You are on page 1of 36

T.C.

KIRKLARELİ ÜNİVERSİTESİ

FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ

TARİH ANABİLİM DALI

BİTİRME TEZİ

PONTUS BÖLGESİ TARİHİ

NESRİN KALKAN

DANIŞMAN

DR. ÖĞR. ÜYESİ OLCAY TURAN

KIRKLARELİ 2018
ÖNSÖZ

2014 yılında Kırklareli Üniversitesi Tarih bölümüne başladıktan sonra


Eski Çağ’a olan ilgimin artmasından dolayı bitirme ödevimi Eskiçağ bilim
dalından üzerine almak istedim ve bu konuda bana her daim yol gösteren,
birinci sınıftan bu yana bana yardımcı olup, fikir beyan eden; çıktığım yolda
gerek bilgisi gerek kişiliği konusunda kendime örnek aldığım hocam Sayın
Dr. Öğr. Üyesi Olcay TURAN’ a teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Yaşamım ve eğitimim boyunca ailemin fikirlerimi destekleyip ve her daim


yanımda olmasından, manevi ve maddi desteklerinden dolayı ve sürekli
azmimi takdir edip ikinci üniversitemi okumama vesile olan annem Hediye
KALKAN’ a, babam Ali KALKAN’ a ve kardeşim Neslihan KALKAN’ a ;
hayatımda ve özellikle eğitimim için maddi-manevi destek olan arkadaşım
Ferit MAYDANOS’ a , dostum Burcu KOPARAN’ a müteşekkirim.

Sağlığımın eğitim hayatına Kırklareli’nde devam etme konusunda elverişsiz


olmasından ötürü benim için şehri yaşanabilir kılan ve her daim derslerimi
aksatmamam için çabalayıp eğitimime devam etmemi sağlayan aileme ve
artık ailem gibi olan hocalarıma, en başta Sayın Prof. Dr. Mesut AYAR ve
bir kez daha Sayın Dr. Öğr. Üyesi Olcay TURAN’ a, Sayın Dr. Öğr. Üyeleri
Hüseyin Serdar TABAKOĞLU, Tarık ÖZÇELİK, Kamelya TEKNE,
Mahmut AKKOR, Arş. Gör. Tuba EFENDİOĞLU ve Arş. Gör. Nazlı
ALTUNSOY’ a ve bir kez daha bitirme ödevim için kaynakça konusunda
destek sağlayan hocam Sayın Arş. Gör. Tuba EFENDİOĞLU’ na en içten
şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim.

2
GİRİŞ

Pontus bölgesi günümüzde Trabzon ve illeri, Gümüşhane ve illeri,


Tokat ve Niksar ilini, Sinop, Ordu ve Giresun illerini kapsar.

Bölge tarihin her döneminde milletlerin ve devletlerin önemli


yerleşim alanı olmuştur. Pontus’un jeopolitik konumu neticesinde
Karadeniz sahilinde bulunması bir taraftan Anadolu bir taraftan Asya’ya
komşu olması itibariyle stratejik önem arz etmekte ve bulunduğu konum
neticesinde ekonomisi en çok denizciliğe dayanmıştır. Bu yüzden birçok
devletin çatışma sahası olmuş Pers, Makedonya ve Roma gibi devletlerin
egemenliği altında kaldıktan sonra 11. yüzyılda Türklerin hakimiyetine
girmiştir. Türk hakimiyetine girdikten sonra da bölge yabancı devletlerin
ticaret için Türklerden imtiyazlar alarak ticaret yaptıkları görülmektedir.
Günümüzde de bol maden yatağının bulunduğu Doğu Karadeniz, tarımda
çay ve fındık üretiminde ihracat yapmaktadır.

Bölgenin denize yakın konumundan dolayı denizcilikle uğraşan halkın diğer


geçim kaynakları ise balıkçılık dışında çiftçilik, bağcılık, tarım ve
hayvancılık olmuş, bölgede şarap, zeytinyağı, kereste ve maden üretimi
yapılmıştır. Günümüzde de Doğu Karadeniz bölgesinde denizcilik yanı sıra
balıkçılık ve tarım yapılmakta olup bölge orman bakımından Türkiye’de
birinci sırada gelmektedir.

Bölge oldukça engebeli ve yükseltiye sahiptir bu yüzdendir ki yerleşim


yerlerinde evler konum olarak günümüzde de dağınık yapı sergilemektedir.
Su bakımından zengin olan bölgede iklim Karasaldır ve yaz aylarında dahi
yağışın olmasından ötürü tarım ürünleri az ve Türkiye’nin özel konum
itibariyle tarım ürünleri ve üretim mısır, çay, fındık dışında kısıtlıdır.

Antik çağda da tarım, balıkçılık, kereste üretimi, şarap üretimi,


zeytinyağı üretimi yapılmış bu özelliğinden dolayı ticari saha olmuş ve
doğal limanları olmasıyla Yunan, Med, Pers, Makedon, Roma devletlerinin
yönetimlerini görmüştür. Günümüzde ise Anadolu toprağı olan Doğu
Karadeniz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetimindedir.

3
PONTUS

Pontus, günümüz Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Amasya, Tokat ve


Tokat-Zile, Tokat-Görmenek Köyü, Samsun, Şebinkarahisar, Kelkit-
Gümüşhane illerini kapsamaktadır. Yeşilırmak, Kızılırmak, Çoruh ve Kelkit
akarsuları ve Kafkas dağları ile Kuzey Anadolu Dağları ile çevrelenmiştir.

1. PONTUS’UN KELİME ANLAMI

Pontus; eski Yunanca bir kelime olarak bilinir ve birçok kaynakta


“deniz” anlamına gelmektedir.1 Bunun yanı sıra Halys2 Irmağı’nın
doğusunda kalan coğrafi bölgenin Antik Çağ’daki adıdır. Tarihi bölge için
kullanılan Pontus’un kelime kökeni “Kapadokya’nın deniz kıyısı”
cümlesinin kısaltılmış formudur. Daha sonra ise sadece Karadeniz’in
Anadolu kıyıları için, Pontus Krallığı’nın kurulmasından sonra ise bu
krallığın kapladığı alanları belirtmek anlamında kullanılmıştır.3 Mitolojide
ise; adı deniz anlamına gelen Pontus, Posiodos’un Theogoniası’na göre
Gaia’nın tek başına meydana getirdiği bir tanrısal varlıktır.4

2. PONTUS’UN SINIRLARI

Pontus, Küçük Asya’nın kuzey ve kuzey doğusunda yer almaktadır. 5


Antik Pontus’un kuzeyinde Pontus Euxinos (Karadeniz), batısında
Paphlagonia ve Galatia, güneyinde Kappadokia ve doğusunda Kolhisle
Küçük Ermenistan ile sınırlıdır. Pontos’un güneybatı sınırı Galatia ile
Skylaks ve aşağı Halys düzlükleri arasındaki havzadır. Strabon ise
Pontus’un Paphlagonia ile olan sınırını belirlerken Herodots’a dayanır ve bu
iki bölge arasındaki sınırı Halys ırmağının belirlediğine dikkat çekerken
Mithridates Eupator’un ise Herakleia’ya kadar uzanan toprakları ‘Pontos
Krallığı’ adı altında yönettiğini, bu durumun Roma’nın Pontos Eyaleti adı
altında devam ettirdiğini açıklar. 6
1
ÖZTÜRK Özhan, Pontus, Antikçağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve
Siyasi Tarihi, Ankara, Nika Yayınları, 2016, s. 315
2
Bugünkü Kızılırmak
3
OKUR Mehmet, Pontus Meselesinin Ortaya Çıkışı ve Karadeniz Bölgesi’nde
Pontusçu Faaliyetler, Karadeniz Araştırmaları, Sayı 14,(Yaz 2007)
4
ERHAT Azra, Mitoloji Sözlüğü, İstanbul, Remzi Kitapevi, 2007, s. 251
5
Küçük Asya; Kappadokkia, Kilikia, Lykaonia, Pisidia, Lykia, Karia, Lydia,
Phrygia, Mysia, Troas ve Bithynia bölgelerinden oluşmaktaydı.

6
EFENDİOĞLU Tuba, Iulius-Claudius Dönemi Bithynia-Pontos Eyaleti, Ege
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Eskiçağ Tarihi Bilim
Dalı, Seminer Ödevi, İzmir, 2012, (yayınlanmamış eser), s.6
4
2.1. SINIRLARININ KISA TARİHÇESİ

Pontus’un sınırları olan Paphlagonia, Galatia, Kappadokia bölgelerinin


bugünkü yerleri sırasıyla; Karadeniz’de Kastamonu ve çevresi, Anadolu’da
Ankara ve çevresi, yine Anadolu’da Sivas-Kayseri ve çevresi ile
sınırlanmıştır. Küçük Ermenistan ise günümüz Türkiye sınırları dışında olan
Ermenistan bölgesidir.

2.2. PAPHLAGONİA

Paphlagonia; batısında Bithynia’dan Parthenius nehriyle, doğuda


Pontus’tan Halys nehriyle, güneyinde Phrygia’dan Olgassy dağıyla ayrılan
kuzeyinde Karadeniz ile çevrili bölgenin tarihi adıdır. İlk olarak
Homeros’un İlyada adlı eserinde bahsi geçmiştir.7

Bölgenin tarihi etnik yapısı daha çok Bithynia’ya yakın Thrak kökenli
halklar, Kappadokia’ya yakın Asurlular, doğuda Kaşkalar, Yunan
kolonilerinde Yunanlılar ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen
Türkmenlerden oluşmuştur. Bölge halkı; Pala, Genetler, Asurlular,
Mariandynler, Kaşkalar, Amazonlar, Frigler, Paphlagonyalılar, Rumlar,
Türkmenler, Ermeniler, Balkan ve Kırım göçmenleri ile Türklerden
oluşmaktadır.

Bölgenin kentleri; Karabük, Parthenius (Bartın), Timonium


(Kastamonu), Germanikoplis (Çankırı), Sinop’tur.

