarcher, Inc. Sistem Yayıncılık.
Becer, E. (1997). İletişim ve Grafik Tasarım. Ankara: Robinson, K. (2003). Yaratıcılık Aklın Sınırlarını
Dost Kitabevi. Aşmak, Nihal, G. Koldaş (Çev). İstanbul: Kitap
Yayınevi.
Güneş, F.(2012). Öğrencilerin düşünme becerilerini
geliştirme. TÜBAR, 32 (127-146)
136
Görsel Estetik
Keskin, P. S. (2010). Çöp çocuk. Çocuk çizgilerindeki Yazar, T. (2012). Görsel iletişim aracı olarak işaret,
giz. İstanbul: Yayıncılık. piktogram ve sembollerin kullanım alanlarına göre
insan davranışları üzerindeki etkileri ve semiyotik
San, İ. (1974). Sanatsal yaratma ve çocukta yaratıcılık.
açıdan değerlendirme. JASS (The Journal of
(Doktora tezi). Ankara Üniversitesi Eğitim
Academic Social Science Studies. (5) 8. 1303-1316.
Fakültesi.
Yıldırım, R. (1998). Yaratıcılık ve yenilik. İstanbul:
Robert, S. & Randolph, M. (1994). Perception. Third
Sistem Yayıncılık.
edition. McGraw-Hill, Inc.
İnternet Kaynakları
Erinç.S., M. (2004). Sanat psikolojisine giriş. Ankara:
İtopya Yayınevi. http://www.ozelokullardernegi.org.tr/dergi/
ocak2015/files/assets/basic-html/page39.html
Sözen, M. Ve Tanyeli, U. (1992). Sanat Kavram ve
Erişim: Nisan, 2018
Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Remzi kitabevi.
http://www.dr.com.tr/Kitap/Zihin-Cerceveleri/
Grandin, T. (2010). Resimlerle düşünmek. Sistem
Egitim-Basvuru/Kisisel-Gelisim/
yayıncılık. Mehmet Celil İftar (Çev). İstanbul.
urunno=0000000158555 Erişim: Nisan, 2018
Uçar, F., T. (2004). Görsel İletişim ve Grafik Tasarım.
http://biyologlar.com/gozun-yapisi-goz-anatomisi
İstanbul: Inkılap Yayınları.
Erişim: Mayıs,2018
Timuçin, A. (1993) Estetik. İstanbul: İnsancıl
h t t p s : / / w w w. a t a a o f . e d u . t r / D o s y a l a r /
Yayınları.
CocukPsikolojisiVeRuhSagligi.pdf Erişim: Nisan
Timur, S. (2016). Tasarımda Mekân Ögesi: Escher’in 2018
Paradokslarında Mekân Kurgusu. Afyon Kocatepe
Üniversitesi, Afyon: Kesit Akademi Dergisi. (2) 4,
312-321.
Townsend, D. (2002). Estetiğe giriş. Sabri
Büyükdüvenci (Çev). Ankara: İmge Kitabevi.
137
Bölüm 5
Işık, Renk ve Aydınlatma
1 2
öğrenme çıktıları
3 4
Yapay Işık Kaynakları Gölge
3 Doğal ışık kaynağıyla yapay ışık kaynakları 4 Işığın temel özelliklerinin neler olduğunu
arasındaki farkları ayırt edebilme tanımlayabilme
5 6
Işığın Temel Özellikleri 6 Işık kaynağına bağlı olarak hangi ortamda
5 Aydınlatma kontrastlarının özelliklerini hangi filtreyi kullanması gerektiğini
tanımlayabilme tanımlayabilme
Anahtar Sözcükler: • Işık • Gölge • Doğal Işık • Güneş • Yapay Işık • Işık Kaynakları
• Projektör • Reflektör
138
Görsel Estetik
Fotoğrafçılıkta ve sinemada ışık kullanımı diğer sanat dallarında olduğu gibi yaratıcılık ile doğrudan
ilgilidir. Bunun için ışığın kullanımı sırasında kurallar yoktur. Ancak ışık kullanımı ve aydınlatma kaynak-
ları hakkında bilgiler verilebilir. Aydınlatma sırasında kullanılan ışık kaynakları ikiye ayrılır. Bunlar doğal
ışık kaynakları ve yapay ışık kaynaklarıdır.
139
Işık, Renk ve Aydınlatma
140
Görsel Estetik
141
Işık, Renk ve Aydınlatma
Ay
Ay gerçekte bir ışık kaynağı
değildir. Güneşten gelen ışınları
yansıtır (Fotoğraf 5.4.). Fakat ayın
insan üzerindeki psikolojik yansı-
maları sinema ya da fotoğraf sana-
tında kullanılır. Ay aynı zamanda,
izleyiciye zaman bilgisini sunar.
Aydan yansıyan ışığın, yoğunluğu
az ama renk ısısı yüksektir. Mavi
renk yoğunluğu fazladır. Ay ışığı
altında oluşan konuya ait gölge
tektir. Gece yapılacak olan çekim-
lerde, ay ışığının karakteristik bu
özellikleri dikkate alınmalı ve bu
özelliklere göre aydınlatma plan-
laması yapılmalıdır. Bu gibi du-
rumlarda, ısı derecesi ve ışık şiddeti
yüksek olan gün ışığı projektörleri
kullanılabilir.
Fotoğraf 5.4 Ay ışığı
Şimşek
Şimşek, elektronların yeryüzünden gökyüzüne doğru hareket etmesiyle gerçekleşen güçlü ve beyaz ışık
saçan bir elektrik olayıdır. Bulutlu bir günde, bulutlar pozitif yük ile yüklenir. Elektrik akımı, oluşan po-
tansiyel fark nedeniyle negatif yüklü elektronların pozitif yüke doğru hareket etmesiyle oluşur. Bulutların
pozitif yük ile yüklenmesi ve yer kürenin negatif yük ile yüklü olması sebebiyle yer küreden bulutlara
doğru bir elektron hareketi başlar. Bu olay şimşek çakması olarak tanımlanır. Şimşek çakması sırasında
ışık ve ses oluşumu gözlemlenir. Işık hızı ses hızından daha büyük olduğu için, şimşek çakması sırasında
önce şimşeğin yaydığı beyaz ışığı görür sonra da şimşeğin sesini duyarız. Şimşek çakması bir doğa olayıdır
ve insan psikolojisi üzerinde de etkileri vardır. Sinema ve fotoğraf sanatı da insan psikolojisi üzerinde bu
denli güçlü etkiye sahip olan bu tür bir doğa olayını konusu olarak seçerek seyircisine o anı yaşatmak ister.
Öğrenme Çıktısı
1 Işığın ne olduğunu tanımlayabilme
142
Görsel Estetik
143
Işık, Renk ve Aydınlatma
144
Görsel Estetik
Işık Efektleri
Ayna efekti, kesintili ışık, su
dalgası efekti, ışık animasyonu,
çoklu gölge efekti, şeffaf obje-
ler, şimşek efekti. Işık efektleri-
ni etkili bir şekilde kullanmayı
bilmek, herhangi bir stüdyo
(sinema, kamera, fotoğraf vb.)
çekimi için önemlidir.
Koyu fon perdeleri set ve stüdyo çekimleri sırasında çekimi yapılacak konu üzerinde derinlik etkisi oluşturmak
için kullanılır. Böyle bir etkinin yaratılabilmesi için fon ve konu arasındaki uzaklığın 3 metre olması gerekir.
Projektörlerden gelen ışığın konuyu doğru bir şekilde aydınlatabilmesi için de bu uzaklık önemlidir.
145
Işık, Renk ve Aydınlatma
Öğrenme Çıktısı
2 Gölgenin ne olduğunu tanımlayabilme
146
Görsel Estetik
147
Işık, Renk ve Aydınlatma
Kask Feneri
Floresan Lambalar
Kask fenerleri ışığın yetersiz olduğu mağara, ma-
Günümüzde gücü 20w - 40w arasında değişen den ya da tünel gibi ortamlarda kullanılırlar. Kask
lambalar piyasada mevcuttur. Yaydığı ışığın renk fenerlerinin gücü düşüktür. Bu yüzden ışık şiddeti
ısısı 4400 - 4800ºK dolayındadır fakat ısısı 3800ºK ve renk ısısı da düşüktür. Çekimlerde kullanılması
olan floresan lambalar da sonradan piyasaya sürül- güç olduğundan çekimler için özel kask fenerleri
müştür. Genel de ofis gibi mekânlarda aydınlatma mevcuttur. Bir bataryadan beslemesi yapıldığı için
amaçlı kullanılırlar. Yaydığı ışıkta mavi ve yeşil zaman içerisinde güçleri azalır. Çoğunlukla ışık
renk egemen olduğu için sıcak renkleri yansıtamaz- şiddetleri ayarlanabilir değildir. Çevre aydınlatması
lar. Floresanlı lambaların camları çoğunlukla buzlu için kullanılmazlar. Sadece ışığını ileri yönde verir.
üretilir. Bu yüzden ışığı doğrudan değil yayarak ile-
tirler. Lambaların güçleri düşük olduğundan yay-
dıkları ışığın şiddeti de düşüktür. Bu sebepten bu Kaynak Makinesi
tür ortamlarda çekim yapılacak ise ek bir aydınlat- Elektrik akımının negatif ve pozitif uçları bir araya
maya ihtiyaç duyulur. Floresan lambaların yaydığı getirildiğinde elektrik enerjisi ısı enerjisine dönüştü-
ışıkta yeşil renk oranı fazla olduğundan yarattığı rülür. Yayılan ısı ile birlikte malzeme eriyik hale gelir
renk etkisini düzenlemek içim muhakkak floresan ve kaynak işlemi tamamlanır. İşlem sırasında çıkan
filtreler kullanılmalıdır. Çekimler için özel olarak kıvılcımlar sinemada şimşek efekti gibi kullanılır.
üretilmiş floresan lambalar vardır. Bu özel üretilmiş
lambalarda bu sorun ortadan kaldırılmıştır.
Gün Işığı Projektörü
Gün ışığı projektörü ortama güçlü bir ışık verir.
Sokak Lambaları Sinemada bu güçlü ışık şimşek efekti gibi kullanı-
Sokak lambalarının kullanım yerlerine göre lır. Çoğunlukla iç mekânlara, pencereden ya da dış
gücü değişmektedir. Bu da yaydığı ışık sıcaklığını mekânlara uygulanır.
değiştirmektedir. Bu tür mekânlarda çekim yapıla-
cak ise öncelikle sokak lambasının yaydığı sıcaklık
bir kelvinmetre ile ölçülmelidir. Çoğunlukla sokak Strop Işık
lambalarının gücü, sokaklarda 2500w, caddelerde Strop, ritimle beraber yanıp sönen ve ritimle eş
5000w ve meydanlarda 10000w’dır. Fakat sokak zamanlı çalıştırılabilen flaş görünümünde bir ışık-
lambalarının yüksekte olması ve kirli olması gibi tır. Ortama çok güçlü ışık verir. Sinemada, yapay
etmenlerden ötürü ışık şiddeti önemli ölçüde et- şimşek etkisi yaratmak için kullanılabilir.
kilenmektedir. Sokak lambası yerine projektörler
kullanılırsa daha güzel etkiler yakalanabilir. Fakat Ayna
kadraja sokağın bütünü giriyorsa sokak lambaları-
nın yaydığı ışık şiddeti hesaplanmalı ve karşılaşıla- Gün ışığı projektörü, kaynak makinesi ya da strop
bilecek sorunlar filtreler ile düzeltilmelidir. ışık aracılığıyla yapay olarak üretilmiş ışığa ayna ile
yön verilebilir. Ayna ile bu tür ışık kaynakları arasın-
daki mesafe küçükse etkilediği alan büyük olur.
148
Görsel Estetik
Reflektör
Reflektör (yansıtıcı) aynanın kullanımında olduğu gibi ışığa yön vermek için kullanılır. Reflektör ile bu
ışıkların etkisi softlaştırılabilir ve bölünebilir. Reflektörün yüzey özelliği bunun için önemlidir (Fotoğraf
5.9. ve Fotoğraf 5.10.).
149
Işık, Renk ve Aydınlatma
Öğrenme Çıktısı
3 Doğal ışık kaynağıyla yapay ışık kaynakları arasındaki farkları ayırt edebilme
Televizyon ya da monitör-
Şimşek etkisi gün ışığı pro-
den gelen ışık aydınlatma
jektörü, kaynak makinesi
için kullanılmasa da senar-
Sıklıkla kullanılan yapay ya da strop ışık aracılığıyla
yo gereğince böyle bir çe-
ışık çeşitleri nelerdir? yapay olarak üretilip bu et-
kim yapılabilir. Bunun nasıl
kiye ayna ile yön verilebilir.
mümkün olduğu üstünde
İnceleyiniz.
düşününüz.
150
Görsel Estetik
GÖLGE
Sinema perdesi ya da televizyon ekranında derinlik hissinin yaratılabilmesi için gölgelere ihtiyaç du-
yulur. Çekimlerde aydınlatma sırasında oluşturulan gölgeler konunun özelliklerinin belirginleştirilmesini
sağlar. Konu insan seçilmişse, insan yüzünde anatomik olarak var olan girinti ve çıkıntılar gölge ile ifade
kazanması sağlanır. Konu üzerinde oluşturulan denetimli gölgeler aydınlatmanın temelini oluşturur. Çe-
kimler sırasında, aydınlatma için kullanılan ışık kaynaklarından gelen ışık konunun üzerine ulaştığında
konunun aydınlık kısmının tersinde oluşan karanlık kısma gölge denir. Konu ışık için bir engeldir. Işık bir
engele çarptığında engelin özelliğine göre ya yansır ya da engel tarafından soğurulur. Örneğin, engel cam
ya da şeffaf bir nesne ise ışık kırılmaya uğrayarak yoluna devam eder. Işık, nesnenin çevresinden sonsuzluğa
doğru yoluna devam eder. Işık, engele çarptığında çarptığı nesneyi aydınlatır. Engelin içinden geçemediği
zaman da nesnenin bir bölümü karanlıkta kalır. Nesnenin etrafından geçen ışıkta nesnenin izdüşümünde
karanlık bir kısım oluşturacaktır (Fotoğraf 5.11.). Bu karanlık kısım gölge olarak adlandırılır. Bir ressam
ise kullandığı koyu rengi gittikçe açarak gölge etkisini yaratır. Böylelikle resminde derinlik hissini yaratır.
Bir nesnenin bir yanı aydınlık ve diğer yanına doğru gittikçe koyulaşma varsa bu durum gölgelenme olarak
tanımlanır. Üç çeşit gölge vardır. Bunlar; gölge, yarı gölge ve düşen gölgedir. Gölge, bir objenin üzerinde
oluşan karanlık bölgelerdir. Yarı gölge, bir objenin aydınlık kısmı ile koyu kısmı arasında kalan ve objenin
girinti ve çıkıntılarına göre ışığın azaldığı yarı karanlık bölgelerdir. Düşen gölge, objenin izdüşümünün
yere vurduğu bölgelerdir.
151
Işık, Renk ve Aydınlatma
teknik etkileri vardır. Çekimlerde kullanılacak olan mekânın aydınlatması yapıldıktan sonra oyuncunun
ya da konunun hareketinin kadraja girememesi sebebiyle görüntüde gölgeler oluşur. Bu gölgeler uzar ve
kadrajda görünmesi gereken ayrıntıları gizleyebilir. Çekimlerde denetimli gölgeler oluşturmak zor ve za-
man isteyen bir iştir. Çekimin yapıldığı ortam gölgeler oluşturmak için elverişli olmayabilir. Fotoğrafçı,
kameraman ya da bir ressamın eserinde denge kurması gerekir. Örneğin, fotoğrafçı diyafram ve ışık ara-
sındaki ilişkiyi; kameraman aydınlatma ve parlaklık oranını; ressam ışığın eserindeki dengesini düşünüp
gölgelerin kadrajda/eserde bütünü nasıl etkilediğini çözümlemesi gerekir. Aynı unsur seyircinin daha çok
dikkatini çeken parlak alanlar için de söz konusudur. Gözümüz hızla hareket eden bir konunun ayrıntı-
larını göremez ama beynimiz rengini ve boyutunu algılar. Eğer aynı yönde hareket eden iki konu varsa,
beynimiz ikinci konunun gölgesini 10 ms sonra algılar. Beynimiz tarafından gecikmeli fark edilen bu
resim gölge resim olarak tanımlanır. Bugüne kadar dünyanın birçok ülkesinde gölge, sahne sanatlarında
özellikle tiyatroda kullanılmaktadır. Ülkemizde de gelenekselleşmiş olan gölge tiyatrosu Yunanistan, İran,
Tayvan, Endonezya, Çin ve Tayland gibi ülkelerde de ün kazanmıştır. Dünyanın birçok ülkesinde işlenen
gölge tiyatrosunda hem karakter hem de teknik özellikleri birbirine benzer. Teknik olarak, beyaz renkli
perdenin arkasından ışık verilir. Yaratılan karakterlerin hareketli uzuvlarına takılan çubuklar aracılığıyla
oyuncu (manipülatör), karakterleri hareket ettirir. Hareket eden karakterlerin gölgesi beyaz perdeye düşer.
Karakter üzerindeki renkler ve ayrıntılar bile bu teknikle perde üzerine yansımaktadır. Gölge tiyatrosu,
genellikle o coğrafyaya ait güncel sorunları ve efsaneleri bir komedi unsuru olarak alaya alan dramlardır.
Bu yöntemle izleyiciyi etkiler.
152
Görsel Estetik
boyutludur. Sadece ışık kullanarak çekilen bir gö- göre, Skyon’da yaşayan çömlekçi Butades, kızı ile
rüntü konunun görülebilmesi için yeterli olsa da birlikte kil kullanarak heykeller yapar. Butades’in
izleyicisine konuyla ilgili bilgi sunmaz. İzleyiciye kızı orada yaşayan bir delikanlıya aşıktır. Fakat de-
derinlik algısını verebilmek için gölgenin kullanıl- likanlının o ülkeden ayrılması gerekir ve Budates’in
ması şarttır. Konu doğru açılarla aydınlatıldığında kızı delikanlı ülkeden ayrılırken delikanlının du-
konu üzerinde oluşan ışık ve gölge, insan beyninin vara düşen gölgesini çizer. Budates, delikanlının
o konuyu boyutlandırmasını sağlayacaktır. İnsan gölgesindeki çizgilerden faydalanarak delikanlının
beyninin konuyu boyutlandırabilmesi psikolojik kilden modelini yapar. Romalı Plinius bu masalı
olarak önemlidir. Çünkü ekranda hızla akan gö- resim üzerinden değil de heykel üzerinden anlatır.
rüntülerdeki belirsizlikler izleyiciyi negatif yönde Çünkü o dönemde kişiye ait portreler sadece sik-
etkiler. Boyutları belirgin olmayan, aşırı aydınlık keler ve mezar taşlarında kullanılırdı. Fakat masalı
ve karanlık konular izleyicinin o konuya olan il- derinlemesine incelediğimizde bir takım sorunlar
gisini dağıtır. İzleyici kendi bilinçaltında görüntü- karşımıza çıkmaktadır. Masaldaki gibi bir duvara
ler oluşturarak konudan uzaklaşır. İzleyici konuya yansıyan gölgeyi çizmeye çalışırsak, bize ait gölge
olan ilgisini kaybetmişse fotoğrafçı ya da yönetmen araya girerek çizmek istediğimiz gölgeyi çizmemize
de izleyiciye vermek istediği düşünce ve duyguyu mani olur. Bu sorun 18. yy’da bulunan bir teknikle
aktaramaz. Gölge sanatta bir yaratıcılık öğesi ola- ortadan kalkmıştır. Tekniğe göre, gölge saydam bir
rak kabul edilmiş ve günümüze kadar sıklıkla kul- kağıt üzerine düşürülür ve bu saydam kağıdın diğer
lanılmıştır (Fotoğraf 5.13.). Çünkü sanatçılar göl- tarafından gölgeye dair hatlar çizilir. Bu yöntem-
geyi kullanarak eserlerinde ilkellikten uzaklaşarak, le beraber fizyonomi (yüz okuma sanatı) modası
eserlerine hacim katıp farklılaşmak istemişlerdir. da yaratılmıştır. Kişiye ait yüz okunarak kişiliği/
Bu durumu daha iyi analiz edebilmek için, sanatta karakteri hakkında bilgi edinilmeye çalışılmıştır.
gölgelerin ilk nasıl kullanıldığına incelenmelidir. Sanatçılar ise kişi ya da nesnenin duvara yansıyan
Romalı Plinius, Naturalis Historia (Doğa Tari- gölgesiyle ilgilenmemişlerdir.
hi) isimli kitabında bir aşk masalı anlatır. Masala
153
Işık, Renk ve Aydınlatma
Öğrenme Çıktısı
4 Işığın temel özelliklerinin neler olduğunu tanımlayabilme
154
Görsel Estetik
Fon ışığının seçiminde yumuşak ve dağınık ışıklar tercih edilmelidir (Fotoğraf 5.16). Fon ışığının yo-
ğunluğu anahtar ışığın 1/3’ü kadar olmalıdır. Konunun tonlarıyla fonun tonlarının birbirlerine karışma-
masına dikkat etmek gerekir. Eğer aynı olacak olursa konu fonda kaybolmuş bir şekilde duracaktır. Konuş-
macıları parlak fonların önünde çekmekten kaçınılmalıdır. Çünkü parlak arka fon, ışığı fazla yansıtacak,
bu da diyaframı kısmamıza neden olacaktır. Diyaframı kısmak da konuşmacının yüzünün detaylarının
kaybolmasına neden olacaktır. Konuşmacıya gereğinden fazla ışık vermek de doğru değildir. “Patlama”
diye tabir edilen aşırı ışık yoğunluğunun önüne geçebilmek için diyaframı gene kısmak gerekecek, bu da
gene görüntüdeki detayların kaybolmasına neden olacaktır.
156
Görsel Estetik
gölgeleri ve kontrastı da artırarak görüntünün etkisini azaltır. Çekimi yapılan kişinin gözlerinde, burnunda
ya da çenesinde sert, koyu gölgeler oluşur. Güneş ışığı, objelerinizin gözlerini kısmasına neden olabilir. Bina
çekimlerinde de binanın gölge kısımları görüntüde simsiyah bir leke olarak karşımıza çıkar. Bu tür sorun-
lara dikkat edilmelidir. Güneşli alanla gölgeli alanın ortalaması alınarak diyafram buna göre ayarlanmalıdır.
Gün ışığını yumuşatmak için geniş tüller kullanılabilir. Bu tüllerin evimizdeki tül perdelerden hiçbir farkı
yoktur. Güneş ışığı tülün ince aralıklarından geçerek dağılır ve böylece yumuşatılmış olur.
Dış mekânlarda yapılan çekimlerde ışığın yoğunluğu fazla ise gri filtre (Neutral density filter, “ND”)
kullanılmalıdır. Bu şekilde ışığın yoğunluğu denetlenebilir (video kameralarda genelde 2 ve 4 numaralı
filtre). Gri filtre renk değişimine neden olmaz. Bu tür çekimlerde açık diyafram kullanılır.
Daha önce de bahsettiğimiz üzere reflektörler, herhangi bir ışık kaynağından gelen ışık demetini istedi-
ğimiz bir açıda yönlendirebilmemizi sağlar. Uzak mesafelere projektör taşımak yerine reflektörleri taşıyarak
daha rahat ışık kurabiliriz. Mecbur kaldığımız durumlarda kendi reflektörümüzü kendimiz yapabiliriz.
Alüminyum folyo ile bir kartonu kapladığımızda pratik bir reflektör yapmış oluruz. Bu reflektörü belli bir
büyüklükte yaparak, taşınabilir hâle getirip her yerde kullanabiliriz. Beyaz ve parlak yüzeyli kartonlar da
ışığı yansıtır ve işimizi görebilir.