2.3. GALATİA

Küçük Asia’da İ.Ö. III. yüzyılın sonra ortaya çıkan Galatia bölgesi,
Phrygia ve Kappadokia toprakları üzerinde kurulmuştur. Günümüzde
Ankara, Çankırı, Çorum ve Amasya’nın güney illeri ile Yozgat’ın kuzey
illerini kapsamaktadır. Kuzeydoğuda Paphlagonia, kuzeybatıda Bithynia,
doğuda Pontos, güneydoğu’da Kappadokia, güneyde ve batıda da Phrygia
Epiktetos bölgeleriyle sınırlıdır.8

Halkın kökeni, Galatlar ya da Keltler ile Orta ve Batı Avrupa kökenli


halkın yanı sıra Trokmi, Tolistobog, Tektosag boylarından oluşmaktadır.9
7
ÖZTÜRK Özhan, a.g.e, s.249
8
SEVİN Veli, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası 1, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları,, 3.Baskı, Ankara, 2013, s.215
9
SEVİN Veli, a.g.e., s. 213
5
Bölgede bulunan kentler; Pessinous, Gordion, Ankyra, Tavion,
Troknada, Germa, Iustinianoupolis, Mousge, Germia, Abrostola,
Tolistokhora, Bagrum, Ouetisssos, Klaneos’tur.

2.4. KAPPADOKİA

Kappadokia; Antikçağ’da güneyde Kilikia Torosları, doğuda Armenia


ve Kolkhis, kuzeyde Eukseinos, batıda Paphlagonia ile sınırlıdır.

Bölge halkı; Romalılar, Rumlar, Makedonyalılar ve Anadolu’nun çeşitli


yerlerinde gelen halklardan oluşmuştur. Kısacası ilk önce çevre bölgelerden
göç alıp, siyasi yapılanma sırasında bölgeye Roma ve Yunanlılar geleye
bölgeye yerleşmişlerdir.

Bölgedeki yerleşimler; Cladius Cesar’ın kolonisi olan Arkhelais,


Komana ve kasabaları, Kilikia Trakheia, Lykaonia, Neocaeseaea, Amesia,
Zela, Caiseria (Kayseri), Sebastia (Sivas), Diocaesarea ve Magnopolis’tir.10

3. PONTUS BÖLGESİ’NDE ARKEOLOJİ ÇALIŞMALARI

Bafra dışında Kalkolitik döneme ait iz bulunmasa bile Özellikle


Bronz Çağ yerleşimi bakımından zengindir. Karadeniz ve sahilinde daha
çok Helen kolonileri bulunmakla beraber Romalılar fetihlerde yerleşmiş
hatta Bulgaristan, Romanya, Güney Rusya ve Gürcistan’ın Karadeniz’e kıyı
bölgelerde yapılan kazılarda bu yöreden ithal edilmiş çok sayıda eser
bulunmasına karşın bu ülkeler ile karşılaştırıldığında Helenistik ve Roma
dönemleri seramik arkeoloji açısından en az tanınanı ve kazılanıdır. Bölgede
Cumhuriyet döneminin başlangıcından sonra yapılan çok az sayıdaki
araştırma Anadolu’nun diğer bölgeleri ile kıyaslandığında cılız kalmasının
sebebi, genellikle birbirinden kopuk bir şekilde yapılmış kurtarma kazıları
ile sınırlı kalmıştır. Bu durumun en önemli sebebi Pontus’ta yer alan
Amasia, Amisos, Kabeira, Kerasos, Laodiceia, Sebasteia, Sebastopolis,
Trapezos, ve Zela ile Paphlagonia kentlerinin Abonuteichus, Amastris,
Gangra, Germanicipolis, Neoclaudiopolis, Pompeiopolis, Sebaste, Sesamos
ve Sinope gibi kentlerin üzerine modern kentlerin kurulmasıdır. Pontus
kıyısın özellikle ticari amphora yapımı ile ünlü olup, başlıca üretim
merkezleri Sinope, Herakleia Pontika, Amisus ve Amastris’tir.
10
ARSLAN Mustafa-BULUT Esra, Eskiçağ’da Kappadokia Bölgesi’nin
Sınırları, History Studies İnternational Journal Of History, s. 59, Volume 9 Issue
2, A. Tribute To Prof. Dr. Ali BİRİNCİ, s. 49-65, Haziran 2017
6
Amforacılığın gelişiminde şarap, zeytinyağı üretiminin yanı sıra bağcılığın
yaygın olduğu Kafkasya’ya yakın olması etkili olmuştur.11

4. BÖLGENİN FİZİKİ COĞRAFYASI

Pontus’u sahil ve iç bölgeler olarak ikiye ayıran ve Kafkas


Dağları’nın uzantısı olarak kabul edilen Paryadres Dağları (Kuzey Anadolu
Dağları) vardır. Sahile paralel uzanan dağlar ise Halys (Kızılırmak), İris
(Yeşilırmak), Lykus (Kelktit veya Germeli Çay), Thermadon (Terme Çayı)
gibi nehirlerin açtığı vadilerle bölünmüştür.12

5. BÖLGENİN TARİHİ

M.Ö. 1700-1200 Hitit ve M.Ö. 1200-676 Friglerin hakimiyetlerinde


geçen dönemlerin ardından M:Ö: 676 tarihinde, Kafkasya üzerinden gelen
Kimmerler’in istilasına uğramış, aynı dönemde Sokrat’ın Platon’un
aktardığı sözleriyle Karadeniz sahilinde “Göl etrafındaki kurbağalar gibi”
Yunan kentleri kurulmuştur.13

Antik Çağ’da Yunanlılar, tekne yapımı için gerekli keresteyi Sinop


civarından temin etmekte olup bölgede ceviz ve akağaç bulunmaktaydı.
Tüm Karadeniz sahili zeytin ağaçlarıyla kaplı olup, deniz balıkçılık
açısından oldukça verimliydi. Ayrıca iç bölgelerden elde edilen demir
madeni de Sinop limanı üzerinden ihraç edilmekteydi.

Çağlar boyunca Yunan, Roma ve Bizans kültürlerinin doğu sınırı olan


Pontus coğrafyasını bizzat bölgenin yerlisi olan Amasyalı Strabon şöyle
tanımlamıştır:
“ Makedonyalılar Kappadokia’yı ele geçirdikleri zaman burası Persler
tarafından iki satraplığa ayrılmış bulunuyordu. Makedonyalılar ülkenin bir
kısmını isteyerek satraplıktan krallığa çevirmişlerdir. Bu krallıklardan birine
“Asıl Kappadokia”, Tauros yakınındaki Kappadokia” ve hatta “Büyük
Kappadkia” ve diğerine de başkaları “Kappadokia Pontika” ismini
vermişlerse de bunlar “Pontos” olarak adlandırmışlardı. Pontos’a gelince
Mithridates Eupator kendini buranın kralı ilan etti ve Tibarenler ve
Armenia’ya kadar Halys Nehri’nin sınırladığı ülkeye egemen oldu” 14

11
ÖZTÜRK Özhan, a.g.e., s. 317
12
ÖZTÜRK Özhan, a.g.e., s. 315
13
ÖZTÜRK Özhan, a.g.e., s. 315-316
14
ÖZTÜRK Özhan, a.g.e., s. 316
7
5.1. İLKÇAĞDA KOLONİCİLER ÖNCESİ DOĞU KARADENİZ

Hurriler; Orta Asya’dan gelen ve Asyalı kavimlerden olan Hurriler’in


M.Ö. 8. yüzyıldan önce Doğu Anadolu ve Azerbaycan bölgeleri ile birlikte
Çoruh boyuna da yerleştikleri bilinmektedir. 15 Hurriler Doğu Anadolu
bölgesi dışında yayılma alanı olarak Doğu Karadeniz bölgesine de
yayılmışlardır. Doğu Anadolu’ya hakim oldukları dönemde ve daha sonraki
Hitit döneminde bütün Trabzon-Rize illeri arasındaki yerleşim alanlarının
Hayaşa (Azzi) ismi taşıdığı bilinmektedir.16

Hititler, Hurriler’in Doğu Karadeniz’den çıkmalarına buraya


yayılarak sebep olmuştur. Hurriler’i Doğu Karadeniz’den kovan Hititler’in
buraya gelişi Kral Şuppiluliuma zamanına (M.Ö. 1400-1346)
tarihlendirilmektedir. Kral, Mitanni Krallığı’na savaş açmış ve topraklarını
yağmaladıktan sonra kızlarından birini onların prensi ile evlenirmiş bu
şekilde bu krallığı kendine bağlamıştır.

Luviler; Anadolu’ya ilk yerleşenler, Anadolu’daki ilk yerleşim


yerlerine isim verenler Luvilerdir. Anadolu tarihindeki önemi; Anadolu’ya
M.Ö. 1700-1200’lerde hakim olan Hititler’e dillerini vermiş olmasıdır.17
Fritz Schachermeyr, Luvi dilinin Anadolu kaynaklı metinlerin en eskisi
olduğunu söylerken, Forrer ise Ege Denizi yöresinde en eski kültür dili
olduğunu söylemiştir.

Luviler’in Doğu Karadeniz ile ilgilerine bakıldığında buradaki şehir ve yer


adlarının Luvi dilinden olduğu şeklindedir. Yunanlıların koloni olarak
kurdukları söylenen Sinuwa (Sinope yani bugünkü Sinop), Kotyora (Ordu),
Kerasus (Giresun), Trapezeus (Trabzon), Amisos (Samsun) adlı koloni
şehirlerinin tamamının Luvice adlar taşıması Yunanlıların bu şehirleri
kurmadıkları ancak buralarda var olan küçük şehir ve kasabaları deniz
yoluyla ele geçirerek kendilerine mal ettikleri ortaya çıkar.18

5.2. KOLONİZASYON DÖNEMİ.

Yunan koloniciler gelmeden önce bölgeye Kafkasya’dan Mosklar,


Tibarenler ve Mar’ların gelip tarım ve balıkçılık yaptığı bilinmektedir.

15
ALBAYRAK Haşim, Tarih Boyunca Doğu Karadeniz’de Etnik
Yapılanmalar ve PONTUS, 2. Baskı, İstanbul, Babıali Kitaplığı, Ağustos 2003, s.
40-41
16
ALBAYRAK Haşim, a.g.e., s. 42
17
ALBAYRAK Haşim, a.g.e., s. 44
18
ALBAYRAK Haşim, a.g.e., s. 47
8
M.Ö. 1200 yıllarında başlayan Deniz Kavimleri Göçü sonrası Karanlık
Çağ olarak adlandırılmıştır. Çünkü Trakya’dan Boğazlar ve Ege Denizi
üzerinden Anadolu’ya göç eden kavimler Hititler’in yıkılmasına sebep
olurken, var olan bütün yazılı kaynaklar yok olmuştu. Hitit kalıntıları
Güneydoğu Anadolu ve Suriye’de görülse de bu dönemle ilgili hiçbir
kaynak bulunamadığı için dönem “Karanlık Çağ” olarak adlandırılmıştı.

Anadolu’nun Yunan kaynaklı yeni yazılı belgeli döneme geçişi ise; batıdan
Anadolu kıyılarına yerleşmeye başlayan ve Anadoluluğu temsil eden şehir
olan Troia (Truva) kentini hileyle alan Yunan kökenli Dor, İon ve Aka
uygarlıklarıdır. Doğu Karadeniz’i ilgilendiren bunların doğudan girenleridir.
Buraya doğudan girmenin yolu ancak Kafkaslardan gelenler olmalıdır.19

Taokhlar; Karanlık Çağ denen süreçte Anadolu’dan göç ederek Artvin’e


geldikleri bilinir. Gürcülerle yaşadıkları sıkıntılardan Anadolu halkı ile
kaynaşmışlardır. Erzurum ile Göle arasındaki Oltu Çayı’nın suladığı yere
M.S. 1000 yıllarında Bizanslılarca Tais, Ermenilerce Taik deniliyordu.
Ksenophon’un Taokslar biçiminde (M.Ö.400) aktardığı halk aynı halktı.
Ksenophon’un aktardığı bilgilere göre Taokhlar savaşçı bir halk ve Hellen
ordusuna karşı ölesiye direnmişlerdi. Gürcüler bu yöre halkını kendilerinden
sayarak İ.Ö. 6.-3. yüzyıllarda Doğu Gürcistan’da Kartli Krallığı kurulduktan
sonra bu bölgenin de adı geçen krallığın toprakları arasında olduğu
belirtilir.20

Karanlık Çağ’ın bittiği dönemde yeni oluşumlarda başlamış hatta


Yunanlılar Truva’yı aldıktan sonra Ege kıyılarına yerleşip buralarda
koloniler kurmuştur. Yunanistan’a bağlı bu kolonistler şehirler kurarak şehir
devletlerini oluşturmuşlardır. Şehir devletini kuranların iş gücü denizden
sağladıkları ticaret olmuştur. Denizcilik yapanlardan Fenikiler ve Girit
Uygarlığı kültürlerini Anadolu, Mısır ve Mezapotamya kültürleri ile
geliştirip Avrupa kültürünü oluşturmuşlardır.

Anadolu’da kurdukları en önemli şehir devletleri Efes ve Milet olmuştur.


Efes, Akdeniz’de ticaret kolonileri kurarken Milet Karadeniz’e yönelmiş
orada ticaret için kolonisini doğal liman olan Sinop’u alarak kurmuşlardır.
Daha sonrasında Samsun, Giresun, Trabzon gibi koloniler kurmaya devam
etmişlerdir.

Miletos, Yunan şehirlerinden daha geç olarak ancak M.Ö. 670 yılına
doğru kolonizasyon hareketine katılmışlar. Fakat Ege bölgesini meşgul
bulduklarından daha uzaklara Pontos Evkseinos kıyılarına uzanmak zorunda
kalmışlardır. Kurmuş oldukları şehirlerin bir kısmı ‘emporion’ düzeyini
19
ALBAYRAK Haşim, a.g.e., s. 51
20
ALBAYRAK Haşim, a.g.e., s.52
9
aşamamış olduklarına şüphe yoktur. Marmara’dan Karadeniz’e çıkarak
kıyılarda ticaret ve balıkçılık merkezleri olmaya elverişli birçok bölgelere
yerleşmişlerdir. Anadolu’nun kuzey kıyılarında sonraları büyük önem
kazanmış olan şehirler arasında Sinope (Sinop), Amisos (Samsun), Kerasos
(Giresun) ve Trapezus (Trabzon) gösterilebilir.21

Bu bölge ile ilgili bilgelere Yunan asıllı tarihçi Heredot’un yazdığı kitapta
rastlanmaktadır. Bölgeye Kimmerlerin peşinden İskitlerin geldiği ve
Perslerin İskitlerle savaş yaptığı anlatılır. Kimmer ve İskitlerin yaşantıları
ile burada yaşayan halkın yaşantıları birbirlerine pek uymaktadır.22
Persler’in savaşları için bu bölgeden onlara askerler gönderildiği
bilinmektedir.

23

Bölgedeki kolonistler, kurdukları kolonilerden sonra yaptıkları deniz


ticareti sonrasında zenginleşmişlerdir. Bu zenginleşme sonucunda ise
giderek güçlenmişler ve bağımsız birer şehir devleti haline gelmişlerdir. Bu
şehir devletleri içinde en önemlisi Trabzon’da kurulmuştur. Donanmaları ile
birlikte daha güçlendikten sonra bağımsız bir deniz devleti olmuşlardır. 24

Pontus bölgesi, İskender’in yaptığı Asya seferinden sonra onun


hakimiyeti altına girmiştir. Onun etkisiyle burada artık bir Helen kültürü
etkisi ortaya çıkmıştır. Makedonyalı olan Büyük İskender, hakimiyet
alanlarında yaşayan Yunanlılardan ötürü egemenlik kurduğu bölgelerde
Helen kültürü etkili olmuştur.
21
MANSEL Arif Müfid, Ege ve Yunan Tarihi, 10. Baskı, Ankara, 2014, Türk
Tarih Kurumu, s.177
22
ALBAYRAK, a.g.e., s.56
23
ALBAYRAK, a.g.e., s.58
24
Pontus Krallığı
10
İran ve Mısır seferleri sırasında Anadolu’dan ayrılan Büyük İskender ölmüş
yerine geçecek oğlu olmadığı için toprakları komutanları arasında
paylaştırmış yerine Kappadokia valisi olan Sabiskas’a bırakmıştı. Büyük
İskender ölmeden önce Mısır’da iken Pers satrabı I. Ariantes, topladığı
kuvvetlerle birlikte isyan etmiş ve Sabiskas’a karşı isyan girişiminde
bulunmuştur. Daha sonra krallığını ilan etmiştir. M.Ö. 332 yılından itibaren
Sinop’tan Doğu Karadeniz’e kadar olan aşana hakim olur. Ani ölümü
sonrasında yapılan paylaşmada Anadolu Selevkos’a düşer. Pontus
Kappadokia bölgesi Büyük İskender’in katibi olan Eumenes’e düşer.25

26

25
ALBAYRAK, a.g.e., s.60
26
ALBAYRAK, a.g.e., s.60
11
27

Bir dönem Anadolu’ya Selevkos hakimdi ve Selevkos Devleti olarak


adlandırılmıştı kurduğu devlet. Bu dönemde geçen hakimiyet mücadeleleri
sonrasında Persler’de artık burada eski toprakları olduğu için hak iddia
etmişlerdir. Persler, Selevkos Krallığı’nı ortadan kaldırdıktan sonra
bağımsız olan iki devlet kurmuşlardır. Bu devletlerin biri Kommagane
diğeri ise Pontus Krallığı olmuştur.

27
ALBAYRAK, a.g.e., s.57
28
Haritalar: ALBAYRAK Haşim, a.g.e., s.57-58-60-62
12
Büyük İskender’den sonra I. Ariantes öldürülmüş yerine oğlu II. Ariantes
gelmiştir. Pontus Kappakoiası valisi Eumenes ile anlaşmıştır. Bu anlaşma
sonrasında II. Ariantes satraplık elde etmiştir. Anadolu’ya hakim olan
Antigonos ile mücadeleye girişince II. Ariantes öldürülür fakat onun oğlu
olan I. Mithrades, Antigonos’un elinden kaçarak kurtulmuştur. Büyük
İskender’in ölümünden sonra oluşan mücadeleler halkı Pers yöneticileri arar
durumuna getirmiştir. Mücadelelerden kopmak isteyen halk zaman zaman
Hellen yöneticilere karşı Pers yöneticilerinin yanında olmuş ya da yer yer
bağımsız devlet kurdukları bilinmektedir.

5.3. ROMA DÖNEMİ

Pontus Krallığı

Anadolu’da Pontus bölgesinde yaşanan Pers-Helen mücadelesinden


sonra Trabzon merkezli ortaya çıkan deniz devletidir. Mithridat hanedanı
M.Ö. 281-63 yılları arasında iki asırdan fazla hüküm sürmüştür ve
ülkelerine ‘Pontus Krallığı’ olarak tanımlamamışlardır. Pontus sikkelerinde
Mithridat kralı veya Pharneke kralı yazmakta olup, kendilerine ilk olarak
‘Pontus kralı’ atfı IV. Mithridates’in ölümünden sonra Roma kayıtlarında
yapılmış bu dönemden itibaren bölgeyle ilgili pek çok şey tıpkı M.Ö. 47
yılında ‘Classis Pontica’ adlı Karadeniz filosu ve ‘Legio Pontica’ adlı Roma
Pontus lejyonu kurulurken yapıldığı gibi bölgenin ismiyle
ilişkilendirilmiştir.29

30

ÖZTÜRK, a.g.e., s.352


29

HOJTE Jacob Munk, Mithridates VI And The Pontic Kingdom, Aarhus


30

University Press, 2009, s. 11


13
I. Mithridates Ktistes (M.Ö. 302-266) Paphlagonia’daki yerli kabileler
üzerinde hakimiyet kurarak kendi ordusunu oluşturmuş, zamanla hakimiyet
alanını genişletmiş Amasia’yı başkent yaparak M.Ö. 281 yılında kendini
kral ilan etmiştir. Büyük İskender’in staterlerini taklit ederek ön yüzünde
Athena31 arka yüzünde ayakta duran Nike32 ile Mithridates tasvirlerini içeren
Pontus Krallığı’nın ilk altın sikkelerini burada bastırmıştır.33

I. Mithridates tahtını Ariobarzenese bırakmış sonralarında ise tahta sırasıyla


II. Mithridates, III. Mithridates, I. Pharnakes, IV. Mithridates, IV.
Mithridates’in yeğeni V. Mithridates Euergetes, VI. Mithridates Eupator
Dionysius geçmiştir.