Öğrenme Çıktısı
5 Aydınlatma kontrastlarının özelliklerini tanımlayabilme
157
Işık, Renk ve Aydınlatma
Işık kaynaklarına göre renk ısıları / Ortalama gün ışığı 6500°K Ark ve flaş 6000°K / Güneş ışığı ve
gökyüzü 5500°K / Floresan lamba 3000-6500°K / Tungsten stüdyo lambası 3200°K / Kandil alevi 1800
°K/ Güneş batımındaki ışık 2000°K’dir.
Profesyonel kameralar üzerinden bulunan filtre numarası ve anlamları (Fotoğraf 5.18).
Tablo 5.1
4 5600 °K+1/16 ND Dış mekânlar, çok parlak ortamlar, kar, deniz kenarı, çöl vb.
Ultraviyole Filtreler
Ultra viyole (uv) filtreler, güneşten gelen lenslere zarar verebilecek ultra viyole ışınlarını %99 oranında
filtreler. Kaliteli ultra viyole filtreleri kullanmadan çekim yapıldığında mercekler sararabilir. Sararan mer-
cekler görüntü üzerinde renk değişimlerine sebep olabilir. Aynı zamanda uv filtre kullanımı lensleri düşme
ve çarpmalar sonucu meydana gelebilecek zararlardan da korur. Bu sebeplerden ötürü, çekimler sırasında
kaliteli ultra viyole filtreler kullanmak çekimlerin sorunsuz tamamlanabilmesi için gereklidir.
Mavi Filtre
Mavi filtre, gece çekimlerinde kullanılmayan gündüz set, stüdyo gibi iç mekân çekimlerinde spotların
önüne konulan jelatin filtrelerdir (Fotoğraf 5.19.).
Silüet Aydınlatma
Önden verilen anahtar veya yumu-
şak ışıkların hiç olmaması, arka ışığın ise
kuvvetli olarak verilmesi sonucu ortaya
çıkan aydınlatma biçimidir. Cisimlerin
yüzeyleri, yüzeydeki ton farklılıkları gö-
rünmez. Seyircinin izlediği yüzey tümüy-
le karanlıktır. (Güneşe karşı yapılan çe-
kimler gibi). Cameo aydınlatmanın tam
zıddıdır (Fotoğraf 5.21).
Işığı görmek, ışığı anlamak ister yapay
ister gün ışığı olsun, onu kullanmayı bil-
mek, fotoğraf ve kamera çekimlerinde çok
önemlidir. Dünyada her şey ışık ile görü-
nür hâle gelip ışık ile var olduğuna göre,
bu konuda amatör bir kullanıcıdan çok Fotoğraf 5.21 Işık - Gölge
daha ayrıntı bilmenin gereği ortaya çıkar.
160
Görsel Estetik
Yaşamla İlişkilendir
Öğrenme Çıktısı
6 Işık kaynağına bağlı olarak hangi ortamda hangi filtreyi kullanması gerektiğini
tanımlayabilme
161
Işık, Renk ve Aydınlatma
1 Işığın ne olduğunu
tanımlayabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti
Işık, insan gözünün duyarlılık bölgesinde yer alan 400-780 nanometre(nm.) arasında değişen doğal veya
yapay kaynaklı ışımaya verilen addır. Bir görüntünün elde edilip, kaydedilebilmesi için bir ışık kaynağının
olması gerekir. Aydınlatma sırasında kullanılan ışık kaynakları ikiye ayrılır. Bunlar doğal ışık kaynakları ve
yapay ışık kaynaklarıdır. Doğal ışık kaynakları denildiğinde akla ilk gelen kaynaklar güneş ışığı ve gökyü-
züdür. Bulutsuz bir günde gün ışığından elde edilen aydınlatma güneşten gelen ışınların ve gökyüzünden
yansıyan ışınların toplamı kadardır. Bulutsuz bir günde bu iki doğal ışık kaynağı birbirine bağımlı değildir
ve güneşten gelen ışınlar eşit miktarda mavi, yeşil ve kırmızı renkleri içerir. Bu yüzden böyle bir günde gü-
neşten gelen ışınların rengi beyaz olarak görülür. Bulutlu bir günde ise bu iki doğal ışık kaynağı tek bir ışık
kaynağı gibi davranır. Yapay ışık kaynaklarının renk niteliği statik olmasına rağmen doğal ışık kaynaklarının
renk niteliği dinamiktir. Güneşten gelen ışınların veya gökyüzünden yansıyan ışınların renk niteliğinin
değişmesi veya bu iki doğal ışık kaynağının sağladığı ışınların karışım yüzdelerinin değişmesi güneş ışığının
renk niteliğinde sürekli bir değişime neden olur.
Gündoğumunun ardından ve günbatımından bir saat öncesinden başlayan günbatımına kadar süren zaman
aralığında güneş ışığı yayılarak büyüme gösterir. Böylelikle atmosfer içindeki yayılma da artar. Elektroman-
yetik spektruma göre, beyaz ışığın oluşumunu sağlayan altı renge ait ışık bantlarının dağılma nicelikleri
birbirinden farklılık gösterir. Mavi renge ait ışık bandı diğer renklere ait ışık bantlarından daha fazla yayıl-
ma özelliğine sahiptir. Bu sebepten ötürü günün bu saatlerinde gün ışığındaki mavi renk azalır. Yeşil renk
ise mavi renge göre daha az dağılım gösterir. Yeşil rengin miktarı ise yine de azdır. Bu çeşit aydınlatmanın
kullanıldığı renkli fotoğraflarda çekimi yapılacak olan konunun ışık alan bölgeleri kendi renginden biraz
daha turuncumsu veya sarımsı çıkar. Gölgede kalan bölgelerde ise mavi renk egemen olur. Böyle bir çekim
günbatımı manzarası için yeterli olabilir ama çekimi yapılacak olan konunun gerçek renklerinin tespit edil-
mesi gerektiği durumlarda böyle bir çekim yeterli bir sonuç doğurmayacaktır. Böyle bir aydınlatma sonu-
cunda oluşan renk bozukluğunun düzeltilmesi mümkün değildir. Çekimi yapılacak olan konunun aydınlık
kısmında oluşan turuncumsu veya sarımsı rengin giderilmesi için kullanılacak olan filtre, çekimi yapılacak
konunun gölgede kalan kısmında egemen olan mavi renk oranını daha da artıracaktır. Doğal aydınlatma
kaynaklarımızdan olan gün ışığı ve gökyüzü için birlikte kullanabileceğimiz bir filtreleme yolu yoktur.
Bulutsuz bir günde iki çeşit doğal aydınlatma kaynağımızın varlığı, güneşten doğrudan gelen ve gökyüzün-
den yansıyarak gelen ışınlar, daha bariz hale gelir. Lakin bulutlu yahut sisli bir günde bu etki biraz daha
azalır. Böyle bir günde çekimi yapılacak olan konunun gölgeli bölgeleri bulutlar nedeniyle yansımaya uğrar.
Böylelikle bulutsuz bir günde çekimi yapılan konunun gölgede kalan bölgelerinde egemen olan mavi renk
oranı, bulutlu bir günde bulutlardan yansıyan gün ışığıyla beraber azalır. Bu sebepten ötürü bulutlu bir
günde yapılan çekimler, çekimi yapılacak olan konunun gerçek renklerinin tespit edilebilmesi için önemli-
dir. Kapalı bir günde ise iki doğal ışık kaynağının etkisi ortadan kalkar. Kapalı bir günde yapılan çekimde
çekimi yapılan konunun üzerinde aydınlık bölgeler ve gölgede kalan bölgeler oluşmaz. Aydınlatma yetersiz-
liğinden dolayı fotoğraf üzerindeki konuya ait derinlik kaybolur ve fotoğraflar cansız çıkar.
Açık havada, gün ışığının renk ısısı yüksek ve rengi mavimsidir. Bulutsuz bir günde, çekimi yapılacak olan
konunun gölgede kalan tarafı konunun etrafından yansıyan ve güneşten doğrudan gelen ışınlarla aydınla-
tılır. Bundan dolayı çekimi yapılacak olan konunun gölgede kalan tarafları fotoğrafta mavimsi bir renge
bürünür. Bu etki, insan yüzü ve derisi üzerinde daha belirgindir. Konusu kar manzarası olan fotoğraflarda
da bu etkiye rastlanır. Gün ışığının çok yoğun olduğu zamanlarda aydınlatma zıtlığı artar. Çekimi yapılacak
olan konunun üzerine düşen tam aydınlık ve gölge bölgeler keskin çizgiler yaratır. Bulutlu bir gün için bu
durum tersine döner. Gün ışığının yoğunluğu azaldığından aydınlatma zıtlığı azalır. Konunun üzerine
düşen tam aydınlık ve yan gölge bölgeler yumuşak çizgiler yaratır. Kapalı havalarda aydınlatma zıtlığı en aza
iner ve gölgeler kaybolur.
162
Görsel Estetik
1 Işığın ne olduğunu
tanımlayabilme
Işığın kullanımında hareketli görüntü çekimi yapılmadan önce kişinin kadraja almayı bilmesi gerekir. Yani
önce çekilecek o tek karenin içine neleri alıp almayacağını, ışığın vurduğu alanları ve gölgenin nereye na-
sıl vurduğunu, o kadrajdaki ışık gölge dengesinin düzenlemesini yapmayı öğrenmesi gerekir ki hareketli
görüntüye hâkim olabilsin. Hareketli görüntünün temeli tek bir kareye hâkim olmakla başlar. Bu da önce
fotoğraf çekmeyi öğrenmekle mümkündür.
Bulutsuz bir günde, gün ışığının doğrudan geldiği bir zamanda çekim yapan fotoğrafçı çekim yapacağı
konunun aydınlatmasını olduğu gibi kullanmak zorundadır. Fotoğrafçı, gün ışığının geliş açısını, ışık yo-
ğunluğunu, günün belirli saatlerini ve mevsim değişimlerini isteğine göre seçerek çekimini gerçekleştirebilir.
Bulutsuz bir günde yapılan çekimlerde aydınlatma olarak kullanılan doğal ışık kaynaklarımız setlerde kulla-
nılan aydınlatma araçları ile ilişkilendirilebilir. Setlerde iki tür aydınlatma kullanılır. Bunlar yaygın olmayan
ana ışık ve yaygın yardımcı ışıklardır. Dış çekimlerde gün ışığı yaygın olan ana ışık, gökyüzünden yansıyarak
gelen ışınlar da yaygın olmayan yardımcı ışık olarak görülebilir. Gün ışığının ışık yoğunluğu sabit olma-
sına karşın, gökyüzünden yansıyarak gelen ışınların ışık yoğunluğu değişkendir. Bu ışıkların sağladığı ışık
yoğunluğunun toplamı gökyüzündeki bulutların az ya da çok olmasına göre değişkenlik gösterir. Bulutsuz
bir günde, çekimi yapılan konunun aydınlıkta kalan bölgeleri ile gölgede kalan bölgeleri arasındaki mate-
matiksel oran aydınlanma oranını (aydınlanma zıtlığını) verir. Bu oran böyle bir günde 1/7’dir. Bulutsuz ve
kapalı bir günde ise çekimi yapılan konunun üzerine düşen ışığın yoğunluğu azalır. Çekimi yapılan konu
bütün açılardan aydınlanacağı için bu oran 1/1 olur. Açık havada, çekimi yapılan konunun aydınlanma
zıtlığı konun üzerine düşen ışığın geliş açısına ve konunun çevresinde yer alan diğer nesnelere göre değişir.
Açık havada aydınlanma zıtlığı 1/7 ile 1/60 arasında değişebilmektedir.
2 Gölgenin ne olduğunu
tanımlayabilme
Aydınlatma ve Aydınlanma
Kontrastı
Sinema perdesi ya da televizyon ekranında derinlik hissinin yaratılabilmesi için gölgelere ihtiyaç duyulur.
Çekimlerde aydınlatma sırasında oluşturulan gölgeler konunun özelliklerinin belirginleştirilmesini sağlar.
Konu insan seçilmişse, insan yüzünde anatomik olarak var olan girinti ve çıkıntılar gölge ile ifade kazan-
ması sağlanır. Konu üzerinde oluşturulan denetimli gölgeler aydınlatmanın temelini oluşturur. Çekimler
sırasında, aydınlatma için kullanılan ışık kaynaklarından gelen ışık konunun üzerine ulaştığında konunun
aydınlık kısmının tersinde oluşan karanlık kısma gölge denir. Konu ışık için bir engeldir. Işık bir engele
çarptığında engelin özelliğine göre ya yansır ya da engel tarafından soğurulur. Örneğin, engel cam ya da
şeffaf bir nesne ise ışık kırılmaya uğrayarak yoluna devam eder. Işık, nesnenin çevresinden sonsuzluğa doğru
yoluna devam eder. Işık, engele çarptığında çarptığı nesneyi aydınlatır. Engelin içinden geçemediği zaman
da nesnenin bir bölümü karanlıkta kalır. Nesnenin etrafından geçen ışıkta nesnenin izdüşümünde karanlık
bir kısım oluşturacaktır. Bu karanlık kısım gölge olarak adlandırılır. Bir ressam ise kullandığı koyu rengi
gittikçe açarak gölge etkisini yaratır. Böylelikle resminde derinlik hissini yaratır. Bir nesnesinin bir yanı
aydınlık ve diğer yanına doğru gittikçe koyulaşma varsa bu durum gölgelenme olarak tanımlanır. Üç çeşit
gölge vardır. Bunlar; gölge, yarı gölge ve düşen gölgedir. Gölge, bir objenin üzerinde oluşan karanlık bölge-
lerdir. Yarı gölge, bir objenin aydınlık kısmı ile koyu kısmı arasında kalan ve objenin girinti ve çıkıntılarına
göre ışığın azaldığı yarı karanlık bölgelerdir. Düşen gölge, objenin izdüşümünün yere vurduğu bölgelerdir.
163
Işık, Renk ve Aydınlatma
Yapay ışık, doğal yoldan elde edilemeyen ışığın birtakım araçlarla suni olarak yeniden üretilmesidir. Yapay
yolla elde edilmiş ışık kaynaklarının bazı önemli olanlarına ünite içinde değinilmiştir. Bir çekim yaparken
bu yapay ışık kaynaklarının hangisinin nerede, ne işe yaradığını bilmek başarılı bir çekim yapmanın anahta-
rıdır. Başlıca yapay ışık kaynakları: Gün ışığı projektörleri (Daylight), Camlı projektörler (Fresnel), Camsız
projektörler (Quartz), Par Projektörler, Kanal projektörler, Takip spotlar, Akülü setler, Efekt spotlar, Fon
spotlar, Balon ışık. vb.dir. Çekimler sırasında aydınlatma amaçlı kullanılan yapay ışık kaynakları dışında,
dekor ya da senaryodan kaynaklı kullanılan bazı ışık kaynakları da bulunmaktadır. Bu ışık kaynaklarının da
çekim sırasında yarattığı etkiler teknik açıdan bilinmesi gerekir. Bu amaçla kullanılan yapay ışık kaynakları
da şu şekilde sıralanabilir; mum, gaz lambası ve gemici feneri, şömine ateşi, kamp ateşi, akkor flamanlı lam-
balar, floresan lambalar, sokak lambaları, el feneri, kask feneri,, akvaryum, araba farı, sinema veya projeksi-
yon perdesi, televizyon veya monitör, kaynak makinesi, gün ışığı projektörü, strop ışık, ayna ve reflektör’dür.
Gölge
Işığın bilinmesi gereken üç temel özelliği vardır. Bunlardan birincisi, ışık düz çizgiler şeklinde ilerler. İkinci-
si, ışık bir engele çarptığında, engelin özelliği oranında yansır. Üçüncüsü, ışık ortam değiştirdiğinde kırılır.
Işığın özellikleri fizik biliminin bir alt dalı olan optik konusunda incelenmiş ve ışığın etkileri bu bilim dalı
tarafından formülize edilmiştir. Kamera ve fotoğraf makinesi insan gözünün yapısından yola çıkılarak icat
edilmiştir. Bu sebepten, insan gözünün görebilmesi için ışığa ihtiyacı olduğu gibi kameralar ve fotoğraf
makinelerinin de görüntüyü oluşturabilmesi için ışığa ihtiyacı vardır. Bu ışık ihtiyacı ya doğal ışık kaynak-
larından veya bu doğal ışık kaynaklarının yönlendirilmesinden ya da yapay ışık kaynaklarından sağlanır.
Öncelikle konunun teknik olarak görüntülenebilir olması gerekir. Sanatçı daha sonra konunun estetik yö-
nüyle ilgilenir. Yani, öncelikli amaç konuyu görünür yapmaktır. Konuyu görünür yaparken estetik de düşü-
nülmelidir. Işığın dört temel işlevi vardır. Bunlar; ışık, konuyu aydınlatmak için kullanılır, konuya hacim ve
derinlik vererek boyut kazandırır, atmosferi şekillendirir ve desen oluşturmak için kullanılır.
164
Görsel Estetik
Aydınlatma
5 kontrastlarının özelliklerini
tanımlayabilme
Habercilerin kamera üstü ışığı yakarak, kişinin doğrudan yüzüne doğrulttuğu aydınlatma doğru bir aydın-
latma değildir. Güzel bir görüntünün elde edilebilmesi için nasıl bir setteki dekor önemliyse aydınlatma da
o denli önemlidir. Sert ve yumuşak olmak üzere iki çeşit aydınlatma mevcuttur. Sert aydınlatma, ışık yoğun-
luğunun fazla olduğu doğrudan konuya yöneltilen aydınlatmadır. Sert aydınlatmada, aydınlık ve gölgede
kalan kısımlar arasındaki geçişler keskindir. Yumuşak aydınlatma ise ışığın konunun üzerinde dağılımının
sağlandığı aydınlatmadır. Hafif gölge oluşumları gözlenir. Keskin gölge geçişleri yoktur. Göze hoş gelir ve
konuya boyut kazandırır. Aydınlatmanın kalitesi, konunun aydınlık ve karanlık kısımları arasındaki geçiş-
lerin keskin ya da yumuşak olmasına bakılarak belirlenebilir. Doğru aydınlatma yöntemleri ile bir yüz daha
genç ve canlı çekimin yapıldığı mekân ise daha geniş, sıcak ve rahat gösterilebilir.
Işığı görmek, ışığı anlamak, ister yapay ister gün ışığı olsun, onu kullanmayı bilmek, fotoğraf ve kamera çe-
kimlerinde çok önemlidir. Dünyada her şey ışık ile görünür hâle gelip ışık ile var olduğuna göre, bu konuda
amatör bir kullanıcıdan çok daha fazla ayrıntı bilmenin gereği ortaya çıkar.
Profesyonel kameraların önüne takılan filtreler ile ışık filtreleri ve objektifin önüne takılan filtreler karış-
tırılmamalıdır. Çekimin yapılacağı mekândaki ışığın renk ısısına göre filtreleme işlemi yapılır. Renk ısısı
kelvinmetre ile ölçülebilir. İç mekânlarda yapılan çekimlerde ışığın renk ısısı genelde 3200 °K’dir. Eğer bir
fotoğrafçı ya da kameraman makinesinin filtre ayarını 3200 °K’e göre ayarlamış ve ortamın renk ısısı değiş-
tiğinde filtresini yeni ortamın renk ısısına göre ayarlamazsa konuya ait doğru renkleri görüntüleyemez. Çok
çeşitli filtreler vardır, bunlar gerek iç gerek dış mekânlarda kullanılırlar. Bir kullanıcı, kullandığı filtrenin
nerede, nasıl kullanılacağını, kullandığında nasıl bir etkiyle karşılaşacağını bilerek onu kullanmalıdır. Bu da
tecrübe ve deneyimle elde edilir.
165
Işık, Renk ve Aydınlatma
A. Konuyu aydınlatması
B. Hacmi sembolize etmesi B. Bir cisme çarptığında o cismin özelliğine oranla
C. Derinliği sembolize etmesi yansır.
D. Resmin atmosferini oluşturması C. Derinliği sembolize etmez.
E. Hareket, ışığın düz çizgiler hâlinde hareket et- D. Resmin atmosferini oluşturur.
mesi E. Bir ortamın içine girince kırılır.
166
Görsel Estetik
1. E Yanıtınız yanlış ise “Işığın Temel Özellikleri” 6. D Yanıtınız yanlış ise “Işığın Dört Fonksiyonu
konusunu yeniden gözden geçiriniz. Vardır” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. A Yanıtınız yanlış ise “Gün Işığı Projektörü” 8. A Yanıtınız yanlış ise “İki Kişinin Aydınlatıl-
konusunu yeniden gözden geçiriniz. ması” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
5 Anahtarı
Doğal ışık kaynakları denildiğinde akla ilk gelen kaynaklar güneş ışığı ve gök-
yüzüdür. Bulutsuz bir günde gün ışığından elde edilen aydınlatma güneşten
gelen ışınların ve gökyüzünden yansıyan ışınların toplamı kadardır. Bulutsuz
bir günde bu iki doğal ışık kaynağı birbirine bağımlı değildir ve güneşten
gelen ışınlar eşit miktarda mavi, yeşil ve kırmızı renkleri içerir. Bu yüzden böy-
Araştır 1 le bir günde güneşten gelen ışınların rengi beyaz olarak görülür. Bulutlu bir
günde ise bu iki doğal ışık kaynağı tek bir ışık kaynağı gibi davranır. Yapay ışık
kaynaklarının renk niteliği statik olmasına rağmen doğal ışık kaynaklarının
renk niteliği dinamiktir. Güneşten gelen ışınların veya gökyüzünden yansıyan
ışınların renk niteliğinin değişmesi veya bu iki doğal ışık kaynağının sağladığı
ışınların karışım yüzdelerinin değişmesi güneş ışığının renk niteliğinde sürek-
li bir değişime neden olur.
Mum, gaz lambası ve gemici feneri, şömine ateşi, ateş veya kamp ateşi, akkor
flamanlı lambalar, floresan lambalar, sokak lambaları, el feneri, kask feneri,
Araştır 3
kaynak makinesi, gün ışığı projektörü, strop ışık, ayna, reflektör, akvaryum,
araba farı, sinema veya projeksiyon perdesi, televizyon veya monitör.
167
Işık, Renk ve Aydınlatma
Araştır Yanıt
5 Anahtarı
Dikkatin belirli bir nokta üzerine çekilmesi amacı ile yapılır. Güçlü ışık kay-
nakları kullanılır. Bu aydınlatma biçiminde aydınlık-karanlık zıtlık oranı
Rembrandt aydınlatma biçimine göre daha fazladır. Genellikle bazı televizyon
Araştır 6 programları konuyu dramatize etmek için simsiyah bir fon önünde çekilirler.
Böylece dikkatin hem fon hem de ışık vasıtası ile konuşan kişiye yönlendiril-
mesi sağlanmış olur.