VI. Mithridates Eupator Dionysius, M.Ö. 134-63 tarihleri arasında


Karadeniz’in en doğusundan Küçük Asya’nın en güneyine dek uzanan
topraklarda hüküm sürmüş olup hem Büyük İskender hem de Pers kralı I.
Darius’un mirasçısı olduğu iddiasıyla büyük bir ordu oluşturmuş, Roma
İmparatorluğu’nun Sulla, Lucullus ve Büyük Pompey adlı üç generalinin
ölümüne savaştığı amansız düşmanlardan biri olmuştur. VI. Mithridates;
Küçük Ermenistan, Trapezus ve Pontus bölgesini egemenliği altına alarak
sonrasında Kolhis kabilelerine boyun eğdirmiş, hakimiyet sınırlarını kuzey
Pontus steplerine dek yayabilmek için İskit kralı Palakus ile çatışmış, Kırım
ve civarındaki yunan kentlerine ağır kayıp verdirmiştir. Paphlagonia ile
Galatia’yı Bithynia kralı III. Nikomades ile paylaşırken, Nikomades Roma
ile Pontus yayılmacılığına karşı ittifak arayışına girmiştir. Roma’ya karşı
Helen devletleri ile birleşilmiş, yapılan Mithridat Savaşları sonrasında VI.
31
Athena; İlyada’da bir savaş tanrıçası, ERHAT Azra, a.g.e., s.66
32
Nike; Zaferi simgeleyen bir tanrıça, ERHAT, a.g.e., s.217
33
ÖZTÜRK, a.g.e., s.352
34
ÖZTÜRK, a.g.e., s.352
14
Mithridates’in oğlu olan II. Pharnakes babasının planlarına karşı gelmiştir
ve krallığın son sadık askerlerini yanına çekince son Pontus Kralı intihar
ederek yaşamına son vermiştir. Böylece Anadolu’ya savaşı kazanan Roma
hakim olamaya başlamıştır.35

Devam eden Mithridat Savaşları’nda II. Pharnakes, Pompeius’a elçi


ile babasının cesedini göndererek itaat teminatı verince Pompeius onun
yönettiği Bosphorus Krallığı’na bazı imtiyazlar vermiş ve Roma’ya gidince
ondan müttefik olarak bahsetmiştir. II. Pharnakes, Roma’nın güvenini
aldıktan sonra Pompeius ve Caesar arasında süren iç savaş sırasında M.Ö.
49’da Julius Caesar’ın Mısır’da olmasını fırsat bilerek Taman
yarımadasında yer alan özgür Yunan kenti Phanagoria’ya saldırarak
aralarında yaptıkları anlaşmayı feshetmiştir. Pharnakes, Nikopolis’te aynı
yıl Roma kuvvetlerini yenerek yeniden atalarının yurdu olan Pontus’u ele
geçirmiştir. Anadolu’daki Roma varlığı tehlikeye girince Julius Caesar, II.
Pharnakes’in ordularını 2 Ağustos 47 tarihinde Zela’da yenerek mağlup
etmiştir. II. Pharnakes Bosphorus’a kaçarken Caesar zaferini Roma tarihine
geçecek ‘geldim, gördüm, yendim. (Veni,vidi, vici)’ sözleriyle bildirmiştir.
Pharnakes ise suikast sonucu öldürülmüştür.36

Roma hakimiyetinden itibaren Pontus kentlerinde ticaret için


kaleler, limanlar, yollar yapılarak önemli kentler ve limanlar Roma vassal
kentleri haline getirilmiştir. Doğu Roma İmparatorluk döneminde ise siyasi
birliğin sağlanması için Hristiyanlık dini ön plana çıkarılmıştır. Bu
doğrultuda Trabzon ve çevresinde koruyucu azizler ihdas edilmiştir.
Justinianus zamanında (M.Ö. 527-565) Trabzon’da su kemeri ve sarnıç

35
ÖZTÜRK, a.g.e., s. 356-358
36
ÖZTÜRK, a.g.e., s.358
37
ÖZTÜRK, a.g.e., s.351
15
yapılmış, surlar sağlamlaştırılmıştır. Amaç İranlılara karşı şehri
güçlendirmektir.38

Bu dönemde Doğu Karadeniz’deki halk Hristiyanlık dinin etkisiyle


Yunanca konuşmaya başlamıştır. Latince olan Doğu Roma
İmparatorluğu’nun resmi dili Yunancaya dönüşmeye başlamıştır. İmparator
Heraklius, 625 yılının kışını Sürmene’de geçirmiş burada Hazar Kağanı ile
görüşerek ondan aldığı Türk askerleri ile ordusunu güçlendirmiştir.39 705
yılında Emev Devleti’nin Anadolu’ya saldırmasıyla Trabzon Arapların eline
geçse de 715 yılında tekrar Doğu Roma’nın eline geçer. 1453 yılında
Osmanlı Devleti sultanı olan II. Mehmet’in İstanbul’u alıp Doğu Roma
İmparatorluğu’na son vermesinden sonra Doğu Karadeniz’e yönelip 1461
yılında Trabzon Rum İmparatorluğu’nu yıkmasıyla Doğu Karadeniz bölgesi
Türklerin eline geçmiştir.

6. ETNİK YAPI

Antik Çağ’da Yunanlılar gibi uzun mesafeli yolculuklar


yapmamışlardır. Karadeniz kıyısında halklar balıkçılık, denizcilik ve
korsanlıkla uğraşmışlardır. Mosynoikler, 300 kanoluk filo oluştururken
Heniokhiler yabancı teknelere saldırıp korsanlık yapmışlardır. Traklar ise
büyük ateşler yakarak sis oluştuktan sonra denizcilerin kaza geçirmelerini
sağlayıp mallarına el koymuşlardır. Karadeniz kıyılarına yerleşen
Yunanlılar buradaki halklardan etkilenmişlerdir. Stanford Üniversitesi Tıp
Fakültesi’nden Cinnioğlu başkanlığında yapılan çalışmada Anadolu’dan
alınan genetik materyallerde Y kromozomları incelenerek Anadolu
Türkleri’nin %94.1’inin Avrupa ve Yakın Doğulu, %3.4’ünün Orta Asyalı,
%1.5’i Hintli, %!’inin ise Afrikalı topluluklar ile ilişkileri tespit edilmiştir. 40

6.1. KAŞKALAR

Hitit kaynaklarına göre Karadeniz’de yaşamış ve domuz beslemişlerdir.


Keten dokumacılığı yapıp kabile halinde yaşamışlardır. Birbirinden
bağımsız halde yaşayan Kaşkalar, II. Murşili döneminde Tipiya ülkesinin
lideri Pihhuniya’nın emrine girmişlerdir. I. Şuppiluliuma döneminden sonra
Kaşka lideri Pittagatalli Tummana ülkesine egemen olmuştur. I. Murşili’nin
Hatili tarafından öldürülmesinden sonra yazılan Telipinu Ferman’ında
Hurriler’in ülkenin doğu bölümünü işgal ettikleri kaydedilmiştir. Hititler’in
toprakları yağmalanmış Hitit başkenti olan Hattuşa, Kaşkalar’a karşı
38
ALBAYRAK, ag.e., s.69
39
ALBAYRAK, a.g.e., s.70
40
ALBAYRAK, a.g.e., s.318
16
güçlendirilmiştir. Hititler’in ege göçleri sonucunda yok olmasıyla beraber
Kaşkalar’da bu zaman zarfında göçler sonucu ortadan kaldırılmıştır.
Kaşkalara’a ait bilgiler Hitit kaynaklarında geçtiği kaydedilmiştir.
Kaynaklarda M.Ö. 1200 yıllarında Büyük Hitit İmparatorluğu Doğu
Karadeniz bölgesini oluşturan Kaşkalar, Anadolu’da siyasi birliklerini
sağlayamadıkları için dağılıp, göçler sonucu yıkılmıştır.41

6.2. TİBARENLER

İris nehrinin doğusunda Khalyb ve Mosynik halkları arasında yer alan


düzlük ve sahil kesimde yaşayan halkın adıdır. Heradot, Tibarenleri Pers
İmparatorluğu’nun 19. Şatraplığına bağlı Moski, Mosynoik, Makron ve
Marsalar ile birlikte 300 talant vergi verip Yunanistan seferine katılan halk
olarak sayarken Ksenephon, Onbinlerin, Tibarenlerin Kotyora kenti
civarındaki ülkesinde 3 gün kalıp yollarına devam ettiklerini belirtmiştir.
Strabon, Pharnakia ve Trapezus kentlerinin üst tarafında Khaldi halkına
komşu yaşadıklarını belirtirken Plinus, Kotyara’yı Mosynoik ve Tibaren
halkı ile ilişkilendirmiştir. Yeni Ahit’te Tabal adıyla geçen Nuh2un oğlu
Yasef’in 5. oğlunun adı ve onun soyundan gelen Luvi dili konuşan halk ile
ilişkili olmaları muhtemeldir. Hititler yıkıldıktan sonra Roma dönemine
denk varlıklarını sürdürmüşlerdir.42

6.3. BYZERLER, BEKHİRİLER, HEPTAKOMETLER,


MOSSYNOİKLER

Çeşitli kaynaklarda Byzerler, Bekhiriler, Heptakometler, Mossynoikler


adıyla geçtikleri için farklı halklar oldukları sanılmaktadır ama değillerdir.
Bugünkü Hopa ile Giresun arasında yaşayan otokton halkıdır. Yunanca
‘yedi köy’ anlamına gelen Heptakomet ile ‘ahşap kulelerde yaşayanlar’
anlamına gelen Mossynoik isimlerini almışlardır. Bizanslı Stephanus ,
Biziris limanı adını vererek bu halkın sahilde yaşadığını kaydetmiştir.
Strabo’ya göre dağlı bir halktır. Dionysius ise Byzeri ve Bekhiri halklarının
aynı olduğunu belirtmiştir. Strabon Heptakomentler’in seyyar ağaç
kulelerinde yaşadıkları için antik devirde Mossynoik olarak adlandırıldığını
kaydetmiştir.Ksenefon, Giresun ile Kotyora arasında alan Mossynoik
kentlerine birbirlerine 80 stadion uzaklıkta olduğunu belirtmiş ve
kullandıkları savaş kıyafetleri ile silahları ayrıntılı tarif etmiştir:

41
ALBAYRAK, a.g.e., s.95
42
ÖZTÜRK, a.g.e., s.321
17
‘Korucular gibi birbirlerine paralel sıralanıp yaklaşık yüzer kişilik sıralar
oluşturdular. Tümümün sarmaşık yaprakları biçiminde ve beyaz öküz
postuyla kaplı kalkanları vardı. Sağ ellerinde aşağı yukarı dokuz ayak
uzunluğunda bir ucunda mızrak demiri, öbür ucunda bir topuz olan bir kargı
tutuyorlardı. Dizlerini bulmayan ve çuval bezi kadar sık dokunmuş tunikleri
giymişlerdi. Başlarında Paphlagonialılarınki gibi deriden yapılmış ortasında
bir sorguç bulunan ve tıpkı üç kademeli tacı andıran miğferler vardı. Ayrıca
demir baltalar taşıyorlardı.’43

Bu halkın yaptığı kayıklar içinde üç adam taşıyabilmiş ve doğudan batıya


Karadeniz sahili boylu boyunca kullanılmıştır. Meneksila adı verilen 2.6
metre boyunda ki bu kayıkların bir benzeri yapılan çalışmalarda Anadolu
kıyısında Kastamonu açıklarında bulunmuştur. Bu halk aynı zamanda
sahillerinde kokulu üzüm yetiştirdiklerinden dolayı bağcılık yapmıştır.
Büyükbaş hayvanlar için saman kullanmış olup, buğday stoklarından
anlaşıldığı üzere tarım yapmışlardır. Yarı göçebe insan topluluklarıdır

6.4. MAKRONLAR

Herodot’a göre Moskhici dağları civarında yaşayan, hayvan postundan


elbiseler giyen, savaşta başlarına ahşap savaş başlığı takıp sepet sazından
imal küçük kalkanlar ve kısa mızraklar kullanan yerliler olup, Mısırılılar
gibi sünnet oldukları ve Mossynoik ve Tibarenlerle aynı silahı kullandıkları
ve Pers kralına vergi verdikleri belirtilmiştir. Pazar ve rehberlik hizmeti
almışlardır. Arrian, M.S. 2. yüzyılda Ksenefon’un Trabzonlular’a düşmanca
davrandığını Sanni adlı savaşçı halkın kötü alışkanlıklar sürdüğünü, haraç
vermekten vazgeçtiği dahası kıyı kentlerini yağmaladığından şikayet ederek
bunları zamanında ödemeye zorlamak ya da yok etmek gerektiğini Roma
İmparatoru Hadrian’a rapor etmiştir. Başlarını olduğundan uzun göstermek
için kullandıkları başlıklar nedeniyle Yunanca ‘koca kafalar’ anlamına gelen
Makrokephali olarak da adlandırılmışlardır. 44

6.5. KHALİBLER

Kerasus’tan batıya giderken çok kalabalık olmayan, Mossynoikler’in


boyunduruğu altında bulunup demir işçiliği ile geçinen bir halktır. İsimleri
de Yunanca ‘demir’ anlamına gelmektedir. Herodot onları Halys Irmağı’nın
öteki yakasında yaşayan, Pers egemenliğini kabul etmiş halklardan birisi
olarak saymış; Hekaistos, Armenia’nın kuzeyinde Stamene kasabası

43
ÖZTÜRK, a.g.e., s. 324-325
44
ÖZTÜRK, a.g.e., s. 327
18
civarında Apollonius Rhodius ise Thermodo’nun doğusunda bir günlük
mesafede yaşadıklarını yazmıştır. Homeros, İlyada destanında ‘gümüşün
yurdu’ olarak nitelendirdiği Alybe ülkesinden gelen Alizon halkından
bahsederken muhtemelen Khalybe halkını kastetmiştir. M.Ö 2000
yıllarından beri madencilik faaliyetlerinin sürdüğü Espiye ve Bulancak’ta
geçmişte madencilik faaliyetlerinin gerçekleştirildiğine dair fiziki bulgular
ve sözlü tarih anlatıları bulunmaktadır. Ksenefon, İskitler ile Taokhlar
arasında yaşayan savaşçı Khalib halkını Yunanlılarla göğüs göğse
savaşmaktan çekinmeyen barbarlar olarak andıktan sonra karınlarının altına
dek inen keten zırhlar, etek yerine ince örülmüş ip eteklikler giydiklerini,
bacaklarında zırh başlarında miğfer, bellerinde kılıç ve ellerinde 20 ayak
uzunluğunda mızrak taşıdıklarını belirtmiştir.45

6.6. DRİLLER VE MOSKHİLER

Dril, anabasis’te Trabzon yakınlarında bir köyde yaşayan ve o köyde


yaşayan savaşçı bir halkın adı olarak geçmektedir. Bizanslı Stephanus’un
yanı sıra Arrian’ın Periplusu’nda adları anılmaktadır. Dril savaşçıların
sorgun ağacından kalkanları, mızrak ve baldır zırhlarının Makronlarla
benzerliği dikkat çekicidir.46

Mosksiler ise; bir Kolh kabilesinin adı olup Herodot’a göre Mossynoik,
Tibaren ve Makronlarla birlikte Pers İmparatorluğu’nun 19. Şatraplığında
Karadeniz ile Doğu Karadeniz sıradağları arasında yer almaktadır. Miletli
Hekatus (M.Ö. 550-476) bu halkın Kolh olduğunu ve Halys Irmağı’nın
batısındaki Matieniler’e komşu yaşadıklarını bildirmiştir.47

6.7. İSKİTLER

M.Ö. 7. yüzyılın ikinci yarısında Karadeniz’in kuzeyine gelip


Kimmerler’in topraklarını istila eden topluluğun yapılan araştırmalar
sonrasında Kimmerler ile ortak kökene sahip oldukları düşünülmüştür. M.Ö.
8. Yüzyılda Kimmerler’i Kuzey Karadeniz’den çıkaran İskitler yaptıkları
nüfus değişim ve tahribatın sonunda Kimmerler’i Hazar Denizi’ne kadar
sürmüşlerdir. Bir bölümü ise Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmıştır.
Ksenefon, Anabasis’te Harpasos Nehri ile antik Gymnias kenti arasında yer
alan vadi ve ovaları (İspir, Hart ve Bayburt Ovaları) İskit ülkesi olarak
tanımlamıştır:

45
ÖZTÜRK, a.g.e., s.327-328
46
ÖZTÜRK, a.g.e., s. 329
47
ÖZTÜRK, a.g.e., s.329
19
‘Yunanlılar bu ülkeden çıkınca dört yüz ayak eninde olan Harpasos
Irmağı’nın kıyısına vardılar. Sonra Skythenlerin ülkesine girip ovada dört
konakta yirmi fersenk48 aşarak köylere vardılar ve üç gün kalarak erzak
sağladılar’49

Yunanlıların bu halk ile erzak alışverişi sağlaması Trapezus’ta Yunanlıları


tanıyıp ticaret yaptıkları düşünülmektedir. Bölge halkı Hristiyanlaşmadan
önce Ermenileşmiş, Cumhuriyet döneminde Türkleşmişlerdir.

50

6.8. KİMMERLER

Herodot’a göre M.Ö. 8-7. yüzyıllarda Kuzey Kafkasya ile bugünkü


Ukrayna ve Rusya’nın Karadeniz sahillerinde Borysthenes ile Tanais
bölgeleri arasında yaşarken İskitler tarafında çoğunluğu Anadolu’ya sürülen
bir halktır. M.Ö. 714’te Asurlar üzerine saldırmışsalar da M.Ö. 705’te II.
48
Fersenk; eski bir Pers uzunluk ölçüsü
49
ÖZTÜRK, a.g.e., s.332
50
ALBAYRAK, a.g.e., s.87
20
Sargon tarafından püskürtülmüşler buna karşın M.Ö. 696’da Phrygia’yı,
M.Ö. 679’ta Hubuschna’yı, M.Ö. 674’te Paphlagonia’yı, M.Ö. 652’de
Lydia’nın başkenti Sardis’i işgal edip İon kentlerini yağmalamışlardır.
Kermenşah eyaletinde bulunan eski İran dilinde yazılmış Behistun Dağı
yazıtı (M.Ö. 515) Kimmerler’den bahseden son tarihi belge olup, kitabedeki
‘Gimirri’ teriminin Persler’in İskitler’i tanımladığı ‘Saka’ ile eş anlamlı
olması Kimmerler ile İskitler’in benzer hayat tarzları ve görünüşlerinin yanı
sıra Persler tarafından da aynı isimle adlandırıldığını göstermiştir. Trako-
Kimmerler adı verilen bir başka kol ise M.Ö. 8-7. yüzyıllarda Güneybatı
Ukrayna ve Orta Avrupa’yı işgal etmişlerdir.51

Kimmerler yer altı mezarlığını kültürünü Güney Rusya’da geliştirmiş ve


eski dünyaya yaymıştır. Trak veya İran dillerinden birini konuştukları
varsayılmaktadır. Amasya’da bulunan İmirler köyü yapılan bir kazı
çalışması sonucundan bulunmuş, Avrasyalı atlı savaşçıya ait olduğu
düşünülen demir kılıç, bronz savaş baltası ve at gemi parçası bulunmuştur.