168
Görsel Estetik
169
Bölüm 6
Kompozisyon
Kompozisyon Oluşturmanın Temel
1 2
Kompozisyon Nedir Ögeleri
öğrenme çıktıları
3 4
Kompozisyon Oluşturmanın Temel İlkeleri 4 Yüzey organizasyonun da üçüncü
3 Kompozisyon oluşturmada kullanılan boyut oluşturma yöntem ve tekniklerini
ilkeleri açıklayabilme açıklayabilme
5 Kompozisyon Türleri
5 Kompozisyon türlerini açıklayabilme
170
Görsel Estetik
171
Kompozisyon
Kuşkusuz olgular bu kadar basit, açık ve tek raf sanatçısı, mimar olarak), görüntüyü düzenle-
yönlü değildir, çünkü yaşam biçimlerindeki ve yeceğimiz yüzey parçası içerisine alacağımız tüm
bunların birbirlerini etkilemelerindeki çeşitlilik, ögeleri, önem sırasına göre belirli bir düzene göre
düşünüş biçimlerindeki çeşitliliği getirdiği için yerleştirmek durumundadır. ‘’Kompozisyon’’ bu
tüm bu etkileşimlerin çeşitliliğinin dikkate alın- düzenlemenin adıdır.
ması gerekir. Bir kompozisyon (Yüzey organizasyonu) oluş-
Herhangi bir zamanda ve yerde, insanlar tara- turarak bir bildirimde bulunabilmek için; Birbirin-
fından üretilmiş olan bir yapıt üç temel özelliğiyle den çeşitli yönlerden farklılık ya da benzerlik gös-
var olmaktadır. Bunlar ‘Bireysellik’ ‘Zaman’ ve teren bütünün temsilcisi yapısal parçaların olması,
‘Evrensellik’ ölçüt özellikleridir. Bireysellik, bire- bu yapısal parçaları oluşturan öğelerin birbirleriyle
yi ve yapıtını aynı çağda yaşadığı diğer insanlar- etkileşimini (parçadaki herhangi bir değişim bü-
dan ayıran özellikleridir. Zaman, bireyi ve yapıtı tünü de değiştirir) belirleyecek belirli bir düzenin
çağdaşlarıyla bütünleştirirken, kendinden önce olması ve tüm bunların sonucunda bir bütünlüğe
yaşamış atalarından ve gelecekte yaşayacak olanlar- ulaşılması gerekir.
dan ayıran özelliktir. Evrensellik özelliği ise, yapıt
Görsel sanatlardaki kompozisyon kavramının
hangi zamanda ve kim tarafından üretilirse üretsin
anlaşılması zor ve gizemli bir konu olmasının ana
sonuçta yapıt, bir insanlık ürünüdür ve bir kültür
ürünü olarak tarihte yerini almış ya da alacaktır. nedeni, kesin ve belirli kurallarının olmamasından
ötürüdür. Paul Martin Lester, yazmış olduğu ‘Gör-
Leslie lipson’un deyişiyle; Ruskin, sanat yapıtla- sel İletişim’ kitabının önsözünde, günümüzde yazılı
rını, taşıdıkları içerik ve biçimleriyle bir toplumun
kültürün toplumsal iletişimde işitmeye ve görmeye
geride bıraktığı en önemli kayıtları olarak görmek-
dayalı bir kültür önünde giderek güç kaybettiğini
tedir. Bu görüşü esas alan Barbara Tuchman’da
belirtmektedir. Alev Fatoş Parsa’da, yazılı görsel ve
Edebiyat, Tiyatro ya da diğer yazılı yapıtlarda, Mü-
işitsel tüm kaynakların oluşturduğu iletilerle dona-
zik, Resim, Heykel ve Mimari gibi sanat dallarında
tılmış bu dünyada yaşamak için, bireyin geleneksel
üretilmiş olan yapıtlarda gördüğü uyuşmazlıklar,
bilgi okuryazarlığının yanında kültürel okuryazar-
endişe ve korku izleri, huzursuzluklar ve tabi ki
tüm bunların getirmiş olduğu uyumsuzluk ve sinir lık, medya okuryazarlığı ve görsel okuryazarlık gibi
bozucu bir ruh haline bakarak, 20. yüzyılı kargaşa yeni iletişim becerilerine de sahip olması gerektiği-
çağı olarak adlandırır. ni vurgulamaktadır.
Kısaca tarihin değişik dönemlerinde üretilmiş Elvin Toffler diyor ki; geleceğin cahili, okuma
sanat ürünlerinde, dönemin uygarlık değerlerine yazma bilmeyen değil bilgiye nasıl erişilebileceği-
uygun farklı kompozisyon türleri ve içerikleri ol- ni bilmeyendir. Günümüzde bilgiye ulaşmada öğ-
muştur bundan sonra da olmaya devam edecektir renenin, edindiği bilgileri analiz ve sentez etmesi
diyebiliriz. gerektiği için, gelişen ve değişen okuryazarlık bece-
rilerinin de edinilme zorunluluğu ortadadır. 1983
Kompozisyonun bugünkü tanım ve işlevini ele
yılındaki ABD’nin nüfus dairesinin istatistiklerine
alan Jean Rudel’ e göre kompozisyon yapma yön-
temini; yapıtın farklı yapısal kısımlarının, bütüne göre, Amerikalıların %99’u okuryazar sayılmasına
göre dinamik ya da yavaşça kendilerini belirleme- rağmen, pek çok uzman her beş yetişkinden birinin
leri, birbirlerine bağımlı ve bir düzen içerisinde (%20) uygulamada, (çağdaş kültürün gerektirdiği
bütünlüğü oluşturmak için bir araya getirilmeleri bilgi eksiklerinden ötürü, teknoloji okuryazarlığı
olarak tanımlar. Kompozisyonun esas işlevi, bir ile- eksikliği gibi) okuma yazma bilmeyenler grubuna
tişim için bildirimde bulunmaktır. Çünkü sanatsal katıldığını belirtilmiştir.
bir ürün, ancak bir anlatım ile varlığını kazanabi- İnsanoğlunun geliştirdiği iletişim araçları ara-
len iletişim aracıdır. Yazılı kültürün dil bilgisi ve sında en güçlü etkiyi görsel iletişim araçları yapar.
söz dizimi kavramların görsel sanatlardaki karşılığı Güçlü bir şekilde hemen etkiler. Görsel özelliği
kompozisyondur. olan iletişim araçlarının bize kazandırdığı en bü-
Gördüklerimiz arasında bir önem sıralaması yük avantaj “hız’’ kavramıdır diyebiliriz. Konuşma
yapmayız ama eğer bir yüzey organizasyonu için dili, yazma dili gibi bir dil olarak ele alındığında,
düzenleme yapacaksak (yönetmen, ressam, fotoğ- görsel iletişim araçları diğerlerinden şu farklılığı
172
Görsel Estetik
ile ön plana çıkar. Konuşma dilinde ya da yazma tarafından, ilk kez Güzel Sanatlar kavramını kul-
dilinde bir anlatının olabilmesi ya da algılanabil- lanmalarıyla sanat ve zanaat olarak ikiye ayrıldı.
mesi belirli bir sürece (zaman) bağlıdır. Heceleri, Modernizm ile başlayan bu önemli bölünme, bir
sözcükleri ya da sesleri birbirlerine pekiştire pe- tarafta güzel sanatlar kavram şemsiyesi altında
kiştire ardışık bir biçimde bağlayarak, tümcenin Resim, Şiir, Mimarlık, Heykel, Müzik, Edebiyat,
tamamlanması ve sonucunda bir algılamanın ol- Opera, Tiyatro, Dans gibi, amacı insanlarda este-
masına karşın, görsel iletişim aracı kullanan sa- tik yönden bir sevgi, beğeni, heyecan, yücelik ve
nat dilinde bu algılama, aynı anda (eş zamanda) hayranlık duyma gibi duygular uyandıran sanat
ögelerin tümünü birbirleriyle ilişkileri içerisinde dalları yer alırken, diğer tarafta ‘zanaat’ (Endüstri-
bir bütün olarak ve birden olur. İnsanların görsel yel sanatlar) kavram şemsiyesi adı altında, özellikle
bilgiyi, yazılı bilgiye göre 60.000 kez daha hız- de işlevselliği ön plana alan, ‘ Biçim, işlevi takip
lı işlediği yönündeki bulguları olan bir araştırma eder’ teziyle kümelenebilen Dokumacılık, Ayak-
(3M Corporation Research, 2001) bunu destekler kabıcılık, Nakışcılık, Sarraflık, Takıcılık, Saatçilik,
niteliktedir. Ted Cobun’a göre ise, öğrendiklerimi- Marangozluk ve Aşçılık gibi pratik alanları içeren,
zin %83’ünün görme, %11’ini işitme, %3,5’unu güzel sanatlar alanında kulanılan araçların da kul-
koklama, %1,5’unu dokunma, %1 ini ise tatma lanılabildiği, günlük hayatımızda iş olarak yaptığı-
duyularımızla edindiğimiz yaşantılar yoluyla elde mız ve belli bir alışkanlık ve ustalık isteyen sanat
ederiz.Tüm bunlar bize göstermektedir ki, “hız” dalları yer aldı.
kavramı yaşantımızda artık en önemli ögelerden 19. yüzyılın ortalarında başlayan, İngiltere’ deki
biridir. Ne yazık ki hızlı olamayanlar çağın geri- ‘Art and Craft (Sanat ve Zanaat Birliği) hareketi,
sinde kalmaktadırlar. Dünyanın çok hızlı değiştiği özellikle 1880-1910 yıllar arasında etkililiğini art-
bu dönemde, hızlı karar almak, hızlı hareket et- tırdı. Amaçları, günlük yaşamda kullanılan maki-
mek, hızla sonuçlandırmak son derecede önemli- na seri üretimi ürünlerdeki zevksizlik, çirkinlik,
dir. Hızlı olmak, mükemmel olmaktan çok daha bayağılık ve aşırı süslemeleri ortadan kaldırmak
önemli bir özellik hâline gelmiştir. ve onların yerine, iyiye, kaliteliye, zevkliliğe doğru
Modernizm; eskiyi dışlayıp ondan ayrılmayı, yönelmeyi sağlamaktı. Sözcülüğünü John Ruskin’
yeniye geçişi ve güncelliği önemseyen, modern in yaptığı bu hareket, sanat ve zanaatın birbirlerine
sözcüğünden türetilmiş bir kavramdır. 19.yüzyı- yeniden ve olabildiğince yakınlaşmasını sağlamaya
lın ikinci yarısından itibaren hızlı bir şekilde ya- yönelik ilk girişimdir.
şanmaya başlanan felsefi, siyasi, bilimsel ve tek- 20.yüzyılın başlarında da Bauhaus; Art and
nolojik değişimlerin sonucu olarak ortaya çıkan Craft’a benzer iddialarla kurulmuş ve tüm sanat
dönüşümlerin, özellikle de sanat alanlarındaki dallarını bir bütün olarak ele alarak, tasarımda bel-
izdüşümlerini vurgulayan ve kapsayan bir söz- li ilke ve yöntemler geliştirerek, her zaman geçerli
cüktür. Sanat alanında olmasının nedeni, sanat olacak görsel bir dile ulaşmak ve bunların tümünü,
ürünlerinin eskiden kopmayı, yeniye geçmeyi, endüstri ile sanatın iş birliğini kurmak amacıyla
çağın yaşam biçimini, geçim biçimini ve düşünce eğitim-öğretimini planlamıştır. Günümüzde ar-
biçimini en iyi belgeleyen, örneklerini sergileyen tık tamamen olmasa da sanat ve zanaat arasındaki
belgeler olmasıdır. farklılıklar giderek önemini yitirmiştir. Buna kar-
Başlangıcından beri hep güzel olanı, beceriyi, şın Bauhaus’un getirmiş olduğu ilke ve yöntemler
inceliği, yüceliği, iyi olanı kapsayan tüm insan et- dünyadaki birçok ülkenin endüstriyel tasarım ve
kinliklerinin genel adı olarak bilinen sanat, 18.yüz- sanatsal tasarım alanlarında geliştirilerek kullanıl-
yılda başta Charles Batteux’un olduğu düşünürler maya devam etmektedir.
173
Kompozisyon
Öğrenme Çıktısı
1 Görsel düzenlemelerde kompozisyon bilgisinin önemini açıklayabilme
174
Görsel Estetik
alırlar. Dışlamada A’nın bulunduğu yerde B’ bu- tepki olarak gösterir. Bu uyarı belli bir biçim, renk,
lunmaz. Kapsama da B, A’yı içine alır. Kesişme de doku, hareket ve ışık ögelerinden ya da bunların
AB kavramları ayrı ayrı alanlara sahip olmalarına karışımlarından oluşabilir. Görsel göstergebilim ve
rağmen alanlarının kesiştiği ortak bir bölüm vardır. görsel algılama ile ilişkili araştırmacılar çoğu görsel
Bu ilişki türlerine çağrışım, benzeşme ve örtüşme anlatı dizgesinin algılanışında temel ögeleri şöyle
gibi ilkeleri de katabiliriz saptarlar: Sınır çizgisi, Fon(düzlem), Figür (biçim),
Doku ve Renk. Doğal ortamında bütünden ayrı ve
tek tek göremediğimiz bu Görsel göstergeler (Plas-
A B tik ve İkonik göstergeler) ayrı ayrı ya da ikisi birden
tek bir bütünde karşımıza çıkabilirler.
B Görsel sanatların kendi dilinde, dil bilgisindeki
söz dizimine denk düşen ve onu karşılayan kavra-
A ma kompozisyon diyoruz. Amacı, bir iletişim için
bildirimde bulunma işlevini yerine getirmektir. Bu
Resim 6.1 Dışlama Resim 6.2 Kesişme
günkü yazı dilinin oluşmasından çok önce, ilkyazı
dillerinin resimsi sembollerden oluştuğunu ve sade-
ce resimsi sembollerle sınırlı kaldığını hatırlayınız.
Konuşma dili yazı dili gibi bir dil olarak değer-
A lendirilen plastik sanat dili, ögelerin dizilişi açısın-
dan diğer dillerden ayrılır. Ögelerinin ardışık bir
B
dizge oluşturma zorunluluğunun yanında izlenme-
Resim 6.3 Kapsama si ve algılanması belirli bir süre isteyen tüm diğer
dillerden, çok farklı yönlerde, hareketlerde, ritim-
Doğada bulunan nesnelerin ölçüme ve deneye lerde, aralıklarda kullanılabilen ve çok karmaşık
gerek duymadan gözle hemen algılanabilen özellik- yapısal diziliş çeşitliliğinin yanında izlenme ve al-
lerine görsel özellikler diyoruz. Bunlar biçim (yu- gılanması, anlık, hepsinin birden aynı anda yani eş
varlak, köşeli, dörtgen, üçgen) doku (sert, yumu- zamanlı olması ile ayrılır. Bu ögeler temsil ettikleri
şak, düz, pürüzlü) ölçü/Boyut (büyük, orta, küçük) yapısal bütünü oluşturma bağlamında işlevseldir-
renk (kroması, değeri, türü, mat, parlak) ve nesne- ler, işlevlerini kendi aralarında kurdukları bağlan-
nin fiziksel yapısıdır (katı, gaz, sıvı). Bunlar nesne- tılarla yerine getirirler. Tüm görsel anlatımlar var
lerin diğer özellikleri ile ilişkili olarak estetik değer olmak için, nokta (benek), çizgi, leke, biçim(form),
üretirler. Görsel bir anlatı da Renkler, Biçimler ve renk, doku, yön, ölçü, aralık, hareket, ışık- gölge
Dokular temel plastik ögeler olarak ele alınmakta- ve değer olarak adlandırılan yapısal ve görsel öge-
dırlar. Çünkü bunlar görme olayının fizyolojik te- leri kullanırlar. Konuşma ve yazı dilinde sözcükler
mellerinden yola çıkarak, bir dil bilgisi dizgesi gibi hangi işlevi yapıyor ise plastik sanat dilinde de bu
düzenlenip resim, simge veya bir gösterge olarak ögeler aynı işlevi yaparlar. Sonsuza varan olasılık
işlev yapmaktadır. Özne bunların aracılığıyla an- kullanım çeşitliliği ile şekilleri oluştururlar. Bu
lam üretir. Renk, doku ve biçim aracılığıyla anlam ögeler bulundukları düzlem üzerinde retinal ola-
üreten plastik göstergelerle, ikonik göstergeler ara- rak değişim göstermezler yani her bakış noktasında
sında şöyle bir fark vardır. Her ne kadar varlıkları aynıdırlar. Nitelikleri, tek tek algılanabilir ama bir
(var olmaları) ikonik göstergelere bağımlı olsa da bütünün parçası iseler o zaman bu niteliksel değer-
plastik göstergelerin anlamı, ögelerin kendi arala- ler kendilerini aşar. Başka bir deyişle ögeler arasın-
rında kurdukları bağlantı ve ilişkiler sonucunda daki ilişkiler sonucu oluşan algısal dikkat, ilişkiye
oluşur. Yani tek başlarına bir anlam taşımayan bu giren ögelerin tek tek algısından farklıdır. Ögelerin
ögeler ancak aralarındaki ilişkiler aracılığıyla bir bireysel algısı açısından değerlendirilmeleri genelde
anlam üretirler. Unutulmamalıdır ki görsel algı- şöyle yapılmaktadır.
lamanın en önemli olgusu olan içgüdü doğuştan Nokta (benek) hareketsiz, sakin bir yapıya sahip-
ve bünyenin kendisi tarafından düzenlenmektedir. tir. Nokta bu özelliği ile göz hareketini kontrol ederek
Herhangi bir uyarıcı karşısında bünye, doğuştan si- onu bakması gereken alana doğru yönlendirir, dikkati
nir sisteminde var olan bir davranışı, otomatik bir toplar, odaklar. Resim 6.4. Niteliksel özelliği daire ile
175
Kompozisyon
örtüşür yani daireye noktanın yeterince büyütülmüş Çizgi temel olarak yön belirleyen algısal bir et-
biçimi diyebiliriz. Bedri Rahmi Eyüboğlu’na göre sa- kiye sahiptir ve bu özelliğiyle hem yatay hem di-
natsal bir kurguda nokta ya da benek, herhangi bir key hem de eğik biçimde kullanılabilmektedir. Bir
çorbaya konulan tuz kadar önemlidir. yüzey içinde aldığı biçimlere göre tek başına farklı
algısal etkiler yaratabilmektedir. Bir alanı / düzlemi
bölmek için kullanılır. Nesneni sınırlarını belirler.
Çizgilerin biçimleri ve gösterdikleri yönler izleyici-
de duygusal tepkiler yaratır. Çizgilerin değişik yön-
lere yönelişi üzerlerine kuvvet uygulanmış gibi algı-
lanır, Resim 6.5. Düz çizgi kesinlik belirtisidir ama
aynı zamanda da ufuk belirleyicisi olarak serinlik ve
sessizliği de simgeler. Dikey çizgi yüksekliği belir-
terek dengeyi ve gücü (kuvvet) vurgular. Eğri çizgi
yön değiştirmesinden ötürü süreklilik algısına yol
açar. Hızla yönü değişen eğik bir çizgi, hareketi,
dinamizmi güçlü bir etkiyi ve gücü simgeler. Kırık
ya da zikzak çizgiler ise kargaşa, çatışma ve şiddet
gibi kavramları simgeler. Çizgi tüm bu özelliklerin-
den ötürü tasar ögelerinin en önemlilerinden biri
olarak tanımlanır.
Herhangi bir nesnenin yüzeyi üzerinde algılanan siyahla beyaz arasındaki farklı ton değerlerine leke
diyoruz. Pragnanz yasalarına göre nesnelerin algılanmasında, nesnelerin yüzeyleri üzerindeki ışık sayesinde
oluşan açık koyu lekelerin dağılımları, özellikle nesnenin önde ya da arkada olarak algılanmasında başat
bir rol oynamaktadır. Tüm renklerin (siyah beyaz fotoğrafları çekildiğinde) siyah ile beyaz arasında bir gri
değeri vardır ki biz o rengi gri değeri ile birlikte algılarız. Buna uygun olarak diyebiliriz ki leke, bir kom-
pozisyon da en az renk kadar önemlidir.
Şekil (Biçim) Arnheim’e göre bir nesnenin fiziksel yapısına bire bir benzemese de nesnenin tanınmasını
sağlayan, nesnenin dış sınırlarını belirten ve bakıldığında hemen göze çarparak algılanabilen en temel özel-
liklerdir. Şekil iki boyutluluğu (en-boy) Form üç boyutluğu (en-boy-yükseklik) tanımlar. Gestalt psikolo-
jisi içerisinde yer alan Pragnanz yasalarından en önemlilerinden birisi de algısal değişmezlik ilkesidir. Bir
objeyi koşullar değişmesine rağmen aynı obje olarak görmemize algısal değişmezlik denir. Bir masa üzerin-
de elips olarak görünen bir tabağın, daire olarak bilinmesi algısal değişmezliğe bir örnek olarak verilebilir.
Dolayısıyla algılama sırasında insan beyninin belli biçimleri araması bir ilke olarak görülür, Resim 6.6. Bir
görüntüye anlam vermede yardımcı olan tasar ögelerinden en önemlilerinden birisi kuşkusuz biçimdir di-
yebiliriz. Şekil ve Biçimler organik ve geometrik biçimler olarak iki gruba ayırılarak tanımlanırlar. Doğada
serbest olarak bulunanlar ve insan yapımı olanlar.
176
Görsel Estetik
Resim 6.9
177
Kompozisyon
Tıpkı çizgide olduğu gibi yatay yönler durağan- dir. İşte bu sayı “altın oran” olarak adlandırılır resim
lık, etkisizlik etkileri yaratırken dikey yönler akış- 6.11, 6.12, 6.13. Kompozisyon türleri konusunda
kanlık, dinamiklik, sağlamlık etkileri yaratır. Eğik önemi daha detaylı ele alınacaktır.
yönler hafiflik, yumuşaklık, süreklilik etkileri ya-
ratırken paralel yönler biz de monotonluk, sıkıntı,
bıkkınlık, sessizlik etkileri yaratır. Resim 6.11 Altın Kesim
Hareketin oluşumunu zıtlık yaratır. Üzerine
uygulanan kuvvet eşitsizliği bir nesneyi bulunduğu
noktadan başka bir noktaya doğru hareketlendi-
rirken, kuvvetlerin eşit olması durumunda nesne
yerinden kımıldamaz. Burada sözü edilen, güçler
arasındaki eşitsizlik, yani zıtlıktır. Zıtlık olmadan
hareket olmaz, zıtlık olmadan aralık olmaz, zıtlık
olmadan ölçü olmaz zıtlık olmadan ritim olmaz.
Bunların hepsinin oluşumunda hareket başrol oy-
nar. Hareket bu özelliğiyle etki yaratarak alıcıyı
kendine odaklandırır, anlamı pekiştirir, algıyı güç-
lendirir. Aralık nesneler, biçimler, objeler arasında-
ki var olan ya da bırakılan uzaklıktır. O nesneler,
biçimler, objelerin belirliliğinin sağlanmasında ve
görünümlerinin anlamlı, anlaşılır olmasında belir-
leyici bir görev yapar. Resim 6.12 Altın Oran
Ölçü / Oran bir nesnenin başka bir nesneyle ya
da bir bütün içerisinde yer alan bir parçanın diğer
parçalarla veya bütün ile karşılaştırılarak herhangi
bir özelliğinin algılanmasıdır. İnsan psikolojisi ölçü Resim 6.13 Altın
farklılıklarına (zıtlık) büyük bir ilgi ve uyumluluk Oran
gösterir. Bu anlamda ölçü bütünlük oluşturmada,
derinlik ya da önde ve arkada etkisi yaratmada rol
oynayan önemli bir tasar ögesidir diyebiliriz. Ölçüler
büyüdükçe yakınlık etkisi, etkileyicilik ve algılama
düzeyi artarken, ölçüler küçüldükçe görsel algıda
uzaklık etkisi ve algılama zorluğu yaratır. “Altın Kızılötesi, Mor ötesi, Gama ışınları, X ışınları,
oran” doğada birçok canlı ve cansız varlıkların yapı- Mikro dalgalar ve Radyo dalgaları gibi elektroman-
larında görülen ve onların parçaları arasında gözlem- yetik dalgalardan biri olan Görünür ışık, saniyede
lenen, yüzyıllardır sanat ve diğer bilim alanlarında 300.000 km hızla yayılan bir enerji türüdür ve gör-
kullanılagelen, uyum açısından en etkileyici boyut- sel algılamanın temel ögesidir. Öyle ki görsel bir
ları verdiği düşünülen geometrik ve sayısal bir ölçü algılamada ışık varsa algılama olur, yoksa algıda
bağlantısıdır. Antikite’den beri kompozisyon kurgu- yoktur. Bir cisme çarparak yansıyan ya da kırılan
lamalarında kullanılagelmektedir. MÖ 300’lü yıllar- ışıktaki ton farklılıkları o cismin fiziksel özellikleri
da bile eski Yunan ve Mısır uygarlıklarında kullanı- (kalınlık, saydamlık, yoğunluk vb.) ile yakından il-
lan ancak milattan sonra 1201 yılında Fibonacci’nin gilidir. Işığın geliş açısına, şiddetine ve dalga boyu-
yazmış olduğu bir kitapla ünlenen ve yayılan bir sayı na bağlı olarak nesneler üzerlerindeki bu ışık fark-
dizisidir. Fibonacci Sayıları: 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, lılığından dolayı belirgin bir lekenin (Koyu ton,
21, 34, 55, 89, 144 diye uzar gider. Dizide de gö- Orta ton ve Açık ton,) ton değeri egemenliği altın-
rüldüğü gibi, birden sonraki herhangi bir sayıyı ele da görülürler. Bu da bizim o nesneleri önde, arkada
aldığımızda o sayının sol tarafındaki iki sayının top- olarak algılamamıza neden olur. Aslında doğada
lamı olduğu anlaşılmaktadır. Yine bu sayı dizisinin bulunan her nesnenin bir mekân (fon) içerisinde
önemli bir özelliği de dizideki 13. sıradaki sonraki yer aldığını düşünürsek, o nesne ışıkla figüre dönü-
sayıdan sonra yer alan bütün sayılar kendinden ön- şür (öne çıkar) gölgeyle de mekâna (fona) bağlanır
ceki sayıya böldüğünüzde ortaya çıkan rakam 1,618 (geriye gider).