6.9. AMAZONLAR

A-mazon; Anadolu bin yıllarca anaerkil bir toplum düzeni içinde


yaşamış, bu düzenin simgesi olan ana tanrıçaya değişik adlarla tapınılmıştır.
51
ÖZTÜRK, a.g.e., s.333
52
ÖZTÜRK, a.g.e., s.333
21
Amazonlar bu düzenin kalıntılarıdır, baba erkil özellikte ve nitelikte olan
Yunan mythosunu etkilemişlerdir. ‘Memesiz’ demektir.53

Farsça ‘savaşçı’ anlamına gelen ha-mazan kelimesi de kabul görmektedir.


Thermadon nehri kıyısında Hippolyte adlı bir kraliçenin yönetiminde
yaşayan Amazonlar’ın başta Smyrna, Ephesus, Sinope ve Paphos olmak
üzere pek çok kentin kurucusu olduğuna inanılmaktaydı. Herodot, İskitler’in
Amazonlar’ı ‘erkek katilleri’ anlamına gelen ‘oiorpata’ olarak andığını
bildirirken antik yazarlara göre yılda bir kez cinsel ihtiyaçları ve soylarının
devamını sağlamak için Gargeanlılar’ın erkeklerini ziyaret eder ve onlardan
çocuk doğurur, erkek çocukları öldürülür veya babalarına gönderilirken,
kızlar Amazon gibi yetiştirilirdi. Herodot, İlyada’da Amazonlar’ın erkek
gibi savaştığını yazarken arkaik dönem Yunan sanatında Amazon tasvirleri
sıkça yer almıştır. 54

53
ERHAT, a.g.e., s.32-33
54
ÖZTÜRK, a.g.e., s.334-335
55
https://insanveevren.wordpress.com/2011/06/11/kadin-savascilar-efsanesi-
amazonlar/
22
Yunan mitolojisine göre Amazonlar’ın Lykia akınları Bellerophon
tarafından önlenmiş, Troya Savaşı’nda Priam’a yardım etmişlerdir. Kuzey
Karadeniz steplerinde yaşayan göçebelerin kadınlarının da erkekler gibi
savaştığına dair örnekten birisi 15. yüzyıl başlarında Schiltberger’in Tatar
kadın hükümdar ve yanındakilerin savaşa atlı olarak katılıp erkekler kadar
güzel ok attıklarını, iki taraflarına yay ve kılıç taşıdıklarını bildirmesidir.
Kadın Savaşçılar efsanesi günümüze dek sürmektedir. 57

6.10. TZANLAR, CANLAR, SANNİLER

Strabon ve Bizanslı Stephanum, Tzanlar’ın Makronlar’ın devamı


olduğunu bildirmiş olup bu durumda Agonoutlar’ın Trabzon civarında
rastlayıp Ananoim Periplus, Herodot, Ksenefon’un adını andığı
Makronlar’ın Antik Çağ’ın sonlarında Arrian ve Selanikli Eustathios’un da
varlığını bildirdiği Tzanlar ve atlı süvariler oldukları bilinen Sannilerin adını
aldığı anlaşılmaktadır. Prokopius’un notlarına göre:

‘Tzaniler, kadim zamanlardan beri herhangi bir hükümdara bağlı olmayan


bağımsız bir halk olarak yaşamışlar. Vahşice bir yaşam biçimi sürdürerek
ağaçlara, kuşlara ve çeşitli mahlukalara tanrıları gibi hürmet ederler ve
onlara taparlar. Ömürlerinin tamamını gökyüzüne doğru uzanan ve
56
https://insanveevren.wordpress.com/2011/06/11/kadin-savascilar-efsanesi-
amazonlar/
57
ÖZTÜRK, a.g.e., s.335
23
ormanlarla kaplı olan bu dağlarda yaşayarak geçirirler ama hayatlarını ziraat
ile değil, haydutluk ve eşkıyalıkla kazanırlar. Zira toprağı işleme konusunda
usta değillerdir ve memleketleri sarp dağların en az olduğu yerlerde bile
oldukça engebelidir. Bu yaylalar engebeli olmasının ötesinde son derece
taşlık, işlenmesi zor ve hiçbir mahsule uygun olmayan bir toprak yapısına
sahiptir.’58

6.11. TÜRKMENLER

Türkmen terimi ilk olarak 10. Yüzyılda İslami metinlerde kullanılmış,


12. Yüzyılın ilk yarısında Yunancaya geçmiş olup belki de bu yüzden
Köprülü ‘Oğuzların’ İslamiyet’i kabul ettikten sonra Türkmen adını
aldıklarını iddia etmiş, aşiret, yürük ve Türkmen kelimelerini birbirleriyle
özdeş tutmuştur. İslami ve Bizans kaynaklarda zaman zaman ‘Oğuz’
kelimesi ile eş anlamlı kullanılmış olsa da gerçekten kastedilen ‘Müslüman
Oğuzlar’ olup daha küçük topluluklar olan Pagan, Şamanist veya Hıristiyan
Oğuzlar hiç bir kaynakta anılmamıştır. 59

Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya göçleri 9. yüzyılda başlamış ve 200 yıl


sürmüştür. Horasan, Maveraünnehir ve Acem-i Irak bölgelerinde Fars, Hint
ve Arap sonrasında Anadolu’da Roma ve Yunanlılarla etkileşimlere
geçmişlerdir. Yarı göçer ya da yerleşik Türkmenler, çiftçilik ve
hayvancılıkla uğraşmışlardır. Bizans uç sınırlarına yerleşerek kışlık
bölgelerde yaşamlarını sürmüş yazın ise ovalara geçiş yapmışlardır. At
binmeyi küçük yaşlarda öğrenip savaşlarda atları ile bütünleşik olarak
savaştıklarından oldukça hafif ve hızlılardır. Demiri işlemeyi bilen
Türkmenler iyi derece kılıç-kalkan kullanmakta iyi şekilde ok ve mızrak
atmaktadırlar. Türkmenlerin iyi savaşçı olmaları diğer toplumlarca örnek
alınmıştır hatta Türkmenlerden savaşmayı öğrenmişlerdir. Anadolu’nun
Türk-İslam kolanizasyonunu sağlayan Türk boyları Ağaçeri, Kıpçak, Kalaç,
Kanık, Kara Tatar, Uygur gibi diğer boylar da iskana katkıda bulunmuştur.60

Türkmenler kent olarak var olanlara yerleşmişler veya çevresine yerleşerek


siyasi birliklerini II. Kılıç Arslan zamanında kursalar da 1048’den sonra
Bizans sınırlarıyla komşu olup 1071 yılında Anadolu’ya kalabalık topluluk
halinde yerleşimler başlamıştır. Bu yerleşimler Anadolu’ya Kafkasya,
Gürcistan, Azerbaycan, İran, Irak üzerinden gerçekleşmiştir ve Anadolu’nun
Türkleşmesi sağlanmıştır. II. Mehmet’in Doğu Roma’yı yıkmasından sonra
toprak bütünlüğü sağlanarak 1461’de Trabzon Rum İmparatorluğu’nun
yıkılmasıyla Anadolu Türk siyasi birliğini sağlamıştır.
58
ÖZTÜRK, a.g.e., s.335
59
ÖZTÜRK, a.g.e., s.337
60
ÖZTÜRK, a.g.e, s.337
24
61

61
ÖZTÜRK, a.g.e., s.338
25
6.12. KARA TATARLAR, KARAYİMLER

Karayimler olarak adlandırılan Kara Tatarlar, Altay Dağları ile


Karadeniz arasında, Doğu Avrupa ve Kafkasya’da küçük topluluklar halinde
İran’da Farsça, Anadolu’da Türkçe, Eski Sovyet’te Rusça konuşmuşlardır.
İlhanlı döneminde Anadolu’da Eretna Beyliği ve Sivas merkezli Kadı
Burhanettin sınırlarına yerleşmişlerdir.63

6.13. RUMLAR

Kolhis’in batısında Pontus topraklarında yaşan Romalılar, 6. yüzyılda


Prokopius döneminde ‘Pontik’ olarak adlandırılarak kimlik kazanmışlardır.
Karadeniz Rumlarının etnik kökeni arkaik çağ halklarına dayanmaktadır.
Rumlaşma sürecini Ortaçağ’da tamamlamışlardır. Yunanca olmayan isim ve
soyadları kullandıkları görülmüş; Bryer, Maçka Vazelon Manastırı’nın
‘acts’ defterlerinde geçen Rum isimlerinden ancak %47.3’ünün standart
Yunanlı isimleri olduğunu, geri kalan %52.7’sinin isimlerinin
tanımlanamayıp, Yunan kökenli olmadığı ileri sürülmektedir. 64

62
ALBAYRAK, a.g.e., s.81
63
ÖZTÜRK, a.g.e., s.343
64
ÖZTÜRK, a.g.e., s.343
26
6.14. ERMENİLER

Tarih boyunca Karadeniz çevresinde azınlık olarak yaşamılardır.


Ortaçağ Ermeni tarihçileri Ghevond ve Hovann Mamikonean bölgeye ilk
Ermeni yerleşimini 788-790 arasında Ermenistan’a Arap akınları
düzenlendiği sırada gerçekleştiğini, Ermeni prensi Şapuh Hamatuni’nin oğlu
Hamam ve 20 bin askerinin aileleriyle birlikte Bizans İmparatorluğu’nun
Haldiya themasına yerleştiğini kaydetmiştir. Selçuklu akınlarda Ani
kentinden kaçan Ermenilerin 1064 ve sonrasında Karadeniz bölgesine
yerleştiği bilinmektedir.65

6.15. TÜRKLER

Türkler bilinen en eski milletlerdendir. Tarihleri boyunca birçok dvlet


kurmuş, Göktürk Devleti’nin Orhun Abideleri olan yazılı kaynaklarında
Türk yöneticilerin Türkler’e verdiği öğütler olduğu bilinmektedir. Orta
Asya’da yaşadıkları sürede birçok devletle savaşmış en çok ise Çin ile
ilişkiler kurmuştur. Çin’i yenmelerine rağmen kalabalık nüfuslarında
asimile olmamak adına hiçbir zaman topraklarını ele geçirmedikleri bilinse
de Çin topraklarında günümüzde Çin-Uygur bölgesinde hala Türkler
yaşamaktadır. Türkler’in tarihi hakkında Türkmenler başlıklı yazı içerisinde
bahsetmiştik. Kaşgarlı Mahmut’un yazdığı sözlük olan Divan-ı Lügati’t
Türk’te, Karadeniz’de hala o dönemlerden ismi süregelen bazı kent
isimlerinin varlığı kaydedilmiştir.