178
Görsel Estetik
Işıklı bir yerde, ışığın saydam olmayan bir cisim tarafından engellenmesi
ile oluşan karanlığa gölge denir. Gölge kavramı, Açık- koyu, Sert- yumuşak
olarak iki ana grupta algılanır ve ele alınır. Koyu gölge aydınlık seviyesi en
düşük ve hiçbir biçimde aydınlanmayan gölgeye denir. Gölgeli alan, o göl-
geyi oluşturan ışık kaynağının dışında başka bir ışık kaynağı tarafından da
aydınlatılıyorsa, ışığı engelleyen cisim eğer yarı saydam ise ya da çevredeki
yüzeylerden yansıyan ışıklarla da aydınlanıyorsa yarı gölge/açık gölge olarak
tanımlanır. Açıklık/koyuluk sınırları kesin ve net olarak algılanan, aydınlık
alandan gölgeli alana doğrudan yani aniden geçilen gölge Sert gölgedir. Sınır-
ları kesin olmayan, algılamada zorluk çekilen gölge, yumuşak gölgedir. Işıklı
alandan gölgeli alana geçişte bir degrade (yumuşak geçiş) oluşur Resim 6.14,
6.15, 6.16.
Renk ışınların nesnelere çarp-
Resim 6.14 Sert ve
tıktan sonra yansımaları sonucu
Yumuşak Gölge
gözümüzün algıladığı duyum-
lardır. Bugün kullanılmakta olan
renk kuramını; Aslında 1919 -1923 yılları arasında Bauhaus
okulunda verdiği derslerde geliştiren, daha sonra kendi kur-
muş olduğu tasarım okulunda öğreten Johannes Itten’e borç-
luyuz. Herhangi bir renkten bahsediyor isek biz o rengin üç
değişken özelliğinden de bahsetmemiz gerekir. Bunlardan bi-
rincisi o rengin türüdür (cinsi) sarı, kırmızı, mavi gibi. İkinci
değişken özelliği o rengin değeridir yani her rengin algılamada
siyahla beyaz arasında bulunan bir ton değeri vardır. Örneğin;
kırmızı ve yeşil gri değerdedir, sarı beyaza mor ise siyaha yakın
bir gri değerdedir. Üçüncü değişken özelliği ise ‘chroma’ yani
yoğunluğudur. Herhangi bir renk içerisine başka bir renk al-
madığı sürece o renk kroması yüksek durumdadır ama içine
başka renkler karışarak griye yaklaştıkça kroması düşer. Gri,
Resim 6.15 Degrade
Siyah ve Beyaz sıfır kromalı yani kromasız renklerdir. Açık-
soluk bir mavi dediğimiz zaman biz o rengin üç değişkenini
de belirtmiş oluruz.
179
Kompozisyon
Öğrenme Çıktısı
2 Kompozisyon oluşturmada görev yapan, temel tasar ögelerini tanımlayabilme
Resim 6.17 Tam Tekrar Resim 6.18 Değişken Tekrar Resim 6.19 Düzenli Tekrar
180
Görsel Estetik
Kalbimizin belli frekans sıklığında kasılıp gev- Zıtlık: Aynı olmama, benzer yönlerin olmama-
şeyerek çalışması kalp ritmini oluşturmaktadır. Bir sı, karşıt olma, çelişkili olmak demektir. Felsefedeki
kalp ritminde, birbirinden farklı beş hareket bir karşıtların birliği ilkesi evrendeki her şeyin karşıtla-
arada bulunur. Ritim kavramı en iyi buradan anla- rın dengesi üzerine oluştuğunu varsayar. Buna göre
tıyoruz. Eğer bir düzen veya yapı içerisinde tek bir hafifi tanımlayabilmek için ağırın bilinmesi, beyazı
öge yinelenirse (aralıklı ya da aralıksız) tekrar, bir- tanımlayabilmek için siyahın bilinmesi ince/kalın
den fazla öge bir arada belirli aralıklarla yinelenirse açık/koyu, geniş/dar, dişi/erkek, iyi/kötü, mat/
ritim oluşturmuş oluruz, Resim 6.20, 6.21, 6.22. parlak, güzel/çirkin v.b. gibi örnekler çoğaltılabilir.
Yani ritim tekrardan oluşmaktadır ama birden faz- Tasar ögelerinin tamamının zıtlıkları kurulabilir.
la ögenin bir arada tekrarlanması gerekir. Ritim Herhangi bir şeyin değerlendirilmesi yapılırken
düzenli bir tekrara dayanarak hareketi başlatan, ya da canlılık yaratmak, ilgi toplamak için zıtlıklar
sürdüren, birleştirici ve uyum sağlayıcı bir ögedir uygulamada her zaman başrol oynar. Görsel algıda
ve bireyin algılamasına kolaylık sağlar. Renk, ton zıtlık, değişiklik yaratır, ilgi çeker, heyecanlandı-
değeri, doku, çizgi, biçim öğelerin bir düzen içeri- rır, canlılık katar, monotonluktan kurtarır, Resim
sinde birbiriyle ilişkilerini sağlayan, ön-arka ilişkisi 6.23, 6.24. Zıtlık, bir tarafta tüm bunları yaparken
kurduran, hareketlendiren sonuçta bir birlik kura- diğer tarafta da uyuşmazlık doğurur, düzensizlik
rak ritim uyumuna (Armoni) götüren temel ögeler- yaratır, kargaşa oluşturur. Görsel anlamlandırma
den birisidir ritim. da belirleyiciliği öne çıkaran önemli önemli öge
zıtlıktır.
182
Görsel Estetik
İki ya da daha çok ögenin birbirleri arasında renk, doku, hareket, aralık, biçim gibi tasar ögeleri ile ben-
zerlik kurarak uygunluk yaratmak anlatıma güç katar, Resim 6.31. Uygun olma, uyumda benzer ögelerin
yan yana kullanılması söz konusu iken, ritimde benzer ögelerin belirli aralıklarla yinelenmesi vardır.
183
Kompozisyon
Araştırmalarla
İlişkilendir
Perspektifin Bulunuşu1436 perspektif ilkelerini keşfeden kişi olan Burunellechi,
Işığın geometrisi için çıkılan araştırmalarda, ba- bu çağ açan deneyi için yalnızca yaklaşık 35 santimetre
rok mimarı olan Burunellechi ile ressam Alberti bü- karelik bir tahta panelle, aynı boyda düz bir aynadan
yük rol oynamıştır. Doğrusal perspektif ilkelerini yeni yararlanmıştı. Panelin üzerine perspektif olarak Flo-
baştan keşfettiler. Onların mekânı ifade etme teknik- ransa Katedrali’nin karşısındaki Piazza’da duran kili-
leri olan ‘Perspektif’, kübizme kadar resim sanatı ta- seyi, Katedralin ana kapısının tam içinden göründüğü
rihinde başat bir rol oynamıştır. Eski Yunanlılar MÖ şekliyle çizdi. Gökyüzü olması gereken kısmı da gelip
5. yüzyılda yaptıkları vazolarda öndeki figürleri kü- geçen bulutları yansıtmak üzere gümüşle kaplattı. Bu-
çültmüşler, Helenistik ressamlar da derinlik izlenimi runellechi resimde tam gözlerinin hizasına küçük bir
yaratmayı başarmışlardı. MÖ 5. yüzyılda Agatharchus delik açtı ve katedralin kapısının içinde durdu. Delik
perspektif üzerine temel bir kitap yazmıştı. Belli bir resimli yüzde bir mercimek kadar küçüktü ama arka
noktada bir merkez belirlendiğinde, çizgilerin bakış tarafta gözünü dayayıp içinden bakabileceği kadar ge-
açısına ve görülen ışınların dağılmasına göre denk gel- nişliyordu. Deney de kullandığı düz ayna tam olarak
mesi ve bu yanılmayla bir manzara resminde binaların resimli panelle aynı boydaydı ve yakın zamanlarda
görünümünün aslına sadık biçimde verilebileceğini piyasaya çıkmıştı. Alberti, optik konusunda yazılmış
gösterdi. Böylelikle her şey dikine bir düzlem üzerine eserler hakkında, geniş bilgiye sahipti. Onun ‘yapay
çizilmekle birlikte, bazı kısımlar geride, diğerleri de perspektif’i iki boyutlu bir yüzeyde üç boyutlu bir
daha önde görünür. Uygulamada eskiler hiçbir zaman mekân yaratıyordu ve onun için resim, bir mekân ilmi
Burunellechi ile Alberti’nin geometrik perspektifine hâline gelerek 20.yüzyıla dek resim sanatına ağırlığını
ulaşamadılarsa da Pompei’de bir evde bulunan geç koyacaktır.
Hellenistik ve Roma duvar resimleri kalıcı bir pers-
Kaynak: D.J. Boorstin, Yaratıcı ruhun evrimi, 368
pektif teknik geliştirildiğini göstermektedir. Doğrusal
184
Görsel Estetik
Perspektif, özünde iki boyutlu bir düzlemde eğilimi gösterir (Tamamlama yasası), aynı yönde
üçüncü boyut yani derinlik yanılsaması vermek giden ve hareket edenler birbiri ile ilişkili olarak
için kullanılan tekniktir. Düzlemsel ya da eğik, algılanır (Süreklilik yasası) ve dikkati toplar, basit
üzerinde iki boyutlu çalışmalara olanak veren her parçalar karmaşık parçalardan daha kolay algılanır.
türlü alana yüzey diyoruz Görsel öğrenme, Fon- Yakınlık, Benzerlik, Saydamlık ve Ayırıcı nitelik
Figür (şekil-zemin) arasındaki ilişkilerdir. Fon uya- görsel algılamada belirliliği sağlayan ilkelerdir. Bun-
rıcıların bulunduğu ortam Figür ise uyarıcıların lar sayesinde figür elde etmek kolaylaşır. Ögelerin
içindeki dikkat ettiğimiz uyarandır. İnsan belleği iyi devamlılığı, çevre çizgisinin kapanması, ögelerin
rastgele seçilmiş bir görüntüde bile belli bir düzen birbirleriyle bağıntılı olması ve simetri Ayırıcı bir
arar. Fon-figür (ön-arka) yani derinlik ilişkisi, her- nitelik oluşturmada önemli dört ipucudur.
hangi bir yüzey üzerinde üç boyutlu görünüm elde Uzaklık ve derinlik algısı yaratmada kullanılan
etme sorununun kendisini oluşturur. ilkeler ise şunlardır; Etkili çevre, Örtme, Saydam-
Pragnanz yasaları ya da algısal örgütleme ya- lık, Ölçü derecelemesi, Ton derecelemesi ve Koram
saları olarak bilinen temel ilkeleri burada bir kez ki bunların hepsi Figür/Şekil elde etme yöntemleri-
daha hatırlatmak konunun daha iyi anlaşılması için dir, Resim 6.33, 6.34, 6.35. Ayrıca resim düzlemi-
yararlı olacaktır. Görsel algılamada birey, uyarıcıları nin alt kısmına yerleştirilen nesneler(izleyicinin göz
fark ettikten ya da dikkatini onlara verdikten son- hizasının altında kalanlar), boyutu büyük olanlar,
ra onları tanımaya ve yorumlamaya çalışır. İşte bu başka bir nesneyi kısmen de olsa örtenler, kenarları
dikkat sırasında kişi aşağıdan yukarı ve yukarıdan keskin ve net çizgilerle belirtilmiş olanlar, kroma’sı
aşağı tarama işlemini yaparken nesnenin şekli, ha- yüksek renkli nesneler önde yani figür/Şekil olarak
reketin yönü, boyutu, şekil-zemin arasındaki farklı- algılanırlar.
lıklar ve parçaların gruplanması üzerine yoğunlaşır. Geniş, açık ve aydınlık yüzeyler/ alanlar, benzer
Bellek(zihin) birbirine benzeyen uyaranları, bir- ölçüde tekrarlanan ögeler sıcak-soğuk renk zıtlıkla-
birine yakın bulunan uyaranları gruplama eğilimi rı, doku zıtlıkları ve zıtlığın kendisi kompozisyon-
gösterir (Benzerlik ve Yakınlık yasası), bünyesinde da figürden daha çok ve geniş yer kaplayarak Fon /
eksik olan parçaları bütünleştirme ve tamamlama Zemin etkisi yaratırlar
Resim 6.33 Ölçü ve Ton Derecelemesi Resim 6.34 Yakınlık ve Benzerlik Resim 6.35 Örtme ve Saydamlık
185
Kompozisyon
Öğrenme Çıktısı
4 Yüzey organizasyonun da üçüncü boyut oluşturma yöntem ve tekniklerini açıklayabilme
Boyut-Ölçek-Oran, bu üç
kavram tasarımlarda birbir-
leriyle ilişkili olarak sıklıkla
ele aldığımız ögelerdir. Bo-
yut herhangi bir nesnenin
Figür elde etmede çok
fiziksel ölçülerini tanımlar-
önemli olan Etkili çevre,
Fon/Zemin/Boşluk/ beyaz ken ölçek nesnelerin zıt uç-
Örtme, Saydamlık, Ölçü
alan bir tasarıdaki önemi larından gelen kavramlarla
derecelemesi, Ton derecele-
nedir? karşılaştırma yapar (büyük-
mesi ve Koramı zıtlık ilkesi
küçük, uzun-kısa, açık-ko-
ile ilişkilendir.
yu). Oran ölçeğin uyumlu
hâlidir yani ölçek uyumlu
ise orantılıdır. Oran bir ta-
sarımda uyum/ birlik yarat-
maya yardımcı olur.
KOMPOZİSYON TÜRLERİ
Kompozisyon türleri, tarihin belirli dönemle-
rinde belirli uygarlıklarda değişkenlik göstermiştir.
Örneğin Orta Çağ’da simetrik (Merkezî) kom-
pozisyon başat bir rol oynamıştır. Yani anlatılmak
istenen konu çerçevelerden belli bir boşluk bırakı-
larak merkezî bir şekilde
alana yerleştirilir, gereksiz
ögelerden detaylardan
Resim 6.38
ayıklanarak sunulur. Bu
tür kompozisyonların di-
ğer bir adı kapalı kompo-
zisyondur. Bütün hikâye Resim 6.37
kapalı olan alan (düzlem)
içerisinde yaşanır ve bi-
ter, dışarı ile bir bağlantı
Resim 6.36 Resim 6.39
yoktur, kurulamaz, Resim
6.36, 6.37, 6.38, 6.39.
186
Görsel Estetik
Resim 6.42
187
Kompozisyon
Resim 6.46
Resim 6.48
Resim 6.49
Resim 6.47
188
Görsel Estetik
Asimetrik/açık kompozisyonda büyük parça küçük parça ilişkisi dinamizmi yaratır. Biçimlerin dış kon-
turları konumları gereği belirli yönleri gösterir, küçük parçanın büyük parça ile olan ilişkisi bu yönlerle
yaratılır, Resim 6.55, 6.56.
Resim 6.55 Büyük Parçanın Dış Konturlarının Resim 6.56 Küçük Parçanın Büyük Parça ile İlişkili
Gösterdiği Yönler Olarak Düzenlemeye Katılması
Serbest kompozisyon ise günümüz yaşam biçimine ve postmodern dünya görüşüne uygun düşen, hiç-
bir kural kabul etmeyen, tanımayan, uymayan kompozisyonların tanımıdır, Resim 6.57, 6.58, 6.59, 6.60.
Resim 6.57
Resim 6.59
Resim 6.58
Araştırmalarla
İlişkilendir
Bir resim ya bir defada yapılır ya bin defa- kafanda taşıyacak, evvela şunu, sonra bunu, sonra
da… Bu söz herhâlde tasarlama gücüne dayanı- da ötekisini diye yüzde yüz kesin bir hesap yapıp
yor. Bütün ayrıntıları tasarlar, aklını başına devşi- işe koyulacaksın. Bu hesaba göre yününü eğirte-
rirsen, bütün gücünle bir defa çullanırsan konuya cek, dilediğin renklere boyatacaksın. Ne eğrilmiş
olur. Ama yarım yamalak bir vakit harcayarak, yün satar köyün bakkalı, ne de boyanmış iplik…
yarım yamalak malzeme ile girişirsen, bir defada Yeterince yünü evvelinden hesaplayıp hazırla-
olacak işi bin defa da yaparsan şaşma, darılma, yacaksın. Adı iyi bir kilimciye çıkmış kişi yirmi
kızma… otuz çeşit kilim kompozisyonu taşır kafasında
Tasarlama gücünde beni en çok şaşırtan olay ve insanları hakikaten şaşırtan olay, bu kafanın
bizim Anadolu köylümüzün nakışlarıdır. Beş alışılagelmiş kültür verilerinin tümünden yoksun
metre uzunluğunda üç metre genişliğinde bir ki- oluşudur. Ne on yedi yaşındaki kız okuma yaz-
lim düşünün bu kilimi ören on yedi yaşında yahut ma bilir ne yetmişlik nine ne otuzluk gelin. Ama
yetmişlik bir nine, ömür billah kağıt kalem yüzü bunlar tezgah başına çöktüler mi üç kuşak bir
görmemiş, kilimle çeşitli boylarda elliye yakın ağızdan türkü söylercesine kilimin bir ucundan
nakış… Kimi akraba nakışlar, kimi birbirinden girip ötekinden çıkarlar.
kesin olarak ayrı nakışlar. Nakışların bir bölümü Bir hafta bir adamı aç bıraktınız mı tasarla-
kırmızılar, bir bölümü yeşiller üstünde dolanıyor. ma gücü alabildiğine şahlanır, burnuna kokular,
Aynı nakış biraz ötede ak üstünde kara, kenar- diline lezzetler gelmeye başlar. Ama gel gör ki, ta-
dan kara üstünde ak, aynı nakış aynı çevre içinde sarlama gücü ne kadar gelişirse gelişsin, açlıktan
hem çizgiyle hem benekle hem lekeyle hem de ölmemize mani olamaz. Tabiat ana bu yüzden ta-
renkle verilmiş ve bu sonuç kurşun kalemle ge- sarlama gücünü bu kadar titizlikle ölçüp biçmiş.
lişigüzel çizilmiyor. Kocaman bir tezgahta ilmik Aç tavuk kendini arpa ambarında sanırmış...
üstüne ilmikle perçinleşiyor. İkide bir düzeltme,
karar değiştirme yok, en ufak nakışına kadar on Kaynak: Bedri Rahmi Eyuboğlu, Resme Başlar-
beş metrekare üzerine serpilecek, bütün nakışları ken. Bilgi yayınevi1986. 283/284
190
Görsel Estetik
Öğrenme Çıktısı
5 Kompozisyon türlerini açıklayabilme
Modernizmin en belirgini
özelliği, insan aklına duyu-
lan sınırsız güvendir diyebi-
liriz. Bu bir anlamda insanın
yücelmesi olarakta görüle-
bilir. Postmodernizmde ise,
çoğulculuk (farklılığı ço-
ğaltmak), eklektisizm (seç-
Modernizm ve Postmoder- mecilik), kendiliğinden
Resim sanatı ile Fotoğraf sa-
nizm arasında görsel sanat- olan (tesadüfilik), belirsiz-
natında kullanılan kompo-
lar açısından ne tür farklı- lik, bitmemişlik, tutarsızlık,
zisyon türlerini ilişkilendir.
lıklar vardır. tarihe öykünme, geçmiş/
şimdi/ gelecek olarak bili-
nen zaman kavramlarının iç
içe geçirilerek oluşturulan
mekan, zıtlıkların kullanı-
mı, modernizmden ayrıl-
dığı noktalar olarak sanat
ürününün bir tüketim eşya-
sı olarak görülebilir.
191
Kompozisyon
Görsel düzenlemelerde
1 kompozisyon bilgisinin önemini
açıklayabilme
öğrenme çıktıları ve bölüm özeti
192
Görsel Estetik
Kompozisyon oluşturmada
3 kullanılan ilkeleri açıklayabilme
193
Kompozisyon
Kompozisyon türlerini
5 açıklayabilme
194
Görsel Estetik
neler öğrendik?
A. Bir iletişim için bildirimde bulunması
B. Çalışmada ritm oluşturması IV. Çizgi
C. Çalışmada denge oluşturması V. Biçim
D. Çalışmada hareketi oluşturması Ritim düzenli bir tekrara dayanarak hareketi baş-
E. Çalışmada uyum oluşturması latan, sürdüren, birleştirici ve uyum sağlayıcı bir
ögedir ve bireylerin algılamasına kolaylık sağlar.
Buna göre yukarıdakilerden hangileriyle bir görsel
2 1880-1910 yılları arasında sanat ve zanaatın çalışmada ritim oluşturulabilir?
birbirlerine yeniden ve olabildiğince yakınlaşma-
A. I-II B. I-II-III
sını sağlamaya yönelik girişimcilerin sözcülüğünü
yapan kişi aşağıdakilerden hangisidir? C. I-II-III-IV-V D. I-II-IV-V
E. I-III-IV-V
A. Elvin Toffler
B. John Ruskin
C. Paul Martin
6 Bir kompozisyonda tasarım ögelerini, tasarım
ilkelerine göre kullanarak ulaşılacak yer uyum, den-
D. Lesterjean Rudel
ge ve birlik oluşturmaktır.
E. Leslie Lipson
Yukarıdaki ifadeye göre iki ya da daha çok ögeyi bir-
birleriyle ilişkilendirerek uygunluk yaratmak aşağı-
3 Hareketsiz, sakin bir yapıya sahip olmasına dakilerden hangisiyle yapılabilir?
rağmen gözü bakması gereken alana doğru yönlen-
diren, dikkati toplayarak bir hedefe odaklayan tasar A. Ögelerin renk, doku, hareket, aralık, biçimleri
ögesi aşağıdakilerden hangisidir? arasında belli bir aralık bırakarak
B. Ögelerin renk, doku, hareket, aralık, biçimleri
A. Biçim B. Renk C. Nokta arasında benzerlik yaratarak
D. Doku E. Işık-gölge C. Ögelerin renk, doku, hareket, aralık, biçimleri
arasında zıtlık yaratarak
4 I. Pürüzlü D. Ögelerin renk, doku, hareket, aralık, biçimleri
II. Düz arasında simetri oluşturarak
III. Girintili Çıkıntılı E. Ögelerin renk, doku, hareket, aralık, biçimleri
IV. Yumuşak arasında denge kurarak
V. Kaygan
Yukarıdakilerden hangileri nesnelerin dış dokusu- 7 I. Etkili çevre
nun özellikleridir? II. Örtme
III. Ritm
A. I-II-III
IV. Ölçü derecelemesi
B. I-II-III-IV-V
V. Ton derecelemesi
C. I-II-III-V
Yukarıdakilerden hangileri Bir kompozisyonda ta-
D. I-II-IV-V sarım ögeleri ile uzaklık ve derinlik algısı yaratma-
E. III-IV-V da kullanılan ilkelerdendir?
A. I-II-III B. I-II-III-V
C. I-II-IV-V D. I-II-III-IV-V
E. III-IV-V
195
Kompozisyon
196
Görsel Estetik
1. A Yanıtınız yanlış ise “Kompozisyon Nedir” 6. B Yanıtınız yanlış ise “Tasar İlkeleri” konusunu
konusunu yeniden gözden geçiriniz. yeniden gözden geçiriniz.