7. BÖLGEDEKİ KENTLER

Bölgede bulunan yerleşimler şunlardır: Amesia (Amasya), Amisos


(Samsun), Kotyora (Ordu), Dokeia (Tokat), Kerasus (Giresun), Trapezus
(Trabzon), Haldiya (Gümüşhane).

7.1. AMESİA

Batıda Halys, güneyde Kappadokia Krallığı, Trokmii adlı Galat kabilesi


ve Zela toprakları ile çevrili olup kuzeybatısında İris nehri ve Suluova diye
adlandırılan Khiliokmon (Binköy), kuzeyinde Diakopane (Gümüşhacıköy)
vardır. Halys nehrinin aşağı havzasının doğusu ise Ximene olarak
adlandırılmıştır. Amaseia civarında Etonia (Evliya Çelebi), Euchaita
(Avkat), Pimolisa, Diacopa ve Khagonda’da küçük yerleşimler, Kaleköy,

65
ÖZTÜRK, a.g.e., s.344
27
Göynücek bulunmaktadır. Amesia’nın stratejik önemi Amisos ile
Kappodika’yı birbirine bağlayan ve Bağdat’a dek uzanan ticaret yolu
üzerinde yer alıp etrafının Gazakene (Taşova) gibi verimli ovalarla çevrili
olmasından kaynaklanmaktadır. 66

Hakmiş, Muvatalli (M.Ö.1315-1296) döneminde Hititlerin kuzeydoğu


eyalet merkezi olmuş, hava tanrısı olan Nerik’in kült merkezidir.
Doğantepe’de bir höyük içerisinde M.Ö. 1400-1200 tarihlerine ait ve fırtına
tanrısı Teşup’a ait olduğu sanılan bir Hitit heykeli ile mührü, pişmiş
topraktan iki boğa başı ve gaga ağızlı bir çömlek parçası bulunmuştur. M.Ö.
!3. yüzyılda Anadolu’ya gelen Frigler, Hitit’i yıkarak batı ve orta
Anadolu’yu içine alan bir devler kurmuşlardır. Sonra Kimmer ve Lidya
egemenliğine girse de M.Ö. Amasya’da egemen olan Persler kenti sonradan
Pontus şatraplığı olarak bilinecek 19. şatraplığın merkezi yaparak bir vali
atamıştır.

67

Amesia kentinin yukarısındaki kayalıklarda bulunan beş büyük mezarın


resmi

Bu mezarlar, Pontus Krallığı’nın en etkileyici arkeolojik kalıntılarından biri


olmuştur. Amesia içinde ve dışında yer alan diğer mezarlarla birlikte,
Urartu, Frigya, Lykia, Karia ve Paphlagonia’daki öncülerini takip ederek
arkaik dönemden Helenistik çağa kadar uzanan en eski kaya mezarlarını
temsil ederler.68

Amesia, Mithridatid hanedanının (M.Ö 281-180) Pontus için artan


ekonomik ve politik konumundan dolayı başkenti olmuştur.

Roma’nın hakimiyetinden sonra Amesia M.Ö. 70’de Lucullus tarafından


alınmış, M.Ö. Pontus Galaticus eyaletinin bir parçası olarak Roma eyalet
sistemine eklenmiştir.69
66
ÖZTÜRK, a.g.e., s.429
67
HOJTE, a.g.e., s.109
68
HOJTE, a.g.e., s.109
69
ÖZTÜRK, a.g.e., s.429
28
Amesia bugünkü Amasya’dır.

7.2. AMİSOS

Yerli halk hakkında pek bilgi olmayıp Strabon, Paphlagonialılar’ın


bölgede enet kalmadığı iddiasına karşın Zenodotos’un Homer’in Amisos’u
‘enetike’ adıyla Enetlerle özdeşleştirdiğini bildirmiş ve Strabon,kentin önce
Miletler ardından Kappadokialı bir lider ve en son Atinalılar tarafından ele
geçirilip kolonize edildiğini hatta sonuncusunda adının Peiraios olarak
değiştirildiğini bildirmiştir.70 Amisos, Amisenus koyunda kurulmuş Sinope
sahilinden 900 stadia uzaklıkta bulunmaktadır ve kereste, balık, zeytinyağı,
şarap ve tahıl gibi demirinde ihraç edildiği önemli bir merkezdir. Liman
olması bakımından önemli ticaret kenti halini alarak gelişmiştir. Pontus
Krallığı’nın ikinci başkentidir. Pharnakes, başkenti Amesia’dan kısa bir süre
önce fethettiği Sinope’ye taşımaya karar vermiştir. Bunun sebebi;
uluslararası bağlantılara sahip oluşu ile önemli deniz limanı olmasından
dolayı kralların ikametgahı olarak bir nitelik kazanmasıdır.71 Bölge Roma
döneminde Hıristiyanlığın devlet dini yapılanmasının ardından
Hıristiyanlaşmıştır ve Bizans döneminde ‘Pontika diyozesi’ adını almıştır.
Kentin ilk piskoposluğu ise 451’de ifa edilip 12. yüzyıl ortalarına kadar
sürmüştür. Amisos bugünkü Sinop’tur.

7.3. KOTYORA

Anabasis’te Tibaren halkının topraklarında Doğu Karadeniz sahilinde


kurulmuş, Sinop kolonisi bir Yunan kenti olarak geçmektedir. Arrian ve
Diodorus kenti Kotyora formunda anarkeni Ptolemy Kotyoron teriminin
kullanmıştır. M.Ö 2 binlerde Kızılırmak havzası civarında Hititlerin
kuzeyid-nde Sinop ve Samsun yörelerinde Kaşka adı verilen halkın varlığı
bildirmiştir.72

M.Ö. 1200 yıllarında Thrak-Frigler’in Anadolu’yu istila etmesinden kaçan


kabileler, İris nehri kuzeyine göç etmişlerdir. M.Ö. 5. yüzyılda halk
Sinope’ye vergi ödemiştir. Yine aynı zamanda Sinop tarafından atanan
bağımsız bir metropolis olmuştur. Strabon kentin küçüklüğünden
bahsederken Arrian, kenti Pharnakia sınırında bir köy olarak anmıştır. Kent
zaman zaman Med ve Pers hakimiyetine girmişse de yarı özgür bir kenttir
ve Büyük İskender (M.Ö. 331) Persleri bozguna uğratmış öldükten sonra bu
bölgeyi komutanları arasında paylaştırmıştır. Komutan çekişmelerinden
70
ÖZTÜRK, a.g.e., s.463
71
HOJTE, a.g.e., s.111
72
ÖZTÜRK, a.g.e., s.494
29
faydalanan Mithridates Pontus Krallığı’nı kurup Amesia’yı başkent
yaptıktan sonra ölmüş yerine oğlu Pharnakes geçerek Sinopeyi almış
başkent yaptıktan sonra Kotyora ve Kerasus’u ele geçirmiştir. Pontus ve
Roma arasında çıkan savaşta Kotyora halkı zor duruma düşmüş ve kentin
önemi azalırken Trapzus’un önemi artmaya başlamıştır.

Roma gelip Pontus Devleti’ni yıktıktan sonra Kotyora’yı ele geçirse de


nüfus bakımından bir değişim olmamıştır. Kotyora bugünkü Ordu’dur.

7.4. DOKEİA

Altıncı yüzyılda yaşayan Bizanslı coğrafyacı Hierokles’in Synecdemus adlı


eserine göre Anadolu’da Phrygia Pacatiana, Pamphylia, Lykia ve
Kappadocia’da Eudokia isimli dört antik kent bulunmakta olup, sonradan
adı Tokat’a dönüşecek olan sonuncusu başlangıçta Anadolu themasına bağlı
iken VI. Leo döneminde Kappadoya’ya bağlanmıştır.73

Maşat ve Kayapınar höyüklerinde bulunan bulgular burdaki yerleşimin


Kalkolitik Çağ’da başladığı gösterse de kent aslen Roma döneminde Dokeia
adı verilen kale etrafında kurulması muhtemeldir. Pontus Krallığı’nın
egemenliği altına aldığı kent öncesinde Pers şatraplığına bağlanmıştı.
Mitrhdates Eupator döneminde Tokat’ın tamamı ele geçirilmiş, 1. yüzyılda
ise Romalılar tarafından kent alınmıştır. İmparator Diokletian döneminde 12
Roma diocesinden74 birisi olan Pontus diocesi sınırları içinde yer almış,
Dokiea bölgesi sırasıyla Pontus Galatikos, Pontus Polemmommiakos ve
Armenia Secunda adlarını taşımıştır.75 Günümüzde bugünkü Tokat’tır.

7.5. KERASUS

Günümüzde adı Giresun’dur. Modern Giresun’dan daha doğuda


konumlanmış olan kent Doğu Karadeniz’dedir ve bçlgede Pontus kralı
Pharnekes’ten adını almış Pharnaka dışında aynı orjine sahip Fernek isimli
köy bulunmaktadır. Hitit kaynaklarında bölge Azzi ülkesi içerisinde
gösterilmiş olup Kaşkalar ile ilişki kurduğu belirtilmiştir. Kolh adı verilen
Khalib, Mosynoik ve Tibaren halklarının topraklarında kurulan yeni
emporion ve kolonilerdendir. Pers İmparatorluğu’nun şatraplığından biri
olmuştur ve kent Pont Kappadokiası içinde yer alır. Persler’in yıkılmasından
sonra kenti Pontus kralı olan Pharnekes ele geçirmiştir (M.Ö.190-169)76

73
ÖZTÜRK, a.g.e., s.445
74
Yönetim
75
ÖZTÜRK, a.g.e., s.446
76
ÖZTÜRK, a.g.e., s.519
30
Pontus Krallığı yıkıldıktan sonra Roma hakimiyetine giren kent Pontus
Polemoniakus vilayetine bağlanmıştır.