3. C Yanıtınız yanlış ise “Tasar Ögeleri” konusu- 8. D Yanıtınız yanlış ise “Kompozisyon Türleri”
nu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
4. B Yanıtınız yanlış ise “Tasar Ögeleri” konusu- 9. C Yanıtınız yanlış ise “Kompozisyon Türleri”
nu yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. C Yanıtınız yanlış ise “Tasar İlkeleri” konusunu 10. D Yanıtınız yanlış ise “Kompozisyon Türleri”
yeniden gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
6 Anahtarı
197
Kompozisyon
Araştır Yanıt
6 Anahtarı
Boşluk olmadan tasar ögelerinin hiçbiri gözükmez. Fon dediğimiz boşluk bir
tasarıda, ögeleri birbirine bağlamak ya da ayırmak için kullanılır. Bir tasarı-
da iyi düzenlenmiş bir beyaz alan/ boşluk/ fon; figürü çok daha etkili kılar
ve gözün gezinmesini kolaylaştırır. Geniş boşluklar ögeleri birbirinden ayırıp
Araştır 4 koparırken dar boşluklar ögeleri birbirine bağlar. Ritim, yön ve hareket boş-
luk olmadan yaratılamaz. Boşluk bir tasarıda simetrik olarak dengelendiğinde
edilgen (pasif ) sıkıcı bir etki yaratırken, asimetrik olarak dengelendiğinde di-
namik (aktif ), ilginç ve etkileyici bir rol oynar. Ayrıca yalnızlık, ağır başlılık,
temizlik, saflık, kutsallık, sonsuzluk, açıklık, sakinlik, hareketsizlik gibi çeşitli
anlamları aktarır.
Kaynakça
Arnheim, R. (2015), Görsel Düşünme. çeviren Rahmi İpşiroğlu, N. ve İpşiroğlu, M. (1979) Sanatta Devrim.
Öğdül, İstanbul: Metis Yayıncılık. İstanbul: Ada Yayınları.
Baran, G. (2000), İletişim Teknolojisindeki Gelişmelerin Önal, S. (2014) Göstergebilim ve Sosyoloji. Ankara:
Küreselleşme Sürecindeki Rolü. Ankara: Hacettepe Anı Yayıncılık.
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Yayınları.
Özer, B. (1986) Yorumlar. İstanbul: Resim Heykel
Berger, J. (1972), Görme Biçimleri. İstanbul: çeviri, Mimarlık, Mimar Sinan Üniv. Yay.
Yurdanur Salman, Metis Yayınları.
Rıfat, M. (2014) Göstergebilimin ABC’si. İstanbul: Say
Boorstın, D.J. (1992), Yaratıcı Ruhun Evrimi. çeviren, Yayınları.
Gülden Şen İstanbul: Promat Basım ve Yayın S.
Sezgin, K. (1990) İletişim Açısından Grafiğin Anlama
Çakır, M. (2014), Görsel Kültür ve Küresel Kitle Boyutu. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Doktora
Kültürü. Ankara: Ütopya Yayınevi Tezi.
Doğan Günay, V. ve Parsa, Alev F. (2012), Görsel Taneli, Y., Ece Şahin, E. ve Dostoğlu, N. (2009)
Göstergebilim. İstanbul : EsYayınları Evrensel Tasarım, Uludağ Üniversitesi, Mimarlık
Ergin, A. (1998) Öğretim Teknolojisi İletişim. Ankara: Bölümü/ Mimarlık dergisi.
Anı Yayınları.
Tüzel, M. S. (2010) Görsel Okuryazarlık. TÜBAR-
Fatma Erkman F. (1987) Göstergebilime Giriş.İstanbul: XXVII
Alan Yayıncılık.
Ülgen, G. (2001) Kavram Geliştirme. Ankara: Pegem
Genç, Sipahioğlu. (1990) Görsel Algılama. İzmir: yayınları.
Sergi Yayınevi.
İlkyaz A. (2015) Çağdaş Sanatın Çıkmaz Sokağı.
İstanbul: Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi dergisi yıl 1 sayı 1.
198
Görsel Estetik
İnternet Kaynakları
https://tr.scribd.com/doc/52713254/Kamera-Ile-Goruntu-Estetigi http://www.mimarlikdergisi.com/index.cf
m?sayfa=mimarlik&DergiSayi=361&RecID=2062---.
https://creativemarket.com/blog/10-basic-elements-of-designT.Asiltürkhttps://tr.scribd.com/
document/116679886/Cengis-T-Asilturk-Sinemada-Diyalektik-Kurgu
http://www.tasarimgunlukleri.com/2015/05/05/kompozisyon-butunluk-icindeki-cesitlilik/
postmodern dönem fotoğraf sanatında kendine mal etme: sherman, morımura, ungun zühal özel* https://
s3.amazonaws.com/academia.edu.documents/44853716/zuhal ozel-postmodern_fotograf.pdf
199
Bölüm 7
Görüntü Özelliği
1 2
İlk Görüntüler
öğrenme çıktıları
3 4
Çekim Ölçekleri
Kamera ve Görüntü 4 Çekim ölçeklerinin kullanımını
3 Kamera-görüntü ilişkisini açıklayabilme açıklayabilme
5 6
Görüntünün Kurgulanması Görüntüleme ve Estetik Kaygı
5 Kurgulama ile ilgili düzenlemeleri 6 Görüntülemede estetik kaygının niçin
açıklayabilme önemli olduğunu açıklayabilme
200
Görsel Estetik
201
Görüntü Özelliği
Görme, Gözle algılama, görmek eylemi, ışığı, Zamanla gelişen çocuk, elleriyle dokunmadan belli
renkleri, nesne görüntülerini algılama yetisidir. Gö- bir şeyin nasıl bir özellikte olduğunu gözleriyle gö-
rüntü ise bir kimse veya nesnenin, birtakım optik rerek algılayabilir. Bu açıdan görme yaşantımızda
olayların etkisiyle meydana gelen görünüşüdür. Ger- en önemli algılardan biridir.
çekte bulunmadığı hâlde varmış gibi görünen şeydir. Görünüş, görme, görüntü, görünürlük kavram-
larıyla ilgili birçok şey söylenebilir. Konumuz itiba-
riyle, kamera ile yapılan çekimler öncelikli olarak
sıradan bir görüntü değil, kişileri yönlendirebilen,
dikkat onları harekete geçirebilen, izleyenlerde de farklı
Gerçek görüntü, cisimden çıkan ışınların aynada
duygular uyandırabilendir. Bütün bunların olabil-
yansıdıktan sonra aynanın içinde değil de önünde
mesi için de kameranın kullanılması ve kamerama-
oluşturduğu görüntüdür. Gerçek görüntüler cisme
nın görüntüyü kalıcı hâle getirirken görsel kaygıla-
göre terstir ve bir ekran üzerine düşürülebilirler.
rının da olması gerekir. Kameranın kullanımında
bu kaygıyı taşıyabilmesi için bütün bu değerleri
Meydan Larousse ansiklopedisindeki anlatıma oluşturabilecek bilgi düzeyine sahip olabilmelidir.
göre (Resim 7.2), optik olarak bir ışık noktasından Çekim dediğimiz bu hareketin yapılmasında
çıkan ışınlar, yansıma ve kırılmalara uğradığı için, uygulanan ve de reçete hâline gelmiş birçok kural
bir gözlemci o noktayı değil, ancak onun görün- vardır. Bunların bilinmesi son derece önemlidir.
tüsünü görebilir. Göze gelen ışınlar daima ıraksak Önemli olan bir diğer şey de kişilerin mesleki ye-
bir demet meydana getirir; bu demetteki ışınların terlilikleri ve de bunların üzerine kendi deneyim-
çıktıkları (veya çıkıyormuş gibi göründükleri) nok- lerinden oluşan uygulamaları da koyabilmeleridir.
ta, ışık noktasının görüntüsüdür. Görüntü gerçek Örnek vermek gerekirse 15. yüzyıl Rönesans dö-
veya zahiri olabilir; gerçek görüntü, meydana gel- nemi, her alanda yenilenmenin olduğu dönemdir.
diği yere konulan bir ekran üzerine düşürülebilir; Sanat ürünlerinin yoğun olarak üretildiği ‘var olan
ikinci durumda ise demetteki ışınlar, gerçekte geç- sanat atölyelerinde manzara resmi, figür çizimi,
medikleri bir noktadan geliyormuş gibi dağıldıkları kompozisyon nasıl oluşturabilir’ gibi birçok reçete-
için, zahiri görüntü bir ekran üzerine düşürülemez. nin olduğu yazılıdır. Rönesans ve Rönesans sonrası
konu ile ilgili olan kişiler bunları bilmek koşuluy-
L
la bu hazır reçete bilgilerinin dışına çıkarak daha
farklı nasıl ve ne yapabilirim mantığı ile hareket
etmişlerdir ve sonuçta maniyerizm, barok ve diğer
sanat akımları bu şekilde ortaya çıkmıştır. Kamera-
M
Resim 7.2 Görüntü dan görüntüyü oluşturmak da bu şekilde olmalıdır.
Çekim öncesi konu ile ilgili olarak nelerin ya-
pılması gerektiği ayrıntılı olarak tasarlanmaktadır.
Yönetmen tarafından tasarlanan tasarımların ha-
yata geçirilmesinde, kameraman tarafından belir-
L1
lenmiş hedefler doğrultusunda çekimin yapılması
gerekir.
L ışık kaynağından çıkan ışık demetleri, M düz-
Kameranın mercek yapısından dolayı görüntü
lem aynası üzerinde L’nin M’ye göre simetriği olan
düzenleme alanı sınırlıdır. Kamera merceği de aynı
V noktasından geliyormuş gibi yansır. L noktası
insan gözü gibi, belirli derinlik içindeki değerleri
L’nin zahiri görüntüsüdür. Bir cismin görüntüsü,
aynı netlikte görebilir. Bunun dışındakiler net de-
çeşitli noktaların görüntülerinin geometrik yeridir.
ğildir. Ancak gözümüzün önündeki nesneler uzak-
Görmeye yardımcı olan optik aletlerle sağlanan
laşmaya başladığında çok sayıda elemanın tümünü
daha elverişli gözlem şartları altında, cisimlerin
net bir şekilde görmeye başlarız. Yani görünme de-
kendileri değil görüntüleri görülür.
rinliği artar.
Göz zamanla ilkel insanda ve çocukta önce elle-
rin ve sonra da öteki duyuların görevlerini yüklenir.
202
Görsel Estetik
Öğrenme Çıktısı
1 Görüntü ile ilgili açıklama yapabilme
Derinlemesine görüntü ve
Derinlemesine görüntü oluş- Görüntü ve netlik arasında-
netlik arasındaki ilişkiyi
turmanın önemini araştırınız. ki ilişkiyi yorumlayınız.
anlatınız.
İLK GÖRÜNTÜLER
Görüntüyü bizler, günümüz ortamında birçok araç gereçle oluşturuyor ve kullanıyoruz. Görüntü olu-
şumu ile ilgili temel değer ışık ve ışığa duyarlı maddedir. Carl Wilhelm Scheele, kimyager Elizabeth Ful-
hame, Thomas Wedgwood’un fotoğraf fikrine yaklaşarak görüntüler oluşturdukları ama kalıcılığı sağlaya-
madıkları belirtilir. Görüntünün ilk olarak kalıcı hâle getirilmesini başaran (Resim 7.3) Joseph Nicéphore
Niépce’dir.
Resim 7.3 Joseph Nicéphore Niépce Resim 7.4 Pencereden Le Gras’a bakış
203
Görüntü Özelliği
Camera obscura karanlık oda çevresindeki gö- küçük delikle kırınımdan dolayı keskinlik bozulur.
rüntüleri ekrana yansıtan optik bir alettir. Çizim Bazı camera obscuralarda iğne deliği yerine lens
amacıyla kullanılır. Ayrıca fotoğraf ve kameranın kullanılmıştır. İlk olarak uygulayan da 1548 yılın-
icadına yol açan buluşlardan da biridir. Came- da Venedikli Danielo Barbaro’dur. Çünkü bu, daha
ra obscura, bir kutu veya oda ve onun bir yüzüne geniş diyaframa izin verir ki bu da odağı koruyarak
açılmış delikten ibarettir. Dışarıdan gelen ışık de- daha parlak ve kullanışlı resim oluşmasını sağlar.
likten geçerek içerisindeki yüzeye düşer ve yansıdığı
kaynağın perspektifini ve renklerini koruyarak ters
dönmüş (180 derece, baş aşağı) görüntüsünü oluş- Hareketli Görüntünün Başlangıcı
turur. Resmin bir kâğıt üzerine düşürülerek net çi- İlk yıllar görüntü ile ilgili araştırıcı çalışmaların
zimler elde edilmesini sağlar. etkin bir şekilde yapıldığı dönemdir. Bu dönemde
İğne deliği küçüldükçe resim keskinleşirken, gö- (Resim 7.6) 1825 ile 1855 yılları arasında çalışan
rüntü daha karanlık olarak kâğıda düşer. Fakat fazla kişilerden birisi de Eadweard Muybridge’dir.
204
Görsel Estetik
Öğrenme Çıktısı
2 İlk kalıcı görüntüler ve görüntüleyicileri açıklayabilme
205
Görüntü Özelliği
206
Görsel Estetik
Üç boyutluluk etkisi oluşturabilmek için ışık- Öykülü çekimlerde öykünün anlatımını ger-
landırmadan, kamera ve oyuncunun hareketlerin- çekleştirmek için kompozisyonla ilgili ögelerin
den ve geniş açılı merceklerle çekim yapma vb. ola- hepsinden faydalanmak gerekir.
naklardan yararlanılabilir. Önemli olan çekim için Kamera yüksekliğine bağlı olarak kameranın
en uygun kamera açısının belirlenmesidir. bakış açısı seyircileri duygusal açıdan da etkileyebi-
Kameranın yüksekliği: Kameranın omuzda, lir. Çekimlerin özelliğini teknik, psikolojik, drama-
bel hizasında, diz hizasında durması çekim konusu- tik, kurgusal, doğal ve fiziksel unsurlar oluşturur.
nun görünümünü değiştirir. Uzaklık ve kamera açısı Sonuç olarak kameranın her hareket edişinde
kadar önemlidir. Kamera yüksekliğinin filmi çekilen seyirciler yeni bir bakış açısına ulaşır. Hangi ortam-
objenin niteliklerine göre ayarlanması hâlinde an- da olursa olsun, (doğaçlama veya senaryolu çekim)
latıma, sanatsal ve diğer açılardan katkı sağlayacağı kameraman çekimi nasıl yapacağını, kurgu kalıpla-
kesindir. Kameranın açısı anlatımı etkiler. rına bağlı kalarak yapmalıdır. Kamera açılarının bi-
linçli olarak kullanılması kurgulanmış görüntülere
Kamera Hareketleri çeşitlilik getirebilir.
Çekim için doğru kamera açısı belirlenirken çe- Yatay çevrinme (pan): Kameranın gövdesinin
kim öncesi birçok estetik unsurunun da göz önün- sabit kalmak koşuluyla sağa-sola yapmış olduğu
de bulundurulması gerekir. Bunlar kompozisyonla harekettir. En çok yapılan kamera hareketidir. Pan
ilgili ögeler ve kamera açılarıdır. Öykülü çekimler- hareketi nesnenin hareketinden geç kalmamalıdır.
de, estetik sorunlar daha az olabilir. Çünkü düzen- Doğal akışı bozmadığı için çok kullanılan kamera
leme ile gereksinmeler öyküde anlatıldığı şekliyle hareketidir.
yapılır. Yukarı-Aşağı çevrinme (tilt): Kameranın di-
Dış mekân çekimlerinde ortamın uygunluğu key eksende, yukarıdan aşağıya veya aşağıdan yu-
oranında nesnelerin en iyi görüntüsünü olabildi- karıya doğru yaptığı hareketlerdir. Yatay çevrinme
ğince film ortamına alabilmek için çok açılı izleme kadar sık kullanılmasa bile genelde nesnelerin di-
noktalarının seçilmesi uygundur. key hareketlerini görüntülemek için kullanılır.
Kaydırma hareketi: Kamera gövdesi hareket
ettirilerek yapılan mekanik harekettir. Yapılan ka-
mera hareketi, kameranın herhangi bir araç üzerin-
de ileri-geri kaydırılmasıdır. Çevrinmede kamera
Kayma Hareketi Aşağı-Yukarı Hareket olduğu yerde durur; kaydırmada ise yapılan hare-
ket kameranın gövdesiyle hareket etmesidir. Kay-
dırmada, kamera mümkün olduğu kadar sarsıntısız
hareket ettirilmelidir. Kaydırma hareketi geniş açılı
merceklerle yapılmalıdır. Nedeni ise uzun odaklı
mercek kullanımında görüntü ile ilgili olarak sar-
sıntının daha etkili olmasıdır.
Sağa-Sola Çevrinme
Optik kaydırma: Kamera sabit haldeyken ob-
jektif aracılığıyla yapılan hareketlere zoom denir.
Çekilen konunun sabit bir yerde durması ve kame-
ra gövdesi ile hareket etmeye gerek kalmadan gö-
rüntü açısının büyümesi veya küçülmesinin mer-
cekler yardımıyla sağlanmasıdır.
Kamera hareketleri yapma nedenlerini de şöy-
le sıralamak mümkündür: Hareketi takip etmek,
Aşağı-Yukarı birleştirilmesini istediğimiz resimleri göstermek için
Çevrinme İleri-Geri Hareket istenmeyen kısımları çerçeve dışı bırakmak ve konu
özelliklerinin tanıtılmasıdır.
Resim 7.10 Kamera hareketleri
207
Görüntü Özelliği
Sanatsal amaçlar nedeniyle yapılanlarda: Kamera hareketlerini yaptırmanın bir başka özelliği de konu-
nun hareketlerinin takip edilmesinde, ayrı bölümlerin birleştirilmesinde, izleyicinin dikkatinin devam ettiği
yerden başka bir yere çevrilmesinde, sanatsal ve estetik kaygı ile görsel etkiyi artırmak için uygulanan yön-
temler oluşudur. Bu yöntemleri sıralamak gerekirse bunları; çizgi, renk, alan derinliği, ışık, aydınlatma, bakış
ve baş boşluğu olarak belirtebiliriz.
Öğrenme Çıktısı
3 Kamera-görüntü ilişkisini açıklayabilme
208
Görsel Estetik
Resim 7.16
Diz çekim: Dizin hemen altından başın üzerine Omuz çekim
ve baş boşluğuna kadar olan çerçeve içindeki çekim-
dir (Resim 7.14). İstenmeyen görüntülerin görüntü
çerçevesi içine girmemesi için diz çekim kullanılır.
Göğüs çekim: Göğsün tamamının baş boşluğu
ile beraber görüntü çerçevesi içine dâhil edilmesidir
(Resim 7.17). Haber çekimlerinde en çok kullanı-
Resim 7.14 Diz lan çekim türüdür.
çekim
Resim 7.17
Göğüs çekim
Bel çekim: Bel hizasından baş boşluğuna kadar
olan çekimdir (Resim 7.15). Bu çekim vücut ölçü-
sünün yarısına denk gelmektedir.
Baş çekim: Boynun ve başın tamamının çerçeve
içine alınması ile yapılan çekim biçimidir (Resim
7.18). Yüz ifadelerini vermek için kullanılır.
Resim 7.15 Bel
çekim
209
Görüntü Özelliği
Resim
7.21 Claude
Monet Rouen
Katedrali’nin
resimleri
Çekim yapılırken bu şekilde bir yaklaşımla kamera hareketlerinin, görüntü aynı olsa bile, çekilen
karelerin etkisi, izleyenler üzerinde farklı etkilere sahip olacaktır. Bu tür çekimlerin özelliği de izleyenler
açısından farklı bakış açıları oluşturabilmesidir.
210
Görsel Estetik
211
Görüntü Özelliği
Öğrenme Çıktısı
4 Çekim ölçeklerinin kullanımını açıklayabilme
GÖRÜNTÜNÜN KURGULANMASI
Görüntünün tek bir kare olması ve fotoğrafik bir görüntüden öteye gitmeyeceği bir gerçektir. Önemli olan
görüntünün sinema filmi özelliği bulabilmesi için art arda olması gerekliliğidir. Bu şekilde görüntü oluşturul-
ması ile ilgili olarak görüntüler için farklı kurgulamalar söz konusudur. Bunlardan ilk olanı ve her zaman ya-
pılmasının önemli olduğu vurgulanan, çekim öncesi konu ile ilgili olan görsel düzenlemelerdir. Kâğıt üzerinde
yapılan bu görsel düzenlemeye storyboard denir. Storyboard çalışmasındaki temel amaç, yazılı öyküyü görsel
hale getirmektir. Storyboard, çalışması yapılacak çekimlerle ilgili her türlü bilginin görselleştirilmiş hâlidir. Konu
ile ilgili olarak herkesi bağlayandır.
Storyboard yapımı: Storyboard bir kağı-
dın, küçük karelere bölünmesinden ve her bir
küçük kareye planı çizmekten oluşur. Çizimin
iyi olması değil, anlaşılır olması önemlidir. story-
board mükemmel, hatta iyi çizilmiş olmak zo-
runda değildir. Storyboardun anlaşılabilir ve yö-
netmenin düşüncesindekini yansıtabilir olması
yeterlidir. Storyboard yapımının, çekim aşama-
sından önce tamamlanması gereklidir.
Storyboard, filmi nasıl çekeceğimiz konu-
sunda, planlarda kimlerin yer alacağı ve nere-
de geçeceği konusunda bize fikir verdiği gibi
çekim ölçekleri, kamera hareketleri hakkında
da bizi yönlendirir. Çekim-prodüksiyon kıs-
mında bize zaman kazandırır (Resim 7.26).
Bu tür bir çalışma biçimi için, Fauve res-
samlarına hareket noktası olmuş, ekspresyo-
nistleri etkilemiş ünlü sanatçı Vincent Van
Gogh’un çalışmalarından örnek vermek ge-
rekir. Saintes-Maries Sahili’nde Balıkçı Ka-
yıkları ile ilgili esas çalışması öncesi yapmış
olduğu eskizleri de storyboard olarak değer-
lendirilebilir. Çünkü Vincent Van Gogh esas
çalışmasını yapmadan önce çizim (Resim
7.27) ve renk etüdleri yaparak (Resim 7.28),
Saintes-Maries Sahili’nde Balıkçı Kayıklarıyla
ilgili her türlü sorunlarını çözerek çalışmasını
yapmıştır (Resim 7.29).
Resim 7.26 Storyboard
212
Görsel Estetik
Resim 7.27 Saintes-Maries Sahili’nde Balıkçı Kayıkları Resim 7.28 Saintes-Maries Sahili’nde Balıkçı Kayıkları
Kaynak: https://onedio.com/haber/meshur-11-vincent- Kaynak: https://tr.pinterest.com/
van-gogh-eserinin-eskiz-calismalari-648945 pin/101190322853045725/
Resim 7.30
Shirley: Visions of
Reality
Kaynak:
https://www.
edwardhopper.
net/morning-sun.
213
Görüntü Özelliği
Gustav Deutsch yönetmenliğini üstlendiği Shirley: Zincirleme: En çok kullanılan ikinci geçiş tü-
Visions of Reality, Edward Hopper’ın Office at Night, rüdür. Bir kameradan diğerine geçilirken ilk ka-
Woman in the Sun dâhil olmak üzere 13 farklı tablo- meranın görüntüsünün ağır ağır kaybolması, aynı
sunda resmettiği Shirley’in hikâyesini 1920’lerde baş- anda diğer kameranın görüntüsünün ağır ağır be-
layıp, yıllara yayılan bir süreçte anlatarak benzersiz bir lirmesi biçiminde bir geçiş yöntemidir.
hikâyeyi önümüze getiriyor (Resim 7.30). Bindirme: İki çekimin üst üste konması durumu-
dur. Birbiri ile ilgisi olmayan nesneler yan yana gelebilir.
Kurgu Silinme: Silinme, kararma ve açılmaya göre ol-
Sinemanın salt teknik bir araç, tiyatronun bir dukça sert bir geçiş sağlayan kurgulama yöntemidir.
uzantısı olmaktan çıkıp başlı başına bir sanat dalı Kurgu sinemacıya sadece betimleme ya da yan-
hâline gelmesi, ancak kendine özgü olanaklarının sıtma değil, anlamlandırma gücü de verir.
bilincine varılıp kullanılmaya başlanmasından sonra
gerçekleşebilmiştir. Kurgunun ilk kullanılış şekli, daha
Kurgunun Evrimi
iyi bir betimleme için aynı aksiyona ait farklı özellik-
lerdeki çekimleri art arda eklemek biçimindeydi. İlk filmler için bir kurgu çalışmasına gerek
olmamıştır. Çünkü bu filmler zaten kameranın
Kurgu, en basit anlamıyla, bir seçme ve düzen-
sürekli olarak bir kez çalıştırılmasından oluşan,
leme sorunudur. Daha geniş bir tanımla kurgu, bir
birer-ikişer dakikalık filmlerdi. Filmlerin uzunlu-
filmin çevrilişi sırasında elde edilen film parçacıkları
ğu arttıkça, her bir sahne ayrı ayrı çevrildiği için,
arasında seçim yaparak bunları senaryodaki sıraları-
çevirimden sonra bu sahnelerin birbirine eklenme-
na göre dizmek ve bu çekimlerin uzunluklarını sap-
si zorunluğu da ortaya çıktı. Kurgu ancak alıcının
tamak, çekimlerin içerik yönünden ilişkilerini göz
devinim (hareket) kazanmasından, değişik çekim
önüne alarak belirli bir anlatıma göre düzenlemektir. boyları, değişik çekim uzunlukları ortaya çıktıktan
sonra, buna koşut bir gelişme gösterdi.
Kurgulama Tipleri Sinemanın bu en büyük anlatım özelliğini sis-
Kesintisizlik kurgusu: Öykü anlatımının bir- temli olarak kullanan ilk yönetmen, David Wark
birini izleyen sahneleri uyuşumlu hâle getirmeye Griffith’tir. Griffith, en çok üçer dakikalık bu kısa
dayandığı kesintisiz bir sekans ya da uyuşumlu kur- filmlerinde uyguladığı kurgu özelliklerini toplu
gu serisi, farklı açılardan filme alınmış çeşitli tipte bir şekilde ve çok daha ustaca “Bir Milletin Do-
çekimlerden oluşabilir. Öykü anlatımının anlatıma ğuşu” (1916) ve “Hoşgörüsüzlük” (1916) adlı bü-
dayandığı ve sahnelerin yalnızca betimlenmek- yük filmlerinde de kullandı. Bu iki film, sinema
te olanı görüntüledikleri Derleme Kurgusudur. dilinin, sinema sanatının ilk büyük eserleri sayılır
Araştırmalara, raporlara, analizlere, kayıtlara, tari- ve önemli özellikleri olarak da kurgunun, sinema
he ya da yolculuk notlarına dayalı haber ve belgesel anlatımında sistemli olarak bütün zenginliğiyle ilk
türü filmlerde genellikle derleme kurgu kullanılır kez uygulanışını vurgular (Onaran 1986).
(Mascelli 2007). Bir kamera açısından çekilmiş görüntüler, kendi
Tv ve sinema yapımları, genellikle birden fazla ka- başına bir sanat eseri meydana getiremez. Bu görüntü
merayla, farklı mekânlarda ve farklı zamanlarda çeki- içindeki cisimler hareket etseler bile, sinema bakımın-
len görüntüler içerir. Aynı ortamda çekim yapan farklı dan bu hareketin büyük bir değeri yoktur. Bu parçalar
kameraların görüntülerini peş peşe eklerken veya farklı ancak özel bir anlayışla birleştirildikleri vakit sinema-
zamanda ve mekânda çekilmiş görüntüleri bir kurgu ya özgü kullanılışlar meydana çıkar. Belli bir sahnenin
cihazında sıralarken kullanılan yöntemlere, “görüntü tespit edilen görüntüleri, film sanatının sadece malze-
geçiş türleri” denir. Görüntü geçiş türleri, “görüntü mesini meydana getirir; asıl film sanatı, kurgu yoluy-
dilinin noktalama işaretleri” olarak adlandırılırlar. Film la, bu parçaların birleştirilmesine geçildiği vakit başlar.
kurgusunda kullanılan noktalama işaretleri: Böylece sinemanın, kendine özgü hareket, za-
Kesme: En çok kullanılan yöntemdir. Bir pla- man, mekân anlayışı ve kendine özgü gerçeği yan-
nın ardından hemen ikinci planı getirmekle yapılır. sıtmasının tümüyle kurguya bağlı olduğunu; bu
Açılma ve kararma: Kesmenin karşıtıdır. Açıl- bakımdan kurgu sanatının sinemayı var eden asal
ma yeni bir sahnenin başlangıcı, kararma ise bir öge olduğunu vurgulamak gerekir.
sahnenin sonu olarak değerlendirilir.
214
Görsel Estetik
Yaşamla İlişkilendir
215
Görüntü Özelliği
Öğrenme Çıktısı
5 Kurgulama ile ilgili düzenlemeleri açıklayabilme
Denge
Görsel Etkiyi Artırma Yöntemleri
Kompozisyonun temel unsurlarındandır. Çe-
kim yapan kameramanın amacı görüntüde bir den-
Renkler ge oluşturabilmektir. Çekimi yapılan objeye göre
Görsel olarak renkler yaşantımızda önemli bir baş, bakış, hareket boşlukları, kamera açıları vb.nin
yere sahiptir ve renkleri ışığın cisimler üzerinden görüntüde denge oluşturabilmek için yapılması ge-
yansıması sonucu görürüz. Renk konusunu bilmek rekir. Görüntünün dengesini de nesnenin boyutu,
ve çekimi yapılacak nesne ile ilgili olarak görüntü rengi ve çevresi içindeki konumu ile diğer nesneler-
çerçevesini ona göre düzenlemek gerekir. Renklerin le aralarındaki ilişki belirler.
216
Görsel Estetik
Öğrenme Çıktısı
6 Görüntülemede estetik kaygının niçin önemli olduğunu açıklayabilme
217
Görüntü Özelliği
Görüntü
Canlılar için bütün organlar önemlidir ama görme çok daha farklı bir yere sahiptir. Nedeni de öğrenmeyle
ilgili olarak söylenenler; görerek öğrenmenin son derece etkin oluşudur. Bu açıdan görüntü konusu insanlar
var olduğu dönemden bugüne kadar son derece önemli olmuştur. Sözlüklerde görme, görüntü, görünürlük,
görünüş gibi konularla ilgili birçok terim ve açıklama mevcuttur. Bizler bu kavramları okuyarak öğreniyo-
ruz. Gerçek olan bir başka şey var ki bu da görüntüyü nasıl kullanabiliriz, sorusudur. İnsanlar görüntü ko-
nusunda hikâyeler, düşünceler türetmişler ve bugünlere kadar bu düşünceler yazılı olarak gelmiştir. Görüntü
konusunda son derece etkili bir mitolojik hikâye olan Narkissos Ekho hikâyesidir. Narkissos ve Ekho sanat-
çıların çalışmalarında kullandıkları bir hikâyedir. Görsel hâle getirilirken yapılan şey ise kendi deneyimlerini
de kullanarak uygulamaktır. Konumuzla ilgili olarak görüntüleri kalıcı hâle getiren ise kameramandır. Ka-
meraman için söylenecek şey ise ilk önce kullanmış olduğu kamerayı çok iyi tanıması, bilmesi gerekliliğidir.
Bunun ötesinde görüntü konusunda ise yeterli bilgiye sahip olabilmesi ve elindeki kamera ve görüntü bilgisi
ile herkesten farklı olarak herkesin görmüş olduğu görüntüleri kalıcı hâle getirebilmesidir. Aynı yaklaşımı
Rönesans dönemi sanatçıları için de söylemek mümkündür. Her zaman, her konuyla ilgili hazırlanmış kabul
gören uygulamalar söz konusudur. Bunları bilmek ve bunların üzerine neler koyabilirim, yaklaşımında ol-
mak önemli olandır. Rönesans bilimde, sanatta ve diğer alanlarda ileriye gitmek olarak değerlendirilir. Diğer
sanat akımlarının da ortaya çıkması bu şekildedir.
İlk Görüntüler
Görüntü konusunu hemen herkes çağının koşullarında kullanmaya çalışmıştır. Kendisine göre çıkarsamalar-
da bulunup düşüncelerinin doğrultusunda çalışmalar yapmıştır. Rönesans döneminin en önemli sanatçıla-
rından birisi olan ve hemen hemen her dalda araştırmalar yapan Leonardo Da Vinci de görüntü konusunda
tasarımlarda bulunmuştur. Platon da görüntüyle ilgili fikirlerini ileri sürerek sanatçılarla ilgili ünlü sözlerini
söylemiştir. Sanatçılar için söylediği onların yaratıcı olmadıkları, yaptıkları şeyin etrafındaki görüntüleri
taklit etmek olduğudur. Görüntünün ilk olarak kalıcı hâle getirilmesini başaran Fransız Joseph Nicéphore
Niépce’dir. İlk kalıcı fotoğrafı evinin penceresinden 1826 yılındaki sekiz saatlik bir pozlama sonucu çekmiş
olduğu görüntüdür. Bunun öncesinde ise Rönesans döneminde görüntüleri daha iyi çizebilmek için came-
ra obscurayı çizimlerinde amaç olarak kullanan Rönesans dönemi sanatçılarını da söylemek mümkündür.
Bunların içinde önemli olanlardan bir tanesi ise Canaletto’dur ve yapmış olduğu Venedik çizimleridir. Ca-
mera obscuranın temel kuralı bir delikten geçen ışıktır ve ters olarak yansıyan görüntüdür. O dönemde
görüntülerle ilgili araştırmaların yoğun bir şekilde sürdürüldüğünü öğreniyoruz. Bu dönem 1825 ile 1855
yılları arasını kapsayan ve birçok kişinin uğraştığı dönemdir. İngiliz fotoğrafçı, Eadweard Muybridge, koşan
at görüntüsünü 12 ayrı açıdan çekerek ilk hareketli görüntüyü oluşturmuştur ve sinemanın ilk hâlini bulan
kişi olarak kabul görür. Saniyede uçan bir pelikanın 12 görüntüsünü çeken Fransız Etienne-Jules Marey’dir.
Sinema tarihinin etkili öncüsü olarak kabul edilmektedir. Görüldüğü üzere herkesin gördüğü görüntüler
olmasına rağmen bu kişilerin farkı, nasıl, neler yapabilirim, çabalarıyla yeni arayışlara girebilmeleridir.
218
Görsel Estetik
3 Kamera-görüntü ilişkisini
açıklayabilme
Kameranın en ilkel hâlinin camera obscura olduğunu biliyoruz. Ve günümüze gelinceye kadar gelişerek ilk
hâline göre son derece etkili ve kullanışlı hâle gelmiştir. İlk hâli veya son hâli olsun özde yapılan şey görün-
tüyü kaydetmektir. Kamerayı eline alan herkes görüntüyü kaydedebilir. Önemli olan kamerayı kullanabil-
mektir. Bunu da belirleyen kameraya verilen hareketlerdir. Bu açıdan bakıldığında bunları kameranın ken-
disi yapamayacağına göre yapan kişi kameramandır. Kamerada oluşturulan görüntülerin etkili özelliklerini
belirleyen kamera açıları, kamera hareketleri ve sanatsal kaygı ile yapılan düzenlemelerdir. Bütün bu yapılan
görüntü düzenlemelerinin amacı, izleyicilerde görsel bir algı oluşturabilmektir. Kamera açısını belirleyen de
konuların büyüklüğü, konuya olan bakış açısı ve kameranın yüksekliğidir. Kamera hareketleri ise çekilen
görüntülerin izleyicilerde bir algı oluşturabilmek anlamında sağa-sola, aşağı-yukarı yapılan hareketlerin-
den oluşur. Bütün bu kamerayı hareket ettirmeyle yapılan çekimlerdeki amaç, çekimini yapmış olduğumuz
konuyu en iyi şekilde anlatabilmektir. Bunun dışında sanatsal amaçla yapılanlar da izleyicinin dikkatini
çekmek ve estetik kaygı ile görsel algıyı artırmak içindir.
Çekim Ölçekleri
Çekim, görüntünün kamerayla kalıcı hâle getirilmesiydi. Konuların çekiminde görsel etkiyi artırabilmek
anlamında neler yapılabilir. Bunlar, uzak çekim, genel çekim, boy çekim, omuz, göğüs, baş çekimi ve ayrıntı
çekimi biçiminde söylemek mümkündür. Burada konu aynı olmasına rağmen bu şekilde yapılmış olan
çekimlerde her bir çekim izleyicilerde farklı bir görsel algıyı oluşturur. Önemli olan ve görüntüyü çerçeve-
lendirirken dikkat edilmesi gereken ise görüntü çerçevesi içindeki kompozisyondur. Görüntü çerçeveleme
esaslarını belirleyen değerler ise baş boşluğu, bakış boşluğu, hareket boşluğu ve altın orandır. Bütün bunları
yaparken şunu da belirtmek gerekir ki bütün bu düzenlemeler de önceden belirlenmiş olan düzen doğrultu-
sundadır, bunun da kararını veren yönetmendir.
219
Görüntü Özelliği
Görüntünün Kurgulanması
Görüntü tek bir kare fotoğraftan öteye gidemez ve bu görüntünün hareketli olarak bir anlam taşıyabilmesi
için art arda çekilmesi gerekir. Hareketli bir görüntünün bir dizi görüntünün art arda gelmesiyle oluştuğunu
biliyoruz. Bu görüntüleri oluşturabilmek için yapılması gereken şeylerden biri ise hemen her alan için geçerli
olan ön hazırlıktır. Bir sanatçı önceden konusu ile ilgili desen çalışmaları çizer, renk denemelerini oluşturur,
nihayet asıl çalışmasını bunların ışığında yapar. Hareketli görüntü için yapılan ise çekim öncesi hazırlık-
lardır. Konu ile ilgili yapılan storyboard’dur. Storyboard’un temel amacı, öyküyü görsel hâle getirmektir.
Kamera çekimleri storyboard’daki düzenlemelere göre yapılmaktadır. Çizgi romanların storyboard için güzel
bir örnek olduğunu söylemek mümkündür. Görüntü düzenlemenin ve uygulamanın önemi izleyiciyi etkile-
mek, onu konu içine çekebilmektir. Burada yönetmenin neler yapmak istediği önemlidir ve istenen değerler
doğrultusunda düzenlemelerini ona göre yapmalıdır. Görüntüler ne kadar iyi olursa olsun, iyi bir düzenleme
yapılmadığı takdirde çok fazla bir anlam ifade etmez. Bu anlamda kurgu son derece önemlidir. Kurgu için
söylenen, görüntüleri bir düzene göre sıralamak oluşudur. İlk çekilen filmler için bir kurgu çalışmasının
olmadığı ama 1916 yılında çekilen Hoşgörüsüzlük ile Bir Milletin Doğuşu filmlerinde kurgunun sinema
sanatında sistemli olarak ilk kez uygulanmış olduğu belirtilir.
Görüntülemede estetik
6 kaygının niçin önemli olduğunu
açıklayabilme
Çekilen görüntünün etkili olması, kameranın farklı açılarda ve hareketlerde kullanımıyla mümkündür. Gö-
rüntülemede estetik değer oluşturabilmede kamera hareketleri son derece önemlidir. Bunun dışında sanat
ortamı için geçerli olan kurallar, her zaman görüntü ile ilgili çalışmalarda da geçerlidir. Bir sanatçı bunları
tuvalinde boyayarak, çizerek yapıyorsa burada ise yönetmen ve kameraman görüntü çerçevesini oluşturur-
ken kompozisyonla ilgili değerleri uygulayabilendir. Bunlar sanat ortamı için geçerli olan renk, çizgi, denge,
birlik, ölçü, ton, hacim ve sadeliktir. Görüntü oluşturulurken kameraman ve yönetmen görüntü çerçevesi
içine giren objeleri kalıcı hâle getirebilmek anlamında bu değerleri çekim öncesinde kurgulayarak uygulaya-
bilir. Bu anlamda yapılanlar, görüntülerin izleyicilerde estetik bir değer oluşturabilmesi ve onların ilgilerini
çekebilmesi içindir.
220
Görsel Estetik
1 Aşağıdakilerden hangisi tarihin en eski gö- 5 Aşağıdakilerden hangisi kamera açısını belir-
rüntülerinden biridir? leyen ögelerden biridir?
neler öğrendik?
A. Rönesans resimleri A. Kamera yüksekliği
B. Narkissos’un sudaki yansıması B. Baş boşluğu
C. Maniyerist resimler C. Bel çekimi
D. Mağara resimleri D. Alttan bakış
E. Caravaggio’nun “Narcissus” resmi E. Optik kaydırma
2 Gerçekte bulunmadığı halde varmış gibi gö- 6 Kamera sabit haldeyken, objektif aracılığıyla
rünen şeye ne ad verilir? yapılan zoom hareketine ne ad verilir?
A. Görüş A. Yukarı çevrinme
B. Görüntü B. Yatay çevrinme
C. Görünürlük C. Aşağı çevrinme
D. Görüm D. Optik kaydırma
E. Görme E. Kaydırma
3 Birden fazla kamera kullanarak yaptığı ha- 7 Uzak çekimin tercih edilmesinin nedeni aşa-
reket çekimleriyle, sinemanın ilk halini bulan kişi ğıdakilerden hangisidir?
aşağıdakilerden hangisidir?
A. Haber çekimlerinde en çok kullanılan çekim
A. Elizabeth Fulhame türüdür.
B. Joseph Nicéphore Niépce B. Mekân, nesneden daha çok alan kapladığı için-
C. Thomas Wedgwood dir tercih edilendir.
D. Etienne-Jules Marey C. Çok geniş açılı çekim olmasından dolayı tercih
E. Eadweard Muybridge edilendir.
D. Genel bilgi vermek ve kişiyi tanıtmak için ter-
cih edilendir.
4 Üstten bakış açısı ile çekilmiş görüntü çekim-
leri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? E. İstenmeyen görüntülerin görüntü çerçevesi içi-
ne girmemesi için tercih edilendir.
A. Görüntülerin seyirciler tarafından tamamen ta-
rafsız olarak izlenebilmesidir.
B. Objelerin, izleyiciler de güçlülük, ululuk duy-
8 Hareket boşluğu nedir?
gusu uyandırmasıdır. A. Yapılan çekimde görüntü çerçevesinde içindeki
C. Objelerin gerçekte küçülmediği halde, oldu- insanın görüntü çerçevenin üst kısmıyla başı
ğundan küçük görünüyor olmalarıdır. arasındaki boşluktur.
D. Herhangi bir olayın belli bir kişinin gözüyle or- B. Boynun ve başın tamamının çerçeve içine alın-
taya konması izleyicinin ilgisini çekmek içindir. ması ile yapılan çekim biçimidir.
E. Görüntü oluşturma olumsuzluk duygusunu ve- C. Kameranın kadrajına giren kişinin, bakış yönü
rebilmek için kullanılır. doğrultusunda bırakılan mesafedir.
D. Çekim yapılırken kameranın obje ile arasında-
ki boşluktur.
E. Çekime başlamadan önce, hareket eden görün-
tünün, önündeki boşluktur.
221
Görüntü Özelliği
9 Yönetmen David Wark Griffith, önemli ol- 10 Çekimlerde derinlik duygusu nasıl verilir?
neler öğrendik?
222
Görsel Estetik
1. D Yanıtınız yanlış ise “Giriş” konusunu yeni- 6. D Yanıtınız yanlış ise “Kamera ve Görüntü”
den gözden geçiriniz. konusunu yeniden gözden geçiriniz.
3. E Yanıtınız yanlış ise “İlk Görüntüler” konusu- 8. E Yanıtınız yanlış ise “Çekim Ölçekleri” konu-
nu yeniden gözden geçiriniz. sunu yeniden gözden geçiriniz.
4. C Yanıtınız yanlış ise “Kamera ve Görüntü” 9. B Yanıtınız yanlış ise “Görüntünün Kurgulan-
konusunu yeniden gözden geçiriniz. ması” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
5. A Yanıtınız yanlış ise “Kamera ve Görüntü” 10. B Yanıtınız yanlış ise “Görüntüleme ve Estetik
konusunu yeniden gözden geçiriniz. Kaygı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
7 Anahtarı
Estetik kaygı, estetik yaşantıya ulaşmada, bir başka ifadeyle daha güzele ulaş-
mada yaşanan tedirginlik durumudur. Bu tedirginlik durumu, bütün davranış
Araştır 6 ve tutumlarımızda duyarlı olmamıza yol açar. Çekimi yapılmış görüntülerinde,
izleyicilerde iyi, güzel gibi etkileri uyandırabilmesi için kullanılan yöntemler
bulunmaktadır. Renk, denge gibi…
223
Görüntü Özelliği
Kaynakça
Akdoğan, S. (2005) Kameramanlık Mesleğine Giriş. Karadağ, Ç. (2016). Kamera Bakışı. İstanbul: Öteki
Ankara: Akademi Kitapevi Yayınevi.
Aleksey G. (2007). Sinema ve Televizyonun Görüntü Mascelli, J. V. (2007). Sinemanın 5 Temel Ögesi. (Çev.)
Kurgusu. (Çev.) İstanbul: Agora Kitapevi. Hakan Gür, Ankara: İmge kitapevi.
Ankaralıgil, Nazım. (2015). Sinemada Görüntü Ocvirk, G., Stinso, R. E. (2015). Sanatın Temelleri.
Düzenleme. Konya: Literatüre Yayınevi. (Çev.) Nur Balkır Kuru, Ali Kuru. İzmir:
Karakalem Yayınları.
Arnheim, Rudolf. (2002). Sanat Olarak Sinema.
(Çev.) Rabia Ünal, Ankara: Öteki Yayınevi. Onaran, A. Ş. (1986). Sinemaya Giriş. İstanbul: Remzi
Kitapevi
Arnheim, Rudolf. (2005). Görsel Düşünme. (Çev.)
Rahmi Öğdül, İstanbul: MetisYayınları. Prinet, J. (1976). Fotoğraf Sanatı. (Çev.) Sinan
Kocapınar, İstanbul: Gelişim Yayınları.
Can, A. (2018). Kısa Film. Konya: Atlas Akademi
Yayınları. Ranciere, J. (2008). Görüntülerin Yazgısı (Çev.) Aziz
Tiftik Kılıç, İstanbul: Versus yayıevi.
Grill, Scanlon, M. (2005). Fotoğrafta Kompozisyon
Ankara: Homer Kitapevi. Temel Fotoğraf Semineri Ders Notları İFSAK.
Kamera ile Görüntü Estetiği. MEB Yayın Ankara ------- Film Dilinin Grameri. (1993). Eskişehir:
(2011). Anadolu Üni. Yayınları.
İnternet Kaynakları
https://uzem.omu.edu.tr/dersler/ https://sinekutuphane.wordpress.com/pdf-arsivi/
http://www.kameraarkasi.org/ http://www.megep.meb.gov.tr
http://www.kigem.com/renklerin-psikolojik-etkileri.html
224
Bölüm 8
Görüntü ve Zaman
1 2
1 Zaman kavramını tanımlayabilme Yaklaşımlar) Kuramsal Yaklaşımlar
öğrenme çıktıları
3
ilişkisini açıklayabilme
6 Görüntüde zaman boyutunu oluşturmada
öne çıkan ögeleri sıralayabilme
226
Görsel Estetik
227
Görüntü ve Zaman
• Zaman yenilenemez. Bir örgüt ürettiği mal, hizmet ve düşüncenin bir kısmını, tekrar kendisi için
girdi olarak kullanır ancak kullanılan zamanın ne doğal yolla ne de üretim yoluyla yerine konulma-
sı, yeniden üretilmesi mümkün değildir.