7.6. TRAPEZUS

Günümüz Trabzon’udur. Doğu Karadeniz’de Kolh halkının yaşadığı


topraklarda Milet kökenli Sinoplu Helenler tarafından kurulan bir Yunan
kolonisidir. Yunan mitolojisinde ki Lykaon’un oğlu Trapezeus tarafından
kurulduğu için bu ismi almıştır. Piksidis (Değirmendere) vadisinin
Karadenize’e dökülen mevkinin batısında kurulmuş olan Trabzon kenti
antik Mintrion (Boztepe) tepesi yamaçlarında kurulmuş olup Piksidis,
Tabakhane, Zağnos, Kisarna (Karşıyaka) ve Beşirli dereleri arasında yer
almaktadır. Antik çağ ve sonrasında Zigana geçidi üzerinden Ermenistan ve
Euphrates vadisi civarında üretilen ticari malların takas edildiği en önemli
ticaret merkezi ve dış ülkelere satıldığı ihraç limanı özelliğindeydi. 77

Kentin esas gelişimi Roma döneminde olduğu bilinmektedir. Hadrian


zamanında kente gelen Arrian kentin Karadeniz’deki en önemli liman
olduğunu belirtmiştir. Bu yüzden Pontus Kappadokiası’nın başkenti
yapıldığı kaydedilmiştir. Kent Gotlar tarafından yağmalansa da Justinian
döneminde yeniden kent surlarla güçlendirilmiştir. Bizans döneminde kentin
doğu ile ticaret yaptığı belirtilmiş ve bu sayede kültürel etkileşim olduğu
kaydedilmiştir. Pers ve Moğol kültürü, Trapezuslu bilim adamları,
77
ÖZTÜRK, a.g.e., s.554
78
ÖZTÜRK, a.g.e., s.555
31
düşünürler aracılığıyla başkent Konstantinapolis’e ulaşmış ve entelektüel
hayatı etkilemiştir. Bu gibi sebeplerden dolayı Latinlerin İstanbul’u işgali
sonrasında Komnenos ailesi güvenli gördüğü Trapezus’a giderek 1461
Osmanlı Devleti fethine kadar sürecek olan Rum krallığı kurmuşlardır.
Trapeza kelimesi Yunanca’da ‘masa’ anlamına gelmektedir. Burada basılan
sikkelerin bir yüzünde Apollon başı, diğer yüzünde bir gemi burnu ile çapa
bulunması da kentin daha dönemde ile işlek bir liman olmasının yanı sıra
Osmanlı ordusunda olduğu hatta çok öncesinde Strabon’un belirttiği gibi
Pers savaşları sırasında Trabzonlulardan denizci olarak faydalandığı
anlaşılmaktadır.79

Roma kralı Büyük Pompeius, Pontus kralı olan Mithridates’in oğlu


Pharnakes’i Romaya bağlı kral olarak bu kente atamıştır. Krallık yıkılınca
kente Roma vilayetine bağlanarak 1. yüzyılda kent gelişmeye başlamıştır.
İmparator Hadrian kente hipodrom, su kemerleri yaptırmıştır. Kent tarihinin
dönüm noktalarından biri Gotların şehri yağmalaması diyebiliriz. Zoslmus,
şehri koruyan iki duvara rağmen Gotların şehre girdiğini, evleri, tapınakları
yıktıklarını yazmıştır.80

800 yıllarında Trapesuz’ta Khaldea theması kurulmuş ve bu themada


batıdan doğuya doğru yer alan vadiler şunlardır: Philibonites (Harşit),
Trikomia (Akçaabat-Kalenima), Trabzon, Matzouka-Palaio Matzouka
(Maçka-Hamsiköy), Gemora (Yomra), Sourmaina (Sürmene), Rhizain
(Rize).

Bu vadilerden sadece Philibonites Türkmenlerce işgale edilmiş olup,


diğerleri 1461’e dek Rum hakimiyetinde kalmıştır.81

7.7. HALDİYA

I. Justinian döneminde (527-565) imparatorun Tzanlar’a karşı düzenlediği


seferden sonra tümüyle kent Doğu Roma’nın hakimiyetine girmiştir. 800’de
Armeniakon themasına bağlanmış, 824 tarihinde ayrı bir dukalık olmuştur.
842 yılında ise thema olmuştur.Kostantinos Porphyrogennetos’un ‘De
thematibus’ adlı eserinde Anadolu’daki 8. Thema olarak geçmekte ve
başkentiin Trabzon olduğu anlaşılmaktadır.82

Haldiya pek çok isyanın doğduğu bir kenttir çünkü tarihinde yerleşim
olarak Slav, Pers, Gürcü, Abhaz, Get, Ermeni Alan milletlerini
barındırmıştır. 867-868’de Haldiyalı John, imparator I. Basil’e karşı Bardas
79
ÖZTÜRK, a.g.e., s.557-558
80
ÖZTÜRK, a.g.e.,s.559
81
ÖZTÜRK, a.g.e., s562
82
ÖZTÜRK, a.g.e., s.709
32
Boilas RomanosLekapenos’a karşı, 1091-1095’te Theodore Gabras, 1103 ve
1106’da Gregory Gabras I. Aleksios Kommenos’a karşı Gregory’nin oğlu
Konstantine Gabras 1123’te II. John Kommenos’a karşı burada
ayaklanmıştır.83 Eski Gümüşhane veya Argyropolis, Harşit nehrine dökülen
Musalla deresinin yamaçlarında modern Gümüşhane’nin 4 km kadar
mesafede 1400-150 m yükseklikte eğimli bir arazide kurulmuş olup,
adından da anlaşılacağı gibi kuruluş nedeni Antik Çağ’dan itibaren
işletildiği anlaşılan çevresindeki simli kurşun madenleridir.84

Haldiya kelimesi Urartu güneş tanrısı Haldi ile ilişkili olduğu


düşünülmektedir. Haldiya günümüzde Gümüşhane’dir.

83
ÖZTÜRK, a.g.e., s.709
84
ÖZTÜRK, a.g.e., s.709
85
ÖZTÜRK, a.g.e., s.315
33
SONUÇ

Antik Pontos, Küçün Asia’nın kuzey-kuzeydoğusunda yer


almakta ve kuzeyinde Pontos Euxinos, batısında Paphlagonia ve Galatia,
güneyinde Kappaodkia ve doğusunda Kolhis ile Küçün Ermanistan ile
sınırlı bir yerleşim bölgesidir. Bölgeye önce kimin hakim olduğu konusunda
hala net bir bilgi bulunmamaktadır. Yunan kolonizatörler tarafından
kurulduğu iddia edilse de yapılan araştırmalar sonucu daha öncesinde orada
yaşayan halkların varlığı ile birlikte Miletoslular’ın Deniz Kavimleri Göçü
sonrasında Ege’de kuracak koloni yerleşimi bulamayıp rotalarını
Anadolu’nun kuzey bölümüne çevirerek Doğu Karadeniz bölgesinde
koloniler kurduğunu daha sonrasında bölgenin gelişerek Pers Krallığı,
Pontos Krallığı, Makedon Krallığı, Roma Krallığı ve Türk hakimiyetine
girdiği görülmektedir.

Bölgede yer alan kentlerden Sinop, Giresun, Ordu, Gümüşhane, Trabzon


birer liman kenti olmuş ticaret ise Sinop ve Trabzon limanlarından
sağlanarak ihraç limanları haline dönüştürülmüştür. Amaya ise Anadol’da
bağlantı sağlanan ve başkent olan bir merkez haline gelmiştir.

Bölgede birçok halkın yaşadığı ve bu halkların kültürlerinin harmanlanış


şekliyle günümüze kadar intikal edebileceği, Karadeniz bölgesinde de yazılı
kaynaklardan anlaşılacağı üzere kültürün hatta birkaç kentin isim olarak
hala varlığını sürdürdüğü görülmektedir.

34
KAYNAKÇA

ALBAYRAK Haşim, “Tarih Boyunca Doğu Karadeniz’de Etnik Yapılanmalar”,


Babıali Kitaplığı, 2. Baskı, Ağustos 2003.

BAUER Susan Wise, “Antik Dünya İlk Kayıtlardan Roma’nın Dağılmasına”,


Çeviri Mehmet Moralı, 2526 Alfa/Tarih Yayıncılığı, 1. Basım, Kasım 2013.

DEMİRCİOĞLU Halil, “Roma Tarihi, Cumhuriyet”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih


Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1. Cilt, 5. Baskı, Ankara, 2011.

“Eskiçağ’da Kappadokia Bölgesi’nin Sınırları”, ARSLAN Mustafa-BULUT Esra,


History Studies İnternational Journal Of History, Haziran 2017.

EFENDİOĞLU Tuba, Iulius-Claudius Dönemi Bithynia-Pontos Eyaleti, Ege


Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Eskiçağ Tarihi Bilim
Dalı, Seminer Ödevi, İzmir, 2012, (yayınlanmamış eser)

HOJTE Jacob Munk, “Mithridates VI And The Pontic Kingdom”, Aarhus


University Press, 2009

MANSEL Arif Müfid, “Ege ve Yunan Tarihi”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, 10. Baskı, Ankara, 2014.

ÖZTÜRK Özhan, “Antikçağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi


Pontus”, 3. Baskı, Nika Yayınevi 37, Kızılay-Ankara, Haziran 2016.

“Pontus Meselesinin Ortaya Çıkışı ve Karadeniz Bölgesi’nde Pontusçu


Faaliyetler”, OKUR Mehmet, Karadeniz Araştırmaları, Sayı 14, Yaz 2007

“Pontus Nüfusunun 13.-15. Yüzyıllardaki Etnik Yapısı Ve Pontus Yer Adı


Hakkında, ‘. Bölüm: Çanlar”, Jordaniya E., Çeviren: Mehmet MÜRSELOV, Tarih
İncelemeleri Dergisi, Cilt 26, Sayı 1, Temmuz 2011, 239-257,

35
SEVİN Veli, “Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası 1”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayıncılığı, 3. Baskı, Ankara, 2013.

“Tonya”, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Tonya Meslek Yüksek Okulu


Kütüphanesi, Tonyamyo_347e78 pdf.

https://insanveevren.wordpress.com/2011/06/11/kadin-savascilar-efsanesi-
amazonlar/

36

You might also like