• Zaman para gibi borç alınıp verilemez ancak bir işi para karşılığında başkasına yaptırmak da bir
bakıma zamanın satın almak demektir.
Zamanın kendine has özellikleri ve bireyin, zamanın geçmişten günümüze üzerine tartışılır bir kavram
olmasına neden olmuştur, Resim 8.1.
Araştırmalarla
İlişkilendir
Üstünova, Türkçe’de Zaman Kavramı ve İşlenişi isimli çalışmasında, bir eylemin gerçekleşmesi için,
olmazsa olmaz türünden iki koşula gereksinim olduğunu belirtir. Bunlardan biri eylemi yapan kişi,
diğeri de eylemin yapılma zamanıdır. Bu nedenle eylemde var olan zaman, sözcüklerle tanımlayama-
yacağımız kadar soyuttur. Zaman eklerinin görevi, eylemde var olan soyut zamanı somuta çevirmektir.
Zaman ifade eden sözcükler, bu konuda zaman eklerinin destekçisidir. Çünkü onlar da somutluğu
zaman yelpazesi içinde daha kesin bir çizgiye oturtmakla yükümlüdürler. Bu nedenle çekimli, çekimsiz,
kök, gövde her tür eylemin içinde zaman kavramı bulunmaktadır (Üstünova, 2005:187).
228
Görsel Estetik
Öğrenme Çıktısı
1 Zaman kavramını tanımlayabilme
2 Farklı zaman türlerini tanımlayabilme
3 Zamanın özelliklerini açıklayabilme
Zaman kavramının birey Farklı zaman türlerini bi- Zamanın özelliklerini diğer
hayatındaki yeri ve önemi reylerin gündelik pratikleri kaynaklardan farklarını dik-
sizce nedir? üzerinden değerlendirin. kate alarak anlatın.
229
Görüntü ve Zaman
çokluk olduğunu, bu nedenle de artan bir nicelik melde dışsal bir öğeden bağımsız olarak aktığını
olarak değerlendirilemeyeceğini ileri sürer. Gerçek belirtir. Newton’a göre, bireyler psikolojik olarak
zaman, içerisinde açık seçik, ayrı nitelikler barın- zamanın akışını farklı hissedebilirler ancak zaman
dırmayan birbirinin içerisine geçmiş bir zaman- özünde hiç değişmemektedir. Dolayısı ile saat ki-
dır. Mekânda ölçülen zamanlar iç içe değildir bu şisel hissedişten bağımsız olarak zamanın nesnel
nedenle mekândaki zaman gerçek zaman değildir olarak ölçülebilmesini sağlamaktadır. Bu yönüyle
(Bergson, 1997: 8-9). Sofuoğlu’nun (2004: 106) mutlak zaman anlayışı; şimdinin asıl gerçeklikte
belirttiği gibi; Bergson’a göre gerçek süre iç dün- geçen zaman olduğuna ve evrenin her yerinde
yamızdır. Benin kendini yaşamaya bıraktığı bilinç aynı olduğuna vurgu yapmaktadır. Bu doğrultuda
durumlarının ardışık dizilişlerinin oluşturduğu bi- mutlak zaman anlayı, geçmişin kaybolmaya yüz
çimdir. Bütün değişmeler ve gelişmeler bir “süre” tutmuş anılardan oluştuğunu, geleceğin ise he-
içinde gerçekleşir. Süreyi yaşayabilmemizin koşulu nüz ortaya çıkmadığını öne sürmektedir (Davies,
ise bellektir. Bellek geçmişi, depolama-biriktirme 2003, s.17-18).
gibi saklama aygıtı değildir; bellek geçmişin şimdi
yaklaşımında, evrensel bir zaman anlayışının
içindeki sanal birlikteliğidir. Bergson bu nedenle
mümkün olmadığını, başka herhangi bir şeyin tü-
süreyi mekândan tamamen bağımsız olarak ele al-
revleri olmayan, bununla birlikte kendi özlerinde
maktadır. Bergson, saatin sadece mekândaki zama-
belirli varoluşlara sahip olan zaman ve uzayın bü-
nı yani o anı ölçtüğünü ifade etmektedir. Ölçülen
külebilir olduğunu ileri sürer. Einstein’a göre; uzay
o ana geçmişten hiçbir şey kalmamıştır. Oysa içsel
ve zaman noktaları, uzaysal koordinatlarına ek ola-
zamanda geçmiş zaman şimdiki zamanla iç içedir.
Bu sayede insanlar şimdiki zamanla geçmişi aynı rak, ayrı bir ‘şimdiler’ çokluğu ile belirlenirler. Bu
anda algılayabilmektedirler. Diğer bir ifade ile belirlenen ‘şimdiler’ tikel-göreli ‘şimdiler’dir. Bu
kronolojik yapı bozulmaktadır. Geçmiş, şimdiki nedenle, zamanın nesnel bir algılanışından söz et-
zamana eklenmeseydi sadece şimdi olacağından mek mümkün değildir. Nesnel zamanın yerine ge-
süre var olmayacaktı. Sürenin var olması bilincin çen göreli zaman ölçümünde ‘şimdi’ sonsuz küçük-
geçmişi şimdiye eklemesiyle mümkün olmaktadır. lükteki ayrımları olan parçalara ayrılır ve böylece
Bu da sürenin bireye, onun yaşantısına ve dene- sonsuz bir şimdiler çoklusu üretilir. Bu göreli şim-
yimlerine bağlı olduğunu göstermektedir (Sofuoğ- diler her bir uzay noktasına bir değer olarak verilir.
lu, 2004, s.106-107). Şimdi ve birim ölçülemez, eş zamanlılık ve/veya
eşit zamanlılık görgül yöntemlerle ancak yaklaşık
Zaman anlayışı göreli ve mutlak zaman ola-
rak da ele alınmaktadır. Newton, mutlak zaman olarak ölçülebilir. Bunun yanı sıra, iki olay arasın-
görüşünü savunmaktadır. Newton bu yaklaşımı daki zamanın algılanışı ise, gözlemcinin hareketine
çerçevesinde, mutlak ve evrensel zamanın ölçü- bağlı olarak değişmektedir (Einstein, 1997, s.168-
lebilir, hesaplanabilir olduğunu ve zamanın te- 173), Resim 8.2.
230
Görsel Estetik
Yenişehirlioğlu’nun (1993, s.197-198) belirtti- yışına girmesi de modern sanata özgü üslupların
ği gibi Modernizm öncesi zamanı mitik ve metafi- ortaya çıkmasını sağlamıştır. 20. Yüzyılında, Bra-
zik (dinsel) olarak değerlendirilebilir. Modernizim que ve Picasso gibi sanatçıların perspektif bozumu
öncesi mitolojik zaman, tabiatla bağlantılı olarak ile Kübist Devrim ortaya çıkmıştır. Böylece, nes-
gece-gündüz döngüsü, mevsimlerin değişimi gibi nelerin fiziksel özelliklerinin yanına zaman kavra-
döngüselliklerle bağlantılıdır. Metafizik boyutta mı da eklenmiştir. Bu yaklaşım, Einstein’ın göre-
değerlendirildiğinde ise zaman, semavi dinlerdeki lilik kuramı ile ilişkilidir (Yenişehirlioğlu, 1993,
Tanrı’nın, peygamberlerin ortaya çıkışı, yaşam- s.198-203). Günümüz post-endüstriyel toplumla-
ları, ölümleri ve ahretteki dirilme günü ile ilgili- rında zamanın ve zaman yönetiminin önemi daha
dir. Modernizm öncesi zaman kavrayışı bireyden da artmıştır. Teknikte yaşanan ilerleme, masaüstü
bağımsız olarak var olan, tanrının yarattığı, de- bilgisayarlardan, dizüstü bilgisayarlara, akıllı tele-
ğiştirilemez olan mutlak zamandır. Rönesans’ın vizyonlardan, cep telefonlarına kadar internetin
ortaya çıkışı ile sonsuz zaman ve mekân kavrayışı yaygınlaşması ile zaman deneyimi farklılaşmaya
yerini gerçek mekânlara ve sonu olan bir zaman başlamıştır. Dönemsel ve gündelik hayat pratikle-
anlayışına bırakmıştır. Bu yönüyle artık ressamlar rinin belirlenmesinde tarihsel olarak her dönemde
mitolojik, metafizik bir evren yerine nesnel bir önemli bir olgu olan zamanın ölçülmesi, plan-
evren ortaya koyma imkanı bulmuşlardır (Coş- lanması günümüz post-endüstiyel toplumlarında
kun, 2006, s.55). Modernizmle birlikte ise zaman geçmişle kıyaslanmayacak ölçüde daha önemli
tanımlaması da dönüşüm geçirmiştir. Giddens’a hale gelmiştir. İnternet ve internetin yaygınlaşma-
göre; modernizmden önceki dönemde kültür- sı ile ortaya çıkan yeni toplumsal yapıyı Castells,
lerin zaman ve uzam ilişkisini kavrayışı modern “ağ toplumu” olarak nitelendirir. Ağ toplumunda
dönemden oldukça önemli farklılıklar göstermek- internetin ortaya çıkardığı yeni zaman deneyi-
tedir. Modern öncesi dönemde zaman hesabı, za- mi, zamanın düz çizgisel, geri döndürülemez ve
manı daima uzama bağlamakta, bu nedenle de ke- hesaplanabilir olduğuna ilişkin var olana anlayışı
sinlikten uzak ve değişken olmaktadır (2004:25). ortadan kaldırmıştır. Ağ toplumunda zamanın,
Endüstri Devrimi’yle birlikte modernizm, zama- yalnızca toplumsal farklılıklar bağlamında göreli
nın uzama bağlı olarak kavranışında önemli de- bir zaman algısı ya da zamanın geri çevrilmesine
ğişiklikler meydana getirmiştir. Özellikle ulaşım ilişkin miti doğrulayan bir zaman olduğunu söy-
teknolojisinde yaşanan gelişmeler bu değişikliğin lemek artık mümkün değildir. Ağ toplumunda
gözlemlenebileceği alan olmuştur. Endüstri devri- zaman; kendi kendini korurken kendi kendine ge-
mi ile birlikte ortaya çıkan teknolojik gelişmeler nişlemeyen, döngüsel değil rastlantısal, tekrarlan-
birey açısından zamanı ölçülebilir, denetlenebilir mayan, aniden olan ve sonsuz bir evren yaratmak
ve planlanabilir bir olgu haline getirmiştir. 19. için birbirine karışan bir zamandır. Ağ toplumu-
yüzyılda nesnel bilincinin gelişmesi ile dinsel tarih nun zamanı, varoluşunun bağlamlarından kaçan
anlayışı dışında bir zaman akışının var olduğu bi- ve her bağlamın hep mevcut olana biçtiği değeri
linci ortaya çıkmıştır. Romantizm akımı ile birlik- alabilmek için teknolojiyi kullanan zamansız za-
te ise sadece dinsel tarih anlayışı dışında nesnel bir mandır (2008, s. 575-576). Görüldüğü zaman bi-
zaman akışının var olduğu düşüncesinin yanına rey ve toplumların hayatında her dönemde önemli
bireyin, sanatçının iç dünyasına ait bir zaman akı- bir olgu olarak görülmüş ve zamana ilişkin farklı
şının da var olduğu düşüncesi eklenmiştir. Sanat- dönemlerde farklı kavramsallaştırmalar, değerlen-
çının, iç dünyasına ait öznel zamanı yansıtma ara- dirmeler ortaya çıkmıştır.
231
Görüntü ve Zaman
Araştırmalarla
İlişkilendir
Toppakkaya, Zaman Kavramı Bağlamında bilen bir şeydir. Platon sonsuzluktan (Aion) ha-
Platon-Aristoteles Karşılaştırılması isimli çalışma- reket edip, oluşa ve kronos’a ulaşırken; Aristoteles
sında, Platon’un zamanı sonsuzluğun bir resmi ya oluş ve dolaysıyla hareketten kalkıp sonunda son-
da gölgesi olarak değerlendirdiğini belirtir. Pla- suzluğa göndermede bulunmaktadır. Aristoteles’e
ton için, oluş, zamandan ayrı düşünülemez. Ev- göre geçmiş ve gelecek zaman (bunlar zamanın
ren (Physis), varoluş ve tekrar yok oluş bağlamın- birer modu olmayıp, onun parçalarıdırlar) sağ-
da zamansaldır. Platon’a göre varlık, Demiurg’un lam bir yapıya sahip değildir. Bu anlamda zaman
ilk olarak zamanı ve evreni yaratmasıyla ortaya aslında varolmayan parçalardan müteşekkil gö-
çıkar. Platon’a göre zaman, idelerle değişim dün- zükmektedir ve durum böyle olduğunda varlık-
yası arasında bir aracılık görevi görür. Platon za- tan elde edilen bir kavram gibi durmamaktadır.
manı öz (asıl)- gölge ilişkisine göre temellendir- Aristoteles’in zaman anlayışının temel noktasını
mektedir. Aion her nasılsa sürekli o şekilde olan, şimdi (nun) kavramı oluşturur. Şimdi zamanın
değişmeyen ve sadece akılla kavranılan bir şey özünü anlamada anahtar role sahiptir. Şimdi’nin
iken, kronos sürekli olarak oluş hâlinde olan var- en önemli fonksiyonu, parçalardan oluşan zama-
lıklarla ilgili olup, sadece algıyla (doxa) anlaşıla- nın sınırını oluşturmasıdır. Şimdi bir sınır olarak
bilir. Platon’un aksine Aristoteles zamanı öncelik geçmiş zamanı gelecek zamandan ayırır. Şimdi-
ve sonralık bağlamında hareketin sayısı ve ölçüsü nin kendisi parçalanan zamanın sınırını oluştu-
olarak tanımlar. Sınırsız zaman, bağlantılı bir ya- rurken bizzat kendisi zamanın bir parçası değildir
pıya sahip olup, döngüsel hareket içinde ölçüle- (2012:219).
Öğrenme Çıktısı
4 Zaman kavramına ilişkin farklı yaklaşımları açıklayabilme
değerlendirilebilir. Mekân ve hareketle ilişkili ola- Videoda hareket doğrusal olarak ilerlemek zorunda
rak fotoğraf makinesi nesneyi şimdiki zamanında değildir. Bu nedenle, bir hareket diğeri ile bağlan-
dinamik bir şey olarak değil statik bir şey olarak tısızdır. Videoda imajlar mantık dışı kesmeler ara-
resmeder. Yani an’ı dondurur (Kılıç, 2008: 60-61). cılığıyla birbirine eklemlenir. Bu nedenle izleyiciye
Fotoğraftan farklı olarak filmin sağladığı olanakla- sunulan doğrusal bir imaj değil zamanın imajıdır.
rın birçoğuna sahip olan elektronik görüntünün Hareketten türemeyen bu zaman video zamanının
ortaya çıktığı ekran belirli bir uzay içinde zaman kendisidir. Zettl (1973: 245/253), video görüntü-
ve hareketin ortaya çıktığı enerji alanıdır. Ekranın sünde oluşan hareketin bağlantısız ilerleyebildiği-
sınırlı yüzeyi içinde oluşan hareketli görüntüler, en ni ve bu yönüyle elektronik görüntüde zamanın,
küçük parçacığından bütününe kadar zaman sü- Bergsoncu kavrayışla ilişkilendirilebileceğini vur-
recini içermektedir (Kılıç, 2003: 71). Elektronik gular. Bu yönüyle bizim şimdi bilincimizi ifade
görüntüyü, video sanatı açısından değerlendirdi- eden teknoloji televizyondur. Televizyonda, her-
ğimizde Baker (2011: 38), video sanatının doğa- hangi bir olay kendi şimdiki zamanında akarken
ya öykündüğüne değinir. Bu öykünme doğanın belirsiz bir kitleye aynı anda ulaşır. Resim 8.3.
malzemesine değil iç zamanın yapısına yöneliktir.
Farklı sanat dalları ve kitle iletişim araçlarının zamanla ilişkileri de farklılık göstermektedir. Hareketli
görüntüde zaman boyutunun oluşturmasında öne çıkan teknik, estetik aygıtlar bulunmaktadır. Bunlar;
mercekler, çekim ölçekleri, kamera açıları, kamera hareketlerinin kullanımı, görsel efektler, kurgu, ses vb.
ögelerdir. Örneğin; genel çekimlerin daha fazla detay içermesi, ekran zamanını daha fazla işgal etmekte, ya-
kın çekimlerin daha az bilgi içermesi ve daha kolay kavranabilmesi sayesinde ekran zamanını daha az işgal
etmektedirler. Çekim ölçekleri bu özelliklerinden dolayı izleme sırasında birbirinden farklı zaman etkile-
rinin doğmasına neden olmaktadır. Görüntü boyutunun zamana etkisi, kullanılan merceğin türüne göre
de farklılık göstermektedir. Bu noktada perspektif, belirleyici faktör olarak yer almaktadır (Uğurlu, 2003,
s. 160-161). Bütün hareketli görüntü kayıtları, zamana ilişkin uygulamaları ne olursa olsun kaydedildiği
süre bakımından belirli bir gerçek zamana sahiptirler. Hareketli görüntü kaydının zamanı, kronolojik bir
zaman akışına bağımlı olmadığı gibi örneğin; sinemada, fotoğrafik görüntünün art arda gelmesiyle oluşan
hareket yanılsaması da gerçek zamanlı olmayabilir. Çekimlerin yavaşlatılmış ya da hızlandırılmış gösterimi
kadar kısa ya da uzun süreli çekimler ve yakın plan çekimlerin kullanımı da filmsel zamanın algılanmasını
değiştirir. Hareketli çerçeve ile yapılan çekim perde zamanını uzatacağından, izleyicinin hissedeceği zaman
(öznel zaman) üzerinde de etkili olur. Kesintisiz bir kamera hareketi kesmenin yaratacağı etkiyi zamanı ve
uzamı bölmeden gerçekleştirir. Kamera hareketiyle filmsel zaman, perdenin zamanıyla üst üste biner. Bu-
rada söz konusu olan zamanı kapsamlı kesmeler aracılığıyla soyut bölmelere ayırmaktan ziyade kamerayı
sabit bir gözlemci gibi sunan bir süreklilik vurgusudur ( Balsom, 2010.186).
233
Görüntü ve Zaman
Tarkovski (1992: 71) yalnızca teknik bir olay sel sıfatlarla ilişkilendirilemez. Süre içinde cisimler
ya da görünür dünyanın yansıtılması olmanın yanı sıkışmakta, zaman genişlemektedir. Şimdi, geçmiş
sıra estetiğin yeni bir ilkesi olarak doğan sinema ve gelecek bir bütün olarak sezilmektedir. Zaman-
sanatının, tarihsel süreçte ilk kez zamanı ilk elden imge, varlığın belirlenimini sinemasal bir sezgiyle
dondurma ve istenilen sıklıkta ve biçimde yeniden anlamaktır. Varlığın kendinde hâlini, izleyicinin
yansıtma olanağı tanıdığını belirtir. Bu sayede kay- içsel zamanıyla buluşturmaktır (Yüzüncüyıl & Bu-
dedilmiş zamanın uzun süre metal kutularda sakla- luş, 2016, s. 470-475).
nabilmesi mümkün olmuştur. Bergson, insan algısı da tıpkı sinemada olduğu
Görüntü hareket ve zaman söz konusu oldu- gibi hareketi, hareketi oluşturan anların bir dizilişi
ğunda Gilles Deleuze’un Hareket-imge ve Zaman- olarak kavradığını söyler. Bergson’un işaret ettiği,
İmge, kavramlarına değinmek gerekir. Sinema insan düşüncesinin belirli anlara odaklanarak bütü-
üzerine yaptığı çalışmalarla da adından söz ettiren nü açıklamada bu anı referans alması alışkanlığıdır.
ünlü düşünür Deleuze sinemanın hareket, kurgu, Bu sözlerinden de anlaşılacağı üzere Bergson açısın-
kadraj, görsel efekt gibi tekniklerle kendine özgü dan sinema, yeni bir bilgi edinme tarzı olmaktan
imgeler yaratarak izleyicinin algısını kontrol etti- öte, bizim dış dünyayla temasımızın teknik olarak
ğine diğer bir ifade ile perdedeki imgenin, izleyici gerçekleşmesidir. Dolayısıyla Bergson, sinemanın
tarafından harekete bağlı olarak anlamlandırıldığı- yapmış olduğu şeyin daha önce algı, dil ve düşün-
na değinir. Deleuze’e göre hareket-imge temelde iki ce tarafından yapıldığını söylemiştir. Bu durumda,
yolla oluşur: Bunlardan ilki kamera hareketi diğeri sinema da algımızın bilgi mekanizması gibi bütü-
ise montajdır. “Montaj, uyuşumlarla, kesmelerle nüyle pratik bir karaktere sahiptir. Yani, Bergson
ve uyuşumsuzluklarla bütünün belirlenmesidir”. açısından sinematografik metot, biricik metottur
Filmde ise hareket-imge montaj yoluyla değil, ka- ve bilginin akışıyla eylemlerin akışını birbirine uy-
mera hareketleri ile yaratılmıştır. Buna ek olarak durarak pratik hayata hâkim olmamızı sağlar. Bil-
yönetmen açı, perspektif ve kadraj gibi unsurlar- gi daima eylemler ile beraber akmalıdır. Eylemler
dan yararlanmaktadır. Deleuze hareket-imgenin hayatın nabızları gibi süreksiz olduğuna göre bilgi
olay örgüsüne dayandığını iddia etmiştir. Zaman- de süreksiz olacaktır. Bergson, dış dünyayla teması-
imge ise, Deleuze için yeni bir algılama yoludur. mızı bütünüyle sinematografik bir zemine indirger.
Deleuze, Bergson’dan süre ve sezgi kavramlarını Bu bakış açısıyla sinema, imgeye hareket ve zaman
ödünç alarak zaman-imge kavramını geliştirmiş- gibi iki tane sıfat vermiş olsa da en eski illüzyondan
tir. Bu yaklaşıma göre gündelik hayata ait zaman başka bir şey değildir. Böylece Bergson, Zenon’un
uzamsaldır ve nicel yöntemlerle ölçülebilir. Süre paradokslarına modern bir ad verir: Sinematografik
ise öznenin içsel zamanına göre akan, duran, geri illüzyon. Sinema bize yapay hareket verir. Bu hare-
ve ileri gidebilen esnek bir bütünlüktedir. Yoğun- ket art arda gelen anlık bölümlerin bir çizgisel dizi-
luğu sürekli olarak değişebilir, bu nedenle nicelik- midir (Sütcü, 2005: 82-83), Resim 8.4.
234
Görsel Estetik
Filmde yer alan durağan fotoğraf karelerinin gö- görüntüleri filmin anlatısı içerisinde bütün olarak
rüntüye dönüşme sürecini Zeno hareket paradok- anlamlandırmak için düş gücüyle yeniden yapılan-
su çerçevesinde hareket hâlindeki bir okla açıklar. dırmaya ya da birleştirmeye çalışmaktadır (Demir,
Hareket hâlindeki bir ok aslında durgun durum- 1994: 1; Dinç, 2004: 140-141)
lardan oluşur. Okun hareket etmesinin mümkün Sinemada zamanı ele aldığımızda “Reel (ast-
olmadığına değinen Zeno, hareketin olmadığını, ronomik) Zaman”, “Kurgusal (irreel) Zaman” ve
sonsuz bir hat üzerinde hareket eden okun aslın- “Hayali (mevhum) Zaman” olmak üzere üçe ayır-
da arka arkaya gelen durağan anlardan meydana mak mümkündür. Reel zaman, filmde geçen süre-
geldiğini belirtir. oluştuğunu savunur. Zeno’nun nin gerçek zamanla uyum hâlinde olduğu zaman
hareket paradoksu film içinde geçerlidir. Tek tek türüdür. Örneğin; filmde bir karakterin koltuktan
donuk fotoğraf karelerinin bir araya gelmesinden kalkarak mutfağa gitme süresi gerçek zamanla bire
oluşan filmde hareket yoktur. Filme ilişkin hareket bir uyum hâlinde olur. Kurgusal zaman; filmde
izleyicinin zihninde oluşan bir yanılsamadır (Kı- geçen bir zaman diliminin, öznel çekimlerle ya
lıç, 2003: 79). Bergson’a göre ise, hareket yalnızca da kurgu yoluyla gerçek zamana göre kısaltılması
Zenon’un ok paradoksu ile göstermeye çalıştığı gibi veya uzatılmasıdır. Demir’in (1994: 6) de belirt-
birbirini takip eden anlar olarak görüldüğü zaman tiği gibi gerçek zamanda ve mekânda yapılan bu
bir birim olarak görülebilir. Okun hareketi sayı- seçmeler aksiyonun gelişiminde en önemli unsur-
labilir anlardan oluşmaz. Bizler sadece mekânsal dur. Kurgusal zamana saatler sürecek bir yolcu-
konumları, dolayısıyla okun her duruşunda oluşan luğun başlangıcı ve bitişine ilişkin görüntülerin
ayrık hâlleri sayabiliriz. Gerçekte hareket bir bütün kurgu yoluyla kısaltılmasını ya da bir kovalama
olarak görülür. Her bir anın kendisini tekrar ettiği anının farklı açılardan farklı planlarla görüntüle-
eş zamanlı anlardan değil, ardıl çoklu bir bütünden nerek ekranda hız ve heyecan yaratmasını örnek
oluşur (Taşdelen, 2007: 84). olarak vermek mümkündür. Hayali zaman ise
Sinematografik araç birbiriyle hiçbir bağlantısı daha çok bilim kurgu filmlerde görülen, nasıl ve
olmayan durağan görüntüleri eşit zaman aralıkla- ne zaman olduğu belli olmayan zaman türüdür.
rıyla gerçek zamanda ilerleyen bir biçimde düzenle- Bunun yanı sıra filmdeki kahramanlardan birinin
yerek zamanın dolaylı bir sunumunu vermektedir. düşünceleri ya da istekleri görselleştirildiğinde
Burada oluşan etki; durağan görüntülerin koşulla- bu da hayali zaman olarak nitelendirilir. Sinema
rın dışındaki izleyiciye, belirdiği anda harekete dö- doğası gereği reel zaman ve hayali zamanı aynı
nüştürülmesiyle aldatıcı bir biçimde gerçek zaman anda görselleştirebilmektedir. Örneğin; 3 dakika
algısı yaratmasında yatmaktadır. Aksiyon ansızın 10 saniye süren bir sekansın işitsel boyutunda 3
bir yerden başka bir yere, gündüzden geceye, ha- dakika 10 saniyelik bir müzik parçasının çalması
yalden gerçeğe, şimdiki zamandan geçmişe ya da o sekansa ilişkin reel zamanın ifadesi iken sekan-
geçmişten geleceğe sıçramaktadır. Film boyunca sın görsel içeriğinde yaratılan hayali zaman daha
izleyici ise belli bir mesafeden, bulunduğu sabit uzun ya da daha kısa olabilmektedir (Aslanyürek,
konumda izlemekte, tek tek karelerden oluşan bu 2011: 174), Resim 8.5.
Resim 8.5 Şanghaylı Kadın (The Lady from Shanghai (1947)- Yön: Orson Welles
235
Görüntü ve Zaman
Buna ek olarak sinemanın kendine özgü özel- yandan kimin kazanacağına ilişkin kuşku ve he-
likleri dikkate alındığında zamana ilişkin farklı bir yecanın yaratılmasını sağlamaktadır (Aslanyürek,
kategorizasyonu daha gerektirdiği görülmektedir. 2011: 175; Demir, 1994: 53).
Zamanı bu çerçevede dört başlık altında incele- Sinemada zamana ilişkin üçüncü kategori ise
mek mümkün olmaktadır. Bunlardan ilki süje- izleyici tarafından algılanan zamandır. Bir film de-
sel zamandır ki bu filmsel olayın sujede ele alınış neyiminde, görüntülerin şimdiki zamanının yanın-
biçimiyle ilişkili zamandır. Filmdeki olayların bir da izleyicinin zamanı algılamasının da etken oluşu
gün içerisinde gerçekleşmesi hâlinde filmin sujesel nedeniyle karmaşık bir zamansallık söz konusudur.
zamanı bir gün olmaktadır. İkinci zaman türü ise, Bir sinema filminde, filmsel zamanın akışı ile alıl-
kameranın pelikül üzerinde kaydettiği zamandır. mamanın zamanının birbirleriye yakın ilişkileri
Film üzerine kaydedilen zaman ile gösterim anın- olsa da zamanın daralması ve genişlemesi aracılı-
daki zaman birbirinden farklı olabilir. Kaydetme ğıyla oluşturulan anlatının izleyiciler üzerinde ya-
hızı 8 kare hız olan görüntü 24 kare hızla gösterile- rattığı farklı duygusal etkiler farklı zaman algılarına
bilir ki bu görüntünün daha hızlı olmasına neden neden olacaktır. Sinemanın bu özelliği izleyiciye ta-
olacağından zaman algısını da etkiler. Kameranın hayyül etme olanağı tanımaktadır. Örneğin; filmde
normal hızının üzerinde çalıştırılmasıyla ise yavaş- bir çocuğun büyümesiyle birlikte gelişen olaylar or-
latılmış bir hareket elde edilebilir. Bu yöntemin en talama iki saatlik bir zaman diliminde anlatılırken
iyi örneklerinden biri Akira Kurosawa’nın Yedi Sa- bu sürecin içerisinde geçen ve sadece 30 saniye sü-
muray filminde yer alan iki samurayın dövüş sah- ren bir tecavüz sahnesi izleyicide saatler sürmüşçe-
nesidir. Yavaşlatılmış hareketlerle görselleştirilen sine bir etki yaratabilir. Sinemaya ilişkin dördüncü
dövüş anında kılıçların keskin kenarlarının birbiri- zaman ise izleyicinin film izleme sürecinde salonda
ne çarpması izleyiciye bir yandan savaş taktiklerine tükettiği reel zamandır (Aslanyürek, 2011: 175-
ilişkin incelikleri ayrıntılarıyla gösterirken, diğer 176; Biro, 2011: 51), Resim 8.6.
Resim 8.6 Şanghaylı Kadın (The Lady from Shanghai (1947)- Yön: Orson Welles)
Günümüz dünyasında yaşanan dönüşümlerle birey ve zaman ilişkisi de dönüşüm geçirmiştir. Kumar’ın
(2004, s.24) da aktardığı gibi Daniel Bell günümüz toplumları açısından gerçekleşen dönüşümü şöyle
açıklamaktadır:
236
Görsel Estetik
Geçmişte toplumları bir arada tutan toprağa da- saj içinde birbirleriyle etkileşim içinde olabilecek
yalı politik ve bürokratik yetkeler ve/veya tarih ve şekilde programlandığında zamanlar silinmekte,
gelenekti. Sanayicilik doğanın ritim ve temposu- akışların uzamı ve zamansız zaman tarihsel olarak
nun yerine makinenin hızını koyarken, mekânı aktarılmış temsil sistemlerinin çeşitliliğini kapsa-
ulus devletle sağlama bağlamıştı. Saat ve demir- yan ve aşan yeni bir kültürün temellerini oluştur-
yolu tarifesi sanayi çağının simgeleridir. Bunlar
maktadır (Castells, 2008, s.501/607). Örneğin gü-
zamanı saatler, dakikalar ve saniyeler olarak
ifade eder. Enformasyon çağının simgesi olan bil-
nümüzde bilgisayar teknolojilerinin ve internetin
gisayar milyarda bir saniye içinde, binlerce mikro yarattığı dijital oyun deneyimi, dünya üzerinde çok
saniye içinde düşünür. Bilgisayarın yeni iletişim sayıda bireyin geleneksel oyun oynama kültürleri-
teknolojisiyle bir araya gelmesi modern topluma ni dönüşüme uğratmıştır. Dijital oyunlar; konsol
kökten yeni bir mekân-zaman çerçevesi sunar. oyunları, PC oyunları ve çevrimiçi oyunlar olarak
sınıflandırılır. Tek kişilik ya da çoklu oyunculu ola-
Teknikte yaşanan ilerlemeler sonucunda ortaya rak oynanan dijital oyunlarda birey, oyuna özgü
çıkan iletişim araçları hem kitle iletişiminde hem zaman ve uzama bağlanmaktadır. Çoklu oyuncu
de bireyler arası iletişimin sağlanmasında önemli aynı zamanda, kullanıcılara eş zamanlı etkileşim
kolaylıklar sağlamıştır. Bugün, farklı coğrafyalarda imkanı da sağlamaktadır. Oyun deneyimi içerisin-
yaşayan insanlar aynı iletiyle eşzamanlı ulaşmakta, de oyun ve oyuncu zamanı ve oyuna ait öyküsel za-
sosyal ağlarda tanışma, mekan sınırlaması olmadan man, oyunun seyrinin oyuncu tarafından belirlen-
aynı deneyimleri eş zamanlı paylaşabilme ve/veya mesi nedeniyle nerdeyse eşzamanlı, aynıdır. Çoklu
herhangi bir konu üzerine tartışma olanağı bula- oyunculu oyunlarda, oyuncular, oyunla kurdukları
bilmektedir. İnternet aracılığı ile kurulan iletişim zaman deneyimi ile birbirlerini etkilemekte böy-
sisteminde, coğrafyaya, kültüre özgü kodlar, an- lece nesnel zamanın dışında oyuncuların kolektif
lamlarından kopmaktadır. Anlamlarından kopan olarak deneyimledikleri bir öznel zaman deneyimi
bu kodlar ise ağlar aracılığı ile tekrardan birleşmek- ortaya çıkmaktadır.
tedir. Bu süreçte geçmiş, şimdi ve gelecek aynı me-
Araştırmalarla
İlişkilendir
Postmodern Resimde Zaman-Mekân Tem- dir. Alımlayıcı üzerinden çalışan postmodern
sili isimli çalışmasında Alp, postmodern sanatın paradigmalar, izleyicinin algı ve belleği üzerin-
zaman-mekân algısını merkeze almıştır. Alp’e de yönelimsiz (stratejisiz) bir estetik oluşturma
göre; tarih, bellek ve zaman-mekân olguları “be- yolundadır. Bu yeni paradigmalar, sanat yapıtı-
lirli” bir geçmişin içinde yer almış olmasına rağ- nın gerçeklikle kurduğu ilişkiyi, nesnel zaman-
men, postmodern durumda “belirsiz” bir gele- mekân boyutundan kopararak, estetik ana kur-
cek kurgusu üzerinden yeniden sorgulanmışlar guyu, üst üste bindirilmiş ve hatta çökertilmiş
ve “sürekli şimdi burada”, “ne orada ne burada”, zaman-mekân algısına dönüştürmüştür. Yapıtın
“hem orada hem burada” olanın temsili, post- belirli bir zaman-mekân boyutunda oluşan an-
modern sanatın ana damarını oluşturmuştur. lamı tamamen dönüşmüş, kayıp anlam, puslu
Simüle edilmiş zaman-mekân kavramları, gide- zaman, tüketilmek için üretilen mekânlar ve
rek eş zamanlılık tartışmalarına neden olmuştur. sonuçta semiyotik bir söylem sanat yapıtının
Ne ki sorun salt zaman-mekân kavramlarının önüne geçmiştir. Zaman-mekân algıları ve buna
indirgenmesinde değil aynı zamanda nesnel koşut olarak dönüşen yeni estetik paradigmalar,
gerçeklik, kimlik ve kültürel bellek kavramla- toplumsal dinamiklerden ve ideolojilerden ayrı-
rını da içine alan geniş bir sarmalı içermekte- lamaz (2015:317).
237
Görüntü ve Zaman
Öğrenme Çıktısı
5 Farklı sanat dalları ve kitle iletişim araçlarında görüntü, hareket ve zaman ilişkisini
açıklayabilme
6 Görüntüde zaman boyutunu oluşturmada öne çıkan ögeleri sıralayabilme
238
Görsel Estetik
Zaman Kavramı
Genel tanımıyla zaman bir işin ve/veya oluşun içinde geçtiği ya da geçeceği süre olarak tanımlanır. Birey
hayatında oldukça önemli olan zamana ilişkin farklı ayrımlar söz konusudur. Yaygın olan türler Objektif
zaman (nesnel zaman) ve subjektif zaman (öznel zaman) ayrımıdır. Objektif zaman, saate bağlı olarak öl-
çülebilen zamanken, subjektif zaman hissedilen zamandır. Bunlara ek olarak birde canlıların yaşam ömür-
leriyle ve yaşam organlarının hareketiyle ilgili olan biyolojik zamandan bahsetmek mümkündür. Zamanı
diğer kaynaklardan ayıran özellikler arasında, depolanamaz, devredilemez, ikame edilemez, ödünç alınıp
verilemez ve yenilemez oluşu yer almaktadır.
Zaman kavramının birey hayatındaki önemi farklı dönemlerde farklı düşünce ve yaklaşımların ileri sürül-
mesine neden olmuştur. Bu konuda fikir öne süren isimlerden Platon zamanın idealar dünyasının bir taklidi
olduğunu ileri sürerken Aristoteles ise zamanın önce ve sonraya göre devinimin /hareketin sayısı olduğunu
savunmuştur. Bunların yanı sıra Kant’a göre zaman öznel ve ideal iken Henri Bergson’a göre, zaman bir
noktadan diğerine doğru hareket eden kesintisiz, dinamik ve tekrar etmeyen bir şeydir ve önemli olan içsel
süredir. Zaman konusunda görüş bildiren isimler arasında yer alan Newton mutlak zaman görüşünü savu-
nurken, Albert Einstein ise ileri sürdüğü izafiyet teorisi çerçevesinde evrensel bir zamandan bahsetmenin
mümkün olmadığını dile getirmektedir. Zamana ilişkin yaklaşımlar farklı dönemlerde de değişiklik göster-
miştir. Örneğin; Modernizm öncesi zaman doğayla ilişkilendirilen mitolojik zaman ve tanrı ve peygamber-
lerle ilişkilendirilen dinsel zaman olarak ele alınırken almak mümkündür. Rönesans’la birlikte sonlu olan bir
zaman anlayışı hâkim olmuş, Endüstri Devrimi ve teknolojik gelişmeler birey açısından zamanı ölçülebilir,
denetlenebilir ve planlanabilir bir kavram hâline getirmiştir. Post-endüstriyel toplumlarda zamanın ve za-
man yönetiminin önemi daha da artmıştır.
239
Görüntü ve Zaman
Zamanı durdurmak anı yakalamak hareketi kaydetmek hem görsel hem de görsel-işitsel sanatlar için
oldukça önemlidir. Farklı sanat dalları ve kitle iletişim araçlarının zamanla ilişkileri de farklılık göster-
mektedir. Hareketli görüntüde zaman boyutunun oluşturmasında öne çıkan teknik, estetik aygıtlar bu-
lunmaktadır. Bunlar; mercekler, çekim ölçekleri, kamera açıları, kamera hareketlerinin kullanımı, görsel
efektler, kurgu, ses vb. ögelerdir. Bu ögelerin kullanımına ilişkin farklı tercihler ve kullanılan aracın doğa-
sı gereği sağladığı olanaklar zamana ilişkin farklı algılanış, kullanım ve yansıtma olanakları sağlamaktadır.
Örneğin; ışıkla resmeden fotoğraf makinesi söz konusu olduğunda fotoğrafı çekilen nesnenin resmedil-
diği an’ı ile resmedilme eylemi anı neredeyse aynıdır. Yani fotoğrafı çekilen nesnenin şimdiki zamanı ile
makinenin içinde ortaya çıkan görüntünün şimdiki zamanı aynıdır. Fotoğraf makinesi an’ı ve dolayısıyla
hareketi dondurmaktadır. Televizyon ve canlı yayın söz konusu olduğunda ise bir eşz amanlılıktan bah-
setmek mümkündür. Sinematografik araç birbiriyle hiçbir bağlantısı olmayan durağan görüntüleri eşit
zaman aralıklarıyla gerçek zamanda ilerleyen bir biçimde düzenleyerek zamanın dolaylı bir sunumunu
vermektedir. Bu süreçte farklı mercek türleri ya da kurguya ilişkin farklı tercihler zamanın farklı yansıtıl-
masına ve/veya algılanmasına olanak tanımaktadır. Sinemada zaman türleri ayrımında Sinemada zamanı
ele aldığımızda “Reel (astronomik) Zaman”, “Kurgusal (irreel) Zaman” ve “Hayali (mevhum) Zaman”
olmak üzere üç farklı zaman ayrımından bahsetmek mümkündür. Bunların yanı sıra sujesel zaman, ka-
meranın pelikül üzerinde kaydettiği zaman, izleyici tarafından algılanan zaman ve izleyicinin film izleme
anında tükettiği reel zamandır. Günümüz dünyasında yaşanan teknolojik gelişmeler ve özellikle yeni
medyanın etkisi eş zamanlılık ve zamansız zamandan bahsetmeyi de mümkün kılmıştır.
240
Görsel Estetik
neler öğrendik?
III. Mevsim Döngüleri A. Mitolojik ve Dinsel zaman ayrımı söz konusudur.
B. Sadece öznel zaman anlayışı hâkimdir.
IV. Akrep-Yelkovan Hareketi
C. Sadece nesnel zaman anlayışı hâkimdir.
Yukarıdakilerden hangisi/hangileri zamanla doğru- D. Gerçek mekânlar ve sonu olan bir zaman anla-
dan ilişkilidir? yışı hâkimdir.
A. Yanız I B. I ve II E. Teknoloji temelli bir zaman anlayışı hakimdir.
C. II ve IV D. I, II ve IV
E. I, II, III ve IV 7 Aşağıdakilerden hangisi ağ toplumundaki
zaman anlayışına ilişkin doğru özelliklerden biri
2 Aşağıdakilerden hangisi zaman ilişkin ayrım- değildir?
lardan biri değildir? A. Kendi kendini korurken kendi kendine geniş-
A. Depolanan Zaman B. Objektif Zaman lemeyen bir zamandır.
C. Subjektif Zaman D. Biyolojik Zaman B. Döngüsel bir zamandır.
E. Geçmiş Zaman C. Rastlantısal bir zamandır.
D. Tekrarlanmayan bir zamandır.
E. Aniden olan ve sonsuz bir evren yaratmak için
3 Aşağıdakilerden hangisi biyolojik saat ile iliş- birbirine karışan bir zamandır.
kilidir?
A. Ankara-İstanbul arasında yapılan 5 saatlik oto- 8 Hareket-imge ve Zaman-İmge, kavramlarını
büs yolculuğu. ortaya atan düşünür aşağıdakilerden hangisidir?
B. Saat 17.30’da ki dişçi randevusu.
C. Alarm çalmadan biraz önce uyanmak A. Tarkovski B. Newton
D. Günde 2 saat araç kullanmak. C. Platon D. Henri Bergson
E. Hafta içi her sabah 8.00’da derse girmek. E. Gilles Deleuze
241
Görüntü ve Zaman
3. C Yanıtınız yanlış ise “Zaman Kavramı” konu- 8. E Yanıtınız yanlış ise “Görüntü Hareket ve Za-
sunu yeniden gözden geçiriniz. man” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
4. B Yanıtınız yanlış ise “Zaman Kavramı” konu- 9. C Yanıtınız yanlış ise “Görüntü Hareket ve Za-
sunu yeniden gözden geçiriniz. man” konusunu yeniden gözden geçiriniz.
Araştır Yanıt
8 Anahtarı
242
Görsel Estetik
Kaynakça
Alp, Ö. K. (2015). Postmodern Resimde Zaman- Giddens, A (2004) Modernliğin Sonuçları. E. Kuşdil,
Mekan Temsili. Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, (Çev.) İstanbul: AyrıntıYayınları.
20. S. 317-333
Kılıç, L. (2003). Görüntü Estetiği. İstanbul: İnkılap
Aristoteles, A. ve Aristoteles, H. (1996). Zaman Yayınları.
Kavramı. (S. Babür, Çev.) Ankara: İmge Yayınları.
Kılıç, L. (2008). Fotoğraf ve Sinemanın Toplumsal
Aslanyürek, S. (2011). Senaryo Kuramı. İstanbul: Pan Tarihi. Ankara: Dost Kitabevi Yayınları.
Yayıncılık.
Kumar, K. (2004). Sanayi Sonrası Toplumdan Post-
Baker, U. (2011). Beyin Ekran. İstanbul: Birikim Modern Topluma. M. Küçük, (Çev.) Ankara: Dost
Yayınlar. Kitabevi Yayınları.
Balsom, E. (2010). Görüntüyü Kurtarmak. Ali Sofuoğlu, H. (2004). Düşüncenin Sinematografik Yapısı
Karadoğan (Ed.) Sanat Sineması Üzerine. Ankara: Hareket-Zaman ve Görüntü. Eskişehir: Eğitim
De Ki Yayınları. Sağlık ve Bilimsel Araştırma Vakfı Yayınları.
Bergson, H. (1997). Zaman ve Özgür İstenç. Cogito/ Tarkovski, A. (1992). Mühürlenmiş Zaman. F. Ant,
Zaman:12’ye 1 VAR (11), s. 7-15. (Çev.) İstanbul: Afa Yayıncılık.
Binark, M. (2007). Yeni Medya Çalışmalarında Topakkaya, A. (2007). Kant’ın Eserinde Zaman
Yeni Sorunlar ve Yöntem Sorunu. Mutlu Binark Kavramı’nın Analizi. Uludağ Üniversitesi Felsefe
(der.) Yeni Medya Çalışmaları (s. 21-44). Ankara: Dergisi. S. 35-40.
Dipnot Yayınları.
Topakkaya, A. (2012). Zaman Kavramı
Castells, M. (2008). Ağ Toplumunun Yükselişi (Cilt 1). Bağlamındaplaton-Aristoteles Karşılaştırması.
E. Kılıç, (Çev.) İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, 13. S. 219-231.
Yayınları.
Uğurlu, H. (2003). Görüntüde Zaman Boyutu. Kurgu
Cevizci, A. (1999). Paradigma Felsefe Sözlüğü. Dergisi. 20. Syf: 155-172.
İstanbul: Paradigma.
Üstünova, K. (2005). Türkçede Zaman Kavramı
Cevizci, A. (2005). Paradigma Felsefe Sözlüğü. ve İşlenişi. U.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal
İstanbul: Paradigma Yayıncılık. Bilimler Dergisi. 9 (2). S. 187-201
Coşkun, N. (2006). Resmin Değişen İfadesi ve Yenişehirlioğlu, F. (1993). Resimde Zaman ve Mekan
Mekanla İlişkisi. Anadolu Sanat, 55-61. Kavramı. Anadolu Sanat Dergisi, S. 197-205.
Davies, P. (2003). Bir Zaman Makinesi Yapmak. A. Yüzüncüyıl, K. & Buluş, B. (2016). Hareket-İmge
Ergenç, (Çev.) İstanbul: Gelenek Yayıncılık. ve Zaman-İmge Kavramları Çerçevesinde Torino
Atı’nın Ayak İzleri. Moment Dergi. 3 (2). S. 467-
Demir, Y. (Dü.). (1994). Filmde Zaman ve Mekan
482.
Üzerine. Eskişehir: Turkuaz Yayınları.
Zettl, H. (1973). Sight Sound Motion: Applied Media
Demirel, E. T. ve Ramazanoğlu, F. (2005). Yöneticiler
Aesthetics. California: Wodsworth Publishing
Açısından Etkin Zaman Yönetimi Tekniklerinin
Company.
Değerlendirilmesi. Doğu Anadolu Bölgesi
Araştırmaları, Cilt: 4 Sayı 1. s: 30-35. http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_
gts&arama=gts&guid=TDK.
Dinç, N. (2004). Yeniden Üretim Sürecinde Aralık
GTS.5b264def060747.06734695
Kavramı. Anadolu Sanat, 137-144.
Einstein, A. (1997). Özel ve Genel Görelilik Kuramı
Üzerine. A. Yardımlı, (Çev.) İstanbul: İdea.
Elias, N. (2000). Zaman Üzerine. İstanbul: Ayrıntı
Yayınları.
243